Professional Documents
Culture Documents
http://www.processtext.com/abclit.html
Dylan Thomas
Kýz kardeþime
çaldý. Bost, Paris'ten telefon ediyordu. Anneniz bir kaza ðeçirdi, dedi.
çarpmýþtý muhakkak. Banyoda düþmüþ, uyluk boynunu kýrmýþ, dedi Bost. Annemin
oturduðu binada oturuyordu o da. O gece, saat ona doðru Olga ile birlikte
annem, geceyi koðuþta geçirmiþti. Ama onu C. kliniðine kaldýrýyorum þimdi, dedi
Bost.
kandýrabildim onu.
oturup bir öðle yemeði yemiþtim; her zamanki gibi, pek iyi görünmüyordu.
Bir zamanlar -hem de daha dün gibi bir zamanlar- yaþýndan genç gösterdiði
için övünürdü; ama artýk iþin su götürür yaný yoktu: Yetmiþ yedi yaþýnda,
Geçirdiði sarsýntýnýn etkisi miydi bu? Yoksa ufak bir kalp nöbeti geldiði
için mi düþmüþtü yere? Bir tiki vardý, oldum olasý. (Hayýr, oldum olasý
karþýsýnda öyle ölçüsüz bir iç yükümü duyar bir hali vardý ki! Ýnsanýn
yüreði parçalanýyordu, dedi Olga bana o akþam. Doktor D.'den öfkeyle söz
her zaman bakan doktorun, yüreðine biraz su serpmesini gerekserdi. Adam Nuh
kaldýrdýðý zaman, biraz þaþkýn bir hali varmýþ ama aklý baþýndaymýþ. Ancak
üç ayda kalkabileceðine Bost'un aklý pek yatmýyordu: Uyluk boynu kýrýðý, tek
baþýna, korkulacak bir þey deðildir; ama uzun süre kýmýldamadan yatmak,
uzun konuþtum: Bekliyordum zaten böyle bir þey! dedi kardeþim. Alsace'da
çýkaramayacak demiþti.
þey yok. Barsaðýnda bir çeþit cep oluþmuþ, boþaltýmý güçleþtiren bir dýþký
cebi... Hem anneniz pek az yemek yiyor; bu, birtakým eksikliklere yol
açabilir; ancak, tehlikeli bir durum yok. Anneme, daha iyi beslenmeye
bakmasýný öðütlemiþ, yeni pek güçlü ilaçlar vermiþti. Poupette bana: Gene
alsýn diye. Bir türlü kabul etmedi; tanýmadýðý bir insanýn geceleri evinde
Ertesi gün annemin aðzý hala çarpýk, konuþmasý hala düzensizdi; sarkýk
geçirdiði kaygý dolu iki saati anlatýp duruyordu. Bir gün, Bayan
bu sözleri üst üste yineledi; sonra þunu uladý: Telefona ulaþamasaydým halim
dumandý.
yapmasý?
sürdürebileceksin. Ha, dedi, o eve ayaðýmý basmam ben bir daha. Görmek
istemiyorum artýk orasýný. Hiç. Ýki dünya bir araya gelse de!
-oda, mutfak, banyo- hep loþ kalýyordu. Merdivenin her basamaðýnýn kendisini
Yirmi yýl içinde duvarlar, eþyalar, halý, her þey kirlenmiþ, yýpranmýþtý.
yeniden betimledi bana. Onu avutan bir þey vardý gene de:
iyi deðilmiþ!
gözlerimin içine baktý, kararlý bir sesle, -Ne var, biliyor musun?
iþim bitmiþ artýk. Yaþlandýðýmý kabul etmeye yanaþmadým bir türlü. Ama
insan her þeyi olduðu gibi görmesini bilmeli; birkaç güne dek
yetmiþ sekiz yaþýmý dolduracaðým, az þey deðil bu. Yaþayýþýmý ona göre
artýk.
En büyük sevinci, araba yolculuðu yapmaktý. Kýsa bir süre önce, yeðeninin
üzüntü çöküyordu.
gösteriyordu annem. Þaþýrmýþ bir halle: Artýk utanmam sýkýlmam kalmadý hiç
dedi. Öyle, doðrusun, dedim. Ama baþýmý çevirip bahçeyi seyre daldým.
