Professional Documents
Culture Documents
http://www.processtext.com/abclit.html
1. BÖLÜM
Atýþ eðitimi yapmaktan dönen Clarice Starling hýzlý bir yürüyüþten sonra soluk soluða
vardý topraða yarý yarýya gömülmüþ zemin katýna. Ouantico daki Akademi binasýnýn
bu katýnda FBIýn dizi cinayetlerle uðraþan bölümü olan Davranýþ. Bilimlerinin
bürolarý yer alýyordu. Uygulama alanýnda bir tutuklama eðitimi yaparken ateþ altýnda
kendini yere attýðýndan daðýnýk saçlarýnda otlar, rüzgar ceketinde de ot ve toprak
lekeleri vardý.
Dýþ büroda kimse olmadýðý için Clarice kapýnýn camýnda nasýl göründüðüne baktý.
Kendine fazla çekidüzen vermeye gerek olmadýðýný biliyordu. Elleri barut kokuyordu,
ama yýkanacak zamaný da yoktu, Bölüm Þefi Crawford hemen diye haber yollamýþtý.
Jack Crawford yalnýzdý. Baþka birinin masasý baþýnda durmuþ telefonda konuþuyordu.
Clarice bir yýldan bu yana ilk kez onu doðru dürüst inceleme fýrsatý bulmuþtu.
Crawford normalde üniversiteyi beysbol oynayarak bitirmiþ orta yaþlý, saðlýklý bir
mühendise benzerdi. Oysa þimdi zayýflamýþtý, gömleðinin yakasý boynuna bol
geliyordu, kýzarmýþ gözlerinin altý þiþmiþti. Gazete okuyan herkes Davranýþ Bilimleri
bölümünün yaylým ateþine tutulmak ta olduðunu bilirdi.
Crawford konuþmasýný sert bir «hayýr»la bitirdi. Kýzýn dosyasýný alýp açtý.
«Umarým öyledir.»
Starling buna þaþýrmýþtý iþte; Crawfordu ikiyüzlü biri olarak defter den silmiþti
çünkü.
Starling insanlardan iyilik yada dostluk isteyen biri deðilse de, Crawfordun davranýþý
karþýsýnda þaþýrmýþtý. Ama þimdi karþý karþýya geldiðinde ondan yine hoþlandýðýný
piþmanlýkla fark etti.
Kötü giden bir þeyler olduðu apaçýktý. Crawfordun zekasý dýþýnda kendine özgü bir
akýllýlýðý da vardý. Starling bunu adamýn renk duygusunda ve elbise seçiminde fark
etmiþti. Þimdi ise üstübaþý yine düzgün olmakla birlikte, sanki günden güne eriyormuþ
gibi cansýzdý.
«Bir iþ çýktý, aklýma sen geldin,» dedi þefi. «Aslýnda iþ deðil de, da ha çok ilginç bir
görev. Berry nin koltuðunu boþalt da otur þuraya. Baþ vurunda Akademiden mezun
olur olmaz Davranýþ Bilimlerine gelmek istediðini yazmýþsýn.»
«Evet. »
«Adli týp görmüþ olacaksýn ama yasalarý uygulama geçmiþin yok. Bizse en az altý
yýllýk bir geçmiþ ararýz.»
«Ýki.»
«Daha iki yýl geçerli. Siz üniversitede seminere baþlamadan almýþtým... bu konuda
kararýmý vermeden.»
Starling baþýný salladý. «Talihli sayýlýrým ama. Böylece adli týp okuyacak zaman
buldum. Ondan sonra da Akademide bir yer açýlana kadar laboratuarda çalýþtým.
«Buraya gelme konusunda bana mektup yazmýþtýn, deðil mi ve sanýrým ben de sana bir
yanýt vermedim... Vermediðimi biliyorum. Vermem gerekirdi.»
Crawford baþýný salladý. «Bir soru listesi hazýrladýk. Modern zamanlarýn bilinen
bütün dizi cinayet katillerine uygulanabilir.» Kýza bir tomar kaðýt uzattý.
«Araþtýrmacýlar için bir bölüm, eðer sað kalaný varsa, kur banlar için de bir bölüm.
Maviler katilin istediði takdirde yanýtlayacaðý sorular, pembeler araþtýrmacýnýn katile
soracaðý sorular ve ondan alacaðý tepkiler. Epey bürokrasi var anlayacaðýn.»
Bürokrasi. Clarice Starling bir iþ teklifi kokusu almýþtý, herhalde yeni bilgisayar
sistemine bilgi girmek gibi sýkýcý bir iþ. Her ne pahasýna olursa olsun Davranýþ
Bilimlerine girmek istiyordu, ancak bir kadýn bir kere sekreter olarak damga yedi mý
bunun artýk hep öyle devam edeceðini de bilirdi. Bir seçme olanaðý gelmekteydi ve iyi
bir seçim yapmak istiyordu.
Crawford bir þey bekliyordu, bir þey sormuþ olmalýydý. Starling kendini hatýrlamaya
zorladý.
«Þimdilik hayýr. »
«Gözaltýnda bulunan otuz iki bilinen dizi cinayet katilini sorguya çekip inceleyerek
çözülmemiþ vakalar için bir temel oluþturmak istedik. Çoðu bunu kabul etti, sanýrým
hepsi de gösteriþ meraklýsýydý. Yirmi yedisi iþbirliðine yanaþtý. Ölüme mahkum olup
da temyize baþvurmuþ olan dört tanesi de tahmin edilebileceði gibi konuþmadýlar. Ama
en çok görüþmek istediðimizle konuþamadýk. Yarýn akýl hastanesinde onunla
konuþmaný istiyorum.»
«Kimmiþ bu?»
Herhangi uygar bir toplantýda bu adýn ardýndan hemen kýsa bir ses sizlik olurdu.
«Evet.»
«Eh, peki tamam. Bu fýrsatý elde ettiðime memnunum, ama ne den benim seçildiðimi de
merak ettiðimi bilmenizi isterim.»
«Yarýn dediniz, aceleniz var. Bunun eldeki vakayla bir ilgisi var mý?»
Crawford bir tüpten avucuna boþalttýðý iki C vitamini tabletini musluktan doldurduðu
bir bardak suya Alka Seltzer katarak yuttu. «Komik bir þey aslýnda Lecter ruh
doktorudur ve psikiyatri dergilerine gerçekten olaðanüstü þeyler yazar, ama kendi
anormalliklerinden hiç söz etmez. Bir kere hastane müdürü Chiltonýn isteðiyle bazý
testlere razý olmuþtu, ama müdürden önce davranýp Chilton hakkýnda öðrendiklerini
yazarak adamý rezil etti. Psikiyatri öðrencilerinin kendi yakasýyla ilgili olmayan
konularda yazdýklarýna ciddi yanýtlar da veriyor: Seninle konuþmazsa bile kesin bir
rapor istiyorum. Nasýl davranýyor, hücresi nasýl, neler yapýyor, falan filan. Havasýný
iletmek yani. Oraya girip çýkarken gazetecilere dikkat et. Gerçek basýn deðil,
süpermarket basýný yani. Lecteri Prens Andrewden bile çok sever onlar.»
«Boyalý basýndan kendisine bazý yemek tarifleri karþýlýðýnda elli bin dolar teklif
etmemiþler miydi? Böyle bir þey hatýrlýyor gibiyim,» dedi Starling.
«Evet, efendim.»
Hannibal Lecterin karþýsýnda çok dikkatli ol. Hastane müdürü Dr. Chilton sana nasýl
davranacaðýný anlatacaktýr. Sakýn onun dedikleri dýþýnda bir þey yapmaya kalkýþma.
Her ne nedenle olursa olsun kesinlikle onun dedikleri dýþýna çýkma Lecter seninle
konuþmayý kabul ederse, bu sadece senin hakkýnda bir þeyler öðrenmek istediði için
olacak týr. Yýlaný kuþ yuvasýna baktýran bir meraktýr bu. Bu tür görüþmelerde
kendinden söz etmenin normal Olduðunu bilirim, ama sen kesinlikle kendin hakkýnda
ona bir bilgi vermeyeceksin. Ýnan bana Hannibal Lecterýn kafana girmesini
istemezsin. Will Grahama yaptýklarýný biliyorsun.»
«Gazetelerde okumuþtum.»
«Will kendisini bulduðunda bir muþamba býçaðýyla canýna okudu. Willin ölmemiþ
olmasý gerçek bir mucizedir.. Kýzýl Ejderi hatýrlýyor musun? Lecter, Francis
Dolarhydeý Will ile ailesine saldýrttý. Willin suratý Picasso tablosuna döndü
Lecterin sayesinde. Hastanede de bir hemþireyi parçaladý. Görevini yap ama asla onun
ne olduðunu unutma.»
«Onun bir canavar olduðunu biliyorum. Onun ötesinde kimse kesin bir þey söyleyemez.
Bunu belki de sen öðrenebilirsin; seni bir sihirbaz gibi þapkadan çýkarmadým, Starling.
Virginiada ders verdiðimde bana birkaç ilginç soru sormuþtun. Raporun açýk ve
düzgün olursa Baþkan bunu görecektir. Buna da ben karar veririm. Ve Pazar sabahý
dokuzdan önce masamýn üstünde olmalý. Haydi bakalým, Starling. gerekeni yap þimdi.»
2. BÖLÜM
Baltimore Akýl Hastanesi müdürü elli sekiz yaþýndaki Dr. Frederick Chiltonun
üzerinde hiçbir sert yada keskin bir þey olmayan geniþ bir masasý vardý. Clarice Starling
odaya girdiðinde ayaða kalkmadý.
«Buraya pek çok dedektif geldi ama sizin kadar güzelini hatýrlamýyorum,» dedi.
Starling adamýn elindeki parlaklýðýn saçýný düzeltirken bulaþan yað olduðunu gördüðü
anda fark etti. Chiltonun elini önce o býraktý.
«Demek FBI da herkes gibi kýzlarý kabul etmeye baþladý, hah ha ha.»
«Burasýnýn esaslý bir kent olduðundan eminim, ama aldýðým emre göre Dr. Lecterla
görüþüp bu öðleden sonra raporumu vermem gerekiyor.»
«Elbette. Bu projenin baþýnda özel Ajan Jack Crawford bulunuyor, onun aracýlýðýyla
beni istediðiniz zaman bulabilirsiniz.»
«Bunu yolda da yapabilirim.» Masasýnýn ardýndan çýkarken saatine baktý. «Yarým saat
sonra bir yemekte bulunmam gerekiyor. »
Lanet olsun. Adamýn nasýl biri olduðunu önceden öðrenmesi gerekirdi. Göründüðü gibi
aptal olmayabilirdi. Ýþe yarayan bir þey biliyordu belki de. Pek beceremezse de, arada
sýrada sýrýtmanýn bir zararý yoktu.
«Dr. Chilton, benim þu anda sizinle randevum var. Bu randevu saatini de siz kendiniz
saptadýnýz. Görüþmem sýrasýnda bazý þeyler ortaya çýkabilir, adamýn yanýtlarýný
sizinle birlikte gözden geçirmem gerekebilir.»
«Hiç sanmam. Gitmeden bir telefon etmem gerek. Siz çýkýn, dýþ büroda ben size
yetiþirim.»
«Dýþarýda,» dedi Chilton. «Dýþ büroda Alana verin. O bir yere kaldýrýr.»
Alanin üstünde hastalara verilen pijama gibi tulumlardan biri vardý. Gömleðinin
eteðiyle kül tablalarýný siliyordu.
«Ne dediniz?»
«Görmeni engelleyecek bir þeyin yok önünde, eðilip bakabilirsin çýkarken havada rengi
deðiþiyor mu diye. Bunu yapar mýsýn, ha? Kocaman kahverengi bir kuyruðun varmýþ
gibi olur mu?» Pardösüyü býrakmýyordu.
«Hayýr beklemiyorum, » dedi Dr. Chilton. «Alan, pardösüyü dolaba as ve biz yokken
çýkarma.Ne diyorsam onu yap . Bir ara bütün gün çalýþan bir sekreterim vardý ama
parasal nedenler yüzünden gönde zorunda kaldým. Þimdi sizi içeri alan kýz günde üç saat
çalýþýyor, sonra da Alan geliyor. Silahlý mýsýnýz?»
«Hayýr.»
***
Kalýn çelik kapýlarýn ilki ardýndan gürültüyle kapanýp sürgü sürülünce Clarice
Starlingin tüyleri ürperdi. Yeþile boyalý ve lizol kokan koridor da Chilton iki adým
önünden yürüyordu. Starling, Chiltonun çantasýna elini sokmasýna izin verdiði için
kendi kendine kýzýyordu, ama kafasýný toplayabilmek için öfkesini tutmaya karar verdi.
«Lecter tam bir baþ belasýdýr,» dedi Chilton omzu üzerinden. «Bir hademenin kendisine
her gün gelen yayýnlarýn tellerini açmasý bile on dakika sürer. Abone olduðu yayýnla
sayýsýný azaltmaya çalýþtýk ama mahkemeye baþvurup davayý kazandý. Kendisine
gelen mektuplarýn sayýsý akýl almayacak kadardý, ama neyse haberlerde baþka
olaylarýn manþet olmasý üzerine þimdi epey azaldý. Bir ara sanki psikolojide yüksek
lisans tezi hazýrlayan her öðrenci tezinde Lecterden bir þey bulunmasýný istiyor
gibiydi. Týbbi dergiler hâlâ yazýlarýný yayýnlýyorlar ama.»
«Öyle mi? Biz Lecteri incelemeye çalýþtýk. Ýþte bir dönüm noktasý olacak bir
inceleme fýrsatý, diye düþündük. Bunlardan birini sað olarak ele geçirmek o kadar güçtür
ki.»
«Nelerden birini?»
«Katýksýz bir toplumdýþý tip olduðu kesin. Ancak standart testlere sýðmayacak kadar
da zeki. Ve bizden nefret ediyor. Crawford sizi Lecter üzerinde kullanmakla çok
akýllýlýk etmiþ.»
«Onu canlandýracak bir kadýn. Lecter in yýllardýr bir kadýn gördüðünü
sanýyorum. Belki çok ender olarak temizleyici kadýnlarýndan birini bir an görebilmiþtir.
Biz genellikle kadýnlarý buradan uzak tutarýz. Baþ belasý olurlar çünkü.»
Parmaklýklardan içeri uzanmak yok. Parmaklýklara dokunmak yok. Ona kaðýttan baþka
bir þey veremezsiniz. Kalem verilmeyecek. Onun kendi keçe uçlu kalemi vardýr.
Vereceðiniz zýmba teli, iðne yada kýstýrgaç olamaz. Verilen þeyler sadece yemek
tepsisinin sokulduðu aralýk tan verilebilir. Size parmaklýklar arasýndan uzattýðý
herhangi bir þeyi almanýz yasaktýr. Beni anlýyor musunuz?»
«Anlýyorum.»
Ýki kapý daha geçtikten sonra doðal ýþýk geride kalmýþtý. Þimdi hastalarýn birarada
olduklarý koðuþlarý geride býrakmýþlar, pencereleri olma yan tek tek hücrelerin
bulunduðu bölüme gelmiþlerdi. Koridor lambalarý gemilerin makine dairesindekiler gibi
kalýn demir ýzgaralarla kaplýydý. Dr. Chilton ýþýklardan birinin altýnda durdu. Ayak
sesleri kesilince duvarlarýn birinin ötesinden baðýrmaktan çatallaþmýþ bir ses
duyulabiliyordu.
Starling fotoðrafýn mý, yoksa kendisine parýltýlý gözlerle bakan Chiltonun dikkatinin
mi daha kötü olduðunu bilemiyordu.
«Onu burada tutuyorum,» dedi Chilton kalýn camlý çifte kapýnýn yanýndaki zile
basarken. Ýriyarý bir hademe kendilerini içeri aldý.
Starling güç bir karar vererek kapýnýn hemen içinde durdu. «Dr. Chilton, bu testlere
gerçekten ihtiyacýmýz var. Dr. Lecter sizi düþmaný olarak görüyorsa O zaman ona tek
baþýma yaklaþýrsam konuþabilme þansým daha fazla olur. Ne dersiniz, ha?»
Chilton un yanaðý seðirdi. «Bence hiçbir sakýncasý yok. Bunu benim odamda da
söyleyebilirdiniz. 0 zaman sizi bir hademeyle gönderir, zahmetten kurtulurdum
»
«Sizi bir daha göreceðimi sanmýyorum, Bayan Starling. Barney, Lecterle iþi bitince
zile bas da biri gelip dýþarý çýkarsýn.»
Þimdi sadece iriyarý hademe, arkasýndaki sessiz çalýþan saat ve Mace kutusu, baðlar,
kayýþlar, aðýzlýk ve sakinleþtirici tabancanýn bulunduðu tel dolap vardý.
«Evet, söyledi.»
«Tamam öyleyse. Saðdaki þon hücre. Yürürken koridorun ortasýn da kalýn ve olup
bitenlere aldýrmayýn. Sizi iyi karþýlamasý için mektuplarý ný götürebilirsiniz.» Hademe
için için eðleniyor gibiydi. «Mektuplarý tepsiye koyun ve itin. Tepsi içerdeyse iple
çekebilirsiniz, yada o size gönderir. Tepsinin dýþarýda durduðu yerde size dokunamaz.»
Hademe iki dergi, üç gazete ve birkaç açýlmýþ mektup verdi. »
Her iki yanýnda hücreler olan koridor otuz metre kadar vardý. Hücrelerin bir kýsmý
kapýnýn ortasýnda uzun ve dar gözleme penceresi olan ve her yaný yumuþak maddeyle
kaplý odalardý. Diðerleri parmaklýklý duvarý koridora açýlan standart cezaevi hücreleri.
Clarice Starling hücredekilere bakmamaya çalýþarak yürüdü. Yolu yarýlamamýþtý ki bir
ses, «Karý kokusu alýyorum,» dedi. Starling duyduðunu belli etmeden yoluna devam etti.
3. BÖLÜM
Dr. Lecterin hücresinin karþýsýnda baþka bir hücre deðil, bir dolap vardý. Hücrenin
«Dr. Lecter.»
Dr. Lecter parmaðýný büzdüðü dudaðýna dayayýp düþündü. Sonra kalktý, yürüdü,
naylon aðýn berisinde, sanki bu uzak kendi seçimiymiþ gibi durdu.
Starling onun ufak tefek olduðunu gördü; el ve kollarýnda kendisininki gibi sýrým gibi
bir güçlülük fark etti.
Adam sanki çalýnan kapýyý açmýþ gibi, «Günaydýn,» dedi. Kültürlü sesinin ardýnda
herhalde kullanýlmamaktan olmuþ paslý bir hýrýltý vardý.
Dr. Lecterin gözleri kestane rengiydi ve ýþýðý kýzýl noktalar halinde yansýtýyordu.
Iþýk noktacýklarý kimi zaman gözünün ortasýna doðru kývýlcýmlanýyordu. Starlingi
süzdü.
Starling parmaklýða biraz daha yaklaþtý. Kollarýnýn tüyleri diken diken olmuþ,
elbisesinin kumaþýna sürtünüyordu.
«Doktor, bizim psikolojik profil konusunda bir sorunumuz var. Sizin yardýmýnýzý rica
ediyorum.»
«Evet, öyle.»
tim.»
«Evet.»
«Hayýr. »
«Ya Alanla tanýþtýnýz mý? Pek sevimli, deðil mi? Hangisiyle konuþmayý
yeðlerdiniz?»
«Olmaz. » -
«Evet.»
«Barneye sorun.»
Hademe gelip baktý. «Dr. Lecter bunu gönderiyorum. Ama istediðim zaman geri
vermezsen, eðer herkesi rahatsýz edip seni baðlamak zorunda kalýrsak, o zaman
gerçekten çok kýzacaðým. Beni kýzdýrýrsan da keyfim gelene kadar sarýp sarmalanmýþ
kalýrsýn. Yiyeceðin boruyla verilir, altýn günde iki kere deðiþir, ne gerekirse yapýlýr
yani. Bir hafta da mektup falan alamazsýn. Anladýn mý?» -
«Elbette, Barney.»
«Öðrenci mi? Öðrenci yazýyor burada. Jack Crawford benimle konuþmak için bir
öðrenci mi yolladý yani?»Kartý küçük beyaz diþlerine deðdirip kokladý.
«Evet, hâlâ Akademide eðitimdeyim,» dedi Starling. «Ama biz FBIdan deðil
psikolojiden söz ediyoruz. Konuþacaðýmýz konuda yeterli olup olmadýðýma siz karar
vermez misiniz?»
«Hýmmm. Doðrusu pek kaypaksýnýz. Barney, Memur Starlinge bir iskemle verebilir
miydin acaba?»
«Bir iskemle ister miydiniz?» diye Barney kadýna sordu. «Genellikle kimse burada
oturacak kadar çok kalmaz da.»
Barney karþýdaki kilitli dolaptan açýlýr kapanýr bir iskemle getirip yanlarýndan
ayrýldý.
Lecter masasýnýn baþýna oturdu. «Eh, söyle bakalým Miggs sana ne dedi?»
«Kim?»
«Ah, ben alamadým doðrusu
Evyan cilt kremi ve bazen de Lair du temps parfümü
ama bugün deðil. Bugün kesinlikle kokusuzsun. Miggsin dedikleri seni nasýl etkiledi?»
«Bilemediðim nedenlerle bir düþmanlýðý var. Kötü bir þey. O insanlara düþman,
insanlar ona düþman. Bir döngü.»
«Hasta olduðu için üzgünüm. Ondan ötesi kuru gürültü. Parfümü nasýl bildiniz?»
«Teþekkür ederim.»
«Evet.» Doðruydu. Bu klasik çanta için para biriktirmiþti. Sahip olduðu en iyi eþyaydý.
«Çarmýhtan indirildikten sonra bu. Kasap kaðýdýna renkli boya ve keçe kalem.
Kendisine Cennet vaat edilen hýrsýzýn hali.»
«Ýsa ile alay eden arkadaþýnýn olduðu gibi onun da bacaklarý kýrýlmýþ. Aziz John
Ýncilinden gerçekten habersiz misiniz? Duccioya bakýn öyleyse, o çarmýha
geriliþlerin doðrusunu çizer. Will Graham nasýl?»
«Kim olduðunu biliyorsunuz. Jack Crawfordun sizden önceki ada mý. Yüzü nasýl?»
«Buna eski dostlarý hatýrlama denilir, umarým sizce bir sakýncasý yoktur, Memur
Starling.»
«Dr. Lecter, ben sizden bazý sorulara yanýt vermenizi rica etmeye geldim, bir bakar
mýydýnýz acaba?»
«Memur Starling, son zamanlarda Davranýþ Bilimlerinden çýkan yazýlarý hiç okudunuz
mu?»
«Evet.»
«Ben de okudum. FBI aptalca bir inatla bana Yasal Yaptýrým Bültenini göndermiyor
ama ben eski kitapçýlardan buluyorum nasýl olsa. Sonra John Jayden Haberler ve bazý
psikiyatri dergileri geliyor. Hepsi de dizi cinayet iþleyen insanlarý iki gruba ayýrýyorlar,
düzenli ve düzensiz. Buna ne dersiniz?»
«Deðiþtirmezdim.»
«Bence de öyle, Jack Crawford da ayný fikirdeydi Yazýlarý bana o gösterdi. Onun için
istiyor sizin
.»
«Sanýrým.»
«Olmadý. . Sanýrým deðil, Memur Starling. Buffalo Bill ile baþýnýn deme
olduðunu biliyorsunuz. Jack Crawfordun sizi bunu sormanýz için gönderdiðini
sanýyorum.»
«Hayýr.»
«Sanýrým. Dr. Lecter, ben o konuda herhangi gizli bir dosya gör müþ deðilim; benim
iþim...»
«Kýsmen, evet.»
«Gazeteler onun adýný açýklamadýlar. Neden Buffalo Bill diye anýldý ðýný biliyor
musunuz?»
«Evet.»
«Söyleyin bana.»
«Her þey Kansas City cinayet masasýnda kötü bir þaka olarak baþladý.»
«Evet...»
Starling korkusunun yerini küçük düþürülmüþ olma duygusu aldýðýný fark etti.
Ýkisinden korkuyor olmayý yeðlerdi.
Starling mavi dosyayý tepsiye koyup gönderdi. Lecter þöyle bir göz gezdirirken de
oturup bekledi.
Adam dosyayý yine tepsiye koydu. «Memur Starling, bu küçük kör býçakla beni
parçalara ayýrabileceðinizi mi sanmýþtýnýz?»
«Merak.»
«Hangi konuda?»
«Bana hiçbir þey olmadý, Memur Starling. Ben oldum. Beni bir dizi etkiye
indirgeyemezsiniz. Davranýþý iyi ve kötü diye ayýrmýþsýnýz. Herkese ahlaki bir
onurluluk donu giydirmiþsiniz Hiçbir. þey kimsenin kusuru deðildir. Bana bakýn, Memur
Starling. Bana kötü olduðumu söylemeye dayanabilir misiniz? Ben kötü müyüm, Memur
Starling?»
«Kötü sadece yýkýcý mýdýr? O zaman fýrtýnalar kötüdür eðer iþ bu kadar basitse.
Sonra yangýn var, dolu var. Sigortacýlar hepsini Tanrýnýn Ýþleri adý altýnda
toplarlar.»
«Ýsteyerek...»
«Ben vakit geçirmek için yýkýlan kiliseleri toplarým. En son Sicilyadakini gördünüz
mü? Þahane bir þey! Kilisenin cephesi özel ayin sýrasýnda altmýþ beþ büyükannenin
üstüne düþtü. Bu kötülük müydü? Eðer öyleyse, kim yaptý? Eðer 0 yukardaysa, bunlara
bayýlýyor demektir, Memur Starling. Tifo ve kuðular... hepsi ayný yerden gelir.»
Doktor Lecter elini kaldýrarak onu susturdu. Starling adamýn elinin çok biçimli
olduðuna dikkat etti; orta parmaðý birbirinin týpatýp eþi iki ta- neydi. Çok
parmaklýlýðýn en ender rastlanan biçimiydi bu.
Dr. Lecter yeniden konuþmaya baþladýðýnda sesi yumuþak ve cana yakýndý. «Beni
sýnýflandýrmak istiyorsunuz, Memur Starling. Çok hýrslýsýnýz, deðil mi? Güzel
çantanýz ve ucuz ayakkabýlarýnýzla gözüme nasýl görünüyorsunuz bilmek ister
miydiniz? Tam bir köylüye benziyorsunuz. Zevksiz ve temiz bir köylü. Gözleriniz ucuz
taþlardan farksýz, bir yanýt alabildiðiniz zaman para parýl yanýyorlar. Ve onlarýn
ardýnda sizse zeki bir insansýnýz, deðil mi? Anneniz gibi olmamak için
çýrpýnýyorsunuz. Ýyi beslenme kemiklerinize biraz çekidüzen vermiþ ama madenlerden
kurtulmanýzdan bu yana bir kuþak ancak geçmiþ olmalý. Batý Virginia
Starlinglerinden misiniz, yoksa Oklahomalýlardan mý? Koleje girmekle askerliðe
girmek arasýnda bir seçim yaptýnýz, deðil mi? Size kendiniz hak kýnda birkaç þey
söyleyeyim, Öðrenci Starling. Sýkýntýlýsýnýz. Her þey sýkýcý ve usandýrýcý. Akýllý
Starling baþýný kaldýrýp adamýn gözlerinin içine baktý. «Çok þey görüyorsunuz, Dr.
Lecter. Söylediklerinizin hiçbirini inkar edecek deðilim. Ýsteseniz de istemeseniz de, þu
anda yanýtladýðýnýz bir sorum var: Bu gayet güçlü algýlamanýzý kendi yöneltecek
kadar güçlü müsünüz? Bununla yüzyüze gelmek çok güçtür. Ben bunu son birkaç dakika
için de öðrendim. Ne dersiniz? Kendinize bakýn ve gerçeði yazýn. Kendinizden daha
uygun baþka birini bulabilir miydiniz? Ama belki de kendi kendinizden
korkuyorsunuzdur.»
«Sýradan biri olduðunu düþünmekten nefret ederdin, deðil mi? Ama hiç de sýradan biri
deðilsin, Memur Starling. Sadece Öyle olduðun korkusu var sende. Haftaya Sevgililer
Günü. Bir kart bekliyor musun, ha? »
«Evet.»
«Düþünüyordum da. Aklýma komik bir þey geldi. Bak Sevgililer Gü nünde seni çok
mutlu kýlabilirim, Clarice Starling. »
«Sana þahane bir Sevgililer Günü kartý göndererek. Bu konuyu bir düþünmem gerek.
Artýk bana izin verebilirsin ama. Güle güle, Memur Starling.»
«Peki ya sorular?»
«Nüfus sayým memurunun biri beni sýnamaya kalkmýþtý. Bende onun karaciðerini
taze fasulye ve bir kadeh Chianti ile yedim. Haydi, okuluna dön, küçük Starling.»
Son ana kadar kibarlýðý elden býrakmayan Hannibal Lecter kýza sýrtýný dönmedi. Geri
geri yürüdü, yataðýna varýnca da oturup uzandý. Starlingden yine mezarý üstünde
yatan taþtan bir þövalye kadar uzaktý artýk.
Starling sanki kan vermiþ gibi içinin boþaldýðýný hissetti. Bacaklarý üstünde
duramayacaðýný hissettiði için kaðýtlarý çantasýna yerleþtirmesi gereðinden uzun sürdü.
Nefretle karþýladýðý baþarýsýzlýðý ter içinde býrakmýþtý kendisini. Ýskemleyi
katlayýp dolabýn kapýsýna dayadý. Bir daha Miggsin önünden geçmek zorundaydý.
Uzaktaki Barney bir þey okuyordu. Kendisini almasý için çaðýracaktý onu. Lanet olsun
Miggse. Kentte her gün olduðu gibi inþaat iþçilerinin yanýndan geçmekten farksýzdý
bu da. Koridorda yürümeye baþladý.
Miggs yakýnlarýnda bir yerden, «Ölmek için bileðimi ýsýrdým,» dedi. «Bak, nasýl
kanýyor.»
Starling, Barneyi çaðýracaktý, ama aniden þaþýrdýðý için hücreye baktý. Miggsin
parmaklarýný salladýðýný gördü ve ayný anda kaçýnamadan yanaðýna ve üstüne ýlýk
damlalar düþtü.
Starling oradan uzaklaþýrken bunun kan deðil meni olduðunu fark etti. Lecter
arkasýndan sesleniyordu.
«Memur Starling.»
«Memur Starling. »
Starling bir kere daha Lecterin hücresi önüne gelince doktoru çok telaþlý gördü.
Üstündeki kokuyu alacaðýndan emindi. Her þeyin kokusunu alýyordu.
«Size böyle bir þey olmasýný istemezdim. Saygýsýzlýk benim için anlatýlmayacak
kadar çirkin bir þeydir.»
Sanki cinayet iþlemek kendisini daha küçük kabalýklardan temizlemiþ gibiydi. Yada onu
böyle lekelenmiþ görmek adamý heyecanlandýrmýþtý. Ama bilemiyordu Starling.
Adamýn gözlerindeki kývýlcýmlar bir maðaraya doluþan ateþböcekleri gibi doluyordu
kendi içinin karanlýðýna.
«Olmaz. Ama seni geldiðine memnun edecek bir þey yapacaðým. Sana baþka bir þey
vereceðim. En çok sevdiðin þeyi vereceðim sana, Clarice Starling.»
«Ýþinde ilerleme fýrsatý elbette. Her þey o kadar yerli yerine oturacak ki... çok
memnunum, Sevgililer Günü aklýma getirdi bunu.» Herhangi bir nedenle gülüyor
olabilirdi. «Sevgililer Günü armaðanýn için Raspailin ara basýna bak. Duydun mu?
Armaðanlarýn için Raspailin arabasýna bak. Artýk gitsen iyi olur;. kaçýk bile olsa
Miggs ayný þeyi bu kadar çabuk bir daha yapamaz, deðil mi?»
4. BÖLÜM
Clarice Starling heyecan içindeydi, tükenmiþti sanki, ancak irade gücüyle ayakta
durabiliyordu. Lecterin kendisi hakkýnda söylediklerinin bazýlarý doðruydu, bazýlarý
da doðruya çok yakýn. Bir an kafasýnýn için de yabancý bir bilinçlenmenin baþýboþ
dolaþmakta olduðunu hissetti.
Hastanenin karþýsýna park ettiði eski Pinto arabasýna girip oturunca bir süre derin
soluklar aldý. Camlar buðulanýnca kaldýrýmdan. gelip geçenlerin meraklý
bakýþlarýndan kurtulmuþtu.
Starling hemen acele etmek istiyorsa da, bu aceleciliði yaratanýn kendisi olduðunun
farkýndaydý. Raspail dosyasý yýllar önce kapanmýþtý. Kimse tehlikede deðildi. Zamaný
vardý. Daha ileri gitmeden her þeyi tüm ayrýntýlarýyla öðrenmesi iyi olacaktý.
Crawford iþi kendisinden alýp baþkasýna vermek isteyebilirdi. Bu kumarý göze almasý
gerekecekti.
Amirini bir telefon kulübesinden aradýysa da, Meclis komisyonuna Adalet Bakanlýðý
için bütçe dilenmeye gittiðini öðrendi.
Gençliðinin ilk yýllarýnda kasaplýk konusunda istediðinden çok bilgi edinmiþ olan
Clarice Starling bu organlarýn uykuluk olarak anýldýðýný bilirdi.
Dr. Hannibal Lecter bu konularda hiçbir bilgisi olmadýðýný iddia etmiþti. Orkestra
müdürü ve þefi Dr. Lecterin yemeðinde neler olduðunu hatýrlamadýklarýný
söylemiþlerdi. Oysa Lecter verdiði yemeklerle tanýnmýþtý ve dergilerde damak zevki
üzerine pek çok yazýsý yayýnlanmýþtý.
Orkestra müdürü daha sonra Baselde bir sinir sanatoryumunda iþtahsýzlýk ve alkol
baðýmlýlýðý tedavisi görmüþtü.
Starling arabayý incelemek için avukatý bulmak zorundaydý. Ancak avukat Raspailin
anýsýný korumakta titiz davranan biri olabilirdi ve önceden bildiði takdirde müþterisinin
adýný kirletmemek için kanýtlarý yok edebilirdi.
Telefonun çaldýðýný duymamýþtý ama erkeðin sakin ve telaþsýz sesi bir anda
karþýsýndaydý.
«Jack Crawford.»
«Clarice Starling. Umarým sizi yemekte rahatsýz etmedim.. .» Starling karþý tarafýn
sessizliði üzerine devam etmek zorunda kaldý. «...Lecter bana bugün Raspail olayý
hakkýnda bir þey söyledi, þimdi büroda onu araþtýrýyorum. Raspailin arabasýnda bir
þey olduðunu söyledi. Bu her neyse ancak avukatý aracýlýðýyla alabilirim, yarýn da
Cumartesi olduðuna göre size acaba...»
«Peki efendim.»
***
«Bugün neler yaptýn bakalým, kýz?» Mapp sorularýný hep sanki yanýtlarý hiç önemli
deðilmiþ gibi sorardý.
5. BÖLÜM
Elli üç yaþýndaki Jack Crawford evinin yatak odasýndaki koltukta oturmuþ kitap
okuyor. Karþýsýnda iki yatak var. Biri kendisinin, diðerin de karýsý Bella yatýyor.
Crawford onun aðzýndan soluduðunu duyuyor. Karýsý iki gündür ne yerinden
kýpýrdýyor, ne de onunla konuþuyor.
Bellanýn soluðu kesilir gibi olunca Crawford baþýný kaldýrýp yarým gözlüðünün
üstünden bakýyor. Kitabý býrakýyor. Bella yeniden soluk alýyor, önce hafif, sonra derin
bir soluk. Crawford kalkýp karýsýnýn nabzýný sayýyor, tansiyonunu ölçüyor. Aylardýr
tansiyon ölçmede uzman oldu artýk.
Karýsýný geceleri yalnýz býrakmak istemediði için yanýna kendisi için bir yatak
getirmiþ. Karanlýkta ona uzandýðý için kendi yataðý da onun hastane yataðý
yüksekliðinde.
Yataklarý yükseltmek ve Bellayý rahat ettirecek bir iki deðiþiklik dýþýnda Crawford
odayý hasta odasýna benzemekten uzak tutmayý baþarmýþ. Çiçek var ama çok deðil.
Ortalýkta ilaç yok. Crawford karýsýný hastaneden eve getirmeden koridordaki dolabý
boþaltýp bütün ilaçlarý ve diðer gerekli eþyayý oraya yerleþtirmiþ. (Eve eþikten
kucaðýnda taþýdýðý ikinci kez bu; bu düþünce az daha aðlatacaktý kendisini.)
Güneyden sýcak bir esinti baþlamýþ. Pencereler açýk, Virginia hava sý taptaze.
Karanlýkta küçük kurbaðalar birbirlerine sesleniyorlar.
Oda tertemiz, ama halý tüylenmeye baþlamýþ, Crawford gürültülü elektrikli süpürgeyi
odaya sokmayýp el süpürgesini kullanýyor. Dolaba gidip ýþýðý yakýyor. Kapýnýn içinde
iki tabela asýlý. Birine Bellanýn nabýz ve tansiyonunu kaydediyor. Gündüz
hemþiresiyle onun rakamlarý sayfalar tutmuþ. Öteki tabelada gündüz hemþiresi
Bellaya verdiði ve verilmesi gereken ilaçlarý yazmýþ.
Crawford karýsýnýn gece ihtiyaç duyacaðý her ilacý verebiliyor. Hemþire ona, karýsýný
eve getirmeden önce bir limona, sonra kendi bacaðýna iðne yapmasýný öðretmiþ.
Crawford karýsýnýn baþýnda birkaç dakika durup yüzüne bakýyor. Kadýnýn baþýnda
ipekli bir eþarp türban gibi sarýlý. Karýsý konuþabildiði zamanlarda bunda ýsrar etmiþti.
Þimdi kendisi ýsrar ediyor. Kadýnýn dudaklarýný gliserinle ýslatýyor, iri baþparmaðýyla
gözünün kenarýndaki çapaðý alýyor. Kadýn kýpýrdamýyor. Henüz döndürecek saat
gelmedi.
6. BÖLÜM
CS:.
Müdür altýnda senin adýn ve imzan olan raporu aldý. Baþarýlý bir iþ yaptýn.
JC
SAIC/8 Kasým
Starling çok memnundu. Crawford kendisine eðitim görmesi için fýrsat veriyordu. Ama
ona öðretmek de istiyordu. Baþarýlý olmasýný da istiyordu. Starling için nezaketten
önemliydi bu.
Raspail öleli sekiz yýl olmuþtu. Arabada bu kadar süre hangi kanýt kalýrdý ki?
Sonra zaman sorunu vardý. Öðle tatilini de sayarsa, iþ saatleri içinde telefonu parasýz
kullanmak için günde sadece bir saat on beþ dakikasý vardý. Çarþamba öðleden sonra
Crawforda raporunu verecekti. Þu halde arabayý izlemek için üç günde toplam üç saat
kýrk beþ dakikasý vardý.
Soruþturma Usulü derslerinde notlarý iyi olduðu için öðretmenlerine genel sorular sorma
fýrsatý da bulabilecekti.
Starling Pazartesi öðle tatilinde Baltimore Ýlçe Mahkemesine telefon ettiðinde üç kere
beklemesini söyleyip kendisini unuttular. Çalýþma saatleri sýrasýnda sonunda
mahkemede Raspail mirasý davasýnýn dosyalarýna bakan anlayýþlý birini bulabildi.
Katip bir araba satýþý için izin verildiðini söyledi ve arabanýn markasýyla þasi
numarasýný ve satýn alan kiþinin adýný verdi.
Starling Salý günü öðle tatilinin yarýsýnda da Maryland Motorlu Araçlar Dairesinin bir
arabayý þasi seri numarasýyla deðil de, ancak kayýt ve en son plaka numarasýyla
bulabileceðini öðrendi.
Salý öðleden sonra aniden bastýran saðanak öðrencileri atýþ alanýndan içeri
kaçýrtmýþtý. Islak elbise ve terden buharlaþan konferans odasýnda eski bir deniz
piyadesi olan John Brigham, Starlingden sýnýfýn önünde bir Model 19 Smith Wesson
tabancasýnýn tetiðini bir dakikada kaç kere çekecek gücü olduðunu göstermesini istedi.
Starling sol eliyle yetmiþ dört kere çekti tetiði, gözlerine düþen saçlarýný üfledi ve
tabancayý sað eline geçirerek devam etti. Baþka bir öðrenci de sayýyordu. Starling bir
yandan tetiðe basýp duvardaki hayali hedefe niþan alarak tetiði çekerken bir yandan da
eðitmeni Brighama aklýný kurcalayan þeyleri soruyordu.
«Tamam çocuklar,» dedi eðitmen. «Buna dikkat etmenizi istiyorum. Atýþ sýrasýnda elin
gücü çok önemlidir. Siz beylerden bazýlarý buraya çaðýrýlacaðýnýz için kaygýlýsýnýz
sanýrým. Ama haklýsýnýz, Starling her iki elde de ortanýn üzerinde. Çalýþýyor da
ondan. Hepinizin yapabileceði gibi o küçük þeyleri sýkýyor avuçlarýnda çünkü. Oysa
sizlerin çoðu bilmem nerelerinizden daha sert bir þey almazsýnýz elinize. Ciddi ol,
Starling, sen de mükemmel deðilsin. Mezun olmadan önce sol elinin doksaný aþtýðýný
göreceðim. Haydi þimdi ikiþerli gruplar çalýþýn bakalým.
«Sen deðil, Starling. Sen buraya gel. Araba hakkýnda baþka ne biliyorsun?»
