You are on page 1of 2

GİRİŞ

Bilgisayar Nedir?
Bilgisayar verilen verileri, belirlenen bir programa göre işleyen, istenildiğinde saklayabilen, gerektiği zaman
geriye verebilen elektronik bir alettir.
Hayatımızda olmazsa olmazlardan biri haline gelen bilgisayarların, yaratılışından bugüne kadar geçirdiği evrim,
yenilikler ve hayatımızdaki yeri, fakat, tüm bilgi teknolojileri sektörünün temelini oluşturan bu gelişmeler, aslında bize
geleceği görmemizde yardımcı olacak gibi görünüyor,bugün ise bilgisayarın kullanılmadığı alan hemen hemen yok
denecek kadar az, evlerde eğitimde ekonomik araştırmalarda ,askeri alanda, imalatta, kamusal hizmetlerde iletişimde
,ticaret ve yönetimde,masa üstü yayıncılıkta ve bunu gibi bir çok sektörde kullanılan bilgisayarlar,hayatı ve iş yaşamını
biz insanoğlu için çok daha kolay bir hale getiriyor, günümüzde yolda yürürken Internet,e bağlanabiliyor, gelen e-
postalarımızı cep telefonumuzu yardımıyla okuyabiliyor, istediğimiz her yerde diz üstü bilgisayarımızla çalışabiliyor ve
kablosuz teknolojiler sayesinde hemen hemen her türlü uygulamayı lokasyon bağımlılığı olmadan gerçekleştirebiliyoruz
Bilgisayar donanım ve yazılım olmak üzere iki kısımdan oluşur.
Donanım, bilgisayarın gözle görülen birimleri olup klavye, fare, yazıcı, kablolar, elektronik devreler vb. kısımlardan
oluşur.
Yazılım, donanımı kullanabilmek ve bilgisayarı çalıştırabilmek için kullanılan programlar topluluğudur. Bu
programlar örnek olarak işletim sistemi (Windows, Linux), kelime işlemci (Word, Not defteri, WordPad), oyun programları
(Tetris, Mayın Tarlası, Solitaire) verilebilir

