You are on page 1of 576

GÖK TEÑRÝ

mehmet cüneyd çapanýk


GÖK TEÑRÝ
_
Mehmet Cüneyd Çapanýk

ISBN 978-975-01104-0-5

1.Baský : Ankara, Ocak 2007

GERÇEK adlý çalýþmaya


yoðun olarak ilave yapýlan sayfalar
67 ~ 158
180 ~ 190
227 ~ 235
297 ~ 302
402
443 ~ 485
493 ~ 567

Kapak Tasarýmý : Erdoðan Ergün


Baský - Cilt : Cem Ofset Matbaacýlýk - ANKARA

Daðýtým : Umut Ýnsan Derneði - Ankara

Bu çalýþma insan toplumlarýnýn doðru bilgiye eriþmesi için yapýlmýþtýr.


Aslýna sadýk kalarak tümü bedelsiz olarak çoðaltýlabilir, ücret karþýlýðý satýlamaz.
Bu kitabýn yazýlmasýný olur kýlan GÖK TEÑRÝ’ye hamd ederim.
Babacýðým Ýbrahim Çapanýk ve anacýðým Muammer Çapanýk’ý
rahmetle ve þökranla anýyorum.
ÝLK SÖZ
Evvel; Baþlangýcýna Zaman Belirlemek Söz Konusu Edilemeyen
Allah Adýyla…

Var Eden’in fiziksel yapýsýnýn, kâinatýn var edilmesinden sonraki duru-


munu ve Kendisi’ni doðru öðrenemeden, yaþamýn niçin var edildiðini
anlayabilmek ve doðru temele oturtmak mümkün deðildir.

Din inancý, insanlýk tarihi boyunca sosyal yaþamýn temelini oluþturmuþtur.


Semavi kitaplarý anlayamamýþ ve yaþam ilkelerini rayýna oturtamamýþ
insanlardan oluþan toplumlar hiçbir þekilde olmasý gereken uyumlu düzen-
lerini kuramamýþlardýr. Türkiye, Atatürk'ün devrimleri ile yapýlan çok
önemli doðru deðiþimleri, Atatürk'ün ölümünden sonra bilinçli olarak önü
kesilen aydýnlanma aþamasýna giremediði için kavrayamamýþ ve bugünkü
durumuna düþmüþtür. Kâinat ve varlýklar niçin ve nasýl var edilmiþtir?,
yaþam ve ölüm nedir? sorularýna cevap veremeden, adýna modern denen
kültürler içerisinde kaybolup gitmiþ olan insanlardan oluþan toplumumuzda
güvensizlik, mutsuzluk ve ahlâki çöküntü hayat bulmuþtur.

Bilinen tarih, bugünümüz ve sonrasý ile ilgili akýlýmýza gelebilecek tüm


sorularýn doðru cevaplarýný bulabilmek ancak Allah’ý ve öðretilerini doðru
anlamakla mümkündür. Varlýk âlemlerinin ve bizlerin niçin var edildiðini
doðru öðrenmek için kullanabileceðimiz kaynak da, herþeyi var eden
Allah'ýn bizlere öðrettiði bilgileri kapsayan semavi kitaplar ve ilimdir.

7
Allah öðretilerinin adaletli oluþu, her insanýn kendi kararýna býrakýlmýþ
olmasýdýr. Kendi kararýný vermek ve buna göre yaþamak, ancak insanýn
kendisinin okumasý ve kendi iradesi ile düþünmesiyle oluþabilir. Ýnsanlarýn,
kendilerine verilen ‘düþünme’ yeteneði ile oluþturacaðý en kuvvetli silah,
kuþkuya yer býrakmayan doðru bilgi üzerine kurulmuþ ideolojidir.

Sorgulamak, akýlýn sorumluluðudur. Yapýlan hata ise, sorgulamanýn bir


yönde yapýlýyor olmasýdýr ve insanlýk tarihinde en büyük baðnazlýðý yapan-
lar hep ilim insanlarý arasýndan çýkmýþtýr. Kur'an da 'oku' sözüyle yol gös-
terilmiþtir, 'dinle' ile deðil. Bu sayfalarda okuyacaðýnýz sözler sizin dýþýnýzda
bir baþkasýna aittir. Eðer doðru deðilseler ve sizler Kur'an'ý kendiniz oku-
madan bu sözleri doðru kabul ederseniz, baþkasýnýn yanlýþýna ortak ola-
bilirsiniz. Kendinizce doðru olaný bilemez, neyi, nasýl, niçin yaptýðýnýzý
anlatma ve kendinizi savunma þansýnýzý kaybedersiniz.

...

8
GÖK TEÑRÝ

Kaahir; Hokumun Sahibi Allah Adýyla...

Var Eden, ‘bir’ olmasý dýþýnda Kendisi’yle ilgili baþka birþey bilinmesini
istemiyor olsaydý, Kur’an’da Kendi özelliklerini anlatan adlarýný, isimini,
ve anlamlarýný öðretmezdi. Göklerin ve yerin, ve var ediliþimizin sebepleri-
ni açýklayan ayetler üzerine derin derin düþünülmesini istemezdi.

3. ÂLÝ ÝMRAN (ÂLÝ ÝMRAN AÝLESÝ) SURESÝ

191. Ayet (Yaþar Nuri Öztürk meali, YNÖ)


Aklý ve gönlü iþletenler o kiþilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ý
zikrederler; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda derin derin düþünürler: "Ey
Rabbimiz! Sen bunu boþuna yaratmadýn. Þanýn yücedir senin. Ateþ azabýndan
koru bizi."

191. Ayet (Elmalýlý Hamdi Yazýr meali, EHY)


Onlar ki, gerek ayakta, gerek otururken ve gerekse yanlarý üzerinde yatarken
Allah'ý anarlar; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda inceden inceye düþünenler
"Ey Rabbimiz, sen bunu boþuna yaratmadýn, seni bütün eksiklerden tenzih ederiz;
o halde bizi o ateþ azabýndan koru.

9
Allah’ýn varlýðý, Allah katýndan yere indirilen kitaplar sayesinde bilin-
miþtir. Eðer üzerinde yaþadýðýmýz yere indirilmiþ bilgiler olmasaydý, bugün
insan toplumlarý Allah’ýn varlýðýný ve bir olduðunu bilememiþ, tüm
yaþamýn bir raslantý sonucu oluþtuðunu kabul etmiþ olacaklardý. Ya da
insanlar farklý þeyleri ilâhlar olarak kabul edeceklerdi. Allah’ýn yeri niçin
var ettiði ve var ettiði varlýklardan beklediði þeylerin ne olduðunu öðretmesi,
yere indirdiði kutsal kitaplar ve gönderdiði elçiler sayesinde mümkün olmuþ-
tur. Sadece doðayý gözlemlemekle ve doðanýn gizemlerinin farkýna varmakla
cennet ve cehennemin var olduklarý bilinmez, Var Eden’in kâinatý niçin var
ettiði ve amacýnýn ne olduðu anlaþýlamazdý.

39. ZÜMER (ZÜMRELER) SURESÝ

67. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ý, kadrine/þanýna yaraþýr þekilde tanýyamadýlar. Oysaki kýyamet günü,
yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadýr; gökler de O'nun sað elinde
/kudretinde dürülmüþ haldedir. Þaný yücedir O'nun; arýnmýþtýr onlarýn ortak koþ-
tuklarýndan.

67. Ayet (EHY meali)


Onlar, Allah'ý gerektiði gibi takdir edemediler. Oysa bütün yeryüzü kýyamet
gününde O'nun tasarrufunda olacak gökler de O'nun kudretiyle katlanmýþ ola-
caktýr. O, onlarýn ortak koþtuklarýndan münezzeh ve çok yücedir.

Göklerin ve yerin var edilmesinin ilk adýmý olan ve sözde ‘Big Bang’ adýyla
tanýmlanan ‘Büyük Patlama’, bir ortamýn tersine dönmesi, ters yüz olmasý
gibi bir durumdur. Sözde büyük patlamaya dahil olmuþ olan madde, patlama
sonrasý gözle görülmez olmuþ, ilk önce dört temel yapý taþý haline bölünerek
ortamýn ters dönmüþ olan halinde (vakum/emme ortamýnda) kütlesiz olarak
akmýþ, bir araya gelmeleriyle atomlar ve sonrasýnda madde oluþmuþtur.

Zaman kavramý madde yapýsýyla ilgilidir. Zaman boyutu madde yapýsýyla


eþleþmiþtir. Atomlar, sözde Büyük Patlama sonrasý yapý taþlarýnýn tekrar bir
araya gelmesiyle oluþtuklarý anda sahip olduklarý enerjileriyle kendi zaman

10
GÖK TEÑRÝ

boyutlarýný belirlemektedirler. Yani maddenin, temel yapý taþlarýna (atom


altý parçacýklara) ayrýþmasýndan sonra yeniden bir araya gelerek oluþtuðu
anda sahip olduðu toplam enerji miktarý, maddenin toplam varolma süresi-
ni belirlemektedir. Atomlarýn yeniden oluþmasý için geçen süreyi belirleyen
sözde büyük patlamanýn gücüdür. Maddenin ayrýþmasýna sebep olan patla-
ma ne kadar güçlü ise, ayrýþmýþ olan yapý taþlarý vakum/çekme ortamýnda
o kadar daha uzun süre ayrý ayrý akmaktadýrlar. Sözde patlamanýn gücüne
baðlý olan bu akýþ süresi ne kadar uzun olursa, yapý taþlarý bir araya gelmek
için o oranda daha fazla enerji harcamaktadýrlar. Uzayan akýþ süresi sonun-
da enerjileri azalmýþ olan parçacýklarýn bir araya gelmesiyle oluþan atomlar
ve bu atomlarýn bir araya gelmesiyle oluþan elementlerle meydana gelen
maddeler kendi zaman boyutunu; kendi ömürlerini belirlemektedirler.
Patlama sonrasý ayrýþmýþ olan dört temel yapý taþýnýn tekrar bir araya
gelmesi ve atomlarýn oluþmasý için geçen süre deðiþtirilebilirse farklý bir
zaman boyutu, yani madde yapýsýnda kalan toplam enerji miktarýnýn fark-
lý olduðu yeni bir yaþam boyutu oluþacaktýr. Maddenin toplam varolma
süresini belirleyen; ayrýþmýþ durumda olan dört temel yapý taþýnýn tekrar
bir araya gelerek atomlarýn oluþmasý için harcamýþ olduklarý enerjiden
sonra kendi yapýlarýnda kalan toplam enerji miktarýdýr. Bu da bu maddenin
içinde bulunduðu yaþam boyutu demektir.

Farklý zaman boyutlarý, zamanýn daha hýzlý ya da yavaþ aktýðý yaþam boyut-
larý demek deðildir. Sürekli hareket/titreþim halinde olan temel yapý taþlarý
bir arada kalmak için doðal þartlar altýnda hep ayný miktarda enerji har-
carlar. Bu nedenle de enerjinin harcanma miktarý, bir anlamda zamanýn
akýþ hýzý her boyutta aynýdýr. Farklý zaman/yaþam boyutu demek; mad-
denin, tekrar oluþtuðu anda sahip olduðu toplam enerji miktarýnýn, daha
uzun ya da daha kýsa sürede tükenmesinin ortaya çýkardýðý farktýr. Yani,
ayrýþma sonrasýnda farklý akýþ süreleri boyunca ayrý kaldýktan sonra
yeniden oluþan madde yapýsýnda kalan toplam enerji miktarýnýn tükenmesi
için geçmesi gereken toplam süreler arasýndaki farklardýr. Ýçinde bulunulan
varlýk alanýndaki maddenin sahip olduðu toplam enerji miktarýna baðlý
olarak, maddenin daha uzun veya kýsa ömürlü olmasý demektir, fark budur.

11
16. NAHL (BAL ARISI) SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


Ve aðýrlýklarýnýzý yüklenir, canlarýnýzýn yarýsýný tüketmeden varamayacaðýnýz
beldelere kadar taþýrlar. Hiç kuþkusuz, Rabbiniz gerçekten Raûf'tur, çok acýyýp
esirger; Rahîm'dir, sýnýrsýzca merhamet eder.

7. Ayet (EHY meali)


Aðýrlýklarýnýzý da yüklenir, yarý can olmadan varamayacaðýnýz memleketlere kadar
götürürler. Þüphesiz Rabbiniz, çok þefkatli, çok merhametlidir.

Tüketilen can; ruh deðil, enerjidir. Vücud enerjileri tükenen varlýklar


yeniden var edilebilmektedir.

30. RÛM (BÝZANS’LILAR) SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Allah yaratýþa baþlar, sonra onu varlýk alanýndan çekip tekrar yaratýr. En sonunda
O'na döndürülürsünüz.

11. Ayet (EHY meali)


Allah yaratmayý ilkin yapar, sonra da çevirir onu yeniden yapar; sonra hep
döndürülüp O'na götürüleceksiniz.

Maddenin þu an sahip olduðu toplam enerji, ve de maddenin enerji kay-


betme miktarý zamana baðlý olarak hesaplanabilirse, zamaný tanýmladýðýmýz
birimlere(bir dakika altmýþ saniyedir gibi) baðlý olarak yerin, enerji tüken-
mesine baðlý olarak ne zaman gözden kaybolacaðý da hesaplanabilir.

30. RÛM SURESÝ

8. Ayet (YNÖ meali)


Kendi benliklerinin içinde olup bitenleri de mi düþünmediler! Allah gökleri, yeri
ve bu ikisi arasýndakileri ancak hak üzere ve belirlenmiþ bir süreye baðlý olarak
yaratmýþtýr. Þu da bir gerçek ki, insanlardan çoklarý Rablerine kavuþmayý gerçek-
ten inkâr ediyorlar.

12
GÖK TEÑRÝ

8. Ayet (EHY meali)


Vicdanlarýnda bir düþünmediler mi? Allah gökleri ve yeri ve ikisi arasýndaki þey-
leri gerçeðe uygun ve belirli bir süre için yaratmýþtýr. Bununla beraber insanlardan
bir çoðu Rablerine kavuþmayý inkâr ederler.

Belirlenmiþ olan süre, yani göklerin ve yerin var edilmesinden kýyamet


gününe kadar olan süre; ya söz konusu olan enerjinin tükenmiþ olacaðý, ya
da vücudu toprakdan meydana getirilen insanýn genetik evrimini tamam-
layacaðý andýr. Ýnsanýn, evrimini tamamlamýþ olan köpek balýðý gibi kanser
türü hastalýða yakalanmayacaðý, insan ömrünün fiziksel hastalýktan, yani
vücudundan baðýmsýz olacaðý biyokimyasal/genetik yapýya ulaþmasý için
gerekli olan süredir.

‘Zaman’ adý; somut, fiziksel bir olay tanýmlamaz, hayalidir. 60 saniye de bir
dakika kabul edilebilir, 80 saniye de. Sabit olan; belirli bir zaman aralýðýn-
da maddenin enerjisini harcama miktarýdýr. Altmýþ saniyenin bir dakika,
altmýþ dakikanýn bir saat, yirmi dört saatin bir gün kabul edilmesi matema-
tiksel hesaplama ve gösterim bakýmýndan kolaylýk ve tam sayýlar olmasý
için seçilmiþ deðerlerdir. Zaman kavramý, yaþamý kolaylaþtýrmak için uygu-
lamaya konulmuþ bir sayýsallaþtýrma sistemidir. Zaman; dördüncü boyut
deðil, bir tanýmlamadýr.

Ayný zaman boyutunda yolculuk diye birþey de söz konusu deðildir. Madde
yapýsýnýn geri döndürülmesi ya da ayný zaman boyutunda henüz yaþan-
mamýþ bir ana gitmek olasý deðildir. Mümkün olan; sahip olunan madde
enerjisini koruyarak daha geç yaþlanmak veya enerjiyi daha hýzlý tüketerek
daha çabuk yaþlanmaktýr.

Allah katýndaki zaman boyutu ile içinde bulunduðumuz zaman boyutu


arasýnda 355000 kat fark vardýr.

22. HAC (ZÝYARET) SURESÝ

47. Ayet (YNÖ meali)


Senden aceleyle azabý istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düþmez. Þu da bir gerçek
ki Rabbinin katýndaki bir gün, sizin saymakta olduðunuzun bin yýlý gibidir.

13
47. Ayet (EHY meali)
Bir de senden acele azap istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla
beraber Rabbinin katýnda bir gün, sizin sayacaklarýnýzdan bin sene gibidir.

O boyuttaki maddenin sahip olduðu enerji miktarý, içinde bulunduðumuz


varlýk alanýndaki madde yapýsýnýn sahip olduðu enerjiden 355000 kez daha
fazla olmalýdýr. Bu da oradaki ömrün uzunluðu hakkýnda fikir vermektedir.
Varlýk ömrünün kýsaltýlmasý ya da uzatýlmasý da bir ilimle, vücud yapýsýnýn
sahip olduðu enerjinin azaltýlmasý ya da artýrýlmasýdýr.

35. FÂTIR (VARLIÐIN ÝLKELERÝNÝ KOYAN) SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattý; sonra sizi çiftler haline getir-
di. O'nun ilmi dýþýnda, bir diþi ne hamile olur ne de doðurur. Yaþayan bir varlýða
daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltýlmasý da mutlaka bir
kitapta yazýlýdýr. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydýr.

11. Ayet (EHY meali)


Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattý, sonra da sizi çiftler yaptý.
O'nun bilgisi dýþýnda ne bir diþi gebe olabilir, ne de doðurabilir. Bir yaþatýlanýn
ömrünün uzatýlmasý da kýsaltýlmasý da kesinlikle bir kitapta yazýlýdýr, þüphe yok ki,
o Allah'a göre çok kolaydýr.

Sözde büyük patlamaya dahil olan maddenin ne olduðunu anlamak için


doðaya bakmak yeterlidir. Sözde patlamaya giren madde önce dört temel
yapý taþýna ayrýlmýþ, sonra tekrar bir araya gelmiþtir. Yani patlamaya giren
ve çýkan madde temelde aynýdýr. Doðada her yerde hidrojen vardýr. Bu da
suyun yapýsýnda bulunur. Gökleri ve yeri oluþturan tüm varlýklarýn mey-
dana getirildiði temel maddenin su olduðu anlaþýlmaktadýr.

21. ENBÝYA (PEYGAMBERLER) SURESÝ

30. Ayet (YNÖ meali)


O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitiþik idi, biz onlarý ayýrdýk. Her
canlý þeyi sudan oluþturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?

14
GÖK TEÑRÝ

30. Ayet (EHY meali)


O küfredenler görmediler mi ki, gökler ve yer bitiþik idiler de Biz onlarý ayýrdýk;
canlý olan her þeyi sudan yaptýk. Hâlâ inanmýyorlar mý?

Sonuç olarak, ayrýþtýrma iþleminin sonucunda tekrar bir araya getirilerek


oluþturulduklarý anda kendilerinde kalan farklý enerji miktarlarýna sahip
yapý taþlarýndan oluþan elementlerle meydana gelen fiziksel yapýlarýn
olduðu ve varolma toplam süresinin daha uzun ya da kýsa olduðu farklý
yaþam boyutlarýndan bahsedilebilir. Böyle bir fiziksel olayý oluþturmak
hepimizin boyunu aþacaðýna göre de bu olay, ilimi sadece Allah’a ait
olduðu için O’nun var edebileceði bir durumdur. Rastlantý deðildir.

* “ 4 temel yapý taþlarý þunlardýr;


• Pozitron
• Elektron
• Protonun terkibinde bulunan ‘elektron neutrinosu’
• Elektronun terkibinde bulunan ‘elektron antineutrinosu’

Türükler (Erken/Ýlk Türkler) bunlara TÖRT TOÐMAQ (dört doðum)


demiþlerdir.
Bu 4 parçacýðýn özellikleri ise þunlardýr;
• Maddenin temel yapý taþýný teþkil etmektedirler.
• Bugünkü madde yapýsýnda bulunmaktadýrlar (‘indifferent’ dirler),
• Eþdeðerlidirler (parçacýk-antiparçacýk eþdeðerliliði gibi).
• Elementler, ÝLTÝNÜ TÖRÜSÝ (Türükler’in dilindeki
tanýmlanmasý, Originasiyon Kanunu/Baþlangýç Kanunu) ile
oluþan birinci dereceden 4 çekirdeðin geneolojik armonisi ile
meydana gelmiþlerdir.
• Ardý ardýna meydana gelen A, AW, OM, SWA, XA halleri,
yani Kozmik Iþýnlar, Gamma Iþýnlarý, X Iþýnlarý, Ultraviolet Iþýnlar
ve Iþýk Iþýnlarý ancak bu 4 ana yapý taþýnýn ortaya çýkmasýndan
sonra oluþmuþlardýr. Dört Doðum’dan sonra oluþan bu ýþýnlarý
Türükler, TÖRT TOÐMAQ BÝÞ YOL, yani; ‘Dört Doðumdan
Sonra Olkunmuþlardýr’ þeklinde tanýmlamýþlardýr.
* DÝNLERÝN GELÝÞÝMÝ, Kâzým Mirþan, 1998, MMB

15
Türük; baþta dil yapýsý olmak üzere, kültür ve medeniyet alanýnda ortak
deðerler sergileyen bir millete verilen isim. Türlü Türk kabilelerinin ortak
adý olmak üzere Urqun yazýtlarýnda T-Ü-R-ÜK yazýlarak kullanýlmýþ
bulunuyor.”

6. EN’AM (HAYVANLAR-DAVARLAR) SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Hamt Allah'adýr! O ki gökleri ve yeri yaratmýþ, karanlýklara ve nura vücut ver-
miþtir. Sonra, gerçeði örtenler bunlarý Rablerine denk tutuyorlar.

1. Ayet (EHY meali)


Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlýklarý ve aydýnlýðý (nuru) kýlan Allah'adýr.
(Bundan) Sonra bile inkâr edenler, Rablerine (bir takým varlýklarý ve güçleri)
denk tutuyorlar.

Nur: Iþýk. Iþýðýn, aydýnlýðýn, yol gösteriþin kaynaðý, erdiriþin kaynaðý ve


yöneticisi olan.

Nura, yani ýþýða verildiði söylenen vücut, dört temel yapý taþýnýn tekrar bir
araya gelerek atomlarý oluþturduklarý anda açýða çýkan ýþýk ýþýnlarýdýr.
Kur’an’da, ‘... nura vücut vermiþtir.’ olarak tanýmlanmýþ, göklerin ve yerin
var edilmesi baþlangýcýnda ortaya çýkmýþ olan fiziksel olay budur.
Atomlarýn bir araya gelmesiyle elementler ve onlarýn çeþitli þekillerde bir
araya getirilmeleriyle oluþan farklý maddelerden de canlý cansýz varlýklar
meydana getirilmiþtir/oluþturulmuþtur.

Bugün ilimin kanýtlamýþ olduðu, var edilen maddelerden oluþturulmuþ tüm


varlýklarýn fiziksel yapýlarýnýn sýkýþtýrýlmýþ enerji olduðudur. Oluþturulmuþ
tüm varlýklar, enerjinin, farklý yoðunlukta binbir türlü þekillenmiþ halidir.
Hepsinin özünde en küçük yapý taþlarý vardýr. Nasýl insanlarýn içindeki
ruh, Var Eden’in Ruh’unun bir parçasý ise, tüm varlýklarýn fiziksel
yapýlarýnýn temelinde de Var Eden’in fiziksel yapýsýnýn gözle görülemez hali
olan ‘atom altý parçacýklar’ vardýr. Bu nedenle de Var Eden, maddi ve
manevi varlýðýndan var ettiði tüm varlýklarla her þeyde ve her yerdedir.

16
GÖK TEÑRÝ

57. HADÎD (DEMÝR) SURESÝ

4. Ayet (YNÖ meali)


O, odur ki, göklerle yeri altý günde yarattý, sonra arþ üzerinde egemenlik kurdu.
Yere gireni ve ondan çýkaný, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olur-
sanýz olun sizinle beraberdir. Allah, iþleyip üretmekte olduklarýnýzý en iyi þekilde
görmektedir.

4. Ayet (EHY meali)


O'dur ki, gökleri ve yeri altý günde yarattý. Sonra Arþ üzerine hükümranlýðýný
kurdu. Yere gireni, ondan çýkaný, gökten ineni ve ona yükseleni bilir ve her nerede
olsanýz sizinle beraberdir. Allah bütün yaptýklarýnýzý görür.

Kur’an’da bizlere öðretilen ve sadece Var Eden’e ait olan adlarýn anlamlarý
bu durumu açýklamaktadýr.

Zahir: Herþeyde tecelli eden. Tüm yarattýklarýnda, kendisinden görünebilir izler,


iþaretler bulunan.

Batýn: Gözle görülmeyen, herþeyde kendinden bir güç bulunan.

Hayy: Sürekli diri. Hayatýn kaynaðý. Kendisi için ölüm söz konusu olmayan.

Kayyum: Kudretin kaynaðý. Kudretiyle herþeyi kývamýnda tutan.

Hiçbir þey yoktan var edilmemiþtir. Ortada en küçük yapý taþlarý da dahil
olmak üzere hiç birþey yokken herhangi birþeyi var etmek olanak dýþýdýr.
Var Eden, Kendisi dýþýnda hiçbir varlýðýn olmadýðý ‘bir varlýlýk’ durumun-
dan kâinatý ve tüm canlýlarý Kendi fiziksel varlýðýndan var ederek ‘çok var-
lýlýk’ durumuna geçmiþtir. Bu nedenle, herþeyin yoktan var edildiðini kabul
etmek; kâinat var edilmeden önce Var Eden’in de var olmadýðýný kabul
etmek olur ki bu yanlýþtýr. Kâinatda, Var Eden’in fiziksel varlýðýndan baþka
madde yoktur ve var edilen tüm varlýklar; Var Eden’in Kendi fiziksel var-
lýðýndan meydana getirdiði farklý farklý ‘þekillenmeler/tecelliler’ dir.

17
52. TÛR (TÛR DAÐI) SURESÝ

35. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa onlar hiçbir þeysiz mi yaratýldýlar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratýcýdýr?

35. Ayet (EHY meali)


Yoksa kendileri hiçbir þeysiz (yaratýcýsýz) mý yaratýldýlar? Yoksa yaratan onlar
mýdýrlar?

Bu ayette var ediliþin ‘hiç’ten ya da ‘yok’tan olmadýðý bilgisi verilmiþtir. Var


ediliþ, hiç’ten meydana gelmek deðildir.

Allah, insanlarýn doðruya ikna olarak inanmasýný, kabul etmesini istemekte-


dir. Bu nedenle içinde bulunduðumuz yaþam döneminde insan toplumlarý
ilimde yavaþ yavaþ ilerlemiþ, Allah, doðrularý sindire sindire ilimle öðret-
miþtir.

*“Fizikçiler, dünyanýn çekirdeðini bulmaya yönelik yüzyýllardýr süren


arayýþlarýnda, sürekli maddenin derinliklerine ulaþmýþlardýr. Önce atom-
larý, sonra bin kat daha küçük olan atom çekirdeðini, ardýndan da atom
çekirdeðinde alt yapýlar olan protonlar, netronlar ve diðer yüzlerce ‘ele-
menter parçacýklar’ý keþfetmiþler ve en sonunda bu parçacýklar dünyasýný
‘Standart Teori’ adýný taþýyan karmaþýk bir teoriyle düzenlemiþlerdir. Bu
teori, dünyanýn çekirdeðini, kuark, gluon ve lepton (bunlar bazen madde,
bazen enerji yapýsýnda olan ve þüpheli bir durumda aniden kaybolan tuhaf
parçacýklar) olarak tanýmlanan yapý taþlarýndan oluþan hareketli (kaçmaya
hevesli) bir yapý olarak tanýmlýyor. Kuarklar sadece ikili ya da üçlü gruplar
halinde bulunuyor ve bünyelerinde gizemli renkler taþýyorlar. Gluonlar ise
proton ve nötron gibi parçacýklarýn içinde yaþýyorlar. Bütün hepsi bir araya
geldiðinde aþýrý çegingen bir yapý sergiliyor, insanýn onu gözlediðini fark
edince yapýlarýný deðiþtiriyorlar.”

Burada altý çizilmesi gereken nokta; dýþarýdan bir ýsý, ýþýk veya kuvvet et-
kisi olmadan sadece gözlendiklerini fark ettiklerinde yapýlarýný deðiþtiriyor
olmalarýdýr. Bu ancak bilinçlerinin de olmasýyla mümkün olabilir. ‘Çekin-
gen bir yapý sergilemelerinin’ anlattýðý manevi yapýyý lütfen bir düþünün.
* EN KÜÇÜK PARÇACIÐIN PEÞÝNDE www.focusdergisi.com.tr/bilim

18
GÖK TEÑRÝ

“Ýleri sürülenler, herkes tarafýndan kavranamayacaðý için bazý bölümleri


gizli tutulan özel bir bilgi görüntüsü çiziyor. Ancak teoriye verilen isim,
sanki her þey kontrol altýndaymýþ izlenimini veriyor; ‘Maddenin Standart
Modeli’. Teori, dünyanýn, en merkezde sadece iki parçacýk grubundan
oluþtuðunu ileri sürüyor; altý farklý yapýdaki kuarklar ve akrabalarýyla bir-
likte elektronlar. Dünya, çeþitli kuvvet parçacýklarýnýn meydana getirdiði
dört temel kuvvet sayesinde bir arada kalýyor. Bunlardan birincisi, elek-
tronlarý atom çekirdeðine baðlayan, elektrik akýþýný saðlayan ve bütün kim-
yasal olaylarýn temelinde yer alan ‘elektromanyetik kuvvet’. Ýkincisi, gün-
lük yaþamda kesinlikle fark edilmemekle birlikte radyoaktif parçalanma ve
Güneþ üzerindeki olaylarda rol oynayan ‘zayýf kuvvet’. Üçüncüsü, atom
çekirdeðinin daðýlmasýný önleyen ve atom bombasýnýn patlamasý sýrasýnda
açýða çýkan ‘güçlü kuvvet’. Dördüncüsü ise, elmanýn aðaçtan düþmesini
saðlayan, yeryüzünün daðýlmasýný önleyen, yýldýzlar, gökadalar ve gökada
yýðýnlarýnýn þekillenmesini saðlayan ‘kütleçekim kuvveti’.

Ancak fizikçiler ‘Standart Model’ konusunda sýkýntýlar yaþýyorlar. Karþýt


parçacýklar, farklý renkteki kuarklar ve kuvvet parçacýklarýnýn hepsi dahil
edildiðinde, model 61’den fazla parçacýðý kapsýyor. Ama modelde yer alan
kuarklarýn birbirinden çok farklý kütlelere sahip olmalarýnýn nasýl açýklan-
masý gerektiðini, ayrýca bu parçacýklarýn bir çoðuna niçin ihtiyaç duyul-
duðunu kimse açýklayamýyor. Günlük dünyamýz iki kuark ve bir elektron-
la þekillendiðine göre geri kalanlar ne iþe yarýyor?

Standart modelde yanlýþlarýn bulunduðu düþünülüyor. Örneðin, evrenlerin


oluþumunu saðlayan büyük patlama tarif edilmeye kalkýþýldýðýnda bu
model hata veriyor. Kaðýt üzerinde, içindeki hiçbir þeyin iþlemez hale
geldiði bir uzay-zaman köpüðü meydana geliyor. Standart modelin ortaya
çýkardýðý bazý sonuçlar, insan zekasýný durdurabilecek nitelikte. En zeki
beyinler bile standart modelin teorik olarak mümkün kýldýðý birçok þeyi
uygulamaya aktaramýyorlar. Bu nedenle araþtýrmacýlar, ‘tanrý parçacýðý’
adýný verdikleri ve her þeyi basit bir þekilde açýklayabilecek yeni mini mini
parçacýklarýn teorisini aramaya koyuldular. Bu parçacýk, en küçük olarak
bilinen kuarktan daha küçük olmalýydý. Ancak þu ana kadar net bir bilgiye
ulaþamadýlar.”

19
Bu noktada Var Eden’in þu andaki fiziksel yapýsýnýn özelliklerini anlatan ve
bizlere öðretmiþ olduðu isimlerini ve anlamlarýný hatýrlamakta fayda var.

Zahir: Herþeyde tecelli eden. Tüm yarattýklarýnda, kendisinden görünebilir izler,


iþaretler bulunan.

Batýn: Gözle görülmeyen, herþeyde kendinden bir güç bulunan.

Hayy: Sürekli diri. Hayatýn kaynaðý. Kendisi için ölüm söz konusu olmayan.

Kayyum: Kudretin kaynaðý. Kudretiyle herþeyi kývamýnda tutan.

‘OQ’, ‘+’, simgelerinin anlamý ‘Kuantum’ dur; sudan var ediþin ‘fizik’
ilimidir.

* “Bazý bilim insanlarý da süper sicimlerle ilgili teoriler geliþtiriyorlar.


Yaþamýn en küçük yapý taþý nokta þeklinde deðil, iç içe geçmiþ titreþen
sicimler (strings) þeklindeki yapýlardan oluþuyor. Bu sicimler sadece bili-
nen boyutlara (zaman ve uzay) deðil, on ya da on bir boyuta sahip. Bir yer-
lerde görünmez bir þekilde, yumak halinde sarýlý olduðu için biz bu boyut-
larý göremiyoruz.”

Bu durumu gösteren en iyi örnek, Mimar Sinan tarafýndan inþa edilen


Selimiye camîsinin bir minaresine, sarmal þekilde üç ayrý merdivenden
çýkarken insanlarýn birbirlerini göremiyor olmasýdýr.

67. MÜLK SURESÝ

3. Ayet (YNÖ meali)


Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ýn
yaratýþýnda/yarattýklarýnda herhangi bir uyuþmazlýk, aykýrýlýk, çeliþme göremezsin.
Bir kez daha bak! Bir çatlaklýk, bir uyuþmazlýk görüyor musun?

3. Ayet (EHY meali)


* EN KÜÇÜK PARÇACIÐIN PEÞÝNDE www.focusdergisi.com.tr/bilim

20
GÖK TEÑRÝ

O ki, birbirine uygun yedi gök yaratmýþtýr. O Rahman'ýn yarattýðýnda hiçbir


nizamsýzlýk göremezsin. Haydi çevir gözü(nü), görebilir misin hiç bir çatlak, bir
kusur?

71. NÛH SURESÝ

15. Ayet (YNÖ meali)


"Görmediniz mi, Allah yedi göðü ahenkli bir bütün olarak nasýl yarattý?"

15. Ayet (EHY meali)


Görmediniz mi, Allah'ýn yedi göðü nasýl uygun tabakalar halinde yarattýðýný?

Var edilmiþ yedi gök ayrý ayrý deðildir. Ýç içe bir bütün halindedir. Bu
durum, ilimin bugün ‘parelel evrenler’ olarak adlandýrdýðý kavramdýr. Bir
biri tarafýndan görülemeyen yaþam boyutlarýnýn ayný ‘yer’i paylaþmasýdýr.
Paralel evrenlerin ilimine insanlar eriþemeyecektir. Eðer bunun ilimine
eriþmesine izin verilirse, insanlar boyunu aþacak iþlere kalkýþacaktýr.

“Araþtýrmacýlarýn kesin olarak bildikleri birþey var. Kuarklarýn içinde


gerçekten daha küçük parçacýklar bulunuyorsa, bunlar aþýrý yüksek ener-
jiye sahip olmalýlar. Çünkü kuark, milimetrenin milyarda birinin milyonda
biri büyüklüðüne sahiptir. Bu kadar küçük bir alanda hareket edebilen bir
parçacýðýn, Heisenber’in ‘Belirsizlik Teorisi’ne göre, yüksek bir hýza ve
onunla birlikte de yüksek bir enerjiye sahip olmasý gerekmektedir.”

Demek ki en küçük yapý parçacýðý ortaya çýktýðýnda, gözle görünür olduðun-


da ortaya aþýrý yüksek bir enerji çýkacaktýr. Bir daðý parça parça edebilecek
büyüklükte enerji. Hz. Musa’nýn un ufak olmasýna þahit olduðu dað gibi...

Varlýklar nasýl var olmuþtur? Temel yapý taþlarý önce atomlarý, elementleri
ve varlýklarý ortaya çýkarmak/oluþturmak için doðru þekilde bir araya
gelebilmeyi nasýl bilebilmiþlerdir? Onlarý elleriyle bir araya getirebilecek
varlýklar henüz var edilmemiþken bu nasýl mümkün olmuþtur? Çamurdan,
topraktan ve sudan var edilen insan vücudu, ve diðer varlýklar nasýl can-
lanmýþtýr?

21
* “Ýnsan DNA’sý biyolojik bir internettir ve yapay olandan birçok açýdan
daha üstündür. Var olan her þeyin temelde atomdan oluþtuðu sanýlmak-
taydý. Þimdi fizikçiler süper sicim diye isimlendirilen sicim þeklindeki
sürekli titreþim halinde olan cisimden oluþtuðunu söylemektedirler. Yani
atomda sicim olarak adlandýrýlan cisimden oluþmuþ bir parçacýk. Fizikçiler
atomun içindeki protonu bölüp ikiye ayýrmak istediklerinde rast gele
hareket ettiðini, bazen yok olduðunu ve ne zaman ‘þurada mý acaba’ diye
düþünseler orada ortaya çýktýðýný görerek hayret etmiþler. Böylesine ma-
tematik ve geometriye dayanan bir evren varken nasýl olurda atom altý
parçacýklarýnda bu derece rast gelelik ve atom altý parçacýklarýn insanýn
düþüncesinden etkilenme durumu olabilir diye hayrete düþmüþlerdir. Var
olan her þeyin bir olmasý ve birbiri ile baðlantýda olmasýnýn nedeni budur,
temelde her yeri kaplayan boþluk bile süper sicimdir. Yeni bir araþtýrmada,
Stanford üniversitesi fizik profesörü Dr. William A. Tiller, bilinçli düþün-
celeri standart 1 mikro vattan daha az güç yayan bir elektronik alete yük-
leyip bununla gelecekte bir canlýyý etkileyebileceðini ispat etmiþdir. Ame-
rika’nýn çeþitli laboratuarlarýnda birçok deney uygulamýþ, küçük aletleri ile
belirli bir niyet yükleyip istediði etkiyi elde etmiþdir. Sistemi kullanarak PH
solüsyonunu deðiþtirip sinek larvalarýnýn geliþimini %15 hýzlandýrmýþtýr. Su
ve hava derecelerini deðiþtirmiþ ve karaciðer enziminin alkalin fosfat
aktivitesini yükseltmiþtir. Tiller, araþtýrmalarýný 4 güçlü meditasyon uzma-
nýnýn niyete 15 dakika odaklanýp zihinsel olarak mühürlenmesiyle gerçek-
leþtirmiþtir.

Dr. Jacques Benveniste 2 Nobel ödülü alan tek insandýr. 1991 de suyun
hafýzasý olduðunu keþfettiði ve 1998’de de bu buluþunu dâhice kullandýðý
için ödüllendirilmiþtir. Benveniste yaptýðý araþtýrmalarda DNA hücre-
lerinin belli bir frekansta foton(ýþýk) yaydýðýný ve farklý hücrelerin farklý
frekansta titreþtiðini, farklý titreþimdeki iki hücre yan yana geldiðinde yeni
bir frekans oluþturup birlikte bu frekansta titremeye baþladýðýný ve elektro
manyetik dalgalar ile bir çaðlayan yaratýp ýþýk hýzýnda yolculuk ettiðini
keþfetmiþtir. Bunun dýþýnda suyun hafýzasý olduðunun da kâþifidir.
1980’lerde baþlattýðý çalýþmalarýnda suya bir madde yüklemiþ ve bunu bir

* www.tillerfoundation.com/sience, www.livingthefield.com

22
GÖK TEÑRÝ

milyon kez sulandýrmýþ özel bir alet ile aþýrý hýzda sallayarak yapýlan deney-
de maddenin yok olmadýðý gözlemlenmiþtir. Ne kadar çok sulandýrýlýrsa
sulandýrýlsýn, ki bu defa on milyon kez daha sulandýrýlsa bile suyun içine
koyulan maddenin hâlâ var olduðu tespit edilmiþtir. Hatta daha da ileri
giderek suya zehirin kendisini deðil de frekansýný yüklemiþ ve aynen zehirin
kendisi koyulmuþçasýna suyun sinekleri öldürdüðü gözlemlenmiþtir. Daha
sonra emin olmak için dünyanýn deðiþik ülkelerindeki laboratuvarlarla
anlaþýlýp hýzlý karýþtýrýcý aleti göndererek buralarda da deneylere devam
edilmiþ, ancak Belçika’da ki bir laboratuvarda bir türlü doðru netice elde
edilememiþtir. Benveniste bizzat kendisi gittiðinde deneyi sürdüren bilim
kadýnýnýn, elektro manyetik alanýnýn deneyi etkileyip bozduðunu
anlamýþtýr.

Son derece þüpheci biri olan Queens Belfast üniversitesi Profesörü


Madeleine Ennis, Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir araþtýrma grubuna
katýlmýþtýr. Fransa, Ýtalya, Belçika ve Hollanda’lýlardan oluþan ekibiyle
Profesör M. Roberfroid, Belçika Katolik üniversitesinde, Benveniste’nin
kullandýðý orijinal deneyin daha rafine edilmiþini kullanarak yapýlan uygu-
lamada, ilgili dört laboratuvarda ki bilim adamlarý deney solüsyonlarýnýn
içinde ne olduðunu bilmeden çalýþmýþlardýr. Hatta tüplerin bazýlarýnda
sadece saf su kullanýlmýþtýr. Tüm deney baðýmsýz bir bilim adamý tarafýn-
dan koordine edilmiþtir. Baðýmsýz koordinatör, tüm solüsyonlarý kodlamýþ
ve bilgiyi toplamýþtýr ama deneylerde bir fiil çalýþmamýþtýr. Bu yüzden yalan
ve sahteciliðe olanak kalmamýþtýr.Yapýlan tüm deneyler Benveniste’nin
sonuçlarýný desteklemiþtir. Benveniste bu sonuç karþýsýnda ‘12 sene önceye
bizim baþladýðýmýz noktaya gittiler’ demiþtir. Benveniste biyo kimyevi mad-
delerin yaydýðý sinyali kaydedip internet aracýlýðý ile dünyaya yayabilirim ve
bu sinyal biyolojik hücrelerde sanki gerçekte o madde varmýþ gibi etkileyip
deðiþim yaratýr. Unutmayýn bedenin %75 su’dur.”

Buradan çýkarýlacak ilk ders þudur; internet aracýlýðý ile ulaþan sesli hiçbir
mesajýn dinlenmeden silinmesi gerekebilecektir. Bir melodi veya sözle
iletilen titreþimin ne zaman neye sebep olacaðý anlaþýldýðýnda çok geç ola-
bilir. Cep telefonlarý da bu amaç için kullanýlmaya uygundur.

23
“Titreþimlerin su moleküllerinde sebep olduðu deðiþiklikler, Japon bilim
adamý Masaru Emoto’nun bilimsel çalýþmalarý ve fotoðraflarý ile birlikte
yayýnlanmýþ olan “The Message from Water” isimli kitabýnda bulunuyor.

Emoto’nun çalýþmasý bize gerçekçi kanýtlarla insanýn titreþimsel ener-


jisinin, düþüncenin, kelime, fikir ve müziðin suyun moleküler yapýsýný et-
kilediðini sunuyor. Su bu gezegendeki yaþamýn kaynaðýdýr. Beden bir
sünger gibidir ve hücre denilen trilyonlarca sývý dolu odacýklardan oluþur.
Yaþamýmýzýn kalitesi sývýmýzýn kalitesi ile direk baðlantý halindedir. Su son
derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel þekli kolayca bulunduðu ortama
adapte olur. Yalnýz deðiþen sadece fiziksel þekli deðildir, moleküler þeklide
deðiþir. Çevresel enerji veya titreþimler suyun moleküler þeklini deðiþtirir.
Bu anlamda su sadece görsel anlamda çevresel durumu yansýtmaz ayný
zamanda moleküler anlamda da yansýtýr.

Emoto, görsel anlamda bu moleküler deðiþimi fotograf teknikleri ile bel-


gelemektedir. Su damlacýklarýný dondurup fotoðraf çekme kapasitesi olan
karanlýk alan mikroskobu altýnda inceliyor. Çalýþmasý çevresel etkilerin
suda yarattýðý moleküler deðiþimi açýkça ortaya koymaktadýr.

Emoto, dünyanýn deðiþik kaynaklarýndan alýnan ve deðiþik durumlarda


olan sularýn kristalize þekillerinde bir çok büyüleyici farklýlýklar keþfetmiþtir.
Akar sulardan ve kaynaklardan alýnan su çok güzel geometrik þekilleri olan
kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleþimin yoðun olduðu kirli ve tok-
sik sular, su borularýnda ve depolarda bekletilen durgun bozuk sular kesin
þekilsel olarak bozuk ve rastgele oluþmuþ kristal þekiller oluþturuyor.

Sanbu-ichi Yusui Japon Shimato Kutup buzu


akarsuyundan su nehrinden su

24
GÖK TEÑRÝ

Fransa Lourdes Japonya Biwako gölü Yodo nehri Kasai’deki


çesme suyu kirli su þehirlerden geçiyor

Ýþlem görmemiþ Fujiwara barajindan dua Fujiwara barajindan dua


edilmeden önceki hali edildikten sonraki hali
durmuþ su

Bu fotoðraflar suyun inanýlmaz yansýmasýný gösteriyor, canlý ve her duygu


ve düþüncemize tepki veren bir madde. Suyun çevresindeki titreþim ve
enerjiyi kolayca aldýðý açýkça ortada. Su, bir kelime söylendiði anda, anýn-
da hemen etkilenmekte.

Musluk suyunun duadan Musluk suyunun duadan


önceki hali sonraki hali

Beethovenin Pastorale Tibet Sutrasi Kawachi yerel


dans müziði

25
Heavy metal müzik Sen beni hasta ediyorsun Adolph Hitler
seni öldüreceðim

Teþekkür ederim Sevgi ve Takdir Rahibe Teresa


(Burada oluþan 6 köþeli yýldýza
dikkat edelim)

Düþünce ile DNA yapýsý deðiþtirilebilmektedir. 1990 yýlýnda Moskova’ da


bir grup bilim adamý insan genomunun fazlaca biyokimya düzeyine in-
dirildiði görüþü ile insan DNA’sý üzerinde bir çalýþma baþlattýlar. Bugüne
kadar oluþmuþ olan Ortodoks düþünce tarzýnýn birçok bilgiyi gizlediðini
fark etmiþlerdi.

Bu grupta çoðunluðu Rus bilim akademisinden olan üstün yetenekte bilim


adamlarý var. Tanýnmýþ Lebedev enstitüsünden fizikçilerin dýþýnda mo-
leküler biyolog, biyofizikçi, genetik uzmaný, embriyolog ve dilbilimci de
bulunuyor. Projenin yönetimi bir biyofizikçi ve moleküler biyolog olan Dr.
Pjotr Garjajev, kendisi Rus bilim akademisinin olduðu kadar New York
Bilim akademisinin de bir üyesidir. 1990’dan bu yana oluþturulan bu pro-
jenin neticesinde Moskovalý grup devrim sayýlacak bir farkýndalýkla
karþýlaþtý. Bu durum DNA ve insan genetiði anlayýþýna yepyeni bir ýþýk
tuttu.

DNA’mýzýn sadece % 10’nunu protein oluþturmakta kullanýrýz, diðer %


90’ný iþe yaramaz DNA diye kabul edilir. Oysa bu Rus araþtýrmacý grup

26
GÖK TEÑRÝ

doðanýn aptal olmadýðýna inanarak araþtýrmalarý baþlattý ve neticeler


devrim yaratacak nitelikte sonuçlandý.

DNA’mýzýn alkalinlerinin bildiðimiz normal lisanda kullanýlan grameri


takip ettiðini ve aynen lisanlarýmýz gibi kalýpsal kurallarý olduðunu keþfet-
tiler. Dolayýsý ile insan lisanýnýn tesadüfen oluþmadýðý, içsel DNA’mýzýn
yansýmasý olduðu ortaya çýktý.

“Bu araþtýrmacý grup ayný zamanda DNA’nýn titreþimsel tabiatýný da


inceledi. Kýsaca özetlemek gerekirse; “yaþayan kromozomlar endojen
(içsel) DNA lazer radyasyonu kullanarak aynen holografik bilgisayarlar
gibi çalýþýyor”. Bunun anlamý þu; belirli frekans desenlerini lazer ýþýnýna
ayarlayýp bununla DNA frekansýný etkilediler ve dolayýsý ile genetik bil-
ginin kendisini etkilediler. DNA-alkaline eþleri ve lisanýn temel yapýsý ayný
olduðuna göre, DNA’yý deþifre etmeye gerek yok. Basit bir þekilde insanýn
kullandýðý lisandaki kelime ve cümleleri kullanabilirsiniz. Yaþayan doku-
daki DNA maddesi, eðer gerekli frekanslar kullanýlýrsa, lisana ayarlanmýþ
lazer ýþýný ve hatta radyo dalgalarýna her zaman tepki verecektir. Bu ise
düþünce ve kelimelerin, cümlelerin, enerji çalýþmalarýnýn neden etkili ol-
duðunu ve neden iyileþtirici neticeler elde edildiðini açýklamakta. Batýlý
araþtýrmacýlar DNA sarmalýmýzdan tek genleri kesip atýp baþka yerlere yer-
leþtirirken Ruslar ayarlanmýþ radyo ve ýþýk frekanslarý ile hücre metaboliz-
masýný etkileyerek genetik yanlýþlýklarý düzeltiyor.

Garjajeva’nýn araþtýrma grubu bu metotla X ýþýnýnýn zarar verdiði kromo-


zomlarýn onarýlabilineceðini ispat ettiler. Hatta belirli bir DNA’nýn bilgi
desenini yakalayýp baþka birine aktardýlar, böylece hücreleri baþka bir
genoma programladýlar. Mesela kurbaða embriyosunu salamander em-
briyosuna sadece DNA bilgi deseninin frekansýný ileterek aktardýlar.
Böylece tüm bilgi kesip biçme olmadan, dolayýsý ile hiçbir uyumsuzluk ve
yan etki oluþmadan aktarýlmýþ oldu. Tüm bunlar sadece titreþim ve lisan
kullanarak yapýldý. Spritüel öðretmenler bedenlerimizin kelime, düþünce,
ses ve titreþimlerden etkilendiðini ve tekrar programlanabildiðini asýrlardýr

27
bilirler ancak bunun bilimsel olarak da ispat edilmesi yolumuza daha da
somut bir ýþýk tutmakta.

Rus bilim adamlarý bu kadarla kalmayýp DNA’mýzýn vakumda bozucu


desenlere neden olabileceðini böylece manyetik solucan delikleri yarata-
bileceðini de keþfettiler. Solucan delikleri Einstein-Rosen köprüleri de
denilen, yanarak sönmüþ olan yýldýzlarýn býraktýðý kara deliklerin
mikroskobik eþ deðeridir. Bunlar bilginin uzay zaman dýþýnda iletilmesini
saðlayan tüneller, evrenin tamamýyla deðiþik bölgeleri ile oluþan baðlan-
týlardýr. DNA bu bilgi parçacýklarýný çeker ve bizim bilincimize aktarýr. Bu
tarz Hiper baðlantý en çok gevþemiþ ve dingin bir durumda oluþur.
Gerilme, korku, üzüntü veya hiper aktif bilinç hali hiper baðlantý oluþu-
munu ve böylece bilginin akýþýný engeller. Doðada Hiper baðlantý milyon-
larca yýldýr yapýlýr. Böceklerin organize hayat akýþý bunu dramatik bir þe
kilde ispatlar. Doðadan bir örnek ; Kraliçe karýnca kolonisinden ayrýlýrsa,
yapýlanma planlandýðý gibi delicesine devam eder. Þayet kraliçe
öldürülürse kolonideki tüm çalýþma durur. Kraliçenin uzaktan bile olsa
grup farkýndalýðý ile iþçilere imar planlarýný gönderdiði bellidir, ölmedikçe
istediði kadar uzakta olsun hiper komünikasyon saðlanýr. Hiper
komünikasyon insanlar arasýnda his, ilham, sezgi, duru görü, þifacýlýk
olarak deneyimlenir.”

36. YÂSÝN SURESÝ

82. Ayet (YNÖ meali)


O, bir þeyi istediðinde, buyruðu sadece þunu söylemektir: "Ol!" Artýk o, oluverir.

82. Ayet (EHY meali)


O'nun emri, birþeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da oluverir.

16. NAHL SURESÝ

40. Ayet (YNÖ meali)


Biz bir þeyi dilediðimizde, onun hakkýnda söyleyeceðimiz söz, "Ol!" demekten
ibarettir; o hemen oluverir.

28
GÖK TEÑRÝ

40. Ayet (EHY meali)


Bizim, herhangi birþey için sözümüz onu murat ettiðimiz zaman, yalnýzca ona:"Ol!"
dememizdir. O da hemen oluverir.

Ýstenilen bir þeyin oluþmasý için yapýlanýn sadece ‘ol’ demek olduðu belir-
tilmiþtir. Allah bir þeyi istediðinde emreder, bizde yaparýz denilmemiþtir.
Yapýlan; olmasý istenilen þey için gerekli kelimelerin doðru sýrayla ve sesle
söylenmesidir. Allah, kelimelerle maddeye hokum etmektedir.(Arapça
doðru okunuþu ‘hokum’dur, ‘hüküm’ deðil.)

11. HÛD SURESÝ

44. Ayet (YNÖ meali)


Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekildi. Ýþ bitirilmiþti.
Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykýrýldý: "O zalimler topluluðu geri gelmez olsun!”

44. Ayet (EHY meali)


Bir de: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sende açýl!" denildi ; su çekildi, iþ bitirildi,
gemi Cudi üzerinde durdu ve bu zalim topluluða: "Defolun!" denilmiþti.

21. ENBÝYA SURESÝ

69. Ayet (YNÖ meali)


Biz de þöyle dedik: "Ey ateþ, Ýbrahim'e bir serinlik ol, bir selam ol!"

69. Ayet (EHY meali)


Biz: "Ey ateþ, Ýbrahim'e serin ve zararsýz ol!" dedik.

40. MÜMÝN SURESÝ

68. Ayet (YNÖ meali)


O O'dur ki, hem hayat veriyor hem öldürüyor. Bir iþ ve oluþa hükmedince, ona
sadece "Ol!" der; o hemen oluverir.

68. Ayet (EHY meali)


O'dur hem dirilten, hem öldüren. Özetle, O bir iþe karar verdiði zaman ona
sadece: "Ol!" der, oluverir.

29
Yukarýdaki ayetlerden anlaþýldýðý üzere herþey gibi, canlandýrmak ve can
almak da sadece gerekli kelimelerin söylenmesiyle oluþan ses titreþim-
lerinin fiziksel etkisi sonucu oluþan durumdur.

2. BAKARA(SIÐIR) SURESÝ

243. Ayet (YNÖ meali)


Ölüm korkusuyla binlerce kiþi halinde yurtlarýndan çýkanlarý görmedin mi? Allah
onlara "Ölün!" dedi de sonra onlarý diriltti. Þu bir gerçek ki Allah, insanlara karþý
çok lütufkârdýr. Fakat insanlarýn çoklarý þükretmezler.

243. Ayet (YNÖ meali)


Binlerce kiþi iken ölüm korkusuyla yurtlarýndan çýkan kimseleri görmez misin?
Allah onlara: "Ölün." dedi. Sonra onlara bir hayat verdi. Muhakkak Allah, insan-
lara karþý bir fazilet sahibidir, ancak insanlarýn pek çoklarý þükretmiyorlar.

41. FUSSILET (‘AYRINTILI YAPTI’) SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Böylece onlarý, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göðe kendi iþ ve oluþunu
vahyetti. Ve biz, arza en yakýn göðü kandillerle ve bir korumayla donattýk. Ýþler
bunlar Azîz ve Alîm olanýn takdiridir.

12. Ayet (EHY meali)


Böylece onlarý iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulu-
nan meleklere) iþlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donat-
týk ve koruduk, iþte bu, hep o çok güçlü ve herþeyi bilenin takdiridir.

99. ZÝLZÂL (ZELZELE) SURESÝ

4. Ayet (YNÖ meali)


Ýþte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatýr.
4. Ayet (EHY meali)
o gün, (yer) bütün haberlerini anlatýr.

30
GÖK TEÑRÝ

5. Ayet (YNÖ meali)


Çünkü Rabbin ona vahyetmiþtir.
5. Ayet (EHY meali)
Çünkü Rabbin ona vahyetmiþtir.

10. YÛNUS SURESÝ

24. Ayet (YNÖ meali)


Þu iðreti hayatýn durumu gökten indirdiðimiz bir suya benzer: Ýnsanlarýn ve davar-
larýn yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karýþmýþtýr. Nihayet toprak, takýlarýný kuþan-
mýþ, süslenmiþtir. Topraðýn sahipleri onun üzerinde egemen olduklarýný sanmak-
tadýrlar. Tam bu sýrada emrimiz ona gece veya gündüz ulaþmýþtýr. Ve onu, sanki
dün yerinde yokmuþ gibi biçip atmýþýzdýr. Derin derin düþünen bir topluluk için
ayetleri böyle ayrýntýlý olarak veriyoruz.

24. Ayet (EHY meali)


O dünya hayatýnýn misali, ancak gökten indirdiðimiz bir su gibidir ki, onunla
yeryüzündeki otlar, insan ve hayvanlarýn yediði bitkiler birbirine karýþmýþtýr.
Nihayet yeryüzü zinetini takýnýp süslendiði ve sahipleri de onun üzerinde kendi-
lerini güçlü sandýðý bir sýrada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiþ, bir
anda ona öyle bir týrpan arývermiþizdir ki, sanki dün orada hiçbir þenlik yokmuþ
gibi oluverir. Ýþte düþünebilecek bir kavim için ayetlerimizi böyle açýklýyoruz.

Yukarýdaki ayetlerde verilen bilgilerde, oluþan/meydana gelen tüm iþlerin


söz söylenmesiyle yapýldýðý anlaþýlmaktadýr. Peki madde kendisinden
‘olmasý istenilen’ þeyi anlatan sözü nasýl anlamaktadýr? Maddenin anladýðý
kelimenin anlamý deðil, kelimelerin telaffuz edilmesiyle oluþan ses titreþim-
leridir. Algýladýklarý titreþimlere göre davranan/deðiþiklik gösteren madde
temel yapýsýnýn, ‘gözlendiklerini farkettiklerinde yapýlarýný deðiþtirdikleri’
de hatýrlanýrsa, þuuru ve hafýzasý olduðu için, kendilerine ses titreþimleriy-
le emredileni oluþturmakta/yapmaktadýrlar. Titreþimler maddeyi kontrol
etmekte, ona emir vermektedir. Allah’ýn emrine karþý konulamamasý;
kelimeleri telaffuz etmesiyle oluþan ses titreþimlerinin maddeye hokum
etmesidir.

31
36. YÂSÎN SURESÝ

28. Ayet (YNÖ meali)


Biz onun ardýndan kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de
deðildik.
28. Ayet (EHY meali)
Arkasýndan kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de deðildik.

29. Ayet (YNÖ meali)


Olan, sadece korkunç titreþimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
29. Ayet (EHY meali)
O sadece bir sayha (gürültü) oldu; hemen sönüverdiler.

49. Ayet (YNÖ meali)


Sadece korkunç titreþimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekiþip dururlarken, o ses
kendilerini enseleyecektir.
49. Ayet (EHY meali)
(Ondan) sadece bir tek sayhaya bakýyorlar, bir sayha ki, onlar çekiþip dururlarken
kendilerini yakalayýverir.

53. Ayet (YNÖ meali)


Topu topu korkunç titreþimli bir tek ses. Ve bakmýþsýn, hepsi birden huzurumuz-
da divan durmaktadýr.
53. Ayet (EHY meali)
Baþka deðil, sadece bir sayha olmuþ, derhal hepsi toplanmýþ huzurumuza
getirilmiþlerdir.

16. KAMER SURESÝ

31. Ayet (YNÖ meali)


Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de aðýlcýnýn serptiði kuru ot gibi kýrýlýp ufa-
landýlar.

31. Ayet (EHY meali)


Çünkü Biz üzerlerine tek bir sayha gönderiverdik; aðýlcý çýrpýsý gibi kýrýlýp
dökülüverdiler.

32
GÖK TEÑRÝ

16. NAHL SURESÝ

77. Ayet (YNÖ meali)


Göklerin ve yerin gaybý Allah'ýndýr. O saate/dünyanýn sonuna iliþkin emirse bir
göz açýp yummak gibi, hatta ondan da yakýndýr. Allah her þeye kadirdir.

77. Ayet (EHY meali)


Bütün göklerin ve yerin sýrrýný bilmek de Allah'a mahsustur. Kýyamet olayý da yal-
nýz bir göz kýrpmasý gibi veya daha yakýndýr. Þüphe yok ki, Allah, herþeye gücü
yetendir.

Hayvanlarýn da önce bedenlerine þekil verilmiþ, sonra gerekli kelimelerin


söylenmesiyle canlandýrýlmýþlardýr.

36. YÂSÎN SURESÝ

71. Ayet (YNÖ meali)


Görmediler mi, ellerimizin yapýp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarat-
týk da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.

71. Ayet (EHY meali)


Þunu da görmediler mi: Biz onlar için ellerimizin yaptýklarýndan bir takým
yumuþak hayvanlar yaratmýþýz da onlara sahip bulunuyorlar.

Allah, Hz.Ýsa’ya vücudu çamurdan oluþturulmuþ þekline söylendiðinde


onu canlý bir kuþ haline getirecek kelimeleri öðretmiþtir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

49. Ayet (YNÖ meali)


Onu Beniisrail'e þöyle konuþan bir resul yapacak: "Þu bir gerçek ki, ben size
Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuþ görünümünde bir þey yapar,
ona üflerim de Allah'ýn izniyle kuþ oluverir. Ben, körü ve abraþý iyileþtirir, ölüleri
Allah'ýn izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarýnýzý size
haber veririm. Eðer inananlarsanýz, bunda sizin için tam bir mucize vardýr."

33
49. Ayet (EHY meali)
Onu Ýsrailoðullarýna Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: "Ben, size
Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuþ biçiminde bir yaratýk
yaparým, içine üflerim; Allah'ýn izniyle hemen bir kuþ olur. Yine Allah'in izniyle,
anadan doðma körü ve abraþý iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yedik-
lerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eðer iman edecekseniz, þüphesiz bunda
size bir delil vardýr.

Büyük olasýlýkla Beniisrail halký tarafýndan Hz. Ýsa’ya yapýlan iþkencenin


sebebi de bu kelimeleri öðrenebilmek olmuþtur. Tabii daha önce Hz.Ýsa’ya
bu kelimeler unutturulmadýysa.

Sadece sözle birþey kanýtlanamaz. Kelimelerle söylenen þeyler oluþacaðý,


var olacaðý/meydana geleceði için doðru ortaya çýkacak ve kanýtlanacaktýr.
Ýnananlar için zaten þüphe edilen birþey yoktur. Yalanlayýp inkâr edenler
birkez daha düþünmelidirler.

8. ENFAL SURESÝ
21. Ayet (YNÖ meali)
O sýrada Allah, iki gruptan birinin kesinlikle sizin olacaðýný vaat ediyordu. Ve siz,
güçsüz ve silahsýz olanýn size düþmesini arzu ediyordunuz. Allah ise hakký kendi
kelimeleriyle tam bir biçimde ortaya koymayý ve küfre batmýþlarýn ardýný-arkasýný
kesmeyi istiyordu.

21. Ayet (EHY meali)


Ve o zaman Allah, size iki topluluktan birini va'd ediyordu ki, sizin olsun! Siz ise arzu
ediyordunuz ki güçsüz olan sizin olsun! Oysa Allah sözleriyle gerçeði ortaya çikar-
mak ve kafirlerin arkasýný kesmek istiyordu.

10. YÛNUS SURESÝ

82.Ayet (YNÖ meali)


"Ve suçlular hoþ görmese de Allah, hakký, kelimeleriyle ortaya çýkarýp kanýtlaya-
caktýr.”

34
GÖK TEÑRÝ

82.Ayet (EHY meali)


Allah kendi sözleriyle gerçeði ispat eder, suçlular hoþlanmasalar bile.

‘Kelime’ olarak kullandýðýmýz sözcüðün erken Türkçe aslý * ‘ATBÝTÝG’ dir.


‘AT’ýn anlamý ‘var etme’ dir. ‘BÝTÝG’in anlamý ‘ortaya konmuþ eser’dir.
Kelime/ATBÝTÝG’in anlamý ‘var edilerek ortaya konmuþ eser’dir. Kelimeler’i
bilen Allah’dýr. Var etmeyi saðlayacak kelimeleri bilmediðimiz için de bizim
söylediklerimiz; sözcükler, adlar ve isimlerdir, ‘kelimeler’ deðildir. ‘Bir kelime
öðretenin kýrk yýl kölesi olurum’ sözünün anlamý bu durumdur.

Allah’ýn kudreti ve hokum eden olmasý, maddeye istediði her þeyi yaptýra-
cak olan ilime, yani kelimelerin bileni, sahibi olduðu içindir. Allah, verdiði
emre hokum eder. Bu da kelimelerle, canlý cansýz tüm varlýklarýn fizik-
sel/maddesel yapýlarýna hokum ettiði içindir. Ýþte yenilmez, karþý konulamaz
güç budur. %75’i su olan insan bedeni de, akýl ve þuuruna raðmen titreþim-
lere karþý koyamayacaðý için, Allah’ýn hokumu önüne geçilemez olandýr.
Allah’ýn emri kesinlikle yerine gelir.

12. YÛSUF SURESÝ

21. Ayet (YNÖ meali)


Onu satýn alan Mýsýrlý, karýsýna þöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer
hazýrla. Bize yararý dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." Ýþte bu þekilde biz
Yûsuf'a yeryüzünde imkân verip o topraða yerleþtirdik ki, ona olaylarýn/haberlerin
yorumunu öðretelim. Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama
insanlarýn çoklarý bilmiyorlar.

21. Ayet (EHY meali)


Mýsýrda onu satýn alan kiþi karýsýna: "Ona iyi bak, belki bize yararý olur, ya da onu
evlat ediniriz." dedi.Bu þekilde Yusuf'u orada yerleþtirdik, kendisine olaylarýn
yorumuna dair bilgiler öðretelim diye. Allah, yaptýðý iþte üstün bir güce sahiptir,
fakat insanlarýn çoðu bilmezler.

(Gâlib : Her hal ve þartta galip gelen.)

* AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

35
Ýnsanlar beynini deðil, akýlýný, doðarken belirlenmiþ kapasitelerde iþletebile-
cek farklýlýkla var edilmiþlerdir. Eðer insanlara her þeyin ilimine ulaþmasýna
yetecek kapasite/ruh verilirse Allah’a rakip olmaya kalkýþacaklardýr.

16. NAHL SURESÝ

4. Ayet (YNÖ meali)


Ýnsaný bir spermden yarattý. Bir de bakmýþsýn insan, açýkça kafa tutan bir hasým
oluvermiþtir.

4. Ayet (EHY meali)


Ýnsaný bir damla sudan yarattý. Bir de bakarsýn ki o, açýk bir düþman kesilmiþ!

Canlýlarý kopyalamak bunun baþlangýcý deðil midir?

2. BAKARA SURESÝ

255. Ayet (YNÖ meali)


Allah'tan baþka ilâh yok. Hayy'dýr O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kay-
naðýdýr. Ne gaflet yaklaþýr O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var,
yerde ne varsa yalnýz O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadýkça,
kim þefaat edebilir! O, insanlarýn önden gönderdiklerini de bilir, arkada býraktýk-
larýný da!... Ýnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediði dýþýnda, hiçbir
þeyi kavrayýp kuþatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuþatmýþtýr.
Göklerin ve yerin korunmasý O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliði
sýnýrsýzdýr; Azim'dir O, büyüklüðü sýnýrsýzdýr.

255. Ayet (EHY meali)


Allah'dan baþka hiç bir tanrý yoktur. O, daima yaþayan, daima duran, bütün var-
lýklarý ayakta tutandýr. O'nu ne gaflet basar, ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki
herþey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda þefaat etmek kimin haddine!
Onlarýn önlerinde ve arkalarýnda ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediði
kadarýndan baþka ilminden hiçbir þey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlýðý, bütün
gökleri ve yeri kucaklamýþtýr. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir aðýrlýk da ver-
mez. O, çok ulu ve çok büyüktür.

36
GÖK TEÑRÝ

Türükler’in (Erken Türkler’in) kuantum fiziðinden haberdar oluþu, mad-


denin gözle görülemez dört temel yapý taþýný ve bir araya geldiklerinde
oluþan ýþýk ýþýnlarý biliyor olmalarý, bu bilgilerin onlara öðretildiðini göster-
mektedir. Eðer Türükler bu bilgileri, kendi ulaþmýþ olduklarý uygarlýk
seviyesi sonucunda öðrenmiþ olsalardý, kendilerinden bu günlere kalanlar
sadece duvar veya taþ yazýtlar olmazdý.

Kur’an nasýl yirmi üç senede insanlarýn anlamasýna süre tanýnarak yavaþ


yavaþ indirilmiþse, Hz.Nuh tufaný sonrasý içinde bulunduðumuz yaþam
döneminde Allah, insanlarýn, öðretilen ilimi kullanarak sindirmesini istemiþ
ve yavaþ yavaþ bugünkü seviyeye ulaþtýrarak, Kendisi ve var ediþiyle ilgili
doðrularý ikna olarak anlamamýzý, öðrenmemizi ve inanmamýzý saðlamýþtýr.

Maddenin özelliklerinden bir tanesi eþdeðerli, yani madde/karþýtmadde


halinde olmasýdýr. Bunun anlamý; var edilen canlý cansýz her varlýðýn, ayna
simetrisi þeklinde bir benzerinin de var olmasýdýr. Ayna simetrisi, sað ile
solun yer deðiþtirmesidir. Avuç içleri ayný yöne bakacak þekilde sað elimizi
sol elimizin üzerine koyduðumuzda parmaklarýmýzýn yer deðiþtirmiþ olmasý
durumudur.

* “Bütün parçacýklar(ya da maddeler) için, benzer karþýtparçacýklar (ya da


karþýtmaddeler) vardýr. Parçacýk ve karþýtparçacýklar iþaretleri dýþýnda
tamamen benzerdirler. Örneðin bir proton elektriksel olarak pozitif, ancak
antiproton elektriksel olarak negatifdir. Her ikiside ayný kütleye sahip
olduklarýndan, kütleçekiminden benzer þekilde etkileþirler. Bir karþýt-
madde parçacýk, uygun parçacýk sembolünün üstüne bir çizgi çizilerek
sembolize edilir. Örneðin, proton(P), P+ þeklinde yazýlýp, P- þeklinde
yazýlan bir karþýtparçacýða sahiptir. Bir protonun karþýtparçacýðý antipro-
ton, bir elektronun(e-) karþýtparçacýðý ise pozitron(e+) olarak adlandýrýlýr.
Buradaki ilginç soru þudur; bir madde ve karþýtmadde tamamen eþ ancak
zýt iþaretlidirler. Öyleyse niçin evrende karþýtmaddeden daha fazla madde
vardýr? Fizikçiler hâlâ bu bilmeceyi çözmeye çalýþmaktadýrlar.
...

* Karþýtmadde, R.Feynman, Kuantum Elektrodinamiði

37
Sað ve sol elinizi, parmaklarý ayný yöne bakacak þekilde üst üste getirmeyi
deneyin. Getiremezsiniz! Eldiven teklerini de ayný þekilde üst üste getire-
mezsiniz. Sað ayaðýnýzý sol ayakkabýnýzýn içine sokamazsýnýz. Buna ‘ayna
simetrisi’ denir. Pekala, bir örnek daha; dýþ görünüþ bakýmýndan tamamen
özdeþ iki tür salyangoz vardýr; ama bunlar evlerini ‘ayrý’ biçimde yapar.
Birinin kabuðunun kývrýmý saat yelkovaný yönünde, ötekininki ters
yöndedir. Doða þaþýrtýcýdýr. Sað ve sol olmak üzere iki tür þeker vardýr ve
bu salyangozlar yalnýzca bu þekerlerden birini yer. Umarým artýk inan-
mýþsýnýzdýr! Bu özellikte birçok molekül vardýr. Bunun harika örnekleri de
yalnýzca kimyada (organik kimyada) vardýr.

...
Karþýtmadde kavramý Leibniz’e, 18.yy’a gider. Leibniz, Newton’un çað-
daþýdýr ve ondan baðýmsýz diferansiyel ve ve integral hesabýnýn keþifçisidir.
Ýkili arasýndaki tartýþma, þu þekilde anlatýlabilir; eðer bir cismi veya bir tür
fiziksel süreci doðrudan doðruya veya aynada izlersek, cismin veya sürecin
doðrudan veya yansýmýþ görüntüsünün hangisinin doðrudan, hangisinin
yansýmadan görüldüðünü ayýrt edemeyiz. Bir þeyin gerçeði ile aynadaki
görüntüsü arasýndaki tek fark; sað ile solun yer deðiþtirmesidir. Bunun
sonucunda tüm varlýklar ve süreçler, sað ve sol deðiþmelerine karþý eþit
olasýlýkla oluþmuþlardýr. Bu mantýksal kural, çekirdek ve elektromanyetik
etkileþmeler için deneylerle kanýtlanmýþtýr.”

51. ZÂRÝYÂT (TOZUTUP SAVURANLAR) SURESÝ

49. Ayet (YNÖ meali)


Herþeyden iki çift yarattýk ki düþünüp anlayabilesiniz.

49. Ayet (EHY meali)


Hem herþeyden iki çift yarattýk ki, düþünesiniz.

13. RA’D (GÖK GÜRÜLTÜSÜ) SURESÝ

3. Ayet (YNÖ meali)

38
GÖK TEÑRÝ

Yeri uzatýp döþeyen ve onda oturaklý daðlar ve nehirler vücuda getiren O'dur.
Bütün meyvelerden kendi içlerinde ikiþer çift yaratmýþtýr O. Geceyi gündüze sarýp
bürümektedir O. Bütün bunlarda derin derin düþünecek bir topluluk için elbette
ayetler vardýr.

3. Ayet (EHY meali)


Yine O, Odur ki, yere bir uzantý verdi, orada oturaklý daðlar ve ýrmaklar yaptý ve
meyvelerin hepsinden onda iki çift yarattý; geceyi gündüze bürüyüp duruyor; mu-
hakkak bunda düþünen bir topluluk için deliller vardýr.

23. MÜMÝNÛN (MÜMÝNLER) SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


Bunun üzerine biz, Nûh'a þöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize
uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandýr kaynayýnca, ailenle birlikte her tür-
den iki çifti gemiye sok. Ýçlerinden, haklarýnda daha önce hüküm verilmiþ olan-
larý dýþta býrak. Zulmetmiþ olanlar hakkýnda bana yakarýp durma. Onlar kesinlik-
le boðulacaklardýr."

27. Ayet (EHY meali)


Biz de ona þöyle vahyettik: "Bizim gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemiyi yap
sonra emrimiz gelip de tandýr (kazan) kaynayýnca hemen ona topundan bir iki çifti
ve aleyhinde önceden huküm verilmiþ olanlarýn dýþýnda aileni ona bindir ve o zul-
medenler hakkýnda bana yakarýþta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boðulacak-
lardýr!

Ýki çift dört eder, iki erkek iki diþi. Bu durum madde oluþumunun deðiþmez
özelliðidir ve var edilen her varlýðýn ayna simetrisi benzerinin var olmasýn-
dandýr. Kýyamet günü diriltilecek olanlar bu benzerlerimizdir. Kýyamet
günüyle ilgili hiçbir ayetde ‘tekrar var edilme’ ifadesi kullanýlmamýþtýr. Hep
diriltilmenin bilgisi verilmiþtir. Þu anda yerde paralel boyutta bir ölüm/bir
uyku halinde bulunan benzerlerimiz, kýyamet günü þu an içimizde bulunan
ruhlarýn o benzer bedenlerimize girmesiyle dirilme meydana gelecektir.

39
24. NÛR (IÞIK) SURESÝ

37. Ayet (YNÖ meali)


Öyle erler vardýr ki, bir ticaret de bir alýþ-veriþ de onlarý Allah'ýn zikrinden
/Kur'an'ýndan, namazý/duayý yerine getirmekten, zekât vermekten alýkoyamaz.
Onlar, kalplerle gözlerin döneceði/yer deðiþtireceði günden korkarlar.

37. Ayet (EHY meali)


Nice erler ki, ne ticaret, ne de alýþveriþ kendilerini Allah'ý anmaktan, namaz kýl-
maktan ve zekat vermekten alýkoymaz; onlar, kalplerin ve gözlerin kývranacaðý
günden korkarlar.

Kýyamet günü diriltilecek olan benzerlerimizde, karþýtmaddenin ayna


simetrisi özelliði gereði, gözlerin ve kalbin yeri deðiþmiþ durumdadýr. Kalp
asýl olan yerinde, sað tarafta olacaktýr. Madde oluþumunun karþýtmadde
özelliðinin bir þartý olarak var olmuþ olan ayna simetrisi durumundaki ben-
zer vücutlarýmýz, paralel boyutta þu anda bizlerle üzerinde yaþadýðýmýz yeri
paylaþmaktadýrlar ve kýyamet günü mezarlardan çýkacak þekilde görüne-
cek olanlar bu benzer vücutlarýmýzdýr.

22. HAC SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


Ve saat mutlaka gelecektir. Kuþku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki þuurlu varlýk-
larý diriltecektir.

7. Ayet (EHY meali)


Ve gerçek þu ki o kýyamet gelecektir, onda hiç þüphe yoktur. Ve gerçekten Allah
kabirlerde olan kimseleri diriltip kaldýracaktýr.

50. KAF (‘KAF’ HARFÝ) SURESÝ

42. Ayet (YNÖ meali)


O gün o müthiþ sesi hak olarak dinleyecekler. Ortaya çýkýþ/diriliþ günüdür bu.

40
GÖK TEÑRÝ

42. Ayet (EHY meali)


Hakka çaðýran o sayhayý (haykýrýþý) iþitecekleri gün, iþte o kabirlerden çýkýþ
günüdür.

56. VÂKIA (OLAN, ORTAYA ÇIKAN) SURESÝ

35. Ayet (YNÖ meali)


Biz kadýnlarý da güzel bir biçimde yeniden yaratmýþ,

35. Ayet (EHY meali)


Biz kadýnlarý yeniden biçimlendirdik.

76. ÝNSAN/DEHR (ÝNSAN/ZAMAN) SURESÝ

28. Ayet (YNÖ meali)


Biz yarattýk onlarý ve kuvvetli yaptýk baðlarýný/eklemlerini. Dilediðimizde benzer-
leri ile deðiþtiririz onlarý.
28. Ayet (EHY meali)
Onlarý Biz yarattýk, kundaklarýný da Biz baðladýk, dilediðimiz vakit de kýlýklarýný
deðiþtiririz.

29. Ayet (YNÖ meali)


Ýþte bu, bir hatýrlatýcý ve düþündürücüdür. Dileyen, Rabbine doðru, bir yol edinir.
29. Ayet (EHY meali)
Ýþte bu bir öðüttür, dileyen Rabbine bir yol tutar!

30. RÛM SURESÝ

25. Ayet (YNÖ meali)


Göðün ve yerin O'nun emriyle ayakta durmasý da O'nun ayetlerindendir. Sonra
sizi bir çaðrýyla davet ettiðinde siz yerden hemen çýkacaksýnýz.

25. Ayet (EHY meali)


Yine göðün ve yerin O'nun emriyle durmasý da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi
bir çaðýrýþ çaðýrdýðý zaman siz hemen yerden çýkarsýnýz.

41
2. BAKARA SURESÝ

260. Ayet (YNÖ meali)


Hani, Ýbrahim de þöyle yakarmýþtý: "Rabbim, göster bana, nasýl diriltiyorsun ölü-
leri?" "Ýnanmadýn mý?" diye sordu. "Ýnandým, dedi, ancak kalbimin tatmin olmasý
için ..." Allah dedi ki: "Kuþlardan dört tane al, onlarý kendine ýsýndýrýp alýþtýr.
Sonra her daðýn üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onlarý çaðýr. Koþarak
sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.

260. Ayet (EHY meali)


Bir vakit Ýbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasýl dirilttiðini göster." demiþti. Allah
buyurdu: "Yoksa inanmadýn mý?" Ýbrahim: "Ýnandým, ancak kalbimin iyice yatýþ-
masý için." dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuþlardan dördünü tut ve onlarý
kendine çevir, iyice tanýdýktan sonra her dað baþýna onlardan birer parça daðýt.
Sonra onlarý çaðýr, koþa koþa sana gelsinler. Bil ki, Allah gerçekten güçlüdür ve
hikmet sahibidir."

Allah, diriltilmeyle ilgili verdiði örnekte niçin iki, üç veya beþ deðil de dört
tane kuþ ile örnek vermiþtir? Çünkü iki çift dört eder. Maddenin varolma
þartlarýndan biri olan karþýtmadde oluþumu nedeniyle,varedilen her var-
lýktan ayna simetrisi þeklinde benzerleri de var olmaktadýr. Ýki erkek ve iki
diþi, toplamý dört eder.

78. NEBE ÝMRAN SURESÝ

8. Ayet (YNÖ meali)


Sizleri çiftler olarak yarattýk.

8. Ayet (EHY meali)


Sizleri çift çift yarattýk.

Ýlgili ayetlerde herkesin ölüp yok olacaðý söylenmemiþtir. Her canlýnýn


ölümü tadacaðý bilgisi verilmiþtir.

42
GÖK TEÑRÝ

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

185. Ayet (YNÖ meali)


Her benlik ölümü tadacaktýr. Hak ettiðiniz karþýlýklar size, kýyamet günü, eksiksiz
bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateþten uzaklaþtýrýlýp cennete sokulan kesinlik-
le kurtulmuþ olacaktýr. Ýðreti-sefil hayat aldatýcý bir yararlanmadan baþka þey
deðildir.

185. Ayet (EHY meali)


Herkes ölümü tadacaktýr. Mükafatlarýnýz ancak kýyamet günü tamamlanacaktýr.
Her kim o vakit ateþten uzaklaþtýrýlýr da cennete konulursa, iþte o, murada erdi.
Yoksa, dünya hayatý, aldatýcý bir eþyadan baþka bir þey deðildir.

21. ENBÝYA SURESÝ

35. Ayet (YNÖ meali)


Her canlý, ölümü tadacaktýr. Biz bir imtihan olarak sizi þer ile de hayýr ile de deni-
yoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

35. Ayet (EHY meali)


Her canlý ölümü tadacaktýr. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneye-
ceðiz; hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz.

Bir þeyi tatmak; onun ne olduðunu, nasýl olduðunu öðrenmektir, yok


olmak deðildir. Gözden kaybolmak fiziksel yapý için, vücudlarýmýz için
geçerlidir. Bir elmanýn topraða karýþmasý gibi toprak olacak olan þu andaki
bedenlerimizdir. Akýlý iþletme özelliðimiz ve þuurumuz olan ruhlarýmýz,
bilinçleriyle birlikte yeni vücudlarýnda yaþamlarýna devam edeceklerdir.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

88. Ayet (YNÖ meali)


Þunu da sor: "Eðer biliyorsanýz söyleyin. Kimdir o, her þeyin melekûtu/aslý-esasý
elinde olan? O koruyup gözeten ama korunup gözetilmeyen?"

43
88. Ayet (EHY meali)
Sor onlara ki: "Kimdir herþeyin mülkiyeti ve yönetimi kudret elinde olan, kayýrýp
da kendisine kayýrýlmaz olan; söyleyin, biliyorsanýz?"

Yukarýdaki ayette, ‘her þeyin aslý-esasý elinde olan’ denilmiþtir. Her þeyin
bilgisi ya da ilimi denilmemiþtir. Bugün üzerinde yaþadýðýmýz yerde karþýt-
maddeden daha çok madde vardýr ve fizikçiler bunu nedenini çözmeye
çalýþmaktadýrlar. Fakat anlaþýlan þu dur ki; aslýnda, esas/asýl olan fizikçi-
lerin karþýtmadde olarak adlandýrdýklarýdýr. Asýl olanda Allah’ýn elindedir,
kýyamet günü görünür olacaklardýr.

10. YÛNUS SURESÝ

45. Ayet (YNÖ meali)


Onlarý huzuruna toplayacaðý gün, gündüzün bir saatinden baþka, dünyada dur-
mamýþ gibidirler; aralarýnda tanýþýrlar. Allah'a kavuþmayý yalanlayýp da doðru yolu
tutmamýþ bulunanlar, hüsrana uðramýþlardýr.

45. Ayet (EHY meali)


Sanki gündüzün bir saatinden fazla kalmamýþlar gibi hepsini mahþere sevkedeceði
gün aralarýnda tanýþacaklar! Allah'ýn huzuruna çýkacaklarýný yalanlayýp da doðru
yolu tutmamýþ olanlar þüphesiz zarara uðramýþ olacaklar.

84. ÝNÞIKAK (YARILMA,AYRILMA,KOPMA) SURESÝ

19. Ayet (YNÖ meali)


Ki siz boyuttan boyuta/halden hale mutlaka geçeceksiniz.

19. Ayet (YNÖ meali)


Sizler binip binip tabakadan tabakaya (halden hale) geçeceksiniz!

Bedenlerimizin çifter olmasý yanýnda, ruhlarýmýz/iradelerimiz de adam ve


kýz olmak üzere bir çifttir/eþleþmiþtir. Nefislerimizin bir çift olarak var edilmiþ
olmasý, ayný þeylere ilgi duyan, ayný þeylerden mutlu olan ruhlar/þuurlar
/iradeler demektir.

44
GÖK TEÑRÝ

30. RÛM SURESÝ

21. Ayet (YNÖ meali)


Onun ayetlerinden biri de sizin için, kendilerine ýsýnasýnýz ve aranýzda sevgi ve
rahmet koysun diye nefislerinizden eþler yaratmasýdýr. Bunda, iyice düþünen bir
toplum için elbette ayetler vardýr.

21. Ayet (EHY meali)


Yine sizin için nefislerinizden kendilerine ýsýnýrsýnýz diye eþler yaratmasý ve aranýz-
da bir sevgi ve bir esirgeme yapmasý da O'nun ayetlerindendir. Þüphesiz ki bunda
düþünecek bir kavim için ibretler vardýr.

42. ÞÛRA (TOPLU DENETÝM) SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Gökleri ve yeri ortaya çýkarandýr, Fâtýr'dýr O. Size, benliklerinizden eþler yap-
mýþtýr; davarlardan da çiftler. Bu tarz içinde üretiyor sizi. O'nun benzeri gibi bir þey
yoktur. Gereðince iþiten, gereðince görendir O.

11. Ayet (EHY meali)


O gökleri ve yeri yaratan, size kendilerinizden eþler ve hayvanlardan da çiftler
yaratmýþtýr. Sizi bu suretle üretip duruyor. O'nun benzeri gibi birþey yoktur. O,
öyle iþiten, öyle görendir.

Bu yaþamýnda eþ ruhuna rastlamýþ kimse var mýdýr acaba? Anlaþýlan o dur


ki; insanlar inançlý, ahlâklý, barýþtan ve yardým etmekten yana sabrederek
yaþamayý baþarabilirlerse, yeni vücutlarýyla birlikte anlaþýp mutlu olacak-
larý eþ ruhlarýna da en geç cennette kavuþacaklardýr.

Bilgi çok deðerlidir. Fakat sadece bilgi, koca bir hiç’tir. Bilginin doðru olarak
kullanýlmasýna olanak veren ve kuvvet olmasýný saðlayan akýlý iþletme özel-
liðidir.Akýlýn bilgiyi doðru kullanmasýyla ortaya çýkan kuvvet; ilimdir. Fakat
ilim de yalnýz baþýna bir hiç’tir. Ýlimle istenilen bir þeyin oluþturulabilmesi,
yapýlabilmesi, istenilen bir eylemin oluþmasý için ‘enerji’ gerekir. Enerji
olmadan duvara bir çivi çakmak bile mümkün deðildir. Her varlýðýn temel

45
yapý maddesi enerjidir. Ýnsan adlý varlýk, vücudumuzun þu andaki þekli
oluþturularak, gerekli kelimelerin söylenmesiyle canlanmýþtýr. Ama hâlâ
açýklanamayan bir þey vardýr; ruh. Ruh da, içinde yaþadýðýmýz tabiatýn
kendi düzeninin oluþturabileceði bir varlýk deðildir.

Materyalist düþünce, ruhun insan beyni ve kalbi arasýnda oluþan bir elek-
triklenmeden dolayý göðüs boþluðunda toplanan ve insan vücudunun ken-
disinin oluþturduðu bir enerji birikimi olduðunu iddia etmektedir. Böyle
olamayacaðýný da yine ilimin kendisi ispat etmiþtir. Ölmek üzere olan 9
hastanýn, çok hassas elektronik tartý olarak hazýrlanmýþ olan yataklarda
ölüm öncesi ve sonrasý yapýlan aðýrlýk ölçümlerinde tüm bedenlerin aðýr-
lýðýnda 21 gr. fark ettiði tespit edilmiþtir. Eðer ruh, iddia edildiði gibi insan
vücudunun ürettiði bir enerji olsaydý, her insanýn içindeki ruhun, insan-
larýn fiziksel yapý ve metabolizma farklýlýklarýna göre deðiþik miktarlarda
oluþmasý gerekirdi. Ayrýca ruh böyle bir enerji olsaydý, aðýrlýklarý bir anda
21 gr. fark etmez, bir yakýt gibi zamanla azalýr ve sonunda tükenirdi. Ayný
ölçüm hayvanlarda yapýldýðýnda, ölüm öncesi ve sonrasý aðýrlýklarý hiç
deðiþmemiþ ve hayvanlarda ruh olmadýðý da ispat edilmiþtir. Eðer ruh, akýl
ve bilinç doðanýn kendi düzeni içinde kazanýlan ve kendiliðinden artan bir
yapý olsaydý, yerde insanlardan çok önce yaþamaya baþlamýþ canlýlar âlemi-
nin ve de özellikle evrimini tamamlamýþ olan köpek balýðýnýn insanlardan
çok daha üstün bir akýla sahip olmasý gerekirdi.

Bir hayvan veya ruhu olmayan bir insan vücudu sürekli ateþin içinde tutu-
lursa hissedeceði sadece acýdýr. Niçin orada olduðunun þuurunda olmadan
sadece acý hisseder. Cehennem cezalarýn en korkunç olanýdýr ve þuura
sahip olmadan sürekli orada olmanýn hiçbir anlamý olmayacaktýr. Cezanýn
amacý, piþmanlýk duygusunu yaþatmak ve bir daha ayný yanlýþlarýn yapýl-
masýný önlemektir.

Ýnsan bedeni öldüðünde ruh ölmez, kaybolmaz, yok olmaz. Hesap verme
gününde tüm ruhlar benzer bedenlerine sahip olacak, kimileri cennete
kimileri de cehenneme konuk olacaktýr. Cehenneme gidecek olanlarýn

46
GÖK TEÑRÝ

çekecekleri azabýn sebebini anlamalarý ve piþmanlýðýný yaþamalarý için,


hayatlarý boyunca yaptýklarýnýn da bilincinde olmalarý gerekir ki çektirilen
azabýn anlamý olsun, amacýna ulaþabilsin.

Ýnsan ölüp gömüldükten sonra kemikleri dýþýnda herþey toprak olur.


Beynin tümü de toprak olduðuna göre ruh, benzer bedenine girip diril-
menin yeniden meydana gelmesinden sonra yaþamý boyunca kendi irade-
siyle yaptýklarýný nasýl hatýrlamaktadýr?

Ruh; akýlýn/öðrenilen bilgilerin iþletim sistemini/düþünme eylemini/zekâyý


yapýsýnda barýndýran fiziksel yapýdýr. Akýlý iþletebilmek ve þuur, ruhun özel-
liklerindendir ve ruh ayný zamanda insanýn gördüðü, duyduðu, elleriyle
yaptýðý, ayaklarýyla gittiði, aðzýyla söylediði ve zihninden geçirdiði her þeyi
mükemmel bir þekilde kayýt etme özelliðine sahiptir. Dirilmenin olacaðý
gün hiç bir þeyin inkâr edilemeyecek olmasýnýn sebebi budur. Akýlý iþlete-
bilmek ve þuur; ruhun sahip olduðu özelliklerdir, beyinlerimizin deðil.

45. CASÝYE (ÇÖKEN, OTURAN) SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Bu bizim kitabýmýz, karþýnýzda gerçeði söylüyor. Çünkü biz, yapýp-ettiklerinizin
kopyasýný çýkarýyorduk/yaptýklarýnýzý kaydediyorduk.

13. Ayet (EHY meali)


Ýþte kitabýnýz, yüzünüze karþý hakký söylüyor, çünkü Biz sizin yaptýklarýnýzý hep
istinsah (kayd) ediyorduk." denir.

67. MÜLK (MÜLK,YÖNETÝM) SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Sözünüzü ister gizleyin ister onu açýklayýn; þu bir gerçek ki O, göðüslerin özünü
çok iyi bilir.

13. Ayet (EHY meali)


Sözünüzü ister gizleyin, ister açýða vurun. Çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir.

47
50. KAF SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun ki, insaný biz yarattýk. Nefsinin ona neler fýsýldadýðýný da biz biliriz.
Biz ona, þah damarýndan daha yakýnýz.

16. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, insaný Biz yarattýk, nefsinin onu ne ile vesveselendirdiðini biliriz ve
Biz ona habl-i veridden (þah damarýndan) daha yakýnýz.

7. A’RAF (CENNET ÝLE CEHENNEM ARASI BÖLGE) SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


Onlara bir ilmin tanýklýðýnda/bir ilmin aracýlýðýyla bütün serüveni mutlaka anla-
tacaðýz. Biz olup bitenlerden habersiz deðildik.
7. Ayet (EHY meali)
Soracaðýz da kendilerine karþý olup biteni mutlak bir ilim ile herhalde anlatacaðýz;
çünkü Biz, her an onlarýn yanýndaydýk.

8. Ayet (YNÖ meali)


O gün, iyi ve kötüyü ayýran ölçü haktýr. Artýk kimin ölçülüp tartýlacak þeyleri aðýr
basarsa kurtuluþa erenler onlar olacaktýr.
8. Ayet (EHY meali)
O gün tartý tam hakkIyle yapýlacaktýr. Artýk kimin tartýlarý aðýr basarsa, iþte onlar,
arzularýna ereceklerdir.

36. YÂSÎN SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Biz, yalnýz biz, ölüleri diriltiriz ve onlarýn önden gönderdiklerini de eserlerini de
yazarýz! Zaten biz her þeyi apaçýk bir kütükte ayrýntýlý olarak kaydetmiþizdir.

12. Ayet (EHY meali)


Gerçekten Biz Biziz, ölüleri diriltiriz; önden gönderdiklerini ve býraktýklarý eserleri
kitaba geçiririz. Zaten herþeyi açýk bir kütükte "Ýmam-ý Mübin" de de ihsa (sayýp
tesbit) etmiþizdir.

48
GÖK TEÑRÝ

Kýyamet günü bir ilim aracýlýðýyla, yani daha önce kayýt edilmiþ olan tüm
yaptýklarýmýz, söylediklerimiz, gördüklerimiz, düþündüklerimiz, herþey
önümüzü konacaktýr. Her günün sonunda bizler uykudayken o gün yaptýk-
larýmýzýn kayýtlarý bir ilim aracýlýðýyla meleklere, onlarda Rab’bimiz Allah’a
iletmektedirler ki yaptýklarýmýzdan ve dualarýmýzdan haberdar olmaktadýr.

6. EN’AM SURESÝ

60. Ayet (YNÖ meali)


O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapýp neler kazandýðýnýzý
bilir. Sonra, belirlenmiþ süre iþletilip tamamlansýn diye, gün içinde sizi diriltir.
Nihayet O'nadýr dönüþünüz. Sonra, yapýp ettiklerinizi size haber verecektir.

60. Ayet (EHY meali)


O'dur sizleri geceleyin kendinizden geçiren, bununla beraber gündüz kazandýk-
larýnýzý bilen, sonra belirlenmiþ olan bir ecel (ölüm süreci) tamamlansýn diye
gündüzleri sizi uyandýrýp kaldýran. Sonra O'nadýr yine dönüþünüz. Sonra size neler
yaptýðýnýzý haber verecektir.

63. MÜNÂFÝKÛN (ÝKÝYÜZLÜLER) SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Allah, süresi gelmiþ olan bir cani geriye asla býrakmaz! Ve Allah, yapýp etmekte
olduklarýnýzý çok iyi haber almaktadýr.

11. Ayet (YNÖ meali)


Oysa Allah, eceli geldiði zaman hiçbir kimseyi asla geri býrakmaz. Allah, bütün
yaptýklarýnýzdan haberdardýr.

16. NAHL SURESÝ

70. Ayet (YNÖ meali)


Allah sizi yarattý, sonra sizi vefat ettirecek. Ýçinizden bazýlarý, ömrün en basit ve
düþük noktasýna geri çevirilir ki, bir ilimden sonra hiçbir þey bilmez olsun. Allah
Alîm'dir, Kadîr'dir.

49
70. Ayet (EHY meali)
Sizi, Allah yarattý, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir þey
bilmez olsun diye, ömrünün en kötü çaðýna kadar yaþatýlýr. Þüphesiz ki, Allah
herþeyi bilendir, her þeye gücü yetendir.

78. Ayet (YNÖ meali)


Allah sizi annelerinizin karýnlarýndan çýkardý, hiçbir þey bilmiyordunuz; þükrede-
bilesiniz diye size iþitme gücü, gözler ve gönüller verdi.
78. Ayet (EHY meali)
Siz, hiçbir þey bilmezken Allah, sizi analarýnýzýn karnýndan çýkardý; þükredesiniz
diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.

22. HAC SURESÝ

5. Ayet (YNÖ meali)


Ey insanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuþku içinde olabilirsiniz. Ama þu
bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döl-
lenmiþ bir karýþýmdan, sonra ne olduðu kýsmen belirli, kýsmen belirsiz bir et
parçasýndan yarattýk ki, size açýk-seçik beyanda bulunalým. Ve sizi rahimlerde,
belirlenen bir süreye kadar dilediðimiz þekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk
olarak çýkarýyoruz. Daha sonra da tam kuvvetinize ulaþmanýzý saðlýyoruz. Bununla
birlikte içinizden bir kýsmý öldürülüyor, yine içinizden bir kýsmý ilimden sonra bir
þey bilmesin diye ömrün en basit ve düþük noktasýna geri gönderiliyor. Yeryüzünü
de sönmüþ kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu indirdiðimizde titrer,
kabarýr ve her güzel/bereketli çiftten bir þeyler bitirir.

5. Ayet (EHY meali)


Ey insanlar, eðer öldükten sonra dirilmekten þüphede iseniz, þu muhakkak ki, Biz
sizi topraktan, sonra nutfe (sperma) den, sonra alaka (yapýþkan bir madde)dan,
sonra da uzuvlarý görünen ya da görünmeyen bir et parçasýndan yaratmaktayýz ki,
size (ne olduðunuzu) anlatalým. Dilediðimizi de belli bir süreye kadar rahimlerde
durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çýkarýrýz, sonra da olgunluk çaðýna gelm-
eniz için geliþtiririz. Bununla beraber, içinizden kiminizin caný alýnýyor, kiminiz de
biraz bilgiden sonra birþey bilmemek üzere, ömrünün en kötü devresine getirili-
yor. Yeryüzünü de sönmüþ kül halinde görürsün; ama üzerine su indirdiðimiz
zaman harekete geçer, kabarýr ve her dilber çiftten bitkiler bitirir.

50
GÖK TEÑRÝ

Bu ayetlerde, öldükten sonra bazý ruhlarýn yaþamlarý boyunca edindikleri


bilgiler ve birikimlerin bir ilimle hafýzalarýndan silinerek yeniden hiç birþey
bilmediði doðum haline döndürülüp, üzerinde yaþadýðýmýz yerde kendileri-
ne yeni bir hayat verildiði bilgisi verilmiþtir.

39. ZÜMER SURESÝ

42. Ayet (YNÖ meali)


Allah, canlarý, ölümleri sýrasýnda alýr, ölmeyenleri de uykularý sýrasýnda. Sonra,
haklarýnda ölüm hükmü verdiklerini alýkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye
kadar salýverir. Bunda, iyice düþünen bir toplum için elbette ibretler vardýr.

42. Ayet (EHY meali)


Allah alýr o canlarý öldükleri zaman; ölmeyenleri de uyuduklarýnda. Sonra hakla-
rýnda ölüm kararý verdiklerini alýkoyar, diðerlerini belirlenmiþ bir süreye kadar
salýverir. Þüphesiz ki bunda düþünecek bir kavim için deliller vardýr.

Yerde genç yaþta veya kazalarda ölenlerin, hakkýnda ölüm hokumu veril-
miþ olanlar dýþýndakiler kendileri için belirlenmiþ olan süreye kadar yeni
bir bedenle tekrar yere, yeni bir hayat için döndürülmektedirler. Allah’ýn
tekrar hayat vererek ayný ruhlarý yere geri göndermesinin sebebi; o ruhlar
için sýnav sürecinin henüz tamamlanmamýþ veya yeni bir görev verilecek
olmasýdýr.

Canlý varlýklarýn yapýlarýnda oluþan tüm fiziksel ve duygusal deðiþiklikler,


fiziksel yapý içerisinde yer alan ‘gen’lerle saðlanmaktadýr. Fiziksel yapýnýn
deðiþmesi; deðiþikliði baþlatmasý ve sonlandýrmasý için gerekli bilgilere
kendi yapýsýnda sahip/programlanmýþ olan genlerin harekete geçmesi,
kendi görevlerini yerine getirmeleriyle meydana gelmektedir. Bir robot,
elektronik yapýsýnýn hafýza bölümüne yüklenen farklý programlar ve bun-
larýn çalýþtýrýlmasýyla nasýl o programa uygun istenilen þekilde hareket
ediyorsa, canlýlarýn fiziksel yapýsýnda bulunan genlerin harekete geçmesiyle
de her gen kendi görevi olan fiziksel deðiþikliði meydana getirmektedir.

51
Ruh halimizi deðil, duygusal/manevi yapýmýzý belirleyen genlerdir ve duy-
gusal deðiþikliklere sebep olan yine farklý genlerin harekete geçmesidir.
Eðer duygusal özelliklerimiz ruhun yapýsýnda olsaydý, sakinleþtirici, rahat-
latýcý veya insanlara cesaret veren ve kanýmýza karýþan ilaçlar, ruhu etkile-
meyeceði için davranýþlarýmýzda hiçbir deðiþikliðe sebep olmamasý gerekir-
di. Bu nedenle duygularýmýz/manevi yapýmýz, vücudumuzun kimyasal
yapýsýnda bulunan genlerin harekete geçmesi veya durdurulmasý ile
deðiþiklik göstermektedir. Ruhumuzla ilgili bir deðiþim deðildir.

2. BAKARA SURESÝ

272. Ayet (YNÖ meali)


Onlarýn iyiyi ve güzeli bulmalarý, senin üzerine bir borç deðildir. Tam aksine,
dilediðini/dileyeni iyiye ve güzele kýlavuzlayan Allah'týr. Nimet ve imkândan
baþkalarýna baðýþladýðýnýz, esasýnda sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ýn
yüzünü arzulama dýþýnda bir þey için infak etmiyorsunuz. Ýnfak ettiðiniz her nimet
size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uðratýlmazsýnýz.

272. Ayet (EHY meali)


Onlarýn yola gelmesi senin üzerine vazife deðildir. Ancak Allah, dilediðini yola
getirir. Hayýr adýna ne verirseniz, hep kendi lehinizedir. Ancak sizler, yalnýz Allah
rýzasý için verirsiniz. Bu þekilde hayýr için her ne verirseniz, karþýlýðý size tamamen
ödenir ve hiç hakkýnýz yenmez.

Ýnsanýn iyiye ve güzele yönlendirilmesi çok basit bir iþlemdir. Fakat insanýn
bunu kendi akýlýyla kendisinin de istemesi ve bu yönde yaþamasý þarttýr.
Çünkü insanýn kendi akýlýyla ikna olarak yaptýklarý ve seçmiþ olduðu
yaþam biçimi kalýcýdýr. Zorla güzellik olmaz ve zorla ya-pýlan kalýcý deðildir.
Ýnsan, karþýlaþtýðý þartlarý istediði gibi deðiþtirmeye güç yetiremediðinde,
içinde bulunduðu þartlar deðiþene kadar buna uyum saðlar. Ama zorunlu-
luk durumundan kurtulduðu anda derhal eski haline döner. Ýnsan, akýlýný
iþletemeyen bir varlýk deðildir. Bu nedenle iyiyi ve güzeli kendi akýlýyla
seçmesi kalýcý ve güvenilir olandýr. Bundan sonraki yaþam boyutunda da
içimizdeki ayný ruhla/ayný iradeyle yaþama devam edileceðine göre, insanýn
cennetin konuklarýndan olabilmesi için kendisinden beklenilen; içinden

52
GÖK TEÑRÝ

geçtiðimiz sýnav sürecinde yolun doðrusunu, akýlýný iþleterek kendi irade-


siyle seçmesidir.

Allah’ýn, dilediði bir insanýn güzellikler sergileyen bir yaþama yön-


lendirilmesi hokumu, insan beynine, iyiden, güzelden, adaletten, mer-
hamet etmekten yana davranýþ sergileyecek olan genleri harekete geçire-
cek mesajlarýn iletmesiyle uygulanmaktadýr. Ýnsan beyni, duygusal duru-
muna baðlý olarak 3-52 Hz. dalga boyu arasýnda elektromanyetik dalgalar
yayar. Ayný frekansta gönderilen elektromanyetik dalgalar ile insaný yön-
lendirmek, fiziksel hareketlerini engellemek veya acý çekmesini saðlamak
mümkündür. Bu konu, yetmiþli yýllarda istihbarat birimlerinin ilgilendiði
ve bugün uygulanabilen bir aþamaya ulaþmýþ durumdadýr. Ýnsanlarýn yapa-
bildiðini, o insanlarý da var eden Allah’ýn yapacaðýna þüphe yoktur. Bilin-
meyenleri keþfedememek sadece insanlarýn acizliðidir. Allah, hiçbir konu-
da aciz deðildir.

Tüm evren, canlý ve cansýz tüm varlýklar ilimle var edilmiþlerdir. Bu


nedenle de bugün anlayabildiðimiz veya henüz çözemediðimiz her türlü
varoluþun ve doðadaki olaylarýn anlaþýlmasý ve doðru olarak açýklanabil-
mesi de ancak ilimle mümkün olabilir.

6. EN’AM SURESÝ
144. Ayet (YNÖ meali)
Ve deveden iki, sýðýrdan iki. De ki "Ýki erkeði mi haram kýldý, iki diþiyi mi, yoksa
iki diþinin rahimlerince kuþatýlaný mý? Yoksa Allah size bunu önerirken siz de
tanýklýk mý ediyordunuz?" Ýlim dýþý bir þekilde insanlarý þaþýrtmak için yalan düzüp
Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, zulme sapan bir topluluða
kýlavuzluk etmiyor.

144. Ayet (EHY meali)


Deveden bir çift sýðýrdan da. De ki: "Ýki erkeði mi, iki diþiyi mi, yoksa iki diþinin
rahimlerindekini mi haram etti? Yoksa, Allah size bu yasaklamayý emrederken, siz
orada mýydýnýz?" Öyle gerçeði bilmeden insanlarý yoldan çýkarmak için uydurduðu
yalaný Allah'ýn üstüne atandan daha zalim kim olabilir? Kesinlikle Allah, zalimleri
doðru yola çýkarmaz.

53
7. A’RAF SURESÝ

52. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrýntýlý kýldýðýmýz bir Kitap
getirdik. Ýnanan bir topluluk için bir kýlavuz, bir rahmettir o.

52. Ayet (EHY meali)


Muhakkak biz onlara, inanacak herhangi bir kavme hidayet ve rahmet olmasý
için, tam bir bilgi ile bölüm bölüm açýkladýðýmýz bir kitap gönderdik.

10. YÛNUS SURESÝ

39. Ayet (YNÖ meali)


Hayýr, düþündükleri gibi deðil. Onlar, ilmini kuþatamadýklarý ve yorumu kendile-
rine hiç gelmemiþ bir þeyi yalanladýlar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamýþtý.
Bak da gör nasýl olmuþtur zalimlerin sonu!
39. Ayet (EHY meali)
Hayýr, onlar anlamýný kavrayamadýklarý ve yorumu kendilerine hiç gelmemiþ olan
birþeye yalan dediler; bunlardan önce gelip geçenler de böyle yalanlamýþlardý;
ancak bak zalimlerin sonu nasýl oldu!

89. Ayet (YNÖ meali)


Allah cevap verdi: "Ýkinizin duasý kabul edildi. Doðruluktan þaþmayýn! Ýlimden
nasipsizlerin yolunu izlemeyin!"
89. Ayet (EHY meali)
Allah buyurdu ki: "Peki duanýz kabul olundu, siz yine doðru ve dürüst olmaya
devam edin ve kendini bilmeyenlerin yoluna uymayýn!"

20.TÂHÂ (‘TI’ ve ‘HA’ HARFLERÝ) SURESÝ

98. Ayet (YNÖ meali)


Gerçek olan þu ki, sizin ilâhýnýz kendisinden baþka hiçbir tanrý olmayan Allah'týr.
O, ilim bakýmýndan herþeyi çepeçevre kuþatmýþtýr.

98. Ayet (EHY meali)

54
GÖK TEÑRÝ

Sizin ilâhýnýz ancak o Allah'týr ki, O'ndan baþka ilâh yoktur. O, ilmi ile herþeyi
kuþatmýþtýr!" dedi.

29. ANKEBÛT (DÝÞÝ ÖRÜMCEK) SURESÝ

43. Ayet (YNÖ meali)


Bunlar bizim, insanlara vermekte olduðumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden
baþkasý onlara akýl erdiremez.

43. Ayet (EHY meali)


Ýþte bu misaller var ya, Biz onlarý insanlar için getiriyoruz; fakat onlara ilim sahip-
lerinden baþkasýnýn aklý ermez.

44. DÜHÂN (DUMAN,SÝS,PUS) SURESÝ

32. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz onlarý bir ilim sayesinde âlemlere üstün kýlmýþtýk.

32. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki Biz onlarý bilerek bütün milletler üzerine seçip tercih etmiþtik.

Bu ayetde, üstünlüðün sadece ilimle saðlanan güç olduðu açýkca belirtil-


miþtir. Tüm var ediliþ ilimledir, raslantý deðildir. Allah’ýn kudreti ilimdir ve
bugün insanlarýn yýllarca araþtýrýp deneyler yaparak geliþtirebildiði formül-
lerle yapabildiklerini Allah, sadece kelimelerle oluþturmaktadýr.

Allah’ýn var etmiþ olduðu kâinatýn, tabana doðru geniþleyen bir yönetim
biçimi ve düzeni vardýr. Tüm kâinat ve hokumu, Var Eden’e aittir. Allah,
oluþturduðu varlýklara görevler ve yetkiler vermiþtir fakat hokum, yani her
þeyin son kararý sadece Allah’a aittir. Böylesine büyük olan kâinatýn yöne-
tim sisteminde doðal olarak yönetim kurulu olmalýdýr ve Kur’an’da ‘yüce
konsey’ olarak tanýmlanmýþ olan da bu kuruldur.

37. SAFFÂT (SAF BAÐLAYANLAR) SURESÝ

55
8. Ayet (YNÖ meali)
Onlar ne kadar çýrpýnsalar da o yüce konseyi dinleyemezler. Ve her taraftan atýþa
tutulurlar;
8-9. Ayet (EHY meali)
Onlar yüce meclisi dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan sýkýya (ateþ mer-
miye) tutulurlar. Onlara ayrýlmaz bir azap vardýr.

10. Ayet (YNÖ meali)


Yüce konseyden bir söz çalýp çarpan olabilirse de onun peþine hemen delici, alevli
bir yýldýz takýlýr.
10. Ayet (EHY meali)
Ancak bir çalýp çarpan (olursa), onunda peþine delip geçen bir ateþ takýlýr.

Rab adýnýn anlamý, Allah deðildir. Anlamý; ‘besleyip, terbiye edip eðiten,
var ettiklerini belirlediði bir programa uygun olarak, bir takým hedeflere
götüren, tekamülü (deðiþimi/evrimi) programlayýp yöneten.’dir. Rab,
kurulmuþ olan bir düzeni yöneten/yönetici demektir, hokum eden deðildir.
Hokum; Allah’a aittir. Rab; anlamýndaki eylemlerin/becerilerin ilimine
sahip olan yönetici demektir. Sahip olunan ilimi ve yetkiyi belirleyen bir
addýr. Yüce konseyi oluþturanlar Rablerdir/Yöneticilerdir. Allah, Rab
kelimesinin anlamýndaki iþleri yapabilmeleri için gerekli ilimi yüce konsey
üyelerine öðretmiþ ve bunlarý yerine getirmeleri için görevlendirmiþtir.
Þunu hemen belirtmek gerekir ki, Rablerin hiçbirinin hokum ve Allah’ýn
hoþnut olmadýðý varlýklar için þefaat etme (birisine yardýmcý ve destek
olma) durumu ve yetkisi yoktur. Hokum ve þefaatýn sahibi Allah’dýr.

Kur’an’da, Allah’ýn adlarý geçtiðinde ekler üstten virgül ile ayrýlmýþtýr;


Allah’ýn, Allah’dan, O’nun, Azîz’dir, Rahman’dýr, Kadîr’dir gibi. Fakat Rab
kelimesinin geçtiði yerlerde böyle bir ayýrým yoktur. Rabbinizdir, Rablerin-
den, Rabbinin, gibi. Bu þekilde yazýlmasý da sadece Allah’a ait özel bir ad
olmadýðýný göstermektedir.

Rab kelimesine gelen eklerin üstten virgül ile ayrýlarak Allah’ý ifade ettiði
durum, ‘âlemlerin Rabbi’ tanýmlamasý geçen ayetlerdir. Âlemlerin Rab’bi,

56
GÖK TEÑRÝ

yani tüm âlemlerin yönetimi sadece Allah’a aittir.

26. ÞUARA (ÞAÝRLER) SURESÝ

98. Ayet (YNÖ meali)


"Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle ayný düzeyde tutuyorduk.”

98. Ayet (EHY meali)


Çünkü sizi âlemlerin Rabbi seviyesinde tutuyorduk.

40. MÜMÝN SURESÝ

66. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Ben, Rabbimden bana açýk-seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ýn berisinden
yakardýklarýnýza kulluk etmekten yasaklandým. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim
olmakla emrolundum.”

66. Ayet (EHY meali)


De ki: "Bana Rabbimden açýk deliller geldiði zaman, ben o sizin Allah'tan baþka
yalvardýklarýnýza ibadet etmekten kesinlikle men'edildim ve O âlemlerin Rabbine
teslim olmakla emrolundum."

26. ÞUARA SURESÝ

192. Ayet (YNÖ meali)


Kesin olan þu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiþtir.

192. Ayet (EHY meali)


Ve gerçekten bu (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

39. ZÜMER SURESÝ

75. Ayet (YNÖ meali)


Melekleri de arþýn çevresini kuþatarak Rablerinin hamdiyle tespih eder halde
görürsün. Aralarýnda hakla hüküm verilmiþtir. Nihayet þöyle denir: "Hamt âlem-
lerin Rabbi'ne özgüdür.

57
75. Ayet (EHY meali)
Melekleri de Arþ'ý etrafýndan donatmýþ olarak Rablerine hamd ile teþbih ettikleri-
ni görürsün. Halk arasýnda adaletle hüküm verilmekte ve âlemlerin Rabbi Allah'a
hamdolsun!" denilmektedir.

Allah; varlýk alanlarýndaki tüm varlýklarýn Rab’bidir/Yönetici’sidir. Tüm


varlýklar Allah’ýn hokumu altýndadýr. Diðer Rabler/Yöneticiler, kendi var-
lýk gruplarýnýn Rableridirler/Yöneticileridirler, mülkden ve hokumdan
yana ortaklýklarý yoktur.

6. EN’AM SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Hamt Allah'adýr! O ki gökleri ve yeri yaratmýþ, karanlýklara ve nura vücut ver-
miþtir. Sonra, gerçeði örtenler bunlarý Rablerine denk tutuyorlar.

1. Ayet (EHY meali)


Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlýklarý ve aydýnlýðý (nuru) kýlan Allah'adýr.
(Bundan) Sonra bile inkâr edenler, Rablerine (bir takým varlýklarý ve güçleri)
denk tutuyorlar.

Ayetde, Allah’ýn gökleri ve yeri var edip, karanlýklara ve nura vücut


verdiði söylenmiþtir. Bunlarý yapan/oluþturan Allah’dýr. Ayetin devamýnda
ise doðruyuý örtenlerin, yapýlan bu iþleri ‘Rablerine’ yani kendi Rablerinin/
Yöneticilerinin yapabildiklerine denk tuttuklarý söylenmiþtir. Yüce konsey
üyesi Rabler, gökleri ve yeri var edecek, karanlýklara ve nura vücut vere-
cek ilime sahip olmamalarýna raðmen, doðruyu örtenlerin kendi Rablerini/
Yöneticilerini, Allah’a eþ tuttuklarý bilgisi verilmiþtir.

18. KEHF (MAÐARA) SURESÝ

50. Ayet (YNÖ meali)


Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiþtik de Ýblis dýþýnda hepsi secde
etmiþti. Ýblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düþtü. Þimdi siz, benim beri
yanýmdan, onu ve onun soyunu dostlar mý ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düþ-
manýnýzken. Zalimler için ne kötü bir deðiþtirmedir bu!

58
GÖK TEÑRÝ

50. Ayet (EHY meali)


Yine o vakti hatýrla ki, meleklere: "Adem için secde edin!" demiþtik, hemen secde
ettiler, ancak Ýblis cinlerden idi Rabbinin emri dýþýna çýktý. Þimdi siz beni býrakýp
da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düþman iken!
Zalimler için ne kötü bir deðiþme!

Yukarýdaki ayetde iblisin/þeytanýn cin olduðu ve ‘kendi Rabbinin/cinlerin


Rabbinin’ emrine ters düþtüðü belirtilmiþtir. ‘Rabbin/Rabbinin emrine’
denilmemiþtir, ‘Kendi Rabbinin’ denilmiþtir ve ‘Rab’binin’ þeklinde ‘nin’
eki ayrý yazýlmamýþtýr.

Allah, tüm âlemlerin ve yüce konsey üyeleri de dahil olmak üzere þuurlu
þuursuz tüm varlýklarýn Rab’bidir. Rab kelimesinin ayrý kullanýldýðý tüm
ayetlerde Allah’dan ve sadece O’nun yapabildiklerinden bahsedilmiþtir.

34. SEBE' (SABÂ ÜLKESÝ) SURESÝ

15. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardý. Sað ve soldan iki
bahçe. Rabbinizin rýzkýndan yiyin de O'na þükredin. Tertemiz bir belde ve affeden
bir Rab...

15. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, Sebe topluluðu için yurtlarýnda gerçekten bir ibret vardý; saðlý sollu
iki bahçe! Onlara hal diliyle: "yiyin Rabbinizin rýzkýndan da O'na þükredin, ne
güzel, hoþ bir þehir ve baðýþlayan bir Rabb!" derlerdi.

Ayette, ‘... affeden Rab’ denilmemiþtir, ‘... affeden bir Rab’, yani affetme
yetkisine sahip olan Rab bir’dir, O’da Allah’dýr, bilgisi verilmiþtir.

2. BAKARA SURESÝ

22. Ayet (YNÖ meali)


O Rab ki, yeri sizin için bir döþek, göðü de bir bina yaptý. Ve gökten bir su indir-

59
di de onunla sizin için meyvelerden/ürünlerden bir rýzýk çýkardý. Artýk bilip dur-
duðunuz halde Allah"a ortaklar koþmayýn.

22. Ayet (EHY meali)


O, öyle bir lütufkardýr ki, sizin için yeri bir döþek, göðü bir bina yaptý ve sizin için
gökten bir su indirdi de onunla çeþitli mahsullerden size bir rýzýk çýkardý. Siz de
artýk bile bile tutup da Allah'a ortaklar koþmayýn.

Ýlk var eden, var ediþe baþlayan, çoðaltmanýn ilimini öðreten Allah’dýr.

30. RÛM SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


Yaratmaya ilk baþlayan/yaratýlanlarý ilk yaratan O'dur. Sonra onlarý çevirip
yeniden yaratacaktýr. Bu O'nun için çok da kolaydýr. Göklerde ve yerde en yüce
örnekler/en yüce sýfatlar O'nundur. O'dur Azîz, O'dur Hakîm...

27. Ayet (EHY meali)


Hem kâinatý ilkin yaratan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da
O'dur ki, bu O'na daha kolaydýr. Göklerde ve yerde en yüksek þan ve þeref
O'nundur. Çok güçlü olan O'dur, hikmet sahibi olan O'dur.
36. YÂSÝN SURESÝ

79. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Onlara hayat verecek olan, onlarý ilk kez yaratandýr. O, bütün
yaratýlmýþlarý/her türlü yaratmayý çok iyi bilmektedir."
79. Ayet (EHY meali)
De ki:"Onlarý ilk defa yaratan diriltir ve o yaratmanýn her türlüsünü bilir."

‘... onlarý ilk kez yaratandýr ...’ denilmiþtir, ‘... tek yaratan’ denilmemiþtir.
Tüm Rableri/Yöneticileri de var eden Allah’dýr. Ýlk var edilmiþ olandan
diðerlerini var etmenin/çoðaltmanýn ilimini Rablere/Yöneticilere öðretmiþ
ve onlarda Allah’ýn hokumu altýnda varlýklarý çoðaltmýþlardýr. Yaptýklarý
sadece kendilerine öðretilenlerle verilen görevleri yerine getirmeleridir.

60
GÖK TEÑRÝ

Her var edilen ve de hokum; herþeyin son kararý sadece Allah’a aittir ve
Rabler de Allah’ýn yönetimi altýndadýrlar.

6. EN’AM SURESÝ

99. Ayet (YNÖ meali)


Size gökten su indiren de O'dur! Biz o suyla her þeyin bitkisini çýkardýk. Ondan da
bir yeþillik çýkardýk. O yeþillikten birbiri üzerine binmiþ dâneler çýkardýk. Hurma
aðacýnýn da tomurcuðundan sarkan salkýmlar, üzümlerden baðlar, zeytin, nar
çýkardýk. Birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verdiðinde ve meyve-
ler olgunlaþtýðýnda bir bakýn onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman eden bir
topluluk için, çok ibret vardýr!

99. Ayet (EHY meali)


Gökten su indiren de O'dur. Onunla her çeþit bitkiyi çýkardýk, ondan bir yeþillik
çýkardýk, ondan da birbiri üzerine binmiþ taneler çýkarýrýz, hurma aðacýnýn tomur-
cuðundan sarkan salkýmlar, üzüm baðlarý, zeytin ve narý da çýkardýk. Bunlarýn kimi
birbirine benzer, kimi benzemez. Bakýn herbirinin meyvesine, bir meyve verdiði
zaman, bir de olgunlaþmasýna. Þüphesiz þu size gönderilende inananlar için bir çok
ibretler vardýr.

Suyu göklerden indiren, yani suyun göklerden indirilmesi ilimine sahip


olan ve bunun ilimini diðer Rablere/Yöneticilere öðretmemiþ olan
Allah’dýr. Allah’ýn öðrettiði ilimle ve emiriyle yeri döþeyen ve ‘Biz’ olarak
seslenenler kendilerine bu görev verilmiþ olanlardýr.

37. SAFFAT SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Þimdi sor onlara: Yaratýþ ve yaratýlýþ bakýmýndan onlar mý daha güçlüdür, yoksa
bizim yarattýðýmýz þuurlular mý? Gerçek þu ki, biz onlarý bir cývýk çamurdan yarattýk.
11. Ayet (EHY meali)
Þimdi sor onlara: "Yaratýlýþça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattýklarýmýz
mý?" Biz kendilerini cývýk bir çamurdan yarattýk.

61
125. Ayet (YNÖ meali)
"Bal'e yalvarýp yakarýyor, yaratýcýlarýn en güzelini býrakýyor musunuz?"
125. Ayet (EHY meali)
Yaratanlarýn en iyisini býrakýp da Ba'l'e mi taparsýnýz? demiþti.

Bu ayetlerde ‘yaratýcýlar’ olduðu bilgisi verilmiþtir, yani bir’den fazladýr.


Yapýlmamasý gereken hata; Allah’ýn ilimini öðrettiði ve görevlendirdiði için
canlýlarý çoðaltabilen Rablerin de ilâhlar olduðunu düþünmektir. Ýlâhýmýz
birdir; Allah’dýr.

Göklerin ve yerin var ediliþ bilgisi, sadece Allah’a aittir ve hiç bir kuluna
öðretmemiþtir.

11. HÛD (HÛD PEYGAMBER) SURESÝ


123. Ayet (YNÖ meali)
Göklerin ve yerin gizli bilgileri Allah'a aittir. Tüm iþ ve oluþ O'na döndürülür. O
halde O'na kulluk et, O'na dayanýp güven! Rabbin, yapmakta olduklarýnýzdan
habersiz deðildir.

123. Ayet (EHY meali)


Bununla beraber göklerin ve yerin sýrrýný Allah bilir. Bütün iþler O'na döndürülür;
yalnýz O'na ibadet et ve O'na dayan! Rabbin yaptýðýnýzdan ve yapacaðýnýzdan
habersiz deðildir.

52. TÛR SURESÝ

36. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa gökleri ve yeri onlar mý yarattý? Hayýr, onlar gerekli bilgiye ulaþamýyorlar!

36. Ayet (EHY meali)


Yoksa gökleri ve yeri mi yarattýlar? Hayýr, onlar ikan ehli deðiller (kendi
inançlarýnda bile kuþkulu kimseler) dir!

62
GÖK TEÑRÝ

4. NÝSA (KADINLAR) SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Ey insanlar! Sizi bir tek canlýdan yaratan, ondan eþini vücuda getiren ve o ikisin-
den birçok erkekler ve kadýnlar üreten Rabbinize karþý gelmekten sakýnýn. Adýný
anarak birbirinizden dilekler dilediðiniz Allah'tan korkun. Rahimlerin haklarýna
saygýsýzlýktan da sakýnýn. Þu bir gerçek ki Allah, Rakîb'dir, sizin üzerinizde sürek-
li ve titiz bir gözetleyicidir.

1. Ayet (EHY meali)


Ey bütün insan kümeleri, sizleri birtek kiþiden yaratan sonra ondan eþini yaratýp
ikisinden birçok erkekler ve kadýnlar üreten Rabbinize karþý gelmekten sakýnýn! O
Allah'a karþý gelmekten korkun ki, siz O'nun ve o rahimlerin (akrabalýk) hürme-
tine birbirinizden isteklerde bulunursunuz. Þüphesiz ki Allah, üzerinizde gözcü
bulunuyor.

Ýnsanlar Adem ve eþinin evlatlarýndan aile içi iliþkiyle çoðalmamýþlardýr.


Yukarýdaki ayetde ‘ ... o ikisinden birçok erkekler ve kadýnlar üreten ...’
denilerek ‘üretmek’ yani ‘çoðaltmak’ fiili kullanýlmýþtýr, ‘doðmak’ deðil.
Mevcut olandan yenilerinin çoðaltýlmasý yine ilimledir. Bugün klonlama
yoluyla insanlar kopyalanarak çoðaltýlmaktadýr, tabii ruhlarý olmaksýzýn ve
þuursuz varlýklar olarak. Ýlk insanlarýn Bering boðazýný geçerek Asya
kýtasýndan Amerika kýtasýna geçmiþ olduklarý tezi doðru deðildir. Çamur-
dan, topraktan ve sudan var edilen insan toplumlarýnýn, farklý iklim þart-
larý ve toprak yapýsýnda yetiþen ürünlerle beslenerek, yine farklý iklim þart-
larýna maruz kalan vücutlarýnýn genetik yapýsýndaki geliþmenin ve
deðiþimin gözlenmesi için deðiþik biyokimyasal özelliklerde var edilen
insanlar, üzerinde yaþadýðýmýz yerde ayrý bölgelere yerleþtirilmiþlerdir.
Amaç; en iyi ve dayanýklý genetik yapýya ulaþýlmasýdýr.

7. A’RAF SURESÝ

10. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, sizi yeryüzünde yerleþtirdik ve sizin için orada, geçiminize yarayacak
nimet ve imkânlara vücut verdik. Ne de az þükrediyorsunuz!

63
10. Ayet (EHY meali)
Andolsun ki, sizi yeryüzünde yerleþtirdik ve sizin için onda birçok geçim kay-
naklarý yaptik. Siz, pek az þükrediyorsunuz.

35. FÂTIR SURESÝ

40. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Allah'ýn berisinden yakardýðýnýz þu ortaklarýnýzý gördünüz mü? Gösterin
bana topaktan neyi yarattý onlar!" Yoksa göklerde bir ortaklýklarý mý var? Yoksa
onlara bir kitap verdik de kendileri o kitaptan bir kanýt üzerinde midirler? Hayýr,
zalimler birbirlerine aldanýþtan/aldatýþtan baþka hiçbir þey vaat etmezler.

40. Ayet (EHY meali)


De ki: "Gördünüz ya, O Allah'tan baþka yalvardýðýnýz ortaklarýnýzý! Gösterin bana
onlarýn bu yeryüzünün hangi parçasýný yarattýklarýný!" Yoksa onlarýn göklerde mi bir
ortaklýðý var, ya da kendilerine bir kitap vermiþiz de ondan açýk bir delil mi var
ellerinde? Hayýr, o zalimler, birbirlerini aldatmadan baþka bir vaadde bulunmuyorlar!

Bu ayetde verilen bilgiden, Rableri ilâh yerine koyanlarýn, topraktan var


ediliþe ve topraktan var edenin Allah olduðuna, diðer Rablerin ise toprak-
tan bir þey var edemediklerine þahit olduklarý anlaþýlmaktadýr. Fakat buna
raðmen inkârlarýna ve Rableri de ilâh kabul ederek Allah’a ortak koþ-
malarýna devam etmiþlerdir.

46. AHKAF (BÝR YER ADI) SURESÝ

5. Ayet (YNÖ meali)


Kýyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek birilerine, Allah'ýn berisinden
yalvarýp durandan daha sapýk kim vardýr? Ve o yalvardýklarý, onlarýn yakarýþýndan
habersizdirler.

5. Ayet (EHY meali)


Allah'ý býrakýp da kendisine kýyamete kadar cevap vermeyecek kimselere dua
edenden daha þaþkýn kim olabilir? Oysa onlar, onlarýn dualarýndan habersizdirler.

100. ÂDÝYAT (NEFES NEFESE KOÞANLAR) SURESÝ

64
GÖK TEÑRÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Hiç kuþkusuz, o gün, Rableri onlardan iyice haberdar olacaktýr.

11. Ayet (EHY meali)


O gün, Rableri onlardan elbette haberdardýr!

Bu ayetlerde, ancak kýyamet günü Rablerinin/Yöneticilerinin onlardan


iyice haberdar olacaðý söylenmiþtir, daha önce deðil. Allah ise her zaman
her þeyden haberdar olandýr.

10. YÛNUS SURESÝ

28. Ayet (YNÖ meali)


Gün olur, onlarý bir araya toplarýz; sonra þirke batmýþlara sesleniriz: "Siz ve ortak
yaptýklarýnýz, yerlerinize!" Aralarýný ayýrmýþýzdýr. Allah'a ortak tuttuklarý þöyle
haykýrýr: "Siz sadece bize kulluk/ibadet etmiyordunuz."
28. Ayet (EHY meali)
O gün ki hepsini mahþere toplayacaðýz, sonra þirk koþanlara: "Haydi yerinize! Siz
ve ortaklarýnýz!" diyeceðiz. Artýk aralarýný açmýþýzdýr. Ortaklarý da: "Siz bize tap-
mýyordunuz!

29. Ayet (YNÖ meali)


"Sizinle bizim aramýzda tanýk olarak Allah yeter. Doðrusu, biz sizin ibadetinizden
tamamen habersizdik.”
29. Ayet (EHY meali)
Þimdi sizinle bizim aramýzda þahit olarak Allah yeter! Doðrusu sizin ibadetinizden
bizim asla haberimiz yoktu!" diyecekler.

16. NAHL SURESÝ

40. Ayet (YNÖ meali)


Biz bir þeyi dilediðimizde, onun hakkýnda söyleyeceðimiz söz, "Ol!" demekten
ibarettir; o hemen oluverir.

40. Ayet (EHY meali)

65
Bizim, herhangi birþey için sözümüz onu murat ettiðimiz zaman, yalnýzca ona:"Ol!"
dememizdir. O da hemen oluverir.

Arþda, yani Allah katýnda olan ve ayetlerde ‘Biz’ olarak seslenenler de


Allah’ýn hokumu altýndadýr ve sadece, Allah’ýn kendilerine ilimini
öðreterek olmasýný emrettiði iþleri yaparlar. Tüm Rabler/Yöneticiler
Allah’ýn hokumu altýndadýrlar.

7. A’RAF SURESÝ

206. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinin katýnda olanlar, büyüklük taslayýp O'na ibadetten yüz çevirmezler; O'nu
tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler.

206. Ayet (EHY meali)


Zira Rabbinin yanýnda olanlar, O'na ibadet etmekten asla kibirlenmezler. Hep
O'nu tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler!

21. ENBÝYA SURESÝ

26. Ayet (YNÖ meali)


"Rahman çocuk edindi" dediler. Hâþâ, bundan arýnmýþtýr O! Onlar, lütuf-
landýrýlmýþ kullardýr.
26. Ayet (EHY meali)
Böyle iken dediler ki: "Rahman çocuk edindi." Allah bundan münezzehtir.
Doðrusu (o çocuk dedikleri) sadece þerefli bir takým kullardýr;

27. Ayet (YNÖ meali)


Onlar O'nun sözünün önüne geçmezler; onlar yalnýz O'nun emriyle iþ yaparlar.
27. Ayet (EHY meali)
onlar Allah'ýn sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler.

28. Ayet (YNÖ meali)


O, onlarýn önlerindekini de arkalarýndakini de bilir. Onlar, O'nun hoþnutluk verdik-
lerinden baþkasýna da þefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler.

66
GÖK TEÑRÝ

28. Ayet (EHY meali)


Allah onlarýn önlerindekini de, arkalarýndakini de bilir. Allah'ýn razý olacaðý kim-
selerden baþkasýna þefaat etmezler. Hepsi O'nun korkusundan titrerler.

29. Ayet (YNÖ meali)


Ýçlerinden her kim, "Ben O'nun berisinden/alt mertebesinden bir ilâhým!" derse
böylesini cehennemle cezalandýrýrýz. Zalimleri iþte böyle cezalandýrýrýz biz.
29. Ayet (EHY meali)
Ýçlerinden her kim: "Ben O'ndan baþka ilâhým!" derse, Biz ona cehennemi ceza
olarak veririz; zalimleri Biz böyle cezalandýrýrýz.

Kavram olarak anlamlarý yanlýþ bilinen veya yanlýþ öðretilmiþ olan diðer iki
tanýmlama da ‘Allah’ ve ‘Tanrý’ adlarýdýr. Allah ve Tanrý adlarý, Var Eden’in
fiziksel yapýsýný tanýmlayan adlar deðildirler. Var Eden; var edilmiþ tüm var-
lýk âlemlerindeki fiziksel yapýlarla birlikte, Ruh’unun birer parçasý olan
ruhlarýmýzýn hepsinin, gaybda hokumdarlýk kurmuþ olan varlýðýyla bir
araya gelmesi durumunda ortaya çýkan ‘bütün’dür. Yani gözle görünen ve
görünmeyen tüm maddi varlýklarýn bir araya gelmesiyle ortaya çýkacak
olan ‘bütün’dür. Ya þu andaki gibi, Var Eden’in Kendi fiziksel yapýsýndan
var ettiði tüm varlýklar gözle görünür ve Var Eden’in Kendi fiziksel yapýsý
bütün olarak görülemez, ya da tüm varlýklarýn bir araya gelmesi durumun-
da oluþan, Var Eden’in gözle görülebilir fiziksel varlýðý ortaya çýkar/görünür
olur. Fakat böyle bir durumda da O’nu görebilecek, O’nun dýþýnda canlý ve
cansýz baþka hiç bir varlýk var olmaz. Var Eden, bizler de dahil olmak üzere
tüm kâinatý Kendi fiziksel varlýðýndan var ettiði için, hiçbir zaman ‘bütün’
hali görülemez.

Bütün bir somun ekmek düþünelim. Ýlk önce onu ufalayarak tekrar un
haline getirip sonra bu unu kullanarak birçok türde tatlý tuzlu pastalar
yapalým. Artýk o somun ekmeðin tam ve bütün hali görülemez ve ancak bu
undan yapýlmýþ ürünler görülebilir. Kâinatýn þu andaki durumu da ayný bu
þekildedir. Var Eden, herþeyi kendi varlýðýndan var etmiþtir. Somun ekmeðin
tekrar oluþmasý, ilk önce tüm yapýlmýþ ürünlerin tekrar un haline gelmesi ve
tüm unla ekmeðin ‘bütün’ olarak tekrar oluþmasýyla mümkündür. Sadece bir

67
pasta dýþarýda kalsa, somun ekmek eski hali gibi tam ve bütün durumuna
ulaþamaz. Ayný þekilde Var Eden, ‘bir’ varlýk haline döndüðünde ortada onu
görebilecek baþka hiçbir varlýk kalmayacaktýr. Ýþte Var Eden’in fiziksel
yapýsýnýn durumu, ilimin bugün ‘hologram’ olarak adlandýrdýðý durumdur.

Kendi fiziksel varlýðýndan canlý cansýz tüm varlýklarý var etmiþ olan ‘Var
Eden’in, fiziksel ve manevi özelliklerinin tümünü tanýmlayabilen bir isim
veya ad yoktur. Bu nedenle O’nun fiziksel ve manevi özelliklerini anlatan
tüm adlarý, isimi ve anlamlarý Kur’an da öðretilmiþtir.

Kur’an’da ‘var etmek’ eylemi için farklý fiiller kullanýlmýþtýr. Ýlk kez var
etmek, var edilmiþ bir maddeden bir varlýk oluþturmak veya oluþturulmuþ
olaný deðiþtirerek yeni bir varlýk türetmek gibi farklý fiziksel olaylar için
farklý fiiller kullanýlmýþtýr. Kur’an’da ‘cailun’ olarak kullanýlmýþ olan fiilin
Arapça’da sadece bir anlamý vardýr; ‘icat etmek’. Ýlahiyatçýlar ya ‘icat’
sözcüðünün anlamýný bilmediklerinden ya da çekindikleri için ‘yaratmak’
olarak Türkçe’ye çevirmiþlerdir. ‘Ýcat’ sözcüðü erken Türkçe’deki iki
tamðadan oluþur; ‘ÝÇ’ ve ‘AT’; ÝÇAT. Bu iki sözcüðün anlamý beþ bin yýldýr
deðiþmemiþtir. * ÝÇ; iç/sahiplik/dahili/mensup, AT’ýn anlamý; var etme’ dir.
‘ÝÇAT’ kelimesinin anlamý; ‘içte var etmek’dir. Bu da, Var Eden’in tüm
kâinatý/canlý cansýz tüm varlýklarý Kendi fiziksel yapýsýndan, Kendi içinde
var etmiþ olmasý fiziksel olayýný tanýmlamaktadýr. Ýnsanlar, kendi fiziksel
yapýlarý dýþýndaki maddeleri kullanarak ‘keþifler’ yapmýþlardýr, içat deðil.

Peki Allah ve Tanrý adlarýnýn tanýmladýðý varlýk kimdir? Bunu


öðrenebilmek için önce 1400 sene, sonra da yaklaþýk 4000 sene kadar
geriye gidip öðretilmiþ olan bilgileri bir araya getirmemiz gerekiyor.

Ýlk yapacaðýmýz çalýþma, 1400 yýldýr Kur’an’da bulunan ve anlamlarý


anlaþýlmayan kýsa ayetleri anlamak ve bu kýsa ayetlerde verilmiþ olan bil-
gileri gün ýþýðýna çýkarmak olacaktýr. Mesele; bilginin, zamaný gelince
öðretileceðine inanmaktýr. Sonrasý, bilgiye eriþmenin kendi baþarýnýz
olmadýðýný bilerek sadece aracý olabilmektir.
* Alfabetik Yazý Baþlangýcý, Kazým Mirþan, 1994,MMB

68
GÖK TEÑRÝ

15. HÝCR SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Elif, Lâm, Râ. Ýþte sana o Kitap'ýn ve açýk anlatýmlý Kur'an'ýn ayetleri.

1. Ayet (EHY Meali)


Elif, Lam, Ra. Bunlar iþte sana Kitabýn ve gerçekleri açýklayan bir Kur'an'ýn ayetleridir.

Bu ayetler, Tevrat’dan çok önce, kendilerine peygamberlik de verilmiþ olan


Ýsraeloðullarý’na indirilmiþ kitapda da olan ve bugüne deðin Beniisrail halký
tarafýndan saklanýlmasý baþarýlmýþ olan ayetler/bilgilerdir.

Bu çalýþmaya baþlarken ilk yapýlmasý gereken, Arapça alfabesini oluþturan


harflerin doðru olarak sýralanmasýdýr. Bugün bilinen/kullanýlan ve de
öðretilen sýralama doðru deðildir. Aþaðýda doðru sýralama yapýlýrken
Arapça harflerin okunuþlarý yazýlmýþtýr.

1. hemze 11. lem 21. sad


2. dat 12. elif 22. lamelif
3. ayýn 13. re 23. tý
4. kaf 14. dal 24. hý
5. be 15. ze 25. vav
6. te 16. ye 26. gayýn
7. kef 17. zel 27. he
8. nun 18. se 28. cim
9. þýn 19. sin 29. fe
10. ha 20. zý 30. mim

Ýlerleyen sayfalarda görüleceði gibi Kur’an, 19 sayýsýnýn katlarýyla korun-


muþtur. Kur’an’da harfler ve sözcükler, 19’un tam katý olan sayýlar kadar
tekrar edilerek ekleme veya çýkarýlma yapýlmasýnýn fark edilmesi, bu sis-
temle kontrol altýna alýnmýþtýr. Bu sistemin oluþturulabilmesi için, diðer
bazý ayetler olduðu gibi bu kýsa ayetlerde tekrar ettirilmiþ, ve ayný zaman-
da, ayný bilgiler tekrar edilerek dikkat çekilmesi saðlanmýþtýr. Tekrar olan-
larý almadan þimdi bu kýsa ayetleri bir araya toplayalým.

69
Elif Lâm Mîm 2/1 (2. sure, 1. ayet)

Elif Lâm Mîm Sâd 7/1

Elif Lâm Râ 10/1

Elif Lâm Mîm Râ 13/1

Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd 19/1


Tâ Hâ 20/1

Tâ Sîn Mîm 26/1

Tâ Sîn 27/1

Elif Lâm Mîm 32/1


Yâ Sîn 36/1
Sâd 38/1
Hâ Mîm 40/1

Ha Mîm Ayn Sîn Kaf 42/1-2


Hâ Mîm 43/1

Hâ Mîm 46/1
Kaf 50/1
Nûn 68/1

Kaynak olarak verilmiþ olan çalýþmada* erken Türkçe alfabesine ulaþa-


bilirsiniz. Þimdi yapacaðýmýz iþ; sýra numaralarýný kullanarak Arapça
alfabesindeki harflerin erken Türkçe alfabesindeki karþýlýklarý olan
tamðalarý ve anlamlarýný almak olacak. Örneðin, Arapça alfabesinde 12.
harf ‘elif ’. Erken Türkçe alfabesinde 12. tamða ‘ÖK’, anlamý ‘Rab’.

Elif
ÖK : Rab/Yönetici (En üst seviyedeki Yönetici olan, Arþdaki yüce kon-
seyin hokumdarý Rab’býn/Yönetici’nin/Allah’ýn ünvaný)

* Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan, 2005,MMB

70
GÖK TEÑRÝ

Lâm (telaffuzu lem)


OY : 1. Düþünce 2. Felsefe 3. Akla getirmek 4. Þey(Baðlaç)

Mîm (mim)
ATA-AT : Var Eden’in Kendi fiziksel yapýsýndan kâinatý var etmesi fiziksel
olayýný tanýmlayan kelimenin ÝÇAT, ve ‘AT’ tamðasýnýn anlamýnýn var
etme olduðunu hatýrlanýrsa, ATA-AT’ýn anlamý ‘var edilen varlýk’ demek-
tir.

Sâd (sad)
AP : Görünme/Görünür olma (Ýngilizce’deki ‘appear’ bu tamðadan türetil-
miþtir)

Râ (re)
OÞ : 1. Biçim, þekil 2. tecelli

Kâf (kef)
OZ : Ozma/Teþekkül etme, bir halden diðerine geçme ÖZ: ozmuþ

Hâ (he)
IN : Hokum altýna alma ÝN : Hokum altýna alan/alýnan

Yâ (ye)
AW : Çevrilme, halinden ... a çevrilme

Ayn (ayýn)
ÖG : Rabler (Arþdaki yüce konseyi oluþturan ve her biri ayrý bir varlýk
grubunun Rabbi/Yöneticisi ve ilâh olmayan Rablerin ünvaný, 6 adet)

Tâ (te)
Ü:O

Sîn (sin)
US : Vücut

71
Ha (ha)
UÇ : Lider

Kaf (kaf)
AD : Eylem; oluþturma/yapma ËD: geçmiþ zaman hali; yapýlmýþ/bitmiþ
eylem (Ýngilizce’deki ‘do/did’ bu taðmalar ve bu mantýkdan türetilmiþtir.)

Nûn (nun)
OQ : Kuantum; sudan var ediþin fizik ilimi (göklerin ve yerin var ediliþi).

Þimdi bu Türkçe tamðalarý ayetlerdeki yerlerine koyarak bu kýsa ayetlerde


verilmiþ olan bilgileri öðrenelim.

Elif Lâm Mîm (2/1)


ÖK OY ATA-AT : ÖK ATA-AT’dýr/var edilen varlýktýr.

Elif Lâm Mîm Sâd (7/1)


ÖK OY ATA-AT AP : ÖK var edilen varlýk olarak görünendir. (ÖK; arþda
olan Allah’dýr. Kur’an’da arþýn Rab’bi Allah olarak tanýmlanan, Var
Eden’in varlýk alanýndaki en yüce tecellisidir. Var Eden’in, hokumunu,
þefaatýný varlýk alanýna taþýdýðý Rab’dýr. Ýrade anlamýnda Var Eden’in var-
lýk alanýndaki Kendisi’dir. Arþdaki yüce konseyi oluþturan Rabler/
Yöneticiler ÖG ünvanýyla, yüce konseyin hokumdarý ve O’nun da vücudu
varlýk alanýnda bir ATA-AT/var edilen varlýk olan arþýn Rab’bi Allah, ÖK
ünvanýyla tanýmlanmýþtýr.)

Elif Lâm Râ (10/1)


ÖK OY OÞ : ÖK tecellidir. (ÖK, Var Eden’in varlýk alanýndaki en yüce
tecellisidir/þekilleniþidir.)

Elif Lâm Mîm Râ (13/1)


ÖK OY ATA-AT OÞ : ÖK var edilen varlýk olarak tecelli edendir.

72
GÖK TEÑRÝ

Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd Tâ Hâ (19/1+20/1)


OZ IN AW ÖG AP Ü IN : Hokum altýnda ozarak/bir halden diðerine
geçirilip ÖG haline çevrilerek görünür olan, hokum altýndadýr. (Arþdaki
yüce konseyi ÖG ünvanýyla oluþturan Rabler/Yöneticiler(isimleri Ved,
Süva, Yeðus, Yeuk, Nesr ve Bal) arþýn Rab’bi Allah’ýn/ÖK’ün hokumu
altýndadýrlar.)

Tâ Sîn Mîm (26/1)


Ü US ATA-AT : O vücut var edilen varlýktýr. (ÖK/Allah, Var Eden’in
‘bütün’ fiziksel varlýðý deðildir, vücudu var edilen bir varlýktýr.)

Tâ Sîn (27/1)
Ü US: O(Allah) vücutdur. (ÖK varlýk alanýnda bir vücutdur. Tüm Kâinatý
Kendi fiziksel varlýðýndan var etmiþ olan Var Eden’in ‘bütün’ fiziksel yapýsý/
varlýðý deðildir.)

Elif Lâm Mîm Yâ Sîn Sâd Hâ Mîm (32/1+36/1+38/1+40/1)


ÖK OY ATA-AT AW US AP IN ATA-AT : Vücud haline çevrilerek
görünür olan var edilen varlýk ÖK, hokum altýna alan var edilen varlýktýr.
(Arþdaki yüce konseyi oluþturan diðer 6 ATA-AT/var edilen varlýk olan
ÖGün/Rabbin hokum altýna alma durumu/yetkisi yoktur.)

Ha Mîm Ayn Sîn Kaf Hâ Mîm (42/1-2+43/1)


UÇ ATA-AT ÖG US ËD IN ATA-AT : Lider ATA-AT’larýn/var edilen
varlýk olan ÖG’lerin (her biri farklý bir varlýk grubunun Rabbi/Yöneticisi
olan ÖG’lerin)vücutlarý, hokum altýna alan ATA-AT/var edilen
varlýk(ÖK) tarafýndan yapýlmýþtýr/oluþturulmuþtur. (Bu ayetlerdeki fiillere
dikkat ederseniz, arþýn Rab’bi Allah olan ÖK’ün var edilmesi ‘AP: görün-
me ve OÞ; tecelli olaylarý ile anlatýlmýþken, ÖG’lerin var edilmesi ‘OZ:
ozma/bir halden diðerine geçme olayý ile anlatýlmýþtýr. ÖGlerin/Rablerin
vücutlarý ÖK tarafýndan varlýk alanýndaki herhangi bir maddeden
yapýlmýþtýr ve bu iþ için ‘AT/var etme’ fiili deðil, ‘ËD/yapma-oluþturma’ fiili
kullanýlmýþtýr. Meselâ cin halkýnýn Rabbi/ÖGü olan Bal, cinler gibi duman-
sýz parlak ateþten vücut haline getirilmiþtir. Varlýk alanýnda herþeyi ilk

73
olarak oluþturan/var eden/meydana getiren ÖK’dür; fiziksel varlýðý var
edilen Allah’dýr; içindeki Ruh ile Var Eden’in varlýk alanýndaki Kendisi’
dir.)

Hâ Mîm Kaf Nûn! (46/1+50/1+68/1)


IN ATA-AT ËD OQ : Hokum altýna alan ATA-AT/varedilen varlýk(ÖK),
kuantumu(gökleri ve yeri) yapmýþtýr/oluþturmuþtur. (Dikkat ederseniz yine
‘AT/var etme’ deðil, ‘ËD/yapma’ fiili kullanýlmýþtýr.)

Bu ayetlerde verilen bilgiler, Ýsraeloðullarý’na verilen kitabýn ve ayný þe-


NL OTevrat’ýn
G H saklanan ayetlerindeki bilgilerdir. Allah, bu kýsa ayetlerde
verilen bilgilerin anlaþýlmasýný nasip edeceði zaman itiraz edenler olacaðý
için, bu ayetlerdeki bilgiler daha açýk ve geniþ olarak Kur’an’ýn ilgili diðer
ayetlerinde anlatýlmýþtýr.

15. HÝCR SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Elif, Lâm, Râ. Ýþte sana o Kitap'ýn ve açýk anlatýmlý Kur'an'ýn ayetleri.

1. Ayet (EHY Meali)


Elif, Lam, Ra. Bunlar iþte sana Kitabýn ve gerçekleri açýklayan bir Kur'an'ýn ayetleridir.

12. YÛSUF SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Elif, Lâm, Râ. O apaçýk, apaydýnlýk Kitap'ýn ayetleridir bunlar.
1. Ayet (EHY Meali)
Elif. Lam, Ra. Ýþte bunlar, sana apaçýk kitabýn ayetleridir!

Bu ayetler o kitabýn ayetlerdir.

2. Ayet (YNÖ meali)


Biz onu sana, aklýnýzý çalýþtýrasýnýz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
2. Ayet (EHY Meali)

74
GÖK TEÑRÝ

Biz onu akýl erdirebilesiniz diye. bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik.

Þimdi bir de Teñri ve Allah adlarýnýn anlamlarýný ortaya çýkardýðýmýzda bu


bilgileri tamamlamýþ olacaðýz.

(Tanrý deðil) Teñri adýnýn erken Türkçe tamðalarla tam yazýlýmý


‘ATEÑÜRÝ’ dir. ‘AT’; var etme/varlýk, ‘AÑ’; akýlý iþletme/düþünme sistemi,
‘EÑ; akýlý iþletme sisteminin (akýlý iþletme/düþünme sistemini yapýsýnda
barýndýran Ruh’un) sahibi olma. * ‘UR’; hakim olma, ‘ÜR’; hakimiyetin
sahibi olan/hakimiyet kuran’ demektir. * ‘I; mekân, bir þeyin içinde bulun-
duðu bütün/kâinat’, ‘Ý;bu mekânýn/kâinatýn içinde olma’ demektir.
ATEÑÜRÝ/Teñri adýnýn anlamý; ‘sahibi olduðu akýlý iþletme sistemiyle/
Ruh’uyla kâinatýn içinde hakimiyet kuran varlýk’ demektir. Bu varlýk da
Allah; arþdaki yüce konseyin hokumdarý olan ÖK’dür.

Allah adýnýn Arapça harflerle yazýlýþý; (harflerin soldan saða okunuþlarý)


Elif Lem Lamelif He

Elif : ÖK
Lem : OY
Lamelif : OS/Gök-Gökler
He : IN

Allah adýnýn erken Türkçe tamðalarla yazýlýþý ve anlamý;

ALLAH: ÖK OY OS IN; ÖK gökleri hokum altýna alandýr.

* AlfabetYazý Baþlangýcý, Kazým Mirþan, 1994, MMB

75
ALLAH adý, AL-ÝLÂH’dan oluþur. * ‘AL; herþey’ demektir (Ýngilizce’deki
All; tüm, herþey, bu sözcükten türetilmiþtir). AL-ÝLÂH; herþeyin ilâhý
demektir.

Ýlâh adýnýn oluþtuðu Arapça harfler; Elif Lem He (okunuþlarý)


Elif; ÖK, Lem; OY, He; IN

ÝLÂH; ÖK OY IN; ÖK hokum altýna alandýr, demektir.

AL-ÝLÂH; herþeyi hokum altýna alan ÖK’dür, demektir.

ALLAH: ÖK OY OS IN; ÖK gökleri hokum altýna alandýr, demektir.

Ayný bilgiyi vermektedirler; herþeyi hokum altýna alan ÖK’dür. Hokum


altýna alan var edilen varlýk sadece Allah’dýr/Teñri’dir, ortaðý yoktur.

Erken Türklerin ‘Gök Teñri’ olarak yaptýklarý tanýmlamanýn anlamý da


ortaya çýkmaktadýr. Bu sözün anlamý ‘Teñri göklerdedir’ veya ‘Gökün ken-
disi Teñri’ demek deðildir. Bu sözün erken Türkçe ile tamamý ‘ÖGÖK Teñri’
dir. Anlamý; ‘ÖG/Rab olan ÖK Teñri’, ‘ÖGler/Rabler arasýnda ÖK Teñri ’
dir. Tamamýný erken Türkçe tamðalarla yazarsak, ÖGÖK ATEÑÜRÝ;
‘ÖGler/Rabler arasýnda ÖK, sahibi olduðu akýlý iþletme sistemiyle/Ruh’la
kâinatýn içinde hakim olan/hakimiyet kuran varlýk’ demektir.

Hokum Allah’ýndýr. Allah’dan baþka ilâh, Allah’dan baþka Teñri yoktur.


Bal da dahil olmak üzere diðer tüm Rabler/ÖGler Teñri deðildirler.
Umarým artýk ikinci bir Teñri ve ilâh olamayacaðýný iyice anlamýþsýnýzdýr.
Doðru olan durum budur. Halâ baþka bir kanýta ihtiyanýz var mý?

Var Eden’in, baþka hiçbir varlýðýn olmadýðý zamanda iradesini varlýk alaný-
na taþýmak/Kendisi’ni varlýk alanýnda görünür kýlmak için var ettiði varlýk;
Allah (gökleri hokum altýna alan ÖK); Teñri’dir. Ýlâh sadece Teñri/Allah/
ÖK’dür. Varlýk alanýndaki canlý cansýz tüm varlýklarý ilk var eden, varlýk
alanýnýn hakimi olan/hokum altýna alan, vücudu var edilen varlýktýr.
šUDGH5XKRODUDNNŸLQDWº.HQGLIL]LNVHOYDUOº­ºQGDQ.HQGLL¤LQGHYDUHWPL»
RODQ9DU(GHQâLQYDUOºNDODQºQGDNL.HQGLVLâGLU
* AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

76
GÖK TEÑRÝ

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ


18. Ayet (YNÖ meali)
Allah, kendisinden baþka tanrý olmadýðýna tanýktýr. Meleklerle ilim sahip-
leri de adalet ölçüsüne sarýlarak tanýklýk etmiþlerdir ki, o Azîz ve Hakîm
olandan baþka hiçbir ilah yoktur.
18. Ayet (EHY meali)
Allah kendisinden baþka tanrý olmadýðýna þahittir. Bütün melekler ve ilim
ulularý da adaleti yerine getirerek þahittirler. O'ndan baþka tanrý yoktur;
güçlüdür, hikmet sahibidir O.

Ayetde, ‘Allah, kendisinden baþka tanrý olmadýðýna tanýktýr.’ sözüyle


anlatýlan durum budur. Ýçindeki Ruh’la Var Eden’in varlýk alanýndaki
Kendisi olan ÖK’ün/Teñri’nin/Allah’ýn vücudu Var Eden tarafýndan var
edildiðinde, varlýk alanýnda bu duruma tanýk olabilecek Teñri’den/
Allah’dan/ÖK’den baþka bir varlýk olmadýðý için bu durum; ‘Allah, ken-
disinden baþka tanrý olmadýðýna tanýktýr.’’ sözüyle anlatýlmýþtýr. Allah
(gökleri hokum altýna alan ÖK)/Teñri, varlýk alanýnda bir olan varlýðýna
tanýktýr, o anda varlýk alanýnda bu duruma tanýklýk edecek baþka bir var-
lýk yoktur. Daha sonra Allah/Teñri/ÖK, melekleri ve ilim sahibi/akýlý
iþletme özelliðine/ruha sahip diðer bazý varlýklarý meydana getirmiþ ve bu
varlýklar, O’ndan baþka ilâh olmadýðýna tanýk olanlardýr. Dikkat ederseniz
‘tanýklar’ olarak bahsedilenler melekler ve o anda ilim sahibi olarak var
edilenlerdir. Henüz cin ve insan gruplarýnýn meydana getirilmediði/oluþtu-
rulmadýðý bir zamandan bahsedilmektedir.

‘Var Eden’ adýnýn Erken Türkçe ile yazýlýþý ‘ËM AT’ dýr. ‘Sahip’ anlamýn-
da da kullanýlmýþtýr. Tüm kâinatýn/mülkün ve hokumun sahibi’ dir.
Kâinatda Kendi varlýðýndan/fiziksel yapýsýndan baþka hiçbir madde yoktur.
Kâinatý Kendi fiziksel varlýðýndan Kendi içinde var etmiþtir. Erken
Türkçe’de O’nu ifade etmek için kullanýlan ad; * ‘ÝÇÜ APA; içinde görü-
nen’ dir. * ‘AL-APA; herþeyde görünen’ adý da Var Eden’i/ËM AT’ý taným-
lamak için kullanýlmýþ olan addýr. Arapçasý Zahir : Herþeyde tecelli eden.
Tüm yarattýklarýnda, kendisinden görünebilir izler, iþaretler bulunan.
* AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

77
21. ENBÝYA (PEYGAMBERLER) SURESÝ

30. Ayet (YNÖ meali)


O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitiþik idi, biz onlarý ayýrdýk. Her
canlý þeyi sudan oluþturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?

30. Ayet (EHY meali)


O küfredenler görmediler mi ki, gökler ve yer bitiþik idiler de Biz onlarý ayýrdýk;
canlý olan her þeyi sudan yaptýk. Hâlâ inanmýyorlar mý?

Kur’an’da ‘Biz bir þeyi dilediðimizde, onun hakkýnda söyleyeceðimiz söz,


"Ol!" demekten ibarettir; o hemen oluverir.’ sözündeki ‘ol’ kelimesi
Arapça’da ‘kün’ olarak okunur, ‘nun ve ye’ harflerinden oluþur.

Nun: OQ; kuantum: sudan var ediþin fizik ilimi


Ye: AW; Çevrilme, halinden ... a çevrilme
Ol: OQ AW : Sudan ... varlýk haline çevril emiridir.

Varlýk alanýnda/kâinatda henüz hiçbir varlýðýn olmadýðý dönemdeki madde


sudur. Bir ATA-AT/var edilen varlýk olan ÖK/Teñri/Allah’ýn vücudu
AL-APA tarafýndan sudan var edilmiþtir. ÖK/Teñri/Allah, daha sonra var-
lýklarý ilk olarak var edendir. Çoðaltmanýn/üretmenin ilimini öðrettiði
Rablerde onlarý çoðaltmýþlardýr. Diðer Rabler ilâh ve Teñri deðildir.

“ Kur’an yedi nüans üzerine indirildi. Onun hiçbir harfi yoktur ki, bir zahir,
bir de batýn manâ taþýmasýn.” Hz.Muhammed

Kur’an’ýn kelime(ATBÝTÝG;var edilerek ortaya konulan eser) olarak


anlamý nedir?

47. MUHAMMED SURESÝ

24. Ayet (YNÖ meali)


Peki bunlar, Kur'an'ýn anlamýný inceden inceye düþünmüyorlar m? Yoksa kalpler
üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

78
GÖK TEÑRÝ

24. Ayet (EHY meali)


Öyle olmasa, Kur'an'ý bir düþünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde üst üste kilitleri
mi var?

Dikkat ederseniz, ayetler üzerinde düþünülmesi deðil, “Kur’an’ýn anlamý”nýn


düþünülmesi istenilmiþtir.

Kur’an Arapça, Kaf Re Elif Nun (okunuþlarý) harflerinden oluþur.

Kaf: ËD; yapýlmýþ/bitmiþ eylem (baþta olmasý pasif anlamda : ... tarafýndan
yapýlmýþ)

Re: OÞ; tecelli etme/þekillenme

Elif: ÖK

Nun: OQ : kuantum: sudan var ediþin fizik ilimi

KURAN: ËD OÞ ÖK OQ : ÖK’ün tecellisi kuantum ile yapýlmýþtýr.

