Professional Documents
Culture Documents
BÖLÜM
Ataeymir’in kurulduğu yer, İlk çağda Batı Anadolu’nun Karia (Karya) olarak
adlandırılan bölgesinde yer alır.
Bugünün idari sınırlarıyla, “Aydın ilinin, Menderes güneyinde kalan
parçası;Denizli ilinin Babadağ güneyinde ve Kızılhisar-Acıpayam Ovasının
batısında kalan parçası;Fethiye ilçesine bağlı parça dışında Muğla ilinin tümü,
Karia kapsamındadır.”
Ataeymir, Aydın İli , Karacasu İlçesine bağlı, Tavas-İzmir karayolu üzerinde
kurulmuş bir yerleşim yeridir. İzmir’e karayoluyla uzaklığı 235 km, Aydın İl
merkezine 110 km, ilçe merkezine 17 kmdir.
Yerleşim yerinin deniz seviyesinden yüksekliği 650 metredir.Ovası
verimlidir. Akdeniz ikliminin eğemen olduğu bu yörede,Akdeniz ikliminde yetişen
bitkilerinin çoğu yetişmektedir.Akarsu bakımından çok zengin değildir,kışın
derelerde su olmakla birlikte, yazları sürekli akan akarsuyu yoktur.
Ataeymir; doğusunda Babadağ , batısında Karıncalıdağ, güneyinde Avdan ve
Kocadağ ile çevrili, tarihi Aphrodisias Kentinin de üzerinde bulunduğu ovanın
doğu kenarında kurulmuştur.
Bugün doğusunda Dikmen ve Yeniköy, güneydoğusunda Seki ,güneyinde
Gökçeler ve Ören,batısında Geyre , kuzeyinde Palamutçuk köyleriyle
çevrilidir.Osmanlı devrinde ise, bu köylerin bir kısmı yoktu.O zaman olan köylerin
bir kısmı şimdi yoktur.
Ataeymir ,muhtemelen ilk defa Türklerin kurduğu bir köydür.Köyün burada
kurulmasının sebebi, köyün üst tarafında bulunan su kaynağıyla ilgili olabilir.
Esas olarak bu tarihsel dönem inceleme kapsamı dışında olduğu için, burada genel
bilgi verilecektir.Bu bölge Anadolu’nun verimli bir yeri olması nedeniyle, çok eski
çağlardan bu yana insanların yaşadığı,değişik uygarlıkların kurulup yok olduğu bir
yerdir.
Ataeymir’in 3 km batısında bulunan önemli antik çağ kenti Aphrodisias, bu
coğrafyanın tarihi açısından önemli yere sahiptir.Bu antik kentte yapılan kazılarda
ortaya çıkan tarihi malzemenin değerlendirmesinden bu yörede, yaklaşık
İ.Ö.4360 lardan beri insanların yaşadığı ortaya çıkmıştır.
Aphrodisias ve çevresinde ilk olarak yaşadığı bilinen halk, Luviler ( M.Ö.1.binyıl)
olmuştur.Sonra sırasıyla , Karialılar (M.Ö.700-M.Ö.300),Lidyalılar(M.Ö.676-
M.Ö.546) Persler (M.Ö.546-M.Ö.333), Makedonlar (M.Ö.333-M.Ö.30), Romalılar
(M.Ö.30-M.S.395), Bizanslılar (M.S.395-M.S.1261?) egemenlik kurmuşlardır.
Türkler 1261?den itibaren bu yörede etkin olmaya başlamışlardır.Yörenin beylikler
dönemi ve Osmanlının ilk dönemlerine ait tarihi, bütünüyle ortaya
çıkarılamamıştır.Bilinenler ise ; bu bölgede önce Muğla merkezli Menteşeoğulları
(1261?-1308), (1308-1390) yılları arası Aydınoğulları , 1390-1402 arası
Osmanlılar, 1402-1426 tekrar Aydınoğulları ,1426’dan sonra tamamen Osmanlı
Devleti egemenliğine geçtiğidir.
