You are on page 1of 293

NAR AACI

u andan itibaren her ey kurgudur, tarihi gerekler mstesna.

YOL ARKADAIM
Elimdeki zarfn arka yzndeki adrese baktm. Otuz yl nce postaya verildii yerin harflerini okudum teker teker: Te-h-te; Taht. Sin-lm-ye-mim-elif-nn; Sleyman. Bir tire koydum araya, Farsa tamlamay kurdum: Taht- Sleyman. Taht- Sleyman'dan gelmiti bu mektup. Demek ki imdi bana ne ok yolculuk var ve yolun sonunda daima Taht- Sleyman var. Peki ama ben ne kadar ok yoldan geerek varacam Taht- Sleyman'a? stelik otuz yl gemi aradan, aradm hl yerinde duruyor mudur? "Geleceim" demedim. Bekliyor mudur? alma masamn banda, zerinde donuk bir ubat oynaan sararm zarf otuz yl zerine bir kez daha atm, otuz yl nce arkasna ancak bir kez debildiim ve abuk yorulduum eyi bu kez bulmaya kararlym. Yasemen "Buluruz" demedi mi? Ne ben otuz yl nceki benim ne de Iran o eski Iran. Deimeyen tek makam: Taht- Sleyman. Enine doru ikiye katlanm izgisiz kdn bana mavi tkenmez kalemle kondurulmu hitap yerli yerinde: "Azizim". Yazlm olanlar da satr satr, dizi dizi duruyor. Bir de yaz, o hi deimiyor. Fakat bu mektup asl merakmn ne olduunu anlamyor, bana ondan haber vermiyor. Hal hatr. Sonras iyilik salk. Eski insanlarn btn mektuplar gibi, bolca selm, bolca isim. Oysa ben imdi olduu gibi otuz yl nce de dedemi, daha dorusu on iki yamda iken kaybettiim ve ancak bir para tanyabildiim dedemi deil onun asl hikyesini, yani genliini merak etmiim. Fakat zaman varm her eyin, otuz yl beklemiim. imdi elim ancak varnca, gitmeye karar vermiim. Zaman geldi. Fakat huzursuzum ben. Hayal meyal hatrladm dedemin hikyesi mi benim huzurumu karan? Zamannda daha fazla anlattrmak, daha fazla dinlemek, daha fazla bilmek ve renmek mmknken, hikyenin kahraman henz saken ve bana bu kadar yaknken nasl bu kadar gafil olabilmiim? On iki ya! ocukluun tayamad merak yegne mdafaam benim. Gafletin bir kefareti olsa katbekat deyebilirim. Ama yok. "Yitik zamann peindeyim. Ne olmutu da Tebrizli tacir yerini yurdunu terk etmi, evinden ocandan, anasndan atasndan kopmutu? Ailenin haylaz ocuu muydu, istenmeyen kii mi olmutu? Affedilmeyecek bir hata m ilemiti ki ikinci vatannda kurduu yuvaya, tttrd ocaa ramen unutamad anavatanna mektuplar yazp dursa da gelmezdi bu mektuplarn cevab. Kovulduu cennetin kaplar bir trl almaz, kimseler ona cevap yazmazd; tek mektup mstesna. Trabzon'a yerletii daha ilk yllarda ald bu mektupta ona "Geri dn" denmiti. "Kprlerin altndan ok sular akt, geri dn." Dnmemiti o. Bu arya icabet etmemi, Zehra'snn, Sehend Da'nn glgesinde, o bambaka corafyada, bambaka alkanlklarn, bambaka insanlarn arasnda yaayamayacan dnmt en fazla. Ne geri dnebilmiti ne de hibir ey olmam gibi yapabilmiti. Bir haber, bir rabta, bir

gnl bayd btn istedii. Bir mektup, aralarnda gidip gelsindi. "Ben buradaym, siz de oradasnz deil mi? Ben sizi biliyorum, sizin de beni bildiinizi bileyim. Sz ile syleyin, ikrar edin. Beni cennetinize tekrar kabul edin." Ama hayr! Kesin bir sktla blnmt o tek mektubun kurduu kpr. Bu nasl bir kovulmayd ki lmne dein Taht- Sleyman'a ylda birka mektup yazd halde bir daha cevap alamamt. Artk gzlerinin feri sndnde, daha da hazini hafzas kelimelerine ihanet edip Farsa szckler dilinden yapraklar gibi ar ar dtnde, yerine yenileri koyulamayan eksik kelimeler meramna artk yetmeyince oysa meram giderek daha da oalnca Menije grnmeye balamt evimizde. Trabzon'daki ran konsolosunun bulduu, niversitede okuyan Fars bir renciydi Menije. Urumiyeliydi ve ayet ocukluumdan kalan hatra beni yanltmyorsa kocaman, aydnlk, prl prl bir gl vard ve galiba en gzel yeri ceylanlar gibi bakan koyu karanlk gzleriydi. Mektuplar denirdi Menije'nin inci harflerinden. "Yaz kurban" derdi dedem. "Ben sizleri, vatanm, atam, anam, biraderimi, ablalarm, Tebriz'i, Taht- Sleyman', Sehend Da'n ok zlemiim. Burada rahatm huzurum, ikbalim servetim yerli yerinde. Artk yalandm. Sularm duruldu. Kanm sakin akyor. Ama vatanm aklmdan kmyor." "Oku aziz can" demiti bir keresinde. "Tamam, Settarhan Amca" demiti Menije. Mektubun nce Farsasn, yetmemiti sonra Trkesini okumutu. Derkenarlarla, satr aralaryla, yazlanlardan ok yazlmayanlaryla uzayp giden mektup benzerleri gibi dedem tarafndan plp zarfa konmutu. Dimdik, hl ak gibi bir adamd benim dedem. Ama btn bunlar ocuk gzlerimin nnde olup biterken, Allah'm, ben ne kadar gafildim. Taht- Sleyman taifesi Nuh diyor peygamber demiyor olmalyd ki bir cevap olsun gelmiyordu. Byk ceza. Yllar yllar kovalad. Byle srd gitti, beklenen mektup gelmedi. Ama sonra bir gn, en olmamas gereken gn, beklenen cevap geldi, dedemin lmnden iki gn sonra. Hakikaten "roman gibi". Teyzem gzyalar iinde antasndan bir zarf kard. Menije arld. Bolca selm, hal hatrdan ibaret bir mektuptu bu da, o kadar. Ve ki gidenler gidince geride kalanlarn paylaacak bir eyi kalmam olmal ki yazmann devam gelmemiti. Gel zaman git zaman, fakltedeyken Fars bir arkadaa bir mektup yazdrmtm ben de, tam otuz yl nce. Bir de cevap almtm, ite u elimde tuttuum zarfn iinde. Ama yl 1979'du. Iran tmyle kendi iine kapanrken Taht- SleymanTrabzon hattndaki yazma bir kez daha kesilmi, ben de u adresi nice cevapsz mektuplar servenine ekleyerek belleime yerletirmi, zamanna dein rafa kaldrmtm. Taht- Sleyman'dan her naslsa gkten den elma gibi Trabzon'a dvermi dedemin hikyesi sade izgileriyle belliydi aslnda. O, Tebriz, Batum, Tiflis, Bak hattnda hal ticareti yapan bir tacir. Batum'da bulunduu srada Bolevik htilli patlak verip snrlar kapatlnca bir daha Tebriz'e dnememi, Trabzonlu bir motorcunun yardmyla onun ehrine kam, stanbul'a gemek niyetiyle Trabzon'a yle bir uradn sanm ama bykannemle evlenince burada kalm. Bykannemin de hikyesi belli, o da 1916'da Rus igaline urayan Trabzon'un istanbul'a kadar gidip dnen

muhacirlerinden biri. iki rmak onlar, ikisinin de birleip byk bir rmaa dnmeden nce ayr ayr akp geldikleri kumullu yataklar, mecralar, kimyalar var. Benim var olmam iin birbirine doru akm bu iki rman birletii yerde milyonlarca ihtimal arasnda mmknlerden bir mmknm sadece ben. yleyse mmknmn yola k ann, rmaklarmn kaynan bulmam gerek. Dedemin bile baaramad eyi baarmak yani; geri dnmek. Balang noktasna ittiba etmek. Gitmek. Merak, zaman gelmi bir katmer gibi alyor iimde. Haydi, yleyse zaman geldi. Bir tacir ve bir muhacirin mmkn kld varlma imdi seyyahlk yarar. Yol zaman. Ama benim de yolum yolculuum var; demem o ki bu karara varmam, bu cesareti toplamam kolay olmad. Her ey Bak'den aldm bir sempozyum davetini, biraz da tacirin bir zamanlar yolunun getii ehri grmek arzusuyla kabul ederek ay nce Bakii'ye gitmemle balad. nce onu anlatmalym. nk Dou'nun kaplar bana ancak o zaman ald ve yol arkadam da orada buldum.

ay nce, Kasm ba. Bir sempozyum vesilesi ile Bak'ye gidiyorum. Bak'ye Trabzon'dan uak var fakat pervaneli bir uak bu, stanbul'dan jet ile bir buuk saatte alnacak mesafeyi o buradan saatte alacak. Olsun. Buradan stanbul'a geip stanbul zerinden Bak'ye gitsem hem ayn zaman harcayacam hem de bylesi bir rota bana abes gelecek. stelik bu pervaneli uak yle 10.000 "feet" ykseklikte filn deil, gayet insan irtifalarda yol alacak. Bu harikulade. nk bylece yeryzne tannr bir ykseklikten bakabileceim, ehirleri, dalar, rmaklar seebileceim. Gerekten de yle oluyor. Azerbaycan Hava Yollar'na ait bir uakta abartl makyajlaryla Rus hosteslerin ikram ettii kahveyi yudumlarken bam cama dayam dary seyrediyorum. Hibir ey bir noktaya dnmyor, her ey yerli yerinde, sadece ben biraz uzaktan bakyorum. Gneli, berrak bir gn. Karadeniz kylarn ayan beyan izlemek mmkn. oruh nehrini ve Batum'u tanyorum. Snr amz. Ku uuu gitmek oradan gememizi gerektirse de Ermenistan gkleri bize kapal olduu iin Grcistan zerinden uuyoruz. unlar, bu ihtiam ve bu gzellikle baka trls mmkn deil, Kafkas Dalar. Bir kelepe gibi uzanyor ve yumuak bulutlarn, altn klarn, koyu mavi glgelerin arasnda yzen karl zirveleriyle, bitmeyen masallarn anlatyorlar. Hazar ve Karadeniz arasnda uzanan Kafkasya'ya Arap corafyaclar "Halklar Da" derlerdi. Her vadisinde neredeyse bir halkn yaad dnyann bu en kalabalk, en renkli ve en problemli blgesini bu mesafeden bir minyatr erevesine sdrlm grmek, zerimde derin bir duygu, sarsc bir etki uyandryor. nk bu ykseklikten baknca orada yaanmlarn hkm kalmyor. O yangnlar bu dalarda bu talarda m tututu? Korku bu dalar m bekledi? Bu dalarn grdn m kimseler grmedi? O ar yk bu dalarn m omuzlarna bindi? Bu dalar da m tank tutulduklarna tahamml etti? Bu dalar da m maherde konuacak sradalardandr, o vakte kadar insanlar yalan yanl konuacak mdr? Kafkas Dalar ok azametli, bitmiyor. Her sra dan arkasndan bir yenisi kyor. Bir zirveyi

baka bir zirve takip ediyor. Ama ite sonunda onu da ayoruz. Onun bylesine kavranmas, btnyle alglanmas iimi eziyor. Fakat phe yok. Eteklerine insem da yine da olacak, klen ben olacam. Sonunda yolculuk bitiyor. Bak'ye iniyoruz. Dou'ya ilk kez bu kadar yaknm. lk gn sempozyum telesi ile geti. Burada tantm bir gen kz var. Ad Yasemen. Mzik tarihi doktoras yapyor. Sempozyum boyunca misafirperverliini esirgemedii gibi dn de bana ehri gezdirdi. Nasl bir yol arkada olacan henz ne o biliyor ne de ben. Ama Yasemen bu ehrin, dahas Dou'nun ruhu ve ona baktka anlyorum ki Dou ancak doudadr. Orada her ayna seni gsterir. Giyimler, iveler, davranlar, sosyal konumlar, iekler, aalar deise de btnyle douda balangtan beri kesintisiz gelen, deimeyen bir ey var. Dou btn rmaklarn ortak ana kaynadr. Gln yurdu doudadr. Dn Bak'y Yasemen'in hazrlad gzergh zerinde ounlukla yryerek dolatk. Yorgun gnn sonunda Tarkovi'ye geldiimizde iri ve salam gvdeleriyle ykselen asrlk aalar koyu ve derin glgeler arasnda parldyor ve hafif bir rzgr esince birka yaprak ar ar dyordu. Cadde l ld ve eski Rus konaklarndan, neft milyonerlerinin saraylarndan szlen k yollara dklyordu. Kasm akam erken iniyor. Her ey eski zaman olurken birden hafif bir melodi iittik. Az tede, akordeonunu gsne yaslayarak parkn alak duvar zerine oturmu bir sokak algcs. Yal fakat din bir adam. Hali tavr zarif; temiz, ince ifadeli, felein gadrine uram gurbet bakl. Srtnda ok eski, el rgs, dik yakal bir kazak var. Eski bir pantolon, ypranm ayakkablar. Elleri ince uzun. Banda geri yatrlm yrtk bir yn bere. Gzleri buz mavisi. Yerde akordeonun kutusu ak. Gelen geen iine birka kuru atyor. Yasemen "Bu Rus'tur" diye iaret etti. "Her zaman buradadr ve ok gzel alar." Yetmi yalarnda olsa, demek yaad yerde bunca yabanc duran bu adam, Sovyetlerin dalmasndan sonra gitmeyenlerden biri. Yank, ok yakc, ok ili bir ezgiye balyor. Bir haner kalbimin iini oyup dururken gurbet duygusu yakama yapyor. Bylenmi gibi ilerliyorum. Ben szn tutmayan kyn ocuklarndan biri deilim, o da fareli kyn kavalcs deil ama byle bir mziin etkisinden kurtulmak imknsz. Benim "ha demeden hayran olan" bir gnlm var, o ise ayn eyi anlayan iki kiiden birinin tebessmyle bakyor yzme. Bir selm glmseyii bu. Az teye, duvarn zerine usulca iliiyorum. Yasemen glmsyor. Yapraklar ar ar dmeye, sar klar konaklarn pencerelerinden szlmeye devam ediyor. Ezginin ayrlklardan bahsettiini tahmin etmek zor deil. Bu kadar hazin bir para ancak hasretten sz edebilir ve bu kadar ili okumak iin hasreti bilmi olmak gerekir. Gzlerim yaaryor. Para bittiinde sessizce, utanarak kutuya birka kuru brakyorum. Bu mziin karl bu olmamal. Deil ki o da susmuyor. dediim bedelin ok daha fazlasn ikram ediyor bana. Sokak algcs ile bas deil, mzisyenle dinleyicisiyiz sadece. "Gidelim" diyorum Yasemen'e. "Hi kimsenin yurdu yok burada." Yasemen kibarca ekliyor, daha dorusu dzeltiyor: "Yurtlarndan ayr kalmamak iin milletlerinden ayrlmlar." Bam kaldrp Yasemen'e dikkatle bakyorum. Umduumdan ok fazlas.

Bak'de nc sabahm. Aa iniyorum. Yasemen beni bekliyor. Srtnda gri bir manto var, salar kumral ve omuzlarna dklyor. Onu her grmde daha fazla sevindiimi hissediyorum. "nce Ategh'a gideceiz hocam" diyor. "Yani Atebehram'a. Sonra da erieher'e." Benimle stanbul Trkesi ile konusa da zel isimleri kendi aznda telffuz ediyor genellikle. Yznde, aheserini sona brakm ve yarataca etkinin imdiden farknda olanlara zg tatl bir ifade, yanaklar pembelemi. "Tamam" diyorum. "Klavuz sensin." Ategh, Zerdtlerin ibadet meknlar. imdiye kadar bir ategh grmedim, bundan sonra greceimi de zannetmiyorum. Ama ilgin bir ziyaret olaca kesin. Bir taksi tutuyoruz, Surahan semtine doru yola koyuluyoruz. Kpkzl akan lvlar uzaktan gstererek beni bir yanardan kysndan geiriyor Yasemen. Bu lke, evet, bir ate lkesi, yerden bile ate fkryor fakat hibir ey aniden karma kan sekiz kapl, kerpi dokulu bu ategh kadar cayr cayr yakamaz insan ve kendisi de yle yanamaz. Buras avlunun etrafnda sralanm hcreleriyle bir kervansaraya benziyor ve ortadaki sunakta gstermelik de olsa "ebed ate" hl heybetle yanyor. Sersemliyorum. "Atedan" diye fsldyor Yasemen. Tmyle salam kalm bu Zerdt ateghnn ortasnda yanan ate kendine ekiyor beni. Yaklayorum, yar meliyorum. Nr- cehennem. Nr- brahim. Alev dillerinde atein bir aaca dnerek gkyzne doru dal budak saldn gryorum. Ate, dokunan kendisine benzetiyor, ona yaklaann eskisi gibi kalmas mmkn deil. Alevler salarm tututuracak neredeyse, kzl dillerin hararetinden yanaklarm yanyor. zerimden yakc bir esinti, belli belirsiz bir hatra geiyor. Sarslyorum. Henz sebebini zemiyorum ama dilimden size bu hikyeleri anlatrken herhalde en ok kullanacam cmle dklyor: "Tacirin yolu acaba buradan geti mi?" Ateghtan sonra eriehir'e gidiyoruz. "erieher, Bak'nn en eski i halkas" diyor Yasemen. "Neredeyse hi bozulmam. irvanahlar Saray'na gtreceim imdi sizi Hocam. Ondan sonra da Kervansarayda ay ieceiz. Oras benim en ok sevdiim yerdir." XV. asrdan kalma bu han sarayna adm attmz andan itibaren byleyici bir sessizlie gmlyoruz. Trafiin uultusu, devasa antiyelerin tozu topra, hayatn grlts kesiliyor birdenbire. Tan zaman balyor. Ta, zamann tek tan. Yasemen eyvanlarn, kemerlerin, kubbelerin arasnda bir grnp bir kaybolurken benim zamanma mdahale etmiyor. Ayn zaman ama ayr ayr yayoruz. Bir terasn korkuluklarna oturuyoruz sonra. Birden yamur balyor. Ben, alm ayorum, ikimizi ayn rtnn altna alyorum. Ayn aln altnda ayn yamuru seyrettiimiz andan itibaren hikyemi onunla paylaabileceimi, tacirin corafyasn onunla birlikte kefedebileceimi, o gzerghn zerinden onunla geebileceimi hissediyorum. Bu kadar zaman yetiyor ona gvenmem iin. nk sevdim ve ben kalbiyle yaayanlar zmresindenim. "Yasemen" diyorum yamur devam ederken, "Tebriz'e gidelim." Aslnda gidebileceimize ben de inanmadan. Ama lf olsun diye de deil, ok gl bir istek bu. Sadece gerekleebileceine

inanlmayan nk yolu yordam, haritas gzergh yabanc olan. "Gidelim hocam" diyor, "Ama ne zaman? Yazdan nce izin alamam. Ancak Temmuz'da." Bir tek cmle. Btn rmaklarn yn ite o zaman deiiyor. nk bu cmle, gayrimmkn zannettiklerimin, tahayylmn snrlan dnda kalan btn hayallerimin mmknler faslnda durduunu ilk kez gsteriyor bana. Mmkn! yle olmasa "Ne zaman?" diye sormazd. Kalbim atlayacak. "Yasemen" diyorum, "Ondan sonra da Batum'a, Tiflis'e gidelim." Glmsyor "Bak"nn ruhu. "Gidelim hocam" diyor. "Ama o da ancak bir sonraki yaza." Mmknler fasl, bir daha. ok ciddi. aka yapmyor, glmyor, syledii cmlenin zerinden geip gitmiyor, bir dakika sonra unutmuyor onu; kendisini kaptrd bir fantezinin iinde deil. Ciddi ciddi zamanlama yapyor. irvanahlar Saray'nda, Kasm yamurunun altnda, henz tantm bir gen kzla ayn ala sarnm, mrmn yolculuunun programn yapyoruz. Ne kadar kolaym bunca yl cesaret edip de niyet bile edemediim o byk yolun kapsnn nmde almas. Ciddi ciddi konuuyoruz, artlar tartp dkyoruz. Yola koyuluyoruz hsl. "Temmuz" diyor. "nce Tebriz'e gidelim. Orada tandklarm var. Sonra da Tiflis ve Batum'a gideriz, iki yaz, st ste." eriehir'in darack, dolambal, kemerli, tnelli yollarnda dolayoruz bir sre daha. Sonunda Kervansaray'a geliyoruz. Yamur oktan durmu, hava neredeyse am. Avludan geiyor, eyvanlara alan hcrelerden birine giriyoruz. Ahap bir masa, hasr iki sandalye. Gler yzl bir kadn karlyor bizi. Porselen bir demlikte ho kokulu bir ay getiriyor; kekik kokusu bu, yaban. Yannda "murabba", bir tr reel, incecik limon dilimleri porselen tabakta billur yla parlyor ve bu ehirde aya limon kabuunun kokusu ok yakyor. irvanahlar Saray'nda konutuklarmzdan sonra bu ay fasl, bu tat, bu koku. Bam ho. Rzgr okuyor. "Tebriz'i ve Tiflis'i grmeyi ok mu istiyorsunuz hocam?" diye soruyor Yasemen. Demek hl mmknler faslndayz. Demek hl zerinde durulacak bir istek bu benimki. yleyse ama, anlatma zaman. "Yasemen" diyorum, "iimde bir roman dnp duruyor. Roman olsun diye deil ama dedemin izini bulmak, ehrini, topran grmek istiyorum. Dnsene orada bizim ailemizin bir kolu, kolu bile deil asl rma duruyor." Yz pembeleiyor, iiyor Yasemen'in. ok gen ama beni akranmm gibi anladn hissediyorum. Yani anlatabilirim. Yava yava zetliyorum hikyeyi. Son yllarda her zamankinden daha ok merak ettiimi, gitmek istediimi, oysa Taht- Sleyman damgal bir mektubun zerindeki adresten baka hibir bilgiye sahip olmadm, onun da otuz yl ncede kaldn. Ve bana bir yol arkada lzm olduunu. Bunu, bu son cmleyi sylemiyorum ama. Her ey kendiliinden oluyor. "Buluruz hocam" diyor. "Hele bir gidelim." "Buluruz" deyii de o kadar mmknler faslndan ki "Buluruz" diyeceim ben de neredeyse, incecik limon dilimini fincanmn iine brakyorum yavaa. Kan porselene dokunurken kard

sesi dinliyorum ve bu yolculukta eer bir kii ile birlikte olacaksam bunun Yasemen olmas gerektiini anlyorum. Bana bir yol arkada lzm olduu iin deil. Gidebileceimize, dahas bulabileceimize inand, bunu bir fantezi olarak grmedii ve en ok da o dnyadan olduu, o dnyann cilvelerine tank olduu iin. Bana da, bulabileceimize de benden fazla inand ve kendini bu yolculua gnll katt iin. Anlad ve kolaylatrd iin. ok kolaym ama bu kadar kolaylamasnn vakti zaman varm. Ertesi sabah Trabzon yokuuyum. Dn vakti. ok erken kalkyoruz. Sabah souunda alm karp onun omuzlarna atyorum. Gzleri hafif nemli. "Ben aratrmalar yapar, balantlar kurar, size bilgi veririm hocam" diyor, "Temmuz'da." "Temmuz'da" diyorum. ofr "Acele edelim hocam" diyor. "Trafik var." Bak'nn trafiinde, koca bir antiyeye dnm ehrin tozu topra arasnda havalimanna doru yol alyoruz.

1. Kitap NAR AACI


Elimde otuz yl nce gelmi Taht- Sleyman mektubu, zihnimde Yasemen'in yol arkadal, darda mecalsiz gne, ubat souu. Temmuz'a daha ok vakit var. Okumam gereken final ktlar masamn zerinde, "Taht- Sleyman" diye mrldanyorum ne yapacana karar vermilere mahsus bir ba iaretiyle. Kendimi, kararm onaylyorum, parmaklarm masann zerinde tkrdatrken, "Taht- Sleyman." Yerimden doruluyorum. zerinde Kz Kulesi'nin resmi bulunan teneke bir kutuyu karyorum dolaptan. Dedem ldkten sonra onun evinde bulunan, yer yer paslanm, erilip bklm bir kutu bu. Dedemin hazine sand. Kapan ayorum, iindekileri masamn zerine yayyorum. Taht- Sleyman'a yazlp da gnderilmemi mektuplar, gnderilip de cevab alnmam olanlarn kopyalar, Taht- Sleyman'dan gelmi tek cevap, firuze tal bir yzk, birka Rus rublesi, bir evlenme czdan ve be tane eski zaman fotoraf. Bunlarn sadece iki paras tacirin gelirken beraberinde getirdii yk. Birka ruble ve mavisi solmu firuze tal bir yzk, o kadar. Bu kadar az ey mi alm yanna gemiinden geerken? Bu kadar m azalm? Bu kadar m saklanm? Yk ne kadar da hafifmi. Fakat ne kadar ar bir azlk bu. Bir yangn varm da o sadece bunlar m kurtarm? Geride neler brakm? Yoksa yazgs bir anda bolua den bir kahraman gibi ne nn ne de arkasn m grebilmi? Tehizatsz m kalm? Hibir ey bilmiyorum. Az ama bu azlkta ayrlyor birbirinden benim hatramda kalm ihtiyar bir adamla onun bir zamanlar olduu civan delikanl, roman kahraman. Evlilik czdannn kapan kaldryorum. Sol sayfada siyah arafl, yz ak, gencecik, su gibi duru, fildii bir madalyon oymas kadar gzel bir kadn. Sa sayfada uzak yerli, yaz bir adam. Bu kadn benim bykannem, Zehra; bu da benim dedem, Settarhan. Yerimden kalkyorum. alma odamn penceresinden kardaki kk baheye bakyorum. Gneli ubat ayaznda plak dallarn arasndan birbirini kovalayan iki ku havalanyor, tarhlarda am birka nergis rzgra teslim. Evin iinde odalar dolayor, bu kez n pencereden denize bakyorum. Kendime bir ay demliyorum, Bak'nn ay bu. Bir fincan alyorum, gerisin geri masamn bana dnyorum. Snav ktlar beni bekliyor. Duman tten fincan masamn zerine brakrken az nce yaydm fotoraflar teker teker elime alyorum. Bir: Bykannemin baba evi, "Eski Ev." ki: Glcemal vapuru. "smail daym bu vapurla Balkan Harbi'ne gitmi" derdi annem. : stanbul'da Hamidiye Etfal Hastanesi'nde bir Hill-i Ahmer hemiresinin fotoraf, daha

dorusu bir kartpostal. Drt: Trabzon'daki Tahan. Bir de Trabzon'da Meydan'n ok kalabalk bir gnde ekilmi fotoraf. "Bunun ne zaman olduunu bilmiyorum" derdi annem. "nsanlarn ellerinde bayraklar var, belki bir bayramdr." Fotoraflar evirip eviriyorum. imden bir ey taacak benim. u, zaman belli olmayan fotoraf elime alyorum. Meydan'da bir kalabalk var, hncahn. Fakat alldk kalabalklar gibi deil, insanlarn ellerinde de evet, bayraklar. Ama yzler gergin, kederli, tell. Bayrama benzemiyor. stelik arafl kadnlar erkeklerle bir arada. Olaanst bir ey oluyor. Ama ne? Kalabaln ortasnda bir telll var. iri yar bir adam, banda aban bir sark, srtnda bir cepken. Tokman kaldrm, davulun gergin yzne tam indirmek zere. Ve Trabzon'un Mslman ahalisi kadar gayrimslim ahalisinin, Ermenilerinin ve Rumlarnn da onu ayn dikkatle dinlediine baklrsa ok nemli bir ey sylyor olmal. Bu fotorafa ne kadar baktm bilmiyorum fakat hayli uzun sre bakm olmalym. nk ekillerin sislendiini, bulandn, buulandn fark ettim nce. Sanki resim bana yaklat, ilk anda yorgunluuma verdim, gzlerimi krptrdm. Evet, biimler yeniden netleti. Ama baka trl bir netlemeydi bu. Birden yapraklarn hafife oynamaya baladn, zerlerinde n parladn ve renklerin belirginletiini fark ettim. Derken bir can olan her ey kprdamaya balad. ok gemedi, maher bir grlt doldurdu kulaklarm. Hayatn o scak uultusu, rutubetli scan iinden arpt yzme. Barp aran insanlar da yerlerinden dorulan develer ve onlarn azlarndaki kpk kadar canlyd. Tellln tokma davulun zerine indi. Fotoraf kartonunun zerinde l bir an gibi donmu olan hayat, bir film karesinin "devam" tuuna baslm gibi, kald yerden devam etmeye balad. "Seferberliktir!" nidasn arka arkaya kez tekrarlayan tellln sesini duyunca btn o hayat sahnesinin iine girdiimi anladm. Telll kocaman davulunu olanca gcyle dverken davud bir sesle haykryordu. Fer yanandan akmt ve gmlei srtna oktan yapmt. "Ey ahali! Dinleyin! Duyduk duymadk demeyin! Seferberlik ilndr. Kara ve deniz ordularnn seferberlii ve tm mstahkem mevkilerin silhlandrlmas iin Padiah efendimizden yce irade kmtr." Telll "Seferberliktir!" diye bir kez daha bardnda anladm durumun vahametini. Seferberlik! "Memleketin madd manev btn kuvvetini, yani asker, ekonomik, psikolojik ve siyas btn glerini bar durumundan topyekn sava durumuna seferber etmesi. Yola, yolculua, sava durumuna gemesi." Tellln peine takldm. O, bir kez daha "Ey ahali!" diye bard. "Seferberliktir!" "Tiir" hecesi Boztepe'ye arpp Meydan- ark'ye geri dnd, Ferah Lokantas'nn, ems Oteli'nin camlar zangrdad. Demek ki seferberlik ilnna denk gelmitim. Ama hangi seferberliktir bu, hangi zamandaym, ite

onu ilk anda kartamadm, insanlarn giyim kuamlarndan, Meydan'daki binalardan, havagaz sokak lmbalarndan, toprak zeminden filn 1900'l yllarn banda olduumu az ok anlayabildim. yleyse hangi seferberlik? Mill Mcadele iin erken olduuna kanaat getirdim. I. Cihan Harbi mi? Yoksa Balkan Harbi mi? ikisinden biri. Hafife krlm olsa da nemli bir scak, bask bir hava vard. Aalar hl yapraklyd, sert bir rzgr, sayl bir frtna gememiti zerlerinden. Tanmaz mydm kendi ehrimin havasn ben? Gz mevsimindeydik. Eyll sonu? Ekim ba? yleyse? Aman Allah'm! Aman Allah'm! Telll o malm girizgh bir kez daha tekrarlad. "Ey ahali!" Duyulduundan emin olmak iin biraz bekledi. "Duyduk duymadk demeyin!" Ortala bylesi bir lm skneti kmken, bir kula olan herkes kulak kesilmiken ve o byle bir sesle haykrrken duymamak mmkn m? Gerisi geldi: "Balkan milletleri topyekn harp hazrl iindedir." Evet, yanlmamm, Balkan Harbi Seferberlii. Okuduklarmdan hatrladm tarihi, tellln haberiyle birletirince 1 Ekim 1912'de olduumuzu anladm. Dmemek iin bir aaca yaslandm. Telll pek ok maddeyi arka arkaya sralayarak devam elti; Osmanl hkmetinin Rumeli'de ksa bir mddet evvel terhis ettii orduyu imdi yeniden ve topyekn silhaltna toplamak azimetinde olduunu, Trabzon ve havalisinden 87. Alay adyla bir alay oluturulacan, sadece ykmllerin deil savaa gnll olarak katlmak isteyenlerin de belediye idaresine bavurmas gerektiini bara bara iln etti. Halkn sakin olmasn, frnlara ve maazalara ylmamasn, aksi ynde bir emir kmadka ticarethanelerin ak tutulmasn, her trl yardm iin ilgili makamlara bavurulmasn da ekledi. Terini boha byklnde bir mendille silerken ayn eyleri iki sokak tede tekrarlamak zere arkasnda devaml artan bir kalabal srkleyerek gitti. Duyurudan anlalan uydu ki tez gnde tez saatte 87. Alay'n cepheye evki iin hazrlklar tamamlanmalyd. Byk kattan gelen bu byk emir milletin cmlesini yerinden oynatt. Kan kaybyla zaten ba nicedir dnmekte olan Trabzon halknn da btn millet gibi kalbi ha durdu ha duracakt. Orada ylece kalakaldm. En byk hayalim gerek olmu, zamanda geri gitmitim. De! Bula bula bu zaman m bulmutum? "Seferberlik." Neydi? Ad var tamam, etkisi de belli. Ama kendisi, maddesi, nicelii nasl bir eydi? Meclis-i Mebusan'da alnan bir karard evvelemirde. Sonra Sultan Mehmet Read tarafndan onaylanarak dnemin resm gazetesi Takvim-i Vek-ayi 'de yaymlanan bir kanun. Sonra Harbiye ve Dhiliye nezaretlerine gnderilen bir irade ve merkezden btn illere gnderilen bir telgrafname. Sonra? Sonra belediyeye, muhtarlklara datlan bir buyruk. Sonra tellllarca okunan bir emirname, ayn zamanda bir yerlere yaptrlan bir evrak. Ev ev, yz yze yaplan yoklama. Yani kaderi dorudan deimekte olan devletle yine kaderi dorudan deimekte olan milletin yzleme an: Bundan sonra varln da yokluun da benim iin. Sadece benimsin. Bu ana tanm ite.

Telll iki sokak tede bir kez daha "Seferberliktir!" diye bardnda dncelerimden syrldm. Yaslandm aaca doru yryen siyah arafl yal bir kadna baktm. Krklar iindeki esmer yz akt ve gzleri yalyd. ki adm attm srtm aatan ayrarak. Durumumun garipliine aldrmadan "Af edersiniz teyzeciim" dedim. Baklar beni delerek geti, hibir ey duymam gibi ileriye bakarak yrmeye devam etti. Bir daha sersemledim, kanm damarlarmda dondu sanki. O zaman sadece yal kadnn deil, yanmdan geip giden onca insann da bu kadar farkl grntme ramen bir kez olsun dnp yzme bakmadklarn fark ettim. Oysa giydiim kot pantolon da, yzmdeki makyaj da en nemlisi ak salarm da onlara ok yabancyd. Dnp bakmalar lzmd doal olarak ama bakmyorlard ite. yleyse evet, beni grmyorlard. Sama soluma bakndm, az tedeki bir zcaciye dkknna yaklatm. Cameknnn tam nnde durdum, baktm. Camlarn temiz yzeyi de gkler kadar botu. Elimi bastrdm kalbime, yerinden kmasn diye. Bam dnerken dkknn kapsna ttndm. Gryor ama grnmyordum. yle mi? Konuuyor ama iitilmiyordum. Dokunuyor ama fark edilmiyordum. Vardm ama yoktum. Glgeydim sadece. Bana tam anlamyla ne olduunu ancak o an anlayabildim. Ben de, Alice'i, Harikalar Diyar'na geiren ayna gibi bir fotoraf kartonunun arkasna gemi, eski zamann iine girmi olmalydm. O kadar istediim, yakc bir hasret duyarak, imknszln bile bile iimde byttm ey gerek olmutu ve en nemlisi de uurum, bugnk uurumdu, yaadm zamana, imdiki zamana aitti. Ya Rabbi, bu benim zaman zaman rencilerimle oynadm bir oyun deil miydi? Ve bir oyun kadar da hacimsiz deildi, hayatmn en byk dilei, hatta cennet tasavvurumun asl parasyd. Be ehir 'in "stanbul" bahsinde son blm snfta okurken oynardk bu oyunu, Tanpnar'n "mazi ile hangi seviyede iliki kurmamz gerektiini" irdelerken uyard eyi anlamaya alrken. "Bugnn rzgrnda ykanan mazi gl" diyordu stat. Gemii bizim iin manal klan ey, ona bugnden bakyor olmamzla alkalyd. Onun bugn ve yarn iin bize verecei hzd aslolan. Sz buraya gelince her yl ayn neeyle sorardm rencilerime. "imdi bir zaman makinesine bineceiz. Nereye gitmek istersiniz?" Zaman snrl bir eydi ve her yl aa be yukar benzer cevaplar gelirdi: "Kanuni devrine. Fatih zamanna. Fransz htilli'ne. Bolevik Devrimi'ne. Osman Bey'in yan bana. Gktrkler zamanna. Orta Asya'ya. Asr- Saadet'e." "Peki" derdim. "Pekl, gidiyoruz. Ama yanmza almamz gereken bir ey var, o nedir?" ocuklarlard ardna kadar ak pencerelerden Mays kokular snfmza dolarken. "Defter, kalem, fotoraf makinesi, cep telefonu, internet, arj aleti." Glrdk. "Yoo" derdim. "Bunlar deil." Ciddileirlerdi bu kez. Dururduk biraz. Ses yok. Cevab ben verirdim. "u anki uurumuzu alacaz yanmza. Aksi takdirde bu yolculuun hibir anlam olmaz ki. Dnsenize XVI. asra gitmiiz ama XXI. asrdan geldiimizi bilmiyoruz. O zaman ne anlam var bunun? XVI. asrda yaayan herhangi bir Osmanl'dan ne farkmz kalr?" Her ey gelip, bilmekte zlrd, onda dmlendii gibi. "Bir daha dnsenize" derdim. "Ya biz u anda XXV. asrda bir zaman makinesine doluarak XXI. asra seyahat etmi zaman seyyahlar isek. Ama o zamanki uurumuzu yanmza almadmz iin olup biteni anlamyorsak. Gryorsunuz ite, eer bilmiyorsak bir anlam yok ne olup bittiinin. Biliyorsak her ey var."

Tellln davuluna inen tokmak damarlarmdaki kan dondurmasa tadn karabilirdim mucizeye benzer bu tecrbenin. Ama benim bildiklerimi u kalabaln bilmediini, birka hafta, birka ay, birka yl iinde olup bitecekleri dnnce rperdim. Neler olacan keke ben de mi bilmeseydim? Keke o kadar okumasaydm ya da uurumu alma masamn banda braksaydm. Keke aralarnda kaderdalarndan biri gibi ne olacan bilmeden yaayp gitseydim. Bilgim de bilincim de yanmda oysa. Ben biliyorum ama onlar yarn ne olacan bilmiyorlar. nmzdeki on bir yl iinde yaanacaklar ise akllarnn ucundan bile gemez. Belinde kua, srtnda yelei, ayanda poturlar ile bir eei srkleyerek yanmdan geen gen kylye baktm, iki haftay bulmadan cephe yollarna decek olan u saf delikanl vatan kurtarmaya gideceini zannediyor. Ama ben? Ben yle olmayacan biliyorum. Koca devlet gz gre gre gidiyor. Benim gzlerimle baknca gz gre gre geliyor gelecek olan. Ate yoksa da duman oktan boula boula, kvrla kvrla ykselmeye balam. Gemi batyor. u maher kalabalna dnsem, meydan hncahn dolduran bu insanlar, krmz fesli efendileri, kranta beyleri, hk niforma iinde kl parlatan zabitleri, mlzmlar, mektep ocuklarn tutsam, yakalarndan silksem, bildiim onca eye ramen yine de bildiimden en fazla emin olduum eyi onlara sylesem. "Gitmeyin" desem. Kareli araflar iinde yzleri kapal kadnlar yakalasam kollarndan sonra, "Gndermeyin" desem. Ama sesim yoktu, duymazlard beni. Ho, duysalar da ne fark ederdi. Bana m inanacaklard? Hangi birine mani olabilirim ki? Hem n beini engellesem bile ne deiirdi? Kassandra lneti bu. Olup bitecekleri bilip, grp de nne geememek, nne geememek nk buna kimseyi inandramamak. Troya'nn son kral Priamos'un kzyd Prenses Kassandra. Verdii sz tutmamann bedelini ar demiti. Kendisine k olan tanr Apollon'dan, akna mukabil, gelecei grme yetisi istemi fakat Apollon ona bu yetiyi bahettiinde derin bir ikileme dmt Kassandra nk bedenini tertemiz saklamak ve rahibe olmak istiyordu. Daha yksek bir gerekeyi sahiplenerek dnmt sznden. Ancak fkeli tanr ona yle bir karlk vermiti ki Kassandra bundan byle olacaklar bilecek, grecek ama buna kimsecikleri inandramayacakt. Byk ceza. Tahta atn karnnda ehre kendi elleriyle aldklar savalarn, Troyallarn sonu olacan ayan beyan grmt Kassandra ama buna kimsecikleri inandramamt. Meydan'daki maherin ortasnda Kassandra'ydm ben imdi. u farkla ki khin Prenses'in grp grecei tek yangn vard. Benimse drt bir yanda imdiden ttmeye balayan dumana baklrsa greceim alevler yzlerce Troya ehrini yakmaya yetip artacakt. Zaman zaman yaadm bir duygu, ok gemeden bu seferberlik kalabalnn ortasnda da yakalad beni. Kendi zamanmda mesel Uzun Sokak kalabalnda, stikll Caddesi'nde, ya da Halep ars'nda veya benzer bir yerde yaadm o duygu. Bir an iin bam kaldrr, etraftaki tell, kouturmal, hep bir eylere yetimeye alan kalabala bakardm. Haklarnda bir ey bilmezdim ama kesin olan tek bir ey var olurdu: "Bunlarn hepsi bir gn lecek." Kendi zamanmda kurduum cmle gelecek zamanl olurdu. "Hepsi lecek." Ama imdi: -di'li gemi zaman hali.

"Bunlarn hepsi ld oktan. Hepsi lm tatt bile." Azm atm. "Hepiniz ldnz, biliyor musunuz?" diyecektim, "stisnasz hepinizin l olduu bir zamandan geliyorum ben." Vazgetim. Sylesem de kimseler duymazd, duysalar bile bakalm inanrlar myd? ehrimin sokaklarnda peine takldm tellln "Seferberliktir!" nidas beynimin iinde zonklarken kendi teorilerimden birinin daha yerle bir olduunu fark ettim. "Olmu bitmi, devrini ve hkmn kaybetmi olaylar" der dururdum onlarn zerinden geerken. Oysa olmu bitmi, devrini ve hkmn kaybetmi olaylar iin de alanabileceim anladm. nk hibir ey olup bitmiyordu ve demek her ey bitmeyen bir zamanda daha dorusu zamanszlkta biteviye yaanp duruyordu. Yaanp durmasayd, u an zerinde snav ktlar bekleyen bir masann banda bir fotorafa baktm, buraya zaman ar geldiimi bile bile byle ac eker miydim hi? Yine de birbirine zt iki duygunun arasnda kaldm; tank olacam dehetin bilgisi ile nihayet zamann yekpareliinde gemiin yaanmas. Bilen yanmla, yaananlara tank olup ben de yanacaktm. Ama rya olmayacak kadar gerek olan bu "rya gibi"likte tarifi mmkn olmayan ok tatl bir kamama iinde de kalmtm. Aman Allah'm, aklm bamda benim. Meydan'da toplanm u kalabalk arasnda byk byk daylarm, amcalarm, dedelerim var. Annem daha domam ama yoluna kabilirsen! anneannemle henz gencecik bir kzken karlaabilirim. 1912. Demek anneannem henz on be yanda. Henz evli deil. Dedemle karlamamlar. Dedem henz Tebriz'den gelmemi bile. Demek ki smail henz Balkan Harbi'ne gitmemi. Hibirini bilmiyor anneannem bunlarn. Ama ben biliyorum. Ne garip! Ben onlarn bildiklerini kabaca biliyordum ama onlar benim bildiklerimden tmyle habersizdiler. Ne kadar ok eyi bilmediklerini dndm. Evet, Nigr Hanm henz sad, Halide Edip Seviye Talip'le romanc hretini u sralarda kazanmt ama Sinekli Bakkal'a daha yllar vard. Yahya Kemal Paris'ten dnmemiti, Mustafa Kemal, Trablusgarp Sava'nda parlayan gencecik bir isimdi sadece. I. Cihan Harbi. Osmanl'nn dalmas. Bolevik Devrimi. Mill Mcadele. Trkiye Cumhuriyeti. II. Cihan Harbi. Sovyet Rusya. Atom bombas. ernobil. Televizyon. nternet. Cep telefonu. arj aleti... inanlr gibi gelmedi bu durum bana. Eksiktiler. Sanki Akif "Vurulup tertemiz alnndan" dizelerini daha yazmadan yaamak mmkn deilmi gibi. Sonra dnp kendime baktm. Acaba ben ne kadar eksiktim? Henz neler kefedilmeden, icat edilmeden, neler yaanmadan, neler olup bitmeden yaayp gidiyordum ben de? kamadm iinden. Sonunda braktm btn bunlar dnmeyi. Eski zamann el dememi bir rya anna rastladm doruydu, kendimi bu ryann tadna, o tatl kamamaya braktm.

Telll kendi nidalaryla ba baa braktktan sonra, sokak arasndan karak Meydan'a dndm yeniden. Biraz daha sakinlemi olarak etrafma baknmaya baladm. Bizim, Meydan olarak bildiimiz bu yere onlar Meydan- ark yani Dou Meydan diyorlar, dahas Hristiyan nfus burada

younlatndan ad halk dilinde Gvur Meydan burann. Benim zamanmda Meydan' dolduran byk ta yaplarn ou yerinde yok, o zaman var olanlarn da ou bugn yok. smini bildiim, resmini grdm binalar ise ite karmda. Vapur irketlerinin acenteleri; nce telgrafhane, sonra Selmet Oteli olan bina; skenderpaa Medresesi, Millet Park, afak Oteli, Ferah Lokantas. Ya Rabbim hepsi burada. uras Arafilboyu'nda Limonlu Sokak, u da Tekke Mahallesi. Ne yapacam nereye gideceimi dnmeden Cihan Oteli'nin nnden geerek denize inen skele yoluna saptm nce. Atlarla, arabalarla dolu bu grltl sokan banda her biri koyun byklnde sokak kpekleri boylu boyunca uzanm, kimsenin onlara dokunmayacandan emin, derin derin uyuyorlard. htiyarlardan birkann onlar rahatsz etmemek iin yollarn deitirdiini, kenarlarndan getiini ya da stlerinden atladn grdm. Bahe duvarlarndan nar, portakal, turun ve limon dallar sarkyordu. Trabzon hurmalar olgunlamaya balamt ve yeili yorulmu otlarn arasndaki talardan fkrm yaban incir aalar hl yaz kokusu salyordu. ehrin basamak basamak denize doru indii, btn sokaklarn nnde sonunda denize ald, araya yolun girmedii zamanlardaydm. Liman henz eski halindeydi ve yolun sonunda kumsallar uzanp duruyordu. Biraz daha ilerleyince kaplarda bekleyen ssl faytonlar, landolar, onlarn yannda bekleyen arabaclar ve hemen nde resm giysili kapclaryla yol boyunca sralanm mehur konsolosluk binalarn tandm. Rusya, Iran, Belika, Fransa, talya, Avusturya-Macaristan, Kuzey Almanya bayraklarn ya da yazlarn karabildim. Banda tyl apkasyla talyan konsolosu kendi binasna girerken de; papa, vine rengi uzun etekli kamir ceketiyle Iran konsolosu kendi binasndan karken de; Rus konsolosluunun nnde bir madam arabaya binerken de tarih bir film seyrediyorum sandm. Geri dndm sonra. Meydan- ark'yi seferberlik aknl iinde brakarak gllerin deli gibi at, bitmeyen yazlara dhil bir Ekim gnnde 97 yl nceki ehrimin sokaklarnda dolamaya baladm. Ne garip, kendi ehrimde olsam da ok yeri tanmyordum. Bu ehrin sokaklarnda bir yabanc gibi dolamak benim kaderi inmi. Kendi zamanmda tannmadan adm atmay seviyordum. Yalnzdm ve insanlar seviyordum ama yine de yalnzlm daha ok seviyordum. imdi de kendi zamanmdaki kadar yalnz ve yabanc, adm adm sokaklar geiyordum. Trabzon'un eski yzn grmekle eski Trabzon'un bilmediim yzlerini grmek arasnda ok fark vard. Mara Caddesi henz Ruslar tarafndan almam ama onun yerinde uzanan ince, kk bir yol var. O yol boyunca ilerlemeye, ara sokaklara girip kmaya, arka sokaklara sapmaya balaynca karlatm o bilmediim yzle. Metropolitan Kilisesi, Rum Koleji, Rum Hastanesi, Ermeni Mektebi, Ermeni Kilisesi... u denizi, Boztepe'yi, Yoroz burnunu, Faroz'u, Moloz'u, Sotka'y tanmasam kendi ehrimi karabilir miydim acaba? Ama yo, Gazipaa Yokuu, Cumhuriyet Caddesi yerinde olmasa da iaret talarm yerli yerindeydi. Darack sokaklar zerinde hepsi de bahe iindeki evleriyle Trabzon'un aina yz ve onlarn arasnda maret Mezarl, Glbahar Trbesi, Yeni Cuma Camii kendi yerlerinde duruyordu ve hele kr Uzun Sokak o zaman da bugnk gibi boylu boyunca uzanyordu. Bu hengme, bu velvele ortasnda grnmediime ve dokunulmadma duyduum emniyetle

kendimi gidiata braktm. Hayy'sn Allah'm. Selin ortasnda damla ne kadar emniyetteyse ben de o kadar emindim nihayetinde. Meydan'dan Uzun Sokak'a saptm. Kitap Hamdi'nin, Trabzon'un bu mehur kitapsnn, adn o kadar iittiim dkknnn nnden geerken bu yaadmn ne olduunu artk dnmeyecek, nasl tayacam hesaplamayacak denli tatl duygulara brakmtm kendimi. Cameknn zerinde yine-i Efkar yazsn parlatan Kitab Hamdi'nin bu, Uzun Sokak'taki kanc dkkndr acaba? Vitrinde nce brahim Cudi Lgati 'ni tandm. El aman! Bu lgatin kelimeleri arasnda az dolamam, az kaybolmamtm. Usulca szldm kapdan ieri. Raflarda sralanm Ekrem'leri, Ahmet Midhat'lar, Halit Ziya'lar, Mehmet Cell'leri, Safvet Nezih'leri gryordum. u yn ayrlm, kraathanelere gnderilecek; u yn, Kitab Hamdi'nin kendi yazd Kraat-i Etfal, Kraat-i btidaiyye kitaplar. u, derin bir sohbete dald zat da Sultaninin mehur edebiyat retmeni brahim Aleddin Bey olmal, Gvsa. imdi Hamdi Efendi'nin yanna gitsem. Otursam karsna, kendimi gstersem. "Biliyor musun?" desem, "Haberin var m? Drt yl sonra bu ehir Ruslar tarafndan igal edilecek. Btn ehir halkyla birlikte sen de yerini yurdunu, dkknn, ekmek kapn, kltr ocan brakp muhacirlie kacaksn." "Deli misin sen?" derdi herhalde. Aldrmasam, devam etsem: "Dneceksiniz geriye. Ama dndnde btn dkknn Rumlar tarafndan yamalanm bulacaksn." "Deli misin sen?" derdi herhalde bir daha. Diyemedim tabii. Onun yerine camekn nnde sralanm kiralk kitaplar okamakla yetindim. Popler edebiyat. Gecelii ok ucuz; Zavall Necdet, Mehcure. Yola devam ettim. ar Camii'ni, Muvakkithane'yi geip de Bedesten'e giden yol zerinde olduumu anlaynca aktarlar arsna uramadan edemedim. Binbir eit baharat kokusunun birbirine kart arya daha ilk adm atnca bam dnd. Kubbelenmi ivitleri mavisinden, safran sarsndan, tarn ubuundan, karabiberi habbesinden, anasonu kokusundan, reineyi buusundan, kelle ekerleri mor kaln kdndan, mercankk renginden tandysam da geriye tanmadm binbir eit baharat kald. Tabakhane ve Zaanos kprlerinden geerken en ok da bu derelerin suyunun ne kadar ok ve temiz olduuna hayret ettim. Neredeyse gmrah birer rmak gibi akyorlard. imdilerde clz birer suydular oysa. Ortahisar'a vardm srada caminin minaresinden derin, yank bir ezan sesi ykseldi. zerine seferberlik tedirginlii sinmi ses, perdesiz peesiz, hanereden kt gibi ili, hibir metalik engele taklmadan, bakalamadan, sunlemeden, insann kalbine arpan bir saflkta yaylyordu. Namaz hazrlndaki cemaat ise bir yandan hararetli hararetli seferberlii, yaklaan sava tartyordu. Onlar namaza durdular. Ben? Sefer miyim deil miyim, bir trl kestiremedim. Dahas, klsam m klmasam m, karar veremedim. Onlar orada brakarak birbirine yakn evlerin sraland darack sokaklardan birine daldmda iimi glgeli bir serinlik kaplad. Yalan deilmi eskiden her eyin daha gzel olduu; bir nostalji sayklamas deilmi, ite gzlerimle gryordum. Sokaklar eri br olsa da kagir evlerin hepsi bahe iinde tek ya da iki katl, kiremit daml. Btn ehir gibi burada da yksek duvarlarn arkasndan sokaa sarkm portakal ve turun

aalar, nar dallan var, aralk kalm kaplardan ieri ekincesiz gz attmda taln iki yanna sralanm glhatmiler, sarmak glleri, byk ve keskin kokulu karanfiller, duvar diplerinde mor, krmz, pembe, beyaz sardunyalar. Hepsinin gzelliine ite ben tanm. Glgelerin enine kestii sokan sszlnda biraz daha yrdm. Cvl cvl sesler gelmeye balaynca kulak kabarttm ve yolun sonunda mescidi seebildim. Alak pencerenin ebekeleri arasndan eilip baknca servi aalar, glhatmiler, yaban gl sarmaklarndan ibaret bir minyatr sahnesiyle karlatm. Su kokan avlunun ortasnda bir adrvan ve etrafnda revaklara alan sekiz ders odas vard; odalarn kaplar, ieri giren herkes ilmin ve muallimin nnde saygsn gstersin, kendi acizliini bilsin diye, ortalama insan boyundan alak yaplmt. Saa sola dalm ocuklarn haykrlar bitip tkenecek gibi grnmyordu. Glmsedim, seferberlik umurlarnda deildi. Derken beyaz sarkl, beyaz sakall, ok zayf ve dimdik bir hoca efendi siyah cbbesi iinde grnnce ocuklarn ders odasna doru koutuunu grdm. Fakat ilerinden ikisi oyuna dalm, ne hoca efendinin geldiini ne de arkadalarnn ders odasna girdiini fark edebilmilerdi. "Eyvah" dedim. "Gitsem, omuzlarna dokunsam, oktan snfa girmi hoca efendiyi gstersem iaret parmamla." Mmkn deil. aresiz bekleyip ben de grecektim. ok gemedi, hoca efendinin gnderdii snf mmessili geldi, ocuklarn bana dikildi. Bizim haylazlar o kadar kendilerinden gemilerdi ki ne mmessili fark edebildiler ne de ders odasnn kapsnda ve pencerelerinde birikmi kck balarn hep bir azdan bir makama baladklarn:

Ooo, Ali ile Veli Hoca efendi geldi Denek minder altnda Uzun mu uzun eli.. "Ali ile Veli" ancak mmessil ocuk kk bir peneye benzeyen eliyle srtlarna dokunduunda kendilerine gelebildiler. Utantan kpkrmz, terden srlsklam ve korkudan titreyerek kotular ieri. Ceza belliydi, btn ders boyunca tek ayakstnde duracaklar kap arkasna getiler. Dersliin ak kapsndan ieri uzattm bam. Drt taraf dolaplar ve peykelerle evrili, sra sra rahleler ve minderlerle deli bir derslikti bu. Kestane tahtasndan zemin hoca efendinin haremi ve kz tarafndan fralanm, henz klk kilimler serilmemiti. Rahleleri nndeki renciler de beyaz bir koyun postu zerindeki hoca efendi gibi diz krarak oturmulard. Hoca efendi, bir gz tek ayakstnde duranlarda byk altndan glerken, yeni balayanlara temel bilgileri saylarla ve tekerleme suretinde belletiyordu. O, deneini tahtaya vurarak soruyor, snf hep bir azdan avaz kt kadar bararak cevap veriyordu:

"Bir nedir?" "Al-laaaah." "ki nedir?" "Teyemmmn farzla-r." Hoca efendi, "Teyemmmde iki darb bir mesih tek maddedir" diye uyarrken deneini kez kara tahtaya vurdu: " nedir?" "Gusln farzla-r." "Drt nedir?" Denek drt kere vurdu. "Abdestin farzla-r." "Be nedir??' "slm'n artla-ru." "Ru" heceleri uzayp gidiyordu. "Alt nedir?" "mann artla-r." "Yedi nedir?" "Cehennemin kapla-r." "Sekiz nedir?" "Cennetin kapla-r." Hoca efendi, cenneti cehennemden bir fazla klan kapnn tevbe kaps olduunu anlatmaya balamt ki ben yan snfa getim. Orada da bir baka hoca efendi ileri seviyedeki rencilere Kur'n hfz talim ediyor, elinde odun sapl bir kurunkalemle, yanl okunan bir kelimenin getii satr gstererek harflerin mahrelerini, tecvidin kurallarn hatrlatyor, ertesi gnk "halama" esnasnda bunlar gzden geireceini sylyordu. Aklm geride kalsa da mescidden, dersliklerden, ocuklardan, hoca efendilerden ayrldm. ehrimde akn akn dolarken bu defa kendimi Rum Mektebi'nin nnde buldum. ocuk her yerde ayn, her mektepte uar. Teneffs vakti, kumsala inmi, oynuyorlard. Denizle arasna imdi uzun mesafeler girmi bu okul o vakit kumsala nazrd. Hava yle scak, Ekim denizi yle sakindi ki suyun kenarnda tek kprt yoktu ve sabah kyya ekilmi sandallarn izinde tek kum tanesi bile yerinden oynamamt. Kumun zerine oturdum ben de, ayaklarm uzattm. Denizin oktandr unuttuum kokusunu ektim iime. Hangisidir, Kemerkaya sahilindeki Virankaya'y karmaya altm. Teneffste bile ders kitab okuyan iflah olmaz alkanlar, glgelerini uzata uzata koan, suya ta atp kaan ocuklar seyrettim bir sre. Hadise ok gemeden balad. ki ocuun boyun balarn zdn, yeleklerini, gmleklerini kardn grdm nce. Birka adm sonra pantolonlarn, kunduralarn, oraplarn da kardlar ve koarak kendilerini yaz aratmayan bu scakta suya attlar. Srtst yzerek denizle gk arasnda iyice aldklarnda kydaki btn seslerin kesildiini de fark edemediler tabii. Oysa siyah cbbeli, kara sakall papazlarn kouturduu avluda kravat, ceketi ve apkasyla tabiat dersinin retmeni grnmt oktan. Bir elini dudaklarna

gtrerek talebelerine "sus" iareti yapan retmen, dier eliyle ders odasn gsterdi. Kendisi de dut aacna yaslanarak sudaki kaaklar bir sre gz hapsine ald, sonra derslie geti. Kafatasndan balayarak iskeletin kemiklerini anlatmaya balad. Denizdekilere gelince; cva kadar durgun ve parlak suyun koynunda yzdler, yartlar, birbirlerinin omuzuna ktlar, ters takla attlar, dalp dipten kum, akl kardlar, "Suyun altnda kim daha ok kalacak?" oynadlar. Suda yapacak bir ey kalmaynca bu kez kendilerini kyya, gnein altna attlar, kumun zerinde kk ve mutlu merkepler gibi debelendiler. Neden sonra etraftaki bak kesmez sessizlii fark ettiklerinde akllar balarna geldi ama olan olmutu oktan. skeletin kemiklerini bu defalk ksa kesen retmen, srtn yeniden dut aacna vermi, onlara bakyordu ve gzlerindeki ifadeye baklrsa kyamete dein o aacn dibinde beklemeye kararlyd. Glmseyerek ayrldm. Herhalde tek ayak cezas onlar iin de yeterli olacakt. Benimse bu zamanszlkta bile zamanm azd. Benim de mezunlarndan biri olduum Trabzon Lisesi, imdi Trabzon Sultansi, onu, hemen karsndaki Emir Sultan Trbesi'ni, geni ayrlarn zerine serpilmi trbeleri geerek Kavak Meydan'na geldim. Ad kimi Kavak kimi Kabak olarak telffuz edilen bu meydan spor msabakalarnn ve bayram elencelerinin yapld yerdi aslnda. Ellerinde evgnlaryla cirit atanlarn koutuu ayrlarda bayram gnleri eitli elencelerin, panayrlarn kurulduunu biliyordum. Neeli satclarn gzmn nnden getiine, trl mzie, dnme dolaplara baklrsa bir bayramdan henz klm olmalyd. Bir kenara ekildim, etraf seyretmeye baladm. Rusya'dan gelmi cambaz, ipin zerinde nce yrd sonra tam orta yerde sandalyesini kurdu, sigarasn tttrd. erbetiler, raclar, simitiler, helvaclar, lokumcular, macuncular tenteli iporta arabalarn ite ite dolayorlard; kahveciler, ayclar dizi dizi tezghlarn amlard. ounun ranl olduu kyafetlerinden belli olan ayclar grnce heyecanlandm. Tezghlarnda Rus ii, damgal, pirin semaverler haznelerindeki kor kmrden har alm, fokur fokur kaynamaktayd. Kokusundan kekik ve karanfili ayrt edebilsem de eitli baharatlar katarak harmanlanan bu ay yudumlayamadm. Porselen demlik gibi krmz ay tabaklarna resmedilmi palabykl, ihtiaml ran ah'n da tanyamadm. Bunca yere urayarak, sada solda oyalanarak gn boyunca ehrimi bir batan bir baa dolamtm. Ne hazin, bu ehirde benim bir evim yok. Fakat "evim" diyebileceim bir ev var, imdi oraya gideceim. Bykannemin baba evine. Mahallesini biliyorum. Ne zaman bu yedi kapl ehrin Fatih kapsndan geerek sur iine girsek, birka sokak tede annem yerini gsterirdi, "Annemin baba evi buradayd" diye. Sonunda akam inerken bykannemin mahallesine geldim. Deniz yerli yerinde, hayli ykk olsa bile Fatih'in kaps da. yleyse buralarda bir yerde olmal. Ama bunca evden hangisi? Bahesinden nar dallar sarkan bir evin neft renkli kapsna srtm yaslayp etrafma ne kadar bakndysam da, ac incir kokan sokaklara ne kadar girip ktysam da olmad. Bu kadar yaknna gelsem de hem yerlisi hem yabancs olduum bu ehrin Pazarkap Mahallesi'nde "Eski Ev"i bulamadm.

Bulduysam da tanyamadm. Yanndan geip gitmi olmalym.

Kendime geldiimde alma masamn bandaydm. Fincarumdaki ay nmde duruyordu ve duman hl ttyordu. Arkama yaslandm. Ellerim iki yana dt. Doru muydu? Ben, btn bunlar yaam mydm? Bir tebessm takld dudama. Kan bast bedenimi. Dahas yoktu bunun. Bir mr boyu arad metni ele geiren ama onun alfabesini zemeyen birinin o alfabeyi anszn zd anda hissettii ne ise ona benzer bir duygu. Nihayet, kurguyla gerek, tarihle bugn, resimle hayat, dle hakikat arasnda bir kpr uzatmtm. Bir eye, ulalmas imknsz bir eye dpedz dhil olmu, kimsenin yaayamad bir eyi biricik olarak yaamtm. lk kez, hayatmn sebebi yani varlmn ta kendisi olan bir kadnla bir erkein hayatn romanda ararken ben de hayatn iine dm ve ilk kez hayat kendim iin yaamtm. Ben ki mrm boyunca seyredip de iine girememekten, yaklap da yaayamamaktan ikyet edip durmutum. Bundan sonra lsem de gam yemezdim. Seferberlik gn, Taht- Sleyman'n rtsnn saak ucunda bir inci tanesiydim, zaman da bendim mekn da. Gemi'te deil imdi artk tam iindeydim. Daha dorusu "gemi deil, imdi de deil"deydim. Ne yarn vard, ne dn ne bugn. Mutlak bir ann iindeydim. Ama btn bunlar anlatacam biri? Kim inanrd? Her eyi teneke kutunun iine doldurdum. Pasl kapa sk sk kapadm, masann en uzak kesine ittim. Snav ktlarn okumaya baladm. Ertesi gn pazar, evde ve ayn masann bandaym. Defterim nmde ak, kalem bir kenarda boynu bkk. Gnler bir avu, ikindi oktan gemi. ubat gneinin donuk sar tl perdenin gl desenlerini defterimin zerine dryor. Yerimde duramadm. O ey iimden tayor yine. Teneke kutuya uzandm tekrar, pasl kapa kaldrdm, ikinci fotoraf elime aldm. Pazarkap kumsalnda, geni bir bahe iinde, iki katl bir ev bu. Anneannemin, bir trl bulamadm baba evi. Karncalarn su imeye inse incinmeyecei gnlerden birinde ekilmi olmal bu fotoraf. nk deniz, denizden ok durgun bir gle benziyor. Masamn gznden byteci kardm, incelemeye baladm. Bahede ayr bir yere kurulmu yerin mutfak olduunu tahmin edebildim. u tek gz oda amarlk, u hamamck, u da mtemilt olmalyd. Evin st kat kmasndaki pencerelerden biri akt ve perdenin yar darda olduuna baklrsa tatl esintili bir gnd. Bir eski zaman hikyesinin iine girebilmek iin hayatn byle bir sahnesinden daha uygunu olamazd. Olacaksa byle bir gnde olmalyd. nce deniz, kumsalla dudak dudaa geldii yerde kprdamaya balad sonra aalarda dallar hafif hafif oynat. Fotorafn sepya renkleri deiti, yapraklar ar ar yeerdi, deniz maviye, ev kirli sarya, kiremitler krmzya dnd. Mutfan camsz pencerelerinden, ierideki biri gen kz dieri orta yal iki kadn seebildim. Ayak seslerinin iitilmesi ile yer ocann zerindeki reel kazannn fokurdamas ayn ana rastlad, hayat durduu yerden, film dondurulduu kareden devam etmeye balad. Baheden sarkan nar dallarn, neft boyanm kapy dnya gzyle grnce seferberlik gn

tanyamadm evi tandm, akn akn etrafa bakmaya baladm. Byk evin yksek duvarlarn, o duvarlardan birine bitiik ykselen bir baka evin varln, stelik o zamanlarda olmamas gereken bir eyi, kk pencerelerden birinin Eski Ev'in bahesine aldn grdm. Demek iyi komulard bunlar, arada bir "maraza" kmam, soluu kad'nn kapsnda almamlard ve Trabzon Merkez Sanca Pazarkap Mahallesi er'iye Sicilleri 'nden birine bir dava brakmamlard. Oysa az deildi "Baheme pencere atn" diye kad'nn, mahkemenin yolunu tutup daval olanlarn says bu devirlerde. Hangi zamanda olduumu anlamaya altm. Balkan Harbi seferberliinin iln edildii gn gelmitim ilk kez eski Trabzon'a. Oysa u anda ortalkta seferberlik havas filn yoktu. Tam tersine, yanmdan geip giden kadnlar, erkekler gayet mutlu grnyorlard. Ben birinci fotorafa vaktinden evvel bakmm galiba. imdi ayn ylda ama bahar balangcnda olduumu tahmin edebiliyorum. Sanrm bu kez alt yedi ay kadar ncesine geldim.

"Zehra!" Bykhanm ban kaldrd, yllarn telesi ile yorgun sesini mutfan disiz, karanlk bir az gibi alan camsz pencerelerinden st kattaki kmann penceresine yollad. "Zehra!" diye seslendi yeniden. Yukardan "Efendim!" diye cevap geldi. "Kilerden ayva getir biraz, komposto yapacam kzm." Duvarn kenarndaki nar aacna dayanmtm. Bir bedenim olsayd srtmdan aa ter inerdi herhalde. "Zehra", bu benim bykannemin ad. Demek oradayd, u sundurmann zerindeki kmann ak pencerelerinin ardnda. Nar aacndan ayrldm, tal boydan boya yrdm, i kapdan girdim, iki odann ald genie sofay geip, hafife dnen merdivenden usulca yukar seirttim. Denize bakan kmann iinde, geceleri alan gndzleri drlen deinin zerinde oturuyordu. Sa ayan altna alm, dierini uzatmt. Dirseini pencerenin pervazna dayayarak elini akana yaslamt. Banda, ensesinde dmledii vine rengi bir rt vard ve iki damla inci kulaklarnda parldyordu. zerine bir resim iziktirilmi ktla kalemi bir tarafa brakm, denize bakyordu. lk karlamamzd, onu dnya gzyle ilk grmem. Demek resim yapyordu. zerine araflar, elbiseler aslm gerili ipin az tesinde merdivenin korkuluklarna yaslandm. Derin bir nefes aldm. Bir sesim olduuna inansam, "Bak bana, benim, ben!" diyecek, tanlk verecektim. "Sen de kimsin?" diyecekti herhalde. "Ben senin torununum" diyecektim. "Hi grmediin, sen ldkten ok sonra domu olan torunun. Hem bakma torunun olduuma. Yam, senin u an olduun yatan bir hayli byk. Hatta ldn yani lecein yatan bile." Olmad. Sessizce izledim.

Mutfaktaki ses tekrarlad, "Kilerden ayva getir biraz kzm, duymuyor musun?" Zehra ban kaldrd, yzn ekitti. "Olmaz." Skntyla sylendi Bykhanm: "Niye kzm?" "Bilmiyormu gibi davranma. Ayva tutamam ben, bilmiyor musun? Bakamam bile/' "yle ya!" Bykhanm unutmutu ama Zehra ayva tutamaz, baka m az, adndan bile holanmazd. Meyvesi bir yana, ayvann yaprana, aacna bile dokunamazd. Ah bu kz ne kadar da markt. Bykhanm, ta teknenin bandaki Keyfiye'ye -bu ad da nereden bulmulard- reeli tarmamasn, zaman gelince pilvn pirincini salmasn -ayklanmt-, spanaklar ykamasn, fndklar krmasn -uraya karmt ite-, zaman kalrsa eve geip sofann ortasndaki masa lmbasnn karpuzunu silmesini -sakn ha krmasnd- tembihleyerek zembilini koluna takt, nce kilere urad ayvalar ald, sonra arka baheye doru yolland. Ben de peine takldm. Tala ktnda Bykhanm, tulumbann nndeki oluun yosunlarna bakt. Temizlemek lzmd bunu ama o sylemezse kimsenin umurunda deildi byle iler. Ban esefle sallad. Aradaki tahta kapy itti, meyve bahesine geti. Ellerini belindeki nlkle kurularken kuyunun yanndaki taa oturdu, mavi hrkasnn birka dmesini at, kendisini derin bir sessizliin ortasnda bir para dinlenmeye brakt. Mart aynn o artc ve ani scaklarndan biriydi ve eer byle giderse tomurcuklar herhalde bir gecede fkracakt. Hafif bir esinti birka dal oynatrken Bykhanm zerinde bir ift gz hissetti. Ban kaldrd, yanlmamt, Siranu Hanm'la gz gze geldi. Komusu, Hayganu'u sk sk kucaklam, kk pencereden dar baktryor, bir yandan da Bykhanm'a lf yetitiriyordu. "Huysuzland yine komucuum, hastaland biraz, hava alsn diye pencereye kardm." "Ah bu pencere!" diye geirdi iinden Bykhanm. Hacbey'e kalsa oktan mahkemenin kapsna dayanacak, bahesine, mahremiyetine alm bu bir ift gz kapattracakt klliyen. Evine gz dikmi bu yabanc pencereden oldum olas holanmamt Hacbey. Bykhanm'sa daha bu mevzuun ald ilk gn, "Bu evi yle satn aldlar" demiti. "O pencereyi de onlar amadlar." Ve eklemiti: "Hem Siranu Hanm benim en iyi komum. Varlndansa yokluunun zarar dokunur bana." Siranu Hanm'n kocasn ise o pencerede bir kez olsun grmemiti. Nasl grsn, sabahtan akama kadar meguld kuma tccar Aramys Efendi. Hem grse bile ne fark ederdi? Pencere ite! Buras da arka baheydi. Bykhanm'n gen kzlnda anlatlanlara baklrsa daha da eski zamanlarda Trabzon'un Rum ve Ermeni mahalleleri, Mslman mahalleleriyle bu kadar i ie deildi. Ama zamanla ehir iinde snrlar atlanm, dier mahallelere dal budak salnm, Mslman mahallelerinde de evler almt. "Gvur" sfat bazen ekinceli bazen mesafeli ou zaman ar cssesiyle isimlerinin banda dursa da asrlar iinde onlarla komu olunmu, komularn birbirinin klne muhta olduu ksa zamanda anlalmt. Yeri gelince korumal kollamal, mahkemede vekil ahit, han odasnda hami,

kahvesinden krk yl hatrl, yeri gelince Trabzon denizinin mizacndan nasipli, kanl bakl olunmutu. Kim "Aralarndan su szmazd" dese yalan olurdu yani. Ama sudan sebeplerle olurdu bu. Geimsizlikleri Mslman ahalinin birbiriyle geimsizliinden baka trl deildi hsl, toprak onlar da kendisine benzetmiti. Trk'le Ermeni'yi mahkemeye dren sebep Trk'le Trk' mahkemeye dren sebepten farkl deildi ve gerisi nemsizdi. Sonra? Sonras sen sa ben selmetlik, iyilik gzellikti. Nicedir tatsz haberler tatsz olaylar eksik deildi geri, azlarnn tad bozulmaya balamt handiyse. Ama Bykhanm, Siranu Hanm'dan razyd, Allah da ondan raz olsundu. Bykhanm bir yandan Siranu'a lf yetitirir bir yandan da bunlar dnrken bense iine ekildiim bu harikulde oluta daha da harikulde olan eyi fark ettim. Bir keye sinerek seyrettiim bu insanlarn, edebiyat terminolojisiyle konuursak, "hkim bak al" bir anlatc kulamn iine fsldar gibi, dncelerini de okumaya balamtm. Akam sofras kurulduunda Hacbey, Trabzon Sultansi'nin malulen emekli hendese muallimi, 93 Harbi gazisi; kasndan kesik sa bacann yerinde yllardr tad takma baca Bykhanm'n yardmyla dizinden krp da alak bir iskemleye otururken -mindere oturamazd-, "smail gecikti" diye mrldand. smail. Trabzon Sultansi'nin son snf rencisi. "Gelir birazdan." Geldi. Kapnn ngra ekildi nce. Zehra yerinden frlad. "Ben aarm." Zehra'nn peine takldm, o, bahe kapsna koarken ben sofa kapsna yaslandm. smail'i greyim. Grdm. Bahe kapsndan ieri girdi, tal boydan boya yrd. Yanmdan geerken yzne baktm. Orta boylu, incecik, kumral sal, gzleri sknetli bir kehribar yeili; tpk Zehra gibi saz benizli. Demek buydu annemin hi grmedii smail days. Devlet-i Aliye'nin Rumeli ada, kurbanlk kou, Zehra'nn smail'i. Henz lise son snf rencisi olmasna ramen benim zamanmdaki niversite rencilerinden ok daha olgun grnyordu. O zaman aklma yine annem geldi. "Bizim zamanmzda lise rencileri kocaman adamlard, ortaokul kzlar da evli barkl kadnlar kadar gelimiti" der dururdu. Haklym. Annemin zamannda yleyse, Zehra'nn zamannda, ite ben ahidim, haydi haydi byleydi. Hem smail ok yaknda Darltnun'un Felsefe ubesine yazlacakt, stanbul'u grecek, orada okuyacakt. Bir de iir kitab yazacakt. Sofann ortasndaki yeil ini sobann atei gemeye yz tutmu, bakr mangalda kvama gelmi kzn kl almt oktan. Masann zerinde iesi parlatlm gaz lmbas ar ar yanyor, hemen yannda birka amdan, odalarna ekilecekler iin hazrlanm bekliyordu. st sofaya kan merdivenin alt basamana oturdum, iki elimle korkuluklara sarldm, bam araya yaslayarak

sofradaki bu be kiiyi sessizce izlemeye baladm. Fakat Zehra, orbasna den iki limon ekirdeini yzn buruturarak topladnda az kalsn kahkaha atacaktm. "Ah Zehra! Demek bu huy bana senden gemi. Limon ekirdei grdmde kirpi oklar gibi kalkan sinirlerimi kimden aldm imdi rendim." Hacbey sofrada fazla kalmad, yine Biiykhanm'n yardmyla yerinden kalkt, fiske amdanyla nne den Keyfiye'nin peinden odasna doruldu. Kur'n' her zaman deinin baucundayd ama bu kez Keyfiye'ye duvar hcresinin iindeki Mesnevi'yi iaret etti. Arkasnda takma bacann takrtsn brakarak sofaya alan iki odadan birine ekildi. Dierleri hl sofra bandaydlar. Hacbey gidince daha bir en akrak davrandklar gzmden kamad. Zehra'nn ayva kompostosuna uzandn gren Bykhanm, "Zehra, maallah kzm" dedi. "Ayvaya dokunamyorsun. Ama kompostosuna sra gelince bana msn demiyorsun." "Ama" diye yzn buruturdu Zehra. "Bu hali o haline hi benzemiyor ki. Sanki o deil/' Bykhanm kendi gen kzln dnd. Ayvaya, eftaliye dokunmay o da sevmezdi ama hi bylesine bytmemiti. Bu kz belli ki zoru grmemiti. Yarn bir gn el evine gidince kuzu kuzu ayva da soyard, eftali de toplard. Tatl tatl glmsedi Bykhanm. Hele imdi rahatlarn yaasnlard ve yeter ki onlara bir ey ol mand, Bykhanm btn ayvalar toplamaya razyd. Varln bakalarnn varlna balayal beri Biiykhanm'n ruhunda kendine ait kederin de neenin de yle ahm ahm bir yeri kalmamt. Varsa yoksa Zehra, ismail ve Hacbey'di. yle bykt ki kaybettii ey, doum yatandaki kzn lme verirken ruhunun kendisine ait olan yeri de sklp karlmt iinden sanki. Yce Rabbim annelerini alrken babalarn da geride brakmam, alt ay arayla ikisi de fidan gibi devrilip gitmilerdi. Burnunun direi szlad Bykhanm'n, doumda len anne, bir kz olduunu bilmemiti bile. Bykhanm bir yandan kznn ve damadnn acsnda kavrulmu, dier yandan ksz ve yetim iki ocuu yetitirmenin telayla tam kopaca yerden hayata balanmt. ki ocuk, Bykhanm ve Hacbey'e yallk taraflarndan genlik getirmilerdi. Yce Yaradan izin vermi, ksz ve yetimler de ortaya km, bugnlere gelmilerdi ite. Ama gznden kamazd Bykhanm'n, bir taraflar hep eksik kalmt onlarn. smail derin ve uysal bir rmak gibi kendi iine akm, orada gllenmi, tortulanmt. Hep dnceli, hep derin ve mahzundu. Kafiyeler karrd kelimelerden ama iirini henz yazmamt. Ondan ya kk olan Zehra ise epeyce nazlanm, bir hayli martlmt. El stnde tutulmaya alm, ama nereye akacan bilememi, mecram kestiremeyen cokun sular gibi tamt. Bykhanm bartsnn ucuyla gzlerini kurularken, duvardaki "Bu da geer ya h!" levhasna gz takld. Eri aslmt. inden "Kalknca dzeltirim" diye geirdiyse de dayanamad, yerinden kalkt, levhay dzeltti. Geri ekildi bir daha bakt, bir daha dzeltti. Tam o srada Zehra, smail'e gz krparak "Bykhanm" dedi. "Sa taraf birazck sarkk hl." Bir ad vard elbet onun da. Ama o herkesin Bykhanm'yd. Ad, sfatnn arkasnda unutulmu, mahalleli ve komular gibi kocasnn ve torunlarnn da Bykhanm' olup kvermi, makamndan

ibaret kalmt. Kimse onun ismini merak etmez, bir ismi olduu akla bile gelmezdi. Bykhanm endieli gzlerle bakt levhaya. "Acaba?" Bir daha. Hayr, tamamd. Tam da olmas gerektii gibi, ne bir milim saa ne bir milim sola, dengedeydi. ocuklarn glmelerine aldrmayarak sofra bana dnd. Bir milimlik hataya bile tahamml olmayan bu kadn dnyadaki btn rmaklar kendi yataklarnda akmad srece huzur bulamayanlardand. Her eyin mkemmeline kar sevk-i tabii iinde akan ruhu ancak kusursuzluklar iinde dinlenebilirdi. Yaradan kusursuz kurmutu endazesini, yaradl mkemmeldi. Ama kul ksm dnyay eriltmekle kalmad gibi bu erilikten dolay rahatszlk da duymuyordu. te Bykhanm en fazla da bunu anlayamyordu. "Ahir zamandayz besbelli" diye geirirdi iinden byle zamanlarda. "Dnya bozuldu." Bilirdi elbet Bykhanm, dnyay dzeltmenin mmkn yoktu. Lkin fedakrlk snrlarm zorlasa da, hi olmazsa endazeyi kendi evinde kurabilmiti ve bu ahenk Bykhanm'n yaamay becerebildii kvama gelip dayanmt. Dier yandan her erinin, her eksik gediin, her kusurun, her hatann sorumluluunu zerine almakta da onun stne yoktu. Paralanm, dalm her hayatn hesab bir para ondan sorulurdu ve bir hayatn dalmas iin yaplan ey kadar, bir hayatn toplanmas iin yaplmayan ey de onun boynuna vebaldi sanki. Bilerek ve isteyerek kimseye bir ktlnn dokunmad muhakkakt ama o bilmeyerek ve istemeyerek de olsa kimseye bir fenal dokunmu mu, bunun hesabndayd. Ezcmle, hayatn bariz kantarlarndan oktan gemi, kalbin hassas terazisine dmlerdendi. Dnceleri uzayp gidecekti, Zehra'nn smail'e syledii cmle kulana aln masayd. "smail, yarn futbol oyunu seyretmeye gidelim." "Kz ksmnn futbol temaasnda ne ii varm?" diye itiraz edecek oldu Bykhanm. Bu futbol lfn son zamanlarda pek sk duyar olmutu, mahalledeki kadnlar bile pek bir merak sarmlard, iyi de kz ksmna gre bir temaa myd ki bu? "Yoo" dedi smail Bykhanm'a. "imdi kadnlar da Kabak Meydan srtlarndan futbol ma seyrediyorlar." Sonra Zehra'ya dnd: "Yarn hazr ol. Ama yle fazla sslenip pslenme. Bykhanm'n eski araflarndan birini giy hatta." Zehra'nn iki dudann arasndan kacak her arzu smail iin bir zorunluluktu.

Ertesi sabah Zehra tala indiinde smail glmekten kendini alamad. Kzn srtnda Bykhanm'n en eski araf vard gerekten, ayaklarna da pazar pabularn geirmiti. Evden ktlar, beikilerin, sandklarn, tornaclarn arasndan geerek Kabak Meydan'na doru yola revan oldular. Tabii ben de arkalarndaydm. Zehra'ya baktm, smail'in yannda yrrken admlarnn ivesiz nazsz olmasna dikkat ediyordu ama endamn saklamasna imkn yoktu. Kabak Meydan'n gren bir srtn zerine ktk. Tespih taneleri gibi yan yana dizilmi kadnlarn meydanda oynanan ma seyrettiini grnce anladm bu ehirde daha o zamanda bile futbolun kan gibi damarlardan

aktn. Zehra ise nce bir aaca yasland, sonra ban smail'in omuzuna dayad. Olup biteni izlemeye balad. Bense, onlar kh ayn aaca kh birbirlerine yaslanarak oyunu seyrederlerken yaklatm usulca, tam arkalarnda durdum. Bam neredeyse Zehra'nn sa omuzunun zerine braktm. Kendisini seyre o kadar kaptrmt ki zaman tesi grnmeyen bir varlk deil de kanyla canyla bir demolu olsaydm bile beni fark etmezdi eminim. Garip ki herkesin futboldan anlad bir ehrin o ehri hi terk etmemi ama galiba futboldan anlamayan tek sakini olarak mrmdeki ilk futbol man anneannemin genlik omuzuna yaslanarak seyrettim. Ve tpk bugnk gibi o gn de futbola dair tek bilgim kaleye giren topun gol anlamna geldiini bilmekten teye gemedi. Eh, bunu anlamak da hi yoktan iyiydi. stelik toprak bir sahann zerinde bir topun ardndan saa sola koturan futbolculardan daha ok kadnlarn heyecanyla ilgiliydim ben. arafl, gen, yal bir sr kadn, oluk ocuk, kurallarn oktan kavradklar oyunun gidiatna uygun olarak deniz gibi dalgalanyor, yeri gelince couyor, baryor, yeri gelince dizlerini dvp vahlanyordu. Futbol bu, seyredeni oynayanndan daha yorgun, daha heyecanl, ortalkta bir grlt patrtdr gidiyordu ksacas. Fakat tam o esnada denizin iki dalgas arasndaki sessizlik gibi bir sessizlik beni iine ald. Sanki bir gz zerimize dikilmi bizi seyrediyordu. Ani bir irkilmeyle biraz geri dndm. Yanlmamm. Ayakl, krkl, hantal m hantal bir fotoraf makinesi grdm nce. Trabzon'un mehur fotorafs, Kakuli Kardelerden byk olanyla bir fotoraf makinesinin objektifi arkasndan gz gze geldim. Kadrajnda yer tutsam da bu fotorafta yerim olmadn bilirken bile glmsedim objektife. Ne fotoraf grd beni ne baka biri, oysa vardm ite. Seyirci kadnlar top peinde nefeslerini tutmuken, kocaman makinenin gz alp kapand. Bir perde, ann gznde indi kalkt. Zamann aynasnn boylu boyunca krldn ve o andan geriye lmsz bir suret kaldn anladm. Sal, bu evde kelimenin en uygunuyla "hafif" geerdi. nk kurallar belliydi Bykhanm'n. Haftann gnleri, bir eylerin yaplmasna ya da yaplmamasna mahsus bir takvim iine yerlemiti ona gre. Baka trl bu evin gemisi yrmezdi ve bu tkr tkr ileyite oluacak en ufak bir aksama, alacak en ufak gedik Bykhanm'n en byk korkusuydu. Sal gnleri amar ykamaz, ykanmasna da izin vermezdi mesel. Hatta nemli ilere de sal gn balamazd. Sal sabah uyandktan sonra nce n baheye indi. Tarhlar, toprak sakslar, gaz tenekelerini bir bir yoklad, gz gibi bakt iekleri okad, sulad, kuru yapraklar ayklad; sonra arka baheye, meyve aalarnn yanna geti. Neden sonra iinden "Rabbimin hikmeti ite, u portakal aac iek, meyve, yaprak, ayn anda hepsini zerinde tayor" diye geirerek sundurmada sabah kahvesini hprdeten Hacbey'in yanna dnd. "Mart iyi geiyor," diye mrldand Keyfiye'nin getirdii kahveyi alrken. "Eee, Mart ne de olsa" diye ekledi, k ayazlar da ondayd yaz scaklar da. Kavaklarn yaprak dkme biimi, ayvalarn azl okluu, kestanelerin dklme zaman ve daha bir sr eyden Bykhanm mevsimlerin nasl geeceini tahmin edecek bilgiye az ok ulamt yllardr. Denizin renginden havann birka saat iinde patlayacan kestirebilir, frtnann takvimini bilirdi. Ama yllk iklim haritasn karmak iin daha kesinlikli bir yolu vard onun; Mart'n ilk on

iki gn takvimi ve Bykhanm'a baklrsa ta ezelden bu yana halkn tuttuu bu takvim, ktlarda yazl takvime gre ok daha gvenilirdi. Mart 1, Rum yln bayd ve her yl o gn Bykhanm takvimini karmaya balard. On iki gn boyunca gnn muhtelif saatlerinde denize bakan pencereye yanar, burnunu cama dayar, denizin haritasndan gklerin resmini karmaya alkn yal denizciler gibi ufku gzlerdi. Daa bakan pencereye dner, bulutlarn halden hale, resimden resme girmesini uzun uzun izlerdi. Mart'n 1'inden itibaren 12 gn sayarak havann nasl olduunu, gnn nasl balayp hangi renge boyandn sonra nasl bittiini titizlikle gzler, kaydederdi. Bu 12 gnn her biri srasyla yln 12 ayna denk gelirdi. Mart 1, Mart ayna denkti rnein; Mart 2, Nisan'a; Mart 3, Mays'a; yln son ayna kadar byle giderdi. Kendi annesinden rendii, onun da herhalde izi srlemeyecek kadar eski bir anneler silsilesinden rendii bu takvim Bykhanm iin o kadar nemliydi ki emsali hibir kadn okuma yazma bilmezken o, zeksna gvenmi, uzun k gecelerinde kocasndan takvimini kayda geirmesine yetecek kadar okuma yazma bile renmiti. Fincann Keyfiye'ye uzatrken, "Aman kzm dikkat et, krma" dedi. "Neme lzm", sakar kaza gelmeden uyarmak gerekirdi. eri geti. On iki gn dolmu, takvimi tamamlanm, yorum yapma zaman gelmiti. Yer minderine oturdu, gzln takt, kd nne yayd. Satrlarn zerinde gezinerek, gelecekten haberler okuyan bir khin gibi Mart takvimini yorumlamaya balad. Martn l'i kararsz, 2'si gneli, prl prl gemiti. Demek ki Mart ay kararsz geecek ama Nisan'da bahar kendisini gsterecekti. 3 Mart'ta souk iyice azalm fakat leden sonra bulutlar belirmi, hava hafife serinlemiti. yleyse Mays ay, ortalarna kadar bahar ama sonrasnda sonbahar gibi olacakt. 4 Mart'n karsna yazlanlara gre Haziran btnyle scak, gneli, prl prl olacakt. 5 Mart'a baklrsa yal Temmuzlardan biri bekliyordu onlar. stelik 6 Mart'ta leye kadar iyi saylabilecek hava leden sonra bulanm, akamzeri aniden ok keskin bir souk kmt. Austos'un demek ki yars yaz yars gz olacakt. Btn bu alacal bulacal havalarda dz olan denizin yz 7 Mart'ta hafife krm, tllenmiti. Buna gre Eyll ve Ekim, alldk Eyll Ekimler gibi geecekti. Fakat u 9 Mart'ta ne olmutu ki deniz nce Rize'ye doru bir rmak gibi akmaya balam, kabarm, dalgalanm, sonunda frtna patlamt. Hem de ne frtna! ok souk, ok yamurlu, ok kapal olan gn boyunca Karadeniz, her biri yekdierini tetikleyerek sra sra gelen da gibi dalgalaryla kumsal basm, iskeleyi am ve uultulu azdan yaylan lklar hi durmamt. Demek ki Kasm banda allmadk bir frtna bekliyordu onlar. Allah o vakitte dada bayrda kalacaklara kuvvet versin; evsiz barkszlara, a ak kalmlara, yerinden yurdundan olmulara en ok da yle zamanlarda yardm etsin, yola, ah hele denize kacaklara klliyen and. Akl olan byle bir havada ban kapdan bile uzatmazd. Allah'a ok kr ki balarn sokacak bir damlar, tten bir ocaklar vard. Bykhanm dier aylara yle bir gz att. Takvimi kaldrd. Mutfaa indi. Pirin ayklamaya balad.

ok gemeden "Nine!" diye seslendi Zehra dardan. "Nine!" diye yineledi smail. "Efendim!" diye cevap verdi Bykhanm ban kaldrrken. Fakat bu sesler var ya, bu sesleri tanyordu o. kisinin de sesinde ilenmi kabahatin, artk geri alnamayacak bir admn haberini sezdi. Hele "Nine" diye seslendiklerine baklrsa epeyce de byk bir mnasebetsizlik yapmlard. "Nine!" diye bardlar bir daha, ayn anda bir azdan. Bykhanm pirin tepsisini bir kenara koydu, gzln de yanna brakt; ayklad ta parmaklarnn arasndan kurtulup gerisin geri pirinlerin arasna karmt. Pencereye yanat. "Ne oldu yine? Ne var?" kisi birden sundurmann merdivenlerinde dikilmi, baheyi gsteriyor ve "Gelsene biraz" diyorlard. Mutfaktan tala ktnda Bykhanm sundurmann iki yanndaki hatmilerin, gz gibi bakt bahar dalnn, kasmpatlarn, duvar dibine ektii karanfillerin, gl fidanlarnn, f ilbahrilerin, daha nelerin; zerinden bir dev anas gemi gibi yerlerde yattn grd. Gzlerine inanamad. Alak bahe duvarnn zerine kt. "Ne oldu?" diye soracakt ki nce arkasndan bir eyin srtna abandn, kaln ivilerle dolu iki penenin omuzlarna battn, sonra iren kokulu bir nefesin omuzunun zerinden yzne arptn, en son da slak, scak, zmpara ta gibi prtkl bir eyin yanan boydan boya yaladn hissetti. lna ieriden Hacbey, yan taraftan komu Siranu Hanm kotu. Gzlerini at Bykhanm. Altn rengi kk bir kpek. Galiba gsnde de beyaz bir aktmas vard; banda durmu, neeli neeli kuyruk sallyor, bir oturup bir kalkyor, Bykhanm'n etrafnda drt dnerek kesik kesik havlyordu. Siranu Hanm kahkahalar arasnda, "Korkma komum, korkma, kpektir, bir ey yapmaz" diyordu. "Kpek!" yle mi? Bykhanm "kpei" tanmyordu sanki, iki ift lf syleyecekti Siranu Hanm' bu kadar sevmeseydi, bir de, yerinden kalkabilseydi. Bykhanm', iki koluna girip kaldrdlar. Tulumbadan su, limon kolonyas, Halep sabunu; neden sonra kendine gelebildi. Ona kalsa kuyuya sarkar krklanrd, Zehra "Kahveler hazr" diye seslenmeseydi. Siranu Hanm "Haydi komum" diyerek Biiykhanm'n koluna girdi, sundurmaya ktlar. Mesele anlald. Dn akam smail eve gelirken bu kpek peine taklm, eve kadar onunla gelmi, iki kafadar da onu gece arka bahede saklamlard. Hem yle anlatyorlard ki; sabahki sonu evet vahimdi geri ama bu sadece bir kazayd ve onu gndermek artk imknszd. Ne yapar, nerede, nasl yaard? Daha kckt. Yip gitmez miydi? Ona yazk olmaz myd? Bykhanm onun da bahenin bir kesinde yaamasna raz olamaz myd? Asla olmazd.

"Bak ama ne kadar gzel" dedi smail. "Ya! Bir o gzel, bir de Balat'taki Mion" dedi Bykhanm fkeyle. Zehra aklnda kalan ve btn canllar kapsayan iyilik tlerini sralayp durdu. Kim bilir hangi Mesnevi dersinden aklnda kalmsa, yavrularnn yanndan ayrlamad iin a kalan ana kpein iniltilerini fersah fersah teden iiterek ona elceiziyle ekerleme gtren Mevlna'y hele hi ihmal etmedi. smail ise hepten allme kesilmiti. Bykhanm'n nnde diz km ellerini okarken, getirdii misaller Kanuni Sleyman'a kadar uzanyor, slm tarihinden menkbeleri de unutmuyordu. Ebu Derda'y lm deinde devesinden helllik dilerken gznn nne getirince Bykhanm'n da gzleri doluyordu evet, ama yine de dargnl gemiyor, Nuh diyor peygamber demiyordu. "Ben namazl niyazl kadnm. Bu kelbi evimde istemem. Melike girmez sonra evime." Kelb ne kelime, eri kuyruklu Mestan bile onun eiinden kolay kolay geemezdi. Yine de glmsedi smail. Zehra gz krpt. Tamamd. "Tamam. Eve girmesin. Arka bahe ona yeter." "Ya sabr" ekti Bykhanm. Hi olmazsa eve girmesini engellemi, szn geirmiti! Hacbey'in byk altndan gldn grmese bu kadarna da raz gelmezdi. bu raddeye gelince, "smini biliyor musun onun?" dedi Zehra. "Hayr, bilmek de istemiyorum." "Hadi, ismini sen koy." Ban ninesinin omuzuna yaslamt Zehra, kedi gibi. Ona sarlmamak iin kendini zor tuttu Bykhanm, ama martmamalyd. "Yok" dedi, "Ben isim vermem o kpee." sim vermek, sahiplenmek demekti. sim verdii andan itibaren kpein bir varl olacakt, kabullenilmi, sahiplenilmi bir varlk. Hayr olmasnd. Zehra, "Masal onun ad nine," dedi. "Hani masaldaki bylenmi ehzade var ya, onun gibi bakyor. Hani cadnn kpee evirdii ehzade." "Hay anlatmaz olaydm o masal" diye geirdi iinden Bykhanm. Anlatt her masaln bakahraman gelip karsna byle dikilecekseydi! Ertesi sabah kahve vakti Bykhanm, gz ara sra halla pamuuna dnm n baheye, yolunmu kasmpatlara, belinden krk bahar dalma kaya da kendisini Siranu'un tatl diline teslim etmekte naz etmedi. Daha bahe kapsndan girerken bir eliyle Hayganu'u ekeleyen Siranu dier eliyle bir kutu Hacbekir lokumunu, bir ie Erenky kolonyasn uzatarak "Al komum" demiti, "stanbul'dan geldi, bunlar senin." Sz dnp dolap yine "kpee" geldi. Bu ite bir i var gibiydi. Bu Zehra kz, belli ki Siranu'u da iten kale fethetmi, zerine yle salmt. Yoksa Masal' korumak Siranu'a m kalmt? Neyse! Gne, Bykhanm'a kahvenin rehavetini kat kat artrarak iyi geldi. Havadan sudan konutuklar en dertsiz, en tasasz sabahlardan birinde keyifler kefyd ve at alan Masal skdar' oktan gemiti. Kadnlar glrken Hayganu bir keye ekildi, zamansz bir oyuna geti. Bu oyunda bez bebei Anu, kendisi anneydi. Sular seller kadar berrak, bir o kadar cennetti.

Bykhanm'n neesi yerine gelse de Zehra ve smail'e iten ie srdrd dargnlk gnlerce gemedi. Mesnevi dersinde ranl Hafize Hanm, cann btn evrene datldn, bu yzden en ufak canlnn bile yaama hakknn kutsal olduunu, bu dnyann sadece insanlara ait olmadn uzun uzun anlatmasayd bu dargnlk srp gidecekti. Byle bir ders vermek aklna nereden gelmiti Hafize Harum'n? O da m olup biteni duymutu? Bykhanm stelemedi, bahar dalnn geri kalann, ieklerden kurtarabildiklerini bir daha dikti. ki bahe arasndaki tahta kapya kocaman bir kilit takt, kilerine kilit vurmayan Bykhanm anahtar beline ast. O ikisini ard, arka arkaya artlarn sralad: Arka baheden n baheye adm atmayacakt. Eve girmeyecekti. Gzne grnmeyecekti. Ses karmayacakt. Yoksa kendisini annda kapnn nnde bulurdu... Ama birka gn sonra kendisini eyizinden kalma el rgs perdenin arkasndan onu seyreder bulunca, "Allah Allah!" dedi Bykhanm, hakikaten pek de gzel bir eydi. stelik Bykhanm'n olduu tarafa srarla bakna, gelip gelip pencerenin altnda oturuuna, ban merakla eiine, kulaklarn krpma baklrsa pek de akllyd. Hem galiba en ok da Bykhanm' sevmiti. Ama yine de hayr, onu sevmesini Bykhanm'dan kimse beklemesindi! Ona dokunmay inatla, srarla reddetti. Dokunmak ne kelime, eteine srnse, eteini kesecekti. Geceleri el ayak ekildikten, herkes uyuduktan sonra evin iindeki patrtlar ise duymazdan geldi. Birka gn sonra Masal' dnmeyi brakt. Akl Iran konsolosluundaki Nevruz davetine kayd. ranl Hafize Hanm'n devamllarndan olan Cemile Hanmefendi, Bykhanm'dan konsolosluktaki Nevruz ziyafetine Zehra'y da alarak katlmasn rica etmiti. Iran konsolosu Ltfullah Bey'in annesiydi Cemile Hanmefendi, ayrlrken eklemiti hatta, Siranu Hanm' da ltfen beraberinde getirsindi. Bykhanm "Olur mu?" diye geirmiti iinden, zaten kendisi misafir, bir de misafirin misafiri? O zaman ranl Hafize Hanm onun iinden geeni okumu gibi, "ekinmeyin. Nevruz sofras Halil brahim sofrasdr" demiti usulca. "Eksildike artar'

Yllar nce Urumiye'den Trabzon'a gelmi ve Mesnev hanlaryla mehur bir ailenin kzyd Hafize Hanm. O zaman sadece yedi yandayd. Zaman iinde anavatanna dair hatralarn ou buhar olup umutu belleinden fakat sermayesi arasnda iki ey vard ki onlar hi unutmamt. Bir, ran'n tamam gibi Urumiye'nin de hemen her evinde kurulmu hal tezghlaryla dolu dokuma atlyeleri; iki, Mevlna'nn dili. Trabzon'da halya dair hatrasn din tutacak hibir ey yoktu, hayatnn dili ise btnyle Trke olmutu. Fakat ailesinin Mesnevhanlk geleneini o, Trabzon'da kadnlar arasnda srdrm, Mevlna'y Farsadan okuyarak erh ederken hem anadilini unutmam hem de ruhunu pek tutabilmiti. Ad mahallenin kadnlar arasnda "ranl Hafize Hanm"a km olsa da aslnda Azerbaycanlyd. Birka kez bunun byle olmadn anlatmaya kalkm, fakat orada da Trklerin var olduunu kadnlara bir trl kavratamam, sonunda btn btn vazgemiti. Nasl gryorlarsa

yle bilsinlerdi. Nevruz, dirilmeydi Hafize Hanm'a gre, ykk devletlerin ayaa kalkmas, yitik ikballerin parlamas. te o dirilmenin hatrna Bykhanm ceviz ekmecesine uzand, anahtar kilitte evirdi. Ylda ancak bir iki kez kulland, ara sra ykad tek kat inci gerdanl boynuna takt. Kuru gl rengi markizet elbisesinin yakasn dzeltti, ince sra dantelini trnayla tiiledi. Kuan balad, siyah hrkasn srtna geirdi. Salarn ensesinde toplad. Mor smbl rengi bartsn salarnn zerine sard, aynaya bakt. Isfahan ii pirin srme kabnn kapan evirdi. Alt st. Glmsedi. Ceviz ekmeceye bir daha bakt, elmas yzn de parmana geirdi. Gelin olduu gece yzgrml olarak taklan zmrt kpelerse zaten her zaman kulandayd. Henz uyanmam Hacbey'e, onun, yatak bana diklenmi takma bacana efkatle bakt. Dnyann btn yollarn yrm gibi her zaman yorgun olan Hacbey ok uyurdu. Bykhanm ayaklarnn ucuna basarak odadan kt, mutfaa indi. Brein bir yzn akamdan kzartmt Bykhanm, dier yzn evirdi. Yaprak sarmalar kalem inceliinde, fndkl baklava zar kalnlnda, erbeti kararnca. ocuklar ve Keyfiye iin bardaklar hazr, ay iilecek. Hacbey ve Yldrm iinse orba kseleri. "Haydi" dedi Keyfiye'ye Bykhanm. "Sen bunlar sofaya ta kzm, sofray a, ben sobay harlayaym." Tabiat oktan uyanm, baheler snm olsa da evler k souunu henz zerinden atamamt. Mutfaktan sofaya geerken havadaki bahar kokusunu iine ekti. Mimozalar patlam, meyve aalar tomurcuklanm, su yrmt btn damarlara. Kn ordular oktan malp, topraktan koku, sudan buhar ykseliyordu. "Ya Hayy!" dedi, lmlere can fleniyordu. Ama ite Mart ne de olsa, aldanmaya gelmez, gnein nnden bir bulutuk gese nyordu. Sofradan kalkarken Yldrm'a dnd Bykhanm. imdi konsolosun annesi ve haremi hanmefendiler Nevruz konuklarn binbir gece sofralarnda arlayacaklard, konuklarn bo gitmemesi de nezakettendi. knlar tamam myd? Tamamd ama iine sinmedi bu "Tamam" Bykhanm'n, nk Yldrm'n her ii "Eh ite"ydi. Hacbey'n 93 Harbi'nden emir eriydi Yldrm. Yukar yerliydi. Savata bir kez kamaya kalkm, kuruna dizilmekten Hacbey'in himmetiyle kurtulmutu son anda. Sava bittikten sonra gelip ona kaplanm, ekmeinden nasiplenmi, evin emektar olmutu bir bakma. Safa bir adamd. Gekince evlendikten sonra kars Seher'le mtemiltta yaamaya devam etmi, ge yanda da baba olmutu. Keyfiye, eline domutu Bykhanm'n. Seher ise birka yldr vaktini daha ok kyde, babasnn evinde ttnle geirir olmutu ancak amar gn Bykhanm'a yardma gelirdi. Ama Keyfiye babas gibi ky sevmez, hele de yl on iki aysa emei on ay olan ttnn zahmetinden de onun kaaksna, kabadaysna, khyasna, barhanesine bulaan dedesinden de hi hazzetmezdi. Fndk toplanr, ttn krlrd; aralarndaki fark daha fiillerinden belliydi. Ama dede bunu grmezden gelir, kendi cebine girecek paray bilirdi. Zehra'ya dnd Bykhanm: "Haydi kzm, sen de hazrlan, araflan, gecikmeyelim."

Arka baheye geti, Siranu Hanm'n penceresine doru seslendi: "Haydi komu. Gidiyoruz." Komu oktan giyinmi, rtnm, penceredeydi; aa inmesi bir dakika srmedi. ranl Hafize Hanm' aldlar, kadnlar nde, bohalar yklenmi Yldrm arkada, ark Meydan'na doru yola koyuldular. Rhtm Yolu'nda Iran konsolosluunun resm binasn geip de harem ksmnn merdivenlerini trmandklarnda Cemile Hanmefendi'yi karlarnda buldular. Simsiyah kalar alnnn ortasnda neredeyse birlemi, bol srmeli iri gzl, geni glmsemeli, esmer bir kadnd Cemile Hanmefendi ve yannda bir fidan gibi salnan gelini Puran Hanm ne kadar suskunsa Cemile Hanmefendi o kadar konukand. "Ay Hanm" diye balad. Neredeyse ksk bir sesi vard ve sonradan renilmi kt bir Trkeyle konuuyordu. Zehra onun yorulmadan nasl konuabildiini merak etti; sanki cmle daha sylese boulacakt. Ama Cemile Hanmefendi, susmaya niyeti olmad gibi boulacak gibi de grnmyordu. Limana nazr pencerelerden birinin nndeki koltua oturan Zehra bir sre gemileri, mavnalar, rhtm kalabaln seyretti, skld, bu kez salonu incelemeye balad. Yerde para para, saylamayacak kadar ok hal, yaldzl oymalar denizin dalgalar gibi ahlanm mobilyalar. Duvarlarda levhalar, resimler, aynalar, sada solda irili ufakl iniler, vazolar, amdanlar, lmbalar, kandiller, semaverler, porselenler, minderler, vesaireler... Zehra antikac Sarkis'in dkknna benzeyen bu kalabal yadrgad. Salon ok kalabalkt. Limana bakmaya balad tekrar. Ban evirdi sonra, hepsi krkn oktan devirmi konsolos madamlarn inceledi bir sre. Ya Rabbi! Bugn nasl bitecekti? Gn bitti. Gece Zehra deine yzkoyun uzandnda sa elinin tersini yerdeki ad san belli olmayan gariban halnn tyleri zerinde nce dz sonra ters ynde gezdirdi. O gn iranl Hafize Hanm, konsolosun evindeki esiz Tebriz halsnn bordrlerini iaret ederek, "u pervazlar olmasa, bu desenlerin de anlam olmaz" demiti. "nk sonsuzluktan gelerek bir pervazdan halya giren desenler bir sre grndkten sonra dier pervazdan kp yine sonsuza gider. Hal, sonsuzluun bir ereve iinde seyredildii bir an'dr sadece." Hafize Hanm'n bahsettii eyi, sonsuzluktan gelip yine sonsuzlua giderken bir sreliine bu kusurlu dnyaya urayan desenleri grmeye altysa da bir sre sonra uykuya dald Zehra. Hayy'dan gelen H'ya gidiyordu ryasnda ama sonsuzdan sonsuza bir yol, ite onu bulamad. Bykhanm'sa alt sofada yarn Siranu Hanm'a gideceklerini sylyordu. Siranu'un yeeninin kars da oraya gelecekti. Kz Marta'yla. Hacbey bu iten pek holanmamt. "Siranu Hanm'n yeeni? u mehur Agop mu?" "smini bilmem. Herhalde odur." "Onun hakknda pek de iyi eyler sylenmiyor. etelerle mnasebeti varm ad batascann. Daha iki gn evvel baskna uram. Evinde bir sr silh bulunmu. Niyeyse artk."

"Ben bilmem..." dedi Bykhanm. "Bana ne Agop'tan? Eer yleyse Allah'ndan bulsun. Ben Siranu Hanm'a gideceim."

Haziran ortasnda scaklar bastrdnda "Kiraz mevsimi hi byle scak gemezdi" diye ikyet ediyordu Bykhanm. O bunaltc gnlerden birinde Zehra'ya gecelik poplin almak iin Trabzon'un mehur arsna ktlar. ie alan dik sokaklarda meslek erbab kendi nizamlarnda sralanmt. Her birinin kendi soka, mntkas belliydi, sadece kahvehaneler her yerdeydi, ran'n kymetli hallar, sfahan'n nadide kumalar, Diyarbakr'n, Bursa'nn esiz talar, antika silhlar, deerli paralar, tilkiler, maymunlar, kular hep bu arlarda satlyordu. Dkknlarnn ya da alm tezghlarnn nnde Trk, ranl, Azerbaycanl, Arap, Afgan, Rus, Rum, Ermeni bezirgnlar kimi tatl szler ve abartl hareketlerle mteri ekmeye alyor, kimi sessiz ve vakur sadece bekliyordu. Binbir Gece Masallar 'nn arlar ancak byle renkli byle hareketli olabilirdi ve iranl Hafize Hanm'a baklrsa kepenkleri "Yevmin cedid rzkn cedid" dualaryla alan byle bir aryla sadece Tebriz'in arlar boy lebilirdi. Satn alacaklar hepi topu birka arn poplin kumat. Bykhanm'a kalsa leye kadar gidip dnerlerdi oktan ama evdeki hesap arya uymad, ikindi olduunda evin yolunu tutamamlard bile. Sonunda elleri bo, dner aynal cameknlarm, aynaclarn, camclarn nnden geerek dn yoluna girdiklerinde alnlar sorgulu, ince uzun bacakl develerini ekeleyerek mal teslimatna km Acemleri, Azerbaycanllar grdler. "ark Meydan'na kervan konmu herhalde" dedi Bykhanm. Demez olayd. Hacbey odasna ekilir ekilmez "smail!" diye seslendi Zehra. Sarn bir kedi kadar sokulgan, bir o kadar sevimliydi. Ama "Eyvah!" diye geirdi iinden Bykhanm ban, gaz lmbasnn nda onard potlu araftan kaldrp gzlklerinin zerinden bakarken. Bu sese sinmi mark masumiyeti, ardndan gelecek mnasebetsiz istei ne zaman olsa sezerdi. "Efendim?" dedi smail. "Kervan gelmi, yarn develeri grmeye gidelim." Demek mnasebetsiz istek gerekten yola kmt. Bykhanm smail'e bakt. smail, Zehra'ya hi "Hayr" demezdi ve Zehra nelere heves etmez, nelere kalkmaz, hangi birinden yar yolda vazgemezdi ki? Sabah olduunda Zehra ve smail yola dtler. Duvarlarn zerinden sarkm sarmaklar, dallar, eski zaman aalar arasnda, glgeli darack sokaklardan gee gee sonunda Meydan'a geldiler. Sal sollu sralanm kalabala baklrsa deve ve kervan merakllar az deildi Trabzon'da. Halk bir bayram yerine ylr gibi Meydan'a ylm, btn ehre bir hareket bir bereket gelmiti.

Tebriz'den balam, Doubayazt zerinden Erzurum'a varm, Cevizlik'ten geerek Trabzon'a ulamt bu yorgun ama grkemli kervan. Yolu, eski zaman kervanlarna gre ksa saylabilirdi belki ama yine de btn btn yabanc kokular, renkleri, tatlar, eitleri toplam gelmiti. zerlerinde, ap geldikleri elma baheleriyle dolu vadilerin, fstk bahelerinin, birinden kurtulup brnn eteine dlen dalarn, hanlarn, kervansaraylarn, kazalarn, bellarn, snavlarn, cefalarn hatras; sisleri, yamurlar, karlar, tipileri, boranlar, yol kesen ekyalar ile yolculuun btn korkusu; nihayet menzile varmann ferahl vard. Esmer ve sert yzl kervanba devesinin yanna att halnn zerine yar uzanm, gururla nargilesini tttryordu, bu kervan ondan sorulmutu. Balarnda papaklar, dize kadar inen belden oturtmal uzun etekli ceketleri, uzun izmeleri ile birbirine benzeyen Acem, Ermeni, Grc ve Azerbaycanl tacirler ise saa sola koturup duruyor, denk zyor, mal teslim ediyordu. Yerli Rumlar ve Ermeniler de oturan develerin arasna dalm, akl almaz bir grltnn ortasnda barp duruyorlard. Trabzon Meydan sanki yabanc bir lke, bambaka bir ehirdi. Tebdil-i meknda ferahlk olduu muhakkakt fakat bazen mekn da tebdilden ferahlanrd. Bu rengrenk insan kalabalndan daha ok develeri seyretti Zehra. Hepsi bakclarndan ok daha ssl onlarca devenin fkeyle homurdanmalar -deve huysuz ve aksi hayvand-, ilerinden birinin sk sk ortal birbirine, tozu dumana katarak kamas, hamurlarn yedikten sonra saatlerce gevi getirmeleri, o esnada ikikiye balonunun azlarnda iip bymesi saatlerce seyredilebilirdi. Ama Zehra abuk sklan biriydi ve smail bu bak iyi tanrd. "Skldn m?" "Yok! Ama hadi gidip limonata ielim." "Peki." Dondurmac Nikos'un terasnda, cam incecik ilemesi zarif bir bardak iindeki limonatay yudumlarken Zehra, liman aklarndaki frtnann; grltleri, imekleri, yldrmlar ile ufku bir batan bir baa geiini seyretti bir sre; Trabzon'un, yazn da eksik olmayan saysz frtnalarndan biriydi. Ve durup dururken "Hadi" dedi smail'e. "Bul bakalm kafiyelerini: h." smail bir rpda sayd: "Rh, ervah, gah, tecelligh, agh, nigh, ikrh, iflh" Biraz dnd, ekledi: "Gnh da h'la kafiyelidir. O da siyh'la, simsiyh'la, vh'la, eyvh'la. Lkin hepsi de Allah'la. h'tr kafiyelerin en gzeli." "Peki" dedi Zehra bu kez: "n." smail n' h kadar dnmedi bile. Gzleri ufuktaki frtnada, bir kttan okur gibi sralamaya balad: "Cn, cnn, cihn, nln, nihn, yn, hn, hanmn, ad um n, hazn, ntvn, kervan, ezan, ramazan, zaman, mekn, anbean..." Zehra szn kesti onun.

"smail, dayan yreim dayan!" Byle giderse smail, acemi airler iin hazrlanm kafiye mecmualarndan birini herhalde tekmilinden tamam edecekti. "smail, hep kafiyelerini duyuyoruz senin, iirin nerede? Neden hl iirini yazmyorsun?" "nce kafiyelerimi kuraym ki iirim salam olsun." Sylediine kendisi de gld ama. Eli bir trl kalkmyordu iire, korkuyordu ite. Kafiye eiinde dolap bir trl iirin adrna giremiyordu. Ama Darlfnun'a gittiinde iir kitabna da balayacakt. nk stanbul'da her ey bambaka olacakt. Limonatay Millet Bahesi'nde dondurma izledi. En son Ferah Lokantas'nn nnden geerlerken, gz ucuyla yetinemeyip ban ieri uzatan Zehra "smail" dedi. "Beni bir gn de buraya getir." "Peki. Getiririm. niversiteye kaydolacam zaman. stanbul'a gitmeden nce." O srada Zehra yeni bir kafiye vermiti: "Murd." "Nmurd" dedi smail, "Bermurd" aklna gelmemiti. Deveyle, kervanla, kervancyla; dnyann yedi iklim drt buca zerine devrilmi bir bardak buzlu limonatayla, frtnalar ve kafiyelerle dolu bir gnn havaliinde eve dnmek iin yola girdiklerinde ise hayatn iskelet eli bambaka bir ayna tuttu yzlerine. Meydan knda kurulmu bir idam sehpas eteklerine srnd. smail durmak istemedi, Zehra'y ekeledi. Zehra'ya ise uzaktan fakat geni bir adan grd ey yetti. Btn gece, gsnde iledii suun yaftasyla ipin ucunda dnen, elleri arkasndan bal, boynu krlm da omuzuna dm beyaz entari iindeki o beden; sapsar, kan ekilmi o ehre; yar aralk kalm gzlerdeki donuk parlt, bir ey syleyecekmi de zaman bulamam, syleyecei iinde kalm o az gznn nnden gitmedi. Uyudu uyand, dnd durdu deinde. Bir insann ne yapm olmas gerekirdi ki byle bir cezaya arptrlsn? En ar sulan gzden geirdi, yakn yere getiremedi. Hayatta var olduunu bilmedii sular aklna bile gelmedi. Austos btn scayla bastrm; gnesiz, boucu, rutubetli bir hava btn Trabzon'u bunaltmt. O sabah bezdirici bir kyamet korosuyla uyandnda ban yastn altna soktu Zehra, iki eliyle de kulaklarn bastrd. Austosbceklerinin u yeknesak tlerini duymasnd. Darda cayr cayr yakan bir gne olduunu, nnde bitmek tkenmek bilmeyen, can skntsyla dolu, bkknlk verici, birbirinin ayn gnlerden birinin daha uzandn dnd. Sonbaharn ilk yamur damlasna, ilk rzgra, scaklarn krlaca ilk gne daha ok vard. "Austos'a bastn, buza bastn" derdi Bykhanm, ona kalsa "Austos'un yars yaz, yars kt." Ama hani nerede? Sadan sola dnd Zehra, solda saa. Gnein duvar zerinde iaret ettii yere baklrsa uyanlmayacak kadar erkendi henz ama yeniden uykuya dalnmayacak kadar da ge. Yar uyku yar uyanklk arasnda ne kadar zaman getiini bilmedi. Yatan iinde oturdu. Austos gn onu bir krk gibi bunaltan kumral salarn ensesinde kocaman bir dm yapt. Dardan gelen seslere kulak verdi,

Bykhanm'la smail konuuyorlard. Yerinden kalkt, yar beline kadar pencereden sarkt. Geri dnd. Nicedir el srmedii yastk rtsn elii bohasndan kard. Son ieinde yarm kalm ssen demetine isteksizce yle bir bakt. Kavunii ssenin son glgesini ilemek iin inesine ak tonda bir iplik geirdi... Bitti. Motifi trnann ucuyla tledi. Yastn zerine serdi, uzaktan bakt. Yerinden kalkt, daha uzaktan bakt. Gzel olmutu. Ama bu renkler ona yetmedi. Skntyla teye itti ssen demetini. Bileinden tatl bir kamama, parmak ularndan ruhunu dkmek istei geti. Aslnda bu istek hayli zamandr "Ben buradaym" deyip duruyordu. Siranu Hanm'a gittikleri gn, annesi kadar suratsz olan Marta, Zehra'yla iki kelm etmeye yanamaynca Siranu iinde trl trl fotoraflar, rengrenk kartpostallar bulunan kocaman bir kutu getirmiti nlerine, oyalansnlar diye. Neler yoktu ki bu kartonlarn zerinde? Mor meneke demetleri, mavi ortancalar, pembe kurdeleyle balanm gl buketleri, yalnz geyiklerin mutlu evlere uzaktan bakt kar manzaralar, yaldzl Noel kartlar, krlar boyunca uzanan dn iei tarlalar, dalgal denizlerde gvenle yol alan gl gemiler, gzel beyaz yelkenliler, boynunda krmz kurdelelerle kk kediler, sepet iinde minik sevimli kpekler. Zehra ilerinden mor meneke demetini eline alm, yrek biimindeki koyu yeil yapraklarn zerine den gne na, arkada kalan yar glgeli ksma, ressamn menekelerin moru zerinde gidip gelmi frasnn izlerine uzun uzun bakmt. ine tatl bir duygu, gl bir istek dolmu, bileklerinde, parmak ularnda kl bir kamama hissetmiti ve o arzu ite o gnden bu yana eksilmemiti. Sundurmaya indi. smail ve Bykhanm'a dnd. "Ben" dedi, "Resim yapacam." Yalboyann kokusu her eyden daha gzeldi. erbet gnllyd Zehra tamam ama her devrilen bardaktan sonra snd yer de bu glgelikti. smail'in Sultan'deki resim dersleri iin alnan yalboyalarn Zehra bitirmez miydi? Ve ki el yordamyla, usul bilmeden yapt resimler bile o kadar gzeldi ki bu kez o istemeden smail, "Zehra" dedi. "Sana bir resim retmeni tutalm." "Tutalm." Bykhanm bile ilk kez "Lahavle" ekmedi ama smail, "nce bykbabamla konualm. Eer o izin verirse Celil Hikmet Beyle konuuruz" dediinde irkildi. Bykhanm Sultan'de resim retmeni olan Celil Hikmet Bey'in ahlkl, temiz biri olduundan emindi ama Zehra'ya yedi kat yabanc, gen bir adamd neticede. Nasl olacakt? i bu ie hi raz gelmedi. Hayra almet etti ve dikiinin bana dnd. Akama kadar dnd durdu. Son midi Hacbey'in bu ie izin vermemesiydi. O da bo kt. Hacbey, "Ramazan yaklayor. Bir akam Halil Safa ile Halide'yi iftara arn. Meseleyi Safa'ya aarz. O, Celil Hikmet Bey'le konuur" diyordu.

Halil Safa geldiinde nce Bykhanm'n sonra Hacbey'in ellerini hrmetle pt. Esmer, ahin

burunlu, ahin bakl, karayaz, gen bir adamd. "Halide nerede?" diye sordu Bykhanm aknlkla. "Onu niye getirmedin a olum?" Kzlarn urunda aylp bayld, Trabzon Sultansi'nin yakkl ve mehur muallimi Halil Safa da, drt aabeyinin bile isminin sonuna "Hanm" eklemeden hitap etmedii kymetli "Halide Hanm" da Bykhanm'n yeenleriydi. kisinin arasnda elle tutulur gzle grlr bir ey gememiti geri ama gzleri ve gnlleri birbirine akm, aileler de bu ie hayr dememilerdi. Neticede alan raz veren raz; Halide dnden raz gelmiti bu ie, Halil Safa ezelden. Halil Safa'nn yznden tatl bir pembelik geti. "Gelemedi hala" dedi. "Yataktan kamyor epey zamandr. Annem yannda." Bykhanm gld, Halide'nin hamile olduunu biliyordu. "Olsun olum, olsun. O iyi olsun yeter ki. Biz yarn onu ziyarete gideriz." "ftara kadar Halil Safa Bey olumla biraz sohbet edelim" dedi Hacbey. Onlar gnn bu en tatl vaktinde hararetli bir sohbete balarken, smail adap gerei konumaktan ok dinliyordu. Gidiatn ktlnden, Balkanlarn kaynadndan bahsettiler nce. Durumun vahameti hususunda aralarnda bir fikir ayrl yoktu fakat sebepler ve zmlere gelince iler karyor, yollar ayrlyordu. Hacbey "Sultan Hamid devrinde byle deildi" diye baladnda Halil Safa, szn esirgemeden, "Enite" dedi. "Sizin Sultan Hamid'iniz de pek hayrl iler grmedi. Zulm ile dedii yolun talar yerden ge ulamt. Devr-i Hamid'i nasl byle hasretle yd edersiniz? Siz de yaadnz siz de grdnz." Hacbey, gzlerinde grm geirmi bir bakla, "Halil Safa Bey olum" dedi, "Genlik bilse ihtiyarlk yapabilse, diye bir sz vardr." "Neyi bilsek? Kimin kimi jurnalleyecei belli deildi. Baba evldndan, komu komusundan korkar olmutu. Sansr adna ne facial komedilerin oynandn biliyor musunuz?" Hacbey sustu. "Bilmezsiniz tabii. Biz de bilmiyorduk. Beenmediiniz ttihat ve Terakki sayesinde reniyoruz btn bunlar." smail hafife gld, Halil Safa Bey'inki asab bir glt. Hacbey ise uzak bir hayale dald. stanbul'da, Mhendishane yllarnda mektebin btn rencileriyle birlikte katld selmlk trenlerinden birinde bir an iin grebilmiti o heybetli adam. Yldz'n yan bandaki Hamidiye Camii'ne gitmek iin kt cuma selmlklar Sultan'n halk tarafndan grlebildii tek zamand zaten. Bir araba iinde gemiti Hacbey'in nnden Sultan Hamid. Grnrde her eye sahip olan bu kii, simsiyah bir redingot iinde tamamyla sadeydi; ne bir mcevher ne bir sorgu ne bir kaftan ne de baka bir ey. Banda, rtbesiz askerinden sadrazamna kadar btn Osmanl erkeklerini birletiren o mahut serpu, koyu krmz bir fes vard. u haliyle srmal seyisleri Sultan Hamid'den ok daha alyiliydi ve arabacs, Sultan Hamid'den ok daha ssl ok daha gsterili giyinmiti. Bir masal arabasna benzemeyen araba da Sultan'n giyimi kadar

sadeydi ama kr yarya kadar kapanm bu landoyu eken at bir eine ancak masallarda rastlanabilecek emsalsiz gzellikteydi. O lando iinde cihann dertli padiah ecnebi elilerin, Yemen'den gelmi Arap eyhlerinin, medrese ve Darlfnun rencilerinin, saray erknnn, generaller ve amirallerin ortasndan, sadece kendi muhafzlarna dayanarak geip gitmiti. Krmz fesinin altndaki marur yz kederli fakat gl grnyordu ve ne korkak ne de zalim gibiydi. Bandonun kulaklar sar eden mzkasna ve maher kalabaln neredeyse landonun tekerleklerine yapmasna ramen Zat- ahane'den etrafa yaylan tek duygu sknetti. Bu sknetin arkasnda ok kuvvetli bir tevekkl olmas gerektiini de Hacbey o vakit sezebilmiti. Halkla arasna girmi barikatlar boyunca, padiahn arabas nlerinden geerken binlerce kiinin haykrlar ve asker birliklerin alklar da arabaya paralel olarak dalga dalga ilerlemi, bandonun sesi bile bu alklar bastramamt. Sultan, camide yarm saat kalm, darda bekleyen muhafzlar o camide olduu srece bir an bile camiye srtlarn dnmemilerdi. Hacbey genliinin en kymetli gnn hatrladnda kalbi burkuldu. "Ah Sultan'm" diye geirdi iinden "Gr, ne haldeyiz." imdi ne yapt belli olmayan gen, tecrbesiz, bir alay ttihat kendi hlyalarnn ateli maceralar peinden koarken Ayasofya'ya imam olmu, koca Osmanl'y da kendilerine cemaat klmlard. Halil Safa ise heyecanl, en az fikirlerinin arkasna takld zabitler kadar ateli bir lisanla Sultan Hamid'in istibdadna, sansrlerine, jurnallerine verip veritiriyordu. Hacbey biraz dnd. Belli ki bu genlerle yollar oktan ayrlmt. Bari padiahtan geriye kirli bir hayal, mstebit bir sima kalmasnd. "Siz" dedi, "Halil Safa Bey olum, saltanat devrinde koskoca Padiah'n, padiahtan daha fazla padiah olanlarca kuatlm olduunu grmyor musunuz?" "yi ama" dedi Halil Safa, "yi padiahlara den de padiahtan fazla padiah olanlarn nn kesmek deil midir? Aksi takdirde tarihe alnlarnda bir mstebit damgasyla geerler." Hacbey skntyla glmsedi. Bu gen adamn her eye verecek bir cevab vard ve bu cevaplar kale almamak giderek gleiyordu. Yine de eklemeden edemedi: "Halil Safa Bey olum, Sultan Hamid devleti korumak iin milleti skmaktan baka bir yol bulamamt. Ne yapayd? Braksayd da elinin altndaki unsurlar drt bir yana m dalsayd ipi kopmu tespihler gibi? Brakmak istemedi. Bedeline de raz geldi. Lkin sizinkiler? O kadar 'hrriyet' tarrakasyla tepemize inen u mahut Merutiyet. Merutiyet'e bir diyeceim yok da sen bugnk siyasann daha iyi olduuna inanyor musun? Her ey kendisini yekdierine balayan balardan kurtulmu, alm ban gidiyor. Byle giderse ttihatlardan da tarihe 'koca devleti datan adamlar' olarak bir nam kalacak, korkarm bu atr atr kopan dallar Osmanl aacnda kk de brakmayacak. Ve byle giderse, Allah saklasn, bir hkmetin hkmleri btn bir milletin alnna yapp kalacak. Yz yl sonra gelenler bile o lekeyi alnlarndan temizleyip karamayacak." Sz gelip "Osmanllk-Trklk" bahsine dayandnda lfa hi karmasa bile smail, Halil

Safa'nn sylediklerini akla pek uygun buldu. Halil Safa, ne kadar tecrbeli olsalar da yallara kar genlerin tad taze ve keskin bilgiyle konuuyordu. "Devir deiti" dedi. "Osmanllk bu devrin ihtiyalarna cevap veremez. Ok yaydan kt bir kere enite. Artk geri dn yok bunun." Halil Safa'ya gre Devlet-i liye'nin unsurlarnn yol ayrmnda o kadar ileri gidilmiti ki artk geri dnmek iin vakit ok geti. "Ermeni Ermeniliini, Rum Rumluunu fark ederken Trk de Trkln fark etti. Bundan sonra tek are bu yol zerinde yrmek. Trk, artk ne gazellerdeki gzelin sfat ne de idraksizliin zamiri. Bu yangndan artk Osmanllar olarak kamayz. karsak ancak Trkler olarak kacaz." Hacbey alak hasr sandalyesinde doruldu. Salam baca sancmt. "Bu devlet" dedi, devlet derken iinden derin bir sayg geti, "Trk', Krt', Ermeni'si, Rum'u, Arnavul'u, Arap', Yahudi'si daha bilmem kimiyle, yetmi iki milletiyle asrlarca gl gibi geinip gitti. Milleti bilirdi Osmanl ama milliyetilii bilmezdi. Farkl milletler bir arada fakat birbirine dnmeden yaard onda. Benzeyecekleri deilse de btnleecekleri tek ey Osmanl kimliiydi. Kendileri olarak, dillerini, dinlerini ve kltrlerini muhafaza ederek Osmanl olmulard. Ama Osmanllk sz konusu olduunda bu farkllklarn da bir anlam kalmazd. Bu devlet, Rum ile Ermeni arasnda bir fark gzetmez, onlar Trk'ten ayrmay da aklna getirmezdi. O zamanlar, Osmanl olmak, Rum olmaktan nce gelirdi ve Rum olmak Arnavut olmaktan, o da Trk olmaktan farkl deildi. Devlete hizmet ettikleri mddete kim olduklarnn nemi yoktu, slm bile devlet kademelerinde ykselmek iin gerekli art deildi. Osmanl topraklar zerinde yaayan liyakatli kullar olmak, menzile varmak iin birlikte yola kanlarn gerekli tek azyd. Ermeni de, Yahudi de, Rum da, ans, kabiliyeti ama en fazla akl yaver giderse paa olabilir, eli olarak Osmanl devletini temsil edebilir, nazr olabilirdi. Ama ne zaman ki Rum'un Rumluu, Ermeni'nin Ermenilii, Yunan'n Yunanl Osmanl olmann nne geti, o zaman btn dengeler bozuldu." Gzleri Rum'un, Trk'n, Ermeni'nin ayn toprak zerinde ayn ideallerle yaad o saadet gnlerinin hlyasyla dolu, "Geti o devirler" diye mrldand Hacbey. Belli ki hayat artk eski hacbeylerin anlayamayaca kadar deimiti. Devir, imdi baka bir devirdi. skeleti tutan balarn kopmasyla btn kemikler dalm, bnyeyi birbirine balayan kimya umu, binay ayakta tutan imento erimiti. Her ey dierinden ayrlp bakalam, alfabenin harfleri dalnca ortada anlaml bir cmle kalmamt. Alacal resmin ahengindeki koca dnyada artk her renk dierinden ayrlmak istiyordu. Bunun iin zemin korkun sarsntlarla yerinden oynuyor, her ey birbirinden kopuyordu. "Geti o devirler" diye tekrarlad Halil Safa. ilk kez ayn fikirde birlemilerdi. "Siz" dedi Hacbey. "nsanlar Trk, Krt, Ermeni, Srp, Yunan, Rum... Nasl birbirinden ayryorsunuz? Takvaca stn olann en hayrl olduunu, Yaradan nezdinde Arap'n Arnavut'a, Trk'n Acem'e bir stnl olmadn bilmiyor musunuz?" Zannnca artk bu soruya da verecek bir cevab olamazd Halil Safa'nn. Ama yanlmt. "Semav bir dinin mensuplaryz biz elhamdlillah" diye balad gen adam, "Alemleri yaratan Allah'a hamdolsun. O bir kavmin deil lemlerin Rabbidir elbet. Hibir kavmin dierine bir stnl

olmadn da biliriz. Ama insanlk aacnn deerli bir dal olmakla da onurlanrz. Ve ie nce kendi bahemizi sprmekten balarz." Hacbey sustu, iinden bir tebessm, hatta bir mit geti. Hakl myd acaba? Bu yol eer byle giderse. Fena deildi bile. stelemedi. Ama u ttihatlarn aymazlklar var ya. te onlara gvenmiyordu ve Osmanllardan Trkler olarak bir aa yeertecek kumandan henz grnrlerde yoktu. O gnk Meveret gazetesinin Balkanlar'daki kaynamay haber veren manetini gsterdi Hacbey. Byle giderse sava olacakt. "Olsun" dedi Halil Safa heyecanla, "Olsun." Derin bir sessizlik oldu. i skld Hacbey'in; bu toy ocuklar savan, hele de hazrlksz yakalanlm bir savan ne demek olduunu bilmiyorlard galiba. Her konuda bugnn genlerine ak bir kap, onlarn fikirlerine bir hakllk pay brakabilir, eskilerin eskide kaldn hesaba katabilirdi ama sava var ya, ite bunu hi kimse Hacbey'den daha iyi bilemezdi ve bu konuda sonuna kadar diretebilirdi. unun urasnda Rumeli'de yeni terhis edilmi bir ordu nasl toparlanacakt? Hele de alayls mekteplisi, nizamsi redifi, zadegn kurmay ile birbirine dm; ittihats tilfs ile boazna kadar siyasete bulam, siyaseti vatandan daha byk bir lkye dntrm, sava mitinglerini bile ayr ayr tertip eden subaylarn sevk ettii bir ordu ile bu sava nasl kazanlrd? lmeyi baylmak zannediyordu imdiki ateli genler ve resimdeki yangna bakarak yanmay, yanmak zannediyorlard. airin hlyalar hakikate dayanacakt ha! Ah bu ocuk arklar. Bu planszln, bu hazrlkszln, bu toyluun ve macera tutkusunun neye mal olacan ad gibi biliyordu Hacbey. ok, ok kt gnler bekliyordu bu lkeyi. Azndan yel alsnd ama aha u Yoroz'un arkasnda bekleyen frtnalar bile yannda hi kalacakt. Hacbey'in salam baca bir daha sancd. Scak bir rzgr esti. Gne ufkun arkasna henz inmiti ki mezzinin sesi duyuldu. Bu, her trl emrin zerindeydi. eri getiler. Sultan Hamid'i de il yavrusu gibi drt bir yana dalan unsurlar da onlarn arasnda kendi kimliini kuanmaya alan asl unsuru da imdilik bir kenara braktlar. Zaman ok eye gebeydi ve bu doumdan herkesin bekledii farkl bir eydi. Zehra'nn resim dersi almasna ilikin meseleye ancak Hacbey teravihten dnnce, gecenin sonuna doru sra geldi. Halil Safa Bey bu ie pek sevindi. Bykhanm son bir gayret, itiraz edecek olduysa da erkek, "O devirler eskidendi" diye sz azndan gerisin geri itiverdiler. Ayrlrken Halil Safa, smail'e dnd. "Yarn Sultaniye gel, Celil Hikmet'le konualm." Ertesi sabah Zehra ve Bykhanm, Halide'ye doru yola koyulurken smail de Sultan yolunu tuttu. Bahedeki byk nar aalarnn arasndan geerek cmle kapsnn nne geldiinde talebelerin bu kapdan girmemesi iin emir alm huysuz kapcy ikna etmesi kolay olmadysa da sonunda muallimler odasnn kapsn almay baard. Byke bir masann ucunda Halil Safa ile Celil Hikmet sohbete dalmlard. Bir sre smail yokmu gibi devam ettiler, sava ihtimali ve siyaset

kadar Ramazan ayndan ve havalardan da sz ettiler. Halil Safa'nn aksine, Manisal olan Celil Hikmet bu scaklardan hi ikyeti deildi. Bir yl nce tayini buraya ktnda, dul bir kadn olan annesi "Dnyada brakmam olumu" diyerek zaten direi krlm evini ocan kapatm, kzn da yanna alarak Trabzon'a yerlemiti. Ani parlaylarn ilk anda yadrgasalar da zamanla bu insanlara alm, onlar anlam ve sevmilerdi fakat bu kapal havaya hi alamam, Manisa'nn gneini hasretle artmlard srekli. "Gnei ancak grebildik" dedi Celil Hikmet. Halil Safa bir kahkaha att. "Dur bakalm, azizim" dedi. "Sen daha bir ey grmedin. Gzn sevdiimin ehri. Bazen yamur bir hafta, iki hafta, bir ay, hatta krk gn hi kesilmeden yaar; isesini, saanan, bardaktan boanrcasna ard ardna ekler, halden hale girer, hi olmazsa sise brnr iner. Sonunda sokak aralar rutubet kokmaya, evlerin duvarlar yosun tutmaya, yeermeye balar. Bamz karsak kapdan, neredeyse burnumuzun ucu da yosun tutar." Halil Safa byle anlattka Celil Hikmet'e yle geldi ki denizi kara, havas yamur olduka bu ehir bu ehirdi. Ama yine de Manisa'nn gneini zlemekten vazgemesini ondan kimse beklemesindi. Nihayet Halil Safa, "Celil Hikmet Bey" dedi, "Sizden bir ricamz olacak. smail'i tanrsnz. Benim halamn oludur." "Tanmaz olur muyum?" dedi Celil Hikmet smail'e bakarak. "O benim felsefe tahsil etmeyi dnen air rencim." Glmsedi, "Henz iirini yazmasa da kafiyeleri pek kuvvetli." Halil Safa devam etti: "smail'in bir kz kardei var. yi de resim yapar. Eli pek yatkn. Renkleri ve izgileri kuvvetlice. Ama teknik bilmiyor. Snacak bir liman bulamadndan da kendini hevesten hevese atyor." Celil Hikmet dikkatle dinliyordu. Halil Safa sadede geldi: "Demem o ki bir para resim eitimi alsa iyi olacak. ok ciddi olmasna gerek yok bu eitimin, ressam olacak deil. Ama bir eyi gerek anlamyla bilmezse kendisini heveslerinden kurtaramayacak. Anlatabildim mi bilmiyorum?" Celil Hikmet kendisinden ne istendiini anlamt. "Elbette" dedi. "Sizin isteiniz benim iin emirdir. Hem smail'in de hatr var. Ne zaman balayalm?" smail dayanamad, sze girdi: "Hemen." Ve nedense ekledi: "Vakit az." "Peki, yleyse yarn gel, beni buradan al. lk dersimiz yarn."