TARİHÇE
Bilgisayarlar çok farklı biçimlerde karşımıza çıkabilirler. 20. yüzyılın ortalarındaki ilk bilgisayarlar büyük bir oda
büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha fazla güç tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına
varıldığında ise bilgisayarlar bir kol saatine sığacak ve küçük bir pil ile çalışacak duruma geldiler. Toplumumuz kişisel
bilgisayarı ve onun taşınabilir eşdeğeri, dizüstü bilgisayarını, bilgi çağının simgeleri olarak tanıdılar ve bilgisayar
kavramıyla özdeşleştirdiler. Günümüzde çok yaygın kullanılmaktadırlar.
İstenilen yazılımı kayıt edip istenilen zamanda çalıştırabilmeleri bilgisayarları çok yönlü kılıp hesap makinelerinden
ayıran ana özellikleridir. Dolayısıyla, karmaşıklıkları ne düzeyde olursa olsun, cep bilgisayarından süper bilgisayarlara
kadar, bellek ve zaman kısıtlaması olmadığı takdirde hepsi aynı görevleri yerine getirebilirler.
İlk bilgisayar 1950 yılında yapılmıştır.
Geçmişte 'bilgisayar' olarak bilinen birçok aygıt günümüz ölçütlerine göre bu tanımı hak etmemektedirler.
Başlangıçta bilgisayar sözcüğü hesaplama sürecini kolaylaştıran nesnelere verilen bir ad konumundaydı. Bu ilk dönemin
bilgisayar örnekleri arasında sayı boncuğu iim(abaküs) ve AntiKitira Makinesi (M. Ö. 150-100) sayılabilir. Yüzyıllar sonra,
Orta Çağ sonundaki yeni bilimsel keşifler ışığında, Avrupalı mühendisler tarafından geliştirilen bir dizi makinesel
hesaplama aygıtlarının ilki ise, Wilhelm Schickard'a (1623) âittir.Ancak, yazılımlanabilir (veya kurulabilir) olmamaları
nedeniyle bu aygıtların hiçbiri günümüz bilgisayar tanımına uymamaktadır. 1801 yılında Joseph Marie Jacquard'ın
dokuma tezgâhındaki işlemi otomatikleştirmek adına ürettiği delikli kartlar ise bilgisayarların gelişme sürecindeki, kısıtlı
da olsa, ilk yazılımlanabilme (kurulabilme) izlerinden sayılır. Kullanıcının sağladığı bu kartlar sayesinde, dokuma tezgâhı
kart üzerindeki delikler ile tarif edilen çizime işleyişini uyarlayabiliyordu.
1837 yılında Charles Babbage, adını Analytical Engine (Çözümlemeli veya analitik makine) koyduğu, ilk tam
yazılımlanabilir makinesel bilgisayarı kavramsallaştırıp tasarladı. Ancak parasal nedenler ve üzerindeki çalışmalarının
sonlanamaması nedeniyle bu makineyi geliştirmedi.
Delikli kartların ilk büyük ölçekli kullanımı ise Herman Hollerith tarafından, 1890 yılında muhasebe işlemlerinde
kullanılmak üzere tasarlanan hesap makinesidir. Hollerith'in o dönemde bağlı olduğu işletme ise sonraki yıllarda küresel
bilgisayar devine dönüşecek IBM'dir. 19. yüzyılın sonlarına varıldığında, gelecek yıllarda bilişim donanım ve kuramlarının
gelişimine büyük katkıda bulunacak uygulayımlar (teknolojiler) ortaya çıkmaya başlamıştılar: delikli kartlar, Boole cebiri,
boşluk tüpleri ve teletip aygıtları.
20. yüzyılın ilk yarısında ise, birçok bilimsel gereksinim, gittikçe karmaşıklaşan örneksel (analog) bilgisayarlar
ile giderildiler. Ancak günümüz bilgisayarlarının yanılmazlık düzeyinden hâlâ uzaktılar.1930'lar ve 1940'lar boyunca
