You are on page 1of 6

Anemi Fizyopatolojisi

Mustafa N. YENEREL
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim Dalı, İstanbul

Kan sayım raporlarında eritrosit sayısı, hemoglobin ve her bir hemoglobin unitesi için 4 demir iyonuna ihti-
hematokrit düzeylerinde hastaların yaşı ve cinsiyetine yaç vardır. Demir eksikliği durumunda da hemoglobin
göre belirlenmiş normal sınırların altındaki değerler oluşumundaki bu son basamak ilerleyemez ve yeterli
anemi olarak adlandırılmaktadır. Bunların arasında en miktarda “hem” yapılamaz. Hem eksikliği olduğunda
doğru sonucu hemoglobin düzeyi verdiği için tanı için otomatik olarak “heme regulated transcriptional inhi-
de genellikle hemoglobin düzeyi esas alınır. Bazı ki- bitor (HRI)” etkisiyle globin biyosentezi de baskılanır.
taplarda ufak tefek değişiklikler olsa da erkeklerde 14 Hem eksikliğinin direkt sonucu olarak artan HRI aktivi-
gr/dl, kadınlarda ise 12 gr/dl nin altındaki hemoglobin tesi bir yandan globin sentezini baskılarken bir yandan
değerleri anemi olarak kabul edilmektedir. Bu durumun da “hem” sentezindeki transkripsiyon başlatıcı anahtar
sağlanabilmesi için kemik iliğinde sağlıklı bir mikroçev- faktörün de baskılanmasına da yol açar. Sonuçta “hem”
reyle birlikte başta eritropoetin ve androjenik hormonlar ile birlikte globin sentezinin de baskılanması sonucu
olmak üzere yeterli uyaranlar, proteinler ve özellikle anemi gelişir.2
de B12 vitamini, folik asit ve demire ihtiyaç vardır. Bu Büyük kısmı vücutta apoferritin isimli bir proteine bağ-
faktörlerden herhangi birindeki kusur veya eksiklik ane- lanarak ferritin şeklinde depolanır. Demirin bir bölümü
miye neden olmaktadır. Faktörlerden B12 vitamini, folik hemosiderin olarak depolanırken bir kısmı da kasların
asit ve demir hematopoezin besinsel faktörleri olarak ad- oksijen depolayan proteini olan miyoglobin halinde
landırılırlar ve bunların herhangi birinin eksikliği direkt bulunmaktadır.Demir eksikliği anemisinde laboratuvar
olarak anemi ile sonuçlanır.1 bulguları genellikle tanı koydurucu olsa da bazen şüpheli
Anemi bir tanı değil belirtidir. Bu nedenle anemi karşı- sonuçlar görülebilmektedir. Örneğin serum demiri dü-
sında ona yol açan nedeni ortaya çıkarmak gereklidir. şük, total demir bağlama kapasitesi yüksek iken ferritin
Bazen bir neden ortaya koyulduğunda ona yol açan diğer düzeyinin düşük olması demir eksikliği tanısı için tipik
nedenler de araştırılmalıdır. Örneğin anemi nedeni ola- bulgulardır. Ancak akut ve kronik infeksiyon, inflamas-
rak demir eksikliği tespit edilirse bu kez demir eksikli- yon veya ciddi hastalık durumlarında ferritin düzeyleri
ğine neden olan faktörü de ortaya koymak gerekecektir. normal bulunabilmektedir. Serum demirinin total demir
Anemilerin fizyopatolojileri de aneminin nedenine bağlı bağlama kapasitesine oranı transferrin satürasyonu olarak
olarak değişmektedir. Bu bölümde toplumda en sık gö- bilinir ve komplike olmayan demir eksikliklerinde hemen
rülen anemi nedenlerinden başlayarak bazı anemilerin daima %10 un altında bulunur ve önemli bir laboratuvar
fizyopatolojileri ayrı ayrı özetlenecektir. bulgusudur. Yine bir diğer laboratuvar bulgusu da eritro-
id dizinin öncül hücrelerinden salınan transferrin resep-
Demir Eksikliği Anemisi ve Kronik törlerinin demir eksiliğinde artmış olmasıdır. Ferritin dü-
zeyinin tanıya götürmediği durumlarda yüksek tranferrin
Hastalık Anemisinin Fizyopatolojisi reseptörlerinin tespiti tanı için önemlidir.2
Son yıllarda demir metabolizmasıyla ilgili önemli bulgu-
lar elde edilmiştir. Bu sayede hem demir emilimi, hem Demir metabolizması ve hepsidin
de demirin transportuyla ilgili anahtar görevi olan pro- Demir sadece hemoglobin ve miyoglobin’in işlevi için