II.BÖLÜM
1470 tarihli 232 no’lu Tahrir defterine göre Eymir köyünün vergi gelirlerini toplama hakkı
Yusuf ve kardeşi Abdülkadir adlı sipahilere aittir.Vergi gelirleri ise şöyledir:
15. yüzyılda Geyre (Tahrir Defterlerinde Gerye yazılmış) önemli bir idari
merkez konumundadır.Tahrir defterlerinde Geyre ile Kıraçlu adlı bir köy birlikte
yazılmıştır.Bugün yeri tam olarak bilinmeyen Kıraçlu köyü Geyre’nin çok
yakınında bir köy olmalıdır ki birlikte yazılmış olsun.Bu köyün adı 16.yüzyıl
defterlerinde de geçmektedir.Ancak 16.yüzyılda Geyre idari merkez konumundan
gittikçe uzaklaşmış olmalıdır. Bunu nahiye değil köy olarak defterlere
kaydedildiğinden rahatlıkla söyleyebiliriz.
15,16. yüzyılın ilk yarısında Gerye’de pazar kurulduğu birçok dükkanın
bulunduğu tahrir defterlerindeki Kıst-ı bâzâr ve İhtisap vergisinden ve dükkan
icarının yazılmasından anlaşılmaktadır.Gerye Pazarı’nda bulunan dükkanlardan
elde edilen gelirlerin, Kütahya’da bulunan Karagöz Paşa Vakfı’na ait olduğu yine
Tahrir Defterlerinde belirtilmiştir.
Çandır köyü, Ataeymir- Geyre arasında devlet yolunun kuzeyinde Sarnıç’ın
kenarındaydı.Çandır, mevkî adı olarak hâlâ yaşamaktadır.Gökçeburun ,Ozanlı
köylerinin yerleri mevki adı olarak bellidir.Ozanlı köyünün mezarlığı da
zamanımıza ulaşmıştır.
Korkoz köyü ise bugünün Seki Köy sınırları içindedir.Eymir yaylasının güney
doğusundaki derenin adı Korkoz deresidir.Ayrıca Korkoz arığı vardır.Bu adlar
sayesinde Korkoz köyünün yerini tespit edebiliyoruz.
Kurucakoz köyünün şimdiki Ataköy olduğunu ise, 16.yüzyıldaki defterlerden
Şeyh Kemâl Zaviyesinin Kurucakoz köyünde olduğunu yazmalarından çıkarıyoruz.
Mihaliç ve Kerdime köylerinin tam olarak yerini belirleyemedim.Yeri belirlenemeyen köyler
sadece bunlar değildir.Yenişehir kazasının başka birçok köyü 15-16 .yüzyıl Tahrir
defterlerinde adı olmasına rağmen bugüne ulaşamamıştır.
Yok olan köylerin yerlerinin tespitinde en önemli belirtiler eski mezarlıklar, ev
yıkıntılarıdır.Bu şekilde düşünürsek Ataeymir beldesinin doğusundaki Hamaz
Tepesi’nin doğusunda Karyağdı Pınarı’nın batısında bir mezarlığın olduğu
bellidir.Eskiden yakınında bir köyün olduğunu söyleyebiliriz.Marulluk mevkiinde
de bir köyün olduğu oradaki ev yıkıntılarından bellidir.1930-1940’lı yıllarda ev
yıkıntılarının çok net olduğunu konuştuğum yaşlılardan öğrendim.Ayrıca ,
Palamutluk mevkiinde de bir köy kalıntısı vardır.
Subaşı mevkiinde Geyre-Ören yolunun batısında Yörük Mezarlığı adında bir
mezarlık vardır.Bu mezarlığın yakınında bir köyün olduğu söylenebilir.Bundan 30
yıl önce bu mezarlıkta birçok mezar taşı vardı.
Şimdiki devlet yoluyla Ataeymir’den Karacasu’ya giderken Geyre’yi
geçtikten sonra Güzelbeyli yol kavşağına varmadan derenin sağ kenarında
Çaputlu Mezarlığı vardır.Bu mezarlığın yakınında eskiden mutlaka bir yerleşim
yeri olması gerekir.
