You are on page 1of 48

Siyaveş Azeri yazdı: İran halkı mollalarla hesaplaşıyor >>sayfa 34

EKMEK & ÖZGÜRLÜK


A Y L I K S İ Y A S İ D E R G İ  S A Y I 1  E Y L Ü L 2 0 0 9  2 T L

Barış, sokakta kurulacak!


Sermaye, ordu ve hükümet “barış” adı altında yeni bir güvenlik projesi sunuyor, işçi hareketi
ve sosyalistler Kürtlerin haklarını tanıyan adil ve onurlu bir barış için harekete geçmeli

ettiler. Milliyetçi kampla da


Ertuğrul Kürkçü mesafeyi açmadan durumlarını
korudular.

Devletin doruklarından esen Ordu ve hükümet


erken “barış” rüzgarı dindi. farklı mı?
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Gelişmeler, ordu ve büyük ser­
Başbuğ sonunda baklayı ağzın­ maye ile hükümet arasında bir
dan çıkardı: “Türk Silahlı gerilimi ve “Kürt Sorunu”na iliş­
Kuvvetleri, ulus­devlet ve üniter kin bir görüş açısı farkını mı ima
devlet yapısına hiçbir gerekçeyle ediyor?
zarar verilmesini kabul edemez. Bu sorunun yanıtı 21 Ağustos’ta
Kültürel farklılıklara saygılıdır. Milli Güvenlik Kurulu toplantı­
Ancak kültürel farklılıkların siya­ sında verilmiş, TSK ve hüküme­
sallaştırılmasını, başka bir ifa­ tin ortaklaştığı açıklamada,
deyle siyasal temsil aracı olması­ “İçişleri Bakanlığı eşgüdümünde
nı, toplumsal siyasal kimlik yapılan çalışmalar hakkında Ku­
unsuru haline getirilmesini, rul’a bilgi sunulmuş, çalışmaların
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası devamı tavsiye edilmiş”ti.
içinde mümkün göremez.”
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
Böylece bir kere daha başladığı­ danışmanı Adana milletvekili
mız yere döndük. Gerçi müesses Ömer Çelik de bu “çalışmalar”ın
nizamın temel direklerinin bir mahiyeti konusunda Akşam
güvenlik operasyonunun imkan gazetesine verdiği mülakatta
verdiğinden daha geniş bir “açı­ demiş ve eklemişti: “[...] terörün Popülariteye hükümet partisi kuşkuya yer bırakmayan bir net­
lım”la ilgilenmeyeceği, içişleri kalıcı olarak sona ermesi süre­ kadar ihtiyaç duymayan ordu ve likle şunları söyledi: "ABD'nin
bakanı Beşir Atalay’ın 18 Ağus­ cinde, gerekli ekonomik sosyal büyük sermaye “açılım”ın sınır­ Irak'ı işgal ettiği günden itibaren
tos’ta TÜSİAD ziyaretinde belli kültürel açılımların, demokratik­ larına işaret ettiler; beklenti eşi­ konu tamamen bir bölge sorunu­
olmuştu. Başkan Arzuhan Doğan leşme çerçevesinde ele alınması ğini aşağı çekerek, onların na dönüşmüştür. Şimdi ABD
Yalçındağ, “Kürt”ün “K”sini bile ve değerlendirilmesi gerekmek­ “barış”ının Kürt halkının özgür­ çekiliyor. Onlar da bölgede istik­
ağzına almadığı konuşmasında tedir. Sorunun çözümünde top­ lük arayışına verilecek bir yanıt­ rar istiyor. PKK orada
“[...] terör olgusunu en önemli lumsal mutabakat olmazsa ol­ la ilgili olmadığı konusunda olduğu sürece istikrar
problem olarak görmekteyiz,” maz koşuldur.” muhtemel yanılgıları bertaraf imkânsız. Fırsat içerideki
>> 2

TC’nin temel Yeniden Yaptığımız iş... Cinnet zamanı


harcı kuruluş bilinci Amaç sosyalist Yapmamız gereken
Eski solcu liberallerin Yeniden kuruluşun nasıl, hareketin sınıf şiddetin yazdığı yazgıya
“dinle barışmak” dediği, ve hepimizi aynı biçimde
hangi yöntem ve araçlarla hareketine
Cumhuriyet’in “Türk­ yaralayan suç
gerçekleştirileceği can paralel yeniden ortaklığımıza isyan
İslam sentezi”ne iltica alıcı önemdedir yapılanması
etmek etmemizi sağlayacak yeni
bir söz kurmak
>>Ağaoğlu/10 >>Yurtsever/22 >> Dalfidan/24 Göregenli/46 >>
2 EKMEK & ÖZGÜRLÜK
Abonelik için: İnternet sayfası: Telefon:
Türkiye abone@ekmekveozgurluk.net ekmekveozgurluk.net +90 212 293 6220

Okurlardan
>> gelişmelerle ABD'nin çekilmesinin yarattığı
ortak zemindir,” ve ekledi, “ABD çekilirken
böyle bir fırsat çıktıysa bunu değerlendir­
Başlarken
mek devlet aklının gereğidir. Barzani filan
Türkiye'yi bölecek diye korkmak tarihi ve
siyasi olarak Türkiye'yi anlamamaktır.
Bölge, Musul­Kerkük dahil bizim hayat
sahamız içindedir. [...] Defans derinliğine
sahip bir ülke olarak defansta kalamayız,
ofans yapmak durumundayız."
Ezgili hayatımızı değiştirmeye var­ rak çıkarırken sonunda aç kalan yine
“Devlet aklı” mısınız? Boynumuza vurulan boyundu­ bizler değil miyiz?
Bunları alt alt koyunca Başbakan ve Cum­ ruğu kırmaya var mısınız?
hurbaşkanı’nın Genelkurmay Başkanı’nın Artık gidişe dur demenin zamanının
açıklamalarını “çok güzel” diye karşılamala­ gelip geçtiğinin hepimiz farkındayız. O
Her geçen gün biz emekçi insanları
rına şaşmamalı ama; “barış” kapısının zaman daha neyi bekliyoruz? Hep
boş hayaller peşinde daha fazla bata­
kapandığı vehmine de kapılmamalı. Evet beraber yeni bir dünya kurmak, eme­
ğa sürükleyen emperyalist­kapitalist
hükümet ve TSK “barış” diye anılmasına ğimizi kendi emeğimiz, ekmeğimizi
sistemin egemenleri yukarıdan bize
memnun oldukları bir “güvenlik” operasyo­ kendi ekmeğimiz yapmak için neyi
gülüyorlar.
nu bağlamında, “eşgüdüm” içinde bölgesel bekliyoruz? Evren tüm canlılar içinse
güç dengeleriyle bağlantılı bir “taktik” deği­ Asırlardır olduğu biçimiyle onlara bizi eğer, kölelik neden o zaman? Haydi!
şikiliği arayışındalar; ve evet bu çerçevede ezmek için sahip oldukları bu gücü Elbirliğiyle yeni bir dünyaya açılalım...
son “Kürt isyanı”nın başladığı 15 Ağustos veren kim? Biz emekçiler değil miyiz? Geleceğimiz ve çocuklarımız için!
1984’ten beri Türkiye Kürdistan’da ilk kez Onlar kendi çıkarlarının emrettiği
bir “çatışmasızlık” iklimine açılıyor. biçimde ekmeklerini bizi bize kırdıra­ Ankara’dan bir emekçi
Devlet, kendisi intihar etmedikçe PKK’ye,
bir mutlak yenilgi ve yokoluşu dayatamaya­
cağını idrak ederken, PKK de gitgide farklı­
laşan bölgesel ve sınıfsal güç denkleminde
Okurla yazar
“silahlı isyan” ile elde edebileceklerinin opti­
mumuna ulaştığını görüyor. “Çatışmasızlık”,
arasındaki fark
karşılıklı bir ihtiyaç olarak kendisini çatışan
taraflara dayatıyor.
azalmalı
Barış?
Oluşmakta olan yeni güç dengesi, “çatışma­ Ekmek&Özgürlük’ten beklentim sadece Okuyan ile yazan arasındaki farkın aza
sızlık”ı ima etse de barışı ima etmiyor he­ zamansal olarak değil niteliksel olarak inmesinden kastım basit bir dil sorunu
nüz. Başkasının toprağını “ilhak” etmeyi da yeni ve yenilenebilir olması. Bunun değil. Dergi dağıtanını postacı, okuya­
değilse bile, o “hayat sahası”na nüfuz etmeyi en önemli kıstası bugün kendini okuta­ nını da edilgen olmaktan çıkaran bir
temel dış politika pratiği olarak tanımlayan bilen ve okuyucu ile yazar arasındaki anlayış. Ancak bu şekilde yeni dergimiz
bir devletin ve hükümetin “barış” vaadleri­ farkın en aza inebildiği bir katılımcı besleyici ve beslenebilen olabilir diye
nin sahiciliğinden kuşku duymak için pek sürecin aracı olabilmesi. düşünüyorum.
çok neden var. Ama nitelikçe farklı yeni bir Arzu Aydoğan
konjonktüre ulaştığımızı anlamak için MHP
ve CHP’nin yaygarasına göz atmak yeter. Bu
yaygara, “çatışmasızlık”ın ciddi bir ihtimal
olarak her iki partinin de beslendiği etnik
milliyetçilik, paranoya, korku ve gerilim
gübreliğinin de bu iklimde tasfiye edilmesi
olasılığıyla yakından ilgili.
Bu süreç bir yandan altın bir tepsi içinde Din farkı bilmeyiz, dil farkı
AKP hükümetine ekonomik politikaları
dolayısıyla yitirmekte olduğu nüfuzu ve
bilmeyiz sanki doğduk bir anadan
hegemonyayı onarma imkanı veriyor. Öte
yandan AKP’nin devletin güvenlik aygıtları Bu topraklarda yaşayan, annesinin adı sanırım bu hikayecikte gizli. Öyle bir
üzerinde kalıcı bir denetime kavuşmasına Hayganuş olan ve “ana adı”nı söyle­ yayın olsun ki farklılıklarımızı yok
ve adım adım, İslami değerlerle de sıvanmış mek zorunda kaldığı her durumda saymadan, üstünü örtmeden bizi
bir “tek parti devleti”ni yukarıdan aşağıya sorgulayan bakışlarla karşılaşan ortaklaştırsın. Bize, nereden geldiği­
adım adım kurmasına yardımcı oluyor. Ermeni bir arkadaşım, Avusturya İşçi mizi (anamız amele sınıfıdır) ve nere­
Marşını duyduktan sonra sosyalizme ye gideceğimizi (yurdumuz tüm bir
İşçi hareketinin ve Kürt halkının çıkarı dev­
yakınlık duyduğunu söylemişti. Marşı cihandır bizim) hatırlatsın. Yolumuzu
letin ABD ile ittifak halinde sahneye koydu­
hatırlayacaksınız: “Anamız amele sını­ aydınlatsın. Tüm bunları başarabile­
ğu bu “güvenlik” projesinin yaldızlarını
fıdır / yurdumuz tüm bir cihandır cek denli yüksek bir entelektüel ve
dökerek, “barış”ı halk egemenliğinin bir
bizim”. Nasıl bir yayın okumak; onun duygusal kapasiteye sahip olsun. Çok..
uğrağı olarak aşağıdan, sokaktan kurmaya
yazarı ve dağıtıcısı olmak istediğim ama çok yaşasın.
girişmekte birleşiyor. Yeşim Dinçer
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 3

Türkiye
İşten atmak yasaklansın Hükümet
“GAP”ı işsizlerin
kampanyası başlıyor cebinden
finanse ediyor
Sosyalist politik güçler ve sendikalar krize karşı eylem Hükümet, İşsizlik Fonu'nda
birliği çabalarını geliştirdi; Eylül’de imza kampanyası başlıyor biriken tutarın nemasını büt­
çeye gelir kaydedecek. Bu
paranın 4 yıl boyunca (2009­
2012) GAP'ta kullanılacağı
varsayılıyor. Türk­İş, Hak­İş
ve DİSK, Gül'e yasayı veto çağ­
rısı yaptıysa da başkanların
imzasını taşıyan mektup etkili
olmadı. DİSK’in açıklamasına
göre "Gerçek işsiz sayısı 6 mil­
yon olduğu halde işsizlik
sigorta fonundan yararlanan
sadece 292 bin kişi. Üstelik bir
işsiz ödenekten ortalama 6 ay
yararlanabiliyor ve en fazla
asgari ücretin yüzde 80'i olan
436 TL alabiliyor.”

Günlük Gazetesi
Aralarında Sosyalist Koordi­ nın kazanımlarına yıllardır bi olan “Kıdem tazminatlarına
nasyon Girişiminde yer alan, yapmakta olduğu ve halen dokunma!” şiarına da, 12 Eylül
ve Yürüyüş
Sosyalist Emek Hareketi, Sos­ devam eden saldırılarla birleşi­ rejiminin getirdiği yasaklara Dergisi Kapatıldı...
yalist Cumhuriyet Kolektifi yor, işçileri ve bütün emekçile­ karşı “Sendikal örgütlenmenin
Sosyalist Parti, Ürün Sosyalist ri köleleşmenin eşiğine getiri­ önündeki bütün engeller kaldı­ Günlük gazetesi, İstanbul 13.
Dergi, İşçilerin Kardeşliği Par­ yor. Biz, başta sınıf mücadelesi­ rılsın!” talebine de, ezilen Ağır Ceza Mahkemesi tarafın­
tisi, Sosyalist Dayanışma Plat­ ni kendisi için temel görev ola­ kesimlerin bütün taleplerine dan, 22 Ağustos tarihli sayısı­
formu, Devrimci İşçi Partisi rak gören sendikalar olmak de sahip çıkıyoruz. nın 8. ve 14. sayfalarında “PKK
Girişimi’nin yanısıra ÖDP ve üzere, emeğin siyasal ve top­ İlk ayakta milyonlarca propagandası” yapıldığı iddia­
EMEP’in de bulunduğu sosya­ lumsal düzeydeki bütün örgüt­ imza sıyla 1 ay süreyle kapatıldı.
list politik güçler DİSK, Türk­İş lerinin ve emeğin yanında yer Başlatmakta olduğumuz kam­
alan bağımsız bireylerin bir Geçtiğimiz günlerde Yürüyüş
ve KESK’e üye sendikalarla panyanın ilk ayağı olarak bu
araya gelerek bu saldırılara gazetesi de uydurma gerekçe­
eylem birliği kurarak girişeceği talepler doğrultusunda milyon­
karşı gerçek bir mücadele ver­ lerle 1 ay süreyle kapatıldı.
“İşten atmak yasaklansın! larca örgütlü ve örgütsüz, Geçtiğimiz aylarda da Atılım,
İşsize iş!” kampanyası Eylül’de mesi için bir çağrı yapıyoruz. sigortalı ve kayıtdışı, çalışan ve İşçi Köylü, Kızıl Bayrak gibi
Türkiye çapında bir imza sefer­ Ezilen kesimlerin bütün işsiz, kadın ve erkek işçiden, düzen muhalifi gazete ve der­
berliğiyle başlayacak. talepleri emekçiden, emekliden, evinde giler çeşitli sürelerle kapatıl­
Bu çağrının ana doğrultusunu, çalışan kadından, yoksuldan mıştı.
Kampanyanın örgütlenmesi imza toplayarak bu imzaları
için katılımcı kuruluşların oluş­ krizde en büyük sorun olarak
büyük bir yürüyüşle Ankara'ya Tutuklu Gazetecilerle Daya­
turduğu “İşten Atmak Yasak­ ortaya çıkan işten atılmalar ve
götürmeyi planlıyoruz. Büyük nışma Platformu yaptığı açık­
lansın İşsize İş Komitesi” ya­ çığ gibi büyüyen işsizlik çerçe­
işçi­emekçi kitlelere erişmek lamada sansür uygulamalarını
yınladığı duyuruyla hedeflerini vesinde tanımlıyoruz. “İşten
için anlamlı olabilecek bütün protesto etti: “‘Demokratik
atmalar yasaklansın!” ve
açıkladı: yöntemleri kullanmayı amaçlı­ Açılım’,’Kürt Açılımı’ tartışma­
“İşsize iş” şiarlarını yükseltiyo­
yoruz. larının yapıldığı bir süreçte,
“Hükümet ve sermaye, dünya ruz. Mücadelemiz elbette
düzen muhalifi yurtsever,
çapında ve Türkiye'de sürmek­ bununla sınırlı kalmayacaktır. İşçi ve emekçilerin sorunlarına
devrimci, sosyalist basının
te olan ekonomik krizin bütün Kamu emekçilerinin “Toplu sahip çıkan bütün sendikal,
susturulmaya çalışılmasını
yükünü işçi sınıfı, emekçiler ve sözleşmeli, grevli sendikalaş­ meslek, siyasi ve toplumsal
kaygı verici bir gelişme olarak
yoksulların sırtına yüklemek ma hakkı!” talebine de, özel örgütleri ve bağımsız bireyleri
değerlendiriyoruz.
için tedbir üzerine tedbir alı­ sektörde olsun, kamu sektö­ bu kampanyaya omuz vermeye
yor. Bu, sermayenin işçi sınıfı­ ründe olsun işçilerin ortak tale­ çağırıyoruz. “Basına Yönelik Sansüre Hayır!”
4 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Türkiye
Faşistler asker
Demokrasi İçin uğurlamada
Kürtler’e
Birlik Hareketi ve saldırdı: Bir
ölü!
öncelikli görevler
Ricacı izleyiciler değil, aktif özneler olarak yaşama
birlikte müdahale zamanı

Erdal Çınar olmasını sağlamakla yükümlü kahramanı” sıfatıyla atılım yap­


olduğunu, radikal dönüşümü maya hazırlanıyor. AKP'nin bu Son yıllarda çok sık tanık
açıkça ifade eden kendi bildirge­ sürecin sonunda rejimi yeniden olmuşuzdur asker uğurlama­
sinde deklare etmiştir. dizayn etmesine; fiili bir “tek larına. ”Asker gidecek, geri
Kamuoyunda “Çatı Partisi Gir­
parti devleti”ne, “polis gelecek” sloganı ile uğurla­
işimi” olarak bilinen siyasi ara­ Sistemden mağdur olanların
devleti"ne geçiş için kullanması­ nır askere giden gençler.
yış etrafında bir araya gelenler, tepkisi ve taleplerini sürekli
na izin verilmemelidir.
bu faaliyeti “Demokrasi İçin kampanyalar örgütleyerek dil­ Bu söylemle aslında anne ve
Birlik Hareketi” (DBH) adıyla lendirmeli; anayasayı, yerel Sanal demokrasi hamlelerini, babalar çocuklarının geri
sürdürme kararı aldılar. Karar, yönetimler yasasını ve bunlara göz boyama operasyonlarını gelmeyebileceği kaygısını
27­28 Haziran 2009 tarihinde bağlı diğer yasaları tartışmaya deşifre edebilmenin yolu, ezilen­ dile getirirler.
Anka­ra’da yapılan toplantıda açmalıdır. İşçilerin, ezilenlerin, lerin sözünü yüksek sesle söyle­
alındı ve hareketin ortak görüş­ dışlananların kendi sözlerini yebilecekleri etkinlikleri örgüt­ Ama savaş kışkırtıcılarının
leri toplantı sonuç bildirgesi ile söyledikleri etkinliklerle, "halk­ lemekten geçiyor. DBH, önüne bu slogana yükledikleri an­
kamuoyuna duyruldu. Bir yol ların anayasası"nı ortaya çıkar­ koyduğu mücadele hattını gün­ lam başka. Kürt sorununda
haritası çıkarıp, neyi nasıl yapa­ mak için forumlar, sempozyum­ lük dile tercüme edebilmelidir. çözüm tartışmalarının yo­
cağını açıklamayı taahhüt eden lar, atölye çalışmaları, eylemli ğunlaştığı günümüzde, asker
DBH, AKP'nin sahte “demokrasi­ uğurlamaları siyasi şova
DBH, bugüne dek, iki basın açık­ etkinlikler programlamalıdır.
ciliğini” teşhir ederken, diğer dönüştü. Kan ve savaş politi­
laması dışında, ne yol haritası Anayasanın oluşturulması için yandan CHP ve MHP'nin başını
açıklayabildi ne de gözle görü­ kalarından beslenen ırkçı­
katılımcı bir meclis toplanmalı çektiği şovenist çıkışları etkisiz­ faşist güçler sahnede yerleri­
nür bir etkinlik yapabildi. Örgüt­ ve bu meclise tüm tarafların leştirmek için şovenizme ve mil­
lenme toplantılarının da başarılı ni aldılar.
katılımının önündeki yasal ya da liyetçiliğe karşı mücadele kam­
şekilde sürmediği; neyi, nasıl politik engeller öncelikle kaldı­ panyasını gün geçirmeden yük­ Bahçeli’nin partisinin kon­
örgütleyeceği konusunda hâlâ rılmalıdır. DBH bunun için seltmek durumundadır. grelerinde söylediği “ 50 yıl
bir netliğin oluşmadığı ortada. mücadeleyi yükseltmek duru­ daha dağa çıkarız” çağrına
Ülke gündeminin, tek kale maç mundadır. Dünyanın jandarma­ DBH, halkların temel talebi hali­ tosuncuklar şehirden yanıt
yapar gibi, Türkiye ve Orta Doğu sı ve emperyalizmin işbirlikçisi ne gelen barış özlemi ile cuntacı­ verdiler.
halklarına karşı oynanan oyun AKP hükümeti tarafından bah­ ların yargılanmasının yolunu 18 Ağustos’ta Kürtlerin yo­
ile doldurulduğu; umut pazarla­ şedilen “demokrasi”yi değil, açacak ve 12 Eylül ile hesaplaş­ ğun olarak yaşadıkları Gazi­
ması ile pembe tabloların çizildi­ halkların kendilerini ifade ede­ manın ilk adımı olacak geçici 15. osmanpaşa/Karadeniz
ği ortamda, DBH’nin yarattığı cekleri devrimci demokrasiyi maddenin kaldırılması için Mahallesinde konvoy oluştu­
birlikte mücadele şansının heba savunmalıdır. Bu mücadelede harekete geçmelidir. Böylesi bir rarak ırkçı sloganlar atarak
edilmemesi gerektiği çok açık. egemenlerin karşısında sağlam çalışmanın, hayata değen ve sis­ mahalleliye hakaretler yağ­
bir barikat oluşturmak; ricacı temden rahatsız olanların ken­ dırdılar. Kahvehanesi önün­
Ezilenlerin eylemli değil, eylemli gücüyle yaşama dilerini eylemli ifade edebilme­ de oturan 70 yaşındaki İhsan
birliğinin sağlanması müdahale eden taraf olmak lerinin, meclislerini oluşturabil­ Erbeyi ‘nin üzerine otomobil
DBH, açıklanan ortak görüşler zorundadır. Ve elbette, tüm bun­ melerinin imkânlarını ortaya sürerek ölümüne sebebiyet
ekseninde, işçilerin, ezilenlerin, lar için sistemli ve organize çalı­ çıkarmaya hizmet edeceğini verirken, üç kişiyi yaraladı­
halkların sesi olmak için yaşama şılmalıdır. söylemek kehanet olmayacak­ lar.
damgasını vuracak aktiviteyi tır.DBH’nin yakaladığı eylemli
gösterme göreviyle yüz yüzedir. Mücadele hattının birlik sürecini kuvveden fiille 29 Mart seçimlerinde DTP’­
Kimileri tarafından “demokrasi İlerletilmesi çıkarma zamanıdır. Bunun için nin ikinci parti olduğu Kara­
açılımı” kimileri tarafından AKP’nin umut ticareti ile, ezilen­ Kürtlerin mücadelesi yetmez; deniz mahallesinde yaşanan
“Kürt açılımı” söylemi ile yaratı­ lerden tekrar onay alıp yakında sosyalistlerle Kürtler yan yana bu olay savaş kışkırtıcılığının
lan tartışma ortamında DBH, yapılacak genel seçimlerde, ikti­ olmakta bir an bile tereddüt vardığı boyutu gösteriyor.
ezilenlerin eylemli birliğinin darını kuvvetlendirmesi muhte­ etmeden mücadeleye omuz ver­
hayatın her alanında görünür meldir. Bunun için “demokrasi mek zorundadırlar. Cengiz Uzuner
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 5

Türkiye

12 Eylül: Peşlerindeyiz!
Devrimci kuruluşlar 12 Eylül’de, saat 14:00’te, Kadıköy’de mitinge çağırıyor
Celalettin Can dü. Darbecilere göre, kendi hal­ me karşı uyguladığı ölçüsüz şid­ karşı işlenmiş sayısız suç. Öte
kını seven, onlar için daha insani detin yanıtı, 1984'ten sonra pat­ taraftan ilelebet "cezasızlık"
ve eşitlikçi bir ev inşa etmeye lak veren "Kürt Savaşı" oldu. durumu
12 Eylül darbesi başlı başına bir çalışan gençler, sendikacılar, Kimilerine göre bu savaşın ana 12 Eylül'ün yargılanmayışı, yüz­
“toplum mühendisliği” olayı. partililer, dernek mensupları, kaynağı, 1980 sonrasında inanıl­ yıl başından beri, bu coğrafyada
Özgürlük ruhunun giderek daha birer kanser hücresiydi. Neşterle maz vahşetin yaşandığı zaman zaman insanlığa karşı
bir egemen olduğu bir toplum acımasızca temizlenmeliydi. Diyarbakır Cezaeviydi. Mamak, işlenmiş suçların yargılanmayı­
modeli yerine, kayıtsız şartsız Etnik temizlik gibi, toplumsal Metris ve Türkiye'nin her yanına şının ürünüdür.Sonuç olarak 12
bir itaat toplumunun kurulması temizlik de yapılabilirdi. Bu yayılan sayısız sivil ve askeri Eylülcülerin çizdiği tablodan
olayı. Devletçi/militarist esaslar "temizliğin" asıl hedefi, toplumu cezaevlerinde inanılmaz bir şid­ kimse memnun değil, ama kimse
üzerinden toplumun yeniden öncülerinden, aydınlarından det uygulandı. de değiştirmiyor.
kalıba dökülmesi olayı. yoksun bırakarak, sürüleştirme
ve ona istediği "köle kişiliğini" 12 Eylül'ün faturası çok ağır: Son Ergenekon operasyonları
Bu süreçte sadece toplum değil, 600 bin gözaltı, 50 idam, sayısız bile 12 Eylül'e uzanan bir yol
vermekti.
her kurum, hatta her kişi yeni­ işkence ve kayıp dosyası, temer­ haritasından çok uzak. En önem­
den biçimlendirilmeye çalışıldı. 12 Eylül aynı zamanda ekono­ küz kampına kapatılan siyasal lisi bu tabloyu değiştirebilecek
12 Eylül darbesi, ya da "operas­ mik ve kültürel bir projeydi. parti, dernek ve sendikalar, güçler de hadım edildi.
yonu", tüm toplumu bir düşman Hayatın her alanın sarıp sarma­ yasaklanan ve yakılan milyonlar­ Picasso'nun Guernica tablosunu
arka sahası olarak gören yakla­ lamayı hedefleyen bütünlüklü ca kitap ve dergi, işinden, oku­ izleyen generallere, "sizin eseri­
şımların deney alanı oldu. Yüz bir karşı devrimci projeydi. lundan atılan sayısız öğrenci, niz" deyişini hatırlatan bir nok­
binlerce siyasi tutuklu da bu Devletin istisnasız toplumsal öğretim üyesi, memur ve işçi. Bir tadan bize de peşlerini bırakma­
deneyin kobayları olarak görül­ muhalif ya da "farklı" her kesi­ tarafta, yurttaşlara ve insanlığa mak düşüyor.

dolayısıyla arkadaşlıklarını iler­ “terörist” ilan ediyor.