teinler açığa çıkartılmıştır. Bunların hem demir eksikliği değil hücrenin savunmasında ve enerji elde etmesinde
anemisi, hem de kronik hastalık anemisinin fizyopatolo- görev alan çeşitli enzimler için de anahtar fonksiyonu
jisinde anahtar rol oynamaları nedeniyle bu iki aneminin olan önemli bir elementtir. Büyük kısmı, yaşlanan erit-
fizyopatolojisi birlikte ele alınacaktır. rositlerin parçalanması sırasında açığa çıkan hem demi-
rinin yeniden değerlendirilmesiyle sağlanır. Hemoglobin
Demir eksikliği anemisi miyoglobin ve diğer demir içeren enzimlerde kullanıl-
Demir kanda transferrin olarak adlandırılan taşıyıcı pro- mayan hücresel demir, ferritin olarak depolanır. Normal
teini ile birlikte taşınır ve en bol olarak hemoglobin şek- şartlarda insan vücudunda kişiye bir kaç yıl yetecek
linde bulunur. En önemli işlevi vücudun oksijen taşıyan kadar demir deposu vardır. Fakat, bu depolama kapasi-
proteini olan “hem” in merkezinde geri dönüşümlü ola- tesinin aşılması durumlarında demir kolayca dokularda
rak oksijeni bağlamasıdır. Hemoglobinin her bir ünitesi birikir ve hemokromatoz olgularında olduğu gibi organ
bir “hem” bağlar ve tetramer yapısında olması nedeniyle hasarına yol açabilir. Bu nedenle demirin vücuttaki mik-

Klinik Gelişim 65
tarı son derece sıkı bir şekilde kontrol edilmeye çalışılır. Demir depoları ve inflamasyon yanında anemi ve hi-
Demir dengesini düzenleyen mekanizmaların tamamı de- poksi de demir metabolizmasını etkilemektedir. Çalış-
mirin ince barsakların proksimal bölgesinden emilimini ve malar anemi ve hipoksinin özellikle hepsidin üretimini
makrofajlardan demir salınımını düzenlemeye yöneliktir. azaltarak demir emilimi ve makrofajlardan demir salını-
Henüz demirin vücuttan atılımını düzenleyen bir meka- mını arttırdığını ortaya koymuştur. Ancak yukarıda da
nizma gösterilememiştir. Eritropoezin uyarılması ince bar- bahsedildiği gibi özellikle hemolitik anemilerde demir
saklardan demir emilimini uyarır. Demir depolarının dolu depolarının artışına rağmen hepsidinin baskılandığı ve
olması ise aynı ince barsaklara demir emilimini baskılayıcı eritopoezin hepsidin üzerine demir depolarının varlığın-
sinyaller gönderilmesine yol açar. Ancak talassemi gibi dan daha etkili bir uyaran olduğu da gösterilmiştir.
eritroid öncül hücrelerin yıkımda artışla seyreden hemo-
litik hastalıklarda demir depoları dolu olmasına rağmen Kronik hastalık anemisi
eritropoezin uyarıcı etkisi daha ağır basar ve ince barsak- Kronik hastalık anemisi belki de demir eksikliğinden
lardan demir emilimi artar. Bu durum bu tip hastalardaki sonra en sık görülen anemi nedenidir ve demir depola-
demir birikiminin nedenini de açıklar.3 rının dolu olduğu halde serum demirinin düşük olması
Demir emiliminde etkili olan bir diğer durum da infeksiyöz en önemli özelliğini oluşturur. Genellikle infeksiyon,
ve inflamatuvar hastalıklardır. Bu durumlar sırasında da inflamasyon ve habis hastalıklara bağlı olarak gelişir.
hem makrofajlardan demir salınımı, hem de ince barsak- Bazı kronik böbrek ve karaciğer hastalıklarıyla endokrin
lardan demir emilimi baskılanır. Makrofajlardaki demir se- yetersizliklerin seyri sırasında da anemi gelişebilse de
kestrasyonunun infeksiyonlar için bir direnç mekanizması bu anemiler kronik hastalık anemisi olarak kabul edil-
olduğu düşünülse de bu durum hala tartışmalıdır.4 memelidir. Yine bazı akut infeksiyöz hastalıkların seyri
sırasında da bir hafta içinde dahi kronik hastalık anemisi
Çeşitli salgıların antimikrobiyal özellikleri incelenirken gelişebilmektedir. Bu nedenle kronik hastalık anemisi
hepsidin isimli yeni bir peptid izole edilmiştir. Krause ve hastalığın süresinden bağımsız olarak fizyopatolojisiyle
arkadaşları da aynı peptidi eş zamanlı olarak plazma ultra- de özel bir tablo olarak değerlendirilmelidir.