AL-APA, Kendi varlýk yapýsýný Kendi içinde temel/hammadde olarak kul-


lanarak var ettiði varlýk alanýna iradesini taþýmak için ÖK’ün/Teñri’nin/
Allah’ýn vücudunu sudan var etmiþtir. Allah, içindeki Ruh’la irade
anlamýnda AL-APA’nýn Kendi’sidir. Allah da bizler gibi bir varlýk yapýsýna
sahiptir. Allah, arþdadýr; ‘AROÞ: uzakta tecelli eden’ yerdedir. Her þeyde
ve her yerde olan, AL-APA’nýn Kendi fiziksel varlýðýnýn küçük miktarýn-
dan oluþmuþ tüm varlýklardýr. Bu nedenle fiziksel olarak her þeyde ve
böylece her yer olan AL-APA’dýr. Allah, ilk var edilen ve en büyük varlýk
alaný olan arþdadýr, Allah katýndadýr.

Allah’ýn fiziksel varlýðýnýn da var edilmediði dönemdeki madde sadece


sudur. Kâinat’daki fiziksel varlýklarýn bazýlarý doðrudan sudan, diðerleri
sudan var edilmiþ maddelerden var edilmiþlerdir. AL-APA, kâinatda henüz
hiçbir varlýðýn olmadýðý dönemde Allah’ýn varlýk yapýsýný doðrudan sudan
var etmiþtir. Daha sonra Allah, (ilk sayfalarda verilmiþ olan, maddenin 4
temel yapý taþýndan oluþtuðu bilgisini hatýrlanýrsa), suyu, ýþýk hýzýna

79
ulaþtýrarak gözle görülemez 4 temel yapý taþýna(atom altý parçacýklara)
ayýrmýþ, bunlarýn tekrar farklý kombinasyonlarla bir araya getirilmeleriyle
atomlar, elementler ve bir çok farklý madde var edilmiþtir; bu fiziksel olay-
la var ediliþin adý kuantumdur. Allah’da bu maddelerden, ÖGler/Rabler de
dahil olmak üzere tüm varlýklarý var etmiþtir. Kur’an’da verilen bilgiler
dahilinde, Allah’ýn varlýk yapýsý gibi doðrudan sudan var edilmiþ sadece bir
varlýk toplumu vardýr. (Son bölümde, göklerin ve yerin var ediliþinin
‘büyük patlama’ denilen olayla meydana gelmediði, suyun ýþýk hýzýna nasýl
ulaþtýðý, ilgili formüllerle kanýtlanmýþtýr.)

Din adýnýn Arapça harflerle yazýlýþý; Dal Ye Nun (okunuþlarý).

Dal; AB:su,
Ye; AW: çevrilme, halinden ... a çevrilme
Nun; OQ: kuantum

DÝN; Dal Ye Nun; AB AW OQ: su halinden ... a çevrilme kuantumdur/


kuantum; su halinden .... haline çevrilmedir. Temelinde herþey sudan var
edilmiþtir.

‘Din Allah’ýndýr’ sözünün anlamý da budur. Tüm var edilenler Allah’ýndýr.


Canlý cansýz var edilen tüm varlýklarla birlikte oluþan sistem/kâinat/yaþam,
yani din Allah’ýndýr. Din; inanç veya ibadetler demek deðildir.

Kur’an’ýn Türkçe meallerinde belirtildiði gibi ‘Rabbim’ þeklinde yazýlmasý


ve seslenilmesi/dua edilmesi eksiktir. Çünkü Rablerin/Yöneticilerin toplam
sayýsý 1+6= 7 dir. ‘Rabbim’ deyince hangisine seslenmiþ oluyorsunuz? Bu
nedenle doðru sesleniþ Rab’bim Allah/Rab’bimiz Allah’dýr. ‘ÖK’ÜM
Türkçe sesleniþtir ve eksik deðildir. Çünkü ÖG altý tanedir, ÖK bir’dir.
ÖK’ümüz birdir. ÖK’üm Teñri, ÖK’ümüz Teñri, Türkçe sesleniþtir.

Allah; ÖK gökleri hokum altýna alan demektir. Teñri; sahibi olduðu Ruh’la
kâinat içinde hakim olan/hakimiyet kuran varlýk demektir ve bu adlar
sadece O’na ait özellikleri/O’nun yapabildiklerini anlatmaktadýr.

80
GÖK TEÑRÝ

Yüce konseyi oluþturan diðer Rablerin/ÖGlerin isimleri olduðu gibi,


Allah/Teñri/ÖK’ün de isimi vardýr ve bu isim de Kur’an’da öðretilmiþtir.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

116. Ayet (YNÖ meali)


Yücelerden yücedir, o hak padiþah olan Allah! Ýlah yok O'ndan baþka. O þanlý
arþýn Rabbidir O!

116. Ayet (EHY meali)


Demek ki Allah, o hak padiþah yüksek, çok yüksek! Baþka tanrý yoktur; ancak O
vardýr. O, þanlý Arþ'ýn sahibidir.

83. MUTAFFÝFÎN (ÖLÇÜ ve TARTIDA HÝLE YAPANLAR) SURESÝ

22. Ayet (YNÖ meali)


Ýyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir.
22. Ayet (EHY meali)
Haberiniz olsun ki, iyiler bir naim (cenneti) içindedirler.

23. Ayet (YNÖ meali)


Koltuklar üzerinde seyre dalarlar.
23. Ayet (EHY meali)
Koltuklar üzerinde (etrafý) seyrederler.

24. Ayet (YNÖ meali)


Yüzlerinde nimetin sevinç parýltýsýný izlersin.
24. Ayet (EHY meali)
Yüzlerinde nimet ve mutluluðun parýltýsýnolarak bahsedilenlerý tanýrsýn.

25. Ayet (YNÖ meali)


Katýksýz, damgalý bir içecekten içirilirler,
25. Ayet (EHY meali)
Onlara mühürlenmiþ halis bir içkiden sunulur.

26. Ayet (YNÖ meali)


Ki sonu bir misktir. Ýþte, yarýþanlar böyle bir þey için yarýþsýnlar!

81
26. Ayet (EHY meali)
Onun sonu misktir, iþte ona imrensin artýk imrenenler!

27. Ayet (YNÖ meali)


Onun katkýsý Tesnîm'den; en yüce, en seçkin olandandýr.
27. Ayet (EHY meali)
Onun karýþýmý Tesnîm'dendir.

28. Ayet (YNÖ meali)


Bir kaynak ki, iyice yaklaþtýrýlmýþ olanlar içerler ondan.
28. Ayet (EHY meali)
(Allah'a) yakýn olanlarýn içeceði bir çeþmeden.

Yüceler yücesi Tesnîm’dir. Þu asla unutulup, doðruyu örtenlerin binlerce


yýldýr düþtüðü yanlýþa düþülmemelidir. Yüceler yücesi Tesnîm, AL-APA’nýn
fiziksel varlýðý deðildir. AL-APA’nýn, Kendi iradesini varlýk alanýna aktar-
mak için var ettiði Allah’ýn/gökleri hokum altýna alan ve ünvaný ÖK olan
Teñri’nin isimidir Tesnîm. ‘Ýrade’ anlamýnda, AL-APA’nýn varlýk alanýndaki
Kendisi’dir. Rab’bimiz Allah/ÖK’ümüz Teñri; yüceler yücesi Tesnîm’dir.
Kendin’den baþka ilâh olmayan Allah’ýn/Teñri’nin, bizzat Kendisi’nin biz
insanlarýn Rab’bi/ÖK’ü/Yönetici’si olduðu ve en þanslý varlýk grubu olduðu-
muzu görebiliyor musunuz?

20. TÂHÂ SURESÝ

22. Ayet (YNÖ meali)


O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlan-
madan önce, Kur'an hakkýnda aceleci olma. Söyle de:"Rabbim, ilmimi artýr!"

22. Ayet (YNÖ meali)


Demek ki Allah, O hak hükümdar, yüceler yücesidir !.. Sana vahyi tamamlan-
madan önce Kur'an'ý okumakta acele etme ve: "Rabbim, benim ilmimi artýr!" de.

‘Tesnîm’ isminin erken Türkçe tamðalarý ile tam yazýlýþý ‘ATËSEÑËM’ dir.
‘AT’; var etme/varlýk, ‘ËS’; yetkinin sahibi, ‘EÑ’; akýlý iþletme sistemi-
nin/Ruh’un sahibi, ‘ËM’; zamirdir. Tesnîm adýnýn anlamý; ‘yetkinin ve
Ruh’un sahibi olan varlýðým’ demektir. AL-APA’nýn vücudunu oluþtur-

82
GÖK TEÑRÝ

duðu, ‘Ruh’ içinde olan varlýktýr. Allah/Teñri; içindeki Ruh’la, ‘irade’


anlamýnda AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi’dir.

Sözleri oluþturan heceler, iki harfin yanyana gelmesiyle oluþan anlamsýz


sözcükler deðildir. Erken Türkçe’deki her tamðanýn ayrý bir anlamý vardýr.
Bir eylemi veya bir kavramý tanýmlayan sözcüklerdir. Doðru sesleri çýkar-
mak yoluyla doðru bilgileri aktarmak ve düþüncelerimizi doðru söylemek
için izlenecek doðru yol, adlarý ve isimleri doðru ve tam yazmaktýr.

* “Alfabe” diye isimlendirilen ezgi(eski) yazý topluma fikirleri anlatmayý


saðlar.” OQ atasözü

27. NEML (KARINCA) SURESÝ

26. Ayet (YNÖ meali)


"O Allah ki, tanrý yok kendinden baþka, o büyük arþýn rabbidir O."

26. Ayet (EHY meali)


Allah O'ndan baþka hiçbir tanrý yoktur. 0, yüce Arþýn sahibidir.

Arþdaki yüce konseyi oluþturan diðer Rabler(6 adet) yaptýklarýndan hesaba


çekilirlerken, arþýn Rab’bi Allah/Teñri/yüceler yücesi Tesnîm, yaptýklarýn-
dan hesaba çekilmemektedir. Çünkü O, AL-APA’nýn varlýk alanýndaki
Kendisi’dir. Aþaðýdaki ayetde ‘yerde ve gökte Allah’tan baþka tanrýlar olsay-
dý, ...’ þeklinde Allah’ýn bulunduðu yerin yer ve gök, yani varlýk alaný olduðu
bilgisi verilmiþtir. Gaybda/bilinmeyen âlemde deðildir Allah. Kâinatý Kendi
fiziksel varlýðýndan ÝÇAT/içinde var eden AL-APA’nýn, irade anlamýnda
varlýk alanýndaki Kendisi’dir Allah. Varlýk alanýnda, kuantum fizik ilimi ile
bir miktar su’yun önce gözden kaybolarak (ýþýk hýzýna ulaþmasýyla atom altý
parçacýklara ayrýþmasý) sonra istenilen þekilde bir araya gelip yeniden beli-
rerek görünür olan vücuddur.

21. ENBÝYA SURESÝ


22. Ayet (YNÖ meali)
Eðer yerde-gökte Allah'tan baþka tanrýlar olsaydý, o ikisi de mutlaka fesada
uðrardý. Arþýn Rabbi o Allah, onlarýn nitelendirmelerinden yücedir, uzaktýr.
* AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

83
22. Ayet (EHY meali)
Yerde. Gökte Allah' tan baþka tanrýlar olsaydý bunlarýn ikisi de mahvolup gitmiþti.
O Arþ'ýn Rabbi olan Allah onlarýn yakýþtýrdýklarý vasýflardan münezzehtir, beridir.

23. Ayet (YNÖ meali)


O, yaptýðýndan hesaba çekilmez ama onlar hesaba çekilirler.
23. Ayet (EHY meali)
O yaptýðýndan sorumlu olmaz, onlar ise sorumludurlar.

Yüce konseydeki Rabler/ÖGler ilâh deðillerdir. Hepsi Allah’ýn/yüceler


yücesi Tesnîm’in hokumu altýndadýrlar.

19. MERYEM SURESÝ


64. Ayet (YNÖ meali)
Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki,
arkamýzdaki ve bunlar arasýndaki herþey O'nundur. Rabbin asla unutkan deðildir.

64. Ayet (EHY meali)


Bir de biz (Rabbinin elçileri) Rabbinin emri olmadýkça inemeyiz. Önümüzdeki,
ardýmýzdaki ve bunlar arasýndakiler hep O'nundur; Rabbin seni unutmuþ da deðildir.

‘... Rabbinin emrini ...’ þeklinde tanýmlanan, arþýn Rab’bi Allah olan
Teñri’dir, yüceler yücesi Tesnîm’dir, ÖK’ümüzdür.

42. ÞÛRA SURESÝ

10. Ayet (YNÖ meali)


Herhangi bir þeyde ihtilafa düþtüðünüzde onun hükmü Allah'a býrakýlýr. Ýþte budur
Rabbim olan Allah! Yalnýz O'na güvenip dayandým; yalnýz O'na yönelirim ben.

10. Ayet (EHY meali)


Herhangi birþey hakkýnda ihtilafa düþtüðünüzde hüküm Allah'a aittir. Ýþte de: "O
Allah, benim Rabbim, Ben O'na dayanmaktayým ve hep O'na sýðýnýrým.”

27. NEML SURESÝ

84
GÖK TEÑRÝ

91. Ayet (YNÖ meali)


"Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayý saygýya
layýk kýlmýþtýr O. Her þey O'nundur. Ben, müslümanlardan/Allah'a teslim olan-
lardan olmakla emrolundum."
91. Ayet (EHY meali)
Ben, yalnýzca bu beldenin, onu saygýn kýlan ve herþey de kendilerinin olan
Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Ve yine halis müslümanlardan olmamla
emrolundum.

92. Ayet (YNÖ meali)


"Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artýk kim yola gelirse kendi nefsi için gelir.
Sapmýþa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarýcýlardan biriyim. Hepsi bu!"
92. Ayet (EHY meali)
Bir de Kuran okuyayým diye emrolundum. Her kim doðru yolu kabul ederse, yal-
nýzca kendi yararýna kabul etmiþ olur. Kim de sapa giderse de ki: "Ben, yalnýzca
tehlikeyi haber verenlerdenim."

91. ayetde ‘bu beldenin’ olarak tanýmlanan yer arþdýr, Teñri katýdýr. ‘Ben’
olarak seslenen varlýk Kur’an’ý Hz.Muhammed’e indiren Ruhul Kudüs/Hz.
Cebrail’dir ve sadece, arþýn Rab’bi Allah’a/Teñri’ye kulluk etmekte
olduðunu, diðer yaþam yerlerinin Rablerine/Yöneticilerine kulluk edilme-
sinin söz konusu olmadýðý belirtilmektedir. Yani yüce konsey üyesi
Rablerin/Yöneticilerin kulluk edilecek ilâhlar olmadýklarý bilgisi veril-
miþtir.

92. ayette, ‘.... böylesine de ki: ...’ sözünden, 91. ayetteki sözlerin de
Hz.Muhammed tarafýndan söylenmesi isteniyormuþ þeklinde bir anlam
çýktýðý düþünülebilir. Þayet, ‘... böylesinede de ki: ...’ þeklinde söylenmiþ
olsaydý, yani bir tane daha ‘de’ takýsý olsaydý, 91. ayetteki sözlere ilave
olarak 92. ayetteki sözlerin de Hz.Muhammed’den söylemesi isteniyor
anlamý o zaman çýkardý. 91. ve 92. ayetlerin tümünün üstten týrnak içine
alýnmýþ olmasý da bu sözlerin Hz.Cebrail’e ait olduðunu göstermektedir.
Hz.Muhammed’den söylemesi istenilen söz ayrýca týrnak içine alýnmýþtýr.

85
57. HADÎD SURESÝ

14. Ayet (YNÖ meali)


Onlara seslenirler: "Biz sizinle deðil miydik?" Derler ki: "Evet, bizimleydiniz.
Ancak siz kendinizi yaktýnýz, bekleyip durdunuz, þüphe ettiniz, hayal ve kuruntu-
lar/hurafeler/anlamýný bilmeden okuyuþlar sizi aldattý; nihayet Allah'ýn emri geldi.
O yaman aldatýcý, sizi Allah ile aldattý."

14. Ayet (EHY meali)


(Münafýklar) onlara þöyle baðrýþýrlar: "Bizler sizinle beraber deðil miydik?"
(Mü'minler): "Evet, ama siz kendilerinizi fitneye soktunuz, gözettiniz, þüpheye
düþtünüz ve Allah'ýn emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattý. O aldatýcý þey-
tan sizi (günahýn zararý yoktur diye) Allah'a güvendirdi.

‘... Allah ile aldattý ’ sözünün anlamý da bu durumdan kaynaklanmaktadýr.


Ýblisin, yani, ilerideki bölümlerde görüleceði gibi, kadýn bir cin olan Ýsrael’in,
kâinatý Kendi varlýðýndan var eden ve varlýk âleminde görülmez olan AL-
APA’nýn varlýðýný inkâr ederek, arþýn Rab’bi Allah’ý/yüceler yücesi Tesnîm’i,
varlýk âleminde ‘bütün’ olarak gözle görülemez AL-APA’nýn fiziksel yapýsý
yerine koyarak diðerlerini kandýrmýþ olmasý bu ifadeyle anlatýlmýþtýr.

Bugün, Allah dilerse gökte(doðrusu; OSda) bir yüzle belirir ve insanlara


seslenir. Fakat bizim gördüðümüz sadece Allah’ýn o anda insanlara
Kendisi’ni göstermek için meydana getirdiði bir yüz þekli, bir görüntü ola-
caktýr. Ýnsanlarýn Kendisi’ni duymasýný istediði bir ses tonuyla seslenecek-
tir. Var edilen canlý cansýz tüm varlýklar; fiziksel yapýlarý AL-APA’nýn fizik-
sel varlýðýnýndan var edilmiþ, binbir farklý halde Kendisi’ni görünür kýldýðý,
varlýk âleminde AL-APA’nýn gözle görülebilir hâlleridir. AL-APA’nýn var-
lýk alanýnda vücud olarak en yüce tecellisi, irade anlamýnda Kendisi olan
Allah’dýr.

Ýlim,ruh ve temel yapý taþlarý gözle görülmez, ama hep vardýr. Görülebilen;
ilimle var edilmiþ ve oluþturulmuþ varlýklardýr. Ýlimin sadece fiziksel boyut
kazanmýþ hâli görülebilir. Bizim gördüklerimiz AL-APA’nýn fiziksel

86
GÖK TEÑRÝ

yapýsýnýn bir bütün/tam olan hali deðil, Kendi varlýðýndan var ettikleridir
ve kendi görüntümüzde dahil olmak üzere gördüðümüz tüm varlýklar, AL-
APA’nýn varlýðýnýn çok az miktarlarý olarak farklý þekilleniþleri/görünüþ-
leridir. AL-APA, Kendi varlýðýndan var ettikleriyle Kendisi’ni, Kendi
içinde oluþturduðu varlýk alanýnda/kâinatda göstermiþ, görünür kýlmýþtýr.

Ýlim ve yapý taþlarý koklanamaz. Ama ilimle var edilmiþ olan binbir çiçeðin
kokusu vardýr. Tüm bitkilerin kokusu AL-APA’nýn binbir çeþit kokusudur.
AL-APA, var ettiði tüm çiçeklerin, yaðmurun, çimenin, topraðýn kokusuy-
la Kendisi’ni, kokusu duyulur kýlmýþtýr.

Ýlimin ve akýlýn kendi sesi yoktur. Ancak ilimle yapýlmýþ bir müzik aletinin
sesi duyulur veya var edilmiþ iki varlýðýn birbirine çarpmasýyla ses oluþur.
Rüzgârýn, yaðmurun, ýrmaðýn veya binbir çeþit kuþun sesi AL-APA’nýn
sesidir. AL-APA, var ettiði tüm varlýklarýn sesiyle, Kendisi’ni varlýk alanýn-
da duyulur kýlmýþtýr.

AL-APA kaybolmaz, yok olmaz, artmaz ve eksilmez. Her var edilenin


temel yapý taþý ve ilimi kaybolmaz, yok olmaz, artmaz ve eksilmez. Su
buharlaþýp gözden kaybolur ama suyun iki hidrojen ve bir oksijen atomun-
dan oluþtuðu ilimi ve atomlarý yok olmaz. AL-APA’nýn ilimiyle var ettiði
tüm varlýklar gözden kaybolduðunda dahi Kendi varlýðý ve ilimi yok olmaz.

AL-APA ‘var’ olandýr. ‘Var’ý görünür kýlan þey oluþturulan/meydana getiri-


len tüm varlýklardýr. Oluþturduðu tüm varlýklar ve nimetlerle AL-APA beþ
duyu yeteneðine hitap edecek þekilde; görülür, duyulur, tadýlýr, koklanýr ve
dokunulur durumda varlýk alanýnda varlýðýný ortaya koymuþtur.

Belki de bu durumu anlayabilmemiz için hepimizin benzer rüyayý görmesi


saðlanmaktadýr. Herkesin rüyasýnda büyük bir tehlike altýnda veya çok
korktuðu bir anda bir türlü sesinin çýkmadýðý bir an olmuþtur. Ne kadar çýr-
pýnsakda sesimiz bir türlü çýkmaz. Ýþte bu durumda aynen böyledir. Kendi
varlýðýndan var ettiði kâinat durduðu sürece AL-APA, varlýk âlemindeki
varlýklarla belirir, görülür ve sesi duyulur. Kendisi ‘bütün’ olarak görülemez.

87
AL-APA’nýn varlýk âlemlerini var etmeden önceki fiziksel yapýsýnýn büyük-
lüðünü anlamak ve tanýmlamak, sahip olduðumuz kavramlarla yapýlabile-
cek bir iþ deðildir.

Varlýk âleminde ulaþýlabilecek en üstteki yer arþ, yani Allah katýdýr.


Ulaþýlabilecek en büyük baþarý ise; AL-APA’nýn irade anlamýnda varlýk
alanýndaki Kendisi, arþýn Rab’bi Allah olan yüceler yücesi Tesnîm’in/
ÖK’ümüz Teñri’nin yüzünü görebilmektir.

92. LEYL (GECE) SURESÝ

20. Ayet (YNÖ meali)


Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç.
20. Ayet (EHY meali)
Ancak yüceler yücesi Rabbinin rýzasýný aramak için verir.

30. RÛM SURESÝ

38. Ayet (YNÖ meali)


O halde, akrabaya hakkýný ver. Yoksula, yolda kalmýþa da. Allah'ýn yüzünü
isteyenler için bu daha hayýrlýdýr. Ýþte böyleleridir, kurtuluþa erenler.
38. Ayet (EHY meali)
O halde yakýnlýðý olana da hakkýný ver, yoksula da yolcuya da... Allah'ýn yüzünü
isteyenler için o daha hayýrlýdýr; kurtuluþa erenler de iþte onlardýr.

39. Ayet (YNÖ meali)


Ýnsanlarýn mallarý içinde artsýn diye riba olarak verdiðiniz, Allah katýnda artmaz.
Allah'ýn yüzünü isteyerek verdiðiniz zekâta gelince, iþte onu verenler kat kat
artýranlarýn ta kendileridir.
39. Ayet (EHY meali)
Ýnsanlarýn mallarýnda artýþ olsun diye verdiðiniz faiz, Allah katýnda anmaz;
Allah'ýn yüzünü dileyerek verdiðiniz zekat ise, katlayanlar (kat kat artýranlar) iþte
onlardýr.

(Riba: Ana parada meydana gelen her türlü haksýz artýþ. Kur’an riba kelimesini bu
anlamda kullanýr. Faiz, bu haksýz artýþýn görünümlerinden sadece biridir.)

88
GÖK TEÑRÝ

Bu ayetlerde verilen þu bilgi önemlidir. Ýnsan, müslüman ve mümin/inanan


olarak yaþayabilir. Yani; Allah’dan baþka ilâh olmadýðýna, resullerin ve
peygamberlerin Allah’ýn elçileri olduðuna, cennet ve cehenneme inanýr,
tüm ibadetlerini yerine getirerek ahlâklý, adaletli ve barýþtan yana yaþaya-
bilir. Fakat bunlar; Allah katýna ulaþmasýna ve Allah’ýn/ÖK’ümüzün
yüzünü görebilme yüceliðine ulaþmasý için yeterli deðildir. Bunu baþara-
bilmesi için, tüm bunlarýn yanýnda insanlara yardým etmesi þarttýr.
Zorunluluk hissetmeden, insanlara yardým ediyormuþ gibi gözükmeye
çalýþmadan, içten, gücümüzün yettiðince insanlara yardým etmektir. Allah,
kimin durumunun uygun olup olmadýðýný zaten bilmektedir. Maddi gücü
uygun olmayanlarýn yapabileceði de; insanlara güzel söz söylemek, en güzel
þekilde davranmak, merhametli ve vefalý olmak, affetmek, barýþtýrýcý, kay-
naþtýrýcý olmaktýr ki bunlar, insanlara maddi olarak yardým etmenin
öncesinde, doðrudan cennette kabul edilmek isteyen herkesin zaten içinde
olmasý þart olan davranýþlardýr. Ýnanarak insanlara yardým etmek; Allah’a
ödünç vermektir ve Allah kendisine ödünç olarak verileni nimetleriyle kat
kat fazlasý olarak geri verir.

38. SÂD (‘SÂD’ HARFÝ) SURESÝ

75. Ayet (YNÖ meali)


Allah dedi: "Ey Ýblis, iki elimle yarattýðýma secde etmekten seni alýkoyan neydi?
Burnu büyüklük mü ettin, yoksa yücelenlerden mi oldun?"

75. Ayet (EHY meali)


Allah : "Ey iblis, o Benim iki elimle (kudretimle) yarattýðýma secde etmene sana
ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yücelerden mi bulunuyorsun?" dedi.

Hz.Adem kuru çamurdan ve varlýk âleminde var edilmiþtir. ‘Ýki elimle’


sözüyle seslenen, AL-APA’nýn varlýk âlemindeki Kendisi; yüceler yücesi
Tesnîm’dir. Aksi halde, AL-APA ‘bütün’ olarak varlýk âleminde görüle-
meyeceði için ‘... iki elimle yarattýðýma ...’ sözünün mecazi anlam ifade
etmesi gerekir. Kur’an’da hiçbir mecâzi anlatým yoktur. Bilgiler, 1400 sene
önceki bilgi seviyesine ve tanýmlamalara uygun olarak örneklerle ve iç içe

89
geçmiþ manâlar/bilgiler þeklinde anlatýlmýþtýr. AL-APA ve var ediliþ ile
ilgili ilimsel bilgilerin verildiði ayetlerin doðru anlaþýlmasý da, insanlarýn
ulaþtýrýldýðý ilim seviyesiyle paraleldir.

Varlýk âleminde en üste yüceler yücesi Tesnîm; arþýn Rabbi Allah vardýr.
Yüce konseydeki diðer 6 Rabbin hiç birisi insan toplumlarýnýn Rabbi/
Yöneticisi deðildir. Ýnsanlarýn ÖK’ü; arþýn Rab’bi Allah, AL-APA’nýn var-
lýk âlemindeki Kendisi olan yüceler yücesi Tesnîm’dir. Kur’an’da; ‘Rab’bim!
Affet, merhamet et.’ þeklinde söylenmiþ olan sözlerin yanlýþ olmamasý için
böyle olmasý þarttýr. Çünkü diðer varlýklarýn yüce konseydeki Rablerinin/
Yöneticilerinin, Allah’ýn izini olmadan affetmeye, yardým etmeye, yani
kendi baþlarýna hokum vermeye yetkileri yoktur. ‘Rab’bim Allah’ denilerek
baþlanan dualarla Allah’a ortak koþma durumuna düþülmüþ olunma-
masýnýn nedeni; insanlarýn Rab’bi/Yönetici’si; arþýn Rab’bi Allah, yüceler
yücesi Tesnîm olmasýndandýr. Ýnsan toplumlarýnýn Rab’bi/Yönetici’si; AL-
APA’nýn, ‘irade’ anlamýnda varlýk alanýndaki Kendisi; Teñri’dir.

114. NÂS (ÝNSANLAR) SURESÝ


1. Ayet (YNÖ meali)
De ki: "Ýnsanlarýn Rabbine sýðýnýrým!
1. Ayet (EHY meali)
De ki: "Sýðýnýrým insanlarýn Rabbine,

2. Ayet (YNÖ meali)


Ýnsanlarýn yöneticisine, yönlendiricisine,
2. Ayet (EHY meali)
insanlarýn hükümdarýna,

Varlýk âlemindeki her þeyin ilimi arþda/Allah katýndaki bir kitapda yazýlýdýr.

22. HAC SURESÝ

70. Ayet (YNÖ meali)


Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunlarýn tümü bir

90
GÖK TEÑRÝ

kitaptadýr. Bütün bunlar Allah için çok kolaydýr.

70. Ayet (EHY meali)


Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde ne varsa bilir; Muhakkak ki bunlar o bir
Kitap (Levh-i Mahfuz)' tadýr. Muhakkak o Allah'a göre kolaydýr.

Kur’an gibi, yere Allah katýndan/arþdan indirilmiþ olan semavi kitaplarýn


hepsi bu kitabýn belirli kýsýmlarýdýr. O kitaba ancak tüm kötülük ve çirkin-
liklerden arýnmýþ olanlar dokunabilmektedir. O kitapda yazýlý olan ilimle,
adaleti çiðnemeyecek ve haddi aþan iþler için kullanmayacak olanlardýr.

56. VÂKIA SURESÝ

77. Ayet (YNÖ meali)


O, kesinlikle þerefli bir Kur'an'dýr.
77. Ayet (EHY meali)
Ki bu, hakikaten çok deðerli bir Kur'an'dýr.

78. Ayet (YNÖ meali)


Titizlikle saklanan bir Kitap'tadýr.
78. Ayet (EHY meali)
Korunan bir Kitapta;

79. Ayet (YNÖ meali)


Ona, arýndýrýlmýþlardan baþkasý dokunmaz.
79. Ayet (EHY meali)
ona tertemiz temizlenmiþ olanlardan baþkasý el süremez;

80. Ayet (YNÖ meali)


Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiþtir.
80. Ayet (EHY meali)
Alemlerin Rabbi tarafýndan indirilmedir!

Kur’an da Allah tarafýndan gönderilmiþtir. Aþaðýdaki ayetde ‘Rabdan’


denilmemiþtir, ‘senin Rabbinden’, yani yüceler yücesi Tesnîm’den
denilmiþtir.

91
16. NAHL SURESÝ

102. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Ýman edenleri güçlendirip kökleþtirmek için ve Müslümanlara bir müjde
ve kýlavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.

102. Ayet (EHY meali)


Söyle onlara: "Onu Rabbinden hak olarak Rühu'l-Kudüs (Cebrail), iman edenlere
sebat vermek ve müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi."

Kur’an’da, iblisin ve ona uyan cinlerin, yüceler yücesi Tesnîm ile birlikte
ilâh olarak kabul ettiði ve yüce konseyi oluþturan altý Rabbin/Yöneticinin
de isimleri verilmiþtir.

71. NÛH SURESÝ

23. Ayet (YNÖ meali)


Dediler ki: "Ýlahlarýnýzý sakýn býrakmayýn! Ved'di, Süva'ý asla býrakmayýn! Yeðus'u,
Yeuk'u, Nesr'i de býrakmayýn!"
23. Ayet (EHY meali)
"Sakýn ilâhlarýnýzý býrakmayýn; ne Vedd'i ne Suva'ý, ne Yaðus'u, ne Yeuk'u ve ne
de Nesr'i" dediler.

Altýncýsý ve cinlerin Rabbi/Yöneticisi olanýn isimi ise Bal’dýr.

37. SAFFAT SURESÝ

123. Ayet (YNÖ meali)


Ýlyas da elbette ki peygamberlerdendi.
123. Ayet (EHY meali)
Þüphesiz Ýlyas da gönderilen peygamberlerdendir.

124. Ayet (YNÖ meali)


O da toplumuna þöyle demiþti: "Hâlâ korkup sakýnmýyor musunuz?"
124. Ayet (EHY meali)
Kavmine þöyle demiþti: "Siz Allah'tan korkmaz mýsýnýz?

92
GÖK TEÑRÝ

125. Ayet (YNÖ meali)


"Bal'e yalvarýp yakarýyor, yaratýcýlarýn en güzelini býrakýyor musunuz?"
125. Ayet (EHY meali)
O en güzel yarataný býrakýp da Ba'le mi yalvarýyorsunuz?

Arþdaki yüce konsey üyesi ve cinlerin Rabbi/ÖGü olan varlýðýn; Allah’a


ortak koþulan Bal’ýn görünüþüdür. ÖG ATIN : ÖG hokum altýnda olan
varlýk, demektir.

Yerde yaþamýþ eski nesillerin de içine düþürüldükleri yanlýþ budur. Güneþ


tanrýsý, yer tanrýsý, ateþ tanrýsý vb. þekilde adlandýrdýklarý, hiçbiri ilâh
olmayan bu Yöneticilerdir\Rablerdir.

Yüce konseyi oluþturan altý Rabler/Yöneticiler ile ilgili olarak Kur’an’da


verilmiþ diðer bir bilgi de akýl durumlarýyla ilgilidir.

39. ZÜMER SURESÝ

43. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa Allah'ýn berisinden þefaatçýlar mý edindiler? De ki: "Onlar hiçbir þeye sahip
olmayan/hiçbir þeye gücü yetmeyen, aklýný da iþletmeyen varlýklar olsalar da mý?"
43. Ayet (EHY meali)
Yoksa Allah'tan baþka þefaatçýlar mý edindiler?! De ki: "Hiçbir þeye güç yetireme-
seler ve akýl erdiremeselerde mi?"

* AKINIÞ MEKANIÐÝ ALTI YARIQ TÝGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

93
44. Ayet (YNÖ meali)
De ki: "Þefaat, tümden ve sadece Allah'ýndýr. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi
O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz."
44. Ayet (EHY meali)
De ki: "Bütün þefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep
döndürülüp O'na götürüleceksiniz!"

Akýllarý yok denilmediði gibi, akýllarýný iþletemedikleri de söylenmemiþtir.


Akýllarýný iþletmeyen varlýklar tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Yani, ruhlarý
olmadýðý için akýlý iþletme/düþünme sistemine sahip olmadýklarý bilgisi ve-
rilmiþtir. Kendilerine öðretilenlerle görevlerini yapmakta olan fakat kendi-
lerine öðretilenleri kullanarak yeni bir çözüm ve fikir oluþturamayan/ürete-
meyen varlýklardýr. Bilgisayarlarda kullanýlan programlar gibi, sadece ilimi
kendilerine öðretilmiþ iþleri yapan, kendilerine öðretilenler dýþýnda baþka
bir iþ için çözüm üretemeyen varlýklar olduklarý anlaþýlmaktadýr. Bu neden-
le de birer ilâh olarak Allah’a ortak koþulmalarý da zaten mantýksýz ve yan-
lýþtýr. Tabii burada baþka bir konuda ortaya çýkmaktadýr. Demek ki bunu
düþünemeyip Rableri ilâh yerine koyan cinlerin de, yaþamlarýný devam
ettirmeleri için kendilerine öðretilenler dýþýnda akýlý iþletme özelliðine
sahip olmayan, yani ruhu/kendi iradeleri olmayan varlýklar olduðu anlaþýl-
maktadýr. Kur’an’da, Adem’in içine Allah’ýn ruhundan üflediði bilgisi veril-
miþtir. Melekler ve cinler ile ilgili böyle bir bilgi yoktur. Her canlý varlýðýn
yaþamýný sürdürmesi ve var ediliþ amacýný yerine getirmesine yetecek
boyutta kendisine öðretilenler/bilgisi/güdüleri vardýr. Fakat Allah, Adem’i
akýlýný iþleten bir varlýk olarak oluþturmuþtur. Bu nedenle tüm meleklerden
ve cinlerden, akýlýný iþleten insanýn önünde secde etmesi/üstünlüðünü
kabul etmesi istenilmiþtir. Bizlere çok doðal gelmekle birlikte akýlý iþletme
özelliðine/kendi iradesine sahip varlýklar olarak var ediliþimiz, kâinatdaki
yerimizin çok önemli ve deðerli olduðunu göstermektedir.

Þimdi, Allah’ýn/Teñri’nin/ÖK’ümüzün/yüceler yücesi Tesnîm’in, varlýk ala-


nýnda meydana getirdiði/oluþturduðu varlýklara vermiþ olduðu adlarýn
anlamlarýný bulalým. Erken Türkçe tamðalarýn anlamlarý için *.

* Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan, 2005,MMB

94
GÖK TEÑRÝ

Melek adýnýn erken Türkçe ile yazýlýþý ËMËLÖK’ dür. ‘ËM’; birinci tekil
þahýs zamiri, ‘ËL’ in anlamý ‘iletme’, ‘ÖK’; yüceler yücesi Tesnîm’dir.
ËMËLÖK adýnýn anlamý da; ‘ÖK’e/Teñri’ye ileten’ demektir. Biz bugün
melek olarak telaffuz ediyoruz. Doðrusu ‘melök’dür.

Cin adýnýn erken Türkçe aslý ÖCÝN’dir. ‘ÖC’ ün anlamý; ‘kendi, kendisi’,
‘IN’ýn anlamý; ‘hokum altýna alma’, ÝN; hokum altýna alan/alýnan’ dýr.
(Sözcük içindeki yerine baðlý olarak. IN tamðasýnýn þekli ‘)’ dir ve bugün
matematikte de ‘kapsamak’ olarak kullanýlmaktadýr). CÝN adýnýn anlamý,
‘kendisi hokum altýna alýnan’ demektir. Biz bugün cin olarak telaffuz
ediyoruz.

Ýnsan adýnýn erken Türkçe aslý ÝNASAÑ’ dýr. ÝN; hokum altýna alan(bura-
da ‘ÝN’ tamðasý baþta, ÖCÝN adýnda sondadýr), AS’ýn anlamý ‘yetki’ dir.
*AÑ’ýn anlamý ‘düþünme ve hissetme sistemi, yani akýlý iþletme sistemi ve
þuur’dur (ruhun özelliði akýlý iþletmesidir, akýlý iþleten/düþünen sistemdir,
bilgisayardaki iþletim sistemi ile ayný iþleve sahip fiziksel yapýdýr. Öðrenile-
rek akýlý oluþturan bilgileri/ilimi kullanarak daha önce bilinmeyen çözüm
ve fikir oluþturan sistemdir ruh; iradedir). ÝNSAÑ adýnýn anlamý, ‘akýlý
iþletme yetkisiyle; ruhuyla hokum altýna alan, demektir. Hokumun sahibi
deðildir, yetki/bir þans verilmiþtir.

Kur'an, akýlý iþletme/düþünme özelliðine sahip varlýklarýn, ayetlerde verilmiþ


olan bilgilerle ilimin rehberliði altýnda akýlýný iþleterek düþünmesini ve ikna
olduktan sonra, herþeyin, AL-APA’nýn fiziksel varlýðýnýn bir parçasý ve
hokumun sadece, AL-APA’nýn varlýk alanýndaki kendisi olan Allah’a ait
olduðunu anlayarak öðrenme aþamasýna ulaþmasýný saðlayan kitapdýr. Ýman
etmek; ‘inanýyor’ olmak deðildir. Ýman etmek; doðruyu, Allah’ýn izini ve
yardýmýyla, ‘biliyorum’ diyebilecek seviyede bilgiye eriþtirilmek ve bunlarý
anlayabilmektir.

* ERKEN-TÜRK DEVLETLERÝ VE TÜRÜK BÏL, Kazým Mirþan,1999, MMB

95
2. BAKARA SURESÝ

256. Ayet (YNÖ meali)


Dinde baský-zorlama-tiksindirme yoktur. Doðru bilgiye dayalý eriþ, bozuk bilgiye
dayalý sapýþtan açýk bir biçimde ayrýlmýþtýr. Her kim tâðuta sýrt dönüp Allah'a
inanýrsa hiç kuþkusuz sapasaðlam bir kulpa yapýþmýþ olur. Kopup parçalanmasý
yoktur o kulpun. Allah, hakkýyla iþiten, en iyi biçimde bilendir.

256. Ayet (EHY meali)


Dinde zorlama yoktur. Doðruluk sapýklýktan kesin olarak ayrýlmýþtýr. Artýk her
kim Taðut'a küfredip Allah'a iman ederse, iþte o, en saðlam kulpa yapýþmýþtýr.
Allah, iþitir, bilir.

‘Ýman’ kelimesinin Türkçe aslý ‘ËMAÑ’dýr. ‘ËM’ birinci tekil þahýs zamiri,
‘AÑ’ýn anlamý ‘akýlý iþletme’dir. Ýman adýnýn anlamý ‘akýlýný iþleten/düþü-
nen’ demektir. Akýlýný iþleterek Allah’dan baþka ilâh olmadýðýna, O’nun
ilimine ve ilimiyle/kelimeleriyle dilediði herþeyi var edecek ve oluþturacak
sýnýrsýz kudrete sahip olduðunu bilmek, ulaþtýrýlan ilim seviyesiyle
Kur’an’da verilmiþ olan bilgileri ikna olarak anlayýp bilir hale gelerek,
Allah iradesi dýþýna çýkýlamayacaðýnýn, yani; ahlâklý, adaletli, barýþtan ve
yardým etmekten yana yaþamanýn dýþýnda bir yaþam tarzýnýn kabul
edilmeyeceðinin, bu deðerlerin dýþýna çýkýldýðýnda kýyamet günü büyük bir
acý ve ýzdýrapla cezalandýrýlacaðýnýn þuuruna sahip durumda yaþamak,
adaletin çiðnenmesine ve zulme boyun eðmemektir.

Semavi kitaplarda verilen bilgilere inanmak, mümin(inanan) olmaktýr ve


bu durumun kapýsý her insana açýktýr. Fakat iman etmek, yani akýlý
‘doðru’yu anlayabilecek seviyede iþletebilmek ise, Allah izinini gerektirir.

10. YÛNUS SURESÝ

100. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ýn izni olmadýkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliði, aklýný kullan-
mayanlar üzerine býrakýr.

96
GÖK TEÑRÝ

100. Ayet (EHY meali)


Allah'ýn izni olmadýkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün deðildir. Akýllarýný
güzelce kullanmayanlarý Allah pislik içinde býrakýr!

10. YÛNUS SURESÝ

99. Ayet (YNÖ meali)


Eðer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanlarýn tümü toplu halde mutlaka iman
ederlerdi. Hal böyle iken, mümin olmalarý için insanlarý sen mi zorlayacaksýn!

99. Ayet (YNÖ meali)


Eðer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde
insanlarý hep mü'min olsunlar diye sen mi zorlayacaksýn?

Bu durumu þu þekilde daha iyi anlatabilirim. Bu kitapda okuduklarýnýzdan


anlayamadýðýnýz bilgiler olacak. ‘Anlamadýðýnýz’ deðil, ne kadar düþünseniz
de ‘anlayamadýðýnýz’ bilgiler. Ýþte bu durum, ‘doðruyu’ anlayabilecek kadar
akýlý iþletme kapasitenizin olmamasýndan kaynaklanýyor. Bu üzülecek ya da
anladým diye övünecek bir durum deðil. Çünkü kendi elimizde, kontrolü-
müzde olan bir þey deðil. Allah iziniyle mümkün olabilecek bir durum. Bir
bilgisayarýn ‘iþletim’ kapasitesinin artýrýlmasý ile ayný olay. Kur’an’da veril-
miþ olan bir baþka bilgiyi hatýrlayýn. Hz.Ýsa’nýn, beþik çaðýnda konuþa-
bilmesi için baþka bir ruhla desteklendiði bilgisi verilmiþtir. Akýlý iþletme
kapasitesi, içimizdeki ruh miktarý ile doðru orantýlýdýr.

58. MÜCÂDÝLE SURESÝ

22. Ayet (YNÖ meali)


Allah'a ve âhiret gününe inanan bir topluluðun, Allah'a ve resulüne karþý çýkan-
larla sevgiye dayalý bir dostluk kurduðunu göremezsin. Bunlar onlarýn ister
babalarý olsun, ister çocuklarý olsun, ister kardeþleri olsun, ister akrabalarý olsun.
Allah onlarýn kalplerine imaný yazmýþ ve onlarý kendisinden bir ruhla destek-
lemiþtir. Onlarý, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere koyacaktýr; sürekli kalacak-
lardýr orada. Allah onlardan hoþnut olmuþtur, onlar da Allah'tan hoþnut

97
olmuþlardýr. Allah'ýn hizbi iþte bunlardýr. Dikkat edin, Allah'ýn hizbi, baþarýya
ulaþanlarýn ta kendileridir!

22. Ayet (EHY meali)


Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluðun Allah'a ve peygamberine
karþý kanunlar koymaya kalkýþan kimselerle seviþir bulamazsýn; babalarý veya
oðullarý, kardeþleri veya akrabalarý olsalar bile. Ýþte Allah, öyle kimseleri sevmeyen
bir topluluðun kalplerine imaný yazmýþ ve kendilerini tarafindan bir ruh ile destek-
lemiþtir. Onlarý içlerinde sonsuza dek kalmak üzere altýndan ýrmaklar akan cen-
netlere koyacaktýr. Allah onlardan hoþnut olmuþ, onlar da O'ndan hoþnut
olmuþlardýr. Ýþte onlar, Allah'ýn taraftarýdýrlar. Uyanýk ol ki, Allah'ýn taraftarlarý
hep kurtuluþa erenlerdir.

‘Doðru’, belki baþka hiçbir yerde bu kadar açýk ve ilimin ulaþtýðý seviye
kanýt olarak kullanýlmýþ þekilde anlatýlmamýþtýr, Teñri oluru ve yardýmýyla.
Doðruyu anlayabilmek için gerekli olan bilginin su üstüne çýkmýþ ve bu bil-
ginin ilimle kanýtlanabilir olmasý, bugün artýk herkesin Allah iziniyle iman
edebilmesi için en büyük þanstýr. Ön yargýlarýn ve bugüne deðin doðru
olduðu sanýlan bilgilerin yönlendirmesinden kurtularak düþünmeye baþla-
mak, atýlacak ilk adýmdýr. Beklenilen ‘inanýlmasý’ dýr, herkesin tamamýný
hemen ‘anlamasý’ deðil. Çünkü bu durum Allah izinine tabiidir. Bu izine
eriþebilmek de önce inanýp bu þuurla derin derin düþünürken, ayný zaman-
da, inanmýþ olmayý gerektiren ilkelere uygun yaþamakla mümkündür.
Yerdeki sýnav halâ devam etmektedir. Yerdeki bu yaþantýsýnda gözüyle
görmeden Kur’an’da verilmiþ olan bilgilere inanan ve bunlara uygun
yaþayan her insan, kýyamet günü ‘doðru’yu gördükten sonra zaten bir daha
asla isyan etmeyecek, Teñri’ye ortak koþmayacak ve düzenin bozulmasýna
sebep olmayacaktýr. Bu nedenle de bir cezaya maruz kalmadan doðrudan
cennete geçebilecek, orada yaþamýna devam edecektir.

Allah, iziniyle iman etmiþ insanlarýn dost olarak kabul edilmesini ve onlar-
dan yüz çevirilmemesini öðütlemiþtir.

98
GÖK TEÑRÝ

5. MAÝDE SURESÝ

56. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ý, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulün-
den ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ýn
taraftarlarýdýr.

56. Ayet (EHY meali)


Ve her kim Allah'a, peygamberine ve iman edenlere dost olursa, þüphe yok ki,
ancak Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.

Geride kalan sorulardan bir tanesi þudur. Göklerin ve yerin, ve de insanýn


var edilmesinden çok önce, ilk ve en büyük varlýk âlemi olan arþ ve orada-
ki varlýklar, yani yaþam, niçin var edilmiþtir? Bu sorunun cevabýný vere-
bilmek ancak AL-APA’yý anlayabilmekle mümkündür. AL-APA’yý, yani
irade anlamýnda varlýk alanýnda Kendisi olan Allah’ý anlayabilmek ise,
Allah’ýn farklý manevi/duygusal durumlarýný anlatan ve isteklerinin ne
olduðu hakkýndaki sözlerini içeren ayetlerde verilen bilgilerle mümkündür.
AL-APA kendisini saklamamaktadýr ve anlaþýlmamayý istemesi gibi bir
durum yoktur. Aksine, Kendisi’nin, doðru olarak bilinmesini ve anlaþýl-
masýný istemektedir. Akýlý iþletme özelliði/düþünme insanlara verilmiþtir.

39. ZÜMER SURESÝ

67. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ý, kadrine/þanýna yaraþýr þekilde tanýyamadýlar. Oysaki kýyamet günü,
yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadýr; gökler de O'nun sað
elinde/kudretinde dürülmüþ haldedir. Þaný yücedir O'nun; arýnmýþtýr onlarýn
ortak koþtuklarýndan.

67. Ayet (EHY meali)


Onlar, Allah'ý gerektiði gibi takdir edemediler. Oysa bütün yeryüzü kýyamet
gününde O'nun tasarrufunda olacak gökler de O'nun kudretiyle katlanmýþ ola-
caktýr. O, onlarýn ortak koþtuklarýndan münezzeh ve çok yücedir.

99
Sadece varlýk yapýsýný anlamak, AL-APA’nýn varlýðý konusunda emin
olmamýzý saðlar. ÖK’ümüzün oluruyla bugün ulaþýlmýþ olan ilim seviyesi;
kuantum fiziði bilgisi, AL-APA’nýn Kendi varlýk yapýsýndan nasýl var
edildiðimizin, ikna olarak öðrenilmesini saðlamýþtýr. Bizlere vermiþ olduðu
nimetler ve kusursuz adaleti, sadece O’na hamd edilmesinin ve
þükredilmesinin sebepleridir. Allah’ý anmayla birlikte, AL-APA’yý gözü-
müzle görmüþçesine içten sevebilmek ise, ancak Kendisi’ni anlayarak taný-
makla mümkündür.

55. RAHMAN SURESÝ

29. Ayet (YNÖ meali)


Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iþ ve oluþtadýr.

29. Ayet (EHY meali)


Göklerde ve yerde olanlar O'ndan dilenirler. O, her gün yeni bir tecellidedir;
Allah niçin her an yeni bir iþ ve oluþtadýr?

Kâinat, yaþamýþ veya yaþayacak olan, akýlýný en fazla iþletebilecek insaný bile
sürekli meþgul edecek bilinmeyenlerle doludur. AL-APA herþeyi bilen ve
dilediði herþeyi yapabilecek ilime sahip olandýr. Böylesine sýnýrsýz ilim ve
kudrete sahip, Ruh’a/akýlý iþletme sisteminin tamamýna sahip olan AL-
APA’nýn/Allah’ýn hiç birþey yapmadan boþ durabilmesi imkânsýzdýr. Bu
durum, O’nu anlayabilmemiz için Kur’an’da verilmiþ olan en önemli bilgidir.

Birçok ayetde verilmiþ olan diðer bilgiler yan yana konduðunda da þu özel-
likleri ortaya çýkmaktadýr. AL-APA’nýn irade anlamýnda varlýk alanýnda
Kendisi olan Allah; ‘baðýþlar’, ‘azap eder’, ‘affeder’, ‘öc alýr’, ‘merhamet
eder’, ‘darýlmaz’, ‘yardým eder’, ‘teþekkür eder’, ‘sever’, ‘sevmez’, ‘korkmaz’,
‘sabreder’, ‘sözünü tutar’, ‘yalan söylemez’, ‘uyarýr’...

Çok açýk bir þekilde görülmektedir ki bu özelliklerin hepsi biz insanlarýn


duygusal yapýlarýnda da vardýr. Bu durum doðaldýr. Çünkü nasýl içimizdeki
ruhlar AL-APA’nýn Ruh’unun küçük bir miktarý ise, fiziksel yapýmýz da AL-

100
GÖK TEÑRÝ

APA’nýn fiziksel yapýsýnýn çok küçük bir miktarýdýr. Vücudlarýmýz ve ruh-


larýmýz, ‘bütün’ün tüm fiziksel özelliklerini taþýmaktadýr, fakat kapasiteler
arasýnda çok büyük fark vardýr. Bu durum, AL-APA’nýn niçin varlýk âlemi-
ni ve canlý varlýklarý var ettiði sorusunun cevabýný da kendi içimizde bul-
mamýza olanak vermektedir. Tepkiler farklýdýr fakat ayný duygular her irade-
ye ayný hisleri yaþatýr. Herkes bir an için neyin kendisine en zor gelecek ve
dayanýlmaz olacaðýný düþünüp iyice tartabilirse, soru’nun cevabý ortaya çýka-
caktýr.

AL-APA’nýn Kendi varlýðýndan baþka hiçbir varlýðýn olmadýðý durumda


Kendi maddi varlýðýndan varlýk âlemini ve canlý varlýklarý var etmesinin
sebebi; yalnýzlýðýn paylaþýlmasýdýr. AL-APA, bu duruma son vermek ve
yanlýzlýðý paylaþmak amacýyla ilk önce, iradesini varlýk alanýna taþýmak için
varlýk alanýndaki Kendisi olacak þekilde Allah’ýn/Teñri’nin/ÖK’ün vücu-
dunu sudan var etmiþ, Ruh bu vücudun içine girerek varlýk alanýnda görü-
nen bir varlýk; Allah olarak, canlý ve cansýz varlýklarý oluþturmuþ/meydana
getirmiþtir.

4. NÝSA SURESÝ

132. Ayet (YNÖ meali)


Hem göklerdekiler hem yerdekiler Allah içindir.Vekil olarak Allah yeter.

132. Ayet (EHY meali)


Allah'ýndýr bütün göklerdeki ve yerdeki! Dayanýlacak (vekil) olarak da Allah yeter!

AL-APA, Kendi varlýðýndan, Kendisi için, Kendi fiziksel yapýsý içinde var
ettiði tüm varlýklarla birlikte sonsuz olan yaþamý paylaþmak için kâinatý var
etmiþtir (Saadet vaadedenlerin insanlarý kullanmak ve ortak koþmaya
sürüklemek için söylediði gibi, Hz.Muhammed için var etmemiþtir). Bu
durumu oluþtururken, her varlýðýn mutlak ihtiyacý olan þeyleri ve haz alýp
mutlu olarak yaþamasý için gerekli olanlarý da var etmiþtir. Toplum dilinde
nereden çýktýðý bilinmeyen ‘yalnýzlýk Allah’a mahsusdur’ sözü doðru
deðildir. Herþeyi bilen, herþeyi yapmaya güç yetiren AL-APA’nýn,

101
Kendisi’nden baþka hiçbir varlýðýn olmadýðý bir durumda varlýðýný yalnýz
sürdürmesi ve bu durumun sonsuz olmasý, böyle üstün ve Âlim olan için
katlanýlacak bir durum deðildir. Allah sadece ödüllendiren veya ceza-
landýran deðildir, duygularý da vardýr. Duygularýn anlamý ve deðeri de
ancak paylaþýldýðýnda ortaya çýkar ve mutluluk verir.

35. FÂTIR SURESÝ

33. Ayet (YNÖ meali)


Adn cennetlerine girerler onlar, orada altýndan bilezikler ve inci takýnýrlar. Orada
giysileri ise ipektir.
33. Ayet (EHY meali)
Adn cennetleri, ona girecekler, orada altýn bileziklerle ve incilerle seslenecek-
lerdir. Orada elbiseleri ipektir.

34. Ayet (YNÖ meali)


Þöyle derler: "Hamt olsun, üzüntüyü bizden gideren Allah'a! Rabbimiz mutlak
Gafûr, mutlak Þekûr'dur.
34. Ayet (EHY meali)
Ve þöyle demektedirler: "Hamdolsun Allah'a bizden o hüznü giderdi; gerçekten
Rabbimiz çok baðýþlayan ve þükrün karþýlýðýný bolca verendir.

35. Ayet (YNÖ meali)


Lütfuyla bizi durulacak yurda kondurdu. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz.
Orada bize hiçbir usanç da dokunmaz."
35. Ayet (EHY meali)
Lütfundan bizi durulacak yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek,
burada bize usanç gelmeyecektir.

Yukarýdaki ayetlerde verilen bilgide, orada olanlara herþeyin verildiði cen-


netde dahi, ‘Orada bize usanç da dokunmaz’ denilerek usanmanýn/býk-
manýn, nerede olursa olsun akýlýný iþleten ve þuuru olan her varlýk için
geçerli olduðu vurgulanmýþtýr.

Allah, Hz. Ýbrahim’i dost edinmiþtir.

102
GÖK TEÑRÝ

4. NÝSA SURESÝ
125. Ayet (YNÖ meali)
Güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doðru bir halde Ýbrahim'in milletine uyarak
yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah Ýbrahim'i dost
edinmiþti.
125. Ayet (EHY meali)
Din bakýmýndan o kimseden daha iyi kimdir ki, özü iyi olarak yüzünü Ýslam ve
Allah'a tutmuþ ve muvahhid olarak Ýbrahim'in dinine uymuþtur. Allah ki,
Ýbrahim'i dost edinmiþti.

Dost demek sadece sevilen/sevgi’li olan demek deðildir. Dost ayný zaman-
da arkadaþ olan demektir. Görüþülen, birlikte sohbet ederek vakit geçirilen
demektir. Hz.Ýbrahim’i dostu olacak mertebeye yükseltmiþ olan; Allah/
gökleri hokum altýna alan ÖK/yüceler yücesi Tesnîm, yani AL-APA’nýn
varlýk âlemindeki Kendisi’dir. Ýçat ediliþimizin baþlangýç sebebi; içten, sevgi
dolu dostluktur, sevgiyle sonsuz olan yaþamý paylaþmaktýr, yalnýzlýðý sona
erdirmektir.

Bu bilgiler ýþýðý altýnda þu soru ortaya çýkmaktadýr. Allah, gökleri ve yeri,


ve insaný var etmesinden çok önce arþý, melek ve cinleri var etmiþtir. Akýlý
iþletme özelliðine sahip ilk insan soyu olan Adem’i var etmeden önce, bu
özelliðe sahip olmayan farklý fiziksel özellikteki insan toplumlarýný var
etmiþ ve yerde yaþam vermiþtir. Peki ÖK’ümüz/yüceler yücesi Tesnîm,
niçin melek, cin ve ilk insan toplumlarýna akýlý iþletme özelliðini ver-
memiþtir de, Adem’in içine Ruh’undan üfleyerek bu özelliði bu yeni insan
soyuna vermiþtir? Bu özelliði vermesinin sebebi nedir? Yeni bir karar mýdýr,
yoksa baþlangýçtan beri planlanmýþ bir durum mudur?

33. AZHAB SURESÝ

72. Ayet (YNÖ meali)


Biz emâneti göklere, yere, daðlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçýndýlar,
ondan ürktüler. Ýnsan ise çok zalim ve çok cahil olduðu halde onu yüklendi.

103
72. Ayet (EHY meali)
Evet Biz, o emaneti göklere, yere ve daðlara sunduk da onlar onu yüklenmeye
yanaþmadýlar ve ondan korktular da insan yüklendi onu. O gerçekten çok zalim,
çok cahil bulunuyor.

Teñri oluruyla, ilk çözmemiz gereken ‘emânet’ kelimesinin anlamýdýr.


Kur’an’da, üzerinde inceltme iþareti bulunan ‘emânet’ adý bu ayettedir.
Erken Türkçe aslý ‘ËMEÑAT’ dýr. ‘ËMEÑ’ adýnýn anlamý ‘akýlý iþleteme sis-
teminin/Ruh’un sahibi olan’ demektir. ‘AT’ sözcüðünün anlamýnýn da ‘var
etme’ olduðunu biliyoruz. ‘ËMEÑAT’ adýnýn anlamý, akýlý iþletme sistemi-
nin/Ruh’un paylaþýlmasýdýr/verilmesidir. Allah’ýn Ruh’undan üfleyerek
Adem’e akýlý iþletme sisteminin/özelliðinin verilmesi fiziksel olayýný taným-
layan ad budur. ‘ÝÇAT’, AL-APA’nýn kâinatý, Kendi fiziksel yapýsýndan
Kendi içinde var ettiði fiziksel olayý tanýmlayan addýr. ‘ËMEÑAT’, Allah’
ýn, Ruh’undan küçük miktarlarýný bizlere vererek akýlý iþletme özelliðine/
ruha sahip olabilmemizi saðladýðý fiziksel olayýn adýdýr.

Yukarýdaki ayette verilen diðer bilgilerse þunlardýr. Akýlý iþletme özelliði


insandan önce daðlara teklif edilmiþtir. Ses titreþimlerinin, maddenin
temel yapý taþlarý arasýnda þuura sahip parçacýk tarafýndan anlaþýldýðý bil-
gisi hatýrlanýrsa, bunun nasýl olduðu kavram olarak anlaþýlmaktadýr. Ýlginç
olan, bugün insanlar daha zekiyim diyerek övünürken daðlarýn bu özelliði
istememiþ olmasýdýr. Ayetde verilen diðer bilgi; insanýn akýlý iþletebilme/
düþünme özelliðini yüklenmiþ olmasýnýn sebebi ise daha da ilginçtir; cahil
ve zalim olmak. Bunlarýn anlamý nedir?

Cahil bir durumdayken, yani doðruyu; bu yaþantýmýzdan sonra da benzer


bedenlerimizle sonsuz yaþama devam edeceðini bilmeden, hokumun sadece
Allah’a ait olduðunu bilmediði için Allah’a hesap verileceðini düþünmeden,
ve hesap verileceðini bilmediðinden/inanmadýðýndan istediði gibi yalan
söyleyerek, çalarak, sapýklýk yaparak yaþayan ve hesap verme þuuru/korkusu
olmadýðý için zulmedebilen bir varlýðýn, bir de akýlý iþletme özelliðine sahip
olarak iradesiyle kendi kararlarýný kendisi vererek nelere sebep olabileceði-

104
GÖK TEÑRÝ

ni, nasýl büyük yanlýþlar yapabileceðini düþünebiliyor musunuz? Baþýnýzý


kaldýrýp, yerde bugün yaþananlara bir bakýn.

Yukarýdaki ayetin devamýnda, 73. ayetde verilmiþ olan bilgilere bakalým.

73. Ayet (YNÖ meali)


Bunun böyle olmasý, Allah'ýn; ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadýnlara, þirke sapmýþ
erkeklerle þirke sapmýþ kadýnlara azap etmesi, mümin erkeklerle mümin kadýnlarýn
tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

73. Ayet (EHY meali)


Çünkü Allah, münafik erkeklere, münafik kadýnlara, müþrik erkeklere, müþrik
kadýnlara azap edecek, inanan erkekleri inanan kadýnlara da tevbe ile nazar buyu-
racak. Allah çok baðýþlayýcýdýr, merhamet edendir.

Akýlý iþletme özelliði/ruh, sorumluluðunu da beraberinde taþýdýðý ve ancak


kendi iradesiyle kararlarýný verip kendi seçimlerini yapan bir varlýða yap-
týklarýndan hesap sorulabileceði için, bu özellik insana verilmiþtir. Ayný
þekilde, akýlý iþletme özelliðine sahip olduðu için, gözüyle görmesede
mümin/inanan olmasý mümkün olan varlýklarýn tövbelerinin kabul
edilebilir olmasý sebebi de bu özelliðin verilmiþ olmasýnýn diðer sonucudur.
Çünkü ‘inanmak’ gibi ‘inanmamak’ da iradeyle verilmiþ bir karardýr.
Hatalar, yanlýþlar insanlar içindir ve devam etmemesi durumunda tövbe-
nin/af dilemenin kabul edilmesi beklenilecek olan merhametdir. Akýlýný
iþletme/düþünme özelliðine sahip olmayan bir varlýða, görmediði birþey
anlatýlamaz, öðretilemez. Bu nedenle de ‘inanmýyor’ diye suçlanamaz.

Adem cahil olduðu, yani var ediliþ ile ilgili doðru bilgiye sahip olmadýðýn-
dan akýlý iþletme özelliðiyle omuzlarýna yüklenecek sorumluluðu kavraya-
madan bu yükü almýþtýr. Ýblis/þeytan/kadýn bir cin olan Ýsrael, Allah’a ortak
koþmasýna, Allah’a itaat etmeyerek Hz.Adem’in önünde secde etmeme-
sine raðmen hemen cezaya çarptýrýlmamýþtýr. Bunun sebebi, varlýk alanýn-
da ‘bütün’ olarak görülemez AL-APA’nýn varlýðýný anlayabilmesi için
sahip olmasý gereken akýlý iþletme sistemine/ruha sahip olmamasýdýr.

105
Ancak gördüklerini anlayabildiðiden, Allah, doðruyu ona anlatabilmek ve
arþdaki yüce konsey üyesi Rablerin/Yöneticilerin ilâh olmadýklarýný gör-
erek ikna olmasý için Ýsrael’in gözü önünde gökleri ve yeri yapmýþtýr/mey-
dana getirmiþtir. Diðer Rabler bunu yapamýyor olmasýna raðmen Ýsrael
onlarý Allah’a ortak koþmaya devam etmiþtir. Bunu üzerine ÖK’ümüz, yine
Ýsrael’in gözleri önünde, insaný var etmiþ ve yerde yaþam vermiþtir. Tüm
bunlar gözleri önünde yaþanmýþ olmasýna raðmen Ýsrael, Allah’a ortak koþ-
maya devam ettiði için, ÖK’ümüz/Rab’bimiz Allah, Kendi elleri ile toprak-
tan Adem’i var etmiþ, gözleriyle görmeden de anlayabileceðini ve itaat
edeceðini göstermek için Ruh’undan üfleyerek akýlý iþletme özelliðini ver-
miþ ve bir çok isimin, adýn anlamýný anlatarak öðretmiþtir.

Aþaðýdaki ayetlerde Hz.Adem’in yerde bir halife olmasý için var edildiði
bilgisi verilmiþtir.

2. BAKARA SURESÝ

30. Ayet (YNÖ meali)


Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacaðým." demiþti de
onlar þöyle konuþmuþlardý: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi
atayacaksýn? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayýp yüceltiy-
oruz." Allah þöyle dedi: "Þu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
30. Ayet (EHY meali)
Düþün ki, Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin ede-
ceðim." dediði vakit, "Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çýkara-
cak ve kanlar akýtacak bir yaratýk mý yaratacaksýn?" dediler. "Her halde Ben sizin
bilmeyeceðiniz þeyleri bilirim!" buyurdu.

31. Ayet (YNÖ meali)


Ve Âdem'e isimlerin tümünü öðretti. Sonra onlarý meleklere göstererek þöyle
buyurdu: "Hadi, haber verin bana þunlarýn isimlerini, eðer doðru sözlüler iseniz."
31. Ayet (EHY meali)
Ve Adem'e bütün isimleri öðretti. Sonra o isimlerin delalet ettiði þeyleri meleklere
gösterip: "Haydi davanýzda doðru iseniz, Bana þunlarý isimleriyle haber verin!"
buyurdu.

106
GÖK TEÑRÝ

Hz.Adem; halife, yani Allah’ýn vekili ünvanýyla/göreviyle var edilmiþtir.


Hz.Adem’in, yerde bozgunculuk yapanlara ve kan dökenlere bir vekil
olarak gönderilecek olmasý, Hz.Adem’den önce yerde yaþayanlarýn olduðu
bilgisini vermektedir. Ýblis/þeytan; kadýn bir cin olan Ýsrael, Hz.Adem’e
secde etmeyerek, kuru çamurdan var edilmiþ ve akýlý iþletme özelliðiyle
yüceltilmiþ insan adlý varlýðýn kendinden üstün olduðunu kabul etmeyerek
isyan edince arþdan kovulmuþtur. Bu olaydan önce yerde yaþayanlar
olmasý, Adem soyu ve cinlerden önce de yerde yaþayanlar olduðunu göster-
mektedir.

7. A’RAF SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Andolsun ki sizi yarattýk, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere "Âdem'e
secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama Ýblis etmedi, secde edenlerden
olmadý o.
11. Ayet (EHY meali)
Gerçek þu ki, önce sizi yarattýk, sonra size þekil verdik, sonra da meleklere:
"Adem'e secde edin!" dedik; hemen secde ettiler, ancak Ýblis secde edenlerden
olmadý.

12. Ayet (YNÖ meali)


Allah buyurdu: "Sana emrettiðimde secde etmeni engelleyen neydi?" Ýblis dedi:
"Ben ondan hayýrlýyým. Beni ateþten yarattýn, onu çamurdan yarattýn."
12. Ayet (EHY meali)
Allah: "Sana emrettiðim halde secde etmene ne engel oldu." dedi. "Ben ondan
hayýrlýyým, beni ateþten yarattýn, onu ise çamurdan." dedi.

13. Ayet (YNÖ meali)


Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi
çýk! Sen alçaklardansýn."
13. Ayet (EHY meali)
Allah: "Hemen in oradan, orada büyüklük taslamak ne haddine, haydi çýk; çünkü
sen alçaklardansýn!" buyurdu.

107
14. Ayet (YNÖ meali)
Dedi: "Ýnsanlarýn diriltileceði güne kadar bana süre ver."
14. Ayet (YNÖ meali)
Ýblis: "Dirilip kaldýrýlacaklarý güne kadar bana mühlet ver!" dedi.

15. Ayet (YNÖ meali)


Buyurdu: "Süre verilenlerdensin.”
15. Ayet (YNÖ meali)
Allah: "Haydi, mühlet verilenlerdensin." buyurdu.

Bu ayetlerde verilmiþ olan üç önemli bilgi vardýr. Ýblise ‘süre verilensin’


denilmemiþtir. ‘Süre verilenlerdensin’ denilmiþtir. Yani daha önce kendi-
lerine süre verilen baþkalarýnýn olduðu anlaþýlmaktadýr. Ýkincisi; Hz. Adem
henüz var edilmiþken, iblisin, ‘insanlarýn diriltileceði güne kadar...’ þek-
linde çoðul olarak söylemiþ olmasýndan, o andaki insan sayýsýnýn bir
olmadýðý anlaþýlmaktadýr. Üçüncüsü; insanlarýn diriltileceði gün olan
kýyamet gününün o anda biliniyor olmasý gerekir ki iblisin bunu bilerek bu
güne kadar süre istemiþ olduðudur.

Ýnsanlar sadece kuru çamurdan var edilmemiþlerdir. Adem türünden önce


yere indirilmiþ olan farklý insan topluluklarý olduðu gibi, Adem’den sonra
farklý özellikteki maddelerden var edilen insan toplumlarý vardýr.

30. RÛM SURESÝ

20. Ayet (YNÖ meali)


Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan yaratmýþ olmasýdýr. Sonra siz bir insan
türü oldunuz, her tarafa yayýlýyorsunuz.

20. Ayet (EHY meali)


Yine O'nun sizi topraktan yaratmasý (yüce kudretine delalet eden) ayetlerindendir
ki, sonra da siz þimdi bir beþersiniz, yayýlýp duruyorsunuz.

‘... siz bir insan türü oldunuz ’ denilmiþtir. Sadece bir tür olsaydý ‘insan türü
oldunuz’ þeklinde ifade edilirdi.

108
GÖK TEÑRÝ

17. BENÝ ÝSRA SURESÝ

70. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz, Âdemoðullarýný onur ve üstünlükle donattýk, onlarý karada ve
denizde binitlerle yükledik. Onlarý, güzel ve temiz rýzýklarla besledik. Ve onlarý,
yarattýklarýmýzýn birçoðundan üstün kýldýk.

70. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki: Biz, Adem oðullarýný üstün bir þerefe mazhar kýldýk; karada ve
denizde binitlere yükledik ve güzel güzel nimetlerle besledik; yarattýklarýmýzdan
çoðunun üzerine geçirdik.

Üzerinde yaþadýðýmýz yerde 6-7 farklý boyuta ve yapýya sahip insan kemik-
leri bulunmuþtur. En sonuncusu 2004 yýlýnda bir adada bulunmuþ olup, 80
cm boyundadýr. Ýlim insanlarý buna ‘hobit’ ismini vermiþlerdir ve bu bir
pigme deðildir. Cevabýný bulamadýklarý soru ise; daha eski dönemlerde
yaþamýþ olan insan toplumlarý vahþi olarak yaþayýp akýl emaresi göster-
mezken, Ýngilizce’de ‘Homo sapiens’ (sapiens; düþünen) adý verdiði bizlerin
nasýl olup da düþünebildiðidir. Ýlim, niçin bu insan toplumunun bir anda
akýlý iþleten/düþünen hale geldiðini çözememiþtir. Bunun sebebi þudur;
Allah, Kendi Ruh’undan içine üfleyerek, insanýn Adem soyunu akýlý
iþletme sistemiyle donatýp düþünen varlýklar olarak meydana getirmiþ ve
meydana getirdiði birçok varlýktan üstün kýlarak yere yerleþtirmiþ olmasýdýr.
Fizikçi Albert Einstein bir sözünde þöyle demiþtir; “Din olmadan bilim
eksiktir, bilim olmadan din kördür.’” Ýlimin eksiklerini ve çözümleyemedik-
lerini ayetlerde verilen bilgiler tamamlamaktadýr. Var ediliþimizle ilgili
ayetlerde verilen ilimsel bilgilerin anlaþýlýr olmasý da ilimin ilerlemesiyle
mümkün olmuþtur. Akýlý iþletmenin, akýlý tembellikten kurtarmanýn ilk
adýmý sorgulamaktýr. Öðretilen herþeyin doðru olduðunu kabul etmek,
kandýrýlmanýn ve de yanlýþ yollara çekilmenin, yanlýþ ve sonu hüsranla bite-
cek amaçlara hizmet ediyor duruma düþürülmenin sebebidir.

Bu noktada bir ara soru sorulmasý gerekiyor. Ýsrael’in, Adem’in önünde


secde etmemesinin sebebi anlaþýlabilir; insanýn yönetimine girmek iste-

109
memesi olabilir. Fakat, henüz gökler ve yer, ve de insan var edilmeden
önce, arþdaki yüce konsey üyesi Rableri Allah’a ortak koþmasýnýn, onlarý
da ilâh kabul etmesinin sebebi nedir? Bu iddasýnýn sonucunda ulaþmak ya
da sahip olmak istediði nedir? Ýsrael, diðer Rablerin bunlarý yapamadýðýný
görmesine raðmen; göklerin ve yerin, sadece yüce konseyin ve arþýn
hokumdarý olan ÖK’ümüz tarafýndan var edilebildiðini görmüþ, ve henüz
Adem var edilip onun üstünlüðünü kabul etmesi kendisine emredilmemiþ-
ken, bu davranýþýnýn sebebi her ne ise, halâ daha Allah’a ortak koþmasýný
sona erdirmemiþtir. Bu sebep nedir? ÖK’ümüzün, doðrudan ve adaletten
yana sözlerinin Kur’an’da tamamlandýðý belirtildiðine göre, bu durumun
bilgisi de Kur’an’da verilmiþ demektir.

Þimdi, Kur’an’da farklý ayetlerde verilmiþ olan bilgileri bir araya getirelim
ve Ýsrael’in isteðinin ne olduðunu gün ýþýðýna çýkaralým, ÖK’ümüzün olu-
ruyla. Ýlk bilgi; arþda olan, yerdeki ve göklerdeki herþeyin bilgisini içinde
barýndýran kitapdýr. Bilirsiniz, bilgi kuvvetdir. Ýsrael kuvvete sahip olmak
istemesinden dolayý, yüceler yücesi Tesnîm’den/Allah’dan baþka ilâh
olmadýðýný gözleriyle görerek öðrenmiþ olmasýna raðmen iddiasýný sürdür-
müþtür. Peki Ýsrael’e, bu kitapdaki bilgilere ulaþabilme yolunu açan sebep
nedir? Kur’an’da verilmiþ olan diðer bir bilgi de, ‘Kitap’a mirasçý olmak’
sözüdür. Bu noktada çok derin bir anlam ortaya çýkmakta ve ‘Allah
nurunu tamamlayacaktýr’ sözünün ne anlama geldiði de anlaþýlýr olmak-
tadýr. Birilerinin mirasçý olabilmesi için, kendisine ait olan birþeyi geride
býrakacak ve artýk orada olmayacak birisinin olmasý gerekir ki geride
kalanlar mirasçý olarak adlandýrýlabilsinler. ÖK’ümüz, yerdeki ve göklerde-
ki herþeyin bilgisini/ilimini içinde barýndýran bu kitabý niçin hazýrlatmýþtýr?
Unutulabileceðini mi düþünmüþtür, yoksa geride kalanlarýn gerektiðinde
kullanabilmesi için mi hazýrlanmýþtýr?

Akýlý iþletmek/düþünmek, taþýnmasý en aðýr yüktür. Özellikle adalete ve


merhamete ayný anda sahipseniz. Akýlý iþletebilme sistemi ve þuur, AL-
APA’nýn Ruh’unun özelliðidir. Allah/ÖK’ümüz, Adem soyuna Ruh’undan
vermeden önce bu özelliði Kendisi’nde barýndýrmakta, bunun aðýrlýðýný

110
GÖK TEÑRÝ

taþýmaktadýr. Bugün de bilinir ki, fiziksel olarak bir yükü en güvenli taþý-
manýn yolu, ince birçok liften oluþmuþ halatlardýr. Allah, Ruh’undan
insanlara küçük parçalar vererek bu yükün aðýrlýðýný hafifletmiþtir, daha
kolay taþýnýr hale getirmiþtir. ÖK’ümüzün Kur’an’da ‘çoðalýn’ diye yol
göstermiþ olmasýnýn sebebi budur. Daha fazlasýný daðýtabilmek ve her
iradeyi sýnavdan geçirmek. Akýllý bir varlýðýn, kendi akýlýný iþleterek kendi
iradesiyle doðru yolu seçmiþ olmasý güvenilir olandýr. Kur’an’da,
Ýsraeloðullarý hakkýnda ‘Onlar ekini ve insanlarý yok etmeye koyuluyor-
lardý’ sözünde verilen bilgi de bu durumla ilgilidir. Allah’ýn nurunu tamam-
lamasýna engel olmaya çalýþmak ve insan toplumlarýnýn mirasçý olmasýný
engelleyebilmektir.

Elbet, Allah dilediði anda insan toplumlarý da dahil olmak üzere tüm var
ettiklerini yok eder, yerine yenilerini meydana getirir ve Ruh’undan onlara
daðýtabilir. Fakat bu durum da, herþeyin yeni baþtan yaþanacak olmasý,
yeni varlýklarýn sýnavdan geçirilmesi demektir. Bir varlýk, akýlý iþletebilme
özelliðine sahip olduðu anda artýk kendi iradesine sahiptir. Akýlýný,
kötülükten ve þahsi çýkardan yana yaþama yolunda da iþletebilir, ya da
olmasý gerektiði gibi adaletten, merhametten ve barýþtan yana iþleterek
yaþayabilir, iþler yapabilir. Bunu görmekte ancak bir sýnav ile mümkündür.

76. ÝNSAN SURESÝ

2.Ayet (YNÖ meali)


Doðrusu, biz insaný karýþým olan bir spermden yarattýk. Halden hale geçiririz onu.
Sonunda onu iþitici, görücü yaptýk.
2.Ayet (EHY meali)
Çünkü Biz insaný bir takým katkýlarla karýþtýrýlmýþ bir nutfeden yarattýk; onu evire
çevire deneyelim diye de onu iþiten ve gören bir varlýk yaptýk.

3.Ayet (YNÖ meali)


Biz onu yola kýlavuzladýk. Artýk ya þükredici olur ya nankör.
3.Ayet (EHY meali)
Biz onu yola kýlavuzladýk. Artýk ya þükredici olur ya nankör.

111
Kader; kendi iradelerimizle verdiðimiz kararlar, seçtiðimiz yaþam ilkeleri-
miz sonucu olarak karþýmýza çýkan ‘son’lardýr. Kader; yaþam ilkelerimize
baðlý olarak Allah’ýn bizlerle ilgili verdiði hokumlardýr, baþýmýza gelenlerdir.

Akýlým halâ ‘miras’ adýnda kaldý. ‘Miras’ adýnýn erken Türkçe tamðalarla
yazýlýþý ‘ËMËRAS’ dýr. ‘ËM’; zamir, ‘ËR’; eriþme, ‘AS’; yetki’dir. Yüceler
yücesi Tesnîm’in, Adem’i halife/vekil olarak tanýmladýðýný hatýrlarsak,
‘Miras’ kelimesinin anlamý ‘eriþen yetkili/vekil’ dir. Yani Allah katýna; arþa
eriþecek/ulaþacak vekil anlamýna gelmektedir. Hali hazýrda herkesin kendi
yaþantýsýyla kendi sonunu(sonsuz yaþama nereden ve hangi þartlarla
baþlayacaðýný) belirleyecek olan sýnav devam etmekle birlikte Allah insaný
seçtiði için, Kitap’a insan toplumlarýnýn mirasçý olacak olmasý, insanlarýn,
sonsuz olan yaþama ve arþa eriþecek varlýk grubu olacaðý bilgisini vermek-
tedir. ‘Mirasçý’ adýnýn, geride kalacak/varis olmakla ilgisi yoktur. Bu durum-
da ‘Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktýr’ sözünden þu
anlam çýkmaktadýr.

Ýçinden geçirildiðimiz sýnav, yerdeki bu yaþamlarýmýzla sýnýrlý deðildir. Altý


farklý cennette de eðitim devam edecektir ki insanlar her türlü kötü ve yan-
lýþ olaný yapmak bir yana, iradeleriyle bunlarýn akýllarýna bile gelmeyeceði
þekilde arýnacaklardýr. Ýnsanlar, cennetler arasýnda, Kur’an’da söylenmiþ
olduðu gibi ‘sebepler içinde yükselsinler’ durumuyla, yani bir üst cennete
yükselebilmek için herkesten üstün güzellikler sergileyerek yükselmeye
eriþeceklerdir. Bu arada, þu durumun görülebilmesi herkesin kendisi için
çok önemlidir. Ýçinde bulunduðumuz yaþamda yanlýþ yolda yürüyen çok
fazla insan vardýr. Ayný þekilde yardýma muhtaç insan sayýsý da çok fazladýr.
Diyeceðim o ki, bu yaþantýmýzda fark edilmek ve seçilebilmek çok daha
kolaydýr. Burada sergileyeceðimiz yaþantýlarla, bundan sonraki yaþamýmýza
üstteki cennetlerde baþlama þansýný bulmamýz çok daha kolay durumdadýr.
Þehitler doðrudan Firdevs cennetine, arþýn hemen altýndaki cennete git-
mekte ve benzer vücudlarýyla orada sisteme yerleþtirilmektedirler. Soylarý
da yanlarýna verilecek þekilde. Þu anda kapýmýza dayanmýþ, ayaðýmýza
kadar gelmiþ olan son savaþ, karþýmýza çýkacak en büyük son þanstýr.

112
GÖK TEÑRÝ

Sorumuza dönelim; Allah’ýn nurunu tamamlamasý, akýlý iþletme özelliðini


barýndýran Ruh’unun, mümkün olduðu kadar büyük miktarýnýn insanlara
daðýtýlmýþ olmasý ve tüm insanlarýn sýnavý baþarýyla tamamlayarak
arþda/Allah katýnda toplanmasý mýdýr? Böylece AL-APA ‘bir varlýk’ duru-
munu sona erdirerek/nurunu tamamlayarak, Kendi fiziksel yapýsýndan var
ettiði varlýklarla ve Ruh’undan insanlara vererek varlýðýný ‘çok varlýlýk’
durumunda sürdürecek, baþlangýcý ve sonu olmayan sonsuzluk içindeki
yalnýz var oluþunda ilk defa huzura mý kavuþacaktýr? Bazen bizler de sadece
sessizlik ve dinginlik içinde bir nefes huzur isteriz ya.. Unutmayýn,
Ruh/akýlý iþletme sistemi; düþünme, en aðýr yüktür. Ve bu yük, hafif-
letilmesi için önce daðlara önerilmiþtir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

81.Ayet (YNÖ meali)


Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarýný almýþ, þöyle demiþti: "Size
Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doðrulayýcý bir resul
geldiðinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardým edeceksiniz. Kabul
ettiniz ve aðýr yükümü üzerinize aldýnýz mý?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanýk
olun, sizinle beraber ben de tanýklardaným." dedi.

81.Ayet (EHY meali)


Allah, vaktiyle peygamberlerden: "Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne
verdiysem, sonra size beraberinizdekini doðrulayan bir peygamber geldiðinde ona
kesinlikle inanacaksýnýz ve çaresiz ona yardým edeceksiniz." diye söz almýþ ve:
"Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine aðýr ahdimi boynunuza aldýnýz mý?"
demiþti. Onlar: "Kabul ettik." dediler. Allah da: "Öyle ise, þahit olun, ben de sizin-
le birlikte þahitlik edenlerdenim!" buyurdu.

Bu durumu doðru anlayabilmek için ‘Kitap’a mirasçý’ sözündeki ‘Kitap’


adýnýn ne anlama geldiðini de bulmamýz gerekiyor. Doðru kaynak olarak
yine erken Türkçe tamðalarýyla tam olarak yazdýðýmýzda ‘ÖKÝTAP’ adý
oluþuyor. ‘ÝT’in anlamý ‘beliren’, ‘AP’; görünme’dir. ‘ÖKÝTAP’ adýnýn
anlamý ‘ÖK belirerek görünen’dir’ (ÝÇÜ APA; içinde görünen). Böylece

113
‘Kitap’a mirasçý’ olmak sözünün anlamý ‘Belirerek görünen ÖK’e, yani
Allah’a eriþen vekil’ demektir; AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi’ne;
arþdaki Allah’a eriþmek, arþa kavuþabilmek demektir. Ýþte, yerdeki toplum-
lar ile halklar arasýnda süre gelen mücadelenin baþlangýç sebebi budur.

47. MUHAMMED SURESÝ

7.Ayet (YNÖ meali)


Ey iman sahipleri! Eðer siz Allah'a yardým ederseniz, Allah da size yardým eder ve
ayaklarýnýzý saðlam bastýrýr.
7.Ayet (EHY meali)
Ey iman edenler, eðer siz Allah'a yardým ederseniz O da size yardým eder ve ayak-
larýnýzý kaydýrmaz.

Allah’ýn/ÖK’ümüzün beklediði yardým, fiziksel herhangi bir var ediþ veya


oluþ için deðildir. Varlýk alanlarýnda, sonsuz yaþama eriþecek olan tüm var-
lýklarýn barýþtan ve adaletten yana sevgiyle yaþamalarýnýn takipçisi ve
koruyucusu olacak iradelerin oluþmasý, yetiþmesidir. Kül-Tigin gibi, Kül-
Bilge Kaðan gibi, Mustafa Kamâl Atatürk gibi. Allah’ýn lütfuyla hep, Türk
olmayý baþarabilenler gibi...

Bizler bu durumu; Allah’ýn Ruh’unun/akýlý iþletme sisteminin tamamýnýn


yükünü, hissedecek þekilde anlayamayýz. Hiçbir insan amaçsýz yaþayamaz.
Hiçbir þey istemeyen insanýn beklediði hiç olmazsa ölümdür; kendince,
dayanýlmaz olan durumunun sona ermesi umududur. Herþeyin sahibi
olarak, sahip olunamayacak hiçbir þeyin olmadýðý bir durumda, milyarlar-
ca meleðin sürekli haber ve bilgi getirmesi, bu bilgilerin deðerlendirilip her
varlýkla ilgili olmasý istenilen þeye hokum verilmesi, hokum verilirkende
adaletin asla çiðnenmemesi ve bu durumun sürekli olmasý. Bu þartlar altýn-
da istenilecek þey huzurdur. Buna eriþmenin yolu da görev ve sorumlu-
luðun emin ellere daðýtýlmasýdýr.

‘Bilenden deðil çekenden sor’ sözünün anlamý ve deðeri birkez daha ortaya

114
GÖK TEÑRÝ

çýkýyor. Allah, Kendisi’nin doðru anlaþýlabilmesi için, akýlý iþletme özelliði-


ni küçük miktarlar halinde bizlere vererek, yaþadýklarýný bizlerin de yaþa-
yarak anlamasýný ve artýk O’nu, yaþadýklarýnýn çok daha basit ve kolay
olanýný yaþayarak anlamýþ olarak O’na yardýmcý olmamýzý ve yolun
doðrusunda toplanmamýzý beklemektedir. Sabýrýn büyüklüðünü görebiliyor
musunuz? Bildiðiniz, daha çok sevilebilecek baþka bir irade var mý?

Allah, sonsuz yaþamýn mirasçýlarý olarak insan toplumunu seçmiþtir.


Cinler, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýný deðil.

22. HAC SURESÝ

78. Ayet (YNÖ meali)


Allah uðrunda O'na yaraþýr bir gayretle didinin. O sizi seçmiþ ve dinde size hiçbir
güçlük çýkarmamýþtýr. Babanýz Ýbrahim'in milletini esas alýn. Allah sizi, önceden
de þu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandýrdý ki, resul
sizin üzerinize bir tanýk olsun, siz de insanlar üzerine tanýklar olasýnýz. O halde
namazý/duayý yerine getirin, zekâtý verin ve Allah'a sarýlýn. O'dur sizin Mevlâ'nýz.
Ne güzel Mevlâ'dýr O, ne güzel yardýmcýdýr O!

78. Ayet (EHY meali)


Allah uðrunda gerektiði gibi cihad edin! Sizi O seçti, üzerinize dinde hiçbir zorluk
da yükletmedi. Haydi babanýz Ýbrahim'in milletine! Bundan önce ve
bunda(Kur'an'da) size müslüman adýný o Allah verdi ki peygamber size þahid olsun,
siz de bütün insanlara þahidler olasýnýz. Þu halde namazý kýlýn, zekatý verin ve Allah'a
sýký tutunun ki, sahibiniz O'dur. Artýk O ne güzel bir sahip, ne güzel bir yardýmcýdýr.

Allah’ýn insan toplumunu seçmiþ olmasý, sonsuz olan yaþamýn sürdüðü


arþa, yani Allah katýna eriþecek olanlarýnn bizler olduðunu göstermektedir.
Tabii bu da sonraki yaþamýn yer aldýðý cennete gidebilmek ve tüm yanlýþla-
rýmýzdan kendi iradelerimizle arýnmak þartýyla Allah katýna yükselmeyi
gerektirmektedir, Allah iziniyle.

115
Belki de inkâr eden cinler kendilerine þu soruyu hiç sormadýlar. Eðer,
Allah’dan baþka ilâh olsaydý, arþdaki yüce konsey üyeleri, hazýr ilâhlar
olarak da kabul edilmiþken, niçin kendilerinin de hokumu altýnda olduðu
Allah var ve ilâh O’dur desinler? Eðer ilâh olmayan Rablerin de hesap
verdikleri Allah/ÖK olmasaydý, ýsrarla, sadece bir ilâh vardýr denilmesini
gerektiren þey; hokum eden ‘bir ilâh’ Allah’ýn varlýðýdan baþka ne olabilir-
di ki? Bu sorulara verilecek doðru cevaplar, yerdeki mücadelenin, sonsuz
olan yaþama eriþebilmek için halklarýn, insan toplumlarýný kandýrmasý ve
yok etmesi üzerine süre gelen bir mücadele olduðunu kanýtlamaktadýr.

35. FÂTIR SURESÝ

40. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Allah'ýn berisinden yakardýðýnýz þu ortaklarýnýzý gördünüz mü? Gösterin
bana topaktan neyi yarattý onlar!" Yoksa göklerde bir ortaklýklarý mý var? Yoksa
onlara bir kitap verdik de kendileri o kitaptan bir kanýt üzerinde midirler? Hayýr,
zalimler birbirlerine aldanýþtan/aldatýþtan baþka hiçbir þey vaat etmezler.
40. Ayet (EHY meali)
De ki: "Gördünüz ya, O Allah'tan baþka yalvardýðýnýz ortaklarýnýzý! Gösterin bana
onlarýn bu yeryüzünün hangi parçasýný yarattýklarýný!" Yoksa onlarýn göklerde mi bir
ortaklýðý var, ya da kendilerine bir kitap vermiþiz de ondan açýk bir delil mi var
ellerinde? Hayýr, o zalimler, birbirlerini aldatmadan baþka bir vaadde bulunmuyorlar!

29. ANKEBÛT SURESÝ

61. Ayet (YNÖ meali)


Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattý, Güneþ'i ve Ay'ý kim boyun eðdirdi?" diye
sorarsan, mutlaka þöyle diyecekler: "Allah!" Peki nasýl döndürülüyorlar?

61. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, onlara: "Gökleri ve yeri yaratýp, güneþ ve ayý emri altýnda tutan kimdir?"
diye sorsan elbette þüphesiz "Allah" derler. O halde nasýl haktan çevriliyorlar?

71. NÛH SURESÝ

116
GÖK TEÑRÝ

15. Ayet (YNÖ meali)


"Görmediniz mi, Allah yedi göðü ahenkli bir bütün olarak nasýl yarattý?"

15. Ayet (EHY meali)


Görmediniz mi, Allah'ýn yedi göðü nasýl uygun tabakalar halinde yarattýðýný?

Ýnkâr eden iblis/Ýsrael ve ona uyanlar, göðün bir bütün olarak kurulmasýna
ve insanýn kuru çamurdan var edilmesine gözleriyle þahit olduklarý halde
inkârlarýna ve Rableri/Yöneticileri de ilâhlar kabul ederek Allah’a ortak
koþmaya devam etmiþlerdir.

Allah, yere elçiler ve semavi kitaplarý indirmek yerine niçin ‘os’da sonsuz
yaþamýn görüntüsünü oluþturup herkesin þüphesiz inanmasýný saðlama-
maktadýr? Ýnsanlarla iletiþim kurmanýn en sýk kullanýlan yolu olan rüyalar-
da bilgiler niçin açýkça verilmek yerine dolaylý yollardan aktarýlmakta ve
bir yoruma gereksinim duyulmaktadýr? Bunun sebebi þudur. Akýlý iþletme
sistemine/ruha sahip olmayan iblisin/Ýsrael’in, gözüyle görmediði AL-APA’
nýn varlýðýný anlayamayarak Allah’dan mülk ve hokumdan pay istemesi
sonucunda, kendisine akýlý iþletim sistemi/ruh verilen insan adlý varlýðýn,
gözüyle görmeden sonsuz yaþama inanýp, tüm kâinatý kendi fiziksel var-
lýðýndan var eden ve varlýk alanýnda ‘bütün’ olarak görülemez olan AL-
APA’nýn varlýðýna ve Allah’ýn/ÖK’ümüzün, AL-APA’nýn varlýk alanýnda-
ki Kendisi olduðunu anlayarak ortak koþmadýðýnýn gösterilmesi sonucun-
da, ruh/akýlý iþletim sistemi verilerek var edilen insan adlý varlýðýn, cin adlý
varlýk grubundan üstün olduðunun kanýtlanabilmesidir. Rüyalarýmýzda
yapýlan yardýmýn dolaylý yollardan anlatýlýyor olmasý da, akýlýný iþleten bir
varlýðýn, olacak bir olayý veya bir bilgiyi birebir görmeden düþünerek anla-
masý, böylece yerdeki mücadelede insanlara, bu mücadelenin ilkeleri çið-
nenmeden yardým edilmesidir. Akýlý iþletme özelliðiyle/ruhla donatýlan
insan adlý varlýk, bu özelliði olmayan cinlerden üstün müdür, deðil midir?
Tüm mücadele budur. Üstünlük kanýtlandýðýnda, Ýsrael’in, Allah’a isyan
ederek Adem’in üstünlüðünü kabul etmemiþ olmasýnýn af edilecek bir
bahanesi kalmayacaktýr. Bu mücadelede Ýsrael’in, Ýsraeloðullarý’nýn ve
Beniisrael halkýnýn silahý sadece insan toplumlarýný kandýrabilmektir.

117
Cinlerden olan iblis/þeytan(Ýsrael), Hz.Adem’in önünde eðilip onun
üstünlüðünü kabul etmeyerek sonsuz yaþamda, akýlý iþletme özelliðiyle
yüceltilen insanýn yönetimi altýnda olmayý reddetmesi ve isyan etmesi
üzerine kovulmuþtur. Bunun üzerine Ýsrael, insaný da, gözüyle görmediði
için itaat etmeyen duruma düþürerek kötü ve rezilce yaþamanýn içine çeke-
ceðini ve çok azý hariç insan toplumlarýný hokumu altýna alarak insanýn,
önünde eðilecek üstünlükte olmadýðýný ispat edeceði iddiasýyla süre
istemiþtir. Kendisine kýyamet gününe kadar süre verilen Ýsrael’in, Adem ve
eþini (Kur’an’da Havva ismi öðretilmemiþtir) bir cennet bahçesinde,
kendilerine yasak edilenle kandýrmayý baþarmasýyla yerdeki yaþam, akýlýný
iþleten insan adlý varlýklar için artýk sýnav olarak baþlamýþtýr.

Ýþte, yerdeki tüm serüvenin baþlangýcý budur.

...

118
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Kahhar; Hakikatý Örtüp, Buyruklarýna


Karþý Çýkan Ýnkârcýlarý Kahrý Altýnda Ezen Allah Adýyla...

Kur’an ayetlerinde hiçbir varlýk, toplum, halk, eylem ve kavram için iki
farklý ad veya isim kullanýlmamýþtýr. Ýsraeloðullarý, Beniisrael halký ve
Yahudi toplumu, ilerleyen sayfalarda göreceðiniz gibi, sadece ayný soydan
gelmeyip, farklý maddelerden var edilmiþ varlýklardýr.

Yerde ilk önce, kendilerine akýlý iþletme özelliði verilmeyen insan toplumlarý
yaþamýþtýr. Sonra Adem soyu ile, Allah’a ortak koþmuþ olan Ýsrael ve ona
uyan cinler yere indirilmiþ, birlikte yaþamýþlardýr. Daha sonra yerdeki cin-
lerden türetilmiþ olan Ýsraeloðullarý, Adem soyundan sonra var edilmiþ iki
farklý insan toplumu ve Ýsraeloðullarý’nýn yok edilmesiyle yeni bir varlýk
grubu olarak var edilen Beniisrael halký ile birlikte bugüne deðin gelinmiþtir.
Tüm bunlar yaklaþýk olarak son beþ bin yýl süre içerisinde yaþanmýþtýr.

119
Þimdi sýrayla, üzerinde yaþadýðýmýz yerde ne olup bittiðine bakalým.

Ýtaatten çýkan ve akýlýný iþletebilen insanýn önünde secde etmeyi reddeden


Ýsrael’e uyan cinler (az bir kýsmý hariç) cennetten kovulmuþ, Hz.Adem ve
diðer insanlarla birlikte üzerinde yaþadýðýmýz yere indirilmiþlerdir.

7. A'RAF SURESÝ

22. Ayet (YNÖ meali)


Nihayet onlarý kandýrarak aþaðý çekti. O ikisi aðaçtan tadýnca çirkin yerleri kendi-
lerine açýldý. Bahçenin yapraklarýndan yamalar yapýp üzerlerine örtmeye
baþladýlar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu aðacý yasaklamadým mý? Ben size,
þeytan sizin için açýk bir düþmandýr demedim mi?"
22. Ayet (EHY meali)
Bu þekilde onlarý kandýrýp sarktýrdý. Bunun üzerine o aðacýn meyvesini tattýk-
larýnda, ikisine de ayýp yerleri açýlýverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarýy-
la yamamaya baþladýlar. Rableri onlara: "Ben size bu aðacý yasaklamadým mý,
haberiniz olsun bu þeytan size açýk bir düþmandýr, demedim mi?" diye seslendi.

23. Ayet (YNÖ meali)


"Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eðer bizi affetmez, bize acý-
mazsan elbette ki hüsrana uðrayanlardan olacaðýz."
23. Ayet (EHY meali)
Onlar: "Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eðer Sen bizi baðýþlamaz, bize mer-
hamet etmezsen kesinlikle hüsrana uðrayanlardan oluruz." dediler.

24. Ayet (YNÖ meali)


Buyurdu: "Kiminiz kiminize düþman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye
kadar mekan tutmanýz ve nimetlenmeniz öngörülmüþtür."
24. Ayet (EHY meali)
Allah: "Kiminiz kiminize düþman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde
yerleþmek ve bir nasip almak var kaderinizde." buyurdu.

25. Ayet (YNÖ meali)


Buyurdu: "Orada hayat bulacaksýnýz, orada öleceksiniz ve oradan çýkarýlacaksýnýz."

120
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

25. Ayet (EHY meali)


"Orada yaþayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çýkarýlacaksýnýz." dedi.

'Kiminiz kiminize düþman olarak inin’ sözündeki taraflar Adem ve eþi


deðildir, insanlar ve isyan eden cinlerdir. 'Kiminiz kiminize' sesleniþi çoðul
tanýmlamasýdýr. Adem ve eþi olsa idi, 'bir birinize veya biriniz diðerine'
denilirdi. Kaldý ki akýlý iþletme sistemi/ruh verilerek yeni bir insan toplumu
olarak var edilen ve yere indirilen Adem soyunun birbirine düþman olarak
yaþamaya baþlatýlmasýnýn da mantýklý bir sebebi olamazdý. 'Kiminiz
kiminize' tanýmlamasý farký belirlemek için kullanýlmýþtýr. Belirli bir süreye
(kýyamet gününe) kadar Adem soyu ile birlikte hayat bulmalarý için isyan
eden cinler de yere indirilmiþtir.

2. BAKARA SURESÝ

35. Ayet (YNÖ meali)


Ve Âdem'e þöyle buyurmuþtuk: "Ey Âdem, sen ve eþin cennete yerleþin ve orada
dilediðiniz yerde, bol bol yiyin. Ama þu aðaca yaklaþmayýn, yoksa zulme sapanlar-
dan olursunuz."
35. Ayet (EHY meali)
Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eþin cennete yerleþin, ikiniz de orada dilediðiniz
yerde bol bol yiyin, ancak þu aðaca yaklaþmayýn ki, haddini aþan zalimlerden
olmayasýnýz."

36. Ayet (YNÖ meali)


Bunun üzerine þeytan onlarýn ayaklarýný kaydýrdý da onlarý içinde bulunduklarý
yerden çýkardý. Biz de þöyle buyurduk: "Bir kýsmýnýz bir kýsmýnýza düþman olarak
aþaðýya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir
nimet/bir yararlanma imkâný olacaktýr."
36. Ayet (EHY meali)
Bunun üzerine þeytan onlarý oradan kaydýrdý, ikisini de bulunduklarý o bolluk için-
deki yerden çýkardý. Biz de: "Haydi kiminiz kiminize düþman olarak inin ve yerde
bir zamana kadar kalýp nasibinizi alacaksýnýz." dedik.

121
37. Ayet (YNÖ meali)
Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazý kelimeler öðrenip belledi de O'na yöneldi.
O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dýr, tövbeleri
cömertçe kabul eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar.
37. Ayet (EHY meali)
Bu ara Adem Rabbinden bir takým kelimeler belleyip O'na yalvardý. O da tevbesi-
ni kabul buyurup ona yine baktý. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok mer-
hamet eden ancak O'dur!

38. Ayet (YNÖ meali)


"Hepiniz oradan aþaðý inin.” dedik. Benden size bir yol gösteriþ ulaþýr da kim bu
yol gösteriþime uyarsa artýk böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de
yüzyüze gelmeyeceklerdir.
38. Ayet (EHY meali)
Dedik ki: "Hepiniz oradan inin!" Sonra Benden size ne zaman bir yol gösterici gelir
de kim o yol göstericinin izince giderse, onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun
da olmayacaklardýr.

Adem ve soyu ile birlikte yere indirilen cinler ile insanlar arasýnda baþlayan
mücadele bugüne deðin ayný amaçla sürmüþtür. Ýnsanlarýn da kendi göz-
leriyle görmediði bir þeye; sonsuz yaþama inanmayacaklarý, hesap verilecek
güne; kýyamet gününe inanmadýklarý için her türlü yanlýþýn ve rezilliðin
içine çekilmesi, bu mücadelenin son hamlesi olarak da insan toplumlarýnýn
adeleti çiðneyen ve zulmedenlere boyun eðdirilerek hokum altýna alýn-
masýyla, kendilerine verilen ruhun insan adlý varlýk grubunu cinlerden
üstün ve deðerli bir pozisyona yükseltmediðinin gösterilmesi mücadelesidir.
Tarihte yaþanmýþ olaylarýn tekrar etmesi, mücadele amacýnýn hiç
deðiþmemiþ olmasýndandýr ve insanlara karþý mücadelede edenlerin en
büyük silahý yalan söylemek, kandýrmak olmuþtur. Akýlý iþletme özelliðine
sahip bir varlýðýn içine düþmemesi gereken; düþerse, akýlý iþletmenin bir
üstünlük olmadýðýnýn gösterilmesine alet olmak ve insanlýðýn bu mücade-
leyi kaybetmesine sebep olunacak hatadýr.

Tufan döneminde, Ýsrael’in soyundan olan cinler de Nûh’un gemisinde


taþýnmýþtýr.

122
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

23. MÜMINÛN SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


Bunun üzerine biz, Nûh'a þöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyi- mize
uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandýr kaynayýnca, ailenle birlikte her tür-
den iki çifti gemiye sok. Ýçlerinden, haklarýnda daha önce hüküm verilmiþ olan-
larý dýþta býrak. Zulmetmiþ olanlar hakkýnda bana yakarýp durma. Onlar kesinlik-
le boðulacaklardýr."

27. Ayet (EHY meali)


Biz de ona þöyle vahyettik: "Bizim gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemiyi yap
sonra emrimiz gelip de tandýr (kazan) kaynayýnca hemen ona topundan bir iki çifti
ve aleyhinde önceden huküm verilmiþ olanlarýn dýþýnda aileni ona bindir ve o zul-
medenler hakkýnda bana yakarýþta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boðulacak-
lardýr!

Yukarýdaki ayetde verilen bilgilere dikkat ederseniz, ‘her türden’, ‘hak-


larýnda daha önce hüküm verilmiþ olanlar’ ifadeleri kullanýlmýþtýr.
Hayvanlarýn arasýnda hokum vermek gibi bir durum yoktur. Bu nedenle,
Nûh’un gemisine aldýðý varlýklar uydurulduðu gibi her hayvandan iki çift
deðildir. Ýnsan ve cin gruplarýdýr.

Cinler bir süre boyunca yerde insanlarla birlikte yaþamýþlardýr. Ayaklarý


toynak þeklinde, elleri dört parmaklý, erkeklerinde kuyruk olan bir varlýk
grubudur.

27. NEML SURESÝ

17. Ayet (YNÖ meali)


Cinlerden, insanlardan ve kuþlardan ordularý, Süleyman'ýn huzurunda bir araya
getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardý.

123
17. Ayet (EHY meali)
Cinlerden, insanlardan ve kuþlardan ordularý Süleyman'ýn huzurunda toplandý.
Bunlarýn hepsi (Onun tarafýndan) sevk ve idare olunuyorlardý.

34. SEBE' SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Süleyman için de sabah gidiþi bir ay, akþam dönüþü bir ay olan rüzgârý
görevlendirdik. Onun için erimiþ katran/bakýr kaynaðýný sel gibi akýttýk. Cinlerden
öylesi vardý ki, Rabbinin izniyle onun önünde iþ yapardý. Onlardan hangisi
buyruðumuzdan yan çizse, alevli ateþ azabýný kendisine tattýrdýk.

12. Ayet (EHY meali)


Süleyman'ýn emrine de rüzgârý verdik. Sabah gidiþi bir aylýk akþam dönüþü bir
aylýk yol idi. Erimiþ bakýr kaynaðýný da ona sel gibi akýttýk. Rabbinin izniyle elinin
altýnda cinlerden de çalýþan vardý. Onlardan da her kim emrimizden saparsa, ona
ateþ azabýný tattýrýrýz.

38. SÂD SURESÝ

34. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun ki biz, Süleyman'ý imtihan ettik, tahtýnýn üstüne bir ceset býraktýk da
o, tövbe ile Allah'a yöneldi.

Resimler : Dechiffrierung der Protogriecischen Inschriften, Kazým Mirþan, 1973

124
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

34. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki Süleyman'ý fitneye düþürdük ve tahtýnýn üzerine bir ceset býraktýk.
Sonra tevbe ile önceki haline döndü.

35. Ayet (YNÖ meali)


Þöyle yakardý: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraþmayacak bir
mülk/saltanat ver bana! Kuþkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!
35. Ayet (EHY meali)
"Ya Rab, beni baðýþla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki ardýmdan hiç kimseye
yaraþmasýn. Þüphesiz bütün dilekleri veren Sensin, Sen."dedi.

36. Ayet (YNÖ meali)


Bunun üzerine, rüzgârý onun emrine verdik; onun emriyle onun istediði yere uysal
uysal/tatlý tatlý akýp giderdi.
36. Ayet (EHY meali)
Bunun üzerine Biz rüzgârý onun emrine verdik. Emriyle istediði yere yumuþacýk
akardý.

37. Ayet (YNÖ meali)


Þeytanlarý da onun emrine verdik. Hepsi bina ustasý ve dalgýçtý.
37. Ayet (EHY meali)
Bütün bina yapan, dalgýçlýk yapan þeytanlarý da.

Kur’an’da, herhangi bir þey için farklý iki tanýmlama/adlandýrma yapýlmadý-


ðý gibi, farklýlýklarý tanýmlamak/her farklý varlýk grubuyla ilgili haberleri ver-
mek için o varlýk grubuna ait belirli/sabit tabirler kullanýlmýþtýr. Kimin kim
olduðu karýþtýrýlmadan Kur’an’da verilen bilgilerin doðru anlaþýlabilmesi için
bu tanýmlamalarýn Türkçe meallerde doðru olarak kullanýlmýþ olmasý þarttýr.
Bazý ilahiyatçýlar bu durumun farkýna varamadýklarý için, kimileri farklý bir
Türkçe meal hazýrlayabilme adýna, kimileri de doðru bilginin anlaþýlmamasý
için bilinçli olarak bu tanýmlamalarý deðiþtirerek kullanmýþlardýr.

Kur’an’da, cinlerden türetilmiþ Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halký için ‘onlar’


ifadesi kullanýlarak net bir ayýrým yapýlmýþtýr. Melekler, cinler, Ýsraeloðullarý
ve Beniisrael halký için kullanýlmýþ en önemli diðer ayýrým ifadesi ise
‘kiþi/kiþiler’ tanýmlamasýdýr.

125
4. NÝSA SURESÝ

142. Ayet (YNÖ meali)


Þu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ý aldatmaya uðraþýyorlar. Ama
Allah da onlarý aldatýyor. Onlar namaza/duaya kalktýklarýnda tembel-miskin bir
halde kalkarlar, insanlara gösteriþ yaparlar.Onlar Allah'ý çok az hatýrlarlar.
142. Ayet (EHY meali)
Her zaman münafiklar Allah'a hile yapmaya çalýþýrlar, Allah da hilelerini baþlarý-
na geçirir. Namaza kalktýklarý vakit üþene üþene kalkarlar, halka gösteriþ yaparlar,
yoksa Allah'ý pek az anarlar.

Ayetde, ‘Onlar ... diðer insanlara gösteriþ yaparlar’ denilmemiþtir. ‘Ýnsan-


lara’ þeklinde ifade edilmiþtir. ‘Onlar’ insan toplumundan deðildirler.

Kur’an’da insan toplumlarý arasýnda ‘bunlar’ Yahudiler, ‘þunlar’ o bölgede


yaþayan (muhtemelen Araplar) insan toplumunu tanýmlamak için ayýrým
amacýyla kullanýlmýþtýr. Ayetlerde, insan toplumundan olanlarý belirtmek
için kullanýlmýþ en önemli ifade ‘kimse/kimseler’ tanýmlamalarýdýr.

143. Ayet (YNÖ meali)


Arada bocalayýp dururlar. Ne þunlardan yanadýrlar ne bunlardan yana. Allah'ýn
þaþýrttýðýna sen asla yol saðlayamazsýn.
143. Ayet (EHY meali)
Arada (Ýman ile küfür arasýnda) bocalayýp duruyorlar; ne onlardan yana oluyor-
lar, ne de bunlardan. Kimi de Allah þaþýrtýrsa artýk ona sen bir yol bulamazsýn.

Ayný þekilde Kur’an’da; ana, baba, evlat, adam, kýz ve toplum tanýmla-
malarý insanlara, ebeveyn, oðul, çocuk, erkek, diþi ve halk tanýmlamalarý
Esrailoðullarý ve Beniisrael’e özgülenmiþtir.

Varlýk alanýnda AL-APA’nýn fiziksel yapýsýnýn bütün olarak görülemez


olmasý ve bu durumun, ruhlarý olmadýðý için akýlý iþletme özelliðine sahip
olmayan varlýklara anlatýlamamasý, ve anlamayýp kabul etmedikleri için
yanlýþlarýndan hesaba çekilemeyecek olmalarý sebebi, cin soyunun (kadýn

126
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

bir cin olan Ýsrael’in) devamý olarak Ýsraeloðullarý’nýn var edilmesini gerek-
li kýlmýþtýr. Bunun yapýlmamýþ olmasý isyan eden cinlere, ‘Adem soyunu
meydana getirmek yerine bizi akýlýný iþletebilen varlýklar haline getirseydin
biz de doðruyu anlar ve isyan etmezdik’ diyetek itiraz edecekleri ve de özel-
likle hesaba çekilebilmeleri için, Ýsraeloðullarý cinlerden türetilmiþ ve idrak
etme özelliði ile donatýlarak kendilerine bir þans daha verilmiþtir.

23. MÜMINÛN SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


Bunun üzerine biz, Nûh'a þöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize
uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandýr kaynayýnca, ailenle birlikte her tür-
den iki çifti gemiye sok. Ýçlerinden, haklarýnda daha önce hüküm verilmiþ olan-
larý dýþta býrak. Zulmetmiþ olanlar hakkýnda bana yakarýp durma. Onlar kesinlik-
le boðulacaklardýr."
27. Ayet (EHY meali)
Biz de ona þöyle vahyettik: "Bizim gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemiyi yap
sonra emrimiz gelip de tandýr (kazan) kaynayýnca hemen ona topundan bir iki çifti
ve aleyhinde önceden huküm verilmiþ olanlarýn dýþýnda aileni ona bindir ve o zul-
medenler hakkýnda bana yakarýþta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boðulacak-
lardýr!

28. Ayet (YNÖ meali)


Sen, yanýndakilerle birlikte geminin üzerine çýktýðýnda þöyle de: "Zalimler toplu-
luðundan bizi kurtaran Allah'a hamt olsun!"
28. Ayet (EHY meali)
Sen yanýndakilerle birlikte geminin üzerine çýktýðýnda: "Hamd o Allah'a ki, bizi o
zalim topluluktan kurtardý" de.

29. Ayet (YNÖ meali)


Þunu da söyle: "Rabbim, beni bereketli bir yere indir! Sen, konuk aðýrlayanlarýn
en hayýrlýsýsýn."
29. Ayet (EHY meali)
Ve de ki: "Ey Rabbim, beni mübarek bir yere kondur; Sen konuklayanlarýn en
hayýrlýsýsýn."

127
30. Ayet (YNÖ meali)
Biz onlarý imtihan ediyor idiysek de bunda elbette ibretler vardýr!
30. Ayet (EHY meali)
Ýþte bunda birçok ibretler vardýr ve gerçekten Biz, pek sýnavcýyýzdýr.

31. Ayet (YNÖ meali)


Sonra onlarýn ardýndan baþka bir nesil oluþturduk.
31. Ayet (EHY meali)
Sonra arkalarýndan baþka bir nesil yarattýk.

Nûh’un gemisine alýnan Ýsrael soyundan/cinlerden daha sonra Ýsraeloðul-


larý türetilmiþtir.

32. Ayet (YNÖ meali)


Onlara da içlerinden þu yolda tebliðde bulunan bir resul gönderdik: Allah'a kul-
luk/ibadet edin. O'ndan baþka tanrýnýz yok sizin. Hâlâ ürpermiyor musunuz?
32. Ayet (EHY meali)
Onlarýn içinden de kendilerine: "Allah'a kulluk edin, O'ndan baþka bir tanrýnýz
yoktur. Artýk Allah'tan kokmayacak mýsýnýz?" diyen bir peygamber gönderdik.

33. Ayet (YNÖ meali)


Toplumunun, dünya hayatýnda servet ve refaha ulaþtýrdýðýmýz halde inkâra sapýp
âhiretteki buluþmayý yalanlayan kodaman takýmý þöyle dedi: "Bu adam, sadece
sizin gibi bir insan; yemekte olduðunuzdan yiyor, içmekte olduðunuzdan içiyor."
33. Ayet (EHY meali)
Dünya hayatýnda kendilerine refah verdiðimiz halde küfredip ahirete ulaþmayý
yalanlayan kavminden o kodaman güruh ise þöyle dedi: "Bu, sizin gibi bir insan-
dan baþka bir þey deðil; yediðinizden yiyor, içtiðinizden içiyor.

Yukarýdaki 32. ayetde ‘içlerinden’ denilmiþtir, ‘kendilerinden’ deðil.


Birlikte yaþadýklarý insanlarýn arasýndan seçilerek gönderilen peygamber
için, ‘sadece sizin gibi bir insan’ demiþlerdir. Ýsraeloðullarý insan toplumun-
dan olmadýklarý için ‘ sadece bizim gibi bir insan’ dememiþlerdir. Yine
aþaðýdaki ayetde de peygamberi, ‘kendiniz gibi/sizin gibi bir insana’ sözüyle
tanýmlamýþlardýr. Ýsraeloðullarý insan deðildir.

128
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

27. Ayet (YNÖ meali)


"Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, o takdirde mutlaka hüsrana uðrayanlar
olursunuz."
27. Ayet (EHY meali)
Þayet sizin gibi bir insana itaat ederseniz, muhakkak ki, siz o takdirde kesinlikle
hüsrandasýnýzdýr.

Antropolojide * ‘OT-OÐ’ olarak adlandýrýlmýþ olanlar cinlerdir. ‘OT’; ateþ,


‘OÐ’; kiþi, ‘OT-OÐ’; ateþ kiþisi demektir. Yerde var edilmeyip Adem soyu
ile birlikte yere indirilen Ýsrael ve ona uyan cinlere erken Türkçe’de veri-
len addýr. ‘OT-OÐ’lardan türetilmiþ olan Ýsraeloðullarý ‘OT-OZ’; ateþten
ozma /teþekkül etme, adýyla tanýmlanmýþlardýr. OT-OZ’lar, OT-OÐ’lardan/
cinlerden türetildikleri için ‘kiþi oðlu’ olarak adlandýrýlmýþlardýr.
Ýsraeloðullarý’na, yani OT-OZ halkýna verilen ad ‘ÖGÜL-UQUS’ dur.
Cinlerin ve onlarýn Rabbi/ÖGü olan Bal’ýn dumansýz parlak ateþten mey-
dana getirildiðini hatýrlarsak, bu tanýmlamadaki ÖG, Bal’ý tanýmlamaktadýr.
‘ÜL’; halk, ‘UQ’; idrak etme, ‘US’; vücut demektir. ‘ÖGÜL-UQUS’ adýnýn

* AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

129
anlamý; ‘ÖG(Bal) halký idrak edebilen vücut’dur. Cinler bu özelliðe sahip
deðilken cinlerden/Ýsrael soyundan türetilmiþ olan kiþi oðullarýna, yani
Ýsrael oðullarýna idrak etme özelliði verilmiþtir. Elleri beþ parmaklý olmuþ,
ayaklarý insan ayaðý þeklini almýþtýr ve yine kuyruklarý vardýr. Bu arada
uzun sakal adetinin nereden geldiðini görebildiniz mi? Hacý veya inanan
olmakla hiçbir ilgisi yoktur.

Ýsraeloðullarý’ný tanýmlayan ÖGÜL-UQUS adýndaki ÜL ve US tamðalarý


bir araya getirilerek bugün bazýlarýnýn övünerek kullanýdýðý ULUS adý
türetilmiþtir. Anlamý ‘Halk Vücudu’ demektir ve insan toplumu için kul-
lanýlacak bir ad deðildir. OÐUZ adý da Ýsraeloðullarý için uydurulmuþ bir
addýr. Anlamý ‘Kiþi Birleþimi’ demektir ve hatýrlayacaðýnýz gibi Kur’an’da
‘kiþi’ tanýmlamasý insanlar için kullanýlmamýþtýr. Oðuz Türkleri olarak yut-
turulanlar OT-OZ/Ýsraeloðullarý halkýdýr. Doðruyu öðrenmek kandýrýlmýþ-
lara acý verir, biber misali, doðaldýr. Sorgulamamýþ olmaktan dolayý yanlýþ
amaçlara alet edilmiþ olarak sonu hüsranla bitecek yollarda yürümekten
kurtulmanýn elbet ödemeye deðer bedeli de olacaktýr.

Umuð olarak verilen kitapda þu ifade geçmektedir; ‘OT-OZ rengi olan kýzýl
renk (bio-enerji rengi)’. Kýzýl renk OT-OZ’lara/Kiþi Oðullarý’na/
Ýsraeloðullarý’na özgüdür. ‘Kýzýl Elma’ nýn ne anlama geldiðini/iç yüzünün
Türk ýrkçýlýðý olmadýðýný siz düþünün. Ayrýca ‘ÖGÜL’ sözcüðüne dikkat
ederseniz ‘GÜL’ adý buradan türetilmiþtir. GÜL; ‘ÖG/Bal halký’ demektir.
‘Kýzýl Gül’ tarikatýný kuranlar da, Ýsraeloðullarý’nýn atalarý olduðunu sanan,
kandýrýlmýþ Yahudiler’dir.

Allah izini ve yardýmýyla sizlere doðruyu anlatýyorum, dinlemek isterseniz.


“Ýnsanlarý inandýklarýndan vazgeçirmek, onlarý birþeye inandýrmaktan
daha zordur.” Hz.Muhammed

45. CÂSÝYE (ÇÖKEN,OTURAN) SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz, Ýsrailoðullarýna Kitap'ý, hükmetme gücünü, peygamberliði
verdik, onlarý temiz yiyeceklerden rýzýklandýrdýk ve kendilerini âlemler üzerine
imtiyazlý kýldýk.

130
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

16. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, Biz vaktiyle Ýsrail oðullarýna kitap, hüküm ve peygamberlik ver-
miþtik. Kendilerini temiz rýzýklardan rýzýklandýrmýþtýk ve âlemlerin üstüne geçir-
miþtik.

17. Ayet (YNÖ meali)


Onlara, iþ ve yönetime iliþkin açýk-seçik belgeler verdik. Onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, aralarýndaki azgýnlýk ve kýskançlýk yüzünden ihtilafa düþtüler.
Hiç kuþkusuz, Rabbin, onlar arasýnda, tartýþýp durduklarý þeyle ilgili olarak
kýyamet günü hüküm verecektir.
17. Ayet (EHY meali)
Bu emirden onlara açýk deliller de vermiþtik. Þimdi ihtilaf etmeleri sýrf kendileri-
ne ilim geldikten sonra aralarýndaki düþmanlýk ve ihtiraslarý yüzündendir. Muhak-
kak ki Rabbin onlarýn ihtilaf edip durduklarý þeyde kýyamet günü aralarýnda hük-
münü verecektir.

Kendilerine kitap ve peygamberlik verilmiþ olmasý da idrak etme özelliðine


sahip olduklarý bilgisini vermektedir. Fakat bu özelliðe sahip olan Ýsrael-
oðullarý’nýn da içine düþmüþ olduðu yanlýþ; yüceler yücesi Tesnîm’le/ ÖK’le
birlikte yüce konsey üyesi Rablerin/Yöneticilerin/ÖGlerin her birinin de
ilâh olduðunu kabul etmeleridir.

38. SÂD SURESÝ

4. Ayet (YNÖ meali)


Kendi içlerinden kendilerine bir uyarýcý geldi diye þaþýp kaldýlar. Ve þöyle dedi bu
nankörler: "Bu adam yalanlar düzen bir büyücü..."
4. Ayet (EHY meali)
Ýçlerinden kendilerine uyarýcý bir peygamber geldiðine þaþtýlar da kafirler: "Bu bir
sihirbaz, yaman bir yalancý" dediler.

5. Ayet (YNÖ meali)


"Ýlahlarý bir tek tanrý mý yapmýþ? Bu, gerçekten hayret edilecek bir þey!"
5. Ayet (EHY meali)

131
Ýlahlarý bir tek ilah mý kýlmýþ? Bu gerçekten þaþýlacak birþey, çok tuhaf!

Ýsraeloðullarý’nýn Allah’a ortak koþmaktan korkmamalarýnýn sebebi,


ateþten meydana getirilmiþ cin soyundan türetildikleri için, tehdit edildik-
leri cehennem ateþinin kendilerine dokunmayacaðýna, dahasý, en fazla
birkaç gün içinde ateþe karýþýp gidecekleri ve sonsuza kadar acý çekmeye-
ceklerine inanýyor olmalarýydý.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

183. Ayet (YNÖ meali)


Onlar þöyle demiþlerdi: "Allah bize ant verdi, kendisi bize ateþin yiyeceði bir kur-
ban getirmedikçe hiçbir resule inanmayacaðýz." Söyle onlara: "Size benden önce o
dediðinizle birlikte açýk deliller getiren resuller gelmiþti. Peki, madem doðru
sözlülerdiniz neden onlarý katlettiniz?"

183. Ayet (EHY meali)


"Allah bize, ateþin yiyeceði bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere iman
etmememizi emretti." diyenlere de ki: "Size benden önce de bir takým peygamber-
ler apaçýk delilleri ve o dediðinizi getirmiþti. O halde, eðer doðru söylüyorsanýz,
onlarý niçin öldürdünüz?"

Ateþin yiyeceði bir kurbaný görmek istemeleri de mantýksýz deðildi. Ölme-


den sürekli ateþin içinde canlý kalarak ýzdýrabý sürekli çekecek bir varlýk ola-
bileceðine inanmadýlar. Görmek istedikleri bu durumun kanýtý kendilerine
gelen resullerle gönderilmiþ olmasýna raðmen Ýsraeloðullarý ortak koþmaya
ve inkâr etmeye devam etmiþlerdir.

2. BAKARA SURESÝ

80. Ayet (YNÖ meali)


Dediler ki: "Sayýlý birkaç gün dýþýnda ateþ bize asla dokunmayacaktýr." De ki:
"Allah'tan bir ahit mi aldýnýz! Allah, ahdine asla ters düþmez. Yoksa siz Allah'a
isnat ederek, bilmediðiniz þeyleri mi söylüyorsunuz?"
80. Ayet (EHY meali)

132
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Bir de dediler ki: "Bize sayýlý bir kaç günden baþka asla ateþ dokunmaz." Siz de:
"Allah'tan bir teminat mý aldýnýz? Böyle ise Allah kesinlikle sözünden caymaz,
yoksa Allah'a karþý bilemeyeceðiniz þeyleri mi söylüyorsunuz?"

175. Ayet (YNÖ meali)


Ýþte bunlar hidayeti satýp þaþkýnlýðý, affedilmeyi satýp azabý almýþlardýr. Ne kadar da
dayanýklýdýrlar ateþe!...
175. Ayet (EHY meali)
Ýþte onlar, hidayeti verip sapýklýðý, baðýþlamayý býrakýp azabý satýn alan kimselerdir.
Bunlar ateþe ne kadar da dayanýklý þeyler!

7. A'RAF SURESÝ
41. Ayet (YNÖ meali)
Onlar için cehennemden bir döþek/beþik ve üstlerinde kýlýflar vardýr. Zalimleri
böyle cezalandýrýrýz biz.

41. Ayet (EHY meali)


Onlara cehennemden bir döþek, üstlerinden örtüler vardýr. Ýþte Biz, zalimleri böyle
cezalandýrýrýz.

Ýsraeloðullarý’na arþdaki ana kitapdan bilgi verilmiþtir, Tevrat deðil.

45. CÂSÝYE (ÇÖKEN,OTURAN) SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz, Ýsrailoðullarýna Kitap'ý, hükmetme gücünü, peygamberliði
verdik, onlarý temiz yiyeceklerden rýzýklandýrdýk ve kendilerini âlemler üzerine
imtiyazlý kýldýk.
16. Ayet (EHY meali)
Andolsun ki, Biz vaktiyle Ýsrail oðullarýna kitap, hüküm ve peygamberlik ver-
miþtik. Kendilerini temiz rýzýklardan rýzýklandýrmýþtýk ve âlemlerin üstüne geçir-
miþtik.

17. Ayet (YNÖ meali)


Onlara, iþ ve yönetime iliþkin açýk-seçik belgeler verdik. Onlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, aralarýndaki azgýnlýk ve kýskançlýk yüzünden ihtilafa düþtüler.

133
Hiç kuþkusuz, Rabbin, onlar arasýnda, tartýþýp durduklarý þeyle ilgili olarak
kýyamet günü hüküm verecektir.
17. Ayet (EHY meali)
Bu emirden onlara açýk deliller de vermiþtik. Þimdi ihtilaf etmeleri sýrf kendileri-
ne ilim geldikten sonra aralarýndaki düþmanlýk ve ihtiraslarý yüzündendir. Muhak-
kak ki Rabbin onlarýn ihtilaf edip durduklarý þeyde kýyamet günü aralarýnda hük-
münü verecektir.

Bu ayetlerden anlaþýlan; yerde kendilerine ilim verildikten sonra aralarýn-


daki kýskançlýk ve azgýnlýk yüzünden ihtilafa düþenler; kendileri ile ilgili
olarak kýyamet günü hokum verilecek olanlar Ýsraeloðullarý'dýr.

42. ÞÛRA SURESÝ

14. Ayet (YNÖ meali)


Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarýndaki kýskançlýk ve azgýnlýk yüzün-
den fýrkalara bölündüler. Eðer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden
gelmiþ olmasaydý, aralarýnda iþ mutlaka bitirilirdi. Onlarýn ardýndan Kitap'a
mirasçý olanlar da onun hakkýnda, iþkillendiren bir kuþku içindedirler.

14. Ayet (EHY meali)


Kendilerine bilgi geldikten sonra ayrýlýða düþmeleri sadece aralarýndaki düþmanlýk
ve ihtirastan dolayýdýr. Eðer Rabbin tarafýndan "belirli bir vakte kadar" þeklinde bir
söz geçmemiþ olsaydý aralarýnda verilen hüküm mutlaka yerine getirilir ve (iþ)
bitirilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a mirasçý kýlýnanlar da ondan kuþkulu bir
þüphe içindedirler.

Bu ayet, bir önceki ayetlerde verilen bilgileri bir araya getirmektedir ve


çýkan sonuç þudur ki; Allah'a isyan ederek, var edilen ve ruha sahip
insanýn önünde secde etmeyi reddettikleri için cennetten kovulan ve
kendilerine Allah tarafýndan bilinen güne (kýyamet gününe) kadar süre
verilen cinlerin/Ýsrael’in ardýndan gelenler; kendilerine ilim verildikten
sonra aralarýndaki kýskançlýk ve azgýnlýk yüzünden ihtilafa düþtüklerinde,
daha önce Allah tarafýndan belirli bir süreye kadar erteleme sözü verilmiþ

134
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

olduðu için, haklarýndaki hokumun kýyamet günü verileceði Ýsraeloðulla-


rý/OT-OZ'lardýr. Peki onlarýn ardýndan Kitap’a mirasçý olanlar kimlerdir?

Kendilerine, insanlara verilmeyen imkânlar verilmiþ olmasýna raðmen


inkârlarýndan ve zulümlerinden vazgeçmeyen Ýsraeloðullarý/OT-OZ halký/
ÖGÜL UQUS yerde helâk edildikten sonra arkalarýndan yeni bir varlýk
olarak meydana getirilen Beniisrael halký, onlarýn ardýndan Kitap’a mirasçý
olanlardýr.

6. EN’AM SURESÝ

6. Ayet (YNÖ meali)


Kendilerinden önce nice yurt ve medeniyeti yerle bir ettiðimizi görmediler mi? Biz
o yurtlara yeryüzünde size vermediðimiz imkânlarý vermiþ, üzerlerine gök bereke-
tini bol bol indirmiþ, nehirleri altlarýndan akar hale getirmiþtik. Derken, onlarý
kendi günahlarýyla helâk ettik ve arkalarýndan baþka bir nesil oluþturduk.

6. Ayet (EHY meali)


Önlerinde kaç nesil =kendilerinden önce nice milletleri helak ettiðimizi
görmediler mi? Bu yerde onlara, size vermediklerimizi vermiþ, üzerlerine göðü bol
bol býrakmýþ, ýrmaklarý ayaklarýnýn altýndan akar bir duruma getirmiþtik. Öyle
iken onlarý günahlarý yüzünden helak ettik ve arkalarýndan yeni bir nesil yarattýk.

Beniisrael halký, vücut yapýlarý insanlardan daha küçük boyutta ve cývýk


balçýktan var edilmiþtir.

37. SAFFÂT SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Þimdi sor onlara: Yaratýþ ve yaratýlýþ bakýmýndan onlar mý daha güçlüdür, yoksa
bizim yarattýðýmiz þuurlular mý? Gerçek þu ki, biz onlarý bir cývýk çamurdan yarattýk.

11. Ayet (EHY meali)


Þimdi sor onlara: "Yaratýlýþça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattýklarýmýz
mý?" Biz kendilerini cývýk bir çamurdan yarattýk.

135
Yukarýdaki resimde soldakiler ve aþaðýdaki resimde de sol baþtaki erkek ve
ortada olan küçük çocuk Beniisrael’dir. Erken Türkçe’de BU-ÖK olarak
adlandýrýlan halkdýr. Ýnsan görünümünde olmakla birlikte gen yapýsý
farkýndan dolayý insan toplumlarýndan deðillerdir. Bu nedenle insanlarý
yok etmek için, kendilerinin de Yahudi soyu olduðuna dair Yahudiler’i
kandýrarak (aslýnda yaþamýn ve hokumun Teñri’ye ait olduðunu inkâr
etmiþ Yahudiler’ le iþbirliði yaparak) sürekli mücadele etmiþlerdir.

129. sayfadaki resimde görünen Ýsraeloðullarý ile yukarýdaki resimlerde


görünen Beniisrael’in en belirgin ortak fiziksel özelliklerinden bir tanesi;
iki kaþýn birleþtiði, burnun baþlangýç noktasýndaki belirgin çukurlukla
baþlayan iç bükey (kemerli burnun tam tersi) burun ve burun delikleri saða
sola geniþleyen yapýya sahip olmalarýdýr. Bu özellik bugün de geçerlidir.

Bu durumun anlaþýlmasý için þu bilgi de önemlidir. Tevrat, Beniisrael’e


indirilmiþtir ve Hz.Musa da Yahudiler’e deðil, bir insan toplumu olmayan
Beniisrael halkýna gönderilmiþ bir peygamberdir.

Resimler: Dechiffrierung der Protogriecischen Inschriften, Kazým Mirþan, 1973

136
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

93. Ayet (YNÖ meali)


Tevrat indirilmeden önce Ýsrail'in kendi nefsine haram kýldýðý þeyler dýþýnda tüm
yiyecekler Ýsrailoðullarýna helaldi. Onlara de ki: "Tevrat'ý ortaya getirin; doðru
sözlü iseniz onu okuyun."

93. Ayet (EHY meali)


Tevrat indirilmeden önce, Ýsrail'in kendisine yasakladýðý þeyler dýþýnda bütün yiye-
cekler Ýsrailogullarýna helal idi. De ki: "Haydi Tevrat'ý getirin de onu güzelce
okuyun, eðer doðru söylüyorsanýz!"

Yukarýdaki ayette verilen bilgilerden Tevrat’ýn onlara/Beniisrael’e indirilmiþ


ve Hz. Muhammed’den, bir arada yaþadýðý ‘onlara’ söz söylemesinin isten-
miþ olduðu anlaþýldýðý gibi, Ýsraeloðullarý’nýn, bir cin olan Ýsrael’den sonra
yerde yaþadýðý bilgisi de verilmiþtir.

2. BAKARA SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Onlara, "yeryüzünde bozgun çýkarmayýn" dendiðinde, "tam tersine, bizler barýþ ve
esenlik getirenleriz" demiþlerdir.
11. Ayet (EHY meali)
Onlara: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayýn!" denildiði zaman: "Biz ancak
düzelticileriz" derler.

12. Ayet (YNÖ meali)


Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilin-
cinde olmuyorlar.
12. Ayet (EHY meali)
Ha! Doðrusu bunlar ortalýðý karýþtýranlardýr. Fakat þuurlarý olmadýðýndan farkýn-
da deðillerdir.

13. Ayet (YNÖ meali)


Onlara, "insanlarýn inandýðý gibi siz de inanýn" dendiðinde, "yani biz de kafasý
çalýþmayan zavallýlar gibi inanalým mý" derler.Haberiniz olsun ki, kafasý çalýþmayan
düþük seviyeliler onlarýn ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.

137
13. Ayet (EHY meali)
Yine bunlara: "Ýnsanlarýn inandýklarý gibi inanýn." dendiði zaman: "Biz de o
budalalarýn inandýklarý gibi mi inanalým?" derler. Doðrusu budala kendileridir,
fakat bilmezler.

Bu ayetlerde kendilerinden ‘onlar’ olarak söz edilen, düþük seviyeli olan ve


yerde barýþ getiriyoruz diye savaþ çýkaranlar Beniisrael halkýdýr.
Kendilerine ‘insanlarýn inandýðý gibi siz de inanýn’ þeklinde seslenilmesiyle
insanlar örnek gösterilerek, ‘onlar’ ile ifade edilenlerin/Beniisrael halkýnýn
insan olmadýklarý bilgisi verilmiþtir. Bu ayetde ayrýca dikkat edilmesi
gereken, bir insan toplumu olmayan Beniisrael halkýnýn insanlarý, ‘yani biz
de kafasý çalýþmayan zavallýlar ...’ olarak tanýmlamýþ olmalarýdýr.

4. NÝSA SURESÝ

53.Ayet (YNÖ meali)


Yoksa mülk ve yönetimden bir nasipleri mi var? Eðer öyle olsa, insanlara bir
çekirdek bile vermezler.

53.Ayet (EHY meali)


Yoksa onlarýn mülkten, dünya hükümranlýðýndan bir hissesi mi var? Öyle olsa
insanlara bir çekirdek bile vermezler.

ÖK’ümüz, yukarýdaki ayetde Beniisrael halký için, 'Ýnsanlara bir çekirdek


bile vermezler' ve ' insanlarý ... kýskanýyorlar mý? ' diyerek seslenmiþtir.
‘Diðer insanlara bir çekirdek bile vermezler’ ve ‘diðer insanlarý ... kýskaný-
yorlar mý?’ dememiþtir. Bu sözleri söyleyen; insanlara seslenen Teñri’dir ve
bu ayýrým, Beniisrael halkýnýn bir insan toplumu olmayýp farklý olduklarýný
açýkça belirtmektedir. Ve de Beniisrael halkýnýn insan toplumlarýna karþý
olan nefretlerini, bitmeyen kinlerini.

Hz. Musa gibi Hz.Ýsa da Yahudiler’e deðil, Beniisrael halkýna gönderilmiþtir.

138
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

2. BAKARA SURESÝ

87. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ý verdik. Ve arkasýndan da resuller gönderdik.
Meryem oðlu Ýsa'ya da açýk-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le
güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoþlanmadýðý bir þey getirdiði her
seferinde büyüklük taslamadýnýz mý? Bir kýsmýný yalanladýnýz, bir kýsmýný da
öldürüyorsunuz.

87. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, Musa'ya o kitabý verdik, arkasýndan bir takým peygamberler de gön-
derdik. Hele Meryem oðlu Ýsa'ya deliller verdik ve O'nu Cebrail ile de destekledik.
Demek ki, size nefislerinizin hoþlanmayacaðý bir emirle bir peygamber geldikçe her
defasýnda kafa mý tutacaksýnýz? Kibrinize dokunduðu için kimine yalan diyecek,
kimini de öldürecek misiniz?

Yukarýdaki ve aþaðýdaki ayetde, Hz.Musa’dan sonra Beniisrael’e peygam-


berler gönderilmiþ olduðu bilgisi verilmiþ olduðu gibi, Hz. Ýsa’nýn da
Yahudiler’e deðil/Beniisrael’e gönderilmiþ bir resul olduðu açýkça anlaþýl-
maktadýr, öncelikle insanlar için gönderilmemiþtir.

246. Ayet (YNÖ meali)


Mûsa'dan sonra Ýsrailogullarýnýn kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine
gelen bir peygambere þöyle demiþlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda
çarpýþalým." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaþ yazýlýr da savaþmazsanýz ne ola-
cak?" Dediler ki: "Nasýl olur da Allah yolunda savaþmayýz? Yurtlarýmýzdan
çýkarýldýk, oðullarýmýzdan uzak düþürüldük." Nihayet, üzerlerine savaþ yazýldýðýn-
da pek azý hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.

246. Ayet (YNÖ meali)


Musa'dan sonra Ýsrailoðullarýnýn ileri gelenlerine baksana! Hani peygamber-
lerinden birine: "Bize bir hükümdar gönder, Allah yolunda savaþalým." dediler. O:
"Ya üzerinize farz edilir de savaþmamazlýk ederseniz?" dedi. Onlar: "Neden Allah
yolunda savasmayalým? Yurtlarýmýzdan çýkarýldýk, çocuklarýmýzdan ayrý
býrakýldýk." dediler. Bunun üzerine savaþ, kendilerine farz kýlýndýðý zaman, pek azý
dýþýndakiler dönüverdiler. Allah, o zalimleri bilir.

139
Þimdi aþaðýdaki ayetlerde verilmiþ bilgilere dönelim ve resmi tamamlayalým.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

183. Ayet (YNÖ meali)


Onlar þöyle demiþlerdi: "Allah bize ant verdi, kendisi bize ateþin yiyeceði bir kur-
ban getirmedikçe hiçbir resule inanmayacaðýz." Söyle onlara: "Size benden önce o
dediðinizle birlikte açýk deliller getiren resuller gelmiþti. Peki, madem doðru
sözlülerdiniz neden onlarý katlettiniz?"

183. Ayet (EHY meali)


"Allah bize, ateþin yiyeceði bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere iman
etmememizi emretti." diyenlere de ki: "Size benden önce de bir takým peygamber-
ler apaçýk delilleri ve o dediðinizi getirmiþti. O halde, eðer doðru söylüyorsanýz,
onlarý niçin öldürdünüz?"

"Size benden önce o dediðinizle birlikte açýk deliller getiren resuller


gelmiþti. Peki, madem doðru sözlülerdiniz neden onlarý katlettiniz?" sözünü
onlara/Beniisrael halkýna söylemesi istenilen Hz. Muhammed’dir. Yani, Hz.
Muhammed de bir insan toplumu olmayan ve insanlarla birlikte yaþayan
Beniisrael’e gönderilmiþ bir peygamberdir. Kur’an, Arap toplumu ve tüm
insanlar için bir öðüt ve kýlavuz olmakla birlikte, Tevrat ve Ýncil’den sonra
içinde ihtar ve uyarý bulunaný olarak Beniisrael halký için indirilmiþtir.
Kimse Beniisrael halkýna karþý adaletin çiðnendiðini söyleyemez.

2. BAKARA SURESÝ

40. Ayet (YNÖ meali)


Ey Ýsrailoðullarý! Size lütfettiðim nimetimi hatýrlayýn; bana verdiðiniz söze vefalý
olun ki, ben de size ahdimde vefalý olayým. Ve yalnýz benden korkun.
40. Ayet (EHY meali)
Ey Ýsrailoðullarý, size lütfettiðim nimetimi hatýrlayýn, Bana verdiðiniz sözü yerine
getirin ki Ben de size olan ahdimi yerine getireyim ve artýk Benden korkun
Benden.

140
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

44. Ayet (YNÖ meali)


Ýnsanlara hayýrda erginliði/dürüstlüðü emredip de öz benliklerinizi unutuyor
musunuz? Üstelik de Kitap'ý okuyup durmaktasýnýz. Hâlâ aklýnýzý kullanmayacak
mýsýnýz?
44. Ayet (EHY meali)
Kitab (Tevrat)'ý okudugunuz halde insanlara iyiliði emreder de kendinizi unutur
musunuz? Artýk akýllanmayacak mýsýnýz?

47. Ayet (YNÖ meali)


Ey Ýsrailoðullarý! Size lütfettigim nimetimi, sizi âlemlere üstün kýldýðýmý hatýrlayýn.
47. Ayet (EHY meali)
Ey Ýsrailoðullarý, size ihsan ettiðim nimetimi ve vaktiyle sizi diðer varlýklara üstün
yaptýðýmý hatýrlayýn.

83. Ayet (YNÖ meali)


Ýsrailoðullarýndan þöyle bir söz de almýþtýk: Allah'tan baþkasýna ibadet etmeyin,
anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranýn. Ýnsan-
lara güzeli ve güzelliði söyleyin. Namazý/duayý yerine getirin, zekâtý verin. Bütün
bunlardan sonra siz, pek azýnýz müstesna, sýrt çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip
duruyorsunuz.
83. Ayet (EHY meali)
Ve bir vakit Ýsrailoðullarýndan þöyle söz almýþtýk: "Allah'tan baþkasýna tapmaya-
caksýnýz, ana-babaya, yakýnlýðý olanlara, öksüzlere ve biçarelere de iyilik yapacak-
sýnýz. Ýnsanlara güzel söz söyleyin, namazý kýlýn, zekatý verin." Sonra pek aziniz
müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hala da dönüyorsunuz!
211. Ayet (YNÖ meali)
Sor Ýsrailoðullarýna, onlara nice açýk ayet verdik. Kim Allah'ýn nimetini, o kendi-
sine geldikten sonra baþka kýlýða sokarsa kuþku duymasýn ki, Allah'ýn azabi pek
zorludur.
211. Ayet (EHY meali)
Ýsrail oðullarýna, onlara ne kadar açýk bir mucize verdiðimizi sor! Fakat her kim,
Allah'ýn nimetini kendisine geldikten sonra deðiþtirirse þüphesiz Allah'in cezasý
pek çetindir.

2/44. ayette, ‘Ýnsanlara hayýrda erginliði/dürüstlüðü emredip de öz benlik-

141
lerinizi unutuyor musunuz?’ ifadesinde Beniisrael halkýnýn insan toplumu
olmadýðý açýkça vurgulanmýþtýr. Yine, 2/83. ayetde, Beniisrael halkýna
kendilerinin nasýl davranmalarý gerektiði söylenerek ‘Ýnsanlara güzeli ve
güzelliði söyleyin’ þeklinde ayrýca yol gösterilmiþtir. ‘Diðer insanlara veya
kendiniz dýþýndaki insanlara da güzeli ve güzelliði söyleyin’ denilmemiþtir.
Bu þekilde Beniisrael halkýnýn insan toplumu olmadýðý bilgisi verilmiþtir.
Kuyruklu Ýsrailoðullarý, Hz.Muhammed zamanýnda yaþamadýklarýna göre,
eðer bir insan toplumu olmayan Beniisrael halký da Hz.Muhammed’in
yaþadýðý dönemde olmasaydý, ‘Söyle onlara’ þeklinde söz söylenemezdi.

Bu bilgiler ýþýðý altýnda þu durumun da anlaþýlmasý gerekmektedir.


Hz.Musa’nýn Firavun’un elinden denizin yarýlmasýyla kurtardýðý topluluk
Yahudiler deðil Beniisrael halkýdýr. Firavun ve toplumu Yahudiler’e deðil,
Beniisrael halkýna/San ýrkýna zulmetmiþlerdir. Mýsýr’da yapýlan kazýlarda
bulunan mumyalanmýþ ve korunmuþ vücutlarýn yüz kemik yapýlarýna
dikkat edilirse, Mýsýr firavunlarýnýn týpký Osmanlý padiþahlarý gibi kemerli
burunlu olduklarý görüleceklerdir. Mýsýr’da kendilerine zulmedilenler
Yahudiler deðildir, Beniisrael halkýdýr. Tarih deðiþtirilerek öðretilmiþtýr.

Ayný þekilde, 12 torun kabileye ayrýlmýþ olan Musa kavmi/halký Yahudiler


deðil Beniisrael/BU-ÖK halkýdýr.

7. A’RAF SURESÝ

159. Ayet (YNÖ meali)


Mûsa kavminden bir topluluk vardýr ki, hakka kýlavuzluk/hak ile kýlavuzluk eder
ve yalnýz hakka dayanarak adaleti gözetir.
159. Ayet (EHY meali)
Evet! Musa'nýn kavminden bir topluluk vardýr ki, doðruya yöneltirler ve onunla
hükmedip adalet gösterirler

160. Ayet (YNÖ meali)


Biz onlarý, on iki torun kabileye ayýrdýk. Toplumu kendisinden su istediðinde de

142
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Mûsa'ya, "Asani tasa vur!" diye vahyettik. Taþtan, on iki göze fiþkýrdý. Her oymak,
su içecegi yeri belledi. Onlarýn üzerlerine bulutlarý gölgelik yaptýk, kendilerine
kudret helvasý ve býldýrcýn indirdik. "Yiyiniz size verdiðimiz rýzýklarýn temiz-
lerinden." Onlar bize zulmetmediler, ama öz benliklerine zulmediyorlardý.
160. Ayet (YNÖ meali)
Bununla beraber Biz onlarý oniki kabileye, o kadar ümmete ayýrdýk ve Musa'ya -
kavmi kendisinden su istediði vakit- söyle vahyettik: "Vur asan ile taþa!" O zaman
ondan on iki pýnar akmaya baþladý. Halkýn her kesimi kendi su alacaðý yeri belirle-
di. Bulutu da üzerlerine gölgelik çektik, kendilerine kudret helvasý ile býldýrcýn
indirdik ve: "Size rýzýk olarak verdiðimiz nimetlerin temizlerinden yiyin!" dedik.
Bununla beraber onlar zulmu Bize yapmadýlar, ancak kendi nefislerine zulmediy-
orlardý.

Ayetde ‘torun’ ifadesiyle cinler, Ýsraeloðullarý ve onlardan sonra var edilmiþ


olan Beniisrael halklarý arasýndaki bað; insan olmama durumu belirtilmiþtir.

Kur’an’da, ‘Ýsraeloðullarý’ adý dýþýnda kullanýlmýþ olan tanýmlama ‘Beniisrael’


adýdýr. Bunun anlamý nedir? Ýlahiyatçýlar bunun anlamýný yanlýþlýkla?
‘Ýsraeloðullarý’ olarak yorumlamýþlardýr. Fakat anlamý bu deðildir.

17. ÝSRA SURESÝ

2. Ayet (YNÖ meali)


Mûsa'ya Kitap'ý verdik ve onu, "Benden baþka bir vekil tutmayýn!" buyruðuyla
Beniisrail'e bir kýlavuz kýldýk.
2. Ayet (EHY meali)
Musa'ya da Kitap verdik ve onu Ýsrail oðullarýna bir hidayet rehberi kýldýk; Benden
baþka bir vekil tutmayýn diye.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

48. Ayet (YNÖ meali)


Ona Kitap'ý, hikmeti, Tevrat'ý ve Ýncil'i öðretecek.

143
48. Ayet (EHY meali)
Ona hem yazýyý, hem hikmeti, hem Tevrat'ý, hem Ýncil'i öðretecek.

49. Ayet (YNÖ meali)


Onu Beniisrail'e þöyle konuþan bir resul yapacak: "Þu bir gerçek ki, ben size
Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuþ görünümünde bir þey yapar,
ona üflerim de Allah'in izniyle kuþ oluverir. Ben, körü ve abraþý iyileþ- tirir, ölüleri
Allah'ýn izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarýnýzý size
haber veririm. Eðer inananlarsanýz, bunda sizin için tam bir mucize vardýr."
49. Ayet (EHY meali)
Onu Ýsrailoðullarýna Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: "Ben, size
Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuþ biçiminde bir yaratýk
yaparým, içine üflerim; Allah'ýn izniyle hemen bir kuþ olur. Yine Allah'ýn izniyle,
anadan doðma körü ve abraþý iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yedik-
lerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eðer iman edecekseniz, þüphesiz bunda
size bir delil vardýr.

Yukarýdaki ayetde bahsedilen elçi kendisine hikmet, Tevrat ve Ýncil öðreti-


lerek Beniisrael’e resul olarak gönderilecek olan Hz.Ýsa’dýr.

26. ÞUARA SURESÝ


195. Ayet (YNÖ Meali)
Açýk-seçik Arapça bir dille indirdi.
195. Ayet (EHY Meali)
açýk parlak bir Arapça ile.

196. Ayet (YNÖ Meali)


O, elbette ki öncekilerin kitaplarýnda da var.
196. Ayet (EHY Meali)
O, þüphesiz öncekilerin kitaplarýnda da var.

197. Ayet (YNÖ Meali)


Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanýt deðil mi?
197. Ayet (EHY Meali)
Beni Ýsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil deðil mi?

144
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Arapça olarak indirilen Kur’an’ýn içindeki bilgileri bilenlerin Beniisrael bil-


ginlerinin olmasý, Beniisrael olarak adlandýrýlanlarýn Hz.Muhammed
zamanýnda da var olduklarýný göstermektedir. Ayetde ayrýca kullanýlmýþ
olan tanýmlama; ‘... bilmesi bunlar için ...’ (hatýrlayýn, Kur’an’da ‘bunlar’
tanýmlamasý Yahudiler için kullanýlmýþtýr)/Yahudiler için kanýt olmasý,
Yahudiler’in de o dönemde var olduðunu ve Beniisrael halkýndan olmadýk-
larý bilgisini vermektedir. Beniisrael bilginlerinin Kur’an ile indirilen bilgi-
leri hali hazýrda biliyor olmalarýndan bile Yahudiler’in uyanamadýklarý
anlaþýlmaktadýr.

‘Beniisrael’ tanýmlamasýnýn ne olduðunu anlamak için ‘Beni’ adýnýn


anlamýný bulmamýz gerekmektedir. ‘Ben’ adýnýn erken Türkçe tamðalarý ile
tam yazýlýþý ‘ËBEÑ’ dir; ‘sudan varolan, akýlý iþletme sisteminin/Ruh’un
sahibi, en yüce olan’ demektir. ÖK’ümüzü tanýmlamaktadýr. ‘Ý’; gaybda/
bilinmeyen alemde deðil, kainatýn içinde olduðunu anlatmaktadýr. Akýlý
iþletme/düþünme özelliðine sahip olmayan cinlerin Rabbi/ÖGü/Yöneticisi
Bal’dýr. Ýsraeloðullarý cinlerden türetildiði için Rableri/ÖGleri yine Bal’dýr.
Beniisrael halký cývýk balçýktan var edilip akýlý iþletme özelliði/ruh verildiði
için Beniisrael halkýnýn Rabbi/ÖK’ü/Yöneticisi insan toplumlarýnýn da
Rab’bi olan Allah’dýr/ ÖK’ümüzdür. Bu nedenle onlar; Beniisrael halký
erken Türkçe’de BU-ÖK olarak tanýmlanmýþtýr. Bal, onlarýn; Beniisrael’in
5 DE E L * „U G %HHQ LL
› LV UODGH O L8 K .D O HNU ”L QQ \” ‡QQ H W%L F L V
\ „ FH O HU \ „ F HVL 7H V Q« P G LU Æ % Æ%H QH Q L L V DU GD
NXO O DQ D EL O HF H N VUD G H F H $ O O D K G ”

Bu durumun bilgisi aþaðýdaki ayetlerde de ayrýca verilmiþtir.

26. MÜMÝN SURESÝ

27. Ayet (YNÖ Meali)


Mûsa dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin
de Rabbiniz olana sýðýndým."

27. Ayet (YNÖ Meali)


Musa da: "Muhakkak ben, hesap gününe inanmayan her ululuk taslayandan
Rabbime ve Rabbinize sýðýndým!" dedi.

145
42. ÞÛRA SURESÝ

15. Ayet (YNÖ meali)


Ýþte bunun için sen çaðrýda bulun/dua et ve emrolunduðun gibi dosdoðru yürü.
Onlarýn boþ arzularýna uyma ve þöyle de: "Allah'ýn Kitap'tan indirdiðine inandým.
Aranýzda adaleti saðlamakla emrolundum. Allah'týr, bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin amellerinizin size. Bizimle sizin aranýzda
delil yok. Allah bizi biraraya toplayacaktýr/aramýzý bulacaktýr. Dönüþ O'nadýr."
15. Ayet (EHY meali)
Bunun için sen durma çaðýr ve emrolunduðun gibi doðru gitl! Onlarýn arzularýna
uyma ve de ki: "Ben Allah'ýn indirdiði her kitaba iman getirdim ve aranýzda adalet
yaparým diye emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim
amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size (aittir). Aramýzda tartýþmaya gerek yok-
tur. Allah hepimizi bir araya getirecek ve hep O'na gidilecektir.

Hz.Musa ve Hz.Ýsa gibi Hz.Muhammed de onlara/Beniisrael’e ayný sözü


söylemiþtir; “bizim de Rab’bimiz, sizin de Rab’biniz/Yöneticiniz Allah’dýr.”

Doðal olarak Beniisrael/BU-ÖK halký bugün de aramýzda yaþamaktadýr.


Bugün ‘Bushmen/San ýrký’ olarak adlandýrýlmýþ ýrk onlardýr. Ýsraeloðulla-
rý’ný, Yahudi toplumuna atalarý diye yutturarak siyonizmi bugüne deðin
getirmiþ olanlardýr.

146
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Cinler, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halký (Sanidler) arasýndaki bir diðer


ortak fiziksel özellik de, cinsel organlarýnýn duruþ halidir. Onlarla ilgili veri-
len resimlerde(s;124,129) bu özellik de takip edilebilmektedir. Ýnsanlar ve
‘onlar’ arasýnda yaklaþýk 5000 yýldýr süre gelen ve bitmeyen savaþý anlatan
saðdaki resim, nazi ambleminin de kaynaðýdýr.

* “ Sanidler(Bushmen); boylarý 140-144 cm ve aðýrlýklarýnýn ten yüzleri-


ne(vücudlarýnýn yüzey alanýna) nispeti(oraný) 30,2 kg/m2, bütün uluslar
içinde minumum. Kol ayak uzunluklarýnýn aðýrlýklarýna nispeti 7,03 cm/Kg
ise bütün uluslar arasýnda maksimum. (Dost baþa, düþman ayaða bakar)
Kulaklar çok farklý, kýzlarýn labila minore’leri penis gibi uzun, dýþ kulaklarý
büyük ve 45° lik açý altýnda yukarýya doðru uzantýlý. Erkeklerin penisleri
ise, tehyiç olmamýþ (sertleþmemiþ) halde bile, ufki(yukarýda soldaki resim).
Kafatasý kapasitesi 1250-1330 cm3 (Neanderthal’ýnki 1300-1600 cm3 ),
index 74-76 (dolicho ve mesocranial) ve çocuk kafatasý biçiminde; yüz
geniþ, elmacýk kemikleri çýkýk, burun küçük fakat çok geniþ; diþler ve çene
Neanderthal’ýnki gibi. Bu karakter bize Homo Alpin cücelerini hatýrlat-
maktadýr. O. Schaginhausen’e göre Neolithicum’un en eski çaðýnda
Ýsviçre’de kýsa kafataslý, alçak yüzlü, alçak gözboþluklu, geniþ burunlu ve
kýsa boylu Homo-Alpin tipi yaþamýþ bulunuyor. Avusturya’da bulunan

* AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

147
Willendorf Venüsü, Çatal Höyük TEÑRÝKÝN figürleri de bu tipi can-
landýrmaktadýr. Solutrè(Fransa), Ofnet (Nördlingen-Almanya), Borreby
kiþileri de hep ayný bir ýrktan olmalýlar”
Aramýzda dolaþýp barýþ getiriyoruz diyerek savaþlar baþlatan, semavi kitap-
lar insanlar tarafýndan yazýlmýþtýr diyen Beniisrael halkýndan/Ýbrani olan
birkaç kiþinin fotoðrafýnda burun baþlangýcýndaki çukurluðu ve saða-sola
geniþleyen burun deliklerini görebilirsiniz. Onlarýn çeneleri * eminence’
sizdir. Onlar Yahudi olmadýklarý gibi bir insan toplumundan da deðillerdir.

Nelson Mandela Muazzes Ýlmiye Çýð

Condolezza Rice Kofi Annan

* AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB

148
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

10. YÛNUS SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


Kötülük kazananlara ise kötülüðün miktarýnca karþýlýk vardýr. Ama yüzlerini bir
zillet de kaplar. Onlarý Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarýn-
dan karanlýklarla kaplanmýþ gibidir. Ateþin dostlarýdýr bunlar. Sürekli kalýcýdýrlar
içinde.

27. Ayet (EHY meali)


Kötülükler kazanmýþ olanlara gelince, kötülüðün cezasý misliyledir ve onlarý
aþaðýlýk kaplar; Allah'tan kendilerini kurtaracak yoktur; sanki yüzleri gece
parçalarýndan kaplanmýþ kapkaranlýk! Onlar cehennem ehli olup hep orada ebedi
kalacaklardýr.

Yüz karalýðý ayný zamanda, insanlardan olup, insanlarý Allah’ýn yolundan


çýkarmak için uðraþan iki yüzlüleri fark edebilmemiz için de oluþturulmuþ
fiziksel bir özelliktir.

22. HAC SURESÝ

8. Ayet (YNÖ meali)


Ýnsanlar içinde öylesi vardýr ki, Allah konusunda ilimsiz, kýlavuzsuz ve aydýnlýk
getiren bir kitaba sahip olmaksýzýn mücadele edip durur.
8. Ayet (EHY meali)
Ýnsanlardan kimi de vardir ki, ne bir bilgiye, ne bir yol göstericiye, ne de aydýn-
latýcý bir Kitab'a dayanmaksýzýn Allah hakkýnda tartýþýr.

9. Ayet (YNÖ meali)


Yanýný eðip bükerek uðraþýr ki, Allah yolundan saptýrýversin. Böyle kiþiye dünya-
da bir yüz karasý öngörülmüþtür. Ve kýyamet günü biz ona, o kasýp kavuran
yangýnýn azabýný tattýracaðýz.
9. Ayet (EHY meali)
Yanýný bükerek= büyüklük taslayarak Allah yolundan saptýrmak için ki, dünyada
ona bir rüsvaylýk vardýr; kýyamet günü de kendisine o yangýn azabýný tattýracaðýz.

149
Yahudiler, ne zaman ve nasýl Ýsraeloðullarý’nýn soyu olduklarýna veya
Beniisrael halkýnýn/Ýbranilerin de Yahudi olduklarýna dair kandýrýlmýþlar-
dýr? Bunu araþtýrýp bulmak Yahudiler’in görevidir. Unutmayýn, en tehlike-
li düþman; unutulmuþ olandýr.

Günümüzde, topraðýn yapýsýnda bulunan organik yapýnýn aynýsý insan


vücudunda da bulunarak bazý insan toplumlarýnýn topraktan var edildiði
ilimsel olarak ispat edilmiþtir. Cývýk balçýktan var edilmiþ Beniisrael halkýn-
dan/Ýbrani bir kiþinin vücudunda ayný inceleme yapýlýrsa, gen farký ortaya
çýkacaktýr.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun ki, biz insaný topraktan oluþan bir özden yarattýk.

12. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, Biz insaný süzülmüþ bir çamurdan yarattýk.

5. MÂÝDE SURESÝ

18. Ayet (YNÖ meali)


Yahudiler ve Hýristiyanlar dediler ki, biz Allah'ýn oðullarý ve sevgilileriyiz. De ki:
"O halde, niçin size günahlarýnýz yüzünden azap ediyor?" Hayýr, siz de O'nun
yarattýklarýndan birer insansýnýz. Dilediðini affeder O, dilediðine azap eder. Hem
göklerin hem yerin hem de bunlar arasýndakilerin mülkü/yönetimi Allah'ýndýr.
Dönüþ de O'nadýr.

18. Ayet (EHY meali)


Bir de yahudiler ve hýristiyanlar: "Biz Allah'ýn oðullarý ve sevgilileriyiz." dediler. De
ki: "Öyle ise neden size günahlarýnýzdan dolayý azap ediyor? Doðrusu siz, onun
yarattýklarýndan bir insan topluluðusunuz. O, dilediðini baðýþlar, dilediðini ceza-
landýrýr. Göklerin, yerin ve aralarýndakilerin hükümranlýðý Allah'ýndýr ve sonunda
dönüþ de O'nadýr!

150
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Yukarýdaki ayette Yahudiler’e ve Hýristiyanlara ‘insansýnýz’ denilmemiþtir.


‘Birer insan’ olduklarý söylenerek farklý insan yapýsýnda olduklarý bilgisi ve-
rilmiþtir. Bu bilgide fark edilmesi gereken; Yahudilik bir toplumun adýdýr,
Hýristiyanlýk ise dini inançdýr. Museviler ve Hýristiyanlar denilmemiþtir.
Ayetde vurgulanan konu inanç farklýlýðý deðil, farklý özellikteki vücut
yapýlarý ile farklý birer insan olduklarý bilgisidir.

Aþaðýdaki ayetde Teñri, Yahudiler’i, insanlar arasýnda sadece kendilerinin


Allah dostu olduklarýný sanmalarý konusunda uyarmýþtýr. Hz.Ýbrahim gibi
Allah’ýn dostu olabilmek yaþam ilkelerimize baðlýdýr, hangi varlýk grubun-
dan veya insan toplumundan olduðumuza deðil.

62. CUMUA (CUMA,TOPLANMA,TOPLULUK) SURESÝ

6. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Ey Yahudiler! Eðer insanlar arasýnda yalnýz kendinizin Allah'ýn dostlarý
olduðunu sanýyorsanýz, buna gerçekten inanýyorsanýz, hadi ölümü isteyin!"

6. Ayet (EHY meali)


De ki: "Ey Yahudiler, siz diðer insanlarýn deðil de yalnýz kendinizin Allah'ýn dost-
larý olduðunuzu iddia ediyorsanýz, haydi ölmeyi temenni edin, eðer (davanýzda)
samimi iseniz!

Allah, Yahudiler içinden küfre sapanlarý/doðruyu örtenleri lanetlemiþtir.

4. NÝSA SURESÝ

46. Ayet (YNÖ meali)


Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydýrýrlar; din içinde sövgüler
üreterek, dillerini eðip-bükerek: "dinledik, ,isyan ettik; dinle, dinlemez olasý, davar
güder gibi güt bizi!"derler. Eðer onlar, "dinledik, boyun eðdik, dinle, bak bize"
demiþ olsalardý, kendileri için daha hayýrlý ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah,
küfürleri yüzünden onlara lanet etmiþtir. Çok az bir kýsmý hariç iman etmezler.

46. Ayet (EHY meali)

151
O yahudi olanlardan kimileri kelimelerin yerlerini deðiþtirip, dillerini eðip büke-
rek, dine dokunarak "Dinledik, isyan ettik." , "Dinle dinlenilmez olsaydýn." ve "Bizi
güt." diyorlar. Böyle diyeceklerine "Dinledik, itaat ettik.", "Dinle ve bizi gözet."
deselerdi elbette haklarýnda daha hayýrlý ve daha dürüst olurdu. Fakat inkârlarý
yüzünden Allah kendilerini lanetlemiþtir. Onun için pek azý dýþýnda imana gel-
mezler.

Soy olarak tümden lanetlenmiþ olanlar, kendilerine kitapdan pay verilmiþ


olan Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýdýr, Yahudi toplumu deðildir.

4. NÝSA SURESÝ

51.Ayet (YNÖ meali)


Görmedin mi þu kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiþ olanlarý? Puta, taðuta inaný-
yorlar; küfre batmýþlar için, "bunlar inananlardan daha doðru yoldadýr" diyorlar.
51.Ayet (EHY meali)
Þu kendilerine okuyup yazmaktan biraz nasip verilmiþ olanlarý görmüyor musun?
Put ve þeytanlara inanýyorlar da Allah'ý tanýmayanlara: "Bunlar, müminlerden
daha doðru yoldalar." diyorlar.

52. Ayet (YNÖ meali)


Ýþte bunlardýr, Allah'ýn kendilerine lanet ettiði. Allah'ýn lanetlediði kiþi için bir
yardýmcý asla bulamazsýn.
52. Ayet (EHY meali)
Onlar, Allah'ýn lanetlediði kimselerdir. Her kimi de Allah lanetlerse, artýk onu
kurtaracak birini bulamazsýn.

Allah, aþaðýdaki ayetde, ‘onlar’a, melekler ve tüm insanlarýn lanet etmesi-


ni öðütlemiþtir. Ayetde ‘tüm melekler’ þeklinde bir tanýmlama yapýlmasýna
gerek görülmemiþtir. Bir insan toplumu olan Yahudiler de dahil olmak
üzere ‘tüm insanlar’ þeklinde ayrý ve belirgin bir ifade kullanýlmýþtýr.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

86. Ayet (YNÖ meali)

152
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýmanlarýndan, resulün hak olduðuna tanýklýk ettikten ve kendilerine ayan-beyan


deliller geldikten sonra küfre sapmýþ bir topluluða Allah nasýl kýlavuzluk eder?
Allah, zalimler topluluðuna yol göstermez.
86. Ayet (YNÖ meali)
Kendilerine açýk deliller gelmiþ ve peygamberin hak olduðuna þahitlik etmiþken,
inananlarýn arkasýndan nankörlük edip inkara sapan bir milleti, Allah nasýl
baþarýlý kýlar! Oysa Allah, zulmedenler topluluðunu baþarýlý kýlmaz.

87. Ayet (YNÖ meali)


Ýþte böylelerinin cezasý: Allah'ýn, meleklerin ve tüm insanlarýn laneti üzerlerine!
87. Ayet (EHY meali)
Ýþte onlar! Cezalarý; Allah'ýn, meleklerin ve bütün insanlarýn lanetinin üzerlerinde
olmasýdýr.

Cinlerin insan toplumuyla birlikte yere indirilmiþ olmasýnýn sebebi;


Ýsrael’in, Adem soyunu itaatten çýkarma iddiasýyla kýyamet gününe kadar
süre alabilmiþ olmasýdýr. Böylece hem isyan eden cinlere bir þans verilmiþ
hem de yeni bir varlýk olan düþünebilen insanýn Allah’a itaat etme
konusunda denenmesi saðlanmýþtýr. Daha sonra idrak etme özelliði verile-
rek Ýsraeloðullarý(ÖGÜL UQUS/OT-OZ halký) cinlerden türetilmiþ, ilim-
den pay ve peygamberlik verilerek cin soyuna ikinci bir þans verilmiþtir. Bu
þansý kötü kullanmalarý, inkârdan, her türlü rezillikten ve zulümden vaz
geçmemeleri üzerine helâk edilmiþlerdir. Cinlerin inkârý ve isyan etmesi
sebebiyle arþda yaþananlarýn tekrar etmemesi için, sonsuz yaþamý gözleriyle
görmeden kâinatýn ve hokumun sadece Allah’a ait olduðuna inanýp kabul
edeceklerin belirlenip seçilmesi için yerdeki sýnavýn devam etmesi gerek-
tiðinden, bu noktadan sonra torun/Beniisrael halký/Ýbraniler yeni varlýk
grubu olarak meydana getirilmiþ, mücadele ve sýnavdan ibaret yerdeki
hayatýmýzda, ‘sýnav aracý’ olarak görevlendirilmiþlerdir.

17. ESRA SURESÝ

60. Ayet (YNÖ meali)


Hani, sana: "Rabbin, insanlarý çepeçevre kuþatmýþtýr." demiþtik. Sana göster-
diðimiz o rüyayý da Kur'an'da lanetlenmiþ bulunan o aðacý/soyu da insanlarý sýna-
mak dýþýnda bir sebeple göndermedik. Biz onlarý korkutuyoruz ama bu onlarýn

153
kudurganlýðýný artýrmaktan baþka bir katký saðlamýyor.
60. Ayet (EHY meali)
Unutma ki, vaktiyle sana: "Bil ki Rabbin o insanlarý kuþatmýþtýr." dedik. Sana gös-
terdiðimiz (Mirac) temaþasýný ve Ku'ran'da lanetlenmiþ aðacý sadece insanlara bir
imtihan için yapmýþýzdýr. Biz onlarý tehdit ediyoruz; ama bu onlara büyük bir
taþkýnlýðý artýrmaktan baþka netice vermiyor.

Bu ayetde açýkça ‘insanlarý sýnamak’ þeklinde ifade edilerek ’onlar’;


Beniisrael halkýnýn, insanlarýn denenmesi için oluþturulduklarý bilgisi
verilmiþtir, Yahudiler’in deðil. Çünkü Yahudiler de sýnavdan geçen bir
insan toplumudur. Ýnsanlarýn onlara/Beniisrael halkýna uyarak yanlýþ
yoldan gidip gitmeyecekleri, doðru yoldan ayrýlmayanlarýn belirlenip
seçilmesini saðlamak için Beniisrael halký, Hindistan’dan tüm Avrupa’ya,
günümüzde Amerika ve Avustralya’da dahil olmak üzere tüm milletlerin
arasýna karýþmýþ durumdadýrlar. Yerdeki yaþamýn ilk dönemleriyle ilgili
olarak antropolojide, ON-OÐ ; kozmik kiþi, kâinat kiþisi, yani melöklerdir.
OT-OÐ ; ateþ kiþisi olanlar, Ýsrael ile birlikte cennetden kovulup yere
indirilmiþ olan cinlerdir. OT-OZ olarak tanýmlanmýþ olanlar ise, yerde,
cinlerinden türetilerek kendilerine kitapdan pay ve peygamberlik verilen
Ýsraeloðullarý’ dýr. * ‘Bu durum Tevrat’daki þu cümle ile intibak etmekte-
dir: “Rab Allah, hayat aðacýnýn yolunu korumak için, Aden bahçesinin
doðusuna Kerubileri (“Büyük Melek sahiplerini”, yani ULUÐ-BÜ), ve her
tarafa dönen kýlýcýn alevini (yani OT-OZ/Kiþi oðullarý) koydu.” ( AKINIÞ
MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan,1978, MMB)

Yahudilere öðretilmiþ ‘Kol Nidre’ adýnda meþhur bir dua vardýr.

* “Ettiðimize piþman olduðumuz ve ileride piþman olacaðýmýz tüm


yeminler, içtiðimiz tüm antlar, tüm adaklar ya da tüm mecburiyetlerimiz,
tüm küfürlerimiz, her türlü ad altýndaki taahüdlerimiz, bugünden yarýna,
kefaretlerimizin tamamý baðýþlanmýþ, silinmiþ ve hükümsüz sayýlacak ve
hiçbir hükmü kalmayacak; yeminler yemin, yükümlülükler de yükümlülük
sayýlmayacaðý gibi, küfürlerimiz de küfür addedilmeyecektir.”

* SÝYON LÝDERLERÝNÝN PROTOKOLLERÝ, Nokta Yayýncýlýk, 2004

154
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Bu duanýn muhtemelen en eski hali þudur;


* “Ve dahi, sudaki canlýlarý karada eksiklendirip öldürdük ise; karadaki
canlýlarý suda eksiklendirip öldürdük ise, processual(oluþumsal,yöntemsel)
imanýn esasýný koparýp, kendi esasýmýzý getirdik ise; subordina(ikincil) bir
ordu sürerek, talihli giderek, düþmaný sancarak, ok atarak, processual
iman esasýndan ayrýldýk ise; iletilme (yani evolusion; geliþim) vahiy olmuþ
canlýlarý günahsýz yere bulandýrdý (fenalaþtýrdý) isek, onlarý akrabalarýndan
ayýrdý isek; ve dahi, binen dazlak ilavelerle (yani, elektriðin temel birimi ‘e’’
ile) struktural taç (yani, model) teþkil eden kiþileri (yani, yeni var edilen
varlýk grubu olan insan soyunu), keder-kulu kýlýp, kolay yoldan yenik
tutarak cefalandýrýp, iritti isek; anayasayý yolundan çýkardý isek; halkýn
bulanmasýna (yoldan çýkmasýna) katkýda bulundu isek, saik invarianslý
düzenllere (yani, bu düzenlerin bozulmamasýna karþý) tedbir getirdi isem;
ve dahi, kalkýnan populasyonu iki defa arka verip inþa etti isek; þehirden
þehire, populasyondan populasyona, ilden ile dinleyici konferansçýsý olarak
vaiz etti isek; indi, onlarýn hepsinden dolayý piþmanlýk duyuyoruz. Bu
sebepden dolayý, piþmanlýk duyduklarýmýz üstün gelsin.” (Karýþmamasý
için; bu zulümleri ve sahte duayý yapanlar; OT-OZ’lar/ Ýsraeloðullarý’dýr,
Oðuz Türkleri olarak yutturulanlardýr.)

Her senenin baþýnda edilen bu duanýn amacý þudur. Beniisrael halký son-
suz yaþamýn ve hesap gününün þuuruna tabii ki sahiptir. Cinlere/Ýsrael’e
hizmet ettikleri için insanlarý rezil bir duruma düþürmeye çalýþmaktadýrlar
ki, isyanlarýnýn haklý olduðunu ispat ederek sonsuz yaþamda insanlarýn
yönetimi altýna girmesinler, cehennemden kurtulmuþ olsunlar, dahasý
tamamen yok edilmesinler. Kendilerinin ‘sýnav aracý’ olarak gönderildik-
lerini bildikleri gibi, kendilerinin de Yahudi olduðuna dair nasýl Yahudiler’i
kandýrmýþlarsa, Yahudiler’i de bu göreve ortak etmiþlerdir. Sene boyunca
bu amaca hizmet etmek için söyledikleri her yalaný, zulümlerini, Teñri’nin
bir’liðine ve dinine ettirdikleri sövgüleri ‘biz sadece insanlarý kandýrmak
için böyle yapýyorduk’ savunmasýný yapabilmek için bu dua kandýrýlmýþ
Yahudiler’e öðretilmiþtir ve her senenin baþýnda bu duayý etmektedirler.
Peki bu iþin baþýndaki Yahudiler kandýrýlmýþlar mýdýr, yoksa?

* Dinlerin Geliþimi, Kazým Mirþan, MMB, 1998

155
47. MUHAMMED SURESÝ

26. Ayet (YNÖ meali)


Bu þundandýr: Bunlar, Allah'ýn indirdiðinden tiksinenlere, "Bazý iþlerde size itaat
edeceðiz." demiþlerdi. Fakat Allah onlarýn gizlediklerini biliyor.

26. Ayet (EHY meali)


Öyledir, çünkü onlar, AIIah'ýn indirdiklerinden hoþlanmayanlara : "Biz size bazý
iþlerde itaat edeceðiz." demiþlerdir. Allah ise, onlarýn o gizli konuþmalarýný bilmek-
tedir.

Ýlk önce, yukarýdaki ayetde ‘Allah’ýn indirdiðinden tiksinenler’ bilgisiyle


ifade edilenlerin; tiksinenlerin kimler olduðunu bulalým.

23.MÜMINÛN SURESI

70. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa, "Onda bir cinnet mi var" diyorlar! Hayýr, o kendilerine hakký getirdi ama
onlarýn çoðu haktan tiksinen kiþilerdir.

70. Ayet (EHY meali)


Yoksa onda bir delilik olduðunu mu söylüyorlar? Hayýr, o, onlara gerçek ile geldi;
fakat onlarýn çoðu gerçekten hoþlanmýyorlar.

Kur’an’da ‘kiþi’ tanýmlamasýnýn insanlar için kullanýlmadýðýný ve ‘onlar’


ifadesinin Beniisrael halký için kullanýldýðýný bilerek, ‘tiksinen kiþiler’
ifadesi ile Beniisrael halkýnýn tanýmlandýðý anlaþýlmaktadýr.

Kur’an’da ‘bunlar’ ifadesi ile Yahudiler’in tanýmlandýðýný da hatýrlayarak,


yukarýdaki 47:26 ayetinde bunlarýn/Yahudiler’in, Allah’ýn indirdiðinden
tiksinenlere yani Beniisrael’e bazý iþlerde itaat edeceklerini söylemiþ olduk-
larý bilgisini bir araya getirdiðimizde, Yahudiler arasýndan dinin ve hoku-
mun Allah’a ait olduðunu inkâr edenlerin, Beniisrael halký ile iþbirliðine
gitmiþ olduklarý anlaþýlmaktadýr. Bu iþbirliðine giren Yahudiler’in elde
ettikleri þey, Allah katýndan Ýsraeloðullarý’na indirilen bilgilerdir; “Onlara,
iþ ve yönetime iliþkin açýk-seçik belgeler verdik.” (45:17). Yahudi toplumunun

156
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

bugün ekonomi ve yönetim konusunda ulaþtýklarý seviyenin sebebi, Beni-


israel halkýna bazý iþlerde itaat etme karþýlýðýnda aldýklarý bu bilgilerdir. Bu
anlaþmada gol yiyen Yahudi toplumu olmuþtur. Çünkü Beniisrael, yerdeki
bu yaþamýmýzdan sonra benzer varlýk yapýmýzla devam edeceðimiz sonsuz
yaþamý bilmekteyken, kendilerine itaat eden Yahudiler’i, öldükten sonrasý
sadece ruhlar âlemidir’e inandýrmýþlardýr. Beniisrael, arþa/Allah’a eriþecek-
ler olarak cinlerin, Ýsraeloðullarý’ nýn ve kendilerinin seçilebilmesi için,
Ýsrael’in amacýnýn devamý olarak insan toplumlarýný Allah’a itaat etmek-
den çýkararak Allah’ýn kabul etmeyeceði yaþam þekline sürüklerken,
Yahudiler’de bu geliþmeyle, toplumlarý kendi içlerinde bölmüþ olarak
kolayca hakimiyet altýna alarak tüm milletleri yönetebileceklerini
düþündüklerinden alet olmuþlardýr, kullanýlmýþlardýr. Yahudiler dünya kral-
lýðýný kuracak, sonra da sözde ruhlar âleminden, meþhur cin efendi Bal ve
kadýn kardeþi Ýsrael gelecek ve sözde atalarý ile birlikte yerde çok mutlu
sonsuz bir yaþam sürecekler. Ohh.. ne güzel Ýstanbul.

Ýlk önce doðrunun öðrenilmesini saðlayarak onlara karþý beraberliði yakala-


\DFDÃÅ]6RQUDGD7H®ULROXUXYH\DUGºPº\ODKHSELUOLNWHLQVDQWRSOXPODUº
RODUDNJDOLEL\HWJRO¹Q¹DWDFDÃÅ]+HQ¹]W³YEHNDSºVºD¤ºN

Tarihte yaþanmýþ olaylardan bir tanesi de, Allah’ýn yasaklarýna uymayan


Beniisrael halkýndan/San ýrkýndan bazýlarýnýn hayvana dönüþtürülmüþ
olmasýdýr. Bu bilgi de Kur’an’da verilmiþtir.

36. YÂSÎN SURESÝ

67. Ayet (YNÖ meali)


Dilesek, onlarý olduklarý yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri
yeter ne de geri dönebilirler.

67. Ayet (EHY meali)


Yine dilesek kendilerini olduklarý yerde kýlýklarýný deðiþtirirdik de ne ileri gide-
bilirlerdi, ne de dönebilirlerdi.

5. MÂÝDE (SOFRA) SURESÝ


60. Ayet (YNÖ meali)

157
De ki: "Allah katýnda ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi?
Allah'ýn lanetlediði, üzerine gazap indirdiðidir o. Allah böylelerinden maymunlar,
domuzlar ve taðut/þeytan uþaklarý yapmýþtýr. Ýþte bunlardýr yer bakýmýndan daha
kötü, yolun denge noktasýný kaybetme bakýmýndan daha þaþkýn olanlar."

60. Ayet (EHY meali)


De ki: "Allah yanýnda cezaca bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi?
Allah'ýn la'net ettiði, gazabýna uðrattýðý, kendilerini maymunlara ve domuzlara
dönüþtürdüðü kimselerle Taðut'a tapanlar, iþte bunlar, yerleri en kötü yer olan ve
doðru yoldan en çok sapanlardýr."

Allah, yasaklarýna itaat etmeyen Beniisrael halkýndan bazýlarýný maymuna


(Gelada maymunlarý, Ethopya) çevirmiþtir. Ýnsanýn evrim sonucunda may-
mundan türediðini iddia eden Darwin teorisi, San ýrkýnýn ve onlarýn tuzaðý-
na düþmüþ Yahudi ilim insanlarýnýn yanlýþ düþüncesidir. Siyonizmin doðru
bilgiyi gizleme çabalarýdýr. Ýnsanýn var ediliþine kurur çamurdan baþlanýl-
mýþtýr. Ýlimle ispatlanmýþtýr. Maymunlarla örtüþen bu gen yapýsýnýn insanlar-
da olmayýp, Yahudi olduklarý sanýlan fakat aslýnda insanlardan olmayan
Beniisrael’de/San ýrkýnda bulunmasý da bu durumu açýklamaktadýr.
Beniisrael halkýnýn, insanlardan farklý özellikte gen yapýlarý olduðunun ilim
yollu kanýtýdýr. Bilirsiniz, bu maymunlar ile insanlar arasýnda söylendiði
haliyle %1 gen farký vardýr. Ayrýca bugün insanlar için hazýrlanan yedek
organlar, domuzlarýn bedeni içinde üretilmektedir. Domuzlar beyazdýr.
Muhtemelen Beniisrael halkýna uyan/itaat edeceðiz diyen Yahudiler’ den
birileri de domuz haline getirilmiþlerdir. Domuzlarla insanlar arasýndaki gen
uyumu ile ilgili ortalýkda açýklanmýþ bir bilgi yoktur. Herhalde Darwin teorisi
çökeceði için açýklanmamaktadýr. Çünkü insanlar için yedek organlar
domuzlarýn vücudu içinde üretildiðine göre, domuz ile insan gen yapýsý
arasýnda tam uyum saðlandýðý anlaþýlmaktadýr. ‘Maymunlar Cehennemi’ ve
‘Maymunlar Gezegeni’ adlý sinema filmlerinin yapýlma fikrinin nereden çýk-
týðý da anlaþýlýr olmuþtur. Yahudiler’in niçin Yahudi doktorlar tarafýndan
ameliyat edildikleri, ve de yer üzerinde adli týp doktorlarýnýn niçin Yahudi
olduðu da ortadadýr. Beniisrael, kendilerinin de bir Yahudi kavmi olduðuna
dair Yahudiler’i kandýrmýþ ve kendilerine ait fiziksel/genetik farklýlýklarý yine
Yahudiler’i kullanarak gizlemiþlerdir. Allah’ýn, niçin domuz eti yenmesini
haram kýldýðý da anlaþýlmýþtýr. Þekli deðiþti diye insan insaný yer mi?

158
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

2. BAKARA SURESÝ

65. Ayet (YNÖ Meali)


Yemin olsun, içinizden Cumartesi gününde azgýnlýk yapanlarý siz bilirsiniz. Onlara
þöyle dedik: "Aþaðýlýk maymunlar oluverin."

65. Ayet (EHY Meali)


Içinizden cumartesi istirahat günü yasaðýný çiðneyenleri elbette bilirsiniz. Biz
onlara: "Sefil maymunlar olun!" dedik.

7. A’ RAF SURESÝ

163. Ayet (YNÖ Meali)


Sor onlara o deniz kýyýsýndaki kentin durumunu. Cumartesi günü azýp sýnýr taný-
mazlýk ediyorlardý. Sebt yaptýklarý gün balýklarý onlara akýn akýn gelirdi; sebt yap-
madýklarýnda ise onlara gelmezdi. Yoldan sapmalarý yüzünden onlarý böyle imti-
han ediyorduk.
163. Ayet (EHY Meali)
Onlara, o denizin bir iskelesi olan o þehrin baþýna gelenleri sor! O vakit cumarte-
si yasaðýna riayet etmiyorlardý. Cumartesi tatili yaptýklarý gün balýklar, yanlarýna
akýn akýn geliyorlardý. Cumartesi tatili yapmayacaklarý gün ise gelmiyorlardý. Ýþte
Biz onlarý günah iþlemeleri sebebiyle böyle sýnava çekiyorduk!

165. Ayet (YNÖ Meali)


Kendilerine verilen öðüdü unuttuklarýnda, kötülükten alikoyanlarý kurtarýp zulme
sapanlarý, yoldan çýkmalarýndan ötürü, acý bir azapla yakalayýverdik.
165. Ayet (EHY Meali)
Kendilerine yapýlan nasihatlarý unuttuklarý vakit, o kötülükten alýkoyanlarý kur-
tarýp zulmedenleri de yaptýklarý kötülükler sebebiyle þiddetli bir azaba uðrattýk.

166. Ayet (YNÖ Meali)


Ne zaman ki, yasaklandýklarý þeylerden ötürü öfkelendiler, onlara þöyle dedik:
"Aþaðýlýk, maskara maymunlar olun!"
166. Ayet (EHY Meali)
Artýk o yasaklandýklarý þeylerden dolayý kýzýp haddi aþmaya baþladýklarý zaman Biz
de onlara: "Aþaðýlýk maymun olun keratalar!" dedik.

159
Her ne kadar sýnýrlar kâðýt üzerinde belirlenip haritalar hazýrlanýrken
Ethopya’nýn Doðu’suna, Ethopya ile deniz arasýna, Somali adýnda uydurma
bir devlet sýkýþtýrýlmýþ olsa da, Ethopya açýklarýnda, deniz dibinde antik bir
yerleþim alaný olduðuna þüphe yoktur. Çok geliþmiþ medeniyet diye uydu-
rulan Atlantis olabilir mi?

Bunca zamandýr bilinenlerin yanlýþ olduðunu kabul etmek elbet zor ola-
caktýr. Bugün en acý verecek olan da, Beniisrael halkýnýn/Ýbranilerin
Yahudiler’in atalarý olmayýp siyonizmin, Yahudi milliyetçiliði olmadýðýný
anlamak olacaktýr. Fakat henüz hiç birþey için geç kalýnmýþ durum yoktur.
Yanlýþýn neresinden dönülse, Allah affedendir. Bu sayfalardaki bilgileride,
WX]DÃDG¹Ë¹U¹OP¹ËOHULQNHQGLOHULQLNXUWDUPDODUÅL¤LQQDVLSHWPL»WLU

56. VAKIA SURESÝ

47. Ayet (YNÖ meali)


Ve þöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman
mý yeniden diriltileceðiz?"
47. Ayet (EHY meali)
ve diyorlardi ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yýðýný olduktan sonra, gerçekten biz mi
bir daha diriltileceðiz?

48. Ayet (YNÖ meali)


"Önceki atalarýmýz da mý?"
48. Ayet (EHY meali)
önceki atalarýmýz da mý?

49. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Öncekiler de sonrakiler de."
49. Ayet (EHY meali)
De ki: "Muhakkak. öncekilerin ve sonrakilerin tümü,

Beniisrael’in önceki atalarý cinler, sonraki atalarý da Ýsraeloðullarý’dýr.


Hatýrlayalým ki ‘ata; var edilen’ demektir, ‘ecdat veya soy’ demek deðildir.
Onlarýn, Yahudi toplumu ile bir soy veya ayný varlýk grubuna dahil olma
baðlarý yoktur. Doðal olarak Yahudiler’in, soylarý ve ecdatlarý olmayanlara
verdikleri bir söz de yoktur, kandýrýlmýþlýk ve kullanýlmýþlýk vardýr.

160
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýnsan toplumlarýndan olmayan Beniisrael halký, her zaman insan toplum-


larýnýn düþmaný olmuþ ve insanlarý yok edebilmek için uðraþmýþtýr.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

63. Ayet (YNÖ meali)


Fakat onlarýn kalpleri bundan gaflet içindedir. Onlarýn bundan baþka da iþleri
vardýr ki, hep o iþler için çalýþmaktadýrlar.

63. Ayet (EHY meali)


Fakat onlarýn kalpleri bu konuda bir dalgýnlýk içindedir ve onlarýn bundan baþka
bir takým iþleri vardýr ki, hep onlar için çalýþýrlar.

Äsrael ve ona uyan cinlerin cennetten kovulduklarý andan itibaren hiç vaz
geçmeden, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýyla devam edip Yahudiler’i
de amaçlarýna alet ederek üzerinde çalýþtýklarý iþ; insan toplumlarýný da
kendi durumlarýna; Allah’a itaat etmeme durumuna düþürebilmek ve
mümkün olduðunca çok insaný öldürebilmektir. Ahlâksýzlýðýn, zulmün ve
inkârýn içine sürüklemek, sonunda da tüm insanlarý hokumlarý altýna ala-
bilmek ya da yok edebilmektir. Bunu baþarabilirlerse kýyamet günü Allah’a,
“önünde secde etmemizi istediðin insan toplumunu rezilliðin içine çektik
ve hakimiyetimiz altýna aldýk, iddiamýzý baþardýk. Artýk bizi cehenneme
atamaz, insanlarýn üstünlüðünü kabul etmemizi isteyemez ve bizi yok ede-
mezsin” diyebilmek için uðraþmaktadýrlar.

Ýnsanlar üzerinde oynanan ve Adem soyunun yere indirilmesiyle baþlayan


bu mücadelenin bugünkü adý ‘Siyonizm’dir. Bir cin olan þeytan/Ýsrael ve
onun soyundan gelen Ýsraeloðullarý ile Beniisrael halký nesilden nesile
aktardýklarý ve hiç vaz geçmedikleri amaçlarýna ulaþmak için Yahudi
toplumunu kandýrmýþ ve kullanmýþlardýr. Ýlk yaptýklarý da kendilerine veril-
miþ olan kitabý ve daha sonra indirilmiþ olan Tevrat’ýn bir kýsmýný sakla-
mak olmuþtur. Siyonist olmayan Yahudiler’i boyun eðdirmek için kaba
kuvvetle sindirmiþ, ‘bakýn ezilen hep bizleriz, artýk kendi devletimizi kur-
malýyýz’ diyerek ikna edebilmek için diðer insan toplumlarýnýn arasýna
karýþýp Yahudiler’e zulmetmelerini saðlamýþlardýr. Sözde dünya krallýðýnýn

161
ilk adýmý olan Kudüs merkezli Ýsrael devletinin kurulabilmesi için gerekli
Yahudi nüfusunun orada toplanmasý amacýyla, Avrupa’da yaþayan
Yahudiler’i can tehlikesiyle kaçýrtabilmek için ikinci dünya savaþýný baþla-
tanlar ve siyonist olmayan binlerce Yahudi’nin yine bir Yahudi olan Hitler
(Adolph Schickelgruber) tarafýndan öldürülmesini saðlayanlar, Beniisrael
tarafýndan kandýrýlmýþ olan siyonist Yahudiler’dir. Bunun sonucunda, ikin-
ci dünya savaþý öncesi Filistin topraklarýnda yüz otuz bin civarýnda olan
Yahudi nüfusu, can korkusuyla Avrupa’dan kaçýrtýlan Yahudiler’le sekiz
yüz bin civarýna ulaþtýrýlmýþ ve Ýsrael devleti kurulabilmiþtir. Siyonistlerin
soy kýrým iddialarý ile aðlamalarý büyük bir sahtekârlýktýr. Hýristiyanlýk
âlemi ise ekonomik güç elde edecekleri, son savaþtan sonra Ýsa mesih gele-
cek inancýyla Beniisrael halkýnýn/Ýbranilerin oyununa düþmüþ, evlatlarýný
haksýz ve kaybedecekleri bir savaþta kullanmalarý için, sözde dünya krallýðý
kurulma amacý sandýklarý siyonizmin emrine vermiþ durumdadýrlar.
Siyonizmin amacý; tüm insanlarýn hokum altýna alýnmasýyla iddialarýný
baþarmak veya olabildiðince çok insaný, mümkünse tümünü öldüre-
bilmektir. Bunu baþarabilmek yer üzerindeki yaþam ile ilgili bir amaç
deðildir, kýyamet günü içindir. Allah’ýn, akýlý iþletme özelliði ile yücelttiði
insanýn üstünlüðünü kabul etmelerini istemesinin aksine, tüm insan
toplumlarýný hakimiyetleri altýna almaya ve karþýlarýnda diz çöktürmeye
çalýþmaktadýrlar. Ýnsanlara, yine bir insan toplumu, Yahudiler kandýrýlarak
tuzak kurulmuþ durumdadýr.

Beniisrael halkýnýn tuzaðýna düþmüþ/iþbirliði yapmýþ siyonist Yahudiler’in


sürekli olarak üzerinde çalýþtýðý diðer bir konu da insan toplumlarýnýn
genetik yapýsýný bozmaktýr. Çünkü onlar/Beniisrael halký insan adlý varlýk
grubuna dahil deðildirler.

2. BAKARA SURESÝ

205. Ayet (YNÖ meali)


Yanýndan ayrýldýðýnda/iþbaþýna geçtiðinde yeryüzünde fesat çýkarmak, ekini ve
nesli yok etmek için iþe koyulur. Oysaki Allah, fesadý sevmez.

205. Ayet (EHY meali)

162
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýþ baþýna geçtiðinde yeryüzünde bozgunculuk çýkarmak, ekini ve nesli yok etmek


için didinir. Allah da bozgunculuðu sevmez.

Bugün özellikle bitki genetiði konusunda Ýsrael devleti söz sahibidir.


Genetiði ile oynanmýþ tohumlar malesef ülkemizde de kullanýlmaktadýr.
Tarýmla geçimini saðlayan insanlarýn kendi tohumlarýný üretmelerine artýk
izin verilmemektedir ve tohum satýþý siyonizmin tekeli altýndadýr. Peki
niçin insanlarýn gen yapýsýný bozmaya çalýþmaktadýrlar? Bunu yapmanýn,
insan toplumlarýnýn hokum altýna alýnmasý amacýyla ne ilgisi vardýr?

Ýnsan, cinlerden sonra var edilmiþtir. Sonsuz yaþam söz konusu olduðuna
göre yeni var edilmiþ insan vücudunun da evrimini tamamlamasý gerek-
mektedir ki hastalýktan ölüm söz konusu olmasýn. Ýnsan ömrü de bedenin-
den baðýmsýz olmalýdýr. Yerdeki hayatýmýzda denenen sadece ruhlarýmýz
deðildir. Yeni bir varlýk olarak var edilen vücudumuzun evrimini tamamla-
masý da gözlenmektedir. Bu tamamlandýðýnda artýk ‘Yer Projesi’ görevini
tamamlamýþ ve istenilen elde edilmiþ olacaktýr; evrimini tamamlamýþ ve
daha sonsuz yaþamý gözleriyle görmeden hokumun sadece Allah’a ait
olduðuna ve ahiret hayatýna inandýðý için, cinler gibi isyan edip düzeni boz-
mayacak, barýþ içinde, bir daha ölümün söz konusu olmadýðý sonsuz olan
yaþamýn mirasçýlarý olacak varlýk; ‘insan’. Bunun önüne geçebilmek için
insan vücudunun genetik yapýsýnýn evrimini bozmaya, amaçlarýna ulaþýn-
caya kadar kendilerince kýyamet gününü ötelemeye çalýþmaktadýrlar.

30. RÛM SURESÝ

8. Ayet (YNÖ meali)


Kendi benliklerinin içinde olup bitenleri de mi düþünmediler! Allah gökleri, yeri
ve bu ikisi arasýndakileri ancak hak üzere ve belirlenmiþ bir süreye baðlý olarak
yaratmýþtýr. Þu da bir gerçek ki, insanlardan çoklarý Rablerine kavuþmayý gerçek-
ten inkâr ediyorlar.

8. Ayet (EHY meali)


Vicdanlarýnda bir düþünmediler mi? Allah gökleri ve yeri ve ikisi arasýndaki þey-

163
leri gerçeðe uygun ve belirli bir süre için yaratmýþtýr. Bununla beraber insanlardan
bir çoðu Rablerine kavuþmayý inkâr ederler.

Kýyamet günü rastgele seçilmiþ bir tarih deðildir. Gökler, yerler ve arasýn-
dakiler ‘belirli bir süreye baðlý olarak var edilmiþtir’. Bu bað; yeni bir varlýk
olarak var edilen ve akýlýný iþletme özelliði verilmiþ olan insan toplum-
larýnýn vücud yapýsýnýn geliþimini/evrimini tamamlamasý ve bu süre boyun-
ca ayný zamanda ruhlarýn/iradenin eðitilmesi ve denenmesi için gerekli, ve
tamamýna yakýný geçmiþ, yaþanmýþ olan süredir.

11. HÛD SURESÝ

103. Ayet (YNÖ meali)


Âhiret azabýndan korkan için bunda elbette ki bir ibret vardir. O, insanlarý bir
araya getiren bir gündür. Görülesi bir gündür o!
103 Ayet (YNÖ meali)
Gerçekten bunda, ahiret azabýndan korkanlar için kesin bir ibret vardir. O, tüm
insanlarin kendisi için toplanacaðý bir gündür; mutlaka görülecek bir gündür.

104. Ayet (YNÖ meali)


Biz onu, sadece belirli bir süre için erteliyoruz.
104. Ayet (EHY meali)
Biz, onu ancak belirli bir süre için geciktiriyoruz.

Çevre kirlenmesi, yapay katkýlý yiyecekler, vücudu yoran ve zarar veren


içecekler, sigara, hormonlu sebze ve meyveler, yan etkisi olan ilaçlar, vita-
minler, uyuþturucular, kalb ve damar yapýmýza zarar veren yüksek tempolu,
adýna uygarlýk denilen baský altýnda bir iþ hayatý. Tüm bu etkiler insan
vücudunun evrimini olumsuz etkilemiþ, geciktirmiþtir. Hepsi siyonizmin
kýyamet gününü geciktirerek dünya hakimiyetini kurabilmek için, adýna
‘teknoloji’ denilen tuzaðýn sonuçlarýdýr. Acý olan ise; yaptýklarý her þeye
insanlarý alet etmiþ, insanlarý kullanmýþ olmalarýdýr.

Fakat iblis/þeytan Ýsrael’in amacýný bugünlere taþýmýþ Beniisrael halkýnýn

164
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

hesaba katmadýklarý birþey vardýr; ‘karþýtmadde’. Üzerinde yaþadýðýmýz


yerde paralel bir boyutta uyku halinde olan bedenlerimizin benzerleri bun-
lardan hiç etkilenmemektedir. Bu nedenle insan vücudunun evrim
sürecinde bir aksaklýk yoktur. Serüvenin sonuna çok az kalmýþtýr. Allah’ýn
ilimi ile kim baþ edebilmiþdir ki? Bunu hesap edemeyen siyonistler bu sefer
baltayý taþa saplamýþlardýr. Bu sefer, ‘her son bir kurtuluþtur’ deme þanslarý
kalmamýþtýr. Ýsrael ve oðullarý için cennetin kapýsý kapalýdýr. Son gayretleri;
varlýk grubu olarak yok edilmelerini engelleyebilme çabalarýdýr.

* “Son dönemde kendi ürünlerimizin saðlýksýz olduðuna dair basýnda


haberler çýkmaktadýr. Bir gün ballarýmýzýn sahte olduðundan ve kansero-
jen madde içerdiðinden dem vurmakta, ertesi gün tavuklarýmýzýn hormo-
nundan bahsetmektedirler. Son olarak da yumurtalarýn içinde zehir oldu-
ðu iddia edilmiþtir. Bu çok bilmiþlere göre meðerse bizim tüm yediðimiz
içtiðimiz zehirmiþ de bizim haberimiz yokmuþ. Ýþin gerçeði elbetde bunlar
deðildir. Bu karalama kampanyasýnýn arkasýndaki gerçek niyet þudur.
Gýda ürünlerimizi yýpratmaya yönelik bu kampanyanýn iki önemli yönü
vardýr. Bunlardan ilki ticaridir. Avrupa Birliðinin Türkiye’den çekin-
mesinin en önemli sebeblerinde biriside ürettiðimiz gýda ürünlerinin te-
mizliði ve kalitesidir. Bugün Avrupa’da içinde katký maddesi bulunmayan
veya hormonlarla canavara dönüþtürülmemiþ her hangi bir tarým veya hay-
vancýlýk ürünü bulmanýz mümkün deðildir. Sanayileþen Avrupa’da tarým
alanlarý daralmýþtýr ve zor meslek olan hayvancýlýkla uðraþan insan sayýsý
da azaldýðý için teknolojiyi kullanarak üretimlerini arttýrmaktadýrlar.
Normalde iki defa ürün vermesi gereken bitkilerden hormonlar sayesinde
beþ defa ürün alýyorlar veya uzun süre beslendikten sonra kesilmesi gere-
ken hayvanlarý doping ilaçlarýyla büyüterek kýsa sürelerde kesime hazýr ha-
le getiriyorlar. Bu sebeple Avrupa’da yenilen içilen her þey aðzýna kadar
hormon ve ilaç dolu. Durum böyle olduðu içinde normal üretilen tarým ve
hayvansal ürünlerin adýna “organik gýda” adý vererek standart fiyatlarýn on
katýna tüketiciyi kazýklýyorlar. Yani bizim bildiðimiz köy yumurtasý orada
normal bir yumurtadan defalarca pahalý ve sanki çok lüks bir ürünmüþ gibi
satýlmaktadýr. Tüm bu faktörlere bir de Avrupa’nýn artýk kirlenmiþ havasý

* Serdar Kuru, 2005

165
ve suyunun etkilerini de eklerseniz Avrupa’nýn gýda bakýmýndan aslýnda
sýnýfta kaldýðý görülmektedir.

Türkiye’deki ürünlerin neredeyse tamamýna yakýnýysa “organik gýda” stan-


dartlarýnda ve fiyatlarý hormonlu Avrupa ürünlerinden ucuzdur. Bu sebep-
le Avrupa devletleri Türk tarým ürünlerinin karþýsýnda rekabet edemeye-
ceklerinin farkýndadýr. Gümrük birliðine girdiðimiz halde yýllarca bizim
ürünlerimizi pis ve saðlýksýz olduðu propagandasýyla gümrük kapýlarýndan
içeri iþte bu sebeple sokmamýþlardýr. Çünkü temiz ürüne hasret Avru-
palýlar’ýn Türk ürünlerini kapýþacaklarýný çok iyi biliyorlardý. Avrupa ka-
muoyunun kafasýna Türk ürünlerinin saðlýksýz olduðu sokulduktan sonra
þimdi sýra Türk milletinin zihnini bulandýrmaya gelmiþdir. Güdümlü
medyanýn alet olduðu bu propaganda kampanyasýnýn ana hedefi Türk
ürünlerinin zehirli ve saðlýksýz olduðunu Türk kamuoyuna da kabul ettire-
rek tarým sektörümüze darbe vurmaktýr. Türk milleti Avrupa ürünlerinden
bin kere saðlýklý ve katkýsýz olan kendi tarým ve hayvansal ürünlerinden
soðutularak bu ürünleri tüketmeleri azaltýlacak ve zaten borç bataðýnda
kývranan Türk üreticisi batýrýldýktan sonra bunlarýn yerini “saðlýklý” olduðu
iddia edilen Avrupa’nýn “ilaçlý” ürünleri alacaktýr. Yani gözümüzü korku-
tarak bizleri tertemiz yumurtamýzdan ve balýmýzdan soðutup, bunlarýn yeri-
ne gerçekten ilaçlý Avrupa ürünlerinin tüketimine yönlendirmeye çalýþ-
maktadýrlar.

Bu iþin ticari boyutudur. Diðer boyutu ise korkunç olanýdýr. Genetik bili-
mi çok geliþmiþtir ve artýk son derece tehlikelidir. Sadece bir ýrkýn genetiði
üzerinde etkili olan biyolojik silahlar yapabilmek mümkündür. Buna göre
bir milletin genetik haritasý çýkarýldýktan sonra sadece bu millete mensup
olanlarýn etkileneceði virüsler üretilebilmektedir. Bu konuda bir akýl
yürütmesi yapýlýrsa, diyelim ki erkeklerdeki sperm sayýsýný azaltan bir
madde bazý gýda ürünlerine katký maddesi olarak karýþtýrýlsýn. Bu madde
genetik olarak tasarlandýðýndan içinde sadece bir milletin erkeklerini etki-
lesin. Yani bu gýda maddesini yiyen bir grup insan arasýnda sadece tek bir
millete ait olan fert bu maddeden etkilenirken diðerleri hiçbir þekilde et-

166
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

kilenmesin. Bu maddelerin karýþtýrýldýðý gýda maddeleri “saðlýklý” ürünler


propagandasý ve ucuz fiyatla etkilenmek istenen milletin çoðunlukta oldu-
ðu ülkeye satýlsýn. Böyle bir biyolojik saldýrýnýn sonucunda bu ülkenin
doðum oranýnda hýzlý bir düþüþ ve sakat çocuklarýn doðumlarýnda hýzlý bir
artýþ olacaktýr. Bu bir teoridir ama bilimsel olarak tüm bunlarýn bugün
yapýlabilmesi mümkündür. Denenmediðini kimse söyleyebilir mi? Bu
nedenle, bir ülkenin en stratejik maddesi gýda ürünleridir ve kendi kendi-
ni besleyemeyen bir ülkenin baðýmsýzým demesi mümkün deðildir. Hatta
gereken kontroller yapýlmazsa, bir milletin baðýmsýzlýðý için ayakta kalýp
savaþamayacak hale getirilmesi çok kolaydýr.”

Bizlerin, yerli üretim ve içerisinde yurd dýþýndan gelen katký malzemeleri


olmayan içecekleri ve yiyecekleri tercih etmemiz doðru olandýr. Yurd dýþýn-
dan ithal edilen tüm gýda ürünleri gibi ilaçlarýn, vitaminlerin, pastörize süt-
lerin (özellikle Urfa’da) ve süt tozlarýnýn, çocuk mamalarýnýn ve su satan
firmalarýn da saðlýk kurumlarýnca çok dikkatli denetlenmesi þarttýr. En çok
tüketilen gýda olan ekmeðin yapýmýnda kullanýlan un ve katký maddele-
rinin de sürekli denetim altýnda olmasý, belli bir süre için daha þarttýr.
Saðlýðýmýzý, en azýndan, son savaþýn baþlayýp biteceði ana kadar korumamýz
gerekmektedir. Karekteristik özelliklerimizin genlerimize yüklenmiþ pro-
gramlar olduklarýný hatýrlarsak, genlerinin görevini yapmasýný engelleye-
cek kimyasal bir maddeyi içeren bir ürün ithal edildiðinde veya yurdumuzda
çok tüketilen bir yiyecek veya içeceðe karýþtýrdýklarýnda bu fark edilmezse,
inandýðýmýz deðerlere sahip çýkacak, yurdumuzu savunacak isteði, azimi ve
gücü kendimizde bulamayabiliriz.

Soru þudur; Amerika ve Avrupa milletleri de niçin ayný hormonlu gýda


oyununa getirilmiþlerdir? Oralarda Yahudi yok mudur? Cevabý basittir;
çünkü Yahudiler de ‘insan’dýr. Sözde büyük Ýsrael devleti kurma amacý
olarak öðretilen siyonizm, insan olduklarý için onlarýn da düþmanýdýr.
Onlar zaten kandýrýlmýþ siyonist Yahudiler tarafýndan uzun süre önce
hakimiyet altýna alýnmýþlardýr. Ýngiliz muhafazakâr partisinin kurucusu;
Benjamin Disraeli adýnda siyonist bir Yahudi, Alman muhafazakâr par-

167
tisinin kurucusu; Franklin Stahl adýnda yine siyonist bir Yahudi’dir. Fransýz
ihtilalinde baþý çekenler, ABD’yi ve eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliði’ni kuranlar hep siyonist Yahudiler’dir. Þöyle geriye çekilip
bakýldýðýnda, geliþmiþ doksan civarýnda devletin yöneticilerinin hep
Yahudi olduklarý, siyonizmin denetiminde, kontrolünde ve de emrinde
olduklarý görülmektedir. Teknoloji üretmek adýna insanlarýn saðlýðýný boza-
cak þekilde yaþadýðýmýz yeri kirletmiþ, savaþlar çýkarmýþ, sözde dünya kral-
lýðýný kurma amacý olarak öðrettikleri siyonizmin hedefine ulaþmasý için
hep Yahudiler’i kullanmýþlardýr. Osmanlý dönemi de dahil olmak üzere yur-
dumuzda siyonizmin iradesi altýna girmemiþ lider Atatürk’dür. Sözde ata-
larýna vermiþ olduklarý sözle, vadedilmiþ topraklarda devlet kurma rüyasýy-
la kandýrýlmýþ olan Yahudi yöneticilerin aslýnda nasýl bir amaca hizmet
ettiklerini görüp, insan adlý varlýk grubundan olarak yolun doðrusunda bir-
leþilmesi zorunluluðunu artýk onlar da anlamalý ve uyanmak zorundadýrlar.
Siyonizmin hedefi, buzul çaðýna gireleceði ve bu nedenle yeraltý zenginlik-
lerine/enerji kaynaklarýna el koyarak kontrolü ele almak, tüm milletleri
yönetmek sevdasý deðildir. Zaten maddi deðerlerin çok büyük bölümü ve
baþta geliþmiþ ülkeler olmak üzere birçok devletin yönetiminde Yahudiler
vardýr. Siyonizmin nihai amacý; Yahudi milletinin kullanýlmasýyla tüm
insanlarýn hokum altýna alýnmasýný saðlayarak iddialarýný baþarmýþ bir
þekilde, varlýk alanýndan yok edilmelerinin önüne geçebilmektir. Bunu
baþarabilirlerse, sonrasý, onlara kanmýþ, Allah’a ortak koþmuþ ve siyonizme
hizmet etmiþ insanlar için çok kötü þartlarýn oluþacaðý bir durumdur.

Þeytan adý Ýbranice dilinde ‘satan’ olarak yazýlýr. Bu adýn anlamý ‘ana krali-
çe’ dir. Þeytan; insanlar, cinler veya melökler gibi Allah’ýn var etmiþ olduðu
olduðu baþka bir varlýk deðildir, bir ‘ad’dýr. Þeytanlýk da; kýyamet gününe,
yani bir gün tüm yaptýklarýmýzýn hesabýný vereceðimiz güne inanýlmamasý
durumunda ortaya çýkan yanlýþ yaþam biçiminin tanýmýdýr. Kötülükten,
ahlâksýzlýktan, zulümden ve sapýklýktan yana seçilmiþ yaþam biçimidir.
ÖK’ümüz kötülüðü, sapýklýðý yaþayacak ve zulmedecek þeytan adýnda bir
varlýk var etmemiþtir. Ýnkâr etme durumunda oluþan, kabul edilmez ilke-
lerle yaþamaktýr.

168
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Tüm melökler insanýn önünde secde etmeyi kabul etmiþken, þeytan buna
karþý çýkmýþtýr. Þeytanlar; inkâr eden, Allah’a ortak koþan, kötülüðe,
çirkin olana yönlendiren ve bir kadýn olan Ýsrael’in yolundan gidenleri
tanýmlayan bir addýr.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

97.Ayet (YNÖ meali)


Ve de ki: "Rabbim, þeytanlarýn dürtüklemelerinden sana sýðýnýrým!"
97.Ayet (EHY meali)
Ve de ki: "Ey Rabbim, þeytanlarýn dürtüklemelerinden (kýþkýrtmalarýndan) sana
sýðýnýrým!

98.Ayet (YNÖ meali)


"Onlarýn, baþýma üþüþmelerinden de sana sýðýnýrým Rabbim!"
98.Ayet (EHY meali)
Huzuruma gelmelerinden sana sýðýnýrým Rabbim!"

37. SAFFÂT SURESÝ

7.Ayet (YNÖ meali)


Ve her türlü inatçý-asi þeytandan koruduk.

7.Ayet (EHY meali)


Ýtaata yanaþmaz her þeytandan koruduk.

26. ÞUARA SURESÝ

210.Ayet (YNÖ meali)


Onu þeytanlar indirmedi.
210.Ayet (EHY meali)
Ve bunu (Kur'an'ý) þeytanlar indirmedi;

221.Ayet (YNÖ meali)


Haber vereyim mi size þeytanlarýn kime iner olduðundan?
221.Ayet (EHY meali)
Þeytanlarýn kimin üzerine indiðini size haber vereyim mi?

169
Ýsrael, cinlerin isyanýný baþlatan þeytan, þeytanlarýn baþýdýr. Ýsrael, erkek
deðil, kadýn olan bir cindir.

4. NÝSA SURESÝ

34. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ýn berisindekilere davet/dua edenler sadece diþilere/diþileþmiþ halde
davet/dua ederler. Ve onlar inatçý bir þeytandan baþkasýna çaðýrýp yakarmýyorlar.

34. Ayet (EHY meali)


Onlar onu býrakýp da yalnýz diþilere (diþi putlara) tapýyorlar ve sadece yalabýk
(inatçý) bir þeytana tapýyorlar ki,

‘Dul kadýn’ veya ‘kara dul’ þeklinde ifade edilen kadýn Ýsrael’dir. Þeytan/
Ýsrael, Adem ve eþini bir cennet bahçesinde kandýrdýktan sonra Adem ve
eþinin cinsel organlarý görünür olmuþ, Ýsrael, Adem’i tahrik ederek onunla
birlikte olmuþtur.

20. TÂHÂ SURESÝ

120. Ayet (YNÖ meali)


Derken, þeytan ona þöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Âdem! Sana, sonsuzluk
aðacýyla eskimez-çökmez mülk ve saltanatý göstereyim mi?"
120. Ayet (EHY meali)
Derken þeytan ona vesvese verdi: "Ey Adem, sana sonsuzluk aðacýný ve çürümesi
olmayan bir saltanatý göstereyim mi?" dedi.

121. Ayet (YNÖ meali)


Nihayet, ikisi de ondan yediler. Bunun üzerine, çirkin yerleri kendilerine açýldý;
üzerlerine cennet yapraklarýndan örtmeye baþladýlar. Âdem, Rabbine isyan etmiþ,
azmýþ, ziyana uðramýþtý.
121. Ayet (EHY meali)
Bunun üzerine ikisi de ondan yediler; hemen ayýp yerleri kendilerine açýlýp
göründü, üzerlerine cennet yapraðýndan yamamaða baþladýlar ve Adem Rabbine
asi oldu da þaþkýn düþtü.

170
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

122. Ayet (YNÖ meali)


Sonra, Rabbi onu arýtýp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve
doðruya kýlavuzladý.
122. Ayet (EHY meali)
Sonra Rabbi. onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi.

123. Ayet (YNÖ meali)


Allah dedi: "Ýkiniz birlikte inin oradan! Birbirinize düþmansýnýz. Benden size bir
hidayet geldiðinde, benim o hidayetime uyan artýk ne sapar ne de bedbaht olur."
123. Ayet (EHY meali)
Allah : "Ýkiniz de oradan birlikte inin, kiminiz kiminize düþman olarak! Sonra ne
zaman size Benden bir doðru yolu gösterici gelir de her kim Benim kýlavuzuma
uyarsa, iþte o, sapýklýða düþmez ve mutsuz olmaz.

Adem’in durumunun ‘azmýþ ve ziyana uðramýþ’ ifadesiyle anlatýlmýþ


olmasýnýn sebebi; daha neyin ne olduðunu bilememesinden dolayý Ýsrael’in
Adem’i tahrik ederek, hem kendisi gibi itaatten çýkmýþ ve isyan etmiþ
duruma düþürmek, hem de gizli amacýna ulaþabilmek için Hz.Adem ile bir-
likte olmasýndan dolayýdýr. Hz.Adem’in tövbesinin kabul edilip, iyiye ve
güzele kýlavuzlanmasýndan sonra yere indirildiklerinde ayrýldýklarý için
Ýsrael’e ‘kara dul’ adý verilmiþtir.

46. NÛH SURESÝ

21. Ayet (YNÖ meali)


Nûh dedi ki: "Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malý ve çocuðu kendisine hüs-
randan baþka bir artýþ getirmeyen kiþiye uydular."
21. Ayet (EHY meali)
Nuh dedi ki: "Ey Rabbim! biliyorsun onlar, bana isyan ettiler, malý ve çocuðu ken-
disine hasardan baþka birþey arttýrmayan kimsenin ardýnca gittiler.

Ýsyaný baþlatan, itaatten çýkan ve kendisine uyulan kiþi Ýsrael’dir. Ayetde


durumu anlatan sözcük olarak ‘hüsran’ kullanýlmýþtýr. Bu kelimenin anlamý
‘hayal kýrýklýðý’dýr. Ýsrael’in hayal kýrýklýðýna uðramasýna sebep olan çocuk;
Ýsrael’in, Hz. Adem’i baþtan çýkararak onunla birlikte olmasýndan doðan

171
çocuktur. Cinlerin vücudunda ruh, yani akýlý iþletme sistemi olmadýðý için
Ýsrael, akýlý iþletebilme özelliðine ve þuura sahip bir çocuðu olmasý ümidiyle
bu çocuðu istemiþtir. (Birileri halâ daha ruhun Allah tarafýndan verilip
verilmediðini araþtýra dursunlar.)

Ýbranice’de ‘Golan’ kelimesinin anlamý; ruhsuz beden, kusurlu yaratýk, ko-


nuþamayan ve ilkel duygular dýþýnda birþey hissetmeden þuursuzca dolaþan
varlýk demektir. Karadul Ýsrael’in çocuðu bir Golan’dýr ve bu nedenle de
hüsrana sebep olmuþtur. ‘Golan’ kelimesinin Ýngilizce’deki anlamlarý;
‘Ýsrael devletinin kuzey bölgesinde bir bölgenin adý’ ve ‘male first name’
yani; vurguya baðlý olarak, ‘erkeðin ilk adý’ veya ‘ilk erkeðin adý’dýr.
Ýsrael’in ‘kara dul’ adýndaki ‘kara’ sýfatýnýn sebebi de cinlerin ten rengi
olmasýdýr.

Latince adý ‘Latrodectus Mactons’ olan örümceðin adý ‘Saatli Karadul’ dur.
‘Saatli’ demek belirli bir süresi olan demektir. Cennetten kovulduðunda
Ýsrael’e kýyamet gününe kadar süre verilmiþtir. ‘Dul kadýnýn çocuklarý’ da
Ýsraeloðullarý’dýr. Beniisrael halký ve Yahudi toplumu deðildir.

Eylem ve kavramlarýn sembollerle/ikonlarla tanýmlandýðý dönemlerde


erkek þekli, diþi ise þekliyle gösterilmiþtir. Bu þekillerin birlikte kul-
lanýmý siyonizmin simgelerindendir.

Kum saati ‘her son bir


kurtuluþtur, yeni bir baþlan-
gýçtýr’ söyleminin temsilidir.

2004 Yýlýnda açýlmýþ olan Ýzmir


Menkul Kýymetler Borsasý’nýn
amblemi, dileyelimki bir rastlantý olsun.

172
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

* ÝBRANÝCE HARFLER VE RESÝM OLARAK KARÞILIKLARI

Harfler Ýsimleri Resim Olarak Karþýlýklarý

‘Aleph ox head, yoke, learn


Beth house, tent
Gimel camel’s neck, soul
Dâleth door, curtain to tent
Hé window, lattice
Wéw or vâv hook, nail, peg
Zayin weapon
Cheth hedge, fence, surround, gird
Teth serpent, snake, roll, curve
Yodh hand(bent)
Kaph wing, palm (hollow of the hand)
Lâmedh ox goad, correction, learning

Mem waves, water


Nun fish(tadpole?), snake
Sâmekh prop, support
‘Ayin eye
Pê mouth
Tsâdhe fish hook? tool for cutting down?
Qoph axe, monkey, back of the head
Resh head
Sin, Shin tooth
Tâw sign, branded cross, mark, ‘T’

* www.biblicalhebrew.com

173
Siyon kelimesi Ýbranice’de 3 harften oluþmaktadýr.

Ýbranice harfler :
Bu harflerin isimleri : Sin Yodh Nun (siyon/cion)

Ýlk Ýbranice harflerle yazýlýþý :


Bu harflerin isimleri : Þin Yod Nun

Yodh’ harfi Ýbranice alfabesinin ON’uncu harfidir. Erken/ilk alfabelerde


‘ON’ un anlamý ‘kozmos’ yani ‘kâinat’ demektir. ‘Yodh-Adonai’ sözcüðü,
Babylon-pro/Ýngilizce sözlüðünde þu þekilde tarif edilmektedir. Ýsraeloðul-
larý, ‘Tetragrammaton(dört harf)’den oluþan sözcüklerle kendisi hakkýnda
konuþulmasý yasak olan tanrýlarýný tanýmlamýþlardýr. Sözde tanrýlarýný;
YHVH, IHVH, JHVH gibi dört harfden oluþan sözcüklerle ifade etmiþler;
Yehovav, Jehovah gibi. Sözde tanrýlarýnýn iç doðasý gizli olduðu için bu þe-
kilde dört harf olarak ‘YHVH’ yazýlmýþ fakat Shekhinah, Adonai þeklinde
okunmuþ. Anlamý ‘the Lord’, kendilerince tanrý demek. ‘Nun’un anlamý
‘rahibe, hemþire’, ‘Sin’ in anlamý ‘günah/günah iþlemek’ dir. Ýbranice’de bu
üç sözcüðün ve anlamlarýnýn yanyana gelmesinden oluþan SÝYON’un
anlamý; ‘günah tanrýsýnýn hemþiresi (kýz kardeþi)’ dir, yani Ýsrael. Siyonizm
de, Ýsrael’in sonsuz yaþama mirasçý/eriþecekler olabilme, ve de artýk
Beniisrael halký da dahil olmak üzere yok edilmeme amacýnýn adýdýr.

7. A’RAF SURESÝ

38. Ayet (YNÖ meali)


Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiþ cin ve insan topluluklarýyla iç içe girin
bakalým ateþe." Her ümmet girdiðinde, yoldaþýna/kýzkardeþine lanet eder. Nihayet,
hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için þöyle derler: "Rabbimiz! Bizi
bunlar saptýrdýlar. Ateþ azabýný bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur:
"Her biri için bir kat fazlasý var, fakat siz bilmezsiniz!"

38. Ayet (EHY meali)


"Girin bakalým cinlerden ve insanlardan sizden önce geçen milletlerin arasýnda
ateþe!" der. Her millet girdikçe, kendilerine uyup sapýklýða düþtüðü hemþiresine

174
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

(dindaþýna) lanet eder. Sonunda hepsi orada birbirlerine ulanýrlar. Sonrakileri,


öndekileri göstererek: "Ey Rabbimiz, iþte þunlar bizi yoldan çýkardýlar; onun için
onlara ateþten iki katlý azap ver!" derler. Allah: "Her birinize iki katlý, fakat bilmi-
yorsunuz." der.

‘Golan’ da yeðen olmuþ oluyor, uyanmasý gerekenler anlamýþlardýr.

Ýsrael; þeytan/satan, ‘ana kraliçe’leridir, sözde tanrýlarý kabul ettikleri var-


lýk deðildir. Ýsraeloðullarý’nýn Allah’a ortak koþarak Yahudiler’e bir
Teñri/ilâh diye yutturduklarý ve dört harfle (YHVH) tanýmlamýþ olduklarý
Rabbin/Yöneticinin adý Bal’dýr. ‘Siyon’ adýnda sözü edilen meþhur ‘günah
tanrýsý’; erkek bir cin olan ‘Bal’ olup, hemþiresi de yine bir cin olan
Ýsrael’dir, kara dul’dur. Bu akrabalýðýn bilgisi aþaðýdaki ayetde verilmiþtir.
Siyonizm; Ýsrael’in felsefesinin/amacýnýn adýdýr. Ýsraeloðullarý ve onlara
hizmet eden bilge siyonist Yahudiler’de, dünyayý yöneteceðiz sevdasýyla bu
felsefenin/amacýn taraftarlarý/hizmetkârlarý durumuna düþmüþlerdir.

18. KEHF (MAÐARA) SURESÝ

50. Ayet (YNÖ meali)


Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiþtik de Ýblis dýþýnda hepsi secde
etmiþti. Ýblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düþtü. Þimdi siz, benim beri
yanýmdan, onu ve onun soyunu dostlar mý ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düþ-
manýnýzken. Zalimler için ne kötü bir deðiþtirmedir bu!
50. Ayet (EHY meali)
Yine o vakti hatýrla ki, meleklere: "Adem için secde edin!" demiþtik, hemen secde
ettiler, ancak Ýblis cinlerden idi Rabbinin emri dýþýna çýktý. Þimdi siz beni býrakýp
da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düþman iken!
Zalimler için ne kötü bir deðiþme!

Arþdaki yüce konseyde, ÖK’ümüzün beri yanýndakilerden olan; cinlerin


Rabbi/Yöneticisi erkek bir cin olan Bal’dýr. Kendi Rabbinin, yani cinlerin
Rabbi/Yöneticisi olan Bal’ýn emrine ters düþen ve ayetde ‘onu’ olarak
tanýmlanan Ýsrael’dir. Onun soyu da Ýsraeloðullarý’dýr, OT-OZ halkýdýr.

175
Yukarýda verilmiþ olan ‘Yodh/the Lord/tanrý’ ile ilgili açýklamada iki ilginç
bilgi vardýr. Sözde tanrýlarýnýn adýný dört harfle yazmýþ ve yazýlýþýndan fark-
lý þekillerde telafuz ederek onun adý geçtiðinde kim hakkýnda konuþtuk-
larýnýn anlaþýlmamasýný istemiþlerdir. Diðeri ise, sözde tanrýlarýyla ilgili
olarak ‘iç doðasý gizli olduðu için’ þeklindeki bilgidir. Bunlarýn anlamý
nedir?

* “Çocuklarýn düþmaný olmayacaðýndan, bazý Arap ya da Afrika ülke-


lerinde kiþiler çocuklarýn adlarý ile anýlýr. Þunun babasý, amcasý, aðabeyi
gibi. Hastalýktan kurtulamayan Afrikalý, kötü ruhlarý þaþýrtmak için yeni
bir isim alýr. Yaþlý Eskimolar gençleþmek için yeni bir isim alýrlar. Dindar
bir Musevi ciddi bir þekilde hastalandýðý zaman dostlarý havraya giderek
dinsel ismini degiþtirmek üzere bir merasim düzenlerler. Ölüm meleði bu
þekilde þaþýrtýlacak, ismen aramaya geldigi kurbanýný bulamayacaktýr.

Ýlkel insanlarda þahsýn ismi ile ruh arasýnda kuvvetli bir bað vardýr. ÝsmÝ
deðiþtirilen Afrika ve Avustralya yerlisinin ruhu da deðiþmiþtir, artýk ayni
insan deðildir. Anne ve baba bazen çocuðu deðiþik isimlerle çaðýrýrlar. Bazi
toplumlarda ikizlerin almaya mecbur olduklarý isimler vardýr. Ýkizlerden
birinin ölmesi üzerine, Ölüm Meleðini þaþýrtmak için sað kalanýn ismi de-
ðiþtirilir.

Ýngiliz folklorunda, yeni doðan bebeðin vaftizden önce isminin açýklanmasi


uðursuzluk getirir. Vaftiz yoluyla henüz kutsanmayan çocugun açýklanan
ismine büyü yapmak, nazar deðdirmek mümkündür. Birinin gerçek ismini
bilmek, üzerinde kudret sahibi olmaya yeterli kabul edilirdi. Bu nedenle,
birçok toplumda, herkesin kendilerini çaðýrmak için kullandýklarý ismin
dýþýnda, kiþilere, göbek adý gibi, gizli bir isim verilir.

Bu tür inançlarýn doðal sonucu olarak birçok kavimde ismin gizli tutul-
masý, yalnýz birkaç yakýnýn bilebileceði gizli ve gerçek ismin yanýnda,
herkesin kullandýðý ikinci bir "sahte" isim verme geleneðinin geliþtigi izlen-
mektedir. Gerçek isim bazen o kadar gizli tutulur ki, yeni doðan bebeðin

* C.E.

176
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

kulaðýna annesi tarafýndan fýsýldanýr, annesinden baþkasý, kendi dahi, bu


gerçek ismi öðrenememiþtir.

Gerçek ismin kullanýlmasýndaki tabunun o isme benzeyen baþka isimlere


de uygulandýðý olabilir. Birçok Afrika ve Avustralya kavminde ileri gelen-
lerin ismini aldýðý, hatta o isme benzeyen eþya veya hayvan isimlerinin
deðiþtirildiði saptanmýþtýr. Ruhlarýnýn rahatsýz edilmemeleri için ölülerin
isimleri ile ilgili olarak da ayný uygulama görülebilmektedir. Böylece bu ka-
vimlerin dilleri sürekli deðiþmekte, ayný anlama gelen deðiþik kelimeler
bulunabilmektedir. Buna örnek olarak Zulu'larýn en az iki paralel dil kul-
landýklarý söylenebilir. Ayrýca, Zulular, ruhlarýn rahatsýz edilmelerini önle-
mek üzere ölülerin isimlerini, özellikle yas döneminde, kullanmazlar.

Elözis misterlerinde rahiplerin isimlerinin söylenmesi büyük bir günah


olarak kabul edilirdi. Tekrislerinden sonra rahiplerin isimleri bronz ve
kurþun levhalara yazýlarak Salamis körfezinin derin sularýna atýlýrdý. Eski
uygarlýklarda insanlar tanrýlarýný daima kendilerine benzetmiþtir.
Xenofanes'in sözleri ile; “zencilerin tanrýlarý siyah tenli basýk burunlu,
Trakyalýlar’ýn tanrýlarý ise beyaz tenli ve mavi gözlüdür; eðer atlar, öküzler
ve aslanlar da tanrýlara inanýp onlarý resmedecek ellere sahip olsalardý,
onlarýn da tanrýlarý at, öküz veya aslana benzeyecekti". Tanrýlarý kendine
benzeten insan kendine uyguladýðý tabularý da aynen tanrýlarýna uygula-
maya çalýþmýþtýr.

Sihirbazlarýn kara büyüsünden ismini korumak zorunda olan kiþi, ayni


mantýkla tanrýlarýnýn da ismini korumaya çalýþýrdý. Tanrýlarýn isimleri
sadece rahipler tarafindan bilinirdi. Bir kavim, bir kabile düþman kavmin
tanrýsý veya tanrýlarýnýn isimlerini öðrenebildiði takdirde büyü ile üzerinde
kudret sahibi olup tanrýnýn korumakta olduðu kavmi kolayca maðlup ede-
bilirdi. Kabile arasý harplerde tanrýlarýn isimlerini öðrenmeye çalýþan casus-
lar kullanýlýrdý.Eski Mýsýr'da tanrýlarýn isimleri yalnýzca hiyeroglifleri
okuyup yazabilen küçük bir rahip topluluðu tarafýndan bilinir, gene de
telaffuz edilmezdi. Büyücü Izis tanrý Râ'yi tuzaða düþürerek ismini öðren-

177
miþ, böylece Ra'nin kudretine sahip olarak tanrýça mertebesine yükse-
lebilmiþtir.

Romalý askerler bir kenti muhasara ettiklerinde Romali rahipler kentin


tanrýlarýna ismen hitap ederek onlarý nüfuzlarýnýn altýna almaya çalýþýr-
lardý. Düþmanlarýnýn da kendilerine karþý ayný oyuna baþvurmalarýný önle-
mek üzerede kendi tanrýlarýnýn gerçek isimlerini gizli tutarlardý. Tanrýnýn
ismini açýklayan Valerius Soranus isimli Romalý ihanet suçundan idam
edilmiþti. Plutarkhos (46-120), Roma'nýn koruyucu tanrýsýnýn ismini kim-
senin bilmediðini, hakkýnda soru sormanýn hatta erkek mi diþi mi olduðu-
nun araþtýrýlmasýnýn dahi yasak olduðunu yazar.

Hastalýklar kötü ruhlarýn, cinlerle perilerin iþiydi. Hastalýða neden olan


cinin ismini ögrenmek onu maðlup edip hastayý iyileþtireceðinden, kabile
sihirbazlarý kurbanlar keserek, tütsü yakarak, dans edip cezbeye girerek,
cinin adýný öðrenmeye çalýþýrlardý. Batý toplumunda, Engizisyon
mahkemelerinde cadýnýn iliþki içinde olduðu cinin adý iþkence ile öðre-
nilirdi.

Tevrat'ýn dört harfli tanrýsýnýn gerçek telaffuzunu kimse bilmezdi. Orta


çaðlarda þövalye tarikatlarý, Masonluk, bazý insiyatik cemiyet mensuplarý
Hakikatin simgesi olan Kayýp Kelimeyi ararlar. Bu kelime sözde tanrýnýn
gerçek ismidir ve inisiyasyondan geçmis, ezoterik bilgilere sahip kiþiler dahi
bu ismi çok özel merasimlerde ancak fýsýldarlar, fakat ismin gerçek telaf-
fuzu onlar tarafýndan dahi bilinmez ve zaten mümkün deðildir. Bu neden-
lerle Kutsal veya Kayýp kelime diye adlandýrýlan bu kelimenin bir adý da
Telaffuz Edilemeyen kelimedir.”

Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarýnýn sözde tanrýlarý/ilâhlarý kabul ettik-


leri Bal’ýn adýný saklamalarýnýn sebebi bunlar deðildir. Bu adý gizlemele
rinin sebebi; Bal’ýn iç dünyasýnýn gizli olmasýyla ilgilidir. Bal, yüce konseyde
Allah’ýn berisindeki Rablerden/Yöneticilerden/ÖGlerden bir tanesidir. Cin
olduðu için akýlýný iþleten, yani ruhu olan bir varlýk deðildir. Kur’an’da ver-

178
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

ilmiþ olan bilgiler dahilinde, ruhunun olmamasý; ne düþündüðünün, iç


dünyasýnda neler yaþadýðýnýn uykudayken dahi bilinememesi demektir.
Arþdaki yüce konseyde sözleriyle ve davranýþlarýyla yüceler yücesi
Tesnîm’e/ÖK’ümüze itaat ediyor gibi gözükürken aslýnda, bir cin olarak
insanlarýn önünde secde etmeyi, yani insanýn yöneticiler/Allah’a katýna
mirasçýlar/eriþecekler olmasýný istememesinden dolayý, yerde büyük bir
mücadeleye giriþmiþ olan kadýn kardeþi Ýsrael’e destek veriyor olmasý
nedeniyle ‘iç doðasý gizli’ tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Bal’ýn bir ilâh olduðuna
dair kandýrýlmýþ olan Ýsraeloðullarý, Beniisrael ve onlara uyan Yahudiler,
onun yapýlmasýný istediði þeyler ve verdiði destekle ilgili olarak konuþurken
Bal’ýn niyetinin ve bu mücadelenin içinde olduðunun, ve de Allah’a ortak
koþulduðunun anlaþýlmamasý için bu isim onlara binlerce yýl hiç öðretilme-
miþ ve de Bal adý hiç anýlmamýþtýr. Farklý harflerle, adlar ve iþaretlerle
tanýmlamalarýnýn sebebi budur.

Bu durumun bilgisi de Kur’an’da verilmiþtir.

13. RA’D SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Allah'a ortaklar tanýdýlar. Peki, her benliðin yaptýðý iþin baþýnda duranla bunlar bir
mi? De ki: "Onlarý isimlendirin. Yoksa siz Allah'a, yeryüzünde bilmediði birþey mi
haber veriyorsunuz? Yoksa, anlamsýz bir laf mý ediyorsunuz?" Hayýr, küfre sapan-
lara, tuzaklarý süslü gösterildi de yoldan döndürüldüler. Allah'ýn þaþýrttýðýna
kýlavuzluk edecek yok.

13. Ayet (EHY meali)


Böylece herkesin bütün kazancým gözetim altýna alan zat (Allah) hiç inkar edilir
mi? Tuttular Allah'a ortaklar koþtular. De ki: "Söyleyin bakalým onlarýn isimleri-
ni!" O'na yeryüzünde bilmediði bir þey mi haber vereceksiniz, yoksa anlamý
olmayan sadece kuru bir laf mý? Dogrusu küfre saplananlara hileleri hos gösterildi
ve dogru yoldan saptirildilar. Allah her kimi saptirirsa artik onu yola getirecek
yoktur!

179
Bal sözcüðünün Ýbranice harflerle yazýþý;
Bal :
Bu harflerin isimleri : Beth ‘Aleph Lamedh (Bel)

Ýlk Ýbranice harflerle yazýlýþý :


Bu harflerin isimleri : bet élef lamd

Ýbranice’de ‘Beth’ harfinin þekilsel anlatýmý; house/ev’dir. Siyonist


Yahudiler’in ‘yeni dünya düzeni’ adýyla kurmuþ olduklarý Amerika Birleþik
Devleti’nin yönetim merkezinin adý da ‘whitehouse’ dur, yani yöneticilerin
toplandýklarý/çalýþtýklarý yer’dir. ‘Beth’ harfiyle tanýmlanan yer; Rab’býn ve
diðer Rablerin/Yöneticilerin bir arada olduðu arþdaki ‘yüce konsey’ in top-
landýðý binadýr. ‘Aleph’ harfine yükledikleri anlam ‘ox head/akýlsýz baþ/akýl-
sýz lider’ demektir. ‘Lamedh’ harfinin anlamý ise ‘ox goad/akýlsýz kýþkýrtýcý’
demektir. Hepsini toplayýnca Bal adýna yükledikleri anlam; ‘yüce konsey-
deki akýlsýz kafalý/akýlýný iþletemeyen kýþkýrtýcý lider’ demektir. (Siyonizmin
simgesi olan pramit þeklinde inþa edilmiþ onca bina ve çatý varken, niçin
Beyaz Saray’ýn çatýsý kubbe þeklin yapýlmýþtýr? Çünkü arþda, yüce konseyin
toplandýðý bina da beyazdýr ve çatýsý kubbe þeklindedir. Orada da oval
salon, oval beyaz bir masa ve beyaz deri koltuklar vardýr.)

‘Kayýp kelimenin’; Bal adýnýn telaffuz edilmesinin yasak olduðu ve


öðretilmediði dönemlerde, onun ilgili söz söylemek isteyenler, iþaret par-
maklarýyla OSu göstererek Bal’ý kastetmiþlerdir. Bu iþaret bugün, içlerinde
yaþadýklarý diðer milletlerin yöneticileri durumunda olup siyonizme hizmet
eden Yahudiler’in kullandýðý ve ne söylerlerse söylesinler, kendilerinin siyo-
nizme hizmet ettikleri mesajýný verdikleri bir iþaret olarak kullanýlmaktadýr.
Siyonizmin, mesajlarýný ve öðretilerini sonraki nesillere aktardýðý yollarýn
en önemlilerinden birisi de yaðlý boya tablolardýr. Guido di Petro (Fra
Angelico)-1430-1435, Raffaello Sanzio (Raphael)-1517, Leonardo da
Vinci-1513-1516, Jan Provost-1520. Bu tablolarda bu iþareti görebilirsiniz.
(Louvre Müzesi, Paris)

180
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Cumhuriyet 05.012006
Sayfa ON

Cumhuriyet 01.12.2005
Sayfa ON

Bu iþareti bizlere ilk okulda yaptýrmaya baþladýlar.

Cumhuriyet 19.03.2005 Cumhuriyet 20.07.2005


Sayfa ON Sayfa 12

181
Cumhuriyet 21.03.2005 Cumhuriyet 27.03.2005
Sayfa 5 Sayfa 12

Cumhuriyet 17.09.2006 Cumhuriyet 04.10.2006


Sayfa 4 Sayfa 6

Yukarýdaki fotoðrafa dikkat ederseniz, sol elin parmaklarý sýkýca kapan-


mýþken sað elin parmaklarý hafif açýktýr. Hiçbir insan, konuþurken söylediði
sözün manevi etkisi altýnda bilinçsizce iki elini farklý þekilde havaya kaldýr-
maz. Doðal bir refleks olarak bu durum imkânsýzdýr. Ancak kasýtlý olarak
bir el sýkýca kapanmýþ ve gergin, diðeri açýk ve gevþek olarak havaya
kaldýrýlabilir.

Yine yukarýdaki fotoðraflara dikkat ederseniz, Ýslamýn arkasýnda duranlar


sol ellerini, Hýristiyanlýðýn arkasýnda duranlarda sað ellerini havaya kaldýr-

182
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

mýþ durumdalar. Kimi ise, þiþ de kebap da yanmasýn istemiþ.

Hepsinin ayný iþareti yapmýþ olmasý rastlantý mýdýr? Kendileri ile ilgili
yapýlan bu haberlerde, ayný iþareti yaptýklarý görüntülerinin kullanýlmýþ
olmasý rastlantý mýdýr? Yabancý liderlerin bu fotoðraflarýnýn, ‘Dýþ
Haberler’e ayrýlan sayfalardan ON’uncu sayfada yayýnlanmasý rastlantý
mýdýr? Ýbranice lisanýnda ON’uncu harf ‘Yodh’ dur ve sözde tanrýlarý,
Bal’ýn simgesidir. Ýngiliz baþbakanlarýnýn çalýþma ve özellikle, yabancý
devlet liderlerini kabul ettikleri ofislerinin adresi; Downing (yenme,
tüketme, aþaðýlama, sýrtýný yere getirme) sokaðý, kapý numarasý ON’dur.
Tüm bu fotoðraflarýn ayný gazetede yayýnlanmasý da mý raslantýdýr?

Durumu özetlemek gerekirse; ÖK’ümüz, akýlý iþleten insanýn önünde tüm


melek ve cinlerin secde ederek insan adlý varlýðýn üstünlüðünü kabul
etmelerini isteyince bu meþhur cin efendi Bal, sonlarýnýn geleceðini ya da
saltanatlarýnýn biteceðini görmüþtür. Kendisi yüce konseyde olduðu için bu
duruma isyan etmenin ayýp olacaðýný ve kendisine yakýþmayacaðýný
düþünerek korkusundan dile getiremeyince, hemþiresi/kadýn kardeþi Ýsrael’i
kýþkýrtmýþtýr. Fakat Ýsrael de, ÖK’ümüzün buyruðuna karþý gelmeye cesaret
edemediðinden ‘ben bu emri kabul etmiyorum’ demek yerine, ‘ben ateþten
var edildim, çamurdan var edilmiþ insana boyun eðmek için var edilmedim’
sebebinin arkasýna gizlenerek durumu idare etmiþ ve kýyamet gününe kadar
süre alabilmiþtir. Ýsrael’in, Hz. Adem’den çocuðu olmasýný istemesinin sebe-
bide bu durumdan kurtulabilmek içindir. Akýlý iþletmenin fiziksel bir özellik
olabileceði düþüncesiyle, akýlý iþletme özelliðinin cinlere aktarýlmasý sonu-
cunda yönetimin kendilerinde kalmasý ve sonsuz yaþamýn mirasçýlarý olmak
ümidiyle, daha neyin ne olduðunu bilmeyen Hz. Adem ile iliþki kurarak
‘Golan’ türü olan oðlunu doðurmuþ fakat sonu hüsran olmuþtur. Ýsrael’in ve
erkek kardeþi Bal’ýn son görüldüðü yer cehennemdir.

21. ENBÝYA SURESÝ

29. Ayet (YNÖ meali)


Ýçlerinden her kim, "Ben O'nun berisinden/alt mertebesinden bir ilahým!" derse
böylesini cehennemle cezalandýrýrýz. Zalimleri iþte böyle cezalandýrýrýz biz.

183
29. Ayet (EHY meali)
Ýçlerinden her kim: "Ben O'ndan baþka ilahým!" derse, Biz ona cehennemi ceza
olarak veririz; zalimleri Biz böyle cezalandýrýrýz.

59. HAÞR SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Durumlarý, þeytanýn durumuna benziyor. Hani, þeytan insana, "Küfret/inkâr et!"
der, insan küfür ve inkâra sapýnca da þöyle konuþur: "Vallahi ben senden uzaðým;
ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarým!"
16. Ayet (EHY meali)
Týpký þeytanýn meseli gibi ki, insana: "Ýnkar et!" dedi de inkar edince: "Ben senden
uzaðým; çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarým!" dedi.

17. Ayet (YNÖ meali)


Bu yüzden ikisinin de sonu, içinde sürekli kalacaklari ateþe girmek oldu.
Zalimlerin cezasý iþte budur.
17. Ayet (EHY meali)
Sonra ikisinin de sonu, sonsuza dek ateþte kalmalarý oldu. Ýþte zalimlerin cezasý
budur,

Yukarýdaki ayetde ‘ikisinin de sonu’ þeklinde bahsedilen þeytan ve bir insan


deðildir. Çünkü cehenneme gitmiþ/gidecek insan sayýsý bir tane deðildir.
Þeytan sadece bir insaný kandýrabilmiþ ya da tüm insanlar cehenneme
gidecek de deðildir. ‘Ýkisinin de sonu’ þeklinde tanýmlananlar Bal ve kadýn
kardeþi Ýsrael’dir. Bu durum; 21;29. ayetde “Zalimleri iþte böyle ceza-
landýrýrýz biz!” sözü ve 59;17. ayettede “Zalimlerin cezasý iþte budur” þek-
linde ayný ifadeyle tanýmlanarak ikisinin þu anda cehennemde olduklarý
bilgisi verilmiþtir. Sözde ilâhlarýna ve kadýn kardeþine hizmet eden siyo-
nistler onlar için çabalayýp dursunlar. Halâ akýllarýný iþletmezlerse, onlarýn
yanýna gideceklerine þüphe yoktur.

11. HÛD SURESÝ

101. Ayet (YNÖ meali)


Onlara biz zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri

184
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

geldiðinde, Allah'ý býrakýp da yakardýklarý ilahlarý kendilerine hiçbir yarar saðla-


madý. Ýlahlarý onlarýn sadece hasar ve hüsranlarýný artýrdý.

101. Ayet (EHY meali)


Biz, onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler; Allah'tan baþka tap-
týklarý tanrýlarý, Rabbinin emri geldiði zaman kendilerine hiçbir yarar saðlamadý ve
hasarlarým artýrmaktan baþka hiçbir iþe yaramadý.

Ýngilizce’de, ‘she’ sözcüðü kýzlar için ‘o’ demektir ve okunuþu ‘þi’ dir. Antik
Ýbranice’deki ‘þin’ den gelir (21. harf) ve Ýsrael’i simgeler. ‘He’ sözcüðü
erkekler için ‘o’ demektir, okunuþu’hi’ dir. Antik Ýbranice ‘deki 5. harfin
adýdýr; ‘he’; ‘Bal/Bell’i simgeler. Allah adýnýn anýlmasý yerine, sürekli
Ýsrael’in(she) ve ‘Bal’ýn(he) anýlmasý tuzaðýný kurmuþlardýr. Türkçe’mize
de onlarýn anýlmasý için yerleþtirilmiþ bir çok kelime vardýr; bal, bel, bellek,
belde, balkon, balon, belki, belli, yahut, þiþe vb.

Shell... Shell - Shell - Shell; ‘Ýsrael-Bal cehennemde’ demektir.

Arapça’ da, telaffuz edilmesiyle ‘hu’ olarak seslendirilen bir harf yoktur.
‘He’ gibi ‘Hu’ sesi de Bal’a özgülendirilmiþtir. Ya Rab demek gibi, Ya Hu da
(bu da geçer Ya hu, yok Ya hu) Allah’a ortak koþmaktýr. Allah Kur’an’da
Kendisi’ne ‘Rab’bim Allah’ denilerek seslenilmesini öðretmiþtir, Ya Rab
þeklinde deðil. Yahudi adýnda da bu ‘Ya Hu’ sesi vardýr. Ayný þekilde ‘Hele
þükür’ sözü de Allah’a deðil, ‘He’le, yani ilâh kabul ettikleri Bal’e þükret-
mektir, Allah’a ortak koþmaktýr. Anlamýþ olduðunuz gibi ‘Hu’ çekmek de
ilâh olmayan Bal’ý anmak, Allah’a ortak koþmaktýr. Artýk ‘bilmiyorduk’
diyemezsiniz. Ýnternetde bazý Ýslami sayfalarda kelime-i þahadet þu þekilde
öðretilmektedir; ‘Eþhedü en la ihale illallah ve eþhedü enne Muhammeden
abduhu ve rusuluhu’. Kimse uyanmadý mý, yoksa ilahiyatçýlarýmýz da mý
þirke ortak? Allahu Ekber’e, Allahutela sözüne ne demeli? Ýngilizce’de de
‘insan’ anlamýnda kullanýlan ‘human’ ve anlamý ’Kim’, okunuþu ‘hu’ olan
‘who’ sözcükleriyle ayný tuzak kurulmuþtur. Hepsi Allah’a ortak koþmaktýr.

185
Ýbranice’de ve Ýngilizce’de ‘Bal’ adý ‘Bel’ olarak telaffuz edilmektedir.
Siyonist bilge hahamlarýn kurgusu uydurma bir dil olan Ýngilizce lisanýnda
‘çan’, ‘bell’ sözcüðü ile tanýmlanmýþtýr ve okunuþu ‘bel’ dir. Siyonist
hahamlarýn bir küfrü olan diðer bir tuzaklarý da; kilise çanlarýnýn çalýn-
masýyla/sözde tanrýlarýnýn çaðýrmasýyla, Hýristiyan’larýn/insanlarýn, onlarýn
sözde tanrýlarýnýn/Bel’in sesine kulak vererek Bel’in emriyle toplanmasý/ona
itaat etmeleri tuzaðýný kurgulamýþ olmalarýdýr.

ABD para birimi ‘dolar’ üzerinde yazýlý olan ‘IN GOD WE TRUST' sözü,
siyonizmin asýl yüzünü, nihai amacýný anlatan sözdür. Uydurulmuþ Ýngilizce
lisanýna göre 'Allah'a güveniyoruz' denildiði sanýlmaktadýr. Herþeyden
önce Allah'a ait adlardan hiçbiri 'god' deðildir. Erken Türkçe, Ýbranice,
Arapça gibi dillerin saðdan sola yazýlýp okunduðu hatýrlanýrsa, ki konuþma
dilinin yazýlmasý ve okunmasýnýn doðrusu saðdan soladýr, 'god' sözcüðünü
saðdan sola/tersten okuduðumuzda ortaya çýkan sözcük 'dog' olur ve
Ýngilizce'deki anlamý 'köpek' dir.

Ýngilizce lisanýndaki sözcükleri erken Türkçe'deki tamðalarýn adlarýndan


oluþturmuþ ve kendi felsefelerini seslendirebilecek þekilde sözler türet-
miþlerdir. Erken Türkçe’deki bazý tamðalarýn adlarý : * IN, AT, US, IS, ON,
AS, AN, IT gibi, doðrudan Ýngilizce’de kullanýlmýþtýr.

Ýlk bölümde aktarýlmýþ olan konuyu; ses titreþimlerinin maddeyi etkilediði,


kastýmýzýn, niyetimizin ve neyi söylüyor olduðumuzu sanmanýn önemli
olmayýp, çýkardýðýmýz seslerin neyi söylüyor olduðumuzu belirlediðini
önemle hatýrlayarak, IN GOD WE TRUST sözünün telaffuz edilmesiyle
oluþan seslerle aslýnda ne söylenildiðine bakalým. Erken Türkçe tamðalar-
la/damgalarla bu seslerin aslý þudur;

IN ÖG OT AW AT ËR US AT

IN : Hokum altýna alma


ÖG: Yüce konseydeki Rablerin ünvaný (6 adet)

* Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan,2005,MMB

186
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

OT : Ateþ
AW : Çevrilme, halinden ... a çevrilme
AT : Var etme/varlýk
ËR : Eriþme
US : Vücud

Sözcükleri telaffuz ederken çýkardýðýmýz seslerle aslýnda neyi söylediðimizi


belirliyor olduðumuz bilgisi ile, IN GOD WE TRUST sözünün telaffuz
edilmesiyle söylenmiþ olan asýl söz þu olmaktadýr; ‘Ateþ halinden çevrilerek
var edilen varlýk ÖG, hokum altýna alan olarak vücud var edecek duruma
eriþecek.’

Bilgileri ve felsefeyi hatýrlayarak bu sözün nihayi anlamýný bulabiliriz.


Dumansýz parlak ateþten var edilmiþ cinlerin Rabbi/Yöneticisi/ÖGü;
ateþten var edilen Bal’dýr. ÖK’ümüz, yüce konsey üyesi Rabler/ÖG’ler de
dahil olmak üzere, varlýk alanýndaki tüm varlýklarý ilk var edendir. O ilk
var edilenden, kendilerine öðrettiði ilimle türetebilen/çoðaltabilenler ise,
arþdaki yüce konsey üyesi Rabler/ÖG’lerdir. ‘Vücud var edebilecek duru-
ma eriþecek’ sözü, Bal’ýn da ÖK’ümüz gibi ilk var eden olabilmesi iddiasýný
anlatmaktadýr. Bal ve Ýsrael, ruhlarý/akýlý iþletme özellikleri olmadýðý için,
varlýk alanýnda ‘bütün’ olarak görülemez olan AL-APA’nýn varlýðýný
anlayamamýþlar, o anda sonsuz yaþamdaki etkin halk(varlýklar) olarak
yönetici olmak istemiþlerdir. Mülk ve hokumdan pay istemiþlerdir.
Göklerin ve yerin ÖK’ümüz tarafýndan gözleri önünde oluþturulmasý/yapýl-
masý, ruh/akýlý iþletme sistemi de verilerek var edilen Adem’in önünde tüm
cinlerin ve meleklerin secde etmelerinin istenilmesi, onlarý; Bal ve Ýsrael’i,
Midyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan da olma durumuna düþürmüþ,
sonsuz yaþamýn paylaþýlmasý için insan adlý varlýðýn sisteme yerleþtirileceði-
ni görmüþlerdir. Bu durumdan kurtulmak amacýyla insaný da Allah’a itaat
etmeyen bir duruma düþürerek sistemdeki yerlerini koruyabilmek için
Ýsrael, iddialarýný baþarmak amacýyla kýyamet gününe kadar süre almýþtýr.
Peki anlaþma nedir? Bu iddiayý kazanma veya kaybetme durumunda,
anlaþýlmýþ ve olacak olan þey nedir?

‘IN GOT WE TRUST’ sözüyle verilen nihai mesaj;(sözde) ‘Bal, Teñri ola-
cak’ dýr ve iþte bu, siyonizmin nihai amacýdýr; Bal’ý ilâh/Teñri seviyesine

187
yükseltebilmektir. Þimdiden Bal’a ‘AK-EK’ ünvanýný yakýþtýrmýþlardýr.
Siyonizm, dünya krallýðýný kurarak yerde tüm milletleri yönetmek deðildir.
Allah, insan toplumlarýný arþa eriþecek vekiller olarak seçtiði bilgisini
Kur’an’da vermiþtir, cinleri veya cinlerden türetilen Ýsraeloðullarý’ný deðil.
Umuyorum ki artýk uyanýr, yanlýþ tarafý; hali hazýrda kendilerine cennetin
kapýsý kesinlikle kapanmýþ olanlarý desteklediðinizi anlarsýnýz. Peki son
savaþý siyonizm kazanýr ve Türk milleti de onlarýn hakimiyeti altýna girerse
Ýsrael ve oðullarýnýn ödülü ne olacak? Bal hangi ‘yer’de ve kimleri, gökleri
hokum altýna alan ÖK’ümüzden, sözde baðýmsýz olarak yönetecek?

IN GOD WE TRUST sözü telaffuz edilirken çýkan seslerle söylenilmiþ


olan söz/felsefe;(sözde) ‘Bal Teñri olacak’ iddiasý, ÖK’ümüze/Allah’a ortak
koþmaktýr. Amaçlarýný ve felsefelerini her lisanda, herkesin gün içinde
sýkça kullandýðý ve uydurduklarý sözcüklerin, adlarýn ve isimlerin içine
gizlemiþlerdir. Meselâ sýkça kullandýðýmýz ve kulaða hoþ gelen bir sözcük;
teþekkür.
OT EÞ EK ÏK ÜR

OT;Ateþ, AS;yetki, AÞ;yetkilendirme, EÞ;yetkilendirilmiþ, EK:Bal,


ÏK; dual,çift, ÜR;hakim olan/hakimiyet kuran

Teþekkür; ateþten (var edilerek) yetkilendirilen Bal ikinci hakimiyeti kura-


cak. Yani; ateþten var edilmiþ olan Bal, (sözde) dual/ikinci Teñri olacak.
Özgür; ÖZ ÖG ÜR; ozmuþ/bir halden diðerine geçmiþ olan ÖG/Bal
hakimiyet kuracak, demektir. Hür; HU ÜR; (sözde) Hu/Bal hakim olacak
demektir. Hakikat: HU AK ÝK AT; Hu, AK olarak dual varlýk; iki Teñri
olacak demektir. ‘Hakikat’ sözcüðü, Allah’a ortak koþmaktýr. Kimilerinin,
iki elinin iþaret parmaklarýyla OSu(gökü) göstermesinin anlamý budur.

Tuzaktan kurtulmak ve Allah’a ortak koþmak istemiyorsanýz, ‘teþekkür’


sözü yerine ÞÖKRAN adýný kullanabilirsiniz. Arapça deðil tam Türkçe bir
addýr. ÞÖKRAN/ OÞ ÖK ËR AÑ ; tecelli eden ÖK’den eriþen akýlý iþletme
özelliði/ruh’ demektir. ‘Þökran’ adýnýn kullanýlmasýyla söylenen; ‘bana
söylediðin/benim için yaptýðýn güzel þey, Allah’ýn verdiði ruhla/iradeyle
düþünüp yaptýðýndýr, aracý sen oldun ama bu, Allah’ dandýr’, demektir.

188
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýbranice’de ‘w’ harfi, ‘sin (günah/günah iþlemek)’ sözcüðüyle adlandýrýl-


mýþtýr. Bunun nereden geldiðide aþaðýda bir tanesi verilmiþ olan Çatal-
höyük duvar resiminin üzerindeki yazýdan anlaþýlmaktadýr.

Çatalhüyük VI Yazýtý

; IN : hokum altýna alma


;Ë : akýllý (baþsýz çizilmesi akýlsýz anlamý vermek içindir)
; UÇ : lider/kral, ; diþi lider/ana kraliçe
; ANÇ : o þekilde
; ÖC : kendi, kendisi
; ÏY : resmini çizmek, resmetmek

Resmin üzerine Erken Anadolu Türkçesi ile yazýlmýþ olan sözün anlamý;

“Hokum altýna alýnan akýlsýz kraliçenin kendi þekli resmedilmiþtir”

Çatalhüyük’ün çok renkli duvar resimlerinde çoðu kadýn olmak üzere elli-
den fazla ‘sýn(mana ifade eden görünüþ)/figür’ bulunmuþtur. Tarihi yazýt-
larda baþsýz figür, akýlsýz/akýlýný kaybetmiþ, ruhu bedeninde olmayan var-
lýklar için kullanýlmýþtýr. Buradaki figürde, ruhu olmadýðý için akýlsýz/akýlýný
iþletemeyen bir kadýn olan Ýsrael’in resmi baþsýz olarak çizilmiþtir. Dikkat
edilecek olursa bu baþsýz kadýn vücuduna çizilmiþ harflerden bir tanesi
‘w’dir, Ýsrael’in/þeytanýn simgesi olarak seçtikleri tamðalardan bir tanesidir.

* Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kazým Mirþan,2005,MMB

189
Uydurduklarý Ýngilizce’de ‘ý’ harfini kullanmadýklarý için siyonist bilgeler
bu ‘sýn’ sözcüðünü ‘sin (antik Ýbranice’de ‘þin’dir)’ olarak yazmýþ ve ilk
isyan edip günahý iþleyen Ýsrael olduðu için bu kelimenin anlamýný ‘günah’
olarak belirlemiþlerdir. Yukarýdaki resimde verilmiþ olan baþka önemli bil-
giler de vardýr. Çýplak bir beden olarak çizilmiþ olduðu halde ayaklarý par-
maksýz ve toynak þeklinde çizilmiþtir. Göðüs uçlarý yuvarlak çizildiði halde
göbek deliði farklý ve büyük resmedilmiþtir. Elleri de dört parmaklýdýr.
Bunlar; kadýn bir cinin beden yapýsý hakkýnda bizlere bilgi vermektedir.

Bu durum Ýsrael’in, Konya þehri, Çumra ilçe merkezinin 11 km. kuzeyinde


yer alan Çatalhöyük’de yaþadýðý bilgisini aktarmaktadýr. Ankara, Anadolu
Medeniyetleri Müzesi’nde bu bedenin kil ve toprakdan yapýlmýþ heykelcikleri
de bulunmaktadýr. Bunlarýn bazýlarýnda kucaðýnda bir çocuk, ve bir
tanesinde bu çocuðun kuyruðu da vardýr. Ýþte bu çocuk; Ýsrael’in Adem’den
hamile kaldýðý ve hüsranýna sebep olan ‘Golan’ türündeki oðludur. Þeytanýn
hep kuyruklu resmedilmesinin sebebi de budur; cin erkeklerinin fiziksel özel-
liklerinden bir tanesidir. Bu bölgede yaþayan atalarýmýz bizlere bilgi aktarmýþ,
uyarmýþlardýr. Siyonizmin amacý bugün de devam etmektedir. Çatalhüyük
kazýlarýna uzunca bir süre ara verilmiþ olmasýnýn sebebi de herhalde biri-
lerinin, her þeyi ilk önce kendilerinin görmesini ve bazý þeyleri saklayarak,
doðru bilgiyi örtmek istemeleridir. Yine bu ayný birileri ki siyonistler, mümin-
leri kullanarak, Konya merkezli bir devlet kurulmasýný da bunun için istiyor
olmalýlar, ana kraliçe- lerinin anýsýna, kendi yönetimleri altýnda.

Sözcüklerin söylenmesiyle oluþan ses titreþimlerinin maddeyi etkilediði


ilimsel bilgisiyle sözcüklerde önemli olanýn, hangi sesin hangi harfle
/þekille yazýldýðý deðil, çýkarýlan sesler olduðunun anlaþýlmýþ olduðuna
inanýyorum. Þeytan adýnýn Ýbranice’deki karþýlýðý ‘satan’ dýr. Diþiyi temsil
eden ‘V’ ikonu/harfi, Ýsrael’in simgelerinden bir tanesidir. ‘Satan’ adýndaki
‘s’ harfi ‘v’ harfi ile deðiþtirilirse bu sözcük ‘vatan’ olmaktadýr. Anlamýþ
olduðunuz gibi, ‘Herþey vatan için’ sözüyle, ‘Her þey satan/þeytan/Ýsrael
için’i söylüyor olduðumuz görülmektedir, ki ‘vatan’ sözcüðünün ‘yurd/OY
UR AD’ anlamýna gelen hiçbir kökeni de yoktur. ‘Yurd’ adýnýn kullanýlmasý
þarttýr.

190
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Birçok ülkede genel tuvaletlerde ‘WC’ simgesi kullanýlýr ve bunun anla-


mýnýn ‘water closed’ olduðu söylenir. Elbet aslý bu deðildir. Bu simgedeki ‘W’
harfi þeytaný/Ýsrael’i tanýmlar, ‘C’ harfi de ‘)‘ tamðasýdýr; ‘hokum altýna
alma/IN’ dýr. ‘WC’ nin anlamý, þeytan/Ýsrael tarafýndan hokum altýna alýn-
manýn [ IN tamðasýnýn; ‘( ‘nýn yönüne dikkat edelim], o yurd yönetiminin
siyonizm tarafýndan ele geçirildiðinin mesajýdýr/bilgisidir. Türkiye’de genel
tuvaletlerde ilk ne zaman ‘WC’ harflerinin kullanýldýðýný bilen var mý?

Hür ve Kabul Edilmiþ Masonlar


Derneði Amblemi

Hür ve Kabul Edilmiþ Masonlar Derneði’ne ait semboldeki þekillerin


pergel ve gönye olduðu, ‘G’ harfinin de uydurma ‘gerçek’ sözcüðünün ilk
harfi olduðu söylenmektedir. Fakat bu harf Amerika’da da ‘G’ harfidir. Bu
amblemde, üstteki pergel þekli adam olan Hz.Adem’i, alttaki gönye þekli
de kadýn Ýsrael’i temsil etmektedir. Ýç içe geçmiþ olmalarý, yaþadýklarý cin-
sel iliþkiyi, ortadaki ‘G’ harfi de Ýsrael’in doðurduðu, ruha sahip olmadýðý
için akýlýný iþletemeyen ve bilinci olmayan, konuþamayan, bir ‘Golan’ olan
oðlunu; cin kadýný ile insan adamýnýn çiftleþmesinden doðan çocuðu tem-
sil etmektedir. ‘Þeytanýn Avukatý, Constantine’ gibi birçok sinema filminde
bu konu iþlenmiþtir.

2001 yýlýnda Hür ve Kabul Edilmiþ Masonlar Derneðine üye olmuþ birisi
olarak, Kur’an’da verilmiþ olan bilgilerin farkýna varmamla birlikte arada-
ki baðlantý kurulmuþ olup, masonluðun iþaret ve hareketlerinin felsefesi ve
ne anlamlara geldiði bilinir olmuþtur.

Her þeyden önce, doðrusunu bilmeden ve her duyduðuna inanan insanlar,


tüm mason derneði üyelerinin inançsýz ve yurd haini olduðunu sanmakta-

191
larsa, ilk önce þahsýmý bu sýnýfýn içine koymalarý gerekir. Farkýna varýl-
malýdýr ki, 1400 yýldýr Kur’an’da yazýlý olan bilgilerin anlaþýlmasý bir mason
derneði üyesine nasip olmuþtur. Kimin inançlý olup olmadýðýna Allah adýna
karar vermek; haddi aþmaktýr.

Masonluðun felsefi temelinin Hz.Süleyman zamanýna ve tapýnaðýna


dayandýðý söylenmektedir, doðrudur. Bu bilgi de Kur’an’da verilmiþtir.

34. SEBE' SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Süleyman için de sabah gidiþi bir ay, akþam dönüþü bir ay olan rüzgârý
görevlendirdik. Onun için erimiþ katran/bakýr kaynaðýný sel gibi akýttýk. Cinlerden
öylesi vardý ki, Rabbinin izniyle onun önünde iþ yapardý. Onlardan hangisi
buyruðumuzdan yan çizse, alevli ateþ azabýný kendisine tattýrdýk.

12. Ayet (EHY meali)


Süleyman'ýn emrine de rüzgârý verdik. Sabah gidiþi bir aylýk akþam dönüþü bir
aylýk yol idi. Erimiþ bakýr kaynaðýný da ona sel gibi akýttýk. Rabbinin izniyle elinin
altýnda cinlerden de çalýþan vardý. Onlardan da her kim emrimizden saparsa, ona
ateþ azabýný tattýrýrýz.

38. SÂD SURESÝ

34. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun ki biz, Süleyman'ý imtihan ettik, tahtýnýn üstüne bir ceset býraktýk da
o, tövbe ile Allah'a yöneldi.
34. Ayet (EHY meali)
Andolsun ki Süleyman'ý fitneye düþürdük ve tahtýnýn üzerine bir ceset býraktýk.
Sonra tevbe ile önceki haline döndü.

35. Ayet (YNÖ meali)


Þöyle yakardý: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraþmayacak bir
mülk/saltanat ver bana! Kuþkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!
35. Ayet (EHY meali)
"Ya Rab, beni baðýþla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki ardýmdan hiç kimseye
yaraþmasýn. Þüphesiz bütün dilekleri veren Sensin, Sen."dedi.

192
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

36. Ayet (YNÖ meali)


Bunun üzerine, rüzgârý onun emrine verdik; onun emriyle onun istediði yere uysal
uysal/tatlý tatlý akýp giderdi.
36. Ayet (EHY meali)
Bunun üzerine Biz rüzgârý onun emrine verdik. Emriyle istediði yere yumuþacýk
akardý.

37. Ayet (YNÖ meali)


Þeytanlarý da onun emrine verdik. Hepsi bina ustasý ve dalgýçtý.
37. Ayet (EHY meali)
Bütün bina yapan, dalgýçlýk yapan þeytanlarý da.

Bu ayetlerde verilen iki bilgi var. Masonlukta kullanýlan ‘duvar ustasý’


tanýmlamasýyla kimlerin(cinlerin) kastedildiði ve cinlerin, farklý ciðer
yapýlarý ile suyun altýnda uzun süre kalabilme yetenekleri olduðudur.

90’lý yýllarda masonik bir ‘mabed çalýþmasý’ basýna açýk olarak yapýlmýþtýr. Bu
çalýþmaya katýlmýþ olanlar oradaki iþaretleri ve hareketleri hatýrlayabilirler.
Mabed çalýþmasý, Hz.Musa’nýn Firavun’a Allah elçisi olarak gittiðinde
yaþanmýþ olan olaylarýn temsilidir.

20. TÂHÂ SURESÝ

17. Ayet (YNÖ meali)


"Nedir o sað elindeki ey Mûsa?"
17. Ayet (EHY meali)
O sað elindeki de ne, ey Musa?

18. Ayet (YNÖ meali)


Cevap verdi: "O, benim asamdýr. Ona dayanýrým, onunla koyunlarýma aðaçtan
yaprak indiririm. Onda, iþime yarayan baþka özellikler de vardýr."
18. Ayet (EHY meali)
Musa: "O benim asam, üzerine dayanýrým ve onunla davarlarýma yaprak çýrparým;
benim daha baþka ihtiyaçlarýmý da görür." dedi.

193
19. Ayet (YNÖ meali)
Buyurdu: "Yere at onu ey Mûsa!"
19. Ayet (EHY meali)
"Býrak onu, ey Musa!" diye buyurdu.

20. Ayet (YNÖ meali)


O da onu attý. Bir de ne görsün, bir yýlan olmuþ o, koþuyor...
20. Ayet (EHY meali)
Býraktý onu, bir de ne görsün o, bir yýlan olmuþ koþuyor!

21. Ayet (YNÖ meali)


Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceðiz."
21. Ayet (EHY meali)
Allah: "Tut onu ve korkma, Biz onu önceki haline döndüreceðiz." buyurdu.

22. Ayet (YNÖ meali)


"Bir de elini koynuna sok! Bir baþka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çýksýn."
22. Ayet (EHY meali)
Bir de elini koynuna sok ki, diðer bir mucize olarak kusursuz bembeyaz çýksýn!

23. Ayet (YNÖ meali)


"Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazýlarýný göstereceðiz."
23. Ayet (EHY meali)
Sana en büyük mucizelerimizden bir kýsmýný gösterelim diye.

24. Ayet (YNÖ meali)


"Firavun'a git; çünkü o, azdý."
24. Ayet (EHY meali)
Firavuna git, çünkü o pek azýttý.

7. A’RAF SURESÝ

107. Ayet (YNÖ meali)


Bunun üzerine Mûsa, asasýný yere attý; birden korkunç bir ejderha oluverdi o.
107. Ayet (EHY meali)
Bunun üzerine asasýný býrakýverdi. Bir de ne görsün; koskoca bir ejderha kesiliverdi.

194
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

108. Ayet (YNÖ meali)


Elini çekip çýkardý; birden o el, bakanlarýn önünde bembeyaz kesildi.
108. Ayet (EHY meali)
Elini sýyýrýp çýkardý, ne baksýn; o seyredenlere ýþýk saçan bembeyaz bir el!

Mabed çalýþmasýnda bir görevlinin taþýdýðý asa, Hz.Musa’nýn asasýný temsil


etmektedir. Beyaz eldivenler giyilmiþ olarak mabedde ayaða kalkýldýðýnda
sað elin kalp üzerine konulmasýnýn anlamý da; Hz.Musa’nýn, Allah’dan bir
mucize olarak, elini göðsüne sokup çýkardýðýnda bembeyaz kesildiði anýn
temsilidir.

Dernek üyelerinin mabed çalýþmalarýnda takmakta olduklarý önlüklerin


anlamý; hizmet edenin, hizmetkâr olmanýn ifadesidir. Hz.Sülayman’a
hizmet ettirilen cinlerin intikamýný, insaný da ayný duruma düþürerek tem-
silen almak üzere bu düzen kurulmuþtur. Bilmemek ayýp ya da suç deðildir.
Öðrendikten sonra ayný hataya devam etmek, akýlýn rehberliðine
inandýðýný söylemekle baðdaþmayan iki yüzlülük olacaktýr, ya da korku.

Özet olarak siyonistler, insana beyaz eldiven giydirerek Allah elçisi olan
Hz.Musa’yý canlandýrýp, önlük taktýrarak kendilerine hizmet eden görün-
tüsü verdikleri dernek üyelerini, otur otur, kalk kalk diye emir verilen
hizmetkârlar haline getirerek insan toplumlarýyla ile hem alay ettikleri,
hem de ‘insanlar bizim hizmetkârýmýzdýr’ mesajý verdikleri simgesel bir
tiyaro kurmuþlardýr.

Mason derneði üyelerinin birbirlerine hitap þekli olan ‘kardeþim’ sözü bile
bilge siyonistlerin, birçok oyuna alet edip yerdeki tüm insanlarla alay ettik-
leri bir ‘sesleniþ’ olarak kullanýlmýþtýr.

49. HUCURÂT (HÜCRELER) SURESÝ


10. Ayet (YNÖ meali)
Þu bir gerçek ki, müminler sadece kardeþtirler. O halde kardeþleriniz arasýnda
barýþý saðlayýn ve Allah'tan sakýnýn ki, size merhamet edilebilsin.

195
10. Ayet (EHY meali)
Müminler ancak kardeþtirler, onun için iki kardeþinizin aralarýný düzeltin ve
Allah'tan korkun ki, rahmete layýk olasýnýz!

Bir Teñri olduðuna, ahiret hayatýna, semavi dinlere, tüm resullere ve


peygamberlere inanan Ýslamlar, Hýristiyanlar ve Museviler kardeþtirler. Bu,
Allah’dan bir öðretidir. Siyonizmin iç yüzünü bilenler, her yerde kurduklarý
organizasyonla hem insanlarla hem de Allah öðretileriyle dalga geçmekte,
aptal yerine koyarak aþaðýlamaktadýrlar.

Mason derneðindeki çalýþma gruplarýnýn adý olan ‘loca’ da Kur’an’da, inan-


mýþ Musevi, Hýristiyan ve Ýslam, tüm müminler için tanýmlanan birlik-
teliðin adýdýr.

9. TEVBE SURESÝ

16. Ayet (YNÖ Meali)


Allah; içinizden cihat edenleri, Allah'tan, resulünden ve müminlerden baskasýný
kendisine sýrdaþ edinmeyenleri belirlemedikçe býrakýlacaðýnýzý mý sandýnýz? Allah,
yapmakta olduklarýnýzdan haberdardýr.

16. Ayet (EHY Meali)


Yoksa siz, kendi halinize býrakýlacaðýnýzý, içinizden savaþanlarý ve Allah'tan,
Peygamberinden ve mü'minlerden baþka sokulacak bir locaya tutunmayanlarý
Allah'ýn hiç de bilip görmeyeceðini mi sandýnýz? Oysa Allah, bütün yaptýklarýnýz-
dan haberdardýr.

Mason derneðinin Ýstanbul ve Ankara þubelerine verilmiþ olan ‘vadi’ adý da


Kur’an’ýn indirilmesinden önce yaþanmýþ bir olaydan alýnmýþtýr.

79. NÂZÝÂT SURESÝ

16. Ayet (YNÖ Meali)


Hani, Rabbi ona, kutsal vadide, Tuva'da seslenmiþti:

16. Ayet (EHY Meali)


Hani Rabbi ona o mukaddes vadi Tuva'da seslenmiþti:

196
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Mabedlerde siyah beyaz renklerde birbirini takip eden þekilde yere döþen-
miþ olan karolar da, birbiri peþi sýra gelen gece ve gündüzü temsil etmek-
tedir. Siyonizm, Musevi, Hýristiyan ve Ýslam ayýrýmý yapmadan birer
ayet/kanýt olan gece ve gündüz, temsilen insanlara çiðnetilmektedir.

Dinde/yaþamda baský ve zorlama yoktur. Kur’an’da, Hz. Muhammed’e dahi


‘Teblið etmek sana düþer, hesap sormak bize’ denilmiþtir. Bu nedenle, ne
herhangi bir dernek veya siyasi parti üyelerine, ne de sokaktaki her hangi
bir insana ‘inancý’ olup olmadýðýnýn hesabýný sormak, Teñri iradesine karþý
gelmektir. Mesele, karþýlýklý saygýlý olma meselesi de deðildir. Ýnananlar
nasýl inanmayanlara kötü bir söz söyleyemezse, inanmayanlarýn da,
inananlarýn inançlarýna hakaret edip, Hz. Musa da dahil olmak üzere, alay
etmeye haklarý yoktur. Yani mesele; karþýlýklý saygýsýzlýk yapmama mesele-
sidir. Cinlerden türetilmiþ olan Ýsraeloðullarý’na hizmet etmekte olan siyo-
nist Yahudi bilgeler, her yerde kurmuþ olduklarý düzen sayesinde insan
larla; Musevi, Hýristiyan ve Ýslam’larla yýllardýr alay etmiþ, onlarý sövgü-
lerinin ortaðý durumuna düþürmüþlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’n-
de, Teñri’nin iradesine uygun olarak inanç ve inançsýzlýk herkesin kendi
kararýdýr. Fakat karþýlýklý olarak, saygýsýzlýk yapýlmamalýdýr.

Þu unutulmamalýdýr ki tüm bu bilgiler içinde bulunduðumuz dönemde


ortaya çýkmýþ, doðru anlamlarý bilinir olmuþtur. Sadece Türkiye’deki
mason derneði üyeleri deðil, yerdeki tüm mason derneði üyelerinin bunlarý
bilme ihtimali yoktur. Tabii Kur’an’ý okuyup baðlantýyý kurmuþ, þu veya bu
sebepten, ki büyük olasýlýkla korkudandýr, bunlarý paylaþmamýþ olanlar da
olabilir. Nesilden nesile aktarabilmek için ancak siyonist Yahudiler’in en
üst düzey yöneticilerinin (siyonist bilge hahamlarýn) bilebileceði bilgilerdir.
Yer genelinde mason derneklerini yönetenler derneðin üyesi bile
deðildirler. Þimdi tüm mason derneði üyelerinin derin derin düþünmeleri
gerekmektedir. Tüm toplumlar oyuna getirilmiþtir. Düþman; sadece Türk
toplumunun ya da Ýslam’ýn düþmaný deðildir, ‘insan’larýn düþmanýdýr.
Ýsrael, ona uyan Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halký, kendilerine emredilmiþ
olanýn aksine, insanlarý kendi önlerinde boyun eðdirerek hakimiyet altýna
alýp hizmetkârlarý yapmak ve böylece iddialarýný baþararak kendilerini yok

197
edilmekten kurtarmaya çalýþmaktadýrlar. Bu amacýn bugüne kadar
gelebilmesi, ‘tek dünya krallýðý’ amacý olarak öðretilmiþ olan siyonizm ile
mümkün olabilmiþtir. (OK-ÖK. AK-EK. Tek; OTEK; ateþ EK;Bal, kendi-
lerince ÖK’ümüzle ayný seviyede gördükleri ‘ateþ Rabbi’ demektir.) Allah’a
ortak koþuyor duruma düþmek istemiyorsanýz, ‘tek’ sözcüðü de kullanma-
manýz gereken sözcüklerdendir, artýk biliyorsunuz.

Mason derneði üyelerinin meydana getirdiði oluþum þu sebeplerden dolayý


önemli ve deðerlidir. Hemen hemen tüm meslek gruplarýndan ve kendi
mesleðiyle ilgili birikime sahip, analitik düþünebilen ve sentez yaparak fikir
üretecek bir topluluktur. Bu önemli olan kýsmýdýr. Deðerli olan yön ise;
herhangi bir konuda birbirleriyle zýt fikirlere sahip olsalar bile kavga
etmeden, seslerini yükseltmeden ve birbirlerini dinleyerek konuþup
düþüncelerini paylaþabilme erdemine sahip insanlar olmalarýdýr. Bilginin
olmasý yanýnda ancak böyle bir çalýþma ortamýnda fikirler ve çözümler
üretilebilir.

Türkiye’deki mason derneðinin Türkiye’ye vermiþ olduðu dolaylý fakat çok


büyük zarar þudur. Dernek üyeleri, ortaokul ve lise çaðlarýnýn ders konularý
olan ahlâklý olmak, dürüst olmak vb. gibi konularla meþgul edilmektedir.
Bu özelliklere ‘insaným’ diyen herkesin zaten sahip olmasý gerekir. Bu yaþ-
tan sonra da kimse geriye dönüp deðiþmez. Hayatýn bu kadar hýzlý aktýðý,
bu denli yoðun ve yüksek tempolu yaþam ortamýnda dernek üyeleri her
onbeþ günde bir, televizyonun olmadýðý ve cep telefonlarýnýn kapalý olduðu
bir ortamda 5-6 saat süreyle bir araya gelebilmekte, devletimizin her alan-
da güçlenmesi ve bütünlüðünün korunmasý yönünde çok önemli çalýþ-
malar hazýrlayabilecekken, yani, * “Asfalt bir yolda son sürat ilerleye-
cekken, kendilerine toprakta patinaj yaptýrýlmaktadýr.”

Masonluðun iki ana felsefesi vardýr. Kâmil insan olabilme yolunda çalýþ-
mak ki bu Kur’an’da da belirtilmiþ olan, insan olmanýn dördüncü ve en üst
basamaðýdýr. Diðer amaç ise insanlýk mabedini kurmaktýr. Fakat bu insan-
lýk mabedi kurma felsefesi artýk çökmüþtür. Daha doðrusu inanýrlýðýný kay-

* O. A.

198
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

betmiþtir. Ýnternet ortamýnda 2004 senesinde dolaþan bir mesajda, þu ana


kadar ABD baþkanlýðý yapmýþ kiþilerden 23-24 tanesinin mason olduðu bil-
gisi verilmiþtir. Baba ve evlat Bush da bunlara dahildir. Ýþte çöküntü
buradadýr. Hem ABD baþkaný durumunda bir mason olup insanlýk mabedi
kuracaðým diyeceksin, hem de adeleti çiðneyerek Irak’ý istila edip katliam
yapacaksýn. Anlaþýlan o dur ki; ya dernek üyeleri olarak birþeyleri yanlýþ
anladýk ya da üyelere iþin tamamýný anlatmadýlar. Ýnsanlýk mabedinin
duvar taþlarýný, öldürülmüþ insanlardan hazýrlayacaklarýný tüm milletler-
den saklamýþlar. Bu durumu Lübnan’da da kanýtlamýþlardýr.

Baþkan Bush, o bile kandýrýlmýþ durumdadýr ‘Ýlâhi mesaj aldým’ diyebilecek


zavallý duruma düþürülmüþtür. Hiçbir ilâhi mesaj zulmü emretmez. Sözde
dünya krallýðýnýn baþýna Hz.Ýsa’nýn soyundan gelen birinin geçeceði
inancýyla kendisine verildiðine inandýðý ilâhi görevini yapmaktadýr.
Kandýrýlmýþ olmasý onu masum yapmaz. Fakat insanlarý, gece ve gündüzün
yerin kendi ekseni etrafýnda dönmesiyle oluþtuðuna inandýrýp yüzlerce
yýldýr bunun fark edilmesini engellemiþ, fark eden ilim adamlarý olduysada
onlarý susturmuþ olan siyonist Yahudiler’in, sahip olduklarý teknoloji ile
kimbilir hangi yýldýzýn altýnda baþkan Bush’a ‘ilâhi bir mesaj’ ulaþtýrýp onu
kandýrmýþ olmalarý, inanýn son derece normal ve daha kolaydýr. Bu neden-
le baþkan Bush, doðruyu öðrenmedikçe doðru bildiði yolda ilerleyecektir.
Tüm toplumlar binlerce yýldýr kandýrýlmýþtýr. Ýnþallah kendi adýna Baþkan
Bush da uyanýr. Tabii tüm Hýristiyanlar da. Kandýrmakta olanlar kandýrýl-
mýþ durumdadýr.

2004 yýlýnda yayýnlanmýþ olan ‘SÝYON LÝDERLERÝNÝN PROTOKOLLERÝ’


adlý kitapdaki tüm bilgiler siyonizmin amacýný ve çalýþma þeklini anlat-
maktadýr. Bu kitapdan alýnmýþ olan aþaðýdaki satýrlarda söylenmiþ sözler,
mason derneði üyeleri tarafýndan derin derin düþünülmelidir.

* “XV. PROTOKOL
Bu arada, biz krallýðýmýzý kuruncaya kadar geçecek olan süre içinde þöyle
bir yöntem izleyeceðiz. Dünya üzerindeki tüm ülkelerde Hür Mason

199
Localarý kuracaðýz ve çoðaltacaðýz. Bu localara sosyal ve kamusal alanlar-
da þöhret yapmýþ ve þöhret kazanabilecek herkesi çekeceðiz. Çünkü bu
localar bizim baþlýca haber alma kaynaklarýmýz ve etkileme araçlarýmýz ola-
caktýr. Bütün bu localarý bizden baþka kimsenin bilmeyeceði, Siyon büyük-
lerimizden oluþan bir Merkezi Ýdare Heyeti çatýsý altýnda toplayacaðýz. Bu
localarýn her birinin kendi temsilcisi olacak ve bu temsilciler yukarýda
belirttiðim Merkezi Ýdare Heyeti’nin gizli kalmasýný saðlayacaklar. Bu
localarda tüm devrimci ve liberal unsurlarý birbirine baðlayacaðýz. Bunlar
toplumun her kesiminden bir araya getirilmiþ kiþiler olacaktýr. En gizli
siyasi planlar tarafýmýzdan haber alýnacak ve bu planlar daha plan-
layýcýlarýnýn düþündükleri gün bizim ellerimize düþeceklerdir. Uluslararasý
polis teþkilatlarýnýn hemen hemen tüm ajanlarý bu localarýn üyeleri arasýn-
da olacaktýr.

Çünkü, polis teþkilatý yalnýzca düzene baþkaldýranlara karþý kendi tedbiri-


ni almakla kalmaz, ayný zamanda bizim faaliyetlerimizi de gizler ve hoþnut-
suzluklar için gerekçeler saðlar. Gizli cemiyetlere girmeye en istekli olan
sýnýf, geçimlerini dalaverelerle saðlayan ve mesleki açýdan ilerlemeye mer-
aklý döneklerdir. Kurduðumuz sistemin mekanizmasýný oluþturmak için
onlarý kullanmak ve onlarla çalýþmak bizim için hiç zor deðildir.
...
Büyük bilgelerimiz ne kadar ileri görüþlüymüþler ki, daha eski çaðlarda,
gerçek amaca giden yolda hiçbir nedenle durulmamasý ve bu amaç uðruna
verilecek kurbanlarýn önemsenmemesini söylemiþler. Yahudi olmayan
koyun sürüsünden kurban edilenleri hiç önemsemiyoruz. Her ne kadar
kendi ýrkýmýzdan da birçok kurban verdiysek ýrkýmýzý Yahudi olmayanlarýn
hayal bile edemeyecekleri bir konuma getirdik. Yahudi olmayanlara oran-
la çok daha az sayýda olan kendi kurbanlarýmýz, ýrkýmýzý yok olmaktan kur-
tarmak için kendilerini feda ettiler.”

Burada ‘kendi toplumumuz/milletimiz’ diyebilecekken ‘kendi ýrkýmýz’ diye-


rek Beniisrael’in farklý ýrk olduðunu kendileri de söylemiþlerdir. ‘..ýrkýmýzý
Yahudi olmayanlarýn hayal bile edemeyecekleri bir konuma getirdik..’
* SÝYON LÝDERLERÝNÝN PROTOKOLLERÝ, Nokta Yayýncýlýk, 2004

200
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

sözünde, geldikleri konumu hayal bile edemeyecek olanlar Yahudi


olmayan Beniisrael halkýdýr. Kur’an’da onlarýn düþük seviyeli olduðu bilgisi
verilmiþtir. Akýlý iþletme özelliðinden/ruhdan az bir miktar verilmiþ olanlar
onlardýr. Bu nedenle hayal edemeyecekleri konuma ulaþanlar onlardýr;
Beniisrael halkýdýr. Yahudiler kastedilmemiþtir.

“Ölüm herkes için kaçýnýlmaz bir sondur. En iyisi bu sonun, görevimizi


yapmamýza engel olanlara, bu görevi baltalayanlara bizden daha yakýn
olmasýný saðlamaktýr. Gerektiðinde Masonlar’ý dahi, kardeþliðin korunma-
dýðý gibi gerekçelerle idam ederiz. Sadece ölümle cezalandýrdýklarýmýz
deðil, gerekirse hepsi normal bir hastalýktan ölmüþ gibi ölürler. Bunu
bildikleri sürece, kardeþlik dahi itiraz etme cüretini gösteremez. Bu yön-
temlerle, Masonlar arasýnda düzenimize karþý çýkabilecek olanlarý kök-
lerinden söküp atarýz. Böylece bir yandan Yahudi olmayanlara liberalizmi
telkin ederken, diðer yandan kendi insanlarýmýzýn ve ajanlarýmýzýn sor-
gusuz sualsiz itaat etmelerini saðlarýz.”

Kur’an’da öðretildiði gibi, sabretmek; yapýlacak en zor iþlerden biridir. Son


savaþ baþladýðýnda, kimin kimin boynuna vuracaðý, hangi tarafa zaferin
nasip olacaðý da görülecektir.

Mason derneðine üye olan her adam dernekteki ilk gecesinde yurdumuzu
her türlü tehlikeye karþý koruyacaðýna dair yemin eder, and içer. Kâmil
insan olabilmenin erdemleri arasýnda en önde gelenler ahlâk, onur ve þeref
olduðuna göre, þimdi, yurdumuzu korumak için ettiði yemini tutarak
mason derneði üyelerinin onurlu ve þerefli birer adam olduklarýný veya
olmadýklarýný ispat etme zamaný gelmiþtir. Kaçmak, korkaklarýn iþidir. Her
derneðin gücü üyelerinden geçer. Bunca doðru bilgi ortaya çýktýktan sonra
akýlýný iþletebilen ve þerefi olan her üyenin, kandýrýlmýþ bilge siyonistlerin
hazýrlamýþ olduðu oyunun ve hüsranla bitecek son’un bir parçasý olmaya
devam etmesi, zavallý korkak duruma düþürülmesine göz yummasýndan
baþka birþey deðildir. Vakit, namusu ve þerefi olan, ve korkak olmayan
adamlarýn bir adým öne çýkma vaktidir. Kâmil insan olma yolunda ilerleme

201
çabalarý üç beþ sene bekleyebilir, kimse erdemlerini unutmayacaktýr. Kaldý
ki, Kâmil insan olabilmek için tüm simge, iþaret ve söylemleri insanlarýn
düþmaný olanlar tarafýndan kurgulanmýþ bir derneðe insanlarýn ihtiyacý var
mýdýr? Yoktur.

Mustafa Kamâl Atatürk’ün bir mason olduðuna dair söylem doðru deðildir.
Bir mason derneði üyesi, ‘Atatürk ve Masonluk’ baþlýklý araþtýrma çalýþ-
masýnda þu bilgiyi vermiþtir. Atatürk, cumhuriyetin kurulmasýndan önceki
bir tarihte Ýstanbul’da mason derneðine davet edilmiþtir. Bu toplantýya
giden Atatürk, orada bulunanlarýn Ýngiliz mandasýný mý yoksa Amerikan
mandasýný mý kabul etmenin daha iyi olacaðýný tartýþtýklarýný görünce
toplantýyý terketmiþ ve bir daha gitmemiþtir. Gazi Mustafa Kamâl Atatürk,
bir mason deðildir.

Cinlerin Rabbinin/Yöneticilerinin adý olan Bal, arý sütü olan yiyeceðe bi-
linçli olarak verilmiþtir. Aradaki baðlantý; arý toplumunun kraliçe arý
tarafýndan yönetilir olduðudur. Herþey onun içindir. Tüm diðer diþi ve
erkek arýlar onun hizmetkârýdýr. Adýnda ve ambleminde bal, petek ve arý
gibi kelimelerin ve sembollerin geçtiði sosyal, siyasi ve eðitim kurumlarý,
perde arkasýnda siyonizmin kontrolü altýnda olan oluþumlardýr.

Anavatan partisinin simgesi petekler ve arýlardýr. Þimdi lütfen dikkat.


Siyonizmin sinsice nerelere kadar ve nasýl sýzdýðý inanýlýr gibi deðildir.
Anavatan partisinin Ankara’daki merkez binasýnýn mimari yapýsý Yüksek
Mühendis Mimar Doðan Tekeli ve Sami Sisa tarafýndan tasarlanmýþtýr. Söz
konusu binanýn ana giriþinde baþýnýzý yukarý kaldýrdýðýnýzda göreceðiniz
döþemede býrakýlan boþluk petek þeklinde altýgendir ve döþemeyi yine 6
adet(Allah’a ortak koþulan Rablerin de sayýsý 6’dýr) altýgen kolonlar taþý-
maktadýr. Ankara, Çankaya Belediyesi tarafýndan 16 Mayýs 1988 yýlýnda
13242/12 no ile onaylanmýþ olan statik projeler incelendiðinde, siyonizmin
sinsice nerelere kadar ve nasýl sýzdýðý görülmektedir. S-UP-C043 nolu paf-
taya bakýldýðýnda görülen þok edicidir. Altýgen kolonun donatýlarýnýn
(inþaat demirlerinin) birbirlerini tutmalarý için kullanýlmýþ olan etriye
demirlerinin þekli aþaðýda görüldüðü gibi Ýsrael devletinin bayraðýdýr. Statik
proje Sedat Çataloðlu tarafýndan yapýlmýþtýr.

202
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Su molekülü, Allah’ý ve
Yüce Konseydeki 6
Rabbi/Yöneticiyi temsil
etmektedir. Ýsrail
Devleti’nin bayraðý ise
ortasý boþ olacak þekilde
sadece ilahlar kabul
ettikleri 6 Rabbi/Yöne-
Altýgen Kolonun Kesiti ticiyi temsil etmektedir.

Donatý demirlerinin etriyelerle baðlanmasý kesme yüküne karþý ve


donatýlarýn birlikte çalýþmasý için doðru tasarým hesabýnýn gereðidir. Fakat
buradaki baðlanma þekline dikkat edilirse, üçgen teþkil edecek þekilde
üçlü gruplar olarak birbirine baðlanmýþ olan demirlerin yerleri farklý yön-
lerdedir ve eðilme(moment) kuvveti sonucunda oluþacak çekme kuvve-
tine ayný ayda birlkte direnç gösterecek yerleþimde deðildirler. Etriye
demirlerinin baðlanma þeklinin Ýsrael devletinin bayraðýnýn oluþmasý için
bu þekilde yapýldýðý açýktýr.

Rahmetli Turgut Özal’ý, kendi amaçlarýna ters düþen bir iþe; Türk olan mil-
letlerin birliðini saðlama amacýna kalkýþtýðý için, en son yurd dýþý gezisinde
kimlerin kalp krizine sebep olacak bir ilaçla öldürttüðü anlaþýlmýþtýr. Bir
haftalýk yurd dýþý gezisinden dönen bir baþbakan, ertesi sabah kalktýðýnda
spor yapmaz. Gezisindeki zehirleme olayý da içerden biri olmadan yapýla-
maz. Bu tür olaylarýn deðiþmez kuralýdýr; ilk gelen hain olandýr. Rahmetli
Özal’ýn ölümünün, ‘spor yaparken kalp krizinden öldü’ þeklinde açýklan-
masý fikrini ilk ortaya atan kimse, hainde o’dur.

6. EN’AM SURESÝ

9. Ayet (YNÖ meali)


Eðer o peygamberi bir melek kýlsaydýk kuþkusuz onu bir er kiþi yapacaktýk ve içine
yuvalandýklarý kuþku ve karmaþayý onlarýn üzerlerine giydirmiþ olacaktýk.

9. Ayet (EHY meali)


Kendisini bir melek de yapsaydýk, yine onu bir erkek kýlacak ve onlarý yine
düþtükleri þüpheye düþürecektik.

203
Kur’an’da, hiçbir þey ve hiçbir kavram için iki farklý ‘ad’ kullanýlmadýðýný
hatýrlarsak, ‘er’ adýnýn adam anlamýna gelmediðini de anlamýþ oluruz. Ýlk
önce ayetde verilmiþ bilgiler üzerinde daha dikkatli düþünmemiz gerekiyor.
‘... bir melek kýlsaydýk kuþkusuz onu bir er kiþi yapacaktýk’ .

‘Kiþi’ ifadesi, cin ve melek gruplarýndan olanlar için kullanýlan bir taným-
lamadýr. Biz insanlar için kullanýlmasý yanlýþtýr. ‘Ër’ sözcüðünün anlamý ise
‘eriþme’dir. Melekler kanatlý, uçabilen varlýklardýr. Eðer gönderilen
peygamber bir melek olsaydý, uçarak eriþen/uçan bir kiþi olacaktý ‘ve içine
yuvalandýklarý kuþku ve karmaþayý onlarýn üzerlerine giydirmiþ olacaktýk.’
Karþýlarýnda ‘uçan’ bir ‘kiþi’ görselerdi, hiçbir þüphelerinin kalmayacaðý bu
ayette verilmiþ olan bilgidir. Bugün de bu olay meydana gelse, ayný etkiyi
yapacaðýna þüphe yoktur. Cenaze namazýnda imamlara ‘er kiþi niyetine’
sözünün söyletilmesinin amacý, ilerleyen sayfalarda açýklanmýþtýr.

Cem, Ýngilizce’de ‘Sam’ olarak yazýlan adýn anlamýný da þudur. Ýbranice


harflerle yazýlýþý; Sin(Günah), Aleph (Akýlsýz kafa), Mem(Su) dur.
Anlamý; günahkâr akýlsýz kafalýnýn suyu/dölü/soyu demektir, yani þey-
tanýn/Ýsrael’in, akýlýný iþletemeyen Golan türü olan oðluna verdiði addýr.
Yahudiler’in, cinlerden olmamalarýna raðmen Sami olarak da anýlmasý
buradan gelmektedir.

Atatürk’ün milli mücadeleye baþlarken ilk ayak bastýðý, bu yýl futbol 1.


liginden Diyarbakýr gibi düþürülen ‘Samsun’ þehrinin adýna dikkat ettiniz
mi? ‘Sam’; Ýsrael’in Golan türü akýlý olmayan oðluna verdiði ad, ‘Sun’;
Güneþ demektir. ‘Samsun’ ne demek oluyor? Elen ýrkýndan kurtulan siyo-
nizmin ýþýk saçtýðý, yeniden doðduðu yer anlamýndadýr. Mustafa Kamâl
Atatürk, kendisine yakýþtýrýlmaya çalýþýldýðý gibi, Ýslam’ý kullanýp sonra da
sýrtýný dönmemiþtir. Siyonistleri kullanmýþtýr. Bir anda Cumhuriyeti kur-
muþ, milletin iradesine baðlý ve toplumcu(halkcý deðil) bir düzen kurarak,
yerde siyonizme en büyük golü atmýþtýr. Cumhuriyeti kimseye sormadan
ilan ettiðinde, niçin kendisine Ýzmir’de suikast hazýrlandýðýný, en yakýnýn-
dakilerin niçin uzaklaþarak ayrý oluþumlar kurduklarýný düþünüyordunuz?

204
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

‘Osman/OSËMAÑ’ adýndaki ‘OS’, erken Türkçe’deki yirmi ikinci


tamðadýr, anlamý ‘Gök/Gökler’ demektir. ‘ËMAÑ’ ruha sahip/akýlýný
iþleten demektir. Osman adýnýn anlamý; ‘gökteki akýlýný iþleten/düþünen’
demektir. Türkçe anlamý budur. Fakat Allah, sadece akýlýný iþleten deðil,
akýlý iþletme sisteminin sahibi olandýr.

Siyonistler ‘Osman’ adýna, erken Türkçe’den türettikleri ve bu tamðalara


kendilerince yükledikleri anlamlarla yine bir mesaj gizlemiþlerdir. ‘Os’ harfi
erken ve bugünkü Ýbranice’de on sekizinci harf. Erken Ýbranice’de bu harfe
verdikleri isim ‘þade’. Bugünkü adý ise çok farklý deðil, ‘Tsâdhe’, þekilsel
tanýmý ‘ fish hook/balýk kancasý/oltasý/olta ile balýk tutmak’. Þimdi nereden
nereye. Fi tarihinde maymuna döndürülen bir kýsým Beniisrael halkýnýn
baþlarýna bunun gelmesinin sebebi; Allah’ýn, kendilerine yasak etmiþ olmasý-
na raðmen içlerinden bazýlarýnýn cumartesi günü balýk tutmaya çalýþmýþ
olmalarýdýr. ‘Man’ sözcüðüne yükledikleri anlam erkek olup onlarýn uydur-
muþ olduðu anlamýyla ‘Osman’ adýna yükledikleri anlam; ‘Balýkçý’ dýr.
Ýngilizce’de bu adýn karþýlýðý ‘Fisher’ dir.

‘Tapýnak Þövalyelerinin Hazinesi’ olarak bilinen hazine vardýr. Fakat altýn,


pýrlanta veya tarihi eserlerden oluþan bir hazine deðildir. Saklanan;
Ýsraeloðullarý’na indirilen kitapda olan ve saklanan ayetlerdir. Bu hazine þu
an nerededir? Siyonistlerin insanlarý ve özellikle Yahudiler’i içine
düþürdükleri tüm oyunlara bakýldýðýnda hepsinin ortak bir noktasý vardýr;
yaptýklarý herþey göz önündedir. Bu hazine de ayný þekilde göz önünde
olmalýdýr.

Fransýz ihtilali siyonist Yahudiler tarafýndan planlanmýþ ve uygulanmýþtýr.


Siyonizmin tam kontrolünde olan Fransa’da, 1886 yýlýnda Özgürlük Anýtý
yapýlarak ABD’ye hediye edilmiþtir. Tapýnak þövalyelerinin hazinesi iþte bu
anýtýn içinde yeni dünya düzeni olarak kurulmuþ olan Amerika kýtasýna
gitmiþtir ve Newyork þehri limanýnda sürekli olarak göz önündedir. Bu bir
kadýn heykelidir ve elindeki meþale ile sözde özgürlüðe giden yolu gösteren
rehberi, yani Ýsrael’i temsil eder. Baþýnda kraliçe olduðunu simgeleyen

205
taçda da 7 tane sivri çýkýntý vardýr. Yüceler yücesi Tesnîm ve ilâhlar kabul
ederek O’na ortak koþtuklarý diðer 6 Rabbi/Yöneticiyi temsil etmektedir.
Kitabýn saklanan levhalarý da bu anýtýn sol elinde taþýdýðý, temsilen ‘insan
haklarý beyannamesi’ olarak tanýmlanan tabletlerin içindedir. Böyle olmasý
þarttýr ki kýyamet günü Allah’ýn huzurunda toplanýldýðýnda ellerinde kanýt
olsun ve ‘biz herþeyi onlarýn gözü önünde yaptýk, madem insanlar akýllarýný
iþletenler olarak bizden üstündü, düþünerek anlasalardý’ diyebilmek için
tuzaklarý ve yalanlarý hep göz önündedir. Hep göz önünde saklanmýþlardýr.

Özgürlük Anýtý, Osmanlý tarafýndan Mýsýr’a götürülmek üzere Fransa’ya


sipariþ edilmiþ ve parasý Osmanlý tarafýndan ödenmiþtir. Son anda iþler
karýþtýrýlmýþ ve Amerika’ya götürülüp oraya yerleþtirilmiþtir. Bu durum;
tapýnak þövalyelerinin hazinesinin binlerce yýldýr peþinde olan ve onlarý
ortaya çýkarmak isteyen Hýristiyanlýk âlemini atlatabilmek ve dikkatlerini
çekmemek için Osmanlý yönetimindeki, Ýbraniler’in tuzaðýna düþmüþ olan
siyonist Yahudiler’in kurguladýklarý bir oyundur. Bu tür oyunlarla bir
taraftan amaçlarýna adým adým yaklaþmakta, diðer taraftan da Allah’a þu
mesajý vermektedirler; “ Bizden üstün olduðu için önünde secde etmemizi
insanlarý kendi amacýmýza alet edip kullanýyoruz da farkýna varmýyorlar.
akýlý iþletme sistemi/ruhu olan insanlar mý bizden(cinlerden) daha üstün,
yoksa biz mi?”

Cinlerden türetilmiþ ve idrak etme özelliði verilerek kendilerine yerde þans


verilmiþ, âlemlere üstün kýlýnmýþ olan Ýsraeloðullarý, eðer yolun doðrusun-
dan gitmiþ olsalardý, o zaman Ýsrael ve cinlerin hiç bir þansý kalmamýþ ve
de tamamen varlýk âleminden silinmiþ ve yok olmuþ olacaklardý. Bu
nedenle Yahudi toplumu, bazý iþlerde Beniisrael halkýna itaat etme sözü
veren Yahudiler tarafýndan tuzaða düþürülmüþ, Ýbraniler’in Yahudi
toplumunun atalarý olduðu yalanýna inandýrýlarak yanlýþýn içine çekilmiþ
ve kendisine kýyamet gününe kadar süre verilen Ýsrael’e/siyonizme hizmet
ettirilmiþlerdir. Siyonistlerin kendilerine ana kraliçe kabul etmiþ olduklarý
Ýsrael ve ilâhlarý kabul ettikleri Bal, aslýnda Yahudiler’e en büyük düþman-
lýðý yapmýþ ve kimi Yahudiler’in lanetlenmelerine sebep olmuþlardýr. Varlýk
alanýnda kalabilmek/var olabilmek için Yahudiler’i kullanmýþlardýr.

206
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

Ýsrael ve ona uyanlar, sonsuz yaþamýn içinde olmalarýna ve uyarýlmalarýna


raðmen, varlýk alanýndan yok edilmemek için Allah ile ilgili yalan söyleye-
bilmiþler, itaatten çýkmýþlar, seçtikleri yaþayýþ biçimleri ile düzeni ve huzu-
ru bozacak þekilde davranmaya devam etmiþlerdir. Allah, henüz cenneti ve
sonsuz yaþamý gözleriyle görmeden inanan, kendi iradesiyle doðru ve güzel
þekilde yaþama yolunu seçen insanlarý belirlemek, güvenilir olan bu ruhlarý
seçip benzer yeni vücudlarý ile ölümün bir daha tadýlmayacaðý, yaþamýn
sonsuz olduðu yerde yaþam vermek için, yerdeki bu hayatý sýnav ortamý
olarak hazýrlamýþtýr.

11. HÛD SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


O, odur ki, gökleri ve yeri altý günde yaratmýþtýr. O'nun arþý da su üzerinde idi.
Böyle yapmasý, iþ ve davranýþ yönünden hanginizin daha güzel olduðunu belir-
lemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuþkusuz, sizler ölümden sonra diriltile-
ceksiniz!" dediðinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle þöyle derler: "Bu apaçýk
bir büyüden baþka þey deðildir."

7. Ayet (EHY meali)


O, hanginizin daha güzel davranacaðý hususunda sizi imtihan etmek için gökleri
ve yeri altý günde yarattý; Arþý su üstünde idi. Böyle iken Allah bilir ya, sen onlara:
" Siz öldükten sonra diriltileceksiniz." dersen, küfredenler kesinlikle: " Bu apaçýk
aldatmadan baþka birþey deðildir!" derler.

34. SEBE' SURESÝ

20. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, Ýblis onlarla ilgili sanýsýnda isabet etti. Ýnananlardan bir grup dýþýn-
dakiler ona uydular.
20. Ayet (EHY meali)
Yine andolsun ki, iblis onlar aleyhindeki tahminini gerçekten doðru buldu da
içlerinde müminlerden ibaret bir gruptan baþkasý ona uydular.

21. Ayet (YNÖ meali)

207
Oysaki onun, onlar üzerinde hiçbir sultasý yoktu. Sadece biz; âhirete inananý,
onun hakkýnda kuþkuya düþenden ayýrmak için böyle yapýyorduk. Rabbin herþey
üzerinde Hafiz'dir, kollar, korur, gözetir.
21. Ayet (EHY meali)
Halbuki onun, onlarýn üzerinde hiçbir hakimiyet gücü yoklu; fakat Biz ahirete
imaný olan belirleyecek, ondan þüphe içinde bulunandan ayýrt edecektik. Öyle ya,
Rabbin herþeyi koruyup gözetendir.

Ýsrael, cennetden kovulup kendisine kýyamet/hesap gününe kadar süre


verildiðinde insanlarý azdýracaðýný, yoldan çýkaracaðýný, sapýklýðýn içine
çekeceðini ve çok azý hariç tüm insanlarý hokumu altýna alacaðýný iddia
etmiþtir. Sadece sýnav aracý olarak var edilen Beniisrael halký da ‘yer pro-
jesi’nin sonunda yok edilmemek için bu amaca ortak olmuþ ve Ýsrael’in
iddialarýný baþarmak adýna, baþta böyle bir amacý olmayan Yahudiler’i,
Yahudi toplumunu kullanarak da tüm insanlarý kandýrmýþ, rezil bir yaþamý
cazip göstererek yalan söylemiþ, yalan yere yemin etmiþ ve yine insanlarý
kandýrýp savaþlar çýkarmýþlardýr. Ýsyan eden cinlerin amacý; kaybettikleri
posizyona tekrar yükselebilmek için insan toplumlarýný Allah’ýn gözünden
düþürmek olmuþtur. Fakat, Allah’ýn hesabý herkesin hesabý üzerindedir. Bir
Yahudi olan Lenin, ‘zýt kuvvetler ayný amaca hizmet ederler’ þeklinde bir
söz söylemiþtir. Siyonizm, kendi savaþýný kazanmak ve cehennemden kur-
tulmak için sadece bir Teñri olmadýðýna, semavi kitaplarýn Allah katýndan
indirilmediðine ve bu nedenle de hesap verilecek bir gün olmadýðýna
insanlarý inandýrmaya çalýþýrken, bunlara kanmayýp doðru yoldan çýk-
mayanlarýn da seçilerek Allah için kazanýlmýþ birer irade olmalarýna hizmet
etmiþtir. Kendileri yerine sonsuz yaþamýn mirasçýlarý seçilmiþ olan insan-
larýn önünü açmýþlardýr.

14. ÝBRAHÝM SURESÝ

22. Ayet (YNÖ meali)


Ýþ bitirilince þeytan onlara þöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu,
ben ise vaat ettim ama vaadimden caydým. Benim sizin üzerinizde bir sultam
yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Þimdi beni kýnamayý
býrakýn da öz benliklerinizi kýnayýn. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kur-
tarabilirsiniz. Aslýnda ben sizin, daha önceden beni þirk aracý yapmanýza karþý çýk-
mýþtým. Zalimler için acýklý bir azap öngörülmüþtür."

208
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

22. Ayet (EHY meali)


Ýþ bitince þeytan da der ki:" Allah size gerçek olaný va'detti; ben de bir va'd yap-
tým, size karþý yalancý çýktým! Zaten benim size karþý bir gücüm yoktu; ancak sizi
çaðýrdým, siz de bana uydunuz; o halde beni kýnamayýnýz, kendinizi kýnayýnýz! Ben
sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsýnýz. Bundan önce de ben, sizin beni
Allah'a ortak koþmanýzý tanýmamýþtým; muhakkak ki, zalimlerin hakký acý bir
azaptýr!"

Aslýnda bu durumdan dolayý ve bu vesile ile siyonizme ‘ÞÖKRAN’ deme-


miz gerektiði de açýktýr. Eðer Ýsraeloðullarý atalarýndan duyduklarýna inan-
mamýþ ve Ýsrael’in hazýrlamýþ olduðu yoldan gitmemiþ olsalardý, geleceði-
mizle ilgili durum çok daha zor olacaktý. Rezilliðin, sapýklýðýn ve zulmün
içine çekmeye çalýþarak insanlarý kötü gösterme yolunu seçme yerine, daha
ahlâklý, daha adaletli ve tamamen barýþdan yana bir yaþam yolunu seçmiþ
olsalardý ki; Allah, onlara, kitapdan pay ve peygamberlik de vererek onlarý
âlemlere üstün kýlmýþtý, o zaman biz insanlarýn iþi zorlaþmýþ olacaktý. Allah,
insanlarý arþýn mirasçýlarý olarak seçmemiþ ve þu an cinlerin yönetimi altýn-
da yaþýyor da olabilirdik. Onlar yanlýþ olan yolu seçmemiþ olsalardý, insan-
larýn arþa eriþecekler olarak seçilmesi bu denli kolay olabilir miydi?

Sýra Ýsrael’in son iddiasýný baþarmaya gelmiþtir; yine Yahudi toplumunu


kullanarak tüm insan toplumlarýný hokum altýna alacak þekilde dünya
krallýðýný kurmak. Bunun baþarýlmasý Anadolu’nun ve boðazlarýn hokum
altýna alýnmasýndan geçer. Allah niçin, Allah’dan baþkasýnýn hokumunu
kabul etmemiþ, Allah’dan baþkasýna boyun eðmemiþ, insanca yaþama þart-
larýný her zaman savaþarak korumuþ olan Türk toplumunu var etmiþtir?
Allah niçin Anadolu’da Türkler’in yaþamasýný, Türk olma bilincinin
kuvvetlenmesini nasip etmiþ ve Anadolu Türk yurdu olmuþtur? Allah’ýn
hesabý, herkesin hesabý üzerindedir. Doðrular tüm toplumlar tarafýndan
öðrenildiðinde, ‘Türkiye Türkler’e býrakýlmayacak kadar deðerlidir’ diyen-
ler ve Avrupa’da da Türk bayraðýný yakanlar, Anadolu’da Türk milletinin
yaþýyor olmasýna þükredecekler. Þimdi bunlar için çok fazla kahýr etmeye
gerek yoktur.

209
Bugün ayný film tekrar sahneye koyulmak üzeredir; siyonizm ve bunun
sonucundaki asýl hedef; Ýsrael devleti düþmanlýðý. Tüm yurdlarda
baþlatýlmýþtýr ve tabii ki baþlatanlar yine kandýrýlmýþ siyonist Yahudiler’dir.
Sýra Türkiye’dedir. Bunun temelleri 80’li yýllarýn baþýnda atýlmýþtýr. 1970
sonrasý devrimciden çok sosyalisti, ülkücüden çok milliyetçiyi oynayan
siyonist Yahudiler, 80 sonrasýnda Ýslam perdesinin arkasýna geçmiþlerdir.
Bugün yurdumuzdaki Ýslami gruplaþmalarýn baþýný çekenlerin çoðu siyo-
nist Yahudi’dir ve siyonizm/Ýsrael devleti düþmanlýðýný baþlatmak için
Kur’an’ý ve inananlarý kullanmaya baþlamýþlardýr. Bunu yapabilmek için de
inananlarý, Kur’an’daki ayetlerle yönlendirmeye çalýþmaktadýrlar.

2. BAKARA SURESÝ

191. Ayet (YNÖ meali)


Onlarý yakaladýðýnýz yerde öldürün; onlarýn sizi çýkardýklarý yerden siz de onlarý
çýkarýn. Fitne/baský ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i
Haram'da, onlar sizinle çarpýþmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpýþmaya
girmeyin. Eðer sizinle çarpýþmaya girerlerse siz de onlarý öldürün. Ýþte böyle verilir
küfre sapanlarýn cezasý!

191. Ayet (EHY meali)


Onlarý nerede yakalarsanýz öldürün ve sizi çýkardýklarý yerden onlarý çýkarýn. O
fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Yalnýz Mescid-i Haram'ýn yanýnda, onlar
sizinle savaþmadýkça siz de onlarla savaþmayýn! Fakat sizi öldürme- ye kalkýþýr-
larsa, hemen onlarý öldürün. Kafirlerin cezasi böyledir.

4. NÝSA SURESÝ

89. Ayet (YNÖ meali)


Onlarla eþitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptýðý gibi küfre sapmanýzý istediler.
O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin.
Eðer yüz çevirirlerse onlarý yakalayýn ve bulduðunuz yerde öldürün. Bir daha da
onlardan ne dost edinin ne de yardýmcý.
89. Ayet (EHY meali)
Kendileri küfre saptýklarý gibi, sizin de sapmanýzý isterler ki eþit olasýnýz. O yüzden

210
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dost edinmeyin; aldýrmaz-
larsa bulunduðunuz yerde kendilerini yakalayýp öldürün ve onlardan ne bir dost,
ne de bir yardýmcý edinin!

91. Ayet (YNÖ meali)


Diðer bazýlarýný da bulacaksýnýz ki, hem sizden emin olmak hem de kendi toplum-
larýndan emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde baþaþaðý içine
dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barýþa gitmezler ve ellerini sizden
çekmezlerse onlarý yakalayýn, tuttuðunuz yerde öldürün. Ýþte böylelerinin üstüne
gitme- niz için size açik bir izin ve kuvvet verilmiþtir.
91. Ayet (EHY meali)
Diðer bir takýmýný da hem sizden emin kalmak hem de kendi milletinden güven
içinde olmayý ister halde bulacaksýn. Fitneye sürüklendikçe de döner döner içine
atýlýrlar. Eðer bunlar sizden çekinmez ve barýþa yanaþýp saldýrýdan geri durmaz-
larsa, kendilerini bulduðunuz yerde yakalayýp öldürün. Ýþte bunlarýn aleyhine size
açýk bir yetki verdik.

9. TEVBE SURESÝ

5. Ayet (YNÖ meali)


O haram aylar çýktýðýnda artýk müþrikleri, kendilerini bulduðunuz yerde öldürün.
Yakalayýn onlarý, kuþatýn onlarý, tüm geçit noktalarýný týkayýn onlarýn. Bunun
ardýndan tövbe eder, namazý/duayý yerine getirir, zekâtý verirlerse, yollarýný açýn
onlarýn. Kesin olan þu ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

5. Ayet (EHY meali)


O haram aylar çýkýnca artýk müþrikleri nerede bulursanýz öldürün, onlarý yakalayýp
hapsedin ve bütün geçit baþlarýný tutun! Eðer tevbe edip namaz kýlar ve zekatý
verirlerse, onlarý serbest býrakýn; çünkü Allah baðýþlayan ve merhamet edendir.

Sadece bu ayetlere dikkat çekilmesiyle, Kur’an’ý, bir kez olsun anlayacaðý


dilde kendisi okumamýþ inananlarý kandýrýp Yahudiler’i ve de Ýsrael devle-
tini ortak hedef haline getirmeye çalýþmaktadýrlar. Böylece yaþanacak son
savaþta insanlarý ilk önce saldýrmýþ duruma düþürerek, ‘biz kendimizi
savunduk’ deme kanýtýný elde etmiþ bir þekilde, yerdeki insanlarýn ola-

211
bildiðince çoðunu öldürme fýrsatýný ele geçirecekler. Yukarýdaki ayetleri
dikkatlice okuyun, hep ‘onlar’ þeklinde hedef gösterilmiþtir. ‘Onlar’;
Beniisrael halkýdýr/Ýbraniler’dir. Yahudiler deðildir.

Ýnananlarýn bu tuzaða düþmemesi þart olduðu gibi, yerdeki tüm


Yahudiler’in de artýk uyanýp Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halkýnýn Yahudi ve
bir insan toplumu olmadýklarýný, ecdatlarýna verilmiþ bir sözleri olmadý-
ðýný anlayarak karþý cephe alma zamanlarý gelmiþtir. Unutmayýn; insan
toplumlarýnýn birleþmesine liderlik etmek, Allah’ýn/ÖK’ümüzün
WUÇUZÝL’e (Yahudi toplumuna) yüklediði görevdir.

Kur’an bir bütündür. Allah, sadece cana bir kasýt ve yurda bir saldýrý
olduðunda savunma ve öldürme izinini vermiþtir. Dahasý, tövbe kapýsý
kapanmamýþtýr ve her hangi birisi için kötüdür, cehennemliktir kararýný
vererek saldýrmak, Allah’ýn sözünün ve iradesinin önüne geçmektir. Allah,
Kendisi’ne inanmayanlarý affetmeyeceðini söylememiþtir. Allah’ýn kesinlik-
le affetmeyecek olduklarý; kendisine ortak koþan müþriklerdir. Yüce kon-
seydeki Rableri/Yöneticileri de ilâhlar kabul edenler ve zulmedenlerdir.

9. TEVBE SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Eðer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldýrýrlarsa, o zaman
küfrün elebaþlarýný öldürün. Çünkü onlarýn yeminleri yoktur. Böyle yaparsanýz hal
ve gidiþlerine son verebilirler.
12. Ayet (EHY meali)
Ve eðer antlaþma yaptýktan sonra yeminlerini bozar ve dininize saldýrýya kalkar-
larsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onlarýn yeminleri yoktur, belki
vazgeçerler.

Allah’ýn, saldýrdýklarý zaman ‘bulunduklarý yerde öldürülmelerini’ emret-


tiði; küfrün, inkârýn/Ýbraniler’in elebaþý olanlardýr. Cenneti, cehennemi,
sonsuz yaþamý ve hesap verme gününün yaþanacaðýný çok iyi bildikleri
halde ‘doðru bilgiyi örtenler’, insanlarý kandýranlardýr.

212
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

‘Eðri’ kavramýnýn ne olduðunu bilmezsek, ‘cetvel düzdür’ tanýmlamasý bize


hiçbir þey ifade etmez. Kötü ve yanlýþ olan ile, iyi ve doðru olan ayný ortam-
da bulunmazsa, bir sýnav ve seçim yapabilme söz konusu olamaz. Beniisrael
halký, inkâr etmelerinden ve Allah’a ortak koþmaktan vaz geçmedikleri
için lanetlenmiþ, tüm insanlar için sýnav aracý olmuþ, yerdeki sýnavda kötü
ve yanlýþ olan yaþamý sergilemiþlerdir. Onlar, insan toplumlarýnýn hokum
altýna alýnabilmesi için ilk önce toplumlarýn kendi içinde parçalanmalarý
gerektiðini çok iyi görmüþlerdir. Bunu baþarabilmek için de insanlarýn
ahlâki yapýsýný bozmuþ, sevgi ve saygýyý yok ederek birliðin bozulmasý için
her türlü rezilliði ön plana çýkarmýþ, toplumlarý birbirlerine düþürmüþlerdir.
Yahudi toplumunuda, ‘ancak böyle yaparsak onlarý parçalar ve hokum altý-
na alarak dünya krallýðýný kurabiliriz’e ikna ederek, kandýrabildikleri
Yahudiler’i de yanlýþ yaþam örnekleri haline getirmiþlerdir. Yahudi olmadýk-
larý halde Yahudi milliyetçiliði olarak öðrettikleri siyonizm ile Yahudi
toplumunu büyük Ýsrael devleti havucunun peþinden koþturmuþ, kullan-
mýþlardýr. Tüm bunlarý yaparken rezilliklerine uymayan ve zulme boyun
eðmeyenlerin de Allah tarafýndan seçilmesini saðlamýþ, sýnav aracý olma
görevlerini yerine getirmiþlerdir.

