You are on page 1of 34

I.

BÖLÜM

TÜRKLERDEN ÖNCE ATAEYMİR ÇEVRESİ , EYMÜR ADININ


KÖKENİ,ANLAMI
A- ATAEYMİR’İN COĞRAFİ YERİ

Ataeymir’in kurulduğu yer, İlk çağda Batı Anadolu’nun Karia (Karya) olarak
adlandırılan bölgesinde yer alır.
Bugünün idari sınırlarıyla, “Aydın ilinin, Menderes güneyinde kalan
parçası;Denizli ilinin Babadağ güneyinde ve Kızılhisar-Acıpayam Ovasının
batısında kalan parçası;Fethiye ilçesine bağlı parça dışında Muğla ilinin tümü,
Karia kapsamındadır.”
Ataeymir, Aydın İli , Karacasu İlçesine bağlı, Tavas-İzmir karayolu üzerinde
kurulmuş bir yerleşim yeridir. İzmir’e karayoluyla uzaklığı 235 km, Aydın İl
merkezine 110 km, ilçe merkezine 17 kmdir.
Yerleşim yerinin deniz seviyesinden yüksekliği 650 metredir.Ovası
verimlidir. Akdeniz ikliminin eğemen olduğu bu yörede,Akdeniz ikliminde yetişen
bitkilerinin çoğu yetişmektedir.Akarsu bakımından çok zengin değildir,kışın
derelerde su olmakla birlikte, yazları sürekli akan akarsuyu yoktur.
Ataeymir; doğusunda Babadağ , batısında Karıncalıdağ, güneyinde Avdan ve
Kocadağ ile çevrili, tarihi Aphrodisias Kentinin de üzerinde bulunduğu ovanın
doğu kenarında kurulmuştur.
Bugün doğusunda Dikmen ve Yeniköy, güneydoğusunda Seki ,güneyinde
Gökçeler ve Ören,batısında Geyre , kuzeyinde Palamutçuk köyleriyle
çevrilidir.Osmanlı devrinde ise, bu köylerin bir kısmı yoktu.O zaman olan köylerin
bir kısmı şimdi yoktur.
Ataeymir ,muhtemelen ilk defa Türklerin kurduğu bir köydür.Köyün burada
kurulmasının sebebi, köyün üst tarafında bulunan su kaynağıyla ilgili olabilir.

B- ATAEYMİR ADININ KÖKENİ VE ANLAMI

Yazılı kaynaklarda köyün ilk kuruluşuyla ilgili bilgi yoktur.Türklerin bu yörede


1261? lerden sonra etkin olduğu düşünülürse,en iyimser yorumla 1300’lü yıllarda
ve daha sonrasında Eymür kurulmuş olabilir.MAD.232 no’lu 1470 tarihli Tapu
tahrir defterine göre 1390’da bu yöre Osmanlı egemenliğine geçtiğinde Eymür
köyünün olduğu kesindir.Köyün gelirinin padişah Yıldırım Hüdâvendigâr
zamanında kime ait olduğu bu defterde gösterilmiştir.
Köyün adıyla ilgili söylenceler vardır.Söylenceler bazen gerçeklikleri özünde
barındırır.Bu anlatılan söylenceler ne kadar gerçeği yansıtıyor, bilinemez.
1- Bundan yıllar önce Eymir’de Emir adında nişanlı çok güzel genç bir kız
yaşarmış.Bu kız hastalanıp ,evlenemeden ölmüş. Emir kızın çeyizleri satılıp, çeyiz
parasıyla bugünkü Emir Çeşmesi yaptırılmış.Bu olaydan sonra köyün adı Emir olmuş
, zaman içinde Eymir olarak söylenir olmuş.
2- Yıllar önce Eymir köyünün bulunduğu yere, aileleriyle üç erkek kardeş
gelmiş.Köyde bulunan su kaynağını üç parçaya bölüp, üç çeşme yapmışlar.Bu üç
kardeşten birinin adı Emir (Türkçede bey anlamındadır) imiş.Köyün adı Emir’den
gelmiş.Bugün gerçekten üç tane çeşme vardır.Emir Çeşmesi, Bekâr Çeşmesi,
Beş Ahır Çeşmesi.
Eymür adı, Oğuzların Üçok Kolunun Dağhan sülâlesine mensup bir boyun
adıdır. Anlamı ise,son derece iyi ve zengin demektir.Oğuz boyları içinde etkinlik
açısından 4. sıradadır.
15,16.yüzyılda Aydın Sancağında Karacakoyunlu ulusuna ait iki Eymir cemaatı
tespit edilmiştir.Bunlardan birincisi; Eymür cemaatı, ikincisi Sarı Eymür oğlu İsa
cemaatıdır.15,16. yüzyıldan kalan Tapu Tahrir Defterlerinde Eymür köyünün erkek
adları içinde İsa adının olduğu görülmektedir.
Tarihçi Faruk Sümer ,16.yüzyıl Anadolusunda Eymür adlı 71 tane yer adı
belirlemiştir. Bu yerleşim yerlerinden üç tanesi Aydın Sancağı’ndadır.Bu 71
yerleşim yeri içinde araştırma konumuz köy,vergi nüfusu açısından 6. sıradadır.
Eymir adı 15,16.yüzyıllarda Osmanlı kaynaklarında Eymir ve Eymür ,1845’te ise
Eymir olarak geçmektedir

C- İLKÇAĞDAN 13.YÜZYILA KADAR ATAEYMİR ÇEVRESİ

Esas olarak bu tarihsel dönem inceleme kapsamı dışında olduğu için, burada genel
bilgi verilecektir.Bu bölge Anadolu’nun verimli bir yeri olması nedeniyle, çok eski
çağlardan bu yana insanların yaşadığı,değişik uygarlıkların kurulup yok olduğu bir
yerdir.
Ataeymir’in 3 km batısında bulunan önemli antik çağ kenti Aphrodisias, bu
coğrafyanın tarihi açısından önemli yere sahiptir.Bu antik kentte yapılan kazılarda
ortaya çıkan tarihi malzemenin değerlendirmesinden bu yörede, yaklaşık
İ.Ö.4360 lardan beri insanların yaşadığı ortaya çıkmıştır.
Aphrodisias ve çevresinde ilk olarak yaşadığı bilinen halk, Luviler ( M.Ö.1.binyıl)
olmuştur.Sonra sırasıyla , Karialılar (M.Ö.700-M.Ö.300),Lidyalılar(M.Ö.676-
M.Ö.546) Persler (M.Ö.546-M.Ö.333), Makedonlar (M.Ö.333-M.Ö.30), Romalılar
(M.Ö.30-M.S.395), Bizanslılar (M.S.395-M.S.1261?) egemenlik kurmuşlardır.
Türkler 1261?den itibaren bu yörede etkin olmaya başlamışlardır.Yörenin beylikler
dönemi ve Osmanlının ilk dönemlerine ait tarihi, bütünüyle ortaya
çıkarılamamıştır.Bilinenler ise ; bu bölgede önce Muğla merkezli Menteşeoğulları
(1261?-1308), (1308-1390) yılları arası Aydınoğulları , 1390-1402 arası
Osmanlılar, 1402-1426 tekrar Aydınoğulları ,1426’dan sonra tamamen Osmanlı
Devleti egemenliğine geçtiğidir.

II.BÖLÜM

OSMANLI DÖNEMİNDE ATAEYMİR VE ÇEVRESİ


Bölge 1390’da Osmanoğulları egemenliğine girmişse de,Ankara Savaşı’ndan
sonra 1402-1426 yılları arası tekrar Aydınoğulları varlıklarını
korumuşlar,1426’dan itibaren Osmanlı Devleti’nin egemenliği tamamen
kurulmuştur.Bundan sonra Ataeymir, Aydın Sancağı Yenişehir Kazası’nın
toprakları içinde yer almıştır.
Yenişehir Kazası bugünün Karacasu çarşısının bulunduğu yerdedir.Yenişehir
Osmanlı döneminde 15.yüzyıldan 1840’lı yıllara kadar idarî merkez olarak
varlığını korumuştur.Karşıyaka olarak adlandırılan yer ise Karacasu Köyüdür.Bu iki
yerleşim yeri 1840’ lı yıllarda Karacasu adı altında birleştirilmiştir.Hicrî1261/1845
tarihli Temettüat Defterlerinde Karacasu Köyü ile Yenişehir’in birleştiği
görülmektedir.
Karacasu Köyü, Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul’daki Eyüp Sultan
Külliyesi’nin vakıf köyü olmuş,1840’lı yıllara yakın bir zamanda vakıf köyü
statüsünden çıkarılmıştır.Ancak bu konuyla ilgili hiçbir araştırma henüz
yapılmamıştır.
Osmanlı döneminde Yenişehir kazasının idarî sınırı, bugünkü idari sınırlardan
çok genişti.Bugün Denizli ili Tavas ilçesinin Vakıf, Kızılcabölük, Karahisar ve
çevresi, Bozdoğan ilçesi Amasya köyü ve çevresi , Kuyucak ilçesi sınırları içindeki
Uzgur(Çamdibi), Yamalak, Başaran ve çevresindeki köyler Menderes nehrine
kadar Yenişehir kazasının idari sınırları içindedir.
Osmanlı Arşivlerinde15.yüzyıl öncesine ait belge yoktur.Eymir köyüne ait en
eski belge, 15. yüzyıldan Fatih Sultan Mehmed zamanından kalmıştır.1470 yılına
ait defterdeki bilgiden Eymür köyünün Yıldırım Bâyezid zamanında olduğunu
tesbit etme dışında, köyün geliri kimin tasarrufunda öğrenebiliyoruz. Osmanlılar
1390’da Aydın bölgesini ele geçirdiklerinde bir tahrir yaptırdıkları
kesindir.Bölgenin ilk tahrirlerine ait bu defterler ne yazık ki zamanımıza
ulaşmamıştır.
Yerel düzeyde tarihi açıdan değerlendirme yapabileceğimiz sadece mezarlıktaki
mezartaşları vardır.Ancak, mezartaşları bu yazılı belgelerle kıyaslandığında yakın
zamanlara aittir.Tespit edilebildiği kadarıyla,köyün mezarlığında bulunan en eski
mezartaşının tarihi 250 yıl kadar geriye gitmektedir.Muhtemelen köyün ilk
mezarlığı başka yerdeydi.
Merkezi yönetimin tuttuğu Tahrir kayıtları devletin belli ihtiyaçları için tutulduğu
için
bize belli alanlarda bilgi veriyor.1470,1478 tarihli,232 ve 8 no’lu Tahrir defterlerine göre Eymir idari
açıdan Aydın Livâsı(Sancak),Gerye(Geyre) Nahiyesine bağlı bir köydür.
Tahmini nüfus hesaplarında Ömer Lütfi Barkan’ın her haneyi 5 nüfus kabul
etme tarihçiler arasında genel kabul görmüştür.Ataeymir ve çevresindeki
yerleşim yerlerinin tahmini nüfusunu ; hane x 5 = tahmini nüfus, formülü ile
hesaplayabiliriz. Bazı tarihçiler, bekâr ve diğer muaf zümreleri de ekleyerek, tahmini
nüfusu hesaplamaktadırlar.
1470 tarihli, bu yöre için elimizdeki en eski tahrir defterine göre Eymir ve çevresindeki
yerleşim yerlerinin tahmini nüfusları şöyledir:

Yerleşim yeri Hane+Bekâr Toplamı Tahmini


Nüfus(kişi)
Eymir(Ataeymir) 48+1=49 49x5=245
Gerye(Geyre) Nahiyesi 84+1=85 84x5=420
Çandır Köyü 14+1=15 14x5=70
Gökçeburun Köyü 30+1=31 30x5=150
OzanluKöyü 10 10x5=50
Seki Köy 42 42x5=210
Korkoz Köyü 14 14x5=70
Kurucakoz(Ataköy)Köyü 23+1=24 23x5=115
Mihaliç Köyü(Yeri belirlenemedi) 46+2=48 46x5=230
Kerdime Köyü(Yeri belirlenemedi) 5 5x5=25

1470 tarihli 232 no’lu Tahrir defterine göre Eymir köyünün vergi gelirlerini toplama hakkı
Yusuf ve kardeşi Abdülkadir adlı sipahilere aittir.Vergi gelirleri ise şöyledir:

Vergi adı Vergi Miktarı(akçe)


Resm-i çift 120
Nîm çift 245
Çiftlü kara 36
Caba kara 110
Buğday öşrü 600
Arpa öşrü 320
Darı öşrü 75
Bağ öşrü 420
Resm-i ağnam 150
Resm-i gerdek 120
Seki köy suyundan iki gün iki gece su şerbi var, gelir. 220

1478 tarihinde Eymür köyünün çevresindeki yerleşim yerlerinin vergi haneleri ve


tahmini nüfusları şöyledir.