Austos ortasnda, beklenmedik bir gz balangc gibi, nihayet serin, esintili bir gnd. Havada

bir sonbahar fslts dolam, aalarn gsz yapraklar bir gecede kavrulmu gibi sararm, dklmeye balamt bile. Kapnn ngra ekildi, Celil Hikmet, smail'in yannda ieri girdi. Bykhanm'n ve Hacbey'in elini pmek iin eildii daha ilk anda Zehra onun smail'e benzediini fark etti. Onun gibi kumral sal, saz benizli ve yeil gzl, ince ve orta boyluydu. Atlye olarak smail'in odas seilmiti. Alt kat sofasna alan bu oda hem resim malzemelerinin durduu yerdi hem de Bykhanm'n gznn nndeydi. lk gn btn bir leden sonra resim retmeni, Zehra'ya, tuval kasna atmay -bunu zaten sandk yapard ama Zehra Hanm ona nasl yaplacan tarif etsin diyeydi bu bilgi-, patiskay kasnaa germeyi -bunu da sandk yapard-, tuval astarlamay -ite bunu Zehra Hanm yapacakt, iyi bir ressam tuvalini kimseye emanet etmez, kendisi astarlard-, fra temizlemeyi filn retti. Zehra sklmt, bir an nce resim dersine gemek istiyordu ama resim retmenine baklrsa bu ilk ders olmadan arkas gelmezdi. kinci gn retmen, rencisini yle bir yoklamay dnd. Ona renk katmay, fra vurmay, k artrp glge oaltmay gsterdi. rencisinin hevs ii heva dolu olduunu, iki gn sonra bu iten bkabileceim peinen sylemiti smail. Ama Zehra'nn her gsterileni baklarn bir an bile kaydrmadan izlemesine baknca onun pek de bkc olmadn dnd Celil Hikmet. Bu kadar keskin bir bak, geici olmayan bir ilginin habercisi olabilirdi ancak. Zehra'ya dikkatle bakt. Acaba duru bir su damlasna benzeyen bu kz bu limanda demir atacak, karar tutturacak myd? Ayn anda Zehra da ban kaldrm, onun baklaryla karlamt. inde k yzen yeil gzler. Bir anda garip bir huzur, bir sarmak gibi saran takn, arsz bir mutluluk duydu. Sanki krk yldr tanyorlard, sanki onun yannda insann can hi sklmazd ve sanki onun yannda insana bir ey olmazd. Ve evet, smail'e ne kadar benziyordu. O anda kararn verdi Zehra. Eer bir erkek smail'e benziyorsa o iyi bir erkek demekti. smail gibi bir erkek de insann ya aabeyi ya sevdals olabilirdi. Hemencecik nne dnd. Utanmt. Yanaklar herhalde u pembe kadar kzarm olmalyd. O gn evden ayrlrken resim retmeni Bykhanm'a kap aznda bilgi verdi. Geri dn gibi bugn de sebepli sebepsiz odaya girip kmt Bykhanm. Celil Hikmet'in annesi Suat Hanmefendi'nin halini sormak -ne de olsa bu ehirde yabanclard-, u narlar Suat Hanmefendi'ye gtrmesini rica etmek -narn tam zamanyd-, perdeleri iyice amak -n ieri girmesi lzm deil miydi- iin. Odaya giremedii zamanlarda da varln duyurmutu olur olmaz grltlerle. kide bir ya bir vazo devrilmi ya kaplar alp kapanmt, "Ben buradaym, sakn kendinizi yalnz sanmayn!" kabilinden. "Kkhanm yani Zehra Hanm umduumdan daha kabiliyetli. Bence bu kabiliyetin ilenmesi gerek." Aslnda galiba yle diyordu: "Buraya Halil Safa Bey ve smail'in hatr iin geldiimi sanyordum. Ama bundan sonra arrsanz gnll olarak geleceim. armazsanz, bu resim derslerinden vazgeerseniz zleceim. O zaman da sebepli sebepsiz, yerli yersiz bahaneler icat

edeceim ve yine bu eve geleceim. Allah akna, beni armazlk etmeyin ve ne olur benden vazgemeyin!" nc gnn sonunda Celil Hikmet gittikten sonra Bykhanm, smail'in odasna girdi, sedirin kenarna iliti. Ellerindeki boya lekelerini temizlemeye alan Zehra'ya "Hani?" dedi. "Ne yaptn? Resmin nerede?" Henz bir ey yapmamt Zehra. Ama resim retmeni onun kabiliyetini bir bakta anlamt ve ruhuna bir maya atmt. Bykhanm bundan bir ey anlamad tabii. Mutfaa yolland, tavuk yolunacakt. Bir sonraki gn Celil Hikmet kaba bir kda sarlm bir kutuyu Zehra'ya uzatt. "Bu sizin iin." Tahta kutuyu nne ekti Zehra, kapa kaldrd. Bir yalboya takm. Fralara, palete, yalboya tplerine bakt. Sar, mavi, yeil, krmz, turuncu, kahverengi, beyaz. Yrei kaynad. Ama u kadar renk bu kaynamay karlamaya yetmezdi sanki. "Hepsi bu kadar m? Yani renklerin hepsi bu mu?" Evet, hepsi bu kadard. Hatta yeil ve turuncu olmasa bile yeterdi. nk bu kadar renkten sonsuz sayda renk tretmek mmknd. Ertesi sabah Zehra boyalarn, fralarn, tuvalini ald, baheye indi. Eski bir gecelik geirmiti srtna, henz nl yoktu. nce Masal' krk bir sandalyenin zerine oturttuysa da asi model her defasnda kat, Zehra'y uzaktan gz hapsine ald. Bunun zerine Zehra pembe sardunyay koca sakssyla kucaklad, bahenin en gneli kesine yerletirdi. Paletinin zerine her renk boyadan zenle skt. Karmlar hazrlad, renkleri birbirine balad. Krmzy yeile yaklatrrken sary beyazdan uzak tuttu. Yalboya kokusunu iine ekti; bu koku olmadan yaanlmaz zannetti. Toprak saksdan, saksnn da en gneli en kl yanndan boyamaya balad. Fray yer yer kaydryor, yer yer lekeler halinde tuvale dokunduruyordu, Celil Hikmet Bey'in rettii gibi. Saks tamamlanp da sardunyann yeil yapraklar yaylp, ilk pembe iekleri atnda Bykhanm bile kard marazadan mahcup, oturduu yerden "Vallahi ok gzel oldu" diye dnmeye balamt. Sardunyalar o kadar beenilmiti ki ertesi gn Zehra, hocas gelmeden bir deniz manzaras izmeye heves etti; dalgal bir deniz olacakt bu, Karadeniz gibi. nce gklerden balad ama bu mavi hi de iine sinmedi, ok maviydi. Oysa ona hem deniz hem gk iin souk bir k mavisi, kar aran denizlerin buz mavisi lzmd. Lkin byle bir rengi elde etmek zannettii kadar kolay deildi. Beyaza birazck siyah katt, frann ucuyla biraz da mavi bulatrd, olmad. Elde ettii renk, Bykhanm'n elbiselerinin grisinden teye gemedi. Siyah oaltt, bu kez geceye dnd. Azaltt, anlamsz bir kl rengi kald ortada. Hayr, bu deildi. Elleri, yz gz boya iinde kalmt, stelik bu kadar boya da ziyan olmutu. Celil Hikmet Bey'in hediyeleri arasnda arad souk mavi yoktu. leden sonra resim retmeni geldiinde, "Gri" dedi Zehra soluk solua. "Hani o kar yamadan, frtna kopmadan evvel gkleri ve denizi dolduran sessizliin buz mavisi var ya! Sizin getirdiiniz boyalar o rengi elde etmeme yetmiyor."

Glmsedi Celil Hikmet, manasn bylesine selmetle srtnda tayan cmle iini titretmiti. Gzellii bir kez fark edince sebepleri olur olmaz sralayan akn en gzel demindeydi. "Bu ruh da bu beden de benim olsun!" Bu kadarn syleyemedi elbet ama "Bu rengin farkndasnz demek. Fazla insan gremez bu rengi" demeye cesaret edebildi. "Siz farklsnz" demek istemiti. Her gn onlarca rengi fark etmeden yaayp giden yzlerce insanla karlatn dnd Celil Hikmet, eer bir kadn bu griyi tanyorsa ve onu byle tarif edebiliyorsa onunla evlenilebilirdi. "Artk evlensen olum" diye bann etini yiyen annesini, kz kardeini dnd Zehra'nn dudann zerinde tomurcuklanan ter damlalarna bakarken. Daha uzun daha cesur bakt, palete dnd neden sonra. Trabzon Sultansi'nin resim muallimi, bir deniz, bir gk, bir dalga, oka frtna, oka kar haberini aramaya, iinden ate geerken renklerin en serinini karmaya balad. Fray kvaml karmda sadan sola, soldan saa savurdu. oka beyaz. Biraz mavi. Az yeil. ok az krmz. Zehra'nn arad buz rengi bir yerden u verdi. Buz grisi. Gri mavi. Darda mart lklar, 1912 yaznn son gnleri. "Tam olarak bu mu istediiniz?" Zehra gzlerini kocaman am -ne renkti bu kzn gzleri? Kuru yaprak rengi, atlas yorgan kadifesi-, "Siyah yok mu bu karmda?" diye soruyordu. Yoktu. "Hayret!" diye iinden geirdi Zehra. Celil Hikmet Bey nasl olup da tam istedii rengi bulup bir yerden karmt? "Bir erkek" diye dnd tekrar, "smail'e benziyorsa, resim yapabiliyorsa ve hele byle bir griyi bir yerlerden bulup karyorsa, onunla sevdalktan da te evlenilebilirdi." Celil Hikmet giderken Zehra her defasnda Bykhanm'la birlikte onu d kapya kadar geirmeyi det edinmiti. Bu defa da yle yapt. Kapdan karken Celil Hikmet kadnlara son bir selm vermek iin geri dnd. Zehra sanki grnen tek yeri olarak kalm gzlerine sdrd kocaman bir muhabbetle glmsemiti ve baklarn teye evirirken selmn alm gibiydi. Bykhanm'n odasna kotu aceleyle Zehra. Ceviz konsolun nne geti. Zamann aynasna o an hangi suretiyle dtn grmeye alt. Neeli ve merakl. Derin ve gzel. Dalgal ve snakl. Deiik ve yepyeni. Bambaka bir nizama bambaka bir dnyann kurallarna gemi gibiydi. Bartsn zd. Kulandaki mercan kpe, bunun rengi hep bu kadar parlak myd? Ak bahane. Herkes kendini seviyor, bu cilvede kendi gzelliinden emin olmak istiyordu ve tpk u ayna gibi bu gzellii yanstacak, parlatacak bir ayna aryordu. Bugn tekrar Halide'ye gidilecekti. Bykhanm ve Zehra araflandlar, balarn talkta attlar aceleden, yola koyuldular. Kapdan daha kmadan Bykhanm her zamanki tembihlerini ard ardnda sralamt: "Yrrken saa sola bakma. Yollarda glme. Milleti peimize takma. Kz ksm ar gerek. Kendine sz getirme. Yanmdan ayrlma, dkknlarn nnde oturan adamlara yakn geme." Onlar nde, btn bunlar size anlatan glge ben iki adm arkada yollara dtk. Yanlarndan da gidebilirdim geri ama ne zamandr aralarnda olmama ramen henz grnmezlie alabilmi

deildim galiba. Ortahisar'dan kestirmeye saptklarnda Zehra kapnn nnde sralanan tembihlerin hepsini unutmu olmal ki Bykhanm' geride brakt, eteklerini uura uura hzl admlarla maret Mezarl'na doru yrmeye balad. Birka basamak karak mezarla adm att anda ltil bir esintiyle karlat. Kuru topran zerinde yaban otlarn hafife oynatn, servilerin ar ar salndn, ba ediini fark etti. Austos lesinde bile mezarln ii serindi, ferahlad. Kendisine bir cennet soluu armaan eden maret Mezarlnn rzgrn yaratan Allah'a hamd ederek etrafna baknd. Kavuklu, fesli, yamakl, bahar dall, gl iekli ahidelerin kimi salam ve dimdik ayaktayd. Kiminin beli bklm, akul kaym, kimiyse boylu boyunca topraa uzanmt. Kimi krlmt yar belinden kimi un ufak olmu, topraa karmt oktan. Glgesinde yatann salndaki hayatn simgelemek zere kalem, fra, tfek, top kabartmalar ilenmiti zerlerine. inde kendisini btn bir kinatla bir klan o esiz duygu, diriler gibi lleri de baklaryla okad Zehra, bir mezarn alak duvarna oturdu, srtn taa yaslad. Ben de kendimi serin rzgra brakrken az tedeki mezar tana srtm yasladm. Servi aalarna dolanm yaban glfidanlarn, zeytin aalarn seyrettim, henz ykanm talarn su kokusunu iime ektim. Sadan soldan ip atlayan ba bal kzlarn, gelip gidip onlarn oyununu bozan kirli yzl olanlarn sesleri geliyordu ve az tede mezar talarndan birini kendisine siper etmi bir gen irisi, kzlarn gzne ayna tutuyordu. Bykhanm olan azarlarken Zehra sa solu gzetledi, kimsecikler yoktu. arafnn ucuyla alnn, barn, terini sildi, yenlerini havalandrd. Yumdu gzlerini. Servilerin arasndan geen rzgrn sesine kulak verdi. Yannda oturduu mezarn sahibine, onun kim olduunu hi dnmeden bir Fatiha gnderdi. Sonra Bykhanm' yine arkasnda brakarak Hatuniye trbesine yneldi. Hacbey stanbul'dan bahsederken derdi ki: "Her ehrin hatta her semtin bir sahibi vardr. stanbul'da skdar'n sahibi Aziz Mahmud Hday Hazretleri'dir mesel. Btn stanbul ehrinin sahibi ise eksiz phesiz Hazreti Eyyub-el Ensari." Zehra'ya yle gelirdi ki her ehrin evet, bir sahibi vard ve hepsi de er kiilerdi. Fakat Trabzon'un bir sahibesi, bir hanmefendisi vard ve o da ite urada, vakur, soylu yalnzlnda, gl iek, filiz emen, bir bahar saltanatnda yatan Glbahar Sultan'd. Trabzon Fatihi'nin, ehri bir Ekim gn fethettiine aldanmamalyd. Fatih bahar padiahyd gerekte; Mart'ta doup Mays'ta lmt; stanbul'u bir Nisan gn kuatm, bir Mays gn almt. Ve bahar padiahnn Trabzon'a da benzersiz bir gl armaan vard. Gelini Glbahar, Beyazd- Veli Hatunu. Peki, ne ii vard Glbahar Sultan'n Trabzon'da? Hacbey bunu da tatl tatl anlatrd: Glbahar Hatun vakt zamannda Trabzon valisi, ehzadesi Selim'ini ziyarete gelirken gemisi Karadeniz'in mehur Kestanekaras frtnasna yakalanm, kaptan, sultan bahas yolcusuyla daha fazla yol alamayacan anlaynca Fol limanna snmt. Bir sultan hanm arlayncaya kadar, halk balklkla geinen kk, bilinmeyen bir beldeymi Fol. Ama Glbahar Sultan bu kurtulutan

sonra elini buradan ekmemi, bir gnl karl, bir adak borcu olarak arazinin byk ksmn vakfa evirmiti. "Vakfkebir" ad buradan kalmayd: "Byk Vakf." Limannn bir sultan cann kurtaran emniyeti ise Fol'a zaten bidayetten beri bir sfat katmt: "Bykliman." Zehra iki eliyle sarld pencerelerin ebekelerine. ehrin sahibesi iin bir Fatiha okudu, hls' 3'le snrlamad ll'e tamamlad. Tozlu ebekelere dudaklarn dokundurdu hafife, nefesini Glbahar Sultan'n yatt tarafa fledi. inin harn saklamad, ne de olsa kadn kadnn halinden anlard. "u resim retmeni var ya!" Dertleme fasl uzad. eri girmek lzmd. Tekfursaray ykntlarna srtn dnerek Glbahar Trbesi'nin aralk kapsndan ieri sa ayakla girdi. Bir kandilin soluk ziyasnda gm ilemeleri parldayan fesrengi puidenin ayakucuna diz kerek pskllerinden pt. iine gl, karanfil kokular doldu. At iini Glbahar Sultan'a ama cmlesinin sonunu yine de tam olarak getiremedi: "u resim retmeni var ya!" O srada Bykhanm da ieri girmi, puidenin ayakucuna diz kmt. Biz kadn, Glbahar Hatun'un gm krma ili puidesinin sa ayakucunda ka zaman kaldk bilmiyordum. Fakat ok gemeden le ezannn okunduunu duydum. Dar ktmzda Zehra trbenin, bu ehrin yeiline, mavisine, denizine pek de uymayan ak renk ta duvarlarna, kubbesine, kasnana bakt. Kim yapmt bu trbeyi, ilk kez merak etti. Kapnn zerindeki kitabeyi okumaya alarak bir ismi seebildi: "Tebrizli Acem Ali." Tebrizli Mimar Esir Ali, Yavuz Selim Sultan'n Dou seferinden dnerken yannda getirdii ganimetlerden biriydi. Azerbaycan Trklerindendi ama onun da ad rkndan ok corafyasna balanmt: "Acem Ali." Zehra ruhunda derin bir minnet hissetti. Bu yekpare yzk tan buraya o kondurmutu ama vatanndan uzakta kim bilir ne derin hasretler ekmiti. Bir Fatiha da "Tebrizli Acem Ali" iin okudu. Bykhanm'la birlikte yola revan oldu. Bense yokuu trmanarak Tekfurayr srtlarndaki eve vardmzda ocukluumda annemle kim bilir ka kez gittiimiz evi tandm. Bir kartal yuvas gibi Zaanos kprsne, Ortahisar'a, Tekfursaray'nn kalntlarna, surlara bakan bu evde ocukluumun ka gn gemiti? Bahedeki kameriye yerli yerindeydi. iekleri oktan solmu hanmeli dallar, yediveren gller, sarmaklar ve ocukluumda nefret ettiim horozibikleri de yle. Birinin zerinden elimi geirdim, iimde ayn rpertiyi hissettim. Gelen seslerle daldm dncelerden uyandm, daha dorusu fsltlar, glmelerle, iki kz kameriyeye inmilerdi, ben de oraya doru szldm. Zehra "Halide" diye seslenmeseydi yanndakinin, ocukluumun unutulmaz simas "Byk Halide Teyze" olduunu anlayamazdm. Benim ocukluum onun yallna ucu ucuna yetiebilmiti. Bu gen kadnn yzne baktmda, zamann insana ne yaptn, neleri gtrdn ama neye dokunmadn da anladm; salarn, dilerin, rengin, kokunun, tenin, cssenin hatta boyun deitiini ama sadece baklarn ayn kaldn. "Halide Teyze", ter taze bir kadnd ama benim hatrladm ayn gzlerle bakyordu. ki kz, dnyann herhangi bir yerinde herhangi iki kzn dalabilecei lezzette bir sohbete

dalmlard. Konularn biri bitmeden br balad, biri balad dieri yarm kald, br tam ortasndan devam etti. Aslnda konutuklar Halil Safa'dan, Halide'nin hamileliinden ibaret gibi grnyordu ama Halide'nin gznden kamad; Zehra'nn yanaklar al ald, yznde kocaman bir glmseme vard ve gzleri nerede grsem tanrm o kla parlyordu. Bir ey soras oldu. Vazgeti. Tanrd Zehra'y, birazdan naslsa kendisi alacakt. Tahmin ettii gibi de oldu. ok gemeden Zehra "u resim retmeni var ya..." diye anlatmaya balad. Bykhanm gittii yerden ikindi vakit kalkmay det edinmiti. Bir kadn gne batarken evine oktan girmi, lmbalar yakm olmalyd ve ona gre Austos'un uzun gnlerinde bile eve varmak iin ikindiden nce yola kmalyd. Bu tella "Haydi kzm" diye seslendi Zehra'ya. "Gidiyoruz." "Ben bu gece burada kalacam." "Kal" dedi Bykhanm. Kalabilirdi elbet, buras yabanc evi deildi, gz arkada kalmazd. Ama ne olur u kz, bir kerecik de "Kalacam" deil "Kalabilir miyim?" deseydi. Zehra arkasndan seslendi. "Yarn leyin gelirim." Tabii! Yarn leden sonra resim dersi vard.

Gnler ksalmaya, ikindiler daha erken, sabahlar daha ge okunmaya baladnda bile srd gitti resim dersleri. Austos'un yakc scaklar oktan gemi, Eyll serinlik selmetle inmi, eyrei bile bitmiti. Martlarn kiremitler zerinde yekcihet bzp Rize'ye doru bakacaklar, denizin, en emniyetli annda iten gelen bir rpertiyle coup taaca gnler yaknd. Celil Hikmet Bey'in gelecei zamanlarda Zehra'nn yz sanki daha pembe, elbisesi daha beyaz oluyordu. Henz sylenmemi sevdann cennet kokusu Bykhanm'n gznden kamad. Yanlarna girmek iinse sebepleri artk ilk gnknden ok daha fazlayd. "Bak u erbeti yeni yaptm. u baklavay olum senin iin atm." Dorusu Bykhanm bu ie gnl huzuruyla evet diyebilirdi. Ahlk kav, ruhu salam, meslei elinde, altn bilezii kolunda stelik da gibi delikanl; soyu sopu da belli. Hatta bir gece meseleyi en hassas ucundan Hacbey'e bile tlatmt. Yanlmamt. Hacbey'e gre de "Neden olmasn"d? Daha iyisini mi bulacaklard? Sadece bir ey Bykhanm' dndrp duruyordu. Trabzon'daki hretine baklrsa bu gen adam enikonu sanatkrd. Dier insanlardan farklyd ne de olsa sanat milleti. Acaba fazla hassasiyet gstererek Zehra'y da kendini de zer miydi? Her eyi iine atp atp, gn gelir yanardalar gibi patlar myd? Olan biteni herkesinkinden farkl bir terazide tartp dker miydi? Hlyalarnn ardndan anlamsz maceralara yelken aar myd? Arsz myd gnl, Zehra'dan bkar habbeyi kubbe eder miydi? Byle, gecelerce dnd Bykhanm. Denize bakt daa bakt, kurdu

kaldrd. Doluya koydu, boa koydu; lt tartt. Tekin deildi bu taife Bykhanm'a gre. Ama Celil Hikmet Bey'in oturup kalkmasna, edebine iffetine baktnda, "Eh artk" dedi, bu kadar mkemmellie mukabil sanatkrl da sineye ekilebilirdi. Su gibi akyordu Trabzon Sultansinin resim retmeni. Bu hava kz da ancak onun gibi biri ekip evirebilir, eip bkebilirdi. Celil Hikmet Bey, zamannda Paris'ten getirttii bir Mehur Ressamlar kitabn o gn beraberinde getirmiti. Zehra sayfalar rastgele evirdi, resimlerden birinin zerinde durdu. "Bu" dedi resim retmeni "Hans Holbein'in sa's." Enine doru ince, uzun bir tabloydu bu. lmn morartt, neredeyse kokumaya balam, kupkuru bir beden yaralar iinde, upuzun yatyordu. Yar ak kalm gzlerinde cams bir bak asl kalm, burnu da enesi de uzamt ve sa brnde bir mzrak yaras almt. Celil Hikmet resim tarihi zerinden sa algsna dair bir eyler anlatmaya balamt ki Zehra, Siranu Hanm'n kartpostallar arasndaki mutlu, nuran bir annenin kucandaki gzel ve sevimli bebei hatrlad. Nasl bu hale gelmiti?

Zehra dinlerken de konuurken de her zamanki Zehra'yd ama onun sat gzellikten bugn sanki etraf aydnlanmt. Byle bir eyi daha evvel grm deildi Celil Hikmet. Bir sre hibir ey yapmadan durdu ve sadece onun sayfadan sayfaya atlamasn izledi. Bu gzellii bakalarnn da fark edebileceine dair hissettii duygu byk bir korkuya brakt yerini. Annesini bir an nce gndermeliydi. inde aniden boy veren korkuyu bastrmaya alrken, bol glgeli bir o kadar kl bir Rnesans resminin bulutlarn anlatmaya balad. Ertesi sabah Zehra uyandnda doruldu yerinden. kmann iinde deinin hemen yanndaki pencerenin perdesini aralad, burnunu cama dayad. Karadeniz mavi bir boncuk renginde sakin sakin uzanyordu karsnda. Sebze meyve ykl kayklar arasnda martlar inip kalkyordu. Akta birka gemi demir atmt ve ufkun zerinde Celil Hikmet Bey'in bulutlar tek sra halinde, bir svari birlii gibi uzanyor, k henz alaktan vurduu iin pembe bir aydnl taryordu. Birer mcevher gibi ya da Zehra'nn isimlendiremedii baka bir ey. inden ok tatl bir duygu geti Zehra'nn, tandk ama unutulmu bir eyle karlamann rpertisi. Aadan smail'in ayak seslerini duydu. Merdivenin bana yaklat, alack bir sesle "smail" diye seslendi. "Gel, bulutlara baksana." Onlar ayn dein zerinde ayn perdenin aralndan ayn cama burunlarn dayayarak bulutlara bakmaya baladlar. Bense dein kenarnda ayaktaydm ve onlarla birlikte ayn kl bulutlara bakyordum. Azm atm, neredeyse "Cennet bulutlar" diyecektim ki smail, "Cennet bulutlan bunlar" diye fsldad. Zehra nce yerdeki halnn zavall ieklerine bakt, sonra tekrar bulutlara. "smail" dedi, "Tebriz halsnn zerinde ranl Hafize Hanm'n bir sonsuzluktan gelip bir sonsuzlua giden motiflerini gremedim ama senin sayende cennet bulutlarn grebildim nihayet." Demek bir yanm Zehra'yd benim ama bir yanm smail. Dein zerine k verdim. Zehra'nn cennet bulutlarn grd gnn le vakti henz gemiti ki kapnn el biimindeki pirin tokma vuruldu. "Tak tak." nce iki kere. Biraz durdu. Sonra kere. Bykhanm gelenin ev

halkndan biri olmadn anlad, ancak bir yabanc, bu kapda ngra ekmek yerine tokma vururdu. Zehra'ya amasn iaret etti. Ben de onunla birlikte kapya kotum. Gelen Suat Hanm'd, resim retmeninin annesi; yannda da Mevlde vard, kz. Zarif kvrmlar, gm boynu gzm alan bir glabdandan glsuyu ikram edildi nce. Cennet bulutlaryla balayan byle bir gnde zaten her yer her cihet gld. Bo bulundum, avucumu atm ben de. Zehra beni grmeyip geti. Gm zarfl fincanlarda kahveler ikram edildi ardndan, Zehra'nn eyiz sandndan o gn iin karlan telkr tepside hlamur rengi billur bardaklarda erbetler. Halis Efendi'nin annesinden esirgenen her ey Suat Hanmefendi'nin nne serildi. Zehra, yapt resimleri gstermek iin Mevlde'yle smail'in odasna girip de kapy usulca kapattnda sz Suat Hanm'n at bahse geldi. Aslnda Bykhanm, Suat Hanm'n geliinden anlamt elbet bu ite bir i olduunu ama gnll olduu iin yokua srmemiti. Geri biraz acele olmutu, bu kadar da erken beklememiti ama hayrl ilerde acele iyiydi. imdi Suat Hanm dili dndnce Allah'n emri peygamberin kavli ile Zehra Hanm' Celil Hikmet iin istemeye geleceklerini sylyordu. Bu, sadece bir grme ziyaretiydi. Acaba kz evi isteme ziyareti iin "Buyurun gelin" diyecek miydi? Perembe gnnn akam mbarek gece, mnasip miydi? Gelsinler miydi? Bykhanm' yle bir scaklk yle bir ter bast ki ben bile olduum yerden fark ettim hararetini. Yine de cevabn verdi: Neden olmasnd? Perembe gnnn akam, mnasipti, buyursunlard. Perembe gnnn akam hi olmad, gelii arambadan deilse de saldan belliydi aslnda. Byle bir akamn olmayacan ben de biliyordum fakat sebebini kestiremiyordum sadece. Sal gn Hacbey le vakti camiden eve dndnde o rktc cmleyi syleyiverdi: "Seferberlik iln edildi." Celil Hikmet Bey henz askerliini yapmad iin, ykml olarak harbe gidecekti. Ama bir de gnlller vard. Trabzon'dan bir gnll taburu hazrlanyordu ve Sultaninin son snf rencileri gibi henz mezun olmular da akn akn o birlie katlyordu. Bykhanm nefesini tuttu. Sultaninin yeni mezunlar. smail'in snf.

Kendime geldiimde alma masamn bandaydm. Hacbey'in cami dn "Seferberlik iln edildi" dediine baklrsa gemi zamanda alt buuk ay kalmtm. Oysa yumuak, sarms ubat gneinde ykanan tl perdenin gl glgeleri defterimin zerinde oynayordu hl. Arkama yaslandm. Bam binbir trl grntyle dolu, ok tatl bir sarholuk iinde, yaadklarm srasyla gzmn nnden geirmeye baladm. Kakuli Biraderler'den bynn futbol seyreden kadnlara fotoraf ektii gn dnnce bu fotoraf bir yerlerde grdm hatrladm. Fazla dnmem gerekmedi. Kim bilir ka kez nndeki masada oturarak ay ya da kahve itiim, dostlarm arladm pastanenin duvarndaki resimdi bu. Eski Trabzon'a ait onca fotoraf

arasnda zellikle gidip bunun karsndaki masaya otururdum. Daha fazla duramadm. abucak hazrlandm, ehre doru yollandm, Uzun Sokak'taki pastaneye kotum. erisi tenhayd. Her zaman oturduum masaya oturdum. Duvardaki fotorafa baktm. Evet, ite o. Ayn kadraj, ayn manzara, ayn bak noktas. Trabzon'a gelmi, hantal makinesini srtlanm, ehrin mesire yerlerini, tarih eserlerini, grlmeye deer yanlarn kaydetmeye balam bir fotoraf demek bu sevimli manzarayla karlamt aniden. Ykseke bir srtta durarak, Kabak Meydan'nda, bugnk Avni Aker Stadyumu'nun yerinde uzanan geni dzlkte futbol oynayan delikanllar seyreden kadnlar. Yerimden kalktm. Fotorafa yaklatm, yakndan baktm, uzaktan baktm, a deitirdim, aprazlama baktm. Her zamanki garson yaklat yanma. "Bir ey mi arzu etmitiniz hocam?" diye sordu. "Yok" dedim. "Sadece u fotorafa bakyordum." Fotorafa enine boyuna baktm o sre iinde her defasnda grme bir ey katld. O zamann, o fotoraf karesinin iindeyken bile gremediim, fark edemediim bir ey, uzaktan ve dardan bakmann salad derli toplu bir bak. te u, tam ekim annda ban bir ey unutmu gibi geri evirmi de ta kesilmi gibi duran adam. u, bakmszlna ramen bir iyimserlik manzarasnn imajn tamamlayarak fotorafn iinden geip giden at. u, kadnlar kalabal. Ve ite u Zehra, u da smail. kisinin de srt dierleri gibi objektife dnk. Zehra'nn o gn giydii Bykhanm'n eski arafnn karelerini inceledim. Buradan siyah grnyordu ama ben grmtm, mordu bu kareler. Zehra, smail'in omuzuna yaslanm, arafn syrmadan, peesini amadan kendisini futbol denen bu oyunu seyretmeye brakm. Siyah kaln orab arafnn eteklerinin ucunda, bileinde hafife kaym, bollanm ve Hay Allah'm, Zehra, keleri iki parma gemeyen boyas anm pazar iskarpinlerinin tekini karm, sol ayan sa ayann zerinde dinlenmeye brakm. Fakat ben grnmyordum o fotorafn aynasnda. Makinenin kocaman gzyle gz gze geldiim o andaki benden de geriye lmsz bir suret kalm olmasn ne kadar isterdim oysa. Demek Kakuli Kardeler'in by, Trabzon'un bu mehur fotorafs objektifinin arkasndan beni grememiti. Fotoraflar vnp dururlard hani, "Fotoraf, grnmeyeni bile gsterir" diye. Demek her zaman doru deildi fotorafn, ruhun bile resmini ektii. Zehra'ya baktm. Sonsuz bir ann iinde donmu, ebed olarak sol ayan sa ayann zerinde dinlendiriyor, ilerdeki oyunu seyrediyordu. Onun ite tam da u sa omuzunun arkasndaydm. Benim yerim orasyd. efkatle glmsedim. Suretim grnmese bile tam u kedeyim ben. Fotoraftan ieri seslendim. "Haberin yok, yanndaym."

2. Kitap TEBRZ'DE KAPALIARI


Aylar geti ve ben ubat'tan bu yana ran yolculuuna ka kez ktm? Ka kez hayalini kurdum? Vesveselendim, evhamlandm. "Ya bir hayalin peinde kouyorsam?" Elimdeki btn malzeme allayp pulladm, artrp oalttm birka hatra, iki mektup, otuz yl ncesinden kalma bir adres. Oysa ne kadar ok ey deimitir bu otuz ylda. Ya adres diye bildiim yerde bir alveri merkezi bulursam ya da katl bir otopark veya mteahhide verilmi bir apartman? Ne yapacam o zaman? Diyelim ki adresi buldum, alacak bir kap var mdr orada? Hem gitsem, bulsam bile bana hazrlar mdr? Hal ykama gnlerine mi denk gelirim? Beni ieri buyur ederler mi yoksa balarndan savmaya m kalkrlar? Hem ieri buyur etseler bile, bizim oktan yitirdiimiz aile ba, slle bilinci onlarda hl ayakta mdr? Yani birini bulsam bile onun dierlerinden haberi var mdr? Dahas, byk dedelerinden birinin hikyesine vakflar mdr? Anlatlm mdr bu hikye aile iinde kuaktan kuaa? Azdan aza gemi bugne tanm mdr? Yoksa onlar da yaz tatili, bayram uzaklama frsat, dershane, snav, ev, araba kentleme faslnda mdr? Evhamlym. Fakat haksz saylmam ki. ok az eyin kendisini otuz yl ncesinden kurtarabildii bir lkede yayorum ben. Onlar da elimle koymu gibi bulacak deilim ya. Ama onlar orada olmallar. Hi orada olmasalar ben tanmadm bir lkeye gitmeye byle rahat kalkabilir, kendimi imdiden gvende ve sahiplenilmi hisseder miyim? Allah'm ne olur, orada olsunlar.

Bir aksilik kacak da gidemeyeceim diye dm kopuyor. Allah'm ne olur, ne zaman istersen o zaman ama bu defa deil. Midem armasn, ayam burkulmasn, kalbim durmasn. yle hevesliyim ki elimden gelse antam imdiden hazrlayacam. Ama zaten bir ey yok antaya koyacak. ki siyah tunik, iki barts, iki defter, oka kalem, kk bilgisayar. Nihayet hayatmn en hatif yolculuuna kacam. Her sabah hale ekle sokulmas gereken ar ve uzun salar, makyaj, kyafet, taklar, bavul tama derdi... te bunlarn hepsinden kurtulacam. Hayalimdeki srt antal yolculuk. Nihayet. Btn ssm psm sol elimin orta parmandaki oval siyah tal yzkte derlesem yetip de artacak bile. ibir eyi ansa brakmayan, kl krk yaran yanmla mektubun da adresin de fotorafn ekip sayara kopyalasam da, mektuplar kaybedeceim diye aklm gidiyor. Geri hepsini satr satr ma yazmm oktan ama ona da gvenim az. Kendimi onlar bulacama yle inandrmm ki lbm bile hazrladm. Dedemin, anneannemin, teyzemin, annemin, daylarmn, oturduklar evin, dkleri yollarn, baktklar denizin fotoraflarn topladm, taradm, hem bilgisayara attm hem asklarn aldm. Onlara brakacam. En son da teneke kutu hazine sandm antamn en

nakl kesine yerletirdim.

aha yirmi gn var. Fakat heyecan uykularma bile sirayet etti. Bu yirmi gn nasl geireceim? n kadnlarda ortak olan o duyguda selmetimi buldum, ar pazarn yolunu tuttum. Hayalimde ile yarattm. Hepsine ayr ayr hediyeler aldm.nce bykler. Birinci kuaktan dedeler hayatta dir. Ama ikinci kuaktan bir ya da iki yal ile karlaabilirim, ilerinde seksen doksan arnda olsa da sal ve hafzas yerinde biri olmal ve beni bekliyor olmal. Ona bir ey lym. Beni tansn, buray hatrlasn. Ama ne? Yarm gn geirdim arlarda. Sonunda sar ibardan gm kaml bir tespihte karar kldm. yle titizim ki tespihi yeniden dizdirdim mcunun itirazlarna aldrmadan. "Ama hanmefendi bunun ne kusuru var?" mameyi, nianeleri tirttim. Yenilerini seerken dkknn altn stne getirdim. Kuyumcu herhalde benden nefret Ama dedi. nc drdnc kuak, benim akranlarm, onlar kolay. Hele kadnlar en kolay. Naslsa dnyann erinde dilimiz ortak. Son olarak ocuklar. Kzlara kalem balklar, ssl antalar daha bir sr er. Bebekler de vardr belki kundakta, beikte, kucakta. u minik patikler, iekli elbiseler de r iin. lan ocuklar ne severler? Oyuncak arabalar? Futbol? Mahall hediyelik satan bir dkknn k ksmnda bordo mavi giyim kuamn nnde duruyorum. Cici bir tezghtar kz yanma ayor. Ka yanda?" diye soruyor glmseyerek. Bilmem!" diye cevap veriyorum. Yoksa bebek mi henz?" diye soruyor daha da iten glmseyerek. Henz tanmyoruz" diye mukabele ediyorum ben de glmseyerek. bir mana veremiyor, ben anlatmaya kalkmyorum. Yine de irili ufakl bir sr eyi ryorum. Bu kadar ok ufak tefei hi bu kadar bilinmez muhataplara almamtm. antam, kim olduunu bilmediim hediyelerle dolu. Olsun! Ben antam hazr ettim, nasibi olan yoluma n. Yarn yola kyorum. Bugn ziyaret edeceim bir yer var. Uzun zamandr yaptm gibi ehre dolmula iniyorum. Termometreye taklyor gzm, "33 ce." Bu ehir bu scaa alk deil. Dolmuun camn ileri doru kaydryorum. ofr radyonun mesine dokunuyor o srada. Bir ark. Nilfer. Nereden kt imdi bu?

gi bizim iin yok artk artk bir daha sevmek i giderken bana demitin ya sen u yolunda gerek

im ok acyor. Atapark'ta iniyorum. Glbahar Hatun'a doru yryorum. Kap kapal. ebekelere

yorum. Alnm dayyorum. Camlar toz iinde, ieride kandil yerine floresanlar. Gm krma meli, fesrengi puideden eser yok. O mahut yeil sanduka rts. Biraz oyalanyorum. Kapy mak iin kimseyi aramyorum, girmesem daha iyi olacak. "Yolcu yolunda gerek." Yan tarafa, et Mezarlna geiyorum. uraya oturmutu, u taa srtn dayamt. Ayn mezarn kenarna oturuyor, srtm o taa yorum. Yzm Halide Teyze'nin bir kartal yuvas gibi kayalklarn zerine kurulmu fakat an "yola gitmi" evi tarafna eviriyorum. Serin bir rzgr balyor Temmuz sonunda. Gzlerimi tyorum. Zehra" diyorum, "Nereye gittiimi bir bilsen."

Trabzon'dan Erzurum-Ar yoluyla Doubayazt'a gidiyorum. Bu gece Doubayazt'ta kalacam, n sabah Tebriz'e kadar taksi ile geeceim. Btn balantlar kurulmu. Rehber, ofr, kiralk , otel hepsi belli. Yasemen de bu gece Bak'den yola kyor. Sabah Tebriz'de, otelde buluacaz. Bir rmak vadisini izleyerek balyorum yolculuuma. Otobsn n koltuundaym. Bir haritaya a fotorafa bakarak onun gereini hayal etmekle gemi benim mrm. Yolum ak olsun, millah, ite imdi gidiyorum. Erzurum'da aktarma var. Yaz scanda bile iyi tandm o ltif ti yzme vururken otogarn bekleme salonunda kocaman bir semaver dikkatimi ekiyor. Bu r beni hl artyor ve bunca yldr Erzurum'u sevdiini syleyen ben bu sevginin sebebini ilk aklayabiliyorum. Bak'den bile nce Dou'nun kaplarn am bana bu ehir. Konforlu bir otobsle balayan yolculuum Erzurum'dan sonra bir midibse "dyor." Derken 'da ciddi bir aktarmaya maruz kalyoruz. En klstr cinsinden bir kasaba minibsndeyim artk. edenin bunca karayoluna dayanamayacan sanrdm, oysa en fazla noktal harflerin zerinden orum. Doubayazt'taki en iyi otelin sit dairesi klimasz, olsun, hibir ey neemi bozamaz. Balkona kyorum. Zifir karanlkta hibir ey gremiyorum ama Ar Da uralarda bir yerde olmal. nk rzgrn fslts o ynden geliyor, yldzlarn orada azalyor. Sabah perdeyi atm anda, evet, ite orada. Aylar evvel eteklerine dtmde perdesini peesini kaldrmad iin gnl koymam, ylece kabullenmitim. Bu kez berrak bir gk altnda, perdesiz peesiz karmda ykseliyor. zerimde bor kalm btn selmlar makamna iletiyorum. Sabah bir otel odasnda bartm prova ediyorum ilk defa. Bu scakta salarm tamak bile yeteri kadar ykken onlarn zerine bir de rt. Nasl olacak? Pek bir karar tutturamyorum ama olacak ite. lk kez yzme en sade haliyle eiliyorum. Neredeyse kendimi tanmayacam. zerimde bir on sekiz ya hafiflii. Kendimi dar atyorum. Aa indiimde beni Tebriz'e gtrecek taksinin ofrnn beklemekte olduunu gryorum. buuk saatlik bir mesafe var arada. Tebriz komu kaps. Yola kyoruz. Ar Da elik ediyor. Grbulak ile aramzdaki mesafe ok az. Kapya yaklatka snr da kendisini hissettiriyor; kamyonlar artyor, trlar arka arkaya sralanyor. Biraz sonra snrdan geeceiz. Ryada mym acaba?

ofr bir Krt. Ad Habil. Neeli, mutlu, saygl bir delikanl. Arabann aynasndan sarkan pullar, boncuklar, tller, tespihler, pskller yolun ritmince gz hizamda sallanp duruyor. Asfalt ar scaktan parlyor. Derken ileride, yolun zerinde bir eyin alp kapandn fark ediyorum, yaklanca, ezilmi bir kuun asfalta yapm bedenini tanyorum. Mavi kanat, l bedene bir noktadan bal kalm, rzgrda bir defter sayfas gibi alp kapanyor. Bu grnty unutabileceimi sanmyorum. Trkiye kapsndan geiyoruz. Aradaki blgede ben bir kafeteryada oturuyorum, Habil ilemleri tamamlamaya urayor. Srtm Ar Da'na, yzm ran'a evirili. Ne garip! Burada Trk bayra, orada ran bayra. Bu topraklar u dikenli teller mi ayryor? Oysa u aacn kk bu tarafta, dallar br tarafa sarkm, aacn umurunda deil. Kuru scakta ifa gibi gelen ay yudumlarken pasaport ilemlerini tamamlam olan ofr yanma geliyor. "Hocam" diyor, "u ift var ya." Gen bir ifti iaret ediyor. "Nianllarm." "Eee?" "Ermenistan'dan geliyorlarm ve Mu Bulank'taki dedelerinin izini bulmak zere Trkiye'ye geiyorlarm." Yan tarafa bakyorum. Dnyann btn dillerinde ortak olan tebessmn kelimeleriyle bam eiyorum hafife, selm veriyorum. imdi Habil'e desem ki "Davet et, masamza gelsinler, bir ay ikram edelim." Gelseler. ayn, halin, yolculuun diliyle krk dkk bir sohbete balasak. Krk dkk, nk syleyebildiklerimizden daha fazlas iimizde kalsa. "ok ac" diyebilsek sadece. ofr "Hocam kalkalm" diyor, "ran kapsndan geeceiz." Hikyesinden haberdar, haberinden hissedar olduum Ermeni ifti, dedelerinin izini sren o gen insanlar benimle zt istikametteki gzerghlar zerinde Ar Da'nn glgesine brakyorum. "Senin geldiin yne ben, benim geldiim yne sen" diyorum iimden, "Hibirimizin kkleri kendi topranda deil yani." Birazdan ran kapsndan geeceiz. Balyalarn zerine uzanm baz ranllarla gmrk grevlileri arasnda tartma kmas gecikmiyor. En tatl srpriz ise ocukluumdan kulamda kalm olan dedemin hitaplarn, sk kulland kelimeleri duymak oluyor. "Kurban, aziz can" ve "men zm." O esnada ben bir st aacnn kuytusunda bam balyorum. Siyahlar iinde ve tepeden trnaa rtlym artk. Habil "Hocam" diyor, "antanzda ikolata, kolonya, alkoll iki filn var m?" "Bir kutu ikolata var sadece." "Bakalm" diyor. "antanz aarlarsa, onu alrlar." Alsnlar. Servetimi datmaya kmadm m? antam kimse amyor bile. Herkes gzme kibar grnyor, neden geldiimle ilgililer sadece. Habil "Turizm" diyor. "Yahi yol", iyi yolculuklar dilei, sk sk tekrarlanyor. Sada solda Tebriz'e sefer yapan taksileri, para bozanlar arkada brakp arabaya biniyoruz, "Tamam" diyor Habil, "Artk ran'dayz." Radyoya dokunuyor ve Kerbel atlarndan biri, ayn anda

yree inen yumruklarn gmbrts eliinde ykseliyor. Ben bu sesi tanyorum. Iran bir yas lkesi ve bu yas tamamlamaya henz kimse gelmedi. Yol kenarnda Farsa yazlar olmasa Dou Anadolu'da bir yerde olduumu zannedeceim. Vee. Arabann termometresi imdiden 36 dereceyi gsteriyor. Dnp geriye, Trkiye toprana bakyorum. Oras benim lkem. Buras deil. Buras ran, uras Trkiye. Dnp bir daha geriye bakyorum. Orada Atatrk'n resmi, burada Humeyn'nin. Ar Da ise yerinde duruyor. Bir snr kapsndan gemek her zaman mucizev bir tecrbe. Toprak ayn, ama akeleriniz, diliniz bir anda gemez oluyor. Tebriz'e girince beni karlayann ems olacan zannediyordum. Bende isim ve resim olarak hazr bulunan pek ok eyin yurduna geldim. Bir masal ehrinin hretinden; Tebriz'in, ticaret yeteneine daha doutan sahip o eski tacirlerinden, kervanlarndan, saraylarndan izler aryorum. Oysa Tebriz dedikleri bu modern ehir midir? Yedi kez depremde yklm yedi kez yeniden kurulmu bir ehri grmeye giderken hayal ettiimle greceim arasnda bir mesafe bulunacan biliyordum elbet. Byle bir ykmdan geriye Tebriz'in asliyetinden ne kalabilir ki? Geriye kalanlar da kaybolanlar hayal etmeye yetmiyor. Tebriz kendisinden ok hatrasnda yayor, kendi isminde gizli. Ama nikahlar var. Mutlaka aacak. Otelde rehberimiz ahapzade'yi ve ofrmz Selman Bey'i beni bekler buluyorum, ikisi de Azerbaycanl. Her ne kadar "Program yarn Yasemen geldikten sonra yaparz" desem de dklp salmam zaman almyor. Mektubu, adresi karyorum. ahapzade dikkatle inceliyor. Korkuyla soruyorum. "Taht- Sleyman nerede? Oraya gideceiz." Sanki "Taht- Sleyman m? yle bir yer yok" diyecek. Var. "Tikap'ta." "Tikap nerede?" Sorularm ard ardna diziliyor. "Tikap da Tebriz gibi mi? Yani binalar byle yenilenmi mi? ehrin eski yz byle zrhlar altnda m? En nemlisi byle kalabalk m?" Kalbim duracak. "Hayr" diyor ahapzade. "Taht- Sleyman zaten bir sit alan. Kasabas da ok kk ve ok eski." lk umut . "yi o zaman" diyorum. "Her kapy teker teker alarm gerekirse. Ah keke adres daha ayrntl olsayd. Bir sokak ad bile yok." "Yoo" diyor ahapzade, zarf elinde evirip evirerek, "Bu yeteri kadar ayrntl bir adres zaten. ran'da adresler byledir." Daha fazla umutlanyorum. Yarn, nasl olacak bilmiyorum ama onlar elimle koymu gibi bulacam zannediyorum. Sonra vehim balyor, kyamete dein arasam bulamayacam sanyorum. ahapzade, "yle yapalm" diyor. "Yarn Yasemen Hanm gelecek, o biraz dinlendikten sonra size Tebriz'i gezdirelim. Ertesi gn Taht- Sleyman'a geelim." Bir gn gecikme yani! Ama rehbere gvenmek gerek. "Peki." Uyaryor: "Taht- Sleyman'a geeceimiz gn erken kalkmak gerekecek."

"Zarar yok." Gece te bile uyanabilirim dahas hi uyumayabilirim. Ertesi sabah kahvaltya indiim srada Yasemen geliyor. Yasemen. Yol arkadam. Yorgun deil, neeli ve canl. Mutlu ve umutlu. Bense "Bak'de balayan hikyenin buralara kadar uzamasndaki hissesinden haberdar mdr?" diye dnyorum, mmkn deil. Ama irvanahlar Saray'nn yamurunda hl ayn aln altndayz. Kahvalt masasna geiyoruz. Bir yan krk Yasemen'in. "Gelirken" diyor "Karaba'a uzaktan baktm. Bizi ayran Aras nehrini getim. Burada da misafirim." Ne garip. Yasemen kendi lkesine gelmi aslnda ama misafir. Birazdan ahapzade ve Selman Bey geliyor; Selrnan Bey'in kars Zhre Hanm'la tanyoruz. Hep birlikte Tebriz'i gezmek zere yola kyoruz. Ama nereye gitsek aklm Taht- Sleyman'da, bir yarn olsa. Yorucu Tebriz gnnn sonunda Kapalar'ya gidiyoruz. Srt antasyla ktm yolculuktan bavullarla dnmemem gerek elbet. Ama Tebriz'in yirmi kadar kervansaraydan ibaret Kapalar's Binbir Gece! Karanfil, tarn, zencefil, kekik, biberiye, karabiber, bergamut, ac pelin, gl, iris, mahlep, kini kokularyla sersemlemi bir halde renk renk, salkm salkm k ve cvl cvl hayat ortasnda onlarca sokak geiyoruz. Sepetlere tepeleme ylm trl suret kuruyemiler, rengrenk kumalar, eit eit, boy boy mlekler, giyim kuam, zcaciye, akla ne gelirse hepsi kendi sokanda satlyor. ahapzade bize en fazla da Tebriz'in gururu, dnyaca mehur hallar gstermek istiyor. Buras neredeyse bir mahalle. O kadar ok sokaa girip kyor, o kadar ok hal gryoruz ki artk grdklerimi birbirinden ayramaz hale geliyorum, gnn sca ve yorgunluuyla tkenmek zereyim. Otele dnsek artk. O srada ahapzade "Sizi bir yere gtreceim" diyor. Usulca arkasndan gidiyoruz. Bir keyi dnnce geni bir kubbenin altnda, stunlarn ortasnda bir i meydanla karlayoruz. Ar, lo bir hava var, neredeyse karanlk. Fakat tepedeki aydnlktan dumanl bir k hevengi ubuklar halinde dklyor; bir balkm, aydnln tam altndaki hal denklerini ve onlarn stnde hafif yan oturan bir tccar nda ykayarak aydnlatyor. Geri kalan her ey silik, karanlktan sadece onlar syrlyor. Garip bir duygu geiyor zerimden. "Nikablar alr" demitim. Tebriz, lmcl depremlerle tmyle yok olmu da yerinde sadece u grdm ey kalm olsayd bile " Tebriz'i grdm" demeye yeterdi. Bylenmi gibi bakyorum. Geldiim gnden beri koca ehirde bulamadm eyi bir k hevenginin altnda buluyorum. yle uzun, yle dikkatli, yle zamansz bakyorum ki grdm eye, btn bir Tebriz'in kta ykanan tarihesine; sesler nce birleerek ortak bir uultuya dnyor sonra o da zayflyor, uzaklayor, nihayetinde tmden kesiliyor. Koku tkeniyor, hararet ekiliyor. Renkler soluyor. Hareket duruyor. An donuyor. Her ey siyah beyaz bir fotorafa dnyor. Ama hemen ardndan hareket, k, renk, koku, uultu yeniden balyor. Yasemen'in koluna tutunuyorum. Sesim duyulmaz ama yine de kendimi tutuyorum lk atmamak iin.

Biraz evvel kubbeden dklen k demetinin altnda baktm yerde. Sonunda ona rastlyorum. Tacir-i Tebriz bu. Tanyorum.

Kat kat ylm hal denklerinin zerinde yar uzanm vaziyette oturuyordu. Beni greceinden korkarak -sanki grebilirmi gibi-, ona doru bir adm attm, sonra iki adm daha, iyice yaklatm, yan bana oturdum. Dizlerimi dizlerine dayamaya cesaret edemedim ama yzm yzne kaldrdm, k hevenginin altnda yznn izgilerinde izgilerimi aradm. Dedem mi? Hay Allah! Glmsedim hayretle. Yan bamdaki benden ok gen bu adam ak aln, heybetli burnu, hafif sakal, yakasz gmlei, dizlerine kadar inen tunii, geni kemeri ve parlak izmeleriyle pek yakkl ve bir roman kahraman olabilecek denli gerek dyd. zerimize dklen k, bal rengi gzlerinin iinde hareler yaparken anladm, bundan byle o nde ben ard sra srklenecektik bir mddet. "Kaybolma ne olur" diye mrldandm. Bir pazarlk anna denk gelmitim. Yal bir erkez mteri hal semek istiyordu ve tacir, rana denkleri zmesini buyurmutu bile. "A hele." Sesini ilk kez duydum. Yank, hafif genizden gelen, l andran bir sesi vard. Su gibi yumuakt bu ses fakat ayn zamanda dalar kadar glyd. Tacir ii ardan ald ama hazinesini tantmaktan da geri kalmad. "evir" anlamnda bir iaret yapt rana. Ellerini grdm o srada, inceydi. "Bu Erdebil hals, bu Urumiye, bu Zencan, bu Salmas... Maku, Karada, Hoy, Meraga." rak tam dokuz haly defler sayfas gibi evirdi. Her bir hal evrildike tacir izahat veriyor, "Bak" diyordu "Bu Drt Fasl. Bu Ejderha ve Simurg. Bu Leyl ve Mecnun." Bunlar dpedz resimlerdi, renkleri de desenleri de canl gibiydi. Gne tayfndaki renklerin en soylular geti gzmn nnden. Koyu krmz, fesrengi, bordo, glkurusu, lcivert... Hatta nadir olan koyu yeil bile. Motiflerden, desenlerden ba dnmt erkez'in, kkboyas bu hallarn her biri aheserdi ama tacir en kymetli olan, her zaman yapt gibi en sona brakmt: Tebriz hals. Kymetli ile gzelin her zaman bir arada olmayacan kestirebilecek kadar tecrbeli bir mteriydi yal erkez. Ama ite bu, hem gzel hem kymetliydi. Bir halya ne lzmsa onda hepsi yerli yerindeydi ve mkemmeldi. Bu yaz Azerbaycanlnn fiyat arttracandan korkmasa hayranln gizlemeyecekti ama nidasn iine atmay yeledi. Ne de olsa iin sonu ticaretti. Alveriin hele pazarln gizli kurallar gerei renk vermedi, beenisini aikr etmedi. Ama baklarn halnn zerinde uzun uzun gezdirmesine mani yok, onu uzun uzun seyretti. Halnn zemini ini lciverdiydi. ie alan hatay kvrmlar zerinde gonca, gl, yaprak motifleri bir bahe gibi ayaklar altna yaylmt ve bu motiflerin hepsi ini lciverdine en ok yakan renklerle; ln, kumun, tan, topran, gnein sarsyla dokunmutu. erkez ii ardan ald, yokua sryor gibi grnmek iin haly bir ucundan tuttu, olduu yerde bir kukanad gibi silkeledi; bir dalgalanma halnn bandan ucuna doru yzd. Avucunun iinde

tuttu, yumuackt. Tersini evirdi. Dmleri saymak ister gibi elini gezdirdi. Tacir bembeyaz dilerini gstererek glmsedi. "Sayamazsn erkez" dedi, "Ancak dokuyan bilir bir parmaklk mesafeye ka dm sdrdn." Bir halnn gzellii yznden okunurdu ama deeri arkasnda saklyd tacire gre. zglerin yn, atklarn yntemi, dokumann kalitesi, emekten, dikkatten alnp alnmad, dokumacnn malzemeyi yerli yerinde kullanp kullanmad, binay salam kurup kurmad, dmlerin says hep arkasndan anlalrd. Her halnn nce arkasna bakard bu yzden. Salamsa, gzelliini ondan sonra gzden geirirdi. Mterilerini de ikiye ayrrd. Halnn nce yzne bakanlar, nce arkasna bakanlar. Halnn nce yzne bakanlarla vakit geirmez, onlar raklardan birine havale ederdi. Ama eer bir mteri halnn nce srtna bakmsa ite o zaman has bir mteri ile kar karya olduunu anlar, onunla kendisi ilgilenirdi. erkez, haly son bir kez evirip evirince tacir, "Bizim sanatmzda kusur bulamazsn. Hal bizim sanatmz, servetimiz ve asaletimizdir" dedi ve susup bekledi. Yal erkez bu gen adama gvenmiti. Sanat ortadayd. Servetin kimde olduu belli deildi. Asalete gelince. Bu gen adam belli ki sadece zengin olanlardan deil ayn zamanda bir beyzadeydi. Bir halnn soylu gzelliinin her eyi eitledii yerde ne kadarsalar o duygularla baktlar birbirlerinin yzne. Pazarlklar uzun srmedi. "Alan raz veren raz." Taraflarn birbirine "Elin armasn" dedii bir alveriten sonra yorgunluk atmak iin arnn ayhanelerinden birinde oturdular, nakliye ve demeye dair ayrntlar konutular. Bu arada erkez, alveri yapt tccarn adn merak etmiti. "Adn syler misin Trk?" Tacir, genlik dolu bir tebessmn ardndan cevaplad: "Settarhan." "Settarhan" diye tekrarladm ben de. Bu, onun adyd biliyordum elbet. Ama kendi azndan ilk kez duyuyordum. aylar geldi o srada. Yal erkez, zerinde palabykl, hametli bir ahn resmi bulunan mercan rengi porselen ekerlikten azna bir para eker att, ayn tabaa dkp souttuktan sonra hprdeterek kalasna dikti, ay tabanda da ayn ahn resmi vard. Kendi ayna bakan Settarhan'sa aycya "Doldur unu azna kadar" diye seslendi. ayc ocaktan ban kaldrd: "Beyzadem, dudak pay olmasn m?" "Olmasn. Lebaleb olsun." Glmsedim. Limon ekirdeinden holanmayan Zehra'dan, cennet bulutlarn tanyan smail'den sonra ay bardakta lebaleb arzulayan, dudak payna tahamml olmayan Settarhan. Byle mi tamamlanmm ben? Byle mi dokunmu kumam? Byle mi rmaklar bir araya toplamm? Settarhan k hevenginin altna dndnde raa "Ben tra olmaya gidiyorum" diye seslendi. "Yakut'a syle, akam Grc'nn ayhanesine gelsin. ki gn sonra Taht- Sleyman'a geeceim.

Babam telgraf gnderdi, arm, anlalan bana yine yol grnd." Yakut, ortayd. rak, iinden "Aman aam, sen git" diye geirdi. "Mirza Han buraya gelmesin de." Mirza Han'dan oldum olas rkerdi. Settarhan karken "Haa!" dedi, "Seyise de syle, Serblend'i hazr etsin, ikindiye doru Kuyumcu Kirkor'un kapsna getirsin. Tebriz'de araba bulmak iyice zorlat." O, srtna bir ift kartal kanad taklm gibi geni admlarla uzaklarken rak, "Settarhan Aa'nn isteklerini de liste yapp kda yazmak lzm" diye syleniyordu. O nde ben arkada, Kapalar'nn sokaklarn, tezghlarn, sergilerini hzla getik. Birok arkadayla karlat, esnafla selmlat. lek sokaklardan birinde nce kk bir a dkknna girdi. Lava yapraklarn yazn det olduu Cizre iinde buz kalplaryla gelen a ksesine dorayarak kaklamaya balad. abuk ve ok yiyordu. Ardndan, ortasnda ta kadar kat yumurtas ve bir tanesi bile on kiiyi doyuracak bereketiyle Tebriz sofralarnn aheseri "kufta" geldi. Ben zerine sinekler konup kalkan masann ucuna ilimi, gzlerimin iinde scack bir tebessmle onu seyrederken Settarhan anasn dnd. Kimse onun gibi kufta yapamazd; et suyunu, berraklamas iin Allah bilir iki saat kaynatrd, iki gn sonra anacn grecek olmann mutluluu kalbini yle bir okad ama orada grecei baka biri daha vard ki onun hayali kalbini okamakla kalmad, yerinden hoplatt. A dkknndan ayrlan Settarhan hemen tede Berber Murtaza'nn kapsn itti. Kapal! Hayret, yznde sakal biteli beri Settarhan, eer Tebriz'deyse, ondan bakasn berber bitmemiti ve bu kapy hi kapal bulmamt. Murtaza iki eli kanda olsa ekmek tezghnn kapsn ak tutan esnaftand. Bir daha itti. Yok! O srada a dkknnn ustas, "Berber Murtaza'nn haremi lm duymadn m?" diye seslendi. "Dkkn bugn kapal." Settarhan ellerini nce dizlerine sonra bana vurarak "Oy!" ektiinde mnasebetsiz adam, "Artk sen de baka berbere gidersin" diyordu.

Kapalar'nn onlarca kapsnn birinden dar kar kmaz bir "Haberdar!" naras iittik. Atlarnn drd de yan yana dizilmi grkemli bir araba, tozu dumana katarak geliyordu ve nne kan ezip geecee benzeyen src bu narayla "ekilin!" demek istiyordu herhalde. Simsiyah arafl bir kadn "Hdhafz!" diye sylenerek sarld elindeki ocua. Ben de gayriihtiyar kenara katm, sonra gldm kendi halime. Kapalar'nn lo serinliinden gn na ktmzda vakit henz sabah olmasna ramen dehet verici bir scakla karlamtm. Bir yandan srtnda bir ift kartal kanadyla nm sra koturan Settarhan' kaybetmemeye urayor, bir yandan etraf inceliyor, bir yandan da zaman karmaya alyordum. Korkun scaa baklrsa aylardan Temmuz ya da Austos'tu. Ama hangi yldaydk, bunu henz bilmiyordum. Etraftaki neredeyse yetmi iki milletten asker kalabalna baknca iim buland. Bunlarn bir ksm ran askerleriydi; istanbul'da eitim grm fiyakal

jandarma subaylarn, svelilerce eitilen ordunun klalarna dnen ya da talime giden erlerini seebildim. Fakat ngiliz ve Rus niformal askerlerin sklna baklrsa? im iyice buland. Dur bakalm, hayrolsun. Birka sokak daha geip de Rus niformalar iinde ran Kazak Tugay'n tanynca endiemin yersiz olmadn anladm. erkezlerin yksek baln, Ruslarn srmal ceketlerini giyen Kazak Alay'nn gz alc olduu muhakkakt ama Rusya'nn ran topraklarna dm bu rpertici ve rktc glgesi, erleri ve erbalar ranl olsa da Rus subaylar tarafndan ynetilen varln I. Cihan Harbi yllarnda hissettirmiti. Nihayet bir sahafn nnden geerken cameknda ak duran bir takvim grdm. Cama burnumu dayadm. Fakltedeki Farsa derslerimizde bize ran takvimini de reten hocama iimden teekkrler gndererek okuduum tarihi miladye evirdim: Tam olarak 1 Temmuz 1916'daydm. im rperdi. ar pazar boyunca rastladm Rus ve ngiliz askerlerine, o hummal atmosfere bir mana verebildim. Bunun anlam uydu: I. Cihan Harbi 1914'te balam, ran bu savata tarafszln iln etmise de Rusya ayn yl ran'a resmen cephe am, ran bunun yan sra ingiliz askerlerinin de istilsna uram, yar yarya igal edilmiti. Ruslar bir taraftan ekitiriyorlard ran', ngilizler bir taraftan. nk ikisi de ayr ayr, harl emellerine giden yollarn tam stndeki Azerbaycan' kontrol altnda tutmaya alyordu. Hem rakip hem mttefiktiler bu yzden. Ve bu durum, Ruslar 1917'de Bolevik htilli'nin patlak vermesi zerine geri ekilseler de ngiliz sathnda 1918'e kadar srecekti, yani iki yl daha. Demek ki I. Cihan Harbi'nin tam ortasndaydm. Biz hkmet binasnn nnden geerken mavi ceketleri, kiremit krmzs pantolonlaryla asker bandonun "ehinahmz" marn almaya baladn duymam ise ac ac gldrd beni. ehinah, "Krallar Kral" demekti ve yzyllardan bu yana ran ahlarnn unvan olarak kullanlan bir kelimeydi. Zerdt olduklar dnemlerde de slm olduklarnda da "Krallarn Kral"yd onlar. Fakat tahta ocuk yata km ve ocukluunu zerinden hl atamam Ahmet Mirza Han Kaar, "batt balk" bir lkede krallar kral olmak yle dursun kendi kralln idare etmekten bile acizdi. Saltanat en umulmadk anda yerle bir olabilen bir eydi ve ah Ahmed Mirza elmasl tahtnda otursa da saltanatnn yerinde de nicedir yeller esmekteydi. Hkmet binasn getikten sonra bu kez Tebriz'in saysz ak pazarlarndan birinin iine dtk. Akla gelebilecek her trl insan ve her ey vard burada. Hayretle etrafma bakmaya baladm. Seyyar mangallarnn nnde diz km atei kzleyen, ilerini yalayan kebaplar; ortal kokuya ve dumana boan czbz kfteciler; sepetler iinde her biri kuzu byklndeki balklar satan oltaclar; kazan byklndeki mesvar semaverlerini kurmu ayclar; ya lavalarn amar gibi ipe dizen frnclar; konfeti kesen ekerciler; az kvrlm uvallarda enva eit bakliyat satan pazarclar; ykn indirmi, balyalarn ykm, dkkn sahibini bekleyen yorgun tacirler; mallarn zerine rastgele uzanm tembel tembel uyuklayan raklar; gs bar yara bere iinde snezenler; heybetli sarklar, toprak rengi cbbeleriyle hemen gze arpan mollalar; d grnleri dier insanlardan farkl olsa da asl, gzlerindeki o muammal baktan tannan meczuplar; kr, topal, sar ya da

salkl dilenciler; ini zerine ahn portresini boyayan nakkalar; srtndaki fda, kolundaki ibrikte su satan sakalar; gree tutumu zorhane pehlivanlar; mersiyehanlar, adak a datanlar, afyon eken cceler; kuklaclar ve daha neler neler. Hepsi buradayd. Ben etraf incelemekten neredeyse adm atmay unutmuken ve tadn merak ettiim emmamelere neredeyse uzanacakken, canl bir aslan gstererek para toplayan be apulcu arz- endam etti, ge kalan dkknc tembel ran azarlad: "Bana kller elensin, e mi?" Nal ve zincir dven demircinin yeknesak rs ve eki sesleri uultuya kart. Tebriz'de hayat ak pazarlarda akard ve etrafmda gmbr gmbr atan nabza baklrsa sava da igal de alm satm durduramamt. Lkin savaa katlmadn iln eden bir lkede bile savan at yara, patlam bir irin gibi etrafa oktan salmt. Alacal araflarnn eteklerini dizlerine kadar syrm be kadnn amur birikintilerinde pazar artklar aradn grdm mesel. Hemencecik ayrt edilen beyaz balkl Bahtiyarler ve siyah balkl Kaarlar gibi hangi kabileye mensup olduu belli olmayan, kabilesi filn da olmayan st ba dkk, alktan nefesi kokan genler, srt bkk ihtiyarlar ngiliz kasasna altn aktan petrol borularn demek iin yollara dmlerdi oktan. Daha fazla oyalanamadm, alaca hepi topu yal bir rek olsa da bara ara pazarlk eden Bahtiyar bir iiyi orackta brakp komaya baladm, bir kaz srsn g bel geerek kr Settarhan' az tede yakaladm. ehre serinlik ve gzellik versin diye alm fakat u haliyle ancak kir ve hastalk datan st ak su kanallarnn kysndan gee gee, mahalleleri birbirinden ayran kaplardan gire ka, kayalklarn zerine kurulmu evlerin arasndaki kirli ve darack sokaklarda yrye yrye, ykk duvarlar, mazgallarla delinmi surlar takip ede ede sonunda depolar ve yazhanelerle dolu bir sokaa saptk. Settarhan Berber sfendiyar'n dkknnn kapsn itti. Buraya daha nce hi gelmemiti.

eri girdiimizde bu kez kendimizi baka trl bir grltnn ortasnda bulduk. Berber sfendiyar, ran azarlyordu. "Hem azn kokuyor hem de elin titriyor. Sen nasl berberlik yapacak, ustura kaydracaksn?" sfendiyar, belinde ibriim petamal, plak ayaklarna geirdii nalnlar, dirseklerine kadar sval kollaryla i kyafetindeydi. Kendilerine ait raflarda duran eit eit rktc aletler, kk kavanozlarda ufak tefek yaralar tedavi iin kullanlan merhemler, daha gsterili illar onun da btn meslektalar gibi ayn zamanda dii, snneti, hacamat olarak tanndn; uyuz, egzama, sraca tedavisinde de hl alman ilk kap olduunu gsteriyordu. Kirli, lekeli duvarlarda akla gelebilecek her trl resim vard ama berberlerin piri, Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi vessellemi tra ettiine inanlan Selman- I'k'e ait levha hepsinden gsterili, tam orta yere, Hazret-i Hseyin'in resminin yan bana kocaman, pasl bir ivinin ucunda aslmt. Fek tk kalm beyaz salarna baklrsa, raflara dizdii kellik illarn kendi bana srmemi olan Berber sfendiyar, dkknna ilk kez gelen Settarhan' grnce temenna etti, knadan kpkrmz

olmu tombul ellerini aarak koltuk gsterdi. Kebap Elekber'in knal sakallarn elleri titreyen rana emanet ederken akl geride kald geri ama yeni mterileri bekletmeye gelmezdi. Zamannda beyaz olmas gereken bir rty san solunu silkeleyerek mterisinin boynunun altndan geiren sfendiyar, frasn daldrmadan nce atlak, yer yer krk cam bir ksenin iindeki scak suyu sabunla kprttkten sonra usturay sert kayn zerinde bir saa bir sola biledi. Aslnda ihtiyac yoktu Zencan mal usturann bu bilenmeye ama maksat, mteri kendisine verilen deeri bilsin, ii rahat etsindi. Daha dorusu u civan delikanl, kendisine fazladan bir deer verilmesine ihtiyac yok gibi grnyordu ya, deerinin fark edildiini bilsin yeterdi. Usturasn sol elinin baparmak trnanda denedi Isfendiyar. Tamam! Keskinlii yerindeydi. Hnerini gstermesi iin hibir eksik yoktu. "Be-nam- Hd" dedi hafif duyulur bir sesle, bir ucu kesik bakr leeni enesine dayayp ilk kp Settarhan'n esmer yzne seriverdi, btn Mslman mterilerine yapt gibi sa yandan sakal yumuatmaya balad. Gz iindeydi sfendiyar'n ama ara sra aynaya, bu dalgal, gr siyah salara, simsiyah hafif sakala ve byklara, bu kavisli buruna, bu geni omuzlara bakmadan da edemedi. Bu ahbaz delikanl civan yaratlmlar cmlesinden, Hazret-i Hseyn suretindendi. Dahas, mr insanlarn yz ile aynas arasnda bir bak keskinlii gelitirerek gemi olan insan sarraf berber, gmleinden, sedef dmelerinden, belindeki kemerin derisinden, gm sapl zarif hanerinden, ayandaki izmelerin parlaklndan onun bir beyzade olduunu anlad. Bir dou masal anlatlsa bakahraman az ok buna benzerdi. Ayna nnde kendi kendisini memnuniyetle seyretmesindense onun bir akn henz balangcnda olduunu kard, insan k olmasa kendi grntsnden bu kadar memnun kalabilir miydi? Bu kadar gzellemi olduu halde aka dmemi biri bu aynann nnden gememiti. Hatta bu ak, dnyann etrefiline, kusurlu yanna henz bulamamt ve bu beyzade bir akn henz balangcnda olmasa btn Iran gibi Tebriz de savan ortasna bu kadar dmken, hayatndan bu kadar memnun olamaz, bu kadar iyimser bakamazd. Mterisinin memnuniyetine memnuniyet katmak zaten onun ii; muhatabnn apn, mukabele kvamn lmek iin lfa mukaddime etmeye hazrland sfendiyar, Hafz'dan bir beyit mrldand: Ak nce kolay grnd. Ondan sonra ok mkiller meydana geldi. Cevap alamad. ine devam etti. Sakaln biimini bozmadan usturasn fazlalklarn zerinde gezdirdi. imdiye kadar hibir mteri bu dkkndan yznde bir kesik ile km deildi. Ehliyetine duyduu gvenle eli ahdamarn zerinde bile titremedi. Yllarn Berber sfendiyar', usturasn nice babayiitlerin, ahbaz delikanllarn, askerlerin, komutanlarn, u kahrolas ngiliz ve Rus subaylarn ahdamar zerine dayadnda, onlarn belli etmeseler bile huysuzlandklarn, ilerinden bir tedirginlik getiini, hi deilse "Bir an evvel bitse" dediklerini bilir, sezerdi. Hi olmazsa nefes almaz, put kesilirlerdi. Oysa hayret! Bu beyzade yznde dnyann btn enlikleriyle, gzlerini

aynadan grnen kar duvara dikmi, asl duran levhay hafif bir sesle okuyor ve annda ezberliyordu:

Hamd minnet Hd'ya bize verdi devleti Hazret-i Selmn- Pk'tir pirimizin hreti Berber sfendiyar usturay ahdamarn zerinden kaldrd. "Aman beyzadem" dedi. "Destur! Belli ezberin iyi ama gz pekliin bu kadar da insana zarar verir." Ezberindeki yzlerce beyte ramen Settarhan hafzasnn kuvvetiyle vnmeyi aklndan hi geirmemiti. Ama bir kez dinledii ya da okuduu msralar annda ezber ettii, iittii cmleyi kolayna unutmad da bir gerekti. Bir utan bir uca ortasndan koca bir atlak geen aynann iindeki grntye yapmack bir ka atmayla bakan sfendiyar'sa kald yerden devam etmeden nce meslek hayatnda ilk kez, ahdamarnn zerinden ustura geerken iir ezberleyen bu mterisini susturmak iin kendisi konumaya balad. Kt'ay tamamlad. Daha iri harflerle yazlm ah beyte getiinde usturann ii bitmiti:

Her sabah besmele ile alr dkknmz Hazret-i Selmn- Pk'tir bizim stdmz. Sonras, Berber sfendiyar'n "Berberlerin Piri" addedilen Selman- Pak yani Selman- Faris'yi anlatmasyla geti. Selman'n aslnda sfahanl bir Mecus olarak doduunu, sonradan Hristiyan olduunu beyzadenin salarn okarcasna tararken sralad. Bununla da bir trl ruhu huzur bulmayan Selman'n akarsular denizi nasl bulursa aynen onlar gibi denizi aradn anlatrken makas eline almt. Onun da yolunun kle pazarlarna dtn, on kadar sahip deitirdikten sonra slm'n peygamberi ile merref olduunu, onun hrken kle, kleyken hr olduunu, hakikati arayann mutlaka bulduunu, her meslein piri olduunu ama ancak berberler pirinin Ehl-i Beyt'ten, Erkn- Erbaa'dan olduunu parlak benzetmeler, renkli mecazlar ve akl almaz mbalalar eliinde anlatt. Fakat belli ki Berber sfendiyar' en ok heyecanlandran sahne, Farsl Selman'n, hakikatin ta kendisi olan iki cihan serveri Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vessellemin mbarek sakalna dokunduu and. Peygamber "Din yldzlarda olsayd, Selman onu yine bulurdu" demiti; byle bir pir de her meslek erbabna nasip olmazd dorusu. sfendiyar, mterisine son iltifatn ykseke bir yerde duran ve sadece hatrl mterilerin ba ykanrken kulland nakl gm ibrii kararak gsterdi. Durulama suyuna glsuyu katarken Hendek gazvesindeki hendek kazma fikrinin babasnn da Selman- Faris olduunu ekledi. Beyzadenin sakaln glyayla ovduunda konumas da bitmiti. Settarhan boynunun altndaki nlkten kurtulunca elini kesesine att. Sar kocaman bir altn berberin eline tututurdu.

"Aman beyzadem, bunun zerini nereden bulup da sana versin bu fakir?" "Para st istemiyorum ki senden." Yz hayretten hayrete girmiti Berber sfendiyar'n. Beyzade ise eliyle ban iaret ederek, "Berber sfendiyar" dedi, "Bu ba bir altn etmez mi?" Vallahi ederdi. Settarhan arkasnda rzgrn brakarak dar ktnda, gbeinin zerinde kavuturduu elleri arasndaki kocaman sar altn yoklayan Berber sfendiyar: "Bu" diyordu, "Hem k hem beyzade. Ama bu kadar civanlk? Bunun arkasnda bambaka bir miza var." Bunun su iii bile belli ki akranlarnnkinden baka trl bir su imeydi. Bir de, beyzadenin gzlerindeki u nerede olsa tannr renge ve a baklrsa, Asl'nn yzne bir kez daha bakabilmek, ban onun kucana brakmak iin kzn anasna btn dilerini sktren Keremhan neslindendi. Velhslkelm civan delikanlyd dorusu. sfendiyar dualarn ard ardna sralad. Allah nazarlardan korusun, Ehl-i Beyt ahlkyla ahlklandrsn, kadnlar seyyidesi Fatmal'z-Zehra'nn torunlarndan biriyle karlatrsn, nurlandrsnd. Allah u delikanly kazadan beldan, oddan afattan saklasnd. Hzn alamad onun dmanlarna da bir iki karg salmadan duramad: Kervanlar menzile varmasn, zlfikara rastlasnlard. O srada elleri titreyen ran trandan kazasz belsz kurtulmu olan Kebap Elekber'in sesini duydu; adam, Settarhan' iaret ediyordu: "Tandn m?" Kebap Elekber, Berber sfendiyar'n avucuna pek zavall bir maden para brakrken ayakst Settarhan' anlatt. O kendisini tanmazd ama Elekber onu da babasn da iyi tanrd. nsan sarraf Berber sfendiyar yanlmamt. Settarhan, ran'n hemen her ehrinde bir dkkn bulunan mehur hal tccar Mirza Han'n kk oluydu. kzn zerine Allah kendisine bir oul nasip ettiinde Mirza Han, karsnda ykselen da gibi gl olsun diye adn Sehend koymutu olunun. Oysa Sehend, daha ocukluundan itibaren clz bir su gibi akm, delikanllnda onun Sehend Da'na benzemek yle dursun kk bir tepe bile olamayaca, rzgrsz, derin bir koytak gibi kalaca anlalmt. Bezginin biriydi. Ne okumu ne de ticarette kendisini gsterebilmiti, ne tuttuunu koparabilmi ne de att adm dalar tretmiti. Ama Hd, Sehend'den esirgediini Settarhan'a fazlasyla vermi, Mirza Han'a snm dan btn volkanlarn baklarnda toplayan alev ate gibi bir oul bahetmiti. Settarhan Taht- Sleyman'da domu bym, Mirza Han'la birlikte sk sk Tebriz'e gelmi, ticarethanenin nasl yrdn ocukluktan itibaren zihnine naketmiti. Halnn hasyla basitini bir bakta ayrabilirdi ve bu yeti onda sadece babadan geme bir bilgi deil iten gelmeydi. Kenarlktaki deve kervann annda seebilir, haldaki sahnenin ehname 'den mi Hamse 'den mi olduunu hemencecik syleyebilirdi. Mirza Han'n gznden kamamt; kaytaran iiler nasl yakalanr, en iyi dokumay yapan tezghlar dierlerinden nasl ayrt edilir, mteriye hal nasl gsterilir, dier ehirlerdeki ubelerle nasl balant kurulur, kervan nasl

dzlr, nasl yola koyulur bunlarn hepsini biliyordu Settarhan. Kabiliyet iiydi ticaret, renmekle gerekleecek bir ey deildi, o da Settarhan'da hazrd. Hsl maln mlkn, ticarethanesini kime emanet edeceini, kimlere brakacan kara kara dnenlere mahsus bir i skntsna kaplmadan, daha salnda yaslanaca da bulduunu anlamt Mirza Han. Geri olunu Tebriz'de niversiteye de yazdrmt yazdrmasna ama bir yl okula gidip gelen Settarhan vaktinin ounu okul yerine Kapalar'daki dkknda geirmeyi yelemi, sonunda da kestirip atmt. "Ben niversitede okumayacam." Mirza Han'n gz de pek yle niversitede filn kalmam halta byle olmasndan memnuniyet bile duymutu. niversiteyi herkes bitirebilirdi ama Mirza Han'n maazalarn herkes ekip eviremezdi, bunu ancak Settarhan yapabilirdi. O, iinin banda dursundu, niversitelerin hepsini bakalar okusundu. sfendiyar'n yanlmad bir husus daha vard. Beyzadenin evet, epeydir kalbinde tatl bir arpnt vard. Aeka otu bnyesini sarp sarmalamt. Ama bir iaret grmemiti henz, grse, o da ban Aslhan'n kucana brakacakt.

Berber sfendiyar'n dkknndan kp yeniden yola revan olduumuzda vakit leyi devirmiti. Bir sre daha Tebriz'in sokaklarnda yrdkten sonra Settarhan yol hizasndan birka basamak aa inerek kk bir dkknn kapsn itti. Pahas ar yk hafif btn kuyumcu dkknlar gibiydi buras da ilk bakta. Kirkor Usta, Settarhan' grnce ayaa kalkt. Buyur etti, yer gsterdi. Hal hatr sordu. "Buyur beyzade" dedi. "Pazubend, dme, zincir, tebih, aprast, kstek, kemer tokas, muska, hamayl mahfazas? Ne istersin?" "Bir yzk istiyorum" dedi Settarhan, "Altn olsun." Kirkor Usta doma byme Tebrizliydi. "Altn takan yeni moda Mslmanlardan bu da herhal" diye geirdi iinden. "Mavi tal olsun" diye ekledi Settarhan. "yleyse firuze." "Bilmem. Ama en iyisi olsun." Kirkor Usta'ya kalsa bu yaman delikanlya elmas bir yzk yapard. "Elmas" dedi. "Sertlii saflnn da sebebidir. ine ktan bakas girmez ve yanstt, aldndan fazlasdr." Settarhan onun szn kesti, steledi. "Mavi tal. En iyisinden olsun." "En iyisi olacak" dedi Kirkor Usta. "O kadar iyi olacak ki rengi nabznn vuruu, kannn akyla deiecek. Sana ruhunun haritasn kalbinden nce syleyecek. Koyulap parladka mutlusundur ama rengi ekilip solduka mutsuzsun demektir. Kannn at oalrsa onun da rengi oalr. Kann ekilirse onun da rengi ekilir. Niabur firuzesi!" Bir ekmeceyi at. Yumuack deri bir bohay tezghn zerine yayd. rili ufakl, ilenmi ilenmemi, ak koyu, hareli ha resiz, mat parlak, henz damarndan yeni koparlm ya da oval,

kare, gen, dikdrtgen biiminde kesilmi, tralanm onlarca Niabur firuzesini Settarhan'n nne seri verdi. "Se bakalm" dedi. "Hangisini istiyorsun?" Yine de Settarhan'n uzand bir iki ta "Olmaz" diye elinin tersiyle kenara itti. Onlar da iyi talard geri, iyi olmayan bir ta zaten Kirkor Usta'nm dkknnn kapsndan ieri giremezdi. Ama daha iyileri vard ve bu beyzadeye ancak onlar yarard. Sonunda Settarhan'n seimini beklemeden, ilenmemi, fndk byklnde biimsiz bir ta dierlerinden ayrd Kirkor Usta. Bohasn zenle sard, at ekmeceye kaldrd. Ayrd firuzeyi eline ald. "Bak!" Tan prtkl gvdesinde daha koyu, daha berrak, daha parlak bir damar vard ya ite o ahlara lykt. Niabur bir firuzeyi benzerlerinden ayrmak, ehli iin bile dikkat isteyen bir eydi ama Kirkor Usta'nn mihenk ta gzmdeydi. Nicedir gzelliin de sahtesinin boy gsterdiinin farknda, "Gzm alamyorsam saf firuzedir" diyerek katmt bunu da dierlerinin arasna. "Ne zaman biter?" diye sordu Settarhan. "Fazla zamanm yok usta. br gn yolcuyum. abuk olsun." Kirkor Usta glmsedi. Yllarn kuyumcusu. O da mterilerini avucunun ii gibi tanrd. Berber sfendiyar yzlerine bakarak bilirdi mterilerini, Kirkor Usta taleplerine gre deerlendirirdi. Buraya gelenlerin neredeyse hepsi ya bir yzk ya bir kpe ya bir gerdanlk yapmasn isterlerdi kendisinden. Ve kadn erkek fark etmez, kendisi iin bir ey smarlayanlarn hepsi ya gzelliklerine gzellik katmak ya da gzelliklerini gstermek arzusunda olurlard, bu yzden de hepsinin zaman azd. Ne zaman yanlmt ki imdi de yanlsnd? "Tamam." Elinden geleni yapacakt. Gece gndz alrsa eer yarn deil ama sonraki gn teslim edebilirdi. "Ama" dedi Kirkor Usta, "nce parmann lsn almam, biimini grmem gerek. Her model her parmaa uymaz." Settarhan'n ince, uzun, kemikli parmaklar vard. yleyse ona geni deil yksek bir yzk yapmas lzmd. Settarhan memnuniyetle ban sallad. "Yola kmadan evvel urar alrm." Dkkndan ayrlmadan evvel tezghn zerindeki ta bir daha eline ald. Evirdi evirdi, tartt. Elinin zerinde gezdirdi, yzk parmana oturttu, yanana dedirdi. Avucunun iinde saklad bir sre. Sonra brakt. Bir miktar para koydu tezghn zerine. Ayrld. Hafif bir kineme iitti o srada. Seyis, Serblend'i gndermi olmalyd. O kapya ynelirken Kirkor Usta tezghn zerinde duran ta eline ald, scackt. Bir yzk iin bunca acele eden gen adamn halini saf cevher damarnn kopkoyu bir maviye dnmesinden anlad. Bu kanda ak atmasayd bu cevher bu kadar kanamazd. Kirkor Usta, konuunun peinden kapya kp da orada kendi gzelliinden habersiz simsiyah bir at duvar halkasna balanm bulunca "Atlar rzgrdan yaratlmtr" anlamnda Farsa bir msra

okudu, "Ah Kafkasyallar" diye geirdi iinden sonra. Hibirinin dierinin dilini anlamad ama ayn corafyann birbirine yaklatrd onca halk pek ok zellii gibi abartl at sevgisinde de birleir, namlarn atlaryla yrtrlerdi. "Beyzade, ad nedir bunun?" diye sordu. Bu atn bir ad olmalyd, adyla ahsiyet kazanm olmalyd ve bu mstesna bir ad olmalyd. "Serblend" diye cevap verdi Settarhan atnn alnn okarken. "Serblend." Ban sallad Kirkor Usta. "Evet." Tek ya da iki hece deil, kestirme yoldan deil. nk bu atn hkm ahsiyeti vard ve bu ahsiyet hecelerinin says kadar adnda katlanmt. Dayanamad, elini Serblend'in boynuna brakt. Hayvan irkildi, sahibinden bakasnn eli! Scak, hafif terli, seiren bir boyun. Kirkor Usta glmsedi. Bu kadar iri bir gvde nasl bu kadar zarif olabilirdi? Bu kadar ar bir csse nasl yerekiminden kurtulup da kanatlanabilir, uabilirdi; yrrken bile ayaklarnn zemin ile balants kesilip szlebilirdi? Bu baklar, bu yele savuru, bu olduu yere asi bir toynak vuruunda btn varlyla kanatlan. Cilve. Bir meraklar silsilesinde Kirkor Usta hayretten hayranla geti. Onun gzellii, varlnn her unsurunun zddyla birlikte kendisini yalanlamasndayd. ri fakat zarif, ar fakat uuyor, geni ama ine deliinden geiyor. Buna hayran olmaktan baka yol yoktu. Kuyruuna, sarsna, srtna, gl bacaklarna, zarif bileklerine, toynaklarna, yelesine, peremlerine, ah hele kirpiklerine, ili ili gzlerinin ta iine bakan o gzlere bakt. Her biri birer derin kuyu. Neresinden okasa gzellii oradan oalyordu ve sadece sahibine halinin diliyle varln katyordu. Kirkor Usta'nn iinde de her erkein iine uyanabilecek o arzu uyand. Sahip olmak. "Benim olsa" ya da "Benim de olsa." Neticede o da Kafkasyalyd. Serbtilend'in zerinde uzaklaan Settarhan'a bakt. eri geti. Sanat gstermek iin nce iyi bir malzeme sonra da onu ileyebilecek usta gerekliydi Kirkor Usta'nn kansnca. Ama mkemmel eserin ortaya kmas iin onun sunulaca makam da nemliydi. Eserler biraz da mterilerin eseriydi. yleyse, ite cevher firuzesi. te Kirkor Usta. te talip. te makam. Hepsi tamamd. nln kuand. Kandilini yakt. Ttnn sard. Semaveri ateledi. Ta eline ald. Evirdi evirdi. Bir o yandan inceledi, bir bu yandan. Kandilin altna geti. Ia tuttu. En iyi ay hesaplad. In tan zerinde boulmasna, krlmasna, ykanmasna, tan reddinin ve kabulnn nispetlerine bakt. Sonra lo bir keye geti. Az kta kendisinin ne kadar k saabildiim, gndz iine aldn gece ne kadar salverdiini, sakladnn ne kadarn gsterdiini inceledi. Yanlmamt. Mstesna bir parayd bu. Semaverden bir ay doldurdu. Bir daha ttn sard. En derin nefesi arkasna yaslanrken iine ekti. Akama kadar ufak tefek ilerle urat, byle bir ie ancak tan vakti balanrd. Gn doarken uyanmak zere kandili fleyip kenardaki ilteyi at. Oca, rs, kalplar, kalemleri, klavuzlar, haddeleri, aynalar, hamlalar, cenderesi, tokmaklar, mengenesi arasnda gzlerini yumdu. Genlik yllarndan bu yana sanatnn merhalelerini dnerek derin, mutlu bir uykuya dald. Gn doarken uyand. Semaverin altn yakt. Tezghn bana geti. Ve Ermeni Kirkor Usta firuze ileyen btn ustalarla ayn balangc yapt:

"Ya Settar! Ya Gaffar!" Tmyle saf olan gbekteki damar etrafndaki katklarndan ayrmaya balad.

Kuyumcudan ktmzda ikindi devrilmiti. Serblend'in dnya emailinin ardnda koturuyordum bu defa. Ya Rabbim! Ne kadar da hareketliydi Settarhan. Tebriz sokaklarnda krk yere urad, sonunda akam inerken izbe bir sokan kesindeki Grc'nn ayhanesine girdi. O esnada Nakkl, ehname 'den Rstem-i Nmdr'la sfendiyar'm mehur savan anlatan blm ezberden okuyor, sesinin tonuna gre yeri geldike Rstem, yeri geldike sfendiyar oluyordu. Yakut henz gelmemiti. Settarhan havuzun yannda, Nakkl'e yakn bir peykeye doruldu. Puslu bir aynann nnden geerken ban evirdi, kendisine yle bir bakt, "Berber sfendiyar 'a sk sk uramak gerek" diye geirdi iinden. Ayn duvardaki hcrelerde bir Hafz Divan ile bir ehname, her ikisi de sayfalar fazla almaktan kvrlm, duruyordu. izmelerini kard, bada kurdu, srtn hal mindere yaslad. Grc'ye seslendi. "Her zamanki gibi." Teceddd ve Azadistan gazetelerini biraz kartrd, ikisi de Umum Harp'ten, Azerbaycan'n bamsz mill kimliinden bahseden makalelerle doluydu, onlar bir kenara brakt, ban kaldrd. ayhanenin duvarna neredeyse bo yer kalmamacasna Kerbel sahneleri, Rstem ve sfendiyar'n hi bitmeyen mcadeleleri, Hazret-i Ali ve devesinin resimleri aslmt. aycnn hemen arkasndaki duvar veresiyeci mdavimlerin hesabn gsteren etelelerle doluydu. Ylda bir kere bu hesap ya kapanr ya kapanmazd ama Grc aldrmazd. Kazandyla yetinir, eksiini gediini sohbetin diyetine sayard. Ol sebep burada her ey sohbete gre tanzim edilmiti, ran'n btn ayhaneleri gibi. Ortada suyu rl rl akan mermer bir havuz vard ve duvar diplerinde epeevre sekiler sralanmt. zeri kilim ve hallarla kaplyd bu sedirlerin, duvarlara da hal minderler dayanmt. Bir keye kurulmu ocan yanndaki bakr cezvelere, fincanlara, zarflara baklrsa bu hanede kahvenin hatr da eksik deildi. Geri Grc'ye kalsa, drt bardak ay fiyatna bir fincan kahve ii se bile, kahveyi geirmezdi eiinden, lkin baz hatrl mteriler kahvede sebat etmiti bir kere. Bu yzden kahveye dair alet edevat da yerli yerindeydi ama yine de asl klliyat ay zerineydi. Cam bardaklar, kse eklindeki piyaleler, ayn ksa yoldan soutmay yeleyenler iin porselen ay tabaklar ve tabii bu arada inceden Farsaya, Farsadan Trkeye, Trkeden Rusaya gidip gelen, aya dair hengmeli bir terminoloji arasnda "Rus mal" olan iki paral isteknlar ve de byk, pirin, prl prl semaverler. Sadece ay ve kahve deil, limonata, hlamur, ekerleme, reel, lokum, kuru bitkiler de Grc'nn elinin altndayd ama bu evin asl varlk nedeni ay ille de ay, gerisi bahaneydi.

Burada ay da kahve de nargile de edeple iilir, sohbet usulnce erknnca kurulur, birinin szn kesmek kadar sz uzatmak da byk terbiyesizlik addedilirdi. Hele gzlerinde fer, vcutlarnda kan, dizlerinde derman kalmam, hlyalar bulutlu, zihinleri bulank afyonkeler bu ayhaneden ieri bile giremezdi. Esrarkee kapalyd bu ayhanenin kaplar ama ilekee ardna kadar akt ve hayatn erkeklere ait ksmnda her ey ayhanede gerekleebilirdi. Orada iirler okunur ya da bir kede sessizce iir yazlabilir, i grlr, anlalr, vazgeilir, kavga edilir, vaaz verilir, siyas fikirler zgrce dile getirilir, ah'a bile dil uzatlabilirdi. Hatta ay evi cenaze evi olarak kullanlabilir, Muharrem aynda tmyle Kerbel iin yas evine dntrlebilirdi. O zaman duvarlar simsiyah kumalarla kaplanr, her ey deiir, mersiyeler btn sz varlnn yerini alrd. On gn boyunca ruzehanler okunur, taziyeler temsil edilir, mam Hseyin ve yetmi iki yoldann son gnleri en ince hazin ayrntlarna kadar canlandrlr, bazen Yezid'i canlandran oyuncu galeyana gelen halkn elinde lin edilmekten son anda kurtarlrd. Nihayetinde ebed yasn ayhaneden boalan gz yallar kalabala karr, topuzlu zincirler, bakl krbalar sinelere, srtlara inip kalkar, siyah bir deniz gibi dalgalanan erkek kalabal kana boyanrd. Ve ki ayhane tacirlerin i konumak, pazarlk yapmak, bir anlamaya varmak iin toplandklar en uygun yerdi, tabii bu yer eer bir meyhane olarak seilmemise. ran'n btn ayhaneleri gibi Grc'nn ayhanesi de iki hayat arasnda, zaman ldrenlerle zaman olmayanlarn yan yana ay yudumlad bir gei noktas, snr mntkasyd. ok gemedi, ay ve Kean nargilesi bir arada geldi, "her zamanki gibi." nce porselen, ivit rengi demlikten bardaa dem koydu Settarhan. Sonra semaverin musluundan scak su ilve etti. Kesme ekerden ufack bir paray azna att, avurdunun kesine sktrd. lk yudumu ayndan ald. Tadn diine, damana hapsetmiken nargilenin zmrt yeili iesi, kehribar azl, bir ylann rktc ekiciliindeki marpucu, tmbekisi arasnda Settarhan havadan, sudan, ateten, topraktan geti. Varln drt temel unsurunu sunduu iin yceltilen bu harika eyle keyfini keyif etti. Zmrt yeili cam gvdeden szlen n, halnn zerine dkln seyretti bir sre. Gzlerini kapad. Mutlulukla glmsedi, iki gn sonra Taht- Sleyman'a gidecekti. Settarhan henz ikinci bardak ayn doldurmutu ki orta Yakut geldi. Fakat tam o srada ayhaneye baka biri daha girdi. yle bir giriti ki bu, ehnameci bile Rstem'in grzne dair en hararetli msralarda sesini kesti. Meczup Haydar gelmiti.

Meczup Haydar, yaz k srtndan karmad toprak rengi uha harmanisinin rzgr bile sekide oturanlar rkten dev gibi bir adamd. Ba akt, oysa ran'da sadece deliler ba ak dolard. Bast yeri sarsarak, avazesi Hansar nargilelerinin suyunu titreterek ieri gidi, ehnameciyi glgesinde brakarak ortaya kt. Kendi etrafnda dnd bir kez, ellerini iki yana at. Azndan bir kez sz kmayagrsn, hazirunu esir alan belgat sahiplerinden biriydi ama kelmna bu ate dilini baheden kader aklna biraz fazla dokunmutu. Kt deildi akl, h! Hatta fazlayd bile. Ama ite o fazlalk her trl arlk gibi bir denge kaybna, mizan kaymasna yol amt besbelli. Dilinin irazesi yoktu ksacas. "Buyurun kukla oyununa" diye balad. Ateten cmleleri arka arkaya dizerek konuurken Tebriz'in btn rzgrlarn soluk borusunda estiriyordu ve unun urasnda on yl evvel Tebriz'i sokaklara dken Merutiyet rzgr imdi onun

azndan cflyordu. Kvrck salar omuzlarna sarkmt ve halihazra hitap etse de baklar zamanszd. Oturanlar, srtlarndaki hal yastklar dzelterek iyice yerletiler, temaa balamt. Meczup, bir mukaddime yapt: "Kukla devletin, kukla ah'n oyunu bu. Her oyun gibi kartondan suretleri, grnmez ipleri, perde gerisinde oyunu yneten grnmezleri var. Oyuna dhil olduunun farknda bile olmayan oyuncular, kendisini ynetici sanan kuklalar var. Buyurun, son on yln kukla oyununa." Kalabaln arasndan bir uultu geti. Meczup daha imdiden kan ter iindeydi. Yer yer dank, ipleri kopuk ama yakc bir oyundu bu. Onun gsterdiklerini herkes biliyordu da sylemek iin demek meczup olmak gerekiyordu. Ynetimin basiretsizliini, ngiliz ve Ruslara verilen bunca imtiyaz, halk alktan lrken ve topra istil altndayken debdebeyle Avrupa seyahatine kan ahlar meczubun bir trl akl almyordu ve bu yzden en fazla incindii yerden balyor, en fazla yara ald yerden vuruyordu. "ehinah, Padiah, Allah'n yeryzndeki glgesi, Zirullah, Yksek Hakem, Mminlerin Komutan, ran'n Gnei ve Aslan, Adalet Datcs, Cihann Ekseni... Siz bakmayn ahlarmzn kendilerini hl kaymak tandan kayalar zerine aslan avlayan Behram- Gurlar biiminde nakettirdiklerine." Derin bir sessizlik geti ayhanenin zerinden. Bu mukaddimenin sonu hi de hayra almet deildi. ok gemedi devam geldi. "ahmz tarafszln iln etmi bu savata. Kim dinler seni? Buna karakargalar bile gler." Kollarn kanat gibi at, birka kez rpt. "Gznz an da grn, Azerbaycan bu savan tam ortasndadr. ngiltere ltimatom verir, Rusya asker karr. Gney ngilizlerin, kuzey Ruslarndr. Bunlarn hepsi..." Srtn kamburlatrd. "Bir ocuun srtna kalr." On bir yanda tahta kan Ahmed ah Kaar' kastediyordu. "Alarn sesi Demavend Da'nn tepesinden iitiliyor. Tebriz'de Rus apkas ngiliz ceketine, o da Osmanl fesine arpyor." ayn yudumlamakta olanlardan biri sa elini geni bir yay izerek meczubun burnuna doru uzatt. "Dur" dedi, "Deliysen deliliini bil. Osmanl'y Rus'la, ngiliz'le kartrma. Osmanl olmasa Rusya, Azerbaycan'n altndan girip stnden kmt oktan. Osmanllar bu savan banda Azerbaycan'dalard sonunda da burada olurlar inallah." Meczup gld. "Peki ahm, yle olsun ama Rusya o dediin yerlere girip kmad m yine de? Uyumayn efendiler, ran oktan paylalmtr." nnde muhayyel bir pasta varm gibi bir masann bana geti. Grc'nn gl, karanfil, ortanca dolu vazosunu dikkatli bir ekilde kenara itti. "Buyurun ngiltere ve Rusya'nn, pasta merasimine. 'Biri sana biri bana, biri de eh hadi ran'a.' Aaa, bir de Fransa vard! Durur mu? 'Hani bana? Hani bana?' 'Sen kenarda dur yle. Bizim iimize karma.'"

Biraz nefeslendi. Pay merasimine devam etti. "Ama gzleri iran'a ayrdklar o nc dilimde kalr. Al batan. Bu kez tam ortadan, ikiye. 'Bu sana bu da bana.' Iran pay almasa da olur!" Oturanlardan biri nargilesinden nefes ekerken, "Meczup, kimse bu ie ses etmez mi?" dedi. "Etmez. u kandilin alevi gibi yanaym, u sigara gibi kl olaym ki etmez. nk herkes kendisine gelecek paydan emindir. ran ikiye, Osmanl bilmem kaa ayrlr. Kimse Msrlya, Faslya, Osmanlya, Hintliye bir ey sormaz, sahibi varm, aldrmaz. Cinayet antlamalar gizlidir. " Grc, bir ay getirdi. "Haydar" dedi. "Soluklan biraz." Meczup ayndan iki yudum iti, ok gemedi kald yerden devam etti: "Ondan sonra buyurun ran'n verdii imtiyaznameler serencamna." "Al ngiliz, bu sana. Rus, senin de hatrn kalmasn, bu da sana. Neler yok ki bu imtiyazlar arasnda? Ormanlar kesme, kullanma; ilm kazlar yapma; ta topra tama; telgraf hatt ekme; tren hatt deme; maden karma; petrol arama, ileme, ihra etme; ttn ekme, bime, ihra etme; gmrklerin kontrol; yol yapma, banka ama..." Kalabaln arasndan bir homurtu geti, Haydar oyununu kara komediye evirdi. "Aaa! Hakszlk etmeyelim ama. ahmz naslsa mill karlar korumu da altn ve mcevher arama hakkn ngilizlerden esirgeyivermi." Muhayyel bir kiiye hitap etti: "Buyurun Bay Talbot. Btn ttnlerimizin ekimi ve ticareti sizin olabilir. Haa, ranl memur kullanmayabilir, btn alanlarnz da ngiltere'den getirebilirsiniz. Siz masarif etmeyin, telgraf hattnzn bakr tellerini de Iran karlar." Sonra bir baka muhayyel kiiye dnd: "Milli ran Bankas'n kurmaya memur pek asil Reuter cenaplar. Buyurun, ho geldiniz." Birden ciddileti. "Ne ii var Reuter cenaplarnn ran'da?" Elini sus iareti yaparak dudaklarna gtrd, baklarn dinleyenlerin zerinde gezdirdi. "Susss! Aman sesinizi karmayn! Cemaleddin Esedabad sesini ykseltince kendini stanbul'da buldu." ay soumutu oktan. Bir yudum ald. Balar salland. ler ekildi. Doru sze ne denirdi? "Bir de ahlarmzn Avrupa gezileri var tabii. Avrupa, Hma kuunun mcevherli kanatlarn grsn diye Binbir Gece saltanatn yine ngiltere bankalarndan bor edelim. Hazine tamtakr vel mangr. Kimin umurunda? Rusya ara sra ran'n cebine harlk koyar, ipleri elinde tutar." "ran'n topraklarn kaybeden kim?" Kendi sorusunu kendi cevaplad: "Kaar." "Fakirlii arttran halk iki pula muhta brakan?" "Kaar." "Rus'u, ngiliz'i, Fransz' bamza bel eden?" "Kaar." "Devletin maln aalara satan? Vergileri otuz iki kez arttran? Ha bire yenilen her yenilgide bir imtiyaz daha veren?"

"Kaar." ki asker adm att. Rap rap rap! "ran'n askerleri, polisleri kimlerin ynetimindedir? Jandarman sveli. Ya Kazak Alay'na ne demeli? Masraflarn ran desin ama dorudan Rusya idare etsin. Bak, Ruslar yol yapyor. Kalmayacaklar yerde yol yapmaz bu gvurlar. Sen yollarn Ruslara yaptrrsan sava zaman yol aramakla vakit geirmez onlar, annda menzil-i maksuda varrlar. Bu Ruslar var ya, hem ordularn Ret ve Enzeli'ye sevk ederler hem de sava masraflarn ran'dan talep ederler. Adamlar bamza Belikal Nus'u getirsinler. Gmrk Genel Mdr, yetmez, Posta Telgraf Nazr, yetmez Genel Muhasebe Mdr, Pasaport Dairesi Mdr, Devlet uras yesi yapsnlar. Aman aalar ister misiniz Belikal Nus ah olsun?" ayhanedekiler kahkahalarla glmeye balad. "imdi ah Hazretleri u Umum Harp'te tarafszln iln etmi yle mi?" Elini borazan yapp azna dayad. Mnasebetsiz bir ses karp katla katla glmeye balad. "A zorbazor, bir tarafn kald m ki tarafszln olsun?" Sakin sakin ayn yudumlayanlardan biri "Meczup!" diye seslendi. "Hastal dktn satn. Bunu bilmeyen yok zaten, her yanmzdan irin dklyor. are ne, are? Sen onu syle, iltan haber ver." Meczup kendine ekidzen verdi, "Ha m d, lemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur" diye balad. "Hastaln nedeni Tebriz'in ruhundan uzaklamaktr. yleyse acilen, vakit geirmeden, hemen" ayn anlama gelen zarflar arka arkaya sralyordu, "Tebriz'e geri dnmek lzmdr. Allah'n ipine sarlmak, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vessellemin snnetine tutunmak, hele Hazret-i Ali'nin pk yaamnda apak grnen klavuza gre hiza almak, Ehl-i Beyt'in ahlkyla ahlklanmak lzmdr. Hepsi de elhamdlillah Tebriz'de hazr ve nazrdr." Uzun bir Tebriz nutkuna balad. "ran'da Tebriz'in karmad bir yenilik hamlesi bulamazsn. Merutiyet Tahran'da dosa da beii Tebriz'de sallanr, meclis Tahran'da kurulur ama Tebriz'de korunur. nk Tahran'a kan yollar btnyle Tebriz'den geer, ran'n btn rzgrlar nce Tebriz'de eser. Tebriz'de rzgr esse Tahran'da frtna kopar. Tebriz mezse Iran titremez. Tebriz'de kap arpsa Tahran'da deprem olur. Tebriz titrerse Tahran sarslr. Tebriz sarslrsa Tahran yklp gider. Tahran'n talihi Tebriz'in alnnda yazldr." Baklarn tekrar kalabaln zerinde gezdirdi. ok nemli bir sr aklayacakm gibi sesini alaltt; eliyle azn yar rtt, kulaklara eildi. "nk Tebriz kapdr. Her ey, yollar gibi nce Tebriz'e urar. Erivan'dan, Tiflis'ten, Bak'den, Batum'dan, Moskova'dan, Petersburg'dan, istanbul'dan gelen hibir ey Tebriz'e uramadan ran'a giremez. Tebriz Darssaltana'dr. ehzade tarafndan ynetilir. Yani saltanatn kaps Tebriz'den alr." Sustu. Gzlerini evirdi, iaret parmayla ayhanenin kapsn gsterdi: "Buradan da kapanr." "Btn o Merutiyet kahramanlar, Settarhan'lar, Barhan'lar, Hyaban'Ier hep bu ehirde

bakaldrmad m?" Kendi sesini dinledi. Muhayyel bir erknn huzurunda huu iinde harmanisinin iki yakasn bir araya getirdi. Yerlere kadar eildi. "Ammaaa!" diye nida etti, yz derin bir kederle kaslm, gzleri yaarmt. "Grn bakn sizlerin can bahasna koruduu Merutiyet Tebrizi'nde neler oluyor imdi?" Settarhan'a dnd, iaret parman onun burnuna doru uzatt. "Settarhan dediysem beyzade, senden deil adan olan o mbarek adamdan bahsediyorum." Kmser bir glmseme dudaklarnn ucunda sallanyordu. "Aranzdaki sadece bir isim benzerlii." "Lahavle" ekti Settarhan. Nargilesinden bir nefes ald, gzleri uzaklara dald. Settarhan, onunla ayn ismi tad Merutiyet kahramann bundan on yl evvel dnya gzyle ilk ve son kez grdnde on alt yandayd. Rengi atm siyah bir palto vard srtnda, banda hafif arkaya yatk bir Tebriz kalpa, ayaklarnda eskice izmeler. lk bakta hibir albenisi olmayan orta boylu, sakin, 37-38 yalarndaki bu narin adam mesel Kapalar'da gm ilemeci zannedilebilirdi ayet ortasnda derin bir krk bulunan kalar altndaki gzleriyle bakmasayd ve azn ap konumasayd. Azndan dalgal bir deniz dklyordu ve onunla bir kez olsun gz gze gelenin bu gzleri unutmasna artk imkn yoktu. "Tebrizliler" diye balamt sze, "Bamn zerinde bo bir ip, ayamn altnda tahta bir tabure var." Adan dinlerken Settarhan kendisini bu szlerin, bu sesin arsna brakmt fakat isim ayn kaderi dourmuyordu demek ki. O, alev alp kendisine birazck yaklaan her Tebrizliyi her ranly da bu atete tututururken Settarhan onun sadece bir isim glgesi olarak kalm, ne dndklerinin ne de yaptklarnn menziline yaklaabilmiti. Ne de onun azndan dklenlere benzer cmleler sarf edebilmiti. Ve imdi Meczup ona "Aranzdaki sadece bir isim benzerlii" diyordu. ayevindekilerden biri aznn iinde "Cotu Hyaban" diye mrldanrken Meczup "Ah ran" dedi. "Nerenden tutsam elimde kalyorsun. Ama sen ayaa kalkmay da bilirsin. Yamalanm kyller kadar tuzu kurular da bu kyama katlrsa." Elini masadaki bo ay bardaklarndan birine uzatt, bir fiske ile barda kendi tabann iine devirdi. "Korksunlar" dedi. "Bu lke devirmeye alktr. Gven yerle bir olunca nefret, kyly de mollay da esnaf da bir klar. Koca saltanat bir ttn dumannda savrulur. nk akln yolu bir, kalbin zulme isyan ayndr. Uzak deil. Atein sesi geliyorsa cannza yapmas yakndr." Sylediklerinin hepsi doruydu. Kimsenin itiraz yoktu. Meczup, bu sessiz onay reddetti. "Ama sizin zerinize l topra m serpildi?" ahn polisleri de Rus ve ngiliz askerleri de gelip ayhaneyi iindekilerle birlikte gtrseler kimsenin ruhu duymayacakt. Meczup, ran'n tepetaklak gidiatnn seyrini tamam edecekti ki Grc bir daha yavaa yaklat, elinde bu kez bir fincan kahve vard. Bu sekilerin zerinde, bu havuzun banda ah'a dil uzatlmasna alkt fakat bugnlk bu kadar yeterdi. "Meczup" dedi. "Tamamdr. Gel otur, soluklan, bir kahvemizi i. Hatimeyi daha sonra temsil edersin." O srada mollalardan biri sze kart:

"Mehedi" dedi. "Tamam, haklsn. Rus'u, ngiliz'i, Fransz' bamza bel eden Trkmenay Antlamasnda Azerbaycan'n yars gitti. Ama bu imtiyazlar verilmese br yars da gidecekti." Meczup, nne srlen kahveden grltyle bir yudum alrken, "Ben sebep bilmem Molla" dedi. "Tarihe sebepler deil sonular kalr. Ben gl devlet isterem." Daha fazla durmad. Geldii gibi frtnal, kt gitti. Ardnda yarm kalm bir fincan kahve ile rzgrl bir kalabalk brakt. Meczup'un temsilinden sonra Settarhan Yakut'a talimatlarn sralad, yats okunurken de ayhaneden kt, Serblend'in srtnda ilerlemeye balad. Yaz ortasnda Tebriz'in gkleri karardka kararm, alaldka alalm; bulutlar salkm saak, ha yad ha yaacakt. Bir yerde Rus devriyelerinin sorgusuna urad Settarhan, bir yerde ngiliz askerlerinin. Haklyd Meczup, ran igal altndayd. Hana geldi, Serblend'i seyise verdi, bir amdan ald, odasna kt. Vcudunu dee, ban yasta brakt. Meczup'un temsili, devriyeler, uursuz Kazak Tugay gznn nnde birbirini kovalarken ben, bir han odasnda ucuz bir mumun bitmesinden korkarak onun ayakucuna kvrldm. Tam o srada pek ok eyi kulama fsldayan "hkim bak al anlatc"nn sesini mi duydum yoksa Settarhan gerekten "Azam" diye mi mrldand bilmiyorum ama onun hayaline hatrasna szdm. Bir nceki yazd ve Taht- Sleyman'daki byk evdeydik. Azam' yle tandm.

Settarhan yeni uyanmt. Avluya bakan cameknl kkn renkli camlarndan szlen a baklrsa gne iyice ykselmiti oysa. Avluya indi. Annda Azam'a yakaland. Kz, erkenden kalkm, onu bekliyordu. "Settarhan" diye neredeyse haykrd, "Nerede kaldn? Bu ne uykusu?" "Hayrola Azam? Yine ne oldu?" "Unuttun mu? zg zecektin bana." yle ya, Azam'n aheseri iin zg germeye sz vermiti Settarhan daha dn gece. Lkin iki direk arasnda defalarca gidip gelerek zlebilecek zg, fersah fersah yol yrmek demekti ve bu yol Tebriz-Taht- Sleyman arasna denkti. Ve vallahi ekilir gibi deildi. Mbalaal bir hareketle ellerini dizlerine vurdu Settarhan. "Azam Sultan" dedi, "Bak gne zevale ykseldi bile. zgye bereketli sabah vakti balanr. Demem o ki bugn deil yarna sz, gnele kalkarm." yle yaparm byle yaparm... Azam, Nuh diyor ama peygamber demiyordu ve avlunun ortasnda, zarif mermer havuzun banda sabit duran sa aya dnyay ekseninden oynatacak kadar gl grnyordu. Settarhan arnaar kzlarn arka avluda kurulmu atlyelerine kadar Azam' izlediyse de admlar geri geri gitmekteydi. lk atlyeye girdiler. Sra sra tezghlar, yn kokusu, semaver hrts, kirkit sesi karlad Settarhan', bunun dnda derin bir sessizlik vard. Kzlarn konumasna, gevezelik etmesine izin verilmezdi burada; gevezelik dikkat datrd, oysa bir Azerbaycan hals kusursuz olmak

mecburiyetindeydi. Buras Azerbaycan'd; halnn tarihi ile i ie yazlmt bu topraklarn tarihi ve hal, hibir ey yapmam olsalar bile Trklerin dnya sanatna byk bir armaanyd. Iran topraklar zerinde ondan ayr varln korumu olan Azerbaycan, farklln dili kadar halsnn dmnde de hazr bulmutu. Tek dmle dokunurdu Iran hallar, oysa Trk hals ift dmd ve dnyann neresinde olursa olsun ift dml bir hal Trke kadar Trk malyd. Bir dm btn bir Trk dnyasn birbirine balam, bir hal dm bu dnyaya kimlik olmutu. Ar kapnn almasyla, hal dokuyan kzlarn arasndan belli belirsiz bir kaynama geti. Yusuf'u grnce parmaklarn kesen Msrl kadnlar deillerdi ama Settarhan da fark edilmeyecek gibi deildi ki. Hibirinin hayali Settarhan'a uzanamazd ama ite! Gelmiti! Grmlerdi! Kirkitler daha hzl indi. Hizalar sanki biraz bozuldu. Makas tutan eller titredi. Havlarn kalnl dalgaland. lme atan kzlar neredeyse topal dm atacaklard. Settarhan ve Azam sal sollu sralanm tezghlarn arasndan getiler. Arka kapdan kp geni koridorda zgii aletinin dev cssesiyle yz yze geldiler. ki levend birer haram gibi Settarhan'n yoluna dikilmiti. "Haydi" dedi Azam. "Ka zamandr oyalyorsun beni. Bala!" "Azam Sultan" dedi Settarhan son bir mitle, "imdi bu zgy zmeye balarsam akama kadar iki direk arasnda gidip gelmem gerekecek. Sen bana su da vermezsin ay da vermezsin. Durup dinlenemem bile." "Vermem. Dinlenemezsin de, evet. Hi zg zenin iine ara vermesi, elinin kvamn blmesi uygun olur mu?" "Buradan Tebriz'e yryerek gidip gelsem ancak bu kadar yol alrm ama. Bana acmaz msn?" "Acmam. Bala!" Her sz yank dana vurup da geri dnnce Settarhan bu iten ancak onu yaparak kurtulabileceini anlad. "Balamak bitirmektir" anlamnda Farsa bir atasz mrldand. Kaftann kard, beyaz gmleinin kollarn dirseklerine kadar svad. Gne batana kadar, sonra yats okunana kadar hi ara vermeden u iki cengver arasnda ka kez gidip gelecekti? Allah Kerim'di. "Ya Muhammed, Ya Ali, Ya Hseyn. Be-nam- Htid." zg kelebinin ucunu ilk levendde dmledi, elinin, bozulmamas gereken ayarn tutturdu. Ne ok sk, ne ok gevek. Hepsi ayn kararda olacakt. Birinci levendden ikincisine doru ipi avucunun iinde kaydrarak ilk admn att. Azam bo bir tezghn kenarna oturmu bir yandan ayn yudumluyor, bir yandan bala erbete batrlm bademleri byk bir mutlulukla azna atp iniyor, bir yandan da Settarhan' gz hapsine alm, admlarn sayyordu. Kocaman alm gzlerinde yar masum yar vah bir parltyla Settarhan'a bakyor gibi grnse de Settarhan' grd yoktu aslnda onun akl zgnn kvamndayd. Settarhan, kendi admlarn sayd, iki levend aras 1-2-3-4-5-6-7-8 adm! Byk bir hal olacakt demek ki bu. kinci levendin etrafndan doland, ayn admlarla, balad yere dnd, zincir balad;

ilk tur tamamd. Ban kaldrd, Azam'a bakt. Hl ayn yar masum yar vah parltyla kendisine bakyordu. Settarhan ikinci tura geerken, "Niye sen yapmyorsun ki bu ii?" diye sordu. "Bu senin aheserin olmayacak m?" "zg zmek erkek gc ister" diye cevap verdi Azam. "Hem hal ilk dm atnca balar. Ondan evveli beni ilgilendirmez." Settarhan ikinci turu bitirmiti. "Yanlyorsun" dedi. "zg halnn iskeleti deil mi? Onun btn ykn eken; stelik arkada kalmay, gadre uramay, hi grnmemeyi de iine sindiren zgy nasl halndan ayr dnrsn? yi bir zg geremezsen hal daha bidayette yanl balamaz m?" ilk kez okbilmi Azam'dan cevap gelmedi. Settarhan nc turu bitirdi, Azam ayn yerdeydi. Drdnc, beinci, altnc ve artk saysn kartrd kadar ok turu bitirdike her defasnda ban kaldrdnda Azam'la gz gze geldi. Kz her defasnda ayn kla bakyordu Settarhan'a; yar ocuk yar kadn, yar mazlum yar zalim, yar masum yar cilveli. Sahi, bu kz ne zaman bu kadar bymt? Onu daha dn eline vermemiler miydi? "Bak sana ne gzel bir karde, bundan sonra seninle byyecek, sen onu koruyup kollayacaksn" dememiler miydi? Bir tur daha geti. "Azam byle bakmay nereden renmiti?" Bir tur daha. Bu baklar, bu sesi ona kim vermiti? Bu turlar daha ne kadar srecekti? Bitmeseydi. Her defasnda Azam ona byle baksayd. Settarhan dncelerinden utand, admlarn hzlandrd. Azam'n sert uyarsyla karlat. "Settarhan" diye baryordu. "Hi ara vermeden, elinin ayarn bozmadan, hzlanmadan ve yavalamadan." "Tamam. Hi ara vermeden, elimin ayarn bozmadan, hzlanmadan ve yavalamadan." Sonunda bitti. Gne oktan inmiti. Gmlei srtna, sa boynuna yapm, kan ter iinde kalm Settarhan nihayet hrriyetine kavumutu. Fakat bu esaretten holanmt, oradan gitmek hi iinden gelmedi. Azam orada kendisine yle bakacaktysa on halnn zgsn daha germeye, Tebriz ile Taht- Sleyman arasn yz kez yrmeye razyd. Tezghlardan birinin zerine oturdu, getirilen aydan derin bir yudum ierken bu kez o Azam' gz hapsine ald. Fakat tam o srada Firdevs Usta geldi; zg, atlyeye tand, tezgha ivilendi ve Azam yzn buruturarak sitemle bakt Settarhan'a, simsiyah kalarnn birini kaldrd. Settarhan'n elinin karar am olmal ki iplerden birka daha gevek atlm, imdi tezghta bel vermi duruyor, bir kemann gevemi teli gibi sarkyordu. "Beendin mi yaptn Settarhan?" Settarhan yle utand ki az evvel iinden geenlerin hepsini Azam'n okuduunu zannetti. inden ne getiini kendisi de pek ayrt edecek halde deildi ama zg iplerinde hangi turda yaptn ok iyi bildii hatay bir nimet gibi kabullendi, pt bana koydu. Bu sesi bu azar bir kez daha

duymutu, bu gzler kendisine bir kez daha byle srarla bakmt ya! Azam'sa sylenip duruyordu. Gevek zglerden ancak potin ve arpk hallar kard. Bel taraf eken hallara hep bu kusurlu zgler sebepti. Allah'tan Firdevs Usta alt okta zglerden her birini teker teker yeniden gererek dier tellerle ayn hizaya getirdi, kusur giderildi. Dik, gergin ve eit aralklarla hazrlanan iskelet ite tezghtayd. Geriye halnn ilk dmn "Ya Allah, Ya Muhammed Mustafa, Ya Ali, Ya Hseyin" diyerek atmak kalmt. Azam'n iinden hemen o an tezghn nnde diz kmek ve son ilmeye kadar srecek bu diz kn balangc iin hemen o an ilk ilmeyi atmak geti. Bileinde, parmak ularnda, avu ilerinde dayanlmaz bir arzunun rpertisini hissetti. Ama imdi akam iyice inmi, hava lolamt. yi bir halya ise ancak gn nda balanrd. Firdevs Usta yle sylerdi ve atlyede onun sz emirdi, Azam iin bile. Atlyeden ayrlmadan evvel Azam, parmak ularn son kez gergin iplerin zerinden geirirken Settarhan'n ii de o teller gibi titredi; gergin iskelete, bo tellere bakt. Demek Azam aylarca bu iskeletin nnde oturacak, iini ona dkecek, bu tellerin zerinde ine ile kuyu kazacak, dm stne dm atacak, ne hissediyorsa onu halya aktaracak, fkesini de mutluluunu da sevincini de o iskeletin zerinde dmleyecek, kzdnda o tezghn zerinde dudan dileyip kanatacak, o tezghn banda darlacak, avunacak, bakaldracak, nesi varsa o halya anlatacakt. Settarhan'n iinden o iskelete dnmek, kendisini, dokusun diye Azam'n nne zg ipi olup sermek geti. Firdevs Usta "Haydi, atlye kilitlenecek" demese kendisine gelemeyecekti. Ertesi gn Azam ilk dm ataca zaman Settarhan da atlyeye seirtti, gne henz domutu oysa. Btn kzlar oktan tezghlarnn bana gemiti ve Azam, ite orada, kendi tezghnn bana oktan kurulmutu, ilk kez gryormu gibi bakt ona Settarhan. Azam ban nne emiti ve sadece Azerbaycan toprann deil Taht- Sleyman'dan Persepolis'e, Isfendiyar'dan Hafz'a, toprann btn tarihesini iki kann arasndaki hafi! izgiye toplam gibiydi. Koyu, siyahtan bile daha koyu, srmelenmi gzlerini nne indirdiinde perdelenen baklar ran toprann tarihinden ve corafyasndan ibaretti. Settarhan'a bir dokunsa, perde perde alacakt zaman, bir Azam'dan bin Azam dklecekti. Durgun bir gl gibi grnd Settarhan'n gzne Azam. Durgun fakat tekinsiz bir gl gibi derin, esmer ve btn dalgalar iinde sakl. Bu, nasl bir gzellikti? Settarhan bile onu bugne dein hi byle bir gzellikte grmemiken bundan byle Azam' hi kimse Settarhan'n grd gibi gremezdi. Ve grmesindi. Her hal nce birka sra kilim rgsyle balard. Azam ilk srann zincirini atarken, "Kzlar!" diye nledi Firdevs Usta. Farkl tezghlarda hals farkl merhalelerde kzlara seslenirken birok d bir arada sralyordu. "Ara atksn ok bol brakmayn, srtta krklar olur. ok da germeyin, halnn beli bklr sonra. Haly ykselmeden sarn. Kendinizi imdiden desenin seyrine brakmayn, vakit harcamayn, aylaklk yapmayn. Hevesinizi halnn tezghtan karlaca gne saklayn." Firdevs Usta'ya kalsa, yalar on ile on sekiz arasnda deien akl bir kar havada aylaklard u

kzlarn hepsi. Hepsinin eli ite, akl oynatayd ve yine ona kalsa Mirza Han' ikna eder, hepsini kap dar ederdi. Ona kald yoktu Allah'tan, Firdevs Usta tezghlara eilmekten, hatalar gstermekten, tehlikeleri iaret etmekten daha fazlasna kalkamazd ve sert, ac szlerden, en fazla kzlarn parmak ularna bir iki sopa dedirmekten daha ileri geemezdi. "Kzlar!" diye tekrar nledi. Kzlara sesleniyordu ama sz daha ok Azam'ayd ve "Kzm sana sylyorum gelinim sen anla"yd. Gvenirdi Azam'a. Eli mahir yrei pekti, ate gibiydi ama btn kzlarda olmayan bir dikballk da Azam'n detindendi. nlemesini yineledi: "Kzlar, sra atlamayn. Halnn boyunu ksaltp motifleri bozmayn. Halnn deeri srtndan okunur, grnr kurtarp grnmezi ihmal etmeyin sakn. Kirkiti sk vurun. Elinizi ayn ayarda tutun. Dmleri, aslarak indirin, ilmelerinizi kararnca kesin. Ne ok uzun keserek yn israf edin ne de ok ksa keserek bir kirkit darbesiyle halnn arkasna geirin, ilmeleri keserken nefesinizi bile tutun. Dzgn kesilmeyen bir hal ne kadar dzgn dokunmu bile olsa dalgalanr." Allah'm, bu kadar d, bu kadar sitemi, bu kadar fkeyi nereden buluyordu bu kadn? Azam'a neredeyse fenalk gelecekti. Bunlarn hepsini biliyordu, kilim sralarn bitirmiti, bir an evvel halya balamak, ilk dm atmak istiyordu. O tatl dalgalanma parmaklarnn ucundan balayarak kalbine doru tekrar yayld. Ah, gerek hal ancak bu duyguyla dokunurdu. Sakin bir denizin iine der gibi kendini halsnn hlyasna brakt. Fakat frtna ok gemeden koptu. akul kontrol edilmi tezghlara hepsi de kk boyalarla boyanm yumaklar hazr edilmi, aslmt. Lcivertti Azam'n ynlerinin ou, lcivert bir zemine serpilmi bir bahar bahe dokuyacakt. ieklerin rengi de belliydi. Fakat Azam'a kiremit krmzs lzmd ve bir o eksikti. Daha dorusu kiremit krmzs da vard ama kk boyalarla deil yeni moda sun boyalarla boyanm bir krmzyd bu. "Zor i" dedi Firdevs Usta yanna seirten Azam'a. "Kiremit krmzsn kk boyalardan bulmak hemen hemen imknsz. Krmzy da bununla doku." Artk hakiki boyalar da onlarla retilen ynler de ran'da iyice azalm, onun yerini Alman mal ucuz boyalar almt. Bu boyalar elbette daha iyi deildi, sadece daha kolay daha zahmetsiz daha ucuzdular, o kadar. Lkin ran'da bile artk kimse kk boyalarla uramyor; cevizden siyah, knadan krmz, ivitten mavi elde etmek iin zahmet ekmiyordu. Hazr geliyordu Alman boyalar. Kpe daldrp kardn m, tamam ite olup bitiyordu. Oysa Azam "Alman ii boyalara elimi srmem" diyordu ve Settarhan da Firdevs Usta gibi onun bir kez "Elimi srmem" dediyse sonuna kadar yle kalacan ad gibi biliyordu. "Bugnden geti" dedi Firdevs Usta, "ki hal kacak tezghtan, havlar kesilecek. Yarn kar bir daha ararz. Umudum yok ama!" Fakat "Ararz" dediyse de kilim rgs bitmi bir halnn ilk sraya gemeden bekletilmesinden hi memnun olmad Firdevs Usta. Bir halnn ilk birka sras rlmeden bekletilmesi iin ar gideceine almet edilirdi genellikle. Firdevs Usta'ya gre iyi bir halnn ilk art tek elden kmasyd. O kadar

tek elden kmalyd ki bir halda ilk ilmeyi atan elin sahibi bile son ilmeyi ataca gne kadar, ayn kii olarak kalmalyd. Ama mmkn myd bylesi? Deildi. te bu yzden kusursuz bir hal bu kusurlu dnyada hibir zaman rlemeyecekti. Bu yzden bir hal ne kadar abuk biterse o kadar tek elden km demekti. Hal byleyken, daha ilk srada durmu bir hal! Dudak bkerek bakt tezgha. Ama Azam rzgr gibi geerdi sralarn zerinden, eksiini telfi ederdi. Sular gibi ban her taa vurmaz, ate gibi nne geleni yakarak gidecei yere dosdoru giderdi. Onunki heves deil azimdi. Firdevs Usta'nn ii serinledi.

