Professional Documents
Culture Documents
EDĐTÖR
Ozancan Demirışık
KAPAK TASARIMI
Gökcan Şahin
YAYIN TARĐHĐ
Ekim 2009
NEDEN K2RİK?
daha etkin rol veren, aşırı erkeksi bakıştan sıyrılmış öykülerin daha sık
yazılması gerekmektedir.
Türk edebiyatında K2rik ve Gece kadın kahramanların bilimkurgu
ve fantezi türünde başat rol oynadığı bir öykü seçkisi olarak bir yeniliktir.
Hoş bir esintidir. Bu seçkinin dünyamızda insan bekasını üstlenmiş olan
5
MUHTEVİYAT:
Filmvari Hayatlar……………………..7
Cepcepniler………….……………….36
K2rik ve Gece………….…………….49
Endişeciler……………….…....…..….57
Yazar Hakkında…………….……….73
BİRİNCİ ÖYKÜ
FİLMVARİ HAYATLAR
der gibiydi sanki. Sol eli yumruk şeklinde sıkılıydı. Gözleri panikle
açıldığında bir şey yapabilmesi için çok geçti. Filmin sonu içeri girmişti.
Bulunduğu yer bu yaşamda canlı olarak içinde yer kapladığı son mekân
olacaktı.
“Aslı Otlubayır Hanım, çekim için hazır mısınız?”
Đki külüstür divan, bir koltuk ve bir televizyondan ibaret oturma
hali yoktu artık. Aklının erdiği her şeyi denemiş ve sonuç alamamıştı. O
Allah’ın cezası Meliha hayatındaki düzenin bütün çivilerini sökmüştü.
Bir ay kadar önce Meliha birden arayınca şaşırmıştı. Araları bir
süredir limoniydi. Yeni numarasını nasıl bulabildiği sorusunu sormayı iş
işten geçtikten sonra akıl edebilmişti. Meliha Demirci birlikte çalıştıkları
turistik otel ve pansiyon açanlara tavsiye veren büroda ayağını kaydırmak
için elinden geleni ardına koymadığı biriydi. Birçok yönden kendinden çok
kendisi olmuştu. Bütün bunlar iki yıl önceydi. Kadının kendinden nefret
etmesi için iyi bir sebebi vardı, ama bu tür bir cezayı hak etmemişti. Böylesi
8
Sadık Yemni
şaşıracaksın valla.”
Yeni bir film kiralama firması kurulmuştu. Öyle artık kalite olarak
öldürülmesini konu etmişti. En sona kalan kız gece olunca dört adet
yürüyen cesetle karşılaşıp kaçmağa başlıyordu. Bütün gece süren kaçma
9
K2rik ve Gece
organize edilmiş bir şaka gibiydi. Rejisör başrol için seçildiğini, sapık bir
10
Sadık Yemni
serseriyi de kapı dışarı etmişti. O gece uyurken, bu arada belki yirmi defa
aradıysa da Meliha’ya ulaşamamıştı.
Geçici olarak kaldığı bir arkadaşının evinde siyah maskeli sapık katil
tarafından ilk tecavüze uğramıştı. Adam elini ayağını bağladıktan sonra
kendisine sabaha kadar defalarca tecavüz etmişti. Teninde on bir kez sigara
söndürerek üstelik.
11
K2rik ve Gece
kullanmadığı, bir sürü vasıta değiştirdiği halde nasıl olup da yakayı ele
verdiğini anlamıyordu. Bursa’daki bu son ev en uzun kalabildiği yer
dolabın arkasına düştüğü için yeni fark ettiği bisküvilerdi. Đçme suyu da
bitmişti. Musluktan su içmekteydi.
Daha önce nereye giderse gitsin enselenmesi iki günü geçmezken
burada on yedi güne ulaşmıştı. Göstermişti gününü puştlara. Fahriye ile bir
rastlantıyla otobüs terminalinde karşılaşmışlardı. Kıza kocasından kaçtığını
söylemişti. Ağzını tutacaktı yani. Đlk aylığı peşin vererek kızın yüzünü
güldürmüştü. Böylece peşindeki andavallıları atlatmıştı. Bunun senaryo
“Şimdi ne olacak?”
“Filmin bütün sahneleri tamam,” dedi rejisör duygu taşımayan bir
ses tonuyla. “Final hariç. Đki çeşit final mümkün. Birincisi, siz burada
12
Sadık Yemni
“Đlk dört filmden acayip zevk alacak ve sonra onun oynama sırası
gelecek.”
“Yani?”
“Evet, iyi tahmin ettiğiniz gibi bu bir toplumsal döngü. Sonra onun
13
K2rik ve Gece
Dikenli bir sevinç Aslı’nın kalbini tırmalamaktaydı. Bir yıl önce olsa
kendisini bir arkadaşıyla aldatan kocasına tavsiye ederdi G Kulübü’nü, ama
zamanla ilk öfkesi solmuştu. Adam ona iyi davranmış bir sürü pahalı
“Haydi, zaman az. Kaç izleyici sizi bekliyor… Lütfen kararınızı verin.”
“Neden, neden bu kadar kan ve şiddet var?”
“Oyuncuların bilinçaltları böyle. Doğaları icabı yani. Benim elimden
ne gelir? Ben insani güdülerin peşinden giderim. Filmlerin akıl almaz
derecede etkili olması bu nedenden. Haydi, çabuk olun lütfen.”
