You are on page 1of 16

Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 1

STRATEJİLER 1
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 2

“Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir”


Mustafa Kemal Atatürk

Giriş

21. Asırdayız. Bu asırda akıl ve bilimin getirdiği üstün teknolojiye sahip devletlerin dünyaya nasıl
egemen olduklarına tanık oluyoruz.

Bilgisayar asrındayız. Bilgisayarlar yarışıyor, bilgisayarlar savaşıyor. Kimlerin bilgisayarı güçlüyse


onların dediği oluyor. Bilgisayar diliyle söyleyecek olursak artık devletlere, hükümetlere ve
ideolojilere de, Afganistan ve Irak örneklerindeki gibi, format çekilmektedir. Güçlü devletler bedeli ne
olursa olsun, eski programları silerek kendi getirdikleri yeni ideolojik ve teknik programları
kurmaktadır. Akıl ve bilim yolunda geri kalan devletler teknoloji devleri karşısında direnemeyerek
tarih sahnesinden ayrılmaktadır.

Milletlerin ve devletlerin oluşumunda çok büyük bir yeri ve önemi bulunan dinler de doğal olarak bu
değişim ve gelişimden nasiplerini almaktadır. Çeşitli dinlere mensup insanlar, artık inanç ve
düşüncelerini gazete, dergi, radyo, televizyon ve internet gibi araçlar kanalıyla sergileyerek taraftar
bulmaya çalışmaktadır. Demokratik özgürlükler kapsamında yürütülen misyonerlik faaliyetleri de bu
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 3

yollarla sürdürülmektedir. Ülke bütünlüğümüze yönelik Misyonerlik faaliyetleri küreselleşme ve


AB’ne giriş sürecinde daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Çok geç olmadan konsept
ve doktrin oluşturup stratejiler geliştiremezsek bağışıklık sistemimiz hasar görecek ve bu virüs
bilgisayarımızı bozarak güçlü devletlerin “format” çekmesine hazır hale getirecektir.

Birinci Bölüm
Sorun Misyonerlik

“Onlardan bir takım kimseler vardır ki siz kitabtan bahsediyor sanasınız


diye kitapla karışık birşeyler söylerler. Oysa o şeyler kitabın sözleri
değildir. Bunların da Allah katından olduğunu ileri sürerler. Oysa bunlar
Allah katından değildir. Bile bile Allah’ın adıyla iftira ederler1.

Kendiliklerinden kitaba birşeyler yazıp, dünyevi çıkarları için “Bunlar da


Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun. Günahtır elleriyle yazdıkları.
Günahtır elde ettikleri kazançlar2”.

Misyonerlik ise bir tür grip hastalığıdır. İslam dışı bir öğretiyi savunduğu için şirktir (çifte standart
önerir). Sağlıklı bünyede tesirli olamazken zayıf bünyeyi yatağa düşürüp ölüme götürebilmektedir. O
halde koruyucu hekimlikle bünyeyi güçlendirmekten başka çare yoktur.

Peşinen kabul etmeliyiz ki insanların çıkar için din değiştirmeleri acı bir gerçektir. İnsanlar büyük bir
tehdit karşısında, ya da büyük bir maddi imkan karşılığında din değiştirebilmektedir. Kur’an’ın büyük
bir bölümünde buna karşı sıkı uyarılar mevcuttur. Aslında bu ayartma ve sakat yorumlama işi çok
eskidir. Bunun baş aktörüne “şeytan” denilmiştir. İncil’deki bir bölümde Şeytan, Hz. İsa’ya Tevrat’tan
pasajlar göstererek akıl ve mantık dışı işler yaptırmaya çalışır. Hz. İsa ise ona karşılık olarak yine
kutsal yazılardan akıl ve mantık içeren cevaplar vererek tuzaktan kurtulur.3 Peygamberler de bu tip

TP1PTAlı İmran 78
TP2PTBakara 79
3
Matta İncili 4 / 4 - 12
Yasin 59-62:
“Bugün ayrılın ey suçlular!
“Ey Adem’in oğulları! Şeytana hizmet etmeyin, o size düşmandır, bana hizmet edin, doğru yolum budur
dememiş miydim? O var ya, içinizden nice nesilleri yoldan çıkarmıştı, tedbirli davranmanız gerekmez miydi?
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 4

tehditler ve tekliflerle karşılaşmışlardır. İsra suresi 73 ve Ra’d suresi 37 de bu konu açıkça işlenmiştir4.
Fakat yılmamışlar, vahyin ışığında5 kararlı bir şekilde yollarında yürümüşlerdir. Ne yazık ki onları
izleyenlerden bazıları yoldan çıkabilmişlerdir.6

Şeytan, Allah’ın kendisini değil de insanı şereflendirmesinden dolayı,7 kendisini insana hizmet
etmeye zorladığı için alçaltıldığını ileri sürerek, dünyanın fani ve batıl işlerini süsleyip güzel
göstermek suretiyle,8 Allah’tan insanları alçaltabilme ruhsatı ister. Allah’a küstahça meydan
okuyarak, bir şekilde o insanların karşısına dikilip onları baştan çıkaracağını söylemiştir9. Şuayb
peygamber karşısında o şeytanı somut olarak görerek şöyle demektedir: “İnsanların karşısına dikilip
tehdit etmeyin, baştan çıkarmaya çalışmayın”10. Çünkü gerçekten şeytanla muhatap idi. İnsan
kılığındaki Şeytan zürriyetlerine söylüyordu11. Kur’an’da Peygamberimize itaat etmeyen Velid b.
Muğire, Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibilerdeki itaatsizlik, tamahkarlık ve kibir sıfatları şeytanın
sıfatlarıyla örtüştürülmektedir. Meleklerden iblis, ademin hilafetine itiraz ederek kendilerinin bu
12
hilafete daha layık olduğunu söylüyordu. Nitekim Taberi, ayette geçen arz kelimesinin Mekke’yi
gösterebileceğine dair bir kayıt düşmüştür13. Yani Velid b. Muğire, liderliğe kendisinin daha uygun
olduğunu dile getirerek Peygamber’e itaat etmemiştir. (Bunun kardeş ayetleri Bakara 247 ve Zuhruf

TP4PT`Az kalsin seni sana vahyettigimiz ayetlerin disinda bize karsi iftira eder duruma dusureceklerdi. Ve sen
de onlarin koalisyonunda yer alacaktin. Seni ayetlerimizle yonlendirmeseydik az kalsin onlarla isbirligine
giriyordun Bunu yapsaydin dunyada da ahirettede oteki insanlara nazaran iki kat azap cekerdin. Kimse de seni
elimizden kurtaramazdi.