16.yüzyılın bir diğer defteri 1573 tarihli 144 no’lu Tapu Tahrir Defteridir.Bu
deftere göre Eymür köyünde 157 vergi yükümlüsü ,4 vergiden muaf, toplam
161 erkek yetişkin kişi vardır.Muaf olan kişinin 2 si kadı, 1’i muhassil, 1’i
şehzâdenin adamıdır.Erkek nüfusun 96’sı evli ,65 i bekârdır.Eymir’de bu tarihte
tahminen 99 x 5 = 495 kişi yaşamaktadır.Toplam ödedikleri vergi miktarı 9000
akçedir.Bu defterdeki vergiler şunlardır:
Lâkaplar Soyadı
Çelebioğlu Çelebioğlu ,Çelebi,Tuna
Bayraktaroğlu Bayraktar
Simavlıoğlu Bozkurt
Hatipler Demirel
İnce Mehmetoğlu İnceoğlu
Beygircioğlu Beygirci
Hacı Tülüler Tülü, Çiyanlı
Tuğsuz Girgin,Tüysüz
Kabakçıoğlu Kabakçıoğlu
Sağırlar Gaga
Çardakçılar Çardak,Çardakçı,Durmaz,Gezgin,Duman
Kasapoğlu Gündoğdu
Küpçü .........
Molla Ömeroğlu Bozoğlu
Bekaroğlu ........
Baltalıoğlu Baltalı
Gümüşoğlu Gümüş
Topsakaloğlu Topsakal
Kayalıoğlu Alkan
İmamoğlu Molla Osman Belaşan
Hacı Bekiroğlu Özdemir,Bayer
Uzun İsmailler Gaga
Uzun Aliler Selçuk
Küçük Hacı Serin, Karataş, Bir
Ömer Kahyaoğlu Karakaş, Kayhan
Kaçaroğlu Özgen
Kel Mehmetoğlu Doğan
Kel Ahmetoğlu Kaba
Mestan Aliler Dirik
Yılancıoğlu Gülgen
Solakoğlu Solak
Dayıoğlu Yalabık
Demirayakoğlu Demiralan
Kazak Ömeroğlu Toker, Kavaklı
Mehmetce oğlu Mehmet Kazancı
Deli Yusuf oğlu Acar
Bekir Kahyaoğlu Kör Bekir Görmez
Hacı Hasanoğlu Çetin
Hacı Ömeroğlu Ali Yağcıoğlu
Eskicioğlu Başalan
Kel Mehmet oğlu Mustafa Dalğıç
Hacı Ahmet oğlu İsmail Gökdemir,Çam
Ciğerci oğlu Ömer Ciğer, Pehlivan
Ekşi oğlu Ahmet Ekşi
Benli oğlu Turgut
Çırakkeloğlu Yıldırım,Bozhöyük
Ömer Kahyaoğlu Osman Coşkun
Sarı Hüseyinler Sarı,Keser
Ebicekli oğlu İsmail Çandır
Deli Bekir oğlu Yenice
Kırlı Ali oğlu Hacı Hasan Bozkır, Akbaş
Azmanoğlu Molla İbrahim Belge
Abacıoğlu Düzalan
Halil Dayıoğlu Mustafa Olgun
Deli Hüseyinoğlu Hasan Hüseyin Gök
Ömer Kahyaoğlu Mustafa Germe
Topal Hasanlar Akçura
Demircioğlu Aslan
Molla İsmail oğlu Çiyan Hasan Yalçın
Koca Delioğlu Hüseyin Çevik
Koca Ömeroğlu Süleyman Serin
Hasan Kahyaoğulları Kerman
Koca Hasanoğlu Ali Osmanlar Çakmakçı
Hacı Ali oğlu Ali Molla Uğur
Hacı Ömeroğlu Erçetin
Hacı Efendiler Çam
Kırlıoğlu Kırtaş
Taktaklar Taktakoğlu
Hacı Ömeroğlu Yanık, Dönmez
Kırlı Ali Süleyman Gündeay
Kırlı Ali Sadık Ünal
Gedik Aliler Çelik
Kocaeseler Altınöz, Altıntaş,Özbilen
Tuzcular Karaisli, Altınyıldız
Yoğurtçular Tungut
Okkalıoğlu Okkalı
III. BÖLÜM
Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kurulduğunda Eymir , temel uğraşı tarım olan, insan
gücünün önemli bir miktarını savaşlarda kaybetmiş bir köydür.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, Kurtuluş Savaşı öncesi bozulan toplumsal
düzen ülkenin her yerinde olduğu gibi bu bölgede de sağlanmıştır.
