You are on page 1of 66

J.

STALÝN
ANARÞÝZM MÝ?
SOSYALÝZM MÝ?

ERÝÞ YAYINLARI

J. Stalin 1
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
BÝRÝNCÝ BASKI
ANARÞÝZM MÝ? SOSYALÝZM MÝ?

J. STALÝN
Jozef Stalin, Anarþizm mi? Sosyalizm mi?, Akhali Droyeba (“Yeni Zamanlar”), Nr. 5,
6, 7 ve 8; 11, 18, 25 Aralýk 1906 ve 1 Ocak 1907, Cýveni Çovreba (“Yaþamýmýz”), Nr. 3, 5, 8
ve 9; 21, 23, 27 ve 28 Þubat 1907, Dro (“Zaman”), Nr. 21, 22, 23 ve 26; 4, 5, 6 ve 10 Nisan
1907 [Türkçe baskýsý, “Anarchisme ou Socialisme?” (Oeuvres, t. 1, Paris 1952) adlý yazýdan
“Anarþizm mi? Sosyalizm mi?” adýyla Sol Yayýnlarý tarafýndan yayýnlanmýþtýr. Birinci baský,
Kasým 1974]
Eriþ Yayýnlarý tarafýndan düzenlenmiþtir, 2003.
erisyay@kurtuluscephesi.com
http://www.kurtuluscephesi.com
http://www.kurtuluscephesi.net
http://www.kurtuluscephesi.org
ÝÇÝNDEKÝLER

7 Sunuþ

9 Anarþizm mi? Sosyalizm mi?


12 Bir – Diyalektik Yöntem
21 Ýki – Materyalist Teori
34 Üç – Proleter Sosyalizmi

62 Açýklayýcý Notlar
SUNUÞ

1905-06 kýþýnda, Prens Peter Kropotkin’in izleyicilerinden olan


Gürcistan’daki bir grup anarþist, Kafkasya’da, marksistlere karþý
þiddetli bir ideolojik kampanyaya giriþti. Bu grup, þimdi, Tbilisi olan
Tiflis’te birkaç gazete yayýnladý. Anarþistler, iþçi sýnýfý arasýnda hiç
bir desteðe sahip deðillerdi, ama sýnýfdýþý (declassed) ve küçük-
burjuva gruplar arasýnda bazý baþarýlar elde ettiler.
Stalin, anarþistlere karþý “Anarþizm mi? Sosyalizm mi?” ge-
nel baþlýðý altýnda, Gürcüce bir dizi makale yazdý; bu kitapçýk bu
makalelerden oluþmaktadýr.
Ýlk dört makale, Haziran-Temmuz 1906’da (20 Hazirandan
14 Tem-muza kadar), Tiflis’te, Josef Stalin’in [sayfa 7] yönetimi altýn-
da yayýnlanan günlük bolþevik gazetesi Akhali Çovreba’da (“Yeni
Yaþam”) orijinal haliyle yayýnlandý. Gazete yetkili makamlarca kapa-
týldýðýndan dizi devam edemedi. Makaleler, Aralýk 1906 ve Ocak

J. Stalin 7
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
1907’de, biraz düzeltilmiþ bir biçimde, 14 Kasým 1906’dan, Tiflis
valisinin emriyle 8 Ocak 1907’de kapatýlana kadar Tiflis’te yayýn-
lanan haftalýk bir sendika dergisi olan Akhali Droyeba’da (“Yeni
Zamanlar”) yayýnlandý. Editöre ait bir açýklamada þöyle deniyordu:
“Geçenlerde, Hizmet Ýþçileri Sendikasý bize bir mektup ya-
zarak, sosyalizm, anarþizm ve benzeri sorunlar üzerine makaleler
yayýnlamamýzý önerdi. ... Diðer bazý yoldaþlar da ayný istekte bulun-
muþlardý. Bu istekleri hoþnutlukla karþýlýyor ve makaleleri yayýn-
lýyoruz. Bu makalelere gelince, bazýlarýnýn, Gürcistan basýnýnda
zaten yayýnlanmýþ olduðunu belirtmemiz gerekiyor, (ama yazarýn
elinde olmayan nedenlerden ötürü bunlar tamamlanmamýþlardýr).
Gene de, bütün makalelerin tamamýný yayýnlamayý gerekli gördük
ve yazardan, onlarý halkýn daha iyi anlayacaðý bir biçimde, yeniden
yazmasýný istedik ve o da bunu severek yaptý.”
Tiflis bolþevik günlük basýnýnda dizilerin yayýný sürdürüldü:
bunlar, Þubat 1907’den –“aþýrý eðilimi” yüzünden– 6 Mart 1907’de
kapatýlmasýna kadar Çýveni Çovreba’da (“Yaþamýmýz”) ve sonra
da Nisan 1907’de Dro’da (“Zaman”) yayýnlandý.
Ancak, dizi hiç bir zaman tamamlanamadý. 1907 ortalarýnda,
Stalin, Bakü’ya gitmek üzere Tiflis’ten ayrýldý, birkaç ay sonra da
orada tutuklandý. Eþyalarý aranýrken son bölümlere ait notlarý kay-
bolmuþtur. [sayfa 8]

8 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ANARÞÝZM MÝ?
SOSYALÝZM MÝ?

ÇAÐDAÞ toplumsal hayatýn odaðý, sýnýf mücadelesidir. Bu


mücadele sýrasýnda, her sýnýfa, kendi ideolojisi yol gösterir. Burjuva-
zi, kendi ideolojisine, [þu] sözde liberalizm’e[1] sahiptir. Proletarya
da kendi ideolojisine sahiptir – bu, çok iyi bilindiði gibi, sosyalizmdir.
Liberalizme, bütün ve bölünmez bir þey olarak bakýlmama-
lýdýr: bu, burjuvazinin farklý tabakalarýna tekabül eden farklý eðilim-
lere bölünmüþtür.
Sosyalizm de, bütün ve bölünmez deðildir: onun içinde de
farklý eðilimler vardýr.
Biz, burada, liberalizmi incelemeyeceðiz – bu görevi baþka
bir zamana býrakmak daha iyi olur. Okuyucuya, [sayfa 9] yalnýzca

J. Stalin 9
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
sosyalizmi ve onun eðilimlerini tanýtmak istiyoruz. Sanýrýz,, bunu
daha ilginç bulacaktýr.
Sosyalizm üç ana eðilime ayrýlmýþtýr: reform, anarþizm ve
marksizm.
Reformizm, (Bernstein[2] ve diðerleri), sosyalizmi uzak bir
hedef olarak görür, bundan öte bir þey deðil, ve gerçekte sosyalist
devrimi reddeder ve sosyalizmi barýþçý araçlarla kurmayý amaçlar.
Reformizm, sýnýf mücadelesini deðil, sýnýf iþbirliðini savunur. Bu
reformizm, gün geçtikçe çürümekte, gün geçtikçe sosyalizme ben-
zer [yanlarýnýn] tümünü yitirmektedir ve bizce, bu makalelerde,
sosyalizmi tanýmlarken, [reformizmi] incelemenin hiçbir gereði yok-
tur.
Marksizm ve anarþizme gelince iþ baþkadýr: her ikisi de, bu-
gün, sosyalist eðilimler olarak kabul edilmektedir, her ikisi de birbir-
lerine karþý þiddetli bir mücadele vermektedirler, her ikisi de kendi-
lerini, proletaryaya gerçek sosyalist doktrinler olarak sunmaya ça-
lýþmaktadýrlar ve kuþkusuz, bu ikisinin incelenmesi ve karþýlaþtýrýl-
masý, okuyucuya çok daha ilginç gelecektir.
Biz, “anarþizm” sözcüðü söylenince küçümseyerek baþýný
çeviren, yukardan bir havayla elini sallayarak, “Neden bunun üze-
rinde vakit harcamalý? Hakkýnda konuþmaya bile deðmez” diyen-
lerden deðiliz. Bizce, böyle ucuz “eleþtiriler” hafifliktir ve [hiç bir]
yararý yoktu.
Biz, anarþistlerin “arkalarýnda yýðýnlar bulunmadýðý, ve bu
yüzden, pek tehlikeli olmadýklarý” düþüncesiyle kendisini avutanlar-
dan da deðiliz. Bugün sorun, kimin, daha büyük ya da daha küçük
“yýðýnlarý” arkasýndan sürüklediði sorunu deðildir; önemli olan
doktrinin özüdür. Eðer anarþistlerin “doktrini” gerçeði yansýtýyorsa,
o zaman açýktýr ki, [anarþizm] kendine mutlaka bir yol açacak ve
yýðýnlarý kendi etrafýnda toplayacaktýr. Ama, eðer geçersizse ve yanlýþ
bir temel üzerine kurulmuþsa, çok [sayfa 10] devam edemeyecek ve
ayaklarý havada kalacaktýr. Ama anarþizmin geçersizliði kanýtlanma-
lýdýr.
Bazý kiþiler, marksizmin ve anarþizmin ayný ilkelere dayandý-
ðýný ve aralarýndaki anlaþmazlýklarýn yalnýzca taktiklere iliþkin oldu-
ðunu sanýrlar, öyle ki, bu kiþilerin görüþüne göre, bir eðilimi diðerinin
karþýsýna çýkartmak yanlýþtýr.
Bu, büyük bir hatadýr. Biz, anarþistlerin, marksizmin gerçek

10 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
düþmanlarý olduðuna inanýrýz. Bunun sonucu olarak da, gerçek
düþmanlara karþý gerçek bir mücadele verilmesi gerektiðini sa-
vunuruz. Bu nedenle, anarþistlerin “doktrinini” baþtan sona incele-
mek ve bütün yönleriyle iyice deðerlendirmek zorunludur.
Mesele þudur ki, marksizm ve anarþizm, her ikisi de, müca-
dele arenasýna sosyalizm bayraðý altýnda girmelerine raðmen, bütü-
nüyle farklý ilkeler üzerine kurulmuþlardýr. Anarþizmin temel taþý,
bireydir. [Anarþizmin] öðretilerine göre, [bireyin] kurtuluþu, yýðýn-
larýn, [yani] kolektif vücudun kurtuluþunun baþ koþuludur. Anar-
þizmin öðretilerine göre, birey kurtulmadýkça, yýðýnlarýn kurtulmasý
olanaksýzdýr. Buna uygun olarak, sloganý, “Her þey birey için”dir.
Oysa marksizmin temel taþý yýðýnlardýr. [Marksizmin] öðretilerine
göre, [yýðýnlarýn] kurtuluþu, bireyin kurtuluþunun baþ koþuludur.
Yani, marksizmin öðretilerine göre, yýðýnlar kurtulmadýkça, bireyin
kurtulmasý olanaksýzdýr. Buna uygun olarak, sloganý, “Her þey yý-
ðýnlar için”dir.
Açýktýr ki, burada, sadece taktikler üzerine anlaþmazlýk deðil,
biri diðerini reddeden iki ilke bulunmaktadýr.
Makalelerimizin amacý, bu iki karþýt ilkeyi yanyana koymak,
marksizmi anarþizmle karþýlaþtýrmak ve böylece herbirinin mezi-
yetlerine ve kusurlarýna ýþýk tutmaktýr.
Tam burada, okuyucuya bu makalelerin planý [sayfa 11] hakkýn-
da bilgi vermek gerekir kanýsýndayýz. Marksizmin bir tanýmý ile
[iþe] baþlayacaðýz, bu arada anarþistlerin marksizm üzerindeki gö-
rüþlerine deðineceðiz, ondan sonra da anarþizmin eleþtirisine geçe-
ceðiz. Þöyle ki, diyalektik yöntemi, bu yöntem üzerine anarþistlerin
görüþlerini, ve bizim eleþtirimizi; materyalist teoriyi, anarþistlerin
görüþünü ve bizim eleþtirimizi (burada da sosyalist devrimi, sosyalist
diktatörlüðü, asgari programý ve genel olarak taktikleri tartýþacaðýz);
anarþistlerin felsefesini ve bizim eleþtirimizi; anarþistlerin sosyaliz-
mini ve bizim eleþtirimizi; anarþist taktikleri ve örgütlenmeyi açýkla-
yacaðýz – ve sonuç olarak da vargýlarýmýzý vereceðiz.
Küçük topluluk sosyalizminin savunucularý olan anarþistlerin,
gerçek sosyalistler olmadýðýný kanýtlamaya çalýþacaðýz.
Ayrýca, proletarya diktatörlüðünü reddettikleri sürece, anar-
þistlerin gerçek devrimciler de olmadýklarýný kanýtlamaya çalýþa-
caðýz...
Ve böylece, konumuzda ilerleyeceðiz. [sayfa 12]

J. Stalin 11
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
BÝR
DÝYALEKTÝK YÖNTEM

“Dünyadaki her þey hareket halinde-


dir... Yaþam deðiþir, üretici güçler büyür,
eski iliþkiler çöker.”
KARL MARX

Marksizm, yalnýzca sosyalizmin teorisi deðil, bütün bir dünya


görüþü, bir felsefi sistemdir. Marx’ýn proleter sosyalizmi, [bunun]
mantýki bir sonucudur. Bu felsefi sisteme, diyalektik materyalizm
denir.
Bu yüzden, marksizmi yorumlamak, ayný zamanda, diyalek-
tik materyalizmi yorumlamak anlamýna gelir.
Bu sisteme neden diyalektik materyalizm adý verilmiþtir?
Çünkü yöntemi diyalektik ve teorisi materyalisttir.
Diyalektik yöntem nedir?
Deniliyor ki, toplumsal yaþam sürekli hareket ve geliþme
halindedir. Bu doðrudur: yaþama, deðiþmez ve [sayfa 13] duraðan bir

12 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
þey gözü ile bakýlmamalýdýr; [yaþam ] hiç bir zaman bir düzeyde
kalmaz, sonsuz bir hareket, sonsuz bir yýkýlýþ ve yaratýlýþ süreci
içindedir. Bu nedenle, yaþam her zaman eski ve yeniyi, büyüyen
ve öleni, devrimci ve karþý-devrimci olaný içerir.
Diyalektik yöntem, bize, yaþama, gerçekte olduðu gibi bak-
mamýz gerektiðini anlatýr. Gördük ki, yaþam sürekli hareket halin-
dedir; dolayýsýyla yaþama, hareketi içinde bakmalý ve sormalýyýz:
yaþam nereye gidiyor? Gördük ki, yaþam sürekli bir yýkýlýþ ve yaratýlýþ
görünümü sunmaktadýr; dolayýsýyla yaþamý, yýkýlýþ ve yaratýlýþ süre-
ci içinde incelemeli ve sormalýyýz: yaþamda yýkýlan nedir, yaratýlan
nedir?
Doðan ve günden güne geliþen yaþam, yenilemez, onun
ilerlemesi engellenemez. Bu demektir ki, örneðin eðer proletarya
bir sýnýf olarak doðmuþsa ve günden güne büyüyorsa, bugün ne
kadar zayýf ve sayýca az olursa olsun, uzun vadede zafere ulaþacak-
týr. Neden? Çünkü büyümekte, güç kazanmakta ve ileriye doðru
yürümektedir. Öte yandan, yaþamda, eskiyen ve ölümüne yaklaþan
þey, bugün dev bir gücü temsil etse de, kaçýnýlmaz olarak bir
yenilgiye uðrayacaktýr. Bu demektir ki, örneðin, eðer, toprak, burju-
vazinin ayaðýnýn altýndan yavaþ yavaþ kayýyorsa, ve burjuvazi, her
geçen gün daha çok geriye kayýyorsa, bugün ne kadar güçlü ve
sayýca çok olursa olsun, uzun vadede yenilgiye uðrayacaktýr. Niçin?
Çünkü, bir sýnýf olarak, çürümekte, güçsüzleþmekte, eskimekte ve
yaþam için bir yük haline gelmektedir.
Bundan þu ünlü diyalektik önerme doðmuþtur: gerçekten
var olan her þey, yani gün geçtikçe büyüyen her þey akla uygundur,
ve gün geçtikçe çürüyen her þey akla aykýrýdýr, dolayýsýyla da ye-
nilgiden kurtulamaz.
Örneðin: Geçen yüzyýlýn seksenlerinde, Rus devrimci aydýn-
larý arasýnda büyük bir anlaþmazlýk patlak verdi. [sayfa 14] Popülistler,
“Rusya’yý kurtarma” görevini yüklenecek temel gücün, kýr ve kent
küçük-burjuvazisi olduðunu iddia ediyorlardý. Marksistler onlara
sordular: neden? Çünkü diye yanýtladý popülistler kýr ve kent küçük-
burjuvazisi, bugün çoðunluðu oluþturuyor ve üstelik yoksulluk ve
sefalet içinde yaþýyorlar.
Buna marksistler cevap verdi: kýr ve kent küçük-burjuvazisi-
nin bugün çoðunluðu oluþturduðu ve gerçekten yoksul olduðu doð-
rudur, ama sorun bu mudur? Küçük-burjuvazi, uzun süreden beri

J. Stalin 13
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
çoðunluðu oluþturmaktadýr, ama bugüne kadar, proletaryanýn
yardýmý olmaksýzýn, “özgürlük” mücadelesinde hiç bir inisiyatif gös-
termemiþtir. Neden? Çünkü küçük-burjuvazi, bir sýnýf olarak, büyü-
memektedir; tam tersine, gün geçtikçe parçalanmakta ve burju-
vaziye ve proletaryaya [dönüþerek] daðýlmaktadýr. Öte yandan,
yoksulluk da, burada belirleyici önem taþýmaz; kuþkusuz, “serseri-
ler” küçük-burjuvaziden daha yoksuldur, ama hiç kimse, “Rusya’yý
kurtarma” görevini yüklenebileceklerini söylemeyecektir.
Gördüðünüz gibi, sorun, bugün hangi sýnýfýn çoðunluðu oluþ-
turduðu ya da hangi sýnýfýn daha yoksul olduðu deðil, hangi sýnýfýn
güç kazandýðý ve hangisinin çürüdüðüdür.
Ve proletarya, durmadan büyüyen ve güç kazanan, toplum-
sal yaþamý ileri doðru iten ve bütün devrimci unsurlarý kendi etrafýna
toplayan tek sýnýf olduðuna göre, ona, bugünkü hareketin temel
gücü gözü ile bakmalý, onun saflarýna katýlmalý ve onun ilerici ça-
balarýný, kendi çabalarýmýz olarak benimsemeliyiz.
Ýþte marksistler böyle cevap verdiler. Açýktýr ki, marksistler,
yaþama diyalektik açýdan bakarlarken, popülistler metafizik [yön-
temle] tartýþýyorlar – onlar toplumsal yaþamý, duraðan kalan bir þey
olarak betimliyorlardý. [sayfa 15]
Diyalektik yöntem, yaþamýn geliþmesine iþte böyle bakar.
Ama hareket vardýr, hareket vardýr. Proletaryanýn ayaða kal-
karak, silah depolarýna hücum ettiði, ve irticaya karþý bir saldýrýya
giriþtiði “Aralýk Günleri”[3] sýrasýnda, toplumsal yaþamda hareket
vardý. Ama, proletaryanýn “barýþçý” geliþme koþullarý altýnda, tek
tek grevler ve küçük sendikalarýn kurulmasý ile yetindiði daha önce-
ki yýllarý hareketine de, toplumsal hareket adý verilmelidir
Açýktýr ki, hareket farklý biçimlere bürünmektedir. Ve bu
yüzden, diyalektik yöntem, hareketin iki biçimi olduðunu söyler
evrimci ve devrimci [hareket].
Ýlerici unsurlar, günlük faaliyetlerini kendiliklerinden sürdür-
dükleri ve eski düzeni, küçük, nicel deðiþmelere uðrattýklarý zaman,
hareket evrimcidir.
Ayný unsurlar, birleþtikleri, bir tek görüþle donandýklarý ve
eski düzeni yok etmek ve yaþamý nitel olarak deðiþtirmek, yeni bir
düzen kurmak amacýyla düþman kampýný süpürüp geçtikleri za-
man, hareket devrimcidir
Evrim, devrimi hazýrlar ve ona zemin yaratýr; devrim, evrim

14 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
sürecini tamamlar ve onun daha ileri faaliyetini kolaylaþtýrýr.
Doðada da benzer süreçler yer alýr. Bilim tarihi göstermiþtir
ki, diyalektik yöntem, gerçekten bilimsel bir yöntemdir Astronomi-
den baþlayýp, toplum bilime kadar her alanda, evrende hiç bir þe-
yin öncesiz ve sonsuz olmadýðý, her þeyin deðiþip, her þeyin geliþtiði
düþüncesinin kanýtýný buluruz. Ve bu demektir ki, diyalektiðin ruhu,
zamanýmýz bilimine tümüne iþlemiþtir
Hareketin biçimlerine gelince, diyalektiðe göre küçük nicel
deðiþikliklerin uzun dönemde nitel deðiþikliklere yol açacaðý gerçe-
ðine gelince – bu yasa, doða tarihi için de, ayný ölçüde geçerlidir.
Mendeleyev’ýn, “unsurlarýn devri çizelgesi” nicel deðiþikliklerden,
nitel deðiþiklikler [sayfa 16] doðmasýnýn doða tarihinde ne büyük önem
taþýdýðýný göstermektedir. Ayný þey, biyolojide, yeni-darvinizmin[4]
yerini almakta olan yeni-lamarkizm[5] ile sergilenmektedir.
Friedrich Engels’in, Anti-Dühring’inde[6] yeter derecede ýþýk
tuttuðu diðer gerçekler hakkýnda bir þey söylemeyeceðiz.
Diyalektik yöntemin kapsamý iþte budur.

ANARÞÝSTLER, diyalektik yönteme ne gözle bakarlar?