Sana gelen vahiyden sonra yine onlara uyacak olursan seni Allahîn elinden kimse kurtaramaz.`

5
İsra 22, 73-75 Şuara 213, Kasas 88, En’am 68, Nisa 140, Mücadile 19, Maide 48, 77, En’am 150, Casiye 18,
En’am 56, Bakara 120, 145, Ra’d 37, Mu’minun 71, Şura 15
6
Furkan 27-29
Ukbe bin Ebi Muayt kelime-i şehadet getirerek Müslüman olmuş iken, arkadaşı Ubey bin Halef’in tehdit ve
şantajına boyun eğerek tekrar şirke dönmüştür.
7
İsra 62
8
Hicr 39
TP9PTA’raf 16-17
TP10PTaraf 86
TP11PTkehif 50
12
Bakara 30
TP13PTCamiu’l-Beyan, c.1, s.287
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 5

31 olarak zikredilebilir). Peygamberimiz Sad 26 ayetinde de Davud aleyhisselama teşbih olunmuştur.


Halife kelimesi, selefin yerine geçen, öncekinin makamını dolduran anlamındadır14.

Şeytan pis ve çirkin işlerin yapılmasını ilka eder, fısıldar, yolu yanlış tarif eder. İnsanların birbirlerine
zarar vermelerini sağlamak için adaletsizliği tavsiye ederek düşmanlık tohumları eker. Nitekim ashab-ı
kehif Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceklerini, aksi taktirde şeytanlık yapmış, iftira etmiş
olacaklarını zikretmişlerdir15. Bu şeytani iftira olgusu Sad suresinde şöyle geçmiştir. İki davacı Davud
peygamberi hakem tayin ettiklerinde, ondan adaletle hükmetmesini, nefsani davranmamasını
hatırlatmışlardır16. Hz. Davud eğer bu ülkede peygamber ve hükümdar ise adaletle hükmetmelidir,
nefsani çıkarlarını hesap ederek değil. Nitekim Hz. Davud davacılara dair isabetli bir karar verdiği
için, kendi kusurunu görmesi ve secdeye kapanması kendisine nasib edilmiştir. Olayın karinelerinden
bir tanesi peygambere faslu’l-hitab yeteneğinin verilmiş olmasıdır. Başka bir deyişle peygamberde
kavrama ve doğru hükmü çıkarabilme yeteneği vardır. Peygamber burada çok basit bir gerçeği inkar
edip nefsani bir şekilde karar vererek bir dişi koyunun gasbından ne çıkar dememiş, sayısal üstünlük
ve zenginlik sahibi davacı aleyhine karar vermiştir. Peygambere ülke yönetimini (halife fi’l-ard)
getiren de zaten onun adaletle hükmetmesidir (Sad 26). Adalet çok önemlidir; zalim ulus son kez
uyarılarak, kendilerine bulundukları toprağın evvelce başka azgın bir ulusa ait olduğu
hatırlatılmaktadır17.

Bundan sonra cinlerin sefihi olan şeytanın getirdiği ve getireceği haberler Allah’a ve peygamberine
iftira mahiyetindedir, onlara artık itibar edilmemelidir. Yahudilik ve hristiyanlık gibi öğretiler
Allah’tan değil şeytandandır. Şu ayetler artık Muhammed Mustafa (s.a.s) dışındaki bir gücün vahye
muhatab olamayacağını ilan etmektedir.

“Oysa biz göğü şeytanlara karşı korumaya aldık. Vahye kulak kabartmaya yeltenirlerse alevler içinde
kalırlar(Hicr 15-18. ayetler). Kaldı ki o kapılar onlara açılmayacaktır. Saffat suresinde hemen hemen
aynısı zikredilir(6-10. ayetler).Mülk suresinde (5-7. ayetler),Cin suresinde de cinlerin bundan böyle
gökten haber alamadıkları zikredilir (8,9. ayetler). Tur suresi 38. ayette keza dinleme yapabilecekleri
bir merdivene sahip olamayacakları zikredilmiştir. Sad suresi 10. ayette aynı şekilde yükselip vahye
müdahale imkanlarının olmadığı vurgulanır. Şeytanın İslam dini koruması altında olmayan insanları
yoldan çıkarma ruhsatı vardır18.

TP14PTaraf 142, ayrıca nur 55, enam 133, hud 57, araf 129, 169, meryem 59
TP15PTKehif 14
TP16PTSad 22
TP17PTaraf 69, 74
TP18PTA’raf 14-18, 27,28. Mücadile 14 - 22
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 6

İşte şeytan19 ayetleri diye meşhur garanik hadisesi 20 Peygamberimizin bir manevrayla çıkış aradığı,
çözüm aradığı, muhalif kavminin islamı seçmesi için çareler düşündüğü bunalımlı bir anda zuhur
etmiş gözüküyor.

Olayın inkarı, sosyo-politik sorunların faili olan şeytan ve zürriyetini aklamak, dolayısıyla
şeytanı inkar etmek suretiyle dini inkar etmek anlamına gelir. Şeytan en önemli dinsel
kavramlardan biridir; Hac suresi 52-54 . ayetlerde gelişen olay muhtemelen şudur.

