You are on page 1of 106

ÖNSÖZ

Yapıların en önemli bölümünü oluşturan Temellerin statik hesabı inşaat

mühendisliğinin en karmaşık konularından biridir. Son yıllarda zemin

mekaniği alanında görülen hızlı gelişmeler, temel problemlerinin

modern hesap metotları ile çözülmesini zorunlu kılmıştır. Temel

problemlerinde modern zemin mekaniği bilgilerinin, yapı sisteminin

statik çözümü ile birleştirilerek yürütülmesi işi oldukça yeni sayılır.

Bununla birlikte modern zemin mekaniği ışığı altında geliştirilen yeni

metotlar artık tamamen uygulama alanına girmiştir. Böylece temellerin

projelenmesinde eski basit metotlar yerine zemin karakteristikleri ve

yapı rijitliğini hesaba katan yeni metotlar kullanılır olmuştur.

GİRİŞ

Bilindiği gibi temellerin görevi, üst yapıdan gelen yükleri temel

zeminine aktarmaktır. Temel zemini öteki yapı bölümlerine benzer

biçimde, üst yapının etkisi altındaki bölgelerde gerilme ve şekil


değiştirmeye uğrar. Yapı ile temel zemini arasında kuvvetlerin aktarılma

biçimi, büyüklüğü, doğrultusu ve dağılımına veya yapı ile zemin

arasındaki sınır yüzeye bağlı olmayıp, aynı zamanda zemin ve yapının

çok farklılık gösteren fiziksel özelliklerine de bağlıdır.bir yapı projesinin

planlanması sırasında, amaca en uygun düşen temel biçiminin seçimi

üzerinde ne kadar durulsa azdır. Pek çok durumda beklenen oturmaların,

yapının taşıyıcı sistemine etkisi önemlidir. Temel zeminin özelliklerinin

yeteri kadar bilinmediği yerlerde sağlıklı bir zemin araştırması yapılarak

tüm temel zemini sorunları gerçeğe uygun olarak aydınlanabilir.

Araştırmaların tümü için yapılan harcamalar, sonunda bizi ucuz

çözümlere götüreceğinden, gider fazlası olarak düşünülemez ve sonunda

daima ekonomik sonuçlar elde edilir.


1.ZEMİN MEKANİĞİ VE TEMEL İNŞAATI BİLGİLERİ

1.1 GENEL BİLGİLER

Üzerindeki yapıdan gelen yükleri, kendi ağırlığı ile birlikte güvenlikle

taşıyan ve bu yükleri yapıya zarar vermeyecek ölçüde oturmalarla temel

zeminine aktaran yapı bölümlerinin tümü TEMELLER adı altında

toplanır.

Öncelikle temel sistemleri, her bölümündeki oturmalar üniform olacak

biçimde düzenlenmelidir. Çünkü ancak bu durumda yapıdaki ek

zorlamalara ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan çatlaklara engel

olunabilir. Temel zeminindeki oturma farklarına kolayca uyabilen

yapılara fleksibl yapılar, oturma farklarına uyamayarak ek zorlamalar

doğuran yapılara da rijit yapılar denir. Bu nedenle belli bir yapı

sistemine karar vermeden önce, oturma yönünden fleksibl bir yapının,

rijit davranışlı bir yapıya oranla daha az duyarlı olduğuna dikkat etmek

gerekir. Bu nedenle şüpheli zeminler; üzerine yapılacak yapıları fleksibl

olarak tasarlanmaya veya çatlak ve mafsallar aracılığı ile bölümlere

ayrılmaya, demek ki izostatik olarak yataklanmaya zorlarlar. Böylece

fazla duyarlı yapıların temellerine özel bir özen gösterilmesi gerektiği

kendiliğinden anlaşılır. Bunun sonucu olarak şüpheli zeminler üzerine

yapılacak yapı ve temellerinde ekonomik çözümler elde edilemez.


Çeşitli zemin tabakalarına oturtulmuş geniş yapı kesimlerinde veya

üzerindeki hareketli yükün çok değiştiği yapılarda, yapı oturmaları

üniform olmayıp birbirinden farklı olabilir. Böyle durumlarda çatlakların

ve ek zorlamaların oluşmasına engel olmak için oturma derzleri

düzenlenmesi yoluna bile gidilir. Bu derzlerin düzenlenmesi; normal

koşullar altında kolay olmasına karşın, yer altı su düzeyi altında bulunan

temellerde, sızdırmazlık yönünden özel bir özen gösterilmesini

gerektirir.

Temeller, uygulamada karşılaşılan çeşitli durumlara göre çeşitli

biçimlerde yapılırlar. Temel zemininin yapısı ve özellikleri ile üst

yapının karakteristikleri temel biçiminin seçiminde ana öğelerdir.

Taşıma yetenekli (sağlam) zemin yüzeye yakınsa, bu durumda yükleri

zemine yüzeye yakın yerlerde aktaran yüzeysel temeller (tekil sömeller

ve sürekli alan temelleri) uygulanır. Eğer taşıma yetenekli zemin derinde

ise, yapı yüklerini zemine derinde aktaran derin temeller (kuyu temeller,

kazık temeller ve basınçlı hava temelleri vb.) ‘in uygulanmasına geçilir.

Ayrıca temeller yükü zemine aktarma biçimlerine göre de; yükü zemine

taban alanları ile aktaran alan temelleri (tekil ve sürekli alan

temellerinde olduğu gibi hem yüzeysel, kuyu ve keson temellerde

olduğu gibi hem de derin olarak yapılabilen), yükü zemine bir kazık

veya kazık grubu ile aktaran kazık temeller olmak üzere iki ana gruba

ayrılabilir.

Yer altı suyunun yüksekliği temel derinliğinin seçimine, temel derinliği

de temel çukuru tabanının derinliği ile temel çukuru yanlarının dik veya

eğimli olmasına önemli ölçüde etki eder. Bu nedenle yer altı suyunun
yüksek olmasından ötürü, oldukça yüzeysel temellerin bile bazen

ekonomik olduğu görülmüştür.

1.2 ZEMİN MEKANİĞİ BİLGİLERİ

Bir yapının inşa edilmesi, en geniş anlamda zemindeki dengenin

bozulması yönünde hareketsiz bir duruma müdahale anlamına gelir. Bu

müdahale sonucunda temel zemininde varolan denge bozulur. Yeni

durum karşısında yeniden denge kurulması için zeminde bazı

değişiklikler ortaya çıkar. Temel zemini davranışının yeterince

anlaşılabilmesi için, onun fiziksel özelliklerinin iyi bilinmesi gerekir.

Ayrıca yapı sisteminden gelen yeni yükler zeminde stabilite güvenliğinin

kontrolünü gerektirir. Böylece yapı sisteminin güvenlik altına alınması

ve zararlardan kaçınılması sağlanabilir. Tüm bu sorunlarla Zemin

mekaniği bilimi uğraşır. Zemin mekaniği iki ana bölüme ayrılabilir.

Zemin mekaniğinin arazide ve laboratuarda teori, deney tekniği, yapı

pratiği ve bunlardaki en son gelişmeleri içine alan bölümünün fizik ve

jeoloji dalları ile yakın ilişkisi vardır. Zemin mekaniğinin özellikle

zemin malzemesine ilişkin dayanım ve stabilite konularını inceleyen

bölümü toprak statiği olarak ta adlandırılabilir. Zemin mekaniğinin bu

bölümü, klasik statik ve cisimlerin dayanımı bilim dalları ile ilişkilidir.


1.2.1 TEMEL ZEMİNİNİN TANIMI VE JEOLOJİK

OLUŞUMU

Temel zemini; masif kaya ve kayaların parçalanarak gelişmesinden

doğan ufak daneciklerin yığınından oluşmuştur. Yapı mühendisleri yer

kabuğunu oluşturan malzemeleri bazen zemin ve kaya olarak iki grupta

da toplarlar. Fakat bu ayırım, kayalar ile zeminler içindeki mineral

daneciklerini birbirine bağlayan kohezyon kuvvetlerinin derecesinin

kesin bir sınırı olmaması nedeni ile keyfidir. Bunun için genel bir ayırım

vermek güçtür. Örnek olarak jeologlar, kaya terimi ile yer kabuğunu

oluşturan tüm malzemeyi anlar ve onlarca mineral daneciklerinin

birbirine az veya çok bağlı olmasının önemi yoktur. Buna karşılık, zemin

terimi ile ancak yer kabuğunun bitki yetişmesine elverişli bir bölümü

amaçlanır. Buna göre yapı mühendisleri; diğer konularda çalışan

kimseler tarafından toplanmış bilgileri kullanırken, zemin ve kaya

terimlerinin hangi anlamda kullanıldığını bilmek zorundadırlar.

Zeminlerin, kayaların ayrışarak parçalanmasından oluştuğunu

söylemiştik. Bu ayrışma işlemi fiziksel ve kimyasal yollarla olmaktadır.

Yer yüzünün yüzeysel bütün kayaları; don, yağmur ve ısı değişiminin

yıkıcı etkileri ile rüzgar, buz, yerçekimi ve akarsuların sürükleme

etkilerine uğrar. Zeminin çeşitli oluşum araçlarından en önemlisinin

akarsular olduğu bilinir. Akarsular bir göl veya denize ulaştıklarında,

taşınan zemin daneleri suyun hızı yeter ölçüde azaldığında; önce büyük,
sonra küçük daneler olmak üzere derecelenerek çökelir. Böylece,

jeolojik bakımdan daha genç akarsular ile akarsu yataklarının üst

kesimlerinde çoğunlukla kaba kum ve çakıllar bulunur. Buna karşılık,

eski akarsularda ve alt kesimlerde silt ve killer çoğunluktadır.

1.2.2 ZEMİN TÜRLERİNİN TANINMASI VE SINIFLANDIRILMASI

Genel olarak zeminlerin sınıflandırılması, değişik görüş noktalarına göre

çeşitli şekillerde yapılabilir.

1.2.2.1 Zeminlerin, içindeki maddelerin orijinlerine göre

sınıflandırılması:

a) Kayaların fiziksel ve kimyasal ayrışması sonucu

oluşan zeminler; Bu zeminler ayrışma sonucu

oldukları yerde kalmışlarsa yerli zeminler, herhangi

bir nedenle başka yerlere taşınmışlarsa taşınmış

zeminler olarak adlandırılırlar.

b) Organik zeminler; Bu zeminler ya turbalarda olduğu

gibi bitkilerin çürümesi ile veya organizmaların

inorganik kalıntılarının birikmesi ile oluşur. Böylece,

organik orijinli bir zemin; hem organik, hem de

inorganik olabilir. Organik zemin terimi; çoğunlukla

içinde az veya çok ölçüde çürümüş bitki bulunan ve


kayaların hava etkisi ile ayrışması sonucu oluşan

taşınmış zemin anlamında kullanılır.

1.2.2.2. Zeminlerin, oluşumlarındaki danelerin büyüklüklerine göre

sınıflandırılması:

Genellikle kullanılan bütün sınıflandırma sistemleri zeminlerin dane

büyüklüğüne göre sıralanması ilkesine dayanır. Buna göre zeminler üç

gruba ayrılır;

a) İri daneli, kohezyonsuz zeminler (kum, çakıl gibi)

b) İnce daneli, kohezyonlu zeminler (silt ve kil gibi)

c) Organik zeminler (turba gibi)

Doğal olarak zeminler, çeşitli çaptaki danelerin karışımından

oluşmuştur. Bir zeminin özelliği, içindeki baskın gelen (hakim) dane

çapına önemli ölçüde bağlıdır. Dane çapı dağılımı; normal olarak

mekanik analizle, çok küçük daneler de ıslak analizle bulunabilir. Dane

çapları dağılımının bulunmasındaki ana amaç, belirli çap sınırları

arasında bulunan daneleri kapsayan çeşitli bölümler için, bir adlandırma

sisteminin bulunmasıdır. Dane çapı sınıflandırılmasında, ana bölümlerin

sınır çapları az çok birbirinden değişik sistemler ileri sürülmüştür.

Bunlar içinde M.İ.T. sistemi olarak bilinen ve ana bölüm sınırlarının

aşağı yukarı zemin özelliklerindeki önemli değişikliklere karşılık olan

sınıflandırma sistemi, mühendislik konularına en uygun düşeni olarak

bilinir.

Tablo1.Dane çapı sınıflandırması


Kum, silt ve kil karışımından oluşan zeminlerin adlandırılmasında

kullanılan bir sistem olması bakımından Amerika Birleşik Devletleri

Tarım Bakanlığı tarafından ortaya atılan üçgen diyagram sistemini

belirtmeden geçemeyeceğiz. Burada eşkenar bir üçgenin kenarlarında

kum, silt ve kil yüzde olarak işaretlenmiştir. Bu diyagram basitleştirilmiş

şekliyle Şekil 1.1 de gösterilmiştir. Şekildeki S noktası içinde % 50 kil,

% 30 silt ve % 20 kum olan bir zemini gösterir.


Şekil .1.1 Zemin adlandırma sistemi

Bununla birlikte, yalnızca dane boyutuna bağlı olarak verilen

sınıflandırma sistemleri her zaman doğru sonuçlar vermez. Çünkü

zeminlerin çok ince daneciklerinin fiziksel özellikleri, dane çapından

başka birçok faktöre de bağlıdır. Bu nedenle, temel tekniği bakımından

zeminlerin sınıflandırılmasında birkaç sınıflandırma sistemi birlikte

düşünülmelidir.

1.2.2.3 Zeminlerin Temel Tekniği Görüş Noktasına Göre

Sınıflandırılması (DIN 1054 – 1976 ‘ ya göre)

Temel zemini, yapı yükleri altındaki değişik davranışları nedeniyle genel

olarak; gelişmiş zeminler, dolma zeminler ve kayalar olmak üzere üç

grupta incelenebilir:

1.2.2.3.1 Gelişmiş (Doğal Gelişimli) Zeminler

Bir zemin, eğer sona ermiş jeolojik olaylar sonucunda oluşmuşsa,

“Gelişmiş (doğal gelişimli) zemin” olarak adlandırılır. Gelişmiş zeminler

dane büyüklüklerine göre, kil, silt, kum ve çakıl olarak sıralanır.

Gelişmiş zeminleri, fiziksel özellikleri ve yapı yükleri altında farklı

davranışları nedeni ile, danecikleri arasında bağlantı olmayan


“Bağlantısız (kohezyonsuz = daneli) zeminler”, danecikler arasında

bağlantı bulunan “Bağlantılı (kohezyonlu) zeminler” ve organik

zeminler olmak üzere üç gruba ayırmak gerekir.

a) BAĞLANTISIZ (KOHEZYONSUZ VE DANELİ)

ZEMİNLER:

Bağlantısız zeminler; 0,06 mm den küçük boyuttaki danelerin ağırlıkça

tutarı % 15 den fazla olmayan kum, çakıl, taş ve bunların karışımları

gibi zeminlerdir. Bu zeminlerin taşıma yeteneği kural olarak çok iyidir.

Bağlantısız zeminlerin taşıma yeteneği özellikle tekil danelerin biçimi,

büyüklüğü ve yerleşim sıklığına bağlı olarak belirlenir.

b) BAĞLANTILI (KOHEZYONLU) ZEMİNLER:

Bağlantılı (kohezyonlu)zeminler; 0,06 mm den küçük boyuttaki

danelerden oluşan bağlantılı zemin bölümü ağırlıkça %15 den fazla olan

kil, silt, killi silt ve bunların bağlantısız zeminlerle karışımları (ince

kısmı fazla olan daneli zeminler; örneğin, kumlu kil, kumlu silt , lem ve

marn) gibi zeminlerdir. Bağlantılı zeminlerin taşıma yeteneği onun

jeolojik oluşumuna bağlı olup. Zeminin bir araya gelişine ve

konsistansına göre daha geniş sınırlar içinde bulunur.

c) ORGANİK ZEMİNLER:

Organik zeminler; turba veya çürük çamur gibi organik zeminler ile

bağlantısız ve bağlantılı zeminler hayvansal ve bitkisel orijinli organik

karışımlarla oluşturdukları zeminlerdir. (örneğin, humuslu kum, çürük

kum veya turbalı kum organik silt veya organik kil, balçık) bu zeminler,
organik bölümlerinin sıkışabilirliği fazla olması nedeniyle kullanılmaya

hiç elverişli değillerdir.

1.2.2.3.2. Kayalar

Genellikle kaya denilince masif kayalardan oluşan zeminler

anlaşılır.kayanın temel tekniği özellikleri, kaya türleri arasında fark

gözetilmeksizin, genellikle öteki temel zemini türlerinden daha

elverişlidir. Bizzat dağılmış kaya, eğer serbest yarık ve delikte üniform

özellik ve yeteli kalınlıkta bulunursa, çok iyi bir temel zemini oluşturur.