Ergin Öncü’ye letip birbirilerinin evlerinde de


kalmaya başladılar. Motor ehli­
yet sınavına bir hafta kala bir
Şimdi ortak korkumuz bunları
yapanlar, kendilerini haklı gös­
termek pahasına bu insanlara
özgürlük sabah önce Fatih’in evini ardın­
dan Engin’in işyerini basan
polisler kardeşimi aldılar.
ceza verebilir mi? Yaşananlar­
dan sonra hiçbir şeye şaşırma­
mak gerekiyor.
Sorguda sorulan isimlerin
çoğunu hayatında ilk defa Ergin Benim kardeşim, arkada­
Sosyalist eğitimci kardeşim dört duyuyor. Bazılarını medyadan şım, dostum, yoldaşım. Etrafına
ışık saçan sosyalist, darbe kar­
aydır hapiste. Neden? Bilmiyoruz biliyor. Telefon görüşmeleri
yaptın deniliyor. Kayıtları yok. şıtı bir eğitimci... Şu an
Ergenekonla bağlantısı kurul­ Tekirdağ 1 No.’ lu F tipi ceza­
maya çalışıyor… evinde. Bu ülkede insanım
Devrimci Karargah Operas­ rilemedi. Ergin'in girdiği dönem­ diyenlerin başına gelebilecekle­
yonu’nda öldürülen Orhan Yıl­ de Türkiye genelinde yirmi fizik­ Bu insanlar halen cezaevinde ri bildiğinden yaşadıklarından
mazkaya ile geçmişte arkadaş çi alındığını söylesem ne derdi­ tutuluyor. On yedi insanın ne bir şeyler anlamaya çalışıyor.
olanlar, son dönemlerinde bir­ niz. Ergin KPSS mağduruydu, hissettiğini soran yok. Dağılan Üretimden geri kalmamak
kaç kez görüşen on yedi kişi, dört fizik öğretmeni olmasına rağ­ yaşamlarını yaşadıkları trav­ adına hikâyeler yazıp, karaka­
aydır cezaevinde. men ataması olmadı. Beş yıl maları sorgulayan da. Bir gün lem çalışması yapıyor.
asgari ücretten öğretmenlik içinde medya hepsini “katil”, Sevda Öncü Turgut
Neyle suçlandıklarını dahi bilmi­
yaptı. Bütün fizik öğretmenliği
yorlar. Dava dosyası ise hâlâ giz­
mezunları gibi yüksek KPSS pua­
liliğini koruyor. Bunlardan biri
nına karşın öğretmen değil ama
de kardeşim Gümrük Muhafaza
gümrük muhafaza memuru oldu.
Memuru Ergin Öncü.
Ama gene atanamadı. Ailesine
Kardeşim, 1979 Tokat, Niksar destek olmak için bir internet
doğumlu. Samsun 19 Mayıs Üni­ kafe açtı. Bir süre sonra atanınca
versitesi Fizik Öğretmenliğini kafeyi tadil etmeye karar verdi.
bitirdi. Okulu bitirdiğinde öğret­ Müşterisi ve elektrik işlerinde
men olabilmek için KPSS'yi yardım aldığı Fatih Aydın'ı idare­
arşınladı. Sınavlardan yüksek ten kafede istihdam etti. Fatih ve
puan almasına rağmen yerleşti­ Ergin otak motosiklet tutkuları
6 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Türkiye

Kürt Sorunu ve “Barış”


Bu kez farklı ama...
Sosyalistler, barış mücadelesini ciddiye almalı, egemen
güçlerin dayattığı çerçeveyi Kürt hareketiyle birlikte kırmalı

Abdullah Gül’ün çıtlattıkları


Kenan Kalyon
Öte yandan, “açıkla bakalım şu fırsatı” diye üzerine
gidildiğinde, Gül hiçbir şey söylemedi değil. En azından
iki şeyi çıtlattı: Devletin kurumları arasında, eskiden
Şimdiye kadar bir çok fırsatın ve “çatışmasızlık” döne­ olduğu gibi birinin attığı adımın diğeri tarafından çelin­
minin heba edildiğine tanıklık edenler, devletin kendi­ mediği bir uyum ve uygun uluslararası koşullar.
sine karşı bir isyana ödün vermek gibi bir geleneğinin İkincisinin doğruluğundan şüphe eden pek az kişi olsa
bulunmadığını bilenler, olası bir “siyasi çözüm”ün kar­ gerek. Ama son MGK bildirisi ilkini bir kez daha teyit
şısındaki kurumsal ve toplumsal dirençlerin çokluğu­ etmiş olsa da, muhalefetin salvolarından sonra Genel­
nun farkında olanlar endazesiz bir iyimserliğe kapılma­ kurmayın yayınladığı mesajın tereddütler uyandırması
makta, ihtiyatı elden bırakmamakta ve hatta “biz bu muhtemel. Ama ne bu mesaj ne de kuvvet komutanla­
filmi görmüştük” türünden bir algıya sahip olmakta bir rının devir teslim törenlerinde “son terörist kalana
yere kadar haklı olabilirler. Ama neresinden bakılırsa kadar” edebiyatına devam etmeleri, hükümet, TSK, MİT
bakılsın bu kez durum farklı, ciddiye alınması ve çalışıl­ ve emniyet arasında bir uyumun yokluğuna kanıt teşkil
ması gereken bir barış imkanından söz etmek için yete­ eder. Olsa olsa TSK’nın duruşunun (ve tabii ki farklı bir
ri kadar neden var.Hem fırsat hem de mecburiyet düzlemde AKP’nin konumunun da) siyasal ve toplum­
sal dirençler karşısındaki kırılganlığına, hükümetle
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeterince açıklayıp TSK arasında Kürt hareketini baskılayarak yol almayı
gerekçelendiremediği için bilmeceye dönüşen “tarihi amaçlayan adı konmamış bir rol dağılımına işaret eder.
fırsat” sözünü ortada fol yok yumurta yokken, gaipten İlaveten, Ergenekon operasyonunun süreci sabote ede­
haber alarak veya istiareye yatıp kalkarak sarf etmedi. bilecek merkezkaç güçleri önemli ölçüde sindirdiği, bu
Dolmabahçe mutabakatından ve bunun takiben 5 anlamda devleti disipline ettiği ve Abdullah Gül’ün
Kasım 2007’de ABD ile varılan uzlaşmadan beri hepi­ kurumlar arası uyumla aynı zamanda bunu kastettiği
mizin gözlerinin önünde cereyan eden bir süreç var. kestirilebilir.
Türkiye’nin bir süredir dışlandığı Irak denklemine Daha fazlası Davutoğulu’ndan
yeniden ve adeta tam boy dahil olduğu, Irak Gül’ün çıtlattıklarıyla tatmin olmayanlar, uzun süre
Kürdistan’ına hava ve kara harekatları için izin kopar­ gölge dışişleri bakanlığı yaptıktan sonra bu koltuğa
dığı, karşılığında eski kırmızı çizgilerini iptal edip Kürt resmen oturan, TSK’nın Türk dış politikasını kavram­
Bölgesel Yönetimini fiilen tanıma yolunda bir dizi adım sallaştırma ve stratejik yön belirleme tekelini kıran
attığı, Irak Kürdistan’ı ile iktisadi ilişkileri gelecekteki Ahmet Davutoğlu’na bakabilirler. Davutoğlu, sözünü
bir bütünleşmenin altyapısını oluşturacak tarzda çok ettiği stratejik derinliğin ve Türkiye’nin kendisine
yönlü olarak ivmelendirdiği, Kürt bölgesinde çıkarılan genişleyen bir nüfuz alanı yaratan bölgesel bir güç
petrolün Kerkük­Yumurtalık boru hattına akıtılmasını haline gelmesinin yolunun Kürt sorununun çözümün­
sağladığı, enerji nakil güzergahlarında Rusya’nın teke­ den geçtiğinin gayet iyi farkındadır. “Biricik” diye nite­
lini kırmak amacıyla kotarılan Nabucco boru hattına lediği iki ülkenin, ABD ve Türkiye’nin ilişkilerinin ben­
onay verdiği ve ABD ile eşgüdümlü bir dış politikanın zersizliğinden, bunun dikte ettiği bir model ortaklığın
tezkere sarsıntısından sonra çok yönlü olarak yeniden gereği olarak iki ülke arasında bölgesel ve küresel
tesis edildiği bir süreç. ölçekte azami işbirliği ve eşgüdümden dem vurmakta­
Madalyonun öteki yüzünde ise hava harekatlarının dır. ABD’nin “bölgesel düzeni sağlayabilmek için böl­
istenen sonucu vermemesi, kara harekatının bir fiyas­ gesel güçlerin yardımına ihtiyaç duyduğunu” sapta­
koya dönüşmesi, askeri cephede müzminleşen bir yeni­ makta, yani “fırsat” meselesini başka bir bağlama,
şememe hali ve 29 Mart yerel seçimlerindeki çekişme­ Afganistan’a yoğunlaşan ABD’nin Irak ve Ortadoğu ve
den Kürt hareketinin başarıyla çıkması gerçeği var. Kafkasya’da Türkiye’ye muhtaçlığı bağlamına yerleş­
Abdullah Gül izahatta ketum davransa da, bu sürecin tirmektedir.
iktisadi, siyasi ve askeri mantığının kendi Kürt mesele­ İlk bakışta, “Kürt açılımı”na ABD planı diyerek karşı
sinin çözümünü artık ertelenemez biçimde ve hem bir çıkanlar haklı gibi. Ama buraya takılıp kalanlar, apaçık
fırsat hem de bir mecburiyet olarak Türkiye’nin önce­ bir olgu olarak ABD’nin 5 Kasım 2007’den beri işleyen
likli gündem maddesi haline getirdiği aşikar değil mi? sürecin içinde olmasını plan dikte etme biçiminde
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 7
Militarizme karşı barış
Mustafa Bayram Mısır
>>sayfa 38
de TÜSİAD ve MÜSİAD’ın sergilediği tutuklu­
ğa ve sorunun adını dahi koymaktan imtina
etmelerine rağmen, görünen odur ki ezici
çoğunluğuyla Türk sermayesi de “çözümcü”
cephededir. Ama onu asıl ilgilendiren Irak
Kürdistan’ının ekonomik cazibesidir,
Türkiye Kürdistan’ındaki ucuz işgücü
rezervleri ve yatırım olanaklarıdır, savaşa
harcanan kaynakların kendi lehine yeniden
dağılımıdır, vb. Yedek sanayi ordusunu azal­
tacak bir tarım ve toprak reformu ve ciddi
teşviklerle desteklenen bir “köye dönüş”
projesi; siyasi demokrasi alanının ciddi
biçimde genişlemesi ve bu genişlemeden
sadece Kürt halkının değil, işçi sınıfının istifa­
de etmesi değil. Yani, devletin kanatları altın­
da palazlana gelmiş korkak Türk sermayesi
barış istiyor ama olabildiğince “az maliyetli”
bir barış.
Emperyal bağlamı kırmak
İçinde bulunduğumuz konjonktürde barışı
ve Kürt sorununun siyasi çözümü gündemin
ön sıralarına taşıyan ve barışı bir imkan hali­
ne getiren, ne yazık ki esas itibarıyla aşağı­
dan gelen güçlü ve yaygın baskılar değil, dev­
let katında ve sermaye cephesinde uç veren
bu “fırsatçı” eğilimler. Şüpheye yer yok, ege­
menlerin öngördükleri barış bir emperyal
barış; Türk sermayesinin yayılma, ucuz işgü­
cü, yoğun sömürü, yeni yatırım alanları,
enerji ve hammadde kaynaklarına erişim
yorumlayanlar, Türkiye’yi sıradan bir “taşe­ la yüzleşmeye başlayan bir ülke daha fazla ihtiyaçlarına cevap veren bir barıştır.
ron devlet” derekesine indirgeyenler gerçe­ edilgenlik ve atalet içinde kalamaz, sürgit Egemenlerin barışının çerçevesi “isyan”a bir
ğin bir başka yönünü karartıyorlar: çözümsüzlüğe oynayamaz. Bu bakımdan da zafer veya başarı duygusu tattırmamayı
Türkiye’nin bir yandan ABD’yi tamamlarken ortada hem bir fırsat hem de bir mecburiyet gerektiriyor.
bir yandan da onun bıraktığı boşluklara sıza­ var. Kürt hareketinin rejimin ve düzenin çerçeve­
rak bölgesel bir güç haline gelme, kendi sine sığmayan devrimci­demokratik yönleri­
Gidişatın bu yönde olduğunu, hükümetin
özerklik alanını genişletme, çıkarlarının nin budanmasını amaçlıyor. Bu yönleri
“Kürt açılımı”na milliyetçi ve faşizan refleks­
küresel kapitalist sistem içinde daha fazla budanmış ve “çözüm” baskısı altına alınmış
lerle sert tepkiler veren Devlet Bahçeli de
meşru görülmesini sağlama ve Kürt sorunu­ bir Kürt hareketini emperyal yönelişlere
görmektedir. Partisinin internet sitesinde
nu büyüyerek çözme heveslerini. “ABD yedeklemeyi ve rejimin liberal­muhafazakar
yayınlanan son açıklamasında şunları söyle­
planı” ithamlarını, hayır bu bir “milli plan” bir çerçevede restorasyonuna ortak etmeyi
yen Bahçeli’den başkası değildir:
diye karşılayan AKP’lilerin haklı olduğu öngörüyor. Kürt sorununun çözüm biçiminin
nokta burasıdır. Gerçekçidir veya değildir, bu “Sürati teslimiyetin dozuna ve hızına bağlı bütün ezilenler için bir esin kaynağı olması­
ayrı bahis ama Davutoğulu bu hevesleri for­ olarak değişecek bu aşamadan sonra ise nı, ciddi bir rejim değişikliğine ve demokra­
mülleştiren, soyutluktan kurtarıp istikrarlı Türkiye iki seçenek arasına sıkıştırılacaktır: tikleşmeye dönüşmesini önlemeyi hedefli­
yönelişlere dönüştürmek isteyen ve bu çer­ yor.
Bunlardan birincisi; ayrı ayrı kimlik oluştur­
çevede yeni bir kavram seti öneren ilk dışiş­
muş ve milletten ayrılmış kardeşlerin ve coğ­ Ama yukarıda da vurgulandığı gibi, egemen
leri bakanıdır.
rafyaların da birbirinden uzaklaştığı parça­ güçler yönünden yalnızca bir fırsattan değil
Yeni olan lanma ve küçülme sürecidir. Diğeri ise, küre­ aynı zamanda bir mecburiyet var. Sosyalist
Gelişmelerin tedriciliği ve zamana yayılmışlı­ sel gücün öncelik vererek dayatacağı model bir devrimin arifesinde olmadığımıza ve Kürt
ğı, bunun yol açtığı kanıksama hali bazen olan Irak’ın Kuzeyi’ni içine alacak ve aşiret sorununun bu koşullardaki çözümü eninde
yeni olanı görmeyi önlüyor. Türkiye, Kürt reislerini kucaklayacak şekilde çok devletli sonunda “düzen içi” bir çözüm olacağına
sorununun tamamının muhatabı haline ve milletli konfederal Devlet yapılanması­ göre, sosyalistlere düşen görev, barış müca­
gelme yolundadır. Yeni olan budur. Coğrafi dır.” delesini ciddiye almak, onu halka taşımak,
alan ve nüfus büyüklüğü yönünden Türkiye egemen güçlerin dayattığı çerçeveyi kırmak
Diplomatik bir skandala yol açmasa, AKP’nin
zaten Kürt sorununun en büyük parçasının ve Kürt hareketiyle birlikte bu mecburiyeti
buna cevabı şu olabilirdi: “Hangimizin duru­
muhatabıdır. Şimdi buna iktisadi ve siyasi sonuna kadar değerlendirmektir.
şu milli; kapıdan olmazsa bacadan 1920’lerin
açıdan kapsama alanına girmekte olan Irak
misak­ı millisine yeniden kavuşmak isteyen
Kürdistan’ı da eklenmektedir. Türkiye’deki Zira nihai bir çözümün oldukça uzağında
AKP’inki mi, yaksa bundan ödü patlayan
Kürt mücadelesini sürükleyen öznenin, yani kalsa bile, Kürt sorununun önemli kazanım­
MHP’ninki mi?”
PKK’nin aynı zamanda İran ve Suriye larla sonuçlanan bir siyasi çözümü ve silahlı
Kürtleri arasında hatırı sayılır bir etki alanı­ Sermaye de “çözümcü” cephede. çatışma döneminin kapanması Kürt ve Türk
na sahip olması da cabası. Sorunun tamamıy­ İçişleri Bakanı Beşir Atalay’la görüşmelerin­ emekçilerinin her açıdan çıkarınadır.
8 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika

‘Sol liberaller’ veya


‘liberal solcular’la
meselemiz nedir?
Liberalizm günümüz kapitalizminin esas ideolojik besini,
liberaller kapitalizmin ideolojik bayraktarlarıdırlar

Can Atalay Ermeni sorunun tartışılmasının ile farklılaşmışlardır. Onlar sol


önünün açılmasında katkıları liberallerdir, sol bir kökenden
olduğunu ya da Kürt halkına gelip, sınıfsal bağlamından
reva görülenlere karşı seslerini kopartılmış bir özgürlükler vur­
Bir düşünce akımı hayal edin
(ağır bedeller ödemiş olan sos­ gusunu siyasetin birinci maddesi
fikir hürriyetinin yanında saf tut­
yalist hareketten çok daha haline getirmektedirler. döneklerin tekrar sol adına söz
sun; dinin ya da devletin bireyin
sonra) çıkardıklarını saptamalı­
üzerindeki tahakkümünün kar­ Bağlam almaya cüret eden döneklerin
yız…
şısında konumlansın, tüm tarihi Uzunca bir süredir konjonktürel bir daha (ve artık kesin olarak)
bu konumlanışı ile övünmekle Her klasik örnek gibi açıklayıcı­ nedenlerle; Türkiye’de solun “sol” lafını ağzına alamamalarını
geçsin… dır: Yoksul bir Ermeni yahut kavramlar konusunda geçmişten sağlamaktır. Örnek mi isteniyor?
Kürdün tıpkı yoksul bir Türk gibi de gelen özensizliğinin katkısı ile Nabi Yağcı.
Eğer aynı düşünce akımı bireyle­
sağlık hakkından mahrum kal­ hem liberal sol hem de sol libe­
rin iradelerini devlet ya da din Dönemin tartışmalarını bütünü
masını savunmakta sakınca gör­ raller “liberaller” tanımı ile aynı
tahakkümünden gerçek anlam­ ile bağlamından kopararak; en
meyen, sol sıfatlı liberaller bu­ bahiste ele alınmakta, tartışma­
da kurtarabilecekleri; kendileri­ azından kırk sekiz yıldır Türkiye
lunduğu bir sır değil. lar bu genelleme düzeyi ile sür­
ni gerçekleştirme olanağı bula­ Sosyalist Hareketinin herhangi
rak “özgürleşebilecekleri” ko­ Liberaller, burjuva kavramlar dürülmektedir. bir biçimde “darbe” yanlısı
şulları savunma konusunda kör, dünyası anlamında temel özgür­ Kavram bekçisi değiliz. olmakla eleştirilemeyeceği açık­
sağır ve dahası dilsizse onun adı lükleri savunma bağlamında itti­ ken, hakkında her türden sıfat
liberalizmdir. faklar siyasetimizde değerlendi­ Esasen bugün her iki fikir akımı kullanılan hatta “Kemalistliği”
rilmesi gereken bir başlıkken konjonktürel olarak açık bir itti­ bile kalmayan bizim Deniz daha
Özgürlükler arasına özel mülki­ fak içindedir, bu ülkede sosyalist
temel haklar söz konusu oldu­ 1972 Mayısında 12 Mart Faşiz­
yet hakkını da koyan, piyasanın hareketin bugününe ve geleneği­
ğunda durum tam tersidir. Ama mine yanıtını idam sehpasında
düzenleyiciliğini ise ilahi adale­ ne ilişkin aynı yanlış tutumu ser­
her durumda, liberalizm günü­ vermişken Türkiye Sosyalist
tin çağdaş biçimi olarak her fır­ gilemekte, AKP’nin tek parti
müz kapitalizminin esas ideolo­ Hareketin iki ana damarından
satta propaganda eden bir akım hegemonyasına karşı mücadele­
jik besini, liberaller kapitalizmin birinin suçlanmasının nasıl bir
bireyi tahakkümden kurtaracak! nin bir dizi olanağının, fikri araç­
ideolojik bayraktarlarıdırlar. rezalet olduğuna işaret etmek
Liberalizmin çelişkisi, çıkmaz larının yitip gitmesine neden
Tam da burada, sıklıkla kafa görevimizdir. Bu rezaletin so­
sokağı budur…. olmaktadırlar…
karıştıran bir ayrıma dikkat çek­ rumlularının bugün burjuva
Kamusal eğitimi ya da sağlık hiz­ mek gerekir. Temel haklar ko­ Sol liberallerin yahut liberal sol­ siyasetinde dahi derli toplu bir
metlerinin kamu tarafından eşit, nusunda kamucu olan ancak cuların eşitlik ve özgürlük mü­ kurgu geliştiremeyeceklerini işa­
parasız ve nitelikli olarak sunul­ yine de liberal olarak anılan, son cadelesine verdikleri zarar ağır­ ret etmek zorunludur. Örnek mi
masını savunmayan liberalizm on yıl içinde belki de hak etmedi­ dır, aynıdır. isteniyor? Hüseyin Ergün.
özgürlüğün, özgürleşme praksi­ ği oranda popüler olan bir aydın Meselemiz Daha da garibi, Türkiye İşçi
sinin tam da karşısındadırlar topluluğu vardır. Bizim meselemiz; bütün bir top­ Partisi’ni dahi “12 Mart’a açıkça
aslında. Eşit olmayanlara eşit­
Eğitim, sağlık, barınma ya da lumsal mücadeleyi “utkan parti­ tavır almamakla” suçlamayı çok
mişler gibi davranılmasından
benzeri haklarda kamucu olan nin” aparatı gibi algılamış, bilim­ önem verdiği entelektüel (elitist
daha büyük eşitsizlik; eşitlik
ancak konjonktürel tartışmalar sel teknolojik devrim teraneleri daha doğru olurdu sanırım) kim­
körü liberallerin ise özgürlükçü­
gereği liberal olarak anılanlar ile yeni dünya düzenini aklama­ liklerine yakıştırabilenlerin, 22
lük adına söz söylemelerinden
gerçekte liberalizmin bir kolun­ ya çalışmış, koskoca bir komü­ Temmuz 2007 seçimleri sonra­
daha büyük gerçek özgürlük
dan türememişler, aksine soldan nist birikimi Cem Boyner gibi bir sında AKP iktidarını “demokra­
engeli olamaz.
liberal (liberter belki daha doğru burjuvanın arkasına dizmek için tik devrim tamamlandı” diye
Doğrudur; özellikle son yıllarda bir kavram olacaktır) vurguları elinden geleni ardına koymamış kutsayanların sol muhitlerde
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 9
İşçilerin örgütlenme deneyimleri
>> sayfa 16

güvencesinin emeğin bireysel


ve kolektif haklarını kazanmış
olmasıdır; örgütlü emek ifade
Taşlamalar
özgürlüğünün toplumsal güçler Ali Hikmet
bağlamında teminatıdır... Örnek
mi isteniyor? Ahmet Altan.
Üç öneri
Bu yazı üç basit ama önemli Kaldırmadıkça
olduğu düşünülen öneri ile biti­ başlarımızı,
rilecek.
sefaletimiz
İddialarının aksine aşağıdan bitmez!
yukarıya kurulacak tüm süreç­
lere mesafeli olunmasının,
Kürtleri temsil etmek için belli
 Allah’ın Hikmeti?
sayıda Kürt aydının yeterli
bulunmasının, işçiler ile ilişki­ Ayçiçeğini biliriz hep güneşi

Karikatür: Behiç Ak
lenmek için Süleyman Çelebi, takip eder. Bizim tarafta
Alevilerle buluştuğunun göste­ çoğu bunun “Allah’ın hikme­
rilmesi için belli sayıda Alevi ti” olduğuna inanır. Oysa
derneği temsilcisi ile temasın
ayçiçeği yaşam enerjisini
yeterli görülmesinin akil
almak, yaşamını sürdürebil­
adamlar tepeden inmeciliği
dışında bir tanımı olamayacağı­ mek için taç yapraklarını
nı açık seçik gösterebilmek sürekli güneşe çevirmek
gerekmektedir. Böylesi bir yak­ zorundadır.
sözüne bakılan adam konumun­ yen; kendi küçük ama bolşevik laşımın ne demokratiklik ile ne
 Alın yazısı?
dan çıkarılması görevimizdir. (!) aparatçiklerini biricik dev­ de çoğulculukla uzak yakın bir
Örnek mi isteniyor? Ömer rimci marksist odak olarak par­ ilgisinin bulunmadığını memle­ Eğer bu yazı önceden tak­
Laçiner. latmayı temel uğraş edinenleri ket solcusunun ortalaması açı­ dir­i ilahi tarafından belir­
teşhir etmek boynumuzun bor­ sından temel kabul haline gel­ lenmişse, sormak lazım
Türkiye’de muhafazakarlığın
cudur. AKP’nin tek parti hege­ mesini sağlamak önemlidir.
iki yüzlü tabiatını belagatle ta­ değil mi bunu belleyen ve
monyasına karşı mücadelenin
nımlayan, imam hatiplerin düz Solu ne olduğu ya da ne olması belletenlere: Cennet ve
de gündemde olması gerektiği­
liseler haline getirilmekte oldu­ gerektiği ile değil, ne olmadığı cehennem, gü­nah ve sevap,
ni söyleyenlere en yüksek per­
ğunu bizzat muhafazakar ka­ ve ne olmaması gerektiği üze­ ne için kimin için var?
deden fırça atmaya hevesleri­
lemlerden alıntılarla kanıtla­ rinden tanımlayanlarla müca­
nin kursaklarında kalması  Allah görür?
yan, imam hatiplerin düz lise­ dele edilmesi önemlidir. Örne­
gerekmez mi? Örnek mi isteni­
lerle ikame edilmesinin tahak­ ğin, ekonomi ile ilgili ya da sen­
yor? Roni Marguiles, Doğan Yananı Allah görür diyorlar.
kümcü bir toplum anlayışı oldu­ dikal kavramlar açısından gele­
Tarkan da olur. Evet doğru söylüyorlar. Gö­
ğunu haklı olarak saptayan bir neksel sol kavramlar (kuşkusuz
yazar düşünün. Özgürlükçülük şampiyonluğu­ rüyor ama yandıktan sonra.
kimi haklılık payları da olarak)
nu kimseye bırakmayan ama keskin bir eleştiriye tabi tutu­  Peki o zaman ben ki-
Aynı yazarın “… 28 Şubat zihni­
kadınların talepleri söz konusu lurken işçi sınıfının yeni yapısı
yetinin askeri vesayeti pekişti­ mim?
olduğunda ağzından çıkanı
rici otoriter yönetim anlayışının ve bileşimi, yeni mücadele
kulağı duymayan bir maçoya Derler ki ayakların seni öbür
ürünü olan katsayı eşitsizliği deneyimi ve birikimleri gibi
dönüşen, insan haklarına saygı tarafta dava edecek: benim­
uygulamasına son verilmesine meselelerde hiç söz söylenme­
isteyen ama köşesinde usul le neden haram olan yerlere
demokrat ve özgürlükçü solun hukukuna aykırı telefon dinle­ mektedir. Böylesi bir yaklaşı­
karşı çıkmaması”nın bir zorun­ mın sınıfsal anlamını belirtik gittin diye..
melerinin (yani hukuka aykırı
luluk olduğunu anlatan akıl delilleri) açıkça savunanları teş­ kılmak bugünün en önemli
Derler ki ellerin de seni dava
ermeyen ilkeler dünyasının bu hir etmek gerekmez mi? Örnek meselesidir.
edecek: neden benimle
topraklarda solun önünü açma­ mi isteniyor? Etyen Mahçup­
Tüm bu meselelerin üstesinden harama el uzattın diye…
yacağını, aksine kapatacağını yan.
duymayan kulaklara dahi du­ gelebilmek ancak emekçilerin Demiyorlar ama aynı man­
yurmak dışında bir şansımız Demokratik haklar konusunda aşağıdan müdahalesinin örgüt­ tıkla her azam bu biçimde
yoktur. Örnek mi isteniyor? sözü kimseye bırakmayan, “ger­ lenmesi ile mümkündür. Aşa­
çek demokrasi” istediğini mil­ beni dava edebilir. İyi güzel,
Ahmet İnsel. ğıdan bir itirazı örgütlemeyen,
yonlarca kez dile getirmiş hepsi isyan edip beni dava e­
siyaseti kuru bir laf olmaktan
Reel Sosyalizm eleştirisi ile baş­ ancak kendi gazetesinin emek­ decekler bu durumda etsin­
çıkaramayan bir sosyalist hare­
layıp uğraşlarını sol sevmezliğe çileri haklarını istediğinde onla­ ler, ama onların hepsi zaten
ketin “liberallere” kaybettiği
vardıranları, işleri güçleri bu ra “onursuz” demekte sakınca ben değilsem ben kimim o
mevzileri geri alması olanaksız­
topraklarda kendileri dışındaki görmeyenlerin cehaletlerini zaman?
solu stalinist, kemalist ve diğer haykırmamız gerekmez mi? dır.
şeytani (!) özelliklerle nitele­ Demokratik hakların biricik Meselemiz budur.
10 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika

TC’nin temel harcı


Eski solcu liberallerin “dinle barışmak” dediği,
Cumhuriyet’in “Türk­İslam sentezi”ne iltica etmek