Aslı adres listesindeki kimseleri gözden geçirirken kendini makasıyla
insanların hayat ipliğini kesen o yunan tanrıçası, adını hatırlamıyordu şimdi,
kızı vardı. Eski müdürle baş başa kahve içtiklerini yedi düvele duyuran
Hayriye. Çenesinin düşüklüğü dışında iyi bir insandı. Aldığı borcun üstüne
14
Sadık Yemni
yatan Jale. Kadının başında bin bir problemi vardı zaten. Meram adının
üzerinde durdu ve yeşil düğmeye bastı.
Meram bir ara en yakın arkadaşıydı ve kocasını baştan çıkarabilmek
için bir sürü fırıldak çevirerek sonunda başarıya ulaşmıştı. Eh, kendi de
uygun bir fırıldağı hak etmiş sayılırdı. Bekârdı da üstelik üç hafta öncesine
kadar. Telefon çalarken inşallah evde yoktur diyen yanı çok sönüktü. Bencil
genler direksiyondaydı.
“Alo, benim Aslı. Şaşırttım seni. Nasılsın görmeyeli? Yok canım. Yok
canım şimdi eski defterleri açmaya… Değil mi canım? Geçti hepsi. Đyiyim
üstüne fırlattı.
“Yeni üyemiz katıldı aramıza,” dedi Rejisör. “Çok ikna edici
konuştunuz.”
Aslı, Meliha’nın filmden bahsettiği anları hatırlamıştı. Nasıl olmuştu
da heyecanını fark edememişti. “Ne olacak şimdi?”
“Katil sizi öldürmeye geldiğinde ondan kıllanan uyanık komşu
gelecek ve sizi kurtaracak. Adam sizle ilgilenirken bayılttığı katil sıvışacak. O
da az önce birine G film firmasını tavsiye etti. Bu kapıdan çıkar çıkmaz sizi
de, yaptığı işi de unutacak. Bir yerde karşılaşsanız bile ikiniz de bir şey
üstelik. Komşu sizi çok beğenecek. Hiç bozuntuya vermeyin ve sizi teselli
etmesi için yeşil ışık yakın.”
15
K2rik ve Gece
Aslı kendini çok kirli hissediyordu. Duşa girip bir saat sabunlanmak
istiyordu. Rejisörün paçayı kurtarmak için birini yakacağından yüzde yüz
emin olması yüzünden gururu sandığından fazla incinmişti. “Hepsi bu mu?”
durumunda bulunacaksınız.”
Aslı küçük şoku atlatmaya çabalarken aklında bir lamba yandı. “Bu
Amsterdam 2008
16
İKİNCİ ÖYKÜ
K. K’a
yüzeyi buram buram gerçeklik soluyordu. Sıcak bir yaz sabahında yatakta
ter içinde uyanıp bölük pörçük hatırlayacağım bir rüyanın içinde değildim.
Đşgünüydü. Bankadan öğlene kadar izin almıştım. Sol ayakkabımın burnu
hafifçe sıkmaktaydı. Hava sıcaktı. Tansonu Đş Hanı’nın üçüncü katında klima
K2rik ve Gece
18
Sadık Yemni
“Anlıyorum Kenan Bey. En çok bunun için gelinir buraya. Özel bir anı
var mı aklınızda?“
Orta boylu, narin yapılı olmasına rağmen vakar ve güç ışıyan adama
düşüncelerimi dürüstçe açmaya karar verdim: “Bu ilanı ilk kez gördüğümde
şaka sandım. Karıma bile bahsini etmedim, ama telefonla aradım ve sanırım
sizle konuştum.”
“Bendim.”
“Sonra iş hanında gerçekten bir yeriniz olduğunu görünce hayal
kırıklığı yaratacak bir arşiv ya da şarlatanca bir girişimden şüphelendim.”
“Peki şimdi?”
“Beklenti çıtam çok daha yüksek, ama… Ama sabah akşam sayılarla,
19
K2rik ve Gece
bir şekilde yolda eve gelirken kafamdan geçen güzel dolmanın, yaprak
sarmanın, gününe mevsimine göre fasulye veya bezelyenin kokusu
karşılardı beni. Đstediğim tatlı yokluklar içinde bulunup buluşturulmuş ve
yapılmış olur, tüm dertlerim ayakkabılarımla beraber kapının önünde
kalırdı.
“Dokuz ya da on yaşındaydım. Bir gün… Çok acıkmıştım. Canım
20
Sadık Yemni
korkuyordum.
“Bunu nasıl..?” dedim. “Nereden buluyorsunuz bu fotoğrafları?”
“Tek bir fotoğraf satın alabilirsiniz. Buna talip misiniz?”
“Evet.”
“On lira.”
Cüzdanımı çıkartıp onluk bir banknotu adama uzattım. Parayı alıp
pantolonunun cebine tıktı. “Bu sahne belleğinizde canlı duracak,” dedi.
dostlarıydı.”
21
K2rik ve Gece
açıldı. Şöyle izah edeyim: Yan yana duran yüzlerce tünel hayal edin. Ben üç
yüzdeyim. Siz birde. Buralarda zaman değişik hızla akıyor. Biz sizden iki yüz
yıl kadar ilerideyiz. Size komşu ikinci tüneldekiler bir-iki ay ilerinizi
yaşıyorlar. Ben ikinci tünele geçip 1902 ile 2010 yılı arasındaki her ana ve
“Tebdil-i suret Kenan Bey. Bizim artık tek ve sabit bir görünüşümüz
kalmadı. Değişken bir yumağız.”