«Pek dinle öyleyse. Çoðu insanýn yanýlma nedeni sahipleri arayarak ilerlemeye
çalýþmalarýdýr. Eyaletler arasýnda kaybolur gidersin böylece. Polisler bile zaman zaman
bu yanýlgýya düþerler. Bilgisayarlar da da sadece kayýt ve plaka numaralar vardýr.
Hepimiz araç seri numarasý yerine plaka numarasýný kullanmaya alýþmýþýzdýr.»
«Kolay bir yol vardýr. Kent telefon rehberini çýkaran R.L.Polk þirketi ayný zamanda
kullanýlan arabalarýn marka ve seri numaralarýný içeren bir listede çýkarýr. Araba
satýcýlarý reklamlarýný buraya verirler. Bana sormak nereden aklýna geldi?»
«Borcunu öde öyleyse, o sol elinin hakkýný ver de þunlarý bir utandýralým.»
Starling telefon kulübesine girdiðinde eli öylesine titriyordu ki, yazýsýný neredeyse
kendisi bile okuyamayacaktý. Raspailin arabasý Ford markaydý. Virginia Üniversitesi
yakýnlarýndaki bir Ford satýcýsý yýllardýr sabýrla Pintosu için elinden geleni
yapmýþtý. Adam þimdi de ayný sabýrla Polk listelerini araþtýrýyordu. Sonunda
Benjamin Raspailin arabasýnýn son sahibinin adý ve adresiyle çýkageldi.
Clarice iþini bilir. Býrak saçmalýðý da adamý evinden ara bakalým, Dur bakayým neydi
adresi, Arkansasta Nine Ditch numara dokuz. Jack Crawford oraya gitmeme asla izin
vermez. Ama hiç olmazsa adamla konuþabilirim.
Telefonu ne kadar aradýysa bir karþýlýk alamadý. Gece denedi, yine kimseyi bulamadý.
«Bir ricam olacaktý, beyefendi. Bay Lomax Bardwel arýyordum. Adým Clarice
Starling.»
«Burasý Ford geri alma bölümünün Orta Güney bölge bürosu. LTD arabasýna bedava
bazý onarým yaptýrmaya hakký var da.»
«Bardwel benim. Ben de bana bir þey satmaya çalýþtýðýnýzý sanmýþtým. Onarým
yapma zamaný çoktan geçti, bana yeni bir araba gerek artýk. Karýmla Little
Rocktaydýk.»
«Evet?»
«Arabanýn rotu çýktýðý gibi karteli deldi, ortalýk yaða boðuldu, tam o sýrada gelen bir
kamyon da yaða dalýnca savrulmasýn mý? »
«Hurdacý, Buddy Sippere enkazý almaya geldiði takdirde elli dolara vereceðimi
söyledim. Herhalde parçalamýþtýr þimdiye kadar:»
«Sipperle ne iþiniz olabilir ki? Ortada bir para varsa, bu benim hakkýmdýr.»
«Anhýyorum, efendim. Ben saat beþte paydos edene kadar ne derlerse onu yaparým.
Bana da arabayý bulmamý söylediler. Telefonunu biliyor muydunuz acaba?» -
Þimdi çuvalladýk iþte, diye düþündü Starling. Çýkmaz sokak. Ne de armaðan ama.
Sonra Lecterdan biraz daha bilgi koparmaya çalýþmasýnýn doðru olacaðýný düþündü.
Önceden randevu alsaydý belki de Crawford akýl hastanesine bir daha gitmesine razý
olurdu. Dr. Chiltonun numarasýný çevirdiyse de, sekreterini aþamadý.
«Dr. Chilton þu anda adli týp doktoru ve savcý yardýmcýsýyla birlikte,» dedi kadýn.
«Þefinizle konuþtu ve size söyleyebileceði. hiçbir þey yok. Güle güle.»
7. BÖLÜM
«Dostun Miggs öldü,» dedi Crawford. «Bana her þeyi söylemiþ miydin, Starling?»
Crawfordun yorgun yüzü bir baykuþunki gibi gelecek sinyallere açýk ve yine bir o
kadar acýmasýzdý.
«Sabaha karþý bir saatte dilini yutmuþ. Chilton bu fikri ona Lecterin telkin etmiþ
olduðu görüþünde. Gece hademesi Lecterin Miggsle alçak sesle fýsýldaþtýðýný
duymuþ. Lecter, Miggs hakkýnda çok þey biliyordu. Bir süre konuþmuþ ama hademe
Lecterin dediklerini duyamamýþ. Miggs bir süre aðladýktan sonra susmuþ. Bana her
þeyi anlattýn mý, Starling?»
«Chilton telefon edip seni þikayet etti...» Crawford susup bekledi; kýzýn bir þey
sormamasýna memnun. olmuþ gibiydi. «Kendisine senin davranýþýný tatmin edici
bulduðumu söyledim. Chilton bir Ýnsan Haklarý soruþturmasýný önlemeye çalýþýyor.»
«Miggsin ailesi isterse. Ýnsan Haklarý Bölümü bu yýl herhalde sekiz bin soruþturma
yapacaktýr. Miggsi listeye eklemekten memnun olacaklardýr.» Crawford kýzýn
yüzüne baktý. «Ýyi misin?»
«Herhangi bir þey hissetmen gerekmez.Lecter bunu eðlence olsun diye yaptý . Bu
yüzden kendisine bir þey yapamayacaklarýný biliyor. Chilton bir süre için kitaplarýný ve
tuvalet kapaðýný alacak, hepsi o kadar.» Crawford ellerini karnýnýn üstünde kavuþturup
parmaklarýna baktý. «Lecter sana beni sordu, deðil mi?»
«Hayýr, hiçbir þeyi saklamýþ deðilim. Kendisiyle dedikodu yaptým diye benimle
«Hayýr. »
«Sizin hakkýnýzda özel bir bilgim yok, olsaydý bile bunu onunla konuþmazdým. Eðer
böyle bir þey yapabileceðime inanýyorsanýz, bunu þu anda açýkça konuþmamýzda yarar
var.»
«Evet.»
«Adýna kayýtlý bir o araba vardý, bek ben de tahmin ettim ki...»
«Bulurum.»
«Nereden baþlardýn?».
«Raspail öldüðüne ve herhangi bir þeyden sanýk olmadýðýna göre, avukatýn arabayý
araþtýrmamýza izin vermesi durumunda bu izin geçerlidir ve bundan elde edilecek
bilgiler mahkemede kanýt olarak kullanýlabilir.»
«Çok doðru. Bak sana ne söyleyeyim: Baltimore büromuza senin oraya gideceðini
bildireceðim. Cumartesi, Starling, kendi boþ günün de. Git bakalým bir þey elde edecek
misin.»
Crawford odadan çýkan kýzýn arkasýndan bakmamak için gayret gösterdi. Çöp
sepetinden leylak rengi kalýnca bir not kaðýdý çýkarýp masasýnýn üstüne yaydý. Not
karýsý hakkýndaydý ve güzel bir el yazýsýyla yazýlmýþtý.
Hannibal Lecter
8. BÖLÜM
Everett Yow arka camýna De Paul Üniversitesi yaftasý yapýþtýrýlmýþ siyah bir Buick
sürüyordu. Starling Baltimoreda yaðmur altýnda izlerken arabanýn adamýn oturduðu
tarafa doðru hafifçe çökmüþ olduðunu gördü. Hava neredeyse kararacaktý; Starlingin
dedektif olarak günü birazdan sona erecek ve bir daha bunun gibi bir fýrsat
bulamayacaktý.
Yow zeki bir insandý, þiþmandý ve soluk almakta güçlük çekiyordu. Starling onun
altmýþ yaþýnda olduðunu tahmin etmiþti. Þimdiye kadar bir güçlük çýkarmamýþtý.
Gününü kaybetmesinde adamýn bir suçu yok tu; avukat bir haftadýr bir iþ için bulunduðu
Chicagodan dönüþünde Starlingle görüþmek için havaalanýndan doðruca bürosuna
gelmiþti.
Starling FBI garajýndan bir günlüðüne telefonlu bir Plymouth almýþtý. Crawfordun
verdiði yeni kimlik kartýnda da FEDERAL DEDEKTÝF yazýyordu. Starling kartýn
geçerlilik süresinin bitimine bir hafta kaldýðýna dikkat etmiþti.
Kentin dört mil dýþýndaki bir depoya gidiyorlardý. Starling yoðun trafikte adým adým
ilerlerken telefonunu kullanarak bu ambar hakkýnda bilgi edinmiþti. SPLIT CÝTY
AMBARI - ANAHTAR SÝZDE KALSIN yazýsýný gördüðünde bu konuda epey bir
Split City, Bernard Gray adýnda birinindi ve Eyaletler arasý Ticaret Komisyonundan
nakliyeci belgesi vardý. Üç yýl önce Garynin adý bazý çalýntý mallarýn nakliyesi
iþine karýþmýþtý ve þimdi belgesi gözden geçirilmekteydi.
Split City ambarý genellikle boþanan çiftlerin mallarýnýn depo edildiði bir yerdi.
Birimleri týklým týklým oturma odasý takýmlarý, mutfak üniteleri, lekeli þilteler, çocuk
oyuncaklarý ve baþarýsýz evliliklerin fotoðraflarýyla doluydu. Baltimore polisi ambarda
iflas mahkemelerinden kaçýrýlan mallarýn da depolandýðýna inanmaktaydý.
Ambar bir askeri tesisi andýrýyordu: otuz dönümlük bir arazide bir birlerinden yangýn
duvarlarýyla ayrýlmýþ, her biri kepenkli kapýlý tek tek büyük garaj birimlerinden oluþan
uzun binalar. Aylýk kira uygun olduðu için kimi depolardaki mallar yýllardýr orada
bulunuyordu. Güvenlik de iyiydi. Arazi fýrtýnaya dayanýklý çift sýra çitle çevriliydi ve
çitler arasýnda günde yirmi dört saat bekçi köpekleri dolaþýyordu.
Raspailin 31 numaralý deposunun önünde bir karýþ kurumuþ yap rak, boþ kaðýt
bardak ve çöp yýðýlýydý. Kapýnýn her iki yanýnda saðlam görünüþlü birer kilit
asýlýydý. Sol kilidin üstünde bir de mühür vardý. Everett Yow alacakaranlýkta eðilip
mührü inceledi. Þemsiye ve el feneri Starlingdeydi.
«Beþ yýl önce buraya geldiðimden bu yana açýlmamýþ görünüyor,» dedi avukat. «Ýþte
benim mührüm burada sapasaðlam duruyor. O zamanlar akrabalarýn bu kadar inatçý olup
davanýn böyle uzun süreceði aklýma bile gelmemiþti.»
«Bay Raspailin, mirasçýlarý kiradan kurtarmak için kapattýðým bir de bürosu vardý,»
dedi avukat. «Orasýnýn eþyalarýný da getirip buraya koydum. Sanýrým bir.piyano,
kitaplar ve bir de yatak getirmiþtik.»
Yow kilide bir anahtar soktu. «Kilit paslanmýþ da olabilir.» Hem eðiHp hem soluk
almasý çok güçtü. Çömelmeye çalýþtýðýnda dizlerinin çatýr týsý iþitiliyordu.
Starling çantasýný karýþtýrýp arabasýnýn kapý kilitlerinde kullandýðý buz eritici spreyi
çýkardý.
«Siz isterseniz biraz arabanýzda dinlenin, Bay Yow. Ben þununla bir deneyeyim.
Yaðmur da hafifledi, þemsiyeyi siz alýn.»
yað ölçme çubuðunu çýkarýp kilitlerin deliklerine bir kaç damla yað damlattý, yaðý
inceltmek için de buz giderici spreyi sýktý. Bay Yow arabasýnda oturduðu yerden
baþýný sallayýp gülümsedi. Starling, Yowun zeki bir insan olduðuna memnundu; iþini
adamý kendisine düþman etmeden yapabilirdi.
Kilit elinde iri bir kurbaða gibi sýçradý ve açýldý. Az sonra diðeri de açýlmýþtý.
«Gelecek hafta oðlumla geliriz,» dedi. «Yada bir iki adam alýrýz. Artýk evime gitmek
istiyorum.»
Starling bir daha oraya dönebileceðinden hiç emin deðildi; Crawford için telefonu açýp
bu iþle Baltimoredaki adamýný görevlendirmek çok kolaydý. «Bay Yow, elimi çabuk
tutmaya söz veriyorum. Arabanýz da kriko var mýydý?»
Starling krikoyu kapýnýn tutamaðýnýn altýna sokup koluna bütün aðýrlýðýyla abanýnca
kapý iki santim kadar kalktý. Sonra biraz daha. Sonunda altýna bir yedek lastik sokup her
iki krikoyu kapýnýn iki yanýna yerleþtirdi, sýrayla bir birini bir diðerini kaldýrmaya
baþladý. Ancak kapý elli santim kadar kalkmýþ ve takýlmýþtý.
Bay Yow yanýna geldi, eðilip aralýktan baktýlar. Yow bir kerede ancak iki saniye
eðilmiþ olarak durabiliyordu.
«Sanýrým içerde fare var,» dedi. «Bana depolarda fare zehiri kullandýklarýný
söylemiþlerdi. Kontratta da yazýlýydý bu. Fare diye bir þey bilinmez burada demiþlerdi.
Ama seslerini duyuyorsunuz, deðil mi?»
«Duyuyorum.» Starling fenerini içeri tutunca karton kutularý ve bir brandanýn altýnda
beyaz kenarlý büyük bir araba lastiði görüyordu. Lastik inikti.
Arabayý farlarýn ýþýðý kapýnýn altýna gelecek biçimde yerleþtirip yer paspaslarýndan
birini aldý.
«Teþekkür ederim, doðrusu bu iyi fikir, efendim. Bay Yow
Kapý arkamdan kapanýrsa
yada baþka bir þey olursa lütfen þu numaraya telefon eder misiniz? Baltimore büromuzun
numarasý bu. Þu anda sizinle burada olduðumu biliyorlar ve biraz sonra benden haber
almadýklarýnda telaþa düþeceklerdir. Bilmem anlatabildim mi?»
Starling lastik paspasý kapýnýn önündeki ýslak yere serdi, elindeki fotoðraf makinesinin
objektifini bir plastik torbayla örttü ve mantosunun kollarýný mendile sýkýca baðladý.
Kapýnýn altýndan geçmek için yere uzanýrken yüzüne çarpan fare ve küf kokusu
arasýnda Latince bir þey geldi aklýna.
Adli týp dersinin ilk günü öðretmeni karatahtaya Romalý bir doktorun düsturunu
yazmýþtý: Primum non nocere., Birinci iþ olarak bir zarar vermeyin.
«Ya!»
Araba büyük, yüksek ve uzundu. Yowun kayýtlarýna göre 1938 Packard limuzin.
Tüylü yaný yere bakan bir kilimle örtülüydü. Starling fenerini arabanýn üzerinde
dolaþtýrdý.
«Arabayý öyle buldum ve üzerini açmadým bile,» diye seslendi Yow kapýnýn altýndan.
«Tozlu kilimlerle uðraþamazdým. Raspail öyle býrakmýþtý. Ben sadece arabanýn
yerinde olduðunu tespit ettim. Benim adamlarým piyanoyu duvar kenarýna býrakýp
üstünü örttüler ve kutularý da yanýna býraktýlar. Kendilerine saat baþý ücreti
ödüyordum. Kutularda da notalar ve kitaplar var zaten.»
Starling kalýn ve aðýr olan kilimi çekerken fenerin ýþýðýnda havaya tozlar uçuþtu. Ýki
kere aksýrdý. Parmaklarý üstünde yükselerek kilimi arabanýn üstünde ikiye katladý.
Arka pencerelerin perdeleri örtülüydü. Kapý kolu tozla kaplýydý. Zaten kapýya eriþmek
için karton kutularýn üzerinden eðilmek zorunda kalmýþtý. Kolu aþaðýya çevirmeye
çalýþtý. Ama kapý kilitliydi. Arka kapýda da anahtar deliði yoktu. Ön kapýya eriþmek
için kutularý kaldýrmak zorundaydý ve buna da pek yer yoktu. Perdeyle arka pencerenin
direði arasýndaki aralýktan içersini görebiliyordu.
Starling gözünü cama dayayýp feneri içeri tuttu. Koltuðun üzerinde açýk bir albüm
vardý. Kötü ýþýkta renkler pek seçilemiyorsa da, albüm sayfalarýna Sevgililer Günü
kartlarýnýn yapýþtýrýlmýþ olduðu görülüyordu.
Beþ yýldýr kimse bu kapýyý açmadý... sakin ol, sakin ol... «Bay Yow? Bay Yow?»
olmasý demektir. Þu halde önemli bir kanýtý yok etmeden kutularý yerlerinden
oynatabilirim.
«Evet. Polis çaðýrmamýz gerekir mi, yoksa siz yeterli misiniz, Memur Starling?»
Kutu sorunu bir bulmaca çözmekten farksýzdý. Starling feneri kolunun altýna
sýkýþtýrýp iþe giriþtiyse de, iki kere yere düþürünce sonunda arabanýn üstüne dayadý.
Kutularý alýp arkasýna yerleþtiriyor, küçük olanlardan bazýlarý ise zaman zaman kayýp
arabanýn altýna giriyordu.
Daracýk yerde kapýyý ancak bir karýþ açabilmiþti. Kapý kutulara çarpýnca her yandan
farelerin ayak sesleri duyuldu. Arabadan çürümüþlük kokusuyla kimyasal bir madde
kokusu yayýldý. Bu, Starlingin belleðin de adlandýramadýðý bir aný uyandýrmýþtý.
Ýçeri eðilerek sürücünün arkasýndaki camý çekti, fenerini arka tarafa tuttu. Iþýk ilk
olarak kol düðmeli beyaz bir gömleðe çarptý, oradan aþaðý kayýp pantolonun açýk
önüne, sonra yukarý doðru papyon kravata ve boyuna kaydý. Gömleðin boynunda bir
mankenin beyaz boyun parçasý vardý. Baþýn olmasý gereken yerde bir papaðan kafesini
örtecek büyüklükte kara bir baþlýk vardý. Baþlýk arka tarafa yerleþtirilmiþ bir kontrplak
parçasýnýn üzerine oturtulmuþtu.
Starling ön koltuktan birkaç poz fotoðraf çekti. Sonra dýþarý çýkýp doðruldu. Yüzü
örümcek aðlarýyla kaplý olarak bir an durup ne yapmasý gerektiðini düþündü.
Yapmayacaðý tek þey pantolonunun önü açýk bir mankeni göstermek için Baltimore
bürosunun özel ajanýný çaðýrmaktý.
Starling arka koltuða geçip baþlýðý çýkarmaya karar verince daha fazla düþünmedi.
Sürücü bölmesinden uzanýp arka kapýyý içerden açtý. Sonra dýþarý çýkýp kutularýn
yerlerini deðiþtirdi. Kapýyý açtýðýnda arabanýn içinden gelen koku daha da artmýþtý.
Uzanýp albümü kenarýndan tutup arabanýn üstüne yaydýðý bir kanýt torbasýnýn içine
yerleþtirdi. Sonra yeni bir torbayý yaydý koltuðun üzerine.
Ýçeri girdiði anda arabanýn yaylarý gacýrdadý, koltuða oturunca da manken hafifçe
sallandý. Eldivenli sað eli bacaðýndan kayýp koltuða düþtü. Eldivenin içindeki el sertti.
Starling eldiveni yavaþça sýyýrdý. Bilek sentetik bir maddeden yapýlmýþtý.
Pantolondaki kabarýklýk kendisine bir an lisedeki bazý olaylarý hatýrlattý.
Starling okþarcasýna hafif bir hareketle baþlýða dokundu. Kumaþ altýndaki sert ve düz
bir þeyin üzerinde kaydý. Üstündeki toparlaðý hissedince onun ne olduðunu anlamýþtý.
Bu büyük bir laboratuar kavanozuydu ve içinde ne bulacaðýný biliyordu. Korkarak ama
hiç de kuþku duymadan baþlýðý çýkardý.
Kavanozun içindeki baþ çenenin hemen altýndan kesilmiþti. Baþý koruyan alkol
kendisine bakan gözleri çoktan eritmiþti. Açýk aðýzdan dili hafifçe fýrlamýþtý. Alkol
yýllar boyunca buharlaþtýðý için baþ þimdi kavanozun altýna dayanmýþtý ve üst kýsmý
sývýnýn dýþýnda olduðundan çürümüþtü. Altýndaki gövdeyle bir açý oluþturarak yan
yatmýþ bir halde Starlinge bakýyordu. Iþýk altýnda bile ölüydü.
Burasý özellikle seçilmiþ ve yaratýlmýþ bir çevreydi, 301 no.lu anayoldaki trafikten bin
ýþýk yýlý kadar uzak bir çevre.
Arabanýn kristal vazolarý içinde solmuþ çiçekler vardý. Masasý açýlmýþ, üzerine bir
örtü serilmiþti. Masanýn üstünde bir içki sürahisi parýldýyorduyordu tozlar arasýnda.
Sürahiyle yanýndaki mum arasýnda bir örümcek aðýný örtmüþtü.
Starling burada þimdi yanýndaki kiþiyle Lecterin yada bir baþkasýnýn oturduðunu,
ona Sevgililer Günü albümünü gösterdiðini hayal etti. Baþka neler olabilirdi? Starling
mankeni fazla kýpýrdatmadan üstünde bir kimlik aradý. Ama hiçbir þey bulamadý.
Ceketin cebinde pantolonun paçalarýný düzeltmekten artakalan kumaþ parçalarý vardý.
Mankene giydirilen smokin, ceket ve pantolonu herhalde yeniydi.
Pantolondaki kabarýklýðý yokladý sonra. Lise için bile çok sert, diye düþündü.
Pantolonun önünü açýp feneri içeri tutunca cilalý bir tahta parçasý aydýnlandý. Esaslý bir
kabarýklýktý doðrusu.Sapýk mýyým acaba , diye düþündü sonra.
Kavanozu dikkatle çevirerek baþta yara izi aradý. Ama görünürde hiçbir þey yoktu.
Camýn üstünde bir, laboratuar malzemesi þirketinin adý yazýlýydý.
Yeniden yüze bakarken kendisine ömrünün sonuna kadar yetecek bir þey öðrendiðini
düþündü. Cama deðdiði yerde deðiþen. bu renge bir amaçla bakmak rüyalarýnda
Miggsin dilini yuttuðunu görmek kadar kötü bir þey deðildi. Eðer yapacak olumlu bir
þeyi varsa herhangi bir þeye bakabileceðini hissediyordu. Starling gençti.
***
Haber ekibi elemanlarý farlarýn ýþýðýnda garajýn kapýsýnda sadece yaðmurdan saçlarý
yapýþmýþ Clarice Starlingi gördüler.
Jonetta Johnson acemi birini hemen seçerdi. Kamera ekibi ardýn da olduðu halde
arabadan inip Starlinge yaklaþtý. Parlak ýþýklar yandý.
Bay Yow Buick arabasýnýn içine öylesine gömülmüþtü ki, camdan yalnýzca þapkasý
görünüyordu.
«Durun,» dedi Starling. «Sizinle konuþuyorum. Durun. Lütfen geri çekilin. Þaka
etmiyorum.» Bir üniformasý, hatta bir armasý olsaydý.
«Peki Harry,» dedi televizyon muhabiri. «Bir memura her bakýmdan yardýmcý
olmalýyýz. Doðrusunu isterseniz bu ekip gayet masraflýdýr ve yetkililer gelene kadar
onlarý burada tutup tutmamam gerektiðini bilmem gerek. Hiç olmazsa içerde bir ceset
olup olmadýðýný söyleyebilir misiniz? Kamera çalýþmýyor. Bunu söylerseniz bekleriz.
Ýstemediðiniz bir þeyi yapmamaya söz veriyorum. Ha?»
Harry denen adam, «WEYE mobile ünitesi kapýdan giriyor, Joney,» dedi.
«Bakalým bulabilecek miyim? Hah, iþte burada. Ýki yýl önce burasýnýn bazý mallarý
depo ettiði konusunda bir skandal vardý...» Jonetta Johnson, Starlingin omzu üzerinden
ileri bakýyordu.
Starling dönüp bakýnca kameramanýn yere sýrtüstü yatmýþ, kapýnýn altýndan girmeye
çalýþtýðýný gördü. Yardýmcýsý da çömelmiþ, kamerayý vermeye hazýrlanýyordu.
Hemen kapýnýn yanýndaki krikoya koþup kolu pompaladý. Kepenk gacýrdayarak beþ
santim indi. Bir daha pompaladý. Kepenk þimdi adamýn göðsüne dayanmýþtý. Adam
yine de çýkmayýnca Starling krikonun kolunu çýkardý. Þimdi baþka ýþýklar da
yanmýþtý. Starling kriko koluyla kepenge vurdu.
«Beni dinleyin diyorum size,» dedi. «Çýk oradan dýþarý. Hemen. Adalete engel olduðun
için tutuklanmak üzeresin.»
«Çek elini, ahbap!» Starling elinde kriko kolu olduðu halde adama döndü. Demiri
kaldýrmamýþtý. Kaldýrmadýðý da iyi oldu, çünkü televizyon da zaten yeteri kadar
berbat görünüyordu.
9. BÖLÜM
Yarý karanlýkta koðuþun kokularý çok daha yoðun gibiydi. Koridor da sesi kapalý bir
televizyon ekranýnýn ýþýðý Starlingin gölgesini Dr. Lecter in kafesinin
parmaklýklarýna düþürüyordu.
«Dr. Lecter?»
Starling kendi solumasýný duyuyordu, ama Miggsin boþ hücresin de hiçbir soluk sesi
yoktu. Miggsin hücresi boþluðunu belli ediyordu adeta. Onun sessizliðini bir hava
Starling beþ dakika geçince, «Oraya girmek çok garip bir duyguydu,» dedi. «Bunu bir
gün sizinle konuþmak isterim.»
«Teþekkür ederim.»
«Biliyorum. »
«Dr. Lecter, bu iþi siz baþlattýnýz. Þimdi lütfen bana Packarddaki adamdan söz edin.»
«Bütün bir insan mý buldun? Garip doðrusu. Ben sadece bir baþ görmüþtüm. Gerisi
nereden geldi dersin, ha?»
«Sadece bir ilk araþtýrma yaptýlar. Beyaz bir erkek, yirmi beþ otuz yaþlarýnda, hem
Avrupada hem Amerikada diþ tedavisi yaptýrmýþ
Kim o?»
«Raspailin aþýðý.»
«Sana zaman kazandýrayým öyleyse. Onu ben öldürmedim. Raspail öldürdü. Raspail
denizcilerden hoþlanýrdý. Bu da Klaus bilrnemne adýn da bir Ýskandinavyalýydý.
Raspail onun soyadýný söylememiþti bana.»
Dr. Lecterin sesi daha alçaktan geliyordu þimdi. Belki de yere yattý, diye düþündü
Starling.
«Klaus, San Diegoda bir Ýsveç gemisinden indi. Raspail de orada ki konservatuarda
yazlýk kurslar veriyordu. Delikanlýyý görünce aklýný kaybetti. ýsveçli de iyi bir fýrsatý
kaçýrmayarak gemisini terk etti. Bir karavan alýp ormanlarda çýrýlçýplak dolaþtýlar.
Raspail genci kendisine ihanet ettiði için boðduðunu söyledi.>
«Elbette, tedavi seanslarýnda. Ama yalan söylediðini sanýyorum. Raspail hep gerçekten
süsleyip püsleyip anlatmaya bayýlýrdý. Tehlikeli ve romantik görünmek isterdi. Ýsveçli
herhalde erotik bir durumda soluksuz kalýp boðularak ölmüþtü. Raspail onu
öldüremeyecek kadar zayýf ve çelimsizdi. Klausun baþýnýn çenesinin hemen altýndan
kesilmiþ olduðuna dikkat ettin mi? Herhalde asýlmanýn oluþturduðu izi yok etmek
içindi.»
«Anlýyorum.»
«Raspailin mutluluk rüyasý altüst olmuþtu. Klausun baþýný bir tor baya koyup
Doðuya döndü yine.»
«Daðlarda gömdü.»
«Elbette, tedavi seanslarý sýrasýnda bana her þeyi söyleyebileceði ne inanýyordu. Sýk
sýk Klausun yanýna gider, ona Sevgililer Günü kartlarýný gösterirdi.»
«Dr. Lecter demeye devam edersin, senin yaþýnda ve durumunda biri için uygun olan da
budur galiba.»
«Öyle.»
«Korku duydum.»
«Neden?»
«Fareler ve böceklerden. »
«Cesaretlenmek istediðin zaman kullandýðýn bir þey var mýdýr?» di ye sordu Dr.
Lecter.
«Bu iþe yarayan bir þey bilmiyorum; sadece bir þeyi istemem dýþýn da.»
«Pek o sýrada aklýna bir þeyler yada gözlerinin önüne bir sahne geldiði olur mu?»
«Peki; eski komþum Miggsin haberini aldýðýnda neler hissettin? Bana o konuda bir
þey sormuyorsun.»
«Hayýr.»
«Üzüldün mü peki?»
Dr. Lecter kýs kýs güldü. «Memur Starling, bana Miggsi intihar etmeye ikna ettiðimi
mi soruyorsunuz yoksa? Aptallaþma. Ama o lanet dilini yutmasýnda hoþ bir benzerlik
var, öyle deðil mi?»
«Hayýr.»
«Yalan söylüyorsun, Memur Starling. Bana söylediðin ilk yalan bu.Acý bir an derdi
Truman.»
«Bilemiyorum.»
«Bilmem.»
«Bu da yalan herhalde, Onun senden hoþlanmasýný ister miydin? Söyle, onu memnun
etmek için içinde bir þeylerin kýpýrdadýðýný hissediyor musun? Bu duygu seni rahatsýz
ediyor mu, ha? Onu memnun etme güdünü kuþkuyla mý karþýbyorsun? »
«Herkes deðil. Jack Crawfordun sana karþý cinsel istek duyduðuna inanýyor musun?
Þu anda çok sýkýntýlý olmalý. Seninle seviþtiðini, yattýðýný hayal eder mi sence?»
«Bu hiç merak etmediðim bir þey Dr Lecter ve yine bu, ancak Miggsin sorabileceði
bir þey.»
«Öyle mi?»
«Hayýr. Crawfordun bana vereceði bir þeyi istiyorum ve bunu karþýlýklý alýþveriþ
biçiminde yapmak istiyorum. Ama beni görmeye gelmiyor. Buffalo Bill iþinde benden
yardým istemiyor, hem de bunun daha pek çok genç kadýnýn ölümü demek olduðunu
bildiði halde.»
«Ben çok basit bir þey istiyorum ve o da bunu elde edebilir.» Lecter hücresinin ýþýk
ayarlama düðmesini yavaþ yavaþ çevirince oda biraz aydýnlandý. Kitaplarý, resimleri,
tuvalet kapaðý gitmiþti. Chilton, Miggs olayýnda onu cezalandýrmak için hücreyi
tamtakýr etmiþti.
«Tam Sekiz yýldýr bu odadayým, Clarice. Ve Sað olduðum sürece beni buradan asla
çýkarmayacaklarýný biliyorum. Ben manzara istiyorum. Bir aðaç, hatta su görebileceðim
bir pencere istiyorum.»
«Chilton televizyonu dýþarý koyup dini bir kanala ayarladý. Sen çýkar çýkmaz hademe
sesini açacak. Avukatým buna engel olamýyor. Mahkeme de bu arada bana iyi bir gözle
bakmýyor zaten. Ben federal bir kurumda olmak istiyorum, kitaplarýmý geri istiyorum ve
manzarasý olan bir pencere istiyorum. Bunun karþýlýðýný ödemeye hazýrým. Crawford
bunu baþarabilir. Sor kendisine.»
«Efendim?»
10. BÖLÜM
Clarice Starling FBI kumarhanesinde bir zar masasýna yaslanarak kumarda karapara
aklama konusunda verilen dersi dinlemeye çalýþtý. Baltimore polisinin ifadesini
almasýndan ve cinayetin federal bir suç olmadýðýný hatýrlatarak kendisini baþlarýndan
savmalarýndan bu yana otuz altý saat geçmiþti.
Þimdi içinde bulunduðu kumarhane küçük bir yerdi. FBÝ buna bir treyler kamyonunda
seyyar olarak çalýþýrken el koymuþ ve eðitim amacýyla okula getirmiþti. Daracýk oda
çeþitli bölgelerden gelen polislerle týklým týklým doluydu.
Starling sýnýf arkadaþlarý Akademi binasýnýn baþka bir sýnýfýnda « Seks Cinayeti
Yatak Odasý » nýn halýsýnda kýl ve saç telleri arýyorlar, «Herhangi Bir Banka»da
parmak izi bulmaya çalýþýyorlardý. Starling adli týp eðitimi görürken bu araþtýrmalarý o
kadar çok yapmýþtý ki, þimdi bu konferansa katýlmasý istenmiþti.
Sýnýfýndan ayrý tutulmasýnýn bir baþka nedeni olup olmadýðýný da düþünüyordu bir
yandan. Belki de kovulmadan önce insaný böyle ayýrýrlardý..
Starling dirseklerini zar masasýnýn kenarýna dayayýp aklýný kumar yoluyla aklanan
paralara vermeye çalýþtý. Ancak hep FBIýn, ajanlarýný televizyon ekranlarýnda
görmekten ne kadar nefret ettiðini düþünmekten de alamýyordu kendini.
Dr. Hannibal Lecter basýn ve televizyon için her zaman manþet olan bir isimdi ve
Baltimore polisi de Starlingin adýný açýklamaktan çekinmiþ deðildi. Starling kendisini
Pazar gecesi haberlerinde defalarca görmüþtü. Baltimorelu Starling kriko kolunu
kapýya vururken kameraman da kepengin altýndan içeri girmeye çalýþýyordu. Federal
Ajan Starling krikoyu kaldýrmýþ kameraman yardýmcýsýnýn üstüne yürüyordu.
Rakip bir televizyon istasyonu ise, WPIKnýn, Starling kapýya vurduðu sýrada
kameramanýn gözüne toz ve pas zerrecikleri kaçtýðý için FBInýn Startingine ve
FBIa tazminat davasý açacaðýný bildirmiþti.
FBI kamuya bir açýklamada bulunmamýþsa da, Starling içerde pek çok yorum
yapýldýðýndan emindi.
Starling þimdi artýk hiçbir þeye þaþamadýðý garip bir durumdaydý. Bir gün bir gecedir
bir dalgýcýn o kulaklarý çýnlatan sessizliði içindeydi. Eðer bir fýrsatýný bulabilirse
kendini savunacaktý.
Eðitmen konuþurken rulet tekerleðini çeviriyor ama küçük topu içi ne atmýyordu.
Starling ona bakarken topu hiç elinden düþürmediðini düþündü. Þimdi de bir þey
söylüyordu: «Clarice Starling.» Neden diyordu bunu?0 benim.
Eðitmen çenesiyle kapýyý gösterdi. Tamamdý iþte. Baþýný çevirip bakarken kaderi
altýndan akýp gidiyordu sanki. Ama kapýnýn önünde dur muþ ona el eden kiþi silah
eðitmeni Brighamdý. Göz göze geldiklerinde adam ona gelmesini iþaret etti.
Koridora çýkýnca adam, «Haydi bakalým iþe, Starling,» dedi. «Eþyalarýn nerede?»
«C Bölümünde, odamda.»
Brighamýn elinde malzeme odasýnýn büyük parmak izi takýmý -oyuncak olaný deðil,
gerçeði- ve küçük bir çanta vardý.
«Bugün Jack Crawfordla gidiyorsun. Yanýna bir gecelik eþya al. Geri dönebilirsiniz,
ama sen yine de al.»
«Nereye gidiyoruz?»
«Batý Virginiada bazý ördek avcýlarý Elk Nehrinde bir ceset bulmuþlar. Buffalo Bill
tipi bir durum. Jack beklemeyip kendi görmek istedi.» Brigham kapýnýn önünde durdu.
«Kendisine parmak izi almakta usta olan bir yardýmcý istedi. Laboratuarda çok
baþarýlýydýn sen. Bu iþi yapabillrsin, deðil mi?»
Starling, Brighamýn açtýðý parmak izi takýmýný gözden geçirdi. Ýnce iðneler ve
«Derhal.»
Adam küçük çantayý eline verip de aðýrlýðýný hissedince kendisini almaya neden onun
gelmiþ olduðunu anladý.
«Yok.»
«Her þeyin tamam olmalý. Çantada eðitimde kullandýðný þeyler var. Tabanca benimdir.
Eðitimdekinin eþi. Bu gece fýrsat bulunca odanda kurþun koymadan birkaç kere
ateþlemeyi dene. On dakika sonra fotoðraf makinesini alýp arabayla kapý önünde
olacaðým. Bak Blue Canoeda tuvalet falan yoktur, sana fýrsat varken þimdi gidip
ihtiyaçlarýný görmeyi öneririm. Haydi, hoþçakal, Starling.»
Starling bir þey soracak oldu ama adam dönüp yürümeye baþlamýþtý bile.
Eðer Crawford gidiyorsa Buffalo Bill olmalýydý. Blue Canoe da neyin nesiydi acaba?
Ama insan toplanýrken ancak toplanmayý düþünebilirdi. Starling iþini bir çabuklukla
bitirdi.
«Acaba... »
«Tamam,» diye Brigham sözünü kesti arabaya binerken. «Tabancanýn kabzasý ceketinin
altýna biraz belirgin ama ancak böyle bir þeyi arayanlar için. Þimdilik iyisin.» Starling
küt burunlu tabancanýn kýlýfýný kaburgalarýnýn üstüne yerleþtirmiþti, yedek þarjörü ise
öteki tarafta kemerine geçirilmiþti.
«Atýþ alanýnýn iyi bir yaný da politika diye bir þeyin olmamasýdýr, Starling,» dedi
Brigham bir süre sonra.
«Öyle mi?»
«Kaygýlandýrmalý mýydý?»
«Tamam.»
«Jack seni bugün yanýnda götürmekle sana güvendiðini açýkça gösteriyor. Bilmem
anlatabildim mi?»
«Evet»
«Crawford dürüst bir insandýr. Olay yerini güvenceye alman gerek tiðini açýkça söyledi.
Seni oraya çýplak gönderdiðini, yani gözle görünen bir yetkin olmadan gönderdiðini de
söyledi. Baltimore polisinin olay yerine gelmeleri de uzun sürdü, bunu da belirtti.
Crawfordun bu gün yardýma ihtiyacý var; Jimmy Priceýn burada laboratuardan
birini bulmasý için bir saat beklemesi gerekecekti. Kýsacasý iþlerin rast gidiyor, Starling.
Kýyýya vurmuþ bir ceset pek hoþ bir þey deðildir. Ama bu senin için bir ceza da
deðildir; ancak dýþardan biri bunu böyle görmek isteyebilir. Crawford çok kurnaz bir
insandýr, ama herhangi bir açýklama yapmaktan hoþlanmaz, o yüzden anlatýyorum
bunlarý sana... Crawford ile çalýþýyorsan, bunun ne demek olduðunu bilmelisin. Bunu
biliyor musun, Starling? »
«Aslýnda bilmiyorum.»
«Onun kafasýnda Buffalo Billden baþka þeyler de var. Karýsý Bella hasta... ölüm
halinde hatta Ona evde bakýyor. Buffalo Bill iþi olma saydý izin alacaktý.»
«Bunu bilmiyordum.»
«Konuþulan bir konu deðildir bu. Ona üzüldüðünü falan söylemeye kalkýþma, bunun bir
yararý olmaz... Çok mutluydular.»
«Olur.»
«Bak, benim size öðrettiklerimi belki de hiç kullanmak zorunda kalmayacaksýnýz. Öyle
olacaðýný umarým. Ama sen bu iþe yatkýnsýn, Starling. Ateþ etmek zorunda kaldýðýn
takdirde ateþ edeceksin. Egzersizlerini asla ihmal etme.»
«Tamam.»
«Peki.»
«Olur.»
Pistte eski bir iki motorlu Beechcraft uçaðý duruyordu. Dönen pervanelerden biri
kenardaki otlarý dalgalandýrmaktaydý.
«Evet.»
«Öyledir. Narkotik Büro bunu uzun zaman önce Floridada yakalamýþtý. Ama
saðlamdýr. Umarým Gramm ile Rudman bunu kullandýðýmýzý duymazlar, otobüsle
gitmemiz gerekiyordu çünkü.» Brigham arabayý kenarda durdurup arka koltuktan
Starlingin çantasýný aldý. Çantayý verirken kýzýn elini de sýktý.
Birden, «Tanrý senden razý olsun, Starling,» dedi. Yaþlý deniz piyadesi aðzýna hiç de
yakýþmamýþtý bu sözcükler. Bunu neden söylediðini bilemedi, yüzü kýzardý.
Üzerinde sadece gömleði ve gözünde güneþ gözlüðü olan Crawford pilotun yanýndaki
koltukta oturuyordu. Pilotun kapýyý kapattýðýný duyunca Starlinge döndü.
Kýz onun kara gözlüðünün ardýnda gözlerini göremiyordu, birden adamý hiç
tanýmýyormuþ gibi oldu.
Adamýn arkasýndaki koltuðun üzerinde BUFFALO BILL yazan kalýn bir dosya vardý.
Blue Canoe hareket ederken Starling de dosyayý aldý.
11. BÖLÜM
Bill bilindiði kadarýyla beþ kiþiyi öldürmüþtü. Son on ay içinde en az beþ kere bir
kadýn kaçýrmýþ, öldürmüþ ve derisini yüzmüþtü. (Starling hemen otopsi raporlarýna
baktý adamýn kadýnlar üzerinde baþka bir þey yapmadan onlarý öldürdüðünden emin
olmak için.)