Tabakalı veya faylı kayalarda, önemli ölçüde yatay yükler taşınıyorsa

veya şev düzeltilmesinde heyelan tehlikesi varsa, kural olarak özel

araştırmalar yapmak gereklidir.

1.2.2.3.3. Dolma Zeminler

Dolma zeminler sözüyle, sonradan dökülerek doldurulan zeminler ile

akarsular tarafından oluşturulan dolma zeminler amaçlanmaktadır. İki

sınıfa ayrılır:

a) Sıkıştırılmamış dolgular: herhangi bir biçimde bir araya getirilmiş

olup, sıkıştırılmamış dolgu zeminlerdir. Sıkıştırılmamış dolmalar

bağlantısız zemin türlerinden oluşuyorsa derin sarsma yöntemi ile

sıkıştırılabilir.

b)Sıkıştırılmış dolgular: bağlantılı, bağlantısız veya organik

dökülerden oluşan, yeterli ölçüde sıkıştırılmış dolma

zeminlerdir.(örneğin, yapı döküntüsü, curuf, maden artıkları)


Sıkışma yeteneği olan dolgu zeminler, modern ve yüksek sarsma

kapasiteli sıkıştırma tekniği yardımı ile olağan üstü derecede yüksek bir

yerleşim sıkılığına getirilebilir. Böylece bu zeminlerin temel tekniği

açısından özellikleri, en az doğal olarak yerleşmiş zeminlerinkine eşit

duruma getirilebilir. Hatta kural olarak onların üzerine çıkabileceği

söylenir.

1.2.3 ZEMİN TÜRLRİNİN ÖZELLİKLERİ

1.2.3.1. Genel Bilgiler

Olağanüstü şekilde birbirinden farklı zemin türlerine ait özelliklerin

bulunmasında, bu özelliklerin sayısal değerlerini bulmayı amaçlayan

zemin mekaniği araştırma metotları yardımıyla öncelikle aşağıdaki

sorunların çözülmesi istenir:

a) Zemin türlerinin sınıflandırılması(klasifikasyonu)

b) Zemin durumunun tanımı

c) Teknik önlemler( örneğin, taban suyu düşüşü, sıkıştırma ,

sağlamlaştırma gibi) ve yapıların etki alanında bulunan

temel zeminin davranışı (örneğin yapı sisteminden gelen

yükler altındaki oturma davranışı) nedeniyle zemin

durumundaki değişikliklerin önceden tayını

d) Yapıların stabilite güvenliği derecesinin sayısal olarak

bulunması (örneğin, oturmaya zemin kırılmasına


devrilmeye, kayma ve heyelana karşı güvenlik

derecelerinin bulunması)

e) Gerçek değerlerin, başka bir deyişle temel ve toprak inşaatı

uygulamalarından elde edilen deneyimlere dayanan sayısal

değerlerin bulunması.

Bu zemin özelliklerinin bulunması işlemi ister istemez temel zeminin

yerindeki hacmine göre ihmal edilebilecek oranda küçük ölçülerdeki

zemin örneklerinin alınması, taşınması ve laboratuarda deneyin

hazırlanması sırasında örnekte bir miktar bozulma (örselenme)

olabileceğinden, laboratuarda bulunan zemin özellikleri gerçektekinden

az çok farklı olmaktadır. Bu nedenle malzeme denemeleri deney

sonuçlarındaki rapor değerlerinden zeminin fiziksel tanım değerleri elde

edilemez. Bununla birlikte elde edilen tanım sayılarının büyüklük

sıralamasının, doğru belirleme yapmaya elverişli olduğunu deneyimle

göstermiştir. Zemin mekaniği hesapları için tanım sayılarından

yararlanmada yalnız bir gerçek göz önüne alınmakla kalınmaz, aynı

zamanda elde edilen değerlerin gerilme durumlarına bağlı olup

olmadığının veya hangi ölçüde bağlı olduğunun kontrol edilmesi gerekir.

Zeminlerin deneyler aracılığı ile elde edilen en önemli fiziksel özellikleri

Tablo 1.1 de topluca verilmiştir. Bir zeminin temel tekniği yönünden

değerlendirilmesinde, zeminin tek başına bir fiziksel özelliğinin

deneysel olarak bulunması hiçbir zaman yeterli değildir.

Burada genellikle zemin türüne göre en az aşağıdaki özelliklerin

bilinmesi gereklidir:
Bağlantısız Zeminler: Dane dağılımı, yerleşim sıkılığı,(kesme

dayanımı)

Bağlantılı Zeminler: Su kapsamı, konsistans sınırları (kıvam

limitleri ), sıkıştırılabilirlik, (dane dağılımı), (kesme dayanımı)

Organik Zeminler: Su kapsamı, konsistans sınırları (kıvam

limitleri ), sıkıştırılabilirlik, (dane dağılımı), (kesme dayanımı),

organik öğelerin miktarı

1.2.3.2. Zeminlerin Tanımlanması ve İndeks Özellikleri

Zemin, büyük bir çoğunluğunu kayaların kimyasal veya fiziksel

bozuşması ile oluşmuş katı daneler ile daneler arasını dolduran sıvı (su)

ve/veya gazın (hava) oluşturduğu bir malzeme olarak tanımlanabilir.

Katı-sıvı-gaz fazının bir arada bulunması, katı daneciklerin çok farklı

boyut, şekil, fiziksel ve kimyasal yapıda olabilmesi zemini diğer

malzemelerden farklı ve zor kılar. Zeminlerin basit laboratuar deneyleri

ile bulunan bazı fiziksel özellikleri, mühendislik özelliklerine ışık tutar

ve zeminlerin tanımlanması ve sınıflandırılmalarında kullanılır. Bunlara

“indeks özellikleri” denir.

1.2.3.3. Zeminlerin Dane Boyutları ve Dane Boyut Dağılımı

Zeminlerin en basit indeks özelliği dane boyutudur. Zeminlerde dane

boyutu aralığı çok geniş olup zemin danesi olarak kabul edilebilecek en

büyük dane çapı farklı mühendislik uygulamalarında farklı

alınabilmektedir. Elle kazılan küçük kazılarda ve tabakalar halinde inşa

edilen dolgularda en büyük zemin dane çapı 0.3 m, kepçe gücü ile

yapılan kazılarda ise limit dane büyüklüğü 0.5-1.0 m3 mertebesinde


tanımlanabilmektedir (Sowers, 1979). En küçük daneler ise ancak

elektron mikroskopla görülebilmektedir. Dane boyutu esas alınarak

çeşitli sınıflandırmalar önerilmiştir. Ancak yaygın kullanımı(Amerikan

ve İngiliz Standartları) ve hatırlanabilme kolaylığı açısından M.I.T.

(Massachusetts Institute of Technology) sınıflandırması Şekil 1’de

verilmiştir. Çakıl, kum, silt ve kil belli dane boyut aralıklarını

belirtmekle beraber aynı zamanda belli tür zeminleri de ifade ederler.

Örneğin, kohezyon ve plastisite özelliği olan ama hem silt boyutunda

hem de genellikle 2µ m (0,002 mm)’den küçük daneli olan kil

minerallerini içeren zeminler de “kil” olarak adlandırılır. Boyutları 0,002

mm’den küçük olan bütün daneler de kil minerali olmayabilir. Bu

nedenle “kil yüzdesi” ile “kil boyutu yüzdesi” terimleri bilinçli

kullanılmalı ve sadece dane boyutu dikkate alınarak yapılan analizler

için “kil boyutu yüzdesi” deyimi tercih edilmelidir. Tabii zeminler

genellikle iki veya daha fazla boyut aralığına düşen dane dağılımı

gösterirler. Ağırlıkça çakıl ve kum boyutundaki daneler çoğunlukta ise

zemin, “kaba daneli (kohezyonsuz)” olarak tanımlanır. Silt ve kil

boyutunda danelerin hakim olması halinde ise “ince daneli

(kohezyonlu)” olarak isimlendirilir. Dane çapı (boyutu) dağılımı

(granülometri) kabaca silt boyutundan büyük daneler için kuru veya

ıslak elek analizi, daha küçük daneler için çökeltme (sedimentasyon)

prensibine bağlı olarak hidrometre veya pipet metodu ile tayin edilir.

Zemin mühendisliğinde pratik olarak kullanılan en küçük açıklıklı

elekler ASTM (Amerikan) Standardına göre 200 no.lı elek olup açıklığı

0,075 mm, İngiliz Standardında ise 0,063 mm olup görüldüğü gibi


yaklaşık olarak silt boyutu üst limitine tekabül etmektedir.

Dane çapı dağılımını gösteren “granülometri eğrileri yarı logaritmik bir

çizimle elde edilir ve şekil 1’de gösterildiği gibi eksenler tane çapı

(boyut) D, (veya elek açıklığı ) (logaritmik ölçek) ve D’den küçük

tanelerin ağırlıkça yüzdesi (elekten geçen yüzde)’dir. Farklı gradasyon

özellikleri olan dört zemin aynı şekil üzerinde gösterilmektedir.

Bunlardan zemin A’nın yatık olan granülometri eğrisi, zeminin değişik

boyutları havi taneleri yaklaşık aynı oranlarda içerdiğini göstermektedir.

Böyle bir zemine “iyi derecelenmiş (iyi gradasyonlu)” denir. b eğrisi ise

“uniform veya kötü derecelenmiş “ olarak tabir edilen ve tanelerin

çoğunluğunun çok dar bir dane boyut aralığında kaldığı bir zemini

göstermektedir.

1.2.3.3.1. İnce Daneli Zeminlerde Plastisite

İnce daneli zeminlerin mühendislik özellikleri gradasyona bağlı

olmamakta ve içerdiği killi minerallerine bağlı olarak ortaya çıkan

plastisite özellikleri önem kazanmaktadır. İnce daneli zeminler su

muhtevalarına bağlı olarak katı, yarı katı, plastik ve sıvı kıvamda

olabilir. İnce daneli zeminlerin çoğu tabii halde plastik kıvamda bulunur

ve bu kıvam aralığını belirleyen en yüksek ve en düşük muhtevalarına

”likit limit (LL veya WL)” ve plastik limit (PL veya Wp)” denir. plastisite

indisi (PI veya IP) ise şu şekilde tarif edilir:

Ip = WL – Wp

Zeminin tabii su muhtevası (Wn) ile likit ve plastik limit değerlerini

kıyaslayan likidite indisi (LI veya IL)


Wn - Wp Wn - Wp

IL = ---------------- = ------------------

WL - Wp Ip

İfadesi ile tanımlanır. IL‘nin değeri 1’den büyük ise zeminin likit

kıvamda , 0 ile 1 arasında ise plastik kıvamda, 0 ‘dan küçükse katı veya

yarı katı kıvamda olduğu anlaşılır.

Relatif Konsistans(Ic),

WL - Wn

Ic = ----------------

Ip

Bağıntısı ile ifade edilir. Ic‘nin değeri 1’den büyükse zemin yarı katı

veya katı , 0 ile 1 arasında plastik (1’e yaklaşınca daha sert olarak) , ve

sıfırdan küçük ise likit durumdadır.

Zemini rötre veya büzülme limiti yarı-katı ve plastik kıvamı ayırır ve

plastik kıvamda bir zeminin kururken eriştiği en küçük hacimde suya

doygun halindeki su muhtevasıdır.

Kıvam limitleri tek başlarına büyük bir anlam taşımamakla birlikte ince

tanelerin sınıflandırılmasında kullanılırlar ve mühendislik özelliklerine

ışık tutarlar.

Zeminlerdeki kil boyutundaki tanelerin plastiklik derecesi “aktivite”

(A)olarak tanımlanır ve aşağıda şekilde ifade edilir:

Ip

A = -------------
C - n

Burada Ip plastisite indisi ,C kil boyutundan (0.002mm)küçük danelerin

yüzdesi ve n tabii zeminlerde 5 laboratuarda yoğrularak hazırlanan kil

minerali numuneleri içi 10 olarak alınan sabit bir sayıdır. (Seed ve

arkadaşları 1964). Ancak aktivitenin kabaca hesabında n sabiti ihmal

edilmektedir. Killer, A>1.25 ise aktif kil.0,75<a<1,25 ise normal kil ve

A<0,75 ise aktif olmayan kil olarak adlandırılır.

Şekil 1.2 Plastisite diyagramı


1.2.3.4. Zeminlerin Sınıflandırılması

Zeminler için farklı mühendislik uygulamalarına yönelik olarak çeşitli

sınıflandırmalar önerilmiştir.bunların arasında birleşik zemin

sınıflandırma sistemi inşaat mühendisliği uygulama alanlarında en

yaygın kabul görenidir.tablo 1 de verilen sınıflandırmaya göre ağırlıkça

%50 den fazlası 200 no.lı elek üzerinde kalan kaba taneli zeminler, %50

den fazlası 200 no.lı elekten geçen zeminler ince taneli zeminler ana

gruplarını oluşturmaktadır. Sınıflandırmada granülometrik ve plastisite

özellikleri kullanılmakta ve iki harfli grup sembollerinin ilki esas zemin

tipini ikincisi gradasyon ve plastisite özelliklerini belirtmektedir.(tablo

2)örnek olarak GP kötü derecelenmiş çakıl, CL düşük plastisiteli kildir.

Tablo 2. birleşik zemin sınıflandırılmasında kullanılan semboller

İlk harf İkinci harf


G: çakıl W: iyi derecelenmiş
S: kum P: kötü derecelenmiş
M: silt M: plastik olmayan ince taneli
C: kil C: plastik ince taneli
O: organik kil L: düşük plastisiteli(WL<50)
Pt: turba H yüksek plastisiteli (WL>50)

İnce taneli zeminlerin sınıflandırılmasında şekil 2verilen “plastisite

diyagramı” kullanılır. Denklemi Ip = 0,73 (WL- 20) ile verilen “A” hattı

organik inorganik killeri ayırır. “U” hattı çeşitli zeminler için bulunan Ip

ve WL değerlerinin bir zarfını vermekte olup U hattı üzerinde bir değer


bulunda tayin edilmiş kıvam limitlerinin doğruluğunun kontrolü tavsiye

edilmektedir.(Bowles,1984)

1.2.3.5. Zeminlerde Ağırlık – Kütle – Hacim İlişkileri

Zemini üç fazını teşkil eden unsurların arasındaki ilişkiler blok

diyagramı kullanılarak verilebilir.

Şekil 1.3 Zeminlerde daneler, su ve havanın hacim kütle ve ağırlık

ilişkilerini gösteren blok diyagramı

1.2.3.5.1. Hacimle İlgili İlişkiler

Zeminin toplam hacmi (V), katı tanelerin hacmi (Vs), hava hacmi(Va), ve

su hacmi (Vw)’nin toplamı olan boşluk hacminden (Vv)oluşur. Boşluk

oranı “e” ve porozite “n” aşağıdaki gibi ifade edilebilir:

Vv Vv

e = -------- . n = -------- x 100 (%)

Vs V
n e

e = ---------- n = -----------

1 - n 1 + e

Doygunluk derecesi S boşlukların ne kadarının suyla dolu olduğunu

belirler ve

Vw

S = -------- x 100 (%)

Vv

olarak tarif edilir. S = %100, suya doygun zemini, S = %0 kuru bir

zemini gösterir. Kısmen suya doygun zemin için %0 < S < %100’dür.

Hava muhtevası A, aşağıdaki ifadeden bulunur.:

Va

A = -------- x 100 (%)

1.2.3.5.2. Kütle ve Ağırlıkla Olan İlişkiler

Zeminlerin kütle yoğunluğu(veya kısaca yoğunluk) ρ, birim hacim

ağırlığı γ sembolleri ile gösterilirler ,ve aşağıdaki gibi tarif edilirler:

Kütle M

ρ = ----------- = ------
Hacim V

Ağırlık (kuvvet) W M.g

γ = ---------------------- = ------- = ------- (g = yer çekimi ivmesi)

Hacim V V

su muhtevası w ise,

Mw Ww

w = -------- x 100 = --------- x 100 (%)

Ms Ws

ifadesinden bulunur.

Zeminlerin dane özgül ağırlığı Gs ,katı dane katı dane yoğunluğu (veya

birim ağırlık γs = Ws / Vs )ile suyun yoğunluk (veya birim

ağırlığı)arasındaki oran olarak ifade edilir:

ρs γs Ms Ws

Gs = ------ = ------ = ----------- = -------------

ρw γw V s ρw Vs γw

Blok diyagramı, boşluk aranı e = Vv / Vs tarifi kullanılarak Şekil 3’deki

gibi basitleştirilebilir. Bu diyagram kullanılarak zeminin yoğunluk ve

birim hacim ağırlıkları için kuru(ρk , γk)ve suya doygun (ρd , γd)

durumlara tekabül eden hacim/kütle/ağırlık ilişkileri aşağıdaki gibi

bulunabilir:

Vw w . Gs

Suya doygunluk derecesi, S = ------- = -----------


Vv e

Se = w . Gs

Suya doygun halde S = %100 = 1 olacağından

e = w . Gs ‘ dir.