22
Sadık Yemni
kurdele vardı. Yirmi beş yıl önce bazı okullarda, çalışkan öğrencilere
kurdele takılırdı. Ben iyi bir öğrenciydim, ama hiçbir zaman kurdele
takmamıştım. Bitirdiğim ilkokulda böyle bir adet yoktu.
“Kurdele,” dedim.
“Mesela?”
“Başka bir fark göremiyorum.”
“Eski bir anı bu. Çok normal. Gülümsemeniz de farklı. Burada kendi
çekimli, sırlı bir devinim kazandı. Dünya zamanıyla iki yüz dokuz yıl sonra
bayağı kâr getiren bir sahne olacak. Bizim dünyamız çok değişti. Eskiye
23
K2rik ve Gece
Adam ona yakışan bir şekilde gülümsedi yine. Đri kahverengi gözleri
neşeyle yanmaktaydı. “Masalvari ya da aşırı dünyevi yapılan bilimkurgu
filmlerinin etkisindesiniz,” dedi. “Her zihni bir gemi kabul etsek, her istekli
için ayrı bir liman mevcut.”
Minareyi çalan kılıfını hazırlardı. Elde tek bir kanıt bile mevcut
değildi. Tansonu Đş Hanı’nın üçüncü katında yan yana duran kim bilir kaç
liman vardı.
“Tekrar gelmek mümkün mü?”
“Maalesef. Polaroid bir fotoğraf gibi. Tek kullanımlık bir hat söz
konusu.”
“Ne yapalım... Đyi günler.”
“Hoşça kalın.”
Kapıya doğru yürüdüm. Eşikte durup arkama baktım. Karşı
duvardaki görüntü silinmişti. Adını sormayı ancak şimdi akıl ettiğim adam
bıraktığım yerde duruyordu. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Hol hatırladığım
24
Sadık Yemni
tenine iyi giden siklamen rengi ruj sürmüştü. Kırk ortalarında falan
olmalıydı. Kilosuna rağmen sıcaktan rahatsız bir hali yoktu.
“Bu kat. Mavi kapı.”
Kadının ela gözleri; ciddi pantolonumu, gömleğimi, saç tıraşımı ve
25
K2rik ve Gece
tam dibime park etmişti. Sahibini görmek için beyhude yere etrafa
bakındım. Dilimin ucunda galiz bir küfür şekillenirken, aniden kafamda bir
şimşek çaktı. Şu anki esrikliğim, aşkın ruh düzeyim, hayatımı kökünden
değiştirme arzumun şiddeti altı ay bile sürmeyecek, eski düzenimin
çarkında çakılı kalmaya devam edecektim. Hayat böyle bir şeydi. Devinim
merkezine yakın duranları taze kavrulmuş kahve çekirdeği gibi öğütürdü.
26
ÜÇÜNCÜ ÖYKÜ
yeni numarasıydı bu. Tek değildi. Altı ay içinde bir irili ufaklı numaralar
paketi açmış ve kendince bir usullükle tedavüle sokmuştu birer birer.
“Sarıydı evet.”
Karısı buzdolabını açmış içine bakmaktaydı. Üç aylık hamileydi. Bir
oğulları olacaktı. Üzerinde kendine çok yakışan petrol mavisi eteği ve
yandı söndü. Ardından gülümsemesi diğer yana kaydı. Sıradan bir ‘her şey
yolunda’ gülümsemesi şeklinde asıldı kaldı. Kapatmak üzere olduğu
buzdolabı kapağını tekrar açtı. Bunu gözlerini saklamak için yapmıştı.
Çünkü iki gün sonra üçüncü evlilik yıldönümünü kutlayacağı biricik
zekiydi.
“Her şeyi biliyorum.”
28
Sadık Yemni
Kadın yere yığılınca Ahmet bir-iki adım geriledi. Bir yanı, ‘Hemen
ambulans çağır!’ diyordu. Bu sesi mutfakta bırakmak istercesine oturma
odasına gitti. Karısı ölmek üzereydi. Kimse yardım edemezdi artık.
Tek bir damla kan bulaşmamıştı. Kadın için çok üzülmekteydi. Nermin’i
severek evlenmişti. Hâlâ da öyleydi, ama bu en yeni formatıyla çocuğunu
doğurmasına izin veremezdi.
Bütün şüpheli kanıtlar her saniye gözünün önünde olduğundan ilk
sonra, “Boş ver şu sıralar çok pahalıya satıyorlar. Yakında indirime giderler.”
demişti. Bu söz çok normaldi, ama kadın bunu altı saat içinde yedi kez
29
K2rik ve Gece
mamulleri övmesi gerekmekteydi. Ayda iki bin yüz lira kazandırıyor dediği
anket işi paravanaydı. Hiçbir anketöre uzun süreli bu kadar ücret
verilmezdi. Anket manket yoktu. Nermin beynine çip yerleştirilmiş iki ayaklı
bir reklam programıydı. Nefes alıp veren, gülen, ağlayan, sevişen, insanı
ikna eden, daha da kötüsü çocuk doğuran bir organik reklam ünitesiydi.