Peygamberimiz Necm suresini okumak suretiyle putperest Kureyş’i islama çağırırken, sıra lat menat
ve uzza gibi putlara tapmanın yerilmesi kısmına gelmişti. Fakat bu sefer ya bizzat peygamber kendi
sesiyle ya da cemaatten bir ses o esnada adı geçen putların “şefaati umulan yüce varlıklar”
olduğunu vurgulayınca peygamberimiz itiraz etmemiş ve ikrar etmiş olacak ki oradakiler topluca

TP19PTKur’an’ın oluşum süreci genelde dış etkenlere bağlıdır. Mesela muvafikat-ı Ömer ismiyle meşhur en
az 15 ayet vardır ki bunlar Hz.Ömer’e ait sözler olup Allah’ın onayıyla aynen Kur’an metni olmuşlardır. bkz.
Bakara 97, Taberi’nin açıklaması ). Demek ki vahyin bir tezahürü de insan sesi ve insan sözü formundadır.
Dolayısıyla şeytan ayetleri denilen konu da, aynı şekilde bir insan sözünün Kur’an olarak ortaya çıkması
sorunudur. Kur’an olarak yansıma anlatmaya çalıştığımız üzere, şeytanın zürriyetinden bir insan ya da insan
grubunun dayatmaya çalıştığı sözler manasındadır. Peygamberimize Kur’an içinde putperestliği de
meşrulaştırmayı empoze etmeye çalışan şahıslara Şeytan, empoze ettiği fikriyatı Kur’an müfredatı durumuna
getirme gayretine de ayet tesmiye olunarak şeytan ayetleri, yani şeytanca bir tavır denilmiştir. Kur’an’daki şu
ayetler de bu pozisyonu yansıtmaktadır ( Maide 48, 77, En’am 150, Casiye 18, En’am 56, Bakara 120, 145, Ra’d
37, Mu’minun 71, Şura 15 ). Peygamberimiz bu uzlaşma noktasından ilahi ikazla uzaklaştırılarak kendisine
hicrete giden yol açılmıştır.
Şeytanların vahyetmesi konusu En’am 121’de daha net olarak gözükmektedir. Şeytanlardan kasıt Muhammed
karşıtı üstdüzey şahıslardır.
Keza Sad suresinde şeytanlardan kasıt yine inşaat mühendisi ve dalgıç gibi uzman şahıslardır (Sad 37).
U TP20PTKeşşaf c .3 s. 161
1983’de Tel Aviv Üniversitesi Stratejik araştırmalar merkezinden Mark A. Heller tarafından
A Palestinian State, The Implications for Israel adında bir kitap yayınlandı. İran-Irak savaşının devam ettiği
bir sırada yayınlanan bu kitap, eğer bir gün bir Filistin devleti kurulacaksa, bunun hangi koşullarda kurulursa
İsrail’in çıkarına olabileceğini tartışmaya açıyordu. Başka bir ifadeyle, bir İsrailli uzman kurulması muhtemel
Filistin devletiyle açıktan meşgul oluyordu. Dikkat edilirse, filistin devletini israil planlamaktadır, İsrail dikte
etmektedir, İsrail karışmaktadır. İsrail yol göstermektedir. Kitap küçücük, pasif, zayıf ve silahsız bir devlet
öngörüyordu. İsrail ancak böyle bir Filistin devletine razı olabilirdi.
Bu kitabın üzerinden onbeş yıl geçti ve Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat, Eriha bağımsız Filistin
devletine başkan oldu. Şeytan ayetleri olayı bu türden bir olaydır.
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 7

secdeye kapanmışlar21, taraflar bunu uzlaşmanın bir sinyali olarak algılamıştır. Oysa çok geçmeden
vahiy gelmiş ve peygamberimiz uyarılmış, stratejik bir yanlışın önüne geçilmiştir.

İkinci Bölüm: Çağdaş Din Eğitimi ve Kur’an

İslam dini temelde Akıl ve Bilim Dinidir. Kur’an-ı Kerim baştan sona akıl ve bilime atıf yapan bir
metindir. Kazandırıcı unsur akıl ve bilimdir (standart uygulamadır) diyen mevcut tek din İslam dinidir.
Bugün itibarıyla, Allah akıl ve bilimi tavsiye eder diyen tek din İslam dinidir. Dolayısıyla öteki dinler
karşısında ayakta kalabilecek tek din İslam dinidir. Fakat ne yazık ki Müslümanların bundan, yani
İslam’ın baştan sona yoksullukla mücadeleye, tedbir ve ihtiyata, ehliyet ve liyakata, eşitlik ve adalete,
hukuk devletine önem verdiğinden hakkıyla haberdar olmayışları işleri zora sokmaktadır.

O halde yapılabilecek olan en acil iş “bilinçlendirme operasyonu”dur. Türk Vatanında yaşamakta olan
Türk vatandaşı bilirse ki İslam dini ve Kur’an-ı Kerim akıl ve mantık dışı bir şey içermiyor ve
istemiyor, bilirse ki tedbir ve ihtiyatı öneriyor, hukuk devletini öngörüyor, eşitlik ve adalete, ehliyet ve
liyakata önem veriyor, bu taktirde başka bir arayışa girme ihtiyacı duymayacak, başka bir dinde gözü
kalmayacaktır. O halde misyonerlikten de korkmaya gerek kalmayacaktır.