Köyün Osmanlı döneminde de merkezi olan yeri Yukarı Camiinin
çevresidir.Köyün bakkalı, okulu,kahvesi, köyodası buradaydı.1940’lı yıllara kadar
bu ilk merkez önemini korumuştur.
Köyün ikinci merkezi Hanönü mevkiidir.Burada büyük bir han vardır.Bu han konaklama
amacıyla Tavas’lı deveciler tarafından yaptırılmıştır.Kesin yapılma tarihi
belirlenemiştir.
1960’lı yılların başından itibaren üçüncü merkezi ise şimdiki şehir merkezi
olan yer olmuştur.Köyün ikinci camii 1966’da ibadete açılmıştır.Camiinin
yapılmasında köylülerin katkısı olmakla birlikte ,Süleyman Taktakoğlu’nun da
katkıları olmuştur.Köyün üçüncü camii Tavas-İzmir karayolu kenarında 2000
yılında ibadete açılmıştır.
1955-1956’da köyün arazisi kadastro görmüştür.Bu Cumhuriyet tarihi açısından
erken bir tarih sayılır.Köyde herkesin arazisinin tapusunun olması, arazi
anlaşmazlıklarını sona erdirmiştir.Kayda değer bir anlaşmazlık yakın zamanda
görülmemiştir.
Köyde eskiden üretilen belli başlı ürünler; buğday arpa, yulaf, burçak, pamuk,
bostan,üzüm, mercimek, nohut, armut,afyon, palamuttu.Bu ürünlerden yulaf,
burçak,afyon,1970’lerden bu yana hiç üretilmemektedir.Afyon ekimi Aydın İlinde
1972’de yasaklanmıştır.Burçak ve yulaf hayvan yemi olarak üretildiği için, köyde
hayvan çifti kalmadığından ekilmemektedir.
1965’ten sonra köyde tütün ekimi yaygınlaşmıştır.Yıllık tütün üretimi 400 ton
civarındadır.Tütünden elde edilen gelirin artması insanların daha iyi koşullarda
yaşama isteğini artırmıştır.Bu nedenle köylüler eski yerleşim alanlarından göç
edip, yeni yerleşim alanlarında konutlar yapmaya hız vermişlerdir.Köy nüfusunun
büyük bir kısmı şimdiki yeni yaşam alanına gelmiştir.
1965 sonrası konut yapma şeklide değişmiştir.O zamana kadar duvarların taş,
çatının genellikle toprak olduğu konut tipi ağırlıktaydı.1965’lı yıllardan sonra
duvarlar taş veya tuğladan , çatılar ise kiremit veya betondan yapılmaya
başlanmıştır.Bu sayede çağdaş yaşama uygun ve daha iyi imkanlara sahip
konutlar üretilmeye başlanmıştır.
Osmanlı devrinden farklı olarak, Cumhuriyet devrinde yaklaşık 30 kadar aile
tarım işiyle birlikte yan uğraş olarak hayvancılıkla uğraşmaktaydı.Küçükbaş
hayvancılıkla uğraşanların bir kısmı 1915’lerde köye yerleşen Kocaeseler ve
Tuzcular sülâlesinden, bir kısmı ise köyün yerlileridir.1980’li yıllarda küçükbaş
hayvancılıkla uğraşan ailelerin sayısı 5-6 aileye kadar düşmüştür.Sürü büyüklüğü
300- 400 baş keçi veya koyundur.2002 yılında yaklaşık 2500 küçükbaş koyun ve
keçi vardır.