Ahmet’in eski hacker arkadaşları istediği bilgilerin hızlı temininde
patlamalardı. Geçen yılki New York skandalı fena patlamıştı. Bahis konusu
olan tanınmış bir senatörün kızıydı. Satılmış medya bütün gücüne rağmen
olacaktı. Geç kalanlar daha sonra daha alt düzeyde yer alacak ve düşük
puanla çalışacaklardı.
geçince ikinci kat başlayacaktı. Karısı altı ay önce büyük bir sevinçle eve
30
Sadık Yemni
yollamışlardı.
31
K2rik ve Gece
sanmıyordu. Çip beyni etkiliyordu. Đlk testler üzerine bir sürü yazı
okumuştu. Erken bunama, alzaymır, felç gibi yan tesirleri vardı.
‘falanca marka külot çok seksi gösteriyor’ diye fısıldamasının sıradan bir
reklam programına dönüşmesi bir felaketti. Yemek yenecek restoran,
32
Sadık Yemni
33
K2rik ve Gece
“Temizlikçi bir firmayı aramamızı ister misiniz? Onlar her türlü lekeyi
çıkartmayı iyi bilirler.”
Evin içine gizli kameralar gizledikleri çok açıktı. Yoksa mutfaktaki
Uluslararası medyanın çok ilgi gösterdiği bir dava oldu. Bir gazete
‘Đstanbul’da Birinci Reklameş Cinayeti’ başlığını atmıştı. Bu çok popüler
cesedine yapılan otopside kalp krizi yaratan bir alkoloid saptadı. Nermin
34
Sadık Yemni
yeniden.
Hapisten çıktıktan sekiz ay kadar sonra Ahmet Ertuna güpegündüz
üstünde yer almak isteyen genç, zeki ve sıhhatli, çoğu kadın bir sürü yeni
evli kimse onlarla ilişkiye geçmek için çırpınmaktaydı. Bir illegal internet
Nisan 2009
35
DÖRDÜNCÜ ÖYKÜ
CEPCEPNİLER
Beyaz elbise giymiş çıplak ayaklı kız kadının sağ elini tuttu.
“Öldükten sonra seni bir daha hiç göremeyeceğim değil mi?”
Kadın küçük kızın gözlerindeki elem nedeniyle içi titreyerek,
babaanne?”
Neriman içinde güçlenen umut ışığını kaybetmekten korkarak başını
salladı. “Baban sana bir oyuncak ev almıştı. Geçen yıl. Beş yaşına
basmıştın.”
37
K2rik ve Gece
“Çok seviyorum o evi hâlâ. Đçinde her şey var. Sadece dizi film yok.
Bir de okul yok.”
“Bir gün senle oynarken bir şey kaybolmuştu.”
Sonra gözümüzü kapattık açtık, yoktu. Her yeri aradık, yine yoktu.”
Küçük kızın kaybolan nesneleri gözlerinde kaybolan nesneleri
düşünmekten ötürü dalgın bir bakış belirmişti. Neriman bu bakışı iyi
tanıyordu. Gizemi hissediyor, ama henüz buna şaşma aşamasını yeterince
güçlü yaşamıyordu. Uçan halılı, sihirli lambalı, cinli, perili, mutantlı, X-Men’li
çizgi filmler izlediği çağdaydı.
“Kırçıllı.”
“Ondan işte, çok korkardım. Büyük bir tırtıl gibiydi. Babaanne o
kaybolan şeyler nereye gidiyorlar?”
Neriman’ın da en çok merak ettiği soruydu bu. Đçinde büyüyen
yabanıl enerjinin gücünü hayra yormaya devam ederek, “Başka neler
kaybolmuştu?” dedi. “Neleri hatırlıyorsun?”
Kız birkaç saniye düşündü. “Anahtar, musluk şeyi, annemin kırmızı
şalı ve de...”
“Elma koçanı, bahçedeki günebakanlardan en uzunu.”
38
Sadık Yemni
Kız uzun uzun düşündü. Bir kez, ‘Evet şu olmuştu,’ diyecek gibi bir
mimik yaptı, ama arkasını getirmedi.
“Hatırlamıyorum. Annemle, babamla ya da arkadaşlarımla böyle
şeyler olmuyor. Hiç olmuyor. Kaybolan şeyleri geriye buluyoruz.”
Daha önce de üzerine konuştukları bir konu olduğu için kızın aklının
içindeki gezintisi kısa sürmüştü.“
yakın, ama dokunulamayan yer. Neriman iki yıl önce emekli olana dek otuz
dokuz yıl liselerde tarih öğretmenlik yapmıştı. Aklı fiziğe çok ermezdi, ama
garip bir şekilde sırra kadem basan nesnelerin sayısının çokluğu nedeniyle
39
K2rik ve Gece
kafasında bir model geliştirmişti. Cepcepni adını verdiği şeyler her neyse
gerçekten vardılar ve sadece irili ufaklı nesneleri değil, düşüncelerinden,
rüyalarından, kısacası belleğindeki çeyiz sandığından da apartmalar
yapmaktaydı. Đki kişinin gözünün önünde yiten giden bir şey bellek
delikleriyle izah edilemezdi. Bunama bile toptan taşınma demek olabilirdi
pekâlâ.
“Cepcepniler bu şeyleri neden geri vermiyorlar babaanne? Hırsız mı
onlar?”
“Tam değil. Bu şeyleri, nesneleri depolara koyuyorlar.”
“Niçin?”