1.2.3.5.3. Yoğunluk İfadeleri

M M w + Ms Gs (1 + w) Gs + Se

ρ = ----- = ------------- = --------------- . ρw = ------------ . ρw

V V 1+e 1+e

Gs + e

ρd = ---------- . ρw

1+e

Ms ρ Gs

ρk = ------ = --------- = -------- . ρw

V 1+w 1+e

1.2.3.5.4. Birim Hacim Ağırlık İfadeleri

Gs + Se Gs + e

γ = ----------- . γw γd=

---------- .γw
1+e 1+

Gs

γk = ---------- . γw

1+e

Zeminin su altındaki efektif birim hacim ağırlığı suyun kaldırma

kuvveti göz önüne alındığından,

Gs - 1

γ' = γd – γw = --------- . γw

1+e

olarak bulunur. Ancak bu su akımı olmadığı durumda değerli olup zemin

içinde akım söz konusu ise akım yönü de göz önüne alınarak

hesaplanması gerekir.

Kohezyonsuz zeminlerde davranımı belirleyen en önemli parametre

“relatif sıkılık Dr” derecesidir aşağıdaki ifade ile verilir:

emaks – e γk maks γk – γk min

Dr = ---------------- x 100 = ---------- . ------------------- x 100 (%)

emaks – emin γk γk maks – γk min

burada emaks ve γk min zeminin en gevşek durumuna; emin ve γk maks en sıkı

durumuna tekabül eden boşluk oranı kuru birim ağırlık değerleridir. e ve

γk ise zeminin tabii haldeki boşluk oranı ve kuru ağırlığı göstermektedir.

Sıkılık sınırları

0 ≤ Dr < %33 gevşek

%33 ≤ Dr < %66 ortasıkı

%66 ≤ Dr ≤ %100 sıkı


olarak tarif edilir (Kumbasar ve Kip, 1972)

1.2.3.6. Zeminlerin Sıkıştırılması

Zemin (toprak) bir inşaat malzemesi mesela bir dolgu malzemesi olarak

kullanılacaksa önce laboratuarda sıkıştırma şartları incelenir. Tipik bir

kompaksiyon eğrisi Şekil 4’te gösterildiği gibi sıkıştırma su

muhtevalarına karşı kuru birim ağırlık (veya yoğunluk) çizilerek

bulunur. Maksimum kuru birim ağırlık (γk maks ) optimum su

muhtevasında (wopt ) elde edilir. Pratikte elde olunamayan ve boşluklarda

hiç hava kalmayacak şekilde yapılan ideal sıkıştırma şartlarında

bulunacak γk – w ilişkisi de (S = 100% eğrisi) aynı şekilde verilmiştir.

Aynı zeminin daha fazla enerji ile sıkıştırılınca bulunan kompaksiyon

eğrisi , daha yüksek bir sıkışmanın daha düşük bir wopt değerinde elde

edilebileceğini göstermektedir. Farklı zemin türlerine ait tipik

kompaksiyon eğrileri Şekil 5’te verilmektedir. Görüldüğü gibi zeminin

plastisitesi arttıkça sıkıştırma zorlaşır ve maksimum kuru birim hacim

ağırlık azalır.

Çok sayıda deney sonuçları Atterberg limitleri ile kompaksiyon

parametreleri , wopt ve γ,

γk ve kompaksiyon enerjisi arasında istatiksel ilişkilerin varlığını ortaya

koymuştur (Ülker, 1985). Plastik limit ve optimum su muhtevası

arasında

wopt = wp – 4 %

gibi bir bağıntının kabul edilebileceği önerilmiştir.


Arazide sıkıştırmanın yeterli olup olmadığı arazi kuru birim ağırlığın

laboratuarda elde edilen maksimum kuru birim ağırlığın belli bir yüzdesi

(genellikle %95) olması şartının istenmesi şeklindedir (Şekil 4).

Şekil 1.4 Labotatuvar sıkıştırma deneyi sonuçları


Şekil 1.5 Sıkıştırma deney klavuzu

1.2.3.7. Zeminlerin İndeks Özelliklerinin Mühendislik Özelliklerine Işık

Tutması

Herhangi bir göçme, oturma veya şev kayması analizi yapmak için çok

detaylı arazi, laboratuar ve bilgisayar çalışması gerekebilir. Ancak, bir

zemin veya temel probleminde ne tip bir sorun çıkabileceğini

hissedebilmek, görebilmek; bir mühendislik sezi ve duyarlılığına

ulaşabilmek mühimdir. Bazen zeminin indeks özellikleri bile mühendise

bazı uyarmalar yapabilir. Aşağıdaki kısımlarda indeks özelliklerine göre

sınıflandırılan zeminlerin genel davranımlarına değinilecek, indeks

özellikleri ve mühendislik özellikleri arasında bulunan korelasyonlardan

bazı örnekler verilecektir. Ancak bunların sadece bir fikir vermek


amacını taşıdığını sağlıklı çözümler için her zemin ve her problem için

hakiki parametrelerin bulunması gerektiği açıktır.

Zeminlerin gradasyon ve plastisite özelliklerini içeren indeks

özelliklerinin , benzer mühendislik özelliklerini taşıyan zemin türlerini

gruplandırmak amacıyla sınıflandırmada kullanıldığına değinilmişti. Ana

grup olarak belirlenen kaba ve ince daneli zeminlere örnek olarak kum

ve kilin davranımını kabaca aşağıdaki gibi karşılaştırabiliriz (Capper ve

Cassie, 1969):

KUM KİL

Boşluk oranı düşük Boşluk oranı yüksek

Kuru olunca kohezyonsuz Su muhtevasına bağlı olarak

yüksek kohezyonlu

İçsel sürtünme yüksek İçsel sürtünme düşük

Plastik değil Plastik

Sıkışabilirliği az Sıkışabilirliği fazla

Sıkışma yük tatbik edilir edilmez Sıkışma (konsolidasyon)

uzun sürede

meydana gelir meydana gelir

Geçirimli Pratik olarak geçirimsiz

Kaba daneli zeminlerde gradasyon ve sıkılığın mühendislik özelliklerini

belirleyen en mühim faktörler olduğu ve iyi derecelenmiş, sıkı

zeminlerin yüksek dayanım, yüksek taşıma gücü, düşük sıkışabilirlik,

düşük geçirgenlik gibi aranılan davranımları gösterdiği anlatılmıştı.


Rutin zemin tanımlama deneyleri arasında dane şeklini (küresellik ve

yüzey pürüzlülüğü) belirleyen yöntemler yer almamakla birlikte, kaba

daneli zeminlerde dane şekli de önemlidir. Örneğin, danelerin köşeli

veya yuvarlak olması kohezyonsuz zeminlerde içsel sürtünmeyi dolayısı

ile kayma dayanımını etkileyen faktörlerden biridir.

Zemin içerisindeki plastik ince daneler zemin davranımını büyük ölçüde

etkiler ve bazen kaba daneli bir zeminin % 10-20 kadar yüksek

plastisiteli kil minerali içermesi zeminin ince daneli zemin gibi

davranmasına sebep olabilir (Sowers, 1979).

Zeminin jeolojik geçmişi, yapısındaki fisür ve çatlaklar gibi

süreksizlikler de davranımını etkiler. Jeolojik geçmişi açısından zeminler

iki gruba ayrılırlar. Zemin oluşumu ile günümüze kadar geçen zaman

içinde bugünkünden daha fazla (efektif) gerilmeler altında kalmamışsa

“normal yüklenmiş veya normal konsolide” zeminler denir. önceden

bugünkünden fazla bir yüklenmeye maruz kalma erozyon, kuruma ve

yer altı su tablasının yükselmesi gibi nedenlerle ortaya çıkar ve bu tip

zeminler “aşırı konsolide zeminler” olarak adlandırılabilir. Normal

konsolide killer genelde yumuşak normal konsolide kumlar ise gevşek

veya orta sıkıdır. Önceden yüklenmiş killer daha serttir. Bu bakımdan

normal konsolide zeminler yükler altında çok daha fazla oturma gösterir

ve kayma dayanımı ve taşıma gücü daha düşüktür. Türkiye’deki

zeminlerin büyük bir kısmı önceden yüklenmiş durumdadır. Aşırı

konsolide killerde tabii su muhtevası plastik limit civarında normal

konsolide killerde likit limite yakındır. Görüldüğü gibi tabii su

muhtevasının Atterberg Limitleri ile kıyaslanması zeminin jeolojik


geçmişi ve buna bağlı olarak beklenilen davranımı hakkında fikir

vermektedir.

Zeminin sıkışabilirliğini ifade eden parametrelerden sıkışma indisi Cc ile

likit limit, tabii su muhtevası, tabii boşluk oranı, plastik limit ve kil

yüzdesi arasında çok sayıda korelasyonlar önerilmiştir (Ansal ve Güneş,

1987, Yılmaz, 1987). Tablo 3’te bunlardan başlıcaları verilmektedir.

Tablo 3. Sıkıştırma İndisi Bağıntıları (Ansal ve Güneş, 1987)

Önerilen Bağıntılar Zemin Cinsleri Kaynak

Cc = 1,15 (eo – 0,35) Bütün killer Nishida

(1956)

Cc = 0,30 (eo – 0,27) Siltli killer Hough (1957)

Cc = 0,75 (eo – 0,50) Düşük plastisiteli

zeminler Sowers

(1970)

Cc = 0,40 (eo – 0,25) Bütün doğal Azzous,

Krizek

zeminler ve Corotis

(1974)

Cc = 0,01 wn Chicago killeri Osterberg

(1972)

Cc = 0,01 (wn – 5) Bütün doğal Azzous,

Krizek

zeminler ve Corotis

(1974)
Cc = 0,07 (wL – 7) Yoğrulmuş killer Skempton

(1944)

Cc = 0,009 (wL – 10) Normal konsolide Terzaghi ve

killer Peck (1967)

Cc = 0,006 (wL – 9) Bütün doğal Azzous,

Krizek

zeminler ve Corotis

(1974)

Sowers (1979) Cc = 0-0,19 için düşük sıkışabilirlik, Cc = 0,20-0,39 için

orta sıkışabilirlik, ve Cc ≥ 0,40 için yüksek sıkışabilirlik tanımlarını

kullanmıştır.

Killi suya doygun olmayan zeminlerin su emerek hacminin ***** veya

hacminin artmasının engellenmesi durumunda aşırı basınç tatbik etmesi

“şişme” özelliğidir. Bu tip zeminler kuruduklarında da büzülmeye maruz

kalırlar. Şişme sorunu yol, havaalanı kanal kaplamalarına büyük çapta

zarar verebilir. Bu zeminin şişme özelliği olup plastisitesi indisi,

büzülme (rötre) limiti, aktivite boyutu yüzdesi gibi indeks

özelliklerinden tahmin edilebilir (Wasti ve Ergun, 1985). Önerilen basit

korelasyonlarda biri Tablo 3’te verilmektedir. Şişme potansiyeli olan bir

zemin, başlangıçta kuru ve sıkı ise küçük yükler su alınca veya tabii

buharlaşmanın önlenmesi neticesinde su muhtevası artarsa şişme

gösterir.

Tablo 3. Şişme Potansiyeli ve Plastisite İndisi


Şişme Potansiyeli Plastisite İndisi

Düşük 0 – 15

Orta 10 – 35

Yüksek 20 – 55

Çok yüksek ≥ 55

Gevşek tabii zeminlerde, toprak ve kaya dolgularda zeminin ıslanması

veya suya doygun hale gelmesi sıkışmaya yani “çökme” tabir edilen

oturmalara sebep olabilir. Karakaya demiryolu köprüsü yapılırken, baraj

gölünün dolması ile sular altında kalacak kuru alüvyon tabakalarına

rastlayan köprü ayakları için böyle bir tahkik yapılması gereği ortaya

çıkmıştır (Ordemir, 1985). Tabii zeminlerde, (suya doygun durumdaki su

muhtevasının likit limite eşit veya büyük olması kriterinden hareket

edilerek)

G s . γw

γk ≤ ----------------- (wL ondalık olarak)

1 + w L Gs

olduğu takdirde çökmenin

beklenebileceği önerilmiştir (Holtz ve Hilf 1961, Das, 1984’ten).

Çökmeye mütemayil ve gevşek yapıda bir zemin başlangıçta kuru ise,

suya maruz kalınca özellikle büyük yükler altında çökme gösterebilir.

Zeminlerin kuru iken dayanımları ile plastisite arasında da ilişki vardır.

Bunu tespit için 40 no.lı elekten (0,4 mm) geçen daneler gerekirse su

ilave edilerek yoğrulur ve bir küp yapılır. Havada veya güneşte

kurutulduktan sonra parmaklarla kırılır. Tablo 4 bu basit denemenin

değerlendirilmesi için kullanılabilir.


Tablo 4. Zeminlerde Plastisite ve Kuru Dayanım (Sowers, 1979)

Tanım Plastisite Kuru Arazi deneyi

indisi(%) dayanım
Plastik 0-3 Çok düşük Kalayca dağılır

değil
Düşük 3-15 Az Parmaklarla

plastisit kolayca kırılır

eli
Orta 15-30 Orta Zor kırılır

plastisit

eli
Yüksek >31 Yüksek Parmaklarla kırmak

plastisit imkansız

eli

1.3 ZEMİNLERİN KOMPRESSİBİLİTE-

KONSOLİDASYON

ve

KAYMA DAYANIMI ÖZELLİKLERİ

1.3.1 EFEKTİF GERİLME KAVRAMI


Efektif gerilme (σ’)zemin kütlesi içinde daneden daneye aktarılan

kuvvetlerin yarattığı , doğrudan doğruya ölçülemeyen gerilmeyi temsil

eder. Zeminde hacim değişikleri ve kayma dayanımının doğması efektif

gerilmelere bağlıdır. Suya doygun zeminlerde efektif gerilme Terzaghi

tarafından

σ’ = σ – u veya σ = σ’ + u

olarak verilmiştir. Burada, σ düzlemin birim alanına dik olarak etkiyen

zeminin toplam ağırlığının doğurduğu kuvvettir, ve toplam normal

gerilme olarak tanımlanır.

u ise boşluk suyu basıncıdır ve toplam gerilmenin boşluk suyu

tarafından taşınan kısmını gösterir.zemin yüzeyinin ve yer altı statik su

seviyesinin yüzeyden hw derinliğinde olduğu bir durumda , z > hw

derinliğinde düşey efektif gerilme aşağıda gibi hesaplanır.

σ = hw . γ + (z – hw) γd

u = (z – hw) γw

σ’ = σ – u = hw . γ + (z – hw) . γ’

Burada γ, yer altı su seviyesinin üstündeki zemin için ortalama birim

hacim ağırlıktır ve kuru , ıslak veya kapileriteden dolayı doygun duruma

tekabül edebilir.

γw suyun birim hacim ağırlığı, γ’ = (γd – γw) efektif birim ağırlık olup su

seviyesi altında suyun hidrostatik kaldırma kuvvetinin etkisini gösterir.

Boşluk suyu basıncı, u, yer altı su seviyesinde atmosferik basınca (sıfır)

eşit olup su seviyesinin altında hidrostatik dağılım gösterir.

Suyun yüzeysel gerilim etkisi ile yer altı su seviyesinin üstüne çıktığı

kapiler bölgede boşluk suyu basıncı negatiftir (u < 0) ve değeri kabaca


γw x hc ile bulunabilir. “hc”, negatif boşluk suyu basıncının bulunması

istenen noktanın yer altı su seviyesinden yüksekliğidir. Su akımı

mevcutsa boşluk suyu basıncı akım ağından elde olunur. Artezyen su

basıncı durumunda , basınçlı su ihtiva eden akiferde ve üstündeki

geçirimsiz tabakada statik yer altı suyu basıncının üstünde bir boşluk

suyu basıncı mevcuttur.

Zemine etkiyen yüklerde artma zemin kütlesinde bir hacim değişikliği

doğurmaya çalışır.suya doygun ve geçirgenliği düşük killi zeminlerde ,

su sıkışabilir bir malzeme olmadığından ve boşluklardaki su hızla dışarı

çıkmayacağı için hacim değişikliği hemen meydana gelmez. Bu boşluk

suyu basıncının geçici olarak , Δu kadar artmasına sebep olur ve efektif

gerilmede hemen bir artış almaz. (örneğin toplam düşey gerilmede

meydana gelen artış Δσ, tek yönlü sıkışma – konsolide şartlarında Δu =

Δσ kadar bir ilave (aşırı) boşluk suyu basıncı doğmasına neden olur.)

zamanla boşluk suyunun bir kısmının geçici akımla drene olması ile

basınçları söner, efektif gerilmede ve hacimde tedrici

değişiklik(düşey gerilmelerin artması durumunda konsolidasyon ve

oturmalar ) meydana gelir. Zemin üzerine etkiyen yükün azalmasına

örnek olarak kazılar yarmalar ve toprak baraj rezervuar seviyesinde ani

su seviyesi düşüşü gösterilebilir. Bu durumda ilave boşluk suyu basıncı

negatiftir (Δu <0) ve uzun vadede hacim artması meydana gelebilir.