Adam iþi bitince cesetleri nehre atýyordu. Her ceset bir baþka eyalette, bir baþka nehirde
bulunmuþtu. Buffalo Billin sürekli yer deðiþtiren biri olduðunu herkes biliyordu.
Katilin beyaz bir erkek olduðu kesindi: seri cinayet iþleyenler genellikle kurbanlarýný
kendi etnik gruplarýndan seçtikleri için beyaz olmalýydý kadýn bir seri katil de
zamanýmýzda hiç bilinmediðinden erkek olduðu tahmin edilmekteydi.
Bir gazeteci e.e. cummingsin «Buffalo Bill» adlý þiirinden çýkarmýþtý katilin
adýný:Sevdin mi mavi gözlü çocuðunu Bay Ölüm.
Billin kurbanlarýný kaçýrdýðý yerlerle cesetlerini attýðý yerler arasýnda bir baðlantý
yoktu.
Bill kurbanlarýný bir süre sað tutuyordu. Bu kurbanlar kaçýrýldýktan bir hafta, on gün
sonra öldürülmüþlerdi. Bu da, onlarý saklayacak bir yeri olduðu ve orada rahatça
çalýþabildiði anlamýna geliyordu. Demek ki, adam bir serseri deðildi. Bir yerlerde kendi
evine sahip bir insandý.
Kamuoyu en çok bundan. dehþete düþmüþtü, kurbanlarýný öldüreceðini bilerek bir hafta
sað olarak tutmasýna.
Kurbanlardan ikisi asýlarak, üçü tabancayla öldürülmüþtü. Ölümden önce tecavüz yada
iþkence saptanmamýþtý. Otopsi raporlarýnda cinsel organlarda belirli bir hasar
görülmediði belirtilmekteyse de, patologlar suda çürümüþ olan cesetlerde bu tür þeylerin
saptanmasýnýn olanaksýz olduðuna dikkat çekmiþlerdi.
Kapalý yerlerdeki cinayetlerde kurbanýn kötülükleri, onun kendi kur banlarý -dövülen
eþler, eziyet edilen çocuklar- insanýn çevresine toplanýp bunu hak ettiðini
fýsýldaþýrlardý; çoðunlukla da hak etmiþ olurlardý.
Ama bunu kimse hak etmiþ olamazdý. Burada nehir kýyýsýnda boþ yað tenekeleri ve
sandviç kutularý arasýnda yatan bu insanlarýn derileri bile yoktu. Hava soðuk olduðu
takdirde yüzlerinin büyük kýsmýna sahip olurlardý. Starling onlarýn diþlerinin böyle
acýdan ortaya çýkmadýðýný, bu görüntüyü yaratanýn balýklar ve kaplumbaðalar
olduðunu hatýrladý. Bill gövde derilerini yüzüyor, kol ve bacaklara pek bir þey
yapmýyordu.
Starling, Crawfordun ensesine baktý. Buffalo Billi durdurmak istiyorsa tam yerine
düþmüþ sayýlýrdý. Crawford daha önce üç dizi cinayet katilini yakalamýþtý. Ama kayýp
vermemiþ deðildi. Crawfordun yanýnda çalýþanlarýn en ustasý olan ve Akademide bir
efsaneye dönüþen Will Grahamýn þimdi Floridada yüzünün bakýlacak hali
kalmamýþ birayyaþ olduðu söyleniyordu.
Crawford belki de gözlerini ensesine diktiðini fark etmiþti. Pilotun yanýndan kalkýp
Starlingin yanýna geçti. Güneþ gözlüðünü çýkarýp da normal gözlüðünü takýnca
Starling onu yeniden tanýdýðýný hissetti.
Crawford kýzýn yüzünden rapora, sonra tekrar ona bakarken yüzünün ardýndan bir þey
geçip anýnda kaybolmuþ gibiydi. Crawfordunkinden daha canlý bir yüzde piþmanlýk
belirtisi gibi görünebilirdi.
Burasý çok sýcak, sana da öyle geliyor mu?» deyip pilota bir þeyler söyledi. Bobby bir
yerlere dokundu, içeri soðuk hava doldu. Kabinin içindeki nemin donarak oluþturduðu
birkaç kar tanesi uçuþarak kýzýn saçýna kondu.
Jack Crawfordun gözleri parlak bir kýþ günü gibiydi þimdi, yeniden avlanmaya
baþlamýþtý.
«Elk Nehri, 79 numaralý karayolunun altý mil öncesinde. Bu kez talihimiz vardý. Ceset
bir balýkçý aðýna takýlmýþ Suda pek uzun kalmadýðýný sanýyoruz. Ýlçe merkezi
Pottere getiriyorlar. Kaçýrýlmaya tanýk olanlarý bir an önce bulabilmek için hemen
kimlik tespiti istiyorum.» Crawford baþýný geri atýp camlarýnýn altýndan kýza baktý.
«Jimmy Price senin suda kalmýþ cesetler üstünde çalýþabileceðini söyledi.»
«Aslýnda tam bir ceset üstünde çalýþmýþ deðilim. Bay Pricea her gün gelen ellerin
parmak izlerini aldým. Bunlardan bir kýsmý sudan çýkarýlmýþtý.»
Jimmy Priceýn yanýnda çalýþanlar onu huysuz ama sevimli olarak tanýmlarlardý.
Washington laboratuarý parmak izi uzmanýydý; Starling bir süre onun yanýnda
çalýþmýþtý.
«Dinle þimdi. Bildiðimiz ilk kurbaný geçen Haziran ayýnda Missouride Lone Jack
dýþýnda Blackwater Nehrinde bulundu. Kýzýn kaybolduðu iki ay önce 15 Nisanda
Ohioda Belveredede bildirilmiþti. Bu konu da pek bir ilerleme kaydedemedik, kýzýn
kimliðini saptamak bile üç ayýmýzý aldý. Ondan sonrakini Nisanýn üçüncü haftasýnda
Chicagodan kaçýrdý. O da kaçýrýldýðýnýn onuncu gününde Indiana eyaletinde
Lafayettede, Wabash Nehrinde bulundu. Kaçýrýldýðýnýn onuncu günü olduðu için
onun hakkýnda bir þeyler öðrenebildik: Bundan sonra yine beyaz bir kadýn
Kentuckyde Louisvillein otuz sekiz mil güneyinde I-65 karayolunun yakýnýnda
Rolling Fork Nehrinde bulundu. Onun kimliðini saptamak mümkün olamadý. Onun
ardýndan Indianada Evansvilleden kaçýrýlan ve 70 numaralý eyaletler arasý yolun
hemen berisinde Embarras Nehrine atýlan kadýn geliyor.
«Peki cesetlerin nehre atýldýklarý yerden geriye doðru en yoðun trafikli yollarý izlersek
bir yerde birleþiyorlar mý?»
«Hayýr.»
«Peki ayný yolculukta hem cesedi nehre atýp... hem de baþka birini kaçýrdýðýný
düþünsek.. O zaman yolda durdurulma olasýlýðýna karþý önce cesedi atacaktýr, deðil
mi? Bu durumda birini kaçýrýrken yakalandýðý takdirde arabada bir de ceset
olmayacaktýr. Bunun için kaçýrýlma yerlerinden bir önceki ceset býrakýlma noktalarýna
birer çizgi çeksek... Ama bunu yapmýþ olmalýsýnýz.»
«Fikir güzel, ama ayný þeyi o da düþünmüþ. Bir yolculukta her iki iþi yapýyorsa o
zaman epey zigzaglý bir yol izliyor demektir. Bütün bil diklerimizi bilgisayara yükleyip
bir örnek elde etmeye çalýþtýk, ama sonuç çýkmadý. Hayýr, Starling, adam bütün
bunlarý hesaplamýþ olmalý.»
Crawford baþýný salladý. «Aþýrý tedbirli hem de. Anlamlý bir iliþkiyi nasýl
kurabileceðini buldu artýk ve bu iþi pek çok kere tekrarlamak istiyor. Ýntihar edeceðini
düþünüp umutlanmýyorum artýk.»
Crawford pilota termostan bir bardak su uzattý. Bir bardak da Starlinge verdi sonra.
«Bir iki nokta var, Starling. Senden birinci sýnýf bir iþ istiyorum, ama bundan da
fazlasýný istiyorum. Çok konuþmuyorsun sen, ben de öyle. Ama bana bir þey söylemek
için ille de yeni bir þeyin ortaya çýkmasýný bekleme. Aptalca soru diye bir þey yoktur.
Sen benim görmediðim þeyleri göreceksin ve ben bunlarýn ne olduðunu bilmek
istiyorum. Belki de bir yeteneðin vardýr bu iþlerde. Ýþte þimdi, aniden önümüze böyle
bir þeyin olup olmadýðýný anlamak fýrsatý geçti.»
Crawfordu ciddi bir yüzle dinlerken midesi altüst olan Starling onun kendisini bu
vakada kullanmaya ne zaman karar verdiðini, Starlingden yaratmasýný beklediði
fýrsata ne kadar büyük ihtiyacý olduðunu merak etti.
«Onu yeteri kadar düþünürsen, nerelerde bulunduðunu görürsen içinde ona karþý bir
duygu uyanýr,» diye devam etti Crawford. «Ýnanmak güç gelse bile, ondan sürekli
olarak nefret de etmezsin. Sonra, eðer talihin varsa, bildiðin bütün bu þeylerin arasýndan
bir þey senin dikkatini çekmeye çalýþýr. Böyle bir þey olduðunda bunu mutlaka bana
söyle, Starling.
«Bak sana ne diyeceðim... cinayet bir soruþturmanýn iþleri karýþtýrmasýndan önce bile
karmakarýþýk bir þeydir. Bir polis kalabalýðýnýn aklýný karýþtýrmasýna izin verme.
Gözlerinin hemen ardýnda yaþa. Kendini dinle. Cinayeti o anda çevrende olup
bitenlerden uzak tut. Bu herife bir benzerlik yada bir örnek yükleme sen. Açýk ol ve
býrak bunu sana o göstersin.
«Bir þey daha var... bunun gibi bir soruþturma hayvanat bahçesinden farksýzdýr. Pek
çok yetki alaný iþe karýþýr ve bunlarýn bir kýsmýnýn baþýnda baþarýsýz insanlar
vardýr. Bize karþý olmamalarý için onlarla iyi geçinmek zorundayýz. Biz þimdi Batý
Virginiada Pottere gidiyoruz. Karþýmýza nasýl insanlarýn çýkacaðýný
bilmiyorum.»
Pilot kulaklýklarýný çýkarýp omzu üzerinden seslendi. «Ýniþe geçtik, Jack. Orada mý
kalacaksýn?»
12. BÖLÜM
Batý Virginianýn Potter kasabasýnýn Potter caddesindeki Potter Cenaze Evi ayný
zamanda Rankin Ýlçesi morgu olarak hizmet verirdi. Adli týp doktoru da Dr. Akin
adýnda bir aile doktoruydu. Doktor bir ölümün kuþkulu olduðuna karar verirse, ceset
komþu ilçede bir patologun bulunduðu Claxton Saðlýk Merkezine gönderilirdi.
Morg olarak da kullanýlan evin ardýndaki park yerinde çýplak bir meþe aðacýnýn
altýnda iki genç ve bir de yaþlý þerif yardýmcýsý iki eyalet polisiyle beklemekteydiler.
Araba parka girerken Starling bu insanlara baktý ve bir anda tanýdý hepsini. Onlarýn
dolap yerine torbalarý olan evlerden geldiklerini ve bu elbise torbalarýnda neler
bulunduðunu çok iyi bilirdi. .Bu adamlarýn akrabalarý elbiselerini karavanlarýnýn
duvarlarýna astýklarý torbalarda saklarlardý. Yaþlý þerif yardýmcýsýnýn önünde
tulumbasý olan bir evde büyüdüðü ve okul otobüsüne yetiþmek için týpký babasýnýn
yaptýðý gibi ayakkabýlarýný baðcýklarýndan baðlayýp boynuna asarak dereyi
geçtiðinden emindi. Okula giderlerken taslarýný tekrar tekrar kullanýlmaktan yað
lekeleriyle kaplý kesek taþýdýklarýný ve yemeklerini yedikten sonra kesek katlayýp
blucinlerinin arka ceplerine soktuklarýný bilirdi.
Þerifin arabasýnýn arka kapýlarýnýn içten kollarý yoktu, sürücüyle Crawford inip
cenaze evine doðru yürürlerken Starling, yüzü kýpkýrmýzý kesilen sürücü dönüp de onu
çýkarana kadar camý yumruklamak zorun da kaldý.
Þerif yardýmcýlarý kendisini süzdüler. Biri «Bayan» dedi. Starling onlarý baþýyla
selamlayýp Crawfordun yanýna yürüdü.
Starling yeteri kadar uzaklaþýnca yeni evli olan gençlerden biri çenesini kaþýyarak,
«Kendi sandýðý kadar ahým þahým biri deðil,» dedi.
«Onun yerine þöyle buz gibi bir karpuzu yeðlerim,» dedi yaþlý olaný.
Cenaze evinin loþ arka holündeydiler þimdi; bir kenarda bir koka kola dolabý
çalýþýyordu, ayaklý bir dikiþ makinesi, üç tekerlekli bir bisiklet, bir rulo yapay çim,
direklerine sarýlý çizgili bir tente duvar dibindeydi. Duvarda orgu baþýnda Azize
Cecilianýn sepya bir resmi vardý. Kadýnýn örgüsaçlarý baþýnýn çevresinde
toplanmýþtý ve orgun tuþlarýndan havaya güller uçuþuyordu.
«Bize hemen haber vermenize çok teþekkür ederim, þerif,» dedi Crawtord.
Ama þerif yardýmcýsý o havalarda deðildi. «Size savcýlýktan biri telefon etmiþ
olmalý,» dedi. «Þerifin sizi aramadýðýný biliyorum. Þerif Perkins þu anda karýsýyla
birlikte Hawaiide bulunuyor. Bu sabah saat sekizde onunla telefonda konuþtum.
Hawaii saatiyle sabahýn üçünde yani. Beni daha sonra arayacaðýný ve en önemli þeyin
bunun bizim yöre kýzlarýn dan biri olup olmadýðýný saptamak olacaðýný söyledi. Bu
olay dýþardan birinin baþýmýza açtýðý bir iþ de olabilir. Her þeyden önce bunu
öðrenmemiz gerek: Eskiden de Alabamadan buraya ceset getirip attýklarý olmuþtu.»
«Þerif, bu tür bir seks cinayetinin, erkek erkeðe konuþursak, bazý cepheleri vardýr,
bilmem anlatabildim mi?» diyen Crawford baþýný hafifçe oynatarak Starlingi iþaret
etti. Ufaktefek adamý yandaki bir odaya sokup kapýyý kapattý sonra. Starling þerif
yardýmcýlarýnýn kýkýr kýkýr gülmeleri karþýsýnda gücendiðini belli etmemeye çalýþtý.
Diþlerini sýktý, bakýþlarýný Azize Ceciliaya çevirdi, yüzüne onunki gibi bir
gülümseme yerleþtirerek aralýk kapýdan içeriye kulak misafiri olmaya çalýþtý. Alçalýp
yük selen sesler ve sonra bir telefon konuþmasý duydu. Aradan beþ dakika geçmeden
adamlar hole dönmüþlerdi.
Baþyardýmcýnýn yüzü gergindi. «Oscar, ön tarafa git ve Dr. Akini bul,» dedi.
«Oradaki törene katýlmak zorunda olduðunu biliyorum ama tören baþlamadý daha. Ona
Claxtonun telefonda beklediðini söyle.»
Adli týp doktoru Akin gelip Claxtondaki patologla konuþtuktan sonra her þeye peki
dedi.
Böylece Clarice Starling çok iyi bildiði beyaz bir ahþap evin gül desenli duvar kaðýtlý
ceset ilaçlama odasýnda Buffalo Billin ilk izleriyle karþýlaþmýþ oldu.
Fermuarý çekilmiþ olan parlak yeþil ceset torbasý odanýn tek modern eþyasýydý. Torba
eski biçim porselen bir otopsi masasýnda yatýyordu.
Starling malzemesini duvarýn dibindeki büyük bir çifte evyenin kenarýna yayarken
Crawford da arabaya dönüp parmak izi aletlerini getirmeye gitti.
Oda gereðinden kalabalýktý. Þerif baþyardýmcýsý, diðer þerif yardýmcýlarý hep birden
içeri girmiþlerdi ve çýkmaya da niyetleri yok gibiydi. Doðru deðildi bu.
Doktor büyük ve tozlu vantilatörü çalýþtýrýnca duvar kaðýdý dalgalan maya baþladý.
Musluðun baþýnda duran Clarice Starlingin þimdi herhangi bir deniz piyadesinin
paraþütle atlamasý için gerekenden çok daha fazla cesarete ihtiyacý vardý. Gözlerinin
önüne gelen hayal kendisine yardýmcý ol duysa da, yüreðini de yaralamýþtý:
Musluðun baþýnda durmuþ babasýnýn kanlý þapkasýný yýkayan annesi. Bir yandan da,
«Her þey yoluna girecek, Clarice.» diyor. «Kardeþlerine ellerini yýkayýp sofraya
gelmelerini söyle. Önce konuþalým, sonra da yemeði hazýrlarýz»
Starling eþarbýný çýkarýp saçlarýný bir dað ebesi gibi örttü. Çantasýn dan bir çift
ameliyat eldiveni çýkardý. Pottere geldiðinden bu yana aðzýný ilk kez açtýðýnda sesi
Crawfordu bile kapý önüne çekmiþti.
«Beyler! Bir dakika. Lütfen. Þimdi iþimi yapmama izin verin.» Starling eldivenleri
giyerken ellerini kaldýrýp gösterdi. «Onunla epey iþimiz var. Onu siz buraya kadar
getirdiniz, ailesinin imkan bulsa size bunun için teþekkür edeceðini biliyorum. Þimdi
lütfen dýþarý çýkýn da iþimi yapmama izin verin.»
Odada sadece Starling, Crawford ve doktor kaldý sonra. Doktor Akin ile Starling
birbirlerine tanýdýk bakýþlarla baktýlar.
Crawford cebinden bir kase Vicks merhemi çýkarýp ikisine de uzattý. Starling onlarýn
ne yaptýklarýna baktý, doktorla Crawford merhemi burun deliklerinin kenarýna sürünce
o da ayný þeyi yaptý.
Güllü duvar kaðýtlarýna gözlerini kýrpýþtýrarak baktý, derin bir soluk alýp masadaki
cesede döndü.
«Ellerin kaðýt torbalara sokmalýydýlar,» dedi. «Ýþimiz bitince ben yaparým.» Sonra
cesedin fotoðraflarýný çekti.
Ceset bir altmýþ beþ boyunda geniþ kalçalý genç bir kadýna aitti. Su derisinin
yüzüldüðü yerleri beyazlatmýþtý, ancak su soðuktu ve cesedin birkaç günden fazla suda
kalmadýðý belliydi. Göðüslerin hemen altýn dan dizlere kadar düz bir kesik yapýlmýþ ve
deri oradan yüzülmüþtü.
Kadýnýn göðüsleri küçüktü ve aralarýnda ölüme neden olan yara görünüyordu: bir el
boyunda yýldýz biçimli bir delik.
«Doktor Lecter onun kafa derisini yüzmeye baþlayacaðýný söylemiþti,» dedi Starling.
«Yöreden biri deðil... Kulaklarý üç kere delinmiþ, fosforlu týrnak boyasý. Bence kentli.
Bacaklarýndaki kýllar iki üç haftalýk. Ve ne kadar yumuþak, görüyor musunuz?
Sanýrým bacaklarýna balmumu sürmüþ. Koltuk altlarý da öyle. Üst dudaðýndaki kýllarý
da sarýya boyamýþ. Kendine çok dikkat eden biri, ama bir süre bu dikkati
gösterememiþ.»
«Peki, ya yara?»
«Bilemiyorum,» dedi Starling. «Bir kurþunun çýkýþ yeri diyebilirim ama þu da bir
namlu izini andýrýyor.»
«Aferin, Starling. Göðüs kafesi üstünde bir giriþ yarasý bu. Patlama gazlarý kemiklerle
deri arasýnda gerileþir ve deliði yýldýz biçiminde büyütür.»
Evin diðer yanýndan törenin baþladýðýný bildiren bir org sesi yükseldi.
«Törenin bu kýsmýnda orada olmam gerek,» dedi Dr. Akin. «Aileler benden bunu
bekler. Lamar org çalmayý bitirir bitirmez size yardýma gelecek. Bay Crawford,
Claxtondaki patolog için kanýtlarý saklayacaðýnýza verdiðiniz söze güveniyorum.»
Doktor gidince Starling, «Sol elinin iki týrnaðý. kýrýlmýþ,» dedi. «Týrnak içlerinde de
toprak gibi sert maddeler var. Örnek alabilir miyiz?»
Genç kadýnýn avuç içlerinde týrnak izi olmadýðýný görmekten memnun olmuþlardý
ikisi de; kadýnýn iþkence edilmeden öldürüldüðünün bir kanýtýydý bu da.
«Önce diþlerini alalým, sonra Lamar çevirmemize yardým eder.» «Sadece fotoðraf mý,
yoksa kroki mi?» Starling diþ ünitesini parmak izi kamerasýnýn ucuna yerleþtirdi.
«Sadece resim,» dedi Crawford. «Röntgen olmadan kroki insaný yanlýþ yere
sürükleyebilir. Resimlerle kayýp kadýnlardan bir ikisini listeden silebiliriz.»
Lamar, Starlingin talimatýyla genç kadýnýn aðzýný açtý, dudaklarýný geri çekti,
Starling de Polaroid makineyi kadýnýn yüzüne dayayarak ön diþlerin fotoðrafýný çekti.
Ýlk resmin görüntüsünü bekledi, ýþýk ayarýný düzelttikten sonra bir daha çekti. Bu kez
iyi bir sonuç alabilmiþti.
Crawford resme baktý. Damaðýn hemen ardýnda silindir biçiminde bir gölge vardý.
Lamar, Crawforda yardým ederken, «Kimi zaman ceset sudan çýkarken aðzý yaprak
falan gibi þeylerle dolar,» dedi.
«Neymiþ?» diye sordu Crawford. «Bir böcek kozasý,» dedi Lamar. Doðru bilmiþti.
Starling kozayý bir kavanoza koydu.
Ceset yüzüstü yatarken parmak izi almak daha kolaydý. Starling kendini en kötü
olasýlýklara hazýrlamýþsa da o sýkýntýlý enjeksiyon yöntemlerine gerek kalmadan iþini
bitirdi.
Kadýnýn omuzlarýnda üçgen biçiminde iki parça deri de eksikti. Onlarýn da resmini
çekti.
«Ne?»
«Ýyi fikir, Lamar, benim yanýmda çalýþmaný isterdim. Kadýný nehirde bulanlarý
tanýyor musun?»
«Ne iþ yaparlar?»
«Mooseda kavga ederler, kendilerine iliþmeyen kimselerle alay ederler. Bütün gün
yaþlý insanlara bakmaktan bitkin halde bir kadeh içmeye gittiðimde, Lamar haydi otur da
bize Filipinli Bebeði çal derler. Arka arkaya çaldýrýr dururlar sonra o berbat
piyanoda. Jabbonun askerden bir emekli aylýðý vardýr. On beþ yýldýr bu masada
görmeyi bekliyorum onu.»
Crawford, «Olta iðnesi yaralarýnda serotonin testi gerekecek,» dedi. «Patoloða bir not
yazayým.»
«Ne dedin?» «Franklinler aðlarýna olta iðnelerini çok yakýn, takmýþlar. Yasalara
aykýrýdýr bu. Herhalde o yüzden bu sabah ortaya çýkmadýlar.»
«Öyle.»
«Aðlarýný çekiyor olmasalardý onu asla bulamazlardý. Herhalde ilk baþta korktular,
sonra da haber vermek zorunda kaldýlar. Sanýrým yasak avlandýklarý için korucuya da
haber vereceksiniz.»
«Balýklara telefon etmek için,» dedi Starling. «Telleri suya daldýrýp balýklarý elektrik
cereyanýyla sersemletirler. Balýklar su yüzüne çýkarlar, insana da sadece onlarý
toplamak kalýr.»
Ceset torbasýný kapatýrlarken Starling bir þey söylemek, bir jest yapmak isterdi. Ama
sonunda sadece baþýný sallayarak örnekleri çantasýna doldurmaya koyuldu.
«Ýçmek için deðil.,» dedi Lamar. «Þiþeyi ensene daya. Soðuk kendi ne gelmeni saðlar.
Ben öyle yaparým.»
Cinayetten bu kadar kýsa süre kurbaný bulmak büyük bir þanstý. Crawford kadýnýn
kimliðini bir an önce saptayýp evi civarýnda kaçýrýlma sýna bir tanýk bulmaya
çalýþmak istiyordu. Yöntemi herkese güçlük çýkarýyorsa da, epey hýzlý çalýþma
olanaðý da saðlýyordu.
Crawford yanýnda Litton Polisfax parmak izi göndericisi taþýrdý. Federal faks
makineleri gibi Polisfax da pek çok kentin emniyet müdürlüklerindeki araçlarla
uyumluydu. Starlingin aldýðý parmak izi kartý daha tam kurumamýþtý bile.
Silindir aðýr aðýr dönerken ölü kadýnýn parmak izleri de FBI telsiz santraline ve
doðunun belli baþlý emniyet müdürlüklerine gidiyordu. Chicago, Detroit, Atlanta yada
diðerlerinden biri parmak izini teþhis edebilirlerse birkaç dakika içinde geniþ bir tarama
baþlatýlacaktý.
13. BÖLÜM
«Beni laboratuarda býrak, Jeff,» dedi Crawford sürücüye. «Sonra Smithsonian Müzesine
gidip Memur Starlingi beklemeni istiyorum. Oradan Quanticoya gidecek. »
«Emredersiniz, efendim.»
Starling onun uçaktan telefon edip evine bir gece hemþiresi gelmesini saðladýðýný
duymuþtu.
FBI arabasý Blue Canoedan sonra huzur verici bir sessizlik içindeydi ve bu
atmosferde konuþmak çok daha kolay oluyordu.
«Senin aldýðýn parmak izlerini Teþhis Merkezine götürdüðüm zaman bir taným indeksi
de göndereceðim,» dedi Crawford. «Sen bana dosyaya koymak üzere bir taslak hazýrla.
Nasýl yapýlacaðýný biliyor musun?»
«Biliyorum.»
«Beyaz diþi, on sekiz yirmi yaþlarýnda, vurularak öldürülmüþ, gövdenin alt kýsmý ve
bacaklarda derisi yüzülmüþ...»
«Bu altýncý kurbaný ama kafa derisini yüzdüðü ilki. Omuzlarýndan deri alýnmýþlarýn,
göðsünden vurulmuþlarýn ve boðazýnda bir koza bulunanlarýn da ilki.»
«Haklýsýn. Dosyaya hazýrlayacaðýn raporda kozanýn gizli bilgi olduðunu belirt. Sahte
itiraflarý ayýklamak için onu kullanabiliriz.»
«Acaba bunu daha önce yaptý mý, diye düþünüyorum,» dedi Starling. «Yani kurbanýn
boðazýna bir böcek yada bir koza yerleþtirdi mi? Sudan çýkarýlan cesetlerde yapýlan
otopsilerde bunu görmemek güç deðildir. Adli týp doktoru kesin ölüm nedenini görür,
içersi sýcaktýr ve iþlerini çabuk bitirmek isterler
bunu araþtýrabilir miyiz?»
Ama bunun epey sýkýntýlý bir iþ olduðunu ve akrabalarla insanýn baþýnýn derde
girdiðini de söylemek isterim Bunu ille de istersen yaparým, ama önce Smýthsonianda
ne bulacaðýna bakalým da sonra karar veririz »
«Öyle.»
«Ama Dr Lecter, Buffalo Billin bunu yapacaðýný söyledi Nasýl bildi caba?»
«Bilmiyordu.»
«Söyledi ama.»
«Büyük bir sürpriz deðil bu, Starling Ben þaþýrmadým Mengel olayýna kadar pek
rastlanmamýþ demeliydim. O vakayý hatýrladýn mý? On an sonra onu kopya eden iki
katil çýkmýþtý. Gazeteler Buffalo Bill olayýný yazarken onun kafa derisini yüzmediðini
birkaç kez vurguladýlar. On an sonrasý da bir sürpriz deðil zaten Gazeteleri izlediði
kuþkusuz. Lecter bir tahminde bulunuyordu. Bununne zaman olacaðýný söylemediði için
asla yanýlmýþ olmayacaktý. Billi kafa derisi yüzmeden önce yakalasaydýk, o zaman
da bunu yapamadan yakaladýðýmýzý iddia edecekti.»
«Dr Lecter, Buffalo Bill in iki katlý bir evde oturduðunu da söyledi Bunu hiç
konuþmadýk sizinle. Acaba neden böyle bir þey söylemiþ olabilir?»
«Bu bir tahmin deðil. Büyük bir olasýlýkla haklýdýr, sana bunun nedenini de
söyleyebilirdi ama seni meraklandýrmak istemiþ olmalý. Onda gördüðüm tek zayýf nokta
bu, herkesten zeki görünmek zorunda. Yýllardýr ayni þeyi yapýyor zaten.»
«Güzel,» dedi Crawford. «Bir bildiri yazarken daima polisleri adlarýyla an. Adlarýný
duyduklarý zaman telefonda daha dostça davranýrlar. Ünlenmiþ olmalarý bir þey
bulduklarýnda bizi aramayý hatýrlamalarýný saðlar. Kadýnýn bacaðýndaki yanýklar sana
ne anlatýyor?»
«Ölümden sonraysa?»
«O zaman ya bir steyþýn arabasý yada kapalý bir kamyonu veya kamyoneti vardýr, uzun
bir araç yani.»
«Neden?»
Kimsenin J. Edgar Hoover Binasý diye adlandýrmadýðý yeni FBI binasýnýn önüne
varmýþlardý.
«Jeff, ben burada ineyim,» dedi Crawford. «Garaja girme. Sen arabada kal. Starling, sen
de gel bana göster bakayým.»
«Cesedi sýrtüstü uzatabileceði kadar büyük bir araçta taþýdý,» dedi Starling. «Ancak bu
durumda bacaðýnýn arkasý egzoz borusunun üstün de olabilirdi. Böyle bir arabanýn
bagajýnda ceset yan yatýrýlmýþ ve dizler...»
Starling onun kendisiyle özel konuþabilmek için arabadan inme mazeretini uydurduðunu
anladý.
«Elbette.»
«Bunu biliyorum.»
«O polisler sizin kim olduðunuzu biliyorlar,» diye devam etti kýz. «Nasýl
davranacaðýnýzý merakla izliyorlar» Omuzlarýný silkerek ellerini iki yana açtý.
Doðruydu bu.
Starling eþyalarýyla yüklü yürüyen orta yaþlý adamýn ardýndan baktý. Nehir kýyýsýnda
paçalarý çamurlanmýþtý, evine gidiyordu orada yaptýðý her neyse onu yapmak için.
14. BÖLÜM
Smithsonian Doðal Tarih Müzesi saatler önce kapandýðý halde Crawford önceden
telefon ettiði için bir bekçi Clarice Starlingi içeri almak Ýçin bekliyordu.
Kapalý müzenin ýþýklarý loþ, içersi sessizdi. Sadece giriþ kapýsý karþýsýndaki bir
Güney Denizi kabile reisinin dev heykeli tavandaki zayýf ýþýðýn yüzünü aydýnlatacaðý
kadar yüksekti.
Bekçi, «Bu kutularda binlerce insan vardýr,» dedi. «Tam kýrk bin örnek.»
Starling kapýdan girerken durakladý. Laboratuar masasý baþýnda iki adam satranç
oynuyorlardý. Biri siyah saçlý ve zayýf, diðeri kýzýl saçlý ve þiþman olan adamlarýn
ikisi de otuz yaþlarýndaydý. Starlingi gördülerse bile belli etmediler. Satranç
tahtasýnýn üstünde, taþlar arasýnda dolaþan iri bir böceðin de farkýnda deðil gibiydiler.
Þiþmaný vezirini oynattý ve böceði tutup çevirdi. Böcek öteki uca doðru gitmeye
baþladý.
«Elbette,» dedi þiþmaný baþýný kaldýrmadan. «Siz nasýl oynarsýnýz ki? Böceði iki tur
mu dolaþtýrýrsýnýz?»
«Numaranýzý baþka bir sefere seve seve sonuna kadar izlerim,» dedi Starling. «Ama bu
iþin acelesi var, onun için bir an önce harekete geçelim. Tamam, Pilch.»
Siyah saçlý olaný baþýný kaldýrýnca elinde çantasýyla kapýya dayanmýþ duran kýzý
gördü. Böceði bir kutu içindeki çürümüþ tahta parçalarý üstüne koyup üzerini de salata
yapraðýyla örttü.
«Adým Noble Pilcher,» dedi. «Bu da Albert Roden. Teþhis edilmesini istediðiniz bir
böcek mi var? Size yardým etmek bizim için zevktir.» Pilcher in uzun ve dostça bir
yüzü vardý, ancak kara gözleri birbirine çok yakýndý ve biri hafifçe þehlaydý. Elini
uzatmadý.
«Siz de..»
«Clarice Starlýng.»
«Þþþt,» dedi Pilcher. «Bunu nerede bulduðunuzu söyleyin bize? Bir dala yada yapraða
yapýþýk mýydý, yoksa toprakta mý buldunuz?»
«Müdür bize burada kalýp FBIýn getireceði bir böceði teþhis etmemizi söyledi, hepsi
bu.»
«Gümrük için de, Tarým Bakanlýðý için de sýk sýk bunu yaparýz,» diye açýkladý
Pilcher.
«Size bir cinayet davasý hakkýnda bazý þeyler anlatmam gerekiyor. Eðer cinayet
aydýnlanana kadar bunu kimseye söylemezseniz anlatmama izin var. Çok önemlidir.
Birtakým insanlarýn hayatý bunlarýn duyulmamasýna baðlýdýr. Dr. Roden, bana bu
sýrrý saklayacaðýnýza söz verir misiniz?»
«Sözünüzün eriyseniz, hayýr. Örneðin sizde kalmasýný isterseniz onu aldýðýnýza dair
bir kaðýt imzalarsýnýz, hepsi o kadar.»
«Söylemem.»
«Pilch de henüz doktor deðil,» dedi Roden. «Ýkimiz de ayný eðitim düzeyindeyiz; ama
gördünüz mü, nasýl da kendisine doktor demenize ses çýkarmadý.» Roden bu haklý
görüþünü desteklemek istercesine parmaðýný çenesine götürdü. «Bize her þeyi anlatýn.
Sizin için önemsiz görünen bir þey bir uzman için çok önemli bir bilgi olabilir.»
«Bu böcek bir cinayet kurbanýnýn gýrtlaðýnda bulundu. Oraya nasýl girdiðini
bilmiyorum. Kadýnýn cesedi Batý Virginiada Elk Nehrindeydi ve öldürüleli sadece bir
iki gün olmuþtu.»
«Hayýr, ama Elk Nehrinden söz etmiþlerdi. Oradan geldiðiniz için mi bu kadar geç
kaldýnýz?»
«Su?»
«Hayýr.»
«Bir kola?»
«Þu anda biz bu böceðe bakarken bir yerde bir kadýný daha tutu yor olabilir mi sizce?»
diye sordu Roden. Gözleri iri iri, aðzý açýktý. Starling adamýn aðzýnýn içini görüyordu.
«Bir kere bu normal olarak açýk havada bir ceset içine girecek bir þey deðil, bir rastlantý
dýþýnda suda da olamaz,» dedi Pilcher. «Böcekler konusunda ne bildiðinizi ve ne
Pilcher böceði bir mikroskobun altýna yerleþtirdi, Roden de küçük bir elkitabýnýn
sayfalarýný çevirmeye baþladý. Biri böceðin gördüðü uzuvlarýný sayýyor, diðeri kitapta
bunlarýn hangi böceklere. ait olabileceðini okuyordu. Pilcher sonunda, «Bence bir
Lepidoptera,» dedi.
«Kanatlar ýslanmýþsa saptamak güç olacak,» dedi Roden. «Ben gidip bir referanslara
bakayým. Sanýrým ben yokken senin benim hakkým da konuþmaný pek önleyemem.»
«Herhalde,» dedi Pilcher. Arkadaþý odadan çýkar çýkmaz da kýza, «Roden esaslýdýr,»
dedi.
«Lepidoptera büyük bir ailedir. Yaklaþýk otuz bin kelebek ve yüz otuz bin güve. Onu
krizalitten çýkarmam gerekecek, eðer bu sýnýrý biraz daha daraltmak istiyorsak tabii.»
Pilcher kozayý çatlak yerinden ikiye ayýrýp böceði çýkardý. Gövdeye sarýlý kanatlar
ýslanmýþtý. Bunlarý iki yana açmak tortop edilmiþ ýslak bir kaðýt parçasýyla
uðraþmaktan farksýzdý.
«Gidip bakalým.»
Ýki adam örneði de alýp asansörle bir kat aþaðý, büyük açýk yeþil kutularla dolu salona
indiler. Smithsonianýn böceklerini daha rahat depolamak için salon iki kat halinde
düzenlenmiþti. Pilcher not defterine baktýktan sonra duvarýn dizili kutu sýralarýndan biri
önünde durdu.
Aðýr madeni kutuyu çýkarýp yere indirirken, «Bunlarla çalýþýrken çok dikkatli olmak
gerek,» dedi. «Ayaðýna düþürdün mü, bir daha haftalarca zýplarsýn.»
Starling tepside mikroskopik yumurtalar, alkolle dolu bir tüp içinde bir týrtýl,
kendisininkine çok benzeyen bir koza ve kanat açýklýðý neredeyse on beþ santim olan,
tüylü gövdeli ve ince antenli büyük bir kahverengi kelebek gördü.
«Ama her zaman her yerde bulunmazlar.» Pilcher çenesini kaþýdý. «Roden, bunlarda
çifte üreme görülür mü?»
«Ne zaman?»
«Mayýs ve Aðustos.»
«Senin getirdiðin örnek bizimkinden daha geliþmiþ ve taze,» dedi Pilcher. «Dýþarý
çýkmak için kozasýný çatlatmýþ. Batý Hint Adalarýnda veya Hawaiide bunu kabul
edebilirim, ama burada kýþ var þimdi. Burada kozadan çýkmak için daha üç ay
beklemesi gerekirdi. Bir rastlantý eseri bir serada bulunmamýþsa yada biri özel olarak
yetiþtirmiyorsa...»
«O da ne demek?»
«Sýcak yerde bir kafeste, týrtýllarýn kozalarýnýn içine girmesine kadar yiyecek akasya
yapraklarý bulundurarak... Güç bir þey deðildir bu.»
«Peki, bu popüler bir uðraþ mýdýr? Meslekten olanlar dýþýnda bunu yapan çok kiþi var
mýdýr?»
«Hayýr, kusursuz bir örnek elde etmeyi ancak böcek uzmanlarý yada birkaç
koleksiyoncu isteyebilir. Ýpek sanayi de var, onlar da ipekböceði yetiþtirirler ama bu türü
deðil.»
«Böcek bilginlerinin dergileri, mesleki yayýnlarý, araç gereç satanlarý vardýr,» dedi
Starling.
«Ben size bir takým hazýrlarým,» dedi Roden. «Burada bir iki kiþi küçük dergilere özel
olarak abonedirler. Bunlarý kilit altýnda saklarlar ve para karþýlýðýnda baktýrýrlar.
Onlarý da sabaha hazýr ederim.»
Ardelia Mapp, Starlingin yataðý üzerine gelen mektuplarýyla yarýsý yenmiþ bir
çikolata býrakmýþtý. Kendisi uyuyordu.
Starling portatif yazý makinesini çamaþýr odasýna götürüp bir rafa yerleþtirdi. Sonra
baþýna geçip böcek hakkýnda öðrendiklerini ve dönüþte yolda aklýna gelenleri yazdý.
Sonra Crawforda bir not yazýp böcek dergileri yollanan kiþilerin bilgisayarlý posta
listelerinin FBIýn suçlu dosyalarý, kaçýrýlma olaylarýna yakýn yerlerdeki suçlu
dosyalarý, kelebeðin en çok bulunduðu Metro Da-De, San Antonio ve Houstondaki
seks suçlusu dosyalarýyla karþýlaþtýrýlmasýnýn iyi olacaðýný belirtti.
Bir þey daha vardý ve buna ikinci kere dikkat çekiyordu:Dr. Lectere neden katilin
kafa derilerini yüzmeye baþlayacaðýný düþündüðünü soralým.
Starling raporunu gece nöbetçi memuruna verdikten sonra yattý. Uyuyakalmadan önce
kelebeðin o küçük ve akýllý yüzünü gördü. O parlak gözler Buffalo Billi görmüþtü.
15. BÖLÜM
«Sen yerinden kýpýrdama. Zaten annemin telefon edip etmediðini öðrenmem gerek.»
Catherine Baker uzun boylu, iri kemikli, etine dolgun, gür saçlý genç bir kadýndý.
Sehpanýn altýndan ayakkabýlarýný alýp sokaða çýktý.
Þubat gecesinde soðuktan çok diri bir serinlik vardý. Geniþ park alaný Mississippi
Nehrinden gelen hafif bir sisle kaplýydý. Gökyüzünde ay kemikten bir olta iðnesinden
farksýzdý. Evde içtikleri esrarlý sigarayla genç kadýnýn baþý dönüyordu. Yüz metre
ötedeki kendi evine doðru sendeleyerek yürümeye baþladý.