Ataeymir’de son 30 yıldır,et ve süt besi hayvancılığı gelişmiştir.Bu belde
halkının önemli gelir kaynağı olmuştur.Her gün üretilen süt ,Ataeymir süt toplama
merkezinde toplanıp,Denizli ,İzmir ve Nazilli’deki süt fabrikalarına
gönderilmektedir.2002 yılında hepsi kültür ırkı 750 civarında inek vardır.
1985 öncesi Ataeymir çevresindeki tarım alanı dışı yerler; ağaçsız, sadece maki
bitkisi çalıların bulunduğu yerlerdi.Orman Bakanlığının ağaçlandırması sayesinde
Ataeymir ve çevre köylerin mer’aları büyük oranda ağaçlandırılmıştır.
Türkiye Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, 1927’den bu yana yapılan
nüfus sayımlarında Ataeymir’de yaşayan kişi sayısı şöyledir :
Maniler
Ataeymir’de, özellikle okuma yazma bilmeyen bazı yaşlı kadınlar iyi mani
söylerler.Bu maniler sözlü kültür açısından önemlidir.Manilerin konuları sevgi,
aşk, ölüm, ayrılık,vb.yaşamın her alanıyla ilgili olabililir.Bazı mani örnekleri
şunlardır;
Türküler
Ataeymir yöresinde yaşamış bir ozandan, âşıktan, kaynak kişiden derlenmiş
türkü yoktur.Düğünlerde söylenen türküler ,Tavas, Aydın, Muğla,Burdur
yörelerinin zeybek havalarıdır.Bazı zeybeklerin sözü yoktur, sadece oyunları
vardır. Sözü olan, yaygın olarak düğünlerde oynanan veya söylenenlerden
bazıları şunlardır;
Cepkeninin kolları,
Parıldıyor pulları,
Yörük de Ali geliyor,
Açıl Aydın yolları.
a-Doğum
Yaşamın ilk geçiş dönemi doğumdur.Doğum her toplumda mutlu bir olay
olarak değerlendirilir.Yeni bir birey, aile için soyun devamıdır,aile ocağının
tütmesi demektir.Sülâle için de çocuk önemli sayılır.Sülâlenin kalabalık olması
bütün geleneksel toplumlarda güvence olarak görülmüştür.
Her doğum ailede ana ve babanın saygınlığını artırır.Her yerde olduğu gibi
Ataeymirde de doğum öncesinden,doğum sonrasına kadar birçok törensel
işlem,eylem anne ve babayı belli davranışlara iter.
Evlenen insanlardan ilk beklenen hemen bir çocuklarının olmasıdır.Eğer çocugun
olması gecikirse,bazı sağaltma yollarına başvurulur.Bunlar şu başlıklar altında
toplanabilir;
Ad koyma
Türk toplumunda ad koymanın köklü bir geçmişi vardır.Ad varlıkların birbirinden
kolay ayırt edilmesi için zorunludur.Aynı zamanda yasal bir zorunluluktur.Çocuğa
ad koyma bazı törensel işlemleri gerektirdiği gibi, ad verilirken özenle seçilmesi
gerekir.Kimse, çocuğunun adını kötü çağrışımlar yapacak adlar koymaz.
Ad sosyal, yasal bir zorunluluk olmanın ötesinde dinsel bir simgedir.İnsanların
adlarıyla inançları arasında yakın ilgi vardır.Ataeymir’de, çocuklara ad koymada
şu konulara
dikkat edilir;
Eş dost çocuk görmeye mutlaka bir hediye alarak “ömürlü olsuna” gider.Amaç
dayanışmayı geliştirmektir.Götürülen hediye, samimiyete, yakınlığa, ekonomik
duruma göre değişiklik göstermektedir.
Sünnet
b-Evlenme
Yaşamın ikinci geçiş dönemi olan evlenme ,her toplumda önemsenen, belirli
törensel işlemlere tâbi olan bir olaydır.Toplumların temeli olan aile, insanların
sosyalleşmesinde, ailelerin dayanışmasında, yeni akrabalıklar kurulmasında,
kültür aktarımında ,çocukların mutlu yetiştirilmesinde her çağda önemli olmuştur.