Killi zeminlerde zemine etkiyen kuvvetlerin değiştirilmesinden hemen

sonraki durum “drenajsız safha” ilave boşluk suyunun sönümünün uzun

sürede tamamlanmasından sonra ulaşılan durum ise “drenajlı safha”

olarak anılır. Şev stabilitesi analizi ve taşıma gücünün tayini gibi


problemlerde drenajsız safha için kısa süreli “inşaat sonu hali) ve

drenajlı safha için “uzun süreli stabilite” tabir edilen ve farklı kayma

dayanımı parametrelerinin kullanıldığı iki ayrı tahkik söz konusu

olabilir.

Kum gibi geçirgenliği yüksek olan zeminlerde ilave boşluk suyu

basınçları çok kısa sürede kaybolduğundan sadece drenajlı safha durumu

geçerlidir.

1.3.2 ZEMİNLERİN KOMPRESSİBİLİTE VE KONSOLİDASYONU

Kompressibilite (sıkışabilirlik) genel olarak malzemenin birim basınç

artışına tekabül eden birim hacim değişimi olarak tarif edilebilir.

Konsolidasyon ise zeminlerde toplam gerilmenin artması (yük tatbiki)

veya boşluk suyu basıncının azalması (su tablasının veya artezyen

basıncının düşürülmesi) neticesinde efektif gerilmelerin artmasıyla

meydana gelen , boşluk suyunun aşırı boşluk suyu basıncı sönene kadar

drenajı ile oluşan tedrici bir hacim azalmasıdır. Silt ve kilerde düşük

permeabilite nedeniyle konsolidasyon çok düşük olduğu halde , kum ve

çakıllarda suya doygun halde bile hacim değişikliği ve oturma ani olur.

Kazı yapılarda efektif gerilme azalır ve kabarma (şişme) meydana gelir.

Ödometre deneyi

Pratik problemlerde genellikle yanal boy değişiminin sıfır olduğu tek

yönlü sıkışma kabulü yapılır. Bu sebepten zeminin kompressibilitesi ve

konsolidasyon hızı, tek yönlü sıkışma şartlarını sağlayan “ödometre

aleti” kullanılarak bulunur. Şekil 1a ‘da görüldüğü üzere zemin


numunesi rijit bir halka içine yerleştirilir, alt ve üst yüzeyleri boşluk

suyunun drenajına imkan vermek üzere gözenekli taşlar konur. Tatbik

edilen eksenel yük her defasında iki misline çıkarılır. Sıkışma okumaları

uygun konsolidasyonun pratik olarak bittiği yani aşırı boşluk suyu

basıncının sönerek toplam gerilme artışının tamamen efektif gerilmelere

dönüştüğü kabul edilen 24 saat süresince alınır. Zeminin şişme

özellikleri, belli bir yük kademesine çıkıldıktan sonra basınç düşürülüp

numunenin su alıp şişmesine izin verilerek belirlenir.

Tek yönlü sıkışmada kesit alanı kaldığından hacim, numune kalınlığı ve

boşluk oranı arasında aşağıdaki bağıntı vardır:

ΔV ΔH Δe

------ = ------ = ---------

Vo Ho 1 + eo

Burada Vo, Ho ve eo sırası ile başlangıçtaki hacim, kalınlık ve boşluk

oranı değerlerini, ΔV, ΔH ve Δe ise bu değerlerdeki değişimleri

göstermektedir. Her yükleme seviyesindeki boşluk oranı e1, yukarıdaki

ifade ve Şekil 1.b göz önüne alınarak iki şekilde hesaplanabilir:

(1) deney sonundaki su muhtevası : w1

deney sonundaki boşluk oranı : e1 = w1 . Gs (S = %100 kabulü

ile)

deney başlangıcındaki numune kalınlığı = Ho

deney sonundaki numune kalınlığı değişimi = ΔH

deney başlangıcındaki boşluk oranı = eo = e1 + Δe

“Denklem (1)” deki bağıntı,

Δe 1 + eo 1 + (e1 + Δe)
------- = --------- = -----------------

ΔH Ho Ho

yazılarak Δe ve eo hesaplanır ve benzer şekilde her yük

kademesi için boşluk oranı bulunabilir.

(2) Numunenin deney sonunda ölçülen kuru ağırlığı = Ms

Herhangi bir yükleme sonundaki numune kalınlığı = H1

Numune alanı = A

Ms

Danelerin eşdeğer kalınlığı = Hs = ----------

AGsρw

H1 – Hs H1

Boşluk oranı = e1 = ----------- = ------ – 1

Hs Hs

Şekil 1.6 Ödometri aleti


Şekil 1.7 tek yönlü sıkıştırma için blok diyagram

1.3.2.1 Kompressibilite özellikleri

Ödometre deneyi hesaplarından basınç/boşluk oranı eğrileri

çizilebilir.suya doygun bir kil numunesi için bulunan tipik eğriler Şekil 2

‘de verilmektedir. Numune tabiattaki çökelmeler sırasında olduğu gibi

cıvık vaziyette hazırlandığı taktirde e - log σ’ bağıntısı lineer olur.

Eğer bir noktadan sonra basınç azaltılırsa kil şişer ve tekrar

yüklendiğinde efb eğrisi boyunca tekrar sıkışır. σc’ efektif gerilmesi

aşıldığında numune tekrar lineer davranım gösterir. Eğer bozulmamış bir

numune , alındığı derinlikteki efektif düşey gerilme σo’ den itibaren abc

gibi lineer bir e - log σ’ bağıntısı veriyorsa bu tip bir zemin “normal

konsolide” veya “normal yüklenmiş” zemin olarak adlandırılır. Zemin

jeolojik geçmişinde σc’ > σo’ basıncı altında konsolide olmuş ise

e-log σ’ bağıntısı efb’c eğrisi tipinde bir davranım gösterir ve σc’ basıncı

ön konsolidasyon basıncı olarak adlandırılır. “Aşırı konsolide” veya

“aşırı yüklenmiş” olarak adlandırılan bu zeminlerde tabiatıyla ön

konsolidasyon basıncı aşılmadığı taktirde sıkışma ve oturmalar az olur.


Şekil 1.8 Boşluk oranı- efektif gerilme ilişkisi

Zeminin kompressibilite özellikleri aşağıdaki parametrelerle ifade

edilebilir :

1) Hacimsel sıkışma katsayısı, mv

1 Δe 1 (eo – e1)

mv = --------- -------- = ---------- ----------------

1 + eo Δσ’ 1 + eo (σ1’ – σo’)

2) Sıkışma indisi Cc , e - logσ’ diyagramının lineer kısmının

(bakir konsolidasyon eğrisinin) eğimidir ve birimsizdir.

Δe eo – e1

Cc = ----------- = ----------------
Δlog σ’ log σ1’ / σo’

e – log σ’ diyagramının şişmeye tekabül eden kısmı takriben bir doğru

olarak alınırsa eğimi, kabarma (şişme) indisi Cs olarak tarif edilir.

1.3.2.2 Konsolidasyon Oturmasının Bulunması

Nihai konsolidasyon oturması Sc’ esas olarak şu ifadeden bulunur :

Δe

Sc = ΔH = H ---------

1 + eo

Burada, Δe, mv cinsinden ifade olunabilir. O taktirde,

Sc = H . mv . Δσ’

Normal konsolide killer için ise,

Cc σ1’

Sc = H --------- log -----

1 + eo σo’

ifadesi kullanılabilir.

Bu ifadelerde σo’ ve σ1’ , sıkışabilir tabakadaki ortalama değerleri

bulmak için tabakanın ortasında hesaplanan başlangıçtaki efektif gerilme

ve yüklemeden sonraki efektif gerilme değerleridir. hacimsel sıkışma

katsayısı mv oturma hesaplarına konu olan gerilme değerleri mertebesi

için tayin edilebilir. Birden fazla kil tabakası için veya mv ve Δσ’ ‘nin

derinlikle değişimi hesaba katmak için kil tabakasının ara tabakalara

bölünmesi durumunda aynı ifade tabakaların her biri için uygulanır.

Yukarıdaki ifadelerde tek yönlü konsolidasyon kabulü yapıldığı için yük

tatbik edildiğinde drenajsız şartlar altında hacim değişikliği olmadan

meydana gelen ani oturma sıfırdır ve toplam oturma konsolidasyon


oturmasına eşittir. Skempt ve Bjerrum (1957) yanal deformasyonların

ihmal edilmemesi gereken durumlarda oturmaların ödometre deneyi

sonuçlarından hesaplanan değerleri kullanılarak aşağıda değerlerin

bulunmasını önermişlerdir:

S = S1 + Scx Scx = μ Sc

Elastik veya ani oturma killer için elastik teori çözümleri kullanılarak

hesaplanılır. Poisson oranı , killerde sıfır hacim değişikliğine tekabül

eden drenajsız yükleme için 0,5 alınır. Elastisite modülü drenajsız üç

eksenli basınç deneylerinden bulunur. Genellikle gerilme eksenel birim

deformasyon eğrisi üzerinde orijin ve kırılmadaki eksenel gerilmenin

1/2ila1/3 üne eşit gerilme değerini birleştiren doğrunun eğimi elastisite

modülü olarak alınır.

Kumlu zeminlerde , elastisite modülü derinlikle arttığı ve genellikle kum

tabakaları homojen olduğu için toplam oturmaya eşi olan ani oturma

elastik çözümler yerine plaka yükleme deneyi, standart penetrasyon

deney sonuçları kullanılarak uygulanan ampirik metotlardan yararlanılır

(Craig, 1983).

1.3.2.3. Müsaade Edilebilir ve Farklı Oturmalar

Bir temel sistemi tasarımında oturmaların yapıya ve fonksiyonuna zarar

vermeyecek mertebede tutulması gerekir. Maksimum oturmadan ziyade

yapının bir kısmı ile diğer kısmı arasındaki farklı hareketi ifade eden

farklı oturma daha kritiktir ve δ = smaks – smin şeklinde tarif edilir. Farklı

oturma, “açısal deformasyon”, δ / ι tarifi ile de karakterize edilir. Bu

tanımda δ iki nokta arasındaki farklı oturma, ι ise bu iki nokta arasındaki

yatay mesafedir. Diğer bir yapının oturması uniform ise bu, yapısal bir
zarara yol açmaz ancak tesisat vs. etkilenebilir. Farklı oturma bahsine

gelirse döşeme ve duvarlarda çatlaklar, yapının taşıyıcı elemanlarına ve

kullanımına zarar hasıl olabilir.

Yapının tolere edebileceği maksimum oturma ve farklı oturmalar,

yapının rijitliği, yapı sistemi, kolon aralıkları, yapı malzemesi ve binanın

kullanımı gibi pek çok faktöre bağlıdır. Ancak yapıların çoğu yarı rijit

olduklarından farklı oturma sorun olabilir. Kumlu zemin tabakaları

gelişigüzel dağılmış gevşek cepler ihtiva ettiklerinden killi zeminlere

nazaran çok düzensiz farklı oturmalar beklenebilir. Ayrıca, kilin aksine

oturmalar ani olduğundan yapının kendini farklı oturmalara adapte

etmesi imkanı olmaz. Farklı oturmaları azaltmak açısından kumlu

zeminlerde münferit sömeller yerine radye jeneral temel sistemi uygun

çözüm olabilir. Kum üzerindeki sömeller için müsaade edilebilir

(maksimum) oturma 25 mm genellikle kabul edilen bir kriterdir. Bu

durumda farklı oturmaların takriben 20 mm’den az olması beklenir.

Radye jeneral içinse 20 mm kadar farklı oturma limitine karşılık 50 mm

müsaade edilebilir oturma kabul edilir.

Açısal deformasyon için Bjerrum tarafından önerilen limitler genel bir

fikir vermek için aşağıdaki tabloda aktarılmıştır.

Tablo 5. Açısal deformasyon (δ / ι) limitleri

1 / 150 Genel binalarda yapısal hasar beklenir

1 / 250 Yüksek, rijit binaların kaykılması fark edilebilir.

1 / 300 Panel duvarlarda çatlak olabilir. Gezer vinç ve krenlerin

hareketi zorlaşabilir.

1 / 500 Çatlaklara müsaade edilmeyen binalar için limit.


1 / 600 Diyagonal çekme çubuklu çerçevelerde aşırı gerilme.

1 / 750 Oturmaya hassas, makinelerde sorun.

1.3.2.4. Konsolidasyon Oturma Hızı

Tek yönlü konsolidasyon için Terzaghi’nin verdiği denklem aşağıdaki

gibidir:

Cv = Konsolidasyon

katsayısı

∂u ∂2u k

----- = Cv ------- Cv = -----------

∂t ∂z2 γw m v

Bu denklemde “u”, kil tabakasının üst yüzeyinden “z” derinliğindeki bir

noktadaki aşırı boşluk suyu basıncının, basınç artımını tatbikten “t”

zaman sonraki değerini gösterir. Suyun birim hacim ağırlığı ve k

permeabilite katsayıdır. Sıkışabilir tabakanın tamamı için

konsolidasyonun hangi safhada olduğu veya t zamandaki oturma Sct

miktarı, konsolidasyon yüzdesi U ile ifade edilir:

Sct = U x Sc U = f (Tv)

Cvt

Tv = -------

d2

Burada, Tv birimsiz zaman faktörüdür. “d” ise boşluk suyunun serbest

drenaj yüzüne erişmesi için takip edeceği maksimum yolun uzunluğudur.


Kil tabakasının alt ve üstünde geçirimli tabakalar olduğunda ve

ödometre deneyinde d = H / 2 , drenajın sadece alt veya üstte olması

durumunda d = H’dir. U ve Tv arasındaki ilişki kil içinde başlangıçtaki

aşırı boşluk suyu dağılımına ve drenajın tek veya çift yönlü olmasına

bağlı olup abak veya tablolardan veya yaklaşık olarak aşağıdaki

ifadelerden bulunur:

U < 60 % için Tv = ---- U2

U > 60 % için Tv = – 0,933 log (1 – U) – 0,085

Konsolidasyon katsayısı Cv ödometre deneylerinde her yük

kademesindeki sıkışma - zaman okumalarından, sıkışma - √ t veya

sıkışma-log t bağıntıları kullanılarak bulunur (Kumbasar ve Kip, 1972,

Önalp, 1982).

1.3.2.5. Zeminlerin Suya Doyurulduklarında Şişme ve Çökme Davranışı

Kuru veya kısmen suya doygun tabii veya dolgu zeminlerin, üzerilerine

etki eden basınç değişmeden suyla satüre olduklarında gösterdikleri

hacim değişiklikleri de ödometre veya tek yönlü konsolidasyon şartlarını

sağlayan benzer aletler kullanılarak incelenir. Zemin, kuru yoğunluk, su

muhtevası, gradasyon, konsolidasyon basıncı ve hatta suya doyurulma

hızına bağlı olarak miktarı değişen şişme veya çökme gösterebilir.

Dolguda gerilme şartlarının tek yönlü gerilme şartlarından sapması, arazi

ve laboratuardaki farklı sıkıştırma yöntemi ile farklı zemin yapılarının

oluşması, laboratuar sonuçlarından arazi tahminleri yapılmasını


güçleştirmektedir. Ancak genel olarak kuru yoğunluk, su muhtevası

azaldıkça ve konsolidasyon basıncı arttıkça şişmeden ziyade çökme

beklenir.