Anmemin cinsel örgenini görmek beni allak bullak etmiþti. Benim için, onun
gövdesinden daha az -daha çok- varolan bir gövde daha yoktu. Çocukken o
görmeye geldi. Çok az yemek yiyormuþsunuz, öyle mi? -Bu yaz biraz
Doktor J., Profesör B., Doktor T.: Ýki dirhem bir çekirdek,
mi? Annem, güven duyarak, iyi niyetle kendi kendini yoklarken, gülümsemeye
çýktýðý zaman öfkeden tüyüm tüsüm dikeliyordu ama bu yataða mýhlanmýþ, felci,
dayanýþma halindeydim.
Bilemezsin ne berbat bir þey olduðunu! Öyle pis bir tadý var
ki! -Þimdisin ne berbat bir þey olduðunu! Öyle bir pis tadý var
üzerinde durmadým.
Arkadaþlarýndan biri, Paris'ten bir saat uzaktaki dinlenmeevlerinden söz etmiþti ona:
Kimseler
derdine koþarak çok ömür geçirdim, demiþti; Artýk yalnýz kendini düþünerek
sidik dolu ördeði devirmiþti; yatak sýrýlsýklam olmuþtu, yastýk bile. Sýk
caný çok yanýyor! dedi; Gene sarsacaklar beni, bir yerden bir
sana. Yavaþ yavaþ tasasý daðýldý; ama bir gün öncesine göre
pek belirli deðildi; T.'ye göre cep falan yoktu ama barsak, bir
gelmeniz daha iyi olacak sanýrým: Sonunda, ince barsaðý bir urun týkamakta
o zayýflýk... Ama hekimi öyle bir þey düþünmeye hiç yanaþmamýþtý. Hem
olduðu gibi ona benden daha çok baðlýydý. Kliniðe gelip ansýzýn
gördüðüm üzere kabarmýþ) bu dudaðýn, hem obur hem kendini tutan þu emme
Karþýlýk vermedim. Geçenekte bana döndü: Gün doðarken, ancak dört saatlik
bir ömrü kalmýþtý. Dirilttim onu. Kendisine, Ne için? diye sormak cesaretini
bulamadým.
yapýlsa ne olur ki? Ama kadýn sustu artýk, soruma karþýlýk vermiyor.
ayrýldým. Beþe doðru Sartre'ýn evine telefon ettiðinde sesinde umut vardý:
de düpedüz bir peritonit. Öyle bir þeyse, bir umut var demek.
karþý çýkarýlacak pek dayanýksýz bir kanýt bu. Annem ameliyat masasýndan
beni. Korkudan boðazým düðüm düðümdü. Bir erkek hastabakýcý, giriþ salonuyla
sonra Doktor N. dýþarý çýkmýþ: Karnýn içinde iki litre irin varmýþ,
annemi rahat rahat hasta yataðýnda yatar bulacaðýný sanýyormuþ; Chantal bir
kararlaþtýrýlmýþtý.
Kýz kardeþim, cerraha: -Annemi ameliyat edin, demiþti; ama kanser çýkarsa,
acý çekmesine meydan býrakmayacaðýnýza söz verin bana. Cerrah söz vermiþti.
açtým Sartre'a: Geri çevrilen bir oburluk, handiyse kölece denecek bir
aðýzda... Benim aðzýmda beni dinlemiyormuþ artýk; öyle dedi Sartre; yüzümün
:::::::::::::
Zaman zaman aklýna gelen bir tek hoþ anýsýný bilirim: Lorraine'nin
yeþil çoraplarýmýn boyasý akmýþtý, renk derime geçmiþti; ancak üç gün sonra
yakýndýydý bana! Ninem, elli yaþýnda, soðuk, hatta kibirli duran, az gülen,
çok dedikodu eden, anneme ancak pek alýþýlagelmiþ çeþidinden bir sevgi
annem sýk sýk, hýnçla, þöyle demiþti bana: -Gönlünde bir tek
yaþ küçük sarýþýn, pembe pembe bir kýz olan Lili, ablasýndan
bir bahçede oturan altý kýz. Dördü yatýlý öðrenci, karalar giymiþ;
ahlak anlayýþý...