Herkes bilir ki, Hegel[7] diyalektik yöntemin babasýydý. Marx,
bu yöntemi arýndýrdý ve geliþtirdi. Anarþistler bunun farkýndalar
kuþkusuz. Hegel’in bir tutucu olduðunu biliyorlar, ve böylece, bund-
an yararlanarak, “restorasyonun” savunucusu diye Hegel’e þiddetli
küfürler yaðdýrýyorlar, büyük bir gayretle, “Hegel’in restorasyonun
filozofu olduðunu ... mutlak biçimiyle bürokratik anayasacýlýðý öv-
düðünü, onun tarih felsefesindeki genel düþüncenin restorasyon
döneminin felsefi eðilimine baðlý olduðunu ve ona hizmet ettiðini”
ve vesaire vesaire, “kanýtlamaya” çalýþýyorlar.[8]
Ünlü anarþist Kropotkin,[9] yapýtlarýnda ayný þeyleri “kanýtla-
maya” çalýþýr. (Bkz: örneðin, Bilim ve Anarþizm adlý Rusça yapýtý.)[10]
Bizim kropotkincilerimiz, Çerkeziþvili’den[11] Sh. G’ye[12] kadar
hepsi, bir aðýzdan Kropotkin’in [söylediklerini] tekrarlýyorlar.
Gerçekten, kimse bu konuda onlarýn söylediklerine karþý
çýkmýyor; tam tersine, herkes, Hegel’in devrimci olmadýðý görüþüne
katýlýyor. Eleþtirel Eleþtirinin Eleþtirisi[13] adlý yapýtlarýnda, Hegel’in
tarih görüþlerinin, halkýn egemenliði düþüncesiyle esastan çeliþtiðini
herkesten önce kanýtlayanlar, Marx ve Engels’in kendileridir. Ama
buna raðmen, anarþistler “kanýtlama” çabalarýna devam ediyorlar

J. Stalin 15
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ve Hegel’in bir “restorasyon” savunucusu olduðunu “kanýt-
[sayfa 17]
lama” çabalarýna, her geçen gün devam etmeyi gerekli sayýyorlar.
Bunu niçin yapýyorlar? Muhtemelen, bu yolla Hegel’i gözden dü-
þürmek ve okuyucularýna “gerici” Hegel’in yönteminin de “iðrenç”
olduðunu ve bilimsel [sayýlamayacaðý] sanýsýný vermek için.
Anarþistler bütün bununla diyalektik yöntemi çürütebilece-
klerini sanýyorlar.
Biz iddia ediyoruz ki, bu yolla kendi cehaletlerinden baþka
hiç bir þeyi kanýtlayamazlar. Pascal[14] ve Leibnitz[15] devrimci deðil-
lerdi, ama keþfettikleri matematiksel yöntem, bugün bilimsel bir
yöntem olarak kabul edilmektedir. Mayer[16] ve Helmholtz[17] dev-
rimci deðillerdi, ama fizik alanýndaki buluþlarý bilimin temeli olmuþ-
tur. Lamarck ve Darwin de devrimci deðillerdi, ama onlarýn evrimci
yöntemi biyoloji bilimini ayaklarý üstüne oturtmuþtur... O halde,
tutuculuðuna raðmen, Hegel’in diyalektik yöntem denen bilimsel
bir yöntem bulmayý baþardýðý neden kabul edilmesin?
Hayýr, bu yolla, anarþistler kendi cehaletlerinden baþka bir
þey kanýtlayamazlar.
Devam edelim. Anarþistlerin görüþüne göre, “diyalektik me-
tafiziktir”, ve onlar, “bilimi metafizikten, felsefeyi ilahiyattan kurtar-
mak istediklerine göre”, diyalektik yöntemi reddetmektedirler.[18]
Ah bu anarþistler! “Kendi günahlarý için baþkasýna kabahat
bulmak” diye bir deyim vardýr. Diyalektik, metafiziðe karþý mücadele
içinde olgunlaþmýþ ve bu mücadele içinde ün kazanmýþtýr; ama
anarþistlere göre diyalektik metafiziktir!
Diyalektik bize dünyadaki hiç bir þeyin öncesiz ve sonsuz
olmadýðýný, dünyadaki her þeyin geçici ve deðiþken olduðunu anlatýr;
doða deðiþir, toplum deðiþir, alýþkanlýklar ve gelenekler deðiþir,
adalet kavramlarý deðiþir, [sayfa 18] gerçeðin kendisi deðiþir – iþte bu-
nun için diyalektik, her þeye eleþtirici [bir gözle] bakar; iþte bunun
için deðiþmez olarak konan bir gerçeðin varlýðýný yadsýr. Bunun so-
nucu olarak, “bir kere keþfedilince, sadece ezberlenmesi gereken”
soyut, “dogmatik sözleri” de reddeder.[19]
Oysa, metafizik, bize tümüyle farklý bir þey anlatmaktadýr.
Onun açýsýndan dünya öncesiz ve sonsuz ve deðiþmez bir þeydir,[20]
bir kimse veya bir þey tarafýndan ilk ve son olarak belirlenmiþtir –
iþte bunun için, metafizikçiler, “öncesiz ve sonsuz adaleti” veya
“deðiþmez gerçeði” aðýzlarýndan düþürmezler.

16 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Anarþistlerin “babasý” Proudhon,[21] dünyada, gelecekteki top-
lumun temeli olma iþini görecek ilk ve son olarak belirlenmiþ de-
ðiþmez bir adalet bulunduðunu söyler. Ýþte bunun için Proudhon’a
metafizikçi denmektedir. Karl Marx, Proudhon’a karþý, diyalektik
yöntem yardýmýyla savaþtý ve dünyadaki her þey deðiþtiðine göre,
“adaletin” de deðiþmesi gerektiðini ve dolayýsýyla “deðiþmez
adaletin” sadece metafizik saçmalýk olduðunu kanýtladý.[22] Oysa
metafizikçi Proudhon’un Gürcü çömezleri, “Marx’ýn diyalektiði me-
tafiziktir” diye tekrarlamaya devam ediyorlar!
Metafizik, örneðin, “bilinmez”, “kendi içinde þey” gibi çeþitli
bulanýk dogmalar kabul eder ve uzun vadede yavan bir ilahiyata
dönüþür. Proudhon ve Spencer’in[23] tersine, Engels, diyalektik yön-
tem yardýmýyla, bu dogmalara karþý savaþtý,[24] ama anarþistler
–Proudhon ve Spencer’in öðretilileri– bize diyorlar ki, Proudhon ve
Spencer bilim adamlarýdýr, Marx ve Engels de metafizikçidirler!
Ýkisinden biri: ya anarþistler kendilerini aldatýyorlar ya da ne
dediklerini bilmiyorlar.
Her halde, kuþku yok ki, anarþistler, Hegel’in metafizik sis-
temiyle onun diyalektik yöntemini birbirine karýþtýrýyorlar. Hegel’in
deðiþmeyen düþünceye dayanan [sayfa 19] felsefi sisteminin baþtan
sona kadar metafizik olduðunu söylemeye bile gerek yok. Ama
Hegel’in, bütün deðiþmez düþünceleri reddeden diyalektik yön-
teminin baþtan sona kadar bilimsel ve devrimci olduðu da açýktýr.
Ýþte bunun için, eleþtirilerinde, Hegel’in metafizik sistemini
yerin dibine batýran Karl Marx, ayný zaman. da, onun diyalektik
yöntemini övmüþtür. [Bu yöntem] Marx’ýn dediði gibi “hiç bir ekle-
me gerektirmez ve özünde eleþtirici ve devrimcidir”.[25]
Ýþte bunun için, Engels, Hegel’in yöntemiyle, onun sistemi
arasýnda büyük bir fark görmektedir. “Her kim esas aðýrlýðý hegelci
sisteme verirse, her iki alanda da epeyce tutucu olabilir; her kim
diyalektik yönteme temel nokta gözü ile bakarsa, hem siyasette,
hem dinde, en aþýrý muhalefete mensup olabilir.”[26]
Anarþistler, bu farký göremiyorlar ve düþüncesizce, “diyalek-
tik, metafiziktir” diye iddia ediyorlar.
Devam edelim. Anarþistler, diyalektik yöntemin, “kurnazca
laf kalabalýðý”, “bir safsata yöntemi”, “mantýk perendeleri”[27] oldu-
ðunu, “bu yöntem yardýmýyla hem gerçeðin, hem de yalanýn ayný
kolaylýkla kanýtlandýðýný”[28] söylüyorlar.

J. Stalin 17
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Böylece, anarþistlerin görüþüne göre, diyalektik yöntem hem
gerçeði, hem yalaný kanýtlamaktadýr.
Ýlk bakýþta, anarþistlerin öne sürdüðü suçlamanýn bir temeli
varmýþ gibi görünebilir. Örneðin, Engels’in metafizik yöntemin iz-
leyicileri hakkýnda neler söylediðine kulak verelim:
“O þöyle konuþur: Evet evet, hayýr hayýr, çünkü bunun öte-
sinde olan her þeyden, þeytanlýk gelir. Ona göre, bir þey, ya vardýr,
ya yoktur; bir þey, ayný zamanda, hem kendisi, hem de baþka bir
þey olamaz. Olumlu ve olumsuz, birbirlerinin dýþýndadýrlar.”[29]
Anarþistler öfkeyle baðýrýyorlar: nasýl olur bu? Bir [sayfa 20] þeyin
ayný zamanda hem iyi, hem kötü olmasý mümkün müdür? Bu
“safsata”dýr, “sözcüklerle oynamaktýr”, ve bu durum “gerçeði ve
yalaný ayný kolaylýkla kanýtlamak istediðinizi” ortaya koymaktadýr!...
Ama sorunun özüne girelim.
Bugün, biz, bir demokratik cumhuriyet istiyoruz. Demokra-
tik cumhuriyetin bütün yönleriyle iyi olduðunu, ya da kötü olduðu-
nu söyleyebilir miyiz! Hayýr, söyleyemeyiz! Neden? Çünkü, demok-
ratik cumhuriyet, sadece bir yönüyle, feodal sistemi yýkacaðý için
iyidir; ama öte yandan burjuva sistemini güçlendireceði için kötü-
dür. Bu yüzden biz þöyle deriz: Demokratik cumhuriyet, feodal sis-
temi yýktýðý ölçüde iyidir –ve biz onun uðruna savaþýrýz; ama burjuva
sistemini güçlendirdiði ölçüde kötüdür– ve biz ona karþý savaþýrýz.
O halde, ayný demokratik cumhuriyet, ayný zamanda, hem
“iyi”, hem “kötü” olabilir – hem “evet”, hem “hayýr”dýr.
Ayný þey, proletaryayý güçlendirdiði ölçüde “iyi” olan ve ücret
sistemini güçlendirdiði ölçüde “kötü” olan sekiz saatlik iþgünü için
de söylenebilir.
Engels, diyalektik yöntemi yukarda aktardýðýmýz sözcüklerle
nitelendirdiði zaman, iþte bu türden gerçekleri gözönünde tutuyor-
du.
Oysa, anarþistler bunu anlayamýyorlar ve kesinlikle açýk bir
düþünce, onlara bulanýk bir “safsata” gibi geliyor.
Kuþkusuz anarþistler, bu gerçekleri görüp görmemekte ser-
besttirler, kumsaldaki kumlarý bile görmezlikten gelebilirler – bunu
yapmaya pekala haklarý vardýr. Ama anarþizmden farklý olarak, ya-
þama gözlerini kapatarak bakmayan, yaþamýn nabzýný elinde tutan
ve açýkça: yaþam deðiþtiðinden ve hareket halinde olduðundan,
yaþamdaki her olgu iki eðilime sahiptir – olumlu bir [eðilim] ve

18 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
olumsuz bir [eðilim]; ilkini savunmalý, ikincisini reddetmeli-
[sayfa 21]
yiz, diyen diyalektik yöntemi iþin içine katmalarýna ne gerek var?
Biraz daha ilerleyelim. Anarþistlerin görüþüne göre, “Diya-
lektik geliþme, felaketle sonuçlanan bir geliþmedir, öyle ki, bunun-
la, önce geçmiþ kökünden yýkýlýr ve sonra da gelecek [bundan]
oldukça baðlantýsýz bir biçimde kurulur.. ..Cuvier’in[30] afetleri, bilin-
meyen nedenlere baðlýydý, ama, Marx’ýn ve Engels’in felaketlerini
diyalektik doðurur.”[31]
Bir baþka yerde, ayný yazar þöyle yazýyor: “Marksizm darvi-
nizme dayanýr ve onu eleþtirisiz kabul eder.”[32]
Dikkat edin buna!
Cuvier, Darwin’in evrim teorisini reddeder, yalnýzca afetlerin
varlýðýný kabul eder ve afetler “bilinmeyen nedenlerden doðan”
beklenmeyen karýþýklýklardýr. Anarþistler, marksistlerin Cuvier’in gö-
rüþüne sarýldýðýný ve darvinizmi tanýmadýðýný söylerler.
Darwin, Cuvier’in afetlerini reddeder, tedrici evrimi kabul
eder. Ama ayný anarþistler, “marksizmin darvinizme dayandýðýný
ve onu eleþtirisiz kabul ettiðini”, yani marksistlerin Cuvier’in afet-
lerini tanýmadýklarýný söylerler.
Kýsacasý, anarþistler, marksistleri, Cuvier’in görüþlerine sarýl-
makla suçlamakta ve ayný zamanda da Cuvier’in deðil de, Darwin’in
görüþlerine sarýldýklarý için kýnamaktadýrlar.
Ýþte size anarþi! Çavuþun dulu kendini dövdü diye bir söz
vardýr. Açýktýr ki, Nobati’nin 8. sayýsýndaki Sh. G. 6. sayýdaki Sh.
G.’nin ne dediðini unutmuþ.
Hangisi doðru – 8. sayýsý mý, 6. sayýsý mý?
Gerçeklere dönelim. Marx der ki: “geliþmelerinin belirli bir
aþamasýnda, toplumun maddi üretici güçleri, o günkü üretim iliþki-
leriyle –ya da ayný þeyin hukuki ifadesinden baþka bir þey olmayan
mülkiyet iliþkileriyle– [sayfa 22] çatýþmaya girerler. ... O zaman bir
toplumsal devrim dönemi baþlar.” Ama, “hiç bir toplumsal düzen,
içerebileceði bütün üretici güçler geliþmeden, asla yok olmaz.”.[33]
Eðer Marx’ýn bu tezini çaðdaþ toplumsal yaþama uygular-
sak, toplumsal nitelik taþýyan bugünkü üretici güçlerle, özel nite-
likteki, ürünü mal edinme biçimi arasýnda, sosyalist devrimle sonuç-
lanmasý gereken temel bir çatýþma olduðunu göreceðiz.[34]
Gördüðünüz gibi, Marx ve Engels’in görüþüne göre, devrim,
Cuvier’in “bilinmeyen nedenlerinden” deðil, “üretici güçlerin ge-

J. Stalin 19
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
liþmesi” adý verilen çok kesin ve köklü toplumsal nedenlerden do-
ðar.
Gördüðünüz gibi, Marx ve Engels’in görüþüne göre, devrim,
Cuvier’ in düþündüðü gibi beklenmeyen bir biçimde deðil, ancak
üretici güçler yeter derecede olgunlaþtýðý zaman gelir.
Açýktýr ki, Cuvier’in afetleriyle, Marx’ýn diyalektik yöntemi
arasýnda ortak hiç bir þey yoktur.
Öte yandan, darvinizm, yalnýzca Cuvier’in afetlerini reddet-
mekle kalmaz, geliþmenin, devrimi de içeren, diyalektik yönden
kavranmasýný da reddeder; oysa, diyalektik yönteme göre, evrim
ve devrim, nicel ve nitel deðiþmeler, ayný hareketin zorunlu iki bi-
çimidir.
Açýktýr ki, “Marksizmin ... darvinizmi eleþtirisiz kabul ettiðini”
iddia etmek de yanlýþtýr.
Böylece, Nobati’nin, her iki halde de, hem 6. sayýda, hem
de 8. sayýda yanýlmýþ olduðu ortaya çýkmaktadýr.
Son olarak, anarþistler, bizi kýnayarak þöyle diyorlar: “Diya-
lektik ... kiþinin kendi dýþýna çýkmasýna ya da atlamasýna, ya da
kendi üstünden atlamasýna hiç olanak vermez.”[35]
Ýþte bu, gerçeðin ta kendisi, Anarþist Baylar! Bu konuda ke-
sinlikle haklýsýnýz, aziz beylerim. Diyalektik yöntem gerçekten de
böyle bir olanak saðlamýyor. Ama [sayfa 23] neden? Çünkü “kendi
dýþýna atlamak, ya da kendi üstünden atlamak” vahþi keçilere göre
bir harekettir; oysa diyalektik yöntem insanlar için yaratýlmýþtýr.
Ýþin sýrrý budur!...
Ýþte anarþistlerin diyalektik yöntem konusundaki görüþleri
genel olarak bunlardýr.
Açýktýr ki, anarþistler, Marx ve Engels’in diyalektik yöntemini
anlayamýyorlar; kendilerine göre bir diyalektik uydurmuþlar, ve iþte
bu diyalektiðe karþý böyle amansýzca savaþ veriyorlar.
Yapabileceðimiz tek þey, bu manzaraya baktýkça gülmektir,
çünkü insan, kendi tasarladýðý þey ile savaþan, kendi bulduklarýný
yere çalan ve bu arada da muhaliflerini yere çaldýðýný hararetle id-
dia eden birini gördüðü zaman gülmekten kendini alamýyor. [sayfa
24]

20 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ÝKÝ
MATERYALÝST TEORÝ

“Ýnsanlarýn varlýðýný belirleyen þey,


onlarýn bilinçleri deðildir; tam tersine,
onlarýn bilincini belirleyen, toplumsal
varlýklarýdýr.”
KARL MARX

Diyalektik yöntemin ne olduðunu þimdiden biliyoruz.


Materyalist teori nedir?
Dünyadaki her þey deðiþir, yaþamdaki her þey geliþir, ama
bu deðiþiklikler nasýl oluþur, bu geliþme hangi biçimde ilerler?
Örneðin, biliyoruz ki, yeryüzü, bir zamanlar, akkor halinde,
kýzgýn bir kütle idi; sonra yavaþ yavaþ soðudu, bitkiler ve hayvanlar
ortaya çýktý, hayvanlar aleminin geliþmesini, belirli bir maymun tü-
rünün ortaya çýkmasý izledi ve bütün bunlarýn ardýndan insan ortaya
çýktý.
Doða, genel çizgileriyle, iþte böyle geliþti. [sayfa 25]

J. Stalin 21
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Gene biliyoruz ki, toplumsal yaþam da duraðan kalmadý. Ýn-
sanlarýn ilkel komünizme dayanarak yaþadýklarý bir dönem vardý.
O dönemde, [insanlar] geçimlerini ilkel avlanma ile saðlýyorlar; or-
manlarda dolaþýyorlar ve yiyeceklerini bu yolla elde ediyorlardý. Bir
zaman geldi ki, ilkel komünizmin yerini anaerkil toplum aldý, [bu
toplumda] insanlar, gereksinmelerini esas olarak ilkel tarým ara-
cýlýðýyla karþýlýyorlardý. Daha sonra, anaerkil toplumun yerini, ataerkil
toplum aldý, [bu toplumda] insanlar, geçimlerini esas olarak sýðýr
yetiþtiriciliðiyle saðlýyorlardý. Ataerkil toplumun yerini, sonralarý,
köleci düzen aldý, [bu düzende] insanlar geçimlerini nispeten daha
geliþmiþ tarým aracýlýðýyla saðladýlar. Köleci düzeni feodalizm izledi
ve, bütün bunlardan sonra da, burjuva düzen geldi.
Toplum, genel çizgileriyle iþte böyle geliþti. Evet, bütün bun-
lar çok iyi biliniyor ... Ama bu geliþme nasýl oldu? “Doðanýn” ve
“toplumun” geliþmesine sebep olan bilinç midir, yoksa, tam tersi-
ne, bilincin geliþmesine sebep olan “doðanýn” ve “toplumun” geliþ-
mesi midir?
Ýþte materyalist teori, soruyu böyle koyar.
Bazýlarý der ki, “doða” ve “toplumsal yaþam”dan önce, son-
radan onlarýn geliþimine temel teþkil eden, evrensel bir düþünce
vardýr, öyle ki, “doða” ve “toplumsal yaþam” olgularýnýn geliþmesi,
deyim yerindeyse, dýþ biçimdir, evrensel düþüncenin geliþmesinin
sadece bir ifadesidir.
Ýþte, örneðin, zamanla birkaç eðilime bölünen idealistlerin
doktrini böyledir.
Daha baþkalarý ise derler ki, ta baþtan beri, dünyada, karþýlýklý
olarak birbirlerini yadsýyan iki güç vardýr – düþünce ve madde, bi-
linç ve varlýk; ve buna uygun olarak, olgular da iki kategoriye bö-
lünmüþtür – düþüncel [sayfa 26] ve maddi, [bunlar] birbirlerini yadsýrlar,
birbirleriyle çarpýþýrlar, öyle ki, doða ve toplumun geliþmesi düþüncel
ve maddi olgular arasýnda sürekli bir mücadeledir.
Örneðin, zamanla idealistler gibi birkaç eðilime bölünen iki-
cilerin (dualist) doktrini de iþte böyledir.
Materyalist teori, hem ikiciliði, hem de idealizmi kesinlikle
reddeder.
Kuþkusuz, dünyada hem düþüncel, hem de maddi olgular
vardýr, ama bu, bunlarýn birbirlerini yadsýdýklarý anlamýna gelmez.
Tam tersine, düþüncel ve maddi yanlar, ayný doðanýn ya da toplu-

22 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
mun iki farklý biçimidir. Biri olmaksýzýn ötekini kavrayamazsýnýz;
bunlar, birlikte vardýr, birlikte geliþirler, ve dolayýsýyla birbirlerini
yadsýdýklarýný düþünmemiz için bir neden yoktur.
Böylece, ikicilik denen þeyin geçersiz olduðu ortaya çýkar.
Maddi ve düþüncel – iki farklý biçimde ifade edilen tek ve
bölünmez bir doða; maddi ve düþüncel – iki farklý biçimde ifade
edilen tek ve bölünmez bir toplumsal yaþam: iþte, doðanýn ve top-
lumsal yaþamýn geliþmesine böyle bakmalýyýz.
Ýþte, materyalist teorinin birciliði (monism) böyledir.
Materyalist teori, ayný zamanda, idealizmi de reddeder.
Geliþimi sýrasýnda, düþüncel yanýn ve genel olarak bilincin,
maddi yandan önce geldiðini düþünmek yanlýþtýr. Dýþtaki “ölü”
doða denen þey, daha hiç canlý yokken de vardý. Ýlk canlýnýn hiç
bilinci yoktu; yalnýzca uyartýlma yeteneðine ve duyunun ilk belirtile-
rine sahipti. Daha sonra, hayvanlar, organizmalarýnýn ve sinir sistem-
lerinin yapýsýna uygun olarak, tedricen duyu güçlerini geliþtirdiler,
bu da yavaþ yavaþ bilince dönüþtü. Eðer maymun hep dört ayaðýnýn
üzerinde yürümüþ, hiç arka [sayfa 27] ayaklarý üzerine kalkmamýþ
olsaydý, onun torunu insan da, akciðerlerini ve ses tellerini özgürce
kullanamayacak, ve bu yüzden de konuþamayacaktý; ve bu, bilin-
cinin geliþmesini esaslý olarak geciktirecekti. Veya bir baþka biçimde
koyarsak, eðer maymun, arka ayaklarý üzerinde ayaða kalkmamýþ
olsaydý, onun torunu insan da, hep dört ayak üzerinde yürümek,
aþaðý bakmak, izlenimlerini aþaðýdan edinmek zorunda kalacaktý;
yukarýya ve çevreye bakamayacak, dolayýsýyla da beyni, dört ayaklý
hayvanlarýnkinden daha fazla bir izlenim edinemeyecekti. Bütün
bunlar, insan bilincinin geliþmesini, esaslý biçimde geciktirmiþ ola-
caktý.
Böylece, bundan, bilincin geliþimi için belirli bir organizma
yapýsýnýn ve sinir sisteminin geliþiminin gerekli olduðu çýkar.
Böylece, bundan, dýþ koþullarýn geliþiminin, maddi yanýn
geliþiminin, bilincin geliþiminden önce geldiði çýkar: önce dýþ koþul-
lar deðiþir, önce maddi yan deðiþir, sonra da buna uygun olarak
düþüncel yan deðiþir.
Böylece, doðanýn geliþme tarihi, idealizm denen þeyi kesin-
likle çürütür.
Ýnsan toplumunun geliþme tarihi için de, ayný þey söylenme-
lidir.