Demek oluyor ki öncelikle, “İslam dini Akıl ve Bilim Dinidir, Kur’an-ı Kerim baştan sona akıl ve
bilime atıf yapar, kazandırıcı unsur akıl ve bilimdir, Allahu Teala her yerde ve her zaman akıl
ve bilimi tavsiye eder diyen” aydın din görevlisi yetiştirilmelidir. Peki, ülkemiz İlahiyat
Fakültelerinde bu aydın din görevlisi bugün itibarıyla yetiştirilebiliyor mu? Evet demek mümkün
değil. Kur’an’a hakim bir aydın din görevlisi yetiştirilebilseydi, bugün misyonerlikten bu denli
korkulmayacak, misyonerlik bir tehdit ve tehlike olarak algılanmayacaktı. Nitekim Mehmet Kaplan,
Mehmet Akif’i tebrik etmekle birlikte “Din ile ilim arasındaki nazari çatışmaları hal edecek
22
filozoflarımız henüz yetişmemiştir” diyerek bu ihtiyaca dikkat çekmiştir. Mehmet Akif Ersoy da
1914’lerden itibaren yazdığı Safahat’da Müslümanlık anlayışımıza karşı çok ağır eleştiriler
getirmekten çekinmemiştir. Bir yerinde demiştir ki,
Yediyüz yıllık eserlerle bu dinin hala
İhtiyacatını kabil mi telafi? Asla
Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı23

TP21PTTecridi Sarih Tercemesi, c.3, s.351, 555 no’lu hadisi şerif


22
Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, İstanbul 2001, s.113
23
Mehmet Akif, Safahat, İstanbul 1979, s.418
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 8

Mehmet Akif “Mülteka” ve “Mir’at” gibi kitap isimleri de vererek Osmanlı’nın çağdışı eğitim ve
öğretim sistemini eleştirmiş ve geri kalışını bu ve benzeri kitaplara bağlamıştır. Özetle, Mehmet Akif
Cumhuriyet öncesinde Türkiye’de mevcut sağlıklı bir Müslümanlık anlayışı bulunmadığından söz
etmektedir. Osmanlı teknolojide bu yüzden geri kalmış, dolayısıyla savaşlarda toprak kaybederek
küçülmüştür. Nurettin Topçu da benzer bir yorumla şunları söylemiştir:

“Hakikatte beş yüz veya bin yıl öِnceki insanların düşüncesinin mahsulü
olan göِrüşleri olduğu gibi kabullenmek insanı bir adım bile ileri göِtürmez.
Hakikatlara doğru ilerleyebilmek için, kim olurlarsa olsunlar, eskilerin
fikirlerini tenkit ve münakaşa etmemiz şarttır. Bir fikri tenkit etmek, onu
tahkir veya reddetmek demek deًğildir, bilakis onu tamamlamaktır; ilme ve
insanlığًa hizmet ve hayırdır. Zamanımızın dini kültür ve neşriyatı, hep
eskisinin tekrarı, hikayesi, ِövülmesi ve kutsallaştırılmasından ibarettir.
Binlerce defa gevelenen, ِövülen ve kutsallaştırılan bütün meselelerin İslam
Düşüncesi ve insan mantığı ile modern ilim ve felsefe zihniyeti ile birer
birer tenkit ve münakaşası yapılmadıkça daima daha geriye gidilecek ve
İslam’da uyanış kabil olmayacaktır. İslamın uyanışı herşeydenِ önce
kendindeki kibriِ öldüren bir fazilet ve ahlak adımıyla başlayabilir.”24

Açıkça görüldüğü üzere ülkemizde sağlıklı bir din eğitimi sistemi henüz kurulamamıştır. İyi niyetli
olduğu varsayılan çabalara rağmen eğitim ve öğretimde skolastik düzen devam ediyorsa, demek ki bu
misyonerlik ataklarına karşı akıl ve bilim yolu seçileceği yerde, katı medrese yöntemleri tercih
edilmektedir. Oysa bu yöntemlerin başta 20. Asır Osmanlı Devleti olmak üzere Filistin’de,
Afganistan’da ve Irak’ta işe yaramadığı görülmüş olmalıydı. Bu ülkeler Müslüman oldukları için
değil, gerçek Müslümanlığa uzak oldukları için tarih sahnesinde bir varlık gösteremediler ve yeniden
formatlanarak oyuncu değiştirmek zorunda kaldılar.

Misyonerlik, meslek icabı olarak en başta:

1- Fakirliği, cahilliği, işsizliği ve hastalığı istismar edecektir. Yalnızlığı ve mutsuzluğu istismar


edecektir. Ezilmişliği ve itilmişliği istismar edecektir.

2- Azınlıkları ve ırkçılığı istismar edecektir. Tarihsel kin ve nefretleri istismar edecektir. Her türlü
ayrılığı ve ayrımcılığı, bölünmüşlüğü ve bölücülüğü istismar edecektir. Gericiliği istismar edecektir.

24
Nurettin Topçu, İslam ve İnsan, İstanbul 1998, s.52,54
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 9

Şura Suresi 13. ayetteki bildiriye göre, Nuh Peygamber’e ne bildirilmiş ve ondan ne istenmişse
Hz.İbrahim, Hz.Musa, Hz.İsa ve Hz.Muhammed Mustafa’ya da onlar bildirilmiş ve aynı şeyler
istenmiştir. Dikkatle incelendiğinde, bildirilen ve istenen o şeylerin “sosyal hukuk devleti”
normlarından başka bir şey olmadığı görülmektedir. Putlara tapılmayacak. Çünkü bir gerçeklik
taşımıyorlar. Allah’a, yani gerçeğe, gerçeklik taşıyan varlığa boyun eğilecek, ona hizmet edilecek,
ona baş vurulacak.

Şura suresi 17. ayette mizandan bahsedilerek ilahi adaletin dünya hayatında da sağlanacağı deklare
edilmiştir. Kitap ve Mizan kelimeleri sosyal hukuk devletinin enstrumanlarıdır. Çünkü despotluk ve
diktatörlük kanun ve kural tanımazlığıyla içerde ve dışarıda tüm varlıkları zulümlerle tehdit ederken
sosyal hukuk devleti, bütün zaafları ve yanlış uygulamalarıyla birlikte ideal bir sistem olarak
tanımlanmıştır.

Kur’an hukukun üstünlüğüne vurgu yapan, adil yargılamaya vurgu yapan örneklerle doludur.
Geliştirdiği zekat ve infak yasalarıyla yoksullukla mücadeleyi esas alan sosyal bir hukuk devleti
öngörmektedir.

Kur’an, sistemli bir şekilde akıl25 ve bilimi26 tavsiye eder.

25
Al-i İmran 65
İbrahim’in Yahudi veya Hristiyan olamayacağı akıl kullanılarak izah edilmiştir. Denilmiştir ki Tevrat ve İncil
İbrahim’den sonra meydana geldiğine göre İbrahim nasıl olur da bir Yahudi veya bir Hristiyan sayılabilir?