1.3.3 ZEMİNLERİN KAYMA DAYANIMI VE STABİLİTE ANALİZİ

YÖNTEMLERİ

Bir zeminin kayma dayanımı, belirli şartlar (drenaj şartları, yükleme hızı

gibi) altında taşıyabileceği maksimum kayma gerilmesi olarak tarif

edilir. Zeminler için kırılma hipotezi Coulomb tarafından aşağıdaki

şekilde verilmiştir:

τf = c + σf tan Ø

Burada, τf = kayma dayanımı

σf = kayma düzlemine etkiyen toplam normal

gerilme

c = kohezyon } Toplam

gerilmelere göre

Ø = kayma direnci açısı }

Efektif gerilmeler cinsinden bu ifade

τf = c’ + σf’ tan Ø’ = c’ + (σf – u) tan Ø’

şeklini alır. Bu denklemde “σf’” kırılma esnasında kayma düzlemindeki

efekyif normal gerilme, “u” boşluk suyu basıncı, c’ ve Ø’ efektif

gerilmelere göre kayma dayanımı parametreleridir. Şekil 3’de görüldüğü

gibi, kırılmaya tekabül eden Mohr gerilme dairesi kırılma zarfına teğettir

ve teğet noktasının koordinatları (τf , σf’ ) kırılma anında kayma

düzlemine etkiyen normal ve kayma gerilmesi değerlerini verir. Kırılma


anındaki asal (efektif) gerilmeler σ3’ , σ1’ ve kayma dayanımı

parametreleri ve kayma düzlemine etki eden gerilmeler arasında

aşağıdaki bağıntılar vardır (Şekil 3):

AB 1 / 2 (σ1’ – σ3’)

tan Ø’ = ------- = ----------------------------------

QB c’ cot Ø’ + 1 / 2 (σ1’ + σ3’)

düzenlenince :

(σ1’ – σ3’) = 2c’ cos Ø’ + (σ1’ + σ3’) sin Ø’

şeklini alır ki bu ifade “Mohr-Coulomb Kırılma Hipotezi” olarak

adlandırılır.

Kayma düzlemine etki eden normal ve kayma gerilme değerleri de

aşağıdaki denklemlerden bulunabilir:

τf = 1 / 2 (σ1’ – σ3’) sin 2θ

σf’ = 1 / 2 (σ1’ + σ3’) + 1 / 2 (σ1’ – σ3’) cos 2θ

Burada θ, kayma düzlemi ile büyük asal düzlem arasındaki açıdır:

θ = 45 + Ø’ / 2

Kırılma zarfı deneysel olarak, kayma düzlemi üzerinde kırılma anındaki

normal ve kayma gerilmelerinin ölçülmesi ile (örneğin, kesme kutusu

deneyi) veya kırılma anındaki asal gerilmelerin ölçülmesi ile (örneğin üç

eksenli basınç deneyi) Mohr gerilme dairelerinin müşterek teğeti

çizilerek elde edilir.


Şekil 1.9 Kırılma anındaki gerilme şartları
Şekil 1.10 Direkt kesme deney aleti

1.3.3.1. Kayma Dayanımı Deneyleri

Kayma dayanımı parametreleri tabii zeminlerde bozulmamış temsili

numuneler, dolgularda aynı şartlarda sıkıştırılmış numuneler üzerinde

laboratuar kesme deneyleri yapılarak bulunur.

Direkt kesme (kesme kutusu) deneyinde, numune kare veya daire kesitli,

orta yüksekliğinden ikiye ayrılmış bir kutu içine yerleştirilir. Düşey yük

tatbik edilir. Kutunun üst yarısının alt yarısı üzerinde hareketi ile yatay

kayma düzlemine sabit tutulan düşey yük altında kesme kuvveti tatbik

edilerek numune kırılır (Şekil 4).

Üç eksenli basınç deneyi, en yaygın olarak kullanılan ve bütün zemin

tipleri için uygun bir deney yöntemidir. Deneyin avantajı drenaj

şartlarının kontrol edilebilmesi ve boşluk suyu basınçlarının

ölçülebilmesidir. Genellikle uzunluk/çap oranı 2 olan silindirik

numuneler kullanılır. Üç eksenli deney aletinin bir şeması Şekil 5’de

verilmektedir. Lastik kılıfla sarılan numune, saydam olan silindirik bir

hücre içine yerleştirilir. Hücreye doldurulan sıvı vasıtası ile hücre

basıncı veya çevre basıncı (σ3) tatbik edilir. Deviatör gerilmeye (σ1 – σ3)

tekabül eden eksenel yük bir mil vasıtası ile numune üzerine etkir.

Numune altındaki gözenekli alt başlık içinden bağlantı ile boşluk

suyunun drenajı veya drenaja müsaade edilmediği zaman boşluk suyu


basıncı ölçmeleri yapılır. Rutin deneylerde hücre basıncı (σ3) sabit

tutulur ve deviatör gerilme (σ1 – σ3) arttırılarak numune kırılır.

Hücre basıncı ve deviatör gerilme tatbiki sırasındaki drenaj şartlarına

bağlı olarak başlıca üç çeşit üç eksenli basınç deneyi vardır:

(a) Konsolidasyonsuz-Drenajsız Deney : Hücre basıncı tatbiki

sırasında drenaja (konsolidasyona) müsaade edilmez. Deviatör

gerilme tatbiki (kesme) esnasında da drenaja müsaade edilmez.

(b) Konsolidasyonlu-Drenajsız Deney : Numuneye hücre basıncı

tatbik edilirken drenaja (konsolidasyona) izin verilir ve sonra

deviatör gerilme drenaja izin verilmeden arttırılarak numune

kırılır. Parametreler Ccu ve Øcu ile gösterilir. Efektif gerilmelere

göre kayma direnci parametreleri c’ ve Ø’ nin bulunması

isteniyor ise, deneyin drenajsız kesme safhasında boşluk

basınçları ölçülür.

(c) Drenajlı Deney : Numune, hücre basıncı altında konsolidasyona

bırakılır. Drenaj yolu açık tutulmaya devam edilerek, deviatör

gerilme ilave boşluk suyu basıncı doğmayacak yavaşlıkta

arttırılarak numune kırılır. Dolayısı ile bu deneyde toplam ve

efektif gerilmeler birbirine eşittir. Bu yöntemle Cd ve Ød ile

gösterilen efektif gerilmelere göre kayma dayanımı

parametreleri doğrudan doğruya ölçülmüş olur.


Şekil 1.11 Gerilme sistemi
Şekil 1.12 Deney aleti

Üç eksenli basınç deneyinin özel bir şekli olan ve sıfır yanal basınç (σ3 =

0) şartını sağlayan serbest basınç deneyi drenajsız deneydir.

Drenajsız kayma dayanımı laboratuarda kanatlı kesici (veyn) aleti ile

tayin edilebilir.

Kayma drenci parametrelerini belirlemek için bahsedilen farklı

deneylerin yapılmasının sebebi kayma dayanımının kullanılacağı

kompressibilite probleminde, zeminin arazide yükleme sırasında maruz

kalacağı drenaj şartlarının deneyde sağlamaya çalışmasıdır.burada göz

önüne alınan husus zemine gerilmelerin tatbik edilme hızının zeminin

konsolidasyonuna olanak sağlayıp sağlamamasıdır.örneğin killi bir

zeminde hızla yapılan bir bina için drenajsız deney söz konusu iken tabii

bir şevin uzun süreli stabilite analijinde drenajlı deney uygulanır.

1.3.3.2. Suya Doygun Olmayan Zeminlerde Kayma Dayanımı

Dolgu zemini gibi suya doygun olmayan zeminlerde efektif gerilme

prensibinin tatbiki efektif gerilme ifadesindeki ampirik bir ifadenin

tayının güçlüğünden dolayı son derece zordur. Efektif gerilmelere göre

kayma dayanımı parametrelerinin tayini için boşluk suyu basıncı

ölçülmeli konsolidasyonlu- drenajsız deneyler yapıldığında boşluk suyu

basıncı ve boşluk hava basıncının doğru ölçülmemesinden dolayı hatalar

doğabilir. (Bishop ve henkel 1962) diğer bir yaklaşımda numuneyi


boşluk suyuna ters basınç tatbik ederek suya doygun hale getirip drenajlı

deneylerle c’ ve Ø’ değerlerinin tayinidir.

Toplam gerilmelere göre kayma dayanımı parametreleri cu ve Øu

değerlerinin tayini için tabii zeminlerde bozulmamış numuneler veya

dolgu zeminlerinde arazideki su muhtevası ve sıkılıkta hazırlanmış

numuneler üzerinde konsolidasyonsuz – drenajsız deneyler yapılabilir.

(σ1 – σ3)f, hücre basıncı arttığından yatay ve lineer olmayan kırılma zarfı

elde edilebilir. (şekil 10). Cu ve Øu değerleri kırılma zarfı belli gerilme

aralığı için lineer kabul edilerek verilebilir. Yüksek hücre basınçlarında

boşluklardaki hava boşluk suyunda eridiğinden stürasyona ulaşılır ve Øu

= 0 durumu meydana gelir. Serbest basınç deneyi sonuçlarının Ø u = 0

kabulüne dayanarak yorumlanmasından dolayı doygum olmayan

zeminler için kullanılması hatalıdır.

Boşluk basıncı katsayıları

Drenajsız şartlar altında toplam asal gerilmelerdeki değişikliklerin

yarattığı boşluk suyu basıncı miktarları boşluk basıncı katsayıları ile

ifade edilir. Bu katsayılar laboratuarda üç eksenli basınç deneyi

vasıtasıyla ölçülür ve şev stabilitesi problemlerinde arazideki boşluk

suyu basıncının tayininde kullanılır.


Şekil 1.13 Sıkı ve gevşek kumda kesme kutusu deney sonuçları

Bir zemin elemanı üzerindeki çevre basıncı drenajsız şartlar altında

izotropik olarak kadar arttırılırsa boşluk suyu basıncındaki artış, Δu3,

aşağıdaki ifade ile verilir :

Δu3 = B . Δσ3

burada “B boşluk suyu basıncı katsayısı” suya doygun zeminler için

1’dir, ve kısmen suya doygun zeminlerde B<1’dir.

Büyük asal gerilme Δσ1 kadar arttırılırsa,

Δu1 = AB Δσ1
olarak ifade edilir. Burada AB, Ā olarak da yazılabilir. Suya doygun

zeminlerde B = 1 olduğundan,

Δu1 = A Δσ1

ifadesi bulunur. Üç eksenli deneyde, drenajsız şartlar altında eksenel yük

arttırıldığında boşluk suyu basıncı ölçülerek A değeri bulunur. Boşluk

basıncı katsayısı A’nın değeri zeminin normal veya aşırı konsolide

olması, gerilme mertebesi gibi faktörlere bağlıdır.

Normal konsolide killerde A değeri 0,5 ila 1,0, az aşırı konsolide killerde

0 ila 0,5 ve çok aşırı konsolide killerde –0,5 ila 0 arasındadır. Aşırı

hassas killerde A değeri 1’den büyük olabilir.

Üç eksenli deneyde olduğu gibi izotropik ve eksenel gerilmelerin her

ikisinin de arttırılması durumunda boşluk suyu basıncı artması Δu

aşağıdaki ifade ile verilir :

Δu = Δu3 + Δu1

= B [Δσ3 + A (Δσ1 - Δσ3 )]

bu denklem düzenlenirse,

Δu Δσ3

------ = B [ 1 – (1 – A) (1 – ------)]

Δσ1 Δσ1

veya

Δu _

------ = B

Δσ1

şeklinde yazılır.
Şev stabilitesi problemlerinde, muhtemel kayma yüzeyleri boyunca

boşluk suyu basıncının değeri, o noktadaki “dolgu basıncı” na

oranlanarak belirtilebilir. Bu birimsiz orana “boşluk basıncı oranı” “ru”

denir.

ru = -----

γh

Burada γ , zeminin toplam birim hacim ağırlığı (gerektiğinde suya

doygun haldeki birim hacim ağırlık), h ise o noktadaki düşey dolgu

yüksekliğidir. Toprak barajların çeşitli safhalardaki (yapım sonu,

rezervuar dolu olarak sızıntı hali vs) şev stabilitesi tahkiklerinde ru

değerleri boşluk basıncı katsayıları cinsinden ifade edilebilir. Bu, tipik

dolgu zeminlerde ve tipik toprak barajlarda mansap ve memba şevleri

için kabaca ve şev için ortalama bir ru değerinin belirlenmesine imkan

verdiğinden hesaplarda kolaylık sağlar.

2. SIĞ TEMELLER VE RADYELER


Genellikle temel taban kotuna temel yüzeyinden olan derinliğin temelin

dar genişliğinin 1,5 katını aşmaması halinde bu tür temellere sığ temeller

denir.

2.1 TİPLERİ

Münferit Temel : Bir kolonu tek başına taşıyan ayrı bir temeldir.

Birleşik Temel : Bu tür temel birkaç kolonu birden taşır.

Duvar Altı Temel : Sürekli duvar yükünü taşır.

Konsol Temel : Bir sürekli veya tek temeli mesnetlendiren temeldir.

2.2 SIĞ TEMELLERİN YAPIMVE PROJELENDİRİLMESİNDE GÖZ

ÖNÜNE ALINACAK HUSUSLAR

Bu tür temellerin yapılmasında, iyi ve anlamlı bir zemin etüdünün

yapılması ana ilke olmalıdır. Bunu takiben, şu hususlar gözetilir :

Proje Yükleri Belirlenir : Sabit ve hareketli yükler, kar, rüzgar, dinamik

etkiler vs.

Zemin Profili Tespit Edilir : Bu tespitte, yapılmış olan zemin etüdü ile su

tablası derinliği, zeminin yerinde yapılan SPT, kanatlı kesici veya koni

deneyleri ile tayin edilen özellikleri ve ilaveten örselenmemiş numuneler

kullanılarak bulunan laboratuar veriler. Bu veriler, sıkışabilirlik, zaman-

oturma özellikleri, sınıflandırma özellikleri ve mukavemet özellikleridir.

Civarda bulunan mevcut yapılar ve bu yapıların tasarlanan temel

sistemine etkileri araştırılır.

Temel Derinliği Tespit Edilir : Bu işlem için olan derinliği. Yüzeysel

toprağın uzaklaştırılması, yüzey gevşek dolgular üstüne temel

oturtulması, zeminin şişme veya çökme potansiyeli özellikle göz önüne

alınır.
Temellerin mecburiyet karşısında eğimli arazide yapılmaları halinde

aşağıdaki şekilde gösterilen şartlara riayet edilir :

a = Asgari don derinliği

b = Kazada en az 0,60 m.

b = Zeminde en az 1,00 m.

Kritik durumlarda kayma dairesi ile tahkikler mutlaka yapılır.

Temeller mümkünse aynı kota atılır. Farklı kotlarda temel yapılmasının

kaçınılmaz olduğu durumlarda aşağıdaki şartlara uyulur :


(a / b)asgari > 2 zeminlerde

(a / b)asgari > 1 kayada

Bu hususları takiben, zemin etütlerinde elde edilen veriler ve yükler

kullanılarak temelin:

a) Oturma

b) Taşıma gücü yönünden projelendirilmesine ve tahliline

geçilir

2.2.1 YÜZEYSEL TEMEL DERİNLİĞİ SEÇİMİNDE DİKKAT

EDİLECEK HUSUSLAR

a) Temel don derinliği altında kalacak,

b) Zeminin hacimsel değişim gösterdiği bölge dışında

kalacak,

c) Molon ve organik zemin derinliği altına inilecek,

d) Akarsu ve dalgaların, aşındırma ve oyma etkisi dışında

kalacak,
e) Komşu yapı temelinin zarar görmemesi sağlanacak,

f) Bodrum ihtiyacı karşılanacak.

2.3 ZEMİN EMNİYET GERİLMESİ KAVRAMI

Bu noktada, üzerinde önemle durulması gereken bir konu, “zemin

emniyet gerilmesi” kavramıdır. Çoğu kez, mühendisler böyle bir gerilme

bulunmasının çok yararlı olacağı ve işlerini kolaylaştıracağı inancı ile

hareket ederler. Yüzeysel çözümler peşinde olan meslektaşların, kolon

yükünü bu türlü bir gerilme rakamına bölerek temel alanını buldukları

ve işi bitirdikleri çok gözlenmiştir. Ne yazık ki zeminlerde, bir çelik

çubuğun çekme mukavemeti veya bir beton küpün kırılma değerine

benzer bu tür bir değerden söz edilemez. Zira bir yapının güvenli

olabilmesi :

a) Yapının altındaki temelin göçmeye karşı emniyetli olması,

b) Yapının, temelde meydana gelecek olan oturmalara karşı

güvenliğinin, bu oturmaların tespiti sonucunda

saptanmasını ayrı ayrı aramak gerekir.

Bu kriterlerin gözlenmesi sonucunda yapının emniyetli olup olmadığı

söylenebilir. Şüphesiz ki yapının projelendirilmesinde bu esaslara

uyulmalıdır.

2.3.1 GÖÇMEYE KARŞI ZEMİN EMNİYET GERİLMESİ

Göçmeye karşı emniyet aşağıda Tablo 1’de verilmiş olan denklemlerin

uygulanması ile tahkik edilmelidir.

Bu tabloda :

q = Temel seviyesinde efektif örtü yükü


c = Kohezyon

ф = İçsel sürtünme açısı

Nq , Nc , Nγ = ф açısına bağlı taşıma gücü katsayıları

γ = Zeminin birim hacim ağırlığı olmaktadır.