Yahudiler, muhtemelen Kýzýlderililer ve Eskimolar hariç, diðer tüm


toplumlarýn içine karýþmýþlardýr. Bunun iki sebebi vardýr. Beniisrael halký
ve bilge siyonist Yahudiler, tarihte yaþanmýþ ve Kur’an’da da bilgisi verilmiþ
olan olaylardan þu sonuca ulaþmýþlardýr. Allah, bir kavmi veya toplumu
cezalandýracaðý/helâk edeceði/yerden yok edeceði zaman, ilk önce o kentte
yaþayan müminlerin oradan çýkmasýný saðlamýþ, sonra azabýný meydana
getirmiþtir. Beniisrael halkýnýn Yahudiler’i de peþlerinden sürükleyerek
diðer toplumlarýn arasýna karýþacak þekilde yaymalarýnýn bir sebebi budur;
kendilerini korumak.

48. FETÝH SURESÝ

25. Ayet (YNÖ meali)


Onlar o kiþilerdir ki, küfre sapýp sizi Mescid-i Haram'dan geri çevirdiler, bekletilen
kurbanlýk hediyelerin, yerlerine ulaþmasýna engel oldular. Eðer kendilerini taný-

213
madýðýnýz için çiðneyeceðiniz ve bu bilgisizlik yüzünden üzüntü ve kýnayýþla
karþýlaþacaðýnýz inanmýþ erkeklerle inanmýþ kadýnlar olmasaydý, iþ baþka türlü
olurdu. Böyle olmasý, Allah'ýn, dilediðini rahmetine sokmasý içindir. Onlar birbir-
lerinden ayrýlmýþ olsalardý, inkâra sapanlarý acýklý bir azapla cezalandýrýrdýk.

25. Ayet (EHY meali)


Onlar, o küfredip de sizi Mescidi Haram'dan alýkoyanlar ve durdurulmakta olan
kurbanlýk hediyeleri yerine varmaktan men'eden kimselerdir. Eðer kendilerini
tanýmadýðýnýz bir takým inanan erkeklerle inanan kadýnlarý bilmeyerek çiðneyip de
o yüzden sanýnýza bir leke dokunmasý ihtimali olmasaydý (Allah size fetih için izin
verirdi). Allah dilediðini rahmetine koyacaðý için, eðer çekilebilselerdi elbette
içlerinden o küfredenleri acý bir azaba uðratýrdýk.

Ýkinci sebep ise, Ýsrael’in, kendisine kýyamet gününe kadar süre verildiðin-
de yapacaðýný iddia ettiði son amaç; ‘Ýyi kullarýn müstesna, insanlarýn
tümünü hükümüm altýna alacaðým’. iddiasýdýr.Tüm toplumlarýn hokum
altýna alýnabilmesi de içlerine sýzmaktan, onlarýn yöneticileri olmaktan
geçer. Bugün, doksandan fazla ve de geliþmiþ ülkenin siyasi yönetiminde
siyonist Yahudiler vardýr. ‘Dünya krallýðý’na itaat etmeleri için her milletin
baþýnda kendileri yönetici olmuþlardýr. Siyonist bilge hahamlar, hem diðer
milletlerin arasýna karýþýp kendilerini korumak hem de tüm milletleri
hokum altýna alabilme amacýný baþarmak için binlerce yýldýr Yahudiler’i
yerde her yere yaymýþlardýr. Yahudiler’in binlerce yýl bir devlet kurama-
malarýnýn sebebi budur. Beniisrael halkýnýn toplu halde yerleþik hayatta
kalarak bir devlet kurmalarý, hem topyekün Allah’ýn gazabýndan korun-
malarýný hem de tüm milletleri hokum altýna alma amaçlarýný engelleye-
ceði için, kendi akýllarýnca doðrusunu yaptýklarýný düþünmüþ, ama aslýnda
Allah’ýn kendilerine yüklediði sýnav aracý olma görevini icra etmiþlerdir.

Kabala'nýn (Tevrat’ýn yorumu), kâmil insan olma yolundaki öðütleri ve


gösterdiði yollar, Kur'an'da gösterilmiþ olan izlenecek yollarla örtüþmekte-
dir. Tevrat'ýn da kaynaðý Allah katý olduðuna göre bu doðaldýr. Peki eðer
Yahudi toplumu kendi nesillerini Kabala ile eðitti ise, nasýl olmuþta Yahudi
düþmanlýðý oluþmuþtur? Sýnav aracý olan Beniisrail halkýna itaat etmeye

214
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

söz veren siyonist bilge Yahudiler’in tuzaðýna düþerek, onlarýn kendilerine


yüklenmiþ olan sýnav aracý olma görevine ortak olacak þekilde kandýrýl-
malarýndan dolayý, yerine getirmek için seçmek durumunda kaldýklarý
yaþam þekilleri, ister istemez Yahudiler’e de düþmanlýk oluþmasýný
saðlamýþtýr. Kabalistlerin yaptýklarý en büyük hata þu olmuþtur. Sadece
üzerinde bulunduðumuz yerin varlýk alaný olduðu, Allah'ýn fiziksel olarak
tecelli ettiði yaþam yerinin sadece burasý, ve sonrasýnýn sadece ruhlar âlemi
olduðu, cennetin ve cehennemin de, yani cezanýn ve ödülün sadece bu
yaþamda olduðu söylemi ve öðretisidir. Tabii soru; kabalistler hata mý yap-
mýþlardýr, yoksa Beniisrael/Ýbraniler ile anlaþtýklarý için mi bu þekilde öðret-
miþlerdir? Beniisrael, Yahudi toplumunu, hesap verilecek bir gün olmadýðý-
na ikna etmeden kullanamayacaðý için bu þekilde yorumlanmýþ, sonrasýn-
da vücuda sahip olunmayacaðýna ve böylece fiziksel bir acý çekileyeceðine
inandýrmýþlardýr.

Buraya kadar okudunuz, hiç düþündünüz mü? Hesap verme günü yaþan-
mayacak olsa ve sonrasýda sadece ruhlar âlemi olsaydý, yerde siyonizm bu
denli güç kazanmýþken ve de Allah’ýn hokumu her an geçerli olmasaydý, bu
çalýþmanýn yapýlmasýnýn ne anlamý, ne faydasý olurdu?

Biraz geri çekilip fotoðrafýn tümünü görebilirseniz, Kabala’nýn, ‘ölümden


sonra sadece ruhlar âlemi vardýr, ceza da ödül de bu yaþamdadýr’ yorumu
ile kandýrýlmalarýyla Yahudilerin nasýl aðýr bir yük altýna girmiþ olduklarýný
ve sýnav aracý olanlara alet olarak yaptýklarý sonucunda binlerce yýldýr
nasýl bir korkuyla yaþamak zorunda kaldýklarýný ve acý çektiklerini de göre-
bilirsiniz. Ama artýk bitti, akýlýnýzý iþletirseniz. Yerdeki sýnav halâ devam
ediyor ve akýlýnýzý iþleterek doðru tarafa geçiþ kapýsý henüz açýk.

Yahudi toplumu, kendiniz için þunu görmelisiniz! Son viraja girdik. Artýk
uyanma, doðruyu öðrenme ve geleceðinizi kurtarma zamaný geldi; aydýnlan-
ma çaðý. Bunu baþarmak; doðruyu, ilimin bugün ulaþmýþ olduðu bilgi seviye-
siyle ikna olarak anlayýp inanmaktan; adaleti her zaman dimdik ayakta
tutarak, hýrsýzlýk, ahlâksýzlýk, sapýklýk yapmadan yaþayýp insanlara yardým

215
etmekten ve saldýrý baþladýðýnda yurdumuzu ve milletimizi koruyarak,
Teñri’den baþka kimseye boyun eðmeyeceðimizi ispat etmekten geçer.

Ýsrael ve ona uyanlar, Hz.Adem’in topraktan var ediliþine þahit olmalarýna


raðmen Allah’dan baþka ilâh olmadýðýný kabul etmeyip, yüce konseydeki
Rablerin de ilâhlar olduðuna dair iddialarýný sürdürmüþ, akýlý iþletme sis-
temiyle donatýlmýþ insanýn üstünlüðünü ve yöneticileri olmasýný kabul
etmemiþlerdir. Ýsyanýn asýl sebebi Adem’in topraktan var edilmiþ olmasý
deðildir. Bu, Ýsrael’in arkasýna gizlendiði sebeptir. Teñri, Ruh’undan içine
üfleyerek akýlý iþletebilme sistemi/irade ile yücelttiði insanýn önünde tüm
cinlerin ve meleklerin secde etmesini emretmesiyle birlikte, sonsuz yaþam-
da insanlarýn yönetimi ve emrinde olacaklarýný görmüþ olmalarý isyanýn
sebebidir. Kendisine kýyamet gününe kadar süre verilen Ýsrael’in, Adem ve
eþini yasak olanla kandýrmayý baþarmasýndan, yani akýlýný iþleten bir varlýk
olan insaný da ÖK’ümüze itaaten çýkarmayý baþarmasýndan sonra, birlikte
yere indirilmeleriyle sýnav süreci baþlamýþtýr. Siyonizm; kýyamet gününden
önce, adaletsiz, ahlâksýz ve yanlýþ olan herþeyin en sonunda zorla yaptýrýla-
caðý þekilde, tüm insanlarýn yönetim altýna alýnarak dinin/yaþamýn Allah’a
ait olduðunu inkâr ettirme gayesiyle, sonsuz yaþama hangi varlýk grubunun
mirasçý olacaðýna dair amaçla baþlamýþ mücadeledir.

Yer, sýnavýn ilk basamaðýdýr. Allah, her insaný iyiden ve güzelden yana
yaþayacak, kendi iradesi olmayan varlýklar haline getirebilir. Hatýrlayýn ki
cinler, akýlý iþletme özelliði/ruhlarý/iradeleri olmamasýndan dolayý gözle
görülemez AL-APA’nýn varlýðýný anlayamadýklarý için yüce konseyin
hokumdarý yüceler yücesi Tesnîm’e/ÖK’e/Allah’a ortak olmak istemelerin-
den dolayý sistem zarar görmüþtür. Bu durumun alternatifi olarak devreye
insan adlý varlýk ve iþin içine ruh/akýlý iþletme sistemi/irade girince,
herkesin kendi akýlýyla/iradesiyle ÖK’ümüzün öðrettiði yaþam ilkeleriyle
yaþamayý seçmesi gerekmektedir ki tutarlý ve güvenilir olsun. Böylece
sürekli denetim altýnda tutulmamýzýn gerekmediði huzurlu ve barýþ içinde

216
ÝSRAELOÐULLARI VE BENÝÝSRAEL HALKI

sonsuz bir yaþam paylaþýlsýn. Böylece Ýsrael’in sonsuz yaþamda sebep


olduðu inkâr ve isyan yeniden yaþanmasýn. Teñri katýnda da görülecek
olan, AL-APA’nýn ‘bütün’ fiziksel yapýsý deðil; arþýn Rab’bi Allah, irade
olarak AL-APA’nýn varlýk alanýndaki Kendisi; yüceler yücesi Tesnîm’dir/
ÖK’ümüzdür. Bu hayatýnda gözüyle görmeden ahiret hayatýna, sadece
Allah’ýn ilâh olduðuna, tüm kâinatýn AL-APA’nýn fiziksel yapýsýndan var
edildiðine, AL-APA’nýn fiziksel yapýsýnýn ‘bütün’ olarak hiçbir varlýk âle-
minde görülemeyeceðine ve âlemlerin hokumunun AL-APA’ya/Allah’a/
Teñri’ye ait olduðuna akýlýný iþleterek inanmýþ her insan, artýk sonsuz
yaþamda da bunu sorgulamayacak, Allah’a ortak koþularak sebep olunan
sýkýntý bir daha yaþanmayacaktýr.

Unutulmamalýdýr ki, Ýsrael ve ona uyanlara kýyamet gününe kadar süre


verilmiþtir. Onlar, bugün de kendilerine hizmet edenlere yardým etmekte-
dirler.

6. EN’AM SURESÝ

121. Ayet (YNÖ meali)


Üzerine Allah'ýn adý anýlmayanlardan yemeyin. Böyle bir þey tam bir yoldan
çýkýþtýr. Þeytanlar kendi evliyasýna/dost ve destekçilerine sizinle mücadele
etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O þeytan evliyasýna boyun eðerseniz
kesinlikle müþrikler oldunuz demektir.

121. Ayet (EHY meali)


Üzerlerine Allah'ýn adý anýlmamýþ olanlardan yemeyin; çünkü o, kesinlikle
Allah'ýn emrinden çýkmaktýr. Bununla birlikte þeytanlar kendi dostlarýna sizinle
tartýþmalarý için mutlaka telkinde bulunacaklardýr. Eðer onlara uyarsanýz, þüphe-
siz siz de Allah'a ortak koþanlardan olursunuz.

Yerdeki bu mücadelede baþarmak veya baþaramamak, her insanýn sadece


kendisi için bir sonuçtur. Her insan için Allah’ýn gözündeki bireysel baþarý;
bedeli ne olursa olsun, adaletin çiðnenmesine ve hiçbir zulme boyun

217
eðmemektir. O gün ve sýra size geldiðinde ÖK’ümüzün, ‘Benden kork-
madýnýz da benim var ettiklerimden korkup onlara boyun mu eðdiniz’
sorusuna muhatap olmamaktýr.

Artýk ‘doðruyu bilmiyorduk’ da diyemezsiniz.

Türk milleti ne onlara uyacak, ne de boyun eðecek. Teñri oluruyla son


savaþta bu ispat edilecek!

...

218
RESULLER ve PEYGAMBERLER

Nûr; Iþýk. Iþýðýn, Aydýnlýðýn, Yol Gösteriþin,


Erdiriþin Kaynaðý ve Sahibi Olan Allah Adýyla...

Resuller ve peygamberler Allah’ýn elçileridirler. Aralarýndaki fark; resuller,


üzerinde yaþadýðýmýz yere Allah katýndan indirilmiþlerdir, peygamberler ise
yerde yaþayan insanlar arasýndan seçilmiþlerdir.

42. ÞÛRA SURESÝ

51. Ayet (YNÖ meali)


Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasýndan konuþur; yahut da
bir resul gönderir de kendi izniyle dilediðini vahyeder. Yüceler yücesi O'dur;
hüküm ve hikmet sahibi O'dur.

51. Ayet (EHY meali)


Bununla beraber hiçbir insan için Allah'ýn þu üç suret dýþýnda doðrudan doðruya
ona söz söylemesi mümkün deðildir; ancak, ya vahiy ile, ya perde arkasýndan ya da
bir elçi gönderir, izniyle ona dilediðini vahyeder. Çünkü O, çok yüksek ve çok hik-
met sahibidir.

219
26. ÞUARA SURESÝ

106. Ayet (YNÖ meali)


Kardeþleri Nûh onlara þöyle demiþti: "Siz hiç sakýnmýyor musunuz/"
106. Ayet (EHY meali)
kardeþleri Nuh onlara þöyle dediði vakit:"Siz Allah' tan korkmaz mýsýnýz?

107. Ayet (YNÖ meali)


"Ben sizin için gelmiþ, güvenilir bir resulüm."
107. Ayet (EHY meali)
Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiþ güvenilir bir peygamberim.

29. ANKEBÛT SURESÝ

14. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o onlarýn arasýnda bin yýldan elli
yýl eksik kaldý. Sonunda onlarý tufan yakaladý. Çünkü zalimlerdi onlar.

14. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, Nuh'u kavmine gönderdik de içlerinde elli eksik bin (Dokuz yüz elli)
yýl kaldý, derken zulümlerini sürdürürlerken onlarý tufan yakalayýverdi.

2. BAKARA SURESÝ

101. Ayet (YNÖ meali)


Allah katýndan kendilerine, ellerinde bulunaný tasdikleyici bir resul geldiðinde,
kitap verilenlerden bir fýrka, Allah'ýn Kitabý'ný hiç bilmiyorlarmýþ gibi kaldýrýp
arkalarýna attýlar.

101. Ayet (EHY meali)


Onlara Allah tarafýndan yanlarýndaki kitabý doðrulayýcý bir peygamber gelince,
daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kýsmý, sanki gerçeði bilmiyorlarmýþ
gibi Allah'ýn kitabýný arkalarýna attýlar.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

220
RESULLER VE PEYGAMBERLER

31. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Eðer Allah'ý seviyorsanýz bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý
baðýþlasýn. Allah çok affedici, çok merhametlidir."

31. Ayet (EHY meali)


De ki: Eðer Allah'ý seviyorsanýz hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve
suçlarýnýzý baðýþlasýn; Allah, daima baðýþlayan ve esirgeyendir.

Ayette Hz.Muhammed’den ‘... bana uyun ...’ demesi istenilmiþtir.

32 Ayet (YNÖ meali)


Þunu da söyle: "Allah'a ve resule itaat edin." Eðer yüz çevirirlerse, Allah küfre
sapanlarý sevmez.

32. Ayet (EHY meali)


De ki: Allah'a ve peygambere itaat edin! Eðer aksine giderlerse, þüphe yok ki
Allah kâfirleri sevmez.

31. ayetde Hz. Muhammed’den ‘bana uyun’ diyerek seslenmesi istenildik-


ten sonra 32. ayetde ‘Allah’a ve resule itaat edin.’ sözüyle seslenmesi de
ayrýca istenilmiþtir. ‘Uyun’ ve de ‘itaat edin’ þeklinde ayrý ayrý belirtilmiþ
olmasý, Resul ve peygamberin farkýný göstermektedir. Resuller Allah katýn-
dan yere indirilmiþ olduklarý için sonsuz yaþamýn ve arþýn þuurunda olan
elçilerdir. Bu nedenle sözlerine sorgusuz itaat edilir. Peygamberler ise, göz-
leriyle görmeden bunlara inamýþ olan elçilerdir ve onlara uyulur. Adalete,
barýþa ve birlik olmaya yönlendirmeyen her emir/söz sorgulanmak zorun-
dadýr.

4. NÝSA SURESÝ

64. Ayet (YNÖ meali)


Biz hiçbir resulü, Allah'ýn izniyle kendisine itaat edilmesi dýþýnda bir amaçla gön-
dermedik. Eðer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af dile-
seler, resul de kendileri için af dileseydi, elbette ki Allah'ý tövbeleri cömertçe
kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardý.

221
64. Ayet (EHY meali)
Biz herhangi bir peygamberi gönderdikse, sadece Allah'ýn izniyle itaat edilsin diye
gönderdik. Eðer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip günahlarýna
maðfiret dileselerdi, peygamber de onlarýn baðýþlanmasý için dua ediverseydi,
elbette Allah'ý tevbeleri kabul eden ve merhametli bulacaklardý.

Onlar; Beniisrail halký, Hz. Muhammed’e gelerek Allah’dan af dilemeleri


ve resulleri olan Hz. Ýsa’nýn da onlar için af dilemiþ olmasý durumunda,
Allah’ýn onlarý affedeceði söylenmiþtir.

4. NÝSA SURESÝ

69. Ayet (YNÖ meali)


Allah'a ve resule itaat eden kiþilere gelince, bunlar, Allah'ýn kendilerine nimet
verdikleriyle beraberdirler: Peygamberlerle, hak dostlarýyla, þehitlerle,hayýr ve
barýþ sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar!
69. Ayet (EHY meali)
Her kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, iþte onlar Allah'ýn kendilerine nimet
ihsan ettiði peygamberler, dosdoðru kiþiler, þehitler ve salihlerle birliktedirler.
Bunlar ise ne güzel arkadaþtýr!

Yukarýdaki ayetde, Allah’a ve resule itaat edenlerin, peygamberler ve


ayette belirtilen diðerleriyle birlikte olduðu söylenerek, resul bu gruba
dahil edilmemiþtir.

Hz. Muhammed yerde doðmuþtur. Allah katýndan yere gönderilmiþ elçiler-


den olan bir resul deðildir, bir nebidir; kendisine bir kitap verilmiþ/vahiy
edilmiþ bir peygamberdir. Hz.Muhammed’in diðer peygamberlerden farký;
bir gece kâinatta gezdirilmiþ ve sonsuz yaþamý gözleriyle görmüþ olmasýdýr.

Allah’ýn, resul veya peygamber tüm elçilerine yüklediði görev inanç ya da


siyasi liderlik deðildir. Semavi kitaplar Allah’ýn öðretileridir, Allah’a aittir.
Tüm elçilere yüklenen görev; Allah’ýn öðretilerini aktarmak, Allah’ý anlat-
mak ve kendi yaþam ilkeleriyle gönderildikleri halklara ve toplumlara örnek
olmaktýr. Bu görevleriyle tüm resuller ve peygamberler Allah’ýn elçileridir.

222
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Kur’an’da ‘peygamberleri öldürüyorlardý’ þeklinde ifadeler vardýr fakat bir


resul olan Hz.Nûh’un yerde öldüðüne veya öldürüldüðüne dair bir bilgi ise
yoktur. Hz. Ýsa’yý çarmýða geren Beniisrael halký, Hz.Ýsa’nýn benzeri bir
beden görmüþlerdir.

4. NÝSA SURESÝ
157. Ayet (YNÖ meali)
"Biz, Allah'ýn resulü Meryem oðlu Ýsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden.
Oysaki onu öldürmediler, onu asmadýlar da; sadece o onlara benzer gösterildi.
Onun hakkýnda tartýþmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuþku
içindedirler. Onlarýn, ona iliþkin bir bilgileri yoktur; sadece sanýya uymaktalar.
Onu kesinlikle öldürmediler.

157. Ayet (EHY meali)


ve: "Biz Allah'ýn peygamberi Meryem oðlu Ýsa Mesih'i öldürdük." Demeleri yüzün-
den. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astýlar. Fakat kendilerine bir benzetme yapýldý.
Onda anlaþmazlýða düþenler bundan dolayý þüphe içindedirler, o hususta tahmin
peþinde gitmekten baþka hiç bir bilgileri yoktur. Kesin olarak O'nu öldürmediler.

Kur’an’ýn farklý ilahiyatçýlara ait Türkçe çevirileri incelendiðinde sanki


Hz.Muhammed’in resul olmayýp bir peygamber olduðunun anlaþýlmamasý
için resul, peygamber ve elçi adlarýnýn yanlýþ yerlerde kullanýlmýþ olduðu
görülmektedir. Elçiler için ‘peygamber’ kelimesi kullanýlmýþ ya da bazen
peygamber, bazen Resul veya sadece ‘elçi’ adýyla tanýmlanmýþlardýr.
Gözden kaçan ya da unutulan durum ise; þefaatin yanlýz Allah’a ait olduðu
ve yanlýz Allah’a dua edilebileceðidir. Elçi, bir resul veya peygamber olsun,
Allah hiç birine þefaat etme yetkisi vermemiþtir. Bu nedenle de Hz.
Muhammed’in yerde doðmuþ bir insan olup Allah katýndan yere indirilen
bir resul olmamasý, bizler için fark oluþturacak bir durum deðildir. Kutsal
ve önemli olan elçinin kim veya ne olduðu deðil, Teñri’nin öðretileridir.

Allah’ýn ilk ölümsüzlük verdiði insan, Hz. Muhammed’dir.

223
21. ENBÝYA SURESÝ

34. Ayet (YNÖ meali)


Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Þimdi sen ölürsen, onlar ölüm-
süz mü olacaklar?"

34. Ayet (EHY meali)


Bir de Biz senden önce hiçbir kimseye ölümsüzlük vermedik. Eðer sen ölürsen
onlar baki mi kalacaklar?

Ölümsüzlük verilen denilmemiþtir, ilk ölümsüzlük verilen insan olduðu bil-


gisi verilmiþtir.

Liderlerin kendi düþünce ve fikirleriyle kurduklarý bir yönetim ve sistem


olur. Kurduklarý yönetimde hesap sorma ve kurmuþ olduklarý sistemin
yargýlama durumu ve yetkisi olur. Yerdeki yaþam da ÖK’ümüzün kurmuþ
olduðu bir sistem ve düzendir. Din/yaþam Allah’ýndýr. Hesabýný sorma ve
hokum sadece Allah’a aittir. Allah, halklara ve toplumlara seslenmeleri ve
yaymalarý için yere indirdiði veya vahyettiði öðretilerinin hesabýný sorma
yetki ve izinini, resullere ve peygamberlere vermemiþtir. Bu nedenle tüm
resuller ve peygamberler inancýn sorgulayýcýlarý deðil, sadece Allah’ýn
öðretilerini yaymalarý, teblið etmeleri ve kendi yaþantýlarý ile örnek
olmalarý için görevlendirilmiþ elçilerdir.

13. RA’D SURESÝ

40. Ayet (YNÖ meali)


Ya onlara vaat ettiðimiz þeylerin bir kýsmýný sana gösteririz yahut da seni vefat
ettiririz. O halde teblið etmek sana, hesap sormak bize düþer.

40. Ayet (EHY meali)


Onlara yaptýðýmýz tehdidin bir kýsmýný sana kesinlikle göstersek de yahut seni, onu
görmeden vefat ettirsek de muhakkak sana düþen teblið etmek, hesap ise bize aittir.

3. ALÝ ÝMRAN SURESÝ

224
RESULLER VE PEYGAMBERLER

128. Ayet (YNÖ meali)


Ýþ ve hüküm konusunda sana düþen bir þey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul
ederek onlarý baðýþlar yahut da zalim olduklarý için onlara azap eder.

128. Ayet (EHY meali)


Senin elinde yapacak bir þey yok. Allah ya onlarýn tevbesini kabul eder ya da
onlara azap eder. Çünkü onlar, zalimlerdir.

Her insan kendi iradesiyle yaptýðý seçimlerden sorumludur. Bir insanýn


inancý olup olmadýðýný sorgulamaya kalkmak; Allah’ýn iradesi dýþýna çýk-
mak ve de Allah’ýn izin vermediði þeyi yapmak olur. Bir baþkasýnýn iyi ve
güzel olandan yana yaþam þeklini seçmesini dostça öðütlemek her insana
fayda saðlar ama bu kimsenin Allah’a karþý bir borcu ya da görevi deðildir.

51. ZÂRÝYAT SURESÝ

55. Ayet (YNÖ meali)


Hatýrlat/öðüt ver; çünkü hatýrlatýp öðüt vermek müminlere yarar saðlar.

55. Ayet (EHY meali)


Bununla beraber öðüt vermeye devam et; çünkü öðüt müminlere fayda verir.

2. BAKARA SURESÝ

272. Ayet (YNÖ meali)


Onlarýn iyiyi ve güzeli bulmalarý, senin üzerine bir borç deðildir.Tam aksine,
dilediðini iyiye ve güzele kýlavuzlayan Allah'týr. Nimet ve imkândan baþkalarýna
baðýþladýðýnýz, esasýnda sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ýn yüzünü arzulama
dýþýnda birþey için infak etmiyorsunuz. Ýnfak ettiðiniz her nimet size tam bir
biçimde geri verilir.Ve siz, asla zulme uðratýlmazsýnýz.

272. Ayet (EHY meali)


Onlarýn yola gelmesi senin üzerine vazife deðildir. Ancak Allah, dilediðini yola
getirir. Hayýr adýna ne verirseniz, hep kendi lehinizedir. Ancak sizler, yalnýz Allah
rýzasý için verirsiniz. Bu þekilde hayýr için her ne verirseniz, karþýlýðý size tamamen
ödenir ve hiç hakkýnýz yenmez.

225
Teñri, peygamberlere dahi böyle bir yetki ve sorumluluk vermemiþken,
günümüzde bazý insanlarýn inanç konusunda hesap sorma yetkisi verilmiþ
gibi insanlarý etraflarýnda toplamalarý ve bir lidermiþ gibi yaþamalarý, insan-
larýn inançlarýný ve ibadetlerini sorgularcasýna söylemlerde ve davranýþlar-
da bulunmalarý, tamamen Teñri’nin iradesine karþýt bir tutumdur.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

65. Ayet (YNÖ meali)


Ve size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz, müslü-
manlar haline geldikten sonra inkârý mi emreder size?

65. Ayet (EHY meali)


Ve hiçbir zaman melekleri ve peygamberleri tanrýlar edinmenizi de emredemez. O
halde siz, müslüman olduktan sonra, size inkârcý olmanýzý emredebilir mi?

Allah, melekleri ve peygamberleri Rabler/Yöneticiler yerine koymayý da


emretmemiþtir. Ýlâhýmýz birdir; Allah’dýr. Ýnsanlarýn Resul ve peygamber-
leri Rab/Yönetici yerine koymalarý Allah’a ortak koþmaktýr.

Hz. Muhammed, peygamber olduðu için ‘deðerli’ bir insan olmamýþtýr.


Allah’ýn elçi olarak görevlendireceði bir insanda olmasý gereken ahlâka,
adalet anlayýþýna ve güvenirliliðe sahip olduðu için ‘deðerli’ bir insandýr.
Yani zaten deðerli ve emin bir ruh/irade olarak yaþadýðý için ‘peygamber’
olarak belirlenmiþtir. Bu nedenle, Allah’ýn Hz. Muhammed kadar razý ola-
caðý bir insan olmak bugün de mümkündür. Allah’ýn insanlara Kur’an’dan
sonra baþka bir kitap indirmeyecek ve bu nedenle insanlar arasýndan baþka
bir nebi (kendisine kitap verilen peygamber) seçmeyecek olmasý, yerde
artýk Allah’ýn öðrettiði þekilde yaþayan insanlar olmadýðý anlamýna gelmez.
Allah’ýn sevgisini kazanmak, Allah’ýn iradesine uygun olarak yaþamaktan
geçer ve bu tüm insanlardan beklenilendir. Mümin olan her insanýn ulaþ-
mak istediði mertebe budur. Bu mertebeye eriþmek de herkese verilmiþ bir
þanstýr. Allah’a ortak koþmadan ahlâklý, adaleti dimdik ayakta tutarak,
barýþtan ve yardým etmekten yana yaþayabilen herkesin, Allah’ýn sevgisini
kazanacaðýna þüphe yoktur.

226
RESULLER VE PEYGAMBERLER

4. NÝSA SURESÝ

69. Ayet (YNÖ meali)


Allah'a ve resule itaat eden kiþilere gelince, bunlar, Allah'ýn kendilerine nimet
verdikleriyle beraberdirler: Peygamberlerle, hak dostlarýyla, þehitlerle, hayýr ve
barýþ sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar!

69. Ayet (EHY meali)


Her kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, iþte onlar Allah'ýn kendilerine nimet
ihsan ettiði peygamberler, dosdoðru kiþiler, þehitler ve salihlerle birliktedirler.
Bunlar ise ne güzel arkadaþtýr!

Kur’an’da, Hz. Ýbrahim ailesine de kitap verildiði bilgisi verilmiþtir. Bu


kitap muhtemelen, ince deri üzerine Ugarit alfabesiyle yazýlmýþ Ugarit
yazýtlarýdýr. Tam ve doðru anlaþýlmamýþ durumdadýr.

4. NÝSA SURESÝ

54. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa insanlarý, Allah'ýn lütfundan kendilerine verdiði nimet yüzünden kýskaný-
yorlar mý? Evet biz, Ýbrahim Ailesi'ne de Kitap'ý ve hikmeti vermiþ, onlara çok
büyük bir mülk de lütfetmiþtik.

54. Ayet (EHY meali)


Yoksa o insanlara Allah'ýn kendi lütfundan verdiði nimeti çekemiyorlar da haset
mi ediyorlar. Oysa Biz Ýbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, ayrýca büyük bir
mülk de verdik.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

65. Ayet (YNÖ meali)


Ey Ehlikitap! Ýbrahim hakkýnda neden çekiþiyorsunuz? Tevrat da Ýncil de ondan
sonra indirildi. Hala aklýnýzý iþletmeyecek misiniz?
65. Ayet (EHY meali)
Ey kendilerine kitap verilenler, niçin Ýbrahim hakkýnda tartýþýyorsunuz? Oysa

227
Tevrat ve Ýncil ancak ondan sonra indirildi. Bunuda mý kavraya mýyorsunuz?

67. Ayet (YNÖ meali)


Ýbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir Hýristiyan.O, sadece hanif bir müslümandý. O,
müþriklerden deðildi.
67. Ayet (EHY meali)
Ýbrahim, ne yahudi ne de hýristiyandý; ancak o, lekesiz bir müslümandý ve Allah'a
ortak koþanlardan da olmamýþtý.

2. BAKARA SURESÝ

140. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa siz, "Ýbrahim, Ýsmail, Ýshak, Yakub ve torunlarý Yahudi yahut
Hýristiyanlardý" mý diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah
mý?" Allah'tan kendine ulaþmýþ bir tanýklýðý gizleyenden daha zalim kim vardir!
Allah, yapmakta olduklarýnýzdan habersiz deðildir.

140. Ayet (EHY meali)


Yoksa siz: "Ýbrahim de Ismail de Ýshak da Yakup da torunlarý da hep yahudi veya
hýristiyan idiler." mi diyorsunuz? De ki: "sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah
mý? Allah'ýn þahitlik ettiði bir gerçeði bilerek gizleyenlerden daha zalim kim ola-
bilir? Allah yaptýklarýnýzdan gafil deðildir.

Hz. Ýbrahim, cývýk balçýktan var edilmiþ olan Beniisrael halkýndandýr.

4. NÝSA SURESÝ

54. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa insanlarý, Allah'ýn lütfundan kendilerine verdiði nimet yüzünden kýskaný-
yorlar mý? Evet biz, Ýbrahim Ailesi'ne de Kitap'ý ve hikmeti vermiþ, onlara çok
büyük bir mülk de lütfetmiþtik.

54. Ayet (EHY meali)


Yoksa o insanlara Allah'ýn kendi lütfundan verdiði nimeti çekemiyorlar da haset
mi ediyorlar. Oysa Biz Ýbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, ayrýca büyük bir
mülk de verdik.

228
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Yukarýdaki ayetde verilmiþ olan bilgilere dikkat ederseniz, ‘insanlarý’


kýskananlar olduðu bilgisi verilmiþtir. ‘Ýnsanlar’ kýskanýyor mu denilme-
miþtir. Ýnsanlarý kýskananlar, insan toplumundan olmayan ve cývýk balçýk-
tan var edilmiþ olanlar Beniisrail halkýdýr/Ýbraniler’dir. Ayetde ‘ Ýbrahim
ailesine de kitap ve hikmeti vermiþ,...’ denilirken, ‘de’ ayrý yazýlmýþtýr. Hz.
Ýbrahim insan toplumundan olsaydý, Hz.Ýbrahim’e de kitap verilmiþ
olmasýnýn insanlara ifade edeceði özel bir durum olmazdý. Beniisrail halký,
insan toplumunu kýskanmaktadýr, fakat onlardan olan Hz.Ýbrahim’e de
kitap ve peygamberlik verilmiþtir. “Siz de onun gibi Allah’a ortak koþ-
madan, barýþ içinde yaþarsanýz, size de ona verdiðimiz imkânlardan
verirdik, kýskanmanýzýn anlamý yok” þeklinde söz söylenmiþtir.

Kur’an’ýn yere indirilmesine kadar yerde yaþamýþ ve isimlerini bildikleri-


miz arasýnda Allah’ýn en çok sevdiði kulun Hz. Ýbrahim olduðu anlaþýl-
maktadýr. Kur’an’da, Allah’ýn/ÖK’ümüzün baþka hiçbir kulunu dost
edindiði bilgisi verilmemiþtir.

4. NÝSA SURESÝ

125. Ayet (YNÖ meali)


Güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doðru bir halde Ýbrahim'in milletine uyarak
yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah Ýbrahim'i dost
edinmiþti.

125. Ayet (EHY meali)


Din bakýmýndan o kimseden daha iyi kimdir ki, özü iyi olarak yüzünü Ýslam ve
Allah'a tutmuþ ve muvahhid olarak Ýbrahim'in dinine uymuþtur. Allah ki,
Ýbrahim'i dost edinmiþti.

Peki, ÖK’ümüz Teñri niçin Hz.Ýbrahim’i dost edinecek kadar sevmiþtir?

9. TEVBE SURESÝ

114. Ayet (YNÖ meali)

229
Ýbrahim'in, babasý için af dilemesi, sadece ona verdiði bir söz yüzündendi. Onun
Allah düþmaný olduðu kendisi için açýklýk kazanýnca, ondan uzaklaþtý. Þu bir
gerçek ki, Ýbrahim baþkalarý için gamlanýp ah eden ince yürekli, yumuþak bir
insandý/tam bir evvâhtý.

(Evvah: Çok ah edip inleyen. Baþkalarýnýn kederi ve mutsuzluðu yüzünden


kederlenen. Baþkalarýna çok acýyan.)

114. Ayet (EHY meali)


Ýbrahim'in babasý hakkýndaki af dilemesi de sadece ona vermiþ olduðu bir sözden
dolayý idi. Böyle iken onun bir Allah düþmaný olduðu ona belli olunca, ondan
ilgisini kesti. Gerçekten Ýbrahim, çok baðrý yanýk, çok halim idi.

11. HÛD SURESÝ

75. Ayet (YNÖ meali)


Ýbrahim, gerçekten yufka yürekli bir insandý; herkes için ah eder, içini çekerdi,
yalvarýp yakarýrdý.

75. Ayet (EHY meali)


Çünkü Ýbrahim, gerçekten çok yumuþak huylu, yanýk kalpli ve sýðýnandý.

19. MERYEM SURESÝ

41. Ayet (YNÖ meali)


Kitap'ta Ýbrahim'i de an. O, özü-sözü doðru bir peygamberdi.

41. Ayet (EHY meali)


Kitapta Ýbrahim'i de an, çünkü o, dosdoðru biri, bir peygamberdi.

53. NECM SURESÝ

37. Ayet (YNÖ meali)


Ve o çok vefalý Ýbrahim'in sayfalarýndakiler...

37. Ayet (EHY meali)


Ve çok vefakar olan Ýbrahim'inkindeki?

230
RESULLER VE PEYGAMBERLER

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

68. Ayet (YNÖ meali)


Þu bir gerçek ki, insanlarýn Ýbrahim'e gönülce en yakýn olanlarý, elbette ona uyan-
lar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah, müminlerin Velî'sidir.

68. Ayet (EHY meali)


Doðrusu, insanlarýn Ýbrahim'e en yakýný, elbette onun izinden gidenler, þu
peygamber ve inananlardýr. Allah, inananlarýn velisidir.

Bu ayetlerde verilen bilgilerden anlaþýlan þudur ki; insan, mümin/inanan


olarak ahlâklý, adaletten ve barýþtan yana Allah’ýn iradesine uygun olarak
yaþayabilir. Ama Allah’ýn sevgisini kazanabilmek; vefalý olmakla ve özellik-
le diðer insanlarý düþünüp onlara hesapsýzca yardým etmekle mümkündür.
Çünkü ahlâklý olmak, adaletten ve barýþtan yana yaþamak, kiþinin kalbinde
‘sevgi ve merhamet’ olduðunu göstermez. Sevgi ancak bir karþýlýk bekleme-
den verebilmek ve kol kanat gerebilmekle kanýtlanabilir. Her irade, ken-
disiyle ayný ilkelere sahip olaný dost seçer.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

92. Ayet (YNÖ meali)


Sevdiðiniz þeylerden infak etmedikçe hayýrda erginliðe/dürüstlüðe asla ulaþa-
mazsýnýz. Ýnfak etmekte olduðunuz herþseyi, Allah çok iyi bilmektedir.
92. Ayet (EHY meali)
Sevdiðiniz þeylerden baþkalarýna da vermedikçe, tam bir iyilik vasfýna eremezsiniz.
Her ne harcarsanýz þüphesiz Allah onu bilir.
(Ýnfak:Harcama. Paylaþma.Sahip olunan nimet ve imkânlardan baþkalarý-
na pay çýkarma.)

Burada görülmesi ve öðrenilmesi gereken þudur. Allah, meydana getirdiði


varlýk gruplarý arasýnda ayýrým yapmamaktadýr. Cinlerden, Beniisrail
halkýndan veya insan toplumlarýndan olmak fark oluþturmamaktadýr.
Ýnsan toplumundan olmayan Hz.Ýbrahim’i Allah, dost edinmiþtir. Bu
durum Allah’ýn adaletinin kusursuz olduðunun bir baþka kanýtýdýr. Belirle-
yici olan yaþam ilkelerimizdir, hangi varlýk grubundan olduðumuz deðil.

231
Aþaðýdaki ayetde, ‘Ýbrahim’in dinine uy’ ve ‘Ýbrahim’in milletine uy’ þek-
linde iki farklý meal vardýr. Hangisi doðrudur? Bunu bulabilmek için ‘din’
kelimesinin ne anlama geldiðini bulmamýz gerekmektedir. Erken Türkçe
tam yazýlýþý ‘ADÝN’ dir. ‘AD’; eylem, ‘ÝN’; (sonda olduðu için) hokum altýna
alýnma’dýr. ‘ADÝN/DÝN; hokum altýnda olan eylem’ demektir. Tüm sözleri-
miz ve davranýþlarýmýz Allah’ýn hokumu altýndadýr. Bir insanýn ‘dinsizim’
demesi için ölmüþ olmasý gerekir, eylem yapmýyor olmasý gerekir. Din;
yaþamýmýzýn kendisidir. Varlýðýmýzýn ve tüm eylemlerimizin toplamý ‘din’ dir.
Dua etmek ve ibadetler, yaþamýmýzýn ‘inanç’ kýsmýdýr. Ýnançlý olma sonucu
yapýlacak eylemlerdir. ‘Ýnançlýyým’ veya ‘inançsýzým’ diyebilirsiniz ki zaten
bu, verilmiþ olan yaþamlarýmýzla içinden geçirildiðimiz sýnavýn, üzerine
kurulduðu kýsýmdýr. Ýnanarak ve inanmaya uygun olarak yaþayanlar/eylem-
ler yapanlar; Allah’ýn dinine; Allah’ýn öðrettiði yaþam ilkelerine uygun
yaþayanlar sýnavý geçecek olanlardýr. Yaþýyor olduðunuz sürece ‘dinsizim’
diyemezsiniz. ‘Ýnanmýyorum’ sözüyle ifade edebilirsiniz. Din/yaþam
Allah’ýndýr. Din; ÖK’ümüz Teñri’nin hokumu altýnda olan var oluþun/
yaþamýn kendisidir.

16. NAHL SURESÝ

123. Ayet (YNÖ meali)


Daha sonra sana þunu vahyettik: Bir hanif olarak Ýbrahim'in milletine uy! O,
müþriklerden deðildi.

123. Ayet (EHY meali)


Sonra da sana: "Hakperest (hanif) olarak Ýbrahim'in dinine tabi ol! O, hiçbir
zaman Allah'a ortak koþanlardan olmadý.” diye vahyettik.

Allah, Hz. Ýbrahim’ in dinine, yani yaþam ilkelerine uyulmasýný emretmiþtir.


‘Bir hanif olarak Ýbrahim'in dinine uy’, doðru olan çeviridir.

Hanif kelimesi, ‘Allah’ýn emrine teslim olup, Allah’ýn dininden/öðrettiði


yaþam ilkelerinden hiçbir konuda yüz çevirmeyen, ihlaslý kiþi’ anlamýný
taþýmaktadýr. ‘Bir hanif olarak Ýbrahim'in dinine uy’ sözünde, ‘din’

232
RESULLER VE PEYGAMBERLER

sözcüðüyle inanç ifade edilmiþ olsaydý, bu yanlýþ olurdu. Bazý ilahiyatçýlarýn


bu ayetten çýkardýklarý anlama göre, Hz. Muhammed’e hanif olmasý
öðütlenmektedir. NAHL suresi, iniþ sýrasýna göre 70. sure olarak vahiy
edilmiþtir. Peki bu sure vahiy edildiði zamana kadar Hz.Muhammed halâ
hanif, yani halâ müslüman olmamýþ ve inançsýz mýdýr? Böyle birþey ola-
mayacaðýna göre istenilen; bir hanif olarak ‘Ýbrahim’in dinine/yaþamýna
uyulmasý’dýr. Hz. Ýbrahim’in halký olan Beniisrai’e deðil.

Teñri, semavi kitaplarýn sonuncusu ve ‘doðrudan ve adaletten yana söz-


lerini tamamladýðýný’ belirttiði Kur’an’ý Hz. Muhammed’e indirmiþken, Hz.
Muhammed’den, tekrar geriye dönüp Hz. Ýbrahim’e verilmiþ kitaba
uymasýný istemiþ olmasý mantýklý mýdýr? Eðer Hz. Ýbrahim’e verilen kitaba
uyulmasý istenecektiyse, Allah neden içerisinde sözlerini tamamladýðýný
söylediði Kur’an’ý indirmiþ olsun? Kaldý ki Hz. Ýbrahim’e indirilen kitap
Ýncil ve Tevrat’tan önce indirildiðine göre, Hz. Muhammed’in o kadar
eskiden indirilmiþ bir kitabý bulmasý mümkün olabilir mi? Hz. Ýbrahim’in
dilinde yazýlmýþken okunmasý ve anlaþýlmasý mümkün olabilir mi? Hz.
Ýbrahim’e indirilen ve içerisinde ne söylendiðini bilmediði bir kitaba
uymasý Hz. Muhammed’den istenebilir mi? Daha önemlisi, din/yaþam
Allah’ýndýr. Resullerin ve peygamberlerin deðildir. Deðiþmez, Allah’ýn
öðrettiði yaþam ilkeleri vardýr.

Bu sorulara akýl ve mantýkla taraf olmadan cevap verildiðinde, Türkçe’ye


‘Bir hanif olarak Ýbrahim'in dinine/yaþamýna uy!’ çevirisinin doðru olduðu
ortaya çýkmaktadýr. Bu ayetteki sözde, halâ hazýrda bir hanif olan Hz.
Muhammed’den, Hz. Ýbrahim’in yaþam ilkelerine uymasýný istenilmiþtir,
halkýna deðil. Beniisrail halkýndan olan Hz.Ýbrahim, soyu için (milleti için
deðil, soyu için) peygamberlik istediðinde bu kabul edilmemiþtir. Çünkü
‘onlar’ Allah’a ortak koþmuþ, zulmederek yaþayan Ýbraniler’dir.

2. BAKARA SURESÝ

124. Ayet (YNÖ meali)

233
Hani Rabbi, Ýbrahim'i bazý kelimelerle imtihana çekmis, o da onlarýn hakkýný ver-
miþti de Rab þöyle demiþti: "Seni insanlara önder yapacaðým." Ýbrahim, "Soyumdan
birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim zalimlere ulaþmaz." buyurdu.

124. Ayet (EHY meali)


Þunu da hatýrlayýn ký, bir vakit Rabbi, Ýbrahim'i bir takým kelimelerle imtihan etti.
O, onlarý tamamlayýnca Rabbi: "Ben seni bütün insanlara önder yapacaðým."
buyurdu. Ýbrahim: "Rabbim zürriyetimden de yap" dedi. Rabbi ise: "Zalimler
Benim ahdime nail olamaz." buyurdu.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

68. Ayet (YNÖ meali)


Þu bir gerçek ki, insanlarýn Ýbrahim'e gönülce en yakýn olanlarý, elbette ona uyan-
lar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah, müminlerin Velî'sidir.

68. Ayet (EHY meali)


Doðrusu, insanlarýn Ýbrahim'e en yakýný, elbette onun izinden gidenler, þu
peygamber ve inananlardýr. Allah, inananlarýn velisidir.

Hz. Ýbrahim’e gönülce yakýn olmak durumundan söz edilmiþtir, soy


bakýmýndan deðil. ‘Bu peygamber’ olarak ifade edilen Hz. Muhammed’in
de Hz. Ýbrahim’in yaþam ilkelerine/dinine uymasý istenilmiþtir.

Daha önce belirtilmiþ olduðu gibi Kur’an’da insan soylarý için ‘toplum’,
cinlerden türetilmiþ Ýsraeloðullarý (OT-OZ/ÖGÜL UQUS) ve cývýk balçýk-
dan var edilmiþ Beniisrail(BU-ÖK) soylarý için ‘halk’ ifadeleri kullanýlmýþ-
týr. Beniisrail halkýndan olan Hz.Ýbrahim için kullanýlan ‘Ýbrahim’in milleti’
ifadesindeki ‘millet’; Hz.Ýbrahim’in kuzey Suriye ve güney Doðu Anadolu’
da/Urfa’da birlikte yaþadýðý Türkler’dir. Bugün ‘Kürt’ olarak tanýmlanan,
orta Asya’dan gelmiþ ve bir Türk boyu olan Kürt’lerdir. Türk milletinin
yaþam ilkelerine uyulmasý istenilmiþtir, Beniisrail halkýnýn deðil. Ayetde,
‘Ýbrahim’in halkýna uy’ denilmiþ olsaydý, bu durumda Teñri’, zalimler olarak
tanýmladýðý Ýbraniler’e uyulmasýný istemiþ olur ve bu da çakýþma olurdu.

234
RESULLER VE PEYGAMBERLER

2. BAKARA SURESÝ

130. Ayet (YNÖ meali)


Öz benliðini beyinsizliðe itenden baþka kim, Ýbrahim'in milletinden yüz çevirir?
Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiþtik. Ve o, âhirette de barýþ ve iyi-
lik sevenlerden biri olacaktýr elbette...

130. Ayet (EHY meali)


Ýbrahim'in milletinden, kendine kýyandan baþka kim yüz çevirir? Gerçek þu ki, Biz
onu dünyada seçkin birisi yaptýk, ahirette de hiç þüphe yok ki o iyiler arasýndadýr.

30. RÛM SURESÝ

30. Ayet (YNÖ meali)


O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ýn insanlarý üzerinde yarattýðý
fýtrata çevir. Allah'ýn yaratýþýnda deðiþtirme olamaz. Doðru ve eskimez din iþte
budur. Fakat insanlarýn çoklarý bilmiyorlar.

30. Ayet (EHY meali)


O halde yüzünü bir hanif olarak dine tut, Allah' ýn insanlarý kendisi üzerine yarat-
týðý fýtratýna. Allah'ýn yaratýþýnda deðiþme yoktur, dosdoðru sabit din odur. Fakat
insanlarýn çoðu bilmezler.

(Allah’ýn insanlarý üzerinde yarattýðý fýtrata çevir: insanlarýn var ediliþ sebebine
uygun olan yaþam þekline yüz çevir.)

Allah Arap toplumunun da Hz. Ýbrahim’in dinine/yaþantýsýna uymasýný/


tâbi olmasýný istemiþtir? Arap milletinin o dönemdeki yaþantýsýnýn durumu
aþaðýdaki ayetlerden anlaþýlmaktadýr

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

164. Ayet (YNÖ Meali)


Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onlarý minnettar býrakmýþtýr:
Kendi içlerinden onlara öyle bir resul gönderdi ki, onlara Allah'ýn ayetlerini oku-

235
yor, onlarý temizleyip arýndýrýyor, onlara Kitap'ý ve hikmeti öðretiyor. Oysaki
onlar, bundan önce açýk bir sapýklýðýn tam içindeydiler.

164. Ayet (EHY Meali)


Allah, müminlere, aralarýndan kendilerine Allah'ýn ayetlerini okuyan, onlarý
arýndýran ve onlara kitap ve hikmeti öðreten bir peygamber göndermekle büyük
bir lütufta bulundu. Oysa, bundan önce açýk bir sapýklýk içinde idiler.

43. ZÜHRUF SURESÝ

5. Ayet (YNÖ Meali)


Siz, haddi aþanlardan/zulme sapanlardan oluþan bir toplumsunuz diye, o zikri
/Kur’an’ý sizden uzak mý tutalým?

5. Ayet (EHY Meali)


Siz haddi aþan bir kavim olduðunuz için, þimdi sizden o öðüdü bertaraf mý edeceðiz
(bir kenara mý atacaðýz).

Semavi dinler, indirildikleri toplumun o andaki bilgi seviyesine, örf ve


adetlerine uygun olarak, içine düþmüþ olduklarý yanlýþlara ve ahlaki
çöküntüye göre, o toplumlarýn ve halklarýn o tarihte adalet ve barýþ içer-
meyen yaþam tarzlarý ve doðru olandan yana ne yapmalarý gerektiði vur-
gulanarak yerde yaþayanlarýn tümüne seslenmiþtir.

Kur’an’da ki ayetlerde verilmiþ olan bilgiler, diðer semavi kitaplardan daha


kapsamlý olarak üç ana baþlýkta toplanmýþtýr. Bunlar; AL-APA’nýn Kendi
fiziksel varlýðýndan var etmiþ olduðu kâinatý, varlýk alanýnýn yöneticilerini
ve yetkilerini, cennet ve cehennemi anlatan genel bilgilerle, yerde daha
önce yaþanmýþ olan olaylar ve de önceki toplumlarýn ve halklarýn yaþam
þekilleri, elçiler ve kendileri ile ilgili yaþanmýþ olaylarý da kapsayan doðru
bilgilerin anlatýldýðý ayetler, yani tarih. Kâinatýn, canlý ve cansýz varlýklarýn
nasýl var edildikleri konusunda bilgi veren ayetler, yani ilim. Allah’ýn
öðrettiði ve kabul edeceði yaþam ilkelerinin anlatýldýðý, hesaba çekile-
ceðimizin unutulmamasý için yapýlmasýný zorunlu kýldýðý ibadetlerin
anlatýldýðý, o dönemlerde yaþam þekillerindeki yanlýþlarý ve bunlarla ilgili
doðru davranýþ biçimlerinin ne olduðu, ahlâktan ve adaletten yana öðütler

236
RESULLER VE PEYGAMBERLER

veren ayetler; toplum ilimi, bireysel ve toplumsal yaþam þeklidir; sosyolo-


jidir. Kur’an, bilgi kitabýdýr, dua kitabý deðildir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


Kitap'ý sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kýsmý muhkemlerdir ki; onlar
Kitap'ýn anasýdýr. Diðer ayetlerse müteþabihlerdir.Þu var ki, kalplerinde bir eðrilik
ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanýmak için
Kitap'ýn sadece müteþabih kýsmýnýn ardýna düþerler. Onun tevilini ise bir Allah
bilir, bir de ilimde derinleþmiþ olanlar. Bunlar, "ona inandýk, hepsi Rabbimizin
katýndandýr" derler. Gönül ve akýl sahiplerinden baþkasý gereðince düþünemez.

7. Ayet (EHY Meali)


Sana bu muazzam kitabý indiren O'dur. O'nun bir kýsmý anlamlarý kesin olup
kitabýn temelini oluþturan ayetlerdir. Diðer bir takýmlarý da anlamlarý benzeþik
olanlardýr. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince
yorumlamak için sadece anlamý benzeýiklerin ardýna düþerler. Halbuki, onun
gerçek yorumunu ancak Allah bilir. Ýlimde derinleþmiþ olanlar da: "inandýk, hepsi
Rabbimizdendir." derler. Bunlarý özü temiz olanlardan baþkasý düþünemez.

(Muhkem: Kuvvetlendirilmiþ. Kesin, tartýþmasýz söz ve belge. Kur’an’ýn ayetlerinin


açýk, net, tartýþmasýz kurallar koyanlarý. Müteþabih: Kur’an’ýn, birden çok anlama
gelebilen, ilimsel ve düþünsel tartýþmaya açýk ayetleri. Tev’il: Sözü, temel anlamý-
na götürmek. Sözü, herkesçe bilinen anlamýnýn ötesinde bir anlama taþýmak.)

Ýslamiyet'i 'son din/yaþam' olarak tanýmlamak yanlýþ bir anlamýn oluþmasý-


na sebep olur. Bu söylemden, sanki bir otomobilin son modelinden
bahsedercesine daha önceki modellerinden farklý, birçok yeni özelliklerin
eklenmiþ veya deðiþtirilmiþ olmasý gibi bir anlam çýkmaktadýr ki, Allah'ýn
iradesinde, iþ ve oluþu tamamlamasýnda ve adaleti gözetmesinde, öðrettiði
yaþam ilkelerinde hiçbir zaman farklýlýk olmamýþtýr. Bu nedenle Kur'an;
deðiþiklikler içeren deðil, kendinden önce Allah katýndan yere indirilen
tüm kitaplarý, tüm resul ve peygamberleri tasdik eden, bilgi bakýmýndan

237
daha önceki kitaplarda verilmiþ olan bilgileri tamamlayýcý olarak yere
indirilmiþtir.

Bu anlamýyla Kur’an, bir bütün olarak yerde yaþayan halklarý ve insan


toplumlarýný her konuda bilgilendirmesiyle 'son semavi kitap’dýr ve Allah,
doðru olandan ve adaletden yana sözlerini Kur'an ile tamamlamýþtýr.

6. EN'AM SURESÝ

115. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinin sözü hem doðruluk hem de adalet bakýmýndan tamamlanmýþtýr. O'nun
sözlerini deðiþtirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi iþiten, en iyi bilendir O.

115. Ayet (EHY meali)


Rabbinin sözü, doðrulukça da adaletçe de tam kemalindedir. O'nun sözlerini
deðiþtirebilecek yoktur. O, iþitendir, bilendir.

Var ediliþimizin ilimi, tarih ve diðer ilimsel bilgiler, ibadetler ve de Allah’ýn


adaleti, iþ ve oluþu tamamlayýþý deðiþmeyeceðine göre, kitaplar arasýndaki
fark; indirildikleri toplumlarýn o tarihteki yaþam þekillerine, örf ve adet-
lerindeki yanlýþlara göre verilen öðütlerdir. Yani farklý öðütler ve örnekler-
le söylenmiþ sözler, gönderildiði halklarýn ve toplumlarýn içinde bulunduðu
farklý yanlýþlarý içeren yaþam þekilleri ve kötü alýþkanlýklarýyla ilgili uyarý-
lardýr.

Materyalist düþünceye sahip olan insanlar, semavi kitaplarý, kökeni


Gýlgamýþ destanýna kadar uzanan ve birbirlerinin deðiþtirilmiþ/geliþtirilmiþ
hali olarak insanlar tarafýndan yazýldýðýný düþünürler. Hep bir yönde sorgu-
lama alýþkanlýðýndan dolayý yanýldýklarý nokta þudur. Teñri’nin iradesinde,
ilimiyle var etmiþ olduðu yaþamda, iþ ve oluþu tamamlamasýnda, ahlâk ve
adaletten yana iradesinde hiçbir zaman deðiþiklik olmamýþtýr ve olma-
yacaktýr. Bu nedenle de semavi kitaplarýn bu konulardaki söylemleri, yani
temel ilkeler aynýdýr, deðiþmez. Semavi dinlerin kaynaðý bir’dir; Allah’dýr.
Yere indirilen tüm kitaplar ayný iradeden geldiði için de ayný doðrularýn
benzer sözlerle ve örneklerle anlatýlmýþ olmasýnýn sebebi budur.

238
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Farklýlýk gösteren; kitaplarýn sosyoloji olan bölümleri, yani indirildikleri


halklarýn ve toplumlarýn farklý yaþam biçimleri, farklý örf ve adetlerinden
yanlýþ olanlarla ilgili olarak yapýlmýþ olan farklý uyarýlardýr. Ýnsan toplum-
larýný kendilerine benzetip, bir gün tüm yaptýklarýndan hesap verilmeye-
ceðine inandýrmak isteyen ve kutsal kitaplar insanlar tarafýndan yazýlmýþtýr
diyen zihniyetin insanlarý kandýrmak için kullandýðý durum budur.

Allah’ýn Hz. Muhammed’e ‘... kim Ýbrahim’in milletinden yüz çevirir’


diyerek vahiy etmesinin sebebi; Hz. Ýbrahim’in birlikte yaþadýðý Türk
toplumunun yaþam þeklinin, toplum olarak geliþtirdikleri örf ve adetlerin,
Arap toplumunun yaþam biçiminden, Arap toplumunun alýþkanlýklarýna
kýyasla doðru ve deðerli olmasýndandýr. Allah’ýn, Türk toplumunun yaþam
biçiminden razý olmasýndandýr. Allah’ýn böyle söyleyerek Hz. Muhammed’
den istediði; Hz. Ýbrahim’in birlikte yaþadýðý Türk toplumunun örf ve adet-
lerini, kendisi ve daha önce kendilerine uyarýcý gelmemiþ olan Arap milleti
için örnek almasýdýr.

49. HUCURÂT SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir diþiden yarattýk. Ve örfler yoluyla tanýþýp kay-
naþasýnýz diye sizi milletlere, boylara ayýrdýk. Hiç kuþkusuz, Allah katýnda en
seçkininiz, sakýnýlmasý gereken þeylerden en çok sakýnanýnýzdýr. Allah her þeyi
bilir, her þeyden haberdardýr.

13. Ayet (EHY meali)


Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþanýz diye sizi
milletlere, kabilelere ayýrdýk. Haberiniz olsun ki, Allah katýnda en þerefliniz, en
takvalýnýzdýr. Muhakkak ki, Allah, bilendir, herþeyden haberdardýr.

Farklý milletlerin birbiriyle tanýþmalarý söz konusu ise birbirleri hakkýnda


bilmedikleri, daha önce görmedikleri ve bu sebeple de tanýþmanýn söz
konusu olacaðý farklýlýklar gerekir. Bu farklýlýklarda dil, kültür, örf ve
adetlerdir.

239
Ayetdeki sözlerden anlaþýlan þu dur ki; Allah’ýn istediði, insanlara kesin bir
þekilde doðru ve yanlýþ olarak öðrettiði þeyler dýþýndaki tüm konularda her
toplumun kendi örf ve adetlerine göre, ve ayný zamanda ahlâklý, adaletli,
barýþa ve yardým etmeye yönelik yaþanmasýdýr. Allah Kur’an’da birçok
konu için 20’den fazla ayette ‘örfe uygun olarak ...’ diyerek yol göstermiþtir.
Fakat Hz. Ýbrahim’in içinde yaþadýðý Türk milletinin dininin/yaþam biçi-
minin, örf ve adetlerinin, Arap milletinin yaþam biçimine; örf ve adetleri-
ne kýyasla doðru olduðu anlaþýlmaktadýr. Bu nedenle Allah, Arap mil-
letinin Türk milletine uymasýný/tâbi olmasýný istemiþtir.

Kur’an’ýn Türkçe mealinin hazýrlanmasýnda yapýlan yanlýþlar, Ýsraeloðul-


larý’nýn ve Hz.Ýbrahim’in, Yahudi toplumunun atalarý olduðunun sanýlmasý
için bilinçli yapýlan iþlerdir. Bu iþin baþlatanlar, Yavuz Sultan Selim ile bir-
likte islam âlimi kisvesi altýnda bu topraklara gelen siyonist Yahudilerin
bugünlere kadar gelmiþ torunlarý ile, içimizde yaþayan Ýbraniler’dir,
Beniisrail halkýndan olanlardýr. Korkmadan yaptýklarý; Allah’ýn sözlerini
deðiþtirmek ve doðruyla baðdaþmayan þekilde öðretmektir. Zaten tüm
oyunda Yahudi toplumu üzerinden oynanmýþtýr.

Ýslam dininin/yaþamýnýn, Arap yorumu ile Türkmen yorumu arasýnda çok


büyük bir fark vardýr. Arap toplumunda din/yaþam ve inanç, Allah ve
cehennem korkusu üzerine yaþanmaktadýr. Korku üzerine kurulmuþ bu
inançla da binlerce yýldýr insanlarý sömürüyle ve cahillik çemberi içinde
tutarak yönetmiþlerdir. Türkler ise tarih boyunca Teñri’nin sevgisini kazan-
ma ve bu sevgiyi kaybetmeme üzerine yaþamýþlardýr.

Türk milleti, inancýný Türk örf ve adetlerinle yaþa!

7. A’RAF SURESÝ

185. Ayet (YNÖ Meali)


Göklerin ve yerin melekutuna, Allah'ýn yarattýðý herhangi birþeye bakmadýlar mý;
ecellerinin gerçekten yaklaþmýþ olabileceðini düþünmediler mi? Peki, bu
Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?

240
RESULLER VE PEYGAMBERLER

185. Ayet (EHY Meali)


Bunlar göklerin, yerin ve Allah'ýn yarattýðý her hangi birþeyin tedbir ve tasarrufu
hakkýnda hiçbir fikir yürütemediler mi? Ve bir de þu ecellerinin yaklaþmýþ olmasý
ihtimalini hiç düþünmediler mi? O halde buna inanmadýktan sonra hangi söze
inanýrlar.

45. CÂSÝYE SURESÝ

6. Ayet (YNÖ Meali)


Ýþte bunlar, Allah'ýn ayetleridir ki, onlarý sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken
Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanýyorlar?!

6. Ayet (EHY Meali)


Ýþte bunlar Allah'ýn ayetleridir. Sana onlarý hakkýyla okuyoruz. Artýk Allah'ýn
ayetlerine inanmadýktan sonra hangi söze inanýrlar.

77. MÜRSELÂT SURESÝ

50. Ayet (YNÖ Meali)


Artýk bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?

50. Ayet (EHY Meali)


Artýk bundan sonra hangi söze inanacaklar?

Hadis kelimesinin Türkçe karþýlýðý ‘söz/söz etmek’ tir. Ya da ’söz/söz etmek’


kelimesinin Arapça’daki karþýlýðý ‘hadis’ tir. Yukarýdaki ayetde Teñri,
Kur’an’da öðretilmiþ olan bilgilere uyulmasý yolunu göstermiþtir.

Bugün, resul veya peygamberlerden herhangi biri karþýmýza çýksa ve bun-


dan emin olsak, tabii ki uyarýlarý dinlenir, sözleri doðru kabul edilir.
Günümüzdeki sorun, peygamberler tarafýndan söylenmiþ olduðu belirtilen
sözlerin onlara ait olup olmadýðýndan emin olamamaktýr. Bu sözlerden
ilimle ve de Kur’an’daki verilmiþ bilgilerle uyum içerisinde olanlarý doðru
kabul edilir. Fakat içine düþülebilecek yanlýþlardan korunmak nasýl
mümkün olacaktýr?

241
Teñri, insanlarýn var edildiði günden beri neler yaptýðýný izlemektedir.
Bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapýlan tüm yanlýþ þeyleri de bilmektedir.
Dinin/yaþamýn, Allah’ýn hokumu altýnda olduðunu ve böylece hesap vere-
ceðimizi inkâr edenlerin Tevrat ve Ýncil’de yaptýklarý deðiþiklikleri görmüþ,
Hz. Musa ve Hz. Ýsa’nýn söyledikleri sözlerin nasýl deðiþtirildiðini, kendileri-
ne ait olmayan sözlerle toplumlarýn ve halklarýn nasýl kandýrýldýðýný gözlem-
lemiþ ve bu durumu Kur’an’da nasýl bizlere bildirmiþse, ayný þekilde Hz.
Muhammed’in sözlerinin de deðiþtirileceðini, söylemediði sözlerin ona ait-
miþ gibi aktarýlacaðýný bilmiþtir. Bu nedenlede yukarýdaki ayetlerde
‘hadislere/sözlere’ deðil, sadece Kur’an’a uyulmasýný öðütleyerek yanlýþ bir
yoldan gitme ve küfre sapma/doðrunun örtülmesi, yanlýþ öðretilmesi tehlike-
sine karþý bizleri uyarmýþtýr. Teñri, cezalandýrmak istemediði için bizlere
doðru olaný öðretmiþ, uyarmýþtýr. Yanlýþlar sürekli affedilirse, ne yerde ne de
sonsuz olan yaþamda, huzuru ve barýþý saðlamak mümkün olamaz.

Yapýlacak doðru þey; bu konuda da Allah’ýn Kur’an’da gösterdiði yolu izle-


mek olacaktýr. Allah’ýn her toplumun kendi örf ve adetlerine göre doðru
olaný yapmasýný söylediði konularý, baþka bir toplumun örf ve adetlerine
uygun olarak yorumlandýðý þekliyle doðruymuþ gibi kabul etmemek, ve de
peygamberlerin hiç söylemedikleri sözlerin kandýrmacasýna düþmemek için
Allah, Kur’an’da yol göstermiþtir.

12. YÛSUF SURESÝ

111. Ayet (YNÖ Meali)


Yemin olsun ki, resullerin hikayelerinde, aklýný ve gönlünü çalýþtýranlar için bir
ibret vardýr. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz deðildir; aksine o, önün-
dekini tasdikleyici, herþeyi ayrýntýlý kýlýcýdýr. Ýnanan bir topluluk için de bir kýlavuz
ve bir rahmettir.

111. Ayet (EHY Meali)


Gerçekten onlarýn kýssalarýnda akýllýlar için bir ibret vardýr! Bu Ku'ran uydurulur
bir söz deðil, ancak kendi önündekinin tasdiki, herþeyin açýklayýcýsý ve iman ede-
cek topluluk için bir hidayet, bir rahmettir!

242
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Teñri, yerdeki yaþam boyunca, olaylarý ve kavramlarý öðreten adlarýn, isim-


lerin ve sözcüklerin anlamlarýnýn deðiþtirildiðini gördüðü için, sözleri
yerine peygamberlerin baþlarýndan geçen olaylardan ders çýkarýlmasýný
öðütlemiþtir. Bir insanýn, özellikle de öldükten sonra sözlerini deðiþtirmek,
söylemediði þeyleri ‘bana böyle söylemiþti’ diyerek anlatmak çok kolaydýr.
Artýk yaþamýyordur ve kendisine sorma þansý yoktur. Peygamberlerin
hikayeleri, yani onlarýn yaþamýþ olduklarý olaylarla ilgili olarak böyle birþey
yapmak mümkün deðildir. Günümüze kadar belki kýsmen abartýlarak
gelmiþ olsa bile, peygamberlerin yaþadýðý olaylar, bu olaylarda baþlarýndan
geçenlerin ve bunlar karþýsýndaki davranýþlarýnýn, yani aslýnýn deðiþtirilmiþ
olmasý mümkün deðildir. Peygamberlerin bu olaylardaki ahlâklý, adaletli ve
barýþtan yana davranýþlarýný tam tersi olarak ya da kýsmen deðiþtirmek
yapýlabilecek birþey deðildir. Çünkü bu olaylar sýrasýnda etrafta bir toplu-
luk vardýr ve zaten peygamberlerin diðerlerine karþý davranýþlarýnda bir
kötülük olabilmesi durumu da söz konusu deðildir. Hiç kimse de, yanlýþ ve
çirkin bir sözü söylemeyerek kötü bir davranýþta bulunmadýðý bir olayý,
peygamberlerin baþýndan geçen bir olaymýþ gibi tam tersi olarak anlatmaya
cesaret edemez ki zaten buna da þahit göstermesi gerekir. Ýþte bu nedenle
de Allah, sözlerden deðil, peygamberlerin baþýndan geçen olaylardan ders
çýkarýlmasý yolunu göstermiþ, böylece insanlarý yanlýþ yollara gitmekten ve
de çýkar peþinde olan zihniyetlerin kölesi haline gelmekten korumuþtur.
Yukarýdaki ayetin ikinci cümlesinde ‘Bu Kur’an uydurulacak bir hadis/söz
deðildir’ denilerek hadislerin/sözlerin uydurulmuþ olabileceklerine dikkat
çekilmiþ, uyarý yapýlmýþtýr.

Hiçbir kul ve kil günahsýz deðildir. Peygamberler de Allah’a hesap vere-


ceklerdir.

47. MUHAMMED SURESÝ

19. Ayet (YNÖ Meali)


Allah'tan baþka tanrý olmadýðýný kuþkusuzca bil! Hem kendi günahýn için hem de
mümin erkeklerle mümin kadýnlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaþacaðýnýz
yeri de varýp ulaþacaðýnýz yeri de bilir.

243
19. Ayet (EHY Meali)
Þimdi þunu bil ki, Allah'tan baþka hiç bir ilah yoktur. Bil de günahýna, inanan
erkeklere ve inanan kadýnlara baðýþlanma dile. Allah, dolaþtýðýnýz yeri de bilir,
durduðunuz yeri de.

Allah, Hz.Muhammed’e, Allah’dan baþka Teñri olmadýðýný kuþku duyma-


dan bilmesini söyleyerek, inanmýþ adam ve kýzlarla birlikte kendi günahý
için de af dilemesini söylemiþtir. Muhammed suresi iniþ sýrasýna göre
99’uncu suredir. 114 sure toplam 23 yýlda indirildiðine göre Allah, bu
sürenin son dönemlerinde bu uyarýsýný yapma gereði görmüþtür.

33. ÂHZAB SURESÝ

1. Ayet (YNÖ Meali)


Ey Peygamber! Allah'tan kork ve küfre batmýþlarla münafýklara boyun eðme!
Kuþkusuz, Allah Alîm, ve Hakîm'dir.
1. Ayet (EHY Meali)
Ey peygamber, Allah'tan kork, kâfirlere ve münafýklara itaat etme. Muhakkak ki,
Allah bilendir, hikmet sahibidir.

2. Ayet (YNÖ Meali)


Rabbinden sana vahyedilene uy! Allah, yapmakta olduklarýnýzdan en iyi biçimde
haberdardýr.
2. Ayet (EHY Meali)
Rabbinden sana ne vahyolunuyorsa onun ardýnca git, muhakkak ki, Allah ne
yapýyorsanýz haberdardýr.

37. Ayet (YNÖ Meali)


Hani sen Allah'ýn nimetlendirdiði, senin de lütufta bulunduðun kiþiye "Eþini
yanýnda tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ýn açýklayacaðý bir þeyi de
içinde saklýyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana
Allah daha layýktýr. Zeyd o kadýndan iliþiðini kesince onu sana nikâhladýk ki,
evlatlýklarý eþleriyle iliþkilerini kestiklerinde, müminler için o kadýnlarla evlen-
mede bir güçlük olmasýn. Zaten Allah'ýn emri yerine getirilmiþtir.

244
RESULLER VE PEYGAMBERLER

37. Ayet (EHY Meali)


Bir de hatýrla o vakti ki, o kendisine hem Allah'ýn nimet verdiði, hem de senin iyi-
lik ettiðin kimseye: "Zevceni kendine sýký tut ve Allah'tan kork!" diyordun da
Allah'ýn açýða çýkaracaðý þeyi içinde gizliyor ve insanlarý sayýyordun. Oysa Allah,
kendisini saymana daha layýktý. Sonra Zeyd o kadýnla iliþiðini kestiðinde Biz onu
seninle evlendirdik ki, evlatlýklarýnýn iliþkilerini kestikleri eþlerini nikahlama
hususunda müminlere bir darlýk olmasýn. Allah'ýn emri fiile (pratiðe) çýkarýlmýþ
bulunuyor.

39. Ayet (YNÖ Meali)


Onlar ki Allah'ýn mesajlarýný teblið edip O'ndan korkarlar, Allah'tan gayrý hiç
kimseden korkmazlar. Hesap sorucu olarak Allah yeter.
39. Ayet (EHY Meali)
Onlar ki, Allah'ýn risaletlerini (mesajlarýný) teblið eder ve O'ndan korkarlar;
Allah'tan baþka kimseden korkmazlardý. Hesap görücü olarak da Allah yeter!

Teñri bu ayetlerde, insanlara açýklanmasýný istediði bir þeyi, insanlardan


çekindiði için içinde saklayan Hz. Muhammed’i uyarmýþ, sadece Teñri’den
korkmasýný öðütlemiþtir. Yine dikkati çeken nokta; bu surenin iniþ sýrasýna
göre 97. sýrada, yani son dönemde inmiþ olmasýdýr. Hz. Muhammed de
insandýr ve onun da zayýf düþtüðü, akýlýnýn karýþtýðý anlar olmuþtur.

17. ÝSRAÝLOÐULLARI SURESÝ

73. Ayet (YNÖ Meali)


Az kalsýn seni, sana vahyettiðimizden uzaklaþtýrarak ondan gayrýsýný uydurup bize
isnat edesin diye fitneye düþüreceklerdi. Ýþte o takdirde seni dost edinirlerdi.
73. Ayet (EHY Meali)
Az kalsýn seni bile, sana vahyettiðimizden baþkasýný bize karþý iftira edesin diye fit-
neye düþüreceklerdi ve o takdirde seni dost edineceklerdi.

74. Ayet (YNÖ Meali)


Eðer biz seni saðlamlaþtýrmamýþ olsaydýk, yemin olsun, onlara birazcýk meyledi-
verecektin.

245
74. Ayet (EHY Meali)
Ve eðer Biz sana sebat vermemiþ olsaydýk, sen onlara nerede ise meylettindi.

75. Ayet (YNÖ Meali)


Ýþte o zaman sana, hayatýn da ölümün de katmerli acýlarýný tattýrdýk. Ve bize karþý
hiçbir yardýmcý da bulamazdýn.
75. Ayet (EHY Meali)
O takdirde, muhakkak hayatýn da, ölümün de katmerli acýsýný tattýrýrdýk; sonra
Bize karþý kendin için hiçbir yardýmcý bulamazdýn.

17. ÝSRA SURESÝ

37. Ayet (YNÖ meali)


Yeryüzünde kasýlýp kabararak yürüme! Çünkü sen, yeri asla yýrtamazsýn, uzun-
lukça da daðlara ulaþamazsýn.

37. Ayet (EHY meali)


Yeryüzünde azametle yürüme; çünkü sen ne yeri yutabilirsin, ne de boyca daðlara
yetiþebilirsin.

Kur’an’da, yukarýdaki ÝSRA suresinin 37 numaralý ayetiden önceki beþ


ayetde Allah, isteklerini çoðul olarak belirtmiþtir; ‘... öldürmeyin, ... yak-
laþmayýn, ... kýymayýn, ...ölçün’ þeklinde. Bu ayette ise, Hz. Muhammed’e
yanlýþ davranýþlarý için seslenmiþtir. ‘... kabararak yürümeyin’
denilmemiþtir. ‘... kabararak yürüme!’ denilmiþtir. ‘Siz yerleri yýrtamazsýnýz
...’ denilmemiþtir. ‘Sen yeri asla yýrtamazsýn ...’ denilmiþtir. Bu sure vahiy
ediliþ sýrasýna göre 50. suredir.

Hz.Muhammed de insandýr ve hatasýz deðildir. Her þuurlu varlýk gibi


peygamberlerde görevlerini yerine getirmelerinden, yaptýklarý hatalardan
ve davranýþlarýndaki yanlýþlardan hesaba çekileceklerdir.

7. A’RAF SURESÝ

6. Ayet (YNÖ Meali)

246
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceðiz; gönde-


rilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceðiz.

6. Ayet (EHY Meali)


Sonra kesinlikle, Peygamber gönderilen ümmetlere soracaðýz; kesinlikle gönde-
rilen peygamberlere de soracaðýz.

Þeytan, elçileri de Allah’ýn razý olmayacaðý þeyleri yapmaya ve yoldan


çýkarmaya çalýþmýþtýr.

22. HAC SURESÝ

52. Ayet (YNÖ Meali)


Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir þey tasarladýðýnda
/okuduðunda, þeytan onun düþünce ve dileði içine bir þey atmýþ olmasýn. Ama
Allah, þeytanýn attýðýný siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleþtirir. Allah
Alîm'dir, Hakîm'dir.

52. Ayet (EHY Meali)


Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir þey yapmak arzu
ettiðinde, þeytan onun arzularýna þüpheler karýþtýrmasýn. Bunun üzerine Allah
þeytanýn karýþtýrdýðý þüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir.
Allah, bilendir, hikmet sahibidir.

Herkes kendisinden sorumludur. Yol; Allah’ýn yoludur. Yolun sonu


ÖK’ümüze çýkmaktadýr. Resullerin ve peygamberlerin de yürüdüðü yol,
budur. Þefaat ve yardým istenirken adý anýlacak olan sadece ve sadece
Allah’dýr, yüceler yücesi Tesnîm’dir/ÖK’ümüz’dür, Teñri’dir.

39. ZÜMER SURESÝ

44. Ayet (YNÖ Meali)


De ki: "Þefaat, tümden ve sadece Allah'ýndýr. Göklerin ve yerin mülkü/ yönetimi
O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz."
44. Ayet (EHY Meali)

247
De ki: "Bütün þefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep
döndürülüp O'na götürüleceksiniz!"

45. Ayet (YNÖ Meali)


Allah yalnýz baþýna anýldýðýnda, âhirete inanmayanlarýn kalpleri nefretle ürperir;
O'nun berisindeki, ilahlaþtýrýlmýþ kiþilerle birlikte anýldýðýnda ise hemen müjde-
lenmiþ gibi sevinirler.
45. Ayet (EHY Meali)
Böyle iken Allah bir olarak anýldýðýnda, ahirete inanmayanlarýn yürekleri burku-
lur. O'ndan baþkalarý anýldýðý zaman hemen yüzleri güler.

Allah dýþýnda bir baþka varlýðý ilâhlaþtýrarak bu insanlardan þefaat dilemek


hem anlamsýz hem de yanlýþtýr. Anlamsýzdýr, çünkü þefaatý kim dilerse
dilesin, Allah, sadece kendisinden razý olduklarý için istenen þefaati kabul
etmektedir. Yanlýþtýr, çünkü her duayý ve yardým isteðini duyan sadece
ÖK’ümüz Teñri’dir. Ne Hz. Ýsa, ne Hz. Muhammed, ne de Hz. Ali hiçbir
duayý ve yardým isteðini duyamazlar. Bu fiziksel olarak imkânsýz olandýr.
Resullerin ve peygamberlerin de Allah gibi herþeyden haberdar olduklarý-
na inanmak ve onlardan yardým sitemek, onlarý, herþeyden haberdan olan
ÖK’ümüz Teñri’ye ortak koþmaktýr. Melekler aracýlýðýyla herþeyi duyan ve
gören sadece ÖK’ümüzdür. Ýþte bu nedenle þefaat ve yardým dilerken de,
dua ederken de, adý anýlacak olan sadece Allah’dýr/Teñri’dir.

53. NECM SURESÝ

26. Ayet (YNÖ Meali)


Göklerde nice melekler var ki, þefaatleri hiçbir iþe yaramaz. Allah'ýn, dilediði ve
hoþnut olduðu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.

26. Ayet (EHY Meali)


Göklerde nice melekler vardýr ki, Allah'ýn dileyip razý olduðuna izin vermeden
önce þefaatleri hiçbir iþe yaramaz.

2. BAKARA SURESÝ

248
RESULLER VE PEYGAMBERLER

255. Ayet (YNÖ Meali)


Allah'tan baþka ilah yok. Hayy'dýr O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kay-
naðýdýr. Ne gaflet yaklaþýr O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var,
yerde ne varsa yalnýz O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadýkça,
kim þefaat edebilir! O, insanlarýn önden gönderdiklerini de bilir, arkada býraktýk-
larýný da!... Ýnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediði dýþýnda, hiçbir
þeyi kavrayýp kuþatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuþatmýþtýr.
Göklerin ve yerin korunmasý O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliði
sýnýrsýzdýr; Azim'dir O, büyüklüðü sýnýrsýzdýr.

255. Ayet (EHY Meali)


Allah'dan baþka hiç bir tanrý yoktur. O, daima yaþayan, daima duran, bütün var-
lýklarý ayakta tutandýr. O'nu ne gaflet basar, ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki
herþey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda þefaat etmek kimin haddine!
Onlarýn önlerinde ve arkalarýnda ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediði
kadarýndan baþka ilminden hiçbir þey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlýðý, bütün
gökleri ve yeri kucaklamýþ týr. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir aðýrlýk da ver-
mez. O, çok ulu ve çok büyüktür.

Bu ayetlerde verilen bilgilerde, Teñri’nin, sadece yaþantýsýndan hoþnut


olduðu insanlar için ve bizzat Kendisi’nin izin vermesinden sonra istenen
þefaatin geçerli olacaðý açýkca belirtilmektedir. Yani þefaate kimin aracý
olduðu deðil, hakkýnda þefaat istenilenin þefaati hak edecek bir yaþamý
olup olmadýðý belirleyici olandýr.

2. BAKARA SURESÝ

165. Ayet (YNÖ Meali)


Ýnsanlar içinde öyleleri vardýr ki, Allah dýþýnda bazýlarýný Allah'a eþ tutarlar da
onlarý Allah'ý sevmiþ gibi severler. Ýman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlý ve
taþkýndýr. Zulme saplananlar, azabý gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulun-
duðunu, Allah'ýn azabýnýn çok þiddetli olduðunu fark edeceklerini anlayabilseler!

165. Ayet (EHY Meali)


Ýnsanlardan kimi de Allah'tan beride O'na karþý bir takým denkler edini-yorlar ve

249
onlarý Allah'ý sever gibi seviyorlar. Ýman edenler ise Allah için sevgice daha
kuvvetlidirler. Haksýzlýk edenler azabi görecekleri vakit bütün kuvvetin gerçekten
Allah'ýn olduðunu ve Allah'ýn gerçekten çok çetin azabý oldugunu görseler...

Yukarýdaki ayetde cin halklarýnýn, Rableri Allah’a ortak koþmasýndan


bahsedilmemiþtir, ‘Ýnsanlar içinde ...’ denilmiþtir. Günümüzde müminler-
den öyleleri vardýr ki Allah’ýn gökleri, yeri ve arasýndaki tüm varlýklarý,
Hz.Muhammed’in yüzü suyu hürmetine var ettiðine inanýrlar. Artýk kendi-
lerini, sadece ve sadece kendileri hayrýna, bu yanlýþa inanmaktan ve
Hz.Muhammed’den þefaat dileyerek Allah’a ortak koþma hatasýna düþmek-
ten kurtarmalýdýrlar.

Aþaðýdaki ayetde verilen bilgiden, Hz. Nuh’un kendi oðluna bile þefaat
edemediði anlaþýlmaktadýr.

11. HÛD SURESÝ

45. Ayet (YNÖ Meali)


Bu arada Nûh, Rabbine yakardý da dedi ki: "Rabbim, oðlum benim ailemdendi!
Senin vaadin elbette haktýr. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin."
45. Ayet (EHY Meali)
Nuh Rabbine seslenip: "Ey Rabbim, " elbette oðlum benim ailemdendir, Senin
va'din de kesinlikle haktýr ve Sen hakimlerin en iyi hükmedenisin!" dedi.

46. Ayet (YNÖ Meali)


Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden deðildi. Yaptýðý, iyi olmayan bir iþti.
Hakkýnda bilgin olmayan þeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda
seni uyarýrým."
46. Ayet (EHY Meali)
Allah: "Ey Nuh, O, asla senin ailenden deðildir. O, doðru olmayan bir iþtir. O
halde bilmediðin birþeyi benden isteme! Ben, seni cahillerden olmaktan men ede-
rim." buyurdu.

250
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Þefaat yalnýz Allah’ýndýr. Hiçbir aracý þefaate sebep olamaz. Ýnsan sadece
kendi yaþantýsýyla þefaate; baðýþlanmaya ve yardýma layýk olabilir. Ýnsanlar
akýlýný iþletmeli, her hangi bir resulden ya da peygamberden yardým ve
þefaat dilemenin Allah’a ortak koþmak olduðunu görmelidir.

Hz. Ýsa’nýn yerde tekrar yaþayacaðý bilgisi Kur’an’da verilmiþtir.

19. MERYEM SURESÝ

33. Ayet (YNÖ Meali)


"Selam bana doðduðum gün, öleceðim gün ve diri olarak kaldýrýlacaðým gün."
33. Ayet (EHY Meali)
Selam bana; hem doðduðum gün, hem öleceðim gün, hem de diri olarak kaldýrýla-
caðým güne!"

34. Ayet (YNÖ Meali)


Ýþte Meryem'in oðlu Ýsa budur! Hakkýnda kuþku ve çeliþmeye düþtükleri þeyin
doðrusu bu sözdür.
34. Ayet (EHYÖ Meali)
Ýþte hakkýnda tartýþýp durduklarý Meryem oðlu Ýsa. Hak sözü olarak budur!

Hz. Ýsa’nýn ruhu, Hz. Muhammed olarak yerde tekrar yaþamýþtýr.

10. YÛNUS SURESÝ

15. Ayet (YNÖ Meali)


Ayetlerimiz onlara açýk-seçik parçalar halinde okunduðu zaman, bize ulaþmayý
ummayanlar þöyle dediler: "Bundan baþka bir Kur'an getir yahut bunu deðiþtir."
De ki: "Onu kendiliðimden deðiþtirmem benim için söz konusu olamaz. Ben
sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün
azabýndan korkuya düþerim."

15. Ayet (EHY Meali)


Böyle iken ayetlerimiz birer açýk delil olarak karþýlarýnda okunduðu zaman Bize

251
kavuþmayý arzu etmeyenler: "Bundan baþka bir Kur'an getir veya bunu deðiþtir!"
dediler. De ki: "Onu kendiliðimden deðiþtirmem benim için olacak þey deðildir!
Ben ancak bana vahyolunana uyarým. Rabbime isyan edersem þüphesiz büyük bir
günün azabýndan korkarým."

16. Ayet (YNÖ Meali)


De ki: "Allah dileseydi, onu size okumazdým, onu size bildirmezdi de. Ondan önce
içinizde bir ömür kalmýþtým. Hâlâ aklýnýzý kullanmayacak mýsýnýz?"
16. Ayet (EHY Meali)
De ki: "Eðer Allah dileseydi ben onu size okumazdým, hiçbir þekilde de size onu
bildirmezdi. Bilirsiniz ki, ben sizin içinizde bundan önce bir ömür boyu durdum.
Artýk bir kere olsun aklýnýza baþ vurmaz mýsýnýz?"

Yukarýdaki ayetde Hz. Muhammed’in, Kur’an’dan önce onlar; Beniisrail


halký arasýnda bir ömür kaldýðý bilgisi verilmektedir. ‘Kur’an’dan önce de
aranýzda yaþýyordum’ veya ‘Kur’an’dan önce ömrümün bir kýsmýný sizlerle
geçirdim’ denilmemiþtir. ‘Ondan önce içinizde bir ömür kalmýþtým’
denilmiþtir.

‘Halâ aklýnýzý kullanmayacak mýsýnýz?’ sözüne Beniisrail halkýnýn bir anlam


verebilmesi için, Hz. Muhammed’in daha önce Beniisrail halký arasýndaki
yaþantýsýnda tanýnýyor ve biliniyor olmasý gerekir. Beniisrail halkýnýn bu
durumu anlayýp geçmiþle bir bað kurarak akýllarýnýn baþlarýna gelmesi için
Hz. Muhammed’in önceki yaþantýsýnda da, bunu söylediði andaki çalýþmayý
yani uyarý görevini yapýyor olmasý gerekir ki ‘Halâ aklýnýzý kullanmayacak
mýsýnýz’ sözünün anlamý, önemi ve beklentisi olsun. Kur’an’dan önce(Ýncil’-
den deðil) Beniisrail halký arasýnda Allah’ýn resulu olarak yaþamýþ olan Hz.
Ýsa’dýr. Ayný ruh yerde Hz. Muhammed olarak tekrar yaþamýþtýr.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

69. Ayet (YNÖ Meali)


Yoksa resullerini tanýmadýlar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

69. Ayet (EHY Meali)


Yoksa peygamberlerini tanýmadýlar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

252
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Ayný ruh, önce, vücudu Allah katýnda var edilmiþ ve yere indirilmiþ
olduðundan bir resul olan Hz. Ýsa olarak, daha sonra da yerde doðmuþ
olduðu için bir peygamber ve kendisine kutsal kitap vahiy edildiði için de
nebi olan Hz. Muhammed olarak yaþamýþtýr. Hz. Muhammed’in bedeni
yerde var olduðu için peygamber, ruhu ise, bedeni Allah katýndan yere
indirilmiþ olduðu için bir resul olan Hz. Ýsa’nýn içinde yaþamýþ olanla ayný
ruhtur. Ýlerdeki sayfalarda Hz. Ýsa’yý, Hz. Meryem’in doðurmadýðýnýn bil-
gisini veren ayetler verilmiþtir.

Yerde, Hz. Ýsa ve daha sonra da Hz. Muhammed olarak yaþamýþ olan ruh
Hz.Musa döneminde de baþka bir beden içinde yerde yaþamýþtýr.

28. KASAS(PEYGAMBERLERÝN HAYAT HÝKAYELERÝ) SURESÝ

44. Ayet (YNÖ Meali)


Biz Mûsa'ya o emri vahyettiðimizde, sen batý tarafýnda deðildin; olayý izleyenler-
den de deðildin.
44. Ayet (EHY Meali)
Musa'ya o emri vahyettiðimiz sýrada sen batý yönünde bulunmuyordun, olayý
görenlerden de deðildin.

46. Ayet (YNÖ Meali)


Ve sen, biz seslendiðimizde, Tûr tarafýnda da deðildin. Sen, senden önce kendi-
lerine uyarýcý gelmemiþ bir toplumu uyarmak için Rabbinden bir rahmetsin. Bu
sayede onlarýn düþünüp öðüt almalarý umuluyor.
46. Ayet (EHY Meali)
Yine Biz seslendiðimiz zaman da sen Tur'un yanýnda deðildin; fakat senden önce
kendilerine bir uyarýcý gelmemiþ olan bir topluluðu uyarasýn diye Rabbinden bir
rahmet olarak gönderildin; ola ki, düþünüp ibret alýrlar.

Ayný ruhun yerde birden fazla yaþam bulmayacaðý, yani ‘reenkarnasyon’


diye birþey olmadýðý iddiasýnýn ortaya atýlmasý ve insanlarý buna inandýrma
çabasý, doðruyu bilmeyenlere veya örtmeye çalýþanlara aittir. Yeniden diril-
menin olmadýðýna inanýlmasý için söyledikleri yalanýn sebebi; insanlarýn

253
kýyamet gününe ve ahiret hayatýna da inanmalarýný engellemek içindir.
Çünkü ayný ruhun, fiziksel olarak yeni bir vücutla yeniden hayat bulmasý
yerde olabildiðine göre, bu þüphesiz hem kýyamet gününün, hem de her
insanýn yeni bir bedenle dirilerek kendi hesabýný vereceðinin en büyük
kanýtlarýndan birisidir. Allah’ýn, üzerinde yaþadýðýmýz yerin bir benzerini
var etmemiþ olmasý için akýlýnýza gelen bir sebep var mý?

6. EN’AM SURESÝ

27. Ayet (YNÖ Meali)


Ah bir görsen, ateþin baþýnda durdurulup da þöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri
gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek."
27. Ayet (EHY Meali)
Ateþin baþýnda durdurulduklarýnda: "Ah! Ne olurdu geri döndürülsek de
Rabbimizin ayetlerini inkâr etmeyip, mü'minlerden olsaydýk!" dediklerini bir
görsen!

28. Ayet (YNÖ Meali)


Ýþin doðrusu þu: Önceden gizlemekte olduklarý karþýlarýna dikildi. Geri gönde-
rilselerdi yasaklandýklarý þeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doðrusu, onlar, tam
yalancýdýrlar.
28. Ayet (EHY Meali)
Hayýr, daha önce gizleyip durduklarý karþýlarýna çýktý da ondan. Geri çevrilselerdi
yine o yasaklandýklarý fenalýða mutlaka döneceklerdi. Þüphesiz onlar yine
yalancýdýrlar.

Yukarýdaki ayetde, sýnavýn devam ettiði üzerinde yaþadýðýmýz yere ‘Geri


gönderilselerdi yasaklandýklarý þeyi mutlaka yineleyeceklerdi.’ denilmiþtir.
‘Geri gönderilme diye birþey yoktur’ denilmemiþtir.

29. Ayet (YNÖ Meali)


Dediler ki: "Þu dünya hayatýmýzdan baþkasý yok. Biz diriltilecek de deðiliz."
29. Ayet (EHY Meali)
Yine dönüp: "Hayat sadece dünya hayatýmýzdan ibaret; biz bir daha dirilecek
deðiliz.” diyeceklerdi.

254
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Tüm resuller ve peygamberler, ahlâklý, adaletli ve barýþ sever olmaktan


yana yaþamlarý örnek alýnacak olanlardýr. Fakat Allah’ýn istediði þekilde
yaþamak için resullerin ve peygamberlerin nasýl yaþadýðýný bilmek de þart
deðildir. Eðer bu þart olsaydý, yerde her zaman Allah’ýn seçtiði bir peygam-
ber yaþar ve yaþantýsýyla insanlara örnek olurdu. Ahlâk, peygamberler
zamanýnda da ahlâktýr. Adalet, barýþ ve yardým etme kavramlarý bugün de
aynýdýr. Allah, insanlara akýlý iþletme özelliðini/iradeyi vermiþtir. ÖK’ümüz,
öðrettiði yaþam ilkeleriyle; ahlâklý, adaletten, barýþtan ve yardým etmekten
yana yaþamayý kendi iradelerimizle seçme imkânýný ve sorumluluðunu da
her insana yüklemiþtir. Herkesin, kendisine davranýlmasýný istediði þekilde
diðer insanlara davranmasý, kendisini hak ettiði duruma ulaþtýracaktýr.

Kur’an’da öðretilenler, Tevrat’da(levhalar) ve daha önce Hz. Ýbrahim’e


verilen kitapda da(deri üzerinde) vardýr.

87. A’LA (YÜCE,BÜYÜK,KUTLU) SURESÝ

18. Ayet (YNÖ Meali)


Hiç kuþkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da elbette vardýr.
18. Ayet (EHY meali)
Haberiniz olsun, bu ilk sahifelerde vardýr.

19. Ayet (YNÖ Meali)


Ýbrahim'in ve Mûsa'nýn sayfalarýnda.
19. Ayet (EHY meali)
Ýbrahim'in ve Musa' nýn sahifelerinde.

Fakat Beniisrail halký, doðruyu bildikleri halde atalarý Ýsraeloðullarý’na


verilmiþ kitabýn ve Tevrat’ýn bir kýsmýný, kendi soylarýný ve Yahudiler’i
kendileri gibi inkâr ettirmek ve kullanmak için saklamýþlardýr.

6. EN’AM SURESÝ

91. Ayet (YNÖ Meali)


Allah'ý, kadrine/þanýna yaraþýr þekilde tanýyamadýlar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir

255
þey vahyetmemiþtir." dediler. De ki "Mûsa'nýn insanlara bir ýþýk, bir kýlavuz olarak
getirdiði kitabý kim indirdi? Siz o kitabý birtakým parþömenler yapýp ortaya sürü-
yorsunuz, birçoðunu da saklýyorsunuz. Size, sizin de atalarýnýzýn da bilmediði þeyler
öðretildi." "Allah!" de, sonra býrak onlarý saplandýklarý batakta oynayadursunlar.

91. Ayet (EHY meali)


"Allah insana hiçbir þey indirmemiþtir." demekle, Allah'ý gereði gibi tanýyamadýlar.
De ki: "Musa'nýn insanlara bir nur ve hidayet olmak üzere getirdiði Kitab'ý kim
indirdi? -Ki siz onu parça parça kaðýtlar haline getiriyor ve bunlarý ortaya atýyor-
sunuz ama bir çoðunu gizliyorsunuz.- Bununla beraber þimdi size -ne sizin, ne ata-
larýnýzýn- bilmediði hakikatler öðretilmekte. (Onlara cevaben): "Allah." de, sonra
býrak onlarý daldýklarý batakta oynayýp dursunlar.

Beniisrail’in açýk seçik kanýtlara ve kendilerine öðretilenlere inanmayýp


inkâr etmelerini sürdürmelerinden sonra, baþlarýna geleceði göstermek,
son bir öðüt olarak içinde ihtar sözleri olan Kur’an indirilmiþtir.

54. KAMER (AY) SURESÝ

3. Ayet (YNÖ Meali)


Yalanladýlar; kendi heves ve kuruntularýna uydular. Oysaki her iþ ve oluþ karara,
ölçüye ve düzene baðlanmýþtýr.
3. Ayet (EHY meali)
Yalan dediler, arzularýna uydular. Halbuki, her iþ (Allah takdirinde) yerini
almýþtýr.

4. Ayet (YNÖ Meali)


Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakýndýrma ve tehdit bulunaný
gelmiþtir.
4. Ayet (EHY meali)
Andolsun ki, onlara kötülüklerden vazgeçirici haberleri de içeren kýssalar geldi!

5. Ayet (YNÖ Meali)


Doruk noktaya çýkmýþ, isabeti tartýþmasýz bir hikmettir o. Ama uyarýlar yarar

256
RESULLER VE PEYGAMBERLER

saðlamýyor.
5. Ayet (EHY meali)
Bir hikmet-i baliða (hedefe ulaþmanýn en yüksek derecesine ermiþ bir hikmet)
fakat uyarýlar fayda vermiyor.

Kur'an’da verilen tarihsel bilgilerin hemen hemen tamamý Ýsraeloðul-


larý’nýn ve özellikle Beniisrail halkýnýn inkârcýlýðý, Allah’a ortak koþma
konusundaki ýsrarlarý, yaþam ilkelerindeki yanlýþlar ve zulümleridir. Allah
ve var ediliþ ile ilgili içine düþmüþ olduklarý tartýþmalarýn doðru cevaplarý
da Kur’an’da verilmiþtir. Bu bilgilenin verilmesinin sebebi; Beniisrail’e ve
onlara uymuþ olanlara tanýnmýþ son þans olmasýdýr.

27. NEML SURESÝ

76. Ayet (YNÖ Meali)


Hiç kuþkunuz olmasýn ki bu Kur'an, Ýsrailoðullarýna, ihtilafa düþtükleri þeylerin
birçoðunu anlatýyor.

76. Ayet (EHY meali)


Haberiniz olsun ki, bu Kur'an Ýsrail oðullarýna, ihtilaf edip durduklarý þeylerin pek
çoðunu anlatýr.

Allah katýnda din/yaþam Ýslam’dýr. Kur’an’da ahlâktan, adalet ve barýþtan,


merhamet ve yardým etmekten yana tarif edilen yaþam þekli Allah katýn-
daki ile aynýdýr. Fakat þöyle biraz geriye çekilip bakýldýðýnda Kur’an, tüm
inananlara kýlavuz olmasý için indirilmekle birlikte, Tevrat ve Ýncil gibi,
hakkýnda ayrýlýða düþtükleri konularý ve içine düþtükleri yanlýþlarýn niçin
yanlýþ olduðunu açýklamak ve doðrusunu öðretmek amacýyla, artýk içinde
ihtar da bulunan kitap olarak yine Beniisrail halkýna indirilmiþtir. Ve elbet,
ilim ilerlediðinde içinde verilmiþ olan bilgilerin akýlýný iþleten insanlara
kanýt olmasý için; karþýt madde gibi, ses titreþimlerinin maddeye hokum
ediyor olmasý gibi.

16. NAHL SURESÝ

257
64. Ayet (YNÖ Meali)
Bu Kitap'ý sana yalnýz þunun için indirdik: Hakkýnda ayrýlýða düþtükleri þeyi onlara
iyice açýklayasýn ve Kitap, iman eden bir topluluk için kýlavuz ve rahmet olsun.

64. Ayet (EHY Meali)


Biz, sana bu kitabý, yalnýzca onlara ihtilaf ettikleri þeyi açýklayasýn ve iman ede-
ceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

13. RA’D SURESÝ

64. Ayet (YNÖ Meali)


Ýþte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiði bir ümmet
içinde resul kýldýk ki, onlar Rahman'a küfrederlerken sen kendilerine, sana
vahyettiðimizi okuyasýn. De ki: "O'dur benim Rabbim, ilah yok O'ndan baþka,
O'na dayanmýþým ben! Yalnýz O'nadýr tövbem!"

64. Ayet (EHY Meali)


Ýþte seni böyle kendilerinden önce birçok ümmetler gelip geçmiþ olan bir ümmet
içinde gönderdik ki onlar Rahman'ý inkâr ederlerken, sen onlara karþý, sana
vahyettiðimiz Kitab'ý okuyasýn. De ki: "0 Rahman benim Rabbim, O'ndan baþka
ilah yoktur; ben O'na dayandým, tevbem de O'nadýr!"

41. FUSSÝLET SURESÝ

41. Ayet (YNÖ Meali)


Onlar, o zikiri/Kur'an'ý kendilerine geldiðinde inkâr ettiler. Halbuki o, eþsiz yüce-
likte bir Kitap'týr.

41. Ayet (EHY Meali)


Onlar, O Kur'an kendilerine geldiðinde onu inkâr edenlerdir. Halbuki o, benzeri
bulunmaz bir kitaptýr.

Kur’an’da bir kaç harften oluþan ayetlerin Ýsraeloðullarý’na indirilen kitap-


da da olduðu ve bu kýsa ayetlerde verilen bilgiler ilk bölümde açýklanmýþtý.

258
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Bu kýsa ayetlerle birlikte ayný suredeki ikinci ve üçüncü ayetler de


Beniisrael halkýna gönderme yapmaktadýr. Bu yapýlýrken de onlarýn, içine
düþtükleri yanlýþlardan ve hakkýnda þüphe duyduklarý konulardan
bahsederek bu vurgu yapýlmýþtýr. Bunun yapýlmasýnýn sebebi; Ýsraeloðul-
larý’nýn ve sonrasýnda Beniisrael halkýnýn yerde oradan oraya taþýyarak çok
iyi sakladýklarý bilgilerin Kur’an’da tekrar karþýlarýna çýkarýlmasýyla, bu bil-
gilerin insanlar tarafýndan bilinmemesinden dolayý Kur’an’ýn Allah katýn-
dan indirilmiþ olduðunu anlamalarý ve artýk inanmalarý içindir.

2. BAKARA SURESÝ

1. Ayet (YNÖ Meali)


Elif, Lâm, Mîm.
1. Ayet (EHY Meali)
Elif, Lam, Mim.

2. Ayet (YNÖ Meali)


Ýþte sana o Kitap! Kuþku/ çeliþme/ tutarsýzlýk yok onda. Bir kýlavuzdur o, sakýnan-
lar için.
2. Ayet (EHY Meali)
Ýþte o Kitap, bunda þüphe yok; korunacaklar için hidayetin ta kendisi.

‘O kitap’ denilerek bahsedilen, Ýsrailoðullarý’na indirilen kitapdýr. Aþaðýda,


A’raf Suresi’nin 2. ayetinde ise Kur’an, ‘Bir kitap’dýr bu; sana indirildi’ þek-
linde ayrýca tanýmlanmýþtýr.

3. Ayet (YNÖ Meali)


Ki onlar, gayba inananlar, namazý/duayý yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rýzýk
olarak verdiklerimizden, baþkalarýna pay çýkaranlardýr.
3. Ayet (EHY Meali)
Onlar ki, gayba iman edip namazý dürüst kýlarlar, kendilerine rýzýk olarak
verdiðimiz þeylerden infak ederler.

Beniisrael halkýndan, bir kýlavuz olan kitaba inananlar; sakýnanlardýr ki

259
gayba inanýrlar, namaz kýlarlar ve insanlara yardým ederler. Diðerleri de
inananlar gibi ayný þekilde gayba inanmaya, namaz kýlmaya ve insanlara
yardým etmeye tekrar çaðýrýlmýþlardýr. (Gayba inanmak, kâinatý kendi var-
lýðýndan var etmiþ olan AL-APA’nýn varlýðýna inanmaktýr.)

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Elif, Lâm, Mîm.
1. Ayet (EHY Meali)
Elif, Lâm, Mîm.

2. Ayet (YNÖ meali)


Allah... Ýlâh yok O'ndan baþka... Hayy'dýr O, Kayyûm'dur.
2. Ayet (EHY Meali)
Allah'tan baþka tanrý yoktur. Sonsuz hayat sahibi, bütün varlýklarý ayakta tutan ve
gözeten odur.

Allah’ýn berisindekilerden ilâhlar edinenler cinlerden olan Ýsrael ve ona


uyan cinlerdir. Varlýk alanýnda ‘bütün’ olarak gözle görülemeyen AL-
APA’nýn Hayy (Sürekli diri. Hayatýn kaynaðý. Kendisi için ölüm söz
konusu edilemeyen.) ve Kayyum (Kudretin kaynaðý. Kudretiyle herþeyi
kývamýnda tutan.) olduðunu inkâr edenler Ýsrael,oðullarý ve Beniisrael/
Ýbraniler’dir. Dikkat ederseniz bu adlarýn anlamlarý olan özellikler, gözle
görülemez özelliklerdir.

3. Ayet (YNÖ meali)


O, sana Kitap'ý, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ý ve
Ýncil'i de indirmiþti.
3. Ayet (EHY Meali)
O, sana kitabý, önündekileri doðrulayýcý olarak hak ile indirmektedir. Önceden
insanlarý doðru yola iletmek için Tevrat'ý ve Ýncil'i indirmiþti. Bir de ayýrt eden
Furkan indirdi.

7. A’RAF SURESÝ

260
RESULLER VE PEYGAMBERLER

1. Ayet (YNÖ meali)


Elif, Lâm, Mîm, Sâd.
1. Ayet (EHY Meali)
Elif, Lâm, Mîm, Sâd.

2. Ayet (YNÖ meali)


Bir kitaptýr bu; sana indirildi, onunla uyarýda bulunasýn diye ve inananlar için bir
öðüt ve düþündürme olarak... O halde, bundan dolayý göðsünde bir sýkýntý
olmasýn.
2. Ayet (EHY Meali)
Bu, kendisiyle uyarasýn diye ve mü'minlere bir ihtar olmak üzere sana indirilen bir
kitaptýr; sakýn bundan dolayý yüreðinde bir sýkýntý olmasýn!

3. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden birtakým velilerin ardýna
düþmeyin. Siz ne kadar da az öðüt alýyorsunuz!
3. Ayet (EHY Meali)
Rabbinizden size indirilene uyun, O'nsuz baþka velilere uymayýn! Sizler pek az
düþünüyorsunuz!

Allah’ýn berisinden bir takým velilerin peþine düþenler Beniisrail’dir.


Yukarýdaki ayetlerde tüm uyarýlar doðruyu inkâr etmeye devam eden
Beniisrail halkýna yapýlmýþtýr.

12. YÛSUF SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Elif, Lâm, Râ. O apaçýk, apaydýnlýk Kitap'ýn ayetleridir bunlar.
1. Ayet (EHY Meali)
Elif. Lam, Ra. Ýþte bunlar, sana apaçýk kitabýn ayetleridir!

Bu ayetler Ýsraeloðullarý’na (ÖGÜL UQUS’a) verilen kitabýn ayetlerdir.

2. Ayet (YNÖ meali)


Biz onu sana, aklýnýzý çalýþtýrasýnýz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.

261
2. Ayet (EHY Meali)
Biz onu akýl erdirebilesiniz diye bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik.

Ayný bilgiler Kur’an’da Arapça olarak tekrar indirilmiþtir.

3. Ayet (YNÖ meali)


Biz bu Kur'an'ý sana vahyederek, hikâyelerin en güzelini anlatýyoruz. Oysaki sen,
bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandýn.
3. Ayet (EHY Meali)
Biz sana bu Kuran'ý vahyetmekle kýssalarýn en güzelini anlatýyoruz. Doðrusu, senin
bundan önce hiç haberin yoktu.

Beniisrail halkýnýn tartýþtýklarý konularýn açýklamalarý Kur’an’da


yapýlmýþtýr. Ýsraeloðullarý o kitapdaki ayetlerin bir kýsmýný sakladýklarý için
Beniisrail halký, Tevrat’da da ayný bilgilerin indirildiðini bilememiþlerdir,
tabii onlara uyan Yahudiler de. Ýsrael’in yolundan giden, sözcüklerin
anlamlarýný deðiþtiren siyonist hahamlar, Yahudiler içinden kendilerine
uyanlarýn da lanetlenmesine sebep olmuþlardýr.

15. HÝCR SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Elif, Lâm, Râ. Ýþte sana o Kitap'ýn ve açýk anlatýmlý Kur'an'ýn ayetleri.
1. Ayet (EHY Meali)
Elif, Lam, Ra. Bunlar iþte sana Kitabýn ve gerçekleri açýklayan bir Kur'an'ýn ayetleridir.

Bu ayetler o kitabýn, ayný zamanda açýklanmýþ halleriyle Kur’an’ýn ayet-


leridir.

2. Ayet (YNÖ meali)


O küfre batmýþ olanlar zaman zaman, keþke Müslüman olsaydýlar diye derin bir
özlem duyarlar.
2. Ayet (EHY Meali)
Bir zaman gelecek, küfredenler, müslüman olsaydýlar diye arzu çekecekler.

262
RESULLER VE PEYGAMBERLER

3. Ayet (YNÖ meali)


Býrak onlarý yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini
oyalasýn. Ama yakýnda bilecekler.
3. Ayet (EHY Meali)
Býrak onlarý, yesinler, içsinler, keyif sürsünler ve emel kendilerini oyalasýn; sonra
bilecekler!

5. MÂÝDE SURESÝ

15. Ayet (YNÖ Meali)


Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamýþ olduklarýnýzýn çoðunu size
ayan-beyan açýklýyor; çoðundan da geçiyor. Þu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ýþýk
ve apaçýk bir Kitap gelmiþtir.

15. Ayet (EHY Meali)


Ey kitap verilenler, þimdi size, kitabýnýzýn gizlemekte olduðunuz birçok yerlerini
sizlere açýklayan birçoðunu da geçiveren Peygamberimiz geldi. Ýþte size Allah'tan
bir nur, bir parlak kitap geldi.

Beniisrail halký ile iþ birliði içinde olan siyonist Yahudi bilgeler bu mesajý
çok iyi anlamýþlar fakat Tevrat’ýn da ayný bilgileri veren ayetlerini sakla-
maya ve Yahudi milletini aldatmaya devam etmiþlerdir.

26. ÞUARA SURESÝ

195. Ayet (YNÖ Meali)


Açýk-seçik Arapça bir dille indirdi.
195. Ayet (EHY meali)
Açýk parlak bir Arapça ile.

196. Ayet (YNÖ Meali)


O, elbette ki öncekilerin kitaplarýnda da var.
196. Ayet (EHY meali)
O, þüphesiz öncekilerin kitaplarýnda da var.

197. Ayet (YNÖ Meali)


Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanýt deðil mi?

263
197. Ayet (EHY meali)
Beni Ýsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil deðil mi?

O kitabýn saklanmýþ ayetlerinde verilmiþ bilgilerin Kur’an’da karþýlarýna


tekrar çýkarýlmasýyla bu bilgileri hali hazýrda bilen Beniisrail bilginlerin
olmasý, ‘bunlar’ý;Yahudiler’i uyandýrmasý gerekirken Yahudi toplumu
Beniisrail bilginlerinin tuzaðýndan kurtulamamýþlardýr.

Ýbranice’de ‘Amet (Emet olarak okunan) sözcük üç harften oluþur. (Ýbrani-


ce alfabesinin asýl yazýlýþý saðdan soladýr.)

Ýbranice harfleriyle yazýlýþý :


Bu harflerin Ýbranice okunuþlarý : ‘Aleph Mem Teth (emet)

‘Emet’ adýnýn;

Ýlk Ýbranice harfleriyle yazýlýþý :


Bu harflerin ilk Ýbranice alfabesindeki okunuþlarý : élef mem tet

Ýbranice’de ‘élef’ sözcüðünün anlamý ‘sýðýr’ dýr. ‘Akýlý iþletemeyen baþ’ý


tanýmlamaktadýr, ruhu olmayan varlýk demektir. ‘Mem’ sözcüðünün
anlamý ‘su’dur. ‘Tet/tët’ kelimesinin anlamý da ‘çamur’ dur. Tümünün
anlamý; su ve çamurdan akýlý olmayan/ruhsuz varlýk; Adem’in meydana
getirilmesidir. Bu da, göklerin ve yerin var edilmesini gördüðü gibi, isyan
eden Ýsrael’in gözleriyle gördüðü ‘oluþ’tur. Allah, Ruh’uyla akýlý iþletebilme
özelliðini Adem’e sonra vermiþtir. ‘tet’ harfinin simgesi olarak dörde bölün-
müþ ‘+’ simgesi; maddenin önce dört temel yapý taþýna bölündüðünü ve
sonra maddenin tekrar bu parçacýklardan oluþtuðunu tanýmlamaktadýr ki,
‘+’ iþaretinin/ simgesinin/tamða(damga)sýnýn anlamý kuantumdur; sudan
var ediþin fizik ilimidir. Daire içine alýnmýþ olmasýda, AL-APA’nýn kâinatý
Kendi varlýk yapýsý içinde var ettiðini simgelemektedir.

Emet olarak okunan ‘AMET adý, ‘ËM AT’; ‘Var Eden’ dir. (AT ËM/Adem;
var edilen’ demektir).

264
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Hz. Ýsa, Beniisrail halkýna gönderilen bir resuldür ve Yahudi deðildir.


Çünkü Hz. Meryem, Firavun’un zulmettiði Beniisrail halkýndandýr ve
Yahudi deðildir, ve de Hz. Ýsa’yý doðurmamýþtýr.

Hz. Ýbrahim ve Hz. Ýmran aileleri birbirinden gelen soylardýr. Aþaðýdaki


ayetde, bugün Hýristiyanlýk âleminin ‘Abraham’ olarak adlandýrdýðý Hz.
Ýbrahim’in, bir Yahudi veya Hýristiyan olmadýðý bilgisi verilmiþtir. Hz.
Ýsa’dan çok önce yerde bulunduðuna göre bu da zaten mümkün deðildir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

35. Ayet (YNÖ Meali)


Hani, Ýmran'ýn karýsý þöyle demiþti: "Rabbim, karnýmdakini özgür bir biçimde sana
adadým; onu benden kabul et! Kuþkusuz, sen, evet sen, her þeyi duyan, her þeyi
bilensin!"
35. Ayet (EHY meali)
Ýmran'ýn karýsý: "Ya Rab! Ben karnýmdakini kayýtsýzca sana adadým, hemen kabul
et bunu benden; çünkü sadece Sensin iþiten, bilen Sen!" dedi.

36. Ayet (YNÖ Meali)


Onu doðurunca -Allah onun ne doðurduðunu daha iyi bildigi halde- þöyle dedi:
"Rabbim, onu kýz olarak doðurdum ve erkek, kýz gibi deðildir. Adýný Meryem koy-
dum onun. Onu ve soyunu, kovulmuþ þeytandan sana sýðýndýrýyorum!"
36. Ayet (EHY meali)
Onu doðurduðu zaman: "Ya Rab, onu kýz doðurdum" dedi. Oysa ne doðurduðunu
Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kýz gibi deðildi; ben onun adýný Meryem
koydum ve iþte onu ve soyunu taþlanmýþ þeytanýn þerrinden sana ýsmarlýyorum.

Bu ayetlerde verilen bilgiyle ortaya çýkan durum; Hz. Ýbrahim soyundan


gelen Hz. Ýmran’ýn kýzý olan Hz. Meryem’in ve Hz. Ýsa’yý yetiþtiren ailenin
de Yahudi olmayýp, Beniisrail halkýndan/Ýbrani olduðudur.

265
45. Ayet (YNÖ Meali)
Bir de, melekler söyle demiþti: "Ey Meryem! Allah seni, kendisinden bir kelimeyle
muþtuluyor. Adý, Meryem'in oðlu Ýsa Mesih'dir. Dünya ve âhirette yüz akýdýr.
Allah'a yaklastýrýlanlardandýr."
45. Ayet (EHY meali)
Melekler þöyle dediði vakit: "Ey Meryem, haberin olsun, Allah seni dünya ve
ahirette itibarlý biri ve kendisine yakýn olanlardan olarak tarafýndan bir "kelime"
ile müjdeliyor! Adý, Meryem oðlu Mesih Ýsa'dýr."

Bu ayetde verilmiþ olan þu bilgi önemlidir. Hz.Meryem’e haberi verilen ve


henüz yere gelmemiþ olan Hz. Ýsa için “dünya ve ahiretde yüz akýdýr”
denilmiþtir. ‘Dünyada yüz aký olacak’ denilmemiþtir. Bu bilgi bu ruhun Hz.
Ýsa olarak yerde yaþamamýþ olmasýndan önce, baþka bir vücut ve isimle
yerde yaþamýþ olduðunu anlatmaktadýr. Bu kiþi de Hz. Yahya’dýr. Hz.Yahya,
Hz.Ýsa ve Hz.Muhammed’in vücudlarý içinde yerde yaþamýþ olan ruh ayný
ruhtur.

Hz. Ýsa, Hz. Adem gibi topraktan var edilmiþ ve Hz. Meryem’e indirilmiþtir.

19. MERYEM SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrýlýp doðu tarafýnda bir mekâna çe-
kilmiþti.
16. Ayet (EHY Meali)
Kitap'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrýlýp doðu tarafýnda bir yere çe-
kilmiþti.

17. Ayet (YNÖ meali)


Onlarla arasýna bir perde çekmiþti. Biz de ruhumuzu ona göndermiþtik de o ken-
disine sapasaðlam bir insan þeklinde görünmüþtü.
17. Ayet (EHY Meali)
Onlarla arasýna bir perde çekti. Derken kendisine ruhumuzu (Cebrail'i) gönderdik
de o, düzgün bir insan þeklinde ona göründü.

266
RESULLER VE PEYGAMBERLER

18. Ayet (YNÖ meali)


Meryem demiþti: "Ben senden, Rahman'a sýðýnýyorum. Takva sahibi biriysen
dikkatli ol."
18. Ayet (EHY Meali)
Meryem ona: "Ben baðýþlayan Allah'a sýðýnýrým senden, eðer Allah'tan korkan biri
isen!" dedi.

19. Ayet (YNÖ meali)


Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oðlan baðýþlamak
için buradayým."
19. Ayet (EHY Meali)
Ruh (Cebrail): "Haberin olsun, ben sana tertemiz bir oðlan vermek için Rabbinin
elçisiyim sadece!" dedi.

20. Ayet (YNÖ meali)


Dedi: "Benim nasýl oðlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadý. Ben bir kahpe
de deðilim."
20. Ayet (EHY Meali)
Meryem: "Benim nasýl bir oðlum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmadý; ben bir
kahpe de deðilim!" dedi.

21. Ayet (YNÖ meali)


Dedi: "Ýþte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydýr. Böyle olmasý
onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamýz içindir. Hükme baðlan-
mýþ bir iþtir bu."
21. Ayet (EHY Meali)
Cebrail: "Öyle! Fakat Rabbin buyurdu ki, o Bana göre kolaydýr. Ayrýca onu insan-
lara gücümüzün bir delili ve tarafý?mýzdan bir rahmet kýlacaðýmýz için böyle
yapacaðýz. Hem de o, karara baðlanmýþ bir iþtir." dedi.

22. Ayet (YNÖ meali)


Ona gebe kaldý. Ardýndan da onunla uzak bir mekâna çekildi.
22. Ayet (EHY Meali)
Bu þekilde ona hamile oldu ve bu haliyle uzak bir yere çekildi.

267
23. Ayet (YNÖ meali)
Nihayet doðum sancýsý onu, bir hurma aðacýnýn kütüðüne götürdü. "Ah dedi,
keþke daha önce ölseydim, keþke unutulup gitseydim."
23. Ayet (EHY Meali)
Derken sancý onu bir hurma dalýna götürdü ve: "Keþke bundan önce ölmüþ olsay-
dým da unutulmuþ gitmiþ olsaydým."

24. Ayet (YNÖ meali)


Altýndan ona þöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanýnda bir su arký
vücuda getirdi.”
24. Ayet (EHY Meali)
Derken aþaðý tarafýndan ona þöyle seslendi: "Sakýn üzülme, Rabbin senin altýnda
bir su arký yarattý.”

27. Ayet (YNÖ meali)


Meryem, onu taþýyarak toplumuna getirdi. "Ey Meryem, dediler, þaþýlacak bir iþ
yaptýn!"
27. Ayet (EHY Meali)
Derken onu taþýyarak kavmine getirdi, Onlar: "Hey Meryem, sen Allah biliyor ya
yumurcak birþey getirdin!

Bu ayetlerde, Hz. Meryem’in hamile kalýp doðum sancýsý çektiði belir-


tilmektedir. Kur’an’da bazý ayetlerde yere geliþ ‘doðurmak’ fiiliyle belir-
tilmiþken, ilgili hiçbir ayette Hz. Meryem’in, Hz. Ýsa’yý doðurduðu bilgisi
verilmemiþtir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

35. Ayet (YNÖ meali)


Hani, Ýmran'ýn karýsý þöyle demiþti: "Rabbim, karnýmdakini özgür bir biçimde sana
adadým; onu benden kabul et! Kuþkusuz,sen, evet sen, her þeyi duyan, her þeyi
bilensin!"
35. Ayet (EHY Meali)
Ýmran'ýn karýsý: "Ya Rab! Ben karnýmdakini kayýtsýzca sana adadým, hemen kabul
et bunu benden; çünkü sadece Sensin iþiten, bilen Sen!" dedi.

268
RESULLER VE PEYGAMBERLER

36. Ayet (YNÖ meali)


Onu doðurunca -Allah onun ne doðurduðunu daha iyi bildiði halde- þöyle dedi:
"Rabbim, onu kýz olarak doðurdum ve erkek, kýz gibi deðildir. Adýný Meryem koy-
dum onun. Onu ve soyunu, kovulmuþ þeytandan sana sýðýndýrýyorum!"
36. Ayet (EHY Meali)
Onu doðurduðu zaman: "Ya Rab, onu kýz doðurdum" dedi. Oysa ne doðurduðunu
Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kýz gibi deðildi; ben onun adýný Meryem
koydum ve iþte onu ve soyunu taþlanmýþ þeytanýn þerrinden sana ýsmarlýyorum.

Bugün, toplum dilinde ‘yalancý hamilelik’ denilen bu durum meydana


gelebilmektedir. Evladý olmayan fakat olmasýný isteyen bir kýzýn karný þiþe-
bilmekte, hamile olan bir kýz gibi baþý dönüp midesi bulanabilmekte ve bu
durum dokuz ay boyunca sürebilmektedir. Yani ilimsel olarak bu durum
mümkündür.

Hz. Meryem’in, Hz. Ýsa’yý kendisinin doðurduðunu düþünmesi, onu sevip


sahip çýkarak büyütmesi için Hz. Meryem’e böyle bir yalancý hamilelik
yaþatýlmýþtýr.

Hz. Ýsa, Allah katýnda topraktan var edilmiþtir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

47. Ayet (YNÖ meali)


Meryem dedi ki: "Rabbim, çocuðum nasýl olur benim? Bana hiçbir insan dokun-
madý ki!" Allah cevap verdi: "Allah dilediðini iþte böyle yaratýr! Bir iþ ve oluþa
karar verdiðinde sadece ona "Ol!" der; ve o hemen oluverir."
47. Ayet (EHY Meali)
Meryem: "Ey Rabbim, bana bir beþer dokunmamýþken, nasýl çocuðum olur?" dedi.
Allah: "Öyle, Allah ne dilerse yaratýr, O, birþeyi dilediðinde, yalnýzca ona "Ol" der,
o da hemen oluverir." buyurdu.

59. Ayet (YNÖ meali)


Allah katýnda Ýsa'nýn durumu, Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattý,
sonra ona "Ol!" dedi.Artýk o, olur.

269
59. Ayet (EHY Meali)
Doðrusu Allah katýnda Ýsa'nýn durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan
yarattý sonra da ona: "Ol!" dedi. O da hemen oluverdi.

Hz. Ýsa’nýn, elçi olmasý dýþýnda sadece Hz. Adem ile ortak olan özelliði ne
olabilir? Hz. Ýsa’nýn durumu niçin Hz. Muhammed veya diðer elçilerin
durumu gibi deðildir de Hz. Adem’in durumu gibidir? Çünkü Hz. Ýsa da
Hz. Adem gibi Allah katýnda topraktan var edilmiþtir. Ortak noktalarý
budur ve Hz. Ýsa, yere, Hz. Meryem’e indirilmiþtir.

4. NÝSA SURESÝ

171. Ayet (YNÖ meali)


Ey Ehlikitap! Dininizde aþýrýlýða gidip doymazlýk etmeyin! Allah hakkýnda gerçek
dýþý bir þey söylemeyin! Meryem'in oðlu Ýsa Mesih, Allah'ýn resulü ve kelimesidir.
Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmýþtýr. Artýk Allah'a ve resulle-
rine inanýn. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir,
tek ve biricik ilahtýr. Kendisi için bir çocuk olmasýndan arýnmýþtýr O. Yalnýz
O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.

171. Ayet (EHY meali)


Ey kitap verilenler, dininizde aþýrýlýða gitmeyin ve Allah hakkýnda yalnýzca gerçeði
söyleyin! Meryem oðlu Mesih Ýsa, yalnýzca Allah'ýn peygamberi, Meryem'e
ulaþtýrdýðý kelime'si ve ondan bir ruhtur; baþka birþey deðil. Gelin Allah'a ve
O'nun peygamberlerine iman getirin ve "üçtür" demeyin. Bundan vazgeçin;
hakkýnýzda hayýrlý olur! Allah, ancak bir tek Ýlah'týr, haþa O'nun bir oðlu olmasý
asla düþünülemez. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak da
Allah yeter.

5. MÂÝDE SURESÝ

46. Ayet (YNÖ meali)


Ardýndan o peygamberlerin izleri üzere Meryem oðlu Ýsa'yý gönderdik. Tevrat'tan
yanýnda bulunaný doðruluyordu. Ona Ýncil'i verdik. Hidayet ve ýþýk vardý onda.

270
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Tevrat'tan yanýnda olaný tasdikleyici idi. Doðruya ve güzele kýlavuzdu, takvaya


sarýlanlara bir öðüt.

46. Ayet (EHY meali)


Arkadan da o peygamberlerin izleri üzerinde Meryem'in oðlu Ýsa'yý, önündeki
Tevrat'ý bir doðrulayýcý olarak gönderdik. Ona içinde bir hidayet ve nur bulunan,
önündeki Tevrat'ý doðrulayýcý ve takva sahipleri için bir hidayet ve öðüt olmak
üzere Ýncil'i verdik.

57. HADÎD SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


Sonra onlarýn eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oðlu Ýsa'yý
da onlarýn ardýnca gönderdik. Ona Ýncil'i verdik; ona uyanlarýn gönüllerine þefkat
ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çýkardýklarý ruhbaniyeti, onlar üzeri-
ne biz yazmamýþtýk. Allah'ýn rýzasýný kazanmak için ortaya çýkardýlar. Ama ona
gerektiði þekilde saygýlý olmadýlar. Onlarýn, iman edenlerine ödüllerini verdik.
Onlardan çoðu yoldan çýkmýþ olanlardýr.

27. Ayet (EHY meali)


Sonra onlarýn izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle izledik; arkasýndan
Meryem oðlu Ýsa'yý gönderdik, ona Ýncil'i verdik ve ona uyanlarýn kalplerinde bir
þefkat ve merhamet yarattýk. Bir de rahipliði ki, onu onlar uydurdular, Biz onu
üzerlerine yazmamýþtýk; ancak Allah'ýn rýzasýný aramak için yaptýlar, sonra da ona
hakkýyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman etmiþ olanlara mükafatlarýný
verdik, çoklarý ise yoldan çýkmýþ fasýklardýr.

Aþaðýdaki ayetlerde, Hz. Meryem’in sancýsýndan dolayý daha önce ölmüþ


olmayý istemiþ olmasýna verilen cevap; bir su arkýnýn var edilmiþ
olduðudur. Su arkýnýn sancýya bir faydasý yoktur. Hz. Meryem’in, doður-
duðu sandýðý Hz. Ýsa’nýn üzerine bulaþmýþ olmasý gereken anne karnýndaki
sývýyý görmemesi durumunda buna anlam veremeyecek olmasýndan dolayý,
Hz. Ýsa’nýn, yýkanýp temizlenerek kendisine verildiðini düþünmesi için su
arký var edilmiþtir.

271
19. MERYEM SURESÝ

23. Ayet (YNÖ meali)


Nihayet doðum sancýsý onu, bir hurma aðacýnýn kütüðüne götürdü. "Ah dedi,
keþke daha önce ölseydim, keþke unutulup gitseydim."
23. Ayet (EHY Meali)
Derken sancý onu bir hurma dalýna götürdü ve: "Keþke bundan önce ölmüþ olsay-
dým da unutulmuþ gitmiþ olsaydým."

24. Ayet (YNÖ meali)


Altýndan ona þöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanýnda bir su arký
vücuda getirdi.”
24. Ayet (EHY Meali)
Derken aþaðý tarafýndan ona þöyle seslendi: "Sakýn üzülme, Rabbin senin altýnda
bir su arký yarattý.”

Sonuç olarak; Hz. Ýsa, Beniisrail halkýna Allah katýndan gönderilmiþ bir
resuldür ve Yahudi deðildir.

43. ZÜHRUF SURESÝ

59. Ayet (YNÖ meali)


Meryem'in oðlu, kendisine nimet verdiðimiz ve Ýsrailoðullarýna örnek yaptýðýmýz
bir kuldu.

59. Ayet (EHY Meali)


Hayýr, o (Ýsa) kendisine nimet verdiðimiz ve Ýsrail oðullarýna örnek kýldýðýmýz halis
bir kuldur.

61. SAFF (SAF TUTMAK) SURESÝ

6. Ayet (YNÖ meali)


Meryem oðlu Ýsa'nýn da þöyle dediðini hatýrla: "Ey Ýsrailoðullarý! Ben size Allah'ýn
elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat'ý doðrulayýcý ve benden sonra gelecek Ahmed
adýnda bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim." Fakat Ýsa'nýn müjdelediði elçi
onlara apaçýk delilleri getirdiðinde: "Bu, katýksýz bir büyüdür." Dediler.

272
RESULLER VE PEYGAMBERLER

6. Ayet (EHY Meali)


Bir vakit de Meryem oðlu Ýsa: "Ey Ýsrail oðullarý, ben size Allah'ýn elçisiyim.
Önümdeki Tevrat'ýn doðrulayýcýsý ve benden sonra gelecek, adý Ahmed olan bir
peygamberin müjdecisi olarak geldim." dedi. Sonra o, onlara apaçýk delillerle
gelince: "Bu apaçýk bir büyüdür!" dediler.

Bugünlere kadar gelen diðer bir yanlýþ bilgi de Hz.Ýsa’nýn ateþin içinden
OSa(göke) yükseldiði bilgisidir. Ateþten kurtarýlan kiþi; Hz.Ýbrahim’dir.
Allah, Hz.Ýbrahim’i, gönderdiði Beniisrail halkýnýn zulmünden kurtarmýþtýr.

29. ANKEBÛT SURESÝ

24. Ayet (YNÖ meali)


Toplumunun Ýbrahim'e cevabý sadece þunu söylemeleri oldu: "Bunu öldürün,
yahut yakýn!" Ama Allah onu ateþten kurtardý. Ýnanan bir toplum için bunda
elbette ibretler vardýr.

24. Ayet (EHY meali)


Onun için kavminin ona cevabý sadece þu oldu: "Öldürün onu veya yakýn!" dedi-
ler. Allah da onu o ateþten kurtardý. Þüphesiz bunda inanacak bir topluluk için
ibretler vardýr.

Beniisrail halký ve Yahudiler’in bir kýsmý amaçlarýna ulaþabilmek adýna,


doðru bilgiye ulaþýlmasýný engellemek için tarih boyunca sözcüklerin,
adlarýn ve isimlerin hecelerini(tamðalarýný) ve anlamlarýný deðiþtirerek
insanlarý yanýlgýya düþürmüþ ve sövgülerine ortak etmiþlerdir.

5. MÂÝDE SURESÝ
41. Ayet (YNÖ meali)
Ey resul! Kalpleri inanmamýþ olduðu halde aðýzlarýyla "Ýnandýk" diyenlerin küfürde
yarýþýrcasýna koþanlarý seni üzmesin. Yahudilerden bazýlarý yalancýlýk etmek için
dinlerler; huzuruna çýkmamýþ olan baþka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine
oturmuþ kelimeleri, yapýlarýný bozup deðiþtirirler. "Size þu verilirse alýn, eðer o ve-
rilmezse çekinin." derler. Allah birini fitneye çarptýrmak isterse sen onun için
Allah karþýsýnda hiçbir þey yapamazsýn. Bunlar o kiþilerdir ki, Allah kalplerini

273
temizlemek istemiyor. Dünyada bir rezillik vardýr onlar için; âhirette de büyük bir
azap var onlara.

41. Ayet (EHY meali)


Ey þanlý Peygamber, gerek aðýzlarýyla "Biz inandýk." deyip de kalpleriyle inan-
mayanlardan, gerekse yahudilerden küfürde yarýþanlar seni üzmesin! Onlar
yalancýlýk etmek için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabýna dinlerler, yerli
yerinde söylenen kelimeleri sonradan deðiþtirirler, "Size böyle fetva verilirse tutun,
verilmezse sakýnýn!" derler. Allah, kimin fitneye düþmesini dilerse sen onun lehine
Allah'tan hiçbir þey koparamazsýn. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini te-
mizlemek istememiþtir. Onlarýn haklarý dünyada zillet ahirette de büyük bir azaptýr.

Siyonist hahamlarýn Hýristiyan âlemini içine düþürdükleri en büyük tuzak-


lardan birisi, Hýristiyan’lýðýn simgesi olan haç ve çarmýha gerilmiþ Hz.Ýsa
sembolüdür.

* Erken Türkçe’de ‘haç’ sözü ‘OQAÇ’ þeklinde söylenmekte ve ösüs, oqç


gibi pek çok yazýtta ‘haç iþareti’ ile yazýlmaktadýr. Sat daðýnýn Hakkari böl-
gesindeki Gevaruk vadisindeki maðara duvarlarýna, Anadolu’ya gelen ve o
bölgede yaþamýþ ilk Türk toplumunun çizmiþ olduðu resimlerin arasýnda
‘ON-OQ’/ ‘kozmik askerler’i ifade eden aþaðýdaki resimde bu iþaret
görülmektedir.

Bugün ‘haç’ olarak tanýmlanan bu iþaret aslýnda ‘kýlýç’ý temsil etmektedir


ki zaten haç, ters tutulmuþ bir kýlýç þeklidir. Kýlýç, hokumun simgesidir.

* ANADOLU PROTOTÜRKLERÝ, Kazým Mirþan, MMB yayýný,1985

274
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Kâinatýn hokumu Allah’a aittir ve kýlýç, Allah’ýn hokumunun temsilidir.


Beniisrail halkýnýn/Ýbraniler’in çarmýða gerdiði Hz.Ýsa ile verdikleri mesaj;
‘Baþ aþaðý ettiðimiz/hokumsuz kýldýðýmýz Allah’ýn kýlýcýyla/hokumuyla
Allah’ýn resulünü öldürdük’ mesajýdýr. Bugün tüm Hýristiyanlýk âlemi
bilemeden Yahudi siyonist papazlarýn bu oyununa gelmiþtir.

Kiliselerde çarmýða gerilmiþ Hz.Ýsa heykelinin önünde mum yakýlmasý da


yine siyonist ve Allah’ýn hokumunu kabul etmeyen papazlarýn sövgü-
lerinden biridir. Mum ýþýktýr, nur’dur. Hz. Ýsa heykelinin önünde mum
yakýlmasýyla siyonizmin verdiði mesaj; ‘Allah’ýn gözü önünde/Allah’ýn
þahitliðinde, Allah’ýn hokumu altýnda/kýlýcýyla Allah’ýn resulünü öldürdük’
mesajýdýr.

Nimetin; yediklerimiz ve içtiklerimizin kaynaðýnýn ÖK’ümüz olmasýna rað-


men, kiliselerde papazlarýn önünde diz çöktüklerinde Hýristiyanlar’ýn aðýz-
larýna konan tabletler ve bir tasdan içirilen suyun anlamý ise; ‘ önümüzde
diz çöktüklerinde biz de yedirip içiriyoruz’ mesajýdýr.

Siyonizmin bir diðer simgesi de yedi baþlý þamdandýr. Yüceler yücesi Tesnîm
ile birlikte diðer altý Rabbin/Yöneticinin de ilâh olduðunu vurgulayarak
Allah’a ortak koþmayý sürdürmek için hep yedi adet mum yakýlýr.
Kiliselerde Hz.Ýsa’nýn önünde de hep yedi adet mum yakýlmaktadýr. Hatta
bazý kiliselerde(Fransa’da) altý mumun ortasýnda çarmýða gerilmiþ Hz. Ýsa
sembolü vardýr. Hýristiyanlýk âlemi bu tuzaða da düþürülmüþtür. AK Parti
(AKP)’nin amblemi olan ampulün etrafýnda da 7 adet pýrýltý/ýþýk simgesi
vardýr. Halâ akýllarýnýzý iþletmeyecek misiniz? Niçin ‘Pamuk prenses ve 7
cüceler’ ?

Siyonizmin sembollerinden biri de; binalarýn cephelerinde üçgen biçi-


minde resimler veya kabartma olmasýdýr. Bir diðeri de, binalarýn giriþ-
lerinde ilâhlar kabul ettikleri 6 Rabbi/Yöneticiyi temsil eden 6 sütun üzeri-
ne oturtulmuþ olan üçgen çatýdýr. Malesef, Ayasofya Camii’de de böyle bir
giriþ bölümü halâ vardýr.

275
‘)‘ hilâl þeklinin anlamý; hokum altýna alma’dýr, Beþ köþeli yýldýz; siyonist
bir Yahudi olan Da Vinci’nin, elleri ve kollarý yanlara doðru açýlmýþ þekilde
çizmiþ olduðu insan vücudu þekli hatýrlanýrsa, insaný simgeler, Yahudiler de
dahil olmak üzere tabii. Osmanlý ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
bayraðýndaki hilâl ve yýldýzýn anlamý; insanlarýn kan gölü içerisinde(kýzýl
rengin temsil ettiði ÖGÜL UQUS/Ýsraeloðullarý/siyonizm tarafýndan)
hokum altýna alýnmasýdýr. Bu, Ýsrael’in cennetden kovulduðunda
yapacaðýný iddia ettiði iþlerin sonuncusudur. Yahudi toplumu!, sizleri de
hedefi içine almýþ olana, Allah’ýn Kur’an’da, sizlerin de düþmaný olduðunu
söylediði ve bir cin olan Ýsrael’e/satan’a/þeytana ve oðullarýna hizmet edip
kullanýldýðýnýzý artýk görebildiniz mi? Ýslam, Hýristiyan ve Musevi ve tüm
milletlerin ortak bayraðý; gök mavisi zemin üzerinde beyaz hilâl ve sekiz
köþeli yýldýzdýr. Bu bayraðýn anlamý; ‘tüm gökler/üzerinde yaþam olan sekiz
varlýk alaný, sadece Allah’ýn hokumu altýndadýr’; deðiþmez olan durumdur.

Gökdelenlerin kýyamet alâmetlerinden olmasýnýn sebebi; yüksek, daha


yüksek binalar yapmanýn, Allah ile inatlaþmak olmasý, ‘senin yapabildik-
lerini biz de yaparýz’ mesajýnýn veriliyor olmasýdýr.

5. ZÜMER SURESÝ
20. Ayet (YNÖ meali)
Hayýr, kurtaramazsýnýz! Rablerinden sakýnanlara gelince, onlar için üst üste bina
edilmiþ odalar var; altlarýndan ýrmaklar akar. Allah'ýn vaadidir bu, Allah vaadine
ters düþmez.

20. Ayet (EHY meali)


Hayýr, kurtaramazsýnýz! Rablerinden sakýnanlara gelince, onlar için üst üste bina
edilmiþ odalar var; altlarýndan ýrmaklar akar. Allah'ýn vaadidir bu, Allah vaadine
ters düþmez.

Cennetlerde yaþanan bilgi ve ilim çaðýdýr. Çardaklarýn altýnda boþ boþ otu-
rulan bir yer deðildir. Bin dört yüz yýl önce Kur’an’da, ‘cennetde gökdelen-
ler var’ denilmiþ olsaydý kim ne anlayabilirdi ki?

276
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Siyonist hahamlarýn uydurmasý ve Ýngiliz milleti ile ilgili hiçbir kökeni


olmayan Ýngilizce lisaný da atýlmýþ en büyük kazýklardandýr. Tamamen si-
yonizmin sövgüleri/alaylarý ile doludur. ‘World’ kelimesinin anlamý
‘dünya’dýr. ‘l’ harfinin yeri deðiþtirildiðinde bu kelime ‘wlord’ olur. ‘w’
harfinin Ýbranice’deki adý ‘sin’ dir. Anlamý ‘günah/günah iþlemek olup, þey-
tanýn/satan’ýn/Ýsrael’in simgelerindendir. ‘lord’ kelimesinin anlamýda
‘sahip/efendi’ demektir (büyük harfle ‘Lord’ þeklinde yazýldýðýnda onlara
göre Teñri anlamýna gelmektedir). ‘wlord’ sözcüðüne yükledikleri anlam
da; ‘günahýn sahibi/efendisi, Ýsrael efendimizdir’ mesajýdýr.

Kýlýç adaleti, Teñri’ye ait olan hokumun simgesidir. Teñri’nin hokumu


‘kelimeler’le, kelimelerin söylenmesiyle oluþan ses titreþimleriyledir.
Ýngilizce’de ‘kýlýç’ kelimesinin karþýlýðý ‘sword’ dur. ‘s’ harfinin yeri sona
alýndýðýnda bu kelime ‘words’ olur, yani ‘kelimeler’; doðruyu; ‘bir’ ilahýn
Allah olduðunu ve hokumunu ortaya çýkarandýr. ATBÝTÝG (kelime); var
edilerek ortaya konan eser, demektir.

Ýngiliz milletinin mezun olmaktan gurur duyduðu ‘Oxford Üniversitesi’ de


siyonistlerin Ýngiliz milletiyle dalga geçtiði bir isimdir. ‘Ox’ kelimesinin
anlamý; ‘büyükbaþ hayvan, sýðýr kafa/akýlsýz’dýr. ‘Ford’ kelimesinin anlamý;
‘sürünün ýrmaðýn sýð olan yerinden sürü halinde geçmesi’ ve, ‘male first
name’, yani akýlsýz olan ‘Golan’ türünü tanýmlamaktadýr. Oxford’lulara
verdikleri isim; ‘akýlsýzlar/sýðýr sürüsü’dür.(Ýsraeloðullarý’nýn en uzun olarak
anlatýldýðý ‘Bakara’ suresinin Türkçe olarak uydurulan anlamý ÝNEK;
hokum altýna alan EK/BAL, demektir. Allah’a ortak koþmaktýr.)

Siyonistlerin Hýristiyan âlemini içine düþürdükleri diðer bir oyunda, tüm


insan isimlerinin anlamsýz oluþudur. Ýsimlerinin hiçbir anlamý yoktur.
Anlamsýz varlýklar yerine koymuþlardýr. Uydurulmuþ isimlerdir ve telaffuz
edilmeleriyle oluþan titreþimlerin insan vücudunu etkilediði hatýrlandýðýn-
da, güzel ve iyi anlamlý bir isimin önemi ortaya çýkmaktadýr. Türkçe’mizi
yabancý sözcüklerden kurtarmak þarttýr. Fakat Türkçe’yi doðru Türkçe
haline getireceðiz diye binlerce yýllýk geçmiþi ve anlamý oturmuþ sözcükleri

277
deðiþtirmek yanlýþtýr. Ezelden beri kullanýlan adlarý deðiþtirmek; söylen-
meleriyle oluþan titreþimlerinin genler aracýlýðýyla manevi yapýmýza
yapacaðý olumlu ve yapýcý etkilerden mahrum kalmaktýr. Dahasý, kötü
anlamý olan sözcükleri telaffuz ederek vücudumuza zarar verecek titreþim-
lere sebep olmaktýr.

Siyonist bilge Yahudiler’in Hýristiyan âlemini içine düþürdüðü en büyük


tuzak ise, Hz. Ýsa’nýn bebeðini taþýyan bir kýz olduðu ve Hz. Ýsa’nýn soyu-
nun bugüne kadar geldiði yalanýdýr ki Kur’an’da, Hz. Ýsa’nýn evladý olduðu-
na dair bir bilgi de zaten yoktur. Ayrýca Hz. Ýsa, Yahudi de deðildir.
Siyonistler, Kudüs merkezli dünya krallýðýný kurup baþýna Hz. Ýsa soyundan
geleni kral yapacaklarýna Hýristiyan âlemini inandýrmýþlardýr. Hz. Ýsa’nýn
soyu devam etmiþ olsa bile (ki etmemiþtir), siyonistlerin dünya krallýðýný
kurma amaçlarý doðrudur ama bu krallýðýn baþýna þimdilik getirmeyi
düþündükleri, karadul Ýsrael’i temsilen, yine kara tenli Beniisrail halkýndan
bir kadýn olacaktýr; Condolezza Rice. Evangelist’lerin bugün Irak’a asker
göndermiþ olmalarý bu tuzaða düþmüþ olmalarýndandýr.

Siyonistlerin tuzaklarýndan bir diðeri de ‘amin’ kelimesidir. Bu bizlerin


dualarýmýzýn kabul edilmesi ‘isteðini/dileðini’ anlatan bir kelimedir. Asýl
söylediðimiz ‘AM’; sevgi, ‘ÝN’; hokum altýna alýnma ve ‘AMÝN’ demekle
söylediðimiz sözün doðru anlamý ‘ sevginin hokum altýna alýnmýþ olmasý’ dýr
ve de yanlýþtýr. Gönüllerde zorla sevgi oluþmaz, herkesin kendi iradesine
býrakýlmýþtýr. Amin sözcüðünü Hýristiyan’lýða da siyonist hahamlar sokmuþ-
tur. Ýngilizce’deki yazýlýþý ‘Aman’ þeklindedir ve anlamý ‘bir adam’ demektir.
Yüceler yücesi Tesnîm ile birlikte yüce konsey üyelerinin tümünü ilâhlar
kabul ederek bu Rablerin/Yöneticilerin Allah tarafýndan var edildiðini
kabul etmemiþlerdir. Varlýk âleminde ‘bütün’ olarak gözle görülemez AL-
APA’nýn varlýðýný inkâr edip, hokumun diðer Rablerle birlikte yüceler yüce-
si Tesnîm’e ait olduðunu ve AL-APA’ yý inkar ettikleri için ‘bir adam’
sözüyle ÖK’e atýfta bulunmaktadýrlar. Yani yüceler yücesi Tesnîm’i/ÖK’ü,
AL-APA’nýn fiziksel yapýsý yerine koymuþ ve ‘bir adam’ þeklinde taným-
lamýþlardýr. Allah’ýn isimlerinden hiç birisi ‘adam’ deðildir ve Kur’an’da
‘amin’ kelimesi öðretilmemiþtir. ‘Ýnþallah’ denilmesi doðru olandýr.

278
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Hz. Muhammed zamanýnda tesbih yoktur ve Hz. Muhammed tesbih kul-


lanmamýþtýr. Tesbih 33 taþdan oluþur ve masonluðun bilinen en üst dere-
cesi de 33’dür. 3+3=6, Allah’a ortak koþtuklarý 6 Rabbi temsil etmekte-
dir. Mason (Ýngilizce’de maison) sözcüðünün, eski dönemlerde yapýldýðý
gibi, sessiz harflerden sonra yazýlmayan sesli harflerin çýkarýlmasýyla yazýlýþý
‘msn’ dir ve anlamý; ‘myson/oðlum’ demektir, Ýsrael’in oðluna sesleniþini
ifade eder (Ýnternetde kullandýðýnýz haberleþme sisteminin de adý
‘msn’dir). Bu harflerin Ýbranice alfabesindeki sýralarýnýn sayýsal toplamý
45(m:13, s:21, n:11) dir. 33 masonluktaki derece, 12 de illuminati
örgütündeki derecelerdir, toplamý 45’dir. 12 sayýsý da önemlidir. Avrupa
birliði bayraðýnda 12 yýldýz vardýr ki bu, 12 kabileye bölünmüþ olan
Beniisrail halkýný ve onlara gönderilmiþ 12 temsilciyi ifade eder. Hz. Ýsa’nýn
12 havarisi, Ayasofya’da 12 yýldýzlý altýn avize, insan vücudunda 12 kabur-
ga kemiði, 12 ay vardýr. ÖK, Ugarit ve erken Türkçe alfabelerinde 12.
tamðadýr. ‘Elif’, Arapça alfabesinde 12. harftir.

5. MAÝDE SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun ki, Allah Ýsrailoðullarýnýn mîsakýný almýþtý da içlerinden on iki tem-
silci/baþkan göndermiþtik. Allah þöyle demiþti: "Ben sizinle beraberim.
Namazý/duayý yerine getirirseniz, zekâtý verirseniz, resullerime inanýr, onlarý
desteklerseniz ve Allah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette
örteceðim ve sizi, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere elbette koyacaðým. Artýk
bundan sonra küfre gideniniz yolun denge noktasýndan sapmýþ olur."

12. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, Allah, Ýsrail oðullarýndan söz almýþtý, içlerinden on iki kefil de gön-
dermiþtik ve Allah: "Haberiniz olsun Ben sizinle beraberim. Andolsun ki, eðer siz
namazý kýlar, zekatý verir, peygamberime inanýr, kendilerine kuvvetle yardým eder
ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz, kesinlikle günahlarýnýzý silerim ve sizi altýn-
dan ýrmaklar akan cennetlere koyarým. Bundan sonra içinizden her kim nankör-
lük edip küfre saparsa, artýk düz yolun ortasýndan sapmýþ, kendini zayi etmiþ olur."
diye buyurmuþtu.

279
Tabii siyonizmin tepe örgütlenmesi bu kadar deðildir. Arþdaki yönetim
biçimini taklit ettikleri için bir de ‘yüce konsey’leri vardýr. Konsey baþkaný
ve üzerinde yaþam olan 6 kýtayý (Afrika, Asya, Avrupa, Avustralya, güney
ve kuzey Amerika) temsil eden/bu kýtalarýn Rableri/Yöneticileri sýfatýnda
kabul ettikleri toplam 7 üyeden oluþur.

Üzerinde tekrar düþünülmesi gereken en önemli konulardan biri de,


adamlarýn sünnet edilmesidir. Kur’an’da sünnet ile ilgili hiç bir bilgi yoktur.
Namaz kýlmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi farz olan ibadetlerin yanýn-
da fiziksel bir deðiþikliðe sebep olmasýndan dolayý çok da önemli olan sün-
netten bahsedilmemiþtir. Bu durumu bu þekliyle kabul etmek, sünnetin,
Allah’ýn söz etmeyi unutmuþ olduðu birþey olduðunu kabul etmek olur. 23
sene boyunca vahiy edilen Kur’an ayetlerinde böyle önemli bir þeyin
unutulmuþ olduðunu kabul etmekse, akýlýn ve mantýðýn yapacaðý iþ deðildir.

Peki o halde sünnet nereden çýkmýþtýr?

Adamlarýn sünnet edilmesi yahudi toplumunda vardýr. Onlara nereden


geldiði de aþaðýdaki ayetden anlaþýlmaktadýr.

4. NÝSA SURESÝ

118. Ayet (YNÖ meali)


Allah o þeytana lanet etmiþtir. Demiþti ki o: "Senin kullarýndan belirli bir pay
elbette alacaðým."
118. Ayet (EHY meali)
Allah onu lanetlemiþ, o da þöyle demiþti: "Celalin hakký için kullarýndan belirli bir
kýsmýný alacaðým.

119. Ayet (YNÖ meali)


"Yemin olsun, onlarý saptýracaðým, onlarý kuruntulara/hurafelere/anlamýný bilme-
den okumaya mutlaka iteceðim. Onlara mutlaka emir vereceðim de davarlarýn
kulaklarýný yaracaklar; onlara muhakkak emredeceðim de Allah'ýn yaratýþýn/yarat-
týklarýný deðiþtirecekler." Kim Allah'ý býrakýp da þeytaný yandaþ edinirse açýk bir
hüsrana kesinlikle yuvarlanmýþ olacaktýr.

280
RESULLER VE PEYGAMBERLER

119. Ayet (EHY meali)


Ve mutlaka onlarý saptýracaðým ve her durumda onlarý kuruntulara düþürüp,
olmayacak kuruntularla aldatacaðým. Mutlaka onlara emredeceðim de hayvan-
larýn kulaklarýný yaracaklar ve yine mutlaka onlara emredeceðim de Allah'ýn
yarattýðýný deðiþtirecekler." Ve her kim Allah'ý býrakýp þeytaný dost edinirse, þüp-
hesiz açýktan açýða bir zarara düþmüþtür!

Ýsrael’in, Allah’a karþý, yapacaðýný iddia ettiði þeylerden birisi de Allah’ýn


var ettiklerinin deðiþtirilmesini saðlamaktýr. Düþünülecek ilk konu þudur;
Allah, bir adamýn vücudunu fazlalýklý ve de yanlýþ var ettide bizler mi onun
fazlalýðýný alýp kusursuz ve saðlýklý hale getiriyoruz? Böyle olduðunu söyle-
mek, inanç sahibi insanýn cüret edebileceði bir þey deðildir.

67. MÜLK SURESÝ

3. Ayet (YNÖ meali)


Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ýn
yaratýþýnda/yarattýklarýnda herhangi bir uyuþmazlýk, aykýrýlýk, çeliþme göremezsin.
Bir kez daha bak! Bir çatlaklýk, bir uyuþmazlýk görüyor musun?

3. Ayet (EHY meali)


O ki, birbirine uygun yedi gök yaratmýþtýr. O Rahman'ýn yarattýðýnda hiçbir
nizamsýzlýk göremezsin. Haydi çevir gözü(nü), görebilir misin hiç bir çatlak, bir
kusur?

Sünnet, Yahudiler’in kitabýnda vardýr.

‘Her erkek sünnet olacaktýr.’ (Tekvin 17/10)

Namaz ve oruç; Tevrat, Ýncil ve Kur’an’da varken, sünnet Tevrat’da varsa


niçin Kur’an’da yoktur? Teñri, daha sonra vaz mý geçmiþtir? Kýsmen sak-
lanan ve kýsmen deðiþtirilmiþ olan Tevrat’a siyonist hahamlar eklemiþtir.

Cinsel organ vücudun dýþa açýk yerlerinden birisidir. Binlerce yýl doðal

281
ortamlarda yaþamýþ insan vücudunun bu organý, mikrop kapmaya karþý en
savunmasýz bölgesidir. Sünnet edilmemiþ durumda her idrar sonrasýnda o
bölgede birkaç damla kalýr. Ýdrar güçlü bir antibiyotikdir ve mikroplarý
öldürme özelliðiyle vücudu hastalýk kapmaktan koruma özelliðine sahiptir.
Ayrýca beden yapýsýndaki sinir sistemi sürekliliði saðlar ve bir bütündür.
Sünnet ile bu kýsýmdaki sinirler kesilip atýlmaktadýr ve böylece bu bölgede-
ki sinir uçlarýnýn görevleri de sonlandýrýlmýþ olmaktadýr. Bizlerin fazlalýk
olarak gördüðü kýsmýn da görevi düþünülerek var edilmiþtir. Sünnet ile bir-
likte, bir saðlýk sorunu veya kaza sonucu gerekli olmasý dýþýnda, tüm estetik
ameliyatlar da Teñri’nin var ettiðini deðiþtirmektir. Ýsrael bu iddiasýnda da
malesef baþarýlý olmuþtur.

Madem ki adam için Ýslamiyeti kabul etmesinin bir þartý sünnet olmak,
niçin Kur’an’da hiç sözü geçmemiþtir? Niçin Hz.Muhammed’e ilk
vahyedilen ayetlerden deðildir? Hz. Muhammed ve onun döneminde
yaþayanlar sünnet olmuþ mudurlar? Sünnetin, Hz. Muhammed’in sözü
olduðu söylenen bir sözde/hadiste geçiyor olmasý mý güvenilir kaynaktýr,
yoksa Allah’ýn katýndan indirilmiþ olan Kur’an mý?

Bin yýldan daha fazla süredir doðru olduðuna inanýlarak yapýlan sünnetin,
Allah’ýn var ettiðini deðiþtirmek olduðu görülmelidir. Yanlýþýn dönüldüðü
her nokta kârdýr. Allah, affedendir.

Ýncil, Tevrat ve Kur’an gibi tümüyle Allah katýndan indirilmiþ/vahiy


edilmiþ bir kitap deðildir.

46. AHKAF SURESÝ

29. Ayet (YNÖ meali)


Bir zaman, cinlerden bir topluluðu, Kur'an'ý dinlemeleri için sana yöneltmiþtik.
Onu dinlemeye hazýr hale geldiklerinde: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitir-
ilince de uyarýcýlar olarak kendi toplumlarýna döndüler.
29. Ayet (EHY Meali)
Bir de þu vakti anlat, hani cinlerden bir takýmýný Kur'an dinlemek üzere sana gön-

282
RESULLER VE PEYGAMBERLER

dermiþtik. Onu dinlemeye geldiklerinde: "Susun, dinleyin!" dediler. (Dinleme)


bitirilince de dönüp uyarmak üzere kavimlerine gittiler.

30. Ayet (YNÖ meali)


Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz; Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini
doðrulayan, hakka ve dosdoðru yola ileten bir Kitap dinledik."
30. Ayet (EHY Meali)
Ve dediler ki: "Ey kavmimiz, haberiniz olsun ki, biz Musa'dan sonra indirilmiþ
önündeki kitaplarý doðrulayýp gerçeði ve doðru yolu gösteren bir kitap dinledik.

Bu ayette, Kur’an için ‘... Musa’dan sonra indirilen ...’ denilerek Kur’an’ýn
da Tevrat gibi Allah katýndan indirilen bir kitap olduðu belirtilmiþken,
Ýncil için, Kur’an’dan önceki kitap olduðunu belirten ‘... kendinden
öncekini ...’ tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Eðer Ýncil’in de tümü yeni bir kitap
olarak Allah katýndan indirilmiþ olsaydý, Kur’an için; “Ýncil’den, veya Ýsa’-
dan sonra indirilen ..” þeklinde bir tanýmlama yapýlýrdý, ‘... Musa’dan sonra
indirilen ...’ þeklinde deðil.

28. KASAS (PEYGAMBERLERÝN HAYAT HÝKAYELERÝ) SURESÝ

48. Ayet (YNÖ meali)


Fakat hak, katýmýzdan kendilerine geldiðinde þöyle dediler: "Mûsa'ya verilenin
aynýsý buna da verilseydi ya!" Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemiþler
miydi? Þöyle demiþlerdi: "Birbirini destekleyen iki büyü/sýrt sýrta iki büyücü." Ve
dediler: "Biz bunlarýn ikisine de inanmýyoruz."
48. Ayet (EHY Meali)
Fakat þimdi onlara katýmýzdan gerçek (Kur'an) geldiði zaman: "Musa'ya verilen
(mucize) gibisi verilseydi ya!" dediler. Oysa bundan önce Musa'ya verileni de inkâr
etmediler mi? Onlar: "Birbirini destekleyen iki büyü" dediler ve: "Biz, hiçbirine
inanmayýz!" dediler.

49. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Eðer doðru sözlü iseniz, Allah katýndan, bu ikisinden daha aydýnlýk bir
kitap getirin, ben ona uyayým."
49. Ayet (EHY Meali)

283
De ki: "O halde eðer doðru söylüyorsanýz, Allah katýndan bu ikisinden daha doðru
bir kitap getirin ben de ona uyayým!"

Yukarýdaki ayetlerde Tevrat ve Kur’an’ýn Allah katýndan indirilmiþ olduklarý


belirtilmiþken Ýncil bunlara dahil edilmemiþtir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

48. Ayet (YNÖ meali)


Ona Kitap'ý, hikmeti, Tevrat'ý ve Ýncil'i öðretecek.
48. Ayet (EHY Meali)
Ona hem yazýyý, hem hikmeti, hem Tevrat’ý, hem Ýncil'i öðretecek.

49. Ayet (YNÖ meali)


Onu, Beniisrail'e þöyle konuþan bir resul yapacak: "Þu bir gerçek ki, ben size
Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuþ görünümünde birþey yapar,
ona üflerim de Allah'ýn izniyle kuþ oluverir.Ben, körü ve abraþý iyileþtirir, ölüleri
Allah'ýn izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarýnýzý size
haber veririm. Eðer inananlarsanýz, bunda sizin için tam bir mucize vardýr."
49. Ayet (EHY Meali)
Onu Ýsrailoðullarýna Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: "Ben, size
Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuþ biçiminde bir yaratýk
yaparým, içine üflerim; Allah'ýn izniyle hemen bir kuþ olur. Yine Allah'ýn izniyle,
anadan doðma körü ve abraþý iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yedik-
lerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eðer iman edecekseniz, þüphesiz bunda
size bir delil vardýr.

50. Ayet (YNÖ meali)


"Tevrat'tan önümde bulunaný doðrulayýcýyým. Size haram kýlýnmýþ olanýn bir kýs-
mýný size helal yapacaðým. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artýk Allah'tan
korkun ve bana itaat edin."
50. Ayet (EHY Meali)
Ben, hem size, Tevrat'tan önümde bulunaný tasdik edici hem de size haram
edilenin bir kýsmýný helal kýlmak için ve Rabbinizden bir mucize ile size geldim;
Artýk Allah'tan korkun da bana itaat edin.

284
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Hz. Ýsa’nýn, Beniisrail halkýna seslenirken Ýncil için söylemiþ olduðu


“Tevrat’tan önümde bulunaný ...” sözünden, Ýncil’in bir kýsmýnýn Tevrat’ýn
bir bölümü olduðu anlaþýlmaktadýr. Tevrat’da haram kýlýnanlarýn bir kýs-
mýnýn Ýncil’de Beniisrail halkýna tekrar helâl kýlýnmasý ve diðer ayetler Hz.
Ýsa’ya vahiy edilmiþtir. Bu nedenle Tevrat’ý eski ahid, Ýncil’i de yeni ahid
olarak adlandýrmýþlardýr.

Maalesef bugün Ýncil’lerden hiç biri Hz. Ýsa’nýn insanlara seslendiði sözler
deðildir. Dört Ýncil’den hiçbiri kelime kelime Allah’ýn sözleri ve öðretileri
deðildir. Hepsi Hz. Ýsa’nýn yerden ayrýlýþýndan yüzlerce yýl sonra
yazýlmýþlardýr. Orjinal Ýncil, sadece sözel olarak, o da 30-40 yýllýk bir süre
boyunca dilden dile dolaþmýþtýr. Yýllar sonra, Hýristiyan rahipler bu söylem-
leri ve aktarýmlarý kâleme almýþ ve toplamý yüzlerce dökümana varan eser-
ler ortaya çýkarmýþlardýr. Birbiri ardýna yeni Ýncil’lerin türemesi söz konusu
olmuþtur. Bu yüzden M.S. 325 yýlýnda Hýristiyanlarýn ileri gelenleri Ýznik
Konferansý’nda buluþmuþ ve kaos boyutlarýndaki bu duruma son vermek
için toplanmýþlardýr. Sonunda, bunlarý 4 Ýncil’e indirgemiþ ve sýnýrlamýþlar,
resmi Ýncil’leri; ‘Matta, Markos, Luka ve John (Yuhanna)’ olarak adlandýr-
mýþlardýr. Yani bugün elimizdeki Ýncil, insanlarýn yorumlarý eklenmiþ ve
Teñri’nin, Hz.Ýsa’ya öðretmiþ olduðundan farklýdýr.

5. MÂÝDE SURESÝ

66. Ayet (YNÖ meali)


Eðer onlar Tevrat'ý, Ýncil'i ve kendilerine indirilmiþ olaný gerektiði þekilde uygu-
lasalardý elbetteki hem üstlerinden hem ayaklarýnýn altýndan rýzýklanacaklardý.
Ýçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onlarýn çoðunluðunun yapmak-
ta olduðu ne kadar da kötü!
66. Ayet (EHY Meali)
Eðer onlar Tevrat’ý, Ýncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni doðruca uygu-
lasalardý, hem üstlerinden hem de ayaklarýnýn altlarýnda olanlardan yerlerdi.
Ýçlerinden orta yolu tutan bir ümmet de yok deðil; fakat çoðu ne kötü iþler yapýyorlar!

285
68. Ayet (YNÖ meali)
De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ý, Ýncil'i ve Rabbinizden size indirileni tam uygu-
lamadýkça hiçbir þey deðilsiniz." Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoðunun
küfür ve azgýnlýðýný elbette artýracaktýr. Küfre batan topluluk için tasalanma artýk.
68. Ayet (EHY Meali)
De ki: "Ey kitap verilenler, siz Tevrat'ý, Ýncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygu-
lamadýkça hiçbir þey deðilsiniz." Andolsun ki, Rabbinden sana indirilen -bu
Kur'an-, onlardan birçoðunun azgýnlðýný ve küfrünü artýracaktýr. O halde kâfirlere
acýyacaðýn tutmasýn!

57. HADÎD SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


Sonra onlarýn eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oðlu Ýsa'yý
da onlarýn ardýnca gönderdik. Ona Ýncil'i verdik; ona uyanlarýn gönüllerine þefkat
ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çýkardýklarý ruhbaniyeti, onlar üze-
rine biz yazmamýþtýk. Allah'ýn rýzasýný kazanmak için iman edenlerine ödüllerini
verdik. Onlardan çoðu yoldan çýkmýþ olanlardýr.

(Bid’at: Dine sonradan sokulan þey. Vahye aykýrý dinsel gelenek ve kabuller.)

27. Ayet (EHY Meali)


Sonra onlarýn izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle izledik; arkasýndan
Meryem oðlu Ýsa'yý gönderdik, ona Ýncil'i verdik ve ona uyanlarýn kalplerinde bir
þefkat ve merhamet yarattýk. Bir de rahipliði ki, onu onlar uydurdular, Biz onu
üzerlerine yazmamýþtýk; ancak Allah'ýn rýzasýný aramak için yaptýlar, sonra da ona
hakkýyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman etmiþ olanlara mükafatlarýný
verdik, çoklarý ise yoldan çýkmýþ fasýklardýr.

* Dünyadaki en ünlü Hýristiyan Vaiz Misyonerlerinden biri olan ve Moody


Bible Institute’da görevli Dr. W. Graham Scroggie tarafýndan cesur bir itiraf
yapýlmýþtýr; “Evet, Ýncil insan yapýmýdýr. Temelleri bilgiye dayanmayan bazý
baðnazlar bunu reddetmiþlerdir. O kitaplar insanlarýn zihinlerinden geçmiþ-

* Hýristiyan Din Adamlarýna 19 Soru, Edip Yüksel, Ozan Yayýncýlýk

286
RESULLER VE PEYGAMBERLER

tir. Ýnsanlarýn üslup ve özelliklerini içerir.” (Is The Bible the Word of God?
(Ýncil Allah’ýn sözü müdür?), Dr. W. Graham Scroggie, Moody Bible
Institute, Chicago, sayfa 17)

2. BAKARA SURESÝ

79. Ayet (YNÖ meali)


Yazýklar olsun o kiþilere ki, Kitap'ý kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit
bir karþýlýk satýn alsýnlar diye, "Ýþte bu, Allah katýndandýr!" derler. Vay haline
onlarýn, ellerinin yazdýklarý yüzünden! Vay haline onlarýn, kazanýp durduklarý
yüzünden!

79. Ayet (EHY meali)


Artýk o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para
almak için: "Bu Allah tarafýndandýr." derler. Artýk vay o ellerinin yazdýklarý yüzün-
den onlara! Vay o kazandýklarý vebal yüzünden onlara!

Tevrat ve Ýncil de Teñri’nin öðretileridir. Sorun olan; siyonist hahamlar


tarafýndan deðiþtirilmiþ, kýsmen saklanmýþ ve ilaveler yapýlmýþ olmasýdýr.
Teñri katýndan indirildiði ve vahiy edildiðinden farklý bir duruma getiril-
miþtir. Teñri’nin sözleri ve öðütleri deðiþtirilerek insanlara öðretilmiþtir.
Hýristiyan rahip görüntüsündeki siyonist bilge hahamlarýn bunu
Hýristiyanlýk âlemine yapmýþ olmalarýnýn sebebi de aynýdýr. Ýnsanlarýn,
Teñri’nin iradesine ve öðretilerine uygun olmayan bir þekilde (Hz. Ýsa’yý
Teñri’nin oðlu kabul etmek ve Hz.Ýsa’dan yardým istemek gibi) yaþa-
malarýný saðlayýp, insan toplumlarýný Teñri’ye ortak koþmuþ duruma düþü-
rerek Ýsrael’in iddiasýný baþarmasýný saðlayabilmektir. Böylece, insanlara bir
çekirdek verecek kadar bile merhameti olmayan ve Teñri’nin, haklarýnda
kýyamet günü hokumunu/son kararýný vereceði Ýsrael ve oðullarýnýn cehen-
nem azabýndan kurtulmasýna ve varlýk alanýndan yok edilmemesine
hizmet etmektedirler. Siyonizme hizmet edenler, kendi kuyularýný kazmak-
tadýrlar.

287
9. TEVBE SURESÝ

31. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ýn yanýnda hahamlarýný ve ruhbanlarýný da rabler edindiler. Meryem'in oðlu
Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan baþkasýna ibadet/kulluk
etmemeleri emredilmiþti. Ýlah yok o tek Allah'tan baþka. Onlarýn ortak koþtuk-
larýndan arýnmýþtýr O.

31. Ayet (EHY meali)


Onlar, Allah'ý býrakýp hahamlarýný ve rahiplerini, bir de Meryem oðlu Mesih'i rabler
edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuþlardý ki, O'ndan
baþka hiçbir ilah yoktur; O, onlarýn ortak koþtuklarý herþeyden münezzehtir.

Olacak olan þu dur ki; sonunda, Allah’ýn dinini, yani öðrettiði yaþam
ilkelerini kabul edenler; ahlâklý, adaletden, barýþtan ve yardým etmekden
yana merhamet ederek yaþayanlar kazanacaktýr. Herkes kendi iyiliði için
akýlýný iþletip, tövbe kapýsý kapanmadan doðru tarafta yerini almalýdýr.

61. SAFF SURESÝ

8. Ayet (YNÖ meali)


Ýstiyorlar ki, aðýzlarýyla Allah'ýn nurunu söndürsünler. Ama Allah, küfre batanlar
hoþ görmeseler de nurunu tamamlayacaktýr.

8. Ayet (EHY meali)


Onlar, Allah'ýn nurunu aðýzlarýyla söndürmek istiyorlar. Allah ise nurunu tamam-
layacaktýr, isterse kâfirler hoþlanmasýnlar!

Tevrat ve Ýncil deðiþtirilmiþ, ilaveler yapýlmýþken, Kur’an nasýl korunabil-


miþtir?

15. HÝCR SURESÝ

9. Ayet (YNÖ Meali)


Hiç kuþkusuz, o zikiri/Kur'an'ý biz indirdik, biz; her hal ve þartta onu muhakkak
koruyacak olan da biziz.

288
RESULLER VE PEYGAMBERLER

9. Ayet (EHY Meali)


Þüphe yok ki, o Kur'an'ý Biz indirdik. Biz; her halde onu muhafaza da edeceðiz!

Eðer 19’a kadar sayabiliyor ve 19’un katlarýný hesaplayabiliyorsak,


Kur’an’ýn matematik ilimiyle günümüze kadar nasýl korunduðunu göre-
bilmek zor olmayacaktýr. Siyonist bilge hahamlarýn Tevrat ve Ýncil’i nasýl
bozduklarý gözlemlendikten sonra Kur’an, yere indirilmeden önce sayýsal-
laþtýrýlmýþtýr.

78. NEBE' SURESÝ

28. Ayet (YNÖ Meali)


Ayetlerimizi pervasýzca yalanlamýþlardý.
28. Ayet (EHY Meali)
Ayetlerimize yalan diye diye tam bir yalancý olmuþlardý.

29. Ayet (YNÖ Meali)


Oysaki biz, her þeyi iyiden iyiye sayýp kitaplaþtýrmýþtýk.
29. Ayet (EHY Meali)
Biz ise her þeyi sayýp bir kitaba geçirmiþiz.

Hiç bir kitap, sýrf kaç sözcük ve harften oluþuyor diye meraktan sayýlmaz.

* “19 sayýsý, Kuran'ýn 74. suresinde sözü edilmesine raðmen Kuran'ýn


iniþinden tam 1406 (19x74) kameri sene boyunca Kuran'ýn matematiksel
yapýsýnýn bir kodu olarak gizli kalmýþtýr. 1974 yýlýnda biyokimya doktoru
Reþad Halife tarafýndan bilgisayar analizleri sonucunda sonucu
keþfedilmiþtir. 19 kodu hakkýnda "Gizlenmiþ Sýr" adlý 74. surede söz
edildiði düþünüldüðünde keþif zamanýnýn bu iki sayýnýn yanyana konmasý
veya birbiriyle çarpýlmasý sonucu elde edilen sayýlara karþýlýk gelmesi açýk
bir kanýtdýr.

Kuran'ýn ilk ayeti Besmele 19 harftir. Kuran 114 (19x6) sureden oluþur.
Kuran'da, numarasýz Besmeleler dahil 6346(19x334) ayet vardýr. Bu
sayýnýn rakamlarý 6+3+4+6= 19 'dur. Besmele, 9. surenin baþýnda
* ÜZERÝNDE 19 VAR, Edip Yüksel, Ozan Yayýcýlýk, 2002

289
bulunmaz. Fakat bu kayýp Besmele 19 sure sonra, iki Besmele'ye sahip 27.
surenin 30. ayetinde tamamlanýr. Böylece Kuran'daki Besmele tekrarlarý
114 (19x6) olmaktadýr. Kayýp Besmele'yi tamamlayan 27. sure numarasý
ve bu suredeki toplam ayet sayýsý (30) toplamý 19'un katýdýr, 27+30=57
(19x3).

Besmele'deki her kelimenin Kuran boyunca tekrarlanma sayýlarý hep 19'un


katlarýdýr:
Ýsim 19 kere 19 x 1
Allah 2698 kere 19 x 12
Rahman 57 kere 19 x 3
Rahim 114 kere 19 x 6

Kuran'da, yüzün üzerinde isim ve sýfat Allah için kullanýlýr. Bunlardan


sadece 4 tanesinin sayýsal (ebced) deðeri 19'un tam katýdýr ve bunlarýn
hepsi Besmele'deki kelimelerin tekrar edilme sayýlarýna denk gelmektedir:

Vahid (Tek) 19
Zulfadlil Aziym (Büyük lütuf sahibi) 2698
Mecid (Yüce) 57
Cami (Toplayan ve yayan) 114

"Allah" kelimesinin geçtiði tüm ayetlerin numarasýný tekrarsýz olarak


toplarsanýz, toplam: 118123 (19x6217) dür. Son kelimesi "Allah" olan biri-
cik sure 82. sure olup "Allah" kelimesi 19. ayettedir. Ve bu, sondan 19.
"Allah" kelimesidir. Bu sure 19 ayete sahip ilk suredir. Baþlangýç harfli ilk
surenin 2:1 ayetiyle baþlangýç harfli son sure, 68:1 arasýnda 5263 (19x277)
ayet vardýr. Bu iki sure arasýnda yer alan grupta 38(19x2) adet baþlangýç
harfsiz sure mevcuttur. Yine bu grupta baþlangýç harfli ve baþlangýç harfsiz
surelerin 19 deðiþen grubu vardýr. Bu grupta, "Allah" sözcüðü 2641
(19x139) kez geçer.

Bu grubun dýþýnda kalan surelerdeki 57(19x3) "Allah" kelimesinin ayet ve


sure numaralarý tekrarsýz olarak toplandýðýnda 2432 (19x128) elde edilir.

290
RESULLER VE PEYGAMBERLER

Baþlangýç harf kombinezonlarýnýn 19 tanesi baðýmsýz birer ayettir. Allah


için kullanýlan "Wahdehu" kelimesinin ayet ve sure numaralarýný (7:70;
39:45; 40:12,84; 60:4) tekrarsýz olarak toplarsanýz sonuç 361 (19x19) dir.
Kuran'da geçen tüm tam sayýlarý tekrarsýz olarak toplayýnýz. 1, 2, 3, 4, 5, 6,
7, 8, 9, 10, 11, 12, 19, 20, 30, 40, 50, 60, 70, 80, 99, 100, 200, 300, 1000,
2000, 3000, 5000, 50000, 100000. Bu 30 tam sayýnýn toplamý 162146
(19x8534) dir.

Kuran, bu 30 tam sayýya ek olarak 8 kesirli sayý içerir: 1/10, 1/8, 1/6, 1/5,
1/4, 1/3, 1/2, 2/3. Demek ki, 30 tanesi tam sayý ve 8 tanesi kesirli sayý
olmak üzere Kuran'da 38 (19x2) adet sayý bulunur. Her suredeki ayetlerin
toplam sayýsýndan sonra o suredeki ayetlerin numaralarýný tek tek yanyana
yazarak Kuran boyunca bunu sürdürürsek elde edeceðimiz 12692 rakam-
dan oluþan uzun sayý 19'un tam katýdýr. Rakamlarýn sayýsý olan 12692
(19x668) sayýsý da 19'un tam katýdýr.

Kuran'ýn ilk suresi Açýlýþ'ýn yapýsýndaki matematiksel sisteme bir kaç örnek
verelim. Sure numarasý olan 1 rakamýndan sonra ayetlerinin numarasýný
sýrasýyla yanyana koyarak elde edeceðiniz 11234567 sayýsý 19' un tam
katýdýr. Ayet numaralarý yerine bu ayetlerdeki harflerin sayýsýný yanyana
koyduðunuzda oluþan 119171211191843 sayýsý da 19'un tam katýdýr.
Ayetlerin harf sayýsýndan sonra ebced deðerlerini yerleþtirirseniz elde ede-
ceðiniz 38 rakamlý 11978617581126181124119836181072436009 sayýsý
da 19'un katýdýr. Bu sayýya her ayetin numarasýný da yerleþtirirsek
111978621758131261841124151983661810727436009 sayýsýný elde
ederiz ve bu da 19'un tam katýdýr. Açýlýþ suresinin numarasýndan sonra
toplam ayet sayýsýný, toplam harf sayýsýný ve toplam ebced deðerini yanyana
yazdýðýnýzda elde edeceðiniz 1713910143 sayýsý da 19'un tam katýdýr. 29
surenin baþýnda 14 harften oluþan 14 deðiþik harf kombinezonu bulunur.
29+14+14 = 57 (19x3)”

Ancak bilgisayar kullanýmýyla keþfedilebilen bu matematiksel koruma sis-


teminin, yaklaþýk 1400 sene önce hesaplanabilmesi, uygulanabilmesi veya
farkýna varýlmasý imkânsýzdýr. Bu da hem Kur’an’ýn korunmuþ olduðunu,
hem de Allah’ýn hokumunu ve ahiret yaþamýný inkar edenlerin iddia

291
etmelerinin aksine Kur’an’ ýn, Hz.Muhammed tarafýndan yazýlmýþ olama-
yacaðýný ispat etmektedir. Sizce, Kur’an’da verilen ve anlamlarý bugün
anlaþýlabilmiþ ilimsel bilgileri ve geçmiþte yaþanmýþ olaylarý bir biriyle
çakýþmayacak þekilde Hz.Muhammed’in kendisi biliyor olabilir miydi?

Atatürk, 1881(19x99) yýlýnda doðmuþtur. 19 Mayýs 1919’ da Samsun’a


ulaþmýþtýr. 1938(19x102) yýlýnda ve 57(19x3) yaþýnda ölmüþtür. ‘Mustafa
Kamâl Atatürk’ adýnda 19 tane harf vardýr.

Teñri katýnda sayýsallaþtýrýlmýþ olan kitap sadece Kur’an deðildir.

83. MUTAFFÝFÎN SURESÝ

7. Ayet (YNÖ Meali)


Hayýr, iþ düþündükleri gibi deðil! Rezilliðe batmýþlarýn kitabý, karanlýk ve pis bir
çukurun, Siccîn'in ta içindedir.
7. Ayet (EHY meali)
Hayýr, hayýr, facirlerin yazýsý Siccin'dedir.

8. Ayet (YNÖ Meali)


Siccîn'in ne olduðunu sana gösteren nedir?
8. Ayet (EHY meali)
Bildin mi Siccin nedir?

9. Ayet (YNÖ Meali)


Rakamlandýrýlmýþ bir kitaptýr o.
9. Ayet (EHY meali)
Yazýlmýþ bir kitaptýr.

18. Ayet (YNÖ Meali)


Hayýr, sandýklarý gibi deðil! Ýyilik sergileyenlerin kitabý Ýlliyyûn'da, en yüce
burçlardadýr.
18. Ayet (EHY meali)
Hayýr, hayýr; çünkü iyilerin yazýsý Ýlliyyun'dadýr.

292
RESULLER VE PEYGAMBERLER

19. Ayet (YNÖ Meali)


Ýlliyyûn'un ne olduðunu sana anlatan nedir?
19. Ayet (EHY meali)
Bildin mi nedir Ýlliyyun?

20. Ayet (YNÖ Meali)


Rakamlanmýþ bir kitaptýr o.
20. Ayet (EHY meali)
O yazýlmýþ bir kitaptýr!

Bugün her türlü ekranda gördüklerimiz, arka planda rakamlarla oluþturul-


muþ nümerik deðerler deðil midir? 101001010....

Peki ne denilseydi? 1400 yýl önceki bilgi seviyesine, ‘Kur’an Allah katýnda,
çok geliþmiþ veri tabanlý bilgisayar kayýtlarýndaki ana dosyadaki bilgilerin
bir kýsmýdýr’ mý denilseydi? Sormazlar mýydý o zaman ‘Muhammed, veri
tabaný nedir? Bilgisayar nedir?’ Ýlimini kuþatmadýklarý/bilmedikleri
ifadelere inanmalarý çok daha zor olmaz mýydý?

22. HAC SURESÝ

70. Ayet (YNÖ Meali)


Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunlarýn tümü bir
kitaptadýr. Bütün bunlar Allah için çok kolaydýr.

70. Ayet (EHY Meali)


Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde ne varsa bilir; Muhakkak ki bunlar o bir
Kitap (Levh-i Mahfuz)' tadýr. Muhakkak o Allah'a göre kolaydýr.

Tüm semavi dinlerdeki bilgiler, indirildikleri tarihte yerdeki ilim seviyesine


göre anlatýlmýþtýr. Ýlimin ilerlemesiyle ulaþýlan bilgi seviyesi yükseldikçe,
Kur’an’daki ayetlerde içi içe geçmiþ manâlar þeklinde verilen bilgiler ve
bunun sonucunda da bugün kâinatýn var ediliþi/kuantum; herþeyin sudan
var edilmiþ olduðu ikna olarak anlaþýlýr olmuþtur.

293
Müslüman olmak; Allah’ýn/Teñri’nin ‘bir’ olduðuna inanmýþ olmaktýr ama
mümin olmak deðildir. Mümin olmak; Allah’dan/ÖK’den baþka ilâh
olmadýðýna,tüm resul ve peygamberlerin Allah’ýn elçileri olduðuna, semavi
kitaplarýn Allah katýndan indirildiðine inanarak bu kitaplarda öðretilen-
lere uygun yaþamaktýr.

49. HUCURÂT SURESÝ

14. Ayet (YNÖ Meali)


Bedeviler: "Ýman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman'
olduk deyin. Ýman sizin kalplerinize girmemiþtir. Eðer Allah'a ve resulüne itaat
ederseniz Allah, yapýp ettiklerinizden hiçbir þey eksiltmez. Çünkü Allah
Gafûr'dur, Rahîm'dir."
14. Ayet (EHY meali)
Bedeviler: "Ýman ettik." dediler. De ki: "Siz henüz iman etmediniz, fakat henüz
iman kalplerinizin içine girmemiþ olduðu halde "Ýslama girdik" deyin. Eðer Allah'a
ve peygamberine itaat ederseniz, size amellerinizden hiçbir þey eksiklemez; çünkü
Allah çok baðýþlayýcýdýr, merhamet edendir."

15. Ayet (YNÖ Meali)


Müminler ancak þu kimselerdir ki, Allah'a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir
kuþkuya düþmezler ve mallarýyla, canlarýyla Allah yolunda didinirler. Ýþte bun-
lardýr, özü-sözü birbirine uyanlar.
15. Ayet (EHY meali)
Müminler, ancak o kimselerdir ki, Allah'a ve peygamberine iman ettikten sonra
þüpheye düþmeyip Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla savaþmaktadýrtar. Ýþte
doðru olanlar onlardýr ancak.

Allah, sahibi olduðu din ile/kabul ettiði yaþam ilkeleri ile ilgili son sözünü
söylemiþtir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ


85. Ayet (YNÖ meali)
Kim Ýslam'dan gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o,
ahirette hüsrana düþenlerdendir.

294
RESULLER VE PEYGAMBERLER

85. Ayet (EHY meali)


Her kim Ýslam'dan baþka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana
uðrayanlardan olur.

Peki ‘Ýslam’ adýnýn anlamý nedir? ‘Allah katýnda din/yaþam Ýslam’dýr’ bil-
gisinin anlamý nedir? Ýslam sözcüðünün erken Türkçe tamðalarla tam
yazýlýþý ‘ÏSALAM’dýr. ‘ÏS’; ruh, AL; ‘herþey’, ‘AM’; sevgi demektir. Ýslam;
ruh herþeyi sever/ruhu,iradesi olan herþeyi sever, demektir. ‘Kim Ýslam'dan
gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir.’ sözünün
anlamý, ‘ kim herþeyi seviyor olmaktan baþka din=yaþam þekli ararsa bu
durum ondan asla kabul edilmeyecek’ demektir. ‘Hýristiyanlar ve Musevi-
ler Allah katýna kabul edilmeyecek’ demek deðildir. Fakat Tevrat ve Ýncil
siyonistler tarafýndan bozulmuþ, birçok yanlýþ öðretilerle doldurulmuþ
durumdadýr. Bu nedenle tüm insan toplumlarýnýn Kur’an’ýn öðretilerinde
buluþmasý doðru olandýr. ‘Allah katýnda din islamdýr’ sözünün anlamý da
‘Allah katýnda yaþam herþeyi sevmektir’, demektir. Niçin yerde veya cen-
netde din Ýslam deðildir de sadece Allah katýnda din Ýslamdýr? Çünkü
orada bulunan her varlýðýn sevilmeye layýk olduðu yer sadece Teñri katýdýr.

Cennetdekiler birbirlerine ‘selam’ diyerek seslenirler ve ‘selam söcüðünün


tam yazýlýþý ‘ÏSËLAM’dýr. ‘ÏS’; ruh, ‘ËL’; iletme, ‘AM’; sevgi demektir.
Selam sözünün anlamý ‘ruh iletir sevgi’, yani ‘sevgimi iletirim’ demektir.

Kelam; ÖK ËL AM; ÖK/Allah sevgisini iletir, demektir.

Sonuç olarak, yolun sonunda insanlarýn toplanacaðý Allah katýnda din


=tüm eylemler=yaþam, herþeyi sevmek üzerine kuruludur.

Bugün ülkemizde Hýristiyanlýk, misyonerler aracýlýðýyla yayýlmaya çalýþýl-


maktadýr. Herþeyden önce Allah’a ve semavi kitaplarýn Allah katýndan
indirildiðine inanan ve akýlýný iþleten bir insan, Allah’ýn ‘Kim Ýslam'dan
gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir.’ sözüne;
Allah’ýn Kur’an’daki korunmuþ olan öðretilerine sýrtýný dönüp, yanlýþ
öðretileri kabul ederek Hýristiyan olamaz. Ülkemizde Hýristiyan olanlar;

295
hali hazýrda zaten inançsýz olan, hiçbir semavi kitabý okuyup düþünmeden
Hýristiyan olmayý uygar olmak gören, Hýristiyan olmaktan maddi çýkar,
ekonomik güç ve mevki bekleyen insanlardýr. Böyle insanlar için yurdu-
muzun bütünlüðü, sömürge haline gelip gelmediði de umursadýklarý deðer-
ler deðildir. Önemsedikleri ve takipçisi olduklarý þey; bu geliþmelerin
kendilerine saðlayacaðý çýkarlardýr. Böyle insanlarýn Hýristiyan olmalarýnýn
bize bir zararý yoktur, onlara da bir faydasý olmayacaktýr.

Bugün semavi kitaplarýn kardeþliðinden söz etmek mümkün deðildir.


Çünkü kardeþlerimiz, yani Tevrat ve Ýncil, yere indirildikleri dönemdeki
öðretilerinden farklý hale getirilmiþlerdir. Kardeþlerimiz, doðruyu örten si-
yonist bilge hahamlar tarafýndan deðiþtirilmiþ ve sövgülerle bozulmuþlardýr.
Kardeþlikten söz etmek, onlar doðru bilgiyi öðrenip hatalarýný düzeltme-
dikçe mümkün deðildir.

Bizlere düþen görev ise; ÖK’ümüzün öðrettiði yaþam ilkelerini korumak,


özellikle evlatlarýmýzýn ve gençlerimizin, Allah’ýn razý olmayacaðýný
söylediði bir yola çekilmesinin önüne geçmektir. Baðýrýp çaðýrmayla, sürek-
li eleþtirip þikayetçi olmakla hiçbir amaca ulaþýlamaz. Bu konuda yapýlacak
olan çalýþma; konuþmak, bilgilendirmek ve izlenmesi gereken yolun niçin
Allah’ýn öðretileri olduðunu ikna ederek anlatmaktýr. Onlar amaçlarýna
ulaþmak için nasýl zaman ve para harcýyorlarsa, ayný çalýþmayý bizlerinde
yapmasý þarttýr.

Nurcuyum, Nakþiyim, Fetullahçýyým, Sünniyim, Aleviyim vb. þekilde


konuþmak, Allah’ýn öðüdüne sýrt dönmektir. Allah’ýn dinini bölmek; yani
yaþamda(eylemlerde) gruplaþmalar oluþturmak, insan toplumlarýnýn ayný
bayrak altýnda toplanmasýnýn gecikmesine sebep olmaktýr; kâfirliktir. Bu
konuda söylenecek doðru söz; ‘müminim/inananým’ demektir.

...

296
ÝNSAN TOPLUMLARI

Mümin; Ýnanan, güvenen. Ýnsana bir takým emanetler býrakan.


Kendisine iman edenlerle yakýn iliþkiler içerisinde olan Allah Adýyla...

90. BELED (BELDE,KENT,BÖLGE) SURESÝ

4.Ayet (YNÖ meali)


Biz insaný gerçekten bir sýkýntý ve zorluk içinde yarattýk.

4.Ayet (EHY meali)


Gerçekten Biz insaný bir sýkýntý içinde yarattýk.

Bu ayetde sözü edilen sýkýntý ve zorluk, insanýn nasýl var edileceðine dair
gerekli olan ilimin/kelimelerin bilinmemesi deðildir. Ýnsanlardan önce var
edilmiþ olan cinlerin, Allah’a ortak koþarak isyan edip sisteme zarar ver-
melerinden dolayý karþý karþýya kalýnan ve de çözülmesi gereken sýkýntýdýr.
Ýnsan adlý varlýk, bu problemin aþýlmasý için var edilmiþtir.

297
* “ËD-AT ve ÝT-AT terminleri bize proto-prototürklerden miras kalan
felsefi kavramlardýr.” (proto-prototürkler; ilk Türk toplumu)

Kur’an’da, ‘var etmek’ ile ilgili farklý fiiller kullanýlmýþ olmasýnýn sebebi,
varlýklarýn var ediliþleri anýnda oluþan fiziksel olaylarýn farklý olmasýdýr.

Ýlk bölümde verilmiþ olan bilgileri hatýrlarsak, ËD; yapýlmýþ eylem, ÝT;
beliren, AW; halinden .... haline çevrilme, OZ; ozma/teþekkül etme/
ozarak bir halden diðerine geçme’dir. KURAN: ËD OÞ ÖK OQ : ‘ÖK’ün
tecellisi kuantum ile yapýlmýþtýr’ ve ‘ÖKÝTAP; ÖK belirerek görünendir’
bilgilerini de bir araya getirdiðimizde þu sonuca ulaþýlmaktadýr. ‘ÝT’;
belirme, gözle görünmeyenlerin (atom altý parçacýklarýn/temel yapý
taþlarýnýn) bir araya getirilirken ýþýk ýþýnlarý çýkararak atomlarý oluþturmasý
ve bu atomlarýn bir araya gelmesiyle(kuantum fiziði) oluþan bir varlýðýn
belirmesi, gözle görünür olmasý olayýnýn adý’dýr. Yani ‘ÝT’, oluþan kuantum
fizik olayý deðil, bir varlýðýn, sudan kuantum fizik ilimi ile var edilmesi
olayýný tanýmlayan ad’dýr. Çalýþmanýn son bölümünde, göklerin ve
yerin/içinde yaþadýðýmýz Güneþ sisteminin ‘büyük patlama’ denilen fiziksel
olay ile deðil, suyun serbest düþüþüyle oluþan kuantum fizik olayý sonucu
var edildiði, Einstein’ýn ve Newton’un ulaþtýðý bilgi ve formüllerle kanýt-
lanmýþtýr.

‘OZ’, hali hazýrda var olan bir varlýðýn fiziksel bir ilimle deðiþtirilerek yeni
bir varlýk türetilmesi olayýný tanýmlayan ad’dýr. Meselâ Hz.Adem ile birlik-
te yere indirilmiþ olan cinlerin bir ilim ile deðiþtirilerek(Hz.Nuh tufanýn-
dan sonraki dönemde) Ýsrailoðullarý’nýn(OT-OZ halkýnýn) türetilmesi
olayýný tanýmlayan ad; OZ’ dur. Ayný þekilde, Allah’ýn, cumartesi günü
balýk tutma yasaðýna uymayan bir kýsým Beniisrael’in maymuna ve domuza
döndürülmesi olayýný tanýmlayan ad; ‘OZ’dur. Bu deðiþimin ilimi deðildir.

‘AW’, varlýk alanýndaki bir maddeden fiziksel yapýsý oluþturularak varlýk


meydana getirilmesi/olþturulmasý olayýný tanýmlayan ad’dýr. Çamurdan ve
topraktan insan vücudunun oluþturulmasý, dumansýz parlak ateþten cin-
AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan, MMB, 1978

298
ÝNSAN TOPLUMLARI

lerin vücutlarýnýn oluþturulmasý olayýný tanýmlayan ‘AW’ adý’dýr; bir


maddeden varlýk var edilmesinin fizik ilimi deðil, bu olayý tanýmlayan
ad’dýr.

Sonuç olarak, her var ediliþ fiziksel olayýný ilk ‘yapmýþ’ ‘bir’ varlýk vardýr.
Teñri’nin/Allah’ýn varlýk yapýsýný kuantum fizik ilimi ile sudan var eden
AL-APA’dýr ve bu fiziksel olay ‘ÝT-AT; belirerek var edilen’ ifadesiyle
tanýmlanmýþtýr. AL-APA’nýn, varlýk alanýna iradesini taþýmak için var
ettiði ve Ruh’unun içine girdiði fiziksel varlýk olan Teñri’nin/Allah’ýn/
ÖK’ün, varlýk alanýnda farklý fiziksel olaylarla var ettiði varlýklar da ‘ËD-
AT; yapýlarak var edilen’ ifadesi ile tanýmlanmýþtýr.

Ýnsan toplumlarý kuru çamur, toprak ve sudan var edilmiþ olarak 3 farklý
maddeden var edilmiþlerdir.

32. SECDE(ÜSTÜNLÜÐÜ KABUL ETME) SURESÝ

99. Ayet (YNÖ meali)


O, odur ki, yarattýðý her þeyi güzel yarattý. Ve insanýn yaratýlýþýna çamurdan
baþladý.

99. Ayet (EHY meali)


O ki, yarattýðý herþeyi güzel yarattý ve insaný yaratmaya da bir çamurdan
baþladý.

Diðer insan toplumu topraktan var edilmiþtir.

30. RUM SURESÝ

20. Ayet (YNÖ meali)


Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan yaratmýþ olmasýdýr. Sonra siz bir insan
türü oldunuz, her tarafa yayýlýyorsunuz.

20. Ayet (EHY meali)


Yine O'nun sizi topraktan yaratmasý (yüce kudretine delalet eden) ayetlerindendir
ki, sonra da siz þimdi bir beþersiniz, yayýlýp duruyorsunuz.

299
Üçüncü grup insan toplumu sudan var edilmiþtir.

25. FURKAN SURESÝ

54. Ayet (YNÖ meali)


Sudan bir insan yaratýp, onu nesep ve sýhriyet akrabalarý halinde oluþturan O'dur.
Rabbin çok güçlüdür.

54. Ayet (YNÖ meali)


Sudan bir insan yaratýp da ona bir soy ve hýsýmlýk getiren O'dur. Rabbimin her
þeye gücü yeter.

Toprak, su ve ateþ. Mahþerin üç atlýsý.

Beniisrael halký cývýk balçýktan var edilmiþtir.

70. MEARÝC SURESÝ

39. Ayet (YNÖ meali)


Hayýr, ummasýnlar! Gerçek þu ki biz onlarý, bildikleri þeyden yarattýk.

39. Ayet (EHY meali)


Yaðma yok, Biz onlarý o bildikleri þeyden yarattýk.

Onlar; Beniisrael halký, bildikleri þeyden var edilmiþlerdir. Biliyor olmalarý,


var ediþlerini görmüþ olmalarýndandýr. Onlar yerde var edilmiþlerdir.

37. SAFFÂT SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Þimdi sor onlara: Yaratýþ ve yaratýlýþ bakýmýndan onlar mý daha güçlüdür, yoksa
bizim yarattýðýmiz þuurlular mý? Gerçek þu ki, biz onlarý bir cývýk çamurdan yarattýk.
11. Ayet (EHY meali)
Þimdi sor onlara: "Yaratýlýþça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattýklarýmýz
mý?" Biz kendilerini cývýk bir çamurdan yarattýk.

300
ÝNSAN TOPLUMLARI

12. Ayet (YNÖ meali)


Ama sen þaþýrdýn, onlarsa alay ediyorlar.
12. Ayet (EHY meali)
Fakat sen hayrettesin, onlar ise alay ediyorlar.
12. Ayet (Ali Bulaç meali)
Hayýr, sen (bu muhteþem yaratýþa ve onlarýn inkârýna) þaþýrdýn kaldýn;
onlar ise alay edip duruyorlar.

ËRA. ËR; eriþme, A; akýl. ËRA; akýla eriþme. Ýsraeloðullarý’na ‘UQ/idrak


etme özelliði verilmiþken, Beniisrael halkýna/Ýbraniler’e akýlý iþletme siste-
mi/ruh verilmesidir olay. ËRA, Teñri deðildir.

Yahudi adý Kur’an’da Ye Ha Vav Dal harfleriyla yazýlmýþtýr. Erken Türkçe


alfabesindeki karþýlýklarý;
Ye; AW ( Yahudiler’in bir maddeden oluþturularak var edildiklerini taným-
lýyor. Ýsraeloðullarý (OT-OZ’lar) gibi türetilmedikleri için OZ deðil AW.)
ha; UÇ: lider
Vav; UZ:birleþtirme/birleþim
Dal; ÏL: toplum (Ýsraeloðullarý(ÖGÜL UQUS) gibi ÜL; halk deðil)

Yahudi ; AW UÇ UZ ÏL : Birleþime lider olacak/liderlik yapacak toplum.

‘Yahudi’ yerine WUÇUZÝL olarak Türkçe telaffuz etmek doðrusudur. Þu


anda tüm yurdlarda ekonomi, yazýlý ve görsel basýn WUÇUZÝL’in yöneti-
mindedir. WUÇUZÝL doðruyu öðrendiðinde, son savaþtan önce tüm insan
toplumlarýnýn ayný bayrak altýnda birleþmesine liderlik edecektir, Allah’ýn
iziniyle. Fakat, Allah’ýn þu sözünü de unutmayýn, "Ey Yahudiler! Eðer insan-
lar arasýnda yalnýz kendinizin Allah'ýn dostlarý olduðunu sanýyorsanýz, buna
gerçekten inanýyorsanýz, hadi ölümü isteyin!" Kibir, Ýsrael’in en çok sevdiði
yanlýþtýr. Akýlýmýzý, yeteneklerimizi Allah’ýn verdiðini unutup kibirlenmek,
Allah’ýn hokumunu inkâr etmektir. Allah’ýn, Beniisrael halkýndan olan
Hz.Ýbrahim’i dostu olarak kabul etmesiyle, hangi varlýk grupdan olduðu-
muzun deðil, Allah’ýn öðrettiklerine göre yaþayýp yaþamadýðýmýzýn belirleyi-
ci olduðunu da unutmayýn. Zorlayacak olan nefsinizdir, baþka birþey deðil.

301
Özet yapmak gerekirse;
OT-OÐ : Dumansýz parlak ateþten var edilen cinler (ËD-AT)
OT-OZ : Cinlerden türetilmiþ Ýsraeloðullarý, kiþi oðullarý(Oðuz Türkleri
olarak yutturulanlar, ËD-AT)
* BÜ-ÖK : Çamur ve toprakdan var edilen insan toplumlarý (ËD-AT)
* BU-ÖK : Balçýktan var edilen Beniisrael halký (ËD-AT)
* TÜR-ÖK : Sudan OQ(kuantum fizik ilimi) ile belirerek var edilen insan
toplumu (ÝT-AT)

* Akýlý iþletme sistemine/ruha sahip olmalarýndan dolayý Rab’leri/Yöneti-


ci’leri ÖK/Allah olan varlýklar. Allah, ayný zamanda kâinatýn da Rab’bidir.

Ýnsan toplumlarýnýn Allah için çok deðerli olduðu anlaþýlmaktadýr. Akýlý


iþletme özelliðini/ruhu var ettiði insana vererek insan toplumlarýný yücelt-
miþ, tüm melek ve cinlerin, akýlý iþletme özelliðine sahip ilk insan olan
Adem’in önünde secde etmesini (secde etmek namaz kýlmak deðildir,
saygýyla eðilip üstünlüðü kabul etmektir) emretmesi, bizlerin, Allah ve son-
suz yaþam için deðerini ve önemini çok iyi göstermektedir. Her insanýn
içindeki, þuur ve akýlý iþletme sistemi olan ruh, Allah'ýn Ruh’unun bir
parçasýdýr. Ýnsan toplumlarýnýn var edilmesi ve kendisinden beklenilen,
kâinat ve huzurlu sonsuz yaþam için en önemli konudur.

Ýnsan toplumlarýný var ediliþ amacýnýn aksine yoldan çýkarmak için kötü ve
yanlýþ olaný, güzel ve doðru gösterebilmek adýna Ýsrael’in ve soyunun her
yolu kullanmýþ olmasý, Allah'a da insan toplumlarýna doðru yolu göster-
mesi durumunu oluþturmuþtur. 'Durumunu oluþturmuþtur' çünkü bu; hem
Allah’ýn kusursuz adaletinin hem de yerdeki yaþantýmýzýn, kötü ve yanlýþ
olanla inanç üzerine kurulu bir mücadele olmasý sebebinin gereðidir. Akýlý
iþletmek için ise ilk önce ilim sahibi olmak gerekir. ÖK’ümüz Teñri, bizleri
sorumlu tutarak sýnavdan geçirmek için önce öðretmiþtir. Ýlim olmazsa
akýlýn iþletiminde kullanýlacak birþey de olmaz. Öðrendiklerimizi kulla-
narak, karþýlaþtýðýmýz yeni durumlar karþýsýnda Allah’ýn hokumu altýndaki
irademizle akýllarýn iþletilip herkesin kendi kararýný kendisinin vereceði
þekilde doðru yolda yürümemiz, bizden beklenilendir. Ýnsandan önce var

302
ÝNSAN TOPLUMLARI

edilen cinlerin ve meleklerin iradesi yoktur. Kendilerine öðretilenler


kadarýyla yaþayýp bunlarý kullanabilirler. Biz insanlarý, cinler ve melekler-
den üstün kýlan bu durumdur. Teñri, adaleti olmayan bir zorba, bir oyun
bozan deðildir. Yerdeki mücadelede, Ýsrael’in yanlýþ yola doðru rehberlik
etmesinin aksine, insan toplumlarýný onun tuzaklarýndan ve amacýna eriþe-
bilmesi için içine çekmeye çalýþtýðý yanlýþlardan kurtarmak, sonsuz yaþamý
paylaþmak için var ettiði insan toplumlarýný doðru yola sevketmek,
ayetlerde verdiði bilgiler ve öðütleriyle ýþýk tutarak insanlara rehberlik
etmesi için semavi kitaplar Allah katýndan yere indirilmiþtir.

Mümin olmaya, yani inanmaya Allah’ýn dininde/öðrettiði yaþam


ilkelerinde(tüm eylemlerimizde) zorlama yoktur. Herkes kendisinden
sorumludur. Sýnava giren, sýnav sonuna kadar öðrendikleri, akýlý ve irade-
siyle baþ baþadýr. Bir sýnav olan yaþantýmýz, ilimimizi artýrmaya ve akýlýmýzý
doðru kullanmaya yetecek kadar da uzundur. Yerdeki bir hayatý kýsa süren
bir ruh, baþka bir bedenle yerde hayat verilerek tekrar sýnava dahil
edilmektedir.

Yolun sonuna kadar insanlar inanacaktýr. ÖK’ümüz Teñri’nin isteði, inan-


manýz ve bir cezaya layýk olmadan yaptýðýnýz yanlýþlarý terk etmenizdir.

10. YÛNUS SURESÝ

99. Ayet (YNÖ meali)


Ehlikitap'tan her biri ölümünden önce ona mutlaka inanacaktýr. Kýyamet günü de
o, onlar aleyhine bir tanýk olacaktýr.

99. Ayet (YNÖ meali)


Andolsun, kendilerine kitap verilenlerden ölümünden önce ona iman etmeyecek
hiç bir kimse yoktur. Kýyamet gününde de aleyhlerine þahit olacaktýr.

Kur’an’da, yerde mucizeler görüldükten sonra edilen tövbenin geçersiz


olduðu bilgisi de verilmiþtir. Eski dönemlerde, Hz. Musa asasýyla, Hz.Ýsa
beþik çaðýnda konuþmasý ve topraktan bir kuþ yaparak Allah’ýn iziniyle

303
canlandýrmasýyla ortaya mucizeler koymuþ olsalarda, küfre sapanlar/
doðruyu örtenler, “bunlar çok güçlü büyücüler” diyerek insanlarý kandýr-
mayý baþarmýþlardýr. Bugün, ilimin ulaþtýðý seviye sebebiyle kimse böyle þey-
lerin büyücülükle ilgisi olmadýðýný bileceði için yerde mucizeler
görüldüðünde inanacaklardýr ama daha önce inanmamýþ olduklarý için
bunun artýk faydasý olmayacaktýr. Sadece kendi iyiliðiniz için akýlýnýzý
iþletin ve yaþantýlarýmýzdan hesaba çekileceðimize inanýn.

Ýçinde yaþadýðýmýz bu hayat, insan toplumlarýnýn daha sonraki yaþamýnda da


karþýlaþacaðý tüm fiziksel ve manevi þartlarla yüzleþtirilerek denendiði bir
yaþam yeridir. Yerdeki yaþam, her ruhun/iradenin, hayatýn getirdikleri
karþýsýnda nasýl davranmayý seçtiðinin gözlemlendiði ve iyi, kötü, zor ve ko-
lay tüm þartlar altýnda bir çok denemelerden geçirildiði bir sýnav ortamýdýr.

9. TEVBE SURESÝ
126. Ayet (YNÖ meali)
Görmüyorlar mý ki, her yýl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hâlâ ne tövbeye yel-
teniyorlar ne de öðüt alýyorlar.

126. Ayet (EHY meali)


Görmüyorlar mý her yýl bir veya iki kez fitneye tutulduklarýný? Yine de tevbe
etmiyor, ibret almýyorlar.

Günlük yaþamýmýzdan da biliriz ki, eðer bir sýnav varsa sorularýn önceden
hazýrlanmýþ olmasý gerekir.

57. HADÎD SURESÝ

22.Ayet (YNÖ meali)


Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz
onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiþ olmasýn. Bu, Allah için çok kolaydýr.

22.Ayet (EHY meali)


Yeryüzünde ve kendilerinizde meydana gelen bir musibet yoktur ki, Biz onu uygula-
maya koymadan önce bir Kitapta yazýlý olmasýn. Þüphesiz bu, Allah'a göre kolaydýr!

304
ÝNSAN TOPLUMLARI

Herhangi bir eðitim süresince, nasýl eðitim sonrasý yaþam boyunca


karþýlaþýlacak problemler, zorluklar ve bunlarýn nasýl aþýlacaðýna dair yol ve
yöntemler öðretiliyorsa, insanýn yerdeki yaþamý da; içinde sorularý ve
cevaplarý kapsayan bir eðitim sürecidir. Tüm hayatýmýz boyunca karþýlaþa-
caðýmýz problemler ve sýkýntýlar belirtildiði gibi, bunlar karþýsýnda izlenecek
doðru yolun ne olduðu anlatýlmýþ, davranýþ ve sözlerimizi belirlemede dýþý-
na çýkýlmamasý gereken temel ilkelerin neler olduðu Allah'ýn sözlerinde,
Kur'an da öðretilmiþtir. Çünkü doðal olarak sýnav sorularýný hazýrlayan,
doðru cevaplarýn ne olduðunu da bilir.

Allah’ýn, karþýlaþacaðýmýz zorluklarla birlikte bunlar karþýsýnda izlenecek


yollarý da Kur’an’da öðretmiþ olmasýyla, aslýnda sýnavýn; doðru ve güzel
yaþam ilkelerini insanýn kendi iradesiyle seçip seçmeyeceðinin gözlemlen-
mesi olduðu anlaþýlmaktadýr. Yani sýnav; sorularýn doðru cevabýný bulmak
deðil, öðretilmiþ olan cevaplara uyulup uyulmadýðýdýr. Allah her zaman
doðrusunu öðretmiþtir. Kendi kararlarý ve seçimleri ile doðrusu öðretilen
yolda yürüyebilen bir insan, bundan sonraki yaþamla karþýlaþtýðýnda, zaten
çok daha fazlasýyla var ediliþ amacýna uygun ve akýlýný iþletebilen bir var-
lýða yakýþýr þekilde yaþamýna devam edecektir. Ýnsanlar, akýlý iþletme özel-
liðine sahip olduklarý için, sözlerine ve davranýþlarýna kendi iradeleri ile
karar verirler. Bir sýnav süresince bu durum saðlanmazsa/irade verilmez ise,
sýnava müdahele edilmiþ ve iradeye kendi kararýný verme imkâný da tanýn-
mamýþ olur. Sorumluluk var ise yetki de verilmek zorundadýr. Allah, Hz.
Adem’i halife/vekil ünvanýyla var etmiþtir. Aksi halde yapýlan yanlýþlardan
hesap sorulmasý adaleti çiðnemek olur. Ýrademiz kendimize aittir, fakat biz-
lerin vermiþ olduðu kararlarýn ve seçmiþ olduðumuz yaþam ilkelerimizin
deðerlendirmesi, yani son karar, yani hokum Allah’ýndýr. Kâinatdaki herþey
gibi, irademiz de Allah’ýn hokumu altýndadýr. Bu hayatýmýzda içinde
bulunduðumuz iyi ve kötü durumlar birer ceza veya ödül deðil, bu durum-
lar karþýsýnda kendi iradelerimizle nasýl bir yol izleyip nasýl davrandýðýmýzýn
gözlemlendiði birer sýnav sorusudur.

305
Kur’an’da belirtilen temel ilkeler, yani içinde bulunduðumuz sýnavýn doðru
cevap anahtarý; öncelikle ahlâklý olmak üzere, adaletli ve merhametli
olmak, barýþa ve yardým etmeye yönelik iþler yapmak, yaþamaktýr. Hem
beþeri hem de ticari iliþkilerimizde tüm davranýþlarýmýzýn, sözlerimizin ve
vermiþ olduðumuz kararlarýn bu temel ilkelere uygun olmasý, bunun dýþýna
çýkýlmamasý istenilmektedir ki zaten bunlarda, akýlýyla ‘insaným’ diyen
herkesin kabul etmiþ olmasý ve içinde yaþamasý gereken doðrulardýr.

Hokumun Allah’a ait olduðuna ve sonraki yaþama inanmayanlar düþman


deðildirler. Bu; dinin/yaþamýn inanç kýsmýdýr ve ‘inanç’; yaþamýn sýnav
olmasýný saðlayan durumdur. Ancak hesap vereceðine inanan bir insan her
zaman ve her þart altýnda Allah’ýn öðrettiði yoldan çýkmadan yürür. Bu
konuda resul ve peygamberler de dahil olmak üzere kimsenin kimseye hesap
sorma yetkisi yoktur. Din/yaþam; tüm eylemlerimiz Allah’ýn hokumu altýn-
dadýr ve hesap soracak olan da sadece Allah’dýr. Allah’ýn ve dininin/
doðrusunu öðrettiði yaþam ilkelerinin düþmanlarý; insanlarý, ahiret hayatý
olmadýðýna/cennet ve cehennem olmadýðýna inandýrmaya çalýþýp, bilinçli
olarak insanlarý semavi kitaplarda tarif edilen ahlâklý, adaletli, barýþtan ve
yardým etmekten yana yaþamýn dýþýna çýkarma gayretinde olanlardýr.
Düþmanlýk; insanýn, kendisine doðrusu öðretilen ilkelerle yaþamasýný boz-
maya çalýþmaktýr. Ýsraeloðullarý’nýn ve Beniisrael’in; siyonizmin binlerce
yýldýr insan toplumlarýný rezilliðin içine çekmek için yaptýklarýdýr.

Peki içinde bulunduðumuz bu sýnavýn amacý, sadece bu temel ilkelere


uygun yaþayan insanlarýn belirlenmesi ve bu insanlarýn, Kur’an’da cennet
adýyla tanýmlanmýþ olan bir sonraki yaþam yerine kabul edilerek orada yan
gelip yatmalarý mýdýr?

21. ENBÝYA SURESÝ

16.Ayet (YNÖ meali)


Biz, gökleri de yeri de bunlar arasýndakileri de eðlenip eðlendirelim diye yarat-
madýk.

16.Ayet (EHY meali)


Biz, göðü, yeri ve arasýndakileri oyunculuk etmek üzere yaratmadýk.

306
ÝNSAN TOPLUMLARI

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

191.Ayet (YNÖ meali)


Aklý ve gönlü iþletenler o kiþilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ý
zikrederler; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda derin derin düþünürler: "Ey
Rabbimiz! Sen bunu boþuna yaratmadýn. Þanýn yücedir senin. Ateþ azabýndan
koru bizi."
191.Ayet (EHY meali)
Onlar ki, gerek ayakta, gerek otururken ve gerekse yanlarý üzerinde yatarken
Allah'ý anarlar; göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda inceden inceye düþünenler
"Ey Rabbimiz, sen bunu boþuna yaratmadýn, seni bütün eksiklerden tenzih ederiz;
o halde bizi o ateþ azabýndan koru.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

115.Ayet (YNÖ meali)


Sizi, boþ yere yarattýðýmýzý ve bize döndürülmeyeceðinizi mi sandýnýz?

115.Ayet (EHY meali)


Yoksa siz, Bizim sizi boþ yere yarattýðýmýzý ve Bize döndürülmeyeceðinizi mi
sandýnýz?

29. ANKEBÛT SURESÝ

2.Ayet (YNÖ meali)


Ýnsanlar, inandýk demeleriyle kendi hallerine býrakýlacaklarýný ve hiç bir imtihana
çekilmeyeceklerini mi sandýlar!

2.Ayet (EHY meali)


Ýnsanlar: "Ýnandýk! demeleriyle býrakýlýp da imtihan edilmeyeceklerini mi
sandýlar?

47. MUHAMMED SURESÝ

31.Ayet (YNÖ meali)


Andolsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi

307
belalarla imtihan edeceðiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacaðýz.

31. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki sizi, içinizden mücahitleri ve sabredenleri ortaya çýkarýp size ait
haberleri ilan etmek için imtihan edeceðiz.

67. MÜLK SURESÝ

2.Ayet (YNÖ meali)


Hanginizin daha güzel iþ yapacaðýný belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere
ölümü ve hayatý yaratan O'dur. Aziz'dir O, Gafur'dur.

2.Ayet (EHY meali)


O ki, ölümü ve dirimi yarattý, sizi imtihana çekip hanginizin davranýþ bakýmýndan
daha güzel olduðunu bildirmek için. O öyle güçlü, baðýþlayandýr.

(Gafur: affeden.)

53. NECM SURESÝ


39.Ayet (YNÖ meali)
Gerçek þu ki, insan için çalýþýp didindiðinden baþkasý yoktur.

39.Ayet (EHY meali)


Doðrusu insanýn çalýþtýðýndan baþkasý kendinin deðildir.

16. NAHL SURESÝ

97. Ayet (YNÖ meali)


Erkek yahut kadýn, her kim inanmýþ olarak hayra ve barýþa yönelik bir iþ yaparsa
onu tertemiz bir hayatla yaþatýrýz. Ve böylelerinin ücretlerini, iþleyip ürettiklerinin
en güzeliyle karþýlarýz.

97. Ayet (EHY meali)


Erkekten, diþiden her kim mümin olarak iyi bir iþ yaparsa, muhakkak ona hoþ bir
hayat yaþatacaðýz ve yapmakta olduklarý iþlerin daha güzeli ile mükafatlarýný mut-
laka vereceðiz.

308
ÝNSAN TOPLUMLARI

Eðer sonraki yaþam, altýndan ýrmaklar akan, yeþillikler içindeki bir ortam-
da tembel tembel yaþamak olsaydý, hangimizin daha güzel iþ yapacaðýnýn
ve üretkenliðinin belirlenmesi gerekmezdi.

Çok net bir þekilde anlaþýlmaktadýr ki, içinden geçtiðimiz sýnavýn sonu-
cundaki deðerlendirmede, her insanýn davranýþlarýnýn temel ilkelere
uygunluðunun önemi yanýnda, bunu tamamlayan ve sýnav sonucundaki
baþarýmýzla bir daha ölümü tatmayacaðýmýz sonsuz olan yaþama baþlama
yerimizi ve þartlarýmýzý belirleyen; yerdeki yaþamýmýzda sergilediðimiz
gayret ve üretkenliðimizdir. Yere indiðimizde doðarken belirlenen kapa-
sitemizi, yeteneklerimizi ve irademizi ne þekilde kullandýðýmýz, sosyal ve
ticari iliþkilerimizde nasýl bir iradeyle davrandýðýmýzýn gözlemlenmesidir.
Belirleyici olan hâl ve tavýrlarýmýzdýr.

7. A'RAF SURESÝ

42.Ayet (YNÖ meali)


Ýman edip hayra ve barýþa yönelik iþler yapanlar -ki biz, her benliðe ancak yaratýlýþ
kapasitesi ölçüsünde görev yükleriz- ise cennetin dostlarýdýr. Sürekli kalacaklardýr
orada.

42.Ayet (EHY meali)


Ýman edip iyi iþler yapan kimseler ise, -Biz kiþiye gücünün üstünde birþey yükle-
meyiz.- cennetin sakinleridirler ve orada sonsuza dek kalacaklardýr.

17. BENÝ ÝSRA SURESÝ

84.Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Herkes, kendi varlýk yapýsýna uygun iþ görür. Yolca daha doðru gidenin
kim olduðunu Rabbiniz daha iyi bilir."

84.Ayet (EHY meali)


De ki: "Herkes kendi uyarýna=temayülüne göre hareket ediyor. O halde kimin en
doðru yolda olduðunu Rabbiniz daha iyi bilir."

309
23. MÜMÝNÛN SURESÝ

62.Ayet (YNÖ meali)


Biz, hiçbir benliðe yaratýlýþ kapasitesinin üstünde görev yüklemeyiz. Bizim katýmýz-
da, hakký söyleyen bir kitap vardýr. Onlara haksýzlýk edilmez.

62.Ayet (EHY meali)


Biz, hiçbir kimseye gücünün üstünde bir teklifte bulunmayýz, katýmýzda gerçeði
söyleyen bir kitap vardýr ve onlar haksýzlýða uðratýlmazlar.

Farklý kapasitelerde ve þartlarda var edilmiþ olmamýz, içinden geçtiðimiz


sýnavýn bir gereðidir, bir sonuç deðildir. Kur'an da belirtilen dört temel ilkeye
uygun yaþayýp yaþamadýðýmýz ve var ediliþ kapasitelerimize uygun olarak
yapabildiðimiz iþleri icra ederken, yaþam ilkelerimize baðlý olarak sonsuz
yaþamdaki yerimiz ve yaþam þartlarýmýz belirlenecektir.

Bugün yerde yaþayan her insan ayný hýzda koþabilseydi atletizm yarýþmalarý
yapýlmazdý. Farklý kapasitelerde var edilmiþ olmak, yerdeki yaþamýn bir
sýnav olabilmesi için þart olan durumdur.

6. EN'AM SURESÝ

165.Ayet (YNÖ meali)


Sizi yeryüzünde, öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiði nimetlerle sizi denemek
için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiþtir. Rabbin ceza verdiðinde çok
süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir.

165.Ayet (EHY meali)


O, sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve sizleri verdiði þeylerle denemek için kiminizi
kiminize üstün kýlandýr. Þüphe yok ki, Rabbin çabuk cezalandýran ve yine þüphe
yok ki, O tek baðýþlayan, tek merhamet edendir.

Birçok insandan daha yüksek kapasitede var edilmiþ olanlarýn sorumluluðu


da daha fazladýr. Akýllarýný ve yeteneklerini insanlýða faydalý olmak için

310
ÝNSAN TOPLUMLARI

kullanýp kullanmadýklarý omuzlarýnda büyük bir yüktür. Yönetici olanlarýn


ise adaleti gözetip koruyarak toplumlarýn barýþ içerisinde yaþamalarýna
çalýþmalarý, sahip olduklarý üstün kapasitelerinin borcudur. Ýçine düþecek-
leri en büyük yanlýþ ise; akýllarýný diðerlerinden daha fazla iþletebilmelerini
kendi baþarýlarý veya þanslarý sanarak, insanlara tepeden bakýp onlarý basit
ve aciz görmektir. Kibir ve kendini beðenmiþlik, hokumun ÖK’ümüz Teñri’
ye ait olduðunu inkâr etmektir.

31. LUKMAN SURESÝ

18. Ayet (YNÖ meali)


"Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde kasýlarak yürüme. Çünkü
Allah, kurula kurula kendini övenlerin hiçbirini sevmez."
18. Ayet (EHY meali)
Hem insanlara karþý avurdunu þiþirme (böbürlenme), yeryüzünde çalýmla yürüme!
Çünkü Allah övüngen kurulganýn hiçbirini (kendini beðenen hiçbir kimseyi)
sevmez.

19. Ayet (YNÖ meali)


"Yürüyüþünde doðal ol, sesini alçalt. Þu bir gerçek ki, seslerin en çirkini eþeklerin
sesidir."
19. Ayet (EHY meali)
Gidiþinde mutedil ol, (konuþurken) sesini pesden al (alçalt), çünkü seslerin en
beti (çirkini) elbette eþeklerin sesidir.

25. FURKAN SURESÝ

63. Ayet (YNÖ meali)


Rahman'ýn kullarý, yeryüzünde böbürlenmeden/rahatsýz etmeden yürüyen kiþi-
lerdir. Cahiller onlara hitap edince, "Selam!" derler.

63. Ayet (EHY meali)


Ve Rahman'ýn kullan: O kimseler ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahiller
kendilerine laf attýklarý zaman "Selametle!" derler;

311
57. HADÝD SURESÝ

23. Ayet (YNÖ meali)


Böyle yapýlmýþtýr ki, elinizden çýkana üzülüp ümitsizliðe düþmeyesiniz ve Allah'ýn
size verdiðiyle sevinip þýmarmayasýnýz. Çünkü Allah, kendini beðenip övünenlerin
hiçbirini sevmez.

23. Ayet (YNÖ meali)


Þunun için ki: Kaybettiðinize üzülmeyesiniz ve (Allah'ýn) size verdiðine de güven-
meyesiniz! Allah çok övünen, kurulanýn topunu sevmez.

17. ÝSRA SURESÝ

37. Ayet (YNÖ meali)


Yeryüzünde kasýlýp kabararak yürüme! Çünkü sen, yeri asla yýrtamazsýn, uzun-
lukça da daðlara ulaþamazsýn.

37. Ayet (EHY meali)


Yeryüzünde azametle yürüme; çünkü sen ne yeri yutabilirsin, ne de boyca daðlara
yetiþebilirsin.

Allah, çok baþarýlý olup da insanlýðýný unutanlarýn yanýnda deðildir. Ýyilik


severlerin, hor görülenlerin yanýndadýr.

21. ENBÝYA SURESÝ

105. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, zikirden sonra Zebur'da þunu yazmýþtýk: Yeryüzüne benim iyilik ve
barýþ seven kullarým vâris olacaktýr.

105. Ayet (EHY meali)


Andolsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yazmýþtýk ki: " Muhakkak yeryüzüne
benim iyi kullarým varis olacaktýr."

28. KASAS SURESÝ

312
ÝNSAN TOPLUMLARI

5. Ayet (YNÖ meali)


Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara baðýþta bulunalým, onlarý önder-
ler yapalým, onlarý mirasçýlar haline getirelim.

5. Ayet (EHY meali)


Biz de o yerde ezilmekte olanlara lütufta bulunmak, onlarý öncül rehberler yapmak
ve onlarý varisler kýlmak istiyorduk.

Belirlenen kapasitesinden veya içinde yaþadýðý þartlardan dolayý herhangi


bir þey üretemeyenlerin yapacaðý þey de yine ahlâklý yaþamak, sözlerinde ve
davranýþlarýnda sevgi ve güzellikler sergilemektir.

4. NÝSA SURESÝ

98. Ayet (YNÖ meali)


Kadýnlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol
bulamayanlarýn durumu farklýdýr.
98. Ayet (EHY meali)
Ancak gerçekten zayýf, hiç birþeye gücü yetmeyen ve hicret için yol bulamayan
erkekler, kadýnlar ve çocuklar hariç.

99. Ayet (YNÖ meali)


Bunlarýn, Allah tarafýndan affedilmeleri umulur. Allah affedicidir, günahlarý
baðýþlayýcýdýr.
99. Ayet (EHY meali)
Çünkü bunlardan Allah'ýn o günahý af buyurmasý ümit edilir, Allah çok affeden
ve baðýþlayandýr.

Sonuç olarak; bir denemeden ve sýnavdan ibaret olan bu hayatýmýzdan


baþarýyla çýkabilmek ve sonraki yaþamlarýmýza iyi bir yaþam seviyesiyle
baþlayabilmek, hem yaþam ilkelerimizie hem de ne kadar çalýþýp, ne kadar
iþ ve deðer ürettiðimize baðlýdýr. Çok çalýþýp, bir çok deðerler üretip fakat
ahlâksýz, adaletli olmaktan uzak, barýþý ve huzuru bozan, insanlara yardým
etmeden tamamlayacaðýmýz ömürün bir deðeri olmadýðý gibi, erdemli bir
insan olarak yaþayýp, fakat tüm kapasitemizle çalýþmadan, deðerler

313
üretmeden ve özellikle ihtiyacý olanlara yardým etmeden geçirilen bir
ömürün de Allah katýnda deðeri yoktur.

6. EN'AM SURESÝ

158. Ayet (YNÖ meali)


Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi,
yoksa Rabbinin bazý mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazý mucizeleri geldiði
gün, daha önce iman etmemiþ yahut imanýnda bir hayýr sahibi olamamýþ kiþiye
imaný hiçbir yarar saðlamayacaktýr. De ki: "Bekleyin! Doðrusu biz de bekliyoruz."

158.Ayet (EHY meali)


Onlar, ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da
Rablerinin bir takým alametlerinin gelmesini gözetliyorlar. Rabbinin bazý alamet-
leri geldiði gün, önceden iman etmemiþ veya imanýnda bir hayýr kazanmamýþ bir
kimseye o günkü imaný hiçbir yarar saðlamaz. De ki: "Gözetin! Çünkü biz de þüp-
hesiz gözetiyoruz.

Yukarýdaki ayetde verilmiþ olan çok önemli bilgi; tövbelerin artýk kabul
edilmeyecek olduðu zamanla ilgilidir. ‘Yerde bazý mucizeler görüldükten
sonra’ faydasý olmayacaktýr. Hiç kimse bu bilginin verilmediðini söyleye-
mez ve hiç kimsenin elinde, ‘ben tövbemin hangi zamandan sonra artýk
kabul edilmeyeceðini bilmiyordum’ diyebilme þansý yoktur. Kur’an ‘oku’
diyerek baþlar.

Yerdeki bu yaþantýmýzda, beþeri ve ticari iliþkilerimizde nasýl mevkiler ve


makamlar varsa, bundan sonraki yaþamda da bu hayatýmýzdaki davranýþla-
rýmýzla ve ne þekilde çalýþtýðýmýza ve inanarak yardým edip etmediðimize
baðlý olarak kendi yerimizi yine kendimizin belirlediði bir yaþam ortamý
vardýr.

37. SAFFÂT SURESÝ

164.Ayet (YNÖ meali)


Bizim, istisnasýz herbirimizin bilinen bir makamý vardýr.

314
ÝNSAN TOPLUMLARI

164.Ayet (EHY meali)


(Melekler) : "Bizden her birimizin belli bir makamý vardýr.

17. BENÝ ÝSRA SURESÝ

21.Ayet (YNÖ meali)


Bak nasýl, kimini kimine üstün kýldýk. Ama ahiret, dereceler bakýmýndan elbette
daha büyük, lütuflandýrma bakýmýndan daha yücedir.

21.Ayet (EHY meali)


Bak! Bir kýsmýný diðerine nasýl üstün kýlmýþýz; elbette ahiret hem dereceler
bakýmýndan, hem de üstünlük bakýmýndan daha büyüktür.

20. TÂHÂ SURESÝ

75.Ayet (YNÖ meali)


O'nun huzuruna, hayra ve barýþa yönelik iyilikler üretmiþ bir mümin olarak varana
gelince, iþte böyleleri için çok yüksek dereceler öngörülmüþtür.

75.Ayet (EHY meali)


Her kim de mümin olarak ve yararlý iþler yapmýþ bir halde varýrsa, iþte onlara en
yüksek dereceler vardýr.

76. ÝNSAN SURESÝ

20.Ayet (YNÖ meali)


Oraya baktýðýnda, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim
görürsün.

20.Ayet (EHY meali)


Gördüðün zaman orada bol bir nimet ve büyük bir saltanat görürsün.

‘Kefenin cebi yoktur’ sözü doðrudur. Fakat insanlarý içine süreklediði


maneviyat; ‘bu dünyanýn mülkü burada kalacak, sonrasýna hiç birþey götüre-
mezsiniz’ dir, yanlýþtýr. Yolun doðrusundan yürüyerek, bu yaþantýmýzda kazan-
mýþ olduðumuz maddi deðerleri sonraki yaþama götürmenin yolu açýktýr.

315
Kur’an’da, cenneti anlatan ayetlerin hiç birinde, oradaki yaþamýn tekrar
maðara devrinden baþlanacaðýna dair bir bilgi verilmemiþtir. ‘Oraya bak-
týðýnda, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim
görürsün.’ þeklinde tasvir edildiðine, insanlarýn ipek giysiler içinde olup, üst
üste odalarda, yani yüksek binalarda yaþadýklarý bilgileri verildiðine göre, bu
hayatýnda kendi iradesiyle seçmiþ olduðu yaþam ilkeleriyle oraya gitmeyi
baþarabilen herkese asgari þartlarda bir yaþam ortamý ve imkânlar verildiði
anlaþýlmaktadýr. Olmasý gereken de budur. Soru iþareti; sonsuz yaþama
baþlangýç imkânlarýnýn adaletli bir þekilde daðýtýmýnýn nasýl yapýlýyor
olduðudur.

2. BAKARA SURESÝ

262.Ayet (YNÖ meali)


Mallarýný Allah yolunda harcayýp sonra bu harcadýklarýna bir eziyet ve baþa kakma
eklemeyenlerin, Rableri katýnda kendilerine has ödülleri vardýr. Korku yoktur
onlar için; tasalanmayacaklardýr onlar.
262.Ayet (YNÖ meali)
Mallarýný Allah yolunda harcayan sonra verdiklerinin arkasýndan baþa kakmayan
ve gönül incitmeyen kimselerin Rableri katýnda mükafatlarý vardýr. Onlara bir
korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

272.Ayet (YNÖ meali)


Onlarýn iyiyi ve güzeli bulmalarý, senin üzerine bir borç deðildir. Tam aksine,
dilediðini/dileyeni iyiye ve güzele kýlavuzlayan Allah'týr. Nimet ve imkândan
baþkalarýna baðýþladýðýnýz, esasýnda sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ýn
yüzünü arzulama dýþýnda bir þey için infak etmiyorsunuz. Ýnfak ettiðiniz her nimet
size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uðratýlmazsýnýz.
272.Ayet (YNÖ meali)Onlarýn yola gelmesi senin üzerine vazife deðildir. Ancak
Allah, dilediðini yola getirir. Hayýr adýna ne verirseniz, hep kendi lehinizedir.
Ancak sizler, yalnýz Allah rýzasý için verirsiniz. Bu þekilde hayýr için her ne verirs-
eniz, karþýlýðý size tamamen ödenir ve hiç hakkýnýz yenmez.

Ýnanarak, baþa kakmadan yardým edebilmek; maddi zenginliklerimizi, geri


almak kaydýyla ödünç vermektir. Cennetdeki sonsuz yaþama adým

316
ÝNSAN TOPLUMLARI

attýðýmýzda sahip olacaðýmýz maddi imkânlar, tamamiyle bu yaþantýmýzda


inanarak yardým etmekten yana olan tutumumuza baðlýdýr. Ýþte bu; inancýn
sýnanmasýnýn en güvenilir yollarýndan biri ve adaletin saðlanmasýdýr.

Yardým etme konusu, Kur’an’da en çok hatýrlatýlan konulardan bir tane-


sidir. Ýnanarak, içten yardým edebilen insanda, baþkalarýnýn zenginliklerine
karþý haset duygusu olmaz. Bu duyguya sahip olmayan iradelerin yaþadýðý
ortamda da kýskançlýk yüzünden mutsuzluklar ve sorunlar yaþanmaz.
Unutmayýn, sýnavdan ibaret bu yaþamýmýzda üzerinde yaþadýðýmýz bu yerde
kalacak olan sadece vücudumuzdur. Ruhumuz, akýlý iþleterek oluþturduðu
kendi iradesi ile yoluna devam edecektir. Bu yaþantýsýnda, toplumsal huzu-
ru ve barýþý bozan özelliklerden arýnamayan insanlarýn kulaklarý çekilmez
ise, sonraki yaþamda da ayný sorunlara sebep olurlar. Henüz vakit varken,
burada arýnmak doðru ve acýsýz olandýr.

Güç ilimdir. Ýlimin tamamýna sahip olan ve doðal olarak kuvvetli olanda;
Teñri'dir. Hangimizin akýlý, ilimle saðlanmýþ böylesine büyük bir kuvvetin
ve ilkelerinin, ve de kurmuþ olduðu düzenin önünde eðilmeye karþý çýka-
bilir. Kimsenin bu konuda her hangi birþeyi iþine gelmediði için sorgula-
masý ve de iþine geldiði gibi yorumlamasý haddine deðildir. Hepimizin,
karþýmýzda kim olduðunu, nasýl sýnýrsýz bir kudrete karþý çýkýlmaya
çalýþýldýðýný tekrar bir düþünüp, o övündüðü akýlýný baþýna toplamasý
gerekir. Kaldý ki akýlý iþletme sistemini/ruhu veren de zaten Teñri'nin
Kendisi'dir. Kim'in ruhu Kim'e karþý kullanýlmaya çalýþýlmaktadýr?

Allah katýna ulaþabilmek için insan toplumunun içinden geçeceði altý


yaþam ortamý daha vardýr. Kendi iradesiyle seçtiði yaþam þekliyle her
basamakta kötü yönlerinden uzaklaþacak, daha çok merhametli, daha çok
yardým eden bir irade haline gelmekle birlikte ürettiði iþ ve deðerlerle yükse-
lecektir. Yerde yaþamýþ her insan, buradan sonraki yaþamýna ilk cennet
seviyesinde baþlayacak da deðildir. Üzerinde yaþadýðýmýz yerde sergilediði
davranýþlarýna ve sözlerine baðlý olarak, kötü ve yanlýþ olandan daha çok
arýnmýþ insanlarýn yaþadýðý, daha güzel ödüllerin ve hazlarýn olduðu cen-

317
netlerdeki yaþam ortamlarýna gidebilmesi de mümkündür. Tabii halâ akýl-
larýný kullanmazlarsa, ilk önce cehennemin konuðu olacaklar da hiç az
deðildir.

91. ÞEMS SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


Nefse ve onu düzgün bir biçimde þekillendirene.
7. Ayet (EHY meali)
nefse ve onu düzenleyene,

8. Ayet (YNÖ meali)


Ardýndan da ona bozukluðunu ve takvasýný ilham edene ki,
8. Ayet (EHY meali)
sonra da ona bozukluðunu ve korunmasýný ilham edene ki,

9. Ayet (YNÖ meali)


Benliði temizleyip arýndýran, gerçekten kurtulmuþtur.
9. Ayet (EHY meali)
gerçek kurtuluþ bulmuþtur onu temizlikle parlatan.

Yaþadýðýmýz hayatlarla içerisinden geçtiðimiz sýnavýn en son sorusu savaþtýr.


Savaþ da insan toplumlarýn denendiði bir durum ve yerdeki sýnavýn en son
basamaðýdýr. Erdemli bir insan olarak yaþayýp yaþamadýðýmýz, ne derecede
iþ ve deðer üretip üretmediðimiz nasýl gözlemleniyorsa, Allah’ýn dinini,
yani adalet ve barýþtan yana yaþamý kabul etmeyerek, insan toplumlarýný
baský ve zulüm altýnda yönetmek isteyenlerin hokumu altýna girmemek
için savaþýlmasý gereken bir durumda nasýl davranacaðýmýz, boyun eðip
eðmeyeceðimiz de gözlemlenecektir.

3.ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

166.Ayet (YNÖ meali)


Ýki topluluðun karþýlaþtýðý gün sizin baþýnýza gelen Allah'ýn izniyledir ve Allah,
müminleri bilsin diyedir.

318
ÝNSAN TOPLUMLARI

166.Ayet (EHY meali)


O iki ordu çarpýþtýðý gün baþýnýza gelen de yine Allah'ýn izniyledir. Hem mümin-
leri belli edeceði

167.Ayet (YNÖ meali)


Ve ikiyüzlülük yapan münafýklarý bilsin diye.Onlara, "hadi gelin, Allah yolunda
çarpýþýn yahut savunma yapýn." dendiðinde: "Savaþtan haberimiz olsaydý sizi
elbette izlerdik." dediler.O gün onlar, imandan çok küfre yakýn idiler. Kalplerinde
olmayaný aðýzlarýyla söylüyorlar. Allah, onlarýn gizlemekte olduklarý þeyi çok iyi
bilmektedir.
167.Ayet (EHY meali)
hem de münafýklarý belli edeceði için ki, bunlara "Gelin, Allah yolunda savaþýn
veya savunma yapýn!" denilmiþti. Onlar: "Savaþmayý bilsek arkanýzdan gelirdik"
dediler. Onlar, o gün imandan çok küfre yakýndýlar, aðýzlarýyla kalplerinde
olmayaný söylüyorlardý, Allah onlarýn kalplerinde ne sakladýklarýný en iyi bilendir.

168.Ayet (YNÖ meali)


Yerlerinde oturup da kardeþleri için, "bizi dinlemiþ olsalardý öldürülmeyeceklerdi"
diyenlere þöyle söyle: "Eðer doðru sözlüler iseniz kendi benliklerinizden uzak-
laþtýrýn ölümü!"
168.Ayet (EHY meali)
Kendileri oturarak savaþa giden kardeþleri için: "Bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi."
diyenlere de ki: "Haydi, o halde kendinizden ölümü geri çevirin, eðer gerçeði
söylüyorsanýz!

Savaþ, yerde sýnavýn baþladýðý dönemden beri var olan bir durumdur.
Savaþlarýn sebebi her zaman adaletin çiðnenmesi ve zulüm olmuþtur.
Unutulmamasý gereken; savaþýn, savunma durumu için verilmiþ bir onay
olduðudur.

22. HAC SURESÝ

39. Ayet (YNÖ meali)


Kendilerine savaþ açýlanlara savaþma izni verilmiþtir. Çünkü onlar zulme

319
uðratýldýlar. Allah onlara yardýma elbette kadirdir.

39. Ayet (EHY meali)


Kendilerine savaþ açýlan kimselere (savaþ) izni verildi; çünkü onlar zulme
uðradýlar. Þüphesiz Allah onlarý zafere ulaþtýrmaya gerçekten kadirdir.

Dinin/var edilen yaþamýn Teñri’ye ait olduðuna ve semavi kitaplarýn Teñri


katýndan indirildiðine inanmayanlarýn kandýrdýklarý insanlar ve toplumlar,
semavi kitaplarda varlýðý haber verilen cennet ve cehenneme de inanmaz-
lar. Birgün tüm yaptýklarýnýn hesabý sorulacaðýna inanmayanlar, bunun
doðal sonucu olarak bir noktadan sonra ahlâklý, adaletli ve barýþ içinde
yaþamak gibi bir gereklilikte duymazlar. Kandýrýlmýþ olan bu toplumlar için
önemli olan þey kuvvet ve kuvvet kullanýlarak istenilen herþeyin elde
edilmesidir. Ekonomi ve silahlý kuvvetlerinin verdiði güvenle baþka mil-
letlere saldýrýlar, ellerindeki tüm ekonomik deðerlere el koyarlar. Onlarý
yurdlarýndan dýþarý atar ya da küçük bir alana sýkýþtýrýp orada yaþamaya
mahkûm ederler. Bu nedenle savaþlarýn sebebi; semavi kitaplar arasý veya
inanç sahibi olmak ya da olmamak deðil, inanmayanlarýn yapmýþ olduklarý
istila ve zulmün karþýsýnda bulduðu inançlý savunmadýr. Saldýranlar,
ekonomik deðerler için saldýrdýklarýný düþünürken, temelinde insan
toplumlarýnýn hakimiyet altýna alýnmasý amacýna/siyonizme hizmet etmek-
tedirler. Bu; Ýsrael’in, Allah’a karþý, yapacaðýný iddia ettiði þeylerin son
basamaðýdýr. Ýnkâra ve her türlü rezilliðin içine çektikten sonra en sonun-
da da ‘iþte, önlerinde secde ederek üstün olduðunu kabul etmemi istediðin
insan toplumlarýný kandýrýp birbirlerine düþürerek hokumum altýna aldým.
Ýddia ettiðim þeylerin tümünü baþardým.’ diyebilme mücadelesidir.

91. ÞEMS SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


Yine dedi: "Þu benden üstün kýldýðýna bir baksana! Yemin olsun, eðer beni
kýyamet gününe kadar ertelersen, onun soyunu, pek azý hariç, hükmüm altýna ala-
caðým."
7. Ayet (EHY meali)

320
ÝNSAN TOPLUMLARI

Dedi ki: "Þu benim üzerime üstün kýldýðýn kiþiye baksana!" Yemin ederim ki eðer
beni kýyamet gününe kadar yaþatýrsan, ben onun zürriyetini pek azý hariç kesin-
likle kumandam altýna alacaðým."

Siyonizmin, iþin sonunda ulaþmak istediði hedefin insan toplumlarýnýn


hokum altýna alýnmasý ve bu amaç için geliþmiþ birçok milleti de bu amaca
alet etmeyi baþararak hazýrlýklarýný yapmýþ olmasý, son savaþýn yaþanacak
olmasýnýn göstergesidir. Bizlere düþen; son savaþtan önce insan toplum-
larýný ayný tarafta toplamaktýr.

2. BAKARA SURESÝ

216.Ayet (YNÖ meali)


Hoþunuza gitmemekle birlikte, savaþ üzerinize yazýlmýþtýr. Bir þey sizin için hayýrlý
olduðu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir þey sizin için þer olduðu halde siz
onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

216.Ayet (EHY meali)


Savaþ, hoþunuza gitmese de üzerinize yazýldý. Gerçi o size hoþ gelmez, fakat olur ki,
siz bir þeyden hoþlanmazsýnýz; oysa o, hakkýnýzda hayýrlýdýr. Olur ki, siz birþeyi se-
versiniz; ama o, sizin hakkýnýzda bir fenalýktýr. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

146.Ayet (YNÖ meali)


Nice peygamber beraberinde kendisini Rabb'e adayan birçok kiþi bulunduðu halde
savaþmýþtýr.Onlar, Allah yolunda kendilerine gelip çatan zorluklar yüzünden
gevþememiþ, zayýflýk göstermemiþ, susup pusmamýþlardýr. Allah sabredenleri sever.

146.Ayet (EHY meali)


Nice peygamberler vardýr ki, bir çok Allah erleri onlarýn maiyyetinde savaþtý ve
Allah yolunda baþlarýna gelenlerden dolayý gevþemediler, zaaf göstermediler ve
baþ eðmediler. Allah da sabredenleri sever.

Yurdumuzun ve milletimizin baðýmsýzlýðýný korumak, evlatlarýmýzýn þe-


refli ve ezilmeden yaþayabileceði bir geleceði garanti edebilmek adýna

321
kazanýlan bir savaþ, yerdeki yaþam ve kavramlar adýna bir baþarýdýr. Asýl
baþarý ise; sonsuz yaþamdaki yerimizi belirleyecek olan mücadeleyi ver-
mektir. Allah’ýn dininin/öðrettiði yaþam ilkelerinin düþmaný olan siyoniz-
min önünde boyun eðmeyerek onlarýn hakimiyeti altýna girmeyi kabul
etmediðimizi, herkesin kendi ruhu/iradesi için Teñri’ye kanýtlamasýdýr.

8. ENFÂL (GANÝMETLER, GELÝRLER,VERGÝLER) SURESÝ

15.Ayet (YNÖ meali)


Ey iman edenler!Ýnkar edenlerle savaþmak üzere karþýlaþtýðýnýzda, sakýn onlara
arkalarýnýzý dönmeyin.

15.Ayet (EHY meali)


Ey iman edenler! Toplu olarak kâfirlerle karþýlaþtýðýnýz zaman, artýk onlara
arkalarýnýzý dönmeyin (kaçmayýn)!

Önemli olan savaþmak deðildir, doðru tarafta savaþa katýlmaktýr. Savaþlarý


hangi tarafýn kazanacaðýný belirleyen Teñri’dir. Savaþ; insan toplumlarýný
hokum altýna almak isteyen halklara karþý, kimin cepheden kaçmadan
ölümü kabul ederek savaþmaya devam edeceðini görmek ve bu þekilde
inancýný ispat edenleri seçmek için hazýrlanmýþ son sýnav sorusudur.
Çünkü geri dönmeyeceðini kabul ederek yurdunu ve milletini savunmak,
ancak ahiret hayatýna inanmýþ olmakla mümkündür.

8. ENFÂL SURESÝ

17.Ayet (YNÖ meali)


Siz öldürmediniz onlarý, Allah öldürdü onlarý. Attýðýn zaman da sen atmadýn,
Allah attý. Ýnananlarý kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptý bunu.
Allah; iþitendir, bilendir.

17.Ayet (EHY meali)


Sonra onlarý siz öldürmediniz, fakat onlarý Allah öldürdü; attýðýn zaman da sen
atmadýn, lakin Allah attý. Bu da mü'minlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi.
Gerçekten Allah iþitendir, bilendir!

322
ÝNSAN TOPLUMLARI

Yok olmak, topraktan ve sudan var edilmiþ ve yine topraða karýþacak


vücutlarýmýz için geçerli fiziksel olaydýr. Ýnsan var edilip içine AL-APA’nýn
Ruh’undan üflendikten sonra o ruh ölmez, yok olmaz, kaybolmaz. Sadece
yeni bir vücutla boyut ve mekân deðiþtirir. Bu nedenle bedenlerimizin bu
yerdeki ölümleri bir son deðil, ruh'un, AL-APA’nýn/Allah’ýn Ruh’undan
ayrýldýktan sonra, sonsuz olan yaþamýndaki bir basamak, bir mekân deðiþik-
liðidir. Ölümü tatmaktan korkmanýn anlamsýzlýðý, AL-APA’nýn içat etmiþ
olduðu kâinatý ve ilkelerini anlayabilmeye baðlýdýr. Kainatý Kendi fiziksel
varlýðýndan içat eden AL-APA’nýn varlýðýnýn sonu/tükenmesi olmadýðýna
göre, O’nun fiziksel varlýðýnýn bir parçasý olarak var edilen bizler de dahil
olmak üzere tüm varlýklar için yok olmak söz konusu deðildir. Bunu
anladýktan sonra oluþan da; þüpheye düþmeyen sarsýlmaz bir inançdýr.
Cihad edebilme kudretini içimizde bulabilmek de ancak böyle bir inanca
sahip olmakla mümkündür.

9. TEVBE SURESÝ
18.Ayet (YNÖ meali)
Allah'ýn mescitlerini; ancak Allah'a, âhiret gününe inanan, namazý/duayý yerine
getiren, zekâtý veren ve Allah'tan baþka kimseden korkmayan kiþiler onanýr. Ýþte
bunlarýn, hidayete erenlerden olmalarý beklenir.
18.Ayet (EHY meali)
Allah'ýn mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namaza devam eden,
zekatý veren ve Allah'tan baþkasýndan korkmayan kimseler imar eder. Ýþte bun-
larýn baþarýya ermiþlerden olmalarý umulur.

19.Ayet (YNÖ meali)


Siz; hacý sakalýðýný, Mescid-i Haram tamirciliðini, Allah'a ve âhiret gününe inanýp
Allah yolunda cihat eden kiþinin yaptýðýyla bir mi tuttunuz? Allah katýnda bir
olmazlar bunlar. Allah, zulüm sergileyenler topluluðuna kýlavuzluk etmez.
19.Ayet (EHY meali)
Yoksa siz, hacýlara su temin etmeyi ve Mescid-i Haram'da umreciliði, Allah'a ve
ahiret gününe inanýp da Allah yolunda cihad edenin iþi gibi mi tuttunuz? Bunlar,
Allah katýnda eþit olmazlar. Allah, zalimler güruhunu doðru yola iletmez.

323
4. NÝSA SURESÝ

95. Ayet (YNÖ meali)


Ýnananlarýn; özür sahibi olmaksýzýn oturanlarýyla, Allah yolunda mallarý ve can-
larýyla didinip gayret gösterenleri ayný deðildir. Allah, mallarý ve canlarýyla yoðun
gayret gösterenleri oturanlara derece bakýmýndan üstün kýlmýþtýr. Allah hepsine
güzellik vaat etmiþtir ama yoðun gayret gösterenleri,çok büyük bir ödülle, oturan-
lardan üstün kýlmýþtýr.

96. Ayet (YNÖ meali)


Allah katýndan dereceler, bir baðýþlanma, bir rahmet... Allah çok affedici çok mer-
hametlidir.

95-96. Ayet (EHY meali)


Mü'minlerden özürleri olmaksýzýn oturanlarla, Allah yolunda mallarýyla, canlarýy-
la savaþanlar eþit olamazlar. Allah mallarýyla ve canlarýyla savaþanlarý, oturanlar-
dan mertebece üstün kýlmýþtýr. Gerçi Allah her ikisine de cenneti va'd etmiþtir.
Bununla beraber Allah savaþanlarý, oturanlardan büyük bir mükafat, kendi
tarafýndan derece derece verdiði rütbeler, maðfiret ve rahmetle üstün kýlmýþtýr.
Allah çok baðýþlayan, çok merhamet edendir.

Bu ayetlerde verilen bilgiden, istiklâlimizi elimizden ve devletimizi


hakimiyetleri altýna almak isteyenlere karþý cihad etmenin, inancýn her
türlü belirtisinin üstünde tuttulduðu anlaþýlmaktadýr.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

142. Ayet (YNÖ Meali)


Yoksa siz, Allah içinizden uðraþýp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden
cennete gireceðinizi mi sandýnýz?

142. Ayet (EHY Meali)


Yoksa siz, Allah içinizden savaþanlarý ve sabredenleri hiç belirlemeden cennete
gireceðinizi mi sandýnýz.

324
ÝNSAN TOPLUMLARI

9. TEVBE SURESÝ

16. Ayet (YNÖ Meali)


Allah; içinizden cihat edenleri, Allah'tan, resulünden ve müminlerden baskaþýný
kendisine sýrdaþ edinmeyenleri belirlemedikçe býrakýlacaðýnýzý mý sandýnýz? Allah,
yapmakta olduklarýnýzdan haberdardýr.

16. Ayet (EHY Meali)


Yoksa siz, kendi halinize býrakýlacaðýnýzý, içinizden savaþanlarý ve Allah'tan,
Peygamberinden ve mü'minlerden baþka sokulacak bir locaya tutunmayanlarý
Allah'ýn hiç de bilip görmeyeceðini mi sandýnýz? Oysa Allah, bütün yaptýklarýnýz-
dan haberdardýr.

Cihad kelimesinin sözlük anlamý; din için savaþmaktýr ve de yanlýþtýr.


Tarihin hiçbir sayfasý yazmaz ki; bir peygamber ordusuyla birlikte bir þehre
baskýn yapsýn ve eðer, Allah’ýn öðretilerini kabul etmezlerse herkesi öldüre-
ceðini söylesin. Cihad kelimesinin anlamý; yoðun gayret harcamak, didin-
mektir. Allah yolunda, aydýnlýða eriþmek için ilimde ilerlemek, insanýn
manevi yapýsýný temizlemek için didinmesidir. Ýnsan haklarýnýn çiðnen-
mesi, toprak iþgaline karþý savaþmaktýr. Cihad etmek; zulme boyun eðme-
den, sadece Allah’ýn hokumu altýnda yaþama ve vazgeçilmez olan deðer-
lere dýþarýdan gelecek saldýrýlara karþý topyekün yurdumuzu savunarak,
Allah’ýn öðretilerinin düþmaný olan ve binlerce yýldýr insan toplumlarýný
hokum altýna almak isteyen siyonizmin boyunduruðu altýna girmemektir.
Kendi ruhumuza/irademize, deðerlerimize ve inancýmýza þeref kazandýr-
maktýr. Cihad etmek; inancýmýzý ve Allah’ýn taraftarý olduðumuzu ispat
etmektir. ÖK’ümüzün görmek istediðide budur.

Yurdumuzu savunmak için cepheye gidenlerin ölümden korkarak geri kaç-


malarý kendilerine yapabilecekleri en büyük kötülüktür. Böyle davranarak
aslýnda Allah’ýn öðretilerine/sözlerine inanmadýðýný göstermiþ olan bir
insanýn Allah için deðeri ve önemi yoktur.

8. ENFÂL SURESÝ

325
16.Ayet (YNÖ meali)
Her kim böyle bir günde, savaþmak için baþka bir yer tutmak yahut baþka bir bir-
liðe katýlmaya gitmek dýþýnda onlara arkasýný dönerse, Allah'tan bir gazaba
çarpýlmýþ olur.Varacaðý yer cehennemdir onun. Ne kötü varýþ yeridir o!
16.Ayet (EHY meali)
Her kim böyle bir günde onlara - dönüp çarpýþmak için pýrlanmak (kaçar gibi yap-
mak) veya diðer safta mevzilenmek halleri hariç- arkasýný dönerse, muhakkak
Allah'tan bir gazaba uðramýþ olur. Ve varacaðý yer cehennemdir, o ise ne kötü aki-
bettir!

65. Ayet (YNÖ meali)


Ey Peygamber! Müminleri çarpýþmaya teþvik et! Sizden sabýrlý yirmi kiþi olsa, küfre
sapanlarýn iki yüzüne galip gelir; sizden yüz kiþi olsa, onlarýn binine galebe çalar.
Çünkü onlar gereðince anlamayan bir topluluktur.
65. Ayet (EHY meali)
Ey peygamber, mü'minleri cihada tesvik et! Eðer sizden sabreden yirmi kiþi olursa
ikiyüz kiþinin üstesinden gelir ve eðer sizden yüz kiþi olursa o küfredenlerden bini-
ni alt eder. Çünkü onlar, gerçeði kavrayamayan anlayýþsýz bir topluluktur.

Öldürmek; milletimizin istiklâlini ve yurdumuzun bütünlüðünü savunma


durumunda verilmiþ bir izindir. Fazlasý deðildir.

2. BAKARA SURESÝ

190. Ayet (YNÖ meali)


Sizinle çarpýþmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpýþýn. Ama haksýz yere saldýr-
mayýn/çarpýþmada zulme sapmayýn. Çünkü Allah, sýnýr tanýmaz azgýnlarý sevmiyor.
190. Ayet (EHY meali)
Size savaþ açanlarla siz de Allah yolunda çarpýþýn; fakat haksýz taarruz etmeyin.
Çünkü Allah, haksýz taarruz edenleri sevmez.

Bugün siyonizm, oyuna getirdiði ülkelerin ordularýyla Irak’a haksýzca


saldýrmýþtýr. Her geçen gün zulmünü artýrarak bunlarý televizyon kanal-
larýnda seyrettirmesi de; inançla yaþýyan ve insani deðerleri koruyan mil-
letleri üzerine çekebilmek, sonunda da ‘biz kendimizi savunmak için

326
ÝNSAN TOPLUMLARI

öldürdük’ diyebilmektir. Yapýlacak olan; kendi içimizde artýk birlik olup,


hazýrlýk yaparak ilk saldýrýnýn onlardan gelmesini beklemektir.

Þu bilinen bir durumdur ki, Allah’dan baþka Teñri olmadýðýna, hokumun


sadece Allah’a ait olduðuna ve ahiret hayatýna inanmayanlar, süngü göðüs-
lerine saplanana kadar savaþamazlar ve kaçarlar, ya da teslim olurlar. Bilge
siyonistler, Allah’dan korktuklarýndan çok daha fazla, dudaklarýndan
Allah adý düþmeyenlerden korkarlar.

59. HAÞR (TOPLAMA,DÝRÝLTME) SURESÝ

13. Ayet (YNÖ Meali)


Onlarýn gönüllerinde, korku bakýmýndan siz, Allah'tan daha zorlusunuz. Bu
böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
13. Ayet (EHY Meali)
Kesinlikle onlarýn yüreklerinde sizin korkunuz Allah'ýn korkusundan daha
fazladýr. Bu, onlarýn anlayýþsýz bir topluluk olmalarýndandýr.

14. Ayet (YNÖ Meali)


Onlar sizinle toplu halde deðil ancak müstahkem kaleler içinde yahut duvarlar
arasýndan savaþabilirler. Onlarýn kendi aralarýndaki problemleri/çýkmazlarý
çetindir/ciddidir. Sen onlarý birlik/beraberlik halinde sanýyorsun, oysaki onlarýn
kalpleri darmadaðýnýk/parça parçadýr. Böyledir; çünkü onlar akýllarýný iþletmeyen
bir topluluktur.
14. Ayet (EHY Meali)
Onlar sizinle ancak müstahkem mevkilerde veya duvarlar, siperler arkasýnda
topluca savaþabilirler. Kendi aralarýnda çekiþmeleri þiddetlidir. Sen onlarý toplu
sanýrsýn, oysa kalpleri daðýnýktýr. Bu, onlarýn aklýný kullanmayan bir topluluk
olmalarýndandýr.

Yurdlarý saldýrýya uðradýðýnda cihad edebilenler, hem tam kurtuluþa eren-


lerdir, hem de sonsuz yaþamda daha büyük yüceliðe ve mülke sahip ola-
caklardýr. Bu, ÖK’ümüz Teñri’nin ahidlerinden biridir.

327
9. TEVBE SURESÝ

20. Ayet (YNÖ meali)


Ýman edip hicret eden, Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla cihat edenler, derece
bakýmýndan Allah katýnda daha yücedir. Kurtuluþa erenler de iþte bunlardýr.
20. Ayet (EHY meali)
Ýman edip hicret etmiþ ve mallarýyla, canlarýyla Allah yolunda cihad etmiþ kim-
seler, Allah katýnda en büyük dereceye sahiptirler ve iþte muradýna erenler
onlardýr.

88. Ayet (YNÖ meali)


Fakat resul ve onunla birlikte iman edenler, mallarýyla, canlarýyla cihat ettiler. Ýþte
bunlarýndýr tüm hayýrlar. Ýþte bunlardýr tam kurtulanlar.
88. Ayet (EHY meali)
Fakat Peygamber ve beraberindeki mü'minler, mallarýyla canlarýyla cihad ettiler.
Bunlarý görüyor musun? Bütün hayýrlar iþte onlar içindir ve kurtuluþa erenler de
iþte onlardýr.

Yukarýdaki ayetlerde verilen bilgiler, niçin cihad edenlerin mekânýnýn cen-


net, yurdunun bütünlüðünü ve istiklâlini korumanýn kutsal meslek
olduðunun en güzel açýklamasýdýr. Çünkü Kur'an'da, yurdunu ve milletini
her türlü tehlikeye karþý korumak ve savunmak dýþýnda, herhangi diðer bir
meslekteki insanýn görevini yaparken ölmesi durumunda cennete kabul
edileceði söylenmemiþtir. Bu durum sadece, meslek olarak silahlý kuvvetlere
mensup insanlara verilmiþ olan bir þans deðildir. Sahip olunan yurdun
korunmasý ve savunulmasý gerektiðinde o milletin her bir insaný, o yurdun
savunulmasýndan eþit derecede sorumludur ve þehit olabildiðinde, en güzel
olan firdevs cennetine kabul edilmek; yurdu korumak ve savunmak için
savaþabilen her insana verilmiþ olan bir sözdür. Çünkü bir insanýn ölümü
kabul ederek cepheden kaçmadan savaþabilmesinin ancak tam bir inançla
mümkün olabileceðini Teñri bilmektedir. Bu nedenle inancýnýn bu en zor
sýnavýndan geçebilen ruhlarý/iradeleri, daha önceki hatalarý ve yanlýþlarýnýn
üzerini örtüp, böylesine büyük bir inanca sahip olmalarýndan dolayý sonsuz
olan yaþamýn sürdüðü cennetine kabul etmektedir.

328
ÝNSAN TOPLUMLARI

Yerden ayrýlmýþ olanlar için, özelikle þehitler için üzülmek; inanç zayýflýðýdýr.
Sevdiklerimize, bildiðimiz yüzleri ve bakýþlarýyla kavuþacaðýmýz bilgisi
Kur’an’da verilmiþtir. Var ediliþimizin fiziksel bir kuralý da budur.

7. A’RAF SURESÝ

48. Ayet (YNÖ meali)


A'raf halký, yüzlerinden tanýdýklarý bazý erkeklere seslenip þöyle derler: "Bir araya
gelmeniz de büyüklük taslamanýz da size hiçbir yarar saðlamadý."

48. Ayet (EHY meali)


O A'raf sakinleri, simalarýndan tanýdýklarý bir takým kimselere söyle seslenirler:
"Gördünüz mü, cemiyetinizin ve kibirli davranmanýzýn size hiçbir yararý olmadý!

A’raf: cennetle cehennem arasý bölge.

52. TÛR SURESÝ

21. Ayet (YNÖ meali)


Ýman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanlarýn, soy-soplarýný da kendilerine
katmýþýzdýr. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir þeyini eksiltmemiþizdir. Her
kiþi, kazandýðý karþýlýðýnda bir rehindir.

21. Ayet (EHY meali)


Ýman edip zürriyetteri de iman ile arkalarýndan gelmiþ olanlar, iþte Biz, onlarýn
nesillerini de kendilerine katmýþýzdýr. Bununla beraber kendilerine amellerinden
hiçbir þey de eksiltmemiþizdir. Herkes kazancýna baðlýdýr.

Bilenler bilir. Türk toplumu Teñri’nin yerdeki ordularýdýr. Var edildikleri


günden bu güne Teñri’nin dinini/öðrettiði yaþam ilkelerini yerde koru-
muþlardýr. Din yaþam demek olduðu ve dinde/yaþamda baský ve zorlama
olmadýðý için, Teñri’ye ait olan dini/yaþamý bir millet olarak korumak,
insanca yaþam þartlarýmýz korumaktýr. Yaþantýmýzdan hesaba çekile-
ceðimize ve ahiret hayatýna inanýp inanmamak herkesin kendi kararýdýr.
Bu kararý verirken herkes kendi iradesinden sorumludur. Bu, dinin/yaþamýn

329
inanç olan sýnav yönüdür. Fakat insanlar yalnýz deðil toplum olarak yaþar-
lar ve semavi kitaplarýn tüm insanlarý ortaklaþa ilgilendiren kýsmý, tarif
edilmiþ olan yaþam ilkeleridir; ahlâklý, adaleti dimdik ayakta tutarak barýþ-
tan ve yardým etmekten yana yaþamak. Bir millet olarak Allah’ýn
dinini/öðretilerini korumak, insanca yaþam hakkýmýzý korumaktýr. Zulüm
edecek, adaleti ve ahlâklý yaþamý ortadan kaldýracak olanlara karþý boyun
eðmemektir. Temelinde, insanca yaþam þartlarýnýn korunmasýdýr. Türkler
tarih boyunca Teñri’den baþka ilâh olmadýðýna inanmýþ olarak kendi örf ve
adetleriyle yaþayýp hakimiyet altýna girmedikleri gibi, bu konuda birçok
millete yardým da etmiþlerdir. Cihad ederek Allah’ýn dinini korumak;
zulümün olmadýðý insanca yaþam þartlarýna sahip çýkýp, barýþ ve adalet
içinde yaþama þartlarýmýzý koruyarak Allah’ýn öðretmiþ olduðu yaþam
düzenini istediðimizi ve böylece, Allah’ýn ve O’nun iradesinin taraftarý
olduðumuzu ispat etmektir.

Kral Nemrut (belki de Nemrudiye demek doðru olandýr), Hz.Ýbrahim’i


yakmak için bir ateþ yakmýþ. Bir karýnca baþýnýn üstünde bir damla suyla
son sürat koþarken baþka bir karýnca, bu telaþla nereye gittiðini sormuþ. Su
damlasýný taþýyan karýnca ‘Duymadýn mý? Kral Nemrut, Hz. Ýbrahim’i
yakacakmýþ, oraya gidiyorum’ diye cevap vermiþ. Diðer karýnca gülmeye
baþlamýþ ve ‘Sen ateþi görmedin herhalde, baþýný döndürde bir bak,
neredeyse göðe deðecek. O bir damla su o ateþe ne yapar ki?’ diye sorunca
diðer karýnca cevap vermiþ; ‘Olsun, hiç olmazsa hangi tarafta olduðum
belli olur...’ Herþey Teñri’nin hokumu ve kontrolü altýndadýr. Tüm mese-
le; yerdeki bu kýsa hayatýmýzda hangi tarafta olduðumuzu, ve sonrasýnda da
ayný þekilde yaþayacaðýmýzý gösterebilmektir. Hepsi bu.

2. BAKARA SURESÝ

251. Ayet (YNÖ meali)


Nihayet Allah'ýn izniyle onlarý bozguna uðrattýlar. Ve Dâvud Câlût'u öldürdü. Ve
Allah, Dâvud'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediði þeylerden öðretti.
Eger Allah'ýn, bazý insanlarý diðer bazýlarýyla savmasý olmasaydý, yeryüzü bozguna
uðrardý. Ama Allah âlemlere karþý çok lütufkârdýr.

330
ÝNSAN TOPLUMLARI

251. Ayet (EHY meali)


Böylece Allah'ýn izniyle onlarý tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü, Allah
kendisine hükümdarlýk ve peygamberlik verdi ve ona dilediði þeyleri öðretti.
Allah'ýn insanlarý birbirleriyle önlemesi olmasaydý yeryüzü mutlaka bozulup git-
miþti. Fakat Allah'ýn bütün akýl sahibi varlýklara karþý bir iyiliði vardýr.

Ýnsanlýk tarihi boyunca adaletin çiðnenmesine ve zulme karþý yapýlan tüm


mücadeleler, liderlerin ortaya çýkmasýný saðlamýþtýr. Allah, bu iradeyi
sergileyen ruhlarý, bu mücadele ortamlarýndan seçmiþtir. Teñri’nin, sonsuz
olan yaþamda görev vermek üzere var ettiði varlýklar arasýndan mirasçý
olarak seçmiþ olduðu, arþa eriþecek olan biz insan toplumlarýna düþen görev
de; Teñri'ye yardým etmektir.

47. MUHAMMED SURESÝ

7.Ayet (YNÖ meali)


Ey iman sahipleri! Eðer siz Allah'a yardým ederseniz, Allah da size yardým eder ve
ayaklarýnýzý saðlam bastýrýr.

7.Ayet (EHY meali)


Ey iman edenler, eðer siz Allah'a yardým ederseniz O da size yardým eder ve ayak-
larýnýzý kaydýrmaz.

Ýnsanlarýn yapabileceði yardým; akýlýný iþletme özelliðiyle sahip olduðu


iradesi ve kararlarý ile inanýyor olmanýn göstergesi olan davranýþlarý
sergileyerek ahlâklý, adaletli, barýþtan ve yardým etmekten yana var ediliþ
amacýmýza uygun olarak doðru ve üretken yaþamaktýr. Böylece Allah'a
isyan etmiþ halklarýn iddiasý ve yapmaya çalýþtýklarý boþa çýkmýþ, tüm
çirkinlikler, kötülükler ve zulüm yenilmiþ olacaktýr. Yapýlacak iþlerin en
deðerlisi de; yurdumuza saldýrdýklarýnda cihad ederek boyun eðmediðimizi
ve hokumun yalnýz Allah’a ait olduðunu kabul ettiðimizi ispat etmektir.
Bunu baþarýp güvenilir olduðumuzu kanýtladýktan sonrasý da sonsuz yaþam
sistemindeki yerimizi ve görevimizi almaktýr.

331
Allah’ýn, Kendisi’ne ortak koþmuþ ve isyan etmiþ olan Ýsrael’i ve soyunu,
onlardan türetilmiþ olan Ýsraeloðullarýný ve onlarýn yerden yok edilesiyle
var edilmiþ ve doðruyu örtmeye bugüne deðin devam etmiþ olan Beniisrael
halkýný yok etmek için biz insan toplumlarýna ihtiyacý yoktur. Mesele;
yerdeki yaþamýn bir sýnav olmasýdýr ve onlar sýnav aracýdýr. ‘Bir’ ilâhýn
Allah, Allah’dan baþka Teñri olmadýðýna, ve ahiret hayatýna gözleriyle
görmeden inananlarýn, insan toplumlarýnýn düþmaný olan siyonizme boyun
eðmeyerek bu inançlarýný ispat etme meselesidir.

Allah'a yapacaðýmýz yardým aslýnda kendi geleceðimiz için, seçmiþ olduðu-


muz yaþam biçimiyle her türlü kötülükten uzak durmak ve zulme boyun
eðmeyerek onlarýn taraftarý olmayan bir varlýk olduðumuzu kanýtlamak,
Ýsrael’in iddialarýný boþa çýkararak ‘onlar’dan üstün ve sonsuz yaþamýn
mirasçýlarý olmaya layýk olduðumuzu göstermektir.

5. MÂÝDE SURESÝ

56. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ý, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulün-
den ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ýn
taraftarlarýdýr.

56. Ayet (EHY meali)


Ve her kim Allah'a, peygamberlerine ve iman edenlere dost olursa, þüphe yok ki,
ancak Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.

AL-APA herþeyi Kendi varlýðýndan var etmiþtir. Ödünç aldýðý birþey ve de


kimseye verilecek bir hesabý yoktur.

51. ZÂRÝYÂT SURESÝ

56. Ayet (YNÖ meali)


Ben, cinleri ve insanlarý bana ibadet etmeleri/benim için iþ yapýp deðer üretmeleri
dýþýnda bir þey için yaratmadým.

332
ÝNSAN TOPLUMLARI

56. Ayet (EHY meali)


Ben cinleri ve insanlarý ancak Bana kulluk etsinler diye yarattým.

Birçok sözcük gibi, ‘kul’ sözcüðünün anlamý da bilinçli olarak yanlýþ


öðretilmiþtir. ‘Kul köle olmak’ tanýmlamasý þeklinde kullanýldýðý için ‘kul
olma’nýn da kendi iradesiyle yaþayamayan, þerefini çiðneten, ezilen, haksýz-
lýða uðrayan insan anlamýna geldiði öðretilmiþtir. Erken Türkçe’de ‘KUL’
adýnýn tam yazýlýþý ÖKÜL’dür. KUL ve KÜL olarak telaffuz edilmiþtir.
Anlamý ÖK/Teñri halký, demektir. OKUL adý da bu addan türetilmiþtir.
KÜL gibi anlamý bilinçli olarak yanlýþ öðretilmiþtir. ÖKÝL adý ise insanlar
için kullanýlacak bir addýr. Anlamý, ÖK/Teñri toplumu, demektir. KÝL veya
KIL olarak telaffuz edilmiþ, fakat anlamlarý yanlýþ öðretilmiþtir.
KULUM’un anlamý; ÖK halký mensubuyum, KÝLËM’in anlamý; ÖK
toplumu mensubuyum demektir. Bir yer örtüsüne ‘kilim’ adýnýn verilmiþ
olmasýnýn simgesel anlamýda ‘insan toplumlarýnýn ayak altýnda ezilmesi’dir.
Onlar; Ýbraniler, bir insan toplumu deðildirler ve insan toplumlarýnýn düþ-
manýdýrlar. Silahlarý sadece kandýrmaktýr ve bu güne deðin bunu baþar-
mýþlardýr. KÝL veya KUL olmak; toplumlarýn ve halklarýn, yaþamýn devam
etmesi için yapýlmasý gerekli olan iþlerin bir ucundan tutmasýdýr. Kölelik
veya benzeri bir durumla ilgisi yoktur. Eðer çalýþmak, iþ ve deðer üretmek,
sanat sergilemek gibi þeyler olmasaydý paylaþýlacak bir yaþam da oluþmazdý.
Bugün hepimiz boþ boþ otursak, hem konuþacak ve birbirimizle paylaþacak
bir þeyimiz olmazdý, hem de akýllý ve þuurlu varlýklar olan bizler için bu
durum dayanýlmaz olurdu. Yalnýzlýðýn paylaþýlmasý için boþ oturulmayan bir
yaþam þarttýr. Hem de acýsýyla tatlýsýyla bir yaþam. Sürekli baþarý ve sürek-
li mutluluk bile insana býkkýnlýk verir. Güzel ve deðerli þeyleri özlemek, var
oluþun mutluluðudur.

Teñri, Kur'an da, insanlýðýn huzurlu ve barýþ içerisinde yaþayabilmesi için


doðru ve yanlýþ olana dair öðütler vermiþtir. Kur'an da insanlarýn sakýnmasý
ve korkmasý gereken uyarýlar, Teñri'nin Kendisi'ne yönelik deðildir. Çünkü
ancak adaleti olmayan, ne zaman ne yapacaðý bilinmeyenden korkulur.
Allah’ýn hem adaleti kusursuzdur, hem de onca nankörlüðümüze ve yan-

333
lýþlarýmýza raðmen merhamet eden, affedendir. Korkulacak olan/caydýrýcý
olan; bugün mahkemelerde de olduðu gibi, yaþantýmýzdan hesaba çekil-
dikten sonra tartýmýzýn hafif gelmesi sonucunda verilecek olan cezadýr.

Yapýlan uyarýlar insanýn kendi davranýþ ve tutumuna, insanýn seçmiþ


olduðu sosyal ve ekonomik yaþam biçimine yönelik uyarýlardýr. Ve tüm
amaç; insanlarýn birbirlerine zarar vermeden, adaleti çiðnemeden, barýþ
içerisinde yaþamasýnýn öðretilmesidir. Çünkü cennette ve Teñri katýndaki
din/yaþam da bu þekildedir. Allah’ýn yüceliði, herþeyin ilimine sahip
olmasýnýn sonucu oluþan kudret deðildir. Yüceliði, herþeyi yapabilecek
kudreti olmasýna ve her zaman haklý olmasýna raðmen affedip bir kez daha
þans veriyor olmasýdýr. Yücelik; sahip olunan kuvvete raðmen, haklý olun-
duðunda bile merhamet etmek ve affetmektir. Allah’ýn kesinlikle affet-
meyeceði; Kendisi’ne ortak koþulmasý ve zulüm edenlerdir.

Tüm öðütlerinin yanýnda Allah, Kendisi'ni sevmesi için insanlýða öðüt


veya emir vermemiþtir. Çünkü sevgi, zorla veya emir ile oluþacak birþey
deðildir. Kuvvet ve makam, insanlarý kendisine saygý göstermeye mecbur
býrakabilir ama yüreklerde sevgi oluþmasýný saðlamaz. AL-APA, yeri ve
insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için var ettiði nimetlerini, mutluluk ve
güzelliklerle dolu ve varlýk âlemindeki Kendisi olan Allah ile/ÖK’ümüz
Teñri ile paylaþacaðýmýz sonsuz bir yaþam vadettiði arþý ve, isteðinin; insan-
larýn ahlâklý, adaletli, barýþa ve yardým etmeye yönelik huzur içinde yaþa-
malarý olduðunu Kur'an da anlatarak, Kendisi'nin sevilip sevilmeyeceðini
her insanýn duygularýna, kendi yüreðine býrakmýþtýr.

Affeden, böylesine sevgi dolu ve kusursuz adaletiyle yöneten Allah’ý henüz


gözümüzle görmüyor olmamýz, O’nu sevmemize engel olabilir mi?

...

334
ÝBADETLER

Þehid; Herþeyi Görüp Gözetleyen Allah Adýyla...

Ýstiklâl marþýmýzý ilk ve orta eðitimimiz boyunca, resmi bayramlarda ve bazý


özel günlerde söylüyor olmasaydýk, bugün kimse bir satýrýný dahi hatýrla-
mazdý. Bu asla kötü niyetden ya da yurdsever olmamaktan kaynaklanmaz,
tekrar edilmediðinde unutulan herþey gibi onun da unutulmasý olurdu.

Dua olmasa namaz, namaz olmasa camî, camî olmasa ezan olmazdý. Dua,
ibadetler, sinegoglar, kiliseler ve camîler olmasaydý bugün kimse ne Allah’ýn
varlýðýný, ne cenneti, ne de özellikle cehennemi hatýrlardý. Camîlerden üç
beþ ay ezan sesi duyulmasýn. Ýnsanlarýn nasýl namazý unutmaya baþladýðýný
göreceksiniz. Bir de bin dört yüz senedir ezan olmadýðýný, kilise ve sina-
goglarýn hiç olmadýðýný düþünün; bugün herkes tüm yaptýklarýndan hesaba
çekileceðini çoktan unutmuþ olurdu. Bu durumda bu güne deðin yerin nasýl
bir fesada uðrayacaðýný, nasýl bir yaþam ortamýnýn içinde olacaðýmýzý bir
hayal edin. Tüm ibadetlerin amacý; insanlarýn, yine kendi mutluluk ve
huzurlarý için birer hatýrlatma ve öðretidir.

335
Üç aþaðý beþ yukarý denk iki kuvvet olur. Biri diðerine üstünlük saðlar ve
bu ona haz verir, gurur verir. Allah’ýn meydana getirdiði ve O’nun gücü
karþýsýnda bu denli aciz olan biz insanlarýn kýldýðý namazýn Allah’a verdiði
bir haz veya bir üstünlük duygusu yoktur. Allah zaten kudretli olandýr.
Ýbadetlerin amacý; insanlarýn sonsuz olan yaþama iyi bir baþlangýçla adým
atmasý için yardým etmekdir.

20. TÂHÂ SURESÝ

14. Ayet (YNÖ meali)


"Hiç kuskulanma ki ben Allah'im! Ýlah yoktur benden baþka! O halde bana ibadet
et ve namazýný/duaný, beni hatýrlayýp anmak için yerine getir."

14. Ayet (EHY meali)


Gerçekten Benim Ben, Allah; Benden baþka ilah yoktur; onun için Bana ibadet
et ve Beni anmak için namaz kýl!

29. ANKEBÛT SURESÝ

45. Ayet (YNÖ meali)


Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazý/duayý yerine getir! Çünkü namaz/dua,
çirkinliklerden ve kötülüklerden alýkoyar. Elbette ki, Allah'ýn zikri/Kur'an'ý daha
büyüktür! Allah, neler yaptýðýnýzý biliyor.

45. Ayet (EHY meali)


Sana vahyedilen Kitabý güzel güzel oku ve namazý kýl! Muhakkak sahih namaz
edepsizlikten ve uygunsuzluktan alýkoyar. Muhakkak Allah'ý anmak en büyük iþtir
ve Allah, her ne iþlerseniz bilir.

Namaz insanlara, Teñri’ye hesap verileceðini hatýrlatan, bu nedenle de


kötülüklerden, çirkin ve yanlýþ davranýþlardan uzak durmalarýný saðlayan
bir ibadetdir. Güne baþlarken, gün ortasýnda, akþam olmadan önce ve
akþam. Bu dört namaz insanýn çevresindekilerle ticari ve sosyal iliþkide ola-
caðý süreç boyunca, yanlýþlardan korunulmasý için hatýrlatmadýr. Son namaz
da; o gün yapýlan yanlýþlar ve hatalar için af dilenen, saðlýkla geçirilmiþ olan
günün kazançlarý ve nasip olmuþ nimetler için þükredildiði andýr.

336
ÝBADETLER

Bilinçli olarak, insanlarýn yaþamýn ilkelerini yanlýþ anlamasý için yine yan-
lýþ öðretilmiþ bir söz de; ‘niyet ettim Allah rýzasý için sabah/akþam/...
namazýný kýlmaya’ sözüdür. ‘Allah rýzasý’ demek; Allah’ýn sevgisini kazan-
mak demektir. Ýbadetler ile, Allah’ýn sevgisini kazanmanýn uzaktan yakýn-
da alâkasý yoktur. Sevilmeyi saðlayacak olan nasýl yaþýyor olduðumuzdur.
Yaptýðýmýz, söylediðimiz her þeyden ÖK’ümüzün haberdar olduðunu hatýr-
layarak, ahlâksýzlýktan, adaletsizlikten uzak, barýþtan ve yardým etmekten
yana yaþam yolunu seçebiliyorsak ibadet etmenin önemi ve faydasý vardýr.
Namaza baþlarken edilecek dua “Rab’bim Allah/ÖK’üm Teñri, kýyamet
gününü unutturmadýðýn için þükrederim. Nimetlerini saðlýkla birlikte nasip
eylemeni, dualarýmý kabul eylemeni niyaz ederim” dir. Kýyamet günü kimse-
ye, ‘Hangi millettensin’, diye bir soru sorulmayacaktýr. Hesabý verilecek
olan; ‘nasýl yaþadýn? Allah’a ortak koþmadan cennetteki dine/ yaþam þek-
line uygun yaþayabildin mi? ‘Ýnanarak ibadetleri yerine getirseydin hesap
vereceðini unutmaz ve yanlýþlardan uzak kalýrdýn’ denilecek.

34. SEBE' SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Onlar Süleyman için, mihraplardan/kalelerden, heykellerden, havuzlar gibi
çanaklardan, yerinden kaldýrýlamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardý. Ey Davûd
ailesi, þükür olarak iþ yapýn! Kullarým içinden þükredenler o kadar az ki!

13. Ayet (EHY meali)


Onlar, ona mihraplar, heykeller, havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her
ne isterse yaparlardý. Çalýþýn ey Davud hanedaný, þükür için çalýþýn! Kullarým
arasýnda þükreden azdýr.

Ýnsan inanmadýðý için deðil ama günlük yaþantýnýn iþleriyle uðraþýrken


Teñri’yi unutur. Çok az insandýr bunu baþarabilen; her iþe Allah’ýn adýyla
baþlayan, her lokmasýndan önce Allah’ýn adýný anmayý ve þükretmeyi/
hamd etmeyi hatýrlayabilen.

337
2. BAKARA SURESÝ

158. Ayet (YNÖ meali)


Safa ile Merve Allah'ýn belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin
onlarý tavaf etmesinde kendisi için bir sakýnca yoktur. Kim içinden gelerek bir
hayýr iþlerse Allah Þâkir'dir, teþekkür eder, Alîm'dir, en iyi biçimde bilir.

158. Ayet (EHY meali)


Þüphesiz, Safa ile Merve Allah'ýn sembollerindendir. Onun için her kim Hac veya
Umre niyetiyle Ka'be'yi ziyaret ederse, tavafý bunlarla yapmasýnda ona bir günah
yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayýr iþlerse, þüphesiz Allah,
mükafatýný veren ve her þeyi bilendir.

(Þâkir: Þükredenleri duyup ödüllendiren. Kendisi’ne þükredenlere teþekkür


eden.)

4. NÝSA SURESÝ

147. Ayet (YNÖ meali)


Ýnanýr þükrederseniz, Allah size azabý ne yapacak? Allah da teþekkür eder, O her
þeyi gereðince bilir.

147. Ayet (EHY meali)


Þükredip iman ederseniz, Allah size ne diye azap etsin? Oysa Allah, þükrü bilen
bir bilendir.

Bu ayetde verilen bilginin söyleniþ tarzýna dikkat edin. Þu þekilde


söylenebilirdi; ‘Ýnanýr þükrederseniz, Allah size ceza vermez’. Bilgi olarak
ayný bilgi. Fakat, ‘Allah size azabý ne yapacak’ þeklindeki sesleniþ, büyük
bir merhameti, sevgiyi hissettiriyor. ÖK’ümüz Teñri/Rab’bimiz Allah
kimseye bir ceza vermeyi istemiyor. Mesele þu; bugün hangi yurda orada
yaþamak için giderseniz gidin, þu andaki karakteriniz/iradeniz, ilkeleriniz
ne ise ayný þekilde yaþantýnýza devam ederseniz. Üzerinde yaþadýðýmýz bu
yerde bir sýnav olan yaþantýmýzdan sonraki yer cennet. Eðer insanlar akýl-
larýný iþletip yanlýþlardan arýnmaz iseler, kötü olan her yönlerini de cennete
götürürler ve orada da bir süre sonra toplum barýþýný, huzurunu bozacak

338
ÝBADETLER

þekilde yaþamaya devam ederler. Bugün mahkemeler olmasa, suçlar ceza-


sýz kalsa, yerde huzur ve güven olur mu? Kimse sokaða çýkabilir mi? Hesap
sorulmazsa ve herkesin yaptýðý yanýna kâr kalsa, yanlýþlara ve kötülüðe
uymayanlarýn ödülleri olmasa, kýyâmet yani hesaba çekilme günü olmasa,
Allah’ýn adaletli olduðu söylenebilir mi? Kýyamet günü olmasa, yerde
bugün yapýlanlara insan olanýn yüreði dayananýr, sabredebilir mi?

17. ÝSRA SURESÝ

19. Ayet (YNÖ meali)


Kim de âhireti ister ve inanmýþ olarak ona yaraþýr bir gayretle çalýþýrsa,
böylelerinin gayretleri teþekkürle karþýlanýr.

19. Ayet (EHY meali)


Her kim de ahireti ister ve inanarak orasý için gerekli çalýþmayý yaparsa, iþte bun-
larýn çalýþmasý þükre deðer.

Ýlimin tamanýna sahip olmasýndan kaynaklanan kudretini, kusursuz adale-


tini ve merhametini anlamýþ hangi insan, hem de her zaman haklý olmasý-
na raðmen sabýrla affeden Allah’ýn önünde saygýyla eðilmez, secde etmez,
þükretmez ve O’nu sevemez ki? Bunun aksi için sebep; sonsuz yaþamý
henüz gözümüzle görmemiþ olmamýz mýdýr? Akýlýnýz sebep olarak bunu mu
söylüyor?

7. A’RAF SURESÝ

206. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinin katýnda olanlar, büyüklük taslayýp O'na ibadetten yüz çevirmezler; O'nu
tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler.

206. Ayet (EHY meali)


Zira Rabbinin yanýnda olanlar, O'na ibadet etmekten asla kibirlenmezler. Hep
O'nu tespih ederler ve yalnýz O'na secde ederler!

Bu ayetde Allah katýnda/arþda olanlarýn sadece Allah’a/ÖK’ümüz Teñri’ye


secde ettikleri, yani sadece O’nun önünde eðildikleri bilgisi verilmiþtir.

339
Cuma namazýnýn önemi, inananlarýn kardeþ olduklarýnýn hatýrlatmasýdýr.
Hep birlikte kýlýnan Cuma namazý baþlamadan önce herkesin sað ve sol kolu
yanýndakiyle temas edecek kadar yanyana gelinir, sýralar sýklaþtýrýlýr. Ýnancý
olan herkes o anda bu fiziksel temas sonucunda hiç tanýmadýðý insanlara
büyük bir yakýnlýk duyar ve kardeþi gibi hisseder. Bu durum; Allah’ýn
müminlere kardeþ olduklarýný ve bunu fark ederek birbirlerine bu þuurla
davranmalarýný hatýrlattýðý bir öðretidir. Birlik olmanýn çaðrýsýdýr.

Ayný hatýrlatma amacý hac, oruç ve kurban kesmenin de sebebidir.

5. MÂÝDE SURESÝ

97. Ayet (YNÖ meali)


Allah Kâbe'yi, o saygýya layýk evi, o saygýya layýk "ay"ý, o kurbanlýk hediyeleri ve
gerdanlýklarý insanlar için bir dayanak, bir ayaða kalkýþ aracý kýldý. Böyle yaptý ki,
Allah'ýn göklerde olaný da yerde olaný da bildiðini, Allah'ýn herþeyi bilici olduðunu
siz de bilesiniz.

97. Ayet (EHY meali)


Allah Ka'be'yi, o Beyt-i Haram'ý insanlar için hayat kaynaðý yaptý, o haram ayý,
boyunlarý baðsý ve baðlý kurbanlýklarý da. Bütün bunlar, Allah'ýn göklerde ve yerde
olanlarý bildiðini, sizin de bilmeniz içindir. Gerçekten Allah herþeyi bilendir.

Namaz kýlýnmasý ile ayný sebepten dolayý, Allah’ýn herþeyden haberdar


olduðunun bilincinde olabilmemiz, Allah’ý ve hesap verme gününü hatýr-
layýp kendimizi kötülük ve çirkinliklerden korumamýz için hac, oruç ve
kurban kesmek, yine hatýrlatýlma amacýyla ibadetler olarak farz kýlýnmýþtýr.

Hac, mahþer gününün hatýrlatýlmasý ve þeytana karþý olduðumuzun göste-


rilmesi olduðu gibi, ayný zamanda sadece kendi yurdumuzda deðil, diðer
milletlerden de inanan kardeþlerimizin olduðunun, insan toplumlarýnýn
birlik olmasýnýn hatýrlatýlmasýdýr.

340
ÝBADETLER

Oruç tutmanýn en önemli öðretisi nefsin terbiye edilmesi deðildir. Ýftar


vaktinde sofraya beþ on dakika erken oturulmasýnýn sevap olduðu söylenir.
Bunun sebebi þudur. Oruç tutan insan gün boyunca aç kalmanýn ne olduðu
nu yaþamýþ ve hatýrlamýþtýr. Ýftar sofrasýnda biraz sonra açlýðýný giderecek
olmasý ona nimetler için þükretmesini hatýrlatmakla birlikte asýl istenilen;
açlýk duygusunu yaþadýðýmýz o anda, aç olan ve sofrasýnda tüm sene boyun-
ca doyacaðý birþey olmayan insanlarýn ne durumda olduklarýnýn hatýrlan-
masýdýr. Oruç, açlýðýn ne olduðu yaþatýlarak insanlara yardým etmenin
hatýrlatýlmasýdýr ki bu en deðerli ibadettir. Çünkü inanarak yardým eden
insan, en deðerli insandýr.

Ýnsanýn kendi ruhuna/iradesine Allah katýnda deðer kazandýrmasýnýn yolu


ibadetleri yerine getirmesi deðildir. Deðeri olan; ibadetlerin öðrettiklerini
ve hatýrlattýklarýný kendi yaþantýmýzda uygulayabilmektir. Ahiret hayatý-
mýza baþlangýç anýmýz için bizlere deðer kazandýracak olan; namaz kýlmayý,
oruç tutmayý, kurban kesmeyi ve hacca gitmeyi þeklen yerine getirmek
deðildir. Mesele, namaz kýldýktan sonra ahlâksýzlýktan, yalancýlýktan ve
hýrsýzlýktan uzak durmak, insanlara yardým etmek, adaletten ve barýþtan
yana iþ yapabilmektir. Bu þekilde yaþamadan hiçbir ibadetin hiç kimseye
hiçbir faydasý yoktur. Allah’ý kandýrmak imkânsýz olan þeylerden bir tane-
sidir.

Sonuç olarak, yapýlmasý zorunlu kýlýnmýþ olan ibadetler; Rab’bimiz


Allah’ýn bizleri her türlü çirkinlikten uzak tutmak, bir insaný dostu olarak
kabul etmesi için en önemli þey olan merhametli olmayý ve yardým etmeyi
hatýrlatmak, ve bizleri cehennem azabý çekmeden cennete götürecek olan
yoldan çýkmamýzý engellemek için yol boyunca yerleþtirmiþ olduðu hatýr-
latma levhalarýdýr.

...

341
342
ARAPÇA BÝR KURAN

ARAPÇA BÝR KUR’AN

Mucîb; En Ýyi Þekilde Cevap Veren Allah Adýyla...

Semavi kitaplar, indirildikleri toplumun o andaki bilgi seviyesine, örf ve


adetlerine uygun olarak, içine düþmüþ olduklarý yanlýþlara ve ahlâki çökün-
tüye göre, o toplumlarýn o tarihte huzur ve uyum içermeyen yaþam tarzlarý
ve doðru olandan yana ne yapmalarý gerektiði vurgulanarak tüm insanlýða
seslenmiþtir. Bu nedenle Kur’an’ýn Arapça lisanýyla Arap toplumuna
indirilmiþ olmasý, onlarýn da yaþamakta olduklarý sosyal yaþam düzeniyle
doðru yolda olmadýklarýný ve uyarýlmalarý gerektiðini göstermektedir.

43. ZÜHRUF (SÜS-PÜS) SURESÝ

2. Ayet (YNÖ Meali)


O ayan-beyan konuþan Kitap'a yemin olsun ki,
2. Ayet (EHY Meali)
Bu parlak Kitab'ýn kadrini bilin!

3. Ayet (YNÖ Meali)


Biz onu akýl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptýk.
3. Ayet (EHY Meali)
Doðrusu, biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptýk ki akýl erdiresiniz.

343
4. Ayet (YNÖMeali)
Ve o, bizim katýmýzdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.
4. Ayet (EHY Meali)
Ve gerçekten o Bizim nezdimizdeki Ana Kitapta. Çok yüksek, çok hikmetlidir.

5. Ayet (YNÖ Meali)


Siz, haddi aþanlardan/zulme sapanlardan oluþan bir toplumsunuz diye, o
zikri/Kur’an’ý sizden uzak mý tutalým?
5. Ayet (EHY Meali)
Siz haddi aþan bir kavim olduðunuz için, þimdi sizden o öðüdü bertaraf mý edeceðiz
(bir kenara mý atacaðýz).

Ayetlerde, ‘Arapça bir Kur’an’, ‘Arapça bir dille’ denilmektedir, ‘Arapça


Kur’an’ ya da ‘Kur’an Arapça’dýr’ denilmemektedir. Kur’an’ýn indirildiði
toplumun konuþtuðu dilin Arapça olmasý ve ancak bu þekilde anlaþýlýp
Arap milleti içerisinde ve çevresinde yayýlabilmesi mümkün olacaðýndan
dolayý Arapça dilinde indirilmiþtir.

14. ÝBRAHÝM SURESÝ

4. Ayet (YNÖ Meali)


Biz, görevlendirdiðimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki,
onlara açýk-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardýndan, Allah dilediðini saptýrýr,
dilediðini de iyiye ve güzele kýlavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!

4. Ayet (EHY Meali)


Ve biz her gönderdiðimiz peygamberi, ancak bulunduðu kavminin diliyle gön-
derdik ki, onlara iyice açýklasýn; sonra da Allah dilediðini sapýklýk içinde býrakýr,
dilediðini de hidayete erdirir. Ve O, öyle herþeye galip, tam hüküm sahibidir.

Ayetlerde açýkça belirtildiði gibi Kur’an, Arapça konuþan bir topluma ve


Hz. Muhammed de bu dilde konuþtuðu için Arapça dilinde indirilmiþtir.

344
ARAPÇA BÝR KURAN

12. YÛSUF SURESÝ

2. Ayet (YNÖ Meali)


Biz onu sana, aklýnýzý çalýþtýrasýnýz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.

2. Ayet (EHY Meali)


Biz onu akýl erdirebilesiniz diye, bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik.

26. ÞUARA SURESÝ

195. Ayet (YNÖ Meali)


Açýk-seçik Arapça bir dille indirdi.

195. Ayet (EHY Meali)


açýk parlak bir Arapça ile.

42. ÞÛRA SURESÝ

7. Ayet (YNÖ Meali)


Ýþte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasýný
ve çevresindekileri uyarasýn. Ve toplama günü konusunda da uyarýda bulunasýn.
Hiç kuþku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateþte.

7. Ayet (EHY Meali)


Ýþte böylece sana Arapça bir Kur'an vahyetmekteyiz ki, Anaþehir (Mekke) halkýný
ve çevresindekileri uyarasýn ve hakkýnda þüphe olmayan o toplama (kýyamet)
gününün dehþetini haber veresin. Bir grup cennette, bir grup da cehennemdedir.

41. FUSSILET SURESÝ

44. Ayet (YNÖ Meali)


Eðer biz onu yabancý dilde bir Kur'an yapsaydýk, elbette þöyle diyeceklerdi:
"Ayetleri ayrýntýlý kýlýnmalý deðil miydi?/Arap’a yabancý dil mi?/ister yabancý dilde,
ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kýlavuz, bir þifadýr. Ýnanmayanlara
gelince, onlarýn kulaklarýnda bir aðýrlýk vardýr. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür.
Böylelerine, çok uzak bir mekandan seslenilmektedir."

345
44. Ayet (EHY Meali)
Ve eðer Biz onu yabancý dilde bir Kur'an yapsaydýk diyeceklerdi ki: "Ayetleri
geniþçe açýklansaydý ya! Arab'a yabancý dil (öyle) mi?" De ki: "O iman edenler için
bir rehber ve þifadýr, iman etmeyenlerin ise kulaklarýnda bir aðýrlak vardýr ve o,
onlara karþý körlüktür. Onlara uzak bir yerden haykýrýlýr.

Eðer Kur’an’ýn amacýna ulaþmasý için baþka bir topluma indirilmesi gerek-
seydi, bugün Kur’an’ýn yazýlmýþ ilk hali, indirildiði toplumun konuþtuðu
dilde olurdu.

26. ÞUARA SURESÝ

198. Ayet (YNÖ Meali)


Biz onu Arapça konuþmayanlardan birine indirseydik de,
198. Ayet (EHY Meali)
Eðer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de,

199. Ayet (YNÖ Meali)


O onu onlara okusaydý, yine de ona inanmayacaklardý.
199. Ayet (EHY Meali)
O onlara okusaydý, yine iman etmeyeceklerdi.

Arapça konuþmayan bir toplumun, kendilerine okunanacak Kur’an’a inan-


mama kararýný vermesi için, önce dinlediklerini anlamýþ olmalarý gerekecek-
ti. Arapça olduðu için anlamadýklarý bir dilde okunan Kur’an’a inanmalarý
zaten istenemezdi. Kendilerine okunanlarý anlayabilmeleri için de Kur’an’ýn,
o toplumun konuþtuðu dilde indirilmesi gerekirdi. Yani Kur’an, Arapça
dýþýnda bir lisanda da indirilebilirdi. Kur’an’ýn Arapça olarak indirilmesinin
sebebi, Kur’an’ýn Arapça okunmasý zorunluluðundan deðildir. Kur’an, henüz
kendilerine elçi gönderilmemiþ Arap milletine, konuþtuklarý lisan olan
Arapça olarak indirilmiþtir. Buna raðmen Ýslam dininin/yaþamýnýn Arap
toplumu tarafýndan kabul görmesi ve Arap toplumunda yayýlmasý da kolay
olmamýþtýr. Kur’an bilgi kitabýdýr ve bilgi, sadece bir lisana esir deðildir.

346
ARAPÇA BÝR KURAN

‘Bilgi’ olarak kullandýðýmýz sözcüðün erken Türkçe tamðalarla aslý ‘ABÏLÏG’


dir. ‘AB’; su, ‘ÏL’; toplum, ‘ÏG’; kültür demektir. ABÏLÏG sözcüðünün
anlamý; ‘su toplumu kültürü’ dür. Sudan var edilmiþ (ÝT-AT) insan toplumu
(Tür-ÖK) kültürü, demektir.

6. EN’AM SURESÝ

66. Ayet (YNÖ Meali)


O, hak olduðu halde senin toplumun onu yalanladý. De ki: "Ben size vekil deðilim.”

66. Ayet (EHY Meali)


Bu böyle gerçek iken, kavmin bu (Kur'an)'a yalan dediler. De ki: "Ben sizin ve-
kiliniz deðilim.”

Ýnanç veya baþka bir konu olsun, önemli olan; insanýn ne dediðini biliyor
olmasýdýr. Aðzýndan çýkan sözlerin ne anlama geldiðini bilmesi herþeyden
önce insanýn ne istediðini, neyi söylediðini yine kendisinin belirlemesini
saðlar.

4. NÝSA SURESÝ

43. Ayet (YNÖ Meali)


Ey iman edenler! Sarhoþken, ne söylediðinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yol-
culuk halinde olmanýz müstesna- boy abdesti alýncaya kadar namaza yaklaþmayýn.
Eðer hastalanýrsanýz yahut yolculuk halinde bulunursanýz yahut biriniz tuvaletten
gelmiþse yahut kadýnlara dokunmuþsanýz, bu durumlarda su da bulamamýþsanýz,
temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah
Afüvv'dür, günahlarý affeder, Gafur'dur, hatalarý baðýþlar.

43. Ayet (EHY Meali)


Ey iman edenler, sarhoþken ne söylediðinizi bilinceye kadar; cünüp iken de -yolcu
olmanýz hariç- guslünüzü edinceye kadar namaza yaklaþmayýn. Eðer hasta veya
yolculukta iseniz ya da biriniz hacet yerinden gelir veya kadýnlara dokunup da su
bulamazsanýz o zaman temiz bir topraða teyemmüm edin; niyetle yüzünüze ve
ellerinize sürün. Gerçekten Allah çok affedici ve günahlarý baðýþlayýcýdýr.

347
Bu ayette ‘... ne söylediðinizi bilinceye kadar ...’ sözünden anlaþýldýðý gibi
Allah’ýn öðrettiði yol; kendimizi, ne söylediðimizi bilmediðimiz bir duruma
düþürmemektir. Bunun sebebi sarhoþluk veya bilmediðimiz bir dille konuþ-
mak olabilir. Allah’ýn uyardýðý konu sebebin ne olduðu deðil sonuçtur; ne
söylediðimizi biliyor olmamýzdýr. Bir insanýn ‘ne söylediðini’ doðru bilmesi
de ancak kendi dilinde ya da çok iyi bildiði baþka bir dilde ve de doðru
sözcüklerle konuþmasýyla mümkün olur. Allah, Arapça konuþan bir
topluma bile ‘... ne söylediðinizi bilinceye kadar ... namaza yaklaþmayýn’
diyerek seslenmesiyle, duanýn Arapça olmasýnýn gerekliliðini deðil, insanýn
ettiði duayý anlayarak herkesin ne söylediðini bilmesinin, asýl istenilen
olduðunu belirtmiþtir. Kutsal olan; Kur’an ayetleridir, yani Allah’ýn söz-
leridir, Arapça lisaný deðildir.

Ýsrael’in yapacaðýný iddia ettiði þeylerden biri de; insanlarý, Allah’ýn sözlerini
anlamýný bilmeden okumaya sevk etmektir. Siyonizm bunu da baþarmýþtýr.

4. NÝSA SURESÝ

119. Ayet (YNÖ Meali)


"Yemin olsun, onlarý saptýracaðým, onlarý kuruntulara/hurafelere/anlamýný bilme-
den okumaya mutlaka iteceðim. Onlara mutlaka emir vereceðim de davarlarýn
kulaklarýný yaracaklar; onlara muhakkak emredeceðim de Allah'ýn yaratýþýný
/yarattýklarýný deðiþtirecekler." Kim Allah'ý býrakýp da þeytaný yandaþ edinirse açýk
bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmýþ olacaktýr.

119. Ayet (EHY Meali)


Ve mutlaka onlarý saptýracaðým ve her durumda onlarý kuruntulara düþürüp,
olmayacak kuruntularla aldatacaðým. Mutlaka onlara emredeceðim de hayvan-
larýn kulaklarýný yaracaklar ve yine mutlaka onlara emredeceðim de Allah'ýn
yarattýðýný deðiþtirecekler." Ve her kim Allah'ý býrakýp þeytaný dost edinirse, þüp-
hesiz açýktan açýða bir zarara düþmüþtür!

Anlamlarý oturmuþ sözcükleri bozanlar tarafýndan yanlýþ söylemlere ve


uygulamalara yönlendirilmiþ olan insanlýðýn uyanabilmesi ve bu yanlýþlar-
dan kurtulmasý için akýlýný iþletmesi, sorgulamasý, bildiklerinin ve fikir-

348
ARAPÇA BÝR KURAN

lerinin doðru olduðu baðnazlýðýndan uzaklaþmasý þarttýr. En büyük baðnaz-


lýk; körü körüne ilim yolunda ilerlemeye çalýþmaktýr. Ýlimin görevi; insan-
lýðý, ikna ederek aydýnlýða ulaþtýrmaktýr.

57. HADÎD SURESÝ

14. Ayet (YNÖ Meali)


Onlara seslenirler: "Biz sizinle deðil miydik?" Derler ki: "Evet, bizimleydiniz.
Ancak siz kendinizi yaktýnýz, bekleyip durdunuz, þüphe ettiniz, hayal ve kuruntu-
lar/hurafeler/anlamýný bilmeden okuyuþlar sizi aldattý; nihayet Allah'ýn emri geldi.
O yaman aldatýcý, sizi Allah ile aldattý."

14. Ayet (EHY Meali)


(Münafýklar) onlara þöyle baðrýþýrlar: "Bizler sizinle beraber deðil miydik?"
(Mü'minler): "Evet, ama siz kendilerinizi fitneye soktunuz, gözettiniz, Þüpheye
düþtünüz ve Allah'ýn emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattý. O aldatýcý þey-
tan sizi (günahýn zararý yoktur diye) Allah'a güvendirdi.

Ýnsanýn, kâinatýn ve insanýn niçin var edildiði, yaþamýn ve ölümü tatmanýn


amacýnýn ne olduðu sorularýna cevap bulabilmesi ve kendi inancýný yine
kendi iradesi ile belirlemesi, ancak, meali doðru yapýlmýþ Kur’an’ý bildiði
dilde okumasýyla mümkün olabilir. Kur’an’ý Arapça dili ile doðru ve eksik-
siz anlayabilmek ise çok uzun bir eðitim gerektirir ve bu da, Arapça dilini
ve tarihini meslek edinmiþ ilahiyatçýlarýn iþidir. Bu nedenle Kur’an’ýn
toplum tarafýndan anlaþýlmasý için insanlarýn Kur’an’ý anladýðý dilde oku-
masý þarttýr. Bu þekilde insan, Teñri ile kendi arasýna kimseyi sokmayýp,
bilinçli ya da bilinçsiz olan baþkalarýnýn yanlýþlarýna ortak olmayarak,
bilmeden de olsa hesabýný veremeyeceði hatalarý yapýyor olmaktan ken-
disini koruyacaktýr. Hiç kimsenin ‘bilmiyordum’ deme özürü yoktur.

6. EN’AM SURESÝ

155. Ayet (YNÖ meali)


Bu da bizim indirdiðimiz bir kitaptýr. Kutsal ve bereketli. Artýk ona uyun ve koru-
nun ki size rahmet edilebilsin.

349
155. Ayet (EHY Meali)
Bu ise indirdiðimiz tam, çok mübarek bir kitaptýr. Bundan böyle buna uyun ve
korunun ki, rahmetimize eresiniz.

156. Ayet (YNÖ meali)


"Kitap, bizden önceki iki topluluða indirildi. Biz onu okuyup araþtýrmaktan
gerçekten habersizdik." demeyesiniz.
156. Ayet (EHY Meali)
Ve: "Bizden önce kitap yalnýz iki topluluða indirildi. Doðrusu biz, onlar gibi
okuyup anlamaktan habersiziz." demeyesiniz.

Allah, yukarýdaki ayette “Biz Kur’an’ý okuyup araþtýrmaktan gerçekten


habersizdik demeyesiniz” diyerek doðru yolu göstermiþ, uyarmýþtýr. Allah,
“hacýlardan, hocalardan, þeyhlerden, hazretilerden ve efendilerden haber-
sizdik demeyesiniz” dememiþtir. ÖK’ümüz bizleri Kur’an’dan sorumlu tuta-
caðýný açýkca belirtmiþtir. Hadislerden/sözlerden, fýkýhlardan deðil.

43 ZÜHRUF SURESÝ

44. Ayet (YNÖ Meali)


Gerçek þu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette ki bir hatýrlatýcý/bir
düþündürücü/bir þeref/bir öðüttür. Bundan sorumlu tutulacaksýnýz.

44. Ayet (EHY Meali)


Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir þereftir
ve ileride bundan sorulacaksýnýz.

Kandýrýlýp yanlýþ yollara sürüklenmeyecekleri için doðruyu bilenler okuya-


bilir. Fakat fýkýhlardan, hadislerden, hadis-i þeriften sorumlu deðiliz.
Öðrenmekten sorumlu olup hesaba çekileceðimiz Kur’an’dýr.

Semavi kitaplar doðru bilgiye eriþilmesi ve doðru ilkelerin öðretilmesi için


indirilmiþtir. ‘Oku’ diye yol gösterilmiþtir ve her insan, Kur’an’ý okumakla
sorumludur, baþkalarýndan dinlemekten deðil. Yukarýdaki ayette belirtildiði

350
ARAPÇA BÝR KURAN

gibi “Kur’an’ý okuyup araþtýrabilmek” için de herkesin Kur’an’ý anladýðý


dilde okumasý þarttýr. Herkes, Allah’a kendi hesabýný vereceðinden, Allah
herkesin Kur’an’ý okumasý ve derin derin düþünmesi uyarýsýný yapmýþtýr.

Kur’an’da dua sözleri þeklindeki ayet sayýsý çok azdýr. Kur’an’ýn tamamýna
yakýn kýsmý bilgidir. Kur’an Allah katýndan, doðru bilginin öðretilmesi için
yere indirilmiþtir. Kur’an’da verilmiþ olan bu bilgilerin farkýna varmak,
ancak ilimin ilerlemesi ve keþiflerle mümkün olabilmiþtir. Bu bilgileri
öðrenmek yerine, evlatlarýmýza anlamadýklarý bir dilde Kur’an’ý okutmak;
Allah’a karþý yapýlmýþ en büyük ihanetlerden birisidir; Kur’an’ýn amacýný
boþa çýkarma giriþimidir. Kur’an, insanlara her konuda bilginin doðrusunu
öðretmek için indirilmiþtir.

2. BAKARA SURESÝ

48. Ayet (YNÖ Meali)


Ve sakýnýn o günden ki, hiçbir benlik bir baþka benliðin herhangi birþeyi için
karþýlýk ödemez; hiçbir benlikten þefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alýn-
maz.Ve onlara yardým da edilmez.
48. Ayet (EHY Meali)
Ve kimsenin kimseden bir þey ödeyemeyeceði, kimseden þefaatin kabul olunma-
yacaðý, kimseden fidyenin alýnmayacaðý ve kimsenin kurtarýlamayacaðý bir günden
sakýnýn!

123. Ayet (YNÖ Meali)


Kimsenin kimse yerine birþey ödemeyeceði, kimseden fidye kabul edilmeyeceði,
þefaatin hiç kimseye yarar saðlamayacaðý ve onlarýn hiçbir yardým göremeyecekleri
o günden sakýnýn!
123. Ayet (EHY Meali)
Ve öyle bir günden korkun ki, kimse baþka birinin yerine bir þey ödeyemez,
kimseden fidye kabul edilmez, ona þefaat fayda vermez ve hiç bir taraftan yardým
da görmezler.

6. EN’AM SURESÝ

351
94. Ayet (YNÖ Meali)
Yemin olsun, sizi ilk yarattýðýmýzdaki gibi yapayalnýz/teker teker bize geldiniz. Size
verip hayaline daldýrdýðýmýz þeyleri de sýrtlarýnýzýn arkasýnda býraktýnýz. Sizinle
ilgili hususlarda ortaklar olduklarýný sandýðýnýz þefaatçýlarýnýzý da yanýnýzda gör-
müyoruz. Yemin olsun, koptu aranýzdaki tüm baðlar ve uzaklaþýp kayboldu
yanýnýzdan o bir þey sandýklarýnýz.

94. Ayet (EHY Meali)


Andolsun ki Bize, ilk defa yarattýðýmýz gibi, iþte teker teker geldiniz. Ve size verip
hayaline daldýrdýðýmýz servetleri arkalarýnýzýn gerisine býraktýnýz. Hani o sizin var
oluþunuzda Allah'ýn ortaklarý olduðunu yanlýþ yere sandýðýnýz þefaatçýlarý yanýnýz-
da görmüyoruz? Gördünüz ya aranýzdaki baðlar büsbütün koptu ve güvendik-
lerinizin hepsi kaybolup gitmiþtir.

Allah bu ayetlerde, hesap verme gününde hiç kimseden ‘bir baþkasýnýn


dediðini doðru sanmýþtým’ özürünün kabul edilmeyeceðine dair açýkca
uyarmýþtýr. Kimsenin kimseye faydasý olmayacaktýr ve hiç kimse bir
baþkasýný þahit gösteremeyecektir. Bu nedenle herkes, Kur’an’ý anladýðý
dilde kendisi okumalý, ‘anladýðý’ ve de ‘öðrendiði’ doðrularla dinini/yaþam
þeklini ve davranýþlarýndaki yanlýþlarý düzelterek, kendisini o günden
baþarýyla çýkacak duruma getirmelidir. Kur’an’ý inanarak okursanýz, Allah
gönül gözünüzü açacaktýr.

25. FURKAN SURESÝ


73. Ayet (YNÖ Meali)
Rablerinin ayetleri kendilerine hatýrladýldýðýnda, kör ve saðýrlar gibi onlar üzerine
kapanmazlar.
73. Ayet (EHY Meali)
Ve onlar ki Rablerinin ayetleri hatýrlatýlýnca, kör ve saðýr üstüne yýkýlýp yatmazlar.

Kör ve saðýr olmak; bir þey göremeyip, bir þey duyamamaktýr. Bu nedenle
de hiçbir þeyi öðrenememek, bilememek ve anlamamaktýr. Ayetlerin
anlamýný bilmeden onlarýn üzerine kapanmanýn, ne öðrettiðini, ne

352
ARAPÇA BÝR KURAN

istendiðini anlamadan ayetleri okumanýn bir deðeri olmadýðý açýkça belir-


tilmiþtir. Öðrenmek için de, bildiðimiz dilde okumak þarttýr.

Ýnsanýn kendisine söylenenleri ve yapýlan yorumlarý gözü kapalý doðru


kabul etmesi; kendisini içine düþüreceði en büyük yanlýþtýr, ve de sonraki
tüm yanlýþlarýnýn baþlangýcý.

...

353
354
ÝÇKÝ ve KUMAR

Gaffâr; Dilediðinden Günahlarý Beklenmedik Þekilde


Affeden Allah Adýyla...

16. NAHL SURESÝ

67. Ayet (YNÖ Meali)


Hurmalýklarýn meyvalarýndan, üzümlerden de sarhoþ edici bir içecek ve güzel bir
rýzýk elde edersiniz. Ýþte bunda, aklýný iþleten bir topluluk için kesin bir mucize
vardýr.

67. Ayet (EHY Meali)


Hurma ve üzüm aðaçlarýnýn meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir yiyecek
çýkarýrsýnýz. Þüphesiz ki, bunda aklýný kullanan bir topluluk için kesin bir ibret
vardýr.

2. BAKARA SURESÝ

219. Ayet (YNÖ Meali)


Sana uyuþturucuyu/þarabý ve kumarý sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah
vardýr; insanlar için çýkarlar da vardýr. Ama onlarýn kötülüðü yararlarýndan çok
daha büyüktür.” Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar.De ki: "Helal
kazancýnýzýn size ve bakmakla yükümlü olduklarýnýza yeterli olanýndan artanýný
verin.” Ýþte Allah, ayetleri size böyle açýklar ki, derin derin düþünebilesiniz,

355
219. Ayet (EHY Meali)
Sana þarap ve kumardan soruyorlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah ve insan-
lara bazý yararlar vardýr. Ancak günahlarý yararlarýndan daha büyüktür.” Yine
sana neyi baþkalarýna vereceklerini soruyorlar. De ki: "Sizi sýkmayanýný.” Allah,
düþünesiniz diye, ayetlerini size böylece açýklýyor.

Bu ayette, içki ve kumarda insanlar için az da olsa çýkarlar/yararlar vardýr


denilmiþtir. Bu yararlar nelerdir?

Ýlk akla gelen yararlarý eðlenmek olabilir ama bu durumda insandan insana
deðiþir. Herkes içki içmekten veya kumar oynamaktan keyif almaz. Ayette
‘... insanlara ..’ denilerek genelleme yapýldýðýna göre tüm insanlar için
geçerli ve tüm insanlara faydasý olacak baþka bir sebebi olmalýdýr.

Bugün týp ilimi hergün içilen bir kadeh þarabýn insan vücuduna faydasý
olduðunu keþfetmiþtir. Üzümün kaný temizleme özelliði vardýr. Bu özelliði
ile þarap, ki 1400 sene önce bugünkü alkollü içecekler yoktu, insan saðlýðý-
na faydalýdýr. Ayette bahsedilen ve tüm insanlar için söz konusu olan yararý
budur. Ayet þu þekilde devam etmektedir; ‘.. ama onlarýn kötülüðü/
günahlarý yararlarýndan daha büyüktür’. Az miktarýnda insan için fayda
olan birþeyin hangi özelliðinden dolayý kötülüðü/zararý/günahý insan için
daha çok olabilir?

‘Yararlý’ tanýmlamasýnýn karþýtý ‘zararlý’ dýr. Herhangi birþey için ‘yararlý’ ve


‘kötüdür/günahtýr’ tanýmlamasý ayný anda kullanýlmaz. Birþeyin çoðu
‘günah’ ise azýnýn da ‘günah’ olmasý gerekir, ‘faydalý’ deðil. Bu nedenle
içkinin azý ‘yararlýdýr’ ama çoðu ‘günahtýr’ olmaz. Ayette ‘.. insanlara bazý
faydalarý vardýr. Ama onlarýn kötülüðü yararlarýndan çok daha büyüktür..’
denildiðine göre mesele alkollü içeceklerin günah ya da sevap olmasý
deðildir. Mesele insanýn içki ve kumar alýþkanlýðý sonucunda sebep olduðu
kötü durumlardýr ve ‘günah’ olarak tanýmlanan þey de bu istenmeyen kötü
sonuçlardýr, içki veya kumarýn kendisi deðildir. Ýstenmeyen bu kötü
sonuçlarýn ortaya çýkmamasý için de, içki ve kumardan uzak durulmasýnýn,
bireysel ve toplumsal huzur için doðru davranýþ olacaðý hatýrlatýlmýþtýr.

356
ÝÇKÝ VE KUMAR

Bu uyarý sadece içki için de deðildir. Uyuþturucu özelliði ile insanýn kon-
trolünü kaybetmesine sebep olan her türlü madde için geçerlidir. Ýçkinin
fazlasý herþeyden önce insanýn saðlýðýna zarar verir ki, bu sadece insanýn
kendisiyle ilgili bir durumdur. Bundan daha önemlisi, insanýn kontrolünü
kaybedecek kadar çok içki içtiði zaman çevresine vereceði zararlardýr. Bu
haldeki bir insan kolayca çevresini rahatsýz ederek kavga çýkarabilir, kendi
ailesine kötü ve sert davranabilir ya da bu halde araç kullanarak baþkalarý-
na zarar verebilir. Bu nedenle ayette de söylendiði gibi, içkinin yararýndan
daha çok sebep olacaðý kötülükler/kötü sonuçlar bunlardýr. Bu nedenle de
uzak durulmasý öðütlenmiþtir.

4. NÝSA SURESÝ

43. Ayet (YNÖ Meali)


Ey iman edenler! Sarhoþken, ne söylediðinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yol-
culuk halinde olmanýz müstesna- boy abdesti alýncaya kadar namaza yaklaþmayýn.
Eðer hastalanýrsanýz yahut yolculuk halinde bulunursanýz yahut biriniz tuvaletten
gelmiþse yahut kadýnlara dokunmuþsanýz, bu durumlarda su da bulamamýþsanýz,
temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah
Afüvv'dür, günahlarý affeder, Gafur'dur, hatalarý baðýþlar.

43. Ayet (EHY Meali)


Ey iman edenler, sarhoþken ne söylediðinizi bilinceye kadar; cünüp iken de -yolcu
olmanýz hariç- guslünüzü edinceye kadar namaza yaklaþmayýn. Eðer hasta veya
yolculukta iseniz ya da biriniz hacet yerinden gelir veya kadýnlara dokunup da su
bulamazsanýz o zaman temiz bir topraða teyemmüm edin; niyetle yüzünüze ve
ellerinize sürün. Gerçekten Allah çok affedici ve günahlarý baðýþlayýcýdýr.