filtratından izole etmişler ve “liver-expressed antimicrobial
peptide” in kısaltmasından oluşan LEAP-1 ismini vermiş- Kronik hastalık anemisinin fizyopatolojisinde üç önemli
lerdir. Demir birikiminin karaciğer üzerine etkileri araş- özellik dikkati çekmektedir. Bunlar eritrositlerin yaşam
tırılırken hepsidin’ in demir metabolizması üzerine etkili süresinde azalma, eritropoetin salgısının uyarılmasına
olduğu da farkedilmiştir. Yapılan hayvan çalışmalarında rağmen eritropoezin baskılanmış olması ve demir meta-
hepsidin mRNA sının sadece lipopolisakkarid uygulama- bolizmasındaki anormalliklerdir. Kronik hastalık anemili
sıyla değil oral ya da parenteral demir uygulanması sıra- hastalarda serum eritropoetin düzeyleri demir eksikliği
sında da arttığı gösterilmiştir. Hepsidin’ in barsaklardan anemisi kadar artmasa da diğer anemilerden daha yük-
demir emilimi ve makrofajlardan demir salınımı üzerine sek düzeylerde saptanmaktadır. Buna rağmen eritropoe-
negatif bir etkisi olduğu kabul edilir. Orak hücreli anemi zin yeterince uyarılamaması eritropetik öncül hücrelerin
veya miyelodisplastik sendromu olan ve demir birikimi eritropoetine direnci olmasına bağlanmaktadır.6
saptanmış hastalarda da hepsidin ekspresyonlarının 100 Fizyopatolojiden sorumlu kabul edilen bu etkenlerin
kata varan oranlarda artmış olduğu ve bu durumun ferri- hepsi her hastada eşit olarak etki göstermezler. Hastaların
tin düzeyleriyle de paralel olduğu gösterilmiştir.5 bazısında eritropoetin direnci ağır basarken diğerlerinde
Özetle hepsidin eksikliği anormal demir emilimine ve demir transportundaki kusurlar daha önemli olabilmek-
makrofajlardan düzensiz demir salınımına yol açarak bir tedir. Fizyopatolojiden sorumlu bu etkenlerin temelinde
yandan dokularda demir birikimine yol açarken diğer özellikle tümor nekroz faktörü (TNF), interlökin-1 (İL-
yandan dalak makrofajlarında demir depolarının azal- 1) ve interferonlar (IFN) sorumlu tutulmaktadır.
masına neden olmaktadır. Normalde hemoglobin düzeyi azaldıkça eritropoetin
Çalışmalar hepsidin ile kronik infeksiyon ve inflamasyon (EPO) düzeyi artmaktadır. Ancak kronik hastalık ane-
arasındaki bağı da daha güçlü olarak ortaya koymaya misinde bu artış örneğin demir eksikliğindeki kadar
başlamıştır. Nemeth ve arkadaşları özellikle kronik in- aşikar değildir. Başta tümör nekroz faktörü (TNF), in-
feksiyon veya ağır inflamasyon olgularında idrarda hep- terlökin-1 (İL-1) ve “transforming growth factor beta”
gibi sitokinlerin EPO üzerine baskılayıcı etkisi vardır.
sidin duzeylerini incelemiş ve hafif olgulara göre daha
EPO düzeyinin azalmasının en genç eritrositlerin seçici
ağır inflamasyon bulgusu olanlarda hepsidin düzeylerin-
olarak hemolizine yol açtığı gösterilmiştir. Bu durum
de 100 kat’a varan farklılıklar saptamışlardır. Yine insan
eritrosit yaşam süresinin kısalmasına yol açar. Hem EPO
karaciğer hücreleriyle yapılan çalışmalarda hepsidin dü-
düzeyinin azalması hem de EPO direnci kemik iliğinin
zeylerinin lipopolisakkaridlerle ciddi şekilde uyarıldığını
baskılanmasından sorumlu tutulmaktadır.
lipopolisakkaridlerle temas eden ve monositler tarafın-
dan salgılanan monokinlerle ise çok daha güçlü şekilde Bu arada İL-1, TNF-alpha ve TGF-beta’nın eritroid ko-
uyarıldığını ortaya koymuştur. Tüm bu çalışmalar so- loni oluşturan ünitlerin oluşumunu hem in vtro hem de
nucu inflamasyon sonucu artan hepsidin ekspresyonun in vivo olarak inhibe ettiği gösterilmiştir. Bu arada aynı
demir açlığı yaparak eritropoezi baskılamasının kronik sitokinlerin eritroid kolonilerin gelişimi sırasında bü-
inflamasyona bağlı anemi patogenezinde önemli bir rolü yüme faktörlerine ait reseptörlerin ekspresyonlarını da
olduğunu ortaya koymaktadır.3-4 değiştirdiği gösterilmiştir. Tüm bu etkenler kemik iliği

66 Klinik Gelişim
eritroid dizi öncüllerinin EPO cevabındaki bozulmayı Tablo 1: Hemolitik anemilerin nedenleri
etkilediği kabul edilmektedir.6
Eritrosit bozukluklarına bağlı hemolitik
anemiler
Hemolitik Anemilerin Fizyopatolojisi