görmek dilermiþ, oysa yarýþ mevsimi açýlmak üzere olduðu için Nice'de
kalmýþlar. Bu umut kýrýklýðýný sýk sýk hýnç duymadan, ama bir parçacýk
görüþmez olmuþ.
masasýnda saklýyordu. Otuz yýl sonra bir gün, gülerek, anneme -Resmi
ortadan kaldýrdýn, demiþti. Annem bunu yadsýdý ama onu kandýramadý. Muhakkak
suçlu görmüþ.
iki kýz, az çok hali vakti yerinde olmak, savaþ sonuna dek
türlü þeyi yapabilirdi. Ama hiç kimse, içinde bir acýlýk duymadan,
kaldýrýyordu.
iþine çok özen gösteren; belliði kuvvetli bir insandý; bir kitaplýkta
üzülüyordu.
bir tül peçe vardý, yüzüne biraz pudra sürmüþtü. Kýz kardeþim,
gerek kýzlarý gerek kendi için, saðlýða önem vermemeye dek vardýrýyordu.
kafalý kadýnýn, olacaða boyun eðecek bir yaradýlýþý yoktu. Öfke nöbetleri
demiyordu.
sitemi, bir yergiyi, yirmi yýl, kýrk yýl, gevip durabilirdi- gönlündeki
ant içmiþ. Annem hýçkýra hýçkýra aðlamýþ; sonra bana mektup yazarak
seni! O yaz tatilinde baþ baþa kalmamýzý yasak etti: Biz gizlice
yiyip içip yattýðý için, kýz kardeþime kýrýlan, hep sýzlanan babam,
vazgeçirebilirdi.
diyorsa onlar gibi düþünmek yolunu tuttu: Son söz alan, son
geliyordu iþte.
bu.
:::::::::::::
bir hali yokmuþ pek. Bir taksi çevirdim. Ayný yol, ayný ýlýk,
mavi güz, ayný klinik... Ama þimdi baþka bir öyküye giriyordum:
Ziyaretçi Kabul Edilmez, diye. Odanýn düzeni deðiþmiþti. Yatak, bir gün
vardý. Annem uyuyordu, burnunda sonda yoktu, yüzüne bakmak eskisi kadar
borular göze çarpýyordu. Sol koluna bir serum þiþesi takýlýydý. Artýk tek
bir giysi yoktu sýrtýnda: Hýrka, çýplak göðsü ile omuzlarýnýn üzerine
örtü gibi yayýlmýþtý. Sahneye yeni bir kiþi çýkmýþtý: Özel bir
önce karnýný þiþiren pislikler boþaltýldýðý için artýk acý çekmiyordu. Ýki
bir þey! Öyleydi de. Kan verilmiþ, damardan damla damla besin
bir hal almýþtý. Bir gün önce bu yataða serilmiþ yatan, acýlar
yardým etti. O zaman annem ona dönüp candan gülümsedi: Dört günden beri
dört köþe bir giriþ aralýðý; içinde arkalýksýz bir sýra, üzerine
beyaz bir telefon konmuþ bir yazý masasý. Bu aralýðýn bir yaný
için eline bir tarakla bir fýrça almýþtý; annem kesin bir sesle
Leonardo da Vinci'nin çok güzel bir yaþlý kadýný gösteren bir resmi
kocasý Alsace'da eski bir çiftlik evi satýn almýþlardý kýsa bir süre
açýnca sordu: -Neler oluyor Saygon'da? Anlattým neler olduðunu. Bir ara,
yüzü gülerek, sitem yollu: -Hýnzýrca yapýldý bu ameliyat bana! dedi; doktor
P. içeri girince de: Ýþte cellat! diye seslendi ama sesi gülüyordu.
Doktor biraz kaldý annemin yanýnda; kendisine: Ýnsan her yaþta öðrenir,
deyince annem, biraz aðýrbaþlý bir sesle karþýlýk verdi: Evet ya!
bu yanlýþlýk þakasýyla eðlendi: Profesör B.'ye iyi bir oyun oynadým doðrusu.
ne olmuþtu bu gülümseyiþe?