üstlendiğimiz işlerden biridir. Bakın, şu alıntıyı


Tektaş Ağaoğlu –biraz uzun ama­ dikkatle ve sabırla okuyun:
“Dün, Ayasofya, Bayezıt ve Şehzade Camileri emsali
“Fikriyat” piyasamızda yüce dinimizin erdemlerini görülmemiş bir cemaatle dolu idi. Kadın, erkek,
yeni keşfeden eski solcu arkadaşlardan geçilmiyor. çoluk çocuk binlerce müslüman Eskişehir önünde
“Halkımızın dini”nin ülkenin hâli ve geleceği için şehit düşen mübarek din ve kan kardeşlerinin ruhu­
taşıdığı müspet potansiyellerin cazibesinden kama­ na ithaf edilen Mevlidi şeriflere iştirak için fevc fevc
şan gözlere her gün yenileri ekleniyor. Beyinlere bu maabide koşuyordu... Dün birdenbire kendimi o
âdeta vahiyden gelen bir küşayişle, toplum hayatına, heybetli cemaaatin içinde bulur bulmaz sandım ki
siyasete, ekonomiye ve dünya ahvâline dair eski yeniden hayata doğuyorum. On yaşından otuz iki
cahiliye günlerinde kapıldıkları vahim hatalardan yaşına kadar geçirdiğim meşhum bir devrin bütün
dönüp âhir ömürlerinde epeyce rahata ve ikbale eri­ tefsiratı bütün intibaatı birdenbire üstümden sıyrılı­
yorlar. Hazretlerin hem eski, hem de solcu (!) olduk­ verdi; sanki bu devir bir kabustu ve ben birdenbire
larının burjuva basında ısrarla tekrarlanıp vurgula­ bu kabustan uyanıyordum... Rabbime bin kere hamd
nıyor olması, “medya arkası”nın malûm kasıtlarına ü sena olsun ki, dünden beri hakikat ve selametin bir
pek bir uygun düşüyor. cami ile bir cemaat haricinde bulunmadığını biliyo­
rum. 5­10 senedir, garba uymak için açtığımız bütün
“Kadrocular” ve liberaller o konferans salonlarında, halkı zorla topladığımız o
Hemen hepsinin bu bapta hidayete ermiş küffar eda­ miting meydanlarında görülen şeyler, işitilen sözler
sıyla ileri sürdükleri görüşlerin ortak paydası, ülke­ bir hocanın kıraat ettiği menkıbeden ve bu cemaatin
nin hâli ve geleceği açısından dinin taşıdığı önemin sükutu önünde bana ne kadar yavan, vâhiy görün­
hakkının verilmemiş ve hattâ zındıkça inkâr edilmiş düler. Meğer biz içinden çıkdığımız hakiki âlemi
olması. bırakıp onun yanında kitaplardan öğrenilmiş sun’i
Topluma sundukları, uzatmadan, açık konuşalım, bir âlem icat etmek istemişiz... Ve serhatlerimizde
“Türk­İslam sentezi” denilen şeyin ta kendisidir. askerlerimiz bizi “Allah! Allah!” nidalarıyla müdafaa
ettiği sırada biz Allah’tan başka şeylere inanmışız...
Bazı şeyleri böyle pat diye yüze vurmak, tabii, hayret Dün ilk defa olarak kemâli vuzûhla anladım ki, bizim
ve öfke uyandırır. Olsun. Zaten maksadımız budur. on seneden beri bu halka yaptırmak istediğimiz şey­
“Halka din lazımdır!” diyerekten kendi ütülenmiş ler, birer maymunluktan ibaretmiş. Niçin nokta­i
akıllarıyla dünyayı aydınlatmaya kalkanları teşhir azimetimiz bu camiler olmamış? Niçin bu cemaati
bir sokak kalabalığı haline sokmaya çalışmışız? O
cemaat ki bütün kuvve­i câmiasını dininden alıyor, o
cemaat ki koca bir ümmetin bir kısmıdır ve evi,
barkı, yurdu, vatanı “cami” dir. Dün ilk defa olarak
cahil ve âtıl bir kütle telakki ettiğimiz halk memle­
ketin münevverlerine bazı ulvi hakikatlerin sırrını
öğretti. Bunlardan biri “kalbin akıldan üstün olduğu­
dur,” ikincisi “ sıdk ve hulus, iman ve itikat haricinde
necat yolu bulunmadığıdır,” üçüncüsü “millet ile
ümmet mevhumlarını birbirinden ayırmamak lazım
geldiğidir.” (8 Nisan 1337 [1921]; Muallim Cevdet’in
Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi, Osman Nuri Ergin,
İstanbul, 2.Baskı, 2005)
Bunları yazan, hepimizin çok iyi tanıdığı bir kimse:
Yakup Kadri Karaosmanoğlu. Seçkin bir Avrupai
düşünürümüz, yazarımız, romancımız. “Halkımız
bize kalbin akıldan üstün olduğunu öğretti” dediği
günün birkaç yıl öncesine kadar Fecri Âti’nin sıdk­
tan ve hulûstan, iman ve itikatten nasipsizliğin her
bir alâmetini sergileyen en estet, kozmopolit kale­
miydi. Bu yazının yazıldığı tarih 1921. Ondan sadece
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 11

bile. Bırakınız Diyanet’in bugün sayısı yüz


bini aşan bir memurlar ordusuna tasarruf
eden bir devlet kurumu olmasını, bir siyasi
partinin Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldır­
mayı programında öngörmesi, hâlâ daha, o
partinin Anayasa Mahkemesi tarafından
kapatılması için yeterli sebeptir.
3. Halifelik 1924’te lağvedildi. Halifeliği lağ­
veden kanunda “Halifelik zaten cumhuriyet
mana ve mefhumunda mündemiçtir...” denil­
mekteydi. Bu kanun bugün de yürürlüktedir.
4. Resmî Kuran kursları ve İmam Hatip okul­
ları. İkisi de Cumhuriyet’in ilk yıllarından
bugüne miras kalan kurumlar. “Halkımızın
çocukları, halkımızın dinini öğrenmesin mi?”
deniliyordu. Bugün de deniliyor. Öğrensin­
lerdi de, halkımızın dini, halkımızın çocukla­
rına niçin illâ devlet eliyle öğretilecekti?
Devlet eliyle öğretilmesinde toplumun ne
gibi bir yararı vardı? Bu işlev genç
Cumhuriyete alttan (halktan) dayatılmadı.
Genç Cumhuriyet onu, kurucularının kendi
en içsel ideolojik ve siyasi refleksleriyle, top­
lum için mutlak suretle yararlı görerek
benimsedi. Halkımızın dininin çocuklarımı­
birkaç yıl sonra, yani “hakikat ve selâmetin Yüzyıl sonu ­20. Yüzyıl başı dünya koşulla­
za öğretilmesi değil sadece, o dinin ne oldu­
bir cami ile bir cemaat haricinde bulunma­ rında sökmeyeceği belli olunca devreden
ğunun ve ne olmadığının da tayini ve tarifi
dığını artık biliyorum,” dediği günler geçip çıkmıştı. Keza “İslamcılık”tan da bir hayır
halkımıza bırakılamayacak kadar yeni devle­
geride kalınca eski hâline rücû etti. Ölümü­ gelmeyeceği, İmparatorluğun Arap­İslâm
tin hali ve geleceği açısından hayatî önemi
ne kadar (1974) Batılı ve Batı’cı medeniyet unsurlarının Harbi Umumi içindeki tavır ve
haizdi. Devlet bu işlevi yüklenmezse, din
anlayış ve pratiğinin önde gelen sözcüleri konumlarından ayan beyan anlaşılmaktay­ onun bunun elinde kalır, suistimal edilir,
arasında yer aldı. Meşhur Kadro dergisinin dı. Geriye kimilerinin savunduğu ve İtihatçı kötüye kullanılır deniliyordu. Hâlâ öyle deni­
dahi kurucu sahibi ve yazarlarından biri aydın kesimin de son dönemde hızla mey­ liyor.
oydu. Gazi Paşa ile İnönü Paşası’ndan aldı­ lettiği görülen “Türklük” ve “Türkçülük”
ğı işaretle günü gelince Kadro’yu kapattı ve kalıyordu. Ama iş somut toplumsal­siyasi “Karşı devrim” dedikleri
laik ve devrimci TC devletini temsilen pratiğe gelip dayandığında Türklüğün ve Suistimal, malûm, istimalden (kullanma)
büyükelçi sıfatıyla İsviçre’ye yerleşti. (Yaz Türkçülüğün memleketin kurtarılmasında, gelir. Devletin dinin suistimalini önlemekle
denildiğinde yazmayı, bırak artık yazma sonra da kurtarılmış olarak bir arada tutul­ kendini görevli sayması, dinin istimalini
denildiğinde yazmamayı ilerlemenin ve masında bir kıymeti harbiyesi var mıydı? kendi dünyevî görev alanı içinde görmesi
aydınlanmanın, Cumhuriyet’e sadakatin Varsa ne kadardı? İşte bu iş olsa olsa demektir. Nitekim TC’nin din anlayışı da,
önde gelen bir gereği sayanlardandı.) Çağın Türklükle olur denildiği sırada işlerin kesat pratiği de hep bu yönde işleyip gelişe gel­
ruhunu ne zaman, ne yönde, nasıl okuya­ gittiği görülünce Yakup Kadri Bey yalnız miştir. Kendini şiddetle “Atatürkçü” ilan
cağını çok iyi bilen bir yurttaşımızdı. kendisi adına değil, memleketin ve vatanın eden bir cunta eliyle bu ülkenin genç nesille­
“Halkımız” ile “aydın”larımızın tarihin geleceğini düşünen herkes adına “millet ile rine ilk, orta, lise seviyesinde zorunlu din
tekerini döndüren süreçlerde ne gibi karşı­ derslerinin resmen dayatılması böyle bir
ümmet mefhumlarını birbirinden ayırma­
lıklı konumlardan birbirlerine baktıklarını süreç boyunca gelinen menzilde söz konusu
mak gerektiğini” keşfediyordu.
acımasızca irdeleyen meşhur Yaban isimli olmuştur. Dinin suistimal edilmesini önleme
romanın yazarıydı. Cumhuriyet kuruculuğunun temelleri anlayışının kendisi, bizatihî, dinin suistimal
böyle bir harçla atılmıştır. edilmesidir. TC devleti bu bağlamda, toplu­
Millet ve ümmetin toplamı olarak mu dinin suistimal edilmesinin zararların­
Cumhuriyet 1. Cumhuriyetin resmî dini, kuruluşta,
dan korumayı değil, dinin istimali ile toplu­
Yakup Kadri Bey’in bu halleri cumhuriyet İslamdı. Bu, 1923’ten ilk iç iktidar çekişme­
ma yarar sağlamayı öngören bir tür teokra­
kuruculuğundan mündemiç iki temel saik leri ve kapışmalarının doruğa çıkıp sonra tik refleksi baştan beri sürdüre sürdüre
arasındaki şaşmaz bağın ne olduğunun en yatıştığı 1927’ye kadar sürdü. “Laiklik” bugünlere gelmiştir.
güzel kanıtı: Millet ve Din. 1920 yılı Nisan terimi ve ilkesi TC’nin kanunlar kitabında
ayından itibaren yeri geldikçe “Hakimiyet 1937’ye kadar yer almadı. Bugün gelinen yer bu sürecin doğal sonu­
kayıtsız şartsız milletindir!” denilmekle cundan başka bir şey değil. Ortada şu veya
2. Diyanet İşleri Başkanlığı denilen kurum bu tarihte olmuş ya da şu günlerde veya
padişahlıktan kurtulunmuş olduğu bilene TC’nin kurulmasıyla eş zamanlıdır. Diyanet
bilmeyene ilan edilmişti ama, Millet neydi? yakın bir gelecek için birilerinin tasarla­
İşleri Başkalığı’nın eski Şeyhülislamlığın makta olduğu bir “karşı devrim” filan yok.
Kimdi? Bu noktada yalnız kafalar değil, asıl, devamı olduğu sanılır ve söylenir. Değildir.
gerçekliğin kendisi de aşırı ölçüde karışıktı. Varsa eğer, o, “Devrim! Devrim!” dedikleri
Diyanet İşleri Başkanlığı’na yüklenen işlev­ neyse onda mündemiç olan karşı devrimin
Yarım yüzyıldan fazla bir süredir yıkıma ler ve o işlevlerle mütenasip yetki ve teşki­ ta kendisi. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’­
gittiği görülen memleketi kurtarmanın üç lata Osmanlı şeyhülislamlarının sahip nun 1921 yılının Nisan ayında yazdıklarını
tarzı siyasetinden biri, “Osmanlıcılık” 19. olmaları hiç bir zaman düşünülmemiştir dönün bir daha okuyun.
12 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Ekonomi

Kriz ve işçi mücadelesi


Yeşil filizler...
Krizden çıkış yolu olumsuzluk içindeki devrimci filizleri
görmekten geçiyor.

veriler hepten güvenilmez, ama o haliyle bile son


Ali İleri açıklanan resmi işsizlik oranı yüzde 14,9. Gerçek
işsizlik ise yüzde 20’lerin üstünde! Eli iş tutan her
beş kişiden en az biri işsiz. Her üç gençten birisi
Siz bakmayın sermaye sözcülerinin yüzlerinde işsiz! Burjuvazi yeni yatırım yapmak bir yana,
gülücükler ellerinde mavi boncuklar son günlerde mevcut işyerlerini kapatıyor ya da işçi çıkartıyor.
gazete köşelerinde, renkli camda arz­ı endam Sahte bahar ve gerçekler
etmelerine; “en kötü bitti” demelerine. ABD’de 2009’da batan banka sayısı 72 ve bunların
Burjuvazinin kendisi bile kendi sözcülerinin, tele­ üçte biri sahte bahar havasının tam gaz yayılmaya
voleci iktisatçıların sözüyle iş yapmıyor. Hiç yeni çalışıldığı şu son bir ayda battı!
yatırım yaptıklarını görüyor, duyuyor musunuz?
Kapitalizmin en sarsılmaz kalelerinde işsizlik Sermaye ise, bu ortamda yeni riskler almaktansa
yüzde 10’lara dayandı. Bizim ellerdeyse resmi kendisini iyiden iyice kumara verdi, borsalara
koştu. Borsalar yükselmeye başlayınca da, “borsa­
lar öncü göstergedir, ekonomi krizden çıkıyor çok
yakında canlanacak, bakın şimdiden yeşil filizler
çıktı!” yalanına sarıldı. Çin’in taşıdığı büyük döviz
rezervinin ağırlığını biraz olsun hafifletmek amaç­
lı alımlarından kaynaklanan petrol ve diğer ham­
madde fiyatlarındaki yükselişi sözlerine kanıt diye
gösterdi.
Örneğin, bakır sanayinin can damarıdır. Bu yüzden
de bakır fiyatları endüstriyel üretimin sağlam bir
barometresidir. Çoğunlukla bakır fiyatları düştüğü
zaman endüstriyel üretiminin düştüğü, çıktığı
zaman da canlandığı bilinir. Son krizde de baştan
böyle oldu. 2007 yılı ortalarında LME’de (Londra
Metal Borsası) tonu 9 bin dolardan işlem görür­
ken, şiddetlenen kriz ve gerileyen taleple birlikte
Aralık 2008’de bakırın tonu 3 bin doların altına
düştü. Endüstriyel üretim de aynı zaman diliminde
evrensel ölçekte geriledi.
Şimdilerde fiyatlar yeniden 6 bin doların üstüne
tırmandı. Ancak son yükseliş bu defa endüstriyel
üretimde bir canlanmayı, artışı değil, bakırın öncü
gösterge işlevini gayet iyi bilen, körüklediği sahte
bahar havasının içine bu nedenle biraz da bakır
aroması katmaya niyetlenen burjuvazinin sınır
tanımaz sahtekarlığını gösteriyor. Çünkü bu yük­
selişte, son altı ay içinde piyasalardan “hedge” fon­
Karikatür: Sait Munzur

lar veya büyük spekülatörlerce Çin’deki ambarlara


çekilen 1 milyon ton bakır etkili oldu.
Spekülatörler yükselen bakır fiyatlarından fazla­
dan kazanç sağlarken, burjuvazi bu manipülasyo­
nu diğer emtia ve “değerli” kâğıt borsalarında
yaratmaya çalıştığı sahte bahar havasına gaz ver­
mekte kullanıyor. Ancak bunlar boşunadır.
Burjuvazi düşen kar oranları gerçeği ile yeniden
yüzleşecek; kriz derinleşecektir.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 13
Politik işçi hareketi ve yeniden kuruluş
Alp Hakan Güvenir
>>sayfa 26
Peki ama krizin derinleşmesi ve burjuva­ nın içindeki devrimci özü görmekle müm­ damıyla da olsa, oralarda sınıf mücadele­
zinin felaketi, toplumun çoğunluğu için kün. Görmek ise ekonomi ve siyaset ayrı­ sinin devrimci ucunu sivriltiyorlar. En
esenliğin doğrudan müjdecisi midir? mını veri alan geleneksel tarz­ı siyasetin önemlisi, proletarya bunu yasal haklarını
Elbette değil! Biliyoruz ki, kapitalist geliş­ gözlükleriyle hiç mümkün değil. korumak için değil, yaşamak ve insanlı­
me toplumsal zenginlik yerine, sermayeyi ğından geriye kalanı kurtarmak, korumak
Olumsuzluklar, işçi sınıfının kazanılmış
her seferinde kendi varlık temelini daralt­ için yapıyor. Bunu yaparken konsey
haklarının savunulması adına yasal sınır­
maya zorlayan krizler üretir. Bu krizler örgütlenmelerinin salt devrimci durum
ların dışına sürülmüş işçilerin yeniden
toplumun geniş çoğunluğu için hâlihazır­ örgütleri olduğu şeklindeki yerleşik inan­
düzen içine taşındığı siyasi programların
da sahip oldukları sefaletin artması anla­ cı yıkıyor. Yeşil filizler aynı zamanda
gerekçesi de yapılabilir. Bu yüzden dev­
mına gelir. Şimdi de böyle oluyor. kurucu bir sınıf hareketinin kendisini
rimci seçeneği yaşama geçirmeye çalışan­
Kapitalizm gelişip sermaye büyüdükçe, işyerlerinden başlayarak kültürleştirebil­
lar, eylemlerini geleneksel siyaset tarzıyla
maddi üretim sermaye için bir cazibe mesinin yolunu gösteriyor.
hesaplaşarak yürütmek zorundalar.
merkezi olmaktan çıkıyor. Şişen poposuy­  Toplu sözleşmeleri işyerlerinde bir
la orantılı, tatminkâr bir kâr üretmesi Devrimci seçeneğin yapıtaşları
avuç işçinin ekonomik, sosyal hakları için
giderek zorlaşıyor. O da kendisini iyiden Olumsuzlukların içinde devrimci olan
sendika bürokratları ile kapitalistlerin bir
iyiye sahtekarlığa ve kumara veriyor; nedir ve bunları devrimci bir seçeneğin
araya gelerek bağıtladıkları uzlaşma
kendisini gerçekten var eden biricik yapıtaşlarına nasıl dönüştürebiliriz?
metinleri olmaktan çıkarmalıyız. Bunu o
temele, artı­değer üretimine bile sırtını  Toplum sermayenin yeniden üretildiği işyerini toplumsal fabrikanın bir şubesi,
dönüyor. Bu sırt çevirmenin bedelini ise
bir fabrikaysa eğer, işyerlerinin parçala­ kendilerini de toplumsal proletaryanın
toplum ödüyor. Toplumsal sefalet ve yok­
nıp ufalanmış hali, en ufak birimden baş­ bir parçası olarak gören işyerindeki işçi
sulluk artıyor, işsizlik kangrenleşiyor.
layarak, tarihin gördüğü bu en büyük fab­ örgütleriyle başarabiliriz. Üretim araçla­
Gündelik yaşamda durum rikanın parçalarına dönüştürerek aşılabi­ rının fiilen toplumsal mülkiyete devir
Burjuvazi kölesini besleyemez halde, ege­ lir. Belediyeler, hastaneler, eğitim kuru­ işini buralarda ve önce zihinlerde başar­
menliğini sürdürecek durumda değilken, luşları aynı fabrikanın kent ve belde mer­ malıyız. Patronların fiziki varlıklarının
gündelik yaşamda durum nedir? Sefaletin kezlerindeki şubeleridir. Fabrika ölçeği üretim süreci için gereksizliğini, onların
burgacındaki geniş emekçi yığınlar bu küçülüyor, ama küçülen sanayi işletmele­ mevcudiyetinin sadece sömürü mekaniz­
defa kendi yazgılarını ellerine almaya, rini organize sanayi bölgelerinde toplaya­ masının bir aracı olarak anlam kazanabil­
sermayenin egemenliğine son vermeye, rak tarihteki en büyük ölçekli endüstriyel diğini kendimize ve topluma kanıtlamalı­
bunun için mücadele vermeye hazır mı? fabrikaları oluşturan burjuvaziye teşek­ yız. Proleterlerde kurucu bilinci geliştire­
Bu soruya kapanmakta olan evrenin gele­ kür ederek; bu sanayi havzaları toplumsal cek, devrim için gerekli olan özgüveni
neksel siyasi ölçütleriyle vereceğimiz proletaryanın üsleri yapılmalıdır. doğuracak, büyütecek her adım devrimci­
yanıt açıktır ki olumsuz olacaktır. Çünkü  dir. Bu adımları atmalı, çoğaltmalı, yay­
İşçi sınıfının birbirine rakip hatta kar­
çok müsait nesnel koşulların varlığına malıyız.
şıt hale getirilerek bölünmesini, hangi
karşın:
biçimle (hemşerilik, etnik köken ayrımı,  Sendikaları içine girdikleri erime süre­
 Emekçiler kişisel kurtuluş hesapları üretim süreci içindeki zorunlu işbölümü, cinden ve işlevsizlikten, onlara yeşil filiz­
içinde türlü çeşit burjuva partilerin peşin­ ücret hiyerarşisi, taşeronlaştırma, esnek lerin ruhunu aşılayabildiğimiz, yeni tipte
de sürükleniyor. çalışma, işsizler ordusu vb.) karşımıza örgütlenmelerin görünen yüzü olmalarını
dikilirse dikilsin, her kesimin sermayeye başarabildiğimiz ölçüde kurtarabiliriz;
 Sol içinde dahi yurtseverlik kılığında
karşıtlığını içeren politik bir bileşim yara­ böylelikle onları politik işçi hareketinin
dolaşan milliyetçilik, geniş emekçi yığın­
tarak alt edebiliriz. bir parçası yapabiliriz.
ları sarmalamış, onları serseme çevirmiş
durumda.  İşçi sınıfının örgütsüzleştirilmesi,
 İşkolu sendikacılığı tarihe karışmalıdır.
emekçilerin kalan insanlığının elinden
 İşsiz kalmaktansa sefalet ücretlerine Bugün işçi sınıfını bölen en büyük ayrım
alınmaya çalışılması, uzun mücadeleler
boyun eğmek, insanca bir yaşam için hak işkolu ayrımıdır. Bu engeli önce fiilen
sonucu kazandığı mevzilerin dışına zorla
aramaya yeğ tutuluyor. sonra da yasal olarak parçalayıp atmalı­
sürülmesi çok büyük bir olumsuzluk ola­
 İşçi sınıfı genişledikçe burjuvazi onu rak önümüze çıkarılıyor. Oysa olanak da, yız. Kent merkezinde proletaryanın alın­
daha küçük kompartımanlara bölüyor ve yeni fırsatlar da, savunulması gereken asıl teriyle kurulmuş ihtişamlı sendika mer­
birbirinin karşısına dikiyor. mevziler de oralarda, tam da burjuvazinin kezlerinin yerini işyerlerine yürüme
işçi sınıfını sürerek büyük bir zafer kazan­ mesafesinde, yeni toplumun kurucu atöl­
 İşçi sınıfının zorlu mücadelelerle yelerinin almasını sağlamalıyız. O atölye­
dığını sandığı o alanlardadır. Çünkü o
kazanmış olduğu ve burjuva anayasaların leri kültürleşmenin merkezlerine çevir­
alanlar, işçi sınıfının yıllarca kendisini
sözde teminat altına aldığı örgütlenme ve meli; üretim sürecinden kopmadan kendi
düzene bağlayan ekonomizmle, sendika­
hak arama yolları fiilen engellenmiş, zorla örgütlerimizi yönetmeyi başarırken bir
lizmle hesaplaşma fırsatını yakalayabile­
geri alınmıştır. Anayasal haklarını arayan meslek olarak sendikacılığı tarihe göm­
ceği; haklılığına dayanan meşruluğunu
işçiler kendilerini kapı önünde buluyor­ meliyiz.
hiçbir yasal sınıra takılmadan eylemliliğe
lar.
aktarabileceği yerlerdir. Kazanılmış hak­ Sıralamak yeter mi? Elbette yetmez! Ama
 Giderek işlevlerini yitiren, içleri boşa­ ların, mevzilerin savunulmasını elbette daha tartışacağız ve eyleyeceğiz, sonra
lan sendikal örgütler, işçi sınıfının yılların bir yana bırakmayacağız, ama bu direnişi yeniden tartışacağız ve sonra yeniden
mücadele birikiminin üstünde oturan esas olarak sürüldüğümüz alanlarda aça­ sınayacağız. Ta ki devrimci seçeneği bilin­
sendika bürokratlarının günü kurtarma cağımız yeni mevzilere tabi kılarak yürüt­ çli eylemin bir ürünü olarak örüp yaşama
çabaları içinde hızla etkisizleşiyorlar. meliyiz. geçirinceye; yeşil filizler yeni bir toplu­
Bu olumsuz tablodan devrimci bir çıkış  O alanlarda proletaryanın gerçek yeşil mun meyvesine duracak ulu bir ağaca ve
yolu elbette var! Çıkış yolu olumsuz ola­ filizleri sürgün veriyor. Proleterler, el yor­ ağaçlar ormana dönüşünceye dek!
14 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Tarım & Ekoloji

“O yasa bizim
burada geçmez!”
Karadeniz’de üreticiler, hükümetin fındık
tarımını sınırlama poltikasını kabullenmiyor.
Direniş için örgütlenmek istiyor
ğı gibi üreticileri de birbirine düşürdü. Fındık
Ali Uğur üreticisi köylü, fındığın köklenmesi için veri­
len sözde teşvik pirimine “bize sus payı, yeri­
ne ne dikeceğiz, burada fındığın dışında hiç ettik. Emeğimizin karşılığı olan parayı ala­
Hükümetin “fındık politikası”nı açıklamasın­ bir şey olmaz nice denemeler yapıldı sonuç madık. Gelin görün ki kendi kurumumuz bizi
dan bu yana temel geçim kaynağı fındık olan alınamadı”, diye söylenmekte."Bize kendi bankanın eline terk etti. Ne yapacağımızı
Karadeniz Bölgesi'nin, özellikle de Ordu ve ellerimizle bahçelerimizi adeta yakın diyor­ bilemiyoruz. Bu borcu biz nasıl karşılarız?
Giresun illerinin üreticileri öfkeli ama sessiz lar biz ne ekip ne yiyeceğiz?” Karşımızda birlikten bir muhatap da bulamı­
bir bekleyişteler. Sabırlar taşmak üzere. yoruz. Ne yapacağımızı şaşırdık" diyor.
Fındık Üreticileri Sendikası (Fındık­Sen) bu
Fındık üreticilerinin mağduriyeti en belirgin Yeni bir Fındık Üreticileri Birliği
konuda, “750 m rakımın üzerinde fındık
üç alanda toplanıyor. kurulmalı
alanlarının söküm kararı fındığın anayurdu
Ücretlendirme ve fındık alımı olmuş illeri iki kere cezalandırmak anlamına Görülen o ki Fiskobirlik'in, kapitalizmin işle­
Hükümet, açıkladığı fındık politikasıyla fın­ gelmektedir: Bu karar kabul edilemez! yiş sürecinde yüklendiği görev tamamlan­
dıkta desteklemeyi kaldırdı; Toprak 1983’den bu yana ilgili sınırlama yasalarını mıştır ve birlik tasfiye edilecektir.
Mahsulleri Ofisi (TMO) ile Fındık Tarım Satış uygulamayarak zaten cezalandırılan Hükümetlerin izlediği politikaların hedefi de
Kooperatifleri Birliği'nin (Fiskobirlik) alım Giresun, Ordu ve Trabzonlu fındık üreticileri budur. Fiskobirlik'in iç yönetmelikleriyle
yapmayacağını açıkladı ve ücretlendirmeyi bu kararla bir de, arz fazlasının sorumlusuy­ hükümetlerin politikaları dikkate alındığın­
de piyasaya bıraktı. Böylece üretici, alımda muş gibi ikinci kez cezalandırılmak isten­ da, bu kurumun hiç olmazsa, geçmişteki fın­
ve ücretlendirmede tamamen şirketlerin, mektedir. Dik yamaçlardaki fındıklarımız
fındık tüccarlarının inisiyatifine bırakılmış sökülmesin”, diyor.
oldu. Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi “Hükümeti alaşağı e
Mahsulünü yok pahasına satmak zorunda Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan, Doğu
kalacağını düşünen pek çok üretici, “Ben Karadeniz’in engebeli coğrafyası nedeniyle
para etmeyecek fındığı niye toplayayım; taban arazi oranının çok düşük olduğunu, bu
ocakta kalsın" diyerek fındığı toplamamayı sebeple fındıktan başka alternatif ürünler
düşünüyor. yetiştirmenin mümkün olmadığını belirtti.
AKP hükümeti sayesinde fındık üreticisi şir­ 12 bin üretici icralık
ketler karşısında tamamen savunmasız bıra­ Fiskobirlik ile bir banka arasında akdedilen
kıldı. Kamusal yararı gözeten lisanslı depo­ protokol kapsamında, 19 bin fındık üreticisi­
culuğun yaşama geçmesi mümkün olmaya­ ne, Fiskobirlik'te bekleyen alacaklarının
cak; böylece de fındık üreticisi, çok uluslu yüzde 30'una kadar kredi kullandırıldı. Bu
tarım ve gıda şirketlerinin sözleşmeli ırgatla­ alacaklar en son 2007 ürününün karşılığı.
rı haline gelecek. Fakat geçen sürede Fiskobirlik üreticiye öde­ Hükümetin fındıkla ilgili genelgesinden hemen
mede bulunmadığı için üretici de bankadan sonra, dağ köylerini gezerek köylülerle sohbet
Dönümüne verilecek olan 150 lira desteğin, aldığı krediyi geri ödeyemedi. Bankanın icra
ruhsatlı fındık üreticilerine verilecek olması, ediyoruz. 750 rakımın üzerindeki köylerde,
yoluyla tahsil işlemlerini başlatması büyük söküm kararından ötürü tedirgin bir bekleyiş
dönümlerce fındık bahçesi olanla birkaç tepki topluyor. Giresun ve yöresinde, on bin­
dönümlük bahçeye sahip olanı aynı şekilde var. Buralarda fındık bahçeleri ormandan açıla­
lerce insan telaşlı, öfkeli. rak, dik yamaçlarda dikilmiş. Tapusuz; en genci
etkilemeyecek. Özelikle de o dik yamaçlarda­
ki köylünün birkaç dönümlük bahçesinin Her gün Fiskobirlik'in önünde toplanarak 15 yıllık.
ruhsatı bir yana tapusu bile yokken, "üretici­ yönetim kurulu üyeleriyle görüşmek istiyor­ Hayvancılık, arıcılık, çilek.. denenmiş; olumlu bir
ye destek"ten söz etmek mümkün mü? lar fakat bunu başaramıyorlar. Görevliler ile sonucu yok. Aşırı don ve sis engel çıkartmış. Sis,
ortaklar arasında kısa süreli tartışmalar özellikle arıcılıkta büyük sorun olmuş. "Buğday
Sökülecek fındık bahçeleri yaşanıyor.
Hükümetin 750 rakımın üstündeki köylerde olmaz" diyorlar, dik yamaçları göstererek; "Nasıl
fındık bahçelerinin köklenmesine ilişkin Banka'dan ihtarname alan bir üretici, "Kendi işlenecek bu toprak? Pulluk olmaz, sadece çapa.
kararı, köylüde büyük bir tedirginlik yarattı­ kurumumuz olan Fiskobirlik'e fındık teslim
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 15