Eritrosit membranındaki bozukluklar
Eritrositlerin yaşam süresi 120 gün olarak kabul edilir
Herediter sferositoz
ve bunun 100 günden daha kısa olduğu durumlarda
Herediter eliptositoz
hemoliz bulguları gelişmeye başlar. Normal erişkinlerde
Herediter stomatositoz
kemik iliği, kapasitesinin yaklaşık 6-7 katı fazla çalışarak
Herediter piropoikilositoz
hemolizi kompanse edebilir ve her olguda anemi geliş-
Paroksismal noktürnal hemoglobinüri
meyebilir. Bazı özel durumlarda kemik iliğinin hemolize

Konjenital
karşı cevabı küntleşebilse de hemolitik anemi tanısının Eritrosit iç ortamındaki bozukluklar
konulabilmesi için kemik iliğindeki artmış eritropoetik Enzim eksiklikleri
aktivitenin de ortaya konulması gereklidir. Bunun da en Pirüvat kinaz eksikliği (Embden Meyerhof
önemli göstergesi retikülositozdur.7 yolu ile ilgili)
Glikoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği
Hemolitik anemilerin nedenleri (Hekzos monofosfat şantı ile ilgili)
Hemoglobinopatiler
Hemolitik anemi nedenleri kabaca eritrositlere bağlı
Talassemi
nedenler ve eritrosit dışı nedenler olarak iki grupta de-
Orak hücreli anemi
ğerlendirilebilir. Tablo 1’de de özetlendiği gibi eritrosit
Durağan olmayan (unstable)
membran hastalıkları, talassemiler, hemoglobinopatiler
hemoglobinopatiler
ve eritrosit enzim eksiklikleri gibi eritrositlere bağlı ne-
denler aynı zamanda konjenital bozukluklardır. Bu gru- Eritrosit dışı etkenlere (çevresel) bağlı
bun bir istisnası eritrosit membranındaki kusur sonrası anemiler
komplemana aşırı hassas eritrositlere bağlı gelişen pa- Antikorlara bağlı olanlar (immun hemolitik
roksismal noktürnal hemoglobinüridir ve edinsel bir du- anemiler)
rumdur. Tabloda eritrosit dışı nedenler olarak belirtilmiş İzo-antikorlara bağlı
olan ve eritrositlere karşı gelişen antikorlara, toksik ne- Oto-antikorlara bağlı
denlere veya mekanik nedenlere bağlı gelişen hemolitik İlaçlara bağlı
anemiler ise edinsel hastalıklar olarak karşımıza çıkar. Mekanik travma sonucu oluşanlar
Edinsel hemolitik anemiler çevresel etkenlere bağlı Mikroanjiopatik hemolitik anemiler
olarak gelişen hemolitik anemilerdir. Hastanın eritro- Trombotik trombositopenik
sitlerinde sorun yoktur. Bu eritrositler alınıp sağlıklı purpura/hemolitik üremik sendrom
Edinsel

başka birine nakledilse yaşam sürelerinin normal oldu- Müsin salgılayan yaygın metastazlı
ğu görülür. Oysa konjenital hemolitik anemilerde asıl tümörler
sorun eritrositlerin kendisinde olduğu için bu kişilerin Ağır ve ilerleyici habis hipertansiyon,
eritrositleri sağlıklı bir kişiye verilirse yaşam süreleri eklempsi
düzelmez. Edinsel anemileri kabaca antikorlara bağlı Dev kavernöz hemanjiyom
gelişen immun hemolitik anemiler, mekanik travmala- Kardiyak hemolitik anemiler
ra bağlı gelişen mikroanjiopatik hemolitik anemiler ve Yürüyüş hemoglobinürisi
direkt eritrositlere toksik etki sonucu gelişen hemolitik Direkt toksik etki ile oluşanlar
anemiler olarak sınıflandırabiliriz. Sıtma parazitleri
Klostridyum sepsisleri
�mmun hemolitik anemiler Yılan ve örümcek sokmaları
İmmun hemolitik anemiler eritrositlere karşı antikor ge- Ağır yanıklar
lişmesi ve antikorlarla kaplanan eritrositlerin retiküloen- Bakır toksitesi (Wilson sirozu)
dotelyal sistemde henüz yaşam sürelerini doldurmadan
ve optimum etkinlik gösterebildikleri ısı derecesi gibi
parçalanıp ortadan kaldırılmaları sonucu gelişen hemo-
özelliklerine bağlı olarak hastalığın klinik ve laboratuvar
litik anemilerdir.
bulguları da değişmektedir.8-10
Antikorların özellikleri: Anti-eritrosit antikorlar idiyo-
Eritrosit membranı üzerinde sialik asit uzantıları nede-
patik ya da bazı uyaranlara bağlı sekonder olarak gelişe-
niyle negatif bir yük vardır ve zeta potansiyel olarak ad-
bilmektedir. Yine oto-antikor yani hastanın kendi eritro-
landırılan bu negatif yük sayesinde eritrositler birbirlerini
sitlerine karşı gelişebildiği gibi allo-antikor yani kişinin
iterler. IgM tipi antikorlar pentamerik yapıları ile bu zeta
kendi kan grubu antijenlerine karşı da gelişebilir.