Ertesi gün, -Bir ölü odasý bu, diye düþündüm. Aðýr bir
Elini elime aldým, mýrýldandý: Simone bu! Ama göremiyorum seni! Poupette
gitti, ben de bir polis romaný aldým elime. Ara ara annem içini çekiyordu:
destekledim, daha çoðunu bile söyledim, yavaþ yavaþ tasasý daðýldý. Dün
akþam, gözleri açýk olduðu halde, düþ gördüðünü anlatmaya baþladý: Adamlar
varmýþ odada, maviler giymiþ, kötü adamlar; bunlar beni götürmek, bana
Pencereyi açmamý istedi benden: Serin hava, ne güzel þey! Kuþlar öttü,
kendinden geçecek gibi oldu: Ah, kuþlar! Yanýndan ayrýlmadan önce de,
Tuhaf, dedi bana; Sol yanaðýmda sarý bir ýþýk duyuyorum. Yanaðýmda sarý bir
kaðýt varmýþ gibi bir þey. Sarý bir kaðýttan geçen güzel bir ýþýk: Çok hoþ bir þey
çýkardý ortaya.
Rahat bir sesle sordu: Baksana Simone, bir sað yaným var mý benim? -O
parça. Sað yanaðýna dokundum: Duyuyor musun elimi? -Duyuyorum ya, düþ
içindeymiþ gibi. Sol yanaðýna dokundum: -Bak, bu gerçek iþte! dedi bana.
Kýrýlmýþ uyluk kemiði, yara, yara týmarý, sondalar, damardan besin aktarýmý,
her þey sol yanda olup bitiyordu. Öbür yaný artýk yokmuþ gibi gelmesi
karþý durdu Bayan Leblon, o kadar gurur kýrýcý bir þeydir ki!
yatalak yaralarý için pek kötü bir þey, dedi kýzýl saçlýsý. Altýný
saçlýsý var ya, pek kötü yürekli, diye çocuksu sesiyle inledi.
-Evet diye karþýlýk verdi sözüme; kaþlarý çatýlmýþ, yüzü azimli, meydan
Aðzým bir karýþ açýldý. O kadar gurur kýrýcý bir þeydir ki...
ayný zamanda.
içimden.
yanýna getirmiþ: Annem, kendi durumunu örnek göstererek, adamý bir güzel
azarlamýþ.
yaným yerine gelmiþ mi? Gerçekten bir sað yaným var mý?
bu?
öyle çirkin buldum ki! Bir gece önce serum þiþesinde bir þeyler
Ama evime döndüðüm zaman, bu son günlerin bütün üzüntüsü, bütün yýlgýsý
miydim? Ýþkence etmeyin ona, diye yalvardýðým zaman demeðe getirdiðim buydu;
onu ise, ödevlerini iyi bilen bir adamýn büyükleniþiyle terslemiþti beni.
altýnda, baþýnda bir hemþire geceleri onu gene bekleyecek ama kýz kardeþim,
sey...
Teþekkür ediyor, özür diliyordu: Yazýk deðil mi, yaþlý bir kadýna
Sesinde biraz gurur, ama biraz da yerinmeyle: Zavallý kýzlarým, diyordu, sizi
dokunuyordu.
bir sesle: Ra... Re... -Rahip mi? -Hayýr. Reçel, demiþti; kýzkardeþimin
ortaya attýðý düþünceye uyarak, annem, kendi evine yerleþmesini kabul etti
bakýlýrsa Tanrý Baba ile aranýz pek iyi olsa gerek! demiþti. Ha,
Ancak sizinle son derece önemli bir konuyu görüþmem gerek: Annemizin
kardeþim, soðuk bir sesle. Annemin aklý tamamýyla baþýnda. Bir papazla
dilememiþti.