Tablo 2.1. Taşıma Gücü Katsayıları

ф Nc Nq Nγ

0 5,7 1,0 0

10 9,6 10 1,2

20 17,7 7,4 5,0

30 37,2 22,5 19,7

40 95,7 81,3 100,4

50 347,5 415,1 1153,2

Tablo 2.2

Şerit Yüklü Temel qult CNc + qNq + 0,5γBNγ ....

(1)

Kare Sömel qult 1,3CNc + qNq + 0,4γBNγ ....

(2)

Dairesel Sömel qult 1,3 CNc + qNq + 0,3γBNγ ....

(3)

Burada verilen değerler nihai taşıma gücünü brüt değerler olarak verir.

Emniyetli net taşıma gücü ise bu değerden efektif örtü yükü çıkarılarak
bir emniyet faktörü tatbik edilmek sureti ile tariflenir. Örneğin birinci

denklem için :

qm = (qem)n = qult – q = │CNc + q (Nq – 1) + 0,5γ BNγ │ (1 / F) .....

(4)

F bir emniyet emsalidir. (2 – 3 olabilir)

2.3.1.1. Kohezyonlu Zemin

Drenajsız bir yükleme söz konusu olacağından ф = 0 ve Nq = 1 olur.

Örneğin (1) ifadesi.

CNc

qm = ------------ ..... (5) ifadesine dönüşür.

Bu ifade, şerit yükleme için olup dikdörtgen bir temel için (1 + 0,2 B /

L) ile çarpılmalıdır.

2.3.1.2 Granüler Zemin

Bu durumda örneğin denklem (1)

qm = q (Nq – 1) + 0,5 γ NγB ...... (6) olur.

2.3.1.3. Oturmalar

Yukarıdaki ifadelerle tayin edilen taşıma güçlerinin uygulanması ile

tespit edilecek olan temellerin oturma analizlerinin yapılması gerekir.

Killerde oturmalar iki süreç sonucu oluşur :

2.4 STATİK HESAPLAR

Zeminin taşıma gücünün hem göçme hem oturmalara karşı hassasiyet

belirlenerek tespitinden sonra bu kısımda yurdumuzda yaygın olarak

kullanılan çeşitli tipteki temellerin statik analizlerine değinilecektir. Bu


hesaplarda bulunan en büyük gerilmenin taşıma gücü emniyet

gerilmesini geçmemenin şartı yanında, oturma kriterlerine özen

gösterilmesi de bir kere daha hatırlatılır. Bu noktada şu hususu

belirtmekte yarar vardır :

Takdim edilen metotlar, temellerin davranışının tamamıyla rijit olduğu

esasına dayanmaktadır.

2.4.1 Münferit Sömel : Yük ve Tek Düzlemde Moment

Bir kolon – münferit sömel sistemine aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi

moment ve yükler gelebilir :

Bu durumda sömel altındaki basınç dağılımı lineer olup ve şu ifadeler ile

hesaplanır :

ΣV 6e

qmax = ------- (1 + -------) .... (12)

BL B

ΣV 6e

qmin = ------- (1 – -------) .... (13)

BL B
Burada B moment alan düzlemdeki boyut, L ise diğer boyuttur. “e”

eksantriklik miktarını gösterir.

a) Ani (elastik) oturma

b) Zamana bağlı oturma

Kumlarda oturmalar daha ziyade elastik mahiyettedir. Bu oturmaların

çoğu bina inşa edilirken görülür, ancak özellikle servis yükleri değişken

yapılarda (Silolar, Dolum Tankları vs.) çok önemli olur.

Kumlarda küçük ф açıları için bile (6) ifadesi ile çok büyük emniyet

bulunabilir. Ancak, özellikle genişliği 1,5 m den büyük olan sömellerde

oturmalar önem kazanır. Günümüzde standart penetrasyon değerini esas

olan bir oturma formülü çok kullanılmaktadır ve kullanılması tavsiye

olunur : Bu formül

qu

ΔH = ------------- (7)

(0,41)N

ifadesidir.

Burada qu (kN / m2) olarak gerilme, N = SPT değeri ΔH (mm) olarak

oturmadır.

Buradan qu = (0,41 (N) (ΔH) ..... (8)

ifadesi yazılabilir. ΔH yerine müsaade edilir oturma miktarı

yerleştirilirse taşıma gücü qu olarak bulunur. Bu değer genellikle (6)

ifadesi ile bulunandan küçüktür ve kabul edilen değer olur.

Burada kullanılan N değeri, belirli bir tabaka için alınan en küçük değer

olmalı (Nm) ve ayrıca aşağıdaki şartlara göre düzeltilmelidir:


1) Yeraltı su seviyesi düzeltilmesi:

Bu düzeltme

Dw

Cw=0,5 + 0,5 ------------ (9)

Df + B

bağıntısı ile yapılır.

Burada :

Cw=düzeltme katsayısı

Dw=yeraltı suyu yüzeyine zemin yüzeyinden derinlik

Df=temel alt kotuna zemin yüzeyinden derinlik

B=temel kısa genişliği

olmaktadır.

2) Örtü yükü düzeltmesi

191,5

cn = 0,77 log ----------- (10)

σo

σo (t / m2) olarak B / 2 derinliğindeki efektif gerilmedir.

Bu suretle denklemde kullanılan SPT değeri

N=NmxCwxCn........ (11)

olmak üzere bulunur.

Oturmalarda müsaade edilebilir miktarlar çeşitli durumlar için Tablo 2.3

te verilmiştir. Farklı oturmalar toplam oturmanın %75’i mertebesinde

olabileceği bilinmektedir.
Tablo 2.3 Müsaade edilebilir oturmalar

Hareketin cinsi yapı tipi

miktarı

Toplam oturma yığma yapı 2,5-

5,0 cm

Toplam oturma karkas yapı

5,0-1,0 cm

Toplam oturma silo, baca, radye temel

7,5-30 cm

Dönme kuleler ve bacalar vs.

0,004 ℓ

Dönme vinç rayları

0,003 ℓ

Dönme türbinler(makine)

0,002 ℓ

Dönme pamuk tezgahı(makine)

0,003 ℓ

Farklı oturma yüksek mütemadi tuğla duvar

0,0005 ℓ

Farklı oturma alçı sıva kırılması

0,001 ℓ

Farklı oturma betonarme karkas sistem

0,0025 ℓ
Farklı oturma betonarme perde duvar

0,003 ℓ

Farklı oturma çelik mütemadi yapı

0,002 ℓ

Farklı oturma çelik basit yapı

0,005 ℓ

Not: ℓ farklı hareketin olduğu iki temel noktası arasındaki

açıklıktır.

Yukarıda genel olarak tarif edilen temel projelendirme analiz metotları,

özellikle zeminin durumuna göre çok titizlikle uygulanmalıdır.

Tabakalanma olması, taban suyu seviyesinin değişimi, don, şişme gibi

durumlar dikkatle incelenmelidir.

Öncelikle son iki husus çok önemlidir. Yurdumuzda don olayları oldukça

iyi bilindiği ve don haritaları olduğu halde şişme ile ilgili etütler

yapılmamakta hatta problem hiç bilinmemektedir.

Oysa zeminlerin şişmesi nedeni ile ABD’de ortaya çıkan hasar orada

saptanmış ve yıllık 10 milyar dolar olduğu görülmüştür. Sorunun iyi

bilindiği bir memlekette (ABD) kasırga + sel + deprem olayları

sonucunda bir yılda meydana gelen hasardan daha büyük olabilmesi,

memleketimizdeki kayıplar hakkında bir fikir verebilir.

Yurdumuzda bu etkiden en fazla zarar gören bölgeler yarı – kurak iklim

bölgeleridir. Yani iç anadolu ile batı anadolunun bir kesimi, güneydoğu


anadolu ve doğu anadolunun bir kesimi. Buralarda özellikle dikkatli

olunmalıdır. Aşağıdaki Şekil çok basit zemin parametreleri (kil yüzdesi

= c; PI = plastislik endisi) ile şişebilen killeri tanımak için kullanılabilir.

Şekil 2.1 Killerde şişme potansiyeli


Bu denklemler e < B / 6 hali için geçerli olur. e = B / 6 halinde üçgen bir

taban basınç dağılımı elde edilir. e > B / 6 hali için ise aşağıdaki taban

azami gerilmesi aşağıdaki denklem ile hesaplanır :

4 ΣV

q = ----- ------------ (14)

3 (L – 2e)

M+Hxd

Burada e = ----------------- ile en geniş ifadesini bulur.

Genel olarak şartnameler e < B / 6 şartının sağlanmasını ararlar.

Ancak, sağlam kazada L / 6 < e < L / 4

şartına izin verilebilir.

2.4.2 Münferit Sömel : Yük ve Çift Düzlemde Moment

Bu durumda

M1 M2

e1 = -------- e2 = -------- olur. (15)

B L

Taban gerilmeleri ise

ΣV 6e1 6e2

qmax = ------- (1 + ------ + ------) (16)

BL L B

ve

ΣV 6e1 6e2

qmin = ------- (1 – ------ – ------) (17)

BL L B
formülleri ile hesaplanır.

6e1 6e2

------ + ------ = 1 hali için qmin = 0 (18)

L L

bulunur.

Şartnameler, zeminlerde

6e1 6e2

------ + ------ < 1 ... (19)

L B

şartını, yani bütün taban zemininin basınç altında olması şartını ararlar.

Zeminlerde, aksi varit olduğu takdirde proje tekrar hazırlanır.

2.4.3. Simetrik Olmayan Temeller :

Komşu bir binanın temeli, projelendirilecek temele taşabilir. Bu

durumda iki hal söz konusudur :

1) Eğer bir simetri ekseni üzerinde bir simetri var

ise her iki eksen üzerinde temelin atalet

momentleri hesaplanır ve taban gerilmeleri kritik

noktalarda bulunur. Aşağıdaki şekilde 1-1 ekseni

ve2-2 ekseni ile a,b,c,d,e,f,g,h noktalarındaki

gerilmeler

ΣV M1 M2

σ = ------ ± ------- x1 ± ------- x2 (20)

A I1-1 I2-2
ifadesiyle hesaplanır.

Burada 1-1 ve2-2 eksenleri ağırlık merkezinden geçerler. M1-1 ise 1-1

ekseni etrafındaki moment olur. 1-1 aynı zamanda simetri eksenidir.

2) Eğer herhangi bir eksen etrafında simetri yok ise

fakat sömel dışında kalan alan sömel alanının %

20’sini aşmıyor ise yine yukarıdaki usul

kullanılır. Aşağıdaki şekil bu hali özetler:

A1

-------

< 0,20

A
her iki halde de kolonların durumundan veya yük değerlerinden ötürü

yük tatbik noktası ağırlık merkezinden geçmeyebilir. M1-1 ve M2-2

momentleri bu nedenle oluşurlar.

A1

3) ------ > 0,20

halinde yukarıdaki hesapların asal atalet moment eksenleri tayin

edilerek yapılması gerekir.

ΣV

6e

qmax = ------- (1 +

------)

BL

L’ = L +

2e
ΣV

ΣV

q = ------- =

---------------

BL’ B

(L + 2e)

Eksantriklik ,yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi uzunluk (L), L’ = L + 2e

kadar uzaklarda ortadan kaldırılabilir ve uniform basınç sağlanabilir. Bu

tavsiye edilecek bir husustur.

Yanda bir komşu temelin olması nedeniyle bu uzatma yapılırsa aşağıda

sözü edilen trapez sömel tipine gidilebilir.

Bu sömellerin betonarme projeleri yapılırken bazı statikerler temeli ters

çevirir ve mesela Cross metodu ile çözerler bu yanlıştır temel kolon

yükleri ve zemin basıncı alınarak doğrudan moment ve kayma kuvvetleri

hesaplanır.

Trapez sömel :

Trapez sömeller yukarıda anlatılan nedenlerle uniform basınç elde etmek

için yapılırlar.

Aşağıdaki şekilde A, ağırlık merkezini , E ise x-x simetri ekseni üzerinde

alınan kesitteki orta noktayı göstermektedir.bu kesit sömel dikdörtgen

olsa idi onu gösterecekti şeklinde düşünebiliriz.Uniform basınç elde


etmek için alan öyle ayarlanmalıdır ki yüklerin bileşleri V yükünü

karşılayacak şekilde ve A noktasından tatbik olunsun.

Bu şartlar şu şekilde yerine getirilir:

1) sömelin L uzunluğu bellidir. B1 + B2

sömel aralığı W= L x γ c x -------------

(21)

sömel alanı A = 1 / 2 (L) (B 1 + B2)

(22)

dir.

2)dolayısı ile
ΣV + W = 1 / 2 (B1 + B2) ifadesinden

(23)

(B1 + B2) hesaplanır.

3) yüklerin A noktası etrafında momentlerin alınması ile de x mesafesi

bulunur.

4) trapezlerin kenarlarından ağırlık merkezine olan mesafeyi (x) veren

geometrik denklem

L B2 + 2B1

x = ------ x --------------

(24)

3 B2 + B 1

ifadesi ile (B1 + B2) nin bilinen değeri kullanılmak sureti ile B1 ve B2

hesaplanır.

Özel durumlar :

Moment olması halinde taşıma gücü değeri:

Emniyetli taşıma gücü değerleri tayin edildikten sonra taşıyabildikleri

yükün bu değerin temel alanı ile çarpılarak bulunduğu malumdur.

Ancak , moment olması halinde temel faydalı taban alanı


A’ = (L – 2e1) (B – 2e2) (25)

Halinde momentlerin tatbik düzlemi üzerindeki eksantriklik oranları göz

önüne alınarak hesaplanır. Kaldırma kuvvetine maruz sömel su altındaki

sömellerde kaldırma kuvveti etkir. Bu durumda bu kuvvete karşı

genellikle 1,5 olan bir emniyet misali ile tahkik yapmak gerekir:

W1 + W2 + F

Fem = -------------------

Burada

W1 = temelin ağırlığı

W2 = temel çevreleri toprağın ağırlığı

F = sürtünme katsayısı

U = γw x B x L x hw

γw = suyun birim hacim ağırlığı

B ve L = temel boyutları (B=1)

hw = su üst kotu ile temel alt kotu

arasındaki mesafe

Kohezyonlu zeminlerde F = C x Df x L

Df = temel derinliği

C = kohezyon

L = temel eni (temel boyu birim uzunluktur)

Granüler zeminlerde

F = γo Ko x Df x L
dir.

Ko = 1 – sin ф

γo = 1 / 2 Df . (γ – γw)

olarak bulunur.

γ = zeminin toplam birim hacim ağırlığı

ф =içsel sürtünme açısı

2.4.4 Mütemadi Sömeller

Bu sömellerde de yukarıda olduğu gibi düşey yükler toplamı ile

hesaplanan eksantriklik oranlar 12 ve 13 no.lı denklemlerde yerini korur.

En yüksek gerilmenin zemin emniyet gerilmesi altında kaldığı ve oturma

şartlarının sağlandığı saptanır. Aşağıdaki şekil bu durumu

yansıtmaktadır.

ℓ1, ℓ2, ℓ3 ,ℓ4 = V1, V2, V3, V4 e merkezden mesafeler


Bileşke : ΣV = V1 + V2 + V3 + V4

Eksantriklik oranı : e = 1 / ΣV (V1 ℓ1 + V2 ℓ2 – V3 ℓ3 – V4 ℓ4 – M2 + M3)

ΣV 6e ΣV 6e

Zeminde basınç : qmax = ------- (1 + -------) ; qmin = ------- (1 – -------)

BL L BL L

2.5 RADYE TEMELLER

Radye temeller, genelde zeminin emniyetli taşıma gücünün düşük

olduğu durumlarda “münferit sömeller ile yapılan temel yüzey alan

hesaplarının binanın mimari alanının yarısından fazlasını işgal ettiği

zaman” düşünülürler. Bu durumda çok büyük ihtimalle radye temel

diğer sistemden daha ekonomik olur. Ayrıca zeminin temel altında

yerden yere çok değişken olduğu hallerde de radye temeller yararlı

olurlar.

2.5.1 RADYE TEMEL TİPLERİ

Radye temeller aşağıdaki şekillerden biri olarak inşa edilebilirler :

a)
Bu şekilde bir döşeme doğrudan kolonları taşır. Özel durumlarda kolon

altları döşemede biraz yukarı veya aşağı doğru kalınlaştırılabilir.

b)

Bu sistem temelde çok rijit, iki yanda kirişlerle teşkil edilmiş bir

radyedir.

c)
Bu sistemde alt bodrum kata tamamen betonarme perde duvarlarla teşkil

edilmiş bir çok rijit radye görülmektedir.