“Yeni bir dünya kurmak için. Belki yani.”
40
Sadık Yemni
“Sana ilk kez iki ayna arasında kaç tane Arzu’nun olduğunu
gösterdiğimi hatırla. En son iki ay kadar önce yaptık. Küçücük bir yerde ne
çok Arzu ve babaanne vardı değil mi?”
Đhsan’ın ailesi ilkokul sonrasında başka bir şehre taşınınca sırra kadem
basma vakaları sonlanmıştı. Yıllar sonra torunuyla aynı durum tekrar
“Bak Arzu, şimdi senden bir şey isteyeceğim. Beni çok iyi dinle. Bu
gece yatağa gittiğinde uyumadan önce Cepcepniler’den bir şey
isteyeceksin.”
41
K2rik ve Gece
“Ne isteyeyim?”
“Onlara de ki: ‘Cepcepni kardeşler, babaannemden bir şey alın ve
götürün.’ Ama elbise değil. Eşya değil. Mesela Remzi dedenden hatıra
kalan gümüş kakmalı çakmağım değil. Benim vücudumdan bir şey olsun.
Küçük bir şey. Yüzümdeki kırışıklar, alnımdaki ben, tırnağım, saçımın bir
teli...” Sol elinin içini gösterdi. “Avuç çizgileri gibi bir şey.”
“Alırlar mı ki babaanne?”
“Belki alırlar kızım. O zaman belki...”
Neriman kendini zorlayarak içini yakan isteği kelimelere
“Sadece bu akşam değil. Her gün, aklına her gelişte düşün. Çok
derin düşün ama. Söz mü?
Kız eğilip tuttuğu eli öptü. “Söz babaanneciğim.”
Neriman bir süredir tuttuğu gözyaşlarını engelleyemedi. Yüce
yaratıcı Allah evrenin yasalarını çok boğumlu, çatallı, sayısız geçişli ve
sınırsız katmanlı olarak teşkil etmişti. Umut vardı yani. Yoksa iki ayna
arasına bu kadar görüntü sığar mıydı hiç?
***
yaklaştıkça hızlanan bir şekilde sıyrıldı. Bir dizi kasvetli rüya görmüş ve
42
Sadık Yemni
bir limon kolonyası şişesi ve mide asidini absorbe edici hap kutusu. Başka
ilaç kutusu yoktu gördüğü düşte olduğu gibi. Rüyalardan fazla etkilenen
bir tip değildi, ama kanserden ölüm döşeğinde yattığını, ziyaretçilerini,
üzüntülü yüzlü kızını, kullandığı ilaçları, işemesi için sidik torbasına boru
gidecekti. Kocası Remzi neredeyse on beş yıl önce bu yatakta geçirdiği kalp
krizi nedeniyle ağaran günü görmeden ölmüştü. Sıra ondaydı şimdi. Birden
rüyadaki yaşını hatırladı. Ziyaretçiler kendi aralarında fısıldaşmaktaydılar.
Kendisini aldığı morfin haplarının etkisiyle kendinden geçmiş
sanmaktaydılar besbelli.
“Altmış üçüne yeni basmıştı yazık.”
“Genç daha ayol. Bu zamanda.
gün önce atmış beş yaşına basmıştı. Ya yanlış hatırlıyorsa? Hayır. Atmış
üçtü. Atmış üç demişlerdi. Peki bu kadar ayrıntı neydi Allah aşkına? Böyle
43
K2rik ve Gece
çocukken belki. Oda bu odaydı. Gelen ziyaretçilerin çoğu kendi gibi emekli
öğretmen arkadaşlarıydı. Aralarında tanımadığı bir iki kişi vardı, ama bu
düş senaryosu gereği de olabilirdi pekâlâ.
geçmişti. Safra kesesi teklemesi hariç hiçbir şeyi yoktu. Hapla idare
edilebilen bir rahatsızlıktı.
giymiştin. Çok yakışmıştı. En çok göze batan sendin. Sağa da baksam, sola
da baksam seni o tarafta görüyordum. Bir ara yanıma geldin. Bana şey
dedin. Ha biliyor musun kimle evleniyordum? Ethem’le.”
Ethem komşunun haşarı oğluydu. Arzu’yla aynı sınıftaydılar. Çok
zeki ve yaramaz bir çocuktu.
“Ben büyüyünce Ethem’le evlenmek istemiyorum babaanne. Onun
eşek şakalarını hiç sevmiyorum.”
Neriman başka bir şeyi merak etmekteydi. “Bu rüya kızım,” dedi
sabırsızca. “Peki ne dedim sana?”
44
Sadık Yemni
Bazen ikisi yalnızken ufak tefek eşyalar belirirdi çevrelerinde. Bir saç tokası,
boş bir kibrit kutusu, bir taş parçası, eski bir ütü falan. Bir keresinde
çekmece açmaktı. Beş defa boşsa, altıncıda içinde bazen bir şey olurdu.
Çoğu kez de olmazdı haliyle. Boşu boşuna aranır dururlardı. Neriman
sonradan kızı otuz beş yaşında çocuk sahibi olunca Cepcepniler’i torununa
öykü haline getirmişti. Sonra da torunuyla Đhsan’la olduğu gibi aniden
beliren nesneler bulmaya başlamışlardı.