Yerleşim yeri Hane+Bekâr Toplamı Tahmini


Nüfus(kişi)
Eymür(Ataeymir)Köyü 60+25=85 60X5=300
Gerye(Geyre) Nahiyesi 79+24=103 79x5=395
Çandır Köyü 22+12=34 22x5=110
Gökçeburun Köyü 39+15=54 39x5=195
Ozanlu Köyü 11+10=21 11x5=55
Seki Köy 34+15=49 34x5=170
Korkoz Köyü 22+13=25 22x5=60
Kurucakoz(Ataköy) Köyü 23+8=31 23x5=115
Mihaliç(Yeri belirlenemedi) Köyü 69+24=93 69x5=345
Kerdime(Yeri belirlenemedi) Köyü 5 5x5=25

15. yüzyılda Geyre (Tahrir Defterlerinde Gerye yazılmış) önemli bir idari
merkez konumundadır.Tahrir defterlerinde Geyre ile Kıraçlu adlı bir köy birlikte
yazılmıştır.Bugün yeri tam olarak bilinmeyen Kıraçlu köyü Geyre’nin çok
yakınında bir köy olmalıdır ki birlikte yazılmış olsun.Bu köyün adı 16.yüzyıl
defterlerinde de geçmektedir.Ancak 16.yüzyılda Geyre idari merkez konumundan
gittikçe uzaklaşmış olmalıdır. Bunu nahiye değil köy olarak defterlere
kaydedildiğinden rahatlıkla söyleyebiliriz.
15,16. yüzyılın ilk yarısında Gerye’de pazar kurulduğu birçok dükkanın
bulunduğu tahrir defterlerindeki Kıst-ı bâzâr ve İhtisap vergisinden ve dükkan
icarının yazılmasından anlaşılmaktadır.Gerye Pazarı’nda bulunan dükkanlardan
elde edilen gelirlerin, Kütahya’da bulunan Karagöz Paşa Vakfı’na ait olduğu yine
Tahrir Defterlerinde belirtilmiştir.
Çandır köyü, Ataeymir- Geyre arasında devlet yolunun kuzeyinde Sarnıç’ın
kenarındaydı.Çandır, mevkî adı olarak hâlâ yaşamaktadır.Gökçeburun ,Ozanlı
köylerinin yerleri mevki adı olarak bellidir.Ozanlı köyünün mezarlığı da
zamanımıza ulaşmıştır.
Korkoz köyü ise bugünün Seki Köy sınırları içindedir.Eymir yaylasının güney
doğusundaki derenin adı Korkoz deresidir.Ayrıca Korkoz arığı vardır.Bu adlar
sayesinde Korkoz köyünün yerini tespit edebiliyoruz.
Kurucakoz köyünün şimdiki Ataköy olduğunu ise, 16.yüzyıldaki defterlerden
Şeyh Kemâl Zaviyesinin Kurucakoz köyünde olduğunu yazmalarından çıkarıyoruz.
Mihaliç ve Kerdime köylerinin tam olarak yerini belirleyemedim.Yeri belirlenemeyen köyler
sadece bunlar değildir.Yenişehir kazasının başka birçok köyü 15-16 .yüzyıl Tahrir
defterlerinde adı olmasına rağmen bugüne ulaşamamıştır.
Yok olan köylerin yerlerinin tespitinde en önemli belirtiler eski mezarlıklar, ev
yıkıntılarıdır.Bu şekilde düşünürsek Ataeymir beldesinin doğusundaki Hamaz
Tepesi’nin doğusunda Karyağdı Pınarı’nın batısında bir mezarlığın olduğu
bellidir.Eskiden yakınında bir köyün olduğunu söyleyebiliriz.Marulluk mevkiinde
de bir köyün olduğu oradaki ev yıkıntılarından bellidir.1930-1940’lı yıllarda ev
yıkıntılarının çok net olduğunu konuştuğum yaşlılardan öğrendim.Ayrıca ,
Palamutluk mevkiinde de bir köy kalıntısı vardır.
Subaşı mevkiinde Geyre-Ören yolunun batısında Yörük Mezarlığı adında bir
mezarlık vardır.Bu mezarlığın yakınında bir köyün olduğu söylenebilir.Bundan 30
yıl önce bu mezarlıkta birçok mezar taşı vardı.
Şimdiki devlet yoluyla Ataeymir’den Karacasu’ya giderken Geyre’yi
geçtikten sonra Güzelbeyli yol kavşağına varmadan derenin sağ kenarında
Çaputlu Mezarlığı vardır.Bu mezarlığın yakınında eskiden mutlaka bir yerleşim
yeri olması gerekir.

1478 tarihinde Eymür’ün vergi gelirleri ve miktarları şöyledir.

Vergi adı Vergi miktarı(Akçe)


Buğday öşrü 900
Arpa öşrü 816
Darı öşrü 15
Resm-i zemin 10
Resm-i çift 1.150
Seki köy suyundan iki gün iki gece suyu var, gelir 220

Bu vergi kalemlerinden arpa, buğday,darı yetiştirilen temel ürünlerdir.Ayrıca


köylülerin temel uğraşının tarım olduğunu söylemek mümkündür.Seki köy suyu
ile ilgili kayıt ise , suyun kullanımıyla ilgili önemli bir ayrıntıdır.
1478 tarihinde Eymür köyünün vergi gelirlerinin yarısı; Hacı Ali oğlu Hasan ve
Üveys’in ,yarısı Kara oğlu Ahmed’e aittir.Bu kişiler devletin sipahileridir.
İncelediğimiz diğer iki kaynak, Aydın Sancağı TT.148 no’lu 1528 tarihli
mufassal defter ile,TT. 166 no’lu H.937/1530 tarihli İcmâl Defteridir.148 no’lu
defter ,Kanunî Sultan Süleyman’ın 1528’de yaptırdığı tahrir sonuçlarını
göstermektedir.148 no’lu defterin 650-702 sahifeleri arasında Yenişehir kazasının
bilgileri vardır.Bu defterin 654-656 sahifelerinde ise Eymür köyünde yaşayan
vergi yükümlüleri ve ödedikleri vergi miktarları yazılıdır.1528 tarihinde Eymür
köyünde 125 vergi hanesi, 14 bekâr, 1 imâm vardır.Yıllık ödenen vergi miktarı
3.264 akçedir.
148 no’lu deftere göre Eymür köyünün vergi gelirleri ise şöyledir:
Vergi adı Vergi
Miktarı(akçe)
Resm-i çift 33
Nîm çift 610,5
Bennâk resmi 1044
Buğday öşrü 360
Arpa öşrü 250
Taru ve bakla ve burçak ve mercimek ve nohud ve böğrülce ve çavdar ve
milâs ve sisam ve sair hububat 86,5
Resm-i zemin 65
Resm-i küvâre 50
Öşr-ü bâğât ve harac-ı bağçe 150
Mahsul-ü yoncalık 150
Resm-i arûsâne 50
Öşr-ü piyaz ve sir ve sair sebzevat 40
Öşrü penbe 25
Resm-i ağnam 25
Öşr-ü âsiyâb 100
Resm-i deştvâni ve cürm-ü cinayet ve yave kaçgun ve sair tayyarat 100
Öşr-ü ........... 25
Seki köy suyundan ödenen vergi 150
Toplam 3.264

166 no’lu defterde Yenişehir Kazası’nın sonuçları toplu olarak yazılıdır.Bu


defterde Eymür’deki Mehmed Büksüz zaviyesi ve taşınmazları ayrıca
belirtilmektedir.
Aşağıda 166 no’lu defterden, Aydın Sancağı’nın bazı yerleşim yerlerinin
hane sayıları ve tahmini nüfusları verilecektir.Böylece geçen uzun zaman içinde,
yerleşim yerleri nüfus olarak nasıl değişmiş sayısal verilerle kıyaslama yapılması
hedeflenmiştir.

Yerleşim Yeri Vergi Hanesi Tahmini


Nüfus(kişi)
Nefs-i Güzelhisar(Aydın)Kazası 90 90x5=450
Nefs-i Nazilli 327 327x5=1635
Nefs-i Sultanhisarı Kazası 104 104x5=520
Nefs-i Köşk 45 45x5=225
Kuyucak Köyü 94 94x5=470
Nefs-i Bozdoğan Kazası 96 96x5=480
Nefs-iYenişehir Kazası 29 29x5=145
Karacasu Köyü 272 272x5=1360
Geyre ve Kıraçlu Köyü 78 78x5=390
Eymür Köyü 125 125x5=625
Çandır Köyü 32 32x5=160
Gökçeburun Köyü 29 29x5=145
Ozanlu Köyü 26 26x5=130
Seki Köyü 45 45x5=225
Korkoz Köyü 11 11x5=55
Kurucakoz Köyü 23 23x5=115
Mihaliç Köyü(Yeri belirlenemedi) 45 45x5=225
Kerdime Köyü(Yeri belirlenemedi) 6 6x5=30

Diğer kaynağımız Aydın Evkâf Defteri’nin tarihi 17.yüzyıl(H.1029-


1065/M.1619-1654) olarak belirtilmekle birlikte içindeki bilgilerin bazıları 166
no’lu İcmâl defteri ile aynı olması, 1528 sayımlarının kopyası olduğu, ancak daha
sonra bazı eklemeler yapıldığını göstermektedir.Ancak bazı konularda daha
ayrıntılı bilgiler verilmiştir.Sözü edilen defterin varak133-b-146-a arası Yenişehir
kazasıyla ilgilidir.Bu defterde Eymür’deki Mehmed Büksüz zaviyesiyle ilgili şu bilgi
vardır:
“Der karye-i Eymür tabi-i Yenişehir
Mehmed Büksüz nam kimesne hal-i hayatında zikr olunan karyede olan damların ve Sinek
Deresi’nde bir pare bağı kendü bina eylediği zaviyeye vakf edüp,ayende ve
revendeye mahsulat-ı bağdel öşr-ü sarf ola deyü , Yenişehir kadısının hücceti
mucebince vakf-ı meşihat olmağın defter-i atikde sebt olduğu üzere uslubu sabık-
ı mukarrer idügü defteri cedidde dahi şerh verildi”
Yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere;zaviyenin Mehmed Büksüz tarafından
kurulduğu, köyün içindeki dam,Sinek Deresi’nde bir parça bağın gelirinin, gelen
geçene hizmet amacıyla vakıf olarak zaviye kuranın sağlığında bağışlandığı
belirtilmektedir.Ayrıca Yenişehir kadısının belgesiyle tescil edildiği,eski defterde
olan bu bilğinin yeni deftere de geçirildiği yazılmıştır.
Zaviyelerin Osmanlı toplumunda çok önemli yeri vardır.Yerleşim yerlerinin
kurulması, insanların sosyalleştirilmesi,eğitilmesi, haberleşmenin sağlanması,dini
eğitim sağlama, misafirlari ağırlama vb. birçok görevler üstlenmiş sosyal
kurumlardır.Zaviyelerin ayakta kalması için vakıf şeklinde örgütlenmiş, devlet bu
kurumları desteklemiştir.
Yenişehir kazası sınırları içinde 16.yüzyılda 9 tane vakfı da olan zaviye
vardır.Bunlardan biri Eymür köyündeki yukarıda değindiğimiz zaviyedir.Gerek
Eymür’deki ,gerek diger zaviyelerin gelirleri çok değildir.
Yenişehir kazası sınırları içindeki diğer zaviyelerin adları ve bulundukları
yerler, şimdiki yer adlarıyla aşağıda gösterilmiştir:

1-Aydın Bey Zaviyesi-Boyasın/Esençay


2-Şeyh Kemal Zaviyesi -Kurucakoz/Ataköy
3-İne Gazi Zaviyesi-Yenişehir/Karacasu
4-Kadı Zaviyesi-Vakıf/Tavas Vakıf köyü
5-Bahşayış Dede Zaviyesi-Mihaliç köyü
6-Derviş Ahmed Zaviyesi-Boyasın/Esençay
7-Ahi Süleyman Zaviyesi-Boyasın/Esençay
8-Derviş Ali Zaviyesi-Boyasın/Esençay