2.6 RADYELERİN TAŞIMA GÜÇLERİ

Granüler Zemin Üzerine Oturan Radyeler :

Bu radyelerde taşıma gücü, aynen granüler zemin üzerine oturan sığ

temellerde olduğu gibi (7) ifadesi ile bulunur. Ancak bulunan buradaki

(0,41) değeri (0,22) olarak değiştirilir.

Kil Zeminin Üzerine Oturan Radyeler :

Bu radyeler için de (1) (2) (3) denklemlerinde biri kullanılabilir. N q = 1 ,

Nγ = 0 olduğundan ifade

qult = CNc + qNq (27)

haline dönüşür.

Emniyetli taşıma gücü de

qoc = 1 / F (CNc + qNq) (28)


olur.

Burada A radye alanı, Q’da radye üzerindeki toplam yük ise Q / A ≤ q a

olmalıdır.

Burada Q’nun hesabında şu hususa dikkat etmek gerekir :

Qt = Q D + Q2 – Q3 (29)

QD = Yapı yükü (radye ağırlığı dahil)

Q2 = Hareketli yük

Q3 = Hafredilmiş olan toprağın ağırlığı

Radye temelin özelliği (29) ifadesinde görülmektedir. Eğer derine

oturtulan bir radye varit ise Qt sıfıra yaklaşacaktır. Bu durum özellikle

zayıf zeminler için çok yararlı olup ve birçok halde kazıklı temele

gitmekten kurtulunabilir.

3. KAZIKLI TEMELLERE GENEL BİR BAKIŞ

Temeller, genel bir çerçeve içinde iki grup halinde düşünülürler bunlar

yüzeysel temller, derin temeller’ dir. Zemin şartları uygun olduğu

hallerde kullanılan yüzeysel temeller ,münferit sömel, mütemadi sömel,

radye temel şeklinde olabilir. Zemin şartlarının yüzeysel temel yapmaya

müsait olmadığı veya üst yapıdan gelen yüklerin fazla olduğu


durumlarda yüzeysel temelle yeterli olmazlar. Bu durumda yükleri daha

derinlerdeki sağlam tabakalara aktarmak , ve yapının yapacağı

oturmaların istenen sınırlar içerisinde kalmasını sağlamak için derin

temeller inşa edilir,

Derin temeller tabiri, izafi bir durum ifade etmekte olup genel olarak

derinliği, genişliğinden daha büyük bir temeli ifade etmek için kullanılır

ve kazıklı temeller, kesonlar ve derin ayak temelleri içine alır. Bunların

içinde en yaygın olarak kullanılanı kazıklı temellerdir.

3.1 KAZIKLI TEMELLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Kazıklı temeller uzun ve nispeten ince yapı elemanlarıdır. Kazıklar üst

yapıdan gelen yükleri, daha aşağıda bulunan zemin tabakalarına

aktarırlar. Kazıklı temelleri, yükleri taşıma ve iletme şekillerine ve

yapıldıkları malzemeye , zemin yerleştirme tarzına yapıldıkları veya inşa

edildikleri teknolojiye göre sınıflandırmak mümkündür.

Yükleri taşıma ve zemine iletme tarzlarına göre kazıklar:

a) Sürtünme kazıkları

b) Uç kazıkları

olarak ikiye ayrılırlar. Kazıklar genel olarak yükleri hem çevre

sürtünmesi ile hem de uç mukavemeti yolu ile taşımakla birlikte, yükün

önemli bir kısmı kazığın etrafındaki çevre sürtünmesi ile taşıdığı taktirde

bunlara “sürtünme kazığı” da denir.


Uç kazıkları ise, yükü aşağıdaki saydam bir tabakaya (kaya veya sıkı

kum-çakıl gibi) kazık uç direnci yolu ile aktarılırlar ve çevre sürtünmesi

bu kazıklarda ihmal edilecek seviyelerdedir.

Diğer bir sınıflandırma, kazıkların yapıldıkları malzemeler göz önüne

alınarak gruplandırılmasıdır. Buna göre de kazıklar, beton kazıklar, çelik

kazıklar, ahşap kazıklar, kompozit kazıklar gibi sınıflara ayrılabilirler.

Bir başka sınıflandırma, kazıkların zeminde sebep oldukları

deformasyonlar yönünden yapılmakta olup, kazıklar, “deplasman

kazıkları” ve “deplasman yaratmayan kazıklar” olarak ikiye

ayrılabilirler. Birinci tip kazıklar, isminden anlaşılacağı gibi zemini yana

doğru iterek deplasmana sebep olan çakma kazıklardır. Bu tipe, önceden

dökülmüş betonarme çakma kazıklar dahil olduğu gibi, Franki kazıkları

gibi, önce bir muhafaza borusunun dibine kuru beton konarak bu

betonun tokmaklanması yolu ile borunun zemine çakılması, bilahare

dökülen betonun tokmaklanması sırasında borunun çekilmesi şeklinde

oluşturulan kazıklar da dahildir.

İkinci tip, yani zeminde bir deformasyon yaratmayan kazıklar ise genel

olarak fore kazık olarak bilinen ve zeminde önce sondaj deliği açarak

bunun içine beton (gerekirse demir donatılı olarak) yerleştirilerek

oluşturulan kazıklardır.
Şekil 3.1 Sürtünme kazığı

Sürtünme kazıklarında grup etkisi :

Kazıklar, yükleri daha derinlerdeki tabakalara naklederler. Tek bir

sürtünme kazığının etrafında oluşan gerilme alanı Şekil 3.2’de şematik

olarak gösterilmiştir. Bu şekilde eğri, Q yükünün belli bir P gerilmesi

yarattığı noktaların birleştirilmesi ile elde edilmiş olarak düşünülecektir.


Şekil 3.2 Tek kazık ve kazık grubu için basınç bölgeleri

Bir kazık grubu için gerilme alanları birbirini etkiler ve aynı P

gerilmesinin oluştuğu noktalar daha derinlere inerek Şekil 2’de solda

görülen yeni bir gerilme bölgesi yaratır. Buradan görüleceği gibi kazık

grupları gerilmeleri daha derinlere indirir. Ancak, yapı genişledikçe ve

kazıklar kısaldıkça kazıklı temellerin yüzeysel temellere göre en önemli

bir farkı olan bu özellik önemini kaybedebilir. Şekil 3’de sol tarafta

radye temel, sağ tarafta kazık temel için belli bir P yüküne tekabül eden

basınç soğanları (bölgeleri) şematik olarak gösterilmiştir. Şekil 3a’da dar

bir yapı, 3b’de ise geniş bir yapı temsil edilmiştir. Her iki yapı da bir q

yükünü zemine ileteceklerdir. Ancak dar bir yapıda kazıklar yükleri

derinlere indirirken, geniş yapıda kazıklar geniş yapıya göre yeterli

uzunluk ta olmadığı için yükleri radye temele göre zeminin

derinliklerine nakletmede pek etkili olmayabilirler. Yani geniş yapıda

kısa kalan kazıkların büyük bir faydası olmayabilir ve radye temel de

aynı vazifeyi görebilir.


Şekil 3.3 Kazık uzunluğu- temel genişliği ilişkisi

Öte yandan, kazık gruplarında, kazıkların zeminde yarattığı gerilme

alanlarının birbirine girişimi sonucu, ortadaki kazıkların etrafındaki

zeminde oluşan gerilmeler, kenar kazıkların çevresindeki zemine göre

daha büyük gerilmelere maruz kalırlar. Kazık grubunun esnek bir yapıyı

taşıdığı kabul edilirse, ortadaki kazıklar daha büyük oturma yaparlar. Bu

açıklamadan, bir kazık grubunun taşıma gücünün, kazıkların tek tek

taşıma güçlerinin toplanması sonucu bulunan değerden daha küçük

olması icap ettiği sonucu çıkar. Buna “grup etkisi” denir.

Tek kazık davranışı ile bir kazık grubunun davranışının çok farklı

olabileceği Şekil 4’ den de görülmektedir. Tek bir kazığın gerilme

bölgesi, sıkışabilirliği yüksek kil tabakasına nüfuz etmediği halde, kazık


grubunun gerilme bölgesi bu tabakanın içine girmektedir. Bu durumda,

kazık grubunun oturması tek kazığa göre çok daha fazla olacaktır.

Şekil 3.4 Tek kazık ve kazık grubu basınç bölgeleri

Sürtünme kazıklarını yakından ilgilendiren bir başka husus da killerde

thixotropy denen bir olaydır. Killi zeminde sürtünme kazığının çevre

sürtünmesi en fazla kilin mukavemeti kadar olabilir. (Kazık yüzeyi ile


zemin arasındaki yapışkanlık (adhezyon) zemin mukavemetinden fazla

olsa bile, kazığa zemin mukavemetini aşacak şekilde bir yük tatbik

edildiği zaman, zemin, kazığa çok yakın bir mesafede mukavemet

kaybına uğrayarak kazığın göçmesine neden olur). Öte yandan killi

zeminlerde drenajsız mukavemet genellikle zeminin örselenmesi ile

önemli ölçüde azalır. Ancak, zamanla zemin kendini toplayarak,

mukavemeti zaman içinde yeniden artar. Bu olay thixotropy olarak

bilinir. Kazık zemine çakılırken zemin örseleneceğinden zeminin

mukavemeti azalır. Çevre sürtünmesi de zemin mukavemetinin bir

fonksiyonu olduğundan, kazığın zemine çakılmasından hemen sonra,

azalan mukavemet yüzünden kazığın taşıma gücü de nispeten azdır.

Zaman geçip, zemin mukavemeti artınca, kazığın taşıyabileceği yük de

artar. Bu yüzden, kazık yükleme deneyleri, killi zeminlerde, kazığın

teşkilinden bir zaman geçtikten sonra yapılmalıdır.

Yer altı suyu altındaki ince kum ve siltli kumlarda da, kazık çakılırken

zemin sıvılaşarak mukavemet kaybeder. Bu geçici bir olay olup, çakma

işlemini müteakip zemin yeniden eski mukavemetini kazanır.

Aşağıda, çeşitli zeminler için yaklaşık çevre sürtünmesi değerleri

verilmektedir. (Terzaghi ve Peck) :

Gevşek kum 25 KN / m2

Sıkı kum 100 KN / m2

Yumuşak kil – silt 10 – 30 KN / m2

Kumlu silt 20 – 50 KN / m2

Katı kil 40 – 100 KN / m2


Uç kazıkları :

Bu tip kazıklar sağlam tabakaya oturdukları için önemli bir oturma

(çökme) yapmazlar. Öte yandan çevre sürtünmesinin oluşabilmesi için

kazığın muayyen bir miktar düşey deformasyon yapması icap eder. Uç

kazıklarında bu deformasyon oluşamadığı için de çevre sürtünmeleri

ihmal edilecek kadar az olur. Uç kazıkları kullanılarak teşkil olunan bir

kazık grubunda genellikle grup tesiri yüzünden taşıma gücünde bir

azaltma yapılmaz. Yani grubun taşıma gücü, tek kazıkların taşıma

gücünün toplamına eşittir.

Uç kazıkları teşkilinde önemli bir nokta, kazıkların dayandığı sağlam

zeminin tespitinde yanılgıya düşülmemesidir. Bazı hallerde sağlam bir

tabakaya rastlandığı zannedilebilir, ancak bu, kalınlığı fazla olmayan bir

tabaka olabilir ve altında da sıkışabilirliği yüksek, yumuşak kil gibi kalın

bir formasyon yer alabilir. Böyle bir durumda, alttaki yumuşak tabaka

oturma yaparak, kazıklarında oturmasına sebep olur.

Uç kazıklarının tasarımında negatif çevre sürtünmesi oluşabileceği

hesaba katılmalı ve bu yüzden gelecek fazla yük göz önüne alınmalıdır.

Uç kazığı sağlam zemine oturduğu için çökmesinin çok az olacağı veya

hiç olmayacağı daha önce ifade edilmiştir. Diğer taraftan, sağlam

tabakanın üstünde yer alan zayıf zemin çeşitli sebeplerle oturabilir. Bu

sebeplere örnek olarak, zemin yüzeyine dolgu yapılması (sürşarj), yer

altı suyunun inmesi gibi olaylar gösterilebilir. Oturan bu zemin, kazığı

da beraberinde sürüklemek ister. Ancak kazık sağlam zemine

oturduğundan, direnecektir. O zaman kazık, çevresindeki oturan zemin


yüzünden ek bir düşey yüke maruz kalır. Buna “negatif çevre

sürtünmesi” tabir edilir. Negatif çevre sürtünmesi aşağıdaki gibi hesap

edilebilir (Şekil 3.5).

Şekil 3.5 Negatif çevre sürtünmesi


Şekil3.6 Taşıma gücü katsayısı

Tek kazık halinde oturan zeminin kayma mukavemeti ile kazık çevre

alanının çarpımı sonucu bulunacak değer, negatif çevre sürtünmesi

nedeni ile oluşan ilave yük olarak alınır. Bu durumda kazık uç direnci :

R=Q+W+πDHs

olur. Burada

Q = Kazığa üst yapıdan gelen yük

W = Kazık ağırlığı

D = Kazık çapı

H = Oturan zeminin kalınlığı

s = Oturan zeminin mukavemetidir.

Kazık grubu için toplam uç direnci, iki şekilde hesaplanır:

ΣR = ΣQ + ΣW + n π D H s

ΣR = ΣQ + γ H A + P H s

ve küçük olan değer kazık grubunun toplam uç direnci olarak alınır. Bu

ifadelerde
n = gruptaki boşluk sayısı

γ = zemin birim hacim ağırlığı

A = kazık grubunun alanı (zemin alanı dahil)

P = kazık grubunun çevresinin toplam yanal alanı

3.2 KAZIK TİPLERİ

Kazıkların fonksiyonlarına, zemin içinde teşkil edilme şekline veya

yapıldığı malzemeye göre, sınıflandırılabildiklerinden söz edilmiş ve

sürtünme kazığı- ıç kazığı, deplasman kazığı-deplasmana sebep olmayan

kazıklar, çakma kazıklar- fore kazıklar gibi tarifler ve ifadeler

kullanılmıştı.aşağıda, kazıkların yapıldığı malzeme ve inşa şekillerine

göre bir değerlendirmesi yapılmaktadır:

3.21.Ahşap kazıklar

Mimar Mustafa Ağa tarafından 1748-1755 yılları arasında yapılan

İstanbul’da Nur-u Osmaniye camii ahşap kazıklar üzerine oturmaktadır.

Caminin zemini 8 metrelik yapay dolgu, bunu altında yer alan kum-çakıl

tabakalı yeşil renkli kil- marn olup en altta 20-22 metre derinliklerden

itibaren de grovak şist (ana kaya) vardır. Yer altı suyu 16,5 metrededir.

Uçları demirli ahşap kazıklar yüzeyden 18 metre derinlikte (su

seviyesinin 1,5 metre altında) başlamaktadır ve uzunlukları 2,63

metredir. Kazıkların Üzerine horasan kireçten oluşan bir radye

yapılmıştır ve ucu ana kayaya oturmaktadır.


Ahşap kazıklar, hafif olduğu için kolay nakledilebilirler, özellikle

killerde kazık – zemin arasında bir adhezyon sağlarlar. Öte yandan, su

seviyesi altında ömürleri uzundur. Ancak, su seviyesi üstünde mantar ve

bazı böcekler tarafından tahrip edilirler. Bu nedenle, özel muameleden

geçirilmeden su seviyesi üstünde kullanılmamalıdırlar. Ahşap kazıkların

çürümesini önlemek için kullanılan en etkin metot ahşabın litlerine

nüfuz edecek şekilde basınçlı kreozot uygulamasıdır. Özel tesislerde

yapılan bu işlem sırasında deniz suyu altında kalacak kazıklarda 1 m3

hacme yaklaşık 250 kg kreozot uygulanır.

Ahşap kazıkların boylarını uzatmak için aşağıdaki şekilde gösterildiği

gibi ekleme yerlerini çelik boru ile desteklemek veya bulonlu çelik

levhalarla birleştirmek yollarından biri kullanılır.

Şekil 3.7 Ahşap kazıklara ek yapılması

Ahşap kazıkları sert zeminlere, sıkı kum – çakıl tabakalarına çakmak

zordur. Aşırı çakma halinde uç kısımlarında veya gövdelerinde kırılma

ve tahribata uğrayabilirler. Bu nedenle, çakma sırasında kazığın


davranışı gözlenmeli, giriş miktarı / darbe sayısı oranı dikkatle

izlenmelidir.

Ahşap kazıkların taşıma gücü yüksek değildir.yaklaşık 20-25 cm. çaplı

bir kazığın taşıyacağı yük 20-30 ton civarında düşünülebilir.