Çal Dağı emperyalizme


direniyor
ne kadar önemli olduğunu çok iyi gözledik.
Hayri Bökü Bize büyük destek veren yürekli devrimci
bilim insanlarına teşekkür ediyoruz. Bölge
Çal Dağı’ndaki İngiliz maden şirketine karşı idare mahkemesinde dava aleyhimize sonuç­
mücadele, çevre mücadelesinin kapitalizme landı. Hukuk bürosu davayı Danıştay’a taşıdı.
emperyalizme karşı mücadeleden ayrılama­ Şu anda dava Danıştay’da süreci takip ediyo­
yacağını bir kez daha gösterdi ruz. Belediye Başkanı AKP’li ve tüm mücade­
le sürecinde emperyalist İngiliz maden şirke­
Turgutlu Manisa’nın 100 bini aşkın nüfuslu, tiyle birlikte çalışıyor. Çevre ve Orman
işçi ve emekçi ağırlıklı bir ilçesidir. Çal Dağı Bakanı Veysel Eroğlu açıkça “Bu şirket çok
ise ilçenin kuzeyinde insanlığa doğanın güçlü. Konsolosluk ve İngiliz hükümeti çok
armağanı bir dağdır. Büyükannem bana baskı yapıyor. Olumlu karar vermek zorun­
çocukluğumda Çal Dağı ile ilgili anılarını daydım” diyerek emperyalist maden tekeline
dık üreticilerinin birliği görüntüsüne dönme anlatırdı. Yunan işgali sırasında tüm aile Çal boyun eğdiğini itiraf etti.
olasılığı bile yok. Konuyla ilişkilendirebile­ Dağı’na sığınmışlar. Korunmuşlar.
Yığınlardan kopmadan
ceğimiz Fındık­Sen, Tüm Köy­Sen, Çiftçi­
Çal Dağı, bugün emperyalist maden şirketi Çed yargı aşamasındayken, daha dava sonuç­
Sen, ne 'Fiskobirlik lağvedilsin' diyebiliyor
Europen’e karşı Turgutlu halkından destek lanmamışken İngiliz maden şirketi geri adım
ne de onu sahiplenebiliyor.
istiyor. Nikel madenini açmak için en az iki atarak mücadeleyi yavaşlatmak için Çed’i
Üretici bu güne kadar gelmiş geçmiş tüm milyon ağaç ve fidanı kesmeye hazırlanıyor­ revize etmeye başladı. Maden cevherinin altı­
Fiskobirlik yöneticilerini kin ve nefretle anı­ lar. Sülfürik asitle Çal dağını delik deşik ede­ na serilecek kıl kalınlığını üç katına, mebram
yor. Güven tamamen yok olmuş durumda. cekler. kalınlığını iki katına çıkarması; kullanacağı
İcra takibi başlatılanlardan yakın akrabalar­ Neler yaptık? suya karşılık Turgutlu’da arıtma tesisi kura­
la, eş dostun kredilerinin Fiskobirlik tarafın­ Turgutlu Toplumsal Dayanışma ve Kültür cağını açıklaması bile Çed raporunun nasıl
dan geri ödeneceği söyleniyor. Hükümet ira­ Merkezi altında örgütlü olmamız bize müca­ üstünkörü düzenlendiğini gösteriyor. Önü­
desini, çöreklenmiş büyük üreticileri, eş delede büyük olanaklar sağladı. müzdeki günlerde maden çevresindeki köy­
dost kayırmalarını ve yönetmelikleri aşıp, Derneğimizde bir Çevre Komisyonu kurduk lerde, bilim insanlarının katılımıyla bilgilen­
özlenen türde bir yönetimin Fiskobirlik'te iş ve çalışmaya başladık. Kısa bir süre sonra da dirme toplantıları düzenleyeceğiz.
başına gelmesi olası görünmüyor. çevre mücadelesindeki pratiğini gördüğü­ Eylemlerimizi titizlikle planlıyoruz. Bu dikkat
müz, güvendiğimiz Ege Çevre ve Kültür yığınlardan kopmamak, sömürücülerin
Platformu Derneği (EGEÇEP) bileşenlerinden oyunlarına gelmemek için gereklidir.
etmesini biliriz!..” biri olduk. Çevre komisyonu ve derneğimizin
tüm üyelerinin katılımıyla ve EGEÇEP ile bir­
Turgutlu halkına ve köylerine gelişmeleri en
anlaşılır biçimde açıklayan 13 bin bildiri
likte kendimize bir yol haritası çıkardık. dağıttık. Evlerin ve dükkanların duvarlarına
Çapa ile de tarla sürülmez." Kıvrıla kıvrıla, baş da mücadele takvimini astık.
Öncelikle Çal dağındaki emperyalist İngiliz
döndürücü virajları aşarak ulaştığımız Sofulu
şirketi Sardes’in ne durumda olduğunu Çal Dağı’nı kurtarma “lokma”sı
(Bulancak/Giresun) köyündeyiz. Çam­gürgen
öğrenmemiz gerekiyordu. Bilgi edinme hak­ Arkadaşlarımızdan birinin önerisiyle “Çal
örtüsü altındaki alanlar yer yer açılmış, fındıklığa
kımızı kullanarak valiliğe bir dilekçe yazdık. Dağı’nı kurtarma lokması” döktürdük.
dönüştürülmüş. Köylüler bu arazide fındıktan
Bu sürede köpeksiz köyde değneksiz gezen Lokmaları dağıttığımız kese kağıtlarına
başka birşey ekemeyeceklerini anlatıyor:
maden şirketinin bir hayli yol almış olduğunu maden karşıtı sloganlar yazdırdık.
Ali Kalıntaş:. Burada yamanın böğründe fındık­ gördük. İngiliz maden şirketi kaşla göz ara­
Turgutlunun kurtuluş günü olan 1­7 eylül
tan başka hiçbir şey olmuyor. Onu da sökersek sında yerli işbirlikçilerinin yardımıyla “Çed”
şenliklerinde stand açarak 10 bin maden kar­
topraklarımızı kaybederiz. Sökerlerse bize sürecinden (Çevre Etki Değerlendirme)
şıtı imza topladık. Tüm bilirkişi tespitlerini
Suriye sınırındaki mayın tarlasından yer versin­ habersiz köylüleri kandırarak, çeşitli vaatler
yığınsal bir katılımla eylemli biçimde sergile­
ler, biz de göçelim. Söküm sorunu Bulancak'ın 28 ve para vererek bürokratik işlemleri ilerlet­
dik. Eylemlerimizi ulusal basına ve televiz­
köyünü ilgilendiriyor. mişti. Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan made­
yon kanallarına taşıdık. Buralarda emperya­
nin işletilmesi için gerekli Çed raporunu
Adem Çetin: O yasa bizim burada geçmez. Köyde list sermayeyi, işbirlikçilerini, Bakanlık’ı, bur­
almıştı.
hep akrabayız. Kapsama girenlerle girmeyenler juvaziyi ve satılık bilim insanlarını her düzey­
olarak bizi birbirimize düşüremezler. Hukuk mücadelesi de teşhir ettik. Turgutlu’da Çal Dağı’ndaki
Mücadelemizi birlikte yürüteceğiz. Geçenlerde Yüzden fazla kişinin vekaletini alarak Manisa madene karşı yaklaşık 5 bine yakın kişinin
heyelan oldu. Fundalıklar malımızı, evimizi koru­ Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açtık. Tüm katıldığı, derneğimizin de aktif olarak yer
du da aşağıya uçmadık. Canikli (AKP Giresun mil­ yargı sürecine yığınsal bir şekilde katılarak aldığı eylemde çevre sorunlarını kapitalizme
letvekili) bu yasaya imza atmadı mı? İmza topla­ eylemlerimizi basına yansıttık. Bu arada ser­ ve emperyalizme karşı mücadeleyle birleşti­
yıp taleplerimizi ilgililere ulaştıralım. mayenin, sözde bilirkişileri nasıl satın aldığı­ rerek yığınlara duyurmaya çalıştık. Turgutlu
nı, “bilim insanlarını” sömürünün bir parçası halkının bugün ortak kanısı, “Turgutlu
Murat Çakır: Hükümeti biz yaptık. Alaşağı etme­ yaptığını kendi gözlerimizle gördük. Ayrıca Toplumsal Dayanışma ve Kültür Merkezi,
sini de biliriz. kapitalizme ve emperyalizme karşı mücade­ yani sosyalistler olmasaydı mücadele bu aşa­
lede devrimci ve sosyalist bilim insanlarının maya gelmezdi” biçimindedir.
16 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Güncel deneyimler
ları kararlılık halinden korkan patronlar

Neden yenildik oldu.


Sendikanın solcu, bizlerin de bölücü ve din­
siz olduğumuz söylenerek saflarımız

biliyoruz; öyleyse bölünmeye çalışıldı. İnsanların en kutsal ve


mahremi olan aileleri aranarak, çok çeşitli
hile ve iftiralarla kadınlarımız bize ve
mücadelemize karşı kışkırtıldı.

kazanabiliriz! Sendikaya üye olanları tek tek sorgulama­


dan geçirerek, para ve iş garantisi teklifle­
riyle mücadelemizin kimi önemli halkaları­
nı koparmayı denediler. İşyerinden bağım­
Kapitalizmi güçlü kılan emekçilerin bölünmüşlüğüdür sız olarak kurduğumuz dayanışma fonu­
muza muhasebeci marifetiyle el koyarak
dışarıda direnişe geçen arkadaşlarımıza
Bizleri sendikal örgütlenmeye sevk eden ilk yardım etmemizi engellediler.
Ankara’dan bir grup işçi, bir dizi yazıyla, bir- neden, maddi kazanımlardan da önce, işye­
çok yerde benzer mücadeleler veren sınıf kar- rinde üretim sürecinde kök salmaya ve fabri­ Daha düne kadar birbiriyle acımasız reka­
deşlerimize çok da yabancı gelmeyeceğini bil- kanın patrona ait bir mülk değil de, öncelikle bet içinde, birbirlerinin kuyularını kazmak­
diğimiz bir deneyimimizi paylaşacagız. Bu de- bizim üzerimizden topluma ait bir birim la meşgul patronlar, dik duruşumuz karşı­
neyim, üretim içinde filizlenen kurucu bir sınıf olduğuna dair yerleşmeye başlayan bilinç ve sında alelacele biraraya gelerek, aldıkları
bilincinin kendisini çoğaltmaya fırsat bulama- örgütlülüğe artarak şiddetlenen saldırıydı. kararla direnişin patladığı işyerinin pat­
dan burjuvazi ve özünde ondan kopamamış Parasal kazanımların sahte parıltısı bu asıl ve ronlarına açık çek verdiler: “Bedeli ne olur­
bir sendikacılık anlayışı tarafından boğazlanı- ilk nedenimizi çoğunluk arkadaşımıza unut­ sa olsun bu sendikanın organize sanayi böl­
şının öyküsüdür. turmuştu. gesine girmesine izin verilmeyecek”ti.
Bunlara rağmen, bu girişimi yalnızca bizim İşyerimizin önünden geçen bütün servis
çalıştığımız fabrikada değil de, onun çevre­ güzergahlarını değiştirerek süren direnişin
Bizler, elli bine yakın işçinin çalıştığı organi­
sinde en az on fabrikada birden yürütebil­ ve eylemlerin duyulmasını, görülmesini
ze sanayi bölgesinde bütün sınıf kardeşleri­
seydik, kazanma olasılığımız daha yüksek engellediler. Yakın fabrikalarda çalışanla­
miz adına bir umut ışığı yakmak; onurlu
olacaktı. Çünkü, işyerindeki örgütlenme rın paydos saatlerinde bizimle görüşmele­
biçimde insanca yaşamak için, devletin bizle­
duyulur duyulmaz bize karşı birleşen bölge­ rini yasakladılar. Az da olsa cesaret göste­
re sözde tanımış olduğu sendikal haklarımızı
nin tüm patronları, o zaman her biri öncelik­ rip yanımıza uğrayan dayanışma gösteren
kullanmaya karar verdik. 2005 yılı boyunca le kendi işyerleriyle uğraşmak zorunda kala­ emekçileri izleyip işlerinden attılar.
verdiğimiz mücadelenin sonunda yenildik. caklardı.
İşyerimizin bulunduğu organize sanayi
Neden başarılı olamadık? Sol siyasi parti ve gruplar, direnişi oldukça bölgesinin tarihinde ilk yürüyüş eylemini
Kendi hatalarımızı da ayırmadan başarısızlı­ yüzeysel ele aldılar. Bizlerin bu noktaya bizler gerçekleştirdik. Bu yürüyüş sırasın­
ğımızın nedenlerini şöyle özetleyebiliyoruz: nereden nasıl geldiğimizle hiç ilgilenmeden, da bizlerden daha kalabalık gelerek çevre­
Eylemimizin Dünya’da ve Türkiye’de işçi saflarına bizden bir kaç kişiyi katabilmenin mizi saran kolluk kuvvetleri hem yürüyen­
sınıfı hareketinin genel olarak gerilediği bir hesabını yaptılar. lere, hem de fabrikaların avlularından
döneme rastgelmesi önceden üzerinde çokca Mahkeme sürecinin çok uzamasının da başa­ onları izleyenlere korku salmaya çalıştılar.
düşünmediğimiz bir başarısızlık nedenidir. rısızlıkta önemli bir payı oldu. Yasanın aradı­ Bu görüntü bilinçlerimize bir daha silinme­
ğı çoğunluk yüzde 51’di. Bakanlık yetkilileri­ yecek biçimde şu gerçeği kazıdı: Devletin
Özellikle 1980 darbesinin ardından sendikal kolluk güçleri haklı olan biz emekçilerin
mücadele anlayışının ve sendikaların içinin ne noter aracılığıyla sunduğumuz irademizle
işyerinde yüzde 70 çoğunluğu sağladığımızı değil, egemen sınıfın korumacılığını yap­
boşalmış olmasının mücadeleye ne kadar mak için oraya gelmişlerdi. Devletin silahlı
zarar verdiğini yaşayarak öğrendik. Örgüt­ göstermiştik. Bu kadar kesin bir irade beyanı
neden mahkemeye taşınır? Şimdi çok açık gücü, egemen sınıfın silahlı gücüydü.
lenme çalışması 5­6 ayda, ama ne yazık ki
bir biçimde görüyoruz ki, mahkeme koridor­ Oyunu görüyoruz
tamamen parasal kazanımların öne çıkarıldı­
ları aslında burjuvazinin yasalarla sözde Kapitalizmi güçlü kılan emekçilerin bölün­
ğı bir söylemle yürütülerek tamamlandı. En
tanımak zorunda kaldığı kimi hakların müşlüğüdür. Bizleri din, dil, ırk temelinde
fazla yinelenen, sendikalı olduğumuz için
boğulduğu dehlizlerden ibarettir ve duruş­ bölen egemen güçlerin bu topraklardaki
işten çıkartıldığımız durumda, kıdem tazmi­
ma salonlarının duvarlarında yazdığı gibi, temsilcisi bugün “paranın dili, dini, ırkı
natlarımız yanında ek olarak işe dönüş dava­
gerçekten de “adalet mülkün temeli”ydi. olmaz” diyebiliyor.
sından da oldukça yüklü ilave tazminatlar Bizler, diğer sınıf kardeşlerimizle birlikte
alacağımızdı. gerçek adalet ve eşitliği kurmak üzere haya­ Biz emekçiler kapitalizmin gücünü bizimle
ta yeniden yön verme kararlılığını göstere­ oynadığı oyunlardan aldığını görmeliyiz.
Örgütlenme, işçilerin en zayıf noktası olarak
medikçe de durum değişmeyecektir. İnsanca yaşanabilir bir Dünyayı örmek için,
düşünülen maddi kazanımlar üzerinden
yeni bir kültür ile, emekçilerin üretim süreci­
yürütüldü. Doz öylesine kaçırılmıştı ki, kimi Kazanım: deneyim
nin içinden, kendi kararlarını kendilerinin
arkadaşlarımızda işten çıkarılmanın işte kal­ Uzayan mahkeme süresi boyunca patron­
verebileceğini, üretirken aynı zamanda
maktan daha avantajlı olacağı fikri uyanmış, lar sudan bahanelerle altışar, yedişer grup­
yönetmeye talip olduğumuzu, fabrikalardaki
sıkı bir mukavemete hazırlanmamız gerekir­ lar halinde, işten çıkartmaları başlattılar.
fazlalığın emekçiler değil, patronlar sınıfının
ken, işin en başında gevşek bir ruh hali ege­ Ama bizler tam tersine, atılan arkadaşları­
varlığı olduğunu ispatlamanın zamanı gel­
men olmuştu. Bu gevşeme süreç içerisinde mızın fabrika girişinde başlattıkları dire­
miştir.
gerçekleşecek kırılmaların ilk önemli işare­ nişle korkmak bir yana, moral kazandık.
tiydi. Kapı önünde geçerken her gün tanık olduk­ Haydi işçiler! Hem üretmeye hem yönetmeye!
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 17

Tarihimizden

10 Eylül ve TKP: Eski


zamanlar ve yeni zaman
kir, İstiklal Harbimizde Enver Daha doğrusu tüm vilayetler sonra Ankara’ya yola çıkarlar.
Hüseyin Hasançebi
Paşa ve İttihat Terakki, Menteş hatta yer yer kasabalar kendi Buna “Türkiye’ye dönüş” dene­
Kitabevi. 1967. Sf. 95) Bu tarih­ fiili iktidarlarını kurmuşlardır. mez. Zaten Kemalist hareketin
sel zemini doğru kavramamız Bu iktidarların benzer karakte­ içinden doğduğu hayat sahasın­
Türkiye Komünist Partisi (TKP) için şu da eklenmelidir. 1. ri “halk hükümeti” veya “halkçı daydılar. Trabzon’a, Kars ve
10 Eylül 1920’de Bolşevik Dünya savaşı sonuna doğru hükümet”ler olmalarıdır. Kars’­ Erzurum’a gelip gitmekteydi­
Bakü’de, Bolşeviklerle Kema­ İttihat ve Terakki’nin modern ta böyle bir “cumhuriyet!”, ler. Mustafa Suphi’nin Kars’a
listlerin, Güney Kafkasya’nın burjuva devlet Türkiye (cum­ İngiliz işgalinden önce kurul­ birçok kez gelip gitmelerinin
(Gürcistan, Ermenistan, Azer­ huriyet) modeli için Asya muş, Erzurum’da da kuruluş tanıklıkları tarihe kaydolmuş­
baycan) Bolşevikleştirilmesi Osmanlı’sında hayat sahası ola­ hazırlıkları başlamıştır. Bu ye­ tur.
konusunda anlaştıkları bir rak sadece, çekilen ve dağılan rel siyasi süreçlerin tümü İtti­
iklimde kurulmuştu. Şu da söy­ Bilindiği gibi Mustafa Suphi ve
Rus ordusundan boşalan Anka­ hat ve Terakki’nin sınıf temeli­
lenebilir: TKP gözünü siyasete arkadaşları Ankara’ya gelemez­
ra’nın Doğusu ve Kars­Arda­ nin avucu içindedir ve Teşkilat­
uluslararası komünist hareke­ ler.
han­Batum sancaklarının Türk­ ı Mahsusa’nın kontrolündedir.
tin kucağında açtı ve yetmiş yıl lere devrine (Brest­ Litovsky) İttihat ve Terakki ve Teşkilat’ı Ankara’dan emirle Trabzon’da
boyunca orada kaldı. Türkiye bağlı olarak Güney Kafkasya Mahsusa ise, “Kemalist Hare­ öldürülürler. TKP daha sonra
için programı da içine doğduğu kalmıştı. Bu saha Kemalistlerin ket” adıyla kendi yeniden doğu­ kurulur, fiili likidasyonlara
dünya siyasi iklimine uygundu İngilizlerle anlaşmasından son­ şunu gerçekleştirmektedir. Bu uğrar, yeniden kurulur, ve daha
ve Kemalist hareketin progra­ ra Batı Anadolu’yu ve Doğu tarihsel zeminde TKP, denebilir sonra bir daha, bir daha kuru­
mından inhirafı pek cılızdı. Trakya’yı da kapsayacaktı. ki İttihat ve Terakki’nin yeni­
Hatta denebilir ki, Enver lur. Nihayet 1987’de Brüksel’de
den doğarken verdiği filizler­ örgütsel ve ideolojik likidasyon
Paşa’nın aynı günlerde kaleme Güney Kafkasya ve Doğu Ana­
den biridir. modeli TBKP’nin kurulduğu­
aldığı Halk Şuralar Fırkası dolu 1918–1922 yılları arasın­
Programı TKP’nin programın­ da herkesin kendi egemeni Türkiye Komünist Partisi kuru­ nun açıklanması ile birlikte
dan farksızdı. (Kazım Karabe­ olduğu iktidarsız bir alandır. cuları, kuruluştan yüz gün tarih sahnesinden çekilir.

Mustafa Suphi ve arkadaşlarını kim öldürdü?


TKP’nin kurucu önderlerini bulunduğu “Liman Hüküme­ Çatışma, taka limandan ayrılma­ hem Suphi ve arkadaşlarını öldü­
Mustafa Kemal mi öldürttü? ti”dir. İki hükümetin etki alanları dan başlar. Çünkü Suphi heyeti, ren çeteden olan, hem de Yahya
Kemalistler “hayır” dediler. TKP farklıdır. Liman Hükümeti ahşap takaların Batum’a seyahat öldürüldüğünde yanında olup
de “hayır” dedi. Birçok Türk Trabzon­Batum ve Trabzon­ ruhsatlı olmadığını bilmektedir. sağ kurtulan en son adamdan
tarihçi “hayır” dedi. Biz ne diye­ Canik deniz ulaşım ve ticaretini Ölüm­kalım kavgasını Kahya’nın bizzat dinlemiştir. Olay 15 komü­
ceğiz! elinde tutmaktadır. Trabzon silahlı çetesi kazanır. nistin öldürülmesiyle de sınırlı
Müdafaa­i Hukuk ise, Erzurum kalmamıştır.
Böyle siyaset, böyle gerçekçilik, Cinayetten sonra cinayet nede­
Kongresi’nde Mustafa Kemal’e
böyle tarihçilik olmaz. Kendine niyle değil ama tüm bölgede Bayburt’ta Deli Halit Paşa yolu
hayır demiş olmaktan aldığı yara
zerre kadar saygısı olan bir Kemalist iktidarı tesis için Ka­ kestiği için heyetten kopan ve
ile Kazım Karabekir’in ceberrut
komünist işin gerçeğini bilmek rabekir tarafından taciz edilen Trabzon’a ancak İspir üzerinden
askeri vesayeti altında ayakta
ister. Mustafa Suphi cinayetinin Liman Hükümeti Ankara’dan, dağları dolanarak inebilen 23
kalmaya çalışmaktadır. Her iki
emrinin Ankara’dan, Mustafa Mustafa Kemal ve İnönü ve kişinin planlı seri cinayetlere
hükümet de İttihad’ın Enver
Kemal’den geldiğini herkes bilir. Çakmak tarafından desteklen­ kurban gitmesiyle genişlemiştir.
Paşacı ve Kemalistleşen kanatları
Fevzi Çakmak da, İsmet İnönü de mişti. Yahya ile Ankara arasında­ Nazım 15 kişiyi şiirleştirmiş ise,
arasında gidip gelen bir siyaset
işin içindedir. İlk Ankara ki bu muhabbeti, merak edenler yöre halkı da bu 23 kişiyi ağıtlaş­
izlemektedir. Suphi ve arkadaşla­
Meclisi’nde Ali Şükrü Bey olayın gerçeği Yahya’nın çocuklarından tırmıştır. Cumhuriyet’in ganime­
rı şehre giremezler, İstanbul
üstüne bu cihetten gitmek iste­ öğrenmişlerdir. tinin paylaşıldığı uzun yıllar
hükümeti, Enver Paşa ve Ankara
miş, önü kesilmiştir. boyunca Trabzon’da bu sorun,
arasında eşit ve makul ilişkilerle Bu muhabbet ayrıca Kazım
uzayıp giden “kan davaları” ile
Mustafa Suphi ve arkadaşları iktidarını sürdüren Trabzon Karabekir’i şaşırtacak ölçüde
devam etmiştir. Ama TKP,
Trabzon’a geldiklerinde Trab­ Müdafaa­i Hukuk Cemiyeti ile belgelidir de. Yahya’yı ise Kazım
“Kemalistlerle aramızda kan
zon’da iki iktidar vardır. ilişkiye geçemezler. Çömlekçide Karabekir’in bastırmasıyla 13.
davası yoktur” diyebilmek için
Bunlardan biri Trabzon Müda­ Liman Hükümetinin silahlı çete­ Fırka nihayetinde halletmiştir.
olayın gerçeğini kurcalamaktan
faa­i Hukuk Cemiyeti, diğeri de leri tarafından derdest edilip Bu da belgelidir. Bu satırların
uzak durmuştur.
başında liman kahyası Yahya’nın ahşap bir takaya bindirilirler. yazarı bunu ve bundan fazlasını,
18 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Emek

Köstebeğin zamanı
“Öfke” Başbakan’ın hitabet üslubuysa, işçinin de siyaset üslubu olmalı

Hüseyin Hasançebi

Duydum ve korktum: İETT işçi­


siydi. Maaş ödemesi 3 gün gecik­
mişti. Arkadaşlarıyla, AKP il
örgütünü taşlamaya gitmişti.
TV’den mikrofon uzattılar. Dedi
ki; “Ahirete hepimiz çıplak gide­
ceğiz. Orada tırnaklarımı bunla­
rın etine batıracağım!” Bunların
etini çiğ çiğ yiyeceğim diyordu
işçi. Bunu kaydedelim.
Bir de şunu kaydedelim: 18. yüz­
yıl başlarında İngiltere’de,
ludizm denilen makine kırıcılığı
türemişti. İşçiler, hayali liderleri
Ned Ludd’un çağrısına uyarak
işsizlik yarattığını herkesten iyi devlet ve yargı duvarı. Dindar bir durumdur. Çünkü işçi, çare­ neleri kırmak en etkili sınıf siya­
bildikleri makineleri parçalıyor­ oldukları için zinhar değil, ne ile sizlikten çare üretmek zorunda setidir. Başkaları da olabilir.
lardı. Makine kıran işçiye idam ve nasıl mücadele edeceklerini olan tarihi bir figürdür. Demek Patronlara işgünü kaybettirmek
cezası kondu, ama ludizm dur­ bilmedikleri ve patronlar sınıfını ki bugünkü çaresiz durumunda için yaratıcı işçi zekâsı devreye
madı. Hareket ancak 1830’lar­ koruyan devlet duvarını aşama­ işçi kendine bir çare üretmek girmelidir. Bir dakikalık zarar
dan itibaren, yerini esas olarak dıkları için hesaplaşmayı öteki için ayağa kalkabilir, ve tek çare bile zarardır ve makbul sayılma­
sendikacılığa, kısmen de politik dünyaya erteliyorlar. Bir tek şey, o kalmışsa, “makine kırabilir!” lıdır. Viziteye çıkmak, rapor
iktidar mücadelesine terk ede­ örneğin makine kırmaları ser­ Delilikse delilik. almak, bir daha almak; yaptığı işi
rek sönümlendi. best olsa hesaplaşmayı kesin ahi­ yavaş yapmak, yapıyor gibi
rete ertelemezler. İşçilerin maki­ Gelelim bu işin siyasetine. yapıp hiç yapmamak; İşe girişten
Ludizm zamanı
ne kırması serbest bırakılsın! bir, çıkıştan iki dakika çalmak;
Marx her türlü işçi muhalefetini Köstebeğe sınıf siyaseti işten çıkarılınca işten çıkmamak;
onaylayan bir siyasi tutum sahibi Ben işçi olsaydım sadece bu tale­ Tarihsel bir figür olarak “işçi her iş yerinde patrondan ve sen­
olmasına rağmen düşmanını bi yükseltirdim. “Böyle şey olur sınıfı” köstebeğe benzetilmiştir. dikadan gizli ve dar işçi komite­
yanlış seçiyor diye ludizmi olum­ mu?” denecektir. Niye olmasın? Son otuz yıldır Türkiye’de, topra­ leri kurmak; bu komitelerde pat­
suz anmıştı. Marx’ın düşüncesini Patronu yakalayıp çiğ çiğ yesem ğın altında, karanlıkta yürümek­ rona zarar vermenin yollarını ve
düzeltmek haddimiz değil ama daha mı iyi? Makineyi kırmak tedir. Köstebek görmez fakat araçlarını tartışmak. İşyerinde,
bir politik tutum söz konusu en çok patrona zarar verir. Bir de “ses”e aşırı duyarlıdır. Toprağın kimin dağıttığı bilinmeyen bildi­
olduğu için “libere ederek” günü­ belki, şimdi solda da moda oldu, üstünden gelecek umut verici bir riler dağıtıp işverenin yüreğine
müze uyarlayabiliriz. Gemisini “milli servet”e. Biz işçilerin çağrıyı bekler. Son otuz yıldır korku düşürmek. Bir, iki, üç... bu
kurtaran kaptan: Ludizmin mücadele felsefesi zaten patrona toprağın üstünden, “küreselleş­ örnek sınıf eylemleri çoğaldıkça
zamanı gelmiştir!Şöyle bakalım: zarar vermek değil midir? me”, “dönüşüm”, “demokrasi” köstebek günü geldi diyerek top­
Sendika­lar var, kanunlar var, Patron korkmadıkça işçiye zır­ gibi cart­ curt kimi nereye çağır­ rağın üstüne çıkacaktır.
toplu sözleşme ve grev hakkı nık koklatmaz. Korkutamadı­ dığı belli olmayan ama işçiye
var. Ama bunlar sadece kâğıt ğımız için korkmuyor. Arkasında “toprağın altında kal, sakın Savrulduğumun farkındayım.
üzerinde var. İşçiler haklarını devlet var, korkmuyor. Yasal sis­ Ama başka çare yok. Elbette sınıf
çıkma” diyen seslerden başka
kullanamadıkları için habire tem var. Ruhlara girmiş hegemo­ mücadelesinin daha “şık” biçim­
ses çıkmamaktadır.
yoksullaşıyorlar. İşten atılıyor­ nik bir özel mülkiyet kutsallığı leri vardır. Ama bu tür “şık”
lar. Aç kalıyorlar. Hayat­ları yıkı­ var. Makine kıran işçiye “deli” Köstebeğe artık toprak üstün­ mücadeleler, işverene zarar ver­
lıyor. Kimse aldırmıyor. diyen bir aptallık var. Liberallik den, kulağının frekansına uygun mediği için netice de vermiyor.
seslenmek lazım. Bu ses “işçi “Öfke” Başbakan’ın hitabet üslu­
var. Bütün bunlar işverenin ar­
İşçiler kafa kıracaklar, yasak. sınıfı siyaseti”nden başka bir şey bu haline gelmişse, öfke aynı
kasında güç. İşçinin arkasında
Makine kıracaklar, yasak. Pat­ değildir. İşçi sınıfı siyaseti nedir? zamanda işçinin de siyaset üslu­
hiçbir şey yok.
ronları çiğ çiğ yiyecekler, o da “Ludist”i, bu nedenle hatırlat­ bu haline gelmelidir. Siyasi zeka,
yasak. Patronları dövmeye gidi­ İşçinin arkasında hiçbir şey mıştık. Şimdi siyaset işveren bu öfkeyi örgütlemeye odaklan­
yorlar, önlerinde çelikten bir olmaması mantıken onun lehine sınıfa zarar vermektir. Maki­ malıdır.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 19

Yeniden kuruluş

Ekmek, gül ve
Başlangıç metni
hürriyet günleri
için çağrımız
Sosyalist Emek Hareketi (SEH) ve Sosyalist Cumhu- (SDK) de eşit ve kurucu bir bileşen olarak sürece ve
riyet Kolektifi (SCK) temsilcileri yaptıkları bir dizi tar- ortak kurula katıldı.
tışma ve çalışmanın sonunda aşağıdaki metinde tanı- Nisan’dan bu yana, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde,
mı ve ilk çerçevesi belirlenen sosyalist yeniden kuruluş birer örgütlenme birimi olarak öngörülen “yerellikler-
ve siyasal ortaklaşma sürecini birlikte örgütlemek de”ortak üye toplantıları ve dışa açık forum ve açık otu-
üzere anlaştılar. rumlar gerçekleştirildi. Bu toplantı ve görüşmeler
Öngörülen çalışmayı belli bir takvim ve plana bağlı ola- sonunda, üç öbeğin de üyesi ve yandaşı olmayan birçok
rak yürütmek, öbekler arasında eşgüdüm ve kaynaşma kişi sürece katıldılar.
sağlamak üzere ortak kurullar oluşturuldu; periyodik Ortak Kurul, çalışmanın ve kaynaşmanın vardığı düzeyi
genel toplantılar düzenlendi. Nisan 2009 tarihinde SEH dikkate alarak aylık siyasal yayın Ekmek ve Özgür-
ve SCK imzasıyla hazırlanan, aşağıdaki “Çağrı” metni lük’ün yayına başlamasını, siyasal ortaklaşma ve sosya-
birlikte belirlenen, yüz yüze görüşülen kişi ve çevrelere list yeniden kuruluş çalışmalarının bu isim, kimlik ve
ulaştırıldı. Mayıs 2009’da Sosyalist Demokrasi Kolektifi ortak örgütlülük üzerinden yürütülmesini kararlaştırdı.