J. Stalin 23
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Tarih gösteriyor ki, eðer insanlar, farklý zamanlarda, farklý
düþünceler ve isteklerle doluyorlarsa, bunun nedeni, insanlarýn,
gereksinmelerini karþýlamak için doðayla, deðiþik zamanlarda,
deðiþik yollarla savaþmalarý ve buna uygun olarak da iktisadi iliþ-
kilerinin farklý biçimlere bürünmesidir. Bir zamanlar, insanlar, do-
ðayla, ilkel komünizm temeli üzerinde, kolektif olarak savaþýrlardý;
o zamanlar, onlarýn mülkiyeti, komünist mülkiyetti, ve bu yüzden,
o zamanlar, “benim” ile “senin” arasýnda hemen hemen hiç bir
ayýrým gözetilmiyordu, bilinçleri komünist nitelik taþýyordu. Öyle
bir zaman geldi ki, “benim” ile [sayfa 28] “senin” arasýndaki ayýrým,
üretim sürecinin içine iþledi ve mülkiyet, özel, bireyci bir niteliðe
büründü. Bu yüzden de insanýn bilinci, özel mülkiyet duygularýyla
doldu. Ondan sonra da üretimin tekrar toplumsal bir nitelik ka-
zandýðý ve dolayýsýyla, mülkiyetin de yakýnda toplumsal bir nitelik
kazanacaðý yeni bir dönem, yani içinde bulunduðumuz dönem
geldi – ve iþte bunun içindir ki, insanlarýn bilinci yavaþ yavaþ sos-
yalizm ile doluyor.
Ýþte basit bir örnek. Ufak bir iþliðe (atölyeye) sahip olan bir
ayakkabýcýyý ele alalým. Ama bu adam büyük ayakkabý fabrikatörle-
rinin rekabetine dayanamayarak iþliðini kapamýþ ve örneðin Tiflis’te
Adelhanov’un ayakkabý fabrikasýnda bir iþe girmiþ olsun. Adelha-
nov’un fabrikasýna sürekli bir biçimde ücretli iþçi olmak düþünce-
siyle deðil, biraz para artýrmak, iþliðini tekrar açmasýný saðlayacak
küçük bir sermaye biriktirmek amacýyla girmiþtir. Gördüðünüz gibi
bu ayakkabýcý, toplumsal durumu ile, þimdiden proleterdir, ama
bilinci ile hâlâ proleter deðildir, tümüyle küçük-burjuvadýr. Bir baþka
deyiþle, bu ayakkabýcý, daha þimdiden küçük-burjuvalýk durumunu
yitirmiþtir, [bu durum] yokolup gitmiþtir; ama onun küçük-burjuva
bilinci daha yok olmamýþ, gerçek durumunun gerisinde kalmýþtýr.
Açýktýr ki, burada, [yani] toplumsal yaþamda da, önce dýþ
koþullar deðiþir, önce insanlarýn koþullarý deðiþir ve sonra da buna
uygun olarak bilinçleri deðiþir.
Ama, biz, ayakkabýcýmýza dönelim. Bildiðimiz gibi, biraz para
artýrmaya ve iþliðini yeniden açmaya niyetlenmektedir. Bu prole-
terleþmiþ ayakkabýcý, çalýþmaya devam eder, ama para artýrmanýn
çok güç bir iþ olduðunu görür, çünkü kazandýðý, geçimine ancak
yetmektedir. Üstelik, özel bir iþlik açmanýn öyle pek çekici olmadý-
ðýný da görür: bina ve eklentileri için ödemek zorunda olduðu kira,

24 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
alýcýlarýn kaprisleri, para darlýðý, büyük ayakkabý [sayfa 29] fabrikatör-
lerinin rekabeti ve benzer dertler – özel zanaatçýnýn kafasýný kur-
calayan sýkýntýlar iþte bunlardýr. Öte yandan, proletarya, böyle en-
diþelerden nispeten kurtulmuþtur; alýcýlarla veya bina ve eklentile-
rinin kirasýný ödeme zorunluðuyla kendini sýkýntýya sokmamakta-
dýr. Her sabah fabrikaya gider, akþamleyin de “sakin kafayla” evine
döner ve cumartesi günleri ayný sükunetle “ücretini” cebine atar.
Burada, ilk kez ayakkabýcýmýzýn küçük-burjuva hayalleri daðýlýr;
burada, ilk kez, onun ruhunda proleter özlemler uyanýr.
Zaman geçer, ve ayakkabýcýmýz görür ki, parasý en. temel
gereksinmelerini bile karþýlamaya yetmemektedir, ve ücretlerdeki
bir artýþa müthiþ ihtiyacý vardýr. Ayný zamanda, iþçi arkadaþlarýnýn
sendikalar ve grevlerden söz ettiðini duyar. Ayakkabýcýmýz, bu nok-
tada, koþullarýný iyileþtirmek için, kendine bir iþlik açmanýn deðil,
patronlarla savaþmanýn gerekli olduðunu anlar. Sendikaya katýlýr,
grev hareketine girer ve kýsa sürede sosyalist düþüncelerle dolar.
...
Böylece, uzun vadede, ayakkabýcýnýn maddi koþullarýndaki
bir deðiþikliði, bilincindeki bir deðiþiklik izlemiþtir: önce maddi ko-
þullarý deðiþmiþ ve bir süre sonra da, buna uygun olarak, bilinci
deðiþmiþtir.
Sýnýflar hakkýnda ve bir bütün olarak toplum hakkýnda da
ayný þey söylenebilir.
Toplumsal yaþamda da önce dýþ koþullar deðiþir, önce maddi
koþullar deðiþir, sonra buna uygun olarak da insanlarýn düþünceleri,
alýþkanlýklarý, gelenekleri ve dünya görüþleri deðiþir. Ýþte bu yüzden
Marx þöyle der: “Ýnsanlarýn varlýklarýný belirleyen þey, bilinçleri
deðildir, tam tersine, bilinçlerini belirleyen, toplumsal varlýklarýdýr.”[36]
Eðer maddi yana, dýþ koþullara, oluþa ve ayný türden olgula-
ra öz dersek, düþüncel yana, bilince ve ayný türden olgulara biçim
diyebiliriz. Böylece, þu ünlü [sayfa 30] materyalist önerme doðar: Geliþ-
me süreci sýrasýnda, öz biçimden önce gelir, biçim özün gerisinde
kalýr.
Ve, Marx’ýn görüþüne göre, iktisadi geliþme, toplumsal ha-
yatýn “maddi temeli”, özü; hukuki-siyasi ve dini-felsefi geliþme de,
bu özün “ideolojik biçimi”, “üstyapýsý” olduðuna göre, Marx, bundan
þu sonucu çýkarýr: “Ýktisadi temelin deðiþmesiyle, geniþ üstyapýnýn
tamamý, az ya da çok bir hýzla, biçim deðiþtirir.”[37]

J. Stalin 25
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Kuþkusuz, Marx’ýn görüþüne göre, bu, Sh. G’nin sandýðý gibi,
biçim olmaksýzýn öz olabileceði anlamýna gelmez.[38] Biçim olmak-
sýzýn öz olanaksýzdýr, ama kastedilen þey, belli bir biçimin, özün
gerisinde kalmasý nedeniyle, bu öze asla tamamen uymamasý; ve
bunun için yeni özün bir süre kendini eski biçimle örtmek “zorun-
da olmasý” ve bunun, aralarýnda bir çatýþmaya yol açmasýdýr. Ör-
neðin, zamanýmýzda ürünün mal edinilme biçimi, özel nitelik taþýr
[ve bu,] üretimin toplumsal özüne uymaz. Günümüzdeki toplum-
sal “çatýþmanýn” temeli budur.
Öte yandan, bilincin, oluþun bir biçimi olduðu düþüncesi,
niteliði bakýmýndan bilincin de madde olduðu anlamýna gelmez.
Bu, ancak, teorileri, Marx’ýn materyalizmiyle esastan çeliþen ve En-
gels’in Ludwig Feuerbach’da haklý olarak alay ettiði (Büchner ve
Moleschott[39] gibi) kaba materyalistlere ait bir görüþtür. Marx’ýn
materyalizmine göre, bilinç ve oluþ, düþünce ve madde, genel bir
deyiþle, doða veya toplum adý verilen ayný olgunun farklý iki biçimi-
dir. Dolayýsýyla birbirlerini yadsýmazlar;* bir ve ayný olgu da deðiller-
dir. Anlatýlmak istenen tek þey, doðanýn ve toplumun geliþmesinde,
bilinçten, yani kafalarýmýzda oluþan þeyden önce, buna iliþkin maddi
bir deðiþikliðin, yani bizim dýþýmýzda oluþan þeylerin geldiðidir. [sayfa
31] Her belirli maddi deðiþikliðin ardýndan, ergeç buna uygun bir
düþüncel deðiþiklik gelir.
Bize, pekala denecektir, belki de bu, doða ve toplum tarihi-
ne uygulanmýþ biçimiyle doðrudur. Ama, nasýl oluyor da kafamýz-
da, ayný zamanda farklý kavramlar ve düþünceler doðabiliyor. Þu
dýþ koþullar denen þey, gerçekten var mýdýr, yoksa, var olan sade-
ce bu dýþ koþullara ait kavramlarýmýz mýdýr? Ve eðer dýþ koþullar
varsa, ne dereceye kadar algýlanabilir ve kavranabilir?
Bu konuda, materyalist teori, kavramlarýmýzýn, “egomuzun”,
ancak “egomuz” üzerinde izlenimler yaratan dýþ koþullar var olduðu
sürece var olduðunu söyler. Her kim düþünmeden kavramlarýmýz-
dan baþka bir þeyin var olmadýðýný söylerse, bütün dýþ koþullarýn
varlýðýný yadsýmak zorundadýr, dolayýsýyla da diðer insanlarýn varlýðýný
yadsýmasý, yalnýzca kendi “egosunun” varlýðýný kabul etmesi gerekir

* Bu, biçim ve öz arasýnda bir çatýþma olduðu düþuncesiyle çeliþmez. Sorun þudur:
çatýþma genel olarak öz ile biçim arasýnda deðildir, ama yeni bir biçim arayan ve bu
yönde çaba gösteren yeni öz ile eski biçim arasýndadýr.

26 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
– ki bu da, saçmadýr ve bilimin ilkeleriyle kesinlikle çeliþmektedir.
Dýþ koþullarýn gerçekte var olduðu açýktýr. Bu koþullar bizden
önce de vardý ve bizden sonra da var olacaktýr; ve bilincimizi ne
denli sýk ve ne denli kuvvetle etkilerlerse, o kadar kolay algýlanabi-
lir ve kavranabilir hale gelirler.
Farklý kavram ve düþüncelerin kafamýzda ayný zamanda
nasýl doðduklarý sorununa gelince, burada, doða ve toplum tarihinde
yer alan þeylerin kýsa bir tekrarýnýn bulunduðunu gözlemlemek
durumundayýz. Bu durumda da, bizim dýþýmýzdaki nesne, bizim
onu kavramamýzdan önce gelir; bu durumda da, kavramýmýz, bi-
çim, nesnenin gerisinde –özün gerisinde– kalýr. Bir aðaca baktýðým
ve onu gördüðüm zaman, bu, ancak, bu aðacýn benim kafamda
bir aðaç kavramýnýn uyanmasýndan da önce var olduðunu ortaya
koyar; yani kafamda [kendisine] tekabül eden kavramý yaratan bu
aðaçtýr. [sayfa 32]
Ýþte, Marx’ýn materyalist teorisinin özü kýsaca budur. Ýnsan-
lýðýn pratik faaliyetleri açýsýndan materyalist teorinin taþýdýðý önem
hemen anlaþýlabilir.
Eðer, ilkönce iktisadi koþullar deðiþiyor ve insanlarýn bilinci,
daha sonralarý buna uygun olan bir deðiþmeye uðruyorsa, açýktýr
ki, belirli bir ülkünün temellerini, insanlarýn kafalarýnda, hayallerin-
de deðil, iktisadi geliþmenin koþullarýnda aramalýyýz. Ýktisadi ko-
þullarý görmezlikten gelen ve onlarýn geliþmesine dayanamayan
bütün ülküler yararsýzdýr ve kabul edilemezler.
Materyalist teoriden çýkarýlan ilk pratik sonuç budur. Eðer
insanlarýn bilinci, alýþkanlýklarý ve gelenekleri, dýþ koþullarca belirle-
niyorsa, eðer uygun olmayan hukuki ve siyasi biçimler, iktisadi bir
öze dayanýyorlarsa, halkýn gelenek ve alýþkanlýklarýnda ve siyasi
sisteminde köklü bir deðiþiklik yaratabilmek için, iktisadi iliþkilerde,
köklü bir deðiþiklik doðmasýna yardým etmemiz gerektiði açýktýr.
Bu konuda, Karl Marx, þöyle diyor. “Materyalizm ile,... sos-
yalizm arasýndaki zorunlu karþýlýklý baðlantýyý anlamak için çok bü-
yük bir kavrayýþa gerek yok. Eðer insan, bütün bilgisini, algýlarýný
vb. duyu aleminden kuruyorsa... o zaman, bundan, onda gerçek
insanlýðý tadacaðý ve kendisi bizzat insanlýðý tanýyacaðý deneysel
bir dünyanýn buna göre düzenlenmesi sorunu olduðu sonucu çýkar.
Eðer insan, materyalist anlamda deðil de, yani þundan ya da bundan
sakýnma yeteneðinin olumsuz gücü nedeniyle deðil de, kendi ger-

J. Stalin 27
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
çek kiþiliðini ortaya koyarak olumlu güç nedeniyle özgürse, o za-
man, bireyleri suçlarýndan dolayý cezalandýrmak yerine, topluma
karþý suç üreten yerleri ortadan kaldýrmak gerekir. ... Eðer insan
koþullar tarafýndan biçimlendiriliyorsa, o zaman, koþullar, insanca
biçimlendirilmelidir.”[40]
Materyalist teoriden çýkartýlacak ikinci pratik sonuç [sayfa 33]
budur.

MARX ve Engels’in materyalist teorileri üzerine anarþistlerin


görüþleri nelerdir?
Diyalektik yöntem, Hegel’den kaynaklanmýþken, materyalist
teori, Feuerbach materyalizminin daha da geliþmesidir. Anarþistler
bunu çok iyi bilmektedirler. Ve Hegel ve Feuerbach’ýn teorilerindeki
eksikliklerden yararlanarak, Marx ve Engels’in diyalektik materyaliz-
mini gözden düþürmeye çalýþmaktadýrlar. Hegel’e ve diyalektik yön-
teme deðinirken, anarþistlerin bu hilelerinin kendi cehaletlerinden
baþka bir þey kanýtlamadýklarýný görmüþtük, Feuerbach’a ve
materyalist teoriye saldýrýlarý için de ayný þey söylenmelidir.
Örneðin, anarþistler, kendilerine son derece güvenerek bize
þöyle diyorlar: “Feuerbach, bir kamutanrýcý (pantheist) idi...”, o,
“insaný tanrýlaþtýrmýþtý...”,[41] “Feuerbach’ýn görüþüne göre insan ye-
diðinden ibarettir...” ve bundan, Marx, aþaðýdaki sonucu çýkarmýþtýr:
“Bunun sonucu olarak, esas ve birincil olan, iktisadi koþullardýr.”[42]
Gerçekten de, Feuerbach’m kamutanrýcýlýðý, insaný tanrýlaþtýr-
masý, ve bu türden diðer safsatalarý konusunda kimse kuþku duy-
muyor. Tam tersine, Feuerbach’ýn safsatalarýný ilkönce açýða vuran-
lar, Marx ve Engels olmuþlardýr. Gene de anarþistler, zaten teþhir
edilmiþ olan safsatalarý, bir kez daha “teþhir etmeyi” gerekli görüyor-
lar. Neden? Belki de, Feuerbach’a söverken, dolaylý olarak, Marx
ve Engels’in, materyalist teorilerini gözden düþürmek istediklerin-
den. Kuþkusuz, konuyu tarafsýz olarak incelersek, Feuerbach’ýn
da, çoðu bilginler gibi, yanlýþ düþüncelerinin yanýsýra, doðru düþün-
celeri de söylediðini kesinlikle göreceðiz. Gene de anarþistler “teþhi-
re” devam ediyorlar.
Bu tür düzenbazlýklarla kendi cehaletlerinden baþka [sayfa 34]
bir þeyi kanýtlamadýklarýný bir kez daha söyleyelim.
(Daha sonra de göreceðimiz gibi) anarþistler, materyalist
teoriyi, konuyu hiç bilmeden, söylentilere dayanarak eleþtirmeyi

28 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
kafalarýna koymuþlardýr. Bunun sonucu olarak, sýk sýk birbirleriyle
çeliþir ve birbirlerini yalanlar, kuþkusuz bu da, bizim “eleþtirmenleri-
mizi” gülünç duruma düþürüyor. Örneðin eðer, Bay Çerkeziþvili’nin
söylediklerine kulak verilirse, Marx ve Engels’in, birci (monistic)
materyalizmden nefret ettiði, onlarýn materyalizminin, birci deðil,
kaba materyalizm olduðu sanýlýr.
“Engels’in bütün varlýðýyla nefret ettiði, doðacýlarýn (natura-
list) büyük bilimi, evrim ve dönüþüm (mutation) sistemi ve birci
materyalizmi ile ... diyalektikten kaçýnmýþtýr. “ vb,.[43]
Engels’in “nefret ettiði” ve Çerkeziþvili’nin onayladýðý doða
bilimi materyalizmi, birci materyalizmdi, ve onun için, bundan, el-
bette onaylanmasý gerekmeyen Marx ve Engels’in materyalizmi,
birci deðilken [Çerkeziþvili’nin birci materyalizminin] onaylanmasý
gerektiði sonucu çýkar.
Bir baþka anarþist de, Marx ve Engels’in materyalizminin
birci olduðunu ve bu yüzden reddedilmesi gerektiðini söylüyor.
“Marx’ýn tarih kavrayýþý, Hegel’in bir yansýmasýdýr. Genel ola-
rak mutlak objektivizmin birci materyalizmi ve özellikle Marx’ýn
iktisadi birciliði, doðada olanaksýz ve teoride aldatýcýdýr. Birci ma-
teryalizm, iyi gizlenmemiþ bir ikicilik ve metafizikle bilim arasýnda
bir uzlaþmadýr.” [44]
Böylece bundan, birci materyalizmin kabul edilemeyeceði,
Marx ve Engels’in ondan nefret etmediði, tam tersine, kendilerinin
birci materyalistler olduklarý ve dolayýsýyla birci materyalizmin red-
dedilmesi gerektiði sonucu çýkar.
Bazýlarý ormana, bazýlarý da çayýra koþuyor. Birincisi [sayfa 35]
mi, ikincisi mi, hangisi haklý, bulun bakalým! Kendi aralarýnda
Marx’ýn materyalizminin deðerleri ve kusurlarý konusunda henüz
anlaþamamýþlar, onun birci olup olmadýðýný henüz anlamamýþlar,
ve kaba ya da birci materyalizmden hangisinin daha kabul edilebi-
lir olduðu konusunda kendileri de henüz karar vermemiþler, ama
þimdiden marksizmi darmadaðýn ettikleri yolundaki övüngen iddi-
alarýyla kulaðýmýzý patlatýyorlar!
Evet, evet, eðer Anarþist Baylar birbirlerinin görüþlerini þimdi
yaptýklarý gibi büyük bir gayretle darmadaðýn etmeye devam eder-
lerse, söylemeye bile gerek yok ki, gelecek, anarþistlerindir...
Bunun kadar gülünç bir gerçek de, bazý “ünlü” anarþistlerin,
“ünlerine karþýn”, bilimdeki farklý eðilimlerden haberdar olmama-

J. Stalin 29
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
larýdýr. Anlaþýlýyor ki, bilimde, birbirlerinden oldukça farklý olan çeþitli
materyalizm türlerinin bulunduðu gerçeðini bilmiyorlar. Örneðin
düþüncel yanýn önemini ve onun maddi yan üzerindeki etkisini
yadsýyan kaba materyalizm vardýr; ama düþüncel ve maddi yanlar
arasýndaki karþýlýklý iliþkiyi, bilimsel olarak inceleyen birci materya-
lizm denen þey –Marx’in materyalist teorisi– de vardýr. Ama
anarþistler, bu farklý materyalizm türlerini birbirlerine karýþtýrýrlar,
bunlar arasýndaki açýk farklarý bile göremezler ve ayný zamanda
büyük bir kendine güvenle bilimi yeniden yarattýklarýna iddia eder-
ler.
Örneðin Kropotkin, “felsefi” yapýtlarýnda, anarko-komüniz-
min “çaðdaþ materyalist felsefeye” dayandýðýný, kendini beðenmiþ
bir tavýrla iddia eder. Ama anarko-komünizmin hangi materyalist
felsefeye, kaba, birci veya bir baþka nitelikteki [materyalist felsefeler-
den hangisine] dayandýðýný açýklamak için bir tek söz etmez. Açýktýr
ki, Kropotkin, materyalizmin farklý eðilimleri arasýnda temel çeliþkiler
olduðu gerçeðinden haberdar deðildir ve bu eðilimleri birbirine ka-
rýþtýrmanýn, “bilimi yeniden [sayfa 36] yaratmak” demek olmadýðýný,
sadece kiþinin tam cehaletini ortaya koyduðunu kavramamakta-
dýr.[45]
Ayný þey, Kropotkin’in Gürcü öðretilileri için de söylenebilir.
Þimdi dinleyelim:
“Engels’in ve ayrýca Kautsky’nin görüþüne göre, Marx”, diðer
þeyler yanýnda, “materyalist kavrayýþý keþfederek insanlýða büyük
bir hizmette bulunmuþtur. Bu doðru mudur? Sanmýyoruz, çünkü
biliyoruz ki, ... toplumsal mekanizmanýn coðrafi, iklimsel ve tellür-
sel, kozmik, antropolojik ve biyolojik koþullar aracýlýðýyla harekete
geçirildiði görüþüne taraftar olan bütün tarihçilerin, bilginler ve fi-
lozoflarýn hepsi materyalisttirler.”[46]
Böylece bundan, Aristoteles’in[47] ve Holbach’ýn[48] “materya-
lizmi” ile Marx’ýn ve Moleschott’un “materyalizmi” arasýnda hiç bir
fark olmadýðý sonucu çýkar! Bu da eleþtiri oluyor sözde! Ve bilgileri
bu düzeyde olan insanlar, bilimi yeniden yaratmayý kafalarýna
koymuþlar! Gerçekten de yerinde bir sözdür þu: “Eskicinin börek
piþirmeye baþlamasý, kötü bir alamettir!...”
Devam edelim. Bizim “ünlü” anarþistlerimiz, bir yerlerden,
Marx’ýn materyalizminin bir “mide teorisi” olduðunu duymuþlar ve
onun için “Feuerbach’ýn görüþüne göre, insan yediðinden ibarettir.