Ertesi sabah orba imeye oturduklarnda Azam, Mirza Han'a "Ben bugn Firdevs Usta'yla boyaclar arsna gideceim. Kiremit krmzs kk boya bulamam, bir daha bakacaz" dediinde Mirza Han'n yz asld. Kiremit krmzs meselesinden haberi vard ve Azam' tanrd; bir eye karar verdi mi sonuna kadar diretirdi. "Kzm" dedi Mirza Han, "Kiremit krmzsn da Alman boyas ynlerle doku." "Ben o uyduruk boyalar kullanmam" diye diretti Azam. '"Hsrev'in Bahar'n dokuyacak halin mi var?" dedi Mirza Han. Onun byle titizlenmesine ierlemiti. Azam asi bir bakla cevap verdi. "Dokurum elbet. Neden dokumayaym?" Mirza Han fkesini gstermedi, iine att. Hissettii eyin gerekte fke olup olmad bile belli deildi aslnda. Nargilesinin hazrlanmas iin emir verdi, havuz bana indi, taht'a kuruldu, ilk nefesi ekerken, dnceliydi. u ksz kz ona ablasnn emanetiydi ve dikballn bir aile yadigr gibi annesi kadar daysndan da almt. Azam'da kendisine ait yanlar grmekten memnun olurdu ou zaman Mirza Han ama bazen de bu dikballktan rkerdi. Sehend'de hatta kimi zaman Settarhan'da bile olmayan sebat Azam'da vard ama bu rktc bir direnti ve Mirza Han' memnun etmekten ok cann skard. Neticede kz ocuu. Dikilecek her ban onda zamannda ezilmesi gerekti yoksa byle kzlar ileride ailenin bana bel olurdu. Nargilesinden bir nefes daha ekti. Havuzun suyuna bakt, dumann fledi. Nicedir aklnda olan eyi Hengme'ye ama zaman gelmiti demek ki, Azam ile Settarhan' evlendirme meselesi, iyi olacakt bu, birbirlerine yakacaklard. Ama u bir yl hele gesin, Azam bir ya daha bysn hele bir on sekizine gelsin, gerisi Allah'n izniyle kendiliinden gelirdi. Havuzun bandan ayrld, yazn bu en harl zamannda le oldu mu uyku ekme zaman gelmi demekti. Mirza Han uykuya ekilince Settarhan onun bo brakt havuz bana indi. ok gemeden Azam geldi. Settarhan tahtn kerevetine iliirken Azam havuzun kenarna oturdu, eildi hafife, elini suya daldrd. Bu esmer ele, parmaklarn arasndan szlen damlalara bylenmi gibi bakt Settarhan. Bir el? Neydi bir eli dierlerinden ayran? Onun dmlerini dnd baparman gizlice seyrederken. Settarhan'a yle geldi ki bu parman el ayasna baland yere siyah knayla siyah bir ben konduran

bu eller att her ilmenin bana da bir gl yerletirirdi. Her ne hal ise bundan byle Settarhan yzn nere dnse, Azam'n elleri. Kendi bakndan kamak iin ortaya ylesine bir sz att Settarhan. "Neden babam kzdrdn Azam? Mirza Han'n gazabndan korkmaz msn? Hem bu yeni boyalar da iyi deil mi?" Sorduu sorunun cevabn biliyordu elbet. Ama ite ortaya bir sz atmas lzmd Settarhan'n. Yoksa bu sessizlik onu boacakt ve kurtulmak iin Azam'n slak ellerine sarlacakt. "Deil" dedi Azam. "Ynlerim halis. Boyam da bitkilerden, aalardan, kklerden elde edilir, hakikidir benim. Renklerim saf, dayankl, parlak olmal. Ben lsem bile onlar kalmal. Ben o boyalara srmem elimi." Yz fkeden kzarmt fakat mevzu madem balamt, o halde devam etti. "Settarhan bilirsin, kimse bir parmaklk mesafeye benim kadar ilme sktramaz, kimse renkleri bir araya benim gibi getirip ahenk kuramaz. Desenlerimi bile ben karrm, hazr kda itibar etmem. Yeteri kadar noktam, izgim, yldzm, aacm, yapram, ieim dalm var benim. Hepsini bir araya getirebilecek gteyim. rdm halnn hav dklse bile atk ipleri zerinden deseni tannr." Settarhan onun hal zerinden verdii bu gzdana, bu ezici kibre rkerek bakt. rkt uydu ki bu zgvende de bu kendini beenmilikte de hatta bu kibirde bile hakk vard Azam'n. Halsnda vd kendisiydi ve bir kadn eer kendisini vyorsa karsndakini vmyor demekti. vmyorsa da deer vermiyor demekti. rkmesine rkt de koca Settarhan, yine de incinmedi. Kendini ne kadar sevse o kadar gzel, ne kadar beense o kadar deerliydi Azam, o kadar deerdi. Kibirse kibir, gurursa gurur, marursa marur. Onun ad Azam'd, o bu haliyle gzeldi. "Ey" diye balad Settarhan, yzne ilgisiz bir ifade taknmaya alarak, "Ey kk Sultan." Ama "kk"te iyice zorland. Karsndaki gzellik bylesine byrken, kkl filn kalmamt henz adn koyamasa da saklamaya alt eyin. "Hsrev'in Bahan"na tutundu can havliyle. "u 'Hsrev'in Bahar' da ne ki?" "Bilmiyor musun?" der gibi bakt yzne Azam. Biliyordu elbette hallarn taciri, bilmez miydi? Ama bir de o anlatsnd, yannda birka kelm daha fazla kalsnd. Anlatt Azam: "Hsrev'in Bahar" gelmi gemi hallarn en gzeli en kymetlisiydi. Bu halnn altn ve gm iplikleri, deerli talar gerek bir pnar yla parlard ve sunulduu padiahn adyla anlrd: "Hsrev'in Bahar." Settarhan tekrar sordu. "Peki, ne olmu o halya?" Ne mi olmutu? Bu Settarhan'da da bugn bir gariplik vard. Araplarn, bu muazzam byklkteki haly paralara ayrdn, her birinin ayr ayr satldn, her parann sahibine bir hazine kazandrdn bilmiyor muydu sanki? Sonunda "Ben uyumaya gidiyorum" dedi Azam skntyla. O gittikten sonra Settarhan havuzun banda biraz daha kald. Elini Azam'dan geri kalan suya daldrd, ensesini, alnn slatt. Sonra

kendisi de kalkt, odasna doruldu. Byle gnlerde eer uyunmazsa akam olmazd. kindiye doru uyand Settarhan. zg gnnden bu yana ne zaman kirpik kirpik stne vursa ayn ryay gryordu. Bir kadn oluyordu ryasnda. Yzn grmyordu onun fakat bir beden olarak yaklayordu yanna kadn. Ban Settarhan'n omuzuna brakyor, usulca kucaklyordu onu. Eilip onun yzne bakyordu Settarhan ama bir trl gremiyordu bu yz. O kadar. Daha tesi yoktu bu ryann. Fakat Settarhan'n hissettii esiz bir mutluluk duygusu oluyordu. Sanki btn boluklar dolmu, btn eksik paralar daldklar yerlerden toplanm da yerine konmu, gemie ve gelecee dair btn mahrumiyetleri bir mucize olmu da telfi edilmi gibi. Byle bir duyguyu imdiye kadar hi hissetmemiti Settarhan ve imdi o kadnn Azam olduunu, daha dorusu Azam'dan bakas olamayacan anlamt. Settarhan avluya indiinde Azam oktan uyanm, Firdevs Usta ile kiremit krmzs kk boya aramaya gitmiti bile. Dndklerinde, hamaln srtndaki arla baklrsa aradn bulmutu da. O, simsiyah arafnn eteklerini uura uura avluyu, havuzu geip de eve doru yrrken Settarhan arkasndan bakt; yle zannetti ki iraz'n servinazlarndan biri vcuda brnm yryor ve kendisi de bu hraman servinin arkasndan u havuzun suyu olmu akyor. Azam'n arafnn rzgr dolmadan bile yle hafife dalgalan, Azam'n o araf tek eliyle idare edii yok mu, sanki o vakte kadar hibir kadn arafa brnmemi, ona hkmetmemiti. Kendi bakndan kendi akndan bu kez korkmad, utanmad da Settarhan. O vakit yepyeni bir duygu kalbinin iinde aniden kprdad ya da gklerin kaplar ald da o duygu Settarhan'n kalbinin tam ortasna veya kalbiyle zarnn arasna yerletirildi. Ya da hep oradayd da bugn bu saat bu dakika ite tam u saniye, anyla zamanyla vaki, kaps ald serbest brakld. nk Settarhan kalbinin zamanndan byle bir ey hatrlamyordu ama bu duygu olmadan da kalbi arpm olamazd. yleyse nasl yaamt? ard. Kendisine ne olduunu henz bilmeyen ama yine de kendisine bir ey olduunu sezenlere zg o esiz eiin zerinde, bir hayranlk glmsemesiyle ban "Hayret!" anlamnda iki yana sallad. Hayret ki ne hayret! imdi Azam geri dnse. Bir adm atsa. Settarhan'a baksa. Bakmad. Ama Settarhan yaamndan ilk kez bu kadar honut, bu kadar tatl bir aknlkla bu dnyadan olmayan bir mestanelik iinde btn kinatla btn olduunu, seyyarelerle, sitarelerle, emsle, kamerle birlikte dnmeye baladn zannetti. Bir eyi hep biliyormu da bildiini bilmiyormu gibi. Unutmu da hatrlam, yitirmi de bulmu gibi. Ona bir ey olmutu, kendini olup bitene olduu gibi brakt. Baka trls de zaten mmkn deildi. Belli ki bundan byle Settarhan'dan geriye bir ey kalmayacakt. Azam ne kadarsa Settarhan o kadard. Razyd. Bu duyguyu bir kez olsun yaamak iin btn mrnce bombo yaamaya razyd. lk kez lmekten korktu. "Allah'm" dedi, "Ne zaman istersen al canm ama bugn deil. Bu duygu kalbimdeyken bana yazk olur." Ahenk ta kalbinin ortasnda, cehennemin btn kzgn talar gelse, bana msn demezdi.

eri geti. Duvardaki niteN Hafz Divan'n ekerken ilk gazelin ikinci beytini ezberden mrldand: kr m ikyet mi bu dil neyi anlatr Gnl bu hikyeyi uzattka uzatr Ihls bir Fatiha okudu, Hafz'n ruhuna armaan etti, "Elhamdlillahirabbilalemin" derken yrei titredi. "Bir iaret Ya Hafz" dedi, "Dalar talar iaret dolu olsa da okumam yazmam yok benim. Bana senin kelimelerinle bir iaret. Medet medet medet!" Yerle gkler arasnda uzanan bir kelm- akla tekellm eden bu adamdan bahtna ne derse mutlaka bir iaret tard, mutlaka. Divan' avularnn arasna ald. Tefele alkn sayfalara uramamaya alarak, at. Sa sayfa. Gzne arpan ilk beyti okumaya balad.

Alm gzellikten hotur derler Yrimde bundan da var ondan da Yok! Gzeldi beyit gzel olmasna da bunda Settarhan'n arad iaret yoktu. yleyse bir daha. Hafzn akn bilmeyen yok Kularla konuan Sleyman da Btn vcudundan tepeden trnaa bir hayret rpertisi geti, bir aknlk hayranl. Akn kelimesi ile karlamt ve akn kelimesi varsa kendisi de vard ve ite itiraf, Settarhan kt. Divan' duvardaki gze kaldrd. Durdu. Dayanamad. Yeniden uzand. Bir daha at.

Seni kirpiklerimle ldrrm diyen yr Aman sakn durmasn ldrrse ldrsn. Kendisini ldrecek o kirpiklerin ucuna aslmaya, atlyeye, hal tezghnn bana koarak gitti. Giderken, onu bir daha grp sesini bir kez daha iitecekken, u aradaki be metrelik yolda lmekten korktu. Aka dt besbelli, yoksa lmekten niye korksundu? lmedi ama Azam atlyede yoktu. Firdevs Usta'ya sordu. Ters ters sylendi kadn, Azam yn boyuyordu. Settarhan boyahaneye gitti bu kez. Orada da yoktu. Ama Azam'n elleriyle boyanm kiremit krmzs ynlerin ile ile kurumaya brakldn grd. u ynlerin yerinde olsayd, Azam'n elinde renkten renge bir de o boyansayd. Havuzun bana dnd. te, orada, tahtn kerevetine kurulmu oturuyordu. Bu kez Settarhan havuzun kenarna iliti. Bir ey sylemeden suya bakmaya balad.

Azam, "Settarhan biliyor musun, bir rya grdm bu gece" diye balad. "Senden bana bir paket geliyor. Smsk bal bir paket." Settarhan onun anlattklarn deil sadece sesini dinliyordu, daha nce hi bu kadar gzel bir ses iitmemiti ve ne anlatt nemli deildi. O, sadece bu kadar gzel olsun yeterdi. Yeter ki Settarhan'n ryalarna onun uykular, yatana onun ryalar dolsundu. Yeter ki Azam her sabah ya da her le uykusundan sonra, bitmek tkenmek bilmeyen ve Zalolu Rstem'in maceralar kadar artc ryalarndan birini daha gzlerini kocaman aa aa anlatsnd. Ryann ban deil sadece sonunu duyabildi bu yzden. "...Sonra neden bilmem sen eline bir ta alyorsun, olduun yerden benim elime doru frlatyorsun. Ta tam uraya, elimin zerindeki u ben'in olduu yere isabet ediyor. Zavall blbl ezilip dyor. Settarhan, neden byle yapyorsun?" Settarhan tpk eskisi gibi, yani sadece nceki gn o iki levendin arasnda yrmeden, iinde bir elle akmadan nce olduu gibi davranmak istedi; kaytsz, akac. Kendini zorlad. Olmad. Azam'n elleri byle boum boum kiremit krmzsna boyanmken stelik siyah ben'i de yerli yerindeyken, yapamad. Acemi bir ocuk gibi eli ayana dolat ancak. akaklarndan aa ellelerin dkldn sand ona her baktnda. O byle yan banda, bolukta kendine ait hacmiyle dururken, kprdarken, adm atar, bakar ve grrken, bylesine var'ken. Settarhan dnden bugne Settarhan olmuken. Yer yerinden oynamken. Nasl hibir ey olmam gibi davranabilirdi? "Kendi ryalarndan beni sorumlu tutma" diyebildi sadece. Ryada da olsa ne yaptn bilmiyordu oysa. Atlye boalm, kzlar ve ustalar evlerine dalmlard oktan, Azam'sa hl tezghnn bandayd, rtsn omuzuna atm, rglerini boynuna sarktm, renkler, iplikler, desenler arasnda bir Karaba ikestesi mrldanyordu. Settarhan Azam', ondan habersiz bir sre seyretti. Kendinden utanabilirdi, kalbi yerinden kacak gibi arpmasayd. Admlarnn sesini duyurmak istedi sonunda fakat Azam oral bile deildi. Arkasndan dolat, nne geti, Azam bana msn demedi. "Azam" diye seslendi Settarhan, yznde alev gllerin en cretlisiyle. Azam bu seslenmede farkl, bambaka bir rperti olduunu fark etmedi. Esmer ekmei gsne yaslad, bir dilim kesmek iin ba eline ald. Settarhan ona bakt. Sylememek sylemekten daha zor, lecekse byle lmeliydi. Ama yine de rkt, syleyemedi. Kesik, karanlk bir hkrk halinde azndan Azam'n ad dkld sadece. "Oy" dedi Azam, yerinden yle bir yekinirken. Azam yle bir "Oy" ekiyor ki uultulu bir "o" sesi bir "y" ile tamamlanyor; "y"nin sustuu yerde de onun ezel arkada, kimliinin teki sureti "i" balyor. Ve bu "Oy" Azam'n aznda krk Hafz beytinden daha fazla sylyor. Belki sadece Azam "Oy" ektiinden byledir bu, Settarhan bilmiyor. Fakat Azam, Settarhan'm yzne yle bo gzlerle bakt ki ektii "Oy"a ramen onun hibir ey anlamadn da Settarhan anlad. Yoksa bu kadar uluorta, bu kadar ftursuz konuabilir miydi?

"Biliyor musun Settarhan?" diyordu Azam. "u atk iplerine benziyorsun sen. Halnn btn ykn eken ama hi grnmemesi gereken, bir yerden u vermesi halnn btn deerini dren atk iplerine." "ileke yani. yle mi?" Azam yerinden kalkt, yzn evirdi Settarhan'dan, eve doru yrd. Settarhan da ieri geti. Bir daha at Hafz'n Divan 'n. Dedi: Sus Hafz bu da geer. Glmsedi. Zaman ok eye gebe, Azam yz bin "Oy" ekse de iinde bu ak olduka Settarhan lmezdi. Tebriz'deki han odasnda, bitmesinden korktuum ucuz mumun alevi ar ar yalpalanrken Settarhan'n hatrasndan ayrldm. Onun ryalarna szm, Azam' tanmtm. Fakat hayret! Ne annemden ne teyzemden byle bir isim iitmitim ben; aile iinde Azam diye bir isim gemezdi. Dnmeyi braktm. Sabahn olmasn kvrldm yerde beklemeye koyuldum. Heyecanlydm. ki gn sonra Taht- Sleyman'a yolculuk vard ve elbet ben de Settarhan'n yannda olacaktm.

Yolculuk sabah Settarhan gn domadan uyand; hibir yere uramadan, geni bir sohbetin kapsn kimseye amadan, Kapalar'ya gitti. Kumalar geerek halclar arsna doru yrmeye balad. Maharetin kaliteyle birletii, hem salam hem de gzel yani ok deerli kumalarn satld tezghlarn arasnda renk, desen ve koku, hallarla henz yz yze gelmeyen birine bile insan elinin dokumayla neler yapabileceini bir mukaddime gibi tehir eder, ihtar ederdi. Geri ran'da makine dokumacl balam, el tezghlarnda kuma retimi neredeyse durma noktasna gelmi, pek ok dokuma tr maziye karmt. Ama kumalar ars hl kl, renkli, kokuluydu ve ara sra el dokumas tezghlardan kma birka para kuma kendisini hemen gsteriyordu. Settarhan dkkna vardnda Yakut, yeni gelen ipek hallar gzden geiriyordu. "Harika hallar toplamsn Settarhan" dedi hayranlkla ve ekledi. "Her zamanki gibi." Settarhan saraylara yakr hallar semede ustayd ve bu hususta kazand gven ona ciddi bir itibar ve hret salamt. stelik haksz bir hret deildi onunki nk daima iinin bandayd. Tebriz'de, Likap'ta, Urumiye'de, Erdebil'de, Kazvin'de, Gilan'da; sonra Aras'n br tarafnda Karaba, Gence, Bak, Kuba, amah'da balantlar, ortaklar olsa bile ylda iki kez btn bu corafyay kendi dolar, gzyle grmedii, eliyle dokunmad halya para yatrmazd. Bu da yln neredeyse yarsn yollarda geirmesi demekti. Neticede o da btn tacirler gibi bir yanyla seyyaht. Geri henz stanbul'u grmemiti Settarhan ama Tiflis, Batum, Bak'ye defalarca gidip gelmiti. ocukluundan itibaren babasyla katld kervan yolculuklarnda bambaka insanlar, yollar ve

tehlikeleri tanm, konuup anlaacak, alveriini tamamlayacak, hararetli pazarlklar durduracak, yiyip iecek, gezip grecek ve tekrar yola girecek kadar Rusa, Ermenice, Grcce renmiti. Meramn Rumca da anlatabilirdi. Krte ve Farsay renilmi saymazd bile, toprann dilleriydi bunlar. Trke zaten anadiliydi. Settarhan yeni gelen ipek hallar grmek iin balyalarn zerine oturdu. rak, mmkn renklerin tamamyla dokunmu bu hallar birer perde gibi amaya balad. Her defasnda Settarhan'n ve Yakut'un yzne bakyor, ya geiyor ya bekliyordu. Nerede dokunursa dokunsun Tebriz hals olarak tannan bu ipek hallar en nadide olanlard. nk haly ipek kvamnda inceltmek, yumuatmak insan takatinin zerinde bir iti ve zorlanan takatin neticesi daima deerliydi. Doas icab hantal olan hal, ipein eline geince yle bir incelie brnmt ki bu tezat, esizliinin de balca nedeni olmutu. Dier yandan dmler yle incelmi, saylar yle artmt ki dokumaclar hal desenleriyle hz kesememi, sonunda minyatr desenlerine el atmt. Tarih hikyeler, efsaneler, Hafz'dan, Sadi'den, Nizam'i Hamsesi 'nden, en fazla da ehname 'den sahnelerin hepsi bir kez de hallara ilenmiti. Nakkalarla boy lmeye kalkm olan dokumaclar, onlarn ereve iine sdrd her ayrnty kenarlklarn iine sdrabilirdi ve da llesinin yapraklarndaki damarlar bile dmlerle gsterilebilirdi; o kadar inceydi dmler ve parmaklar o kadar sabrl ve mahirdi. Ancak dikkatli bir gz onlarn hal olduunu ayrt edebilir, dikkatsiz biri minyatr ya da resim olduklarn zannedebilirdi. Settarhan daha ilk haldan itibaren o kadar keyiflendi ki yar uzand balyalarn zerine, her zamanki gibi. Bunlarn hepsini tezghlarnda yarlanm olduklar zamanda semiti ve yanlmamt ite, sonu ortadayd. Birbirine zt renkleri bile ahenkle biletiren, ayn rengin sn ile parlan bir arada deerlendiren bu ipek hallarda ran'n slm tarihi gibi slmiyet ncesi de gzlerinin nnde resmigeit etti. Hibiri dierini rtmeyen kular, aalar, dallar yapraklar, trl trl hayvanlar, eri gvdeli aalar, harabeler, hepsi glgesiz, derinliksiz, atmosfersiz; ilerindeki taryor ve Mani'nin dedii gibi ilh kla birleiyorlard. te unda Hsrev, irin'i ykanrken gzetliyor, hayretinden parman diliyordu. Pembemsi bir ata binmiti Hsrev ve sudaki irin'in siyah at ebdiz -oysa metin tam aksini sylyordu, irin'in at pembemsi Hsrev'inki siyah olmalyd- kayalarn arkasnda bir yabancnn varln hissetmi, asabiyetle ban o tarafa evirmiti. ok sert bir hareketti bu ama halya geerken canllndan bir ey eksilmemiti. "ki Meclisi"nin kendinden gemi henz masum genleri de oktan kirlenmi yallar da hatta gklere ait ksmda birbirine bade sunan melekler de bu hallara minyatrlerden geirilip dokunmutu. "Nuirevan ve Baykular", "Behramgur Arslan Avnda", "Rstem'in Rah' Afrasiyab'n Srsnden Geri Almas", gelmi gemi minyatrlerin en gzellerinden biri olarak hakl bir hrete sahip semav mavi meknl "Keyumerz'in Meclisi"; btn bu renkler ve desenler ayn gzelliiyle ite u hallarda tekrarlanmt. Hem de frayla deil dmle. Bu, sanat deilse byclkt. Hallarn gzden geirilmesi bittiinde Yakut , "Settarhan" dedi neeyle, "Bunlar Safev hals

say. Byle bir gzellik ancak onlarda bulunur." Yakut'a gre Azerbaycan'n her eyi gibi halclnn da aheserleri Safev devrindeydi. Azerbaycan'n gneyini ve kuzeyini birletiren, devletin dilini Trke, mezhebini iletiren ah smail Tebriz'i de payitaht yapmt. Btn bunlar bir arada baaran bir ah'tan daha iyisi gelemezdi ran zerine. Tarih filn bilmezdi Yakut ama ah smail'e lf syletmezdi, zaten kimsenin aklndan da ah smail'e lf etmek gemezdi. Settarhan onun omuzuna vurdu keyifle, "Sen burada kal" dedi. "Benim biraz iim var" Kapalar'nn en deerli ksmna doru yola koyuldu, lbirentlerden geti, yollarn sonu nihayet geldi. Buraya kadar Kapalar, Avrupa etkisinin yerli olanla i ie getii bir yer saylabilirdi ama u ksma bir kez ayak basnca bambaka bir zamana ve derin bir hzne geilirdi. nk u dkknlarda bir zamanlar baka birisine ait olmayan hibir ey alnp satlmazd. Bu ksmda her ey kullanlm, yaanmt ve arnn en pahal mallarnn burada alnp satldna baklrsa yaamak pahal bir eydi. Antikaclar arsyd buras. Antikac Sohrab'n dkknn eliyle koymu gibi buldu Settarhan. Zengin Acem; hayatlar, yaanmlklar zerinden para kazanan meslektalarnn ou gibi doymu, gzn gelen geene yummu, dkknnn iine serdii hasrn zerinde ha uyudu ha uyuyacakt. Damgal semaverler, giyilmi de eskitilememi niformalar, tyl apkalar, madalyalar, muamba fenerler, karpuzlu lmbalar, yar deerli talardan olsa da eski olduu iin kymeti deerli talarla yaran gerdanlklar, kpeler, yzkler, gl rengi, arap rengi, afak rengi, krmznn rcngrengi kadehler arasnda kendisi de en az satt eyalar kadar eski grnyordu Sohrab'n. stelik kllarndan ayr dm balaklar, hanerler, palalar, kuu tynden yaplma yelekleri ve temrenleriyle hdeng oklar, bezemeli yaylar, fitilli, akmal tfekler, zrh gmlekler, miferler, kolaklar, dizekler, sadaklar, sargnlar ksacas onca sava eda vat arasnda l bir cephaneliin trajik gstermeliini de yayordu. Ama evet, gstermelikti btn bu cameknlklar. Herkes bilirdi ki Antikac Sohrab'n asl hazineleri arka odadaki ekmecelerde, dolaplarda saklyd. Bhr derisinden yaplm kl kesmez ok delmez zrhlar, giyen ne atete yanar ne suda boulur tlsml gmlekler, kanatl ve peremli mzraklar, kaplan yzl grzler, gergedan derisinden kalkanlar hep oradayd. Yine herkes bilirdi ki arya den el yazmas bir Hafz Divan, Nizam Hamsesi, minyatrl bir ehname, esiz bir Glistan hibir yere uramadan doruca Sohrab'n avular arasna derdi ve kocaman elleriyle yoklad, iri burnuyla koklad bir ey de eer o istemezse bir daha geri dnemezdi. Btn bunlarn sergilenecei yer de uluorta cameknlar deil kapal yerlerdi. Settarhan' bir alay- val ile karlad, arlad, azizledi Antikac Sohrab. nce havadan sudan sohbet edildi. Sohrab'a kalsa aylar, kahveler, nargileler gelecek, onlar kebaplar kovalayacak, sohbet koyulaacakt ki Settarhan nn kesti; zaman azd, yola kacakt. Hibir ranl, "Zamanm az", ite bunu anlayamazd ama Settarhan da belli ki btn Trkler gibi tezcanlyd. Yine de Sohrab havalarn ne kadar scak gittiinden ran'n haline kadar pek ok eye deindi, araya birka Hafz beyti, bir o kadar Sadi mfredi sktrd. Zamaneden ikyete, ngiliz ve Ruslarn zorbazorluklarna dair tahlillere giriecekti ki Settarhan, "Sohrab Aa, bana ok deerli bir hediye lzm" deyiverdi.

"Deerli hediye?" Sohrap grltl bir sesle gld, o gldke gbei katmer katmer hoplad. Bu dkknda olduuna gre deer su gtrmezdi. Ama kim ve ne iin? Bu ikisi bilinirse ancak bu dkkndan mnasip bir armaan kabilirdi. Settarhan biraz dnd. "Kim iin? Bu hediye kim iin? Ve ne iin?" "Azam iin" diyecekti, vazgeti. "Byk halamn kz iin" dedi, "Taht- Sleyman'da, bizdedir." Sohrap biraz dnd, kafasn kad, sakaln svazlad. Sonra yerinden kalkt, arka taraftaki mukaddes blmeye geti. Dndnde elinde bir boha vard. imdi gsterecei eyin Settarhan zerindeki etkisini arttrmak iin hibir aklama yapmad. Tezghtaki ufak tefei kenara itti. Hepi topu kmen bir masa rts byklnde bir kuma parasn bohadan kararak zenle at. Arkasna yasland, nargilesinden bir nefes ekti, ksk gzleriyle Settarhan' izlemeye balad. Kadife bir kumat bu, dokumada altn ve gm teller de kullanlm, renklerin aydnl artrlmt bylece. zerine dokumaclarn asrlar boyu severek kulland o mehur sahnelerden biri, Mecnun'un, vah hayvanlarla sahradaki dostluu ilenmiti. Zemin gerek sahra rengindeydi ve boluklar ieklerle dolmutu. Settarhan'n av hallarnda grmeye alk olduu kandan, birbirlerinin srtna penelerini ya da dilerini geirmi kaplanlardan, arslanlardan eser yoktu burada. stelik tatl bir rzgrda sallanan servi aalarnn altnda karacalar dolayor, birbiriyle kanl bakl olmas gereken pek ok hayvan gl gibi geinip gidiyordu. Aknn etrafa yayd alkm ile bu dnyada genel geer btn kurallar tersine eviren, parsla ceylan dost klan Mecnun ise bu tr minyatrlerin hemen hepsinde olduu gibi kucanda bir geyikle oturuyordu. Antikac Sohrab, "yi bak civan" dedi. "Gelmi gemi kumalarn en gzellerinden biridir bu. Safev saray tezghndan kmadr. imdilerde byle kumalar dokunmuyor artk. Kimse dm atmyor, her ey kolay, her ey acele; her ey makinede hazr bask." Settarhan buraya kadar iyi anlamt. Anlamad, bu kuman ne olduuydu. 'Tek gzel, ama bu nedir?" "Bu" dedi Sohrap yine katmer katmer glerek, "imdi artk hibir eydir, nk bir paras olduu kuma kesilmi, blnm, her biri ayr ayr satlmtr. Ama una bir bak Mehedi, o kadar gzel ki bir ey olmas gerekmiyor bile." Mecnunlu kuma paras Settarhan'a epey pahalya mal oldu ama olsun, Azam'a da ancak bylesi yarard. Yzn tatl bir scaklk bast. Yakut ve rak onu uurlamak iin arnn kapsna ktklarnda Serblend hazrlanmt, yedek at da yanndayd. Kendisini bekleyen Serblend'e bakt Settarhan. Her defasnda bu gzellikten ba dnyordu, her defasnda onu sanki ilk kez gryordu. Onlarca at binmiti Settarhan kendini bildiinden beri, Tebriz ve Taht Sleyman yolunu defalarca at srtnda gemiti. lerinde, varlyla gururland pahal atlar gibi en olmadk zamanlarda kendisini srtndan atanlar da kmt. Gnl ba kurduklar da, varlyla yokluu arasnda fark olmayanlar da olmutu. Kiminin gzlerinden pm, kiminin alnna alnn dayam, kiminin aktmasn okamt. Ama hibirinin boynunda alamamt. Tebriz'in uzun k gecelerinde onca ballandra ballandra anlatlan at hikyelerini

hatrlad. Serblend'e, Rstem' in, aslanla bouan at Rah'a gvendii kadar gvenirdi. Ona yle gelirdi ki Serblend, at denen varln gklerdeki rneiydi ve Settarhan'a bir hediye olarak gnderilmiti. Allah sanki Settarhan'a bir "Dldl" armaan etmiti, Zlfikar' da knndayd ama gel gr ki Settarhan sava deildi. Onun yolu Azam'a doruydu. Azam'd hem menzili hem maksudu. Son bir ey kalmt. Kuyumcu Kirkor'a urad. Firuze tal yz parmana geirdi. Serblend'in boynunu okad. "Haydi kzm!" Yzn firuze ta Sehend Da'nn tepesindeki bulutsuz gkler gibi koyu, canl bir renk almt.

Yol yorgunu Settarhan' annesi Hengme, ablalarndan ikisi, saysn bilmedii kadar yeen, aabeyi Sehend ve Azam kapda karlad. Heybetli gvdesiyle iek Hala da yanlarndayd. Mirza Han ieride bekliyordu, gelen canndan aziz bildii olu bile olsa o karlamaya kmaz, kendisine gelinmesini beklerdi. Anasnn kollarnda bir an boulacan sand Settarhan. Birka dakika kadar gz yal kadnn hasret ikyetlerini, dualarn, dvnmelerini dinledi. Kurtulduktan sonra bu kez iek Hala'nn kollarnda buldu kendisini. Bykt iek Hala, Mirza Han'dan bile byk; yan kimse bilmezdi. O kadar ki hi evlenmemi olan bu ihtiaml kadn evin erkek meclislerinde kendisine yer edinmiti ve rya tabirine dair kmsenmeyecek bir hretin sahibiydi. Settarhan iek Hala'dan sonra Sehend aabeyinin ellerine sarld. Kupkuru denecek kadar zayf, sarya alan esmer teni zerinde gzleri oktan kuytulara kam, salkla hastalk arasnda daha ok hastala yakn grnen bir adamd Sehend ve her an decek gibiydi. Ne tam hasta ne de tam salkl olmas Mirza Han' ileden karrd. Tam hasta olsayd ondan mit tmyle kesilebilirdi, tam salkl olsa beklentileri karlamas istenebilirdi. Ama o, ikisinin arasnda tekinsiz bir rperti gibi asl kalm, hibirine tam ait olamad iki dnya arasnda paralanm, dalmt. Fakat btn eksiklerinin gediklerinin diyeti gibi, dnya leminde byle bir erkein kahrn ekebilecek tek kadn kader tarafndan karsna karlmt. ki oullar olmutu; by Ali Ekber, k Cafer Hseyin ve maallah ikisi de arslanlar gibiydi. Sehend, dili dndnce Settarhan'a sorular sordu. Genizden gelen yaral bir sesle konuuyor, kelimeler ve harfler aznda tkezleyip duruyordu. Dudaklarnn kenarna hznl fakat dnyann btnn kuatacak kadar derin bir tebessm taklm, ayn efkatli hzn gzlerinde de yuvalanmt. Bu haliyle ne olup bittiini grse de ne yapp ne edemeyeceini bilenlere zg teslimiyetli bir acizlik iindeydi. Dnyann esrarna erememi olsa da btnyle iyilik btnyle gzellikti aslnda. Gzlerindeki krk mana Settarhan' her zamanki gibi yaralad, iinden derin bir keder geti. Bunca izdiham arasnda Azam'a gz ucuyla bakabildiinde ise btn kederlerinin hafiflediini hissetti. Sol eliyle bir fesleen dal koparp Mirza Han'n elini pmeye ieri girdi. Mirza Han, Settarhan' Tebriz'den aral beri Hengme mutfaktan kmamt. 6570 yalarnda, salar knal, yerinden kprdamas bile hadise olan, iri yar, devlet kaps gibi bir kadnd

Settarhan'n anas. Ayaklarnn, bacaklarnn arlarndan ikyet edip dururdu srekli. Dilinden dklen onca nazlama ve ninniyle ocuklarn bytm, ille masallar, tekerleme ve hikyelerle onlarn hayal hanelerini kurmu, atalar sz ve ltifeli szlerle dnyalarn ina etmiti. Nazlamaya niyazlamaya gerek kalmadndan bu yana ise yemek piirmek onun iin sevgi gstermenin en kestirme yoluydu. Settarhan'n geleceini bildiren telgraf u evde okunal beri Hengme, mutfaktaki hizmetkrlara dnyay dar etmi, ne hneri varsa dkp sam, ite o sofra imdi hallar zerinde Nuirevan sofras gibi almt. Mirza Han'n birka tand, bir molla, iki ahund, stanbul'da niversitede okuyan uzak bir akraba da yemee davetliydi ve btn gzler, azndan haberler dklecek olan Settarhan'a evrilmiti. Mirza Han, "Eee Settarhan" dedi, "Anlat bakalm ne var ne yok? Tebriz'de durumlar nasl?" Sofradakiler en ok da Tebriz'de Rus ve ingiliz askerlerinin ne yaptn, yerli halka nasl davrandklarn merak ediyorlard. Yollar nasld? ok sk kontrol var myd? Sonra dnyann ahvali niceydi? Yedi dveli iine alan sava bitmeyecek miydi? Settarhan Tebriz'in durumunu, Rus ve ngiliz askerlerini, savala ilgili tahminleri, dedikodular, ah'n basiretsizliklerini, en son da Grc'nn ayhanesinde Meczub Haydar'n kurduu temsili anlatt. "ehnameciyi bile glgede brakt" diyordu. Aralarnda ran'n ve Azerbaycan'n durumuna dair hararetli bir sohbet uzad gitti. Ahundlardan biri, ran'n, yetmi iki milletiyle birlikte Iran milletini yarattndan emindi, Iran sadece Parslarn deildi ona gre, Iran milleti de Fars milleti demek deildi. ran, yzyllar iinde Krf, Trk', Ermeni'si, Grc's, Arap'; Mslman', Hristiyan', Musev'si, i'si, Snn'si, Mecus'si ile bir btnd. O kadar btnd ki hanedanlar gelip gemiti ahlk makamndan. Kimi Fars, kimi Trk, kimi Krt, kimi Arap idi bunlarn. Ama ran'n kltr hepsini kendisine benzetmi, hepsini fethetmiti. Azerbaycan'a gelince, "Azerbaycan, cz-i l-yenfakk-i ran", diye mrldand ahund, "Azerbaycan ran'n ayrlmaz bir parasdr." stanbul'da okuyan niversiteli gen, onun bu sylediklerine byk altndan gld. Ahund herhalde 100 yl ncesinde yayor, 2500 yl ncesini de bugn sanyordu. Oysa ite, kendisi genliinin altn devrini stanbul'da geiriyor, Osmanl'nn da dnyann da nasl deitiini stanbul gazetelerinden, meydanlardaki kalabalklardan yerli yerinde gryordu. Doruydu atein btn kark unsurlar birbirinden ayrd, her birini kendi asliyetine dndrd. Varln biraz da zulm grnce kendi gereini idrak ettiini stanbul'da renmi, Bak'de anlamt niversiteli gen. Azerbaycan'n kuzey paras Rusya'nn olal beri daha fazla Trk daha fazla Azerbaycanlyd. Ama burada sular pek tembel pek durgun akyordu. niversiteli gen skntyla doruldu yerinden. Edep, siyas mevzularda bile byklere itiraz etmesine maniydi bu meclislerde. Msaade istedi, bahelerden birinin yollarnda uzaklat. Bir servi aacnn altna oturdu, uzak yldzlara da kendi geleceine bakt kadar mitle bakt. O srada Settarhan geldi, yan bana kt. "Bana biraz stanbul'u anlatsana" dese de dinlemekten ok kendisi anlatyordu. Aklnn bir kesinde daima stanbul duran Settarhan, babasna kalsa bilindik dnyann yansn

grmt br yarsn grmese de olurdu. "Nsf- cihan Isfahan" derdi Mirza Han; "Isfahan, cihann yarsdr" anlamnda. Settarhan'a gre ise "nsf- cihan" olan stanbul'du. Geri ailenin ticaret haritasna kaytl deildi stanbul, o kadar almam o kadar uzaklara demir atmamlard. Ama Settarhan, gidip dnen tacirlerin anlattklarna bir de kendi okuduklarn, gazetelerin yazdklarn, hayal ettiklerini ekler; stanbul'un kubbeleri, camileri, minareleri, saraylar, kkleri, tramvay, telefonu, telgraf, elektrii, vapurlar ile Avrupa'nn kapsnda bir kralie gibi durduunu bilirdi. Ve olur ya Settarhan'n bir gn Tebriz ya da Taht- Sleyman dnda yaamas gerekse bu ehir mutlaka stanbul olurdu, insan Tebriz'de yaamayacaksa eer stanbul'dan baka nerede yaayabilirdi ki? iki merkezi vard Settarhan'a gre dnyann; biri stanbul dieri Tebriz, itiraf edemezdi kendisine ama sanki kurduu terazide stanbul'u koyduu kefe daha ar gelirdi. niversiteli gen, kendisinden stanbul'u anlatmasn isteyip daha ok kendisi stanbul'u anlatan Settarhan'a bakt. u Settarhan Aa? yi ho bir adamd ama yolu hi mi Tebriz'in Sahrb Mahallesi'nden gememiti? Orada kaynayan atein alaz hi mi yzne vurmamt? te Ruslar Tebriz'e kadar gelmiti, ngilizler cirit atyordu ran'da. Ahund, ran milletinden bahsediyordu iyimserlikle. Settarhan ise stanbul ryas gryordu. Sonunda dncelerini bir tarafa brakt niversiteli gen, Settarhan'a stanbul'u tam da onun istedii gibi anlatmaya balad. Evet, byle bir ehir dnya yznde bir daha yaratlm olamazd ve galiba o da imdiden stanbul'u zlemeye balamt.

Sabah orbasndan sonra atlyelerin olduu tarafa seirtti Settarhan, Azam'n hediyesini bir frsat bulup da henz verememiti. Her zaman geerdi atlyelere, kimse bir ey demez, kimsenin dikkatini ekmezdi bu gei. Fakat imdi kalbinde bu duygu var ya, bu kez herkes onu birbirine gsteriyor zannetti. Azam oradayd ama Settarhan, eli ayana dolat, tereddt dt iine, kapdan geri dnd. leyin herkes uykudayken bir de havuzun bandaki tahtta rastlad ona, tabii bu rastlamaksa. nk sabahtan beri Azam'n yolunu gzlyordu. Usulca yaklat, havuzun kenarna oturdu, ayaklarn uzatt, heyecann dizginlemeye alarak sordu: "Nasl gidiyor Hsrev'in Bahar?" Azam gld. "Bilmiyor musun, bitti bile. Hangi hal benim elimde bir yl kalm? imdi baka bir halya baladm." Tezghnn bana dnmek iin yerinden kalktnda, "Dur" dedi Settarhan. "Ben sana bir ey getirdim." Heybesine kotu, kadife dokuma zerinde sahradaki Mecnun'u Azam'a uzatt. "Nedir bu?" "A bakalm." Azam kadife dokumay at, yle bir inceledi, kymetini az ok kestirebildi. "Settarhan" dedi, "Buna dnyann parasn vermi olmalsn. Bana sorsaydn baka bir ey alman isterdim." "Onu da baka sefere sorarm."

Akam sofra toplanrken bir kez daha grd Settarhan Azam'. Bir ey syleyebilir, yzne biraz daha bakabilir, endamn seyredebilir, peine debilir, havuz banda yolunu kesebilirdi belki; ayet babas, "Hele gel bakalm Settarhan, yakla yanma" dememi olsayd. Ellerini kavuturdu Settarhan, Mirza Han'n karsndaki mindere oturdu. "Hazrln yap. Yezd'e gidiyorsun. br gn sabah vakti yola kacaksn." Yezd mi? ran'n br ucu. ln ortasndaki Yezd'e gitmek, hem de bu mevsimde bu scakta, nereden icab etmiti imdi? Mirza Han kokulu bir elmay grltyle srrken tok, buyurgan, itiraz kabul etmez bir sesle anlatmaya balad. Azam'n halsyla birlikte Yezd'deki ubeden aylar nce alman sipariler oktan tamamlanmt. Sz verilen zaman bugn yarn dolacakt ve u sralar Tebriz'den Yezd tarafna gidecek kervan br sabah yola kacakt. Szne sadk kalmamaktansa lmeyi yelerdi Mirza Han. Settarhan bunu, evet, elbette biliyordu. Ama Yezd tarafnn sevkiyatna bakan Reyhan'a ne olmutu? Yezd'e o gitmeyecek miydi? Mirza Han uzun uzun anlatt. Evet, Reyhan gidecekti ama adamn hamile kars dokuz ay bekleyememi, iki gn nce dayanlmas zor sanclar arasnda hastaneye kaldrlmt. Reyhan'n kimi kimsesi yoktu. Olsa bile yedi yl zerine hamile kalan karsn kimlere brakrd?.. Settarhan skntyla dinledi. Braksa, babas herhalde Reyhan'n btn gemiini ve hali hazrn anlatacak, gelecei hakkndaki tahminlerini de sralayacakt. Saygszlk yapamazd, arballkla dinlemeye devam etti Settarhan ama uygun bir yerde sze girdi nk hikyenin sonu gelecek gibi deildi. "Gidecek baka kimse yok mu?" "Yok" dedi Mirza Han, kestirip atmt. Varsa da yoktu yani. "Yollar uru dolu. Kimseye gvenemem. Hazrln tamamla. Ykleri hazrlattm. Kontroln yap. br sabah kervana katl." Kervanla yola kmak Settarhan'a mkil gelse de babasn tanyordu. stelik Mirza Han pek de haksz saylmazd. Nice kervanlar en evvel, kendi yknn banda, devesinin yularnda bulunmayanlarn maln uruya ekyaya kaptrrd. Mirza Han "Hem" dedi hazr ol. "Yezd'den dndkten sonra da Batum, Tiflis ve Bak'ye gideceksin. Yllk hesaplar karlacak. Yeni sipariler alnacak." Elmann pn sofraya brakrken hafif bir glmsemenin geti yznden Mirza Han'n; u evlilik meselesini Hengme'ye daha geen yaz am, krk yllk kars bu isabetli karara pek sevinmi, sevincinden o hafta ayaklarnn bacaklarnn arsn bile unutmutu ve geen yazdan bu yana bu mitle yaamt. Settarhan dndkten sonra mesele ona alacak, hale yola koyulacakt. Yolculuktan bir gece evvel Mirza Han, Settarhan'a son talimatlarn verdi. Yezd'deki dkknn adresi, ortan ismi; hallarn ebad, rengi, adedi. Bunlarn hepsini Yezd'deki ubeye brakabilirdi, onlar sevk ederlerdi ama bir itibarl mteri vard ki onun siparii mutlaka kapdan, eline teslim edilecekti. u, Azam'n dokuduu lcivert halnn sahibi. zin istedi Settarhan, sabah erken yola kacakt. Rutubetli bir scak bastrrken deinin avluya

serilmesi iin haber gnderdi. Azam' bir kez daha grebilseydi ama harem tarafnn kapsna, pencerelerine ne kadar baktysa da glgesini bile gremedi. mrn ticaret ve seyahatle geirmi Mirza Han iin bir deve kervannn kalk dnyann hl en nemli hadisesiydi ve ran'dan da Rusya gibi batanbaa tren yollar gese bile hal tamak iin en uygun vasta yine de kervanlard. Zaten ran'dan da Ruslarn ektii kk hatlar dnda tren yolu gemediine gre Tebriz ve Yezd arasnda kesintisiz bir yolculuk iin en gvenilir yollar hl bir kervann gzerghnda iziliydi. Gnein domasna az bir zaman vard. Hava imdilik serindi ama birazdan bastracak scan rutubetli arl ufkun arkasnda tetikte bekliyordu besbelli. Mirza Han kendilerine ait olan drt deveyi bir bir kontrol etti. Devecileri azarlad, tembihledi. Settarhan'a gveniyordu gvenmesine de sanki develerin srt rtlerini, koumlarn, burlarn ban, denkleri, dmleri, hele o lcivert halnn ban son kez kontrol etmese kervan yollarda kalacakt. Btn genlii deve ya da at ve katr srtnda gemiti Mirza Han'n. Hani neredeyse, nereden nereye ka adm eker, iki menzil aras ne kadar zaman alr, hangi kayann arkasnda hangi uru bekler, hangi kuyunun suyu kurudur, banda vakit harcamaya gelmez; ad gibi bilirdi. Bu serveti bu hreti kolay elde etmemiti Mirza Han. ini hibir zaman ansa brakmam onun iin de ans her daim yaver gitmiti. Atn nce salam bir aaca balayan ondan sonra Allah'a snanlardand. Takdir Allah'nd amenna ama o tedbirini hibir zaman terk etmemiti. Devecilerin barlarn, geveze fkelerini, saa sola buyruklar, kfrler yadrmalarn, huysuzluk eden bir deveyi kaldrmak iin nce dil dkmelerini, sonra barp armalarn en son da yalvarmalarn; develerin de fkeyle homurdana homurdana sahiplerine cevap vermelerini keyifle seyretti. Develer ve insanlar birbirlerine muhtatlar Mirza Han'a gre, kalbi ve beyni olan hurma aalan gibi. Ve ki u kervana keke kendi de katlp gidebilseydi. Oysa mmkn deil. Bir kervan yolculuunu kaldramayacak kadar yalanmt artk ama bir yanarda da kalbinin iinde kalmt. Yol vakti geldi, kervan inili kalkl bir dalga srt gibi ayakland. Srcler develerin srtna kuruldu. Yklerine nezaret edecek mal sahipleri atlarnn zerinde, imdilik develerin, katrlarn yannda olsalar da bir mddet sonra kervann nne geecek, bir arada yol alacaklard. Settarhan'a bakt Mirza Han; Serblend'in zerinde, yedeindeki iki atla birlikte alnn rzgra vermi, baln hafife geri yatrm, genliinin zirvesindeydi. ii gururla doldu Mirza Han'n. Bu direnli adam, bu ate paras, bu yaman delikanl onun kanndan, canndan, soyundan, suyundand. "Oullarn srr babalarnda sakl"; yani onun kendi eseri, bir zamanlar olduu kendisiydi. Bastrd kalbinde doan gururu, Allah onu evltlaryla imtihan edilenlerden etmesindi. Hem evldyla gururlanmak da pek makbul bir ey deildi. Yine de kervan yola dizilmeden Serblend'e yaklat, koumlarndan tuttu. Ban oluna doru kaldrd, hayrduasn esirgemedi. Onun, dizginleri tutan sol elini, o esmer, ince, kemikli eli okamak istedi ama kendisine yaktramad. Elini Serblend'in boynuna brakt, Sehend'in rzgrda yalpalayan bedenine yasland. O srada kervanc en ne gemi, uzun, dokunakl bir duay gr ve gzel sesiyle okuyan bir ahund hatimede kinatn alemi Muhammed Mustafa'ya, onun l-i bsna, Allah'n arslan sahib-i Zlfikar

Aliyy'l-Murtaz'ya, Hasen'l-Mcteb'ya, Huseyn'-ehid-i Kerbel'ya, Fatmat'z-Zehra'ya, masumelere ve btn Kerbel ehitlerine salvatlar sralam, vgler yadrmt. Ahund mersiyelerden bir paray duasna eklediyse de kervan alatmak zaman deildi, bu faslda srar etmedi. Kervanba yz hafif iekbozuu, derin ve karanlk baklar olan, krknn hayli zerinde ama srt dimdik, zayf bir adamd. Teslim ald kervan sa salim yerine ulatrmada hret sahibiydi. Alyii, gsterii sevmez, az konuur ok eylerdi. Adettendi, o da ksa bir konuma yapt. Deve srclerini yry hzna uymalar hususunda uyard. Urayacaklar menzillerde deiiklik yapmay, ln izin verdii lde yol deitirmeyi severdi, menzillerini yine saklad. O da Allah'n; Hazret-i Muhammed Mustafa'nn; r-i Yezdan Hazret-i Ali'nin; Hazret-i Hasan, Hazret-i Hseyin, masumeler ve btn Kerbel ehitlerinin adlarn anarak ksa bir dua etti. "Be-nam- Hd" derken atnn dizginlerini gevetti. Btn atlar, katrlar, eekler, develer nden arkaya doru sirayet eden uultulu bir dalgalanmayla genileyerek harekete geti. Kervan yola dizilmiti. Mirza Han, Serblend'in boynundan elini ekerken, bir ey hatrlam gibi, "Settar" dedi. "Lcivert haly teslim edecein mteri Mecus'dir. Yezd'in pek itibarl bir kiisidir ama Mecus'dir." Settarhan iinden hayat taan bembeyaz dilerini gstererek glmsedi. "Ama" Mecus! "Mecus!" Mirza Han bunu sylemek gereini niye hissetmiti? Az deildi ki ran'n Zerdtleri. Ya da madem syleyecekti niye son ana saklamt? zerinde durmad Settarhan, Serblend'in dizginlerine asld. Deve hzn aarak dier atllarla ayn hizaya gelmesiyle onlar gemesi bir oldu. Serblend'i aha kaldrd; bu, baba oul arasndaki veda selmyd. Sonra geri dnd, gruba katld. Gnein domasna hl zaman vard ve serinde ne kadar yol alrlarsa o kadar kr, kervanbann zihnindeyse harita hazrd btnyle. Mirza Han, Sehend'in yannda dikilmi, kervanbann kalabalk arasnda bir grnp bir yok olan siluetine bakyordu. Yzlerce develik bir kervanda btn maln, yzlerce cann emaneti onun zerindeydi. Yk, sorumluluu ok ard bu yzden ama altndan kalkacak gibi grnyordu. Kervan sa salim yerine ulatraca evvel Allah ahir Allah muhakkakt, Allah burunlarn kanatmasnd.

3. Kitap SESSZLK KULES

Kendime geldiimde Tebriz'in Kapal arsnda, zaman a eviren kubbenin altnda hl Yasemen'in koluna tutunmu duruyordum. "Hocam" diyor Yasemen, yzme bakarak. O kadar. Ik hevenginin altndaki hal dengine bakyorum. Btn bunlar ben mi yaamtm? Btn bunlara ben mi tank tutulmutum? O srada "Gidelim mi hocam?" diyor ahapzade. "Yarn yolcuyuz, erken kalkmak gerek." "Gidelim" diyorum. Yarn Taht- Sleyman'a gideceiz. yle mi? Ben oktan gittim. Ama bir daha gidelim.

Zannettiimden daha uzakm. Tebriz ile Taht- Sleyman arasnda saysz da kyoruz, bulutlara yaklatktan sonra saysz da iniyoruz, ran'n dalar bu mevsimde mor ve mavi. Aslnda saysz zannettiim bunca da, bir tek dan farkl tepeleri. Sehend Da'nn gklere ekilmi yedi zirvesinden hangisine kp hangisinden indiimizi artk bilmiyorum. Ama tam "Bitti, dze ktk" derken yenisi dikiliyor karmza. Okyanusta fndkkabuu misali, dalar arasnda yryen krk bir arabada dnyann oluumuna katlyoruz. nce, yer yer topraklaan eski bir yoldan geiyoruz. Ne bir otomobil geiyor yanmzdan ne de bir insan. Bu tenhal garipsiyorum. Neden sonra ofrmz sakin sakin "Ben yolu ardm" diyor, otoyola giremediini fark ederek. Eski yoldan gidiyormuuz, yani tacirin getii yoldan. yleyse iyi ki yolu armz. Bunlar onun at dalar. Ayn buday tarlalar, ayn rzgr, ayn gn batm. Ayn koku, ayn ses, ayn sar. Bir buday baa olup dalgalanyorum. Her eyden uzak, bir ona yaknm. Ve ki btn o yaadklarmdan sonra, sadece dedemin deil, roman kahramanmn da getii yollardan geiyorum, kurguya, gerekle kesitii koridorda tank oluyorum. O yzden kalbimin kamamas anlatlmaz; kolay kolay kimseye nasip olmaz ki bu. Yol boyunca ortalk gerekten kavruluyor, imdiden, herkes ve her ey uykuda. Oysa ran'n henz kuzeyinde saylrz. Dayankllnn snanaca muhakkak olan zaif bedenime fsldyorum usulca: "Sakn beni yar yolda koma!" Mola veriyoruz. Biraz nefes, biraz su. Bir rmak yatann kysnda durmuuz gya ama rmaktan eser yok. Dibi kum ve rmak talar ile dolu kupkuru bir yatak uzanyor karmzda. Kenarda sazlardan, hasrlardan kurulmu damlar var. Glgeliklerden birine ekiliyoruz. ofrmz bagajdan

termosta scak su, cam su bardaklar ve poet ay getiriyor. Ve Allah'm, porselen ekerlik zerinde o ah'n resmi var. "Kim bu?" diye soruyorum, "ah Abbas m?" "Yok" diyor, "Nasreddin ah." aymz itikten sonra yola revan oluyoruz. Yine dalar, dalar, dalar. Yol uzadka dalar arasnda kaybolacaz sanyorum. Kvrla kvrla ykseliyoruz. Buradan baknca, az nce getiimiz uurum kenar da az sonra trmanacamz tepe gibi tehlikeli grnyor. uradan m gemiiz? uraya m gideceiz? Uzaktan baknca ikisi de inanlmaz. Ama iine girince her ey kolay oluyor. Rastladmz her dura menzil sanyorum. Hayallerimi al batan yeniden kuruyor, o yere gre dzenliyorum. Ama bu deil. Bu da deil. "Taht- Sleyman 55" diye bir yol levhasyla karlayoruz sonunda. Teneke, eri br, krk dkk bir levha. Ama somut. Dnya gz. Sonunda varyoruz. Taht- Sleyman kk bir kasaba. Boyas dklm kepenkler, kk cameknlar arkasnda semaverden naylon leene, ispirtodan gaz lmbasna, rengrenk amar iplerinden fsta, karpuzdan bahe hortumuna kadar ilgili ilgisiz pek ok ey bir arada satlyor. Hepsinin zerine eiliyorum ilgiyle. Ama gne arkamda. Hangi vitrinin resmini ekmeye kaiksam camn zerinde kendi glgemi gryorum. O srada ahapzade "nce Taht- Sleyman'a urayalm" diyor, Taht- Sleyman harabelerini kastederek. "Taht- Sleyman kasabas adn uradaki ren yerinden alyor. Hem de biraz kendimize gelmi oluruz." Urayalm. Bu kadar bekledim, yarm saat daha m beklemeyeceim? Taht- Sleyman. Sasan ve lhan dnemine ait katmanlaryla karma kan beklenmedik gz aydnl. Henz surlarn dndaym fakat klliyenin plann gsteren panolara baknca hayretler iinde kalyorum. Taht- Sleyman dedikleri bir byk ateghm. stelik atein yannda bir gl resmiyle karlayorum. Daha derghna girmeden asl hikyeden, kyametin koptuu yerden balyorum. Cmle kapsna el vurup eiine bir adm brakyorum. Yksek surlarn arkasnda alabildiine geni, neredeyse ehir byklnde bir alan bu. Sasan ateghnda tapnan kalntlarn, ebed atein yand yer olan te-i cavidan mahallini gezerken ate tapnaklarnn neden beni kendilerine bylesine tutkulu bir ilgiyle ektiklerini de seziyorum Bak'deki ateghn bana ekledii duyguyu hatrlayarak. ocukluu bir ate tapnann kalntlarna bakarak geen, toprak arasndan mavi ini toplayan birinin izini sryorum ben. Tacirin ocukluu, genlii buralarda gemi olmal. O da burada durup bu cmle kapsna, vadiyi ykayan altn renkli a bakm mdr? Bir tan zerinde oturup sigara sarm mdr? Bilmiyorum. Ama bir eii gemek zere olduumu hissediyorum. Yakc, kavurucu bir gnein altnda gln kysndaki bir tan zerine oturuyorum. Gri bulutlu emsiyem bamda. Bir insanlar resmigeidini seyrederken dncelerimi suya veriyorum. Bulank, yeil, derin, rktc bir gl suyunun zerine dmeyen glgemden rkyorum. Ben bir resmimi, suretimi bu yoldan bir nn geldi de getiine tank olsun diye gln yemyeil suyuna brakmaya

kalkrken hoparlrden ykselen yeknesak bir ses suya yaklaanlar uyaryor. Bir anlam veremiyorum nce, bu suyun aldn geri vermez bir su olduunu henz bilmiyorum. Grnd kadar munis deil galiba, dibi grnmyor. ok derin ve her derinlik gibi tehlikeli. Ama kimsenin umurunda deil ki uyarya benden baka kulak asan olmuyor. Belki ben de kulak asmayacak, bu derinliin cazibesine brakacam kendimi bir adm sonrasn hesaplamakszn. Bam dnyor, biri dese ki bouluyorum. Derken hi grmediim, teneke hazine sandmda mevcudiyeti olmayan bir fotoraf bu kez sislenen suyun zerinde beliriyor. Zaman yarlp -di'li gemi zaman olurken hoparlrden ykselen ses de kalabalk da ekiliyor. Settarhan bu. Ben ki onu Yezd'e gitmek zere katld kervanda brakmtm. En son, kervancya bakarken Mirza Han'n iinden geen cmleleri tekrarlyorum: "Kervan sa salim yerine ulatraca evvel Allah, ahir Allah muhakkakt. Allah burunlarn kanatmasnd."

Hafiz isminin de sahibi olan Allah burunlarn kanatmad. Menzilden menzile, kuyudan kuyuya, kervansaraydan kervansaraya en ufak bir zayiat vermeyen kervan, masmavi gk altnda kurulmu toprak sars, l ehri Yezd'e ulat. Austos'un en harl gnleri, Yezd'de hava cehennem kadar scakt. Tebriz'den ayrllarnn zerinden tastamam bir ay be gn gemiti ve sadece be yerde Rus, alt yerde de ngiliz askerleri seyahat izinlerini, tama belgelerini kontrol etmiti. Geceyi bir kervansarayda geiren Settarhan ertesi sabah Yezd'deki ubeye gitti, ykn teslim etti. Yezd ehri gibi buradaki dkkn da ortaklarn da ilk kez gryordu. Dzgn bir adama benzeyen ortak, sahibine teslim edilecek hal iin adresi gsterirken "Eskiehir'de bu adres" dedi, eliyle yn iaret etti. Ama velinimetinin olunu, belli ki imdiki patronunu bir yemek yedirmeden dnyada brakmad; yemei ay, onu nargile takip etti. Sonunda raklardan birini Settarhan'n yanna katt, lcivert haly yedek atlardan birine ykletti. Kim bilir kanc kez tekrarlad "Ben gtreyim" teklifini Settarhan son kez reddetti. Babasnn "Mutlaka sen teslim et" uyars elan kulaklarnda, u Zerdt zenginin evini bulmak zere yola revan oldu. Eskiehir'in darack sokaklarna daldklarnda gne iyice ykselmiti. Kubbesi ini kapl mescidlerin, iinde ruhun bedenle birlikte eitildii zorhanenin nnden getiler. Yollar gittike darald, atlar, duvarlar, evler birbirine yanat. Kemerler ard ardna dizilerek koyu glgeli serin tnellere dnt, her ey birbirine benzedi ve rak yolu ard. Kimi sokaklar kmazd, iki kez bu sokaklara girip gerisin geri dndler. Sonunda nispeten geni bir sokan banda durduklarnda ocuk elini uzatt, "Buldum! te buras." "ite buras!" Ama evin nnde toplanm kalabala baklrsa ortada bir olaanstlk vard. Kk kalabalkta yzler kederli, benizler saryd ve sesler fslty amyordu bir trl. "Sen git" dedi Settarhan raa atlar duvardaki halkaya balarken. Gzn lcivert haldan ayrmamaya dikkat ediyordu ama sonra vazgeti. Yezd'in, lle ba etmeyi renirken birbirine, hele emee sayg gstermeyi, sevmeyi, hi olmazsa ho grmeyi de renen kibar ve sabrl insanlarnn

hreti asrlardr btn ran'a yaylmt. Bu soylu insanlar l trplemi, eitmiti. Emin beldeydi Yezd, kaplar ak uyunsa kulpunu bir eken olmazd. Settarhan nce birilerine bir eyler sormay dndyse de vazgeti, cmle kapsna yneldi. Evin, zerinde kadnlar ve erkekler iin iki ayr tokma bulunan alak bir kaps vard. Settarhan erkekler iin olan kaba sesli byk tokma iki kere vurdu, ok gemeden, hizmetkr olduu anlalan bir adam tarafndan ieri alnd. ran'n btn varsl evleri gibi bu evin de d kerpi duvar ii cennet bahesiydi. yle ki Settarhan l ortasnda bir vahaya dtn zannetti. Iran geleneine uygun olarak tanzim edilmi drt bahenin tam ortasndaki havuzun firuze renkli suyu gnein altnda billur gibi parlyordu. Havuzdan kan drt ark boyunca servinazlar sralanmt ve havuzun banda bir nar aac mavi bir yasemen fidanyla ba baa, sarmam, dolanmt. Revakl, stunlu, eyvanl bir saray yavrusuydu neredeyse bu ev ve Mirza Han haklyd demek mterisinin itibarn uyarp durmakta, Settarhan ok zengin bir eve geldiini hibir ey grmese bile u havuzdan ve arklardan kolayca anlad. Su btn ran'da altn kadar deerliydi ama hibir eyin yetimedii Yezd lnde her eydi. Havuz bana geldiklerinde, "Bahman Mansur ile grmek iin gelmitim" dedi Settarhan hizmetkra. "Taht- Sleyman'dan geliyorum. Hal siparii vard, onu teslim edecektim." Hizmetkr sessizce ekildi. Havuz banda yalnz kalan Settarhan alak, arkalksz bir iskemleye oturdu. Ellerini sol dizinde balayarak bolua doru yasland. Neredeyse krk gnlk yolun yorgunluunu tayan srt hl arlyd. ok gemeden doruldu, elini havuzun prl prl suyuna daldrd, baln geri itti, alnn, salarn, ensesini slatt. Gzlerini yumdu, braksalar uyuyacakt. "Ho geldiniz" diyen gen bir sesle at gzlerini, l rzgr gibi uultulu, scak bir sesti bu. Yerinden kalkt, arkasn dnd. Beyazlar giymi dal gibi bir bedenle karlat. Bahman Mansur? Bu mu? Hayr, olamazd. ok genti bir kere ve Zerdt'ye de hi benzemiyordu. yi de, kendisine kzd Settarhan, ran'n topra, btn unsurlar gibi Zerdtleri de yekdierine benzetmemi miydi? Sadece beyazlar giymeyi severlerdi ve ayn sorulara verilecek benzer cevaplar vard farkl cmleler kursalar da. Kimi zulme urayarak, bask altnda tutularak da olsa dnyann pek ok yerine yaylmlard ve ran'da en rahat ettikleri, en anlayl insanlarn yaad yerde, Yezd'de toplanmlard. "Ben Piruz Mansur" dedi gen adam. Settarhan onun yzne bakt. Hemen hemen ayn yata, ayn boydalard ve onun eli de Settarhan'm eli gibi ince, kemikli ve esmerdi. Ama salar bu l ehrinde allmadk kadar ln renginde, gzleri gklerin mavisindendi. ki el birbirini bulurken Piruz'un gzlerinden scack, tatl, derin, gven uyandran bir bak geti. "Ben Settarhan." Piruz, konuunun oturmasn bekledi, kendisi de karsna geti. Ne istediini, niye geldiini sormak aypt, o ani alncaya kadar beklemek dettendi. "Taht- Sleyman'dan geliyorum ben" diye balad Settarhan. "Bahman Mansur7ye teslim edilecek

bir hal var darda, kymetli bir hal." Sipari kdn, imzalanm szlemeyi, faturay uzatt. Teslimat yapp hemen geri dnmek istiyordu, akl Taht- Sleyman'daki hal tezghnn banda kalmt. Piruz kda bakt sessizce, sonra baklarn ayaklarnn hizasna indirdi, yznden buruk bir ifade geti. "Babam" dedi, "Haly o sipari etmiti, evet. Buradaki ubenize sylemiti. Ama kendisi ok hasta. Korkarm nefesleri sayl." Buz gibi bir sessizlik kt Settarhan'n zerine. "Haly ieri aldralm. Siz de yorgunsunuzdur, dinlenin biraz." Settarhan ne diyeceini bilemedi. Adetleri nasld bu insanlarn? Kalp teselli etmeli miydi yoksa rahatszlk vermemek iin hemen ekip gitmeli mi? "Ben" dedi, "Adetlerinizi bilmiyorum. Ama ok ac olmal. Ne syleyebilirim?" Az kalsn "Allah rahmet eylesin" diyecekti ki dilinin ucuna gelen cmleyi geri evirdi. "Hiid tez gnde salk, afiyet versin." Piruz'a bakt; bu nazik adam hemen o anda brakp gitmenin kabalk olacan anlad. lm dei, ticar ilikinin iine insan bir yan sokmutu. Biraz daha kalmann herhalde iyi olacana karar vermiti ki o srada kap tarafnda bir kalabalk, bir hareketlilik hissedildi. "Mbedler geldi" dedi Piruz. Mbedler, Zerdt rahipleriydi. "zinizle." Sonra bir an Settarhan'a bakt. "Siz de benimle gelin ltfen, burada yalnz kalmayn." "yi ama nasl olur? Yani ben Mslmanm" anlamnda bakt Piruz'a Settarhan. Piruz da baklarnn diliyle cevap verdi: "Korkma, benim misafirimsin." Settarhan yerinden doruldu ve o andan itibaren kendisini hi bilmedii bir detler silsilesinin iinde buldu. Gzlerinin hi grmedii eyleri greceinden haberi bile yoktu. Piruz! Hayatna ne diye girmiti sanki? Settarhan'n sonralar bunu dnecek ok vakti olacakt. Keke o an haly brakp ekip gitseydi. Ama kader diye bir ey vard ve u lcivert haly ren el gibi belli ki dm stne dm atyordu.

eri getiklerinde Settarhan, Bahman Mansuryi grd. Bir deri bir kemik kalm, daha imdiden canldan ok lye benzeyen upuzun bir beden uzanmt sedirin zerinde. Soluk alp vermesi iyice hafiflemi, rengi sararm, enesi ve burnu uzamt ve yar aralk gzlerinde rpertici bir parlt takl kalmt. Rahipler Bahman Mansur'nin etrafn sardlar. Can vermekte olan adama yol gstermenin zaman gelmiti, nk u andan itibaren yars diri olsa da o, llerdendi. Settarhan bu defa gerekten gitmeye davrand, Piruz'un kulana eilerek "Msaadenizle, artk ben gideyim" diye fsldad. "Gitmeyin." Settarhan buna ne diyebilirdi? Bahman Mansur'ye yakn bir yere, yatan etrafn sarm olanlarn arasna oturdular. u, km

yal kadn herhalde onun kars olmalyd, unlar da kzlar, oullar, kardeleri, yeenleri, torunlar. O srada Settarhan'n szlerini anlayamad uzun bir dua okunmaya balad. Bu ses de anlayamad bu szler de Settarhan'a ancak lm de geri dnmlerin bilebilecei bir ezgiyle okunuyormu gibi geldi. "Gnahlarndan piman olduunu sylemesi iin" diye fsldad Piruz kulana eilerek. Dualar bitmiti fakat lmekte olan, insana can ekiirken bile hayaller gsteren birka damla kutsal hum suyunu yutamad gibi ne tvbe duasna katlabilmi, ne de bunu yalnz bana syleyebilmiti. Rahip bunu hi hayra yormad. Kendisine verilen cretten de hi memnun olmamt ki kapya yneldiyse de kmasna frsat kalmadan geri dnd. Bahman Mansur lmt. Settarhan o an Piruz'un yzne bakt. Bu sararm ehrede ruhun ok derin, ok bilinmez bir yerinden kopan yalarn sakince szldn fark ettiinde ise elini gayriihtiyar Piruz'un sa omuzuna brakt. Bu beden gl bir zelzeleyle sarslmt fakat herkes gibi onda da derin bir keder fakat bir o kadar sknet hkimdi. En ufak bir taknlk, abartl bir lk yoktu ortada, hkrklar tutulmutu. Sadece kederli i ekileri duyuluyor, bastrlm btn duygularn, lklarn yerini tutan gzyalar yanaklardan szlp duruyordu. Birinin dierine bir ey sylemek ihtiyacn hissettii anda bile dudaklarn aldn kimseler grmedi. Bu insanlar hal diliyle, baklarla konumay renmilerdi. l alnd, ykand. nceden hazrlanm bembeyaz keten giysiler zerine geirildi. Yere yaylm bembeyaz bir arafn zerine uzatld ve kutsal Zerdt ba olan "kost" beline baland. Bir vazonun iindeki atete yaklan sandal ve d aalarnn derin ve ar kokusu kvrla kvrla btn evi dolarken rahiplerden biri uzun bir Avesta metnini kitabn yznden okumaya balad. Settarhan ate kadehindeki aleve bakarken Piruz'un kulana eildi, ly iaret etti: "Ne kadar daha kalacak burada?" "Birazdan gtrecekler. Asla geceye braklmaz." Bu insanlara gre ruh bedenden ayrlnca geri kalan ceset artk kirli bir eydi ve bir an evvel gtrlmesi gerekti. "Nereye gtrlecek?" "Dahma'ya." O zaman Settarhan Zerdtlerin, llerini ak havada yrtc kulara braktklarna dair Mslmanlar arasnda dnp duran tevatr hatrlad. Kervanla Yezd'e girerken yolun biraz gerisinde karlkl iki kk tepe zerinde ykselen silindir biimindeki kuleleri ve onlara trmanan kvrml yollar grmt. Batl seyyahlar "Sessizlik Kulesi" derlerdi Dahma'ya ve bu isim halk arasnda da kullanlrd. Demek birazdan, yaayanlar bile neredeyse eritecek bu scan altnda o yollar trmanlacakt, hem de l bir bedeni tayarak. Henz le olmamasna ramen cehennem bir scak imdiden bastrmt. Aralksz dualarn eliinde hazrlklar srerken Piruz elinde genie, bembeyaz bir mendille Settarhan'a doru yaklat. Mendilin bir ucunu sa eliyle kendi sol bileine balarken Settarhan'a

"Uzatn bileinizi" dedi, "Yok, onu deil, sa bileinizi." "Nedir bu?" "Payvand." Kuleye trmanmak iin bu zorlu yola denlerin her biri bir payvand ile dierine balanacakt. Bir kiinin cenaze alayna tek bana katlmas asla mmkn olmaz, bu kalabalkta hi kimse tek bana yryemezdi. ifter ifter yrnecekti. "Neden?" diye sordu Settarhan. "Tam olarak bilinmez" dedi Piruz, "Ama simgesel deeri yksek bir gelenektir. Duygudalk, ortaklk dourmak, insana yalnz bana eksik olduunu hatrlatmak iindir belki. Bu zorlu yolda tek bana olan sadece cesettir. Yaayanlar ifter ifterdir. Bakn mesel, sizin sa elinizin yerine benim sol elim, benim sol elimin yerine sizin sa eliniz. Ve ki evimizin en uzak misafiri olarak sizin benimle payvand balamanz uygundur. Bu bizde misafire verilen deeri gsterir." "Ama benim Mslman olduumu biliyorlar m?" diye sormak aklna gelmeden Settarhan da elini uzatt. Kavurucu scakta, ipek mendilin serin, rpertili bir dokunula sa bileini skca kavrayarak kendisininki kadar esmer bir baka bilee baladn hissetti. Bu bala, elinin zerinden Piruz'un elinin ayasnn scakl geti sanki, Settarhan kendi damarlarnda akan bir baka kann scakln hissetmiti. Dikkatle bakt Piruz'un yzne. Bu yz Persepolis'in ya da Nak- Rstem'in duvar kabartmalarndaki ebed bekiler gibi gz alc ve grkemliydi. Gne henz tepeyi bulmadan btnyle beyaz giysiler iinde iki l tayc cesedi dirilerin arasndan bir an evvel almak iin acele edercesine girdiler kapdan ieri. Yklenmeye alk olduklar eyin arlndan olsa gerek iri yar, gl kuvvetli adamlard ve onlar da bir payvand ile birbirlerine balanmlard. Kalabaln arasndan uultulu bir dalgalanma geti. l varlndan irkilen ama yaama dair hatralar unutulmaz olan bedenin aralarndan ebedyen ayrlma zaman gelmiti demek. Rahip sesini biraz ykseltti, ayrln bu en g annda kalabaln bir taknlk yapmasn nlemek de onun greviydi. l tayclar drt alak baca ve drt tutama olan demir bir yata cansz bedenin yanma brakrken, "Gehn" dedi Piruz, "Demir l yata." Settarhan bu eski yataa, yatan zgaralarna bakt dalgn dalgn, kim bilir zerinde ka ceset tanm ve fazla kullanlmaktan byle eskimi, erilmi, paslanmt. ne dm iki rahibin yrtt kafile korkun snn ve alevli gnein altnda ikierli sralar halinde Sessizlik Kulesi'nin dar ve dik patikasn trmanmaya balad. Piruz'la birlikte en az otuz adm geriden demir yata takip eden Settarhan, bir dnemeten aa doru baknca cenaze alaynn uzanan kuyruunun ate pskren kayalarn arasndan kvrla kvrla yol aldn grd. Tekrar nne bakt, tutamaklardan kavram olan tayclar, bana msn demeden ar ar trmanyor, demir karyoladaki l beden emin ellerde yol alyordu. Ba, boyun hizasndan hill biiminde demir bir yasta dayanmt ve sarp yollarda kaymamas iin kuaklarla balanmt. Ban iyice kaldrd Settarhan, tepenin zerinde, kerpiten ina edilmi silindir biimli Sessizlik Kulesi'nin ikinci bir tepe

gibi ykseldiini grd. Masmavi gkyz botu ama kulenin kenarlar epeevre akbabalarla, le kargalaryla ve Settarhan'n adn bile bilmedii daha bir sr kula doluydu. lklar kulana kadar gelirken Settarhan'n iinden bir bulant geti, ne kadar ok ve ne kadar karalard. Uzun bir trmantan sonra kulenin yksek duvarlar nne vardklarnda demir yatak yere brakld, her zaman rahipte duran pasl bir anahtar sabrszlkla bekleen akbabalarn kanat sesleri ve kesik lklar arasnda kilidin iinde ar ar dnd, kulenin her zaman kapal duran ar demir kaps ald. Bu kap lm sonrasyla yaam tarafn birbirinden ayryordu. lmden sonrasna ait olan ksma hi kimsenin girmesine msaade edilmezdi ama herkes ieriyi grmek, orada neler olup bittiini bilmek isterdi. Btn balar o tarafa doru uzansa da kap hemencecik kapand. Ceset, demir yatanda demir kapdan ieri, duvarlarn arkasna alnmt. "ieri kimse girmeyecek mi?" diye sordu Settarhan. "Hi kimse giremez o kapdan. Yaayanlar arasnda byle birisi yoktur. Orada neler olup bittiini dnya gzyle kimse gremez." "Grrse ne olur?" Cevap yoktu. nk hi kimse buna kalkmazd. Tayclar ve rahip kapnn dna ktklarnda rahip, beklemekte olan kalabala dnd, son bir dua okudu:

Ey kutsal ruh! Sayg sana. imdi burada braktmz lnn ruhunun kutsal ruhun bir paras olduunu farkndayz. Tren bitmiti. Arkalarnda akbabalarn lklar, aralarnda hl payvand ba, Sessizlik Kulesi'nin patikasndan inerken Settarhan'm da Piruz'un da akl demir kapnn arkasnda kalmt.

Eve dndklerinde gne hl tepedeydi. Demir yatan pas lekeleri, yksek kerpi duvarlar, gcrtlarla aralanan ve hemen ardndan kapanan kap, akbabalarn geni siyah kanatlar hl Settarhan'm gznn nndeydi. Piruz'a dnd ve bu eve geldiinden bu yana nc defa "Artk ben gideyim" dedi., "ok yorgunum." Piruz onun yzne bakt, "Gitme Settarhan" dedi. "Ben de ok yorgunum." Sar salar slakt ve kirpiklerinin zerinde su kokusu vard. Akama doru iki rahip terif etti. Bedeni oktan yok olan lnn ruhunun yok olmamas imdi bir para onlarn elinde ama daha fazla lnn kendi gemiindeydi. Herkes ate vazosunu aralarna alm dualar okuyan rahiplerin azndan kanlara kulak kesilmiti. "Ne diyorlar?"

"lnn ruhuna hitap ediyor, ona yol gsteriyorlar." Settarhan merak etmiti. "Onu yani ly duyuyorlar m?" "Hayr, onu duymuyorlar. Ama l onlar duyuyor." Piruz biraz durdu, ekledi. "Yani umarm duyuyordur. Biz lnn ruhunun gn gece bu dnyada kaldna inanrz. Bu gn iinde gemiteki dnceleri, kelimeleri ve ileri kendisine birer resim olarak gsterilir. Eer iyi dncelerin, iyi kelimelerin, iyi ilerin sahibiyse kendisine gzel resimler gsterilir. Yok, eer yle deilse o zaman kt resimler grr ki bu onu pek fena bir gelecein beklediinin iaretidir. Tabii eer buna gelecek denebilirse." "Dnceler, kelimeler ve iler" diye tekrarlad Settarhan. "Evet, iyi dnceler, iyi kelimeler, iyi iler bizim iin yeterlidir." Settarhan fsltyla "Bizde de insan kelimelerinden ve ilerinden sorumludur. Ama eyleme geirmedii mddete zihninden geenlerden sorumlu deildir" dedi. Sonra sordu: "Peki, bu gnn sonunda lnn ruhuna ne olacak?" "Yarglanacak" dedi Piruz, "Hayat boyunca yaptklar tartlacak. Eer iyilikleri fazla karsa her iki yannda meleklerin bekledii invad kprsden kolayca geerek cennete gidecek. Ama eer ktlkleri fazla karsa o kpr kl kadar daralacak ve ruh bu kez cehenneme decek." Settarhan ikinci kez "Bizdeki gibi" dedi. Piruz glmsedi. "Neden aryorsun Settarhan? Kimine sa olarak grnr kimine Musa olarak, kimine Muhammed kimine Zerdt olarak." Settarhan ciddilemiti. "Kimine deil" dedi, "Tmne Muhammed Mustafa olarak grnr." "Sallallahu aleyhi vessellem"i derin bir saygyla ekledi, "Sonsz mhrdr o." Piruz glmsedi, "Tamam, tmne." Ve devam etti: "Tanr btn lemlerin Tanrsdr ve btn gerek dinler ayn bir Allah'ndr. Gerektii kadar geriye gidebilirsen btn rmaklarn ayn kaynaktan ktn, ortak bir mazide her eyin ayn ortak balangca balandn grebilirsin. Ama bunu yani btn rmaklarn ayn kaynaktan ktn grebilmek iin bir hayli ykselmek gerekir." Sen bunu grebiliyor musun peki?" Her zaman deil ama zaman zaman." O zaman Settarhan, "Madem bunu grebiliyorsun" dedi yumuack bir sesle, "Btn rmaklarn nda ayn denize dkldn de grmelisin. Gne dounca atein hkm kalr m? Onun n atelerin hkmn iptal etmez mi?"

iruz bir daha glmsedi.

Geni ve kalabalk sofralarda kutsal ekmek ve yemekler yenmi, rahipler gitmi, misafirler lm, yorgun ev halk yataklarna ekilmi, l iin yaklan hari btn lmbalarn fitili rilmiti. Hizmetkrlarn dnda uyank olarak sadece Settarhan ve Piruz kalmt. Havuzun bana lar. Koyu l gecesinde birer ipin ucunda dnyaya sarktlm milyonlarca yldzn altnda arhan kesif bir koku salan yasemen fidannn altndaki minderin zerine bada kurdu. Piruz'sa

n gnein hararetini emmi havuz duvarna yaslam, ayaklarn uzatmt. Ban mermer rla dayayarak bir mddet gklere bakt, ok gemeden gzleri kapand. Settarhan, onun yzne akla bakarken derin soluklarn dinledi. Bakt ve dokunduu her eyin zel bir anlam vard z iin, evrenin kitabn semboller zerinden okuyor, bir nar daln okarken servi aacn da klyordu. Glmsedi efkatle Settarhan. Bugn her insann hayatta ancak bir kez yaayabilecei cnn zelzelesi koparken u adamn yannda olmu, elini u geni omuza brakm, sonra da bir vandla birbirlerine balanmlard. Ban yasemen fidannn gvdesine dayad, Settarhan da erini kapad. azla zaman gemedi. Bir lm gecesinde l gklerinin yldzlar altndaki bu ksack dalp eyle ikisi de kendilerine gelmi, tazelerim ilerdi. Hizmetkrlardan biri o srada nlerine Yezd'in tatllar ve yemileriyle dolu bir tepsi ve semaver getirdiinde aralarnda lene, lme, ldkten asna ve hayata dair bir sohbet balad. Daha ok Settarhan soruyor, Piruz anlatyordu.

iruz konutuka Settarhan onun anlattklarna hi de yabanc olmadn fark etti, hele de btn yeyi zetleyen cmleyle karlanca: "Yeryznde her ey iyi ile kt arasndaki mcadeleden ettir, insana den bu ikisi arasnda kendi safn semektir." ettarhan aklna nicedir taklan soruyu esirgemedi. "Peki" dedi "Nasl oluyor da atee yorsunuz? Yani gereklerin bu kadar farkndayken?" iruz'un yznden bir incinmilik ifadesi gemedi ama "Bunu sorman bekliyordum" dedi beyaz gmleinin gsnde esmer elini gezdirirken. "Soracan bekliyor ama yine de maman -sormayacan deil- umut ediyordum." du. Yutkundu. Biz atee tapmayz Settarhan" dedi. Sen bakma bize yaptrlan bu yaftaya. yle zannedilir. yle erilir zellikle. Hem sen Kur'n' iyi okumu olsaydn Hacc Suresi'nin 17. ayetinde admzn riklerden ayr tutulduunu fark ederdin. Kitabmz vardr, ehl-i kitabz biz." Zaman iinde bozuk frkalar, farkl uygulamalar ortaya km olsa da Zerdt'n temel tisinde Tek Tanr'ya inanlr. Ben o temel retiye inanrm, Avesta 'da da Zerdt'n bizatihi di szleri olan Gatalar 'dan gayrine aldrmam. Ahuramazda tek Tanrdr ve ate, bize onun etini ve temiz isimlerini hatrlatr sadece. Ate safln, katksz temizliin, kirlenme ihtimali amann simgesidir. Ona sadece sayg duyarz." Biraz dnd. "Hristiyanlarn ha gibi. Mesel." Settarhan, "Bizim hamz yoktur" diye mrldand, derin bir sessizlikten sonra iinde asl duran amad. Neden byle yapyorsunuz? Neden siz de llerinizi topraa gmmyorsunuz?" Doay kirletmemek iin" dedi Piruz. "Biz havann, suyun, topran ve atein saflna inanrz. drt unsur temiz olduuna gre doa temizdir. Oysa ryen bir insann bedeni tabiat kirletir. n iin llerimizi topraa gmmeyiz biz, atete yakmayz, suya atmayz, akta kendi haline kmayz." Settarhan l bedenin gndz evden ne kadar abuk karldn, eyalarnn gz ap ayncaya kadar yok edildiini hatrlad.

Bizde" dedi, "lm bile olsa sevdiklerimizin bedeni azizdir. nsann topraktan yaratldna, bu den de topraa karmas gerektiine inandmz iin de onu topraa gnl huzuruyla veririz." Biliyorum" dedi Piruz, "Ama fark eden bir ey yok aslnda. Her iki durumda da geriye bir iskelet yor." Settarhan'n gznn nne bugn kulenin silindiri etrafna tnemi kocaman kara kular, onlarn kesik klar geldi. rkildi. Baygn yasemen kokusunu iine ekerken bir Zerdt evinde kendisini lmanlndan ilk kez bu kadar memnun hissetti. Topraa karacak olmaktan memnun, mmet-i hammed olmaktan memnun, u iine dolan mavi yasemenin kokusundan memnun, Taht- Sleyman'da kt hatradan memnun, akbabalara yem olmayacak olmaktan ok memnun. Tam o srada Piruz bir sr verir gibi eildi kulana. Settarhan" dedi, "Hem biliyor musun, ben, ldkten sonraya gcm yetseydi, bir dahmann uruna atlmay, akbabalara yem olmay reddederdim. Bana kalsa cesedimin topraa karmasn h ederdim ya, bana kalmayacak elbette." Aralarndaki payvanda bir dm daha atlmt. O gece orada Piruz kalbinin rtlerini bir bir kaldrrken Settarhan aralarndaki eyin iki kii arasnda ancak ilk anda, ilk karlamada kurulan, aksi takdirde hi kurulamayan o scak ba, o tebessml hatrlama, o ezel tanklk duygusu, o kav kpr olduunu anlad. Ve u yldzlar ahit, hi kimseye kar byle gl bir yaknlk dahas snrsz bir gven duymamt. Gvenin sebebini hi dnmedi ki, kendini gz kapal Piruz'a emanet edebilir, Piruz nereye derse oraya gidebilirdi. Onun yzne bakt muhabbetle. Settarhan ne kadar esmerse Piruz da o kadar esmer, Settarhan'm gzleri ne kadar elysa Piruz'unkiler o kadar maviydi. l ile gk gibi buldular birbirlerini. Aralarnda bir yamur eksikti.

Yldzlar ufka yanarken "Biliyor musun Piruz?" dedi Settarhan, "Taht- Sleyman'da da bir ategh var. ok eski ama ok ihtiaml." "Bilmez miyim?" dedi Piruz. "Sasanlerden kalmadr." "Nereden biliyorsun?" "Settarhan, ben Tebriz'de okudum, niversiteyi orada bitirdim. Taht- Sleyman'daki ateghtan bahsedilirdi bizim arkadalar arasnda. Hatta bir ara gitmeye de kalktk ama olmad." Semadan yakldna inanld iin asla sndrlemez olduuna da inanlan Zerdt ateinin asrlarca parlad en nemli merkezlerden biriydi Taht- Sleyman. Settarhan, yan banda doup byd, ocukluunu ykntlarnn ya da ayakta kalm duvarlarnn arasnda geirdii bu ategha dair Piruz'la syleirken Taht- Sleyman'da ev sahibi mi misafir mi olduunu dnd ilk kez. "Hakknda bu kadar ok ey biliyorsun ama hi grmedin, yle mi?" "yle, hi grmedim. Ama grmeyi ok isterim."

"Gelsene" dedi Settarhan, "Bize gel, misafirimiz ol, sana Taht- Sleyman' gezdiririm." "Gelirim" dedi Piruz. "Ne zaman?" "Sonbaharda diplomam almak iin Tebriz'e geleceim. Sana telgraf ekerim." O srada evin kapsnda bir glge belirdi, Piruz'un annesi. kisi de yerlerinden doruldular saygyla. Kadnn elinde iki hrka vard. ln gece souu birazdan bastracakt ve bu souk Austos aynda bile hibir eye benzemezdi. Sabahleyin, kenara diklenmi haly gsterdi Piruz. "Anne, u haly serelim mi?" "Serelim. Hem de senin odana serelim." Taht- Sleyman'n lcivert gecesi, pembe glleri, Azam'n mavi mineleri, beyaz inci iekleri, kandilleri, madalyonlar, mnhanileri Piruz'un odasnn ortasna serpildi. Kederli kadn byk acsnn ortasnda bile nezaketliydi. "Ne kadar gzel" dedi Settarhan'a, "Yezd'e kadar yaylan hretiniz yersiz deilmi." Gzyalarn tutarak imdiden skn etmi konuklarnn yanma gitti. Piruz'sa plak ayaklaryla iki adm att halnn zerinde, diz kt, ellerini dizlerinin zerine brakt. Settarhan da aynn yapt. Ayn halnn zerinde karlkl oturuyorlard imdi. Yzleri birbirine dnk, elleri dizlerinin zerinde, gne yla ykanan odada, tertemiz, taptaze. Piruz gl dallarn, inci ieklerini okad, ayaklarnn altna serilen baheye bakarak "Settarhan" dedi, "Sen bana bu kederli gnmde Taht- Sleyman'n baharn hal vasfnda getirdin. Ben daha nce byle gzel renkler grmedim." Tek iek yetimeyen kendi ln, o bitip tkenmek bilmeyen sisli koyu sary dnd. "Sizin iekleriniz, baheleriniz, aalarnz ok gzel olmal. Yoksa bu renkler byle gzel olmaz, onlar dokuyan da byle gzel bir bahe hayal edemezdi." Elinin srtn halnn ynnce gezdirmeye devam etti. "Hem bu kadar ince ve bu kadar ok dm; onlar dokuyan kr olmaz m?" Settarhan, Azam'n gzlerini, o hayat balayan tekinsiz iki kuyuyu dnd. Pembe gllere dokundu. Ktrm bir imay ap da kelimeye dklmemi akn bahar ve bahesi onun iindeydi haddizatnda. u Piruz, asl hayal sularnn kendi iinde aktn bir bilseydi. Byle bir keder evinde bile nedensiz glmsemek istedi Settarhan. Ak olunca en ok da lm hkmn kaybediyor ve insan kendisini lmsz zannediyordu. Bu lmszlk vehminin verdii geni cesaretle, gzleri bir noktaya dikilmi: "Kr deiller ama insan kr edebilirler" dedi. Sonra sylediinden piman oldu. Tebessmnn geri kalann iinde brakt. Ak bir yandan anlatmak ihtiyacndayd ama dier yandan kskant. stelik sirayet etmesi kanlmazd. Ertesi sabah Tebriz'e kalkan bir kervana katld Settarhan. Tebriz'de iki gece kaldktan sonra kendisini kr edebilecek o gzlere doru Serblend'in srtnda, yaama koar gibi koacakt.

"Sen de gel" diye tekrarlad ayrlk annda Settarhan. "Gecikme." "Geleceim." Kendime geldiimde Taht- Sleyman'da, gln kysndaki tata oturuyordum hl. Bulutlu emsiyemi sk sk tutuyor, yeil sulara bakyordum. Su hafife dalgalanyordu ve hoparlrden ykselen o yeknesak ses kald heceden, suya yaklalmamasn uyaryordu. ahapzade'nin sesiyle bam kaldryorum. "Hocam gidelim" diyor. Gidiyoruz. Yolun sonu. Bulabilecek miyiz?

Bulduk. Her ey oldu ve bitti. Elimle koymu gibi buldum onlar. Menzilimi kaplarnn nne kurmuum. Arabay tam evlerinin nnde durdurmu, onlar onlara sormuuz ksacas. Kendime gelmem bir gnm ald. Yanma bir gecenin bol ryal uykusunu katmam gerekti bunu anlatmam iin. Ertesi gece, Tebriz'de oteldeyim imdi. Taht- Sleyman ateghndan ayrlrken Trabzon'dan beri tadm cmle byyordu beynimde: "Ya evin yerinde bir alveri merkezi veya otopark yaplmsa ya onlar bulamazsam!" ahapzade "Endielenmeyin hocam" dedi, "ran'n bu taraflarnda zaman yava geer." Ateghtan henz uzaklamtk ki aacn nbet tutar gibi bekledii bir dnemeten sonra yolun st tarafnda bahe iinde mtevaz bir kasaba evi grnd. Selman Bey eliyle iaret ederek "Buras" dedi, "Adres buray gsteriyor." Bana dnd, "Ben alaym m kapy?" "Yok" dedim. "Ben alarm." Otomobilden indim. Hepsi; Yasemen, ahapzade, Selman Bey ve kars, onlar da inmi, bana bakyorlard. Bahe kaps akt, ieri girdim. Soukkanllm beni terk etti edecek, bartm kayd kayacak, ter srtmdan akarken "Allah'm" dedim, yanaklarm alev alev. Kapnn tokmana dokundum. Az sonra otuz yalarnda, boylu boslu, endaml, gler yzl bir kadn grnd. Elimdeki mektubun adres ksmn gsterdim. "Ben bu adresi, bu insanlar aryorum" dedim Trke. Selman Bey o srada yanmza yaklamt, btn hikyeyi bir de o Farsa zetledi. Gen kadn zarf ald, evirdi evirdi, eksik paray yerine koyar gibi evin iine doru seslendi: "Efendi gel, misafirlerimiz var." Hemen ardndan kollarn boynuma dolad, smsk kucaklad. Bu an mrm olduka unutmayacam. Rya gibi. Ama gereklemiti. eri girdik. Minderlerin zerine oturduk. lk aknlktan sonra bir para sakinleebildiimizde "Senin ismin ne?" dedim. "Sen kimsin?" Ara sra ahapzade'nin, Selman Bey'in ya da karsnn Trkeden Trkeye aktarma yapmas gerekiyordu. "Nizam'm ben" dedi. Sonra glckler iinde ellerimi avularna alarak enlikli enlikli

anlatmaya balad. "Ben bu ailenin geliniyim ama amcaolumla evlendim. Yani ayn aileyiz." Kocasna bakt, "Mevld." Devam etti: "Her eylerini bilirim." Mevld'un ya krk yoklu. Bunlar nc kuak yani. Bir yn soru bam dndrmeye balamken nce babalarn, dedelerini sordum. Dedelerden hayatta kimse kalmamt, eskiler gp gitmiti klliyen. Buna hazrlklydm doal olarak. Peki, ikinci kuaktan kimse hayatta myd, annemin, teyzemin kua? renmek istediklerim hepi topu iki satr bayd aslnda, "yani"lere muhta iki gl merak. Bir; hep bu evde mi oturmulard? Yok, yle deil. Yani Settarhan'n genlii bu evde mi gemiti? Yani son olarak kt kap bu kap myd? ki; neden Settarhan Taht- Sleyman' da, Tebriz'i de, ran' da, Azerbaycan' da yani anavatann terk ederek Trkiye'ye yerlemiti? Nizam ay bardaklarn tepsiye dizerken ilk soruma "Evet" dedi, "Baba evi buras." Mutfaa yanma gitmitim, Zhre Hanm da yanmzdayd. "Evet, baba evi buras." Ama nasl olur? Hayr, benim Settarhan'la geldiim ev bu deildi ki. "Bu ev o ev deil" diyecektim kendimi tutmasam. Tam o srada Nizam "Ama" diye balad. "Ama eski ev depremde tmyle yklm. O byk bir evmi. Sonra kardeler, torunlar araziyi ayrm, zerinde kendi evlerini yapmlar." Anladm. "ok da gzelmi o ev, yle anlatrd eskiler. Keke grseydim" dedi Nizam. "Keke grseydin" diye tekrarladm ben de, "ok gzeldi." Nizam fark etmedi bile. Yaknda olan birka akrabaya haber salnd, geldiler. Fakat bunlar da gen insanlard. Anavatann terk ederek Trkiye'ye yerleen bir Settarhan'n ismi kuaktan kuaa gemiti evet, fakat benim bildiklerimden daha fazlasn onlar da bilmiyorlard. Ne vatann neden terk ettiini ne de benim merak ettiim yzlerce, binlerce ayrnty. Birka isim. Birka hatra krnts. O kadar. Benim aradm onlarda yoktu. O kadar ok soru sordum ve o kadar ok bilmediler ki sonunda meyus oldum ve sormaktan vazgetim. "Senin sorduklarn belki Behzat Amca bilir" dedi Mevld. "Behzat Amca kim?" "Sehend Dede'nin olu." Sehend. Kalbim yerinden kacakt. O krk gl, o vurgun yemi endam, o efkatli ama aresiz bak. Onun olu mu? Evet, onun olu. Ka yalarnda Behzat Amca? "Bilmem" dedi Mevld kaytszca, "Seksenin zerindedir." Hayr. Grm olamaz. Settarhan 1917'den sonra vatanna dnmemiti bir daha. Oysa Behzat Amca imdi seksenlerindeyse 1930 gibi domu olmal. Ama ikinci kuakt ve neticede kaynaa daha yaknd. Onu grmemise bile gren gzleri grmt. Hatralar deilse de anlatlar zihninde daha

taze durabilirdi. "Nerede oturuyor?" dedim, "Burada m? Gitsek ya yanma!" Nizam gld. "Yok, Yezd'de oturur." "Yezd mi?" dedim. "Neden Yezd'e yerleti?" "Onun oullar 1979 ihtillinden sonra Yezd'de i tuttu" dedi Nizam, "Babalarn da gtrdler. Ama Behzat Amca torunlarndan biri ve onun karsyla ayr oturur. "Biraz huysuz, biraz geimsizdir. Kendi oullar ve gelinleriyle olamad." "Ama bu torununun karsyla yldz bart" diye ekledi Mevld, "Ad da Masume'dir." Meyveler, yemiler birbirini kovalarken Nizam'a ve Mevld'a, "Peki" dedim. "Neresinde Yezd'in? Biz Yezd'e gitsek onu bulabilir miyiz?" kisi de dncelilerdi. "Evinde telefon yoktur. ok yaldr ama zaman zaman torunuyla Mehed'e gider gelir." "Torununda cep telefonu yok mu?" "Yoktur, kullanmazlar." "Adresleri de yok mu?" dedim inatla. "Var." Adresi aldm. Dn vakti yaklayordu. Hediyelerimi dattm. Sadece sar kehribar tespihi ayrdm, srt antamn i gzne attm, onu verecek kimseyi bulamamtm. "Bir ey yok mu?" dedim Nizam'a son bir mitle. "Ondan kalan bir ey?" Bir ey yoktu, ran'da zaman yava gese bile onlar da Tebriz'in Gk Mescid'i gibi depremlerde her eylerini yitirenlerdendi. Fakat umulmadk bir ey oldu, Ta Kap ayakta kalmt. "Ama dur, iki fotoraf vard" diyen Nizam bir albm getirdi, kendisi de yanma oturdu. in mal albmn sayfalarn aceleyle evirmeye baladm. Nizam'n gen kzlk, Mevld'un askerlik, ikisinin evlilik fotoraflar, daha fazla da ocuklarnn -biri Glendam dieri Mirza Han-, fotoraflar vard. Albmn son sayfasyla kapak arasnda ise sevinle irkildim. Btn eski fotoraflarla ayn renk ve dokuda iki kartondan birinin zerinde Settarhan' tandm fakat yannda bir kadn vard, ite onu karamadm. Dierinde ise ayn kadn tek olarak grnyordu. "Bu kim?" dedim parmamn ucuyla kadn gstererek. "Settarhan o ite" dedi Nizam. "Onu tandm" dedim. "Yanndakini soruyorum ben." "Settarhan'n Rus sevgilisi" dedi Mevld glerek, "Sofya." Dier fotoraftaki tek kadn iaret etti. "Bu da o." Nizam ekledi, "Settarhan Trkiye'ye gittikten sonra bu fotoraflar Batum'dan gnderilmi. Bir Rus zabit mi ne varm, ite o, Settarhan'dan kalan heybeyi gndermi bizimkilere." Sofya? Bu ismi evet, annemle teyzemden duymutum. Fakat bir fotorafta dnya suretini grnceye dein gerek olabileceini zannetmemitim. Hem Azam'n ak Settarhan'n iinde byle

byrken, "Settarhan'n Rus sevgilisi" nasl olabilirdi bu? Hay Allah'm! Bir de bir tuhaflk hissettim. Tekli fotorafnda Sofya zamannn kyafeti iinde, lkin ikinci fotorafta bir saray balosundan kma benziyor; bir mana veremedim. Durmadm zerinde, Nizam'dan izin istedim, albmdeki resimlerin fotorafn ektim. Ben de Trabzon'da hazrladm kendi albmm kardm. "Bakn" dedim. "Ben de size fotoraflar getirdim" dizimde oturan kk Glendam'n salarn okarken. Annemi, teyzemi, daym, eski evi, Glcemal vapurunu, dedemin ve anneannemin evlilik czdanlarndaki resimlerini daha bilmem hangi resimleri gsterdim. Nizam hiiznlendi. Eski evin fotorafn evirdi evirdi, "Bu kimin evi" dedi? "Bu" dedim, "Settarhan'n evlendii Zehra'nn baba evi, benim anneannemin." Nizam bu kez Glcemal vapurunun resmini ald eline. "Bu ne?" Birlikte fotorafn zerine eildik. "Bu Glcemal." Talarn ate ald cehennemi Taht- Sleyman scanda Glcemal vapurunun Karadeniz'in serin sular zerindeki kpklerine bakyorum. Bu mu smail'i gtren gemi? "Ya Rabbim" diyorum "Zehra nerededir imdi, ne yapyordur?" onun bitimsiz bir zaman iinde bir yerlerde yaadn artk iyi bilerek. "Ya Rabbim, bambaka aklara, yataklara akan bu iki rmak nasl bir araya geldi, nasl birleti?" Bunu ben Khin Prenses Kassandra bile bilmiyorum. Dizimde oturan Glendam ban kaldrm, cennet masumiyetinde yzme bakarken nce vapurun kl rengi duman savrulmaya sonra denizin suyu kprdamaya, hrts duyulmaya balyor. Neredeyse alev alacak bir nefes iitiyorum kulamn ta iinde. Benim baktm yere yaral bir ift gzn de benim kadar dikkatle baktn hissediyorum. kmann iinde, drlm deinin zerine kvrlm Zehra'nn omuz bandaym. Onun bakt yere Glcemal vapuruna bakyorum.

4. Kitap GLCEMAL
"smail bu vapurla gidecek yle mi?" diye mrldand Zehra, "Hem de iki gn sonra. Celil Hikmet de." Celil Hikmet, aklnda zel bir isimdi geri fakat smail'in gidecek olmasyla Zehra'nn gzne batan fiilin acs yle derindi ki Celil Hikmet o acya sadece bir sonsz gibi eklenmiti. Pencereden dar bakt. Her taraf deniz derya. Ama ine atsan denize dmeyecek bir sandal, kayk, taka, mavna, pereme kalabalnda; yelkenler, dumanlar, yalar, kokular, sesler arasnda; daha akta demir atm byk gemiler, sefineler, melekseler, aykalarn hepsinin de anda koca siyah gvdesi, iki bacas, drt direiyle drt ba mamur Glcemal btn klarn yakm, btn gzelliklerini sam, ddklerini ttrp duruyordu. Trabzon'un ne kadar genci civan varsa bu ddk sesi hepsini toplayp gtrecekti, yle mi? Balkan seferberlii iln edileli beri Trabzon'un bu kyamete bambaka bir kametle katld, istenenden daha fazlasn vermeye kararl olduu grlmt. stelik bu kamet dorudan Bykhanm'n evine kadar uzanm, sofrasnda bakaldrmt. Bir hafta nce smail dalgn dalgn demiti ki: "Trabzon'da 87. Alay'n hazrlklar grlyor pekl ama bir de gnll taburu kuruluyor." Bu mukaddimeden korkan Hacbey msr ekmeini yourda dorarken bir an durdu. Hibir ey sylememek sylemekten evl, kan sessizce yourda sald. Ama smail susacak gibi grnmyordu. "Celil Hikmet Bey gidiyor." u gidiyor bu gidiyor. Bu gidiin sonu Hacbey'e hi hayra almet gibi gelmedi. Ka brakt. Ban kaldrd, smail'in yzne bakt. "Onlar ykml" dedi. smail sz uzatmaya gerek duymad. "Ykml olmayanlar da gidiyor." Bir rpda syledi syleyeceini: "Halis Efendi bile gidiyor. On sekiz yam doldurdum, gnll yazlabilirim. Ben de gideceim." Biraz durdu, "zin verirseniz. Tabur iki gn sonra hareket ediyor." Hacbey aslnda biliyordu, bildiinden korkuyordu stelik. Gnlerdir Merevet gazetesi, Trabzon'da 87. Alay'a dhil olmak zere bir Gnll Taburu oluturulduunu duyurmakta, gnl elmek iin ha bire yazlar yaymlamaktayd. Erafn da Trabzonlu kadnlarn da yardmlar neredeyse Merevet'in sayfalarndan tam, demek sonunda tabur, hazrlklarn tamamlamt. Demek ismail de bu tabura katlacak, bu taburda boynunu satra uzatacakt. Ama bu devleti bu hale koyanlar brahim deildi ki, gkten bir ko insindi. Masum smail, Gnll Taburu'nun sadece bir istei olduunu glerek anlatyordu. "Neymi o istek?" dedi Hacbey.

"Gnll Taburu savaa asker elbiseleriyle deil kendi kyafetleriyle katlmak istiyor." Hacbey dnd, 93 Harbi'nde de ayns olmutu. "Bir de" dedi smail, "Kendi zel sancaklarn tayacaklar." Bu da 93 Harbi'nde olmutu. "Peki" dedi Hacbey, "Bu istekler kabul edildi mi?" Talep, stanbul Hkmeti tarafndan ilk anda uygun grlmemiti nk asker tek elbise tek yrek demekti. Ama Gnll Taburu'nun Trabzonluluk damar tutmutu bir kere. Verecekleri bir cand unun urasnda karlnda bu kadarck istekleri ok muydu? Bunun zerine kuma asker kumana uygun olmak kouluyla istedikleri izin kmt. Hacbey iinden "Ah oul!" diye geirdi. "Bir zpkann, bir baln hevesine mi kapldn? lmeyi baylmak m zannediyorsun sen?" Fakat ok yaydan oktan kmt. O zaman Bykhanm ilk kez sze kart. "smail, a oul!" dedi, "Gitme. stersen gitmeyebilirsin." "Nine" dedi smail. "Bizim snftan mezun olanlarn tamam gnll gidiyor. Edebiyat hocamz brahim Aladdin Bey de gidiyor. Orada kyamet koparken ve buradan herkes o kyamete koarken, btn snf gnll yazlrken, de bana, ben nasl gitmeyeyim? Rahat deimde nasl uyuyabileyim?" Biiykhanm'n buna verecek cevab, yetecek hesab yoktu. Demek gidecekti. Boynu satr altnda smail gibi hem de. Adn smail koyduu gne, Allah'tan korkmasa nedamet getirecekti. Allah'tan korktu. Sustu. smail bugn gidiyor, yle mi? Bir kt ald Zehra, mor bir sabit kalemle ve acemi bir yazyla harfleri sadan sola doru istiflemeye balad. Ehed cmlesini tek satrda tamamlad: Ehed eti l ilahe illallah ve ehed enne Muhammeden rasulullah. Kat yerinin "illallah"tan sonraya dmesine dikkat ederek kd enlemesine ikiye katlad. Trnayla iitledi, esnetti ve dzgnce yrtarak "ehed" cmlesini ikiye ayrd. Yarsn bo bir defterin arasna yerletirdi. smail'in odasna girdi, defteri uzatt. "Al" dedi, bu defter senin. "Burada ehed cmlesinin yars var, dier yars da bende. Dndn zaman sende kalan yarsn bende kalan yarsyla birletireceim. Kaybetme sakn." "Kaybetmem" dedi smail glmseyerek. Sesi, Zehra'ya hafiflemi gibi geldi, tpk glmsemesi gibi. Yukar, sofaya kt Zehra. Kdn kalan yarsn kendi Kur'n'ndan rastgele at bir sayfann arasna yerletirdi. "Ay yarld zaman..." Ehed cmlesinin yars "Vaka Suresi"ne denk gelmiti. ark Meydan'ndaki Kur'n tilvetinden, uzun dualardan, kurbanlardan, ateli nutuklardan sonra maher kalabal limana inmiti. Glcemal vapuru ddn son kez ttrp de yolcularn arrken kadnlarn hkrklar ihtiyarlarn gzyalarna, ocuklarn alamas mzka grltsne; trampet, dua, mart l tekmil birbirine kart. Kyamet byle bir vakit olmalyd. timeler,

kakmalar, bar arlar arasnda Zehra son bir kez atld torbasn srtna vurmu smail'in boynuna. Bir kez daha. Bir kez daha. Sonra ellerine sarld. Teri, gzya birbirine karr, burnu dudann zerine akarken o kalabalk arasnda arafnn altndaki fesrengi rt kayd, kulandaki inci kpenin tekini de o srada drd. Yokluunu ok sonralar fark edecekti. "smail" diye haykrd sesini uultular arasnda duyurmaya alarak. "Mektup yaz." Ayn uultular arasndan cevap geldi: "Yazarm." "Verdiim defteri unutma, defter tut. Dnte bana verirsin." "Tutarm." 87. Alay' Glcemal'e ihtiyarlarn krek ektii sandallar, kayklar, mavnalar tad. Kayklarn ou savata olduu iin kreklere aslmak yallara kalmt. htiyarlar; ocuklar, torunlar yataki bu askerlerin elini pyordu. stelik aksakall krekilerin, askerlerden para almadklar gibi, onlara verecek ufak tefek hediyeleri, atlacak son bir barutlar bile vard. Emanetini gemiye brakmak zere iskeleden ayrlan kayklardan havaya arjrler boaltld, kydan gelen mukabeleye Glcemal'in selm toplar kart. Trabzon ve Glcemal son asker gemiye kana kadar vedalatlar, selmlatlar. Son asker ayan gemiye bast anda Glcemal'in gvertesinden hava fiekler patlamaya balad. Sadece asker ve subaylarla deil cephane, erzak ve hayvanlarla da dolu olan Glcemal vapuru, yzen bir ehir gibi uzaklamaya baladnda Bykhanm'a yle geldi ki bir gece nce ltlarn, gzelliklerini, tllerini, glgelerini suya dken batan karc masal gemisi gitmi, yerine rktc bir ey, yryen bir toplu cenaze arabas gelmiti. Bykhanm olduu yere ylrken Seher ve Keyfiye l bast, Siranu Hanm koluna girmeye alt, br koluna da Hacbey sarld ama bu gvdeyi tayamad. Yldrm ne yapacan armken, Halide "Koun" dedi "Halam." Bykhanm bu kadar dayanabilmiti. Halil Safa kalabaln arasnda halasn bir tan zerine oturtmay sonunda baard. Sultan rencilerine ateli sava nutuklar eken Halil Safa, Halide'si hamile olduu iin gnll yazlmamt. Az nceki grlt yerini derin bir sessizlie brakrken sanki baklar onun zerinde olduka her trl kazadan beldan korunacakm gibi herkes gz krpmakszn Glcemal'e bakmaya balamt. Yank, krk, sitemli bir sesin ykselmesi gecikmedi. Yal bir adamn sesiydi bu ve przl bir hanereden kyordu. Btn ilesini geride kalan tek eyine, sesine ykleyen trkcnn gemiden medet uman drtlklerine yeni drtlkler eklenirken ayn derdi ok kiinin ektiini bilmek bile kimseyi teselli etmedi. Ve ki bu yank trknn sahibi, "GlcemaT'in, Sultan Read'n annesinin ismi olduunu bilmeden Sultan Read'a sitem etti: Ey Glcemal Glcemal Savruluyi dumann Aldn gittin yrimi Yoktur senin imann Bir para kendine gelmi olan Bykhanm gzyalarn arafnn ucuyla silerken "Ya Rabbi, burunlarn kanatma" diye mrldand, elinde duadan baka bir ey kalmamt. Ayetelkiirsleri,

bildii btn yol dualarn arka arkaya sralad. Artk hibir ey eskisi gibi olmayacakt. Neden sonra dnebildiler eve. Sabaha kar kmlard, imdiyse vakit ikindiye yaklamt. Herkes bitkindi. Hacbey odasna ekildi, Bykhanm sofada yer minderine kvrld. Zehra yukar kt, Glcemal vapuru arkasnda mavi bir duman braka braka uzaklarken denize doru bakt. Denizin en fazla azametli, dalgal, da halini severdi Zehra. Karadeniz, arayp durduu o buz mavisinde almaz frtnalar varsa hayatn ta kendisiydi. Neeydi, sevinti frtnal deniz. Byle zamanlarda Zehra'nn da iindeki hayatn yelkeni ierdi. lk kez Karadeniz'in stliman, soumu bir orba gibi durgun, kuzu gibi itaatkr kalmas iin dua etti. Gklerle denizin iki duda arasnda bir can bir de cancaz vard. Bir ara acdan ve yorgunluktan naslsa ii geti, ba, oturduu yerde omuzuna doru dt. Frtnal bir denizde bir geminin iindeydi smail'le birlikte. Tam yanlarnda deil ama yaknca bir yerde de resim retmeni vard, fakat Zehra'nn endiesi ondan ok smail'den tarafayd. Dalgalar, iinde bulunduklar geminin zerinden ayordu ki ter iinde uyand Zehra. Frtnal denizin rya dili ne zaman tekinsiz bir tabir lgatesi edinmiti ki ite Glcemal canndan can koparrken grd rya da frtnal bir denizdi. Trnann zerindeki kna lekesi tam ortadan yarld. Ac girdi etiyle trnann arasna. Yars kendinde kald ayrlk acsnn yars smail'de. Mor yemeni. Yerinden doruldu neden sonra, ikindi gemi, ortalk alacakaranla brnmt oktan. Perdeyi aralad. Tekrar denize doru bakt. Glcemal Yoroz'un arkasnda grnmez olmutu. Kap arkasnda pasl bir iviye asl kalm smail'in gmleine bakarken iinden ykselen h, o gmlei alev ate tututuracak sand. Nameler ate szler haner; sesi baheyi boydan boya getiyse de Yoroz'u ap Glcemal'e yetiemedi.

Yemenim sende kalsn Sil gznn yan te bu, resim retmenineydi. Bir yemeni, bir mendil bile veremedii, bir kelm ile kavilleemedii resim retmenine. Bykhanm basamaklar kp da bir ruh gibi yanma szlmese Zehra'nn gzya gfteyi geecek, kucana decekti. Elinde bir tepsi vard ve Anu da yanndayd Bykhanm'n. Siranu gelmi, orba getirmiti. Anu bir sre Zehra'nn yannda sessizce oturdu, yzne bakt. Sonra "Hadi" dedi, "Bana resim yapsana." Bir kt ekti nne Zehra. Bir gemi izdi. Kpetesini izdi nce. Direklerini dikti. Dumann savurdu. Gvertesini halatla, zincirle, askerle doldurdu. Askerlerin omuzuna tayn torbalarn ast. Denize bir sknet resmetmeyi ihmal etmedi. "Al sana" dedi, "Glcemal." Tekrar denize bakt. Elini siper etti, karanlktan tesini grmeye alt. Deniz hl stlimand.

Ama stliman deniz yle kalmad. Ertesi sabah ne olduysa gkyznn de denizin de rengi birdenbire deiti. "Deniz Rize'ye doru akmaya baladnda frtna kopar" derdi Bykhanm. Ufuktaki gittike byyen ve yaklaan bembeyaz dalar gibi dalgalar setiinde bu gelenin alldk frtnalar gibi olmadn anlad Zehra. Az zaman geti. Yer ile gk birbirine karrken denizin de alt stne geldi. Glcemal vapuru bu denizdeydi. O zaman Bykhanm Mart takvimini hatrlad. Kotu, kd kard. Bakmasna gerek yoktu, o gn dn gibi hatrndayd zaten. Sabah deniz kabarm, dalgalanm, sonunda frtna patlamt. Gn boyunca deniz, sra sra gelen da gibi dalgalaryla kumsal basm, iskeleyi amt ve uultulu lklar bir an bile durmamt. Bykhanm o vakit "Allah yola, ah hele denize kacaklara klliyen acsn" diye dua etmi, balarn sokacak bir damlar, tten bir ocaklar olduu iin kretmiti. Ah ki byle olacan nereden bilebilirdi?

smail'in gidii zerinden tatsz tuzsuz, yrek azda bir on gn gemiti ki sabah "Hafize Hanm'a gidiyorum" dedi Bykhanm, "Mesnevi dersi var, sen de gel kzm." araflandlar, iki sokak tede ranl Hafize Hanm'n kapsn aldlar. Btn sofay, odalar kesif bir karanfil kokusu, ar bir gnlk rayihas doldurmutu. Kadnlar en gzel bartlerini takm, tller, tlbentler, ine oyalar, sultan kpesi, unutmabeni, yedi dan iei iinde saa sola koturuyor, cennet hurileri gibi erbet, rek hazrlyorlard. Zehra ieri girer girmez bu tele ile karlanca "Onlarn smail'i yok mu?" diye geirdi iinden, suratn ast. ranl Hafize Hanm, btn ricalara ramen ykseke bir yere oturmay reddederdi sohbet esnasnda. Yine konuklaryla ayn seviyede, ayn mesafede, ayn hanedeydi. Mesnevi 'den bir sayfa at. Ama mevzular i ie, halka halka genilerken Mesnevi 'nin ilk alm sayfas her zamanki gibi nndeki rahlede kald, Hafize Hanm Mesnevi 'den Divan- Kebir 'e atlad. Gne eri bir izgi zerinde ortadaki halnn gllerini ykayarak leden ikindiye doru ilerlerken ranl Hafize Hann "Her ey glge" diyordu imdi ve Divan 'dan bir beyti aklyordu: Dnya bir rmaktr, biz dardayz bu rmaktan; rmaa den glgemizdir ancak. Syledii ey, dinleyenlerin bir ksmnda karln hemen buldu, tasdik edildi. Balar ili ili salland; sol tarafta kalp cihetine yanlad. Gzlerde derin bir keder belirdi, mit de tam zerindeydi. Zehra kendi lemindeydi, Bykhanm'sa ilk anda fazla bir ey anlamad bu glgeler cmlesinden fakat ranl Hafize Hanm ar ar anlattka, gri menevili gzleri, incecik kalem parmaklar yol gsterdike hele de bu dnyann sadece bir rya olduunu, asl hayatn o ryadan uyanldnda balayacan syledike yava yava kavramaya balad. Baz yerler ak kaldysa da anlad kadar bile gzeldi. ranl Hafize Hanm "Bakn" dedi, "u bizim Karagz bahesinde Feyyaz'n oyunlarndan birini seyretmisinizdir mutlaka."

Onay geldi, "Elbette." Feyyaz, Trabzon'un mehur Karagzcsyd ve burada hazr bulunanlarn hepsinin yolu hi olmazsa ocukluklarndaki Ramazan gecelerinden birinde ya da bir bayram gn o baheden gemiti. "te o perdenin zerinde konuan, edip eyleyen, didien, sevien, kavga edip baran onca suretin hepsi de birer glge deil mi?" "yle." "Peki. Perdenin arkasna geebilsek; o zaman onlarn asllarn, daha nemlisi onlar hareket ettiren eli fark etmez miyiz?" "Elbette." "te bu dnyadaki her ey o kadar glge. Perdenin bu tarafnda hepimiz birer glgeyiz aslnda. Oyun bittiinde bir pf!", muhayyel bir mumu sndrr gibi bolua doru fledi, "Mum sner. Oyun biter. Btn suretler de Karagzcnn kutusunda bir araya konur, kaldrlr. Geriye ne suret kalr ne perde." Gne iyice eilmi, gllerin zerinden kayarak halnn kenar suyuna kadar ilerlemiti. erbetler, rekler ikram edilirken Hafize Hanm'n yanna sokuldu, kulana eildi Bykhanm. "Peki, her ey bu kadar glgeyse bunca ac ne olacak?" ranl Hafize Hanm'n kalbine gmd kim bilir ka acya, bunlarn arasnda da gibi bir delikanlnn ve bir kocann yasna, onun bu zamana acnn kymetini byte byte gelmi olduuna Bykhanm da tankt esasen. Merak ettii buna nasl dayanlr, nasl katlandrd? "Bykhanm" dedi ranl Hafize Hanm. "Her eyin glge olduunu bir kere fark edince, artk can acsa da bir acmasa da bir. O zaman bitmez zannettiin her trl ile de biter. Hem yle bir biter ki artk bitse de fark etmez bitmese de fark etmez."

Bykhanm her eyin bir glge olduunu kavrasa da acsn dindiremedi. Arkadan gelen gnlerde de bir ey deimedi, sabah smail'le uyand gece smail'le uyudu. Kalbinin zerinde kocaman bir kaya paras duruyordu, stelik henz bir haber yoktu. K souklar iyice bastrmt. Bir gn kapnn tokma hzl hzl vuruldu. Kapy aan Zehra "smail'den mektup geldi" diye geldi geri, "Hem de iki tane." Elindeki zarflar sallyordu. st kata kotu; kmann iinde drl deinin zerine oturdu, ayaklarn altna ald. Bumbuz havaya ramen terlemiti, bandaki rty geri devirdi, Glcemal gn teki kaybolmu inci kpesi hl kulandayd. zerinde Devlet-i Aliye'nin damgalanm posta pulu bulunan zarflardan ilkini at; drde katlanm kdn nohud rengi zerinde smail'in sabit kalemle yazlm gzelim hattn, istiflenmi harflerini seyretti bir sre. Bykhanm "Hadi kzm okusana" diye diretmeseydi belki okumaya hi geemeyecekti. Bir Besmele ekti, harfleri birbirine ekleye ekleye okumaya balad. Mektup, Glcemal'den yazlmt ve selm faslndan sonra smail, yolculuu anlatyordu:

7 Kasm 1912 Siz de grdnz muhakkak, Yoroz'u henz devirmitik ki frtna koptu. nce kurun renkli bulutlar belirdi sonra daha koyu renklileri geldi, zerimize kverdi. Bulut bulut stne binerken hzla karard hava. Gk alald, ufuk yok olurken dalgalarn dalara nasl dntn grdm dehetle. ok gemedi ilk damlalar dklmeye balad. Sisin, dumann, pusun, dalga dalarnn iinde yol aldk bir sre. Artk nereye savrulursak oraya gidiyorduk ve dnya zerinde hibir kaptann byle bir frtnada gemi idare edebileceine emniyetim yoktu. Vapur hncahn askerle doluydu. Kamaralar subaylara ayrlmt. Askerlerse gvertede, ambarlarda, koridorlarda; kendilerine nerede yer bulurlarsa orada kalyorlard. Dalgalar gvertedeki direklerin zerinden ayor, gerili halatlarn, iplerin her biri korkun sesler karyordu. Svari kprsne ktm bir ara. O ar Glcemal, fndkkabuu gibi savruluyor; dalgalarn zerinden atlaya atlaya yol alyor; bir dalgann tepesinden nce dipsiz gibi grnen bir uuruma dyor, sonra arkadan gelen dalgann tepesine trmanyordu. Bu esnada tufan gibi bir serpinti gvertenin zerine boalyordu. Ambarlara kadar her yer su iinde kalmt. Rzgrn kuzeyden estiine baklrsa Karadeniz'in en byk frtnalarndan biriydi bu. Bykhanm olsa imdi bu frtnay bir yerden bulup karr, adn sylerdi bize. Fakat byle bir frtnann onun takviminde bile kaytl olduunu zannetmem. Askerlerin birounu deniz tutmutu, hepsinin elinde bo bir konserve kutusu, balarn kaldrmaya bile halleri kalmamt. Herkes bir keye ylm yatyordu. Deniz tutmasna uramayan bir iki kii kalmt sadece. Byk bir frtnann iinden geiyorduk ama bitmiyordu ve bu, bizim evin kmasndan bakp da denizdeki frtnay seyretmeye hi benzemiyordu. Kaptan, yedi senedir Karadeniz'de sefer ettii halde, byle bir frtna hatrlamadn syledi. Karadeniz'in bu karal nereden aldn dnyorum. Suyundan m, kumundan m, huyundan m yoksa bahtndan tahtndan m? Bilmiyorum ama Karadeniz bu defa bildiimiz gibi deil bambaka trl karayd. Baktka insann ii rperiyor, suyun siyah derinlii, ihtiaml deheti insan kendisine doru ekiyordu. nsann denize dmesi an meselesiydi ve bakmaktansa bakmamak daha iyiydi. Varna niyetiyle ktmz yol bir sre sonra Midye'ye evrilmiti. Fakat frtna hl yle iddetliydi ki bu defa, Glcemal svarisine Erkn- Harp'ten gelen telgraf zerine, stanbul'da bekleyeceimiz sylendi. Zorunlu olarak stanbul'a gidiyoruz. Ben bu haberi duyunca sevindim; stanbul'u greceim. Bu ihtiaml ehri, hayal ettiim beldeyi ilk kez Darlftun'da felsefe rencisi olarak deil de bu artlar altnda grmek kaderin garip bir cilvesi deilse nedir? Ama bu gzel bir cilve. Onu grnce, "stanbul, bak, senin iin geldim" diyeceim, "Kendimi senin urunda feda etmek, bir canm varsa onu da senin urunda seve seve vermek iin. nk sen vatann ta kendisisin. Sen varsan vatan var, sen yoksan o da yok olur." Gnlerce ve gecelerce byle boutuk. Sonra deniz aniden duruldu, bitti, geti, bu deniz sanki o deniz deildi. O kadar duruldu ki kangal kangal halatlarn, palarn arasnda bir para yer bulup da gklere bakarak uykuya dalmaya altmda denizin ortasnda olduumu bile unutuyordum. Deimeyen tek ey az temde, ufkun yatay izgisine kadar drt yan kaplayan sonsuz suydu. Biraz

kestirdim. Uyandmda stanbul'a varmak zereydik. Boaz'n ne zaman grneceini merak ediyordum. ok gemedi. Kaptan, kez dde asld, fenerleri selmlad. Krmz amandralarn arasndan bir kanaldan geer gibi getik, stanbul Boaz'na girdik. imdi gemimiz bekliyor. Bizim snfn tamam bu gemide. Snf arkadam Halis Efendi'yle bile Sultan'de olmad kadar samimiyet olutu aramzda. Celil Hikmet Bey de bizimle. Fakat bnyesi biraz zayf Deniz fena tuttu onu. Genellikle dinlenmeye alsa da yznn sarl beni korkutuyor. Bense gvertede bir halat ynna yaslanm, dizimde bir kt, bu satrlar yazyorum. Posta toplanaca zaman bu mektubu vereceim. stanbul Boaz'na giriyoruz. Burada son veriyorum. Zehra, Celil Hikmet'ten bahsetmek iin Halis Efendi'nin isminin anldn anlad. Celil Hikmet'in isminin yazld satra bir gz att sonra ikinci mektubu okudu. kinci mektup ilkinden bir gn sonra yine gverteden yazlmt. smail selm faslndan sonra bu defa stanbul'u anlatyordu.