Bu metni imzalayanlar olarak, lerde değil, dünya ölçeğinde varıla­ rını ve taktiklerini geliştirmeyi,
kuramsal zemin ve siyasal tezleri­ bileceğinin bilinciyle, proletarya siyasal bir işçi hareketinin yaratıl­
mizin, gündem ve önceliklerimizin enternasyonalizmini, bugünden ması için çalışmayı ve bunun anla­
büyük ölçüde örtüştüğünü sapta­ komünizme dek olan tüm mücade­ tımı olacak bir sınıf partisinin inşa­
yarak, sosyalizmi kapitalist düze­ le sürecinin en temel ve vazgeçil­ sını varlık nedenimiz ve en öncelik­
nin karşıt devrimci kutbu olarak mez üst ilkesi olarak benimsiyoruz. li görevimiz sayıyoruz.
yeniden var etmenin biricik yolu
3) Sosyalizmi bu topraklarda 7) İçine girdiğimiz yeni büyük buh­
olan siyasallaşmış bir proletarya
bağımsız bir seçenek olarak var ranın kapitalizmin tarihinde çok
hareketi oluşturma yolunda
etmeyi, toplumsal­sınıfsal karşılığı­ önemli bir dönüm noktası olduğu­
anlamlı bir adım atmak üzere
nı bulmuş maddi bir güç haline nu, yeni bir dünya­tarihsel duru­
düşünsel, fiziksel ve pratik birikim­
getirmeyi stratejik bir yöneliş ola­ mun oluşmasına yol açtığını, sınıf
lerimizi yan yana getirmeye karar
rak belirliyoruz. mücadelesinin koşullarını ciddi
verdik.
biçimde başkalaştırdığını saptıyor,
4) Emek­sermaye çelişkisini kapi­
Bu metinde belirtilen amaç, ilke ve yukarıda zikredilen görevlerin
talizmin temel ve devindirici çeliş­
yöntemde ortaklaşanları siyasal artık büyük buhran bağlamına yer­
kisi sayıyor; bu çelişkinin çeşitli
birliği hedefleyen bir süreci elbirli­ leştirilerek ele alınması gerektiğini
dolayımlarla öteki bütün çelişkileri
ğiyle örgütlemeye, bu çalışmaları düşünüyoruz.
belirlediğini, onlara nüfuz ettiğini
ortak bir konferansla sonuçlandır­
ve toplumsal bütüne damgasını 8) Sermayeye dayalı üretimin hem
maya çağırıyoruz.
vurduğunu düşünüyoruz. tarihsel hem de ekolojik­fiziksel
Siyasal ortaklaşma zemini sınırlarının bulunduğunu, günü­
5) İşçi sınıfını sosyalizm mücadele­
1) Kapitalizmden komünizme geçi­ müzde bu sınırlara hızla yaklaşıldı­
sinin, sömürünün ve bütün hük­
şin, içinde pek çok dönemeçler ğını, bu durumun insanlığı aynı
metme biçimlerinin ortadan kaldı­
bulunan uzun ve karmaşık bir zamanda bir “uygarlık krizi” ile yüz
rılacağı yeni bir toplum kuruculu­
süreç olduğundan hareketle, 1848 yüze getirdiğini ileri sürüyor; bu
ğunun, insanlığın kurtuluşunun,
Avrupa devrimlerinden başlaya­ nedenle komünizmi çeşitli yönle­
başka güç ve öznelerle ikame edile­
rak, Paris Komünü’nü, Ekim riyle yeni ve daha ileri bir uygarlık
meyecek kolektif tarihsel öznesi
Devrimi’ni, ardından yaşanan sos­ olarak açımlamanın önemli bir
olarak kabul ediyoruz.
yalizm denemelerini, tüm işçi ve görev haline geldiğini savunuyo­
sosyalizm mücadelelerini eleştirel 6) Bunlardan dolayı, işçi sınıfının ruz.
etkinlikle sahiplenilip aşılması sermayeden, onun siyasal parti ve 9) Emeğin kurtuluşu mücadelesi
gereken ortak geleneğimiz olarak akımlarından ve devletten bağım­ ile kapitalizme yönelik ekolojik
kabul ediyoruz. sız bir kuvvet olarak derlenişine eleştirinin çelişmek bir yana, bir­
2) Komünist topluma, tek tek ülke­ hizmet etmeyi, bunun dilini, araçla birlerini bütünlediğini ve güçlen­
20 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Yeniden kuruluş
dirdiğini, yeni bir uygarlığa sıçramanın aynı
anda hem insan­insan hem de insan­doğa
ilişkilerini dönüştürmekten geçtiğini,
Marksist zeminlerden kalkış yapan bir ekolo­
jik eleştirinin sosyalist programımızın içkin
bir boyutu haline getirilebileceğini iddia edi­
yoruz.
10) Toplumsal cinsiyet sorununu merkezine
alan, erkek egemenliğinin bütün dışavurum­
larına karşı mücadele eden, kadının serma­
yeye bedavaya gelen bakım hizmetlerini ve
ev içi emeğini (hem kuşakların hem de mev­
cut işgücünün yeniden üretimi için harcanan
emeğini) görünür kılmak isteyen kadın kur­
tuluş hareketini, emeğin kurtuluşu mücade­
lesinin ayrılmaz bir bileşeni sayıyor; bu hare­
ketin aynı zamanda özerk bir varoluş alanına
da sahip olması gerektiğini kabul ediyor;
pozitif ayrımcılığı kadının toplumsal­siyasal
yaşamına katılımını özendirmenin, sosyalist
mücadelede kendi üslubu ve tarzı ile artan
oranda söz sahibi olmasının yollarından biri
olarak benimsiyoruz.
11) Yeni döneme sarkan ve bizi de çok yakın­
dan ilgilendiren Kürt sorunu gibi çözümü
gecikmiş kimi kalıntıları olmakla birlikte,
ulusal kurtuluş devrimleri döneminin esas
olarak kapandığını, emperyalist­kapitaliz­
min hiyerarşik yapısının ise ulusal sorunları
farklı biçimlerde durmaksızın yeniden üret­
meye devam ettiğini, kapitalizm koşullarında leştiği, bağımsız meslek sahibi aydınlar temel Bir de, hiçbir ön belirleme ve saptama ile çer­
ulusal sorunlardan arınmış bir proletarya sınıflar karşısındaki göreli özerkliklerini çevesini çizmediğimiz, ancak Marksist
enternasyonalizminin hiçbir zaman olama­ büyük ölçüde yitirdiği, proletaryanın sahip zeminlerde yaratıcı bir yenilenme ve günü­
yacağını ve bu durumun bizlere Ulusların olduğu aydınlar kitlesinin varlığı dışarıdan müzün koşullarına yanıt veren bir program
Kaderlerini Tayin Hakkı’nı (UKTH) günümüz bilinç taşıyıcıları artık gereksiz kıldığı için, üretebilmek için ele alınıp çalışılması, tartı­
koşullarına uygun olarak yeniden yorumla­ bir zamanlar olduğu gibi sosyalist hareketle şılması gereken konular var. Bunları, sürece
ma ve Leninizmin bu yönünü güncelleme işçi hareketinin sonradan bulaşmak üzere katılacaklarla birlikte “Teorik çalışma ve üre­
görevi yüklediğini ileri sürüyoruz. ayrı kaynaklardan ve kollardan gelişmesinin tim konuları” başlıklı ek bir metinde saymayı
bir zorunluluk olmaktan çıktığına inanıyo­ öngörüyoruz.
12) Emperyalizmin çoktandır “içsel bir olgu”
ruz.
haline geldiği, burjuvazinin “ulusal” bir kesi­ Yöntem: Süreci elbirliğiyle
minin kalmadığı, sermayenin uluslararası 14) Sermaye dinlenme zamanını bir “kültür örgütlemek
bütünleşmesinin oldukça ilerlediği gerçeğin­ endüstrisi”, bir eğlence­dinlence sektörü ara­ Önümüze koyduğumuz süreci bir gruplar
den hareketle, anti­kapitalizmden kopuk ve cılığıyla yeni bir kârlılık alanı olarak yeniden arası müzakere biçiminde değil, herkesin
görece özerk bir anti­emperyalist mücadele­ örgütlüyor. Artan emek verimliliğinin açığa bireysel olarak katıldığı bir ortaklaşma süre­
nin olamayacağını, ters yöndeki arayış ya da çıkardığı toplumsal boş zamanın bir özgür­ ci olarak yürütmeyi hedefliyoruz.
vurguların sosyalist solda ulusalcılığa açık leşme, çok yönlü insani gelişme ve yeni top­
savrulmalara yol açtığını saptıyoruz. Aynı Kalkış noktamız siyasal açıklık, siyasal üre­
lumsal ilişki kipleri olarak değerlendirilmesi­ tim ve ortaklaşma olacaktır. Bugünkü aşa­
biçimde, sermaye egemenliğini karşısına
nin olanakları geçmişe kıyasla artıyor. Bu mada, örgüt, grup, çevre ve tek tek sosyalist
almayan, mülkiyet ve bölüşüm ilişkilerini
koşullarda işçi sınıfının çeşitli türden müca­ bireylerin güçlerini ortak amaca seferber
sorgulamayan, doğrudan demokrasi pers­
delelerinin bir karşı­kültür zarfıyla sarma­ etmelerinin, siyasal birliğe ulaşmanın en
pektifinden esinlenmeyen, hak ve özgürlük­
ler alanının sınırlarında gerçek bir genişle­ lanmasının yeni bir toplum kuruculuğunun etkili, sonuç alıcı yönteminin, amaç yolunda
menin yolunun emekçilerin kolektif hak ve vazgeçilmez bir koşulu olduğunu düşünüyor, siyasal kültürel dokunun örüldüğü kurucu
kazanımlarının çoğaltılmasından ve kalıcı­ kültürel alanın önemli bir mücadele cephesi bir etkinliğin birlikte planlanıp örgütlenmesi
laşmasından, bunun da burjuvazinin erkine haline geldiğini, proleter ve siyasal öncülü­ olacağı görüşündeyiz.
son vermekten geçtiğini görmeyen bir müca­ ğün, geleneksel yaklaşım ve deneylerden
dele anlayışının, sosyalist solda liberalizmin farklı olarak, bugünden yürütülecek devrim­ Amaçta ve yöntemde ortaklaşan yürüyüşçü­
etkilerine açık kaymalara yol açtığını düşü­ ci eleştirel pratik faaliyet içinde, yeni bir kül­ lerin aritmetik toplamının ötesinde bir siya­
nüyoruz. tür yaratma bilinciyle oluşturulabileceğini sal enerji, sinerji ve cereyan, Türkiye çapında
kabul ediyoruz. sosyalist siyasal ortaklaşma zemini, ilişkileri
13) Kendimizi yalnız bağlı olduğumuz dünya ve katılımcıları yaratmayı hedefliyoruz.
görüşü nedeniyle değil, toplumsal konumla­ Yukarıda ortak zeminimiz olarak sıralanan
rımız bakımından da işçi sınıfının ve hareke­ konularda da “son söz” söylenmiş değildir. Ortak etkinliğin herhangi bir aşamasında
tinin bir parçası, bileşeni olarak görüyoruz. Bunların da çeşitli yönleriyle işlenmesi, geliş­ çalışmaya katılmak isteyen kişi ve çevrelerin
Kafa emeğinin çeşitli kategorileri proleter­ tirilmesi gerekiyor. sürecin eşit haklı asli öğesi, aktif öznesi ola­
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 21
Yeniden kuruluş bilinci
Haluk Yurtsever
>>sayfa 22
baştan taze güçler devşirmeye odaklanma­ kolektif olarak üretilecektir. Başat eğilim ve
yan “birlik” girişimlerinin bir süre sonra ter­ süreçleriyle, hegemonya kriziyle, yol açacağı
sinmeye uğraması ve öğelerine ayrışmayla siyasal sonuçlarla kapitalist buhranın kav­
sonuçlanması ise çok muhtemeldir. Bu çer­ ranması, işçi sınıfı hareketinin tarihsel ve
çevede, keskinleşmekte olan sınıf mücadele­ pratik gereksinme ve mücadele başlıklarının,
sinin öne çıkardığı dinç ve taze güçlere, stratejik ve taktik hedeflerinin billurlaştırıl­
henüz “sosyalist” olmayan işçilere, kadınlara, ması program çalışmasının temel eksenleri­
gençlere ve aydınlara ulaşmak, onlarla bir­ dir.
leşmek öngördüğümüz sürecin vazgeçilmez
gereklerinden biridir. “Buhran ve devrimci seçenek” konferansa
doğru yol alacak sürecin tüm örgütsel varlı­
Program ve parti eşiği ğımızla, tüm işçi­emekçi ilişkilerimizle odak­
Parti ve program düzeyine sıçrama, tarihi ve laşacağımız en temel, en acil başlığıdır.
koşulları önceden belirlenemeyecek, gerçek­
leşmesi belli koşulların yerine getirilmesine Açıktır ki, çok yönlü bir hazırlık devresi ola­
bağlı hedefimizdir. rak da tanımlanabilecek bu süreç dünyada ve
Türkiye’de sürmekte olan sınıf mücadelesi­
Sınıf mücadelesi içindeki işlevlerinden, top­
nin, siyasal pratik mücadelenin dışında, bek­
lumsal muhalefetle bağlarından, işçi hareke­
ti içinde tuttuğu köprübaşlarından bağımsız leme odasında mayalandırılamaz. Hazırlık
olarak partinin kendi başına bir amaç haline dönemi hedeflerine, ancak emeğin örgütlü
getirilmesini ve fetişleştirilmesini doğru bul­ kesimlerini sınıf mücadelesi ekseninde der­
muyoruz. Dolayısıyla, partiyi ve partileşmeyi lemek, örgütsüz kesimleri örgütlemek, top­
bir “erken doğum” anlamına gelmeyecek lumsal muhalefetin hegemonya mücadele­
biçimde öne çekmenin bütün bu doğrultular­ sinde ulusalcı­otoriter ve gerici­liberal ser­
daki çabalarımıza bağlı olduğunu söylüyo­ maye kamplarının kıskacını üçüncü bir
ruz. Düzenleyeceğimiz ortak konferans, aynı kutup yaratarak kırmak, Kürt halkıyla işçi
zamanda bu açıdan yolun neresinde olduğu­ hareketi arasında kalıcı ve devrimci bir itti­
muzu, hangi ön koşulları yerine getirebildiği­ fak sağlamak için yürütülecek mücadelelerle
mizi saptamamıza hizmet edecektir. varılabilir.
Kapitalist buhran koşullarında, devrimci
seçeneği bir program, bir sınıf hareketi, siya­ Gün o gündür!
bilmelerini sağlayacak esneklikte bir çalış­ sal bir çizgi olarak üretme yolundaki adımla­ Emperyalist kapitalist sistemin ve sosyalist
ma/örgütlenme biçimi, işleyişi kuruyoruz. rın, buna eşlik eden bir kültürün ve siyaset hareketin uzun süredir hapsedildiği surların
tarzının somutlaştırılması çabalarının belli duvarları inceliyor. Bugün, bu duvarları onla­
Ortak etkinliğin ilk adımının atıldığı andan
bir olgunluk ve kıvama gelip gelmediği süre­ rın başına yıkmak, “Ekmek, Gül ve Hürriyet
itibaren sürecin örgütlenmesi yerellikler
cin taşıyıcılarının ve katılımcılarının birlikte
üzerinden beden bulacak, yürüyen çalışma­ Günleri”ne olan o büyük özlemimize kavuş­
karar vereceği bir konudur.
ların eşgüdümü ve birleştirilmesi, yeni olu­ mak, daha önce hiç olmadığı kadar bizlerin
şum hazırlık çalışmaları tarafların ve yeni Programın içeriği ve başlıkları tanımladığı­ bilincine, cesaretine, kararlı ve özverili çalış­
katılımcıların bulunduğu en küçük yerel mız katılımcı sürecin bileşenleri tarafından masına bağlıdır. Nisan 2009.
birimlerden, emeğin ve mücadelenin nabzı­
nın attığı alanlardan başlayacaktır. Bu amaç­
la doğrudan demokrasi yöntemlerinin esas Ek: Teorik çalışma ve üretim konuları (Geliştirilecek)
alındığı bir toplantılar dizisini başlatacağız.
“Yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya”
iletişim ve doğrudan demokrasi yöntemleri­ 1) Emek sürecinin örgütlenişinde yaşanan hegemonya kavramına yeni bir içerik
nin dinamik ve devrimci bir siyasal merkezi­ dönüşümler; işçi sınıfının kapsamında ve verilmesi bağlamında günümüzde dev­
leşmenin en güvenli yolu olacağını düşünü­ bileşiminde, başat işçi tipinde meydana rimci strateji sorunu.
yoruz. gelen değişimler, bunların talep ettiği yeni
yaklaşımlar, yeni örgütlenme ve mücadele 4) Bugünden bir bakışla emperyalist kapi­
Bir parçası olduğumuz sosyalist hareketin biçimleri ve ihtiyaç varsa yeni kavramsal­ talizmin tarihsel evrim ve dönüşüm süre­
parçalı gerçeğini unutmuyor, sol ve sosyalist laştırmalar. cinin değerlendirilmesi, verili durumunun
birikime sırtımızı dönmüyoruz. Ancak, için­ saptanması. Aynı bağlamda kapitalizmin
de bulunduğumuz koşullarda Türkiye sosya­ 2) İşçi sınıfının ekonomik ve siyasal müca­ şimdiki büyük buhranının öncekilerden
list hareketinin esas sorun ve ihtiyacının, delesi arasındaki mesafenin, bu mesafenin farklılıkları ve olasılıklar.
sözcüğün alışılagelmiş anlamında “birlik” 19. yüzyıldan günümüze giderek daha
değil, bu sorunu geçerken, bir yan ürün ola­ fazla açılmasının nesnel ve öznel nedenle­ 5) Toplumsal/sınıfsal amaç ve dinamikle­
rak ve bir başka bağlam içinde çözecek bir ri. Aynı biçimde I. Enternasyonalden sonra re, günümüz somutundaki gereksinmelere
yeniden kuruluş, mevzilenme ve konumlan­ işçi hareketi saflarında ulusçu etkilerin bağlı olarak örgütlenme ve parti sorunsalı.
ma olduğunu ileri sürüyoruz. Sosyalist hare­ daha fazla artmasının nedenleri ve günü­ Monolitik (tekparça) olmayan bir partinin
ketin bugünkü aşırı parçalı tablosunun sade­ müze ilişkin olarak bunlardan çıkarılabile­ kendi iç demokrasisini ve eylem birliğini
leşmesi elbette istenir bir durumdur. İşçi cek dersler. hangi ilkelere dayandırması gerektiği.
sınıfının, emekçi halkın gereksinmelerine
3) Siyasal devrim/toplumsal devrim ve 6) Yabancılaşma ve “kültürleşme” sorun­
yanıt verecek bir siyasal hareket ve örgütlü­
tek ülkede devrim/dünya devrimi bağı ve salı.
lük yaratmaya yönelmek yerine kapalı devre
bir “iç gündem” üzerinden yürüyen ve daha
22 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Yeniden kuruluş

Yeniden kuruluş bilinci


Yeniden kuruluşun nasıl, hangi yöntem ve araçlarla gerçekleştirileceği
can alıcı önemdedir

Haluk Yurtsever

“Çağrı” metninin üzerinde yükseldiği dört


ana sütun var.
Bir: “Sosyalizmi, kapitalist düzenin karşıt dev-
rimci kutbu olarak yeniden var etmek”.
Stratejik yönelişimiz, sosyalizmi “bu toprak­
larda bağımsız bir seçenek” “toplumsal­sınıf­
sal karşılığını bulmuş maddi bir güç haline
getirmek”tir. Açık, ama daha açık olsun:
Sorunumuz, sosyalizmin bugün, bir dünya
görüşü ve hareket, toplumsal bir seçenek
olarak kendisini yeniden üretememesidir.
Bu tıkanıklığı açmak, uzak geleceğin değil,
bugünün işidir.
İki: Sosyalist yeniden kuruluşun biricik yolu
“siyasallaşmış bir proletarya hareketi oluştur-
mak”tır. Proletarya, toplumsal kurtuluşun
başka güç ve öznelerle ikame edilemeyecek
kolektif tarihsel öznesidir. Bu iki saptama
bizim için temeldir. Öte yandan, bu doğru
ama genel formülleri dillendirmek, karşı kar­
şıya olduğumuz sorunu çözmüyor. Üretim ve
emek süreçlerindeki, işçi sınıfının bileşim ve
kapsamındaki değişikliklerin ne olduğunun,
nelere yol açtığının, “siyasallaşma”nın ne
anlama geldiğinin vb. yalnız teorik ve genel
olarak değil, pratik ve somut olarak çözüm­
lenmesi, sınıf mücadelesinin değişen koşulla­
rının istediği yeni siyaset, propaganda­ajitas­
yon, örgütlenme ve eylem tarzlarının, araçla­
rının gerçek hareketin içinden çıkartılıp
geliştirilmesi gerekiyor.
Üç: Siyasal bir işçi hareketinin siyasal/örgüt- durumundayız. Lenin sonrası Komintern’in üretim ve emek süreçlerinden başlayarak
sel anlatımı parti’dir. Sınıf partisi inşası, “var­ tüm dünya soluna nüfuz eden örgüt ve parti yaşamın her alanında sürekli olarak salgıla­
lık nedenimiz ve en öncelikli görevimiz”dir. kültürüne bağlı kalarak sosyalist hareketin dığı yabancılaşmayı, siyasal ve örgütsel
Parti hedefini merkeze koymayan, “girişim” kendini yeniden üretmesi olanaksızdır. ortamlarımızda yeniden üreten, örgütlü
ve hazırlık aşamalarına saplanıp kalan bir insanı nesneleştiren bir kültürel mirasımız
Sorunlar
sosyalist yeniden kuruluş düşünülemez. Öte var. Oysa, komünist yürüyüşün olmazsa
Bu alanda bir dizi sorun var. Bu sorunların
yandan, bugün, parti konusunda da geçmişin olmazlarından biri, bu mücadele içinde yer
başında, örgütlenmenin, örgüt üyesi insanla­
ağır yükünden kurtulma, devrimci bir yeni­ alan bireylerin söz, karar, inisiyatif ve
rın birbirini yönettiği şematik, teknik bir iliş­
lenme yönünde atılım gerekiyor. Partiyi sorumluluk sahibi kurucu aktif özneler hali­
ki olarak algılanması, merkezileşmenin siya­
kendi başına bir amaç haline getiren, fetişleş­ ne dönüştürülmesidir.
sal olmaktan çok yönetsel, dışa değil içe
tiren, sınıf temsil ilişkisini dışarıdan, dolaylı dönük, yukarıdan aşağıya tek yönlü, hiyerar­ Öteki uçta, kapitalist düzene karşı yürütül­
ve kendinden menkul bir iddia olarak ikame şik bir yapılanma ve işleyiş olarak biçimlen­ mesi zorunlu genel, toplu ve bu anlamda
eden gelenekçi yaklaşımlardan kopmak mesi geliyor. Daha önemlisi, kapitalizmin, merkezi eylem ve örgütlülüğü yadsıyan eği­
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 23
Yaptığımız işe dair
Muhsin Dalfidan
>>sayfa 24
lim yer alıyor. Partiyi, siyasal öbeklerin, sen­ inkârcı eğik düzlemlere düşmemek için nele­ değil, maddi toplumsal zemindeki başkala­
dikaların, meslek odalarının, derneklerin, rin değiştiğinden önce nelerin değişmediğini şımdan kaynaklanıyor. Başka türlü ve daha
değişik kitle örgütlerinin, çeşitli kimlik kaydetmek gerekiyor: İnsanın insanı sömür­ somut olarak belirtmek gerekirse, II. Dünya
kümelerinin ideolojik­siyasal ortaklığı son mesine, sonsuz ve sınırsız sermaye birikimi­ Savaşı’ndan sonra kapitalizmin anakarala­
derece zayıf aritmetik toplamı, bir tür koalis­ ne, kâra dayanan, sınırsız kâr güdüsü sınırsız rında biçimlenen refah devleti ve onun alt
yonu olarak algılayan liberal anlayışlar kötü güç kullanımını gerektirdiği için doğası gere­ yapıları son 40 yıl içinde çözülmüş, sosyal
bir miras bıraktılar. Biraz da bundan dolayı ği militarist ve emperyalist olan kapitalizm demokrasiyle birlikte, doğrudan ya da ter­
bir başka genel ve bugün de geçerli gerçeğin tüm bu özellikleriyle egemen dünya düzeni sinden II. Enternasyonal geleneğinin sürdü­
altını yeniden çizmemiz gerekiyor: Sermaye olmaya devam ediyor. İlerici insanlığın rücüsü olan geleneksel sosyalist siyaset tar­
düzeninin egemen olduğu bir toplumda, pro­ önünde kapitalizmden kurtulmaktan daha zının maddi zemini erimiştir. Bir yandan, bil­
leter­sosyalist hareketin kendisini bağımsız öncelikli bir görev bulunmuyor. diğimiz “ekonomizm”in, öte yandan ve ter­
bir akım ve hareket olarak varetmesinin sinden proletaryanın koşul ve istemlerine
Değişenler yabancılaşmış, kendinden menkul, “yukarı­
siyasal ve örgütsel merkezileşmeden başka
Son 40 yılda sermaye birikim model ve dan”, üst perdeden siyaset ve bilinç ürettiği
bir yolu yoktur!
rejimlerinde, üretim ve emek süreçlerinde, yanılgısı temelinde kendini var eden “politi­
Yöntem üretim ilişkileri maddi zemininde önemli sizm” denebilecek bir hastalığın fideliği olan
Dört: Tarihsel deneyim ve verili durum, top­ değişiklikler oldu. Konumuz açısından en toprak kurumuştur. Yanılsamalı bilinç
lumsal gereksinmelerle bağı kurulmuş amaç önemlisi olan üretim ve emek süreçlerindeki ürünü bir “işbölümü”ne, ekonomik ve siyasal
ve görev saptaması kadar, yeniden kurulu­ değişikliklerin belli başlılarını özetle sırala­ mücadelenin ayrı kanallarda, ayrı program
şun nasıl, hangi yöntem ve araçlarla gerçek­ yalım: Üretimin belli tek bir mekâna bağımlı hedefleriyle yürütülmesi anlayışına, “ekono­
leştirileceğinin de can alıcı önemde olduğu­ olmadan dünya çapında örgütlenmesinin mik mücadeleyi sendikalar, siyasal mücade­
nu gösteriyor. “Çağrı” metninde bunların koşulları oluşurken, üretim birimleri ölçeği leyi partiler sürdürür” şizofrenisine dayanan
belli başlıları sayılmıştır: Türkiye sosyalist genel olarak küçüldü. Kapitalizmin ana kara­ bir tarzla, sosyalizmi “eskiden olduğu gibi”
hareketinin esas gereksinmesinin “birlik” larında toplam emekgücü içindeki sanayi ya da “yeniden” bir toplumsal seçenek haline
değil, bir yeniden kuruluş ve konumlanma proleterlerinin oranı düşerken hizmet ala­ getirme olanağı kalmamıştır.
olduğundan çıkarak, genel çerçevesi, ana nındaki emekçilerin oranı arttı.
doğrultusu çizilmiş bir siyasal zemin üzerin­ Emekgücünün bileşiminde kafa emeği oranı, Yeni tarzda sınıf siyaseti
de kurucu bir etkinlik yürütmek; kurucu üretimde ölü emeğin canlı emeğe oranı yük­ O halde, ne yapmalı?
etkinliğin bileşenlerinin sürece örgütsel tem­ seldi. Bu sürecin ve emekgücü arzındaki Dünyayı değiştirmek için savaşanlar için hiç
sil esasına göre değil bireysel olarak katılma­ büyük artışın sonucu olarak işsizlik “yedek eskimeyecek bu ünlü soruyu teorik ve pratik
ları; örgütlenmenin emeğin ve mücadelenin sanayi ordusu” sınırlarının ötesine taştı; olarak yanıtlamaya çalışırken, kanımca tutul­
nabzının attığı yerelliklerden başlayarak “esnek” üretim yöntemleriyle emeğin sürek­
ması gereken, tutup çekebilirsek öteki halka­
beden bulması; ”yukarıdan aşağıya ve aşağı­ li iş, tam zamanlı, sigortalı çalışma başta gel­
ları da hareketlendirecek ana halka yeni tarz­
dan yukarıya” iki yönlü iletişim ve doğrudan mek üzere kazanılmış birçok toplumsal
da bir sınıf siyaseti üretmektir. Varolan ve
demokrasi yöntemlerinin esas alınması; hakkı geri alındı vb.
yok edilmeyi çoktan hak etmiş olan kapitaliz­
parti ve program hedeflerinde yolun nere­ Bütün bu sayılanların sonucu olarak, bugün min yoğun ve ofansif eleştirisi temelinde
sinde olunduğunun kolektif olarak saptan­ yeni katılımlarla, yeni proleterleşme dalgala­ büyük ama saçılmış proletaryayı mücadelede
ması için konferansa başvurulması; teorik rıyla sürekli büyüyen, ev emekçisi kadınlar­ birleştirmenin, onun gizil gücünü pratik eleş­
yeniden üretim ve tartışmaların örgütlü ve dan, sömürülme “özgürlüğü”nden bile yok­ tirel ve devrimci, aynı zamanda kurucu bir
verimli biçimde yürütülmesi için araçlar sun büyük işsizler kitlesine, kent ve kır yok­ enerjiye dönüştürmenin yolu “içeriden” bir
yaratılması… vb. sullarına dek genişleyen, çok katmanlı, çok yöntemle komünist düşünce ve siyaseti yaşa­
Odaklaşma parçalı, heterojen ve ana ağırlığıyla örgütsüz mın her alanına akarak kendisini yeniden ve
Şimdi, ortak güç ve enerjinin, kolektif zama­ bir proletarya gerçeği ile karşı karşıyayız. yeniden üretecek bir toplumsal bilinç olarak
nın, belirlenen hedeflere, bunlar içindeki en Bu, büyük sorunlarla birlikte büyük olanak­ var etmekten, maddi bir güce dönüştürmek­
sonuç alıcı önceliklere odaklaştırılması, ların kapısını açabilecek bir nesnelliktir. ten geçiyor. Bu saptama doğru ve burada
bunun için de eldeki olanak ve birikimle Çünkü, proletaryayı evrensel kurtuluşun, vurgulandığı ölçüde yaşamsalsa, bundan
öncelikli hedefler arasında birbirini besleyen özgürleşmenin öznesi yapan öğeler, bugün­ sonra yapılması gereken, elbirliğiyle, burada
bir ilişkinin kurulması gerekiyor. Bunun, çok kü toplumun ezici çoğunluğunun ortak çok genel bir çerçevesini vermeye çalıştığım
uzun zamana yayılmayan, ama hak ettiği yaşam koşulları haline gelmektedir. Üretim komünist siyaset tarzı kavramının içini
ölçüde irdelenip tartışılması gereken bir araçlarından yoksun, yaşamak için işgücünü düşüncede ve eylemde doldurmaktır.
konu olduğu açık. satmaktan başka hiçbir şeyi bulunmayan, Komünist siyaseti, var olan aktivist ve yandaş
hakkı olmayıp ödevleri olan, yalnız üretim gücünün her zerresini, eldeki araç ve malze­
Bu tartışmalara giriş olmak üzere, siyasal bir
süreçlerinde değil, tüketim ve günlük yaşam menin tamamını harekete geçirerek somut,
işçi hareketi oluşturma öncelikli hedefimizle
süreçlerinde de edilgen bir nesne konumuna programatik ve eylemsel bir bütünlük, içsel­
ilgili kimi saptama ve tezler öne sürmek isti­
itilen, toplumsal gelişmenin yalnız maddi leştirilmiş kolektif bir kültür olarak üretmek­
yorum.
değil, manevi­entelektüel zenginliklerinden tir. Bu görevin öznesi, her aşamada kendi
Bugün sosyalist hareketin, devrimci bir yeni­ de yoksun bırakılan proletaryanın öz yaşam devrimini yapması gereken komünist birey­
lenmeye, enerji ve umut tazelemeye, en çok koşullarını değiştirmekten başka insani bir dir.
da amaç yolunda küçük ve kısmi de olsa geleceği yoktur. Bugün, değiştirebilmek için
Toplumsal kurtuluş, politik proletaryanın
somut “başarı”lar kazanmaya ihtiyacı var. yalnız kapitalizmin değil, proletaryanın deği­
eseri olacaktır. Sosyalist yeniden kuruluş
Başarmanın ilk koşulu ise, görünenin arka­ şen koşullarının da kavranması gerekiyor.
yönünde bir sıçrama gerçekleştirmek bu
sındaki gerçek ilişki ve işleyişleri anlamaktır.
“Ekonomizm” ve “Politisizm” önermenin gerektirdiği somut ve pratik
Nedenleri kavramadan sonuçlarla savaşarak
Geleneksel sosyalist ve aynı zamanda sendi­ adımların zaman yitirilmeden devrimci,
durumları değiştirmek olanaksızdır.
kal siyasetteki tıkanıklık çoğu kez sanıldığı kolektif, yaratıcı ve amaç disiplinine bağlı bir
Evet değişeni anlamak şart. Ancak, liberal ve gibi esas olarak öznel zaaf ve hatalardan pratikle atılmasıyla olanaklıdır.
24 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Yeniden kuruluş