30 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Bu formül, Marx ve Engels üzerinde bir büyü etkisi yaratmýþtý.”. Ve
Marx, “esas ve birincil þeyin, iktisadi iliþkiler, üretim iliþkileri olduðu
...” sonucunu buradan çýkarmýþtý diyerek, biz marksistlere
saldýrýyorlar. Ve sonra da, anarþistler, felsefi bir havayla bize öðüt
vermeye baþlýyorlar: “Bu [toplumsal yaþamýn [J. St.] amacýna ulaþ-
manýn tek aracýnýn yemek yeme ve iktisadi üretim olduðunu söy-
lemek hata olacaktýr, ... Eðer ideoloji esas olarak birci bir biçimde,
yemek yeme ile ve iktisadi koþullarla belirlenseydi, bazý oburlar de-
ha olurdu.”[49]
Marx ve Engels’in materyalizmini çürütmenin ne [sayfa 37] ka-
dar kolay olduðunu görüyorsunuz! Sokakta genç bir öðrenciden
Marx ve Engels hakkýnda biraz dedikodu dinlemek yetiyor, mark-
sizm “eleþtiricisi” ününü kazanmak için, Nobati gibi bir gazetenin
sütunlarýnda felsefi bir kendine güven havasý içinde, bu sokak de-
dikodularýný tekrarlamak yetiyor.
Ama söyleyin bana baylar, nerede, ne zaman, hangi gezegen
ve hangi Marx’ýn “yemek yeme, ideolojiyi belirler.” dediðini duydu-
nuz? Neden iddianýzý desteklemek için Marx’ýn yapýtlarýndan bir
tek cümle, bir tek sözcük aktaramýyorsunuz? Gerçekten de, Marx,
insanlarýn iktisadi koþullarýnýn, onlarýn bilinçlerini, ideolojilerini be-
lirlediðini söylemiþtir, ama yemek yeme ile iktisadi koþullarýn ayný
þey olduðunu size kim söyledi? Gerçekten bilmiyor musunuz ki,
yemek yeme gibi fizyolojik bir olgu, insanlarýn iktisadi koþullarý gibi
sosyolojik bir olgudan esas olarak farklýdýr? Diyelim, bu iki farklý
þeyi karýþtýrdýðý için, genç bir öðrenci baðýþlanabilir; ama nasýl oluyor
da, siz, “sosyal-demokrasiyi alt edenler”, “bilimi yeniden yaratanlar”,
genç bir öðrencinin hatalarýný, böyle dikkatsizce tekrarlýyorsunuz?
Yemek yeme, toplumsal ideolojiyi nasýl belirleyebilir? Kendi
dediðinizi kendiniz bir düþünün. Yemek yeme, yemek yeme biçimi
deðiþmez; eski zamanlarda da insanlar, yiyeceklerini þimdi yedikleri
gibi yerler, çiðnerler ve sindirirlerdi. Ama ideoloji, her zaman deðiþ-
mektedir. Kadim, feodal, burjuva ve proleter – ideoloji biçimleri
bunlardýr iþte. Deðiþmeyen bir þeyin, sürekli olarak deðiþen bir þeyi
belirlediði söylenebilir mi? Biraz daha ilerleyelim. Anarþistlerin
görüþüne göre, Marx’ýn materyalizmi, “koþutçuluktur (parallelism)
...”, ya da “birci materyalizm, iyi gizlenmemiþ bir ikicilik ve metafizik
ile bilim arasýnda bir uzlaþmadýr. ... Marx ikiciliðe düþmektedir,
çünkü üretim iliþkilerini maddi olarak ve insanýn özlem ve [sayfa 38]

J. Stalin 31
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
isteðini ise, var olsa bile, hiç bir önem taþýmayan bir düþ ve bir
ütopya olarak tanýmlar.”[50]
Önce, Marx’ýn birci materyalizminin, saçma koþutçulukla
hiç bir ortak yaný olmadýðýný belirtelim. Materyalizm açýsýndan mad-
di yan, öz, zorunlu olarak düþüncel yandan, biçimden önce gelir,
Oysa koþutçuluk bu görüþü kabul etmez ve ne maddi, ne de düþün-
cel [yanýn] önce gelmediðini, her ikisinin de birlikte, yanyana geliþ-
tiðini kesinlikle savunur.
Ýkinci olarak, Marx, “üretim iliþkilerini maddi olarak ve insan
özlem ve isteðini ... hiç bir önem taþýmayan bir düþ ve bir ütopya
olarak tanýmlasa bile”, bu, Marx’ýn bir ikici olduðunu mu gösterir?
Çok iyi bilindiði gibi ikici, hem düþüncel, hem de maddi yanlarýn
her ikisine de, karþýt ilkeler olarak eþit önem verir. Ama eðer sizin
söyledikleriniz gibi, Marx, maddi yana daha fazla önem veriyor ve
bir “ütopya” olduðu için düþüncel yana hiç önem vermiyorsa,
Marx’ýn bir ikici olduðunu nerden çýkarýyorsunuz “Eleþtirmen”
Baylar?
Üçüncü olarak, birciliðin, bir tek ilkeden – maddi ve düþüncel
bir biçime sahip doða veya oluþtan kaynaklandýðýný, oysa, ikiciliðin
iki ilkeden – ikiciliðe göre birbirini yadsýyan maddi ve düþüncel
[yanlardan] kaynaklandýðýný bir çocuk bile bildiðine göre, mate-
ryalist bircilik ile ikicilik arasýnda ne iliþki olabilir?
Dördüncü olarak, Marx ne zaman, “Ýnsanýn özlem ve isteðini
bir düþ ve bir ütopya olarak tanýmladý”? Gerçekten de, Marx, “insa-
nýn özlem ve isteðini”, “iktisadi geliþmeye baðlýyor ve bazý kürsü
filozoflarýnýn özlemleri iktisadi koþullarla uyuþmadýðý zaman, onlara,
ütopya adýný veriyordu. Ama bu, Marx’ýn, genel olarak, insan özle-
minin ütopya olduðuna inandýðýný mý gösterir? Bunu açýklamanýn
gerçekten gereði var mý? Marx’ýn “Ýnsanlýk her zaman, ancak çöze-
bileceði sorunlarý üzerine alýr. “[51], yani, [sayfa 39] genel bir deyiþle,
insanlýk ütopik amaçlar gütmez, yolundaki sözlerini gerçekten oku-
madýnýz mý? Açýktýr ki, ya bizim “eleþtirmenimiz” neden söz ettiðini
bilmiyor ya da kasten gerçekleri tahrif ediyor.
Beþinci olarak, Marx ve Engels’in görüþüne göre, “insanýn
özlem ve isteklerinin önemsiz olduðunu” size kim söyledi? Onlarýn
bunu söyledikleri yeri neden belirtmiyorsunuz? Marx, Louis
Bonaparte’ýn Onsekizinci Brumaire’i, Fransa’da Sýnýf Mücadelele-
ri,[52] Fransa’da Ýç Savaþ adlý yapýtlarýnda ve ayný türden diðer broþür-

32 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
lerinde “özlem ve isteðin” öneminden sözetmez mi? Marx, “özlem
ve isteðe” hiç önem vermiyordu da, neden proleterlerin “istek ve
özlemini” sosyalist bir ruhla geliþtirmeye çalýþtý, neden onlarýn ara-
sýnda propaganda yürüttü? Ya da Engels, ünlü 1891-94 makalele-
rinde[53] “istek ve özlemin öneminden” sözetmiyordu da, neden
sözediyordu? Gerçekten, Marx’ýn görüþüne göre, insanlarýn “istek
ve özlemi”, özlerini iktisadi koþullardan alýrlar, ama bu, insanlarýn
kendilerinin, iktisadi iliþkilerin geliþmesi üzerine hiç bir etki yapma-
dýðý anlamýna: mý gelmektedir? Böylesine basit bir düþünceyi anla-
mak, anarþistlere gerçekten çok mu zor geliyor?
Ýþte Anarþist Baylarýn yaptýklarý bir baþka suçlama: “Biçim,
öz olmaksýzýn düþünülmez; bu yüzden “biçimin özden sonra geld-
iðini (özün gerisinde kaldýðýný –K.[54]) kimse söyleyemez. Onlar “bir-
likte vardýrlar”. ... Aksi halde bircilik bir saçmalýk olurdu.”[55]
Bizim “bilgin”in kafasý nedense gene karýþtý. Özün, biçim
olmaksýzýn düþünülemeyeceði doðrudur. Ama mevcut biçimin mev-
cut öze hiç bir zaman tam olarak tekabül etmediði de doðrudur:
biçim, özün gerisinde kalýr; yeni öz, bir ölçüye kadar her zaman
eski biçimle örtülmüþtür ve bunun sonucu olarak, eski biçimle
yeni öz arasýnda daima yeni bir çatýþma vardýr. Ýþte devrim tam
[sayfa 40] bu temele dayanarak oluþur ve bu, diðer þeylerle birlikte,
Marx’ýn materyalizminin devrimci ruhunu yansýtýr. Oysa “ünlü” anar-
þistler bunu anlayamamýþlardýr ve bunun kabahati, kuþkusuz, mater-
yalist teorinin deðil, kendilerinindir.
Ýþte, Marx ve Engels’in materyalist teorisi üzerine anarþistlerin
görüþleri bunlardýr – tabii eðer bunlara görüþ denilebilirse. [sayfa 41]

J. Stalin 33
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ÜÇ
PROLETER SOSYALÝZMÝ

MARX’IN teorik doktrinini artýk öðrenmiþ bulunuyoruz; yön-


temini ve teorisini de biliyoruz.
Bu doktrinden hangi pratik sonuçlarý çýkarmalýyýz?
Diyalektik materyalizm ile proleter sosyalizmi arasýnda han-
gi baðlantýlar vardýr?
Diyalektik yönteme göre, yalnýzca, gün geçtikçe büyüyen,
her zaman ilerleyen ve daha iyi bir gelecek için durmaksýzýn savaþan
sýnýf, sonuna kadar ilerici olabilir, yalnýzca bu sýnýf, kölelik boyun-
duruðunu kýrabilir. Durmadan büyüyen, her zaman ilerleyen ve
gelecek için savaþan tek sýnýfýn, kent ve kýr proletaryasý olduðunu
görüyoruz. Bu nedenle proletaryaya hizmet etmeli ve [sayfa 42] umut-

34 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
larýmýzý ona baðlamalýyýz.
Marx’ýn teorik doktrininden çýkartýlacak ilk pratik sonuç bu-
dur.
Ama, hizmetten hizmete fark var. Bernstein da, proletaryayý
sosyalizme boþvermeye zorladýðýnda, ona “hizmet” etmiþ oluyor.
Kropotkin de, proletaryaya, geniþ bir sanayi temeline dayanmayan
daðýnýk topluluk “sosyalizmini” sunduðunda, ona “hizmet” etmiþ
oluyor. Ve Karl Marx da, bu proletaryayý, modern büyük çaplý sanayi-
in geniþ temeline dayanarak proleter sosyalizmine çaðýrdýðý zaman,
ona hizmet etmektedir.
Faaliyetlerimizin proletaryaya yararlý olmasý için ne yapma-
lýyýz? Proletaryaya nasýl hizmet etmeliyiz?
Materyalist teoriye göre belirli bir ülkü, ancak, ülkenin iktisadi
geliþimine ters düþmezse, bu geliþimin gereklerine tümüyle cevap
verebilirse, proletaryaya doðrudan bir yarar saðlayabilir. Kapitalist
sistemin iktisadi geliþimi, günümüzde, üretimin toplumsal bir nite-
liðe büründüðünü, üretimin toplumsal niteliðiyle, mevcut kapitalist
mülkiyetin temelden çeliþtiðini göstermektedir. Dolayýsýyla, temel
görevimiz, kapitalist mülkiyetin kaldýrýlmasýna yardýmcý olmak ve
sosyalist mülkiyeti kurmaktýr. Ve bu, demektir ki, sosyalizmi unut-
mak gerektiðini ileri süren Bernstein’ýn doktrini, iktisadi geliþmenin
gerekleriyle temelden çeliþir; proletaryaya zarar verir.
Ayrýca, kapitalist sistemin iktisadi geliþmesi, bugünkü üreti-
min gün geçtikçe yayýldýðýný göstermektedir. Bu üretim, tek tek
kentlerin ve illerin sýnýrlarý içinde kalmamakta, durmadan bu sýnýr-
larý aþarak bütün ülkeye yayýlmaktadýr. Dolayýsýyla, üretimin yayýlma-
sýna sevinmeli ve ayrý kentlere ve topluluklara deðil, kuþkusuz
gelecekte daha da geniþleyecek olan, devletin bölünmez toprakla-
rýnýn tümüne, gelecekteki sosyalizmin temeli olarak bakmalýyýz.
Ve bu demektir ki, gelecekteki sosyalizmi, ayrý [sayfa 43] kentlerin ve
topluluklarýn sýnýrlarý içine hapseden Kropotkin’in doktrini, üretimin
güçlü bir biçimde geniþlemesine bir engel oluþturur; proletaryaya
zarar verir.
Baþ hedef olan, geniþ bir sosyalist yaþam için savaþ – iþte
proletaryaya böylece hizmet edebiliriz.
Marx’ýn teorik doktrininde çýkan ikinci pratik sonuç budur.
Açýktýr ki, proleter sosyalizmi, diyalektik materyalizmin man-
týki sonucudur.

J. Stalin 35
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Proleter sosyalizmi nedir?
Bugünkü sistem, kapitalist bir sistemdir. Bu demektir ki,
dünya iki hasým kampa bölünmüþtür, küçük bir avuç kapitalistin
kampý ve çoðunluðun, proleterlerin kampý. Proleterler, gece gündüz
çalýþýrlar ama gene de yoksul kalýrlar. Kapitalistler çalýþmazlar ama
gene de zengindirler. Böyle olmasýnýn nedeni proleterlerin aptal,
kapitalistlerin dahi olmalarý deðil, kapitalistlerin, proleterlerin eme-
ðinin ürününü mal edinmeleridir, kapitalistlerin proleterleri sömür-
meleridir.
Proleterlerin emeðinin meyvesi, neden proleterler tarafýndan
deðil de, kapitalistler tarafýndan mal ediniliyor? Neden kapitalistler
proleterleri sömürüyorlar da, tersi olmuyor?
Çünkü kapitalist sistem, meta üretimine dayanmaktadýr.
Burada her þey meta biçimini alýr, her yerde alým satým ilkesi hü-
küm sürer. Burada sadece tüketim maddelerini, sadece besin ürün-
lerini deðil, insanlarýn iþgücünü, onlarýn kanlarýný ve vicdanlarýný
da satýn alabilirsiniz. Kapitalistler bütün bunlarý bilirler ve proleterle-
rin iþgücünü satýn alýr, onlarý kiralar. Bu, kapitalistlerin, satýn aldýklarý
iþgücünün, sahibi haline gelmeleri demektir. Oysa proleterler,
sattýklarý iþgücü üzerindeki haklarýný yitirirler. Yani, bu iþgücü tara-
fýndan üretilen þeyler, artýk proleterlere deðil, yalnýzca kapitalistle-
re aittir ve onlarýn [sayfa 44] cebine girer. Sattýðýnýz iþgücü, bir gün
içinde, 100 ruble deðerinde mal üretebilir, ama bu sizin üstünüze
vazife deðildir, bu mallar size ait deðildir. Bu iþe ancak kapitalistler
karýþýr ve mallar onlara aittir. Sizin alacaðýnýz tek þey, günlük ücreti-
nizdir, bu da, sizin temel gereksinmelerinizi karþýlamaya yetebilir,
tabii tutumlu yaþarsanýz, kýsacasý, kapitalistler, proleterlerin iþgücünü
satýn alýrlar, proleterleri kiralar, ve kapitalistlerin, proleterlerin eme-
ðinin ürününü mal edinmelerinin nedeni iþte budur, kapitalistlerin
proleterleri sömürmelerinin ve tersinin olmamasýnýn nedeni, iþte
budur.
Peki ama, proleterlerin iþgücünü satýn alanlar neden kapita-
listler oluyor? Neden kapitalistler, proleterleri kiralýyorlar da tersi
olmuyor?
Çünkü, kapitalist sistemin esas dayanaðý, üretim aletlerinin
ve araçlarýnýn özel mülkiyetidir. Çünkü, fabrikalar, deðirmenler
(mill), toprak ve madenler, ormanlar, demiryollarý, makineler ve
diðer üretim araçlarý, küçük bir avuç kapitalistin özel mülkiyetine

36 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
geçmiþtir. Çünkü proleterler bütün bunlardan yoksundurlar. Ýþte
bunun için, kapitalistler, fabrikalarý ve deðirmenleri çalýþtýrmak üzere
proleterleri kiralarlar; eðer bunu yapmasalardý, üretim aletleri ve
araçlarý hiç kâr getirmeyecekti. Ýþte bunun için proleterler, iþgüçlerini
kapitalistlere satarlar; eðer böyle yapmasalardý, açlýktan ölürlerdi.
Bütün bunlar kapitalist üretimin genel niteliðine ýþýk tutmak-
tadýr. Önce, kapitalist üretimin birleþtirilemeyeceði ve örgütleneme-
yeceði ortadadýr: [bu üretim] tek tek kapitalistlerin özel iþletmeleri
arasýnda bölünmüþtür. Ýkincisi, kapitalist üretimin amacý, halkýn
gereksinmelerini karþýlayacak mallarý üretmek deðil, kapitalistlerin
kârlarý artsýn diye satýþ için mal üretmektir. Ama, her kapitalist,
kârýný artýrmak istediðine göre, her biri, mümkün olan en çok mik-
tarda meta üretmeye çalýþýr, pazar kýsa zaman [sayfa 45] da dolar, fi-
yatlar düþer ve – genel bir bunalým baþlar.
Böylece, bunalýmlar, iþsizlik, üretimin durmasý, üretimde
anarþi ve benzeri þeyler, bugünkü örgütlenmemiþ kapitalist üretimin
doðrudan sonuçlarýdýr.
Eðer bu örgütlenmemiþ toplumsal, sistem, hala ayakta duru-
yorsa, hala proletaryanýn saldýrýlarýna dayanýyorsa, bunun esas ne-
deni kapitalist devlet tarafýndan, kapitalist hükümet tarafýndan ko-
runmasýdýr.
Bugünkü kapitalist toplumun temeli iþte budur.

GELECEKTEKÝ toplumun tümüyle farklý bir temel üzerine


kurulacaðýna hiç kuþku yoktur.
Gelecekteki toplum, sosyalist bir toplum olacaktýr. Bu, her
þeyden önce, o toplumda, sýnýflarýn olmayacaðý anlamýna gelir. Ne
kapitalistler olacaktýr, ne de proleterler, dolayýsýyla, sömürü de ol-
mayacaktýr. Bu toplumda, yalnýzca, kolektif emek harcayan iþçiler
olacaktýr.
Gelecekteki toplum, sosyalist toplum olacaktýr. Bu, demektir
ki, sömürünün kaldýrýlmasýyla, meta üretimi ve alým ve satým da
kaldýrýlacaktýr, bu nedenle de iþgücünü alanlara ve satanlara, çalýþ-
týranlara ve çalýþtýrýlanlara yer olmayacaktýr – sadece özgür iþçiler
bulunacaktýr.
Gelecekteki toplum, sosyalist toplum olacaktýr. Bu demektir
ki, bu toplumda, üretim aletleri ve araçlarýnýn özel mülkiyetinin tü-
müyle ortadan kaldýrýlmasýyla, ücretli iþin ortadan kaldýrýlmasý da

J. Stalin 37
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
sonunda baþarýlacaktýr. Ne yoksul proleterler olacaktýr, ne de zengin
kapitalistler; yalnýzca, bütün topraða ve madenlere, bütün ormanla-
ra, bütün fabrikalara ve deðirmenlere, bütün demiryollarýna vb.
ortaklaþa sahip olan iþçiler olacaktýr.
Gördüðünüz gibi, gelecekteki üretimin esas amacý, doðrudan
doðruya toplumun gereksinmelerini karþýlamak olacaktýr, satýþ için
mal üretmek ve kapitalistlerin kârýný artýrmak deðil. Burada, meta
üretimine, kâr uðruna [sayfa 46] mücadeleye vb. yer olmayacaktýr.
Ayrýca gelecekteki üretimin sosyalist bir temel üzerinde örgütlene-
ceði ve çok geliþmiþ olacaðý da ortadadýr; bu üretim, toplumun
gereksinmelerini hesaba katacak ve toplumun gereksindiði kadar
üretecektir. Burada, birbirinden kopuk üretime, rekabete, bunalým-
lara ya da iþsizliðe de yer olmayacaktýr.
Sýnýflarýn olmadýðý, zenginin de, fakirin de bulunmadýðý bir
yerde, devlete, yoksulu ezen, zengini koruyan siyasi güce de gerek
yoktur. Dolayýsýyla, sosyalist toplumda, siyasi gücün varlýðýna da
gerek olmayacaktýr.
O yüzden, daha 1846’da, Karl Marx, þöyle diyordu. “Ýþçi sýnýfý,
geliþimi sýrasýnda, eski burjuva toplumunun yerine, sýnýflarý ve on-
larýn düþmanlýklarýný içermeyen bir birlik getirecektir. Ve artýk gerçek
anlamýyla siyasi güç, var olmayacaktýr.”[56]
Ýþte bu yüzden, Engels, 1884’te, þöyle diyordu: “Bu nedenle,
devlet, ta sonsuzluktan beri vardý denemez. Hiç bir devlet veya
devlet gücü kavramýna sahip olmayan, devletsiz yürüyebilen top-
lumlar var olmuþtur. Toplumun sýnýflara ayrýlmasýný zorunlu kýlan
iktisadi geliþmenin belli bir aþamasýnda. devlet de bir zorunluluk
oldu Þimdi üretimin geliþmesinde, bu sýnýflarýn varlýðýnýn, sadece
zorunluluk olmaktan çýkmakla kalmayýp, ayný zamanda da, üretim
için kesin bir engel haline geldikleri bir döneme hýzla yaklaþýyoruz.
Bu sýnýflar, bir zamanlar nasýl doðdularsa, ayný biçimde, kaçýnýl-
maz olarak, yok olacaklardýr. Devlet de, kaçýnýlmaz olarak onlarla
birlikte yok olur. Üreticilerin özgür ve eþit birliði temeli üzerinde,
üretimi yeniden örgütleyen toplum, bütün devlet mekanizmasýný,
layýk olduðu yere atacaktýr – eski eserler müzesine, çýkrýk ve tunç
baltanýn yanýna.” (Ýtalikler bana ait. [J St.])[57]
Ayný zamanda, sosyalist toplumda, her çeþit bilgiyi toplaya-
rak, yerel dairelere ek olarak, bütün toplumun [sayfa 47] gereksinme-
leri hakkýnda bilgi toplayacak ve sonra da çeþitli türden iþleri,