Ataeymir’de; geleneksel evlenme biçimi olan görücü usül, büyük oranda varlığını
sürdürmekle birlikte,ayrıca anlaşmalı evliliklerin yapıldığı da görülmektedir.Ancak,
asıl olan çocukların isteğidir.Anne babalar, çocuklarını istemediği kişilerle
evlendirmeyi istememektedirler.Ayrıca erkeğin askerliğini yapması genelde
aranır.Gelinle, oğlanın ailesi oğlan askerdeyken sorun yaşanmasını istemediği için
bu konuya dikkat edilir.Ancak bu kesin kural değildir.Erkek askerliğini yapmadan
da evlilikler yapılmaktadır.
Ataeymir’de kızlar için evlilik çağı 17,18 yaşlarında başlar.Daha erken yaşta
evlilikler çok az yapılır.Erkekler için bu yaşlarda başlamakla birlikte,evlilik çağı
daha uzundur.Kızların erken evlenmesi desteklenir.Kız satımı kuzu satımı
denir.Sürenin kısa olduğu, zamanı geçerse evde kalacağından endişe duyulduğunu
anlatmaktadır.İlkinden dönen mülkünden dönmüş demektir, sözü de köyde
kullanılır.Bu sözle kızların ilk isteyenle evlenmesinin iyi olacağı anlatılmak istenir.
Kız İsteme
Nişan ve Düğün
c-Ölüm
Yaşamın son geçiş dönemi olan ölüm karşısında, bütün toplumlarda bazı
törensel işlemler gelişmiştir.Ölüm karşısındaki çaresizlik, bu törensel işlemlerin
ortaya çıkmasında en etkili olanıdır.
Ölüm karşısında yapılanlar belli başlı üç ana başlık altında toplanabilir;
Ataeymir Mezarlığı
Mezar taşları ,yazılarındaki aktardıkları duygularla, yazı şekilleriyle,taş
işçiliğiyle, Türk- İslam dünyasında her zaman çok önemli kültür
malzemeleridir.İnsanların mezartaşlarını koruması kültürle uğraşanlar için bir
şanstır.
Mezarlıktaki eski mezar taşlarından yaklaşık 250 yıldır mezarlık olarak
kullanıldığı anlaşılmaktadır.Yaklaşık 80 hektar kadar alanı vardır. 25 yıldır dört
tarafı duvarla çevrilidir.
1966’lara kadar içinde büyük melengiç ve palamut ağaçları vardı.Bir yangın sonunda
mezarlıktaki ağaçlar yandığı için, sonradan ağaçları kesilmiş, melengiç ağaçlarının
yangının etkisiyle kurumayanları Antep Fıstığıyla aşılanmıştır.Ayrıca mezarlığa
yakın zamanlarda
zeytin ağaçları dikilmiştir.
Doğu, Batı, Güney kıyısından yol geçmektedir.Bütün Türk-İslam mezarlıkları
gibi yol kenarında olmasının nedeni , insanlar gelir geçerken bir Fatiha okusunlar,
ölülerini unutmasınlar düşüncesine yöneliktir.
Mezarlığın Güney kıyısından geçen yol ,Osmanlı döneminde ,Tavas-Karacasu
Deveci Yolu idi.Eski mezar taşlarının o yol kenarında daha çok olması,Deveci Yolu
kenarının tercih edildiğini göstermektedir.
Cumhuriyet döneminde Ağıldere Yolu kenarı daha tercih edilen yer olmuştur.Yer
tercihinin değişmesinde, yolun işlek olmasıyla yakın ilgi olduğu görülmektedir.
Dini bayramlarda mezarlık ziyaret edilir.Mezarlıkta Kur’an okunur.Son yıllarda
kadınlar da mezar ziyareti yapmaktadır.Eskiden ziyaretlerde mezarların üzerine
mersin bırakılmaktaydı.Bu âdet terk edilmiştir.Son 15-20 yıldır,bazı insanlar
mezar ziyaretinde buğday götürerek,mezarlarının üzerlerine kuşların yemesi için
saçmaktadırlar.
Sonuç