Kamyonetin yanýndan geçerken sisin içinde bir ýþýk yandý. Arabanýn arkasýnda
asfaltýn üstünde duran ayaklý bir abajurdu bu. Lambanýn altýnda iri kýrmýzý çiçekli
kumaþla kaplý bir koltuk duruyordu. Lamba ve koltuk sokaða bir mobilya maðazasý
vitrini havasý vermiþti.
Elindeki anahtarý kilide sokmadan arkasýna baktý. Kamyonetin ar dýndan bir adam
çýkmýþtý. Catherine adamýn elinin alçýlý ve kolunun aský da olduðunu gördü. Evine
girip kapýyý arkadan kilitledi.
«Size yardým edeyim,» dedi. Sadece yardým etmeye hazýr bir ses tonu, hepsi o kadar.
«Zahmet olacak, teþekkür ederim.» Adamýn sesi gergin ve bir garipdi. Yerel
aksanlardan biri deðil.
Abajur yüzünü alttan aydýnlattýðý için yüz hatlarý çarpýk görünüyordu. Üzerinde ütülü
bir pantolon, açýk düðmelerinden çilli göðsünün göründüðü güderiyi andýran bir gömlek
vardý. Yüzü ve çenesi bir kadýnýn ki kadar düzgün ve tüysüzdü.
Erkekten hoþ olmayan bir koku yayýlýyordu, Catherine güderi gömleðinin üzerinde hâlâ
kýllar bulunduðunu görünce yüzünü buruþturdu... omuzlarda ve koltukaltýnda da
kývýrcýk kýllar.
«Ne?»
Catherine baþýný eðince adam kolundaki alçýyý kýzýn kafasýna indirdi. Catherine
baþýný bir yere çarptýðýný sanarak elini kaldýrdýðý anda alçý bir daha indi, parmaklarý
ezildi. Ardýndan iki darbe de kulaðýna yiyince yere yýðýldý.
Adam bir an ona baktý, sonra alçýyý ve kolundaki askýyý çýkardý, lam bayý arabaya
sokup arka kapýlarý kapattý.
«Güzel,» dedi.
Kadýnýn bluzunu arkasýndan kesip çýkardý, ellerini arkadan kelepçeledi. Sonra yere bir
battaniye yayýp sýrtüstü yere yatýrdý.
«Güze dedi.:
Sol meme üzerinde pembe bir emme izi vardý. Parmaðýný yaladý ve az önce kumaþa
yaptýðý gibi kadýnýn etme sürdü, kýzarýklýk hafif bir bas týrmayla kaybolunca memnun
bir tavýrla baþýný salladý. Kadýný sonra yüzüstü yatýrýp gür saçlarýný aralayarak
parmaklarýyla kafatasýný yokladý. Sargýya sarýlý alçý bir yerinde iz býrakmamýþtý.
«Güzeel,» diye söylendi. Ýki katlý evine kadar uzun bir yolu vardý daha.
16. BÖLÜM
Terörizmin Altýn Çaðý olan 1960larda bir Kongre üyesinin ailesinden birinin
kaçýrýlmasý olayýnda adli yetkililer olaya el koymakta gecikmezlerdi.
Memphis FBI bürosu baþýndaki özel ajan sabah saat 2:45te Washington merkezine
Senatör Ruth Martin in biricik kýzýnýn kaybolduðu haberini verdi.
Saat üçte Washington bürosunun Buzzard Pointteki binasýnýn bodrum garajýndan iki
iþaretsiz kamyonet yola çýktý. Biri Senato binasýna gitti, teknisyenler burada Senatör
Martinin telefonlarýyla çevredeki en yakýn telefon kulübelerine dinleme aygýtlarý
yerleþtirdiler..
Tek yönlü camla kaplý olan öteki «gözbebeði» kamyoneti Virginia Caddesindeki yerini
alarak Senatör Martinin Washingtondaki evini gözetlemeye baþladý. Kamyonetten
inen iki teknisyen de içeri girip senatörün ev telefonlarýna dinleme aygýtlarý taktýlar.
Bell Telefon Þirketi ülke içindeki dijital sistemli bir hattan yapýlacak konuþmanýn
nerede yer aldýðýný yetmiþ saniyede saptayabileceðini hesapladý.
***
Arabasýndaki telefon sabah saat altý buçukta iki dakika içinde ikinci kez çaldýðýnda
Jack Crawford Arlingtondaki evinden güneye doðru gitmekteydi.
Crawford yol kenarýndaki ilk dinleme yerine girip tüm dikkatini telefona verdi. Alfa 4,
FBI Baþkanýydý.
«Onlar. Eyalet polisi. Ýþlerini iyi bilen insanlardýr. Phil Adler Beyaz Saraydan
telefon edip Baþkanýn yoðun ilgisini bildirdi. Bu iþi çözmek bizim için çok yararlý
olabilir, Jack.»
«Memphise doðru yola çýktý. Bir dakika önce beni evimden aradý. Durumu tahmin
edebilirsin.»
«Onu suçlayarnam.»
«Ben de,» dedi FBI Baþkaný. «Ona elimizden geleni yapmakta oldu ðumuzu söyledim.
Senin.., özel durumunu biliyor ve sana bir FBI Lear jeti verilmesini istedi. Uçaðý kullan,
Jack... fýrsat bulursan akþam evine dön.»
«Bilemiyorum. Kýzýn kim olduðunu öðrenince paniðe kapýlýrsa, bir an önce öldürüp bir
yere atacaktýr.»
«Evet.»
«Yirmi dakika.»
«Baþüstüne.»
17. BÖLÜM
Huzursuz geçen bir uykudan uyanmýþ olan Clarice Starling sýrtýnda sabahlýðý ve
havlusuyla yan odadaki öðrencilerle paylaþtýðý banyoya girmek için sýrasýný beklerken
radyodan gelen Memphis haberleriyle olduðu yerde donakaldý.
Duþun altýnda yýkanmakta olan kýzýn yanýna daldý hemen. «Gracie, kusura bakma,
arkadaþ. Ver þu sabunu bakalým.»
Sekreter, «Bay.Crawford kýrk beþ dakika önce Memphise hareket etti,» dedi.
«Burroughs ve Stafford da havaalanýna gittiler.»
«Dün gece buraya onun için bir rapor býrakmýþtým. Bana mesaj falan býrakmadý mý?
Adým Clarice Starling.»
«Kim olduðunu biliyorum. Telefon nurnaran burada iþte. Hayýr, senin için bir þey
býrakmadý, Clarice.» Kadýn Starlingin eþyalarýna baktý. «Telefon ettiðinde bir þey
söylememi ister misin?»
«Hayýr. Bugün dersin yok mu, Clarice? Ha, okuldasýn, deðil mi?»
«Evet.»
Starlingin sýnýfa geç girmesi, hele tam arkasýnda oturan ve o sabah duþtan attýðý
Gracie Pitmanýn sert bakýþlarý altýnda hiç de kolay olmadý.
Starling öðle kutusuna baktýðýnda herhangi bir mesaj bulamadý. Ve o zaman düþ
kýrýklýðýnýn çocukluðunda içmek zorunda býrakýldýðý balýkyaðý kadar berbat bir þey
olduðunu bir kez daha fark etti.
Kimi günler insan bir deðiþiklik hissederek uyanýrdý. Kendisi için de o gün öyle
olmuþtu. Bir gün önce Potter Cenaze Evinde gördüðü þeyler içinde bir deprem
oluþturmuþtu sanki.
Starling iyi bir okulda psikoloji ve kriminoloji okumuþtu. Yaþamý boyunca dünyanýn
çirkin bir þekilde rast gele bozduðu pek çok þey görmüþtü. Ama gerçekte
bunlarýbilmemiþti ve þimdi biliyordu. Ýnsan soyu kimi zaman bir insan yüzü ardýnda,
Potterdeki o gül desenli duvar kaðýtlý odadaki masanýn üstünde gördüðü þeyden zevk
alan bir zihin yaratýrdý. Starlingin o zihin karþýsýnda duyduðu ilk korku otopside
görebileceði her þeyden beterdi. Bu bilgi ölümüne kadar hep yüzeyde kalacaktý ve
Starling yaþamak için onu nasýrlaþtýrmak zorunda olduðunu biliyordu.
Okulda kendisine yardýmcý olamýyordu. Bütün gününü hep ufkun ötesinde bir þeylerin
gerçekleþmekte olduðu duygusuyla geçirdi. Uzak bir stadyumdan gelen sesler gibi
olaylarýn mýrýltýsýný duyuyordu sanki.
Hareket eden her þey, koridordan geçen öðrenci gruplarý, baþý üstünden akýp giden
bulutlar, bir uçaðýn homurtusu onu rahatsýz ediyordu.
Starling dersin bitiminde uzun uzun koþtuktan sonra havuza, girip yüzdü. Sudaki
cesetleri düþünene ve ondan sonra suda kalmak istemeyene kadar yüzdü.
Mapp ve diðer sekiz on öðrenciyle dinlenme odasýnda saat yedi haberlerini dinledi.
Senatör Martinin kýzýnýn kaçýrýlmasý Cenevre silahsýzlanma görüþmeleri ardýndan
ikinci haberdi.
Memphisten bir de film vardý; bir devriye arabasýnýn dönen ýþýðý üzerinden
Stonehinge villalarýnýn bir görüntüsü. Bildirecek yeni bir þey olmadýðýndan muhabirler
park yerinde birbirlerine sorular soruyorlardý. Memphis ve Shelby ilçesi yetkilileri
Catherine Baker Martinin evinin penceresinde Crawfordun yüzü belirince odada bir
alkýþ koptu. Starling yarým aðýzla gülümsedi.
Sonra Senatör Martin, Peter Jenningsle canlý yayýna çýktý. Kýzýnýn yatak odasýnda
tek baþýnaydý. Odanýn duvarlarýnda bir Güneybatý üniversitesi flamasý, birkaç poster
ve Eþit Haklar Bildirisi asýlýydý.
«Þu anda kýzýmý kaçýran kiþiye hitap ediyorum,» dedi. Kameraya doðru yürüdü ve bir
teröristle asla konuþmayacaðý gibi konuþtu.
«Kýzýma bir zarar vermeden býrakmak senin elinde. Kýzýmýn adý Catherinedir. Çok
iyi huylu ve anlayýþlý bir insandýr. Lütfen bir zarar vermeden býrak onu. Bu durumda
kontrol senin elinde. Güçlü olan sensin. Sevgi ve acýma hissedebildiðini biliyorum.
Kýzýmý ona zarar verecek her þeyden sen koruyabilirsin. Þimdi bütün dünyaya büyük
bir iyilik yapacak yeteneðin olduðunu, baþkalarýna dünyanýn sana davrandýðýndan daha
iyi davranabileceðini göstermen için büyük bir fýrsat var elinde. Kýzýmýn adý
Catherinedir.»
Senatör Martinin gözleri kameradan ayrýlýrken ekranda büyük bir köpeðin boynuna
tutunarak yürümeye çalýþan küçük bir çocuðu gösteren bir film baþladý.
Ardýndan bir dizi fotoðraf belirdi ekranda: Catherine Martin sekiz yaþýnda, bir
yelkenlinin dümeninde. Yelkenli kýyýya çekilmiþti ve babasý tekneyi.boyuyordu. Sonra
genç kadýnýn son zamanlarda çekilmiþ fotoðraflarý.
Sonra yine yakýn çekimden Senatör Martin. «Sana tüm ülkenin önünde ihtiyacýn
olduðunda yardým edeceðime söz veriyorum. Sana yardým edebilirim. Ben bir Birleþik
Devletler senatörüyüm. Silahlý Kuvvetler Komisyonu üyesiyim. Yýldýz Savaþlarý diye
adlandýrýlan Stratejik Savunma Giriþimi üyesiyim. Sana müdahale edebilecek herkesi
önleye bilirim. Düþmanlarýn varsa onlarla baþ edebilirim. Beni gece gündüz demeden
arayabilirsin. Kýzýmýn adý Catherinedir. Lütfen bize güçlülüðünü göster,
Catherinei serbest býrak.»
«Çok akýllýca bir þey, » dedi Starling. Bir av köpeði gibi titriyordu.
«Yýldýz Savaþlarý mý?» dedi biri. «Uzaylýlar Buffalo Billin düþüncelerini baþka bir
gezegenden kontrol ediyorlarsa, Senatör Martin onu koruyabilecek... Bu mu söylemek
istediði?»
Starling baþýný salladý. «Pek çok paranoid þizofren kendilerinin uzaylýlar tarafýndan
kontrol edildiklerine inanýrlar. Bill de onlardansa, bu yaklaþým onu etkileyebilir. Esaslý
bir koz, ve kadýn oraya çýkýp kýlýný kýpýrdatmadan oynadý elini. Bu, Catherinee
birkaç gün saðlayabilir: Bill üzerinde çalýþmak için daha sonra biraz daha zaman
bulabilirler. Ama bulamayabilirler de; Crawford onun zamanýnýn kýsalmakta olduðuna
inaný yor.Bunu da deneyebilirler , baþka þeyleri de.»
«Benim ailemden birini kaçýrmýþ olsaydý, denemeyeceðim yol olmazdý. Peki, neden
ikide bir Catherine deyip durdu?»
«Buffalo Billin Catherinei bir insan olarak görmesini saðlamaya çalýþýyordu. Kýzý
parçalamadan önce onu bir nesne olarak gördüðüne, bir insan kiþiliðinden
uzaklaþtýrmaya çalýþacaðýna inanýyorlar. Dizi cinayet iþleyenlerden bazýlarý
cezaevlerinde de konuþurlar. Bunun bir oyuncak bebek üzerinde çalýþmaktan farksýz
olduðunu söylerler.»
Ekrana Chicago Üniversitesinden Alan Bloom ile birkaç hafta önce seri cinayetler
konusunda yapýlan bir konuþma gelmiþti
Dr. Bloom, Buffalo Billi tanýdýðý diðer katillerle kýyaslamadýðý gibi Buffalo Bill
terimini de kullanmayý reddediyordu Aslýnda pek bir þey söylemiyordu ama konu
üzerinde tek uzman olduðu bilindiði için televizyon istasyonu yüzünü göstermek
istemiþti.
Programý bitirirken adamýn son sözlerini kullandýlar. Onu her gün karþý karþýya
bulunduðundan daha korkunç bir þeyle tehdit edemeyiz. Yapabileceðimiz þey onun bize
gelmesini istemektir. Ona iyi bakým ve rahatlama saðlayacaðýmýz sözünü verebiliriz ve
bunu kesinlikle yaparýz da.»
«Rahatlamaya hepimizin ihtiyacý var,» dedi Mapp. «En azýndan benim var. Laf
kalabalýðý hepsi de. Herif aslýnda bir þey söylemedi ya, ama Billi de fazla
etkilemediði kuþkusuz.»
«Batý Virginiadaki o kýzý bir süre düþünmüyorum,» dedi Starling. «Yarým saat falan
unutuyorum, ama sonra aniden boðazýma bir þey takýlýyor. Týrnaklarýnýn boyasý...
Starling akþam odasýna dönerken mektup kutusunda bir not buldu:Lütfen Albert
Rodeni ara. Ve bir telefon numarasý.
«Neymiþ o?»
Telefon çaldý.
Crawford uçaktan telefon ediyordu. «Starling, iki gecelik eþyaný topla, bir saat sonra
buluþalým.»
Starling baðlantýnýn kesildiðini sandý, telefonda sadece bir uðultu vardý, ama sonra ses
birden duyuldu «... takýmlara gerek yok, sadece giyecek bir þeyler al.»
«Nerede buluþacaðýz?»
Mapp elindeki Ceza Kanunu kitabýnýn üstünden baþýný kaldýrdý. Starlinge uzun
uzun baktý.
«Yarýn Cezadan, iki gün sonra da beden eðitiminden sýnavýn var. Crawfordun
dikkatli olmadýðý takdirde okuldan atýlacaðýný bilmesi gerek. Sana, Aferin Starling,
iyi iþ becerdin, deyince, Aman efendim, bundan büyük zevk aldým, deme sakýn.
Adamýn gözlerinin içine bak ve, Okuldan atýlmamam için sana güveniyorum, de.
Anladýn mý?»
aðzýndan saðlama al. Notlarýn iyi, bunu bir de o söylesin bakalým. Bir daha derse beþ
dakika kala senin kadar hýzlý ütü yapabilen oda arkadaþýný nereden bulurum ben?»
***
Starling eski Pintosunu hýz sýnýrýnýn hemen altýnda sürüyordu. Sýcak yað ve küf
kokusu, arabanýn altýndan gelen takýrtýlar babasýnýn eski kaptýkaçtýsýný, kardeþleriyle
birlikte yaptýklarý yolculuklarý hatýrlýyordu.
Ancak þimdi gece karanlýðýnda kendi arabasýný kendisi sürerken düþünecek zamaný
vardý. Korkularýnýn soluðunu hemen ensesinde hissediyordu ve yanýnda kýpýrdanýp
duranlar yakýn zamana ait anýlarýydý.
Belki de Crawford teþhis edilmek üzere böceði getiriyordu. Yoksa kendisini neden
Smitlýsonianda istesindi? Ama herhangi bir ajan böceði müzeye götürebilirdi. Ayrýca
yanýna iki günlük eþya almasýný da söylemiþti.
Radyoda bir haber istasyonu bulup hava durumunu bekledi. Haberlerin de bir yararý
olmadý. Memphis haberleri saat yedi haberlerinin tekrarýydý. Senatör Martin in kýzý
kayýptý. Bluzu sýrtýndan kesik olarak bulunmuþtu. Tanýk yoktu. Batý Virginiada
bulunan ceset teþhis edilememiþti.
Batý Virginia. Clarice Starlingin Potter Cenaze Evi anýlarý arasýnda saðlam ve
deðerli bir þey vardý. Dayanýklý bir þey, diðer karanlýk þeylerin yanýnda ýþýl ýþýl bir
þey. Saklayabileceði bir þey. Þimdi de bunu hatýrlayýnca bir muska gibi elinde
sýkabildiðini hissediyordu. Potter Cenaze Evinde, musluðun baþýnda kendisini þaþýrtan
ve sevindiren bir kaynak tan güç alabildiðini fark etmiþti... annesinin anýsýndan.
Arabayý FBI binasýnýn altýna park etti. Kaldýrýmda televizyon ekipleri nöbetteydi
Arkalarýnda J. Edgar Hoover Binasý olduðu halde mikrofonlara konuþuyorlardý.
Starling projektörlerin uzaðýndan geçerek Smithsonian Müzesine doðru yürüdü.
Yaþlý binanýn birkaç penceresinin aydýnlýk olduðu görülüyordu. Binanýn önünde bir
Baltimore polis kamyoneti park etmiþti. Crawford un sürücüsü Jeff onun arkasýndaki
yeni gözetleme arabasýnýn direksiyonundaydý. Starlingin yaklaþtýðýný görünce
elindeki telsize eðilip bir þeyler söyledi.
18. BÖLÜM
«Ýyi akþamlar.»
Crawford ile Starling iki yaný antropolojik örnek kutularýyla dolu koridorda yan yana
yürüdüler. Tavan ýþýklarýndan ancak birkaçý yanýyordu. Bir kampus gezintisi
yaparmýþ gibi yürürlerken Starling erkeðin elini omzuna atmak istediðini hissetti ve
kendisine dokunmasý mümkün olabilseydi bunu yapacaðýný anladý.
Onun bir þey söylemesini bekliyordu. Sonunda kýz durdu, o da ellerini ceplerine soktu
ve kemiklerin sessizliði arasýnda birbirlerine baktýlar.
Crawford baþýný sandýklardan birine dayayýp burnundan derin bir soluk aldý.
Starling baþýný salladý, sonra da bir daha kaldýrmadý. Belki de yüzü ne bakmazsa
kendisiyle daha rahat konuþacaktý. Acaba karýsý mý öldü, diye düþündü bir an. Yada
bütün gününü Catherinein yaslý annesiyle geçirmek onu böyle yapmýþtý.
«Kýzý park yerinde kaçýrdýðýný sanýyorum,» dedi. «Gören olmamýþ. Kýz evine
girmiþ, sonra bilinmeyen bir nedenle yeniden dýþarý çýkmýþ. Dýþarýda çok kalmak
niyetinde olmadýðý anlaþýlýyor, kapýyý aralýk býrakmýþ ve arkasýndan kapanýp
kilitlenmemesi için de sürgüyü itmiþ Kapý anahtarlarý televizyonun üstündeydi. Ýçerde
hiçbir þeye el sürülmemiþ. Evinde çok kaldýðýný sanmýyorum Yatak odasýndaki cevap
verme aygýtýna kadar bile gitmemiþ. Sevgilisi sonunda polis çaðýrdýðýnda aygýtýn
mesai ýþýðý hâlâ yanýp sönüyormuþ.
«Kýsacasý adam kýzý ele geçirdi, Starling. Televizyon istasyonlarý bu kez geriye sayým
yapmamaya razý oldular. Dr. Bloom bunun adamý harekete geçirdiðine inanýyor. Ama
boyalý basýn yapacaktýr nasýl olsa.»
Daha önceki bir kaçýrma olayýnda bulunan sýrtý kesik bluzdan bunun Buffalo Bill in iþi
olduðu anlaþýldýðýnda gazetelerde her gün siyah çerçeve içinde kaçýrýlmadan o yana
kaç gün geçtiðini belirten rakamlar çýkmýþtý Ceset nehirde bulunduðunda sayý on
sekizdi.
«Böylece Starling, Catherine Martin Baker Bill in odasýnda bekliyor ve bizim de bir
hafta kadar bir zamanýmýz var En fazla bir hafta Bloom onun cinayetler arasý döneminin
Crawford için çok uzun bir konuþmaydý bu. Starling sadede gelmesini bekledi.
«Ama Starling, bu kez talihimiz yaver gidiyor olabilir.» Kýz umutla ona baktý kaþlarý
altýndan.
«Roden.»
«Biliyorum.»
Köþeyi dönüp antropolojinin kapýsýna geldiler. Camlý kapýnýn ardýn da ýþýk vardý ve
içerden sesler geliyordu.
Ýçerde parlak bir ýþýðýn altýndaki bir masanýn baþýnda laboratuar önlüklü üç kiþi
çalýþmaktaydý. Starling adamlarýn ne yaptýklarýný göremedi. Davranýþ Bilimlerinden
Jerry Burroughs omuzlarý üstünden bakýp not alýyordu. Odada tanýdýk bir koku vardý.
Sonra adamlardan biri musluðun içine bir þey koymak için yerinden ayrýlýnca Starling
neyle meþgul olduklarýný görebildi.
Masanýn üstündeki paslanmaz tepsinin üstünde. Split City Ambarýnda bulduðu baþ
olan Klaus vardý.
Burroughs telefona aldýðý notlarý okurken eliyle aðýzlýðý örttü. «Jack, Klausun
resimlerini kurutuyorlarmýþ.»
polisi için baþý inceliyorlardý. Batý Virginiadaki kýz da olduðu gibi boðazýndaymýþ.
John Hopkins akþam saat yedide buldu. Baltimore savcýsý beni uçaktan aradý. Olduðu
gibi görebilmemiz için baþla birlikte gönderdiler. Aynca Dr. Angeldan Klausun
elmacýk kemiði çatladýðýnda kaç yaþýnda olduðunu saptamasýný istediler. Onlar da
bizim gibi Smithsonianla iþ yapýyorlar.»
«Yani Klausu da öldüren Buffalo Bill olabilir mi demek istiyorsunuz? Hem de yýllar
önce?»
«Bu pek uzak bir olasýlýk mý? Büyük bir rastlantý mý sence?»
«Evet.»
«Dr. Lecter bana hastasý Benjamin Raspailin Klausu öldürmüþ ola bileceðini
söylemiþti. Ama aslýnda bunun kazayla boðulma olduðuna inanýyordu.»
«Klausun boðazýnda bir böcek vardý, Batý Virginiadaki kýzýn boðazýnda bir
böcek vardý. Bunu baþka hiçbir yerde görmedim. Bu konuda ne bir þey okudum, ne de
duydum. Sen ne diyorsun?»
«Adam ancak seninle konuþuyor, Starling.» Crawfordun öyle acýklý bir hali vardý ki.
19. BÖLÜM
Crawford, «Dr. Lecter cinayetten yakalanmadan önce epey geniþ bir çalýþma alanýna
sahipti,» dedi. «Maryland ve Virginia mahkemeleri için psikiyatrik deðerlendirmeler
yapardý. Pek çok deli katil görmüþtü. Eðlence için bunlardan kaçýný serbest
býraktýrdýðýný tanrý bilir. Onlarý tanýyabilmesinin bir yolu buydu. Sonra Raspaili
sosyeteden tanýyordu ve Raspail tedavisi sýrasýnda kendisine pek çok þey anlatmýþtý.
Belki de Raspail ona Klausu kimin öldürdüðünü de söylemiþti.»
«Lecter yardým etmeyi teklif etti ama ben bunu kabul etmemiþtim. Daha önce de
yardým etmiþti. Bize diþe dokunur bir þey vermediði gibi en son seferinde Will
Graham in yüzünün paramparça olmasýný da saðladý. Sýrf eðlence olsun diye.»
«Ama Klausun boðazýnda bir böcek, Batý Virginiadaki kýzýn, boðazýnda bir
böcek.... Bunu görmezlikten gelemem. Alan Bloom daha önce böyle bir þey duymamýþ.
Ben de. Sen böyle bir þeye rastladýn mý, Starling? Sen literatürü benden sonra
okumuþsundur.»
«Hiç rastlamadým. Baþka ilginç nesneler vardý ama böceðe hiç rastlamadým.»
«Ýþe baþlamak için iki þey var elimizde. Birincisi, Dr. Lecterin kesin bir þey bildiði
varsayýmý. Ýkincisi de, Lecterin olaya sadece eðlence gözüyle baktýðý. Eðlence
kýsmýný asla unutma. Buffalo Billin Catherine Martin saðken yakalanmasýný istemesi
gerek. Bütün çýkarlarý ve eðlencesi buna baðlý olmalý Onu tehdit edecek hiçbir þey yok
elimizde, tuvalet kapaðýný ve kitaplarýný zaten kaybetmiþ durumda.»
«Ona durumu açýkça anlatýp bir þey teklif etsek, manzaralý bir hücre. Bana yardým
etmeyi önerdiðinde bunu istemiþti.»
«Yardým etmeyi önerdi, Starling. Deðiþ tokuþ yapmayý deðil. Deðiþ tokuþ kendisine
gösteriþ yapma fýrsatý vermez. Bak, Lecterin hiçbir acelesi yok. Bir beysbol
maçýymýþ gibi izliyor olaylarý. Deðiþ tokuþ istersek bekleyecek hiç acele
etmeyecektir.»
«Bir ödül karþýlýðýnda olsa bile mi? Catherine Martin ölürse elde edemeyeceði bir þey
için bile mi?»
«Ýnsanýn yaþlandýkça daha akýllý olup olmadýðýndan pek emin deðilim, Starling.
Ama bazý þeylerden sakýnmayý öðreniyorsun, burasý kesin. Ve burada da bunu
yapabiliriz.»
«Þu halde Dr. Lecterin kendisine sadece kuramlarý için geldiðimizi düþünmesi
«Doðru.»
«Peki,. bunu neden söylediniz bana? Neden sadece bu þekilde sormam için
göndermediniz beni?»
«Seninle açýk konuþuyorum. Sen de amir olduðunda ayný þeyi yapacaksýn. Baþka
hiçbir þey uzun ömürlü olamaz.»
«Evet. Özel bilgisi olmadýðýný göstermeden bizi Buffalo Bille nasýl yöneltebilir
ama? Sadece kuram ve sezgiyle bunu nasýl baþarabilir?»
«Bilemiyorum, Starling. Bunu düþünecek çok uzun zamaný oldu. Tam altý kiþinin
öldürülmesini bekleyecek kadar uzun bir zamaný oldu.»
masa üstündeki notlarý karýþýyor, yolun her engebesinde saða sola savruluyorlardý.
Starlingin deneyimi çok az olduðu halde bir bölüm þefinin bir kamyonetle böyle iþe
çýkmasýnýn ne kadar olaðanüstü olduðunu anlýyordu. Kendisine talimatýný telsizle de
verebilirdi. Ama Starling böyle olduðuna seviniyordu.
Starling kamyonetin bu sakinliðinin, görevi böyle düzenli bir þekil de yürütmenin çok
pahalýya mal olduðunu hissediyordu. Crawfordun telefondaki konuþmasý da bunu
doðrulamaktaydý zaten.
«Lecter için üç gün tanýyorlar bize. Bir sonuç alamazsak Baltimore polisi mahkeme
yasaklayana kadar terletecek herifi.»
«Terletmenin geçen sefer bir yararý olmadý. Dr. Lecter pek terleyen bir insan deðil.»
«Ýþbirliðine yanaþýyor ama çok da acý çekiyor. Aklý baþýnda ama çok dayanýklý bir
kadýndýr, Starling. Onu görsen hoþlanýrdýn sanýrým.»
«Johns Hopkins ile Baltimore Cinayet Masasý Klausun boðazýndaki böcek konusunda
dillerini tutabilecekler mi? Bunun gazetelere geçmesini önleyebilir miyiz?»
«Sana ancak bu kadar zaman tanýyabilirim. Batý Virginiadaki böcek konusu sabah
gazetelerinde olacak. Cincinnati adli týbbi olayý açýklamýþ. Lecter bunu senin aðzýndan
özel olarak duyabilir, ancak Klausun boðazýnda da bir tane bulduðumuzu bilmediði
sürece bunun pek bir önemi yok.»
20. BÖLÜM
Büyük bir banyo, beyaz seramik duvarlar, Ýtalyan muþluk takýmlarý. Bir kenarda iki
yanýnda çiçek saksýlarý olan üzeri kozmetik þiþeleriyle dolu bir konsol ve duþtan
yükselen buharla buðulanmýþ bir ayna. Duþtan bir þarký yükseliyor.Aint Misbehavin
müzikalinden bir parça. Küçük bir köpek banyo kapýsýný týrmalýyor sesi duyunca.
Duþtaki Jame Gumbdý. Beyaz erkek, otuz dört yaþýnda, bir seksen beþ boyunda, yüz
kilo, belirgin bir iþareti yok. Adýnýn s harfi okunmayan James gibi söylenmesinde
ýsrarlý.
Gumb aletini de bir bezle tutup bacaklarýnýn arasýna soktuktan sonra perdeyi çekip
aynada kendine baktý.
Aslýnda epey gür olan sesini biraz incelterek, «Bir þeyler söyle bana, balým,» diye
þarkýyý okumaya devam etti. Giderek daha iyi söylediði ne inanýyordu. Aldýðý
hormonlar sesini inceltmemiþti ama hafifçe fýrlak memelerinin arasýndaki kýllar biraz
seyrelmiþ gibiydi. Elektrik tedavisiyle sakalýný da iyice kazýtmýþsa da, yine de kadýna
benzemiyordu. Yalnýz týrnaklarýyla deðil ayaklarý ve yumruklarýyla da kavga etmeye
hazýr bir erkeðe benziyordu.
Sesini duyan köpek kapýyý týrmaladý yine. Gumb bornozunu giyip köpeði içeri aldý,
sonra kucaklayýp öptü.
Gumb yatak odasýnýn kapýsýný açmak için köpeði öteki koluna geçirdi. Hayvan yere
inmek için kývrandý.
«Bir dakika, sevgilim.» Gumb serbest eliyle yataðýn yanýndan bir Mi ni-14 tüfeði alýp
yastýklarýn üstüne koydu. «Pek he þimdi. Þimdi yiyelim yemeðimizi» Gumb küçük
hayvaný yere býrakýp pijamasýný giydi. Hayvan sahibinin ardýndan mutfaða girdi.
Jame Gumb mikrodalga fýrýnýndan üç tabak yemek çýkardý. Kendisi için iki Aç Adam,
köpek içinde bir Perhiz Tabaðý.
Köpek etle tatlýyý yeyip sebzeyi býraktý. Jame. Gumbýn iki tabaðýnda da sadece
kemikler kalmýþtý.
Gumb küçük köpeði arka kapýdan dýþarý çýkardý, duvarýn kenarýnda çömelmesine
baktý.
Bay Gumb yatmaya bayýlýrdý. Gecede birkaç kere yatardý. Kalkma yý da çok severdi;
geceleyin birkaç kere kalkar, evinin deðiþik odalarýn da ýþýðý yakmadan oturur, ya da
içinden bir yaratýcýlýk hevesi yükselmiþ se biraz çalýþýrdý.
Merdiven baþýna gelince bodrumun ýþýklarýný yaktý. Tabaklarý alýp aþaðý indi.
Küçük köpek mutfakta havlayýp burnuyla kapýyý araladý.
«Pek sen de gel bakalým, Huysuz Köpek.» Köpeði kucaðýna alýp aþa indirdi. Köpek
öteki elindeki tabaklarý koklamak için huysuzlandý. «Olmaz yaramaz çocuk, sen yeteri
kadar yedin.» Köpeði yere býraktý, hayvan bodrum boyunca sahibini izledi.
Mutfaðýn hemen altýndaki bodrumda çoktan suyu kurumuþ olan bir kuyu vardý.
Kuyunun kenarlarý yerden iki karýþ yüksekti. Bir çocuðun kaldýramayacaðý kadar aðýr
tahta kapaðý yerindeydi. Kapaðýn ortasýnda bir kova indirecek geniþlikte ayrý bir kapak
vardý. Jame Gumb tabaklarýn içindekileri bu delikten aþaðý boþalttý.
«Olmaz, hepsi bitti,» dedi Gumb. «Zaten yeteri kadar þiþmansýn.» Gumb küçük
köpeðine, «Yaðlý Ekmek, Yaðlý Ekmek,» diye söylenerek yukarý çýktý. Karanlýk
kuyudan yükselen, «LÜTFEEEEN!» çýðlýðýný duyduðunu belirten hiçbir þey yapmadý.
21. BÖLÜM
Clarice Starling, Baltimore Eyalet Akýl Hastanesine akþam saat onu birkaç dakika geçe
girdi. Yalnýzdý. Dr. Frederick Chilton hastanede olmayacaðýný umuyordu ama adam
onu odasýnda beklemekteydi.
Masasýnýn önünde yere çivilenmiþ bir iskemle dýþýnda odanýn giriþi bomboþtu.
Starling selamý havada asýlý kalýrken iskemlenin yanýnda durup bekledi. Dr. Chilton,
Franklin lokomotif koleksiyonunu incelemeyi bitirdikten sonra kýza döndü.
«Evet öyle. Ben buradaki yetkililerle çok yakýn bir iþbirliði içindeyim, Bayan Starling.
Bir makale mi yazýyorsunuz yoksa tezinizi mi hazýrlýyorsunuz?»
«Hayýr.»
«Hayýr. ABD Baþsavcýlýðýnýn Baltimore Cinayet Masasý için yapma mý istediði bir
görev bu. Kendilerine kapanmamýþ bir dosya býraktýðýmýz için þimdi bir çekidüzen
vermelerine yardýmcý oluyoruz.» Starling, Chiltona duyduðu hoþnutsuzluðun yalan
söylemeyi kolaylaþtýrdýðýný fark etmiþti.
«Hayýr.»
Doktor Chilton masasýndan aldýðý küçük bir ses kayýt aygýtýna bir kaset taktý. «O
zaman bunu çantanýza koyun. Daha sonra ben daktiloda yazdýrýp bir kopyasýný size
gönderirim. Notlarýnýzý desteklemek için kullanýrsýnýz.»
«Baþsavcýlýk ilk önce gayri resmi bir yaklaþýmda bulunmamýzý önerdi. Kendisine
söylemeden konuþmalarýný banda alýrsam ve bunu öðrenirse bir daha Dr. Lecter!e
rahat bir atmosferde konuþamayýz. Sanýrým siz de bunu takdir edersiniz.»
Ulan hýyar, bildiðin her þeyle birlikte onu da gazetede okur.Ama karþýlýk vermedi.
«Eðer bir yere varýrsak ve ifade vermeye çaðýrýlýrsa elimizdekileri ilk görecek olan
sizsiniz ve eminim uzman bir tanýk olarak siz de çaðýrýlacaksýnýzdýr. Biz þimdilik
aðzýndan bir þeyler almaya çalýþýyoruz.»
Chilton sanki bir sayým yapýyormuþ gibi masasýnýn ardýndaki duvar da asýlý duran
sertifika ve diplomalara baktý. Sonra aðýr aðýr kýza döndü. «Ne yaptýðýnýzý gerçekten
bildiðinizi sanýyor musunuz?»
«Sizin yaptýðýnýz þu: Bir mülakat yapmak üzere hastaneme geliyorsunuz ve edindiðiniz
bilgileri benimle paylaþmayý reddediyorsunuz.»
«Ben aldýðým talimata göre hareket ederim, Dr. Chilton. Baþsavcýnýn telefon numarasý
þurada iþte. Bunu ya kendisiyle konuþun yada býrakýn iþimi yapayým.»
«Ben burada hademe deðilim, Bayan Starling. Geceleri buraya insanlarý içeri alýp
dýþarý çýkarmak için gelemem.Holiday On Ice revüsü ne bir biletim vardý.»
Chilton birdenbir bilet dediðini fark etti. Starling o anda onun haya týný görür gibi oldu,
adam da bunu anladý.
Starling onun boþ buzdolabýný, televizyon karþýsýnda tek baþýna yediði yemeði,
kendisi kaldýrana kadar aylarca orada burada kýpýrtýsýz duran eþyalarýný gördü ve yine
bir anda onu baðýþlamamaya yada bakýþlarýný kaçýrmamaya karar verdi. Adamýn
yüzüne baktý, baþýný hafifçe yana eðdi ve konuþmaya devam edemeyeceðini bilerek bu
bilgisiyle onu yerine mýhladý.
22. BÖLÜM
Starling, Alonzo ile hastanenin bodrumuna inerken dört bir yandan gelen çýðlýklara
kulaklarýný kapatmýþtý. Sanki her an biraz daha suya batý yormuþ gibi kendisini her
yandan bastýran basýncý hissediyordu.
Delilerin arasýnda bulunmak... Catherine Martin in eli kolu baðlý bir halde onlardan
birinin yanýnda bulunmasý Starlinge iþini yapmak için güç veriyordu. Ama bunun için
kararlýlýktan baþka þeylere de ihtiyacý vardý. Sakin olmalýydý, zekasý pýrýl pýrýl
olmalýydý. Çok acele etmesi gerektiði halde çok sabýrlý olmalýydý. Dr. Lecter aradýðý
yanýtý biliyorsa, bunu onun düþünceleri arasýndan ayýklayýp çýkarmak zorundaydý.
Starling, Catherine Baker Martini haberlerdeki filmde gördüðü küçük kýz olarak
düþündüðünü fark etti.
Alonzo sonuncu aðýr kapýnýn zilini çaldýktan sonra Starlingi gelen hademeye teslim
etti. Starling onun gitmek üzere dönerken haç iþareti yaptýðýný gördü.
«Nasýlsýn, Barney?»
Barney iri parmaðýný sayfasýný kaybetmemek için okuduðu kitabýn arasýna sokmuþtu.
Jane AusteninSaðduyu ve Duyarlýlýk kitabýný oku yordu. Starling her küçük
ayrýntýyý gözden kaçýrmamak üzere hazýrla mýþtý kendini.
Hücreler arasýndaki koridor loþtu. Koridorun ucundaki sonuncu hücreden dýþarý parlak
bir ýþýk yayýlýyordu.
«Olur, sesi kapatýn, ama sizce bir sakýncasý yoksa resim kalsýn. Bazýlarý bakmaktan
hoþlanýyorlar. Ýsterseniz iskemle de oradadýr.»
Starling loþ koridorda tek baþýna yürüdü. Her iki yandaki hücrelere bakmýyordu. Ayak
sesleri çok gürültülü geliyordu kendisine. Koridorda ki sesler sadece hücrelerden gelen
horultulardý.
Miggsin hücresine yeni biri yerleþtirilmiþti.. Starling yere uzanmýþ uzun bacaklarla
parmaklýða yaslanmýþ bir baþ görebiliyordu. Geçerken baktý. Bir adam yerdeki kaðýt
kýrýntýlarý arasýnda oturuyordu. Yüzü ifadesizdi. Televizyon ekraný gözlerinde
yansýyordu, aðzýndan akan salya sýnýn bir ucu omzuna varmýþtý.
Starling, Lecter kendisini görene kadar hücresinin içine bakmak istemedi. Hücrenin
önünden geçti, televizyona gidip ses düðmesini çevirdi.
Dr. Lecter beyaza boyalý hücresinde beyaz hastane pijamasý giymiþti. Hücresindeki tek
renk saçlarý, gözleri ve kýrmýzý dudaklarýydý. Yüz hatlarý yakasýnýn üstünde boþlukta
asýlýydý sanki. Parmaklýða yaklaþmasýný önleyen naylon aðýn ardýndaki masasý
baþýnda oturuyordu. Elini model olarak kullanarak kasap kaðýdýna bir þeyler
çizmekteydi. Starling bakarken elini çevirdi, parmaklarýný gerdi ve kolunun iç kýsmýnýn
resmini çizdi.
Adamýn dudaklarý kadar kýrmýzý dilinin ucu belirdi. Üst dudaðýnýn tam ortasýna
dokundu, sonra yine aðzýna girdi.
«Clarice.»
«Bu da gece okulu,» dedi kýz, sesinin daha güçlü çýkmýþ olmasýný isteyerek. «Dün
Batý Virginiadaydým
»
«Yaralandýn mý?»
«Hayýr, ben...»
Starling hatýrladý. «Bugün yüzerken havuzun kenarýna çarptým da.» Yara bandý
pantolonun içindeki bacaðýndaydý, görmesi olanaksýzdý. Kokusunu almýþ olmalýydý.