potansiyeli yenebilecek güce sahiptir ve çok düşük kon-
Hastalığın klinik ve laboratuvar özellikleri de oluşan anti- santrasyonlarda bile kolaylıkla eritrositleri aglütine ede-
eritrosit antikorların özelliklerine bağlı olarak değişmek- bilirler. Bu nedenle tam ya da ¨komplet¨ antikor olarak
tedir. Anti-eritrosit antikorlarının yapısı, dolaşımdaki da adlandırılmaktadırlar. Bu antikorlar düşük ısılarda
miktarı, komplemanı fikse edici özelliği olup olmaması aktifdir ve genellikle komplemanı da fikse ederek damar

Klinik Gelişim 67
içinde aglütinasyona yol açarlar.8 Yine komplemanla kap- proteinleri membran proteinlerinin %50-60lık kısmını
lı eritrositler karaciğerden geçerlerken Billroth kordonları oluşturmaktadır ve kabaca asimetrik olarak uzanan iki
arasında takılır ve hapsedilirler.Oysa IgG yapısındaki zincirden oluşan spektrin ile bunu hücre membranına
antikorlar zeta potansiyelini tek başlarına yenemedikleri bağlayan aktin ve ankirin gibi diğer proteinlerden mey-
için yüksek konsantrasyonlarda dahi eritrositleri direkt dana gelir. Ankirin, spektrini integral proteinlerden biri
olarak aglütine edemezler. Bu özellikleri nedeniyle in- olan Band-3 e bağlar ve hücre zarının vertikal stabilite-
komplet antikor olarak adlandırılan IgG antikorlarının sini sağlar. Benzer şekilde aktin de hücre membranının
komplemanı fikse etme yetenekleri de değişkendir. Bu eksternal proteinlerden protein-4.1 e bağlanmasını sağla-
antikorların en önemli özelliklerinden biri de optimum yarak horizontal olarak güçlendirir. Alfa ve beta spektrin
etkilerini sıcakta (37 °C’de) göstermeleridir. Bu özellikleri olarak iki zincirden oluşan spektrinin ağsı yapısı hücreye
nedeniyle IgG yapısındaki antikorlarla kaplanan eritrosit- esneklik ve güç verir (Şekil 1). Hücre iskeletini oluşturan
ler ekstravasküler alanda özellikle dalak sinüzoidlerinde veya membranın iskelete bağlanarak stabilitesini sağla-
makrofojlar tarafından ortadan kaldırılırlar. yan proteinlerin eksikliğine veya fonksiyon bozukluğuna
yol açan mutasyonlar, herediter hemolitik anemilere yol
IgA tipi eritrosit antikorları nadiren tepit edilir ve az açabilmektedir. (11). Herediter eritrosit membran anor-
miktarda kompleman fikse edici özellikleri ile nadiren malliklerine bağlı kronik hemolitik anemiler içinde en
eritrosit yıkımına neden olurlar. sık görülenleri herediter sferositoz (HS), herediter elipto-
Coombs (antiglobülin) testi: Coombs testi özellikle IgG sitoz (HE), herediter piropoikilositoz (HPP) ve herediter
tipi inkomplet antikorları ortaya koyabilmek amacıyla stomatositozdur (HSt). Aşağıda bu hastalıklarda tespit
geliştirilmiş bir testtir. İmmünohematolojinin temelini edilmiş olan genetik kusurlar özetlenmiştir.
oluşturan bu testle hem eritrositlerle kaplı antikorlar
hem de serumda serbest dolaşan antikorlar kolayca Herediter sferositoz
tespit edilebilmektedir. Testin temelini insan IgG’ sine Herediter sferositoz band3/spektrin/ankirin bileşkesini
veya komplemanına karşı tavşanlarda geliştirilmiş anti- etkileyebilecek herhangi bir kusura bağlı vertikal bozuk-
IgG veya anti-kompleman antikorlarını içeren Coombs luk sonucu oluşmaktadır. Hastalık, farklı iskelet prote-
serumu oluşturur. Bu test ile normalde aglütine olmayan inlerine ait farklı mutasyonlar sonucu oluşur ve oldukça
IgG tipi veya komplemana yönelik antikorlarla kaplı heterojen bir klinik seyir gösterir. Kuşaklar arasında
eritrositlerin Coombs serumu eklenmesiyle aglütine olup genellikle otozomal dominant (OD) olarak iletilmekle
olmadığı araştırılır. Direkt Coombs testinde hasta eritro- birlikte (%75) otozomal resesif (OR) kalıtım da seyrek
sitlerine bağlanmış antikorlar araştırılırken, indirekt Co- değildir. Spektrin eksikliği bu hastalarda tanımlanan ilk
ombs testinde önce normal sağlıklı donörlerden alınan hücre iskelet bozukluğudur. Alfa spektrine ait mutasyon-