Borç alıp verirken, ödeme vaktinde ve miktarında ilerdeki bir ihtilaftan ve sıkıntıdan kurtulmak için, tarafların
bunu noter gibi tanıklar huzurunda yazıya aktarmasının gerekliliği vurgulanmıştır (Bakara 282,283),

Bir takım deve, katır, koyun ve at gibi hayvanları Allah yasaklamadığı halde, bir şekilde bunlardan
faydalanılmasına engel olan geleneklerin “makul” bir gerekçeye dayanmadığı bildirilerek insanlar akla davet
edilmiş, bu hurafeleri sona erdirmeleri istenmiştir (Maide 103, 104, Nahl 116).

Peygamberimizin Zeynep ile evlenmemesi için hiçbir “makul” gerekçenin bulunmadığı, zira Zeyd’in onun
evlatlığı olduğu, öz oğlu olmadığı hatırlatılmıştır (Ahzab 36-56).

Zihar yemininde hiçbir “makul” taraf bulunmadığı, o nedenle bu eziyetin uzatılmaması gerektiği bildirilerek,
kocaların eşlerine kuru bir sözle annesiymiş gibi muamele göstermeye haklarının bulunmadığı hatırlatılmıştır
(Mucadile 1-4).
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 10

a- Sağlam zemine bina yapmak, (Tevbe Suresi 109. ayet)

Aynı örnek ( İncil ) Matta 7/24-27


"İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer. 25- Yağmur
yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırır; ama ev yıkılmaz. Çünkü kaya üzerine kurulmuştur. 26- Bu
sözlerimi duyup da uygulamayan herkes, evini kum üzerine kuran budala adama benzer. 27- Yağmur
yağar, seller basar, yeller eser, evi sarsar. Ev yıkılır; yıkılışı da korkunç olur."

( İncil ) Luka 6/47-49


47- Bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan kişinin kime benzediğini size anlatayım. 48- Böyle bir
kişi, evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan adama benzer. Sel sularıyla
kabaran ırmak o eve saldırsa da, onu sarsamaz. Çünkü ev sağlam yapılmıştır.49- Ama sözlerimi duyup
da uygulamayan kişi, evini temel koymaksızın toprağın üzerine kuran adama benzer. Kabaran ırmak
saldırınca ev hemen çöker. Evin yıkılışı da korkunç olur."

b- En dayanıksız ev, (Ankebut suresi 41. ayet)


Aynı örnek ( Tevrat ) Eyüb 8/14,15
Onun güvendiği şey kırılır, Dayanağı ise bir örümcek ağıdır. 15- Örümcek ağına yaslanır, ama ağ
çöker, Ona tutunur, ama ağ taşımaz.

İsa’nın doğum hadisesinde de, ki doğumu normal bir kadının sancılarıyla ve normal hamilelik süresiyledir,
evvela Meryem’in karşısına her nedense “sapasağlam bir erkek melek” çıkmaktadır (Meryem 17).

Yine, İsa’nın Allah’ın oğlu olamayacağı, Allah’ın bir karısı olmadığıyla anlatılmak istenmiştir (Enam 101).

Keza, Musa kıssasındaki değnek tarikiyle suların ikiye yarılması, başka yerlerde değneksiz ve denizi ikiye
yarmasız olarak verilir. Allah kuru ve sığ bir mekandan geçirmiştir İsrailoğullarını (Taha 77, Duhan 24)

Kaldı ki Allah, kendisinin gökleri ve yeri bitişikken ayırdığını bildirmiştir (Enbiya 30). Bu bilgi modern
arkeolojik verilerle paralellik arz eder. (Samuel Noah Kramer, Sümer Mitolojisi, İstanbul 1999, s. 81).
26
Yusuf’un yargılanma sürecinde kanıt ve tanık esas alınmıştır (Tevrat’ta böyle değildir, bu kısım yoktur).
Gömleğin önden mi yoksa arkadan mı yırtılmış olduğunun “bilinmesinin” mahkeme sonucunu belirleyeceği
bildirilmiştir.
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 11

c- Sağlam kulpa tutunmak27 gibi örneklemeleriyle de ortaya koyduğu üzere hayata ve hayatta kalmaya,
hayatta bırakmaya dair hikmetli mesajlar içeren bir nevi hayat bilgisi, yaşama sanatı kitabıdır. Çünkü
ilim ve akıl bütünleşince “kurtuluş” zuhur etmektedir.

“İnsanlara sunduğumuz temsilleri ancak alim olanlar değerlendirirler” 28


“Allah’tan kulları arasında alim olanlar korkarlar”.29
“Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu”30

Kendisine Allah katından rahmet verilmiş ve ilim öğretilmiş olan Hızır,31 ilerde ana-babasını
tüketeceğini bildiği çocuğu onun yerine daha iyisinin gelmesi için ortadan kaldırmayı akl ederek iyi
ana-babayı sıkıntıdan kurtarmıştır.32

Hızır, yakındaki korsanların sağlam gemilere el koyduğunu bildiğinden gemiye hurda süsü vermeyi
akl ederek yoksul balıkçıların gemisini kurtarmıştır.33

Hızır, temelinde iki yetim çocuğa bırakılmış define bulunduğunu bildiği evin duvarını tamir etmeyi
akl ederek, definenin zamansız çıkarılmasını önleyerek yetimlerin istikbalini kurtarmıştır.34

Nuh ilimle gemi yaparak inananların tufandan,35 Zulkarneyn de ilimle set yaparak mazlumların
zalimlerden kurtuluşlarına vesile olmaktadır.36 Keza İbrahim atalarının geleneklerine körü körüne
bağlanarak değil,37 bilimsel gözlem ve araştırmayla, deneme-yanılmayla tevhid ilkesine
38
ulaşmaktadır. O nedenle bal arısının şifalı bal elde etme faaliyetleriyle peygamberlerin faaliyetleri
birbirine benzetilmektedir.39