bilgisayar uygulayımı gelişmeye devam etti, ve sayısal elektronik bilgisayarın ortaya çıkışı ancak elektronik devrelerinin
buluşundan (1937) sonra gerçekleşebildi. Bu dönemin önemli çalışmaları arasında aşağıdakiler sayılabilir:Konrad
Zuse'nin "Z makineleri". Z3 (1941) ikili sayı tabanına dayalı işleyip, gerçel sayılar ile işlem yapabilen ilk makinedir. 1998
yılında Z3'ün Turing uyumlu olduğu kanıtlanmış ve böylece ilk bilgisayar unvanını edinmiştir.
Atanasoff-Berry Bilgisayarı (1941) boşluk tüplerine dayalı olup, ikili sayı tabanının yanı sıra, sığaç tabanlı bellek
donanımına sâhipti.İngiliz yapımı Colossus bilgisayarı (1944), kısıtlı yazılımlanabilirliğine (kurulabilirliğine) karşın,
binlerce tüp kullanımının yeterince güvenilir bir sonuç verebileceğini göstermiştir. II. Dünya Savaşı'nda Alman silahlı
kuvvetlerinin gizli iletişimlerini çözümlemek için kullanılmıştır.Harvard Mark I (1944), kısıtlı kurulabilirliğe sâhip bir
bilgisayar.ABD Ordusu tarafından geliştirilen ENIAC (1946), onluk sayı tabanına dayalı olup ilk genel kullanım amaçlı
eletronik bilgisayar unvanına sâhiptir.ENIAC'ın olumsuz yanlarını saptayan geliştiricileri, daha esnek ve zarif bir çözüm
üzerinde çalışıp, artık saklı yazılım mimarisi veya daha çok von Neumann mimarisi olarak tanınan tasarımı önerdiler. Bu
tasarımdan ilk olarak John von Neumann (1945) yılında gerçekleştirdiği bir yayında söz etmesinden sonra, bu mimariye
dayalı olarak geliştirilen bilgisayarlardan ilki İngiltere'de tamamlandı (SSEM). Aynı mimariye bir yıl sonra kavuşan
ENIAC'a ise EDVAC adı verildi.
Günümüz bilgisayarlarının neredeyse tamamının bu mimariye uyumlu duruma gelmesi ile bilgisayar
sözcüğünün tanımı olarak da kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu tanıma göre geçmişteki aygıtlar bilgisayar olarak
sayılmasalar da, tarihsel bağlamda yine de o biçimde anılmaktadırlar. Her ne kadar 1940'lardan bu yana bilgisayar
uygulayımı köklü değişiklikler geçirmiş olsa da, çoğunluğu von Neumann mimarisine sadık kalmıştır.Boşluk tüpüne
dayalı bilgisayarlar 1950'ler boyunca kullanımda kaldıktan sonra, 1960'larda daha hızlı ve ucuz olan geçirgeç (transistör)
tabanlı bilgisayarlar yaygınlık kazandı. Bu etkenlerin sonucunda bilgisayarların daha önce görülmemiş bir düzeyde toplu
üretimine geçirildi. 1970'lere varıldığında tümleşik devre uygulayımı ve Intel 4004 gibi mikroişlemcilerin geliştirilmesi
sayesinde bir kez daha büyük bir başarım ve güvenilirlik artışının yanı sıra, maliyet düşüşü de yaşandı. 1980'lerde artık
bilgisayarlar, çamaşır makinesi gibi günlük hayat kullanımındaki birçok makinesel aygıtın denetleyici donanımlarındaki
yerlerini almaya başlamışlardı. Yine aynı dönemde, kişisel bilgisayarlar yaygınlık kazanıyorlardı. Son olarak 1990'lardaki
Internet'in gelişimi ile de bilgisayarlar artık televizyon ve telefon gibi alışılmış birer aygıt hâline gelmişlerdir Bilgisayarın
zararıda vardır. 7'yle 14 yaş arası çocuklar bilgisayar başında fazla oturmamalıdırlar.