Yaptığımız
işe dair...
Konu “sosyalistlerin birliği” gibi dar bir alana
sıkıştırılmamalı, amaç sosyalist hareketin sınıf
hareketine paralel yeniden yapılanması olmalı

sosyalist hareketin ve işçi sınıfı hareketinin


Muhsin Dalfidan yeniden kuruluşu ve işçi sınıfı partisinin bu
temelde inşasıdır. Öyleyse konunun birbiriyle
ilişkili üç boyutu var.
Sosyalist yeniden kuruluş
Sosyalist Emek Hareketi (SEH) ve Sosyalist Reel sosyalizmin çöküşünün üzerinden 20
Cumhuriyet Kolektifi (SCK) bir dizi görüşme yıla yakın bir süre geçti. Ama sosyalistler hâlâ
sonrası sosyalist yeniden kuruluş, işçi sınıfı Marksizmin temel referansları üzerinden,
hareketinin yeniden yapılanma üzerinden çöküşün nedenlerini açığa çıkarıp, kapitaliz­ lenme ve mücadele araçlarını ortaya koymak
siyasallaşması ve sosyalist hareketin yeniden min yeni yönelimlerini ve işçi sınıfının yapı­ gerekmektedir. İşçi sınıfını modern sanayi
yapılanma üzerinden birliği doğrultusundaki sındaki değişimleri tahlil edip, toplumsal bir proletaryasıyla özdeşleştiren sınıf tanımla­
mücadelelerini, siyasal ortaklık zemininde yaşam biçimi olan sosyalizmin tekrar ayakları malarından uzak durarak, işçi sınıfının, işgü­
sürdürmek üzere ortak süreci başlatmışlar ve üzerinde durmasını sağlayacak yeniden kuru­ cünü kapitaliste satmak zorunda olanların
Nisan 2009 tarihinden itibaren hazırladıkları luşun teorik, ideolojik, siyasal, pratik ve örgüt­ oluşturdukları sınıf olduğu gerçeğinden hare­
“Çağrı” metnini, birlikte belirledikleri kişi ve sel donanımını oluşturamamışlardır. Dola­ ketle sınıf çalışması yürütülmelidir. Hizmet
çevrelere ulaştırmışlardır. Çağrı metnini yısıyla, reel sosyalizm ile arasındaki ayrım çiz­ sektöründe çalışan işçilerin görece artışları,
kadın hareketi ve ulusal sorun yönüyle tartışı­ gilerini netleştirmiş, temel Marksist referans­ esnek çalışma biçimleri, üretim birimlerinin
lır bulmasına karşın genel yönelimi ve temel lar doğrultusunda sosyalizm anlayışını geliş­ parçalanması, yeni işçi havzalarının geliştiril­
hedefleri itibariyle olumlu bulan Sosyalist tirmiş bir yeniden kuruluş güncel görev ola­ mesi ve işçi sirkülasyonunun artışı, yedek işçi
Demokrasi Kolektifi (SDK) de eşit ve kurucu rak önümüzde durmaktadır. ordusu olarak işsiz işçilerin artışı, ev eksenli
bir bileşen olarak Mayıs 2009 itibariyle süre­ çalışmanın yaygınlaşması vb. yönleriyle işçi
Bu görevin öncelikli başlıkları; işçi devletinin
ce ortak olmuştur. Bu yazıda bana göre yaptı­ sınıfının durumunun tahlili üzerinden gelişti­
hiçbir ikameciliğe yer vermeden işçi sınıfının
ğımız işin ne olduğu ve nasıl yapmakta oldu­ rilecek mücadele yöntem ve araçlarla işçi sını­
egemen sınıf olarak örgütlenmiş halinden
ğumuza ilişkin satır başlarını sıralayacağım. fı siyasallaşabilir. İşçi sınıfının kendi içindeki
başka bir şey olmadığını; sosyalizmin bir kal­
Çağrı metninin, “Bu metni imzalayanlar ola­ kınma modeli değil bir toplumsal yaşam biçi­ farklılıkların bu denli arttığı, üretim süreçleri­
rak, kuramsal zemin ve siyasal tezlerimizin, mi olduğunu, işçi iktidarı olarak sosyalist nin değiştiği ve sınıf içi rekabetin sermaye
gündem ve önceliklerimizin büyük ölçüde ört­ demokrasinin güçlenerek değil sönümlenerek eliyle de körüklendiği bir durumda, sınıfın
üştüğünü saptayarak, sosyalizmi kapitalist yerini devletsizliğe bırakacağını, düzenli farklı bileşimleri arasında rekabeti değil daya­
düzenin karşıt devrimci kutbu olarak yeniden ordunun sınıf iktidarında yeri olmadığını, top­ nışmayı örecek bir örgütlenme ve mücadele
var etmenin biricik yolu olan siyasallaşmış bir lumsal mülkiyet temelindeki örgütlenme hedefleri ortaya konmalıdır. Unutulmamalı ki
proletarya hareketi oluşturma yolunda özgürlüğünü de güvenceye alan çoğulculuğun işçi sınıfını toplumsal özne olarak sınıf yapan,
anlamlı bir adım atmak üzere düşünsel, fizik­ işçi iktidarının vazgeçilmez unsurlarından biri sermaye sınıfı karşısındaki birlikte mücadele­
sel ve pratik birikimlerimizi yan yana getir­ olduğunu vb. Marksizmin temel referansları sidir. İşçiler sermaye sınıfına karşı ortak
meye karar verdik” biçimindeki ­yapılan işin ve Paris Komünü'nün ışığında somutlamak mücadeleye başladıkları andan itibaren ger­
özünün ne olduğunu belirten­ başlangıç ifade­ olacaktır. çek anlamda sınıf olurlar ve sınıf bilinciyle
lerinden başlayarak yeniden kuruluştan ne donanımlı hale gelirler. Bu bilinçle sınıfın tüm
anladığımı ifade edeyim. İşçi sınıfı hareketinin kendi bileşenlerinin ortak örgütlülük ve mücadele­
için siyallaşması sinin yeniden yapılanma unsurlarını içerecek
Yeniden kuruluş esas olarak sosyalizmin yeni­ Konunun ikinci boyutu, işçi sınıfı hareketinin biçimde oluşturulması öncelikli görevdir.
den kuruluşudur. Marksizmin temel referans­ kendi için siyasallaşması ve siyaset sahnesin­
ları üzerinden reel sosyalizm ile arasına ayrım deki öncü yerini somut olarak almasıdır. Sosyalist hareketin yeniden yapılanması
çizgileri çeken sosyalizm anlayışının ideolojik, Bunun için sermaye birikiminden ibaret olan ve birliği
teorik, politik, toplumsal ve örgütsel boyutla­ kapitalist üretim tarzının üretim sürecindeki Sosyalist hareketin yeniden yapılanması ve
rıyla yeniden kurulmasıdır. Yeniden kurul­ değişimleri analiz etmek ve bunların işçi sını­ birliği görevinin önündeki engellerden biri
muş sosyalizm anlayışına uygun olarak mev­ fının yapısı ve bileşiminde oluşturduğu deği­ sosyalist hareketin araçlar üzerinden bölün­
cut sosyalist harekete temelden itiraz eden şimleri gören bir yerden işçi sınıfının örgüt­ müşlüğüdür. Bu engel sosyalist yeniden
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 25
Gerçekliğimizin aynası: Politika
Ertuğrul Kürkçü
>> sayfa 28

kuruluşun temellendirilmesine paralel olarak yapılanması temelinde birliği hayal olacaktır. makta ve sürecin bileşeni yapıların sönümlen­
aşılacaktır. Ayrıca, somutumuzda gelenek Sosyalist hareketle işçi sınıfı hareketi buluştu­ me süreçlerini hızlandırmaktadır. Açıktır ki,
takipçiliği üzerinden yürütülen örgütlülükle­ ğu ölçüde, siyasal çalışma işçi sınıfına yöneldi­ siyasal ortaklaşma sürecimizin tamamlanma­
rin yeniden yapılanmanın doğasına ters düş ği ölçüde, sosyalist hareketin birliğinin imkan­ sıyla oluşturacağımız örgütlüğümüzle yeni­
tüklerini işaret etmek gereklidir. Elbette ları da gelişecektir. Bu nedenle önce sosyalist den kuruluşu tamamlamış olmayacağız.
1970'li yıllarda oluşturulan örgütlenmeler, hareketin birliğini sağlayalım, birlik olmuş Ancak çağrı metninde işaret edilen ortaklaş­
toplumsal olgular olarak kabul edilmeli ve bu sosyalist hareketle sınıf hareketini geliştirir ve ma zemininin genel kurgusu üzerinden oluş­
yapıların kararla ortadan kaldırılmasının sınıf hareketiyle birliği sağlarız düşüncesinin turulacak siyasal programla donatılmış örgüt­
mümkün olmayacağı görülmelidir. Ancak, teoriye ve yaşama denk düşmediği gerçeğin­ lülüğümüz, yeniden kuruluş yolunda kazanıl­
sosyalist hareketin yeniden yapılanmasından den hareket edilmelidir. Dolayısıyla konu mış kıymetli bir araç olacaktır. Bu araç daha
söz eden her yapı kendini yeniden yapılanma­ sadece “sosyalistlerin birliği” gibi dar bir alana gelişkin adımlar atmamızı mümkün kılacak.
nın öznesi olarak görmeli ve yeniden yapılan­ sıkıştırılmamalıdır. Asıl amaç sınıf hareketi­ Bir yandan yeniden kuruluşun gelişip boy
ma sürecine paralel olarak sönümlenme ira­ nin ve buna paralel olarak sosyalist hareketin vereceği işçi sınıfının kendi için siyasete güçlü
desini en baştan gösterebilmelidir. Bu anla­ yeniden yapılanması olmalıdır. Birlik, sosya­ bir müdahalesinin aracı olarak örgütlülüğü­
mıyla siyasal ortaklaşma sürecimizin temel list yeniden kuruluş diye de tarif edilen bu müzü ve bağımsız faaliyetimizi sürdürürken,
hedeflerinden biri, parti içinde partiler olarak sürecin bir ürünü olmalıdır. diğer yandan yeniden kuruluş yolunda yeni
örgütlenen bir örgütler koalisyonu değil, siya­ güçlerle buluşa buluşa yürüyeceğiz. Bu güçler
sal program birliği temelinde örgütlenen, fikri Siyasal eylemi ortaklaştırırken esas olarak, işçi sınıfı içinden sınıf mücadelesi­
çoğulculuğu olan, "fikirler koalisyonu" olarak programı tartışmak ne katılacak yeni/taze güçler olacaktır.
devrimci işçi sınıfı partisinin inşasıdır. Siyasallaşmış bir işçi sınıfı hareketi üzerinden
sosyalist yeniden kuruluşu gerçekleştirerek Yeniden kuruluş, sınıfın siyasallaşması ve sos­
Sınıf hareketiyle paralel yeniden sosyalizmi tekrar kapitalizmin karşısına yalistlerin birliği mevcutların toplamı üzerin­
kuruluş somut bir seçenek olarak dikmek için yola de olacak bir iş değildir. Elbette mevcut güçle­
Bir başka engel, sosyalist hareketle sınıf hare­ çıkan bizler, siyasal ortaklaşma sürecimizi ri de yok saymayacağız. Mevcut güçlerin kritik
ketinin kopukluğundan hareketle, sosyalist kısaca özetlediğim anlayış temelinde sürdüre­ eşiğin aşılmasında temel öğeler olduğunu da
hareketin sınıf hareketinden bağımsız yeni­ ceğiz. Siyasal ortaklaşma sürecimiz, “önce bir­ unutmayacağız. Mevcutlar içindeki yol yürü­
den yapılanma ve birliğini öngören perspek­ leşelim sonra tartışırız” ya da “önce tartışalım yeceğimiz ve yürümek için hiçbir çabayı esir­
tiflerin varlığıdır. Böylesi dar birlikçi perspek­ sonra birleşiriz” ikilemini aşmış, siyasal gemeyeceğimiz güçler, milliyetçi ve liberal yö­
tiflerden uzak durmak gerekiyor. Bunun için eylemliliği bir taraftan ortaklaştırırken diğer nelimlerle arasına sınır çizgisi çeken, enter­
işçi sınıf hareketinin ve sosyalist hareketin taraftan program tartışmasını yürüterek teori nasyonalist; Kürtlerle yan yana olmaktan ödün
yeniden yapılanması ve birliği derdi olan ve pratiğin birliğini mücadele içinde sağlama vermeyen, kapitalizmi devrim yoluyla aşmayı
(aslında derdi olmayanların da yapması gere­ rehberliğinde ilerlemektedir. Yine, tartışmala­ hedefleyen, toplumsal mülkiyet temelinde
ken bu olmalıdır) örgüt ve bireylerin mevcut rımız grup temsiliyetleri üzerinden değil çoğulcu bir sosyalizmden yana olan, sosyalist
durumlarında ve ortaklaşacakları örgütlerde bireyler üzerinden yapılmaktadır. Bu anlayış yeniden kuruluş ve sosyalist hareketin yeni­
işçi sınıfı temelinde örgütlenmeleri birliğin yeniden yapılanma ve harmanlanmanın ger­ den yapılanması ihtiyacını hisseden; dolayısıy­
güvencesi olacaktır. Sosyalist hareketi dolayı­ çekleştirilmesi açısından temel önemi haiz bir la mevcut haliyle kendi doğrusal gelişimiyle
sıyla işçi sınıfı partisini, gerçek sahiplerine yöntem olarak kullanılmaktadır. Bu yöntem mücadeleyi sürdürmenin doğru olmadığını
teslim etmeden sosyalist hareketin yeniden ortaklaşma atmosferini daha hızlı olgunlaştır­ gören sosyalist bireyler ve örgütlenmelerdir.
26 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Yeniden kuruluş

Politik işçi hareketi


ve yeniden kuruluş
Bütünleştirici bir mücadele hattı ve örgüt zemininin yaratılması zorunlu

Alp Hakan Güvenir

Politik işçi hareketi kavramlaştırması, sos­


yalist hareket zemininde üç farklı olguyu
ve gerçekliği ifade etmek için kullanılıyor.
Ekonomi ve siyaset alanlarının birbirleriy­
le ilişkili ama farklı alanlar oldukları, işçi
hareketinin ancak çok özel durumlarda
ekonomik alanın ötesine geçip siyasal
alana taşabileceği düşüncesi bu kavram­
laştırmaların geleneksel siyaset zeminin­
deki ortak ön kabulü ve kalkış noktası.

Resim: Fernand Léger, İnşaatçılar’dan detay


Kavramlaştırmalardan birincisi; işçi sınıfı­
nın öz örgütleri ve hareketiyle birlikte ken­
disini değil, onunla tarihsel ve politik
çıkar/hedef ilişkisi bulunan siyasal örgüt­
lenmeyi anlatıyor: İşçi sınıfının politik
örgütü. İktisadi bir kategori olarak ele alı­
nan işçi sınıfı, kendisi için sınıf durumuna
yükselebilmek için ekonomik alanın dışın­
dan bir müdahaleye ihtiyaç duyar, siyasal
örgüt bu müdahalenin öznesidir. Bu örgüt,
işçi hareketi ile ilişki içerisinde olsa da bu
hareketin ve ekonomik alanın dışında
kuruluyor, sınıfın kendisi için sınıf duru­
muna yükselmediği sürece sahip çıkama­
dığı tarihsel ve politik hedeflerini temsil
ediyor.
İkincisi; işçilerin bir işyerinde işverene Kübist ressam Fernand Léger sanatta devrimci bir tutum takındığı ölçüde işçi sınıfına yaklaştı
karşı verdikleri mücadelenin ötesinde,
eylemleri ve talepleri ile ülke çapında bir zemininde ancak serçe kuşsa bütün kuşlar mücadele hattı ve örgütlülük çerçevesinde
sınıf olarak burjuvaziyi karşısına alan, serçedir yahut serçe olmayanlar kuş değil­ değil, devrimci dönemlerde yaşam bulabi­
yasalarda kimi değişiklikler yapılmasını dir akıl yürütmesi kadar işlevsel olabilece­ lecek; bugünden en fazla sınıfın politik
somut olarak önüne koyan bir zeminde ğini kabul etmek gerekiyor. öncüsü nezdinde perspektif olarak temsil
kendisi için sınıf olarak ortaya çıkması edilebilecek biçimde ele alınıyor olması
Bu kavramlaştırma ile ifade edilen bir
anlatılır bu kavramlaştırma ile. yatıyor.
diğer gerçeklik ise sınıfın genel ve ortak
İşçi hareketi, işçi sınıfının kendisi için sınıf çıkarları üzerinde şekillenen, bütün parça­ Bu haliyle sosyalist hareketin bileşenleri;
niteliğine yükseleceği o belirleyici eşik larını ortak bir mücadele hattında bütün­ onlar ağır ellerini toprağa basıp doğrul­
noktasına kadar ekonomik alanda ortaya leştirip örgütlendirebilen nitelikteki hare­ dukları zaman yakıcı ihtiyaç haline gelecek
çıkıp devinen bir gerçeklik olarak ele alın­ kettir. Tutulacak halka bu noktada, fakat ve işçi ordularına zafer yolunda önderlik
dığı için, politikleş(tiril)miş işçi hareketi­ sosyalist hareketin meseleye bakışı, kritik edecek örgütü o büyük gün için hazırlayan,
dir burada söz konusu olan. Doğru bir halkayı yakalayabilecek ufuktan yoksun. pusucu bir siyasetin öznelerine dönüşü­
örnekten (Marx’ın Bolte’ye 23.11.1871 Teme­linde, sınıf hareketi zemininde yor. Siyaset anlayışı pusucudur, çünkü o
tarihli mektubu) yola çıkıp yanlış bir teori­ bütünleştiriciliğin, bugünden yaşam bula­ tayin edici ana kadar, esas olarak hareke­
leştirmeye varan bu yaklaşımın siyaset bilecek elle tutulur, gözle görülür bir tin değil, harekete gerektiğinde yön vere­
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 27

ceği ve iktidar alternatifini somutlayacağı meseleye, iş sahibi olanların işlerini yitir­ değiştirilmesini somut olarak hedeflemeli,
düşünülen politik örgütün inşası, çoğalma­ mesi darlığına düşmeden; bu alanı bir politikalarımızı bu ihtiyaca yanıt verecek
sı, işçi sınıfı ile irtibatlanması için çalışılır. işkoluymuş gibi kendi içinde örgütleme biçim ve içerikte oluşturmalıyız.
Bu çalışmanın işçi hareketi dâhil kendi yanılgısına kapılmadan yaklaşmalı; tam
Sovyet tipi örgütlenme
dışındaki süreçlerle ilişkisi de bu önceliğe istihdam ve kapsamlı kamu yatırımları
İşyeri komitesi, konsey, sovyet niteliğinde­
bağlıdır. Oysa yeniden kuruluş ve politik taleplerinin değemediği, yanıt veremediği
ki örgütler, devrimci durum koşullarında
işçi hareketi ilişkisi, iç içe ve sürekli etkile­ somutlukta çözüm önerileriyle, örgütlen­
dirici mücadele hedefleriyle yönelmeliyiz. ortaya çıktıkları için olsa gerek, sosyalist
şim halinde, örgüt formlarının her defasın­
hareket bu örgütleri olası bir iktidar fethi
da kapitalizmi tarihin çöplüğüne gömecek İşsizlik sorunu ve işsizlerin örgütlenmesi, ve sonrasına has örgütler olarak algılar.
gerçek hareketin ihtiyaçlarına tabi kılına­ aynı zamanda mevcut sınıf örgütlerinin bu Oysa tarihsel deneyim, sınıfın somut ihti­
rak yeniden kurulduğu, elle tutulur, gözle alana açılarak kendilerini yeniden ve dev­ yaçlarına mevcut örgütlerin yanıt vereme­
görülür somut bir ilişki olarak anlaşılıp rimci temellerde var edebilecekleri önemli diği durumlarda, bu tip örgütlerin gerçek
yaşama geçirilmeli. bir potansiyel barındırıyor. Emek örgütle­ ve yakıcı sorunlara devrimci çözümler üre­
Devrimci siyaset elbette ki, iktidar odaklı rini, dolaysız biçimde bu alana yönlendirip ten, işlevli örgüt formları olarak, bunları
bir siyaset olmalı; ancak buradaki durum işsizleri ve olası bir işsiz hareketini kapsa­ oluşturmaya dönük herhangi bir özel çaba
farklı. Devrimci durumda oynanması yacak şekilde yeniden kurgulamadan, olmadığı halde bile, bir anda bütün haş­
hedeflenen role hazırlanma önceliği sosya­ dönemin ve işçi sınıfının ihtiyaçlarına metleriyle ortaya çıkabildiklerini gösteri­
list hareketin bileşenlerini tam bir hipnoz yanıt verecek çerçevede, yaşayan örgütler yor. Bu örgütlerin temsil ettiği sınıfın
haline sokuyor. Bu hipnoz hali, devrimci olarak yeniden işlev kazanmaları beklen­ bütün kesimlerini birleştirebilme, yönetici
olmayan dönemlerde devrimci siyasetin memeli. Mevcut örgütleri yadsımadan, ve kurucu niteliklerini öne çıkarıp geliştir­
örgütlenebileceği zemin, yaklaşım ve ara­ onlara tabi olmadan emek hareketi içinde me, her durumda meşruiyetin üzerinde
yışlardan da uzaklaşılmasını doğuruyor. kurucu roller oynayabilecek kapsayıcı yeni kendisini var etme özelliklerine sahip bir
örgüt biçimlerinin ortaya çıkmasına geç­ muhteva ile bugünden işçi hareketini
Bugünden karşılığı olabilecek, bütünleşti­ miş deneyimlerden faydalanarak yoğun­ mayalandırabilmek, gücümüzü ve enerji­
rici bir mücadele hattının ve örgüt zemini­ laşmak gerekiyor. mizi bu alanlara yoğunlaştırabilmek belir­
nin yaratılması hem mümkün, hem de sını­
2. Ekonomi-siyaset, çalışma-yaşam leyici önemde.
fın kendi iktidarına hazırlanabilmesi bakı­
mından zorunlu. Bunun iki belirleyici alanı ayrımları Bugün işçi hareketi ve örgütleri çalışma
ekseni ve kalkış noktası bulunuyor: İşçi sınıfı ve hareketi, özel bir müdahale ya alanının dışındaki sorunlara muazzam
da durum olmadığı sürece, ekonomik ölçüde yabancı. Sınıf sendikacılığının çeşit­
1. Sınıfın bölünmüşlüğü alana ait gerçeklikler olarak kurgulandığı li görünümleri içinde, ücret sendikacılığını
İşçi sınıfını bölen çalışma yasalarına, ve mevcut sınıf örgütleri de bu kurguya aşan ve emek mücadelesini, sosyal haklar
örgütlenme mevzuatına, işkolu ayrımları­ uygun pozisyonlar aldıkları içindir ki, ola­ başlığındaki taleplerle çalışma süresi ve
na karşıdan cephe almayan bir zeminden ğan durumlarda emek hareketi ve örgütle­ koşullarının dışına çıkarmayı hedefleyen
politik işçi hareketinin yeşermesi olanak­ rinin gündemine alınmayan alan ve müca­ deneme ve kazanımlar oldu elbet; ancak
sız. Sektör, işkolu, çalışan/çalışmayan dele başlıklarını, emek hareketinin ve kalıcı oldukları söylenemez. Her şeyden
ayrımı gözetmeksizin sınıfın tümünü kap­ örgütlerinin gündemine sokmak gereki­ önce, sosyal haklar başlığı ile sendikal
sayabilecek ortak bir mücadele hattının ve yor. Bu alan ve mücadele başlıklarından mücadele gündemine ve sözleşmelerin
örgütlenmenin yaratılması, önümüzdeki ilki, işçi sınıfının boyun eğme biçimlerinin içine alınan talepler, karşılığı para cinsin­
dönemin temel görevlerinin başında geli­ yaratıldığı, yabancılaşmanın fışkırdığı üre­
yor. den ifade edilip imza altına alınan ücretle­
tim sürecinin bizzat içerisinde, üretim re içerilerek başlangıçtaki anlamından
Yan yana çalıştığı taşeron işçilerini örgüt­ sürecinin ve alanının tümüne dair söz söy­ uzaklaşıp ücretin yükseltilmesini sağla­
leyemeyen işçi sendikalarının; yasal kaza­ leme, denetleme, karar verme, yönetme maktan öte anlamı olmayan talepler haline
nım ve güvencelerini yitirme pahasına özel hakkının, tarihsel ve vakti geldiğinde kul­ geldikleri için.
sektördeki meslek çalışanlarıyla ortak lanılacak bir hak olarak değil, güncel,
örgütlenme yolunda somut adımlar atama­ somut, meşru ve kazanılabilir bir hak ola­ Bu başlık altında ifade edilebilecek konut,
yan KESK sendikalarının, yasaların elver­ rak öne çıkartılmasıdır. sağlık, eğitim, ulaşım ve toplu taşıma
diği alanlarda üye sayılarını arttırarak sorunları, kültürel ihtiyaçların giderileme­
Üretimde işçi denetimi; özelleştirme kap­ mesi gibi sorunlar işçi sınıfının sosyal bir
mevcut durumlarını korumaları bile ola­
samındaki ya da zarar ettiğinden dolayı varlık, insan olmasından kaynaklanan ihti­
naksız. Meselenin bir yanı mevcut sınıf
kapatılacağı ilan olunan işletmelerin işçile­ yaçlarına işaret eder. Hangi işyerinde,
örgütlerinin sınırları yasalarla çizilen kap­
rin kontrolüne bırakılması, bütün işçi fon­ hangi iş kanununa bağlı çalıştığından ve
sayıcılık alanlarının dışına doğru genişleti­
larının işçi yönetimine geçmesi ve bu hatta bir işte çalışıp çalışmadığından
lerek yeniden kurulmaları iken, diğer yanı,
eksende ilave edilecek bir dizi mücadele bağımsız sınıfın geniş kesimlerinin ortak
örgütsüzlüğe terk edilen alanların örgütlü
hedefiyle birlikte, işçi hareketinin günde­ sorunları ve ihtiyaçlarıdır.
sınıf kesimleriyle somut olarak buluşabile­
minin odağında yer almalıdır. İşçi deneti­
ceği zemin ve biçimlerde örgütlenmesidir. Sadece bu nedenle bile emek hareketinin
mi ve yönetimi olguları, gerektirdikleri
İşsizlik, gerek yaşanan krizin yıkıcı sonuç­ örgüt formları ve ilişkiler, iktidar değişikli­ ortak gündemi olmalıdır. Bu ihtiyaçların
larına gerekse de değişen sermaye birikim ğinden sonraki dönemin gerçeklikleri ola­ giderilmesine dönük bir mücadele, çalışma
rejimine ve istihdam politikalarına bağlı rak değerlendirilir, ancak kapitalizm alanı ile yaşam alanını, dolaysız biçimde
olarak önümüzdeki dönemin belirleyici koşullarındaki mücadele hedefleri ve bağlayacağı gibi, işçi sınıfının farklı kesim­
önemde sorunu ve mücadele alanı. örgüt formları arasında olduklarını, yine lerini somutta birleştiren bir rol de oyna­
İşsizlere yönelip onları kucaklamayan bir mücadele tarihinin ihmal edilen sayfala­ yacaktır. Bu alanlara, dolaysız biçimde
emek hareketinin geleceği de olmayacak. rından biliyoruz. İşçi sınıfının üretim süre­ emek hareketi ve örgütleri üzerinden sını­
Bu yolda karşılaşacağımız en büyük engel, cindeki ve toplumsal yaşamdaki rolünün fın farklı kesimlerini bütünleştiren bir
geleneksel siyaset alışkanlıklarımız. Bu işyerlerinden başlayarak ve bugünden perspektifle yaklaşılması gerekiyor.
28 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Yeniden kuruluş
nın bizzat kendisinin bir maddi gücü doğru­

Gerçekliğimizin rabileceğini doğruluyor.