27
Bakara 256, Lokman 22
28
Ankebut 43
29
Fatır 28
30
Zümer 9
31
Kehf 65
32
Kehf 74, 80,81
33
Kehf 71, 79
34
Kehf 77, 82
35
Hud 37
36
Kehf 94-97
37
Enbiya 52-54, Bakara 170, Maide 104, Zuhruf 22, 23, Hud 109, Yasin 6,
38
Enam 76-79
39
Nahl 68,69
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 12

Kur’an’da geçen “Allah hayatta bırakır”40 ibaresiyle hukuk normlarının işletilmesi durumunda
41
Allah’ın o toplumu ihya edeceği, toplumsal barışın böylece tesis olunacağı anlatılmış olur. Zira,
darb-ı mesel babında, bir cinayet hususunda benzer durumlarda iç hukukta ne öngörülmüşse aynı
prosedürü uygulayın; bu sizi ihya eder –hayatta bırakır, kan davasında öldürülmenizi engeller-
denilmiştir. Yasaya uygun davranış, Tevrat’ta geçtiği üzere, hayatta kılacaktır tüm tarafları. Aynı
zamanda Tevrat hükmüne atıf yapıyor ise de42, biliyoruz ki Hayber’de ölü bulunan ensardan Abdullah
bin Sehl’in katili mechul kalmış43, Yahudiler zan altında olsalar bile Hz. Peygamber kanıt
yetersizliğinden müdahalede bulunmamıştır. Kan davası sürmesin, yemin edilmesi suretiyle karara
bağlansın istemiştir. Ayette geçen ihrac-ı mevta kavramı ise bir gün bir yerde ihrac-ı hab’44 (gizliyi
açığa çıkarmak) anlamını ihtiva etmektedir. Allah katil veya katilleri er (dünyada) ya da geç (ahirette)
deşifre edecek ve mutlaka yargılayacaktır. O nedenle şimdilik iç hukuk normlarının uygulanması
gerekli ve yeterlidir. Allah haddi, hukukun sınırlarını aşanları, zalimleri sevmez.45 Kaldı ki “ihya ve
imate” kelimeleri bir deyim olarak uygulamak ve uygulamamak anlamlarında kullanılmıştır.
Peygamberimiz eşraftan iki evli yahudinin zina suçuyla ilgili hakemliğe çağrıldığında, Yahudilerin
kırk kırbaç uygulamasına karşı Tevrat’ın recm cezasını uygulatmıştır. Akabinde ise Allah’a niyazda
bulunarak “onların öldürdüklerini dirilttim (onların uygulamayı bıraktıkları kuralı uygulattım)”

40
Bakara 72,73
41
Enfal 24. ayette geçen ihya fiili de aynı minvaldedir. İman edenler Allah’a ve Peygambere, yani yasal merciye
davet edilmektedir. Zira selamet, ihya eylemi buradadır, yasal zemindedir.
42
(Tevrat ) Tesniye (Yasanın Tekrarı) 21/1-9
"Tanrınız RAB'bin mülk edinmek için size vereceği ülkede, kırda yere düşmüş, kimin öldürdüğü bilinmeyen
birini görürseniz, 2- ileri gelenleriniz ve yargıçlarınız gidip ölünün çevredeki kentlere olan uzaklığını ölçsünler.
3- Ölüye en yakın kentin ileri gelenleri işe koşulmamış, boyunduruk takmamış bir düve alacaklar. 4- Düveyi
toprağı sürülmemiş, ekilmemiş ve içinde sürekli akan bir dere olan bir vadiye getirecekler. Orada, derede
düvenin boynunu kıracaklar.5- Levili kâhinler de oraya gidecek. Çünkü Tanrınız RAB, onları kendisine hizmet
etsinler, O'nun adıyla kutsasınlar diye seçti. Kavga, saldırı davalarına da onlar bakacak. 6- Ölüye en yakın kentin
ileri gelenleri, derede boynu kırılan düvenin üzerinde ellerini yıkayacaklar. 7- Sonra şöyle bir açıklama
yapacaklar: 'Bu kanı ellerimiz dökmedi, kimin yaptığını gözlerimiz de görmedi. 8- Ya RAB, kurtardığın halkın
İsrailliler'i bağışla. Halkını dökülen suçsuz kanından sorumlu tutma. Böylece kan dökme günahından
bağışlanacaklar. 9- RAB'bin gözünde doğru olanı yapmakla, suçsuz kanı dökme günahından arınacaksınız.

43
Sahih-i Buhari Muhtasarı, Ankara 1980, c.8, 1311 numaralı hadis. Begavi Tefsiri, Bakara 73. ayet açıklaması
44
Neml 25
45
Bakara 229
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 13

demişlerdir.46 İşte Hz. Peygamber Muhammed Mustafa (s.a) bu ve benzeri evrensel hukuk normlarını
işletmekle İslam Medeniyetinin temellerini atmıştır.47

Kitabı tatbik etmek sureti ile hayatta kalmak kavramı aslında Tevrat’ın da en belirgin tavrıdır. Ana
tema, Allah’ın peygamber ve kitap kanalıyla kendisini insanlara Rab (terbiyeci) tayin ederek,
egemenliğini nesilden nesile ahitlerle sürdürdüğünü ve ahitlere uyulması gerektiğini hatırlatmaktır.48

Zira bu ahitlerde terbiyecimiz olan Allahu Tealanın tavsiyelerine uymamız koşuluyla


korunabileceğimiz öngörülmüştür. “Ahya” fiili diri bırakmak, sağ bırakmak ve sağlığına
49 50
kavuşturmak anlamlarını da taşır. Nitekim klasik dönem arap şairlerinden el-Ferezdak da bir
şiirinde “ahya” fiilini hayatta bırakmak, öldürmemek anlamında kullanmaktadır.51

46
Begavi, Maide 41
47
Benzer bir yaklaşım Nisa 105-115 de geçen, Beni Zafer kabilesinden Tu’me bin Ubayrak’ın Katade bin
Nu’man adlı komşusundan bir zırh çalması kısasında da gözlemlenebilir. Zırh Tu’me’den çıkarsa da o suçu Zeyd
bin Semin adlı yahudiye yıkmaya çalışmıştır. Tu’me’nin kabilesi, yahudinin iddiayı reddetmesi üzerine
peygambere gelerek Tu’me’yi savunmasını isterler. Peygamber yemin billah eden Tu’me’yi kayırmak
üzereyken, yanlıştan döndüren ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ta kendisini konu edinen mezkur ayetler nazil
olur. Kasas 17. ve 86. ayetler de bu minvaldedir.