Bu ayetde Allah, içki içinler cehenneme gidecek dememiþtir. Ýçki içenlerin


namazý kabul edilmeyecektir ya da içki içtiðiniz gün namaz kýlmayýn
dememiþtir. ‘Sarhoþken ne dediðinizi bilinceye kadar ... namaza yaklaþ-
mayýn’ demiþtir. Burada istenilen; içkinin sarhoþluk durumunda insanýn
aðzýndan çýkaný kontrol edememesinden dolayý, ne dediðini bilinceye
kadar, yani sarhoþluk durumu geçinceye kadar namaz kýlýnmamasýdýr.

357
Sorun; insanýn kontrolünü kaybetmesi ve bunun sonucunda geçerli olma-
yacak bir þekilde ibadet etmesi, ibadete yakýþmayacak yanlýþ/saygýsýz
davranýþlarýn ortaya çýkabilecek olmasýdýr.

Ýçkinin diðer aylarda günah olmayýp sadece ramazan ayýnda günah olmasý
diye birþey de olamaz. Ramazan ayý, özellikle eski tarihlerde yaþayan insan-
larýn sürekli ibadet ettikleri ay olmuþtur. Ýnsanlar sahur vaktine kadar
camilerde ibadet etmiþ, dua etmiþlerdir. Bu þekilde yaþayan insanlarýn, ne
dediklerini bilmeyecek halde dua etmelerinin, namaz kýlmalarýnýn kendi-
lerine bir faydasý olmayacaðý ve de saygýsýzlýk olacaðý için ramazan ayýnda
hiç içki içilmemesi yapýlan en doðru þey olmuþtur. Kaldý ki inanç, bu boyut-
ta bir ibadet olsun ya da olmasýn, böyle mubarek bir ay boyunca hiç içki
içilmemesini ve kendimizi, aðzýmýzdan çýkaný bilmeyecek hale düþürmemeyi
gerektirecek tedbire ve saygýya da fazlasýyla layýktýr.

Ayetde belirtilen; kumarýn azýnda yarar, çoðunda kötü olan durum nedir?
Bu, ‘az kazanýr ya da az kaybederseniz faydasý vardýr ama kazanç ve kayýp-
larýnýz çok olursa bu iyi deðildir/günahtýr’ demek deðildir. Kumarýn insan-
lara verdiði keyif heyecan vermesindendir. Kazanma/kaybetme beklentisi-
nin verdiði heyecandýr. Süratli araba kullanmak, kayak yapmak, paraþütle
atlamak gibi kumar oynamak da insana heyecan verir. Týp iliminin keþfet-
miþ olduðu gibi, sebebi ne olursa olsun, heyecan durumunda insan vücudu
adrenalin adýnda bir sývý salgýlar. Bu sývý hem mutluluk verir hem de vücut
saðlýðý açýsýndan faydalýdýr. Ayette bahsedilen ‘insanlar için çýkarlar vardýr’
denilen durum budur. Kumarýn tutku halini almasýnýn sebebi de vücudun,
mutluluk veren bu kimyasal sývýya alýþmasý ve ihtiyaç olarak hissetmesin-
dendir.

Nice insanlar vardýr ki tüm varlýklarýný, sahip olduklarý herþeyi kumarda


kaybetmiþtir. Aile düzeni de dahil olmak üzere hem kendilerine hem
çevresindekilere büyük zararlar vermiþlerdir. Kimileri de bunun sonucun-
da intihar etmiþtir. Bir taraf kazanmýþ olsa bile karþýsýndakinin kaybetme-
sine sebep olmasýndan dolayý kumarýn, istenmeyen ve insanlýðý içine

358
ÝÇKÝ VE KUMAR

düþürdüðü kötü sonuçlarý hiç deðiþmemiþtir. Ayette anlatýlan; kumarýn


sebep olduðu heyacan sonucunda vücudun salgýladýðý adrenalinin saðlýk-
tan yana olumlu etkisinin yararýndan çok, sebep olacaðý daha büyük
kötülükler/kötü sonuçlar bunlardýr. Mesele, kumar oynamanýn günah olup
olmamasý deðildir. Günah/yanlýþ olarak tanýmlanan; kumarýn, insan ve
toplum huzurunu ve düzenini bozan istenmeyen sonuçlarýdýr. Bu nedenle
de mantýklý ve doðru olarak kumardan uzak durulmasý öðütlenmiþtir.

5. MÂÝDE SURESÝ

90. Ayet (YNÖ Meali)


Ey iman edenler! Uyuþturucu/þarap, kumar, tapýlmak için dikilen taþlar, fal oklarý
þeytan iþi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluþa eresiniz.
90. Ayet (EHY Meali)
Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kýsmet çekilen zarlar, hep þeytan iþi, mur-
dar bir þeydir. Onun için siz ondan kaçýn ki yakayý kurtarasýnýz.

91. Ayet (YNÖ Meali)


Þeytan; uyuþturucu ve kumara sokularak aranýza düþmanlýk ve nefret yerleþtirip sizi
Allah'ý anmaktan namazdan geri çevirmek ister. Artýk son veriyorsunuz deðil mi?
91. Ayet (EHY Meali)
Þeytan, içki ve kumarla sadece aranýza düþmanlýk ve kin sokmak ve sizi Allah'ý
anmaktan ve namazý kýlmaktan alýkoymak ister. Artýk vazgeçiyorsunuz deðil mi?

Bu ayetlerde de Allah, içki ve kumarýn haram olduðunu söylememiþtir.


Ýçki ve kumarýn, insanlarýn arasýna düþmanlýk ve kin sokacaðýný, ve ayrýca
insanlarý ibadet etmekten alýkoyacaðýný/sonu çirkin ve kötü bitecek þeyler-
den uzak durulmasýný unutturacaðýný söylemiþtir. Allah’ýn açýkça haram
kýldýðý/kesinlikle yasakladýðý þeyler dýþýnda kalan diðer tüm öðüt ve uyarý-
lar, insanlarý, sosyal düzenin ve bunun sonucunda toplumsal barýþýn bozul-
masýna sebep olacak davranýþlardan, kötü alýþkanlýklardan ve sonu kötü-
lükle bitecek yaþam þekillerinden korumak içindir. Ýradesiyle kendisini bu
durumlara düþmekten korumayý baþarabilenler ancak doðrudan cennete
ulaþabileceklerdir.

359
Bu konunun geçtiði surelerin iniþ sýralarý dikkate alýndýðýnda; 2.BAKARA
SURESÝ (iniþ sýrasýna göre 92. suredir), bu suredeki ayette Allah, ‘Sana
uyuþturucuyu/þarabý ve kumarý sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir
günah vardýr; insanlar için çýkarlar da vardýr. Ama onlarýn kötülüðü yarar-
larýndan çok daha büyüktür. ....’ diyerek, az da olsa insanlara faydalarý
olmakla beraber, içki ve kumarýn sebep olacaðý kötülüklerin çok daha
büyük olduðunu belirtmiþtir. 4.NÝSA SURESÝ (iniþ sýrasýna göre 98.
suredir), bu suredeki ayette Allah,'Sarhoþken ne dediðinizi bilinceye kadar
... namaza yaklaþmayýn’ diyerek, içkinin haram olduðunu deðil, sarhoþken
namaz kýlýnmamasýný söylemiþtir. 5.MAÝDE SURESÝ (iniþ sýrasýna göre
110. suredir), bu suredeki ayette Allah, yine içki ve kumarýn haram
olduðunu söylememiþtir. Ýnsanlar arasýnda sebep olduðu kötü durumlarýn
ne olduðunu tekrar belirtmiþ ve ‘Artýk vaz geçiyorsunuz deðil mi?’ diyerek,
insanlarýn bunlar yüzünden kendilerine ve sosyal yaþam düzenine verdik-
leri zararlarý artýk fark etmelerini ve kabul etmediði bu duruma düþmekten
kendilerini kurtarmalarýný istemiþtir. Yerdeki yaþamýnda adaleti çiðneyen,
huzuru bozan, devamýnda da ayný þeyleri yapar ve buna izin verilemez.

Kur’an’ýn, Hz.Muhammed’e toplam 23 senede vahiy edildiði göz önüne


alýndýðýnda, o dönemde yaþayan insanlarýn bu süre boyunca, içki ve
kumarýn sebep olduðu kötülüklere raðmen akýllarýný kullanarak nerede
duracaklarýný bilemedikleri anlaþýlmaktadýr ki, Allah, farklý aralýklarla içki
ve kumar konusunda tekrar uyarmýþ, zararlarýný hatýrlatan yeni öðütler
indirmiþtir. Allah, bu süre boyunca bu insanlarýn, içki ve kumar sonucun-
da kötü durumlara düþmekten kendilerini koruyamadýklarýný görüp, ‘Artýk
vaz geçiyorsunuz deðil mi?’ diyerek, hem kendinize hem baþka insanlara
zarar verip kendinizi, Allah’ýn razý olmayacaðý durumlara düþürüyorsunuz,
o halde içki ve kumardan vaz geçin demiþtir.

Teñri’nin, içki ve kumarý haram kýlmamýþ olmasý bizlere; kendimize ve


topluma, Allah’ýn da razý olmayacaðý maddi ve manevi zararlar verme yo-
lunu açmaz. Allah’ýn razý olmayacaðý; bu alýþkanlýklarýn sonucunda insan-
larýn kendilerini düþürdükleri durum ve çevrelerine verdikleri zararlardýr.

360
ÝÇKÝ VE KUMAR

Bu nedenle de bunlardan uzak durulmasýný öðütlemiþtir. Allah, insanlarýn


kendilerine verilmiþ olan iradeyi yanlýþ yönde kullanmalarý sonucunda
nefislerine yenilip kendi hayatlarýna ve toplumsal düzene zarar veren
davranýþlarýný binlerce yýldýr gözlemleyerek; insanlarýn ahlâklý, toplumsal
düzen ve barýþ içerisinde yaþayabilmesi için öðütler vermiþ, doðru davranýþ
biçimlerine ‘daha hayýrlýdýr’ diyerek yol göstermiþtir. Bizlere düþen de bu
öðütlere uymak ve kendimizi Teñri’nin kabul etmediði durumlara
düþürmekten korumaktýr. Kendisine bu öðütlerin verilmesini mecbur
býrakan yine insanlarýn kendisidir. Eðer insanlar nefsini kontrol etmeyi
baþarýp nerede duracaðýný bilmiþ, kendine ve çevresine zarar vermeden
yaþamayý baþarabilmiþ olsaydý, bu öðütlerin hiçbirine gerek kalmamýþ ola-
caktý. Çünkü herhangi bir öðüt ya da uyarý, istenmeyen kötü sonuçlara
sebep olan davranýþlar ortaya çýktýðýnda ve de devam ettiðinde gerekli
olmuþtur.

Mesele; içki ve kumarýn haram olmasý deðildir. Teñri’nin, üzerinde yaþam


olan her yerde olduðu gibi, sebebi ne olursa olsun, toplumsal düzenin ve
barýþýn bozulmasýný kabul etmemesi ve insanlarý cezalandýrmak istememe-
sinden dolayý, razý olmayacaðý/kabul etmeyeceði bu kötü sonuçlardan
insanlarý korumak istemesidir.

...

361
362
ZÝNA

Hâdi; Doðruya ve Güzele Kýlavuzlayan Allah Adýyla...

17. ÝSRA SURESÝ

32. Ayet (YNÖ meali)


Zinaya yaklaþmayýn! Çünkü o iðrenç bir iþtir; yol olarak da çok kötüdür.

32. Ayet (EHY meali)


Zinaya da yaklaþmayýn; çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.

Zina olayý; insanýn bir baþkasýyla eþini aldatmasý, insanlýk tarihi kadar
eskidir. Ýnsanlar bu aldatýlma olayýnýn engellenebilmesi için tarih boyunca
çeþitli önlemler almaya çalýþmýþlardýr.

Zina olayýnda yanlýþ olan olayýn cinsel iliþki boyutu deðildir. Bir insanýn bir
baþka insaný aldatmasýdýr. Hem de bir ömür boyu seveceðine, hep yanýnda
olacaðýna söz verdiði insaný aldatmýþ olmasýdýr.

Aldatýlmak; ister evlilik iliþkisinde, ister ticari iliþkide ya da dostluk boyu-


tunda olsun, kendisine saygýsý olan ve insan olmanýn onurunu taþýyan
herkesin kabul etmeyeceði ve karþýlaþmak istemeyeceði bir durumdur.

363
Ýþin ilginç tarafý, ticaret hayatýnda yapýlan bir aldatmacada aldatan tarafýn
çeþitli þekillerde cezalandýrýlmasý normal karþýlanýrken, bir insanýn eþini
aldatmasý durumunda bir ceza gündeme geldiðinde kimi insanlarýn buna
karþý çýkýyor olmasýdýr. Halbuki zina konusunda da suç oluþturan durum;
ortada ‘aldatýlmýþ’ bir insan olmasýdýr. Fakat bu insanýn zarar gördüðü konu
maddi olmadýðýndan sanki bu durum normal ve bir insanýn maddi konu
dýþýnda aldatýlmasýnýn doðal karþýlanmasý gerekiyormuþ gibi bir tavýr
sergilenmektedir. Hakaretin bile suç sayýldýðý bir ortamda, bir insanýn
kandýrýlmasýnýn umursanmamasý istenilmektedir. Aslýnda bu istekteki
mantýk, ‘isteyen istediðiyle birlikte olabilir, bundan kime ne’ mantýðýdýr.
Tabii ki insanlarýn kiminle birlikte olacaðýna karýþmak kimsenin haddine
deðildir. Ama zina olayýnda bir suç vardýr ve bu suç cinsel iliþki deðil, orta-
da aldatýlmýþ ve maðdur duruma düþürülmüþ bir insan olmasýdýr.

Akýl saðlýðý yerinde, insan olmanýn onurunu taþýyan bir insan, eþi tarafýn-
dan aldatýlmayý kabul edebilir mi? Kendisinin kabul etmeyeceði bir duru-
ma eþini düþürmeli midir?

Suç unsuru, her hangi bir sözün ya da davranýþýn en az bir diðer kiþiye zarar
vermesiyle veya böyle bir duruma teþvikiyle oluþur. Zina olayýnda bu
durum oluþmaktadýr. Aldatýlmýþ, kandýrýlmýþtýr bir ‘taraf’ vardýr.

Ýlgili kanunlarla herhangi bir suça verilen cezanýn nedeni intikam almak
deðildir. Herþeyden önce maðdur olmuþ ve haksýzlýða uðramýþ tarafa, hak-
larýnýn korunduðu bir toplumda ve ülkede yaþadýðýnýn gösterilmesidir.
Toplumu, ayný suçun tekrarýndan korumaktýr ve cezalarýn gerekliliði, cay-
dýrýcý olmasýndandýr.

Bugün ülkemizde bir insanýn zina yoluyla aldatýlmýþ olmayý kabullen-


mesinin ilk sebebi maddi imkânsýzlýktýr. Diðer sebepleri eþinden korkmasý
veya çocuklarýný düþünmesindendir. Nadir bir durum olmakla birlikte,
eþini, yapabileceði herþeye raðmen çok fazla seviyor olmasý da bir diðer
sebep olabilir. Daha yaygýn olan neden, maddi imkânýn olmamasýndan

364
ZÝNA

veya korkudan dolayý ortaya çýkan çaresizlik durumudur. Aldatýlan eþin


þikâyeti ve yardým istemesi durumunda bu duruma kulak týkamak, bir
insana, ‘ne halin varsa gör, evlenirken bize mi sordun?’ demek ve onu çare-
siz bir baþýna býrakmaktýr. Bu davranýþ herþeyden önce bir toplum olarak
yaþýyor olmakla baðdaþmaz. Haksýzlýða uðrayan yurddaþlarýný korumayýp,
þikâyetine kulak týkayarak haklarýný aramayan bir adalet sisteminin böyle
ilgisiz kalýþý da hiçbir gerekçeyle açýklanamaz.

Her suç için olduðu gibi, zina olayýnýn da önlenebilmesinin doðru yolu;
cezayý artýrmak deðil, suçun oluþmasýna sebep olan nedenleri ortadan
kaldýrmaya çalýþmaktýr. Adalet kelimesinin anlamý, suçlularýn cezalandýrýl-
masý ya da ayný suçu iþleyen insanlara ayný miktarda cezanýn verilmesini
saðlamak deðildir. Suçun oluþmasýna neden olan sebeplerin oluþmayacaðý
siyasi, ekonomik ve sosyal yaþam düzenini kurabilmektir.

Tesettür, içki, kumar ve diðer tüm sosyal yaþam ile ilgili konularda Allah
Kur’an’da hep ‘daha hayýrlýdýr’ þeklinde öðütler vermiþtir. ‘Hayýrlýdýr’
demek, ‘sevaptýr’ demek deðildir. Ýnsanlar için ‘hayýrlý’ olan; sonuçlarý,
insanlarýn mutlu, huzurlu ve barýþ içerisinde yaþamasýný saðlayacak
davranýþ ve yaþam biçimleridir.

68. KALEM SURESÝ

52. Ayet (YNÖ meali)


Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öðütten baþka þey deðildir.

52. Ayet (EHY meali)


Halbuki o (Kur'an) bütün akýllý âlemler için bir öðüttür.

Allah, içki ve kumarýn kendisini haram kýlmayýp, bunlar sonucunda


toplumsal düzenin ve barýþýn bozulmasýna sebep olunmasýndan razý olma-
yacaðýný belirtmiþken, zina olayýný ise haram kýlmýþtýr. Aþaðýdaki ayette, ‘ ..
zina eden bir kadýný/erkeði kendileri gibi zina eden veya putperest bir
erkekten/kadýndan baþkasý nikahlamaz. Bu, mü’minlere haram kýlýn-

365
mýþtýr.’ denilerek zina, putperest olmayla eþ tutulmuþtur. Putperest olmak,
yani Allah’a ortak koþmak kesinlikle affedilmeyecek en büyük yanlýþtýr.
Zina da bununla ayný boyutta bir günah/yanlýþ kabul edilmiþ ve haram
kýlýnmýþtýr. Allah’a ortak koþan Ýsrail’in, Hz.Adem’i kandýrarak zina etmiþ
duruma düþürmesi de unutulmamalýdýr.

24. NÛR SURESÝ

3. Ayet (YNÖ meali)


Zina eden erkeði zina eden bir kadýn veya putperest bir kadýndan baþkasý nikahla-
maz. Zina eden kadýna gelince, onu da zina eden bir erkek veya putperest bir
erkekten baþkasý nikahlamaz. Müminlere bu, haram kýlýnmýþtýr.

3. Ayet (EHY meali)


Zina etmiþ erkek, ancak zina etmiþ olan veya Allah'a ortak koþan bir kadýnla; zina
etmiþ kadýn ise, zina etmiþ olan veya Allah'a ortak koþan bir erkekle evlenebilir.
Bu, mü'minlere haram kýlýnmýþtýr.

Peki niçin ‘ zina etmemek hayýrlýdýr’ denilmemiþtir de haram kýlýnmýþtýr?

Zina olayýnýn önüne geçilmemesi sevginin, saygýnýn ve namus gibi ahlâki


deðerin ve bunun sonucunda da aile kurumunun tamamen çöküþüne
sebep olur. Bu durum da; kendisine ve diðer bireylere karþý saygýsýz, mut-
suz, ortak amaçlarý olmayan nesillerin yetiþmesine, insanlarýn evlat sahibi
bile olmayý istemediði (insanlarýn azalmasý, Avrupa’nýn baþýna geldiði gibi)
ve de bir gün ortada toplum diye bir kavramýn, hatta insan adlý varlýðýn
kalmayacaðý son’a götürür. Herhangi bir sistemin en küçük yapý taþýnda
hastalýk meydana geldiðinde bunun önüne geçilmezse, bu durum sonunda
tüm sistemi sarar ve yok olmasýna sebep olur. Ýnsan toplumunun en küçük
yapý taþý olan aile kurumu ve deðerleri korunmaz ise, bu yanlýþýn devamýn-
da tüm insanlýk çökecek, evrimini tamamlamadan yok olacaktýr. Sonsuz
yaþamdaki sistemde cinlerle yer deðiþtirmekte olan insan toplumlarýný
böyle bir son’a gitmekten korumak için zina haram kýlýnarak kesinlikle
yasaklanmýþtýr.

366
ZÝNA

Allah insanlara seslendiði tüm sözlerinde her zaman insanlar için en iyi
/doðru olaný söylemiþ, barýþý, bireysel ve toplumsal mutluluðu koruma yol-
larýný göstermiþtir. Kur’an’da Ýslam dininin, yani öðretilmiþ olan; sevmek
üzerine kurulu yaþam ve davranýþ þeklinin dýþýnda bir din/yaþam þekli
seçilmesi durumunda, bunun kabul edilmeyeceði açýkça söylenmiþtir.

6. EN’AM SURESÝ

115. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinin sözü hem doðruluk hem de adalet bakýmýndan tamamlanmýþtýr. O'nun
sözlerini deðiþtirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi iþiten, en iyi bilendir O.

115. Ayet (EHY meali)


Rabbinin sözü, doðrulukça da adaletçe de tam kemalindedir. O'nun sözlerini
deðiþtirebilecek yoktur. O, iþitendir, bilendir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

85. Ayet (YNÖ meali)


Kim Ýslam'dan gayri bir din ararsa artýk o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o,
ahirette hüsrana düþenlerdendir.

85. Ayet (EHY meali)


Her kim Ýslam'dan baþka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana
uðrayanlardan olur.

Bekâretin evliliðe kadar korunup korunmamasý da her insanýn kendi irade-


siyle vereceði bir karardýr. Anlaþýlmasý gereken, cennette, herkesin gön-
lünün istediðiyle birlikte olduðu bir yaþam olmadýðýdýr. Bu yaþamýnda
herkesin nefsini buna göre eðitmesi de yine kendi iyiliði içindir. Allah’ýn
dininin/öðrettiði yaþam ilkelerinin güzel ve deðerli oluþu, adaletli oluþun-
dandýr; herkes kendisinden sorumludur.

367
33. AHZÂB SURESÝ

35. Ayet (YNÖ Meali)


Allah þu kiþiler için bir affediþ ve büyük bir ödül hazýrlamýþtýr: Müslüman erkek-
ler, Müslüman kadýnlar, mümin erkekler, mümin kadýnlar, itaat eden erkekler,
itaat eden kadýnlar, özü-sözü doðru erkekler, özü-sözü doðru kadýnlar, sabreden
erkekler, sabreden kadýnlar, Allah korkusuyla ürperen erkekler, Allah korkusuy-
la ürperen kadýnlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadýnlar, oruç tutan
erkekler, oruç tutan kadýnlar, ýrz ve iffetlerini koruyan erkekler, ýrz ve iffetlerini
koruyan kadýnlar, Allah'ý çok anan erkekler, Allah'ý çok anan kadýnlar.

35. Ayet (EHY Meali)


Bütün müslüman erkekler, müslüman kadýnlar, mümin erkekler, mümin kadýnlar,
itaat eden erkekler, itaat eden kadýnlar, doðruluk yapan erkekler, doðruluk yapan
kadýnlar, sabreden erkekler sabreden kadýnlar, mütevazi erkekler, mütevazi kadýn-
lar, zekat veren erkekler, zekat veren kadýnlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan
kadýnlar, ýrzlarýný koruyan erkekler ve kadýnlar, Allah'ý çok anan erkekler ve kadýn-
lar yok mu, iþte bunlara Allah bir baðýþlama ve büyük bir mükafat hazýrlamýþtýr.

Söylemeye gerek yok ama hatýrlatmanýn da zararý olmaz. Eþ cinsellik de


kabul edilecek birþey deðildir. Geçmiþde sýrf bu yüzden bir kent halký yer-
den silinmiþtir.

7. A’RAF SURESÝ

80. Ayet (YNÖ meali)


Ve Lût... Toplumuna þöyle demiþti: "Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadýðý
bir igrençliðe mi giriþiyorsunuz?"
80. Ayet (EHY meali)
Lut'u da gönderdik. O, kavmine: "Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadýðý
hayasýzlýðý siz mi yapýyorsunuz?

81. Ayet (YNÖ meali)


"Siz, kadýnlarý býrakýp þehvetiniz yüzünden erkeklere gidiyorsunuz. Doðrusu siz
sýnýr tanýmayan bir topluluksunuz."
81. Ayet (EHY meali)
Gerçekten siz, kadýnlarý býrakýp þehvetle erkeklere mi varýyorsunuz. Hayýr, siz pek
haddi aþan bir topluluksunuz!" dedi.

368
ZÝNA

82. Ayet (YNÖ meali)


Toplumunun cevabý sadece þunu söylemeleri oldu: "Çýkarýn þunlarý kentimizden.
Çünkü onlar, temizlik tutkunu insanlardýr."
82. Ayet (EHY meali)
Kavminin cevabi ise: "Çýkarýn þunlarý memleketinizden; çünkü onlar, eteklerini
çok temiz tutan insanlardýr!" demelerinden baþka birþey deðildi.

83. Ayet (YNÖ meali)


Biz de onu ve ailesini kurtardýk. Karýsý müstesna. O, geriye kalýp yere geçenlerden
oldu.
83. Ayet (EHY meali)
Biz de onu ve ailesini kurtardýk; ancak karýsý kalýp yere geçenlerden oldu.

Hatýrlatmak adýna; hiç birþey için tövbe kapýsý henüz kapanmamýþtýr.


Yanlýþ ve insana yakýþmayacak olaný tekrar etmemek þartýyla.

Bizler, insanlarýn binlerce yýldýr seçmiþ olduklarý yaþayýþ biçimleri, peþinden


gittikileri siyasi, kültürel ve felsefi akýmlarýn ne olduðunu ancak yazýlý tarih
belgelerinden öðrenebiliriz. Tabii eðer doðru olarak aktarýlmýþlarsa. Allah
ise, yerde yaþamýn baþladýðý andan itibaren meydana getirdiði varlýklarýn
neler yaptýklarýný, hangi durumlarda nefislerine yenilip, hangi
davranýþlarýnýn ne tür kötü sonuçlara sebep olduðunu gözlemlemiþtir. Bu
sebepten dolayý, Allah’ýn Kur’an’daki öðütleri ve ‘daha hayýrlýdýr’ diyerek
söyledikleri; toplumsal mutluluk ve barýþýn saðlanabilmesi için göstermiþ
olduðu denenmiþ, sonuçlarý görülmüþ doðru yollardýr.

Zinayý tamamen engelleyebilecek kuvvet ahlâktýr. Ýçki ve kumarýn sebep


olacaðý kötülük ve zararlarý engelleyecek olan da yine ahlâklý, eðitimli ve
aydýnlanmýþ bilinçli nesiller yetiþtirmektir. Ýnsanlara, insan olduklarýný ve
sevmeyi hatýrlatabilirsek, bütün kötülükler ortadan kalkacaktýr. Sevmeyi
hatýrlamanýn ilk ve en büyük adýmý da, kibirli olmayý býrakmaktýr.

...

369
370
TESETTÜR
Âlim; En Ýyi Bilen Allah Adýyla...

Tesettürün ilk ne zaman insan hayatýnda yer aldýðý kesin olarak bilin-
memektedir. Ýnancýnýn bir gereði mi, yoksa sosyal yaþamýn bir ihtiyacý ya da
mecburiyeti olarak mý baþladýðý konusunda kesin bir bilgi yoktur.

7. A'RAF SURESÝ

26. Ayet (YNÖ meali)


Ey ademoðullarý! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kýyafeti indirdik. Ama
takva giysisi en hayýrlýsýdýr. Ýþte bu, Allah'ýn ayetlerindendir. Düþünüp öðüt
almalarý umuluyor.

26. Ayet (EHY meali)


Ey Adem oðullarý, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat
takva elbisesi hepsinden hayýrlýdýr. Ýþte bu, Allah'ýn ayetlerindendir. Gerek ki,
düþünüp ibret alýrlar.

24. NÛR SURESÝ

30. Ayet (YNÖ meali)


Mümin erkeklere söyle: Bakýþlarýný yere indirsinler. Cinsiyet organlarýný/ýrzlarýný
korusunlar. Bu onlar için daha arýndýrýcýdýr. Kuþkusuz Allah, yapmakta olduk-
larýnýzdan haberdardýr.

371
30. Ayet (EHY meali)
Mü'min erkeklere söyle, gözlerini sakýnsýnlar ve ýrzlarýný (apýþlarýný) korusunlar.
Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak Allah, bütün yaptýklarýndan haberdar dýr.

31. Ayet (YNÖ meali)


Mümin kadýnlara da söyle: Bakýþlarýný yere indirsinler. Cinsiyet organlarýný/ýrz-
larýný korusunlar. Süslerini/zinetlerini, görünen kýsýmlar müstesna, açmasýnlar.
Örtülerini/baþörtülerini göðüs yýrtmaçlarýnýn üzerine vursunlar.
31. Ayet (EHY meali)
Mü'min kadýnlara da söyle, gözlerini sakýnsýnlar, ýrzlarýný korusunlar: görünmesi
zaruri olanlarýn dýþýnda zinetlerini açmasýnlar ve baþ örtülerini yakalarýnýn üzerine
vursunlar;

(Bu ayetin devamýnda kadýnlarýn kendiliðinden görünmeyen zinet yerleri-


ni kimlerin yanýnda açabilecekleri belirtilmektedir.)

Bir sözde yapýlmasý istenilen þeyi ifade eden kelime, söz içerisinde, eylemi
tanýmlayan sözcükdür; fiil’dir. ‘Örtülerini/baþörtülerini göðüs yýrtmaçlarý-
nýn üzerine vursunlar.’ cümlesindeki fiil; ‘vursunlar’ dýr. Neyi vursunlar;
‘baþ örtülerini ’. Nereye vursunlar; ‘göðüs yýrtmaçlarýnýn üzerine’. Yani
göðüs yýrtmaçlarýný kapatsýnlar. Ýstenilen göðüs yýrtmacýnýn kapanmasý,
göðüslerin gözükmemesidir. ‘Baþýnýzý örtün de böylece göðüs yýrtmacýnýzý
da örtebilirsiniz’ denilmemiþtir. Gösterilen yol; baþýn örtülmesi deðil, göðüs
yýrtmacýnýn örtülmesidir. Kendinize þu soruyu sorun; eðer bin dört yüz sene
evvel o dönemde yaþayan kýzlarýn baþ örtüsü kullanmalarýný sebebi teset-
tür olsaydý, özellikle ayrý bir ayetle uyarýlmayý gerektirecek kadar giysi-
lerinde göðüs yýrtmacý olabilir miydi? Her zaman göz önünde olmadýðý için,
adamlarý tahrik edip fuhuþa ve zinaya çeken bu durumun ortadan kaldýrýl-
masý istenilmiþtir. Eðer baþ örtülerinin sebebi tesettür olsaydý, uyarý gereke-
cek kadar açýk elbiseler giyiniyor olamazlardý. Baþ örtülerinin sebebi; yýka-
narak temizlenme imkânýnýn çok kýsýtlý olduðu yaþamlarýnda, saçlarýný
uçuþan çöl kumundan ve yüksek sýcaktan korumak istemelerinden dolayý
baþlarýný ve hatta yüzlerini de örtmüþ olmalarýdýr, týpký Arap ve Yahudi
adamalarý gibi, týpký bugün çöl ortamýnda yaþayanlarýn yaptýðý gibi. Çöl

372
TESETTÜR

ortamýnýn gerektirdiði bir zorunluluktur. Ýstenileni ve de olmasý gerekeni,


göðüs yýrtmacý olmayan giysiler de saðlar ve tabii ki aslýnda mesele ahlâk
meselesidir. Her kýzýn kendi karakteri ile ilgili bir sonuçtur. Ayný þekilde
adamýn da teþhirciliði kendi ahlâk seviyesiyle ilgilidir. Teþhircilik, kötü
sonuçlarý elbet o günlerde de yaþanan bir sorun olmuþtur.

33. AHZÂB SURESÝ

33.Ayet (YNÖ meali)


Evlerinizde de vakarlý oturun. Ýlk cahiliye teþhirciliði gibi kendinizi teþhir etmeyin.
Namazý/duayý yerine getirin, zekâtý verin, Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah siz-
den kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor.
33.Ayet (YNÖ meali)
Hem vakarýnýzla evlerinizde durun da önceki cahiliyyet devri çýkýsý gibi süslenip
çýkmayýn, namaz kýlýn, zekat verin, Allah'a ve peygamberine itaat edin! Ey Ehl-i
Beyt (peygamberin ev halký), Allah yalnýzca sizden kiri uzak- laþtýrýp tertemiz
pampak etmek istiyor.

59.Ayet (YNÖ meali)


Ey Peygamber! Eþlerine, kýzlarýna ve müminlerin kadýnlarýna söyle, dýþ giysilerini
üzerlerine alsýnlar. Bu onlarýn tanýnmalarý ve incitilmemeleri için çok daha uygun
bir yoldur. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
59. Ayet (EHY meali)
Ey peygamber, hanýmlarýna, kýzlarýna ve müminlerin kadýnlarýna söyle, dýþ
elbiselerinden (cilbablarýndan) üzerlerini sýkýca örtsünler! Bu, onlarýn tanýn-
malarýna, tanýnýp da eziyet edilmemelerine en elveriþli olandýr. Bununla beraber
Allah, çok baðýþlayýcýdýr, merhamet edicidir.

'..tanýnmalarý ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur' sözü;


örtünmenin bir farz olmadýðýný, mümin kadýnlarýn inançlý olduklarýnýn
anlaþýlmasý ve rahatsýz edilmemeleri için bir çözüm önerisi olduðunu anlat-
maktadýr. Buradaki sorun 'rahatsýz edenlerdir'. Ýnsanlarý rahatsýz etmekse
terbiye ve ahlâk meselesidir. Teñri bu sorunun çözümünü de belirtmiþtir;
‘bakýþlarýnýzý yere indirin’, yani; ahlâklý olup terbiyeli davranýn.

373
Allah’ýn, doðru davranýþ þekillerini öðretmiþ olmasý yanýnda, bizler kendi
akýlýmýzla da ahlâklý ve terbiyeli davranmanýn doðru ve deðerli olduðu
konusunda ayný düþüncede deðil miyiz? Bizlere düþen görev; ayetlerde,
Allah'ýn kabul edeceðini belirttiði ve bizlere öðretmiþ olduðu yolun ne
olduðunu doðru anlayabilmektir.

Ayetlerde ki öðütler ve bu öðütlerin gösterdiði yollar ; '... en hayýrlýsýdýr', '...


daha arýndýrýcýdýr', '... çok daha uygun bir yoldur' þeklinde belirtilmiþtir.
Allah'a ortaða koþmak, dinin/yaþamýn Allah’a ait olduðunu inkâr etmek,
insanlara zulmetmek, adaleti çiðnemek gibi davranýþlarýn cezasý Kur'an da
cehennem ve ateþ azabý olarak belirtilmiþken, kapanmama durumunda
böyle bir ceza verileceði Allah tarafýndan söylenmemiþ, tesettürün, rahat-
sýz edilmemek ve inciltilmemek için bir çözüm olduðuna iþaret edilmiþtir.
Bireysel ve toplumsal ahlâk ise örtülerle saðlanabilecek bir erdem deðildir.

Peki bu þekilde davranýlmasý sonucunda ortaya çýkan ve 'daha hayýrlý'


olduðu belirtilen durum nedir?

Ýnsanýn en büyük düþmaný nefsidir; istekleridir. Þeytan da zaten nefsine


hakim olamayan zayýf insanlarýn isteklerini kullanarak onlarý kötü ve yan-
lýþ olana, huzuru ve toplumsal düzeni bozma yoluna sürükler. Þehvet duy-
gusu isteklerin en güçlüsü ve bir an önce eyleme dönüþmek isteyenidir.
Buradaki sorun; bazý insanlarýn kontrol edemedikleri þehvet duygusu ile
rahatsýz edici þekilde çevrelerine bakmalarý sonucunda toplumsal ahlâký
yýpratan ve huzuru bozan durumlarýn oluþmasýdýr. Yani, tesettürün daha
hayýrlý olduðunun öðütlenmiþ olmasýyla; ‘madem ki þehvet duygunuza
hakim olamayýp ahlâksýz davranýþlarda bulunuyor ve huzurun bozulmasýna
sebep oluyorsunuz, o zaman son çare olarak kýzlarýnýzý örtmeniz daha
hayýrlýdýr’ denilmiþtir. Kur’an’da, insanlar için 'daha hayýrlý' olarak ifade
edilen durum; toplumsal huzurun bozulmamasý ve uyum içinde yaþan-
masýdýr, cennette olduðu gibi. Tesettür, o dönemdeki toplumun ve halkýn
içinde olduðu ahlâki zayýflýðýn sonucunda bozulan toplu yaþam huzurunun

374
TESETTÜR

mecbur býraktýðý bir çözüm önerisidir, yani bir ahlâk ve terbiye sorunudur.
Eðer cennette de kýzlar tesettürlü olarak yaþýyorlarsa, bu davranýþ için Kur'an
da 'daha hayýrlýdýr' denilmesi yerine tesettür farz kýlýnmaz mýydý? Ve kapan-
mayan kýzýn cehenneme gideceðine dair Kur'an da uyarý olmaz mýydý?

26. ÞUARA SURESÝ

209.Ayet (YNÖ meali)


Uyarý/hatýrlatma olacak! Biz zalimler deðiliz.

209. Ayet (EHY meali)


(Onlara) ihtar edilmiþtir ve Biz haksýzlýk etmiþ deðilizdir.

Peki kýzlar kapanarak kendilerini kimden saklarlar?

33. AHZÂB SURESÝ

55. Ayet (YNÖ meali)


Peygamber'in hanýmlarýna; babalarý, oðullarý, kardeþleri, kardeþlerinin oðullarý,
kýzkardeþlerinin oðullarý, hizmetlerindeki kadýnlar ve anlaþmalarýyla sahip olduk-
larýndan ötürü hiçbir günah yoktur. Allah'tan korkun, ey Peygamber hanýmlarý!
Kuþkusuz, Allah herþeye tanýklýk etmektedir.

55. Ayet (EHY meali)


O hanýmlar için babalarý, oðullarý, kardeþleri, kardeþ oðullarý, kýz kardeþ oðullarý,
müslüman kadýnlarý ve sahip olduklarý köleler hakkýnda bir günah yoktur; bunun-
la beraber Allah'tan korkun (ey peygamberin hanýmlarý), çünkü Allah, herþeye
þahit bulunuyor!

Kýzlarýn kendilerini sakýnmak zorunda kaldýklarý, kendi ailelerinden ve


yakýnlarýndan olmayan adamlardýr. Yani kendilerini rahatsýz edebilecek
olanlardýr. Problemin kaynaðý ve örtünmeyi mecbur býrakan, terbiye ve
ahlâk eksikliðidir.

375
Bu yaþamýmýz bir sýnav olduðuna göre, sýnav süresince içinden geçiril-
diðimiz ve denendiðimiz her durum, Allah'ýn cennet olarak adlandýrdýðý ve
sýnavý geçebilenlerin doðrudan eriþebileceði yerdeki yaþamlarýnda da
karþýlarýna çýkacak demektir. Bu hayatýmýzda denendiði durumlar karþýsýn-
da kendi irade ve seçimleriyle, akýlý iþletme özelliðine sahip bir varlýktan
beklenilen þekilde davranabilen ve yolun doðrusundan yürüyebilenler
sýnavý geçebilecek, doðrudan cennetdeki sonsuz yaþama dahil olacaklardýr.

Eðer ahlâklý ve namuslu olmak gibi, tesettür de kadýnlarýn bu yaþamlarýn-


da içinden baþarýyla geçmeleri gereken bir sýnav ve inancýn bir þartý ise, o
zaman cennet mekanýnda da kadýnlarýn tesettürlü/baþörtülü olarak yaþa-
masý gerekmez miydi?

Ayetlerde cennetteki yaþam þekli ile ilgili bilgiler verilirken, oradaki güzel-
liklerden, yiyecek ve içeceklerden, oradakilerin nasýl barýþ ve huzur içinde
yaþadýklarý örneklerle anlatýlýp ince ipek ve parlak giysilerden bahsedilirken,
kýzlarýn baþörtülü olduklarýnýn haberi de özellikle verilmez miydi? Sadece
ahlâklý, adaletli, barýþa ve yardým etmeye yönelik yaþayanlar doðrudan
cennete gidebilecek denilirken, sadece tessettürlü kýzlarýn cennete gide-
bileceði de ayrýca belirtilmez miydi? Eðer cennette de tesettür var ise
Kur’an’da bunun belirtilmemiþ olmasý eksiklik ve hata olmaz mýydý?

76. ÝNSAN SURESÝ

21. Ayet (YNÖ meali)


Üzerlerinde yeþil-ince ipeklerle, sýrmalý-kalýn ipeklerden giysiler vardýr. Gümüþten
bileziklerle süslenmiþlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiþtir.

21. Ayet (EHY meali)


Üstlerinde ince ipekten ve kalýn atlastan yem yeþil elbiseler vardýr; gümüþ bilezik-
lerle süslenmiþlerdir. Rableri onlara tertemiz bir içki sunmaktadýr.

376
TESETTÜR

18. KEHF SURESÝ

31.Ayet (YNÖ meali)


Bunlar için, altlarýndan ýrmaklar akan Adn cennetleri vardýr. Orada altýn bilezik-
lerle süslenecekler, ince ve kalýn ipekten yeþil giysiler giyip koltuklar üzerine kuru-
lacaklar. O ne güzel karþýlýk, o ne güzel dayanak!

31.Ayet (EHY meali)


Ýþte onlara Adn cennetleri vardýr; altlarýndan ýrmaklar akar; orada altýn bilezik-
lerle süslenecekler; ince ve kalýn ipeklerden yeþil elbiseler giyecekler; tahtlar üze-
rine dayanýp kurulacaklar. O ne güzel mükafat, ne güzel kurultay!

Peki eðer kýzlarýn cennette de tesettürlü olarak yaþadýklarýný kabul eder-


sek, ayný zamanda cennetteki ahlâk seviyesinin düþük olduðunu da kabul
etmemiz gerekmez mi? Hangi, akýlýný iþletebilen inançlý bir insan cennet-
teki yaþam ile ilgili böyle bir söz söyleyebilir?

Eðer cennete seçilmiþ insanlarýn ahlâksýz olamayacaklarýný akýlýmýz ve


inancýmýzla kabul ediyorsak, Allah'ýn, aslýnda kýzlarýn kapanmasýný deðil,
insanlarýn; kýzlarý tesettürlü olmak zorunda býrakmayacaðý þekilde ahlâklý
bir yaþam sürdürmesini istediðini de kabul etmemiz gerekir, cennette
olduðu gibi. Çünkü adaletli, çalýþkan ve ibadetlerini yerine getiren bir
insan dýþa vurmasada eðer manevi yapýsýnda ahlâki olgunluða eriþmemiþse
birgün mutlaka ailevi ya da toplumsal huzuru ve düzeni bozacaktýr. Böyle
bir insanýn Allah'ý yanýltabilmesi ve de cennete kabul edilmesi mümkün
deðildir.

13. RA'D SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Her bir için onu önünden ve arkasýndan izleyen gözcüler vardýr ki, kendisini
Allah'ýn emrine baðlý olarak koruyup denetlerler. Gerçek þu ki Allah, bir
toplumun maruz kaldýðý þeyleri, onlar, iç dünyalarýndakini deðiþtirmedikçe,
deðiþtirmez. Allah bir topluma bir periþanlýk dileyince de artýk onu geri çevirecek
bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dýþýnda koruyucu bir dost da olamaz.

377
11. Ayet (EHY meali)
Herkes için önünden ve arkasýndan takip eden melekler vardýr, onu Allah'ýn
emriyle gözetirler. Muhakkak Allah bir topluluða verdiðini -Onlar nefislerindekini
bozmadýkça- bozmaz! Bir topluluða da Allah bir kötülük irade buyurdu mu artýk
onun geri çevrilmesine çare bulunmaz. Onlar için O'ndan baþka bir vali de yoktur.

Kimi adamlar, ahlâklý davranýp nefislerine sahip çýkmaya çalýþmaktansa,


hanýmlarýn tesettürlü olmasýyla kendilerinin yanlýþ þeyler düþünmek ve
ahlâksýz davranmaktan korunduðunu düþünebilirler. Fakat hatýrlamalarý
gereken þey; bu yaþamda nefislerini eðitmek ve bakýþlarýný yere indirmeyi
öðrenmek zorunda olduklarýdýr. Cehennem azabýný tatmadan cennete gide-
bileceklerin ilk sýralardaki özelliklerinden bir tanesi de, kýzlarý tesettüre
mecbur etmeyecek seviyede ahlâka sahip olmalarýdýr.

Adamlar ve kýzlar karþý cinsi tahrik etmeyecek bir biçimde giyinmeye dikkat
etmelidirler. Yukarýda verilmiþ olan ayetlerde de görüleceði gibi Allah, bu
konuda 'daha hayýrlýdýr' diyerek özellikle kesin bir ifade kullanmamýþtýr.
Uyulmasý gereken tamamen kapanma gibi kesin bir þekil tarif etmeyerek,
örfe göre deðiþebilen, ancak temel prensip olarak cinsel tacize yol açmayarak
toplumsal ahlâkýn ve de böylece ailevi ve toplumsal huzurun korunmasýný
saðlayacak olan bir yol göstermiþtir.

Allah, bu öðüdü dinlemeyen kýzlarýn zorla örtülmesi ya da yönetenlerce


cezalandýrýlmasýný söylememiþtir. Tesettürlü olmayan kýzlarýn cehenneme
gideceðini de bildirmemiþtir. Eðer bu yaþamýn bir sýnav olduðunu kabul edi-
yorsak, eteklerini ne kadar uzatacaklarýna, göðüslerini kapatýp kapatmaya-
caklarýna, akýllarýný iþleterek ahlâklý olup olmadýklarýna dair kýzlarýn kendisi
karar verecektir, adamlar deðil. Çünkü sýnavýn sahibi ve deðerlendirmesini
yapacak olan Allah' dýr, insanlar deðil. Bizlere düþen; belirli bir yaþa ulaþana
dek evlatlarýmýza doðru ile yanlýþ olaný, sebepleriyle öðretmektir.

Türkiye’nin gündeminden düþürülmeyen tesettür meselesinin ne zaman


biteceðini soracak olursanýz, ne zaman ki tesettürlü kýzlarýmýz, tesettürün

378
TESETTÜR

onlarý cennete diðer kýzlara nazaran bir adým daha fazla yaklaþtýrmadýðýný,
ve tesettüre; bin dört yüz sene önce ÖK’ümüzün, kendilerine ‘Hz.Ýbrahim ’in
dinine/yaþam þekline uyun’ diyerek yol gösterdiði, ahlâk seviyeleri düþük
Arap ve Yahudi toplumundaki adamlarýn bakýþlarýný yere indirmemeleri-
nin ve teþhirci hanýmlarýn sebep olduðunu anladýklarý zaman derim.
Hanýmlarý tesettüre mecbur býrakan, Allah’ýn ‘takva giysisi sizin için daha
hayýrlýdýr’ sözüne sebep olan durum; teþhircilik ve bakýþlarýyla þehvet
duygularýný kýzlar üzerinden çekmeyen adamlardýr. Keþke tesettür ve hacý
sakalý, insaný cennete bir adým daha yaklaþtýrsaydý.

Kýzlar herhalde açýk giyinmenin þu yönünü hiç düþünmüyorlar. Bu þekilde


giyinmenin karþýya verdiði mesaj þudur; ‘Erdemlerimden, bildiklerimden,
yeteneklerimden ve düþüncelerimden yana seninle paylaþabileceðim pek
bir özelliðim yok. Deðerli olan ve paylaþabileceðim þey sadece vücudum. Al
iþte o da burada, beðendin mi? Bu durum ‘kendine saygý’ meselesi de
deðildir, ‘kendine deðer vermemektir’, karþýdakine verilen mesaj budur.
Tene doymak uzun sürmez. Doyumsuz olan; tenin içindeki iradenin sözleri,
bakýþlarý, sizinle nasýl konuþtuðudur; dostluktur; kâinatýn var edilmesinin
sebebidir.

Þu da bilinen bir durumdur ki; kýz, adamýn dikkatini çekebilmek için


açýldýðý sürece doygunluk verir ve çekiciliðini kaybeder. Deðerli ve çekici
olan þeyler hep bilinmeyen ve görünmeyenlerdir. Kýz ve adamlarýn sürekli
yeni iliþkiler yaþamasý da insani deðerleri ve bunun sonucunda da mutlu-
luðun kaynaðý olan duygusallýðý tüketmektedir. Bu sonucun en büyük
zararýný adam mý yoksa kýz mý görecektir? Hangisi olursa olsun ama bedeli-
ni toplumsal huzurun ve herkesin kendi mutsuzluðuyla ödemekte olduðu-
na hiç þüphe yoktur.

“Kýzýlay Derneði yararýna 31 Aralýk 1931'de Ankara'da ilk defa bir kýyafet
balosu verilecekti. Ben de böyle bir baloyu ilk defa görecektim. Bu neden-
le herkes gibi heyecanla ve merakla güzel bir kýyafet seçmek için aylar önce
hazýrlýklara baþladým. Sonunda altýma bir þalvar, üstüme bir sim iþlemeli
antika bir bluz giyip, üzerine de bir gömlek almýþtým.

379
Bu kýyafetim þimdiki ölçülere göre bayaðý kapalý, o zamanki ölçülere göre
açýk sayýlabilecek bir kýyafetti. Balo pek neþeli geçiyor, ben de kocamla
gayet güzel eðleniyordum.

Bir ara Atatürk, beni ve kocam Tekçe Pasa'yý yanýna çaðýrdý. Birlikte
amerikanbara doðru yöneldik. Fakat Atatürk biraz sinirli gibiydi. Bara yak-
laþýnca Atatürk, "Oðlum bizlere birer þampanya" dediler. Garson içkileri
doldurup Ata'ya ikram etti. Atatürk içki kadehini alýrken bana,
"Hanýmefendi buyurmaz mýsýnýz?" dediler. Ben de kadehi almak için bara
uzanýnca, bana eðilerek, "Bir daha böyle açýk saçýk bir kýyafet giymeyiniz."
buyurdular.

Ben neye uðradýðýmý anlayamadým. Kýpkýrmýzý oldum. Ezilip büzülerek


gidip yerime oturdum. Erkenden baloyu terk ettik.

O ikaz üzerine bir daha öyle açýk kýyafetler giymedim.

Büyük Atatürk, çok yogun çalýþmalarý arasýnda bizleri bile her yerde kon-
trol eder, hareketlerimizi ve hatalý kýyafetlerimizi böyle uyararak düzelt-
tirmeye çalýþýrlardý.

Melek Arýburun Tekçe'den bir aný...

Kaynakçalý Atatürk Günlügü, sayfa 321. Atatürk'ün gece Hilal-i Ahmer


(Kýzýlay) Cemiyeti'nin Ankara Palas'taki balosunu þereflendirmesi 31
Aralýk 1931.”
........

“Atatürk çok dikkatli bir insandý. Herhangi bir yere girildiðinde etrafa
þöyle bir göz atar, bütün eksiklikleri hemen görürlerdi. Gezilerde ve toplan-
týlarda bizleri bile kontrol eder, kýlýk kýyafetimiz ve hareketlerimizle
ilgilenir, hatalý bir tutumumuzu görünce daha sonra uyarýr, düzettirirlerdi.
Bazen öyle þeyleri ikaz ederdi ki, biz ve arkadaþlarýmýz bile o þeyin farkýna

380
TESETTÜR

varmamýþ olurduk. Ne bizlerin, ne baþkalarýnýn sarhoþluðunu kesin olarak


hiç affetmezlerdi.

Birgün birlikte baloya gidilmiþti. Bizler de Ata'nýn yaverleri ve yakýnlarý


olarak genç hanýmlardan ve kýzlardan pek ilgi görürdük. Baloda genç bir
hanýmla tanýþtýrýldým ve birkaç defa dans ettim. Bu arada vakit epey
geçmiþ, haným da ben de biraz alkol almýþtýk. Neþeli bir vaziyette dans
ediyorduk. Atatürk de pek neþeliydi. Etrafýna espriler daðýtýyor, bizlerle hiç
ilgilenmiyorlardý.

Ben bu fýrsattan istifade ederek hanýmý salonun arka taraflarýna doðru bir
köþeye dans ederek götürdüm. Zaten bekârdým. Orada biraz þakalasmak
istedim. Fakat gitmemizle Atatürk'ü karþýmda görmem bir oldu. Bana
kýzgýn bir þekilde, "Herkesin sizi takip ettiðini görmüyor musunuz? Çabuk
yerinize dönünüz." deyip, geçip gitti.

Tabii benim aklým baþýma gelmiþ, hemen salona dönmüþtüm. Dönmüþtüm


ama, balo daðýlýp Çankaya'ya dönerken, "Þimdi Ata'nýn yüzüne nasýl baka-
caðým?" diye düþünüyordum.

Az sonra veda ederek balodan ayrýldýk. Ben utancýmdan Ata'nýn yüzüne


hiç bakamýyordum. Arabanýn önüne mecburen bindim. Kendileri de
arkaya bindiler, biraz ilerledikten sonra, "Muzaffer" dedi. Ben de hemen
arkama döndüm. Baktým yüzü pek yumuþaktý. Hafif gülerek, "Toplantý iyi
geçti deðil mi?" diyerek bana bir göz attý.

Anladým ki, bu hatalý davranýþýmý, gençliðime ve bekârlýðýma vermiþ;


hoþgörü ile karþýlayýp beni affetmiþlerdi. Ondan sonra da herhangi bir þekil
de bu olaydan hiç bahsetmemiþ, babacan bir davranýþla unutup gitmiþler-
di. (1931)

Muzaffer Kýlýç'tan
Atatürk'ten hiç yayýnlanmamýþ anýlar
Sayfa:161-162, Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul.”

381
Her güzel ve deðerli olan eylem; ahlâklý olmanýn sonucudur. Allah'ýn isteði
ve rýzasýný kazanacak baþarý kýzlarýmýzý örtmek deðil, cennette olduðu gibi
tesettüre mecbur býrakmayacak þekilde ahlâk seviyemizi yükseltmek ve
ahlâklý nesiller yetiþtirmektir. Doðrudan cennete giden yola ilk adýmý ata-
bilmek, ilk önce ahlâk sýnavýndan geçmekle baþlar.

Bundan sonrasý da akýlýmýzý iþleterek, ÖK’ümüz Teñri’nin bizlere öðretmiþ


olduðu yollarý doðru anlamak ve buna uygun yaþayabilmektir. Çünkü
Kur’an da tarif edilmiþ olan din/yaþam; her türlü konu için ilkeleri taným-
lanmýþ olan cennetdeki yaþam þeklidir.

...

382
AHLÂK

Selâm; Esenlik, Barýþ ve Mutluluðun


Nasýl Saðlanacaðýný Gösteren Allah Adýyla...

68. KALEM SURESÝ

4.Ayet (YNÖ meali)


Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlâk üzerindesin.

4.Ayet (EHY meali)


Ve herhalde sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.

Bu açýdan bakýldýðýnda Teñri’nin ‘ahlâk’ a verdiði büyük önemin anlaþýl-


masý yanýnda, yerdeki insanlar arasýndan peygamber olarak seçtiði insan-
daki ‘ahlâk’ýn en güvenilir ve belirleyici özellik olarak dile getirilmiþ olmasý
da anlamlý ve önemlidir.

Ýnsanlýk mutluluða ve huzura ancak ahlâki olgunlukla ulaþabilir.


Mutluluðun tanýmýný ve çeþitlerini anlatabilmek gibi, tüm insanlar için
ayný biçimde yaþanabilecek bir mutluluðu tarif edebilmek de mümkün
deðildir.

383
Susamýþken kana kana su içebilmek, kýzgýn Güneþ’in altýnda bir aðaç göl-
gesi bulabilmek, özlediklerini bir anda karþýsýnda görebilmek gibi, insanýn
saðlýðýna veya sevdiðine kavuþmasý da yaþanacak ayrý ayrý mutluluklardýr.
Ýnsandan insana deðiþen mutluluk kavramý için bir genelleme yapmak
gerekirse, ‘mutluluk, insanýn o anda ihtiyacý olan madde veya manâya
kavuþmasý, sahip olmasý’ olarak tanýmlanabilir. Keyifli bir yemek yemek
aileyle, derin bir sohbete dalmak dostlarla, el ele yürümek sevilenle. Tüm
bu mutluluklarý doya doya yaþayabilmek için gerekli olan þey; insanýn önce
kendisiyle, doðayla ve bunlarýn sonucunda da yaþamla barýþýk olmasýdýr.
Ýnsanýn iç huzuru olmadýkça yaþayacaðý sadece anlýk mutluluklardýr.

Paylaþýldýðýnda mutluluðun daha güzel olmasý ve büyüyeceði de baþka bir


gerçektir. Bu da diðer insanlarla iletiþim içinde ve uyumlu yaþamanýn
gerekli olduðunu gösterir. Kendisi dýþýndaki insanlarýn mutsuzluðuna sebep
olan bir mutluluðu yaþamaya çalýþan insan yalnýzdýr ve zaten bu; erdemleri
olan ve ahlâki olgunluða eriþmiþ bir insanýn ne kabul edebileceði ne de kat-
lanabileceði bir durum deðildir.

Güzel ahlâk sahibi olmak mutluluðun en önemli kaynaðýdýr. Ýnsanýn sahip


olduðu diðer tüm erdemler ancak ahlâki olgunluða eriþmekle deðer
kazanýr. Ahlâkýn yokluðu, diðer sahip olduklarý insaný önemli yapmaya
yetse bile onu deðerli olmaktan uzaklaþtýrýr.

Yerde birbirinden farklý din inançlarýna/yaþam ilkekerine rastlamak


mümkündür. Ancak ahlâk evrenseldir. Ahlâk olgusuna sahip bir insan,
dini inancý, gelenek ve görenekleri farklý olan her toplumla çatýþmadan
yaþayabilir, her toplumda kabul görür ve mutlu olur.

Ahlâklý insan, aslýnda çevresinden önce kendisine saygýsý olan insandýr.


Kendisini, güzel olmayan ve çevresinin mutsuzluðuna sebep olacak durum-
lara düþürmemeye dikkat ederken ayný zamanda çevresine saygýlý davran-
ma içerisindedir. Ahlâklý olmak, sevildiðini ve sayýldýðýný hissettirir insana.
Bu duyguda beraberinde iç huzuru getirir ve mutluluk ancak o zaman
insan hayatýnda tam ve kesintisiz olarak yer alýr.

384
AHLÂK

Sevmek gibi, ahlâklý olmak da öðretilebilir insanlara. Fakat bu, sözle veya
yazýp çizmekle deðil, ancak kendi davranýþlarýmýzla örnekler teþkil ederek
mümkündür. Kendimize yapýlan saygýsýz ve ahlâksýz bir davranýþ, bizlere
ayný þekilde karþýlýk verme izinini vermez ki bu da; insan olduðumuzu
göstermenin en iyi yoludur. Ahlâklý olmayý aktarabilmek, ahlâký taþýyan bir
araç olmakla deðil, ahlâkýn sahibi olabilmek amacýnda büyük bir gayret
içerisinde yaþamakla ancak mümkün olabilir.

Ahlâklý olmanýn ne olduðunu bizlere anlatacak ve de öðretecek en kýsa


yol; insanýn kendisine davranýlmasýný istediði þekilde çevresine davran-
masýdýr. Bu þekilde yaþayabilmeyi baþarabilmek de ahlâklý olmanýn en
güvenilir kanýtý olacaktýr.

...

385
386
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Gâlib; Her Hâl ve Þartta Galip Gelen Allah Adýyla...

Mustafa Kamâl Atatürk’e yapýlan en büyük haksýzlýk; inancý konusunda


söylenenler, atýlan iftiralardýr. Acý olan þey ise; bu konuda ulaþýlmak istenilen
amaca hizmet edenlerin, Atatürk’ün inancý olmadýðýný sananlardan daha
çok ve de bilinçli olarak, Atatürk’ün inancýnýn ne kadar doðru ve güçlü
olduðunu ve bu konuda yapmaya çalýþtýklarýný yakýndan bilenlerin olmasýdýr.

Atatürk’ün, Allah ve islam inancýný bizlere anlatan en doðru bilgi ken-


disinin bu konudaki sözleridir. Mustafa Kamâl Atatürk’ün yaptýðý konuþ-
malarda inancýyla ilgili olarak söylediklerinin yanýnda, savaþlar sýrasýnda
farklý cephelerden arkadaþlarýna ve diðer komutanlara yazdýðý mektuplar
da bugüne ulaþan yazýlý resmi belgelerdir.

* “Mustafa Kemal, Fuat Bulca’ya 1913 Temmuz sonrasýnda, evliliði


dolayýsýyla gönderdiði mektupda, Allah’tan muvaffakiyet temenni ediyordu.

“Kardeþim Fuat,
Mektubunu aldým. Cenab-ý Haktan evliliðinin mesut ve mübarek olmasýný
bütün saflýðýmla dilerim.
...

* BÝR ÖMRÜN ÖTEKÝ YÜZÜ, Sinan Meydan, 2002

387
Rasim, Hamdi ve diðer arkadaþlar ne âlemdeler? Vataný kurtarmak için
þimdiye kadar olduðundan ziyade gayret ve fedakarlýk lazýmdýr. Endülüs
tarihinin son sayfalarýný okuyunuz.
...

Allah nasip ederse mücadele sahasýnda birleþiriz. Eðer Allah öyle takdir
etmiþse ahrette buluþuruz. Allahaýsmarladýk Fuat’ým.
(Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt I, s.38)

Mustafa Kemal’in Fuat Bulca’ya yazdýðý bu mektup dikkatle okunduðun-


da, mektubun son derece inançlý bir Müslüman’ýn kâleminden çýktýðý fark
edilecektir. Mustafa Kemal bu mektupda sadece ilahi güce olan tes-
limiyetini dile getirmekle kalmamýþ, ayný zamanda “Endülüs tarihinin son
sayfalarýný okuyunuz” ifadesiyle, islâm tarihinden ilham aldýðýnýn ip
uçlarýný da vermiþti.

Mustafa Kemal’in daha çok cephelerden gönderdiði mektuplardaki belli


baþlý dinsel vurgular þu þekilde özetlenebilir;

Bakalým Allah ne gösterecek. (Salih Bozok’a – 1911)


Muvaffakiyet Allah’tan. (Fuat Bulca’ya – 1911)
Ýnþallah dönmek nasip olursa size günlerce anlatacak hikayelerimiz var.
(Salih Bozok’a – 1911)
Dünya insanlar için bir dar’ý imtihandýr. (Madam Corinne’ye –1914)

Mustafa Kemal Paþa, milli mücadelenin þartlarýný ve halktaki ‘gizli gücü’ þu


sözlerle dile getirmekteydi; “Türk milleti, Allah’ýn inayetine güvenerek
hayatýný kurtarmaya, yaþamak hakkýna malik olduðunu dünyaya göster-
meye azmettiði gün, bütün vesaitten mahrum, yanlýz iman aþký ve istiklal
kuvvetine malik idi.” (Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri,
(A.T.T.B.), Cilt IV, Ankara 1964, s.4)

Atatürk’ün laiklik anlayýþýna göre, devlet, insanlara dinsel telkinlerde

388
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

bulunamayacaðý gibi, inanan insanlarýn inançlarýný etkisizleþtirmeye çalýþ-


maz. Fakat, kendi dinsel doðrularýný devletin iþleyiþ mekanizmasýna yer-
leþtirmeye çalýþanlara ise asla izin vermez. Atatürk, laikliðin din ve devlet
iþlerinin birbirinden ayrýlmasý dýþýnda, herkese din ve vicdan özgürlüðü
tanýnmasý anlamýna geldiðini þu sözlerle ifade etmiþtir.

“Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanýnýn emrine uymakta serbesttir.


Biz dine saygý gösteririz. Düþünüþe ve düþünceye muhalif deðiliz. Biz
sadece din iþlerini, millet ve devlet iþleriyle karýþtýrmamaya çalýþýyoruz.
Kasta ve fiile dayanan taasupkar hareketlerden sakýnýyoruz. Gericilere asla
fýrsat veremeyiz.” (Neda Armaner, “Atatürk Din ve Laiklik”,
Atatürkçülük, II.Kitap, Ýstanbul, 1988, s.324)

Atatürk’ün laiklik anlayýþýna göre, devlet deðiþik dinlere inananlar


karþýsýnda olduðu gibi, inanmayanlar karþýsýnda da tarafsýzlýðýný koru-
malýdýr. “Laiklik ne dinsizleþtirmektir ne de dinlileþtirmedir. Din karþýsýn-
da yansýzlýktýr, hoþgörüdür. Bu yüzden de saygýdýr. Dahasý, “laiklik dinsiz-
lik deðildir” demenin, dinsizlik suçlamasý karþýsýnda bir ezikliði, hatta dinden
bir tür özür dilemeyi çaðrýþtýrdýðý da unutulmamalýdýr. Öte yandan laiklik,
hukuksal tanýmlardan çýkýp, salt felsefesel ve ahlâksal alanlardan devlet
gücüyle kaldýrýlan, dinsel öðretiler yasaklanan, yahut ta devlet dinsizliði
özendiren, ya da ona sahip çýkarsa, dinsizlikte dinsel inanç olduðundan artýk
laiklikten deðil, ... din karþýsýnda devletin yansýzlýðýný yitirmesinden söz
edilebilir. Böyle bir devlet aþýrý uçlara kayarak , laik niteliðini yitirme tehlike-
siyle karþý karþýya kalacaktýr. Devletin din ile içli dýþlý olmasý kadar, devletin
dinler karþýsýnda tarafsýzlýðýný yitirdiði bir toplumda, laiklikten söz edile-
mez. Dolayýsýyla laiklik, din özgürlüðünün de güvencesidir.” (Sami Selçuk,
Laiklik, Ýstanbul 1994, s.18)”

'Din devleti' veya 'Ýslam Cumhuriyeti', daha bu tanýmlamanýn yapýlmasýn-


da bilgi yanlýþlýðý içerir. Çünkü kutsal kitaplar devletlerin resmi iþlerinin
yapýlmasýnda kullanýlmasý için yere indirilmemiþtir. Kutsal kitaplarýn
öðretileri sosyal ve ticari yaþamýn temel ilkelerini öðretir. Allah’ýn dinine

389
inanmak; Allah’ýn öðretmiþ olduðu yaþam ilkelerini kabul etmektir. Eðer
Kur'an'la bir devlet yönetilebilseydi bugün ne Ýran'da, ne de Suudi
Arabistan'da insanlarýn yazmýþ olduðu yüzlerce kanun ve yasalar olmazdý
ve hatta Kur'an yeterli olmuyormuþçasýna insanlarýn ilave kanunlar yaz-
masý da inançsýzlýk olurdu. Ýnsanlarý kendi çýkarlarý doðrultusunda yönete-
bilmek, istemedikleri ve iþlerine gelmeyen sorularý cevaplandýrmak iste-
meyen zihniyetler, insanlýk tarihi boyunca Allah'ýn sözlerini ve öðütlerini
saptýrmýþlar ve Allah korkusuyla yönetmeye çalýþarak insanlýðý maddi ve
manevi olarak sömürmüþlerdir. Semavi kitaplar; Allah’ýn, tüm insanlýða
seslendiði ve siyasi yönetim biçimleri de dahil olmak üzere her türlü sosyal
iliþkide insanlara barýþ ve adalet için yol gösteren öðütleridir, yönetici
olmak isteyenler için siyasi söylem malzemesi deðildir.

Cumhuriyet, krallýk, imparatorluk, kominizm, faþizm ve diðer tüm yönetim


biçimleri ve bunlara verilen bu adlar, insanlarýn ortaya koyduðu yönetim
modelleri ve kavramlardýr. Allah, yere indirdiði hiçbir Kitap’da bunlardan
herhangi birini önermemiþ ya da herhangi birine yönlendirmemiþtir ve
yönetim biçiminin adýnýn ne olduðu da Allah'ýn ilgilendiði þey deðildir.
Allah'ýn izlediði; herhangi bir yönetim modelinin içeriðindeki zihniyet ve
davranýþ biçiminin nasýl olduðudur. Ahlâkýn, adaletin, barýþýn ve yardým
etmeye yönelik bir iradenin yönetimde olup olmadýðýdýr.

Sözlük anlamý 'din ve devlet iþlerinin ayrýlmasý' olan laiklik tanýmlamasýn-


da ‘din’ adýnýn doðru anlamý olan ‘yaþam’ kullanýldýðýnda, ‘yaþam ve devlet
iþlerinin ayrýlmasý’ sözü oluþuyor ki bunun da fiziksel olarak mümkün
olmadýðý kendini hemen göstermektedir. Sadece bir adýn doðru anlamýný
bulmanýn, yýllardýr yaþanan anlaþmazlýklarý nasýl çözebileceðini görebiliyor
musunuz? Devletin yönetim iþlerinden baðýmsýz olan ibadetlerdir, din; yani
yaþam deðildir. Semavi kitaplarýn tümünün amacý; Allah'ýn, umutla var
ettiði, akýlý iþletme özelliðine sahip varlýk olan insan toplumlarýnýn barýþ
içinde yaþamalarý için eðitmek ve insan toplumlarýnýn düþmaný olan halk-
larýn tuzaklarý konusunda uyarmaktýr. Devlet yönetimi ise toplumlarýn
huzurlu ve mutlu yaþamasý için alýnan kararlar ve yapýlan çalýþmalardýr.

390
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Aralarýnda fark yoktur. Devlet yönetimi; dinin/yaþamýn; yani sosyal ve


ticari iliþkilerin adaletle ve sevgiyle insanlar tarafýndan yönetilmesidir.

Ahlâk ve merhamet erdemi olmayan akýl ve böyle bir akýlla oluþturulan


adalet anlayýþý zulmü ve haksýzlýðý getirir. Haksýzlýðýn yaþam bulduðu yerde
adalet olmaz. Adaletin olmadýðý ortamda da barýþ saðlanamaz. Kur'an'da
hukuk kavramý ahlâk temeline oturtulmuþtur. Ahlâk ile ilgili ayetler,
hukuk ile ilgili ayetlerden önce indirilmiþlerdir. Ahlâk temeline oturmayan
hukuk mutlak adaleti dimdik ayakta tutamaz, önce hukuk çöker ve
beraberinde devletin yýkýlýþýna yol açar. Bu nedenle, ahlâk erdemi olmayan
akýlýn deðeri olmadýðý gibi böyle bir akýlla verilen kararlar da insanlýða hep
acý vermiþtir.

Allah’ýn ilimiyle var ettiði doðanýn kanunlarý ile tabiatdaki varlýklar nasýl iç
içe ve uyumlu iseler, nasýl doðada bir çatýþma, uyumsuzluk yok ise, insanlarýn
koyduðu kanunlar da eðer Allah’ýn kutsal kitaplarda öðrettiði ilkeler/
Allah’ýn iradesi temel alýnarak oluþturulursa ayný düzen, huzur ve uyum
toplumlarýn yaþamlarýnda da saðlanacaktýr. Bu irade; ahlâklý, merhametli,
adaletli, barýþa ve yardým etmeye yönelik yaþamak ve yönetmektir. Siyasi
yönetim biçimleri de dahil olmak üzere bir iþi Kur'an'a uygun ve Allah adýy-
la yapmanýn doðru ve þahsi çýkar peþindeki insanlar tarafýndan saptýrýlmamýþ
olan anlamý budur.

Allah, Kur’an’da, yönetim þeklinin seçme ve seçilme esasýna göre


yürütülmesini söylemiþtir. Babadan evlada geçen bir yönetim þekli öner-
memiþtir.

4. NÝSA SURESÝ

59. Ayet (YNÖ Meali)


Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiðiniz
hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir þeyde tartýþmaya girdiniz mi,
eðer Allah'a ve âhiret gününe inanýyorsanýz, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle
yapmanýz hem daha hayýrlý hem de sonuç bakýmýndan daha güzeldir.

391
59. Ayet (EHY Meali)
Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yet-
kililere de. Sonra bir þeyde anlaþmazlýða düþtünüz mü, hemen Allah'a ve
Peygamberine arz edin onu, eðer Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan
müminler iseniz. Bu hem hayýrlý hem de netice itibariyle daha güzeldir.

42. ÞÛRA SURESÝ

38. Ayet (YNÖ Meali)


Rablerinin çaðrýsýna cevap verirler, namazý/duayý yerine getirirler. Ýþleri/yönetim-
leri, aralarýnda bir þûra'dýr. Kendilerine verdiðimiz rýzýklardan infak ederler.

38. Ayet (EHY Meali)


Onlar, Rablerinin davetini kabul etmekte ve namazý kýlmaktalar; buyruklarý
aralarýnda danýþýklýdýr (iþlerini de aralarýnda danýþarak çözerler) kendilerine
verdiðimiz rýzýklardan baþkalarýna daðýtýrlar;

(Þura: Karþýlýklý tartýþýp görüþerek karar alma. Ýþleri bu tür kararlarla


yürütme. Yönetimi, seçen ve seçilenlerin karþýlýklý denetimleriyle yürütme.)

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

161. Ayet (YNÖ Meali)


Bir peygamberin emanete hýyanet etmesi/kamu malýndan aþýrmasý olacak þey
deðildir. Her kim hýyanet eder, kamu malýndan bir þey aþýrýrsa, aþýrdýðýný kýyamet
günü yüklenip getirir. Sonra her benliðe; kazandýðý tam olarak ödenir. Hiç birine
zulmedilmez.

161. Ayet (EHY Meali)


Bir peygamberin emanete hiyanet etmesi olur þey deðildir. Her kim hiyanet eder-
se, ganimet ve hasýlattan bir þey aþýrýrsa kýyamet gününde boynuna aldýðý þeyi yük-
lenerek getirir. Sonra da herkese kazandýðýnýn karþýlýðý ödenir, hiç birine haksýzlýk
edilmez.

Bir dernek, vakýf, siyasi parti veya herhangi bir sistemin kuruluþunda söz
konusu olduðu gibi, bir devletin kuruluþunda da kurucu'nun ilkeleri
temeldir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Mustafa Kamâl

392
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Atatürk, Laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin siyasi iradesini belirlemiþ,


bunu 'ilkeleri' olarak ortaya koymuþtur. Bu ilkelerin hepsi ahlâk, adalet,
barýþ ve herkesin kendi iradesi ile karar verdiði seçim temeline oturmuþtur.
Komünizm, faþizm gibi siyasi yönetim modelleri ortaya çýktýklarý yüzyýl
içerisinde çökmüþ, yok olup unutulmuþken, Atatürk'ün ilkeleri ile
belirlediði siyasi irade ise, 21. yüzyýla da kendisini taþýmýþtýr. Bu iradeye ne
pahasýna olursa olsun sahip çýkýlacak, ebediyen Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin siyasi iradesi olarak yaþayacaktýr, ÖK’ümüz Teñri iziniyle.

* “Mustafa Kemal’in milli mücadele sýrasýnda dinden aldýðý desteðin


unutulmasýnýn bir diðer nedeni, ülkemizde din adýna yapýldýðý söylenen
þeylerin bir çoðunun geri, ilkel, baðnaz, çað dýþý bulunarak reddedilmesi, bu
bakýmdan aydýnlýðýn, çaðdaþlýðýn sembolü olarak görülen Mustafa
Kemal’in Ýslam düþüncesiyle hiçbir þekilde bir baðýnýn olmayacaðýna
toplumu inandýrma gayretidir. Bu davranýþ, dinsel etiketi olan herhangi bir
þeyden olumluluk beklenmemesi anlayýþýnýn bir uzantýsý olarak da deðer-
lendirilebilir. Özellikle aydýnlar arasýnda neyin dini olup olmadýðýný araþtýr-
mak, din sömürüsü ile mücadele etmek yerine, din etiketi taþýyan her þey-
den uzak durmanýn adeta bir genel kural haline gelmesi, Mustafa Kemal’in
dinle hep çatýþma halinde olduðu bir inancýn yaygýnlýk kazanmasýna yol
açmýþtýr. Aydýnlarýn bu konuda zaman zaman vurdum duymaz,zaman
zaman da bilinçli bir þekilde Atatürk ve din arasýnda çatýþma ve mesafe
olduðu fikrini besledikleri görülmektedir.”

Sinan Meydan’ýn yapmýþ olduðu bu araþtýrmalara ve doðru gözlemlere,


Atatürk’e inancý olmadýðý görüntüsü verme giriþimin niçin yapýldýðýný da
eklemek doðru olacaktýr.

Atatürk’ün, Kurtuluþ Savaþý’nýn kazanýlmasýna kadar insanlarýn


inançlarýný kullanarak onlarý bir araya getirdiði, cumhuriyetin ilanýndan
sonra kurmuþ olduðu laik siyasi sistem ile Türk milletinin Ýslam ile
baðlarýný kopardýðý iddiasý; doðrunun bilinmemesi, daha doðrusu birileri
tarafýndan bilinçli olarak bu þekilde öðretilmeye çalýþýlmasýndandýr. Bunun

* BÝR ÖMRÜN ÖTEKÝ YÜZÜ, Sinan Meydan, 2002

393
sebebi uzun vadeli bir planýn en önemli ilk adýmlarýndan biridir. Bu ‘biri-
leri’; devletimizin, Atatürk’ün ölümünden yýllar sonra parçalanabilmesi ve
‘büyük Esrail devleti’ nin kurulmasý sandýklarý siyonizmin amacýna ortak
olmuþ insanlardýr. Atatürk’ün ölümünden sonra ülke yönetimini ele almýþ
ve ülkemizi bugünkü durumuna getirmiþlerdir. Ýstenilen, Atatürk’ün inanç
düþmaný olduðunun Türk milleti tarafýndan kabul edilmesi ve bunun
sonucunda tam baðýmsýz Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa
Kamâl Atatürk ile Türk milletinin gönül baðýný koparmaktýr. Bizleri,
O’nun ilkelerinin ve kurmuþ olduðu devletin devamýnýn takipçisi ve
koruyucusu olmayan bir millet haline getirmektir. Bu durumu oluþturarak,
Kurtuluþ Savaþý gerektirecek bu günlere gelindiðinde, Türk milletinin
yeniden bir yumruk olmasýný engellenmeye çalýþmaktadýrlar. Çünkü,
Atatürk’ün devletimizi kurduðu siyasi irade, siyonizme hizmet edenlerin
Türk milletini boyunduruk altýna alma ve kapý kullarý halinde rezillik
içinde yaþatma amaçlarýnýn gecikmesine sebep olmuþtur. Kuvay-ý Milli
ruhunun silinmesine, Çanakkale savaþýnda ortaya konan inanç birliðinin
ve yurdumuzu topyekün savunma kararlýlýðýnýn tekrar oluþmamasýna çalýþ-
maktadýrlar. Ama sadece çalýþmaktadýrlar... Çünkü ‘doðru’ her zaman ‘su
üstüne’ çýkmýþ, kendisini görünür/bilinir kýlmýþtýr ve kan görevini, her
zaman yapmýþtýr.

Mustafa Kamâl Atatürk’ün inancýný gösteren daha birçok yazýlý belge


vardýr. Bir insanýn sözlerini doðrulayan þey ise; o konuda yaptýðý iþlerdir.

* “Atatürk, “dinsel inkilaplarýyla” Türkiye’de bir bakýma dinsel aydýnlan-


ma baþlatmýþtý. O, Ýslamýn temel kaynaklarý üzerinde yaptýrdýðý çalýþmalar-
da Türk-Ýslam dünyasýnda uzun zamandýr ihmal edilmiþ olan bir konu
üzerine eðilme ihtiyacý duymuþtu. Çok sayýda dini kitap bastýrarak, halkýn
kulaktan dolma, yanlýþ ve eksik olarak öðrendiði Ýslami bilgilerini kitabi
bilgilerle düzeltip din konusuna daha bilinçli yaklaþmasýna çalýþmýþtý.
1924 yýlýndan 1950 yýlýna kadar 352.000 takým Türkçe dini kitap
bastýrýlmýþ ve bunlar Atatürk döneminden baþlayarak yurdun en ücra
köþesine kadar daðýtýlmýþtý.
* BÝR ÖMRÜN ÖTEKÝ YÜZÜ, Sinan Meydan, 2002

394
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Bu kitaplarýn daðýlýmý þöyledir.


45.000 adet Kur’an’ý Kerim tercüme ve tefsiri (19’ar cilt)
60.000 adet Buhari hadisleri tercüme ve izahi (12’þer cilt)
247.000 adet din kültürü eserleri.
(Manaz, Atatürk Reformlarý ve Ýslam, s.147)

Bütün bu rakamlar Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dine karþý


kayýtsýz kaldýðýný, “negatif” yaklaþýmlar sergilediðini ileri sürenlere, anlam-
lý bir cevap niteliðindedir. Atatürk Türkiye’sinin “dinsel aydýnlanmayý”
hedefleyen bu icraatlarýný görmemezlikten gelen zihniyet sahipleri
Osmanlý Devleti’nde 15. yüzyýldan itibaren basýlan dini eserlerin sayýsýný
merak edip araþtýrma ihtiyacý duymuþ olsalardý genç Türkiye
Cumhuriyeti’ni ve Atatürk’ü daha iyi anlayacaklar ve takdir edeceklerdi.

Osmanlý Devleti’nde 1400 ile 1730 yýllarý arasýnda yani yaklaþýk 300 yýllýk
bir dönemde telif olarak 14 tefsir, 48 fýkýh, 25 akit ve kelam, 11 ahlâk ve
sadece 1 tane de hadisle ilgili, yani kýsaca dini içerikli olmak üzere toplam
99 eser yazýlmýþtý. Ayrýca “Funun’ý Aliye” ibaresinden dini nitelikli olduk-
larý bilinen 30 ve sayýlarý belirsiz en az 14 çalýþma yapýldýðý görülmekteydi.
Toplam 234 telif eserden 143’ü dini nitelikli idi.(Fahri Unan,
Medreselerinde Ýlmi Verimi ve Ýlim Anlayýþýný Etkileyen Amiller”, Türkiye
Günlüðü, s.58. Kasým-Aralýk 1999, s.98). Bu tablo dinsel nitelikli bir
imparatorluk olarak tanýmlanan Osmanlý Devleti’nin 300 yýllýk sürede dini
eser yazýmý ve basýmý konusunda oldukça kýsýr olduðunu ortaya koymak-
tadýr...

Ayrýca Osmanlý Devleti’nde dinsel alandaki kitabi çalýþmalarýn azlýðý


yanýnda, bu çalýþmalarýn halka ulaþmasýnýn da ne kadar güç olduðu tahmin
edilebilir. Osmanlý Devleti 1727 yýlýnda matbaayla tanýþmasýna raðmen,
çýkar amaçlý gerici zihniyet Ýslamýn kitabi olarak halka ulaþmasýna, yani
matbaada dini kitap basýmýna karþý çýkmýþtý. Bundan dolayý Osmanlý
halkýnýn zaten sýnýrlý olan bu dinsel yapýtlarla tanýþmasý neredeyse imkân-
sýzlaþmýþtý. Ýþte bu eksikliði fark eden Atatürk, Ýslamýn temel kaynaklarý

395
baþta olmak üzere birçok dinsel nitelikli eser tefsir ve tercüme ettirerek
halkýn dini konulardaki kitabi bilgi eksikliðini gidermeye çalýþtý.

Atatürk’ün inkýlap programýnýn din alanýndaki en kritik aþamasýný, Ýslam


dininin temel kaynaðý Kur’an-ý Kerim’in Türkçe’ye tercümesi ve Türkçe
okunmasý ile ilgili düzenlemeler oluþturmaktaydý. Atatürk bu konuda þöyle
diyordu:

“... Türk Kur’an’ýn arkasýndan koþuyor; fakat onun ne dediðini anlamýyor.


Ýçinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapýyor. Benim maksadým, arkasýn-
dan koþtuðu kitapda neler olduðunu Türk anlasýn...” (Osman N.Ergin,
Türk Marif Tarihi, Cilt V, Ýstanbul 1977, s.1950). Atatürk’e göre, “Bir
insanýn anlamadýðý ve bilmediði þeye tam ve içten inanmasý imkânsýzdý.
Tam ve gerçek iman ancak bilmekle mümkün olabilirdi. Ýbadette kul için
þart olan huþu ve samimiyet de yine ancak okuduðunu anlamýþ olmakla
saðlanmýþ olurdu. Geçmiþte Türkler kendi ulusal dillerinde deðil sadece
Arapça’yla Allah’a duada bulunduklarý için ne yaptýðýný ve yapacaðýný
bilmeksizin adeta bir sözcüðün bile anlamýný anlamadan Kur’an’ý ezber-
leyip beyni sulanmýþ hafýzlara döndüler.” (Afet Ýnan, Medeni Bilgiler ve
Atatürk’ün El Yazýlarý, s.365-367)

Atatürk ve din konusunda ABD büyükelçisi Sherrill’in söyledikleri ayrý bir


önem taþýmaktadýr. Çünkü, adý geçen büyük elçi Atatürk’le din konusun-
da bizzat tartýþmalara girmiþ ve Atatürk’ün nasýl bir din görüþüne sahip
olduðunu iyi gözlemlemiþti.

Sherrill, Atatürk’ün din görüþü hakkýnda þunlarý söylemektedir: “Dini


devletten ayýrmasý dinsizlik deðildi. Bunu kutsal kitabý kendi dillerinde
yayýnlatarak, bir elle aldýðýný diðeri ile vererek kanýtladý. Herkesin kendisi
okumasý için kutsal kitabýn sayfalarýný açtýysa O’na dinsiz demek haksýzlýk
olmaz mý? Kesinlikle evet. Þüphesiz Gazi, bizim G.Washington’umuz gibi
dindar deðil. Ama kabul gerekir ki, basit bir tren kondüktörünün ve yüz
binlerce basit Türkün hergünkü yaþamýna Kur’an’ý sokan adam hiç þüp-
hesiz saygýdeðer bir dini ihtilal yapmýþtýr.

396
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

Agnostik(Fizik ötesi þeylerin bilinemeyeceðine inanan) hatta, din düþmaný


diye suçlayanlara karþý, Gazi’nin Allah’a inandýðýný söylemeliyim. Ýnsan-
lýðýn bir Allah’a sahip olma ihtiyacý ve hakkýna; insanýn Allah’a þahsen
baðlanma ihtiyaç ve hakkýna inandýðýný da eklemeliyim. Ama bunun ka-
lýplaþmýþ dualar aracýlýðýyla yapýlacak þey olmadýðýna da inanýyor.” (MIL-
LENIUM,Bin Yýlýn Popüler Tarihi (1601-1700), S.7, Ýstanbul 2000, s.17)

“ 'Türkler' diyor Atatürk, 'Ýslam olduklarý halde, bozulmaya,yoksulluða,


gerilemeye maruz kaldýlar; geçmiþin batýl alýþkanlýk ve inançlarýyla
Ýslamiyet'i karýþtýrdýklarý ve bu suretle gerçek Ýslamiyet'ten uzaklaþtýklarý
için, kendilerini düþmanlarýnýn esiri yaptýlar. Gerçek Ýslam'ýn çok yüce,
çok kýymetli gerçeklerini olduðu gibi almamakta inatçý bulundular. Ýþte
gerilememizin belli baþlý sebeplerini bu nokta teþkil ediyor...'

Sadi Borak, Atatürk ve Din,


s.36-37 (Rönasans, Aralýk 1991s.61)”

Dinin kurallarýný/doðru yaþam ilkelerini öðreten Allah’dýr. Bizlere düþen,


evlatlarýmýza bu ilkelerin eðitimin vermektir ki en etkili ve doðru din/
yaþam eðitimi, kendi söz ve davranýþlarýmýzla doðru örnek teþkil etmektir.
Din/yaþam eðitiminin verileceði yerler camîler, Kur’an kurslarý ya da sadece
Ýmam Hatip Liseleri deðildir. Din/yaþam ilkeleri eðitiminin verileceði yer,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm resmi okullarýdýr ve bu eðitimin adý
‘din dersi’ deðil, ‘yaþam ilkeleri ve yurddaþlýk dersi’dir. Kur’an’ýn Türkçe
olarak tüm okullarda okutulmasý zorunludur. Bu eðitim sonrasý, ahiret
yaþamýna inanmak ya da inanmamak her öðrenenin kendi kararý olacaktýr.
Çünkü Kur’an’da öðretildiði gibi dinde/yaþamda baský yoktur. Bu eðitimi
alan insan, ‘din’in ne olduðunu ve ne olmadýðýný öðrenmiþ, ‘inancý’
konusunda kendi iradesiyle kendi kararýný vermiþ olur. Böylece artýk o
yurddaþýn inanç konusunda sömürülmesinin ve þahsi çýkarlar için kullanýl-
masýnýn yolu kapatýlmýþ olacaktýr.

Musrafa Kemal Atatürk:


“Müslümanlarýn toplumsal hayatýnda, hiç kimsenin özel bir sýnýf olarak

397
varlýðýný korumaya hakký yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini
hükümlere uygun hareket etmiþ olmazlar. Bizde ruhban sýnýfý yoktur.
Hepimiz eþitiz ve dinimizin hükümlerini eþit olarak öðrenmeye mecburuz.
Her kiþi dinini, din iþlerini, imanýný öðrenmek için bir yere muhtaçdýr.
Orasý da okuldur.”(Din nedir, Ne deðildir?, Bütün Dünya, Þubat,
S.2001/02,s.48-53)”

Siyonizm, ön planda Ýngiliz devletini kullanarak Türkiye’de inanç


konusunda iki büyük oyun oynamýþtýr. Bu oyunlarýn planlayýcýsý ve uygu-
latýcýsýnýn Ýngiltere devleti olmasýnýn sebebi Çanakkale savaþýdýr. Ýngilizler,
Çanakkale savaþýnda yaþananlarý bizden çok daha iyi araþtýrmýþlar ve
gördüklerini hiç unutmamýþlardýr. Siyonistler savaþý niçin kaybettiklerini
iyi çalýþmýþ ve ayný þeyin baþlarýna tekrar gelmemesi için bu sebebi yok
etmekten hiç vaz geçmemiþlerdir. Amaçlarý; Atatürk’ün inanç düþmaný
olduðu düþüncesini saðlamak ve de Mustafa Kamâl’ýn yapmaya çalýþtýðýnýn
aksine, Kur’an’ýn Türkçe olarak resmi okullarda okutulmasýný engellemek
olmuþtur. Her iki amaç içinde Atatürk’ün ölümünden sonra devletimizi
yönetenleri kullanmýþlardýr.

“Mustafa Kemal’in aðzýndan bir Çanakkale manzarasý; Bombasýrtý vakasý:


“... Biz, ferdi kahramanlýk sahneleriyle meþgul olmuyoruz. Yalnýz size
Bombasýrtý vakasýný anlatmadan geçemeyeceðim. Mütekabil siperler
arasýndaki mesafemiz 8 metre, yani ölüm muhakkak muhakkak... Birinci
siperdekilerin hiç biri kurtulamamacasýna kamilen düþüyor. Ýkincidekiler
onlarýn yerine gidiyor. Fakat, ne kadar þayan’ý gýpta bir itidal ve tevekkülle
biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceðini biliyor, hiç
ufak bir futtur bile göstermiyor; sarsýlmak yok. Okuma bilenler ellerinde
Kur’an-ý Kerim, cennete girmeye hazýrlanýyor. Bilmeyenler, Kelime-i
þahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren
þayan-ý hayret ve tebrik misalidir. Emin olmalýsýnýz ki Çanakkale
Muhaberesini kazandýran bu yüksek ruhtur.” (Mustafa Kemal Atatürk,
Anafartalar Hatýralarý, 1998, s.24)”

Hiçbir ülkenin silahlý kuvvetleri uzaydan gelmez. Ya da ülkeler ilk önce

398
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

kendi içlerinde silahlý kuvvetlerini oluþturup sonra aralarýnda deðiþ tokuþ


yapmazlar. Her ülkenin silahlý kuvvetleri kendi milletinden oluþur.
Herkesin mesleði ne ise, silahlý kuvvetler de bir meslektir. Barýþ zaman-
larýnda ordu mensubu olanlar bu mesleðin gereklerini yapar, savunma,
hayatta kalma ve gerekli olduðu durumlar için de taarruz etme sanatýný
/kabiliyetlerini geliþtiriler. Yurdun bütünlüðü tehlikeye girdiðinde ise
ülkenin yaþlý, genç, adam, kýz; bu topraklarý yurdu kabul eden, istiklâlin
deðerini bilen ve haklý onurunu yaþamak isteyen herkes artýk bu yurdun bir
askeridir.

Günümüzde, sanki silahlý kuvvetler ve Türk milleti farklý toplumlarýn par-


çalarýymýþ gibi, ‘millet ile ordunun arasý soðutulmaya çalýþýlýyor’ gibi bir
ifade kullanýlmaktadýr. Bu bilinçli olarak yapýlan yanlýþ bir tanýmlamadýr.
Ýstenilen þey, Türk milletini kendi yurdunu savunmaktan soðutmaya çalýþ-
malarýdýr. Ýstiklâl Savaþý gazilerinin çerez parasý olan maaþlarý, bir güney
Doðu gazisinin tazminatýnýn geri alýnmaya kalkýþýlmasýnýn sebebi de bu
amaca hizmet etmek için yapýlan giriþimlerdir. Bizlere, ‘bu yurd için canýný
ortaya koyanlara verilen deðere bakýn' mesajý vererek, bizleri toprak-
larýmýzýn savunucusu olma isteðinden soðutmaya çalýþmaktadýrlar. Bir mil-
letin, ordusuna olan güveninin sarsýlmasý için önce kendisine olan güveni-
ni kaybetmesi gerekir. Çünkü ordu ‘millet’tir, millet ‘ordu’ dur.

Bu topraklarda Türk olma niteliðini kaybetmemiþ olanlar, bugün de ne


dinlerinden/insanca yaþam ilkelerinden vaz geçtiler ne de yurdlarýndan.
Kurtuluþ Savaþý’mýz öncesi saldýrý yakýnda üzerimize yine gelecek; inancýmýz,
istiklâl ve yurd tutkumuzla ayný karþýlýðý bulacak, Teñri oluruyla.

“Bir gün Ýslam ülkelerinin birinden baðýmsýzlýk davasý için çalýþan liderler-
den biri Atatürk’ü görmeye gelmiþti.
- Bizim hareketin de baþýna geçmek ister misiniz? diye sordu.
Mustafa Kemal:
- Yarým milyonunuz bu uðurda ölür mü? diye sordu.
Adamcaðýz yüzüne bakakaldý.

399
- Fakat Paþa Hazretleri yarým milyonun ölmesine ne lüzum var? Baþýmýzda
siz olacaksýnýz ya... dedi.
Mustafa Kemal:
- Benimle olmaz beyefendi hazretleri, yalnýz benimle olmaz. Ne zaman
halkýnýzýn yarým milyonu ölmeye karar verirse o vakit gelip beni ararsýnýz.
diye sözünü tamamladý. (Atay, Çankaya,Cilt I,s.204-205)”

Atatürk, halkçý bir liderdi. Her defasýnda milli mücadelenin kazanýlmasýn-


daki en büyük pay sahibinin kendisi deðil, millet olduðunu vurgulamak-
taydý:
“-... bütün yapýlanlar herkesten evvel büyük Türk milletinin eseridir.
Onun baþýnda bulunmak bahtiyarlýðýna eriþmiþ bulunan bizler ise ancak
onun þuurlu fedakarlýðý sayesinde ve fikir ve iman birliði içinde müþterek
vazife görmüþ, öylece baþarý kazanmýþ insanlarýz; hakikat bundan ibaret-
tir.” (Soyak,Atatürk’ten Hatýralar,Cilt I,s.50-51,1973)

* "Ata'nýn dil ve tarih konularýyla yakýndan uðraþtýðý dönemdi. Zaman


zaman Çankaya'daki toplantýlarýnda ben de çaðrýlý olarak bulunuyordum.
Ýsteði üzerine de Dil Kurumu'nda etkin görev almýþtým. Din ve tasavvuf
konularý üzerindeki çalýþmalarýmý da biliyordu. Böyle bir araþtýrý toplan-
týsýnda birden bana seslenerek:
-' Sizden bir ricam olacak. Bir ülkeye ve ulusa Tanrý katýndan bir yalvaç
(peygamber [Farsça]) niçin gönderilir?' dedi.
Þu yanýtý verdim :
-' O ülke ve ulus ya da kavim, bilinen ve benimsenen Tanrýsal buyruklar,
âhlak düzeni ve iman gereklerini toptan inkar eder ve dünya için olumsuz
örnek olursa onlarý doðru yola iletmek için Tanrý görevlendirir. Bütün
Tanrýsal betiklerin (kitaplarýn) birleþtiði gerçek budur.'
Nasýl derinden bir soluk aldýðý, yüzündeki mutluluk çizgileri, baþýyla onay-
lamasý gözlerimin önündedir. Dedi ki:
- ‘ Evet çok haklýsýnýz. Ýþte bu nedenledir ki yüce Tanrý, Türk ülkelerine ve
ulusuna, bir yalvaç göndermek gereðini duymamýþtýr. Çünkü Türk ulusu,
Ýslam'dan çok çok önce tek Tanrý ýnancýna iyeydi (sahipti). Âhlak yapýsýný
da hiçbir çaðda bir yalvaca gereksinecek kadar yitirmedi. Kiþioðlunun yap-

400
ATATÜRK VE DÝN ÝNANCI

týðý putlara da tapmadý.' Sonra da su açýklamada bulundu : -' Geçenlerde


Ürdün Emiri Abdullah ülkemizdeydi. Þöylesi sýrasýnda konu, Ýslam alemi
için kutsal sayýlan yerlere geçmiþti. Biliyorsunuz, bu kiþinin babasý Mekke
Emiri þerif Hüseyin Pasa, 1. Dünya Savaþý'nýn en bunalýmlý döneminde,
Ýngilizler’le iþbirliði yaparak Osmanlý Devleti'ne karþý ayaklanmiþ ve Hicaz-
Filistin cephesinin düþmesine asýl neden olmuþtu. Emir Abdullah, üç yal-
vaç Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed'in ayný çevre ve ayný kavimler,
yani Sami kavimleri Museviler ve Araplara gönderildiðini, bu nedenle de
bu yerlerin Musevilik-Ýsevilik-Muhammedilik için kutsal olduðunu, bu
kutsallýðýn da sürdüðünü söyledi. Oysa biliyorsunuz biz Türkler, Ýslam'ý tek
Tanrý inancýný getirdiði için benimsedik. Onun dünya hareketi olabilmesi-
ni de kafa ve kýlýcýmýzla biz saðladýk. Türkler Müslüman olmasaydý Ýslam,
Musevilik gibi yerel bir din olarak kalýrdý. Ýslam alemine bu gerçeði anlat-
mak gerektir. Araplar, topraklarýna üç Tanrýsal din yalvacýnýn gelmesiyle
övünüp üstünlük öne sürerler. Bizi de bu durumda olmadýðýmýzdan
küçümserler. Aslýnda bu bizim âhlak ve insanlýk benliðimizi, hiçbir çaðda
bir yalvaca gereksinecek kadar yitirmemiþ olmamýzýn Tanrýsal deðer-
lendirmesi ve onayýdýr. Çünkü hangi yalvacýn nerede yol gösterme görevi
yapacaðý Tanrý'nýn takdiridir. Bu gerçekleri algýlayabilmiþ din
adamlarýmýzýn ulusumuza bu gerçekleri anlatarak o topraklarda aradýklarý
asýl esinlenme ve erk (kudret) kaynaðýnýn kendi yurdu olduðunu, karþý-
dakilerin, atalarýnýn ayýbýný kapatmak için uydurduklarýna inanmamalarýný
saðlamalarý asýl görevdir.’ Velet ÝZBUDAK (Atatürk'ün Dine Bakýþý) :

Bazýlarýnýn kafalarý, kalýn olduðu için deðil de, farkýna varýlmasýný


istemedikleri için belirginleþtirmek, Gazi Mustafa Kamâl Atatürk’ün aziz
hatýrasýna bir borçtur; Atatürk gibi olabilmek için inanç sahibi olmak da
þartdýr. Her ilkesiyle Atatürk gibi olmayý baþaranlar; inanç sahibi olan
Kuvay-ý Milli’yecilerdir. Rozet Atatürk’çüleri sadece laf üretir, Atatürk’ü
överler. Atatürk’ün ilkeleriyle iþ yapmaz, baþarýlarýný anlatarak yaþarlar.
Adaletinin yanýnda merhameti olmayan, bunlara cesareti ekleyemeyen, bu
erdemler ile birlikte sevgi için yaþamayan, Atatürk gibi olamaz.

401
Mustafa, ‘f’ harfinden dolayý Türkçe bir isim deðildir.

KAMÂL ATATÜRK ; ÖK AM ËL ATA TÜR-ÖK

ÖK; Allah/Teñri
AM; sevgi
ËL; iletme
ATA; var edilen
TÜR-ÖK/TÜRK; bir insan toplumu (ÝT-AT)

KAMÂL ATATÜRK; Teñri’nin sevgisini ileten var edilen Türk.

Sizler o’nu eksik öðrettiniz.


Sizler o’na ihanet ettiniz.
O sizleri, ecdadýnýzý tuzaða düþürmüþ olanýn elinden kurtamýþken, siz
o’nun size kazandýrdýðý þerefi çiðneyenlerle ortak oldunuz.
O sizleri kurtarmak için gönderilmiþken, siz bunu kavrayamadýnýz.

Gazi Mustafa Kamâl Atatürk’ün aþaðýdaki sözü, üzerinde derin derin


düþünülecek sözdür.

* “Atatürk, Milli Mücadele’nin bir ‘kutupsal çýlgýnlýk’ olduðunu söyleyen-


lere “hayýr, bu bir kutsal hesap meselesiydi” diye cevap vermiþ, bu hesabý
yaparken Türk’ün mayasýndaki cesarete, karakterindeki asalete ve
Türklük duygusunun gücüne, ve özellikle Milliyetçiliðin nasýl bir kuvvet
kaynaðý olduðu ve tarihin akýþýný nasýl etkilediði bilincine güvenmiþtir.”

Türk milleti, artýk kapýmýza dayanmýþ olan kutsal hesaplaþmada, adaletin,


barýþýn ve insan toplumlarýnýn düþmaný siyonizme karþý cihad ederek
inancýn bu en son ve en zor sýnavýndan ÖK’ümüzün oluru ve yardýmýyla
baþarýyla geçecek. Teñri, cihad edebilenleri, þüpheye yer býrakmayan inan-
ca sahip olmalarýndan dolayý doðrudan en güzel cennetine kabul edeceði-
ni söyleyen, bunun sözünü verendir.

...
* Günümüzde Atatürkçülük, Prof. Dr. Ýsmet Giritli, Der Yayýnlarý, 2000

402
T ÜRK MÝLLÝ BÜTÜNLÜÐÜ ÝÇÝNDE DOÐU ANADOLU
AÞÝRETLERÝNÝN SOSYO-EKONOMÝK VE KÜLTÜREL
YAPILARI VE BÖLÜCÜLÜK MESELESÝ

ABDULHÂLUK ÇAY, 1990

Hasîb; En Ýyi Ve En Hassas Biçimde Hesap


Soran Allah Adýyla...

I. BÖLÜCÜLÜK FAALÝYETLERÝ VE TÜRKÝYE


XIX. yüzyýl baþlarýndan itibaren Avrupalý emperyalist devletler arasýnda
denge, Osmanlý mirasýna göre kurulmuþtu. I. Dünya Savaþý sonrasýnda
baþta Büyük Britanya Ýmparatorluðu olmak üzere Ýtilaf Devletleri dünya
haritasýna kendi menfaatleri doðrultusunda þekil verdiler. Daha sonraki
dünyada baþ gösterecek huzursuzluðun baþlýca kaynaðý olan bu zoraki sýnýr
tespitleri Türk Milleti’ni Lozan sýnýrlarý içine itti.

1911 Trablusgarb savaþýndan 1922 yýlý 30 Aðustos’unda nihayetlenecek


zafere kadar 11 yýl cepheden cepheye koþan Türk Milleti’ni Cumhuriyetle
birlikte yeni bir mücadele bekliyordu: Medeni milletler seviyesine ulaþ-
mak, kalkýnmak ve hür dünyada layýk olduðu yeri almak. Medeniyet kav-
gasýnda olan Türk Milleti ne yazýk ki emperyalist devletlerin hâlâ “Þark
Meselesi” davasýnda olduklarýný geç de olsa gördü. Türkiye Cumhuriyeti

403
Devleti yakýn çevresindeki ülkelerden birleþmiþ Milletlere kadar uzanan
bir dostluk politikasý takip etmeye çalýþtý. Zaman zaman bu politikasýnda
baþarýlý da oldu. Ancak, II. Dünya savaþýndan sonra sýcak savaþýn yerini
alan soðuk savaþ, bütün sinsi, kahredici ve yýkýcý metotlarý ile Türkiye
baþta olmak üzere geliþme çabasýndaki ülkeleri tehdit etmekte gecikmedi.
Bu tehdidin mahiyeti ne idi?

Bilindiði gibi tarihimizde görülen felaketler aþaðýdaki üç özellikten birini


taþýmaktadýr:

•Düþman milletlerin saldýrý ve istilasýna uðramak,


•Ülke yöneticileri arasýnda iktidar mücadelesi,
•Devlete karþý ayaklanma ve iç isyanlar.

Bu felaketler milletimizin sað duyusu sayesinde kýsa zamanda bertaraf


edilebilmiþtir. Çünkü bu tehlikeler hiçbir zaman ideolojik mahiyette deðil-
di. Milletimizin tarihinde ilk defa karþýlaþtýðý bu yeni tehlike ne yazýk ki 12
Eylül 1980 öncesinde Türkiye’mizi bölünmenin eþiðine getirmiþtir. Ýdeolo-
jik mahiyetteki bu tehlikenin adý “ Komünizm”di. Bu ideolojinin gayesi ise,
Türk Devleti’ni yýkmak, Türk vatanýný parçalamak ve Türk Milleti’ni
ortadan kaldýrmaktý. Bu hedefe ulaþabilmek için takip ettiði stratejide sýnýf
kavgasýnýn yanýnda “bölücülük” ilk sýrada yer almaktadýr. Türkiye’mizde
beynelmilel komünizmin amacýna ulaþmak için kullandýðý “bölücülük”
faaliyetleri iki cephelidir:

•Etnik Bölücülük,
•Dini Bölücülük.

Zaman zaman her iki bölücülük faaliyetlerinin ayný gaye altýnda yapýldýðý
da müþahede edilmektedir. Aralarýnda çeþitli farklýlýklarý görülen aþiret-
lerin Kurmanç ( Kurdaçi ) aðzý etrafýnda toplanarak Doðu ve Güneydoðu
Anadolu bölgemizde sun’i bir millet yaratma çabalarý ile ayný bölgede
tamamen “Alevi” inançlý vatandaþlarýmýz hedef alýnmak suretiyle yapýl-
maya çalýþýlan dini bölücülük ayný gayeye yöneliktir.

404
KÜRÜT TOPLUMU

Beynelminel komünizm, Türkiye’de organize ettiði dini ve etnik bölücülük


hareketleri yanýnda yurt dýþýnda çeþitli Ermeni terör faaliyetlerinin orga-
nizesinde de en etkili ideolojidir. Günümüz Türkiye’sinde dini ve etnik
bölücülük harekeleri tamamen dýþ mihraklarca desteklenmekte ve
Türkiye’den baþka Ýran, Irak ve Suriye’yi de yakýndan ilgilendirmektedir.
Bölgede sun’i olarak yaratýlmak istenen bir zoraki millet, ister istemez bu
devletlerin bir takým siyasi kombinezonlarýn içinde yer almalarýna sebep
olmaktadýr. Özellikle Türkiye’nin bu yakýn çevre devletlere karþý takip
ettiði dostça politikaya raðmen, bazý komþu devletlerin “siyasi Kürtçülük”
ve “mezhep faktörü” nü Türkiye’ye karþý düþmanca bir politika vasýtasý
olarak kullanmakta oluþlarý, Türkiye’nin bölgedeki etkinliðinden ve
jeopolitik imkânlarýndan kaynaklanmýþ görünmektedir. Fakat bu küçük
devletlerin Türk düþmaný politikalarýnýn arkasýnda emperyalist büyük
devletlerin Ortadoðu’daki hakimiyet mücadelesi yatmaktadýr.

Bugün Irak, Ýran, Türkiye ve Suriye topraklarýnda daðýnýk yaþayan ve


kendilerine “Kürt” adý verilen bu unsurlarýn, en azýndan Türk’lerin
Anadolu’ya gelmelerinden itibaren bin yýlý aþkýn bir ortak tarihe, kültüre
sahip olduklarý bilinmektedir. Bunun yanýnda coðrafi daðýlýmlarý itibariyle
tamamen Türk konar-göçerleri ile birlikte ayný bölgede hayatlarýný sürdür-
müþler, hiçbir zaman Arap göçebeleriyle karýþmamýþlar veya Ýran içlerinde
görülmemiþlerdir. Diðer yandan yerli ve yabancý araþtýrmalarýn ortaya
kesin olarak koyduðu gerçek “Kürt” adý ile bilinen bir ýrkýn tarihte mevcut
olmadýðýdýr. Bunun yanýnda dil, edebiyat, tarih, sosyoloji, folklor ve
etnoloji araþtýrmalarý bölge insanlarý ile Türk milletinin çok ortak yanlarýný
ortaya koymaktadýr.

II. “KÜRT TERÝMÝ” ÜZERÝNE TEZLER


1800 yýlý baþlarýndan itibaren gerek Türk topraklarýnda ve gerekse
Avrupa’da baþlatýlan çalýþmalarla Suriye, Irak, Ýran ve Anadolu’nun
doðusunda yaþayan bir takým aþiretlere “Kürt Kimliði” kazandýrýlmasý için
ilmi ve propaganda mahiyetindeki çeþitli çalýþmalar yapýlmýþ ve
günümüzde bu türden çalýþmalara devam olunmaktadýr. Bölgede çeþitli

405
sebeplerle menfaatleri olan XIX. yy. Avrupalý emperyalist devletlerin bu
aþiretlere “Kürt” olduklarý, bölgede ayrý bir etnik unsur olduklarý þuuru
kazandýrýlarak ayrý bir devlet kurdurma çabalarý “Kürtçülük” hareketinin
temelini oluþturmaktadýr. Ýster ilmi nitelikli isterse propaganda nitelikli
“Kürt varlýðýný ispat gayretleri” hiçbir ilmi temele dayanmamaktadýr. Bu
tespit bizzat bu türden eserler yazan Batýlý bilim adamlarýnca da vurgulan-
maktadýr. Basile Nikitin’in eserinde1 önsöz yazan Lois Masignon bu gerçeði
þu þekilde itiraf etmektedir:

“ Kürt konularýyla uðraþan bir dizi uzman yarým yüzyýldan beri bu konular-
da metodik bir incelemeye giriþmiþ olmakla birlikte, Kürdistan’ýn ne
olduðu henüz iyice bilinmemektedir.

Hiçbir zaman tarihte bir Kürt devleti var olmamýþsa da bir Kürt meselesi
vardýr.

Çeþitli Kürt diyalektleri, Ýran menþeli olsalar bile, menþelerinde bundan


ayrýlan bir temel bulunduðu hissedilmektedir.

Bu günkü dinleri Ýslam olmakla beraber, hak yol mezheplerine pek az


uygunluk arz eden Yezidilik, Elh-i Hak, Sünni ve Þii Kürtler’de bir takým
eski unsurlar hâlâ yaþamaktadýr” 2.

Bilindiði gibi, milletler oldukça karmaþýk kuruluþlardýr. Milletlerin yapýsýn-


da etnik, coðrafi, kültürel faktörler rol oynamakta, ancak gene milletlerin
özelliklerine göre bu faktörlerden bazýlarý daha büyük rol oynamaktadýr.
Tarih, antropoloji, filoloji ve etnoloji ilmi bir Kürt milletinden bahsedilme-
si ya da böyle bir milletin varlýðýný ispat etmekten uzaktýr. Ancak günü-
müzde Ortadoðu’nun bölünmüþ hali emperyalist emellere hizmet etmek-
tedir. Böyle bir siyasi yapýda “Kürt Meselesi” nin gündeme gelmesi
bölgedeki bölünmüþlüðü daha arttýracak ve bu siyasi yapý bölgenin bir
müddet daha sömürülmesine hizmet edecektir. Meseleye bu þekilde yak-
laþýldýðýnda Batý bloku ve Sovyet bloku, meselede “mevcut Kürt denilen

406
KÜRÜT TOPLUMU

topluluklarýn varlýðý”ndan hareket etmekte ve topluluklarýn millet olup


olmamasýný tartýþmalardan uzak tutmaktadýrlar.

O halde ayný noktadan hareketle bir durum tespiti yapmak uygun olacaktýr.

Günümüzde Kürt adý verilen topluluklar Türkiye, Ýran, Irak, Suriye ve çok
az miktarda olmak üzere Sovyetler Birliði’nin Kafkasya bölgesinde yaþa-
maktadýrlar. Aralarýnda dini, kültürel ve siyasi farklýlaþmanýn bariz olarak
görüldüðü bu topluluklar “Kürt” adý altýnda toplanmakta ve nüfuslarý
hakkýnda deðiþik rakamlar verilmektedir. Zikredilen bölgedeki 15 milyona
kadar çýkarýlmakta, bu nüfus daðýlýmý da % 34’ü Türkiye, % 26’sý Ýran, %
24’ü Irak, % 11’i Suriye olmak üzere verilmektedir.³ Ayrýca Sovyetler
Birliði’nde bir Kürt azýnlýðýnýn mevcudiyetinden de bahsedilmektedir.
Ancak, bu rakamlar Sovyet istatistiklerinde daha büyük oranlara ulaþ-
makta, günümüzdeki Batý kaynaklarý da herhangi bir tetkike ihtiyaç duy-
madan bu istatistikleri esas almaktadýr.4

Bu coðrafi daðýlým içinde yaþayan topluluklar W. Minsorsky’e göre dil


bakýmýndan Kurmanç/Kurdaçi, Zaza, Kalhur ve Luri olmak üzere dört ana
lehçeye ayrýlmýþ vaziyettedirler. Kendi içlerinde daha alt seviyede “bölge
aðzý” þeklinde nitelendirilebilecek gruplara parçalanmýþlardýr. Dini bakým-
dan bu karmaþýk yapý daha da büyümektedir. Genellikle Ýslam olan dini
yapý çeþitli mezhep ve tarikatlara bölünmüþ vaziyettedir. Sünni, Þafi, Þii,
Alevi gibi gruplar mevcuttur. Dil bakýmýndan ayný olan grup içinde iki
hatta daha fazla mezhep yönünden farklý gruplar oluþmuþtur. Mesela,
Türkiye’deki Zaza gruplarý içinde Elazýð, Bingöl, Muþ bölgesinde Þafii ve
Sünni Zaza olduðu gibi, Tunceli’de “Ehl-i Hak, Alevi, Ali Allahi”ler bu-
lunmakta ve kendilerini ayrý topluluklar olarak kabul etmektedirler.
Sovyet Kürdoloji Enstitüsü ise, genelde “Zaza aðzýný” Kürtçe diyalektler-
den saymamakta ve siyasi açýdan dilleri Kürtçe kabul edilmeyen bu gruplar,
Kürt olarak propaganda edilmektedirler.

Antropolojik bakýmdan bölge halklarý üzerinden Batýlý bilim adamlarýnca


çeþitli araþtýrmalar yapýlmýþ ve ancak ortak bir ýrki yaný tespit oluna-

407
mamýþtýr. Doðu bölgesi Kürt topluluklarý sima olarak Ýranlýlarla benzerlik
göstermesine raðmen “brakisefal” topluluklardýr. Anadolu’da Adýyaman
çevresindeki aþiretlerde Kafatasý indisi 74-76 olan gruplara rastlanmak-
tadýr. Yani bu gruplar dolikosefaldýr. Batý gruplarý brakisefal ve Türkmen
tipindedirler. Bu hususlarý deðerlendiren B.Nikitin, Kürdü fizik yapýsý
bakýmýndan ele alýrsak, bugün daha mükemmel bir baþka örnek bulu-
nacaðý þüphelidir” 5, diyerek ýrki bakýmdan bir ortaklýðýn olmadýðýný kabul
etmektedir. Bölgede yapýlan diðer araþtýrmalarýn tespiti, Kürt etnik tipinin
çok karýþýk bir karakterde oluþu 6 yanýnda “Kürt tipi için ortak bir formül
bulma düþüncesinin bir hayal olduðu” 7 gerçeðidir.

Görüldüðü üzere ispatý mümkün olmayan bir millet yaratma çabasý,


bölgede bir “Kürt kimliði” oluþturmaya yönelik gayretler söz konusudur.
Meselenin vahametini ortaya koymak için A. Bennigsen’in zikrettiði ista-
tistiði vermek yeterlidir. Buna göre 1932 yýlýndan önce “Kürt Meselesi” ile
ilgili yapýlan neþriyatýn toplamý 732’dir. Bunun 270’i Rus, 182’si Ýngiliz,
132’si Fransýz, 123’ü Alman vb. yazarlarýn kaleminden çýkmýþtýr 8. 1932
sonrasý Türkiye dýþýnda yapýlan neþriyatý takip etmek dahi mümkün ola-
mamýþtýr.

Diðer taraftan tarihi bir realite vardýr. Bu hakikat “Kürt” terimi ile taným-
lanan topluluklarla ilgili bilgilerin ilk defa X. yy. da ortaya çýkmýþ
olmasýdýr. Keza “Kürdistan” terimi de ilk defa Büyük Selçuklu Sultaný
Sançar (ölm.1157) zamanýnda yazýlmýþ olan Ýslami eserlerde zikredilmekte
ve adý geçen bölge Zaðros daðlarýnýn güneyini ihtiva etmektedir. Bütün
bunlara raðmen siyasi amaçlarla “Kürt meselesi” gündeme getirilmekte ve
gündemde tutulmaya çalýþýlmaktadýr.

Günümüzde ister ilmi sýfat altýnda, ister propaganda amaçlý “Kürtçülük”


hareketinin üzerinde durduðu, dört ana tema vardýr. Bu temalar bölgede-
ki topluluklara “bir Kürt kimliði” kazandýrýlmasý bakýmýndan ele alýnmýþ ve
propaganda edilmiþtir. Bunlara sýrasýyla göz atmakta fayda vardýr.

408
KÜRÜT TOPLUMU

II.1 Kürt Tarihi Meselesi


Makalenin baþýnda da zikrettiðimiz gibi bir tarihi geçmiþinin varlýðýnýn
ilmen ispat edilemeyeceði Kürt tarih konusunda ilk ve yegane gelen isim
Wiladimir Minorsky’dir. “Prensipte milletlerin menþe’lerini etimoloji ile
ispat etmek tehlikelidir. Bunun için tarihi ve coðrafi elemanlara dayanmak
gerekir”9 diyen Minorsky, daha önceleri Ansiklopedia d’Ýslam’a 1927 yýlýn-
da yazdýðý “Kürtler” maddesinde Kürt tarihiyle ilgili olarak tamamen
varsayýmlara dayanmakta ve etimoloji ile meseleyi aydýnlatmaya çalýþmak-
tadýr. Ayný makale Türkiye’de yayýnlanan Ýslam Ansiklopedisi10’ne ne
yazýk ki aynen tercüme edilmiþtir. Tarihi gerçekler XI. yy.’dan önceki
dönemler için “Kürt” adýndan bahsetmemekle birlikte, Minorsky,
Mezopotamya’nýn en eski ve tarihte kaybolmuþ milletleri ile Kürtler
arasýnda münasebet kurmakta ve böylece bir Kürt tarihi ortaya çýkmak-
tadýr. “Kürt meselesi” ile ilgilenen bilim adamlarýnýn hemen hemen
tamamý da Minorsky’nin bu tezini aynen kabul etmiþler ve böylece “Ýlmi”
olmayan, tarihi gerçeklerle, tarih metodu ile baðdaþmayan tamamen prop-
aganda amaçlý bir “Kürt Tarihi” ortaya çýkmýþtýr.

Minorsky’nin tezinden hareketle Kürt tarihi ile ilgili ortaya atýlan iddialarý
iki grupta toplamak mümkündür.

A. Kürt adý altýnda toplanmak istenen cemaatler, tarihin derinliðinde kay-


bolmuþ eski bazý kavimlere dayandýrýlmak istenmektedir. Mesela bunlar-
dan Ksenefon’un sözünü ettiði Karduk ve Kardu 11 larla günümüzdeki bu
Türk aþiretleri arasýnda bað kurulmak istenmektedir.

Karduklar’ýn ülkesi olarak zikredilen bölge Dicle Nehri (Tigre) ile Cudi
Daðý (Djudi) arasýnda Beth-Quarda olarak bilinmektedir. Ksénefon
(Xénophen)’da adý geçen kardukhoi’ler bugünkü Bokhtan (eski adý
Carduque) yataklarýnýn bulunduðu bölgede yaþamaktadýrlar12. Quardu
kelimesi Sami menþeli olup “kuvvetli, kahraman” anlamýndadýr.
W.Minorsky bu kelime ile Urartular’a verilen bir ad olan Qald (Khald) ve
Gürcüler’in atalarý kabul edilen Kharthli adý ile de bað kurabileceðini ileri
sürmektedir.13

409
Ortaya atýlan bu görüþler kýsa sürede çürütülmüþtür. Th.Nöldeke,
M.Hartmann, Webisbach gibi þarkýyatçýlar, Kürt terimi ile Kardu terimi
arasýnda etimolojik olarak her hangi bir bað bulunmadýðýný ilmi olarak
ispat etmiþlerdir.14

“Kürt” terimi ile adlandýrýlmak istenen topluluklarýn menþe’lerinin baðlan-


mak istendiði bir topluluk da Kaldeliler’dir. Dilciler’den F.Rödiger ve
A.F.Pott, adý geçen diller arasýnda yaptýklarý karþýlaþtýrma sonunda
“Kürtçe” adýyla yaratýlmak istenen dilin Kalde menþei olmasý teorisini red-
dettiler. Ancak bu dilciler, bu teorinin yerine baþka bir teori ortaya attýlar.
Onlara göre “Kürtçe” adý verilen dil, Ýran menþelidir.

B. F.Rödiger, A.F.Pott ve W.Minorsky gibi araþtýrmacýlarýn “Kürt” adý ver-


ilen topluluklarýn menþei meselesinde Ýran unsurunu aradýklarýný ve bu
görüþlerini yalnýzca dilbilimi ile desteklemeye çalýþtýklarýný görüyoruz.
Diðer iddialarýn geçersizliði karþýsýnda yeni bir görüþ olarak W.Minorsky
“Med-Ýskit Nazariyesi”ni ileri sürmüþtür15.

Konuyla ilgili olarak tarihi kaynaklara bakýldýðýnda mesela çaðdaþ Asur


salnâmelerinde ne Kardu, ne de Kürt terimine tesadüf edilmektedir. Asur
tarihi, bir “Kürt milletinden” bahsetmemektedir. Mezopotamya’nýn eski
tarihi incelendiðinde bölgede bir Kürt varlýðý söz konusu deðildir.
Propagandayý esas alan araþtýrmacýlar Minorsky’nin bu tezinden hareketle
Kürt tarihi inþa etmeye çalýþmýþlar, bu arada Þerefname’deki Kava
efsanesinden hareketle Kürt menþeini Medler’e kadar indirmiþlerdir.
Bilindiði üzere, Kava efsanesi ile ilgili ilk bilgiler de yine XI. yy.dadýr. Ýran-
lý þair Firdevsi, kaleme aldýðý Þehname’sinde bu destana yer vermiþ ve
Kava’yý milli Ýran kahramaný olarak lanse etmiþtir. Ancak, bu gerçekler bir
yana Kürt tarihi yazma hususunda gayretkeþlik gösteren araþtýrmacýlar
yine Ýran’ýn efsanevi kahramaný Zaloðlu Rüstem’den baþlayarak birçok
Türk, Ýranlý ve Arap asýllý kahramanlarý Kürt tarihine mal etme çabasýna
giriþmiþlerdir. Özetlersek XI-XII. yy.larda Erbil Türk Atabekliði toprak-
larýnda doðmuþ, Türk memluklarýna dayanarak bir devlet kurmuþ (Eyyübi

410
KÜRÜT TOPLUMU

Devleti, 1174-1250) olan Selahaddin Eyyübi (ölm.1193), bir Arap beyliði


olan Mervaniler bu görüþ sahiplerine göre Kürt menþelidir. Hatta ve hatta
Hz. Nuh Peygamberde Kürtlerin atasýdýr. Baðdad’lý Fuzuli-ki kendisi
Türklerin Bayad aþiretindedir-Kürt’tür. Bu türden gayrý ciddi ve gayrý ilmi
iddialarý çoðaltmak mümkündür.

Kürt tarihi ve Kürt menþei ile ilgili diðer iki iddia daha vardýr. Bunlardan
ilki Kürt’lerin Arap menþeli olma meselesidir. Bu iddia X.yy. Ýslam coðraf-
yacýlarýndan Mesudi’de ileri sürülmüþtür. Ve bir daha konuyla ilgile-
nilmemiþtir. Ancak sýrasý geldiði için belirtmek gerekir ki , tarihte ilk defa
“Kürt” terimini kullanan da Mesudi olmuþtur. Yani günümüzdeki ifadesi
ilk Kürt terimi ilk defa X.yy.’larýn eseridir. Mesudi’nin ileri de görüleceði
üzere “konar-göçer topluluklarýn adý Kürt adý” ile zikrettiði bu topluluk-
lardan çaðdaþ (X.yy.) Ermeni kaynaklarý, “Hazar’ýn doðusundan gelen
Türk topluluklarý” þeklinde bahsetmektedirler.

Diðer ikinci bir iddia Ermenilerin Kürtlerle akraba olduklarý ki tamamen


siyasi amaçlarla ve Ermeni-Kürt cemiyeti olarak ortaya çýkan Hoybun
cemiyetinin görüþü olarak ileri sürülmüþtür.

II.2. Kürt Dili Meselesi


Bir topluluðun millet haline gelebilmesi için kendine has bir dilinin olmasý
gerekmektedir. Geniþ ifadesiyle dil, göze ya da kulaða hitap eden her türlü
lingüistik fenomendir. Bu genel dil tarifi, yazýlý veya sözlü, resmi veya gayrý
resmi, eðitimde kullanýlabilir veya kullanýlmaz her türlü dili kapsamak-
tadýr. Dil olarak vasýflandýrýlabilecek yazýlý sözlü ifadeler hukuki, ilmi,
edebi, teknolojik, sanat ve müzikle ilgili terimleri ifade edebilmelidir.
Eðitim dili olabilmelidir. Edebi ürünlerinin olmasý gerekmektedir. Bu tür-
den diller bölgesel olarak alt gruplarla ifade olunabilirler. Bu alt gruplar
“lehçe”, “þive”, “aðýz”, “aksan” gibi terimlerle ifade olunurlar. Genellikle
dil terimi Fransýzca “Language”, alt gruplar ise “dialect” olarak tanýmlan-
maktadýr. Bu ister istemez bir terminoloji anlaþmazlýðýný ortaya koymak-
tadýr. Diller genellikle Büyük kültüre ait diller, Orta kültüre ait diller ve

411
temel kelimeleri ihtiva eden diller þeklinde baþka bir tasnife tabi tutula-
bilirler. Burada dil olma özelliði yalnýzca büyük kültüre ait dillerde görülür.

Büyük kültüre dahil diller içinde “nébuleuse dialectale” þeklinde ifade


edilebilen “fonotik ve yapýsal açýdan ortak noktalar ihtiva eden” diyalektlere
de rastlanýr. Bu türden dillerin ancak ve ancak kendi bünyesinde (aþiret
içinde ) anlaþýlabilirliði söz konusudur.

Bu noktalar dikkate alýnarak “Kürtçe” konusunu açýklamaya çalýþacaðýz.


Minorsky’e göre hakiki Kürtçe birçok diyalektlere bölünmüþtür 16.

Bunlar arasýnda Anadolu’da konuþulan aðýz olan Zazaca, Minorsky’e göre


hakiki Kürtçe deðildir 17. Ona göre hakiki Kürtçe kabul edilen dil
Farsça’nýn muhtemelen kuzey-batý grubudur. Minorsky, çok eski
Kürtçe’nin bilinmediðini bir yandan ifade ederken günümüzde bölgede
konuþulan aðýzlarla Farsça’yý mukayese etmeye kalkmakta ve dilbilimine
tamamen ters düþmektedir. Gene Minorsky, çok eski Kürtçe’nin tek bir
örneðinin dahi bulunmadýðýný kabul etmekte, ancak aslýnda olmayan fakat
varsaydýðý bu eski Kürtçe’nin, Farsça’nýn kuzey-batý grubuna ait olduðunu
iddia edebilmektedir.

Minorsky’nin içinde bulunduðu tezadýn baþka bir örneðini de vermek


mümkündür. Bir yandan Kürtçe’nin varlýðýný peþin olarak kabul eden
Minorsky, diðer yandan günümüzde konuþulan bölge aðýzlarý ile modern
Farsça’yý karþýlaþtýrmýþ ve neticede fonetik/ses, lügat/lexique, ve morfolo-
jik/þekil bakýmýndan bütün Kürt diyalektlerinde farklýlýklar tespit etmiþtir
17. Bu sonuç da ister istemez Türk bilim adamlarýnýn iddia ettiði gerçeði

ortaya koymaktadýr ki, Kürtçe diye bir dil mevcut deðildir ve bünyesinde
birden fazla dil grubunun varlýðý söz konusudur.

Bugün adý geçen topluluklarýn yaþadýklarý coðrafi bölgelere göre Kürtçe


çeþitli sýnýflara ayrýlmaktadýr. Bunlar Kurmançi/kurdaçi (Anadolu);
Zazaca/Dimli/Dersimce/Sobece (Anadolu); Sorani ve Gorani (Ýran),

412
KÜRÜT TOPLUMU

Sorani ve Badinani (Irak) aðýzlarýdýr. Ancak Sovyet Kürdologlarý Kürtçe


denilen aðýzlarý iki ana grupta toplamaktadýrlar.

a. Kuzey-Batý grubu: Bunun lehçesi Kýrmançi’dir. Türkiye’de Mardin,


Bohtan, Badinan, Hakkari, Van Muþ ve Erzurum’da konuþulmaktadýr.
Ayrýca Umriye gölünün kuzeyinde ve batýsýndaki Ýran aþiretlerinde,
Horasan’da, Irak’ta Sincar ve Musul’da, Suriye’de ve SSCB’de de konuþul-
maktadýr. Bununla birlikte Mahabadlý, Süleymaniyeli ve Revanduzlu
aþiretler de kendi aðýzlarýna Kýrmançi demektedirler.
b. Güney-Doðu grubu: Bunun lehçesi Soranice’dir. Irak’ta Revanduz,
Köysancak, Süleymaniye’de; Ýran’da Senandaj, Mahabad ve Kirmanþah’ta
konuþulmaktadýr 18.

Ancak, bölgenin coðrafi þartlarý hangi grupta toplanmaya çalýþýlýrsa çalýþýl-


sýn; bu konuþma çeþitleri arasýnda büyük farklýlýklar olmasýna sebep olmuþ
görünmektedir. Sivas bölgesinde konuþulan þekil; mesela Diyarbakýr’da
anlaþýlamamaktadýr. Hatta iki komþu köy arasýnda dahi konuþulan aðýz
arasýnda büyük farklýlýklar gözlenmektedir. Çüngüþ’de görüldüðü üzere
ayný bölgede iki alt grup olabilmekte ve her iki grup arasýnda anlaþýlabilir-
lik mevcut olmamaktadýr. Bu haliyle Kürtçe diyebilecek eðitim ve edebi
özelliklere sahip bir dilin varlýðýný iddia ve ispat etmek mümkün görün-
memektedir.

Gerçekler bu noktada iken, Kürtçe diye bir dilin varlýðýný ispat edebilmek-
ten öte yaratabilmenin çalýþmalarý yapýlmýþtýr ve halen de yapýlmaktadýr.
Arapça ilk alfabe denemesinden sonra 1922 yýlýnda ilk Ermenice alfabe
hazýrlanmýþtýr. Ermenice olarak hazýrlanan bu Kürt alfabesi Tiflis’de ki
Kürt okulunda kullanýlmýþtýr. 1927 yýlýnda A. Samilov, Sovyet Kürt tarzý
Latin harfleriyle hazýrlanmýþ ikinci bir Kürt alfabesi hazýrlamýþ ve bu alfabe
1928-1929 ders yýlýndan itibaren okullarda kullanýlmaya baþlanmýþtýr.
Ayný þekilde 1945 yýlýnda Kril harfleriyle yeni bir Kürt alfabesi hazýrlanmýþ
( A. Gindi tarafýndan hazýrlanmýþtýr ) ve 39 harften ibaretti. Ayrýca, Suriye
tarzý Latin harfli, Ýran tarzý Latin harfi olmak üzere alfabeler hazýrlanmýþtýr

413
19. Bütün bu çalýþmalarýn amacý “Kürtçe’nin bir dil haline getirilmesidir”.
Bunu saðlamak için ise bu alfabelerle hazýrlanmýþ edebiyat oluþturmaya,
þiir, roman, folklorik denemeler yapýlmaya çalýþýlmaktadýr.

II. 3. Kürdistan Meselesi


Kürdistan terimi günümüzde Kürt adý verilen topluluklarýn yaþadýklarý
ülke anlamýnda çok geniþ topraklarý ihtiva etmektedir. Kürdistan olarak
sýnýrlarý çizilebilecek bir coðrafi bölge ile ilgili hiçbir resmi ilmi veri mevcut
deðildir. Bu sebeple Minorsky bile meþhur Ýslam Ansiklopedisi’ne
“Kürdistan” maddesi yazamamýþtýr. Ortaçað Avrupa coðrafyacýlar genel-
likle Zaðros daðlarý ve güneyini ifade etmek için bu terimi kullanmýþlardýr.
Günümüz Türkiye topraklarýnda kesin olarak böyle bir coðrafyaya iþaret
yoktur. Arap coðrafyacýlarýn ifadesi ise siyasi bir anlam taþýmamakta, böl-
genin daðlýk kesimini ifade etmek için kullanýlmaktadýr. Bunun çeþitli
coðrafi bölgelerde benzeri görülmektedir: Armenia, Albania (hem
Kafkasya’da hem de Arnavutluk’ta) gibi.

Türk tarihine bakýldýðýnda Kürdistan’ýn tamamen izafi bir terim olarak


kullanýldýðý görülmektedir. Selçuklu hükümdarý Sultan Sançar (ölm.1157)
zamanýnda ilk defa kaynaklara giren Kürdistan terimi yukarýda belirt-
tiðimiz gibi Zaðros ve güneyini iþaret etmekte idi. Celaleddin Harzemþah’ýn
(ölm.1231) ölümü ile ilgili bilgi verilirken Kürdistan’da (yani daðlýk
bölgede, Doðu Anadolu) öldürüldüðü ifade edilmiþtir. Osmanlý hüküm-
darlarýnýn Yavuz Sultan Selim’den itibaren fetvalarýnda terimi gene sýnýr-
larý belirtilmemiþ Anadolu’nun Doðu taraflarý ile Ýran’ýn kuzey-batý
taraflarý kastedilmiþtir. Selçuklu ve Osmanlý idari taksimatýnda Kürdistan
diye bir eyalet, vilayet, sancak hatta köy dahi yoktur. Yine bilinen bir
gerçek daha vardýr ki XII. yy.ýn hemen baþlarýndan itibaren Anadolu, Batý
literatüründe “Turcia” olarak geçmektedir. Bu tarihlerden XIX. yy.’a
kadar Doðu Anadolu’da gezen Batýlý seyyahlar Doðu Anadolu’dan
“Türkmenia ülkesi” olarak bahsetmiþlerdir. Ancak XIX. yy. ortalarýna
doðru Tanzimat’ýn ilaný ile bu terimin ilk defa Türk idari yapýsýnda yer
aldýðý görülecektir. Mustafa Reþid Paþa, Batýlý uzmanlarýnýn yönlendirmesi

414
KÜRÜT TOPLUMU

sonucu 1842 Vilayet Kanunnamesi’ne Bir “Kürdistan Eyaleti” koydurmuþ


ve bu eyalet 1864 yýlýna kadar devam etmiþtir. Ayný gaflet Mustafa Reþid
Paþa’ya bu vilayetin kuruluþu ile ilgili olarak bir “Kürdistan eyaleti
madalyasý” ihdas etmesine de sebep olmuþtur. Ancak, bu tarihte gündeme
getirilen Kürdistan terimi, gene bu tarihlerde Türkiye’ye empoze edilen
“Mezopotamya, Suriye, Ermenistan ve Lazistan gibi terimler, siyasi amaçlý
ve emperyalist devletlerin emellerine hizmet amacýyla önerilen teklifler
olmuþtur 20.”

II.4. Kürt Kültürü Meselesi


Günümüzde bölücü çevreler, topluluklar üzerinde etkili olabilmek için
bazý “mit”ler yaratmak ihtiyacýný duymuþlardýr. Bu amaçlar doðrultusunda
21 Mart Nevruz Bayramý, Kürt Bayramý olarak propaganda edilmeye
baþlanmýþ ve bayramýn menþei de gene Ýran efsanesindeki Zalim Dahhak
ve Demirci Kava’ya dayandýrýlmýþtýr. Bu iddia ayný zaman da “Kürtlerin
Ýran asýllý olmasý meselesi’yle de paralellik arz etmektedir”. Ancak bölücü
unsurlarýn unuttuklarý bir gerçek Demirci Kava’nýn Dehhak’ýn zulmünden
halkýný kurtardýðý ve “Iyd-i Kürd yani Kürt Bayramý”, yýlbaþý 21 Mart
Nevruz günü olmayýp Aðustos ayýnda idi 21.

Gene günümüzde “Kürt bayraðý” kabul edilen bayraktaki renkler yeþil, fes kýr-
mýzýsý ve beyaz renkler olup, bu da Ýranlýlarýn Zerdüþtlük inancýyla ilgilidir.

Görüldüðü üzere, Kürt meselesi ile ilgili olarak ortaya atýlan iddialar ilmen
tutarsýzdýr. Bunu ispat edebilmek için yapýlan bazý çalýþmalar ve
sonuçlarýný burada belirtmek gerekiyor.

III. ‘ KÜRT TERÝMÝ’NÝN ANLAMI


a. Ýslam kaynaklarýndaki Anlamý
Ýran ve Arap kaynaklarýnda “Kürt” terimi tam anlamýyla “göçebe” hayat
tarzýna verilen bir ad olarak görülmektedir. Ýranlýlar bir yandan göçebe
Deylemliler (Daylamites)’e “Tabaristan Kürtleri” 22 demekte, diðer yandan
göçebe Apar topluluklarýný da ayný þekilde “Suristan Kürtleri” 23 þeklinde
adlandýrmaktadýrlar.

415
Ýbn-i Rusta 24, Avrupa’daki Lombart topluluklarýnýn yaþama þeklini
anlatýrken, onlarýn B. Latis (Pavie? ) ovasýnda “aynen Kürtler gibi yaþadýk-
larýný” vurgulamaktadýr.

Diðer yandan ýrki menþeleri belli bazý topluluklardan da göçebe hayat


tarzýndan dolayý “Kürt” terimi ile bahsedilmektedir. Bunlardan Kirman
bölgesinde yaþayan Cufs ( Küfic )’lar Ýbn Hawkal’da bir Kürt grubu olarak
gösterilmektedir 25. Halbuki Muqaddasi bunlarýn dillerinin Sindce
olduðunu belirtmektedir 26.

Tabari’deki bir kayýttan anlaþýldýðýna göre Partlar’ýn son hükümdarý


Ardavan, Sasani imparatoru Ardalir’i tahkir için Kürtlerin çadýrlarý altýn-
da büyütülmüþ Kürt” þeklinde tasvir etmektedir 27.

Yukarýdaki hususlar apaçýk bir þekilde Kürt teriminin bir ýrki yapýyý ifade-
den daha çok Sosyo-ekonomik hayat tarzýný ifade ettiðini ortaya koymak-
tadýr. Ayný þekilde Strabon’da geçen Persisli Kyrtioiler, Mardesler ve
Ermenistan denilen bölgedeki çeþitli gruplarýn birbirleriyle her hangi bir
ýrki baðlýlýklarý olmadýðý halde yaþadýklarý hayat tarzýndan dolayý Kürt
olarak zikredildikleri bilinmektedir. Minorsky, bunlarýn Kürtçe denilebile-
cek ortak bir dillerinin olmadýðýný da itiraf etmek zorunda kalmýþtýr 28.
Mesela, bunlardan Kuh-Gilu ve Bahtiyari göçebeleri Araplara göre “Kürt’e
benzer aþiretlerden meydana gelmiþtir”. Ancak bilindiði üzere bunlarýn dil-
leri Kürtçe adý verilen her hangi bir dil olmayýp Farsça’dýr 29.

b. Türkçe’de Terimin Anlamý


Varolduðu iddia edilen çeþitli aþiret aðýzlarýnda veya menþe olarak iddia
edilen Farsça, Arapça ve diðer dillerde “Kürt” terimi mevcut deðildir.
Halbuki Türkçe’mizde bu terim mevcut bulunmakta ve zengin karþýlýklarý
ihtiva etmektedir. Çeþitli kaynaklara göre açýklarsak bu manalarý þöyle
sýralayabiliriz:

Kara yýðýný, çýð, dallarýndan yay, kamçý, deðnek gibi þeyler yapýlan bir çeþit
kayýn aðacý; ayva aðacý 30, Kürüd þeklinde yazýlaný ise, Merih yýldýzý demektir 31.

416
KÜRÜT TOPLUMU

Uygur Türkçe sinde de, manasý anlaþýlmayan bir Kürdüþ kelimesi vardýr 32.
Beyþehir Gölü kenarýndaki “Kürtler Köyü”nde (Türkmen Köyü) kelime,
“süpürge otu” manasýna gelmektedir.

Diðer Türk lehçelerinde Kazakça’da “Kürt” kelimesi “kalýn kar yýðýný”,


“kürtlük” yeni yaðmýþ kar; Þor Türkçesinde “Kürt”, “Çýð”; Tarançiler’de
“Kürt, yeni yaðmýþ kar”; Kazan Tatarcasýnda “Kört” “kar yýðýný”, Çavuþça’-
da “Kürt” “karlarýn daðda teþkil ettiði saçak þeklinde çýkýntý” veya “kar
yýðýntýsý”, Uygurca’da “Körtük” “kar denizi veya kar çölü”, Telütler’de
“Körtük” “kar yýðýný”, Soyonlar’da “Körtük veya Hörtük” “kar yýðýný”;
Karakýrgýzlar’da “Körtük” veya “Kürtkü” “kar” anlamýna gelmektedir.
Hatta Fin asýllý Çeramisler’e de “Kürt” deyimi ayný anlamda geçmiþtir 33.

Sir Gerard Clauson’un Etimolojik Sözlüðünde ise açýklamalar görülmekte-


dir 34; KÜRT: Bir çeþit aðaç; daðdaki kayýn aðacý, beyaz ýþýklý (gövdeli)
aðaç; veya dað gülü (?); Havas bu kelimenin birçok þeyleri ifade için kul-
lanýlmýþ olduðunu söyler. Arapça sözlükler bunun yay yapýmýnda kul-
lanýldýðý konusunda hem fikirdirler. Aþaðýda da belirtildiði üzere XI.
yy.daki Hakani dili; baston, kýrbaç ve yay yapýmýnda kullanýlan dað
aðaçlarýndan birisi olduðunu söyler.

DTL’de ise Ayva’ya “Kürt elmasý” denmektedir 35.

Kürtük: Kar sürüklemesi, derin kar veya benzerleri. Ýlk ses net deðildir.
Kuzeydoðu dil grubunda körtük, körtik diye kullanýlýr. Merkez kuzey dil
grubunda körtük/kürtük diye; kuzeybatý dil grubunda kürtik tarzýnda kul-
lanýlýr. Kuzeydoðu dilinde ise daha kýsa olarak Kürt tarzýnda kullanýldýðý da
görülmektedir.

“Kürt” terimi Anadolu’da, “Kürt, kürtün, kürtük, kürtkü”þeklinde halen


yaþamaktadýr. Niksar’da diz boyunu geçen kar yaðýþlarýnda genellikle “yol-
lar çok kürtüklü” deyimi kullanýlmaktadýr. Böyle zamanlarda çocuklar kar-
larý yuvarlayarak meydana getirdikleri “Kürtük”leri daðlardan yuvarla-

417
yarak eðlenmektedirler. Kars ve çevresinde de diz boyuna veya atýn bata-
mayacaðý þekilde sýkýþýk ve sert olan kara “kürtük”denilmektedir. Diðer
yandan yaz aylarýnda aniden bulgur kýrmasý büyüklüðünde donmuþ olarak
yaðan kara da “kürt yarmasý” adý verilmektedir 36. Ayný anlamda olmak
üzere Hatay bölgesinde çokça kullanýlan bir atasözünde “kürtün” kelimesi
geçmektedir: “Eþek kaçtý, kürtün düþtü”37. Ayný þekilde Bilecik ilinin
Söðüt ilçesine baðlý “Küre” köyünde kalýn kara veya çok kar anlamýna
“kürt atkýný” tabiri görülmektedir. Görüldüðü üzere kürtün, kürtük, kürt,
kürtkü þeklinde kar yýðýnlarýný ifade için kullanýlan terim Anadolu’da
oldukça yaygýndýr.

IV. Tarihi Kaynaklara Göre Terimin Mahiyeti


Bir uruk veya boy adý olarak “Kürt” kelimesine tarihte ilk defa,
Yenisey’deki Göktürk kitabelerinde (Elegeþ Yazýtý’nda) rastlýyoruz.
“Bengütaþý’ndaki kýsa bilgiden anlaþýldýðýna göre, sözü edilen Kürt uruðu,
Göktürkler içinde yaþýyordu ve beylerinin adý “Alp Urgun”idi 38. Ýran’daki
55 uruktan meydana gelen Kaþgay Türk topluluklarýnýn uruklarýndan
birinin adý da “Ali Kürdlü”dür.

Bir Türk kültür merkezi olan Herat’dan üç fersah yukarýda Herirud


nehrinin sol sahilinde, Timuroðullarý devrinde pek meþhur olan
“Ulenkniþin” yaylasýnýn batýsýnda bir köy vardýr ki adý “Kürtniþin”dir.

Kürt adýyla bilinen bir Türk aþiretine Macar milletini oluþturan gruplarda
görmekteyiz. Bilindiði üzere, Macarlar önce “Beþ-oður” daha sonra “On-
oður” Türk konfederasyonuna dahil olmuþ tarihi baþlangýçlarýnda Türk
olan bir topluluktur. Macar milletini oluþturan iki ana grup vardýr:
Macarlar ve Türkler. Macarlar Nyek ve Megyer olmak üzere iki boydan
ibarettir. Macarlar’la birleþen Türk boylarýnýn sayýsý ise yedidir. Bunlar
sýrasýyla, Kabarlar, Kürtler, Gyarmatlar, Taryanlar, Yeneler, Kerler,
Kesailer”di 40. Görüldüðü üzere Macar milletini meydana getiren Macar ve
Türk boylarýndan birisinin adý Kürt boyu idi.

418
KÜRÜT TOPLUMU

Altýn-ordu sahasýndaki Kýpçak topluluklarý arasýnda zikredilen iki Türk


aþireti vardýr. Bunlar Berendi ve Barak adýný taþýmaktadýrlar. Ayný aþireti
biz Anadolu’da “Kürt” adý verilen aþiretlerin arasýnda görmekteyiz 41.

Görülmüþtür ki “Kürt” adý verilen topluluklarýn dillerinde mevcut olma-


yan “Kürt” terimi, menþe olarak gösterilmek istenen Ýrani unsurlarda
(Pers, Med, Sasani), Ari dillerde de yoktur. Arapça’ya ise bu terim
Türkçe’den girmiþ olup, Türk’ün çoðulu etrâk nasýlsa Kürt veya ekrâd da
o þekilde alýnmýþtýr. Kürd veya ekrâd olarak Arap kaynaklarýnda görülen
bu terim en eski devirlerden itibaren Araplarca göçebe/konar-göçer yerine
kullanýlmýþtýr. Bunu, konuya oldukça açýklýk kazandýracak bir misalle
belirtmek mümkündür. 451 yýlýnda Kafkasya üzerinden Mungan’ýn
güneyinde yerleþmiþ olan Akhun Türk Topluluklarýndan XII. yüzyýlýnda
Harzemþahlar döneminde Mugan Türkmenleri olarak bahsedilmektedir.
Halbuki bu Türkmenler Arap kaynaklarýnda “Ekrâd-ý bilâ Sükkân” 42 yani
“Ýskan edilmemiþ Kürtler” olarak geçmektedir. Bu husus açýkça Arap kay-
naklarýnýn yerleþik hayata geçmemiþ Türkmenleri, diðer Türk topluluk-
larýndan ayýrt etmek için “Ekrâd” adýyla belirttiklerini ve bunun her hangi
bir ýrki anlamý olmadýðýný göstermektedir.

Osmanlý arþiv belgelerinde görüldüðü gibi “Kürt” terimi açýkça konar-


göçer ve göçebe topluluklarý ifade etmektedir. Defter-i Mufassal-ý
Diyarbakýr Nâm-ý diðer Âmid adlý defterin “Nahiye-i Garbi-i Âmid”
bölümünde (v.57/b-143/b) “Mükâta’ât-ý ekrâd-ý eþâyir...” þeklinde
baþlayan cümlede “ekrâd-ý eþâyir” terimi görülmektedir ki konumuza
oldukça açýklýk getirmektedir 43. Burada açýkça “Aþiretlerin Kürtleri”
ifadesi yer almakta ve bu aþiretlere baðlý konar göçerleri ifade etmektedir.
Adý geçen bu Diyarbakýr Defteri’nde Kürt cemaatlerinden sayýlan “Alucý”
cemaatinin adý özbeöz Türkçe olup, bu cemaatin reisi Aydoðmuþ Nur Ali
adýný taþýmaktadýr. Defterde zikredilen mezra adlarý da Türkçe’dir.
Bunlarýn arasýnda Güzel-abdal, Üçviran, Dutluk, Karacadað, Söðütlü’yü
zikredebiliriz 44.

419
Buna benzer diðer bir tabir de “ekrâd-ý Türkman” olup, “Türkmenlerin
konar-göçerleri” anlamýný ifade etmektedir 45. Ekrâd kelimesinin “konar-
göçerleri” ifade ettiðine dair baþka kayýtta Tapu Kadastro Müdürlüðü’nde
171 numarada bulunan “Kilis Livasý Mufassal Defteri”ndedir. Burada
Osmanlý Kanunnamesi’nde, Kürt deyimiyle, “yürükler”in anlaþýldýðý
açýkça görülür.

“Ekrâd taifesi kýl eviyle kadimi kýþlak ve yurtlarý olan nahiye-i Con ve
etrafýnda Halep ve Maraþ eyaletlerinde vaki olan yaylaklara kýl eviyle
konar-göçer yürük makülesi olduklarýndan..”46. Ayný defterde Ekrâd adý
verilen cemaatlerde, “Kulaksýzoðlu” gibi Türkçe aþiret adlarý yanýnda
Aydýn, Burdak, Göçeri, Korkmaz, Tanrýverdi vb. gibi þahýs adlarýnýn da
çoðunlukta olduðunu görüyoruz.

H. 1000/M.1591 tarihli Erzurum Tahrir Defteri47 nde mesela Kemah’a


baðlý Gercanis’in Kürtler köyünde þahýs adlarýnýn özbeöz Türk olduðu
görülmektedir. Aydýn, Bayram, Karagöz, Budak vb.

Önemli bir Osmanlý kaynaðý “Þeriye Sicilleri/Þeri Mahkeme Sicilleri’dir.


Bunlardan Gaziantep vilayetimize ait Þeriye sicil defterlerinin ince-
lendiðinde çeþitli adda zikredilen Türkmen aþiretlerinin veyahut Kürt
olarak biline gelmiþ bir çok aþiretin Türk olduklarý açýkça görülecektir.
Bunlardan bazý örnekler vermek suretiyle meseleyi biraz daha aydýnlata-
caðýmýz kanaatýndayým.

Þeriye sicillerinde Gaziantep’in batýsýnda yaþamakta olan Çakallý


Aþireti’nden “Ekrâd yani Kürtler” olarak bahsedilmektedir 48. Günümüzde
de varlýðýný devam ettiren oldukça geniþ cemaatlerin varlýðý söz
konusudur. Keza ayný Aþiretin Maraþ-Türkoðlu taraflarýnda yaþayanlarý
arasýnda hem Türkçe ve hem de Kýrmançca konuþan cemaatleri vardýr.
Enteresan olan cihet þudur ki bu aþiret mensuplarý halen Orta-Asya’daki
bir gelenek olan “Oniki Hayvanlý Türk Takvimi”ni bilmekte ve ziraat ve
hayvancýlýkla ilgili iþlerde takvim olarak kullanmaktadýr 49 .

420
KÜRÜT TOPLUMU

Genellikle Gaziantep Þeriye Sicilleri’nde baþka bir çarpýcý örnek daha


tespit edilmiþtir. “Mehmatlý” aþireti genellikle “Kürt Mehmatlý” olarak
söylenmekte ve menþe olarak Kürt kabul edilmektedir. Ama Þeriye
Sicilimizde 50 bu aþiretten bahsedilirken “Türkmen taifesinden Kürt
Mehmatlý”denilmektedir. Buna benzer bir aþiret adý da ,Baziki’dir. Kürt
olarak bilinmektedir. Ama Gaziantep Þeriye Sicilinde 51 Hicri 3 Recep
1153 tarihli bir olayla ilgili düþülen kayýtta “Baziki Türkmeninden
Abdullah oðlu Ali Bey...”görülmektedir. Günümüzde de varlýklarýný
devam ettiren Milli aþiretine mensup kiþilerin þahýs adlarýnýn incelen-
mesinde Budak, Avþar, Korkmaz gibi en güzel Türkçe adlarýn mevcudiyeti
görülecektir.

Kayseri bölgesine iskan ettirilen aþiretlerle ilgili kayýtlarýn incelenmesinde


de ayný örnekleri görmek mümkündür. Mesela Karacakürd/Karacakürdlü
aþireti konar-göçer Türkmen tarifesi olarak belirtilmiþtir. Gene Lek Ekrâdý
(yani Lek Kürtleri) aþireti “göçebe Türkmen tarifesi” olarak
kaydedilmiþtir. Hacýlý aþireti, Türkmen Ekrâdý taifesi olarak; Hacýlar
Ekrâdý aþireti, konar-göçer Ekârd Yörükaný taifesi; Milli aþiretin bir kolu
olan Hasenanlý aþireti konar-göçer Ekârd Yörükaný; Riþvanlýlar, konar-
göçer Türkmen Ekrâdý taifesi olarak zikredilmiþlerdir 52.

Osmanlý arþiv belgelerinde görülen Kürd, Kürdi, Kürdlü, Kürdiler, Kürdler


nam-ý diðer Murtana Mahmudoðlu, Kürdikanlý, Kürt Mehmetli, Kürt
Mihmatlý, Kürdcü, Karacakürd, Karakürd, Karaca Kürdlü, Karakürdlü,
Küçük Kürd Mihmatlý gibi zikredilen cemaatlerin karþýsýnda da genellikle
Türkmen taifesi, Türkmen Yörükaný, Ekârd Yörükaný gibi açýklamalar yer
almaktadýr 53.

V. SOSYAL YAPI VE KÜLTÜRAL DEÐERLER BAKIMINDAN


DOÐU ANADOLU TÜRK AÞÝRETLERÝNÝN DURUMU

Yukarýdaki izahlardan da anlaþýlacaðý üzere kasýtlý olarak araþtýrma yapan-


larýn havada kalan bütün iddialarýna raðmen, ilmi bir yaklaþýmla meseleye

421
bir çözüm bulmak isteyenlerin ortaya koyduklarý husus “Kürt” teriminin
bir ýrk veya millet anlamýný ifade etmediðini göstermektedir. Bu husus bizi
ister istemez Türk, Arap ve Fars kaynaklarýnda bu terimin ifade ettiði
anlamý araþtýrmaya sevk etmiþtir. Ýlmi neticeler, bu terimin bazý Türk
topluluklarýnýn hayat biçimlerinden kaynaklandýðýný göstermektedir.

Bilindiði gibi her milletin dil, edebiyat, sanat, fen ve sosyal teþkilat gibi elde
etmiþ olduðu çeþitli müesseseler kadar, o milletin hayat felsefesi, inançlarý,
ananeleri gibi ruhunun akislerini bulabileceðimiz tutum ve davranýþlarý o
milletin kültürünü meydana getirir. Bu açýdan baktýðýmýzda Doðu
Anadolu insanýnýn, Türk kültür bünyesinde ayrýlmaz bir parçasý olduðu
görülür.

Asya ve Avrupa’nýn geniþ bozkýrlarýnda yüzyýllarca hükümran olan Türk


topluluklarýnda, hiçbir zaman geliþi güzel bir hayat tarzý düþünülmemiþtir.
Orta Asya’da ve Anadolu’daki konar-göçer Türk topluluklarý, Afrika ve
Avustralya’da görülen geri kavimler gibi kültür ve medeniyet yokluðundan
dolayý konar-göçerlikten vazgeçmiþ deðillerdir. Türkleri konar-göçerliðe
zorlayan sebeplerin baþýnda hayvancýlýða dayalý Türk’ün sosyo-ekonomik
yapýsý gelir.

Bu yapýda kýþlak hayatýnýn da görülmesi sebebiyle Türk hayat yapýsý tam


manasýyla göçebe hayatý olmayýp, yarý konar-göçer yarý yerleþik bir hayat
tarzý üstüne kuruludur.

Yüzyýllarca Asya kýtasýna hükümran olmuþ Türk hanedanlarý çeþitli Türk


boylarýnýn, bir boyun etrafýnda meydana getirdikleri konfederasyonlar þek-
linde kurulmuþtu. Geniþ bozkýrlar çeþitli boylar arasýnda, boya ait araziler
de o boya mensup soy ve daha alt bölümlerdeki gruplar arasýnda pay-
laþýlmýþtýr. Bu araziler o boya, hakim hanedan tarafýndan ikta olarak ve-
rilmiþtir. Sýnýrlarý belirlenmiþ bu otlaklar o boyun ortak malý olup, bütün
boyun sürüleri buradan faydalanmaktaydý.

422
KÜRÜT TOPLUMU

Günümüzde de bu geleneðin, Anadolu konar-göçer Türk topluluklarýnda


devam ettiði görülür. Bütün Yörüklerin yaylalarýnýn, aþiretin hükmi þah-
siyeti adýna tapulu olduðu ve aþiretin zilyedliði altýnda bulunduðu tespit
edilmiþtir. Diðer yandan Söbüce yaylasýnda olduðu gibi, yaylanýn aþiretin
müþterek malý olduðu da görülür. Bu özellikler en eski devirlerden sonra
Türkler arasýnda genel bir mülkiyet anlayýþýnýn olduðunu ortaya çýkar-
maktadýr.

Yaþanýlan bu konar-göçer hayat tarzý, bölgedeki kültürel farklýlaþmanýn da


en önemli sebeplerinden birisini teþkil eder. Aþiretler arasýnda mera, otlak
bulunmayan konar-göçerler yok olma tehlikesi karþýsýnda baþka aþiretin
sahasýný ihlal etmekte, bu ise iki aþiretin çatýþmasýna sebep olmaktadýr.
Tarihte ve günümüzde konar-göçer aþiret kavgalarý ne yazýk ki ancak
aþiret mensuplarýna zarar vermektedir.

Konar-göçer hayat tarzý, kültür hayatýnda da oldukça etkili olmaktadýr.


Daha çok, taþýnabilir maddi kültür unsurlarý üzerinde faal olunmasýna
sebep olmaktadýr. Gene bu maddi kültür unsurlarýnda da yaþanýlan hayat
tarzýna ait özellikler yansýmaktadýr. Mesela, bugün Doðu Anadolu’da
dokunan halý, kilim vb. maddi kültür unsurlarýnda hayvancýlýðý
ilgilendiren koç boynuzu motifi oldukça yaygýndýr. Kazak Türkleri’nde
“Tekemet”, Kýrgýzlar da “Koçkorog” adý verilen bu motif, Anadolu’da
“Koç boynuzu”, kýsaca “boynuz” motifi adýný alýr. Gene Doðu Anadolu’da
özellikle Kars, Erzurum, Van, Bitlis, Bingöl, Tunceli, Diyarbakýr böl-
gelerinde koç heykel mezar taþlarý yapýlmasý, dikilmesi geleneði 54 oldukça
yaygýn olup bu anane doðrudan doðruya Orta Asya Türk kültürü ile ortak-
lýðýnýn en güzel örneðidir. Yayla hayatý, yaylaya çýkma zamaný, koç katýmý,
saya bayramý, nevruz bayramý gibi önemli günler þehirde yaþayan insanlara
farklý gelebilir. Ancak, bu gibi adetler konar-göçer Türk topluluklarýnýn
kültür yapýlarýnda çok önemli roller oynamaktadýr. Çeþitli bölgelerimizde
görülen koç halayý, sinsin oyunu, kara Çarþamba geleneði, bunlar etrafýn-
da geliþen dil, edebiyat, sanat, folklor, inançlar, Doðu Anadolu Türk
kültürünün temellerini oluþturur.

423
Türk içtimai yapýsýnda tarih boyunca çatýþmalara sebep olan bu iki hayat
tarzý (þehirli ve konar-göçer) Türk Kültürünün iki ana kolda yürümesine
de sebep olmuþtur. Ýki zümre birbirlerinin hayat tarzýný, kültürünü beðen-
mez ve aþaðý görür bir davranýþ içine itilmiþlerdir. Tarihten buna birkaç
örnek vermek gerekirse, Timur-Beyazid çekiþmesinde Timur Osmanlý’yý
Türkmen, Beyazid de Timur’u Tatar olarak küçük görmekte idiler. Fatih-
Uzun Hasan çekiþmesinde de yerleþik kültüre geçmiþ Osmanlý hanedaný
ile konar-göçer kültürün temsilcisi Akkoyunlular’ýn birbirlerine tahakküm
etme arzusu yatar.

Genellikle yerleþik hayatý benimsemiþ Türk topluluklarý konar-göçer Türk


topluluklarýný, aþiretleri kendilerinden aþaðý görmekte, onlarý (Türkmen,
Tahtacý, Yürük, Abdal, Kürt) gibi adlarla kendisinden ayýrmaktadýr. Ayný
duygu konar-göçerlerde de hakimdir. Konar-göçerlerin þu tekerlemesi
hayat felsefelerini gayet güzel aksettirmektedir;

“Yapma bað, baðlanýrsýn,


Ekme ekin, eðlenirsin,
Çek deveyi, güt koyunu,
Bir gün olur beðlenirsin!”.