8 Kasm 1912 Posta henz toplanmad. lk mektubu gnderemedim, ikincisini yazyorum. lk mektubumda Karadeniz'den Boaz'a girdiimizi yazmtm. Bekliyorduk ve hava durulmutu fakat sabaha kar ya balad. Glcemal sonunda Boazii'ne doru ar ar yol alyordu. Uzun zaman yan perdesinden hibir ey seemedim. Sarayburnu nne geldiimizde yamur hafifledi ve sanki bir perde gzlerimizin nnden yava yava syrld, bulutlarn arasndan gnein ilk klaryla birlikte kubbelerin ve minarelerin alemleri, saraylarn, konaklarn, yallarn, kklerin camlar bir an yle parldad ki "Bu bir masal olmal" diye dndm. Bu masal ehrinin bir ate sabah yaadna inanmak zordu ama ok gemeden buradan baknca bile gerekler fark edildi. nsanlarn oluturduu karmaa olmasa yeil renkli bir hal zerinde stanbul'a camiler, minareler, kubbeler, kemerler, saraylar, arlar ehri diyeceim; bol glgeli, derin sknetti bir ehir. Ama diyemiyorum. nk bu sknetle ciddi bir tezat oluturan bir maherin ortasnda her yer kaynyordu. stanbul Boaz'n boydan boya getik. Gemimiz yava ve kyya ok yakn ilerliyordu. Kylar boyunca dizilmi yallar, basamak basamak ykselen Boaz srtlarn, saramlar, servileri bir minyatr sahnesi gibi seyrettim. Bu seyir tek tarafl deildi. stanbul da onca uzak bir deniz ehrinden mdafaasna koan bu gemiyi ve onun iindekileri seyretmek, alk tutmak iin kylara ylmt. Birbirimizi karlkl seyrettik. Onlardan bize yreklendirme, bizlerden onlara teselli. Bizden selm bandosu, tekbir sesi; onlardan dua tekbiri. Anlayacan stanbul ve Glcemal, arladk, azizledik birbirimizi. Topkap Saray'n tanmam zor olmad. Perdelerin arkasnda salkml elmas kpeleriyle hanm sultanlarn hayal meyal gzelliini gremedim elbet. Fakat heyecanmz Sultan Read'n saraynn

nnden geerken son haddine vard. Krk borazann ayn anda selm havas almaya balamasyla Gnll Taburumuz da iki sancan at. "Sng tak. Silh omuza. Selm dur. Padiahm ok yaa." Neredeydi? Ar perdelerin arkasnda m? Balkonlardan birinde mi? Seemedim. Ama varlm bir baka varlkta erimi hissederken yaadm da hissettim. Gzlerim yaard. Keke li bitmeseydi. Ama ne abuk bitmiti ve en gzel ksm bitmiti. Selmlarmz Boazii'nin gz yal ve masum halkna brakarak getik. Fakat stanbul Boaz'ndaki bu ksack temaada bile bizi gzyalar iinde selmlayan zavall halkn alktan sapsar kesilmi yz dnda bir yz daha grdm: rahat bozulmamlarn canl, salkl yz. O efendilerde tralar ihmal edilmemi, baklar neeli, dudaklarda alayc bir tebessm. ok gemeden kendimizi Kabata'a demir atarken bulduk, fakat emiri emir kesti. Daha Kabata'a kmadan, bu kez atalca'ya kacamz emri geldi. Anlayamadk ki ne oluyordu? atalca. unun uras stanbul'un leb-i deryas, burnunun dibi. Demek Bulgarlar atalca'yakadar varmlard, iyi de bu nasl oluyordu? Fatih Sultan Mehmed'in atalca iin, "Bu ehri Allah'a emanet ettim" dediini hatrlatt kumandan. Emaneti korumaya, barmzda saklamaya gelmitik. Eer gerekten sylendii gibi Osmanl ordusunu Lleburgaz'da geri pskrten Bulgarlar atalca'ya kadar vardysalar, rhtmlar dolduran, hibir eyi beenmeyen, her eye dudak bken u beyefendilerin burada, gndelik hayatn telesi iinde ne ileri vard? Nasl ldrmyorlard? Nasl hibir ey olmam gibi yayorlard? Biz deniz zerinde gnlerdir her eyden habersizdik. Oysa onlar biliyorlard. Biliyorlarsa nasl dayanyorlard? Yoksa stanbul'un yine kadirbilmezlii mi tutmutu?

smail'den nice zaman sonra incecik bir zarf daha geldi, iinde iki satrlk bir kartpostal vard: "yiyim. Merak etmeyin." Bir de tarih, 15 Kasm 1912 Bir daha da ancak bir ay sonra bir haber kt. Gelen zarf yine yle ince, yle hafifti ki daha amadan Zehra'nn bu karta gveni eksildi. Mektup deil kartpostald bir kere, byk eksiklik ama smail'den bir haberdi nihayetinde, buna da krler etti. Kart evirdi evirdi. Sanki bir kesinde gizli bir yaz varm da onu bulup okumak istermi gibi inceledi. Yoktu. Hepi topu bir tarih, be satr, yedi cmleydi. enmedi, harflerini bile sayd. Yine eksikti.

12 Aralk 1912 Hafif bir rahatszlm var. O yzden doktorlar bir mddet istirahat etmemi tavsiye ettiler. stanbul'a sevk edildim. Hamd senalar olsun endieye mahal yoktur. Ordumuz atalca'da zafer kazanm. ki gn nce Hill-i Ahmer heyetiyle birlikte air Nigr Hanm ve baz hanmlar bizi ziyarete geldiler. Yine yazarm.

Kart zenle aynann erevesiyle cam arasna soktu Zehra. Kartn zerinde askerlerden birinin yarasna eilmi bir Hill-i Ahmer hemiresinin resmi vard. Sra sra dizilmi yataklarda askerler yatyor ve resmin altndaki satrda "Hamidiye Etfal Hastanesi" yazyordu.

5. Kitap ARA STASYONLAR

Zehra hayatnn ilk iki mektubunu ve kartpostallar kmadaki deinin zerinde okurken yanna olurdum. Bir alfabeyi zmekle balyor her ey, onunla birlikte smail'in satrlarn okurken ilk kez kendimi bu zaman yolculukta misafir gibi deil kalc hissettim. reti deil yerliydim. Zehra harfleri bititirmeye alrken ben kartn arkasnda yazanlar neredeyse ezberlemitim. Ac bir tebessm geti iimden, iim doranarak baktm bu be satr, yedi cmleye. Davullarla, mzkalarla, kurbanlarla, bayramlarla balayan ey azap yzn gstermekte hi gecikmemiti ve bu, kalemin grnmez yazdklarna sinmiti. Ah smail! ektiin meakkati rtmeye alp atei saklasan da duman ttyor. Bunu ne Bykhanm ne Zehra ne de Hacbey grebilirler imdi. Ama Khin Prenses Kassandra'ym ben. Anlatmaktan ok sustuunu, aikr etmekten ok gizlediini bir ben bilirim. lk mektubunla bu kari arasnda mark ile marib kadar fark var. Bam Zehra'nn omuzuna braktm. Hibir ey hissetmedi. Alfabeyi bilsem bile varlm bir nefes esintisi bile deildi. Glendam'n cennet cvltasyla kendime geldim. Hl kucamdayd ve yzme bakyordu. Taht- Sleyman'daki evde, akrabalarmn arasndaydm. Nizam, Glcemal vapurunun resmini brakt, Hill-i Ahmer kartpostaln eline ald. Arkasn evirdi, harfler tandksa da dil ona uzakt. "Ne yazyor burada?" dedi. "Hafif bir rahatszlm var..." diye balayan yedi cmleyi okumaya baladm. Mevld, "Sanki hepsini ezberlemisin" dedi. "Yeni okudum da" dedim. Ayrlk vakti geldi sonunda. "Kalsaydn ne olur" diye srar ettiler, "Taht- Sleyman'a gtrrdk seni." "Gelirken uradk" dedim hznle. Baheden dedemin mezarna serpmek zere kuru toprak alrken, birka saatlik grmenin bilimenin ardndan kadn erkei, oluk ocuuyla gzyalarn tutamayan ve beni de gzyalarna boan bu gzel ve temiz insanlara baktm muhabbetle, nasl bir gelecek srdrebileceimizi dnmeden edemedim. Ailenin birbirinden oktan kopmu iki damarndan bu biriyle dedem dnda konuabileceimiz bir ey yok. Onu da benden fazla bilmiyorlar. Anladm ki aidiyet, kan bandan nce gelen bir eydir. O da ayn toprak zerinde ortak

bir gemile kurulabilir. Adresler alnp verildi yine de. Kim bilir, balar zaman iinde belki yeniden kurulabilir. nk bu insanlara unutmayacaklar bir hayal braktm ve onlardan da bir eini aldm muhakkak. Yetmez mi? Arabaya bindik. Gzm arkada kald. Bu dne refakat edebilecek tek ey ancak byle bir akam olabilirdi. Yol boyunca konumaya takatim yoktu, dnya kelm duymak da istemedim. Sadece batan gnee, a, glgeye, buday tarlalarna ve rzgra tahamml edebildim. Allah'm, ne olurdu dnte de gelirken "kaybettiimiz" yolu bulamasakt. nk birazdan yldzlar kacak, da nesimi esecekti, her yn yayla akam olacakt. Ama olmad. Yolu armadk bu kez, ok gemeden otoyolun kalabalna kartk. Kapattm gzlerimi, bir daha da otelin nnde atm. Yasemen, "Hocam geldik" diyordu, abucak Tebriz'e varmz bile. Yasemen ile bahede oturduk. "ems-i Tebriz" redifli bir kaside iitiliyordu biz aylarmz yudumlarken. Ya Rabbi! Bu gkler mi, bu dalar, bu gl m ems, Tebrizli? Suskunduk. Yasemen. Yol arkadam. efkatle bakt yzme. "Ne dnyorsunuz hocam?" "Yezd" dedim, "Aradm bir bilgi krnts bile Behzat Amca'da olsa bu yola girerdim." Ayn efkatle bir daha bakt. "Gidelim hocam" dedi. "Buraya kadar geldik. Yarm brakmayalm." "Brakmayalm." Telefona uzandm. ahapzade'ye ve Selman Bey'e Yezd'e gitmek istediimizi syledim. Ertesi sabah rehnma yani harita nnde, ekli karlm dalar, rmaklar ve ller arasnda program yapyoruz. Yezd'e kadar binlerce kilometre var, yol uzun ve hava ok scak. Bu yzden Yasemen ve ben iki gn sonra uakla gideceiz; Selman Bey ve Zhre Hanm ise yarn sabah karadan yola kacaklar, Yezd'de bizi karlayacaklar. Fakat birka telefon konumasndan sonra srpriz haber gecikmiyor. Gnlerden Perembe ve Tebriz-Yezd ua bir daha aramba gn varm. O kadar bekleyemeyiz, onca yolu otobsle almak da ok zahmetli. Neticede biz de arabayla gitmeye karar veriyoruz. "Hem Isfahan ve iraz' da grrsnz" diyor ahapzade, "Oralarda da birer ikier gece kalrsnz. Bu yol kesintisiz kat edilemez." Grelim. Yol dediin meakkatli olmalyd deil mi? Haydi bakalm meakkat, ho geldin. Bu gece Selman Bey ve Zhre Hanm yol hazrlklarn tamamlayacak, gzergh izecekler. ahapzade gelmiyor. Bundan sonra artk hem rehberimiz hem ofrmz Selman Bey. Bir Azerbaycan llesini yanma katarak dedemi deil ama roman kahramanm aramak iin ktm yolculukta yarn sabah sfahan'a geiyoruz. Tebriz'de son gecemde bu satrlar yazyorum.

Sabah Selman Bey ve Zhre Hanm geliyor. Yola kyoruz. Tebriz'de imdiye kadar Trkiye'de gibiydik, Iran imdi balyor. Konforumuz hi eksik deil. Zhre Hanm'n merubatlar arka arkaya

ikram etmesi, ran fstklarn avularmza doldurmas zaman almyor. Hele buz gibi sular! Hani neredeyse uaktan da rahatz. lk pikniimizi de yolda yapyoruz. Piknik, ran'da bir gelenek daha dorusu zaruret. nk yollarda altmz manada dinlenme tesisleri, lokantalar yok. Herkes bir su kysnda, kk bir ay, eme, hi yoksa bir havuz kenarnda kendi dinlenmesini kendisi tanzim ediyor. Hal kapl tahtlaryla sazlk alt glgelikler fazlasyla mutlu ediyor beni; o da yoksa bir aa alt. nce tavus kulu battaniyemiz seriliyor yere. Ak bej zemin zerine mavili krmzl renklerde dokunmu, tepelii gibi grkemli kuyruunu da am bir tavuskuu bu. Soframzda, bir bahar dalnn zerinden bize elik ediyor. Sonra bagajdan termoslar, bardaklar, soutucu kyor, nevale diziliyor. Ar bir yemee kimsenin hevesi yok. ay eliinde kahvaltlk, ziyafetimiz oluyor. Koca palabyklar, yksek kalpa ile hep ayn pozda bize bakan Nasreddin ah'l mercan rengi ekerlik, tavus kulu battaniyeden sonra pikniklerimizin ikinci simgesi, neredeyse ikisi de hkm ahsiyet kazanyor. Zhre Hanm battaniyeyi sererken de ekerlii koyarken de bana bakp glmsyor muzipe. aydan yana btn nasibimiz termosta scak su, poet ay, kaln caml su barda. ay kamz bile yok, ou kez yemek kann sapyla ya da bak azyla idare ediyorum ama yine de tavus kulu battaniye zerinde kurduumuz sofralarda itiim bu aylar mrmce itiim en gzel aylar olarak hatrlayacam. sfahan'a doru yola devam ediyoruz. Hava yle scak ki. stelik iyice gneye iniyoruz. Nasl bir scak bekliyor bizi, tahmin bile edemiyorum. Zaros Dalar boyunca gittiimiz saatler boyunca, Tebriz'den aldmz bir CD var, onu dinliyoruz. ofrmz hanendenin sylediklerini tercme ediyor:

Duydum ki sen bakalaryla konuuyormusun sterem ki bundan byle men senle sessiz danam "Irac- Bistam" diyor Zhre Hanm, Selman Bey namenin zerine oturtulmu bir iir gibi tercmeye devam ediyor:

Bu byk zmrtte varsa her akn uzun hatras Varsa her sevgili her sevdal, varsa engin geceler gndzler Bu derin zmrtte biz de cananla beraber varz. Biraz susuyor. Gfteye kulak veriyor. Ben tek bama lp gideceim.

Btn airlerin aslnda o ayn eyden, yalnzlktan korktuunu anlyorum. Zhre Hanm "Irac" diyor "Bundan birka yl evvel Kirman'da deprem olduunda enkaz altnda kald." Bu dalar ne kadar ok deprem saklyor. Nihayet sfahan'a akam inerken giriyoruz. Burada iki gece kalacaz. O kadar yorgunuz ki hemen otele, odalarmza ekiliyoruz. Ertesi sabah Yasemen kapm hafife alyor, kahvalt iin restoranlardan birine iniyoruz. Yzlerinde yol yorgunluu ve uykusuzluun bile bozamad genlik gzelliiyle ranl kzlar, Behzat minyatrlerinden kma benzeyen gen erkekler; neredeyse ocuk yata yeni evliler; cmbr cemaat, oluk ocuklu, nineli dedeli varsl aileler kahvalt ediyorlar. Nereden gelir nereye gider bu insanlar? Sanki dedesini bir roman kahramanna dntren, sonra da onun izini srmek iin yollara den benden bakasnn ran'da seyahat etmesi iin bir sebep yokmu gibi geliyor bana. Sanki bu dnyada sadece ben yayorum. Tanrm, bu roman hali, ite yazyorum. Bugn ategha gideceiz. Sabah olmasna ramen scak oktan bastrm ama altm yl ncede kalm olmas gereken bir saray modasna gre giyinmi, XIX. asr Rus romanlarnda anlatlan bir balodan km gibi. Bunu anlamakta zorluk ekiyorum. Kalkp dolayorum odann iinde, tekrar yerime dnyorum. lk fotoraf, tek olarak Sofya'y, ayorum bir kez daha. Tam ekran. "Zoom." Kaydr. Dur. Ekrana yaklayorum. Hemi akem hemi szem, diye balayan dizeyi okuyor Irac. Bunun sonunu biliyorum. Yol boyunca ou dizeyi ezberledim neredeyse.

Hemi derdem hemi dem, diyecek imdi. Ama demeye kalmyor. Ben bir boluun iine yuvarlanr gibi fotorafn zamanna, Tebriz'e dyorum.

Yezd'den yryen kervan aradaki yolu krk gnde alm, Settarhan Eyll'n son haftas Tebriz'e inmiti. Doruca Kapalar'ya gitti, Yakut'u sordu. rak "Biraz nce kt aam" dedi. "Hesaplar balad." Lf arasna Yakut'un kendisini olur olmaz azarladna dair epeyce ikyet sokuturdu. Hzn alamad, "Onu bulacan yer" dedi, "Biliyorsun, Rus'un Meyhanesi." Settarhan gld. Yakut'u, gece feneri sndrecei yerde bulaca vakte kadar handaki odasna geti. Uyandnda akam inmiti, Rus'un Meyhanesi'ne doru yola kt. Yazn cehennemi scaklar krlm olsa da hl hatr saylr bir scak vard ama Hdhafz, Yezd'deki cehenneme gre buras ancak ardaki hamamn soukluu kadard. Tebriz ise brakt Tebriz; ngiliz ve Rus askerleri hl ke balarn kesmi, adm ba geleni geeni durduruyorlard. Rus sokana giderken Dastan Tekkesi'nin nnden geti Settarhan. Kap aralkt, kulana bir

ilhinin ezgisi iliti. Derviler hep bir azdan yank yank sylyorlard:

Yan semaver dn semaver Sende bir hal var semaver Settarhan dizeleri iinden tekrarlayarak krk dkk toprak basamaklardan kestirme, Rus sokana indi. Buraya Rus soka denmesi Rus ve ngiliz askerlerinin daha ok bu sokaktaki meyhanelere gelmesinden dolayyd ama ihtiyar Aleksandr'n kaplar ran'n ve Azerbaycan'n halkna da ardna kadar akt. Khne meyhanenin kapsn itmesiyle koku ve dumanla kark uultulu bir grlt hcum etti Settarhan'n zerine, ihtiyar adamn yerinden frlamas da bir oldu. Ellerini kirli nlne silerken, "Ah beyzadem" diyordu. "zlettin kendini." Yakut gelmemiti henz, grnrde tandk kimsecikler de yoklu. Settarhan bir keye ekildi, ilk kadehi sessizce kafasna dikmesiyle annda onu ikincisi takip etli. Hayret! Aleksandr "zlettin kendini" dese de Settarhan onun zlemini ancak Yakut'un peine dt vakitlerde giderirdi ve byle arka arkaya imek deti deildi. "Oy!" dedi glmseyerek. . "Oy ki oyy!" Azam'n genizden gelen buulu, esmer sesi kulaklarnda nlad. Drt. Etrafndaki bunca insana bakt. ngiliz ve Rus subaylar uzak masalara kurulmu, Ermeni ve Grcler bir araya toplanmlard. Az sayda olmakla birlikte Trk ve Acemler de vard ve Rus genler de gze arpmaktayd. Kirli tahta masalardaki, kiminin gzleri kaym kiminin az arplm, kimi alamakl kimi kahkahal bunca insann hepsi de bir eyleri unutmak iin buraya snmlard ya da unuttuklar bir eyi hatrlamak iin. "Yan semaver dn semaver." Gelirken iittii msralar mrldanmaya balaynca Settarhan'n btn perdeleri kalkt, iindeki Azam, onaylanmam ak suretinde azgn bir sel gibi zerine boand. Demek be'te tamamd. Meyhanede ay lhisi'nin mnasebetsizliini kestirecek kendisinden baka kimse yoktu Allah'tan ama "Sende bir hal var semaver" derken, kendi haline katla katla glmeye balad. zeyir Hacbeyli'nin "Leyl ve Mecnun" operasndan bir cmle geldi aklna, tam olarak yle, hicran siteme dayanmt. Hani bir para kalan iradesiyle kendisini tutmasa bu katla katla glmeyi hkra hkra alamak tamamlayacakt. Tuttu kendisini. Ya da yle zannetti. nk az tede alak tahta bir masada yarsna kadar yanm iyandan bir mumun etrafnda toplanm bir grup gen arasndaki kzlardan birinin dierini dirseiyle drterek kendisini gsterdiini fark edebildi. Srt dnk olan kz ksa salyd. Geri dnd, Settarhan'a bakt, sonra nne dnd. Settarhan onlarn Rusa konutuklarn iitebildi. Byle kzl erkekli meyhanelerde oturduklarna baklrsa kafalarnn iini bin bir trl ihtillci fikirle doldurarak muhterem ar' korkutan niversiteli genlerden olmalydlar. lerinde okuldan yeni km bir "Preporik"i niformasndan tanyabildi. Gen subay adaylaryd bunlar, Rus ordusunun olduu her yer gibi Tebriz'de de adm ba

insann karsna kyordular. ar'n midi hl bunlara balyd fakat o midin ba gevek atlm olmal ki simas bir ocuun simasndan farkl olmayan, byklar daha yeni terlemi sarn ocuk, henz heybetlenmemi sesiyle, bara bara: "Ben cepheye gitmeyeceim" diyordu, "Gitsem bile ar iin savamayacam, Trklere teslim olacam." Masadakiler ocuu grltl kahkahalar arasnda alkladlar. imdi bir yandan hazin bir ak arksn alp syleyen akordeonlu kadna grltl bir sesle elik ediyor, bir yandan da araya soktuklar hararetli bir sohbeti koyulatryorlard. Settarhan kendisini tuttuunu, katla katla glmenin ardndan hkra hkra alamadn zannetse de kzlardan o biri, bir ara o dierini tekrar drtt, Settarhan boz bulank bir alg arasnda, "Hem de Trk" dendiini iitebildi. ittiini, bir kahkaha takip etti. "Alayan bir erkek. Hem Mslman hem de Trk." Byle mi diyorlard? Settarhan Mslmanlna da Trklne de erkekliine de yneltilmi bu alayl gl geri pskrtmek istedi. Sallana sallana yerinden kalkt, masaya doruldu, tek elini dayad. imdi hepsi susmu, balarn kaldrm ona bakyorlard hayretle. aret parman sallayarak bir iki kelime etmeye kalktysa da arkasn getiremedi ki Settarhan. Hangisini inkr edecekti? Trkln m, Mslmanln m, erkek olduunu mu? Elhamdlillah hepsine raz hepsinden nasipliydi. E, o zaman ne diye bu masaya dayanmt? Demek gerekten alamt. Diline dolanm "Yan semaver dn semaver"i bir kez daha mrldand ama genlerin ba kendisinden daha dumanl, aldran da anlayan da olmad. Kzlardan biri, hani salar kulak hizasnda ksa kesilmi olan, yar dnerek: "Trk" dedi, "Gryorsun akrkeyifiz, keyfimizi bozma. Gel katl bize. Ne kederin var bilmiyoruz ama Rusya'y da kurtarrz seni de, hi phen olmasn." Kadehler, kahkahalar, dumanlar, arklar, grltler, bulanm zihinler ama taze heyecanlar arasnda, "Ben Settarhan" diye elini gsnn zerine koydu Settarhan. Ksa sal kz "Ben Sofya" diye ayaa kalkt elini uzatrken. yle ya, bunlar byle tanyordu, Settarhan da elini uzatt. Dierleri de kendisine tantrld: "Bu Vasili. Subay olacak yaknda. ar koruyacak." Vasili, u ateli ocuktu ve gerekten neredeyse bir ocuktu. Tanma faslnn ardndan Sofya, Settarhan' kolundan ekti, yanndaki bo sandalyeye oturttu sonra da masadakilerin hepsi gibi onun varln unuttu. Yanlmamt Settarhan, bulduu her tan zerine karak nutuklar eken, her bo duvara yazlar yazan, bir araya gelince grltl ihtill arklar syleyen, burada "ihtill" szcn haykrdnda iki adm tede ihtillin kopacana inanan genlerdendi bunlar. Ve deminki gibi imdi de Rusya'nn byk ruhundan bahsederek hi durmakszn konuuyordular. Akordeonlu kadn gitmi, az tede, dnp kimsenin bakmad gekince bir engi olduu yerde krlp dklmeye balamt. Belini ve gbeini akta brakan cepken, ayak bileklerindeki ngrtl halhallar ve kollarnn st tarafn skan bileziklerle, gerdan krmalar, gz szmeleriyle bu modas

gemi engi, hele de kafas devrim arklaryla ttslenmi Ruslarn, istikll sevdasna dm Ermenilerin dikkatini dnyada ekemezdi. Settarhan Rusya'nn nicedir kaynadn bilse de ayrntlardan haberdar deildi elbet. Lkin bu Vasili, ne yaman eydi byle, en az ad Sofya olan u ksa sal kz gibi. Bir ocuun duru mavi gzleriyle bakan Vasili, kpkrmz dudaklar titreyerek konuuyordu, dudann zerinde ayva tyleri yeni bitmiti ve ikide bir yumruunu indirdii tahta meyhane masas bana msn demiyordu. Khne masa daha ne darbelere alkt ve koca ar u ocuun vurduu fiskeyle mi yklacakt? Ama ocuk, Rusya'nn byk acsndan bahseden uzun, dumanl, bulank bir syleve balaynca, Settarhan onun haline acd. "ocuk" dedi, "Rusya'da yaanmakta olan btn aclar senin kalbinin zerine reklenmi, onun btn aclar senden soruluyor, yle mi?" Vasili ban kaldrd. "Yok" dedi. "Eer byle dnrsen yanlrsn. Sadece yaanmakta olanlar deil, dn yaanm ve yarn yaanacak olanlar da..." Cmlesini tamamlayamad. Yumruunu bu kez gsnn zerine indirdi. Takn bir brtyle "Burada" diye bard, "Hepsi burada." Sonra ipi kopmu bir kukla gibi, masaya, yanann zerine ykld, kolunun zerinde szd. Settarhan'n ba dumanl, gzleri dnceliydi. Duygusal, ateli, macera heveslisi genlerdi bunlar ona gre. Ama Rusya'nn btn aclarn kck gsnde saklayan ocua baknca iran'n vurdumduymazlndan biraz utand. Ya kendisi? ran'n neresindeydi acaba? O zaman, "Siz" dedi az tedeki Rus subaylarn gstererek, "Madem yle ran'a ne diye geldiniz? Ne iiniz var burada?" Sofya gld, "Biz" dedi, "Bunun iin gelmedik ran'a. Rusya'nn gittii yere gelince. Onlar ran'dan da teye, ta Erzurum'a, Trabzon'a kadar gittiler bile." Acem engi gsterisini bitirip ekilmiti. Ermeni bir Aug'un sazndan yaylan ili ezgiler onca grltnn arasnda Settarhan'n kulana ularken Yakut geldi. "Settarhan Aam, hayrola?" dedi, "Sen byle etmezdin ama keyfi tamam etmisin. Gel birlikte devam edelim. Masamza geelim mi?" "Geelim." Settarhan kalkt; Trke, Rusa, Farsa veda szckleri havada uuurken Sofya, "Trk" dedi. "Batum'a yolun derse bana mutlaka ura. Bulvarn zerinde, opera binasnn tam karsnda, kime sorsan gsterir; Sofya'nn kitap dkkn. Ura bana. Sana bir ay ikram edeyim." arklaryla ttslenmi Ruslarn, istikll sevdasna dm Ermenilerin dikkatini dnyada ekemezdi. Settarhan Rusya'nn nicedir kaynadn bilse de ayrntlardan haberdar deildi elbet. Lkin bu Vasili, ne yaman eydi byle, en az ad Sofya olan u ksa sal kz gibi. Bir ocuun duru mavi gzleriyle bakan Vasili, kpkrmz dudaklar titreyerek konuuyordu, dudann zerinde ayva tyleri yeni bitmiti ve ikide bir yumruunu indirdii tahta meyhane masas bana msn demiyordu. Khne

masa daha ne darbelere alkt ve koca ar u ocuun vurduu fiskeyle mi yklacakt? Ama ocuk, Rusya'nn byk acsndan bahseden uzun, dumanl, bulank bir syleve balaynca, Settarhan onun haline acd. "ocuk" dedi, "Rusya'da yaanmakta olan btn aclar senin kalbinin zerine reklenmi, onun btn aclar senden soruluyor, yle mi?" Vasili ban kaldrd. "Yok" dedi. "Eer byle dnrsen yanlrsn. Sadece yaanmakta olanlar deil, dn yaanm ve yarn yaanacak olanlar da..." Cmlesini tamamlayamad. Yumruunu bu kez gsnn zerine indirdi. Takn bir brtyle "Burada" diye bard, "Hepsi burada." Sonra ipi kopmu bir kukla gibi, masaya, yanann zerine ykld, kolunun zerinde szd. Settarhan'n ba dumanl, gzleri dnceliydi. Duygusal, ateli, macera heveslisi genlerdi bunlar ona gre. Ama Rusya'nn btn aclarn kck gsnde saklayan ocua baknca ran'n vurdumduymazlndan biraz utand. Ya kendisi? iran'n neresindeydi acaba? O zaman, "Siz" dedi az tedeki Rus subaylarn gstererek, "Madem yle iran'a ne diye geldiniz? Ne iiniz var burada?" Sofya gld, "Biz" dedi, "Bunun iin gelmedik iran'a. Rusya'nn gittii yere gelince. Onlar ran'dan da teye, ta Erzurum'a, Trabzon'a kadar gittiler bile." Acem engi gsterisini bitirip ekilmiti. Ermeni bir aug'un sazndan yaylan ili ezgiler onca grltnn arasnda Settarhan'n kulana ularken Yakut geldi. "Settarhan Aam, hayrola?" dedi, "Sen byle etmezdin ama keyfi tamam etmisin. Gel birlikte devam edelim. Masamza geelim mi?" "Geelim." Settarhan kalkt; Trke, Rusa, Farsa veda szckleri havada uuurken Sofya, "Trk" dedi. "Batum'a yolun derse bana mutlaka ura. Bulvar'm zerinde, opera binasnn tam karsnda, kime sorsan gsterir; Sofya'nn kitap dkkn. Ura bana. Sana bir ay ikram edeyim." Settarhan sallanarak Yakut'un masasna doru yrrken geri dnd, iaret parman Sofya'nn burnuna doru uzatt. "Yok" dedi, "Yarn Taht- Sleyman'a gideceim."

Taht- Sleyman'a varp da evin kapsndan ieri girdiinde Settarhan' karlayan Hengme'nin zerinde her zamankinden farkl bir nee, dilinin altnda hayli byk bir bakla vard. "Gel" dedi, "Seninle biraz konualm oul. Babann dedikleri, diyecekleri var." Tatl tatl anlatt, dkld sald, yznde gller ayordu. Settarhan duyduklarna inanamad. Koca Mirza Han, Settarhan'm Azam'la evlenmesini mi emir buyurmutu? Cennet buydu. "Evet."

Peki, bundan Azam'n haberi var myd? "Henz hayr." Ama kz ksm. Haberi olsa ne kard olmasa ne kard? "Sen hele u Batum, Tiflis, Bak seyahatini tamamla, dnte niannz iln edilecek. Ama sen kendini imdiden szl say. Baban yle sayyor nk." Hengme Hanm'n arlarndan ikyeti yeniden azalmt ve o evde, o geceki sofra kadar enliklisi hi olmamt. Ba baa kaldklarnda Mirza Han "Settar" diye sze girdi. Ne zaman oluna "Settar" dese ardndan bir samimiyet, bir gzellik gelirdi. Bylesi nadir zamanlarda iki samimi erkek olamasalar da aralarndaki mesafe bir nebze azalr, uzaklklar Mirza Han'n izin verdii kadar daralrd. "u yolculuu tamamla gel bakalm, seninle ilerimiz var." Mirza Han glmez bir adamd. Fakat onun byk altndan glmsediini ba nnde, elleri kucanda sofrann rtsne bakarken bile fark etti Settarhan. inden bir gvercin kanatland. Onca yolu kervanla deil araba ve trenle kat edecekti bu kez ama ne fark eder? Sonunda Azam varsa Settarhan dnyann yedi iklim drt bucana yryerek gidip o yollar yryerek dnebilirdi. Gecenin arda kalan zamannda yolculuun ayrntlar konuuldu, Settarhan gn sonra yola kacakt. nce Batum'a, sonra Tiflis'e gidecek, Bak'ye geecekti sonra. Mirza Han bu ehirlerdeki ubelere telgraflar ekmi, hesaplar hazr etmelerini, Settarhan'n geleceini bildirmiti. Bir sre Serblend'le gidecekti Settarhan, sonrasn araba ve trenle devam edecekti. Onun iin seyisi yanna alacakt ki Serblend geri getirilsin. Hanlara brakp da hayvan ziyan etmeyi gze alamazd. Yolculuk sabah Settarhan mahmuz vurup yola koyulaca anda Azam koarak geldi. "Dur Settarhan" dedi. Ayaklarnn zerinde ykselerek Settarhan'a bir kt uzatt. "Burada isteklerim yazyor." Gld, "Ama imdi ama. Hediyelerimi de unutma." Settarhan kd kemerindeki keseye soktu. "Unutmam" derken tatl tatl glmsedi. Oy ki oy'du!

Batum treni gara, tell ve grltl Moskova treniyle ayn anda girmiti. Perona ayak basar basmaz hummal bir kalabalkla karlat Settarhan, etrafndan her cinsten, her milletten ve her dilden insann getiini grd. Corafyalar ve tarihler kadar siyasetin de kava olan Batum, 93 Harbi'nden bu yana Rusya mparatorluu'nundu ama halk hl yetmi iki millet bir aradayd. Rusa, Trke, Ermenice, Megrelce, Lazca, Grcce, Svanca, Abhazca, Farsa ve daha bilmem nece konuan bunca insana baklrsa bu ehir kimindi? Grclerin mi Osmanllarn m Ruslarn m, kamad iin iinden Settarhan. Bara ara konuan esmer ve uzun boylu ranllar, Azerbaycanllar, gs fieklikli ivit mavisi giysileri iinde yakkl Acarlar, hepsi de uzun etekli erkezkalar iinde ak gibi erkezler, bu topraklarn en eski sahipleri olmakla vnen Grcler, aristokrat Ruslar ve srekli sevkiyat halinde olan askerler ve subaylar her yandalard. Lkin btn dnya gibi Batum'da da savan iinde bile hayat son hzla devam ediyordu ve fakat bu hareketli kalabalk birbiriyle konuup alveri

etse de kaynayan bir kazanda her an yekdierini boazlamaya hazr grnyordu. Settarhan Batum'a defalarca gelmiti ama her defasnda yaad sevin bu kez de gecikmedi; denizi grecekti. Kalabal da sava da zihninin bir kesine itti, rutubetli havay iine ekti. Onu karlamaya gelen rak, eyay yklenirken "Otele gidelim" dedi Settarhan, "Bir araba ar. ok yorgunum. Bu akam dinleneyim. Yarn sabah dkkna gelirim." Settarhan kemerini, heybesini baucuna koyup da yataa uzandnda o kd bir kez daha okumak istedi. Yatt yerde dirseinin zerinde doruldu. Dier eliyle uzand, heybeyi ald. Olmad. Kalkt. Lmbann fitilini at. Drde katlanm kk kd kim bilir kanc kez okudu. Eri br harfleri g bel seti. Kdn banda "Azam Hanm'a alnacak hediyeler" yazyordu. Bir mutluluk boazna dayand Settarhan'n. "Azam Hanm" diye tekrarlad. Azam Hanm'n listesini artk ezbere bildii halde -seyisten ayrld andan itibaren her durak yerinde okumutu- bir daha okumaya balad. "Bir paket ktl sabun, kokulu." "Ktl" ve "kokulu" kelimelerinin alt izilmiti. Demek sadece herhangi bir kalp sabun yetmezdi, kokulu ve ktl olacakt. Alt satra geti. "Bir ie kolonya." Bunun alt izili bir kelimesi yoktu. Bir alt satra geti. "Bir tane al." Dudaklarn bkt Settarhan. Demek Azam Hanm allara sarnacakt, yle mi? En alt satrda ise nce yazlm sonra zeri izilmi sonra vazgeilmi de yeniden yazlm bir satr duruyordu: "Bir de sen ne istersen." Onun da altnda bir uyar cmlesi, bir gzda gibi byyordu: "Sakn hediyelerimi unutma." Settarhan kd yastn zerine, ban da kdn yanna brakt. Azam', yarnki hesaplar, demesini bir trl yapmayan Grc mteriyle nasl ba edeceini dnerek odasna kadar gelen dalga sesleri arasnda uykuya dald. lerini tamamlamas iin iki gn yetti Settarhan'a. lk gn ortan kard hesaplar, faturalar, szlemeleri incelemekle, siparileri listelemekle geirdi. Ertesi gn Grc tccarla kollar koparcasna yeniden tututuklar pazarlk ise Settarhan'n ummad kadar kolay geti. Sonunda iler bitti. yi kr kalmt, keyfi yerindeydi Settarhan'n. Dkkndan kt, oyma saakl ahap balkonlaryla kkleri, yallar; nndeki kumsala kayklar ekilmi yazlklar; k faytonlar, bir deri bir kemik kalm atlarn ektii arabalar, tek tk otomobilleri, havagaz lmbalarn geti. Bulvar'dan girerek parka doru yolland. Asker aralar, top arabalar, askerler, denizciler, sokak algclar, balarnda gen krmz earplarla iek satan fakir Rus kzlar, zengin ve soylu madamlar Bulvar boyunca yaylmlard. Settarhan manolya aalar, garip tropikal bitkiler, az rastlanr iekler, sk yaprakl fidanlar arasndan yrmeye devam ederek Aleksandrovsky bahesine girdiinde Petersburg'daki mehur Bronz Atl heykelinin bir kopyas nnde asker bando Carmen'den paralar alyordu. Banklardan birine oturan Settarhan Osmanl tarafndaki bulutlarn altn ve gl rengi yansmalarn seyrederken kendini rzgrn okayna brakt, gzlerini kapatt. Her ey iyi, ho, ltif

ve berrak geldi ona. urada bir top mermisi patlasa Settarhan' vurmazd. Her yerde Azam vard nk ve bugn yalnzca Azam'nd. "Kolonya, sabun, al. Bir de sen ne istersen." Kolonya ve sabun. Bunlar kolayd, al da yle. Ama u "Sen ne istersen" ksmnda Settarhan'n kafas iyice karkt. arlarda pazarlarda bir iki saat dolat. Hey gidi Batum! Tebriz gibi bir kapal ars yoktu ki orada her eyi bir arada bulsundu. Yine de kolonyay, kokulu sabunu, Azam bir tane istedii halde o er tane ald. "al da kolay" diye dnmt ya daha ilk dkknda o kadar kolay olmadn anlad. Haldan, kilimden, kumalarn dilinden anlayan Settarhan, Azam' memnun edecek, ona yakacak al hangisi, ite buna bir trl karar veremedi. Kendisine gsterilen allardan kiminin rengi gzel, kuma adiydi. Kiminin ipei, yn yerinde ama deseni sevimsizdi. Sonunda iine sinen birini seebildi. Fakat u "Sen ne istersen" hediyesi yok mu, ite bunda kafas eskisinden de karkt. "Ben ne istersem? Azam iin ne istersem?" Aklndan pek ok ey geti. Hibirini Azam'a lyk bulmad, lyk bulduklarn ise takdim edecek cesareti yoktu. Bir eye cesaret edebilirdi geri ama esiz bir ift kpenin Batum'da ne satld yeri bilebilirdi ne de gerek deerliyi kandrlmadan bulabilirdi. Bulsa bile en gzeli yanlmadan seebilir miydi? Dkkndan kt. Yol boyunca fesleri ve arbal giyimleri ile Osmanl brokratlar, Ermeniler, mavi ceketli Rus jandarmalar, her yer gibi buraya da yaylan Kazak tugaynn fiyakal askerleri, yalvaran ve insan canndan bezdiren dilenciler, pahal dkknlara girip kan k Avrupallar arasndan geerek nereye gittiini bilmeden yrmeye balad. Neden sonra kiremit rengi Opera binasnn nnden geerken elini alnna vurdu. "Olur mu?" Olurdu.. Bir kadnn neyi sevebileceini en iyi yine bir kadn bilebilirdi. Ne demiti? "Opera sokanda Sofya'nn kitap dkkn. Kime sorsan gsterir." Sormasna gerek yoktu bile. te urada tam karsnda duruyordu.

Btn bunlar size anlatmakla kalmayp her eyin iinde yaayan, Settarhan' adm adm izleyen glge ben, o daha karya geerken dkkna doru ilerlemitim bile. Kapnn nnde iki kk nar fidan vard. Cameknn zerinde Tolstoy'un, bir gazeteden kesilmi resmi aslyd, ayn resmi biraz nce fakir bir kunduracnn camekn zerinde de grmtm. Hemen yannda i ie gemi incecik satrlar, oklar, kmalar, parantezleri, eklemeleri, karmalar ile rmcek ana benzer el yazmas sayfay ise Dostoyevski'ye benzettim. Settarhan' beklemeden szldm dkkndan ieri. Btn duvarlar yksek kitap dolaplaryla kaplyd ve bir masann banda oturmu olan Sofya'y da karsnda ayakta duran Vasili'yi de annda

tandm. Sofya'nn masasnn zerinde ereveye konmu bir fotoraf vard. Yaklatm. Nizam'n bana verdii fotorafn ayns. "Sofya" diye glmsedim, bir tabureye iliirken. Dedemin Rus sevgilisi. Fakat nasl olacak bu? Kader tpk bugn gibi dn de ne kadar artc eylere gebe. Sofya'nn gzlerinin rengini merak etmitim ya, uzun uzun yzne baktm. Yaban kekiklerin yaz sonu rengindeydi bu gzler. Mavi ile mor aras, azck menevili oka kl. Fakat onun yzne uzun uzun bakan tek ben deildim. Vasili de oradayd ve hl ayn dokuz ya gzleriyle o da bu yze bakyordu. Yerimden kalkarak raflara baktm. Pukin, Gogol, Turgenyev, Tolstoy ve Dostoyevski'yi rahatlkla tandm; Bellinski, Nekrasov, Gonarov, Leskov gibi yazarlarn eserlerini grdm orada. Byk Dergi 'nin her biri 400'er sayfalk devasa nshalarn da ratlarda elimle koymu gibi buldum. Lkin Menevizm'i destekleyen Grcistan'da, grnrdekinden daha fazlasnn, Bulgakov'dan ernievski'ye Bolevizm'in btn yasakl klliyatnn raf altnda olduundan adm gibi emindim. Tekrar Sofya'nn yanma dndm. nnde ak bir kitap vard. Omuzu zerinden kitaba eildim, ak duran ilk sayfaya gz gezdirdim. "Pierre, bann zerinden bir kuyruklu yldz geerken 'Her ey o kadar gzel ki daha fazlasn istemek niye' diye dnyordu." Ben bu cmleleri nerede olsa tanrdm. Harp ve Sulh'un cmleleriydi bunlar. Gzm masa zerindeki takvime iliti. 5 Ekim 1916. Zihnimi yokladm. Tolstoy leli 5, Dostoyevski leli 35 yl olmutu ama Anna Dostoyevski sad henz, Sofya Tolstoy da. Hani, bir trene atlasam! O srada Settarhan dkkndan ieri girmiti. nce Sofya'y grd; kz, yine yle muzip bir olan ocuu gibi bakyordu ve salar hl ksackt. Masaya yaklat. "Sofya Hanm" diye seslendi. Vasili kapdaki bu Azerbaycanlya bakt, meyhane gecesinin dumanl hatras arasndan alayan Mslman Trk' ekip kard. "Ooo!" dedi, "Sofya, bak kimler gelmi." "Sofya Hanm" dedi Settarhan bir kez daha. Bu ismi, "y"sinin zerine yle kuvvetli bir edde giydirerek telffuz etti ki Sofya da gld Vasili de. "ay" dedi Settarhan, "aym iersin, demitin. te geldim." Neden sonra sadede geldi. Bir hediye almas lzmm. Gen bir kza alnacakm bu hediye. Ama Settarhan kararszm. Aslnda aklnda bir ift kpe varm da nasl bir kpe olacan bilmiyormu. Dkkn dkkn dolarken aklna Sofya Hanm gelmimi. Sofya "Kendini yorma Settarhan" dedi, "Gidip alrz. Kuyumcu Sarafim'de en iyisini bulursun." Fakat gidip gelenin ard arkas kesilecek gibi deildi. stelik bunlar raflardan ya da raf altndan bir ey alan ya da arayan mteriler deillerdi sadece. Settarhan bile orada bekledii ksa sre iinde burann sadece bir kitap dkkn deil Rusya'da binlercesi bulunan bir toplant yeri olduunu anlad. Sonunda dkkn bir para boald; Sofya "Sen burada kal" dedi Vasili'ye, "Ben birazdan dnerim." Fakat o kadar da erken dnmedi.

Dar ktklarnda Settarhan bir fayton evirmek iin etrafna baknnca "Yryerek gidelim" dedi Sofya, "Araba bulamayz kolay kolay. Hem de biraz yrm oluruz. Oturmaktan yoruldum." Soan kubbeleriyle ehrin her yerinden grnen Moskova tarz katedralin nnden geerlerken Sofya, "Settarhan" dedi muzipe glerek, "ieriyi grmek istemez misin?" Settarhan biraz dnd. "Olur." Meyhaneye girmiti de kiliseye mi girmeyecekti? Kilise, nihayetinde o da Allah'n evi. Fakat Ortodoks kilisesinin kapsndan ieri daha ilk adm attklar anda iyandan mumlarla kark gnlk buhurunun kokusu yzne arpt Settarhan'n. Renkli camlardan sakin sakin szlen k, mum aydnln huzmelere blse de kilisenin ii yar karanlkt ve Settarhan kasvet duygusuna kapld. Simsiyah giysileri iinde rahipler saa sola koturuyor, mezler seirtiyor, bir tarafta vaftiz, bir baka kede nikh treni yrtlyordu. Settarhan k giyimli, gzel ve gen bir kadnn rahibin nnde diz ktn ve hkra hkra aladn fark etti. Hkranlar, i geirenler, sessizce szlerek alayanlar, gzyalarn iine aktanlar, kendilerini boylu boyunca ikonalarn nnde yere atanlar az deildi burada fakat bu kadn bu kadar alatan gnahn ne olduunu merak etti Settarhan, sonra kendi merakndan utand. Baklarn etrafa evirdi. Kadnlarn selm duraklarnda parmaklarn birletirerek istavroz karlarna, ikonlar nnde gzleri ak dua edilerine bakarken gayriihtiyar sa elinin ilk parman birletirmiti Settarhan. Byle mi yapyorlard? Sofya gld. Hayr, olmamt. Settarhan'n elini eline ald, parman bir araya toplad, ite byle olacakt. abucak zd parmaklarn Settarhan, sand ki bu istavroz nizam eline yapp kalacak. Ama Sofya'nn elinden parmaklarnn ucuna geen u ipeksi dokunu yok mu! Allah affetsindi ama ii rpermiti. Ve bu, nereden kmt? Settarhan'n kalabalktan ba dnmt, insanlardan ok kilisenin kendi kalabalndan. Azizlerin, Meryem'in, sa'nn ikonlarndan; Allah'a ve onun peygamberine giden yolun zerinde araya giren bunca terifattan, bunca kuraldan; yaldz, ss, oyma ve parltdan. Neticede Allah tek, peygamber Isa da onun kulu ve resullerinden biriydi. Bu kadar papaza, diyakoza, rahibe gerek var myd sanki? Tek olan ne zaman bu kadar oalmt? Bu kadar ok tafsilt, bu kadar teferruat, bu kadar dalp paralanma? Bu kilisede bu kadar aracnn ortasnda, Allah? Neredeydi? Huzursuzluk duydu Settarhan, biraz nce parmaklarnda hissettii ipeksi dokunuu bile unuttu ve kendisini her zamankinden daha fazla Mslman hissetti. "Dar kalm" dedi Sofya'ya, "u kadnlardan biri bizi kovmadan." Kadnlarn hepsi kk gen bir rty enelerinin altnda sk sk dmlemi olsalar da Sofya zellikle yal kadnlarn fkeli baklarna aldrmadan ba ak girmiti ieri, duraklar atlam, istavroz bile karmamt. Alak duvarlardan birinin zerine oturduklarnda Settarhan muazzam katedrale bakarak

"Moskova'daki katedraller de byledir herhalde" dedi. "Bu bir ey mi? Hele Petrograd. Adm ba katedral, kilise, manastr." Yzn buruturdu, "Bu da dier hepsi de yklsn, iim szlamaz." Settarhan onun bu rpertici ak szll karsnda sormakta beis grmedi: "Nasl oldu? Yani hep byle deildin herhalde." "Deildim. Ama yle bir gn geldi ki kiliseye her gittiimde papaz cbbesinden, diyakozdan ve onun grltsnden baka bir ey grmemeye baladm. Dinin tccarlarndan, pazarlklar srd srece gelinin ya da cenazenin bekletildii trenlerden baka bir ey kalmamt ortada. Ben. nanmyorum. nanrsam da hibir kilisenin dizginlerine gelmez benim inancm." Sesi hafiflemiti. Sonra aniden "Acktm" dedi, yan taraftaki yeme ime tezghlarn gstererek. Lahanal, avdarl rekler, ball ve bol baharatl iecekler, Settarhan'n adn bilmedii trl trl yiyecekler; Sofya hepsinden istedi, nne gelenin hepsini yiyip yuttu. Bir ocuunkini andran bu bedenin nasl bu kadar yiyebildiine ard Settarhan. Yine de ark'n kendine mahsus nezaketiyle hepsinin cretini dedi. Sahil boyunca yrmeye baladklarnda deniz gm renkli bir ayna kadar durgun olduu halde, kylar ar ar dven geni ve kvrml dalgalar bembeyaz kpkler arasnda krlyor, Fransz Oteli'nde kalan Avrupal kadnlar tenteli sandalyelerine kurulmu denizi seyrediyorlard. Kafkas Dalarnn gzel ve uzak, ihtiaml ve korkutucu siluetinin nnde martlar ve bulutlaryla liman uzanyordu. Bir kartpostala benzetti Settarhan manzaray ama bu kadar masum deildi hibir ey. Petrol gemileri sava gemileriyle birlikte yaklayor, bir kavak liman olan Batum, petrol de askeri de bir arada sevk ediyordu. Karadeniz kysnda Rus igaline uram Osmanl ehirlerine gidecek takviye kuvvetler, kendilerini gtrecek gemileri bekliyordu saatlerdir. Subaylar biraz daha yal saylabilirlerdi belki fakat askerlerin hemen hepsi Vasili kadar ocuk yatalard. Prl prl sar metal dmeleri, k apkalar, rtbeleri, nianlar, kaputlar, eldivenleri, postallar vesaireleri ile Rus ordusu ne kadar iyi giyimli, ne kadar dzenli ve bakmlyd ilk bakta. "Aldatc parlt" diye sylendi Sofya ayayla yere daireler izerken. Ordunun, iten ie kaynadn, kendisini sevk eden el ile arasndaki ban nicedir zldn bak keskin olanlar grebiliyordu oktan. Ona baklrsa bu muazzam g kendi kaderini oluruna brakmayacak, al batan yeniden yazacakt. Kansa kan, basa ba, cansa can; dkmeye de, vermeye de, lmeye de razlard. "Bak" dedi, uzakta, koyun tam karsnda petrol kuleleri, petrol yataklar, petrol tarlalarndan ibaret bir hayal ehir gibi grnen bulank blgeyi iaret ederek Sofya. Bak'den ilenmek ve sevk edilmek zere tren ya da boru hattyla gelen petrol burada kendi dzenini kurmu, zengini ve fakiri almaz bir uurumun karlkl iki kysnda bir araya getirmiti. Sofya'ya gre Batum'un varolar a insanlarla doluydu fakat onlar bu uuruma atanlarn o uurumda boulmalar yaknd. "Nasl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye sordu Settarhan. Emindi. nk Batum'da da Petrograd'dan farkl deildi manzara. Rusya'nn tamamna yaylm huzursuzluk Kafkaslara sram, Batum'da ayana adamakll yer etmiti. Azna kadar dolmutu

petrol fs, encam bir kvlcma bakyordu. Bir kibrit, petrol denizini tututurmaya yetip artacakt. Yolun sonu gelmiti bile. Bir darbe, yetecekti. nk ok yaydan nicedir kmt ve bunun geri dn yoktu. Heyecanla ban evirdi Sofya, gzleri kvlcmlyd. "Settarhan, bu kadar iinin greve gitmesi Rusya'nn kmesi demek. Senin anlayacan bu dzen kendi mezar kazclarn da yaratt. Rotschield efendilerin gazya iletmeleri gnlerdir bo duruyor. Tek teneke dolmad. Son model makineler ve tesisler sessiz, grltsz, kprtsz. Bekliyor. Fabrikalar durmu, arklar dnmyor, iilerin hibiri geri dnmeyi dnmyor, onlarn efendileri iin korku Kafkas Dalar'n bekliyor." Settarhan dilinin ucuna kadar gelen soruyu saklamad, o bu haritann neresindeydi? Gizlisi sakls yoktu Sofya'nn. Batum'da Meneviklerin gc gz ard edilir gibi deildi nk Boleviklerin hesaba katmad bir ey vard; Grclerin mill hassasiyetleri ok yksekti. Bylece Grc milliyetilerini besleyen aristokrasi, onlara yaslanan Menevikler, Ermenileri ordu edinen ar, kimin eli kimin cebinde belli deildi yani. Anlk rzgrlarla deiiyordu siyasetin yn. Ve ite Boleviklerin propaganda kanadnda yer alan Sofya, Meneviklerden de aristokratlardan ve burjuvalardan olduu kadar nefret ediyordu. "Kitap dkknn o yzden mi atn?" diye sordu Settarhan. "Hayr" dedi Sofya. "Amasam da olurdu. Ama kitaplar seviyorum." Settarhan onun bu lk sonbahar gnnde bile solmu siyah paltosuna sk sk sarnmasna, boynundaki kl rengi kakole bakt. Bembeyaz bir yz, siyah salar vard ve ancak kar dolu bir gk ya da lavanta iekleri Sofya'nn gzleri ile ayn renkte olabilirdi. "Kalk. Hadi gidelim." "Gidelim" dedi Sofya, "yle ya hediye alacaz."

Daha ieri adm attklar ilk anda Settarhan tepeden sarktlm kandiller, avizeler, tezghlarn zerine dizili amdanlar, kocaman mumlar, fanuslu gaz lmbalar arasnda saltanatl bir k dnyasyla karlat. Dkkn sahibi bir para aydnlk uruna hibir zahmetten ve masraftan kanmam, on dkkn aydnlatmaya yetecek kadar bir araya toplamt, ama haklyd bu israfta. Cameknlarn arkasnda sralanm, duvarlardaki gzlere dizilmi mcevherlerden kkrtc bir parlt, sknetli bir k ellesi ancak byle gr bir k altnda ar ar dklebilirdi ve burada satlan ey, gzellii ancak kla ortaya kabilecek trdendi. Sofya koltuklardan birine oturmutu. Kuyumcu Sarafim, ra Topal And on'a, "Olum ko" dedi; ok gemeden aylar geldi, Settarhan'a nargile Sofya'ya sigara ikram edildi. Tebriz'deki Kirkor Usta'nn zavall dkknn hatrlad Settarhan, buras yle khne deildi. Fakat ok gemeden "Tezghlar, vitrinleri, klar farkl olsa da kuyumcularn hepsi birbirine benziyor" diye dnd. Dncesinde haklyd, Sarafim de mesleine tutkuyla balyd, stelik aksi bir adamd. Sahici bir

mteri dkkanndaki btn mcevherleri tek tek gzden geirmeye kalksa, tamamn tezghn zerine yaydrsa bile bir itiraz olmazd Sarafim'in ama kendi imalt olan kuyumculuk ilerine yneltilen en ufak eletiriyi hakaret kabul eder, annda parlard. Settarhan onun nce aksi yanyla karlat. nne srlen bir ift elmas gl kpeyi yle bir tavrla evirdi evirdi ki hallarn taciri, Sarafim, krmz altn zerine iri ta ortada, daha kkleri etrafnda sralanm aheserini tahta bir oyuncak gibi inceleyen mterisine ierledi, zaten u Trkler de elmasla cam ayramayan cahil bir srden baka bir ey deillerdi. Sofya bacak bacak zerine atm sigarasn tttrrken onlar seyrediyordu fakat akl da baklar gibi daha ok Settarhan'm zerindeydi. Andon ise bir kede, karanlk gzlerle bolua bakyordu ve ehresi Settarhan'm dikkatini ekecek kadar sar kara bir renk almt. O srada kuyumcu Sarafim aheserini iaret ederek, "Trk" dedi Settarhan'a, "Kendi ellerimle yaptm. Elmastr. Elmas biliyorsun sen?" Soru eki olmayan Trkesinde btn soruyu sesinin tonuna, cmlenin vurgusuna yklemiti. Elmas hakknda bilgilik yapmaya hazrlandnda ise Sofya gidiat tahmin ederek glmsedi. Settarhan "Biliyorum" diye szn kesti kuyumcunun. "Sertlii saflnn da nedenidir, iine ktan bakas girmez ve yanstt, aldndan fazlasdr." Kirkor Usta'nn cmlelerini ard ardna sralad. Elmas bilinen en sert maddeydi. O kadar sertti ki kendisi her eyi kesebildii halde hibir ey tarafndan kesilmesi mmkn deildi. Bir elmas ancak bir baka elmas tarafndan kesilebilirdi. Vesaire vesaireydi. Sarafim glmsedi hafife, aksiliinden vazgeti. Gnl almay da baard, nesi varsa dkt sat ortaya. stelik bir igzarlk daha yapt, u ikisini sevgili ya da nianl sand. Settarhan aheser gl kpelerle inci damla kpeler arasnda kararsz kalnca, Sarafim, gl kpeleri iaret ederek "Tak kulana matmazelin, bak ne kadar yakacak nianlna" deyiverdi. Bir akn temaasnda kendine yer bulmu olmakla keyifli; u gzler ne masum aklar ne yasak sevdalar grm de bir gznn grdn dieri bilmemiti. Buras kuyumcu dkknyd, btn aklarn yolu oradan geerdi. Settarhan armt. "Biz nianl deiliz" diyecekti ki Sofya parman dudaklarnn zerine koydu. "Suss!" Byle bir yaktrma, byle bir mmkn, byle bir ihtimal. Ho eydi. Kalkt, aynann nne geti, nce gl kpeleri takt kulana. Settarhan onun ksa salarnn altnda, boynuyla yanann birletii noktadaki elmas gl n, o ar salnm seyretti. Alevden bir gz gibi iten gelen parltdan gzlerini alamad. Ermeni kuyumcu sanatyla gururlanrken ortaya yakut paras byklnde alev dilli bir mmkn salmt. Bu mmkn, Sofya'nn kalbinde rabet bulsa da Azam'la dolu bir kalpte yansmazd elbet. Ama yine de Settarhan, neredeyse bir erkek kadar sade giyinen, kendisine bir ss kondurmayan Sofya'nn bir kadn olduunu fark etti, istavroz nizamndan kan parmaklarnn ucundaki rpertiyi bir kez daha hissetti. "Yakt matmazele" dedi Sarafim keyifle. Kymetli talarn gzel bir kadnnn kulana kpe olunca daha gzel grndklerini, daha fazla parladklarn biliyordu zaten. Gl biimli elmas bir kpe matmazeli gzel gstermiti ama kpenin kendisi de matmazelin kulanda olduundan fazla

gzellemiti. Yakmak buydu ite. Meslek tecrbesi. Settarhan kararn vermiti. "Gl kpeler olsun." inci kpeler denenmedi. Sofya koltuuna ekilmi ikinci sigarasn yakarken, kpeleri kadife bir keseye yerletirmekte olan kuyumcu, oltasnn ucuna bir yem daha takm, Settarhan'n nne atmt bile. "Bende" dedi, "Mcevherden daha kymetli eyler de var." Settarhan gld. Tebriz'in ipek hallarn satamayacana gre Sarafim'in dkknnda mcevherden daha kymetli ne olabilirdi? "Zaman grmlk daha kymetlidir." Settarhan bu balangc Tebriz'in antikaclar arsndan iyi bilirdi. imdi falan tarihten filan trenden birok ufak tefek nne serilecekti; kuyumcu ayet Settarhan'n yznde arad ifadeyi bulabilirse ar II. Nikolay'n madalyalarndan birinin bile u tezghn zerinde arz- endam etmesi iten deildi. Elinin tersiyle ilgilenmediini ima eden bir iaret yapt Settarhan. "Ben alacam aldm." Sarafim inat kmt. "Bir dakika ltfen efendim." Gizli blmeler, kasalar, ekmeceler birbiri ardnca ald. Kadife keseler, deri antalar, ahap mahfazalar tezghn zerine yayld. Kuyumcu, hepsinin hikyesini gzleriyle grm gibi anlatt, hibir ayrnty ihmal etmeden. u gerdanlk gerekten bir grandesin boynunda parldamt; u haner yz yl nce yaam Dastanl bir savann elinde. Bir an iin btn bu hikyelerin gerek olduunu varsayd Settarhan. Ee, peki ne olacakt? Hibirisine yanamad. Kuyumcu ise ylacak gibi grnmyordu. "Efendim" dedi, "Yaanmln en kirli ama en kuvvetli tan paralardr. Bende sizin paralarnz da var. Bunlarla da m ilgilenmezsiniz?" Siyah kadife bir tablann zerine sralanm bir dzine kadar maden para tezghta bo kalan yere yerletirildi. u Safev parasyd, u Sasanlerden kalma. Kim bilir kimlerin elinden gemi hangi keselere girip kmlard? Nelere mal olmutu tadklar deer? Neler satn alm neler grmlerdi? zerlerindeki resimlere dikkat buyurulsundu ltfen. Dilleri olsa da anlatsalard. Paralar deil ama Sarafim durmakszn anlatyordu. Hani neredeyse Nuirevan'm hazinelerine kadar gidecekti. "Bakn efendim, bu II. Ardair, siz Hormuz diyorsunuz. Bu da II. apur, hani annesinin karnndayken ta giyen hkmdar. u kad hkmdar, Buran. u da III. Yezdigirid, Sasanlerin son hkmdar; btn son krallar gibi onun da ordusu tamamen yok edildi." Neticede nne srlen iki sikkeyi almaktan kanamad Settarhan, tabii iyice pazarlk yaptktan sonra, bir de bedelini daha sonra demek kaydyla. Gl kpelere kk bir servet yatrnca yannda yeteri kadar para kalmamt Settarhan'n. Bankadan ekmesi lzmd, ama Tebriz'den onay kim bilir ka gnde gelirdi. Senetler imzaland. Tamamd.

Otele gelince sikkeleri evirdi evirdi Settarhan. Her ikisinin de n yznde Sasan kisralar sonsuzlua bakyordu, arka yzlerinde ise rahipler bir ate sunann iinden ykselen alevi harlyordu.

Settarhan ertesi gn Sofya'nn kitap dkknna bir kez daha urad. Yarn sabah Tiflis'e gidiyordu, hem teekkr hem de veda edecekti. Bu kez Vasili yoktu ve kz yine bir kitabn zerine eilmiti. Vedalarlarken Sofya, raflarn birinden zarif ciltli kalnca bir kitap kard. "Al" dedi, "Bu da benim sana hediyem." Kitabn sayfalarn eviren Settarhan, "Rusa kitap okuyamam ben Sofya" dedi. Elinden gelse o an btn Trke ve Farsa bilgisini ortaya dkp saard ama ite u Rus harfleri! "yle ya!" dedi Sofya kalarn kaldrarak, "Sen o Rusa konuan ama okuyup yazamayanlardansn. Dkkn tabellarn, durak isimlerini ezberden karan ama harfleri tanmayan trden." "yleyim" dedi Settarhan. "Konumak daha kolay, arada alfabe engeli yok hi olmazsa." Sofya, Settarhan'a verdii kitab geri ald, ilk sayfay at. Parman bir cmlenin zerine koydu, okumaya balad. Sonra Settarhan'n yzne bakt. "Ne dediimi anladn m?" "Evet, elbette." "Gzel" dedi Sofya. "imiz ok basit. Sana alfabeyi reteceim. En fazla iki gnde konutuklarn okuyup yazar hale geleceksin, iki gnn var m?" "Sylemitim, yarn sabah Tiflis'e geiyorum." "Sadece iki gn Settarhan. Koskoca bir alfabe reneceksin." Settarhan "yi, o vakit Tebriz'den para da gelmi olur, Sarafim'e borcumu derim" diye dnrken Sofya alfabenin harflerini bir kda teker teker, ayr ayr, iri iri yazd. Bak dedi bu "A", bu "B", bu da "V". O gn Settarhan Sofya'nn yanndan on be harf renmi olarak kt. Hayret! U dili bir atala benzeyen "" harfinde epey taklsa da demek iki gn Rus alfabesindeki btn harfleri renmesine yetecekti. kinci gnn akamst alfabeyi tamamlam olan Settarhan veda ederken Sofya zarif ciltli kitab yeniden kard. "Oku bakalm bu kitabn adn." Settarhan buyruu yerine getirdi. Ar ar okudu. "Evgeni Oncgin. Aleksandr Pukin." Ba bels "" harfini bile tand. Dkkndan ayrlrken, "Sofya" dedi, "Bizde bir sz vardr. 'Bana bir harf retenin krk yl klesi olurum' diye, mam Ali sylemitir. imdi ben senin ka yl klen olacam ki hakkn demi

saylaym?" "Hi" anlamna gelen bir iaret yapt Sofya glmserken. Settarhan ktktan sonra yerinden kalkt, kap camnn arkasndan onun giderek uzaklaan ince, uzun, gzel hayaline bakt, kendi kalbinin hararetinden atein kokusunu ald. Sofya'nn kalbi. Settarhan'm kalbi. Vasili'nin kalbi. Gl kpelerin kalbi. Yangnd aslolan, dumann nereden ttt nemli deildi. Kendi kalbinde bir dou masalnn ehzadesine doru akmaya balayan atei dinledi. Her belya her kazaya evet diyebilirdi. Byle bir ehrayin alevi hangi cihetten gelse, yanmaya deerdi. Fark etmez kimin kalbinde kprdarsa kprdasnd ama yeter ki ksnd byle bir yangn. Kalbinin yangn haberini sard sarmalad, gn gelince amak zere bir kuytuya kaldrd. Deil mi ki Settarhan ak'm ""sinde taklmt! Geri dnd anda kapnn ngra tt. U be grltc gen bir yamur frtnasyla arkadan itiliyor gibi ieri doldu, ilerinden biri "Sofya, Herzen'in Rus Halk ve Sosyalizm 'i yok mu sizde?" diyordu. Vard, olmaz myd? Onegin 'in basklarndan birini koltuunun altna sktrm Tebrizli tacirse nce Sarafim'e urad. Adam en gzel yzn taknmt yine. Yine aylar iildi, nargileler tttrld, hobeten sonra deme yapld. Fakat kuyumcunun onu yolcu etmek iin kapya kt srada renginin birden att Settarhan'm gznden kamad. Andon hafif aksayarak duvar kysndan dkkna doru geliyordu ve yannda tekinsiz gibi grnen bir adam daha vard. Andon'un yz iyice sar-kara bir renk almt. Settarhan bu rengi tanrd, genellikle yapp ettikleriyle yznn rengini birbirine uyduramam, bedeni acemi ama ruhu ate almlar zmresinin yznde grlrd. Kuyumcu ra Andon'un karanlk iler evirmesi mmkn olabilir miydi? ki erkein anlaabilecei bir bakla Sarafim'e dikti gzlerini Settarhan, hal diliyle sordu. "Neler oluyor?" Sarafim bu sessiz sorguyu anladysa da cevapsz kalmak evlyd. "Bir ey yok" anlamna gelen bir bakla ve ayn dilden cevap verdi. kinci soru gecikmedi: "Emin misin?" Emindi! Settarhan otelin yolunu tuttu. Petrol lmbasnn altnda Sofya'nn kitabn heceleye heceleye okumaya, harfleri pekitirmeye balad. Okuduka ald, alfabeyi skmt. Ama ne Ak Kerem'in ne de imam Ali'nin menkbelerine benziyordu bu. Aleksandr Pukin srekli anlatyordu. Bu kadar uzun anlatmalara tahamml yoktu oysa Settarhan'm, her ey bir an nce olup bitsin istiyordu. Skld. ok gemeden kitab kaldrd. Kadife kesenin iinden Azam'n kpelerini kard, yastn zerine brakt, ban da hemen yanna yaslad. Azam'n yava hareketlerle kpelerden birinin kancasn atn, aynann nnde ban hafife yana doru eerek nazik bir hareketle kulana taktn, ayn hareketi bu kez dier kula iin tekrarladn, sonra yar dnp muammal bir tebessmle kendisine baktn hayal etti. Onun sol kulandaki kpe ar ar salnarak ldarken Settarhan uykuya dald. Azam'n upuzun salarnn sk rglerini zmesine zaman kalmamt.

Ertesi sabah Settarhan Tiflis trenine binmek zere gara geldiinde Bakii ile Batum arasndaki petrol tamaclnn byk ksmn salayan neft renkli vagonlarn btn hatlar doldurduunu grd. Ard arkas kesilmeyen kazan dizileri gibi sralanm, gardan tamlard ve hi kukusuz Batum-Tiflis yolunda da manzara ayn olacakt. Grevdeki petrol iileri kllarn kprdatmadnda hayat duruyordu fakat petrol de kendi dnyasn kurmutu ve bu dnyada baka glgeye yer yoktu, her yerden bir are retiyordu. Birazdan tren geldi. Yol gznde bymedi Settarhan'n ama yine de Tiflis'e kadar fersahlarca yol ve ynla ara istasyon vard. Ertesi gn akama doru neft renkli petrol tankerleri kadar asker sevk eden trenlerle de dolu, ana baba gn bir gara indi Settarhan. Terslerle Grcler arasnda defalarca el deitiren Tiflis imdi Rus igalindeydi. Yani Settarhan ran'dan ktndan bu yana nereye gitse Rusya'dayd ve Rusya'nn en scak yeri de ite imdi ayak bast Tiflis'ti, gne klarn bir kale gibi tutan ve yanstan dalaryla Tiflis. Asker ve subay kalabalnn yan sra ihtiaml kalpaklar ve zarif hanerler tayan marur Kafkasyallar, daha sade giyinen Trkler, siyah ya da koyu mavi tunikleriyle ranllar, kasvetli kaftanlar ve beyaz ya da yeil sarklaryla hemen fark edilen mollalar, yrtk prtk paavralar iinde dallar, ou Trkler gibi giyinse de bir ksm Avrupallar gibi giyinen Ermeniler ve Ruslar arasnda adm atmaya yer yoktu neredeyse. Buradaki dkkna da telgraf ekmi, geleceini bildirmiti Settarhan. O izdihamda rak neden sonra Settarhan' bulabildi. Bir araba evirdiler, yola koyuldular. Ermeni pazarndan hemen sonra Tatar pazarn zar zor getiler fakat Avlabari mntkasnda yol iyice tkand. ie gemi saysz lbirentin zerinde Dou geleneine uygun olarak esnafa gre sralanm ve binlerce eya reten dkknlar kaplarn kapatyordu yava yava. Bunca dkkn arasnda silh maazalar byleyiciydi. Hele de Zencan aklar, elii bklmez mehur am hanerleri, altn ya da gm kakmal erkez, Lezgi ve Dastan baklar yeniyetmesinden pirifnisine kadar her erkein akln bandan alabilirdi. Bu hakl hret hem gzel hem kesici, hem cazibeli hem ldrc olmalarndand ve sradanlar bile stanbul'da servet edebilirdi. Settarhan kendi hanerini okad, o da stanbul'da servet edecek deerdeydi. Neden sonra otele inip odasna yerletiinde hemen uykuya dald. Ryasnn bir yannda Azam bir yannda stanbul vard. Sabah uyandnda balkondaki ahap stunlardan birine yaslanarak henz domakta olan gnein altn rengi klar arasnda parltya boulmu olan Tiflis'e bakt. Kura rmann iki yakasna kurulmu bir ehirdi Tiflis; her iki tarafta ykselen sarp yamalarn arasndan rmak nazl nazl akyor ve ehir bir harita gibi Settarhan'n nnde uzanyordu. Ruslarn el att tarafta Avrupa tarz binalar, geniletilmi sokaklar, caddeler, elektrik, atl tramvaylar, az sayda otomobil, oteller, lokantalar, resm binalar hemen dikkat ekiyordu. Hkmet binalar, tiyatro, mze, grkemli malikneler hep bu taraftayd. Yerli halkn oturduu Eskiehir tarafnda ise pazarlar, darack sokaklar; yeil, mavi, pembe, kiremit rengi Grc evleri, dantel saakl balkonlar, suya bakan

kmalar; derme atma fukara evleri seiliyordu. Gece uyumak iin kendi evlerine ekilen bu insanlar birazdan caddelerde ve pazarlarda bir araya gelecek, Grcler ve dier Kafkasyallar, Avrupallara ve Ruslara karacakt. Settarhan mutlulukla silip sprd bir kahvaltdan sonra otelin nnden bir arabaya bindi, kpry geip Eskiehir'in merkezine geldi. Tabelsnda Rus harfleriyle "Cemiyet-i Hayriye Tiflis ubesi" yazl kocaman binay geti. Hayret, bu binann zerinde byle bir yaz yoktu geen sene. Demek yeni bir cemiyet almt ve Rus harflerini renmemi olsayd Settarhan bu tabely ezberden karamazd. Neyse! Azerbaycan Camii'nin hemen karsndaki dkkn ite uradayd ve grne baklrsa sivil giyimli bir Rus, eilmi hal semeye alyordu. Settarhan bir sre adam seyretti, neeliydi, Rus'un omuzu zerinden eildi, iki haly hzla evirdi: "Bunu" diyerek elini nc halnn zerine brakt. Sert havlar Tiflis'in Ekim scanda bile elini yakt. "Ben olsam bunu alrdm. Yani size bunu tavsiye edebilirim." Hep o ayn elden km, dalarn koyu mavi glgelerine, gecelerin yldzl lcivert gklerine, bahar bahelerine bakan gzlerle dokunmu mavi hallardan biriydi bu; Azam'n hallarndan biri. Mavi dediyse Settarhan, boncuklarn mavisi gibi deil, limona vuran kfn, tan, topran, kuruyan yapran mavisi gibi, souk ayn, bulank rmaklarn mavisi gibi mavi. Nerede grse bu mkemmel renk ve desenleri, bu kusursuz dmleri, milim sapmayan atk ve zg iskeletini tanrd Settarhan. Azerbaycan'da hi kimse Azam kadar gzel ve abuk hal remezdi. ran'n en gzel hallar Azerbaycan'da rldne gre de ran'n en gzel hallarn ren ve en gzel gzlere ve ellere sahip rc de Azam'd. zlem, iini szlatt Settarhan'n. Gnler olmutu Azam' grmeyeli. stelik bu grmeyi dierlerine benzemiyordu. Sabrszd Settarhan nk bu ayrlkta mit, yolun sonunda vuslat vard. Yzne merakla bakan Rus "Siz nereden biliyorsunuz?" diye mukabele ederken ubuunu keyifle tttrmekte olan dkkn sahibi girdi araya. "Bilir. Tantraym. Bu hallarn ve daha pek oklarnn dokunduu atlyelerin sahibi mehur Mirza Han'n olu, Settarhan." Rus, ne Mirza Han' ne de Settarhan' duymutu. Elini apkasnn siperliine gtrerek souk bir selm vermekle yetindi. Semaverler geldi, sigaralar sarld, nargileler sraland. Ama pazarlk ksa srd. Settarhan iyi bir pazarc olduu kadar Rus, halnn sadece yzne bakan trden kt bir alcyd. En stte, balangtan beri gzne kestirdii bordo madalyonlu halda karar kld. Gzelliin pahal bir ey olduunun farkndayd elbet ama nnde sonunda ayak altna atlacak bir eye bu kadar ruble demek iine gelmemiti. Netice de bu da gzeldi ite. Kim eilip de dmlerini sayacakt? Rus mteri, drlm haly omuzlayan ran n sra Fransz Oteli'ne doru yollanrken Settarhan Allah'a snarak arkasndan sylendi: u Rus, haldan hi arlamyordu, insan bu kadar m basiretsiz olur, serayla sreyyay bu kadar m kartrabilirdi? Gn boyunca hesaplar karld, yeni sipariler, eski defterler gzden geirildi, alacak verecekler hesapland, ikindiye doru iler bitti. "Ben yarn yolcuyum" dedi Settarhan, "Bak'ye tren var. Gitmeden u bizim hamamcy bir ziyaret

edeyim." ifal sularn keskin kkrt kokusundan insan Tiflis'in ayn zamanda bir hamamlar ehri olduunu anlayabilirdi. stelik Hamamlar semti dkknn sadece iki sokak tesindeydi. Bir saray kapsna benzeyen inili kapnn nnde kendisini ikindi gneine brakm iman hamamc Cafer, Settarhan' ta uzaktan tanmt. Yerinden kalkt, knal sakaln svazlad, gbeini zor tayarak takunyalarn srye srye misafirini karlamaya doruldu. "Nerelerde kaldn Settarhan?" dedi, "Neredeyse yl oldu, grnmedin." Settarhan adamn eline sarlrken "Ancak" dedi. "Ylda ka ehir gezdiimi bir bilsen." Hamamc Cafer hemen bir sandalye ekti, Settarhan' yanma oturttu, ikramlar gibi sorularn da ard ardna sralad. Mirza Han ne lemdeydi? Tebriz'de durumlar nasld? Ruslar da ngilizleri de Allah ksa zamanda def etsindi. Settarhan ne zaman geri dnecekti, bir daha ne zaman gelecekti? "Yarn yolcuyum" dedi Settarhan. Sorularn ard arkas kesilecek gibi grnmyordu. Oysa ieri bir girebilse, kendisini scak suya bir atabilse. "Tamam kurban, gel seni ieri geireyim." Saa sola emirler verildi. Ayaa kalktnda Settarhan ini kapnn sa tarafndaki Rusa levhann nnde durdu. Alfabeyi yeni renmiti ya! "mrm boyunca"y henz okumutu ki Cafer tamamlad: "mrm boyunca ne Rusya'da ne Trkiye'de Tiflis hamamlarndan daha gzeline rastlamadm." Settarhan alnn krtrd. "Kim sylemi bunu?" "Bak, altnda yazyor." Bakt. u, ba bels "" harfi de oradayd. "Aleksandr Sergeyevi Pukin". Elini alnna vurdu Settarhan. Sofya'nn Pukin'i. Neydi u kitabn ad? Onegin. Kalkt sandalyeye yeniden oturdu Settarhan. "Ne zaman sylemi bunu Pukin Efendi? Buraya m gelmi? Hem Trkiye'ye de mi gitmi?" Geveze hamamc Settarhan' sorduuna piman etmedi ama yine de uzun uzun anlatt. Evet, nl air buraya gelmiti, Trkiye'ye de gitmiti. Btn bunlar nereden mi biliyordu Cafer? Erzurum Yolculuu 'nu Rusasndan okumutu. "Pukin okuyan bir hamamc" diye geirdi iinden Settarhan. Sofya'y bir daha grrse bunu ona mutlaka anlatacakt. Ama ya ksmet! Bir daha Batum'a ne zaman gidebilirdi ki? O srada sarma ttnnden bir nefes eken Cafer, ieri seslendi: "Pukin otan hazrlayn." Cafer nde Settarhan arkada, kesif bir kkrt kokusu iinde, camlar buharlanm, duvarlar boncuk boncuk terlemi, rutubetli, karanlk koridorlarda yrdler, gri damarl mermeri anm basamaklardan indiler, pek ok kapnn nnden getiler; sonunda Cafer bir oday iaret etti: "Pukin ota." Kapy kapatrken "Fazla kalmayasn" diye uyard. Pukin otandan ktnda Settarhan ilk anda her yan krlp dklecek, kemikleri dalacak sand. Fakat hayret! Kular kadar hafiflemiti. Cafer'le vedalat, bir iki adm att. Hah ite! Azerbaycan aycs tezghn daha iyi bir yere kuramazd. Kap nndeki alack sandalyelerden

birine oturdu. Srtn duvara verdi. Karsnda bir da gibi ykselen Nari Kala'y seyretmeye balad. aycnn sesiyle kendine geldi. Porselen demlik, ini fincan, ayva murabbas. Demlii fincana doru edi. "Koyu ay rengi"; baka ad olamazd bu rengin. zerine scak su ilve etti. ncecik limon dilimlerinden birini usulca fincana brakt. Renk, koku, scaklk; ilk yudumda tamamd. Ltif bir esinti ruhuna dedi, yumdu gzlerini Settarhan, yaamak ok gzeldi.

Ertesi sabah Settarhan Bak'ye doru yola kt. Bak son durakt ve nihayet yolun sonunda Taht- Sleyman grnmt. Gzel bir Ekim gn boyunca tren, hncahn istasyonlardan gee gee yol ald, kimi byk kimi kk bu istasyonlarn bazsnda yarm saat bekledi bazsnda bir trl sra bulup da yola devam edemedi. Akam inerken ok byk bir ehrin istasyonunda durduklarnda Settarhan tabelnn zerinde "Elizavetpol" ismini okudu. Rus igalinden sonra ismi deitirilen Gence'ydi buras; Kuzey'in Bak'den sonra ikinci byk ehri, Nizam'nin memleketi, Hamse 'nin yurdu. Trenin bir buuk saat bekleyecei duyurulunca Settarhan aa indi. stasyon binasna geip biraz meyve biraz kuruyemi almay, scak bir ay imeyi dnmt fakat etraf o kadar kalabalk, hatlar o kadar doluydu ki buradan bir buuk saatte kabileceklerini akl hi almad. O srada youn bir uultu, keskin bir dalgalanma fark edildi. Rus askerleri etraf muhasaraya alm, bekleen halk ite kaka istasyon binasna sokuyorlard ve Settarhan da kalabala kaplm, aralarnda kalmt. Ne olduunu anlamamt bile. Kalabalk biraz sakinletiinde yannda duran orta yalarda, esnaf grnml bir adama dnd. "Aam" dedi, "Ne oluyor? Ne diye zorla ieri sokuyorlar bizi byle?" Adam Settarhan'a hayretle bakt. "Sen bural deilsin herhal. Esir treni geliyor." "Esir treni mi?" "Esir treni ya. Sen nerelisin?" "Tebrizliyim." Adam dudak bkt, Settarhan'n dnyadan habersiz biri olduuna hkmetmiti. Ksaca anlatt. "Osmanl askerleridir bunlar, Kafkas cephesinde Ruslara esir den askerler. Trenlerle Bak aklarnda Hazar Denizi'ndeki ylanl Nargin Adas'na ya da Sibirya'ya tanrlar. Her iki durumda da Gence zerinden geerler, ite o tren geliyor." "Ne yapyorsunuz ki peronlar boaltlyor?" "Biz Gence Mill Komitesi'ne yardm ediyoruz." Settarhan byle bir cemiyet duymamt. "Cemiyet-i Hayriye ile ibirlii iinde alrz." Onu da Tiflis'teki tabeldan okumutu. Adam devam etti: "Bu vagonlarda yol boyunca alktan, susuzluktan, havaszlktan ya da zaten hasta veya yaral

olduklarndan len askerler olur. Ruslar istasyonlarda onlar birer bo uval gibi vagonlardan aa atarlar. Gence istasyonunda da byle olur. Gence Mill Komitesi bu ii kendisine dert edinmitir. Bu ehit evltlarn lsnn yerinden yurdundan uzakta, ortada kalmasna raz olmaz. Her esir trenini bekler. lleri toplar. Onlar Mslman mezarlna gtrr, tekbirini, namazn, duasn eksik etmeden defneder." Settarhan'n kan damarlarndan ekilmiti. Nereden acyacan kestiremedi, nedenini bilmedii bir hicap duydu. ki adm att. Bekleme salonunun kapsna askerler dardan halk ieriden dayanmt. ok gemeden esir treni gara girdi. Bir sre sonra vagonlarn kaplar, pencereleri ald ama hi kimsenin inmesine msaade edilmedi. Temiz havaya hasret kalm Osmanl askerleri, subaylar yar bellerine kadar pencerelerden sarkmlard. Kafileye nezaret eden Rus subay trenden indi, istasyon komutanna vagonlardaki l askerlerin raporunu verdi. Drt tanelerdi ve u, u, u, u vagonlardalard. Settarhan bekleme salonunun kirli, yeilimtrak kap camna burnunu dayad, kollarndan bacaklarndan tutulup da "1-2-3" sallanan ve "Hoop!" atlan bu drt cesede bakt. Tren, kendisine ar gelen yklerini frlatp attktan sonra, Rus askerler vagonlarn kaplarn esirlerin zerine srglediler, trenle araya snr izgisi olarak kendi bedenleriyle kurduklar bir bent ektiler. Tfekleri ellerinde, parmaklar tetikteydi. Ancak ondan sonra istasyon binasnn kaplar ald, heyecanl halkn dar kmasna izin verildi. Gence Komitesi'nin mensuplar ki saylar hi de az deildi ve aralarnda Gence'nin varlkl tccarlar, delikanllar hatta ocuklar, yal kadnlar gibi gencecik kzlar da vard, hepsi bir anda drt cesedin bana tler. O srada bir istim sesi duyuldu, tren buhar boaltyordu ve ilk kampana almt. lerinden biri "Tren kalkacak!" diye haykrd, "Vagonlara vagonlara!" O zaman lenler kadar kalanlara da uzanan bu yardm eli, tm tek bir bedene ve ruha dnm bu kalabalk, vagonlara doru komaya balad. Daha nceden hazrladklar paketleri vagonlara frlatmak, bu hummal esir katarna ulatrmak istiyorlard; havlu, fanila, akamdan hazrlanm ekmek, rek, Allah ne verdiyse ve en nemlisi su. Fakat Rus askerlerinin nlerini kesmesi gecikmedi. Rus niformal Ermenilerden oluan jandarma ve polisler de cemiyetin gnlllerini tartaklayarak yeniden istasyon binasna doru srmeye baladlar. Bar ar, iti kak, haykr ve kfrler arasnda kalabalk dalgalandka dalgaland; yumruklar kalkt, dipikler hazrland. Bu maher kalabalnda kimse sngye, dipie aldracak gibi grnmyordu fakat Rus komutann sesi duyulunca bir anda sesler kesildi. Gencelilerden biri ne kt, bu, herhalde cemiyetin bakanyd. Toz toprak, ter ve fke iinde, nefes nefeseydi ve hakszla uramlarn gcyle heybetliydi. Komutan Rusa bir eyler syledi, Genceli de Rusa cevap verdi. Aralarnda geen ateli konumadan sonra Rus komutan raz oldu; trende yirmi sekiz vagon bulunduunu, erzakn her vagona paylatrlarak verilmesini emretti. Ama ellerini abuk tutmalar gerekti nk tren her an hareket edebilirdi.

Kalabaln byk ksm zlen asker duvarn am, vagonlara hcum etmiti bile. Pencerelerden sarkan Osmanl askerleri kendilerine uzatlan, hi olmazsa vagona doru frlatlan erzak paketlerini yakalamaya urayor, yakalanan hemen ieri almyordu. Yere den paketse tekrar frlatlyor, bu byle srp gidiyor, bir izdihamdr yaanyordu. Pencereden sarkm gen bir zabit, "Buras neresi?" diye sordu o srada. Yz izgileri ince, kumral ve yakkl bir adamd. "Gence" diye bard yalca bir kadn, "ehrin ahalisi Trk'tr oul." Bu kez "Ana, su!" diye bard gen zabit. Yal kadn bakr ibrikten inko, krk bir tasa doldurduu suyu pencereye doru uzatmak istedi fakat boyu o kadar ksayd ki mmkn yoktu. Yanaklarndan salk fkran gen bir kz durumu fark etmiti o srada. Kimsenin kimseye yardm edecek hali, vakti yoktu. Bir an sana soluna bakman gen kz, fazla dnmedi, yal kadn bir ocuk gibi kucaklayp pencereye doru kaldrd: "Dkme anne. Sk tut." Su, yerine ulamt. Bu sahne zabiti bile glmsetmiti. O glmseme arasnda kzla gz gze geldi. "Adn ne?" diye bard pencereye doru kz. Cevap geldi. "Murat." "Peki ya senin?" "Bulak." Hepsi bu. Keskin bir ddk tt. Lokomotif hareket etmiti. Esir treninin demir tekerlekleri demir raylarn zerinde nce ar ar sonra hzl hzl dnmeye balad. Kadnlar biraz daha kotular grltyle ilerleyen vagonlarn arkasndan, derken aradaki mesafe ald. Sonunda tren son vagonunu da toplayarak sarsla sarsla istasyondan kt. Ykn brakm alacan almt. Tren uzaklatktan sonra istasyona bir lm sessizlii ktyse de uzun srmedi, erkekler talarn zerine atlm drt cesedin bana toplandlar hzla. nce kolu baca bir yana savrulmu bedenleri saygyla dzelttiler. Yanlarndaki battaniyeleri yere yaydlar. "Haydi!" dedi ilerinden biri, demin Rus komutanla konuan gen adamd bu, "Haydi bismillah." Cesetlerin her birini mukaddes bir eyi incitmekten korkarcasna saygyla, nezaketle, efkatle ve tekbirler eliinde battaniyelerin zerine uzatp yzlerini kbleye evirdiler. Settarhan gayriihtiyar onlara doru yrmt. Demin konutuu adam Settarhan'a bakt, "Haydi!" dedi, "El at sen de. Arabalara kadar tayalm u garibanlar." Arabalar istasyon iine alnmam, darda bekletiliyordu. Settarhan bir battaniyenin ucuna aslrken gz yan tarafnda taman lnn yzne kayd. Balmumu kadar sar fakat rktc derecede gzel, gencecik bir yzd bu. Bu kez kendi tad cesedin yzne bakt. Rus askerlerini bile imdiden ten Kafkas cephesinden gelen bu adam elli yalarnda grnyordu, salar kralmt ve genlii onu oktan terk etmiti. Srtnda yazlk bir asker giysisi vard ve kan iinde kalmt. Buraya kadar gelebildiine baklrsa o cehennemden

lmcl bir yarayla da olsa sa km olmalyd ama ite yolun devamn aamamt. Kimdi? Nereliydi? iftinde ubuunda, oluk ocuuyla, torunu torbasyla vakit geirecei byle bir zamanda Anadolu'da domu ve yaam bu zavallnn byle bir yoldan geecei, adn bile iitmedii Gence'de topraa verilecei salnda acaba aklna hi gelmi miydi? Arabaya yerletirirken Settarhan bu kez onun yrtk poturlarna, kaym, zlm arklarna bakt, incitmekten korkarak battaniyeyi bu kuru bedene sarmak istedi. Bacaklar birer dal kadar incelmiti ve ceketi kaym, beli, gbei, gsne kadar almt, iinde fanila yoktu. Settarhan, sa brndeki yara izini grd. Yol boyunca kanam olmalyd. Battaniyeyi zerine sarmadan nce ceketinin eteklerini ekti, belini rtt, gsn dzeltti. Bumbuzdu. mesinden korktu. Arka arkaya dizilmi drt araba yolun sonuna doru ilerlerken Settarhan istasyon binasna dnd, irenlerin biri geliyor biri kalkyordu. ok gemedi Bak treninin dd sessizlii yrtt. Ban vagonun camna dayad Settarhan. Bir cenaze katar halinde uzaklaan drt arabaya, arkadaki kk cemaate son kez bakt. Settarhan vatann milletini bilir, severdi, Peygamberi mucizeler gsterirken bile byk bir dinin inkarcs olanlardan deildi. Ama birden kendisini ok kutlu bir cemaatin dnda kalm gibi hissetti.

Esir katarn, drt cesedi, onlara yardm eden Gence Mill Komitesi'ni dnerek kh uyuduu kh uyand bir yolculuun sonunda Settarhan sabaha kar Bak'ye vard. Perona ayak basar basmaz Kafkas corafyasna ve savaa dair o malm hummal kalabalk ve keskin petrol kokusuyla karlat. Tiflis tartmasz, Kafkasya'nn merkeziydi, Tebriz Azerbaycan'n; stanbul ok uzak bir hayal beldesi. Ama nicedir Bak'de bambaka bir k parlamt ve petroln alevi hi de snecek gibi grnmyordu. pek Yolu'nun zerinde bir liman ehri olan Bak'nn safran ve tuzu da, ipek ve hals da mehurdu ama u siyah altn hepsinin nne gemiti. Bakii geni meydanlar, yksek binalar, ferah caddeler, geni parklar ama en ok da kara ormanlar gibi gklere ykselen petrol kuleleri, petrol tarlalar, petrol boru hatlar demekti. Her zamanki gibi Bak'deki dkkna da telgraf ekmiti Settarhan, karlanmay bekledi bir mddet. Fakat sana soluna ne kadar bakndysa da, uzun sre ayakta dikildiyse de gelen giden olmad. Sklmt ki bir arabac yaklat yanna. "Efendi" dedi, "Araba ister misin?"' Settarhan son kez etrafna bakndktan sonra, "Tamam" dedi, "Gidelim." stasyon dna ktklarnda, "Nereye efendi?" diye sordu arabac. "hal Dadaov'un kervansarayna." Hep orada kalrd. kollu lmbalarla donatlm sokaklarda Rus askerleri hemen seiliyor, sivil Ruslar ve Avrupallar fark ediliyor, Azerbaycanllar, Ermeniler, Grcler ve daha bilmem kimler arasnda Mslman kadnlar araflarna brnm hzl hzl yryorlard. Gen olanlarn peesi rtk, yal olanlarnsa yzleri ksmen akt. eitli alfabelerde tabellar, atl tramvaylar, faytonlar, tek lk otomobiller, ssl rtleriyle develer, atlar, katrlar, eekler, kervanlar, sivil, asker, kadn, erkek kalabal iinde bir amatadr kopuyor, Bak'de de hayal akp duruyordu. Settarhan az ok alkt bu izdihama fakat daha farkl bir heyecann varl da gznden kamad.

"Ne oluyor?" "Grev var" dedi arabac, "Az ileride de miting var." ok ilerlememilerdi ki yol tkand. Grltl patrtl gstericilerin, Sofya ve Vasili gibi ihtillcilerin arasnda kalmlard. "Biraz dolaarak gideceiz" dedi arabac, "are yok. Yoksa miting bitene kadar burada kalrz." Bylece Bak iinde uzun bir yolculua kmak zorunda kald Settarhan. Gidecei yer unun urasnda Nikolayevski Caddesi'ydi ama Bak'nn neredeyse girmedii soka, gemedii caddesi kalmad. Kaba kumatan rengi atm, eprimi bir palto giyen arabac gler yzl, disiz, sknetli bir adamd. Yol uzadka, bir yandan atlar idare ediyor dier yandan nlerinden getikleri malikneler hakknda bilgi veriyordu. Her biri hakknda anlatacak bir hikyesi, syleyecek bir sz, verecek bir dersi vard. "Zenginin mal zrdn enesi..." Settarhan bu kanelerin hretini bilirdi; ou yoksulluktan gelerek petrol zengini olmay baaran Azerbaycanl neft milyonerlerinin ard ardna dizilmi konaklaryd bunlar. Ama yzlerce mteriyi kapsndan bile ieri giremeyecei bu maliknelere getirip brakm olan arabacnn keskin bir bak vard ve "Aha bu!" diye balayan her cmlesi parltl hayatlarn daha ok kederli sayfalarna balyd. lh kazann zenginleri de pereminden yakaladndan teselli karan btn eksik hayatlar gibi onun da bir eitlik felsefesi gelitirdii besbelliydi. Byk felketin zenginle zrd eitlediine dair felsefesi yaplmam esiz sezgisel teselli. Atlar ahenkle adm atarken arabac yle eyler anlatyordu ki Settarhan geveze bir arabacya rastladn zannederken yol yolak bilen ve anlatacak hikyeleri olan arif bir adamla karlatn anlad. Yanlmt, onun tavrnda "Zenginin mal zrdn enesi"nden ok, hayat karsndaki btn malubiyetlere dair bir hesaplama vard. "Bize nasip olmad ama o baard." Ve bu zenginliin dnyalar yerinden oynasa eksilmeyeceinden de ad gibi emindi. Byle bir serveti ne eksiltip yerinden edebilirdi? Hi! "Adn ne senin arabac?" diye sordu Settarhan. "Necef." Necef; kendisini ilgiyle dinleyen, ismini merak eden bir mteri bulmaktan memnun, anlattka anlatyordu. Gorakovskaya Caddesi'nde biraz ilerlemilerdi ki arabac bir malikneyi iaret etti. "Bak, bu da Bak Cemiyet-i Hayriye binas, smailiyya." Hayriye binasnn kapsndan girip kan dkn insanlar gsterdi: "Bunlar Osmanl muhacirleridir. ehirleri Rus igaline uraynca byk ksm Anadolu'nun batsna doru hicret etti. Bir ksm da buraya kadar geldi zavalllarn. Cemiyet-i Hayriye hepsinin de elinden tutmutur." Nihayet hal Dadaov'un kervansaray grnd. Settarhan, ykn odasna kadar karan arabacya, "Sen biraz bekle" dedi. "Birazdan ineceim. Bizim dkkna gideceiz."

Necef, mterisini beklerken bir sigara yakt. Atnn kulaklarn okad, terini sildi; bir iki tatl sz mrldand, gnln ald. Az sonra Settarhan grnd. Drder haly her iki omuzuna atm hamallardan biri, hi yk yokmu gibi sakin admlarla karken Settarhan Bak'deki ubeye girmiti. Mirza Han'n kadim orta geen sene lm, onun yerini olu almt fakat alak iskemlesini duvara dayam, oktan yar uykulu yar uyank bir tembellie varm u adamn, arad ortan ta kendisi olduunu anlaynca Settarhan pek memnun olmad. u gen rak olmasa deminki hamal dkkn kaldrp gtrse mesel, bunun ruhu duymazd. Uyanan adam dn istasyona gelemedii, ra da gnderemedii iin uzun uzun dil dkt, zrler diledi. Settarhan "Bundan yarar gelmez" diye geirdi iinden, "Hayrszn biri. Hesaplar iyice incelemek lzm." stelik pikin adam, teslimat vakti gelen haly da dkkndan ayrlrken Settarhan'a yklemeye kalkmasn m? Kalabalk bir dilenci lisanyla yalvar yakar oluyordu: "Beyzadem, senin araban bekliyor bak. Sava zaman araba bulmak ok zor. Grevler, mitingler Bak'nn altn stne getirdi." Settarhan tam tersleyecekti ki adam "Neft milyonerlerinden birine gidecek kymetli hallar bunlar; altn ve gm ipliklerle ilenmi. Servet ki ne servet. Ben dkkn brakamam. raa da teslim edemem. Alr kaar soysuz. Seni Allah gnderdi" dediinde durdu. Her nedense aklna Piruz'un babasna hal teslimatna gittiinde karlat sahne geldi. Aman Allah saklasnd. Ama sonunda raz geldi. "Olur" dedi. "Ykle arabaya." Tam arabaya binecekti ki adam arkasndan yetiti. "Beyzadem" dedi "Karaehir'de Villa Petrolea'ya teslim edilecek bir hal daha var. Demem o ki madem araba ayann altnda..." "Ykle" dedi Settarhan adamn daha fazla konumasna tahamml edemeyerek. Bu adamn yanndan ne kadar erken ayrlsa o kadar iyiydi. Adresler alnd, isimler yazld. "Sr bakalm Necef" dedi Settarhan. "Senin neft milyonerlerinden birinin sarayna gidiyoruz imdi. Oradan da Karaehir'e." Necef, yol boyunca yine hikyeler anlatmaya balamt. Tiyatro binasnn nnden geerlerken zeyir Hacbeyov'un "Asl-Kerem" operasnn ismini okudu Settarhan afite. Hayret! Aralarndaki "ile" kalkmt. Neft milyonerinin maliknesine geldiklerinde ise kapy aan uak Settarhan'a yle bir bakt ki, "Acaba milyonerin kendisi bu mu?" diye geirdi iinden Necef. Settarhan ikinci katta geni bir salona alnmt. "Bekleyin, haber vereyim" diyerek giden uak ok gemeden geri dnd. "Beyefendinin stanbul'dan konuklar varm. Biraz beklemenizi rica ederek zr diliyorlar." kram dolu bir tepsiyi brakarak sessizce geri ekildi. Settarhan koca salonda yalnz kalmt. yle hisseti ki, byle bir malikneye herhalde Petersburg'da bile az rastlanrd. Pencereler yksek, kaplar ift kanatl, tavan yaldzl,

oymalyd ve duvarlardan biri batanbaa kitap dolaplaryla kaplyd. Yalboya tablolar, avizeleri, mobilyalar inceledi bir mddet Settarhan, hallarn kymetini kestirmeye alt. Masann zerindeki dergilere, kitaplara gz att. Yeni Fyzat, elle, Karda Kmei; stanbul'dan gelme pek ok dergi, gazete, kitap. Baz sayfalar kvrlm, araya iaretler konmu, kimi satrlarn alt izilmi, yanma notlar alnmt. Koltua iyice gmlp, bacak bacak stne atan Settarhan, Yeni Fyzat 'n ba makalesini okumaya balad. Yazar, Azerbaycan Trklerinin lisanndan Arapa ve Farsa szcklerin ve tamlamalarn atlmas gerektiini sylyordu. elle 'nin ba makalesi ise stanbul'daki Trklerin faaliyetlerinden bahsediyor ve yaz sahibinin btn Trklerin kltrel anlamda birlemelerini gerekli grd anlalyordu. Bunlar houna gitti Settarhan'n ama nasl olacakt? Ak Sz ' eline ald bu kez. Mehur Mehmet Emin Resulzade'nin gazetesiydi bu. lk sayfadaki yaz gen kuaa Trk olduklarn retmek, kim olduklarn hatrlatmak zamannn geldiini kanlmaz bir gereklilik olarak gsteriyordu. Settarhan gazeteyi masann zerine brakt, arkasna yasland. Azna birka fstk att, bu kez Gaspral'nn Tercman 'n okumaya balad. Gasptral "Dil, lisan itibaryla hep Trk dili ile syleirler, hep Trk'trler" diyordu. Cmlenin son ksmn ezberledi Settarhan; "Hep Trk dili ile syleirler, yleyse hep Trk'trler." Karda Gmlei 'ni kartrmaya balad srada neft milyoneri ieri girdi, geciktii iin zrler dileyerek Settarhan'n karsndaki koltua oturdu. Tanma fasl ve hal hatrdan sonra bir saat boyunca Tebriz'in, Tiflis'in ve Batum'un durumlarn sordu, Settarhan'n anlattklarn ilgiyle dinledi. fkelendi, kederlendi, teslimattan sonra misafirini kapya kadar yolcu etti. Ayrlma annda: "Cemiyet-i Hayriye binamz ziyaret ettiniz mi?" diye sordu nazike, "Vaktiniz olursa urayn ltfen." "Urarm, yarn." Arabaya binerken dnceliydi Settarhan. Bambaka bir dnyann varln fark etmiti ve dnya sadece hallardan ibaret deildi. "Haydi" dedi Necef'e, "imdi de Karaehir'e gidelim." Petroln karld ve trenlerle, gemilerle sevk edildii Karaehir, bir ormann aalar gibi gklere uzanan binlerce petrol kuyusu, yzlerce fabrika, bir o kadar imalthane ile ehir iinde ehirdi. Araba ok ar bir petrol kokusu arasnda tngr mngr ilerlerken Settarhan hem Latin hem Rus harfleriyle yazlm iletmelerin isimlerini okuyordu bir yandan. En grkemli olanlar belliydi: "Nobel", "Rotschild". Atl polisler, kazclar, fclar, borucular arasndan geerek biraz daha ilerlediklerinde ise Settarhan'n ii nce yand sonra buland. Dnyann iki yz bir arada yayordu burada. Aras nehrinin kuzeyine geen yzlerce ranlnn, Azerbaycanlnn da topland yerdi Karaehir. Petroln ilenmesi mit kaps olmu, binlerce isiz buralara kadar gelmiti ama bu kara denizde yzmek kolay deildi. Bellerine kadar petrol denizinin iinde geen saatlerden sonra kuyular temizlerken sakatlanmak kanlmazd rnein, lmek iten bile deildi. Lkin lmcl iler bile oktandr tkenmiti. mitleri, hayalleri l balklar gibi kyya vurunca bir milliyetleri kalmamt hibirinin ve imdi tek mmete mensuplard: Dilenci.

ki taraftan uzanan eller Farsa, Trke, Krte daha bilmem nece ama hepsi de yoksulluun dilinde yalvarmaya balamt bile. Yoksulluk, burada genleri vaktinden evvel ihtiyarlatm, ocuklar ateinde yakarak kavurmutu; insanlar arszlatrm, feda edilmesi en zor olan duygular, onuru ve utanmay en evvel tahrip etmi, sonra kkten budamt. Arabac hzland. "Efendi, buradan abuk geelim." Ama annda duraklamak zorunda kald. Yaarken lmler, lm de srnenler srler halinde nlerini kesmiti dpedz. Arabaya uzanan ellerin arasnda ocuklardan biri Settarhan'la gz gze geldii an yalpalad, kvranarak yere yuvarland. Arabac "inanma beyim" dedi, "Tiyatro yapyor." Yoksulluu tanrd Settarhan, bu evet, acmasz bir temsildi belki. Ama u yzn sefalet sars var ya, ite o hakiki. Elini kesesine atsa, mmkn deil. Hangisine yetecekti? Ortaya karaca tek ake rndan km u fukaralarn birbirini ezmesine sebep olurdu sadece. Neden sonra yola devam edebildiklerinde, az ileride, eteklerini dizlerine kadar syrarak suya girmi kadnlar iaret elti Necef: "Neft sznts topluyorlar." "Ne yapacaklar bu kadarck nefti?" "Ya yakacaklar ya satacaklar. Fukaralk ite!" Villa Petrolea'ya yaklatklarnda ise petroln kara yz arkalarnda kalm, kl yz balamt. Avrupal erkekler, kibar hanmlar rhtm boyunca yryorlard, petroln kara duman onlarn ne beyaz dantellerine ne de ipek gmleklerine bulamt. Nobellerin devasa armasn gstererek "Geldik beyzadem" dedi Necef. Karaehir, ehir iinde ehirdi ama Villa Petrolea evleri, okulu, tiyatrosu, kilisesi, park, hastanesi ile o ehrin de iinde ehirdi. Orada konfor uruna hibir zahmetten ve masraftan kanlmam, fidanlar ve iekler bile talya'dan ve Fransa'dan getirtilmiti. "Cennet kurmu kendilerine bu gvurlar. Kum gibi para dkmekten ekinmediler beyim, kazandklar o kadar ok ki..." diye sylenirken Necef dizginleri brakt, "Peh!" diye dizlerini dvd. Settarhan "Dizginleri ne zaman eline alacak acaba?" diye geirdi iinden ama sesini karmad. Atlar munis, src ustayd. Teslimat iin kklerden birinin nnde durduklarnda hizmetkr ieri davet ettiyse de Settarhan girmedi. Haly, ismi yazl kiiye kapnn nnde teslim etli. Rusa anlatlar; sve vatanda ama Rus yatrmc! kta Settarhan Nobellerin kap zerindeki armasna uzun uzun bakt. zerinde, drt bacasndan alevler fkran bir ategedenin resmi vard. "Nobellerin armas Surahan tarafndaki ategedenin resmidir" dedi Necef. "Fabrikalarnn zerinde de ayn arma vardr." "Bak'de ategede mi var?" "Var ya. Hemi de ok byktr. Avrupallar pek merakldr, gidip grrler."

"Necef" dedi Settarhan, "Yarn erken gel." "Olur aam." Sabah serininde, "Nereye efendi?" diyen Necef'e "Ategh'a" dedi Settarhan. "Btn Bak'y gsterdin bana. Bir de oray grelim." Cemiyet-i Hayriye ziyaretini bir baka bahara brakmt. Yanan yamalar, duman tten tepeleri geip de Ategh, gr mesafesine girdiinde drt bacadan pskren alevlerin ge doru ykseldiini grd Settarhan, biraz daha yaklatklarnda kadnl erkekli ecnebilerin avluyu doldurduunu fark etti. Bunlar hatrl kiiler olmalyd Necef'e baklrsa. Yoksa bu ateler her zaman byle yanmaz, bu ehrayin dilleri her zaman bylesine uzanmazd. Settarhan ardak altndaki ate havuzunun yanna yar meldi. Oluk oluk alev dillerine uzun uzun bakt. Hararetten neredeyse salar tutuacakt. Bir ateghn eteinde gemiti ocukluu ama alev alev yanan bir ate aacn ilk kez gryordu. Piruz'u dnd. Acaba buray grm myd? Dar ktnda "Yava sr" dedi Necef'e. Derin dnceler iinde, prl prl bir mavilikte kararmaya balayan gkyzne, ufka doru alalm gnee, bat ufkunda daha gne batmadan ykselen prl prl yldza bakarak ehre vard. Gne oktan batmt. Odasna kt. Ykn toplad. Ertesi sabah geldii yollar gerisin geri kat etmek zere yola koyuldu, i ren hareket ettii anda Bak'ye son kez bakt. Nice yldr Bak'de petrol kyordu. kmaz olayd. Ya da kt, ileyenin elinde kalayd, ii acyla burkuldu. Kafkasya'nn en yalnz lkesiydi Azerbaycan. Yars iran'da kalm yars Rusya'nn payna dmt. Dayanaca, Osmanl'dan baka da yoktu lkin o da nicedir devriliyordu.

Settarhan gidebildii yere kadar trenle gidecek, sonrasnda arabayla, atla, kervanla devam edecekti yola, ne bulursa. Gl kpeler hl kesesinde, bir an evvel Azam'a kavusun da. Yar uykulu yar uyank, ban kompartmann camna yaslad, bir sre sonra sarsntyla uyand. Tren dalk ara istasyonlardan birinde durmutu. Settarhan kendisini derme atma ayhanelerden birine att. Da, k souunu imdiden duyurmutu. Elini siper edip kapnn kirli camndan ieri baktnda kandillerin lgn sar ziyasnda bile, ayhanenin tka basa dolu olduunu grd. Kapy itti, rzgryla birlikte ieri girdi. Oturacak yer bulamaynca borusu nar kesmi kocaman kmr sobasna ellerini uzatarak ayakta dikildi. Sar semaver, buharlar kararak kaynyordu ve kocaman karn bir orduya yetecek kadar su alma benziyordu. Sobann hemen yanndaki kalabalk gruptan be kii kalknca Settarhan boalan yerlerden birine oturdu, ay bardan ellerinin arasna ald. Masadakilerin konumalar bu grlt arasnda bile ister istemez kulana alnnca gayriihtiyar ban kaldrd, her birinin yzne ayr ayr bakt. Sofya'nn bahsettii kaynayan Rusya'nn btn yzleri gibiydi bu yzler de. Kimi sekseninde ama otuzunda

grnyordu, kimi de otuzundayd lkin seksen gibi duruyordu. Ama hepsinin yznde hayat gailesinden bunalm o ayn bak vard ve hepsinin trnaklarnn aras ayn mrekkebin boyasyla kapkarayd. El nasr, trnak kiri Rusya'nn bu tabakasnda alacak bir ey deildi fakat Settarhan onlarn kendi aralarnda harften, mrekkepten, kttan bahsettiini iitince dikkat kesildi. Kt vard szcklerinin arasnda ama kalem yoktu. Bask trlerinden, harf eitlerinden bahsediyorlard fakat akllar en fazla ne kadar para alacaklarndayd. On yedi kii. Bei de kalkmt az nce, demek toplam yirmi iki kiilerdi. O srada kap ald. Yznden bezginlik akan istasyon grevlisi trenin makas krdn, yolcularn bir sre burada kalacaklarn sanki duyulmasndan ok duyulmamasna dikkat ederek aklad. Bu "bir sre"nin ucu ak kalmt, bir saat de olabilirdi bir gn de. Settarhan'n can skld. ay dolu tepsiyle dolaan delikanlya masadakileri iaret etti. "Buyurun" dedi, "aym iin." ay, iki kelmn kapsn amazsa bu vakit gemezdi. Kimi konumaya dnden razyd kiminin azn bak amad. Kimi bir balaynca bir daha susmayan kimi sustu mu bir daha konumayan cinstendi. Saatler saatleri kovalad, darda sel gibi bir yamur balamt ve istasyon grevlisinden haber yoktu. aylarn biri geldi biri gitti. simlerini unutacakt Settarhan her birinin ama maceralar yreini burktu. Yollara dm, ev ocak ne varsa arkalarnda brakm, ta Petrograd'dan Batum'a giden matbaa iileriydi bunlar. Sonra? Sonra deniz yoluyla Trabzon'a geeceklerdi. Ne yapacaklard ki orada? Trabzon'daki Rus takviye kuvvetlerinin komutan General Schwartz armt onlar. General byk adamd, Trabzon'da bir gazete karmt, ite bu yirmi iki kii o gazetenin basksn yapmaya gidiyordu. "Gazete mi?" diye hayretle sordu Settarhan. "Ruslar igal ettikleri ehirlerde bir de gazete mi karyorlar?" Demek o kadar ok kalacaklard. "Hem iyi de bu gazeteyi kim okuyacak?" Grubun galiba en yetkilisi, iinin en tecrbelisi alayc bir bak frlatt Settarhan'dan yana. "Trk" diye hitap etti. Trk' iyice zerine basarak sylemiti. "Trabzon'u igal eden orduda", cmlesinin Settarhan'a ait olan bu ksmn iyice trnak iine almt, "Ne kadar ok yazar, ressam, arkeolog, tarihi, bilim adam olduundan haberin var m senin?" "Yok!" Settarhan'n bunlardan haberi yoktu. "smi ne olacak gazetenizin?" "Voenniy Listok." Settarhan Voenniy'in ne anlama geldiini biliyordu ama Listok'u karamad. Sormaya frsat kalmadan istasyon grevlisi bir daha grnd kapda, bu kez sesi daha gr kyordu, tren hazrd. Ayaa kalktklarnda Settarhan ilerinden birinin ayann aksadn ama hepsinin srtlarnda tanamaz bir yk varmasna omuzlarnn bir araya toplandn fark etti. u iki gnlk dnyada herkes oluk ocuunun boazndan iki lokma ekmek geirmek derdindeydi. Bu adamlarn haline acd ama bu adamlar bu hale drdkleri gibi Trabzon'u da Tebriz'i de igal eden Ruslara iinden

kfrler savurdu. unun urasnda Batum'dan birka adm tedeydi Trabzon. Dnyann her yeri kaynarken igal altna girmemi ok az yer kalmt neredeyse haritalarn zerinde. Ama ate d yeri yakyordu ve Allah Trabzon'dakilere de Tebriz'dekiler gibi and. Trende ise bambaka biri ile tant. Bak'den trene binmi fakat bu ara istasyonda Rus trenlerinin bitip tkenmeyen bilet kargaalarndan birinin kurban olarak yer deitirmi biri. Kar karya oturuyorlard. Giyiminden onun Trk olduunu anlad Settarhan, selm verdi, "Aziz can" diye sze girdi. Ad Mehdi'ydi bu gler yzl gencin ve o da Trabzon'a gidiyordu. "Ne yapacaksn Trabzon'da?" Mehdi gld. "Demin konutuun adamlarn yktn yapmak iin." ayhanede Settarhan' Rus matbaa iileriyle tatl bir sohbete dalmken grmt Mehdi. O ve arkadalar ise Bak Cemiyet-i Hayriyesi'nin gnlllerindendi. galin balad gnden bu yana Trabzon'daydlar. Bir ara Bak'ye dnm olan Mehdi imdi tekrar Trabzon'a gidiyordu ve igal bitene kadar da orada hizmetten el ekmemeye kararlyd. Settarhan o zaman Bak'deki neft milyonerine Cemiyet-i Hayriye binasn ziyaret edeceine dair verdii sz, daha kts kalbine kuvvetlice vurup ayn iddette geri ekilen her ey gibi bu sz de ertelediini hatrlad. ok utand.

Kendime geldiimde sfahan'daki oteldeydim ve Irac dizenin ikinci ksmna gemiti. Hemi derdem hemi dem Bam yasta braktm. Hibir felketin neft milyonerlerini gariban arabacyla eitleyebileceine inanmayan Necef'i dndm. O servet o maliknelerde da gibi dikilip dururken Necef byle bir ihtimale glp gemiti. "Ah Necef!" diye geirdim iimden. Keke sana syleyebilseydim. Senin ban anlattn btn bu hikyelerin bir de sonu olduunu, Bak Sovyet egemenliine girdiinde neft milyonerlerinin hepsinin servetinin bir gecede sfrlandn; bu dnyadan, geldikleri gibi yoksulluk iinde gittiklerini, hatta kiminin intihar kiminin firar ettiini, kiminin infaz edildiini. Syleyebilsem de inanmazdn. Neticede ben herkes gibi senin iin de bir Kassandra'ydm. Bir de, Rusa konumulard ve ben anlamtm. Onlar da dillerin baland ana kaynan ortak diliyle mi anlamtm? "Hadi ama!" dedim kendi kendime sonra. Bunca eye hayret etmiyorsun da bir konutuklarn anlamana m hayret ediyorsun? Fotoraflarn dnyasna girerek zaman ve mekn atladm bu rya nizamnda artk hibir eyin gayrimmkn kalmamt. Braktm dnmeyi. Uykuya nasl daldm hatrlamyorum. Sabah. Zaros Dalar'nn ovalarn gerisindeki saltanatl silsileleri, daha da etkileyici olan yalnz ve ihtiaml tepeleri arasnda iraz yoluna dyoruz sonunda. Bulutlarn glgesi altnda aniden ykselen testere dii ya da snger grnml bu yaln dalar ancak minyatrlerdeki kadar gerek ve Iran en fazla dalar demek.

In, topran ve glgenin tlne bakarken sonsuzluk duygusu drt bir yanm kuatsa da mtevaz piknik halimize dnyoruz yeniden. Tavus kulu battaniyemizi piknik alanlarna sererken ucundan tutmaya, ayaklarm toplayarak kenarnda oturmaya almm. Otel deitirerek, anta ap anta toplayarak, gece konaklayp sabah devam ederek, her ehrin "Tamam, bu yeter" dedirten anndan sonra yeniden yola koyularak, drt tekerlek zerinde olmay artk doal addederek alkanlklarmla uyumayan bu seyahat tarzna ben de dhil olmuum oktan. n koltukta, gzlklerinin ardndan bir erkn- harp reisi gibi harita inceleyip gzergh karan Zhre Hanm, "Yolda Persepolis var, ona akamzeri girmek lzm" diyor. Zhre Hanm da artk bu hikyeye tanklk eden yol arkada, hep birlikte Behzat Amca'y bulmaya gitmiyor muyuz? Persepolis nmzde uzanrken her ey altn rengi sisin ardnda bir rya renginin iinde yzyor. "Persepolis'e akama inerken girmek lzm" cmlesinin anlamn nihayet karyorum. Benim bam dnyor. Bu kadar yklemeyi bu kalp kaldrr m? Perdeler aldka alyor. Scaktan soluum tkanarak Persepolis'in hi bitmeyecekmi gibi grnen stunlarna, merdivenlerine, basamaklarna bakyorum. Talar arasndan yaban otlar fkran bu terkedilmi ehir kendi zamann yayor. Gruptan ayrlp basamaklar yava yava trmanyorum. Gne arkamdan batyor, ben douya doru yryorum demek ki. Yan tarafmdaki duvarlarn kabartmalarna, Persepolis'in ufku gzetleyen ebed bekilerinin zerine den glgemi seyrederek tren salonuna giriyorum. Her ey talara kaznm burada. ok gl, ok gsterili, kvrck sal, kvrck sakall, esmer, kara gzl, hepsi de birbirine benzer krallar hl o talarn zerinde dmanlarn boazndan yakalam topraa kertiyorlar. Rzgr salarn uururken hl gl parslar, korkutucu arslanlar bir haner darbesiyle yerle bir ediyorlar. Hl dnyay paylaamyor, hl doymuyorlar. Badem gzl, bal dudakl tanrlarna adaklar adarken onlar da tanrsallayorlar. Pers halk elensin diye, ta kesilmi bir ann sonsuzluunda onlar biteviye zafer kazanyorlar. Oysa Makedonyal skender'in Persepolis'i yakp ykaca, sonra da rzgra, gnee, yamura, depreme yani kendi kaderine terk edecei gnler hi uzak deil. Persepolis'in de btn benzerleri gibi vurulmas yakn nk o da grkeminin zirvesinde. ehre girer girmez sadece iraz'da yetien servinazlar, o tatl endam tanyorum. Minyatrlerde ve iirlerdeki kk, narin servi bu ite. iraz derin sknetlerin ehri. Bir havuz, be servinaz; burada her pencere gerekten bir Acem bahesine alyor. Hafz'n da Sadi'nin de bu yerli olmasna hi amamal. Ali eriati, Mool stils esnasnda airlerin glden blblden bahsetmi olmasna ate pskrse de bu ehirde glden blblden bahsetmemek mmkn deil ve ne Mool kalm geriye ne sava, sadece Hafz var. Kervansaraydan bozma bir otelde odalarmza ekiliyoruz. Ertesi sabah uyandmda pencereyi ayorum. O kadar youn bir k var ki bu lo han odasndan dar baktmda kr olacam sanyorum, geici bir karanlkta yolumu bulamyorum. Fakat "Hafz'n kabri olan bahe"ye gidecek olmak duygusu ok gzel. Yol boyunca Hafz'dan beyitler geiyor aklmdan. Oymaya, yaldza, a,

parltya, saltanata, renge, hayale, hlyaya tene bu rkn dili de ihtiaml. Settarhan'n tefeln hatrlyorum glmseyerek:

Serti kirpiklerimle ldrrm diyen yr Aman sakn durmasn ldrrse ldrsn Nihayet Hafz'n havuzlu bahesinde, dizi dizi servinazlarn arasndan geerek kabre varyoruz. Yksek stunlarn tad mavi inili bir kubbenin altndaki lhitte yatyor. Sada solda mavi Iran yasemenleri. Hafz'n ba kalabalk. Oysa ben mermerine dokunmak, tana bam yaslamak istiyorum. Beklerken bahedeki bir satcdan kendime kk, zarif ciltli, ok gzel minyatrlerle bezenmi bir Hafz Divan alyorum. Zhre Hanm "Divan-e Hafz" diyor elimdeki kitab iaret ederek, "Bundan tefel ederler." "Biliyorum." Divan ' rastgele ayorum nce. Sonra sol taraftan drt sayfa geri gidiyorum. Gzme arpan ilk beyti iaretlemek zere sayfann kenarn kvryorum. "Bir msait zamanda Selman Bey'e ya da Zhre Hanm'a tercme ettiririm" diye dnerek Hafz Divan 'n da srt antamn i gzne, Behzat Amca'ya vereceim sar kehribar tespihin yanna atyorum. Kabrin etraf bir ara tenhalanca yaklap ak mermerin zerine kapanyor, alnm kzgn taa yaslyorum; alev alev yanan mermer bir lahit Hafz'nki. Ve ben orada uzun zamandan beri ilk kez alyorum. nce iki damla gzyann, ruhumun bana da yabanc ok derin bir muhitinden ar ar ve sancyla koptuunu, gzmn pnarna doru ilerlediini hissediyorum. Sonra o iki damla ya kirpiimin ucundan da kopuyor; duru ak mermerin zerine dyor. Bana kalsa mermeri eritmesi gerek bu iki damla yan ama sadece ieklerin kvrmlar arasndaki vav'n gzne szyor. Sonra btn yorgunluklarm burada, bu kabrin banda brakrcasna, yllardr tuttuum btn alaylar, bastrdm btn haykrlar salverircesine, btn kbuslardan uyanrcasna, sarsla sarsla, hkra hkra alyorum. Dnyann btn yk ekiliyor omuzlarmdan, bir dan altndan kalkyorum. Sanki biri ilk kez beni bylesine koruyor. Her eyin zerine glgesini salmaya alkn kalbim, ondan ne aldn bilmiyor ama Hafz'n kabrine de glgesini brakyor. "Dedi: Hafz sus, bu da geer" diye mrldanyor biri. Omuz bama bir melek esintisi dokunuyor. Sanki biri bir gl bahesinin ortasnda namaza duruyor da o kyamdayken st aacnn yapraklar eilip omuzlarn okuyor. Bam kaldryorum. Yasemen. Bir ey sylesem? Gerek yok. Sylemediklerimi daha iyi anlyor. Gnn sonunda aban hilli byrken mescidlerden ili mersiyelerin ykseldiini iitiyoruz; Hazret-i Hseyn'in doum gnne denk dmz. Otele dnyoruz sonunda. ok yorgunuz, odalarmza ekiliyoruz. Yakc Iran gecesinde yakndaki bir mescidden Hazret-i Hseyn'e ve masumelere yanan, Hazret-i Ali'yi zleyen bir mersiye ykseliyor. Pencereyi ayorum. ok ili, ok

derin ve ok farkl, bambaka bir dnya bu. Kolay deil, mersiyehan 1400 yldr scak duran bir kan terennm ediyor. Hibir kalbin byle ac bir terennm karsnda korunakl kalmasna imkn yok. Bir otel penceresinden de olsa bu bambaka dnyaya bu kadar yakndan baknca, onun ok ok uzanda olan Zehra geliyor aklma. Bulunduum yer de zaman da ok farkl ama Zehra'y merak ediyorum. Pencereyi kapatp antama uzanyorum. Teneke kutuyu ayorum sonra. Btn fotoraflara yeniden bakyorum. Zehra'nn baba evi. Mersiyehann msralar odama kadar uzanrken, Cnem Ali cnem Ali, ben kendimi eski evde, Hacbey'le Biiykhanm'n yannda buluyorum. Sofadayz. Bir keye ekiliyorum.

6. Kitap TRABZON'DAN IKTIM BAIM SELMET

Mart sonunda souka bir sabaht. Sofadaki mangaln banda Hacbey abdeste dorulduunda Bykhanm buz gibi suyu ibrikten leene ar ar dkmeye balad. Souk su her bir uzvunu rperttike Hacbey'in iinden hangi yakarlarn getiini bilirdi, aynlarn iinden geirmeye balad: "Allah'm, u ellerimin iledii btn gnahlar affet. u azmn sylediklerini, dilimin dnp de kelimeye evirdiklerini, aldm btn yasak ve yanl kokular, yzm evirdiim hatal ynleri, u kulaklarmn duyduu duyulmamas gereken szleri, benim yzmden benim bama gelenleri, kendi ellerimle kendi boynuma sardklarm ve u ayaklarmn yrdklerini affet." Hacbey, takma bacann ucundaki aya da mesh ederken Bykhanm ilemeli pekiri uzatt. Bacan katlamasna yardm ederek Hacbey'i sedire oturttu, kendisi de yanma olurdu. Ban kaldrd, krk yllk kocasnn, genliinin tan olan ve genliine tank olduu adamn yzne bakt. Bykhanm'n gzlerinin alt da Hacbey'inkiler gibi halkalanmt, yznde lm sars geziniyordu ve duda sa taraftan uuklamt. Zayf, rpertili bir sesle, "Hacbey" dedi. "Ne yapacaz?" Dn gelmiti haber. Hacbey gnde be nbet baran tellllardan duymu, duymakla kalmam valiliin beyanatn da okumutu. Gkler bann zerinde dnerken midesine sanclar saplanm, damarlarndan kan ekilmiti. Bir yerlere tutunmak istemi, cami avlusunda korkuluklara dayanmt. Tellllar diyordu ki: "Muhacirlik var, emir kt. Vali Cemal Azmi Bey ehir merkezini Ordu'ya tayor. Bu itibarla halkn ehri boaltmas, Giresun tarafna doru acilen yola kmas, ayana ba olacak eyay burada brakmas, ancak ok aciliyetli olanlar yanna almas, hayat ehemmiyette olanlardan bakasn yk etmemesi..." Uzayp gidiyordu bu duyuru ve tellln tokma her defasnda sanki gergin deriye deil de Hacbey'in kafasna iniyordu. Bitmiyordu ve hepsi de gelip ayn yere dayanyordu: Rus ordusunun ehre girmesi an meselesiydi. Eya, evrak, bir ehrin hali hazr ve hafzas, ne kadar tanabilirse o kadar kayklara, arabalara doldurularak ge balamken Bykhanm'n kafasnn iinde her ey muazzam bir uultuyla yerinden oynamt. Hani o, "Herkese olur da bana olmaz" zann, abes duygusu. "Ama niye? Nasl oldu?" O aknlkla dizini dvmekten baka yapacak bir ey bulamamt ilk anda Bykhanm. Ama dvnme zaman deildi, akln bana tez toplad. Dnmenin, akletmenin zamanyd imdi, hayatta kalmak iin ne yapacana ne edeceine karar vermek zaman. Lkin bu kadarn dnse bile uzun zamandr ne yaptn bilmedii gibi imdi de ne yapacan bilmiyordu. Dmekten korkar gibi Hacbey'in koluna tutundu. "Bir felket bir baka felketi kovar, korkma"

diye teselli ederdi annesi balarna bir musibet geldiinde. Yanl kmt. Felket felketi aryordu ite. Taklm bir nakarat gibi ayn cmleyi tekrarlad: "Hacbey, ne yapacaz?" Hacbey'inse, amak istemedii halde hi kapatamad defterler zihninin iinde burguland. O "Yeter!" derken kader "Daha yok mu?" demiti. Kapanmayacak bir yaralar zaten varken her gelen bir ncekinin stne ty dikmiti. Hikmetinden sual olunmazd elbet Yezdan'n ama bel bu. Tam bittii yerden yenisinin balamas belln doasndand. Balamasa, zaten bell kalmazd. Drt yldr kolu kanad zaten krkt bu evin. smail'lerini alp giden Glcemal, emaneti geri getirmemi, hyanetlik etmiti, smail'den gelen son haber, zerinde Hill-i Ahmer hemiresinin resmi olan kartpostaln arkasnda kalm, bir daha da haber kmamt kendisinden. Balkan Harbi bittikten sonra 87. Alay gibi Gnll Taburu'ndan da bir iki kii dnebilmiti ancak geriye. Celil Hikmet dhil komutanndan erine kadar geri dnmeyenlerin hepsinin ailesine ehitlik ktlar datlmt, bir tek smail hari. Hacbey hkmet dairesine, askeriyeye gitmiti defalarca. Sorup soruturmutu. Yok ite! Herkesin ehitlik kayd vard da hi kimsenin smail'den haberi yoktu. Usanmamt Hacbey. stanbul'a haftalar boyunca telgraflar ekilmi, koca rtbeli subaylar Hacbey'i "Bugn yarn" diye bekletmi, ancak bir yl zerine Hacbey'in eline smail'le alkal bir kt vermilerdi. Onda da yle yazyordu: "Hayat da memat da mehuldr." Hacbey sendelemiti askeriye dairesinin koridorlarnda. Bir sandalyeye oturtmulard onu. Elindeki asky sallayarak oradan geen ve bu sahneyi kim bilir kanc kez grdn dnen ayc bir bardak su uzatmt. Ban iki yana sallamt Hacbey g bel bir yudum su ierken. "Hayat da memat da mehuldr! yle mi? Cann kendisi iin veren tfl askerine devletin verebildii belge, Mehul Asker. He mi?" Gerisini hatrlamyordu bile. smail. Gitti de gelmeyiverdiydi. O gnden sonra bu evde artk hibir ey eskisi gibi olmam, smail'in boynuna dayanan bir skt bann ucunda her yeni gn eskisine eklenmiti. Her sabah evin btn halk kalplerini svayan bir baln arlnda uyanm, renkler sadece kurunye dnm, o gn bugn btn hayatlar ylece snk yaanmt. Zehra ise bsbtn iine kapanmt. Almas yoktu bunun ama zerre miskal bir mit! Belki sadr! Bykhanm onun hayatnn da mematnn da mehul kalmasna raz gelmi, Hacbey'e "Gitme" demiti. "Bir daha hkmete de askeriyeye de gitme. Byle kalsn. Yeter ki lm kesin olmasn." Kolu kanad krk turnalar gibi bir evin iinde yaayp gideceklerdi belki. Ama aylar gemi, aylar yllara evrilmi, Balkan Harbi'nin sadece bir nsz olmasndan korkan Hacbey korktuuna uram, yetmi iki milleti azgn kollarna alan Harb-i Umum km, sonunda ite Ruslar gelip Trabzon'un kaplarna dayanmt. ismail gittikten sonra Bykhanm her sabah namazdan sonra ve her gece uykuya dalmadan nce perdeyi aralayarak denize bakmay det edinmi, smail'in mehul haberinden sonra bile bu deti kesmemiti; Glcemal gemisi aldklarn geri getirecekmi gibi. Bu beklentiyle denizin zerinde doan aylar, asl kalm yldzlar, byyen, klen hillleri, onlarn devridaimlerini, gkyz gibi denizin de haritasn, yaklaan frtnalar, kesintisiz scaklar, kesen souklar, bitmeyen yamurlar izlemiti. Posta vapurlarn da yolcu gemilerini de bu denizin zerinde ezber etmiti. Ne zaman gelirlerdi, ka gn kalr ne zaman dnerlerdi, hepsini bir bir bellemiti. Fakat o sabah grdn daha

nce hi grmemiti. nce mahalle camiinin minaresindeki kalabal fark etmiti. Hayret! Ezan okunmutu oktan, stelik erefedeki de sadece mezzin deildi. Denize bakmak Bykhanm'a hi o anki kadar korkun gelmemiti ama bakm ve greceini grmt. Rus armadasnn n haberi, kurun sabahn sisi ardnda heyula gibi iki gemi. Akta, toplarn ehre evirmi, alm bir canavar az gibi yemini yutmaya hazr, bekliyorlard. Daha nce hi tatmad bir dehet btn zerrelerini yakarken Bykhanm'n Hacbey'i uyandrmasna, Zehra'nn, Anu'un, Keyfiye'nin deine komasna, Yldrm'a seslenmesine frsat kalmadan ilk gmbrt iitilmiti. Zangr zangr titremiti kaplar, camlar, ereveler. Bir anda gkler kzla kesmiti. afak vaktiydi geri ama bu, yangn rengiydi. Hacbey'e "Efendi" diye haykrmt Bykhanm, "Kalk! Geldiler sonunda." Hacbey hazrlanm, Yldrm' da yanna alarak dar kmt. Dndnde azn baklar amyordu. Bykhanm, "Demek bunu da grecekmiiz" diye dnmt ilk anda. Trabzon eskiydi, stanbul kadar Roma kadar eski. Ad her dilde ayn tamlamayla yazlan, ismi ile msemma Karadeniz, galiba baht da kara deniz, gelip de ehrini kysnda kuranlara balangtan bu yana az frtna gstermemiti. Asrlar boyunca eitli kavimlerin sakinleri gibi Osmanl ahalisi de onun cilvelerini, nazlarn, kaprislerini, fkelerini, rndan kp gelmelerini, yatandan tap kudurmalarn tevekklle sineye ekmi, "Her haliyle gzel" deyip her haletine boyun emiti. Frtnalarnn saysn, zamann, adn, huyunu suyunu ezber etmilerdi. Her birinin vakti zaman vard, gz gre gre gelirlerdi. Lkin bu kez hepsinden beterdi. Denizden gelmiti balarna ne geldiyse; frtnalarn en beteri. u kr olas Byk Harp'te Kafkas cephesi Trabzon'a kadar genilemi, Rus donanmas Karadeniz kysnda saldrmadk liman, bombalamadk iskele brakmamt. Rize dm, Of'un civan merdanlar yirmi bir gn canlarn dilerine takp bedenlerini Rus ordusunun nne siper etseler de, Srmene, Arakl, Arsin, ana ne kadar dirense de azgn sel nne geleni devirmiti. Byle giderse ehre girmelerine unun urasnda ok az zaman kalmt. Hani mazlumlarn feryad yeri g oynatr, kinat yakard? imdi btn ehir muhacirlie kyordu ve Bykhanm "Hacbey, ne yapacaz?" diye sorup duruyordu. Hacbey'in, ne yapacana dair bir karar m vard ki, Bykhanm'a akl versindi. O srada kap ald, Anu ieri girdi. Elinde Zehra'nn diktii bez bebek, "Bykhanm, ne yapyorsunuz burada siz?" diyordu. Bykhanm Anu'u grnce artk kendisini daha fazla tutamad, hkra hkra alamaya balad. "u yavrucak" diye iini ekti cieri doranrken. "uncack barenin kaderi yrmek mi? Onu, yrmesin diye annesinden alp saklamadk m? Ne kadersiz eymi." Anu'u kucana ekti, ban gsne bastrd. O elim gn hatrlad. Dokuz ay evveldi, 1915 ylnn Haziran'.