16.yüzyılın bir diğer defteri 1573 tarihli 144 no’lu Tapu Tahrir Defteridir.Bu
deftere göre Eymür köyünde 157 vergi yükümlüsü ,4 vergiden muaf, toplam
161 erkek yetişkin kişi vardır.Muaf olan kişinin 2 si kadı, 1’i muhassil, 1’i
şehzâdenin adamıdır.Erkek nüfusun 96’sı evli ,65 i bekârdır.Eymir’de bu tarihte
tahminen 99 x 5 = 495 kişi yaşamaktadır.Toplam ödedikleri vergi miktarı 9000
akçedir.Bu defterdeki vergiler şunlardır:

Vergi adı Vergi miktarı(akçe)


Resm-i çift 132
Resm-i nîm çift 181
Resm-i bennâk 828
Resm-i mücerred 390
Öşr-ü hınta, keylât 26 , kıymet 1456
Öşr-ü böğrülce ve nohud ve bakla ve sisam ve burçak ve alef ve
çavdar ve hububat-ı saire 495
Öşr-ü penbe 710
Öşr-ü bostan 523
Öşr-ü piyaz ve sir ve sair sebzevat 253
Öşr-ü şa’ir, keylât 54, kıymet 1723
Öşr-ü ketân ve kendir ve kenevir 623
Öşr-ü bağat ve harac-ı bahçe ki öşre muâdil ola 150
Öşr-ü meyve 15
Öşr-ü zeytun 20
Öşr-ü ........... 10
Resm-i küvâre 86
Resm-i ağnam 317
Resm-i arûsâne 120
Resm-i deştivani 250
Resm-i zemin-i reaya ve hariç reaya hak elverur 321
Resm-i tapuyu zemin ve ziraat-ı zeminhane 250
Mahsul-u yoncalık 150
Resm-i duhan ve resm-i otlak ve resmi kışlak-ı yörükan-ı kışlakçıyan
vire bad-ı heva ve sair tayyarat 200
Nısf-ı cürm-ü cinayet 83

Bu vergi çeşitlerinden, köyde hangi ürünlerin ekildiği ve neler yetiştirildiği


belirlenmektedir.
Arpa ,buğday ,pamuk, bakla, nohud, bostan, yonca, börülce,
susam,zeytin,kendir, kenevir, keten, soğan , sarımsak,meyve yetiştiriciliği ve
bostan ekimi yapılmaktadır.
Bağcılık, arıcılık, çok az küçük baş hayvan yetiştiriciliği yapıldığı da
anlaşılmaktadır.
Kışlak vergisi olmasından Eymür’e kışlamak için göçebelerin geldiği
anlaşılmaktadır.
Eymür çevresindeki yerleşim yerlerinin 1573’teki adları ve ödedikleri vergi
miktarı şöyledir;

Yerleşim yeri Vergi miktarı


(akçe )
Gerye-Kırçalu Köyü (birlikte yazılmış) 30,538
Çandır Köyü 4,500
Ozanlu Köyü 7,954
Gökçeburun Köyü 3,674
Seki Köyü 6,708
Korkoz Köyü 8,068
Kurucakoz Köyü/Ataköy 16,679
Mihaliç Köyü(Yeri belirlenemedi) 3,000
Kerdime Köyü(Yeri belirlenemedi) 6,919

17 ve 18.yüzyıllar için elimizde belge olmadığı için bu zaman dilimi için ne


yazık ki
açıklama yapma imkanımız yoktur.
19.yüzyıl için kaynağımız H.1261/1845 tarihli 2789 no’lu Eymir köyünün
Temettüat Defteridir.Bu defterin çok ayrıntılı olması ; bize, önce kullandığımz
Tahrir defterlerinden daha çok tarihi malzeme vermektedir.
Temettüat Defterine göre Eymir toplam 175 hanedir.Eymir 157 hane olarak önce yazılmış,
sonra 18 kişi daha köy ya da mahalle adı belirtilmeden eklenmiştir.Bu 18 kişi
bugünün Palamutçuk köylüleridir.Kişilerin bazılarının lâkaplarından Palamutçuk’lu
oldukları anlaşılmaktadır.Demek ki bugünün Palamutçuk köyü ,1845’te Eymir’in
mahallesiydi.Palamutçuk köyünün önceden Eymir’in mahallesi olduğunu sözlü
olarak Eymirliler ve Palamutçuklular hep söylemişlerdir.Palamutçuk köyü,
19.yüzyılın sonlarında köy statüsüne kavuşmuş olmalıdır.H.1312/1894 tarihli
İmam mühüründen Palamutçuk köyünün Eymir’den ayrılarak ayrı köy olduğunu
söyleyebiliriz.
1845 tarihli defterde kimin hangi ürünü ektiği,kim kimle ortaklık yapmaktadır,ne
kadar ekili tarlası ,kaç arı kovanı , kaç büyükbaş, kaç küçükbaş hayvanı var,sağılı
inekten yıllık ne kadar vergi alındığını öğrenebiliyoruz.Sözü edilen defterde 1844
yılında alınan vergiler, 1845 yılı için beklenen tahmini gelirler yazılmıştır.
Yine adı geçen defterden palamut’un önemli bir sanayi maddesi olduğu
anlaşılmaktadır.Palamut derinin tabaklanmasında ve boya sanayinde o zamanlar
önemli yere sahiptir.Kimin ne kadar palamut tarlası ve geliri olduğu
gösterilmiştir.Ayrıca palamutun bir kantarının(19.yy Anadolusunda=230,922kg)
20 kuruş olduğu anlaşılmaktadır.Ödenen vergi miktarı içinde palamuttan alınan
vergi önemli yere sahiptir.İç ve dış Pazar için önemini 1960 lı yıllara kadar bu
bölgede korumuştur
19.yüzyılda bir kültür bitkisi pamuk(penbe) ekimi yaygındır.1845 lerde Eymir
ovasında susuz pamuk ekiminin yaygın olması hayli önemlidir.
157 yıl önce de Eymir halkının temel uğraşı tarımdır.Hane sahiplerinden,175
kişiden, 145 tanesinin meslekleri Erbab-ı ziraat olarak gösterilmesi bunun
göstergesidir.Köylülerin küçük çiftçi oldukları görülmektedir.100 dönümden fazla
arazisi olan sadece iki kişidir.Köyde kara sığır öküz 189, sığır öküz sayısı 22
tanedir.
Buğday’ın dolusu 5 kuruş, arpa’nın dolusu 2,5 kuruş, burçağın dolusu 3,5
kuruş, milâs(mısır)dolusu 4 kuruştur.Her hanenin ödediği öşür miktarından ,öşür
miktarını 10 ile çarparak yapılan üretim miktarı bulunabilir.Arpa’nın buğdaydan
daha çok yetiştirildiği Temettüat defterinde görülmektedir.
1845’ te 13,55,88 no’lu haneler un değirmeni işletmektedirler.Yıllık gelirleri 760
kuruştur. Bu iki değirmenden biri,13 ve 88 hanede yazılı kişilerce ortak
işletilmektedir.
Burçak ekimi yaygın değildir.Sadece 17,43,66,70,93,115,122 hane numaralı
kişilerin
burçak ektikleri görülmektedir.
Milâs(mısır) ekimi de yaygın değildir.Bugünün Palamutçuk köyünde
oturan,1,6,7 hane numaralı köylüler ekmektedir.O dönemde darı ekimi de azdır.
Küçük baş hayvanı olan sadece 3 ailedir.Bu aileler temel olarak tarımla
uğraşmakla birlikte, ek iş olarak keçi beslemektedirler. 68 hane numarada kayıtlı
Molla Ahmed oğlu Ahmed’in 135 keçisi, 98 hane numaralı Halil Dayı Osman’ın 12
keçisi, 115 hane numaralı Çardakçı oğlu Mustafa’nın 30 keçisi vardır.
Sağılı(sağman-sağmal) inekten yıllık 15 kuruş gelir beklenmektedir.İnekler
ve öküzler kara sığır cinsindendir.
Katır sadece 3 tanedir.Bunun yanında eşek ve beygir en çok kullanılan yük
hayvanlarıdır.Eşek 130, beygir ise 24 tanedir.Öküz,düve,katır,eşek,beygir’den
vergi alınmamaktadır.
Bağcılık Eymir’de yaygındır.Bir dönüm bağdan 50-100 kuruş gelir
beklenmektedir.
Arıcılık çok önemli olmasa da hayli yaygın görünmektedir.Toplam arı kovanı
sayısı 82 dir.Bunların 28 tanesi Palamutçuk köylülerine aittir.
Dokuma işiyle uğraşan 56 hane numarada kayıtlı Macar oğlu Mehmed bin
Ömer ve 134 hane numarada kayıtlı Kayalıoğlu İsmaildir.
İplikçilik sadece 151 hane numaralı Halil İmam oğlu Ali’nin yaptığı iş olarak
görünmektedir.
Eskicilik yapan 149 hane numaralı Yetim Hafız oğlu Hüseyin’dir.
Köyde aklı tam olmayan 107,148 hane numaralı kişilerdir.
Askerlikten emekli 126,137 hane numaralı kişiler vardır.
Köydeki 5,13,28,41,47,100 hane numaralı kişilerin adlarında kethüda kelimesi
geçmektedir.Kethüda Farsça bir kelimedir.Güvenilir, bir yeri idare eden kimse
anlamındadır. Osmanlıda askeri ve idari anlamlarda kullanılmaktadır.Osmanlıda
1829’dan önce muhtarlık teşkilatı olmadığı için, köylerde muhtarların görevini
yapan kişiler kethüda/kahya olarak adlandırılırdı. Ayrıca bu defterde muhtar
belirtilmemiştir. Muhtemelen kethüda unvanlı iki kişi(Muhtar-ı evvel ve Muhtar-ı
sani) bu tarihte köyün muhtarlık görevini yerine getirmektedirler.Eymir’de eski
alışkanlığın etkisiyle kethüda/kahya denilmeye devam edilmiş olmalıdır.Aynı
tarihte Karacasu mahallerinin ve Işıklar köyünün idarecileri Temettüat
defterlerinde muhtar olarak yazılmıştır.
Camii Kebir imamından sözedilmesi, köyde camiiden ayrı namaz kılınan
mescidlerin olduğunu göstermektedir.Kaynak kişilerin verdiği bilgilere göre,
hanönünde ve Mecidiye Mahallesi’ndeki mescidler 1950’ li yıllara kadar
kullanılmıştır.
Temettüat defteri lâkaplar açısından da önemlidir.Bu lâkaplardan bazıları 1934’ te
Soyadı Kanunu çıktığında soyadı olarak alınmıştır.Bazıları unutulmuş, bazıları
aradan geçen uzun zamana rağmen bugün hâlâ kullanılmaktadır.Nüfüs
kütüklerindeki bilgilerin en eskisinin 19. yüzyılın sonlarına ait olduğu düşünülürse,
lâkapların önemi iyice artmaktadır. Lâkap ve soyadı olarak kullanıldığı tespit
edilebilenler şunlardır:

Lâkaplar Soyadı
Çelebioğlu Çelebioğlu ,Çelebi,Tuna
Bayraktaroğlu Bayraktar
Simavlıoğlu Bozkurt
Hatipler Demirel
İnce Mehmetoğlu İnceoğlu
Beygircioğlu Beygirci
Hacı Tülüler Tülü, Çiyanlı
Tuğsuz Girgin,Tüysüz
Kabakçıoğlu Kabakçıoğlu
Sağırlar Gaga
Çardakçılar Çardak,Çardakçı,Durmaz,Gezgin,Duman
Kasapoğlu Gündoğdu
Küpçü .........
Molla Ömeroğlu Bozoğlu
Bekaroğlu ........
Baltalıoğlu Baltalı
Gümüşoğlu Gümüş
Topsakaloğlu Topsakal
Kayalıoğlu Alkan
İmamoğlu Molla Osman Belaşan
Hacı Bekiroğlu Özdemir,Bayer
Uzun İsmailler Gaga
Uzun Aliler Selçuk
Küçük Hacı Serin, Karataş, Bir
Ömer Kahyaoğlu Karakaş, Kayhan
Kaçaroğlu Özgen
Kel Mehmetoğlu Doğan
Kel Ahmetoğlu Kaba
Mestan Aliler Dirik
Yılancıoğlu Gülgen
Solakoğlu Solak
Dayıoğlu Yalabık
Demirayakoğlu Demiralan
Kazak Ömeroğlu Toker, Kavaklı
Mehmetce oğlu Mehmet Kazancı
Deli Yusuf oğlu Acar
Bekir Kahyaoğlu Kör Bekir Görmez
Hacı Hasanoğlu Çetin
Hacı Ömeroğlu Ali Yağcıoğlu
Eskicioğlu Başalan
Kel Mehmet oğlu Mustafa Dalğıç
Hacı Ahmet oğlu İsmail Gökdemir,Çam
Ciğerci oğlu Ömer Ciğer, Pehlivan
Ekşi oğlu Ahmet Ekşi
Benli oğlu Turgut
Çırakkeloğlu Yıldırım,Bozhöyük
Ömer Kahyaoğlu Osman Coşkun
Sarı Hüseyinler Sarı,Keser
Ebicekli oğlu İsmail Çandır
Deli Bekir oğlu Yenice
Kırlı Ali oğlu Hacı Hasan Bozkır, Akbaş
Azmanoğlu Molla İbrahim Belge
Abacıoğlu Düzalan
Halil Dayıoğlu Mustafa Olgun
Deli Hüseyinoğlu Hasan Hüseyin Gök
Ömer Kahyaoğlu Mustafa Germe
Topal Hasanlar Akçura
Demircioğlu Aslan
Molla İsmail oğlu Çiyan Hasan Yalçın
Koca Delioğlu Hüseyin Çevik
Koca Ömeroğlu Süleyman Serin
Hasan Kahyaoğulları Kerman
Koca Hasanoğlu Ali Osmanlar Çakmakçı
Hacı Ali oğlu Ali Molla Uğur
Hacı Ömeroğlu Erçetin
Hacı Efendiler Çam
Kırlıoğlu Kırtaş
Taktaklar Taktakoğlu
Hacı Ömeroğlu Yanık, Dönmez
Kırlı Ali Süleyman Gündeay
Kırlı Ali Sadık Ünal
Gedik Aliler Çelik
Kocaeseler Altınöz, Altıntaş,Özbilen
Tuzcular Karaisli, Altınyıldız
Yoğurtçular Tungut
Okkalıoğlu Okkalı

Osmanlı dönemi belgelerinde Eymir’de medreseyle ilgili bilgiler


yoktur.Sadece 1470 tarihli defterde bir kişi muallim olarak yazılmıştır.1845 tarihli
Karacasu kazasının Temettüat defterlerinde Karacasu merkezinde ve Işıklar
köyünde bazı kişilerin unvanlarının muallim olarak yazılmasından, bu yerleşim
yerlerinde1845’te medrese olduğu yargısına varabiliriz.
Eymir’deki bazı insanların Molla, Şeyh, Fakih unvanıyla Tahrir defterlerine
yazılması okuryazar olduklarının göstergesidir.Ancak eğitimlerini nerede
aldıklarını belirleyemiyoruz.Kaynak kişiler Cumhuriyet devrinde de okul olarak
kullanılan Yukarı Camiinin kenarında bulunan odaların Osmanlı devrinde medrese
olarak kullanıldığını, hocalığını ise camii imamının yaptığını yaşlılardan
duyduklarını belirtmişlerdir.Medrese resmi bir kurum olmanın ötesinde köydeki
erkek çocukların okuma yazma ve namaz duası öğretildiği bir yer olmalıdır.

III. BÖLÜM

CUMHURİYET DÖNEMİNDE ATAEYMİR


A- Ataeymir’de Sosyal ve Ekonomik Yapı ve Değişim

Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kurulduğunda Eymir , temel uğraşı tarım olan, insan
gücünün önemli bir miktarını savaşlarda kaybetmiş bir köydür.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, Kurtuluş Savaşı öncesi bozulan toplumsal
düzen ülkenin her yerinde olduğu gibi bu bölgede de sağlanmıştır.
Köyün Osmanlı döneminde de merkezi olan yeri Yukarı Camiinin
çevresidir.Köyün bakkalı, okulu,kahvesi, köyodası buradaydı.1940’lı yıllara kadar
bu ilk merkez önemini korumuştur.

Köyün ikinci merkezi Hanönü mevkiidir.Burada büyük bir han vardır.Bu han konaklama
amacıyla Tavas’lı deveciler tarafından yaptırılmıştır.Kesin yapılma tarihi
belirlenemiştir.
1960’lı yılların başından itibaren üçüncü merkezi ise şimdiki şehir merkezi
olan yer olmuştur.Köyün ikinci camii 1966’da ibadete açılmıştır.Camiinin
yapılmasında köylülerin katkısı olmakla birlikte ,Süleyman Taktakoğlu’nun da
katkıları olmuştur.Köyün üçüncü camii Tavas-İzmir karayolu kenarında 2000
yılında ibadete açılmıştır.
1955-1956’da köyün arazisi kadastro görmüştür.Bu Cumhuriyet tarihi açısından
erken bir tarih sayılır.Köyde herkesin arazisinin tapusunun olması, arazi
anlaşmazlıklarını sona erdirmiştir.Kayda değer bir anlaşmazlık yakın zamanda
görülmemiştir.

Köyde eskiden üretilen belli başlı ürünler; buğday arpa, yulaf, burçak, pamuk,
bostan,üzüm, mercimek, nohut, armut,afyon, palamuttu.Bu ürünlerden yulaf,
burçak,afyon,1970’lerden bu yana hiç üretilmemektedir.Afyon ekimi Aydın İlinde
1972’de yasaklanmıştır.Burçak ve yulaf hayvan yemi olarak üretildiği için, köyde
hayvan çifti kalmadığından ekilmemektedir.

Tahıl ekimi 1970’lere kadar öküz ve beygir çifti ile yapılırdı.Sonraları


traktörle ekim yapılmaya başlamıştır.Tahıl ürünlerinin tanelerinden
ayrılması,önceleri hayvanların çiğnemesiyle gerçekleştirilirdi.Daha sonra dövenle
yapıldı.Döven önce hayvan gücüyle, sonra traktörle çekilirdi.1970’lerden sonra
patoz kullanılmaya başlanmış, harman savurma işlemi ortadan kalkmıştır.
Palamut ağaçları 1965-70’lerde büyük oranda tarım yapmaya engel olması
nedeniyle kesilmiştir.Zaten kimya sanayinin gelişmesi palamuta olan ihtiyacı
azalttığı için gerekli olmaması da ağaçların kesilmesinde etken olmuştur.
Eymir çevresinde üretilen palamut, Eymir’deki palamut depolarında toplanır,İzmir’li
tüccarlara satılırdı.1960’lı yıllara kadar taşıma işlemi Karacasu’ya veya
Kuyucak’a develerle yapılırdı.
Eymir’de zeytin bitkisinin 16. yüzyılda da yetiştirildiği Tapu Tahrir Defterlerinden
anlaşılmaktadır.Yöre zeytin yetiştirmeye elverişli olmasına rağmen Osmanlı
döneminde zeytinin az yetiştirildiği,Cumhuriyet döneminde de 1950’li yıllara
kadar zeytin ağacı yetiştirmenin ciddiye alınmadığı görülmektedir.1950’lerde ,
köyün yakın yerlerinde ve bağların içinde çok az sayıda zeytin ağacı olduğunu
kaynak kişiler belirtmişlerdir.Son kırk yıldır zeytin ağacı sayısı önemli derecede
artmıştır.Bugün için köylülerin önemli geçim kaynağı haline gelmiştir.Yıllık
yaklaşık 1000 ton zeytin üretilmektedir.

Yöre İlk çağda bağçılıkta gelişmiş olmalıdır.Aphrodisias kazılarında çıkarılan


eserlerdeki kabartmalardaki üzüm salkımları bu görüşümüzü destekler
mahiyettedir.
Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk elli yılında üzüm yetiştiriciliği yapılmakla birlikte.
son 20 yıldır bağcılık daha bilinçli yapılmaya başlanmıştır.1980’li yıllara kadar,
bağların yoğun olduğu mevkiilerde pekmez ocakları(pekmez yapılan yer) vardı.Bu
ocaklar mevsimlik ticari ünitelerdi.Özellikle siyah üzüm bağları sökülüp yerine
çekirdeksiz üzüm bağları dikildikten sonra bu ocaklar tamamen
kapanmıştır.Pekmez ocakları; Karayer mevkisindeki Süleyman Dikmen’e, Köyaltı
Bağları mevkisinde Ali Osman Çakmakcı, Muhammet Tungut, Ali Sarı’ya aitti.
Belediye tarafından ilk defa 7-8-9 Ağustos 2001 tarihinde üzüm festivali
düzenlenmiştir.2002 yılında ikincisi aynı tarihte tekrarlanmış ve gelecek yıllarda
sürekli yapılması hedeflenmiştir. Festivalin amacı halkın eğlenmesi ve üzüm
yetiştiriciliğini teşvik etmektir.
Tarım ürünlerinin üretim miktarlarıyla ilgili elimizde istatiki bilgilerimiz
olmamakla birlikte, geleneksel üretim sonunda çok fazla ürün elde edilememiş,
üretimin çoğu kendi tüketimleri için yapılmıştır.İhtiyaç fazlası üretim ise, bugün
olduğu gibi Karacasu ve Tavas pazarlarında satılmaktadır.

1965’ten sonra köyde tütün ekimi yaygınlaşmıştır.Yıllık tütün üretimi 400 ton
civarındadır.Tütünden elde edilen gelirin artması insanların daha iyi koşullarda
yaşama isteğini artırmıştır.Bu nedenle köylüler eski yerleşim alanlarından göç
edip, yeni yerleşim alanlarında konutlar yapmaya hız vermişlerdir.Köy nüfusunun
büyük bir kısmı şimdiki yeni yaşam alanına gelmiştir.
1965 sonrası konut yapma şeklide değişmiştir.O zamana kadar duvarların taş,
çatının genellikle toprak olduğu konut tipi ağırlıktaydı.1965’lı yıllardan sonra
duvarlar taş veya tuğladan , çatılar ise kiremit veya betondan yapılmaya
başlanmıştır.Bu sayede çağdaş yaşama uygun ve daha iyi imkanlara sahip
konutlar üretilmeye başlanmıştır.
Osmanlı devrinden farklı olarak, Cumhuriyet devrinde yaklaşık 30 kadar aile
tarım işiyle birlikte yan uğraş olarak hayvancılıkla uğraşmaktaydı.Küçükbaş
hayvancılıkla uğraşanların bir kısmı 1915’lerde köye yerleşen Kocaeseler ve
Tuzcular sülâlesinden, bir kısmı ise köyün yerlileridir.1980’li yıllarda küçükbaş
hayvancılıkla uğraşan ailelerin sayısı 5-6 aileye kadar düşmüştür.Sürü büyüklüğü
300- 400 baş keçi veya koyundur.2002 yılında yaklaşık 2500 küçükbaş koyun ve
keçi vardır.
Ataeymir’de son 30 yıldır,et ve süt besi hayvancılığı gelişmiştir.Bu belde
halkının önemli gelir kaynağı olmuştur.Her gün üretilen süt ,Ataeymir süt toplama
merkezinde toplanıp,Denizli ,İzmir ve Nazilli’deki süt fabrikalarına
gönderilmektedir.2002 yılında hepsi kültür ırkı 750 civarında inek vardır.

Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de Eymirliler yaz


mevsiminde yaylaya göçerlerdi.Yaylanın serin olması esas gitme
sebebiydi.1970’li yıllara kadar yaylaya göç alışkanlığı devam etmiştir.1970’lerde
yayla suyu nedeniyle Seki köy ile yaşanan tartışmadan sonra yaylaya göç etme
son bulmuştur.
Köylüler 1945? Li yıllara kadar köydeki kaynak suyuyla idare etmişler, içme
suyunun az gelmesi nedeniyle kendi imkânlarıyla toprak borularla(künk)
Babadağ’dan kaynak suyu getirmişlerdir. 1970’te ise diğer köylerle birlikte YSE
ve köylülerin katkısıyla Babadağ suyu plastik borularla köye getirilmiştir.1975’ten
itibaren evlere basınçlı su verilmeye başlanmıştır.
1970’lerde Yayla suyunun Seki köy tarafından kesilmesi, Ataeymirlileri yeni
arayışlara itmiştir.Zamanın Belediye başkanı Ömer Topsakal’ın gayretleriyle
ovanın değişik yerlerinde sondajlar yaptırılmış, su bulunmuş yer altı sularıyla
ovanın sulanması için çabalar yoğunlaştırılmıştır.Ovada sulama kanalları
yaptırılmış, ovanın büyük oranda sulanması sağlanmıştır.