Tunceli, Bingöl yaylalarýnda yaylayan konar-göçer Þavak aþiretinde ayný


Türk mantýðýný görmek mümkündür.

“Cefa istersen ek-biç


Sefa istersen kon-göç”.

Günümüzde konar-göçer Türkmen topluluklarýnda yaþayan bu dünya


görüþü kuruluþ yýllarýnda Osmanlý Devleti’nin de temel görüþü idi. Os-
manlý Beyliði’nin kurucusu Osman Gazi evlatlarýna bir vasiyet mesabe-
sinde olmak üzere þöyle demiþti: “Olmasun ki oturak olasýz, Beylik, Türk-
menlik ve Yürüklük edenlere kalur”. 55

424
KÜRÜT TOPLUMU

Türk topluluklarýnda görülen bu iki ayrý sosyal ve kültürel yapý, temelde


ayný gövdenin birer dalýdýr. Ancak, çeþitli siyasi, tarihi olaylar bu iki dalý
birbirine, düþman hale getirmiþtir. Günümüzde millet olma vasfýnýn hýz-
landýðý bir gerçektir. Ancak bugüne kadar boy, aþiret duygusunun þiddetle
görüldüðü Türk topluluklarý arasýnda millet olma þuuru ancak Cumhuriyet
döneminde hýz kazanmýþtýr. Dolayýsýyla bugüne kadar özellikle Doðu
Anadolu bölgesinde çýkarýlmaya çalýþýlan huzursuzluklarýn kaynaðý eski
sosyal, kültürel yapýda aramak gerekir.

Bu hayat tarzýndan dolayý Türkmenlere “Kürtler” denmiþtir. Çünkü, bu


kelime birçok yerde “göçebe” manasýna geliyor. Gerçekten, Musul civarýn-
daki “Karadað” vadisindeki “Jaflar”da , “Kürt” kelimesi, göçebeleri, kabile
teþkilatýna sahip olmayan köylülerden ayýrmak için kullanýlýr ve “çoban”
manasýna gelir. Osmanlýlar zamanýnda, konar-göçer Yörük Türkmen
oymaklarý arasýnda doðan anlaþmazlýk ve meseleleri çözmek üzere, Ço-
rum’da bir “Ekradlýk kadýlýðý” (Kürtler, yani göçebelerle ilgili iþler) kurul-
muþtu. Konar-göçer aþiretler arasýndaki çeþitli anlaþmazlýklarý halleden bu
kadýlýk müessesi, 1950’li yýllara kadar Toros Türkmenleri arasýnda devam
etmiþtir. Gerek devlet ve gerek halk, “Kürt Kadýlýðý”ný “göçebelerin konar-
göçerlerin” iþlerine bakan bir müessese olarak kabul etmektedirler. Diðer
yandan Osmanlý Adliye teþkilatýnda her bir azýnlýðýn veya etnik unsurun
adli iþlerine bakan bir kadýlýk olmadýðý bilinen bir gerçektir. Yani Türk
adliye teþkilatýnda, imparatorluk tebasýndan olan çeþitli ýrklarýn iþlerine
bakan Arap, Rum, Yahudi vs. gibi ayrý, özel bir adli müessese yoktur.
Türkmenler arasýnda görülen ve geçimini tamamen aþiretlerin kendisine
verdikleri hediyelerle karþýlayan bu Ekrâd Kadýlarý eski Türk’lerde ve
günümüz Orta Asya Türk topluluklarýnda görülen, aþiretin bu tür anlaþ-
mazlýklarýný halleden “Aksakallýk” müessesinin bir devamýndan baþka bir
þey deðildir.

VI. ANADOLU TÜRK FOLKLORUNDA “KÜRT” TERÝMÝ


Anadolu’da “Kürt” terimi ile ilgili olarak genellikle “daðlý-kaba-saba, kasa-
ba pazarlarýna odun, yoðurt, yað, yumurta gibi þeyleri satmak için gelen”

425
kimselere kastedilmektedir. Doðu ve Güney-Doðu Anadolu’nun Van
Diyarbakýr, Erzurum gibi kültür merkezlerinde bu anlayýþ hakimdir. Bunun
çeþitli folklorik örneklerini görmek mümkündür.

Þeyh Sait isyanýyla ilgili bir deðerlendirme yazan Elazýðlý Cenap


Osmanoðlu Kürt konusuna þöyle açýklýk getirmektedir:

“Kürt’ten maksat, dað köylerinde oturan, cehaleti sebebiyle fýrsat bul-


dukça çapulculuk yapan, ancak bu hayattan vazgeçip, þehre ve kasabaya
indikten sonra, Türk payesine eren kimse kast edilir. Uzak köylerden
gelenler Türkçe bilmedikleri ve þivelerinin bozuk olduðu müddetçe, Kürt
diye anýlýr. Fakat kültürel bir deðiþmeden sonra, bu anýlýþ, tamamen
unutulur, artýk o Türk payesine eriþmiþtir. Böyle birine, Kürt müsün, Türk
müsün diye sorulduðu zaman, Evvelce Kürt’üm, fakat þimdi Türk oldum
diye cevap alýnýr 56.

Türkmen topluluklarý arasýnda da “Kürt” terimi ile daðlarda yaþayan


aþiretler kastedilmektedir. Bununla ilgili olarak Avþar Türkleri’nin yetiþtir-
miþ olduðu Dadaloðlu’nda bu düþüncenin akislerini bulabiliyoruz.
Dadaloðlu þiirinde “Mürseloðlu ve Kerimoðlu” gibi Türkmen aþiret reis-
lerini Kürt yani daðlý olarak tavsif etmektedir:

“ Atýna vur da gümüþ ireþme


Tecerli’den Cerid’e baþ koþma
Ha dence bin atlýsý binerdi serçeþme
Mürseloðlu57 , Kürd yeðeni deðil mi?

Yoð, yoð olmuþ da gidiyor göçü


Doð ve bostan olmuþ evinin içi
Darýlýnca da þammar58 a yiyirtti göçü
Kerimoðlu59 Kürd yeðeni deðil mi?60.

Mehmet Eröz, Kayseri’nin Zamantý suyu kenarýnda Avþar Türkmenle-

426
KÜRÜT TOPLUMU

ri’nin yaþadýðý Söðütlü köyünde Aþýk Ömer’in kýz kardeþinden derlediði bir
þiirde de Avþar, Mürseloðlu, Göceloðlu, gibi Türkmen boy ve aþiretler
“Kürt” olarak ifade edilmiþlerdir. Daha doðru bir ifade ile Türkmenler’in
daðlýsý, kanun-nizam tanýyan anlamýnda kullanýlmýþtýr 61.

Delme dakma deðel, evvelden aða,


Bal suman çektirir solundan saða,
Umucuya verir atýnan deve,
Bektaþoðlu Kürt yeðeni deðel mi?

Ah ediyor garalarý görenler,


Tütünün sürdüðü yere 62 atý salanlar
Üç tuðlu vezirden duzzak alanlar
Mursaloðlu Kürt yeðeni deðel mi?

Çarþý bazarýdý evinin içi,


Avþar iskan getti ne idi suçu 63.
Düþmanýn üstüne çekerdi göçü,
Avþar Beð Kürt yeðeni deðel mi?

Atlar ender de babam çeþmeye


Ebbeðesi 64 vurur gümüþ ireþme 65 ,
Cerid’inen, Tecir’e baþ goþma,
Güccüðalioðlu Kürt yeðeni deðel mi?

Aþýðýn dalgasý galman gusura,


Bizim eller iskan getti yesire,
Boðazý çanlý gartal endi Mýsýr’a,
Güveloðlu Kürt yeðeni deðel mi?

Ceyhan’ýn Azizli köyünden halk þairi Mustafa Mazý’dan derlenen


“Bozgedik Destaný”nda da Kürt terimi ile daðlý Türkmen kastedilmektedir.
Mustafa Mazý aslen Üçoklar’a tabi Cerid Türkmenleri’ndendir. Destanda
alýnan bir parça þöyledir:

427
“Aslýný sorarsan Kýlýçlý Kürdü,
Zarýna duramadý beþ büyük ordu,
Kanrýldý paþaya bir cirit ordu,
Geçti yamacýna güldü Bozgedik.” 66

Buraya Batý Trakya Türkleri arasýndaki bir ifadeyi de ilave etmekte fayda
vardýr. Genellikle Batý Trakya Türkleri, üst-baþlarý giyim-kuþamlarý þehirli
olmayan Türk köylüleri için “Kürt elbiseleri giymiþ” þeklinde bir ifade kul-
lanmaktadýrlar.

Yukarýdaki ifadeler Osmanlý döneminde devam eden merkezde Osmanlý


Kültürü ile geniþ halk kitlesinin arasýndaki uçurumu anlatmaktadýr.
Osmanlý münevveri, o kültürü almamýþ, þehirli olmamýþ Türkmenler için
aþaðýlayýcý mahiyette “Etrâk-ý bî-idrâk” yani “anlayýþsýz Türkler” tabirini
kullanmakta idi. Þehirli olmuþ, Osmanlý kültürü ile hal-hamur olmuþ
insanlarýmýz ancak “Osmanlý”dýr, yani “Efendi”dir. Cahil, kasabada
görülen geniþ Türk halk kitlesi “Aptal Türkmen”dir. XVI. yy. þairlerinden
Ahmedi’nin ifadesi ile “Adem oðlu” bile deðil. Ahmedi, Manavgat
yöresinde yaþayan Türkmenleri anlatýrken bu “Osmanlý münevverinin zih-
niyeti”ni þu þekilde sergilenmektedir: “Sordular Adem’e onlar senin nes-
linden midir? Ol cevap verdi;, haþa öyle bir þey olsaydý Havva’yý aç tâlâk
boþardým”.

Osmanlý münevverlerinin bu kötü zihniyeti ne yazýk ki Cumhuriyet döne-


minin Türk aydýnýna da musallat olmuþ, halktan kopmuþ olan aydýn o
kültürü almamýþ olan geniþ halk kitlelerini onlarý aþaðýlamak için “Kürt,
Türkmen, Tahtacý, Kýzýlbaþ. Alevi, Sýraç, Laz, Fellâh” gibi adlarla
vasýflandýrmýþtýr.

Bütün bu açýklamalardan sonra akla þöyle bir soru gelmektedir: “Acaba bir
Kürt kimliðinden bahsedilebilir mi?”.

428
KÜRÜT TOPLUMU

Bu sorunun cevabý gene bu konuda uzman olan ve Hollanda’nýn Utrecht


Üniversitesi’nde sosyolojik bir tez hazýrlanmýþ olan Maarten Martinus Van
Bruinessen’in açýklamalarýyla cevap vermeye çalýþalým:

“Önceleri Kürtlük oldukça çeliþkili bir kavramdý. Konuþulan yere ve


konuþan kiþiye baðlý olarak deðiþik gruplar, aþiret mensuplarý için bu onlarý
Türkler’den ve þehirli Osmanlýlar’dan ayýrmak için kullanýlýyordu. ...
Onlarý Hýristiyan çiftçilerden ayýrmak için bu terim kullanýlýyordu. ... Kürt
çiftçilerini, aðalarýndan ve Osmanlý idarecilerinden farklý olarak
düþündürmek istenildiði zaman kullanýlýyordu. ... Ayný dili konuþan ve
“Þeytan tapanlar” diye bilinen ve horlanan “yezidiler” Müslüman
Kürtlerce Kürt kabul edilmiyorlar. ... Öte yandan birçok aþiret reisi ve
bazen bütün aþiret gerçek veya uydurma olarak kendilerinin Arap köken-
li olduklarýný ileri sürmektedir. ... Devlet hizmetinde olanlarla þehirliler
kendilerini “Osmanlý” yani “Türk” olarak kabul ediyorlardý. Onlar için
“Kürt adý” aynen “Türk teriminde” olduðu gibi “Geri kalmýþlýðýn” ve “bar-
barlýðýn” simgesi idi”.67

Diðer yandan gene bu konuda araþtýrma yapan Peter J.Bumke, “Türkiye’de


geçerli resmi görüþ olan, Kürtler, dillerini kaybetmiþ ve vahþileþmiþ daðlar-
da yaþayan Türkler’dir düþüncesi reddedilecek bir görüþ deðildir. Zira bu
þekilde oluþmuþ gruplar da mevcuttur”68 demek zorunda kalmýþtýr.

Dolayýsýyla bir Kürt kimliðinden bahsedilmek, etnik anlamda bir Kürt


ýrkýnýn varlýðýný iddia etmek ilmen mümkün deðildir. Olay tamamen Doðu
ve Güneydoðu Anadolu’da yaþayan Türkmen topluluklarýn zamanla
“Kürtleþmesi”, kültürel yabancýlaþmaya uðramasýndan baþka bir þey
deðildir. Osmanlý idaresindeki Orta-doðu’nun bu bölümü siyasi istikrarsý-
zlýk, otorite boþluðu Arap-Fars ve Türk kültürünün arasýnda, devlet
hizmetlerinden mahrum kalmalarý sonucu ortaya çýkmýþ görünmektedir.
Günümüzde yurtdýþýnda ikinci nesil dediðimiz Türk vatandaþlarýnýn duru-
mu bunun açýk bir örneðidir. Yirmi yýl gibi kýsa bir zamanda kültürel asim-
ilasyona uðrayan yurt dýþýndaki bu Türk kitleleri ne Türklükleri’ni koruya-

429
bilmiþ, ne de bulunduklarý ülkelerin millet bünyelerine dahil ola-
bilmiþlerdir. Olayýn bu kadar kýsa zamanda meydana gelmesi günümüz
haberleþme teknolojisindeki geliþmeler sebebiyledir. Orta zamanlarýn
imkânlarý nispetinde Türkmenlerin Kürtleþmesi yavaþ ve zaman içinde
geliþmiþti. Evliya Çelebi Erzurum bölgesini anlatýrken orada rastladýðý üç
nesil arasýndaki farký belirtmek suretiyle Kürtleþme olayýna ýþýk tutmak-
tadýr: “Dede Türkçe konuþmakta, oðul hem Türkçe hem de Kurmanç’a
konuþmakta, torun ise yalnýzca Kurmanç’a konuþmaktadýr”. Mesele
görüldüðü gibi tersine iþleyen bir çark durumundadýr. Temelinde ise
“eðitim ve kültür”yatmaktadýr.

VII. “KÜRT MESELESÝ”NDEN KÜRTÇÜLÜK ÝDEOLOJÝSÝNE

Günümüzdeki “bölücü örgütler”in düþünce ve eylemleri araþtýrýldýðýnda


“þövenist kürtçülük” fikriyatýyla komünist ideolojinin elele olduðu görülür.
Bilindiði üzere Komünizm’in Türkiye’deki tarihçesi bir asra yaklaþmaktadýr.
Bu süre içinde Türkiye’nin bölünmesi, milli birlik ve bütünlüðün yok edilme-
si amacýyla çeþitli komünist örgütler faaliyet göstermiþlerdir. Genelde
Türkiye’de de uygulanmaya çalýþýldýðý gibi, bu ideolojinin takip ettiði ana
strateji, teorik olarak sýnýf kavgasýna dayanmakta ve proleterya diktatör-
lüðünü hedeflemektedir. Ancak, Türkiye’deki komünist örgütler bu ideolo-
jilerinde baþarýlý olamamýþlardýr. Ve 1960’lý yýllarda beynelmilel komünizm
dünya gençliðini kullanma gayretleri Türkiye’de de akis bulmuþ, ortaya bir
çok örgüt çýkmýþ ve bu örgütler çeþitli eylemlerde bulunmuþlardý. Türk
Silahlý Kuvvetleri’nin 12 Mart 1970 müdahalesi ile beynelmilel komünizmin
bu taktiði de bir sonuç vermemiþ ve Türkiye bir badireden kurtulmuþtu.
1970 öncesi komünist örgütler içinde “Kürtçü” ideolojiye sahip kimselerde
bulunmakta idi. Ancak aþýrý sol gruplar içinde istediklerini yapamayan veya
umduklarýný bulamayan “bölücü Kürtçü gruplar” 1970 sonrasýnda yeni bir
örgütlenmeye girmiþlerdir. Bu örgütlenme çabalarý beynelmilel komünizmin
Türkiye’de taktik deðiþtirmesine sebep olmuþ ve büyük ölçüde etnik ve dini
bölücülük kisvesi altýnda faaliyete geçmiþlerdir. Özellikle 12 Eylül 1980
öncesinde gene diðer sol kuruluþlarla birlikte hareket eden bölücülük 1980

430
KÜRÜT TOPLUMU

sonrasýnda tamamen Kürtçü-Marksist bir ideoloji doðrultusunda daha


radikal bir biçimde eylemlere baþlamýþlardýr. Peter J. Bumke’nin iyi bir mili-
tanýn özelliklerini sýralarken ortaya koyduðu 3K Prensibi bunun açýk bir
örneðini teþkil eder. 3K Prensibi ile anlatýlmak istenen “Kürt-Kýzýlbaþ-
Komünist” olma özelliðidir 69.

Zaman zaman PKK gibi örgütlerin bildirilerinde yer alan “Marksist-


Leninist” olduklarý görüþü, bölge halký üzerinde etkinliklerini artýrabilmek
için propagandalarda kullanýlmaktadýr. Doðu insaný yapýsý itibariyle dinine
baðlýdýr ve kendisini iyi bir Müslüman olarak görmektedir. Doðu insanýnýn
bu özelliði ister istemez bölücülerin dini temalara ve din adamlarýný kul-
lanmalarýna sebep olmuþtur. Halbuki bazý yayýn organlarý Devletin ayný
yönde yaptýðý faaliyetleri “Ýrtica suçlamalarýyla, laikliðe aykýrý davranmak-
la” durdurmaya çalýþmýþlardý. Diðer yandan birçok Batýlý bilim adamýnýn
“Kürtlerin eski bir Hýristiyan halk olduklarý ve Türkler tarafýndan zorla
Ýslâmlaþtýrýldýklarý” iddialarýndan hareketle Batý Kiliseleri’nin desteðini
saðlamak üzere harekete geçmiþler ve “Kürtçe Ýncil” basýlmasýný
saðlamýþlardýr.

VIII. SONUÇ
Görüldüðü üzere, konu artýk tamamen bir ideolojik mesele haline
dönüþmüþtür. Ýdeolojiye karþý ancak daha güçlü ideolojilerle mücadele
edilebilir. Bunun dýþýnda alýnacak tedbirler yeterli olamaz. 1984 yýlýndan
beri yapýlmakta olan konuyla ilgili yetersiz neþriyat bile, yurt dýþýndaki
Bölücü örgütlerin dikkatini çekmiþ ve kendilerini rahatsýz etmiþtir.
Komkar’ýn 1980 yýlýnda Türkçe olarak yayýnladýðý “Kürdoloji’nin 200
Yýllýk Geçmiþi” adlý eser dahi bunun tipik bir örneðidir. Eserin Türkçe
olarak neþredilmesi ise bölücü tarafýn ilmen ne kadar zayýf olduklarýný
göstermektedir. Çünkü ulaþmak istedikleri insanlarýn dili olan Türkçe ile
yazmak zorunda kalmýþlardý. Yazacaklarý kendilerine göre Kürtçe bir eseri
Doðu ve Güneydoðuda yaþamakta olan vatandaþlarýmýzýn anlamasý
mümkün deðildir.

431
Atatürk döneminde lise son sýnýflarda okutulan “Coðrafya Ders
Kitabý70”nda devlet politikasý açýk ve seçik olarak ortaya konulmuþtu.
Kitaptan aldýðýmýz alýntýlar Atatürk’ün milli politikasý’ný ortaya koymak-
tadýr; “Türkiye bugün yalnýz Türklerin yerleþmiþ olduðu araziden
mürekkeptir. Türk olmayanlar, Türklüðe yabancý olanlar vatan haricinde
kalmýþ veya çýkarýlmýþ, bu suretle milli birlik temin edilmiþtir. Fakat birçok
Türk vatandaþýmýz da Lozan Muahedesi’yle çizilen yeni hudutlarýmýz dýþýn-
da kalmýþtýr. Türkiye’de ekalliyet teþkil eden unsurlar Rumlar, Ermeniler
ve Museviler’den ibarettir...

Þarki Anadolu’da, Ýran ve Kafkas hududundan Uzunyayla ve Sivas havali-


sine kadar uzanan sahada pek çok aþiret vardýr. Bazý vilayetlerde aþiret
halký nüfusun yüzde 85’ini teþkil eder. Bu aþiretlerin büyük bir kýsmý
Türkçe konuþur. Bunlar aslen Türk olduklarý halde uzun zamanlar Arap
ve Ýran medeniyetlerinin tesiri altýnda kalarak lisanlarýný, adât ve
ananelerini kaybetmiþlerdir”.

Bu milli politikanýn ilmi çalýþmalarla güçlendirilmesi ve ilmi zemine otur-


tulmasý gerekmektedir. Ne yazýk ki bu türden çalýþmalar teþvik yerine
âmiyâne bir tarzda susturulmak istenmektedir. Bu görüþ sahipleri “Devlet
görüþünü savunan” kiþiler olarak nitelendirilmekte, bilimsel ve objektif
olmadýklarý iddia olunmaktadýr. Komünist, sol, irticai yayýn organlarý bu
konuda hemfikirdirler. O halde, bu þekilde düþünenlerin “Devlete karþý
olduklarý” gerçeði ortaya çýkmaktadýr. Devletin milli meselelerinde devlet-
ten yana olmak bir fazilettir. Devletin milli meseleleri karþýsýnda tarafsýz
olmak devlete karþý olan görüþ sahipleri ile ayný safta olmak demektir.
Bürokrasideki bu türden bürokratlar içinde ayný þeyi söyleyebiliriz.

Atatürk döneminde þekillenen bu milli politika zamanla terkedilmiþ hatta


günümüzde bununla da yetinilmemiþ “Kürt ýrký”, “Kürtçe” devamlý gün-
demde tutulmaya gayret gösterilmiþtir. Hatta TBMM çatýsý altýnda
“Kürtler’e özgürlük” diyecek kadar hezeyan, yurtdýþýnda beynelmilel plat-
formlarda “Kürtler’e hak istemek” gibi ihanet örneklerini sergileyen mil-

432
KÜRÜT TOPLUMU

letvekilleri çýkabilmiþtir. Gene bazý basýn organlarýnýn öncülüðünde


Türkiye’nin AET’ye girmesi için “Kürtler’e bazý haklar verilmesi gerektiði”
“Kürtçe’nin bir dil olarak kabul edilmesinin þart olduðu” gibi
Cumhuriyetimizin temeline dinamit koyan, Atatürk’ün koyduðu ilkeleri
hiçe sayan görüþleri ileri sürülmeye baþlamýþtýr. Ne yazýk ki bu görüþler bazý
devlet kurumlarýnda ve bürokratlarýnda da etkili olabilmiþtir.

Meselenin en önemli noktasý þudur: Bölücülük meselesi bir “Ýdeolojik


mücadeleyi” gerektirmektedir. Komünizm bugün bölücü faaliyetleri
destekleyen, yönlendiren en önemli ideolojidir. Batý dünyasýnda mevcut
Kürdoloji merkezleri, Sovyet Rusya’daki Erivan Kürdoloji Enstitüsünün
çizdiði strateji doðrultusunda faaliyet göstermektedir. Politika, Erivan
ekolü tarafýndan tayin edilmiþtir. Bunun yanýnda Batý dünyasýnda mevcut
“Türk Ýmajý”, Batýnýn Türkiye aleyhine tavýr almalarýna sebep olmaktadýr.
Bu ülkelerin Türkiye üzerindeki mevcut bazý emellerinin olmasý da bu
kararlarýnda etkili olabilmektedir. Onlarýn nazarýnda Türkiye hâlâ “Hasta
adam”dýr. Ve ortak pazar olmaya layýktýr. Diðer yandan Orta-Doðu’daki
çýkar mücadelesi Batýlý dost bildiðimiz ülkelerin dahi dolaylý veya doðrudan
Kürt konusu ile ilgilenmelerine sebep olmaktadýr. Meselenin ideolojik ve
çýkar mücadelesi içindeki yerini tespit etmeden, konunun üzerine gidilme-
si mümkün deðildir.

Sosyalist görüþlü veya kendini Türk hissetmeyen “entel” veya “dini


fanatik”lerin ister istemez bölücülük konusuna bakýþlarý “devlet düþman-
lýðý” þeklinde tezahür etmektedir. Bu kiþiler, düþüncelerini aydýn, objektif,
dünya politikasýný bilen bir havada, üzülerek ifade etmek gerekir ki sata-
bilmektedirler. Türkiye’nin meselelerini bu gibi yazarlardan öðrenen
bürokratlar ise konuyu daha da bir çýkmazýn içine sürüklemektedirler.
Ancak mesele bir ideolojik mücadele, ilim ve ihtisas iþidir.

Doðu ve Güneydoðu Anadolu Türk aþiretleri üzerine oynanmak istenen


oyun emperyalist güçlerin bölgede menfaatleri doðrultusunda sahnelenmiþ
ve günümüzde de ayný metotla sahneye konmaktadýr. Bölgede yaratýlmak

433
istenen sun’i bir millet yaratma çabalarý açýkça belirtmek gerekir ki tama-
men dýþarýdan desteklenmektedir. Bunun açýkça ortaya konulduðu Kasým
1931 tarihinde Irak’taki Ýngiliz Hava Kuvvetleri Karargahý’ndan Londra’ya
gönderilen mesaj 71 , bu türden ihanetler için küçük bir örnektir. Mesajda
Ýngiliz istihbarat elemanlarý Ýngiltere’nin Orta-doðu ve Türkiye üzerindeki
geçmiþteki politikasýný deðerlendirirken özellikle “Kürt denilen gruplarla
ilgili” þu itirafý yapmaktadýrlar. “Kürt milliyetçiliði Ýngiliz politikasýnýn bir
çocuðudur... Kürtler, bir grup olarak Araplarý hakir görmektedirler.
Türkler’e hakim ýrk olduklarý için saygý beslemekte, fakat Araplar’a saygý
duymamaktadýrlar... Kürtler’in kendi baðýmsýzlýk mücadelelerinde
Ýngiltere’nin yardýmýna güvenilemeyeceðini anlamalarý son Þeyh Mahmud
isyanýnda ortaya çýktý”.

Ayný politikanýn bir benzerini Molla Mustafa Barzani’de yaþayacaktýr.


1959 yýlýndan itibaren Irak Devleti’ne karþý ABD ve günümüzdeki Ýran
tarafýndan desteklenen Barzani 1975 yýlýnda kendi kaderine terkedilmiþ ve
binlerce taraftarý Irak devleti tarafýndan ezilmiþtir. Bu ihaneti gururuna
yediremeyen bazý Barzani taraftarý ise þerefli bir ölümü tercih ederek, inti-
har etmiþlerdir.

Yakýn zamanda ise bu politikanýn bir benzeri Halepçe’de yaþanmýþ, bin-


lerce aþiret mensubu Fransýz malý kimyasal silahlarla vahþice katledilmiþtir.
Ama ayný Fransýz, Avrupa’da yýllardýr bölücü faaliyetlere ön ayak olmakta;
Madame Mitterland, Fransa’dakiler yetmiyormuþ gibi, Almanya’daki bu
türden bölücü örgütlere, enstitülere de destek olmaktadýr.

Bir insan bir defa tuzaða düþer ikinci defa düþerse bu aptallýktýr. Görülen
odur ki, tuzak ayný, tuzaða düþenler ayný, figüranlar ile senaristler farklýlýk-
lar göstermektedir. Olanlar ise bölgedeki masum Türk halkýna olmaktadýr.

Abdulhâluk Çay’ýn bu deðerli çalýþmasýna þu bilgileri eklemek istiyorum.


Dikkat çeken bir þey de, Türk ve Kürt adlarýnýn ayný harflerden oluþ-
masýdýr. Biri diðerinin tersden okunuþudur. Orta Asya’dan birçok yere

434
KÜRÜT TOPLUMU

daðýlan Türkler’in Orqun yazýtlarýnda kullanýlan adý Tür-ök’den gelen


Türük’dür, Türk deðil. Orta Asya’dan Anadolu’ya Ýran üzerinden gelen bir
Türük boy’una, Pers milleti Kürt demiþtir. Farsça ve Arapça saðdan sola
okunur ve Türük adýnýn saðdan sola okunuþu Kürüt’dür. Arapça ve
Farsça’da ki isimlerde, Ahmed, Muhammed gibi, ‘t’ harfi kullanýlmayýp ‘d’
harfiyle yazýldýðý için Kürüd þeklinde söylenmiþtir. Günlük kullanýmdaki
telaffuz farklýlýklarýndan ya da tarihin doðru öðrenilmemesi ve doðru bil-
ginin saklanmasý için harfleri ve yerlerini deðiþtirerek anlamlarý oturmuþ
sözcükleri/adlarý bozanlar sayesinde Kürd ve Kürt halini almýþtýr. Aksini
düþünen genetik ilimi ile ikna olacaktýr.

Kürtler, Orta Asya’dan gelen safkan bir Türk boy’u olmasýna Türk boyu’-
dur da, bugüne kadar yaþananlarýn sebebi nedir?

Siyonizm, Kurtuluþ Savaþý’mýz zamanýndaki Kürt isyanlarýný (Þeyh Said


isyaný), hepimizin bildiði gibi Ýngilizleri kullanarak oluþturmuþtur.
Bilinmeyen, daha doðrusu üstü örtülen ise bu isyanlarýn yine siyonizme
hizmet etmiþ, Kürt milletinin kullanýlmýþ olmasýdýr, bugün olduðu gibi.
Anadolu’daki diriliþin önünü kesebilmek, birlik olunmasýný engellemek ve
Anadolu’nun, kendi amacýna alet ettiði farklý Avrupa’lý devletler tarafýn-
dan Sevr haritasýna uygun olarak paylaþýlmasýný saðlayýp, Türk milletinin
bu topraklarda bir devlet kurmasýný engelleyerek tarih sayfasýndan
silebilmek, siyonizmin o zaman da amacý olmuþtur.

Bunu baþaramamýþlardýr da, devletimizin kurulmasýndan sonra ne olmuþ-


tur da bu günlere gelinmiþtir?

Mustafa Kamâl Atatürk’ün Ýsmet Ýnönü’ye býraktýðý, yapýlmasý þart olan ve


22 maddeden oluþtuðu söylenen bir vasiyeti vardýr. Ýnkâr ediyor olsalar da
bu vasiyet vardýr. Kurduðu devletin, Osmanlý iradesiyle yönetilmesini
isteyen sabetayist ve siyonist Yahudiler tarafýndan nasýl paylaþýldýðýný gören
ve tamamlamadýðý birçok çalýþmasý olan Atatürk’ün bir vasiyet býrakma-
masý mümkün müdür? Atatürk ile Türk milletinin gönül baðlarýnýn

435
koparýlmaya çalýþýldýðý bu günlerde, bunu saklayanlar, tabii amaçlarý halâ
aksi deðilse, ortaya çýkarmanýn zamaný geldiðini görürler. Atatürk’ü savu-
nan ve sözde koruyanlarýn, Atatürk’ün yapýlmasýný söylediði doðru istek-
lerine nasýl seyirci kaldýklarýný artýk biliyoruz. Ama ayýplamayacaðýz, hesap
da sorma yacaðýz. Tüm milletlerin ortak ‘tek’ düþmaný olan siyonizm/
Beniisrael halký karþýsýnda birleþmek, bunlarýn didiþmesine girilmeyecek
kadar önemlidir. Türkiye’yi bugünkü durumuna getiren zihniyetin,
Atatürk’den hemen sonra gelenler olduðunun milletimiz tarafýndan da
anlaþýlmasý, bunu saklayanlarý da koruyacaktýr.

Atatürk’ün yapýlmasýný istediði iþlerden belki de en önemlisi, Doðu’nun


derhal kalkýndýrýlmasýdýr. (Türkiye’nin harita üzerinde bölgelere ayrýlmasý
Atatürk’den sonra yapýlmýþtýr, büyük Esrail devletine toprak vermeye
hazýrlýk olarak). Kurulduðu dönemde, bir taraftan da Osmanlý’nýn borcu
ödenirken bunun yapýlmasýna olanak bulunamamasý anlaþýlabilir. Daha
sonra ise, bunu yapmak yerine, kendilerine yakýn ve söz dinleyecek olan
sözde Kürtler olan Yahudi kökenliler seçilerek aþiret sistemi kurulmuþtur.
Yüzbinlerce Türk, merhametsiz, adýna ‘aða’ denen bir Yahudi’nin, aðýzýna
ve eline bakar hale getirilmiþtir. Bunun niçin böyle yapýldýðý ortadadýr.
Ýnsan toplumlarýnýn hokum altýna alma amacýndan hiçbir zaman vaz
geçmemiþ olan siyonizm, zamaný geldiðinde o ‘bir adamlarýn’ düðmesine
basarak, seksen beþ yýldýr bilinçli þekilde çok kötü þartlarda yaþamaya
mahkum edilen Kürt toplumunu tekrar vaadlerle kandýrýp, bölücülük yap-
týrarak hedefine ulaþmanýn hesabýný yapmýþtýr.

Saf Abdullah Öcalan’ýn Ankara’da eðitilip oralara gönderilmesi bunun


baþlangýcýdýr. Rahmetli Uður Mumcu’da, terörist baþý Abdullah Öcalan’ý
eðiten ve yönlendirenleri ortaya çýkardýðý son kitabýný yayýnlayamadan
þehit edilmiþtir. PKK’yý hazýrlayarak maddiyat ve mevki için ABD’ye
hizmet ettiklerini sananlar, aslýnda siyonizme; kendilerinin de can düþmaný
olana hizmet ettiklerini artýk anlamýþlar mýdýr?

Ýlk dönemlerde böyle davranýlmýþ bu bölgeler kendi haline býrakýlmýþtýr da,

436
KÜRÜT TOPLUMU

sonraki yöneticiler niçin bu hatayý telafi etmemiþlerdir? Niçin yanlýþ


yapýlan herþeyin faturasý Ýsmet Ýnönü’ye kesilmektedir? Ya da
Atatürk’çülüðün bekçiliðini yapanlar niçin hep ‘Laikliði’ korumuþlarda,
Atatürk’ün ‘Milliyetçilik’ ilkesini, geçmiþ zaferlerin kutlanmasý olarak
yorumlamýþ, ‘Devletçilik’ ilkesini, ülke bütçesinin paylaþýlmasý olarak
uygulamýþ, ‘Halkçýlýk’ ilkesini de niçin sadece Ankara’nýn batýsýnda
yaþayanlar için hatýrlamýþlardýr?

Ankara’nýn Doðu’sunda Teñri’nin hokumu geçersiz midir? Yoksa, bu böl-


gelerde yaþayanlar Türk oðlu Türk olduklarý için mi insan olduklarý da göz
ardý edilmiþtir? Türkleri açlýk ve çamurun içinde yaþamaya mahkûm eden-
ler, aslýnda, kendi sonlarýný da getirecek olan siyonizme hizmet ettiklerini
artýk anlamýþlar mýdýr?

Fakat anlaþýlan, siyonizm de tarihden ders almamýþtýr. Çanakkale savaþýný,


doðru dürüst yiyecek birþey bulamadan aç karnýna savaþan Türk milleti
kazanmýþtýr, ÖK’ümüzün oluru ve yardýmýyla. Ýkinci baðýmsýzlýk savaþýmýzý
da kazanacaðýmýza inananlar, gerektiðinde ekmeðin tekrar karneyle satýla-
caðýný da baþtan kabul etmelidirler. ‘Bir dolar, üç milyon beþ milyon olursa
ne yaparýz’ zihniyetiyle ne devlet yönetilir, ne de istiklâl kazanýlýr.

Muhtemelen Uður Mumcu’nun yayýnlanmamýþ kitabýný okuyup, güney


Doðu’daki savaþýn bir tezgâh olduðunu anlayarak bitirilmesini isteyen rah-
metli Eþref Bitlis’in þehit edilmesine seyirci kalan korkaklar ya da hainler, bu
kafayla giderlerse, istediklerini yapmadýklarýnda, insan toplumlarýnýn düþ-
maný siyonizmin eninde sonunda onlara da ayný sonu hazýrladýklarýný ya da
önlerinde diz çöktürerek hizmetkârlarý yapacaklarýný anlamýþlar mýdýr?
Bugüne deðin akýlýný iþletmeyip bunu göremeyenler, kendilerini yerlere
kapanmýþ merhamet için yalvarýrken bulacaklarýný artýk anlamýþlar mýdýr?

Ýsrael devleti bugün artýk aracý bir ülke kullanmadan kendisi Kürtler ile iliþ-
ki içindedir. Bugün Kürtler bizzat þeytanla dans etmektedir. Kürdistan
yalanýný satarak Kürt gibi görünmeye çalýþan Yahudi’lerin peþinden koþan
Kürtler, þu soruyu kendilerine sormalýdýrlar.

437
Rahmetli Üzeyr Garih Yahudi asýllý bir yurddaþýmýzdý. GAP bölgesinde
büyük bir yatýrým yapmayý planlamýþtý. Bu, o bölge insaný için büyük bir
imkân ve baþlangýç olacaktý. Bunun ardýndan doðal olarak baþka yatýrým-
lar da gelecek, bölgedeki iþsizlik ve yoksulluk sorunu sona erecek, terör
bitecekti. Madem Yahudiler’in bugün uydurduklarý gibi Kürtler Yahudi
soyundan geliyordu ve o bölgede harcadýklarý paralar kadar çok Kürt
toplumunun iyiliðini istiyorlardý da, Doðu Anadolu’nun birçok problemini
de çözecek yatýrýmý yapmak isteyen ve bir Yahudi olan Üzeyr Garih’i niçin
siyonistler býçaklayarak öldürmüþ ve bir mezarlýða býrakmýþlardýr? Kürt
toplumunun iyiliðini istemek bu mudur?

Artýk þunu görün. Üç-dört bin yýl önce orta Asya’dan gelip Anadolu’ya
yerleþenler Türkler olmayýp Çinliler olsaydý, bugün PKK deðil ÇKK olur-
du. Anadolu’nun güney Doðu’su, vadedilmiþ topraklar üzerine kurulmak
istenilen, sözde dünya krallýðýnýn sözde sýnýrlarý içerisine dahil edildiði için
bu olaylar baþlatýlmýþ ve halâ bilinçli olarak bitirilmemiþtir. Nihayi amaç
Kürdistan devleti kurmak olmadýðý gibi, sözde büyük Ýsrael devletini kur-
manýn da mümkün olmadýðýnýn farkýndadýrlar. Devletimizi emanet ettik-
lerimize hazýrlatýlan PKK ve ‘Kürt sorunu’ diye adlandýrýlan olaylarýn sebe-
bi; son savaþtan önce Türk milletinin birliðinin bozulmaya, zayýflatýlmaya,
birbirine düþürülmesi gayretidir. Kötü olduðunu düþündüðümüz her olayda
bir ‘iyi sebep’ vardýr. PKK ile yapýlan savaþý hiç yaþamamýþ olsaydýk, son
savaþa beþ kala bugün halimiz nice olurdu? Derin derin düþünün. Allah’ýn
hesabý herkesin hesabýnýn üzerindedir ve Teñri oluru olmadan hiçbir þey
hiç kimseye, hiçbir topluma ulaþmaz.

Bir Türk boy’u olan Kürtlerin bugüne kadar yaþananlardan sonra Türkiye
Cumhuriyeti devletine güveni kalmamýþ olabilir ki yapýlanlarýn amacý da
budur. Ama artýk doðruyu onlarýn da görmesi gerekmektedir; silahlý
kuvvetler ve sivil, hepimiz kandýrýldýk. Tüm milletler kandýrýldý. Þahsi
menfaat peþinde koþanlarý ilk önce baþ’lar yaptýlar, sonra da bu baþ’larý,
‘atalarýmýza verdiðimiz söz’ diyerek amacýný yanlýþ öðrettikleri siyonizme
hizmet ettirerek insaný insana kýrdýrdýlar.

438
KÜRÜT TOPLUMU

Sadece ‘laiklik’ ilkesi korunarak Atatürk’ün ve O’nun kurmuþ olduðu


devletin korunmadýðý ortadadýr. Tabelâ yüz milyarlarca yabancý para borç
yazmaktadýr. Atatürk’çülüðün bekçiliðini yapanlar sadece sýnýrlarý ve
bayraðý korumuþlardýr. Bir devleti korumak, maddi ve manevi tüm deðer-
lerini korumaktýr. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu hale getirilmesine
seyirci kalmak veya ortak olmak deðildir. Hiç kimse sütten çýkmýþ beyaz
kaþýk rolü oynamaya kalkýþmasýn. Bu topraklarda yaþayanlar eninde sonu-
da siyonizmin ne olduðunu anlayacak, Atatürk’çü deðil, Atatürk gibi ola-
cak. Bu topraklara adýný kanýyla kazýmýþ Türk milleti gibi, deriniyle sýðýyla
Türk devleti olacak! Siz halâ akýllarýnýzý iþletmeyecekseniz, övündüðünüz
zekânýza? raðmen binlerce yýldýr düþürüldüðünüz tuzakda biraz daha debe-
lenin.

Doðru bilgiler hazmedildiðinde dahi, bu topraklarý savunmak için cepheye


ölmeye, Teñri oluruyla þehit olmaya koþacak olanlarýn yine sadece Türkler
ve Türk olmayý baþaranlarolduðu görülecek. Ama ilk önce bu toprak-
lar, açta açýkta hiçbir yurddaþý kalmayacak þekilde görevini yapacak, ve
sonra, bir kez daha Türk milleti tarafýndan savunulacak!

1 Basile Nikitin, “Les Kurdes, Etude Sociologique et Historique”, Paris 1956


2 B. Nikitin, “a.g.e.” , S.I.
3 “ Kürdistan”, Arabia, The Islamic World Reviwe”, Nu: 6 ( London, Þubat 1982 ) S.ý6.
4 A.Bennigsen, “Les Kurdes et la Kordologie et Union Sovétique”, “Cahiers du Monde Russe et
Sovétique”, Volumel I (3), Avril-Juin 1960, S.514.

439
5 B.Nikitin, “a.g.e.”, S.19.
6 B.Nikitin, “a.g.e.”, S.20.
7 .Nikitin, “a.g.e.”, S.21.
8 A.Bennigsen, a.g.m. S.516.
9 Wiladimir Mironsky, “Les origines des Kurdes”, “Du XX.e Congres International Des Orientalistes,
Brukcelles”, 5-10 Semtembre 1938, S.144.
10 Wiladimir Mironsky, “Kürtler”,”Ýslam Ansiklopedisi”, C.VI.S. 1089 – 1114.
11 Xénophon, “Anabasis ( Onbinlerin Dönüþü )”, trc. Hayrullah Örs, Ýstanbul 1939 S.105.
12 W.Minorsky, “Les origines des kurdes” S.143-144
13 W.Minorsky, “les oringines Des Kurdes”, S.144.
14 Basile Nikitin. “Kürtler”. S.1091.
15 W.Minorsky. “ Kürtler”. S.1091.
16 W.Minorsky, “les Origines des Kurdes”, S.145.
17 W.Minorsky, “les Origines des Kurdes”, S.145.
18 A.Bennigsen, “a.g.e.”, S.514-51
19 A.Bennigsen, S.516.
20 Daha fazla bilgi için bknz. Tuncer Baykara, “Anadolu’nun Tarihi Coðrafyasýna Giriþi I.,
Anadolu’nun Ýdari Taksimatý”, Ankara 1988.
21 Daha fazla bilgi için bknz.Abdulhaluk Çay, “Türk Ergenekon bayramý Nevruz”,IV. Baský Ank.1991
22 Hamza Isfahani, (s.151’den) W.Minorsky, “Les Origin..., s.144.
23 Hamza Isfahani, (s.151’den) W.Minorsky, “Les Origin..., s.144.
24 Ibn Rusta (s.128’den), W.Minorsky, “Les Origin..”, s,144.
25 Ibn Rusta (s.221’den), W.Minorsky, “Les Origin..”, s,144.
26 Maqaddasi (s.471’den), W.Minorsky, “Les Origin..”s.144.
27 Tabari’den W.Minorsky, “Les Origine..”,s.144,
28 W.Minorsky, “Les Origine..”,s.145.
29 W.Minorsky, “Les Origine..”,s.145.
30 Kaþgarlý Mahmud, “Divan-ý Lügat’it Türk”. C.I., Haz., Besim Atalay s.343.
31 Reþid Rahmeti Arat, “Kutadgu Bilig. C.III. Indeks”, Ýstanbul 1979, S.303.
32 Ahmet Caferoðlu, “Eski Uygur Sözlüðü”, Ýstanbul 1968, S.123.
33 Martti Rasenen, Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen”, Helsinki 1969, s.311
34 Sir Gerard Clauson, “An Etymological of Pre-Thirteeth Century Turkish”, Oxford 1972, s.738-739
35 Kaþgarlý Mahmud, “DLT.,III.,Ýstanbul 1940, s.183,

440
KÜRÜT TOPLUMU

36 M.Fahrettin Kýrzýoðlu, “Kars Ýlinde Yel-Bulut-Yaðmur-Kar ve Buz Adlarý”, “Folklor Postasý”, Sayý17
(Haziran 1946), S.5.7.
37 “Cumhuriyet’in 50.Yýlýnda Hatay,1973 Ýl Yýllýðý”,?/?, s.159.
38 Hüseyin Namýk Orkun, “Eski Türk Yazýtlarý”, C.III.,Ýstanbul 1940, S.183.
39 Cengiz Orhonlu, “Kaþgaylar”, “Türk Kültürü”, Sayý:54 ( Nisan 1697 ), S.424-425.
40 Ahmet Zeki Velidi Togan, “Umumi Türk Tarihine giriþ”, Ýstanbul 1970, S.157-158.
41 Mahmut R.Gazimihal, “Merak Oyunlarý ve Senem”, “Türk Folklor Araþtýrmalarý”, Sayý:121
(Aðustos1959),S.1958-1959.
42 A.Zeki Velidi Togan, bu Türk gruplarýndan Ekrâd-ý bilâsagun” olarak bahsetmektedir. Terimin
gerçekte “Ekrâd-ý bilâ Sükkân”yani “Ýskan edilmemiþ Kürtler” anlamýnda kullanýlmýþ olmasý gerek-
mektedir. Ekrâd-ý bilâsagun için bknz.”Azerbaycan Etnoðrafisine Dair”, AzerbaycanYurt Bilgisi, s.49.
43 “Defter-i Mufassal-ý Diyarbakýr nam-ý Diðer Amid”, Tapu Kadastro Genel Müdürlüðü Kuyud-ý
Kadime Arþivi, Nu:155.Vr.100/b.
44 Ayný Defter.vr.123/b.
45 Defter-i Mufassal-ý Canik-i Bayram, B.A.Nu.13.
46 Kilis Livasý Mufassal Defteri, Tapu Kadastro Müdürlüðü , Nu:171,Vr.7/a
47 Defter-i Mufassal-ý Liva-i Erzurum(h.100/m.159). Tapu Kadastro Genel .Müd. Nu:41, Vr.93/b vd.
48 Gaziantep Þeri Mahkeme Sicilleri, Cilt: C.s.223
49 Abdulhaluk Çay, Türk Ergenekon Bayramý Nevruz, s.32.
50 Gaziantep Þeriye Sicili Cilt: VIII, S.100.
51 Gaziantep Þeriye Sicili, Cilt: XCIV. S. 123.
52 Emir Kalkan, “Kayseriye Yerleþen Türk Topluluklarý”, Türk Dünyasý Araþtýrmalarý,
Sayý:17(Nisan1982),S.86-102.
53 Cevdet Türkay, Baþbakanlýk Arþivi Belgelerine göre Osmanlý Ýmparatorluðu’nda Oymak Aþiret ve
Cemaatler, ,Ýstanbul 979,s.15.
54 Abdulhaluk Çay, “Anadolu’da Türk Damgalarý, Koç Heykel-Mezar Taþlarý ve Türkler’de Koç
Koyun Meselesi”, Ankara 1983
55 Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefküresi Tarihi, Ýstanbul S.184.
56 Cenap Osmanoðlu, “Elazýð’da Þeyh Sait Ýsyaný”, “Yeni Fýrat”, Sayý: 18 (Aralýk 1963), S.13-17.
57 Eski Hatay Cumhurbaþkaný Tayfun sökmen Mürseloðlu ailesindendi.
58 Þammar, Güneydeki Arap aþiretlerindendir. Þiirde geçen Tecerli, Cerid ise Türkmen aþiretleridir.
59 Kerimoðlu, Bozdoðan Türkmen aðalarýndan birisidir.
60 Ali Rýza Yalgýn, “Bozdoðanlýlar arasýnda Dadaloðlu”, Tanrýdað. Sayý: 10 (Temmuz1942), S.13.

441
61 Mehmet Eröz, “Kürtlerin Menþei ve ,türkmenler’in Kürtleþmesi”, Ýstanbul 1966, S.19-20.
62 Barut dumanýn olduðu yer, savaþ meydaný.
63 Avþar Türkmenleri’nin asayiþsizlik sebebiyle mecburi olarak iskana tabi tutulmalarý kastediyor.
64 Silah anlamýndadýr.
65 Atýn döþüne konulan gümüþ savat.
66 Naci Kum, “Türkmen, Yürük ve Tahtarýlar Arasýnda Tetkikler Görüþler, II.” Türk Folklor
Araþtýrmalarý, Sayý:6 (Ocak 1950).S.91.
67 Maarten Martinus Van Bruineses, “Agha Shakh and State”, Urech 1978. S. 358-359.
68 Peter J.Bumke, “Kýzýlbaþ-Kunden in dersim (Tunceli, Turkei)Marginalitat und Heresie”,
”Anthropos”, Volume: 74 (1979), S. 549.
69 Peter J. Bumke, “Kýzýlbaþ Kurden..., S.540. Ayrýca bilgi için bknz. Michael M. Gunter. “The Kurdish
Problem in Turkey”, “The middle East Journal”, Midde, East Institute Vol. 42 (Summer 1988 ), S.389-406.
70 Faik Sabri (Duran), “Türkiye Coðrafyasý”, Lise Kitaplarý: III. Sýnýf. Ýstanbul Devlet Matbaasý 1929,
S. 177-178,207-208.
71 PRO/AIR/23419/120883

...

442
SON SAVAÞ

Fettâh; Fetih Ve Zafer Lütfeden Allah Adýyla...

Türk olmanýn ne olduðunu, kimlerin Türk olduðunu öðrenmeden beþ bin


yýldýr olup biteni tam anlayabilmek olasý deðildir.

* Orqun yazýtlarýnda Türük olarak kullanýlmýþ olan ‘Türk’ adýnýn aslý


Türök’dür. ‘ÜK’ tamðasý/damgasý/harfi, ‘ÖK’ tamðasýnýn deðik bir þekille
yazýlýþýdýr. ÖK; Rab demektir.. Uygur yazýtlarýnda ÖKÜK TÜRÜK
(Rabbani Türk) deyimi olarak kullanýlmýþtýr. ‘Türk’ adýnýn anlamý, bugüne
deðin türlü þekillerde dile getirilmiþtir. Kaþðarlý Mahmut;

türk quyaþ ïdi; güneþ güçlü idi (yani, öðle Güneþ’i idi)
türk üzüm ïdi; üzümler olgun idi
türk yiðit; cesur yiðit
cümlelerinde ‘türk’ sözünü : ‘kuvvetli’, ‘olgun’ ‘cesur’ anlamlarýnda kul-
lanýyor. Elbette, Rab türü kuvvetli, olgun ve cesur olacaktýr.

Çin kaynaklarý þöyle diyor:


“Türkler Kïn-þan’ýn güney eteklerinde (yani, Issýq Köl Biltirinde/yurdun-
da) yaþýyorlardý ve Ju-Ju (UÇ-UÇU/devlet) için demirci olarak çalýþýyor-
lardý.
* ERKEN-TÜRK DEVLETLERÝ VE TÜRÜK BÏL, Kazým Mirþan, 1999

443
Hoço Kentinde bulunmuþ ve Mani ortamýnda yazýlmýþ olan bir yazýtta,
EVANGLIUN NOM (Ýncil) hakkýnda þöyle deniliyor: “Türk burqanlarýn-
dan(kanunlar/yasalar) sonra indiniz”.

* TÜRÜK BÏL, Türk Yönetimi/devleti (Regnumu), türlü çaðlarda farklý


sýnýrlarý olmuþ devletler topluluðudur. Bu devletlerin baþlýcalarý þunlar:

- ÖTÜKÝN YIÞ, ana devlet, Urqun-Selene biltiri ve ötesi


- ALTUN YIÞ, Altay daðlarý biltiri
- UÇUÐUY YIÞ, Ýçki Türkistan
- ÖKÜGÝMÝN YIÞ, Oral daðlarý
- BU TÜRÜK BÏL, Doðu ve Batý Türkistan
- AT-OY BÏL, Ýdil-Oral, Doðu Avrupa, Doðu Anadolu, Hazar denizinin
Doðu’su
- OQ-UDURUQUN YIÞ, Kore ve Mançurya
- UÞUNTUN UYUZ, bugünkü Çinin Büyük Okyanus kýyýlarý
- YÏR BUYURQUN YÏR, kuzey kabileleri
- ÖK- ÏRÝGÜN UÞ-OQ UÞUN, Massaget Krallýðý
- AT OMUÐ IDUQ BAÞ ÖKÝ, Astarhan Krallýðý (At-Oy Bïl’e dahil)
- IÞUB-URA BÏL, Kafkaslar (At-Oy Bïl’e dahil)

‘TÜRÖK BÏL’ adýnýn tam yazýlýþý ÝTÜRÖK ABÏL’ dir.

A; akýl Ë: akýlýn sahibi olma

AB; su (suyu tanýmlayan tamðada A; akýl tamðasýnýn kullanýlmýþ olmasý,


suyun akýla sahip olmasýný anlatmaktadýr. Ýlk sayfalarda verilmiþ olan bil-
giler hatýrlanýrsa, su molekülünün ses titreþimlerine verdiði tepkiler bu özel-
liðin sonucudur.)

(ËB; sudaki akýlýn/sudan oluþan, akýlýn sahibi (ÝT-AT). ËB-BARIQ; ËB-


AB AR I OQ : ËB, kâinatda uzaktaki sudan kuantum ile oluþan, akýlýn
sahibi olan. En yüce, yüceler yücesi olan.)

ÏL; toplum
* ERKEN-TÜRK DEVLETLERÝ VE TÜRÜK BÏL, Kazým Mirþan, 1999

444
SON SAVAÞ

ÖK; Teñri/Allah

IT: belirme ÝT; beliren

UR; hakim olma ÜR; hakim olan/hakimiyet kuran, hakimiyetin sahibi olan

ÝTÜRÖK ABÏL; Belirerek hakim olan/hakimiyet kuran ÖK su toplumu’


demektir.

Sudan var edilmiþ insan toplumu olan Türkler, Teñri’nin diniyle/öðrettiði


yaþam ilkeriyle yaþayan, Teñri’nin dinini/yaþam ilkelerini; insanca yaþam
þartlarýný ve mazlum milletleri koruyan, Teñri’nin yerdeki ordularý olan
insan toplumudur. Türkler; ÖK/Allah/Teñri’nin varlýk yapýsý gibi, ilk birey-
leri sudan kuantum fizik ilimiyle var edilen ‘bir insan toplumu’dur; ÝT-
AT’dýr; belirerek var edilen varlýk’dýr. Bugün yurdumuzda bu soydan/kan-
dan gelenler Kürt toplumudur. Diliyorum Kürt toplumu akýlýný iþletir ve
geçte olsa ‘Türküm’ demenin lütuf edilmiþ deðerini yaþarlar.

2. BAKARA SURESÝ

251. Ayet (YNÖ meali)


Nihayet Allah'ýn izniyle onlarý bozguna uðrattýlar. Ve Dâvud Câlût'u öldürdü. Ve
Allah, Dâvud'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediði þeylerden öðretti.
Eger Allah'ýn, bazý insanlarý diðer bazýlarýyla savmasý olmasaydý, yeryüzü bozguna
uðrardý. Ama Allah âlemlere karþý çok lütufkârdýr.

251. Ayet (EHY meali)


Böylece Allah'ýn izniyle onlarý tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü, Allah
kendisine hükümdarlýk ve peygamberlik verdi ve ona dilediði þeyleri öðretti.
Allah'ýn insanlarý birbirleriyle önlemesi olmasaydý yeryüzü mutlaka bozulup git-
miþti. Fakat Allah'ýn bütün akýl sahibi varlýklara karþý bir iyiliði vardýr.

Yukarýdaki ayetde iþaret edilmiþ olan ‘diðer bazýlarý’ Türkler’dir. Tarih


boyunca insan toplumlarýný öldürmek, hokum altýna alýp zulmetme irade-
siyle yaþamýþ olanlarýn karþýsýnda durmuþ, boyun eðmemiþ, diðer insan
toplumlarýný korumuþlardýr. Türkler, Teñri’nin yerdeki ordularýdýr.

445
Erken dönemlerde çok geniþ bir alanda devletler kurmuþ insanlar olarak
ayný adýn; Türk adýnýn ortak ad olarak kullanýlmýþ olmasýnýn sebebi budur;
sudan var edilmiþ insan soyudan gelen insanlar olmalarýdýr. Bugün yer
üzerine yayýlmýþ durumda, “... çeþitli dil yöre ve aðýzlarla 488 farklý þekilde
yazýlan Türk adý kullanýlmaktadýr.” (SÝYON-TÜRK ZELDA, Cengiz Özakýncý,
2006, filika yayýnlarý)

25. FURKAN SURESÝ

54. Ayet (YNÖ meali)


Sudan bir insan yaratýp, onu nesep ve sýhriyet akrabalarý halinde oluþturan O'dur.
Rabbin çok güçlüdür.

54. Ayet (YNÖ meali)


Sudan bir insan yaratýp da ona bir soy ve hýsýmlýk getiren O'dur. Rabbimin her
þeye gücü yeter.

(Nesep; soy. Sýhriyet; baba ve annenin/hangi soydan geldiðinin biliniyor


olmasý.)

* ‘Tanrý toplumunu Tanrý kaðanlýðýnda sembol haline getirdim. Dört


bucaktaki soylarý buð kýldým, özgür kýldým.” Türök Bilge Kaðan

Mustafa Kamâl Atatürk kadar olabilmek, ancak Teñri’nin ayný kapasitede


bir ruhu yere göndermesiyle mümkündür. Fakat Atatürk gibi olmanýn yolu
açýktýr. Ayný ilkelerle, kararlýlýkta, cesaretle mücadele etmenin kapýsý
herkese açýktýr. Bedensel olarak Türk olmak için, sudan var edilmiþ Türök
soyundan geliyor olmak gerekir. Peki Türk gibi olmak mümkün müdür?

Ýlk önce çok geniþ bir alanda ve farklý zamanlarda devletler kurmuþ olan
Türk toplumlarýnýn nasýl yaþadýklarýný öðrenelim.

"Türklerden daha faziletli bir toplum görmedim. Oyuna ve eðlenceye vak-


itleri yoktur. (...) Yemeklerini çabuk ve konuþmaksýzýn yerler. Yemek
isteyen kim varsa; tanýdýk, yabancý ayrýlmaz, sofraya çaðrýlýr. (...) Askerler
* AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kazým Mirþan, 1978, MMB

446
SON SAVAÞ

dahil þehirde silah taþýmak yasaktýr. Düello bilmezler; dövüþmeyi medenî


terbiyeden mahrumiyet sayarlar. Arada kavga edenler çýkar; fakat kavgayý
devam ettirmeleri mümkün deðildir; ilk görenler derhal müdahale edip
sustururlar. Zaten þehirlerde büyük sükunet vardýr. Kumar ve içkinin din-
lerinde yasak olmasý kavga çýkmamasýnýn sebeplerindendir. Ama içki içen,
esrar çeken Türklere tesadüf edilir; çoðu sosyal durumlarýný bu sebeple
kaybetmiþlerdir. Karaborsa ve tefecilik günâh ve meçhûldür. (Cristobal de
Villalon, s. 160-161)"

"Bundan baþka þunu söylemek istiyorum ki Türkler bir þatoyu veya kaleyi
aldýklarý zaman her þeyi ve resimleri bulduklarý gibi aynen býrakýyorlar,
onlarý tahrip etmek gibi bir âdetleri asla yoktur. (Belon, s. 90)"

"Türkler iyi niyetli insanlardýr. Birbirlerine baðlýdýrlar. Birbirlerine iyilik


yapmaktan hoþlanýrlar. Bunlarý Tanrý'nýn þerefi için yazýyorum; yoksa
Türklerin bizim imanýmýzýn dýþýnda kaldýklarýný biliyorum. (...) Türkler
sözlerinin esiridirler. Ancak ölü bir Türk sözünü tutmayabilir. Samimi ve
sadýk insanlardýr. (Bertrandon de la Broquière)"

"Türkler sokakta rastladýklarý yazýlý kaðýda ve güle basmazlar; yerden alýp


bir duvarýn üstüne veya dibine koyarlar. (Busbecq)"
"Türkler kimseyi Türk usulünce yaþamaya zorlamazlar. Herkesin kendi
mevzuatý ile yaþamasýna müsaade eder ve izin verirler. (Geoffroy, c.II, s.
180)"

"Ýsteyen Türk, gerek cuma, gerekse bayram namazýnda, cami içinde veya
avlusunda, cemaat ortasýnda, düþmaný kim ise ondan af diler. Affý yaþ ve
makamca küçük olan ister. Muhatabý, kesin þekilde ve cemaat önünde
affettiðini söylemeye mecburdur. Sonra elini öptürür ve kucaklaþýrlar. Bir
kere barýþmýþ olan iki düþman, eski anlaþmazlýklarýndan dolayý birbirlerine
kötülük edemezler. Böyle bir þeye cesaret eden kiþi, hem toplumla, hem
Allah’la alay etmiþ sayýlýr ve lanetlenir; fena muamele görür, kendisine
inanýlmaz. (Villamont, s. 252)"

447
Yýlmaz Öztuna'nýn Tarih Sohbetleri'nden (s. 286-290) derlediðimiz yukarý-
daki satýrlar XVI. yüzyýlda Türkler arasýnda bulunup da anýlarýný veya
raporlarýný yazan kimi seyyah, kimi diplomat, kimi asker, kimi esir gayri
müslimlere aittir. Düþmaný olduklarý bir toplum hakkýnda kendi milletleri-
ne karþý dürüst davranýp sahih bilgiler vermeleri, hiç þüphesiz Türkler
hakkýnda iyi niyet beslemelerinin deðil, objektif davranmalarýnýn bir sonu-
cudur. Nitekim ayný yazarlar kitaplarýnýn bazý yerlerinde garazkâr ifadelere
de yer vermekten kaçýnmamýþlardýr. Burada dikkatinizi çekmek istedigimiz
husus, Türk milletinin toplumsal ahlâk ve sosyal düzeninden bahsedilir-
ken, hemen bütün kaynaklarýn ittifak ederek benzer þeyleri söylemek
zorunda kalmalarýdýr.” *

“Ýnsanlarý yücelten iki büyük meziyet vardýr: erkeðin cesur, kadýnýn


namuslu olmasý. Bu iki meziyetin yanýnda hem erkeði, hem kadýný þere-
flendiren bir meziyet vardýr. Ýcabýnda tereddütsüz canýný feda edebilecek
kadar vatanýna baðlý olmak. Ýþte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip
kahramanlardýr. Bundan dolayýdýr ki Türkler öldürülebilir, lakin maðlup
edilemezler"
Napoleon Bonaparte - Fransýz Ýmparatoru

"Türklerden bahsediyorum... Düþmanýna saldýrýrken amansýz bir kasýrgaya,


korkunç bir denize ve insafsýz bir yýldýrýma benzeyen Türk; dost yanýnda ve
silahsýz düþman karþýsýnda bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan
bu yeli yýldýrma, göz kamaþtýran bu gölü coþkun bir denize çevirmek, tabia-
tý da inciten bir gaflet olur."
Tasso - Ýtalyan Þair

"Bütün milletler arasýnda en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt


edilmeyecek olan yalnýzca Türklerdir. Henüz yabancý tesiri altýnda
kalmamýþ olan bir köye gidecek olursanýz; gerçek misafirperverliðin ne
demek olduðunu orada görüp öðrenirsiniz."
William Martin

* Ýskender Pala / ZAMAN - 10.02.2005

448
SON SAVAÞ

"Irk ve millet olarak Türkler, bence geniþ imparatorluklar içinde yaþayan


kavimlerin en asili ve baþta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsýz
kimseler için birer takdir ve hayranlýk kaynaðýdýr."
Lamartine - Fransýz Yazar, Þair ve Devlet adamý

"Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Bug


nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardýmda
düþman, tepemde cehennemler püsküren Güneþ... Su beni boðmak, düþ-
man beni parçalamak, Güneþ beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum.
Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateþin ve suyun yapa-
madýðýný onlar bana yaptýlar, esir ettiler. Yalnýz ayaðýmda zincir yok, zin-
danda da deðilim; istediðimi yapýyorum. Fakat bu defa da þefkatin,
asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni iþte bu elmas baða sardýlar. Bu
kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasýnda hür bir
esir olarak yaþamak, bilsen ne kadar tatlý."
Demirbaþ Þarl - Ýsveç Kralý (Ruslardan kaçýp Türklere sýðýnmýþtýr)

"Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir
milletin yenilmeyeceðini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan
ordular kurmak ve bu ordularý ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlar-
dan bol bol faydalanýyorum. Fakat, meydana getirdiðim ordularý
sendeleten bir engel var: Türklerin yaþayan hatýralarý! Üç-dört yüzyýl önce
her kudreti ve her milleti yenen Türkler, þimdi de silinmez hatýralarýyla her
teþebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum.
Demek ki yalnýz Türkleri deðil, onlarýn tarihini de yenmek lazým. Bu
durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sýrrý da
anlýyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandýklarý zaferleri
ruhlara ve nesillere nakþedebiliyorlar."
M. Montecuccoli - Avusturyalý Komutan

"Seceat ve cesaret bakýmýndan Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaþ-


mak bakýmýndan da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-i Hak
onlarý aslan sýfatýnda yaratmýþtýr." Ýbn-i Hassul

449
“Türk, asillerin asilidir. Yapma olmayan, gösteriþi bulunmayan bu pek yüce
asalet ona tabiatýn hediyesidir.”
Pierre Loti

“Türklerin yalnýz sonsuz bir cesareti deðil, iradeleri sersemleþtiren bir sihir-
baz zekâsý vardýr. Ýþte Türk, bu zekâsýyla zafer kazanýr, uygarlýklar yaratýr
ve insanlýk dünyasýnda en þerefli hizmeti baþarýr. Zaten Avrupa'nýn yarýsýný
yüzyýllarca boyunduruk altýna almak baþka türlü mümkün olamazdý.”
Çarnayev - Rus Komutan

“Silahlý milletin en canlý örneði Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak,


katibinin kalem ve hatta kadýnlarýnýn etek tutusunda silaha sarýlmiþ bir
pençe kývraklýðý vardýr. Türk ata biner gibi oturur, keþfe yollanan asker gibi
uyanýk yürür.”
Moltke

“Türkler bir ýrk ve bir millet olarak yeryüzünün en þerefli insanlarýdýr.”


La Martine

“Savaþýn zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaþmalýdýr.”


Towsend - Ýngiliz Komutan

“Doðulu önderler, milletlerinin baþýndan ayrýlmayarak her hükümetin


temeli olan þu iki kanunu hakkýyla yapýyorlar: iyi yola götürmek ve
kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle
Türklerde göze çarpýyor.”
Auguste Comte

“Türk kadýnlarýnýn en büyük süsü Türk oluþlarýdýr. Onlar süslenmek için


elmas veya zümrüt takýnmýyorlar, belki üzerlerinde taþýdýklarý o taþlarý
süslemiþ ve kýymetlendirmiþ oluyorlar. Çünkü her Türk kadýný canlý bir
inci ve paha biçilmez bir pýrlantadýr.”
Lady Mary Wortley Montagu

450
SON SAVAÞ

“Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamýný, pýrýltýlý kostümünü, zarif tavýr-


larýný, kibar gülüþünü, aslanca kükreyiþini fýrçayla göstermek mümkündür.
Fakat pek güç olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, Ay ýþýðý gibi
görülür fakat gösterilemez.”
Decamps - Fransýz ressam

“Türkler yaman binicidirler. Türkler hücumunda düþmaný bir yaprak gibi


çevirip bozarlar.”
Câhiz - Arap Bilgini

“Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batýl fikirler, basit düþünceler yoktur.


Semame Ýbn-i Esres - Arap Bilgini

“Türkler kahramandýrlar. Dostlarýna zarar vermezler. Fakat kazanç getirir-


ler.”
Comenius - Çek Bilgini

“Türklerin biricik sevdikleri þey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksýzlýk yap-


madýklarý halde haksýzlýða uðramýþlardýr.”
William Pitt - Ýngiliz Devlet Adamý

“Türk; Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyýllarýn tanýdýðý bir ulustur.


Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtiþamý, tahakküm kabul etmeyen
bir yüreklilik, alabildiðine geniþ bir fetih aþký, sonsuz bir teþebbüs kabiliyeti,
bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve alýþkanlýðý
Türk milletinin asýrlar dolduran tarihinde açýkça görülür.”
Hammer - Tarihçi

“Türkler kahramandýrlar, dostlarýna zarar vermezler. Yüce Türk milleti tut-


tuðu eli býrakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrýl-
maz. Böyle bir ulusla el ele vermek, yeryüzünde her zorluðu yenmek için
sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.”
Comenius - Çek Bilgini

451
“Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakýn Asya tarihinin bildiði en
halis efendi millettir.”
Kayzerling

“Her Türk'ün bakýþýnda silahýn ruha verdiði güveni görmek mümkündür.


O hayata ve olaylara güvenle bakmayý öðrenmiþtir.”
Molkte

“Kýlýcý insafsýz bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiði insanlarýn


yarasýný sarmakta da ustadýr.”
Lord Byron

Türk korkmaz, korkutur. Bir þey isterse onu yapmadýkça vazgeçmez. Hangi
iþe el atarsa baþarýr.
Semame Ýbn-i Esres

“Türkçeyi öðrenmek benim için büyük bir mutluluk oldu. Çünkü Türk'ü
anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansýz konuþmalýdýr. Tercüman,
ýþýðý örten zevksiz bir perde oluyor.”
Gelland - Fransýz bilgini

“Türk askeri cesurdur. Anayurdunu sever ve onun için gerekirse çekin-


meden canýný feda eder.”
Albert Einstein

“Artýk Türklerle savaþmam. Onlar çok cesur ve iyi insanlar.”


Andreas Phitiades

“Dünyada iki bilinmeyen vardýr. Biri kutuplar, diðeri Türkler.”


Albert Sorel

“Türk toplumunda kiþisel nitelik ve deðer dýþýnda hiçbir þeye önem veril-
mez.” Baron Büsbek

452
SON SAVAÞ

“On ulusun, on yiðit adamýnýn gücü tek bir kimsede toplansa yine bir
Türk'e bedel olmaz. Türklerin en çok konuþtuðu þey savaþtýr, zaferdir.
Eðlenceleri ise attýr, silahtýr. Türklerin doðruluklarý ve namuslu oluþlarý ne
kadar övülse yeridir.”
Charles Mcfarlene

“Türk milleti ikibin yýldýr profesyonel askerdir. Bütün Türklerin mesleði


askerliktir.”
Donaldson

“Dünyanýn hangi ordusuna sorarsanýz sorun, Türk askerinin karþýsýnda


düþünmenin hiç de kolay olmadýðýný veya olamayacaðýný size söyler.”
Donaldson

“Türklerle dost ol ama düþman olma.”


Gianni de Michelis

“Dünyada, Türklerden baþka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz.


Türklerden baþka dini ve vataný uðruna canýný vermeye hazýr asker yoktur.”
Hamilton

“Türkler devlet yýkmakta ve devlet kurmakta birinci sýnýf ustadýr. Ülkeleri


deðil kýtalarý altüst etmiþler ve korkunç saldýrýþlar arasýnda sarsýlmasý hiç
de kolay olmayan egemenliklerini yaratmýþlardýr. Tarih Türklerden çok
þey öðrendi. Onlarýn elinden çýkma öyle eserler vardýr ki uygarlýk için birer
süs olmaktadýr.”
Hammer - Tarihçi

“Çanakkale'de baþarýlý olamadýk. Nasýl baþarýlý olurduk ki? Zira Türkler


yuvasýna girilmiþ aslanlarýn hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlýðý ile
savaþýyorlardý. Böyle bir millet görmedim.”
Sir Julien Corbet

453
“Türk gibi ölüme gülerek bakan bir eri baþka hiçbir ulusta bulamazsýnýz.
Yalnýz ona iyi bir komutan gerektir.”
Mulman

“Toplumsal düzenin Türkler arasýnda kurmuþ olduðu iliþkilerin hepsinde


temiz yüreklilik ve iyi niyet hakimdir.Vatandaþlarýn birbirlerine karþý
borçlu olduklarý iþlemleri yapma ve yerine getirmeleri için baþka ülkelerde
olduðu gibi senetleþmeye yani yazýlý belgeye ihtiyaçlarý yoktur. Çünkü
onlarýn övülmeye deðer hallerinden biri de verdikleri söze sadýk kalmalarý
ve karþýlarýndakini aldatmaktan, güveni suistimal etmekten çekin-
meleridir.”
Monradgea D'ohsson

“Kendi ulusuna karþý bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler


hangi mezhebe baðlý olursa olsun ayný dürüstlüðü yabancýlara karþý da
yapar ve yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan
arasýnda hiçbir fark gözetmezler.”
Monradgea D'ohsson

“Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksýz saldýrýlar ve


adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalýþý, kuþku yok ki körlerin hakikati,
eþyayý anlamadýklarýný düþündüklerinden ve körlere acýdýklarýndandýr. Bu
soylu davranýþ, o adi iftiralara ne açýk bir cevap oluyor.”
Pierre Loti

Orqun yazýtlarýndaki tanýmlamayý hatýrlarsak;“baþta dil yapýsý olmak üzere,


kültür ve medeniyet alanýnda ortak deðerler sergileyen bir millete verilen
isim. Türlü Türk kabilelerinin ortak adý olmak üzere Urqun yazýtlarýnda
T-Ü-R-ÜK yazýlarak kullanýlmýþ bulunuyor.” Bu tanýmlamadaki anahtar
tanýmlama ‘ortak deðerler’ dir. Doðru ve yanlýþ olarak kabul ettikleri kavram-
lar, toplumsal yaþam deðerleri aynýdýr. Kanda/genlerde yüklü bu deðerlerle/
erdemlerle yaþamak diðer insan toplumlarý için mümkün olmasaydý, yaþamýn
kendisi sýnav olduðuna göre adalet çiðnenmiþ olmaz mýydý?

454
SON SAVAÞ

Ýnsanlar baþlangýçta bir ümmet halindeydiler.

10. YUNUS SURESÝ

19. Ayet (YNÖ meali)


Ýnsanlar bir tek ümmetten baþka deðilken ihtilafa düþtüler. Eðer Rabbinden bir söz
öne geçmemiþ olsaydý, tartýþýp durduklarý konuda aralarýnda hüküm verilir/iþ mut-
laka bitirilirdi.

19. Ayet (EHY meali)


Ýnsanlar birtek ümmet idi, sonra ayrýlýða düþtüler, eðer Rabbinden daha önce
geçmis bir hüküm olmasaydý, ihtilaf edip durduklarý þeyler hakkýnda þimdiye kadar
aralarýnda hüküm verilmiþ, bitmiþ olurdu.

Sonra farklý milletlere ayrýlmýþlardýr.

49. HUCURAT SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir diþiden yarattýk. Ve örfler yoluyla tanýþýp kay-
naþasýnýz diye sizi milletlere, boylara ayýrdýk. Hiç kuskusuz, Allah katýnda en
seçkininiz, sakýnýlmasý gereken þeylerden en çok sakýnanýnýzdýr. Allah her þeyi
bilir, her þeyden haberdardýr.

13. Ayet (EHY meali)


Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþanýz diye sizi
milletlere, kabilelere ayýrdýk. Haberiniz olsun ki, Allah katýnda en þerefliniz, en
takvalýnýzdýr. Muhakkak ki, Allah, bilendir, herþeyden haberdardýr.

Ýlk bölümlerde verilen bilgi hatýrlanýrsa, ilim, her milletin konuþurken


çýkardýðý seslerin farklý DNA yapýsýyla belirlendiðini ortaya çýkarmýþtýr.
Farklý dili konuþan her milletin DNA yapýsýndaki farklýlýklardan, o milletin
karekteristik özelliklerinin de farklý farklý belirlendiði anlaþýlmaktadýr. Ayný
þekilde, ayný deðerlere sahip yaþam þeklinin seçilmesi de kan yapýsýyla ilgi-
lidir. Ayný karakteristik özelliklerin programlandýðý genlerin elektro-
manyetik dalgalar ile harekete geçirilip görevlerini yapmasýyla, ortak

455
deðerlere sahip milletler ve yaþam þekli oluþmuþtur. Yerdeki yaþamýn,
ÖK’ümüzün öðrettiði ilkelerle sürmesi için mücadele eden insanlarýn özel-
likleri Kur’an’ da verilmiþtir.

5. MÂÝDE SURESÝ

54. Ayet (YNÖ meali)


Ey inananlar! Ýçinizden kim dininden dönerse þunu bilsin: Allah, yakýnda, kendi-
lerini sevdiði ve kendisini seven, müminlere karþý boynu bükük, kâfirlere karþý baþý
dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda tüm gayretleriyle didinirler,
hiçbir kýnayanýn kýnamasýndan korkmazlar. Bu, Allah'ýn, dilediðine yönelttiði bir
lütuftur. Allah, yaratýlýþý ve yarattýklarýný geniþletir, her þeyi bilir.

54. Ayet (EHY meali)


Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun: Allah onlarýn yerine,
kendisinin sevdiði, onlarýn da kendisini seveceði, mü'minlere karþý boyunlarý
aþaðýda, kafirlere karþý baþlarý yukarýda, Allah yolunda savaþan, dil uzatanýn kýna-
masýndan korkmayan bir kavim getirir. Ýþte o, Allah'ýn bir lütfudur ki, onu
dilediðine verir. Allah, ihsaný bol, herþeyi bilendir.

Ayetde belirtilen özellikler dýþ görünüþ deðildir, yaþam ilkeleridir. Genlerin


harekete geçirilmesiyle bu genlerde yüklü karakteristik özellklere uygun
yaþam biçimi oluþmaktadýr. Ayetde dikkat edilmesi gereken bilgi,
ÖK’ümüzün bu lütfunu, toplum ve millet ayýrýmý yapmadan dilediðine
yöneltecek olmasýdýr. Bu lütufa eriþebilmek, ilk önce herkesin kendi irade-
siyle ÖK’ümüzün öðrettiði ilkelerle yaþamaya gayret etmesine baðlýdýr. Ýlk
adým ve gayret insanýn kendi iradesiyle oluþmalýdýr. Akýlý iþletme özel-
liðine/ruha/iradeye sahip bir varlýðýn Türk gibi olabilmesi, yanlýþlarýndan
kendi iradesiyle uzaklaþmasýna, bir Türk gibi yaþama gayreti içinde olmasý-
na baðlýdýr. Bu, yaþamýn sýnav olmasýnýn gereðidir. Bu gayreti desteklemek,
Türk gibi olma iradesini güçlendirmek de, Teñri’nin lütufudur. Dileyen,
“Türk deðilim, Türkiye’liyim” diyebilir. Ama dileyen, her caný isteyen
“Türküm” diyemez. Yaþantýsý belirler. Bu topraklarda WUÇUZÝL olanlarýn
çok büyük kýsmý Teñri’nin bu lütufuna eriþmiþtir. Ýnanmayanlar Doðu’nun,
Hakkari’nin daðlarýnda dolaþsýnlar. Teñri oluruyla, kan görevini yapar!

456
SON SAVAÞ

Erken Türkçe tamðalara dikkat edildiðinde, Türök toplumunun konuþmak


için çýkardýðý sesler arasýnda ‘H,V, F, J’ harflerinin olmadýðý, bugün bu
harflerin söylenmesiyle çýkarýlan seslerin Türök toplumunun DNA
yapýsýnýn doðasýndan kaynaklanmadýðý anlaþýlmaktadýr. Bugünkü alfabe-
mizde olmayýp erken Türkçe alfabesinde olan ve konuþurken çýkarýlan ses-
leri tanýmlayan harfler ise ‘Q,W, Ñ, Ë ve Ï ’ harfleridir. Toplam 30 harftir.
Ugarit ve Arap alfabesinde olduðu gibi.

Türklerin yaþam ilkelerini, hem de kendileri dile getirmiþlerken, niçin


bugün dahi özellikle ABD’de ilk okullarda ‘Türkler barbardýr’ öðretisi
devam etmektedir? Niçin Osmanlý hanedaný, Türkleri hep üçüncü sýnýf
insan muamelesine tabii tutmuþtur?

* TABIÐAC deyimi “Barbar” anlamýndadýr. Bununla; Hintliler, Tibetliler,


Choresmliler, Soðdaq’lar meyanýnda- bilhassa Orta Çin Halký kastedilmiþ
bulunuyor.

Bu konuda daha önce düþünmediði için bu duruma anlam veremeyenler ola-


caktýr. Siyonizmin ana hedefi Türk toplumlarýdýr. Tarih boyunca Türk;
hiçbir zaman Teñri’nin bir’liðine olan inancýndan, ahlâklý, adaletli ve barýþ-
tan yana olan yaþantýsýndan taviz vermemiþ, bir baþka milletin hokumu altý-
na girmemiþ, devletsiz kalmamýþtýr. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gücü ve
özellikle Türk milletinin topraðýný ve istiklâlini savunma durumunda ortaya
çýkan boyun eðmez özelliði ile, siyonizmin, binlerce yýldýr devam eden; insan
toplumlarýnýn hokum altýna alýnmasý amacýnýn karþýsýnda duran en saðlam
kaledir. Onlarýn da bildiði gibi bu gücün kaynaðý, yüce Türk milletinin
inancýný, adaletden ve barýþtan yana yaþayarak Teñri’nin taraftarý olma özel-
liðini korumuþ olmasýdýr, damarlarýndaki asil kandýr. Aþaðýlanmasý, barbar
olarak tanýtýlmasý, hep bu gücün yýpratýlmasý ve özellikle diðer milletlere
Türklüðü yanlýþ tanýtarak uzak kalmalarýný, Türk milletinin yaþam ilkeleri-
ni örnek almalarýný önleyebilme amacýdýr. Ön yargýlarýnýzdan kurtulup
akýlýnýzý iþletirseniz, siyonizmin yenilgisinin cephelerde olmayýp, bir Türk
gibi yaþayabilmeyi baþarmak olduðunu görebilirsiniz.

* BOLBOLLAR, Kazým Mirþan, 1991

457
Sonuç olarak, Türk gibi olabilmek, Türk milleti olabilmek, dýþ görünüþ
benzerliði ve ayný soydan olmak deðil, ortak deðerlere sahip olmayý
saðlayan ayný genlerin baskýn olduðu kan baðýdýr. Atatürk’ün ‘Ne mutlu
Türküm diyene’ ve, Ankara þehri caddelerinde duvarlara yazýlmýþ olan
‘Dünya Türk Olsun’ sözleri, mecazi veya havada deðildir. Fiziksel olarak
oluþabilecek bir durumdur. Kendi iradeleri ve gayretleriye tüm milletlerin
Türk gibi olmalarýnýn kapýsý açýktýr. Ayetde verilmiþ olan, ‘Bu, Allah'ýn,
dilediðine yönelttiði bir lütuftur.’ bilgisi, Musevi, Hýristiyan veya Ýslam,
yanlýþlar içermeyen þekliyle Teñri’ye ortak koþmadan, ahlâklý, adaletli,
barýþtan ve yardým etmekden yana yaþayabilen, adaleti çiðneyen ve zulme-
denlerin önünde boyun eðmeyen herkese nasip olabilecek bir lütufdur.

Osmanlý Ýmparatorluðu’nun kurucusu Osman bey, ‘Uç beyi Kara Osman’,


Allah’ýn bu lütfuna kavuþmuþ bir insan olabilir ama Türök soyundan
deðildir. Osmanlý devleti kuruluþundan sonra bir soy kadar daha Türk
iradesiyle yönetilmiþ de olabilir. Fakat Osman beyin oðlu için kaçýrdýðý Rum
gelin ve ondan doðan çocuklarýn Türk örf ve adetlerine sahip olmayan
anne tarafýndan yetiþtirilmesi, Osmanlý hanedanýnýn Türk gibi olabilme
özelliðini kaybetmesinin baþlangýcý olmuþtur. Osmanlý padiþahlarý hiçbir
zaman Türk gibi olmayý baþaramadýklarý gibi inanç sahibi olmayý da hiçbir
zaman baþaramamýþlardýr. Bugün olduðu gibi yüzlerinde mümin maskesiyle
dolaþýp Türk toplumunu kullanmýþlardýr. Tarih yanlýþ öðretilmiþtir. Diðer
herhangi bir ilim, sosyal veya ticari konuda yetiþmiþ öðretim görevlileri,
yurddaþý olmadýklarý bir ülkeye gidip eðitim verebilmektedirler. Fakat tarih
konusunda bu durum yasaktýr. Her devlet tarihi kendi istediði þekilde mil-
letine öðrettiði için, tarih konusunda bir ülkede eðitim almýþ bir öðretenin
diðer bir ülkede tarih dersi vermesine izin verilmemektedir. Tarihin ola-
bildiðince doðru yazýldýðý ve anlatýldýðý yurd Rusya’dýr.

Osmanlý hanedanlarý kadar yerde yaþamýþ daha rezil bir yönetici soyu yok-
tur. Ýçki, uyuþturucu ve þehvet için yaþamýþlar, tahtý kaybetme korkusuyla
on yaþýndan küçük evlatlarýný öldürtmüþlerdir. Üç kýtaya seferler yap-
malarýnýn yegâne sebebi; saltanatlarýný sürdürmek için gerekli olan hazine,

458
SON SAVAÞ

yeniçerilerin para kazanmasý için pazarda satýlacak köleler ve saray için


yeni kýzlardýr. Ýnanmayanlar için, *.

Osmanlý, sanayi devrimiyle tüfek icat olana kadar, Anadolu Türk


toplumunu önüne katmýþ, kendilerine kölelik yapan devþirme kapý
kullarýnýn ‘padiþahým çok yaþa’ galyaný ile Türk toplumunun bilek gücü ve
cesaretini kullanarak senelerce topraklarýný geniþletmiþlerdir. Türkler
savaþlarý kazandýktan sonra, yeniçeriler neredeyse hiç savaþmadan
þehirlere, kalelere girmiþ, bütün ganimetleri toplamýþlar, dönüþte köleleri
satarak para kazanmýþlardýr. Türkler ise her seferden sonra yine harap ve
tükenmiþ þekilde köylerine dönmüþlerdir. Yahudiler, Türk toplumu ile
kendilerini korumuþ, savaþlarda harcamýþ, sürekli cahillik ve yoksulluk
kýskacýnda yaþatmýþlardýr. Atatürk’ün iradesi dýþýnda, Cumhuriyet döne-
minde de bu durum deðiþmemiþtir.

Namusunuz varsa, þu sorulara akýlýnýzla doðru cevap verin. Kur’an’da, siz-


den yardým istenilmediði sürece baþka bir ülkeye saldýrmak, milletlerin
hazinelerine el koymak, kýzlarýný cariye yapmak, insanlarýný köle pazarýnda
satmak ve o yurdu vergiye baðlamak izini verilmiþ midir? Allah, inançlarý-
na karýþmadýðýnýz sürece diðer milletlere istediðinizi yapabilirsiniz yolunu
mu öðretmiþdir? Osmanlý’nýn yaptýðýyla, bugün, uydurma sebeplerle
Afganistan’ýn, Irak’ýn istila edilmesinin ne farký vardýr? Osmanlý, þeyhülis-
lamlýðý da aldýktan sonra, yüzlerce sene istila ettiði topraklarda niçin
Ýslam’ý yaymamýþtýr? Osmanlý, istila ettiði ülkeleri korumak için deðil,
Ýslam’ý ve Türk örf ve adetlerini yaymama karþýlýðýnda vergi almýþtýr.
Osmanlý, Kur’an’ý iþine geldiði þekilde yorumlamak, insanlarýn hiçbir þeyi
sorgulamadan kabul etmesini saðlayarak kölelik edecekleri þekilde yanlýþ
öðretmek için þeyh-ül islam’lýðý almýþtýr.

Osmanlý’yý, Atatürk’den daha mý iyi tanýyacaðýz? “Bundan sonra asker


oluþumuz artýk eskisi gibi baþkalarýnýn hýrs, þan ve þöhreti ve keyfi için
deðil, yalnýz aziz topraklarýmýzý korumak içindir.” Atatürk’ün çok iyi
gördüðü gibi Osmanlý, Ýslam’ý, hýrsýna ve reziliklerine alet etmiþ bir soydur.

* Padiþah Analarý, Ali Kemal Meram, 1979-1997, TOPLUMSAL DÖNÜÞÜM YAYINLARI

459
Bilirsiniz, insanlar insanlara güvenmemeyi, insanlara güvenerek öðrenirler.
Belirleyici olan; kimin ne dediði deðil, söz söyleyeni nasýl bildiðinizdir. Siz
gelin, Mustafa Kamâl Atatürk’e gözü kapalý inanýn.

Bugün devletimizi parçalanmaya götürenler; her türlü hýrsýzlýðý, sapýklýðý


yapanlar niçin Osmanlý iradesinin geri gelmesini istiyorlar sanýyorsunuz?
Onlarýn da Osmanlý gibi ne inancý var, ne yurd ne de insan sevgileri.
Çünkü onlar da; Türk gibi olmayý baþaramamýþ, hiçbir zaman istememiþ,
yüzbinlerce þehite ve insan üstü fedakârlýða raðmen bu topraklarý yurdu
bilmemiþ, Yahudi toplumunun içinden; þeref ve namus ötede dursun, bir
parça insanlýðý olmayanlardýr. Ýslam’ý alet ederek, milletin sömürüldüðü bir
saltanat sürmek istedikleri için ne Atatürk’ü ne de ilkelerini hiçbir zaman
kabul etmemiþ, Cumhuriyet’i hazmedememiþ, biz de Yahudi’yiz diyerek
aslýnýn ne olduðunu bilmedikleri siyonizme, tüm insan toplumlarýnýn düþ-
PDQºYH<DKXGLGHROPD\DQšEUDQLOHUâHKL]PHWHGHQOHUGLU

Bu insanlara kýzmak yerine bir þans daha vermek þarttýr. Çünkü bilmiyor-
lar, doðruyu bilmiyorlar. Bilmeyen insana kýzamazsýnýz. Önce sabýrla
öðretilmesi gerekiyor, tabii bu da bir vakte kadar. Umarým, içlerine sýzmýþ
ve Yahudi sandýklarý Ýbraniler’in onlara ne iþler yaptýrdýðýný, kendilerinin
de nasýl uçuruma sürüklendiðini artýk anlayabilir, yolun doðrusuna gelirler.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluþu, Yahudiler’i, Rumlar’ýn (Elen


ýrkýnýn) zulmünden kurtarmýþ olsada aslýnda siyonizmden; onursuz ve
ahlâki çöküntü içinde yaþamaktan kurtarmýþ, kölelik ederek yaþayanlarý
millet yapmýþtýr. Ahlâksýzlýk, sapkýnlýk, insanlarýn yokluk içinde ezilerek
yaþamasý siyononizmin amacý ve baþarýsýdýr; boyun eðdirmektir. Atatürk,
ilkeleriyle bu baþarýyý silmiþtir.

Artýk açýn gözlerinizi. Altý yüz sene Osmanlý, seksen beþ sene Türkiye
Cumhuriyeti Devleti. Yedi yüz senedir bu topraklara, yurdunu ve milleti,
milletin kendisinden daha çok düþünen, namusa sahip, imtiyazsýz adaletle
söz söyleyip iþ yapan lider, sadece Mustafa Kamâl Atatürk gelmiþtir.

460
SON SAVAÞ

Osmanlý döneminde aðýza alýnmayan ve üçüncü sýnýf insan muamelesi


gören Türklügün, Mustafa Kamâl Atatürk sayesinde deðeri ve önemi
anlaþýlmýþtýr, öðrenilmiþtir, yaþanýlmýþtýr. Bunu bozmaya, bundan vaz
geçirmeye çalýþsalar da böyle kalacaktýr, Teñri oluruyla.

Teñri, adaletini ve merhametini daðýtýrken toplum ve halk ayýrýmý yap-


madýðý gibi, baþlangýçta Ýsraeloðullarý’na Kitap’dan pay ve peygamberlik
vererek âlemlere üstün kýlmýþtýr. Sýnava tabii olan yaþam ilkelerimizdir,
hangi varlýk grubundan olduðumuz deðildir. Unutulmamasý gereken,
vücudlarýmýzýn topraða karýþýp bu yerde kalacak olduðudur. Mesele; ölümü
tatmadan önce ruhlarýn, kendi iradesiyle Türk gibi olmayý baþarabilme-
sidir. Ve hep hatýrlayýn; insan toplumlarýnýn düþmaný, sonsuz yaþama varis
olma mücadelesini bugün de sürdüren ve bir insan toplumu olmayan
Beniisrael halkýdýr, Ýbraniler’dir, San ýrkýdýr.

Teñri’nin hesabý, herkesin hesabýnýn üstündedir. Anadolu’nun istiladan


kurtarýlmasý, TC’nin kuruluþu ve Sevr haritasýnýn oluþmamasý, bu toprak-
larda Ýslam’ý ve Türklüðü kurtarmýþ, ayaða kaldýrmýþ, güçlendirmiþtir. Bu
topraklardaki Yahudiler’in çok büyük kýsmý, Teñri’nin lütfuyla Türk gibi
düþünüp, Türk gibi yaþamayý baþarmýþ, Türküm demeyi hak etmiþtir. Bu
da, son savaþ için insan adlý varlýk grubu adýna gerekli olandýr.

Soru þudur; ne oldu da, þüphe duyulmaz inancýný ve yurd sevgisini sözleri-
ni yazdýðý Ýstiklâl Marþý’mýzla tarihe kazýmýþ olan Mehmet Akif Ersoy gibi
Türk olmayý baþarabilmiþ bir insaný içinden çýkarabilen WUÇUZÝL’e men-
sup yöneticiler birden deðiþti ve devletimiz bugünkü durumuna düþtü?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, olabilecek en onurlu ve þerefli mücadele ve


iradeyle kurulmuþ bir devlettir. Tüm kurucularýndan, yüzbinlerce þehit-
lerinden Teñri’nin razý olmasýný dilememize bile gerek yoktur, Teñri onlar-
dan zaten razý olmuþtur. T.C.’nin kuruluþundan sonra, siyonizme hizmet
etmekten hiçbir zaman vazgeçmemiþ olanlarý hariç, Yahudiler bu toprak-
larý ana yurdu bilmiþler. 1948’de Ýsrael devletinin kurulmuþ olmasý da
onlarý etkilememiþ. 1967 yýlýndaki Arap-Ýsrael savaþýný, son anda Amerika

461
Birleþik Devletleri’nin yardýmýyla Yahudiler’in kazanmasýyla, Ýsrael devle-
tinin ayakta kalabileceðine inanýp, siyonizmin ‘vadedilmiþ topraklardaki
büyük Ýsrael devleti’ kurma yalanýna inanmýþ, atalarýmýza verdiðimiz sözü
sonunda tutacaðýz tuzaðýna düþmüþler. Bu tarihten sonra da T.C.’nin birliði
ve bütünlüðünden vaz geçip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tasfiye etme-
ye karar vermiþler, sanki sadece kendilerinin karar verebileceði bir konu
gibi. Bir devleti yýkabilmek için, kendi içindeki birliðin ve birliðe olan
baðlýlýðýn yýkýlmasý gerektiðini çok iyi bildikleri için ilk önce, 70’lerde,
kimileri solcu kimliðine bürünmüþ, kimileri ülkücü. Bu arada Yeþilçam’ý,
ahlâki çöküntünün yolunu hazýrlamak için kullanmýþlar. Ýlk önce sað-sol
olaylarýný týrmandýrýp ihtilâli getirmiþler. Kenan Evren de Anayasa’mýzýn
içini iyice boþaltýp Turgut Özal’ý getirmiþ. O’da ‘serbest ekonomi’ tuzaðýný
ve ‘benim memurum iþini bilir’ zihniyetini. Hem Atatürk'ün, hem yüzbin-
lerce þehitin üzerine bir bardak su içip milleti, köprüden geçinceye kadar
ayýya dayý durumuna düþürmüþler. Süleyman Sami Demirel’de ‘dün
dündür, bugün de bugün...’ demiþ. Gider ayak bir taraftan yurdumuz
soyulmuþ, diðer tarafdan da Ýslam kimliðine bürünülmüþ. Bugün de Recep
Tayyip Erdoðan baþbakan olmuþ. Ama gelin görün ki, gökte(osda), düþe-
cek üç elma diye bir þey de zaten yokmuþ. O, bir’miþ. Ve O’nun hesabý,
herkesin hesabýnýn üstündeymiþ.

Siyonizmin üzeri örtülmüþ amacý ve bu nedenle yerdeki mücadelenin hiç


deðiþmemiþ olmasý, tarihin tekrardan ibaret olmasýnýn da sebebidir.

Milletlerarasý ve özellikle bölgemizdeki geliþmeler, ülke içinde bugün


yaþananlar ve su üstüne çýkan bilgilerle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ni bekleyen son artýk netleþmiþ ve iki seçenek halini almýþtýr.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduðu tarihteki gibi tam istiklâline
yeniden kavuþacaktýr, ÖK’ümüz Teñri oluru ve söz verdiði yardýmýyla. Bu
durum bir seçenek deðildir. Seçenek olan kýsým; devlet yöneticilerinin
yolun doðrusuna girmesi ya ikna olarak güzellikle olacaktýr, ya da zorla.
Karar kendilerinindir.

462
SON SAVAÞ

Kararlarýmýzý ve davranýþlarýmýzý belirlerken akýldan hiç çýkmamasý


gereken konu þudur; yerdeki yaþam sadece bir sýnavdýr. Bu sýnavda insan
toplumlarýnýn/tüm milletlerin düþmaný ‘tek’dir; Ýbraniler’dir, siyonizmdir,
siyonizme hizmet edenlerdir, tabii halâ akýllarýný iþletmezlerse. Siyonizmin
yenilgiye uðratýlmasý gereken iki cephe vardýr. Ýsrael’in, Allah’a karþý, yap-
mayý iddia ettiði þeyler hatýrlanýrsa bu cephelerin ne olduðu görülecektir.
Ýlki, yaþam ilkelerimizdir. Ýsrael’in iddia ettiði ve insan toplumlarýný içine
çekmeye çalýþtýðý yaþam biçiminin aksine ahlâklý, adaletli, barýþa ve yardým
etmeye yönelik yaþamaktýr. Bunu baþarmak siyonizmin yenilgisidir. Teñri
affedendir. Þu ana kadar yapýlan tüm yanlýþlar ve inkârlar için dilenecek
affýn ve tövbelerin artýk kabul edilmeyeceði gün henüz gelmemiþtir. Henüz
vakit geç deðildir. Milletimizin son savaþtan önce bunu baþarmasý gerek-
mektedir ki bu baþarý herkesin sadece kendisi içindir.

Ýkinci cephe ise savaþtýr. Savaþýn insanlar üzerine yazýlmýþ olmasýnýn bir
sebebi vardýr. Allah’ýn, ahiret hayatýna þüphesiz inananlarý, sonsuz olan
yaþam sisteminde doðrudan Firdevs cennetine yerleþtirmek üzere, þehitleri
seçmesidir.

3.ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

166.Ayet (YNÖ meali)


Ýki topluluðun karþýlaþtýðý gün sizin baþýnýza gelen Allah'ýn izniyledir ve Allah,
müminleri bilsin diyedir.
166.Ayet (EHY meali)
O iki ordu çarpýþtýðý gün baþýnýza gelen de yine Allah'ýn izniyledir. Hem mümin-
leri belli edeceði

167.Ayet (YNÖ meali)


Ve ikiyüzlülük yapan münafýklarý bilsin diye.Onlara, "hadi gelin, Allah yolunda
çarpýþýn yahut savunma yapýn." dendiðinde: "Savaþtan haberimiz olsaydý sizi
elbette izlerdik." dediler.O gün onlar, imandan çok küfre yakýn idiler. Kalplerinde
olmayaný aðýzlarýyla söylüyorlar. Allah, onlarýn gizlemekte olduklarý þeyi çok iyi
bilmektedir.

463
167.Ayet (EHY meali)
hem de münafýklarý belli edeceði için ki, bunlara "Gelin, Allah yolunda savaþýn
veya savunma yapýn!" denilmiþti. Onlar: "Savaþmayý bilsek arkanýzdan gelirdik"
dediler. Onlar, o gün imandan çok küfre yakýndýlar, aðýzlarýyla kalplerinde
olmayaný söylüyorlardý, Allah onlarýn kalplerinde ne sakladýklarýný en iyi bilendir

Savaþý hangi tarafýn kazanacaðýný yardýmýyla belirleyen Rab’bimiz


Allah’dýr/ÖK’ümüz Teñri’dir. Bu nedenle önemli olan savaþmak deðil,
doðru tarafta savaþa katýlmaktýr. Doðru taraf Allah’ýn dininin/Allah’ýn
öðrettiði ahlâklý yaþamýn; barýþtan yana adaletle ve zulmetmeden yaþamak
isteyenlerin tarafýdýr.

Çanakkale savaþýnda da Türk milletinden yüz binlercesi þehit olduktan


sonra Allah’ýn yardýmý gelmiþtir. Bu sefer de böyle olacaktýr.

2. BAKARA SURESÝ

214. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiþ olanlarýn karþýlaþtýklarýnýn benzeri baþýnýza
gelmeden cennete gireceðinizi mi sandýnýz? Onlara þiddetler, belalar ve zorluklar
gelip çattý; sarsýldýlar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ýn yardýmý
ne zaman?" diye yakarýyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ýn yardýmý çok yakýndýr.

214. Ayet (EHY meali)


Yoksa siz, sizden önce geçenlerin örnek olmuþ durumlarý hiç baþýnýza gelmeden
cennete gireceðinizi mi sandýnýz? Onlarýn baþýna öyle ezici sýkýntýlar, kýmýldatmaz
zaruretler geldi ve öylesine sarsýldýlar ki, peygamber ve beraberindeki iman eden-
ler: "Allah'ýn yardýmý ne zaman?" diyeceklerdi. Bak iþte, Allah'ýn yardýmý yakýndýr

Ýnancýnda þüphe olmayanlar kendisini gösterip þehitler seçildikten sonra


yardým gelecek ve fetih nasip olacaktýr. Bu, Teñri’nin ahididir.

110. NASR (YARDIM) SURESÝ

464
SON SAVAÞ

1. Ayet (YNÖ meali)


Allah'ýn yardýmý ve fetih geldiðinde,

1. Ayet (EHY meali)


Allah'ýn yardýmý ve fetih geldiðinde,

Teñri oluru ve yardýmýyla ortaya çýkan bilgilerle birlikte anlaþýlan o dur ki,
ahiret hayatýný bildikleri halde yalan söyleyen ve baþta Yahudi milletini
kandýran Beniisrael halkýnýn sonu gelmiþtir; siyonizm yerden kazýnacaktýr.

17. ÝSRA SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediðimizde, onun servet ve nimetle þýmar-
mýþ elebaþlarýna emirler yöneltiriz/onlarý yöneticiler yaparýz da onlar, orada bozuk
gidiþler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de
onun altýný üstüne getiririz.

16. Ayet (EHY meali)


Bir ülkeyi helak etmek istediðimiz zaman oranýn devletlilerine (ileri gelenlerine)
emrederiz; onlar itaat etmeyip orada kötülük iþlerler. Böylece o ülke aleyhine
hüküm hak olur! Artýk onu yerle bir ederiz.

2. BAKARA SURESÝ

190. Ayet (YNÖ meali)


Sizinle çarpýþmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpýþýn. Ama haksýz yere saldýr-
mayýn/çarpýþmada zulme sapmayýn. Çünkü Allah, sinir tanýmaz azgýnlarý sevmiyor.
190. Ayet (EHY meali)
Size savaþ açanlarla siz de Allah yolunda çarpýþýn; fakat haksýz taarruz etmeyin.
Çünkü Allah, haksýz taarruz edenleri sevmez.

191. Ayet (YNÖ meali)


Onlarý nerede yakalarsanýz öldürün ve sizi çýkardýklarý yerden onlarý çýkarýn. O
fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Yalnýz Mescid-i Haram'in yanýnda, onlar

465
sizinle savaþmadýkça siz de onlarla savaþmayýn! Fakat sizi öldürmeye kalkýþýrlarsa,
hemen onlarý öldürün. Kâfirlerin cezasý böyledir.
191. Ayet (EHY meali)
Onlarý (size karþý savaþanlarý) yakaladýðýnýz yerde öldürün. Sizi çýkardýklarý yerden
siz de onlarý çýkarýn. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da
onlar sizinle savaþmadýkça, siz de onlarla savaþmayýn. Eðer onlar size karþý savaþ
açarlarsa siz de onlarý öldürün. Ýþte kâfirlerin cezasý böyledir.

Yapýlmasý gereken þey; hazýrlýk yapmak ve ilk saldýranýn onlar olmasýný


beklemektir. Yurd içinde ve dýþta yapýlan; bizi kahredip isyan ettiren
herþey, bizleri birbirimize düþürerek kaleyi içerden zayýflatma çabalarýdýr.
Yapýlacak olan artýk bir yumruk olmak, olmasýný istedikleri gibi sokaklara
dökülüp birbirimizle çatýþmamak ve sabýrla sýnýrlarýmýza yapýlacak saldýrýyý
beklemektir. Fark edilmesi gereken, Teñri’nin, yeri bir sýnav ortamý olarak
hazýrlayýp, kýyamet gününe kadar onlara süre vermiþ olmasýndan dolayý
sabýrla bekliyor olduðudur. Bizlerin de yapacaðý aynýsýdýr. Hiçbir tahrike
kapýlmadan, hazýrlýk yaparak sabýrla beklemektir.

Sabretmek; sineye çekmek ya da korkmak deðildir. Akýllý davranýp elimiz-


de kanýt olacaðý doðru zamaný beklemektir. Yurdumuzdaki tüm silahlar
toplanýp denize dökülse, son savaþ Teñri oluruyla mutlaka yaþanacak
olandýr. Kýyamet günü toplanýldýðýnda, ellerinde, ‘önce onlar saldýrdý, biz
kendimizi savunduk’ diyebilecekleri bir kanýt olmamasý için ilk saldýran
onlar olmalýdýr. Ýþin ‘püf’ noktasý; onlara bu kanýtý vermemektir.

4. NÝSA SURESÝ

71. Ayet (YNÖ meali)


Ey inananlar! Savunma tedbirlerinizi alýn. Gerektiðinde de bölükler halinde
hareket geçin yahut toplu halde savaþa çýkýn.

71. Ayet (EHY meali)


Ey iman edenler, hazýrlýðýnýzý yapýn da müfrezeler halinde harekete geçin, yahut
toplu olarak seferber olun!

466
SON SAVAÞ

Sahip olduklarý teknolojinin de bir önemi yoktur. Zafer süngünün ucun-


dadýr ve zaten þüphesiz inancýn kanýtýda bu anda ortaya çýkacaktýr. Allah,
Kur’an’da, çok çalýþýn ve onlardan daha üstün silahlar yapýn dememiþtir.
Onlarýn silahlarýndaki üstünlüðün hiçbir önemi yok demiþtir.

14. ÝBRAHÝM SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Tuzaklarýný kurmuþlardý ama Allah katýnda da onlar için tuzak var. Zaten onlarýn
tuzaklarý daðlarý yerinden oynatacak türden olsa neye yarar!

16. Ayet (EHY meali)


Gerçekten onlar, tuzaklarýný kurdular; Allah katýnda da onlara tuzak var; isterse
onlarýn tuzaklarý daðlarý yerinden oynatacak olsun!

Onlarýn ilimi Teñri’nin iliminden üstün deðil ya? Bize düþen iþ; gerekli tüm
hazýrlýklarý yapmýþ olarak zamanýnda cephelerde toplanmýþ olmak ve cihad
etmek, Türk milleti olarak top yekün savaþmaktýr.

9. TEVBE SURESÝ

36. Ayet (YNÖ meali)


Gökleri ve yeri yarattýðý gündeki yazýsýna göre, Allah katýnda aylarýn sayýsý on
ikidir. Bunlardan dördü haram aylardýr. Eskimez din iþte budur. Artýk o aylar
içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müþrikler sizinle nasýl topyekün savaþýyorlarsa
siz de onlarla topyekün savaþýn. Þunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

36. Ayet (EHY meali)


Doðrusu Allah katýnda aylarýn sayýsý, gökleri ve yeri yarattýðý günkü Allah yazýsýn-
da on iki aydýr; bunlardan dördü haram aylardýr. Bu, iþte en doðru dindir; onun
için bunlar hakkýnda kendinize zulmetmeyin; müþrikler sizinle topyekün savaþtýk-
larý gibi siz de topyekün savaþýn ve bilin ki Allah, korunanlarla beraberdir.

Bu noktada durup sorgulamamýz, soru sormamýz gerekiyor. Tamam, Yahudi


toplumu kandýrýlmýþtýr. Allah’a ortak koþtuklarý, anlamlarý oturmuþ adlarý
deðiþtirdikleri için Yahudiler’in içinden lanetlenmiþ olanlar, insan toplumu

467
olmayan Beniisrael halký ile bir çýkar birliðine girmiþ, bir anlaþma da yap-
mýþlardýr. Peki, kýyamet gününe kadar süre verilmiþ ve kendileri ile ilgili
son kararýn kýyamet günü verileceði bilgisi Kur’an’da verilmiþ olan Ýsrael,
oðullarý ve Ýbraniler’in bu mücadelenin sonundaki beklentisi nedir?
‘Kýyamet günü kendileri hakkýnda hüküm verilecek’ bilgisi, verilebilecek en
az iki karar olduðunu göstermektedir. Bu kararlardan bir tanesi onlarýn
cehenneme gitmesi veya yok edilmesidir, ya diðeri? Ýnsan toplumlarýna
yapacaklarýný iddia ettikleri þeyleri baþarýrlarsa ne elde edeceklerdir?

Allah, insanlarý arþa eriþecek olanlar olarak seçtiði için, cinlerin,


Ýsraeloðullarý’nýn ve Beniisrael halkýnýn/Ýbraniler’in beklentileri þu an
üzerinde yaþadýðýmýz yer’e varis olabilmektir. Eðer tüm milletler hokum
altýna alýnmýþ þekilde ‘dünya krallýðýný’ kurabilirlerse Ýsrael’in tüm iddialarý
baþarýlmýþ olacaktýr. Bu durumda Bal ve kadýn kardeþi Ýsrael ve Ýsrael-
oðullarý ile birlikte Ýsrael’in isyanýna ortak olmuþ cinler yere inecekler.
Kendilerini sonsuza kadar cehennemde kalmaktan veya yok edilmekten
kurtarmýþ olacaklar. Kendilerini kurtarmak için Yahudiler’i kullanmak-
tadýrlar. ‘IN GOT WE TRUST’; ‘Bal tanrý olacak’ sözünün fiziksel olarak
hayata geçmesi olan bu duruma ulaþmaya çalýþmaktadýrlar. Peki bu duru-
mun, siyonizme hizmet etmiþ insanlar için sorun olan kýsmý nedir? Soru
þudur. Cinler, akýlý iþletme özelliðine/ruha sahip olmadýðýna göre, Bal tan-
rýcýlýk oynayarak yerin yönetimini nasýl becerecek?, sorun bu noktada
baþlamaktadýr. Akýlý iþletme sistemine/ruha nasýl kavuþacak ki, sözde ‘tan-
rýcýlýk’ yapabilsin? Bu durumun nasýl oluþacaðýný aslýnda yýllardýr insanlara
söyletmiþlerdir. Allah’ýn adlarýnda bir tanesi de ‘Hayy’ dýr. ‘Haydan gelen
huya gider’ sözü, Allah yolunda yürümeyen insanlarýn ruhlarýnýn kimde
toplanacaðýný anlatmaktadýr. Cenaze namazlarýnda söylenen ‘er kiþi
niyetine’ sözünde dile getirilen de budur. Kendisini yanlýþ yoldan kurtara-
mayanlarýn þu an bir uyku halinde olan benzer vücudlarý, ruh/akýlý iþletme
sistemine sahip olmayacaklarý için kendi iradelerine sahip olmayan ‘er kiþi’
ler olacak, ruhlarýný kaptýrmýþ olduklarý Bal’ýn, ve cinlerin hizmetkârlarý
olarak üzerinde yaþadýðýmýz yerde sonsuz bir yaþama mahkûm olacaklar.
Bunu size anlattýlar, sizede makûl geldi ve sonrada kabul ettiniz, öyle mi?

468
SON SAVAÞ

4. NÝSA SURESÝ

53. Ayet (YNÖ meali)


Yoksa mülkten/yönetimden bir nasipleri mi var? Eðer öyle olsa, insanlara bir
çekirdek bile vermezler.

53. Ayet (EHY meali)


Yoksa onlarýn mülkten, dünya hükümranlýðýndan bir hissesi mi var? Öyle olsa
insanlara bir çekirdek bile vermezler.

Akýlýmda yerine oturmayan bir taþ var. Ýsrael, arþdaki yüce konseyin
hokumdarý olan ÖK’ümüzün/Allah’ýn/Teñri’nin, sudan gökleri ve yeri var
ettiðini, Kendi iki eliyle Adem’i topraktan var etmesini gözleriyle görüyor,
ve diðer Rablerin bunlarý yapamadýðýný da. Ýsraeloðullarý’na, ölmeden
sürekli ateþin içinde canlý kalacak ve böylece acýyý sürekli çekecek bir var-
lýk, gönderilen bir resul ile kanýt olarak indiriliyor. Hz.Musa, Hz.Ýsa,
Beniisrael halkýna yine ÖK’ümüzün oluruyla mucizeler sergiliyorlar. Peki
onlar bir kez olsun ilâh kabul ettikleri Bal’dan bir mucize, bir kanýt görmek
istememiþler mi? Acaba doðru mu yapýyoruz, Bal ilâh mý?, diye hiç merak
etmemiþler mi? Bu soru da, cevabý da ‘hu’yu bekleyenlere yeter.

Onlar da ilâh olmadýðýný, Bal gibi biliyorlar. Onlarýn pazarlýðý, hesap ve


mücadeleleri yok edilmemek üzerinedir, onlar sadece ‘sýnav aracýdýr’. Yahudi
milliyetçiliði adý altýnda, ‘yýllarca ezildik, horlandýk, artýk büyük Ýsrael devle-
tini kurmak ve tüm milletleri yönetme zamaný geldi’ yalaný deðildir.
Akýllarýný iþletmezlerse, siyonizmi destekleyen Yahudiler’i bekleyen son
budur. Akýlý iþletme sistemine/ruha/iradeye sahip olmaksýzýn hizmetkârlar
olacaklar, hem de bir daha ölümün tadýlmayacaðý sonsuz olan yaþamda.

Henüz herkes ruhuna ve bu sebepten iradesine sahipken yeniden bir


düþünülmesinde fayda var. ÖK’ümüz Teñri’nin vadettiði cennetlerde barýþ
ve mutluluk içinde ve kendinize hizmet edenler olacak þekilde mi yaþamak
istiyorsunuz, yoksa insanlara bir çekirdek verecek kadar merhamete sahip
olmayan cinlerin yönetiminde, akýlýnýzý iþletme özelliðiniz olmadan, sadece

469
size öðretilecek iþleri yapan hizmetkâr ‘kiþiler’ olarak mý? Acele etmeyin,
çok az da olsa vakit var karar vermek için. Fakat biraz çabuk düþünün.

Görülmesi gereken, Ýsraeloðullarý ve Beniisrael halklarý, cennet ve cehen-


nemi; bugünkü bedenlerimizin benzerleri ve bugünkü iþlerimiz gibi iþ haya-
týmýzýn da olduðu sonsuz yaþamý çok iyi bilmekteler. Onlarla çýkar birliði
yapan ve onlarý kullandýklarýný sanarak tüm milletleri biz yöneteceðiz sev-
dasýyla yaþayan siyonist bilge Yahudiler ise öldükten sonrasýnýn sadece ruh-
lar âlemi olduðunu sanmaktalar. Amaçlarýna ulaþmak üzere olanlar onlar,
bilge Yahudiler deðil.

Ýstila edilirken ve þu ana kadar Irak’ta Beniisrael halkýndan hiçbir kiþi


ölmemiþtir ve ölmeyecektir de. Onlar, Yahudileri kullanarak çok zekice yol-
larla baþta Amerika Birleþik Devletleri ve Ýngiltere olmak üzere Irak’a asker
gönderen diðer ülkelerin milletlerini kandýrmýþlardýr. Bunu yaparlarken de,
milletlerarasý politikada çok geçerli olan ‘kendi sorununu baþkalarýnýn
sorunu haline getir ve býrak onlar çözsün’ yöntemini kullanmýþlardýr, 11
Eylül ikiz kuleler olayý gibi. Irak’da bugüne kadar yaþananlar ile þu an
Allah’ýn huzuruna çýksak, Beniisrael halkýnýn/Ýbraniler’in, “Biz kurþun dahi
atmadýk, bunlarý kandýrýp kullanarak þunlara saldýrttýk. Madem akýllarý
vardý kanmasalardý.” diyebilme kanýtlarý vardýr. Ayný oyuna düþmemek için
yapýlacak doðru þey; hazýrlanarak beklemektir, saldýrmak deðil.

Þu konu iyice anlaþýlmalýdýr. Bir ülkeyi sürekli bombalamak, taþ üstünde


taþ býrakmamak boyun eðdirmek deðildir, öldürmektir. Öldürmek ise
Teñri’nin, ancak savunma durumu için vermiþ olduðu izindir. Ýsrael’in,
Teñri’den kýyamet saatine kadar almýþ olduðu süre içerisinde siyonizmin
amacýna kabul edilir þekilde ulaþabilmesi için, önce kendilerini savunma
yapan duruma getirmek, sonrada kara birlikleriyle vadedilmiþ topraklarý
istila etmesi gerekir. Fakat ortada böyle bir ordu yoktur. Bunun yolu
Türkiye ile Ýran’ý birbirine düþürmekten geçer ki, þu anda Doðu’da yapýlan
hazýrlýklar, Yunanistan ile baþlatýlan balayý dönemi, PKK’nýn tasfiyesi,
Ýran’ýn yaptýðý doðal gaz kesintisi, inþallah savaþmak için karþýlýklý yapýlan

470
SON SAVAÞ

hazýrlýklar deðildir. Irak’ýn güneyinden baþlayan istilada yüz kýrk bin asker-
le daha Irak kontrol altýna alýnamamýþken, konvansiyonel silahlarla ne
Ýran, ne Suriye ve ne de Türkiye ile baþ edip hokum altýna alamayacak-
larýnýn hesabýný yaptýklarýna; sözde büyük Ýsrael devletinin kapladýðý alan-
larý zapt edecek ordularý olmadýðýna göre, siyonizmin izlediði yol, olmasýný
istediði þey nedir?

* “Karþýndakinin kafasýnda; senin esas niyetini olasýlýk matriksinde en


düþük olasýlýk, mümkünse ‘komplo teorisi’ kategorisine yerleþtir ve sana
hizmet edecek olasýlýðý, ‘esas tehdit’ konumuna doðrudan veya dolaylý
yolla yerleþtir.”

Siyonizm, kendini hedef haline getirmiþ, Ýsrael devletinide hedef tahtasýna


oturtmuþtur.

Ýsrael devleti, nükleer bombayý ilk kullanan taraf olmayacaðýna dair tüm
milletlere garanti vermiþtir. Zerre kadar þüpheniz olmasýn ki, bir baþka ülke
kendisine karþý nükleer bomba kullanmadan, kullanmaz. Bunun sebebi
namuslu veya vicdanlý olmalarý deðildir. Ýsrael devleti bir inanç devletidir.
Nükleer savaþ baþlarsa, bunun sonucuda, yerde neredeyse tüm insanlarýn
* Behiç Gürcihan, www..acikistihbarat.com

471
ölmesi demektir. Siyonizm, böyle bir hataya düþmez. Kendisinin baþlata-
caðý bir nükleer savaþ, siyonizmin, binlerce yýllýk tüm çalýþmasýný boþa
çýkarýr. Öldürmek, sadece savunma durumunda verilmiþ bir izindir. Kur’an;
Tevrat ve Ýncil’den sonra içinde ihtar ve tehdit bulunaný olarak yine
Ýbraniler için indirilmiþtir. Ýsrael devleti Beniisrael halkýnýn/Ýbraniler’in
yönlendirdiði bir ‘inanç’ devletidir. Ýnsanlarý yok edebilmek için siyonizmin
ihtiyacý; ‘önce insanlar saldýrdý’ kanýtýdýr.

Siyonizm amacýna ulaþmak için niçin Ýsrael devletini ‘düþman/hedef’


konumuna oturtmuþtur? Kendisini yok etmeyi can borcu, iman borcu
bilenler kimlerdir?, Ýslam alemi. Türkiye, Ýran, Suriye, Mýsýr ve Filistin.
Neredeyse tüm Avrupa ve Asya ülkeleri gibi, bu devletler kimlerin kontro-
lünde ve yönetimindedir?, Yahudiler. Sorun olan; nihai amacýný bilmedik-
leri siyonizmin kontrolünde ve yönetiminde olmalarýdýr, Yahudi olmalarý
deðil. Niçin 80’lerden sonra Türkiye, Türk-Ýslam sentezine yönlendirildi?,
yanlýþ öðretilmiþ ‘din’i bilgilerle ve cesaretle saldýracaklar hazýrlansýn diye.
Rum deðil, siyonist bir Yahudi olan ve ekümenlik peþinde koþan papaz
efendi Bartholomeos, Rusya’daki tüm Ortodokslar’ý, siyonizm düþmanlýðý
propagandasý yaparak, zamaný geldiðinde Ýsrael devletine saldýrmalarýný
saðlayabilmek amacýyla kontrolü altýna almaya çalýþtý, olmadý, siyonizm ne
yaptý? Fetullah Gülen’i, Türkiye’deki müminleri Ýsrael devletine saldýrt-
mak için kullanacak olan siyonizm, Bartholomeos’u kimse ‘iplemeyip’ ve
Rusya’daki Fetullah okullarýndaki öðretenlerin CIA ajaný olduklarýnýn
anlaþýlmasýndan dolayý, Türkiye’deki Nurcu’larý devreye sokarak Rusya’da
son sürat, çok büyük camîler yapýlmasýna finans da saðlayarak, yine
inananlarý kullanmaya baþladý. Akýlýný iþletmeyen Nurcularda, “ne mutlu
bize, Ýslam’ý yayýyoruz” mutluluðunu yaþýyorlar. Rab’bimiz Allah’ýn
Kur’an’da sýk sýk söylediði gibi; siz akýllarýnýzý hiç iþletmiyorsunuz... Teñri,
‘iþletemiyorsunuz’ dememiþtir, ‘iþletmiyorsunuz’ demiþtir. Derin derin
düþünerek Kur’an’ý kendiniz okumadýðýnýz, çoðunuz inanç gruplaþmalarýný
gelir kaynaðý olarak kullandýðý için akýllarýnýzý iþletmek, akýlýnýza bile
gelmiyor. Siz de Fetullah hocacýlar, sadece kendinize zulmediyorsunuz.
Allah’ýn hesaba çekeceðine inanýyorsanýz, kendini düþman olarak öðreten
siyonizmin sizi nasýl bir tuzaða düþürdüðünü yeniden bir düþünün.
Düþünürken de unutmayýn; irade insana, sorumluluðuyla birlikte verilmiþtir.

472
SON SAVAÞ

Ýran’ýn devlet baþkaný Ahmedinecad Yahudi’dir, Ýran ‘Ulusal Güvenlik


Konseyi’ genel sekreteri Ali Laricani gibi. Problem; siyonizmin tuzaðýna
onlarýn da düþmüþ olmasýdýr. Ýran, nükleer çalýþmalarýný iptal ettiði an
siyonizmin eli kolu baðlanýr. Ýran’a, nükleer teknoloji, baþta Almanya
olmak üzere Fransa tarafýndan temin edilmiþtir. Siyonizmin, sözde ‘tek
dünya krallýðý’ kurma amacý; Ýsrael’in, cennetten kovulduðu ve Allah’a
karþý, ‘Ýyi kullarýn müstesna, tüm insanlarý egemenliðim altýna alacaðým’
iddiasýnda bulunduðu anda, yaklaþýk beþ bin sene önce baþlamýþtýr. Peki
ortada böylesine geçmiþi olan bir amaç var iken, nükleer teknoloji de siyo-
nistlerin elindeyken, sözde büyük Ýsrael devletini kurmayý amaç edindik-
leri vadedilmiþ topraklar üzerinde yaþayan ve bir gün savaþmak zorunda
kalacaklarý bir millete; Ýran’a, nükleer teknolojiyi satarlar mýydý?
Akýllarýnýzý iþletin artýk. Nükleer savaþý, kendilerini savunma durumun-
dayken baþlatabilmek ve mümkünse yerdeki tüm insanlarý öldürmek, nihai
ve ulaþmak üzere olduklarý hedefleridir.

Son dönemlerde yaptýklarý; yerdeki her yurda yayýlacak þekilde nükleer bir
savaþ baþlatabilmek adýna, Ýsrael devletine ilk nükleer bombayý atmasý için
Ýran’ý hazýrlamaktýr. Önceki yöntemleri göz önüne alýnýnca, bunun
senaryosunun hali hazýrda þu þekilde hazýrlanmýþ olduðu görülmektedir.
Bildiðiniz gibi, hele böyle büyük hamlelerde asla bir taþla bir kuþ vurulmaz.
2008 sonbaharýnda ABD’de siyasi seçim var. (2006’da Türkiye’de oluþan
en büyük süpriz olarak, Nato’dan baðýmsýz silahlý kuvvetlerimiz olan
Jandarma Genel Komutanlýðýna getirilen Koþaner paþanýn sessiz sedasýz
2007’de Genel Kurmay Baþkaný olacak olmasý ne tesadüf? Yüzünde
maskeyle dolaþan sahte bir mümin de Cumhurbaþkaný olursa, ki bilirsiniz,
Cumhurbaþkaný ‘baþ kumandan’dýr, bundan sonrasý bataklýk.) Amaç;
Condolezza Rice’ý, ‘kara dulu’ baþa geçirmektir. Büyük oranda destek kay-
betmiþ olan Bush’un yardýmcýsý durumunda olan Rice’ýn, bu gidiþle
seçilmesi mümkün deðildir. Bir þeyler yapmak lazým gelir. Bu sefer, 11 Eylül
ikiz kuleler saldýrýsýný tasarlayan ve uygulatan MOSSAD, ABD’de, Irak’ýn
istilasýna ve devam eden savaþa en çok tepki gösteren eyalette, muhteme-
len Kaliforniya’da, küçük çaplý bir nükleer bomba patlatacaktýr. FBI hava
yollarýný çok sýký kontrol ettiðine göre bu seferde deniz yolunu kullan-

473
malarý makûldür. Bazý sinema filmlerinde ve CNBC-E kanalýnda ‘24’ adlý
dizide geçen sene bu konu iþlenmiþ, bu iþi yapanlar hali hazýrda Ýran’lýlar
olarak bilinçlere yerleþtirilmiþtir. MOSSAD bu olayý gerçekleþtirdikten
sonra, o civarda bir yerlerde birkaç Kur’an ve Ýran pasaportu bulacaklardýr.
(Tecrübelerimizden bildiðimiz gibi; Ýslam ülkeleri, pasaportlarýný özel bir
madde ile kaplýyor olsalar gerek, hiçbir terör olayýnda yanmazlar, hep kanýt
olarak bulunurlar. Böyle bir durum var, o kadar yani.) Obez hastalýðý tuza-
ðýna düþürülerek gen yapýlarý bozulmuþ olan Amerikan topluluðu, korku ve
galyana getirilmeleriyle, ‘intikam’ sesleri eþliðinde Rice’a oy verecekler ve
birinci kuþ vurulmuþ olacak. Fakat bu durum, halâ daha Ýran’a büyük çaplý
nükleer bomba misillemesi yapýlmasýna yeterli olmayacaðýndan, Amerika
basýnýnýn bilinçli kýþkýrtmasý ve Ýsrael devletinin de saldýrgan sert
çýkýþlarýyla, yurdlarýna nükleer bomba saldýrýsý yapýlacaðý korkusu ve tehdi-
ti altýnda yaþatýlan Ýran’lýlarýn, zaten o güne kadar Ahmedinecad’ýn, ‘Ýsrael
yerden kazýnacak’ söylemleriyle yeterince galyana gelmiþ olmalarýyla, önce
biz saldýralým ki hiç olmazsa biz biteceðiz, inancýmýzýn gereðini yapýp Ýsrael
devletini de bitirelim diyerek meþhur kýrmýzý düðmeye ilk önce basacaklar.
Ýkinci kuþ vurulmuþ olsa iyi, herkes gidecek. Bu sorun deðil de; siyonizme,
amacýna ulaþma ve ‘her son yeni bir baþlangýçtýr’ deme imkânýný vermek
kabul edilemez, tabii ruhunuz/iradeniz olmadan cinlerin hizmetkârlarý
olarak yaþamak istemiyorsanýz. Zafer; insanlýk adýna doðru amaç uðrunda
herkesin ölmesi deðildir; amacý hayata geçirmek, iþi bitirmektir.

Peki bu savaþý nasýl yayacaklardýr? Lübnan’a barýþ gücü gönderilmesini


saðlayan Ýsrael devletinin Lübnan’a saldýrmasý mýdýr? Hayýr. Ýsrael devleti
daha önce de saldýrmýþtýr. Sebep; Ýsrael devletinin, Birleþmiþ Milletler’de,
barýþ gücü gönderilmesi iradesi oluþana kadar, bunu saðlamak için vahþice
saldýrmýþ olmasýdýr. (40 gün sürer diye bekliyordum ama 33 gün sürdü,
masonlara gönderme yaptýlar.) Yani o bölgeye çok milletli askeri birlik yer-
leþmesini isteyen Ýsrael devletidir. Herkesin yüzü kuzeye dönmüþ,
Hizbullah’la çatýþma bekliyor. Son savaþý yayabilmek; bütün milletlere,
‘Ýsrael devleti yerden kazýnmadan barýþ gelmeyecek’ sözünü söyletmekten
geçer. Ýsrael’in yapacaðý barýþ gücüne saldýrmaktýr. Bu durum da hazýrlan-

474
SON SAVAÞ

mýþtýr. Amerika’ya nükleer bomba atmasý için kuzey Kore önceden belirlen-
miþtir. Amerika’sýz cümbüþ olur mu? Canlarý çeker sonra. O kadar bomba
yaptýrdýktan sonra sonucunu merak etmeleri doðal deðil mi?

Bu olaylarýn önüne geçebilmenin doðru yolu; her yurddaki en büyük gücün


‘millet’ olduðunu hatýrlamak ve tüm milletlere doðru bilgiyi ulaþtýrýp, biran
önce birlik olunmasýný saðlamaktýr, doðru yol budur. Bu birleþime liderlik
etmek, Teñri’nin, WUÇUZÝL’e/Yahudiler’e yüklediði görevdir. Karamsarlýða
ve paniðe düþecek bir neden yoktur. Bu da yerde devam eden kurgunun ve
sýnavýn bir parçasý, son sahnesi ve en keyifli anýdýr. Düþman ne kadar güçlü
olursa, mücadele o derece haz verir, mücadele eden ruhlar/iradeler o derece
deðer kazanýr. Tabii doðru tarafta; Teñri’nin tarafýndaysanýz. Her atasözü
gibi yaþanmýþlýk sonucu söylenmiþ, Çin’lilere ait güzel bir söz vardýr; ‘Her
büyük düþman, kendi yenilgisini hazýrlar’, doðrudur, hazýrlamýþtýr.

Eðer tüm toplumlar doðruyu öðrenerek kendilerini Beniisrael halkýna


hizmet etmekten kurtarýrlar, Ýran uyanýr ve nükleer silah kullanýlmasý için
þartlar oluþmaz ise, bu durumda siyonizm Ýsrael devletine saldýrýlmasý için
hangi ordu ile harekete geçecektir? Siyonizm bunu çoktan hesaba katmýþtýr.
Onlarýn hesabý kýyamet günü içindir; kâinatda var ‘olmak ya da olmamak’
týr. Bu (BU-ÖK) nedenle hiçbir þeyi þansa ve ihtimallerin sonucuna býraka-
mazlar.

ABD’nin, 1990 Körfez krizi sýrasýnda savaþtan kaçan mülteci Irak hal-
kýnýn, o tarihte on yaþlarýnda olan evlatlarýný toplayarak, ‘sizlere kendi
devletinizi kurduracaðýz’ söylemleriyle güney Kýbrýs ve Malta adasýnda
yetiþtirmiþ, Türkiye üzerinde geçirmek için ‘teskere’ istemiþ olduklarý ve
bugün kuzey Irak’ta, sayýlarý yüz bin civarýnda olan orduyu, topladýklarý bu
insanlardan oluþturduklarýna hepimiz inandýrýlmýþtýk.

Yerde, ilk koyunun kopyalandýðýnýn duyurulmasýndan çok önce insan kop-


yalanmaya baþlanmýþtýr. Siyonistler, ruhlarý olmayan/düþünemeyen Golan
türünü üretmeye 80’li yýllarda baþlamýþtýr. Bu iþin merkezi Avustralya
kýtasýdýr. Oradan gemilerle getirip Ýskenderun limanýmýza demir atmýþ,

475
sözde teskere beklemiþlerdir. Hazýrlamýþ olduklarý süpriz ordu budur.
Mültecilerden topladýklarýyla oluþturulduðu sanýlan ordu; bu þuursuz var-
lýklardýr. 1 Mart teskeresinin reddedilmesi, siyonizmin isteði olmuþtur.
Çünkü sözde müttefiði olan Türkiye’den kuzey Irak için geçiþ izini iste-
nilmemesi þüphe oluþturacak, dikkat çekecek, merak uyandýracak bir
durumdur.

37. SAFFÂT SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Þimdi sor onlara: Yaratýþ ve yaratýlýþ bakýmýndan onlar mý daha güçlüdür, yoksa
bizim yarattýðýmýz þuurlular mý? Gerçek þu ki, biz onlarý bir cývýk çamurdan yarattýk.

11. Ayet (EHY meali)


Þimdi sor onlara: "Yaratýlýþça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattýklarýmýz
mý?" Biz kendilerini cývýk bir çamurdan yarattýk.

Onlar ancak ‘þuursuz’ varlýklar meydana getirebilirler, ruhu olan varlýk


üretemezler. Dikkat edilmesi gereken konu; Golan türünün akýlýný iþlete-
meyen þuursuz varlýklar olduðudur. Kendilerine sadece gösterilerek
öðretilenleri bilebilirler, yapabilirler. Bizler, inancýmýzýn verdiði güçle
ölümün üzerine koþarken, bu varlýklar ölümün ne olduðunu bilmedikleri
için saldýracaklardýr.

Ýstila ederlerse, millet ayýrýmý yapmadan herkesi hizmetkârlarý yapacaklarý-


na ve zulüm edeceklerine þüphe yoktur. Ne namus kalacak, ne camî, ne de
ezan. Bu; Teñri’nin dininin, yani adaletin, barýþýn ve insanca yaþamýn düþ-
maný olan Ýsraeloðullarý’nýn ve Beniisrael halkýnýn binlerce yýldýr taþýdýðý
ve uzun süredir üzerini örttükleri kin’dir. Tüm hesaplarý kýyamet günü
içindir. Eðer böyle olmasaydý, binlerce yýl boyunca bir noktada kopar, bu
amaçlarý, hem de bu denli maddi zenginliðe ulaþmýþken bu günlere kadar
taþýnamazdý. Ýstiklal ve demokrasi götürüyoruz diyerek yeraltý kaynaklarýný
ele geçirmek, amaçlarýný gizledikleri ve kandýrýlmýþ ordularý her yere yer-
leþtirdikleri bahanelerdir. Nihayi hedefleri; ya insanlarý tamamen yok ede-
bilmek, ya da önlerinde diz çöktürecek, istedikleri zulmü yapabilecek ve

476
SON SAVAÞ

dinin/yaþamýn Teñri’ye ait olduðunu inkâr ettirecek þekilde hakimiyet altý-


na alabilmektir. Ýsrael’in baþýný çektiði isyan etmiþ olan cinler, ancak bu
þekilde iddialarýný baþarmýþ olarak Teñri’nin huzurunda kendilerini kur-
tarabilecekleri için, hiçbir þey onlarý durdurmayacaktýr. Kâfirlerin önünde
boyun eðmemeye kararlý inanç sahibi olanlarýn karþýlarýna öreceði duvar-
dan baþka, Teñri oluruyla. Savaþ; yerdeki sýnavýn son basamaðýdýr.
Kendimizi, önce saldýrmýþ duruma düþürüp, onlarýn eline geçerli kanýtý
vermek yerine yapýlmasý gereken; hazýrlýk yaparak savunma durumunda
sabýrla beklemektir.

60. MÜMTEHÝNE (ÝMTÝHAN EDEN) SURESÝ

2. Ayet (YNÖ meali)


Onlar sizi ele geçirirlerse size düþman olurlar; ellerini ve dillerini size kötülükle
uzatýrlar, inkâra sapmanýzý isterler.

2. Ayet (EHY meali)


Eðer onlar sizi yenip de ele geçirirseler, hepinize düþman kesilirler, sizlere ellerini
ve dillerini kötülükle uzatýr, hepinizin kâfir olmasýný isterler.

9. TEVBE SURESÝ

8. Ayet (YNÖ meali)


Onlarýn ahdine nasýl güvenilebilir! Eðer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle
ilgili ne bir antlaþmaya saygý duyarlar ne de bir yemine. Aðýzlarýyla size hoþnutluk
sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onlarýn çogu gerçege uzak düþmüþ
sapýklardýr.

8. Ayet (EHY meali)


Nasýl olabilir ki, böyle bir antlaþma; eðer size karþý bir zafer kazansalar ne hakkýnýzý
gözetirler, ne de antlaþmaya riayet ederler ve aðýzlarýyla sizi hoþnut etmeye çalýþýr-
lar, kalpleri ise direnir durur. Zaten çoðu insanlýktan çýkmýþ günahkarlardýr.

Tüm bunlar yaþanýrken Beniisrael halkýnýn/Ýbraniler’in liderleri ve onlarýn


ortaðý siyonist Yahudiler’in kendileri ne yapýyor olacaklardýr? Onlar her

477
zaman göðüs göðüse savaþamayacak kadar korkak olmuþlardýr. Tarih
boyunca hep yer altýna saklanmýþlardýr.

50. KAF SURESÝ

36. Ayet (YNÖ meali)


Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik ki, vuruþ ve tutuþlarý bunlardan daha zor-
luydu. Ülkelerde delikler açmýþlardý/beldelerde kaçacak delik aradýlar/beldeleri
boydan boya dolaþtýlar. Var mý bir kaçacak yer?

36. Ayet (EHY meali)


Önlerinden nice nesilleri helak ettik ki, onlar bunlardan tutumca (kuvvetce)
daha çetindiler ve sehirlerde kaçacak delik aradilar. Var mi bir kaçacak yer?

Amerikalý Yahudiler’in, niçin Kapadokya bölgesine yerleþmeye baþladýk-


larýný düþünüyorsunuz?

Ahiret hayatýna inanmayan siyonistlerin yapabildikleri sadece uzaktan ve


duvarlar arkasýndan savaþabilmektir. 2008’de biteceði açýklanan, Ýsrael
devletinin etrafýnda, akýn edilmeye elveriþli sýnýrlarýnda niçin kalýn duvar-
lar inþa ediyorlar sanýyorsunuz? Duvarlar nükler bombalara karþý ne yapa-
bilir? Ýsrael; bir ‘inanç’ devletidir. 2008’de Condolezza Rice baþkan ola-
caðýna göre, 2009 içinde son savaþýn baþlayacaðý muhtemeldir, 2010’da
biteceðine göre, ÖK’ümüzün oluruyla.

59. HAÞR SURESÝ

14. Ayet (YNÖ meali)


Onlar sizinle toplu halde deðil ancak müstahkem kaleler içinde yahut duvarlar
arasýndan savaþabilirler. Onlarýn kendi aralarýndaki problemleri/çýkmazlarý
çetindir/ciddidir. Sen onlarý birlik/beraberlik halinde saný-yorsun, oysaki onlarýn
kalpleri darmadaðýnýk/parça parçadýr. Böyledir; çünkü onlar akýllarýný iþletmeyen
bir topluluktur.

14. Ayet (EHY meali)


Onlar sizinle ancak müstahkem mevkilerde veya duvarlar, siperler arkasýnda

478
SON SAVAÞ

topluca savaþabilirler. Kendi aralarýnda çekiþmeleri þiddetlidir. Sen onlarý toplu


sanýrsýn, oysa kalpleri daðýnýktýr. Bu, onlarýn aklýný kullanmayan bir topluluk
olmalarýndandýr.

Siyonistler þu anda, Batý Avustralya’da, 22-24° enlem, 118-120° derece boy-


lamlar arasýnda, ‘Hamersley Range National Park’ bölgesinin Doðu’sunda
bulunan Newman(yeni adam) adlý kayalýk bölgede bir yeraltý þehri inþa
etmiþlerdir. Ýlim insanlarý, genç ve saðlýklý, farklý konularda mesleki beceri-
leri olanlardan oluþan iki yüz elli bin kadar kiþi ve kimseden oluþan toplu-
luðu barýndýrabilecek bir yeraltý þehridir. Siyonizm, kullandýðý diðer tüm
Yahudiler’i kaderlerine terk edecek, sizler yine, sizden olmayanlar için
‘fedakârlýk’ yapmýþ olacaksýnýz.

32. SECDE SURESÝ

29. Ayet (YNÖ meali)


De ki: "Fetih günü, küfre sapanlara imanlarý yarar saðlamayacaktýr. Onlara göz
açtýrýlmaz bile."
29. Ayet (EHY meali)
De ki: "Ýnkar edenlere o zafer günü iman etmeleri fayda vermez ve onlara göz
açtýrýlmaz.

479
30. Ayet (YNÖ meali)
Artýk onlardan yüz çevir ve bekle! Zaten onlar da bekliyorlar.
30. Ayet (YNÖ meali)
Þimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar da gözetiyorlar.

Siyonizm, amaçlarýnýn biri hariç diðerlerini baþarmýþ þekilde son


manevrasýný yapmaktadýr. Yerde bugünkü durum ile her türlü sapýklýk,
zulüm, bencillik, sahtekârlýk, Teñri’nin var ettiklerinin deðiþtirildiði estetik
ameliyatlar, milyonlarca aç ve kendilerine yardým edilmeyen insanlar, Hz.
Ýsa’yý Teñri’nin oðlu ve hatta Teñri kabul edip ondan yardým isteyerek
Teñri’a ortak koþmuþ Hýristiyanlýk âlemi, insanlarýn uydurduklarý
inançlarýn peþinden gidenler. Tüm bunlar, Ýsrael’in, “onlarý yoldan çýkara-
caðým” iddiasýnýn baþarýlmýþ olmasýdýr. Geride kalan son amaçlarý; insan-
larýn hokum altýna alýnmasýdýr. Fakat bunu saðlayacak ordularý olmadýðý
için amaçlarý/yapýlan zulumler; önce karþý tarafýn saldýrmasýný saðlayarak
mümkünse insanlarýn tümünün yok edilmesidir. Teñri’nin yardýmýnýn gele-
ceðini ve hokum altýna almayý baþaramayacaklarýný bildiklerinden dolayý,
nükleer savaþla yerde yaþamý bitirmek ve doðru zamanda yer üstüne
çýkarak ‘her son bir kurtuluþtur’ demek, nihai hedefleridir. Fakat bu sefer
böyle sonlanmayacak. Belki kýyamet, belki de Hz. Nuh tufaný gibi çok
büyük doðal felaketlerin yaþanacaðý bir sona gelindiðine þüphe yoktur;
buzul çaðý. Niçin Türkiye’de þu an neredeyse herkes ‘konut inþaatý’ iþine
yöneldi? ve de ilk önce ‘mortgage’ sistemi kurularak. Yabancýlara satýlan üç
banka bu sistemle çok ucuz kredi verecek. Oluþturulacak ekonomik krizle
iki taksidini ödeyemeyenlerin elinden evler alýnacak ve on binlerce ev
yabancý bankalarýn olacak. Onlarda kimsenin haberi olmadan bu evleri
yurd dýþýndan gelecek olan yabancý uyruklulara satacaklar. Sahillerdeki
ormanlar niçin yakýlýyor? Kuzey Avrupa ve Rusya’nýn zenginleri, buzul
çaðýndan önce gelip yerleþeceði için. Kendi yurddaþlarýmýz yoksulluða ve
sefalete; soðuða ve açlýða itilirken. Peki madem bu topraklara yerleþecek-
ler, niçin tarým ve hayvancýlýðý bitirdiler? O kadar insan ne yiyip ne içecek?
Afrika’da tarým yapýlabileceðine emin misiniz? Siz halâ akýlýnýzý iþletmeye-
cek misiniz, yoksa akýl saðlýðýnýzý mý kaybettiniz? Kaçacak yer kalacaðýný

480
SON SAVAÞ

sanýyorsanýz kaçarsýnýz. Önce son savaþýn yaþanacaðýný bildikleri için tüm


gayretleri Türk milletini gýda, ilaç ve enerji açýsýndan çaresiz ve baðýmlý
hale getirebilmek. Onlarýn hesabýna göre, buzul çaðý baþladýðýnda zaten
nükleer savaþ yaþanmýþ ve yeraltý þehrine sýðýnmýþ olacaklar. Kendilerine
hizmet edenleri umursadýklarýný mý sanýyorsunuz? Onlar; insan adlý varlýk
grubundan deðiller.

Siyonistlerin yýllardan beri baþarmaya çalýþtýklarý diðer bir olayda, ‘uzaylý’


olarak adlandýrdýklarý varlýklarýn hep insanlarý öldürmeye gelecekleri
inancýný yaymaktýr. Bunu yaparken de kendi kontrollerinde olan
Amerikan sinema endüstrisini(WB/Warner Bros./Uyarýcý Kardeþler/Ýsrael-
Bal, ve Colombia Pictures; amblemi, elinde meþale tutan/sözde özgürlüðe
giden yola rehberlik eden ve Teñri’ye ortak koþtuklarý 6 Rabbi temsil eden
6 basamaðýn üzerinde duran kadýn/Ýsrael’in temsili) kullanmakta, uzaylý-
larla ilgili yaptýklarý filmlerde, uzaydan gelen varlýklarýn insanlarý
öldürdüðü, uzaylýlarýn, insanlarýn düþmaný olarak gösterildiði konular
iþlenmektedir. Özellikle Amerika Birleþik Devletleri’nde bazý insanlar u-
zaylýlar tarafýndan kaçýrýldýklarýný, bedenlerinde bazý incelemeler yapýldýk-
tan sonra geri yere býrakýldýklarýný söylemiþlerdir. Bu doðrudur. Ýnsan
vücudundaki geliþimin/evrimin incelenmesi, hangi aþamada olduðunun
belirlenmesi ve gerektiðinde müdahale edilmesi için bu inceleme
muhtemelen bu konuda eðitilmiþ melökler tarafýndan yapýlmaktadýr.
Hatýrlanmalýdýr ki insan vücudu için çok faydalý olan buðday, yerde,
Hitit’ler zamanýnda bir anda ortaya çýkmýþtýr.

Tekrar gelecek olanlar Teñri’nin göklerdeki ordularý, yani melöklerdir.


Bugüne deðin yaðlý boya tablolarda ya da duvar resimlerinde bilinçli olarak
o þekilde çizildiði gibi güler yüzlü, narin melökler olmayacaklar. Son derece
sert, Teñri’ye ortak koþmuþ ve binlerce yýldýr insanlarý inkâra ve kutsal
kitaplarda anlatýlmýþ olanýn tam tersi bir hayat yaþamalarý için sürekli
yoldan çýkarmaya çalýþan ve bir türlü akýllarýný iþletmeyen Beniisrael halký
ve onlarla ortaklýk yapanlarla yapacaðýmýz savaþta, Teñri’nin tarafýnda olan-
lara yardým için gelecekler. Daha önce geldikleri gibi... Çanakkale gibi...
Uhud savaþý gibi.

481
17. ÝSRA SURESÝ

4. Ayet (YNÖ meali)


Biz, Beniisrail'e/Ýsrailoðullarý’na Kitap'ta þu yolda bir yargýda bulunduk: Siz
yeryüzünde muhakkak iki kez bozgun vücuda getireceksiniz ve muhakkak büyük
bir kibirle böbürleneceksiniz.
4. Ayet (EHY meali)
Biz Ýsrail oðullarýna Kitap'da þu hükmü verdik: "Muhakkak siz yeryüzünde iki defa
fesat çýkaracaksýnýz ve muhakkak büyük bir yükþeliþle yükseleceksiniz."

5. Ayet (YNÖ meali)


Nihayet, o ikiden birincinin vadesi geldiðinde, üzerinize aþýlmaz bir güce sahip
kullarýmýzý gönderdik de onlar, barýnaklarýn aralarýna girip araþtýrdýlar. Ve bu, ye-
rine getirilmiþ bir vaat idi.
5. Ayet (EHY meali)
Birincisinin vakti gelince, üzerinize milkimiz güçlü, savasçý bir takým kullar göndere-
ceðiz; onlar evlerin aralarýna girip araþtýracaklar; ve bu gerçekleþmiþ bir va'd oldu.

Teñri, her zaman ahidini yerine getirendir.

Kader; kendi akýlýmýzla yaptýðýmýz seçimlerin sonucunda karþýmýza çýkacak


olan deðiþmez ‘son’lardýr. Ýyilik iyilikle, kötülük kötülükle karþýlaþýr. Yerde
yaþayan toplumlar ve halklar her ne kadar kendi bildiklerini yapmakla
uðraþsalarda, yerdeki yaþamýn sonlarýna yaklaþýldýðý bu dönemde
kazanacak olanlar, ÖK’ümüz Teñri’ye ortak koþmayanlar olacak. Teñri’nin
beklediði þey; bir cezaya mahkum etmeden, yeni bir vücudla doðrudan
sonsuz olan yaþam sisteminde Firdevs cennetine yerleþtireceði, yüreðinde
þüphesiz inancý olan ruhlarý/iradeleri belirlemektir.

Ülkemizde özellikle yurd dýþý kökenli dernek ve vakýflar, farklý örf ve


geleneklere sahip Türk toplumlarýna kendilerini Türk kabul etmediklerini
ve farklý deðerlendirdikleri söylemekte, olasý bir savaþ durumunda ihanet
etmeseler bile, yurdumuzun savunulmasýna katkýda bulunmamalarýný
saðlamaya çalýþmaktadýrlar. Bu mümkün olabilir, ama þu da kabul edilme-

482
SON SAVAÞ

lidir ki; kendilerini Türk olarak görmeyen ve bu þekilde tarafsýz kalan


topluluklarýn, istiklâlin tekrar kazanýlmasýndan sonra bu yurdun sosyal ve
ekonomik imkânlarýndan bir pay istemeye de haklarý olmayacaktýr, özel-
likle buzul çaðýna girilirken. Tarih boyunca her toprak, uðrunda ölebilen-
lerin yurdu olmuþtur. Her yurd da, kendisine sahip çýkan ve koruyanlarýn
karnýný doyurmaktan sorumludur.

17. MÜMTEHÝNE SURESÝ

9. Ayet (YNÖ meali)


Allah sizi; ancak din hakkýnda sizinle savaþan, sizi yurtlarýnýzdan çýkaran, çýkarýl-
manýza yardým eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar,
zalimlerin ta kendileridir.

9. Ayet (EHY meali)


Allah, yalnýzca sizinle din hususunda savaþanlara, sizi yurtlarýnýzdan çýkaranlara
ve çýkarýlmanýza arka çýkanlara dostluk etmenizi yasaklýyor size. Her kim de
onlara dostluk ederse, iþte onlar, kendilerine yazýk eden zalimlerdir.

Ýhanet; Allah katýnda da, cennetlerde de, yerde de ihanettir ve cezasý bili-
nendir. Az kalmýþ olan o gün geldiðinde, bu yurd sevgiyi þefkatle, cesareti
itibarla, ihaneti intikamla karþýlayacak. Hatýrlayýn, Teñri de intikam alýr.
“Vazifeyi ihmale götüren merhamet, yurda ihanettir.” Gazi Atatürk

Fakat;
Tövbe kapýsý kapanmamýþ ve doðru yola girmek için henüz geç kalýn-
mamýþtýr. Kur’an’da öðretildiði gibi; uyarý, hatýrlatma olacak. Biz Türkler
de zalimler deðiliz.

Doðru bilgi, umud ediyorum, yöneticilik yapanlarý, artýk hiçbir konuda


taviz vermeden, bedeli ne olursa olsun, bütünlüðümüzü ve milletimizi
koruyacak iþler yapmaya yöneltir. Halâ akýllarýný iþletmeyecek veya korka-
cak iseler, Türk gençliðinin ne yapmasý gerektiðini Kamâl Atatürk zaten
öðretmiþtir.

483
“ Türk genci, inkilaplarýn ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunlarýn lüzu-
muna ve doðruluðuna herkesten çok inanmýþtýr; rejimi ve inkilaplarý be-
nimsemiþtir. Bunlarý zayýf düþürecek en küçük veya en büyük bir kýpýrtý ve
hareket oldumu; "Bu memleketin polisi vardýr, jandarmasý vardýr, ordusu
vardýr, adliyesi vardýr.." demeyecektir, hemen müdahale edecektir: elle,
taþla, sopa ve silahla.. nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktýr. Polis
gelecektir, asýl suçlularý býrakýp suçlu diye onu yakalayacaktýr. Genç,
"Polis, henüz inkilap ve Cumhuriyetin polisi deðildir" diye düþünecek,
fakat asla yalvarmayacaktýr. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine
düþünecek. Demek adliyeyi de islah etmek, rejime göre düzenlemek
lazým!… diye düþünecektir. Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itira-
zlarýný yapmakla beraber, bana, Ýsmet Paþa'ya, Meclis'e telgraflar yaðdýrýp
haklý ve suçsuz olduðu için tahliyesine çalýþýlmasýný istemeyecek ve diye-
cek ki: "Ben inancýmýn ve kanaatimin icabýný yaptým. Müdahale ve
hareketimde haklýyým. Eðer buraya haksýz olarak gelmiþsem, bu haksýzlýðý
meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!…
Ýþte benim anladýðým Türk genci ve Türk gençliði!…” 5 Þubat 1933
Bursa, Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Hiç düþünmüþ müydünüz; Atatürk niçin ‘Ey Türk Milleti’ sözüyle deðil de,
‘Ey Türk Gençliði’ diyerek seslenmiþtir?

Hiç kimse hatýrlatýlmadý, uyarýlmadýk diyemez. Ya bir yürek olarak son


savaþa hazýrlanacaðýz, ya da önce kendi içimizde çatýþacaðýz, sokaklarda.
Siz seçin. Tehdit etmek; cesaretleri geçici olan kararsýz insanlarýn yapacaðý
iþtir. Kararlý olanlar önce uyarýr, iþ barýþçý yollarla çözülemiyorsa artýk kýlýcý
kýnýndan çýkarma zamaný gelmiþtir; ya istiklâl ya ölüm. Mesele ‘olmak ya
da olmamaktýr’. Karþýlýklý olarak, merhamet için yalvarmak yok!
Hiçbirimiz Teñri deðiliz ki O’nun kadar sabýrlý, merhametli olabilelim.
Mücadele, insan toplumlarýnýn ortak mücadelesidir. Herkesin bunu anla-
masýný bekleyecek vakit yoktur.

484
SON SAVAÞ

Mesele artýk sadece yurdumuzun bütünlüðü meselesi deðildir. Tüm millet-


lerin, tüm insan toplumlarýnýn mücadelesidir. Diðer milletler ne zaman
uyanýr bilinmez ama tüm insanlarýn ve barýþýn düþmaný olanlarýn, ve de
onlarýn kandýrdýklarý milletlerin önünde Türk milleti, ecdadý gibi boyun
eðmeyecek ve hakimiyetleri altýna girmeyecek!, ÖK’ümüzün oluru ve
yardýmýyla.

Hiçbir yurddaþýmýz için yer üstünde sýðýnacak, korunacak baþka bir Türkiye
yoktur.

...

485
486
BÝTERKEN

Âhir; Sonu Olmayan, Teñri Adýyla...

ÖK’ümüz Teñri yere kutsal kitaplar ve resuller göndermiþ. Yerde yaþayan-


lar arasýndan yüzlerce belki de binlerce kez peygamber seçip toplumlara
doðruyu anlatmalarý için görevlendirmiþ. Sizce inananlarýn oraný ne
olmuþtur? Bunu hiçbir zaman biz bilemeyiz ama inanmayanlar olduðunu
biliyoruz. Peki bu durum, öðretenlerin ve uyarýcýlarýn gönderilmesi amacý-
na ulaþamamýþ, Teñri baþarýsýz olmuþ mu demektir? Eðer cevabýnýz ‘kýsmen
de olsa baþarýsýzlýk var’ þeklinde ise, siz halâ ne ÖK’ümüzü ne de bu say-
faya kadar okumuþken hiçbir bilgiyi anlamamýþsýnýz demektir. Akýlý iþletme
özelliðinin verilmesinin diðer sebebi de; adaleti çiðniyor olmadan gönül ve
vicdan rahatlýðýyla cezalandýrabilmektir. Önce doðrusu öðretilmeden,
yapýlan iþlerden ve söylenen sözlerden kimse sorumlu tutulamaz. Bu
nedenle Teñri, akýlý iþletme özelliði verdiði insan adlý varlýða ilk önce kitap-
larý ve elçileri aracýlýðý ile öðreterek, herkesin kendi iradesiyle seçim yap-
masýný ve kararlarýndan sorumlu tutulabilmesini saðlamýþtýr. Bu çalýþma da
Teñri’nin oluruyla görevini tamamlamýþ, ‘biz doðruyu bilmiyorduk, kimse
anlatmadý’ deme þansýnýzý ve affýnýzý elinizden almýþtýr. Bundan sonra, bun-
dan önce olduðu gibi kendi akýlýnýzla baþ baþasýnýz. Elinizdeki en önemli
araç ilim ve ilimin bugün ulaþabildiði bilgilerin Kur’an’da verilmiþ
olmasýdýr. Yerdeki mücadele; ‘inanmak veya inanmamak’ üzerine kurul-
muþtur. Kararýnýzý da ancak yaþam ilkelerinizle ispat edebilirsiniz.

487
Kur’an’da çok aðýr bir söz vardýr. Namusu ve þerefi olana, yüreðinde sevgi ve
vicdaný olana, lafýn kýsasý insan olana çok aðýr gelecek bir sözdür; insanlar
çok nankördür...

17. ÝSRA SURESÝ

67. Ayet (YNÖ meali)


Denizde size bir zorluk dokunduðunda, O'nun dýþýndaki tüm yalvardýklarýnýz
ortadan kaybolur. Fakat O, sizi kurtarýp karaya çýkarýnca yüz çevirirsiniz. Ýnsan
çok nankördür.

67. Ayet (EHY meali)


Denizde baþýnýza bir bela geldiði zaman, O'ndan baþka yalvardýklarýnýz kaybolur;
derken O, sizi kurtarýp karaya çýkarýnca da yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok
nankördür.

80. ABESE SURESÝ

17. Ayet (YNÖ meali)


Kahrolasý insan, ne kadar da nankördür!

17. Ayet (EHY meali)


O kahrolasý insan ne nankör þeydir!

100. ADÝYAT SURESÝ

6. Ayet (YNÖ meali)


Ýnsan, Rabbine karþý gerçekten çok nankördür!

6. Ayet (EHY meali)


o insan Rabbine karþý pek nankördür.

Sözü doðru olan bir insan kendisine nankörlük yapýldýðýnda ne hissederse,


insanlarýn büyük çoðunluðunun sebep olduðu duyguda aynýsýdýr. Baþý sýkýn-
týdayken aðlayýp sýzlayarak yardým isteyenlerin sýkýntýdan kurtulduktan
sonra sýrtlarýný dönmeleri ne ise, Teñri’ye yapýlan nankörlük de aynýsýdýr.

488
BÝTERKEN

Diðer milletlerin ne düþüneceðini, ne zaman ne yapacaklarýný bilmek


mümkün deðildir ama Türk milletinin borcunu ödeme ve nankör olmadýðýný
ispat etme zamaný gelmiþtir.

Gün; ÖK’ümüzün taraftarý olarak, adalet ve barýþ içinde yaþamanýn düþ-


maný olan siyonizmin karþýsýnda boyun eðmeyip cihad edeceðimiz ve bu
hayatýmýzda ÖK’ümüzle helâlleþeceðimiz gündür.

Türk milleti, GÖK TEÑRÝ oluruyla nankörlerden olmadýðýný bir kez daha
ispat edecek!

Ne Mutlu Türküm Diyene!

...

489
490
ÝLAVE BÖLÜM
492
GÖKLER ve YER, GECE ve GÜNDÜZ

Bâri’; Oluþturan Allah Adýyla...

Allah’ýn, arþdan sonra gökleri, yeri ve bunlar arasýndaki yaþamý oluþturmasý-


nýn sebebi, Kendisi’ne ortak koþanlarýn doðruyu gözleriyle görmeleri içindir.

44. DÜHÂN SURESÝ

38. Ayet (YNÖ meali)


Biz gökleri, yeri ve bunlar arasýndakileri eðlenmek için yaratmadýk.
38. Ayet (EHY meali)
Biz gökleri, yeri ve aralarýndakileri oyunculukla yaratmadýk.

39. Ayet (YNÖ meali)


Ýkisini de, sadece gerçeði göstermek üzere yarattýk. Ama onlarýn çoklarý bilmiyorlar.
39. Ayet (EHY meali)
ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattýk. Fakat pek çoklarý bilmezler.

Bu ayetde verilen bilgiler, artýk cevaplarýný bildiðimiz þu sorularý ortaya


çýkarmaktadýr; gösterilmek istenilen ‘doðru’ nedir ve ‘doðru bilgi’ kime
gösterilmek istenilmiþtir?