38 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
çalýþanlar arasýnda buna uygun olarak daðýtacak, merkezi bir ista-
tistik bürosunun da bulunacaðý ortadadýr. Ayrýca, toplantýlar ve özel-
likle kongreler de yapmak gerekli olacaktýr, bunlarýn kararlarý,
kongreye kadar, azýnlýkta olan yoldaþlar için baðlayýcý olacaktýr.
Nihayet, açýktýr ki, özgür ve yoldaþça emek, gelecekteki sos-
yalist toplumun bütün gereksinmelerinin, ayný ölçüde, yoldaþça ve
tam olarak karþýlanmasýna yolaçacaktýr. Bu demektir ki, eðer ge-
lecekteki toplum, üyelerinin herbirinden harcayabildiði kadar emek
talep ederse, buna karþýlýk, her üyesine, gereksindiði kadar ürün
saðlayacaktýr. Herkesten yeteneðine göre, herkese gereksinmeleri-
ne göre! – Gelecekteki kolektif sistem, iþte bu temel üzerinde ya-
ratýlacaktýr. Belirtmeye bile gerek yok ki, henüz çalýþmaya alýþmamýþ
olanlarýn, yeni yaþam biçiminin içine sokulduklarý, üretici güçlerin
de henüz yeter derecede geliþmediði ve hâl⠓kirli” ve “temiz” iþin
mevcut olduðu, sosyalizmin ilk aþamasýnda, “herkese gereksinme-
lerine göre” ilkesinin uygulanmasý, kuþkusuz büyük ölçüde engel-
lenecek ve bunun sonucu olarak, toplum, geçici olarak bir baþka
yol, bir orta yol tutmak zorunda kalacaktýr. Ama ayný zamanda
açýktýr ki, gelecekteki toplum kurulduðu, kapitalizmin kalýntýlarý
kökünden temizlendiði zaman, sosyalist topluma uyan tek ilke, yu-
karda belirttiðimiz ilke olacaktýr.
Ýþte bu yüzden, 1875’te, Marx, þöyle diyordu: “Komünist [yani
sosyalist -[J. St.]] toplumun daha yüksek bir aþamasýnda, iþbölümü
altýndaki bireyin kölece boyun eðmesi ve bununla birlikte kafa ve
kol emeði arasýndaki antitez yok olduktan sonra; emek, yaþamýn
basit bir aracý halinden [çýkýp] yaþamýn bizzat temel bir zorunlulu-
ðu haline geldikten sonra; üretici güçler de bireyin her yönden [sayfa
48] geliþmesiyle arttýktan sonra. ancak o zaman, burjuva hukukunun
dar ufku tümüyle arkada býrakýlabilir ve toplum, bayraðýnýn üzerine
þunlarý yazabilir: herkesten yeteneðine göre, herkese gereksinme-
lerine göre”[58]
Ýþte genel olarak, Marx’ýn teorisine göre, gelecekteki sosya-
list toplumun görünümü böyledir.
Bütün bunlar çok güzel. Ama sosyalizmin baþarýlmasý akla
uygun mudur? Ýnsanýn kendini “vahþi alýþkanlýklarýndan” kurtara-
bileceðini varsayabilir miyiz?
Ya da gene: eðer herkes gereksinmelerine göre alýrsa, sos-
yalist toplumdaki üretici güçler düzeyinin buna yeteceðini varsaya-

J. Stalin 39
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
bilir miyiz?
Sosyalist toplum, üretici güçlerdeki geliþmenin ve insanlar
arasýndaki sosyalist bilincin, onlarýn sosyalist aydýnlanmasýnýn ye-
terli olmasýný öngörür. Günümüzde üretici güçlerin geliþmesi, ka-
pitalist mülkiyetin varlýðýyla engellenmektedir. Ama bu, kapitalist
mülkiyetin gelecekteki toplumda var olmayacaðýný aklýmýzda tutar-
sak, üretici güçlerin on kat artacaðý kendiliðinden ortaya çýkar. Þu
da unutulmamalýdýr ki, gelecekteki toplumda, bugünkü yüzbinler-
ce asalak ve ayrýca iþsiz, çalýþmaya baþlayacak ve çalýþan insanla-
rýn saflarý çoðalacaktýr; ve bu, üretici güçlerin geliþmesini büyük
ölçüde uyaracaktýr insanlarýn “vahþi” duygularýna ve düþüncelerine
gelince, bunlar, bazýlarýnýn sandýðý kadar öncesiz ve sonsuz deðil-
dir; bir zamanlar ilkel komünizmde insan, özel mülkiyeti tanýmýyor-
du; ondan sonra, özel mülkiyetin, insanlarýn kalplerine ve kafalarýna
egemen olduðu bir dönem, bireysel üretim dönemi geldi. Yeni bir
dönem, sosyalist üretim dönemi gelmektedir – eðer insanlarýn kalp-
leri ve kafalarý, sosyalist özlemlerle dolarsa, bu, þaþýrtýcý bir þey mi
olacaktýr? Ýnsanlarýn “duygularýný” ve düþüncelerini belirleyen, varlýk
deðil midir?
Ama sosyalist sistemin kurulmasýnýn kaçýnýlmaz [sayfa 49]
olduðuna dair hangi kanýtlar mevcuttur? Modern kapitalizmin geliþ-
mesinin ardýndan, kaçýnýlmaz olarak, sosyalizm mi gelecek? Veya
bir baþka deyiþle, Marx’ýn proleter sosyalizminin, sadece duygusal
bir düþ, bir fantazi olmadýðýný nereden bilebiliriz? Bunun böyle
olmadýðýna dair bilimsel kanýt nerede?
Tarih göstermektedir ki, mülkiyet biçimi, doðrudan doðruya,
üretim biçimi tarafýndan belirlenmektedir ve bunun sonucu olarak,
üretim biçimindeki bir deðiþmenin ardýndan, ergeç, kaçýnýlmaz
olarak, mülkiyet biçiminde bir deðiþiklik gelmektedir. Bir zaman-
lar, mülkiyet, komünist bir nitelik taþýyordu, ilkel insanýn dolaþtýðý
ormanlar ve alanlar, bireylere deðil, herkese ait bulunuyordu. O
zamanlar, neden komünist mülkiyet vardý? Çünkü üretim komünist
nitelikteydi, emek, ortak olarak, kolektif bir biçimde harcanýyordu;
herkes birlikte çalýþýyor ve biri, öteki olmadan yapamýyordu, Mül-
kiyetin bireyci (özel) bir niteliðe büründüðü, insanýn gereksindiði
her þeye (tabii ki, hava, güneþ ýþýðý vb. dýþýnda) özel mülkiyet gözüyle
bakýldýðý, deðiþik bir dönem, küçük-burjuva üretimi dönemi baþladý.
Bu deðiþikliðe yol açan þey nedir? Üretimin bireyci hale gelmesi

40 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
gerçeði; herkes, ötekilerden ayrýlarak, kendisi için çalýþmaya baþladý.
Nihayet yüzlerce ve binlerce iþçinin, bir çatý altýnda, bir fabrikada
toplandýðý ve kolektif emek harcadýðý, geniþ çaplý kapitalist üretim
dönemi geldi. Burada, herkesin kendi yoluna gittiði eski bireysel
çalýþma yöntemini göremezsiniz; burada, her iþçi, iþinde, fabrikanýn
kendi bölümündeki yoldaþlarýyla yakýndan iliþkidedir ve hepsi de
diðer bölümlerle iliþki içindedir. Fabrikanýn tümündeki iþçilerin boþ
kalmasý için, bir bölümün iþi durdurmasý yeterlidir. Görüldüðü gibi,
üretim süreci, emek, daha þimdiden toplumsal bir niteliðe bürün-
müþ, sosyalist bir renk kazanmýþtýr. Ve bu, yalnýzca tek tek fabrika-
larda deðil, bütün sanayi dallarýnda [sayfa 50] ve sanayi dallarý arasýnda
ortaya çýkmaktadýr. Bütün sanayii zor durumda býrakmak için, de-
miryolcularýn greve gitmesi yeter, bütün fabrikalarýn ve deðirmen-
lerin bir süre sonra kapanmasý için, petrol ve kömür sanayilerinin
iþlemez olmasý yeter. Burada, üretim sürecinin, toplumsal, kolektif
bir niteliðe büründüðü ortadadýr. Ancak, mal edinmenin özel niteliði,
üretimin toplumsal niteliðiyle çeliþtiðine göre, günümüzün kolektif
emeði, kaçýnýlmaz olarak, kolektif mülkiyete yolaçacaðýna göre,
sosyalist sistemin, gecenin gündüzü izlemesi kadar kaçýnýlmaz bir
biçimde kapitalizmi izleyeceði kendiliðinden anlaþýlýr.
Ýþte tarih, Marx’ýn proleter sosyalizminin kaçýnýlmazlýðýný böy-
le kanýtlamaktadýr.

TARÝH bize öðretmektedir ki, toplumsal üretimde baþrolü


oynayan ve üretimdeki temel iþlevlerini yerine getiren sýnýf veya
toplumsal grup, zaman içinde, kaçýnýlmaz olarak, bu üretimin dene-
timini eline almalýdýr. Bir zamanlar, anaerkil ailede, kadýnlara,
üretimi denetim altýnda tutanlar gözüyle bakýlýrdý. Nedendi bu?
Çünkü o zamanlar geçerli olan üretim türünde, ilkel tarýmda, ka-
dýn, üretimde baþrolü oynuyordu, erkekler, ormanda av peþinde
dolaþýrlarken, kadýnlar temel görevleri yerine getiriyorlardý. Ondan
sonra ataerkil aile altýnda, üretimdeki üstün durumun erkeklere
geçtiði bir dönem geldi. Bu deðiþiklik neden olmuþtur? Çünkü o
zamanlar geçerli olan üretim türünde, esas üretim aletlerinin mýz-
rak, kement, ok ve yay olduðu hayvan yetiþtiriciliðinde, baþrolü
erkekler oynuyordu. Sonra da proleterlerin üretimde baþrolü oyna-
dýklarý, üretimdeki bütün temel iþlevlerin onlara geçtiði, onlar olmak-
sýzýn üretimin bir tek gün bile devam edemediði (genel grevleri

J. Stalin 41
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
hatýrlayalým), ve kapitalistlerin, üretim için gerekli olmak bir yana,
üretime [sayfa 51] gerçekten bir engel teþkil ettikleri, geniþ çaplý
kapitalist üretim dönemi geldi. Bu neyi gösterir? Bu, ya toplumsal
yaþamýn bütünüyle çökeceðini, ya da proletaryanýn, ergeç, ama
kaçýnýlmaz olarak, modern üretimin denetimini eline alacaðýný,
onun tek sahibi, sosyalist sahibi haline geleceðini gösterir.
Kapitalist mülkiyetin ölüm sancýlarýný temsil eden ve açýkça
–kapitalizm mi, yoksa sosyalizm mi?– sorusunu ortaya koyan mo-
dern sýnai bunalýmlar, bu sonucu kesinlikle açýða vurmaktadýr, Bu
bunalýmlar, kapitalistlerin asalaklýðýný ve sosyalizmin zaferinin kaçý-
nýlmazlýðýný canlý bir biçimde sergiler.
Bu, Marx’ýn proleter sosyalizminin kaçýnýlmazlýðý konusun-
da, tarihin saðladýðý bir baþka kanýttýr.
Proleter sosyalizmi, duyguya, soyut ‘adalete”, proletaryaya
karþý duyulan sevgiye deðil, yukarda aktarýlan bilimsel temellere
dayanýr.
Ýþte bunun için proletarya sosyalizmine, “bilimsel sosyalizm”
adý da verilir.
Engels, daha 1877’lerde, þöyle diyordu:
“Eðer, emek ürünlerinin mevcut üleþim tarzýnýn kýsa zaman-
da alaþaðý edilmesi için ... bu üleþim tarzýnýn adaletsiz olduðu ve
adaletin ergeç üstün geleceði bilincinden daha iyi bir güvenceye
sahip olmasaydýk, oldukça kötü bir yolda olacak ve daha uzun bir
zaman beklemek zorunda kalacaktýk.” Burada en önemli olan þu
ki, “modern kapitalist üretim tarzýnýn yaratmýþ olduðu üretici güçler
ve ayný zamanda onun mallarý üleþim sistemi, bu üretim tarzýnýn
kendisiyle þiddetli bir çeliþkiye düþmüþtür, ve gerçekten de öyle ki,
eðer modern toplum, tümüyle yok olup gitmek istemiyorsa, üre-
tim ve üleþim tarzýnda bir devrim, bütün sýnýf bölünmelerine bir
son verecek olan bir devrim zorunludur. Modern sosyalizmin zafer
inancý, bu gerçek üzerine, herhangi bir kürsü [sayfa 52] filozofunun
adalet ve adaletsizlik anlayýþý üzerine deðil, bu maddi gerçek üzerine
... yerleþtirilmiþtir.”[59]
Kapitalizmin çürümekte olmasý, elbette sosyalist sistemi iste-
diðimiz zaman kurabiliriz anlamýna gelmez. Ancak anarþistler ve
diðer küçük-burjuva ideologlar böyle düþünebilir. Sosyalist ülkü,
bütün sýnýflarýn ülküsü deðildir. Yalnýzca proletaryanýn ülküsüdür;
sosyalizmin kurulmasýyla bütün sýnýflar doðrudan ilgilenmezler, yal-

42 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
nýzca proletarya doðrudan ilgilenir. Bu demektir ki, proletarya, top-
lumun küçük bir bölümünü oluþturduðu sürece, sosyalist toplu-
mun kurulmasý olanaksýzdýr, Eski üretim biçiminin çürümesi,
kapitalist üretimin daha da yoðunlaþmasý ve toplumdaki çoðun-
luðun proleterleþtirilmesi sosyalizmin baþarýlmasý için gerekli olan
koþullar bunlardýr.* Ama hepsi bu deðil. Toplumun çoðunluðu
þimdiden proleterleþmiþ olabilir, ama sosyalizmi baþarmak gene
de mümkün olmayabilir. Bunun nedeni, bütün bunlara, ek olarak,
sosyalizmin baþarýlmasýnýn, sýnýf bilincini, [sayfa 53] proletaryanýn
birliðini ve proletaryanýn kendi iþlerini yönetme yeteneðini gerek-
tirmesidir. Bütün bunlarýn kazanýlmasý için, siyasi özgürlük denen
þey, yani söz, basýn, grev ve dernek kurma özgürlüðü, kýsacasý,
sýnýf mücadelesini yürütmek özgürlüðü gereklidir. Ama siyasi öz-
gürlük her yerde eþit ölçüde saðlanmýþ deðildir. Bu yüzden, müca-
delesini hangi koþullar altýnda –feodal aristokrasi (Rusya), anayasal
monarþi (Almanya), bir büyük-burjuva cumhuriyeti (Fransa), ya da
(Rusya Sosyal-Demokrasisinin talebi olan) bir demokratik cumhu-
riyet altýnda– sürdürmek zorunda kaldýðý, proletaryanýn ilgisiz kala-
caðý bir konu deðildir. Siyasi özgürlük, en iyi ve en tam haliyle bir
demokratik cumhuriyette saðlanýr, elbette ki, kapitalizm koþullarýn-
da ne kadar saðlanabilirse. Bu nedenle, proleter sosyalizmin bütün
savunucularý, sosyalizme [geçiþte] en iyi “köprü” olarak, bir demok-
ratik cumhuriyetin kurulmasý için mutlaka çaba gösterirler.

* 1946’da yayýnlanan “Toplu Eserleri”nin birinci cildine yazdýðý “Giriþ”te, Stalin,


sosyalizmin zaferini gerçekleþtirmek sorununa bu tür yaklaþmaya deðiniyor:
“... O zamanlar, yazar, marksistler arasýnda geçerli olan þu teze baðlýydý: sosyalist
devrimin zaferi için temel koþullardan biri, proletaryanýn nüfusun çoðunluðu haline
gelmesidir, dolayýsýyla, kapitalizmin yetersiz ge!iþimi yüzünden proletaryanýn henüz
nüfusun çoðunluðunu oluþturmadýðý ülkelerde, sosyalizmin zaferi olanaksýzdýr.
“Bu tez, diðer ülkelerin sosyal-demokratlarý arasýnda olduðu kadar, bolþevikler de
dahil olmak üzere Rus marksistleri arasýnda da genellikle kabul edilmiþ sayýlýyordu. Oysa,
kapitalizmin Avrupa ve Amerika’daki daha sonraki geliþimi, emperyalizm-öncesi kapita-
lizmden emperyalist kapitalizme geçiþ ve nihayet, Lenin’in farklý ülkelerdeki eþit olmayan
iktisadi ve siyasi geliþim yasasýný keþfetmesi, bu tezin yeni geliþim koþullarýna uymadýðýný,
sosyalizmin zaferinin, kapitalizmin henüz en yüksek geliþim noktasýna eriþmediði ve pro-
letaryanýn henüz nüfusun çoðunluðunu oluþturmadýðý, ama kapitalist cephenin proletarya
tarafýndan kýrýlacak öýçüde zayýf olduðu tek tek ülkelerde, tamamen mümkün olduðunu
ortaya koydu. Leninist sosyalist devrim teorisi, böylece, 1915-16’da doðdu. Çok iyi bilindiði
gibi, Leninist sosyalist devrim teorisi, sosyalist devrimin, mutlaka kapitalizmin en çok ge-
liþtiði ülkelerde deðil, ama esas olarak kapitalist cephenin zayýf olduðu, proletaryanýn bu
cepheyi kýrmasýnýn kolay olduðu, kapitalizinin, diyelim ancak orta bir geliþme seviyesine
ulaþtýðý ülkelerde zafere ulaþacaðý tezinden çýkar.” -ed.

J. Stalin 43
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Ýþte bunun için, bugünkü koþullarda, marksist program iki
bölüme ayrýlmýþtýr: hedefi sosyalizm olan azami program, hedefi
demokratik cumhuriyet aracýlýðýyla sosyalizme giden yolu açmak
olan asgari program.
Programýný bilinçle uygulamak, kapitalizmi devirmek ve sos-
yalizmi kurmak için, proletarya ne yapmalý, hangi yolu izlemelidir?
Cevap açýktýr. Proletarya, burjuvazi ile barýþ yaparak, sosya-
lizmi gerçekleþtiremez – þaþmaz bir biçimde mücadele yolunu
seçmeli ve bu mücadele, bir sýnýf mücadelesi, bütün proletaryanýn,
bütün burjuvaziye karþý mücadelesi olmalýdýr. Ya burjuvazi ve onun
kapitalizmi, ya da proletarya ve onun sosyalizmi. Proletaryanýn
eylemlerinin, sýnýf mücadelesinin temeli bu olmalýdýr.
Ama proleter sýnýf mücadelesi, birçok biçimlere bürünür.
Örneðin, kýsmi veya genel bir grev, sýnýf mücadelesidir. Boykot ve
sabotaj, kuþkusuz, sýnýf mücadelesidir. [sayfa 54] Toplantýlar, gösteri-
ler, kamu temsili organlarýnda –ister ulusal parlamentolar, ister
yerel hükümet organlarý olsun farketmez– temsil edilmek vb. sýnýf
mücadeleleridir. Bunlarýn hepsi, ayný sýnýf mücadelesinin farklý
biçimleridir. Biz, burada, sýnýf mücadelesinde, proletarya için han-
gi mücadele biçiminin daha önemli olduðunu incelemeyeceðiz,
yalnýzca, zamanýna ve yerine göre, bunlarýn hepsinin sýnýf bilincini
ve örgütlenmesini geliþtirmede önemli araçlar olarak, proletaryaya,
kuþkusuz gerekli olduðunu göreceðiz; ve proletarya için, sýnýf bilinci
ve örgütlenme, hava kadar gereklidir. Ancak, ayrýca proletarya için,
bütün bu mücadele biçimlerinin hazýrlayýcý araçlar olduðunu, tek
baþýna ele alýndýðýnda, bunlardan hiç birinin proletaryanýn kapitaliz-
mi altedeceði belirleyici araç olmadýðýný da görmek zorundayýz.
Kapitalizm, tek baþýna genel grevle altedilemez; genel grev, ancak
kapitalizmi altetmek için gerekli olan koþullardan bir kýsmýný yarata-
bilir. Proletaryanýn, sadece parlamentoda temsil edilerek, kapitaliz-
mi devirebileceði de düþünülemez; parlamentarizm, ancak kapita-
lizmi devirmek için gerekli olan koþullardan bir kýsmýný yaratabilir.
O halde, proletaryanýn kapitalist sistemi devireceði belirleyici
araç nedir? Bu araç, sosyalist devrimdir.
Grevler, boykot, parlamentarizm, toplantýlar, gösteriler, hepsi,
proletaryayý hazýrlamada ve örgütlemede araç olarak iyi mücadele
biçimleridir. Ama bu araçlardan hiç biri mevcut eþitsizliði ortadan
kaldýramaz. Bütün bu araçlar, bir tek temel ve belirleyici araç ha-

44 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
linde toplanmalýdýr; proletarya kapitalizmi temelinden yýkmak için
burjuvaziye karþý kararlý bir saldýrýya geçmelidir. Bu asýl ve belirleyici
araç, sosyalist devrimdir.
Sosyalist devrim, ani, kýsa bir darbe olarak düþünülmeme-
lidir; bu, burjuvaziyi yenilgiye uðratan ve onun mevzilerini ele geçi-
ren proleter yýðýnlarýnýn verdiði uzun [sayfa 55] bir mücadeledir, Ve
proletaryanýn zaferi, ayný zamanda, yenilen burjuvazi üzerindeki
egemenliði kuracaðýna göre, sýnýf çatýþmalarýnda, bir sýnýfýn yenilgisi,
diðerini egemenliðini gösterdiðine göre, sosyalist devrimin ilk aþa-
masý, proletaryanýn burjuvazi üzerinde siyasý egemenliði olacaktýr,
Proletaryanýn sosyalist diktatörlüðü, iktidarýn proletarya ta-
rafýndan ele geçirilmesi – iþte sosyalist devrim bununla baþlamalýdýr.
Bu demektir ki, burjuvazi tümüyle altedilinciye kadar, zengin-
liklerine el konuncaya kadar, proletarya, mutlaka askeri bir güce
sahip olmalýdýr, mutlaka “proleter muhafýzýna” sahip olmalýdýr ki,
bunun yardýmýyla, týpký Komün sýrasýnda Paris proletaryasýnýn yaptýðý
gibi can çekiþen burjuvazinin karþý-devrimci saldýrýlarýný püskürte-
bilsin.
Proletaryanýn sosyalist diktatörlüðü, proletaryanýn, burjuva-
ziyi mülksüzleþtirebilmesini saðlamak, topraðý, ormanlarý, fabrika-
larý, deðirmenleri, makineleri, demiryollarýný vb. tüm burjuvazinin
elinden alabilmesini saðlamak için gereklidir.
Burjuvazinin mülksüzleþtirilmesi – iþte, sosyalist devrim, buna
yol açmalýdýr.
O halde, proletaryanýn, bugünkü kapitalist sistemi devire-
ceði, asýl ve belirleyici araç budur.
Ýþte bunun için, daha 1847’de, Karl Marx þöyle diyordu: “Ýþçi
sýnýfý devriminde ilk adým, proletaryayý, yönetici sýnýf durumuna
yükseltmektir. ... Proletarya, siyasi üstünlüðünü, burjuvazinin elin-
den bütün sermayeyi, derece derece çekip almak, bütün üretim
aletlerini ... yönetici sýnýf olarak örgütlenmiþ proletaryanýn elinde
toplamak için kullanacaktýr.”[60]
Eðer proletarya, sosyalizmi getirmek istiyorsa, iþte böyle iler-
lemelidir. [sayfa 56]
Taktikler üzerine bütün diðer görüþler, bu genel ilkelerden
çýkar. Grevler, gösteriler ve parlamentarizm, ancak proletaryanýn
örgütlenmesine ve sosyalist devrimi getirmek amacýyla örgütlerini
güçlendirmesine ve geniþletmesine yardým ettikleri ölçüde önem-