Haziran'n son gnleri olmasna ramen scaklar henz yakmaya balamam, bahelerde gller kavrulmam, meyveler dallarnda kurumamt. Camiden dnen Hacbey salam ayandaki mestin zerinden lstiini karrken "Ha gaybana i!" diye sylendi. Bykhanm onun bu mahall fkeyi sk kullanmadn bilirdi. Eer bir i "gaybana"ysa, o zaman Hacbey yatandan tam, rndan km demekti. Bykhanm hasr alak iskemleyi ona doru srd, Keyfiye'ye seslendi. "Ko kzm." Hacbey'in kahvesi, nargilesi, suyu neredeydi? "Ha gaybana i!" diye yineledi Hacbey, "Kftehorlar!" diye ekledi. Bu en byk kfrd Hacbey'in aznda. Hafazanallahutel, neler olup bitmiti de Hacbey bu hale gelmiti? Bykhanm

hasr iskemleyi tutarken Hacbey otuz yedi yldr artk kendi baca gibi tad ama bir trl de alamad takma bacan mekanizmasn gcrtyla gevetti, dizini krd. Sa bacan bir sava hastanesinde brakm 93 Harbi gazisi nefes nefeseydi. Suyundan bir yudum iti, hamd etti. Bykhanm'a bakt, fkesini ortaya zahir etli. "O Ermeni etecileri" dedi, "Ekyalk yapyorlarsa, bu garibanlarn gnah ne?" Bykhanm br sandalyeye yld. Yoksa doru muydu? Doruydu. Sevk ve iskn Kanunu gereince Trabzon Ermenileri de br sabah yola kyorlard. Gmhane yoluyla Zor ve Musul'a gnderileceklerdi. "Sapla saman ayrmak, ihanet ve isyan edenle masum kalan, orduyu arkadan vuran zalimle mazlumu birbirine kartrmamak gl devletin gl hkmetin ii" diye geirdi iinden Hacbey; yine hkmete, valiye, ttihat ve Terakki'nin temsilcisine yklendi. stanbul hkmeti Vilyat- Sitte meselesinin zmn kestirmeden byle kuruyor, temizliini byle yapyordu. Sultan Read, bu pk ahlkl adam, Hrka-i Saadet dairesinde temiz seccadesine temiz gzyalarn aktrken tarihinin en fecaatli dneminde saltanat ettiinin farknda myd acaba? Temiz gzyalar dkmek gl padiah olmak iin yetmiyordu demek ki. "Ya Siranu, komum?" diye korkuyla sordu Bykhanm. Ban sallad Hacbey evet anlamnda. "yi ama" dedi Bykhanm Anu'u hatrlayarak, "Bu bir damla ocuk, onca yola nasl dayanr?" "Bir damla ocuu var m Bykhanm?" dedi Hacbey. "Ben yrmenin ne olduunu unutmadm. Koca da gibi delikanllarn bile can dayanmaz byle yollara." fkeyle sylenmeye devam etli. "Van'da" dedi. "Bu isyanlar karanlar, bu haltlar kartranlar, savaan orduyu arkadan avlayanlar, aha urada Deirmendere'de yangn karp bakaldranlar bana versinler. Ben de Fizan'a srerim. Agop'u ben yarglayaym ama bu masumcuklarn gnah ne?" Agop! pi Siranu Hanm'n ayana dolanan fitne yuma. Ertesi sabah kapnn ngra ekildi. Siranu, bir eliyle Anu'un elinden tutmu, dier elinde bir bohayla srnrcesine girdi ieri. Fazla sz etmedi ama lm sars sinmi yznn renginden neler olup bittii belliydi. Anu'u ekeleyerek Bykhanm'a yaklat. Onun bir ey demesine kalmadan, nce Bykhanm'n ayaklarna kapand sonra olduu yere yld. Hacbey yerinden dorulamadan Zehra ve Keyfiye grltye kotular. Limon kolonyas koklattlar, paavra yakp dumann burnuna tuttular. Bir iki yudum suyu kenetlenmi enelerinin arasndan aktabildiklerinde kadncaz kendine gelebildi, bir gecede yirmi ya birden yalanm, o en akrak Siranu gitmi yerine canl bir cenaze, bir heyula gelmiti. Sedire kaldrmak istediler, raz gelmedi. Birer kte dnm bacaklarn kuru tahtann zerinde uzatt, srtn duvara verdi. Ayaklar plak, alm salar dankt. Hrkasnn yeniyle burnunu sildi. Kaderine raz, boynunu satrn nnde edi. "Bykhanm" dedi, "Yan benden ok byk, bilirim. Saygda kusur etmedim ama seni arkadam gibi de sevdim, akranm gibi yaknlk gsterdim." Bykhanm kadnn ban omuzuna, gsne, neresi varsa orasna yaslam, ellerini avularnn arasna almt. Siranu'un nabz durmutu sanki, Bykhanm bileklerini ovmay braksa sanki orackta lverecekti. Bykhanm bu sakinlie aldanmamak gerektiini, bahtsz komucuu iran'nn her an bir yanarda az gibi yeniden infilk edebileceini bu bumbuz ellerin katlndan anlad. Siranu ise hkrklar arasnda nefes alarak bir eyler anlatmaya alyordu. Belli ki kaderine razyd ama bir istei vard. Bykhanm teselliyi kesti, bilek ovmay da brakt, dinledi. Siranu cmlelerini kesik kesik sralad ama aralarna tmyle de zaman sokmad. Yoksa sz sze eklemeyi baarp, aklna gelen eyi hi sylemeyebilirdi. "Bykhanm" dedi, "Biliyorsun bizi yarn gtrecekler. kan kanundan haberin var. Bu yollarda neler olduunu duyuyoruz az ok. Duymasak bile tahmin etmek zor deildir. Hibir ey olmasa bile yol bu, yrmek bile yar lm demektir." Sustu. Yutkundu. Sonra devam etti. "Musul neresidir, Zor neresidir bilmem. Adn bile iitmediim llere gidecekmiiz."

Bykhanm ba omuzlarnn arasna iyice gmlm, yznde bunun byle olacan bilen ama yine de yalanlamak ihtiyacn duyan zoraki bir aknlkla, "Yryecek misiniz?" dedi. "Hem nereye gidecekmisiniz?" Siranu onun sorusuna cevap vermedi, kendi bildiini sylemeye devam etti. "Kimler isyan etmise onlar yakalasnlar, kimler cinayet ilemise onlar assnlar ark Meydan'nda. Agop'a ben mi syledim etelere katlmasn? Bykhanm syle, Allah'a reva m? Aramys'le ilgili bir dedikoducuk olsun duydunuz mu siz? Senin de benim de Allah'm olan Allah bunu sormaz m?" Hacbey ban yerden kaldrmadan dinliyordu. Syleyecek bir sz yoktu ki sylesin. "Ya Rabbim" diye geirdi iinden. Bu koca devletin ordusu da Sivas'tan sonra trenden inmi, oradan Kafkas cephesine adm-adm-adm yrmt. Ordusunu yrten devlet Ermenileri mi yrtmeyecekti? Kendi evltlarna sahip kamayan bu hkmet Ermenilere mi sahip kacakt? Hem bunlar? Neden le srlyordu? Baka bir yer yok muydu? Siranu Hanm duyduklarn tahminlerine, bilmediklerini bildiklerine, korkularn hepsine katt. Jandarma yarn sabah iin hazr olmalarn ikaz etmiti. Herhalde saltanat arabalaryla iki ky teye gidecek deillerdi. ok zorlu bir yol bekliyordu onlar. Yk ne kadar az olursa o kadar ans olacakt. Yerinden yar doruldu, "Bykhanm" dedi iki eliyle Bykhanm'n omuzlarna aslarak, "Seni tanrm, iyisin. Byle iyilik grmedim ben. Allah bilir lrken bile etrafndakiler korkmasn, zlmesin diye, onlar teselli etmeye alarak leceksin, iyiliini Allah rzas iin benden de esirgeme." Bykhanm' brakt, kendi yakasn barn ekitirdi, devam etti: "Dnyann btn sularn zerine almaya alkn yannla dnrsn sen; 'Onun hakkn yemisem diyetini buna desem' dersin daima. Beni yanl anlama ama." Yutkundu. Yanl anlalacak nesi vard? "Bykhanm anlamyor musun? Anu ok kk. O bu yola dayanamaz. lr. Yanmda gtrmezsem yetimhaneye gtreceklerin i, jandarma efendi yle dedi. Yetimhanede de lr benim yavrum. Oralarda olamaz." Ban kaldrp Bykhanm'n yzne yle bir bakt ki, Bykhanm daha evvel anlamadndan utand. Birer kuru oduna dnm o ellere sarld, "iran" dedi. "Kzm, merak etme. Anu bundan byle benim de kzm. Bana emanettir. Merak etme." Keyfiye'nin beti benzi solmu, Zehra bir kede alyordu. Buna dalar olsa dayanamazd Siranu mu dayanacakt? Ayakland neden sonra Siranu, sendeleyerek kapya doruldu. "Anu" dedi, "Bu gece sizde kalsn." Bu geceyi Anu'a sarlarak geirirse, yarnki gibi bir cehennem sabahna uyanamazd, uyansa bile dayanamazd. Sarlmad Anu'una, sarlrsa bir daha ayrlamazd. Bakmad da yzne, bakarsa kr olacakt. Drt ucundan dmlenmi el kadar bohay gsterdi. "Anu'un bohas." "Bir de" diye seslendi, "Scak ekmek iini ok sever. Unutmayn. Bir de alar da susmazsa ekerli su yapn. Bir de atei ykselirse... Bir de hkr tutarsa..." "Bir de..."lerin sonu yoktu anne yreinde. Bykhanm gl grnmesi gerektiini hissetti. "Aman Siranu Hanm" dedi. "Brak bir de'leri. Gren de hi ocuk bytmedim zannedecek. Bana gvenmiyor musun? Ka ocuk geti benim elimden." O anda Siranu Hanm' en ok rahatlatacak olan eyi syledi. "Hi merak etme. Akln geride kalmasn." "Haydi" dedi, "Hazrln yap sen, git imdi." iran, neredeyse telef olup gidecekti. Onu bir an evvel buradan gndermek gerekti. Hacbey ban yerden kaldrd o esnada. "Merak etme kzm" dedi, "Kzn bize emanet."

Sonra hi kimseye bakmadan ortaya sylendi: "Vallahi de bize emanet, billahi de bize emanet, lrm de bize emanet." Hacbey byk yemin etmiti. Komusunun gidiini engelleyemezdi ama u masum bare; onu kurtarabileceini kestirdi. O gece hi uyumamt Bykhanm. Uyusayd bile kapnn korkun darbelerle vurulmas zerine tan vakti uyanacakt. Hacbey, takma baca dein kenarndaki duvara dikilmi, kalkmaya yeltenince "Sen dur" dedi Bykhanm. Mtemilttan Yldrm ve Keyfiye'nin uyand iitildi. Yldrm kapya doru koarken, Bykhanm atksn bana ekti, arkalarndan seirtti. Gelen, refakat neferlerinin komutan olduu anlalan jandarma subayyd. Kaln bykl, kaln simsiyah kal, tknazca, orta boylu bu adam allmadk derecede esmer yzne baklrsa bural deildi ve yzndeki bezgin ifadeden anlalan o ki benzerlerinin birou gibi o da yllardr evinden ocandan uzakt. Hangi anann evldyd? Hangi rzgr onu buralara atmt? Jandarma subay, evin sahibini tahmin etmekte gecikmedi. Emektar, Keyfiye'yi geti, Bykhanm'n nnde dikildi. "Bir ihbar var" dedi, "Ermeni bir ocuk saklyormusunuz. Ya kkse yetimhaneye gitmesi gerek. Bykse kafileye katlmas lzm. Emir byle. Evi arayacaz." Bykhanm'n rengi atarken jandarma subay, arkasnda duran iki ere baheyi gstererek "Arayn" anlamnda bir iaret yapt. Onlar da subaylaryla ayn renkten ayn kaderdendi. Bykhanm iki neferin peine dt. nce bodrumdan baladlar; amarhaneye, mutfaa, mtemilta, eilip kuyuya, Masal'n havlamalarna, hrlamalarna aldrmadan arka baheye baktlar. "Kimse yok komutanm" diye haber getirdi erlerden biri selm durarak. Komutan "Evin iine bakn" dedi bu kez, kendisi de neferlerle birlikte eve girdi. Sofaya, iki odaya, Hacbey'in odasndaki ykln iine, drlm deklerin yorganlarn arasna, aynal dolaba, hepsine bir bir bakld. Bir ey yoktu. Kumandan en son, st kata kan merdivene doruldu, Zehra'nn Anu'la koyun koyuna yatt kmann olduu sofaya. O zaman Bykhanm ilk basamakla subayn arasna girdi. Ne olacaksa olacak, nereden inceyse oradan kopacakt. Yapacak tek ey kalmt. "Kumandan Efendi" dedi, "Orada dur bakalm. Oras torunumun yatt yer, gencecik kz. Sabahn krnde geldiniz. Namahrem mahalline nasl sokarm sizi? slm deil misin sen?" Subay durdu, Bykhanm'n yzne bakt. Bir eyler olduunu anlam myd? Bilinmez, ama stne varmad. Merhametli bir adamd. Emir kuluydu neticede ama kulluunu yerine getirmi, emre riayet etmiti ite. Darda, sabah ayaznda bekleen kafile ha bir eksik ha bir fazla olsa ne fark ederdi? Geri dnd. Eratn toplad. Masal'n havlamalar arasnda kapdan kt. Kk kafilesinin bana geti, Gvur Meydan'nda toplanan ana kafileye katlmak zere yola dizildi. Bykhanm merdivenin bana, ilk basamaa kt. Kendini braksa bir daha kalkamayacakt. Ama en umulmadk zamanlarda iinde hazr bulduu kuvvet yine imdadna yetiti. Mutfaa yolland. "Ekmek piirmek zaman. Scak ekmek ii..." diye sylendi.

"Hacbey ne yapacaz?" diye sordu Bykhanm bir kez daha. "Ben" dedi Hacbey, "O kadar yolu yryemem." "O kadar" derken balangc belli yolun sonunu bilemedii belliydi ama arabayla klsa da; motorla, kaykla balansa da bu tr yollarn sonunun daima yrmeye dayandn bilirdi. Ayn cmleyi srarla yineledi: "Yrmek nedir bilirim ben Bykhanm. Yryemem." "yi ama" dedi skntyla Bykhanm "Urus gvuru geliyor. Rum ve Ermeni eteleri iyice aztt, baksana evler imdiden bayrakland. Bu ehirde durulmaz artk. Hem herkes gidiyor. Biz onlardan daha m cesuruz, daha m fazla bilgimiz var ki gitmeyelim?

Hacbey grmyor musun, her ey olabilir." Gngrm kadn bu "her ey" ihtimalinde Allah biliyor, Hacbey'le kendisini hesaba katmamt. Onlar yaadklar kadar yaamlard. Mal cann yongas ama varsn olmayversindi. Cana gelince, Allah'a bir can borlar vard nihayetinde. Gelecek gnn ne getirecei de belli olmazd. Ama Zehra, o bu kadar gen bu kadar gzelken. Zihninden geenleri kovdu. Hem Anu emanetti. Yani gitsen olmuyor kalsan hi olmuyor. Bu hesapta akl hibirini kesmedi. Hac'sn byle bir yrmeye zorlamak? Hayr, bu da mmkn deildi. Ama Zehra ve Anu. Onlarn bana gelebilecekleri tahmin etmek, anlatlanlardan birini bile hesaba katmak? Yo, byle bir ihtimal binde bir olsa bile hesaba katlamazd, ihtimaller arasnda bylesine yer verilerek hesap yaplamazd. Semek? art myd? artt. Ama yine de "Ben de gitmem" diye bir giri yapmak istedi Bykhanm. Dil de gnl gibi basknd. Aslnda sylediine kendisi bile inanmamt ama "Gnderme bizi Hacbey" diye yalvard bir kez daha. Bu kanc yalvart? "Biz de kalalm. Sana ne olursa bize de ayn olsun. Ne olacaksa birlikte olsun. leceksek de birlikte lelim. lrm de gitmem." Hacbey, "lmeye razym ben Sabire" dedi. Yllarn mderrisi ancak ok fkelendiinde, ok heyecanlandnda krk yllk karsna adyla seslenirdi. imdi de Bykhanm'a adyla, demek ki btn muhabbeti ve fkesiyle sesleniyordu. Neden anlamyordu? lmeye Hacbey de razyd ama Sabire bilmiyor muydu ki bu dnyada lmekten daha katlanlmaz eyler vard. Gznn nnde Zehra'ya bir ey olsa. lmekten daha zor olan bir ey. lmeye dayanrd da buna dayanamazd. "Ben size gidin demiyorum ki" dedi, "Kan diyorum, kan." Bir an durdu. O srada Yldrm sofaya girmiti. Hacbey akamdan beri kurduu eyi syledi: "Yldrm sizinle gelsin." "Heee" diye atld Yldrm. "Ben giderim onlarla." Sol gz, sa gznn btn ferini toplam gibi iri iri almt. Hacbey "Hey Allah'm" diye geirdi iinden, ban kaldrd. Yldrm'n yzne bakt. Kendi sylediine kendisi de inanamad. Bunca zorlu yol Yldrm'n kt aklyla m gzetilecekti? Bunca kadnn, ocuun bana kala kala Yldrm m erkek olarak kalmt? O gece odalarndan gelen sesleri sabaha kadar kesilmedi. Hacbey son sz sylediini her zannettiinde krk yllk kars konuyu yeniden at. Kolay olmad ama sabah uykusuzluktan ve alamaktan kuytuya kam gzlerle sofaya indiinde Bykhanm ister istemez raz olmutu, Hacbey kalacak, onlar gidecekti, iki masumun bana gelebileceklere tank tutulmaya raz olsa, o zaman ilh gazap balarna kerdi. Hacbey'in yalnz kalmas ve onlarn gitmesi tevekkelt tealallah, ehvendi. Hem "Zaman sana hi ummadn ve biriktirmediini getirir" buyurmam myd Hazret-i mer Efendimiz? Belki gn domadan neler doard. Belki, belki! Belki'si yoktu, ite denizden top sesleriyle karadan ordularyla azgn dalgalar gibi geliyorlard. Onlar geliyorlard ama Hacbey yryemezdi. nk Hacbey btn mrne yetecek kadar ok yrmt. Yrmek kaderi olmu, yrmekle snanm, yrmeye zorlanm, yrmekle cezalandrlmt. Bu yzden yrmeyi sevmezdi. Hicaz'a gittiinde bile Kbe-i Muazzama'nn etrafn tahtrevanlar zerinde ancak tavaf edebilmi, Safa ile Merve arasn yedi kez ayn tahtrevanlar zerinde gidip gelmiti. Sa bacan bir sava hastanesinde, yar baygn yar l, ta kasndan kesmeselerdi bile evinden dar camiye gitmek haricinde adm almak istemezdi. 93 Harbi'nde Dou cephesindeydi Hacbey. Kars'tan Erzurum'a doru ekiliyorlard. Adna "sevk" diyordu komutanlar ama dpedz yryorlard ite. Bu devlet imdi olduu gibi o zaman da askerini

sevk edememi, yrtmt sadece. Karda, yamurda, amurda, buzda, dada, vadide, rmak yatanda gece gndz demeden gnlerce yrmler, ovalar dik kayalklar izlemi, bir dan tepesine trmandklarnda onu da baka bir da baka bir tepe takip etmi, silsileler silsilelere eklenmiti. Bilmeyen, bitti zannedilen yerde daha yeni balayan, azapl, bktrc, insann takatini tketen, tkenmi takatini smren, emen bir yryt bu. Hacbey ayaklarnn itiini, zonkladn, postallarnn ayaklarn bir deil her yerden vurmaya baladn, vuran bir kundurayla tek bir adm atmak bile yeteri kadar eziyetken gnlerce ayn acyla adm attn hi unutmamt. Bir sre sonra yaralar eti geip kemie dayanm, deri soyulup et ekilmi, postaln srt meini dalm ete yapm, Hacbey kemik zerine postal giymi gibi yrmeye balamt. Bu soukta ayaklar diri diri yanarken an gelip acy artk duymaz olmu, bu raddeye dayannca asl acnn yrrken deil durunca baladn renmiti. Ama zaten onlara da durmakszn yrmeleri emredilmiti. Kars'tan kal ka gn gemiti, bunu kimse bilmiyordu. Kop Da'nn eteklerine vardklarnda mevsim sonbahar olmasna ramen erken bastran bir kn tam ortasnda bulmulard kendilerini. Yamur balam az sonra kara dnm ve Kop Da'n trmandklar srada kemik ynna dnm askerlerin birer birer derek olduklar yere ylp kaldklarn grmt Hacbey dehetle. Kendisi de sk sk dizleri titreyerek oturup kalm, kollarn dizlerinin zerinde kavuturarak ban brakm fakat kollar az sonra kendiliinden zlmt. Bir anlk uykudan kendini atmt sk sk. Uyuyup kalrsa bir daha kalkamayacan bilecek kadar bilinci yerindeydi balangta. Her defasnda ayn ikenceyi yeniden ekmek iin dirilmi, sol ayann derisi yeniden yanmak iin yenilenmi; emir eri Yldrm onu bazen arkasndan itelemi bazen nden ekelemiti. Dan bana vardktan sonra uurum kylarnda alm patikalardan inerken, dumanlarn, sisin, pusun iinde iki admda bir kaym, bazen dpedz yuvarlanm, yeniden ayaa kalkarak, buz kesmi amur iinde donup kalm askerlerin yanndan, onlarn izleri zerinden ilerleye ilerleye, de kalka srklenirken sonunda atacak adm kalmadnda Hacbey boylu boyunca karn zerine uzanmt. Ellerinin itiini, morardn, karardn kendisi bile hayal meyal grebilmi, nabznn arlatn hissetmiti. Artk yrmek istemediini, gzlerinin kapandn, tatl bir scakln, derin bir uykunun btn vcuduna yayldn, cannn ayaklarndan itibaren ekilir gibi olduunu, sol ayann acs olduu gibi dururken sa ayanda bu acnn hafiflediini hele de sa bacanda btn o aclarn dindiini, hissizliin ok gzel olduunu Yldrm'a mrldanmt. Hepi topu, hayatta kalmak iin harcanacak emekle lm arasnda bir seim; artk yaamak istemeyi bile istememiti. Yldrm'n drtmesiyle bir an iin gzn aabilmi, "Brakn beni, siz devam edin. Ben arkanzdan gelirim" demiti. Btn sesler uzaklarken bir tek Yldrm'n sesi kalmt geriye: "Uyan komutanm, Erzurum grnd." Yolun geri kalann nce Yldrm'n omuzunda srklenerek, sonra bir sal zerinde ekilerek gitmiti. Ama grnen ehre varmak iin bile bir gn daha gitmeleri gerekmiti. Onlar yaklatka ehir sanki uzaklam, sal zerinde yar baygn, can boaznda Hacbey, Yldrm'n admlarn saymt. Yldrm kimi tek nefeste bir adm atmt kimi on nefes almas gerekmiti adm atmak iin. Kimi aklp kalm o da adm atamamt. Buzlanm amur zerinde milyonlarca adm. Her defasnda bin'i bulunca yeniden bir'den balam, yrmekten o zaman nefret etmiti. Neden sonra Erzurum'a varabilmi fakat bu kez de a sefil, gnlerce Hacbey'i kabul edecek bir

hastane aramlard. Hastaneler tmyle doluydu ve her kap yzlerine kapanyordu. Her yanda Hacbey gibi yzlercesi vard nk. Nihayet yeni alm bir hastane onlar kabul etmiti ama i iten oktan gemi, Hacbey kendine geldiinde sa bacann kasktan kesildiini renmiti. "Kangren" demiti doktor. Oysa gnlerce Hacbey'e yle gelmiti ki sa baca yerli yerindeydi. Hacbey ayn yolu tekrar yrm de geri dnm gibi bir yorgunluk hissetti. Mmkn deil, bir daha yrmeyi gze alamazd ve onun iin her yol ayn yol demekti. Bykhanm, Zehra ve Anu Yldrm'la birlikte yarnki muhacir kafilesine katlacak; Keyfiye ve Seher ise br sabah kydeki kafileyle kacaklard yola. imdi Hacbey, kendi ailesi karadan m denizden mi gitsin, bunu dnyordu. Yldrm'la evden kt, etraf gzledi, havay koklad. Halil Safa ile buluuldu, konuuldu, tartld. Halide yine hamile olduu iin Halil Safa, ittihat ve Terakki temsilcisinin bulduu bir kaykla ayrlacakt ehirden fakat halas iin bir kayk tedarik edememiti! yleydi, byleydi... Hacbey eve dndnde kararn vermiti. "Bykhanm" dedi, "Denizden gitmek zor olacak, izdiham var, hem Rus gemileri muhacir kayklarn bombardman ediyor. Bir araba ile gidebildiiniz yere kadar gidersiniz. Ondan sonra nerede uygun bir frsat karsa kaya, takaya, motora, gemiye, ne bulursanz ona geersiniz, stanbul'a Erenky'ndeki yeeninin, Saffet'in yanna gidersiniz. Ortalk ne zaman durulursa o zaman da geri dnersiniz bznillah. Bu ehir hep Ruslarn elinde kalacak deil ya!" Hacbey Yldrm' ard. "Bir araba bul" dedi, "Bir de at. Tek at al. Sk sk mola vereceksiniz. Hayvan dinlenir, beslenir. ki at olursa beslemekte glk ekersiniz." "Beyim" dedi Yldrm, "Atlar ate pahas." "Ne kadarsa" dedi Hacbey. zerinde Sultan Read'n turas parlayan altn liray Yldrm'n eline tututurdu. "Ata dikkat et. Hastalkl ve yal olmasn." Yldrm "Olur" anlamnda ban sallad, bir altna herhalde istedii at istedii arabay alabilirdi. leye doru atla araba geldi. Bir sultan altna mal olan araba krk dkkt, atsa zayf, clz bir eydi. Daha iyisini bir padiah altn bile alamamt. Bykhanm ata ve arabaya bakt zaman ilk kez bu iin gerek olduunu anlad. imdiye dein hep bir yerden dner zannettii hayal ey ite, gelip kapya dayanmt. Eli ayana doland. Zaman ok azd, byk kafile sabah ezan okunmadan kacakt yola, ona yetimeleri lzmd. Bunca dar zamanda hangi heybeyi hangi dengi hangi az hazrlayabilirdi Bykhanm? Salyd gnlerden ama o gn akama kadar hayatnda hi yapmad kadar ok i yapt. Kurmad bu kez, kaldrd. Elleriyle rd perdelerin arasndan szlen Mart gnei bakr mangal, ini sobay, ortadaki haly, idare lmbasn ykarken, pencere nndeki sardunyalarn glgesi iyice aartlm tahta demeye derken, stelik bahar "Geliyorum" derken bunlarn hepsini geride brakacan dnd. Beti benzi sararm, srekli alayan Keyfiye'ye, Seher'e, Zehra'ya; yola iki gn sonra kacak olan Halide'ye, Halil Safa'ya seslendi: "unu unu denk yapn." Ayrd eyalar iaret etti, "Arabaya ykleyin." Yorgan, dek, tencere, gaz oca, gazya, gaz lmbas. Ya Rabbi, byle giderse btn evi arabaya yklemesi gerekecekti. "Tamam" dedi, "Bu kadar yeter." Bu kez kilerin kapsn at. Kesif bir karanfil kokusu doldu genzine. Acyla i geirdi; bu haftann cumasna aure kaynatacakt gya. Ah ki aht. O srada Hacbey geldi yanna. "Ufak tefekle oyalanma Bykhanm" dedi. "Patates al alabildiin kadar. Un al. Bunlar dayankldr. Sebzeyi, meyveyi yk etme. Bir de mavi demlii, u kalan ay al. Yolda ifa olur. Her an demleme, sadece gerektiinde. Bir de kinin, ispirto, karbonat, sirke almay ihmal etme." Maazalar, depolar mallarla, evler eyalarla, tarlalar rnle dolu olsa da tanabilecek en uygun ey parayd. Bykhanm Yldrm'a yepyeni diki makinesi ile byk bakr tencerelerinden beini

verdi. "Git, bunlar sipahi pazarnda sat bakalm." "Hanmm, ne kadar isteyeyim?" Bykhanm acyla glmsedi. Bu artlarda hibir maln kendi deerinde gitmediini biliyordu, "Ne verirlerse." Ama emektar, ykyle birlikte geri dnp de makineyi yirmi kurua, tencereleri de er kurua kadar drd halde kimsenin alc olmadn sylediinde, bu kadarn o bile tahmin etmemiti. Vakit yatsy bulduunda hazrlk hemen hemen tamamlanm, arabann kasas iyice dolmu, tentesi ekilmiti zerine. Bykhanm odasna girdi. Ba oymal gl aacndan karyolasna, dolabn aynal kapsna, dier kapnn zerindeki gl damarna, yerdeki halnn rengine bakt. Bu eve gelin gelmiti. u odada, u yatan zerinde yz rtsn aarak zmrt kpelerini takmakta zorlanan heybetli gzellii sevmi, kaderine onu yazan Yaratan'a kretmiti. Gzlerini sildi, konsolun ekmecesinden elmas yzn, inci gerdanln kard, hepsini bir keseye koydu, beline balad. O srada odaya giren Hacbey dein kenarna iliti. "Sabire" dedi, "Bunu da al, lzm olur." Viyana'dan takma bacayla birlikte smarlad kstekli saatini Bykhanm'a uzatyordu. O gece Halide, Zehra ve Anu kmann iindeki dekte kvrldlar. Keyfiye ve Seher mtemilta ekildi. Halil Safa, Bykhanm ve Hacbey ise hi uyumadlar; Yldrm minderin zerinde szmt. msak vakti girince sabah namazna duran Bykhanm drt kez secdeye vard, drdnden de kalkamayacan sand. Ezan okunmadan btn ev uyanmt. Kadnlar arafland. En son Anu'u uyandrdlar. Uykulu ocuu sk sk giydirip ban Bykhanm'n yn earbyla sardlar. Hepsi talkta toplanmt imdi. Kapnn dndan muhacirlie kacak komularn sesi geliyordu. Bykhanm giderayak gvdesini okad aatan be limon kopard, bir tutam nane toplad, ykne katt. "Yol hali, belki midesi bulanan, safras kabaran olur" diyordu. Ah Bykhanm! Kan giren ryann bozulacandan haberdar, kendilerini ne hastalklarn beklediini biliyor da yaknlk getirmiyordu. Hacbey seslendi, "Haydi, gecikmeyin." Bykhanm kapdan karken dnd, evine bakt. ki gece evvel grd ryay hatrlad. Hatrlamasayd keke. Bahesindeki nar aacnn yandn grmt, alev alev. Byle bir yolculuun arefesinde baka bir rya da herhalde grlemezdi. Oysa Mart'n tam ortas; kap yanndaki nar aac, damarlarna su yrm, ilk frsatta tomurcuklanmaya hazrlanmt. Son kez evine, bahesine, od'una ocana bakt Bykhanm. Bari byle gzel olmasayd, hatrnda byle gzel kalmasayd. Katlanmak daha kolay olurdu belki. Oysa evi gibi dan da en gzel haline rastlad. Deniz bile, zerinden geen rzgrla tllenirken ona her zamankinden daha gzel geldi. yle bir gnde gidiyorlard ki gitmemek iin en uygun olan. Yakc bir hasret hissetti kalbinin zerinde. Dnmek? Mmkn myd? Bilemedi ki. "Allah'm" dedi, "Bu ev, bu da, bu deniz burada byle dururken biz gideceiz he mi? Hacbey'i brakp gideceiz, yle mi? Allah'm, reva myd bylesi?" Kendini tutmasa gklere krlacakt. Krlmad. "Hi olmazsa gzel bir havada kyoruz yola" diye dnmek istedi, "Yolculuk rahat geer." Bir yol hediyesi gibi kendilerine armaan edilen bu tatl havann uzun srmeyeceini biliyordu oysa. Bu limonata rzgr gelip geiciydi. Mart ba. Ya Rabbi, kn her an dn geri edebilecei byle bir mevsimin uzayp giden yollarndan nasl sa kacak, nasl dayanacaklard? Dayanrsa dayanrd insan. Dayanamazsa yklr giderdi.

Hacbey bir kez daha "Haydi Bykhanm" dedi, "Gecikmeyin." Bykhanm kapnn dna kt, admlar geri geri gidiyordu. Zehra, omuzlar bir araya toplanm, bir elinde Anu, dier elinde bir boha, arabann nnde bekliyordu ve mavi beyaz kareli arafnn iinde, o da Anu kadar ocuk grnyordu. Bykhanm arabaya binmeden, bir ey hatrlam gibi arka baheye geti koarak. Masal' bandan zd. Hacbey'e yk olmasn, alp ban gitsin, o da kendi kaderini kendisi izsindi. Tekrar arabann yanna kotu, "Haydi" dedi Yldrm'a, "Gidelim." Yldrm dizginleri eline ald. Halide, Halil Safa, Keyfiye, Seher ve Hacbey arkada kald. Araba, denklerin zerinde oturmu Bykhanm, Anu ve Zehra'yla bozuk talarn zerinde tngr mngr ilerlemeye balad. Neden sonra sokan kesini dnd, grnmez oldu. Fakat o srada bir ey daha oldu. Mahalleden henz kmlard ki arkalarndan kesik bir havlama duyuldu. Masal. Koa koa artlar sra geliyordu. Bykhanm kovalad, bard, ard, uzaklatrmaya alt; ama hayr, Masal'n geri dnmeye hi niyeti yoktu. Belli ki bir yola koyma deildi bu kou, bir refakat niyetiydi, aikr. Zehra, "Nine" dedi, "Dnyalar yklsa artk Masal' brakmam. O da bizimle gelsin." Bykhanm'n Masal'a kan hl snmamt ama Zehra'y zmeye de gnl raz olmad. ini ekti. Srtnda tayacak deildi ya, gelebildii yere kadar gelsindi; byk ihtimalle yollarda telef olup giderdi. Araba, Zehra'nn yan banda oturmu, kulaklar rzgrda geriye doru uan Masal'la, tekerlekleri imdiden inleyerek bir keyi daha dnp kalabala kart srada sabah ezan okunmaya balad. Btn sokak, btn mahalle, btn Trabzon ayn yolculuun sabahnda ayn yne akyordu imdi; batya. Daha imdiden ocuklarn alamas ihtiyarlarn hkrna, hastalarn inlemesi tekerleklerin gcrtsna karmaya balamt. Bu g kafilesinin tamamna yakn, varln en zayf yan olan kadnlar ve ocuklardan ibaretti; bir de ihtiyar, hasla ve sakat erkeklerden. Trabzon'un btn delikanllar ise iki yldan bu yana cephelere dalmt.

Bir sre hi kimse konumad. Ban Zehra'nn koluna dayam olan Anu bile azn amad. Bykhanm sa taraflarnda uzanan bir gm tabak kadar parlak denizin yznde yunus srlerini fark etti bir ara. Onlarn gittii ynn tam tersi istikamette, Karadeniz zerinden Batum'a doru g ediyorlard. Yln bu aylarnda yunus srlerini grmeye alknd Bykhanm. Onlar durgun suyun zerinde bata ka, bir grnp bir kaybolarak giderken baka zaman olsa pencerenin nnden ayrlmayaca, evin btn halkn uykudan kaldraca bu geie yle bir bakt sadece. Yangn gelince sradan ayrntlar anlamn yitirdii gibi harikulde de sradanlayordu zahir. Yine de Anu'a gstermek istedi. Eildi. Anu uykuya dalmt. Uyandrmaya kyamad. Masal onun yanna kvrlm, ban n ayaklarnn zerine brakm, gzlerini devirerek Bykhanm'a bakyordu. Bir muhacir kafilesi gnde ne kadar yol alabilir ki? O gece Pulathane'de konakladlar; herkes gibi kumsalda, gklerin ve yldzlarn altnda su stp tencere kaynattlar, dek yaydlar. Herkesin itah almt yol yorgunluundan. Allah ahit, Bykhanm bir lokma yiyenin azna bir lokma da kendi koyard sair zamanda ama bu kez azklarndan eksilen her lokmada akl kald. Ertesi sabah Pulathane'den sonra araba yolu bozuldu, zorlu oseler, uurumlu patikalar balad. Dier arabalar takip ederek kydan deil ieriden gitmeye gayret ediyordu Yldrm. nk Rus gemilerinin ne zaman bir hayalet gibi denizde belirecei, kyya evrilmi toplarnn ne zaman patlayaca belli olmuyordu. Kayklara rzgr gc, kol kuvveti; karadan gidenlere taban kuvveti; hepsine de Allah'n inayeti lzmd imdi. Bykhanm Trabzon'u grebilecei son yer olan Yoroz'u devirmeden nce dnp geriye bakt. Ona yle geldi ki ehrin zerini krmz bir duman kaplam, Trabzon yanyordu. Ta olsayd keke. Nice yangna klhan olmu Trabzon, ehzadeler kenti,

Glbahar Sultan'n ehri bu defa baka yanyordu. Yoroz'u anca Bykhanm'n yz deiti. nlerinde aniden ykselen gri bulutlar, kyda huzursuzca kanat rpan martlar, ok ykseklerde dnp duran baka trl kular grnce ii buland. Frtnalar hep stanbul tarafndan eserdi, Glcemal'i sarsan frtna da ayn taraftan, Yoroz'dan kopagelmemi miydi? Ya Rabbi! te imdi de deniz Rize'ye doru hzla akmaya balamt. Yzne endieyle bakan Zehra'ya, "Aklara baksana" diye ufku iaret etti. Henz dal kprdamamt karada ama be dakika geti gemedi ki ilk rzgr patlad. Karadeniz, derinlerde fkeli bir az alm gibi anbean kaynamaya balad; silkindi, kabard, burgatand, alkaland. Dalgalar yryen dalar gibi ard ardna gelmeye, kyy dvmeye; ezel fkesini, acsn kumsaldan, kumdan, akldan karrken nne geleni savurmaya balad. Kyamet kopuyordu sanki, suyun fkesi hibir eye benzemiyordu. rperdi Bykhanm. Frtnann yllardr etelesini tutmu, dalgann sesini, frtnann dilini zmeye almt. Mehur takviminde "Byk Frtna" diye yazmt iri harflerle Mart aynn karsna. Yanna "Grlmemi souk" diye eklemiti. Bugn gibi hatrnda, o gn ne yaksalar snamam, ne giyseler olmamt. Dahas tam da iki frtna arasndaydlar. stelik biri erken gelmi dieri ge kalmt ve Karadeniz zerinde karlam, birbirine karmlard. Hem bu daha balangt. Kyy avucunun, gkleri kalbinin ii gibi bilen Bykhanm gklere de denize de defalarca bakt. Havay koklad, engini gzledi. Denizin renginden, kokusundan, sesinden, buusundan; kendi genzinin yanmas, burnunun szlamas, gznn yaarmasndan Mart karnn ayazn tand. Bu, muhacirlik vakti byk kazayd. Frtnann, yamurun, karn ortasnda, kimi arabayla kimi aa dalndan slara dayana dayana, de kalka, bata ka, lmne kalmna, can diinde, can pazarnda; bir tepenin ardnda kaybolup baka bir tepenin eteinde grne grne gnlerce yol aldlar. Gece gndz a ak, ou yerde arabadan inerek, gariban at arkasndan iteleyerek, sersefil perperian, yolculuklarnn kim bilir kanc gnnde Bykhanm dhil olduklar muhacir kafilesine yle bir bakt. Cad masallarnn rktc sahnelerinde grnen aresiz elem katarlarna benziyordu bunlar. Sel dalgalar gibi ar ar ilerleyen bu insanlarn bir ksmnn ayanda keten bezi ve ipten yaplm "seferberlik pabucu" ya da ark vard, birou yalnayakt. Bu hicranl kafilenin en ok da kprsz dereler kesiyordu nn. Mart ayaznda yar bellerine kadar buz kesmi sulara girseler de kar kyya kimi geebiliyor kimi geemiyordu. Ama onlar srekli yrmek zorundaydlar, kendi yaktn kendinden harcayarak tkenmek. nk arkalarndan Rus ordusu geliyordu. stelik varabildikleri her kasabada Muhacirin Komisyonu'nun gsterecei bir yer, balarn sokacak bir cami avlusu, bo bir ev, bir dam alt bulabilmek iin arkalarndaki kafilelere yakalanmamalar, nlerindeki kafilelerle yarmalar, onlar gemeleri de gerekiyordu. Geemiyorlard ou kez ve geceyi akta geirmek iin binlerce kii bir arada yldklar, yayldklar yerden ertesi sabah yeniden yrmek iin dorulduklarnda eksilmi oluyorlard. Bir tarafta deniz, bir tarafta uurum; Rus gemilerinden kaa kaa, Rum, Ermeni, Trk ekyasndan korka korka, frtnayla boua boua; her alamayan derede, her lmekte, her cinnette bir ses daha genileyerek; bugn muhacirlere acyan kasaballar yarn onlara katlarak, her gn bir yanndan eksilerek ama br yanndan artarak bu dev ac kitlesi sonunda Grele'ye ulat. Trabzon'dan kal on be gn olmutu. Grele'ye girdikleri anda Bykhanm arabadakilere bakt. Ya Rabbi! Bunlar nasl koruyup kollayacak, menzil-i maksuda ulatracakt?

Grele'de Muhacirin Komisyonu tarafndan bo bir Ermeni evine yerletirildiklerinde gecenin sabaha yakn yarsyd. Hibirisinde yorgunluktan kafalarn kaldrp da etrafa bakacak, kaderin bu cilvesindeki hikmeti tefekkr edecek hal yoktu. Bykhanm bile hayatnda ilk kez araflarn beyazln, kokusunu gzden geirmeden tokman evirdii ilk odadaki yatan zerine yld. Zehra'y da Anu'u da kollarnn arasna alm, gsne, barna sdrm, omuzlarna sarmt. Gzleri kapanrken "Neydim, ne oldum?" diye dnemeyecek kadar yorgundu ama "Ne olacam?" ksm var ya bu hesabn, ite o zaman kan bir kezzap katyla btn hcrelerini yakarak akmaya balad. Kendilerini stanbul'a bir alsalar, Erenky'nde sanki her ey daha kolay olacakt ama bu hayal ne kadar uzakl ve nlerinde ne kadar ok da ne kadar ok rmak vard. zld kollar, ok gemeden uykuya dald. Uyandnda gn henz amamt. Karanln iinde nce nerede olduunu anlamaya alt; anladnda ise "Byle bir sabaha keke hi uyanmasaydm" diye geirdi iinden. Lkin yannda derin bir uykunun koynundaki Zehra'nn ve Anu'un soluklarn bir sre dinleyince sylediinden utand. Tvbe istifar ederek yatan iinde doruldu. nsann kendi soluundan bile yz yordu. Birazdan mezzinlerin sesi duyuldu. Baheye kt. Tulumba, ite uradayd. Namaza durdu sabah ayaznda, ayazn vurduu yerden dodu. Ama sabah namaznn hepi topu iki rekt olan farznda bile defalarca ard, defalarca tahiyyat tekrarlad. Sureleri birbirine kartrd, sehiv secdesinde bile yanld. Bu namaz tamlayamayacan anlaynca ban brakt secdede dakikalarca kald, ieriden Zehra seslenmese, "Nine!" demese bir daha kalkamayacakt secdeden. "Bykhanm" deil "Nine." Demek ki korkuyordu. "Geliyorum" dedi, dorulurken. Byle bir zamanda eer lnmezse alamaya hak olmadn anlad. Lkin lmek de alamak da "Geliyorum" demiyor, sormuyordu ki. ift kiilik bir yatakt gece iinde uyuduklar. Duvardaki oymal ceviz aynay, kar duvarda iki kapl ceviz dolab, ekmeceli yksek konsolu, zerindeki karpuzlu ift lmbay, yerdeki taban halsn inceledi Bykhanm kapnn pervazna dayanrken. Zengin bir Ermeni ailesinin evine dmlerdi belli ki. Yn yorgan Zehra'nn da Anu'un da omuzlarna kadar ekti. Dolabn kapan aarken menteeler gcrdad, Anu hafife dnd. Bykhanm katlanm giysilerle, yorganlarla, kumalarla, alt tarafta kunduralarla karlat. Demek giderken onlar da ellerine hafif geleni alm, dierlerini yk etmemilerdi, tpk kendileri gibi. Bir hrka buldu, srtna geirdi, konsolun zerindeki puslu aynaya bakarak bandaki rty dzeltti. Mutfaa geti. Ortadaki sofrada kflenmi ekmee, bulak tabaklara, dizi olmu uzayan bceklere, karncalara, konup kalkan sineklere bakt. Ta teknenin altndaki bzgl basma perdeyi ekince de bir Karun hazinesiyle karlat. Kocaman bir kp dolusu kavurma, bir uval patates, bir teneke zeytinya. "Ya Rabbi, kurtar bu kyametten yarattn kullarn, Sen ki Mfik'sin" derken gzleri doldu. Bir tencere, bir kazan ya da benzer bir ey lzmd imdi. Ama nerede? Mutfan dili her yerde ayn, bir kadnn baka bir kadnn mutfanda arad kab kaa bulabilmesi iin gerekli olan izan kurdu: "Ben olsam nereye koyardm?" Tamam, ite oradayd. Ate yakt. Bundan ka zaman evvel imdi kendisinin durduu yerde yemek piiren bir kadnn varln, onun nasl biri olduunu kestirmeye alrken un kavurdu, orba yapt. Patates halad. Ocak boalnca kavurma stt. Maya yoktu ama su ve undan hamur yourdu. Hepsini sofrann zerine yerletirdi. Bu kyamette daha iyisi olamazd. kinci gnnn tek nnde orbaya henz kak salmlard ki kapnn vurulmasyla, tellln gmbrtl sesi ayn anda duyuldu. Rus ordusu yaklayordu, Grele boaltlacakt. Lokmalar

boazlarna dizilirken bu evi, kendilerinden nce onu terk edenlerin acelesine katlm bir aceleyle terk ettiler. Kurulmu da kaldrlmam bir sofra da onlardan geriye kald. Yldrm'n rendiine gre Grele'den sonra araba yolu yoktu, denizden gitmek gerekecekti. "yle yapalm" dedi Bykhanm. Hkmet gya bir Sevkiyat Merkezi kurmutu ama insan selinin akt yne kaplarak iskeleye indiklerinde bir ana baba gnyle karlatlar. Can korkusu sray, saygy, edebi oktan unutturmu; kalabalk yekvcut, dalanan bir cinnet bedenine dnmt. ltimas, tarafgirlik ve acmaszlkla birlemi; sava zenginlerinin yolu almt oktan. Gemi hak getire! Kayklar ise nce Greleli memur aileleriyle doluyordu; gelen emir byleydi! u kayklar gya muhacir kafilelerine tahsis edilmiti ama Bykhanm onlara da memur tabakasnn ve iek sakslarnn doldurulduunu grd fkeyle. Birka grevliye lf anlatmak, hesap sormak istedi fakat mmkn yoktu. Byle olmayacakt, onlar bu yolda telef olurken gemisini yrten kaptanlar yolun yarsn almlard bile. Enine boyuna dnecek, doluya boa koyup kaldracak vakit kalmamt. "Yldrm" dedi Bykhanm, "Biz kendi paramzla bir kayk tutalm." "Hee hanmm" dedi Yldrm, "Atla arabay da brakr fiyattan deriz." Bykhanm, Yldrm'n yannda kayklardan birine yanatnda insan denen varln en arsz, en haysz, en kutsalsz yanyla karlat. Adamn istedii fiyat dudak uuklatacak cinstendi nk ve akbabalar beyin krntlarn daha kurban lmeden didiklemeye balamlard. Kayk "Hanm nine, ne yapalm sava bu, biniyorsan bin yoksa srada bekleyen ok mteri var" derken Bykhanm'n iinden u yerdeki ta onun kafasna indirmek getiyse de eytana uymad. be kuru nakit parasn yannda tutmak isteyen Bykhanm, demeyi mcevher vererek yapacan, at ve arabay da hesaptan dmesini syleyince adam raz oldu ama nce zmrt kpeyi grmek istedi. "Al aa vur yukar" sonunda anlatlar. Ne zaman ve nerede bitecei belli olmayan bir yolculukta aya karadan kesmenin karl buydu demek ki. stanbul'a kadar birinci mevki vapurla yz kez gidip yz kez dnmeye yetebilecek bir bedel demilerdi. Arabann kasasndaki yorgan, dek, kap kaak, patates vesaireyi yklemeye kalktklarnda kayk, "O kadar fazla hanm nine!" dedi sigarasn tttrrken, "Deniz dalgal. Devrilir gideriz hafazanallah." be para eya alabildiler yanlarna. Bundan sonra bu kahr kmaznda bir kuru canlar, herkes ne kadarsa onlar da o kadarlard. Ve nlerinde hreti imdiden tekinsizlie bulam Harit ay vard.

Harit azndaki girdaplardan korkan kayk onlar kar yakaya brakmay reddetmiti. aresiz, dalgalarla boua boua bu yakada indiler kayktan ve btn muhacirler gibi Harit kysna gelip dayandlar. Kyamet ite o zaman koptu. Kendi blgesindeki rmaklarn bu en azgn; clz hacmine, kk cssesine ramen kendinden beklenmeyecek bir fkenin, umulmayacak bir taknn sahibi olan nlerine dikilmiti ve almas, kar kysna geilmesi gerekti. Bu, Osmanl corafyasndaki en uzun, en geni, en derin rmak deilse de en hzl, en hain, en kuvvetli, en deli akan, en yol vermez olanlardan biriydi. Irmak bile deildi, ad ayd bu yzden ama byk ve azgn rmaklarn btn tehlikelerine sahipti. hreti kendisini yakndan tanyan, yolu kysna denlerce malmdu ancak.

Bykhanm arafnn eteklerini skarken Harit'e bakt. Normal zamanlarda bile onca cana kyan ay Nisan'la comu, kabarm; k banda uysalca akan suyu imdi yz kat fazlasna ulamt. Dere iken rmak olmu, kabadayla kalkmt. Harit, fkesi aznda, yakacak can aryordu. Byle bir fke, nasl alacakt? Onu geebilenler ansl saylabilirdi, nk Rus ordusunun burada aklp kalacana dair sylentiler vard. Fakat yle bir dikilmiti ki karlarna Harit, hi kimsesini ona kaptrmadan karya gemeyi baarabilenlerin bile akllarnn bir ksm o azgn suda kalyor, muhacirlerin beli en fazla da bu rman iki yakas arasnda bklyordu. Yzlerce kiilik muhacir kafileleri imdi birbirine eklenmi, kyya birikmi, rmak boyunca yaylm, iplie dizilmi inciler ya da ba kopmu tespihler gibiydi. nsan, yaratld gnden beri nne dikilen suya her defasnda nasl baktysa yle cinnetle bakyorlard suya. Herkes arkadan gelen Rus ordusunun ayak seslerine kulak kabartm, bir an nce karya gemenin, cann kurtarmann derdine dmt. Ama nasl? ite bunun cevab yoktu. Kimi cesur olanlar bu suda yzmeyi gze alyor, bunlarn bir ksm karya varabiliyordu; bir ksm ise kyda bekleenlerin gzleri nnde akntya kaplp gidiyordu. Geride kalanlar biraz evvel lm gren gzleriyle, aresiz, ayn suya dalyordu. nk Harit'in zerinde o vakitler bir kpr yoklu, halk, "kelek" ad verilen bir tr kaykla tutard kar kyy. Lkin be kelek bu dalga dalga gelen muhacir kafilesinin hangi birine yetecekti? Yetse bile yksek dalardan dkle dkle, kpre kpre, rndan km gelen, bir an evvel denize kavumak iin gz dnen bu uultulu ilkbahar suyu iine aldn savurup pskrtmeyecek, anaforlar kurup dne dne uurumlarna ekmeyecek miydi? Bykhanm bir "Lahavle" ekti. Beklemek imdilik en iyisi gibi grnyordu. Rus ordusunun ne zaman gelecei belli deildi ve bu kalabalkta karya gemeleri iin bir mucize gerekti. Bir kayann srtn mekn tuttu kendilerine. Kk kafilesini etrafna toplad. "Oturun" dedi. "Biraz dinlenelim. Bakalm dier insanlar ne yapyor, biz de onu yaparz." Yldrm, "Ben etraf kolaan edeyim" dedi. "Bakaym, rman s bir yan vardr belki." Kayann nne adeta yldlar. Keleklerin bandaki izdiham anlatlr gibi deildi. Her kafadan bir ses kyordu, insaniyetin de nezaketin de esamisi kalmamt burada. Herkes kendi canndan yanyor kendi lmnden kayordu. stelik sava Grele'deki o en rezil, en haysz yann buraya gndermekte de gecikmemiti. Keleklerin ban tutan be apulcu kii ba iin fiyat aklad, bu da neredeyse stanbulTrabzon vapurunun birinci mevki cretinin on kat kadard. Srasz, nizamsz, maher bir hcuma mukabil ahlksz ve kabaday bir pazarlk balad. Parasn verenler keleklere dolduka kayk elindeki uzun sopayla kyy itiyor, biraz alyordu. Fakat kydan be kii daha kendisini kelee atnca azgn su haddinden fazla dolmu bu lm saln daha kyda ters eviriyor, iindekileri dkyor, kusuyordu. Srlsklam erkekler, sair zamanda sann ucunu gstermeyen ama imdi etekleri tersine dnm, gs bar alm bare kadnlar, avaz avaz ocuklar gayya kuyusundaymasna kaynayorlard. Sonra? O girdaptan kurtulup da kyya kabilenler sralar da paralar da yanm, ylece kalakalyorlard. Yeni bir sefer balyordu. Bu kez rman tam ortasnda alabora oluyordu kelek ve iindekiler, kyda devrilenler kadar ansl olmuyordu. ou kez hi kimse kurtulamyor, azgn su Karadeniz'in en mahir yzcleri olan Trabzonlu erkekleri bile alp gtryordu. Kelek, zerinde paralar cebe indirmi sahibiyle kyya dnyordu. Sanki biraz evvel rman ortasnda iindekileri azgn suya veren bu deilmi gibi, sanki bir cennet yolculuunu mjdelermi gibi ayn kelein kanl srtna binmek iin canhra bir yar daha balyordu. Ve bu byle srp gidiyordu. Srtn yaslad yerden Bykhanm'n gzleri btn bu olup bitenleri, bu yzme bilmeyip de azgn suya koanlar, kelee binip de akntl suda bir bana kalanlar, yavrusu kollarnn arasndan kayp suya karanlar, suda bir batp bir kp sonra tmyle yok olanlar, bir zaman sonra imi,

morarm bir ceset olarak yze kanlar, ya da bambaka bir yerden kyya vuranlar, ya da hi bulunamayanlar, bu lklar, bu uultular bir bir grd. Anann evldn unuttuu maher herhalde byle bir yerdi. Birazdan Yldrm geldi. "Hanmm" dedi, "Az aada sca bir yer var. Sular biraz durulsa geilir gibi. Ama biraz beklemek lzm. " "Oraya gidelim" dedi Bykhanm. "Orada bekleyelim." Sular durulmad. Geceyi o maher uultusunda buz gibi havada geireceklerdi. Byk bir atein banda uykuya dalmaya alrlarken kaln, yank bir erkek sesi duyuldu.

Ey gidi Sultan Read Karamrni bulmadn ektin askeri geri Milletini sormadn

Urus'un kumandani Yortu tutayi yortu Ey gidi Sultan Read Hani nc ordi

Okumas yazmas olmayan, mektep medrese yz grmemi bu adam benzeri olmayan bir sezgiyle gvendii dalara yaan kara sitem ediyordu. Bykhanm ban sallad yemenisinin ucuyla gzlerini silerken. Btn sknt zamanlarnda daima tutunduu mjde yine dilinin ucuna geldi: "Ey sknt iddetlen, naslsa geeceksin." Bir skntnn geeceine duyulan gven, ona dayanmann tek aresiydi. phe gemezdi iinden Bykhanm'n, h! Ama? Geecek miydi? Ve.

Ya gemeseydi. Sevkiyat sabaha kadar aralksz srd. Gne epeyce ykselmiti ki Bykhanm Grele'de piirdii hamurdan geri kalan heybesinden kard srada nlerinden, bir inei eken zayf bir kadn ile parmak kadar olunun getiini grd. Remziye deil miydi bu? Hani Grele'den nceki konak yerinde yakn dm, iki lf etmi, dertlemilerdi. Kocas Trablus'tan dnmeyen dul bir kadnd Remziye, olu Hasan'dan baka kimi kimsesi yoklu. Masal'n ban okamt efkatle, "Bu sizin mi?" diye sorarken. Sonra "Tek varlmz bu" demiti ineini gstererek. "O da olmazsa sa kamayz bu muhacirlikten herhalde." "Ad ne bunun?" diye sormutu Zehra. "Yamakl" demiti dul kadn. Bykhanm, kemikleri saylan zavall inee bakmt. Boynunda kim bilir hangi yayla gnlerinden kalma bir dizi mavi boncuk, boynuzlar arasnda pskller; Yamakl bu yangn yerine bir enlikten arda kalanlarla dvermiti. Remziye uzun uzun ineini anlatm, daha bu yaz Yamakl'y deniz kysna indirdii Aladurbiye gnn hasretle anmt. Aladurbiye'de yksek kylerden ineini, kzn alp deniz kenarna inen kyl kadnlarla, gen kzlarla dolu bir bayram yerine dnerdi kumsallar. Boyunlar dizi dizi boncuklarla, komar ve zifin ieklerinden kolyelerle, hele de kocaman nazarlklarla sslenmi olan hayvanlarn kulaklarnn aras, gzel ve geni alnlar da aynalarla, ziller ve ngraklarla donanm, kuyruklarna bile pskller, fiyonklar aslm olurdu. Bu kadar ssten arlam mutlu hayvancklarn her birini bir kadn ya da gen kz efkatli ve tatl szlerle boynundan, gzkapaklarndan, alnndan, srtndan, sarsndan okayarak denize doru srer; o boucu, yap yap Temmuz scanda hayvanck da gnll olarak bu sevk edilie itaat ederdi. nce ayaklar bilekleri slanr, su dizlerine kadar kar, sonra karn, srt suya gmlr, sonunda sadece ba darda kalr, kulaklarn ve burnunu havaya dikerek ylece serinlerdi. Yl boyunca artk ineinin hastalanmayacana, stnn bol olacana inanan kadnsa onu okamaya devam ederken gzlerini svazlar, bir yandan da trkler syleyerek yakndaki arkadalarna mani atard. Bunlar anlatmt Remziye uzun uzun ve hasretle. Selm veren Bykhanm, "Naslsn?" diye soracakken vazgeti. Bu kaderdalkta kimsenin hali dierinden farkl olamazd. Yine de "Gel elen biraz" diye seslenmeden edemedi. Suya doru yryen Remziye ise rman geit verir gibi grnen yann gzne kestirmiti, buradan geilebilirdi. Hibir eyi beklemeye tahamml yoktu sabrsz kadnn. O tezcanllkla, "Olancm seninle dursun" dedi Bykhanm'a, "Ben Yamakl'y geirir gelip onu alrm. Siz de benimle birlikte geersiniz. Geeriz." Hasan'a dnd, "Bekle annem" dedi. "Sakn ha, bir yere kprdama. Bunlarn yanndan ayrlma." Remziye suda ilerlerken Bykhanm'n yrei yerinden oynayacakt. Hele kr ki bu hazin ikilinin kimi tatan taa atlaya atlaya, kimi boazlarna kadar suya bata ka, g bel kar kyya varabildiini grdler. Rahat bir nefes alacakt Bykhanm ama alamad. nk Remziye geri dnerken kar kyda be kiinin; sivri bir kayaya balanm, dilsiz azsz Yamakl'y zp ekeleyerek uzaklatklarn grmt. Onlar da muhacirlerdi. Bu can pazarnda herkes kendi cannn derdinde, bencillemi, arszlamt. Bykhanm yerinden kalkacak, barp aracak, elini kolunu sallayacakt, lkin en babayiit telll gelse suyun uultusundan sesini iittiremezdi. Ama beterin de

beteri var, bunu da grd Bykhanm'n gzleri. Irman suyu, hangi gazapl kapnn az uuldayarak almt ki kpklenerek aniden dalgalanp, dalar kadar ykseldiinde Remziye suya kapld. Srklenen zayf beden nce birka kez batp kt, grnp kayboldu, sonra tamamen yok oldu. Gzlerinden yalar akarken, dizlerini dverek haykrrken bile Bykhanm, olancn ban kirli arafnn zerine bastrmay akl edebildi. Ne Remziye'nin ne bakalarnn sularn burgacnda yitip gitmesi kimsenin dikkatini ekmiti. lmek bile Trabzon'dan kal sradanlamt. Bykhanm gidenden ok kalana bakmann gerekli olduunu ok gemeden hissetti, dizlerini dvmeyi brakt, haykrmay kesti. Olanc tuttu elinden, biraz su iirdi. Bir ey sylemi olmak, konuturmak iin, bildii halde sordu: "Ah oul, adn ne senin? Baka kimsen yok mu?" Sefaletin sar yznden hibir cevap gelmedi, ilk zamanlar bunu, geici bir dil tutulmas zannettiler fakat ne kadar yokladlarsa da Hasan'da hep ayn skt. Zamanla alrd naslsa. Ama ne o saat ne de daha sonra Hasan'n azndan tek kelime kt. Bykhanm o anda bu olancn da kafilesine katldn anlad. Ya Rabbi! Bunca can kendisine bakyordu. Yerinden kalkt, rman kysna yaklat. En zor, en acl, en dehetli zamanlarda, en dar vakitlerde bile namazn terk etmemiti Bykhanm. Trabzon'dan ktklarndan bu yana da, tepe, amur, kar, yamur demeden srt rkya, ba secdeye varmt. Dizlerindeki nasr izlerini hatrlad, kendisinden bunu hi ummazd ama Rabbine o nasr izlerini hatrlatt, iinde byk, derin bir aclkla, karanlk suya bakt. "Rabbim" dedi. "Ben Musa deilim ama u peimize denler var ya, onlar firavun. u Harit'i Kzldeniz edip nmzde ikiye ayrsana." Irmak eskisinden de azgn, kudurup duruyordu. Bykhanm artk gze alamazd, bu yolsuz yordamsz rman s bir yerine gvenmek mmkn deildi. Ha imdi ne olacakt? Zehra. Anu. Yldrm. Bir de Hasanck. Bir de Masal. Geri evirdi kavmini Bykhanm. Keleklerin yanna geldi. lenler lm, geenler karya gemi, dne gre biraz daha tenhalamt ky. Ne olacaksa imdi olmalyd. Yldrm' bile beklemeden, "Ka kii alr bu kelek?" dedi adama. "Yani normal zamanlarda olduu gibi, emniyetli olarak karya gemek iin? Baka kimseyi almadan, sadece bizi geirmek iin ne kadar istersin?" Suratndan meymenet okunmayan adam, arafndan, halinden tavrndan ehirli olduunu anlad Bykhanm'n varlkl biri olduunu tahmin ederek fiyat hayli yksek tuttu. Canlar satlrken pazarln hkm kalmadn artk renmi olan Bykhanm yzgrml zmrt kpesinin dier tekini onun eline tututururken adam, "Hanm!" diye itiraz edecek oldu. "Bunu kime sataym ben? Nakit paran yok mu?" Bykhanm "Al" dedi. "Uzun etme. Bu gnler geer elbet. Bu, senin sylediinden ok daha fazlas eder. Oyalanma. Haydi." Karya geerlerken arkada kalan kyya uzun uzun bakt Bykhanm. Baklarn suya evirdi. Nehrin bir kabahati olduuna inansa, "Yansn Harit, yansn Harit, yansn Harit!" diye kez haykracakt. Ama Harit ne yapsnd?

Harit'i geebilenleri zorlu bir yry bekliyordu yine. Olan para tkenmi, ykler, azklar erimiti oktan. Derken btn muhacirleri krp geirmeye tifs ve stma da yetiti. Kimi iki yorgan altnda bile titrerken kimi kan ter iinde kald, biri kalkabildiyse onun yerine bei birden topraa serildi. Rus ordusu yoktu artk arkalarnda ama onun yerini ekya takm almt. Gidecek bir

yeri olanlar oraya varmak iin gayret ediyor, olmayanlar ise ne yapacan bilmiyordu. Kimsenin akl banda deildi ve imdi yaamak, sadece lmemeye almaktan ibaret bir eydi. Oysa yaamaya almak en byk yorgunluktu. lm beklemek bile yorgunluktu. Ordu'yu gemi, ar ar yryorlard ki Yldrm'n yanlarnda olmadn fark ettiler, arkada kalyordu nicedir. Bykhanm nce sylendi sonra durdu, beklemeye balad. Neden sonra grnd Yldrm ama her an decek gibi, sendeleyerek yryordu. Bykhanm'n durmu kendisini beklediini grnce admlarn sklatrmaya alt, birka adm att. Dahas? Kalmamt. Olduu yere yld. "Biraz daha Yldrm. Ne olursun iki gzm, Allah akna. Burada ylp kalma." Yldrm duymuyordu. O zaman Bykhanm dnmedi bile. Arkasndaki dengi devirdi, "Srtlan kzm" dedi Zehra'ya, Hasan' da br eline verdi. Yere diz kt. Ateler iinde yanan, stma nbetleriyle sarslan Yldrm'n kolunu kendi omuzundan ard, "Hadi" dedi "Kalk." Yldrm' yar yklendi, doruldu; bir iki sendelediyse de bu yke de alt. Zavall adam zaten ufak tefekti, imdiyse bir ocuk kadar kalmt. Yldrm sayklamalarla geirdii gecenin sabaha karsnda Bykhanm'n zerine eildiini, yemenisinin ucuyla terini sildiini, azna ac m ac ezilmi bir kinin tableti akttn hayal meyal fark etti. Tam olarak kendinde deildi fakat hayal hakikat arasnda bile durumun fevkaldeliini hissedebildi. Evin, yzne bile dikkatle baklmamas gereken muhterem hanmefendisi yemenisiyle terini mi silmiti? Azna il m aktmt? "Dayan Yldrm, sen olmasan biz ne yaparz" m demiti? Yerinden dorulmak, Bykhanm'n ellerine sarlmak istedi. Yapamad. Karanlk bir uuruma doru devrilirken gznn ucundan bir damla ya szld. "Annem" diyebildi. Kendisini buraya kadar kimin tadn sormak ise iki gn sonra yryecek hale geldiinde, arkadan gelen kafilelerden birine katldklarnda bile aklna gelmedi. Bykhanm kim bilir kanc kez batya doru ar ar yryen kk kafilesine bakt. Kendisini brakmaya, mcadeleden vazgemeye hakk bile olmadn anlad. aresizdi oysa. Herkes gibi o da ne yapacan bilmiyordu ve yine herkes gibi o da iki gnden bu yana azna tek lokma koymamt. Yine de adm atmaktan vazgemedi. yi biliyordu ki o sendelerse bu kafilenin tamam derdi. Yldrm hastaln penesinden henz tam kurtulamam, hamile kadnlar gibi ban bir yere yasladnda hemencecik uyuyordu. Aksayarak yryen Zehra'nn sa elinde, ekeledii Anu vard. Kk kz, bir emberle smsk balanm ban ara sra kaldrp Zehra'nn yzne bakyordu. Yol bile olmayan yollarna bakt nce Bykhanm; sonra bu minicik ayaklara. Anu tp tp batan gnee doru yryordu ve arkasnda kendisinden byk glgesini tayordu. Zavall Anu! Yrmek kaderinden onu kurtardklarn sanmlard. Ama kader! Al batan, ayniyle yazlmt. Siranu'u dnd Bykhanm. Acaba o da grdkleri, yaadklar karsnda cinnet getiren kadnlar kafilesine karm myd oktan? Yoksa akla hayale smayacak uzunlukta bir yolu, altndan kalklamayacak arlkta bir yk srtlanm olduu halde hl admlamaya m alyordu? Biri muhacir veznindendi yolculuklarnn dieri tehcir, ikisinin de kknde ac vard ve cmleleri, dalarn srtnda ters istikamette ilerleyen birer izgiydi. Bykhanm adm attka Siranu'un att her adm da geldi, yoluna eklendi. Onun kanad yerden kanad, onun acd yerden acd. Yk birken iki oldu. Katlanlr gibi deildi. Bir zamanlar yeni sulanm bir bahenin kysnda, sardunya kokular arasnda kahve ierek yrenlik ettikleri gerek miydi? Masal'n geldii gn hatrlad. O gn demek ne kadar mutlulard. Brakt dnmeyi. Kara kbusun ortasnda "bir zamanlar" dnmemek evlyd. Yine de etrafna bakt, Masal grnrlerde yoktu.

Trabzon'dan kal ne kadar zaman olmutu? Harit'ten bu yana ka gn gemiti? Gn, ay

kartrmlard artk. Ama bir sabah baharn btn gzelliiyle geldiini fark ettiler. Demek muhacirlerin yolu bundan byle iekli vadilerden, mis kokulu ayrlardan geecek, abuk uan toygarlar, sar bir sandala benzeyen dirvanalar onlara elik edecekti. Lkin bahar bile skntsn esirgemedi. Ordu'yu henz gemilerdi ki ar bir yamurun geriye brakt amurla karlatlar, tam gn boyunca bu ar, yapkan amurun iinde adm atmaya altlar. O zaman Bykhanm anlad ki gayya ancak byle bir ey olabilir ve ancak byle svak bir amur, iine aldn geri vermeyebilir. amurda yrmek yle zahmetliydi ki bir saat, iki saat ya da bir gn nce ayn yerden geenler arlklarn atm ya da ne drdklerini fark etmeden, duyarszlam bedenleri, iyice krelmi zihinleriyle yola devam etmitiler. Bakr kazanlar, kalaysz tencereler, yorganlar, dekler, adm atmay, dt yerden kalkmay artk reddeden iskelete dnm kzler, inekler. nsann her eyini drd bu amur deryas boyunca anneler uzunca bir sre direniyor, hi olmazsa ocuklarn yaatmak arzusunu koruyordular. Ama yle bir zaman geliyordu ki zihinler bulanyor, dnce kararyor ve ylece devriliyordular. Cinnetin kollarnda ocuunu kaybeden anneler byle byle iziliyordu muhacirliin resmine ya da ocuklarn saymaya kalktklarnda 'ten sonra gelen sayy hatrlamyordular mesel. Hatrlasalar bile drdncy yerinde bulamyordular. Tekilliinden koparak oullua eklendiinde kymetini yitiren ocuklar ise hl saftlar. Kendilerine ne olduunu anlamadan, lmn ne olduunu bilmeden lyordular. Ya da ite u bebek gibi, zlm kollarn arasndan kimsecikler fark etmeden dveriyordular. nce Bykhanm fark etti onu, srtndaki dengi yere brakarak "Oyy!" diye dvd dizlerini, sonra eildi, yamal bohay kucana ald. Bebek alamaktan katlma raddesindeydi ve elleri de yz gibi mosmor kesilmiti. Bykhanm bebei arafna sard. Kuruca bir yere oturdu, azna erbet damlatmaya alt. Bebek nce byk bir alkla iti erbeti sonra itiini btnyle kustu. Hali mitsizdi. Ancak birka saat yaayabildi. Bykhanm'n gnl, birka saat iin de olsa benimsedii bu yavrunun bedeninin srtlanlara yem olmasna raz gelmemiti. amurlam topra Yldrm eti. stn rttler. Bana bir ta dikildi. Zehra gzyalarn tutmad ama Bykhanm nicedir talamt. Onlar bebekle urarken kafile oktan gzden kaybolmutu bile. Oysa bir an nce kafileye varmalar gerektiini ok iyi biliyordu Bykhanm. Kalabalkta kimsenin kimseye faydas yoktu, doru, ama tenhada tehlike daha bir bakalayordu. Ve ki bu blgenin ekyalarna dair tevatr kafile arasnda yaylmt oktan. Tel sard Bykhanm'. Onun damarlarnda bumbuz bir korku gezinirken Yldrm bile "Hanmm, buralardan bir an nce kmak lzm" diyordu. "abuk olalm" dedi Bykhanm. "Ayamz abuk tutarsak kafileye yetiiriz. Akam bastracak birazdan. Durmayn haydi. Sen Hasan' srtlan Yldrm." Kendisi de Anu'u srtna ald, dengi Zehra'ya ykledi. Fakat ok ge kalmlard, biraz gitmilerdi ki akam bastrd. Bir ksta getiklerinde nlerine aniden kan manzara Bykhanm'n brne bir yumru gibi indi. Yank bir kyn eteinde bir ceset ynnn iine dmlerdi ve koku dayanlr gibi deildi. Ama daha korkuncu az ilerideydi; bir meale art gibi henz yanmakta olan ky tarafndaki cesetlerin arasnda dolaan tfekli adamlar. Bykhanm Anu'la birlikte olduu yere sindi, Zehra'ya da, srtnda Hasan' tayan Yldrm'a da "Sinin" diye fsldad. Bu l yn eer onlar saklarsa saklayacakt. Gzn uydurdu, kalbi azndan kacak zannederek uursuz adamlara bakmaya balad.

Gslerinde apraz fieklikleri, srtlarnda eri tfekleri, uzun izmeleri, kara sakallar ile ekyalard bunlar. Simsiyah giysiler iindelerdi. Akbabalar gibi eilip kalktklarna, cesetlerin heybesini, cebini, kolunu, boynunu, diini, belini, kemerini yokladklarna baklrsa daha evvel yaklm bir kyn stne gelmilerdi. Kimdi bunlar? Rum mu? Trk m? Ermeni mi? Yo, iyilik gibi ktln de dili, dini, rk, milleti, milliyeti yoklu. Daima siyahlar giyen tekinsiz adamlard bunlar, hepsinin klk kyafeti birbirine benzerdi ve corafya nasl dayatrsa yle giyinirlerdi. Giyimleri ayn atetendi, kuamlar ayn illetten. Onlar sadece ekya milletindendi. O srada Bykhanm bu tekinsiz adamlarla ayn anda bir inilti iitti ve o akam orada, bir meale gibi yanan kyn aydnlnda grd eyi kyamete dein unutmak istedi. Bugne kadar grd eyler o kadar korkuntu ki Bykhanm, bu gzler daha korkuncunu gremez zannetmiti oysa korku gelip bir hadde dayanyordu ama korkunluun sonu gelmiyordu. Ekyalardan biri cesetlerin arasnda naslsa sa kalm bir kadn fark etmiti, teni henz scak fakat can yar bir kadn. Krk az, arkadalarna seslenirken onun ne sylediini, hangi dilde sylediini duyamad Bykhanm, duymak da istemedi. Gzlerini yumdu sadece, grrse unutamazd. Ama bu sesler var ya, ite onlar beyninin her zerresine pasl bir kr bakla kaznd, bundan byle unutamazd. Kendisini tutmasa haykracakt. Sustu. Boazndaki yumruk, midesindeki bulant, brndeki sanc. Hepsi birbirine kart. Ban, nndeki cesedin souk bedeni zerine brakt. man kuvvetliydi Bykhanm'n. Fakat daha ocukluk zamannda en fazla cennetin olmamasndan korkar, "Ya cennet yoksa" diye iinden geirmeden edemezdi. Bu kez, sarld cesedin bumbuzluunda rken, "Rabbim" dedi, "Beni bala. Dilimin sylediinden beni hari tut." Yutkundu boazndaki yumruyu itmeye alarak, "istersen de tutma. Ama bundan sonra cennetinin yokluu deil, beni cehenneminin yokluu korkutur." Tecelliden yana Cemil'di Bykhanm'n nasibi, Cemal'i sever gayrini grmezden gelirdi. lk kez Kahhar ism-i erifine snd. Dudaklarnn arasndan o gne dein Kur'n' yznden okurken bile kalbini titreten, hi kimselere etmedii o beddua dkld. "like aleyhim l'netullhi vel-meliketi ve'n-nsi ecman." Sadece insanlarn laneti yetmezdi. "Allah'n ve meleklerinin de hepsinin laneti zerlerine olsun"du. Dirilerin errinden korunmak iin llere sarlarak sabah ettiklerinde ekyalar ekilmiti oktan. Bykhanm yerinden kalkt. Uuruma doru yrd yalpalayarak, bolua uzun uzun bakt. Sanki u uuruma o deil de bir bakas bakyordu. ranl Hafize Hanm' hatrlad birden, dudaklarndan bir cmle dkld: "imdi btn bunlarn glge olduuna, beni inandrsana." Az sonra ksk bir havlama duyuldu, art arda. Bykhanm bu sesi tand. Topran zerine diz kt. Yanna koan Masal'n boynuna sard kollarn, ban hayvancn bir deri bir kemik kalm gsne yaslad, hkra hkra alamaya balad. Yanna yaklaan Yldrm "Hanmm, gidelim mi?" demese kyamete dein o halde kalacakt.

O geceden sonra Zehra'ya -zaten suskundu- iyice bir suskunluk musallat oldu. Aksayarak biteviye adm atyordu ama kuytuya kam gzlerindeki karanlk baklar bir noktaya saplanm, nn grmez gibi gidiyordu. Bykhanm asl kyametin bu sessizlikte koptuunu kestirebilecek kadar tanyordu torununu. Keke biraz konusa, biraz ikyet etse, biraz alasayd. Bir sitem ksayd azndan ama ne olur byle ta kesilip iine kapanmasayd, gzlerinin karanlk kuyusuna byle kayp kayp dili tutulmasayd.

Konak yerinde tepeden trnaa iek am bir erik aacnn altna oturduklarnda elini torununun alnna koydu Bykhanm. Vah ki vah! Zehra ateler iinde yanyordu. Yz lm sarsna yakn yeil bir renk alm, yaprak gibi titriyordu ve her an dalndan decek gibi duruyordu. Heybesinin dibindeki kinin tabletlerini kard Bykhanm. Ne kadar ac olduunu bilmez deildi ama Yldrm'n yardmyla bu ac suyu bir kan ucundan Zehra'nn azna zorla aktt. Tlbendinin ucunu slatt hafife, karbonata batrd. Kzcazn diiyle dudann arasndaki lifleri temizledi, terini sildi. "Hasbinallah veni'mel vekil" diye mrldand btn gece Zehra'nn baucunda beklerken. "Allah'm" dedi "Sen Rabbi'n-Rahim'sin, yzmze bak." Saatler sonra Zehra biraz kendine geldi ama yz hl bir lnn yz kadar yeildi. Yeniden uykuya dald, ok gemeden ter iinde uyand, yeniden dald. "Ah evltm" diye mrldand Bykhanm. Zehra, gznn nnde rselenmi, snvermiti. Bir daha geri gelmeyecek ne kadar ok eyi brakmlard bu yollarda. imdi u glceizi, her eyin bir gn eskisi gibi olacana nasl inandracakt? Ama yo! Solmu sararm olsa da genti o, ilk gnete ilk suda kendini toplar, yeniden boy verir iek aard. Ama u titremeler olmasayd! Can, titreyerek tutunuyordu kendisini tayan bedene, sarsla sarsla kmak isterken titreye titreye bedende kalyordu. Bir daha "Hasbinallah veni'mel vekil" diye mrldand Bykhanm, her eyi Allah'a havale etti. Zehra byle tepeden trnaa iek am bir erik aacnn dibinde ban kirli yasta brakm, sayklamalar arasndayken ve bu gurbet kmazna dair mitler snmeye yz tutmuken aradan iki gn iki gece geti. Bir lnn banda bekler gibi beklediler banda. Bykhanm bir ara Yldrm'n gzlerini sildiini grd. Anu Zehra'ya sokulmu, Masal bir kede kvrlmt. Hasan ise gzlerini Zehra'ya dikmi, kirpik indirmeden ona bakyordu. Sabaha kar yasland erik aacnn altnda bir ara naslsa dalmt ki Bykhanm, kendisini att bu ksack uykudan. "Anne" demiti Zehra, bolua doru, "Sen burada mydn?" Clz, her an snecek bir sesle sylemiti bunu ama yznde tertemiz bir glmseme belirmiti. Bykhanm yamann ucuyla gzlerini sildi, "Buradaydm. Hep buradaydm." Hasan ise "Zehra" dedi bouk bir sesle, "Sen iyiletin mi?" Zehra "yiletim" dedi elini hafife Hasan'n salarnda gezdirerek "yiletim." Eli annda gsne dverdi. Trnaklarna bakt. Ne zaman byle uzam byle yarlmlard? Bykhanm hangisine sevineceini bilemedi, Hasan'n konumasna m, Zehra'nn iyilemesine mi? Ykselen bahar gneini sol yanna alarak seccadesini yayd, kr namazna durdu. Onlar bir elin hem vurduunu hem tuttuunu, hem drdn hem esirgeyip baladn Bykhanm'dan daha iyi kim grebilirdi? Seccadesini katlad, "Hadi bakalm" dedi. "Yolcu yolunda gerek." Kk kafilesini toplad. Bir gn daha yol gittiler. zerlerinde bunca sefaletin kiri pas, tozu topra; onca meakkatin teri kan, irini gzya, ceset kokusu, yangn duman, amuru, biti piresi, tifs koleras vard fakat mit iek amt bir kere. Bykhanm'a yle geldi ki scak bir su gese zerlerinden, bunca yk syrp atacaklard srtlarndan, adm atmalar sanki daha kolay olacakt. Dualarn kabul olduu bir ana, gklerin ak kaplarna m denk gelmiti ki patikann boynunu devirdiklerinde Bykhanm gzlerine inanamad. Ama sahiydi ite! Yolun alt tarafnda, kayalarn

arasndaki bir ukurda buhar kvrla kvrla ykselen kurun renkli suyun kkrt kokusundan lcay tand. Sana soluna baknd, cennetin kaplar alsa ancak bu kadar sevinirdi. Fazla dnmedi, Hasan'n elini brakt. Srtndaki dengi yere devirirken Yldrm'a "Sen burada bekle" dedi. Kayalar allayarak indiler buharl suyun kysna. Zehra ayakta duramam, bir kayann zerine oturmutu. Bykhanm onu usulca kuytuya ekti. "Bak imdi nasl ifa bulacaksn." Zehra'nn ban at, salarnn rglerini zmeye balad. Arada birka tel beyaz ve kan emici musibetleri fark etti. "Zehra, salarn kesmemiz lzm kzm." imdi artk parltsndan, dalgasndan eser kalmam, keelenmi bu kumral salar ilelere ayrd, pasl bir makasla kesti, iyice ksaltt. Zehra ayaklarnn ucuna dklen bu salar, bu kirli yn bo gzlerle seyretti, hibir ey grmyordu sanki. Hayatn ykn ar yerinden yklenmiti. Bykhanm i gmleiyle kalan Zehra'ya bakt ii kanayarak. "Senin etin temiz" derdi her zaman torununa, "Yaran hemen iyileiyor." Oysa o elin temizlii oktan ifls etmi, Zehra'nn aya gibi kolunda, bacanda, srtnda alan yaralar da bir trl kapanmamt. Bykhanm, Zehra'y grd kadar kendi yzn, kendi bedenini de grebilseydi kendi yaralarnn da kapanmadn fark edecekti. Elinden tutup, Zehra'y suya doru yrtrken Bykhanm kydaki killi amuru tand. Bir tutam ald, parmaklarnn arasnda ezdi. Evet, kprmeye yatkn duruyordu. Eteklerini toplad. "Bismillah." Bir avu kili Zehra'nn banda ovmaya balad. Bir, , be. Kalan bir avu san kprmesi iin bile alt yedi kere ovmas gerekti. Yzn svazlad, gzlerini ovalad torununun, boynunu, gsn, omuzlarn ykad. "Aman sakn gzlerini ama." Su hem ok scakt hem kkrtlyd. Ama erelti otlarnn koyu yeil yapraklar arasnda boy vermi iri beyaz ieklerin glgesindeki scak su Zehra'ya Hazret-i Eyyub'u ykayan su gibi ifa vermiti. Bir kayann zerinde dinlenmeye oturduunda yeniden domu gibiydi. Bu kez Anu'u, Hasan' aceleyle soktu suya Bykhanm. ocuklar daha ilk admda ayak bileklerine kadar kan suyun scaklndan yle mutlu olmulard ki haftalardr konumayan Hasan bile az stne gitmeyen kular gibi cvldap durdu. En son, sann telini aya gnee gstermeyen Bykhanm zerindekileri kard, tan zerine yayd. Yumdu gzlerini, kendisini i gmleiyle scak suya brakt. Kayalardan yukar trmandklarnda Yldrm, birka taze yaprakla, birka ubuk aa kabuunu Bykhanm'a gsteriyordu. "Hanmm, bunlar tazecik ayva yapra, bu da aacnn kabuu. Az teden topladm." "Eee?" dedi Bykhanm. "Demem o ki, biz ayva yapraklarnn ayn karrdk. Yapra yoksa kabuunu atardk scak suya. ay gibi olmaz elbet ama kokusu gzeldir, insann iini aar. Boazn gevetir." Bykhanm yoksulun bilgisinin her zaman daha geerli, daha uzun mrl olduunu dnrken glmsedi. "Hadi yleyse, ne duruyorsun o zaman? Ate yak, su kaynat da aymz ielim. Sonra sen de suya gir. ifa olur." al rp topland, iki tan arasnda kara ate yakld. Erilip bklm, minesi atlam, isten kararm inko aydanlk atein zerine kondu, iki bardaklar kalmt geriye. Zehra Anu'la, Bykhanm Hasan'la ayn bardaktan yudumlamaya balad; Yldrm suya inmiti. Krmzya yakn, berrak, scak bir suydu bu. Gzlerini kapatsa Bykhanm, ay yerine yudumlasa? Hayr, o gnlere selm olsundu. Ama Trabzon'dan kal ne yiyip ne imilerse bu, hepsinin zerine bir kurtarmalk gibi geldi. Bir de, bir para ekeri iine atp ar ar kartrabilseydi. Henz bu serap lcasndan ayrlmamlard ki Zehra kalan ayva yapraklarna uzand. "Nine" dedi, "Bunlar da kaynatsak olur mu? ok sevdim, iyi geldi. Sanki tamamen iyiletim." Bykhanm onun parmaklarnn arasndaki ayva yapraklarna bakarken, "Ey hayat!" diye geirdi

iinden. Glmsedi.

Bykhanm ve kk kafilesi sonunda Samsun'a varabildiler. Trabzon'dan kan ba selmetliklerin zerinden ay gemiti. Haziran'n ortas, kiraz mevsimi bitmek zereydi. Bir hafta akta sra bekledikten sonra Muhacirin Komisyonu'nun gsterdii evin odalarndan birine g bel yerletiler. Grele'den bu yana ilk defa bir damn altnda srtlarn dee verdiklerinde ar bir hastalktan kalkm gibilerdi ama ayn odada sekiz kiilik bir aile daha kalyordu ve bu byle gitmezdi. nk Samsun'da da ba gsteren ktlkta eski elbiseler, kullanlm ev eyalar, kararm bakr ibrikler, baltalar, teberler, kandiller, gaz lmbalar, akla ne gelirse; hepsi altn deerindeydi. Oysa belediye tellllar baryordu biteviye: "Ey ahali! Duyduk duymadk demeyin. Osmanl lirasnn deeri 108 kurutan 100 kurua dmtr bugnden byle." Yani para da artk pul deerindeydi. Bykhanm ikinci gnn sabah inci gerdanln Yldrm'a verdi. "Yldrm" dedi "Bunu sat. Ne kadar olursa. Sonra vapurlarda yer bulmaya al. lk vapurla stanbul'a gidelim. Bir de telgraf ekebilirsen, Samsun'a sa salim geldiimizi bildir Hacbey'e, onun da haberini sor." kindiye doru "Hanmm" diye soluk solua geri geldi Yldrm. "Gerdanl sattm, biraz ucuza gitti ama bir hafta sonraki vapura bilet buldum." "Telgraf?" dedi Bykhanm endieyle. " Telgraf ektin mi? Cevab geldi mi?" "Geldi geldi" dedi Yldrm, yznde gller aarken. "Bu vakte kadar da onun cevabn bekledim. Hacbey iyiymi. Merak etmeyin, diyor." Sonra heyecanla son haberini verdi. "Hanmm, ekmek datyorlar. Hkmet datyor. Vesikayla. Kii bana u kadar ekmek." Bykhanm kendisinin ve Zehra'nn nfus ktlarn Yldrm'n eline tututurdu. "Yldrm" dedi, "Ko ekmek al. Bulabilirsen katk bir eyler de al." Emektar, frnn nne geldiinde her kesimden her cinsten her isimden insan kalabalyla karlat. Frna, nndeki listeden isimleri tek tek okurken zadegndan olanlar eski hizmetkrlaryla bir hizaya girmiti oktan. somun ekmei kolunun altna sktrp zeytin ve peynir aramaya ktnda Yldrm banknotlarn pek de ie yaramadn anlad. Ufak para sknts arttka artmt Samsun'da ve esnaf, para bozmaya ancak yeknun yarsndan fazlas kadar alveri yaplmas halinde yanayordu. aresiz muhacirler o an iin ihtiyalar olmayan eyleri almak zorunda kalyorlard bu yzden. Yldrm da, zeytin bulamad ama bir para koyun peyniri almak iin bir uval arpa almak mecburiyetinde kald. Biraz tedirgin, odaya dndnde Bykhanm gld. "Eh!" dedi "Olsun bakalm, ay zerine peynir yiyeceiz. Arpa da cabas." Bir yandan da ayva yapraklarn suya atm, ileke inko aydanlkta kaynatmaya balamt. Bir hafta sonra Samsun limannn anda bekleyen kocaman bir vapura gitmek zere iskeleden sandallara bindiler. Vapurun ad "Readiye"ydi. ismail'i Sultan Read'n annesinin adn tayan Glcemal alp gtrmt stanbul'a, onlar Sultan Read'n adn tayan bir vapur gtrecekti. Masal'n gemiye bindirilmesi biraz zor oldu. Sandalcnn tahmin ettii gibi geminin gvdesine trmanan ince merdivenin banda biletleri kontrol eden gen bir adam, "Ben bu hayvan gemiye almam" diye diretti. "Yer yok. insanlar ayakta yolculuk edecek. Hayvan m alaym gemiye?"

Bunun zerine Bykhanm "Niye olum?" diye yle bir nutka balad ki sandaldakilerin hepsi uultuyu kesip dinlemeye koyuldu; alaan ocuklar bile seslerini kesmiti. "Niye olum? Cennetle mjdelenmi Ktmir de hayvan deil mi? Ad lemlere rahmet olarak inen Peygamber, rahat bozulmasn diye eteini kesmiti, kedi de hayvan deil mi? Sen mam- Azam' bilmez misin? te onun, kuyudan azndaki pabula su tad kpek; Hazret-i mer Efendimizin yarasn tmar etmek iin yollara dt deve ve dahi Ebu Derda'nn lm deinde kendisinden helllik diledii deve de hayvan deil mi? Bak ite, keisiyle tavuuyla binmi u demler gemiye. O da hayvan bu da." Bileti "Oy nine! Tamam tamam!" demeseydi Bykhanm'n nutku herhalde bir yarm saat daha srecek, slm tarihi kadar Osmanl tarihinden rneklerle de genileyip sslenecekti. Ama artk Bykhanm'n nutkunun katlanlmaz tesirinden mi, Zehra'nn gzlerindeki yalarn gzelliinden mi yoksa Yldrm'n "Etme delikanl, bir parack hayvan, cirmi ne ki yer tutsun, bu da onun bilet paras olsun" diyerek avucuna sktrd parann scaklndan m her ne ise, sonunda bileti "Ben bu kelbi grmemi olaym, kaptan da grmesin yoksa annda denize atar" diyerek ban teye evirdi. Masal bir kez daha at alm skdar' gemiti. Scak, aydnlk bir saatte yan merdiveni trmanarak gverteye adm attklarnda nce kendilerine bir yer aradlar. Kolay olmad ama sonunda yayglarn atlar, kendileri gibi stanbul yolcusu olan dierleriyle srt srta, omuz omuza stanbul cihetine bakmaya baladlar. ok gemeden vapur bir kt kadar dz, gkler kadar mavi deniz zerinde ar ar kayarak sahilden uzaklamaya balad. Bykhanm Zehra'y alarak kalabal yard, gvertenin kenarna dayand. Giderek uzaklaan Samsun'a baktlar. Gemi aldka gr alar geniledi, yle ki geldikleri btn o kylar, uurumlar, yollar onlar ne kadar uzaklatlarsa o kadar bir araya topland. "Bak" dedi Bykhanm Zehra'ya kyy gstererek, "u yollardan geldik." "Hepsini biz mi yrdk?" dedi Zehra. "Evet, hepsini biz yrdk." "imdi olsa yryemezmiim gibi." O srada gverteden bir ses ykseldi. Tpk Harit'in kysnda aklp kaldklar gece ykselen ses gibi; krk, yank, yaral, yorgun ve przl bir sesti bu da.

Trabzon'dan ktm bam selmet avulu'ya vardm koptu kyamet Bykhanm'n kyameti Harit kysnda ve Ordu knda kopmutu; bakalarnn kyameti avulu'da, Grele'de, Tirebolu'da, nye'de, Fatsa'da, saylamayacak kadar ok yerde, her yerde, insann kyameti de kendisiyle birlikte yryordu demek ki. Ne ok ac vard bu dnyada ve onlar dnyaya gelmeden nce de bu byleydi, gittikten sonra da deimeyecekti. Zehra'y kolundan tuttu Bykhanm, dierlerinin yanna dnerlerken krk sesin sahibi baka bir msraa gemiti:

Semle bak bende yrek yaras Bykhanm ban evirdi, masmavi suya bakt. Buraya kadar getiren Allah sonrasnda da Kerim'di; hem O, Ekreme'l-Ekrem'indi.

Sende bak bende yrek yaras Byle bir kyamet sesinin eliinde, giderek uzaklaan Samsun kylarna bakarken benim de iim doranyordu. Yorgundum. Btn bu yollar, srtmda tanamayacak bir ykn arlyla ben de adm adm yrmtm. Benim de Harit kysnda, Ordu knda kopmutu kyametim. Bir an nerede olduumu anlayamadm. Mersiyehan'n Cnem Ali Cnem Ali msralarn duyunca Hazret-i Hseyin'in doum gecesinde ve iraz'daki otelde olduumu hatrladm. Bam yasta braktmda imdi eer uyursam bir daha uyanamam, bir daha gerek hayata dhil olamam sandm. Ama uyudum ve uyandm. Aklmn bir rmandan hl grl grl Zehra ve Bykhanm akyor. Fakat ok gemeden hayat her eyi geriye iterek kendi saltanatn kuruyor. Tek gerek var: Yezd'e gidiyorum, Behzat Amca'ya. Yolun sonu orada ve Settarhan'n rma da Zehra'nnkiyle ayn cokunlukta akyor. Yola giriyoruz; biraz sonra servinazlar tkeniyor. Btn grnen bodur, clz ve yaban aaklardan, allam lgnlardan ve kuru otlardan ibaret. Dalar talayor, grnt monotonlayor, yollar tenhalayor. "Birazdan le gireceiz" diyor Selman Bey, zerimdeki yalnzlk duygusu elle tutulacak kadar artarken. le yaklatmz o kadar belli ki sanki doa da insanlar da ln hazrln yapyor. Bundan byle her ey gnein ve ln terbiyesinden geecek. Havadaki rutubet ar scaktan buhara dnt iin gkyznn, gnein, topran ve hayatn rengi deiiyor, her ey bir sis tlnn ardnda uzaklayor ve hafifliyor. Kuru ta dalar perde perde; giderek renkleri de izgileri de inceliyor. Geriye bir tek, topran, kumun, tan sars kalyor. Yank m yank bir ses Hafz dan, Sadi'den gazeller okurken l yoluna giriyoruz; bir da, bir l, bir Allah, bir de biz varz imdi. Arabann camna bam yaslam uzaktaki dalar takip ediyorum, ok gemeden gzlerim kapanp yar uykuya derken ofrmz, "ahengin tasnifini" yani bestenin gftesini tercme ediyor: Vefaszlk yarpuzlar beni yakt Yarpuzlar ki dilimi bilmiyor, beni ate yakt ... Vahce yarpuz glleri mitsizlik lnde, sabah oluyor Gam seli iinde tek kalmm

Bir mddet susuyor, szlere kulak veriyor. Devam gelmiyor. Zhre Hanm, "yi ki" diyor. "Ne dediini bilmiyorsunuz. Yoksa keder balardnz. Zehir iip kendinizi ldrrdnz." Dalar artk grnmyor, uzaklarda kum frtnas balam olmal. Turistik dnyada biri bile tek bana bir ehri talihinden memnun edebilecek onlarca kervansarayn yanndan geerek, tarih ipek Yolu zerinden Yezd'e doru gidiyoruz. Yol kenarnda elektrik direkleri olmasa bu zamanda deil o zamandayz sanacam. Biraz dikkatli baksam kum zerinde develerin uzayp ksalan glgelerini greceim, kulak kesilsem ngrak seslerini duyacam sanki. Tacirin bu yollardan kervanla getiini dnyorum. Kimi ondan evvel gidiyorum ehirlere kimi onun gittii ehirlerden geiyorum ama ayn yol zerinde olduumuz kesin. Piruz bu ehirde yaad, Behzat Amca bu ehirde yayor. Yezd bana ne hazrlyor? ln nemli sis tabakas arkasnda dolunay renginde, donuk bir gne ufka inerken varyoruz Yezd'e. l gnei rktc bir gzellikte, bambaka bir yldz, bilmediimiz gezegenlerden biri gibi batyor. Drt ln ortasnda kurulmu Yezd ehrine vardmz andan itibaren zaman iinde bambaka bir zaman alyor nmzde. Burada varln drt temel unsurunun en saf haliyle muhatabz, Yezd, kadim ve zorlu, farkndayz. ln zorlu terbiyesinden geerken insanlara birlikte yaama, birbirine dayanma dabn da reten Yezd ran'daki ehirlerin en asili. Fakat scak, her eye hkim tek duygu. Bu sca bir eye benzetiyorum. Frn kapa alm gibi? Hayr, tebih hatal kayor. yle deil. Sonunda buluyorum. Binlerce devasa fn makinesi bir Austos gn zerinize kuru hava pskrtr gibi! Nihayet otele varyoruz, kervansaraydan bozma bir otel bu da. ok zahmetli bir yolculuktan sonra rahat ve temiz bir hann ne demek olduunu odama knca anlyorum ve annda uyuyorum. Sabah gzm atmda duvarlarda geni erevelerin iindeki eski Iran fotoraflarn fark ediyorum. lerinden birine gzm taklyor, bir ayhane. Yasemen kapy tklatyor o srada, kahvaltya iniyoruz. Kahvalt dediysem, yle uyumuuz ki vakit leye yaklam oktan. Birazdan Selman Bey ve Zhre Hanm geliyor. Elimizde Nizam'n yazd adres, Behzat Amca'nn evine doru yola kyoruz. Yezd'in sokaklarnda sk sk adres soruyoruz. Kibar, nazik, iyilik dolu insanlar uzun uzun yol tarif ediyorlar. Selman Bey bir yandan tarif edilen adrese doru otomobil sryor, bir yandan bilgi veriyor: Yezd, Zerdtlerin de yaad ehirdir. "Biliyorum" diyorum. Nasl bilmem? Kimse cmlemin zerinde durmuyor, bunu nasl bildiimi sormuyor. Sonunda adresi buluyor, sradan bir kasaba evinin nnde duruyoruz. Kapy gencecik, gler yzl bir kadn ayor. Nizam'n bahsettii gelin bu olmal, Masume. Selman Bey merammz Farsa anlatyor. Yine smsk bir kucaklanla ieri alnyorum. Fakat korktuum bama geliyor. Behzat Amca yok, torunuyla Mehed'e gitmi. "Ne zaman gelir?" "Belli deil. En az bir hatta sonra." Bildiim halde soruyorum: "Kocanzn cep telefon var m?" "Yoktur." Hayret! Behzat Amca'y bulmak iin gelmitim buraya, bulamadm. Ama zerime bir arlk kmyor, duygularm ekimiyor yersiz bir diyez nota gibi, damarlarmdan buz akmyor. Piruz'un ehrinde zaman kayp saylmaz. Yezd'de bir iki gn kalacaz. Programmz yapyoruz, gidilecek yerleri gzergh zerinde sralyoruz. "Sessizlik Kulesi'ne en son kalm" diyorum ben, "Bugn Eskiehir'i gezelim." En gzeli en arkaya brakmak gibi bir alkanlm var. Zhre Hanm, "Sessizlik Kulesi'ni biliyor musun sen?" diye soruyor.

Biliyorum, ne diyeyim? Glmsyorum sadece. Masume'yle vedalayoruz. Bak ve Tiflis gibi Yezd'in de bir "Eskiehir"i var. Lcivert gkler altnda darack sokaklara dalyoruz. Her ey toz, toprak, gne ve l renginde, hatrladm gibi. Ve l sars zerine den en ufak bir mavi, bir para ini, bir para gk, bir para havuz suyu rnein, dnyann en mmtaz ahengini douruyor. Birbiri zerine yklmamas iin aralarna aa gvdeleri atlm yksek kerpi duvarlar, atlamasn diye ahap takozlarla delinmi toprak binalar, hibir geometrik nizama uymayan, zeri sk sk kemerlerle kapanan, dehlizlere, tnellere dnerek uzayp giden, tepesi bir demet k ellesi, gerisi lo, eri br, darack sokaklarda ilerliyoruz akn ve mutlu. Bir yer aryorum ben. Ne aradm Yasemen henz bilmiyor. Kendime bile henz tam olarak anlatamadm hikyeyi Yasemen'e anlatmyorum. Bir kapy tanr gibi oluyorum. Sanki o, Piruz'un kaps. Fakat kap kapya benziyor bu sokaklarda. Cesaret edip de kadnlar iin olan ince tokma alamyorum. Geip gidiyoruz nnden. Ertesi gn leye doru Sessizlik Kulesi'ne kmak zere ehrin biraz dndaki tepenin eteinde duruyoruz. Terkedilmi bir kule bu; yasakland iin ran'da Zerdtler de llerini topraa gmyor artk. Bam kaldrp da baknca gklere ba ekmi bu silindirik kerpi kuleye hi varlamazm zannediyorum. Dudaklarmn ucunda garip bir glmseme, gzlerimin derininde rpertili bir hatra beliriyor. Fazla deimemi, sadece akbabalar ve l yiyen siyah kular eksik. Kvrml patika epey hasar alm olsa da seiliyor. Bu yol muydu? Evet, bu yoldu. Trmanmay talim etmiiz aslnda, sfahan'daki ateghtan temrinliyiz sanyordum. Ama yo, Isfahan ategh bir mukaddimeymi sadece. kat daha sarp, on kat daha scak buras. Kayalara oyulmu basamaklar dura dura, nefes ala ala, en fazla admda bir dinlene dinlene trmanyoruz. Yoksa imknsz. Yolun sarplndan deil sadece, scan nefes tkamasndan da. Ya Rabbi, neredeyse talar kaynayacak, yle bir scak. Yezd'de rzgr bile alev ate esiyor. Nefes de bir sermayeymi, tketilmemesi gerek. Bir taa oturuyorum, bir yudum su ieceim. Ama nerede? Suyun serin tutulmas en byk derdimiz. On dakika iinde iilemeyecek kadar snyor. Eski insanlar. Ya Rabbi onlar ne yapyor, nasl yapyorlard acaba? Balangtan bu yana ayn olduumuza dair teorime duyduum inan hl sabit ama onlarn kendi zamanlarna ait olduklar da muhakkak. Diriler bu yolu trmanamazken onlar llerini bu ate yamurunda, bu bitmeyen ate saanann altnda bu uurum yolundan nasl karyorlard? Ben bunlar tecrbe ettiimi sanyordum fakat bedensiz bir bilgiymi bu. Oysa imdi bedenimde yayorum. Bir sre sonra basamaklarn aras alyor, sonunda basamak diye bir ey de kalmyor. Dpedz kayalklar trmanyoruz. Garip bir durum, "Buradan kmamlard" diye dnrken ykseklikten bam dnyor. Kendi kalbimin arpntsndan korkuyor, cierlerim azmdan kacak sanyorum. Ta paralar, topraklar yuvarlanyor ayaklarmzn altndan. Uurum kenarlarndan sarkarak yol alyoruz dpedz. Anlyorum ki yolu armz, yanl yoldan kyoruz. Vazgemek, geri dnmek aklma bile gelmiyor ama. Kendi korkusuzluuma ben bile hayret ediyorum. Sadece srtmdaki anta, elimdeki bulutlu emsiye, dier elimdeki su iesi, gzlm, bamdaki rt, hatta kendi bedenim bile ar geliyor. Bu gnete ve bu rzgrda hepsini idare etmekte ok zorlanyorum. emsiyem bir para glge ediyor geri, azmsanr nimet deil. Ama rzgrda srekli ters dnyor, onu da tamak bir klfete dnyor. Frlatp atsam u yardan aa! Scak, beynimi kaynatrken nasl ineceimizi dnyorum hayal meyal. Bamdaki rt yaktka yakyor, rzgrda utuka uuyor, azma burnuma dolanyor. Bir ara bir ferahlk hissediyorum. ok gemeden anlyorum ki bartm kaym, srt antama taklm, ardm sra srkleniyor. Oysa

barty idare etmeyi rendim sanyordum. Takmaya takatim yok. Sadece Yasemen ve ben, "Etrafta kimsecikler yok, burada kim grecek?" diyorum. Yola bam ak devam ediyorum ksa bir sre. Gerekten kimsecikler yok mu, kimse beni grmyor mu? Dinlene dinlene nihayet tepeye ktmz zaman, bizden ok nce varm olan rehberimiz glerek, "Yolu ardk galiba" diyor eliyle bir taraf gstererek, "u taraftan gelmeliydik." Gsterdii tarafta hi olmazsa kayalara oyulmu, uurumlu da olsa basamaklar, ayak basacak bir yer, el ile tutunacak bir yan duvar var. Ve ki dnp, trmandmz yamaca baknca tylerim rperiyor. Kulenin dnda duruyoruz. Bir tan zerine oturuyorum. Scak bir rzgr geiyor zerimden, Piruz ve Settarhan'n durduu yeri tanyorum. Demir kapy aryor gzlerim, yerinde yeller esiyor. Kap boluu yerden hayli yksek. Zamannda basamaklarla klyordu oysa imdi basamak diye bir ey kalmam. Bunu da trmanacaz. Sonunda Yasemen ile g bel Sessizlik Kulesi'nin iine giriyoruz. Zemin ypranm, talar paralanm, dalm. Bir keye ekiliyorum, ortadaki ukura bakyorum. Bir ta alyorum elime, iine doru frlatyorum. Asrlarn kavurucu gneini emerek kurumu ta, sekerken kuru, tok bir nlama brakyor geriye. Bir daha, bir daha. Gzm ukurun kenarndaki incecik yola taklyor. Yasemen dar km. Yapayalnzm. Yaplacak tek eyi yaparak ukurun iine iniyorum. Kzgn talarn zerine yzm gnee dnk boylu boyunca uzanyorum. Gzlerimi kapatyorum. Bir kanat sesinin hatrasnda irkiliyorum aniden. Dehetli bir sahnenin resmi beliriyor gzlerimin nnde. nk o gn Settarhan ve Piruz, akllar geride kalsa da Sessizlik Kulesi'nin dar ve dik patikasndan aa inerlerken, glge ben oktan szlmtm ar demir kapnn aralndan ieri ve dnya gzyle kimsenin grmediklerini grmt u gzlerim. Bir keye sinmitim o gn de. Gne tam tepede olduu iin insana herhalde kendi glgesinden bile hayr gelmezdi ve benim bir glgem bile yoktu. rknt iindeydim. lmn her eyi eitledii muhakkak, Yezd'in itibarl zengini Bahman Mansur o gn burada zengin fakir, lim cahil, ah geda, herkesle ayn seviyede, ayn ukurdayd. Orada ylece yatyordu ve rengi daha da morarmt. Kulenin duvarna tnemi siyah kulardan en gl, en cesur olan rahipler dar kar kmaz geni kanatlarn aarak ok gibi inip konmutu gsne. Dierleri siyah bir bulut gibi takip etmilerdi onu. Havada tyler uumu, kanat sesleri tiz haykrlara, kemik atrtlarna karmt. Yz kan iinde kalm bir akbaba kanatlarn ap gagasn kzgn tan zerinde bir o yana bir bu yana bilerken daha fazlasn grmeye tahamml edememi, yummutum gzlerimi. imdiyse gzlerimi ap tepedeki alev arkna bakmaya alyorum. Bir an daha bakarsam gzlerim kr olacak. Bu dnyadan grdm son ey bizim gnelerimize benzemeyen bir gne. Allah'm, lyorum. Benim dnya bedenimle gezdiim ran'da unutamayacam ilk yer buras olacak, yle hissediyorum ki muradma ermiim. Arkasna dtm hikye ile gerein kamamasn bana en fazla yaatan yer olduu iin deil sadece. O hikye olmasa da buray unutmazdm, Sessizlik Kulesi de beni unutmasn. yleyse benden bir ey kalmal burada. Beynim kaynarken salkl dnmem mmkn deil. Yine de sa elim sol elimin orta parman buluyor. Bu satrlar okuyorsa eer beni

balasn, kim bilir hangi imza gnmde gen bir kzn kendi parmandan karp benim parmama geirdii siyah oval tal yz karyorum. Biraz evvel lml bedenimin uzand yere, talarn zerine brakyorum. Neden sonra aa iniyoruz. O kadar yorgunum ki ne alm fark edebiliyorum ne susuzluumu. Biraz kendime gelip de bam yukar kaldrdmda hangi basamakta doru yoldan saptm, uurumlu yollara girdiimi, hangi ba dndrc yarlarn kenarndan getiimi, oysa asl yolun daha emniyetli, az tede olduunu gryorum. Uzaktan baknca apak grnyor ama iindeyken fark edememiim. Aman Allah'm! Nerelerden gemiim ben? Nasl trmanmm? Nasl dmemiim? Nasl dnmm geri? Kapatmasn kimse gzlerimi ki greyim. Gece otele dnyoruz. Odalarmza ekiliyoruz. im eziliyor imdiden; ok yaknda ben stanbul'a Yasemen Bak'ye dneceiz. Odadaki Yezd lciverdi porselen takmda kendime bir ay hazrlyorum. Bir sergi salonunu gezer gibi duvarlardaki fotoraflara bakyorum bir bir. unlar Yezd'in badgirleri, rzgr tutan kuleleri, onlar artk tanyorum; u, sfahan'daki ategh olmal. u da sabah baktm ayhane. Fotorafa doru eiliyorum aymdan bir yudum alrken. Sa taraftaki duvar aycnn, resimlerle dolu dokunulmaz kesi. Solda kazan byklnde bir semaver var, karnndan ykselen buhar fotorafn tam ortasndan bir sis bulutu geirmi. ayc eli muslukta, objektife bakarak poz vermi. Dahas herkes fotorafnn farknda. Mermer havuzun arkasndaki on kadar mdavim de nde nargile tttrenler de, hepsi, balarnda kalpaklar, papaklar; geni kemerli, uzun etekli kyafetleri iinde objektife bakyorlar. Fakat semaverin yannda, fotorafn tam merkezinde biri var ki objektife bakmayan tek kii o. Alnnn ortasnda derince bir krk, gzleri yar kapal, nne bakyor. Kendi i lemine dalm. Gzkapaklarndaki parlt btn fotoraf dolduran bir gemi zaman . Semaverin durduu masann zerine sa elini ylece brakm. Ben bu elleri tanyorum, bu eli i parmaklar, bu ku bak gamzeyi. Ve ey Allah'm! Sere parmanda belli belirsiz bir yzk seiliyor. Elimdeki Yezd ii fincandan bir yudum daha alyorum. ayn kokusu dilime damama yaylrken fotorafa bakyorum tekrar. nce semaver kazannn zerindeki buhar, kald yerden kvrla kvrla ykselmeye balyor. Eya, zamann kl sularnda yzyor, iinde hayat ve hareket olan her ey kprdamaya balyor. Hafif uultuyu duyuyorum nce; nargilelerin fokurtusu, havuzdaki suyun sesi, bardaklarn porselen tabaa dokunuu, konumalar. Ve o, gzlerini bir an iin kaldryor. Gz gze geliyoruz ama beni grmyor. Bu, evet o. Sesim ksa lk atacam. Onu bir kez daha buluyor bir kez daha tanyorum. Karma nerede kaca belli deil ama aray fazla amyor. Yerinden kalkyor. Yrdke sanki btn dnya onunla birlikte yryor. Arkasndan ben de szlyorum. aycnn nne birka kuru brakyor. Dar kyor. Serblend'i de artk ok iyi bildiim yeri de tanyorum. Taht- Sleyman'dayz ve yapraklarn dklm olduuna baklrsa sonbahar ortasnda olmalyz.

7. Kitap GL KPELER

"Piruz geliyor" dedi Settarhan. Btn aile, iek Hala dhil, mkellef bir sofrann bandalard, Hengme Hanm, "levengi"yi kimseye emanet etmemi, ocan bana kendi gemi, ii hazrlam, balklar birer birer doldurmutu. Mirza Han sengek ekmeine uzanrken ban kaldrd hayretle. "Piruz da kim?" "Yezd'deki Zerdt adamn olu." "Ha, u Mecus mevtann." Piruz, Settarhan'a telgraf ekmi, niversiteden diplomasn almak iin Tebriz'e geldiini bildirmiti. imdi Taht- Sleyman'a da geebilirdi. Gelsin miydi? Candan yrekten "Gel" demiti Settarhan tatl bir heyecanla. Piruz'u ne kadar zlediini Bak'deki ategedede fark etmemi miydi zaten? Krk yllk dostlar zler gibi. yle bile deil aslnda, daha farkl daha yeni. "Burada m kalacak?" diye sordu Mirza Han. Yemein sonuna doru sofra pilavla enlenmiti. Hengme Hanm, Tebriz'de sade, iddiasz bir konumu olan pilavn en az on farkl eidini bilirdi ve bu haliyle onun sofras daha ok Bakii sofralarna benzerdi. Settarhan ierlemiti, krgn krgn bakt Mirza Han'n yzne. "Onlar beni evlerinde arladlar" dedi. "Hem de o matem gnlerinde. Bizim detimizde misafire 'Aziz can, gel' dememek var mdr?" Mirza Han'n, Piruz'un Zerdtliinden holanmadn anlamt. Eklemek ihtiyacn hissetti: "Hem bildiin Mecusler gibi deil Piruz." Bu kez "Neden geliyor?" diye sordu Mirza Han. "Beni zlemi" diye glmsedi Settarhan. "Bir de Taht- Sleyman' grecekmi." "Haa! u mesele. Taht- Sleyman!" Sra limon kabuu murabbasna gelmiti. Hengme Hanm, karpuz kabuu, ceviz, gl yapra, kavun, ilek, ahududu, erik, dut hatta zeytin; evde, bahede, tarlada, aata ne varsa hepsinden murabba yapabilirdi ve yazn hazrlanan murabbalar k boyunca ayn yannda ikram edilirdi. Ama Mirza Han ay beklemez murabbay daha sofrada yerdi. Mirza Han, ou azndaki murabbann tad arasnda kaybolup gitse de cmlelerini arka arkaya sralad. Mecuslere kar fkeliydi. Tamam, ahlkl, drst insanlar olabilirlerdi. Ama lemlere rahmet olarak gnderilen Muhammed Mustafa sallallhu aleyhi ve sellemin daha doduu gece, Kisra'nn ebed ateinin tarbd ehrinde snp gittiini bilmezden geldikleri mddete onlara kar bu kalpten bir muhabbet gemezdi. Yolu Taht- Sleyman ateghnn nnden her getiinde dncelere dalm, bu etrefili kendince halletmiti Mirza Han. Ate grnen, hissedilen ama dokunulamayan, bir kalba sokulamayan varlyla ok eski insanlarn muhayyilesinde grnr dnya ile grnmez dnya arasnda bir kpr kurmu olmalyd. zel bir bad ate ba. Onun kurallar yakcyd, onunla uzlalmaz ancak itaat edilebilir, suyuna gidilebilirdi. yleyse yanan yamalar, yanarda azlar, yerden fkran snmeyen ateler eski insanlar biteviye kendisine ekmiti ve ki her eyin alev alev yand bu corafyada ate, bilinmeyecek kadar uzak zamanlarda bir saltanat

evresinde dallandrp budaklandrmt. Oysa Mirza Han hemen ndeki kk yeil gle, Taht- Sleyman'n kk ama derin suyuna baktka hayatn kaynann ate deil su olduuna bir kez daha iman ederdi. Muhammed Mustafa bu atein zerine bir su gibi serinlik ve selmetle inmemi miydi? Azn pekirle silerek sofradan kalkan Mirza Han, Settarhan'a skntyla bakt. Sylememiti henz ama bu hafta onun Azam'la niann yapacakt. "Ne zaman geliyor?" diye sordu. "Tebriz'de. Yarn gn domadan yola ksa ikindide burada olur." Mirza Han'n ii iyice buland. Nian Mecus'nin gidiine brakt. Meclislerine karsn istemezdi. "Gelsin" dedi. Settarhan rahatlad. "Gel" demesi zor olsa da bir kez "Gelsin" dediyse Mirza Han, misafire itibarda kusur etmez, ettirmezdi. Dnd gibi de oldu Settarhan'n. Ertesi gn Tebriz istikametinden gelen drt atn ektii eski bir arabadan Piruz'u alp da ikindiye doru eve getirdii andan itibaren ona itibarda kusur edilmedi. Her eyin en iyisi piirildi, ikram edildi. Odalarn en gzeli ald, deklerin en rahat serildi. Mirza Han, bir araya geldiklerinde ne ateten ne sudan bahsettiyse de mecbur kalmadka Piruz'la meclis kurmamak iin sarf ettii gayret Settarhan'n gznden kamad. Olsun, bu kadarna da razyd. Hengme yal kadnlar snfndan olduu iin Piruz'dan kamas gerekmedi. Tam tersine her frsatta yanna kt, halini hatrn sordu, bakaca bir yn soruyu yerli yersiz ard ardna sralad: Kimi kimsesi yok muydu? Tebriz'de ne aryordu? Hangi niversiteyi bitirmiti? Grnrde misafirini rahat ettirmeye alyordu kadn ama akl asl, Mecuslerin nasl insanlar olduunu anlamaktayd. Ortada bariz bir fark gremedii anda merak brakt, mutfan yolunu tuttu. Kendi hnerini konuturmaya balad. Piruz'a gelince. Yezd-Tebriz arasndaki onca yolu alrken ba bile armam olan Piruz'u Taht- Sleyman'n havas arpt, geldiinin ertesi gn yataktan kamad. Alev ate yanyordu. "Hava deiimi" dedi Hengme annda tehis koyarak, "Hekime gerek yok. Ben iyi ederim." ifal bitkilerden demlenen aylar ac illar, onu da kat yorgan altnda terletmeler ve daha bir sr eyler takip etti. Sonunda Hengme hakl kt. Ertesi sabah Piruz sapasalam ayaa dikildi. Sabah orbasn ierken yznde mutlu bir glmsemeyle Hengme'nin elini perken kadn onun sapsar salarna mavi gzlerine ilk kez grm gibi bakyordu. Bu Mecus handiyse iyi ocuktu. Sabah, orbasn bitirdiklerinde "Bugn artk Taht- Sleyman'a gidelim" dedi Settarhan. "Gidelim." Avluya ktklarnda "Ama" dedi, "nce sana atlyelerimizi gezdireyim." Settarhan gndr Azam' grmyordu. Piruz geldi geleli sofralar harem ve enderun iin ayr ayr kurulmaya balam, Azam avluda, havuz banda oturmamaya, olur olmaz ortalkta grnmemeye dikkat etmiti. imdi Piruz'a hal tezghlarn, atlyeleri gstermek isterken Settarhan'm asl gayesi Azam' grmekti. Evde, hareme yabanc bir erkein gz bile deemezdi. Ama siparilerini baka azlara emanet etmek istemeyen, halsnn gidiatn kendi gzleriyle grmek isteyen mterilere ak bir muafiyet alanyd atlye. Kzlar, bu tr i ziyaretlerine, kaprislere, siparilerini yar yolda deitirenlere ksacas erkek ziyaretilere alknlard. Firdevs Usta hal tezghlarnn arasnda kedi gibi sessizce dolayordu. Ayak seslerini iitmek mmkn deildi ama elindeki sopann kzlarn ellerine inmesi an meselesiydi. Bu tezghlarn her gn dinlemeye alk olduu artk ezberlenmi emirlerini yadryordu bu sabah da. "Kirkiti o kadar sert vurma, sray ezeceksin!" "Atk ipini germe, halnn belini bkeceksin." "Kzlar! Kimse kimsenin halsndan hav kesmesin. Hele kimse kimsenin yerine dm atmasn."

O srada hizmetkrlardan biri Settarhan'n bir misafiriyle geldiini haber verdi. Kzlar kendilerine henz ekidzen vermilerdi ki o ikisi ieri girdi. Ama ne giri! Atlye a boulmutu sanki. Settarhan iin Zleyha olmaya oktan razyd kzlarn hepsi lkin bu defa u ikisinden hangisi Yusuf'tur, ite bunu ilerinden hibiri kestiremedi. Baklar dmlerde olsa bile akllar Settarhan'dan Piruz'a, Piruz'dan Settarhan'a gitti geldi. Hele u yabanc, ne olur kaldrp ban bir kez nazar etseydi. Ama onun hallara dikilmi gz, dokuyan ellere kaymyordu bile. Settarhan gururla bakt Piruz'a. Tokmak sesi, makas krts, yn kokusu, hav tozu; atlye buydu ite. Buydu dnyann en gzel hallarnn evvel dnyas. Bir baka kap ald, ayn. Bir baka kapnn ardnda ise Azam vard. Srt kapya dnk, dm atmakla megul, elleri hzla gidip geliyordu. Duvara yasland Settarhan, kalbi yerinden neredeyse kacakken Piruz'u unutmutu. Neden sonra, "Sana getirdiim hal bu tezghta dokundu" diyebildi. Sesi kuyularn dibinden yanklanyor gibi boulmutu ve Settarhan'a yle geldi ki sanki Piruz, orada bulunan dier kzlar, arkalarndan gelen Firdevs Usta her eyi, onun Azam'a duyduu ak anlam ve hepsi de gzlerini dikmi kendisine bakyorlard. Piruz'a bakt usulca. Oysa Piruz, Settarhan'n yzne deil bambaka bir yere bakyordu. Piruz onun ellerini grd nce, baparmann elinin ayasyla birletii yerdeki kara ben'i. Halnn zglerini ayryor, elini bileine kadar, gergin iplerin arasndan geirdikten sonra hzla geri ekerek abucak dm atyordu. pten bir perdenin ardnda bileklerine kadar kaybolan, sonra gz ap kapayncaya kadar Yed-i Beyza gibi yeniden ortaya karak parldayan bu eller mavi yeleli bir atn toynaklarn iliyordu. n sa ayan kaldrm atlarn, bordrnde dizi dizi uzayp gittii bir taban halisiydi rd ve Azam, ayak seslerini iittiinde ban yar geri evirip kapya doru bakmt. Azam ban kaldrp geri baktnda Piruz bir yz grd bu defa. Sonra bir ift gzn derinliini, aydnln, karanln, kstahln, itaatini, asiliini, asaletini, efkatini, zalimliini, merhametini, efendiliini ve kleliini. ocukluunu ve kadnln. Kalbine kzgn bir demir ubuk saplanm gibi sarsld. Bu gzleri daha grmeden onlarn rdklerini grm, bu gzlerin nasl kr olmadn merak etmiti. Yezd'deki son gece "Bu haly byle ren gzler kr olmaz m?" diye sorduunda Settarhan'n verdii cevab hatrlad. Haklyd Settarhan cevabnda, yerden ge kadar haklyd. Bu gzler kr deildi ama bir kez daha byle bakarsa Piruz'u kr edebilirdi. Bu krle sorgusuz sualsiz dverdi Piruz. Kendisine bir ey olduunu, bir eyin ona isabet ettiini anladnda zerinden an bile gememiti. Ama sanki asrlardan beri hep yleydi. Akn sebebi yok zaman var. An geldi. Hal tezghnn banda dikilip kald Piruz. Bir baka bakla bakt Azam'a. Masum deildi bu bak, o gzle bakt. Karmad baklarn. Alc gzle bakt. Ak bir crmn balangc, ihlller mukaddimesi, hak iddias. Hepsini gze ald. Grmemesi gerekeni grmt Piruz. imdi kr olacakt. Azam'sa ban kaldrd ve omuz hizasnda dikilerek bylenmi gibi kendisine bakan Piruz'a bakt nce; sonra da "Onu buraya neden getirdin?" der gibi, ayn bynn iinde kendisini seyreden Settarhan'a. Banda glge salan bu iki aaca ayr ayr bir daha bakt. Bu bakla her ikisine de, "imdi ve bundan sonra olacaklardan ben sorumlu deilim" diyordu. Settarhan ve Piruz Yezd'de l ile gk gibi bulmulard birbirlerini; aralarnda bir yamur eksikti hani. Yamur geldi ama yamurdan ok ate gibiydi. Azam'n, dnyalar ykmak iin bir ey yapmasna gerek yoktu, sadece var olmas, sadece kaldrp ban bakmas yeterliydi. Ama bu kez ykt dnyalardan birinin altnda kendisi de kald. Yakt

atete kendisi de yand. Harem tarafnda gnlerdir Mecus misafirin iyilii gzellii, gelmii gemii, memleketi ailesi hakknda bin bir trl tevatr dolayordu. Ateperestti! Gzleri karard Azam'n. Bir ate topu dmt ortaya. Yangn kacakt. Baklarn hemencecik halsna indirdi. Fakat o anda mavi yeleli atn admlarn balayan iki dm yanl att. ki ilme yolunu at, sarho bir atn admlar gibi bu ayaklar birbirine dolat. Buncack kusuru hal bittikten sonra bile kimseler fark edemez, bir tek Azam bilebilirdi. Ama hallarn dilinden hi anlamayan Piruz fark etmiti. Aralarndaki ilk sr sarho atn admlarndan ibaret kald. Yanl atlm bir ilme onlar birbirine balad. yle kavydi ki bu dm bundan byle biri "Gel!" dese br annda koacakt. Biri "Gel!" demese br aracakt. Akn zaman yok an var, kelm yok ama var. Settarhan bu atlyeye dolan , ikisi arasnda gidip gelen yalm annda fark etti. Yaknlk getirmedi ama "Gidelim" dedi skntyla. Keke bu atlyeyi de harem bilse, Piruz'u buraya hi getirmeseydi. Bu gzellii o grmt de Piruz mu grmeyecekti? Biraz nce Piruz'un kalbine saplanan kzgn demir Settarhan'n kalbinin iinde evrildi, istikameti tersineydi. Gvenini kskanlnn nne koymak isledi. Piruz, en ac kederin glgesinde bir payvandla Settarhan'a balanmt, elbet arkadan hanerlemezdi kendisini. Kzgn demirin evrilmesi durdu bir para. Ama yakc bir azap Settarhan'n iinde kald. O azabn mant yok ihtimali vard sadece ve kendisini gven duygusu zerinden ltrmek de kahrolas detiydi kskanln. rtt zerini Settarhan. Ama iine bir krdm atld. Kskanlk, olanlardan ziyade olabileceklere dair bir duygu. imdiye dein Settarhan Azam', ihtimalleri hesaba katmadan sevmiti. imdi ihtimaller zerinden mi hesap yapmas gerekecekti? Taht- Sleyman yoluna girdiklerinde ilk kez misafirini yalnz brakt Settarhan, Serblend'i mahmuzlad. Neden sonra yaptndan utand, Piruz'un yannda, onun hzna uyarak yol ald. Azam'sa kendisini limonlua atmt. Nefes nefeseydi. Ban "Hay Allah!" dercesine yanlamasna, gsne edi. Bolua dikti gzlerini. imdi. Bu. Hi umulmadk ey. Neydi? Ve hayret, bu mucize gelip Azam' m bulmutu? i d klar iindeydi. ok gemedi. Mucizenin eteklerine sarlm hakikatler gznn nnden bir bir geti. Kendisine hi sorulmamt, fikri alnmam, onay istenmemiti ama bu hafta Settarhan'la nianlarnn iln edileceini sar sultanlar bile duymutu. Byle bir ihaneti, ailenin namusuna srlm addedilecek bu koca kara lekeyi, bylesi bir yoldan kmay bu Mirza Han yz yl gese de unutmaz, asla affetmezdi. Btn bunlar silik soluk birer dnce, ryalarda grlen hayaller gibi geti aklndan Azam'n. Bilgi olarak varlard ama etkileri sfrd. Azam'n aklnda da kalbi gibi Piruz'dan bakasna yer kalmamt ve hibir eyi ondan daha fazla dnmesinin de imkn yoktu. Piruz'u dnmeden onu hissetmeden geen her an Azam'a bundan byle haramd. Dnlmesi gereken en nemli eyler bile bu mmknszlkler faslnda eridi gitti. Kendisi yznden btn ailenin ba nne eilecekti, herkes onu knayacakt, Mirza Han Azam' ldrecekti; umurunda deildi. nk elinde deildi, nk baka trls mmkn deildi. Kendi n kendi elleriyle sndrmesini ondan kimse beklemesindi, en fazla o kta boularak lmeye razyd. Bundan sonra Piruz nereye Azam orayayd; olsundu olacak olan. Bir mcadele gemedi ki Azam'n kalbinden. ki doru, iki dnya, kalp ile akl, duygu ile mantk arasnda bir kar yol aramad. Hangisini sese aklnn dierinde kalaca bir yol ayrmnda bulmad kendini. Akn yolu, mezhebi, merebi belliydi. Brakt kendini akn oluruna. Ne kadarsa o kadard. Bakaldrd. Ban Taht- Sleyman'n gklerine evirdi. Glgesi yere dmeyen incecik, tl gibi bulutlara bakarak "Ey Hd" dedi. "Bilirim ki kader yazlm, defteri drlm kaldrlm, mrekkebi de kurumutur. Ama her an yaratma halinde olan da Sensin. yleyse Sen yazlm kaderleri bile geri evirirsin. Benim kaderim

ite az nce geldi, karma dikildi. evirme benim kaderimi geri. Onu bana ok grme." Atlyeye dnd. Tezghnn bana geti. Son hzla ilmelere sarld. rd hal sol tarafndan ekmeye balad. Kimse fark etmedi, henz erken bir eriydi bu haddizatnda ama akamzeri atlyeye urayan Settarhan'n gznden kamayacakt.