Bunlar neydi? Kim getiriyordu? Komşu dünyalar arasındaki posta
bağlantısı mı vardı? Kesin bir fikri yoktu, ama bu sır torunuyla aralarındaki
bağı çok kuvvetlendiren, sıradan hayatı sırlayan bir giz büklümü haline
dönüşmüştü.
“Bu gece ben de bir rüya gördüm. Seninki gibi şey değildi.”
Kızın gözleri hayretle büyüyünce Neriman sözlerine devam etmedi.
45
K2rik ve Gece
“Anlatacağım.”
Neriman Hanım geceliğinin üstüne limon sarısı bir jile geçirip
bir lükstü. Damadı bodrumu beş yıl kadar önce ciddi bir tamirden geçirdiği
için eski salaş halinden sıyrılmıştı. Bahçeye bakan tarafta kendine bir hobi
46
Sadık Yemni
yerde duran eski makarna kutusunu işaret etti. “Kutunun içine bakıcaz
kızım.”
Neriman göğüs kafesinde ağır akışkan bir huşu macunu dolmuş gibi
hissetmekteydi. Gözleri dolmuştu. Cepcepniler şu ana kadar getirdikleri
47
K2rik ve Gece
Mayıs 2009
48
BEŞİNCİ ÖYKÜ
K2RİK VE GECE
Tarkus alanı dediği şey yeni bir gözetleme ağıydı. Baş yapımcısı
bendim. Umuma açık alanlardaki kimseleri sadece suret olarak değil, niyet,
ruh hali olarak da profilleyebilmekti. Đki ay önce kullanıma sokulmuş ve
başarıyla uygulanır duruma gelmişti. Tek rahatsızlık verici şey geçen hafta
kurduğumuz güvenlik sisteminin doğum klinikleri, kreşler, dershaneler gibi
“Yani?”
“Hayır. Beni bilse burnundaki beni beeeen olur bütün yüzünü
kaplardı. Hayır.”
Ekranın tepesindeki kameranın çalışma ışığı sönüktü, ama bir elim
farkında olmadan saçlarımı düzeltti. Taba rengi eteğimden sıyrılmış
dizlerime baktım. Bacaklarımın kıldan arındırılma zamanı gelmişti. ‘Her an
izleniyorum’ duygusu giderek artmaktaydı. Belirtiler gırlaydı.
“Kimsin sen?”
“Adını mahsus mu sorduğumu ima ediyorsun?”
50
Sadık Yemni
hani barda tanıştığın lacivert gömlekli adam. Pilot. Kutuptan kutuba dört
saatte projelerinin süper erkekleri. Pilotu beğendin. Kadınlarından biri
51
K2rik ve Gece
açık, yani dürüst toplum türetme işiydi yaptıkları genel olarak. Çocukların
bebeklikten itibaren formatlanmasıysa amacı aşan bir kötücüllüktü. Karşı
çıkmamam mümkün değildi.
“Sonra?”
52
Sadık Yemni
burun. Buruşmuş eteğin altında kalan ince, ama hoş bacaklar. Tahta
döşemeye basan manikürsüz tırnaklı çıplak ayaklar.
“Kaç yaşındasın?”
“Bilmem?”
“On sekiz bile olabilir değil mi? Bunca deneyim. Üst düzey makam.
Maaş gani. Ne zaman okulu bitirdin, ne zaman bunca deneyimi yüklendin?”
severdi. Đlk aybaşımı okul tatilinde yaşadım. On dört yaşındaydım. Kirazı bol
bir yazdı. Đlkokul öğretmenimin adı Zehra’ydı. Đlk sevgilim ara sıra hafifçe
noktadan tavana verilen ışıkta belli belirsiz bir kısılma belirmişti. Đki
sandalye, kütüphane ve bir yığın ıvır zıvırda kelimelere sığmaz belirgin bir
53
K2rik ve Gece
Böylece izin verilen kadar farkındalığın test etti sistemi. Sonra arızalandın.
Yani kimlik kopyalama sırasında geçişen, istenmeyen dozdaki bilincin
harekete geçti ve var kalmak için burayı kurdu. Vicdanın yapılanlara karşı
çıkmaktaydı. Sanal dünyanın içine muhkem bir kalecik inşa ettin. Kendine
“Amacın ne?”
“Seni kurtarmak.”
“Neredesin şu anda?”
“Şatomda. Muhkemliğim bayağı ehvendir.
54
Sadık Yemni
Dört köşe olan bütün eşyaların köşeleri yuvarlanmıştı birazcık. Hiç zamanım
kalmamıştı. Korkuyordum.
Bu odada var kalmak isteyen yanım, dinleme onu, seni kandırıyor.
Kendini iptal için ikna ediyor seni, diyordu. Beynimin uzak köşelerinden
birinden gelen bir ses daha vardı. Işığa gebe diye fısıldıyordu.
“Ne yapmam lazım?”
“Kapıyı aç.”
Ayak bileklerimde onar kiloluk beton halhallar taşıyormuşum gibi
yaşamın var. Biri şirket tarafından kuruldu. Diğerini senin içindeki sağlam
yan inşa etti. Şimdi bunları terk anı. Aç kapıyı.”
55
K2rik ve Gece
sahiptim. Kapının kasası eşit şekilde ortadan ikiye ayrılmıştı. Sağım ışık,
solum karanlıktı. Karanlık zifir gibiydi. Işık göz alıcı parlaktı. Cezbesi tanım
dışı bir güçteydi. Her zerresiyle bana gel ışıyordu. Aralarında bir duvar
yoktu sanki. Birbirleriyle yan yana, ama sanırım dokunmadan öylesine
“Atla. Çabuk.”