J. Stalin 45
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
lidir.

BU YÜZDEN, sosyalizmi kurmak için, sosyalist devrim gerek-


lidir. Sosyalist devrim proletarya diktatörlüðü ile baþlamalý, yani
proletarya, burjuvaziyi mülksüzleþtireceði bir araç olarak siyasi ikti-
darý ele geçirmelidir.
Ama bütün bunlarý baþarmak için, proletarya örgütlenmeli,
proleter saflar birleþmeli ve pekiþmeli, güçlü proleter örgütler kurul-
malý ve bunlar durmadan büyümelidir.
Proleter örgüt hangi biçimlere bürünmelidir?
En yaygýn yýðýn örgütleri, sendikalar ve iþçi kooperatif birlik-
leridir (esas olarak üretici ve tüketici birlikleri). Sendikalarýn amacý,
mevcut kapitalist sistem altýnda iþçilerin koþullarýný iyileþtirmek için,
(esas olarak) sýnai sermayeye karþý savaþmaktýr. Kooperatif bir-
liklerinin amacý, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarýný düþürerek,
iþçiler arasýnda tüketimin artýþýný saðlamak için, (esas olarak) tüccar
sermayesine karþý savaþmaktýr – tabii gene kapitalist sistem altýnda.
Proleter yýðýnlarýný örgütleme araçlarý olarak, proletarya, hem
sendikalara, hem de kooperatif birliklerine gereksinmektedir kuþ-
kusuz. Bu nedenle, Marx ve Engels’in proleter sosyalizminin bakýþ
açýsýndan, proletarya, bu örgüt biçimlerinin her ikisini de kullanmalý,
onlarý pekiþtirmeli, güçlendirmelidir – tabii mevcut politik koþullar
altýnda mümkün olduðu ölçüde.
Ama, tek baþlarýna sendikalar ve kooperatif birlikleri, militan
proletaryanýn örgütsel gereksinmelerini karþýlayamazlar. Bunun ne-
deni, deðinilen örgütlerin kapitalizmin [sayfa 57] sýnýrlarý ötesine geçe-
memeleridir, çünkü onlarýn amacý, kapitalist sistem altýnda iþçilerin
koþullarýný iyileþtirmektir. Oysa iþçiler, kendilerini kapitalist kölelikten
bütünüyle kurtarmak istemektedirler; yalnýzca kapitalizmin sýnýrlarý
içinde dönüp durmak deðil, bu sýnýrlarý kýrmak istemektedirler. Bu
yüzden, ek olarak, bütün mesleklerdeki iþçilerin, sýnýf bilincine
sahip unsurlarýný kendi etrafýna toplayacak, proletaryayý bilinçli bir
sýnýf haline dönüþtürecek, ve kapitalist sistemi ezmeyi, sosyalist
devrimi hazýrlamayý baþ amaç edinecek bir örgüte gerek vardýr.
Böyle bir örgüt, proletaryanýn Sosyal-Demokrat Partisidir.
Bu parti, bir sýnýf partisi olmalý ve bütün diðer partilerden ta-
mamen baðýmsýz olmalýdýr – çünkü bu parti, proletaryanýn partisidir,
ki onun kurtuluþu, ancak bu sýnýfýn kendisi tarafýndan gerçekleþ-

46 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
tirilebilir.
Bu parti, devrimci bir parti olmalýdýr – çünkü, iþçiler ancak
devrimci yolla, sosyalist devrim yoluyla kurtulabilirler.
Bu parti, uluslararasý bir parti olmalý, partinin kapýlarý, bütün
sýnýf bilincine sahip proleterlere açýk tutulmalýdýr – çünkü, iþçilerin
kurtuluþu, ulusal deðil, Gürcü proleterler için, Rus proleterler için
ve diðer uluslarýn proleterleri için eþit ölçüde önemli olan bir top-
lumsal sorundur.
Bu nedenle, açýktýr ki, farklý uluslarýn proleterleri ne kadar
yakýndan birleþirlerse, aralarýnda yükseltilen ulusal engeller ne kadar
kökten yýkýlýrsa, proletaryanýn partisi o kadar güçlü olacak, prole-
taryanýn bölünmez bir sýnýf halinde örgütlenmesi o kadar kobayla-
þacaktýr.
Bu nedenle, –bu örgütlerin parti, sendika ya da kooperatif
olmalarýna bakýlmaksýzýn– proleter örgütlerine, mümkün olduðu
kadar gevþek federal ilke yerine [sayfa 58] merkeziyetçilik ilkesinin
getirilmesi zorunludur.
Ayrýca, bütün bu örgütlerin demokratik bir temel üzerinde
kurulmasý gerektiði de açýktýr, tabii siyasi ya da baþka koþullarla
engellenmediði ölçüde.
Bir yanda parti ve öte yanda kooperatif birlikleri ve sendikalar
arasýndaki iliþki nasýl olmalýdýr? Sonuncular partili mi, yoksa partisiz
mi olmalýdýr? Bu sorunun cevabý, proletaryanýn nerede ve hangi
koþullar altýnda savaþmak zorunda olduðuna baðlýdýr. Herhalde,
kuþku yok ki, sendikalar ve kooperatif birlikleri, proletaryanýn sos-
yalist partisine karþý ne kadar dostça davranýyorlarsa, her ikisi de o
kadar çok geliþeceklerdir. Ve bunun nedeni, bu iktisadi örgütlerin,
her ikisinin de, eðer güçlü bir sosyalist parti ile yakýn baðlarý yoksa,
çoðu kez önemlerini yitirmeleri, sýnýrlý meslek çýkarlarýnýn, genel
sýnýf çýkarlarýný gözden saklamasýna yol açmalarý ve böylece pro-
letaryaya büyük zarar vermeleridir. Bu yüzden, her durumda, sen-
dikalar ve kooperatif birliklerinin, partinin ideolojik ve siyasi etkisi
altýnda bulunmasýný saðlamak zorunludur. Ancak bu yapýlýrsa, yu-
karda belirtilen örgütler, bugün ayrý gruplara bölünmüþ olan pro-
letaryayý, bilinçli bir sýnýf halinde örgütleyecek sosyalist bir okula
dönüþtürülebilirler.
Ýþte, genel olarak, Marx ve Engels’in proleter sosyalizminin
tipik özellikleri bunlardýr.

J. Stalin 47
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ANARÞÝSTLER proleter sosyalizmine nasýl bakýyorlar?
Her þeyden önce, proleter sosyalizminin, sadece felsefi bir
doktrin olmadýðýný bilmeliyiz. O, proleter yýðýnlarýnýn doktrini, onla-
rýn bayraðýdýr; dünyanýn her yerindeki proleterler ona saygý duyuyor,
ona “tapýnýrcasýna” sevgi gösteriyorlar. Dolayýsýyla, Marx ve Engels,
yalnýzca felsefi bir “okulun” kurucularý deðil; her geçen gün [sayfa 59]
büyüyen ve güç kazanan, yaþayan proletarya hareketinin, yaþayan
önderleridir. Her kim onlarýn doktrinine karþý savaþýr, onlarý “devir-
mek” isterse, eþit olmayan bir mücadelede kafasýný kýrmaktan sa-
kýnmak için, bunlarýn tümünü aklýnda çok iyi tutmasý gerekir. Anar-
þist Baylar bunun pekala farkýndalar. Ýþte, bu yüzden, Marx ve En-
gels’le savaþýrken, en alýþýlmamýþ ve, bir bakýma, yeni bir silah kul-
lanýyorlar.
Bu yeni silah nedir? Kapitalist üretim üzerinde yeni bir
araþtýrma mý? Marx’ýn Kapital’inin çürütülmesi mi ? Tabii ki deðil!
Yoksa “yeni gerçekler” ve “tümevarým” yöntemiyle kendilerini silah-
landýrarak, sosyal-demokrasinin “Ýncilini” –Marx ve Engels’in Komü-
nist Manifesto’sunu– “bilimsel olarak” çürütmek mi? Gene hayýr!
O halde, bu olaðanüstü silah nedir?
Bu, Marx ve Engels’in “intihale” baþvurduðu suçlamasýdýr!
Ýnanýr mýsýnýz? Görünüþe göre, Marx ve Engels, orijinal hiç bir þey
yazmamýþlardýr, bilimsel sosyalizm tamamen uydurmadýr, çünkü
Marx ve Engels’in Komünist Manifestosu, baþtan sona, “Victor
Considérant’ýn Manifesto’sundan çalýnmýþtýr.”[61] Bu tamamen
gülünç kuþkusuz, ama anarþistlerin “eþsiz önderi” V. Çerkeziþvili,
bu eðlendirici hikayeyi öyle bir kendine güvenle anlatýyor, Pierre
Romus adlý Çerkeziþvili’nin salak bir “havarisi” ve bizim yerli
anarþistlerimiz, bu buluþu öyle bir þevkle tekrarlýyorlar ki, bu “hi-
kaye” ile hiç olmazsa kýsaca uðraþmaya deðer. Bakýn Çerkeziþvili
ne diyor: “Komünist Manifesto’nun bütün teorik kýsmý; yani birinci
ve ikinci bölümleri ... V. Considérant’dan alýnmýþtýr. Dolayýsýyla Marx
ve. Engels’in Manifesto’su –legal devrimci demokrasinin bu incili–,
Considérant’ýn Manifesto’sunun beceriksizce bir aktarmasýndan
baþka bir þey deðildir. Marx ve Engels, yalnýzca Considérant’ýn
Manifesto’nunun içeriðine el koymakla kalmamýþlar ... onun bazý
bölüm [sayfa 60] baþlýklarýný bile almýþlardýr.”[62]
Bu hikaye, bir baþka anarþist tarafýndan, Pierre Romus tara-
fýndan da tekrarlanýyor: “Kesinlikle ileri sürüle bilir ki, onlarýn (Marx

48 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ve Engels’in) temel yapýtý (Komünist Manifesto) sadece bir hýrsýzlýk
(bir intihal), utanmazca bir hýrsýzlýktýr; ama adi hýrsýzlarýn yaptýðý
gibi, kelimesi kelimesine kopya edilmemiþ, yalnýzca fikirleri ve te-
oriler çalýnmýþtýr”.[63]
Bunu, Nobati, Muþa[64], Hýma[65] ve öteki gazetelerdeki bizim
anarþistlerimiz de tekrarlýyorlar.
Böylece, görünüþe göre, bilimsel sosyalizm ve onun teorik
ilkeleri, Considérant’ýn Manifesto’sundan “çalýnmýþtýr”.
Bu iddianýn hiç bir temeli var mýdýr?
Kimdir Victor Considérant?
Kimdir Karl Marx?
1893’te ölmüþ olan Considérant, ütopyacý Fourier’in[66] bir
öðrencisi idi ve “Fransa’nýn kurtuluþu”nu, sýnýflarýn uzlaþmasýna
baðlamýþ olan, iflah olmaz bir ütopyacý olarak kaldý.
1883’te ölen Karl Marx, ütopyacýlarýn bir düþmaný, bir mate-
ryalistti. Üretici güçlerin geliþmesine ve sýnýflar arasýndaki mücade-
leye, insanlýðýn kurtuluþunun güvencesi olarak bakardý.
Aralarýnda hiç bir ortak yan var mýdýr?
Bilimsel sosyalizmin teorik temeli, Marx ve Engels’in mater-
yalist teorisidir. Bu teoriye göre, toplumsal hayatýn geliþmesi,
bütünüyle, üretici güçlerin geliþmesiyle belirlenir. Eðer feodal top-
rak beyliði sisteminin yerini, burjuva sistem almýþsa, bunun “kaba-
hati”, burjuva sistemin ortaya çýkýþýný kaçýnýlmaz kýlan üretici
güçlerin geliþmesinde yatar. Ve gene, bugünkü burjuva sistemin
yerini, kaçýnýlmaz olarak, sosyalist sistem alacaksa, nedeni, bunu,
modern üretici güçlerin geliþmesinin gerekli kýlmasýdýr. [sayfa 61] Bun-
dan, kapitalizmin yýkýlmasý ve sosyalizmin kurulmasý [biçiminde-
ki] tarihi zorunluluk doðar. Bundan, ülkülerimizi insanlarýn kafala-
rýnda deðil, üretici güçlerin geliþmesinin tarihinde aramamýz gerek-
tiði marksist önerme doðar
Ýþte Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’sunun teorik
temeli budur.[67]
Considérant’ýn Demokratik Manifesto’su hiç böyle bir þeyden
söz ediyor mu? Considérant, materyalist görüþ açýsýný kabul ediyor
muydu?
Biz iddia ediyoruz ki, ne Çerkeziþvili, ne Romus, ne de bizim
Nobaticiler, Considérant’ýn Demokratik Manifesto’sundan, Con-
sidérant’ýn bir materyalist olduðunu ve toplumsal yaþamýn evrimi-

J. Stalin 49
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ni, üretici güçlerin geliþmesine dayandýrdýðýný kanýtlayan, tek bir
cümle ya da bir tek sözcük aktaramazlar. Tam tersine, çok iyi
biliyoruz ki, Considérant, sosyalizmin tarihinde, idealist bir ütopyacý
olarak tanýnmaktadýr.[68]
Öyleyse, bu aylak gevezelikler, ne idiðü belirsiz bu “eleþtiriler”
nereden çýkmýþtýr? Daha idealizmi materyalizmden ayýrt etmesini
bile bilmezken, Marx ve Engels’i niçin eleþtirmeye giriþmiþlerdir?
Yalnýzca insanlarý eðlendirmek için mi?..
Bilimsel sosyalizmin taktiksel temeli, uzlaþmaz sýnýf müca-
delesi öðretisi olmasýdýr, bu yüzden de proletaryanýn sahip bulun-
duðu en iyi silahtýr. Proletaryanýn sýnýf mücadelesi, proletaryanýn
siyasi gücü ele geçireceði ye sonra da sosyalizmi kurmak için bur-
juvaziyi mülksüzleþtireceði silahtýr.
Marx ve Engels’in Manifesto’larýnda yorumlanan bilimsel sos-
yalizmin taktiksel temeli iþte böyledir.
Considérant’ýn Demokratik Manifesto’su, buna benzer bir
þey söylemekte midir? Considérant, sýnýf mücadelesine, proletar-
yanýn sahip olduðu en iyi silah gözü ile bakmýþ mýdýr? [sayfa 62]
Çerkeziþvili ve Romus’un (yukarda belirtilen sempozyumu-
nu görünüz) makalelerinde de açýkça görüldüðü gibi; Considé-
rant’ýn Manifestosu’nda bu konuda tek bir sözcük yoktur. O, sýnýf
mücadelesini üzüntü verici bir gerçek olarak kaydediyor sadece.
Considérant, Manifesto’sunda, sýnýf mücadelesini, kapitalizmi yok-
etme aracý olarak, þöyle anlatýyor:
“Sermaye, emek ve yetenek – üretimin üç temel unsuru,
servetin üç kaynaðý, sanayi makinesinde üç diþlidir.” Bunlarý temsil
eden üç sýnýfýn “ortak çýkarlarý” vardýr; onlarýn iþlevleri “kapitalist-
ler ve halk için imalat yapmak”týr. Önlerindeki ... büyük hedef
“sýnýf topluluklarýný birleþik ulus içinde örgütlemektir.”[69]
Bütün sýnýflar, birleþin! Considérant’ýn Demokratik Mani-
festo’sunda ilan ettiði slogan budur.
Böylesine, sýnýf uzlaþtýrma taktikleri ile, bütün ülkelerin iþçi-
leri, iþçilere karþýt olan bütün sýnýflar karþýsýnda, birleþiniz, yürekli
çaðrýsýný yapan Marx ve Engels tarafýndan savunulan uzlaþmaz sýnýf
mücadelesi taktikleri arasýndaki ortak yan nedir?
Kuþkusuz, aralarýnda ortak bir þey yoktur. Öyleyse, Çerkeziþ-
vili Baylarýn aptal izleyicileri böylesine neden zýrvalamaktadýr? Bizleri
ölü mü sanýyorlar? Bizim onlarý sürükleyip gün ýþýðýna çýkarmaya-

50 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
caðýmýzý mý sanýyorlar?
Ve nihayet, bir baþka ilginç nokta [daha] var. Considérant,
1893’e kadar yaþadý. Demokratik Manifesto’sunu 1843’te yayýnladý.
Marx ve Engels, 1847’de, Komünist Manifesto’larýný yayýnladýlar.
Daha sonra, Marx ve Engels’in Manifesto’larý, bütün Avrupa dille-
rinde tekrar tekrar yayýnlandý. Herkes bilir ki, Marx ve Engels’in
Manifesto’larý yeni çað açan bir belgedir. Durum böyleyken, Consi-
dérant ya da dostlarý, Marx ve Engels, hayatta bulunurlarken, [sayfa
63] bunlarýn, “sosyalizmi”, Considérant’ýn Manifesto’sundan çalmýþ
olduklarýný söylememiþlerdir. Okurlar, bu garip deðil midir?
Öyleyse, bu “ilkel” zýpçýktýlarý –“bilginler”, özür dilerim– bu
türlü zýrvalara iten nedir? Kimin adýna konuþuyor bunlar? Considé-
rant’ýn Manifesto’sunu, Considérant’ýn kendisinden daha mý iyi bili-
yorlar? Yoksa, Considérant ve taraftarlarýnýn Komünist Manifesto’yu
okumamýþ olabileceklerini mi sanýyorlar?
Ama yeter... Yeter, çünkü anarþistlerin kendileri de, Romus
ve Çerkeziþvili tarafýndan yapýlan Donkiþotvari cihat saldýrýsýný, cid-
diye almýyorlar. Bu maskaraca cihadýn utanç verici sonu çok açýk
olduðundan, pek üstünde durmaya deðmez..
Asýl eleþtiri üzerinde ilerlemeye devam edelim.
Anarþistler, belirli bir hastalýktan muzdariptirler: kendilerine
karþý olan partileri “eleþtirmekten” çok hoþlanýrlar, ama bu partileri
birazcýk olsun tanýmak için kendilerini sýkýntýya sokmazlar. Gördük
ki, anarþistler, Sosyal-Demokratlarýn diyalektik yöntemini ve mater-
yalist teorisini “eleþtirirken” tamamen böyle davranmaktadýrlar
(Birinci ve Ýkinci Bölüm). Onlar, Sosyal-Demokratlar tarafýndan savu-
nulan, bilimsel sosyalizmin teorisi ile uðraþýrlarken de ayný yolda
davranmaktalar.
Örneðin, aþaðýdaki gerçeði alalým. Sosyalist-Devrimciler[70]
ile Sosyal-Demokratlar[71] arasýnda var olan temel anlaþmazlýklarý
kim bilmez? Birincilerin, marksizmi, marksizmin materyalist teori-
sini, onun diyalektik yöntemini, programýný ve sýnýf mücadelesini
reddederlerken; Sosyal-Demokratlarýn tümüyle marksizmden yana
olduklarýný kim bilmez? Bu temel anlaþmazlýklar, Revolutsionnaya
Rossiya[72] (Sosyalist-Devrimcilerin organý) ile Ýskra[73] (Sosyal-De-
mokratlarýn organý) arasýndaki tartýþmadan biraz olsun haberi olan,
fýsýltýyý bite duyan herhangi [sayfa 64] bir kimseye çok açýk olmasý ge-
rek. Ama, ikisinin arasýndaki bu farklýlýðý görmek yeteneðinden

J. Stalin 51
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
yoksun, Sosyalist-Devrimciler ve Sosyal-Demokratlarýn her ikisinin
de marksist olduðu þamatasýný yapan böyle “eleþtiriler” hakkýnda
ne diyeceksiniz? Böylece, örneðin, anarþistler hem Revolutsionna-
ya Rossiya ve hem de Ýskra’nýn marksist olduðunu ileri sürüyor-
lar.[74]
Bu, anarþistlerin, Sosyal-Demokrasi ilkeleriyle ne denli “ta-
nýþýk” olduðunu gösteriyor!
Ýþte, onlarýn “bilimsel eleþtiri”lerinin gerçekliði ortadadýr...
Bu “eleþtiriyi” inceleyelim. Anarþistlerin baþlýca “suçlamala-
rý” þu ki, onlar, Sosyal-Demokratlarý gerçek sosyalist olarak görmü-
yorlar – sizler sosyalist deðilsiniz, sizler sosyalizmin düþmanýsýnýz,
deyip duruyorlar.
Bu oyunda Kropotkin’in yazdýklarý iþte þudur: “Sosyal-De-
mokrat okulun, ekonomistlerinin çoðunluðu tarafýndan ulaþýlan son-
uçlardan farklý sonuçlara ulaþýyoruz. ... Sosyalistlerin [Sosyal-De-
mokratlarý da kastediyor - Yazar] çoðunluðu devlet kapitalizmine
ve kolektivizme varýrken, biz ... özgür komünizme ulaþýyoruz.”[75]
Sosyal-Demokratlarýn, bu “devlet kapitalizmi” ve “kolektiviz-
mi” nedir?
Bununla ilgili olarak Kropotkin’in yazdýklarý þöyledir. “Alman
sosyalistleri diyor ki, bütün birikmiþ servet, iþçi birliklerinin yönetimi-
ne ulaþtýracak, üretim ve deðiþimi örgütleyecek ve toplumun yaþam
ve emeðini denetleyecek olan devletin elinde toplanmalýdýr.”[76]
Ve dahasý: “Onlarýn planlarýnda ... kolektivistler, iki katlý bir
hatanýn ... suçlusudurlar. Kapitalist sistemi yýkmak istiyorlar, ama
bu sistemin temellerini oluþturan iki kurumu koruyorlar: temsili
hükümet ve ücretli iþ.” [77] “Kolektivizm, çok iyi bilindiði gibi ...
ücretli iþi ... korumaktadýr. [sayfa 65] Sadece ... temsili hükümet ...
patronun yerini almaktadýr.” “Bu hükümetin temsilcileri, üretim-
den saðlanan artý-deðerin tümünün yararlarýný kullanma hakkýna
elkoyar. Ayrýca, bu sistemde, basit emekçinin iþi ile yetenekli zana-
atçýnýn iþi ... arasýnda ayýrým yapýlmaktadýr: kolektivistlerin düþünce-
lerinde, tecrübesiz iþçinin emeði basit emek iken, tecrübeli zanaatçý,
mühendis, bilim adamý ve benzerlerinin emeðini, Marx, karmaþýk
emek olarak adlandýrmaktadýr ve bunlar, daha yüksek ücret haket-
mektedirler.”[78] Böylece, iþçiler, kendileri için gerekli olan ürünleri,
gereksinmelerine göre deðil de, “topluma sunmuþ olduklarý hiz-
metle orantýlý olarak”[79] alacaklardýr.