eritrositler hasta serumuyla inkübe edilerek hastadaki lar olguların %5 den azından sorumludur ve genellikle
olası anti-eritrosit antikorlarının sağlıklı eritrositlere bağ- resesif geçişlidir. Bu güne kadar iki farklı alfa spektrin
lanması sağlanır. Daha sonra Coombs serumu eklenerek mutasyonu tanımlanmıştır. Çoğu olgudan alfa spektrin
bu antikorlar direkt Coombs testindeki gibi araştırılır. LEPRA aleli sorumludur. Beta spektrin kusurları kuzey
OİHA ve ilaçlara bağlı immün hemolitik anemilerde Avrupa ülkelerinde %15 ile %30 oranında saptanmakta-
özellikle direkt Coombs testi kullanılır. İndirekt Coombs dır ve hafif ve orta dereceli HS’a yol açar. Bu güne kadar
testi ise daha çok kan bankalarında alloantikorların tes- her biri bir ailede olmak üzere 20 beta spektrin mutas-
piti, kan grubu uyuşmazlıklarının incelenmesi ve “cross yonu tanımlamıştır ve bunların 19 u dominant geçişli
match” testlerinde kullanılan bir yöntemdir.8 mutasyonlardır.12
Spektrin heterodimerleri ancak membrana ve ankirine
Herediter eritrosit membran hastalıkları bağlı oldukları zaman stabilitelerini koruyabilirler. Bu
Eritrosit membranı protein, lipid ve karbonhidratlar- nedenle ankirin kusuru olan olgularda ankirin yanında
dan oluşur. Özellikle fosfolipid ve serbest kolesterolden
oluşan lipidler membranın yaklaşık %50 sini oluşturur. Eritrosit
Hidrofilik uçları hücre içi ve hücre dışındaki sıvılarla
Hücre içi
temas edecek şekilde çift tabakalı olarak dizilmiş olan
lipid yapısı sayesinde, hücre içeriği dış ortamdan koru- Aktin Ankirin
Protein-4.1 Spektrin
nabilir. Bu lipid yapısı dışında eritrosit membranında
12 majör ve yüzlerce minör protein mevcuttur. Prote-
inler, membranın dış yüzeyine gevşek olarak yapışmış
halde (periferik proteinler) veya lipid tabakanın içinde
ABH
boylu boyunca gömülü (integral proteinler) haldedir Band-3
(Şekil 1-B). İntegral proteinler, özellikle eriyik halindeki Glikoforin B Glikoforin A

maddelerin hücre içi ile dışı arasındaki iletisini sağlar. Hücre dışı
Bunların içinde en önemli üç tanesi band-3, glikoforin A
ve glikoforin B dir. Hücre membranı ayrıca içeriden hüc-
re iskeleti olarak adlandırılan ve proteinlerden oluşan Şekil 1: Eritrosit membranının ve hücre iskeletinin
ağ şeklinde bir yapı ile güçlendirilmiştir. Hücre iskelet şematik görünümü.

68 Klinik Gelişim
spektrinde de eksiklik saptanır. Bu güne kadar 40 dan Son varyant şekli Güneydoğu Asya ovalositozu olarak
fazla ankirin kusuru tanımlanmıştır. Ankirin mutasyon- adlandırılan (Southeast Asian Ovalocytosis) ve stoma-
ları kuzey Amerika ve Avrupa’da HS olgularının %30 tositik eliptositoz olarak bilinen tablodur. Ortalarında
ila %60’ ından sorumlu iken Japonya’da %5-10 olguda uzunlamasına yarık şeklinde solukluk olan kaşık benzeri
saptanır. Olguların %15 ile %50 sinde hem ankirin hem eritrositlerle tanımlanır. Son yıllarda buradaki asıl ku-
spektrin eşit olarak azalmış bulunur. surun band-3’ün membran ve sitoplazmik kısımlarının
birleştiği bölgede olduğunu göstermektedir.11
Band-3 kusuru HS olgularında rastlanan bir diğer anor-
malliktir ve Avrupa ile Japonya’daki olguların %20 ile 30
undan sorumludur. Bu olgularda da eritrositlerin %15 ile Herediter stomatositoz
%40’ında band-3 kusuru saptanırken değişen oranlarda Çevre kanı yaymalarında ortalarında kumbara ağzı şek-
protein-4.2 de de eksiklik saptanır. Band-3 kusuru olan linde yarık şeklinde solukluk görülen eritrositler stoma-
vakalar diğerlerine göre daha hafif seyirli olgulardır. tosit olarak adlandırılır. Herediter stomatositoz (HSt) ise
eritrositlerin büyük çoğunluğunun stomatosit şeklinde
Bazı olgularda da protein-4.2 eksikliği ortaya konulmuş- olduğu nadir görülen herediter hemolitik anemilerden
tur ve en sık mutasyon protein 4.2 Nippon (Ala 142 Thr) biridir. Stomatositlerde ana sorun katyon geçirgenliğinin
dur. Bu mutasyon özellikle Japonya’daki HS olgularında
bozulması ve buna bağlı olarak hücrenin su içeriğinin ar-
sık olarak saptanmaktadır.