«Dün Batý Virginiadaydým. Bir ceset buldular. Buffalo Bill in son kurbaný.»
«Evet.»
«Evet.»
«Neler hissettin?»
«Daha sonra.»
«Sarsýlmýþtým.»
«Ýþini yapabildin mi?» Dr. Lecter ucunu sivriltmek için elindeki kömürü kaðýdýn
kenarýna sürttü.»
«O da oradaydý.»
«Benim için bir þey yapar mýsýn, Clarice? Baþýný öne eð biraz, sanki
uyukluyormuþsun gibi býrak düþsün. Bir an. Teþekkür ederim, oldu. Ýstersen otur
þimdi. Ceset bulunmadan önce Jack Crawforda söylediði mi iletmiþ miydin?»
«Evet.»
«Alan Bloom.»
«Evet. Dr. Bloom, Buffalo Billin gazetelerin yarattýðý kiþiliði oynadýðýný söyledi.
Böyle bir þey olacaðýný herkes bilebilirmiþ.»
«Öyle dedi.»
«Psikoloji de okudun, adli týp da. Ýkisinin birlikte aktýklarý yerde avlanýrsýn, deðil mi?
Þimdiye kadar bir þeyler yakaladýn mý, Clarice?»
«Yaþam kitaplara girmeyecek kadar kaygandýr, Clarice; öfke ihtiras olarak görülür.» Dr.
Lecter sol elinin resmini bitirdi, kömür kalemini sol eline alýp onunla da sað elinin
resmini yapmaya koyuldu. «Dr. Bloomun kitabýndan mý söz ediyorsun?»
«Evet.»
«Evet.»
Dr. Lecter gülümseyince küçük beyaz diþleri ortaya çýktý. «Her taraf uzman dolu,
Clarice. Dr. Chilton arkandaki Sammienin hebefrenik þizofren olduðunu ve asla
düzelmeyeceðini söylüyor. Bu yüzden onu Miggsin eski hücresine. koydu. Onlarýn
sonunun nasýl geldiðini biliyor musun? Korkma, seni duymaz.»
Dr. Lecter kaðýtlarý arasýndan birini çekip yemek tepsisine koydu. Starling tepsinin
ipini çekti.
Kalýn bir kaðýda boya kalemiyle birkaç satýr yazýlmýþtý. Starling okudu:
ÝYÝ OLRSAM
ÝSALA GÝDBÝLRÝM.
SAMMÝE
Starling omzu üzerinden baktý. Sammie sýrtýný duvara, baþýný parmaklýklara dayamýþ
oturuyordu.
«Ýsaya gitmek isterim, Ýsa ile gitmek isterim, iyi olursam isa ile gidebilirim.»
«Anladým.»
«Hayýr, anlamadýn» Dr. Lecter birden ayaða fýrladý, olduðu yerde havaya sýçrayarak
ellerini çýrpmaya baþladý, sesi de bir sonar aleti gibi çýnlýyordu. «Ýsaa gitmek
isterim...»
Birden Sammienin sesi Starlingin ardýnda bir leopar hýrýltýsý gibi yükseldi.
Sammie yerinden fýrlamýþ yüzünü parmaklýklara dayamýþtý, kýp kýrmýzý boyun
damarlarý fýrlamýþtý.
ÝYÝ OLRSAM
ÝSALA GÝDBÝLRÝM.
Sessizlik. Starling ayaða kalktýðýný, portatif iskemlesinin arkaya devrildiðini fark etti.
Kaðýtlarý yere saçýlmýþtý.
«Lütfen,» dedi Dr. Lecter. Bir kere daha bir dansçý kadar zarif bir hareketle oturmasýný
iþaret etti. Kendi de koltuðuna oturup çenesini avucu içine aldý. «Hiç de anlamadýn,»
dedi. «Sammie müthiþ dindar bir insandýr. Ýsa bu kadar geç kaldýðý için düþ
kýrýklýðýna uðramýþ sadece. Neden burada olduðunu Claricee söyleyebilir miyim,
Sammie?»
Uzun boylu adam baþýný parmaklýklardan ayýrmadan yere oturdu, televizyon ekraný
gözlerinde yansýyordu, yüzünde üç sýra gümüþ parýltýsý vardý þimdi, gözyaþlarý ve
salyasý.
«Gördün iþte. Sen onun sorununa bir çözüm bulabilirsen belki ben de seninkine
bulurum. Bizi dinlemiyor.»
«Evet Doðrusal dizi. Bir tek Tanrýnýn ayný zamanda bir üçlü olduðunu kabul etmek
Sammie gibi biri için çok güç. Kendisinin bile kaç kiþi olduðunu kesin olarak bilemiyor.»
«Evet. Terinin kokusunu duyabiliyor musun? O keçi gibi koku trans-3-metil-2 hexenoik
asittir. Bu þizofreninin kokusudur.»
parlýyor?»
«Çünkü gazetelerde cesetlerin el bileklerinde bað izleri olduðunu ama ayak bileklerinde
olmadýðýný yazmýþlardý. Batý Virginiadaki cesedin ayak bileklerinde böyle bir ize
rastladýn mý?»
«Hayýr.»
«Clarice, zevk için deri yüzmelerde kurban hep baþ aþaðý tutulur kan basýncýnýn baþ
ve göðüste daha fazla olup da kurbanýn bilinçli kalmasý için. Bunu bilmiyor muydun?»
«Hayýr.»
«Dr. Lecter burada olaðanüstü durumlar ve pek ender ele geçebilecek fýrsatlar var.»
«Kimin için?»
«Anlat bakalým.»
«Bence sizin olaðanüstü bir sezginiz var. Senatör Martin kýzýný sað salim ele
geçirmemize yardým ederseniz sizin federal bir kuruma nakle dileceðinizi ve eðer
manzaralý bir odalarý varsa oraya yerleþtirileceðinizi söyledi. Ayrýca hastaneye kabul
edilen hastalarýn yazýlý psikiyatrik deðerlendirmelerini gözden geçirmeniz de istenecek.
Kýsacasý, bir iþ. Ancak güvenlik önlemlerinde bir gevþeme olmayacak.»
«Ýnanmalýsýnýz.»
«Sana inanýyorum. Ama doðru dürüst bir deri yüzmenin nasýl yapýldýðýný bilmediðin
gibi, insan davranýþlarýnda da bilmediðin çok þey var. Bir Amerika Birleþik Devletleri
Senatörü için biraz garip bir teklif olduðu kabul edersin sanýrým.»
«Ben size sadecehaber verdim , Dr. Lecter. Benimle konuþmayý yeðlediniz. Bundan
sonra bir baþkasýný mý istersiniz? Yoksa yardým edebileceðinizi sanmýyor musunuz?»
«Bu doðru deðil, Clarice. Jack Crawfordun herhangi bir hafifletme önerisine razý
geleceðini hiç sanmýyorum... Belki de sana senatöre iletmek üzere bir þey söyleyebilirim
ama ben kesinlikle karþýlýksýz bir þey yapmam. Belki de senin hakkýnda bir bilgi
karþýlýðýnda veririm bunu. Evet mi hayýr mý?»
«Evet mi, hayýr mý? Catherine bekliyor, deðil mi? Býçaklarýn bilendiðini dinliyordur
þu anda. Senden ne yapmaný isterdi dersin, ha?»
«Soruyu duyayým.»
«Anlat.»
«Kasaba þerifiydi. Bir gece bir dükkanýn arka kapýsýndan çýkmakta olan iki hýrsýzla
karþýlaþtý. Arabasýndan inerken tüfeði kapýya çarptýðý için tutukluk yaptý ve adamlar
babamý vurdular.»
Starling gözlerini kapattý. «Bir komþumuz geldi, tek baþýna oturan yaþlýca bir kadýn,
babama Thanatopsisin son bölümünü okudu. Sanýrým bütün bildiði de oydu. Ýþte
bu kadar. Karþýlýðýný verdim iþte.»
«Evet, verdin. Bana karþý çok dürüst davrandýn, Clarice. Bunu her zaman anlarým. Seni
özel yaþamýnda tanýmanýn esaslý bir þey olacaðýný biliyorum.»
«Karþýlýðýný bekliyorum.»
«Batý Virginiadaki kýz saðlýðýnda fiziksel olarak çok çekiciydi, deðil mi?»
«Çok bakýmlýydý.»
«Tombulcaydý.».
«Ýri mi?»
«Evet.»
«Göðsünden mi vurulmuþtu?»
«Evet.»
«Evet.»
«Baþka?»
Starlingin bir an soluðu kesildi. Adamýn bunu duymamýþ olacaðýný umdu. «O tür bir
þey,» dedi. «Lütfen bunu nasýl tahmin ettiðinizi söyler misiniz?»
«Buffalo Bill memeleri olan bir yelek istiyor,» dedi Dr. Lecter.
23. BÖLÜM
Catherine Baker Martin bodrumun sekiz metre altýnda yatýyordu. Karanlýk soluk
sesiyle, kalbinin çarpýntýsýyla çýnlýyor gibiydi. Kimi zaman korku gelip göðsünün
üstüne oturuyordu. Kimi zaman da düþünebiliyordu. Kaçýrýldýðýný biliyordu ama kimin
tarafýndan kaçýrýldýðýný bilmiyordu. Rüya görmediðine emindi; o mutlak karanlýkta
gözlerini kýrpýþtýrdýkça çýkan hafif sesi bile duyabiliyordu.
Kendine ilk geldiði ana kýyasla þimdi daha iyiydi. O korkunç baþ dönmesi geçmiþti ve
bulunduðu yerde yeterli hava olduðunu anlamýþtý.Yukarý ileaþaðýyý kestirebiliyordu ve
vücudunun ne durumda olduðunu da duyularýyla anlýyordu.
Catherine Martin serbestçe dolaþabilirdi ama dolaþacaðý bir yer yoktu. Yattýðý yer üç
metreye üç metre kadar oval bir zemindi ve ortasýnda su akmasý için küçük bir delik
vardý. Üzeri kapalý derin bir çukurun dibindeydi. Çimento duvarlar yükseldikçe hafifçe
içeri doðru daralý yordu.
Yukardan mý ses geliyordu yoksa kalbinin atýþlarý mýydý duyduðu? Hayýr, yukardan
ses geliyordu. Bulunduðu çukur bodrumun mutfaðýn hemen altýndaki bölümündeydi.
Þimdi mutfakta ayak sesleri ve akan bir su sesi vardý Bir köpeðin yer muþambasýný
týrmalamasý. Sonra bodrum ýþýklarý yanýnca tepedeki açýk delikten görülen zayýf san
ýþýk Sonra çukurun içindeki göz kamaþtýrýcý ýþýklar. Catherine bu kez çevresini görme
ye kararlý olarak doðruldu, gözleri ýþýða alýþana kadar elleriyle yüzünü örtüp
parmaklarýnýn arasýndan baktý. Kordona baðlý bir lamba aþaðý doðru sallana sallana
inerken kendi gölgesi de çevresine dönüyordu.
Tuvalet kovasý ince ipin ucunda yukarýya çekilirken irkildi. Yutkunarak korkusunu
gidermeye çalýþtý, ancak biraz fazla hava yuttuðundan güçlükle konuþtu.
«Ailem ne isterseniz öder,» dedi. «Nakit para hem de. Annem hiç bir þey sormadan
ödeyecektir. Bu onun... oh!» Bir þey düþmüþtü yukardan, bir havlu. «Bu onun özel
numarasý. 202
»
«Yýkan.»
Ýnce bir ipin ucunda baþka bir kova sarkýtýlýyordu þimdi. Sýcak ve sabunlu su kokusu
aldý.
«Soyun ve iyice yýkan, yoksa hortum gelir.» Ses uzaklaþýrken köpekle konuþtu. «Evet,
hortum. Sevgilim benim, hortum.»
Catherine Martin ayak sesleri duydu baþýnýn üstünde. lþýk ilk yandýðýnda kamaþan
gözleri þimdi aydýnlýða alýþmýþtý. Görebiliyordu. Yukarýsý ne kadar yüksekti acaba?
Lamba kalýn bir kordonun ucunda mýydý? Havluyu sallasa ona eriþebilir miydi?
Duvarlar da öylesine düzdü ki, yukarý doðru yükselen dümdüz bir tüp,
Çimentoda eriþebildiðinin iki karýþ ötesinde bir çatlak vardý. Catherine battaniyeyi sýký
sýký sarýp havluyla baðladý, sonra üstüne basýp yükseldi, týrnaklarýný çatlaða geçirip
lambaya baktý. Çukurun üstüne yakýn bir yerde, geniþ siperi olan bir projektördü ýþýk,
elinden yaklaþýk üç metre kadar yüksekte. Ay kadar uzakta. Yukardan bir þey iniyordu.
Iþýðýn yanýndan inen bir þey. Bir hortum. Buz gibi bir su. Bir tehlike.
Kovada bir bez vardý. Suyun üstünde de bir þiþe pahalý bir deri yumuþatýcý krem
yüzmekteydi.
«Annem istediðiniz parayý verecektir,» dedi Catherine Martin. «Hiç soru sormayacaktýr.
Hepinizi zengin edecek kadar para verecektir. Eðer bu Ýran yada Filistin yada Siyahlara
Özgürlük gibi bir davaysa, onun için de para verecektir. Sadece...»
Tuvalet kovasý yeniden yaný baþýna indiðinde irkildi kýz. Battaniyenin üstüne oturup
düþündü. Artýk kendisini kaçýranýn yalnýz ve beyaz Amerikalý olduðuna inanýyordu.
Onun ne olduðunu, kaç kiþi olduklarýný bilmediði, park yerinde baþýna vurulmasýyla
belleðini kaybettiði izlenimini yaratmaya çalýþmýþtý. Adamýn kendisini korkmadan
serbest býrakacaðýna inanacaðýný umuyordu. Kafasý durmadan çalýþýyordu ve sonunda
aþýrý çalýþmaya baþladý.
Kýrýk týrnak. Burada daha önce bir baþkasý da vardý. Bir kadýn. Bir kýz. O neredeydi
þimdi? Ona ne yapmýþtý?
24. BÖLÜM
«Crawford.»
«Koðuþun dýþýndaki paralý telefondan arýyorum,» dedi Starling. «Dr. Lecter Batý
Virginiadaki böceðin kelebek olup olmadýðýný sordu Fazla ayrýntýya girmedi.
Buffalo Billin Catherine Martine ihtiyacý olduðunu, çünkü -onun sözcüklerini
kullanýyorum- memeleri olan bir deri yelek istediðini söyledi. Dr. Lecter deðiþ
tokuþ yapmak istiyor. Senatörden daha ilginç bir teklif bekliyor.»
«Evet.»
«Birkaç gün içinde ayný þeyi bir daha yapmak ister sanýrým, ama bence senatörden bir
teklif alýrsak acele etmekte yarar var.»
«Acelede haklýsýn, Starling. Batý Virginiadaki kýz teþhis edildi Detroitten kayýp
bir kiþi parmak izinden saptandý Kimberly Jane Emberg adýndaki yirmi iki yaþýnda bir
kýz yedi Þubattan beri Detroitten kayýp. Þimdi kaçýrýlma tanýðý arýyoruz
Charlottesville adli tabibi en son on bir Þubatta olmuþ olabileceðini söylüyor.»
«Süreleri giderek kýsalýyor Catherine Martini kaçýralý yaklaþýk yirmi altý saat oldu.
Lecter eðer bir yardýmda bulunacaksa bunu ilk konuþmanýzda yapmasý gerek sanýrým.
Ben Baltimoredayým, kamyonetin bir hattý sana baðlý. Eðer biraz dinlenmek istersen
hastanenin az ilersinde HoJoda sana bir oda ayýrttým.»
«Bay Crawford, Dr. Lecter çok kuþkulu, kendisine iyi bir þey vermeyeceðinizden emin.
Buffalo Bill hakkýnda söylediklerini benim hakkýmda bazý özel bilgiler karþýlýðýnda
verdi. Onun sorduðu þeylerle olay arasýn da bir bað olduðunu sanmýyorum. Sorularýný
bilmek ister misiniz?»
«Hayýr.»
«Onun için yanýma ses alma aygýtý vermediniz, deðil mi? Kimsenin duyamayacaðý
þeyleri kendisine söylememin daha kolay olacaðýný düþündünüz.»
«Sana bir olasýlýk daha. Ya senin kararlarýna güveniyorsam, Starling? Ya sana tam
olarak güveniyorsam ve seni bir sürü tahminciden kurtarmak istiyorsam? O zaman
yanýna ses bandý aldýrýr mýydým?»
«Sana bir iki þey gönderiyorum Eðer dinlenmek istemezsen beþ dakika sonra orada
olur.»
Kendimizi olacaklara geniþ çayýrlarda yada düzenli taþ döþeli yollarda hazýrladýðýmýz
pek enderdir. Bunu daha çok penceresiz yerlerde, hastane koridorlarýnda, çatlak plastik
kaplý koltuklarý ve Cinzano kül tablalarý olan yerlerde yaparýz. Çok az zamanýmýz
varken böyle yerlerde yapacaðýmýz jestleri gözden geçirir, kaderin karþýsýnda korkup
kaldýðýmýz da neler yapacaðýmýzý düþünürüz. Starling bunu bilecek kadar yaþlýydý.
Odanýn kendisini etkilemesine izin vermedi.
Hademe Alonzo, Crawforddan gelen paketle onu koridorda bekli yordu. Pakette bir
haritayla talimatlar vardý. Starling talimatý koridor ýþýðýnda okuduktan sonra
Barneyin kendisini içeri almasý için zile bastý.
25. BÖLÜM
Dr. Lecter masasý baþýnda oturmuþ gelen mektuplarýný okuyordu. Starling adam
«Doktor.»
Lecter parmaðýný kaldýrýp susmasýný iþaret etti. Mektubunu okuduktan sonra altý
parmaklý elini çenesine dayayýp bir süre düþündü.
Sonra mektubu tepsiye koyup gönderirken, «Bundan ne anlam çýkarýrsýn?» diye sordu.
«Benim çarmýha gerilme saatim hakkýnda,» dedi. «Patent vermiyorlar ama saatin
yüzünün telif hakkýný almamý söylüyorlar.» Tepsiye bir kaðýt peçete boyunda bir çizim
koyup dýþarý gönderdi. «Dikkat etmiþsen Çoðu çarmýha gerilmelerde eller üçe on
kalayý, yada daha eskilerde ikiye on kalayý gösterirken ayaklar hep altýdadýr. Bu saatte
ise Isa gördüðün gibi çarmýha gerilmiþ ve akreple yelkovan saatleri göstermek için
hareket ediyorlar, týpký çok popüler olan Disney saatlerinde olduðu gibi. Ayaklar hep
altýda kalýyor ve baþ üzerindeki hale .içinde de küçük bir saniye iðnesi saniyeleri
gösteriyor. Ne dersin, ha?»
«Ne yazýk ki doðru, ama bir de duvar saatlerini düþün. Patent alýnmazsa böyle bir þeyin
kopya edilmeyeceðinden emin misin?»
«Nasýl olsa kuvartz saat mekanizmasý alacaksýnýz saati çalýþtýrmak için ve onlar da
patentlidir. Pek emin deðilim ama, sanýrým patentler yalnýzca mekanik þeylere verilir,
telif haklarý da desenlere uygulanýr.»
«Ama sen avukat deðilsin, deðil mi? Artýk FBIda buna gerek duymuyorlar sanýnm.»
«Özür dilerim,» dedi Barney. «Kaðýtlarla iþiniz çoksa, dolapta doktorlarýn kullandýðý
bir kolu geniþ okul sýrasý var. Onu ister misiniz?»
«Evet. Hiçbir þeyi saklýyor deðil. Elinde olan tek þey bu olduðu için bir pazarlýk da söz
konusu deðil. Her, þey bir teklif halinde yani.» Starling çantasýndan baþýný kaldýrdý.
Dokuz kiþinin katili Dr. Lecter çenesini ellerine dayamýþ, ona baki yordu. Gözleri
ardýnda sonsuz bir gece vardý.
«Buffalo. Billi Catherine Martine bir zarar vermeden bulmamýza yardým ederseniz
þunlara sahip olacaksýnýz: New York Oneida Parký Asker Emeklileri Hastanesine nakil,
hastanenin çevresindeki ormanlarý gören bir hücre. Sýký güvenlik önlemleri
uygulanmaya devam edecek. Gerek oradaki gerekse baþka hastanelerdeki federal
hükümlülerin yazýlý psikolojik testlerini deðerlendirmeniz istenecek. Yaptýðýnýz
deðerlendirmelerde hükümlünün adý olmayacak. Ýstediðiniz kitaplarý elde
edebileceksiniz.» Starling baþýný kaldýrýp baktý.
«En iyisi de, yýlda bir hafta hastaneden çýkýp buraya gidebileceksiniz.» Tepsiye bir
harita koydu. Dr. Lecter ipi çekmedi.
«Plum Adasý,» diye devam etti Starling. «O hafta boyunca her öðleden sonra kumsalda
gezinebilir yada denizde yüzebilirsiniz. Gözetleyiciler size yetmiþ metre uzakta
olacaklar. Hepsi bu.»
«Ýsterseniz burada duvarýnýza kahvehane perdeleri asabilirsiniz. Bel ki biraz daha hoþ
olabilir. Sizi tehdit edecek bir þey yok elimizde, Dr. Lecter. Ben size günýþýðýný
görmek için bir yol öneriyorum.»
«Bu konuda bir yayýn yapmaya karar verirsem Catherine Martin gelip benimle
konuþacak mý? Sadece onu elinde bulunduran kiþi hakkýn da. Yalnýzcabenimle
konuþacak mý?»
«Eðer gelirse.»
«Bunu önce kendisine sormamýz gerek, deðil mi?» Dr. Lecter tepsiyi çekti. «Plum
Adasý.»
«Plum Adasý. Plum Adasý Hayvan Hastalýk Merkezi yazýyor. Pek hoþ bir yermiþ
doðrusu.»
«Adanýn bir kýsmý orasý. Gayet güzel yaþanacak yerleriyle çok iyi bir de kumsalý var.
Deniz kýrlangýçlarý baharda orada yuva yaparlar.»
«Deniz kýrlangýçlarý.» Dr. Lecter içini çekti. Baþýný hafifçe yana eðip kýrmýzý
diliyle kýrmýzý dudaðýnýn ortasýna dokundu. «Bu konuda konuþacaksak hesaba
mahsuben bana bir þeyler vermen gerekecek, Clarice. Ben sana bir þeyler anlatacaðým,
sen de bana.»
«Bir týrtýl bir krizalitte pupa olur. Sonra o gizli elbise deðiþtirme odasýndan güzel bir
imago olarak çýkar. Ýmagonun ne olduðunu biliyor musun, Clarice?»
«Baþka?»
«Bu ölmüþ olan psikanaliz dininden kalma bir terimdir. Ýma bir insandaki çocukluktan
kalma ve bilinçaltýna gömülü olan anababa imgesidir. Sözcük eski Romalýlarýn cenaze
törenlerinde taþýdýklarý atalarýnýn balmumu büstlerinden gelir... O soðukkanlý
Crawford bile böcek krizalitinin önemini fark etmiþ olmalý.»
«Bizim için böcek bilimi dergilerinin abonelerini bilinen seks suçlularýn adlarýyla
karþýlaþtýrmaktan öteye giden bir þey deðildi.»
«Önce þu Buffalo Bill adýný býrakalým. Ýnsaný yanlýþ yola götüren bir ad bu ve
aradýðýnýz kiþiyle hiçbir ilgisi yok. Kolaylýk olsun diye Billy diyelim ona. Sana
düþündüklerimin bir özetini vereceðim. Hazýr mýsýn?»
«Hazýrým.»
«Doðru.»
«Dr. Lecter, transseksüelizmle þiddet arasýnda bildiðim kadarýyla pek bir baðlantý
yoktur, transseksüeller genellikle pasif kiþilerdir.»
«Doðru, Clarice, ama Billy gerçek bir transseksüel deðil. Onu yakalama yöntemine çok
yaklaþtýðýnýn farkýnda mýsýn, Clarice?»
«Güzel. O zaman bana babanýn ölümünden sonra sana olanlarý anlatacaksýn demektir.»
«Ne yaparak?»
«Sonra?»
«Evet.»
«Hayýr.»
«Evet.»
«Hayýr.»
«Clarice, baban gece bir kamyonetteydi ve sadece bir tüfeði vardý... Söyle bana, belinde
bir bekçi saati var mýydý acaba? Hani kasabanýn çeþitli yerlerine anahtar asarlar da,
belirli saatlerde gidip onlarla saatini kurarsýn. Böylece kasabalýlar da uyumadýðýný
anlarlar. Böyle bir þey mi vardý belinde. Clarice?»
«Evet.»
«Demek,baban gece bekçisiydi, deðil mi, Clarice, þerif falan deðildi . Yalan söylersen
anlarým.»
«Hatýrlamýyorum.»
«Evet. Durun bir dakika... Belediye baþkaný hastaneye gelip annemden saati ve armayý
istemiþti.» Starling bunu bildiðinin farkýnda deðildi. Ýyi giysileri ve askeri malzeme
fazlasý ayakkabýlarýyla belediye baþkaný. «Ödeþtik mi, Dr. Lecter?»
Minnesota Üniversitesi ve Columbus Týbbi Merkezi. Bunlardan birine yada üçüne birden
ameliyat için baþvurmuþ ve geri çevrilmiþ olmasýna hiç þaþmam.»
«Çok zekisin, Clarice. Birinci neden sabýkalý olmasý. Suç zararsýzsa ve cinsel kimlik
sorununa iliþkinse baþvuru geri çevrilmeyebilir. Herkesin içinde kadýn giysileriyle
dolaþmak falan gibi. Eðer ciddi bir sabýkasý hakkýnda baþarýlý bir yalan söylemiþse, o
zaman da kiþilik kayýtlarýndan bu ortaya çýkardý.»
«Nasýl?»
«Evet.»
«Bu iþten sen ne elde edeceksin, Clarice? Terfi ve zam mý? Nesin sen? G-9 mu?
Bugünlerde bir G-9 kaç para alýr?»
«Montana iyidir.»
«Çalýþmaktan yýpranmýþ.»
«Hayýr.»
«Nerede oturuyordun?»
«Bir çiftlikte.»
«Koyun ve at.»
«Yedi ay.»
«Kaç yaþýndaydýn?»
«On.»
«Gerçeði söylüyorum.»
«Pek Bir çocuk annesinin yanýndan alýnýp Montanada bir çiftliðe gönderiliyor. Bir
koyun ve at çiftliði. Annesini özlüyor, hayvanlar onu heyecanlandýrýyor...» Dr. Lecter
ellerini açarak Starlingi konuþmaya davet etti.
«Çok güzeldi. Yerde bir Kýzýlderili kilimi olan kendi odam vardý. Ata binmeme izin
veriyorlardý, daha doðrusu ben ata biniyordum, biri de ipinden tutup beni gezdiriyordu.
Atýn gözleri pek iyi görmüyordu. Oradaki bütün atlarýn bir kusuru vardý zaten. Ya
hastaydýlar yada sakat. Kimi çocuklarla birlikte büyümüþlerdi ve sabahlarý ben okul
otobüsüyle giderken arkamdan kiþnerlerdi.»
«Ahýrda garip bir þey buldum. Arkada depo gibi bir yer vardý, iþte orada miðfere
benzeyen bir þey bulmuþtum.. Yerinden çýkardýðýmda üs tünde W.W.Greener
insancýl at öldürücüsü diye bir yazý gördüm. Çan biçiminde madeni bir baþlýktý,
tepesinde bir kurþun geçecek kadar bir delik vardý.»
«Evet.»
«Tutkal yapýlacaklarý orada. Ölü atlardan altý tanesi bir kamyona sýðýyordu. Köpek
mamasý olacaklarý canlý götürüyorlardý.»
«Transseksüel ameliyat için erkek adaylara ne gibi bir test uygula-. dýklarýný bilir
misin?»
«Hayýr.»
«Bunun için bana bu merkezlerden birinden uygulanan listeyi getirmen gerekecek ama
þu kadarýný söyleyebilirim: Wechsler Yetiþkinler Zeka Testi, Ev-Aðaç-Ýnsan testi,
Rorschach, MMP ve diðerleri, sanýrým bir de New York Üniversitesinden Jenkinsin
geliþtirdiði bir tane var. Senin bir bakýþta anlayabileceðin bir þeye ihtiyacýn var, deðil
mi, Clarice?»
«Bakalým Bizim varsayýmýmýza göre testte gerçek bir transseksüelden elden farklý bir
sonuç verecek bir erkek arýyoruz. Peki, Ev-Aðaç-Ýnsan testinde ilk olarak kadýn figürü
çizmeyen birini ara. Erkek transseksüeller hemen hemen her zaman önce kadýn figürü
çizerler ve ayrýntýlara da çok önem verirler. Erkek figürlerinin hepsi birbirlerine benzer.
«Sonra ev resminde gelecek için pembe rüyalar içermeyen birini ara, yani perdeleri,
bahçesinde çiçekleri, kapýsý önünde bir çocuk arabasý olmayan bir ev.
«Transseksüellerde iki tür aðaç resmine rastlarsýn, bol dallý, yapraklý söðütler ve
hadýmlýk temalarý. Resmin yada kaðýdýn kenarýyla yarýda kalan aðaçlar. Çiçek açan ve
yapraklý kesilme yerleri. Bu önemli bir ayrýntýdýr. Akýl hastalýðý olan birinin çizdiði
korkmuþ, ölü ve kesilmiþ aðaçlara hiç benzemez bunlar. Bu iyi bir ayrýmdýr. Billynin
aðacý ürkütücü olacaktýr. Çok mu hýzlý konuþuyorum?»
«Lütfen.»
«Evet.»
«Ve de resimleri.»
«Onlarý da.»
«Hayýr. Fazlasýný isteme, yoksa bir daha haftaya konuþuruz. Bir ilerleme kaydettiðinde
gel yine. Bir þey baþaramazsan da gel. Ve Clarice?»
«Efendim?»
«Gelecek sefere bana iki þeyi anlatacaksýn Biri ata ne olduðu, öte ki de... öfkeni içinde
tutmayý nasýl baþardýðýný.»
Starlingi almaya Alonzo geldi. Kýz baþý öne eðik, notlarýný göðsü ne bastýrmýþ
olarak yürürken olup biten her þeyi aklýnda tutmaya çalýþýyordu. Bir an önce
dýþarýdaki temiz havaya kavuþmak istediði için Chiltonun odasýndan yana bile
bakmadý.
26. BÖLÜM
Pas rengi Baltimore þafaðýnýn çok altýnda, en sýký güvenlik önlemleri içindeki koðuþta
kýpýrtýlar. Hiç karanlýk olmayan yerde akýntýlarýný kay betmiþ midyelerin bir fýçýda
açýlmalarý gibi çarpýk bir duygunun güne baþlayýþý. Aðlayarak uyuyakalan Tanrýnýn
yaratýklarý yeniden aðlamak üzere aðýzlarýný açýyorlar.
Dr. Hannibal Lecter yüzü duvardan ancak bir karýþ uzakta, ayakta duruyordu koridorun
ucunda. Sanki ayaklý bir saatmiþ gibi kalýn iplerle baðlýydý bir el arabasýna. Üzerine
örtülen aðýn altýnda bir deli gömleði vardý üstünde. Baþýna geçirilmiþ bir hokey
oyuncusu maskesi hemýsýrmasýný önlüyordu hem de bakýcýlarýný tiksindirecek kadar
ýslanmýyordu.
Dr. Lectere el süren sadece Barneydi, çünkü sadece Barney neyle karþý karþýya
olduðunu asla unutmazdý. Ýki yardýmcýsý þimdi televizyonda bir hokey maçý
seyrediyorlardý.
Dr. Lecter kendini eðlendiriyordu; çok geniþ bir iç kaynaðý vardý ve gerekirse kendi
kendini yýllarca oyalayabilirdi. Kafasýnýn içinde özgürdü.
Ýç dünyasýnda yoðun renkler ve kokular vardý, pek ses yoktu. Hatta þimdi bile
Benjamin Raspailin sesini duyabilmek için biraz zorlanýyordu. Dr. Lecter, Jame
Gumbý Clarice Starlinge nasýl vereceðini düþünüyordu ve Raspaili hatýrlamak
yararlýydý. Ýþte þiþman flütçü yaþamýnýn son gününde Lecterin koltuðuna uzanmýþ,
ona Jame Gumbdan söz ediyordu:
«Jamein San Franciscoda bir pansiyonda akla gelebilecek en korkunç bir odasý
vardý. Hippi günlerinden kalma patlýcan renkli duvarlara fosforlu renklerle yapýlmýþ
resimler falan.
Ýþte yine iþsizdi ve talihsiz bir dilenciye o kötü þeyi yapmýþtý yine. Postaneye gidip
eski patronunun mektup ve paketlerini almýþtý. Ýçlerinde satabileceði bir þey
bulacaðýný umuyordu. Malezyadan mý ne bir paket gelmiþti. Heyecanla açýnca koca
bir kutu dolusu ölü kelebekle karþýlaþtý.
Patronu bütün o adalarýn posta müdürlerine para gönderir ve onlardan da kutu kutu ölü
kelebek gelirdi. Bunlarý plastikle kaplar, sonra da hediyelik eþya diye satardý.
Kelebekler Jamein iþine yaramazdý, ama kimi zaman Baliden bilezik falan da
geldiðinden elini o kelebeklerin arasýna sokup kutuyu karýþtýrdý. Ama hiçbir þey yoktu
kutuda. Elleri kelebek tozuyla boyanmýþtý. Ýþte o sýrada da elleri ve yüzü kelebek
tozlarýyla boyanmýþ bir halde oturmuþ aðlýyordu. Hafif bir týkýrtý geldi kutunun
içinden. Kelebeklerin arasýna atýlmýþ bir kozadan bir kelebek çýkmaktaydý. Havada
kelebek tozu vardý, pencereden güneþ giriyordu... Ýnsan uyuþturucu aldýðý zaman
anlattýðýnda her þeyin ne kadar canlý olduðunu bilirsin. Jame de kelebeðin kanatlarýný
çýrpmasýný seyretti. Büyük bir kelebekmiþ. Yeþil. Pencereyi açmýþ ve kelebek uçup
gitmiþ. Jame bunun üzerine kendisinde öylesine bir hafiflik hissetmiþ ki, ondan sonra ne
yapacaðýný biliyormuþ artýk.
Jame, Klaus ile benim yaþadýðýmýz küçük plaj evini öðrendi, bir gün provadan
döndüðümde onu orada buldum. Ama Klaus ortalarda yoktu. Nerede olduðunu sordum,
yüzmeye gittiðini söyledi. Bunun yalan olduðunu biliyordum. Klaus hiç denize girmezdi.
Buzdolabýný açtýðýmda... eh, orada ne bulduðumu biliyorsun. Portakal suyunun ardýn
dan bakýyordu Klausun baþý. Jame, Klaustan kendine bir de önlük yapmýþtý ve
þimdi kendisinden hoþlanýp hoþlanmadýðýmý soruyordu. Jame ile iliþki kurmama
þaþmýþ olmalýsýn. Sen ona rastladýðýnda daha da dengesizdi aslýnda, kendisinden
korkmamana çok þaþýrmýþtý sanýrým.»
Sonra da Raspailin son sözleri: «Annemle babamýn beni kendilerini aldattýðým yaþa
varmadan neden öldürmediklerine þaþarým.»
Raspailin kalbi atmaya çalýþýrken býçaðýn incecik kabzasý titriyordu. Dr. Lecter,
«Bir böcek yuvasýna sokulmuþ saza benziyor, deðil mi?» dedi. Ancak Raspail artýk
yanýt veremezdi.
Dr. Lecter her sözcüðü, hatta daha fazlasýný hatýrlýyordu. Hücresini temizlerlerken
vakit geçirecek hoþ düþünceler.
Clarice Starling. zeki bir insan, diye düþündü. Kendisine anlattýklarýyla Jame Gumbý
ele geçirebilirdi, ama yine de çok uzak bir olasýlýktý bu. Onu iþ iþten geçmeden
yakalamasý için daha somut þeylere ihtiyacý vardý. Dr. Lecter cinayetlerin ayrýntýlarýný
okuduðu zaman imada bulunacaðý þeyler olacaðýný biliyordu, büyükannesiyle
büyükbabasýný öldürdükten sonra Gumbýn ýslahhanede gördüðü iþ eðitimi gibi. Kýza
yarýn Jame Gumbý verecekti ve bunu Jack Crawfordun bile göreceði kadar açýk
seçik yapacaktý.Yarýn.
Dr. Lecter arkasýnda ayak sesleri duydu, tel kapatýldý. El arabasýnýn çevrildiðini
hissetti. Þimdi onu hücresinde serbest býrakma iþi yapýlacaktý, uzun ve sýkýcý bir iþ.
Her zaman ayný þeyi yaparlardý. Önce Barney ile yardýmcýlarý onu yüzüstü yataðýna
yatýrýrlardý. Sonra Barney ayak bileklerini havlularla yataðýn kenarlarýna baðlayýp
bacak kayýþlarýný söker, sonra yardýmcýlarýnýn bayýltýcý sprey ve cop korumasý
altýnda deli gömleðini çýkarýr, geri geri kapýya doðru yürürken aðý ve kapýyý kilitlerdi.
Dr. Lecter geri kalan baðlarýndan kendisi kurtulurdu. Ondan sonra kahvaltýsýný etme
karþýlýðýnda baðlarý geri verirdi. Dr. Lecter bir hemþire yi aðýr yaraladýðýndan bu
yana hep bu yöntem uygulanmýþtý.
27. BÖLÜM
Dr. Lecterý taþýyan el arabasý kafesin kapýsýndan geçerken eþiðe takýlýp sarsýldý.
Dr. Chilton, Lecterin yataðýna oturmuþ mektuplarýný gözden geçiriyordu. Ceketini ve
kravatýný çýkarmýþtý Dr. Lecter onun boynunda bir tür bir madalyon gördü.
Dr. Chilton baþýný kaldýrmadan «Barney onu tuvaletin yanýnda ayakta tut,» dedi. «Sen
ve diðerleri yerlerinizde bekleyin.»
Dr. Chilton, Dr. Lecterin Psikiyatri Genel Arþivi ile en son yazýþmalarýný da okuyup
bitirdi. Mektuplarý yataðýn üstüne fýrlatýp hücreden çýktý. Hokey maskesinin ardýndaki
gözler bir an parýldadý, ama Lecterin baþý kýpýrdamadý.
Chilton koridordaki okul masasýna gitti ve eðilip koltuðun altýndan küçük bir mikrofon
çýkardý.
Mikrofonu Dr. Lecterin maskesinin göz delikleri önünde salladýktan sonra yine gidip
yataða oturdu.
«Yýllarca süren sessizlik ve sonra Jack Crawford kýzý gönderiyor ve sen hemen
yumuþuyorsun, ha? Seni etkileyen ne oldu,Hannibal ? O güzelim ayak bilekleri mi?
Saçýnýn parýltýsý mý? Çok güzel bir kýz, deðil mi? Uzak ve güzel. Ben bir kýþ
günbatýmý olarak düþünüyorum. Çoktandýr günbatýmýný görmediðini biliyorum ama
çok güzel olduðuna inanabilirsin.
«Onunla bir tek günün daha var. Sonra soruþturma Baltimore Cinayet Masasýna geçiyor.
Elektroþok tedavisi odasýnda senin için bir koltuðu çiviliyorlar yere. Koltuðun altýnda
sana ve onlara kolaylýk olmasý için bir de oturak var. Benim hiçbir þeyden haberim
olmayacak.
bildiðini biliyorlar. Hatta onu tedavi etmiþ olacaðýný bile düþünüyorlar. Bayan
Starlingin Buffalo Billi sorduðunu duyunca þaþýrdým. Baltimor Cinayet Masasýnda
bir tanýdýðýmý aradým bunun üzerine. Klausun boðazýnda bir böcek buldular,
Hannibal. Onu Buffalo BiIlin öldürdüðünü biliyorlar. Crawford seni akýllý olduðuna
inandýrmaya çalýþýyor. Crawfordun adamýný parçaladýðýn için senden ne kadar
nefret ettiðini bildiðini sanmýyorum. Ama seni altetti artýk. Kendini hâlâakýllý
hissediyor musun?» -
Dr. Lecter, Chiltonun maskeyi tutan baðlar üstünde dolaþan bakýþlarýný izliyordu.
Chiltonun, Lecterin yüzünü görebilmek için maskeyi çýkarmak istediði belliydi.
Lecter onun bunu güvenli bir uzaklýktan, arkadan mý yapacaðýný merak etti. Eðer önden
yapmaya kalkýþýrsa Dr. Lecterin baþý arkasýna uzanacaktý kollarý. Ve kollarýnýn
mavi damarlý iç taraflarý Lecterin yüzüne yakýn olacaktýr. Haydi, doktor. Haydi,
yaklaþ artýk. Hayýr, bunu yapmamaya karar verdi.
«Seni inek gibi saðmalarýndan sonra, Hannibal, Crawford bir cinayeti bilerek haber
vermemeyle suçlayacaktýr seni. Sen istediðin kadar deli olduðunu iddia et, daha önce altý
cinayetten hüküm giydin. Yargýç senin iyiliðini fazla düþünmeyecektir.
«Pencere falan olmayacak, Hannibal. Hayatýnýn sonuna kadar bir devlet týmarhanesinin
taþ zemininde oturup bok arabasýnýn geçmesini seyredeceksin. Diþlerin dökülecek
güçsüz düþeceksin ve kimse artýk sendenkorkmayacak . Sonunda Flendauer gibi bir yere
atýlacaksýn. Gençler seni uþak gibi kullanacaklar, canlarý çekince de ýrzýna geçecekler.