52 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Gürcü anarþistler de ayný þeyi söylemektedirler, ama daha
büyük güvenle. Özellikle, bunlarýn arasýnda, pervasýz önermeleri-
yle tanýnan Bay Bâton’dur. Þöyle yazýyor:
“Sosyal-Demokratlarýn kolektivizmi nedir? Kolektivizm, ya
da daha doðrusu, devlet kapitalizmi, aþaðýdaki ilkeye dayanmakta-
dýr: herkes istediði kadar çalýþmak zorundadýr, ya da devletin belirle-
diði kadar çalýþacak, ve emeðinin deðerinin karþýlýðýný mal biçi-
minde alacaktýr.” Bunun sonucu olarak, burda, “bir yasama mec-
lisine gerek vardýr ... (ayný zamanda) bir yönetici güce ihtiyaç vardýr,
yani bakanlara, her türden yöneticilere, jandarmalara ve casuslara
ve, belki de, eðer hoþnut olmayanlarýn sayýsý pek çok ise, birliklere
de.”[80]
Anarþist Baylarýn, Sosyal-Demokrasiye savurduklarý ilk “suçla-
ma” iþte böyledir.
Böylece anarþistlerin tezlerinden þu çýkar: (1) Sosyal-Demok-
ratlarýn düþüncesinde, iþçileri kiralayacak ve kuþkusuz “bakanlarý,
... jandarmalarý, casuslarý olacak” tam bir efendi gücünde bir
hükümet olmaksýzýn, sosyalist toplum olanaksýzdýr. (2) Sosyalist
toplumda, Sosyal-Demokratlarýn düþüncesinde, “kirli” iþ ile “temiz”
iþ arasýndaki ayýrým [sayfa 66] kalacak, “herkese gereksinmelerine
göre” ilkesi reddedilecek, ve bir baþka ilke, yani “herkese hizmeti-
ne göre” ilkesi, egemen hale gelecektir.
Anarþistlerin, Sosyal-Demokratlara karþý “suçlama”larýnýn
temeli olan iki noktadýr bu.
Anarþist Baylar tarafýndan ileri sürülen bu “suçlama”nýn her-
hangi bir temeli var mýdýr?
Biz, bu konu ile ilgili olarak, anarþistlerin söyledikleri her
þeyin, ya bir aptallýk sonucu, ya da alçakça bir iftira olduðunu iddia
ediyoruz.
Ýþte gerçekler. Karl Marx’ýn ta 1846’da dediði gibi: “Ýþçi sýnýfý,
geliþim çizgisinde, eski burjuva toplumun yerine, sýnýflarý ve onlarýn
düþmanlýklarýný ayýklayýp atacak bir birlik koyacak ve artýk politik
güç diye adlandýrýlacak olan þey olmayacaktýr. “[81]
Bir yýl sonra, Marx ve Engeýs, ayný fikri, Komünist Manifesto’
da ifade ettiler. [82]
1887’de Engels, “Devletin, kendini, bir tüm olarak toplumun
gerçek temsilcisi saymasý, –toplum adýna üretim araçlarýnýn sahip-
liðini alarak– ayný zamanda, onun, devlet olarak en son baðýmsýz

J. Stalin 53
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
iþidir. Toplumsal iliþkilere devlet müdahalesi, birer birer, her alan-
da gereksiz hale gelir ve daha sonra kendini tüketir. Devlet ‘ortadan
kaldýrýlmamýþtýr’, çözülüp yokolmuþtur.”[83] diye yazýyordu.
1884’te ayný Engels, “Bu nedenle, devlet, ta sonsuzluktan
beri vardý denemez. Hiç bir devlet veya devlet gücü kavramýna sa-
hip olmayan, devletsiz yürüyebilen toplumlar olmuþtur. Toplumun
sýnýflara ayrýlmasýný zorunlu kýlan iktisadi geliþmenin belli bir
aþamasýnda devlet de bir zorunluluk oldu. ... Þimdi, üretimin geliþ-
mesinde, bu sýnýflarýn varlýðýnýn, sadece zorunluluk olmaktan çýk-
makla kalmayýp, ayný zamanda da, üretim için kesin bir engel [sayfa
67] haline geldikleri bir döneme hýzla yaklaþýyoruz. Bu sýnýflar, bir
zamanlar nasýl doðdularsa, ayný biçimde kaçýnýlmaz olarak, yok
olacaklardýr Devlet de, kaçýnýlmaz olarak, onlar!a birlikte yok olur.
Üreticilerin özgür ve eþit birliði temeli üzerinde, üretimi yeniden
örgütleyen toplum, bütün devlet mekanizmasýný, o zaman, layýk
olduðu yere atacaktýr – eski eserler müzesine, çýkrýk ve tunç baltanýn
yanýna”[84] (Ýtalikler bana ait [J. St.] ) diye yazýyordu
Engels, ayný þeyi, 1891’de tekrarladý.[85]
Gördüðünüz gibi, Sosyal-Demokratlarýn düþüncesinde, sos-
yalist toplum içersinde, bakanlarýyla, valileriyle, jandarmasýyla, po-
lis ve askeriyle devlet, siyasi güç denilen þey için yer bulamayacak
olan bir toplumdur Devletin varlýðýnýn en son evresi, proletaryanýn,
burjuvazinin nihai yýkýmý için, siyasý gücü ele geçireceði ve kendi
yönetimini (diktatörlüðünü) kuracaðý zaman, sosyalist devrim dö-
nemi olacaktýr Ama burjuvazi ortadan kaldýrýldýðý zaman, sýnýflar
ortadan kaldýrýldýðý zaman, sosyalizm iyiden iyiye yerleþtiði zaman,
herhangi bir siyasi güce gerek kalmayacak ve devlet denilen þey
tarih alanýna çekilecektir
Gördüðünüz gibi, anarþistlerin yukarda belirtilmiþ olan
“suçlamalarý”, temelden tümüyle yoksun tam bir dedikodudur.
“Suçlama”nýn ikinci noktasý açýsýndan Karl Marks, bununla
ilgili olarak þunlarý söylüyor “Komünist [yani sosyalist [J. St.]] top-
lumun daha yüksek bir aþamasýnda, iþbölümü altýndaki bireyin
kölece boyun eðmesi ve bununla birlikte kafa ve kol emeði arasýn-
daki antitez yok olduktan sonra; emek, yaþamýn basit bir aracý
halinden [çýkýp] yaþamýn bizzat temel bir zorunluluðu haline geldi-
kten sonra üretici güçler de bireyin her yönden geliþmesiyle artýktan
sonra ... ancak o zaman, burjuva hukukunun dar ufku tümüyle

54 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
arkada býrakýlabilir ve toplum, bayraðýnýn üzerine þunlarý yazabilir:
herkesten yeteneðine göre, [sayfa 68] herkese gereksinmelerine
göre.”[86]
Gördüðünüz gibi, Marx’ýn düþüncesinde, komünist (yani sos-
yalist) toplumun daha yüksek aþamasý, iþbölümünün “kirli” ve
“temiz” ve kafa ve kol emeði arasýndaki ayýrýmýn tümüyle ortadan
kalkacaðý, iþin eþit, ve toplumda herkesten yeteneðine göre, herkese
gereksinmesine göre, gerçek komünist ilkenin yerleþeceði bir istem
olacaktýr. Burada ücretli iþin yeri yoktur.
Görülüyor ki, bu “suçlama” da temelden yoksundur. Ýki
þeyden biri: ya Anarþist Baylar, Marx ve Engel’in yukarda belirtilen
eserlerini hiç görmemiþlerdir ve söylentilere dayanarak “eleþtiri”ye
kendilerini kaptýrmýþlardýr; ya da bunlar, Marx ve Engels’in bu eser-
lerini biliyorlar ve açýkça yalan söylüyorlar.
Birinci “suçlama”nýn yazgýsý böyledir. Anarþistlerin ikinci
“suçlamasý”, Sosyal-Demokratlarýn devrimci olduklarýný görmezlik-
ten gelmeleridir. Sizler devrimci deðilsiniz, sizler þiddet devrimini
reddedersiniz, siz sosyalizmi yalnýzca oy pusulalarý yoluyla kurmak
istiyorsunuz, diyorlar Anarþist Baylar.
Þuna kulak verin: “Sosyal-Demokratlar ... “devrim”, “devrimci
mücadele”, “elde silah dövüþ” sözlerini tekrarlamaktan hoþlanýrlar.
... Ama eðer siz, bütün iyi niyetinizle, onlardan silah isteyecek olsa-
nýz, onlar, size büyük bir ciddiyetle seçimlerde kullanmak için oy
pusulasý uzatacaklardýr.” “Devrimciler için uygun olan taktiklerin,
yalnýzca, kapitalizme, kurulu iktidara ve mevcut burjuva sisteminin
tümüne baðlýlýk yemini ile barýþçý ve legal parlamentarizm olduðu-
nu”[87] iddia etmektedirler.
Tabii ki, Gürcü anarþistler de, hatta daha da büyük bir güven-
le ayný þeyi söylüyorlar. Örneðin, aþaðýdaki sözlerin sahibi, Bâton’u[88]
alalým.
“Sosyal-Demokrasinin tümü ... açýkça, tüfeklerin ve silahlarýn
yardýmýyla savaþmanýn bir burjuva devrim [sayfa 69] yöntemi olduðunu,
partilerin yalnýzca oy pusulalarý, yalnýzca genel seçimler aracýlýðýyla
iktidarý ele geçirebileceðini, ve sonra da parlamenter çoðunluk ve
yasama yoluyla toplumu yeniden örgütleyeceðini iddia ediyor.”[89]
Anarþist Baylarýn marksizm için söyledikleri iþte budur.
Bu “suçlama”nýn hiç bir temeli var mýdýr?
Biz, burada da, anarþistlerin, cehaletlerini ve hýrslarýný iftira

J. Stalin 55
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
ile açýða vurduklarýný iddia ediyoruz.
Ýþte gerçekler:
Daha 1847’nin sonlarýnda Karl Marx ve Friedrich Engels, þöyle
yazýyordu: “Komünistler görüþlerini ve amaçlarýný gizlemeye tenez-
zül etmezler. Amaçlarýna, ancak bütün mevcut toplumsal koþullarýn
zorla devrilmesiyle ulaþýlabileceðini açýkça ilan ederler. Býrakýn,
egemen sýnýflar, bir komünist devrimiyle titresinler. Proleterlerin
zincirlerinden baþka kaybedecek þeyleri yoktur. Ama kazanacak-
larý bir dünya vardýr. Dünyanýn bütün iþçileri, birleþiniz!”[90] (Ýtalikler
benimdir. [J. St.] )
1850’de, Almanya’da yeni bir patlama bekleyen Karl Marx,
o zamanki Alman yoldaþlara, þunlarý yazýyordu: “Silahlar ve cepha-
neler hiç bir bahane ile, teslim edilmemelidir. ... Ýþçiler, kendilerini,
bir kumandana ... .ve bir genel kurmaya sahip bir proletarya
muhafýzý halinde baðýmsýz olarak örgütlemelidirler. ...” Ve bunu
“gelecekteki ayaklanma sýrasýnda ve sonrasýnda gözönünde bul-
undurmanýz gerekir”.[91] (Ýtalikler benimdir. [J. St.])
1851-52’de Marx ve Engels, þöyle yazýyordu: “Ayaklanmaya
bir kere baþlanýnca, en büyük kararlýlýkla ve saldýrý durumunda
hareket edilir. Savunma her silahlý ayaklanmanýn ölümüdür. Düþ-
manlarýnýzý, güçleri daðýlmýþken þaþýrtýn, küçük de olsa her gün
yeni baþarýlar hazýrlayýn. ... Düþmanlarýnýzý, size karþý güçlerini topla-
yamadan geri çekilmeye zorlayýn; bugüne kadar bilinen [sayfa 70] en
büyük devrimci siyaset ustasý Danton’un dediði gibi: l’audace, de l’
audace, encore de l’audace!”[92]
Sanýrýz, burada, “oy pusulalarýnýn” ötesinde bir þey kastedili-
yor.
Nihayet, Paris Komününün tarihini hatýrlayýnýz. Paris’teki za-
ferle yetinen ve Versailles’a, karþý-devrimin bu fesat yuvasýna sal-
dýrmaktan kaçýnan Komünün nasýl barýþçý bir biçimde hareket et-
tiðini hatýrlayýnýz. O zamanlar Marx’ýn ne dediðini bilir misiniz?
Paris iþçilerinin oy sandýðý baþýna gitmesi için çaðrýda mý bulun-
muþtu? Paris iþçilerinin uysallýðýný onaylamýþ mýydý (Paris’in tümü,
iþçilerin elindeydi), yenilen Versailles’a karþý gösterdikleri iyi niyeti
onaylamýþ mýydý? Marx’ýn söylediklerini dinleyin:
“Ne [büyük bir] esneklik, ne [büyük bir] özveri yeteneði
[var] bu Parislilerde! Altý aylýk açlýktan sonra ... Prusya süngülerinin
altýnda ayaklanýyorlar. Tarihte böyle bir büyüklüðün örneði yoktur.

56 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
Eðer yenilirlerse, kabahat, yalnýzca “iyi niyetlerinde” olacak. Önce
Vinoy, sonra da Paris Ulusal Muhafýzýnýn gerici kesimi, geri çekil-
dikten sonra, derhal Versailles’a yürümeleri gerekirdi. [ltalikler be-
nimdir. [J. St.]] Vicdani nedenler yüzünden, en uygun an kaçýrýldý.
Sanki haylaz garabet Thiers, Paris’i silahsýzlandýrmaya kalkýþmasýyla,
iç savaþý baþlatmamýþ gibi, iç savaþý baþlatmak istemediler.”[93]
Ýþte Karl Marx ve Friedrich Engels böyle düþündüler, böyle
davrandýlar.
Ýþte Sosyal-Demokratlar böyle düþünür, böyle davranýr.
Ama anarþistler tekrarlamaya devam ediyorlar: Marx ve En-
gels ve onlarýn izleyicileri yalnýzca oylarla ilgileniyorlar – þiddet kul-
lanýlan devrimci eylemi reddediyorlar.
Gördüðünüz gibi, bu “suçlama” da, anarþistlerin, marksizmin
özü konusundaki cehaletlerini açýða vuran [sayfa 71] bir iftiradýr.
Ýþte ikinci “suçlama”nýn da sonu bu.

ANARÞÝSTLERÝN üçüncü “suçlama”sý þudur: Anarþistler, Sos-


yal-Demokrasinin bir halk hareketi olduðunu yadsýrlar, Sosyal-De-
mokratlarý bürokrat olarak tanýmlarlar ve Sosyal-Demokrasinin pro-
letarya diktatörlüðü planýnýn devrim için ölüm demek olduðunu,
Sosyal-Demokratlar bu diktatörlükten yana olduklarýna göre, onlarýn,
aslýnda proletaryanýn diktatörlüðünü deðil, proletarya üzerine kendi
diktatörlüklerini kurmak istediklerini iddia ederler.
Bay Kropotkin’i dinleyelim: “Biz anarþistler, diktatörlük için
son hükmü verdik. ... Biz biliyoruz ki, niyetleri ne kadar dürüst
olursa olsun, her diktatörlük devrimin ölümüne yol açacaktýr. Biz
biliyoruz ki ... diktatörlük düþüncesi ... her zaman köleliði sürdür-
meye çabalamýþ olan ... hükümet fetiþizminin tehlikeli bir ürünün-
den baþka bir þey deðildir.”[94] Sosyal-Demokratlar, yalnýzca, dev-
rimci diktatörlüðü kabul etmekle kalmazlar, üstelik de, “proletarya
üzerinde diktatörlüðü savunurlar. ... Ýþçiler, ancak kendi denetim-
leri altýnda disiplinli bir ordu olduklarý sürece, onlar için önem ta-
þýr. ... Sosyal-Demokrasi, proletarya aracýlýðýyla, devlet mekaniz-
masýný ele geçirmeye çalýþýr.” [95]
Gürcü anarþistler de ayný þeyi söylüyorlar: “Proletarya dikta-
törlüðü, sözcüðün dolaysýz anlamýyla, kesinlikle olanaksýzdýr, çünkü
diktatörlüðü savunanlar devlet adamlarýdýr ve onlarýn diktatörlüðü,
proletaryanýn tümünün özgür faaliyeti deðil, bugün var olan ayný

J. Stalin 57
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
temsili hükümetin, toplumun baþýna oturtulmasý olacaktýr:”[96] Sos-
yal-Demokratlar, diktatörlüðü, proletaryanýn kurtuluþunu kolaylaþtýr-
mak için deðil, ... “Kendi yönetimleriyle yeni bir liderlik kurmak”
için savunuyorlar.[97] [sayfa 72]
Ýþte Anarþist Baylarýn üçüncü “suçlama”sý budur.
Anarþistlerin, okuyucularýný aldatmak için ortaya attýklarý her
zamanki iftiralardan biri olan bu [“suçlamayý”] teþhir etmek için,
çok büyük çaba gerekmez
Burada, her diktatörlüðün, devrimin ölümü demek olduðu-
nu iddia eden Kropotkin’in, tümüyle yanlýþ olan görüþünü incele-
meyeceðiz. Bunu, daha sonra, anarþistlerin taktiklerini tartýþýrken,
ele alacaðýz. Þimdi, yalnýzca, “suçlamanýn kendisine deðineceðiz.
Daha 1847’nin sonunda, Karl Marx ve Friedrich Engels, sosya-
lizmi kurmak için proletarya, siyasi diktatörlüðü gerçekleþtirmelidir,
öyle ki, bu diktatörlüðün yardýmýyla burjuvazinin karþý-devrimci
saldýrýlarýný püskürtebilsin, onu üretim araçlarýndan yoksun ede-
bilsin; bu diktatörlük, birkaç kiþinin diktatörlüðü deðil, bir sýnýf olarak
bütün proletaryanýn diktatörlüðü olmalýdýr diyorlardý. “Proletarya
siyasi üstünlüðünü, bütün sermayeyi, burjuvaziden derece derece
çekip almak, bütün üretim aletlerini, yönetici sýnýf olarak örgüt-
lenmiþ proletaryanýn elinde toplamak için kullanacaktýr:”[98]
Yani, proletarya diktatörlüðü, bir sýnýf olarak bütün proletar-
yanýn, burjuvazi üzerinde diktatörlüðü olacaktýr, birkaç kiþinin prole-
tarya üzerindeki egemenliði deðil
Sonralarý, iþte bu düþünceyi, hemen hemen bütün yapýtla-
rýnda tekrarladýlar, örneðin Louis Bonaparte’ýn Onsekizinci Bru-
ýnaire’i, Fransa’da Sýnýf Mücadeleleri, Fransa’da Ýç Savaþ, Almanya:
Devrim ve Karþý-Devrim, Anti-Dühring ve diðerleri.
Dahasý var. Marx ve Engels’in proletarya diktatörlüðünü nasýl
anladýklarýný, bu diktatörlüðe ne dereceye kadar olabilir gözü ile
baktýklarýný anlayabilmek için, Paris Komününe karþý tutumlarýnýn
ne olduðuna bakmak çok ilginç olacaktýr. Sorun þudur: proletarya
diktatörlüðünü, yalnýzca anarþistler deðil, kasaplar ve meyhaneci-
ler de [sayfa 73] dahil olmak üzere, þehir küçük-burjuvazisi, Marx ve
Engels’in darkafalý adýný verdiði bütün herkes suçluyor. Engels, bu
darkafalýlara seslenirken, proletarya diktatörlüðü hakkýnda þunlarý
söylüyor:
“Son zamanlarda, Alman darkafalýsý, þu sözlerden dolayý,

58 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
bir kez daha esaslý bir korkuya kapýlmakta: Proletarya Diktatör-
lüðü. Pekala beyler, bu diktatörlüðün nasýl bir þey olduðunu öðren-
mek istemez misiniz? Paris Komününe bakýn. Ýþte o, proletarya
diktatörlüðüydü.”[99]
Gördüðünüz gibi, Engels, proletarya diktatörlüðünü, Paris
Komünü biçiminde anlamaktadýr.
Açýktýr ki, marksistlerin anladýðý biçimde proletarya diktatör-
lüðünün ne olduðunu iyi öðrenmek isteyen herkes, Paris Komününü
incelemelidir. Eðer, Paris Komününün, gerçekten de, birkaç kiþinin
proletarya üzerindeki diktatörlüðü olduðu ortaya çýkarsa, o zaman
– kahrolsun marksizm, kahrolsun proletarya diktatörlüðü! Ama Paris
Komününün gerçekten de proletaryanýn burjuvazi üzerindeki dikta-
törlüðü olduðunu bulursak, o zaman, marksizme karþý mücadelele-
rinde, iftira uydurmaktan baþka çareleri olmayan anarþistlerin ifti-
ralarýna aðýz dolusu güleceðiz.
Paris Komününün tarihi, iki döneme ayrýlabilir: Paris’teki iþ-
lerin ünlü Merkez Komitesi tarafýndan denetlendiði birinci dönem
ve Merkez Komitesinin yetkileri sona erdikten sonra, iþlerin dene-
timinin yeni seçilen Komüne devredildiði, ikinci dönem. Bu Merkez
Komitesi neydi, bileþimi nasýldý? Önümüzde, Arthur Arnould’un bu
sorunun cevabýný kýsaca veren, Paris Komününün Basit Tarihi adlý
eseri duruyor. 300.000 Parisli iþçi, bölükler ve taburlar halinde ör-
gütlendikleri ve saflarýndan delegeler seçtikleri sýrada, mücadele
daha henüz baþlamýþtý. Merkez Komitesi, bu yolla kuruldu.
Arnould þöyle diyor: “Bölükleri ve taburlarýnca kýsmi [sayfa 74]
seçimler sýrasýnda seçilmiþ olan bütün bu yurttaþlar [Merkez
Komitesi üyeleri], yalnýzca, delegeleri olduklarý küçük gruplar ta-
rafýndan biliniyorlardý. Kimdi bu adamlar, ne biçim insanlardý ve
ne yapmak istiyorlardý? Bu “hemen hemen tamamen, dörtte üçü-
nün adý, sokaklarý veya iþyerleri dýþýnda bilinmeyen, sýradan iþçiler
ve küçük memurlardan oluþan isimsizlerin bir hükümetiydi. ... Ge-
lenekler altüst olmuþtu. Beklenmedik bir þey olmuþtu dünyada.
Aralarýnda egemen sýnýflardan bir tek kiþi yoktu. Bir tek avukat,
mebus, gazeteci veya general tarafýndan bile temsil edilmeyen bir
devrim patlak vermiþti. Bunlar yerine, Creusot’dan bir madenci, bir
ciltçi, bir aþçý ve baþkalarý bulunuyordu.”[100]
Arthur Arnould anlatmaya devam ediyor: “Merkez Komitesi
üyeleri þöyle diyorlardý: “Biz tanýnmamýþ kiþiler, saldýrýya uðrayan