tışıdır. Sodyum geçirgenliğinin artışını dengeleyebilmek
için Na-K pompası var gücüyle çalışır ancak dengeyi
Herediter eliptositoz ve piropoikilositoz sağlamaya yeterli olamaz. Hastaların çoğunda bozulmuş
Herediter eliptositoz (HE) daha heterojen bir hastalık katyon dengesinin nedeni olarak membran proteinlerin-
grubudur. Son yıllarda çeşitli hücre iskelet proteinlerine den stomatin veya band-7.2 olarak adlandırılan proteinin
ait pek çok mutasyon bildirilmiştir ve hatta HE olgularını eksikliği saptanır. Ancak yapılan çalışmalarda stomatinin
bu mutasyonlara göre sınıflandırma çalışmaları başlatıl- normal olduğu hastalar da görüldükten sonra HSt’ un
mıştır. Herediter eliptositoz olguları çeşitli varyant form- kompleks bir hastalık olduğu ve katyon geçirgenliğinin
ları ile birlikte klinik olarak 4 alt grupta incelenir. En stomatin dışındaki faktörlerden de etkilendiği düşünül-
sık görülen formu “common” HE dur ve çevre kanı yay- mektedir.11
malarında eliptoid eritrositlerle karakterizedir. Olguların
% 60 ile %80’inde alfa-spektrin, % 20 ile %40’ında ise Glikoz 6 Fosfat dehidrojenaz enzim eksikliği
protein 4.1 kusuru saptanmaktadır. Nadiren Glikoforin-
Glikoz 6 Fosfat dehidrojenaz (G6PD) enzim eksikliği
C eksikliği veya beta-spektrindeki bir mutasyon sonucu
dünyada en yaygın bulunan eritrosit enzim eksikliğidir.
alfa-zincir yapısı etkilenmiş olgular bildirilmiştir.
X kromozomuna bağlı geçiş gösterir ve klinik olarak
İki HE geninin birlikte iletimiyle gelişen homozigot HE kendisini 4 ayrı tabloda gösterebilir: 1) İlaçlara bağlı
olguları daha nadirdir fakat daha ağır seyreder ve orta akut hemoliz (zencilerde daha sık görülür), 2) Favizm.
dereceli hemolitik anemi ile fatal hidrops fetalisler ara- Akdeniz ve orta doğu etnik topluluklarında daha sıktır,
sında değişen klinik tablolara yol açar. Homozigot HE 3) Kronik non-sferositik tipte hemolitik anemi (nadir),
olgularında çevre kanı yaymalarında parçalanmış eritro- ve 4) Yenidoğan sarılığı (nadir) dır. Nadiren çevre kanı
sitlerle mikrosferositler ve poikilositoz birlikte görülür. yaymasında seyrek sferosit görülen olgular olsa da daha
Bu tabloyu herediter piropoikilositoz (HPP) tablosundan çok yenilmiş elma tarzında bir kenarı kopmuş görü-
klinik olarak ayırt etmek çok zordur. Yapılan genetik nümde eritrositler ile tanıda şüphelenilebilir. Daha çok
ve biyokimyasal incelemeler de daha önceleri ayrı bir akut başlangıçlı sferositik olmayan hemolitik anemilerde
hastalık olarak kabul edilen HPP olguları aslında HE düşünülmesi gereken durumdur. G6PD enzimi özellikle
varyantı olarak kabul edilmektedir. HPP eritrositlerinde retikülositlerde daha yüksek bulunur ve retikülositozun
kısmi spektrin kusuru olduğu saptanmıştır. Bu olgularda yüksek olduğu akut dönemde enzim tayini yapılması
ana-babadan birisinde alfa-spektrin mutasyonu var- yanlış olarak normal sonuç verebilir. Bu nedenle bu
ken diğerinde klinik veya laboratuvar olarak hiç bulgu enzim eksikliğinden şüphelenilen durumlarda enzim
saptanmaz. Ancak mRNA düzeyinde spektrin sentezi tayininin hemolizin düzeldiği zamana bırakılması hatır-
değerlendirildiğinde alfaLELY polimorfizmi veya farklı lanması gereken önemli özelliğidir.12
bir sessiz talasemi benzeri spektrin kusuru saptanabilir.
Bu hastalarda çevre kanında sferositler bol miktarda Paroksismal noktürnal hemoglobinüri
görülürken eliptositlerin daha seyrek olarak görülmesi
Klasik olarak gece hemoglobinürisi ve kronik intravas-
spektrindeki kusur ile açıklanmaktadır.
küler hemoliz bulguları ile kendini gösteren paroksismal
HE olgularının bir diğer varyant formu nadir olarak noktürnal hemoglobinüri (PNH), hemopoietik kök hüc-
eliptoid eritrositlerle sferositlerin birlikte görüldüğü renin klonal bir hastalığıdır Hastalık hemopoietik kök
sferositik HE olgularıdır. Sıklığı kesin olarak bilinmese hücrenin edinsel, somatik bir mutasyonu sonucu oluşur
de Avrupa kökenli kişilerdeki HE olgularının %5 ile ve hemopoietik sistemin 3 hücre dizisini de etkiler. En
%10’undan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Molekü- tipik bulgu eritrositlerin, komplemanın hemolitik etki-
ler olarak çeşitli kusurlar ortaya konulmuş olsa da en sık sine karşı duyarlı hale gelmesi ve böylece düşük pH’ da
görülen kusur spektrinin “C-terminal trunkasyonu” dur intravasküler hemolizin gelişmesidir. Hastalığın tanısın-
ve bu şekilde 10 farklı kusur ortaya konmuştur. da da bu özellikten yararlanılarak asid hemoliz ve sükroz

Klinik Gelişim 69
lizis testleri geliştirilmiştir. PNH daki bozukluk, pig-A 3. Ganz T. Hepcidin, a key regulator of iron metabolism and mediator
of anemia of inflammation Blood 2003;102:783-788.