Okuyacaðýn tek þey duvara yazdýklarýn olacak. Bütün bunlar mahkemenin umurunda
mý olacak sanýyorsun? Eskileri gördün. Haþlanmýþ kayýsýyý beðenmedikleri zaman
bile aðlamaya baþlýyorlar.
«Jack Crawford ile sevgilisi. Karýsý öldükten sonra açýk açýk birlikte olacaklar. Herif
daha genç biri gibi giyinecek, ikisinin de yapacaðý bir spora baþlayacaklar. Bella
Crawford hastalandýðýndan beri aralarýndan su sýzmýyor zaten. Terfi edecekler ikisi de
ve seni yýlda bir gün bile hatýrlamayacaklar. Crawford herhalde sonunda buraya gejip bu
iþten senin payýna ne düþtüðünü yüzüne söyleyecektir. Konuþmasýný þimdiden
hazýrladýðýna hiç kuþkum yok.
«Hannibal, o seni benim kadar iyi tanýmaz. Senden bilgiyi kendi istediði takdirde sadece
kýzýn annesine iþkence etmek isteyeceðini düþünmüþtür.»
Çok da doðru, diye düþündü Dr. Lecter. Çok akýllýymýþ, o Ýskoç-Ýrlandalý karýþýmý
yüzü insani nasýl da aldatýyor. Bakmasýný bilirsen yüzü yara iziyle dolu. Eh, birkaç
«Senin neden korktuðunu bilirim ben. Acý çekmek yada yalnýzlýk tan deðil. Sen
þerefsizliðe dayanamazsýn, Hannibal. Ben sana bakmaya þeref sözü verdim ve bunu
yapýyorum. Aramýzdaki iliþkiye kiþisel hiç bir þey girmedi benim tarafýmdan. Þimdi
bile seni düþünüyorum.
«Senatör Martinle senin için herhangi bir anlaþma yapýlmadý, ama þimdi böyle bir
þey var. Yada olabilir. Senin adýna ve o kýz için saatlerdir telefon baþýndayým. Sana ilk
koþulu söyleyeceðim: Sadece benim aracýlýðýmla konuþabilirsin. Seninle baþarýlý
mülakatýmýn profesyonelce bir deðerlendirmesini sadece ben yayýnlayabilirim. Eðer
kurtarýlýrsa, Catherine Martinden elde edilecek bilgiler sadece benimdir.
«Bu koþul üzerinde tartýþma kabul etmiyorum. Bana yanýtýný þimdi vereceksin. Bu
koþulu kabul ediyor musun?»
«Ya bana þimdi yanýt verirsin yada Baltimore Cinayet Masasý ile konuþursun.
Karþýlýðýnda þunlarý alacaksýn: Buffalo Billi teþhis edersen ve kýz iþ iþten
geçmeden bulunursa Senatör Martin -ki, bunu telefonla doðrulayacaktýr- seni
Tennesseede, Maryland yetkililerinin sözlerinin geçmediði Brushy Mountain Eyalet
Cezaevine naklettirecek. Jack Crawforddan uzakta olacaksýn. Ormana bakan bir
hücren olacak Kitaplarýn olacak. Yapýlacak bir düzenlemeyle dýþarý çýkýp
gezinebileceksin. Katili söyle ve hemen git buradan. Tennessee eyalet polisi seni
havaalanýnda teslim alacak. Vali bunu kabul etti.»
Doktor ChiÝton sonunda ilginç bir þey söyledi ve bunun ne olduðunun farkýnda bile
deðil. Dr. Lecter maskenin arkasýnda dudaklarýný büzdü. Polis teslim alacak. Polis
Barney kadar kurnaz olamaz. Polis suçlularla uðraþmaya alýþmýþtýr. Kelepçe ve ayak
demirleri kullanýrlar. Kelepçe ve ayak demirleri bir anahtarla açýlýr. Benimki gibi.
«Adý Billy,» dedi Dr. Lecter, «Gerisini sadece senatöre anlatýrým. Tennesseede.»
28. BÖLÜM
Jack Crawford, Dr. Danielsonun kahve ikramýný reddettiyse de, fincanýný alýp
hemþire odasýndaki paslanmaz çelikten evyenin baþýnda kendisine bir Alka Seltzer
hazýrladý. Her þey paslanmaz çeliktendi: Tezgah, çöp. kutusu, hatta Dr. Danielsonun
gözlüðünün çerçevesi.
«Mahkeme emri olmadan olmaz,» dedi Dr. Danielson bir daha. Bu kez kahve ikram
etmekle gösterdiði konukseverliði dengelemek için sesi sertti.
«Adalet Bakanlýðý þu anda belgeleri istiyor. Ama acele etmemiz gerek, doktor. Kýz
þimdiye kadar ölmemiþse, bu gece yada yarýn öldürülecektir. Ondan sonra yeni birini
kaçýracaktýr.»
«Bir dakika. Transseksüeller arasýnda þiddet olaylarý genel nüfusa oranla çok azdýr.
Bunlar gerçek bir sorunlarý olan iyi insanlardýr. Yardýma haklarý vardýr ve biz bunu
verebiliriz. Ben burada bir cadý avý baþlatamam. Þimdiye kadar bir hastamýzýn bize
olan güvenini çiðnemedik ve bunu asla yapmayacaðýz. Bunu bilerek konuþun, Bay
Crawford.»
«O zaman istediðimi iyi anlatamadým galiba, doktor bey. Kusur benim, sabahlarý pek
kolay bir insan deðilimdir. Bizim aradýðýmýz insan sizin hastanýz deðil. Bu sizin
transseksüel olmadýðý için reddettiðiniz biri olmalý. Bunu öylesine söylüyor deðilim,
size onun kiþilik araþtýrmalarýnýzda tipik transseksüellerden nasýl saptýðýný
göstereyim. Bakýn bu kýsa listede memurlarýnýzýn reddettikleriniz arasýnda dikkat
edecekleri þeyler yazýlý.»
Dr. Danielson kaðýdý okurken parmaðýyla burnunun kenarýný ovuþ turdu. «Çok ilginç,
Bay Crawford. Çok garip hatta, ki bu pek sýk kullandýðým bir sözcük deðildir. Bu... bu
varsayýmý size kimin saðladýðýný öðrenebilir miyim?»
Bunu bilmenin hoþunuza hiç gitmeyeceðinden eminim. Dr. Daniel son. «Chicago
Üniversitesinden Dr. Alan Blooma danýþarak Davranýþ Bilimleri çalýþanlarý.»
«Dr. Danielson, yalan bilgi ve sahtekarlýk nasýl mahrem kabul edilebilir? Bir suçlunun
gerçek adý ve gerçek geçmiþi, bunu size asla söylemediði ve sizin bunu sonradan
öðrenmeniz durumunda doktor-hasta iliþkisine nasýl girebilir? John Hopkins
Hastanesinin, ne kadar titiz çalýþtýðýný bilirim. Bu tür vakalarla karþýlaþmýþ
olduðunuzdan hiç kuþkum yok.
Bunun dürüst hastalarla yada hastaneyle hiçbir iliþkisi yok ki. Delilerin hiç FBIa
baþvurmadýklarýný mý sanýyorsunuz? Daha geçen hafta St. Louis bürosuna baþvuran
birinin çantasýnda bir bazuka ve iki roket çýktý.»
«Bana yardým edin, Dr. Danielson. Zamanýmýz giderek azalýyor. Biz burada
konuþurken Buffalo Bill, Catherine Martini bunlardan birine döndürüyor olabilir.»
Crawford parýltýlý tezgahýn üstüne bir fotoðraf koydu.
«Bunu yapmayýn,» dedi Dr. Danielson. «Çocukça bir hareket bu. Ben savaþta cerrahlýk
yaptým, Bay Crawford. Resminizi cebinize koyun.»
«Bir cerrah parçalanmýþ bir cesede bakabilir elbette. Ama bir doktor bir hayatýn boþuna
akýp gitmesine seyirci kalamaz.» Crawford çöp tenekesinin koluna basýp kaðýt
bardaðýný içine attý. «Size en son þunu teklif edebilirim: Sizden hastalarýnýz hakkýnda
bilgi istemeyeceðim, sadece bu koþullara uyan sizin seçtiðiniz adaylar hakkýnda bilgi
rica edeceðim. Siz ve psikiyatri kurulunuz reddedilen baþvurularý benden çok daha kolay
ayýklayabilirsiniz. Bilginiz aracýlýðýnda Buffalo Billi bulursak bunu kimseye
söylemeyeceðim. Bilgiyi baþka bir yoldan bulduðumu geçirteceðim tutanaklara.»
«John Hopkins Hastanesi korunan bir tanýk olabilir mi, Bay Crawford? Bize yeni bir
kimlik verebilir misiniz? Bizi baþka bir yere, örneðin Bob Jones Kolejine nakledebilir
misiniz? Ne FBI ne de baþka bir devlet kuruluþunun bir sýrrý fazla uzun bir süre
saklayamayacaðýndan eminim.»
«Ben size teþekkür ederim, Dr. Danielson, bu nükteli sözleriniz için. Bunlarýn bana
nasýl yardýmcý olduðunu þimdi göstereceðim. Ger çeklerden hoþlanýyorsunuz, þunu
deneyin öyleyse. Adam genç kadýnlarý kaçýrýp derilerini yüzüyor. Bu derileri sýrtýna
geçirip dolaþýyor sonra. Bunu bir daha yapmasýný istemiyoruz. Eðer bana mümkün
olduðu kadar çabuk yardým etmezseniz yapacaðým þudur: Adalet Bakanlýðý bu sabah
yardým etmeyi reddettiðinizi ileri sürerek bir mahkeme emri çýkaracaktýr. Bunu sabah
ve akþam haberlerine yetiþtirmeye çalýþacaðýz. Haberlerde Adalet Bakanlýðý John
Hopkinsde, Dr. Danielsonla olaylarýn nasýl geliþmekte olduðunu sýk sýk
duyuracaktýr. Buffalo Bill vakasýna ait her haberde -Catherine Martinin cesedi
bulunduðunda yada ondan sonraki kurban su yüzüne çýktýðýnda- Dr. Danielsonla ne
durumda olduðumuzu bildirip, Bob Jones Koleji konusundaki nüktenizi de
açýklayacaðýz. Bir þey daha var, doktor. Saðlýk ve insani Hizmet kuruluþunun burada
Baltimoreda olduðunu bilirsiniz. Ya Senatör Martin kýzýnýn cenaze töreninden sonra
Yeterlilik Bürosuna baþvurup burada yaptýðýnýz cinsiyet deðiþtirme ameliyatlarýnýn bir
kozmetik ameliyattan öteye gitmediðini iddia ederse? Belki de yetkililer kafalarýný
kaþýyýp, Bu Senatör Martin haklý olabilir. Evet, bu kozmetik bir ameliyattan baþka
bir þey deðil, derlerse o zaman bu program federal yardýmdan herhangi bir burun
kliniðinden farklý bir pay alamayacaktýr.»
«Hakaret ediyorsunuz.»
«Beni korkutamazsýnýz...».
«Güzel. Ben de sizi korkutmak istemiyorum zaten, doktor. Sadece ciddi olduðumu
bilmenizi istiyorum. Bana yardým edin, doktor. Lütfen.»
«Alan Bloomu tanýrým ve bunu onunla profesyonel bir düzeyde tartýþmayý yeðlerim.
Kendisine onu bu sabah arayacaðýmý bildirin. Kararýmý size öðleden önce bildireceðim.
Genç haným beni gerçekten ilgilendiriyor, Bay Crawford. Diðerleri de. Ama ortada
tehlikeye atýlacak pek çok þey var ve bunun sizin için baþka konular kadar önemli
olduðunu sanmýyorum... Bay Crawford, son zamanlarda tansiyonunuzu ölçtürdünüz
mü?»
«Evet»
«Bulgularýnýzý onunla paylaþýn, Bay Crawford. Düþüp ölürseniz hepimiz için büyük
Crawford zemin katýnda asansörden çýkarken çaðrý aygýtý öttü. Kapýdan çýktýðýnda
sürücüsü Jeff ona acele etmesi için iþaret etti.Kýz öldü ve cesedini buldular . Telefon
eden FBI Baþkanýydý. Haber sandýðý kadar kötü deðildi ama yine de yeterince kötüydü:
Chilton otaya burnunu sokmuþtu ve þimdi de senatör iþe karýþýyordu. Maryland eyaleti
baþ savcýsý validen aldýðý emirle Dr. Hannibal Lecterin Tennesseeye
nakledilmesini emretmiþti. Nakli erteletmek yada durdurmak için Maryland Federal
Mahkemesinin bütün gücünün kullanýlmasý gerekecekti. Baþkan, Crawfordun fikrini
soruyordu.
«Bir dakika,» dedi Crawford. Telefonu indirip kamyonetin pencere sinden dýþarý baktý.
Þafak söküyordu. Þubat þafaðý. Renksiz ve soluk.
Lecterin dev egosu. Chiltonun yükselme hýrsý. Senatör Martinin kýzý için
korkusu. Catherine Martinin hayatý.
29. BÖLÜM
Dr. Chilton ile üç Tennessee eyalet polisi gün doðumunda pistte durmuþlar, bir Grumann
Gulfstream uçaðýndan yükselen telsiz gürültüsünü bastýrmak için yüksek sesle
konuþuyorlardý. Uçaðýn yanýnda motoru çalýþmakta olan bir cankurtaran vardý.
«Tamam.»
Polislerle Dr. Chilton can kurtarýnýn arka kapýsý önüne geldiler. Kapýlarý açtýklarýnda
sanki bir þeyin üzerlerine atýlmasýný beklermiþ gibi bir gerginlik içindeydiler.
Dr. Hannibal Lecter el arabasý üstünde ayakta duruyordu, üzerine bir að atýlmýþtý,
baþýnda hokey maskesi vardý. Barneyin tuttuðu oturaða iþemekteydi.
Polislerden biri öksürdü, diðer ikisi baþlarýný çevirdiler. Barney, «Kusura bakmayýn,»
diyerek kapýlarý kapattý. «Barney, iþim zaten bitmiþti, teþekkür ederim,» dedi Dr.
Lecter. Barney, Lecterin üzerindekileri düzeltip arabasýný cankurtaranýn arkasýna itti.
«Barney?»
«Hoþçakal, Barney.»
Ýriyarý hademe kapýlarý açýp polislere seslendi. «Siz þunun altýndan tutun hele,
çocuklar. Ýki yandan.. Onu yere indireceðiz. Dikkatli olun.»
Barney, Dr. Lecterin üzerinde durduðu el arabasýný rampadan yukarý uçaðýn içine
itti. Uçaðýn sað tarafýnda üç koltuk çýkarýlmýþtý. Pilot yardýmcýsý el arabasýný
yerdeki halkalara baðladý.
«Böyle yatmýþ mý gidecek?» diye sordu polislerden biri. «Lastik donu mu var
yoksa?»
Uçaðýn dýþýndaydýlar.
«Ona iyi bakabilecekler mi acaba? Nasýl olduðunu bilirsiniz, itilip kakýlmasý iyi
olmaz.»
«Evet.»
«Onu öteki tarafta yerine yerleþtirip iki saat gecikmeyle iþimin baþýnda olabilirdim.»
«O artýk bizim iþimiz deðil, Barney. Ben orada olacaðým. Onlara nasýl gerektiðini tek
tek anlatacaðým.»
30. BÖLÜM
Lanet olsun. Lanet, lanet olsun. Kýzý öldürdün Dr. Chilton. Öldürdün onu adi herif.
Lecter daha pek çok þey biliyordu ve bunu ondan öðrenecektim. Hepsi gitti artýk. Bitti.
Boþuna oldu bu kadar çaba. Catherine Martin suyun içinde bulunduðunda onu görmeni
saðlayacaðým. Yemin ediyorum ki bunu yapacaðým. Onu sen aldýn benim elimden.
Yararlý bir þey yapmam gerek. Hemen þu anda. Ama hemen þu anda ne yapabilirim
ki?... Yýkanabilirim
Banyoda iyi bir motelde bulunan þeyler, küçük bir sepet içinde sabun paketleri, þampuan
ve krem tüpleri, küçük bir dikiþ takýmý.
Starling duþa girerken birden kendini sekiz yaþýnda gördü: Annesi motel odalarýný
temizlerken havlu, þampuan ve kaðýtlara sarýlý sabunlar getiriyordu ona. Sekiz
yaþýndayken bir karga vardý ve bu karga motel temizlik arabalarýndan eþya çalardý.
Parlak olan her þeyi alýrdý. Karga fýrsat kollar, sonra arabadaki eþyalar arasýndan birini
alýp kaçardý. Kimi zaman da aceleden temiz çarþaflara pislerdi. Öteki temizleyici
kadýnlar dan biri bir kere kuþa kireç kaymaðý atmýþtý ama tüylerinde beyaz lekeler
býrakmaktan baþka bir iþe yaramamýþtý. Siyahlý beyazlý karga Olan Claricein
annesine bir þeyler götürmek için hep Starlingin arabadan uzaklaþmasýný beklerdi.
Annesi o sýrada içerde yerleri siliyor olurdu. Annesi Starlinge gidip Montanada
yaþamasý gerektiðini söylediðinde bir motel banyosunun kapýsýnda duruyordu. Annesi
elindeki havlularý alýp bir kenara býrakmýþ, sonra onunla birlikte yataðýn kenarýna
oturmuþtu. Starling hep rüyalarýnda o kargayý görürdü.
Starling aceleyle giyindi. Pantolon, bluz, hafif bir süveter, küt burunlu tabancasý
kaburgalarýna yapýþýk, yedek bir þarjörü kemerinde. Ceketini elden geçirmesi
gerekiyordu. Þarjörün sürtünmesinden iplik iplik olmuþtu astarý. Motelin küçük dikiþ
takýmýný alýp astarý elden geçirdi...
31. BÖLÜM
Kýz kapýnýn önünde dururken üzerinden buðulu bir havayla sabun kokusu yayýlýyordu.
Yataðýn. örtüleri yastýðýn üstüne çekilmiþti.
Þubat için epey ýlýk bir sabahtý. Doðuda hâlâ yükselmemiþ olan güneþ önlerinden
geçtikleri akýl hastanesini kýzýla boyamýþtý. Jeff kamyonetle izliyordu kendilerini. Bir
keresinde telefonu camdan Crawforda uzatmýþtý.
Starling bir adým önden yürüyordu. Crawford onun soruyu sorarken çene kaslarýnýn
gerildiðini gördü.
«Ya kýzý öldürürse, ya Catherine onun yüzünden ölürse? Onun yüzünü görmek isterdim.
Beni bu iþten almayýn, ne olur, Bay Crawford. Beni okula göndermeyin.»
«Ýki nokta var. Eðer seni tutarsam bu Chiltonun yüzünü görmen için olmayacaktýr.
Ýkincisi, eðer seni bir süre daha tutarsam, ikmale kalacaksýn ki, bu da birkaç ayýna
neden olacak. Akademi kimsenin gözünün yaþýna bakmaz. Seni okula yeniden
almalarýný saðlarým, ama hepsi bu.»
Kýz yürümeye devam ederken, «Belki de patrona sorulacak bir soru deðil ama, baþýnýz
dertte mi? Senatör Martin size bir þey yapabilir mi?»
«Starling, iki yýl sonra emekliye ayrýlacaðým. Bu süre içinde mucizeler baþarsam bile
emekli olacaðým. O yüzden düþünülecek bir þey deðil bu.»
«En güç zamaný yaþýyorsun þimdi, Starling. Bu zamaný iyi kullanýrsan seni
olgunlaþtýracaktýr. En güç sýnav budur: öfke ve çaresizliðin seni düþünmekten
alýkoymasýný önlemek. Emreden bir yere gelip gelemeyeceðinin sýnavýdýr bu. Chilton
budalanýn biri ve Catherine Martinin ha yatýna malolmuþ olabilir. Belki de
olmamýþtýr. Kýzýn kurtuluþ þansý biziz. Starling, laboratuarda sývý nitrojen ne kadar
þoðuktur?»
«Ne? Sývý nitrojen mi... eksi iki yüz derece. onun biraz üstünde de kaynar.»
«Elbette.»
«Devam etmekte olan baþka þeyler de var. Ýnterpol, Klaus üzerinde çalýþýyor.
Klausu teþhis edebilirsek Avrupadaki ve Californiadaki dostlarýný bulabiliriz.
Ben bu akþam Washingtonda olacaðým. Þimdi kahvemizi içelim. Jeffi çaðýr, kýrk
dakika sonra uçakta olacaksýn.»
Starling kendini daha rahat, adeta hafiflemiþ hissediyordu. Crawford gerçekten çok
ustaydý iþinde. Nitrojen hakkýndaki sorusunun laboratuar geçmiþini takdir ettiðini
göstermek ve disiplinli düþünme alýþkanlýðýný hatýrlatmak için sorulduðunu biliyordu.
Starling, Jeffe, «Beþ dakika,» dedi ve eski Studebaker arabasýnýn kapýsýný açmakta
olan Barneyin yanýna gitti.
«Barney»
«Senden bir þey isteyeceðim. Hem de þimdi, hiçbir þey sormadan. Lecterin
hücresinde ne kaldý þu anda?»
«Hepsi duruyor.»
Barney bir an düþündü. «Bir dakika,» deyip böylesine iri bir adam için koþar adýmlarla
geri döndü.
Barney rulo yaptýðý resimler, bir naylon torbaya doldurduðu kaðýt ve kitaplarla
döndüðünde Crawford kýzý kamyonette bekliyordu.
«Bu konuda kuþkuluyum, bunu Dr. Chiltona da söyledim. Unuttursa ona söylediðimi
size bildirdiðimi unutmayýn. Siz iyi bir insansýnýz, Memur Starling. Buffalo Billi
yakaladýðýnýzda...»
«Evet?»
«Boþ yerim var diye onu bana getirmeyin, tamam mý?» Barney gülümsedi.
32. BÖLÜM
Senatör Martin arabanýn renkli camýndan eyalet polislerinin Dr. Lecteri uçaktan
indirmelerini seyretti. Eli kolu baðlý maskeli adama koþup zorla bilgi elde etmek isterdi
ama bunu yapmayacak kadar da akýllýydý.
«Hayýr.»
«Senatör Martin, dileyin beni. Lectere özel garanti vermek istiyorsunuz, peki Ama
benim için de þunu yapýn: Lecterle konuþmadan önce Dr. Alan Bloomun size bilgi
vermesini kabul edin. Ýnanýn bana Bloom size yardýmcý olabilir.»
Dr. Chilton arabanýn camýný týklatýyordu. Senatör Martin ne istediðini öðrenmesi için
Brian Gossagei dýþarý gönderdi.
«Ýç çekiþmeler zaman kaybettirir, Bay Crawford. Lectere sahte bir teklifle bir
acemiyi gönderdiniz. Ben bundan iyisini yapabilirim. Dr. Chilton, Lecterin dürüst bir
teklife karþýlýk vereceðini söylüyor, benim de yaptýðým bu iþte. Catherinei sað salim
geri alýrsak,siz dahil , herkes tertemiz çýkacak bu iþten Ama eðer... ölürse, o zaman
hiçbir mazeret dinlemem.»
Kadýn adamýn sesinde öfke deðil, sadece profesyonel bir zararýnýzý en azýna
indirin tonu fark ettiðinden hemen, «Sizi dinliyorum,» dedi.
«Eðer bir þey elde edebilirseniz bunun üzerinde çalýþmamýza izin verin. Her þeyi
bilmemizi saðlayýn. Yerel polisin bizimle paylaþmasýný saðlayýn. Bize bilgi
vermeyerek sizi memnun edeceklerini düþünmelerine imkan saðlamayýn onlara.»
«Güzel. Eðer çok geç kalýnmamýþsa iletiþim araçlarýna bilgi verilmemesini saðlayýn.
Bu konuda Chiltonun özellikle dikkatini çekin, reklama bayýlýr çünkü. Buffalo
Billin herhangi bir þey öðrenmesini istemiyoruz. Onu bulduðumuzda Rehine Kurtarma
Ekibini kullanmak isteriz. Karþýlýklý bir çatýþmadan çok, ani bir darbe indirmemiz
gerek. Lecteri siz mi sorguya çekeceksiniz?»
«Evet.»
«Önce Clarice Starlingle konuþur muydunuz? Oraya doðru yola çýktý bile.»
«Ama neden? Dr. Chilton durumu bana özetledi. Yeteri kadar zaman kaybettik zaten.»
Chilton yine camý týklatýyor, bir þeyler söylemeye çalýþýyordu. Brian Gossage adamýn
elini tutup baþýný salladý.
«Siz kendisiyle konuþtuktan sonra ben de Lecteri görmek isterim,» dedi Crawford.
«Senatör Martin, bunun çok duyarlý bir konu olduðunu biliyorum ama yine de söylemek
zorundayým; ne yaparsanýz yapýn, ama sakýn ona yalvarmayýn.»
ölü olacak deðil ya,» diye söylenerek Gossage ile Chiltonun arabaya girmelerini iþaret
etti.
Dr. Chilton senatörün Hannibal Lecterle görüþmesi için bir yer istemiþ, zaman
kazanmak için de hangardaki askeri brifing odasý alelacele hazýrlanmýþtý.
Dr. Chilton, Lecteri odaya getirene kadar Senatör Martin hangar da bekledi. Arabada
duramýyordu. Hangarýn yüksek çatýsý altýnda sinirli adýmlarla gidip gelirken bir ara
eski bir Phantom 4ün yanýnda durup baþýný soðuk madene dayadý.Bu uçak
Cetherineden yaþlý olmalý.
Odada Chilton için bir masa Senatör Martin, yardýmcýsý ve Binbaþý Bachman için de
birer iskemle vardý. Bir video kameramaný görüþmeyi kaydetmeye hazýrdý. Chilton
bunun Lecterin isteklerinden biri olduðunu söylemiþti.
Dr. Hannibal Lecter odanýn ortasýnda yere çivilenmiþ büyük bir koltukta oturuyordu.
Üzerindeki deli gömleði, bacak kayýþlarý ve koltuða baðlý olduðu gerçeði bir
battaniyeyle örtülmüþtü.. Ama ýsýrmasýný önle yen hokey maskesi hâlâ baþýndaydý.
Neden, diye düþündü senatör. Aslýnda Dr. Lectere bir büroda bulunmakla bir çeþit
onurluluk vermeye çalýþýlmýþtý. Senatör, Chiltona baktýktan sonra kaðýtlarýný
almak üzere Gossagee döndü.
Chilton, Dr. Lecterin arkasýna geçti, kameraya þöyle bir baktýktan sonra maskeyi
çýkardý.
Dr. Lecterin gözleri arasýna bir tutam saç düþmüþtü. Maske kadar soluktu yüzü.
Senatör Martin ile Hannibal Lecter birbirlerini ölçtüler: Biri aþýrý zeki, diðeri insanýn
bildiði hiçbir yolla ölçülemeyen iki insan.
Dr Chilton masanýn baþýna geçti, tek tek herkese baktýktan sonra söze baþladý
«Senatör, Dr. Lecter bana soruþturmaya özet bir katkýda bulunmak istediðini bildirdi,
bunun karþýlýðýnda hücre koþullarýnda bazý iyileþtirmeler talep ediyor.»
Senator Martin elindeki kaðýdý havaya kaldýrdý «Dr Lecter bu þimdi imzalayacaðým
bir beyandýr Size yardým edeceðimi bildiriyorum. Okumak ister misiniz?»
Kadýn doktorun cevap vermeyeceðini sanýp imzalamak için masaya döndüðünde Lecter
konuþtu.
«Buffalo Billin adý William Rubindir BilIy Rubin adýyla anýlýr. 1975 Nisan yada
Mayýs ayýnda hastam Benjamin Raspail onu bana gönderdi. Philadelphiada,
hatýrlayamadýðým bir adreste oturduðunu söyledi, ancak o sýrada Baltimoreda
Raspailin yanýnda kalýyordu.»
Dr. Lecter aniden odadan çýkýp gitmiþ gibiydi. Bambaþka bir þey düþünmeye baþladý,
Gericaultun bir tablosu için hazýrladýðý anatomik çizimleri. Bundan sonra sorulan
sorularý duydu ise de hiç belli etmedi.
Dr. Lecter ona dikkatle baktý. «O bayrak puro kokuyor,» dedi. «Catherinei emzirdiniz
mi?»
«Evet.»
Kadýnýn gözleri kararýrken Dr. Lecter onun acýsýndan bir yudum aldý ve müthiþ
lezzetli buldu. Bugünlük o kadar yeterdi. Sonra devam etti.
«William Rubin bir seksen beþ boyundadýr. Þimdi otuz beþ yaþýnda olmalý. Ýri yapýlý,
tanýdýðýmda doksan beþ kiloydu, o zamandan buyana daha da kilo almýþtýr sanýrým.
Kumral saçlarý ve açýk mavi gözleri var. Bunlarý verin onlara þimdi, sonra devam
ederiz.»
«Onu sadece bir kere gördüm. Randevu aldý ama bir daha gelmedi.»
«Biliy Rubin bana sabýkasý olduðunu söyledi ama ayrýntýya girmedi. Kýsa bir týbbi
geçmiþini araþtýrdým, fazla önemli bir þeyi yoktu. Olaðandýþý bir tek þey vardý sadece:
Rubin bana bir zamanlar fildiþi alerjisi olduðunu söyledi. Hatýrladýklarým bu kadar,
Senatör Martin; sanýrým siz de artýk gitmek için acele ediyorsunuzdur. Aklýma baþka
bir þey gelecek olursa size haber gönderirim.»
«Sanýyorum.»
«Burada Memphisde sizin için bazý geçici duzenlemeler yaptýrdým. Bu
bu iþ bitince
durumunuzu konuþacaðýz ve Brushy Mountaine gideceksiniz.
«Hayýr.»
«Senatör Martin, tüm ipuçlarýný sadece FBIa güvenerek vermeyin. Jack Crawford
öteki kurumlarla asla paylaþmaya yanaþmaz. Bu insanlar için bir oyundur bu.
Tutuklamayý kendisi yapmak istiyor.»
33. BÖLÜM
Jame Gumbýn bodrumu insaný rüyalarýnda þaþkýna çeviren labirentler gibi odadan
odaya açýlan bir yerdi. Bay Gumb uzun ama pek uzun yýllar önce, hâlâ utangaç bir
insanken merdivenlerden en uzaktaki odalarda saklanýp keyfine bakardý. Gumbýn
öteki yaþamlarýndan kalma ve yýllardýr açmadýðý odalarý vardý uzak köþelerde.
Bunlardan bazýlarý, sözün geliþi, hâlâ doluydu, kapýlarýnýn ardýndan gelen seslerin
çoktan susmuþ olmalarýna raðmen.
Merdivenin arkasýndaki oda karanlýk, ancak küçük küçük seslerle dolu. Su damlýyor,
küçük motorlar çalýþýyor. Küçük yankýlardan oda büyükmüþ gibi geliyor insana. Hava
serin ve nemli. Yeþilliðin kokusunu alýn hele. Yanaða hafif bir kanat çarpýyor. Burundan
gelen bir zevk iniltisi, bir insan sesi.
Odada insan gözünün alabileceði ýþýk dalga boyu yok, ama Bay Gumb yeþil tonlarda
olmasýna raðmen, her þeyi çok da iyi görebiliyor. Gözünde mükemmel bir kýzýlötesi
gözlük var (Ýsrail ordu fazlasý, dört yüz dolardan ucuz) ve elindeki kýzýlötesi feneri
önündeki bir kafese çeviriyor. Bay Gumb dik arkalýklý bir iskemlede oturmuþ,
kendinden geçmiþ bir halde, tel örgü kafesteki bir böceðin bir bitkiye týrmanmasýný
seyrediyor. Kafesin nemli döþemesindeki az önce çatlattýðý krizalitten çýkmýþ genç
kelebek. Daha ýslak olup sýrtýna yapýþýk kanatlarýný açabileceði bir yer arýyor. Yatay
bir dal parçasý seçiyor bunun için.
Bay Gumb görmek için baþýný yana eðiyor. Kanatlar yavaþ yavaþ hava ve kanla
doluyor. Ama hâlâ böceðin sýrtýna yapýþýk.
Ýki saat geçiyor. Bay Gumb yerinden kýmýldamadý sayýlýr. Böceðin geliþmesini görüp
þaþýrmak için kýzýlötesi feneri yakýp söndürüyor. Zamaný geçirmek için ýþýðý odada
bitkisel losyonlar dolu cam havuzlar üzerinde dolaþtýrýyor. Havuzlarýn içindeki kalýp ve
þekiller denizin dibindeki kýrýk heykelleri andýrmakta. Iþýðý madeni yastýðý ve atýk su
delikleriyle büyük galvaniz iþlik masasýnda, onun hemen üstündeki el vinci üzerinde
dolaþýyor. Duvarýn dibinde uzun sanayi tip evyeler var.
Iþýðý tam zamanýnda çeviriyor kafese. Ýri böceðin kanatlarý kalkmýþ artýk. Þimdi
kanatlarýný indirip gövdesini örtüyor ve sýrtýndaki ünlü de sen ortaya çýkýyor. Bir
kurukafa bakýyor böceðin sýrtýndan. Kara göz delikleri ve elmacýk kemikleri belirgin.
Onlarýn altýnda kara bir çizgi var. Kafatasý leðen kemiðini andýran bir çizginin tam
üstünde.
Leðen kemiði üzerinde bir kurukafa ve hepsi de doða tarafýndan bir kelebeðin sýrtýna
çizilmiþ.
Bay Gumb kendini çok iyi hissediyor. Öne eðilip kelebeðe doðru hafifçe üflüyor.
Kelebek keskin duyargasýný kaldýrýyor öfkeyle.
Bay Gumb ýþýðýný alýp kuyulu odaya gidiyor. Solumasýný hafifletmek için aðzýný
açýyor. Kuyudan gelen seslerle keyfini kaçýrmak istemiyor. Gözlüðünün fýrlak
mercekleri bir kurbaðanýn gözlerini andýrýyor. Bay Gumb gözlüðün hiç hoþ
görünmediðini biliyor, ama onlarla karanlýk bodrumunda bodrum oyunlarý oynayarak
çok iyi vakit geçirmekte.
Kullanacaðý madde bir karides gibi büzülmüþ yan yatýyor. Uyuyor gibi. Pislik kovasý
yaný baþýnda. Dik duvarlara týrmanmaya çalýþýp ipi koparmamýþ bu kez. Uykusunda
battaniyenin kenarýný yüzüne örtmüþ, parmaðýný emiyor.
Bay Gumb kýzýlötesi ýþýðýný Catherinein üzerinde dolaþtýrýrken önündeki çok güç
sorunlara hazýrlanýyor.
Eðer ölçütleriniz Bay Gumbýnkiler kadar yüksekse insan derisi çok güç bir
malzemedir. Önceden bazý temel kararlarý vermek zorundasýnýz, örneðin fermuarýn
nereye konulacaðý gibi.
Bay Gumb kýzýlötesi ýþýkta Catherinein gerçek rengini göremiyor, ama biraz
zayýflamýþ gibi: Onu kaçýrdýðýnda rejim yapýyordu herhalde.
Deneyleri ona deriyi almadan önce dört günle bir hafta beklemesi gerektiðini öðretmiþ.
Ani kilo kaybý deriyi gevþetir ve çýkarýlmasýný kolaylaþtýrýr. Ayrýca açlýk kurbanýný
güçsüz kýlýp onu fazla uðraþtýrmamasýný da saðlar. Daha uysal olurlar. Bazýlarý
uyuþuk bir kabullenmeye giriyorlar. Ayný zamanda umutsuzluk ve yýkýcý çýrpýnmanýn
deriye vereceði hasarý önlemek için biraz yiyecek vermek zorunda.
Evet, kesinlikle kilo kaybetmiþ. Bu çok özel biri, yapmak istediðine o kadar uygun ki,
daha fazla beklemeye tahammülü yok. Yarýn öðleden sonra yapabilir yada yarýn gece.
En geç öbür gün.
34. BÖLÜM
Starling kiralýk arabasýný otoparkýn ortasýna býraktý. Burada yüksek aylýk alan mavi.
yakalýlar ve alt düzey yöneticiler oturuyor olmalýydý, arabalar bunu gösteriyordu.
Karavanlar ve hafta sonu deniz kayaðý botlarý da kendilerine ayrýlan köþedeydiler.
Catherine Baker Martini tanýmaya ihtiyacý vardý; burasý bir senatör kýzýnýn
oturmasý için garip bir yerdi ama. Starling FBIýn onun hakkýnda topladýðý bilgileri
incelemiþti. Kýz Farmingtonda baþarýlý olamamýþ, Middleburyde iki mutsuz yýl
geçirmiþti ve þimdi de hem Southwesternde okuyor, hem de öðretmen yardýmcýlýðý
yapýyordu.
Starling onu kendine dönük bir yatýlý okul öðrencisi, o hiç dinlemeyi bilmeyen
insanlardan biri olarak kolaylýkla hayal edebilirdi. Ama kendi önyargýlarý ve
kýrgýnlýklarý olduðu için bu deðerlendirmede çok dikkatli olmasý gerektiðini biliyordu.
Kendisi de yatýlý okullarda burslu okumuþtu, notlarý çoðunlukla giyeceklerinden iyiydi.
Zengin ve sorunlu ailelerin çocuklarýný tanýmýþtý. Onlardan bir kýsmýna önem
vermemiþse de, önemsememenin acýdan kaçýnmak için bir strateji olduðunu ve bunun
Starling tatil arabalarýnýn ve teknelerin durduðu yana yürüdü Buffalo Bill kýzý burada
kaçýrmýþtý. Evine çok yakýn olmalýydý ki, dýþarý çýktýðýn da kapýsýný
kapatmamýþtý. Bir þey onu dýþarý çýkmaya zorlamýþtý. Zararsýz görünen bir tuzak
olmalýydý.
Starling, Memphis polisinin çok kapsamlý bir araþtýrma yaptýðýný ve kimsenin bir þey
görmediðini biliyordu. Olay yüksek karavanlarýn arasýnda geçmiþ olmalýydý. Adam
þimdi bulunduðu yerden kýzý gözetlemiþti herhalde. Bir araba içinden mutlaka. Ama
Buffalo Bill, Catherinein burada olduðunubiliyordu . Onu baþka bir yerde görmüþ ve
buraya kadar izlemiþ, fýrsat kollamýþ olmalýydý. Catherinein boyunda kýzlar pek çok
deðildi. Adam istediði boyda biri gelene kadar herhangi bir yerde oturup beklemiþ
olamazdý. Günlerce oturup bekler de iþine yarayacak birini göremeyebilirdi o durumda.
Bütün kurbanlarý iriydi. Kimi þiþmandý ama hepsi iri yapýlýydý. «Üzerine uyacak bir
þey bulmak için.» Dr. Lecterin sözlerini hatýrlayan Starling ürperdi
Sonra derin bir soluk aldý, yanaklarýný þiþirdi, soluðunu aðýr aðýr býraktý.Bakalým
Catherine hakkýnda neler öðrenebileceðim.
Catherine Martinin kapýsýný bir eyalet polisi açtý. Starling kimliðini gösterince içeri
girmesini iþaret etti.
Starling açýk mutfak kapýsýndan telefona bir ses kayýt aygýtýnýn baðlý olduðunu
gördü. Hemen yanýnda da iki yeni telefon vardý. Birinin çevirme kadraný yoktu,
doðrudan Southern Bell Þirketinin güvenlik bölümüne baðlý olmalýydý.
«Daire aileye teslim edildi. Ben sadece telefonu bekliyorum. Yani herhangi bir þeye
dokunabilirsiniz.»
«Tamam.» Polis memuru kanepenin altýna soktuðu gazetesini alýp yine yerine oturdu.
Starling kafasýný toparlamak. istiyordu. Evde yalnýz olmayý yeðlerdi ama içersinin
polis dolu olmadýðýna da þükretmesi gerektiðini de biliyordu.
Ýþe mutfaktan baþladý. Yemeðe düþkün bir el deðmediði belliydi mutfaða. Kýzýn
arkadaþý Catherinein eve patlamýþ mýsýr almaya geldiðini söylemiþti. Starling derin
dondurucuyu açtý. Ýçinde iki kutu mýsýr vardý. Mutfaktan park yeri görünmüyordu.
«Neredensin?»
«Neredensin dedim.»
Evyenin altý... evet, boruda anahtar izleri vardý, çýkýþ borusunu çýkarýp incelemiþlerdi.
TSB iyi çalýþmýþtý. Býçaklar keskin deðildi. Bulaþýk makinesi çalýþtýrýlmýþ ama
boþaltýlmamýþtý. Buzdolabýnda sadece hazýr meyve salatasýyla köy peyniri vardý. Kýz
bunlarý herhalde yakýnda bir yerden alýyordu. Belki de biri marketin çevresinde
dolanýrken görmüþtü onu. Kontrol etmeye deðerdi.
«Savcýlýktan mýsýn?»
«Hayýr, FBldan.»
«Bakýn, memur bey, burada iþim bittikten sonra size bir soru sormam gerekecek
sanýrým. Belki de o zaman bana yardýmcý olabilirsiniz.»
«Elbette. Ben...»
«Çok iyi. Öyleyse bekleyelim de sonra konuþuruz. Þu anda düþünmem gereken þeyler
var.»
«Nasýl isterseniz.»
Yatak odasý Starlingin hoþlandýðý türden aydýnlýk ve güneþliydi. Pek çok genç
kadýnýn alamayacaðý pahalý kumaþlar ve pahalý mobilyalar kullanýlmýþtý. Ýki yatak.