1985 öncesi Ataeymir çevresindeki tarım alanı dışı yerler; ağaçsız, sadece maki
bitkisi çalıların bulunduğu yerlerdi.Orman Bakanlığının ağaçlandırması sayesinde
Ataeymir ve çevre köylerin mer’aları büyük oranda ağaçlandırılmıştır.
Türkiye Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, 1927’den bu yana yapılan
nüfus sayımlarında Ataeymir’de yaşayan kişi sayısı şöyledir :

Sayım Yılı Erkek Kadın Toplam


1927 (Sadece Karacasu
kazası toplamı verilmiştir)
1935 933
1940 452 503 955
1950 1.103
1960 696 770 1.466
1965 632 694 1.326
1970 1.018 1.105 2.123
1975 782 873 1.655
1980 1.653
1985 1.876
1990 2.008
1997 1.830
2000 1.684

Cumhuriyet Döneminde Eymir Köyünde muhtarlık yapanlardan tespit edilebilenler


aşağıda gösterilmiştir.Ancak, 1943’ten önce muhtarlık yapanların adlarının hepsi
ve muhtarlık dönemleri belirlenememiştir.(* işaretliler vefat etmiştir)

Adı Soyadı Muhtarlık Yaptığı Yıllar


Hüseyin Selçuk*
Rüştü Tuncer*
İbrahim Yıldız*
Şükrü Taktakoğlu* ....... 1943
Ali Turgut* 1943-1946
Ömer Topsakal 1947-1950
Süleyman Taktakoğlu* ( Karacasu’ya göç etmiştir) 1950-1953
Ömer Çelik* 1954-1955
Halil İbrahim Baltalı* 1955-1960
Ziya Güneş(Öğretmen,askeri yönetim atamıştır) 1960-1961
İsmail İnceoğlu*(Askeri yönetim atamıştır) 1961-1963
Süleyman Taktakoğlu( İzmir’e göç etmiştir) 1963-1964
Ahmet Çobanoğlu(vekil) 1964
Mustafa Karataş(vekil) 1965
Halil İbrahim Baltalı* 1965-1967
Bekir Gaga*(vekil) 1967
Ömer Çelik* 1967-1972

B- Ataeymir’de Eğitimin Gelişimi

Cumhuriyet döneminde İlkokul 1924’te eğitim öğretime başlamıştır.Okulun yeri


Yukarı Camiinin bitişiğindeki duvarları hâlâ ayakta olan yapıdır.Bilinen ilk
öğretmeni Karacasu’lu Ahmet (Saygı) Efendidir.Ahmet Saygı eski ve yeni yazı
öğretmiştir.1928 sonrasında, Anamurlu İsa Efendi,Tahsin Efendi, Ali Şendur,yeni
yazı ile eğitim öğretim yaptırmışlardır. Köy okulları o dönemde üç yıllıktır, bir
öğretmen öğrencileri birleştirilmiş sınıfta okutmaktadır.
1944’te köylülerin katkılarıyla yapılan bina İlkokul olarak kullanılmaya
başlanmış,1967’de şimdi kullanılan binanın yapılmasıyla İlkokul oraya taşınmıştır.
1970’ te Ortaokul’un açılmasıyla eski bina Ortaokul binası olarak 1993’e kadar
hizmet vermiştir.1994’ten sonra İlköğretim Okulu olarak eğitim,öğretim devam
etmektedir.

2002 yılında İlköğretim Okulunda kadrolu 1 müdür, 1 müdür yardımcısı,5 sınıf


öğretmeni,3 branş öğretmeni,1 ana sınıfı öğretmeni ve 1 hizmetli çalışmaktadır
Ek binalarla 9 sınıfı bulunan İlköğretim okulunun, 6 bilgisayarlı bir laboratuvarı
bulunmaktadır.

Ataeymir İlköğretim Okulunda 2002-2003 Eğitim öğretim yılında toplam 259


öğrenci vardır.Bu öğrencilerin 55 tanesi taşımalı eğitim çerçevesinde Dikmen ve
Yeniköy’den taşınmaktadır.Taşımalı sistemle gelen öğrencilere öğle yemeği
verilmektedir.
Ataeymir’de İlkokul çok erken açılmasına rağmen, köylüler okumaya karşı çok
istekli olmamışlardır.1970’li yıllardan önce köyden, Lise ve Lise dengi okullarda
ve üniversitede okuyan insan sayısı azdır.
1970’den önce ,Ortaokul, Lise ve dengi okullar ile üniversitede okuduğu tespit edilebilenler
soyadı sırasına göre aşağıda yazılmıştır:

Adı Soyadı Mesleği


Nazmi Altınöz Memur (Emekli)
Musa Altınöz Çiftçi
İsmail Bozkurt İmam (Vefat etti)
İbrahim Coşkun Öğretmen(Emekli)
Selahattin Çakmakçı İmam(Vefat etti)
Arif Çardak Çiftçi
Mustafa Çelebi Öğretmen(Vefat etti)
Medine Çelebi Öğretmen(Emekli)
Münire Çelebi Ebe(Emekli)
Ali Çelebi İmam
Durmuş Ali Çelik Sağlık Memuru(Emekli)
Ali Rıza Dirik Öğretmen (Vefat etti)
Ömer Erçetin İşçi ( Emekli)
Ali İhsan Erçetin Memur
Lütfiye Gaga Hemşire(Emekli)
Nusret Gezgin Sağlık Memuru (Emekli)
Veysel İnceoğlu Assubay (Emekli)
Ahmet İnceoğlu Assubay (Emekli)
Muhammet İnceoğlu Müftü
Rıfat İnceoğlu Öğretmen(Emekli)
Hüsamettin İnceoğlu İmam
Şevket Kavaklı Öğretmen(Emekli)
Durdu Kerman Memur (Vefat etti)
Ali Kerman İmam(Emekli)
Tahsin Korkut Memur (Emekli)
Cemal Özdemir Memur
Ergül Taktakoğlu Eczacı
Cumhur Taktakoğlu Doktor
Erdoğuş Topsakal İnşaat Mühendisi(Emekli)
Cevdet Varyemez Makine Mühendisi(Emekli)
İsmail Yağcıoğlu Sivil Savunma Müdürü
Emine Yıldırım Öğretmen(Emekli)
Serpil Yıldız Öğretmen(Emekli)
1970’de Ortaokulun açılmasıyla okumaya karşı ilgi artmış, köyden bir çok kişi,
lisede ve üniversitelerde okumaya başlamıştır.Bugün Ataeymir’den değişik
mesleklerden insanlar, serbest ya da kamu görevlisi olarak çalışmaktadırlar.
Ataeymir’de 1970 sonrası 2 yıllık yüksekokul ve üniversitede okudukları tespit
edilebilenler, varsa meslekleriyle birlikte aşağıda soyadı sırasıyla gösterilmiştir:(*
işaretli olanlar İlkokulu Ataeymir’de okumamışlardır)

Adı Soyadı Mesleği/Öğrenim Durumu

Hüseyin Alkan Mühendis


Zeliha Altıntaş Hemşire
Raşit Altınöz Öğretmen
Mehmet Altınöz Öğretmen
Mehmet Altınöz Ziraat Teknisyeni
Zeliha Altınöz Öğretmen
İlhan Altınöz Banka Denetçisi
Fatma Altınöz Öğrenci
Mutlu Altınöz Öğretmen
Leyla Altınöz Öğrenci
Fatma Altınöz Memur
Seyhan Altınöz Öğretmen
Himmet Altınöz Öğrenci
Serpil Altınöz Hemşire
Dilber Altınöz Hemşire
Özlem Altınöz Hemşire
Cihan Altınöz Memur
Rıza Altınöz Bankacı
Serpil Altınyıldız Hemşire
Sadi Bozkurt* Avukat
Süleyman Bozoğlu Hakim
Ömer Bozoğlu Öğrenci
Şerife Çakmakçı Hemşire
Selcan Çakmakçı Hemşire
Gülfidan Çakmakçı Öğretmen
Nursel Çakmakçı Öğretmen
Adnan Çam Öğretmen
Ali Çam Polis
Saime Çam Öğrenci
Halil Çardak Sağlık Memuru
Sevinç Çardak Öğretmen
Şerife Çardak Laborant
Elif Çardak Öğrenci
İsmail Çelik Dr.Biyoloğ
Umut Çelik* Veteriner
Bircan Çelebi Öğretmen
Meral Çelebi Öğretmen
Gülay Çelebioğlu Öğrenci
Ayşe Ciğer Öğretmen
Bünyamin Çobanoğlu İcra Müdürü
Ayşe Dikmen Öğretmen
Aliye Dikmen Hemşire
Ali Dikmen Veteriner
Süleyman Dikmen Öğretmen
Aydın Dikmen Memur
Emine Dikmen Öğrenci
Filiz Dikmen Öğrenci
Ayseren Dikmen Y.ok.mz.
Tekin Dikmen Y.ok.mz.
Mehmet Dikmen* Mimar
Şenol Dirik Öğretmen
Şefika Dirik* Diş Hekimi
Erdal Dirik Subay
Alper Dirik Y.ok.mz.
Hüsamettin Dalgıç Öğretmen
Mehmet Baki Durmaz İmam
Muammer Durmaz Öğretmen
Timur Durgut Elektrik Teknisyeni
Osman Duru Öğretmen
Aysun Duru Öğrenci
Ali Duman Öğretmen
Celal Duman Biyoloğ
Emine Demirel Y. ok.mz.
İzzet Demirel* Öğretmen
Ayşegül Düzalan Hemşire
Dilek Düzalan Öğrenci
Bülent Erçetin* Öğretmen
Ahmet Erçetin Assubay
Mustafa Gezgin Öğretmen
Ünsal Gezgin Öğretmen
Mustafa Gündeay Polis
Süleyman Gündeay Kimyager
Dilek Göksu Öğrenci
İsmail Göksu Memur
Önder Göksu* Tercüman
Emine Göksu* Hakim
Mehmet Gökdemir Müteahhit
Mustafa Gökgedik Elektrikci
Alim Görmez Öğretmen
Halil Görmez Laborant
Hediye Gündoğdu Öğrenci
Mehmet İnceoğlu Mimar
İrfan İnceoğlu* Öğretmen
Özlem İnceoğlu* Öğrenci
İsmail İnceoğlu Hakim -Müfettiş
Nihal İnceoğlu* Doktor
Seval İnceoğlu* Bilgisayar Proğramcısı
İlhami İnceoğlu Öğretmen
İdris İnceoğlu Öğretmen
Berna İnceoğlu* Öğretmen
Hacer İnceoğlu* Öğretmen
Salih İnceoğlu* Subay
Leyla Kabakçıoğlu Öğretmen
Fatma Karakaş Hemşire
Yılmaz Karakaş Öğretmen
Nilüfer Karakaş Y.ok mz.
Mehmet Karakuzuoğlu Öğrenci
Fatma Karataş Hemşire
Süleyman Kayhan Y.ok.mz.
Ömer Kayhan Y.ok.mz.
Memduh Kerman Doktor-Öğretim üyesi.
Resul Kerman Öğretmen
Mustafa Kerman Öğrenci
İbrahim Kırtaş Öğretmen
Ali İhsan Kırtaş Öğretmen
Fatih Kırtaş Öğrenci
Raziye Kırtaş Öğrenci
Kemal Okkalı Öğretmen
Mehmet Ozan * Subay
Kenan Ozan* Öğretmen
İsa Özbilen Öğretmen-Avukat
Perihan Özbilen Hemşire
Aysel Özbilen Y.ok.mz.
Mehmet Özbilen Avukat
Adnan Özdemir Öğretmen
Gülsüm Özdemir Hemşire
Besim Özdemir Öğretmen
Sevcan Peker Y.ok.mz.
Aşkın Selçuk Memur
Zübeyde Serdar Hemşire
Perihan Serdar Öğretmen
Aynur Serin Öğrenci
Gülay Taktakoğlu* Doktor
Nuray Taktakoğlu* Su Ürünleri Fakültesi Mz.
Mehmet Tuncer Elektrik Teknisyeni
Rüştü Tuncer İnşaat Teknisyeni
Mehmet Toker Assubay
Muammer Topsakal Öğretmen
Enver Topsakal Öğretmen
Türkan Topsakal Öğretmen
Emre Topsakal* Petrol Mühendisi
Esra Topsakal* İşletmeci
Mustafa Topsakal Subay
Faruk Topsakal* ...........
Melâhat Tungut Ziraat Mühendisi.
İsmail Varyemez* Subay
Tolga Varyemez* Bilgisayar Mühendisi
Olga Varyemez* Deniz Bilimleri Mühendisi
M.Tamer Varyemez* Öğrenci
Mesut Yağcıoğlu Öğretmen
Hasan Yağcıoğlu Öğretmen
İsmail Yağcıoğlu Öğretmen
Ahmet Yıldırım Orman Mühendisi.
Mehmet Yıldız Öğretmen

C- Ataeymir Belediyesi’nin Kurulması ve Gelişmesi

Eymir’de 4 Haziran 1972 tarihinde belediye kurulmuştur.Eymir adı Selanikli olarak


değiştirilmiştir.Belde ,Cumhuriyet Mahallesi, Fatih Mahallesi, Mecidiye Mahallesi
olarak üç mahalleye ayrılmıştır.Selanikli adı 1974 yılında Belediye Meclisinin aldığı
karar doğrultusunda,Bakanlar Kurulunun 24.4.1975 tarih 719858 tarihli kararıyla,
Ataeymir olarak değiştirilmiştir.Selanikli adının değiştirilmesinde beldenin adının
önemli bir Türk boyuna ait olması ve insanların kafasında yer etmesinin etkisi
büyüktür.Ataeymir olması ise,Aydın İli’nde bulunan diğer Eymir adlı yerleşim
yerleri ile, yazışmalarda karışıklığa sebep olmasıdır.