493
Ýnsan toplumlarýnda önce var edilen varlýklar, arþda yaþamlarýný sürdürür-
lerken, az bir kýsmý hariç cinler, yüceler yücesi Tesnîm ile birlikte yüce kon-
seydeki Rablerin(ÖGlerin) de ilâh olduðunu iddia ederek 6 Rabbi, bir olan
Allah’a ortak koþmuþ, sadece Allah’ýn ilâh olduðunu inkâr etmiþlerdir.
Allah, arþýn ve oradaki varlýklarýn raslantý olarak kendiliðinden var
olmadýðýný ve tüm var edilenlerin Kendi isteði ve iradesi altýnda ilim ile var
edilmiþ olduðunu, ilk var ediþin ve hokumun sadece Kendisi’ne ait olduðu
ve ortaðý olmadýðýný isyan eden cinlere göstermek için gökleri, yeri ve
arasýndaki tüm varlýklarý var etmiþtir.

Canlý ve cansýz tüm varlýklarda var olan ortak özellik; AL-APA’nýn var-
lýðýndan ilimle ve O’nun hakimiyeti altýnda var edilmiþ olmalarýdýr. Her
zaman her þeyde bir ilim vardýr, bizlerin yaptýðý sadece zaman içinde onun
farkýna varmaktýr. Bilgi azalmaz, çoðalmaz. Yeni bir ‘bilgi’yi keþfetmekle
sadece yeni bir ‘bilgi’ nin, var ediliþin yeni bir ‘iliminin’ farkýna varýlmaktadýr.

Böyle muhteþem ve kusursuz bir düzenin kurulmasýný ve içinde barýn-


dýrdýðý tüm canlýlarla birlikte, mükemmel bir sistem olan insan vücudunun
oluþmasýnýn bir raslantý olduðunu kabul etmek, akýlýn kabul edebileceði
birþey deðildir.

Eðer tüm bunlar bir rastlantý sonucu oluþtuysa, yaþamýn oluþmasý için
gereken þartlar, akýl almaz büyüklükte olduðu söylenilen uzayýn içerisinde
toz zerresi kadar bile hacmi olmayan üzerinde yaþadýðýmýz yerde oluþup,
yerin çok yakýnýnda olan Ay’da niçin oluþmamýþtýr?

En küçük bir davranýþýmýzýn bile bir sebebi varken, yerin ve tüm varlýklarýn
hiçbir amaca hizmet etmeksizin boþ yere ya da geçici bir hevesle var
edildiðini ve de Allah’ýn bu düzeni kendi haline býraktýðýný düþünmek, akýl
ve ilimle ulaþýlacak bir sonuç deðildir.

Arþ, yani Allah katý; ilk var edilen en büyük yaþam yeridir ve su üzerinde
kurulmuþtur.

494
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

11. HÛD SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


O, odur ki, gökleri ve yeri altý günde yaratmýþtýr. O'nun arþý da su üzerinde idi.
Böyle yapmasý, iþ ve davranýþ yönünden hanginizin daha güzel olduðunu belir-
lemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuþkusuz, sizler ölümden sonra diriltile-
ceksiniz!" dediðinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle þöyle derler: "Bu apaçýk
bir büyüden baþka þey deðildir."

7. Ayet (EHY meali)


O, hanginizin daha güzel davranacaðý hususunda sizi imtihan etmek için gökleri
ve yeri attý günde yarattý; Arþý su üstünde idi. Böyle iken Allah bilir ya, sen onlara:
" Siz öldükten sonra diriltileceksiniz." dersen, küfredenler kesinlikle: " Bu apaçýk
aldatmadan baþka birþey deðildir!" derler.

‘O’nun arþý da su üzerinde idi’ denilmiþ olmasý arþýn, gökler ve yer’den


önce var olduðu bilgisini vermektedir. Arþý taþýyan varlýklarýn þuuru/bilin-
ci yoktur.

40. MÜMÝN SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


Arþý yüklenip taþýyanlar ve onun çevresindeki þuurlular Rablerinin hamdi ile
tespih ederler ve ona inanýrlar. Ýman sahipleri için de þöyle af dilerler: "Rabbimiz!
Sen her þeyi rahmet ve ilim halinde kuþattýn. Tövbe edip senin yoluna uymuþ
olanlarý baðýþla. Ve onlarý cehenem azabýndan koru!"

7. Ayet (EHY meali)


Arþý taþýyanlar ve onun çevresindekiler Rablerini hamd ile teþbih ederler, O'na
iman ederler ve iman etmiþ olanlar için þöyle baðýþlanma dilerler: "Ey Rabbimiz,
senin rahmet ve ilmin herþeye geniþ (herþeyi kuþatmýþtýr) . Hemen o tevbe edip
yoluna uyanlarý baðýþla ve onlarý cehennem azabýndan koru!

‘... taþýyanlar ve onun çevresindeki þuurlular ...’ denilerek burada söz


edilen varlýklarýn arasýndaki ayýrým ‘þuurlu olma’ ile belirlenmiþtir. Yani arþý

495
taþýyan varlýklar da canlý ama þuursuzdurlar. Þuurlu olmayan melökler
tarafýndan taþýnmaktadýr. Taþýma, yani havada tutma söz konusu olduðuna
göre, maddenin aþaðýya doðru yönelme eylemi içerisinde olduðu da anlaþýl-
maktadýr.

Gökler, yer ve arasýndakiler altý günde var edilmiþtir. Bizim tanýmladýðýmýz


zaman ölçüleriyle bu süre altý bin yýldýr.

32. SECDE SURESÝ

4. Ayet (YNÖ meali)


Allah'týr ki gökleri, yeri ve ikisi arasýndakileri altý günde yaratmýþ, sonra arþ
üzerinde egemenlik kurmuþtur. O'nun dýþýndakilerden size ne bir dost vardýr ne de
bir þefaatçý. Hâlâ düþünüp ibret almayacak mýsýnýz?

4. Ayet (EHY meali)


Allah O'dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasýndakileri altý günde yaratmýþ, sonra Arþ
üzerine hükümranlýðýný kurmuþtur. Sizin için O'ndan baþka ne bir sahibiniz, ne de
bir þefaatçiniz vardýr. Artýk düþünmez misiniz?

Gayb/bilinmeyen/gözle görülmeyen âlem arþýn üzerindedir.

17. ÝSRA SURESÝ

44. Ayet (YNÖ meali)


Yedi gök, yer ve bunlarýn içindekiler O'nu tespih ederler. Hiçbir þey yoktur ki,
O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onlarýn tespihlerini fark edemezsiniz. O
Halîm'dir, Gafûr'dur.

44. Ayet (EHY meali)


O'nu, yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan akýllýlar tesbih eder. Hatta hiçbir þey
yoktur ki, O'nu överek tesbih etmesin, ancak siz onlarýn tesbihlerini iyi anla-
mazsýnýz. O, gerçekten halim ve çok baðýþlayandýr.

Yedi gök üzerimizdeki atmosfer deðildir. Yedi katmandan oluþan atmosferin


bilgisi ayrýca verilmiþtir.

496
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

78. NEBE' (HABER) SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Üstünüzde yedi saðlam/aþýnmaz kurduk.

12. Ayet (EHY meali)


Üstünüze yedi saðlam bina (gök) çattýk.

Ayetlerde göklerin sayýsý yedi olarak net bir þekilde verilmiþken, yerlerin
sayýsý açýk bir þekilde bildirilmemiþtir. Bu yedi gök, üzerinde yaþadýðýmýz
yerin ve altý cennetin üzerindeki göklerdir.

55. RAHMAN (RAHMETÝ BOL OLAN) SURESÝ

46. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinin makamýndan korkan kimseye iki cennet var.
46. Ayet (EHY meali)
Rabbinin makamýndan korkan kimselere iki cennet vardýr;

62. Ayet (YNÖ meali)


Ýkisinden baþka, iki cennet daha var.
62. Ayet (EHY meali)
Ötelerinden (bu ikisinden baþka) iki cennet daha vardýr;

9. TEVBE (TÖVBE) SURESÝ

72. Ayet (YNÖ meali)


Allah, mümin erkeklerle mümin kadýnlara, altýndan ýrmaklar akan cennetler vaat
etmiþtir. Sürekli kalacaklardýr orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barýnaklar
vaat etmiþtir. Allah'ýn bir hoþnutluðu ise hepsinden büyüktür. Ýþte budur o büyük
baþarý/o büyük kurtuluþ.

72. Ayet (EHY meali)


Allah, inanan erkeklere ve diþilere, sonsuza dek kalmak üzere altýndan ýrmaklar
akan cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel güzel meskenler va'detti. Allah'ýn bir
hoþnutluðu ise hepsinden büyüktür. Ýþte asýl büyük mutluluk da budur.

497
Cennetler arasýnda en güzeli Firdevs’dir. Buna ulaþmak ise mümin olmanýn
yanýnda yardým etmeye ve barýþa yönelik iþler yapmakla mümkündür.

18. KEHF SURESÝ

107. Ayet (YNÖ meali)


Ýman edip hayra ve barýþa yönelik iþler yapanlara gelince, onlarýn konuk evleri
Firdevs cennetleri olacaktýr.

107. Ayet (EHY meali)


Ýman edip güzel güzel iþler yapan kimselere gelince,onlar için Firdevs cennetleri
bir konukluk olmuþtur.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

17. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattýk! Ve biz yaratýlýþtan/
yaratýlmýþlardan gafil de deðiliz.

17. Ayet (EHY meali)


Gerçekte Biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattýk ve yaratmaktan habersiz deðiliz.

Üzerimizde var edilmiþ yedi yol, yerden ilk cennete ve ondan diðer cen-
netlere giden yollardýr/geçiþlerdir. Yedinci ve son yol da, Allah katýna yani
arþa yükselebilmektir. Bu durum; herkesin seçmiþ olduðu yaþam biçimiyle
kendi yerini kendisinin hak edebileceði bir sýnav sürecidir.

Cehennemin de yedi kapýsý vardýr. Bunun sebebi farklý hatalar/suçlar için


farklý cezalar olmasýdýr. Bugün de farklý cezalar olduðu gibi.

15. HÝCR (BÝR TOPLULUÐUN ADI) SURESÝ

43. Ayet (YNÖ meali)


Cehennem onlarýn tümünün þaþmaz buluþma yeridir.
43. Ayet (EHY meali)
Kesinlikle bunlarýn topuna va'dedilen yer, cehennemdir.

498
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

44. Ayet (YNÖ meali)


Yedi kapýsý vardýr onun. Her kapýya onlardan bir bölük ayrýlmýþtýr.
44. Ayet (EHY meali)
Onun yedi kapýsý vardýr. Her kapýya, onlardan bir grup ayrýlmýþtýr.

Cennet ve cehennem Allah dilediði sürece kalacaktýr.

11. HÛD SURESÝ

106. Ayet (YNÖ meali)


Bahtsýzlýða düþenler ateþ içindedir. Çok ýstýraplý bir soluyuþ ve hýçkýrýþlarý vardýr
orada.
106. Ayet (EHY meali)
Mutsuzlar, ateþdedirler; çok feci bir soluyuþlarý ve hýçkýrýklarý vardýr orada.

107. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinin dilemesi hariç, gökler ve yer durdukça onlar orada hep kalacaklardýr.
Rabbin, dilediðini öyle bir yerine getirir ki!...
107. Ayet (EHY meali)
Onlar orada gökler ve yer durdukça sürekli kalacaklardýr. Ancak Rabbin dilediði
süre baþka; çünkü Rabbin, dilediðini yapandýr.

108. Ayet (YNÖ meali)


Mutluluða erdirilenlere gelince, onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi hariç,
gökler ve yer durdukça onlar, hep orada kalacaklardýr. Kesintisiz bir lütuf olarak...
108. Ayet (EHY meali)
Ama mutlu olanlar cennetdedirler, Rabbinin dilediði süreden baþka, gökler ve yer
durdukça onlar orada ebedi kalacaklardýr; kesintisiz bir lütuf olmak üzere.

Ýnsanlar, kendi iradeleriyle seçtikleri yaþamlarýyla kötülüklerden ve yanlýþ


davranýþlardan arýnýp güvenilir olduklarýnda veya cehennem azabýndan
sonra akýllarý baþlarýna geldiðinde, kademe kademe ulaþmayý hak edebile-
cekleri yer arþ, yani Allah katýdýr. Kendi iradelerimizle arýnma sona
erdiðinde cennet ve cehennem de görevlerini tamamlamýþ olacaktýr.

499
Ayetlerde yer ve arz þeklinde adlandýrmalar olmakla birlikte, var edilen yer
sayýsý ile ilgili bilginin verildiði sadece bir ayet vardýr.

65. TALÂK (BOÞAMA,BOÞANMA) SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Allah O'dur ki, yedi göðü ve yerden de onlarýn benzerini yaratmýþtýr. Emir/iþ ve
oluþ onlar arasýnda sürekli iner ki, Allah'ýn her þeye kadir olduðunu ve Allah'ýn
bilgi bakýmýndan her þeyi kuþattýðýný bilesiniz.

12. Ayet (EHY meali)


Allah ki, yedi gök yaratmýþtýr, yerden de onlarýn bir mislini. Allah'ýn herþeye kadir
olduðunu ve Allah'ýn, bilgisiyle herþeyi kuþattýðýný bilesiniz diye, (bunlarýn)
aralarýndan emir inip duruyor.

Ýlk akýl edilen soru; niçin ‘yedi göðü ve yedi yeri yaratmýþtýr’ þeklinde
açýkça belirtilmemiþ olduðudur? Ayetdeki ‘onlarýn’ ifadesi çoðul olduðu
için bu söz yedi göðü tanýmlamaktadýr. Fakat ‘benzerlerini’ denilmeyip
‘benzerini’ þeklinde tekil olarak ifade edildiði için yedi tane de yer var
edilmiþtir anlamý da çýkmamaktadýr. Eðer ‘benzerini’ kelimesiyle göklerin
sayýsýnýn kastedildiði kabul edilirse o zaman yer ve altý cennet olmak üzere
toplam yedi yer vardýr. Fakat ‘benzer’ olma durumu sayýlar için kullanýlan
bir tanýmlama deðildir. Bir sayý diðerinin ya aynýsýdýr ya da baþka bir sayýdýr.
Burada kullanýlan ‘benzerini’ tanýmlamasý, var edilen iki yerin fiziksel özel-
likler ve görünüþ olarak benzer olduklarýný anlatmaktadýr. Göklerin ve
yerin var edilmesiyle üzerinde yaþam oluþan iki ‘yer’ var olmuþtur ve bu
durum da ancak karþýtmadde ve paralel evrenler kavramý ile açýklanabilir.

55. RAHMAN SURESÝ

17. Ayet (YNÖ meali)


Ýki doðunun Rabbi de O'dur, iki batýnýn Rabbi de.

17. Ayet (EHY meali)


(O) hem iki doðunun Rabbi, hem iki batýnýn Rabbidir;

500
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Doðu ve Batý’nýn ikiþer tane olmasý, göklerin ve yerin var edilmesi anýnda,
üzerinde yaþam oluþan yer sayýsýnýn da iki olduðunu anlatmaktadýr. Yerin
benzeri olan, yani üzerinde yaþam olan diðer yer cennetdir. Cennet de bir
‘yer’ olarak, üzerinde yaþadýðýmýz yerin, karþýtmadde oluþumu þartý olarak
var olmuþ olan karþýlýðýdýr/benzeridir. Altý cennet; üzerinde yaþamakta
olduðumuz yerin benzeri olan ‘yer’i/ ‘cennet’i, birbirlerini göremeyecekleri
þekilde, altý farklý boyutta paylaþan yaþam ortamlarýdýr, paralel evrenlerdir.

81. TEKVÎR (BÜKÜP DÜRME) SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Cennet yaklaþtýrýldýðýnda,

13. Ayet (EHY meali)


cennet yaklaþtýrýldýðýnda,

Kýyamet günü cennet üzerinde yaþadýðýmýz yere yaklaþtýrýlacaktýr.


‘Cennetler’ yaklaþtýrýlacak denilmemiþtir, ‘cennet’ denilmiþtir.

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

133. Ayet (YNÖ meali)


Rabbinizden bir baðýþlanmaya ve eni göklerle yer kadar olan cennete doðru yarýþýr
gibi koþuþun. O, takva sahipleri için hazýrlanmýþtýr.

133. Ayet (EHY meali)


Ve koþuþun Rabbinizden bir baðýþlanmaya ve takva sahipleri için hazýrlanmýþ eni
gökler ve yer geniþliðinde olan cennete.

Bu ayette cennetin, eni göklerle yer arasý kadar geniþlikte bir yer olduðu
bilgisi verilmiþtir. Bu büyüklüðün, var edilen maddenin ‘karþýtmadde’ özel-
liði gereði, üzerinde bulunduðumuz yerin de ilk var edildiði andaki
geniþliðine (çap’a deðil) eþit olduðu bilgisini vermektedir.

501
13. RA’D SURESÝ

41. Ayet (YNÖ meali)


Görmüyorlar mý ki biz o yerküreye geliyor, onu uçlarýndan eksiltiyoruz. Allah
hükmeder; O'nun hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabý çok çabuk görür O.

41. Ayet (EHY meali)


Görmüyorlar mý ki, biz yeri etrafýndan eksiltip duruyoruz? Ve Allah öyle hükmünü
icra eder ki, hükmünü deðiþtirecek yoktur. O çok hýzlý hesap görür.

Var edildiði günden bu yana yerde meydana getirilmiþ doðal olaylarla kýta-
lar kýsmen veya tamamen yükseltilen su seviyesinin altýnda kalmýþlardýr.
Doðal olarak kýtalar birbirlerinden ayrý kara parçalarý deðildir. Yer bir
bütündür ve su seviyesi yükseldikçe bir kýsmý daha su altýnda kalmaktadýr.

Yer, deve kuþu yumurtasý þeklinde var edilmiþ (ilimin bugün Pangae adýný
verdiði kaya), daha sonra yayýlarak kýtalar ortaya çýkarýlmýþtýr. Bir yumur-
tanýn masa üzerinde durabildiði þekilde uzayda durmaktadýr. Üzerinde
yaþadýðýmýz yer, uzayda, bir top gibi küresel durumda deðil, yatay bir ‘yer’
olarak durmaktadýr.

79. NÂZÝÂT (ÇEKÝP KOPARANLAR,YAY ÇEKENLER) SURESÝ

30. Ayet (YNÖ meali)


Bundan sonra da yeri yayýp deve kuþu yumurtasý biçiminde yuvarlattý.

30. Ayet (EHY meali)


Ondan sonra da yeryüzünü döþedi.

Bayatlamýþ/içi katýlaþmýþ yumurta suda batmaz.

Üzerinde dolaþtýðýmýz kýtalar bir kürenin yüzeyi durumunda bir yer


deðildir. Atlaslarda gördüðümüz ‘yer’ haritalarý karþýdan deðil üstten
görünüþtür. Yer de arþ gibi su üzerindedir. Yerin uzaydan görünüþü olarak
yayýnlanan fotoðraflar hep yukardan ve ‘balýk gözü’ denilen objektif sis-
temiyle çekilmiþ, görüntünün daireselleþmesine/dýþ bükey olarak algýlan-
masýna sebep olan görüntülerdir. Yerin çevresi ve altý tamamen sudur.

502
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

11. HÛD SURESÝ

7. Ayet (YNÖ meali)


O, odur ki, gökleri ve yeri altý günde yaratmýþtýr. O'nun arþý da su üzerinde idi.
Böyle yapmasý, iþ ve davranýþ yönünden hanginizin daha güzel olduðunu belir-
lemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuþkusuz, sizler ölümden sonra diriltile-
ceksiniz!" dediðinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle þöyle derler: "Bu apaçýk
bir büyüden baþka þey deðildir."

7. Ayet (EHY meali)


O, hanginizin daha güzel davranacaðý hususunda sizi imtihan etmek için gökleri
ve yeri attý günde yarattý; Arþý su üstünde idi. Böyle iken Allah bilir ya, sen onlara:
" Siz öldükten sonra diriltileceksiniz." dersen, küfredenler kesinlikle: " Bu apaçýk
aldatmadan baþka birþey deðildir!" derler.

Ayetde ‘... arþý da su üzerinde idi.’ denilirken ‘da’ eki ayrý yazýlmýþtýr. Yani
yer de arþ gibi su üzerindedir. Üzerinde yaþadýðýmýz yer de arþ gibi taþýn-
maktadýr.

Üzerinde yaþadýðýmýz yer; kuzeyden güneye, Doðu’dan Batý’ya bombeli


þekilde bir ‘yer’dir, küresel deðildir. Güney kutbunda yaþayanlarýn baþ aþaðý
durumda dolaþýyor olmamasýnýn sebebi budur.

Uzaydan ve karþýdan doðru çekilmiþ bir fotoðrafta, yerin üstünde gece


olduðu durumda, altýnýn tamamen aydýnlýk ve su olduðu görülmektedir.

Üzerinde farklý yükseklikler ve çukurluklarýn olduðu yatay durumda bir


‘yer’ olduðu için, ortamýn aydýnlýk ve karanlýk oluþunun, yerin sözde kendi
ekseni etrafýnda dönmesiyle bir ilgisi olmadýðý ortaya çýkmaktadýr. Çünkü
küresel þekilde olmayýp bir ‘yer’ olduðundan, yerin her bölgesi sürekli
Güneþ ýþýklarýna maruz kalacaðýndan, yer dönüyor olsaydý bile hiçbir
zaman karanlýk olmazdý. Bu durumda, yerin kendi ekseni etrafýnda dön-
mediði de bir baþka doðru bilgidir.

503
21. ENBÝYA SURESÝ

33. Ayet (YNÖ meali)


O odur ki, geceyi, gündüzü, Güneþ'i ve Ay'ý yarattý. Her biri bir yörüngede
yüzmektedir.

30. Ayet (EHY meali)


Oysa, geceyi, gündüzü, güneþi ve ayý yaratan O'dur; bunlarýn herbiri birer
yörüngede yüzüyorlar.

Bu ayetde gece, gündüz, Güneþ ve Ay’ýn yörüngeleri olduðu, yani hareket


halinde olanlarýn bunlar olduðu bilgisi verilmiþtir. Gece ve gündüz, birer
varlýklarý olan Güneþ ve Ay ile birlikte anýlarak onlarýn da var edildik-
lerinin, yani ayrý birer varlýk yapýlarý olduðu bilgisi verilmiþtir. Kur’an’da
hiçbir ayetde üzerinde yaþadýðýmýz yerin de bir yörüngesi olduðuna dair bir
bilgi yoktur. Sadece daðlarýn da bulutlar gibi gezdiði bilgisi verilmiþtir.

27. NEML SURESÝ

88. Ayet (YNÖ meali)


Sen daðlara bakar da onlarý donuk-durgun görürsün. Oysaki onlar, bulutlarýn
dolaþtýðý gibi dolaþmaktadýr. Her þeyi güzel ve yerli yerinde yapan Allah'ýn
sanatýdýr bu! Yaptýklarýnýzdan gereðince haberdardýr O!

88. Ayet (EHY meali)


Bir de o daðlarý görür, onlarý sabit sanýrsýn; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider.
Bu, herþeyi sapasaðlam yaratmýþ olan Allah'ýn sanatýdýr. O, þüphesiz bütün yap-
týklarýnýzdan haberdardýr.

Bulutlarýn sabit bir yörüngesi yoktur. Kaldý ki sadece daðlar yeri ifade
etmez. Daðlarýn geziyor olmasý; yerin var edildiði günden beri devam
etmekte olan, kýtalarýn hareket halinde olmasýdýr. Yer sabitdir, ne Güneþ
etrafýnda ne de kendi düþey ekseni etrafýnda dönmemektedir.

Güneþ ve Ay, yere farklý uzaklýklarda ve hýzlarda, Doðu’dan Batý’ya doðru,


yatay durumdaki yerin etrafýnda dönmektedirler. Ay, yere daha yakýn ve
daha düþük bir hýzla, Güneþ daha uzak ve daha uzun bir yörüngede çok

504
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

daha yüksek bir hýzla yer etrafýnda dönmektedir. Ay, Güneþ’in gerisinde ve
Güneþ’i izlemektedir.

91. ÞEMS (GÜNEÞ) SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun Güneþ'e ve ýþýðýnýn parladýðý kuþluk vaktine,
1. Ayet (EHY meali)
Andolsun güneþe ve parýltýsýna,
2. Ayet (YNÖ meali)
Onu izlediðinde Ay'a,
2. Ayet (EHY meali)
ona uyduðunda aya,

Güneþ batarken ilk önce alt kýsmý, yarýsý ve sonra da tamamý gözden kay-
bolur, ve Güneþ’in bu görünüþleri ufuk çigisinde yatayda oluþmaktadýr
(þekil A). Eðer üzerinde yaþadýðýmýz yer, bir kürenin yüzeyi durumunda
olsaydý, Güneþ karþýmýzda ve, ortamýn aydýnlýk ve karanlýk oluþunun sebe-
bi yerin kendi etrafýnda dönmesi olsaydý, Güneþ’in bu görünüþleri; meselâ
yarýsý doðmuþken veya yarýsý batmýþken, bu durumu, Güneþ’in düþeyde yarýsý
olacak þekilde gözlemlememiz gerekmez miydi?(þekil B).

Þekil A Þekil B

YER YER

Madem ‘yer’ de Güneþ ve Ay gibi küresel, niçin Ay’ýn ‘yarým Ay’ halini
yazýn düþeyde yarýsý, kýþýn yatayda yarýsý olacak þekilde görüyoruzda,
Güneþ’i batarken hep yatayda yarýsý olacak þekilde gözlemliyoruz?

505
Ayrýca eðer yer, uzayda yatay olarak deðilde bir kürenin yüzeyi gibi duru-
yor ve Güneþ karþýmýzda olsaydý, herkes Güneþ’i karþýsýnda ve yerde bulun-
duðu bölgeye göre farklý seviyelerde ama gün boyunca, doðuþundan batýþý-
na kadar, yatayda hep ayný hizada gözlemlerdi. Güneþ’in yükseldiði ve
sonra alçaldýðý gözlenmezdi. Güneþ’in her hangi bir yerde ilk görüldüðü
anda, düþeyde o yere olan dik uzaklýðý (Güneþ’in yerden yüksekliði),
batana kadar deðiþmezdi. Kuzey kutbunda yaþayanlarýn Güneþ’i görmek
için baþlarýný göðe kaldýrmalarý gerekmezdi, karþýya bakmalarý yeterli olur-
du. Güney kutbunda yaþayanlarýn da Güneþ’i hep baþ aþaðý durumda
görmeleri gerekirdi. Üzerinde yaþadýðýmýz yer uzayda yatay durumda dur-
duðu için, Doðu’dan Güneþ’in yükselmesi ve Batý yönünde aþaðýya doðru
kayýp batmasý gözlenmektedir.

17. ÝSRA SURESÝ

78. Ayet (YNÖ meali)


Güneþin kaymasýndan/aþaðý sarkmasýndan, gecenin kararmasýna kadar namazý/
duayý yerine getir. Sabah Kur'an'ýný da gözet. Çünkü sabah Kur'an'ý tanýklarca
izlenmektedir.

78. Ayet (EHY meali)


Güneþin kaymasýndan, gecenin kararmasýna kadar namazý güzel kýl; bir de
kýraatýyle seçkin olan sabah namazýný; çünkü sabah Kur'an'ý gerçekten þahitlidir.

Doðru olan durum þudur; yer sabittir. Güneþ ve Ay, uzay boþluðunda yatay
olarak durmakta olan yerin etrafýnda, Doðu’dan Batý’ya, farklý uzunlukta-
ki yörüngelerinde dönmektedirler.

Güneþ’in ayný zamanda kuzey-güney


yönünde tekrar eden hareketinde
ekvator üzerinden geçiþi esnasýndaki 1
aylýk süre, yer üzerinde her yerde
karanlýk ve aydýnlýk sürelerinin eþit
olduðu dönemdir ve iþte bu 1 aylýk
süre, yerdeki tüm insanlarýn ayný anda
oruç tutabileceði aydýr.

506
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Þekilde görüldüðü gibi, Güneþ, Doðu-Batý yönündeki yörüngesinde yerin


etrafýnda dönerken, ayný zamanda yörünge düzlemi açý yaparak altý aylýk
bir periyotda, kuzey-güney yönünde de hareket etmektedir.

* “Gökkuþaðý, yaðmurlu günlerde havada bulunan sayýsýz su damlacýklarý


tarafýndan oluþturulmaktadýr. Güneþ’ten gelen ýþýnlarýn küresel su
damlacýklarý içinde kýrýlarak, birkaç iç yansýmadan sonra dýþarý farklý bir
yönde çýkmasýndan kaynaklanmaktadýr. Gökkuþaðýnýn görülebilmesi için
Güneþ’in, ufuk çizgisinin en fazla 42° üzerinde olmasý gerekir.” Eðer yer
küresel þekilde, aydýnlýk ve karanlýk yerin kendi etrafýnda dönmesiyle
oluþuyor olsaydý, Güneþ’in yükselip alçalmasý diye bir durum oluþmayacaðý
için, Güneþ ýþýnlarýnýn yere geliþ açýsýnda düþeyde farklýlýklar oluþmazdý.
Böyle bir durumda da, gökkuþaðý oluþumu için, ‘Güneþ’in ufuk çizgisinin en
fazla 42° derece üzerinde olmasý gerekir’ gibi fiziksel bir þart gerekmezdi.
*“Gökkuþaðýnýn oluþtuðu yer, Güneþ ýþýnlarýnýn gittiði doðrultunun 40°
civarýndaki yönlerdir.” Eðer yer küresel þekilde ve dönüyor olsaydý, bu
durumda Güneþ yükselip alçalmayacaðý ve düþeyde Güneþ ýþýnlarýn geliþ
açýsýnda bir farklýlýk olmayacaðý için, ‘gökkuþaðýnýn oluþtuðu yer, Güneþ ýþýn-
larýnýn gittiði doðrultunun 40° civarýndaki yönlerdir’ gibi bir çeþitlilik de
göstermez, Güneþ ýþýklarýnýn yayýldýðý yönde hep ayný açýyla oluþurdu.

Güneþ karþýmýzda olmayýp üzerimizde döndüðüne ve yer kendi ekseni


etrafýnda dönmediðine göre, aydýnlýk ve karanlýk nasýl oluþmaktadýr?

Her þeyden önce gece ve gündüzün bir durum/hâl olmadýðýnýn anlaþýlmasý


gerekiyor. Durum/hâl olan aydýnlýk ve karanlýktýr. Gece ve gündüz ise birer
varlýktýr. Gezegenler gibi, atmosfer gibi var edilmiþlerdir, varlýklarý vardýr.

40. MÜMÝN SURESÝ

61. Ayet (YNÖ meali)


Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattý. Gündüzü de aydýnlýk kýldý.
Þu bir gerçek ki, Allah, insanlara her halde lütufkâr davranýyor fakat insanlarýn
çoklarý þükretmezler.
* Tayfun Vural, BÝLÝM VE TEKNÝK, Þubat 2002

507
61. Ayet (EHY meali)
Allah O'durki, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattý, göz açýcý olarak da
gündüzü! Doðrusu Allah, insanlara karþý bir lütuf sahibidir. Fakat insanlarýn çoðu
þükretmezler.

41. FUSSILET SURESÝ

37. Ayet (YNÖ meali)


Gece ve gündüz, Güneþ ve Ay onun ayetlerindendir. Eðer sadece Allah'a kul-
luk/ibadet ediyorsanýz, Güneþ'e, Ay'a secde etmeyin; onlarý yaratan Allah'a secde
edin!

37. Ayet (EHY meali)


Gece ile gündüz ve güneþ ile ay, O'nun (kudretinin) delillerindendir. Güneþe ve
aya secde etmeyin de onlarý yaratan Allah'a secde edin, gerçekten O'na ibadet
edecekseniz!

17. ÝSRAÝLOÐULLARI SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Biz, geceyi ve gündüzü iki ayet yaptýk; sonra gecenin ayetini silip gündüzün ayeti-
ni gösterici yaptýk ki, Rabbinizden bir lütuf isteyesiniz, yýllarýn sayýsýný ve hesabý
bilesiniz. Biz her þeyi ayrýntýlý bir biçimde açýkladýk.

12. Ayet (EHY meali)


Oysa Biz geceyi, ve gündüzü iki delil yaptýk; sonra gece delilini silip gündüz delilin!
gösterici yaptýk ki, Rabbinizden lütuf ve ihsan isteðinde bulunasýnýz; bir de yýllarýn
sayýsýný ve hesabýný bilesiniz. Artýk herþeyi ayrýntýlý olarak anlattýk.

Yukarýdaki ayetlerde gece, gündüz, Güneþ ve Ay bir tutularak Allah’ýn


ayetlerinden/kanýtlarýndan olduðu belirtilmiþtir. Gece ve gündüz de var
edilmiþ varlýklardýr, Güneþ gibi, atmosfer gibi. Gündüzün yapýsý ýþýðý geçi-
ren, gecenin yapýsý ise Güneþ ýþýðýný geçirmeyen ya da yansýtan özelliðe
sahiptir. Her var edilenin eþ var edilmiþ olmasý gibi, gece ve gündüz de zýt
özelliðe sahip bir çifttir. Siyah ve beyaz gibi.

508
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

92. LEYL SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun bürüyüp örttüðü zaman geceye,
1. Ayet (EHY meali)
Andolsun bürürken o geceye,

2. Ayet (YNÖ meali)


Ve parýldadýðý zaman gündüze,
2. Ayet (EHY meali)
açýldýðý zaman o gündüze,

3. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun erkeði de diþiyi de yaratana,
3. Ayet (EHY meali)
erkeði ve diþiyi yaratana ki,

3. ÂLÝ ÝMRAN SURESÝ

27. Ayet (YNÖ meali)


"Geceyi gündüzün içine sokarsýn, gündüzü de gecenin içine sokarsýn. Diriyi ölü-
den çýkarýrsýn, ölüyü diriden çýkarýrsýn. Dilediðini hesapsýzca rýzýklandýrýrsýn."

27. Ayet (EHY meali)


Geceyi gündüzün içine sokarsýn, gündüzü de gecenin içine sokarsýn. Ölüden diri
çýkarýrsýn, diriden ölü çýkarýrsýn. Dilediðine de sayýsýz rýzýk verirsin.

Gece ve gündüzün birbirleri içine girmeleri, birer varlýk olan ruh ve bedenin
birbirleriyle olan iliþkileriyle eþ tutulmuþtur. Gece ve gündüz de var edilmiþ
birer varlýktýrlar.

10. YÛNUS SURESÝ

6. Ayet (YNÖ meali)


Þu bir gerçek ki, geceyle gündüzün birbiri ardýnca deðiþip durmasýnda, Allah'ýn
göklerde ve yerde vücut verdiði þeylerde, sakýnan bir topluluk için sayýsýz ayetler
vardýr.

509
6. Ayet (EHY meali)
Gece ile gündüzün birbiri ardýnca deðiþip durmasýnda ve Allah'ýn göklerde ve
yerde yarattýklarýnda sakýnan bir kavim için elbette birçok deliller vardýr.

67. Ayet (YNÖ meali)


O, odur ki, içinde durup dinlenesiniz diye sizin için geceye vücut verdi, gündüzü
de aydýnlýk kýldý. Hiç kuþkusuz, bunda, dinleyecek bir topluluk için ibretler vardýr.
67. Ayet (EHY meali)
O'dur, içinde durup dinlenesiniz diye sizin için geceyi meydana getiren, gündüzü
de göz açýcý yapan! Elbette bunda iþitebilecek bir kavim için birçok ibretler vardýr!

13. RA’D SURESÝ

3. Ayet (YNÖ meali)


Yeri uzatýp döþeyen ve onda oturaklý daðlar ve nehirler vücuda getiren O'dur.
Bütün meyvelerden kendi içlerinde ikiþer çift yaratmýþtýr O. Geceyi gündüze sarýp
bürümektedir O. Bütün bunlarda derin derin düþünecek bir topluluk için elbette
ayetler vardýr.

3. Ayet (EHY meali)


Yine O, Odur ki, yere bir uzantý verdi, orada oturaklý daðlar ve ýrmaklar yaptý ve
meyvelerin hepsinden onda iki çift yarattý; geceyi gündüze bürüyüp duruyor;
muhakkak bunda düþünen bir topluluk için deliller vardýr.

Yukarýdaki ayetlerde gece ve gündüz, var edilmiþ olan diðer varlýklarla bir-
likte anýlarak gece ve gündüzün de var edilmiþ olduklarý bilgisi verilmiþtir.

Gece ve gündüz, kubbe þeklindeki gökü(OSu) saran iki perde durumunda


oluþumlardýr/varlýklardýr. Atmosferin üstünde, gündüz perdesi ve gece
perdesi yerin etrafýndaki yörüngesinde dönmektedir. Basit anlatýmýyla,
evlerimizdeki tül perde ve ýþýk geçirmeyen kalýn perde özelliðindedirler.
Gece perdesinin tül perdenin üstüne çekilmesiyle karanlýk olmaktadýr.

510
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

38. SÂD SURESÝ

32. Ayet (YNÖ meali)


Dedi: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim." Nihayet Güneþ perde
ardýna çekildi.

32. Ayet (EHY meali)


"Ben, at sevgisine, Rabbimi anmaktan ötürü tutuldum." Nihayet (atlar) hicaba
gizlendi (ahýrlara çekildi veya koþuda gözden kayboldular.).

24. NÛR SURESÝ

44. Ayet (YNÖ meali)


Allah, gece ile gündüzü evirip çeviriyor. Gözleri olanlar için bunda elbette bir ibret
vardýr.

44. Ayet (EHY meali)


Allah gece ile gündüzü ardarda çeviriyor. Þüphe yok ki, bunlarda gözü olanlar için
kesin bir ibret vardýr.

25. FURKAN (IÞIKLA KARANLIÐI,DOÐRUYLA EÐRÝYÝ AYIRAN) SURESÝ

62. Ayet (YNÖ meali)


Geceyle gündüzü, öðüt almak isteyenlerle þükretmek isteyenler için, birbirini izler
hale getiren O'dur.

62. Ayet (EHY meali)


Yine O, düþünmek veya þükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardýn-
ca getirdi.

31. LUKMAN (Hz.LOKMAN) SURESÝ

29. Ayet (YNÖ meali)


Görmedin mi, Allah geceyi gündüzün içine sokuyor, gündüzü de gecenin içine
sokuyor. Güneþ'i ve Ay'ý bir emre boyun eðdirmiþ. Hepsi belirlenmiþ bir süreye
doðru akýp gidiyor. Kuþkusuz, Allah, yapmakta olduklarýnýzdan haberdardýr.

511
29. Ayet (EHY meali)
Görmedin mi Allah geceyi gündüze sokuyor gündüzü de geceye sokuyor. Güneþ
ile ayý da emrine amade kýlmýþ. Herbiri belirli süreye doðru akýp gidiyor. Gerçekten
Allah yaptýklarýnýzdan haberdardýr.

39. ZÜMER SURESÝ

5. Ayet (YNÖ meali)


Gökleri ve yeri hak olarak yaratmýþtýr. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor;
gündüzü de gecenin üstüne sarýp dürüyor. Güneþ'i ve Ay'ý bir buyruða boyun
eðdirmiþtir. Hepsi, belirlenmiþ bir süreye kadar akar gider. Gözünüzü açýn; Azîz'dir
O, Gaffâr'dýr.

5. Ayet (EHY meali)


Gökleri ve yeri hak ile yarattý. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de
gecenin üzerine dolar. Güneþi ve ayý buyruðu altýna almýþtýr. Her biri belli bir süre-
ye kadar akýp gitmektedir. Ýyi bil ki O, aziz ve çok baðýþlayandýr.

92. ZÜMER SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun bürüyüp örttüðü zaman geceye,

1. Ayet (EHY meali)


Andolsun bürürken o geceye,

2. BAKARA SURESÝ

164. Ayet (YNÖ meali)


Þu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratýlýþýnda, gece ile gündüzün birbiri ardýnca
geliþinde, insanlarýn yararý için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ýn gökten suyu
indirip onunla, ölümünden sonra topraðý dirilterek üzerine tüm canlýlardan yay-
masýnda, rüzgârlarýn bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasýn-
da bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklýný iþleten bir topluluk için sayýsýz izler-
iþaretler-ibretler vardýr.

512
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

164. Ayet (EHY meali)


Þüphesiz, göklerin ve yerin yaratýlýþýnda, gece ile gündüzün birbiri ardýnca geliþinde,
insanlara yarar þeylerle denizde akan gemide, Allah'ýn yukarýdan bir su indirip
onunla topraðý ölmüþken diriltmesinde, üzerinde deprenen hayvanlarý yaymasýnda,
rüzgârlarý deðiþtirmesinde, gökle yer arasýnda boyun eðmiþ bulutta akýllý olan bir
topluluk için elbette Allah'in birliðine deliller vardýr.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

80. Ayet (YNÖ meali)


O hayat veriyor, O öldürüyor. Gece ile gündüzün birbiri ardýnca geliþi O'nun için.
Hâlâ aklýnýzý kullanmayacak mýsýnýz?

80. Ayet (EHY meali)


Hayat veren ve öldüren O'dur; gece ile gündüzün deðiþmesi de O'nun eseridir. Artýk
akýllanmayacak mýsýnýz?

Yukarýdaki ayetlerde verilen bilgide, gece ve gündüz için ‘birbiri ardýnca


geliþi’ ifadesi kullanýlmýþtýr. ‘Gelmek’ hareketi, ‘olmak’ ile fiziksel olarak
ayný þey deðildir. Karanlýk ve aydýnlýk ‘olur’, gece ve gündüz ‘gelmek’te-
dirler, yani hareket halinde olan varlýklardýr.

Yerin uzaydan ve karþýdan doðru çekilmiþ görüntülerinde, yerin üstünde


aydýnlýk olduðu durumda altýnýn tamamen karanlýk olduðu görülmektedir.
Eðer yer küresel þekilde ve Güneþ ýþýklarý karþýdan geliyor olsaydý, yerin
düþeyde ön tarafý aydýnlýk, arka tarafýda yine düþeyde karanlýk olacak þe-
kilde görünürdü. Fakat yarý yarýya oluþan aydýnlýk ve karanlýk durumu
düþeyde deðil yatayda oluþmaktadýr. Gece ve gündüz perdeleri, yerin
üstünde yaþadýðýmýz için, ön ve arka olarak deðil, üstümüzde ve altýmýzda
dönecek þekilde var edilmiþlerdir.

Gece/ýþýðý geçirmeyen ve gündüz/ýþýðý geçiren özelikte perdeler olarak var


edilen gök(OS), Doðu’dan Batý’ya doðru olan yörüngesinde atmosfer
etrafýnda dönmektedir.

513
86. TÂRIK(TÂRIK YILDIZI, TOKMAK GÝBÝ VURAN) SURESÝ

11. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun o, dönüþle/döndürümle dolu göge,

11. Ayet (EHY meali)


Andolsun o dönüþlü göge,

73. MÜZZEMMÝL (ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN, KÖÞESÝNE ÇEKÝLEN) SURESÝ

20. Ayet (YNÖ meali)


Hiç kuþkun olmasýn, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden
daha azýný, yarýsýný, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir
grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye baðlamýþtýr. Sizin onu kuþata-
mayacaðýnýzý bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni
okuyun. Sizden hastalar olacaðýný bildi. Bir kýsmýnýn yeryüzünde dolaþýp Allah'ýn
lütfundan bir þeyler isteyeceklerini, diðer bir kýsmýnýn da Allah yolunda çarpýþa-
caklarýný bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazý/duayý yerine
getirin! Zekâtý verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için
önden gönderdiðiniz iyiliðin, Allah katýnda hayrýný daha çok, ödülünü daha büyük
olarak bulacaksýnýz. Allah'tan af dileyin. Hiç kuþkusuz, Allah çok affedici, çok
esirgeyicidir.

20. Ayet (EHY meali)


Gerçekten Rabbin biliyor ki sen, muhakkak gecenin üçte ikisine yakýnýný, yarýsýný
ve üçte birini ibadetle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da (böyle yapýy-
or). Oysa geceyi, gündüzü Allah takdir eder. Sizin bundan ötesini baþaramaya-
caðýnýzý bildiði için size lütuf ile muamelede bulundu. Bundan böyle Kur'an'dan
kolayýnýza geleni okuyun; O, içinizden hastalarýn olacaðýný, diðer bir kýsmýnýn
Allah'ýn lütfundan bir kar aramak üzere yeryüzünde yol tepeceklerini, diðer bir
kýsmýnýn da Allah yolunda çarpýþacaklarýný bilmektedir; O halde o (Kur'an)dan
kolayýnýza geleni okuyun; namazý kýlýn, zekatý verin ve Allah'a karz-ý hasen verin!
Kendi hesabýnýza hayýr olarak ne (iyilik) yapýp gönderirseniz, onu Allah yanýnda
daha hayýrlý ve karþýlýk olarak daha büyük bulacaksýnýz. Allah'tan baðýþlanma
dileyin! Þüphesiz ki Allah, çok baðýþlayan, çok merhamet edendir.

514
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Kur’an’da ‘kuþatmak’ sözü, ilime sahip olma anlamýnda kullanýlmýþtýr. Bin


dört yüz sene önce insanlarýn atmosfer üzerine çýkarak yerin dönmediðini,
ölçüye baðlanmýþ olan gece ve gündüzün varlýk yapýlarýný anlama olasýlýk-
larý olmamasý sebebiyle bu þekilde belirtilmiþtir. Bundan dolayý tövbe
kapýsýnýn þu ana kadar kapanmamýþ olmasý da, Allah’ýn, yaþamýn bir rast-
lantý olduðuna dair insanlarý kandýrmaya çalýþanlara inanmýþ olanlara
verdiði bir þanstýr. Muhtemelen de son þans.

91. ÞEMS SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun Güneþ'e ve ýþýðýnýn parladýðý kuþluk vaktine,
1. Ayet (EHY meali)
Andolsun güneþe ve parýltýsýna,

2. Ayet (YNÖ meali)


Onu izlediðinde Ay'a,
2. Ayet (EHY meali)
ona uyduðunda aya,

3. Ayet (YNÖ meali)


Onu iyice açtýðý vakit gündüze,
3. Ayet (EHY meali)
onu açýp ortaya çýkardýðýnda gündüze,

4. Ayet (YNÖ meali)


Ve onu sarýp sarmaladýðý zaman geceye.
4. Ayet (EHY meali)
onu sardýðýnda geceye,

Bu ayetde, birer yörüngeye sahip olan gece, gündüz, Güneþ ve Ay’ýn sýrala-
masý verilmiþtir. Doðu’dan Batý’ya olmak üzere Güneþ, Ay, gündüz ve gece
sýralamasý ile yörüngelerinde dönmektedirler. En üst seviyede Güneþ, aþaðý
bir seviyede Ay, atmosferin hemen üzeride gündüz ve gece perdelerinin
yörünge seviyesidir. Ne üzerinde yaþadýðýmýz yer ne de Ay kendi etrafýnda
dönmemektedir. Kutup bölgelerinde geceleri gökte meydana gelen parýltýlý
ýþýklar, Güneþ yerin alt tarafýndayken gece perdesinden sýzan/teðet geçen
Güneþ ýþýklarýdýr.

515
36. YÂSÎN SURESÝ

36. Ayet (YNÖ meali)


Þaný yücedir o Allah'ýn ki topraðýn bitirdiklerinden, onlarýn öz benliklerinden ve
nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmýþtýr.
36. Ayet (EHY meali)
Yüce ve münezzehtir o ki, herþeyden çiftler meydana getiriyor; yerin bitirdik-
lerinden, kendilerinden ve daha bilmeyecekleri neler, nelerden!

37. Ayet (YNÖ meali)


Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup alýrýz da onlar karanlýða
gömülüverirler.
37. Ayet (EHY meali)
Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü soyarýz (çekip alýrýz), bir de bakarlar
ki, karanlýða dalmýþlar.

38. Ayet (YNÖ meali)


Güneþ, kendine özgü bir durak noktasýna/bir durma zamanýna doðru akýp gidiyor.
Azîz, Alîm olanýn takdiridir bu.
38. Ayet (EHY meali)
Güneþ de, (bir delildir ki) kendisine mahsus bir karargah için akýp gidiyor, iþte bu,
güçlü ve herþeyi bilen (Allah) ýn takdiridir.

39. Ayet (YNÖ meali)


Ay'a gelince, biz onun için de bir takým durak noktalarý/birtakým evreler
belirledik. Nihayet o, eski hurma sapýnýn eðrilmiþi gibi geri döner.
39. Ayet (EHY meali)
Aya da; ona da bir takým menziller tayin etmiþizdir, nihayet dönmüþ (dolanmýþ)
eðri bir hurma dalý gibi olmuþtur.

40. Ayet (YNÖ meali)


Güneþ'in Ay'a ulaþýp çatmasý gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez.
Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
40. Ayet (EHY meali)
Ne güneþin Aya (yetiþip) çatmasý kendisine (çarpmasý) yaraþýr, ne de gece
gündüzü geçer; herbiri birer felekte (yörüngede) yüzerler.

516
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Bu durum, Güneþ’li ve açýk bir günde Ay’ýn da, Güneþ’in Doðu’sunda


görünür olmasýndan anlaþýlmaktadýr. Belirlenmiþ yörüngeleri ve hýzlarý
olduðu için, daha hýzlý hareket ediyor olsa da Güneþ bir turunu tamamla-
yarak Ay’a yetiþemediði gibi, Ay da Güneþ’e yetiþip önüne geçememekte-
dir. Peki o zaman Güneþ tutulmasý nasýl oluþmaktadýr? Güneþ ve Ay, altlý
üstlü olarak yer etrafýnda döndüklerine ve yerin, Ay ile Güneþ arasýna gire-
bilme durumu olmadýðýna göre Ay tutulmasý nasýl oluþmaktadýr?Ay, Güneþ
ýþýnlarýný mý yansýtmaktadýr? Deðil, doðru olan durum bu deðildir.

6. EN’AM SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Gecenin ve gündüzün içinde yer alan her þey O'nundur. O, Semî'dir, her þeyi
duyar; Alîm'dir, her þeyi bilir.

13. Ayet (EHY meali)


Oysa gecede, gündüzde barýnan herþey O'nundur. Ýþiten ve bilen ancak O'dur.

Bu ayette özellikle ‘yerde veya, gökler ve yer arasýnda yer alan herþey’
denilmemiþtir. Gecenin ve gündüzün içinde yer alan herþey denilerek
ayýrým yapýlmýþtýr. Gece ve gündüzün, birer varlýk olarak var edilen göðün
yapýsýnýn içinde yer alanlar; bizlere, en uzak olduðu söylenilen yýldýzlardýr.
Yýldýzlar osun yapýsý içindedirler, uzay boþluðunda deðil. Atmosferin üzeri-
ne, uzaya çýkýldýðýnda yýldýzlar gözükmemektedir. Uzayýn, bir uzay aracý için-
den çekilen hiçbir fotoðrafýnda ve, Güneþ battýktan hemen sonra bile uzayýn
derinliklerine ulaþabilen teleskoplarla gözlem yapýldýðýnda dahi yýldýzlar
görülmemektedir. Gece perdesi üzerimize gelmeden yýldýzlar da üstümüze,
görebildiðimiz osa gelmemektedirler.

37. SAFFÂT SURESÝ

6. Ayet (YNÖ meali)


Biz o yakýn göðü bir süsle, yýldýzlarla süsleyip donattýk.

517
6. Ayet (EHY meali)
Bakýnýz Biz o dünya göðünü (yakýn göðü) bir zinetle, yýldýzlarla donattýk.

41. FUSSILET SURESÝ

12. Ayet (YNÖ meali)


Böylece onlarý, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göðe kendi iþ ve oluþunu
vahyetti. Ve biz, arza en yakýn göðü kandillerle ve bir korumayla donattýk. Ýþte
bunlar Azîz ve Alîm olanýn takdiridir.

12. Ayet (EHY meali)


Böylece onlarý iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulu-
nan meleklere) iþlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donat-
týk ve koruduk, iþte bu, hep o çok güçlü ve herþeyi bilenin takdiridir.

Yýldýzlarýn, yere en yakýn gökte(osda), kendi gökümüzde olduðu bilgisi


verilmiþtir.

15. HÝCR SURESÝ

16. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz gökte burçlar oluþturduk ve onu/onlarý, seyredenler için süsledik.

16. Ayet (EHY meali)


Þaným hakký için biz, gökte burçlar yaptýk ve onu seyredenler için süsledik.

Burçlarýn/takým yýldýzlarýn ‘gök’te olduðu bilgisi verilmiþtir, ‘gökler’de deðil.

Amerikan hava kuvvetlerinden emekli olan pilot yarbay Joe Kittinger


1960 yýlýnda özel kýyafetler ve helyum balonuyla atmosferin üzerine çýk-
mýþtýr. Kayýt etmiþ olduðu görüntülerde uzayýn karanlýk olduðu görülmek-
tedir ve kendisi de yýldýzlarý görmediðini söylemiþtir. Þu anda uzay
boþluðunda Güneþ sistemimizdeki gezegenler dýþýnda bizlerin bu özellikte
oluþturulmuþ gözlerimizle görebileceðimiz baþka birþey yoktur. Eðer yýldýz-
lar bizlere söylendiði kadar uzakta olsaydýlar, þehir ýþýðýnýn olmadýðý bir

518
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

ortamda göke bakýldýðýnda görünen tüm yýldýzlarýn ayný seviyede düz bir
hat boyunca görülmesi gerekirdi. Sözde o kadar uzakta olan yýldýzlarýn
daðýlýmý/yerleþimi kubbesel þekilde görülmezdi. Yani, milyonlarca kilomet-
re uzakta olduklarý söylenen yýldýzlar, gök kubbenin þeklini takip ederek
ufuk çizgisine kadar iniyor gözükmezdi. Düz bir hat boyunca ayný seviyede
gözükürdü, söylendiði kadar uzakta olsaydýlar. Yýldýzlar, Doðu’ dan Batý’ya
doðru hareket ederler, Güneþ ve Ay gibi. Eðer yer küresel þekilde olup
kendi ekseni etrafýnda dönüyor olsaydý, bizler de yer ile birlikte sözde
döndüðümüz için, yýldýzlarýn, yatayda dairesel bir yörünge boyunca hareket
ettiklerini gözlemlememiz gerekmez miydi? Yýldýzlar uzay boþluðunda
olmayýp göðün yapýsý içinde olduklarý için, gökle birlikte Doðu’ dan Batý’ya
doðru, þu an gözlemlediðimiz gibi düþeyde dairesel bir yörünge boyunca
hareket etmektedirler. Ayrýca eðer yýldýzlar sabit ve yer dönüyor olsaydý,
gece boyunca ayný yýldýzlar görülemezdi. Sözde üzerinde durduðumuz
küresel olan yer dönmesiyle görüþ alanýmýzý deðiþtireceði ve yýldýzlar sözde
küresel þekildeki dünyanýn arka tarafýnda kalacaðýndan, bizlerin gece
boyunca sürekli ayný yýldýzlarý görmesi mümkün olamazdý. Yer küresel
þekilde ve dönüyorsak, nasýl oluyorda güney kutbunda yaþayanlar da gece
boyunca kutup yýldýzýný görebilmekteler? Yer küresel þekilde olmayýp yatay-
da bir ‘yer’ olduðu için, tüm yýldýzlar gece boyunca görülebilmektedir.

Ay, Güneþ ýþýnlarýný yansýtmamaktadýr. Güneþ ýsý ve ýþýk kaynaðýdýr. Ay ise


sadece parýltý halinde ýþýk yayan bir yapýya sahipdir. Ay’a gidildiði ve oradan,
ýþýk tutulduðunda parýltýlar saçma özelliði olan bazalt taþýnýn getirildiði koca
bir yalandýr.

71. NÛH SURESÝ


16. Ayet (YNÖ meali)
"Ve Ay'ý, bunlar içinde bir nur yaptý ve Güneþ'i bir kandil haline getirdi."

16. Ayet (EHY meali)


Ayý içlerinde bir ýþýk, güneþi de bir lamba yapmýþtýr.

519
Eðer yer küresel þekilde olup, Ay yerin etrafýnda dönüyor ve Güneþ’ ýþýn-
larýný yansýtýyor olsaydý, gündüz Güneþ gökteyken Ay da ayný anda gökte
Güneþ’in Doðu’sunda pýrýl pýrýl görülmezdi. O anda tümüyle aydýnlýk
göründüðüne göre Güneþ ýþýnlarýný tam karþýdan alacak þekilde sözde küre-
sel þekilde olan ‘dünyanýn’ arka tarafýnda olmalýydý, Güneþ ile ayný tarafda
deðil. Ya da, yere daha yakýn olduðu için arkasýnda kalan Güneþ’le birlikte
gökte görünen Ay’ýn bize bakan yüzünün en azýndan bir kýsmýný karanlýk
veya koyu gölge halinde görmemiz gerekirdi. Eðer Ay’ýn gündüz vakti bu
þekilde aydýnlýk gözükmesinin sebebi söylendiði gibi yerden yansýyan
Güneþ ýþýnlarý ise, yerden yansýyan Güneþ ýþýnlarý niçin Güneþ tutulmalarý
baþladýðý andan itibaren Ay’ý aydýnlatmýyor ve bizler Güneþ tutulmalarý
süresince Ay’ý hep karanlýk görüyoruz?

Doðru durum þudur ki; bu gözlerimizle uzayda þu an görebileceðimiz Güneþ


sistemimizden baþka ne bir gezegen ne bir yýldýz, ne de milyarlarca galaksi
vardýr. Bugüne deðin doðru bildiklerimiz, doðruyu örtmeye çalýþanlarýn
yalanlarýdýr. Yerde oluþan yaþamýn raslantý olduðunun kabul edilmesi için,
milyarlarca galaksi olduðu, bu kadar gezegen arasýnda sadece bizim
üzerinde yaþadýðýmýz yerde yaþam olamayacaðý ve onlarda da yaþam oluþ-
masýnýn mantýklý olduðu söylenmekte, böylece yaþamýn bir raslantý sonucu
oluþtuðu kabul ettirilmeye çalýþýlmaktadýr.

Yer, Güneþ ve Ay’ýn arasýna girmediðine göre, Ay tutulmasý ve Ay’ýn hâlleri


nasýl meydana gelmektedir? Ay, Güneþ’e yetiþip önüne geçemediðine göre
Güneþ tutulmasý nasýl meydana gelmektedir?

Bunlara sebep olan on üçüncü gezegendir.

12. YÛSUF SURESÝ

4. Ayet (YNÖ meali)


Bir vakit Yûsuf babasýna þöyle demiþti: "Babacýðým, ben rüyada on bir yýldýzla,
Güneþ'i ve Ay'ý gördüm; onlarý bana secde ediyorlar gördüm."
4. Ayet (EHY meali)

520
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Bir vakit Yusuf babasýna: "Babacýðým, ben rüyada onbir yýldýzla güneþi ve ayý
gördüm. Gördüm ki, onlar bana secde ediyorlar.''dedi.

Bu ayetde verilen toplam sayý 13’dür. Kur’an’da gezegenler yýldýz, Güneþ ve


bizim yýldýz olarak adlandýrdýklarýmýz kandil, Ay; nur olarak tanýmlanmýþtýr.
Þu an bilinen 9 gezegen vardýr. Güneþ ve Ay ile birlikte 11 eder. 12. geze-
gen üzerinde yaþam olan ‘cennet’ adýndaki yer’dir.(Kimilerinin Marduk
olarak adlandýrdýklarý yer’dir). Kulaklarýmýzýn nasýl duyma sýnýrlarý var ise,
göz yapýmýzýn görme sýnýrlarýyla görülemediði için biz insanlar tarafýndan
farkedilemeyen 13. gezegenin yörünge seviyesi yer ile Ay arasýnda, Batý’dan
Doðu’ya olan yörüngeside yer etrafýnda dönmektedir.

Þayet Ay tutulmasýnýn sebebi yerin Ay ile Güneþ arasýna girmesi olsaydý,


Ay’ýn ilk önce alt kýsmý karanlýkta kalýrdý. Ay tutulmalarýnda Ay’ýn karar-
masý üst kýsýmdan baþlayýp alt kýsmýna doðru kaymaktadýr. Ay ile Güneþ
arasýna giren sözde küre þeklindeki dünya olsaydý, Ay’ýn en son karanlýkta
kalacak kýsmý üst bölgesi olurdu.

29 Mart 2006 tarihinde gözlemlediðimiz ve ülkemizden tam tutulma


olarak izlenen Güneþ tutulmasý, gökte saat 1 yönünde oluþtu. Ay’ýn yörün-

521
gesindeki hareket yönü Doðu’dan Batý’yadýr, Güneþ gibi. Eðer Güneþ
tutulmasýna Ay sebep olduysa ve Ay kendi yörüngesindeki hareketine de
devam ettiðine göre, bu tutulmadan altý yedi saat sonra, havanýn da karar-
masýyla birlikte Ay’ý ilk olarak Batý’da ufuk çizgisine yakýn bir seviyede
görmemiz gerekmez miydi? O gece Ay yine ilk önce Doðu’da, olmasý
gereken yerde görüldü. Ay, Güneþ tutulmasýna sebep olduktan sonra,
yörüngesinde geriye doðru harekete geçip, Doðu’ya, olmasý gereken yere
geri mi döndü?

13. gezegen Marduk deðildir. O ilk günden beri buradadýr. Bir ýþýk kaynaðý,
ýþýðý yansýtacak bir yapýsý ve de Ay gibi bir ‘nur/parýltý yayan’ olarak var
edilmediði için görünmemektedir. Ay ve Güneþ tutulmalarýna sebep olan
13. gezegendir. Ay’ýn yarýçapý büyüklüðünde ve Ay’ýn yere uzaklýðýnýn
yarýsý uzaklýkta, Batý’dan Doðu’ya doðru olan yörüngesinde yer etrafýnda
dönmektedir.

6. EN’AM (HAYVANLAR-DAVARLAR) SURESÝ

1. Ayet (YNÖ meali)


Hamt Allah'adýr! O ki gökleri ve yeri yaratmýþ, karanlýklara ve nura vücut ver-
miþtir. Sonra, gerçeði örtenler bunlarý Rablerine denk tutuyorlar.

1. Ayet (EHY meali)


Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlýklarý ve aydýnlýðý (nuru) kýlan Allah'adýr.
(Bundan) Sonra bile inkâr edenler, Rablerine (bir takým varlýklarý ve güçleri)
denk tutuyorlar.

ÖK’ümüz, etrafýmýzda olan ve sadece bizlerin görebildiði varlýklarý var


etmemiþtir. Uzay, gece ve 13. gezegen, karanlýðýn vücut verilmiþ halleri,
birer varlýktýrlar. 13 rakamýnýn uðursuzluðunu uyduranlar bu gezegeni kas-
detmiþlerdir. Yabancý firmalara ait uçaklarda sýra numaralarý arasýnda 13
rakamýnýn olmamasý, yurt dýþýndaki otellerde kat numaralarýnýn arasýnda
ve bu nedenle asansörlerde 13 rakamýnýn olmamasý hep bu 13. gezegeni
yok sayma mesajlarýdýr. Hz.Ýsa’ya ihanet eden 13. havari masalý deðildir.

522
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Marduk adýyla anýlan ve üzerinde cennet yaþamlarýnýn olduðu 12. gezegen


daha sonra gelecek ‘yer’dir.

81. TEKVÝR SURESÝ

13. Ayet (YNÖ meali)


Cennet yaklaþtýrýldýðýnda,

13. Ayet (EHY meali)


cennet yaklaþtýrýldýðýnda,

Fakat cennetden önce çok zor bir sýnav yaklaþmaktadýr.

17. ÝSRA SURESÝ

58. Ayet (YNÖ meali)


Hiçbir kent/medeniyet dýþta kalmamak üzere, kýyamet gününden önce hepsini ya
helâk edeceðiz yahut da þiddetli bir azapla azaplandýracaðýz. Ýþte bu, Kitap'ta satýr
satýr yazýlmýþ bulunuyor.
58. Ayet (EHY meali)
Hiçbir memleket yoktur ki, Biz onu kýyamet gününden önce helak etmeyelim
veya þiddetli bir azap ile cezalandýrmayalým; Kitab' da bu yazýlý bulunuyor.

59. Ayet (YNÖ meali)


Bizi, mucizeler göstermekten alýkoyan, daha öncekilerin onlarý yalanlamýþ
olmasýndan baþka bir þey deðildir. Semûd kavmine o diþi deveyi açýk bir mucize
olarak verdik de onunla kendilerine zulmettiler. Biz, mucizeleri yalnýz korkutup
sindirmek için göndeririz.
59. Ayet (EHY meali)
Bizi mucizelerle peygamber göndermekten alýkoyan þey, ancak önceki milletlerin
onlarý yalanlamýþ olmalarýdýr. Semud'a gözleri göre göre mucize olmak üzere o diþi
deveyi verdik de onunla kendilerine zulmettiler; oysa Biz o mucizeleri, ancak
korkutmak için göndeririz.

53. NECM (YILDIZ) SURESÝ

523
57. Ayet (YNÖ meali)
Yaklaþmakta/yaklaþacak olan yaklaþtý.
57. Ayet (EHY meali)
Yaklaþan yaklaþtý.

58. Ayet (YNÖ meali)


Onu Allah'tan baþka kaldýracak/uzaklaþtýracak yok.
58. Ayet (EHY meali)
Ona Allah'tan baþka açýcý yoktur.

Kýyamet günü kesindir. Cehennem kaldýrýlacak ya da azabý uzaklaþtýrýlacak


olan deðildir. Son savaþtan sonra yaþanacak olanlar çok daha zordur.
Küresel ýsýnmanýn sebebi ozon tabakasýnýn delinmesi deðil, yerin ýsýn-
masýdýr. Magma tabakasýnýn harekete geçmiþ olmasý topraðýn ýsýnmasýna
ve bu da atmosferin ýsýnmasýyla buz daðlarýnýn erimesine sebep olmaktadýr.
Depremlerin artmasý, termal sularýn ýsýnmasý, karýncalarýn þubat ayýnda
ortalýkda dolaþmaya baþlamasý yerin ýsýnýyor olmasýndandýr. Bu ýsýnma
sonucunda da buzullar erimekte ve atmosferdeki nem oraný hýzla artmak-
tadýr. Buz oluþmasý için nem ve soðuk gerekir. Tahminen, son savaþ
2010’da sona erecek ve 2012’de, çok büyük depremler sonucunda tüm
yanar daðlar harekete geçeceði için osu kalýn bir duman tabakasý kaplaya-
caktýr. Güneþ’in/ýsý kaynaðýnýn önü kesileceði için, o tarihe kadar atmos-
ferde en yüksek seviyeye ulaþmýþ olan nemin donmasýyla da buzul çaðýna
girilecektir. Bildiðiniz gibi Nemrut daðýnda volkanik hareketlenme
baþlamýþtýr.

Böyle bir zamanda yaþanacak olanlar, doðal olarak yerdeki herkesi etkile-
yecektir. Doðrularý anlayanlara düþen; bunlarýn yaþanacaðý günlerde de
sabretmek, millet olarak da artýk kendimizi toplayarak Allah’dan yardým
eriþecek þekilde, Allah’ýn öðrettiði yaþam ilkeleriyle yaþamaktýr.

8. ENFAL SURESÝ

25. Ayet (YNÖ meali)


Ýçinizden sadece zulmedenlere çatmakla kalmayacak bir fitneden korkun. Bilin ki
Allah'ýn gazabý çok þiddetlidir.

524
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

25. Ayet (EHY meali)


Ve öyle bir fitneden sakýnýn ki, içinizden yalnýz zulmedenlere dokunmakla kalmaz.
Ve bilin ki, Allah'ýn azabý þiddetlidir.

Kur’an’da cehennem azabýnýn hatýrlatýldýðý her ayetin/ayetlerin son cümle-


lerinde hep, Allah’ýn baðýþlayan olduðu da hatýrlatýlmýþtýr. Ayný bilgi yukarý-
daki ayetde de vardýr. ‘Onu Allah’dan baþka uzaklaþtýracak yok’ denilmiþ
olmasý, Allah’ýn onu uzaklaþtýrabileceðini de anlatmaktadýr. Yerdeki insan-
larýn doðrularý anlayýp hesap verilecek güne inanmalarýyla yaþam þekillerini
ahlâklý, adaletli, barýþtan ve yardým etmekden yana deðiþtirmesiyle ancak
bu azapdan kurtulmak mümkün olabilecektir. Fakat tüm milletlerin böyle
bir deðiþikliði baþarmasý çok zor gözükmektedir. Ýnsanlarýmýz kendi yaþam-
larýndaki yanlýþlarý düzeltmek yerine daðlara/ovalara evler, sýðýnaklar yap-
maktadýr. Yardým ise sadece Allah katýndandýr.

Suyun, Arþimet’in bir hamamdan çýplak olarak fýrlayýp ‘buldum,buldum’


diyerek baðýrmasýný gerektirecek kendine özel bir kaldýrma kuvveti yoktur.
Her varlýðýn yapýsýna ve yoðunluðuna baðlý olarak taþýma kapasitesi vardýr.
Bir masanýn üzerine birkaç bavul koyarsanýz taþýr ama yirmi paket çimen-
to koyarsanýz taþýmaz ve kýrýlýr. Mesele, ne kadar yükün ne kadar alana
taþýtýlýyor olduðudur. Aðýrlýðýn, taþýtýldýðý yüzeye oranýdýr. Denizde bir uçak
gemisi batmaz ama küçücük bir taþ batar. Nerede suyun kaldýrma kuvveti?
Her varlýk madde özelliðine ve yoðunluðuna baðlý olarak gücü yettiði þeyi
taþýr, kaldýrmaz. Karþýlýklý iki varlýðýn yoðunluklarýyla ilgili bir olaydýr.
Sadece suya ait, insaný sokaða çýplak olarak fýrlatacak özel bir durum
deðildir.

Allah’ýn, Kur’an’da bildirmiþ olduðu ayetlerin/kanýtlarýn her birine karþý


doðrularý örtenler hep bir yalan uydurmuþlardýr. Allah ‘yer’ demiþtir, onlar
‘yerküre’ demiþlerdir. Allah, ‘Güneþ’in yörüngesi var demiþtir’, onlar
‘dünya Güneþ etrafýnda dönüyor’ demiþtir. Allah, ‘gece ve gündüz birer
varlýktýr ve yörüngeleri vardýr’ demiþtir, onlar ‘gece ve gündüz dünyanýn
kendi ekseni etfarýnda dönmesinden oluþuyor’ demiþlerdir. Allah, insaný

525
topraktan var etmiþtir, Arþimet gibi onlardan olan Darwin maymundan
türediðimiz yalanýný uydurmuþtur. Kur’an’da ‘gemileri yüzdürüp sizin
hizmetinize veren bizleriz’ denilmiþtir, onlar ‘suyun kaldýrma gücü var’
demiþlerdir. Kur’an’da ‘oku’ denilmiþtir, onlar ‘çok okuyan deðil çok gezen
bilir’ demiþler, insanlarý araþtýrmaktan, düþünmekten, sorgulamaktan ve
doðru bilgilere eriþmekten uzak tutmaya çalýþmýþlardýr.

22. HAC SURESÝ

51. Ayet (YNÖ meali)


Ayetlerimizi iþe yaramaz kýlmak için gayret gösterenlere gelince, onlar cehenne-
min dostlarýdýr.

51. Ayet (EHY meali)


Ayetlerimizin baþarýsýz kalmasý için koþuþanlar ise, iþte onlar cehennemliktirler.

Ýlim insanlarý, okyanuslarýn alçalma ve yükselmesine (med-cezir olayýna)


Ay’ýn çekim kuvvetinin sebep olduðunu söylemektedirler. Ay’ýn, hem de
kendisinden çok daha büyük olan yerin sözde kütle çekim kuvvetine raðmen
o kadar büyük ve aðýr denizleri hareket ettirecek çekim kuvveti var da, biz-
leri niye hareket ettirememektedir? Ay’ýn çekim kuvveti sadece suya mý etki
etmektedir? Bir insan denizlerden daha mý aðýrdýr? Çekim kuvvetinin etkisi,
etki ettiði cismin yüzey alanýyla deðil, kütle miktarý ile orantýlýdýr. Ay’ýn, o
kadar uzaktan denizleri hareket ettiren sözde çekim kuvvetine kýyasla çok
daha büyük olmasý gereken yerin sözde kütle çekim kuvvetinden, bizler nasýl
oluyorda zýplayarak kurtulabilmekteyiz?

Gel-git olayý; Ay’ýn veya Güneþ’in sözde kütle çekim kuvvetleriyle sebep
olduðu, denizlerin alçalýp yükselmesi deðildir. Sebebi bu olsaydý, denizlerle
hiçbir baðlantýsý olmayan göllerde de suyun hareketlenmesi gerekirdi.
Oluþan durum; etrafý ve altý suyla kaplý olan yerin, suya batýp çýkmasýdýr.
Gel-git olayýnýn en belirgin gözlendiði bir sahilde, meselâ, Atlas okyanusu
kýyýsýnda (Vendee) Saint Jean de Mont kumsalýnda veya Kanada’nýn
Fundy körfezi de olur, elbet Akdeniz sahillerimizde de bu durum gözlem-

526
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

lenebilir. Sahilde kuma bir çubuk gömün ve gölgesini takip edin. Sular yük-
seldiðinde, yani yer suya battýðýnda, Güneþ ýþýklarýnýn daha dik açýyla geldiði
bir durum oluþtuðu için çubuðun gölgesinin kýsaldýðýný, yerin tekrar suda
yükselmesiyle(sular geri çekildiðinde) gölgenin tekrar uzadýðýný gözlemleye-
bilirsiniz. Sebep Ay’ýn kütle çekim kuvveti olsaydý, gel-git olayý esnasýnda
herhangi bir cismin gölgesinde uzama kýsalma durumu gözlemlenmezdi.

10. YÛNUS SURESÝ

5. Ayet (YNÖ meali)


Güneþ'i ýsý ve ýþýk kaynaðý; Ay'ý, hesabý ve yýllarýn sayýsýný bilesiniz diye bir nur
yapýp ona evreler takdir eden O'dur. Allah bütün bunlarý rastgele deðil, þaþmaz
ölçülere baðlý olarak yaratmýþtýr. Bilgiyle donanmýþ bir topluluk için ayetleri ayrýn-
týlý kýlýyor.

5. Ayet (EHY meali)


Güneþi ýþýk kaynaðý, ayý parlak ve yýllarýn sayýsýný ve hesabýný bilmeniz için ona
menzil menzil miktarlar belirleyen O'dur. Allah, bunu ancak hak hikmetle yarat-
tý. Anlayacak bir kavim için ayetleri ayrýntýlý olarak açýklýyor.

Bu ayetde de belirtildiði gibi yýllarýn sayýsý Ay’a baðlý olarak hesaplan-


malýdýr. Allah’ýn oluþturmuþ olduðu sistemde sene hesabýnýn doðru yapýl-
masý, senelerin Ay’a göre hesaplanmasýyla mümkündür.

9. TEVBE SURESÝ

36. Ayet (YNÖ meali)


Gökleri ve yeri yarattýðý gündeki yazýsýna göre, Allah katýnda aylarýn sayýsý on
ikidir. Bunlardan dördü haram aylardýr. Eskimez din iþte budur. Artýk o aylar
içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müþrikler sizinle nasýl topyekün savaþýyorlarsa
siz de onlarla topyekün savaþýn. Þunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

36. Ayet (EHY meali)


Doðrusu Allah katýnda aylarýn sayýsý, gökleri ve yeri yarattýðý günkü Allah yazýsýn-
da on iki aydýr; bunlardan dördü haram aylardýr. Bu, iþte en doðru dindir; onun

527
için bunlar hakkýnda kendinize zulmetmeyin; müþrikler sizinle topyekün savaþtýk-
larý gibi siz de topyekün savaþýn ve bilin ki Allah, korunanlarla beraberdir.

Bu ayetde Teñri katýnda da aylarýn sayýsýnýn oniki olduðu bilgisi verilmiþtir.


Gözden kaçmamasý gereken bilgi ise; ‘Gökleri ve yeri var ettiði gündeki
yazýsýna göre’ denilmiþ olmasýdýr. Söz konusu olan baþlangýç günü, kýyamet
gününe kadar olan sürenin geri sayýmýn baþladýðý gün olmasý sebebiyle
önemlidir. Teñri katýndakine uygun, yani doðru olan hesaplamanýn yapýla-
bilmesi, sene hesabýnýn Ay’ýn hallerine göre yapýlmasýyla mümkündür.

Bir ay süre, Ay’ýn yer etrafýnda tam bir tur atmasý için geçen süre deðildir.
Ay da Güneþ gibi hergün yer etrafýnda tam bir tur atmaktadýr. Güneþ’in iki
kez doðuþu arasýndaki süre bir gündür. Bir ay süre de; Ay’ýn ayný iki hâli
arasýnda geçen süredir. Meselâ Ay’ýn hilâl olarak göründüðü ilk gün ile
tekrar hilâl olarak görünmesi arasýnda, Güneþ’in toplam doðup batma
sayýsý kadar gün; bir aydýr. Ay’ýn ayný iki halinin oluþmasý arasýnda geçen
süre, 29 gün 14 saatir.

Böylece;
Bir ay : 29,583333 gündür.
Bir yýl : 12 x 29,583333 = 355 gündür.

Þu an kullandýðýmýz hesaplama sistemine/Güneþ takvimine göre ise bir yýl


365 gündür. Bu da demektir ki her sene 365-355 = 10 gün fazla
sayýlmýþtýr. Yani aslýnda her yeni bir seneye girilmiþken hep 10 gün geriden
gelinmiþtir. Þu anda 2007 yýlýndayýz. Eðer Hz.Ýsa’nýn milad kabul ediliþin-
den bu güne deðiin hesaplanan süre doðru ise, þu ana kadar yapýlan hata
toplam; 2007 x 10 gün = 20070 gündür.

20070/355 = 56,5 sene eksik hesaplanmaktadýr.

Allah’ýn gökleri ve yeri var ettiði günkü baþlangýç gününe göre þu an 2007
yýlý deðil, 2007+56,5 = 2063 yýlý ortasýndayýz demektir.

528
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Yaþamýn; mükemmel bir sistemin oluþmasýnýn evrim teorisiyle açýklanmaya


çalýþýlmasý, bu teoriyi uyduranlarý, baþlangýcýn milyarlarca yýl öncesine
dayandýðý yalanýný söylemeye de mecbur býrakmýþtýr. Bu yalanýn, yine ilim
yollu sahte destekleyicisi, ‘carbon 14’ adý verilmiþ olan test metodudur.

* “Ýkinci Dünya Savaþý'ný tâkip eden yýllarda (1949) Amerikalý kimyacý


Willard Libby kendisine Nobel ödülü kazandýran bir buluþ yaptý. Bu, tarih
öncesi zamanla ilgili çalýþmalarda dönüm noktasý teþkil eden, fakat esas
olarak Dünya'nýn yaþý konusundaki bilgileri alt-üst eden bir geliþmeydi.
Libby'nin keþfi, bugün "Karbon 14" (veya radyokarbon) tekniði olarak
ünlenmiþ olan, organik kalýntýlarýn yaþýný belirleme metoduydu.
Arkeologlar 1950'lerde bu yeni metodu kullanarak ilk tarih öncesi yerle-
þimlere mutlak yaþlar verdiler. Rusya ve Afrika'daki Neolitik yerlerin yaþý
50 bin yýl civarýnda belirlenirken, Filistin'deki Eriha þehrinin 11 bin yýl
önce kurulmuþ ilk insan yerleþimi olduðu ortaya kondu. Hâlen arkeologlar,
paleontologlar ve paleoantrepologlar 50 bin yýldan daha genç olan organik
malzemelerin (kemik, diþ, odun kömürü vs.) yaþýný belirlemek için karbon
14 tekniðine baþvuruyorlar. Peki ama karbon 14 ile yapýlan yaþ tayinleri ne
kadar güvenilirdir? Bu ve diðer yaþ tayin metodlarý bize geçmiþle ilgili ne
ölçüde sýhhatli bilgi vermektedir?

Karbon 14 metodu.
Prensip basittir. Uzaydan gelen kozmik tanecikler yukarý atmosferde bulu-
nan karbondioksit (CO2) gazý moleküllerinden bazýlarýyla karþýlaþýrlar ve
bunlardaki yaygýn, olaðan ve kararlý (radyoaktif olmayan) karbon 12 atom-
larýný sürekli olarak bombardýman ederler. Karbon 12 atomu yapýsýna iki
nötron alarak radyoaktif özellikteki karbon 14 hâline gelir. Bu sonuncusu
hemen bozulmaya (desintegration) baþlar ve belli bir süre sonra azot 14
gazýna dönüþür. Bu arada karbon 14 ve karbon 12 önce CO2 yoluyla bitki-
ler (fotosentez), ardýndan da hayvanlar tarafýndan asimile edilir ve beslen-
me zincirine girer. Herhangi bir bitki veya hayvan için, karbon 14 atomu-
nun dünya üstünde tabiî olarak bulunan yaygýn ve olaðan karbondan (kar-
bon 12) farký yoktur; canlý her iki atomu da sürekli olarak bünyesine alýr

*Dr. Ö. Said Gönüllü, www.kimyaokulu.com

529
ve bunlarýn birbirlerine nisbeti bellidir. Bitki ve hayvan öldüðünde dýþarý-
dan karbon alýþý durur. O anda organizmada ölünceye kadar almýþ olduðu
karbon 12 ve radyoaktif karbon 14 bulunmaktadýr. Organizmadaki karbon
12 miktarý sabit kalýrken, radyoaktif karbon 14 bozulmaya devam ettiðin-
den karbon 12'ye göre oraný azalýr. Yaþ tayini için alýnan örnekteki karbon
14 miktarýný belirlemek için, bir gram karbonda dakikadaki bozulma
sayýsýný hesaplamak gerekir. Karbon 14'ün yarý ömrü 5.700 yýl olarak kabul
edildiðinden (yani karbon 14 atomlarýnýn yarýsýnýn bozulmasý için 5.700 yýl
geçmesi gerektiðinden) analiz edilen organizmanýn ölüm tarihi buradan
bulunur. Radyokarbon nisbeten nâdir bulunur; bir bitki veya hayvanýn
yapýsýndaki toplam karbon miktarýnýn sadece çok küçük bir kesri
radyokarbondur. Yaþ tayini için kullanýþlý olan bu küçücük kesrin önemi
Libby'nin iddiasýna göre þuydu: radyokarbonun olaðan karbona oraný
dünyadaki bütün canlýlar için daima aynýydý ve bu kolayca ölçülebilen
birþeydi.

Radyokarbon oluþur oluþmaz bozulmaya baþlar. Atmosferde bir miktar


radyokarbon oluþtuðunda, bu miktarýn yarýsý 5.700 yýl kadar sonra bozul-
muþ olur (ve azot gazýna dönüþür). Geri kalan miktarýn yarýsý da daha son-
raki 5.700 yýlda bozulur ve ölçülemeyecek kadar küçük bir kalýntý kalýn-
caya kadar bu böyle devam eder. Bir aðaç, ölümünden 5.700 yýl sonra, can-
lýyken bünyesinde bulunan radyokarbon / olaðan karbon oranýnýn sadece
yarýsýný ihtiva eder. 11.400 yýl (veya iki yarý-ömür) sonra, tabiattaki oranýn
sadece dörtte birini içerir. Yaklaþýk beþ yarý-ömür, veya kabaca 30 bin yýl
sonra ise, çok zor ölçülen bir kalýntý kalýr, bu yüzden radyokarbon testi
sadece 30 bin yýldan daha genç kalýntýlarýn yaþ tayininde saðlýklý þekilde
kullanýlabilir.

Radyokarbon testi, bir zamanlar canlý olan varlýklarýn kalýntýlarý üstünde


çalýþýr; meselâ binlerce yýl öncesine ait bir mezardaki kemikler veya aðaç-
tan yapýlmýþ direkler gibi. Böyle organik bir maddenin yaþýný tayin etmek
için kalan radyokarbon miktarýný saymak, buradan da canlýnýn ne zaman
radyokarbon almayý durdurduðu -yani ne zaman öldüðü- sonucunu çýkar-

530
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

mak gerekmektedir. Testin deðeri, bir papirüs parçasýnýn veya seyrek


karþýlaþýlan bir kafatasýnýn ne kadar zaman öncesine ait olduðunu ögren-
mek gerektiginde ortaya çýkmaktadýr. Netice itibariyle bu teknik
yeryüzünde radyokarbonun (karbon 14) yaygýn, olaðan ve kararlý karbona
(karbon 12) oranýný, ve daha da önemlisi bu oranýn zaman içinde sabit
kalýp kalmadýðýný doðrulukla bilmeye dayanmaktadýr. Yani testin saðlýklý
iþlemesi için yeryüzündeki radyokarbon / olaðan karbon oraný, teste konu
olan varlýk hem hayatta iken, hem de öldükten sonra ayný kalmýþ
olmalýdýr, ve metodun ilk geliþtirildiði günden beri de ayný kabul edilmiþtir
(son geliþmeler ýþýðýnda böyle bir ön kabulün doðru olmadýðý anlaþýlmýþtýr).
Arkeologlar mezarýný bulduklarý bir insanýnýn yaþýný belirlemek istedik-
lerinde, eðer bu insan hayattayken yeryüzünde daha fazla karbon 14 mev-
cut idiyse, kemiklerden elde edilen yaþ hatalý olacak, o insan gerçek yaþýn-
dan daha genç gözükecektir. Eðer yaþarken yeryüzünde daha az radyokar-
bon mevcut idiyse bu durumda daha yaþlý gözükecektir. Libby ve ekibi
1940'larda bu tekniði geliþtirirken, Dünya'daki karbon 14 miktarýnýn
insanýn yeryüzündeki varoluþ zamaný boyunca deðiþmediðine inanýyor-
lardý; çünkü bu varoluþ zamaný, Dünya'nýn 4,6 milyar yýl olarak kabul
edilen yaþý yanýnda çok küçük kalýyordu. Libby de radyokarbon oranýný
"denge deðeri" ifadesiyle sabit kabul ediyordu.

Dünya oluþtuktan ve bir atmosfere sahip olduktan sonra, karbon 14'ün


inþa edileceði 30 bin yýllýk bir geçiþ periyodu olacaktý. Bu periyodun sonun-
da, kozmik radyasyon etkisiyle meydana gelen karbon 14 miktarý sýfýra
doðru bozulan karbon 14 miktarýyla dengelenecekti. Libby'nin terminolo-
jisiyle, 30 bin yýl sonunda yeryüzündeki radyokarbon rezervuarý sabit duru-
ma ulaþmýþ olacaktý.

Problemler baþlýyor.
Üniformitaryen jeolojiye (jeolojik zamanlar boyunca tabiattaki þartlarýn
deðiþmediðini kabul eden görüþe) göre, Dünya, rezervuarýn dolmasý için
gereken 30 bin yýldan binlerce defa daha yaþlý olduðundan, radyokarbon
miktarý milyarlarca yýl önce dengeyi yakalamýþ ve insanýn yaratýldýðý gün-

531
den bugüne kadar da bu sabit deðeri korumuþ olmalýdýr. Teorinin bu kýs-
mýný test etmek için Libby, radyokarbonun hem oluþma hem de bozulma
oranlarýyla ilgili ölçümler yaptý ve önemli bir çeliþki belirledi. Buna göre,
radyokarbon atmosferde bozulup ortadan kalkma hýzýna göre % 25 daha
hýzlý oluþuyordu. Libby, bu sonucu deney hatasý olarak kabul etti.

Libby'nin deneyleri 1960'larda, daha geliþmiþ tekniklerle çalýþan kimyacýlar


tarafýndan da tekrarlandý. Söz konusu radyasyon miktarý çok küçük
olduðundan (saniyede birkaç atomun bozulmasý) ve sonuçlarý bozabilecek
diðer bütün radyasyon kaynaklarýný seçip elemek gerektiðinden, deneyler
çok hassas ölçümleri gerektiriyordu. Yeni deneyler, Libby'nin tesbit ettiði
çeliþkinin sadece deney hatasý olmadýðýný gösterdi; bu mevcuttu. Büyük
hatalara raðmen, bugünkü tabiî oluþum oranýnýn tabiî bozulma oranýný %
25 kadar aþtýðýný gösteren güçlü belirtiler olduðu, karbon 14'ün oluþma ve
bozulmasýndaki dengenin korunmadýðý belirlendi.

Bunu, Southern California Üniversitesi'nden Hans Suess; Journal of


Geophysical Research'de ve V.R. Switzer Science'da yazarak diðer bazý
araþtýrmacýlarla birlikte teyid ettiler. Verileri gözden geçiren Utah Üniver-
sitesi'nden metalürji profesörü Melvin Cook, karbon 14'ün bugünkü
oluþum oranýnýn bir dakikada bir gramda 18,4 atom, bozulma oranýnýn ise
bir dakikada bir gramda 13,3 atom olduðu sonucuna ulaþtý; yani ayný
zaman aralýðýnda oluþma oraný bozulmadan % 38 kadar fazlaydý. Bu keþif
Cook tarafýndan þu þekilde izah edildi: "Bu sonucun iki anlamý olabilir: ya,
karbon 14'le ilgili olarak atmosfer þu veya bu sebepten dolayý geçici bir inþa
aþamasýndadýr... veya radyokarbon yaþ tayin metodunun temel kabul-
lerinden herhangi birinde bir yanlýþlýk vardýr."

Cook, radyokarbon oluþmasý ve bozulmasýyla ilgili eldeki en son rakamlarý


aldý ve buradan sýfýr radyokarbona ulaþacak þekilde geriye doðru hesapla-
malar yaptý. Aslýnda bunu yaparken, radyokarbon tekniðini kullanarak
Dünya atmosferinin yaþýný hesaplamaya çalýþýyordu. Sonuçta, Dünya
atmosferinin yaþý 10.000 yýl civarýnda çýktý. Üniformitaryen jeoloji ve

532
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Darwinci teori diyetiyle beslenip yetiþtirilmiþ birisi için, veya standard bir
jeoloji ders kitabýný açan lise veya üniversite öðrencisi için, hayatýn Dünya
üzerinde 10.000 yýl gibi kýsa bir geçmiþi olabileceði fikri, kaçýnýlmaz olarak
mantýksýz gözükür. Acaba radyokarbon metodu yaþý bilinen nesneler için
test edilip doðruluðu tamamen gösterildi mi? Acaba bu teknik, mükemmel
sonuçlarla arkeolojide geniþ bir kabul gördü mü? Acaba kullanýlan metod-
da yýllar önce herhangi bir kusur bulunmuþ muydu?

Radyokarbon metodu, yaþýný baðýmsýz olarak, meselâ arkeolojik kay-


naklardan bildiðimiz nesneler üzerinde denenmiþti ve etkileyici erken
baþarýlar elde etmiþti. Test edilen ilk esyalardan biri, Mýsýr'da bir firavun
mezarýndan çýkarýlmýþ olan ve baðýmsýz olarak 3.750 yýl öncesine ait
olduðu bilinen aðaç bir kayýktý. Radyokarbon denemesi 3.441 ile 3.801 yýl
arasýnda bir tarih verdi; bu sadece 51 yýl gibi bir hata demekti. Fakat bu
umut verici baþlangýçtan hemen sonra, metod için zorluklar baþladý ve
sonraki dene- meler anormal yaþlar verdi.

Anormal yaþlarla ilgili son örneklerden birisi þuydu: 1991'de Güney


Afrika'da açýk arazide bulunan kaya resimleri Oxford Üniversitesi tarafýn-
dan analiz edilmiþ ve yaklaþýk 1.200 yýl yaþlý olduðu hesaplanmýþtý. Bu
önemliydi, çünkü bunlar bölgede bulunan ilk açýk arazi resimleriydi. Fakat,
bu konuda çýkan haberler Capetown'da oturan bir bayanýn, Joan
Ahrens'in dikkatini çekti. Ahrens resimleri tanýdý; bunlar kendisinin resim
dersinde yaptýðý ve daha sonra bahçesinden çalýnan resimlerdi. Bu gibi
olaylarýn anlamý þuydu ki, yanlýþlýklar, yaþ tayin tekniklerini bazý dýþ
metodlarla kontrol etme þansýna sahip olduðumuz böyle seyrek durumlar-
da ortaya çýkarýlabilirdi sadece. Böyle dýþarýdan araþtýrma imkânlarý mev-
cut deðilse, karbon tekniðinin verdigi hükmü kabul etmek zorunda kalý-
yorduk.

Bu anormal keþiflerle ortaya çýkan durum ‘Introduction to Prehistoric


Archaeology’ adlý eserde þöyle özetleniyor: "Yýllardan beri, muhtemel
hatalarýn...nisbeten küçük etkileri olabileceði düþünüldü, fakat radyokar-

533
bon yaþlarýyla ilgili yakýn zamanda yapýlan araþtýrmalar, karbon 14'ün
atmosferdeki tabiî konsantrasyonunun hesaplanan yaþlarý belli dönem-
lerde önemli ölçüde etkileyecek kadar deðiþmiþ olduðunu gösteriyor.
Deðiþim miktarý teorik olarak tahmin edilemediðinden, karbon 14 ile
gerçek takvim arasýnda korelasyon yapabilecek mutlak kesinlikte paralel
bir yaþ tayin metodu bulmak artýk zorunlu olmuþtur."

Aðaçlarýn büyüme halkalarý.


Radyokarbon yaþ tayinini teyid etmek için baþvurulan paralel tayin meto-
du, California ve Nevada daðlarýnýn yüksek kesimlerinde yetiþen ve
Yeryüzü'ndeki en yaþlý canlý varlýk olan ilginç bir aðaç, bristlecone çamý
üzerinde test edilmiþtir.

Bristlecone çamý, Arizona Üniversitesi'nden Charles Ferguson tarafýndan


dendrokronoloji (aðaç halkalarýyla yaþ tayini) bilimini geliþtirmek için kul-
lanýlmýþtýr. Bu yararlý bir aðaçtýr, çünkü çok uzun yaþamaktadýr ve hal-
kalarýndaki ardýþýklýklarýn geçmiþteki belli yýllarý temsil ettiði söylenmekte-
dir. Bu durum, genç bir aðacý daha yaþlý aðaçlarla (ölmüþ aðaçlar da dahil)
mukayese etme imkâný vermekte ve sonuçta aðaç halkasý kronolojisi
giderek daha geri tarihlere çekilmektedir. Alýnan aðaç örneklerindeki belli
diziler incelenerek yapýlan yaþ tayinleri Ferguson'a günümüzden 8.200 yýl
öncesine uzanan bir ana kronoloji inþa etme imkâni vermiþ ve bu da
radyokarbon yaþlarýndaki deðiþimlerin doðruluðunu test etmekte kul-
lanýlmýþtýr. Hans Suess, üzerine ana kronolojinin bina edildiði bristlecone
çam örneklerinin yaþýný bir de radyokarbon yöntemiyle tayin ederek bir
sapma cetveli hazýrlamýþtýr. Bu cetvel teoride radyokarbon metodunun
yanlýþlýklarýný 10.000 yýl öncesine kadar düzeltme imkâný vermektedir.
Fakat cetveller için bir kalibrasyon metodu henüz geliþtirilmiþ deðildir.
Yani geçmiþten bugüne çok iyi bildiðimiz sabit bir kriter bulunmamaktadýr.

Radyokarbon tekniðinin mucidi Libby, önemli sapmalarýn olabileceðini


baþlangýçta düþünmemiþti. "Bu tekniði geliþtirdiðimizde" diyordu Libby,
"elimizde en küçük bir delil olmamasýna raðmen, kozmik ýþýnlarýn sabit
kaldýðýný varsaydýk. Fakat þimdi deðiþim olduðunu biliyoruz."

534
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Yakýn zamanda tartýþmaya yeni bir zorluk daha girmis bulunuyor.


Dendrokronolojinin dayandýðý temel prensip -her yýl bir aðaç halkasý
oluþur- sorgulanýyor. Encyclopaedia Britannica'da Holosen dönemiyle ilgili
olarak dendrokronoloji çalýþmalarýný yazan R. W. Fairbridge þunlarý
söylüyor: "Aðaç-halkasý analizlerinde bazý tuzaklar keþfedildi. Zaman
zaman, çok siddetli geçen bir mevsimde, büyüme halkasý oluþmayabilir.
Bazý enlemlerde, aðaç halkasýnýn büyümesi nem ile, bazýlarýnda sýcaklýkla
doðru orantý göstermektedir. Ýklim açýsýndan bu iki faktör farklý bölgelerde
genellikle ters orantýlý bir iliþki içindedir." Ayný þekilde, eðer büyüme
baharda baþlar, sonra vakitsiz soðuklardan dolayý durur ve tekrar baþlarsa,
bir yýl içinde iki halka da geliþebilir ve bu yanýltýcý olur. Sonuçta, iklim
deðiþiklikleri, düzeltme cetvellerinde bristlecone çam yaþlarýyla ilgili
deðiþiklik yapmayý gerektirmektedir. Burada anahtar soru, karbon 14'ün
oluþma ve bozulma oraný arasýndaki uyuþmazlýðýn nasýl açýklanacaðýdýr.
2001 yýlýnda Bahama adalarýndaki bir maðarada 45 bin yýl önce oluþmaya
baþlamýþ bir dikit üzerinde analiz yapan Arizona Üniversitesi'nden Warren
Beck ve arkadaþlarý, karbon 14'ün atmosferik konsantrasyonunda 45 bin
ile 33 bin yýl öncesi arasýnda çok büyük deðiþimler belirlediler ve bunun
sebebinin, yeryüzünü anormal derecede yüksek kozmik ýþýn akýnlarýyla
radyasyona mâruz býrakmýþ bir süpernova patlamasý olabileceðini ileri
sürdüler.

Problem þuydu: eðer karbon 14 konsantrasyonu önemli ölçüde deðiþtiyse,


bu dönemin fosillerinin yaþlarýný tayin etmek imkânsýz hâle gelmektedir.
Lyon Radyokarbon Yaþ Tayin Merkezi müdürü Jacques Evin, "atmosferde-
ki karbon 14 oranýnýn zaman içinde sabit kalmadýðý uzun zamandan beri
biliniyor. Dolayýsýyla ölçüm yaþlarý sýklýkla deðiþiyor" diyor. Üçbin yýl önce
gözlenen en büyük karbon 14 deðiþimi bu metodun ve dolayýsýyla aðaç hal-
kalarý, mercanlarýn büyüme çizgileri ve göl tortullarýnýn çökelme sýnýrlarý
gibi kalibrasyon yöntemlerinin kullanýlmasýný imkânsýz hâle getiriyor.

Sonuçta, bilimde bugün "doðru" olarak bilinen bir bilginin yarýn daha
saðlýklý ve soðukkanlý deðerlendirmelerle çürütülebileceði gerçeðini bir

535
defa daha görmüþ bulunuyoruz. Buna, jeolojik geçmiþte meydana gelmiþ ve
bir daha tekrar edilmesi mümkün olmayan hâdiseleri çözmeye çalýþýrken
bilhassa dikkat etmeliyiz. Bilimin sýnýrlarý var, fakat bilimle iþtigal eden-
lerin bunu anlamasý da en az onun kadar önemli. Evrim teorisi ise,
Uranyum-Kurþun yaþ tayininde olduðu gibi, Karbon 14 metodundaki
problemlerden dolayý da, dayanmaya çalýþtýðý destekleri bir bir kaybediyor.
Böylece, bir teori olmak için gereken þartlarý saðlamamasý bir yana, sadece
ideolojik bir dayatma hüviyeti taþýdýðý da giderek daha açýk gözüküyor.
Kaynaklar :
- Milton, R. 1997 - Shattering the Mythes of Darwinism. Park Street Press,
Vermont. - Bourdial, I. 2001
- Une faille dans le carbone 14. Science & Vie. No: 1007, Août, Paris.”

Akýlý iþletme özelliðine sahip biz insanlarý, doðru bilgilere ulaþtýracak


rehber; ilimdir. Her ne kadar carbon 14 testi insanlarý kandýrmak için kul-
lanýlmaya çalýþýlmýþ ve kimileri bunu kabul etmekte zorlanýyor olsalar da
ilim, yine bu test metodu ile atmosferin yaþýnýn on bin yýl civarýnda
olduðunu belirlemiþtir. Daha eski olduðu iddia edilen tarihsel bulgular;
dinazor fosilleri vb. yalandýr.

Burada biraz ara verip, her zaman olmasý gerektiði gibi, ilimin ulaþtýðý bil-
gilerle, halâ hazýrda Kur’an’da verilmiþ olan bilgilerin uyuþup uyuþmadýðýný
teyid etmemiz akýlýmýzýn gereksinimidir.

20. TÂHÂ SURESÝ

102. Ayet (YNÖ meali)


O gün sûra üfrülür ve günahkârlarý o gün gözleri gömgök bir halde haþrederiz.
102. Ayet (EHY meali)
O gün ki, sura üfrülecek ve suçlularý o gün Biz, gömgök mahþere toplayacaðýz.

103. Ayet (YNÖ meali)


Aralarýnda fýsýldaþýr gibi konuþurlar: "Ancak on gün filan kaldýnýz."
103. Ayet (EHY meali)
Onlar, aralarýnda: "On günden fazla durmadýnýz." diye gizli gizli konuþacaklar.

536
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Niçin üç beþ gün deðil de on gün? Bizim saydýklarýmýzla bin yýlýn, Allah
katýndaki bir güne eþit olduðu bilgisi Kur’an’da verilmiþtir. Göklerin ve
yerin var edilmesi ile kýyamet günü arasýndaki süre; yani doðrunun, yüce
konseydeki Rableri Allah’a ortak koþanlara gösterilmesi, insanýn var
edilmesi ve denenmesi için hazýrlanmýþ olan bu proje, bizim saydýðýmýz
zaman kavramýyla toplam olarak on bin yýl süreli bir projedir.

Dikkat edilmesi ve karýþtýrýlmamasý gereken; ilimin, atmosferin yaþýný on


bin yýl civarýnda tespit etmiþ olmasýdýr, yerde ilk insanýn yaþamaya baþladýðý
günden bu güne deðin olan süreyi deðil. ÖK’ümüz katýnda 1 günün yerde
bizim saydýðýmýzla 1000 yýllýk süreye eþit olduðunu hatýrlayarak;

* “ Tevrat yerimizin yaradýlýþýný þöyle anlatýyor:

Birinci gün; (ilk 1000 yýl)

Baþlangýçta Allah gökleri ve yeri yarattý. Ve her yer ýssýz ve boþtu; ve


enginin yüzü üzerinde karanlýk vardý; ve Allah’ýn ruhu sularýn yüzü
üzerinde hareket ediyordu. Ve Allah dedi: “ýþýk olsun!” ve ýþýk oldu. Ve
Allah ýþýðýn iyi olduðunu gördü; ve Allah ýþýðý karanlýktan ayýrdý. Ve
Allahýþýða ‘gündüz’ ve karanlýða ‘gece’ dedi. Ve akþam oldu ve sabah oldu,
bir gün. (Bin yýl bitti)

Ýkinci gün; (1001 - 2000 yýllarý)

Ve Allah dedi: “sularýn ortasýnda kubbe olsun, ve sularý sulardan ayýrsýn.”


Ve Allah kubbeyi yaptý, ve kubbe altýnda olan sularý, kubbe üzerinde olan
sulardan ayýrdý; ve böyle oldu. Ve Allah kubbeye “gök” dedi. Ve akþam
oldu ve sabah oldu, ikinci gün. (Ýki bin yýl bitti)

Üçüncü gün; (2001 - 3000 yýllarý)

Ve Allah dedi: “Gök altýndaki sular bir yere biriksin ve kuru toprak görün-
sün;” ve böyle oldu. Ve Allah kuru topraða “Yer” ve sularýn birikintisine

* Dinlerin Geliþimi, Kâzým Mirþan, 1998, MMB

537
“Denizler”, dedi; ve Allah iyi olduðunu gördü. Ve Allah dedi: “Yer ot,
tohum veren sebze ve, yer üzerinde tohumu kendisinde olup, cinslerine
göre meyva veren aðaçlar hasýl etsin;” ve böyle oldu. Ve yer ot, cinslerine
göre tohum veren sebze ve, tohumu kendisinde olup, cinslerine göre
meyva veren aðaçlar çýkardý; ve Allah iyi olduðunu gördü. Ve akþam oldu,
sabah oldu, üçüncü gün. (Üç bin yýl bitti)

Tevrat’da verilmiþ olan bilgiye göre, ilk iki bin yýl bittikten sonra, üçüncü
bin yýlýn içinde bitkiler oluþturulmuþtur. Carbon 14 methodunun ulaþtýðý
doðru sonuçlardan birisini hatýrlayalým; “Alýnan aðaç örneklerindeki belli
diziler incelenerek yapýlan yaþ tayinleri Ferguson'a günümüzden 8.200 yýl
öncesine uzanan bir ana kronoloji inþa etme imkâni vermiþ ve bu da
radyokarbon yaþlarýndaki deðiþimlerin doðruluðunu test etmekte kul-
lanýlmýþtýr. Hans Suess, üzerine ana kronolojinin bina edildiði bristlecone
çam örneklerinin yaþýný bir de radyokarbon yöntemiyle tayin ederek bir
sapma cetveli hazýrlamýþtýr. Bu cetvel teoride radyokarbon metodunun
yanlýþlýklarýný 10.000 yýl öncesine kadar düzeltme imkâný vermektedir.”

Takvim yýllarýnýn 355 yerine 365 gün olarak hesaplanmýþ olmasý hatasýný
da göz önünde tutarak, üzerinde araþtýrma yapýlmýþ olan söz konusu
Bristlecone çamý, yerde kendi var oluþ baþlangýcýný 8200 yýl geriye taþý-
maktadýr (Bu süre, 8200x10/355= 230 yýl hatalý olup, aslýnda 8430
yýldýr). Bu süreyi 10000 sene olan toplam süreden çýkarýsak 10000-8430=
1570 sene kalýr. Yani baþlangýçtan sonra 1570 senesine tekabül eder ki,
bitkiler 2000-3000 seneleri arasýnda var edildiðine göre bu yanlýþ olur. Bu
da demektir ki 10000 senelik yer projesinin tamamlanmasýna en az 2000-
1570=430 sene vardýr, eðer üzerinde carbon 14 testi yapýlan aðaç ikinci
günün baþlangýcýnda, yani 2001 senesinde var edildiyse. Kimse nasýl olsa
ölmüþ olurum diye sevinmesin. O gün herkes dirilecek. Kýyamet günü;
yerde yaþanacak doðal felaketler demek deðildir, hesap verme günümüzdür.

Dördüncü gün; (3001 - 4000 yýllarý)


Ve Allah dedi: “Gündüzü geceden ayýrmak için, gök kubbesinde ýþýklar
olsun; ve alämetler için, ve vakitler için, ve günler ve seneler için, gök

538
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

kubbesinde ýþýklar olarak bulunsunlar.” Ve böyle oldu. Ve Allah, daha


büyük olan ýþýk gündüze hükmetmek için, ve küçüðü geceye hükmetmek
için, iki büyük ýþýk yaptý; yýldýzlarý da yaptý. Ve yer üzerine ýþýk vermek, ve
gündüze ve geceye hükmetmek, ve ýþýðý karanlýktan ayýrmak için, Allah
onlarý göklerin kubbesine koydu; ve Allah iyi olduðunu gördü. Ve akþam
oldu, sabah oldu, dördüncü gün. (Dört bin yýl bitti)

Beþinci gün; (4001 - 5000 yýllarý)

Ve Allah dedi: “Sular canlý mahlüklarýn sürüleri ile kaynaþsýn, ve yerin


üstünde, gökler kubbesinin yüzünde kuþlar uçsunlar.” Ve Allah büyük
deniz canavarlarýný ve, sularýn kendileriyle kaynaþtýðý, cinslerine göre
hareket eden, her canlý mahlüku ve, cinsine göre her kanatlý kuþu yarattý;
ve Allah iyi olduðunu gördü. Ve Allah: “Semereli olun ve çoðalýn, ve de-
nizlerde sularý doldurun, ve karada kuþlar çoðalsýn!” diyerek, onlarý
mübarek kýldý. Ve akþam oldu, sabah oldu, beþinci gün. (Beþ bin yýl bitti)

Altýncý gün; (5001 - 6000 yýl)

Ve Allah dedi: “Yer, cinsine göre, canlý mahlüklerý, sýðýrlarý ve sürünen þey-
leri ve, cinslerine göre, yerin hayvanlarýný çýkarsýn!” Ve böyle oldu. Ve
Allah yerin hayvanlarýný, cinslerine göre, ve sýðýrlarý, cinslerine göre, ve
toprakta sürünen her þeyi, cinsine göre, yaptý; ve Allah iyi olduðunu gördü.
Ve Allah dedi: “Suretimizde, benzeyiþimize göre, insan yapalým; ve denizin
balýklarýna, ve göklerin kuþlarýna, ve sýðýrlara, ve bütün yeryüzüne, ve yerde
sürünen her þeye häkim olsun. Ve Allah insaný kendi suretinde yarattý; onu
Allah’ýn suretinde yarattý; onlarý erkek ve diþi olarak yarattý. Ve Allah
onlarý mubarek kýldý; ve Allah onlara dedi: “Semereli olun, ve çoðalýn, ve
yeryüzünü doldurun, ve onu tabi kýlýn; ve denizin balýklarýna, ve göklerin
kuþlarýna, ve yer üzerinde hareket eden her canlý þeye häkim olun. Ve Allah
dedi: “Ýþte, bütün yeryüzü üzerinde olup, tohum veren sebzeyi ve, ken-
disinde aðaç meyvasý olup, tohum veren her aðacý, size verdim; size yiyecek
olacaktýr; ve yerin her hayvanýna, ve göklerin her kuþuna ve, kendisinde
hayat nefesi olup, yeryüzünde sürünen her þeye, bütün yeþil otu yiyecek
olarak verdim.” Ve böyle oldu. Ve Allah yaptýðý her þeyi gördü ve, iþte, çok
iyi idi. Ve akþam oldu, sabah oldu, altýncý gün. (Altý bin yýl bitti)

539
Ýnsan türü altýncý gün içerisinde; 5001-6000 yýllarý arasýnda var edilmiþtir.
Kur’an’da ilgili ayetlerde verilmiþ olan ve ilimin ulaþtýðý bulgularla kanýt-
lanmýþ bilgiler ýþýðý altýnda, Hz. Adem’den önce, akýla sahip olmayan insan
toplumlarýnýn þu an üzerinde yaþadýðýmýz yerde yaþadýðýný biliyoruz. Allah,
Hz. Adem’i halife/vekil olmasý için var etmiþ, bu nedenle de akýlý iþletme
özelliðiyle donatmýþtýr. Hz.Adem ’in cennetten kovulduðu ve yerde yaþa-
maya baþladýðý tarihi kesin olarak bilmek mümkün deðildir. Fakat, toplam
on bin yýllýk süreyi ve insanýn altýncý gün içerisinde(5001-6000 yýllarý
arasýnda) var edilmiþ olduðunu bilmemiz, bize, insanýn var edilmesinden
yolun sonuna, yani kýyamet gününe kadar kalan sürenin azami beþ bin yýl-
lýk bir süre olduðunu kesin olarak bilme imkânýný vermektedir.

* Yaradýlýþ skäläsý:

Adem’in var oluþu 0


Þit’in doðumu 130
Enoþ’un doðumu 235
Kenân’ýn doðumu 325
Mahalalel’in doðumu 395
Yared’in doðumu 460
Hanok’un doðumu 622
Metuþelah’ýn doðumu 687
Lamek’in doðumu 874
Adem’in ölümü (930 yaþýnda) 930
Hanok’un göke geçiþi (365 yaþýnda) 987
Þit’in ölümü (912 yaþýnda) 1042
Nuh’un doðumu 1056
Enoþ’un ölümü (905 Yaþýnda) 1140
Kenân’ýn ölümü (910 yaþýnda) 1235
Mahalalel’in ölümü (895 yaþýnda) 1290
Yared’in ölümü (962 yaþýnda) 1422
Ham, Sam ve Yafetin doðumu 1556
Lamek’in ölümü (777 yaþýnda) 1651
Metuþelah’ýn ölümü (969 yaþýnda) 1656

* AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kâzým Mirþan, 1978, MMB

540
GÖKLER VE YER, GECE VE GÜNDÜZ

Nuh’un 600 yaþý (tufan baþlangýcý) 1656


Sularýn kurumasý (tufan sonu) 1657
Arpakþad’ýn doðumu 1658
Þelah’ýn doðumu 1723
Nuh’un ölümü (950 yaþýnda) 2006
Sam’ýn ölümü (602 yaþýnda) 2158

Yerde yaþamýn baþladýðý dönemlerde yaþayanlarýn bin yýla yakýn yaþadýklarý


görülmektedir. Allah katýndaki 1 güne yakýn sürelerdir.

20. TÂHÂ SURESÝ

104. Ayet (YNÖ meali)


Onlarýn söylemekte olduklarýný biz daha iyi biliriz. Yolca en seçkinleri olan þöyle
diyordu: "Eni-sonu, bir gün kaldýnýz."

104. Ayet (EHY meali)


Görüþü en üstün olanlarý, "Bir günden fazla durmadýnýz." dediði zaman, ne diye-
ceklerini Biz biliriz.

Adem’den Sam’in ölümüne kadar 2158 sene, Hz.Ýsa’nýn milad kabul edili-
þinden bu güne deðin 2062 sene. Toplamý 4220 sene yapar. Bu miktarý
insanýn, baþlangýçtan 5000 sene sonra (altýncý günde) var edilmiþ olduðunu
bilerek, kalan azami süreden çýkarýrsak; 5000- 4220= 780 yýl kalýr. Adem’in
altýncý gün içerisinde, yani 5001-6000 seneler arasý dönemde, tam olarak
hangi senede var edildiðini bilmediðimiz için sûra’nýn üfleneceði güne kaç
‘yýlcýk’ kaldýðýný da tam olarak bilemeyiz, ki bu da normaldir. Ýnanan için o
muhteþem günün yaþanacaðýný bilmek önemlidir, tam zamanýný deðil. Ama
önce son savaþ ve sonra buzul çaðý. Carbon 14 testinin verdiði sonuç; 430
sene civarýnda süre kalmýþ olmasý güvenilir bilgidir, ilimsel sonuçtur.

Nostradamus’u da hatýrlamakta fayda vardýr. Serüvenin sonuna az


kalmýþtýr. Bu durum, bunca doðru bilginin su üstüne çýkmasýndan da
anlaþýlmaktadýr. Güneþ takvimini uydurup sene hesabýnda bilinçli olarak
bu hatayý yaptýranlar, olacaklarý zaten bilmekte olanlardýr.

541
Kur’an’da sýkça kullanýlmýþ olan ‘küfr’ sözcüðünün anlamý sövmek deðildir,
‘doðru bilginin örtülmesi/saklanmasý’dýr. Söylenen tüm yalanlarýn sebebi;
doðruyu örtmek ve yaþamýn uzayda bir raslantý olarak meydana geldiðine
insanlarý inandýrmak çabasýdýr. Bir gün hesap verileceðine inanýlmazsa
insanlarýn çoðu güçleri yettiðinde hiçbir kötülükten, zulümden geri dur-
mazlar, yere bir daha mý geleceðiz düþüncesiyle her zaman ahlâklý ve
adaletli yaþamak için bir gerekçe görmezler. Bu duruma düþüldüðünde de,
küfre sapanlarýn/doðru bilgiyi örtenlerin kendisine hizmet ettikleri Ýsrael
amacýna ulaþarak, cennetden kovulduðu andaki iddiasýný baþarmýþ, ve
böylece yok edilmekten kurtulmuþ olacaktýr. Þeytanýn peþinden gidenler/
satanistler, siyonizme hizmet eden insanlar, ruhlarýný kaptýrýp hizmetkâr
durumuna düþecekleri sonsuz bir yaþama mahkûm olmaya doðru dört nala
koþmaktadýrlar.

Doðru bilgileri örtenlerin þu ana kadar yaptýklarý ve ulaþtýklarý seviye


bizlerden akýllý olmalarýndan deðil, Ýsrael’in, Adem ile birlikte yere
indirildikleri günden beri geçerli olan bu mücadelenin Yahudiler’e, ‘büyük
Ýsrael devleti’ni kurma amacý olduðu öðretilerek hep bu göstermelik
amacýn gölgesi altýnda çalýþmýþ olmalarýndandýr. Onlarýn hesabý sadece
kýyamet günü içindir. Bu kitapda, belirginleþtirilerek aktarýlmýþ olan bil-
giler yere indirildiði günden beri Kur’an’da yazýlýdýr. Kozun paylaþýlacaðý,
iþin bitirileceði, doðru bilgiyi örtenlerle aramýzda yaþanacak olan Kutsal
hesaplaþma; son savaþ, artýk çok yakýndýr.

...

542
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ
Âlim; Tüm bilgilerin kaynaðý olan, herþeyi gereðince bilen
Allah Adýyla…

Hiç bir gezegenin kendi kütlesinden kaynaklanan özel bir çekim kuvveti
yoktur. Arþ da melekler tarafýndan taþýnýyor olduðuna göre, tüm kâinatda
aþaðýya yöne doðru gitme eðilimi söz konusudur fakat bu durum, her geze-
genin kendi kütlesine baðlý olan farklý çekim kuvvetine sahip olmasýndan
deðildir. Arþimet ve Darwingillerden olan Newton’un baþýný uf yapan
elmanýn aþaðýya doðru düþmesi, üzerinde yaþadýðýmýz yerin kendi kütle
çekim kuvveti deðildir. Uzayda da olan ve tüm kâinat için geçerli, aþaðý
yöne doðru ‘Gravitation; gitme/yönelme’ eylemidir. Bu eylem; fiziksel
olarak maddeye dýþarýdan etkiyen bir çekim kuvveti olmayýp, (su’yun akýla
ve þuura sahip olduðunu hatýrlarsanýz) maddenin þuura sahip atom altý
parçacýklarýnýn kendi isteðiyle aþaðýya doðru gitmek istemesidir, manevi
istek sonucu oluþan bir eylemdir. Çekim gücü deðil ‘yönelme’dir. Herþey
aslýna, AL-APA’ya geri dönmek ister.

* “Sýcak bir akþam vakti Newton bahçede dolaþýrken, Ay týpký on dört yýl
önceki bir yaz akþamýnda olduðu gibi doðmaya baþladý. Newton, Ay'ý
neden çok yüksek bir aðaçtan yere düþen bazý elmalar gibi düþmediðini
göstermek için yaptýðý bir hesaplamayý anýmsadý.

* Dünyayý Deðiþtiren Beþ Denklem, Michael Guillen, Tübitak Yayýnlarý

543
Dünyanýn yerçekimi kuvvetinin Ay'ýn kendi merkezkaç kuvvetiyle denge-
lenmesi yüzünden Ay'ýn yere düþmediðini hesaplamýþtý; bunu çocukluðun-
da, halka olup dönme kuvveti olarak adlandýrdýðýný anýmsadýðýnda kendi
kendine gülümsedi.

Artýk büyümüþtü ve durumunu ipin bir ucuna baðlý bir biçimde


döndürülen bir adam deneyiyle açýklama eðilimindeydi. Ýpi çekerken
gereken þey merkezkaç kuvvetti ve bu kuvvetin þiddeti üç þeye baðlýydý.

Bunlardan birincisi kütleydi. Döndürülen büyük bir yetiþkin, küçük bir


çocuða kýyasla ipi daha fazla geriyordu.

Ikincisi, ipin uzunluðuydu. Çok uzun bir ip, kýsa bir ipin etkisinden daha
büyük bir etki yaratýyordu. Daha büyük bir çember üzerinde dönen ipin
ucundaki adam doðal olarak çok daha büyük bir baþ dönmesi deneyimi
yaþýyordu.

Üçüncü ve son olarak, merkezkaç kuvvetin þiddeti hýza baðlýydý. Adam ne


denli hýzlý döndürülürse ipe o denli büyük bir gerilim uyguluyor ve ken-
disini de o denli büyük bir kuvvetle merkezden dýþarý doðru itiliyor
hissediyordu.
Matematiksel olarak, m kisinin kütlesini, d ipin uzunluðunu ve T de bir
dönüþ için geçen süreyi gösterirse, adamýn hissettiði merkezkaç kuvvet þu
basit denklemle açýklanabilirdi.

2
Merkezkaç Kuvvet= sabit x m x d / T 1

Sözcüklerle ifade etmek gerekirse, çok kýsa bir sürede, uzun bir ipin ucun-
da hýzla döndürülen kütlesi büyük bir adam veya cisim büyük bir
merkezkaç kuvvet yaratýyordu; yani büyük kuvvet, büyük bir m'nin büyük
bir d ile çarpýlýp, küçük bir T'nin karesine bölünmesinden elde ediliyordu.”
Hareket halinde olan bir kütlenin belirli bir mesafeyi kat etmesi için geçen
süreyi(T’yi) belirleyen; kütlenin hýzý ve kat ettiði mesafenin miktarýdýr.

544
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

‘T’ süresini belirleyici olan deðiþkenler; kütlenin hýzý ‘ν’ ve kat edilen yol
miktarý ‘x’ dir. Newton, yerin çevresini bilemediði ve buna baðlý olarak
Ay’ýn hýzýný hesaplayamadýðý için, Ay’ýn iki hilal hali arasýnda geçen
sürenin ölçülebilir olmasý sebebiye (ki bu süreyi 1 ay olarak Ay’ýn dünya
etrafýnda bir tam tur atmasý için geçen süre olarak yanlýþ düþünmüþtür),
hýz ve mesafenin belirlediði zaman ölçüsünü, ‘T’yi kullanmýþ olmalýdýr.

ν hýzýyla dairesel hareket eden kütlenin hýzý; kat ettiði mesafenin, tam bir
tur atmasý için geçen süre miktarýna bölünmesiyle bulunur. Dairesel
hareket yapan bir kütlenin bir tam turunu tamamladýðýnda kat ettiði
mesafe de dairenin çevresidir.

T : Dairesel hareket yapan kütlenin/cismin bir tam tur atmasý için geçen süre, s
d : Dairesel hareketin yarýçapý, m
ν : Ay’ýn dairesel hýzý, m/s

ν=2πd / T 2

Bu eþitlikten T’yi çektiðimizde,

T=2πd / ν 3

1 nolu denklemde T’yi yerine koyarsak,

2
Merkezkaç Kuvvet= sabit x m x d / (2πd/ν) 4

Sadeleþtirmelerden sonra,

2 2
Merkezkaç Kuvvet= sabit x mν / 4π d 5

Bu eþitlik þunu söylüyor; dairesel hareket yapan bir kütlede oluþan


merkezkaç kuvvet, kütle hýzý arttýkça hýzýn karesiyle doðru orantýlý art-
makta, dairesel hareketin yarýçapý(ipin uzunluðu) arttýkça, artan yarýçapla
ters orantýlý olarak azalmaktadýr.

545
Newton’un formülü ise, ipin ucundaki cismin bir tam tur atmasý için
gerekli süre ‘T’ azaldýkça (yani hýz arttýkça) merkezkaç kuvvetin arttýðýný,
ki bu doðrudur, ve ipin uzunluðu ‘d’ arttýkça merkezkaç kuvvetin yine art-
týðýný söylüyor ki bu, yanlýþtýr. 3 nolu formülde görüldüðü gibi, d arttýkça T
de artmakta ve 1 nolu formülde T paydada olduðu için merkezkaç kuvvet
azalmaktadýr, Newton’un söylediði gibi artmamaktadýr.

Biri diðerinin iki katý uzunlukta iki ayrý ip alýp, bir ucunu yuvarlak bir
direðe, diðer ucunu kendinize baðlayýn. Süre tutarak, uzun iple attýðýnýz
turu, kýsa iple attýðýnýz bir tam tur süresinin iki katýnda tamamlayýn.
Böylece hýzýnýz iki durumda ayný olmuþ ve sadece farklý uzunluklardaki
iplerde oluþan merkezcil kuvvet farkýný gözlemlemiþ olursunuz. Ýki durum-
da da vücudunuzda hissedeceðiniz merkezcil kuvvete dikkat edin. Ýpin kýsa
olduðu durumda hissedeceðiniz merkezcil kuvvetin yarýsýný, uzun iple
attýðýnýz turda hissedeceksiniz. Bunun sebebi, ipin kýsa olduðu durumda/
yarýçapýn kýsa olduðu durumda, dönüþlerin daha keskin olmasý ve vücudu-
nuzun/kütlenizin kendisini bu savrulmaya karþý dengelemek için oluþtur-
duðu karþý kuvvetin, ip uzunluklarýnýn oraný katý büyük olmasýdýr. Sonuç
olarak; yarýçapla merkezcil kuvvet ters orantýlýdýr ve Newton’un formülü
bu fiziksel hareketin sonuçlarýyla uyuþmamaktadýr, yanlýþtýr.

Newton, ilk formülündeki (1 nolu formül) ‘T2 ’ yerine, kendisinden yüzyýl


önce yaþamýþ olan Kepler’in aþaðýda verilmiþ olan eþitliðini kullanmýþ.
Kepler, gezegenlerin bu basit yasaya uyan yörüngelerde Güneþ’in etrafýnda
döndüðünü öne sürmüþ.

3
T 2= sabit x d

Kepler eþitliðinin, 1 nolu eþitlikte yerine konulmasý ve gerekli sadeleþtir-


melerin yapýlmasý sonucunda ortaya çýkan eþitlik;

2
AY’IN MERKEZ KAÇ KUVVETÝ = yeni sabit x m / d

546
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

* “Bir baþka deyiþle, o korkunç veba salgýnýnýn yaþandýðý 1665 yýlýnda genç
Newton en parlak keþfine ulaþmýþtý. Dünya’nýn etrafýnda dönerken Ay'ýn
etkisinde kaldýðý merkezkaç kuvvet (sabit dýþýnda) yalnýzca iki þeye baðlýy-
dý. Ay'ýn kütlesi m'ye ve onu Dünya’ya baðlayan hayali ipin uzunluðu d'ye.

Bu hayali ip, Dünya’nýn kütleçekimi kuvvetini simgeliyordu. Ip Ay'ý çekiy-


or ve Ay'ýn merkezkaç kuvveti de ters yönde çekiyordu. Newton bunun
sonucunda, Ay'ýn Dünya’ya düþmek ya da ondan uzaklaþýp gitmek yeri ne
neden Dünya’nýn etrafýnda durmak bilmeyen bir yol izlediðini açýklayan
kozmik bir ayrýlýðýn doðduðu hükmüne varmýþtý.

Nostaljik duygularla dolan Newton, henüz yirmi üç yaþýndayken yaþadýðý o


önemli geceyi anýmsýyordu þimdi. Kozmik ayrýlýk konusunda vardýðý sonuç
eðer doðruysa, yani birbirine ters iki kuvvetin þiddetleri eþitse, o zaman bu,
her iki kuvvetin de ayný matematiksel denkleme uyduðu anlamýna geliyor-
du:

DÜNYANIN KÜTLEÇEKÝMÝ KUVVETÝ = AY’IN MERKEZKAÇ


2
KUVVETÝ = sabit x m / d 6

Eðer Newton’un bu düþüncesi doðru olsaydý, 6 nolu eþitliðin gösterdiði


gibi, ‘d’ azaldýkça, yani Ay’ýn yere yaklaþmasýyla yerin Ay üzerindeki çekim
gücü de artýyor olacaktý ki bu, tek baþýna bir anlam ifade etmekteydi. Fakat
Newton’un 1 nolu formülünün düzeltilmiþ hali olan 5 nolu formüle göre
de, d’nin azalmasýyla yerin artan çekim gücüne karþýlýk, dairesel
hareketinden dolayý Ay’da oluþan merkezkaç kuvveti de ayný oranda arta-
caðýndan, Ay, yere ne kadar yaklaþýrsa yaklaþsýn, bu iki kuvvet birbirini
dengeleyeceði için hiçbir zaman Ay ile yer çarpýþmayacak sonucu ortaya
çýkmaktadýr.

“... Bu nedenle Newton, cismin kütlesini gösteren m’nin yaný sýra


dünyanýn kütlesini temsil eden M’yi de denkleme ekledi. Böylelikle, den-
klemin çekiminin karþýlýklý olduðunu gösteren düzeltilmiþ halinde hem
cisim hemde dünyaya yer verilmiþti;

* Dünyayý Deðiþtiren Beþ Denklem, Michael Guillen, Tübitak Yayýnlarý

547
2 7
DÜNYANIN KÜTLEÇEKÝMÝ KUVVETÝ = G x M x m / d

Daha sonra ‘sabit’in deðeri, bugünkü tanýmýyla yerçekimi ivmesi, G olarak


tesbit edilmiþtir. Bu eþitlikte de kendi içerisinde bir yanlýþlýk ve bir eksiklik
vardýr. Formüldeki çarpanlarýn birimlerinin çarpým sonucu kg2/ms2 dir ve
bu kuvvet birimi deðildir. Eksik olan ise; yerin kütlesi M ve kendisine ait
yerçekimi ivmesi G bu eþitlikte olup, kütleler arasýnda karþýlýklý çekim de
söz konusu ise, eþitlikte kütlesi m olarak ifade edilen Ay’ýn sözde kendi-
sine ait ve yerçekimi ivmesinin 1/6’sýna eþit olan G/6 deðerinin de bu for-
mülde yer almasý gerekir.

Ne Ayý’ýn, ne yerin, ne Güneþ’in, ne de diðer gezegenlerin, kütlelerine


baðlý olan bir çekim kuvveti yoktur. Tüm evrende/kâinatda/uzayda tek
sabit kuvvet; aþaðý yöne doðru olan yönelme (Gravitation/gitme/yönelme)
olarak adlandýrdýðýmýz eylemdir. Eðer yerin kütleçekimi kuvveti olsa ve de
Newton’un formülü doðru olsa idi, ‘d’ nin bizler için minumum, yani yerin
kütle çekiminin azami olduðu durumda; yer üzerinde dolaþýrken yere
yapýþýrdýk. Yerin kütle çekim kuvveti olmadýðýna göre yer dönüyor olsaydý,
hepimizi uzaya savrulurduk.

Yerde, uzaydan farklý olarak, bir kütleye etkiyen tek doðal kuvvet; havanýn
sebep olduðu sürtünme kuvvetidir. Uzay mekiðini (Challenger) yerden
uzaklaþtýrmak için gerekli kuvvet miktarýný hesaplarken halâ Newton’un
‘yerin kütleçekimi kuvveti’ formülünü kullanýyor ve buna göre yakýt ihtiya-
cýný hesaplýyorlarsa, boþ yere aðýrlýk ve israf yapýyorlar demektir. Eh.. para
zulümle elde edilirse, elbet havaya savurmasý da kolay olur.

Yýldýzlar kaydýðýnda, uzayda da aþaðý yöne doðru yönelme eylemi yoksa


niçin hep ayný yöne aþaðýya doðru yönelirler ve niçin doðrudan dik olarak
aþaðýya doðru deðil de, gök kubbenin þeklini izleyerek gözden kaybolurlar?
Çünkü yýldýzlar osun(gökün) yapýsý içindedirler, uzayda deðil.

548
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

Kütle çekim kuvveti diye bir kuvvet olmadýðýna göre, Ay, nasýl oluyor da
yerden uzaklaþmadan yerin etrafýndaki dairesel hareketine devam ede-
biliyor?

Biz þimdi Newton’u sevenleriyle býrakýp, kendi gözlemlerimizle merkezcil


kuvveti tanýmlamaya çalýþalým. Her þeyden önce, bir ipin ucunda dairesel
hareket yapan bir kütleye etkiyen kuvvetler, kütleyi ucunda döndürdü-
ðümüz ipin, yatay düzlemle(yerle) yaptýðý açýya baðlýdýr.

Kuvvet; bir cismin/kütlenin hareket durumunu belirleyen etkidir.

Bu hareketde m kütlesi sadece dairesel hareket yapmakta olup, yukarý


aþaðý veya içe dýþa doðru hareket gözlemlenmemesi, m kütlesine etkiyen
düþey ve yatay kuvvetlerin dengede olduðunu ifade eder.

Fsinα=mg 8
F=ma

masinα=mg 9

2
a=ν / r

549
2
mν sinα / r=mg

½
ν=(gr / sinα) 10

Söz konusu bu hýzýn saðlanmasý için uygulanmasý gereken/ipte oluþan


merkezcil kuvvet;

F=ma

2
F=mν /r

½ 2
F=m [(gr/sinα) ] / r

F= mg / sinα 11

Bu sonucun sözlü ifadesi; yerle açý yapan bir ipin ucunda dairesel hareket
yapan bir m kütlesininin ipte oluþmasýna sebep olduðu merkezcil kuvvet,
ipin yerle yaptýðý açýya baðlý olduðudur.

m kütlesine etkiyen ve yere paralel olan yanal kuvveti;

F ′=Fcosα

F ′=mgcotα 12

F ′ kuvveti, m kütlesine etkiyen yanal kuvvet olup, ipin býrakýlmasýnda m


kütlesinin aþaðý yöne doðru yönelme eyleminin etkisiyle doðrudan yere dik
olarak düþmesini engelleyip, merkezcil F kuvveti doðrultusunda(ipin yer
ile yaptýðý açý doðrultusunda), F kuvvetinin tersi yönünde doðrusal bir
hareket yapmasýný saðlayan kuvvettir.

550
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

Ýpin yer ile yaptýðý açýnýn 90° olmasý durumunda, yani dairesel hareketin
yere dik, düþeyde dairesel bir hareket olmasý durumunda;

B noktasýnda,

Fsinβ=mg

masinβ=mg

2
mν sinβ / r=mg

½
v= (gr / sinβ) 13

Bu hýzý saðlayan/ipte oluþan merkezcil kuvvet de;

F=ma

2
F=mν /r

½ 2
F=m [(gr/sinβ) ] / r

551
F= mg / sinβ 14

F′ kuvveti, m kütlesine etkiyen ve hareket düzlemine paralel yanal kuvvet


olup, ipin býrakýlmasýnda m kütlesinin aþaðý doðru yönelme eylemi etkisiyle
doðrudan yere dik olarak düþmesini engelleyip, merkezcil F kuvveti
doðrultusunda, F kuvvetinin tersi yönünde doðrusal bir hareket yapmasýný
saðlayan kuvvettir.

F ′=Fcosβ

F ′=mgcotβ 15

A noktasýnda;

F - mg=0

F=mg 16

m kütlesinin A noktasýnda olduðu konumda ipte oluþan merkezcil


kuvvetin yönü merkeze doðru deðil, m kütlesini aþaðý doðru yönelme eyle-
mi sonucu oluþan kuvvete eþ deðerde olup dýþa doðrudur. Dairesel
hareketin yere dik, düþeyde olduðu bu durumda çýkan sonuç; ipte oluþan
merkezcil kuvvetin sabit olmayýp, ipin, hareket düzleminde merkezle yap-
týðý açýya baðlý olduðudur.

Dairesel hareketin yere paralel olduðu; Þekil 1’de ki hareketde α açýsýnýn


sýfýr olduðu, Newton’un merkezkaç formülünü oluþturduðu durum ince-
lendiðinde;

552
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

F ′=Fcosα

α=0

F ′=F 17

F=mg/sinα

α=0

F=mg / 0

F=∞ 18

Bu hareketde m kütlesine düþey yönde etkiyen kuvvetlerin toplamýnda


oluþan bu belirsizlik, bu hareket türü ile ilgili henüz farkýnda olmadýðýmýz
bilgilerin varlýðýný haber vermektedir. Doðru yorumu yapabilmek ve doðru
bilgiye ulaþabilmek, yine, yapýlacak doðru gözlemle mümkündür. Yere
paralel dairesel hareket yapan bir kütle, ipin býrakýlmasý ile ipin, býrakýldýðý
andaki (dairesel harekete teðet olan hýz vektörüne dik) yönünde doðrusal
bir hareket yapar. Bu tek yönde doðrusal hareketi de, m kütlesine o anda
düþeyde etkiyen kuvvetlerin toplamýnýn sýfýr olduðunu gösterir. Bunun
anlamý, ipin ucundaki m kütlesinin aþaðý doðru yönelme eylemini sýfýra
indirgeyen hýz, m kütlesine havada dairesel hareket yaptýrdýðýmýz ipin, yere
paralel olmasýný (α=0) saðlayacak hýz miktarýdýr. Bu hýzýn ve bu hýzý
saðlayacak kuvvetin deðerini hesaplayabilmek için biraz daha düþünmek
ve doðru gözlemi yapmamýz gerekmektedir.

Isaac Newton’un yaptýðý temel hata; kurduðu model, yaptýðý eþitlemeydi.


Ýpin ucuna baðlý bir m kütlesinin dairesel hareketi ile, yer etrafýnda dönen
Ay’ýn veya yüksek bir yapýnýn etrafýnda dönen helikopterin hareketini,
ayný fizik kurallarý ile tanýmlamaya çalýþmaktý.

553
Bir fikrin yanlýþ olduðunu göstermek iþin yarýsýdýr. Ýþi tamamlamak için
yapmamýz gereken, merkezkaç kuvvet olarak tanýmlanan bu kuvvetin ne
olduðunu doðru olarak tanýmlamaktýr.

Dairesel bir harekette, hareketin merkeziyle hiçbir fiziksel baðlantýsý


olmayan bir m kütlesinde (bir arabanýn viraja girmesiyle) oluþan ve savrul-
maya sebep olan kuvvet; m kütlesi üzerinde oluþan ve cismin momentu-
mundaki deðiþimin sebep olduðu itme/impuls etkisidir. Biz bu kuvveti,
‘savuran kuvvet, Fsk’ olarak adlandýralým ve adý böyle kalsýn.

x : A noktasýndan B noktasýna olan doðrusal(en kýsa) mesafe, m


y : A noktasýndan B noktasýna olan dairesel mesafe, m
tx : m kütlesinin A noktasýnda B noktasýna, x mesafesini kat ederek
ulaþmasý için geçen süre, s
ty : m kütlesinin A noktasýnda B noktasýna, y mesafesini kat ederek
ulaþmasý için geçen süre, s
νx : m kütlesinin dairesel hýzý, m/s
νy : m kütlesinin B noktasýna doðrusal hýzý, m/s
r : Dairesel hareketin yarýçapý, m

554
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

x=2rsin(α/2) , y=2πrα/360 19

νx= x / tx , νy= y / ty

νx= 2rsin(α/2) / tx , νy=2πrα / (360ty) 20

Dairesel hareketinden dolayý üzerinde oluþan savurma etkisini azalta-


bilmek için (arabanýn virajda içe doðru yanaþma eðilimi) m kütlesinin A
noktasýndan(virajýn baþladýðý noktadan) B noktasýna, daha kýsa olan x
mesafesini kat ederek ulaþmasý için geçecek sürenin, daha uzun olan daire-
sel y mesafesini kat ederek B noktasýna ulaþmasýyla geçen süreye eþit
olmasý için, y mesafesini daha yüksek bir hýzla kat etmesi gerekir. Ýþte bu
farklý hýzlar sonucu oluþan momentum deðiþimi, savurma kuvvetini oluþ-
turmaktadýr.

m kütlesinin B noktasýna ulaþmasý için geçen sürelerin eþitlenmesinden;

tx=ty=∆t=t

tx=2rsin(α/2) / νx , ty=2πrα / (360νy )

2rsin(α/2) / νx = 2πrα / (360νy )

νy / νx=πα/sin(α/2)360 21

νx=νy sin(α/2)360 / πα 22

555
Vektörel gösterimi;

→ → →
F x+F sk=Fy

→ → →
F sk=Fy - F x 23


F =ma→


a→ =∆v /∆t

→ →
F =m∆v /∆t

→ → →
F ∆t=m(vy - vx)

→ →
F ∆t=I ; itme 24

→ → →
I =Py - Px ; momentum deðiþimi 25

→ → → →
I =F ∆t=m(vy - vx)

556
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

→ →
vx= vysin(α/2)360 / πα 22

→ → →
F ∆t= m(vy - vysin(α/2)360 / πα)


vy=2πrα / (360ty) 20


F ∆t=m(2r/ty)(πα/360 - sin(α/2))

∆t=tx=ty=t

Fsk=m(2r/t2)(πα/360 - sin(α/2))

t=2πrα / 360ν

2 2
Fsk=(m/2)(ν / r)(360/πα - (360/πα) sin(α/2)) 26

Yere paralel, hareket merkeziyle fiziksel bir baðlantýsý olmadan sürekli


dairesel hareket yapan bir m kütlesi için α=360° dir. Bu hareketde ν hýzý-
na sahip m kütlesi üzerinde oluþan savurma kuvveti;

α=360 sin α=0

2
Fsk =(m/2π)(ν / r)

2
a=ν / r

Fsk=ma / 2π 27

Isaac Newton’un, ‘merkezkaç kuvveti’ olarak yanlýþ tanýmladýðý ‘savurma


kuvveti’nin deðerini bulmamýz için gerekli olan formülün doðrusu budur.

557
Biz yine gözlemlerimiz sonucu elde ettiðimiz bilgilerle ve yöntemle, yere
paralel dairesel hareket yapan bir m kütlesinin, aþaðý doðru gitme eylemi
sonucu oluþan kuvveti yenmesi ve havada asýlý kalmasý için sahip olmasý
gereken asgari hýzý ve ivme büyüklüðünü, havanýn sebep olduðu sürtünme
kuvvetini ihmal ederek bulalým. Bu sonuçlar, Þekil 3’deki hareketde
oluþan belirsizliðin de çözümüdür.

Fsk=mg

Fsk=ma / 2π =mg

a=2πg 28

½
ν=(ar)
½
ν=(2πgr) 29

Bu hýza sahip, kütlesi, düþey ve yatay eksenleri boyunca simetrik olan, yani
kütle merkezi tam merkezinde olmasý þartýyla yere paralel dairesel hareket
yapan her cisim (uçan daire gibi) havada asýlý kalabilir, dairesel hýzý art-
týkça m kütlesi yükselmeye baþlayacaktýr. Baþka bir deyiþle, yerçekimi
ivmesinin 2π katý ivmeye sahip, kendi kütlesi düþey ekseni etrafýnda yere
paralel dairesel hareket yapan tam simetrik her cisim havada asýlý kalabilir.
Bu hýzý saðlayacak olan kuvvetin adýný da ‘Türk Kuvveti’ koyalým;

FTÜRK=2πmg
Eskiden panayýrlarda yapýlan bir gösteri vardý. Çapý 6-7 m, yüksekliði 7-8
m olan silindir þeklindeki ahþap bir yapýnýn içerisinde, motorsikletli bir
adam, önce sislindirin içinde yerde dairesel hareket yapmaya baþlar, sonra
silindirin duvarlarýna belli bir açýyla týrmanýr, en sonunda da silindirin
duvarlarýnda yere tam paralel þekilde dönerdi. Hýzý arttýkça yükselirdi,
bizlerde yukarýdan seyrederdik. Ýþte bu fiziksel hareket; dairesel hareketle,
aþaðý doðru yönelme eyleminin etkisinden (sözde yerçekimi kuvvetinden)
kurtulmanýn bilinen en eski uygulanýþýdýr.

558
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

Bir topu, bir tahtanýn veya herhangi düz bir cismin üzerine koyun. Topun
kütlesi ‘m’, top ile topun üzerinde durduðu cisim arasýndaki sürtünme kat-
sayýsý ‘µ’ olsun. Topun üzerinde durduðu cismi, yere paralel yönde
FTürk=2πmg/µ büyüklüðünde bir kuvvetle hýzla çekerseniz, yere(uygu-
lanan kuvvete) dik yönde top havaya yükselir.

Sürekli dairesel hareketle, havada asýlý kalabilen veya çok ani olarak
doðrusal hareket yapabilen uçan dairelerin hareket ilkeleri; ipin ucunda
çevrilen bir kütle ve, merkezle fiziksel bir baðlantýsý olmadan bir þeyin
etrafýnda dairesel yörüngede hareket eden bir m kütlesinden farklýdýr.
Uçan dairelerin kendi kütleleri, kendi düþey ekseni etrafýnda dairesel bir
hareket yapmaktadýrlar. Gövdelerinin tam simetrikliði ve sürekliliðinden
ötürü, dairesel hareketlerinden dolayý ve her yönde eþit olarak oluþan
savurma kuvveti bir birlerini dengelemektedir, yani toplamlarý sýfýrdýr.

Uçan dairelerin bir anda ok gibi saða sola fýrlamalarýný saðlayan, hareket
ettikleri yönde büyük bir kuvvet oluþturabilmeleridir. Dairesel hareketleri
sonucunda oluþan savurma kuvvetlerinin toplamýnda, hareket ettikleri
yönde oluþan dengesizlik bunu saðlayabilmektedir. Bu dengenin bozula-
bilmesi de, uçan dairenin kütle merkezinin yerinin ani olarak deðiþmesiyle
mümkün olmalýdýr. Civa gibi aðýr ve akýcý bir maddenin, uçan daire
gövdesinde, yönelmek istedikleri doðrultuda bir anda toplanmasý, kütle
merkezini bu yöne kaydýracak ve bu durum, toplam savurma kuvvetinin
kütle merkezinin kaydýðý yönde oluþmasýný saðlayacaðý için, diledikleri yöne
doðru böylesine büyük bir hýzla doðrusal hareket edebiliyor olmalýdýrlar.

Þimdi, Einstein’ýn ulaþtýðý bilgileri kullanarak, sözde ‘Büyük Patlama’ anýn-


da ve sonrasýnda oluþan fiziksel olaylarýn matematiksel tanýmlamasýný
yapalým.

* “Einstein’ýn kavradýðý þey þuydu: Kütle ve enerjinin, birbirleriyle baðýn-


týlý olsalar da, týpký kadýn ve erkek cinsi gibi, organik açýdan birbirinden
farklý olduðunu düþünen bilim adamlarý yanýlgý içindeydiler. Kütle ve ener-

* Dünyayý Deðiþtiren Beþ Denklem, Michael Guillen, Tübitak Yayýnlarý

559
jinin, benzer korunum yasalarýný saðlayan, yok edilemez olgular olduklarý
zaten biliniyordu; þimdi ise Einstein, bu iki olgunun tam olarak ayný þek-
ilde davrandýðýný keþfetmiþti -yani, her ikiside ayný çarpanla artýyor ve aza-
lýyordu. Einstein, kütle ve enerjinin ayýrt edilemez ve birbirinin yerini ala-
bilir olduðu sonucuna varmýþtý. Bunlar, farklý kýyafetler giyen ya da saçýný
farklý þekillerde tarayan tek bir kiþiye benziyordu; kýsacasý, bunlar organik
açýdan ayný görünüyordu.

...

Ancak bu tablo, enerjiyle kütleyi, farklý ülkelerin para birimleri gibi ele
alarak konuya bir ölçüde açýklýk getirilmesine yardýmcý oluyordu. Farklý
görünmekle birlikte, alýþveriþte kullanýlan bir para olarak farklý para birim-
leri özünde ayný þeydi. Paralarýn deðerleri farklý olsa da, birbirleriyle olan
iliþkilerini gösteren bir formül, yani ku oraný vardý. Ayný þekilde,
Einstein’ýn da karþý karþýya bulunduðu soru þuydu: Kütle ile enerji arasýn-
daki kur oranýný veren formül neydi?
Einstein bu sorunun cevabýnýn, son bir kez daha Starlight Express’e binil-
erek elde edilebileceðini keþfetti. Bu son gezi sýrasýnda aklýndan çýkarma-
masý gereken tek þey, teorisine göre, Express’in kütlesinin hýzdaki artýþa/
azalýþa baðlý olarak artacaðý/azalacaðýydý.

Bu nedenle, eðer Express yavaþlayacak olursa o zaman kütlesi de -bunu M


harfi ile simgeliyelim- Einstein’ýn bilinen eksiltme çarpaný ile belirlenen
miktar kadar azalacaktýr:
2 2
1-1/2 v / c

2 2
Eksiltme çarpaný, bir tam niceliðin 1/2 v / c oranýnda azaldýðýný belirt-
menin matematiksel bir ifadesinden baþka bir þey deðildi. 250 santime-
treküplük bir kolonya þiþesindeki kolonyanýn 1/5 oranýnda azaldýðýný düþü-
nürsek, bu durumda dökülen kolonya miktarý 250 x 1/5 santimetreküp,
yani 50 santimetreküp olacaktýr.

560
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

Uzay gemisi örneðimizde ise, yavaþlama dolayýsýyla azalan þey Express’in


2 2
kütlesi, yani M’ydi -kütle 1/2 v / c oranýnda azalýyordu. Sonuç olarak,
2 2
kolonya örneðinde de olduðu gibi, kütle kaybý M x 1/2 v / c oluyordu.

Einstein bunu yazar yazmaz, gençlik yýllarýnda öðrenmiþ olduðu kinetik


enerji (hareket enerjisi) formülü ile bu formül arasýndaki büyük benzerliði
hemen fark edecekti:
2
KÝNETÝK ENERJÝ = M x 1/2 v

Express’in kütle kaybý, matematiksel olarak, bu miktardaki bir kinetik


2
enerjinin c ’ ye bölünmüþ haline denkti:

2 2 2
KÝNETÝK ENERJÝ / c = M x 1/2 v / c = KÜTLE KAYBI

O halde kýsaca þu yazýlabilirdi:

2
ENERJÝ / c = KÜTLE
Öte yandan, 6/2 = 3’ü nasýl 6 = 3 x 2 yazabiliyorsak, yukarýdaki ifadeyi
de:

2
ENERJÝ = KÜTLE x c

biçiminde yazabiliriz.

Matematiðin kýsa dili kullanýldýðýnda ve enerji için E, kütle için de m


simgelerinden yararlanýldýðýnda bu, aþaðýdaki denkleme dönüþüyordu:

2
E=mxc

Ýþte, aradýðý çok önemli kur oraný formülü buydu. Einstein rahatlamýþ ve
çok mutlu olmuþtu, çünkü kütle ile enerji arasýndaki iliþkinin basit ve zarif
bir iliþki olduðu ortaya çýkmýþtý. Bütün tuhaflýðýna raðmen Einstein’ýn
göreli evreni, eskisine göre felsefi açýdan çok daha basitti.

561
Örneðin, kütle ve enerji birbirlerinin yerini alabildiði için, bilimin artýk iki
ayrý korunum yasasýyla uðraþmasý gerekmeyecekti. Kütle yok edilip kütleye
dönüþtürülebiliyordu. Sadece, Evren’deki bütün enerjilerin ve bütün
kütlelerin nihai toplamý her zaman deðiþmez bir sabit olarak kalýyordu;
yani birleþtirilmiþ tek bir Kütle-Enerji Korunumu Yasasý vardý.”

Albert Einstein’ýn ulaþtýðý bu bilgiler ile, Büyük Patlama’dan ne kadar süre


sonra göklerin ve yerin var olduðunu, Büyük patlama’nýn, uzayda þu anda
bulunduðumuz konumdan ne kadar uzaklýkta gerçekleþtiðini hesapmak
mümkündür.

Einstein’ýn ulaþtýðý bu bilgilerden þu sonuçlar çýkmaktadýr;

•Enerjinin tekrar maddeye dönüþtüðü; göklerin ve yerin var olduðu anda


ki toplam kütle miktarý, sözde büyük patlama’ya dahil olan toplam kütle
miktarýnýn yarýsýdýr.
•Enerjinin tekrar kütle haline dönüþmesi için hýzýn sýfýr olmasý, yani dur-
masý gerekmektedir.

Büyük patlama, bir topun ν ilk hýzýyla havaya atýlmasý ile ayný fiziksel olay-
lardýr. Topun hýzýnýn, aþaðý yönde etkiyen çekim ivmesinin etkisiyle azal-
masý ve bir noktada durmasý gibi, sözde Büyük Patlama sonrasý temel yapý
taþlarý haline gelen madde, ýþýk hýzýyla harekete geçmiþ, uzayda da olan
aþaðý doðru yönelme eyleminin (g ivmesinin) etkisi ile hýzý azalmaya
baþladýðýnda gazlar, durduðunda da sözde kütle/gökler ve yer var olmuþtur.

Þimdi bu fiziksel olayý formüllerle ifade edelim.

M1 : Büyük Patlama’ya dahil olan kütle miktarý, kg


M2 : Göklerin ve yerin var olduðu andaki toplam kütle miktarý, kg
ν : Büyük Patlama anýnda öz yapý taþlarýnýn sahip olduðu ilk hýz, m/s
G,g : Yerçekimi ivmesi olarak adlandýrdýðýmýz, uzayda da aþaðý yönde
2
etkiyen ivme, m/s
h : Büyük patlama sonrasý hýzýn durduðu ana kadar kat edilen mesafe, m

562
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

Einstein’ýn kütle kaybý formülü ile;

2 2
M2= 1/2 ν /c M1 , ν=c ; ýþýk hýzý

M2= 1/2 M1

Büyük Patlama sonrasý v=c hýzý, g ivmesi oranýnda azalmýþtýr.

Enerjinin korunumu yasasý ile,

2
1/2(1/2 M1)ν = M2gh 31

M2= 1/2 M1 , ν=c

2
1/4 M1c = 1/2 M1gh

2
c = 2gh 32

ν(=c) ilk hýzý ile yükselen m kütlesinin t zamanýnda kat edeceði mesafe;

2 33
h= νt - 1/2gt

ν=c

2 32
c = 2gh

2 2
c = 2g(ct - 1/2gt )

2 2 2
c = 2gct - g t

2 2 2
t - (2c/g) t + c /g = 0 34

2 ½
∆= (b - 4ac)

563
2 2 2 2 ½
∆= (4c /g - 4c /g ) = 0

t1,2= (-b ± 0 ) / 2a

t1,2= (2c/g) / 2 = c/g

veya,
a= ∆ν/∆ t = (ν2 - ν1) / (t2 - t1) = (0 - c) / (t - 0) = - c/t = g

t=- c/g ; - iþareti ivmenin yavaþlatan etkisini/yönünü göstermektedir

t= c/g 35

6 2
c= 300x10 m/s , g= 10 m/s

6
t= 300x10 / 10 s (saniye)

5
t = 300 x10 s

5
Sözde büyük patlama anýndan, kullandýðýmýz zaman birimiyle 300x10
saniye sonra enerji tekrar kütle haline dönüþmüþtür.

Bu süre boyunca kat edilen mesafe,

2
h= ct - 1/2gt
6 5 2
h= 300x10 x 300x10 - 1/2 x 10 x (300x105)

15
h= 4.5 x 10 m 36

Bu sonucun fiziksel anlamý þudur. Sözde büyük Patlama olayýnýn gerçek-


leþtiði konum ile, uzayda þu anda bulunduðumuz konum arasýnda 4,5 tril
yon km (489 ýþýk yýlý) mesafe vardýr.

564
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

Bu noktada durup ‘fakat’ dememiz gerekiyor. Patlama olayýnda maddenin


özellikleri deðiþtiði için, patlama sonrasý kütlenin/maddenin tekrar oluþ-
masý mümkün deðildir. Bu nedenle ‘Büyük Patlama’ olarak adlandýrýlan bir
olay meydana gelmemiþtir. Göklerin ve yerin/Güneþ sistemimizin var edil-
mesi, ‘yer projesinin’ baþlangýcý; Büyük Patlama/ ‘Big Bang’ deðildir.

Maddenin temel yapý taþlarýna ayrýþmasý için ihtiyacý olan, bu ayrýþýmý


saðlayacak hýza ulaþmasýdýr. Bu hýza eriþmesini saðlayan olay da Büyük
Patlama deðil, serbest düþüþtür. M1 kütlesi ki bu madde su’dur, uzay
boþluðunda g ivmesi etkisi altýnda þelale misali, ÖK’ümüzün kelimeleriyle
düþüþe geçmiþtir. Bu serbest düþüþ sonucu suyun ýþýk hýzýna ulaþmasý ve
atom altý parçacýklara ayrýþmasý olayý kuantum fizik ilimidir. Kâinatdaki
herþeyin temel maddesi olan su’dan, madde var ediliþinin fiziksel ilimidir.

Bu fiziksel hareketin denklemi;

2
M1gh=M2ν , M2= 1/2 M1
2 6
h=ν / 2g , ν=c=300 x 10 m/s

15
h= 4.5 x 10 m (36 nolu denklemde bulananla ayný sonuçtur)

Albert Einstein’ýn ulaþtýðý bilgiyi tanýmladýðý formüle ekleme yapabiliriz;

E=mc2=2mgh

Kur’an’da ‘Biz bir þeyi dilediðimizde, onun hakkýnda söyleyeceðimiz söz,


"Ol!" demekten ibarettir; o hemen oluverir.’ sözündeki ‘ol’ kelimesi Arapça’
da ‘kün’ þeklinde okunup ve ‘nun’ ve ‘ye’ harflerinden oluþtuðu hatýrlanýrsa;

565
Nun: OQ; kuantum: sudan var ediþin fizik ilimi

Ye: AW; Çevrilme, halinden ... a çevrilme

Ol: Nun Ye: OQ AW : Kuantum ile ... varlýk haline çevril emiridir. Herþey
sudan var edilmiþtir.

23. MÜMÝNÛN SURESÝ

17. Ayet (YNÖ meali)


Yemin olsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattýk! Ve biz
yaratýlýþtan/yaratýlmýþlardan gafil de deðiliz.
17. Ayet (EHY meali)
Gerçekte Biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattýk ve yaratmaktan habersiz deðiliz.

18. Ayet (YNÖ meali)


Gökten bir kaderle/belli ölçüde bir su indirdik de onu yeryüzünde durdurduk.
Elbette ki biz, onu gidermeye de gücü yetenleriz!
18. Ayet (EHY meali)
Gökten bir ölçü ile bir su indirdik ve onun yerde durmasýný saðladýk. Oysa
Biz, onu giderme gücüne de sahibiz.

Su, boþlukta 4,5 trilyon km serbest düþüþü sonucunda ýþýk hýzýna ulaþ-
masýyla gözle görülemez atom altý parçacýklarýna ayrýlmýþ, ÖK’ümüzün
emiri ile tekrar bir araya gelerek yarýsý, içinde bulunduðumuz Güneþ sis-
temini oluþturmuþ, diðer yarýsýyla da karþýt madde/benzer varlýklar var
edilmiþtir. ‘Kütlenin (enerjinin) Evrensel Korunumu’ yasasýna göre, ayrýþým
sonrasý bir yarýsý parelel evrene/boyuta akmýþ olan su’yun þu an görün-
meyen yarýsý; maddenin deðiþmez özelliklerinden olan karþýtmadde, yani
‘benzer’ yapýyý oluþturan maddedir.

36. YÂSÝN SURESÝ

81. Ayet (YNÖ meali)


Gökleri ve yeri yaratan, onlarýn benzerini yaratmaya güç yetiremez mi?
Elbette güç yetirir. Her þeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk O'dur.

566
NEWTON’UN YANLIÞ TEORÝSÝ

81. Ayet (EHY meali)


Gökleri ve yeri yaratan onlar gibisini yaratmaya kadir degil midir? Elbette
kadirdir. Yaratan O, her þeyi bilen O!

Mustafa Kamâl Atatürk, bizlerin kahvehanelerde, gece klüplerinde deðil


kütüphanelerde, laboratuvarlarda sabahlamamýzý isterdi. Bu formüller ve
bilgiler Türk milletinin, doðru bilgilerin öðrenilmesi ve aydýnlanma yolun-
da ilime bir katkýsýdýr, GÖK TEÑRÝ oluru ve yardýmýyla.

...

567
568
UMUÐLAR

• KUR’AN MEALÝ, Prof. Dr. Yaþar Nuri Öztürk, Yeni Boyut


• KUR’AN ve YÜCE MEALÝ, Elmalýlý Hamdi Yazýr, Huzur Yayýnevi
• Dechiffrierung der Protogriechischen Inschriften, 1973, Kâzým Mirþan
• AKINIÞ MEKANÏÐÝ ALTI YARIQ TÏGÝN, Kâzým Mirþan, 1978, MMB
• Anadolu Prototürkleri, Kâzým Mirþan, MMB, 1985
• Dinlerin Geliþimi, Kâzým Mirþan, MMB 1988
• Prototürk Bilginlerine Göre Astrofizik, Kâzým Mirþan,Yeni Çýðýr A.Þ.,1990
• BOLBOLLAR, Kâzým Mirþan, MMB, 1991
• ERKEN-TÜRK DEVLETLERÝ VE TÜRÜK BÏL, Kâzým Mirþan, MMB, 1999
• Erken Türklerin Anadolu Yazýtlarý, Kâzým Mirþan, MMB, 2005
• www.geocities.com/kazimmirsan
• Hýristiyan Din Adamlarýna 19 Soru, Edip Yüksel, Ozan Yayýncýlýk, 1990
• Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayýncýlýk, 2002
• Bir Ömrün Öteki Hikayesi, Sinan Meydan, Toplumsal Dönüþüm Yayýnlarý,
2002
• Günümüzde Atatürkçülük, Prof. Dr. Ýsmet Giritli, Der Yayýnlarý, 2000
• Türkiye’nin Sorunlarý Sempozyumu/Doðu Anadolu Aþiretleri, Abdulhaluk
Çay, Türk Tarih Kurumu Yayýnlarý, VII. Dizi, Sayý:136, S.133
• Siyon Liderlerinin Protokolleri, Sergius Nilus, Çeviri: Ýsmail Tulçalý,
Nokta Yayýncýlýk, 2004
• En Küçük Parçacýðýn Peþinde, www.focusdergisi.com.tr/bilim/00153
• Karþýtmadde, R.Feynman, Kuantum Elektrodinamiði, Çeviri: Ömür Akyüz,
Nar Yayýnlarý, S.101-103
• Dünyayý Deðiþtiren Beþ Denklem, Michael Gýillen, Tübitak Yayýnlarý
• Tayfun Vural, BÝLÝM VE TEKNÝK, Þubat 2002
• Ýnsan DNA Yapýsý, www.tillerfoundation.com/sience, www.livingthefield.com
• www.kimyaokulu.com

569
1965 yýlýnda Eskiþehir’de yere geldim. Aslen Erzurum’luyum. Ýlk ve orta
eðitimimi Erzurum ve Burdur þehirlerinde tamamladým. Ýzmir Atatürk
Lisesi’nden 1981, Ortadoðu Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi,
Ýnþaat Mühendisliði bölümünden 1988 yýlýnda mezun oldum. 1992 yýlýndan
itibaren mesleðimle ilgili serbest olarak çalýþmaktayým. Umut Ýnsan Derneði’
nin kurucu üyelerinden olup dernek baþkanlýðý görevimi yürütmekteyim.

Bir daha karþýlaþýr mýyýz?, bilemem. Ama eðer bu topraklarda Kamâl


Atatürk’ün ilkeleri yýkýlmýþ ve Türk milleti karanlýða gömülmüþ ise, ve/veya,
bir karýþ toprak için dahi olsa yurdumun sýnýrlarý haritalarda deðiþtiriliyorsa,
bilinki ölmüþümdür, GÖK TEÑRÝ oluruyla.

Umut Ýnsan Derneði


www.umutinsan.org.tr

Sorularýnýz için; mccapanik@umutinsan.org.tr

570

You might also like