Taht- Sleyman'a, Azam'n gklerini kaplasa da glgesi yere dmeyen tl bulutlarnn altnda vard Settarhan'la Piruz. Sada solda dini btn birka Mslman lflyordu, birka da yar ykk ate tapnann glgesine uzanmt. Dokunulacak kadar madd bir sessizlik hkimdi Taht- Sleyman'n zerinde. Ara sra aalarn yapraklarn, duvarlar brm yaban otlar hrdatan bir rzgr, gln suyunu tllendirip gese de geriye yeniden o dokunulas sessizlik kalyordu ve Settarhan ve Piruz, ikisi de ayn rzgrn nnde, ayn cmleyle fakat farkl eyleri dnyordu. "Biraz evvel ne oldu?" Biraz evvel hibir ey olmam gibi davranmay yelediler. Piruz kendi evini gezer gibi sekiyordu ykk talarn zerinde. Settarhan'a ev sahiplii yapyor, onun hi bilmedii ayrntlar anlatyordu. Settarhan o vakte kadar kim bilir ka kez grd, glgelerinde eleip stunlarnn altnda dinlendii Taht- Sleyman' bu kez Piruz'un gzyle grnce bilmenin grmekten ok farkl bir ey olduunu anlasa da onun bilgiliinden can skld. Bundan sonra Piruz ne yapsa, ne sylese Settarhan'a batacakt besbelli. Vesveseler hcum ediyordu zerine nk; Piruz'un heyecan sadece u ategedenin varlndan myd yoksa o bambaka bir atete mi yanmt? Piruz heyecanl bir sesle anlatyordu oysa: Sasan Kral Piruz'un da yolu gemiti buralardan Byk Krus'un da. Hatta bu saltanat yerle bir eden, Avesta'nn asl metnini bile atee atan skender de buralardan gemiti. Ama hani? imdi isimleri bile kalmamt geriye, talara kaznm yazlar olmasayd varlklarndan kimsenin haberi bile olmazd. Bir zamanlar rzgrlar gibi esmi ama imdi yerinde yeller esen saltanattan geriye kalan u harabelerin, u talarn dili olsa da konusalard. Settarhan anlatlanlar duymuyordu bile. Anlatan da aslnda kendi anlattklarn duymuyordu. Ama anlatyordu yoksa bu sessizlik ikisini de boacakt. Settarhan daha fazla dinleyemedi, Piruz'un yanndan ayrld sessizce. Taht- Sleyman'a adn veren muazzam kaidenin zerine trmand; Hazret-i Sleyman'n efsanev tahtna benzetildii iin bu yer Mslman halk tarafndan bu isimle anlm, ylece de kalmt. Baln kard, alnn, salarn rzgra verdi Settarhan. Etrafna, bu geni, l sszla bakt. Gzlerini kapad. Buray, yaamla dolu olduu zamanlardaki haliyle gznn nne getirmek istedi. Dalm talar st ste koydu. Dklm kerpileri istifledi. Ykk kubbeleri, kemerleri, kuleleri bir bir ykseltti. Sekiz kapl ate tapnann iinden, kubbesindeki drt bacadan, avludaki ana sunaktan, kenarlardaki hcrelerin damlarndan ve yerden ate pskrmeye balad. Pskren alevlerin glgesi hemen ndeki krater glne dverdi. Su alev alm yanyor, suyun iinden yangn fkryordu. irkilerek at gzlerini Settarhan. Mecus olan her nesneden, atein kelimesinden, Yezd'den, lden, Piruz'a benzeyen, ona dokunan, onun gznn, dilinin, bilgisinin dedii, dokunduu, bulat her eyden, iinde Piruz'un yaad dnyadan, halta Taht- Sleyman'dan nefret etmiti. Sleyman'n tahtndan indi. Tapnan ykk kerpi duvarlarnn glgesine ekilmi olan Piruz'un yanna gitti. Ayn duvara yaslandlar, yan yana. Yaban incir aacnn kuru rzgrla dalan ac kokusu genizlerini yakt. uras ateght, uras ate suna. Zaman, btn perdeleri indirmi, tapnan vakt zamannda en girilmez olan yeri de btn benzerleri gibi gzler nne serilmiti. Bu aikr edilmi mahremiyetin aresizliinde byk bir aclk vard aslnda. Piruz "Gklerde yakld iin" dedi, "Snmeyen ebed ate burada yaklrd."

O zaman Settarhan hrn bir sesle dedi ki: "En snmez zannettiiniz anda Mekke'den esen bir rzgrla ebedyen snmedi mi Kisra'nzn atei? Btn atelerin ruhunu kendinde toplayan ate-i behramnzn yakld mahalden bak imdi duman bile ttmyor!" Piruz sustu. Yezd'de saatlerce birbirlerini anlamak, hi olmazsa kadim bir balangta ayn kaynaktan kan btn rmaklar fark etmek adna ateten, Zerdt'ten, Zerdtlikten bahsettikleri, Settarhan'n kabul ya da redlerini bir taknlk yapmadan sralad, Piruz'a slm olan her eyi sevdirdii geceyi hatrlad. Yezd'deki Settarhan deildi bu. Onun imdi dinine sarlmaktan ok kendisini itmek iin frsat kolladn anlad. Bu fke dini iin deil kendisi iindi. "Settarhan" dedi, yaban gz ieklerinin yorgunluuna dalgnca bakarken, "Bana dinin iin deil kendin iin saldryorsun. Ama neden?" Sustu Settarhan. Hibir ey sylemedi. Sktun ikrardan geldiini biliyordu Piruz. Ama neden? Oysa Settarhan bir cesaret verse, yzn bir gsterse, Piruz ona kalbini aacak, yol gstermesini yordam vermesini dileyecekti. Onu incitecek, ailesinin onurunu zedeleyecek bir ey Piruz'un aklndan bile gemezdi. Olmaz gibi grnse de bu iin bir oluru mutlaka bulunacakt. "Bu dnyada aresiz dert yoktur olum" derdi babas Bahman Mansur, "Yeter ki karlnda feda edebileceklerin olsun." Piruz, Settarhan'a u bir iki saat evvel hal tezghnn banda kendisine olan eyden sonra feda edemeyecei hibir eyin kalmadn ve Settarhan'dan baka bir kap almayacan syleyecekti. Yeter ki bir kpr kurmasna cesaret verse. Ama yok. Yeni bir kpr kurmak yle dursun aralarnda kurulmu btn kav kprler de tufan getiren yamurlara kaplm gibi yklp gitmiti. Ama neden? Aralarna giren yamuru dnd Piruz, kan damarlarndan ekildi. Bu gzellii o grdyse bu niye grmesindi? Kan damarlarndan bir daha ekildi. Benzi sarard. Settarhan da m Azam'a? Acaba? yle olsa bile? Fark etmezdi. nk fark edeceini dnemez, buna ihtimal veremezdi. nk kalbin zaman yoktu. ncelik sonralk, sra sayg, hak hukuk dinlemezdi o. Artk ok yaydan km, akn hkm okunmutu. Bu hkmde hibir fermann geerlii olamazd. Bundan sonra snsnd Kisra'nn atei, Piruz, kalbine mi sz geirecekti? Sessizce ktlar ateghn, zamannda kimselerin giremedii kutsal yerinden dar, kyamet kopmutu. Gln kysnda bir tan zerine oturdu Settarhan. Dibi grnmeyen koyu yeil, rktc suyun bulanklna bakt. Piruz da az tede bir tan zerine oturmutu. Settarhan bir sigara sarmak iin heybesini at. Batum'da, kuyumcu Sarafim'den ald iki Sasan paras hl heybesinin dibindeydi. Paralardan birini parmaklarnn arasnda evirdi evirdi, suya frlatt. "Su ok derin grnyor" dedi Piruz suya frlatlann aslnda kendisi olduunu ok iyi anlayarak. "yledir. Aldn bir daha geri vermez." Piruz eildi biraz, elini suya daldrd. "Dikkat et dmeyesin" dedi Settarhan. "De bakalm hele, yzme bilir misin bari?" "Hayr, bilmem." Yezd'de, ln ortasnda, suyun tek damlasnn bile deerli olduu bir cehennemde yzmeyi nereden renecekti? Gle bakt Settarhan, onun rperen suyuna. Kckt, neredeyse byke bir havuz kadar kk. Fakat ok derindi. Denin bir daha geri dn olmazd. Bu yzden en gzpek genler bile bir delilik yapp bu suya girmeyi akllarndan geirmezlerdi. nk bilirlerdi ki Taht- Sleyman glnn akas yoktur. Bunca ey anlatmt Piruz Settarhan'a Taht- Sleyman hakknda, bunlarn hibirini Settarhan bilmiyordu ama ite u kmen gln suyunun derinlii ve tehlikesi var ya, bunu

da Piruz bilmiyordu. Settarhan iinden "imdi, u saniye aya taklsa da u suya dse, Piruz'u kurtarmak iin bir ey yapar mym?" diye geirdi. Cevabn bulup da veremedi. Ertesi sabah Piruz sessiz sedasz Tebriz'e dnd. Ancak bir hafta dayanabildi. Tekrar Taht- Sleyman'a geldi. Alaca cevab bile bile nce Settarhan'n sonra Mirza Han'n huzuruna kt, meramn, niyetinin halisliini dile getirdi. Eer msaade ederlerse Azam' onlardan detleri, gelenekleri ne ise ona gre isteyecekti. Ne isterlerse yapmaya razyd bundan byle. Arada engeller vard evet, ama o engelleri amann bir yolu mutlaka bulunacakt. Annesini, amcalarn, daylarn armasna izin var myd? Kendi ailesinden kopacak itirazn yaygarasn ise Piruz henz hesaba bile katmamt. "Eer evimde olmasaydn" dedi Mirza Han, "Seni u an kendi ellerimle ekmek dorar gibi doramtm. Git ve bir daha gzme grnme." Settarhan'sa dudaklarnn arasndan slk gibi kan tek cmle sarf etti: "Sana gvenmitim." Piruz gitti ama ertesi gn Azam da gitti. Kolay olmamt bu gidi fakat drt bir yan ta duvar olsa nlerinde kimse duramazd. Aralarnda nasl bir irtibat kurulduunu, nasl anlatklarn, nasl haberleip katklarn, onlara kimin yardm ettiini -biri yardm etmese bu i asla baarlamazd-, btn bu ayrntlar evdeki hizmetkrlardan baka hi kimse merak edip de dedikodusunu yapmad. Dnlecek ok daha vahim eyler vard; Mirza Han da, Settarhan da olup biteni henz duymamt.

Settarhan eve girdiinde, "Aa efendi, koun" diye haykrd rgc kzlardan biri atlyeyi iaret ederken, bandaki rt kaymt ve bu, grlm hal deildi. Atlyeye kotuunda Azam'n sekisini bo buldu Settarhan. Pervazndan mavi yeleli atlar geen yarsna kadar dokunmu hal ise boydan boya yarlmt. Alan gedikten zg ipleri de atklar da u vermi srtyordu ve boydan boya yarlm olsa da hal armha gerilmi gibi tezgha bal kalmt. Dehetli kl darbesi taban pervazndan geen svarilerden en tekinsizini de atyla birlikte ikiye blmt fakat at, hl akn ve sarsak, adm atyordu. Settarhan rperdi. Damarlarndan nce ate rmaklar akmaya balad sonra geri ekilen ate yatana dnyann btn buzullarndan zlen bir deniz doldu. Bu evin ats altnda byle sk dokunmu bir haly tek darbede boydan boya yaracak kl da hak da cesaret de ancak Mirza Han'dayd. "Hdhafz" diye geirdi iinden Settarhan. Bir yerlerde kyamet kopmu da o mu duymamt? Yaknlk getirmek istemedi geri ama kyametin hangi yandan koptuunu kestirmek zor deildi. Azam'dan yana kopmusa eer bu daha kk kyametti ve eer gerekten Azam tarafnda bir kyamet kopmusa, Settarhan'n gklerinde de yldzlar dklmeyi, gkkubbe drlmeyi bekliyor demekti. Frtna. Geliyordu. Settarhan' nne kataca da muhakkakt. Korkudan dili tutulmu kzlara bakt Settarhan. "Azam nerede?" diye sorduysa da byle bir soruya cevap verebilecek cesarette biri kmad aralarndan. steledi, kkredi, tehdit etti. Sonunda kzlardan biri, iki kelimeyi g bel bir araya gelirdi, "Gitti" diyebildi. "Nereye?" Cevap gelmedi. Settarhan o zaman baka trl sormas gerektiini sezdi: "Kiminle?" Cevap almak iin kez yinelemesi ve kzlardan birinin boazna penesini geirmesi lzm geldi. "O sizin Mecus misafirle." Settarhan hareme, annesinin yanna kotuunda Hengme ban atm, bir yandan dizlerini

dvyor bir yandan beddualarn ard ardna sralyordu: "Atein snsn, yollarda ayak izlerine kller dklesice, adn batsn, isimsiz kalasn." Beli benzi solmu, gzleri alamaktan imi kadn, Firdevs Usta'nn kollar arasnda yeni bir baygnln kuytusuna dmeden evvel, olunun lm sars sinmi yzne bakt. "Mirza Han seni aryor" diyebildi. Settarhan babasnn yanna girmeden nce fkesini dindirmek, hi deilse iine bastrmak iin gayret sarf etti. fkede bile Mirza Han'n nne geilmezdi. Neden sonra ieri getiinde Mirza Han, "Otur" dedi Settarhan'a. Kelimeleri ate, cmleleri alevdi. "Elhamdlillahirabbillemin" diye balad Mirza Han, "Biz, kadnlar asla gnaha bulamayan bir slleye mensubuz." Bir nefes durdu, Alemlerin Rabbi'ne olan hamdn yineledi. Gzleri bebeinden akna kadar fke kesmiti. Settarhan bu gzleri, bu baklar iyi tanrd, sonu hi iyi gelmezdi ama o da orackta bu baklara katlmak istedi. Mirza Han, ailesinin gelmi gemi btn kadnlarna kar minnet ve kran iindeydi imdi. Bir erkein en kymetli ve en tehlikeli varl ailesinin kadnlaryd nk erkein namusu o kadnlara emanetti. Babas konutu, Settarhan ses karmadan dinledi. Mirza Han'n kelimeleri birbiri iinde alan, aldka yaylan cmleler halinde devam elti. stelik bu cmlelerin her biri yangn dili bir yklemin srtna bindirilmi, orackta dmlenmiti. Sonunda Mirza Han ipin ucunu at, sadede geldi. Azam, bu ailenin ban nne emi, yzn kara etmiti. stelik o eik ba bu ailenin sadece bugnn deil dnn ve yarnn da rehin almt. Mezarlarda ailenin byk byk babalarnn kurumu kafataslarnn gz ukurlarndan kanl yalar akln ve o yalarn mahere dein kurumayacan sanki u an, imdi gryormu gibi anlatyordu Mirza Han. Ruhlar huzur bulmayacakt bu ailenin hibir l ferdinin. stelik ailenin gemii gibi geleceinin de ba ne eilmiti. Henz analarnn rahmine, babalarnn zrriyetine dmemi olan bebekler bile bu alnyazsnn hesabn ite imdi, u an yaayanlardan, "onunla" -Azam artk isminden deil bir "o" zamirinden ibaret kalmt- zamanda olanlardan sormazlar myd? Sesinde, gelmi ve gelecek btn sllesinin sesi, Mirza Han kendi sorusuna o yekpare cevab verdi: Sorarlard! Koca Mirza Han. Hanlk damarlar kabarm, damarlarndaki kann asaletini korumak iin kudurmu denizler gibi tamt. Bu, Mirza Han'n kendi kendisine kar var olma kvamyd. Srtn hal minderlere yaslarken -o minderleri de Azam dokumutu- Settarhan'a yle geldi ki Mirza Han'n gzlerinden bir anlk bir phe, bir bulutluk tel geti. Ama o bir anlk bulutun dalmas zor olmad. "Ona" -Azam'a yani- duyduu muhabbet imdi her zamankinden daha fazlayd aslnda Mirza Han'n. O kadar fazlayd ki bu muhabbet, ondan boalan yer sadeletirilmi bir duyguyla doldurulamazd, mutedil bir yamurla ykanacak gibi deildi bu kir. Ancak bir tufan, bir kasrga lzmd. Yaplacak olan eyin tarifesi asrlardan beri deimemiti ve feda edilecek olan "o" ey -yani Azam- o kadar feda edilmezdi ki onunla kyasya tartlabilecek yegne yine onun kendisiydi. Ve ki onunla tartlabilecek tek duygu onur duygusuydu. Hem de bir kiinin deil btn bir sllenin onuru! Bir ailenin reisinin kalbinde muhabbetle onur kar karya durduunda, o reis, onur duygusuna verdii deeri ancak ondan daha byk bir muhabbeti feda ederek gsterebilirdi. nk slleler bu iklimde onur duygusu zerinde ykselir, asrlar iinde ancak o duygunun srtnda yol alabilirdi. nk muhabbet ahs, onur ise oul bir eydi. Muhabbetinden kendi sorumluydu insann, onur ise btn bir slle iindi. Zordu "onun" feda edilmesi ama onun feda edilmemesi daha zordu. Mirza Han akkor kesmi gzlerini bambaka bir dnyaya am, kan donduran bir soukkanllkla konuuyordu imdi. "Kan isteyen trelerimiz yoktur bizim, biz treye insanmz kurban etmeyiz. Ama namusumuz

vardr. Onun iin yaar, gerekirse onun urunda lrz. Yaarken de lrken de bir deil her kiiyiz. Ve her kiinin onuru sz konusu olduunda gerekirse bir kiiyi feda ederiz." yleyse bu den aln yerden kaldrmalar lzmd. Eer byle olmazsa sllesi Mirza Han' ayplamaz myd? Ve mademki slle, o sllenin her bir ferdinde yazlyd ve mademki her bir fert btn sllenin btn yazsz kanunlaryla yasalyd, bu karay aklamak da Settarhan'n vazifesiydi. Mirza Han gzlerini Settarhan'a diktiinde bir cevap beklemiyordu. Sadece, "Artk git ve zaman kaybetme" diyordu, "Bu lekeyi temizle." Yerinden kalkt, salam admlarla hareme ynelirken kapdan yar geri dnd: "Allah ahit" dedi, Yaradan' tank gsterdi. "O alan ateperest olmasna da itirazm var. Ama en evvel szm odur ki, szl kz ayartan, onu yoldan karan, Azerbaycan'n Mslman ah da olsa lm fermann yine byle verirdim." Az evvel Mirza Han'n srln yaslad minderlere bakt Settarhan. Fer akaklarndan akyor, burnunun ucundan damlyordu ve atlyedeki halnn nnde btn damarlarnda dolamaya balayan kezzap imdi, kalbindeki bir kesikten ieri szyordu. Babasyla ayn at altnda nefes aldn unutsa o da u hal yastklar birer haner darbesiyle paralayacak, camlar ereveleri indirecekti tekmil yerinden. Yetmeyecek, kendisini de duvara arpa arpa telef edecekti. Kendisini heba etmeden bu ac fke dinmezdi nk. stelik fkesinin sebebi babasnn kestirebileceinden ok daha derindi. Kapda dikilmi olan Mirza Han, suspus olmu hizmetkrlardan birine, "Kaldrn u yastklar!" diye emir verdi. "Onun" elinin dedii, gznn grd hibir eyi bundan byle gz grmesindi. Settarhan, annda kaldrlan yastklara bakt. Kolayd belki, yastklar atlr, hallar kaldrlrd. Babas bilmiyordu nasl dokunduklarn ama Settarhan, yolunu arm atlarn ilmelerine tankt. Onlar da yok edilebilirdi hatta. Ama Azam'n girdii kalp, Settarhan'n kalbi? Onu kaldrp atacak bir yer var myd? Elini akana dayad, ayaklarnn ucuna bakmaya balad. Mirza Han'n iinde taan o deniz, Settarhan'n iinde de kprp duruyordu. Bir yanyla o da babasnn var olma kvamna balyd, ite o yan, Azam'n da Piruz'un da u anda boazlarna kebilir, dnyay onlara dar edebilirdi. Fakat bir dier yan daha vard Settarhan'n, her insan gibi. nsan da zaten hangi yan kuvvetliyse o kadard. te o yan Settarhan'a, "Kimse kimseyi yoldan karmad. Yamur l, akan rmaklar denizi nasl bulursa birbirlerini ylece buldular. Hem sor bakalm, Azam'n seninle szl olduundan haberi var m?" diyordu. Ve bu ses dierinden daha gl kyordu. Kimselere eli kalkmazd Settarhan'n, mizacnda byle bir yan baskn deildi. "Baba" diye seslenirken yerinden kalkt, kap aralnda dikilmi olan Mirza Han'a yaklat. "Ben bu ii yapamam" diyemedi, dahas bu iin yaplmasn istemediinden bile emin deildi. Sadece, "Niye ben?" diyebildi. "Baka kim olabilir?" dedi Mirza Han sol kan kaldrarak, "Sen deilsen baka kim olabilir? Fukara Sehend mi, ablalarn m?" Durdu bir an, ekledi. "Yoksa ben mi?" Biraz daha byle bakarsa Settarhan, toz olup olduu yere ylacakt. Ortadan ikiye blnmt Settarhan. Kendisinden istenen ey, bunu hi dnmemiti, dnmedii iin de eyleyemezdi. Ama bu zillete dayanmak, ite bu da mmkn deildi. Kim yaparsa yapsn ama byle bir eyi Settarhan yerine getiremezdi. Ne olup bitene gz yumarak zillet altnda yaamak ne de o ikisini birden ortadan kaldrmak; bunlarn ikisi de Settarhan'a gre deildi

btnyle. Fakat bir nc yol da yoktu, isli, yal bir kara katran btn vcudunu yakt, btn yollarn tkal olduunu fark etmek iini bulandrd. yleyse Settarhan ta kesilse daha iyiydi. Zaman dursayd, Settarhan ortada donup kalsayd, heykel olsayd. Bir ey yapmak, etmek, eylemek, adm atmak zorunda kalmasayd. "Allah'm" dedi, "Bana bir yol gster. Benim tek bama karar veremeyeceim denli kark bu i. Ben bu ipin ucunu tek bama getiremem. Senin benden ne istediini bir bilebilsem; Seni hangi admm benden raz klar bir kestirebilsem. Ona gre hareket etsem. Ey Hd-y Alemin, bana bir iaret gnder." Hibir iaret gelmedi.

O gece bir rya grd Settarhan. Ona kalsa sabaha dein uyumamt ama grlecek rya, uyanklna kadar szmt. Ryasnda evlerinin cmle kaps nnde duruyordu. Yalnzd. Bayram gnleri giydii yakas ve kol azlar ilemeli beyaz ipek gmlek srtndayd. Sanki evdeki byk bir trene hazrlanyordu ama iinde bir gnlszlk de vard. Adm atamyor, kapdan ieri giremiyordu bir trl. Oysa biliyordu, btn ev hele babas, onu bekliyorlard. Byle iki arada bir derede, adm atmakla atmamak arasnda kararsz, dnyann ykn omuzlarna alm beklerken aniden ayann altndaki yer sarslmaya balyor ve arkadaki da, evin zerine, evin ana duvar da Settarhan'n zerine yklyordu. Settarhan kendisini ter iinde uykusundan atm, yatakta yar dorulmutu. Sabaha kadar dalp dalp uyanm, kalbi ile akl birbiriyle mcadele edip durmutu. Ama ne kalbi akln ikna edebilmiti ne de akl kalbini. Aikrd grd ryann manas ama ona imdi bu ryann iareti lzmd. Sabah orbasna oturmad bile, bir solukta iek Hala'nn kapsn ald. Tokman sesini dinledi. Bir daha ald. Kap ald sonunda, iek Hala ask bir yzle Settarhan' ieri buyur etti. Olup biteni duymutu demek ki. Hibir kelm etmeden Settarhan'n yzne bakt uzun uzun. Yal kadn bu sararm ehreden kt bir dle blnm gecenin hayrl bir sabah olamayacan okudu. Nice dler teslim edilmiti kendisine; sahiplerinin bile farknda olmad gizli emeller, ilenmi ilenmemi gnahlar, kapal ak arzular. Yakn gelecee ilikin felketler okumutu ryalar daha dinlemeden onlarn sahiplerinin yznden. Ama byle bir yz daha evvel o bile hi grmemiti. Settarhan, "iek Hala, bir rya grdm" diye balad. "Bizim evin nnde duruyordum. Atmam gereken bir adm vard ama atamyordum. Oysa herkes beni bekliyordu." iek Hala'ya kalsa bu d dinlemek istemezdi. Gel gr ki Settarhan anlatmaya oktan balamt bile. Ne bir bardak su anlatmasn blebildi ne ay ne de erbetler. Sanki bir an nce anlatmasa, grd iinde kalacak, aznda acyan o dehet gerek olacakt. Yal kadnn yz kederle glgelendi. Bu ryann balangcndan sonunu tahmin etmek zor deildi. Bundan yllar yllar evvel byk bir kapnn nnde benzer bir rya grm, o kapnn nnde kalakalmt iek Hanm da. Kendisini, btn bir ailenin hkmleri, ahlk, namusu adna satr nnde bulduunda onun da dorular ailesinin dorularyla elimiti. Gnl ite sevmi, sevilmiti de. Oysa kendisine hi sorulmadan, zamannda verilmi bir szn kurban olarak gelmiti o gnlere. Gc olsa, dizlerinde atlacak bir admn dermann bulsa, yz geri o ryadan kp giderdi iek Kz. Ama yoktu. Ne atacak adm, ne elinden tutan, ne halden anlayan vard. Sevdicei bile kendisini o ryadan ekip karamamt. iek Hatun, halinden kimselere bahsedememiti. Bahis iin zemin gerekli zira. Yoktu. Sesini karmam, kaderinin bir yanna raz olmutu sadece, br yann ise reddetmi, hi evlenmemiti. Ve imdi Settarhan omuzuna yklenmi ryasyla gelmi kendisinden yorum mu istiyordu?

Hl ryasn anlatmakta olan Settarhan "iek Hala" diye devam etti, "Birden ayamn dibinde yer sarslmaya balad. u Sehend Da geldi, bizim evin zerine ykld." "Ev de senin zerine ykld, he mi?" diye tamamlad iek Hala, ubuundan derin bir nefes ekerken. El rpt, en acsndan iki kahve hazrlanmasn emretti. Yerinden kalkt, sanki onunla birlikte heybetli bir da yrd. Settarhan'n nnde durdu, ellerini onun iki omuzuna brakt. Settarhan bu ellerin arl altnda ayaklarndan itibaren olduu yere batacan sand. Glkle doruldu. Ellerini ekti iek Hala. "Otur" dedi, "Otur da halleelim." Bir ubuk da Settarhan'a uzatt. Kadn da olsa ailenin bir bynn, hem de yan ban alm, erkek taifesine karm olan birinin karsnda ubuk tttrmek! inanlr gibi deildi. Fakat hal de o alldk hallerden deildi. steledi iek Hala. Settarhan ubuu ald, yakt. O gn orada Settarhan, iek Hala'ya kalbindeki her trl tereddd sayfa sayfa at, birbiriyle ekien iki yann gsterdi; aklnn kalbini, kalbinin akln ikna edemediini, gklerden de bir iaret gelmediini syledi. Ama asl sayfay evirdiinde, "Ben Azam' ok seviyorum" dediinde iek Hala gzlerini gzerine dikti: "Biliyorum Settarhan" dedi. Berber Isfendiyar ahdamarna dayanan usturaya aldrmamasndan anlamt Settarhan'n k olduunu, Kirkor Usta geriye brakt firuzenin renginin alev almasndan; iek Hala ise baklarndan. Ama bu baklarda aktan daha tehlikeli bir ey vard, akla badamayan bir ey. Yal kadn bir erkek sesi kadar kaln sesiyle dedi ki: "Settarhan, m diyorsun. Bu nasl aktr ki iki yann bir araya gelip de btnnle hakkn gelmi ve gemi herkese hell etmiyorsun? Bu nasl aktr ki kan davas gdyorsun, her eyi affetmiyorsun? Ak kendisini yakacak cehennem ateinin nnde nce bir sre snr, bilmiyor musun?" Settarhan bir yanyla korktu bu uluorta szlerden. Kendisine buyurulan eyden ve kendisinin de yapmaktan korktuu eyi yapmamaktan deil; hakkn Piruz'a hell etmekten, Azam' affetmekten korktuu iin korktu. Korku dalar beklerken dm dm stne. Ukde der ukde. ine bir dm daha atld. Krdm oldu almad. iek Hala Settarhan'a bakt. Zamannda bir masaln kaybetmeye mahkm kahraman ama biraz da o kaybn tam sebebi gibi, fukara sevdicei gzn karartp da dalar delmeye, hi olmazsa o yolda lmeye kalkamadnda, iek'ini o masaln mutsuz sonundan ekip karamadnda hep bir mucize olmasn bekleyip durmutu o da. Olmamt. Mucizeler yle ok sk grnen eyler deildi. Ama. Birilerinin mucizesi olmak da lzmd. Sze balad: "Bazen en byk hakikatlerin bilgisinin en byk gnahlarla yan yana durduunu unutma Settarhan. Akn nizam paralannca her ey gze abes grnmeye balar. nsan iinden yenilenmeyince dndan eskir..." Sonra sigarasndan derin bir nefes ekti, kendi cmlelerine kendisi de gld. Settarhan'n kane szlere, hikmetlere, Hafz'dan okunan gazellere, tebihlere, hnerlere deil nasihate ihtiyac vard. O da sade ve ak tek cmleye sard. "Brak" dedi. "Gitsinler. Yollarna kma. Bir ta koyulacaksa da yollarna, o ta sen olma." "Settarhan" diye ekledi, "Karg da uyandrr, karg alma." Settarhan bu ezilmi saltanata hrmetle bakt. Onun, zamannda kendi bakaldramamlnn acsn imdi Azam'n bakaldrna gz yummakla m karmaya altn ise hi dnmedi bile. iindeki krdm sanki ald, evin arkasndaki da, stnden kalkt. Settarhan' Mirza Han'a balayan yollardan dar bir yol buldu, bu slleden syrld. Yapmayacakt. nk yapamazd. Yaparsa kendisi de yaayamazd. Ona imdi sadece adm atmak kalmt.

Kapdan karken, hizmetkrn tam o srada ieri buyur etmekte olduu Sehend'in krk baklaryla karlat. Durmad. Att admn Settarhan. Muhabbeti, vicdan, insaniyeti, iyilii, adn koyamad o bir tek kendisine ait ahsiyeti, btn sllesinden kopup da sadece kendisinden ibaret olan o yan daha ar gelmiti. Aramad, pelerine dp de bir kede kstrmad o ikisini. Azam' salarndan srkleyerek ard sra ekmedi. En fazla nefret ettii anda dahi onun inkr edemedii gzelliinin karsnda fkesini ehvetle bilemedi. Kendisine de ait olan gemie ihanet etmedi. Ama artk buralarda durulmazd, imdi ona bir hicret lzmd. Mh- Muharrem'di. Her yan Kerbel. Varsn olsun, Hseyin olmak Yezid olmaktan yedi. Eve dnd. Mirza Han Enderundayd. Yanna uramad. Settarhan bu kadard. Babas Mirza Han, bu kadarna razysa, kervan yola devam edebilirdi. Deilse? Ne olacan kim bilirdi? Serblend'in ve iki yedek atn hazrlanmasn emretti. Hareme geti. Annesinin ellerine sarld. "Ben gidiyorum anne" dedi. Settarhan' kapya kadar yznde asl o sapsar kederle ve gzlerindeki her zamanki krk tebessmle Sehend aabeyi geirdi. Fakat o krk tebessmde, imdiden birikmi hasretten daha galip, derin mi derin bir memnuniyet var gibiydi.

Tebriz'de doruca Kapalar'ya gitmiti Settarhan. Hallar, Rus ve ngiliz subaylar arasnda her zamanki hayatn yaamaya almt. Arkasna bakmadan kmt Taht Sleyman'dan, Mirza Han'dan da bir haber kmamt. Ama her ey yerli yerinde duruyordu ite, belli ki bu i yakasn kolayna brakmayacakt, iinde iyilemeyen bir sancyla bir yan br yanna bir trl uymam, akla uyuyup nefretle uyanmt gnler boyunca, sonra nefretle uyuyup akla uyanm, tek bir ey olamamann kahrn ekmiti. Kimi gn btnyle af ve merhamet kimi gn tepeden trnaa fke ve nefretle dolmutu. Tek bir ey olsayd oysa, kendisine emredilen ya da iinden gelen bir sesin buyurduu bir ey. Yeter ki biri olurken akl dierinde kalmasayd, ona kendisini btnyle braksayd. Akln ikna ederken kalbinde kavrulmasayd, kalbini ikna ederken aklndan yakalanmasayd. Ama her biri dierine di geiren iki byk heyul arasnda paramparayd sadece. Aradan hayli zaman geti. K ba, Tebriz'de karn ar ar savrulduu bir akamzeri, Kapalar'nn btn kaplar kapandktan sonra Settarhan ne yapacan ne edeceini bilmeden sokaklarda dolamaya balad. Bir yerlere smas mmkn deildi ve gidecek bir yer de yok gibi grnyordu. Yzn kar pembesi gklere doru evirdi. Kar taneleri elmack kemiklerinin, akaklarnn zerinde erirken duyduu sesle kendine geldi; Tebriz'in sonsuz saydaki k kahvelerinden birinin nndeydi. Bu ses hazindi. Bysne kaplmamak, klavuzluunu kabullenmemek sradan insanlar iin bile mmkn deilken kalbi yaral, ruhu fkeli Settarhan iin bu, ar deil azimetti. stelik ses sanki kendi halinden tevatr etmedeydi. Kapya yanat Settarhan. Buz tutmu, servilenmi camdan ieri bakt. Bir ey gremedi. Kapy aralad, hal bir perdeden ibaret olan ikinci kapnn kenarndan ieri szld. Dumanl hava yzne arparken ses yaknlat. Peykeler doluydu. Fazla gze arpmadan atee, ocaa yakn bo bir yere iliti Settarhan. Bir semaver syledi, bir de nargile. Dinlemeye balad. u k tarz, bambakayd. k, iki kann arasnda dnyann btn dmleri nce balanm sonra alm, grm geirmi, kavrulmu yanm, ancak ondan sonra ayakta kalmlar gibi ftursuzca kendi lemine dalm vakur bir adamd. Ayakta deil oturarak sylyordu. Srtn peykenin havlar dklm hal minderine iyice yaslam, sa dizini dikerek sazn kucak boluuna almt. Ba hafife kalbine

doru eik, gzleri tmyle kapal, bedeniyle orada lkin ruhuyla ok uzaktayd. Nefes alr gibi tellerin zerinde gezinmeye balad. Zaif bedeni dumanlarn arkasnda varla yok aras, dokunsan dalacak gibi grnse de alp syledikleri kurun kadar ard. Haner gibi delici, kl gibi keskin, hazin bir "yank hava"yd bu. lk nameler ran'n bitip tkenmek bilmez ovalar gibi geldi, yce dalarn gklere ba eken zirveleri ardndan skn etti. Sonsuzca uzayan bir deme zerinde bir name tam unutuldu denilen yerde, ayn dan farkl zirvelerde kendini tekrarlamas gibi yepyeni bir yorumla tekrarland. Bu, nameden baka bir eydi. ldryor, hi deilse yaralyor, sakal brakyordu. Onu bir kez dinleyenin kendisini bir daha ayn kii olarak bulmas mmkn deildi nk k, insann ruhunu ekip karyordu. Ama ruhun kendisine ne olduunu, neyle karlatn anlamas mmkn olmuyor, geriye sadece bu dnyadan gemi yank bir adamn resmi kalyordu. Ve tpk Hafz'n Farsas gibi bu tavrda, bu namede de sadece slm'n serin rzgr ve Azerbaycan'n Trkl deil, Zerdtlerin atei, Persepolis'in Dara's da vard. Srtnda kirli, yakasz bir gmlek, ayanda bol bir pantolon, yz kemikli, gzleri kuytu, salar yar dklm, ya olmayan bu adama ilgiyle bakt Settarhan. Bitip tkenmek bilmeyen bir namede yolu nasl da ayor, yeryz kelimeleriyle konusa da bu dnyadan olmayan bir sesle bu dnyadan olmayan bir hikyeyi nasl da anlatyordu? Nameyi nameye ekleyerek ykseldii dorukta atmosferi delip kyor, bambaka bir boyuta geiyor, oradan sesleniyordu. Aclar artk bu evrenin hesaplarn am, tmyle te dnyaya havale edilmiti ve bu yzden bir daha yanmas mmkn deildi. Dnya yansa o alev almazd artk, o denli yanm, btnyle kavrulmutu nk. Ama bu duman da zerinden atamazd. Settarhan merak etti, nasl dayanm nasl ayakta kalmt? ok gemeden Kerem ile Asl'nn hikyesini anlatacak bir baka k geldi, ykseke bir yere oturdu, alp sylemeye balad. Ayan uzatan, ksren, lubalilik yapan bulunmazd zaten bu meclislerde fakat bu defa nefes alnsa duyulacakt sanki, herkes kulak kesilmiti. Geceler boyunca srerdi Kerem ile Asl'nn hikyesi. Settarhan szlere kulak verince, n fasl getiini, divann, destann sylediini, demesini kurduunu, asl hikyeye oktan geldiini anlad. Ka gecede anlatlrd Ermeni keiin kz Karasultan' seven Ahmet Mirza'nn hikyesi? Adnn deitiine, Kerem'letiine baklrsa, ak oktan balam; Ahmet Mirza, kimliinden gemiti. Kvrak anlatyordu k. Anlatrken kendinden geiyor, kh Kerem'e kh Asl'ya dnyordu. k, ilhamnn ba kayna Urumiye Gl ve Aras nehri ile usuz bucaksz ovalar ve yce dalar olsa da, hikyesini her akam dinleyenlerin tavrna gre yeniden biimlendirirdi. Olaylar sabitti geri, Kerem ile Asl daima ayrlrlar, Kerem kendi h'nn alevinde tutuurdu. Fakat bazen dinleyicilerin ou yle ihtiyar, yle kanlar ve kalpleri donmu, yle kendinden gemi adamlar olurlard ki Kerem ile Asl'nn o geceki blmn bir ahlk risalesine dntrerek anlatverirdi, yoksa bu pirifnilerin umurlarnda olmazd ak. Ayn hikye genlerin, genliklerini unutmamlarn, aktan gayrini kl k! bellemi yaszlarn ounlukta olduu meclislerde ise ateten gmlee dnerdi. Bu gece de hem sylyor hem de nabza gre verecei erbetin kvamn kestirmek iin dinleyenlerini gzden geiriyordu k. ok gemeden bir ift gzle gz gze geldi; atee yakn olurmu, durgun su gibi kederli, yanarda az gibi tutumu Settarhan'n gzleriyle. Yaman bir sevdaya dm bir adamla karlatn anlad. Yoksa beyzade iini byle ekmez, gzlerini dikip de atee yle bakmazd. ok gemeden k gzlerini kapad, Kerem'in, derdini babasna at msralar sylemeye balad: O gece k syledi Settarhan dinledi. Meclistekilerin payna da bu yakc ateten salan alazlarla mest olmak dt. Kerem'in akbetini hikyenin sona erecei gece anlatacakt k. Ama beyzade, kesik h'lanna baklrsa, Kerem'in h'n oktan tecrbe etmiti. O bir yandan aarken dier yandan kapanm olmalyd Asl'nn dmeleri ve sevgilinin gs stnde iki dme arasnda kald muhakkakt.

Urumiyeli k, beyzadenin halinden onun bir kararda durmayacan, bir yerlere smayacan, zdan da buradan kp gideceini anlad. Sz kesmeden, aylara icaz vermeden nce, "Szm " der gibi Kerem'in yaknmasna geiverdi:

aalar hangi derde yanaym dim Aslm gren olmad aneler gibi yandm tututum dm alevimi alan olmad

Ve klar arasnda hi det olmad halde bir Karaba ikestesi ile bitirdi.

K ortasnda alas bir bahar ban kaldrm, gz atrm, geici bir parltyla olsa da gne t. Settarhan ne zaman han odasndan kmt, amurlu yollar ne zaman arnlam, ne zaman ya varmt? indeki sesler kendisini bomaya azmetmi olmalyd ki gndz vakti yolunu betmeye balamt oktan. Hele bugn btn btn kaypt. Dn sabah annesinden bir mektup t nk. Eri br yazya baklrsa Sehend aabeyinin olu Ali Ekber'e yazdrlmt bu tup. Byle bir mektubun manas baka kime emanet edilip yazdrlabilirdi? Her biri besmeleyle enmi olsa da ilk kelimesinden son kelimesine fke ve nefret dolu bir mektuptu bu; batan sona yet, batan sona beddua, batan sona sitem dolu bir mektup. Baban kendisini eve kapad, hibir yere kamaz oldu. A oul, hi baban dnmez misin sen? m bile kadn halimizle bamz ne eilmiken koca Mirza Han ne yapsn? nsanlar arkamzdan p konuuyor. stelik o hayszlar Taht- Sleyman glnn banda grenler olmu bir sinde, sabahn ok erken bir vaktinde. Ne zillet! Hl gitmediler mi? Bu nasl itir, ne cesaret ne sizliktir?" Mektup byle uzayp gidiyordu. Bakrclarn tokmak seslerini duyunca Settarhan kazanclar sna yaklatn anlad. Ban kaldrnca bir ayhane grd. ayc, havann zamansz lliinden istifade, dar birka kerevet atmt. Yazlk havuz kapalyd lkin gne u birka ik saltanatnda, dedii yeri okuyordu tatl tatl. Settarhan bir bardak su, bir fincan kahve imek, igara tttrmek, bann arsn dindirmek istedi, ayhaneye doru ilerledi. be adam nargile indelerdi. Selamnaleykm" dedi ortaya Settarhan. Selmna, alak mrltlar halinde karlk geldi. Bu abelede, bu farzda bir kaytszlk, bir eksiklik, bir lubalilik sezen Settarhan stnde durmad kerevetlerin en uzaktakini seti. izmelerini karp halnn zerine bada kurdu. Papan geri , srtn yasta henz dayamt ki rak yannda bitti. Kahve" dedi sigarasn sararken, "Ac olsun." Gzlerini kapad, yzn k gneine evirdi. Aralarndaki mesafe o kadar az myd yoksa adamlar bilerek isteyerek mi seslerini o kadar eltmilerdi? Biraz evvelki selmn eksik yan, souk da sze dkliiverdi, geldi, Settarhan'n tna arpt; babasnn o kadar ikyet etlii, kkredii; annesininse o kadar sitem ettii ey arhan'n karsna dikildi. Birka msra alnmt kulana Settarhan'n, tebessm edilesi iki msra. Kim bilir hangi akn gi yangnyla Kerem'e benzer bir kn azndan fkran, herkesin bildii buhar.

Bahelerde mor meni Verem ettin sen beni Ya sen slm ol gz Ya men olan Ermeni

Ama byle dememilerdi ki! ite urada oturan u adamlar; bu msralar ezmi, arptm, sini de nesnesini de deitirip azlarn yaya yaya, srta srta demilerdi ki:

Ya sen Mecus ol ay gz Ya ben olam Mslman

lk anda "Yanl m duydum acaba?" diye geirdi iinden Settarhan. Bir iki saniye bekledi. ei kavramaya alt. Ama yo, doru duymutu. Peki, bu haber Tebriz'e nasl varmt? Ne mi var? Demek Tebriz'e kadar varmt ve demek doruydu Settarhan'n bundan sonra ban en kaldramayaca. Ban kaldrd. Yastklara dayanarak kayklm adam, oklarn atm, menzile vard anda raca grlty bekleyerek Settarhan'a bakyorlard. nn de aznn kenarnda ayn zalim , ayn salyal keyif asl kalmt. Hangisi? Ses hangisinin boazndan km, kelimeler gisinin azndan dklmt? Hangi dudaklar telafuz etmiti bu zehir zemberei? Hangi dil bu dndrm, hangi di hangi damak bu sesleri fitretirmiti? Dnmeye gerek yoktu ki, de anda sylemiti. ayn anda sylemese bile biri sylemi ikisi dinlemiti. yleyse de kt bu cmleye. inde, kendisini Mirza Han'a balayan o bastrlm rmak kabard, nne geleni ne katt, Settarhan elini hanerine att. Akl bandayd ama kan beynine sramt. Kerevetten masyla aradaki mesafeyi iki admda almas, kendisine en yakn olan adamn boazna sarlmas ldu. Bir eliyle adamn boazn skarken br eliyle hanerini kaldrd.

Ne zaman gelmiti? Aniden mi belirmiti? Yoksa hep oradayd da kimse onu fark m etmemiti? Kimdi? lar dnemedi bile Settarhan. Sadece mengene gibi bir elin kendisini sol bileinden yakaladn, zca bileini deil ruhunu da bktn hissetti. Bu mengene almaz, bu el bklmez deildi belki ama bileinden damarlarna doru akan ey Settarhan'n btn vcuduna usulca yaylverdi; bir rperti sadece bedenini deil ruhunu da ele geirdi. Ban kaldrd, bir ift gzle gz gze geldi; bir ift alev nazarla, rengi olmayan bir kartal bakyla. Gs fiekli cbbesinin iinde ya olmayan bir adam Settarhan'a fazla deil sadece bir an bakt, bann zerinde heybetli bir kalpak vard. "Oul" dedi, "Er kiiye ba ak, aya plak grnmek uygun dmez." Settarhan'n eli dt. Ayann plak, bann ak olduunu ancak o zaman fark edebildi. Bada kurduu yerden olduu gibi frlam, geri yatrd papa o arbedede bandan yuvarlanmt. Elini adamn boazndan ekti, nefes nefeseydi. Bir ift kartal gz, korku iindeki adama dnd bu kez. "Bakalarnn ayplarn aratracak kadar temiz kim var iinizde, densizler?" dedi. Cevap beklemedi. Yoluna devam etmeden, nce yanndaki genlerden birine bakt, sonra Settarhan'n yerde tozlar iinde yatan papana. Gen, papa yerden ald, tozunu silkeledi Settarhan'n eline

tututuruverdi. Glmsemiti sessizce. Onlar uzaklarken Settarhan da adam da ayn esintinin arkasndan bakakalmlard. Uzakta siyah bulutlar araland. Bir yldrm dan zerine dt. K gnei bu kadard. ayc raklarn azarlad. "Haydi, kar geliyor, toplayn her eyi, kerevetleri ieri aln. Bir ey krmayn, ben de sizin kemiklerinizi krarm." Settarhan izmelerini giydi; Tebriz'e geldiinden bu yana sk sk yapt gibi Dastan Tekkesi'nin nnden geerek Rus sokana girdi, meyhaneci Aleksandr'n kapsn itti.

Aleksandr'n meyhanesine girdiinde kirli nlk onu yine temennalar arasnda karlad. Beyzade bugn gecikmiti yoksa izzet ikramda bir kusur mu etmilerdi? Eer yleyse hemen telfi edilebilirdi. Ne emrederlerdi? "Canm skkn, sus!" dedi Settarhan. Kirli nlk sustu, iinden "Ne zaman cann skkn deil ki senin?" diye geirirken yer gsterdi, tepsi donatmakla iktifa etti. Acem engi gsterisine devam ediyor, Sofya ve Vasili'nin masasnda ise be Acem bara ara pazarlk ediyorlard. Kadehlerin ilkini kafasna diktii an Settarhan buraya da samadn fark etti. kinci ve nc kadehi ayakta devirdi, drdncy kap aznda. Beinciyi beklemeden dar frlad. ayc hakl km, kar balamt. Settarhan arka sokaa geti. U Rus subay yaklat yanna, az tede iki ngiliz devriyesi kimlik sordu. yle ya Tebriz'in, btn ran'n, onun hem ayrlmaz paras hem gayr yani cz-i l- yenfekk'i Azerbaycan'n gvenlii onlardan sorulurdu. "te kimliim. Ben Settarhan, Mirza Han'n olu, beyzadeyim. Azam' Piruz'a braktm. cm alamadm. Ailem gibi kendi bam da ne edim. Hem elim kalkmad onlara hem kaldramadm elin altnda kaldm." Devriyelerden biri gld. Bunun keyfi tamamd ve gidebilirdi. Ama bu havada sokaklarda fazla dolamasnd, yle ya, gkler kzarm, kar bastrmt. Tebriz halk oktan evlerine ekilmiti bile. Bu saatlerde darda olmak iin ya ngiliz ya Rus askeri olmak gerekirdi ya da Ermeni etecisi veya Trk milisi. Settarhan hibiri deildi. O sadece ne yapacan bilemeyen, ortadan ikiye blnm, iki yars yekdierini yiyen iki Settarhan'd. Bu da karl bir gecede savan ortasndaki Tebriz sokaklarnda dolamak iin yeterli bir sebepti. Biraz daha dolat. Souk hava meyhane esrikliini zerinden atmt. Kar iyice artm, u kadarck zamanda ylmt bile. Gkyz iyice kzllam, evler sokaklar bakalamt. Patr patr dklen karn sesi, kokusu doldurmutu Tebriz sokaklarn ve incecik bir tabaka btn kirlerin zerine bir stre ekmiti. Sanki baka bir zaman baka bir meknd. Hep byle kalsayd, hi kendine gelmeseydi Settarhan. Hi Taht- Sleyman olmasayd. Azam olmasayd. Piruz olmasayd. Mirza Han hi olmasayd. Settarhan hi mi hi olmasayd. Dastan Tekkesi sokann bana gelmiti Settarhan. Tebriz'in sokaklarndan hi eksilmeyen iki kocaman kpein tekkenin kapsndaki odun ynlarnn arasna snarak birbirlerine sokulduunu grd. O srada kap ald, iki dervi grnd. Biri, kaln bir uvalla kpeklerin yatt izbenin etrafn evirdi, zerini rtt. Dieri de slanm lava paralarn bir kabn iinde kpeklerin nne srd. "Derviii" diye seslendi Settarhan sokan bandan. Yznde, nne kan ilk yamaca tamak isteyen zalim bir yanarda gl belirmiti. "Niye onlara yemek veriyorsun ki? Rezzaku'l-Alem olan Allah onlarn da rzkn vermez mi?" Dervi uval balamaya devam elti, ban kaldrmadan. "Allah veriyor onlarn rzkn zaten" dedi. "Ben sadece sebebim, vesileyim."

Settarhan iki adm att kapya doru. Kendi sonucunun sebebini de karsayd ya Allah karsna! "Bir iaret Allah'm" diye geirmiti iinden defalarca, "Bir iaret." Oysa gklerden bir iaret ta inmemi, kararszlna bir karar eklenmemiti. Sert bir rzgr esti. ok souktu. Dervilerden dieri Settarhan'a dnd eliyle kapy gstererek. "Buyur" dedi, "Kapda kalma." Settarhan gld. Allah'n bildiini kuldan saklamad. "Ben" dedi, "Meyhaneden geliyorum." Dervi "Buyur" dedi bir daha, "Kapda kalma." Settarhan durdu. Bir daha gld. "Ben" dedi "Nak deilim." "Buyur" dedi dervi, "Kapda kalma." Settarhan tekkenin kapsn itti. eri girdi. Mritler halka biiminde oturmulard. Ortada beyaz harmanisine brnm heybetli bir eyh, zaman'n yaratlm olduundan, yleyse onun da sadece bu dnyaya ait bir mahluk olduundan bahsediyordu. Settarhan bir sre halkann dnda, ayakta dikildi. Balar bir an iin ona doru evrildi. Dastanl Nak eyhi baklarn bu yeni gelenin zerinde biraz gezdirdikten sonra hikmetinden sual etmeyen talebelerinin sknetli bekleyii arasnda kald yerden devam etti. O zaman Settarhan daha bugn, ayhanede gzleri gzlerine dikilen, bilei bileini bken bir ift kartal bakn tand. Dastanl Nak eyhi. Demek oydu. Dizlerini krd, olduu yere kt. Onu herkes bilirdi. Kim bilir neden, Tebriz'e yerlemiti. Baklarnda unun urasnda elli altm yl kadar nce Dastan halknn Rus igaline kar koymasn salayan disiplinin ve doru seilmi gayeye duyulan lmcl balln atei vard. Hell varlna gz diken Rusya karsnda akncl ve saval farz edinen "Abrek" ruhu; iman cihatla birletirmi, bu ruh btn Kafkasya halklarn ortak bir lk etrafnda birletirerek Rusya'nn nne iki deniz arasnda uzanan bir da seti ekmiti. Bu yzden Sibirya cehennemleriyse Kafkasya aral olmutu Ruslarn; cennet, kaplarn amamt. eyh- zaman meselesini aklamaya devam ederken bir ara tekrar ban kaldrd, bu kez semaverin bandaki mride nazar etti. Mrit usulca yaklat Settarhan'a, yanna diz kt, kulana eildi. "Dastanl eyh Efendi bu gece semaveri senin kaynatman istiyor." Settarhan armt. Tekkeyle, derghla hi ii olmamt imdiye kadar. Bundan sonra olacaa da pek benzemiyordu. Fakat emrin ulu derghtan geldiinin farknda, "Neden?" diyebildi. "Onu bilmem" diye glmsedi mrit. "Bana sadece emri makamndan alp muhatabna iletmek der. Burada 'Neden?' diye sorulmaz." Settarhan bugnk arbedede papan yerden kaldrp tozunu silkeleyen glmsemeyi tand. "Peki" dedi, "Ne yapacam semaver banda?" "ay." "ay m? "Haydi" dedi mrit, "Semaver kaynad." Dastanl Nak eyhi, baklarn bir kez daha kaldrd, insann kalbini, gemiini, hani neredeyse geleceini de gren gzlerle bakarak, "Settarhan" diye seslendi. "Bu gece ifalar sen dat." "Bam zere" diyebildi Settarhan. "Adm nereden biliyor?" diye sormak aklndan bile gemedi. Ama ite, krk yllk ainas gibi ona

adyla seslenmi ve bar yanan semaveri iaret etmiti. Yerinden usulca kalkt; usul erkan bilmezdi Settarhan ama bir edepsizlik etmekten korktu. Derviin peinde, ortada kaynamakta olan koca semaverin yanna gitti. Dervi, "Semaverin bar ate, ay saki'nin kandr" diye balad. Saki, Settarhan oluyordu demek ki nk aylar yani ifalar bu gece o datacakt ve demek ki kan yle uluorta akyordu. ay ifa, semaver ifa-sazd bu mecliste. Lkin semaverin gbeindeki kor atee, kz kmre baklrsa o da Settarhan gibi iin iin yanmakta fakat gz gre gre kaynamaktayd. Usulca kulana eilerek, "Dervi" dedi Settarhan, "Ben ay demlemeyi bilmem. Datlmasna da elimin kvam uymaz." Dervi hi duymam gibi buzdan, tatan, tahtadan, sesi ve duygular olmayan ne varsa onlarn hepsinden yaplm bir heykel gibi, tane tane anlatmaya balad: "Semaverin suyuna dikkat et, iyi ay iyi sudan olur. Her ay ayn trl demlenmez, cinsine gre tutar kararn. Ama her zaman geerli bir usul istersen, aydanla kuru ay koy nce. zerine kaynar su kat semaverin emesinden, dndre dndre. Sonra semaverin stne koy demlii. Vakte riayet et. Suyu, kaynamadan nce demlie alma. Atee dorudan temas ettirme. Atele demliin arasnda buharlk bir mesafe kalsn. Semaver usul usul yanarken su kaynasn. Buhar ksn ki ay demini alsn, kvama gelsin. Porselen demlii nceden st. Demliin sap snmadan demleme. Demin zamann karp ay aclatrma. ay geceye yarar, geceyi karma. Btn bu ilere abdestsiz besmelesiz balama. ay doldururken 'Allah' demeyi unutma. Semaverde susan atei harlamay, eksilen suyu tamamlamay unutma. Ama deme dokunma. stne su alma. Demlikte kararnca tut ayn ki yar yolda kalmayasn. Bittiinde de yeni ay demle." Nicedir kaynayan semaveri iaret etti, "Hadi bala" der gibi Settarhan'a bakt. "Bir de" diye ekledi, en nemlisi bu zeyideydi, "Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri'nin aya nazar, duas vardr. Hazret, Allah kyamete kadar buna reva versin, diyerek ay nimetini iaret etmitir. Bu yzden bizim meclislerimizde semaverin ba stnde yeri vardr. O nazar anmadan, o duay mrldanmadan demlii semaverin zerine oturtma." Bir drtlk mrldand: Kimselerin akl ermez ay sohbeti hikmetine nk ezelde uram Mridinin lfetine.

Btn bu bilgilerden sonra Settarhan, "Peki" dedi, "Demlie ilve etliim suyun miktarn asl ayarlayacam?" "te o..." dedi dervi. "O tamamen sana kalm. Ona sen karar vereceksin. Ve ayn miktarna en uygun su miktarn kestirebildiinde sen de ayda demlenmisin demektir." Demliin zerine su ekerken bir an tereddt etti Settarhan. Dervi, gzlerini dikmi glmseyerek

kendisine bakyordu. Bunun bir miktar, ayar, nisbeti, ls var myd? Bu kadar ok kelimesi olan eyi zikretmekten vazgeti. Elini tamamen sezgilerine brakt. Derviin dedii gibi. Suyu aktmaya balad. Bir sre sonra iinden bir ses "Dur" dedi. Bardaklar tepsiye dizilmiti evvelden. nce demi dkt Settarhan. Bir parmak sadece. Sonra her birini semaverin musluuna tuttu, kaynar su ilve etti. Tepsiyi nce eyh'e sonra srasyla mritlere, ehl-i sohbete gezdirdi. Bardaklarda kak yoktu. Bu mecliste sessizlii bozacak bir kak sesi duyulmamalyd nk. ekerler bile kadehlerden sessizce alnd. Settarhan ifalar datrken derviler "ay lhisi"ne balamlard. Uzun, ili bir ilhiydi bu. Settarhan ta geen sene bu sokaktan geerken duyduu, meyhanede Sofya ile Vasili'ye sylemeye kalkt msralar tand. Hl ezberindeydi. Yan semaver dn semaver Sende bir hal var semaver kinci ilhiye baladklarnda Settarhan da ay tepsisini ikinci kez dolatrmaya balamt. Az nce derviin ilk drtln mrldand ilhiydi bu, devamn dikkatle dinledi: Lezzeti cennet arab d eder ien harab Gnlde hikmet kitab Dolar bu ay sohbetine Lezzetini ien bilir D cihandan geen bilir Trl mercan saan bilir Gelin bu ay sohbetine

Settarhan bu sohbetin, bu cezbenin, bu zikrin, bu meclisin, bu semann ortasndaki semavere baknca aydan gelen nevenin meyhane ehlinin nevesinden geri kalmadn, onlarn mey ierken hissettiini bunlarn ay ierken hissettiini dnd. Tebih hatal kat diye geirdi iinden utanarak. Bu meclis tebih edilemeyecek kadar tertemizdi. O gece Settarhan ipini koparm babo sandallar gibi urad limandan demir atamadan ayrld.

Her yere urayan ama hibir yerde kalmayan Settarhan burada da kalmad. Karanlkta sese ynelen krler gibi ynelmedi bu sese. Yolu bu yol deildi, bu kapdan nasibi yoktu belli. Yangnna su serpilmemiti. Ama o gece Dastanl Nak eyhi'nden insan denen varln aslnda yurdunu zleyerek hasret ektiini, asl acsnn hatrlamaktan ama tam karamamaktan, tanmaktan ama kavuamamaktan bazen ise karlap da tanyamamaktan ileri geldiini ve daha pek ok eyi dinlemi bir de aya daha farkl bir nazarla, daha bir hrmetle bakmay renmiti. Himmetin envai ok, ba gz stneydi. Kapnn dnda gm tabakasn kard. Kaln uvaln kuytusunda birbirine sokulmu ml ml uyuyan kpeklere bakarken srtn ykk duvara vererek meldi, kocaman bir sigara sard. Sonra kalkt. Tebriz'in ta evlerinden tten bacalar gibi dumann savura savura karanla kart. Hana vard, giysileriyle dein zerine att kendisini. Uyku? Uzak eydi. Tavann kapkara merteklerini saymaktan vazgeerek tekkedeki ay lhsi'ni ezberden okumaya balad. Dier drtlkler hatrndayd ama bir trl ilk drtln msralarn zihninde yakalayamad. Hayret! Hepsi var da bir tek o uup gitmiti aklndan. Sanki bir el silgi geirmiti zerinden. Dikildi deinin iinde. Ya Allah, Ya Hafiz! Aklnda kala kala bir "ezel" bir de "lfet" kelimeleri kalmt. ok gemeden msralar dnmeyi brakt. Sabah ayhanede grtlana dayand adamn hayali btn hayalleri, bu arada Naki eyhi'nin hayalini bile ezip geerek karsna dikildi, dier ikisi de yan bandayd. Bu babaalkta Settarhan'n Mirza Han yars azgn selin dalgalar gibi aa kt, btn ruhunu kuatt. Bir fke, ama bu kez bambaka bir fke, Piruz ve Azam'a kar sadece gittikleri ve giderken Settarhan'dan alp gtrdkleri iin deil; geride braktklar iin de byyen bir fkeydi bu. Gidilerine katlanmaktan ok daha zor bir eye duyulan fke. Kaybettiinden ok, kendisine kalana duyulan bir fke. Gidileri sadece kendileri ve Settarhan arasndayd. Ama braktklar yle bir eydi ki Settarhan ve cmle lem arasnda imzalanm sessiz mukaveleyi bozmu, yaamak iin uyulmas gereken yazsz kurallarnn nne set ekmilerdi. Ve kendileri bir keye ekilerek Settarhan'a "Biz gidiyoruz, haydi sen imdi yaa" demilerdi. Bundan byle Tebriz'de de Taht- Sleyman'da da ba yerden kalkmayacakt Settarhan'n. Ve bu, byle olmayacakt. Sabah uyandnda ilk kez bir yan br yann ikna etmiti. Tek bir ey olduunu, tek sesten ibaret kaldn hissetti. Kalkt, bankaya gitti. Yllardr biriktirdii btn paray ekti. Tekrar odaya dnd, banknotlar kemerinin iine dikti. Sonra hancya haber yollad. "Atlarm hazr etsin. Taht- Sleyman'a dnyorum ben." Hancdan haber geldi: "Bu karda m?" "Evet, bu karda."

Sehend Da'nn ilk zirvesini amas zor olmad Settarhan'n. Drdncde beli biraz bkld. Beincide omuzlar dt. Altncda hancnn "Bu karda m?" demesinin anlamn kavrar gibi olduysa da pabu brakmad, iindeki fkenin ateiyle Kaf Da olsa aard. Yedinciden sonra iklim deiti. Kar, Taht- Sleyman'a henz uramamt ve tatl bir k gnei vard. Eve gitmedi Settarhan. Taht- Sleyman'n ate tapnan gren bir han odasna yerleti. Mademki "Taht- Sleyman'a gelmiler" diye yazmt annesi mektubunda, eer buradalarsa mutlaka bir daha geleceklerdi. Settarhan'n ii bundan sonra o kapy gzlemekti. Gerekirse yirmi drt saat gzn hi krpmadan ayn ykk kapya bakacakt. Eer onlar gelmezse Settarhan Yezd'e gidecekti. Geldiler. Yeil gln bandaki iki glgeyi fark etti Settarhan, ite oradalard. Handan kt, Taht- Sleyman'n cmle kapsndan geti. Sessizce yaklat, rengi sapsaryd. Kimsecikler yoktu etrafta, admlarnn sessizliinden kendisi de utand. Ama artk ok yaydan kmt. Yayndan frlam ok nasl geri dnemezse Settarhan da o kadar hesapsz kitapszd ve suyun bandaki iki glgeye doru

hzla yaklayordu. Eer sadece birer glge olarak kalsalar Settarhan z varlna sz geirebilir, kendisini emin bir ele emanet ederek farkl bir yandan yekpareleebilirdi belki. Fakat ykntlarn arasndan ilerleyerek onlara biraz daha yakndan baknca grdklerinin hi de birer glge olmadn anlad. Azam, arafnn zerine kee bir al atmt ve peesi ardna kadar akt. Piruz az tede bir nar fidan gibi ayaktayd ve gln sularna bakyordu. Bir ara Azam ban kaldrd, Piruz'un yzne bakarak bir eyler syledi, elini uzatt. Ate, kendisini sndrecek suya, onu kendi admlaryla dipsiz bir gln yanna getiren eye doru sessizce ilerledi. inde "Syle" diye balayan bir soru, be kelm gezindi Settarhan'n. "Ezel meclisinde benim kavlim seninleyken sen bakasyla m kavilletin? Ben elimi sana uzatrken sen elini bakasna m verdin? Herkes kendi kalbinin iini bilir; ben akn hatryla geldim sana, sen hayszlkla gittin. yleyse Azam hainsin." Piruz'un eli Azam'a uzanrken bir kez daha gln bulank sularna bakt Settarhan. "Sen. Sen de aramzdaki beyaz mendil bana, ellerinle baladn payvanda bir kl darbesi indirdin. Sen Piruz, sen de hainsin." Dahas Settarhan'n hayalinde ikisi birlemi, tek kii olmulard. Kimi kimden kskandnn, hangisinden daha ok nefret ettiinin farkna varamad, bir adm daha att. Ortada bir vurgun olduu muhakkakt da hangi yandan vurulduunu dnmedi. imdi Piruz, Azam'n hemen yanndaki tan zerine oturmu suya bakyordu ve ikisinin de srt hl Settarhan'a dnkt. Gln her mevsim lk olan yeil suyunun zerinden kvrla kvrla hafif bir buhar tl ykseliyordu. Azam eildi, elini suya soktu. Settarhan onun bileine kadar suyun iinde gezinen elini, sonra avucuna ald suyu parmaklarnn arasndan aktn, bartsnn bir daha kaymasn, o, bartsn dzeltirken slanan alnn; sonra Piruz'u, o ikisinin suya den yansmasn seyretti bir sre. Her defasnda gittii yerden geri dnmeyi baarmt Settarhan ama anlad ki imdi artk geri dn yoktur. imdi zerlerine atlsa, u ate kadehinin alev dilini, Piruz'u, altna alsa, kr bir hanerle dorasa. Settarhan fkenin bylesini hi kimseye kar hissetmemiti. ahs adna hissettii, nefsinde bytt fke mi yoksa yedi mahalle dokuz sllenin u omuzlarna ykledii bor mu? Onu buraya getirenin hangisi olduunu zikretmedi, ikisi birbirine karmt oktan. Neticede Settarhan akn kazasna uramt lkin kaza byk olsa da Mecnun deildi, cinnete dmemiti; Dastanl Nak eyhi'nin derghnda sknete erecek kvamda da deildi Settarhan. Bir nefret kalmt ona bu kazadan geriye. O kadar bykt ki aktan geri kalan boluk oray ancak nefretin cssesi doldurabilirdi. Nefret, akla boy lebilecek yegne duyguydu ve ne kadar gzeldi. Nefret etmese, Settarhan orackta lecekti ve nefreti de ancak ak yok edebilirdi. Buradan geri dn kalmamt artk. Onlar byle var olduka, byle yaadka, yaamak Settarhan'a haramd. Hibir ey karamazd onu dt kuyudan. Ne iek Hala'nn grlmemi ryalar ne Aleksandr'n meyhanesi ne de Dastanl Nak eyhi. Tek hamle. Settarhan'n bundan sonra arda, pazarda, ayhanede, meyhanede, mahallede, mesirede, Muharrem'de, Aura'da, Taziye'de, Mersiye'de, Mescid'de ba dik durmas iin yetecekti. Tek hamle, sadece Settarhan'a deil, gelmi gemi yedi ceddine, gelip gelecek btn sllesine yetiecek bir ba sal iin kfi gelecekti. Bir dokunsa. Ondan sonra hibir ey olmam gibi gerisin geri eski hayatna dnecekti. Aln ak, ba dik, btn kayplardan arnm, yaayp gidecekti. Bir yldz konduracaklard alnnn ortasna stelik, bana bir ah tac takacaklard. arda pazarda onu gsterecekti insanlar birbirine takdirle. Bir adm daha att Settarhan; o ikisi diz dize, gz gzelerdi ve aralarnda fsltl bir name gidip geliyordu. yice yaklat, omuz hizalarna gelmiti ki gln bulank yeil suyuna gz takld. Suyun zerine kendi glgesi dmt ve iki glgenin tam arasndayd. glgeydiler imdi. Azam'n glgesini bir kenara ayrd Settarhan. Ona ilk kez gryormu gibi bakt.

Bu muydu? Btn bir sllenin gemii gibi geleceini de rehin alan, bir anda yok eden kuvvet bu ufak cssede, u elimsiz bedende mi mevuttu? Ondan m soruluyordu bin sllenin yz bin erkein namusu? Ve o, bana gelecein farknda olduu iin mi kocaman alm gzlerini kendi glgesinden kaldrm, Settarhan'la Piruz'un glgeleri arasndan km, omuzunun zerinden yar geri dnerek yemyeil suyun derinliine bakt kadar ftursuz, bir kuyu kadar siyah gzleriyle Settarhan'n gzlerine bakyordu? "Settarhan" dedi sadece Azam, "Kimse bana bir ey sylemedi, bir ey sormad. Nianlanacamz, seninle aramzda bir sz kesildiini bile bilmiyordum." Bir an durdu, ekledi, "Bilsem de fark etmezdi. Baka trls mmkn deildi." Piruz'un glgesini ayrd bu defa Settarhan, onu kard aralarndan. "Settarhan" dedi Piruz, ayaa kalkmt, "Ya benim kadar k deilsin, ya benim kadar cesur deilsin. Tek hamle, korkma. Sana 'Dur' diyecek deilim. Ben ak iin leyim ki sen de aka inanm olarak lesin." Bir an, Settarhan'n iinden Piruz'u elinin tersiyle bir tarafa itmek, bir ta paras gibi frlatp atmak; ondan sonra da her eye raz olarak, her eyi gze alarak, her eyi unutarak, ne yaptysa affederek, ne yaptysa af dilenerek, yani yeniden ve son defa serapa aka dnerek Azam'n nne dikilmek ve ona "Gel benimle, stanbul'a gidelim, her eyi arkamzda brakalm, gelir misin?" demek geti. O srada arafnn st ksm bandan bir daha kayd Azam'n. Aldndan fazlasn geri veren elmas bir an parlad, gl kpeler hl o kulaklardayd. Settarhan' dilim dilim dorasalar kan akmazd bile. Eylemine nicedir arad gerekeyi bulmularn haz dolu gcyle, hakszla uradn bilenlerin mutlu alacakllyla bakt gln yeil, bulank sularna. Beyni kafatasn atlatp gzlerinden, kulaklarndan, burnundan, azndan boalacak sand. Kannn, beynine hcum ettiini anlad. Bir adm att, yeil su titredi gibi geldi Settarhan'a. Bir adm daha, Taht- Sleyman titredi. Bir adm daha atsa gkler titreyecekti. Su ise "Aldm geri vermem ben" diyordu.

Serblend'i mahmuzlad Settarhan. Bundan byle buralarda, Iran topranda olamayacan biliyor ama nereye gittiini bilmiyordu. Kendisini Sehend Da'nn eteklerinde buldu. Bir kervan bekleyememi, bir araba tutamam, yanma yedek at bile almamt. Darack yollardan, uurumlu patikalardan trmanmaya balarken Taht- Sleyman'da btn gemiini braktn anlad. Kurbannn gzlerine bir kez olsun bu kadar yakndan bakan ruh, kendisini bu yaknlktan yara almakszn kurtaramazken o hem de iki ift gze defalarca bakmt. Yollar nnde uzadka uzad. Birka saattir yle hissediyordu ki Settarhan sanki dnyay terk etmi ama br dnyaya gemeyi de becerememiti. Arada kalm ruhlar, yrngesinden km seyyareler gibiydi. Sanki Demavend Da'nn zirvesinde gerilmi bir yaydan ilhi bir bolua frlatlan temreni krk bir ok, ykselmi ykselmi gk katlarnn sonuncusunu da aarak bu dnyaya ait olmayan bir bolua gemi, bir daha da yere dmemi, sonsuza dein byle umaya mahkm kalm gibi. Ne menzili vard artk ne de maksudu. Gemii de yoktu gelecei de. imdi u uurumun kenarnda dursa, arkasnda brakt cennete de nnde uzanan cehenneme bakt kadar uzun uzun baksa, yumruunu gklere doru sksa, iindeki nefesi cierlerini patlatarak boaltsa, haykrsa; Kabil olacakt o zaman. Ama onun birka saattir yazgs bile yoktu. Bedeninden km bu ruha birisi dokunsun da yeniden kaderine dnsn istedi. Hibir ey deimedi. Yeniden kaderine eklenmesi iin ok byk bir ey olmas lzmd ama Settarhan'n lgatinde henz yle bir kelime yoktu. Derbentleri gee gee Sehend Da'nn yedi zirvesinden en zorlu olanna, testere dii gibi patlam,

bakaldrm olanna geldii zaman akam yaklamt. Serblend, onca yolu durmakszn tepmiti ve biraz daha mahmuzlansa azndan kpkler saa saa atlayacakt. Taht- Sleyman'dan bu yana ilk kez durdu Settarhan, rzgr uuldayarak yzn kam gibi kesiyordu ve ok souktu. Buraya kadar memiti fkenin ateiyle, imdiyse donuyordu. ok gemeden yznde karn ilk tanelerini hissetti. Bu, stelik "Ardmda daha by var, geliyor" diyen trdendi. Geceye kalmt Settarhan. Urusu, uursuzu oktu bu dalarn, daha fazla ileri gidemeyeceini, burada konaklamas gerektiini anlad. yi de nasl? Heybesinden inko ibriini, ayn, ekerini kard, iki ta arasnda byk bir ate yakacak, ay kaynatacak, bir para snacakt. Ama? Heybesinin dibini yoklad, titreyen elleriyle ters evirdi, silkeledi. Damarlarnn iinden itibaren rperdi. Yannda ate yoktu. Rzgr buz gibi eserken kar taneleri irileti, tipi ok yaknlardayd. Byle giderse bu yolun sonuna varamayacandan, bu gecenin sabahna kamayacandan korkan Settarhan uuruma bakt. ok yordu. Rzgra siper duran bir kayann nnde Serblend'in yanna, kuytuya sindi. Dizlerini karnna, ban omuzlarnn arasna ekti. eneleri birbirine vuruyor, ellerine hkim olamyordu. Trnaklar morarmaya balamt imdiden. Elleri, ayaklar, az, yanaklar, gzkapaklar, vcudunun her zerresi arlam, yere doru ekilirken btn kannn da omuzlarndan aa doru boaldn, birazdan cannn parmak ularndan salkm salkm kacan zannetti. Bir parack scaktan baka hibir istei kalmamt. Bir parack scak olsun; u elleri, ayaklar, yz, srt, gs snsn, damarlarnda kan byle buz gibi deil lk lk aksn; nefesi cierlerine bumbuz dolmasn. Scak, bir daha kavuamayaca bir hayal gibi grnd gzne. "Benim sonum da byle olacakm demek" diye iinden geirdii o anda can Settarhan'a tatl geldi. Can o kadar tatlyd ve Settarhan'n atlad eiin arkasnda hesaplar o kadar farklyd ki ayet u geceden kurtulabilir, sabaha varabilirse, gnei grebilirse tekrar, ruhunun da bedeninin de "tayamam" zannettii her eyi tayabileceini anlad. Hi utanmad. nnde yeni bir yazgnn uzanabilecei dncesi bir mit olarak karsna dikildiinde, insann znde bir koridor almsa eer, ruhun da bedenin de kendisini ne kadar abuk onarabildiine hayret etti sadece. Bu, hi ummad bir duyguydu. Hakl myd Piruz "Benim kadar k deilsin" derken? Yeil gln banda olanlar bir daha dnmemek zere zihninin en gerisine itmek isledi. Byle de yaanabilirdi. Tebrizli klarn hikyelerindeydi yazgnn seri bir dnemecinden sonra le dmek, h olup tutumak, kle dnmek, elin eylediini, dilin sylediini unutamamak, bir hayal btnyle feda etmek. Oysa hayat ok kabadayyd ve insan bunun bir adm sonrasnn cinnet ya da lmek olduunu fark ettii anda "Dur" diyordu kendisine, "Dur ve her eyi unut. Sana yaplan da senin yaptn da unut." Yaama dnmek iin lmn kysna gelmesi gerekmiti. Artk dnmeye takati kalmamt Settarhan'n. Gzleri kapanyordu. Brakmamas lzmd oysa kendisini nk brakrsa bir daha geri dnemezdi, bir bunu biliyordu. Ama mecali kalmamt, kendisini brakt. Gzlerini kapad. Serblend'in hafife kinemesi, huzursuzca toynak vurmas zerine gzlerini aralad glkle, yar dorularak etrafna baknd. Kar hafiflemiti. ok gemedi, az ilerideki bir kayann arkasnda oalan ate aydnln fark etti. "Doru mu gryorum?" diye phe etti bak bulanm gzlerinden. Biraz bekledi. Doru, gkyz karardka atein artyordu. Son bir gayret, Serblend'in boynuna tutunarak ayaa kalkt. "Sus, sakn ses karma" diyecekti Serblend'e ama diine, diline, dudana, birbirine vuran enelerine hkim olamad. litreye titreye kayaya yaklat. Kk, kav bir adrn nnde, yedi sekiz kii kocaman bir atein bana toplanmlard. Atee zlemle bakt Settarhan; imdi, u saniye kendisini o atein iine atsalar hi yanmaz, hi ikyet etmezdi ihtimal. Simsiyah giyinmilerdi. Srtlarndaki tfeklerin, bellerindeki dizi dizi ve gslerindeki apraz fiekliklerin parltsna baklrsa, dalarn gndz sakini olan tacirlerin, kervanclarn hi bilmedii geceye ait adamlard bunlar. eteciler; Settarhan'n imdiye dein dhil olduunun tamamen dndaki bir dnyann sakinleri. Gen olanlar da, yal ama din olanlar da vard

aralarnda fakat yzlerinde hibir mana yoklu. Hepsi, baklarnda ayn ifadesizlikle atee bakyordu sadece. Haklarnda anlatlan onca hikyeyi, hikye gibi dinlemiti imdiye dein Settarhan. Sanki hi yoklard, gerek olmayan masallarn kahramanlaryd. Ama ite karlama zaman gelmiti demek ki ve donmak zereyken bile Settarhan en nemli sorunun gelip karsna dikildiini hissetti: Bunlar hangi etecilerdi? Kimlerdi? Haritalarn da tarihin de kaytlara geemeyecek bir hzda deitii zamanlarda yayorlard. Dounun bu paras kyama kalkm, tmyle ayaklanmt ve onun insanlar gslerinde apraz fieklikleri, tfekleri, kllar ve mzraklaryla, birer cephanelik gibi le ldre yryordu nicedir. Snrdan szarak ran'a geen Van Ermenileri de, Rusya'dan Van'a geenler de, yollarn kesiim noktas olan Azerbaycan'da karlayor, eteler Hoy'da, Urumiye'de, Tebriz'de oalyordu. Dier yandan bu dalar Azerbaycan ve Kafkasya mukavemet birlikleriyle, kar etecilerle, daa kan Trklerle de kaynyordu. Klklarndan kim olduklarn karmak mmkn deildi. nk Trk' de Ermeni'si de ayn siyah giysileri giyiyordu daima, corafyann ve artlarn dayatt giysiyi. Kulak kabartt Settarhan, rzgrn uultusunda boulan kelimeleri anlamaya altysa da olmad. Kayalklar siper edinerek biraz daha yaklamaya gayret etti, bir daha kulak kabartt. Bu defa kelimeleri tand, bir sevin indi kalbine, ayn anadili konuuyorlard. Ama onlarn kelimeleri sanki daha ince, sesleri daha ksayd. Ayn dilin bambaka bir corafyasnda bklmt bu sesler. Bu, Anadolu'nun Trkesiydi ve bunlar da Iran tarafna geen Ermeni etelerini takip etmek zere Sehend Da'na kadar kan Trk eteciler olmalyd. ayhanelerde onlara ilikin anlatlan yar gerek yar masal, gz yaartc, rktc hikyeleri hatrlad Settarhan. Alktan, susuzluktan, yorgunluktan, souktan bitkin, sabaha kamamaktan korkulu, her trl ihtimali hesaba katarak bir iki adm att, gizlemedi artk kendisini. Tanlk verecek, geceyi aralarnda geirmeyi dileyecekti. Ki. Birden ensesine dayanm bumbuz namluyu o soukta bile hissetti. Donmak zere olan bedenini bir yanarda atei bast, ellerini gayriihtiyar iki yana at. Yava yava geri dnmesini emreden sese itaat etti. Bak yese kan damlamaz solgunlukta bir yzn zerinde lm kadar souk bir ift gzle gz gze geldi, adamn sa yanandaki derin yank izini grebildi. Dizlerinin bann korkudan m, yorgunluktan m, souktan m zldn bilemeden "Etmeyin aalar, ben de Trk'm" diyebildi. Olduu yere yldn ise, ancak uyandnda hatrlad. Sehend Da'nn tepesinde ancak ertesi sabah kendine gelebildiinde Settarhan, kocaman bir atein yannda bir battaniyenin zerinde yatyordu, ilerinden biri bir tas orbay ona doru uzatyor ve glmsemese bile iyi niyetle bakyordu. Kendisini ok yabanc, ok farkl bir dnyann eiinde fakat yine de emniyette hissetti Settarhan. yiydi. lmekten korkmutu. yleyse hl bir yazgs vard, yoksa korkmazd. Kaderi, kadersiz kaldn zannettii anda Settarhan'a kav bir merhaba sunmutu. Uyand anda bu merhabaya mukabele ettii gibi, Azerbaycan topraklarnda sadece kendisinin yaamadn, hayattaki en nemli hadisenin de Taht- Sleyman glnn banda yaananlar olmadn anlad. Glmsedi. Gznn ucundan bir damla ya iini silip sprerek szlrken etrafndaki adamlara bakt. Hepsinin bir yaras vard ve her biri ayr yerden kanamt. Kimi gznn nnde ocuunun ipe ekildiini grmt; kimi karsnn, kz kardeinin, kznn bana gelen daha fazlasn; kimi anasnn babasnn diz ktrlp yalvartldn. Grmekti hepsinin ortak ans ve kan hepsine o ortak yrek acsndan pompalanyordu. Katlanlmaz aclar vard bir, bir de kendileri. Byle bir acy ancak daha gl bir ac susturabilirdi, onun da yolu ancak dalardan geerdi. Souk da, alk da, yorgunluk da kurun gibi onlara ilemez deildi ama u yrek ve u gzlerin grdkleri, u kulaklarn

iittikleri var ya, bir para unutmak uruna daha fazla actacak her belya dnden razlard. Ancak kan temizlerdi bylesi hatralar, bu ate ancak yakt yerden sndrlebilirdi. Kann ancak kanla ykand bir dnyann nizamnda, gznn nnde cierinin paras dorananlar iin "nce kim balatt?" anlam kalmayan bir soruydu artk. Atein dt yeri yakt malm mesel olduundan, hibirinin olaylarn evvelini, sonrasn, sebebini, sonucunu dnecek hali yoktu; hi kimse kendisini bir bakasnn yerine koymuyordu bu yzden ve hibiri kendilerini bu daa karanlarla ayn dada durduklarn fark etmiyordu. Bunlar, tarts dnya terazisine smaz yaralar, halli maher gnne kalm hesaplard. Kendi yarasnn zerinden bir bulut geirdi Settarhan. Nereye gideceini, ne yapacan soran Fazl Reis'e, onun sa yanandaki derin yank izine, lm kadar souk gzlerine bakarak "Batum'a" dedi. Kendi sergzetini anlatmamt, kimse de ona bir ey sormamt zaten. Ama Fazl Reis; tuzu kuru bir beyzadeyi bu mevsimde, hem de tek atla Sehend Da'nn yedi zirvesinden en ykseine frlatp atan acy tahmin edebilirdi. Ayrlrlarken, "Settarhan" dedi. "Bu dalar senin dalarn ama gnler o gnler deil dikkat et. Yolunu kaybetmeyesin." Settarhan gld, "Aldrma. Yollarda iaret aalarm var benim." "Aalara fazla gvenme" dedi Fazl Reis. "Aa aaca benzer, devrilir, erilir. Sen yine de dikkatini taa kayaya bala." Snrdan geerken pasaportunu kontrol eden yar sarho Rus subaylarn yzne endieyle bakt Settarhan. Zannetti ki hepsi isim isim kendisini aryorlard. Oysa birka damga, ezberlenmi birka soru, hepsi bu. Bir adm att, Rusya'dayd. Her ey arkada kalmt. Tebriz'i, Taht- Sleyman', Azerbaycan', btn iran' bir daha grr m grmez mi, bunu kendisi de bilmiyordu. Bir yazgs vard yeniden ama bu baka trl bir yazgyd. Artk ne Mirza Han'n varisiydi ne de beyzadelii burada geer akeydi. Ellerini ceplerine soktu, Taht- Sleyman'n sularna frlatt Sasan akesinin ikincisi sa cebindeydi. Paray iki parmann arasnda evirdi evirdi, arka yzdeki ateghn alevlerine bakt. Onu da yolun kenarna (rlatt. Srtn bir hendein srtna yaslayarak oturdu, ayaklarn uzatt, bir ubuk yakt. Daha iyisi Iran ah'ndayd. ok gemeden yerinden kalkt. "Haydi kzm" diye fsldad Serblend'in kulana. "Batum'a." Sehend Da'nn yedi zirvesini ap da Batum'a ayak bastnda yedi vadiyi ap Kaf Da'nn zirvesine ulaan Simurg kadar tamamlanmt. Kalbine dolan nefret de, o akn kendisi de, crm de indirildikleri gibi kalbinin zerinden kaldrlmt sanki. zi kalrd elbet hepsinin ama neticede sadece birer izdiler. Nefret de gitmi, yerine sadece sknet gelmiti. Ancak kk aklarn sd kalplere inen trden bir sknet. Hayret! lmn hafif bir esintisiyle yerle bir olan kck bir ak mym onunki? Boverdi, Batum'a bakt. Yol boyunca perdesi kalkk pencerelerden insanlarn yzn seebildi, Byk Katedral'den ykselen ilhileri, anlarn bolukta yaylan titreimli seslerini iitti. Bir hana indi nce, en ucuzundan. Odasna kt. Ryasz ve deliksiz bir uykuyu l gibi uyudu. Ertesi sabah Opera sokanda Sofya'nn kitap dkknnn yolunu tuttu. ki kk nar fidannn arasndan geerek kapy itti. Sofya orada her zamanki gibi, tezghn banda bir kitabn zerine eilmi, okuyordu. "Ben geldim" dedi Settarhan. "Bir daha da iran'a dnmeyeceim." Sofya, "Tamam" dedi ban okuduu sayfadan kaldrarak, Settarhan ona sanki "Bugn hava yamurlu" demiti. "Benim de zaten bir yardmcya ihtiyacm var." "Vasili yok mu?" diye sordu Settarhan. "Vasili orduda. ar'n ordusunda bir Bolevik o. Batum'da ama buraya artk eskisi gibi sk uramyor. Yine de ara sra gryorum yzn." "Hani, lrm de ar'n ordusunda savamam, diyordu?" Sofya gld. "Sylemitim, bu ordu ar'n ordusu olarak kalmayacak Settarhan."

Settarhan'n durumundan konutular sakin sakin, yine yamurdan, havadan, sudan bahseder gibi. "Yatacak yer gsteremem" dedi Sofya, "iki sokak tede ranl bir adamn pansiyonu var. Orada kalrsn. Fazla gnlk de veremem. Ama ksa zamanda kendini toparlarsn." "Sofya" dedi Settarhan, "Paraya ihtiyacm yok benim." Belindeki kemeri kard, iine dikilmi bir servet deerindeki banknotlar gstererek tezghn zerine att. "unlar Rus parasna evirelim hele. Benim sadece..." Durdu, cmlenin sonunu Sofya tamamlad: "Bana ihtiyacn var." Yalan deildi Settarhan'n Sofya'ya ihtiyac olduu ve galiba u ksa sal Bolevik kz uzun sre de tek dayana olarak kalacakt. Settarhan'n en iyi anlad ey halyd fakat uzun sre hal da halc da grmek istemiyordu.

Kendime geldiimde Yezd'deki otelde, ayhane fotorafnn nnde ayaktaydm hl. Dilimde damanda imdi, u an yudumladm ayn tad vard ve kulpundan kavradm Yezd porseleni lcivert beyaz fincan hl elimi yakacak kadar scakt. ok yorgundum. Hemen uyumuum. stanbul'a dnyoruz. Otelde son gecemiz. Hazrlk zaman. Hepi topu be para eyam antaya dolduruyorum. Teneke hazine sandm srt antama atmadan evvel ap iindekilere bir kez daha bakyorum. u, ismail'in gnderdii kartpostal. zerinde Hamidiye Etfal Hastanesi'nde bir Hill-i Ahmer hemiresinin fotoraf vard hani. air Nigr Hanm'n ld hastane de burasyd, hatrlamaz mym? Kartpostaln arkasn evirip ismail'in artk ezberlediim cmlelerini okuyorum tekrar, iyiymi, doktor biraz istirahat tavsiye etmi. Bakaca da bir eycii yokmu. Kimse merak etmesinmi. O kadar. Ah smail. Neredesin? Hayatn da mematn da mehul ama sen neredesin? Herkesin rma grl grl akyor da bir senin rman m kurudu annem? Kartn nn eviriyorum. Uzun uzun bakyorum resme, iimde o kamama, o kaynama; birazdan zaman yarlacak, hissediyorum. Fakat bir ey daha hissediyorum. Sanki bu karta sadece ben deil baka biri de bakyor. Daha dorusu ayn anda bakyoruz. Evet, Zehra ve ben kartn yznde ayn hastanenin ismini okuyoruz; Hamidiye Etfal.

8. Kitap KIRIK KAFYE

Zehra elindeki kartpostaln zerindeki Hill-i Ahmer hemiresine en az yarm saattir bakyordu. Alttaki yazy okudu bir kez daha: Hamidiye Etfal Hastanesi. Bykhanm'n dizlerinin dibine sokuldu. Ban kaldrd, nce Mediha'nn sonra Bykhanm'n yzne bakt. "Hastaneye gidelim" dedi. "smail'in hastanesine, smail'i soralm." Samsun'dan kalkan Readiye vapuru, yolcularn, burnunu kanatmadan getirip stanbul limanna brakm, Bykhanm ve kafilesi Erenky'ne geleli on be gn olmutu. Vapurda geen gnler boyunca Bykhanm her eyi arkada braktklarn zannetmiti ama stanbul'un hali de muhacirlik yolundan farkl deildi. Yeeni Saffet gelip almt onlar; ilk kez gryordu payitaht Bykhanm ama stanbul bu muydu, byle miydi? Rhtma ayak bastklar daha ilk anda, savan btn yollarnn balad ve bittii stanbul'da maher bir muhacir, asker, zabit, at, katr, sivil kalabal, bitmeyen bir uultu, dayanlmaz bir koku karlamt bu kafileyi. Btn yollarn kendisine ald ve kendisinde son bulduu stanbul sava yz grmemiti ama den her ehirle o da dm, vurulan her neferle bir kez daha vurulmutu. Btn gzlerin kendisinde olduu bu tayyib belde nazara uramt. Erenky'ne giden zar zor bulunmu bir arabann iinde Bykhanm facial bir tiyatro sahnesini seyreder gibi darda olup biteni seyretmiti. Etraftaki sefalet gzne taklmasa, bir bir syrlan siluetlerinden Topkap Saray'n, Dolmabahe'yi tanyabilir, Sultanahmet ve Ayasofya camilerini yerli yerine koyabilirdi belki. Ama bu sefalet sahnelerinin arasnda harikulade, gze arpmayan bir eydi. Cihan Harbi'nin tokat vurduu her ehirden frlatt kalabalklar stanbul'a ylm, Air ve Muhacirin Mdriyeti muhacirliin balad ehirlerde bile inzibat btnyle salayamamken stanbul'da iler tmyle rndan kmt. Her tarafta lk, inilti, sitem, kfr, cinnet, kpk, kan, cerahat birbirine karrken Bykhanm, "Rabbim" diyebildi; hi sebebi yokken bu vebali bu insanlarn boyunlarna kim, niye sarmt? Bunca acy yaayan bu insanlarn hepsi mi gnahkrd? Dndklerinden utand. Zehra'ya gz att yine de, Anu'a, Hasan'a. Masumdular tmyle. Dnmeden edemedi: Masumlar niye ac ekerdi? Bykhanm kendisini braksa muhacirlik yolunda dt kuyulardan daha beterine decekti bu defa. Ama hayatta kalmak arzusu hibir ey dinlemiyordu, hem de kendisi iin deil kafilesi iin hayatta kalmak. uurunda bile olmadan uurunda olduu tek ey, iinde ileyen tek saat vard. Zehra'y sa salim Trabzon'a geri gtrmek, Hacbey'e yle demiti. Sonra Anu, sonra Hasan hepsi iin bir makama verilmi szleri vard. Hatta Yldrm bile Bykhanm'dan sorulacakt sanki. Gzlerini kapamt Bykhanm, ban arabann ypranm arkalna brakp uykuya dalmt. Uyandnda, iki admlk yolu ancak alabildiklerini sylemiti Saffet. Neredeyse btn gn yollarda geirdikten sonra nihayet Erenky'ne varabilmilerdi. Saffet'in kars, bu yorgun yolcular kapda karlad. Gler yzl, saygl, gencecik kadnn kucanda bir, yannda iki ocuk vard. 93 Harbi gmeni Arnavut bir ailenin kz olan Mediha,

Bykhanm'a saygda kusur etmedii gibi elinin dedii her eyi gzelletiriyor, hele de bu ktlkta adeta mucize sofralar kuruyordu. Saffet, karsna muhabbetle bakarken "Mediha'nn yemeklerini ktlktan nce grecektiniz siz" diyordu. Ev kk, tek katl, hepi topu iki oda bir sofadan ibaret bir eydi. Yldrm'n eski mutfakta kalmasna karar verildi. Kar koca ocuklaryla bir odaya ekildi. Bykhanm, Anu ve Hasan'la dier odaya yerleti. Zehra da sofada, deini akam serdi sabah kaldrd, tpk Trabzon'daki gibi. Masal ise bahedeydi ve her eye ramen keyfi yerindeydi. Gelilerinin ertesi sabah Bykhanm belindeki keseden kard elmas yz Saffet'e verdi, bozdurmas iin. Temiz yrekli gen adam itiraz ettiyse de Bykhanm diretti. Burada kaldklar sre iinde kendi masraflarn karacaklar gibi aileye de yk olmayacaklard. Lkin yzk o kadar ucuza gitti ki Hacbey'in kstekli saatinin de satlmas gerekti. Her gn stanbul'a inen Saffet dnte haberler getiriyor, zaman zaman Hacbey'e telgraf ekerek buradakilerin afiyetinden haber verdii gibi onun da salk haberlerini alyordu. Bu arada en nemlisi, Rusya'da bir ihtillin yaklamakta olduu sylentileri stanbul'a kadar yaylmt. Rusya'daki hkmet "Sava" diyordu oysa Rus halk gibi Bolevikler de sava istemiyordu. Bu demekti ki eer Bolevikler bir ihtill yaparlarsa ve iktidara gelirlerse, Cihan Sava'nn hi olmazsa Trabzon kanad bitecekti. Bykhanm adn bile duymad Boleviklerin bir an evvel iktidara gelmesi iin dualar etti, adaklar adad. He, acaba bir gn Trabzon'a dnmek, Hacbey'i yeniden grmek, evinin kapsndan ieri girmek, Siranu Hanm'la sundurmada bir kahve imek nasip olacak myd? Keyfiye'yi ve Seher'i bile o kadar grecei gelmiti ki.

"Hastaneye gidelim nine. smail'i soralm." Bykhanm, Zehra'nn sesi zerine dncelerinden syrld. Bu soru dokunulmamas gereken bir yerine dokunulmu gibi bir mengene acsyla burkmutu ruhunu ve midin olmad yerde mit kaplarnn ak kalmas ne kadar acyd, smail'in hastanesine gitmek? Yllardr kendisinden haber gelmeyen, hakknda "Hayat da memat da mehul" kd verilen smail'in bir zamanlar yrd yolu, yatt yata, bakt duvarlar, sayd tavan tahtalarn, kr kandilin ziyasn grebilir, onu grm bir ift gze rastlayabilirler miydi? Belki! "Gitmek mi kalmak m daha zor?" diye geirdi iinden Bykhanm. Gitse bir trl gitmese bir trl. stanbul'a ayak bast gnden beri iinde susturduu istek imdi Zehra'nn azndan dklyorsa, belki! Bu belki'ye tutundu Bykhanm. Gece Saffet'le konuuldu, onay alnd, ertesi gn kadn arafland, ocuklar Yldrm'a brakld, zar zor bir arabac bulundu. Adres tututuruldu eline: Hamidiye Etfal Hastanesi. Mbarek cuma gnnn hengmesinde, gzel yollar ve kprler gibi derin ukurlar, kocaman talar, allklar ve dikenler ile kapl arazilerden de gee gee, g bel hastanenin yaknna vardlar ama kapsna dayanamadlar. Kapnn n o kadar kalabalkt nk. Ve evden sabah kmlard fakat yollarda o kadar ok vakit harcamlard ki ikindi neredeyse okunmak zereydi. Arabac "Buras" dedi iki kulesi ilk anda dikkat eken byk bir binay iaret ederek. Kapnn nne gelebildiklerinde "Oku kzm u yazy" dedi Bykhanm Zehra'ya yksek kitabeyi gstererek. Byle etretil yazlar Bykhanm okuyamazd. Zehra, Mediha'yla birlikte okumaya alt: "Firdevs-i iyn merhume Hatice Sultan Hazretleri nnma." Sultan Abdlhamid'in kzyd "Merhume" Hatice Sultan ve bu hastane onun ansna ina edilmiti. Doru yere gelmilerdi, burasyd Hamidiye Etfal Hastanesi. urada kestane aalarnn glgesindeki hafif kvrml yol, urada sal sollu baheler, urada imenlerin zerine atlm banklar. Gz grnce

hepsinin iinde ayn zemberek ilemeye balad: Demek smail bu yoldan gemi, bu kapdan girmi, bu banklarda oturmu, dinlenmiti. Bahedeki hemireler ciddi, neredeyse ask yzl, acele acele bir yerlere koturup duran kadnlard. Etrafta o kadar ok hasta ve yaral asker vard ki Bykhanm hemirelerin bu telesine hak verdi. Ne yapsn bareler? Yine de hepsinin yznde smail'den bir haber arad. ekinerek ilerinden birine yaklat, dedi ki: "Kzm evldm, biz birini aryoruz. Ad smail. Memleketi Trabzon. Ya on sekizdi o zamanlar imdi tam yirmi ikisinde olacakt. Balkan Harbi'nde Trabzon'dan gnll kan tabura kaytlyd. En son buradan, bu hastaneden yazd bir kartpostal gemiti elimize. Sonra da hibir haber kmadyd." Hemire dinliyordu ama gzlerindeki bak ilgisizdi. Fark etmedi Bykhanm, devam etti. Sanki ne kadar ayrntl anlatrsa smail o kadar sahici aranacakt. "Geri dnmedi ama ehit listesinde ad iln edilmedi. Harbiye Dairesi'nden de hkmetten de defalarca sorduk soruturduk. Telgraf ile arattrdklarn sylediler. Hayatla olduuna dair bir emare de yokmu. Elimize bir kt tututurdular hepi topu. zerinde 'Hayat da memat da mehul' diye yazyordu. Aman kzm evldm. Bir bak versen. Bir kayd kuydu var mdr? Hi olmazsa yatt yata, girip kt kaplar bir grsek." "Ben bilemem" dedi hemire, "Onu hastanenin idaresinden soracaksnz." u yataklarda ka smail yattn dnerek, hzl admlarla uzaklat. Bu kez baka bir hemirenin yolunu kestiler. Bykhanm ayn cmleleri sonuna kadar tekrar edecekti ki hemire szn kesti: "Ben burada bir buuk yldr alyorum. O kadar eskiyi nereden bileyim? Hem yle olsa bile hatrlayamam ki nine, her gn yzlerce asker geliyor bu hastaneye." Bykhanm ierledi, bu kz suratszn, nursuzun tekiydi. Bir dier hemire yllkm, tabiatyla o da smail'i hatrlayamazm! Fakat bu, ite imdi konutuklar, gzelce yzl, tahammll biriydi. Bu hastanede dierlerinden ok daha yeniydi fakat takati tkenmemi olmal ki, "Soralm" dedi gler yzle. nlerine geip onlar idare odasna, Hekim Binba'nn yanna kard. Hekim Binba, gngrm, acy tatm, bak kemie dayanm, batabilecei yere kadar batm, gelip balad yere dayanm, ama asl gibi kalm, zddna inklb etmemi bir adamd. Be yldr da bu hastanedeydi. u yataklardan ka sahipsiz askerin gelip getiini, kann fidan gibi devrildiini, kandil gibi snverdiini grmt. Kann gzlerini kendi elleriyle kapatm, battaniyelerini yzlerine ekmi; kann kangren olmu kolunu, sarkm ya da rm bacan bir yaamak uruna gvdesinden kesip atmt. Kann vcudunu, daha onlar lmeden kemirmeye balayan kurtlardan temizlemeye kalkm da kimini baarm kimine il, takat yetirememiti. Kalbinde ka ehre, ka hatra, ka mersiye gmlyd ve bu askercikleri kurbanlk koyunlar gibi byle cepheden cepheye srkleyip de kendi kafaszlklarna sz syletmeyen, burnundan kl bile aldrmayan ttihatlara kar tepeden trnaa fke, bir hayli de kfr doluydu. Kap hatife tklayp da u ocuk hemirenin ba ieri uzanarak ardndan biri yalca ikisi gencecik kadn rkeke odaya girdiinde kimin geldiini hemencecik anlad hekim efendi. Az deildi kapsna dp de olunu, kardeini, babasn, kocasn arayan kadnlarn says. Arayanlar, kadnlar olurdu genellikle nk yitenler hep erkeklerdi. Ne istiyorlard? Hemire anlatt. Drt yl nce bu hastanede yatm, Trabzonlu, Balkan Harbi'ne gnll yazlm, sonra akbetinden haber kmam smail'i aryorlard. Keder, acma, fke ve aresizlik kalbinden ayn anda geti Binba'nn. Hepsi farkl makamlara farkl muhataplara ynelmiti bu duygularn. Keder ve acma kadnlara, fke malm devlet erknnayd; aresizlikse kendisi iin. Kendisini braksa altndan kalkamayaca bunca acya mukabil, kalanlara birazck

faydal olmak adna bir mukavemet duygusu gelitirmeyi reneli ok olmu, gzleri ele verse de merhametini kalbindeki kabuklarn altnda saklamay renmiti Hekim Binba. Lkin nasr deildi kalbindeki, perde stne perdeydi sadece. O perdelerden birini kaldrd. Gaz lmbasnn borusuna, neredeyse o boruya yakn kalnlkta sarlm sigarasn yaklatrd, ttn ate ald. Derin bir nefes ekti. Gz gze gelmemek iin kadnlarn bann zerindeki bolua bakt. Nefesini de ayn bolua savurdu. "Hekim Efendi" diye balad Bykhanm. Bu ses. Bir perde daha kalkt Hekim Binba'nn kalbinden. Zehra hibir ey sylemedi sadece bakyordu, ama yle bakyordu ki perdelerden biri daha uuverdi. Dzgn bir Trkeyi krk bir Trabzon azyla konuan yalca bir kadnn drt yllk hikyeyi be cmleye sdrdn grnce direnmeyi brakt Hekim Binba, masann zerindeki nabzlerin yanndaki ngra sallad, "Hseyin Efendi!" diye bard. Ses kmaynca epeyce sylendi, u yarm akll hademe neredeydi? Neden sonra, nn ilikleyerek kapdan ieri ban uzatan iki bklm hademeyi azarlamakla vakit geirmedi. Ama "Git bana" -Zehra'ya dnd, "Kartpostaln tarihi neydi kzm?"- "Hah ite o tarihli kt getir" diye kkredi. O kadar kkredi ki hademenin byle bir ii tamamlamas iin sair zamanlarda gemesi gereken srenin henz yars bile dolmamt ki kap tekrar alnd, alnmaktan ok sanki omuzland, tartakland. Hekim Binba, elleri dolu hademenin kapy tklatacak eli kolu kalmadn anlayarak "Gir olum, gir" diye bard. "Olum" dese de Hseyin Efendi de en az Binba'nn yandayd. Siyah bez ciltli, kocaman iki defter geldi; her ikisinin de cildi alttan ve stten koptu kopacak, yapraklar evirme ularndan kabarm, kalnlamt. Srtta beyaz ini mrekkebiyle yazlm tarihleri Zehra okuyabildi, evet, smail'in tarihleri. Bykhanm'n kan nce btn yzne hcum etti sonra iki kat hacimde ve on kal hzl geri ekildi. Kalbinin zerine de bir kaya yuvarland. Bu defterde miydi? u kapak birazdan alacak, her ey ortaya salacakt. Bir gn geleceini, gelmese bile bir yerlerde nefes aldn, yaadn, hatta esir dtn, niye olmasn evlenip barklandn, oluk ocua kartn, oralarda kaldn -smail byle yapmazd ama ah keke yapm olsaydmit etmek, daha iyi deil miydi? Bilmemek, bilmekten evl deil miydi? Buraya niye gelmilerdi? Bykhanm u aksi Hekim Binba'dan korkmasa Zehra'y kolundan ekecek, "Kalk kzm, gidelim" diyecekti, arkasna bile bakmadan kacakt u kapdan. "Medet, medet, medet" diye mrldanabildi sadece. Mediha sandalyesine mhlanm, Zehra ise ta kesilmiti. Hekim Binba, fesini yan yatrrken defterlerin srtna bakt, sttekini kenara itti. Alttakinin kapan at, sayfalarn arasnda biraz arand, bir sayfada durdu. Elini satrlarn, stunlarn zerinde gezdirdi. smi. Lkab. Doum yeri. Doum tarihi. Alay. Taburu. Vesairesi. Parman srklerken, siyah, krk bir kalemle yazlm isimleri gzden geirdi. Ne kadar ok smail vard bu defterde, bu devlet brahim miydi? iin iinden kamad. Bu kez ismi hanesi ile memleketi hanesini birletirerek aramaya balad. smi smail, memleketi Trabzon, ite! Ama doum tarihi uymad; bu, ldnde yirmi sekiz yandayd, bizim smail'se o kartpostal yazdnda yirmisini bulmamt daha. Byle "Memleketi: Trabzon'da uyuan smail daha geti doktorun trnann ucundan. kisinin doum tarihi uymad, birinin baba ad. Bykhanm rahat bir nefes ald, kalbinin zerindeki kaya handiyse kalkt. "Haydi kzm, yok ite, gidelim" diyecekti ki Zehra'ya, diyemedi. Hekim Binba'ya gre bu ite bir i olmalyd, zili bir daha sallad, Hseyin Efendi'ye "Kayt D" defterini getirmesini emretti. Bykhanm'n ii skld. Yoktu ite. Daha niye aryordu? Aramasnd. Bulmasnd, ylece braksnd. Hekim ite! Buluncaya kadar aramak onlarn detindendi. Dierlerinden az daha kk, az daha ince bir defter masann zerine brakldnda ve Hseyin Efendi bir kede dikildiinde, demin kalkan kaya Bykhanm'n brne yeniden tkand. Ne varsa bu defterde var olduunu anlad. O defterdeydi smail'in kayd. Yani "Kaytszlar"n, bu hastaneye her gn yzlercesi giren yarallardan bir knyesi olmayan, ilk anda kayd kuydu tutulmayanlarn arasnda. Hekim Binba,

ktiplere kkremi, buncazlar sonradan kendilerine geldikleri, iki kelm edebildikleri, kim olduklarn hatrlayabildikleri zamanlarda bu yank deftere kaydettirmiti. Cepheye srd askerini o yaralandnda, kolu baca kopup gz aktnda, beyni paralandnda takip edemeyen, "Kayt D" hanesine kaydeden bu devlete de bu hkmete de aklna gelen btn kfrleri bu kez de esirgemedi, hanmn huzurunda olduuna aldrmadan arkas arkasna ekledi. Osmanl kyordu. Orduyu da devleti de bu hale koyanlara, hzn alamad, bir hayli daha svd sayd. Ne Bykhanm'n ne de Zehra'nn Osmanl ordusunu bu hale kimin koyduuna dair ak bir fikirleri vard. Az pis kalbi temiz bir adam olduundan Hekim Binba'nn kfrbazl da fazla dokunmayabilirdi lkin ne Bykhanm da Zehra da bir ey iitecek, iittiini anlayabilecek halde deillerdi. Hekim Binba sayfalar birer birer evirdi. Memleket ismiyle baba ismini birletirdi, hepsine doum tarihini ekledi. Karelere blnm geni satrlardan Trabzon gnlls smail Efendi'nin 20 Kasm 1912 tarihi itibariyle hastaneye yatrldn eliyle koymu gibi buldu, kard. Akbet hanesinde ise sa elinin ehadet parma durdu. Onu buradan sa karamamlard. Bykhanm neden sonra, "Yaras neresindendi Hekim Efendi?" diye sorabildi. "Yaras yoktu" dedi Hekim Efendi, "smail tifsten ld." Bir de tarih mrldand: "13 Ocak 1913." Sonra ban hayretle sallad. "Uzun sre dayanm. Bnyesi salam olmal." Kadnlar ylece ylm otururlarken, deminkinden daha kaln bir sigara sard Doktor Binba Read; hemire gelip kapy vurmasa, ameliyathanenin hazr olduunu haber vermese yerinden kalkmayacakt. O srada bir kede dikilip duran Hseyin Efendi, Binba'ya dnd. "Kumandanm" dedi, "Msaade ederseniz bir diyeceim var." Acelesi olan Hekim Binba "Syle bakalm" dedi, "Neymi diyecein?" Bu hastanenin aycs olan Hseyin Efendi izdihaml zamanlarda koulara da bakar ne emredilirse onu yapard. Yani uzun yllardr daha az ayc daha ok hastabakcyd. "Ben de Trabzonluyum" diye Bykhanm'n yzne bakarak balad. "On yldr buradaym. smail'i hatrlarm, hemehrim olduu iin kanm daha bir snmt ona. Ara sra yanna giderdim, lflardk hali olursa." "Uzun etme Hseyin Efendi" dedi Hekim Binba, "Syle ne syleyeceksen." Hseyin Efendi devam etti: "smail kitap okur, iirler syler, mektuplar, defterler yazard; ktlara kalemlere aina, kelimelerle ho hal idi." Yutkundu, "lmnden sonra yatan ben topladm. Yastnn altndan bir defter ktyd. smail'in terekesi. Baka da bir eyi yoktu fukarann. Bir gn sahibi gelir arar diye sakladydm. Emreder misiniz, gidip getireyim mi?" Hekim Efendi "Getir olum, gelir" dedi, sonra Bykhanm'a dnd. "Hanmefendi imdi, siz smail'in mezarn bulmak istersiniz. Aramayn nk yoktur. Askerinin hayatna sahip kamayan bu hkmet onun lsne bir mezar yeri verebilir mi?" kt, gitti. Hseyin Efendi ok gemeden geri dnd; mein kapakl, kk boy bir defteri masann zerine brakt. Zehra, o gece Glcemal vapuru ddklerini ttrrken smail'in eline tututurduu defteri tand. Kapa kaldrd. Sabit kalemle "Krk Kafiye" diye bir balk atlmt ilk sayfaya. Elleri yand. Hemencecik kapad.

Ama byle bir defterin kapanmas olmazd. O gece herkes uyuduktan sonra bir fiske amdannn nda at defteri Zehra. Sayfalarn arasnda, "Ehed" cmlesinin yansyla almam bir zarf

vard. Zarfn zerinde Celil Hikmet'in yazsn tand. Yarsndan fazlas bo kalan deftere balamadan nce alev ate yanan, sonra buz kuyularnda titreyen bu harflere bakt. Celil Hikmet'in mektubu yarm sayfayd. 16 Kasm 1912, Gece Hitap: Ruhumun Ruhu, Nurumun Nuru Zehra Hanm'a. Hayallerimde bile sana syleyemediim eyleri yazacam imdi, Siz yerine Sen demek gibi. Oysa bu kadar dklp salmak, bu kadar almak iin ancak lme yakt olmak lzmdr. Bu kadar cesur olmak iin de kavuma midinin kalmamas. Ben ite bu haldeyim. atalca'dayz ve yol yorgunu baskna urayan Aliye Redif Taburu'nun yerine, leri Tabya savunmasna girmek iin emir aldk. Ama ben sana sadece senden bahsedebilirim. Sen gzelliinin her eyi fethettii zamanlardasn ve ben hangi yanma desen o yandan aryorum. Gzellikten doan aka yaslanarak her eyi unutmak, senden gayrini geride brakmak isterdim. Fakat ne mmkn! Ne zaman unutur gibi olsam olmuyor. Unutmak istediim eyin tam ortasndaym. Bir acya tahamml edebilmek ancak ondan daha byk bir acyla yz yze gelmekle mmkn olabilirmi, anladm. imdi, bir dan diline emanet ettiimde bile l harfler, yank kelimeler douran bu seyrseferi, altnda ezildiim her eyi, bu acy unutabilmek iin bir dier acm diriltmeye urayorum. Sei unutmak iin yaadklarm, yaadm eyi unutmak iin de seni hatrlyorum. Ama mmkn deil, hibirini unutamyorum. Ruhun kaldrabildii acy bazen beden reddeder, nk kaldramaz. O zaman bedeni daha derin bir acyla susturmak gerekir. Akn acsndan kaarak snlacak en uygun yer ancak bir sava olabilir. Ruhumun acsn ancak bedenimin acs dindirebilir. Akm acya dndrebilirsem ancak dayanabilirim. Yaadyla yaamadn artk ayrt edemeyen zihnim tmyle gerein ortasnda. Oysa...

"Oysa"nn zeri izilmiti, arkada hi okunamayan kelime daha vard. Zehra birbiriyle ilgisiz, sayklamaya benzeyen bu kopuk kopuk cmlelerden ban kaldrd, smail'den boalan yer o kadar derin olmasa Celil Hikmet'in kopard feryat Zehra'da da bir figana dnecekti ama bir lmn hkm, dier bir lm hkmszletirmesi. Bu hkmszlkte Celil Hikmet'in mektubunu bir kenara brakt usulca. Orada bir kt burada bir defter vard. Defteri eline ald. smail'in, her zamanki gzelim hattna, canm istiflerine benzemeyen eri br, nizam iyice bozulmu, yer yer okunaksz bir yazyla yazlm "Krk Kafiye"sini okumaya balad.

10 Kasm 1912 Benim Zehra'm, sana yazdm son mektubu atalca cmleleriyle bitirmitim. atalca varsa stanbul vard ve stanbul varsa Osmanl vard. Neyi korursak stanbul'u koruyorduk aslnda nk

hangi yola girsek sonu stanbul'a kyordu. Biz de emaneti korumaya gelmi, kyamete gzmz kapal girmitik. Fakat anladm ki benim kyamet sandm yalnzca bir kamet, bir kk kyametmi. Asl maher arkada kaynyormu. Bunu anlamam iin iki gn yetti. imdi souk bir adrda, Glcemal'e binerken elime tututurduun bu deftere balyorum. nk yaadklarm mektup ktlarna aktarp da sana, size yollayamam artk. Bir vadi aznda cierlerimi skerek haykrdmda hissettiim ne ise onu ancak bu deftere yazabilirim. Dedemin kendisinden izin istediim ilk anda "Oul, seti sava ne zannediyorsun?" dediini hatrlyor musun? Haklym. Zannettiim gibi deildi. Dn enlik olmayacan, bizi trl skntnn karlayacan biliyordum; neticede verecek bir canmz vard ve zaten bunun iin geliyordum. Ama yle eyler gryoruz ki beni en ok da bu kahrediyor. Osmanl ordusunu dman kurunu deil, souk, alk ve hastalk kryor. Hepsinden nce de zabitlerin frka atmalar; alayls mekteplisi, nizamsi redifi, kurmay zadegan ile birbirine dmeleri. Yine dedemin dedii gibi... Bu deftere yazdm satrlar sana elbette gnderemem. Sair zaman olsa okumak dahi istemeyeceim bu satrlar nasl yazdma ben bile hayret ediyorum. Ama yazmak iyi geliyor. Yazdka iimdeki zehri aktacan sanyorum. Yazarsam, btn bu dehetin kelimeler dnyasnda bir karln bulursam bir para hafifleyeceim zannediyorum. Kelimeye dklen acm bir taraftan hafifliyor. Yazdka kendime ve btn bu olanlara uzaktan bakabiliyorum nk. Uzaktan baktmda ise baka bir zamann, baka bir hayatn varlna olan inancm pekiiyor. Kendi bedenini gren bir ruhum ben imdi. atalca'ya gidecektik fakat srekli deien emirler aldk, hayalet bir gemi gibi limandan limana savrulduk. Oysa savan cephelerden evvel planlar ve talimatlar zerinde kazanlaca kesindi. Sonunda atalca aklarna vardk. Fakat demir attktan sonras da tatt bir etrefildi. atalca bir trl ulalamayan bir belde olarak nmzde uzaklatka uzaklat. Neden sonra irket gemilerine alnarak karaya karldk. Yamur yayordu. Frtnadan bitap den biz, kyda geminin boalmasn bekliyorduk. Oysa gemide, boaltlmas en az yirmi saat srecek hayvan, erzak ve mhimmat vard. Alay komutan "Madem yle, askerleri en son karalm, kyda beklemek yerine yataklarnda dinlensinler" dedi. Sevk Komisyonu Bakan ise ellerini iki yana aarak zerinde "Aceledir" ibaresi bulunan telgraf gsterdi. Emir byleymi! Bizler de nizamsi, gnlls btn askerler geceyi bo yataklarmzn az uzanda, ar bir yamurun altnda geirdik. Yiyecek lokma, iecek su yoktu yanmzda. Souktu. Kapkaranlkt gkler. Bir mum, bir kandil yoktu. Hepsi Glcemalde, tanmay bekliyordu. Nihayet yola ktk. Varacamz iftlik Aya Mama, eyrek saatlik mesafedeydi sylenene baklrsa. Fakat amurlara bata ka bir yol arayarak be alt saatte ancak varabildik iftlie. Dalan alayn kimi blkleri ise amur tarlalarnda sabaha kadar dolam. Sabah olup da gne atnda bize ne olduunu birbirimizin yznden okuduk. Bir frtna, bir yamur ve bir karanlk gece yetmiti. Her blkten beer onar kii ateler iinde yerlere serilmi,

Gnll Trabzon Taburu bile bir gecede erimiti. Celil Hikmet'le karlatk bir ara. Onun da solgun yznde hayat emaresi imdiden tkenmie benziyordu. Byle balad ve bu balang btn bir Balkan sath- harbinin temsiliydi.

12 Kasm 1912 Bu kez Aya Mama'dan Hadmky'e doru yola ktk. Biz ortada yryorduk. Hadmky civarnda kolerann var olduu askerlerin arasnda imdiden meum bir lm fslts gibi dolasa da stanbul'dan bu yana ilk kez kendimizde bir g hissettik. Getiimiz kylerde, cepheye srlen bu taze kan, mit ve hayat sayordu. Fakat yle eyler grdk ki bu g fazla srmedi. Kavak istikametinde yrrken kenarda yal bir aacn gvdesine yaslanm, ayaklarn yola doru uzatm bir askere rastladk. Herhalde geri dnen Osmanl ordusunun yorgun neferlerinden biriydi. Be on adm kala kaytszl bizi artt. Hatta subaylarmzn fkelendiini bile fark ettik nk yol verilmeye, selmlanmaya alkndlar. yleyse dzenli bir ekilde gemek isteyenlerin ayaklarna, yklm bir mezar ta gibi dolanan bu askere ne oluyordu? Yanma yaklanca bunun bir l olduunu anladk. Fakat lm ona hi yakmamt. Elbisesi amurlu ama yeniydi. Yannda ve zerinde lm hatrlatacak hibir ey yoktu. Sanki bir aaca yaslanm da yoldan geenleri seyrediyordu. Dudaklar yar ak, hafif glmser gibiydi. Fakat dikkatlice baknca yzndeki soukluk ve lm beyazl rpertici bir etki uyandryordu. Gzel, gen ve sarn bir yz, ince byklar vard. Neden lm olabileceini dndm. Grnrde bir yaras yoktu. Kalp krizi, tifs, kolera, alk. Bunlarn hepsi veya birka veya biri. Bu askeri neden kimsenin gmmediini dnerek kederlendik. Birka mangaya emir verildi ve askercik oraca elbiseleriyle gmld. Yolumuza ondan sonra devam ettik. zerinde yrdmz hat boyunca savan btn sahneleri ve insan tipleri ile karlatk. Binlerce kii geti yanmzdan. Bunlarn bir ksm geri ekilme emri alan ya da amura saplanm toplarn terk ederek kaarcasna geri dnen askerler. Bir ksm da Rumeli'den gen halk. Osmanl'nn nasl ktn atalca'ya akn akn ylan bu Rumeli gmenlerinde ve bozguna urayan orduda grdk. Biz o tarafa giderken Rumeli de bu tarafa gyordu. yle bir geliyorlar ki bizim gitmemiz mmkn deil. yle bir dnyorlar ki bizim ilerlememiz imknsz. Sonu gelmiyor bu kafilelerin. Bitti zannediyorsun daha kalabalk, daha acl yeniden balyor. ehirleri, kyleri, kasabalar yaklp yklan bu insanlarn brakp kamaktan baka aresi yok. Yzen bir ztrab adas gibi da, ova, ufuk demeden geliyorlar. Geldiklerini hemen anlyorsun. nce ufukta bir duman beliriyor, yangn arkadan grnyor. Bir deil, deil, be deil; binlerce, yz binlerce geliyorlar. Yamurun, amurun iinde, ayazn, alev ate saanann altnda, kadn, ocuk, ihtiyar, hasta, sakat, deli, meczup, akll ama hepsi de a biil bir insan kalabal. nsanlktan km, ba ak, aya plak, paavralar iinde, bata ka, de kalka inleye inleye, ar ar ilerliyorlar. Ar ar, ama hepsi de arkalarndan gelen ve onlar kovalayan bir eyden kayorlar. Gleri olsa koacaklar ama yok. Yrmek bile deil

bu, bir amur deryasnda arnaar yzyor, srnyorlar. Hele ocuklar. Esasen grbz olmas gereken bu kyl ocuklar bir deri bir kemik kalmlar. ounun annesi babas yollarda dm, onlarsa bir sr halinde ilerlemeye alyorlar. Ama ok gemeden ilerinden biri olduu yere ylyor. Ayakta kalanlar onlar brakp yola devam ediyor. Ve hastalar, sakatlar. Normal zamanlarda bile normalst bir ilgiye muhta olan hasar almlar, bu yarm yamalaklar, bu normalst zamanda nasl adm atyorlar? Savan gailesi olaanstlkleri olaanlatrmas galiba, herkesi kendinden ibaret brakmas. Bu hayalet kafilesi Rumeli muhacirleri, nesini yanna alabildiyse onu bir deri bir kemik kalm, hangi hayvan olduunu anlamak neredeyse imknsz zavall bir iskelete yklemi, yryor. Btn bu yk, sahiplerinden daha yorgun, daha a, daha sefil, hill biimli boynuzlaryla kzlerin koulduu krk dkk arabalar ekiyor. Yorgan dek, anak mlek, su ekmek, ilte, yastk; zerlerine kaba bir rt atlm; onun da zerine birka ocuk oturtulmu. htiyarlarn oturma hakk yok, onlar kzleri ekelemekle megul. Kadnlar arkadan itiyor, kzlerinse mecali yok, kimi olduu yere devriliyor, kimi acl gzlerle sahibine bakyor. Dolap evirmeye, ift srmeye, vakti gelince dinlenmeye, okanmaya, tatl szler iitmeye alk bu zavall hayvancklar acyan gzlerle sahibine bakyor ve soruyor. "Ne iimiz var bizim bu yolda?" Sahibi de bilmiyor. Sadece yrmek ve uzaklamak istiyor. Ama att her adm bir sonraki adm yavalatmaktan baka bir sonu vermiyor. Hepsi bitkin, perian. Dmeleri yakn. Den dyor, kalan yryor. Hazin bir veda szyor iime. Rumeli-yi ahane boalyor. Muazzam bir corafya yer deitiriyor. Tpk 93 Harbi'ndeki gibi. Yanmayan yok bu alevde. Ve hibir ey bu yollar boyunca gcrdayan kan tekerlekleri kadar hazin olamaz. imdi syle bana Zehra, bunlar sana nasl yazaym? Hacbey'e, Bykhanm'a nasl anlataym. ki zavall kzn nnde bir ailenin sorumluluunu zerine alarak bir arabay ekeleyen sakal gste ihtiyaraklarn omuzlar kk srklenmesine, o yrye dayanamyorum. ocuklarn, kadnlarn, hastalarn hele sakatlarn yrmesine, yrmek deil bu srklenmesine dayanamyorum. Ama dayanyorum ite. Fakat askerlere ne demeli? En ok da asker olanlarn uzun konvoylar halinde dnne ierliyoruz. ark ordusu a, dank, perian bir cemaatten ibaret ve kaarcasna geri dnyor. Subay askerini, er komutann tanmyor. Bir bozgunun zerine geldik biz, bir hezimetin, bir hacaletin; zlen, geri ekilen, dalan, bir ksm dpedz kaan Osmanl ordusunun. Onlarn hali muhacirlerden de ac. nk muhacirlerin midi de bunlara balanmt. Osmanl ordusu kyor. Buna onu kerten g de inanamyor ama Osmanl ordusu bir buz da gibi atrdayarak paralanyor. hafta. Yetti. Bu koca nar ilk frtnada devriliyor. Btn dnya hayretler iinde. Frtnann kendisi bile bunun byle olacan ummazd. 13 Kasm 1912 Hadmky'e kadar yryeceimiz, hepi topu iki admlk yoldu aslnda. Fakat Rumeli'den dnen asker kafilelerimle karlatka adn o kadar iittiimiz kolera ile de yz yze geldik. Souk terler dkerek uzak durmaya alsak da bazen aralarndan geiyoruz, daha dorusu kendimizi ortalarnda

buluyoruz. Dierleri tarafndan dlanm kolerallar, sadece kendileri gibi olanlar tarafndan kabul edileceklerini bilerek birbirlerine sokulmu, bir hastaneye varabilmek umuduyla czaml efsane madurlar gibi srkleniyorlar. Derileri simsiyah, cierleri sklrcesine kusan, ii dna dklen askerler. Buday gibi biiliyor, ttn sap gibi krlyorlar. Artk tek tek deil gruplar halinde, olduklar yere ylyorlar. ou olduu yere gzmzn nnde dp kalyor; bir iki adm atmak isteyerek srkleniyor ama nc admda gcnn bittiini fark ederek vazgeiyor. Baklarn gklere, altna serildii aacn yapraklarna evirerek son nefesini veriyor. Bu halde bile birbirlerini srklemeye, omuzlamaya, kaldrmaya alyorlar. Kahramanlk ve vefakrlk dalmayla i ie. ark ordusunun tamamnda da bu byle. Kaarcasna dnyorlar geri. Alar, hastalar, yorgunlar, uykusuz ve bozgundular. Fakat kimseye bir fenalklar dokunmuyor yine de. Burada kolerallarn nasl gmldn de grdk. Yol boyunca cenaze katarlar ar ar gidiyor. l dolu arabalar toplu mezarlara balanan yollarda sra sra bekleiyor. Mezar kazclar ilk zamanlar lleri bu derin ukurlara sra ile diziyor, hi olmazsa yzlerinin kble ynne bakmasna dikkat ediyorlard. Fakat artk arabalar olduu gibi ters evirip dnyorlar. zerlerine rtlen topraktan kilitlenmi bir kolun ya da bacan frlad oluyor. Bazen bir yz, ak gzleriyle gkyzne bakmak isteyen bir maske gibi topran zerinde kalyor. Bizse durmadan yryoruz. Biz; cepheye yeni srlenler, Rumeli'den dnen binlerce askere gre iyi saylrz. Fakat onlar yryen daha dorusu srklenen, kadidi km birer heyul ordusu gibi. Koleral deillerse bile alktan, souktan, yorgunluktan, uykusuzluktan, sefalet ve bakmszlktan, lme bunca yakn durmaktan hepsi ayn yze sahip olmu sonunda. Gzleri ukura kam, avurtlar km, elmack kemikleri frlam, irilemi bir yz bu. Omuzlar km, kamburu km, beli bklm, bacaklar kollar incecik kalm ortak bir beden de bu ortak yz tayor, tabii tayabilirse. nk bunlarn da hepsi birer birer dyor. Her biri dizlerinin ba zlerek olduu yere kyor. Kimi yz st, kimi diz st ban gsne eerek, kimi kendi boynunu kendi arlnn altnda ezerek dyor. Kimi srt st, bir fidan gibi devriliyor. Ay gibi, gne gibi batp gidiyor. Eer lmemise bile yorgunluktan yere ylyor, gzleri baka baka lyor. Kiminin dilinden kadere dair bir fke sayhas, edit bir kfr kyor. Kimi cinnete dm oktan. Kimi de yznde garip bir tebessm, bizim grmediimiz bir yere bakyor, eer gc varsa iki admlk mesafeyi srnyor, srtn bir aaca yaslyor. Bir taraf oktan sarkm, dier koluyla tfeine sarlyor. Tevekkeltii teallallal, daha fazla direnmiyor. Alktan yere ylm askerlerin de bazen, koleradan lm zannedilerek, zerine kire kayma atlyor. lmemise de orada kavrulup gidiyor. Gz ukurlar yanyor. Sonra beyaz nlkl askerler bir daha derin toplu mezarlar kazyor. Hibirinden geriye bir isim bile kalmyor. Mehul asker! Dokuz yz kiiyle balayan taburlar yz kiiye dm, nasl olup da erimi bitmiler? Mevcudu yz kii olan blkten geriye elli kii kalm. Onlar da en dayankl en kuvvetli olanlar. Sava en bata en zavalllar en nazllar gtryor. Bunlarn her biri kendilerine nice mit balanm ana evld. Bunlar bu hale kim koydu? Kim bunun sorumlusu? Kimin zerine kesilecek bu hesap? Zehra unutsam. Grdklerimi, bu deheti, bu maheri, cezallar melekler olan bu cehennemi unutsam.