Şimdi, ta en başında, hareketi kurarken söy­
lediğimiz gibi bir “yeniden karılma”nın orta

aynası: Politika
yerindeyiz: Sosyalist Cumhuriyet Kolektifi
ve Sosyalist Demokrasi Kolektifiyle birlikte
daha yüksek bir politik birlik için kendimizi
ortadan kaldırmaya hazırlanıyoruz.
“Bildirgemiz”de vaad ettiğimiz gibi “top­
lumsal mücadele alanlarında ortaya çıkan
İşçi hareketi, bütün insanlık adına konuşma yeni gerilim ve çelişkileri siyaset alanına
gücüne ve yeteneğine kavuşmadıkça, “yeniden taşıma pratiklerinde ortaklaşa deneyimler”
edinmek, “bu alanlardan yeni enerjileri sos­
kurulmuş” olmayacak yalist mücadelenin içine taşımak” için buna
ihtiyacımız var. Nasıl kelebek kozasından
çıkmaksızın kendisi olamazsa, bileşik ve
daha güçlü bir politik inisyatif için hareketi­
mizin doğuş aşamasını içinde geçirdiğimiz
büyük çaba ve fedakarlıklarla ördüğümüz
organlarını, kurullarını, yayınlarını, arka­
mızda bırakmaya hazırlanıyoruz.
“Bildirgemiz”den bugünlere bakarak söyle­
diğimiz gibi, “Sosyalizmin bayrağını bir kez
daha gururla yükseltebilmek için toplumsal
mücadelelerin siyasallaştırıldığı, siyasal
mücadelenin toplumsal bir bağlam edindiği
bir deneyim ortaklığı gerekiyor.”
Yeni süreçte bu ortaklığı edinmek için ken­
dimize yeni, daha önce denemediğimiz bir
yapı kurmaya girişeceğiz.
“Bildirgemiz”de kendimize biçtiğimiz rolü
yeni koşullarda yeniden karılarak yerine
getirmeye devam edeceğiz: “İşçilerin kendi­
lerini devletin ve sermayenin çıkarlarından
ayrı bir parti olarak örgütlemelerine hizmet
etmek; emeğin öncü kesimlerinin siyasal
girişkenlik kazanmaları, her durumda kendi
kendilerini yönetebilir olmaları için çaba
göstermek; onları bütün toplumun sözcüsü
halinde geliştiği kapitalist küreselleşme
Ertuğrul Kürkçü olacakları siyasal iktidarın fethedilmesine
koşullarında, eski ‘altın çağ’a hiçbir öykün­ hazırlamak; mülksüzleştirenlerin mülksüz­
me, sosyalist hareketin krizinin devası ola­ leştirilmesi saati çaldığında bunu gerçekleş­
maz.” tirecek olan devlet iktidarını en ücra imalat­
“Sosyalist hareketin kendi krizini aşması Yukarıdaki satırlar, Sosyalist Emek Hare­ haneden, en uzak varoştan başkentin kalbine
büyük ölçüde işçi hareketindeki krizin aşıl­ keti’nin altı yıl önce yayımladığı “Politik kadar her yerde kurmaya girişmelerine
masına sunacağı çözümlerle bağlantılı: Bildirge”nin sonuç bölümünden. öncülük etmek. Hayatın sosyalistleri çağırdı­
Fikri maddesiyle buluşturmanın ortam ve ğı devrimci görevin özü bu!”
koşullarındaki değişmeyi tanımak ve kabul Aradan geçen altı yıl, bu çağrının yankıları­
nın geri dönmesi için oldukça uzun bir süre Düşüncelerimizin doğruluğunun kanıtlana­
etmek; bunun gereksindiği fikri ve örgütsel cağı yer tam da burası: Politika! Bütün yurt­
donanımı edinmek; yaşam ve üretim koşul­ sayılmalı. Ama ne yazık ki, tarih biz öyle
istediğimiz için çabuk akmıyor. Mantıksal taşların birbirleriyle temasa geldikleri alan.
larının içiçe geçmişliğini, birden çok kimli­
olarak gerçekleşmesi beklenenler, onların İşçi hareketinin yeniden kuruluşu, bizim,
ğin tek bir emekçi tarafından üstlenilişini
üzerinde gerçekleşeceği maddi ve insani bütün öteki devrimci güçlerle birlikte, işçi
tanıyan; çeşitli mücadele alanlarını birbiriy­
koşullar henüz bir araya gelmediği; ya da hareketinin enerjisini ve dikkatini kısmi kur­
le ilişkilendiren işçi ve halk örgütleri dizisi
doğru bir fikre sahip olmanın her zaman tuluştan, bütünsel kurtuluşa yöneltip yönel­
içinden geçerek kendini yeniden kurmak:
otomatik olarak o fikri ­eskilerin tabiriyle­ temeyeceğimizle ilgili.
Sosyalist hareket ancak böylece politik bir
işçi hareketinin doğuşuna katkıda bulundu­ “kuvveden fiile çıkartacak” güç ve yeteneği
İşçi hareketi, bütün toplum, giderek bütün
ğu ve işçi hareketinin iktisadi ve siyasi alan de otomatik olarak garanti etmediği için,
insanlık adına konuşma gücüne ve yeteneği­
ikiliğini aşan bir dip dalgası üzerinde kendi­ doğru fikirler, onları ısrarla savunmaya
ne kavuşmadıkça, sosyalist hareket işçi
ni yeniden kuruşuna adandığı ölçüde kendi devam etseniz de altı yıl sonra henüz mad­
hareketinin bu bilince ulaşmasının başlıca
küllerinden yeniden doğabilecek Kapitaliz­ desiyle buluşmamış olarak kalabiliyor.
uyaranı olma işlevini üstelenemedikçe
min egemenliğiyle her düzeyde, her türden Ancak “Yeniden Kuruluş” için giriştiğimiz “yeniden kurulmuş” olmayacak! Bunun için
karşı karşıya gelişin bir sınıf mücadelesi yeni hamle, doğru bir fikri ısrarla savunma­ şimdi daha çok gücümüz ve umudumuz var.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 29

Mersin’de sosyalist
yeniden kuruluş süreci
Herkesin kendisini eşit irade sahibi birer katılımcı olarak
gördüğü bir yoldaşlaşma süreci yaratmak için çaba gösteriyoruz

yaşanan deneylerden ortaklaşa dersler uygun olumlu geçtiği söylenebilir. Bu


Ufuk Değirmen-Vakkas Kılınç çıkarılması ve Mersin’de yürütülecek toplantıya katılarak süreci birlikte örgüt­
çalışmaların genel çerçevesinin belirlen­ lemeye evet diyenlerle bugüne kadar üç
mesi doğrultusunda adımlar atıldı. toplantı yaptık.

Birçok sosyalist sol çevrenin mevcutla Bölgesel ve yerel toplantılarda içine gir­ Toplantılar
yetinme tavrına karşın, Sosyalist Emek diğimiz bu süreçte aktif rol üstlenmek Mersin’de sosyalist yeniden kuruluş top­
Hareketi Parti Girişimi başından beri sos­ gerektiği üzerinde duruldu. Sürece denk lantısı diye adlandırdığımız toplantılar­
yalist hareketin yeniden kuruluş ihtiyacı­ gelmeyen arayış ve yaklaşımlara eleştirel dan ilkini 27 Haziran’da gerçekleştirdik.
nı dillendiren bir yapıydı. Tartışma, çalış­ mesafe kondu ve onu sistem içi arayışla­ Toplantı iki gündemliydi: Süreçle ilgili
ma hatta siyasal ilişkilenmelerini bu rın parçası haline getirme çabalarından bilgilendirme ve çağrı metni üzerinde
zemini göstererek geliştirdi. Konferans­ uzak durulması gerektiğine dikkat çekil­ tartışma. 10 kişi söz alarak, sürecin nasıl
lar, yayınlar ve politik bildirgede bu di. İşçi sınıfının yeniden kendisi için sınıf ilerletilmesi gerektiği ve metinden ne
gereksinimin altını ısrarla çizildi. Girişimi haline gelmesi, bunun ifadesi olarak siya­ anladığı üzerine konuştu. Toplantı sonu­
örgütleyenler yeniden kuruluşu bir süreç sallaşmış bir sınıf hareketinin açığa çıka­ cunda, bir komisyon oluşturarak, daha
olarak gördü ve sürecin her aşamasında rılması ve sosyalist solun yeniden kurulu­ geniş katılımlı yeni bir toplantı düzenle­
başkalarıyla birlikte karılıp yeniden şuna katkı yapmayan, onu beslemeyen, me kararı alındı. Her toplantıda üyeleri
kurulmaya açık olduğunu ortaya koydu. ona değmeyen girişimlerden kaçınılması değişecek olan bu kurula, iki toplantı
Süreç uzadıkça geriye çekilenler, başka gerektiği üzerinde duruldu. arası sürede çağrıyı örgütleme, bir dahaki
arayışlara yönelenler olduysa da SEH toplantının yer, tarih ve gündemlerini
Mersin’de “Çağrımızdır” metni temelli bir
parti girişimi bu çizgisini korudu. Bugün belirleme yetkisi verildi.
yeniden kuruluş sürecinin örgütlendiril­
gelinen noktada bu doğrultuda atılan mesi için komisyon oluşturuldu. Komis­ İkinci toplantı
adımların meyvelerini vermeye başladığı yon sürecin ve çağrı metninin anlaşılır 12 Temmuzda yapılan ikinci toplantının
görüldü. kılınması için 30 Mayıs 2009’da “Kriz ve gündemi ise “Çağrı metni üzerinde tartış­
Mayısta sosyalist kamuoyuna deklare edi­ Devrimci Seçenek” başlıklı bir toplantı ma”, “Ortak yürüyüş için örgütsel yöne­
len “Ekmek, Gül ve Hürriyet Günleri İçin düzenlendi. Toplantıda Haluk Yurtsever limler”di. Yaklaşık 20 kişinin söz aldığı
Çağrımızdır” başlıklı metin, Sosyalist E­ “Kriz, Sınıf ve Sosyalist Hareketin Du­ tartışmalar geliştirildi. İkinci toplantının
mek Hareketi (SEH), Sosyalist Cumhuri­ rumu”, Kenan Kalyon “Sosyalist sonucunda, ortak sürece katılan insanları
yet Kolektifi (SCK), Sosyalist Demokrasi Hareketin Kuruluşunda Çağrı Metni” ilçe düzeyinde yan yana getirmek için
Kolektifi (SDK) ve sosyalist bireylerin konulu sunumlar yaptı ve sonrasında görevlendirmeler yaptık. İlçelerde yapı­
kadro, olanak ve deneyimlerinden oluşan sürecin bundan sonraki aşamalarında lan toplantılarla, üçüncü toplantımıza
birikimi, ortak bir potada toplayarak, neler yapılması gerektiği konusu üzerin­ kadar ki sürede bir araya gelmesi amaç­
grup zeminleri yerine bireysel katılımı de duruldu. lanmıştı. Bu aynı zamanda, ilçe yerellikle­
esas alan bir politik ve örgütsel birliktelik ri üzerinden 15 Ağustos toplantısına ön
Yerelde adım adım ilerleme hazırlık anlamına gelecekti.
sürecinin zemini olarak işlev gördü. Toplantıyı dışa açık çağrıya dönüştür­
Çağrının yarattığı iklim medik. Bunun yerine, çevre ilişkimiz, çe­ Üçüncü toplantı
Mersin’de de sosyalistler uzunca süredir şitli düzeyler ve düzlemlerde temaslar Mersin’deki üçüncü yeniden kuruluş top­
yeniden kuruluşun ihtiyacına uygun kimi içinde olduğumuz sosyalist bireylere lantısına 32 kişi katıldı. Bu toplantıda
girişimlerde bulunmuştu. Çağrı metniyle çağrı metnimizi ileterek bir duyuru yap­ başlıca iki gündem üzerinde durduk:
kendisini dışa vuran teorik politik zemin tık. Tartışmayı örgütleme komisyonu­ “Mersin’de emek hareketinin ve sosyal
ve ortaklaşma süreci, Mersin’deki bu giri­ muz, ileriye dönük adımlarda birlikte hareketlerin panoraması ve görevleri­
şimlerimizi derleyip toplamamız için hareket edebileceğimize kanaat getirdiği miz” ve “konferansa giderken sürecin
uygun bir politik iklim yarattı. Kentte kişileri davet ederek, çağrı metni ve top­ örgütlenmesi ve görevlerimiz”. Birinci
yukarıdaki gibi üç bileşenli değil, sosya­ lantının daha işlevli ve somut alıcı olma­ gündemle ilgili olarak görevlendirilmiş
list bireylerin birikiminin toplandığı ken­ sını hedeflemişti. Çağrı metni daha önce bir arkadaşımız yarım saatlik doyurucu
dine özgü bir yeni süreç örüyoruz. dağıtıldığı için kürsü kullanma, soru ve bir sunum yaptı ve onun üzerine yaklaşık
Yaptığımız toplantı ve görüşmelerde, çağ­ tartışma bakımından görece verimli bir bir saat süren tartışma yapıldı. İşsizlik
rının muhataplarının bu sosyalist yeniden toplantı yapmış olduk. Toplantıya 100’e meselesinin kentte emeğin başat günde­
kuruluş süreci hakkında bilgilendirilmesi, yakın insan katıldı. Genel olarak amaca mi olması gerektiği üzerinde durulduktan
30 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

sonra, sınıfın örgütsüz kesimleri­

Ekolojik kriz
nin örgütlenmesi konusunda
neler yapılabileceği ve sendikala­
rın aşağıdan ve dışarıdan müda­
halelerle nasıl emek mücadelesi­
Nabucco:
ne çekilebileceği konuları üzerin­
de duruldu. Bu konuda yapılacak
işlere dair kararların il konferan­
sında alınması uygun bulundu.
Kapitalizmin
Toplantının sonucunda 11 kişilik
bir yürütme kurulu seçildi. Bu
kurul konferansa kadar toplantıla­
rın örgütlenmesi ve çevreyle ilişki­
laneti
ler konusunda yetkili kılındı.
Konferansa doğru kat
ettiğimiz mesafe
“Gezegen riski”ni durmaksızın katlayan bir
Yeni bileşimle, yeni bir sürece gir­
diğimiz için, önceki bütün ilişki,
boru hattının sağlayacağı sanılan stratejik
hukuk, temsiliyet biçimlerini
tamamen yeni sürece ve onun ihti­
konum “milli gurur” kaynağı olabilir mi?
yaçlarına devrettik. Bu sayede
yeniden kuruluş sürecinin tüm
katılımcılarını, eşit hak ve sorum­ özellikleriyle hat, hem Orta Asya’yı, hem de
luluğa sahip sosyalist bireyler hali­ Mehmet Horuş
Orta Doğu’yu gaz hatları olarak bağlayacak
ne getirmeyi hedefledik. ve batı ucunda Avusturya’nın doğal gaz hattı
Bunun dışında, herhangi bir kurul ile birleşerek Avrupa'ya ulaşacak.
toplantısı yapmayı ve önceki Moskova'ya bağımlılığı azaltacak ve rekabet
süreçlerimizden kalan birim faali­ Hükümetin “Kürt Açılımı” trafiğine paralel, şansı yaratacak bu projeyi AB ve ABD des­
yetlerini, temsiliyet ilişkilerini Nabucco ile başlayan bir doğalgaz boru hattı tekliyor.
devam ettirmeyi doğru bulmadığı­ anlaşmaları trafiği izliyoruz. Amerika
mız için sonlandırdık. Bütün ener­ Birleşik Devletleri (ABD) ile Avrupa Moskova ise buna karşı uzun süredir
jimizi yeni oluşturmaya çalıştığı­ Birliği’nin (AB) enerji ikmal stratejilerinde Karadeniz üzerinden Ukrayna'yı dışarıda
mız sürece devrettik. Birinci top­ merkezi bir önem taşıyan Nabucco Boru bırakarak Güney Akım Hattı'nı planlıyor.
lantıdan bugüne kat ettiğimiz Hattı Projesi Hükümetlerarası Protoko­ Putin'in son ziyaretinde Türkiye Nabucco'ya
mesafeyi gündemlerle ilgili görüş lü'nün imzalanmasının üzerinden bir ay bile alternatif olacak bu Güney Akım Hattı'nın da
beyan edenlerin sayısındaki dra­ geçmeden Ankara Rusya Başbakanı Vladimir Türkiye üzerinden geçirilebilmesi için Rusya
matik artıştan anlamak mümkün­ Putin'le enerji alanında yirmi işbirliği proko­ ile anlaşmaya vardı.
dür. Birinciden ikinci toplantıya lü imzaladı. Ardından Katar Emiri Şeyh Türkiye güçleri dengeleme peşinde
söz konusu olan bir diğer farklılık, Hamad Bin Halife El Thani Ankara'ya geldi Türkiye, çatışan bu uluslararası güç dengele­
temkinlilik ve birbirini tartma gibi ve iki ülke arasında doğal gaz boru hattı rine göre dizayn edilmiş birbirine alternatif
insani çekincelerin azalması, yeni döşenmesi konusunda anlaşmaya varıldı. projelere aynı anda imza koyarak bölgedeki
katılımcıların üzerlerindeki Son günlerde de Enerji ve Tabii Kaynaklar gücünü arttırmaya çalışıyor. Ama bütün dış
ürkekliği kısa sürede atmış olma­ Bakanı Taner Yıldız, Şam’a giderek Türki­ politikasını büyük küresel güçlerin bölgesin­
sıdır. ye'den Suriye'ye doğalgaz ve elektrik satım de vereceği desteğe göre oluşturmaya çalı­
Çabamız herkesin kendisini eşit anlaşmaları imzaladı. şan Türkiye'nin pek şanslı olduğu söylene­
irade sahibi birer katılımcı olarak Dikkatlice bakıldığında Cumhurbaşkanı mez. Bunun en önemli nedeni; Türkiye'nin
gördüğü bir yoldaşlaşma süreci Abdullah Gül’ün "Kürt Açılımı"nı dayandırdı­ enerji alanında başta Rusya olmak üzere dışa
yaratmak yönündedir. Hedefimiz ğı "uluslararası koşulların sağladığı avantaj" bağımlı bir ülke olması. Elektriğinin tamamı­
Mersin'de sonbahardaki genel ile bu enerji anlaşmaları arasındaki bağ na yakınını doğalgazdan karşılıyor ve bu
konferansa kadarki sürede, görülüyor. "Kürt Açılımı", Irak'ın petrol kay­ doğalgazın da yüzde 65'ini Rusya'dan alıyor.
düzenli, kurullu ve birimli faaliyet nakları ve Kuzey Irak'taki gelişmeler dışında Öteki doğalgaz tedarikçisiyse İran. Rusya,
yürüten, çağrı metninde belirtilen Türkiye'nin boru hatlarının geçiş ülkesi ola­ aynı zamanda AB'nin enerji ihtiyacının üçte
stratejik önceliklere (sosyalist rak siyasi istikrar sorununu çözmesi bakı­ birini de tek başına kendi doğal gazından
siyasetin toplumsallaştırılması, mından da enerji alanındaki son yapılan karşılıyor. Tahminler AB'nin Rusya'ya enerji
sınıfın politikleştirilmesi, işçi sınıfı anlaşmalarla doğrudan ilgili. alanındaki bu bağımlılığının gittikçe artaca­
hareketinin yeniden kuruluşu, ğını gösteriyor.
sınıf mücadelesinin politik örgütü­ Nabucco Projesi ile Hazar Denizi ve Orta
nü inşası) ulaşma konusunda Asya doğalgazının Rusya dışarıda bırakıla­ Nabucco’yu işletecek gaz yok
yerel, bölgesel ve ülke düzeyinde rak Avrupa'ya taşınması planlanıyor. Nabucco Projesi'yle ilgili en önemli sorun ise,
atılması örgütsel adımlar üzerine Toplam uzunluğu 3 bin 300 km olarak plan­ hattı dolduracak gazın olmaması. Nabucco
tartışmış ve ilk adımları atmaya lanan hattın 2 bin 200 km’si Türkiye'den hattına ilk doğalgaz verecek ülke Azerbay­
başlamış bir yapıyı kurmuş ola­ geçecek. Erzurum’da Türkiye­İran Doğalgaz can. Ancak Azerbaycan'daki kaynaklardan
rak girmektir. Hattı ile birleşerek, yine yapımı düşünülen alınacak doğalgaz yeterli değil. Rusya,
Hepimize kolay gelsin… Transkafkasya Gaz Hattı ile bağlanacak. Bu Azerbaycan ve diğer tedarikçi ülkelerle
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 31

Uluslararası

II. Nabukadnezar’ın uygarlığı köle emeği üzerine yükseliyordu; gene de adını petrol boru hattına verenlerden bir farkı vardı: Ekolojik bir tehdit değildi

doğalgaz alım anlaşmaları yaparak bölgedeki kimya, lastik, otomotiv, kozmetik ve gıda gibi yakıtlara bağımlılığı arttırırken diğer yandan
enerji tekelini korumaya çalışıyor. Nabucco sistemin omurgasını oluşturan sektörlerin sürekli bir arz güvenliği sorunuyla yüz yüze.
projesinin altında imzası olan tedarikçi ülke­ varlık şartı olan bir girdi. Kapitalist sanayi Savaşlar ve jeostrajik hesaplar, oyunun bu
lerin toplam doğal gaz üretimi ise boru hattı­ üzerinde yükselen toplumunun gündelik basit kuralına göre kuruluyor. Kapitalist sis­
nı doldurmaya yetmiyor. Yani Nabucco hattı­ yaşamı bu fosil yakıt ürünü kültürüne göbek­ temin enerjiye de fosil yakıtlara da olan
nın inşaatı tamamlansa bile içinden akacak ten bağlı. Enerji tüketimi, sistem bağlamında, bağımlılığını azaltacak en küçük bir çabayı
gaz bulunmuş değil. Hattın yapımı sırasında gelişmişlik ve refah düzeyinin biricik ölçütü dikkate alma şansı yok. Dahası, son birkaç
ekonomiye sağlayacağı katkılara dair abartı­ olma özelliğini koruyor. Uluslararası Enerji yılda güneş, rüzgar, hidrolik ve jeotermal
lı varsayımlar daha çok projenin ardındaki Ajansı verilerine göre, 1999 temel alındığın­ enerji gibi yenilenebilir enerji kaynakları da
jeostratejik planları örtmeyi gözetiyor. da; dünya enerji ihtiyacı 2020’de yüzde 60, sermayenin elinde "fosilleşti”. Sayılan yenile­
Nabucco'nun istihdam vaadi ise sadece inşa­ 2050’de yüzde 129. bilir teknolojiler, Türkiye'de olduğu gibi dün­
at süresiyle sınırlı. Geçtiği bölgelerde yarata­ Bu ihtiyacın yüzde 92’sinin fosil yakıtlardan yada da büyük petrol ve enerji devlerinin
cağı çevre sorunlarını da göz ardı etmemek karşılanacağı tahmin ediliyor. Bu senaryoya kontrolünde birer sektöre dönüştüler. Güneş
gerekiyor. göre aynı dönemde atmosfere karbon salımı ve rüzgar enerjisini, savaş sanayini de denet­
yüzde 70 artacak. Fosil yakıt tüketimi bakı­ leyen bu dev şirketler kontrol etmeye başla­
Bir çevre düşmanı mından en büyük artış da doğalgazda ger­ dı. Aynı şirket, hem nükleer enerji hem de
Nabucco Projesi Türkiye ve içinde yer aldığı çekleşecek. Yenilenebilir enerjilerde de artış güneş enerjisine yatırım yapıyor.
coğrafyanın geleceği açısından sembolik bekleniyor. Ancak toplam artışla kıyaslandı­
değer taşıyan bir proje. Türkçe yazılışıyla ğında uygarlığın fosil enerjiye olan bağımlılı­ “Talih kuşu” mu?
Nabukadnezar, Babil krallarına verilen bir ad. ğı katlanarak artıyor. Görünen o ki önümüz­ Enerji sorunu yoksulların gündelik talepleri
deki on yıllarda iklim değişikliğini değil tersi­ ile enternasyonalist taleplerin buluşacağı en
II. Nabukadnezar; tapınaklar, yollar, sulama
ne çevirecek bir yana kalsın, kötü gidişi dur­ nesnel mücadele alanlarından biri.
kanallarının yanı sıra karısının hatırına
duracak bir politika değişikliği için bile iyim­ Kapitalizm ayakta kalmak için fosil yakıtları
Babil’in asma bahçelerini inşa ettirmiş, impa­
ser olmayı gerektirecek bir neden görünmü­ daha fazla tüketmek zorunda. Savaşlar, aske­
ratorluğunun sınırlarını Suriye’den Mısır’a
kadar genişletmiş, Kudüs’ü de ele geçirerek yor. ri darbeler ve borsa spekülasyonlarıyla
halkını esir etmişti. Aradan geçen üç bin yılın tekeller insanlığın geleceği ile kumar oynar­
Ekolojik kriz ken; boru hatları, silah ticaretinin, uyuşturu­
ardından yine savaşlar, yok edilen kadim Ekonomik krize ekolojik kriz eşlik ediyor.
uygarlıklar, açlık ve sefalet üzerinden ege­ cu ve insan kaçakçılığının da yeni rotalarını
Kriz nedeniyle nükleer enerji yatırımlarının belirliyor. Yoksullar ve kardeş halklar açlığa
menlik kurmanın ve sömürünün adı değiş­
ve fosil yakıt tüketiminin azalacağını ileri sefalete sürüklenirken, uzayan doğalgaz kuy­
memiş oluyor. Bu kez, dünya haritasını sula­
süren safdillerin bu ilişkiyi anlamaları için rukları, kabaran elektrik ve su faturaları yok­
ma kanalları ve yollar değil boru hatları
son bir iki yıldaki gelişmelere bakmaları sulları bekliyor.
değiştiriyor. Ülkeler arasındaki sınırlar
derinliğine yeni bir boyut kazanıyor. yeterli. Kapitalizm krizini bir kez daha aşmak
için daha önceki kriz reçetelerinin yerini ala­ Türkiye’nin egemen güçleri, bu tablonun
Petrolü ve doğalgazı ülkeler ve giderek merkezine yerleşmek için fosil yakıtların
cak bir formül bulabilmiş değil. Ekolojik açı­
insanlık için bu derece önemli kılan yüzeysel aktarma hatlarının kavşağı olmak için çırpı­
dan yaratacağı yakın vadedeki tehlikelere ve
bir bakışla söylenebileceği gibi giderek aza­ nırken, Türkiye’nin başına bir “talih kuşu”
eni sonu tükenecek olmasına rağmen en
lıyor olması ve kaynakların kıtlığı değil, her konmuş olmuyor. “Gezegen riski”ni durmak­
ilkel çözüm yöntemlerine başvurarak fosil
türden maddi ve manevi üretimin kapitalizm sızın katlayan bir gidişin sürdürülmesinden
yakıt tüketimine abanıyor. Bu nedenle sorun
koşullarında enerjiye ve fosil yakıtlara sımsı­ komisyon almak için yapılan hamlelerin bir
Nabucco'dan akacak gazın bulunmaması
kı bağımlılığı. Buhar makinesinin icadından “milli gurur” kaynağı olamayacağını topluma
değil. Kapitalizmin, kendi kurduğu denkle­
bu yana enerji konusu hep kapitalist siste­ açıklamak Nabucco’nun boruları Anadolu
min dışında çözüm üretemeyeceği açık.
min birincil gündemi olageldi. Petrol ve topraklarını kat etmeden önce sosyalist
doğalgaz, bugün elektrik ve yakıt ihtiyacını Genel olarak enerji alanında temel yapısal hareketin karşısına dikilen en önemli görev­
karşılamak yanında savaş sektörü, petro­ sorun, arz sorunu. Sistem bir yandan fosil lerden biri.
32 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Uluslararası

Kapitalizmin krizi ve Avrupa Solu


Yeşiller ve Sosyal
Demokratlar
solun dışına düştü
Krize karşı “kapitalizmden ayrılma” çağrısı yankı bulmadı.
Sol geriledi, ama “antikapitalizmle” özdeşleşti

Engin Erkiner Avrupa Birliği’nin en büyük ve re göre­ daha örgütlü olduğu


ekonomisi en güçlü ülkesi büyük bir ülkenin, Almanya’nın
Almanya’da Sol Parti yüzde 7,5 oy somutunda incelemek yararlı ola­
aldı ama kriz koşullarında bu hiç cak.
de iyi bir sonuç değildi. Seçimlere
“Onlar konuşur, biz yaparız!” Krizin yükünü
ayrı katılan Almanya Komünist
1998’de, Komünist Manifesto’nun Partisi ise önceki AP seçimlerinde biraz taşımak…
yayınlanmasının 150. yılında, aldığı 30 bin oyun üçte birini kay­ Almanya ekonomisi önemli oran­
Almanya’nın önde gelen patronla­ bedecekti. da ihracata dayalı olduğu için
rından biri Frankfurter Allgeme- piyasalardaki darboğaz ve talep
ine Zeitung’da çıkan makalesinde İşçilerin ve emekçilerin durumu düşmesi bu ülkeyi hemen etkiledi.
Marksistler için bu belirlemeyi ülkelere göre önemli farklılıklar Üretimdeki düşme kısa çalışmayı
yapmıştı. göstermiyordu: Artan işsizlik, ve çok sayıda kişinin işini kaybet­
hayat pahalılığı, hükümetler mesini gündeme getirdi. Ancak bu
Aradan on bir yıl geçtikten sonra, büyük bankaları ve firmaları kur­ iş o kadar kolay değildi. Sendika­
kapitalizmin 1929’dan beri yaşa­ tarmak için milyonlarca avro ların üye sayıları yıllardan beri
dığı en büyük krizde solun duru­ kredi verirken, küçük ve orta sürekli olarak azalsa da, değişik
munu değerlendirirken, bu belir­ işletmelerin batmalarına seyirci üretim ve hizmet alanlarında çalı­
lemeyi hatırlamakta yarar var. kalınması… Eskiden beri, kriz şan işçiler yine de örgütlü sayılır­
Sol derken, değişik Avrupa ülkele­ dönemi solun güçlendiği dönem­ lardı. Birkaç uyarı grevi ve gösteri
rindeki sosyal demokratları ve dir diye bilinir. Kriz dönemlerin­ hem işverenleri hem de hükümeti
Yeşiller’i değil, bunların dışında de sosyalist güçlerin dağınık ve endişelendirdi.
kalan ve komünist ya da sol gibi güçsüz olduğu ülkelerde bile sola
yönelik ilgi artar. Bu kez öyle Eylemlerin ortak sloganı “krizin
adlar taşıyan partileri kastediyo­
olmadı. Sol bir partinin yüzde 7,5 yükünü biz taşımayacağız” idi.
rum.
oy aldığı Almanya’da bile işçilerin İflas nedeniyle kapanmak üzere
AP seçimlerinde ve emekçilerin sola yönelik ilgi­ olan çok sayıda işçinin çalıştığı
sosyalist sol geriledi sinde belirgin bir artıştan söz Opel otomotiv fabrikalarındaki
Geçtiğimiz yılın son aylarından etmek mümkün değil. AP seçimle­ durum, hükümetin ve sendikala­
beri yaşanılan krizde solun ne rinde görülen gelişmenin benzeri rın karşılıklı tutumlarının göster­
yapabildiği ya da yapamadığının bu ülkede de yaşanmaktadır: Sol gesi sayılabilir.
ilk göstergesini Haziran ayında değil sağ güçlenmekte ve güçle­
yapılan Avrupa Parlamentosu Hem federal hükümet hem de ilgi­
nen sağın içinde de liberaller özel li eyalet hükümetleri duruma bir
(AP) seçimlerinde görebilmek bir yer tutuyor.
mümkündü. Çek Cumhuriyeti, çeşit “el koydular”. Opel’in kapan­
Yunanistan ve Güney Kıbrıs dışın­ Neo liberal kapitalizmin derin bir mayacağı açıklandı ve bizzat
daki ülkelerde sol partiler seçim­ krize girdiği ve kapitalizmin daha hükümetin çabasıyla fabrikaya
lerde iyi sonuç alamadılar. devletçi bir çeşidinin gündeme yeni ortaklar aranmaya başlandı
Fransa’da Sol İttifak önemli bir geldiği dönemde liberaller güçle­ ve bulundu da...
varlık gösteremezken, İtalya’da niyorlar… Başka işyerlerinde de çok sayıda
Rifondazione Communista yüzde Bu garip durumu solun güçlü, işçinin işini kaybetmemesine dik­
3 barajını geçemedi. işçilerin –en azından öteki ülkele­ kat edilmesine karşılık sendikala­
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 33