PC BİLGİSAYARLARIN GELİŞİM TARİHİ


Bilgisayardan, PC, Kişisel Bilgisayar, IBM-uyumlu bilgisayar diye söz edildiğini, kimi zaman 386,486, Pentium
adlarıyla adlandırıldığını duymuş olmalısınız. Biraz daha ileri giderek, ISA, EISA, PCI bilgisayarlardan da söz edildiğine
rastlamışsınızdır. Biraz daha teknik konulara meraklı olanlar, AT, XT, Ps/2 gibi terimlere de aşina olmalılar.
1980'lerden bu yana kişisel bilgisayarları ya ana kartının genel mimarisi, ya da ana işlemcinin modeline göre
türlere ayırmak gelenek oldu. Şimdi PC dünyasına biraz daha yakından bakabiliriz:
IBM-PC:
Bilgisayar çılgınlığını başlatan bu cihaz, 1981 yılında piyasaya sürüldüğünde, hangi tür mağazalarda
satılabileceği bile belli değildi. İki adet 5.25 inçlik floppy disket sürücüsü olan IBM PC'nin sabit diski yoktu. Ana işlemcisi
Intel 8086 idi; beş adet kart yuvası vardı. Bir süre sonra IBM bu modele sabit disk koydu; ama RAM çipi denilen
bilgisayarın hafızasını oluşturan çipi anakartla birleşik olduğu için arttırılması mümkün değildi. Elinizde böyle bir antika
bilgisayar varsa, yenilemek güncelleştirmekten vazgeçin; olduğu gibi saklayın. Bir süre sonra antikacılara ya da
bilgisayar-teknoloji müzelerine satabilirsiniz.
IBM XT:
IBM firmasının 10 megabyte sabit disk koyduğu ilk kişisel bilgisayarı olan XT'nin CPU'su da ilk PC'ye göre
daha hızlı Intel 8088'di. Kart yuvası sayısı 8'e çıkartılmıştı. 8-bit tabir edilen standartta kart kabul eden bu bilgisayarın da
bugün layık olduğu tek yer müze!
IBM AT:
1985'te piyasaya sürülen ve bugünkü şekliyle PC'nin gerçek büyükannesi olan AT, Intel 80286 CPU üzerine
inşa edilmişti. Orijinal PC'ye göre beş kere daha hızlıydı ve 16-bit standardında kart kabul ediyordu. IBM firması, bu
bilgisayarla, ISA denen anakart mimarisini bütün endüstrinin yararlanabileceği şekilde kullanıma açtı. ISA bütün
bilgisayar endüstrisi için standart mimari anlamına geliyordu; nitekim öyle de oldu. Bir anda yüzlerce şirket, AT ile
uyumlu cihazlar imal etmeye başladı. Modemlerin, tarayıcı ve diğer harici cihazların bilgisayara bağlanmasında
kullanılan ara-birim kartlarının bir anda mağazaları doldurması, bu standardın gerçekten bütün endüstri tarafından kabul
edilmesiyle mümkün oldu. Ancak AT bilgisayarların anakart hızı bugünkülere oranla son derece düşük olduğu için böyle
bir bilgisayarın yeni kartlarla güncelleştirilmesi, yeni kartlara verilecek paranın çöpe atılması olur. IBM-AT bilgisayarın
anakart büyüklüğü, günümüzdeki modern kartlarla aynı olduğuna göre, kasasının boş kutu olarak değerlendirilip, içindeki
herşeyi değiştirmek mümkündür. boş kutu masrafından sağlayacağınız tasarrufa değmeyecektir.
PC ve PS/2:
ISA standardının kabulü ile IBM dışındaki firmaların IBM-uyumlu denilen bilgisayar imalatı da hızlandı. IBM'in
ilk AT bilgisayarları oldukça pahalı idi. Diğer firmaların IBM-uyumlu bilgisayarları ise çok daha ucuzdu. IBM, 1986 ve
1987 yıllarında çıkarttığı PCjr modeli ile diğer firmalara kaptırmaya başladığı ev-bilgisayarı pazarını geri almaya çalıştı.
PS/2 ise, IBM başka firmalar tarafından benzerinin yapılmasına izin vermediği bir mimari ile yapılıyordu. IBM bu
mimariye MCA (Micro Channel mimarisi) adını veriyordu. ISA'dan farklı, günümüzdeki Tak-Çalıştır türü kartlar gibi, MCA
bilgisayarları için yapılacak kartların ayarlarının kullanıcı tarafından değil, bilgisayar tarafından otomatik yapılacak
olmasıydı. Ne var ki, bu strateji tutmadı. PCjr, çok az yetenekli oluşu; PS/2 ise herhangi bir mağazadan satın
alınabilecek ISA kartları kabul etmediği ve MCA kartları diğerlerine oranla üç-dört kat daha pahalı olduğu için PS/2
bilgisayarları birkaç kişi ve firmanın antikaları arasında yer aldı. IBM, daha sonra fazla duyurmadan, PS/2 bilgisayarların
ISA modellerini de çıkarttı. Eğer böyle bir bilgisayara sahipseniz, alakart yeri yeni anakartları alacağı ve güç birimine
ayrılan köşe oldukça geniş olduğu için her şeyi yenilemek şartıyla, boş kutusu olarak kullanabilirsiniz. Ancak dökme-
metal şasesi yüzünden yerinden kaldırması zor olan PS/2, kullanıcıya hayatı bayağı zorlaştırabilir.
386, 486 ve PENTIUM:
Ve geldik günümüzün modern bilgisayarlarına. 1987'den itibaren Intel firması her iki yılda bir ana-işlem çipini
daha hızlı ve daha çok işlem yapabilen modellerle geliştirmeye başladı. 486'yı 586 izledi. Bu sırada diğer firmalarda CPU
üretmeye ve kendi çiplerine Intel-benzeri isimler vermeye başlamışlardı. Intel firması, rakamdan oluşan marka ve mamul
adlarının telif hakkını korumanın güç, hatta imkansız olduğunu acı şekilde öğrenince, 586 çipine "beş kelimesinin
Latincesinden (Penta) türetme Pentium adını verdi. (Pentium adı o kadar tuttu ki, Intel 686 ve 786 olması gereken
çiplerine Pentium II,Pentium III , Pentium IV adını verdi.)

TÜRKİYE’DE BİLGİSAYARIN GEÇMİŞİ

Türkiye'ye ilk bilgisayar 1960 yılında yol yapımında gereken hesaplamaları daha hızlı yapabilmek için
Karayolları Genel Müdürlüğü'ne gelmiştir. IBM-650 Veri İşleme Makinesi (Data Processing Machine) adlı bilgisayar 12 yıl
kullanılmıştır ve elektrikle çalışan ve elektronik veri işleme kapasitesine sahip 167 m² bir alana sığan ve ağırlığı 30 tonluk
ilk bilgisayar ENIAC'tan tam 15 yıl sonra edinilmiştir. İkinci bilgisayar ise akademik amaçlı kullanmak için İstanbul Teknik
Üniversitesi'nin Taşkışla binasına geldi. İTÜ'den sonra ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi bilgisayara sahip oldu.
Türkiye'deki dördüncü bilgisayar ise Devlet Planlama Teşkilatı'na geldi.

You might also like