“Nereye?”
Amsterdam 2008
56
ALTINCI ÖYKÜ
ENDİŞECİLER
çıkıntısı ve iki sapın gövdeye bağlandığı yerdeki metal halkaları kutsal bir
kitap okurcasına saygıyla hürmetle ve Bâtıni bir hayranlıkla seyretmekteydi.
birer birer hiç acele etmeden içine yerleştirmek hayali bir çocuğun
lunapark özlemi gibiydi. Çocukken lunaparklardan hiç çıkmak istemezdi.
Çanta gözünde büyüyerek bambaşka bir anlam kazanmıştı. Đçinde
yürünecek sokakları, bakınacak mağazaları ve diğer insanları olan bir
K2rik ve Gece
bir adam eliyle fermuarı yarı açık duran çantasını işaret etmekteydi. Siyah
pantolon, grimsi mavi bir gömlek giymişti. Kırk başlarında falandı. Yanında
göğsüne kayışlarla bağlı su bidonu taşıyan on altı yaşlarında kumral bir
delikanlı durmaktaydı.
dedim hamfendi.”
Fırça bıyıklı adamın yüzünde güvenilir bir ifade vardı.
58
Sadık Yemni
Dükkânların hepsi kapalı. 13.00 ile 16.00 arası. Daha saat iki bile değil.
Şöyle bir kafeye gitseniz. Biraz otursanız. Bir çay için. Siesta saatlerinde
mağazanın bulunduğu yerde bir teras vardı. Yeni açılmış olmalıydı. Millet
oturmuş çay kahve içmekteydi. Birden canı sıcak bir çay çekti. Yanına da az
bir şeyler atıştırsa hiç de fena olmazdı.
“Teşekkür ederim.”
“Bir şey değil efendim.”
Adam ve yanındaki sucu delikanlı Ağa Camii tarafına doğru
yürümeye başlayınca Aslı da Sebile adlı kafeye yöneldi. Sokağa yakın boş
59
K2rik ve Gece
Uzun boylu, ince yapılı, hoş bir kızdı. Yüzünde dalga geçer bir hal
yoktu. Saygılı ve anlayışlı bir şekilde bakmaktaydı.
“Peki, çay ve poğaça rica edeyim lütfen.”
Kız içeri doğru gidince Aslı etrafına bakmaya başladı. Önünden oluk
oluk insan geçmekteydi. Herkesin ağzında alışverişle ilgili sözcükler vardı.
Falanca filanca marka cep telefonları, giysiler, iç çamaşırlar, ayakkabılar vb.
Herkes sabırsızlıkla dükkânların açılmasını bekliyordu. Az önce kendisini
uyarıp su ikram eden adamı gördü. Yanında sucu delikanlı başörtülü iki
yaşlıca kadınla konuşmaktaydı. Onlara bu tarafı işaret etmekteydi.
60
Sadık Yemni
eşarpları satın almak istiyordu ikisi de. Şöyle eşarp, böyle eşarp
konuşmalarıyla yanından geçerek içerdeki masalardan birine oturdular.
Uzun boyluca, kurşun rengi yazlık pardesülü olanı, “Ya biz burada
önündeydi. Altın çerçeveli ametist bir gerdanlık. Harika bir nesneydi. Işığı
yansıtan yüzlerin bolluğu mükemmellik ışıyordu. Kristale yeniden
61
K2rik ve Gece
tutunamadı ve koptu. Aslı çayını içer ve kalan poğaçaları yerken o yan iyice
etkinleşmişti. Kadın kendini uyuşturucu iğneyle bayıltılmış bir kaplanla aynı
kafeste kapalı gibi hissediyordu. Uyu, ayılma, yoksa diyen bir feryadı figan
büyümeye başlıyordu içinde. Gül kokusu ve dikenler. Zıt güçler
çarpışırlarken beyninde bir ses gürledi.
Git yüzüne bak. Haydi.
‘Bu gerçeklik bana ait olamaz’ duygusu çok baskındı. Eğer kırk beş
yaşındaysa, belki evliydi. Çocukları vardı. Onlar neredeydiler? Neden
62
Sadık Yemni
beleşti. Bütün dükkânlar kapalıydı. Millet niye sokaklarda deli danalar gibi
dolanmaktaydı? ‘Az önce ben de onlardan biriydim,’ diyen yanı bir umutla
“Soyadım…”
“Vestiyerde,” dedi Haydar. “Đzah edicem.” Delikanlıya döndü. “Sen
63
K2rik ve Gece
“Benden önce yerini aldığım zat bu sıfatı sarf etmişti. Bana kalsa
Gözetici falan derdim. Şu gördüğünüz yerdeki insanlara su ikram etmek,
Aslı içine çekerek yan gözle adama baktı. Metin duruşu, kendinden
emin halinden etkilenmişti. Bir süredir beynini oyan şeyi sormaya karar
verdi.
“Burası neresi?”
“Görünüşte Đstiklâl Caddesi. Ama bir limiti var. Ağa Camisi’nden
öteye geçilemiyor. Taksim Meydanı’na da çıkılamıyor. Yan sokaklar
tamamen kapalı. Öyle duvarla falan değil. Her yer açık. Oradakiler bu
64
Sadık Yemni
bitmeyeceği.”