3.2.2 Beton kazıklar

Beton kazıklar bugün en çok kullanım alanına sahip kazık

tiplerindendir.bir çok değişik teknikle imal edilen bu kazıklardan en

yaygın olanlarını iki kategoriye ayırmak mümkündür:

a) Önceden dökme kazıklar

b) Yerinde dökme kazıklar

3.2.2.1 Önceden dökme kazıklar (çakma kazıklar)

önceden dökme betonarme kazıklar, veya çakma kazıklar, genellikle

kesitli imal edilip uç kısımları sivridir ve genellikle çelik çarıkla bulunur.

Kazık başlarına da çelik yastıklar konulabilir. Kazıklarda boyuna ve

enine demir donatısı yerleştirilir. Bu donatılar daha ziyade kazığın

vinçlerle ve kancalarla kaldırılıp, yerleştirilmesinde emniyeti sağlamak

içindir. Demir donatısı %1-%4 arasındadır. Betonarme kazıkların kesiti

daire kare veya sekizgen şeklinde olabilir.

Betonarme kazıklarını boylarını inşaat sırasında ayarlamak, yani

kesmek, kısaltmak veya uzatmak oldukça zor bir işlemdir. Ancak sınırlı

alanda dahi kazık uzunluğunu tam olarak mümkün olabilir. Kazık boyu
kısaltılacağı zaman kısaltılacağı seviyede çekiç ile oyularak demirler

ortaya çıkarılır ve kesilir. Kazığın üstte kalan kısmı da koparılarak

kesilir. Kazığın boyu uzatılacaksa donatı demirler eklenecek üst kısımla

aderans sağlayacak kadar ortaya çıkarılmalı ve bu kısımda kazık betonu

kesilerek üst kısma dökülecek yeni donatı ve betonla uygun birleşimi

sağlanmalıdır.

Beton kazıkların ömrü pratik olarak devamlıdır. Bazı özel durumlarda,

yer altı suyunun betona zararlı maddeler içermesi, kazığın devamlı

çözülme olayına maruz bir zeminde bulunması, devamlı akarsu ve dalga

etkisine uğraması vb. durumlarda kazık ömrü kısalır. Kazık ömrünü

uzatmak için en etkin yol kazık betonun kaliteli olarak imalidir.

Betonarme çakma kazıklar ön gerilmeli olarak da imal

edilmektedir.bunlarda kullanılan beton yüksek kaliteli olup, yük taşıma

kapasiteleri, normal betonarme kazıklara nazaran daha yüksektir. Bu

nedenle bu kazıklar daha hafiftir. Öngerilmeli beton kazıklar genellikle

içi boş olarak üretilirler. Çevresinde hem demir, hem de öngerilmeli

çelik teller yer alır.

Betonarme kazıkların emniyetli taşıma güçleri aşağıdaki tabloda

verilmiştir. (TS 3167, DIN4026)

Kare kesitli betonarme veya öngerilmeli beton çakma kazıkların

müsaade edilen basınç yükleri:

Taşıyıcı zemin müsaade edilen yük(kN)


İçindeki kenar boyu(cm)

derinlik 20 25 30 35

40

3 200 250 350 450

550

4 250 350 450 600

700

5 - 400 550 700

850

6 - - 650 800

1000

3.2.2.2. Yerinde Dökme Kazıklar

Yerinde dökme beton kazıklar, zeminde çeşitli delme teknikleri

kullanılarak veya zemine boş bir boru çakılarak oluşturulan deliğin

gereğinde donatı da konularak betonla doldurulması yolu ile imal edilen

kazıklardır. Bu kazıkları genel olarak aşağıda belirtilen iki grupta

toplamak mümkündür: yerinde dökme betonarme çakma kazıklar ve

yerinde dökülen kazıklar (fore kazıklar)

a) Yerinde dökme betonarme çakma kazıklar:

bu tip kazıklar, kaplama borusuz, kaplama borusu yerinde bırakılan, ve

kaplama borusu çakılan tipte imal edilebilirler. Bu şekilde teşkil edilen


kazıklar taşıyıcı eleman olabildikleri gibi, zeminlerin sıkıştırmak içi de

kullanılabilirler.

Kaplama borusuz olanlardan kompres kazığı zemin içinde silindirik bir

delik açan çelik bir çarığın zemine çakılması ve meydana gelen çukurun

betonla kaplanması yolu ile oluşturulur. Reymond kazıklarında ise

konik biçimli silindirik helisel kaplama borusu, bu borunun içine giren

bir çelik mandrelin çakılması ile zemine girer. Sonra mandrel çıkarılır

ve kaplama borusunun içi betonlanır. Konik olanların dış yüzü 1/10

eğimindedir. Reymond kazıkları 50-90 ton (500-900 kN) yük taşıyabilir,

sürtünmeli veya uç kazık olarak kullanılabilirler.

Kaplama borusu çakılan tipe örnek olarak ise Franki kazığı

verilebilir.Franki kazığını oluşturmak için 30-50 cm. çapında bir çelik

borunun dibine beton veya kum çakıl konularak tokmaklanır. Konan

beton veya kum-çakıl boruyu zemin içine doğru sürükler.


Şekil 3.8 Frenki kazığı teşkil kademeleri

İstenilen derinliğe inilince, boru içine beton dökülerek tokmaklanır, bu

esnada da boru dışarı çekilir. Franki kazıkları, killi zeminlerde

kullanıldığı gibi gevşek kumlarda da uygulanabilir. Bazen kazığın içine

beton yerine kum-çakıl veya taş konarak tokmaklanır. Mesela deprem

bölgelerinde yer altı su seviyesi altında sıvılaşmaya maruz kalabilecek

gevşek kumlu zeminlerde bu tip bir işlem zemini sıkıştırıp sıvılaşma

potansiyelinin azaltılması için kullanılabilir. İri çakıl ve taş hem taşıyıcı

özeliğe sahiptir hem de deprem sırasında oluşacak aşırı boşluk suyu

basıncını söndürmede yardımcı olarak sıvılaşma tehlikesini azaltır.

Bir başka tip olan Simplex kazıklarında ise timsah ağzı denen, açılıp

kapanabilen özel uçlu bir kaplama borusu zemine çakılır. Sonra beton

dökülerek timsah ağzı açılarak boru ile birlikte dışarı çekilir. Dökülen

beton tokmaklanarak zemine intibakı sağlanır ve betonda boşluk

kalmaması temin edilir.

b) Yerinde dökülen kazıklar (fore kazıklar)

Fore kazıklar (veya sondaj kazıları, delme kazıklar), zeminde yanal bir

deplasman yaratmayan cinsten kazıklardır. Çok basit olarak tarif etmek

gerekirse, önce zeminde bir delik açılır, bu deliğe demir donatı


yeleştirilir ve alttan başlamak suretiyle delik betonlanır ve kazık

oluşturulur. Tabi bu işlem sırasında kullanılan bu yöntem ve teknoloji,

kazık çapı, uzunluğu, zemin cinsi gibi faktölerle değişebilir.

Kullanılacak yöntem ve teknolojiyi seçeerken en önemli unsur

ekonomidir.

Fore kazıkalrın hem bazı avantajları, hem de dezavantaşları vardır.

Avantajları:

a)Fore kazıklar temel kazısı yapılmadan da teşkil edilebilirler. Bu

suretle işe hız kazandırırlar.

b)Zemin şartları uygun olduğu taktirde kısa zamanda inşa edilebilirler.

c)Büyük çapta ve derinliklerde inşa edilebildikleri için yük kapasiteleri

fazladır.

d)Çakma kazıkların teşkilinde zorluk veren zemindeki taş ve bloklar,

fore kazık oluşturulmasında uygun teçhizat kullanılarak elimine

edilebilir.

e)Delik açılması ve betonlama sırasında çevrede önemli titreşim, sarsıntı

yaratmazlar. Çevre yapıların bu tip etkilere karşı hassas olduğu

durumlarda bu büyük bir avantajdır.

f)Kazıklar yerinde teşkil olduğu için, taşınacak malzeme kum, çakıl, su,

çimento, demir gibi malzemeler olup, bunların nakli, hazır ve önceden

dökülmüş kazıklara göre daha kolaydır.

g)İcabında kazık dibinde genişletilmiş bir bölge (soğan) oluşturarak

taşıma gücü artırılabilir. Bu şekilde, kazığın çekmeye karşı da taşıyacağı

yük artar.
h)Sondaj deliğinin istenen derinliğe indiği ve istenen sağlam tabakaya

eriştiği kolaylıkla kontrol edilebilir.

i)Fore kazıkların boyu kolayca ayarlanabilir. Bu özellik, çakma kazıklara

göre büyük bir avantajdır.

Dezavantajları :

a)Yağışlı ve kötü havalar delme işlemini aksatır.

b)Beklenmeyen zemin şartları ile karşılaşması halinde işlerde önemli

gecikmeler olabilir.

c)Yukarıda bahsedilen nedenle, fore kazıkların yapılacağı mahalde çok

detaylı bir zemin etüdü gerekir.

d)Kazık betonunun hazırlanması, dökülmesi sırasında çok iyi bir teknik

denetim mutlaka yapılmalıdır.

e)Yer altı suyunun mevcudiyeti betonu etkileyebilir, özellikle yer altı

suyu akımı varsa betonu yıkayıp kazığın oluşumunu engelleyebilir.

Sondaj deliği çevresi yıkıntı veya döküntü yapabilir. Bunlar için özel

önlemler almak gerekir.

Fore kazıklar, genellikle “uç kazığı” olarak kullanılırlar. Sert killerde

sondaj deliği kendini tutar ve deliğin üst 4 –5 metresi dışında muhafaza

borusu gerekmeyebilir. Ancak, kuru olsun, ıslak olsun kum – çakıl,

yumuşak kil, siltli kil, çamur ve yer altı suyu altındaki silt, ince kum,

deliğin açılmasını ve stabilitesinin sağlanmasını engeller, özel önlem

alınmasını gerektirirler. Bu tip zeminlerde delik devamlı muhafaza


borusu indirilerek açılır. Betonlama bitince borular çekilir. Ancak yer altı

suyunun betonu yıkama tehlikesi olan yerlerde muhafaza borusu içine

yerleştirilen daha ince ikinci bir boru dışarı çekilmeden yerinde bırakılır.

Bu durum, çevre sürtünmesinin önemli ölçüde azalmasına neden olabilir.

Zemindeki blok ve taşlar balta tabir edilen demir bir tokmağın

düşürülebilmesi ile kırılabilir. Deliğin açılması sırasında, rotari sondaj

ekipmanları, darbeli sondaj ekipmanları, burgular, kovalı sistemler

kullanılabilir. Bazı özel makineler, muhafaza borusunu titreştirerek

zemine sokar, veya zeminden çekerler. Bu makinelerle büyük çaplı

kazıklar oluşturulmaktadır. Bu titreşimler, zeminle boru arasındaki

sürtünmeyi azaltırlar.

Deliğin betonlanması sırasında, delik içine dökülen beton tokmaklanır

ve boru bu esnada dışarı çekilir. Titreşimli muhafaza borusu kullanıldığı

hallerde ise, boruyu çekmek ve aynı zamanda betonu sıkıştırmak için

basınçlı hava kullanılır.

Diğer bir betonlama usulü de demir teçhizat deliğe indirildikten sonra

bir enjeksiyon borusu ile basınçlı beton basılarak deliğin betonla

doldurulmasıdır. Genellikle demir teçhizatın iç çapı 60 cm. den küçük

ise bazen delik ağzından beton dökme uygulanabilirse de bu metot tercih

edilir.

Betonun delik ağzından dökülmesi sırasında katiyen bir beton yerden

doğrudan doğruya veya kürekle beton dökme yoluna gidilmez. Çünkü,

bu taktirde delik kenarlarına çarpan beton, toprakla karışarak özelliği

bozulur, veya demir teçhizata çarparak ayrışır. Beton, delik ağzından,

tam delik ortasına yerleştirilecek özel kovalar (bena) vasıtası ile


dökülebilir. Ancak bu işlem ara vermeden ve bir seferde yapılmalıdır. Su

altında beton dökerken, ya delikte hiç su olmamalıdır veya bu temin

edilemiyor ise delik ağzına kadar su ile veya betonit çamuru ile

doldurularak delik dibinden başlayarak betonlama yapılmalıdır. Alman

şartnamesi, fore kazıklarda kullanılacak betonun en az 350 kg dozda

olmasını ve B225 kalitesini sağlamasını şart koşmuş olup, su ağırlığı /

çimento ağırlığı oranını 0,6 olarak vermiştir. Bu şartnameye göre ilk 35

kazık için kalite kontrolü için 6 adet beton deney küpü alınır. Bunların

üçü 7 gün, diğer üçü 28 gün sonra kırılır.

3.2.3. Çelik Kazıklar

Çelik kazıkların kesiti H veya I profili şeklinde, veya dairesel olabilir.

Dairesel kesitli, yani boru şeklinde olanların uçları kapalı veya yarık

olabilir ve genellikle içleri betonlanır. Çakma sırasında uçları takviye

edilir. Uzatmak için perçin, bulon veya kaynak yapılır. Bu kazıklar

yüksek yük taşıma kapasitesine sahip uç kazıkları olarak

kullanılabilirler. Ancak, yer altı suyunun zararlı madde ihtiva etmesi

halinde, deniz içinde çabuk çürürler. Kumlu zeminlerde de ömürleri

uzun olmayabilir. Sert ve katı killerde ***** oksijen bulunmadığı için

uzun müddet kalabilirler. Bu kazıkları dış etkilere karşı korumak için

dışları bitümlü maddelerle kaplanabilir, katodik koruma yapılabilir veya

beton gömlek içine alınabilir.

3.2.4. Kompozit Kazıklar


Kompozit kazıklar birden fazla farklı malzeme kullanılarak yapılan

kazıklardır. Bu tip kazıkların genellikle alt kısmı ahşap, üst kısmı beton

veya çelikten oluşan kazıklardır. Ahşap kısım çürümeye maruz

kalmayacağı derinliklere (mesela yer altı seviyesinin tamamen altına)

kadar çakılır. Sonra üst kısım beton olarak, şartlara göre gereğinde

kaplama dolgusu yerinde bırakılarak, teşkil olunur. Bu tip kazıklar çok

yaygın olmayıp, daha çok özel durumlarda kullanılırlar.

3.2.5. Özel Kazıklar

Son senelerde çeşitli amaçlar için mini kazık tabir edilen özel kazıklar

kullanılmaya başlanmıştır. Mini kazıklar, 10 – 25 cm çapında olup, foraj

yolu ile aşılan deliğin basınç altında (gereğinde demir teçhizat de

konarak) betonlanması ile oluşturulurlar. Mini kazıkların taşıma gücü

yüksek olabilmektedir. Mesela, 25 cm çaplı bir kazık 10 ton (1000 kN)

basınç yükü taşıyabilir. Ancak bu kazıkların moment taşıma kapasiteleri

sınırlıdır.

Öte yandan zemin çivilemesi (soil nailing) denen nispeten yeni bir

uygulamada ise genellikle tabii zemine çakarak, delik açarak veya

titreşimle yerleştirilen çelik donatılarla zeminin özelliklerinin

iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. Donatının bir delik içine yerleştirilmesi

halinde bu delik betonlanabilir. 4 – 5 cm. olan bu deliklere bazen delikli

bir boru sokularak beton bu boru içine basılır. Delikli boru da zemin

içinde kalır. Donatılarla (çivilerle) zeminin etkileşimi oldukça karışıktır.


Ancak tecrübeler, çivilenmiş zeminlerin monolitik bir blok gibi

davrandığını göstermektedir. Zemin çivilemesi bilhassa şev ve kazıların

stabilitesini artırmak ve mevcut yapıları takviye etmede uygulama alanı

bulmuştur.

Kum kazıklar:

Kum kazıklar, fore kazık, veya çakma kazık tekniği ile imal edilen,

ancak demir ve betonun kullanılmadığı tipte kazıklar olup, daha çok

zemin ıslahında kullanılmaktadır. Yumuşak killerde 70 – 80 cm çaplı, 2

– 3 m. Aralıklı yerleştirilen kazıklar hem zemin taşıma gücünü

artırmakta hem de oturmaları azalmaktadır. Kazıkta kullanılacak

granüler malzemenin içine kil tanelerinin girerek özelliğini bozmaması

için dane dağılımı ayarlanmalıdır. Bu kazıklar gevşek kumlu zeminlerin

sıkılığını artırmada da kullanılabilir.

Kireç kazıklar:

Kireç, yumuşak killerin su muhtevasını hidratasyon yolu ile azaltıcı,

plastik indisini düşürücü, kil danelerinin flokülasyonuna yol açan

özelliklere sahiptir. Bu özellikleri nedeni ile, killi zeminlerin


stabilizasyonunda önceden beri kullanılmışlardır. Kireç kazıklar da

benzer etkileri ile bu zeminlerin özelliklerini iyileştirmede, sınırlı da

olsa, uygulama alanı bulunmaktadır.

You might also like