48
(Tevrat ) Tesniye 1/14-18

14- "Siz de bunun iyi olduğunu onayladınız. 15- Böylece oymaklarınızın bilge ve deneyimli kişiler olan ileri
gelenlerini size önder atadım. Onlara biner, yüzer, ellişer, onar kişilik toplulukların sorumluluğunu verdim.
Oymaklarınız için de yöneticiler görevlendirdim. 16- Ayrıca yargıçlarınıza, 'Kardeşleriniz arasındaki sorunları
dinleyin dedim, 'Bir adamla İsrailli kardeşi ya da bir yabancı arasındaki davalarda adaletle karar verin. 17-
Yargılarken kimseyi kayırmayın; küçüğe de, büyüğe de aynı gözle bakın. Hiç kimseden korkmayın. Yargı
Tanrı'ya özgüdür. Çözemeyeceğiniz bir sorun olursa bana getirin, ben gerekeni yaparım. 18- O sırada yapmanız
gereken her şeyi size buyurmuştum.

(Tevrat ) Tesniye 4/25,26


25- "Ülkede uzun zaman oturduktan, çocuk ve torun sahibi olduktan sonra yoldan sapar, kendinize herhangi bir
şeyin suretinde put yapar, Tanrınız RAB'bin gözünde kötü olanı yaparak onu öfkelendirirseniz, 26- bugün size
karşı yeri göğü tanık gösteririm ki, mülk edinmek için Şeria Irmağı'ndan geçip gideceğiniz ülkede kesinlikle ve
çabucak öleceksiniz. Orada uzun süre yaşamayacak, büsbütün yok olacaksınız. ( bkz. Araf 172.)

49
Maide 32
50
İlginçtir, Bakara 258’de Hz.Ibrahim ve Nemrut tartışırlarken, İbrahim “Rabbim diriltir ve öldürür” dediğinde
Nemrut’un “Ben de” demesine karşı çıkmamaktadır. Çünkü burada “istersem sağ bırakırım, istersem
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 14

Bir de devlet ve ülke planında “hayatta kalmak” kavramı vardır. Bu ise yine Allahın yasalarına uygun
davranmaya bağlanmıştır. Firavun örneğinde olduğu gibi kavimler ve devletler “zalim” olmaları
nedeniyle, birbirlerine insafsızlık, adaletsizlik, eşitsizlik yapmaları nedeniyle savaşlarla can ve mal
kaybına uğramakta, toprak kaybetmekte52 ve ortadan kaldırılmaktadırlar.53 İnsanlar birbirlerini sürekli
yıprattığı ve hırpaladığı için güçleri azalmakta, tabiata ve dış düşmanlara karşı güç birliği
oluşturamamakta ve yenilmektedirler.54 Hayatta kalsalar bile bu hayat “cehennem hayatına” benzer bir
hayat olmaktadır.

Misyonerlik tehdidi altındaki İslam toplumuna mensup insanlar bilmeli ve bildirmelidir ki


Misyonerler ve onları görevlendiren organizasyonlar kabul etmese de insanların ve mevcudatın
tanrısı ve sahibi bir tanedir. Gerçeği bir tanedir. Yasası bir tanedir. Kur’an der ki:

“Ehl-i Kitapla (Yahudi ve Hristiyanlarla), onların zulmedenleriyle başka şekilde olmak üzere,
(Kur’an’ın akıl ve ilme yer veren) güzelliklerini sergileyerek tartışın. Onlara deyin ki bize gelmiş olan
Kur’an’a da size gelmiş Tevrat ve İncil’e de inanmaktayız. Çünkü bizim tanrımız ve sizin tanrınız
aynıdır. İşte biz de o tanrıya (Allah’a) teslim olmuşuz. (Ankebut Suresi 46. ayet)

Allah’ın bir tane oluşu prensibi çok önemlidir. Allah kelimesini gerçek kelimesiyle, yasa kelimesiyle,
insaf kelimesiyle, ya da kamu vicdanı ve kamu yararı gibi kelimelerle karşılamak suretiyle biraz
açacak olursak maksadımız daha kolay anlaşılacaktır.

Gerçeğin bir tane olması en önemli, hatta tek önemli esastır. Tevhid gerçeğin bir tane olduğunu
söyler. Şirk ise çifte standart demektir. Siz basit bir gerçeği bile kabul etmiyor ya da kabul
ettiremiyorsanız hangi hakkınız sabit kalır, hangi hakkınızı koruyabilir ya da kazanabilirsiniz? Mesela
bir Diplomanız vardır ya da yoktur. Ehliyetiniz vardır ya da yoktur. Ruhsatınız vardır ya da yoktur.
Banka borcunuz vardır ya da yoktur. Taksit ödemeniz vardır ya da yoktur. Hırsızı gördünüz ya da
görmediniz. Evlisiniz ya da değilsiniz. Mahkeme durumunda kazanmak için kanıtlama ve

öldürürüm” anlamı vardır. Meallere “Ben de diriltir ve öldürürüm” şeklinde yanlış aksetmiştir. Yoksa,
İbrahim’in müdahale edip “hadi dirilt de görelim” demesi, Nemrut diriltemeyince de mesajını vermesi gerekirdi.
Bakara 258 aslında Kehf 86-88 ile uyum içindedir. Her iki surede de cezalandırma ya da cezalandırmama
hususunda muhayyerlik konusu işlenir, hemen ve ağır cezayla cezalandırmama tavsiye edilir.
51
Keşşaf, c.4, s.695
52
Enfal, 51-55, Raad 11,41, Enbiya 41-44
53
Yugoslavya, Afganistan ve Irak gibi.
54
Enfal 46
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 15

belgelendirme gerekeceğinden var ya da yok şıklarından sadece biri geçerli olacaktır. Geçerli olan
şık, tanıklarla ve kanıtlarla belgelendirilebilmiş cevaptır.