olarak adlandırılan ve X kromozomunun kısa kolunda
4. Vyoral D, Petrak J. Hepcidin: A direct link between iron metabolism
lokalize olan (Xp22.1) genin somatik mutasyonuna bağ-
and immunity. The inter J Bio Cell Biol 2005;37:1768-1773.
lı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bozukluk sonucunda
5. Brugnara C. Iron deficiency and erythropoiesis: New diagnostic
glikozil fosfatidil inozitol (GPI) çıpasının (anchor) olu- approaches. Clin Chemistry 2003;49:1573-1578.
şumunda bir defekt kendini gösterir. Sonuç olarak GPI 6. Means RT. Anemia of chronic disease. In: Young NS, Gerson SL,
çıpası yardımıyla hücre zarına bağlanan bazı proteinlerin High KA; eds. Clinical Hematology. Mosby Elsevier; 2006:252-
eksikliği söz konusudur. Son yıllarda akım sitometrisi- 258.
nin yaygın kullanımı ile PNH eritrositleri, granülositleri 7. Yenerel MN ve ark. Akım sitometrisiyle Retikülosit Analizi:
Retikülosit olgunlaşma indeksinin kemik iliği eritropoietik akti-
ve lenfositlerinde de GPI’ a bağlı bulunan CD55 (Decay vitesinin göstergesi olarak değeri. İstanbul Tıp Fakültesi Dergisi
Accelerating Factor (DAF)) ve CD59 (Membrane Inhi- 2000:63:251-255.
bitor of Reactive Lysis (MIRL)) un eksikliği gösterilmiş- 8. Gehrs BC, Friedberg RC. Autoimmune hemolytic anemia. Am J
tir.13-15 Hastalık hemolitik ve hipoplastik tip olarak iki Hematology 2002;69:258-271.
ana klinik tabloda incelenebilir. Hemolitik tipte kronik 9. Nydegger UE, Kazatchkine MD, Miescher PA. Immunopathologic
intravasküler hemoliz bulguları vardır. Hipoplastik tipte and clinical features of hemolytic anemia due to cold agglutinins.
Semin Hematol 1991;28:66-77.
ise pansitopeni saptanır ve kemik iliği biyopsisinde hi-
10. Packman CH, Leddy JP. Acquired hemolytic anemia due to warm-
poplastik hatta aplastik bir ilikle karşılaşılır. Hastalığın reacting autoantibodies. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS,
bu iki klinik görünümü nedeniyle, hastaların hekime Kipps TJ; eds. William’s Hematology. McGraw-Hill: New York;
başvuru nedeni çoğu kez pansitopeni ve özellikle anemi- 1995: 677-85.
ye bağlı semptomlardır. Bazı hastalarda başvuru nedeni 11. Yenerel MN. Herediter Eritrosit Membran Anomalileri. Türkiye
Klinikleri Hematoloji 2004;2:125-131.
idrar renginde ani koyulaşma olabilir. Nadiren ilk klinik
12. Roper D, Layton M, Lewis M. Investigation of the hereditary he-
bulgu venöz sistemde ortaya çıkan trombotik olaylar
molytic anemias: membrane and enzyme abnormalities. In: Lewis
şeklindedir. Pansitopeni saptanan bir hastada retikülosi- SM, Bain BJ, Bates I; eds. Dacie and Lewis Practical Hematology.
toza laktat dehidrojenaz (LDH) enzim yüksekliği de eşlik Churchill Livingston; 2001:167-197.
ediyorsa muhakkak PNH yönünden araştırılmalıdır. 13. Rosse WF. Paroxysmal nocturnal hemoglobinuria. In: Handin RI;
eds. Blood: Principals and Practice of Hematology. JB Lippincot:
Philadelphia; 1995:367.
Kaynaklar 14. Hillmen P, Lewis SM, Bessler M, Luzzatto Lucio, Dacie JV. Natural
1. Tangün Y. Hemopoetik sistem semptomları, Anemiler. In: Alek- history of paroxysmal nocturnal hemoglobinuria. N Engl J Med
sanyan V; eds. Abaoğlu-Aleksanyan, Semptomdan Teşhise. 9.baskı. 1995;333:1253.
İstanbul; 1985:1346-1391 . 15. Bennaceaur AG, Gluckman E, Scrobahaci ML, Jonveaux P, Vu T,
2. Brugnara C, Lux SE. Introduction to anemias. In: Handin RI, Lux Bazarbachi A, Carosella ED, Sigaux F, Socie G. Aplastic anemia
SE, Stossel TP; eds..Blood: Principles and practice of hematology. and paroxysmal nocturnal hemoglobinuria: search for a pathogenic
Lipincott Williams and Wilkins; 2003:1345-1361. link. Blood 995;85:1354-1363.

70 Klinik Gelişim

You might also like