1972-2002 döneminde Ataeymir Belediye Başkanlığı yapanlar:

Adı Soyadı Başkanlık Dönemi


Ömer Çelik 1972-1973
Ömer Topsakal 1973-1980
Altan Türe (1980’de askeri yönetim atamıştır.) 1980-1984
Mustafa Germe 1984-1989
Ali Uysal 1989-1994
Mehmet Başalan 1994-1999
Süleyman Çardak 1999- devam ediyor.

1972-2002 döneminde mahalle muhtarlığı yapanlar:


Adı Soyadı Mahallesi Muhtarlık Dönemi
Mehmet Çelebi .Mahalleler ayrılmadan muhtarlık yapmıştır. 1972-1973
Ali Uysal Cumhuriyet 1973-1984
İsmail Alkan Cumhuriyet 1984-1989
Ahmet Danış Cumhuriyet 1989-1999
Mustafa Gündeay Cumhuriyet 1999- devam ediyor.
Rıza Demirel Fatih 1973-1978
Halil Can Fatih 1978-1981
İsmail Şen (Vekil) Fatih 1981-1984
Rıza Demirel Fatih 1984-1999
Erdinç Duman Fatih 1999-devam ediyor.
Halil İbrahim DirikMecidiye 1973-1984
Ali Dirik Mecidiye 1984-1989
Hasan Özdemir Mecidiye 1989-devam ediyor.

Bugüne kadar muhtarlık ve Belediye başkanlığı yapan bütün idareciler,beldenin


ihtiyacını gidermek için önemli çalışmalar yapmışlardır.
2002 yılı itibariyle Ataeymir Belediyesinde başkan hariç 6 memur,6 işçi
çalışmaktadır.
Belediyenin 1 dozer, 2 greyder,1 itfaiye kamyonu,1 çöp kamyonu,1 damperli
kamyon,3 traktör,1 4x4 kepçe,1 traktör kepçe,1 makam aracı mevcuttur.
Ataeymir’e 1972’de elektrik gelmiştir.1972’de Karacasu-Ataeymir arası yol asfalt
olmuştur.1975’ te de Ataeymir-Tavas yolu asfalt olarak yapılmıştır.Ulaşımın
iyileşmesi araç sayısını artırmış,köylüler hem ürettiklerini pazarlama hem gezme
amacıyla çevre kentlere daha çok gidip gelmeye başlamışlardır.
PTT 1972’den, Kültür Bakanlığı Ataeymir Kütüphanesi 1983’ten , 1986’dan bu
yana Tarım Kredi Kooperatifi hizmet vermektedir.Ayrıca 1978’ten beri Toprak Su
Kooperatifi de faaliyettedir.1985’te Sağlık Ocağı açılmıştır.Açıldığından bu güne
doktor ve hemşiresiyle hizmet vermektedir.

Belediyenin ekmek fırını 1975, akaryakıt istasyonu 1987 yılından bu yana


çalışmaktadır. Beldede 3 tanesinin mülkiyeti Belediyeye ait ,6 tane kahvehane
halen çalışır durumdadır.Cuma günleri Pazar kurulmaktadır.Beldenin ihtiyacını
karşılayacak bir parkı da vardır.
Ticarethane olarak; 7 bakkal,1 lokanta, 2 marangoz atölyesi, 2 demirci dükkanı, 3 berber
dükkanı,1 oto tamircisi,1 sıhhi tesisat ve elektirik malzemesi dükkanı,1 tuhafiyeci
dükkanı, 2 elektrikle çalışan un değirmeni, özel sektöre ait Melengiç Deresi’nde
maden ocağı bulunmaktadır.

D- Ataeymir’de Maniler, Özlü Sözler,Türküler

Maniler
Ataeymir’de, özellikle okuma yazma bilmeyen bazı yaşlı kadınlar iyi mani
söylerler.Bu maniler sözlü kültür açısından önemlidir.Manilerin konuları sevgi,
aşk, ölüm, ayrılık,vb.yaşamın her alanıyla ilgili olabililir.Bazı mani örnekleri
şunlardır;

1- Ördek isen göle gel 3- Hey dağlar dağlar


Şahin isen yola gel. Bülbül gül için ağlar
Hakikatli yar isen, Koyverin yarim gelsin
El ettiğim yere gel. Dinsiz imansız dağlar.
2- Pencereden bakıyor 4- Evimin önünde pınar
Lokum şeker atıyor Elimi soksam elim donar
Yanağına gül takmış Tez buldum tez ayrıldım
Salındıkça kokuyor Yüreğim ondan yanar.

5- Yol kıyısında evimiz 10- Mendilim benek benek


Nedir bizim sevimiz Ortasında kelebek
Bu seviler bizdeyken Yazı birlikte geçirdik
Ayrılmayız ikimiz. Güzün ayırdı felek.

6- Çadır kurdum düzlere 11- Fistanım var kırmızı


Diken oldum sizlere Şu gelen kimin kızı
İşte geldim gidiyorum Çifte yılanlar soksun
Hayalim kalsın sizlere Yarimle yatan kızı.

7- Taş üstüne taş koydum 12- Denizim var denizim


Gül yastığa baş koydum Çadır serili çeyizim
Yarim gelecek diye Jandarma Hasan’ı görünce
Sağ yanımı boş koydum Küle döndü benizim.

8- Kaşık aldım oymadan 13- Kahvenin piştiği yerler


Ağzıma lokma koymadan Pişip de taştığı yerler
Ne tez gelmiş ayrılık Güzel çirkin tanımaz
Ben Dünya’dan doymadan Sevinin düştüğü yerler.

9- Şu taşlar dikim dikim


Dolaşsın gelsin hekim
Kaynanam yok ise
Babam olsun vekilim.
Özlü Sözler
Yerel düzeyde yaygın olarak söylenen, yöre insanının yaşam anlayışını anlatan
sözlerin kültür açısından önemi büyüktür.Bu sözlerle anlatılanlar uzun bir yaşam
deneyimin ürünüdür.Elbette belli koşullarda ortaya çıktılar,belli değer yargılarını
içerirler.Yaşam şartları değiştikçe bazıları değerini yitirmiştir.Ama yine de geçmiş
yaşantıyı yansıtması açısından tarihçiler,halkbilimciler vb. açısından önemlidirler.

Çocuklu karı, sıpalı eşekle yola çıkma.


Eldeki(yabancıdaki) gömlek eskimez.
Baba oğula bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş.
Korkma zemherinin kışından, kork Nisan beşinden.
Güvenme dayına ,ekmek al yanına.
Canavara (kurt) sormuşlar: Ne zaman yaylaya çıkacaksın?Çobanlara bağlıyım ,demiş.
Canavara neden boynun kalın demişler, kendi işimi kendim görürüm, demiş.
Cahil insanın kafasından bir torba saman eksiktir.
Sadaka çok bela savar.
Deve ırak gider,öğürdünü güder.
Yiğit vurmayla,beylik giymeyle ,ağalık vermeyle olur.
Çobanın gönlü olursa, tekeden süt çıkarır.
Kız alırken kardeşli yerden, tarla alırken taşlı yerden alma.
Erken kalkan ve erken evlenen aldanmaz.
Keçinin uyuzu , pınarın gözünden su içer.
Sütlü koyun sürüden atılmaz.
Ortak ineğin olacağına,tek başına buzağın olsun.
Dere kenarından tarla alma sel alır, kendinden genç karı alma el alır.
Hırsız keçinin hırsız oğlağı olur.
Ağustos’tan sonra ekilen darıdan,kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Yerli düşman dost olmaz, tilki derisinden post olmaz.
El elle olur, kör tavuk birbiriyle olur.
Boşadığın karının topuğuna bakılmaz.
Canavarın yaraladığı canavarın olur.
Suyun sessiz akanından, insanın yere bakanından kork.
Hocanın kızını,eşeğin bozunu, soğanın ağını alma.
Analı kuzu yarda, anasız kuzu yerde oynar.
Tabak sevdiği deriyi yerden yere çarpar.
Isıracak köpek havlamaz.
Köpek ne yapsın takkeyi, tin tin ederken düşürür.
Çatal kazık yere gitmez.

Türküler
Ataeymir yöresinde yaşamış bir ozandan, âşıktan, kaynak kişiden derlenmiş
türkü yoktur.Düğünlerde söylenen türküler ,Tavas, Aydın, Muğla,Burdur
yörelerinin zeybek havalarıdır.Bazı zeybeklerin sözü yoktur, sadece oyunları
vardır. Sözü olan, yaygın olarak düğünlerde oynanan veya söylenenlerden
bazıları şunlardır;

Eski Tavas Zeybeği (Yöre:Tavas )

Haydülen de haydülen,ineğiyle danası


Kızı da bana yangın,ne karışır anası

Haydülen de haydülen, karaç kestim güründen


Neden de vurdun sen beni, öncek öldürdün, Haydi gelmiş efeler

Sobaların da Kuru da Meşe Yanıyor (Yöre:Tavas,Derleyen: Özay Gönlüm)

Sobalırın da kuru da meşe yanıyor Efem


Yanıyor da Memed Efe’m de üşümüş de donuyor
Boncuklu da gelin ortalıkda dönüyor da, dönüyor

Gar mı yağıp ba Yaren Göme’nin dağına Efe’m


Memed ağam da oturu da vermiş, efelerin de sağına
“Çıkam haden” der,”şu dağların başına” da başına

Yörük Ali Türküsü ( Yöre : Aydın)

Şu Dalma’dan geçtin mi?


Soğuk sular içtin mi?
Efelerin içinde,
Yörük’de Ali’yi seçtin mi?

Hey gidinin efesi,


Efesi, efelerin efesi.

Cepkeninin kolları,
Parıldıyor pulları,
Yörük de Ali geliyor,
Açıl Aydın yolları.

Hey gidinin efesi,


Efesi, efelerin efesi.

Al Yazmam dalda Kaldı (Yöre: Korkuteli )

Çay benim çeşme benim,


Aman derdimi deşme benim.
Hakikatli yâr isen,
Aman önümden geçme benim.

Al yazmam dalda kaldı,


Aman gözlerim yolda kaldı.
Yıkılası meyhane,
Aman serhoşum nerde kaldı?

Çakırcalı Mehmet’in Türküsü ( Yöre: Aydın)

Bu türkü Ege’nin ünlü Efelerinden Çakırcalı Mehmet Efe’nin 1911 de Karıncalı


Dağ’da öldürülmesinden sonra yakılmıştır.Ataeymir’de eskiden düğünlerde
çalındığı, söylendiğini şimdi 60 yaşın üzerinde olanlar hatırlamaktadırlar.Bu türkü
son yıllarda radyo ve televizyonlarda da söylenmektedir.

Mezarımın taşı Bozdağ’a karşı,


Üstünün toprağı gözümün yaşı
Çakırcalı Memedi vurdular, akşama karşı.

Uyan anam uyan, gör neler oldu


Karıncalı Dağ başı , kan ile doldu

Çekin kıratımı binek taşına


Kollarım ermiyor eyer kaşına
Karıncalı Dağ ‘da geldi, ölüm başıma.