“Nasıl yani?”
benzetememekteydi.
“Şimdi buradan bakınca Taksim Meydanı’nda yürüyen insanlar ve
Endişeci emekli memur tipli, efendi bir adamdı. Mesut Bey. Altmışı
devirmişti. O şuradaki bir kapıdan geçti gitti. Ve yerini ben aldım.”
65
K2rik ve Gece
Haydar işaret ettiği yer eskiden sütlü tatlıların yendiği iki katlı bir
binaydı. Şimdi bu bina görebildiği kadarıyla boştu. Aslı birden Đstiklâl
Caddesi’nde sayısız kafe ve restoranın siesta sırasında kapanmasındaki
“Nereye?”
“Bilmiyorum. Mesut Bey benim yerine Endişeci tayin etti ve gitti.
Şimdi sıra benim.“
Aslı yerinize kimi tayin ettiniz diye soracakken durakladı. Bu tavrını
arayın. Ben sizi nasıl buldumsa, siz de onu bulabileceksiniz. Merak etmeyin.
Allah’a emanet olun.”
Aslı adamın uzattığı eli rüyada gibi sıktı. Haydar kapıya doğru
yürüdü. Đttirdi ve içeri girdi. Kapı örtüldü. Aslı’nın eli metal kulpa
değdiğinde fil kuvvetinde bile olsa kapıyı açamayacağını anladı. Taksim
Meydanı tarafına baktı. Đçinden hiç o tarafa gitmek gelmiyordu. Sınır
gerçekten de hissiyat olarak dizayn edilmişti demek ki.
Bir çıkış var dopingi acayip bir şeydi diğer yandan. Hızlı adımlarla
geriye döndü. Sucu genç bıraktığı yerdeydi. Burnunu vitrine yapıştırmış
bir dürtmeyle beyaz etekli, kestane rengi saçlı kızın vitrinde neye baktığını
66
Sadık Yemni
merak etmişti. Eflatun çantaydı. Onu kim bilir ne kadar zaman esir tutmuş
olan nesne kızı da büyülemiş gibiydi. Yanına geldiğini bile fark etmemişti.
Çok şanslıydı. Kapının anahtarı bu kız olabilirdi pekâlâ. Sol eliyle tuttuğu
naylon çanta dip taraftan biraz yırtılmıştı. Đçindeki sarı ambalajlı paket
görünmekteydi.
“Biraz dinlenseniz. Size yeni bir torba versinler. Siesta boyunca yiyecek ve
içecekler ücretsizdir.” Yüzüyle bir sinyal verince Đsmet memnuniyetle yanına
67
K2rik ve Gece
şeyi yoktu.
Kafeye baktı. Genç kız bir masaya oturmuştu. Sezgileri, ‘Anahtarın o,’
varsa, bir giriş yeri de olmalıydı. Ya o kapının ardında buranın tıpa tıp aynı
bir hayat kesiti varsa düşüncesi çok rahatsız ediciydi. Kapı buradaki
gerçekleşti. Kız anahtarıydı. Kısa bir süre sonra adı Serpil olan kızla o
malum kapının önünde durmaktaydılar. Kıza bildiği her şeyi anlatmıştı.
“Ben sizi hızla buluverdim Serpil Hanım,” dedi Aslı. Kızın kafası
karışmıştı iyice haklı olarak. Đleride memnun memnun sırıtan sucu
68
Sadık Yemni
delikanlıyı işaret etti. “Şimdi ben buradan çıkıp gidince siz de kendi
anahtarınızı arayın.”
Kızın elini sıktı ve hızlı adımlarla kapıya yaklaştı. Besmele çekerek
***
eksiltiyordu. Yine de elli dört yaşında biri olarak cazip bir erkekti. “Önümde
yürüyordun. Bir saniye kafamı şuraya çevirip baktım. Sonrasında hiçbir
yerde yoktun.”
Đstiklâl Caddesi’nde diğer tarafta kafe olan yerin tam önünde
durmaktaydılar. Bu tarafta kafenin yerinde lüks bir butik vardı.
Aslı sevinçle gür siyah saçları kırlarla yüklü adama gülümsedi. “Hâlâ
sırlı biriyim yani?”
Siyah gözlü adam rahatlamış bir şekilde başıyla onayladı. Aslı
inanılmaz bir hızla belleğine kavuşmuştu. Kırk sekiz yaşındaydı. On yedi
69
K2rik ve Gece
Kocası saatine baktı. “Daha saat beş ya. Cemal ve Sevgi’yle sekiz gibi
anlaşmıştık. ”
“Saatin ne önemi var?” dedi Aslı.
silinip gitmişti.
70
Sadık Yemni
“Kafanda bir soru var biliyorum. Senden rica etsem de, bunu bana
yarın sabah uyandığımda sorsan. O kadar sabredebilecek misin?”
Amsterdam 2009
71
Zamanı kısa bir süre durdurma imkânınız olsaydı ne yapardınız? On yedi
topçuk vardı. Önce her şey sınıfta, partilerde yapılan çocuksu şakalarla
başladı. Sonra birden bütün dünyanın ilgisi Đstanbul’a çekiliverdi.
Usta yazar Sadık Yemni’nin Zaman Tozları adlı romanı Buzul Dünya’da.
buzuldunya.blogspot.com
YAZAR HAKKINDA
Ağrıyan (roman)
www.sadikyemni.net