14 Kasm 1912 amur, her yer amur. amur, onun vck vck ve svak denizi zerine den insanlarn ve hayvanlarn varlyla fokur fokur kaynyor. Uzaktan kaya zannettiin bir ey yanna yaklanca ar ar kprdayan ya da ylece duran bir hayvan ya da insan bedenine dnyor. Yollar geit vermiyor. Yere salam basmalaryla mehur atlarn bile yer, ayaklarnn altndan ekiliyor. Her yerde yaral atlar, yrek paralayan iniltilerle yatyor. Kalkmaya alyorlar, bunu baaran annda dyor sonra vazgeiyor. Tpk erler gibi. zengiden sarkm yaral subaylar, dallarn atal arasna skm, bir deri bir kemik kalm ama hl sahibine sadk atlar gryorum ve grdklerime artk takat yetiremiyorm. Byle mi olacakt? Biz yeniyiz, tazeyiz, gcmz henz yerinde. imizdeki hayat snm deil ama bu grdklerim yok mu, bunun arl hibir eye benzemiyor. Hatrlarsn Zehra, son gece akam soframzda beni vazgeilmeyeceini anlam olan Hacbey, artk yreklendirmeye dnmt ve "Korkma, gideni dnerken grmler" demiti. Korkmuyordum ki, gnllydm ben. Oysa imdi geri dnemeyeceimden korkuyorum. Yo layr, hl gnllym. Ne iin geldiimi hl biliyorum ve onun iin hl lebilirim. Ama tek kurun atamadan, dmanla yz yze gelmeden, lmm bir ie yaramadan, bir aaca yaslanarak lmekten korkuyorum. Sekte-i kalpten, alktan, tifsten, koleradan, bit pire iinde lmekten korkuyorum. Ben bunlar iin gnll deildim. lmm bir ie yarasn istiyorum. Ama etrafma baknca toptan, tfekten, kasaturadan daha fazla sahra hastaneleri, seyyar etvler ve tecridlaneler gryorum. 15 Kasm 1912 Bu gece size bir kartpostal yazdm. Yarn posta gelirse veririm. Gelmezse bir kede kalr. ki satr yazabildim: "iyiyim. Merak etmeyin." Yaland. Ben iyi deilim. Sonra bu defteri elime aldm. Gerei ancak bu defter eker. Ama ou kez bu dehetin kelimesini bulup da bir yerden karamyorum. Yazya den hibir ey ateini olduu gibi yanstmyor, her ey yazya dnrken munisleiyor. Hibir alfabede "Z"den sonra harf yok nk. Bu rezaletin kelimeler kararghnda bir karl yok. Byle bir ey sadece yaanabilir. Yaayanlar da tez elden unutma telnda. Tarih kitaplarna girecek souk cmlenin ardnda ne maher var oysa. 16 Kasm 1912 atalca'ya vardk sonunda. Sava her an balayabilirmi. Osmanl ordusu, btn o zlen, kaarcasna geri dnen Dou ordusu burada biraz daha toparlanm durumda. Bu ordunun Bulgarlar durduracandan umudum var. Durduramazsa zaten bundan sonra stanbul da yok demektir. Bizim Gnll Taburu da her an atee atlmaya hazr, bekliyor. Fakat ben, kendimde bir bakalk hissediyorum. Dizlerimin ba zlyor. Gzlerim kararyor. imde bir yanarda, derimin btn gzeneklerini patlatarak lav pskrtyor sanki. Kuru bir ksrk beni bouyor. Byle giderse ben de

tek kurun atamadan olduu yere kp, bir daha kalkamayanlardan olacam. Uykum var ama uyuyamyorum. Oysa birazck uyuyabilsem. Baka hibir isteim yok. Sanyorum ki yarm saatik olsun bir yamur uykusuna debilsem zerime sihirli bir el demi gibi btn yaralarm saalm olarak uyanacam. Oysa bin yldr uykusuz gibiyim ve byle giderse bir bin yl daha kirpik kirpik stne indiremeyeceim. 17 Kasm 1912 atalca hattnda lm kalm sava balam, top sesleri kulama kadar geliyor. Fakat ben orada yokum. Beni stanbul'daki bir hastaneye sevk ettiler, trenle stanbul'a gidiyoruz. Shhiye adrndaki tabur hekimine beni Halis Efendi gtrd. Yere km sram beklerken muayene masasnn zerinde karlatm manzara iin "Hi unutmayacam" desem de o kadar oklar ki hangi birini unutmayacam? Bunca "unutmay"a hafzann bile snrlar kapal. Rumeli'den ricat eden ordunun askerlerinden biriydi. Giysileri karlmt. Kemik zerine gerilmi bir deri tabakas dn Zehra. te yle! Ayak ve el parmaklar uzam. Gzler mosmor bir ukura kam. Burun ve ene sivrilmi. Aralk gzlerinde rpertici bir parlt fark ediliyor ve ekilmi dudaklarnn arasndan sapsar dileri grnyor. Doktor lm raporunu yazyordu. Halis ne yazdn sordu. Byle bir lme nasl bir sebep gsterilebilir, ad ne koyulabilirdi bu illetin? "Zafiyet-i umum neticesi tevakkuf- kalpten vefat" dedi Hekim Efendi, umum zayflk neticesinden kalp durmasym lmnn sebebi! Yani alk! Byle bir lm sebebini bu doktor gnde ka kez yazyor? O zavall mevtay kaldrdklar kanl, kirli sedyenin zerine iki koluma girerek bu kez beni yatrdlar. Tabur doktoru benim iin Halis Efendi'ye "ok gen olmasayd bu ate ortasnda sevk etmezdim" derken duydum. "Aln gtrn, yazk olmasn" diyordu. Halis Efendi yar lme batm yar darda kalmlarn, lm tecrbe etmi fakat yaamda kalmlarn, bu iki tarafllarn arasndan geirerek beni istasyona kadar getirip geri dnd. Bu vagonda herkes benim gibi hasta ya da yaral. atalca-stanbul arasn trenle herhalde gnde alacaz. nk tren, gitmekten ok bekliyor. Hatlar, asker ve muhacir trenleriyle dolu. 18 Kasm 1912 Bu yolda istasyonlar boyunca grdklerimi de keke unutsam. Muhacirler stanbul'a gitmek iin ylm, gnlerce tren bekliyor. Askerlerin durumu anlatlr gibi deil. En hafifi bir kolu dalanm yarallar, Balkanlar'n mehur souunda buz gibi yamurun altnda a, hi pansumansz, srnerek en yakn istasyona kadar geliyor. Orada kendilerini stanbul'a gtrecek treni gnlerce bekliyor. ou bu bekleyi esnasnda son nefesini veriyor. Trenden inen, cepheye yeni gelen askerler de trenden iner inmez bu sahneyle karlayor. Kendilerini bekleyen akbeti gryor. O da souk geceyi yamur altnda a bil geirdikten sonra zihninde lmnn resmi, gn rken cepheye sevk ediliyor. nsan alktan nasl lr? Sessizce, t tikene tkene mi? Yoksa bara bara, srne srne,

grne grne mi? Bilmezdim. Ama defalarca grdm. O kadar grdm ki artk grmez oldum. Zehra bir bilsem, unutmak bu lisanda ka hecedir? 20 Kasm 1912 Nihayet tren durdu. Souk terler ve yakc bir ate arasnda "Sirkeci" yazsn okuyabildim. Sirkeci gar ana baba gnyd. Yok, maher kyamet. Burada da inmek iin sra bekliyoruz, bitip tkenmeyen srasz bir sra. Ne kadar zaman getiini bilmiyordum ki vagonun kapsnda tekerlekli bir servis masasyla ayc neferler grnd. Hepimize ay datyorlard. Koca bir kazan kaynar suya atlm bir tutam ay. ekeri de iinde stelik. Bizim oradaki erkez Arslanbey'in Asmalkahve'sindeki aya hi benzemiyordu ama yeil cam anm byk bardaklarda ikram edilen bu ay mrmn en byk nimeti saydm. Bam ayakta tutamyordum, kompartmann camna dayandm. Cann zerinde yzmdeki lekeleri fark ettim. Yzmn aynasn delip geen baklarla, kar perondaki trenden hastane malzemeleri indiriliyordu, onlara bakmaya baladm. Sandklarn zerinde ilerinde ne olduu yazlyd. Battaniye, araf, ilte, fanila, takye, hasta entarisi, muamba, serum, sarg bezi, kinin, doktor gmlei, marapa, inko kova, hasta nakline mahsus teskere, gaz sobas, Kzlay bayra. Aklna gelebilecek her ey bu sandklarn iindeydi. Bir baka sandn zerinde Almanya damgasn tandm. "Sun aza: Kol", "Sun aza: Bacak"; bunlar kolunu bacan atalca'da brakacaklar iin hazrd. atalca'da ne olup bittiini bilmiyorum oysa. Kimse cepheden bir haber getirmiyor. Bir ara gzlerim kapanm, kendimden gemiim. Uzun zamandr ilk kez daldm. Bir yamur uykusuna dtm sonunda. Ksa srm olmal. Gzlerim ald ilk anda grdklerime ise inanamadm. Drt hamaln, drt ucundan tutarak trenden indirdii ii inko kapl bo bir tabutu tan penceremin nne braktklarn grdm. ki hamal da kapan tabutun zerine brakt. Birincisi kalkarken yerine ikincisi geldi. Byle tam krk bo tabut saydm. Krktan sonra saymay braktm. Nihayet yallarn ve kklerin arasndan geerek hastaneye naklediliyoruz. stanbul'da btn camiler, derghlar, hanlar, mescidler, medreseler gmenlerle dolu. Yetmiyor. Binlerce insan gnlerce bekleip duruyor. Kimden ne bekliyorlar? Ailesinden salkla dolu olarak teslim ald askerinin refakatine ii bo inko tabut veren, ordusunu besleyemeyen, sevk edemeyen, bir cephe gsteremeyen hkmetin yardm elini mi?

4 Aralk 1912 Beni buraya nasl getirdiklerini bilmiyorum. Hatrladm son ey Sirkeci garndan kp Balkan muhacirlerinin arasndan getiimiz. Hamidiye Etfal Hastanesi'nin koularndan birindeymiim. Gaz kokan tahta deme. Her yatan baucunda asklar. Yatamn banda kk bir komodin. zerinde ufak tefek, bardak srahi. Ayak ucunda trl levazmata gre hazrlanm bir masa. Ortada bir soba. Yataklar. Her yatan iinde ayn hasta. Hepsinin srtnda ayn fanil. Gzm aar amaz zerime eilmi hemireye atalca'y

sordum. Koluna krmz hill ilenmi beyaz giysisi iinde glmsedi. "Zafer kazandk" dedi. Ya Rabbi krler olsun. stanbul kurtuldu. Ama mtareke olmu. Hemire hanm Bulgarlarla imzalanan bu mtarekeden pek i ac cmlelerle sz etmedi. Biraz daha konuturmak istedim. "Haydi, sen imdi bunlar dnme, azck uyu" dedi. Beni neden tecrid etmediklerini sordum bu kez. "Hepiniz ayn hastalktan muzdaripsiniz, ondan" dedi. Bir kou. Hep aynyz. 7 Aralk 1912 Uyuyamadm onca gnn acsn kartrcasna yerli yersiz, zamanl zamansz uykuya dalyorum. Doktorlar muayene iin beni yatamn iinde oturttuklarnda bile kouun tavan, pencereler, duvarlar dnyor gzmn nnde. Sonra derin bir kuyuya dyorum. Keke hi uyanmasam. Ama ok gemeden keskin bir sancyla ve ter iinde uyanyorum. Souk terler bunlar, ecel teri byle olmal. Bam ok aryor. Yatama dnp ar bir para dinince tekrar uyuyorum. Ne kadar uyuduumu bilmiyorum. Belki bir dakika, belki saat, belki btn gn. Uyandmda ilk anda hibir ey hatrlamyorum. Ama ok gemeden ruhum, terk ettii bedenine byk bir grltyle geri dnyor. Bu grlty gerekten duyuyorum. Gerei hatrlyorum. O aradaki zaman var yal te oras ok gzel. nk gaflet. Yeniden drt bir cihet gerek oluyor. Sonra yeniden uyuyorum. 10 Aralk 1912 Bu sabah garip bir hal ile uyandm. Srt st uzanmtm. Sa elim gsmn zerindeydi. Fakat elimin arln bir trl hissetmiyordum. Sanki yoktu. O kadar m zayfladm, Fuzul'nin gazelindeki gibi bir kuru h'tan m ibaret kaldm dnmeden edemedim. Hafif yelin beni neredeyse uurmasn beklerken iyi kalpli, melek yzl hemire geldi. Koua dnd, baklarn btn yataklarn, o pasl karyolalarda yatan bir yan eksik, can boazna dayanm zavalllarn zerinde gezdirdi. Hepimize hitaben: "Size bir haberim var" dedi. "Gzel bir haber. Ziyaretileriniz var bugn, hem de pek mehur pek nemli ziyaretiler." Meraklanmtm. Mehur ve nemli ziyaretilerin buraya neden geleceklerini kestirmeye altm. Hemire koua dnd yine. "Hill-i Ahmer Cemiyeti'nden azalarla birlikte air ve yazar hanmlar gelecek. Bu kouu da air Nigr Hanm ziyaret edecek." Btn yastklarn zerine bir kitap brakrken zellikle bana bakarak, "Bu da onun mehur Efss'u. Okuyun, seversiniz" dedi. Bu kouta ka askerin okuma yazma bildiini bilemem. Ama benim yreim ter iinde rken bile hoplad. air ve yazar takmndan hanmefendilerin cephedeki askerler kadar oradaki atein geri pskrttkleri iin de canla bala altklarn, yatak yorgan, sarg bezi dikmekle uratklarn, kap kap dolaarak yardm topladklarn, yardm sandna en evvel kendi mcevherlerini braktklarn iitmitim. Ama air Nigr Hanmefendi. Halil Safa'dan o kadar dinlediim, baz

gazellerini benim de okuduum Efsus airesinin bizleri ziyaret edebileceini aklmdan bile geirmezdim. leden sonra kap ald. Hill-i Ahmer Bakan ile birka kii daha ve hanmefendi bizim koua girdi. O olduunu nasl anladm bilmem ama onun o olduunu anlamamak da mmkn deildi. Siyah bir araf giymiti. Elli yalarnda olmal ama ok daha gen grnyordu ve hl ok gzel, ok asildi. Dier kadnlar gibi onun da peesi akt. Bu halleriyle bize sadece anne ya da hemire olduklarn ima ediyorlard herhalde. Onun yznde tedirgin bir tebessm vard. Ne kadar zgn olduu, onun da ayaklarnn suya erdii yorgun baklarndan okunuyordu. O vakte kadar kibar yaam bu kadnn zerrelerine ayrlp dalacak kadar yara aldn ama dier yanyla dalan zerrelerinden yeniden doacak kadar da gl olduunu anladm. Dalp gitmeye hakk olmayanlara zg bir gle glyd. Ve btn iirini aka, sevdaya, kendi gnlnn feryatlarna adayan bu kadnn imdi batanbaa vatan kestiini, kendine bambaka bir kimlik bitiini, onun da yolun sonuna geldiini anladm. ok etkileyici bir sesi, su akar gibi bir konumas vard ve bugn bizim kouta hastalmzdan ekinmeden, yzne maske takmas iin uyaran hemireyi bile dinlemeden, mr boyunca yapmadn zannettiim ileri yapt. Neferlerin yataklarnn yanma oturarak hallerini hatrlarn sordu nce, gnllerini ald. llarn verdi. Yemek vakti hemirenin getirdii tepsileri tad, askerlere kendi elleriyle orba iirdi. Bana yaklatnda yatamda dorulmaya, glmsemeye altm. Baaramadm. Pamuklu mintanmdan, fanilmdan biraz utandm. izgili battaniyemin ayak ucuna iliti. Hemire beni gstererek "Bu, smail Efendi " diye bilgi verdi. "Ka yanda?" diye sordu Nigr Hanmefendi, yznden bir hayret tebessm geerken. Hemire, snfm sylemekle yetindi. "Sultaniyeyi yeni bitirdi. Felsefe ubesinde okumak istiyor." Ve ekledi: "Bir iir kitab yazacak, imdilik kafiye biriktiriyor." Bu kez Nigr Hanm, nereli olduumu sordu. "Trabzonluyum" dedim gururla. Sesimin kuyulardan yanklandn ben bile iittim. Benim de bamda dierlerinin banda kald kadar kald. Ancak ayrlrken dnd, bana bir daha bakt. 12 Aralk 1912 Bugn sizlere bir kartpostal yazdm. Kartn zerinde bu hastanenin ve bir Hill-i Ahter hemiresinin resmi var. Resmin dnyasnda ne cerahatin kokusu ne yaralnn iniltisi ya da feryad var oysa. ki satr karaladm. Cmlelerimi saydm. Yedi cmle yazabilmiim. Her zamanki gibi yaland. Kartpostaln zerine tarih atmak iin duvardaki takvime baktm. Ne kadar uzun zaman olmu ben buraya geleli. Garip! Ben hl hayattaym. Oysa ka yataktan ka cenazenin kaldrldn grdm. Koularmzda takvim var ama ayna yok. Bize ne olduunu grmeyelim diyedir herhalde. Fakat suyu ekilmi dallar gibi kurumu ve kararm ellerimin zerindeki lekelere ya da az tedeki yatan hastasna baktm zaman bana ne olduunu ima eden resmin btnn gryorum.

Hseyin Efendi diye bir hadememiz var. Hastabakc, l kaldrc, ayc, odac; her eyi yapyor. O da Trabzonlu. Hemehrisi olduumu bildiinden sk sk yanma geliyor. "Efendi, ne yazarsn sen byle ha bire?" diye soruyor. "Hi!" diyorum. 15 Aralk 1912 Yan tarafndaki karyolada Mehmet Emin Efendi yatyor. O da Trabzonlu. Besim Efendi diye birinin oluymu. Ara sra lflyoruz. Misafir saylr. Hastanede bo yatak bulunmadndan bizim koua almlar. Bann sol tarafnda bir arapnel paras gml, beyne ok yaknm. Doktorlar ameliyata almaya korkuyorlarm ama byle yaamas da mmkn deilmi. leden sonra ameliyat var. Mehmet Emin Efendi stanbul'da Polis Okulu rencisiymi. Bizim Gnll Taburu'nun hazrlklarn haber alnca o da kendi mektebinin idaresine bavurarak izin istemi. Bana kendi yazd dilekenin suretini ve mektebin verdii izinnameyi gsterdi. yle yazlyd izinnamesinde: "Savatan sonra mektebe dnmek kayd artyla izin verilmesine." Mehmet Emin Efendi bugn ameliyata girdi. Mektebine, derslerine hi dnemeyecek. 22 Aralk 1912 Bize burada her gn ay veriyorlar. Geri trendeki gibi, kocaman kazanlarda ekeriyle birlikte kaynatlm bir tutam aydan ibaret bu da. Ama yine de ok iyi geliyor. Alardan biri kazana bir kepe daldryor. inko marapalara dklyor aymz. Arada birka cam su bardana rastlamak da mmkn. Ama bana hi denk dmedi. Yan tarafmda boalan yataa Mlzm- Evvel Samet Bey'i yatrdlar. Avrupa grm, oralarda okumu birisi. ngilizlerin ay iilerini, fincanlarn, demliklerini yle bir zlemle anlat var ki ben de ona bizim erkez Arslanbey'in ve ranl ayclarn aylarn anlatyorum. nanas gelmiyor. Ben Balkan kyametinden daha by olmaz zannederken Mlzm- Evvel Samet Bey bunun daha byk bir kyametin mukaddimesi olmasndan, fazla deil birka yl iinde ok daha byk, btn dnyay kavuracak bir savan kmasndan korkuyor. Onu dinledike merak ediyorum: Yirminci asrn bu ilk sava hangi hicretlerin habercisi? Neyin provas? Hangi hatalarn sonucu ve hangi oulun hangi babadan ald intikam bu? Ve hangi kyametin kameti? Mlzm- Evvel'in dilinden dmeyen cmle: "kyor, koca Osmanl kyor." 31 Aralk 1912 Bugn hi ummadm bir ziyaretim oldu, hi aklma gelmezdi; Halis Efendi. Mtarekeden istifade ile stanbul'a gelmi, beni aram. atalca savama katlm. Halinde ar bir keder vard. Uzun uzun anlattrdm. Ateler, bulantlar, srtmdan boalan terler, damarlarmda dolaan buzullar arasnda, ksrk nbetlerinden frsat bulduka defalarca tekrarlattm. atalca'da kader yeniden yazlm. Geri dnn, dalmann telfisi atalca'da kartlm. stanbul'a giden yollar burada

balanm. Hayata son bir hamleyle tutunanlarn yakt o ac fakat parlak k tutuurken ben yoktum. Yine de tek kurun atmasam da geliimin bir ie yarad hissi uyand iimde. Sedd-i skender misali bedenini siper eden Osmanl neferlerinin Bulgarlara orada dur dediini dinlerken mutluluktan aladm. Ama bedeli ar olmutu. Bizim Gnll Taburu'nun neredeyse tamam Kanl Tabya vurumasnda neferinden komutanna kadar birer gl fidan gibi topraa dm. Halis Efendi hayatta kalan bir iki kiiden biri. Taburumuzun reisi Arap Hafz, Binba Mehmet Ali Bey hepsi ehit olmu. Hatta koskoca Kolordu Komutan Mahmut Muhtar Paa bile Kanl Tabya vurumasnda yaralanm. Eyp adl bir asker Muhtar Paa'y yaral halde bulunca, kendisi de yaral olduu halde uzun sre srtnda tam, stanbul'a, hastaneye kadar da trenle onunla gelmi. Kendimi tutamadm bu kez hkra hkra aladm. Bu ordu kahramandr, bu asker zverili. Ama sevk ve idare olunursa. te atalca bunun ispat. Bu orduyu bu hale koyanlar var ya! Bazlarnn hesab maherde ne kadar ar grlecek Zehra. Halis Efendi'ye sormak istediim asl soruyu ise hep iime atyordum. Epey bir sre karlkl sustuktan sonra "Celil Hikmet?" dedim korka korka. Halis Efendi bana bir zarf uzatt, geli sebebi aslnda buymu. Toplarn sustuu bir srada naslsa Celil Hikmetle yan yana dmler. Celil Hikmet, kaderini okumulara zg bir metanetle Halis Efendi'ye bir zarf vermi ve bana ulatrmasn istemi. Zarf atm, iinden bir zarf dala kt, zerinde senin adn yazlyd. De bana imdi Zehra, ben bunu sana nasl gndereyim? 7 Ocak 1913 Ryalarm rya deil, birer kbus. Bu gece grdm ki bizim evin mutfandayz. Her yer kara ta; rutubetli, isli bir kasvet her yere km. Yerde drt kk kedi yavrusu var. Karnlar a, miyavlayp duruyorlar. O srada kurun rengi kocaman bir erkek kedi geliyor, oysa lym meer. Yavru kediler onu yemeye kalkyorlar. ok gemeden l erkek kedinin ensesinin arkasnda bir kesik izi gryorum fakat olduu yerde bir iki parmak kadar srndn, lmediini de fark ediyorum. Sonra kararm ta teknenin zerinde kokumu bir et topa oluyor. Kk kediler o etten didiklerken ben bunun byk erkek kedinin eti olduunu anlyorum. Oysa byk kedi hl yerde ve srnmeye alyor. Skntyla uyandm. Yataktan kalkmak istedim. Sanclardan iki bklm, olduum yere yldm. 13 Ocak 1913 Bugn defterimin ilk sayfasna bir isim yazdm Zehra, btn bu yazdklarmn bir ismi olmal. "Krk Kafiye." Ateler iinde yanyorum, btn bedenim gibi yastm da terden srlsklam. zerime eilen hemireleri de doktoru da hayal meyal gryorum. Bunlar her zaman byle sk gelmezlerdi, kendi aralarnda fsldayorlar bana bakarak, ne oluyor? Benimse gzlerim kapanyor, gzmn nne bir resim geliyor: Bir Kalandar gecesi bu. Glcemal bizi gtrmeden nceki son Kalandar'mz. Sen, ben, Bykhanm ve Keyfiye var bu resimde. Alt kattaki sofadayz. Karadeniz'in uultusu bize kadar

geliyor. Dedem camide. Birazdan gelecek ve birazdan biz ini sobann banda toplanacaz. Meyveleri erbetler, erbetleri ay, onu da kestane kebap takip edecek. Allah ne verdiyse biri gelip biri gidecek tepsilerin. Kalandar her zaman souuyla gelir ve yeni bir yl balarken Bykhanm'n hamsili pilav da kabak tatls kadar dettendir. Sofrann banda hamsili pilav aarken, "Kalandar" diye syleniyor Bykhanm. Ben, uyak alm bir halk ozan gibi, sana gz krpyorum. Soruyorsun: "Sonra ne gelecek? " "aylak frtnas" diyorum ben. Bykhanm heyecanla dzeltiyor: "Yok, olum, o Mart'ta. Srada Ayandon frtnas var." "Peki" diyorum ben, "Bahar ne zaman gelecek? Senin takviminde frtnalar frtnalar kovalyor Bykhanm." Biraz dnyor, keyifleniyor. "nce kn ordular zayflayacak." Sen araya giriyorsun. "Yaz delikanllardan, meneke kalkanlardan, zambak mzraklardan, smbl kllardan ordusunu hazrlayacak." Ben yerimden kalkyorum. Hacbey camide naslsa, marklk etmemize mani yok. Elimde muhayyel bir mzrakla sana doru hamle ediyorum. "Al sana hain k!" Ekliyorum: "Sonra baharn ordularyla kn ordular kyasya arpacak." Sen tamamlyorsun: "Vee, k yenilecek." Elin brnde, yara alm gibi yere ylyorsun. Bir tiyatroyu tekmil ediyoruz sanki. Bykhanm mutlu. Bu ksz yetimler ne zaman glse Bykhanm'n da mrne mr katlr nk. "Ama durun" diye dzeltiyor, "O kadar abuk deil. Arada kurt, bahar geldi zannedecek, postunu karp kurumas iin gnee serecek. Vay sen misin bahar geldi sanan! Bir frtna, bir dolu, orackta ta kesip kalacak. Haa, sadece kurt deil, kocakar da yle. O da yaz geldi sanp teknesini, koyunlarn, kpeini alp yayla yoluna koyulacak. Ama tam yar yolda..." Sen sz azndan alyorsun Bykhanm'n, "...Vay sen misin bahar geldi sanan? Bir frtna, bir dolu, o da orackta ta kesip kalacak." Kafiye tutmu, kahkahalarla glyoruz. Keyfye'yi bile hi bylesi glerken grmemiim. Bykhanm kabak tatlsn aarken "Ne glyorsunuz, inanmazsanz gidip bakn" diye azarlyor bizi. "Karada'da, yayla yolunda kocakar ta kesmi, orada ylece duruyor. Koyunlar, kpei, teknesi de yannda. Ben kurdu grmedim ama onu grdm." Uzayp gidecek bu mevzu, talktan gelen ses duyulmasa. Bykhanm kulak kabartyor, Hacbey'in yrmesini nerede duysa tanr. Yerinden frlyor. Hacbey cam buulanm feneri Keyfiye'ye uzatp paltosunun omuzlarndaki kar silkelerken, "Hey mbarek hava! Kalandar souu yapyor" diyor neeyle; hemen ardndan neesinden utanmasna ekliyor: "Allah akta kalanlara g kuvvet versin."

Kapnn almasyla ieri dolan bumbuz rzgr Bykhanm'n gaz lmbasnn alevini, fanusun zerindeki su ie geyikleri rpertiyor. Ban kapdan dar uzatan Bykhanm gecenin iinde pembemsi kar aydnln seebiliyor. Karadeniz'in dalgalar biraz daha ykselse evi alp gtrecek. Bykhanm kar da rzgr da darda brakarak kapy smsk kapadnda Zehra'm benim, hatrlyor musun, o anda bana dnm, bir ey hatrlam gibi bakmtn. Nee iindeydin. Bana siyah bir rt sardn. Grnen tek gzn aabildiin kadar atn: "smail" dedin, "Heybende ne var?" Hi aabey dememitin ki. Aramzdaki ya farka ramen ben hep smail'dim. Ben de istememitim bunu, senin smail'in olarak kalmay yelemitim. "smail" diye tekrarladn, "Heybende ne var?" Nereden aklna gelmiti bu imdi? Glmsedim. Karakt ya, "Karakoncolos" gelecekti demek bu gecelerden birinde, kaplar bir bir alacak, ocuklara sorular soracakt. Onun btn sorularna "Ka" ile balayan cevaplar vermek artt. Aksi takdirde Karakoncolos'un onlar alp ok uzaklara gtrmesi iten bile deildi. Geri bizim evde artk ocuk namna kimse kalmamt ama Zehra ile smail, Karakoncolos'un defterinde soru sorulacaklar hanesinden dmemi olabilirlerdi belki de. O zaman ocukluumuzu hatrladm. Senin korkudan burnunu camdan dar karamadn karak gecelerinde, bir mumun alevinde byyen glgelerimizden rkerek, ben sana muhtemel sorularla birlikte cevaplar da belletirdim: "Nereden geliyorsun?" diye sorarsa eer, "Karada'dan" dersin. Fsltyla sorardn: "Peki, nereye gidiyorsun derse?" "Karadeniz'e." "Binein ne?" "Katr." "Havada ne var?" "Kar." "Baka?" "Karga. Kasrga." "Heybende ne var peki?" "Heybende ne var "a sra gelince, "Kartal" olabilirdi mesel, aklma bir ey gelmezdi de yle retirdim. Sen glerdin bu kez korkuyu unutarak. "Heybede kartal? smail, heybede kartal olur mu hi? Baka bir ey bulamadn m?" Son Kalandar gecemizde ite sen bana ayn soruyu soruyordun: "smail, heybende ne var?" Bu kez heybetlideki gerek variyeti dkmtm ortaya. airdim ya! "Heybemde kalem var, kt var." imdi ben sylyorum sana. Bu gece Hamidiye Etfal Hastanesi'tide Kalandar. "Ben; stanbul'da felsefe okumaya niyet etmi, Sultan mezunu, Balkan Gnlls smail Efendi;

bir iir kitab yazmaya niyet etmitim, eikten teye geemedim. Heybemde sadece krk kafiyeler var."

Kendime geldiimde "Krk Kafiye" salarm tututuracak sandm. Ah smail, Nigr Hanm'n da be yl sonra ve seninle ayn hastalktan gzlerini yumaca bu hastanede, onun dizlerine kapanarak alamay unutsam da, senin karyolann kenarna ilierek elimi alev ate yanan alnna braktm hissetmedin mi? Yezd'deki oteldeyim oysa ben. Kartpostaln zerinde Hamidiye Etfal Hastanesi'nin hemiresi hl yaral askerin zerine eilmi. Azmda bir asit tad, yasta bam braktm. Saa dndm, sola dndm. Uyuyamadm. Doruldum. Artk bir hikyeden dierine gemek beni yoruyor. Zehra'nn hikyesine getiimde aklm Settarhan'da kalyor, Settarhan'nkine getiimde Zehra'da. "Artk bu rmaklar birlese Allah'm" diyorum. Daha ne kadar yol ne kadar fotoraf gerekecek bana ki bu iki rma birletirebileyim. Yaslandm yerde szmm. Bugn Yasemen Bak'ye, ben stanbul'a dnyoruz. Bir yl sonra yine bu mevsimde bu kez Tiflis'te grmek zere ayrlyoruz. Program Yasemen yapacak. Ben balantlar kuracam. Bir yl. abuk geecek. Ve ki ben Settarhan' Sofya'nn kitap dkknnda brakmtm. yleyse ayn yol zerindeyiz, gzergh daha en batan doru izmiim. Havalimanna doru yola koyuluyoruz. Suskunuz. Araba sessizce yol alyor. Gzm de gnlm de Yezd'de kalyor benim. Sessizlik Kuleleri. Son kez geiyoruz nlerinden. Rzgr uulduyor. Kartal yuvas, sessizlii dinliyor. Sonra dalar giriyor araya. Uzaklayoruz. Bir ategh bahesinde havuza grntm brakmm. Bir ate bahesinde benden de bir avu kl kalsn, ne olur. Bundan byle nerede bir Sessizlik Kulesi grsem tanrm. Yasemen'in ua benimkinden evvel. Son kez ona dnyorum, "Yasemen" diyorum. "Efendim hocam?" imde akan rmaklar kadar dnda aktm rmak da beni sarp sarmalyor. Anlatmak ihtiyacn hissediyorum. Fakat zaman henz gelmemi olmal ki dilim tutuluyor. "Hi" diyorum. "Hi" olmadn pekl biliyor, Yasemen bu. Her eyi seziyor. Uak havalanyor. ranl kadnlarn bir ksm annda ban ayor. Ben. Bartm hl bamda. Garip bir hzn kaplyor iimi, istanbul'da on gn kaldktan sonra Trabzon'a dnyorum. Eve dnnce yirmi gnde krk yl yaam gibi yorgun baklarla srt antamdan dklen terekeye bakyorum: unlar ran'da giydiim siyah tuniklerim, unlar bartlerim, u Yasemen'in hediye ettii neft ipek rt, hani Hafz'n kabrinde bamda olan, Sessizlik Kulesi'nde kayp giden, bir yanm krk brakan. unlar aldm bir yn CD, DVD, kitap, harita. Trabzon'dan Ankara'ya otobsle gitmeyi gze alamayan ben izdiim rotaya baknca hayretler iinde kalyorum. Trabzon'dan Yezd'e karayoluyla gitmiim. Handiyse kervan bulsam onunla gidecekmiim. Bir ay evvel ktm snr kapsn hatrlyorum sonra. Dan bu tarafndaym yeniden ama Ar Da'nn Trkiye glgesinde son aym ierken kendileriyle yz yze gelmesem de haberinden haberdar, hissesinden hissedar olduum Ermeni ifti anmsyorum. Ben bulacam buldum acaba onlar da bulmular mdr? Bulmularsa benim bulduuma yakn mdr? znim bitti. Yarn sabah

Faklte'ye geeceim. Bir yl. Nasl geecek?

9. Kitap SOFYA'NIN KTAPI DKKNI

Bir yl. ok abuk geti. Yine temmuz sonu. Dnya hayatnn grnrdeki btn kalabalna ramen Yezd'deki son gece, daha dn gibi hatrmda. Yarn Batum'a doru yola kyorum. lk gn otele yalnz geeceim, ertesi gn Faklte'den yksek lisans rencim olan Grc bir kz, Anna ile greceim. Yasemen ile daha sonraki gn Tiflis'te buluacaz. Settarhan'n grd her yeri grmek, getii her yerden gemek istiyorum. Biliyorum ki bunu yapmazsam bu hikye tamamlanmayacak, bu iki rmak birleip de tek rmak olarak akamayacak. Ben yarm kalacam. Batum'daym. Batum Karadeniz kys, Trabzon'a komu kadar yakn. Sarp Kaps'nn bu tarafnda her ey tandk, nazik ve kibar. Bir kap atlyoruz, her ey yabanc oluyor o zaman. Ne dilim geer bundan byle ne de cebimdeki akeler. stelik Batum'a geince dil, din, insan ve ake gibi tarih de deiiyor ve Rusya mparatorluu'nun buradaki varl annda hissediliyor. Otelim Batum'un biraz dnda. ehrin iinden geerken Sovyet dnemi binalar hemen fark ediliyor. Fakat o kprlerin altndan ok sular akm. Zamanndaki silik, kasvetli, kl rengi bu bloklar imdi rengrenklik yarnda. Hepsi boyanm iek am. Otelin balkonundan Temmuz sonu olmasna ramen korkun uultularla kumsal dven Karadeniz'e, kurun gibi ken havaya, Bat tarafnda Trkiye'nin gri bulutlarna ve dalarna bakyorum. Hangi frtnaya rastlamm? Bu deniz benim denizim; Trabzon'da kendisinden uzakta oturamadm ve alamadm, btn evlerimin kysnda kurulduu deniz. Sabah akam evden de Faklte'den de seyrettiim, her ann adm adm izlediim deniz. Bu yzden tatl bir duyguyla kendimi gvende hissediyorum. Aslnda durumum komik bile saylabilir; her gn evimin balkonundan seyrettiim manzaray seyretmek iin zerine haylice para vererek yabanc bir lkeye gelmiim. Derken ok iri damlal bir yamur, yaza ancak ireti bir gramerle balanan Batum'u kendi asliyetine ekiyor. Halim bir daha komik. Yine Karadeniz kysnda yine yamurlardaym, Temmuz sonu hrka kazaklardaym. Bir ara deniz st gnein batmaya hazrland tarafta kurun bulutlar bakla kesilmi gibi incecik bir izgiyle ikiye ayrlyor. Bu, inanlmaz bir manzara. Yamur bardaktan boanrcasna yaarken o kurun buzlu camn arasndan bambaka bir k szyor, denizin zerinde zlyor. Balkondaki masaya oturuyorum. Bir ay ierken bilgisayar ayorum. Batum'un eski fotoraflaryla yeni fotoraflarn yan yana getiriyorum, ne kalm ne gitmi hesap karyorum. Kalanlar yeni fotoraflarda tanmak gzel bir duygu, zamana tanklk etmek nk bu. Fakat bende daha fazlas var. Ben Batum'un eski halini de grmedim mi Settarhan'n bir adm arkasnda srklenirken? ehrin her yanndan grnen soan kubbeli Rus Katedrali, Bulvar zerindeki yerinde yok rnein. Hani Sofya'nn Settarhan'a ihtillci fikirlerinden ilk kez bahsettii, "Yklsn bu katedraller, iim szlamaz" dedii yer. Stalin dneminde o da yklm. Sofya! Bir Paskalya sabahnda herkesi ayn duyguda bir klan ikon nnde yaad an unutmasa da katedrallerin yklmasn candan gnlden arzulayan Sofya! Acaba Stalin zamann ve bu katedralin de pek ok benzeri gibi yerle bir

olduunu grm mdr? O kadar yaam mdr? Neden olmasn? Settarhan ve Sofya, deyince iimi yakc bir hasret kavurmaya balyor. Settarhan' en son Sofya'nn kitap dkknnda brakmtm, ieri geip teneke hazine sandmdan bu bir yl boyunca kim bilir ka kez baktm fakat hibirinin bana yeniden almad fotoraflar karyorum, balkona geiyorum tekrar, ilerinden birini elime alyorum. Hani, Nizam'n albmnden kopyasn aldm fotorafn basks, Settarhan ve Sofya. Fakat Sofya'nn kyafetindeki gariplii ilk grdm an gibi hl zebilmi deilim. Bu Sofya, meyhane gecesinde de sonradan Batum'da da grdm gibi giyinmemi. Koyu renk -siyah olmalkadifemsi bir balo elbisesi var srtnda, tll, dantelli, kabark etekli bir elbise. Boynunda da bir sra inci. Fakat byle bir saray elbisesinin modas onun zamannda bile en az elli altm yl evvelinde kalm olmal. Sofya gibi ihtillci bir kz byle bir kyafeti neden giymi olabilir? stelik eski moda stdyo fotoraflarnn popler pozlarndan birini vererek bir elini oymal sehpann zerine atm, sehpann zerinde karpuzlu bir petrol lmbas var; dier elini, zarif ciltli bir kitab yar ak tutarak sa dizinin zerine brakm. Yznde, brnd kyafetin dnyasyla badamayacak kadar sokaklara ait bir muziplik ve asilikle Sofya, eklinin emailinin dna tayor, o dahi kendi kyafetinin iinde ireti duruyor. Ama yine de ite o kyafet srtnda. Anlayamyorum ya neyse! Hemen arkasnda salam bir fidan gibi ayakta duruyor Settarhan. Onunsa ne bandaki papa, ne srtndaki tunii, ne de iteki boaza kadar ilikli gmleini garipsiyorum. Her zamanki kyafeti bu. Alnn kaldrm, elini, her an harekete hazr, beline, kabzas gm ilemeli hanerine atm. Fotoraf usulca masann zerine brakyorum, geriye yaslanyorum. Yamur hl yayor. Batmakta olan gnein bulut aralndan szan bak az k masann zerine braktm fotorafn zerine dyor ve birden her ey sisleniyor. Kendimi bir cadde zerinde, bir vitrinin nnde buluyorum. Tanyorum buray ben, daha nce de gelmitim, ite nar fidanlar, Sofya'nn kitap dkknnn nndeyim. Kapya yaklayorum. Usulca szlyorum ieri. u Settarhan, u da Sofya. Derin bir zlemle bir yl zerine ancak iine girebildiim hikyeye katlyorum yeniden. imi yakc bir hasretin giderildii an duyulan o esiz doygunluk duygusu kaplyor ve imdiden onlardan btnyle ayrlacam zamann korkusunu duyuyorum. Yanlarna giderek "Bakn, ben geldim" demek isliyorum. "Beni tanmadnz m, hl farkmda deil misiniz?" Gzlerimi yumuyorum. Uyanmayaym. Ne balkon, ne zlen k, ne Karadeniz'in uultusu, ne de yamurun iri damlalar kalyor geriye. Sofya'nn sesini duyuyorum nce, derin kuyulardan gelir gibi yankl, baygnlklardan uyanma annda duyulan sesler kadar puslu. "Yarn" dedi Sofya, "Sabah treniyle Petersburg'a gidiyorum." Grnrdeki bahane masum bir aile ziyaretiydi ama Settarhan bu yolculuun arkasnda bambaka sebeplerin varln elbette sezdi. Sofya'nn kitap dkknnn kapsna dt gnden bu yana be aya yakn zaman gemi, Mays btn yaam yla geri gelmiti. Bu sre iinde Settarhan hallardan uzak durmu, yannda alt Sofya'y ve onun arkadalarn yakinen tanmt. Petersburg'daki ubat devrimini, ar'n tahtndan feragat ettiini, Menevik Kerenski hkmetinin ibana getiini, ama o da ar kadar "Sava" dedii iin Ruslarn Umum Harp'ten ekilemediini, Boleviklerle Menevikler arasndaki uurumun aldka aldn hep bu kitap dkknnda gnbegn renmiti. imdi Sofya, Meneviklerin ounlukta olduu Batum'dan Bolevizm'in merkezi Petersburg'a gidiyordu. Ne iin? Settarhan stelemedi, sebepten ok sonuca itibar etti. nk Sofya "Sen de benimle gel" diyordu. Settarhan onun "Benimle gel" davetini, icabet edemese de pt bana koydu.

Ertesi sabah Sofya'nn Batum'da olmayaca duygusuyla uyand ve ok gemeden kendisini hareket etmek zere olan Petersburg treninin azna kadar dolu nc mevki vagonlarndan birinde, paltosunu karp kucanda katlam ve burnunu cama dayayarak dary seyretmeye koyulmu Sofya'nn yannda buldu. be dakikas vard Sofya'ya iyi yolculuklar dilemek iin. Bir de. Bu gzel yz bir kez daha grmek iin. Hncahn dolu vagondaki kyl, asker, kaak, ii kalabalnn amatas, tavuk, kei, kaz grlts arasnda Sofya'nn dizlerinin dibine meldi. Geen aylar, Sehend Da'nn zorlu zirvesinde lmle burun buruna geldiinde eer yaarsa kabuunu kaldrmamaya karar verdii yaralarn zerine bir tl ekmi, Batum'da, hele de Sofya'nn yannda yeni bir hayat yoklamt Settarhan. Ban kaldrd, gzlerini kendisine dikmi olan Sofya'ya bakt, iinden tatl bir duygu geti. Ak deildi ona kar hissettii ama dostluk da deildi. Hayr, hem ak hem dostluk snfna da dhil deildi bu duygu. Onun hissettii, ikisinin arasnda, ne ak ne de dostluk olan bir ey, ad olmayan nc bir duyguydu. Ak kadar ypratc, bencil, kaprisli ve kskan olmayan ama dostluk kadar da sakin akmayan, gerilimli bir ilgi. Herkes kendi hayatnda ama yekdierinin hayatna da dhil. Grnmez bir anlama imzalanmt aralarnda. Kimse kimseyi mlk edinmeden, Sofya'nn sevdii kelimeyle "zgr", ama birbirine de ait; en uzak olduklar zamanda ve meknda bile byle. Henz hibir ey konuulmam, hibir adm atlmam, hibir eye hibir isim de konmamt ama bylesi bir mukavelenin zellii de zaten byle olmasyd. Sadece bir bilgi, ikisinin de bildii, stelik her birinin yekdierinin bildiini de bildii ama birbirlerine sylemedikleri bir bilgi. Settarhan bu bilgiye tutunmasa herhalde Sofya'nn kitap dkknnda yklr giderdi. Dardan aralklarla alan kampanann sesi geldi. Settarhan, solmu siyah paltoyu zerine rterken Sofya'nn yzne bakt efkatle. Birazdan ieklenmi elma aalaryla dolu vadiler, Mays aalar, dn iekleriyle bezeli yemyeil ayrlar, ayrlara yaylm mutlu inekler, rzgrda eilip kalkan buday tarlalar, yaln kayalar, iekli krlar, usuz bucaksz bozkrlar, saysz rmaklar, uzaklarda fark edilen kyler, yeil imen snrna dayanm bembeyaz daalar arasndan ar ar geecek olan bu trenden kendini son anda dar attnda, zamann hi umulmayan getirdiine dair inanc pekiti. Yaamaktan memnun, Sofya'nn iki hafta sonra Petersburg'dan dnecek olmasndan ok memnundu. Yirmi gn sonra dnd Sofya. Bu sre zarfnda kaderin garip cilvesi, Bolevik genlere raf altndan kitap karmak da, birinin brakt mesaj az sonra gelene ulatrmak da Azerbaycanl bir Mslmann bahtna dt. O kadar ki kim hangi kitab ister, hangi kitap hangi raftadr, hangileri gizli sakldr, Settarhan hepsini ezber etti. Dahas bir sabah Sofya'nn masadaki fotorafn nce uzun uzun seyredip sonra da erevesinden karp heybesine attktan sonra ban kaldrdnda kardaki opera binasnn afiinde gelecek programn ismini seti: Evgeni Onegin, Pyotr lyi aykovski. Eser: Aleksandr Sergeyevi Pukirt. "" harfiyle bir alp veremedii kalmamt artk Settarhan'n, glmsedi, dkknn ak kaps nne Mslman usul, bir sandalye att, gidip opera iin iki bilet ald. Petersburg yorgunu Sofya, kitap dkknnn kapsndan girdii anda "Operaya gidiyoruz bu akam" dedi Settarhan, "Hazrlan." Bir sandalyeye kt Sofya, sigarasn yakarken sorularn ard ardna sralad: Settarhan aykovski'nin adn duymu muydu? Operada sklmayacak myd? Nereden aklna gelmiti?

Settarhan evet, aykovski'nin adn duymutu. Bak'ye hal gtrd zamanlardan birinde zeyir Hacbeyli'nin "Leyl ve Mecnun" operasn seyretmiti. O zaman hi sklmamt da imdi mi sklacakt? Sofya gld. "Peki" dedi, "imdi ben gidiyorum. Ayakta duracak halim yok. Tren bir felketli. Saat tam yediyi vurduunda tiyatro binasnn nnde olacam. Gzel giyin, operaya gidiyoruz, malm, soylularn pazarna." Saat yediye doru Settarhan, dkkn kapatp da Petersburg'un saysz saraylarndan herhangi birine benzeyen Batum opera binasnn nne ktnda ok gemeden Sofya grnd. Settarhan kendisini tutmasa kahkaha atacakt. Settarhan'a gzel giyinmesini tleyen Sofya, salar her zamanki kadar dz ve ksa, her zamanki soluk siyah mantosunun iinde, dz pabularyla geni admlar atarak gelmiti. Fakat evet, Batum'un Petersburg zlemi iindeki sosyetesi operann kapsna parltl mcevherleri iinde birikmiti. Kalabaln ieri girmesini beklerken kolunu Settarhan'n koluna geiren Sofya, "Ne dersin Settarhan?" dedi, "Bu panayrn yerle bir olmas sence de yakn deil mi?" "Yakn m?" diye sordu Settarhan. "Yakn" dedi Sofya. "Petersburg'dan geliyorum ben." Bir kez daha "ok yakn" diye mrldand, Rusya'nn baka bir yz daha vard nk. Bu yz atete o kadar yanyordu ki nicedir, porselen oktan atlamt ve bin bir paraya ayrlp ortala salmas ok yaknd. Sofya "ok yakn" derken "ok"u o kadar srarla vurgulamt ki, Settarhan, Boleviklerin hemen imdi btn kaplar krarak, duvarlar devirerek opera binasna doluacaklarn; tlden, dantelden, krkten, mcevherden, ktan ve gzellikten baka bir ey olmayan bu kadnlarn; hazdan, arsz genlik ya da gekince bir gururdan baka bir ey tamayan erkeklerin arasna dalacaklarn sand. Salonda, her eyden, cephelerde, fabrikalarda, meydanlarda olup bitenlerden habersiz gibi grnen kalabaln arasnda yerlerine oturduklarnda sava da, Bolevikler de, Menevikler de darda kalmt. Uultu aniden kesildi, mzik bir tl esintisi gibi yayld. Perde ar ar kalkp da sahnedeki buz rengi resimler zerinde Tanya o mehur mektubunu yazmaya baladnda Settarhan ban evirdi, Sofya scack kendisine bakyordu. Sofya'nn akl bal rengi bir bakta kald, Settarhan'nki ise lavanta tarlasna benzer bir yerdeydi. Dar ktklarnda yamurunu henz kurutmu tatl bir Haziran havas yzlerine arpt. Sofya "Settarhan gel" dedi. "Mademki operaya geldik, seninle bir fotoraf da ektirelim. Hem benim fotorafm da almsn masamdan, gzmden katn sanma." Gld Settarhan. "Fotoraf m?" Niye olmasn ki! Faytona bindiler. Sofya gidecekleri yeri syledi; Nikolay Aleksandrovi Olenin'in fotorafhanesi. Tarif etmesine gerek yoktu, Batum'da arabaclk yapan herkes buray ezbere bilirdi. Vakit hayli gemiti ama operann dalma saatlerinde lenin daima ak olurdu. nk tpk Petersburg gibi Batum'un da mutlular arasnda, yzlerinden seyrettikleri hayalhanenin izleri henz silinmemiken, byle sslenip pslenmiken fotoraf ektirmek dettendi. "yle buyurun" diye gen ifti ieri buyur etti Nikolay Aleksandrovi lenin. Gzlerinin nnden o kadar ok yz gemiti ki insanlar bir bakta tanyabilir, kimliini karabilirdi lenin. stelik hviyetleriyle kalmaz ruhlarna da sirayet ederdi, ite Mslman bir Azerbaycanl ve gzeller gzeli ama gzelliini nemsemez kk bir hanmefendi. Yine de Nikolay Aleksandrovi lenin keyiflendi. Petersburg'd a alt yllar boyunca gekin konteslerin, iman deslerin, gudubet prenseslerin, kendilerini yirmi yanda zanneden ahi gidip vahi kalmlarn fotorafta gzel kma sevdalarndan, sonutan hi memnun kalmamalarndan, yce Isa, biteviye u garip lenin'i sulamalarndan can epeyce yanm, bkm usanmt. Ama ite bu gzel ift; Olenin'e sadece sanatn konuturmak kalmt. rak, fotorafhanenin hazr olduunu haber verdi o srada. lenin, Sofya'y bir koltua oturttu,

Settarhan urada ayakta duracakt. Fotorafya, syleyecek bir ey, dzeltecek duru, ekleyecek bir ba eii, bir tebessm nerisi kalmamt, o kadar gzellerdi. Ama meslek dbndandr diye yine de salarn sollarn dzeltti. Sofya'nn enesini kaldrd hafife, olmad eski haline gelirdi. Kandillerini yakt sndrd, boy amdanlarnn yerlerini deitirdi. Settarhan'n kalpan dzeltti, vazgeti, yine hafife geri yatrd. Kusursuzlard. Dokunmamak lzmd. Yanlarndaki sehpann zerine iek dolu bir vazo koydu nce, olmad, birka amdan denedi, yine olmad, yeniden ieklerde karar kld. Bu tamamd. Makinenin bana geti. Alt tablann raylar zerinde ileri geri yapt. Grntnn netliini buzlu camn zerinde izledi, sonunda sabitledi. u tepetaklak grntde bile emsalsizlerdi. "ekiyorum, imdi hi kprdamayn ve buraya bakn." ayakl sehpann zerindeki siyah krn iinde ba omuzlarna kadar kayboldu. Bir eliyle sehpay idare ederken sa eliyle tepedeki kapa kaldrd. Bir an. Tamamd. u fotoraf makinesinin karanlk kutusuna bir grnt brakarak yok olup gidenleri, bir daha yzn bile grmediklerini dnd Petersburg'un mehur fotorafs. Geliyor, uzun sre hazrlanyor, en gzel baklarn taknyor, az bir sre poz veriyor, bir suret brakarak bir daha grnmemek zere gidiyorlard. Onlar yok olmulard geri ama hepsinden birer suret burada kalmt. Kutular, ekmeceler, sandklar, dolaplar, raflar onlarn suretleriyle doluydu. Kendileri bile unutmulard belki burada fotoraf ektirdiklerini ama bu ie balayal elli yl olmasna ramen lenin hepsini tek tek hatrlyordu. Petersburg'un btn sosyetesi, btn kibar muhitleri, opera dnlerinde, isim gnlerinde, Noel'de, Paskalya tatillerinde, dn, nian, madalya trenlerinde; balo kyafetleriyle, niformalaryla, en gzel elbiseleriyle gemilerdi u objektifin, grdn yalansz yanstan, hibir eyi unutmayan gznn nnden. Hepsinin ans Olenin'de saklyd. Petersburg'da, 1861'den sonra topraklarn kaybetmi, unvanlar yerinde, kan damarnda, soyaac tamam ama sfr tketmi nice mlk sahibi dmt objektifinin nne; yorgun argn, ziyadesiyle aknlard. 1905 devrimine katlm da sonrasn kazasz belsz atlatmlar, burnu kanamadan, Sibirya'y boylamadan kurtulanlar da grmt bu makine. Kont Tolstoy'un fotoraflarndan birini de Nikolay Aleksandrovi lenin ekmiti. Dekabrist isyanclarndan olduu iin tam otuz yl Sibirya'da mr geiren Kyl Prens Volkonski de dmt merceinin nne, gzeller gzeli aire Anna Ahmetova da. Ama hepsinden nemlisi ar II. Nikolay'n da bir fotorafn ekmiti Aleksandrovi lenin. Daha dne kadar u fotorafhanenin tam kap kar duvarnda, kar eninde altn yaldz oymal ar bir erevenin iinde asl dururdu o fotoraf ama ubat'tan bu yana yerinde yeller esiyordu. Bu gidiat hi de hayra yormuyordu lenin, Petersburg kaynyordu. Ban esefle sallad, Batum'un da geri kalr yan yoktu. Olenin'e kalsa kaynayan meydanlarn imdiden resmini ekmeye balard, ama ah, u koca csseli makineyi srtlanp tamak bu kadar zahmetli olmasayd. O hi gidememiti hep ona gelmilerdi, snrl kalmt u krkten alan mercein grdkleri. Yine de imdilik yeterdi. Neticede bir poz resim iin modelinden sekiz saatlik bir hareketsizlik talep eden makinelere kyasla u nnde duran, bir devrim demekti. nk bir an. Tk! Yetiyordu. Ama gelimenin sonu yoktu. Kendi makinesinin de eskiyeceinden, ok daha kolay ve hafif olanlarnn az bir zaman sonra imal edileceinden ad gibi emindi lenin. Dagerotipler, Talbotipler daha dn gibi deiller miydi? Nikolay Aleksandrovi Olenin'e gre dnyann bundan sonraki btn encam u mercein nnden geecek, u kutunun karanl iinde tepetaklak grnverecekti. Emindi, dnyann tarihi fotoraf ktlarna baklarak yazlacakt bir zaman sonra, yle bir zaman gelecekti. Ama ad "objektif" olsa da, bu tarih de neticede fotorafnn grmek istedii, onun setii bir tarih olacakt ve onun grdklerinden daha nemlisi, grmedikleri ne olacakt?

Fotoraf ekimi bitmiti. lenin son bir kez Sofya'ya mercein arkasndan bakt, Settarhan' da grmezden gelmedi. Ne gzel kz, ne yaman delikanl! Bu mercek, bunlar gibisini grmemiti. O srada asklardaki birok kyafet Settarhan'n dikkatini ekmiti. Papaklar, izmeler, geni kemerler, hanerler ve gs fieklikli tuniklerle hepsi birbirine benzeyen Kafkas kyafetleri; general kllar, niformalar, kabark etekli, bol dantelli, kurdeleli balo tuvaletleri hatta kaba kaln dokumadan buday rengi mahkm ve srgn giysileri ve duvara aslm bir ift pranga. "Bunlar da nedir lenin Usta?" dedi Settarhan. Adam glmsedi. "Ah" dedi, "Petersburg'dan getirdim onlar. Petersburg'da merakls oktu. Burada da var geri ama Petersburg kadar olamaz." Sonra ekledi: "Bizim mterilerimiz iki trldr. Ya olduklar gibi grnmek, tarihe yle kalmak isteyenler ya da hi olamayacaklar kiiliklere brnmeye heves edip bu gardroptan kendilerine hviyet seenler." "Peki, bunu giymek isteyen var myd?" diye sordu Settarhan, Sibirya elbiselerini gstererek. "Tahmin edemeyecein kadar ok." "Ya bunlar?" dedi Settarhan bu kez kabark etekli balo elbiselerini gstererek. "Ah" dedi lenin, gzleri, ocukluunda bir iki kez gtrld balo salonlarnn hayaliyle hlyalanrken, "Bunlardan da giyen kalmad. Kadnlar artk ssten, dantelden, kurdeleden holanmyorlar. Ar eteklerle adm atamyorlar. Ama mesel u matmazeli bu kyafet iinde dnsene. Ne kadar yakrd kim bilir." Settarhan dikkatle Sofya'ya bakt. "Olmaz!" dedi Sofya annda, onun iinden geenleri gzlerinden okuyarak, "Dnyada olmaz." "Neden olmasn? Madem buraya kadar geldik, madem operadan ktk ve fotoraf ektiriyoruz, haydi giy unlardan birini." Bu kez Sofya glmeye balad. Evet, neden olmasnd? Ama bir art vard, elbisesini kendi seecekti. Birazdan grnd Sofya. Lcivert, kadife bir balo elbisesi giymiti lkin kabark etekleri, tlleri, dantelleriyle on dokuzuncu yzyl romanlarnn dnyasna ait gibi dursa da boyas anm kaba botlar adm attka etek ucundan grnyordu. Ama ayaklarna bakan kim? Gzelliin zaman yoklu ve Sofya'nn boynundaki bir sra inci kandillerin altnda ar ar parlyordu. "Sen kyafet deitirmek istemez misin Settarhan?" dedi Sofya tln dantelini ekitirirken. "Gerek yok" dedi Settarhan. "Bizim kyafetlerimiz sizinkiler kadar hzl deimiyor. Elli yl nce de byle giyiniyorduk. Bizde zaman yava geer." lenin bordo bir perdenin kvrmlarn dzeltti zenle, Sofya'y ndeki koltua oturttu. Bu kez sehpann zerine karpuzlu bir lmba koydu; lmbann abajuru dantelliydi ve zerindeki geyikler su imek iin rmaa eilmilerdi. Sofya'nn kucana ortasndan alm kk, zarif bir kitap brakt, elini de kitabn zerine yerletirdi dikkatle. Son olarak arkada duran Settarhan'n sa elini Sofya'nn sol omuzuna, lcivert kadifenin zerine hafife gtrd. Settarhan'n ise, eli Sofya'nn omuzuna brakldnda iinden geenler fotoraf kdnn zerindeki suretinden okunacak diye d koptu. ine ekidzen vermek iin ban gururla geri att. Bir eli nazike Sofya'nn omuzunda, dier eli erkez hanerinin kabzasndayd. Ikla yazmak deil miydi fotorafn manas? Nikolay Aleksandrovi lenin, mterilerinin zerine elli yl ncesine en uygun sald. Yar glgeli yar karanlk kalsnlard. Yar grnsn yar saklansnlard. Yar konusun yar sussunlard. Bylesiydi mnasip olan. nk evet, fotorafn aleti edevat hatta fizii kimyas vard ama Olenin'i en ok ilgilendiren yan onun estetiiydi. Kendisini sanatkr sayard bu yzden, ektii fotoraflar kimseninkine benzemezdi. Tarihesi kapal bir kutu olsa da fotoraf nimeti, iyi ki vard. Yoksa bu gzellik -Sofya'ya bakt kadar Settarhan'a da bakt

yine- yitip gidecektiyse, yz yl sonra onu kimseler gremeyecek idiyse, neye yarard? Dahas niye vard? Sanatnn felsefesini kuranlara mahsus bir gururla bir kez daha kayboldu siyah krn iinde lenin, bir kez daha elini kaldrd. vez rengi tunii iinde Settarhan'n, lcivert kadife tuvaleti iinde Sofya'nn zaman iindeki suretleri buzlu camn zerinde bir ana dnerek dondu. Her ey bir resme dnd, ebedleti ve uzaklat. vez rengi griye dnerken lcivert, siyahta karar kld. Settarhan'n iinden geenler fotorafta kmamt.

Dar ktklarnda yldzlar Karadeniz zerinde alalm, Haziran gecesi iyice tatllamt. Araba evirmeden yrmeye baladlar. Sokaklar sessizlemi, herkes evine ekilmiti. Devriyeler grnyordu ke balarnda tek tk. Bulvar'a kadar geldiler, parka girdiler. Petersburg'daki mehur Bronz Atl heykelinin bir kopyasnn nne gelmilerdi ve heykel, kopya olsa da asl kadar heybetliydi. Sofya ban heykele doru kaldrd. "Heyy!" diye bard kendi sesinin yansmasna kulak kabartarak. "Pyotr Alekseyevi. Beni duyuyor musun?" Settarhan, Petro'nun taa sinmi yz izgilerine bakt. Hayr, Sofya'y duymuyordu. Heykelin kaidesine oturan Sofya sigarasn yakarken, "Bir bu yklacak" dedi, "Btn kopyalaryla birlikte. Bir de kap." "Hangi kap?" O zaman Sofya, Petersburg'daki Klk Saray'n kapsna bakarcasna gzleri bolua takl, anlatmaya balad. Ona gre btn gzelerinden su fkran Petro'nun ehrinde, yine en iyi su zerinde seyredilebilecei iin Neva'nn kysnda kurulmutu monarinin kalbi. Kendi grntsn su zerinde seyrederek mest olan su yeili bu saray, yansmasna bakarak kendisine duyduu ak srekli yenilese de gafilce balanm bir gz bayd sadece ve bu bencil kalp btn damarlardaki kan emip sadece kendisi iin attka Rusya nefes alamayacakt. "Ne dersin Settarhan?" diye sordu, duman kaan tek gzn ksarak ve yaldzlar iindeki ar oymal grntsyle bile insan ezen devasa kapy iaret edercesine. "Gn gelir bu kap yklr m? Saf kristal avizeler zincirlerinden koparak nadide hallarn zerine der mi?" Aslnda sormuyor, sylyordu. Elini yumruk biiminde alnnn hizasna kaldrd sonra ipi kopmu bir avize gibi aniden bolua brakt. Kendi sorusunu kendisi cevaplad. "Yklr. Yklmal nk. Bu kapnn iki kanad ardna kadar almadka iilerin, kyllerin, askerlerin ve denizcilerin sava kazanlm olmayacak. Bu sel o kapdan ieri akmadka, olmayacak. Ne olacaksa orada olacak. Kyamet bu kapnn nnde kopacak." "yle kav bir kap nasl alr?" diye sordu Settarhan. "Almayacak kap yoktur Settarhan. Yeter ki ona yklenecek kuvvet nnde biriksin." Ayan, dnyann merkezini iaret eder gibi yere vurdu, bir ke darbesi sadece. Ama Settarhan'a yle geldi ki ar gibi Kerenski de bu darbenin altnda gp gidecekti. Gnler ok eye gebeydi ve eer Sofya'nn bahsettii gibi bu kapnn nnde bir ihtill patlayacaksa, bu infilk sadece Rusya mparatorluu'nun deil btn dnyann da kaderini deitirecekti. En nemlisi de uydu ki iran'n da Osmanl'nn da kaderi Rusya'nn alnnda yazyordu ve onlarn ayaa kalkmas da u kapnn devrilmesine bal, kristal bir avizenin ucunda sallanp duruyordu. Byk katedralden Ortodoks anlarna zg titreimler bolukta birbiri ardnca yaylrken, gzleri, devrilen kapnn hlyasyla bulutlanan Sofya, "Settar" diye fsldad, "Settar, seninle Petersburg'a, Moskova'ya gidelim." "Gidelim" dedi Settarhan onunla nereye isterse oraya gidebileceini hissederek, "Nereye istersen

gidelim." Sonra iinden lvlar taacak gibi duran bu kk kza bakt. Ksa kesilmi salar, bir erkek gibi bakan gzleri doasn inkr etmeye kalksa da gzlerinin lavanta mavisine ve pembelemi yanaklarna baklrsa biraz evvel giydii tuvaletin resmi hl zerindeydi. Ve ii lvlarla dolu bu gzellik, kendisine "Settar" demi, ismi zerinde tasarruf etmiti. Ksaltm, yeniletirmi, benim'letirmiti bu ismi. Ona yeni bir isim verirken kendine de o ismin sahibinin hayatnda yer vermi, bu yerin sahibini bu hakla efendiletirmiti. Babas, adn keste nestalik bir Kur'n'n en arka sayfasna, kapak iine kaydederken Settar'la Han' bitiik yazm, kaynatrmt ama yine de ona "Settar" diye hitap eden sadece koca Mirza Han olmutu. "Mirza Han" deyince kanamadn fark etti Settarhan. te imdi de Sofya, ismini asl parasndan ayrm, tek hece darbesiyle hanln elinden alm; saltanatn ilga, hkmranln yerle bir etmiti. Kalbi derin bir heyecanla doldu Settarhan'n. Olenin'in fotorafhanesinde hissettii rperti iinden yine geti. Sofya'nn dilindeki Settar'lndan, bu eksilmeden memnuniyeti nihayetsizdi. Tebessm, Settarhan'n dudann kaytannda uzun sre gezindi. Hayatnn yelkeni rzgrla dopdoluydu ve hissettii ey, harikuladeydi. Hayatna bundan sonra ne dolacaksa bunun hayatnn evvelinde karl olmayan bir ey olmas gerektiini hissetti, unutulmu her eyi bir daha unutmak iin. "Sofya" derken kalbinde ne ak ne dostluk olan o duygunun eiini getiini ve daha nemlisi Sofya iin korktuunu hissetti. Birisi iin korkmak, onu korkutacak her eyin nne set olup uzanmak, oktandr unuttuu bu duygu ne kadar da gzeldi. "Sofya" dedi bir kez daha yzn ona doru evirerek. "Senin iin korkuyorum. Eer kanl gnler dediin kadar yaknsa ne yapacaksn? Batum'da olamazsn. Petersburg'da da olamazsn." Bir an durdu, dnd: "Brak her eyi. Btn bunlar arkanda brak. Birlikte stanbul'a gidelim. Ben zaten her eyi arkamda braktm." Niyetini aka syledi: "Evlenelim. stanbul'da evlenmemize ve orada yaamamza bir mani yok." Sofya, Settarhan'n yzne bakt hafife glmseyerek; Bronz Atl'nn nnde yz yze, gz gzeydiler. Sa elini efkatle kaldrd, elinin srtyla Settarhan'n yanan okad. "ocuk", dedi, "Benim hi evlenmeyeceimi anlamyor musun? Ben evlilie inanmam sadece aka inanrm. Benim inandm ak da senin anladn ak deildir. Seni seviyorum, bunu biliyor olmalsn ama senin anlayabilecein bir ak deil bu." "Peki" dedi Settarhan, "Ne olacak byle?" "Bir ey olmayacak. nk sen beni sevmiyorsun. Sevene kadar beklerim. Yeter ki beni boluklarna doldurmaya kalkma ve bir bakasnn yerine koyma." stimbot ddkleri duyuldu o srada, perde perde. Settarhan o geceden sonra Sofya'y ne zaman dnse bu istimbot ddklerini hatrlayacakt. Yrmeye baladlar yeniden. Biraz nceki konuma aralarnda sanki hi gememiti. Her ikisi de kendilerine dair hesab iine atm, hayata kaldklar yerden katlmlard. Bronz Atl'nn nndeki o gece zerinden koca bir yaz gemi, sonbahar neredeyse yarlanm, Kasm ay keskin bir souk, edit bir yamur, kuvvetli bir frtnayla balamt. Settarhan akam henz inerken pansiyondaki odasnda yatana uzanm, gzleri kirli tavanda, camlar dven yamuru dinliyordu ki kap ald. Sofya'nn bir ocuk bedenine benzeyen incecik silueti szld ieri, srlsklamd. plak tahta demenin zerinde iki adm att. Hibir ey sylemeden Settarhan'n gzlerinin iine bakt. "Settar" diye fsldad. Bronz Atl'nn nnde ilk kez "Settar" dedii geceden bu yana Sofya ona sk sk Settar demiti ve ilk frtnada btn klarla benzer zafiyete deceini aklna hi getirmemiti. Ama o frtna gelmiti ite, kasrgann kopmas ise an meselesiydi. Settarhan'sa "Buraya nasl geldin sen?" diye bard tella yerinden dorulurken. "Seni kimse

grmedi mi?" ranl oda sahibinin Sofya'y grmesinden, daha dorusu Settarhan'n odasna bir kadnn girdiini grmesinden ok korkmutu. i ok skld. Eer adam byle bir ey grmse Settarhan hakknda ne der, neler dnrd kim bilir? Sofya soruyu duymamt bile, Settarhan'a doru iki adm daha att. ok mt, titriyordu. Yz bir lnn yz kadar saryd ve dudaklar morarmt. "Settar" diye devam elti. "Petrograd kaynyor. Artk iin iin bile deil gz gre gre kaynyor. Telgraf geldi bugn. Aurora zrhls toplarn Klk Saray'a evirmi. Kapnn yklmas an meselesi." Bolua bakarak devam etli, ezberden konuuyor gibiydi: "Burada ok kt eyler olacak Settar. htill Petrograd'da balayacak ama yangnn alevi annda buraya srayacak. Grcistan, Menevikleri destekliyor. Menevikler, Boleviklerin Batum'da ynetimi ele geirmesine izin vermeyeceklerdir. ok gemez burada da birbirlerini boazlamaya balarlar." Settarhan Batum'da, Grclerin asalet tutkusuna cevap verdikleri iin Meneviklerin daha gl olduunu hatrlad. Yani? Yani Batum kara katran kazannda kaynayacak, kan gvdeyi gtrecekti, yle mi? Sofya tehlikedeydi, hem de ne tehlike. Ama dncenin ncelik katmanlar vard ve Settarhan'n akl u an iin daha ok ranl pansiyoncunun Sofya'nn bu odaya girdiini grp grmediine bir kancann ucunda taklp kalmt. "Her ey deiecek" diye devam etti Sofya. "ok kt eyler olacak. Ben korkmuyorum. Ama sen yine de beni bu kan ve ate deryasnn ortasnda yalnz brakma. Bir bama koma. Bu kadar korkak davranma." "te buradaym" diye fsldad ellerini uzatarak. "Sana gelecek kadar hrriyetim var benim ama sadece bir gecem var." Bir an durdu. "Artk beni kimin yerine koyduun bile umurumda deil, beni sevmeni de beklemiyorum. Senden hibir ey de istemiyorum. nk geleceim yok sadece imdim var. Sadece bu gece. Geri gnderme, kabul et beni. Ama olduum gibi kabul et. Benden bir ey istemeden kabul et. Kendine de hibir sorumluluk yklemeden kabul et." Settarhan'n yz sarard. "Git buradan" diyebildi sadece. "Allah akna git buradan." "Settar" dedi Sofya, Settarhan'n tam karsnda dikilmiti ama her an decek gibi yalpalyordu. "Bana her eyi anlatmadn. Anlatmadn da ben sormadm. Ben sadece anladm anladm. Ama Taht- Sleyman' da ran' da neden terk ettiini tahmin etmek zor deil. Olsun! Hibir ey umurumda deil. Deil mi ki evren sensin. Sen kendini affedebiliyor musun, bana onu syle. Bakalar seni affetmi affetmemi, ama uranda", kalbini gsteriyordu, "Bir cehennem kaynyorsa, ok anlamsz bir ey bu. Ka cinayetin, onu ileyen elin sahibinden daha byk katillerinin olduunu grmezden gelme. Yrek sabit duruyorsa ahlkn ilkeleri arptlmal. Yasak izgisi; yrei sabit duramayanlara gre bu. Bana gre deil. Sana gre de olmasn." Settarhan sadece susuyordu, Sofya'nn syledikleri deilse de u her an decek gibi duruu, u yznn solgunluu, u ferini kaybetmi gzler iini delmiti ama "Git buradan" diye yineleyebildi sadece, "Git buradan." "Settar" dedi Sofya, "Settar, ak dediysem hesabm yoktu benim. Ancak o kadar aktm. Sense srekli hesap yaptn. Bu kadar hesap yapma. Gnah deyip duruyorsun. Etin ka dirhem senin? Bedenin gnahn ruhun gnahndan daha ste koyma." Kendi eksiltilmi ismini duymaktan yorulmutu Settarhan. imdi onun yz de Sofya'nn yz kadar soluktu ve her an kap alp ranl pansiyoncu ieri girecek diye korkuyordu. Sofya bir kez daha "Settar" derken dizkapaklarndan krlm oyuncak bir bebek gibi ne doru dyordu ki Settarhan onu kolundan yakalad. Yatan kenarna doru itti hafife, oturttu. nnde diz kverdi sonra. Siyah eski mantosunun dmelerini at bir bir. Hayret! Birini aarken dieri kapanmamt, Settarhan sonunda bir h ederek yanp kl olmamt. Keke yanp kl olsayd urackta, bunu istemeye cesaret etti ama ban Sofya'nn kucana brakmak, kollarn dizlerinin

arkasndan geirerek sarlmak, sonra yzne bakmak, ite buna cesaret edemedi. nce sa. Sonra sol. Siyah, iyice eskimi botlarnn backlarn zmeye balad. Kaba battaniyesini at, incitmemeye alarak Sofya'nn ban yastn zerine yaslad, battaniyeyi zerine ekti sonra usulca geri ekildi. Sofya'nn zayf, titrek sesi duyuldu. "Settar gitme, gideceksin biliyorum ama sen yine de gitme. Gidersen boynuna bir vebal yklemem. Ama gitme. nk gidersen byle bir ykm bana ancak daha byk bir ykm unutturabilir." "Git" demiti Settarhan, Sofya ise "Gitme." Settarhan, bu tek kelimelik cmleyi iinden tekrarlayp duruyordu. Sofya ona "Gitme" derken gitme ihtimalinin mmkn olduunu retmiti. "Gitme" diyordu demek ki Settarhan gidebilirdi. Gitmesi ihtimal dhilinde olmasa Sofya "Gitme" demez, byle bir mmkn onun ihtimalleri arasna yerletirmezdi. Demek ki gidebilirdi. Demek ki gitmek, iradesi dhilindeydi. yleyse gitmeliydi. Kapya yneldi. Sofya'nn sesi duyuldu bir kez daha. Eskisinden daha clz, daha krk bir sesti bu. "Settarhan." Settarhan onun bu kez kendisine "Settarhan" diye hitap ettiini fark etti. Bu ak kendisine bir isim vererek aikr etmiti Sofya. Bir heceyi isminden kesip atm; erk alann eksiltmi, onu snr kayt altna alm, kendi hkmdarln iln etmiti bylece. imdi o eksik heceyi geri vermi, yleyse saltanatndan vazgemi, klelik hakkn Settarhan'dan geri alm, her eyi balad yere geri ekmiti. Fakat her sureti aslsiretine dndren, crufu zden taktr eden ayrlk anna zehirli bir kehanet aktmaktan da geri kalmad: "Settarhan, sen ne kaybettin gemiinde, bunu bilmiyorum. Ama unutma. Onu hi bulamayacaksn." Araya krk Trkesiyle kelimeler, cmleler sokuyordu. "Hi bulamamaktan daha acs var biliyor musun Settarhan? Her kapy alacaksn. Her defasnda buldum sanacaksn ama hi bulamayacaksn." Gzleri birer alev paras, yanaklar alev olmasa onun ta kestiini dnebilirdi Settarhan. Daha fazla odada duramad. Kapy ekip dar kt ve pansiyoncuyla burun buruna geldi. Yal iranl sular gibi bakyordu yzne. Acaba ne zamandr buradayd? Settarhan izahat vermek ihtiyacn hissetti. "Hastaym. Gidecek baka kimsesi de yokmu. l verdim. Sabaha gelir alrm. Kendi evine gtrrm." Adamn ters baklar arasnda bozuk dzen ta merdivenleri ikier ikier atlad, Serblend'i almadan kendisini yaya, dar att. Akam inmi, ortalk iyice kararmt. Yamur da frtna da ayn hzda devam ediyor, Karadeniz'in uultulu dalgalar ehri basacakm gibi ykselerek ard ardnca geliyordu. Nereye gideceini bilmeden sokaklarda dolamaya balad Settarhan. Btn istedii u odadan uzak durmakt nk geri dnmekten korkuyordu. Admlarn hzlandrd. Ne kadar uzaa yrrse, ne kadar yorulursa geri dnmesi o kadar imkanszlaacakt sanki. nce Bulvar'dan geti, kimsecikler yoktu. nsanlar frtnadan ok Petersburg tarafndan kopacak tufandan korktuklar iin evlerine kapanmlard oktan. Ke balarnda asker takmnn dnda tufann haberini bekleyen ar heyecanl Boleviklerle onlara pabu brakmayacak olan Menevikler kalmt ve aralarna decek yldrmn yalm imdiden fark ediliyordu. Sokak aralarnda Ermeni eteciler de grnmeye balamt. Neden sonra kendisini Sofya'yla birlikte gl kpeleri satn aldklar Kuyumcu Sarafim'in dkknnn nnde buldu Settarhan. Buraya nasl geldiini de getii yollar gibi hatrlamyordu. Fakat cameknnn parampara olduunu fark etliinde kendine geldi. Ne oluyordu? Bombo yolda bir sokak kavgasna rastladn zannetti nce. ii bely aracak kadar kark, uzaklamak yerine yaklat.

Bu kavgaya rastlamasa gerisin geri o odaya Sofya'nn yanna dner miydi Settarhan? ranl pansiyoncunun, zerine dikilmi bir ift gzn grmezden gelir, Sofya'nn istedii uuruma der miydi? Ya da onu stanbul'a gelmeye, kendisiyle evlenmeye raz edebilir miydi? Bunlarn cevabn hi veremedi. Kader btn kazalarn toplamt, geldi. Bu kez tesadf suretindeydi.

Drt kiiydiler. Biri yerde, atlarnn zerinde. ki kiiyi ayn anda tand Settarhan. Yerdekinin tannr hali kalmamt geri ama Ermeni kuyumcuydu bu, Sarafim. Dieri ise Topal Andon, kuyumcunun ra. Sarafim'in yz gz kan iindeydi. ki dizi zerinde kertildiine, ellerini kavuturup gzyalar iinde yalvardna; at zerindeki Topal Andon'unsa apraz fieklikleri gsnde, haval tfei srtnda, beylik tabancas elinde bir cephanelik gibi kuyumcunun etrafnda dnp durduuna baklrsa durum gayet akt. Andon'un ne zaman komitaclara katldn bilemedi Settarhan -belli ki hep yleydi- ama Sarafim'in durumu vahimden de vahimdi. Ermeni kuyumcu son bir gayretle ayaa kalkmaya alt anda bir dipik darbesiyle yere serildi, Andon'sa idam hkmn ezberden okumaya balad: "Ben" dedi, "Ermeni kurtulu ordusunun bir generaliyim." "Hayret!" diye geirdi iinden Settarhan, Andon ne zaman general olmutu? General devam etti: "Sense kuyumcu Sarafim'sin. imdi sana hakknda verilen hkm okuyorum." Hkm ne zaman hangi mahkemede verilmiti? Deliller ne zaman toplanm, sralanm, tartlmt? Yine de okudu Andon, su gayet akt: "Sen milletimizin anl ihtilline katlmadn. Katlmadn gibi yce ordumuzun seni ykml kld aidatlar demeyi de aksattn." "Ama verdim" diye iki kelimeyi bir araya getirebildi kuyumcu Sarafim. "ou kez geciktirdin" diye yineledi Andon, "Dahas, yreklilikle vermeyi reddettin." Kurtla kuzunun hikyesini hatrlad Settarhan. Andon bahane aramyor dpedz bahane yaratyordu; o bahanenin arkasna snd, namluyu Sarafim'e dorulttu, horozu kaldrd. Eli tetiin zerindeydi ve yzndeki malm renge baklrsa akas yoktu. Settarhan bambaka birinin kaderine balandn o anda anlad. O dnmeden biri dnm ve karar vermiti sanki kendi yerine nk insan sadece kendisinin deil bakalarnn da kaderinden sorumluydu. Hatta bazen insann kaderi bakalarnn kaderi zerinden yazlyordu. u anda Settarhan'n kaderi, sadece Sarafim'in kaderi iin ve ancak o kadar vard. Sanki bugne kadar btn yaadklar, btn kazalar bellar, atlatt btn badireler, dt btn kuyular u an iindi. ran' bu yzden terk etmi, Sofya biraz evvel odasna bu yzden gelmi, Settarhan onu bu yzden reddetmi, bu yzden kaarcasna kmt o odadan. Btn yaadklar bir yl evvel sadece iki kez grt, yz gz kan iindeki u adam iindi. Kulaklarnda iek Hala'nn cmlesi yankland: "Birilerinin mucizesi olmak lzm Settarhan." Etrafna baknd. Bir tetik inmesine yetecek an genilemiti ve evet, biri hl onun yerine karar veriyordu. urada, evlerin neredeyse birbirine dokunarak ykseldii darack bir aray gzne kestirdi Settarhan, sokak denemeyecek, atla geilemeyecek kadar dar bir geitti bu ve alt sokaa alyordu. Onlar atlarla dnyada geemezlerdi bu aradan, inip pelerine dmeden kendilerini oraya bir atabilseler! Gerisini dnmedi bile Settarhan, Andon'un eli tetikte, ha ekti ha ekecekti. "Dur!" diye haykrrken bir gz kirpimi an iinde kendini tam ortalarnda buldu. Korkudan lmek zere olan Sarafim'i giysisinin srtndan yakalad gibi ekti. "Ko, haydi!" Baarmlard.

Kf kokulu geidin dier ucuna koarlarken Settarhan neredeyse utuklarn sand. Lkin kanatlar krlm olmalyd ki ok gemeden geidin br ban kesmi dier etecilerin ortasna Sarafim'le birlikte yuvarland. O arbede arasnda Sarafim kamay baard ama bunlar? Nereden kmlard? Kendi aralarnda Trke konutuklarn az bir kulak kabartmayla anlayabildi Settarhan. Fakat bu Tebriz ya da Urumiye az deil daha farkl bir Trkeydi. Sehend Da'nn yedi zirvesinin en zorlusunda lmden kurtulduu o gece Fazl Reis'in azndan kan Trke gibi bir Trke. imdi canna kasteden bu adamlarn Anadolu seni ykml kld aidatlar demeyi de aksattn." "Ama verdim" diye iki kelimeyi bir araya getirebildi kuyumcu Sarafim. "ou kez geciktirdin" diye yineledi Andon, "Dahas, yreklilikle vermeyi reddettin." Kurtla kuzunun hikyesini hatrlad Settarhan. Andon bahane aramyor dpedz bahane yaratyordu; o bahanenin arkasna snd, namluyu Sarafim'e dorulttu, horozu kaldrd. Eli tetiin zerindeydi ve yzndeki malm renge baklrsa akas yoktu. Settarhan bambaka birinin kaderine balandn o anda anlad. O dnmeden biri dnm ve karar vermiti sanki kendi yerine nk insan sadece kendisinin deil bakalarnn da kaderinden sorumluydu. Hatta bazen insann kaderi bakalarnn kaderi zerinden yazlyordu. u anda Settarhan'n kaderi, sadece Sarafim'in kaderi iin ve ancak o kadar vard. Sanki bugne kadar btn yaadklar, btn kazalar bellar, atlatt btn badireler, dt btn kuyular u an iindi. ran' bu yzden terk etmi, Sofya biraz evvel odasna bu yzden gelmi, Settarhan onu bu yzden reddetmi, bu yzden kaarcasna kmt o odadan. Btn yaadklar bir yl evvel sadece iki kez grt, yz gz kan iindeki u adam iindi. Kulaklarnda iek Hala'nn cmlesi yankland: "Birilerinin mucizesi olmak lzm Settarhan." Etrafna baknd. Bir tetik inmesine yetecek an genilemiti ve evet, biri hl onun yerine karar veriyordu. urada, evlerin neredeyse birbirine dokunarak ykseldii darack bir aray gzne kestirdi Settarhan, sokak denemeyecek, atla geilemeyecek kadar dar bir geitti bu ve alt sokaa alyordu. Onlar atlarla dnyada geemezlerdi bu aradan, inip pelerine dmeden kendilerini oraya bir atabilseler! Gerisini dnmedi bile Settarhan, Andon'un eli tetikte, ha ekti ha ekecekti. "Dur!" diye haykrrken bir gz kirpimi an iinde kendini tam ortalarnda buldu. Korkudan lmek zere olan Sarafim'i giysisinin srtndan yakalad gibi ekti. "Ko, haydi!" Baarmlard. Kf kokulu geidin dier ucuna koarlarken Settarhan neredeyse utuklarn sand. Lkin kanatlar krlm olmalyd ki ok gemeden geidin br ban kesmi dier etecilerin ortasna Sarafim'le birlikte yuvarland. O arbede arasnda Sarafim kamay baard ama bunlar? Nereden kmlard? Kendi aralarnda Trke konutuklarn az bir kulak kabartmayla anlayabildi Settarhan. Fakat bu Tebriz ya da Urumiye az deil daha farkl bir Trkeydi. Sehend Da'nn yedi zirvesinin en zorlusunda lmden kurtulduu o gece Fazl Reis'in azndan kan Trke gibi bir Trke. imdi canna kasteden bu adamlarn Anadolu Ermenileri olduunu, hayret, onlarn Trke konumalarndan anlayabilmiti. Trke svp sayyorlard. Ama Settarhan'n Ermenice kfrleri ezberlemesi de zaman almad; bunlar Trkiyeli olmayanlard. Aralarndaki Rus askerlerini ise ancak ehrelerinden tand. nk Ermenilerin ikisi de Rus niformas giymiti. lerinden iri yar, krl sakall, ok esmer ve yalca olann tfeini kaldrp sngy Settarhan'a saplamak zere hamle yapt anda sarn, ok gen bir Rus subaynn "Dur" diyerek Ermeni'ye mani olduu grld. Gerekten ldrecek miydi bu yal Ermeni kendisini, yoksa sadece korkutmak m istemiti? Bunu dnemedi Settarhan. nk gen Rus subaynn lcivert gzlerine bakt anda bir yldan beri Sofya'nn dkknnda grnmeyen Vasili'yi tand; Tebriz'deki meyhane gecesinde

"lrm de ar'n ordusunda savamam" dese de bu ordunun ar'a kalmayaca gnlerin yakn olduu hesaplanarak orduda kalmas gerekli grlen Vasili'yi. O anda Settarhan'n iinden bir sigara yakmak ve duvara yaslanarak tttrmek geti. Bu hengmeden burnu kanamadan kurtulacana dair ilk mit uyand iinde. Vasili Ermeni'yi durdurmu, Settarhan' ise hi tanmam gibi davranmt. yleyse evet, mit vard. Onu gtrp braktklar barakaya iki zembil, bir hasr atlmt ve bo bir gaz tenekesi zerinde yanan mum yarlanmt. Tenekenin zerindeki deve resmine bakt Settarhan, eliyle bu tandk ekli okad. Hasrn zerine olurdu. ok gemeden ieri giren etecilerin, izmelerini ekip almalarna mani olmaya kalkmad; yerine eski, delik bir asker postal brakmlard. Haneri de gitmiti ve en kts, belini yoklam, parmandaki yz fark etmilerdi. Yz syrdklar anda tan rengi o kadar solmutu ki bu renge artk mavi bile denemezdi. imdiye kadar dardan seyrettii ya da sadece kysndan getii eyin tam iindeydi Settarhan. Heyul, ite karsndayd. Mum tkendi. Frtna durmu, Karadeniz'in sesi dinmiti ama Batum'un rutubetli souunda byle bir gece nasl geecekti? Bumbuz hava gibi konumalar da tahtalarn arasndan ieri kadar szyordu, Settarhan gzn aralklardan birine uydurdu. Kocaman bir atein evresinde toplanmlard. Ermeni etecilerden biri onun buraya kadar nasl olup da sa salim getirildiine fkeleniyor, iki szn arasna "eri girip ldrelim unu" cmlesini sokuyor, dieri ise onu durduruyordu. Ertesi sabah daha gne domadan barakaya drt kii girdi. Biri dnk fkeli, yal Ermeni'ydi. Yannda Topal Andon'la birlikte genten yana biri vard. Yal olann bile gsterdii saygya baklrsa bu gen, reisleri olmalyd, "Dikran" diye hitap ediyorlard ona. Drdnc kii ise Settarhan'dan yana bakmayan Vasili'ydi. Reis Dikran, bir kttan Settarhan' idama mahkm ettiklerine dair karar okudu. ki gn sonra gne doarken idam edilecekti. "Kim?" dedi Settarhan, "Beni idama mahkm etmi bakalm?" Sorusu gibi, slak topran zerinde dirseklerini dizlerine dayayarak sigara sarndaki kaytszlk da ancak arkasnda yangn brakm birinin tayabilecei trdendi. "Biz" dedi Dikran. "Siz de kimsiniz?" "Biz" dedi, "Ermeni devletinin ordusu. Ayn zamanda Rus ordusunun askerleri." Sesinde cevap vermekten ok bildirmek vard. "Haa!" dedi Settarhan. "Ermeni eteleri ve Rus ordusunun u mehur gnll birlikleri. imdi Rus ordusundan artan yerlere siz doluyorsunuz." Oturduu yerde bir dizini uzatp dierini krmas, srtn duvara yaslamas, sigarasn umursamazlkla tttrmeye balamas ve gzlerindeki bak Dikran'n dikkatini ekmiti. "Bak Trk" dedi dzgn bir Trkeyle. "Anadolu'nun lme yryen kafilelerinde bir anam, bir babam, yedi de kardam braktm ben. En ufa kundaktayd. Bilmediin bir admz daha var bizim. ntikam Tugaylaryz biz. Fedaileriz." Bir sigara da kendisi sard. "Trk" dedi tekrar, "Trk" derken tepeden trnaa kadar fke, kirpiklerinin ucuna kadar nefretti. "Sen hi Anadolu'yu grdn m?" "Grmedim." "Sen henz grmediin Anadolu'nun safnda kendince bir sava tutturmusun. Senin henz grmediin topraklarn adamlaryz biz. Anadolu'yu da senden daha iyi tanrz. Van Gl'nn kysnda dodum ben. Ya sen nerede dodun?"

"Taht- Sleyman'da" dedi Settarhan. "Herhangi bir sava tutturmu da deilim" diyecekti, vazgeti. "Keke tuttursaydm hem" diye geirdi iinden. Ne garip, kader imdiye dein ondan esirgedii sava klcn bir Ermeni'yi bir baka Ermeni'den kurtarmas iin tututurmutu eline. Sordu: "Peki, benim suum neymi?" "Sen lme mahkm ettiimiz birini kardn. Hkmn icrasna mani oldun. Onun kadar sulusun." "Kuyumcuya yaptnza raz gelsem bu gzler kr olurdu. Hepsi bu. Bamn zerinde bo bir ip ayamn altnda tahta bir tabure var. imdi cannz ne isterse onu yapn. Kanm akmaz." Henz on alt yandayken, yzn bir kez grd adann azndan duyduu ilk cmle, ezberi kuvvetli Settarhan'n cmleleri arasna o hi fark etmeden yerlemiti. Dikran ses karmad ama Settarhan yal Ermeni'nin kendisine doru yaklatn grd. Daha asn da gremedi zaten. Omuzuyla boynunun ortasna yedii bir dipik darbesi yere ylmasna . ki gn sonra idam edilecei, dndn hatrlad son eydi.

ki gn sonrasna kalmad. Ertesi sabah gne henz domadan "Ka Gospodin, ka" diyen bir e silkindi Settarhan. Barakann kaps aniden alm, Vasili rzgr gibi girmiti ieri. Trke, a kark kelimelerle, ellerini kollarn sallaya sallaya Settarhan' olduu yerde szd uykudan ndryordu. Ka Gospodin, Petrograd'da ihtill oldu. Kap ykld." Settarhan yerinden frlad. Bu ocuk gzlere, bu ateli sevince bekledii mitle bakt. i ezildi bir dan. Hl meyhane gecesindeki o ocuk, Sofya'nn ses karmaz tutkunuydu Vasili, o zaman ne ar berrak ve temiz bakyor idiyse imdi de ayn mavi gzlere sahipti. Ama byle bir bakn bi, nnde kaybedecek koca bir yaam varsa da onu oktan gzden karm olmalyd. Korkunun ndienin hkm srd snrlarn ok tesine gemiti Vasili. Bundan sonra su bomaz ate mazd onu, kurun dokunmaz, dokunsa bile korkutmazd ve demek o da Settarhan'n mucizesi aya kalkmt. Ka Settarhan" diye seslendi Vasili bir kez daha. "Dnp arkana bile bakma. Boleviklerle evikler birbirini ldrmeye balad bile. Batum yangn yerine dner birazdan. Kan gvdeyi recek." Settarhan'n izmelerini ve hanerini geri getirmiti, firuze yzk ve iine rubleler dikili kemeri ksiksiz nne att. O zaman Settarhan bunun tek frsat olduunu, eer bu frsattan istifade bilirse kap kurtulabileceini anlad. Bu defa olmazsa bir daha asla olmazd. Elini Vasili'nin zuna koydu. Nefes nefese, "Nbetiler?" diye sordu. Ka" dedi Vasili bir kez daha. "Nbetilerden eser yok. Saa sola kamlardr onlar da. nk eviklerin, Boleviklere yardm eden Ermenileri boazlamasndan korkuyorlar. Herkes kendi ine dt." Peki Sofya?" diyebildi Settarhan. Vasili "Acele et" dedi. "Sofya'y dnme artk. Menevik de olsa Bolevik de olsa Ermeniler seni unutmaz. Neticede Rus ordusunun neferleri onlar ve ortada hakkndaki karar var. Ya kalr, ortalk lduu anda yakalanr ve idam edilirsin, Sofya'ya bir faydan olmaz." Ya kaar kurtulurum" diye zorlukla yutkundu Settarhan, "Sofya'ya yine bir faydam olmaz." Sesi, mu rmaklarn yataklarna dolmutu. Settarhan grmyor musun?" diye bard Vasili. "Senin bundan byle Sofya'ya hibir faydan

unmaz. Bunun zaman oktan geti. Acele et. Sadece acele et." ettarhan'a yle geldi ki yine baka biri onun yerine karar vermiti ve kendi iradesinin hibir pay mutu bu kararda. Zaten ne zaman olmutu ki? Kapda Rus bir er var" dedi Vasili. "Korkma gvenilirdir. O da bu savatan bezmitir anlayacan. n istei kyne dnp anacn grebilmek. Snrlar kapand, Tebriz'e dnemezsin. O yzden birazdan Trabzon'a doru yola kacak bir motorun sahibine gtrecek. Pasaportun yok, nemli l, kaptan seni gizlice gtrecek ama kemerine sahip k nk epeyce pahalya mal olacak bu ." Tamam." Vasili "yi" anlamnda ban sallad. "Gerisi kendiliinden gelir. Rus ordusu savamayacaktr k Rusya imparatorluu diye bir ey de yok artk. Geri ekilecekleri zamana kadar Trabzon'da t edersin. Kimse sana dokunmaz." Sa ol" diye fsldad Settarhan, "Hdhafz." Bir an geri dnd. "Vasili" dedi, "Sofya. Onu yalnz kma." Sofya'y unut" diye fsldad Vasili, "Hepimizi unut. Ama sen bunlar dnme artk. Arkana bile madan ka. Yoksa hi kaamayacaksn." ettarhan bir daha geri dnd. Vasili" diye seslendi, "Serblend. Kaldm pansiyonun ahrnda. Serblend'i o krmz sakall l pansiyoncuya brakma. Sen al. Unutma, mutlaka sen al." Pansiyonu tarif etti. Bir de" dedi, "Odamda heybem var. Pasaportum da iindedir. Bir yolu den olursa onunla Taht- yman'a gnderirsin. Kime sorsa gsterirler, Mirza Han'n'n evi diye." asaportu gibi opera k Sofya'yla ektirdikleri fotoraf da heybede kalmt. Bir de evesinden skp kard Sofya'nn tek fotoraf. Hakikat u ki Settarhan'n akl pasaportta filan l o fotoraflardayd. Vasili elini kaldrd tamam anlamnda. "Haydi" dedi, "Haydi durma." ettarhan dar frlad, kendisini bekleyen erin peine takld. Ruslar btn kontrol noktalarn etmi, Ermeniler ve Trkler saa sola dalmlard. Kimin kime at belli olmayan bir yaylm altnda, yer yer sokak atmalar ve alev alm, yamalanmaya balanm dkknlar arasnda m'un maherine kartlar. Herkes kotuu iin komalar kimsenin dikkatini ekmedi. Denize an sokaklardan birinin bana geldiklerinde er eliyle kumsaldaki kayk damlarn iaret etti. "Buradan" dedi, "Dmdz kyya in. Orada barakalar greceksin. Trabzon'a kalkacak motoru sor. Gsterirler. Gerisini o biliyor." Settarhan koarak kumsala indi. Siyah, serin kumlarn zerine oturdu nce, nefeslendi. Sular henz aydnlanmam Karadeniz'e bakt. Arkasnda bir idam ferman, nnde tek k yolu olarak Karadeniz kalmt. Trabzon'a gidebilir, oradan stanbul'a geebilirdi. stanbul. Bir mr boyu hasretini ektii ehir. Demek byle gerekleecekti. Arad adam ok gemeden buldu. Heyecanla, "Haydi" dedi, "Hemen gidelim buradan. Merak etme, sana hakkn olandan daha fazla para veririm." Batum-Trabzon arasnda ileyen ticaret motorlarndan birinin kaptan, dnya yanarken bile dnp geriye bakmayanlara mahsus sarn bir sknetle bakt Settarhan'a. "Uaum" dedi, "Gster bakayum, baa hangi parayi verecesun?" Settarhan belindeki kemerin ucunu skt. Motorcunun, ne kadar ok paras olduunu grmesi onu korkutmad bile, isterse tamamn vermeye razyd. zerinde ar'n resmi bulunan rublelerin bir destesini, saymadan kaykya uzatt. Motorcu hayli keyifliydi, bu keyfi uzatmak istercesine ii ardan ald. "Ckk!" dedi ban iki yana sallayarak. Settarhan ikinci, nc desteyi ekledike motorcunun glmesi gevrek bir kahkahaya dnt.

ok elendii belliydi. Eksik dili az, kemerli burnu, boncuk gibi masmavi gzleriyle neredeyse sevimliydi. Fazla uzatmad. "Uaum" dedi, "Ha o paralarm artuk hkmi yoktur. nk bu gn alduuni yarn alacak gc yoktur olarun. O paralar artuk kuttur. Tk olari yaliya." Bu garip Trkeyi skmekte ilk anda zorlansa da Settarhan sonunda onun ne demek istediini anlad. Allah ahit, idamn bekledii barakada tela kaplmamt ama imdi btn u kara kumsaln ayann altndan ekildiini zannetti. Gzleri karard. "Niye?" diyebildi. "htill oldi ya! Zaten pul idi arluk parasu. imdi artk hepten kda dndi. Puldur da, hkmi yoktur olarun." Kaptan, kyda hazr bekleyen motora atlad. Eline tututurulmu rubleleri arka arkaya Karadeniz'in karanlk dalgalarna brakt. stn gelmi, keyfini karmt. Sigarasndan bir nefes ekti. imdi ciddilemiti. Kyda, donup kalm olan Settarhan'a ters ters bakt. "Haydisana!" diye bard, "Ne pekleyisun? Paran pul oldi diye seni ha burda pirakacaumu mu sandn?" Motoru altrd. "Atla." Eer "Trabzonlu" denecek bir tip varsa -ki vard-, onun, burnu kopup yere dse gururundan eilip almayan ama kendisine emanet edilen bir avu saman korumak uruna kendi samanlnn yanmasn da gze alan insanlarnn en saf temsilcisini Settarhan ilk defa bu kaptanla tand. ten ie "Her eyi en iyi ben bilirim" deseler de gerek bilgiyle karlatna kanaat getirdiinde tereddtszce itaat eden bu insanlarn katksz bir rneini Settarhan'n karsna kader karmt. Motora atlad, kemeri hl belindeydi. "Tikkat et" dedi kayk, "Patarsak aurluk yapmayasun." Settarhan kaptana bakt, kaptan da ona. Settarhan nce yavatan ald ama vazgeti ok gemeden, tutamad kendini brakt, katla katla glmeye balad. Neden sonra ba nne dt. Gzlerinden yalar akmaya, hkra hkra alamaya balad. Dnd. Geriye bakt. Opera binasna, Sofya'nn kitap dkknna, kydaki otellere, kklere, byk katedrale, camiye, ranl'nn pansiyonuna. Batum alevler iinde yanyordu. "Sofya" diye geirdi iinden. Acaba o yangnn ortasnda myd? Bunu hi renemeyeceini hissetti. "Serblend" dedi, ilk defa Serblend'in trnan mh ayrdysa da Settarhan katran kaynatamad. Akl o mhta, o toynakta kald. Ban Karadeniz'in kyz yanna, engin karanlna evirdi. Motor, peinden lm koan bir varln can havliyle, dnp arkasna bakmadan, lm yakasndan yaam taratma geti.

Kalbimde Sofya'nn, Vasili'nin, Serblend'in szsyla bam evirip Batum'a bakmak istedim ben de, Karadeniz'in simsiyah sularnda tan daha atmamken. Ama sular aydnland birden ve kendimi Batum'daki otelde, ayn Karadeniz'in sularna bakan balkonda buldum. Nasl ektirildiini artk iyi bildiim fotoraf, zlm muammasyla masann zerindeydi ve kurun mavi bulutlarn bak srt aralndan zerine den gnein hl ayn yerdeydi. Denize baktm bir an, otelden kmayacaktm yarna kadar ama bu geceyi geiremeyeceimi anladm. eri getim, resepsiyonu aradm. "Bana bir taksi arr msnz?" dedim, "Bir yere gideceim." Aa indim. Grc ofrle bir trl anlaamadk. ngilizce, Trke "Opera soka" dedim, anlamad. "Batum'da opera binas var m?" diye sordum, yine anlamad. Grcce tek kelime bilmiyordum, bu kez Anna'y aradm. "Anna" dedim, "ofre tarif eder misin ltfen, Opera sokana gitmek istiyorum." Anna, sesimi kendi memleketinde duymaktan hayli memnun, "Hocam" dedi, "Opera soka diye

bir sokak yoktur Batum'da." "Nasl yok? Biraz nce oradaydm" diye barmamak iin kendimi g tuttum. "Bir opera var ama deil mi Anna?" "Var hocam" dedi. "Tamam" dedim, "Syle de oraya gtrsn beni ofr. Ve beklesin. Geri dneceim birazdan nk." Anna ile ofr telefonda biraz konutular. Adamn ban sallamasndan ilerin yoluna girdiini anladm. Arabay altrrken ofr telefonu bana uzatt. Anna, "Hocam, geleyim ben de yannza" diyordu. "Yarn buluuruz Anna" dedim, "Kahvalty birlikte yaparz. Tiflis'e gideceim. Beni yolcu edersin, kararlatrdmz gibi." ok gemedi ki ofr arabay yol kenarna park elli. Eliyle "Ben buradaym, bekliyorum" anlamnda bir iaret yapt. Bam salladm. Geni bir cadde. Akam iniyor, Temmuz sonu. Etraf tenhayd. Yamur kesilmi, gurup rengindeki hafif bir k vurduu yapraklarn zerinde tatl tatl parlamaya balamt. Caddenin zerinde durdum. Opera binas kiremit rengi kesme talaryla karmda ykseliyordu. Karsnda olacakt. Arkam dndm, Sofya'nn kitap dkknn tandm. Hayli deimiti. Fakat parsel ayn parsel, cadde ayn caddeydi. Kapnn nndeki kk narlar, heybetli birer aa olmu, glgelerini caddeye yaymlard. Hafif bir rzgr esti aniden. Fsltyla konuur gibi nar yapraklarnn arasndan, btn bedenimin zerinden geti. Birka yapran dalndan koparak ar ar dmeye baladn fark ettim. Gzlerim karard. Varlm kt aradan. Bir ay gemiti Settarhan'n Trabzonlu kaptann motoruyla Batum'dan ayrl zerinden ama btn bunlar size anlatan glge ben, hl Sofya'nn kitap dkknnn nndeydim. Bilmem gereken bir ey varm gibi nar fidanlarnn arasndan geerek kapy ittim. Menteelerden biri yerinden kmt. Kap sarslarak yalpalad, kilidi de camlar da krlmt, ieri szldm. Kimse yoklu fakat hem bir fke hem bir yama gemiti bu dkknn zerinden belli ki. Kitaplar dalm, raflar devrilmi, her ey bir tarafa salmt. ekmeceler alm, ileri dar dklm, die deecek bir ey var m, aranmt. Yerlerde srnen cilt cilt Herzen'lerin, Pukin'lerin, ernievski'Ierin, Nekrasov'larn, bu arada mercan rengi kapayla bir Anna Karenina cildinin zerinden atladm. Masaya yaklatm. Sofya'nn opera k ektirdii tek pozun -bunu oraya herhalde Settarhan takm olmalyd- erevesi paralanm, cam krlmt ve masann zerinde, olduu gibi braklm bir defter vard. Sayfalar rzgrda ar ar alp kapanyordu. Bu yolculuun daha banda, geen sene Doubayazt'tan Grbulak snr kapsna doru giderken karlatm eyi hatrladm. Asfalta yapm l kuun bedenine bir yerden bal kalan mavi kanat, rzgrda ite u defterin yapraklar gibi alp kapanyordu. Sofya'nn devrilmi sandalyesini kaldrdm, yay frlam minderin uzak keciine ilitim, sayfalara eildim. htillci Sofya'nn gnlnde ak, ak kalan son sayfayd ve diyordu ki:

Artk olamayacan biliyorum. Ak benim kalbimi yakyor, seninkini yalayp geiyor. Ben tam merkezine koyuyorum ak hayatmda, sen baka bir eyin yerine koyuyorsun. Bana evlenme teklif ettin, reddettim. O gece sana geldim, bu defa sen reddettin. Ak ve ahlk tartp durdun aylar boyunca. Gerekelerini, savunularn, ithamlarn, infazlarn sraladn; san da savcs da yargc da sen olan bir mahkemede yarglayp durdun kendini defalarca. Hangi yann hakl ksa, bu davann br yanndan yara aldn. nk ne yeteri kadar k ne de yeteri kadar

ahlklydn. Oysa akn yeterince'si olmaz benim hi olmam sevgilim. O ya vardr ya yoktur. Hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten ak olmaz. Var olduu mddete vardr o. Ve var olduu mddete de tek biimde tek hacimdedir. Seninle stanbul'a gelebilir her eyi terk edebilirdim, beni ben olarak sevdiini bilseydim. Ben babamn, annemin, Vasili'nin, cmle lemin, btn Batm halknn, isterlerse btn Rusya'nn, ran'n, Azerbaycan'n nezdinde sulu olmaya razydm. yle, her eye raz gelmitim. Ama sen, bir para unutmak uruna benim kapm aldn, korkarm btn kaplar da alacaksn. O kimse, ondan bakasyla dolmayan ve ona dolamayan yannla dikildin karma. Alan yaralarnn acsn yeni bir yara aarak kapamaya altn. Ben senin iin sadece "kadn"dm. Biricik deildim bu yzden. Sana benden nce yaadn her ne ise onu unutman iin kendi hayalimi seve seve armaan ettim. Ama gelseydin. Bana akn verseydin. Onun da gelecei olmasnd, bugn bana yeterdi. Bir yarann acsn unutmak iin gnlnde baka bir yarann almasna raz geldin. stelik kendini bu yaraya da koulsuz devredemedin, srekli hesaplar yaptn. Ak deildi bu. Ak olsa hesap yapacak mecali kendinde bulamazdn. Bu kadar hesap yapmaya ne gerek vard? Hepi topu ak ite. Gelir, yaanr ve gn gelince biterdi.

Bam sayfadan, bu birbirinden kopuk, hezeyanl cmlelerden, bu ate sayklamalarndan kaldrdm. Belli ki ne akl ne kalbi Sofya'y yar yolda brakmt imdiye dein, hangi sefere ksa fatihti o. Bu defa da yle; onu yar yolda brakan kendisi deildi. Ama garip; ne Sofya Settarhan'n kendisine neden evlenme teklif ettiini ve o gece o odadan neden kp gittiini anlayabilmiti; ne de Settarhan Sofya'nn kendisini "ne tr" bir akla sevdiini. Sofya'nn akl, Settarhan zerine dikilmi bir ift gz almamt, Settarhan da Sofya'nn hesapszln anlamamt. Birini "hancnn gzleri" brn "vakti dolunca biter" duygusu sakat brakmt. Azam iinden klmaz bir kuyu gibi kesmiti yolunu Settarhan'n, Sofya almaz bir dad. Azam ok fazla kendisiydi, Sofya ise hi kendinden deildi. Bu yzden akn kendisini ldreceini sand anlarda bile Settarhan akn ustas deildi. Ak, yorumlarn, akletmenin ldrdn kestiremeyecek kadar da cahildi stelik. Bunu bu glge ben grd de kendileri grmemiti; her akn krl gibi. Yerimden kalktm. Geri ekildim. Daha fazlasn ne okumak ne de bilmek istiyordum. Her eyin stesinden gelen Sofya'nn, bu etrefilin stesinden gelemediini, Settarhan'n gittiini, bir daha geri dnmeyeceini ok iyi biliyordum nk. Ben bensem eer, varsam, domusam bu hikye burada bitmiti. Sofya, dedemin Rus sevgilisi. Sevgili bile olamamlard aslnda, iim ezildi. Fikirleri ve inanc gibi neesinde de aknda da terkinde de abartl, her eyinde saf ve duru, her eyinde samimiydi Sofya. Eildim, fotoraf yerden aldm. Ksa salar, duru teni, ekincesiz baklaryla gzlerimin iine bakyordu. Onu bir daha gremeyeceimi bilerek fotoraf gnln arasna koydum. Krk kanad zerine kapadm. Dar ktm. Kendime geldiimde rzgr, esmeye balad yerden devam ediyordu; ve az evvel dallarndan kopan nar yapraklar yere henz dmemiti bile. ofr az tede arabann iinden, "Gidelim mi?" anlamnda yzme bakt. "Gidelim."

Ertesi sabah Anna geliyor, Trkiye'de fark etmediim scack bir muhabbetle kucaklyor beni. iin ilginci ben de mukabil bir muhabbet hissediyorum. Gurbette iki hemehri gibiyiz. Uuldayan Karadeniz'e kar, kurun bulutlarn altnda kahvalt ediyoruz. Ben iyice dalgnm, Anna biraz endieli. "Hocam" diyor, "Hani dinlenecektiniz? Dn akamzeri aniden nereye gittiniz yle?" Glmsyorum, "Sofya'nn kitap dkknna" diyorum. "Sofya'nn kitap dkkn?" diye soru vurgusunda tekrarlyor. Trkeyi sonradan renenlerin ihmal etmedii -dr -dir eklerini yerli yerine perinleyerek "yle bir kitap yoktur Batum'da" diye ekliyor. "Vardr vardr" diyorum. stelemiyor. Bense yorgunu olduum hikyelerin artk son fasla girdiini iim kanayarak hissediyorum. O gn leye doru, rivayete baklrsa Kafkasya'nn en hzl ulam vastas olan krk dkk minibslerden biriyle Batum'dan Tiflis'e geiyorum. Anna, beni orada karlayacaklarn ofre uzun uzun anlatyor, vedalayoruz, ve ite yoldaym. Deniz geride kalm. Bulutlar dalyor. Her cihet yemyeil. Fakat bu nasl bir yeil? Kadife bir rtnn zerinden gneli bir zmrt fkryor. Grcistan'n Rusya mparatorluu dneminden kalma tek katl, irin sayfiye evleri olan daa'lar dizi dizi yolun iki yannda. Oysa bizi Tiflis'in bunaltc sca bekliyor. Unutmadm ki! Neden sonra evler bitiyor, dalarn hkmranl balyor. Kafkas Dalar. O srada Yasemen aryor. Tiflis'e yeni varm, rehber ve ofrle bulumu. "Hocam" diyor, "Sizi bekliyoruz. Telefonu ofre verebilir misiniz ltfen, yerimizi tarif edelim? Sizi orada braksn." Telefonu ofre uzatyorum. Bir sre grltl grltl konuuyor, "Tamam" anlamnda ban sallayarak telefonu bana uzatyor. te oradalar. kii. Biri Yasemen. Yol arkadam, Dou'nun kaps. "Hikyen bitmedi mi daha?" der gibi bakyor yzme. "Az kald" diyorum iimden, "Hepsini sana anlatacam ve ilk kez sana anlatacam." Dilsiz azsz anlayoruz. Arabaya binip yol alyoruz bir sre. Sonra bir kenarda durup Kura rmann bu kysndan kar kysna, bugnnden dnne bakyoruz. Tiflis'in de bir Eskiehir'i var ve ben bu ehre daha evvel gelmitim Settarhan'la. Hibir ehre "ilk kez" girmiyorum artk. Yine de kendi zamanmn gzyle Eski Tiflis'i akam inerken, gnein altn yaldzyla tllenmi bir buu arkasndan, simya tozuna bulanm bir rmak vadisinde esrarl parltlar iinde yzerken gryorum ilk kez. Bir rya olmal bu. Bu ehir bundan daha iyi bir zamanda ilk kez grlemezdi. Kura vadisinin yamacnda basamak basamak ykselen Eskiehir, kprleri, meydanlar, darack merdivenli sokaklar, konik kubbeli Grc kiliseleri, dantel gibi oyulmu ahap balkonlarla ssl konaklar, kkleri ve hepsinin arasnda ykselen Azerbaycan camiinin biricik minaresi ve daha her eyiyle karmda uzanyor. Hamamn grkemli mavi ini kapsn seebiliyorum. Settarhan'n hikyesine dhil olduum zamanda grdm her ey kar kyda hi bozulmam, olduu gibi duruyor. Kprnn meydana ald yerde hal maazasnn yerini bile kestirebiliyorum. Tacir ykn orada indirmi, u dkkna girmi, Rus mterinin basiretsiz hal seimine burada mdahale etmiti. Zaman diye bir ey yok artk. Bir kez daha Tebriz'den kalkan tacirin izinde, Taht- Sleyman'n rtsnde saak uundaym. u yollarda yrdn, u kprnn korkuluklarna dayanarak suya baktn, rman sesini dinlediini, slfr kokulu cehennemi kaplca hamamnda 3 numaral ota merak ettiini, hepsini biliyorum. Bir tek eyi bilmiyorum ama. Btn mrmce bilinmesi en fazla gereken eyleri bilmediim gibi: Bunca bilgiyi, bunca duyguyu ne yapacam. Ertesi sabah erkenden uyanyoruz. Rehberimiz ve ofrmz geliyor birazdan. ofrmz Nagzari,

Grc. Rehberimiz de zarif, incecik, oya gibi Grc bir kz, ad Nora. Grupta ben hari herkes Rusa biliyor; Yasemen hari kimse Trke bilmiyor. Bu durumda Yasemen bana eviri yapyor. Fakat yeri gelince hi konumadan anlaabilmemiz kadar ngilizce, Trke, Rusa, Grcce kelimelerin havada uumasna da ayorum. Babil Kulesi yeni yklm sanki ve btn diller koptuklar o ilk yere, Adem'in kelimelerine ha baland ha balanacak. Yorucu Tiflis gnnn akamzeri Yasemen'le ba baa kalyoruz. Otelimiz Hamamlar mevkiine ok yakn. Keskin bir slfr kokusu genzime dolarken "Yasemen" diyorum, "u Azerbaycanllarn hamamn bir grsek." Bir saray kapsna benzeyen mavi inili, grkemli kapya doru yaklayoruz. Glmsyorum. Hi deimemi, Rusa kitabe bile yerli yerinde. Yaklap Pukin'in satrlarn hatrlamaya alyorum. "mrm olduka..." Mrldanm olmalym ki, Yasemen yanma yaklayor. "Hocam" diyor, "Rusa biliyor muydunuz siz?" "Yo!" diyorum. stelemiyor. eri giriyoruz. iman, yorgun, boyal salarnn dibinden beyazlar km bir kadn, ne istediimizi soruyor. "Settarhan'n ykand oday grmek istiyorum" desem. Diyemem. "Pukin'in ykand oday grmek istiyoruz" diyorum. Altn dilerini gstererek glyor kadn. "3 numaral ota." "Gelin", dercesine iaret ediyor. Peine taklyoruz. inili koridorlardan geiyor, anm mermer basamaklardan iniyoruz. Keskin bir gne buzlu camlarda hafifleyerek ieri szlyor. Rutubet kokan uzun bir koridorun sonunda bir kapy ayor kadn. Glmsyorum yine. "Hayr, byle deildi. Yenilenmi." Ama cehennemi scaklkta, ac kokulu, kurun bir su o zaman olduu gibi imdi de yerin altndan kaynayarak kyor. Bir de yerdeki karolar olduu gibi duruyor. Kadn karolar iaret ederek, "Orijinal" diyor. "Biliyorum evet, orijinal." Scak ve koku bam dndryor. Dar kyoruz. Yoku zerindeki ayevine kendimizi atyoruz. Ahap bir masa. Ltif bir esinti. Porselen aydanlk, ho kokulu bir ay, incecik limon kabuklar, kesme eker, ince belli bardaklar, ayva murabbas. Karmzda Nari Kala. Eski Tiflis'in rya gnlnde Settarhan'n hayal hanesi. Ertesi sabah Nora, otomobile bindiimizde, Nagzari'nin bir srprizi olduunu sylyor. Bizi bir yere gtrecekmi ama sonuca gvenenlere mahsus bir ketumlukla neresi olduunu sylemiyor yal adam. ehrin meum scandan yava yava uzaklayor, dalar trmanmaya balyoruz. ok gemeden trafiin uultusu diniyor, klimay kapatp camlar ayoruz. Da ieklerinin baharl kokusu, yumuack, kuru bir rzgr ieri doluyor. Bulutlar top top, dalar koyu mavi glgeli. Hava rutubetsiz. Yaamak tene deiyor, "iyi ki gidiyoruz" diye dnyorum, bam da havasndan esrimi. Bir dnemeci dnnce ok eski bir kilisenin eteine varyoruz. Srpriz bu mu? Deil. Hayli basama trmanarak ktmz taraadan karya baknca donakalyorum. Byle bir eye daha evvel tank olmamtm, bundan sonra da olamam herhalde. O an iin hepimize tanrsal bir bak bahedilmi olmal. ki muazzam rmak; marur, asaletli, durgun, sessiz ve ok derin iki ayr rmak, imdiye dein ne yaamlarsa nerelerden doup nerelerden akmlarsa hepsini arkalarnda brakarak tam karmzda birleiyor ve tek bir rmak halinde akmaya devam ediyorlar. Aldklar yeni isme baklrsa en fazla da

isimlerini arkada brakmlar. Biri Ardahan'dan kp doduu topraklar hemencecik terk eden, pasaportsuz, sorgusuz sualsiz Grcistan topraklarndan geen Kura, dieri Aragvi. Kura yemyeil, Aragvi boz bulank bir mavi. kisi bir rmak olduktan sonra bu kez nc bir rmaa dnerek Hazar Denizi'ne dklmek zere Azerbaycan'a doru yol alyorlar. Bir rman denize dklme anndan daha muhteem bir ey varsa o da iki rman birleme an ve iki byk rmak her corafyada ayn ihtiamla birleiyor olmal. Bu ana tanm ite. Kaldmz otel Eskiehir'de tarih bir Rus kona. Ne kadar ok otel odasna girip ktm btn bu yolculuklar boyunca dnyann bana lzm olan ksmn arnlarken. Ne kadar ok duvara bamn glgesini ne kadar ok aynaya suretimi braktm. Balkona kyorum. Dantel saaklar demenin tahtalar zerine yumuack hlyal glgeler serpiyor. Serin bir rzgr iimi titretirken manasn anlamadm bir arknn melodisi kulama kadar geliyor. Eski Tiflis'in ryas devam ediyor. Birazdan kapm vuruluyor. ay sylemitim. Pirin bir semaver deil ama mavi inko bir demlik bana glmsyor. Balkona tayorum tepsiyi. Mavi gl desenli porselen fincana ay dkyorum, incecik kesilmi bir limon dilimini de iine atyorum. Renk, koku, tat. Defterimi, kalemimi, teneke hazine sandm masann zerine karyorum. Balkonun hemen nnde dizi dizi kayn aalar var. Batmaya duran gne binlerce yapran zerinde sonsuz aynalar parlatyor. Kura rma yemyeil. Bir Dou rmann kysnda tarifsiz bir sonsuzluk duygusuna kaplarak ben de sona doru akyorum. Settarhan'n ve Zehra'nn rmaklarnn birlemesinin de yakn olduunu hissederken iim imdiden acyor ve bunu son gnlerde daha sk hissediyorum. Bu birleme, benim onlardan ayrlmam anlamna gelecek. Buna nasl tahamml edeceim? Nasl ayrlacam onlardan? Ben, bu hikyeden sessiz sedasz nasl kp gideceim? Teneke hazine sandma uzanp kapa aarken kayn aalarnn parlcakl yapraklar zerinden geen rzgrn fsltsn duyuyorum. Kayn. Ne sylediini iitiyor ama anlayamyorum; hatrlyor ama tam olarak karamyorum. Bakmadm bir fotoraf, iine girmediim bir zaman kald. Aalardan biri bir an iinde rzgrn nnde yar beline kadar eilirken Trabzon'daki Tahan'n fotorafn elime alyorum. Demek ki Settarhan bu kapdan ieri girecek. Oysa ben onu Trabzon'a doru Karadeniz'e alm bir motorun iinde brakmtm.

10. Kitap KAHVE OCAI

Aradaki limanlara uraya uraya, frtnalarla boua yol alan motor Trabzon sularna ancak gn sonra leye doru vard, munis dalgalar zerinden kaya kaya limann yanndaki kumsala yanamaya balad. Bir kenti en fazla ele veren eyle, onun deniz tarafndan grntsyle karlarken Settarhan'n ilk fark ettii, denizin iinden ykselen sarp kayalklar zerindeki kartal yuvasna benzeyen kaleydi. Hi ara vermeden taraalar halinde sahile kadar inip kyya dayanan, suyla arasna mesafe koymayan bu ehir ne Tebriz'e ne Tiflis'e ne de Bak'ye benziyordu ama Batum'a benzedii gn gibi ortadayd. Ayn denizin kysndaki bu iki ehirde de bulutlar tam bulut, yeiller tam yeil, maviler tam maviydi. Gerekten bu kadar gzel miydi? Yoksa lm ensesinde tam, yazgsz kalm bir adam olduu iin mi Settarhan'a byle gzel gelmiti? Fakat bu gzellie ramen ilk anda bile Settarhan, Batum kadar bahtsz bir ehre ayak basacan anlad. Batum'un alevleri zerindeydi geri ama Trabzon da dumanlar iindeydi. Kara kumsala ayak bastklarnda Kaptan, "E uaum" dedi, "Ha imdi sen Trabzon'da ne yapacasun? Kimin kimsen var midur?" Settarhan "Yok kaptan" dedi. "Trabzon'a daha evvel hi gelmedim ki kimim kimsem olsun. Ama fazla kalmayacam zaten stanbul'a geeceim." Aklna kemerindeki pul olmu rubleler geldi, "Ama bir sre kalmam gerekecek herhalde." Kaptan gld. "yle ya" dedi, "Senin paran puldur ha imdi." Biraz dnd. "Asmalkahve'nin erkez Arslanbey'ine git. Ortahisar'dadr. O fukara babasidur. Yardm eder saa, i bulur. Muhacirlie de ikmamitur." Settarhan "Muhacirlik mi?" dedi. "O da ne?" Kaptan gevrek gevrek gld. "E uaum senin dnyadan haberun yoktur, he mi?" Muhacirliin ne olduunu anlatrken bir yandan da cebinden buru buru olmu bir deste Osmanl paras karmt. "Ha buni da al. Yatacak yer arayisun ya. Oteller de vardr ama pahalidur olar. Tahan'da kalursun." Ayrlrlarken Settarhan "Kaptan" dedi "Senin ismin ne?" Bu vakte kadar sormak aklna gelmemiti. "emil'dur da benim adum." Settarhan buru buru Osmanl banknotlarn kemerine sokarken firuze tal yz parmandan kard. "emil Kaptan" dedi. Kaptan onun szn kesti. "emil deyl ula, emil. emil'dur benim adm." Settarhan bu dzeltmeye akl sr erdiremediyse de devam etti. "emil Kaptan, sana iki trl borlu kaldm imdi. u yz al, hi olmazsa bana verdiin paraya sayarsn." Cemil Kaptan parlamt aniden. "Uaum" diye sesini ykseltti, "Pizum kitabumuzda darda kalann barmaundan yzuuni ikarup almak yoktur da! Tak oni barmana. Pi daha da karma. Ha, darda kalursan da baa ura. Ha bu ra 1 a rd ay um."

Firuzesinin rengi solmu yz parmana geirirken "emil Kaptan. Ortahisar. erkez Arslanbey. Fukara babas" diye mrldand Settarhan. Fukara, yle mi? Beyzade Settarhan imdi fukara m olmutu? Felein emberi yuvarlak, nereye dnecei belli deildi. Cemil Kaptan'sa bu gen adamn arkasndan bakt bir mddet. Ban iki yana sallad. "Heyy!" dedi "Hikmetindan sual olmayan Rabbim, ne hayatlar yaratiyisun." Kayk damna doru yrmeye balad. Tahan'n demir kapsn itti Settarhan, avluyu geti. Hancya halini anlattktan sonra, buruuk Osmanl paralarndan birini uzatt. "Ka gece kalacaksn?" diye sordu hanc. "Fazla kalmayacam" dedi Settarhan, "stanbul'a geeceim." "Ben her gnn parasn pein alrm. Sonrasna bakarz." Hanc u tek banknottan bile o kadar ok para st verdi ki Settarhan, Cemil Kaptan'n son Batum seferinde kazand btn paray Karadeniz'in kysnda, sadece dalgalarn ve Allah'n ahitliinde karp kendisine verdiini hi bilmese de onun kendisine haylice bir para verdiini kestirebildi. Kalbi minnetle doldu. Hanc suratsz, agzl adamn biriydi ama bu ehir demek ki Cemil Kaptan gibilerin de ehriydi. "Emanete brakacak eyan yok mu Acemolu?" dedi hanc. "Yok" dedi Settarhan, "Hanc" diye de ekledi, "Ben Acem deilim." Sol taraftaki merdivenden yukar karak Tahan'n otuz alt odasndan nasibine denin kapsn at. Hibir ey yapmadan kendini olduu gibi dein zerine att. Ya Rabbi! Btn bunlar yaam myd? Hibir ey hissetmiyordu, sanki btn bunlar bakas yaamt da Settarhan sadece seyretmiti. Szd kald ok gemeden. Btn leden sonra ve gece boyunca uyudu. Ertesi sabah deniz tarafndan gelen kla at gzlerini. Denizi grmeden kokusunu duydu. Kulana bir scaklk hreti arpmamt bu ehrin ama sonbahar ortasnda ekilmez, yap yap, rutubetli bir Pastrma Yaz karlamt Settarhan'. Pencereden baknca hemen nde koyu, kara bir kumsaln uzandn, denizin bir cva havuzu kadar durgun parladn grd. Rengi, kokusu, kumu, akl; bu deniz Batum'daki denizdi ama Settarhan, bir daha almayacak kaplarn grltyle kapanna kulak kabartrken de hayatnn arkasnda kalan defterin btnyle kapandn hissederken de glmsedi. nndeki yepyeni kitaba korkmadan "Merhaba" diyecek kadar genti unun urasnda ve zaten burada da kalmayacak, stanbul'a gidecekti. ay ve ekmekten ibaret bir sabah yemeinin ardndan kendisini dar att. Kumsaldan kademe kademe ykselen ehri, onun portakal ve zeytin aalaryla glgelenmi bahelerini, evlerini, camilerini ve kiliselerini seyretti. Kale etrafndan dolanp limana indi. Uzaktan bir resim gibi grnen liman, yaklatka hareketlenmeye balad. Gemilere yolcu tayan peremeler, arkasnda dumann ve sesini brakan tek direkli yk motorlar, yelkenliler her yandayd. Liman yata kum dolu olduundan byk gemiler akta demirlemilerdi. Sandallarla tahliye edilen yolcular yar bellerine kadar suya giren hamallarn srtnda kyya karlyordu ancak. Ama her eyin evvelinde; bilindik dnyann en byk ordusu, bal olduu bir devleti kalmam, sahipsiz, grevsiz; Trabzon'da en az Settarhan kadar ne yapacan bilmeden dolap duruyor, Rus askerleri gibi, Rus niformas iinde tekinsiz ilere bulaan Ermeni ve Rum etecileri de gelip kendilerini Rusya'ya gtrecek gemileri bekliyordu. Sivil

Rumlar ve Ermeniler gibi erkezler, ranllar, Ruslar, Grcler de limana yaylmlard; Trkler ise aznlktayd. Settarhan o zaman "Muhacirlik"in ne olduunu daha iyi anlad. Kafkas Dalarnn Karadeniz kaps, sakinlerini nicedir kaybetmiti. Settarhan limanda epeyce oyaland. Bir ehrin nabz limanda atar, damarlarnn tm orada st ste gelirdi. Orada vururdu hayat, limann devinimi bir durursa ehir de snp gidecek zannedilirdi. Hastalk da salk da ehre limandan girer, ehrin nfusu oradan artar, eksilirse oradan eksilirdi. Settarhan bu ehrin kaderinde bir deiiklik yapacak deildi geri ama kendi kaderinin orada durduu kesindi. Kendisi iin yeni olan bunca ey arasnda tandk bir eye rastlamakta gecikmedi. Sabahleyin gnlk gnelik olan bunaltc hava, durup dururken ve vallahi aniden karard. Bulutlar perde perde, yere sarkacak kadar yaklat ve yamur balad. Tpk Batum'daki gibi. Ackmt Settarhan. amurlu yollar, krk dzen talar, ikide bir insan tuzaa dren ukurlar, moloz dalar, kokular, haereler, kedi kadar byk fareler, farelerden korkan clz kediler arasnda yrye yrye ne kadar dolasa da sadece iki bakkal ak bulabildi. Rus rublelerini kime uzatsa ayn byk alt glmsemeyle karlat. Haklyd demek Cemil Kaptan, kimse ona bu parann karlnda bir ey vermeye yanamyordu. Bu kez Osmanl parasyla ekmek satn alp ark Meydan denilen yerde bir keye oturduunda, soukkanlln korumaya gayret ettiyse de durumunun vahameti iini karatt. Yabanc ellerde bir bana kalmt ve hazra da dayanmazd. imdi ne olacakt? "erkez Arslanbey'in Asmalkahvesi'ne git" demiti Cemil Kaptan, "Fukara babasdr." Tahan'a dnd. "Hanc" dedi, "Asmalkahve nerededir?" "Hangi Asmalkahve?" diye sordu adam. "Burada ynla Asmalkahve var." "erkez Arslanbey'in kahvesi." "Gel otur hele." Ertesi sabah gnele uyand Settarhan. Dnk yamur sanki hi yamam, Pastrma Yaz, brakt yerden devama koyulmutu. Sa soluna uymaz, bir kararda durmaz bir ehir! Asmalkahve'nin yolunu tuttu, sora sora Ortahisar mevkiindeki kahvehaneyi buldu. Ne garip! ran'da tartmasz ayhaneydi bu meknlarn ismi. Oysa burada ay, nicedir saltanatn kahveye kaptrm olmal ki ayhaneler kahvehane diye anlyordu. Settarhan asma altndaki ii kuru yaprak dolu kuru havuzu geerek ieri girdiinde erkez Arslanbey Tebriz ii, ivid bir nargileyi fokurdatyordu. smi ile msemma, arslanlar gibi bir adamd. Yetmi yalarnda ama srt hl dik, gs hl geni, kalbi hl yanarda alevi gibiydi ve Allah bilir, yle de lp gidecekti; hi dmeden, zlmeden, ezilmeden, yitip gitmeden. ikisi birbirini karlkl szdler ksa bir sre, selmlatlar sonra. erkez Arslanbey; giyimi kuam, Trkesi, iklimi, corafyas, dnyas farkl bu gen adama ancak bir erkein baka bir erkei anlayabilecei nazarla bakt, suretten te manasn kestirebildi. Settarhan'n sol elinin sere parmandaki yzk, srtndaki rengi griye dnm olsa bile kymetini saklamayan Isfahan bezi gmlek, belindeki deri kemer ve gm ilemeli haner, ayandaki bir zamanlar ne olduunu inkr etmeyen izmeler ve btn bunlarn stnde bu baklar ve bu duru, erkez Arslanbey'in sradan olmayan bir delikanlyla kar karya olduunu anlamasna yetti. Acem taraflarndan olduu belliydi ama her ta da kendi yerinde ard nihayetinde. imdiye dein erkez Arslanbey'in Trabzon'da karlat Acemler, ya tacir ve kervanclar ya da bayram yerinde semaver kaynatan ayclar olmutu. Tatl dilli ama geveze ve mbalacydlar ve bara ara pazarlk etmekten, sinirlenince papaklarn yere atp balarn dvmekten ve kfretmekten baka bir ey yapmazlard. Karsndaki sradan deildi ama erkez Arslanbey'de de sradan olmayan fark edecek gz vard. Bu kahvede bym, genliini burada yaam, burada yalanmt. Kahvehane dnyann mihveriydi ona gre. Gznn nnden dnyann neredeyse btn insan numuneleri gelip gemiti ve

o artk bir bakta tanmay renmiti. Yanlmazd. te karsnda bir beyzade vard ve felein hangi rzgrnn onu bu kaplara attn sadece Allah bilirdi. Settarhan'sa onun, yan ban alm, grnrde durmu durulmu olsa da kalbinde daima bir frtna tayanlardan olduunu anlad. erkez Arslanbey'in baklarndan gemii okumak deilse de tortusunu karmak mmknd ve o tortu da duvardaki birka erevede ayan beyan aslyd. Duvarda, Sohumkale fenerinin bir halk ressam tarafndan boyanm resmi vard, hemen yannda, cam hayli tozlu, yer yer gvelenmi ahap bir erevede Mustafa Reis'in yine bir halk ressam tarafndan acemice izilmi hayal bir resmi. Altta da yine erevelenmi bir destan paras. Settarhan, gz gezdirdii msralar annda tand. Asmalkahve'yi ve erkez Arslanbey'i sorduunda geveze hanc akam Settarhan' bir keye ekmi, araya destan paralarn soka soka bu hikyeyi anlatmt: Vakt zamannda Trabzon'da Mustafa Reis diye bir adam varm, ite bu Mustafa Reis bir su ileyerek hapse dm, sonra kap Batum taraflarnda bir tr ekyala balam, Trabzon valisinin btn gayretlerine ramen bir trl yakalanamamt. Rusya, valiyi telgraflarla tazyik etmi, diplomatik dille azarlamt. Dier yandan Mustafa Reis, valiye haber gndermiti, "ayet Sohumkale fenerini alp Trabzon'a getirirsem beni affeder mi?" diye. Sohumkale, Karadeniz kysnda, Batum'un kuzeyinde, fenerinin gzelliiyle mehur, Rus egemenliinde bir ehirdi o zamanlar. "Evet" demiti vali. Sohumkale fenerinin efsanevi gzelliine, dillere destan hretine tamahen mi yoksa bunun zaten imknsz olduunu dndnden mi, bunu valinin kendisi de bilmemiti. Fakat Mustafa Reis denizden gpegndz dzenledii bir basknla, Sohum fenerinin kristal, petekli gzn alm, teknesinin sert, ar brandas altna saklamt. Bir deniz fenerinin ndan mahrum Trabzon'a doru dalgalarla bouurken Rus sakatlarndan korkmam ama Karadeniz'in frtnasna kar yrei aznda, nihayet sa salim karaya km, feneri getirip Gzelhisar'a dikmiti. Mustafa Reis'i affetmek hi de zor olmamt vali iin. O ki, halkn kalbinde zaten oktan ak pakt. Hani, ou stanbullu, bol rtbeli u asker erkndan ekinmese vali, halkn nabzndaki erbete gvenip Mustafa Reis'i iki gznden de pecekti. nk Sohum feneri gz gre gre makamndan alnp Gzelhisar'daki yerine dikileli beri valinin zerindeki Rus basks bak gibi kesilmiti. Bunun zerine iin keyfini karmak valiye kalm, "Yaz olum" demiti telgrafhanede, az kulaklarna varan ylk telgraf erini bile azarlamayarak, "Yaz!" "Hakkndan gelemediimiz iin bize sitem etliiniz Mustafa Aa ite gpegndz Sohumkale fenerini alan Mustafa Aa'dr." Sonra, "Dzelt olum" demiti, "Araya bir kelime ekle. 'Sizin Sohum feneriniz' diye yaz. 'Sizin'i byk yaz, iyi okunsun." Vali, nargilesine kahve, kahvesine bahane eklerken gekince kars gzne huriler gibi grnm, kendisini de Taht- Sleyman'da saltanatta zannetmiti o gece. Aff- ahaneye mazhar olan Mustafa Reis'e haber, krmz balmumu ile mhrl bir kt zerinde verilmi, erdemli ekyalar zmresinin bu son temsilcisi gemiinden geri tvbekr olmu, rcu etmiti ama o gemii hi inkr etmemi, hi reddetmemiti. Vali, ou zaman yazl yasalarla vicdann yasalar arasnda geni bir mesafe olduunu bilirdi. Hele de o vicdan, halkn tek ve byk bir yrekte atan vicdanna tercman olduunda ite o zaman yazl yasalar kesip atmak gerekti. Ama i bu raddeye varnca Mustafa Reis de szn tutmu, en iyi bildii iki eyin birinden ebedyen el ekmi dierine sarlm, kendisine bir kahvehane aarak yaayp gitmiti; ta ki bir lokantada yemek yerken beylik bir tabancayla arkasndan vurulduu ana dein. Gemi insann peini brakmaz doru, ama o da arkasnda bir efsane, minnetle yd edilen bir isim, bir de destan brakarak gitmiti. te u erkez Arslanbey, Mustafa Reis'in kahvehanesindeki "tvbekar" raklardan birinin oluydu ve o da babas kadar dknd Mustafa Reis'e. Onun resmini de destanndan bir paray da kahvenin idaresi kendisine kaldnda duvarndan indirmemi, tam tersine yerine iyice perinlemiti.