Ağla bacım ağla, günler doğunca


Beni kaldırmasınlar, sen gelmeyince
IV.BÖLÜM

ATAEYMİR’DE GÜNLÜK YAŞAM


Ataeymir’de Yaşamın Geçiş Dönemleri ve Gelenekler

Dünyanın her yerinde insan yaşamının üç önemli geçiş dönemi vardır.Bu


geçiş dönemleri , doğum, evlilik ve ölümdür.Bu geçiş dönemleri kendi içinde alt
ayrımlara tâbi tutulabilir.Bu geçiş dönemleri her toplumda törensel bazı işlemlere
konu olur.Törensel işlemlerin farklı gerekçeleri vardır.Herhalde en önemli gerekçe
geçiş dönemlerinde insanların
zayıf olduğu düşünüldüğünden dolayı ,toplumsal dayanışma içinde olma isteğidir.
Geçiş dönemlerinde yapılan törensel işlemler,ait olunan sosyal gruba göre
değişiklik gösterir.Bu törensel işlemler, bireyi olduğu sosyal grubun üyesi olarak
yapması gerekenleri öğretir.Ait olduğu toplumun üyesi olmayı
kolaylaştırır.Geleneksel topluluklar olan küçük yerleşim yerlerinde bu törensel
işlemlerin önemi büyüktür.
Günlük yaşamda pek farkında olmadığımız halde, geçiş dönemlerinde
törensel işlemler karşımıza çıkar, bireyleri belli davranış kalıpları içine girmeye
zorlar.

a-Doğum

Yaşamın ilk geçiş dönemi doğumdur.Doğum her toplumda mutlu bir olay
olarak değerlendirilir.Yeni bir birey, aile için soyun devamıdır,aile ocağının
tütmesi demektir.Sülâle için de çocuk önemli sayılır.Sülâlenin kalabalık olması
bütün geleneksel toplumlarda güvence olarak görülmüştür.
Her doğum ailede ana ve babanın saygınlığını artırır.Her yerde olduğu gibi
Ataeymirde de doğum öncesinden,doğum sonrasına kadar birçok törensel
işlem,eylem anne ve babayı belli davranışlara iter.
Evlenen insanlardan ilk beklenen hemen bir çocuklarının olmasıdır.Eğer çocugun
olması gecikirse,bazı sağaltma yollarına başvurulur.Bunlar şu başlıklar altında
toplanabilir;

1- Dinsel, büyüsel nitelekte olanlar:Hocaya gitme, yatırlara gitme.


2-Halk hekimliğiyle ilgili olanlar:Bel çekilmesi, kaplıcalara gitme .
3-Doktora,ebeye,hastahaneye gitme:Yukarıdaki işlemler çare etmezse bu yollara
başvurulur.

Eğer kadın hamile kalırsa,gebelik döneminde belli bazı şeylere dikkat


etmelidir.Ağır eşya kaldırmama, bazı gıdalardan sakınma gibi.Köyde hamile
bayanlara ,iki canlı ,yüklü gibi adlar takılır.İyi beslenmesine özen gösterilir.
Doğum eskiden evlerde, deneyimli bir hanım gözetiminde yapılırdı.Şimdi
genelde hastahanede ve ebe gözetiminde yaptırılmaktadır. Çocuğun göbeği
düştüğünde, rastgele yere atılmaz.Ya toprağa gömülür,ya da büyüdüğünde nasıl
olması isteniyorsa ona göre işlem yapılır.Hoca olması isteniyorsa Camii avlusuna,
okuması isteniyorsa okul avlusuna gömülür.Hayvanları sevmesi isteniyorsa ahır
duvarına konur.
Çocuk doğduktan sonra 40 gün daha çok özen gösterilir.Bu hem annenin
kendini toparlaması, hem bebeğin sağlıklı gelişmesi için önemlidir. Bebekler tahta
veya demir beşiklerde büyütülür.Daha çok özel çaput bezler kullanılır.Daha az
olarak hazır bebek bezi kullanımı da vardır.
Küçük çocuğu olan anneler , ilk 40 gün içinde birbirlerinin çocuklarını
görmeye gitmezler.Bunun sebebi çocukların kırkı karışır düşüncesidir.Eğer
cinsiyet farkı varsa küçük çocuğu olan anneler birbirlerinin çocuklarını emzirmek
istemezler.Süt kardeşi olanların evlenmeleri mümkün olmadığı için bu konuda
dikkatli davranırlar.
Çocuk kırk günlük olunca hâlâ törensel yıkama işlemi yapılır.Ayrıca çoçuklar
mutlaka tuzlanır.Tuzlama işleminin çocuğun büyüdüğünde terinin kokmasını
engellediğine inanılır.

Ad koyma
Türk toplumunda ad koymanın köklü bir geçmişi vardır.Ad varlıkların birbirinden
kolay ayırt edilmesi için zorunludur.Aynı zamanda yasal bir zorunluluktur.Çocuğa
ad koyma bazı törensel işlemleri gerektirdiği gibi, ad verilirken özenle seçilmesi
gerekir.Kimse, çocuğunun adını kötü çağrışımlar yapacak adlar koymaz.
Ad sosyal, yasal bir zorunluluk olmanın ötesinde dinsel bir simgedir.İnsanların
adlarıyla inançları arasında yakın ilgi vardır.Ataeymir’de, çocuklara ad koymada
şu konulara
dikkat edilir;

1-Anne veya babanın adını koyma


2-Önceden vefat eden kardeş,amca,dayı,hala,teyze,yeğen varsa onların adını koyma
3-Beğenilen sanatçı ve siyasetçinin adını koyma
4-Tarihi şahsiyetlerin adını koyma
5-Çocuğun doğduğu gün ve ayla ilgili ad koyma
6-Çiçek adları koyma
7-Asker arkadaşının, komutanın adını koyma
8-Kur’an da geçen kelimelerden ad koyma

Eş dost çocuk görmeye mutlaka bir hediye alarak “ömürlü olsuna” gider.Amaç
dayanışmayı geliştirmektir.Götürülen hediye, samimiyete, yakınlığa, ekonomik
duruma göre değişiklik göstermektedir.

Sünnet

Ataeymir’de erkek çocuklar için en önemli geleneksel işlemlerden biri sünnettir.Hiçbir


anne baba çocuğunu bu törensel işlemden mahrum bırakmak istemez.Erkek
çocuğu olmayan aileler “bir oğlumuz olmadı ki sünnet düğünü yapalım” diye sitem
ederler.Bir yıl çalışıp bir günlük tören için harcama yapılması yaygındır.Ailelerin bu
işi ne kadar önemsediklerini bu yaygın uygulama göstermektedir.
Sünnet sözcüğü Arapça kökenlidir, ilk anlamı işlek yol demektir.Ancak halkın
verdiği anlam daha geniş olarak; Allah’ın yolunu ve insanın âdet durumuna
soktuğu iyi davranışı ifade eder.İslam inancında Hz.Muhammed’in
yaptığı,yapmayı öğütlediği şeylere uymayı anlatır.İnsanlar daha çok bu yönüyle
sünneti önemserler.
Çocukların sünnet edilmesi sadece ,İslâma özgü değildir.Yahudilerde ve
başka bazı toplumlarda da bu âdet vardır.Sünnet özünde erkek çocuğun erkeklik
organın ucundaki derinin cerrahi bir işlemle kesilmesidir.Dinsel,kültürel,sağlık
yönünden yapılması gerektiği yönünde görüşler vardır.

Ataeymir’de sünnet İlköğretim çağında yapılır.Bazı durumlarda çok küçük


bebekler bile sünnet ettirilir.Sünnet zamanı çocuğun okula gidip gitmemesi,
işlerin yoğun olup olmamasına göre değişir.Mümkün olduğu kadar Kış
mevsiminde yapılmaz.Sünneti,sağlık memurları,doktorlar yapmaktadırlar.
Çocuklar sünnete hem ruhsal olarak, hem sünnet giysileri alınarak hazırlanır.Sünnet
töreninde yemek verilmesi,mevlit okutulması usüldendir.Misafirler, çocuklara
para, altın takarlar.Bazen çocuklara hediye alındığı da olur.

b-Evlenme

Yaşamın ikinci geçiş dönemi olan evlenme ,her toplumda önemsenen, belirli
törensel işlemlere tâbi olan bir olaydır.Toplumların temeli olan aile, insanların
sosyalleşmesinde, ailelerin dayanışmasında, yeni akrabalıklar kurulmasında,
kültür aktarımında ,çocukların mutlu yetiştirilmesinde her çağda önemli olmuştur.
Ataeymir’de; geleneksel evlenme biçimi olan görücü usül, büyük oranda varlığını
sürdürmekle birlikte,ayrıca anlaşmalı evliliklerin yapıldığı da görülmektedir.Ancak,
asıl olan çocukların isteğidir.Anne babalar, çocuklarını istemediği kişilerle
evlendirmeyi istememektedirler.Ayrıca erkeğin askerliğini yapması genelde
aranır.Gelinle, oğlanın ailesi oğlan askerdeyken sorun yaşanmasını istemediği için
bu konuya dikkat edilir.Ancak bu kesin kural değildir.Erkek askerliğini yapmadan
da evlilikler yapılmaktadır.
Ataeymir’de kızlar için evlilik çağı 17,18 yaşlarında başlar.Daha erken yaşta
evlilikler çok az yapılır.Erkekler için bu yaşlarda başlamakla birlikte,evlilik çağı
daha uzundur.Kızların erken evlenmesi desteklenir.Kız satımı kuzu satımı
denir.Sürenin kısa olduğu, zamanı geçerse evde kalacağından endişe duyulduğunu
anlatmaktadır.İlkinden dönen mülkünden dönmüş demektir, sözü de köyde
kullanılır.Bu sözle kızların ilk isteyenle evlenmesinin iyi olacağı anlatılmak istenir.

Kız İsteme

Köy içinden evliliklerde ,insanlar birbirlerini tanıdıkları için, gençler eğer


birbirlerinden hoşlanıyorlarsa, oğlan tarafının evlenme isteğini önce kızın ailesine
iletmesiyle bu istek ortaya konulur. Aracıların verdiği bilgiye göre, işin resmi olan
kısmı başlar veya başlamaz.
Oğlan babası için,kız isteyip olumsuz sonuçlanması iyi karşılanmaz.Bu
nedenle olumlu sonuçlanma ihtimali yüksek olacak durumlarda, kız istemeye
gidilir.
Oğlanın anne babası, varsa dedesi veya kızın ailesiyle iyi görüşen hatırı
sayılır kişilerle birlikte kız istemeye gidilir.Önceden haber verilerek gidilmesi
kuraldır.İstisna olarak habersiz de gidilebilir. Kız istemek için , Perşembe ve Pazar
akşamları gitmek alışkanlıktır.Bu günler dışında gitmek görgüsüzlük olarak
nitelenir.
Kız istemeye giden kişiler, hoş beşten sonra, geliş amaçlarını
söylerler.Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi; “ Allah’ın izni Hz.
Peygamberin kavliyle kızınız.............., oğlumuz.............istiyoruz. Biz
münasip gördük siz ne dersiniz”, denir. Kız tarafı “düşünelim, taşınalım,
kızımıza soralım, nasipse olur,”derler.Cevabın olumsuz olma ihtimali büyükse, bu
mesele için bir daha gelmeyin, diye söylenir.Cevabın olumlu olma ihtimali yüksek olsa bile,
ilk defa kız istemede kabul edilmez.İlk defada evet denilmesi ayıp karşılanır.
İkinci defa gidildiğinde cevap olumlu ise söz kesilir,kız tarafı söz mendili ve
içinde iç çamaşırı, gömlek,vs. eşyalar olan bir bohçayı oğlan tarafına verir. Kız
isteme işi bu şekilde sona erer.Daha sonra nişan, düğün zamanı belirlenir.