Starling örtüleri kaldýrdý. Yastýklar sol yataktaydý, sað yatak boþtu.Catherine
istediðinde yataklarý bitiþtiriyor olmalý. Belki de. erkek arkadaþýnýn bilmediði bir
sevgilisi vardýr. Yada kimi zaman burada geceliyorlardýr. Telefon cevap makinesinde
uzaktan kumanda yok. Annesi telefon ettiðinde evde olmasý gerek.
Oda derli topluysa da, iri elli araþtýrmacýlarýn izleri belliydi, aldýklarýný yerli yerine
koymaya çalýþan ama biraz eðreti koyan insanlarýn izi. Düzgün yerlerde parmak izleri
olmasaydý bile Starling odanýn arandýðýný anlardý.
En çok dolapla ilgilenmiþti. Catherine Baker Martinin pek çok eþyasý vardý ve
bazýlarý gerçekten iyi markalardý.Annesinin armaðanlarý , diye düþündü. Klasik
elbiseler iki ölçüdeydi: 70 ve 80 kilolar için. Bir rafta yirmi üç çift ayakkabý saydý. Üst
rafta da hafif bir sýrt çantasý ve bir tenis raketi.
Ayrýcalýklý bir çocuðun eþyalarý, çok kimseden rahat bir yaþantýsý olan bir öðrenci ve
öðretmen yardýmcýsý.
Yazý masasýnýn çekmecesinde pek çok mektup vardý. Doðudaki eski okul
arkadaþlarýndan notlar. Pullar, zarflar. Alt çekmecede armaðan sarmak için süslü
ambalaj kaðýtlarý. Starling yerel süper market memurlarýný sorguya çekmeyi
düþünürken eli kalýnca bir kaðýda deðdi. Kaðýt maviydi ve bir köþesine çizgi film
köpeði Plutonun resmi basýlýydý.
Starling çantasýndan cýmbýzýný çýkarýp renkli kaðýdý plastik bir zarfa soktu. Sonra
zarfý iþi bitene kadar yataðýn üstüne býraktý.
Tuvaletin üstündeki mücevher kutusu her yatýlý kýzýn odasýnda görülen meþin
kutulardandý. Ýki çekmecesinde ucuz bir iki parça taklit mücevher vardý. Starling iyi
parçalarýn buzdolabýndaki lastik lahananýn için de mi saklandýðýný, eðer öyleyse
onlarý kimin almýþ olabileceðini düþündü.
Parmaðýný kutunun kapaðýnýn altýna sokup arka taraftaki gizli bölmeyi açtý sonra.
Orasý da boþtu. Bu gizli çekmeceler de kimden gizlenir acaba, diye düþündü, herhalde
hýrsýzlardan deðil. Çekmeceyi tam itecekken parmaklarý gizli bölmenin altýna
selobandla yapýþtýrýlmýþ bir zarfa deðdi.
Starling hemen eldivenini giyip mücevher kutusunun tersini çevir di, gizli çekmeceyi
çýkardý. Çekmecenin altýna kahverengi bir zarf yapýþtýrýlmýþtý. Kapaðý
yapýþtýrýlmamýþ, kývrýlýp zarfýn içine sokulmuþtu. Parmak izi tozu yoktu zarfýn
üstünde. Starling cýmbýzýyla zarfý açýp içindekileri çýkardý. Beþ tane Polaroid resim
vardý zarfta. Bir kadýnla erkek seviþiyorlardý. Yüz ve baþlarý görünmüyordu.
Resimlerden ikisini erkek, ikisini kadýn çekmiþti biri de komodinin üstüne
yarlaþtýrýlmýþ üçayaktan çekilmiþ olmalýydý.
Uzun boyuna ve cüssesine bakýlýrsa kadýn Catherine Martin olmalýydý Adam penisine
oymalý bir fildiþi halkaya benzer bir þey geçirmiþti. Ayrýntýlar pek net deðildi.. Erkek
apandisit ameliyatý olmuþtu. Starling resimlerin her birini ayrý ayrý plastik zarflara
koydu sonra hepsini birden kendi kahverengi zarfýna soktu. Çekmeceyi yerine
yerleþtirdi.
Arkadan bir ses, «Ýyi parçalar bende,» dedi. «Bir þeyin alýnmýþ olduðunu
sanmýyorum.»
Starling aynaya baktý. Yatak odasýnýn kapýsý önünde Senatör Martin duruyordu.
Kadýn bitkin bir haldeydi.
Starling döndü. «Ýyi günler, Senatör Martin. Biraz uzanmak ister miydiniz. Benim iþim
bitmek üzere.»
Senatör Martin yorgun olmasýna raðmen aðýrlýðýný belli eden bir insandý Starling
onun makyajý altýnda kavgacý biri olduðunu bir bakýþta anlamýþtý.
«Adým Clarice Starling. FBI daným. Dr. Lecterle konuþtunuz mu, senatör?»
«Bana bir ad verdi.» Senatör Martin bir sigara yakýp Starlingi tepeden týrnaða kadar
süzdü. «Deðerini göreceðiz bakalým. Ya siz mücevher kutusunda ne buldunuz, Memur
Starling? Onun deðeri nedir, ha?»
«Bir iki dakikada doðruluðunu saptayabileceðimiz bir iki belge,» diyebildi Starling.
Starling yan odada sesler duyunca içinde bir umut belirdi. «Memphis özel ajaný Bay
Copley de sizinle mi?» diye sordu.
Krendlerin kafasýnýn açýk yeri güneþten yanmýþtý ve kýrk yaþýnda pek saðlýklý bir
görünüþü vardý.
«Memur Starling kýzýmýn mücevher kutusundan aldýðý bir þeyi kahverengi bir zarfa
koydu. Bunun ne olduðunu görsek iyi olur, deðil mi?»
Krendler zarfa þöyle bir bakýp kapaðýný kapatýrken Senatör Martin elinden çekip aldý.
Kadýnýn resimleri incelemesini seyretmek insana acý veriyordu. Senatör Martin hepsine
tek tek baktýktan sonra pencereye gitti, gözleri kapalýydý. Gün ýþýðýnda yaþlý
görünüyordu. Sigara içmeye çalýþýrken elleri titriyordu.
«Bu odayý polis aradý,» dedi kadýn. «Eminim onlar bulduklarý o resimleri yerine koyup
aðýzlarýný açmamayý yeðlemiþlerdir.»
«Ben gereðine bakarým.» Senatör Martin zarfý çantasýna koyarken Krendler kendisini
engellemedi.
Senatör Martinin yardýmcýsý Brian Gossage baþýný kapýdan içeri uzattý. «Özür
dilerim, senatör, terminali hazýrladýlar. FBI William Rubin adýný aramalarýný buradan
izleyebiliriz.»
«Siz gidin, Senatör Martin,» dedi Krendler. «Ben hemen gelirim.» Ruth Martin,
Starlingin sorusunu yanýtlamadan dýþarý çýktý.
Adam bir an eli kapýnýn kolunda durup önüne baktý.. Dönünce, «Ýyi bir arama
yaptýnýz,» dedi.
«Bunu biliyorum.»
«Yeter artýk.»
«Evet.»
«Lecter bunun Buffalo Billin adý olduðunu söyledi. Ýþte Teþhis Bölümüne
gönderdiðimiz yazýnýn kopyasý. Bir bakýn.» Starlinge noktalý yazýcýdan çýktýðý
için bulanýk olan bir kaðýt uzattý: Senatörün. Lecterle konuþmasý.
«Burada önemli hiçbir þey söylememiþ. Billy Rubin adýnda beyaz bir erkek olduðunu
«Dr. Lecter bildiðimiz kadarýyla dokuz kiþi öldürmüþ. Ölüleri diriltse bile akýl
hastanesinden çýkarýlmasý olanaksýz.. O yüzden yapabileceði tek þey alay etmek. Bu
nedenle biz onun suyuna gidip...»
«Onu nasýl idare ettiðinizi biliyorum. Chiltonun bant kaydýný dinledim. Bunun
yanlýþ olduðunu söylüyor deðilim, artýk bitti diyorum. Davranýþ Bilimleri þimdiye
kadar elde ettiklerinizi - transseksüel açýsýný - araþtýrabilir. Zaten siz de yarýn
Ouanticoya okula döneceksiniz.»
Yataðýn üstündeki renkli kaðýda dikkat eden olmamýþtý. Starling kaðýdý adama verdi.
«Nedir bu?»
«Bir kaðýt dolusu Plutoya benziyor.» Adamýn bunun anlamýný sormasýný bekledi.
«Bay Krendler, Dr. Lecter Baltimore polisiyle konuþmayý reddettikten sonra benimle
konuþtu. Bunu bir kez daha yapabilir. Bay Crawford düþündü ki....»
Krendler kapýyý bir kere daha, bu sefer gereðinden daha sert kapattý.
«Memur Starling, size durumumu açýklamak zorunda deðilim, ama beni iyi dinleyin.
Davranýþ Bilimlerinin rolü danýþmanlýktýr, hep de öyle olmuþtur. Bundan sonra da öyle
olacaktýr. Jack Crawfordun zaten izin almasý gerekiyordu. Onun durumunda bu kadar
çalýþabilmesine þaþýyorum zaten. Bunu Senatör Martinden saklayarak aptalca bir
kumar oynadý. Geçmiþi ve emekliliði bu kadar yakýn olmasý nedeniyle senatör bile onu
fazla hýrpalayamaz. Onun için yerinizde olsam onun geleceðini fazla düþünmezdim.
«Sen zeki bir çocuk olmalýsýn, yoksa Crawford seninle böyle uðraþmazdý onun için
sana son kez bir þey söyleyeceðim. Konuþtuðuna dikkat et, yoksa kendini sekreterler
arasýnda buluverirsin. Anlamýyor musun? Lectere gönderilmenin tek nedeni FBI
Baþkanýnýn Senatoda kullanabileceði bazý bilgiler elde etmekti. Büyük cinayetler
hakkýnda zararsýz bilgiler Dr. Lecter in içyüzü gibi. Baþkanýnýz Senato da
bütçesini çýkarmak için þeker daðýtýr gibi daðýtýr bunlarý. Bu vakadan çekildin artýk
Memur Starling. Yanýnda geçici kimliðin olduðunu biliyorum ver onu bana!»
«Tabanca ha! Aman Tanrým! Öyleyse döner dönmez kimliðini iade edeceksin.»
Senator Martin, Gossage bir teknisyen ve birkaç polis telefona baðlý modemli bir
ekranýn baþýndaydýlar Ulusal Suç Bilgi Merkezi hattýndan Dr. Lecterin verdiði
bilginin bilgisayarlarda iþlenmesini izliyorlardý. Atlanta Ulusal Hastalýk Kontrol
Merkezinden bir haber vardý: Fildiþi alerjisi Afrika fildiþlerini zýmparalarken çýkan tozu
solumaktan olurdu, genellikle dekoratif þeyler yaparken. Amerikada býçakçýlara özgü
bir hastalýktý.
Býçakçýlar sözü geçerken Senatör Martin gözlerini kapattý. Starling i içeri alan
genç polis senatöre bir fincan kahve getiriyordu.
Starling dýþarý çýkmamaya kararlýydý. Kadýnýn önünde durup, «Þansýnýz açýk olsun,
senatör,» dedi. «Catherinein iyi olduðunu umarým.»
Senatör Martin ona bakmadan baþýný salladý. Krendler, .Starlingi dýþarý çýkardý.
Starling baþarýya metelik vermiyordu þimdi. Hatta Özel Ajan Starling olmaya da. Eðer
oyun böyle oynanacaksa.
Potterdeki cenaze evinin masasýnda yatan o zavallý þiþman ölü kýzý düþündü. Bu
lanet motorlar gibi boyalýydý týrnaklarý.
Adý neydi?Kimberly .
Starling saatine baktý. Uçaðýn kalkmasýna daha bir buçuk saat var ve bu süre içinde bir
þey yapabilirdi. «BilIy Rubin» derken Dr. Lecterýn yüzünü görmek istiyordu. O
kestane rengi gözlere bakmaya tahammül edebilirse, karanlýðýn kývýlcýmlarý yuttuðu o
gözlere yeteri kadar bakabilirse iþe yarayan bir þey görebilirdi belki. Bir neþe parýltýsý
görebileceðini sanýyordu.
35. BÖLÜM
Clarice Starling yoðun Memphis trafiði arasýnda hýzla sürüyor arabasýný. Yanaklarýnda
iki damla kurumuþ gözyaþý var. Þu anda garip bir biçimde serbest hissediyor kendini.
Kavga etmeye hazýr olduðunu anladýðý için kendi kendine dikkatli olmayý telkin ediyor.
Tennessee Hannibal Lecter konusunda hiçbir riski göze almýyorlardý. Onu bir kent
cezaevinin tehlikelerinden uzak ve güvenlik içinde tutmaya kararlýydýlar.
Bunun için de emeðin bedava olduðu günlerde granitten yapýlmýþ bir bina olan eski
mahkeme ve cezaevi binasýný seçmiþlerdi. Burasý þimdi restore edilip bir iþ merkezine
dönüþtürülmüþtü.
Park yerinde çeþitli görevlilere ait araçlar vardý; yol devriyesi, Shelby Ýlçesi Þerifliði,
Tennessee Soruþturma Bürosu. Starling kiralýk arabasýný parka sokmak için bile bir
polis noktasýndan geçmek zorun daydý.
Starling FBI, bölge ajaný Copleyin orada olmamasýný diledi. Adamýn baþýný derde
sokmak istemezdi.
Kapýdaki polis kimliðini alýp inceledikten sonra onu hole býraktý. Hol de þimdi polis
kaynýyordu. Kalenin tek asansörüyle merdivenlerin önünde de birer polis nöbetteydi.
Asansörün karþýsýndaki masanýn baþýnda bir çavuþ vardý Göðsündeki plakada adýnýn
TATE, C. L. olduðu yazýlýydý
«Basýndan deðilim.»
«Onu dýþarýda gördüm,» dedi Starling. «Bu sabah Baltimoreda bu olayda birlikte
çalýþýyorduk. Burayý mý imzalayacaðým, Çavuþ Tate?»
Çavuþ dilini diþine götürüp üzerinde dolaþtýrdý. «Evet. Gözaltý kurallarý, bayan.
«Vernon bayaný yukarý götür. Telefonda üç numara çevirip Starlingin adýný söyledi.
1920lerden kalma asansör gacýrtýlarla en üst kata çýktý. Þimdi bir hol. Ve kýsa bir
koridor vardý önlerinde.
Kulenin hemen hemen tüm üst katý beyaza boyalý bir tek sekiz köþeli odaydý Tennessee
Emniyetinden üniformalý iki kiþi nöbetteydiler Starling içeri girerken kýsa boylu olaný
masasýnýn baþýnda ayaða kalktý.
Ýriyarý olaný odanýn öteki ucunda portatif bir iskemlede oturuyordu. Yüzü bir hücrenin
kapýsýna dönüktü.
«Elbette.»
Odadaki tek renkli þey, turuncu ve sarýya boyalý, iki kenarýnda þimdi yanmayan
lambalarý olan tahta polis barikatýydý. Barikat hücre kapýsýnýn bir buçuk metre kadar
berisinde duruyordu. Bir yandaki askýda doktorun eþyalarý asýlýydý; hokey maskesi ve
Starlingin daha önce görmediði bir þey: bir Kansas idam sehpasý yeleðL Yelek kalýn
meþinden yapýlmýþtý, bel hizasýnda çifte kilitli bilek tutamaklarý vardý, arkadan
baðlanýyordu. Yeryüzünün en güvenilir baðlama aracý olmalýydý. Maske ve siyah yelek
beyaz duvarla insaný rahatsýz eden bir karþýtlýk oluþturuyordu.
Starling hücreye yaklaþýrken Dr. Lecteri gördü. Lecter yere çivilenmiþ küçük bir
masanýn baþýnda bir þeyler okuyordu. Sýrtý kapýya dönüktü. Önünde bir sürü kitapla
Starlingin Baltimoreda verdiði Buffalo Bill dosyasý vardý. Masanýn bacaðýna
küçük bir kasetçalar zincirle baðlýydý. Onu akýl hastanesi.dýþýnda görmek çok garipti.
Starling çocukken böyle hücreler görmüþtü. Bunlar yüzyýlýn baþýn da bir St. Louis
þirketi tarafýndan üretilmiþti, herhangi bir adayý bir hücreye dönüþtüren çelik bir kafes.
Zemini çubuklar üstüne yerleþtirilmiþ çelik bir levha, duvarlar çepeçevre çelik
parmaklýktý. Pencere yoktu. Hücre bembeyazdý ve parlak bir ýþýkta aydýnlatýlýyordu.
Tuvaletin önün de ince bir karton perde vardý.
Dr. Lecter baþýný çevirmeden, «Günaydýn, Starling,» dedi. Sayfasýný bitirdi, kaldýðý
yeri iþaretledi ve koltuðunda dönerek kýza baktý.
«Hücrenizdeki resimlerinizi istersiniz diye düþündüm., manzaralý yeni bir yere geçene
kadar yani.»
«Reddetmek ha! Bayýldým buna. Bunu hiç önermem. Beni kandýrmaya çalýþtýn,
Clarice. Benim bu insanlarla oyun oynadýðýmý mý sanýyorsun?»
«Beni kandýrmaya çalýþmakla hata ettin, deðil mi? Ne yazýk ki Catherine Martin bir
daha güneþi göremeyecek.»
«Þu anda böyle yaltaklanýyor olmanýz çok yazýk,» dedi Starling. «Konuþtuðumuz þeyi
tamamlayamamýz çok yazýk. O krizalit konusunda ki düþüncelerinizde
insanýn
unutamayacaðý bir tür zarafet vardý. Þimdi ise bu fikir yýkýntý halinde kaldý ortada.»
«Hayýr.»
«Yedek þarjör.»
«Evet.
«Evet.»
«Hayýr
Dr. Lecter, sizher þeyi biliyorsunuzdur. Bu Biliy Rubin ile öyle yakýndan
konuþup da hakkýnda bu kadar az þey biliyor olamazsýnýz.»
«Öyle mi dersin?»
«Onu tanýyorsanýz hakkýnda her þeyi biliyorsunuzdur. Ama bir tek ayrýntýyý
hatýrladýnýz. Fildiþi alerjisi olduðunu. Atlantanýn bunun bir býçak yapýcýsý
hastalýðý olduðunu bildirdiðinde yerlerinden nasýl zýpladýklarýný görecektiniz. Tahmin
ettiðiniz gibi hemen yuttular. Bunun karþýlýðýnda Peabodyde bir daire vermeliydiler
size. . Dr. Lecter, onu tanýyorsanýz onun hakkýnda bilinecek her þeyi de biliyorsunuz
demektir. Bence siz onunla tanýþmadýnýz ve sadece Raspailin ondan söz ettiðini
duydunuz. Elden düþme bilgi de Senatör Martini pek tatmin etmezdi, deðil mi?»
Starling omzu üzerinden arkasýna baktý. Polislerden. biri diðerine bir dergide bir þey
gösteriyordu.
«Baltimoredayken bana anlatacak baþka þeyleriniz de vardý, Dr. Lecter. Bunun hâlâ
geçerli olduðuna inanýyorum. Bana geri kalanýný da söyleyin.»
«Ben dosyalarý okudum.. Sen de okudun mu, Clarice? Adam hakkýnda bilmek istediðin
her þey orada yazýlý, eðer dikkat edersen tabii. Müfettiþlerin ustasý Crawfordun geçen
yýl Ulusal Polis Akademisinde yaptýðý o akýllara durgunluk verici konuþmayý okudun
mu? Marcus Aureliustan alýnma görev, onur ve cesaret. Bella sonunda öldüðünde
Crawfordun o ünlü soðukkanlýlýðýný görelim bakalým. Marcus Aureliusu
anladýysa bu vakayý da çözebilir.»
«Öldürüyor »
Kýzýn bu yanlýþlýkta ýsrarý üzerine Dr. Lecter bir an baþýný çevirdi. «O ikinci
derecede bir olay. Yaptýðý ilk ve asýl þey ne, öldürmekle ne arýyor?»
«Hayýr. »
«Ne o halde?»
«Gýpta ediyor, imreniyor, senin olduðun þeye imreniyor. Ýmrenmek onun doðasýnda
varolan bir þey. Ýmrenmeye nasýl baþlarýz, Clarice? Ýmrenecek þey mi ararýz? Bunu
yanýtlamaya çalýþ.»
«Evet. Her gün gördüðümüz bir þeye imrenerek baþlarýz. Rastladýðýn kiþilerin
gözlerinin üzerinde dolaþtýðýný hissetmez misin, Clarice. Bunun farkýnda
olmayacaðýný hiç sanmam. Ve senin gözlerin baþka þeyler üstünde dolaþmaz mý?»
«Ne anlatayým?»
«Daha önceden iki þey borçlusun bana. Ata ne olduðu ve öfkeni ne yaptýðýn.»
«Zaman ölçümüz seninle ayný deðil, Clarice: Bundan baþka zamanýn olmayacak.»
«Þimdidinleyeceðim. Babanýn ölümünden iki yýl sonra annen seni kuzeniyle kocasýnýn
yanýnda yaþaman için Montanada bir çiftliðe gönderildin. On yaþýndaydýn. Onlarýn
öldürülecek atlarý beslediklerini anladýn. Gözleri iyi görmeyen bir atla kaçtýn. Sonra?»
«Belki, ama öldürülecek hayvan beslediðin zaman bunu pek önemsemezsin. Ben
onaHannah derdim.»
«Her ikisi de. sýrtýna binmek için bir çitin yanýna götürmek zorun daydým.»
«Kasabanýn hemen dýþýnda bir ahýr, bir tür bir binicilik okulu vardý. Atý bakmalarý
için oraya býrakmak istedim. Aðýlda haftada yirmi dolar istediler. Ahýrda bölmeye
yerleþtirmek ise daha fazlaydý. Hayvanýn göremediðini hemen anladýlar. Peki, ben onu
gezdiririm dedim. Küçük çocuklar sýrtýna binerler, ben de ipinden tutup onlarý
gezdirirdim. Ahýrlarý temizleyebilirim dedim. Adamýn biri her dediðime evet derken
karýsý da öteki odadan þerife telefon etti.»
«Ama ilk baþta ondan korkmama engel olmadý bu. Kocaman kýpkýrmýzý bir suratý
vardý. Þerif sonunda iþler yoluna girene kadar çýkarýp yirmi dolar verdi. Sýcak
havada ahýra girmenin anlamý yok dedi. Olayý gazeteler duymuþtu. Annemin kuzeni
beni býrakmaya razý oldu. Sonunda Bozemanda Lutheran Çocuk Yurduna alýndým.»
«Evet.»
«Peki, ya Hannah?»
«Onu da aldýlar. Ýriyarý bir Lüteryen çiftçi samanýný verdi. Yetimhanede bir samanlýk
vardý zaten. Onunla topraðý sürdük. Ama gözleri görmediði için dikkatli olmak
gerekiyordu. Bacaklarýyla hissedemeyeceði kadar kýsa olan sebzelerin falan arasýna
giriverirdi. Sonra bir arabaya koþup çocuklarý çektirdik ona.»
«Sonundaöldü ama.»
«Evet.»
«Geçen yýldý, bana okula yazdýlar. Yirmi iki yaþýnda olduðunu tahmin etmiþlerdi.
Yaþamýnýn son günü yine arabayla çocuklarý çekmiþ, sonra da uykusunda ölmüþ.»
«Hayýr.»
«Denedi mi?»
«Hayýr.»
«Onu öldüreceklerdi.»
«Bilmiyorum.»
«Bildiðini sanýyorum.»
«Þu halde bir þey seni uyandýrdý. Seni uyandýran ne oldu? Rüya mý gördün? Ne oldu?»
«Evet.»
«Sen ne yaptýn?»
«Atlane yaptýn?»
«Iþýðý yakmadan giyinip dýþarý çýktým. At ürkmüþtü. Bütün atlar ürkmüþler, aðýlýn
içinde koþuþup duruyorlardý.. Burnuna üfleyince gelenin ben olduðumu anladý. Sonunda
burnunu avucumun içine býraktý. Samanlýkta ve koyun aðýlýnýn yanýndaki barakada
ýþýk vardý. Çýplak ampuller, iri iri gölgeler. Frigorifik kamyon gelmiþti, motoru
homurtuyla çalýþý yordu. Atý alýp çýktým oradan.»
«Eyerlemiþ miydin?»
«Bazen.»
Starling bir an Chiltonun arkasýnda olduðunu anlamadý. Adam kýzýn dirseðini tuttu.
Starling kolunu çekti. Memur Pembry ile iriyarý arkadaþý Chiltonun arkasýndaydýlar.
«Dr. Chiltonun týp diplomasý olmadýðýný biliyor muydun?» dedi Dr. Lecter. «Ýlerde
iþine yarayabilir, sakýn unutma bunu.»
«Burada emirleri siz veremezsiniz, Dr. Chilton,» dedi Starling. Memur Pembry
yanlarýna geldi.. «Doðru, bayan, ama ben verebilirim. Hem benim hem sizin patronunuzu
aradý doktor. Kusura bakmayýn ama sizi dýþarý çýkarmak için emir aldým. Lütfen
benimle gelin þimdi.»
«Evet.»
«Evet.»
«Eh, dosyaný alabilirsin, Clarice, artýk ona ihtiyacým kalmadý.» Lecter parmaklýklarýn
arasýndan kolunu uzattý. Clarice dosyayý alýrken bir an parmaklarý birbirine deðdi.
Temasla birlikte Lecterin gözlerinden bir parýltý geçti.
Adam Claricein aklýnda o haliyle kalacaktý. alay etmediði bir anda donmuþ gibi.
Beyaz hücresinde, elleri önünde kavuþmuþ, baþý hafifçe yana eðik
36. BÖLÜM
Pembry ve Boyle, Dr. Lectere gardiyanlýk etmek üzere Brushy Mountain Eyalet
Cezaevinden getirilmiþ deneyimli memurlardý. Sakin ve dikkatli insanlardý, görevlerinin
kendilerine Dr. Chilton tarafýndan hatýrlatýlmasýný gereksiz buluyorlardý.
Boyle ile Pembry, Dr. Lecter muayene edilirken yumuþak bir sesle konuþmuþlardý
onunla.
«Dr. Lecter sizinle iyi geçineceðimizi sanýyoruz. Siz bize karþý iyi davranýrsanýz biz de
size iyi davranýrýz. Centilmen davranýþý bekliyoruz sizden. Ama hiç de yumuþak
insanlar olmadýðýmýzý bilmelisiniz. Isýrmaya kalkarsanýz aðzýnýzda ýsýracak diþ
kalmaz sonra. Burada iyi bir þey elde ediyor gibisiniz. Bunu elden kaçýrmak
istemezsiniz, deðil mi?»
Doktor gözlerini dostça kýrpýþtýrarak bakmýþtý memurlara. Cevap vermek istediyse de,
hastabakýcýnýn açýk tutmak için aðzýna bir tahta parçasý sokup fenerini diþlerinin
üstünde dolaþtýrmasýyla buna fýrsat bulamamýþtý..
Boyle muayene bitip de Dr. Lecter hücreye sokulduktan sonra arkadaþýna, «Bize bir iþ
çýkaracaðýný sanmam,» dedi.
Hücre saðlam ve güvenliydi ama yemek tepsisinin geçirileceði bir yuvasý yoktu. Yemek
saati gelince, Starlingin ziyaretini, izleyen sýkýntýlý havada Dr. Chilton herkesi
rahatsýz ederek Dr. Lectere deli gömleðinin giydirilip ayak baðlarýnýn takýlmasýný
istedi. Ondan sonra tepsi içeri taþýnýrken kendisi de elinde Mace kutusuyla kapý önünde
bekledi.
Gardiyanlar ise Chiltonun gerçek bir doktor olmadýðýný duymuþlardý. Boyle onun
sadece lanet bir öðretmenden baþka bir þey olmadýðýný söylemeye baþlamýþtý.
Dr. Chilton akþam yemeðinde ortalarda görünmeyince Boyle ile Pembry tepsiyi içeri
götürmek için kendi yöntemlerini kullandýlar ve bunda da baþarýlý oldular.
Dr. Lecter deðil ayaða kalkmak, doðrulamýyordu bile. Bacaklarý da öne uzanmýþ
olduðundan tekme atmasý olanaksýzdý.
Dr. Lecter böyle sýkýca baðlandýktan sonra Pembry masasýna dönüp hücrenin
anahtarýný aldý, copunu beline taktý, Mace kutusunu da cebine koyup hücreye döndü. O
kapýyý açýnca Boyle tepsiyi içeri götürdü. Kapýyý tekrar kilitleyip anahtarý yeniden
masaya götürdükten sonra Dr. Lecterin kelepçelerini çýkardý. Böylece doktorun elleri
serbestken bir an bile anahtarla hücreye yaklaþmamýþ oluyordu.
«Çok rahat oldu, teþekkür ederim, memur bey,» dedi Dr. Lecter. «Gördüðünüz gibi idare
etmeye çalýþýyorum iþte.»
Dr. Lecter keçe uçlu bir kalemle bir þeyler yazýp çizerken bir yandan da yemeðini yedi.
Masanýn ayaðýna baðlý kasetçalarýn düðmesine bastý. Glenn Gould piyanoda
BachýnGoldberg Varyasyonlarý ný çalýyordu. Zaman ve sýkýntýnýn ötesindeki
müzik parlak kafesle gardiyanlarýn bulunduklarý odayý doldurdu.
Masasýnýn baþýnda kýpýrdamadan oturan Dr. Lecter için zaman aðýr aðýr akýyordu.
Bir ara yüzünde dalgýn bir ifadeyle kalkarken kaðýt peçetesi dizleri üstünden yere uçtu.
Kaðýt bir süre havada kaldý, masanýn ayaðýna çarptý, ters dönüp çelik zemine kondu.
Dr. Lecter peçeteyi düþtüðü yerde býraktý, hücrenin öteki ucundaki karton perdenin
ardýna geçip tek özel yeri olan tuvaletin kapaðý üstüne oturdu. Müziði dinlerken çenesini
avucu içine alýp gözlerini kapatmýþtý.Goldberg Varyasyonlarý yapýsal olarak
ilgilendiriyordu kendisini. Dilini diþleri arasýnda dolaþtýrmaya baþladý. Çepeçevre,
yukardan aþaðýya kadar. Alplerde bir gezinti kadar uzun ve ilginç bir gezintiydi bu dili
için.
Sýra diþetlerine gelmiþti þimdi; dilini yanaðýyla diþetleri arasýnda dolaþtýrdý bazý
insanlarýn yemekten sonra yaptýklarý gibi. Diþetleri dilinden daha soðuktu. Diþlerinin
arasýndaki boþluk daha da soðuktu. Dili küçük madeni tüpe gelince durdu.
Müziðin ardýnda asansörün hareket ettiðini duydu. Az sonra kapý açýldý ve bir ses,
«Tepsiyi almaya geldim.» dedi.
«Dr. Lecter. Gel de deminki gibi sýrtýný parmaklýða verip yere otur.»
«Memur Pembry, burada iþimi bitirmeme izin verir miydin acaba? Yolculuk
baðýrsaklarýma dokundu sanýrým.» Bu kadar sözü bile söylemesi epey uzun sürmüþtü.
Dr. Lecter aðzýndan çýkardýðý tüpü bir parça tuvalet kaðýdýyla kuruladý. Elleri
titremiyordu, avuç içleri kupkuruydu.
Dr. Lecter yýllarca süren hapis yaþamýnda o bitip tükenmek bilmeyen merakýyla gizli
hapishane becerilerinin pek çoðunu öðrenmiþti. Baltimore Akýl Hastanesinde o
hemþireyi parçalamasýndan sonra çevresindeki güvenlikte sadece iki kez bir gevþeme
olmuþtu. Ýkisi de Barneyin izin günlerindeydi.. Bir keresinde bir psikiyatri
araþtýrmacýsý kendisine tükenmez kalemini vermiþ, sonra da geri almayý unutmuþtu.
Adam daha koðuþtan çýkmadan Dr. Lecter kalemin plastik kýsmýný kýrýp tuvaletine
atmýþtý. Madeni mürekkep tüpünü de þiltesinin dikiþleri arasýna saklamýþtý.
Akýl hastanesindeki hücresinde tek keskin þey ranzasýný duvara tutturan bir cývatanýn
baþýydý. Dr. Lecter küçük tüpü cývataya sürte sürte ikiye ayýrmýþ, uzun olan bölümünü
yine tuvalete atmýþtý. Kýsa bölümünde ise bir santim uzunluðunda iki yarýk yapmayý
baþarabilmiþti. Barney gecelerce uðraþmasýndan nasýrlaþan parmaklarýný fark
etmemiþti.
Altý ay sonra bir hademe Dr. Lectere avukatýnýn gönderdiði bazý kaðýtlar arasýndaki
bir kýstýrgacý görmeden hücreye sokmuþtu. Çelik kýstýrgacýn iki santim kadarý tüpün
içine saklanmýþ, gerisi yine tuvalete atýlmýþtý. Düz ve kýsa olan tüpün elbise dikiþleri
arasýnda, yanaðýnda saklanmasý kolay olmuþtu.
Dr. Lecter þimdi karton perdenin ardýnda metal tüpü týrnaðýna vurarak içindeki teli
çýkardý. Tel bir araçtý ve iþin güç yaný bundan sonra baþlayacaktý. Teli küçük tüpün
içine soktu ve manivela gibi kullanarak daha önce yaptýðý iki yarýk arasýnda kalan
bölümü eðdi. Þimdi tüpün bir kýsmý gövdesine doksan derecelik bir açýyla eðilmiþti.
Kelepçe anahtarý hazýrdý artýk.
Dr. Lecter ellerini arkasýna götürüp anahtarý bir elinden diðerine geçirerek harekete
alýþmaya çalýþtý. Sonra anahtarý yine aðzýna sokup ellerini yýkadý, dikkatle kuruladý.
Sonra diliyle anahtarý sað elinin parmaklarýarasýna sakladý. Pembrynin kelepçeleri
takarken dikkatini altý parmaklý sol eline vereceðini biliyordu.
«Ýstediðiniz zaman hazýrým, Memur Pembry,» diye seslendi. Yere oturup kollarýný
parmaklýðýn arasýndan dýþarý uzattý. «Beklediðiniz için teþekkür ederim.»
Pembry kelepçeyi bir kere daha gözden geçirdi. Dr. Lecter onun soluðunun kokusunu
duyuyordu ensesinde. Pembry hücre kapýsýný açtý. Boyle içeri girdi. Dr. Lecter baþýný
çevirdi. Boyle ortalýðýn daðýnýk olmasýna sýkýlmýþ bir halde tabaklarý topluyordu..
Peçete yerdeydi. Dr. Lecter göz ucuyla. Pembrynin dizinin arkasýný, hücrenin
dýþýnda kapýyý tutmuþ beklerken belinden sallanan copu görebiliyordu.
Dr. Lecter sol kelepçenin deliðini buldu, anahtarý sokup çevirdi. Bileðindeki kelepçe
yayýnýn gevþediðini hissetti. Anahtarý sol eline geçirdi, sað kelepçeyi de açtý.
Boyle yerdeki peçeteyi almak için eðildi. Kelepçe þimþek hýzýyla Boyleun bileðine
geçirildi ve ne olduðunu anlayamadan ötekisine de yere çivili masanýn ayaðý çevresinde
kapandý. Dr. Lecter þimdi ayaklarýný Pembrynin gelmekte olduðu kapýya uzatmýþtý.
Aðýr kapý yüzüne çarparken Pembry belindeki Mace kutusunu almak için uzandý. Lecter
uzun copun ucunu yakalayýp kaldýrdý. Pembry þimdi beline baðlý copla kapý arasýnda
sýkýþmýþtý. Dr. Lecter adamýn boðazýna bir dirsek vurarak diþlerini yüzüne geçirdi.
Pembry boþuna çabalýyordu burnu ve üst dudaðý Lecterin diþleri arasýnda
parçalanýrken. Boyle þimdi kelepçeli olduðu yerde baðýrýyor, cebinden kelepçe
anahtarýný çýkarmaya çalýþýyordu. Anahtarý buldu, yere düþürdü, bir daha aldý. Lecter
copun ucunu Pembrynin karnýna savurdu. Boyle anahtarý kelepçeye soktu. Bir yandan
da baðýrýyordu. Lecter üzerine doðru geliyordu þimdi. Lecter Mace kutusunu adamýn
yüzüne püskürtürken copla uzanan koluna vurdu. Boyle masanýn altýna girmeye
çalýþtýysa da, Macein etkisiyle gözleri görmez olduðundan yanlýþ tarafa doðru
emekledi. Beþ cop darbesi sonunda cansýz yere serildi.
Pembry yere oturmuþ aðlýyordu. Dr. Lecter kýrmýzý gülümsemesiyle baktý adama.
«Siz hazýrsanýz, ben de hazýrým, Memur Pembry,» dedi.
Havada savrulan cop Pembrynin ensesine indi. Pembry cansýz bir halde yere serildi.
Dr. Lecterin yüz ona çýkan nabzý yine normale dönmüþtü. Müziði kesip dýþarý kulak
verdi.
Sonra merdiven baþýna gidip. yine dýþarsýný dinledi. Dönüp Pembrynin cebinden
anahtarlarýný aldý, masanýn çekmecelerini açtý. Alt çekmecede iki adamýn .38llk
tabancalarý vardý. Ondan da iyisi, Boyleun cebinde bir de çaký bulmuþtu.
37. BÖLÜM
Hol polis doluydu. Saat akþamýn altý buçuðuydu ve dýþarýdaki nöbetçiler iki saatlik
nöbetlerini henüz bitirmiþlerdi. Dýþardan gelenler elektrik sobalarý baþýnda ellerini
ýsýtýyorlardý. Bazýlarý Memphis basketbol takýmý üzerine para yatýrmýþlar, maçýn ne
olduðunu merak etmekteydiler.
Çavuþ Tate. holde radyo çalýnmasýna izin vermediði halde polislerden biri
Walkmanin kulaklýðýný takmýþtý. Sonuçlarý sýk sýk arkadaþlarýna bildiriyordu.
Lobide on beþ silahlý polisle saat yedide nöbeti Pembry ve Boyle den devralacak iki
gardiyan vardý. Çavuþ Tate de saat on bir - yedi nöbetini tutanlarla birlikte çýkmak için
sabýrsýzlanýyordu.
Tate saat yediye çeyrek kala asansörün yukarý hareket ettiðini fark etti. Kapýnýn
üstündeki bronz ok beþ numaranýn üstünde durdu
«Hayýr, ben buradayým, çavuþ. Bir telefon edip sorar mýsýn iþleri bitmiþ mi diye.
benim de saatim doluyor.»
Çavuþ Tate numarayý çevirip bekledi. «Telefon meþgul, git bir bak bakalým.» Sonra
hazýrladýðý nöbet raporunu tamamlamaya devam etti.
Memur Sweeney düðmeye bastý ama asansör gelmedi. «Bu akþam az piþmiþkuzu
pirzolasý istedi,» dedi Sweeney. «Bakalým kahvaltýda ne isteyecek? Her iþ de bana
düþüyor yani.»
Sweeney bir dakika daha bekledi. «Bu ne bok iþtir?» diye söylendi.
Yukarda bir yerde bir silah ses duyuldu, ses taþ merdivenlerden aþaðý yankýlandý. Ýki
el ateþ,.sonra da bir üçüncüsü.
Üçüncü silah sesiyle ayaða fýrlayan Çavuþ Tate mikrofonu aldý. «Merkez, kulede silah
sesleri. Dýþ nöbetçiler tetikte olun. Yukarý çýkýyoruz.»
Tate bronz okun hareket ettiðini gördü. Dörde inmiþti bile. «Durun!» diye baðýrdý.
«Nöbetçiler hemen yerlerinize! Atýþ ekibi yanýmda kalsýn! Berry ve Howard, siz
asansör kapýsý önünde...» Ok üçüncü katta durmuþtu.
«Birinci takým, gidiyoruz. Ýçersini kontrol etmeden hiçbir kapýnýn önünden geçmeyin.
Bobby, dýþardan bir tüfekle yelekleri al, buraya getir.»
«Önce kontrol etmeden bir kapýya arkanýzý dönerseniz sizi ben vururum.»
Þimdi üçüncü kata çýkýyorlardý. Açýk asansör kapýsýndan vuran ýþýkla koridor hafif
aydýnlanmýþtý. Tate asansörün karþý duvarýna yaslanarak yürüdü. Asansör boþtu.
Dördüncü katta yukardan gelen müzik sesi duyuluyordu. Ýþyeri kapýlarý dokununca
açýldý. Odalarýn berisindeki açýk bir kapýdan ana bina görülüyordu.
«Böyle! Pembry!» Tate holde iki kiþi býraktý. «Kapýdan gözünü ayýrmayýn. Yelekler
geliyor. Sakýn o açýk kapýya arkanýzý döneyim demeyin.
Tate müziðe doðru çýktý merdivenleri. Kulenin en üst katýndaydý þimdi. Kýsa
koridorun ýþýklarý loþtu. Kapýdaki buzlu camýn üstünde SHELBY ÝLÇESÝ TARÝH
DERNEÐÝ yazýyordu.
Tate eðilerek camýn altýndan kapýnýn menteþelerinin aksi yanýna geçti. Öteki yandaki
Jacobsa baþýyla iþaret, ettikten sonra kapýnýn kolunu çevirip hýzla içeri doðru itti.
Kapý sertçe duvara çarptý, cam kýrýldý. Tate hemen içeri dalýp tabancasýný doðrulttu.
Tate çok þey görmüþtü. Akýl almaz kazalar, kavgalar, cinayetler görmüþtü. Altý polisin
öldürüldüðünü görmüþtü. Ama ayaklan dibinde yatan þeyin bir polisin baþýna
gelebileceklerin en kötüsü olduðundan emindi. Baþýn önü ve arkasý parçalanmýþ, gözün
biri yuvasýndan fýrlamýþ aþaðý sarkýyordu.