:::::::::::::
Sartre bir iki gün daha beklememi salýk veriyordu: Olacak þey
bir ana bu kadar önem vermek niye? Gönül onarýmý diye bir þey de
Pazartesi günü bir buçukta, 114 sayýlý odaya girdim. Geleceðimi haber
boyunca inen þiþ bir kývrým vardý. Buna karþýlýk, masalarýn hepsinin
iki saat sürecek olan bir kan aktarýmýna giriþmiþ: Aþýrý çalýþtýrýlmýþ
göre ur, son derece azgýn bir sarkomdu, örgenliðin her yanýna
boðazýndan bir türlü geçmeyen bir patates ezmesi yemiþti öðle yemeðinde
Bir deliðin üzerinde mavi bir çarþafýn içindeymiþim, kýz kardeþin tutuyormuþ
Onu görüyorsun. Annem uyuyakalmýþ. Ama sabahý, çaresiz kalmýþ hayvanlarýn bütün
üzüncü vardý gözlerinde.
iþettiði zaman caný yandý, inildedi; ölgün bir sesle sordu bana:
patates ezmesi pek aðýr gelmiþti; o gün, bir gün önceki yara
beliriyor, sivriliyordu.
her þey bitti diye korktu. Charles Cordonnier ancak beþ dakika
günü sizi yeniden görebileceðimi umarým, dedi. Annem, inanamayan, içi yýkýk
bir halle baktý ona: Gene gelir miyim dersin? Yüzünde böyle bir umutsuzluk
Halim daha kötü demek, ikiniz de burada olduðunuza göre.... -Hep buradayýz
ya! -Ama ikiniz birden kalmazsýnýz. Gene, kýzmýþ gibi yaptým yalandan:
Haksýz yere sert davranýþým beni çok üzüyordu. Gerçeðin kendisini ezdiði,
duymaya alýþtýrýlmýþtý.
iþini Poupette üzerine almýþtý. Bense, bir iki sözle özür dileyerek
Ama, annem olduðu için, baþka bir aðýz söylese daha az dokunacak
düþünmüyordum.
þükür! Bugün seni görüyorum! dedi bana, mutlu bir sesle. Dün
görmüyordum!
yýrttým! dedi. Yüz yaþýma dek yaþarým artýk: Benden kurtulmanýz için
O kadar canlý bir insan ki! Bu son sözü anneme ilettim: Evet
gidiyor. Gördün mü, dedim, Bana alýþtýn þimdi: Seni ürkütmüyorum artýk.
-Yok caným.- Seni ürküttüðümü söylemiþtin de... -Öyle mi dedim sana? Ýnsan
dört kez, odaya üzeri sargýlar, gaz bezleri, bezler, pamuk, yaký,
annemin baþucunda yanan lambanýn ýþýðýnda kitap okurken, bir fincan kahve
baydýrýcý kokusu dýþýnda hemen hemen herhangi bir koku almýyordum: Bu marka
beyin yerine pek iþtah açýcý olmayan bir kýymalý yemek getirildiði
Gontrand, bana da, pek geveze bir kadýn olarak görünüyordu: Ýzne çýktýðý
Gözetmen, bir
Cournot, boynu bükük, beli bükük bir hal almýþ. Daha iþinize
dizgesine dönüyordum.
midemiz buruluyordu.
sandýðým bir gün, kardeþin bana bir þey söyledi; çok da iyi oldu
çýktý: Þimdiden bir iskeletin ölüm sýntýsýydý bu; buna karþýlýk gözleri
iyiydi ki, birkaç sayfa Simenon okudu. O günün gecesi çok acý
Bitti mi her þey? -Yo, hayýr! dedi adam; yarý acýr gibi, yarý
bir daha: Yüzünün, can çekiþen bir insan yüzü olduðunu bilmiyordu.
bir zariflik vardý. Daha ötede, tatlý renkli, tüylü tüylü güzel
gerçeklik tanýmýyordum.
mi? Uyudu. Gözlerini açýnca: Büyük, beyaz bir kolluk gördüðüm zaman,
bunlar? Bütün ömrünce dýþ dünyaya dönük olarak yaþamýþtý; onu ansýzýn
bunlar, dedi.