Nişan ve Düğün

Eskiden nişan genellikle ayrı yapılırdı.Takı takılması temel


özelliğiydi.Günümüzde daha çok düğünle birlikte nişan yapılmaktadır.Düğün için
duyuru 30-40 yıl önce oku/okuntu denen genelde küçük bez cep mendili, yakın akrabalara
havlu veya başka bir şey verilerek düğüne davet işlemi yapılırdı.Günümüzde
davetiye bastırılıp dağıtma daha yaygın hale gelmiştir. Köyde bütün evlerin
dolaşılarak,şeker,helva gibi şeyler bırakılarak ayrıca davet işlemi hâlâ varlığını
sürdürmektedir.
Düğünler,işlerin yoğunluğunun az olduğu zamanlarda daha çok yapılır.Erkek
tarafı;kız tarafı için çengici-çalğıcı kiralar,erkeklerin eğlenmesi için de davulcu
zurnacı,sazcıdan,cümbüşcüden vb. oluşan çalgıcı tâbir edilen bir ekip
kiralar.Geleneksel düğünler haftada üç gün devam eder.Cuma,Cumartesi,Pazar
ya da Salı, Çarşamba, Perşembe. Salı günü başlayan düğüne ters düğün denir.
Günümüzde sadece bir günde bitirilen düğünler de yapılmaya
başlanmıştır.Çağımızda işlerin yoğunluğu eski âdetleri değiştirmeye başlamıştır.
Yeni bir aile kurulurken,kızın ve oğlanın aileleri ekonomik durumlarına göre yeni
evlenecek çocukların ihtiyacı olan her eşyayı almaya çalışırlar.Oğlanın babası
gelinin ziynet eşyalarını,yatak odası takımlarını genellikle alır.Kız tarafı beyaz
eşya türü olanları almaktadır.
Misafirler düğüne gelirken ya hediye getirirler,ya da zarf içinde para
getirirler.Bazı misafirler takı töreni yapılırken,para veya ziynet eşyası takarlar.
Resmi nikah belediye başkanı tarafından yapılır.İmam nikahı genelde,gerdeğe
girmeden önce, çağrılan bir imam tarafından yapılmaktadır.
Gelinlikler hep beyazdır.Başka renk kullanılmaz.Gelinin eline kına yakma âdeti
varlığını korumaktadır.Damatlara kına yakılmaz.Gelinin eline kına yakarken bazı
maniler söylenir.
Düğünlerde mutlaka yemek pişer,düğüne gelenlere yemek
sunulur.Düğünlerde pişen yemekler mevsimine göre değişmektedir.Başlıca düğün
yemekleri şunlardır;
Keşkek, şehriye çorbası, güveç,nohut,lahana sarması, patates, patlıcan
dolması, kuru fasulye,taze fasulye,pirinç pilavı,turşu,helva, vs.
Bu yöre kültürel geçiş bölgesi olduğu için çok farklı oyunlar oynanmaktadır.
Aydın Zeybeği,Muğla Zeybeği ,Tavas Zeybeği, Harmandalı Zeybeği, Al Yazma
Zeybeği gibi bölgesel oyunlar düğünlerde en çok oynananlardır.Ayrıca moda olan
oyunlar kadınlar tarafından oynanır.
Gelin alma,yaklaşık 30 yıldır taksiyle yapılmaktadır.Daha önce atla gelin
alınır,damadın evine getirilirdi.Gelin alıcılar gelince,erkekler yöresel oyunlar
oynarlar.Gelin evden çıkarken genelde,Gelin Ağlatması Türküsü, Şen ola gelin
Şen ola türküleri çalınır.
Gelin, evden babası veya babası ölmüşse bir aile büyüğünün refakatında
çıkarılır, damadın babasına, ölmüşse bir aile büyüğüne teslim edilir.Damat gelin
alma sırasında araçta bekler.Gelin araca getirilir,damada teslim edilir,gelin
arabasıyla damadın evine götürülür.
Gelin babasının evinden çıkarken gelinin annesi, damadın evine girerken,
damadın annesi, buğday şeker,metal paralardan oluşan saçıyı gelinin başının
üstünden saçar.Buğdayın anlamı bereket,şekerin anlamı gelinin dili tatlı olsun,
paranın anlamı yeni evliler bolluk içinde yaşasın ,demektir.Gelin yeni evine
gelince, kucağına erkek çocuğu verme âdeti vardır.İlk çocuğu erkek olsun diye.
Damadın geline yüz görümlüğü hediyesi verme âdeti hâlâ devam
etmektedir.Bu hediye genelde takı eşyası olur.Eskiden, koyun keçi,sığır verildiğini
yaşlılar belirtmişlerdir.
Gelin yeni evine gittikten sonra, kız evi damada, haşlanmış tavuk,tatlı vs.yemek
gönderme âdeti hâlâ devam etmektedir.
Düğünün bitmesinin ertesi günü güvey çağırması vardır.Damat ve eşinin
kayın babasının evine gitmesi âdettir.

c-Ölüm
Yaşamın son geçiş dönemi olan ölüm karşısında, bütün toplumlarda bazı
törensel işlemler gelişmiştir.Ölüm karşısındaki çaresizlik, bu törensel işlemlerin
ortaya çıkmasında en etkili olanıdır.
Ölüm karşısında yapılanlar belli başlı üç ana başlık altında toplanabilir;

1-Ölünün, yakınları gözünde öte dünyada mutlu olmasını sağlamaya yönelik


olanlar.
2-Ölünün, geride kalanlara zarar vermesini engellemesine yönelik olanlar.
3-Ölünün, yakınlarını teselli etmeye yönelik olanlar.
Ölüm gerçekleştiğinde ilk önce,ölünün gözü açıksa kapatılır,çenesi
bağlanır.Bunlar görünüşünün kötü olmamasına yöneliktir.Sonra akrabalarına
haber verilir.Camiiden Salâ verilir.Köylüler ölen kişinin evine baş sağlına
gelirler.Akrabalar ve komşular yapılması gerekenler için yardımcı olurlar.Acı
paylaşılır, yakınlar teselli edilir.

Baş sağlığında özellikle şu sözler söylenenir;


Başınız sağ olsun
Emir Allah’tan geldi, ne yapalım,Allah’ın yanında sevgili imiş.
Allah daha büyük acı göstermesin
Ölenle ölünmez.
Ölüme dağlar dayanamamış,insanoğlu dayanmış.
Hepimizin gideceği yer orası.
Evden eve gezen ölüm,her düzeni bozan ölüm.
Allah iman, Kur’an nasip etsin.
Ölünün cinsiyeti erkek ise genelde imam, kadın ise ölü yıkamada deneyimli bir hanım
tarafından ılık su ile yıkanır,kefenlenir.
Ölünün uzaktan beklenen bir yakını yoksa, en kısa sürede defnedilmesi için çaba
harcanır.Cenaze namazı kılınıp,hazırlanan mezara İslamî usüllere göre
konur.Ceset mezara konduktan sonra, cesedin çürümesi hızlansın diye kefenin
bağı çözülür.Mezar toprakla örtüldükten sonra üzerine su dökülür.Bu işlemler
yapılırken imam Kur’an okur.
Cenazenin kalktığı günün akşamında ölü yemeği verilir.Bunun ana amacı ölü
evini yalnız bırakmamak ve ölen kişinin yakınlarını teselli etmektir.Cenazenin
kalktığı günün 3. gününde 3. gün hayırı yapılır.Ayrıca 52 . gününde yine yemek
verilir.Bu üç yemekte de mevlit ve Kur’an okutulması yaygın âdettir.Bu toplantılar
İslami olmadan ziyade sosyal boyutu olan olaylardır.İnsanlar bu vecibeleri
yapmazlarsa rahatsız olurlar, ayıplanırlar.
İnsanların bilinçlenmesi, din adamlarının boş inançlara karşı halkı
aydınlatması neticesinde, gerek ölüm konusunda gerek diğer konularda
hurâfelerin etkisi azalmıştır.

Ataeymir Mezarlığı
Mezar taşları ,yazılarındaki aktardıkları duygularla, yazı şekilleriyle,taş
işçiliğiyle, Türk- İslam dünyasında her zaman çok önemli kültür
malzemeleridir.İnsanların mezartaşlarını koruması kültürle uğraşanlar için bir
şanstır.
Mezarlıktaki eski mezar taşlarından yaklaşık 250 yıldır mezarlık olarak
kullanıldığı anlaşılmaktadır.Yaklaşık 80 hektar kadar alanı vardır. 25 yıldır dört
tarafı duvarla çevrilidir.

1966’lara kadar içinde büyük melengiç ve palamut ağaçları vardı.Bir yangın sonunda
mezarlıktaki ağaçlar yandığı için, sonradan ağaçları kesilmiş, melengiç ağaçlarının
yangının etkisiyle kurumayanları Antep Fıstığıyla aşılanmıştır.Ayrıca mezarlığa
yakın zamanlarda
zeytin ağaçları dikilmiştir.
Doğu, Batı, Güney kıyısından yol geçmektedir.Bütün Türk-İslam mezarlıkları
gibi yol kenarında olmasının nedeni , insanlar gelir geçerken bir Fatiha okusunlar,
ölülerini unutmasınlar düşüncesine yöneliktir.
Mezarlığın Güney kıyısından geçen yol ,Osmanlı döneminde ,Tavas-Karacasu
Deveci Yolu idi.Eski mezar taşlarının o yol kenarında daha çok olması,Deveci Yolu
kenarının tercih edildiğini göstermektedir.
Cumhuriyet döneminde Ağıldere Yolu kenarı daha tercih edilen yer olmuştur.Yer
tercihinin değişmesinde, yolun işlek olmasıyla yakın ilgi olduğu görülmektedir.
Dini bayramlarda mezarlık ziyaret edilir.Mezarlıkta Kur’an okunur.Son yıllarda
kadınlar da mezar ziyareti yapmaktadır.Eskiden ziyaretlerde mezarların üzerine
mersin bırakılmaktaydı.Bu âdet terk edilmiştir.Son 15-20 yıldır,bazı insanlar
mezar ziyaretinde buğday götürerek,mezarlarının üzerlerine kuşların yemesi için
saçmaktadırlar.

Sonuç

Bu araştırma Ataeymir tarihi için bir başlangıçtır.Osmanlı Arşivlerinde


bulunan en eski tarihli belgelere ulaşılmıştır.Ancak 17.18 yüzyıllar için eksik
olduğu gibi,gündelik yaşamı yansıtma açısından eksikliği olduğu söylenebilir.
Bu yöre 15.yüzyılda tamamen Türkleşmiş ve İslâmlaşmıştır.Tahrir
defterlerindeki isimlerin islâmi adlar olmasından bu yargıya ulaşmak
mümkündür.Türklerin İslâm öncesinde kullandığı bazı Türkçe adlar
15.16.yüzyıllarda varlığını korumaktadır.Aydın, Karaca,Turmuş,Bali,Turak,Yayla
örnek gösterilebilir.15.16.yüzyıllarda kullanılan İslâm öncesinin ve İslâmî dönemin
bazı adları bugün köyde kullanılmaz olmuştur.Bali, Hızır,Turak, Kulfal,
Kılavuz/Kılaguz, Karaca, İskender, Seydi, Seydi Bali, Hüsâm, Ayvaz, Mümin,
Satılmış, Büksüz ,Abdülkerim,Abidin , Abdi, Nebi,Bahşayış,bunlardan bazılarıdır.
15.16.yüzyıllarda imam çocuğu veya akrabalarının okur yazar oldukları
defterlerin incelenmesiyle anlaşılmaktadır.
Osmanlılar Hicaz bölgesini ele geçirmeden önce köyden hacca giden kişilerin
olduğunu söylemek mümkündür.15. yüzyıldan kalan defterlerde hacı unvanlı
kişiler vardır.16. yüzyılda hacı unvanlı kişilerin sayısı artmıştır.1517’den sonra hac
yolları ve hicaz bölgesinin Osmanlı Devleti egemenliğine girmiş olması ve yaşam
düzeyinin yükselmesi sayının artmasında etkin olmuş olabilir.
Tarihi belgeler, Ataeymir insanının temel geçim kaynağının tarım olduğunu
göstermiştir.İnsanların yaşamında, son 30 yıla kadar büyük değişiklik oduğunu
söylemek zordur.İnsanlar, umutlarını hep gelecek yıla bırakmışlardır.Belki bunun
için, çiftçinin karnını yarmışlar, içinden kırk tane gelecek yıl çıkmış sözü köyde çok
söylenir.
Ataeymir’in 1390 sonrası tarihi bu araştırmayla kısmen ortaya çıkarılmıştır.Eski
dönemlere ait yazılı kaynaklar çok fazla tarihsel malzeme vermedikleri için fazla
yorum yapma şansımız yoktur.Köyün tarihi bu tarihsel dönemden daha gerilere
gittiği kesindir.Ancak arşivlerimizde ve yerel düzeyde daha eski dönemlere ait
kaynağımız ne yazık ki yoktur.Yakın dönemler için, kaynak kişilerden bilgiler
alınmakla birlikte, istenen ölçüde başarılı sonuçlar alınamamıştır.Yaklaşık 50 yıl
öncesi için bile bilgiler belirgin değildir.Yazılı olmayan bilgiler bir zaman sonra
kaybolmaktadır.

You might also like