J. Stalin 59
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
halkýn mütevazý araçlarýyýz. ... Biz, burada, halkýn iradesinin araçla-
rý olarak onun sesi olmak, onun zaferini gerçekleþtirmek için bulu-
nuyoruz. Halk bir Komün istiyor ve biz Komünün seçimini
gerçekleþtirmek için kalacaðýz.” Tam tamýna böyle. Bu diktatörler,
kendilerini, ne yýðýnlarýnýn üstünde, ne de uzaðýnda tutuyorlar. Ýnsan
hissediyor ki, onlar, yýðýnlarla birlikte, yýðýnlarýn içinde ve yýðýnlar
sayesinde yaþýyorlar, her an onlara danýþýyorlar, onlarý dinliyor ve
üçyüzbin insanýn düþüncesini, ... iþittikleri her þeyi, özlü bir biçim-
de iletiyorlar.”[101]
Paris Komünü, varlýðýnýn birinci döneminde böyle davrandý.
Ýþte Paris Komünü buydu. Ýþte proletarya diktatörlüðü bu-
dur. Þimdi, Merkez Komitesi yerine Komünün iþleri yürüttüðü dö-
neme, Komünün ikinci dönemine geçelim. Ýki ay süren bu iki dö-
nemden söz ederken, Arnould heyecanla, bunun, halkýn gerçek
diktatörlüðü olduðunu ilan [sayfa 75] ediyor. Dinleyin:
“Bu halkýn, o iki ay boyunca sunduðu muhteþem manzara,
... geleceðe bakarken içimizi güç ve ümitle dolduruyor. Bu iki ay
boyunca, Paris’ te gerçek bir diktatörlük, bir tek adamýn deðil –
duruma tek egemen olan– bütün halkýn en tam ve tartýþma kabul
etmez diktatörlüðü vardý. ... Bu diktatörlük, 18 Marttan 22 Mayýsa
[1871] kadar, iki aydan fazla, kesintisiz devam etti.” Kendi baþýna
“Komün, yalnýzca bir moral güçtü ve ... yurttaþlarýn genel sempa-
tisinden baþka maddi bir güce sahip deðildi; halk, yönetici, tek
yönetici idi; kendileri, kendi polislerini ve kendi yargýçlýk sistemler-
ini kurmuþlardý”[102]
Ýþte Komünün bir üyesi olan ve onun göðüs göðüse müca-
delelerine aktif olarak katýlan Arthur Arnould, Paris Komününü
böyle anlatýyor.
Paris Komünü, üyelerinden bir baþkasý ve ayný ölçüde aktif
bir savaþçýsý olan Lissagaray tarafýndan da ayný biçimde tanýmla-
nýyor.”[103] “Tek yönetici olarak” halk, “bir adamýn deðil, bütün hal-
kýn diktatörlüðü” – iþte Paris Komünü buydu
Engels, darkafalýlar öðrensin diye, “Paris Komününe bakýn.
Ýþte o, proletarya diktatörlüðüydü.” diye sesleniyor.
Marx ve Engels’in anladýðý biçimde proletarya diktatörlüðü
budur.
Gördüðünüz gibi, aziz okuyucu, siz ve ben, Çinceyi ne kadar
anlýyorsak, Anarþist Baylar da o çok “eleþtirdikleri” proletarya dikta-

60 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
törlüðünü, Paris Komününü ve marksizmi o kadar anlýyorlar.
Açýktýr ki, iki tür diktatörlük vardýr. Birincisi, halký hedef alan,
azýnlýðýn diktatörlüðü, bir küçük grubun diktatörlüðü, Treporlarýn[104]
ve Ýgnatyerlerin[105] diktatörlüðü. Bu tür diktatörlüðün baþýnda, ge-
nellikle, gizli kararlar alan ve halkýn çoðunluðunun boynundaki ipi
daraltan bir [sayfa 76] danýþmanlar grubu bulunur. Marksistler böyle
bir diktatörlüðün düþmanýdýrlar ve böyle bir diktatörlüðe karþý, bizim
gürültücü anarþistlerimizden çok daha kararlý bir þekilde ve özveri
ile savaþýrlar.
Bir baþka tür diktatörlük ise, burjuvaziyi, azýnlýðý hedef alan
proleter çoðunluðun diktatörlüðü, yýðýnlarýn diktatörlüðüdür. Bu dik-
tatörlüðün baþýnda, yýðýnlar bulunur. Burada ne bir danýþmanlar
grubuna, ne de gizli kararlara yer vardýr, burada her þey açýkça,
sokaklarda, toplantýlarda yapýlýr – çünkü bu, sokaðýn, yýðýnlarýn dik-
tatörlüðüdür, bütün ezenleri hedef alan bir diktatörlüktür.
Maksistler böyle bir diktatörlüðe “dört elle” sarýlýrlar, çünkü
böyle bir diktatörlük, büyük sosyalist devrimin görkemli baþlan-
gýcýdýr.
Anarþist Baylar, bu birbirlerini karþýlýklý olarak yadsýyan iki
diktatörlüðü karýþtýrdýlar: ve gülünç duruma düþtüler. Marksizmle
deðil, kendi yarattýklarý hayallerle savaþýyorlar, Marx ve Engels’le
deðil, rahmetli Don Kiþot’un kendi zamanýnda yaptýðý gibi, yel deðir-
menleriyle savaþýyorlar.
Ýþte üçüncü “suçlama”nýn sonu da budur. [sayfa 77]

(DEVAMI VAR) *

Akhali Droyeba (“Yeni Zamanlar”), Nr. 5, 6, 7 ve 8 11, 18,


25 Aralýk 1906 ve 1 Ocak 1907.
Çiveni Çovreba (“Yaþamýmýz”), Nr. 3, 5, 8 ve 9; 21. 23. 27
ve 28 Þubat 1907.
Dro (“Zaman”), Nr. 21, 22, 23 ve 26; 4. 5, 6
ve 10 Nisan 1907.
Ýmza : Ko.. **

* Bu kitabýn “Sunuþ” yazýsýna (s. 7-8) bakýnýz. -Ed.


** Stalin imzasýný almadan önce, yazar, 1912’lere kadar, Koba, Ko. veya K. imzalarýný
kullanmýþtýr. -Ed.

J. Stalin 61
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
AÇIKLAYICI NOTLAR

[1]
Burada kullanýlan biçimiyle liberalizm, bir anayasal monarþi biçiminde
uzlaþma peþinde koþan Rus burjuvazisinin, 1905-06’da büyük toprak aðalarý ve
çarlýk karþýsýndaki durumunu yansýtmaktadýr. Siyasi ifadesi Anayasal Demokrat
Parti idi. - Ed. s. 9
[2]
Bernstein, Eduard (1850-1932). – Alman Sosyal-Demokratý; 1890’larda
marksizmin temel görüþlerine saldýrdý ve revizyonistlerin ve reformistlerin önderi
haline geldi. -Ed. s. 10
[3]
Aralýk Günleri. – Moskova iþçilerinin Aralýk 1905 ayaklanmasý; bununla,
1905-07 devriminin doruða ulaþmýþtý. -Ed. s. 16
[4]
Yeni-lamarkçýlýk. – Büyük Fransýz biyologu, Darwin’in formüle ettiði evrim
teorisinin müjdecisi, Jean Baptiste Lamarck’ýn (1744-1829) teorilerinin sonradan
geliþtirilmesi. Lamarkçýlýk birincil etkiyi, dýþ çevreye baðlar. -Ed, s. 17
[5]
Yeni-darvincilik – Modern, evrimbiliminin babasý Charles Darwin’in (1804-
1882) izleyicileri tarafýndan geliþtirilen teoridir. Yeni-darvincilik, Darwin’in kendisi
organik evrimde bunu baþlý baþýna bir etken olarak anlamamasýna raðmen,
doðal seçimin tam-yetersizliðinin üzerinde durmuþlardýr. -Ed. s. 17
[6]
Freidrich Engels, Herr Eugen Dühring’s Revolution in Science (Anti-
Dühring), New York, 1939 -Ed., s. 17

62 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
[7]
Hegel, Georg Wilhelm Friedrich (1770-1831) - Büyük idealist Alman
filozofu -Ed., s. 17
[8]
Nobati, sayý 6, Çerkeziþvili’nin makalesi [Nobati (Çaðrý) Gürcü
anarþistlerin, 1906’da, Tiflis’te yayýnladýklarý haftalýk bir dergi] s. 17
[9]
Kropotkin, Peter A. (1842-1921). – Rus coðrafyacýsý ve anarþizrnin
teorisyeni! Londra’da sürgünde yaþadý, 1917 Devriminden sonra Rusya’ya döndü
ve orada öldü -Ed. s. 17
[10]
Bu kitap, Ýngilizce olacak Modern Science and Anarchism adý ile
yayýnnlandý. London 1903; düzeltilmiþ baski, 1912 -Ed. s. 17
[11]
Çerkeziþvili, V. Kropotkin’in izleyicisi ve Gürcistan’daki anarþist grubun
önderi. -Ed. s. 17
[12]
Sh. G. Gürcü anarþisti, Shalva Gogelia’nýn ilk harfleri. -Ed.. s. 17
[13]
Eleþtirel Eleþtirinin Eleþtirisi. Burada 1845’te yayýnlanan, Kutsal Aile ya da
Bruno Bauer ve Ýzleyicilerine Karþý Eleþtirel Eleþtirinin Gözden Geçirilmesi’ne
atýfta bulunmaktadýr. Bu, Marx ve, Engels arasýndaki ilk ortaklaþa yapýttýr, bilimsel
sosyalizmin kurucularý, bu yapýtta, hegelciliðin ilk sistematik eleþtirisine
giriþmiþlerdir. -Ed. s. 17
[14]
Pascal, Blaise (1623-1662). – ÜnIü Fransýz filozofu, matematikçisi ve
fizikçisi; diferansiyel ve integral hesaplarý konusunda Leibnitz ve Newton’un
habercisi. -Ed. s. 18
[15]
Leirnitz, Gottfried Wilhelm (1646-l7l6). – Ünlü Alman filozofu ve
matematikçisi; felsefede klasik Alman idealizminin öncüsü sayýlabilir;
matematikte en büyük katkýsý, Newton’dan baðýmsýz olarak hesaplamayý
(calculus’u) bulmasýdýr. -Ed. s. 18
[16]
Mayer, Julius Robert Von (1814-1878). – Alman fizikçisi, enerjinin sakýnýmý
teorisinin altýnda yatan ilkeyi formüle etmiþtir. -Ed. s. 18
[17]
Helmholtz Hermann L. F. Von (l821-1894). – ÜnIü Alman fizikçisi ve
fizyo1oðu, akustik, renk teorisi ve hareket konusunda birçok katkýlar yapmýþtýr.
-Ed. s. 18
[18]
Notabi, sayý 3 ve 9. Sh. G. Aynca bkz. Kropotkin’ n Bilim ve Anarþizm
adlý yapýtý. s. 18
[19]
Engels, Ludwig Feuerbach [Frederick Engels, Ludwig Feuerbach and
the Outcome of Classical German Philosopy, New York, 1941. s. 11]. s. 19
[20]
Engels, Anti-Dühring. s. 19
[21]
Proudhon, Pierre Joseph (1809-1865). – Sosyalist teorilerle klasik
iktisatçýlar arasýnda bir orta yol bulmaya çalýþþmýþ olan küçük-burjuva Fransýz
anarþisti. s 19
[22]
Karl Marx, “Felsefenin Sefaleti” [New York. Marx bu kitabý, 1846-47
kýþýnda, Proudhon’un Systeme des Contradictions Economiques ou Philosophie
de la Misere (“Ýktisadi Çeliþkiler Sistemi ya da Sefaletin Felsefesi”) adlý yapýtýna
karþý bir polemik olarak yazdý.]. s. 19
[23]
Spencer, Herbert (1820-1903). – Ýngiliz filozofu ve sosyologu; pozitivist
ve kapitalizmin savunucusu. Darwin’in doðal evrimde varolmak için mücadele
teorisini toplumdaki insanlara uygulayarak böyle bir mücadelenin
kaçýnýlmazlýðýný ve sosyalizmin olanaksýzlýðýný göstermeye çalýþtý. -Ed. s. 19

J. Stalin 63
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
[24]
Ludwig Feuerbach. s. 19
[25]
Kapital, Cilt I, “Önsöz”. [Karl Marx, Capital, v. I, New York 1947, s. XXI.]
s. 20
[26]
Ludwig Fuerbach [s. 15-16]. s. 20
[27]
Nobati, sayý 8. Sh. G. s. 20
[28]
Nobati, sayý 4, V. Çerkeziþvili’nin makalesi. s. 20
[29]
Anti-Dühring, “Giriþ” [s. 28]. s. 20
[30]
Cuvier, Georges Leopold, Baron de, (1769-1832). – Fransýz naturalisti,
karþýlaþtýrmalý anotomi biliminin kurucusu, evrimci teoriye karþý türlerin ani
genel tükenmesi ve yaratýlmasý (kataklizmler) teorisini geliþtirdi. s. 22
[31]
Nobati, sayý 8. Sh. G. s. 22
[32]
Nobati, sayý 6. s. 22
[33]
Karl Marx, Ekonomi Politiðin Eleþtirisine Katký, “Önsöz” [s. 23-24]. s. 23
[34]
Engels, Anti-Dühring, Kýsým III, Bölüm II [s, 292-310]. s. 23
[35]
Nobati, sayý 8, Sh. G. s. 23
[36]
Marx, Ekonomi Politiðin Eleþtirisine Katký, [s. 23]. -Ed. s. 30
[37]
Ayný eser, s. 12. -Ed. s. 31
[38]
Nobati, sayý 1, “Monizmiri Eleþtirisi”. s. 31
[39]
Büchner, Ludwig, (1829-99) ve Moleschott, Jacob (1822-92). – A1man
“kaba” materyalist filozoflarý, esas olarak mekanik, tarihsellikten uzak ve anti-
diyalektik idiler. -Ed, s. 31
[40]
Ludwig Feuerbach, Ek, “18. Yüzyýl Fransýz Materyalizmi Tarihi Üzerine”
Karl Marx, [s. 92-93]. s. 33
[41]
Nobati, sayý 7, D. Delendi. s. 34
[42]
Nobati, sayý 6, Sh. G.. s. 34
[43]
Nobati, sayý 4, Çerkeziþvili. s. 35
[44]
Nobati, sayý 6, Sh. s. 35
[45]
Kropotkin, Bilim ve Anarþizm, ve ayrýca Anarþi ve Felsefesi. s. 37
[46]
Nobati, sayý 2. s. 37
[47]
Aristoteles (MÖ. 384-322). – Yunan filozofu, formel mantýðýn kurucusu,
ve ansiklopedik dehaya sahip bir bilgin. Marx onun için “antikçaðýn en büyük
düþünürü” diyor. Düþüncelerindeki birçok materyalist unsurlara ve eðilimlere
raðmen, esas olarak bir idealistti. -Ed. s. 37
[48]
Holbach, Paul-Henri (l723-1789). – Ünlü Fransýz filozofu, materyalist ve
ateist; aydýnlanmanýn önde gelen bir temsilcisi ve Fransýz devriminin felsefý
alanda öncüsü. -Ed. s. 37
[49]
Nobati, sayý 6, Sh. G.. s. 37
[50]
Ayný eser. s. 39
[51]
Ekonomi Politiðin Eleþtirisine Katký, “Önsöz”, [s. 24]. s. 39
[52]
Karl Marx, Fransa’da Sýnýf Mücadeleleri, 1840-50, Ankara 1967. -Ed. s. 40
[53]
Bu yýllar boyunca, Kapital’in II. ve III. ciltlerini yayýna hazýrlama iþinin
yanýsýra, Engels, Marx’a ve kendisine ait yazýlara deðiþik dillerdeki yeni basýmlan
için bir dizi makale ve giriþ yazmýþtýr, bunlarýn bir kýsmý o günkü marksist
basýnda yayýnlanmýþtý. -Ed. s. 40
[54]
Parantez içindeki sözler Stalin’e aittir. Bu makalelerde, “Koba”nýn baþharfi
“K.”, imza olarak kullanýlmýþtýr. s. 40

64 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
[55]
Nobati, sayý 1, Sh. G.. s. 40
[56]
Felsefenin Sefaleti [The Poverty of Philosophy], s. 147. s. 47
[57]
Friedrich Engels; Ailenin, Özel Mülkiteyin ve Devletin Kökeni, [Ankara
1973, s. 240]. s. 47
[58]
Karl Marx, Gotha Programýnýn Eleþtirisi, [Gotha ve Erfurt Programlarýnýn
Eleþtirisi, Ankara, 1969, s. 33]. s. 49
[59]
Anti-Dühring, [s. 173-175]. s. 53
[60]
Komünist Manifesto [Karl Marx and Frederick Engels, Manifesto of the
Communisr Party, New York, 1948, s. 30]. s. 56
[61]
Considerant, Victor Prosper (1808-93). – Fourier’nin izleyicisi, Fransýz
ütopyacý sosyalisti. 1854’de Teksas’ta ütopik bir koloni kurdu ama çabalarý
sonuç vermedi ve 1869’da Fransa’ya döndü. s. 60
[62]
Almanya’da “Komünist Manifesto”nun Kaynaðý baþlýðý altýnda yayýnlanan
Çerkeziþvili, Romus ve Labriola’nýn makalelerine bakýnýz. s. 10. s. 61
[63]
Ayný eser, s. 4. s. 61
[64]
Muþa (“Ýþçi”). – 1906’da, Tiflis’teki Gürcü anarþistler tarafýndan basýlan
bir günlük gazete. -Ed. s. 61
[65]
Hýma (“Ses”). – 1906’da, Tiflis’te anarþistler tarafýndan yayýnlanan bir
baþka günlük gazete. s. 61
[66]
Fourier, Charles (1772-1837). – Bilimsel sosyalist düþüncenin geliþimi
üzerine büyük etki yapmýþ olan Fransýz ütopik sosyalisti. Engels ona “sosyalizmin
atalarýndan biri” derdi. Fourier, çeþitli iktisadi iþletmelerden oluþacak bir
“örgütlenmeye” dayalý gelecekteki sosyalist sistemde, emeðin oynayacaðý
yaratýcý rolün üzerinde durmuþtur. 1840’larda, Birleþik Devletler’de kurulan, bir
çok Fourier kolonileri arasýnda en ünlüsü Massachusetts’deki Brook Çiftliði idi.
Albert Fourier’nin bu ülkedeki baþ öðrencisi Albert Brisbane idi. s. 61
[67]
Komünist Manifesto, Bölüm I ve II. s. 62
[68]
Paul Louis, Fransa’da Sosyalizmin Tarihi. s. 62
[69]
Karl Kautsky’nin broþürü, Komünist Manifesto - Bir Eser Hýrsýzlýðý, s. 14.
Considerant’ýn Manifesto’sundan yapýlan aktarma bu safyadadýr. s. 63
[70]
Sosyalist-Devrimci Parti. – Popülist (Narodnik) gruplarca 1901’de kuruldu,
kulaklara ve köy küçük-burjuvazisine dayanýyor, SosyaI-Demokratlara ve
marksistlere karþý çýkýyorlardý. Marksistlerce reddedilen bireysel teoriden yana
idiler. -Ed s. 64
[71]
Sosyal-Demokratlar. – 1898’de kurulan Rusya Sosyal-Demokrat Ýþçi
Partisinin üyeleri. 1903’deki Ýkinci Kongrede iki parçaya ayrýldý: Çoðunluktaki
(boIþevik) ortodoks marksist parça ve azýnlýktaki (menþevik) oportünist parça.
Bkz: History of the Communist Party of the Soviet Union (Sovyetler Birliði
Komünist Partisi Tarihi), New York 1939. -Ed. s. 64
[72]
Revolutsionnaya Russiya, (“Devrimci Rusya”). – Sosyalist-Devrimci
Partinin resmi orgam. -Ed. s. 64
[73]
Iskra (“Kývilcým”). – Aralýk 1900’de yayýnlanmaya baþladý ve 1903’e kadar,
esas olarak Lenin’in yönetiminde kaldý. 1903’te, Rusya SosyaI-Demokrat Ýþçi
Partisinin bölünmesi üzerine, menþeviklerin eline geçti. O zaman, Partinin de
resmi organý haline gelmiþti. -Ed. s. 64

J. Stalin 65
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?
[74]
Bkz: Anarþistlerin sempozyumu, Ekmek ve Özgürlük, s. 202. s. 65
[75]
Kropotkin, Modern Bilim ve Anarþizm, s. 202. s. 65
[76]
Kropotkin, Bir Asinin Konuþmalarý, s. 64 s. 65
[77]
Ekmeðin Fethi, s. 148. s. 65
[78]
Ayný eser, s. 52. s. 66
[79]
Ayný eser, s. 157. s. 66
[80]
Nobati, sayý 5; s. 68-69. s. 66
[81]
Felsefenin Sefaleti [The Poverty of Philosophy, s. 146-147]. s. 67
[82]
Komünist Manifesto, Bö1üm II. s. 67
[83]
Anti-Dühring, [s. 307], s. 67
[84]
Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, [s. 240]. s. 68
[85]
Bkz: Fransa’da Ýç Savaþ’ýn “Önsöz”ü s. 68
[86]
Gotha Programýnýn Eleþtirisi [Gotha ve Erfurt Programlarýnýn Eleþtirisi, s.
33].. s. 69
[87]
Bkz: Sempozyum, Ekmek ve Özgürlük, s. 21, 22, 23. s. 69
[88]
Baton. – Gürcü anarþisti, Mikhako Tsereteli’nin takma adý. -Ed. s. 69
[89]
Siyasi Ýktidarýn Ele Geçirilmesi, s. 3-4. s. 70
[90]
Komünist Partisi Manifestosu, [s. 44]. [Çar sansürünce izin verilen] bazý
legal basýmlarda, bazý sözler çevrilirken çýkartýlmýþtýr. s. 70
[91]
Köln Duruþmasý, Marx’ýn Komünistlere Hitabý [Karl Marx, Seçme Eserler,
v. 2, New York, “Merkez Konseyin Komünist Birliðe Hitabý”, s. 164-65] s. 70
[92]
Almanya’da Devrim ve Karþý-Devrim [Frederick Engels, Germany:
Revolution and Counter-Revolution, New York 1933, s. 135]. s. 71
[93]
Kugelmann’a Mektuplar [Karl Marx, Letters to Kugelmann, New York
1934, s. 123]. s. 71
[94]
Kropotkin, Bir Asinin Konuþmalarý, s. 131. s. 72
[95]
Ekmek ve Özgurlük, s. 62-63. s. 72
[96]
Baton, Siyasý Ýktidarýn Ele Geçirilmesi, s. 45. s. 72
[97]
Nobati, sayý 1, s. 5, Baton. s. 72
[98]
Komünist Manifesto [s. 30]. s. 73
[99]
Fransa’da Ýç Savaþ, Engels’in “Giriþ”i, [The Civil War in France, New
York, 1940, S. 22]. S. 74
[100]
Paris Komününün Basit Tarihi, s. 107. s. 75
[101]
Ayný eser, s. 109. s. 75
[102]
Ayný eser, s. 242, 244. s. 76
[103]
Ayný eser. s. 76
[104]
Trepov, Dimitri F. (1855-1906). – Moskova polis þeflerinden, sonralarý St
Petersburg’un genel valisi ve içiþleri bakaný yardýmcýsý. Ýþçilere ve öðrencilere
uygulattýðý polis zulmüyle tanýnýr. -Ed. s. 76
[105]
Ýgnatyev, Nikolay P. Count (1832-1908). – Çarcý general ünlü Yahudi
kýyýmcýsý. Kardeþi, Aleksey P. (1842-1906), Kiev’in sonra 1905’te Odesa’nýn genel
valisi idi, o da ünlü bir gericidir 1906’da öldürülmüþtür. -Ed. s. 76

66 J. Stalin
Anarþizm mi? Sosyalizm mi?

You might also like