Yüzü çatýldý, bana döndü, sert bir sesle: Kendine saygýsý olan
baðýrdý sonra, sol kaba eti cayýr cayýr yanýyordu. Þaþýlacak bir
Gontrand bir morfin iðnesi yaptý. Bir þeye yaramadý. Gene zili
boþu boþuna iþkenceyle geçen anlarý, hiç, ama hiçbir þey haklý gösteremezdi.
dedim. Kýz kardeþim kapýyý açtý; sonra beti benzi atmýþ, bana
da: Karnýný gördüm! Korkunç bir þey! dedi. Yok caným, hep
öyle olur, dedi doktor biraz sýkýlmýþ gibi... Poupette: Diri diri
çürüyor, dedi bana; ben de ona baþka bir þey sormadým. Oturup
yineledi.
gibi boþu boþuna niye acý çeksindi? Yatalak yaralarý kapanýncaya dek onu bol
Geçen her günün bir deðeri vardý onca; Baþka hiçbir þeyin,
bu olacaða.
yoruyor onu, dedi annem. Yok caným, o nasýl söz? Ýçini çekti:
-Gece oldu, dedim gene. Fal taþý gibi açtýðý gözleriyle Bayan
kýnar gibi: Ya! dedi. Tuhaf þey! Niye sanki? Gitmeye hazýrlandým.
Gidiyor musun? -Gitmem canýný sýkar mý? Gene ayný karþýlýðý verdi:
ölçüyordum.
Dalgýn dalgýn bir göz atmakla yetindi. Gene uykuya daldý; kaba
vuruldu.
almaz bir þeydi ki... Eli, alný soðumuþtu. Hala oydu bu, deðiþmeyecek
söylemiþti.
daha atmýþ. Kendisi için bunca þey yapýldýktan sonra gene böyle
kaplamýþmýþ bile.
Soluk almasý gitgide güçleþiyormuþ. Bir iðne daha yapýldýktan sonra, biraz
:::::::::::::
oldu, yaþýna göre pek sert bir sarsýntýya dayanamaz da, ölür
onacak cinstendi.
geliþinden sonra Jeanne'a demiþti ki, -Þu garip Louise de, amma tuhaf
þeyler soruyor: Kliniðe baðlý bir papaz olup olmadýðýný öðrenmek istedi.
Sevinmiþ gibi bir halle: Son olarak rafadan yumurtamý yiyeyim, sonra
Annem yaþamayý, benim sevdiðim ölçüde seviyordu; ölüm karþýsýnda da, benim
:::::::::::::
annemi daha sýk görür, kendisine yeni yeni eðlenceler yaratmaya çalýþýrdým.
yitirmek istemeyen annem, böylece otuz gün kazanmýþ oldu; bu otuz gün
piþmanlýkla öderiz.
cümle de uzun süre aklýmdan çýkmamýþtý. Bugün, hala, korkunç can çekiþmeler
oluyor.
hastanýn yataðýný bir paravanayla çevrelerler; ertesi gün boþ duran baþka
ölümü gerçekten zahmetsiz, sessiz oldu; herkese nasip olmaz böyle ölüm.
:::::::::::::
bir morg vardý; içinde de, çenesi baðlý, annemin cesedi. Hem
kendi istediði için, hem de öyle rast geldiði için, en sert sarsýntýlarý
çelenk; yalnýz koca bir demet çiçek. Tamam: Her þeyi onlar yapacaktý.
Ama cesedinin yanýnda biraz aþýrý bir evecenlikle çýkýp uzaklaþtýðým için
indirmiþlerdi.
iþin içinden.
Mignot adýnda bir hanýmýn yüz otuz yýl önce satýn aldýðý bir
aldýk, saat yediye dek uyuduk, çay içtik, bir þeyler yedik, gene
sordu. Evet. Kýsa bir hýçkýrýktan sonra bana döndü, -Beni avutan
böyle. Ne var ki, iþin kötü yaný þu: Herkesin baþýndan geçmiþ
bitirdi, tuhaf bir üzünç taþýyan kýsa bir konuþma yaptý; Tanrý
oðlunu gönderdi o... Kudas ayini için iki dua iskemlesi kondu
bile bilmiyorum.
bir yazýyla yazmýþ olduðu iki satýr buldum: Pek yalýn bir törenle
:::::::::::::
oldum.
deðildi.
yazýda Remy Roure -aslý faslý olmayan- þu öyküyü anlatýyor: Stalag 12 D'de,
diþleri sýrýtan.
Annesini yitirdiði için bitkin, beli bükük, elli yaþýnda bir kadýna
geleceðini bilse bile, ona boyun eðse bile, insan için, bu ölüm,
SON
:::::::::::::::::