Jacobs kandan kaygan hale gelmiþ yere basarak Tatein yanýndan geçti. Hâlâ masaya
kelepçeli olan Boyleun üzerine eðildi. Boyle n yüzü paramparçaydý, hücrenin her
tarafý fýþkýran kanla kýrmýzýya boyanmýþ gibiydi.
Jacobs parmaklarýný adamýn boynuna bastýrdý. «Bu ölmüþ,» diye baðýrdý müziði
bastýrmaya çalýþarak. «Çavuþ?»
Bir anlýk çekinmesinden utanç duyan Tate telsizine konuþuyordu. «Merkez, iki memur
ölü. Tekrar ediyorum, iki memur ölü. Tutuklu kayýp
Lecter kayýp. Dýþarýdaki
nöbetçiler pencerelere dikkat edin. Tutuklu çarþafý almýþ, bir ip yapýyor olabilir.
Cankurtaranlara haber verin.»
Tate yerdeki korkunç þeyin boynuna dokunmak üzere eðilirken bir inleme duyuldu.
Tatein telsizi çatýrdadý. Dýþarýda komutayý almýþ olan bir teðmen durumu
soruyordu. Tatein konuþmasý gerekliydi.
«Buraya gel, Murray,» diye seslendi genç memurlardan birine. «Pembrynin yanýnda
diz çök ve elini tut. Onunla konuþ.»
«Pembry. Haydi, konuþ onunla.» Tate telsize döndü. «Ýki memur. Boyle ölü, Pembry
aðýr yaralý. Lecter kayýp ve silahlý, tabancalarýný almýþ. Kemerleri eri ve tabanca
kýlýflarý masanýn üstünde.»
«Anlaþýldý, çavuþ. Sekiz numaralý nöbetçi ana binanýn dördüncü katýndaki pencerenin
ardýnda bir kýpýrtý görmüþ. Bütün çýkýþlar kontrolümüzde. Siz holleri tutun. SWAT
ekibi geliyor. Onu onlar çýkaracak oradan. Tamam mý?»
«Ýki tabanca ve bir de çaký, teðmenim. Jacobs, bak bakalým kemerlerde þarjör var
mý?»
«Pembryninki dolu,» dedi polis memuru. «Boyleunki de. Hýyar herif yedek þarjör
almamýþ.»
«Silahlarý ne?»
«Otuz sekizlik.»
Tate telsize döndü. «Teðmenim, anlaþýldýðý kadarýyla iki tane .38lik almýþ. Tabanca
altý mermi alýr. Üç el ateþ edildi, yedek þarjörler de burada. Ancak dokuz kurþunu
kalmýþ olabilir. SWAT ekibine +P mermisi olduðunu söyleyin. Herif insanýn yüzüne
ateþ etmekten hoþlanýyor.»
Artý Pler etkili mermilerdi ama SWAT ekibinin zýrhlarýný delemezdi. Yüze bir isabet
ise öldürücü olurdu.
sargý beziyle sardýlar. Biri kan torbasýný takarken ötekisi tansiyonunu ve nabzýný
ölçtükten sonra baþýný sallayýp, «Aþaðýya,» dedi.
Telsizden emirler yaðýyordu. «Tate, kuledeki iþyerlerini tek tek arayýp kilitlemeni
istiyorum. Ana binayla baðlantýlarý kes. Sonra sahanlýklarý tara. Yelek ve tüfek
gönderiyorum. Eðer teslim olmak isterse onu sað olarak alabiliriz. Ama sað kalmasý için
kimsenin canýnýn tehlikeye atýlmasýný istemiyorum. Anladýn mý?»
«Anladým, teðmenim.»
Tate iyi bir çavuþtu ve bunu þimdi Jacobsla yeleklerini giyip merdivenden inen
sedyecileri izlerken de gösteriyordu. Ýkinci bir grup da Boyle ile inmekteydi.
Sahanlýktaki adamlar sedyeleri görünce öfkelerini tutamadýlar. «Sakýn öfkeniz
yüzünden vurul mayýn,» dedi Tate.
Dördüncü kat holünde serin bir esinti vardý. Kapýnýn öte yanýndaki ana binanýn geniþ
karanlýklarýnda telefonlar çalýyordu. Binanýn bütün karanlýk odalarýnda telefonlarýn
üstündeki düðmeler ateþböcekleri gibi parýldýyor, ziller çalýyordu.
Tate yanýp sönen ýþýklý telefonlu odalarý birer birer kilitliyordu. Kalýn yelek altýnda
terlemiþti ve sýrtý kaþýnýyordu.
«Evet, çavuþ.»
«Tamam, çavuþ.»
Jacobs ile Tate asansörle aþaðý inerlerken Tatein omzuna bir kan damlasý düþtü. Bir
tane de ayakkabýsýna.
Asansörün üstündeki kapaðýn kenarýndan kan damlýyordu. Dört katý iniþ hiç
bitmeyecekmiþ gibi geldi. Tate ile Jacobs tabancalarýný asansörün tavanýna doðrultarak
geri geri çýktýlar. Tate çýktýktan sonra asansör kapýsýný kilitledi.
«Þþþt!» dedi. Sonra alçak sesle, «Berry, Howard, adam asansörün üstünde. Dikkatli
olun,» dedi.
Tate dýþarý çýktý. Siyah SWAT kamyoneti kapý önündeydi. SWAT ekibinde her zaman
çeþitli asansör anahtarlarý bulunurdu.
Ekip bir dakika içinde yerini aldý, siyah kurþun geçirmez yelekli ve baþlýklý iki kiþi
merdivenden üçüncü kata çýktýlar. Tate ile iki kiþi de silahlarýný asansörün tavanýna
çevirip beklediler.
Üçüncü katta Memur Johnny Peterson asansör kapýsýný açtý. Asansör boþluðu
karanlýktý. Koridorda sýrtüstü yatarken cebinden sersemletici bir el bombasý çýkarýp
yanýna koydu. «Tamam, þimdi bakýyorum,» dedi telsizine.
«Onu görüyorum Asansörün üstünde. Yanýnda bir tabanca var. Hareket etmiyor.»
«Konuþ onunla.»
Peterson boþluktan aþaðý, «Ellerini baþýnýn üstüne koy ve sakýn kýpýrdama!» diye
baðýrdý. «Teðmenim, kýpýrdamadý bile... tamam.»
«Ellerini baþýnýn üstüne koymazsan aþaðý bir el bombasý atacaðým. Üç saniyen var!»
Peterson cebinden SWAT ekibinden herkesin taþýdýðý kapý stoperlerinden birini
çýkardý. «Pek çocuklar dikkatli olun el bombasýný atýyorum!» Stoperi attý, kýpýrtýsýz
yatan adamýn üstüne düþtüðünü gördü. «Teðmenim, yine kýpýrdamadý.»
«Peki Johnny, kapaðý aþaðýdan bir sopayla açacaðýz. Sen bizi koruyabilir misin?»
Peterson yattýðý yerde döndü, .46lýðýný hâlâ hareket etmemiþ adama çevirdi.
«Tamam.»
Aþaðýda kapak itilirken bir ýþýk çizgisi belirdi. Sonra açýlan alandan bir kol göründü.
Peterson tabancasýnýn tetiðini biraz daha sýktý. «Kolu oynadý, teðmenim. Ama
sanýrým kapaðýn kalkmasý yüzünden.»
«Anlaþýldý.»
Kulaðýnda sakin bir ses. «Tamam, Johnny, gözetlemeye devam et. Biz asansöre
giriyoruz þimdi, aynandan dikkatle izle adamý. Ateþ edilirse eden biz olacaðýz.
Anlaþýldý mi?»
«Tamam...»
Tate lobide ekibin asansöre giriþlerini seyrediyordu. Adamlardan biri tüfeðini asansörün
tavanýna çevirmiþti. Ýkincisi merdivenle açýk kapaða çýkýyordu. Elinde iri otomatik
tabancasýyla bir el feneri vardý. Delikten yukarý bir ayna uzatýldý Sonra ikinci adam
yukardan bir tabanca alýp aþaðý verdi «Ölmüþ,» dedi
Ekip þimdi cesedi delikten aþaðý indiriyordu. Lobideki polisler görmek için asansörün
dýþýna toplanmaktaydýlar.
Bir memur ileri çýkýp cesedin yana açýlmýþ dövmeli kollarýna baktý. «Pembry bu,»
dedi.
38.BÖLÜM
«Baygýn ama yaþamsal belirtileri iyi. Tansiyonu normal. On üçe do kuz. Nabýz seksen
beþ. Yüzünde kesikler var, bir göz kapanmýþ. Kafada kurþun yarasý olabilir,
bilemiyorum.»
Arkasýndaki sedyeye sýkýlý yumruk örtünün altýnda gevþedi. Sað el uzanýp göðsü
saran bandýn ucunu buldu.
«Baþýna fazla bir baský yapmaktan korkuyorum, sedyeye alýrken kasýlma gördüm.
Evet, Fowler durumunda tutuyoruz.»
Hastabakýcý arkasýnda bir soluk sesi duydu, dönüp bakýnca kanlý yüzle karþýlaþtý ama
kulaðýnýn arkasýna inen tabancayý göremedi.
Trafik sýkýþýklýðý nedeniyle cankurtaran altý þeritli bir yol üzerinde yavaþlamýþtý,
arkadan gelen araçlar þaþkýn bir halde korna çalýyor, cankurtaraný sollamak
istemiyorlardý. Trafikte iki egzoz patýrtýsý iþitildi, sonra cankurtaran yeniden hareket
edip sað þeride geçti..
39. BÖLÜM
Clarice normal olarak Crawfordun Arlingtondaki evini merak ederdi ama araba
radyosunda duyduðu Dr. Lecterin kaçýþ haberi kafasýný altüst etmiþti.
1950lerden kalma çiftlik tipi evin önüne geldiðinde sadece sol taraftaki loþ ýþýðýn
Bellanýn yattýðý odadan gelip gelmediðini düþündü. Kapý zili gereðinden gürültülü
gibiydi.
Crawford kapýyý ikinci çalýþýnda açtý. Üzerinde bol bir hýrka vardý, kordonsuz bir
telefonda konuþuyordu «Memphiste Copley.» dedi Kýzýn içeri girmesini iþaret ederek
telefonu kulaðýndan ayýrmadan öne geçti. Starlingi eskiden geniþ bir garaj olduðu
anlaþýlan çalýþma odasýna götürdü. Odada bir masa, bir kanepe, koltuklar ve bir
bilgisayar vardý. Halý beton zemin üzerine serilmiþ gibiydi Crawford oturmasýný iþaret
etti. Eliyle telefonu örttü. «Starling, doðru olmadýðýný biliyorum ama Memphiste
Lectere herhangi bir þey verdin mi?»
«Hayýr.»
«Hiçbir þey.»
«Hiç.»
«Ama ona vermedim. Hepsi çantamda. Obana dosyayý verdi. Aramýzda geçen tek þey
dosyaydý»
«Chilton senin ona kelepçelerini açacak bir þey vermiþ olacaðýný söylüyor. Bunu
isteyerek yapmadýðýný, sadece acemilik olduðunu iddia ediyor.» Crawfordun gözleri
kimi zaman öfkeli kaplumbaða gözlerini andýrýrdý. Kýzýn bu haberi nasýl algýladýðýna
dikkat ediyordu. «Chilton seni tavlamaya mý çalýþtý, Starling? Derdi bu mu?»
Crawford mutfaða geçince Starling derin bir soluk alýp çevresine bakýndý. Yatakhanede
yada kýþlada yaþýyorsan bir evde bulunmak huzur verici bir þeydir. Ayaklarýnýn
altýnda dünyasýnýn sarsýldýðý bu anda bile bu evde olmak onu rahatlatýyordu.
Starling birden fincanýný býraktý Derin bir soluk alýp bir an tavana baktý.
«Nasýl yapmýþ?»
Starling öðleden sonrayý Krendlerin emriyle kaðýtlarla uðraþarak geçirmiþti. «Bir þey
çýkmadý. Yeni bir test daha yapýyorlar ama en az on yýllýk. Nasýl kaçmýþ, Bay
Crawford?»
«Bu kaçýþ Dr. Lecter in yalan söylediði anlamýna gelmez,» dedi «Evet birine yalan
söylüyordu - ya bize ya Senatör Martine - ama belki de ikimize birden deðil. Senatör
Martine adamýn adýnýn BilIy Rubin olduðunu bundan baþka bir þey bilmediðini
söyledi. Bana transseksüel olma hayalleri kuran biri olduðunu söyledi. Cinsiyet
deðiþtirme kuramýna dayanarak
»
«Biliyorum, raporunu okudum. Ama kliniklerden ad listeleri gelme den yapacaðýmýz bir
þey yok Alan Bloom bölüm baþkanlarýna kendisi gitti. Araþtýrma yaptýklarýný
söylüyorlar. Onlara inanmak zorundayým.»
«Mazeret izni almam istendi. FBlda yeni bir ekip var þimdi. Baþsavcýlýktan
elemanlar. Krendlerdan yani.»
«Patron kim?».
«Resmen FBI Baþkan Yardýmcýsý John Golby. Onunla çok yakýn olduðumuzu kabul
edelim. John iyi bir insandýr. Peki ya sen, senin baþýn dertte mi?»
«Seni dinlemek zorundalar. Ben senin yeterliliðine kefil olurum ve bu iþ burada biter.
Ama derslerine daha fazla devam etmeyecek olursan, yeterlilik falan beklemeden ikmale
býrakýrlar. O zaman ne olacaðýný biliyor musun?»
«Evet, insaný ilk iþe alan büroya gönderirler. Baþka bir sýnýfta bir yer bulunana kadar
sekreterlik yaparsýn.»
«Sana sonraki sýnýfta bir yer garanti edebilirim,. ama derslere girmediðin takdirde
ikmale býrakýlmaný önleyemem.»
«Öyle.»
«Senin görevin Lecterdi. Bunu yaptýn. Ýkmale kalmayý göze almaný istemem. Bu
senin yarým, hatta bir yýlýna mâl olur.»
«Adamýn aþaðý yukarý kýrk sekiz saati vardý, bu gece yarýsý dolacak kýrk sekiz saat.
Onu yakalayamazsak sanýrým yarýn yada öbür gün öldürecektir kýzý.»
«Þimdiye kadar sabýkalý altý William Rubin bulundu. Hiçbiri aradýðýmýz kiþiye
benzemiyor. Böcek dergileri listesinde Billy Rubin yok. Býçakçýlar Derneði son on
yýlda sadece on fildiþi alerjisi yakasý biliyor. Onlarý da kontrol ediyoruz. Elimizde
baþka ne vardý? Klaus henüz teþhis edilmedi. Ýnterpol, Marsilyadan Norveçli bir
denizcinin kaybolduðunu bildirdi, Klaus Bjetland adýnda biri. Norveç yetkilileri
denizcinin diþ kayýtlarýný arýyor. Kliniklerden bir þey elde edersek ve zamanýn da
varsa, yardým edebilirsin
Starling?»
«Okula dön.»
Crawford.»
«Peki çok cezaevinde pek çok kiþi bunu düþünmüþtür, Starling. Bu günlerden birinde bu
konuda bir þeyler yapmak isteyebilir, ancak þimdi iþi baþýndan aþkýn. Serbest olmak
çok keyif verici bir þeydir ve bunu öyle harcamak istemez. Bu ev de göründüðünden
daha güvenlidir.»
Starling evden çýkýnca hemþirenin nöbet tuttuðu perdesi inik ýþýklý pencereye baktý,
sonra Crawforda döndü.
40. BÖLÜM
«Dr. Pilcher sizi Böcek Bahçesinde bekleyeceðini söylemiþti. Bayan Starling. Sizi oraya
götüreyim;» dedi bekçi.
Böcek Bahçesi böcek sesleri ve çýtýrtýlarýyla dolu büyük bir salondu. Canlý böceklerin
bulunduðu kafesler ve cam bölmelerle dolu bu salon her zaman çocuklarla kaynardý.
Geceleri kendi baþlarýna kalan böcekler durmadan bir þeyler yapýyorlardý. Bölmelerden
bazýlarý kýrmýzý ýþýkla aydýnlatýlmýþtý.
Starling çantasýndan kendi küçük el fenerini çýkarýp düðmesine basýnca pillerin bitmiþ
olduðunu gördü. Birden öfkelenince çok yorgun olduðunu ve kendini tutmasý gerektiðini
hatýrladý.
«Dr. Pilcher?»
«Hayýr, ama doktor da deðilim. Ama sizi gördüðüne sevinen bir insaným. Böceklere
bakmak ister miydiniz?»
«Hayýr.»
«Evet.» Pilcher bir kafesin önünde durdu. «Önce Pazartesi günü getirdiðinize benzeyen
bir kelebek göstereyim. Eþi deðil ama ayný ailedendir.» Fenerin ýþýðý kanatlarý katlý
olarak küçük bir dal parçasý üstün de duran iri bir mavi kelebeði aydýnlattý. Pilcher
böceðe doðru üfleyince kelebek kanatlarýný açtý. «Bu pek sýk rastlanan bir türdür. Ama
Klaus örneðindeki kelebek çok farklýdýr, gelin.»
Odanýn bir ucunda cam bir bölmenin önünde bir demir çubuk vardý. Cam kavanoz
çocuklarýn eriþemeyeceði uzaklýktaydý ve üstü örtülüydü. Yanýnda küçük bir hava
nemlendirici çalýþýyordu.
«Ýnsanlarýn parmaklarýný korumak için bunu cam bölmede saklýyoruz, sokarlar çünkü.
Nemli havayý sevdiði için kavanoz da nemi içerde tutuyor.» Pilcher kavanozu iki
«Sokar demiþtiniz.»
«Peki, böyle bir þey için gümrüðe nasýl bir beyanda bulunulur? Giriþ bulunabilir mi?
Malezya gümrüðümden nasýl çýkarýlýr?»
«Aceleniz var, biliyorum. Bakýn, yapýlmasý gerekenleri ve gerekirse nasýl bir ilan
vereceðinizi falan hep yazdým buraya. Haydi, þimdi sizi aþaðý indireyim.»
«Bu iþ için geciktiniz,» dedi. «Ama çok iyi bir þey becerdiniz...»
«Onu yakalayacaklarýný umarým. Böceði yetiþtiriyorsa ihtiyacý olan bir iki kimyasal
maddeyi de yazdým... Bayan Starling, sizi daha iyi tanýmak isterdim.»
41. BÖLÜM
Yukarda bodrumda ýþýklar yanýyor, kuyu kapaðýnýn açýklýðýnda soluk sarý bir
yuvarlak ar. Köpek ir iki kere baðýrdý, o garip ses onunla konuþuyor þimdi.
Dikiþ. Burada öylesine olmayacak, bir þey ki dikiþ. Dikiþ ýþýða aittir. Kendi
çocukluðunun aydýnlýk dikiþ odasý gözlerinin önünde
kâhyalarý Bea Love makine
baþýnda küçük kedisi rüzgarda dalgalanan perdeye pençe atýyor. -
«Sevgilim, býrak onu. Bir iðne batarsa ne yaparýz sonra? Ýþim bitti sayýlýr. Evet,
sevgilim. Ýþimiz bitince sana mama vereceðim.»
Catherine ne kadardýr adamýn elinde tutsak olduðunu bilmiyordu. Ýki kez yýkanmýþtý,
sonuncusunda ýþýðýn altýnda ayakta durmuþ, adamýn vücudunu görmesini istemiþti.
Ama onun göz kamaþtýrýcý ýþýðýn ardýndan bakýp bakmadýðýný bilemiyordu.
Catherine Baker çýplakken bir þaheserdi. Bunu bilirdi. Kuyudan çýkmak istiyordu.
Kendi kendine yýkanýrken, seviþecek kadar yakýn olmak dövüþecek kadar yakýn
olmaktýr diyordu. Çok az yemek yiyordu ve onun için gücü varken istiyordu bunu.
Onunla boðuþacaðýný biliyordu. Bunu yapabileceðini de. Belki de önce onunla yatmaktý
en iyisi, gücünü tüketene kadar arka arkaya düzüþmek. Bacaklarýný adamýn boynuna bir
sarabilse iþini iki saniyede bitireceðinden emindi.Bunu yapabilir miyim? Yaparým elbette
. Ama yýkanýp da yeni bir eþofman giydiðinde yukardan ses gelmemiþti. Yýkanma
kovasý ince ipin ucunda yukarý çekilip yerine tuvalet kovasý gönderilirken tekliflerine
bir karþýlýk alamamýþtý.
Þimdi saatler sonra dikiþ makinesinin, sesini dinliyordu. Ona seslenmedi. Bir süre sonra,
belki bin solukluk bir süre sonra, onun köpekle konuþarak yukarý çýktýðýný duydu.
Bodrum ýþýðýný açýk býrakmýþtý. Kimi zaman böyle yapýyordu.
Yukarda ayak sesleri. Köpek uluyor. Adam gidiyor olmalý. Kimi zaman uzun bir süre
ortadan yok oluyordu.
Zaman akýp geçti. Küçük köpek mutfakta dolaþýyor, yerde bir þeyler sürüklüyordu,
belki de yemek çanaðýný. Yerleri týrmalýyordu. Yine havlama sesleri, ama köpek hemen
baþýnýn üstündeki mutfakta olduðu zamanlar gibi deðil, daha uzaktan. Küçük köpek
mutfakta deðildi çünkü. Burnuyla kapýyý açýp bodruma inmiþ fareleri kovalýyordu.
Catherine Martin þiltesinin altýný yokladý. Bulduðu bir tavuk kemiðini kokladý.
Kemiðe yapýþýk et ve yað parçalarýný yememek çok güçtü. Ýnsanýn baþýný döndüren
karanlýkta ayaða kalktý. Kuyunun içinde kendisin den baþka þiltesi, üzerindeki eþofman,
plastik tuvalet kovasý ve soluk sarý ýþýða uzanan incecik ipten baþka bir þey yoktu.
Düþünebildiði her an hep ayni þeyi düþünmüþtü. Ayaklarý ucunda yükselip ipi tuttu.
Sallamak mý iyiydi, çekmek mi? Bin soluk süresince düþündü yine. Çekmekti en iyisi.
Pamuk ipliði beklediðinden de çok gerildi. Bu kere daha yukardan tutup çekti, kolunu bir
yandan öteki yana sallýyor, ipin baþý üzerinde, açýklýðýn kenarýna sürtünüp
kopacaðýný umuyordu. Omzu aðrýyana kadar salladý.Ne olur yukardan kop . Ýp kopup
yüzüne düþtü.
Catherine Martin ip baþý ve omuzlarýna dökülmüþ bir halde oturdu. Ne kadar ipi
olduðunu bilemiyordu. Dolanmamasýna dikkat etmeliydi.
Ýpi koluyla ölçerek yere serdi. On dört kol boyu sarmýþtý. Ýp kuyunun aðzýna yakýn
yerinden kopmuþtu.
Catherine üzerinde et olan tavuk kemiðini ipin koyanýn koluna baðlý tarafýna saðlamca
baðladý.
Sonra yerdeki ipten mümkün olduðu kadar uzaklaþtý. Kovayý kulpundan tutup salladý
ve tepesindeki yuvarlak ýþýða doðru fýrlattý. Plastik kova açýklýða eriþemeden kuyu
kapaðýnýn altýna çarptý ve Catherinein omzuna düþtü. Küçük köpek daha yüksek
sesle havladý.
Catherine ayný þeyi bir daha, bir daha yaptý. Üçüncü atýþýnda düþen kova kýrýk
parmaðýna çarpýnca aðrýsý geçene kadar duvara yaslanýp beklemek zorunda kaldý.
Beþinci atýþta kova delikten geçmiþ, kapaðýn üstünde bir yere düþmüþtü. Delikten ne
kadar uzaktaydý acaba? Catherine ipi hafifçe çekince koyanýn baþýnýn üstündeki tahta
kapakta sürtündüðünü duydu;
Bodrumun mankenlerle ve aynalarla dolu bir odasýnda olan köpek dikiþ makinesinin
altýndaki iplikleri kokluyor, gürültünün geldiði yana bakýyordu. Karanlýk tarafa gidip
gidip havlýyor, sonra yine geri dönüyordu.
«Deðerliiiiim!»
Küçük köpek olduðu yerde sýçrayýp havlamaya baþladý. Havladýkça tombul gövdesi
titriyordu.
Yemek yerken çýkan bir þapýrtý sesi. «Haydi gel, Deðerliim, gel haydi, Sevgilim.»
Kovaya baðlý tavuk kemiðinin kokusunu almýþtý. Kuyunun kenarýna sürtünüp havladý
yine.
Küçük köpek kuyunun tahta kapaðý üstüne atladý. Koku oradan geliyordu, delikle kova
arasýndan. Küçük köpek kararsýzlýkla havladý kovaya. Tavuk kemiði hafifçe titredi.
Burnunu ön ayaklarý arasýna yerleþtirip çömelen hay uzun uzun havladý bir yandan
kuyruðunu sallarken. Sonra kemiðin üstüne atlayýp diþleri arasýna aldý. Kova küçük
köpeði kemikten uzaklaþtýrmaya çalýþý yor gibiydi. Köpek sýmsýký kavradý kemiði.
Kova birden köpeði sýrtüstü devirdi, hayvan doðrulmaya çalýþtý, ama kova onu
çekiyordu. Kova delikten geçerken köpeðin arka tarafý da delikle kova arasýnda sýkýþtý.
Hayvan son bir çabayla kendini yukarý atarken kova da kemikle birlikte aþaðý düþtü.
Köpek delikten aþaðý havladý uzun uzun. Sonra sadece kendisinin iþiteceði bir ses
duyup baþýný yana eðip bekledi. Yukarda bir kapý kapanýrken kuyudan atlayýp
merdivenlere koþtu.
42. BÖLÜM
Californiada Klausla birlikte olmak. için aldýðý karavan hakkýnda bilgi istedi.
Ayrýca ayný plakalý arabaya Raspail dýþýnda bir sürücüye trafik cezasý kesilip
kesilmediðinin araþtýrýlmasýný da istedi.
Sonra büyük gazetelerin özel ilanlar bölümünde çýkmak üzere bir küçük ilan hazýrladý:
21 yaþýnda balýk etinde bir ihtiras çiçeði model hem nicelik hem de nitelikten anlayan
bir erkek arýyor. El ve kozmetik modeli olarak be ni dergilerdeki reklamlarda
görmüþsünüzdür, þimdi de ben sizi gör mek istiyorum. Mektubunuzla birlikte bir
resminizi de gönderin.
Ekranda satýr satýr yazý belirmeye baþlamýþtý. Görüntü sanki kendisini gýdýklamýþ
gibi Crawford uykusu arasýnda baþýný salladý.
Mesaj þöyleydi:
2. Kaçaðýn tuvaletinde bulunan kaðýt. Aslý gönderiliyor. Yazý aþaðýya çýkarýldý. Bir
kopyasý Langleye gönderildi. Þifre bölümün Benson un dikkatine.
C 33 H 36 ILTN 406
«Laboratuar çözdü bile, Jack. Lecterin tuvalete attýðý kaðýt. Chiltonun adýnýn
harfleri arasýndaki sayýlar insan safrasýndabilirubin adýyla bilinen bir boya formülü - 0
33 H 36 N4 06. Laboratuar bunun insan dýþkýsýna rengini veren baþlýca madde
olduðunu söyledi. Lecter konusundA sen haklýydýn, Jack. Onlarla gönül eðlendiriyordu.
Senatör Martin için çok kötü oldu. Laboratuar bilirubinin Chiltonun saç rengi olduðunu
söylüyor. Týmarhane þakasý diyorlar. Saat altý haberlerinde Chiltonu gördün mü?»
«Hayýr.»
«Billy Rubini aramaktan söz ediyordu. Sonra da bir televizyon muhabiriyle yemeðe
çýktý. Lecter kaçtýðýnda o yemekteymiþ.»
«Jack... dýþarýda Lecterin neye benzediðini bilen bir iki kiþi var mý?»
«Var elbette.»
43. BÖLÜM
Dr. Hannibal Lecter, St. Louisde lüks Marcus Otelinin kayýt bürosu önündeydi.
Üzerinde boynuna kadar ilikli bir yaðmurluk, baþýnda kahverengi bir þapka vardý.
Burnu ve yanaklarý temiz bir sargý beziyle sarýlýydý.
«Ücreti nasýl ödeyeceksiniz, Bay Wyman?» diye sordu memur. «American Express
Salondan hafif bir piyano sesi geliyordu. Dr. Lecter barda burunlarý sarýlý iki adam
gördü. Orta yaþlý bir çift Cole Porter melodisi mýrýldanarak asansöre doðru
yürüyorlardý. Kadýnýn bir gözü sarýlýydý.
Kayýt memuru, «Bay Wyman hastane garajýný kullanabilirsiniz,» dedi kartý geri
verirken.
Dr. Lecter bir içkiyle bir sandviç ýsmarlayýp duþa girdi. Uzun süre kapalý kalmasýndan
sonra daire çok büyük görünüyordu Dr. Lectera. Odadan odaya dolaþmak zevk
veriyordu.
Yýllar önce bir kere Robert J. Brockman Kütüphanesinde psikiyatrik bir araþtýrma
yaptýðý sýrada burada kalmýþtý.
Bir penceresi, birkaç penceresi olmak baþ döndürücü bir þeydi. Karanlýkta pencere
önünde durup içkisini keyifle içerken MacArthur Köprüsünden akan trafiðe baktý.
Memphisten oraya kadar yaptýðý beþ saatlik otomobil yolculuðundan epey yorgun
düþmüþtü.
Akþamýn tek telaþý Memphis Havaalanýnýn yeraltý garajýnda olmuþ tu. Park ettiði
cankurtaranýn arkasýnda alkol ve saf suyla temizlenmek pek kolay olmamýþtý. Ancak
bir kere hastabakýcý önlüðü giydikten sonra büyük garajda tek baþýna yolculuk eden
birini bulmak fazla güçlük çýkarmamýþtý. Bagajýna eðilen adam arkasýndan Dr.
Lecterin geldiðini görmemiþti bile.
Dr. Lecter polisin kendisinin havaalanýndan uçaða bineceðini sanacak kadar aptal olup
olmadýðýný merak ediyordu.
Yarýn ihtiyacý olan þeyleri alacaktý: saç boyasý, traþ takýmý, bir güneþ lambasý,
görünüþünü deðiþtirecek baþka þeyler. Zamaný gelince de oradan gidecekti.
44. BÖLÜM
Ardelia Mapp her zamanki gibi yataðýnda kitap okuyor ve radyo dinliyordu. Clarice
Starling içeri girerken radyoyu kapattý. Starlingin süzgün yüzüne bakýnca neyse ki, bir
fincan ister misinden baþka bir þey sormadý.
«Bugün derse gelmediðin için talihlisin,» dedi sonra. «Kim Won canýmýza okudu.
Doðru söylüyorum. Korede yerçekimi buradakinden fazla olmalý. Buraya gelince
birden hafifliyorlar sanýrým... John Brigham geldi.»
«Ne zaman?»
«Az önce. Gelip gelmediðini sordu. Saçlarý taranmýþtý. Biraz konuþtuk. Eðer
sýkýþýksan ve atýþ talimi yapacak yerde ders çalýþmak istersen, atýþ talimini hafta sonu
yapabileceðimizi söyledi. Haber veririz dedim. Ýyi insan doðrusu.»
«Öyledir.»
«Hayýr.»
«Kadýnlar maçýnda deðil, genel yarýþmalarda. Pekâlâ, Cuma günü. sýnavý için
Anayasanýn Dördüncü Ekini biliyor musun?»
«Bilmiyorum.»
«Bu gece deðil, ama yarýn da Cumaya hazýrlanman gerekecek. Starling, Brigham sana
«Efendim?»
«Hiç sanmam.»
45. BÖLÜM
Karýsýnýn yanýnda uyuklamakta olan Crawford sabah saat üçte aniden uyandý.
Bellanýn soluklarý sýklaþmýþ ve yatakta kýpýrdamýþtý. Doðrulup karýsýnýn elini
tuttu.
«Bella?»
Kadýn derin bir soluk alýp býraktý. Günlerdir ilk kez açýlmýþtý gözleri.
Korku göðsünün duvarlarýný yokluyor, evin içine girmiþ bir yarasa gibi dönüp
duruyordu. Birden yakaladý onu.
Karýsý için bir þey yapmak istedi, ne olursa olsun, ama elini býraktýðýný hissetmesini
de istemedi.
Kulaðýný kadýnýn göðsüne dayadý. Hafif bir çýrpýntý duydu, sonra da kalbi durdu.
Artýk duyacak hiçbir þey yoktu, sadece garip, soðuk bir hýþýrtý vardý. Sesin kadýnýn
göðsünde mi yoksa kendi kulaklarýnda mý olduðunu anlayamadý.
Sonra karýsýný kucaklayýp göðsüne bastýrdý kadýnýn beyni ölürken. Çenesiyle kalmýþ
olan birkaç tel saçýný örten eþarbý iteledi. Aðlamadý. Bunu çok daha önce yapmýþtý.
Crawford karýsýna en iyi sabahlýðýný giydirdi, bir süre elini yanaðýna dayayarak
yanýnda oturdu. Karýsýnýn dört köþe, becerikli bir eli vardý, þimdi iðneden delik deþik
olmuþ.
Crawford yan odaya gitmeyi denedi, istediði zaman dönüp onu açýk kapýdan görebilirdi.
Karýsýnýn vücudunun kendisinden ayrý, törensel bir nesne olmasýný, bekliyordu,
yatakta kucakladýðý kiþiden ayrý ve artýk kafasýnýn içindeki yaþam arkadaþýndan ayrý.
Ancak ondan sonra onlarý çaðýrabilirdi gelip onu almalarý için.
Boþ elleri iki yanýna sarkmýþ olarak pencere önünde durup bomboþ doðuya baktý.
Þafaðý arýyor deðildi; penceresi doðuya bakýyordu sadece.
46. BÖLÜM
Küçük köpeði karnýnýn üstüne alan Jame Gumb yataðýnýn arkasýna yaslanmýþtý.
Bay Gumb saçlarýný az önce yýkadýðý için baþýna bir havlu sarmýþtý. Örtünün altýnda
aranýp video göstericisinin uzaktan kumanda aletini bulup düðmesine bastý.
Ýki ayrý bantý bir kasette toplayýp kendisine bir program, hazýrlamýþtý. Önemli
hazýrlýklar yaptýðý zamanlarda bunu her gün bir kez izlerdi ve bir deri yüzmeden önce
de mutlaka seyrederdi. .
Birinci kýsým 1948 siyah beyaz haberlerden alýnma titrek bir filmdi. Bayan Sacramento
güzellik yarýþmasýnýn yarý finalleriydi. .
Bay Gumbýn köpeði filmi pek çok kez izlediðinden, müziði duyar duymaz, hemen
arkasýndan sahibinin kendisini sýkýþtýracaðýný bildiði için, gözlerini yumdu.
Ve iþte beyaz mayosuyla, elini uzatýp merdivenden çýkmasýna yardým eden adama
gülümseyerek teþekkür etmesiyle geliyordu. Kamera da güzeli izleyip baldýrlarýný
gösteriyordu.Anne . Annesi iþte.
Bay Gumbýn uzaktan kumanda aletine dokunmasý gereksizdi; filmi kopya ederken
her istediðini yapmýþtý. Ýþte þimdi film ters dönüyor, annesi merdivenlerden geri geri
iniyor, genç adamdan gülümsemesini geri alýyordu; sonra yine öne yürüyordu, sonra yine
geriye.
Annesinin grup arasýnda bir görüntüsü daha vardý ama ekraný don durduðunda çok
bulanýk görünüyordu. Filmi hýzlý çevirip bir anlýk görün tüsüyle yetinmek daha
doðruydu: Annesi öteki güzellerle birlikte kazananlarý kutluyordu.
Bundan sonraki filmi Chicagoda bir motelde kablolu yayýndan kopya etmiþti; hemen
koþup bir video aygýtý almýþ ve motelde bir gece daha kalmýþtý filmi kasete geçirmek
için. Gece geç saatlerde seks reklamlarý için kullanýlan bir filmden bir parçaydý bu.
Ekrandan reklamlar yazýlý olarak geçerken arkada da kýrklý ellili yýllardan kalma açýk
saçýk filmler den parçalar oynatýlýrdý. Bir çýplaklar kampýnda voleybol maçý falan
gibi. Þimdi de ekrandaki heyecanlý hareketlerle hiç ilgisi olmayan bir müzik çalýyordu.
Bay Gumbýn ekranda yürüyen reklamlar konusunda yapabileceði hiçbir þey yoktu.
Katlanmak zorundaydý. .
Þimdi bir yüzme havuzu görülüyordu. Ellili yýllardan kalma lüks bahçe takýmlarý.
Çýplak yüzenler. Havuzdan çýkýp memelerini sallaya sallaya koþuyorlar, su
kaydýraðýnýn merdivenlerine çýkýyorlar, sonra bacaklarý ayrýk, memeleri havada
Þimdi de annesi geliyordu. Kývýrcýk saçlý bir kýzýn ardýndan havuzdan çýkýyor. Yüzü
Sinderella adýndaki seks butiðinin reklamý ardýnda; ama þurada merdivenden çýkýþý
çok güzel görülüyordu, ýslak ve parýltýlý, küçük bir sezaryen ameliyatý izi... þimdi de
kayýp suya dalýyordu. Yüzü görülmüyorsa bile öyle güzeldi ki. Bay Gumb onun annesi
olduðundan emindi. Onu hayatta son kez görüþünden sonra çekilmiþti.
Köpek Bay Gumb onu mýncýklamadan iki saniye önce gözlerini yumdu.
***
Gumb hayvanýn ensesine eðildi. «Sen böyle þeyler yapmazdýn hani, ha!»
Bay Gumb çalýþma odasýnda çok titizdi. Taze losyonlarýný hep paslanmaz çelik
tencerelerde hazýrlar, asla alüminyum kullanmazdý.
Her þeyi önceden yapmayý öðrenmiþti; çok büyük sorunlarla karþý karþýya olduðundan
dakik olmak gerekirdi.
Ýnsan derisi aðýrdý - vücut aðýrlýðýnýn on altýda biri kadar - ve kaygandý. Tam bir
deriyi elde idare etmek güçtü ve hâlâ ýslakken yere düþürmek olasýydý. Zaman da çok
önemliydi, deri alýndýktan hemen sonra büzülmeye baþlardý.
Buna bir de derinin, en gençlerde bile, esnek olmadýðýný katýnca iþin ne kadar güç
olduðu anlaþýlýrdý. Bir kere büzüldükten sonra gersen de özgün boyutlarýný asla
alamazdý. Sonra deriyi iyice gersen bile, dikiþ makinesi baþýna oturduðunda dikiþ
yerlerinde hemen. büzüþürdü ve bunu da bir daha düzeltme olanaðý yoktu. Sonra deri her
yönde ayný derecede gerilemediðinden gerilme izleri kalýrdý.
Bay Gumb uzun deneyleri sonunda en iyi yöntemlerin eski yöntemler olduðunu
öðrenmiþti. Þöyle çalýþýrdý: Önce malý Kýzýlderililer tarafýndan geliþtirilmiþ bitki
özlerinin bulunduðu akvaryumlarda yatýrýrdý. Bu doðal maddeler içinde hiç madeni tuz
Þimdi gayet güç yapýsal sorunlar kalmýþtý, ancak onlarý çözümlemekte de usta
sayýlýrdý artýk.
Stüdyo kapýsý açýlýnca ortalýk birden aydýnlandý; tavan kiriþlerine gün ýþýðý taklidi
floresan lambalarý ve spotlar yerleþtirilmiþti. Döþemenin yükseltilmiþ bölümünde çeþitli
pozlarda mankenler vardý. Sekiz manken iki kristal ayna duvar ortasýnda çoðalýyordu.
Bir masa üzerinde makyaj malzemesi ve peruklar vardý. Stüdyolarýnýn en parlaðý
buydu: tümüyle sarý meþe ve beyaz.
Odanýn üçüncü duvarý önünde büyük bir tezgah, iki ticari dikiþ makinesi, Jame
Gumbýn ölçülerine göre yapýlmýþ bir terzi modeli duruyordu.
Dördüncü duvarda ise neredeyse üç metrelik tavana kadar yükselen büyük bir Çin iþi
siyah lake dolap bulunuyordu. Dolap çok eskiydi ve üzerindeki desenler artýk solmuþtu;
bir canavarýn olduðu yerde sadece birkaç altýn sarýsý pulla beyaz bir tek göz kalmýþtý,
öte yanda ise baþka bir canavardan sadece kýrmýzý bir dil. Lake çatlamýþsa da
dökülmemiþti.
Büyük ve derin dolabýn ticari iþlerle bir ilgisi yoktu. Dolapta mankenler ve askýlarda
Özel Þeyler vardý, kapýlarý kapalýydý.
Küçük köpek bir köþedeki tasýndan su içtikten sonra gözlerini Bay Gumbdan
ayýrmadan bir mankenin ayaklarý dibinde kývrýldý.
Bay Gumb, California ýslahevinde gençliðinde öðrendiði terziliði çok ilerletmiþti ama
bu karþýsýndaki iþ de tam bir meydan okuma sayýlýrdý.
Ýdeali dikiþsiz bir giyecek yapmaktý. Gel gelelim bu mümkün deðildi. Ama hiç olmazsa
ön kýsmýnýn dikiþsiz ve kusursuz olmasýnda kararlýydý. Bu da bütün düzeltmelerin
sýrtta yapýlmasý demekti. Çok güç bir iþ yani.
Dikiþ makinesi kýrk yýl önce elektrikli hale getirilmiþ ayakla çalýþan