Misyonerlik tehdidi altındaki İslam toplumuna mensup insanlar bilmeli ve misyonerlere de


bildirmelidir ki Akıl ve Bilim dinini empoze eden Kur’an’a göre, Meryem oğlu İsa55, Tanrı
olmadığına ve olamayacağına göre insandır.56 İnsanlar ölümlü olduğuna göre57 İsa da ölmüştür58
Dolayısıyla peygamber bile olsa ölmüş biri tekrar dünyaya gelemez. Meryem oğlu İsa gelmiş
Mesihtir59 başkaca bir Mesih de beklenmemektedir.

Misyonerlik tehdidi altındaki İslam toplumuna mensup insanlar bilmeli ve misyonerlere de


bildirmelidir ki Akıl ve Bilim dinini empoze eden Kur’an’a göre İnsan, hakkını ancak adil yargıyla,
hukuk devletinde koruyabilir. Çünkü insanın saygınlığı haklarıyla mümkündür. Hakkı bulunmayan
insan saygınlığa da sahip değildir. Dolayısıyla insan ancak haklarla saygınlık elde edebilir, haklarla
saygınlığını koruyabilir. Yoksa insan sürekli sömürülen ve hizmete koşulan bir canlı yaratık statüsüne
düşer. Sağlık, başarı ve mutluluk idealine veda eder.

Hangi dine ve mezhebe mensup olursanız olun, hangi ritüellere ve seremonilere katılıyorsanız katılın.
Bu ilk etapta demokratik hukuk devletinde bir sorun gibi gözükmeyebilir. Yaşam tarzınız gerçekçi
ise, akıl ve bilim hayatınızda egemen ise kısa vadede bunlar birer folklorik zenginlik olarak kalır ve
pek sorun çıkarmayabilir. Yeter ki sonuçta eylemleriniz gerçeklerle, yasalarla, insaf ve merhametle,
kamu vicdanı ve kamu yararıyla çelişmesin. Yoksa uzun vadede sorunlar çıkmaya başlayacaktır. Bu
sorunları evrensel gerçeği kabul ederek aşabileceğiniz gibi, gerçeklere karşı durarak o gerçekler
tarafından da aşılabilir ve ortadan kaldırılabilirsiniz. Çünkü sorunlar sorunları getirecektir.

Dostoyevski ünlü romanı Karamazof Kardeşler’de Engizisyon mahkemelerinden, insanların hurafeci


din adamları tarafından hristiyan olmadıkları iddiasıyla aforoz edilip ölüme gönderilmesinden
bahseder. Romanın kurgusu gereği Mesih dirilir ve yeryüzüne iner. Ölü çocuğa dokunur ve diriltir.
Halk ve tabii kardinal de bu olaya tanık olur ve gelenin gerçek Mesih olduğu kanaatine varır. Fakat
Mesih kardinali eleştirir ve kınar. Kardinal de Mesih’in hristiyanlığını beğenmez ve hapse atar.
Çünkü Mesih hristiyan değildir. Nihayet halkın selameti adına Mesih’ten şehri terk etmesini ister

55
Al-i İmran 45
56
Al-i İmran 79
57
Enbiya 35
58
Al-i İmran 55
59
Al-i İmran 45
Misyonerlikle Mücadele Klavuzu Hizmete Özel 16

SONUÇ

Nasıl ki peygamberimizin her yaptığı şey mutlak “sünnet” sayılmamışsa, Kur’an’da yazılı o günkü
fıkıh ölçüleri de mutlak “farz” sayılmaz. Sünnet olan diş fırçalamaktır, misvak değil. Farz olan hukuk
devletidir, o günkü miras hukuku değil. Üstelik Peygamber Efendimizin en büyük ve en önemli
sünneti akıl ve bilgiyle hareket etmesi, yasaları uygulaması ve tarafsızca uygulaması, kanıtlara ve
tanıklara göre uygulamasıdır, zanla amel etmemesidir. İşte bu Sosyal hukuk devletidir. Ehl-i sünnet
kelimesi bu anlama gelir. Kanun devleti demektir. Bunun karşıtı ise diktatörlük ve kanun
tanımazlıktır. Dolayısıyla Kur’an’dan ve İslam’dan yana bir komplekse gerek yoktur. İnsanımızın
din değiştirmesi için makul bir gerekçesi de yoktur. Çünkü İslam dışındaki hiçbir din akla ve mantığa
hitap etmemektedir. Mutluluk ise akıl ve mantıkla elde edilebilir, bidat ve hurafelerle değil.

Hristiyanlık propagandası anlamına gelen misyonerliğe karşı sadece dini neşriyatlar, seminerler,
sempozyumlar ya da tv programları yeterli değildir. Misyonerlik virüsüne karşı anti-biyotik olarak
mutlak surette kültür, sanat, edebiyat, müzik, spor ve turizm olgularından da yararlanmak gerekir.
Gençlerimizi anti-misyonerlik kursları içeren yaz kamplarına, turistik gezilere yönlendirebiliriz.

Bu bağlamda Mevlevi sema törenleri gibi uluslararası etkinliklere ağırlık verilmelidir. Başta Tarsus,
İzmir, Antakya, Kapadokya ve Çanakkale bölgesi gibi misyonerlik tehdidi altındaki şehirlerimizde bu
tür etkinlikler sıklaştırılarak misyonerlerin atakları püskürtülebilir. Zira Mevlana bütün dünyaca
saygınlığı kabul edilmiş bir şahsiyettir.

You might also like