Duvardaki destann msralarn mrldanan Settarhan'a karsnda yer gsterdi erkez Arslanbey, alak hasr iskemleyi ona doru iterek. rana dnd, yaldzl Polonya fincanlarna koymasn baklaryla ikaz ederek iki fincan kahve syledi. "Gel otur oul" dedi. "Geleceini biliyordum. Bir ac kahvemizi i. Soluklan." "Geleceimi nasl biliyordunuz?" anlamnda bakt Settarhan. "Cemil Reis syledi. Nasl dt yolun buralara?" Settarhan bandan geenlerin anlatlr trden olan ksmn ksaca anlatt, kalann iine att. "Peki" dedi Arslanbey, "Anlalan o ki bir daha geri dnmeyeceksin. O zaman syle bakalm, elinden ne gelir? Ne i yapar neye yararsn sen?" "Ben" dedi Settarhan, "Haldan anlarm. Hal tccarym." "Hal m?" diye dudak bkt Arslanbey. "Buralarda hal iinden anlayan da dokuyan da yoktur. Yani senin tccarln burada gemez. Baka ne bilirsin, elinden baka ne gelir?" "Kitaplardan da anlarm az ok. Bir kitapnn yannda altm bir sre." "Yok" dedi erkez Arslanbey ban iki yana sallayarak. "ehrin en iyi kitaps Kitab Hamdi, o da muhacirlikte. Baka ne bilirsin?" "Hi." Akeleri burada gememi Settarhan msaade isteyecekti ki gz sra sra, dizi dizi ay bardaklarna, kazanlara, birka semavere, nargilelere iliince bildii bir eyi daha hatrlad. O gece Dastanl Nak eyhi'nin tekkesinde aya dair o kadar ey retilmiti kendisine. Olur muydu acaba? Gemez akelerini geere dndrebilecek kadar altn bilezik edinebilmi miydi? Fazla dnmedi. "Ben" dedi, "Ben, iyi ay demlemeyi de rendim. Bunu da bilirim." erkez Arslanbey bir an dnd. ranllarn mill bir karakter gibi ay iinden iyi anladklar herkese malmdu. Bu da onlardan biri, yleyse neden olmasnd? Olurdu ama bir sz vard; sz evirip evirmedi erkez Arslanbey. "Yiidim" dedi, "Belli ki ne senden bana rak olur ne benden sana efendi. Her ta kendi yerinde ar, hallerimiz buna mani. Ama istersen misafirim ol. Yatacak yerin yoktur, paran da pul olmutur imdi senin. Sanat kavra, i ren. yi itir kahvecilik. Btn dnya orada evrilir. Sonra da kendine istediin ii kurarsn." Settarhan Bat tarafna, Yoroz dann arkasndan batan gnee kararllkla bakt, deil mi ki kendisini Dou'nun deniz kapsna muvakkaten brakacakt, iinden "istanbul" diye geirdi. Gz payitahttayd, Trabzon yetmezdi, ona stanbul lzmd. erkez Arslanbey'e dnd, "Kalc deilim zaten usta" dedi. "stanbul'a geeceim ben. Param da, doru tahmin ettin, pul olmutur. Fakat u sre iinde elimden tutarsan, yol param denkletirebilirsem sana minnettar kalrm, iyiliinin de altnda kalmam. alrm." Yaldzl fincan tabaa brakrken etraftaki mterilere gz gezdirdi Settarhan. Birka ihtiyar sadece, kiminin baca takma, kiminin ksr tutmu, kimi tmden yitip gitmi. Gerisi muhacirlikte, Settarhan bunu artk iyi renmiti. Sonra duvarlar, demeyi inceledi. Badanas yer yer kalkm gayrimuntazam duvarda; Mustafa Reis'in, Sohumkale fenerinin ve destan parasnn yan sra Venedik ii puslanm kocaman bir aynaya sktrlm atn denize sren Fatih, palabykl Yavuz Sultan, Hayber Kalesi, Nuh'un gemisinden balayarak nam salm pek ok gemi ve Glcemal'in resimleri vard. Halk ressamlarnn elinden kma imzasz, oransz resimlerdi bunlar. Hepsinin kenarlar kvrlm, ktlar buhardan ve sigara dumanndan sararmt. erkez Arslanbey itibarl biriydi belli, ama bu kahvehane nereden tutsan elinde kalacak gibi duruyordu. u rak hi mi eline sprge almyordu? erkez Arslanbey'in sesiyle kendine geldi Settarhan. "Haydi" diyordu, "Git eyalarn getir. Burada kalrsn artk. Arka tarafta benim rak Savi'nin yatt bir gz oda var. Oraya bir dek daha attk m

tamamdr."

Ertesi sabah Settarhan pein dedii creti geri almak iin hayli uratysa da sonunda baard, hancyla hesab kapad, yokuu trmanarak gne daha domadan Asmalkahve'ye damlad. Hi kimse grnmyordu ortalkta. Arka taraftan doland, uyumakta olan Savi'yi, erevesine teneke atlm kirli cam tklatarak uyandrd. Kenarda kvrlm duran ikinci dein bundan sonra yatp kalkaca dek olduunu anlad. rak kapy ap da yeniden uyumak iin deine yneldiinde Settarhan arkasnda seirtti, "Yok" dedi, "Uyku vakti bitti." n tarafa geti. "Bana bir nlk gelir" diye seslendi uykulu raa. Nereden balayacan kestirdi. "Sen" dedi, "Kazann altn yak, yerleri bir spr hele. Toz sinsin, ben de ince temizlie balayaym." Asmalkahve, Asmalkahve olal byle temizlik grmemiti. Btn dolaplar indirdi, raflar tekmil boaltt beyzade Settarhan. Ak kapal, srgl srgsz kahve asklarn; ayakl, minik, pirin ekerlikleri; semaverleri, bakr tepsileri, kllkleri tek tek ovdu, parlatt, tezghn bir yanna dizdi. Ardndan porselenlere, camlara geti. Bardaklar, fincanlar, srahileri sabunlu scak sularda halad, nargilelerin camlarn sildi, marpular temizledi. Lmbalarn isli ielerini parlatt. imdi yerletirmeye sra gelmiti. Porselen ekerlikleri, zerindeki trl resimleri -gl buketi, papatya demeti, karanfil bahesi- n tarafa evirerek bir araya yerletirdi. Krmz beyaz eritli ay tabaklarn -krmz demi daha iyi gsterirdi-, kulplu kulpsuz, tabakl tabaksz, metal zarflarn iinde ya da zarfsz porselen fincanlar; mavi beyaz, geni azl Mekke fincanlarn bir bir dizdi raflara. Ihlamur rengi limonata bardaklarn, gl rengi erbetlikleri, uzun boyunlu geni karnl, yaldz ilemeli, resimli ya da kesme veya sade cam srahileri daha yksek raflara kaldrd; onlar yaz gelince alt raflara alnacakt. ay ve kahve kavanozlarn, yeri geldiinde semaverdeki suya ya da dorudan aydanla ilve edilen karanfil, tarn, gl, yasemen, vanilya, kuru portakal ve limon kabuu kavanozlarn -ou botu- ocan arkasna sralad. Bakr cezveleri, pirin kahve deirmenini, olur ya ktlama iecek ranllar, Azerbaycanllar iin kelle ekerden para koparan kerpetenleri ahap dolabn yan tarafna akt ivilere ast. Maalar da yanna sralad. Ban kaldrd, etrafna bakt. Uykusu hi bitmeyen rak ortal eh ite, sprp silmiti ama camlara, duvarlardaki erevelere, koca aynaya bile el dememiti. ereveleri yerinden indirdi bir bir Settarhan. Tam ortadaki Venedik ii billur aynaya sra gelince, "Ya Allah!" Alt kelerinden tuttu, yklendi. I-hh! Yerinden oynayacak gibi deildi. Bir daha. Olmad. Battal bir eydi. imdilik vazgeti. nce u indirdii ereveleri temizleyip parlatsnd, Venedik ii aynann zaman da naslsa gelirdi. "Savi" diye seslendi, "Eski gazeteler var mdr?" rak "Orada Settarhan Aa" diye seslendi, "Tezghn altnda." Birbiri zerine ylm, zaman gemi gazetelere uzand Settarhan. Biriyle duvardaki byk aynay parlatt, dieriyle camlar. Derken harfler deiti, Rus alfabesiyle yazlm Voenniy Listok adn okuyabildi. Bak'den dnerken ara istasyonlardan birinde karlat matbaa iilerini hatrlad Settarhan. Demek bizim matbaa iilerinin eli bu nshaya demiti. Gazete tomarn kartrd, nsha daha. Acaba tastamam ka say karmlard? ok uzakta kalmt o gnler, sanki hi yaanmamt. Ama Sofya'y dnnce Settarhan'n iinde bir acnn ucu bkld. Ah Sofya! Acaba ne haldeydi? Konumaya balamlard ama alfabeyi bir trl geemem ilerd i. leye doru i bitmiti. Birka ihtiyar, kimi ieride, kimi ardan altnda, rselenmi bir sorgun aacnn zerine eildii kuru havuza kar masalara kurulmutu oktan. Kasm aynn eik gnei temizlik kokan irili ufakl, parltl eyay ltya boarken Settarhan ilk ayn demledi. ayn

kokusu kvrml bir bulut halinde kahvehaneyi dolat, kapdan kt, asmann altna kadar yayld; omuzlar, kulak kvrmlarn okad, burunlardan ieri genizlere szd, damaklara sindi. O esnada erkez Arslanbey kapdan girdi, bundan daha iyi bir vakitte gelemezdi. aknlkla baknd etrafna. Baardan pay kapmaya kalkan ran ensesine hafiften bir amar indirdi. ardan altnda ivid nargilesinin bana oturdu. Settarhan, askya be ay koyup da ardak altna doru yrmeye baladnda derin bir Besmele ekti. bardak ay tabandan kavrayarak ilk masaya braktnda, "Afiyet olsun aalar" diye mrldand. Aalar, onun krk ivesi gibi giyimini de yadrgamadlar, Trabzon bu ahaliye alkt ama bunun duruunda, baknda bir bakalk vard. Manal bir bak gnderdiler birbirlerine. Kaderin frlatt ta havada bambaka talarla arprken kendi lemlerine daldlar, Umum Harb'in "gitti de dnmeyiverdi" yiitlerine, Trabzon'un ahvaline dair kederli bir sohbete baladlar. Settarhan masann banda bir an dikildi, kulak kabartt. "Ruslar gider yaknda, ad batas Rum ve Ermeni eteciler de. Muhacirlerin dnmesi yakndr. Ama acaba gidenlerin ka geri dnebilecek?" diyorlard. Tam o srada erkez Arslanbey'in sesini iitildi. "ki ay, Settarhan" diyordu, "Biri sana biri bana. Hele sen de gel yle yamacma." aylarn imeye baladklarnda erkez Arslanbey "Settarhan" dedi, "Sana birka nasihatim var. Sakn stne alma, yanl anlama, szm ortayadr. Ben bugn var yarn yokum. tlerime kulak asarsan rahat edersin." "O nasl sz ustam?" dedi Settarhan, az dolusu "ustam" demiti. "Allah geinden versin. Senden gelecek her nasihat bana hazine deerindedir. Syle." "Settarhan, kahvehane mahallenin kalbidir. Kahve altrmak da o kalbe kan devretmektir. Herkes kahveci olamaz nk sadece ay demleyip ask evirmekle kahveci olunmaz. Bu iin edebi dab, usul erkn vardr. Bu meslek yiitlik, gzpeklik, namuskrlk, himayekrlk ister. Yeri gelir fukara babas, yeri gelir mahallenin kabadays olmak ister." "Bam gzm zere." erkez Arslanbey devam etti: "Bak Settarhan, ay iyi bildiin, kahvenin dilinden anladn muhakkak. Masa kurmay, sandalye dizmeyi, nargile datmay da biliyorsun besbelli. Tmbekilerin arasnda dolap kor beslerken gznn biri demlediin ayda br nizamda intizamda olacak, bu da imdiden belli. Ama unutma, arasnda gezdiin, zerine eildiin masalarda dilsiz, azsz ve de kulaksz olacaksn. Kimsenin konutuunu ne duyacak ne de duyduunu anlatacaksn, iyi ay demlemek, kallvi kahve kprtmek kadar kahveciliin bir art da budur." Settarhan utand. te bunlar Nak derghnda kendisine retmemilerdi. O kadar dzgnd ki tekkenin odunlar, eri odunun uyars bile o kapnn arkasnda yaplmamt. Birka gn sonra "Aam" dedi Settarhan, "Kazann musluu kaynak yerinden anm, tamir edilmeli. Semaverlerinse ou i grmez halde." Daha fazlasn saymasna frsat brakmayan erkez Arslanbey cebinden birka para kard. "Acemolu" dedi, "Bizim dkknlarmz nicedir kapal, farkndasndr. Ama yarn sabah arya in. Ak yer bulabilirsen ve tabii o dkknlarda die deer bir mal kalmsa bir eyler al bakalm. Kazan da gtr, tamir ettir." "Ba stne ustam" dedi Settarhan. Bir an durdu, ekledi, "Ama ustam, ben Acem deilim." Deildi. ran Azerbaycam'ndaki btn Trkler gibiydi. Oysa ite burada herkes onu corafyasyla tanyor, yle aryordu. Ne garip, ran'da Trk't burada Acem! erkez Arslanbey gld Settarhan'n srtn svazlarken. "Burada" dedi, "Oul" diye ekledi, gnln krmaktan korkmutu Settarhan'n. "Oul, biz burada ran toprandan gelen her eye Acem deriz. Trk de olsa Fars da olsa Krt de olsa." Gld. "Orada piirilen pilav da orada dokunan hal da Acem'dir bu vzden. Sen bana aldrma."

Gnln almt ya iki dakika sonra binbir trl meselenin dnd zihninden bu gnl almann hatras uup gitti, erkez Arslanbey, Settarhan'a yine az dolusu "Acemolu" dedi. "Ak yer bulabilirsen!" erkez Arslanbey'in ne demek istediini biliyordu bilmesine de kazan yklenip arya inince iyice anlad Settarhan. Mumhane kapsndan balayarak kademe kademe ykselen, eimli, merdivenli bir aryd Trabzon ars. Yoku aa yoku yukar indi kt. Fakat evet, dkknlarn ou kapalyd. Bir ksmnn kilitleri krlm, iinde ne var ne yok yamalanmt. ran'n kymetli hallarndan, sfahan'n nadide kumalarndan, Halep'in sabunlarndan; Diyarbakr'n, Bursa'nn paha biilmez talarndan; antika silhlar, deerli paralar, deiik hayvanlar, papaanlar, tilkiler, maymunlar, kulardan eser yoktu; metalar gibi bezirganlar ve mteriler de yok olmutu. Nalnclar, nalbantlar, kuyumcular, terziler, ekerciler, lokmaclar, kavurmaclar, izmeciler, bakrclar srra kadem basmt sanki. Ayn anda hem dayankl hem gzel olduklar iin istanbul'da bile servet eden kama, saldrma, karakulak gibi Srmene baklar bile nicedir grnmyordu. Sadece kahvehaneler her yerdeydi ve kendilerine bir fenalk yaplmayan kpekler hibir eye aldrmadan yar a yar tok yolun ortasna boylu boyunca serilmilerdi, her zamanki gibi. Settarhan tek tk tokmak seslerinden bakrclar arsna yaklatn anlad, o zaman admlarn yavalatt. Kalayn ac kokusuna aldrmadan, ak bulduu dkkndan ieri girdi, ar kazan tezghn zerine brakt. Tamiratn bitmesini beklerken hobe ettiler biraz; kalayc, iki dakikada ifadesini almt. Settarhan tepsi, maa, ask sordu. Kalayc "Kahvehane malzemesi" diye dudak bkt, "Bu yoklukta nerdeee? Ama bak, iki sokak tede Acem bir kahveci vardr, tezghn datacakt duyduum kadaryla. Memleketine dnecekmi. Ona bir ura bakalm. Belki aradn eyalar sana satmay kabul eder." Settarhan, bakr kazan srtnda, iki sokak tede Acem'in Kahvesi'ne gitmek zere dkkndan ktnda bakrc arkasndan baryordu: "Haydi bakalm Acemolu, ksmetin bol, ayn demli, kahven okkal olsun. Bahtn, yolun, kalbin ak olsun." Bu gzel dua Settarhan'a bu gurbette, bu gariplikte yle iyi geldi ki. lm ensesinde tam bir adam barna basan bu ehrin kalbi tertemizdi. Yine de "Bak kalayc, ben Acemolu deilim" demek ihtiyacn hissetti. Acem'in Kahvesi iki sokak tedeydi ve daha ieri girmeden bile Settarhan burann ran'daki ayhanelerle ayn kumatan dokunduunu fark etti. Kazan srtndan indirdi, kapdaki peykelerden birine oturdu. Srtn tandk Tebriz hallarndan birine yaslad, elini yer yer dklm dmlerin zerinde gezdirdi. Gevrek, przl bir sesin, bir Hafz gazelinin Farsa szlerini mrldandn iittiinde ise gzlerini kapad. Neden sonra ieri girdiinde posbykl Nasreddin ah'n duvara yaptrlm malm portresiyle karlat. Koca Settarhan, ran'da iken hatrasn hi de minnetle yd etmedii Nasreddin ah'n resminin nnde utanmasa hngr hngr alayacakt. Srtnda vezneli uhas ile Acem kahveciyi grnce, "Gerekten ranl m acaba?" diye dnd, "Yoksa ran toprann hepsi de birbirine benzeyen yetmi iki milletinin birinden mi?" Ne fark ederdi? Bir zamanlar onunla ayn gklerin allnda ayn topran zerinde nefes almt bu adam, Zayende Irma'n grm, Sehend Da'n trmanm, ran'n kavurucu yazlarn, dondurucu souklarn yaam, Hafz' ezberlemi, ehname'yi dinlemiti. Taziyede, mersiyede, Muharrem'de o da iini paralamt. Acem kahveci az evvel cam bir bardan yarsn scak suyla doldurmu, ekerini kartrm, dinlenmeye brakm, imdi zerine ar ar demi ilve ediyordu; iki renkli bir bardak, yars su rengi yars ay rengi. Ban kaldrd. Btn yzne yaylan geni bir glmsemeyle ve gevrek bir

sesle heceleri uzata uzata nce "Ho amed ho amed!" dedi, ardndan Trke "Ho gelmisen. Buyur, gel ieri." Sonra da Farsa bir msra mrldand: Hafz, kederlenme. Ulu Tanr bir kapy amadka bir kapy kapamaz. Settarhan daha fazla dayanamad. Acem kahvecinin ellerine, boynuna sarld. Settarhan o gn oradan Acem kahvecinin neredeyse yar eyasn yklenerek ayrld. erkez Arslanbey'in verdii parann zerine kendi parasndan da eklemiti ve Acem kahveci asky, eker kerpetenini, bakr semaveri, Erzincan ii nakl tepsileri ve daha nice ufak tefei ucuza vermiti. Ama en nemlisi Settarhan'a akl vermi, Iran konsolosuyla grmesini tlemiti. Eer buraya yerleecekse ona bir hviyet, vatandalk gerekti. "Allah koysa ben haftaya Tahran'a dnyorum" demiti ayrlrlarken, "Seninse gecen gnn hayra kalsn." Settarhan hi vakit kaybetmedi, hemen o gn ran Konsolosluu'nun yolunu tuttu. Ltfullah Bey'le karlatnda onun gzlerinin iine bakt kalbi titreyerek. Gren gzlerin hatrna sevdi o gzleri. Mademki bu gzlerde de tpk Acem kahvecinin gzleri gibi vatannn gklerine dair bir grm grlmlk vard, mademki ayn gklere bakm ayn topraklara basmlard. Sehend Da'n, Demavend Tepesi'ni, Tebriz'i grmt ya bu gzler, baka hibir ey grmeseler bile plmeye deerlerdi. Ltfullah Bey ise "zgel dalar" diyen bu baklar iyi tanrd; konsolosluun kapsn alan hemehrilerinin ou byle bakard. Hviyet karmak isteyen bu gen adama yol gsterdiyse de Trabzon igal altndayd hl, stelik Settarhan'n pasaportu bile yoktu; yani uzundu i, sonu ancak aylar sonra alnabilirdi. Fakat Ltfullah Bey, haftada bir gn hi aksatmadan kendisine urayan Settarhan' o kadar sevip sahiplendi ki bu ziyaretler kalemleri, brolar ap ev ksmna, yemek sofrasna kadar uzand. ehre kervan konmutu, birka gn kalp yoluna devam edecekti unun urasnda. O sre iinde Settarhan her gn ark Meydan'na gitmeyi alkanlk edindi ama onun asl grmek istedii sorgulu rahvan develer deil marur kervanclard. Bir keye ekiliyor, kervan bir sre uzaktan seyrediyor, Acem ya da Azerbaycanl kimi gzne kestirirse yanna yaklayordu. Kimi hosohbet kyordu bunlarn, Tebriz'den ufak tefek haberler veriyordu; kimi de azn bak amaz suratsz adamlar oluyordu. Yine de Settarhan, gzlerine hasretle bakyordu kervanclarn, her ranlya bakt gibi. Hayret! ran topran bu kadar zleyeceini tahmin etmemiti hi. Tahan'a indii gn, arkasndaki kaplarn grltyle kapandn iittiinde nnde alan yola gvenmi, kendisinde o yolu yryecek gc hissetmiti. Deien bir ey yoktu haddizatnda, Settarhan yine o Settarhan'd ama u hasret burnunun direini byle szlatmasayd. Dnmek? Hayr, mmkn deil. Sadece istanbul'a gemek hayali. Bir tek ona tutunuyor, ona gveniyordu, istanbul'a gidebilse sanki Tebriz'i de zlemeyecekti Taht- Sleyman' da. Byle bir gnde sadece konuabilmek emeliyle kervanclardan birine yaklat. Lf olsun diye, ykleri arasnda ayhane malzemesi olup olmadn sordu. Kervanc ilk anda tersledi Settarhan'. "Biz toptancyz. Siparilerimizin adresi bellidir. Kervan yk perakende alr m hi? Bir de ranl olacaksn, hi mi dnya grmedin?" Settarhan ac ac glmsedi, kervan yknn yol ortasnda almayacan bilmez miydi hi? Ama u kervanc, ite o Settarhan'n derdini bilmiyordu. Adam devam etti: "ayhane malzemesi istiyorsan aha bak, una git." Eliyle iki deve tedeki adam gsteriyordu. "O, stanbul'dan sana istediin malzemeleri alr, dnte de teslim eder." Settarhan biliyordu ki bir kervann yolu eer stanbul'a uramazsa o yolculuk tamamlanm

saylmazd ve bir ayhanenin ihtiya duyabilecei her ey de stanbul'da Vefa Han'yla Vezir Han'ndayd. Siparilerini Acem devecinin kulana sralad. "stanbul'a gittiin zaman" dedi "Vefa Han'na, Vezir Han'na ura. Malzemenin bedelini dndnde derim ama senin zahmetinin karl pein." Acem'in avucuna birka kuru brakt. "Dn ne zaman?" sorusuna verilen cevapsa ne kadar uzakt. esud! Ne are! Beklenecekti. O gn ark Meydan'ndan Asmalkahve'ye dnerken Settarhan yolunu uzatt, Zaanos kprsne kt. Daha evvel de gemiti bu kprnn zerinden fakat etrafn hi mi grmemiti? nk kprnn kndaki byke binann kaps zerindeki tabely ite ilk kez u an fark etmiti. Okudu grdn: "Bakii Mslman Cemiyet-i Hayriyesi Trabzon ubesi" Hi dnmedi. Kapnn nnde bile hummal bir faaliyetin ortasnda kouturup duran adamlara doru ilerledi, ilerinden birinin yzne heyecanla bakt. Hafzas Settarhan kadar kuvvetli deildi Mehdi'nin ama Settarhan, yol arkadan annda hatrlad. Haklyd Hafz; Allah kapad kaplar saysnca yenilerini ayor olmal ki Settarhan bir trl iine giremedii Cemiyet-i Hayriye kapsna doru ilk admn att. Mehdi'nin gzlerinde ran toprana dair bir grm grlmlk olmasa da Hayr Cemiyeti'nin eline elini katt. Settarhan'n enderunu Asmalkahve kadar Cemiyet-i Hayriye kapsna da alacak kadar geniti en nihayetinde. Settarhan'n geliiyle Asmalkahve'nin aynn kalitesi deimi, kazan aynn yerini semaver ay almt. Arka arkaya bardak iilip de rengi ve kokusu hl deimeyen, bulanmayan, bozulmayan bir ay! Semaverin kazanna birka karanfil tanesi ya da be kekik yapra atarak kaynatt su, demliin bakr deil ille de porselen olmas, bir byc gibi ciddiyetle ay harmanlamas, semaver kullanmyorsa bile ille de demlii ateten uzak tutmas, ay halamamas... Bunlar yapan baka kahveciler de vard ama Settarhan'n aynda baka bir ey vard ve Trabzon ehrinde bir ei menendi daha yoktu bunun. Asmalkahve'nin demesi de Settarhan'n Trabzon'a ayak uydurmasna denk olarak deiti. Onun para para bulup toplad, lesiye pazarlk ettii ivit mavisi (Niabur'un ividi), ll krmzs (sfahan'n glleri), l sars (Tebriz'in gnei) nargileler dizi dizi kahvehanenin bir kesine sraland. Sipahi pazarndan g bel be hal toplad. Hasr iskemleler, alak masalar artk yetmez olmutu, Settarhan ran ii peyke att, ardan altna att. ardak altndaki kr havuzun iini deyip tama suyla doldurduunda, nicedir "Haftaln sakla Settarhan, harcama" diye sylenen erkez Arslanbey bile onu takdir etli. Yaz gelince u havuz, u berrak su cana can katacakt besbelli. Dorusu Acemolu kala gz arasnda bir Acem bahesi kuruvermiti. Settarhan'a gelince, gzlerini kapasa kendisini Tebriz'de sanacakt. Neticede Settarhan'n hreti ksa srede artt, krk yllk Asmalkahve'nin ad gnden gne "Acemolu'nun Kahvesi"ne kt. Her defasnda "O Acem deil" diye dzeltmek erkez Arslanbey'in stne vazife olduysa da ba baa kaldklarnda o da azndan sk sk ayn lf kard: "Acemolu." Settarhan da artk dzeltmekten, surat etmekten yoruldu.

Nice zaman sonra bir gn Settarhan akkor haline getirdii kmr semaverin haznesine koymaya hazrlanyordu ki o kadar aina olduu ngrak seslerini iitti nce; sokak talar zerinde develerin yeknesak ayak sesleri, fkeli homurtular, kervanclarn bar arlar ardndan geldi. "Geldiler" diye geirdi iinden. Suyun kaynamasn sabrszlkla bekledi, porselen demlie ay koydu, semaverin musluu allnda gezdire gezdire zerini doldurdu. indeki ses "Dur" dedi, durdu. nln kard, tezghn zerine brakt. Ellerini bir pekire sildi. "ay, kmeden ama sakn."

Savi'yi tembihleyerek ark Meydan'na doru yolland. Kolunda byke bir boha ile geri dndnde gne yolu yarlamt oktan. Ykn tezghn altna, basma perdenin arkasna itti. Ocan bana geti, akam zor etti. El ayak ekildikten sonra yerleri sprmeye balayan Savi'yi "Sprgeyi slat" diye azarlasa da zerinde fazla durmad, bohasn zmeye balad. nce byk resmi duvarn orta yerine kara zamkla yaptrd. Sprgeyi brakarak yanna yaklaan rak, az bir kar ak, "Settarhan Aa" dedi. "Bu kim? Byklar ne kadar da byk." "O, Nasreddin ah" derken ac ac gld Settarhan. Sla derdine dmeden nce, Nasreddin ah'n resmini bir gn duvarna ilitireceini tahmin bile edemezdi. Ama bu Nasreddin ah da o Nasreddin ah deil, ahlarla sultanlarn cirit oynad masallar leminden kalma bir hatrayd sadece. ay geleneinde kendisi olmaktan km, btn ahlar temsil eden bir surete dnmt. "Sizin ah da stanbul'daki bizim padiah gibi mi?" diye soran Savi, cevab beklemeden ikinci resme gzlerini dikmiti. Bir cengver bir canavarla bouuyordu. O sormadan Settarhan cevaplad: "Bu" dedi, "Shrap. Boutuu da yedi bal ejder." "Behram'n ejderhay kovalamas", "sfendiyar ile ejder", Kerem'in Asl'yla, ah smail'in Glizar'la bulutuu bahe keleri bir bir yerlerine yaptrld. "Rstem'in at" Venedik ii aynaya ilitirildi. Savi "Vay!" dedi "Ne gzel at bu. Ad nedir?" "Serblend" diye mrldand Settarhan. "Serblend mi? Hi yle at ismi olur mu?" "Olur." Savi; Nasreddin ahl, ejderhal bir rya uykusuna getiinde Acem basks diye hret bulmu bu levhalara uzaktan bakan Settarhan'n yznde geni, aydnlk bir glmseme belirmiti. "Acem ii ite", her eyi birbirine kartrm, Settarhan' avutmulard bir yandan ama dier yandan kanatmlard. En son tabasks bir stanbul manzarasn en grnr yere ast Settarhan. Bir halk ressamnn elinden kma acemi bir resimdi bu da. Ama olsun, camileri, saraylar, tepeler zerindeki fstk amlar ve Boaz' ile stanbul hatrasyd. Ertesi sabah Settarhan, semaveri, kazan yaktktan sonra Farsa bir beyti de eliyle bir kda yazp Venedik aynasnn kenarna ilitirdi: y- m hogvr- rnest n ki leb-i ll-i yr rengnest

O srada erkez Arslanbey geldi. "Syle bakalm Acemolu, ne diyor burada?" "aymz lezzetli ve gzeldir nk yrin ll renkli dudayla ayn renktendir." erkez Arslanbey, Trabzon'un yaknda Ruslardan temizleneceinden umutlu, ayhanesinin Acem ii olsa da yeni ehresinden, hretinden mutlu, bada kurup peykeye oturdu. Bir arslann penesine benzeyen elini kaldrd. "Savi" diye seslendi. "Settarhan Aa'na syle, iki ay alp gelsin." Ciddi eyler dnd yznden belliydi. Settarhan gelince, "Olur" dedi. "Hele karma otur yle." Ar, dnceli bir sesle: "Settarhan" dedi, "Seni gstermelik aldydm bu ie, ne yalan sylemeli. Darda kalmn elinden tutmak lzm gelir diye. Zaman iinde eitilirsin, elinin haml krlr zannettimdi. retirim diye dndmd. Ama grdm ki sen bu ii renmeye deil bize retmeye gelmisin. Sen bu iin

ehlisin. Sen geleli kahvehanemin ehresi de deiti, mterisi de artt. Temizlendi, pakland." Settarhan "Aman ustam" demek istediyse de erkez Arslanbey elinin iaretiyle susturdu onu. "imdi diyeceim o ki, gel, stanbul'a gitme. Burada, benim yanmda kal. Temiz adamsn besbelli, kalbin gani, gnln fazilet denizi. Denin halinden ancak denler anlar. Geri benim dmlm yok, evvelim de ahirim de bu kahvehanedir benim ama halden anlayan adamm. raklkta, yamaklkta ziyan olma, stanbullarda kaybolma." nsanlarn insanlara gvenmek iin senet sepet istemedikleri zamanlard, niyetini aklad: "Gel, benim ortam ol. Sermaye de istemem senden. Bildiini koy ortaya, yeter. Benim artk her an bu tezghn banda duracak halim de vaktim de yok." ayndan bir yudum daha ald, "Beyzadem" dedi az dolusu. Karsndakine, tan olmasa da varlndan emin olduu deeri bir yerlerden bulup vermiti. u delikanl belli ki kaderin rzgrnda savrulup buralara dvermi biriydi. Her ta kendi yerinde ar olsa da denklerdi bundan byle. "Beyzadem" diye bir kez daha steledi. "Brak u gitmek iini." Settarhan "Ustam bala" dedi onun ellerine sarlrken, "stanbul'a gideceim ben." erkez Arslanbey, Settarhan'n dzgn yz izgilerine, geni alnna, gzlerindeki kararl baka, biimli ellerine ve sol elindeki yze bakt. Firuzenin rengi soluklu ve Settarhan her an gidecek gibi duruyordu.

Tiflis'teki otelin balkonunda kendime geldiimde rzgrn nnde secdeye varm kayn aac belini dorultmamt daha ve gne, yapraklar zerindeki binlerce aynasn ldatmaya devam ediyordu. Havalimanndayz. Bu gece ben stanbul'a, Yasemen Bak'ye dnyoruz. Benim uam te, Yasemen'inki ise birde. Bu kez "Gelecek yaza" demeden ayrlyoruz. im eziliyor. Bu efkatli gzleri, bu Azerbaycan llesini bir daha grecek miyim? Yasemen'i yolcu ettikten sonra bir kafeteryada uzak bir masaya ekiliyorum, kendime bir kahve sylyorum. ki saat. Uzun zaman. Teneke hazine sandm karyorum. Btn fotoraflara bir bir bakyorum yeniden. unlar "Eski Ev", "Balkan Seferberlii Gn Meydan", "Glcemal Vapuru", "Hamidiye Etfal Hastanesi", "Tahan". unlar Nizam'dan aldklarm "Sofya", "Sofya ve Settarhan". u Yezd'deki otelin duvarnda rastladm; "Semaver nndeki Settarhan". Geriye, zamanna girmediim bir fotoraf kalmam. Ama rmaklar henz birlemedi, Settarhan Trabzon'a ayak bastysa da Zehra muhacirlikten henz dnmedi. Ve dahi isimlerini henz ayn blm iinde zikretmedim ben onlarn. Bir fotoraf eksiim var demek ki. Ya da bir fotorafa bir daha bakmalym. "Eski Ev" fotorafn elime alyorum, bu eve dnecekler yleyse. Bykhanm u bahe duvarnn zerine bir daha oturacak olmal. Yoksa bu hikye eksik kalr. Garson kz kahvemi getirmi. Glmseyerek eiliyor masamn zerine fincan brakrken. Bense kendimi eski zamanda buluyorum.

11. Kitap GLGE SABAHI

ubat'n yirmisinden sonra Erenky'ndeki evde gece st ste hepsi de feraha dair ryalar grd Bykhanm. lkinde bembeyaz bir elbise giyiyordu, telli pullu; ikincide berrak m berrak bir suda kula atyordu. Suyun dibindeki kumlar altn tozu gibi parldarken btn kirlerini aktyordu zerinden Bykhanm ama su berraklndan bir ey kaybetmiyor, damla bulanmyordu. ncsnde bir duvar aynasna bakyordu. Kalarnn aras tylerle kaplanm, kllar gzlerinin zerine kadar inmiti. Cmbzla hepsini tek tek alyor ve hi ac duymuyordu. "Tvbe estafirullah!" diyerek uyanmt. Elhamdlillah, mrhayatnda, kocal gibi gen kzlnda da eline cmbz almamt. Ama aynada grd aydnlk ve temiz yz aklnda kalmt. Rya ile amel edilmeyecei muhakkak lkin bu ryalar hayra yormaktan bakas da mmkn deildi. O kadar akt ki ryalar, onlar baka trl tabir elinden gelmedi. Sonbahardan beri mit iinde deiller miydi zaten? Saffet, ismi gibi aydnlk haberlerle dnyordu eve, azndan cennet mjdeleri dklyordu biteviye. Rusya'nn tam ortasnda kopan ihtill Bolevikleri iktidara getirince, btn birliklere geri dnmeleri emredilmiti. Bu, Rusya'nn savatan ekilecei ve Trabzon'un kurtulaca anlamna gelmiyor muydu? Bu mitlerle ubat' bulmulard. Allah ahit, dn ok yaknd. ki gn sonra Saffet akam eve geldiinde daha bahe kapsndan sesi duyuldu: "Bykhanm, Zehra, Mediha, Yldrm koun! Trabzon kurtulmu!" Kadnlar neredeyse ayaklar plak kotular baheye, Yldrm eski mutfaktan frlad. ocuklar hatta Masal bile pelerine taklmt. Saffet kapnn nnde, elindeki gazeteyi sallayarak soluksuz anlatyordu. Rus ordusu geri ekilirken, onlardan kalan bolua Rum ve Ermeni eteleri dolmu, Ruslarn yapmad zulm onlar yapmt. Trk ordusu Ruslarn ald ehri Rum ve Ermeni etelerinden geri almt bir bakma. Osmanl ordusu yorgundu, yetiemiyor ama cann diine takyordu. Ve sonunda olmutu ite, Trabzon kurtulmutu. Ksa bir sre sonra muhacirlerin geri dnmesi iin karar kt. Bir baka akam Saffet elinde vapur biletleriyle dnd eve. "Bir hafta sonraki vapura yer buldum. Hem de Readiye vapuru. Geldiiniz vapur. Hacbey'e telgraf ektim. Cevap da aldm, afiyetteymi. Ama geleceiniz gn bildirmedim. Enitem rhtmlarda, limanlarda beklemeye kalkp da perian olmasn diye. Vapurlarn saati belli olmuyor ki. Bilmem doru yaptm m hala?" "Doru yapmsn evldm. ok doru yapmsn." Bir hafta sonra Erenky'nden ayrlrlarken Bykhanm i geirdi. ki yl nce, hi unutmamt, 15 Mart gn kmlard Trabzon'dan. Tastamam iki yl olmasna bir hafta vard. Ban arabann pervazna dayad, Masal' gemiye nasl bindireceklerini dnmeye balad. ok zor olmad. Bykhanm malm nutkunu tekrarlamaya niyet etmiti ki Readiye vapurunun biletisi ile Masal birbirlerini tandlar. Bu kafileyi Samsun limanndan hatrlad canndan bezmi delikanl. Bylesi nasl unutulabilirdi ki! Muhacirlie km bir kpek, hkmet gibi bir kadn, avucuna sktrlan ykl bir bahi ve gzel kzn yal gzleri. Bahi bu kez biraz azalmt ama

kz daha da gzellemiti, mendebur kpek ise aynyd. Yok yok, sanki biraz semirmiti. Bykhanm ise bitmez nutkuna balamak iin azn amt oktan. "Ne haliniz varsa grn" der gibi Masal'a yol verdi bileti. Readiye vapuru gneli bir gnde Karaky'den demir ald. Hncahn gvertede, yine halat ynlar zerinde, zincirlere yakn bir yerde oturdular. Bykhanm kalabal yard, kenara yaklat, kyya dnmekte olan Mediha ile Saffet'in sandalda gittike klen suretlerine bakt. Mvezzilerin "Yazyor!" nidalarn, tramvaylarn anlarn dinleye dinleye stanbul'dan uzaklat. Gnler sonra Readiye vapuru, Trabzon limannn ana demir attnda rhtma varmak iin bir kaya atladlar, kolay olmad bu i. Bykhanm' iki koluna girip sandalclar ekiverdi nk ayan ne zaman uzatsa bir dalga gelip sandal vapurdan uzaklatryordu. Zehra, tek kolunu bir sandalc tutmu olduu halde atlayabildi. Hasan ve Anu'u iki sandalc ve Yldrm elden ele karpuz gibi aktard. Masal, Zehra'nn arkasndan kendisi atlamt. ki kulalk mesafe gibi grnse de sandalla rhtm aras hi bilmeyecek gibi geldi Bykhanm'a. Rzgr iine ekerken Boztepe'yi, Gzelhisar', maatl ilk kez gryormu gibi uzun uzun seyretti. Ah gzn sevdiimin denizi! stanbul'da deniz bile yoklu, Boaz dedikleri incecik, ufuksuz bir su! Sonunda dnmlerdi ite. Fakat rhtma ayak bastklarnda Bykhanm anlad ki bu ehir braktklar o ehir deildir. "Oy Rabbim!" diye dizlerini dvd, "Buras Trabzon mu?" Kocaman, hantal bir dev gibi Rusya, kalbinden itibaren kan deiimine balam fakat krk cepheye dalm birliklerini geri ekmesi bile uzun zaman almt. htill bu koca orduyu tedavlden kalkm bir para gibi bir anda geersiz klnca bir zamanlar onlar buraya getiren gemilerin benzerleri braktklarn gelip toplamt. Fakat rhtm zerinde btn nizam, intizam, inzibat, rtbeyi, sray, saygy kaybederek kayklara doluurken, gtremedikleri her eyi geride brakmlard. Dnenlerin rhtma ayak basmalarn gletiren eya kalabal biraz da bu hummal gidiin bakiyesiydi. Sonra u maher kalabal. Kir rengi paavralara sarnm binlerce kadn ve ocuk Hill-i Ahmer'in yardm uvallarndan dklen bir avu bulgur tanesi iin birbirlerini eziyordu. Bu klksz, bu bare, kavruk insanlar, bu sefiller gruhu; sahi kimlerdi bunlar? Gelenler kadar gidenler, kayklardan inenler kadar binenler de yabancyd birbirine ve adm atmaya yer yoktu. "Biraz bekleyelim" dedi Bykhanm, "Bakalm bir araba bulabilir miyiz?" Mmkn deil. Ne yapacaklarn dnrken yanlarna gen bir adam yanat; harl harl almalar, rhtma ayak bastklar andan beri Bykhanm'n dikkatini ekmi olan erkeklerden biri. Yaz delikanllar, gl kuvvetli erkeklerdi bunlar, aralarnda orta yallar gibi by bitmemi ocuklar da vard ve etraflarna dattklar yardm gibi ilerinden taan iyilik de grlmeyecek gibi deildi. Muhacirleri karlyor, kayklardan inenlere yardm ediyor, yallarn elinden tutuyor, yk tayorlard. Kimi ceket pantolonluydu Avrupa, kimi de yksek bir papak takm, uzun etekli bir tunik giymiti. te bu da onlarn en gler yzl, en gne yan olanyd; scack bir sesle ve deiik bir iveyle konumaya balad. Yklerini tamak, gidecekleri kadar gtrmek, bir tas orba ikram etmek istiyordu, hi olmazsa scak bir ay. "Olum" dedi Bykhanm, "Sizler, kimlersiniz?" "Biz" dedi gen adam, "Azerbaycan Trklerinden, Bakti Cemiyet-i Hayriyesi'ndeniz." Byle bir cemiyetin adn Bykhanm hi duymamt fakat o anlatnca anlad. Bu felket zamanlarnda her biri yerini yurdunu, ailesini ocan terk ederek Mslman kardelerinin yardmna komu, "Karda Kmei" kavliyle onlar yokken buraya gelmi, insanst bir gayret sarf ederek muhacirlie kamayan yal, hasta ve sakatlara yardm etmi, halk Rum ve Ermeni etelerinin saldrlarndan korumulard. Aras'n kuzeyindeki Azerbaycan, Rusya sayld iin Rus tebaas

saylan bu aydnlk insanlar Rus makamlar nezdindeki ileri de takip etmilerdi. Biraz da onlarn desteiyle ayakta kalabilmiti Trabzon. Neticede "karda", "karde" demekti. Bykhanm'n iine insann insan yedii bir cehennemde insanla dair bir efkat resmi izildi, bir inirah indi. Demek dnyada hl rahmete, merhamete dair emek vard. Bir gz aydnl gibi karlad onlar Bakii Hayr Cemiyeti, bu an, bu ismi hi unutmayacakt. "Siz hep burada mydnz olum?" "Evet" dedi gen adam. "Hep buradaydk, iki yldr. Arkadalarmdan gelenler dnenler oldu ama oumuz hep buradaydk, ben de yle. Sadece bir ara Bakii'ye gidip hemen geri dndm." "Sadece Trabzon'a m geldiniz?" "Yok nine. Tiflis'te, Erivan'da, Erzurum'da, Kars'ta ve baka yerlerde de altk. Esir Trk askerlerini tayan katarlar karladk, lleri defnettik. Anlayacan, siz nerede biz oradaydk." O byle uzun uzun anlatrken bir soru da Zehra'nn dilinin ucundan koptu: "Pazarkap Mahallesi'nde Trabzon Sultansi'nin emekli mderrislerinden Hacbey'i grdnz m hi? Benim dedemdir kendisi. Onu tanr msnz?" Gen adam yznden eksik olmayan o geni, ferah glmsemeyle, "Tanmam m?" dedi. "Kendisi sizin geleceinizi fakat tam vaktini bilmedii iin karlamaya gelemediini bana sylemiti." Yldrm'a dnd, "Senin hanmn ve kzn da dnd." Her eyden haberleri vard ve sanki muhacirlik yllarnda Trabzon'un hesab onlardan sorulmutu. Lkin Keyfiye ve Seher'in sa salim dndn sylese de bu gen adam, o aileden, o kafileden ka kiinin yollarda kaldn sylememi, iine atmt. "Olum" dedi Bykhanm, "Senin adn ne?" "Benim adm Mehdi" dedi gen adam, arkadalarndan birine seslenmeden nce. "Settarhan, bak hele! Ben Hacbey'in ailesini eve kadar gtrp geleyim." Cevap geldi: "Erken dn aam. Burada ok i var. Ben kahvehaneye dneceim." Ne Settarhan Zehra'y grd o esnada ne de Zehra Settarhan'. Hatrlamak ve tanmak kadar grmek de zaman iiydi besbelli. Onun da dm kaderde kilitliydi. Kalabaln arasndan syrlmaya alrlarken "Bir araba bulsaydk" diye mrldand Bykhanm. "Yoktur" dedi Mehdi. "Olanlar da ate pahas. Yryeceiz." "Yryelim olum." O kadar yolu yrmlerdi de imdi bunu mu yryemeyeceklerdi? Zehra, Anu, Hasan, Yldrm ve Masal'dan ibaret kafilesini bir kez daha nne katt Bykhanm. Mehdi'nin klavuzluunda evine doru yrmeye balad. Birka adm atmlard ki koturan Masal'a bakarak sordu Mehdi: "Bu da sizin mi?" "yle oul" dedi Bykhanm glerek, "Zahir o da muhacirlie kt." Mehdi konumay seven btn rkdalar gibi adm ba bilgiler veriyor, anlattka anlatyordu. Bykhanm daha Hacbey'le karlamadan Trabzon'un iki yllk mazisini ondan rendi. Bu iki yla ne kadar ok ey sm ama ne kadar ok ey de eksilmiti. Hi yz yze gelmediklerini dnd Bykhanm yol boyunca, u gzler bir tek Rus askeri bile grm deildi. Onlar geldiklerinde bunlar gitmiti, bunlar dndnde de onlar. Fakat ehzadeler taras Trabzon, yirmi iki ay kadar arlad bu zoraki misafirinin anlarn yllarca iinde tutacakt. Sanki biraz daha kalsalar Trabzon'un ehresi btn btn deiecekti. ark Meydan'nda yepyeni, yksek ta binalar yaplm, Boztepe'ye trmanmak zere raylar denmiti ve Meydan'dan ehrin iine doru kocaman, geni bir cadde almt. Byk caddenin

ehri boydan boya yarmas iin dkknlar, evler, kk sokaklar, sokak aralarndaki kk cami, mescid ve mektepler yerle bir edilmi, ehrin Mslman yz tarumar edilmiti. Sokaklar dingili krk, ters dnm, yan yatm arabalar; at lleri, tfekler, kamas krk toplar, konserve kutular, zaman gemi bozuk yiyeceklerle doluydu. Rus kalpaklar, Rus tfekleri, Rus izmeleri, Rus vesaireleri tepecikler halinde her yerdeydi. Mahalle ve sokak isimleri bile deimiti. i buland Bykhanm'n, elinden gelse Rus kelimesini lgatlerden silip atacakt. Ama izleri kolay geecek gibi deildi ve ki yangnn kl hl ttyordu. Arivler de bu yangndan nasibini almt. Kitaplar, el yazmalar, belgeler, gazete ve dergi klliyatlar, tapu kaytlar, nfus kayt defterleri tmyle elden geirilmi, ie yarayanlar sandk sandk Rusya'y boylamt. Mahkeme kaytlar, valilik evrak, polis tutanaklar, mescid-vakf, gmrkhane, liman, banka bilgileri belgeleri ise Temmuz 1917 yamasnda Rumlar tarafndan tahrip edilmiti. Hafzas yaralyd bundan byle bu ehrin. "Kehkean hara mezat" edilmiti nk. Unutkan deildi Trabzon ama gelecek kuaklara hafza- mazisinden fazla bir kayt brakamayacak olmas, ol sebeptendi. stelik kendisini ahap zerine kurmaya alkn Trk mahallelerinin fethi gren, Fatih, Kanuni, Yavuz tarafndan grnen nesi varsa yanm, bitmi, kl olmutu. Bu igalde ahap, en fazla yok edilen meta olmutu nk. Evler eer yanmamsa, kaplar krlm, ilerindeki eya yamalanmt. atlarn tahtalarna, camilerin minberlerine, kap kanatlarna, pencere pervazlarna, d cephe kaplamalarna, ehniinlere, cumbalara kadar btn ahap aksam sklen ve yaklan bir ehir, gelecee brakaca ehreyi ka zamanda toparlayabilecek, bu enkaz ne zaman bir ehre evirebilecekti? Ka yl, ka zihniyet, ka uyank kuan dikkati gerekecekti bunun iin? Kolay olmayacakt Trabzon'un ayaa kalkmas ama hi olmazsa gnllerdeki da kalkmt. Yine de o da kalpleri yoklamakta gecikmedi. Byk camiler yerindeyse de mihraplar ykkt, cami deildiler artk. Zeminleri birer kar mezbeleyle rtlmt ve duvarlarndaki resimler iler ayd. Zaanos kprsne ktlarnda Mehdi bir binay gsterdi. "Buras ite bizim yerimiz." Binann nnde yere oturmu, yola tam muhacirlerin kimi bir tas scak orba iiyor, kimi ayn yudumluyordu ve kap zerindeki tabel, bir iyilik feneri gibi n sayordu: "Bak Mslman Cemiyet-i Hayriyesi." Mehdi Bykhanm'a dnd. "Annem" dedi, "A ve ay datyoruz muhacirlere." Yz glgelendi, "imdi sizin evde bir ey yoktur. Hele bir urayalm, bir orbamz, bir aymz iin. Eve yle gideriz." "Olur olum." Onlar da dierleri gibi yere oturdular. Birazdan scak orbalar geldi, arkasndan ay bardaklar ellerine tututuruldu. Hepsinde dnn sevinci kadar unutulmayacak gidiin ar hatras da vard ve hepsinin akl evde, Hacbey'deydi. Tekrar yola koyulduklarnda Zehra, "Nine, Glbahar Sultan'a urayalm" dedi, "ki admlk yol, nnden selmsz gemeyelim." Kabristan tarafnda krlm talarn, eelenmi mezarlarn arasndan getiler. Az tede alak basamaklarn zerine boylu boyunca uzanm yal bir adamn cesedi kim bilir ne kadar zamandr oradayd? Trbenin ak kapsndan ieri girdiler, puidenin sa ayakucundan peceklerdi her zamanki gibi ama o gzelim rt yerinde yoktu. Sandukann kapa kaldrlm, bir tarafa frlatlm, Glbahar Hatun'un kabri bile alt st edilmiti. Kandillerin, avizelerin yerinde btnyle yeller esiyordu. Zehra ellerini at, gzlerini sandukann boluuna dikti. hlas bir Fatiha okumaya balad. Tam "Malikiyevmiddin"e, "Din gnnn sahibi"ne gelince durdu. O eller u sandukann rtsne daha

dokunduklar anda niye Ebu Leheb'in elleri gibi kurumamt? ehrin sahibi, hanmefendisi ne diye hepsini kahretmemiti? Bykhanm ise hikmetten sual etmedi ama her eyi de hikmete yklemedi. Gn gelir hesaplar kesilirdi elbet, bu dnyada deilse de bunun teki taraf vard. O, deil mi ki "Malikiyevmiddin"di. Yoku aa indiler. Denizin tuzlu kokusu, sesi, uultusu yaklat. Nihayet eri br talarndan bile yaban otlar fkrm lo sokan ucunda, ke banda ev grnd. Kapsna kotu Bykhanm, kap yerinde yoktu. Nar aac, dallarn bahe duvarndan sarktmamt. Etrafna baknd. Btn ehir gibi bu ev de brakt ev deildi. Hepsine raz, hepsini sineye ekebilir, btn gzyalarn tmyle serbest brakabilir ya da iine aktabilir, btn yaananlar unutmasa bile -hayr bu mmkn deil-, geri atabilir, zerinden bir silgi geirebilirdi. Bu yangn sndrmese de mr boyu kllendirebilir, gelecek gnlere direnebilirdi. Sadece taln zerinde Hacbey'in aksak admlarnn sesini iitebilseydi. Ya Rabbi, sadece onun takma bacann sesini. itti. Hacbey yine sundurmann zerinde, krk bir hasr iskemleye oturmu, bekliyordu. Onlar grnce yerinden kalkt, merdivenleri inmeye alt. Bu ihtiyar, bu eksik beden iyice kurumu, kavrulmu, klm, ksalm, bir daha eksik kalmt sanki. Olsun! Vard ya. u hacim onun, u ekil oydu ya. Bundan byk Tanr armaan olamazd. Bykhanm elindeki kirli bohay bir tarafa frlatt. Krk basamaklarn zerinde Hacbey'in nce ellerine sarld sonra ayaklarnn zerine, takma bacann dibine yld. Yld basamakta bir para kendine gelip sakinletiinde yksek duvar zerinde alm tek gz pencereye, komucuunun evine ocana bakt. Pencerede kirli amarlar aslyd. "Dnmediler mi?" "Dnmediler" dedi Hacbey ban teye evirirken. "Rum bir aile yerleti oraya. eytan grsn yzlerini." Bykhanm "Komum" diye mrldanrken, yerinden sklm kapdan yana bakt. Bahenin en uzak kesine vakt zamannda ismail'in elceiziyle diktii nar aac yar belinden baltalanmt. Ban Hacbey'in yzne evirdi yeniden Bykhanm. Halil Safa ile Halide'yi sordu, dnmlerdi; Keyfiye ve Seher ise kydelerdi. Ara sra uruyorlard hatta. Neredelii, nasll merak edilecek, ld m kald m aratrlacak o kadar ok komu ve akraba vard ki. Ama imdi, evinin direi, cannn yongas Hacbey. Var ya! Sa ya! Nefes alp veriyor ya! Allah'm, bana bu gnleri gsterdin ya! Neden sonra odasna geti Bykhanm, dein kenarna iliti. Gelinlik aynas krlm, dalmt. Bu iki yl boyunca olup bitenlerin kaydedildii beden defterini, kendilerine ne olduunu birbirlerinin yznden izlemilerdi geri. Elini kazara bana atsa bir avu sa dkldn, trnaklarnn yarldn, n diinin bir gecede ryp ikinci gece dtn de grmt Bykhanm. Umurunda da olmamt, hayatta kalmann tek gaye olduu yerde dklen san, den diin hesabn sormak kimsenin aklndan gemezdi. Ama imdi o ayna krklarndan birini eline alsa, kendisine baksa, bu cinnet yoluna, seferberlik yryne dair haritann yzne nasl ilendiini, fark ettiklerinden ok daha fazlasnn bir daha dnmemek zere gittiini ve gitmemek zere neyin eklendiini grecekti.

Ertesi sabah, evinde ilk kez uyumu da uyanm gibi, zerine camdan bir yorgan atlm da artk hibir gizli sakls kalmam gibi seher vakti uyand Bykhanm. Namazn ardndan kimsecikleri uyandrmadan baheye kt. Nar aac gibi turun aacnn, mandalinann yerinde de baltalanm

birer gvde buldu sadece; sahibinden izinsiz meyvesi alnan limon aac ksm ve kurumutu. Bahe tann zerine oturdu. Dirseini dizine, enesini avucuna dayad. Bir o uyankt bir de Masal. Amma velkin btn yaral aalar gibi kesik gvdeler de esintinin fsllsyla konuuyordu. Dnp geriye bakt. Kendisine emanet edilenleri, yolda bahtna taklp kalanlar, Zehra'y, Anu'u, Hasan', Yldrm' hatta Masal', kazal bell olsa da sa salim geri getirmeyi baarmt. Buna kendisi de inanamad. Dnd, Masal'a bakt; ban, iki kulann arasn okad. Nar aacnn kesik gvdesindeki acya bakt. Derin bir balta izi kalmt geriye ve nar aac, kesilirken alamt. Lkin aacn kknden fkran incecik dallar csselerine bakmadan yapraklanm, iek amt. Yaban otlar brm olsa da baheye papatyalar yaylmt. Bahard. Dnd u yar virane eve bakt Bykhanm. Uzaktan bir bakt bu. Srtndaki mavi hrkann yenini, yakasn ekitirirken bir daha bakt. Evini, bahesini, baltalanm nar aacn, onun kknden fkrm incecik dallar, o dallarda am narieklerini, hayata o tutunuu, aacn altnda bir tan zerine oturmu, elini akana, dirseini dizine dayam kadn grd. Kendisini tand ve hi hayret etmedi. Biraz daha uzaktan bakt. "Trabzon'dan ktm bam selmet", o zamanlard. Muhacir kafilesinin, o ilenin iinde fark edememiti ama byle uzaktan baknca ayrntlar kayboldu, btn, bir fotoraf kartonu gibi ortaya kt. Daha uzaktan, iyice uzaktan bakt. Dnya klm, bir top haline gelmi, meknlar gibi zamanlar da bir araya toplanmt. Her ey ayn anda ve ayn yerde olup bitiyordu. Yalnz deillerdi bu ayn zaman olularnda, kendi kafileleri gibi pek ok kafileyi fark etti. Ayrntlar yok olmu, tek tek bireyler kaybolmu, geriye sadece kafileler kalmt. te urada Trabzon'dan kan ba selmetlikler, cinnet iinde Harit ayna doru kouyor, ay; Rus ordusunu kylarnda durduruyor, geil vermiyor, kahraman oluyordu. Ama bu kahramanln bedelini pek ar detiyordu. urada 93 Harbi'nin Rumeli muhacirleri, yryen bir corafyadan taan sel gibi stanbul'a boanyordu. Hacbey'in sa baca kasndan kesiliyordu Erzurum'da. Hemen yanlarnda 1912 Balkan muhacirleri oluyordu. urada 1915 Osmanl Ermenileri. Trabzon'un ba selmetlikleri yalnz deillerdi hsl. Bykhanm'n tanyamad farkl milletlerden, corafyalardan, zamanlardan milyonlarca insan hepsi de ac iinde oradan oraya srkleniyordu. Bir tek veya milyon, fark etmezdi. nk birinin lm her birinin lm gibiydi. nk her insan bir evrendi ve her lm evrenin sn demekti. Bu yzden bir tek masumun dahi ld yerde hibir hakl gerekeden sz edilemezdi. Sava insan canavarlatryordu ve insann insana ettiini kimse kimseye etmiyordu. Niye ki bunca ac? Dnya imtihan yeriydi belli, bu da bir snav, amenna. Bu kadar sert snanmak iin ortada ok byk bir akn olmas gerekti; Allah'n kuluna ak. Ne kadar ok sevildiini mi bilmek istiyordu? Ve ki bunca sert bir snav da ancak kulun Allah'a duyduu ak katlanlr klabilirdi. Dnya cennet deildi evet; olsayd, cennetin ne anlam kalrd? Niye'leri, nk'leri zikretmekten vazgeti Bykhanm. Her eyi bu kadar uzaktan grnce cannn eskisi kadar acmadn fark etti. Ve artk hayret etmedi. Yo, hayr, yaananlar yaanmt ve yaanm inkr kimsenin harc deildi. Her eyi unutsa bile Harit kysnda ve cesetlerin yatanda geirdii o iki geceyi, duyduu o sesleri unutamazd Bykhanm. Onlar yerli yerindeydi. Ama bak bakalam, bu baka bir ey eklenmiti. imdi buradan her eyi n ve arkasyla bir arada grerek geriye doru baknca, zannetti ki btn

yaadklar, btn hatrladklar sadece onun belleinde var olmu glgelerdi. Sadece ona gsterilen bir oyundu btn bunlar; sadece onun ataca adm, onun ne dnecei, neye gayret neye niyet edecei grlsn diye. Sadece o snansn diye. Gzlerini kapasa Bykhanm, u rzgrn buusunu iine ekse, denizin tuzunu koklasa; muhacirlik sabah dolabnn kapsndaki gl damarna sanki u an, u saniye bakm da btn bu yaananlar hi yaanmam zannedecekti. Sanki biri byk bir oyun oynamt onlara. Sanki kilerin kapsn bir saniye evvel am, naneleri imdi koparm, limonlar heybesine u an doldurmutu. Atl araba kapda sanki hl bekliyordu. Ve fakat sonra kapdan gerisin geri dnlm, "Oyundu btn bunlar" denmiti ona, "Hepsi birer glgeydi". Olanlar olmamt sanki. ranl Hafize Hanm' hatrlad: "Bak" demiti smail gittikten sonraki ilk Mesnevi dersinde; "Farz edelim ki u anda sen cehennem gibi bir hayatn iindesin. Ama cennetteki yann, bir perde zerinde seyreder gibi u an seni seyrediyordun Bu da sen. O da sen. Sen ondan habersiz ama o senden haberdar. Bu kadar, hepsi budur." O zaman Bykhanm safa sormutu: "Ac ekmiyor mudur?" "ekmiyordun Bilen ac ekmez nk." "Byk bedel" demiti Bykhanm. "Cennetteki yanm btn bunlarn geici birer glge olduunu biliyor ama bu dnyadaki yanm bilmiyor." Cennette deildi Bykhanm ama ite arkasnda kalan kendisine bir fotorafn yzne bakar gibi bakyordu. O ben'in bu ben'den haberi yoklu ama bu ben o ben'den haberdard. yleyse bir yerlerde de bu ben'i seyreden baka bir ben vard. Glmsedi. u dnya lem dedikleri glgelikte, gerek gerek iinde; glge glge stneydi. Her eyin, gelip geici bir glge olduuna iman etti. Haklyd Hazret-i Mevlna, dnya bir rmakt, biz bu rmaktan dardaydk aslnda ve rmaa den sadece glgemizdi. Bir rman stne dm glgeleri bir bir seti. Dnp geriye baktnda, kp indii bu kadar ac dandan nce, "Ben byle deildim", bunu grebildi. Grd doru ama grmedii bir ey var, byle olaca bidayetten belliydi. Bunca ac. Ebu Cehil bir da olsa, Bykhanm'n trmanp indii ancak yle bir da olabilirdi. Dudaklarnda buruk bir tebessm belirdi. Haberi yoklu kendisine neler olduundan, nereden yola kp nerelere vardndan. Lkin bu ile olmasa Bykhanm, ismi oktan unutulmu ancak sfatyla hatrlanan Sabire Hanm, eksik kalrd. Bu ac olmasa perdeler bu kadar kalkmaz, glgelerin yakni bu kadar aikr olmazd. Bir gn acya kredecei; acnn, hkmsz kald anda iek aaca aklna gelmezdi. Dilinin ucunda durdu cmle. Bir an tereddt etti sonra brakverdi. Acy yaratan Allah'a hamd etti. Geni, gepgeni, gemiteki ve gelecekteki btn darlklar ihll eden, hi ummad kadar geni bir nefes ald. "Allah'm" dedi, "Hibir eyim olmasa bile sana u nefes iin hamdolsun." Yerinden kalkt. Mutfaa girdi. Ate yakt. sten kararm, muhacir inko aydanln iinde su kaynatt. Ekmek koyacakt sofraya. eker yoktu, katk yoktu, ay yoktu. Ama ekmek kadar aziz, ayva ay kadar bereketli bir Halil brahim sofras kuracakt.

Nisan aynn yars gemi, gne stmaya, iekler beyazdan mora, mordan krmzya dnmeye balamt oktan. Baharla gelen taze nefesin yan sra, hayalet ehre benzeyen Trabzon'da hayat da gnden gne canlanmt. O sabah Ltfullah Bey Asmalkahve'ye uram, Settarhan' aram, bulamaynca erkez Arslanbey'e tembih etmiti. "Validem Settarhan' bu akam yemee bekliyor, syleyin gelsin." erkez Arslanbey, ran konsolosunu bir ay ikram etmeden dnyada brakmam, gzelim Nisan havasnda ardan altnda karsna almt keyifle. Mesele dnp dolap Settarhan'a gelmiti. Ltfullah Bey kkenine has geni bir kelime kadrosuyla uzun uzun anlatmt: Settarhan, herhalde erkez Arslanbey'in de gznden kamam olmal, fukarann biri deil bir beyzadeydi. Kaderin insana neler ettii herkese malm, vatanndan toprandan ayr dm, buralara kadar savrulmutu. Her ta kendi yerinde ard unun urasnda ve her horoz kendi plnde terdi. Bu cmleleri Hafz'dan beyitler, Hayyam'dan rubailer izledi. Bir ay iimi zaman bir saati at. Aslnda erkez Arslanbey'e kalsa Ltfullah Bey'in dilinin altnda bir bakla vard ama ite ah u Acem milleti! Her eyi ehname kadar uzatabilirlerdi. "Tamam, konsolosum" demiti erkez Arslanbey, "Bu akam hemen gnderirim." i kpr kpr ayrlmt kahvehaneden Ltfullah Bey. Hatta arabacsn gndermi, Ortahisar'dan ta iskele Caddesi'ne kadar yrmeye karar vermiti. Gzel haberleri vard ve gzel haberler vermek, Settarhan'n izin gnn beklemeye gelmezdi. Ltfullah Bey evrakn toparlam, gnn resm ksmn henz kapatmt ki Settarhan geldi. Birlikte getiler eve. Sofra kurulmutu. ok gemeden Ltfullah Bey'in annesi grnd. Elini muhabbetle uzatt Settarhan'a. Olunun epey zamandr evine alp sofrasn amakta beis grmedii bu gen adam o da sevmi, sevmekten te tanmt daha ilk gnden. Oturup kalkmann, cl pmenin, iki kelm etmenin edebi erkn vard Cemile Hanmefendi'ye gre, insann deeri bunlardan okunurdu. Karsndaki kiinin ka krat ettiini daha ilk bakta lebilir, insaniyetine emniyet ettiklerinin zerine elini bir yardm eli gibi brakverir, bir daha da geri ekmezdi. mitsiz vakalar ise elinin tersiyle bir kenara itiverir, kaderine terk ederdi. Settarhan krklar ve yzkler iindeki bu eli saygyla pt. Mkellef bir sofra kurulmutu, hani neredeyse bir semeni eksikti. Yemek boyunca Ltfullah Bey, neeyle uzun uzun konutu. Settarhan'n ise zerine sessizlik kmt, bir sonsz mhr gibi ortaya gelen pilava bakarken i geirdi. Bir zamanlar bana oturduu scak sofralarn zlemi bir yana, ruhunda gurbet duygusunun alazlad bambaka bir alev iten ie tutuuyordu galiba. yle olmasa, bir kahvehanenin arka odasnda ireti bir yk gibi serilip kaldrlan dei ilk kez ine gibi kalbine batmazd ve Settarhan szlarna eklenmi bu yeni szy bir kez duyunca onun arkasnn bir daha kesilmeyeceini bilecek kadar da yaamt. stelik byle bir sznn varln henz o fark etmeden bile Cemile Hanmefendi fark etmiti. "Gurbet ellerde garip dm gen bir adam" demiti Ltfullah Bey'e daha geen hafta ve devam etmiti: "Hi olur mu yle ey? Acilen evlenmesi gerek." Ltfullah Bey, annesinin olur olmaza igzarlk eden, yitik genliklerinin acsn gen iftlerin harnda tazelemeye kalkan ihtiyar kadnlardan olmadn bilirdi. Eer onun byle bir dikkati varsa ciddiye alnmas gerekti. Ama yine de akl bu ie pek ermemiti. "Olur mu?" demiti o gece ba baa kaldklarnda Puran Hanm'a. "Elbette olur" demiti Puran Hanm, glmseyerek "Neden olmasn ki?" Neticede her ite bir hayr vard ve hayrn yolunu tkamamak gerekti. Bu defa mesele Ltfullah Bey'e de mantkl gelmiti. Bu gen adamn yaban ellerde oluk ocua karmas hasretini, szlarn, en nemlisi garipliini azaltabilirdi. Neticede, hayatnda "Vatanm"

diyebilecei biri olursa vatan hasreti bile o kadar actmazd insan. Puran Hanm'n hareli yeil gzlerine, dudak zerindeki mhr ben'ine, bu eksilmeyen gzellie bakmt sevgiyle Ltfullah Bey. Sevilen bir kadn, bir erkein btn aclarn dindirebilirdi. Ertesi sabah Ltfullah Bey, yine de annesini uyarmak ihtiyacn hissetmiti. "Settarhan Tebriz'in tannm ailelerinden birinin oludur. Onun macerasn bilmiyorsun sen. Gurbet ellerde garip dtne bakma, yle olur olmaz bir kzla evlendirmeye kalkma." Yal kadn, yznde grm geirmi bir tebessmle bakmt konsolos da olsa, ran ah da olsa kendisi iin hl minicik bir bebekten fark olmayan oluna. Przl, kaln sesiyle, "Hi merak etme sen" demiti. "Ben ona lyk kzn nasl biri olacan biliyorum. Kz buldum bile." Cemile Hanmefendi bir hafta nce, ranl Hafize Hanmla birlikte, muhacirlikten dnen Bykhanm'n evine gemi olsun ziyaretine gitmiti. Sonsz mhr pilavdan sonra, ay faslnda Tebriz'in kuruyemilerinin biri gelip biri giderken, "Settarhan" dedi Ltfullah Bey, gzlerinin iinde byk ve gzel bir eyin gereklemesine vesile olmann her insann gzlerine sindirdii o parltl mutluluk ile. "Senin de gnln olursa benim validem seni evlendirmek istiyor. Sana gre bir kz bulmu bile. Ne dersin?" Hibir diyecei yoktu Settarhan'n. iki kere yaral bir gnle kim, nasl dolabilirdi? Ama u gurbet ellerdeki gariplik yok mu! ite o ekilir gibi deildi. "Hem" dedi Ltfullah Bey, siyah deri kapakl kk bir czdan Settarhan'a uzatrken. "Bir kimliin de var artk, yeni bir hayatn var. yleyse bir ailen de olmal. Bu iler geciktirmeye gelmez." Settarhan, Ltfullah Bey'in verdii hviyeti eline ald. Siyah kapaa uzun uzun bakt. Asa, yeni bir hayatn da kaps alm olacakt. At. Ad: Settarhan Baba ad: Mirza Han Doum yeri: Taht- Sleyman Uyruu: Osmanl Kendisini hi terk etmeyecek bilgiler kaydedilmiti bu hviyete. Ad. Babas. Doum tarihi. Doum yeri. Ama gerisi btnyle yeniydi. Settarhan kendisini bir dan tepesinde, ayaklarnn altna serilmi mavi kl bir sis denizinin ortasnda buldu. Her ey bir adm atmaya bakyordu. Saknmad ayan, admn att. Ertesi gn Cemile Hanmefendi hizmetkrlarndan biriyle Bykhanm'a, "Perembe gn ziyaretinize gelmek istiyoruz" diye haber gndermiti. Gemi olsun ziyaretine daha yeni gelmilerdi ama Bykhanm yine de bir eyden phelenmedi, "Buyursunlar evldm" dedi. Perembe gn Cemile Hanmefendi, Puran HanmTa birlikte ranl Hafize Hanm' da yanna alarak Bykhanm'n kapsn ald. Mesele nce Bykhanm'a ald. Bykhanm iin Zehra'nn bir yuva kurmasndan daha sevindirici bir ey olamazd. Mademki bahsedilen aday iyi biriydi, mademki elinin hneri de vard, olabilirdi elbet. Geri hayli uzak yerliydi bu aday ama olmayacak i deildi. Lkin imdiki genler eskisi gibi deil, Zehra grmedii birine "Evet" der miydi ki? "Elbette" dedi Cemile Hanmefendi, "Birbirlerini grmeleri, konumalar gerek. Biz de yle dnmtk. Hem sadece bir kez grmek yetmez, iki kez grmeleri lzm, araya bir gecenin ryas girmeli." "iyi de! Nerede ve nasl grecekler?" Genler eskisi gibi olmasa da ite bu, hl mkil

meseleydi. "Orasn bana brakn" dedi Cemile Hanmefendi. "Orasn bana brakn" dedi demesine ya, Bykhanm onun teklif ettii grme ekillerinden hibirine "Evet" demedi. Bir gren bir iiten olsa Zehra'nn dile dmesinden korkard. Byle eyler kz ksmnn alnna damga olup yapr kalrd alimallah. Ama are tkenmez, aklna bir ey geldi sonunda. Belki Halide'nin evinde daha dorusu bahedeki kameriyede ikisini bir araya getirmek mmkn olabilirdi. Ama oraya da elin adamn nasl alacak, konu komuya kim diye takdim edeceklerdi? "te imdi orasn bana brakn" diye yineledi Cemile Hanmefendi. "Haftaya cuma gn Halide Hanm'n evine arabayla geliriz biz. Halide Hanm herhalde arabacmn bahede beklemesine itiraz etmez, komular da bu durumu garipsemez." Bykhanm al yrek ver yrek, "Garipsemez garipsemez" diye mrldand. Cemile Hanmefendi'yi uurladktan sonra nce Hacbey'e at meseleyi. Geri Bykhanm "Grsnler birbirlerini" demiti demesine ya, Hacbey'in rzas olmazsa hemen geri alabilirdi cmlesini. Hacbey, ismini duyduu anda Settarhan' Cemiyet-i Hayriyelilerin arasndaki kouturmalarndan hatrlad. Geni bir glmseme yayld yzne, Zehra eer "Evet" derse, onun da rzas vard. Bykhanm bu kez st sofaya kt. Drlm deinin zerinde dalgn dalgn denize bakan Zehra'nn yan bana oturdu, "Kzm" diye balad. Zehra onun nereli olduunu sordu nce. "Tebrizli" olduunu iittii daha ilk anda o cehennem dn rhtmda karlat Bakii Cemiyet-i Hayriyesi'nin fedakr ahslar, hele de Mehdi geldi aklna. Onca yangndan sonra, insanlara duyduu btn inanc kaybedip de ehrine ayak bastnda, insaniyetin ilk rneiyle karlat anda kalbinde uyanan minnet duygusunu hatrlad, insanlara duyduu btn ikrahn zerine bir rahmet ve merhamet eli gibi inmilerdi. Yerini yurdunu, oluk ocuunu brakarak byle bir fedakrl gze alan bireyleri yetitiren bir millet byk bir millet demekti ve onun bir ferdiyle evleni lebi lir, ona sonsuza dein gvenilebilirdi. zerine yklmazd byle bir da insann hibir zaman nk onun mayas temizdi ve Zehra'nn bundan sonra bekledii tek ey de glgesinde dinlenebilecei bir dadan ibaretti. Bykhanm'n yzne bakt, sa elinin drt parman pervazn gvelenmi tahtas zerinde tkrdatrken, "Gelsin" dedi. "Grelim." Mesele erkez Arslanbey'e de almt. Ltfullah Bey uram, Arslanbey'i bir keye ekmi, yine Hafz'dan beyitler, Mevlna'dan rubailer ile ssledii uzun bir konumann ardndan konuya girebilmiti nihayet. "Tamam" demiti Arslan Bey, "Beni Settarhan'n babas sayn. Sahipsiz deildir." Ltfullah Bey, bu babayiit adamn Settarhan'a sahip kmasndan memnun olsa da cevabnn ksalna hayret etmiti. Bu Trk milleti cmlelerini hi mi sslemez, hi mi tllendirmezdi? O sabah erkez Arslanbey, Settarhan'a bakarken byk altndan glmsyordu. Nasl glmesin ki? u kahvehaneye adm att ilk gnden bu yana Settarhan, demlie ald suyun miktarnda hi yanlmam, her zaman kvamn tutturmutu ayn. Kahve cezvesinde de hi karar bozmamt. Fakat bu sabah elinin irazesi kaymt. ay h a lak, rengi bulankt. Kahvelerse Hak getire! Erkenci mterilerden biri aydan, dieri kahveden ikyet etti. "Bizim Acemolu grcye kyor" diye mrldand erkez Arslanbey keyifli keyifli. "Hi yle ey olur mu?" dedi ilerinden biri. "Erkek adam grcye kar m?" "kar kar" dedi erkez Arslanbey. "El memleketinde garip derse er kii de grcye kar." Settarhan'a bakt yan gzle. Yakasz gri gmlei, geni kemeri, hafif yan yatrd kalpayla yle yakklyd ki iinden "Bu surete 'Hayr' diyecek kz da olmaz ya" diye geirdi; ahlkna ise zaten kefildi.

Btn bunlar size anlatan glge ben Tiflis havalimanndaki bir kafeteryada stanbul uan beklerken bir ara kendime gelir gibi oluyorum. Etrafm bir sis perdesinin ardndan grmeye balamken btnyle bugne dnmekten korkuyorum. Henz bitmedi. Biraz daha, ne olur biraz daha. Ve evet, Halide'nin evine giden yola giriyoruz sonunda. Tatl bir scan beni bunaltmadan kuattna ve aalarda ieklerin henz solmadna baklrsa Mays banda olmalyz. maret Mezarlnn nnden geiyoruz. nde araflarnn iinde Bykhanm ve Zehra, arkada ben, Tekfurayr'n rampasn trmanyoruz. Baheler gllerle dolu, duvarlarn arkasndan mor salkmlar, eflatun beyaz leylklar, hanmelleri tam. Aralk birka kapdan duvar diplerindeki filbahri fidanlarn fark edebiliyorum. Evin merdivenlerini trmanyoruz. Halide'nin yznde muzip bir tebessm var. Bir ocuu elinde, dieri kucanda. "Hala" diyor Bykhanm'a, baheden birka basamak yukardaki kapy iaret ederek. "Sen yukar buyur. Ben Zehra'yla kameriyede oturaym biraz, olur mu?" Herkes her eyi, bugn buraya neden gelindiini biliyor, ama edep, bilmezmi gibi davranmay dayatyor. "Olur kzm, olur" diyor Bykhanm heyecan iinde, tell hatta korkulu. "Cemile Hanm'la Puran Hanm henz gelmediler mi?" "Geldiler" diyor Halide, Zehra'ya gz krparak, "Arabaclar da ite urada." Kameriyeyi gsteriyor. Settarhan. Kameriyede oturuyor. Bykhanm kameriyeye bir gz atyor. Grd ey houna gidiyor. Yaz bir delikanl, asil ve vakur. O srada Cemile Hanmefendi, Bykhanm' almak zere evin merdivenlerinden iniyor. "kalm m efendim biz?" diyor. Merdivene yneliyorlar. Kameriyeye ben de gz atyorum. Ah Settarhan! Benim saf, dnyadan bhaber, kanayakl ama kendisini dnyann btn gailesinin ortasnda buluveren dedem. Azam'n kazazedesi, Sofya'nn kafas kark kt, Tebriz-Tiflis-Batum-Bak hattnda tacir; yank, kavruk, yaral ama bir o kadar da hayat dolu, alnn rzgra vermi ylece oturuyor. "Demek burada grdler birbirlerini" diye geiriyorum iimden glmseyerek. im iime smyor. Kolay deil, dedemle anneannemin ilk grmelerine tank oluyorum. Merdivenleri trmanan Bykhanm'n arkasndan bakyorum. Yo, ben elbette ki burada kalacam. Saaklar oymal kameriyeye doru yanayor, ahap korkuluklarn zerine iliiyorum. ocuk gibi, ayaklarm ieri doru sarktp, iki elimle kameriyenin kolonlarndan birine sarlyorum, bam da ayn yere yaslyorum. O anda Halide ve Zehra kameriyeye giriyorlar. Settarhan yerinden kalkyor, Zehra'nn yzne bakyor. Zehra ise onun giysisine bakyor nce, yzne bakamadndan. Muhacirlikten dndkleri gn, rhtmda onlar karlayan Mehdi'yi hatrlyor, iine, o gn duyduu gven doluyor. Sonra o da Settarhan'n yzne bakyor ksack bir an, kzaryor, gzlerini hemen yere indiriyor. Ben, "Kaderin akl almaz haritasnda her ey sanki bu an iin tanzim edilmi" diye dnyorum. Balkan Harbi sanki bu iki ift gzn karlamas iin km, smail gibi Celil Hikmet de "gitti de dnmedi" oluvermi; Ruslar Trabzon'u sanki bu yzden igal etmi, muhacirlie bu yzden klm, Settarhan Azam' ve Piruz'u gln kysnda bu yzden yakalam, Tebriz'den ardna bile bakmadan bu yzden ayrlm, kaybettii yazgsn Sehend Da'nn en zorlu tepesinde bulmu, Batum'da Sofya'nn kitap dkknnn kapsn bu yzden alm bu yzden kapatm. Bolevik htilli bile sanki bu yzden patlak vermi, Settarhan arkasnda bir idam hkm brakarak bir motorla Trabzon'a kasn diye. Zehra bu yzden Harit kysnda aklp kalmam ya da o ceset yatanda yitip gitmemi, geri dnm. Btn mmknler arka arkaya dizile dizile, iki ift gzn karlamasna gelip dayanm. Bir tek an. Milyonlarca ihtimal arasndaki tek mmknn

gereklemesi iin yaanm btn bunlar. Tek mmkn, "O benim ite". "Ho gelmisiniz" dedi Settarhan, Zehra'ya oturmas iin yer gsterirken. "Naslsnz?" Muhacirlik dn rhtm gnnde birbirlerinin yanndan geip gitmi olan bu iki kiiden ikisi de yekdierini tanmad. Ama Settarhan'n iinde bambaka bir hatrlama uyand: Bu mu? Evet, bu. Ta kendisi. "Ho bulduk" dedi Zehra, "yiyim." Ama onun da iinden bambaka bir cmle geti. ok yorgunum. Kameriyenin hemen nnde erik fidan incecik dallarndan birini ieri doru uzatmt. "Ne gzel" dedi Settarhan beyaz iekli dal gstererek, "Havalar da iyice gzelleti." ok ince giymisin. mez misin? "Yaa!" dedi Zehra "yle." Nicedir yorum. "Bizim memlekette de vardr" dedi Settarhan can havliyle erik dalna tutunurken. Gzleri dald, "vard" diye dzeltti. Yerinden yurdundan ayr dm kartallar gibiydi. ok mu zledin oralar? O zaman niye buradasn? Kim bilir Hda'nn kimi hangi rzgrn nne niye dreceini? Erik dal zerlerine eildi. Bir ku geldi hatta, daln ucuna kondu. O vakit aralarnda dilsiz azsz bir sohbet balad. Settarhan sustu Zehra dinledi, Zehra sustu Settarhan syledi. Syledikleri ile sustuklar birbirine uymaz bir sohbet aralarnda uzadka uzarken iteki cmleler oald dtaki cmleler tmyle aradan kalkt. Sustuklar zannedilebilirdi ilk bakta ama bu suskunluk onlar bomak yerine ltl rmanda ykad. Suyu bylesine tanmak iin demek byle yanmak lzmd. Pencerenin kuytusundan kameriyeye gz atan Halide, "Hi konumuyorlar" dedi, tedirgindi. "Ben ay gtreyim bari." Zehra iaret parman uzatt, eker ksesinin kenarndaki kr okad. Settarhan'n gz bu knal parman ucuna takld. Zehra utanmt, grnen parmann ucunu geri ekti aceleyle. Kucana, dier elinin zerine brakt, yok, olmad, altna saklad. Omuzlar bir araya toplanmt. Settarhan'n gz ekerliin krnda kald. O aknlkla hal hatr batan ald: "Naslsnz? nallah keyfiniz yerindedir." Parman kesilir diye korktum. Senin iin korktum. "yiyim hamdolsun. Ya siz naslsnz?"

Dedim ya, yorgunum. ok yorgunum. ok uzak yollardan yryerek geldim ben. Peki ya sen? Sen de benim kadar yorgun musun? "Hamdolsun. Ben de iyiyim." Ben de yorgunum. Ben de ok uzak yollardan yryerek geldim. Ama benim btn gemiim sen bir nazar edersen aklanr, nk senin gzlerinde bir cennet bak var. Bunca yolu yrrken yamn stnde bydm ben. Maherlerin iinden getim. Sandm ki ldm de cehennemdeyim ama ne zaman ldm bilemedim. Byle bir yorgunluu ancak benzer yollar yrm olan anlar. Senin yorgunluunu benim yorgunluum, senin grdklerini ancak benim grdklerim siler. Gerisin geri birlikte yrrsek eer o yollar haritadan silinip gider. Btn iaret talarn iptal edebilir, btn gzerghlar ihll edebiliriz. Btn o sesleri, tatlar, kokular yok edebiliriz. nkr etme kalbin mucizesini, yeter ki el ver. Bir tarafmz hep krk kalacak belki ama ihtimal bir kafiye ttturabiliriz. Btn yorgunluklarmz yekdierinde dinlendirebilir, birbirimize snabilir, iki ayr rman delicesinde deil bir rman derininde akabiliriz. Yeniden diyebiliriz. Zehra'nn gz Settarhan'n sol elinin sere parmandaki yze takld. Firuzenin rengi capcanlyd. Bu sessiz sohbet iki onay cmlesiyle nihayetlendi: Sen yle armasan ben byle gelmezdim. Ben byle armasam sen yle gelmezdin. "Zehra Hatun" dedi Settarhan bu kez dnya kelimeleriyle. Bir ey syleyecekti. Eer syleyecekse imdi sylemeliydi ve imdi sylemeliydi. "Zehra Hatun, stanbul'a gidelim mi? Oraya yerleip orada yaayalm m? Ben hal tccarym, burada kahveci ra olduuma bakma. stanbul'da kendi tezghm kurar, ticaret yollarm balarm yeniden." Sonra sylediine kendi de hayret etti. "Ben stanbul'a gideceim, oraya yerleeceim, bu, mrmn en byk hayali" demiyor; "Ben gidiyorum sen de gelir misin?" diye sormuyordu. "Gidelim mi?" diyordu. "Biz" klmt kendilerini oktan. Demek bundan sonrasna dair btn ihtimallerinde Zehra Hatun vard. "Hayr" dedi Zehra hafif ama kararl bir sesle. "Gelemem. Bykhanm' da Hacbey'i de brakamam, Anu'u ve Hasan' da." Souk bir rzgr ikisinin de yznden geti. u cevap bu gzelim mide nasl da kymt. "Peki" dedi Settarhan, stelemedi. Krlmad, kzmad. Demek bundan sonrasna dair btn ihtimallerinde Zehra vard. Ama, "ama"s vard. Settarhan'n bundan sonraki btn ihtimallerinde bir de stanbul vard, stanbul'a gitmeden de yaanabilir, stanbul'suz da lnebilir miydi? Buna bir trl "Evet" diyemedi. O skntyla dnd Asmalkahve'ye Settarhan. yle hzl yryordu ki ben, bu glge beden, ona

yetimekte zorlandm. Yol boyunca dnd; bir kez daha bir kadn onunla stanbul'a gelmeyi reddetmiti. Az nceki cennet ryasnn, iinden havalanan kularn, kendi dndaki bir varlkla btn olmann sonra onunla birlikte btn evrene katlmann rzgrna kendisini keke braksa. Bir yannda Zehra Hatun, dier yannda stanbul vard oysa. Bunald. Fakat her hal ile de olsa bu duygu o kadar gzeldi ki kalbindeki mucizeye kendisini brakvermesi an meselesiydi. Bundan nce Zehra Hatun'u tanmadan, onun var olduunu bilmeden mesel, onun bolukta kaplad hacmi grmeden nasl yaadn akl almayabilirdi. Fakat btn mrnce stanbul'u zlemi durmutu ve bu kez de gidemezse bir daha asla gidemeyeceini ad gibi biliyordu. Yine mi ikiye blnmt? "Ya Rabbim, bana bir yol gster" dedi Asmalkahve'ye girerken. "Bana bir iaret gnder. Ya Medet." Yznden bir anlam karmaya alan erkez Arslanbey'e hafif bir selm vermekle yetindi, ayn merakla bakan dier mdavimi grmedi bile, hemencecik ieri geti. Ben de onunla birlikte ieri szldm. nln kuand. Sana soluna baknd, gn ortasnda bile esneyen ra hmla ard. indeki atei boaltmasa Settarhan alev alp yanacakt. "Su getir" dedi, "Sabun getir, sirke getir, kova getir, kl getir." Bir keye sinmi, olup biteni izliyordum. Hani neredeyse korkmutum. Bu iin encamn biliyor da yolunu izemiyordum. erkez Arslanbey'in kahvehanesi Settarhan'n ilk gnnde bile byle didik didik edilmemi, byle kaznrcasna temizlenmemiti. Settarhan btn cam eyay, ufak tefei teker teker kaynar sularda halad, masalarn hepsini dar att, peykelerdeki hallar ykad, hasrlar silkeledi, rak Savi, onun elinden her zaman "llallah" derdi ya, o gn baka trl "llallah" ekti. Bylesi alev ate bir ehreye sokulmamak gerektiini kestiren erkez Arslanbey ise darda, yeni am bir peygamberglnn yannda bir yandan nargilesini fokurdatyor, bir yandan tespihini eviriyor, bir yandan da gz hapsine ald Settarhan'a bakarak "Hayrola!" diye dnyordu. Hzn alamayan Settarhan bu kez duvarlardaki btn ereveleri, resimleri, levhalar yerinden indirdi. Savi'nin eline bir bez tututurdu, "Sil" dedi, "Prl prl parlasnlar. Tek leke kalmasn." En son kendisi bir sandalye ekti. Duvardaki Venedik ii byk aynay alt kelerinden kavrad, hani ilk gnn temizliinde yerinden bile oynatamamt. ereve hl o kadar ard ve yine duvara adeta yapmt. Fakat iindeki yangnn olanca gcyle yle bir yklendi ki Settarhan, engeli pasl ivide oynatt nce, sonra duvardan ayrd. O anda aynayla duvarn arasndan tozlanm karton bir levha "Pt!" diye yere dverdi. Herhalde zamannda aynann erevesiyle duvar arasna ilitirilmi, zamanla kayarak araya skmt. nce aynay duvara yaslad Settarhan dikkatle, sonra eildi, levhay yerden ald, tozunu silkeledi. Gl rengi, ebrulu bir kdn zerine talik hatla yazlm bir ktayd bu. Okumaya balad; nc msrada "ezel" drdnc msrada "lfet" kelimelerini tand. Tebriz'in Nak derghnda, kendisine ay terbiyesi, semaver bilgisi verilen o gecede dinledii ay lhisi'nin annda unuttuu drtln annda hatrlad: Kimselerin akl ermez ay sohbeti hikmetine nk ezelde uram Mridinin lfetine. Duvara yasland. Olmad, dar kt. Masalardan birine olurdu, ieri girdi yeniden. Bir daha bakt, bir daha okudu, evet oydu.

imdi mi karsna kmt bu levha, imdi mi grnmt gzne? Taht- Sleyman glnn banda da Sehend Da'nn yolunda da "iaret Ya Rab, bir iaret!" diye yalvarp durmutu gnlerce. aret! Y lhi! Bunca zaman, bunca olay sonra m gelmiti? Glmsedi. Ve artk stelemedi. Brakt direnmeyi. nln kard, bakr kazan okad. Dar kt. erkez Arslanbey'in masasna oturdu. "Arslanbey" dedi, "Hani sen bana ortaklk teklif etmitin. Ben de sana 'Ustam, ben kalc deil geiciyim, stanbul'a gideceim' demitim ya." Arslanbey yzne bakt Settarhan'n, bu yzde giditen emare yoktu. "Sylemitin." "Ortaklk teklifin hl geerli mi?" "Geerli, her zaman geerli." "yleyse kalyorum." "l" dedi erkez Arslanbey. inden, "Ah mine'l ak" diye geirdi.

Cemile Hanmefendi'nin dedii gibi araya bir gecenin ryas girmi, ikinci grme vakti gelmiti. Ertesi gn Zehra ve Settarhan ayn kameriyede, ayn erik dalnn altndalard. Ben bu kez kameriyenin dnda durdum, dirseklerimi korkuluklara dayadm, enemi iki avucumun arasna alarak onlara bakmaya baladm. Byle gzel esen bir rzgr mrhayatmda hatrlamyorum. Settarhan, "Zehra Hatun" diye balad, iten ie deil aka konuacaklard imdi ve Settarhan'n soracak bir eyi, bir tek eyi vard, iinden bunca cmle geerken, dilinden, ustasndan rendii tek soru cmlesi dklecekti. O da kameriyenin kafesleri arasndan uup gidecek, Tebriz az, ezberlenmi bir cmleydi. erkez Arslanbey bu sabah iyice belletmiti: "Bak olum, 'Zehra Hanm' diye balarsn. Kibar ol, tane tane konu. 'Dest-i izdivacnza talibim' de." Tekrarlatmt bir de. "Syle bakaym sen de: Dest-i izdivacnza talibim." "Dest-i izdivacnza talibem." "Talibem deil olum. Talibim, diyeceksin. Hay Acemolu, arlar soksun dilini." "Zehra Hatun" diye balad Settarhan. "Ben. Dest-i izdivacnza talibem." Hem ben; Hemi akem hemi szem hemi derdem hemi dem. Zehra kaldrd ban. Onun yzne bakt. Bu krk iveyi, hanereyi zorlayan bu ha'lar, kaf'lar; yaln dalar, kzgn ller, keskin akamlar, sapsar ve kavruk otlar kadar scak bu przl sesi. Bu, kendisine gven sunan koca dan cazibesini. Onun kendisini sevmesini. ok sevdi. Ban nne edi. Omuzlar yine bir araya toplanmt ve dn ekerliin krn okayan parmaklar bu kez lcivert kareli arafn eteini ekitirmeye balamt. Bense orada, kameriyenin dnda, korkuluklara dirseklerimi dayam, safiyetle bakyordum onlara. Yerimden doruldum bu kez. ieri girdim usulca. Zehra'ya baktm.

"Evet de, ne olur" diye fsldadm. "Peki, de." "Sen evet, de ki ben olaym, ben doaym" demek aklmn ucundan bile gemedi. "Evet de ki benim de mutlu bir roman kahramanm, mutlu biten bir romanm olsun" diye fsldadm. Zehra "Peki" dedi, "Peki." Bu yolculua baladm, grnmeden grdm, duyulmadan iittiim, su zaman yararak geri dndm, mekn atm ilk gnden itibaren en ok da u "grnmezlik" hali houma gitmiti benim. Ne yanlg oysa! nsan bu kadar ok grdkten sonra grlmek, bilinmek de istiyor. yice yanatm yanlarna. nce, ocukluumda bam ka kez okam olan, parmandaki firuze tal yz abdest alrken evirmesini ka kez merakla seyrettiim o yal, buru buru, ileli elleri hatrlayarak Settarhan'n gencecik ellerine uzandm. Sonra yzn hi grmediim anneannemin gen suretinin dizinin dibine ktm. Bam yzlerine doru kaldrdm. "Gr beni ne olur" diye yalvardm ikisine de ayr ayr. Sonra hitab oullatrdm. "Grn beni ne olur, bir kerecik olsun grn beni." "Ne olur, bir kez olsun grn beni. Ne senin anneannem olacak olman umurumda artk ne de senin dedem. Ama bir kerecik grn beni. Dilimi tutabilirim. Elmas olup kesmesine aldrmam, srrm iimde saklayabilirim. Aklamam kimliimi. Anlatsam da inanmayacanz hibir eyi sylemem. Susarm, otururum dizinizin dibinde, kaldrr bam sadece yznze bakarm. Bam dizlerinize brakr alarm belki. Ama ne olur grn beni, bir kez olsun. nk ben sizinle onca yolu yrdm. Sizin kadar yorgunum. Her annza, her yaantnza bu kadar ortak olup da bilinmemek arma gidiyor. Grn beni." Settarhan'a baktm mitle. Sonra Zehra'ya evirdim yzm. Nefesi nefesime arpyordu. "Gr beni." kisi de beni grmedi.

Artk yerimde duramadm. Bedensiz varlmn her zerresinden ate fkracak sandm. Sessiz kelimesiz, eylemsiz hareketsiz olamazdm daha fazla. Merdivenleri nasl indiimi bilmiyorum. Yola frladm. Kendimi, ocukluumda annemle ka kez inip ktmz Tekfurayr'n yokuundan aa braktm, olanca gcmle komaya baladm. Gittike hzlanarak, neredeyse ayam yerden kesilerek, bam bulutlara deerek, btn bunlarn yaand yeri de zaman da kubak grerek, sonra yeniden yere inerek veya gklerdeyim de kendimi yerde zannederek. nce ben kouyordum kendi isteimle. Fakat yle bir an geldi ki artk istesem de duramayacam fark ettim. Bacaklarma sz geiremiyordum, yavalamaya altka hzlanyordum sadece. O hzla kendimi maret Mezarlnda buldum. Camiden kan erkeklerin, geveze kadnlarn, huysuzlanan ocuklarn, fkelenen babalarn, daha bir sr suretten ibaret kalabaln arasna yldrm gibi daldm. Ve o hzla bir eye arptm. Daha dorusu bir ey bana arpt. Daha da dorusu biz birbirimize arptk. Nedenini, nasln dnmeye frsat kalmadan kendimi yerde buldum. Sa elimin iaret parma irice bir taa denk gelmi ve trnam yarlmt. Kan grdm, etimle trnam arasndan szan. Acy iliimde kemiimde hissettim. Galiba zerimdeki btn arl bir yarann bahanesine havale ederek hkra hkra alamaya baladm. O srada gnele benim arama bir ey girdi, zerime bir glge dt ve efkat dolu bir ses duydum. "Yo, yo! E kuzi alama! Sana bir ey olmadi" diyordu.

Doruldum, dizlerimi diktim, kollarm dizlerimin nnde kavuturdum, bam da dizlerimin zerine braktm nce, sonra kaldrdm. Soluk teni zerinde btn kendi iine ekip sonra geri salan gzleri, kralm ve tel tel ayrlm salar, alnnda siyah atmas, srtnda yamal cbbesi ve elindeki kuru dal ssyla onu grdm. Elindeki s kadar zayft. Rzgr vursa alp gtrecekti sanki. Hrn, korku ve hayret dolu bir sesle sordum: "Ne yani, imdi sen beni gryor musun?" "Hee!" dedi disiz azna yaylan ok sevimli bir glmsemeyle. "Ne diye grmeyecekmiim ki?" yle ya, ne diye grmeyecekti ki! Glmsedim. Gzyalarm kuruladm. Akan burnumu sildim elimin tersiyle. Daha fazlasn sormaya ne ihtiyacm ne de cesaretim vard. Glmseyerek, nasrlarla dolu yank elini uzatt, elimi uzattm ben de. Yerimden dorulmama yardm etti. Kalktm. maret Mezarlnn glgeleri ve servileri arasnda yrmeye baladk. Bazen o nde ben arkada. Bazen yan yana. Bazen ben nde o arkada. "Kimsin sen?" dedim ona, bir mezar tana srtm dayayarak otururken. "Ysuf'um ben" dedi. O zaman anneannemden anneme, annemden bana geen Ysuf'un hikyesini hatrladm. Anlatlanlara gre, da kylerinin birinden ehre den bu adam byle mi domutu, yoksa sonradan m bu hale gelmiti, kimse bilmezdi. Ama nne dikildii kimseyi incittii grlmemiti. Ysuf'tu sadece o. Sabah akam dolar, nerede bir dam alt bulsa orada yatar, iki lokma verirlerse yer vermezlerse aramazd. Ysuf ehrin delisiydi, "Deli Ysuf'tu sadece. "Delilerin hepsi birbirine benzer ve birini tanm olmak dnyann her tarafnda hepsini tanmaya yeter" derdi annem, "Meczuplara gelince, hepsinin hikyesi farkldr." Yani bu durumda Ysuf'un bir hikyesi yoktu. Bir gn hi durmayacak gibi komam, ykseke bir yere kmam, orada durmam ve nce brn yumruklayarak ellerini gklere kaldrmam, sonunda hi susmayacakm gibi hay krmamt mesel. Etrafnda meczup menkbeleri birikmemiti Ysuf'un. ndii derin de kt yce de tehlikeli deildi ve Ysuf'un cssesi zerine kaldramayaca bir yk yklenmi deildi. "Bu beden bu arl tayamam, bu yzc bu derinden vurgun yemeden kamam, bu cierler bu ykseklie patlamadan dayanamam, bu beyin bu oksijen fazlasn kaldramam" dememiti kimse. Bir yann o derinlerde braktndan, cierlerinin yarsn patlattndan, vurgun yediinden, bedeni gibi ruhunun da hep eksik kaldndan bahsedilmemiti. "Almam akl btn bu olup bitenleri, kalbine de sdramam, akl atlam, iki kii bundan byle Ysuf, yars kendi srrnn orta yars o srrn kurban" eklinde upuzun cmleler de kurulmamt. yle mi? Peki, kim sylememi btn bunlar? Gldm de getim. Duydum da inanmadm. Bam kaldrdm, Ysuf'a bakacaktm. Hikyesini soracaktm. Ona ne olmutu? Dahas kendimi soracaktm. Ne zamandr benimleydi?

Yoktu Ysuf, yok olmutu. O zaman bu hikyenin bandan sonuna kadar bazen bulutlarn arkasndan, bazen kuru dallarn arasndan beni gzetleyen bir ift gzn varl hissini; bazen kuru dal bir snn kulama kadar gelen sesini anlamlandrdm. Ben Glcemal'in frtnalaryla bouurken de, muhacirliin dehetli yollarnda bata ka yrrken de, Sehend Da'nn zorlu zirvesinde donarken de, Hamidiye Etfal Hastanesi'nin souk bir kouunda bir Kalandar gecesi lrken de bir klavuzum olduunu anladm. O yzden mi korkmam, kaybolmamtm? Bam gkyzne kaldrdm. Kaln bir frayla resmedilmi k dolu, top top bulutlar vard. lerindeki szdryor, taryorlard ve sanki bir resim retmeni, frasnn sivri sapn evirerek zerlerinden birer izik geirmi, cennet bulutlar klmt onlar. yle gzellerdi. Gzlerim kamat. Yerimden kalktm. Yrmeye baladm.

Garson kzn kahvemi masaya brakmasyla kendime geliyorum. Tiflis'te, havalimanndaymm. Teekkr ediyorum yarm yamalak. Etrafma bakyorum, Ysuf buralarda m? Yok! Sa yanmdaki geni pencerelerden dar bakyorum bu defa. Gkyz bir yannda yamur dolu, bir yannda kl. Kaln bir frayla, k dolu, top top bulutlar resmedilmi sanki zerine. Sonra frann sapyla zerlerinden yatay dorultuda birer izik geirilmi. Acyla tebessm ederken daha farkl bir acy sa elimin iaret parmann zerinde hissediyorum. Yarlan trnamdan hafife kan szyor. imdi kalbim de kanyor benim. Settarhan'la Zehra'nn hikyesini artk bitirdiimi biliyorum. Geride hl renmek istediim tek bir ey kalm olsa da bir daha havalimanlarnda, otel odalarnda, alma masamn banda fotoraflardan ieri girmeyeceim. Zaman yarlmayacak, k paralanmayacak. mrmn en byk hayali bir daha gereklemeyecek. Khin Prenses Kassandra olmaya raz olarak kendimi grnmez bir bedenle gemi zamann insanlar ve olaylar arasnda bulmayacam. Ve "Grn beni" diyerek oyunu bozmaya kalkmayacam bir daha. Kapayla mrekkebinin rengi bir trl uyumayan kalemimle defterimi karyorum antamdan. Sonra bir kenara itiyorum ikisini de. Gzlerimi kapatp arkama yaslanyorum. Bana kalsa bu hikyenin en gzel cmlesini tekrarlyorum kendi kendime: "Yo, yo! E kuzi alama! Sana bir ey olmadi." Hayatla "Kim daha deli?" oynadm, kendimi namluya tetiksiz srdm, iteki hikyeleri size ne kadar anlatsam da iimdekileri sustuum zamanlard oysa. Glmsyorum. ok ey oldu bana ey Meczup Ysuf. Ama senin bildiin benimkinden ok daha fazla. Sen yle diyorsan yledir. Bam gzm stne. Amenna ve saddakna. Birazdan beni stanbul'a gtrecek uaa binmek zere srt antam yklenip kapya doru

yryorum.

SON-RA
stanbul'da on gn kaldktan sonra dndm Trabzon'a. Aradan bir ay geti. imdi Ekim ba. Rzgr sertleti. Yapraklar sararmaya balad oktan. Yamurlar skn etti. Yln en gzel mevsimi. Bu bir ay binlerce fotorafa bakarak geirdim. Bunlarn byk bir ksmna bir hazineye rastlar gibi byk mze ya da galerilerin "online" kataloglarnda binlercesi bir arada ulatm, kimine ad san duyulmam "bloglarda" tek tk rastladm. Bu koleksiyonlarn hepsi, rmaklarmn zerinde akt onca ehrin dnn "gerek" suretleriyle gsterdiler bana. Bu binlerce fotorafa alc gzyle baktm ben, manzaradan ok hayata, harekete, insana dikkat kesilerek. Bytelerle byttm, her ayrntsn defalarca gzden geirdiim, olmad bilgisayara aktarp "zoom" komutunu sonuna kadar zorladm, dalan pikselleri dn geri topladm binlerce fotoraf. Ekrana bakarken gnlerce gzlerim yand. Kr olacam sandm. mparatorlardan ahlara, dilencilerden grandklere, idealist politik mahkmlardan adi dolandrclara, siyas srgnlerden zina sulularna, ah katillerinden vatan hainlerine kadar binlerce yz grdm. Kimdir haftalardr fotoraflarna baktm btn bu insanlar? Bu suretler nedir? Hepsi sonsuzlukta birer glge. Ve ben, ne aradm yzlerinde? Hibiri yaamyor bugn bunlarn. Onca hareket, hayat, maceradan eser yok imdi. Gz gze geldiim bunca insandan hibiri sa deil. Hepsi kendi hikyelerini yaadlar. Dnya lem perdesi zerine az ya da ok glge salarak kendilerine biilen rol ve zaman iinde bir grnd bir yok oldular. Zaman perdesinin zerine dnya emaillerini drp sonra da ekip gittiler gn gelince. Hepsi kendi lmlerini yaad. Kiminin sureti perdeyi titretti, kiminin gelip getii belli bile deildi. Fakat fotoraf kartonunun zerindeki binlerce yz objektife byle baktka anladm ki bir kez olan her ey, donmu bir ann iinde sanki u an oluyormu gibi, daha dorusu "u an da" oluyormu gibi sonsuza dein oluyor. yleyse ben bu satrlar yazarken de siz bu satrlar okurken de bunlar hep oluyor, hl oluyor. Btn zamanlar, hayatlar, st ste yl, biteviye yaanp duruyor. Tpk bir panorama mzesinin 360 derecelik dairev ve yekpare perdesinde kapldm "her ey her an oluyor" duygusu gibi. Tpk bir yeralt maarasnn durgun glndeki yansmay gerek zannettiim anda kapldm duygu gibi. Ya da rmak zerinde ar ar seyreden bir geminin gvertesinde geriye doru koarak az evvel nnden getiim iaret aacnn nnden yeniden geiim gibi. Ya da demir atm gemiden, akan rmaa bakarken iki kydaki her ey sabit durduu halde kapldm "gidiyormuum" duygusu gibi. Bu yzden rmaklarm aktrken her yere fotoraflar zerinden gittim ben. Zamann zerinde akmak iin deil ann iinde durmak iin. Anlyorum ki zaman ve mekn bir ann derinliinde dondurup genileten, drp eviren Taht- Sleyman'm, "kaybolmu bir dnyann canl resimleri"ni gsteren fotorafm benim. Fotorafa baknca zaman arym ben. Be'nin noktasndaym. Taht- Sleyman'n saak ucunda bir inci tanesiyim. Kalbin, akn ve iirin zaman olan cennet zamanndaym. Yani zamanszlktaym. ok yorgunum. Seyahatnameli bir romana benzeyen bu sergzetin sonuna iyice yaklatm artk. imdi sra benim de btn bu seyahatler boyunca ektiim ve ektirdiim fotoraflara bakmaya geldi. Belki son kez. Akam iniyor. Irac iin bir tua bastm. Vakit yeniden akamzeri, da, l ve rzgr. Yeniden durgun bulutlar ve klar iindeyim.

nce haritalar masamn zerine yaydm. Elime bir kalem aldm, uradmz ya da kysndan getiimiz yerleri bir bir iaretledim. Trabzon, Bak, Tebriz, Taht- Sleyman, Isfahan, iraz, Yezd, Batum, Tiflis, stanbul. Hayret! Sanki hi geri dnmeyecekmitim. Yzlerce fotoraf klasrlere, dosyalara ayrdm, balang noktasndan itibaren geldili gittili gzergha gre sraladm. Onlara da tek tek baktm. Bir sr tekrar resim, bulank resim, gayri estetik resim; sanatkr fotorafnn tabiriyle "p resim." Hibirini silmeye kyamadm. nk hepsinin tank olduu n'n iindeyim. Hepsini yeniden dikkatle inceledim. Grdklerimi, bildiklerimi hatrladm. Yeniden yaadm. Bu kez ne Zehra'nn, ne Settarhan'n, ne de Sofya'nn izini srdm. Yol zerinde yorgun argn uzanan glgeme baktm sadece. Taht- Sleyman'n gln arkama aldm, gri bulutlu emsiyemi atm bama, yeil sulara srtmn glgesini braktm. Bir inci kolye taktm boynuma. Siyah tl peeyi yzme indirdim. Yz yl sonra bu fotorafn gzlerine bakacak olan kim ise, onun gzlerine siyah tl peenin ardndan baktm. Bir kedi vard kucamda. Defterimdeki her sayfann son satrn bo brakarak "Be-nam- Hd, Bismillah" kendimi fotoraflardan bir fotoraf olarak albme kattm.

Ekim ortas. Yapraklar iyice kurudu, sarard. lk rzgrda sarslarak decekler. Telefon alyor. Yasemen. Sesinde yine Hazar'n btn rzgrlar esiyor. "Hocam" diyor enlikname dzeninde, "Hani buraya geldiiniz sempozyum vard ya, hatrladnz m?" "Hi unutmadm ki." "Onun ikincisi yaplyor. Kasm ortalarnda. Biraz aceleye geldi ama adnz bilim heyetine yazdk. Gelir misiniz?" Glmsyorum. "Gelirim" diyorum, "Sen Hazar'a bakan bir otelde bir oda tut imdiden. Sana upuzun bir hikye okuyacam. Ama nce bir yere uramam gerek." Urayacam bir yer kald geriye. Aslnda Tebriz'in rma Karadeniz'e kavutu oktan. Bu aka kimsenin benim bildiklerimden daha fazlasn ekleyebileceini de zannetmiyorum. Fakat hl merak ettiim bir ey, soracam bir soru var. Karanlk bir nokta, bir ukde: O zaman Settarhan, Azam ve Piruz'a yaklatnda, Taht- Sleyman glnn sular bulanp benim de bakm karardnda ne olmutu? Bir de onun genliini gren gzleri gren biriyle karlamak arzusu. Dedemi deil ama roman kahramanm grmt Sehend; Behzat Amca'nn babas. Kasm'n ilk haftas Nizam'a bir mail yazyorum. Tantmz, grtmz gnden bu yana maillerimin ouna cevap gelmiyor, bir ksm ulamyor bile belki. Bunu Nizam'dan nadiren aldm cevaplardan anlyorum. ran dnyann en yava ve aksamal internet hizmetine daha dorusu hizmetsizliine sahip ikinci lke. Veya baka sebepler. Ailenin bu damaryla balanty otuz yl zerine yine kuramyorum. Ama Nizam'dan bir mail geliyor sonunda. G bel haberleiyoruz. "Behzat Amca" diyor, "Yezd'de ve seni bekliyor. Mektup yazdm."

Tarih belirliyorum. ran'dan bu yana kullanmadm srt antam karyorum kaldrdm yerden. ran'n yasemenleri burnumda ttyor ama yo, bu defa ne Sessizlik Kulesi'ne ne Ategh'a gideceim ne de Eskiehir'in sokaklarna szleceim. Sadece tek gece. Behzat Amca'y ziyaret edip ertesi gn Bak'ye geeceim. Ne rehbere ihtiyacm var ne de ofre. Sadece ben'im. Uak Yezd havaalanna indii anda taksicilere bakyorum. Azerbaycanl birini kolayca buluveriyorum. Adresi veriyorum eline. Neden sonra bir kapnn nnde duruyoruz. Evi tanyorum ilk geliimizden. Tokmaa uzanyorum. Ben taksiciye yarn sabah iin saat verip beni havalimanna gtrmesini tembihlerken kap alyor. Gelin hanm, Masume. "Gel" diyor krk yllk sevinle boynuma sarlrken, "eride, seni bekliyor." Beni bekliyor, ieri admm atyorum. Orada. Yatyor.

Bana kendi ailesinden birine bakar gibi bakt. Bordo zemini bin bir iek, bahar bahe bir Tebriz halsyla, sonra bir baka halyla, sonra baka baka hallarla denmi genie bir odada hal kapl bir duvara dayanm, bir kerevetin zerindeki dee uzanm, srtn hal bir yasta dayam, bir kolunu bann altna almt. Saltanat, ark hals. Yanna, yere diz ktm. Ellerine sarlmak iin uzandmda bana uzanan ellerinin titrediini grdm. Yz buday rengi, gzleri el, hl dklmemi salar hafif knalyd. Yznn izgilerinde bizi ortak bir ehreye balayan birka iz bulmaya gayret ettim. Galiba vard. Yitiimi bulduumu anladm. Doksanna merdiven dayam bu ihtiyar, kalkp torunuyla Mehed yollarna dt gibi hem gemii hem bugn gayet iyi hatrlyordu. Bu dnyaya salam gelip salam gideceklerden, dmeyecek srnmeyecek, gn gelince bir nar gibi devrileceklerdendi o da. Gzmn nne Taht- Sleyman'a ilk vardmzda Settarhan' karlayan Sehend'in yaral gl, krk sureti geldi. "Baba oul ne kadar az benziyorlar" diye geirdim iimden. Behzat Amca babasn unutmutur bile belki. Ama onlar iin unutulacak kadar eski olan bu zamanlar benim iin ann iinde, sadece bir bak mesafesindeydi. "Ey aziz can" diye balad, "Nereden gelip nereye gidersen? Sa msan selmet misen? Naslsan iyi misen?" Hal hatr, tanlk grlkten sonra sadede geldim. "Behzat Amca" dedim, "Bana Settarhan' anlat." Yanlmamm, bildikleri benim bildiklerimden fazla deildi. Yine de ar ar anlattklarn ilk kez duyuyormu gibi dinledim. Anlattklar tarih kadar kesin, hatralar kadar bulank, bir roman kadar gzeldi. Hl soracak binlerce sorum vard fakat hibirini sormadm. Sadece ve sadece "Behzat Amca" dedim, "Azam'a ne oldu?" "Sen Azam' da biliyorsun?" dedi glerek. "Biliyorum" dedim kalbim gsmn zerinde arparken. Nereden bildiimi sormak aklna gelmedi. "Sene salk, vay odur ki ld" dedi. Bir de tarih syledi, ran tarihlerden biri. Yaklak karln kardm zihnimden. nanamadm. Bir daha hesapladm. Yine inanamadm. "Nasl olur?" dedim. "O vakte kadar yaad m yani?" Yersiz ve anlamsz bir soruyla karlaanlarn hepsinde grlen o bakla bakt yzme. "Yaad tabii" dedi. "Neden yaamasn ki? Torununun ocuunu bile grd. Torununun torununu grse cennetlik olacakt." Bu kez dilimin ucuna gelen eyi yutkunmadan aka syledim.

"Dedem yani Settarhan onlar Taht- Sleyman glne itmedi mi? Suda bomad m o ikisini?" "Kimi?" "Azam'la Piruz'u. Ya da en azndan sadece Azam'?" "Size yle mi sylemiti?" dedi. Ne diyebilirdim? "Hayr, bize bir ey sylemedi, hepsini ben grdm. Daha dorusu tam grecekken sular buland" dese miydim? Yaklak drt yldr onunla birlikte yaadm, grd her eyi onun omuzunun zerinden seyrettiimi, onu adm adm izlediimi anlatsam da inanmazd. Sustum sadece, yzne bakmaya devam ederek. "Evet" dedim, soruyu tekrarladm. "Dedem Azam' ve Piruz'u ya da sadece Azam' ya da sadece Piruz'u Taht- Sleyman glne atmad m?" Behzat Amca hayretle kaldrd ban. Yznden ok ama ok sevimli bir glmseme geti. O an ellerine sarlmak istedim yeniden. "Yok" dedi, "Onda bir kediyi bile boacak yrek yoktur. Yumuaktr kalbi. Tavuk bile kesebilemez." Settarhan' tanm gibi konuuyordu oysa o Taht- Sleyman'dan ayrldktan ok sonra domu olmalyd. "Peki" dedim, "O zaman? Yani Azam nasl oldu da?" "Ne nasl oldu da?" "Hani" dedim, "Settarhan'la szl olduu halde bakasna hem de bir Zerdt'ye k olduu iin. Ona kat iin." Anlattklarn ilk kez duyuyormu gibi dinledim. Anlattklar tarih kadar kesin, hatralar kadar bulank, bir roman kadar gzeldi. Hl soracak binlerce sorum vard fakat hibirini sormadm. Sadece ve sadece "Behzat Amca" dedim, "Azam'a ne oldu?" "Sen Azam' da biliyorsun?" dedi glerek. "Biliyorum" dedim kalbim gsmn zerinde arparken. Nereden bildiimi sormak aklna gelmedi. "Sene salk, vay odur ki ld" dedi. Bir de tarih syledi, ran tarihlerden biri. Yaklak karln kardm zihnimden. nanamadm. Bir daha hesapladm. Yine inanamadm. "Nasl olur?" dedim. "O vakte kadar yaad m yani?" Yersiz ve anlamsz bir soruyla karlaanlarn hepsinde grlen o bakla bakt yzme. "Yaad tabii" dedi. "Neden yaamasn ki? Torununun ocuunu bile grd. Torununun torununu grse cennetlik olacakt." Bu kez dilimin ucuna gelen eyi yutkunmadan aka syledim. "Dedem yani Settarhan onlar Taht- Sleyman glne itmedi mi? Suda bomad m o ikisini?" "Kimi?" "AzamTa Piruz'u. Ya da en azndan sadece Azam'?" "Size yle mi sylemiti?" dedi. Ne diyebilirdim? "Hayr, bize bir ey sylemedi, hepsini ben grdm. Daha dorusu tam grecekken sular buland" dese miydim? Yaklak drt yldr onunla birlikte yaadm, grd her eyi onun omuzunun zerinden seyrettiimi, onu adm adm izlediimi anlatsam da inanmazd. Sustum sadece, yzne bakmaya devam ederek. "Evet" dedim, soruyu tekrarladm. "Dedem Azam' ve Piruz'u ya da sadece Azam' ya da sadece Piruz'u Taht- Sleyman glne atmad m?" Behzat Amca hayretle kaldrd ban. Yznden ok ama ok sevimli bir glmseme geti. O an ellerine sarlmak istedim yeniden. "Yok" dedi, "Onda bir kediyi bile boacak yrek yoktur. Yumuaktr kalbi. Tavuk bile

kesebilemez." Settarhan' tanm gibi konuuyordu oysa o Taht- Sleyman'dan ayrldktan ok sonra domu olmalyd. "Peki" dedim, "O zaman? Yani Azam nasl oldu da?" "Ne nasl oldu da?" "Hani" dedim, "Settarhan'la szl olduu halde bakasna hem de bir Zerdt'ye k olduu iin. Ona kat iin." "Eee?" dedi Behzat Amca. "Hani Mirza Han ok fkelenmi de Settarhan'dan onlar ldrmesini istemiti." "Haa, bak!" dedi, "Buras dorudur." Babam Sehend anlatr idi, Allah'n rahmeti onun zerine olsun. Aynen yle demiti bugn gibi aklmda, dinle sen de: 'Ban yere edi ailemizin. Ama hibir ey Azam'dan kymetli deildi ve Azam bizim gururumuzdan daha kymetliydi. Bir sre hor hakir baklar altnda dolamak mecburiyetinde kaldk. Ama evlendirdik kendi elimizle. Herkesin de sesi kesildi. Ha bir de tabii Piruz Mslman olmay kabul etti.' Babam burada hep glerdi ve eklerdi: Davullu zurnal gelin ettik Azam'." "Peki" dedim, "Ben neden ben byle bir tevatre itibar ettim? Bu tevatr nereden dodu?" "Settarhan amcam" dedi, "Taht- Sleyman' da, Tebriz'i de, ran' da o can acsyla terk etmi. Yani bomu gemiini. zerine bir gl suyu devirmi. Ha! Bir de bak babam anlatrd, Settarhan amcam Taht- Sleyman glnn banda Azam'a her eyi unutmasn ve kendisiyle stanbul'a gelerek orada evlenmelerini teklif etmi. Tabii kz 'lrm de Piruz'dan bakasna varmam' demi." "Peki" dedim, daha nce dnmediim, o an aklma taklan bir soruyu saklamayarak. "Taht- Sleyman'da nasl barndlar? Birlikte kamay nasl baardlar? Bu ok mantksz geliyor bana? O kadar kk bir yerde, mmkn deilmi gibi." Gld Behzat Amca. "Mmkn aziz can, mmkn. Sehend ile iek Hala bir olunca Piruz'la Azam' Taht- Sleyman'da saklamak da, barmaya kadar giden yollarn talarn demek de mmkn." Sabah ofr geldiinde vakit ok erken olmasna ramen herkes beni yolcu etmek iin uyanmt. Behzat Amca'nn yatana yaklatm. Yere diz ktm yine. Ellerine uzandm. ki sene nce Taht- Sleyman'a giderken heybemi doldurup da "Nasibi olan yoluma ksn" dediimde sahibini bulamadm sar kehribar tespihi, seyahat antamdan kardm, nihayet sahibinin avularnn arasna braktm. Boynuna sarldm. Hkra hkra alamaya baladm. O anda aklma geldi, tercme ettiremediim Hafz beyti ayn antann i gznde unutulup kalmt. Kk, zarif Divan' elime aldm. O gn Hafz'n kabri banda atm sayfa, kenarndaki iaret kvryla duruyordu. "Behzat Amca" dedim, "unu benim iin tercme eder misiniz?" Beyti iaret ettim, Divan' eline tututurdum. Gzlklerini istedi Masume'den. Srtn yastklara iyice dayad. Sa dizini dikti. Beyti bir kol mesafesi kadar uzakta tutarak iinden okudu nce, dudaklar kprdad. Sonra Farsa olarak yksek sesle tekrarlad: Be ser-i trbet-i m n gzer-i himmet-hh Ki ziyret-geh-i rindn- cihan hhed bd Yz aydnland. "Sen roman yazyordun deil mi?" diye glmsedi. Glmsedim ben de yapabildiim en iyi eyi yaparak. Divan ' yan tarafa brakt. Trkesini ar ar mrldand:

Yolun bizim kabrimize urarsa himmet dile nk bizim kabrimiz cihann rindlerinin ziyaretgh olacaktr. Hafz'n kabri zerinden bir gvercin kalkt. Kanadnn esintisi. Geldi. Yzme arpt. ofr, "Hanm haydi" diyordu.

Bak'ye indiimde henz le olmamt bile. Havalimanndan kmadan Yasemen'e telefon atm.

"Ben geldim Yasemen" dedim, "Otele doru gidiyorum imdi." "Hocam" dedi, "Neden haber vermediniz geleceinizi? Karlardm sizi." "Geldim ite" dedim, "Otelde grrz." Bir taksiye atladm, adresi verdim. Hazar kysnda bir sre yol aldktan sonra durduk. Sonbaharn tatl altnda dne dne aacnn dibine den altn rengi yapraklara basarak otelin giriine doru yrmeye baladm. Ama birden, bahenin derinliine doru deitirdim ynm. u koruda yrmeliyim biraz, srtm bir aaca yaslayarak gzlerimi kapamalym, sonra, derin ok derin bir nefes almalym. Biraz yrdkten sonra bir aaca yaslandm. Bir kayn aac. Gzlerimi kapadm. Rzgrn sesini dinlemeye baladm. Birden kuru yapraklar ezerek hzla koan bir eyin sesini duydum, gzlerimi atm. Kardan bir eyin son hzla bana doru geldiini fark ettim. Yan tarafa ekilmeye altm. Ge kalmtm. O hzla bana arpt. Ben ayakta kaldm ama o dmt. Derin bir acyla, h etti dt yerden. On yedi on sekiz yalarnda bir delikanlyd. Avularnn ii syrlmt. Elimi uzattm. Kalkmasna yardm ederken, "Korkma" dedim, "Sana bir ey olmad." Ban kaldrd. "Ne yani, imdi sen beni gryor musun?" diye sordu hayretle. nce sersemledim. Sonra glmsedim. Bir ey demedim. Yzne baktm iime ac dolarken. Sonra yere evirdim baklarm. Trkiye'yi de dnyay da nelerin beklediini, bir III. Cihan Harbi'nin kp kmadn, Amerika'nn, ran'n ve daha nelerin akbetini bilen bu Khin Kassandra'ya sorsam, neler "olacan" bana syleyebilirdi. Gelecek zamanl bir cmle kuruyordum ben. Ama o -dili gemi zamanl bir cmle kuruyordu u anda, hepimiz iin: "Bunlarn hepsi ld!" Kaldrdm gzlerimi, gzlerine baktm. Bana bir cmle syleyecekmi de iine atm gibiydi. Otele girdim. Odaya ktm. "Sonra" diye bir blm yazdm, yayncmn pek de houna gitmeyecek trden, bitmi romann zerine, olmasa da olur bir ksm. Eer siz u an u satrlar okuyorsanz, yayncm beni deil ben onu ikna etmiim demektir. Ve bu srarm, bir romandan ayrlmann acsna dayanamadmdandr.

Yasemen geldi. "Oda servisine byk bir demlik ay syle Yasemen" dedim. Balkona ktk. Hazar'a dndk yzmz. Kasm. Bak'nn, ilk geliimde rastlamadm mehur rzgr nihayet koptu. Cnm deniz, geliyor. Rzgrlarn, yamurlarn, frtnalarn, renklerini, kokularn, dalgalarn, ufuklarn, sonbaharlarn toplam geliyor. Bir yorgunluk ay ikram edilmiesine ilk yudumlar aldk. Yasemen yzme bakt, "Bekliyorum hocam" dedi. antamdan kaln tomar kardm. Okumaya baladm:

Elimdeki zarfn arka yzndeki adrese baktm. Otuz yl nce postaya verildii yerin harflerini okudum teker teker: Te-h-te; Taht. Sin-lm-ye-mim-elif-nn; Sleyman. Bir tire koydum araya. Farsa tamlamay kurdum. Taht- Sleyman.

Hangi hikye balad yerde bitmemi ki?

You might also like