İtalya’da küresel kapitalist krize sermayenin çıkarlarını kollayan politikalarla yanıt veren Berlusconi hükümetini işçiler sokakta protesto ediyor

rın ve işçilerin “anlayışlı” dav­ lizmden ayrılma” programı artan bir bölümü ekonomik Parti’nin ATTAC’dan aldığı “her­
ranması istendi. “Anlayış”la kas­ hazırladı. Önemli bir yankı bul­ koşullar nasıl olursa olsun çalı­ kese yeter” projesi henüz etkin
tedilen şuydu: Fazla çalışmak, madı. Kapitalizmden sosyalizme şamayacak. Çalışma saatinin sayılmaz, ancak bu yönde gelişi­
gerekirse esnek çalışmak, toplu geçiş programının bile yankı bul­ azaltıldığı koşullarda bile artık yor.
sözleşmelerde düşük ücret artı­ madığı ülkede, kapitalizmin dev­ tam istihdam mümkün değil. İş
şına razı olmak... rilmesi çağrılarının hiç etkisi biyografisinin düz bir çizgi izle­ Gelişen kapitalizm karşıtlığı
olmadığı kolayca anlaşılabilir. mesi geride kaldı. Çalışma haya­ Almanya’da 1990’lara kadar sol
İşçiler ve sendikalar da “anlayış­ denilince akla Sosyal Demokrat
tına yeni girenleri ortalama bir­
lı” davranarak böyle yaptılar, Herkese yeter… parti (SPD) ve Yeşiller gelirdi. Bu
kaç iş değiştirme ve en az üç kere
yapıyorlar. Kapitalizmin kriz döneminde durum artık önemli oranda
yeni meslek öğrenme ya da
sosyalistler neden güçlenemedi­ değişti ve sol denilince “kapita­
Bu gibi durumlarda her ülkede bulunduğu alanda yoğun eğitim
ler? Yanıttan önce, sorunun yan­ lizme karşı olmak, kapitalizmin
olduğu gibi Almanya’da da işçile­ bekliyor. Bugün iyi bir işe sahip
lış olduğunu belirtmek gerekir. aşılması gerektiğine inanmak”
ri fabrikalara el koymaya çağı­ olmak, yakın gelecekte de aynı
19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın akla gelir oldu. Bu, önemli bir
ranlar oldu, herhangi bir yankı durumda olunacağını göstermi­
büyük bölümünde insanlar kapi­ gelişme. Kapitalizme karşı olan­
bulmadı. Sol Parti, hükümetin yor.
talizmle esas olarak üretim süre­ ların küçük olmayan bir kesimi­
yüksek kredi vererek iflastan Asgari sosyal hakların herkes
ci içinde karşılaşırdı. Son 30 yıl­ nin Marksist ya da komünist
kurtardığı bankaların ve şirket­ için sağlanması önemli bir çö­
dır böyle değil. Kapitalizm gün­ olmaması da başka bir önemli
lerin verilen kredi oranında dev­ züm yolu gibi görünüyor. Bura­
lük hayatta da örgütlendi. Et­ özellik.
letleştirilmesini istedi. Bu talep da söz konusu olan, asgari bes­
kileri uzun erimli olan günlük
bir oranda hayata geçti. lenme ve barınma olanakları de­ Çağdaş kapitalizmin analizinde
kültürün taşıyıcısı olan kültür
Kapitalizmde devletleştirmenin endüstrisinin büyük hızla büyü­ ğil. Temel eğitim ve sağlık hiz­ kapitalizm karşıtlarının en azın­
emekçilerin kurtuluşuyla ilgisi mesi de bunun göstergesi. Sos­ metleri ve toplumsal yaşama ka­ dan bir kesimi belirli oranda
bulunmadığını biliyoruz. yalistler bu alana yeterince gire­ tılmayı sağlayabilecek asgari anlaşmış durumda. Tartışılan
mediler ve ekonomik alandaki gelir de buna dahil. Geniş anlam­ kapitalizmin nasıl aşılabileceği
Hükümet sosyal yardımları biraz da düşünülmesi gereken asgari
krizin toplumsal ve politik alana ve uygulanabilir alternatifler
artırdı, enerji fiyatları azaltıldı, sosyal hakların dünya çapında
yansımasındaki yavaşlık ve yeni konusu. Bu konuda bazı adımlar
bir kereye özgü olarak çocuklu uygulanmasını sağlayacak üre­
engeller konusunda da genellik­ var, ama –aradan geçen yıllara
ailelere ekonomik yardım yapıl­ tim düzeyi Marx’ın döneminde
le çözümsüz kaldılar. rağmen­ henüz başlangıç sayılır­
dı, bankalar faiz oranlarını biraz yoktu, artık var. Bu hakların baş­ lar. Buradaki sol, şimdilik konuş­
düşürdüler. Endişeli bir şekilde Kapitalizmin son dönemindeki langıç olarak Avrupa Birliği dü­ mak ve yapmanın yollarını dene­
durumun daha kötü olacağının değişen özelliklerinden hareket­ zeyinde sağlanması savunulu­ mek aşamasında. Kapitalizmin
söylendiği 2010 bekleniyor. le yeni saptama ve çabalar da yor. nasıl aşılabileceği ve seçenekleri
yok değil…
Almanya’da Eylülde genel seçim Konu henüz yeni olduğu ve konusunda bazen büyüyen bir iç
var. Sol Parti bankaların devlet­ Yedek sanayi ordusu kavramı uygulama yolları üzerinde yete­ kavganın varlığını da eklemek
leştirilmesini de içeren “kapita­ ortadan kalktı. Nüfusun gittikçe rince düşünülmediği için Sol gerek.
34 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Uluslararası

Ulusal sorun:
Bütünlük ve tutarlılık
Ulusal sorunda tutarlı programı olmayan sosyalist hareketler ulusalcı
odaklara dönüşüyor

Hakan Güneş

Demokratik Toplum Partisi (DTP) hüküme­


tin bu güne kadar izlediği Kürt siyasetini
değişik dönemlerde “Kıbrıslı Türkler için ne
istiyorsanız bize de onu verin”, “Bul­garis­
tan’daki Türklerin partisi olan Haklar ve
Özgürlükler Hareketi’ne nasıl yaklaşılıyor ise
bize de öyle yaklaşılsın”, “Kosova’daki
Demokratik Türk Partisi’nin görüşleri meşru
da bizimki değil mi?” vb eleştiriler yönelt­
mişti.
Prof. Büşra Ersanlı “Kürt Açılımı”na şiddetle
muhalefet eden MHP ve CHP’yi çözüme yak­
laşmaları için benzer bir içkin eleştirel dille
değerlendirmişti. 12 Ağustos’ta Bianet’te
yayınlanan demecinde Ersanlı “MHP Uygur­
ların haklarını savunuşuna, gördükleri zulme
karşı çıkışına dışarıdan bakabilirse, Tür­
kiye'de Kürtlerin gördüğü zulmü ve hak
taleplerini de anlar, anlayışı değişebilir,” Çin Halk Cumhuriyeti’nin Urumçi bölgesinde, Uygurlar’ın hak talepleri şiddetle bastırıldı
diyor.
sorunlar ve emperyalizm ve özellikle Ulusal demeden ‘Sosyalistler ve komünistler ulusla­
Aslında burjuva milliyetçi paradigmadan kurtuluş hareketleri ile ABD’nin politikaları rın kendi kaderini kayıtsız şartsız tanırlar
başka türlü bir yaklaşım beklenemez. Ancak arasındaki ilişkiye bakışta ezberci mı?”
içkin eleştiri tam da burada önem kazanıyor: Aristotelyen bağıntının iç tutarsızlığını gös­
termesi bakımından hayli önemliydi. Solun ulusal soruna yaklaşımı
Burjuvazinin sahip olduğunu ileri sürüdüğü Solun ulusal sorunlara yaklaşımındaki hem
kardeşlik, özgürlük, eşitlik gibi değerleri Özcan Özen, yurtiçi ve dışından çeşitli sosya­ politik hem de kuramsal iç tutarlılık sorunu­
temsil edemeyecek olduğunu ona mündemiç list grupların Kosova’nın bağımsızlığı konu­ nu Türkiye’de Çeçen sorunu, Kosova sorunu,
olanla göstermek. sundaki değerlendirme metinlerine hiç Güney Kürdistan konularında gördüğümüz
Hükümet ve egemen çevreler için söylenen dokunmadan sadece coğrafya ve halk adları­ gibi son olarak yüzlerce insanı kelimenin
nı değiştiriyor. Değerlendirmelerin farklı gerçek anlamıyla hunharca katleden Çin
bu iç tutarsızlık kimi konularda sol için de, en
örneklerde nasıl algılanacağını göstermeye hükümetinin “Uygur sorununun” ele alınışın­
azından solun belli kesimleri için de söylene­
çalışan Özen, “1999 yerine 2003, NATO yeri­ da da görmek mümkün. Konu belli bölgeler
mez mi?
ne Amerika ya da Amerikan, Avrupa ve ve halklar olunca etkili bir söylem geliştiren
Yine Bianet’e yazan yazarlardan Özcan Özen Balkanlar yerine Ortadoğu, Yugoslavya, sol başka bazı bölge ve halklara ilişkin bile­
soldaki emperyalizm ve ulusal kurtuluş Sırbistan ve Sırp yerine Irak, Kosova Savaşı rek suskun kalmayı tercih ediyor.
hareketleri değerlendirmelerindeki iç tutar­ yerine Irak Savaşı, Arnavutlar yerine Kürtler
lılık, bütünlük yoksunluğunu çok çarpıcı ya da tersi ve nihayet Kosova yerine Aslında içkin eleştirel dili bir yana bıraktığı­
biçimde ortaya koyuyor. Vardığı sonuçları Kürdistan sözcüklerini kullanarak”, yukarıda nızda burjuva milliyetçi yerleşik düzen ve
doğrudan paylaştığımı söyleyemem ama andığım yazı başlığındaki “sosyalist sonucu” hükümet çevrelerinin iç tutarsızlığının o
Özen’in “Emperyalizmin Kuklası, Sahte eleştiriyor. kadar vahim olmadığı bile söylenebilir.
Devlet, 'Bağımsız' Kürdistan” başlıklı yazısın­ Neticede Türk milliyetçileri Türk çıkarlarını,
da kullandığı yöntem sosyalist solun ulusal Ve soruyor: “Sonunda kocaman bir “ama” Rus milliyetçileri Rus çıkarlarını İrlanda mil­
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 35

liyetçileri de kendi çıkarlarını savunma olan azınlık grupları ya da halkların hakları­ ertesinde yeni bağımsız ülkelerin de aç sefil
iddiasındadır ve burada kendi konumları ile nın, bunları temsil iddiasındaki siyasi önder­ horlanan yoksullar olarak tarih sahnesinde
çelişen başka çıkarlarla çelişkiye düşmeyi liklerin politikalarına kurban edilip edilme­ yerini almaları pek muhtemeldir. 20 yüzyıl
aslında peşinen kabul etmişlerdir. yeceğidir. Ne Barzani’nin Amerikancılığı Irak tarihi bunun sayısız örneği ile doludur.
Kürtlerinin haklarının tersinmesine vesile Bunun için sosyalist yaklaşım yani ulusal
Ama sosyalist sol için böyle söylenebilir mi?
kılınabilmeli ne de başka bir şey. Bu bakım­ kurtuluşu sosyal kurtuluşa bağlama çabası
Dünyanın bütün ülkelerindeki Troçkist,
dan örneğin Irak Kürdistan’ının Amerikancı üstün ve doğrudur. Ama bağımsız olduğu­
Maoist Sovyetik, Latin, yeni vb tüm sol ekol­
hükümeti ya da liderleri demek başka bir nuzda yeni Kürt, İran Azerisi, Uygur burjuva
lerin, partilerin çok önemli bir kısmının belli
şey, kukla devlet ABD işbirlikçisi Iraklı önderlikleri ezecek diye onları Türk, Fars ve
bir ülke ve belli bir azınlık, halk için istediği
Kürtler ya da Irak Kürdistanı demek başka Çinli egemen sınıfların şoven ellerinde yaşa­
ya da istemediği şeyi, arada “ama” bağlacıyla
şeylerdir. maya itmeye hakkımız olduğunu hiç sanmı­
gerçeklendirerek başka bir bölge için de
savunmadığını sayısız örnekte görmek Özellikle ulusalcı sol bu ayrımları önemse­ yorum.
mümkün. Sosyalist sol (tek ülkede sosya­ meden cümle kurmaya devam ediyor. Aslında solun birlikte yaşama ve gönüllü bir­
lizm­ dünya devrimi tartışmalarından liktelik için mücadelesini güçlendirmenin
Bana göre bütün mesele ayrılık hakkı dahil
bağımsız olarak) tanımı ve iddiası gereği yeni bir enternasyonal ihtiyacı ile derinden
UKKTH prensibinin peşinen ve amasız kabu­
evrensel bir politik doğru ile amasız fakatsız ilgisi vardır. Eşyanın tabiatı gereği enternas­
lü ile gönüllü birlik için çalışmak arasındaki
hareket etmelidir. yonal sorununu çözememiş bir sosyalist
enternasyonalist bağın kurulmasından
Evet, ulusal sorunun her ülkede aldığı biçi­ geçer. hareketin hep bir yanının aksayacağı ortada.
min farklılığı ortada. Ancak belli ülkelerde Ancak tam da dünya solunun muhafazakar­
Ayrılabilme hakkının bir hak olarak kabulü
değil ulusları aşacak evrensel bir kurtuluş laşan, ulusalcılaşan parti grup ve çizgilerinin
ona saygı gösterileceği anlamına gelir, ama
mücadelesi olarak sosyalizmin kimi taşıyıcı­ temsil ettikleri fikirler yeni bir enternasyo­
ayrılığın tercih edileceği ya da gerekliliği asla
ları bugün sadece SSCB yıkıldığı için değil 21. nalin önünde engel olarak da duruyorlar.
buradan çıkarılamaz. Tersinden söyleyecek
yüzyılda da en önemli sorun ve çatışma Enternasyonal sorununu başka bir yazımın
konusu olan ulusal sorun gibi konularda olursak birliktelik için sonsuz bir çaba ama
son tahlilde ayrılık hakkı yönündeki karar konusu olacağından burada uzunca açmaya­
tutarlı ve ikna edici bir programatik yaklaşım cağım. Ama bu noktaya son olarak şunları
ortaya koyamadıkları için ulusal odaklar eğilim ya da sonuca da tam bir saygı.
eklemeden olmaz: Yeni bir enternasyonal
haline gelmişlerdir. Dünyada ayakta kalan Bu bakımdan sosyalistler için ama özellikle sosyalist deneyimlerde en büyük ulusal­
“sosyalist rejimler” ile ülkelerinde güç kaza­ egemen ulus sosyalistleri için aslolan bütün etnik gerilim ve şoven tahakküm aracı olan
nan sol grup ve akımlardan hangisinin ulu­ enerjisi ile ortaklık köprüleri kurmak, ortak “hangi dil ortak dil” sorusuna Esperanto dili
salcılıktan (isterseniz milliyetçilik deyin) zeminler geliştirmek, bir arada yaşamı gibi radikal bir öneri de dahil çeşitli çözüm
uzak durabilen bir hali var? savunmak ve bunun kültürel sosyal legal önerileri geliştirmeden ilerleyemez. Ortak
tüm altyapısı için mücadele etmektir. Tüm birimlerde gönüllü, bir arada yaşamı zehirle­
Türkiye için en çarpıcı tersinden örneği bir bunlara rağmen ayrılık yolu açılacaksa emin
soruyla vereyim: Türkiye’de Kürtler için yen, dönüp dolaşıp hangi dilin ortak dil ola­
olun bu egemen sınıf ile onun zulmünden rak konuşulacağı oluyor. Bu, konu bağlamın­
savunduğunu İran Azerileri için savunabile­ başka türlü kurtulamayan mazlumlar arasın­
cek kaç Türkiyeli sosyalist var? Ya da aynı daki başka her şeyden daha can alıcı bir
da olacaktır. Ayrılma sürecindekilere sosya­
şeyi Doğu Türkistan için de savunabilecek sorundur. Çift dillilik ne kadar realize edile­
list Türkiye ya da sosyalist Irak’tan ya da sos­
olan? bilir? Başka seçenek var mıdır bunları
yalist Çin’den ayrılmak istiyor gibi yaklaşıla­
konuşmak gerekir.
Elbette çok az! Azlığın sebebini “ama”dan maz. Kaldı ki böyle bile olsa oturup nerede
sonra kurulan cümlelerde arayabiliriz. sorun var ve ayrılmaya çalışılıyor diye konu­ Enternasyonale giden yol Kürtlere,
Sosyalistler ve komünistler ulusların kendi yu kriminalize etmeden düşünmek gerekir. Çeçenlere, İran Azerilerine, Uygurlara,
kaderini kayıtsız şartsız tanırlar” deyip Enternasyonal sorunu İrlandalılar ve sayısız diğerlerine aynı pren­
“ama”ya başvuranlar ciddiye alınabilir şu O mazlumların bağımsız oldukları günün sipler bütünü ile yaklaşmaktan geçiyor.
argümanı savunurlar. Bu prensip son tahlil­
de politik bir prensiptir ve proletaryanın çık­
ralarına aykırı istek ve politikalar müsamaha
göremez”. Yani örneğin “Irak Kürtleri aslında Şincan’da ayaklanan Uygurlar’ın hak talepleri
ayrılabilirler ama ABD ile işbirliği yapıyorlar­
sa ayılmaları emperyalizme hizmet eder” dünyadan beklediği yankıyı bulmadı
demek istemektedirler. Buyurun size Arap,
Türk ve Fars şovenizmine soldan destek.
Haziran ayında, Çin'in güneyindeki bir büyük gösterilere dönüştü.Sincan yöneti­
Ayrılma hakkı fabrikada çıkan kavga sırasında iki Uygur mi, son olayların arkasında, ABD'de sür­
Barzani SSCB’de yaşarken hangi prensipleri göçmenin Han Çinlilerince öldürüldüğü günde yaşayan Uygur lideri Rebiya
savunuyor idiyse ABD işgali altında da aynı haberlerinin ardından Urumçi’de gösteri­ Kadir'in bulunduğunu savunuyor. Uygur
şeyleri savunuyor. Nasıl Cemal Abdül Na­ ler başlamıştı. Çin güvenlik güçlerince gös­ gruplarsa, barışçı bir protesto eyleminin
sır’ın Arap milliyetçiliğini ellerindeki komü­ terilere yapılan müdahaleler ile gösterile­ devletin yürüttüğü bir şiddet eylemine
nist ve işçi kanını görmezden gelerek yıllarca rin biçimi hızla değişmişti. dönüştüğünü savunuyorlar.
nasıl antiemperyalist diye yuttuysak şimdi Uzun yıllardır gerginliklerin sürdüğü
Uygurlar, polisin, barışçı şekilde gösteri
tersinden aksini iddia etmek hakikaten tarih Sincan'da yaşayan Uygur nüfusun bir
yapanların üzerine, hedef gözetmeksizin
bilgisinden yoksunluktan başka bir şey ola­ bölümü Çin Halk Cumhuriyeti’den ve böl­
ateş açtığını belirtiyorlar. Devam eden
maz. Burada önemli olan Barzani ya da bir gede çoğunluğu oluşturan Han Çinli­
günlerde, birkaç yüz kişiyle başlayan pro­
başka burjuva demokrat ulusal kurtuluşçu­ leri’nden bağımsızlık istiyor.
testolar, binlerce kişinin katıldığı
sunun ne olduğu ve olacağı değil. Önemli
36 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Uluslararası

Süregiden İran Devri’minin karakteri ve geleceği


İran Mollalarla hesap
Devrimci hareket burjuvazinin önüne diktiği engelleri şimdiye

İran’da 12 Haziran’da yapılan başkanlık seçimlerine hile karıştırılmasına karşı sokağa çıkan muhalefettin ön saflarında ka

uğraktır. Sürmekte olan İran dev­ nır. Belli bir siyasal hareketin
Siyaveş Azeri (*) riminin bütün taraflarca görülebi­ karakterini belirleyen şey belirli
len başat isteği İslam Cumhuriye­ bir sınıfın fiziki olarak bu hareket­
İran’ın siyaset sahnesi, özellikle ti’nin devrilmesidir, İslam Cum­ te yer almasıyla değil hangi sınıfın
1979 Devrimi’nden bu yana üç huriyeti’ne “hayır”dır. hangi siyasal hareketinin ufkunun
ayrı sınıfsal siyasal hareketin kar­ bu siyaseti belirlediğine bağlıdır.
Devriminin karakteri
şılaşma alanı: Ulusalcı­İslamcı Devrimler olumsuzlama hareket­ Bunu görmemek siyasal gelişme­
hareket, Batı yanlısı ulusalcı hare­ leridir. Bir devrim ne istediğini leri, tarihsel dönüm noktalarını
ket, işçi komünizmi. ifade etmeden önce ne istemediği­ çözümlemede büyük yanılgılara
ni ortaya koyar. Devrimci durum­ düşmemize yol açar.
Ulusalcı­İslamcı hareket Hamene­
da siyasal erk sorunu yeniden Örneğin soldaki geleneksel meka­
yi’den Rafsancani’ye, Musevi’den
toplumun gündemine girer, açık nik anlayış 1979 İran Devrimi’nin
Ahmedinejad’a, Karrubi’den So­
bir soruya dönüşür. Bu çerçevede karakterini belirlemek için, devri­
ruş’a, rejim yanlısı ama rejim dışı
devrim varolan siyasal düzenin me katılan kesimlerin sınıfsal
muhalefete (Ulusal Cephe, Tudeh
olumsuzlanması anlamına gelen köklerini kendince sıralayıp bu
Partisi, Fedai Çoğunluk vb.) büyük
“hayır”dır. Devrimlerin siyasal kesimlerden gelen öğelerin sayısı­
bir siyasal aileyi kapsar. Batı yan­
karakterini işte bu “hayır”ın içeri­ na bakarak devrimi “küçük­burju­
lısı ulusalcı hareket ise monarşist­
ğinin hangi sınıfların siyasal hare­ va,” “ilerici pazar esnafi küçük
lerden “liberaller”e, cumhuriyet­
ketlerinin ufkuyla doldurulduğu burjuva,” “gerici köylü­küçük bur­
çilerden meşrutiyetçilere kadar
belirler. Devrimlerin son sözünü juva,” vb. gibi sayısız anlaşılmaz
bir yelpazeyi temsil eder.
başta söylemelerini istemek, en nitelemelerle değerlendiriyordu.
Devrimci durumlarda burjuvazi­ iyi olasılıkla, safdilliktir, devrimle­ Aynı yanılgıyı günümüzde Ahme­
nin bu iki siyasal hareketinin rin bu olumsuz özgüllüğünü tanı­ dinejad’a “oy veren” kesimlerin
kanatlardan birinin çevresinde mamak, devrimin toplumsal bir dokusuna bakarak, bu kesimlerin
toplanıp kenetlenmesi beklenebi­ süreç olduğunu görmemektir. fiziki olarak işçilerden oluştuğunu
lir bir durumdur. 1979 Devrimi Toplumsal sınıflar ile siyaset sınıf­ tespit ederek süregiden devrimin
bu sınıfsal işbirliğinin deneysel sal hareketler ve sınıfsal siyasal “küçük burjuva maceracıların ve
olarak gözlenebildiği tarihsel bir hareketler dolayımıyla bağlantıla­ züppelerin lastik yakma hareketi”
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 37

olmadığını ileri sürüp hareketi bu hareketin “seçim sahtekarlı­ Halk tarafından bakıldığında ge­

plaşıyor
telin ediyor ve Ahmedinejad’ın ğı”na karşı, İslami rejimin iki niş kitlelerin yalnızca rejimi
“anti­emperyalist” olduğunu keş­ kanadı arasındaki çekişmenin devirmekle kalmayıp belirli radi­
fedip “başat çelişki, ikincil çeliş­ bir yansıması olmadığı açıkça kal isteklerini de gerçekleştirme
ki” anlayışına uygun biçimde görüldü. Bunu hem devrimin peşinde oldukları görülüyor.
destekliyor. isteklerinde, hareketin kapsamı Devrimin kitlesel gösterilerde
ve boyutlarında hem de rejimin atılan sloganlarda açıkça dile
Rejime “hayır”ın anlamı?
tepkilerinde, rejim sözcülerinin getirilen 10 temel talebi var.
değin başarıyla aştı Oysa rejime hayır diyenlerin
“hayır”ı içeriğine bağlı olarak ifadelerinde görmek olanaklı. “Devrimin 10 buyruğu”
farklı anlamlara gelebilir. Rejim tarafından bakıldığında bu  Katliamların sorumlularının
bir ölüm kalım savaşı olarak tutuklanıp yargılanması,
Örneğin, bu sadece Ahmedinejad görülüyor. Gerek Hameneyi­Ah­
kabinesinin düşürülmesi, medinejad kanadı gerek Rafsan­  Siyasal tutsakların serbest
Hameneyi kanadının tasfiyesi cani­Musevi kanadı öncelikleri­ bırakılması,
anlamına gelebilir. İslam nin rejimin devrilmesini önle­  İdam cezasının kaldırılması,
Cumhuriyeti’nin göstermelik mek olduğunu dile getiriyor,
reformlar yaparak siyasal erki  Zorunlu başörtüsü ve cinsel
karşı kanadın tasfiyesiyle bunu
bazı rejim dışı rejim yanlısı başarabileceğini öne sürüyor. ayrımcılığın sona erdirilmesi,
muhalefet güçlerine (Hajjarian, Ancak her iki taraf rejimi devir­ bütün cinsiyetçi, kadın karşıtı
Genci, Sazgara, vb.) devretmesi mek isteyen “mihraklara” karşı yasaların kaldırılıp kadın erkek
anlamına da gelebilir. yasal eşitliğinin sağlanması,
hiçbir şiddetten kaçınılmaması
İslam Cumhuriyeti’ne “hayır”ın gerektiği konusunda hemfikir.  Dinin devletten, eğitimden,
içeriği sürmekte olan devrimin Ayukka çıkan işkence ve toplu yargıdan bütünüyle ayrılması,
taraflarının siyasal karakterin­ tecavüz olaylarında bile Musevi inanç ve inançsızlık özgürlüğü­
den bağımsız değildir. Örneğin, cephesinin “kaygısı” İslami yöne­ nün kişisel hak olarak tanınması,
Halkın Mücahitleri açısından bu timin öz çocuklarının (kendi yan­  Kayıtsız koşulsuz düşünce,
olumsuzlama hareketi Recevi daşlarının) böyle uygulamalara ifade, toplanma ve gösteri, basın,
önderliğinde başka türden İslami tabi kalmaları, yoksa İslami yö­ grev, örgütlenme özgürlüğünün
bir yönetimin kurulması anlamı­ netime karşı çıkan, dolayısıyla sağlanması,
na gelir. dinden çıkmışların her türden
işkence ve istismara tabi kalma­  Dil, etnisite, ulusal kimlikler­
Ancak geniş kitlelerin böyle yol den bağımsız eşit yurttaş hakları­
larında bir sakınca görülmüyor.
arası istasyonlarda durmayacağı nın tanınması,
Ağustos başında yapılan “mahke­
gün gibi ortada.
me” ve itiraf alma hokkabazlıkla­  Ayetullahlar ve rejim ele başla­
Devrimler ve devrimci süreçler rına karşı bile Musevi’nin eleşti­ rının halkın malvarlığını yağma­
dınlar büyük bir istek ve enerjiyle yer aldı diğer özgüllüklerinin yanı sıra risi bu insanlık dışı yöntemlerin lama ve çapulculuk suçlarından
siyasal sahnedeki güçlerin saflaş­ kullanılmasına değil rejimin sa­ yargılanması, halkın varlıklarının
olduğunu ileri süren ve devrime
masını ve konumlarının anlaşıl­ dık askerlerinin mahkemede bunlardan geri alınması,
sırtını dönen marjinal, ayakları
masını kolaylaştırırlar. Siyasal dinden çıkmışların yanına otur­
yere basmayan sözümona radi­  Gönençli bir yaşamın koşulla­
kal sol gruplarda görmek de ola­ güçler basitçe devrim ve karşı­ tulmasıydı.
rının ivedilikle oluşturulması,
naklı. devrim saflarına ayrışırlar.
Süregiden İran devriminde sözü Temel talepler  Asgari ücretin derhal 1 milyon
Bu bakış bir devrimi “işçi devri­ edilen, örnekleri verilen burjuva­ Rejimin bu devrimi bir ölüm Tümen’e (1. 500 TL) yükseltil­
mi” olarak tanımak için eylem­ zinin iki ayrı siyasal hareketinin kalım savaşı olarak algıladığının mesi.
lerde işçilerin sayısal üstünlüğü­ ilk adımda İslam Cumhuriyeti’ni, başka örnekleri de var: İki hafta­
Halk açısından İslam Cumhu­
nü görmek ister. Bu bakışa göre, son çözümlemede de burjuva dan beri başlayan futbol liginin riyeti’ne “hayır” bu asgari özgür­
öyleyse, Britanya İşçi Partisi bur­ rejimi kurtarmak üzere devrim maçları seyircisiz yapılıyor. 21 lüklerin tesis edilmesi anlamına
juva partisi değil bir işçi partisi­ karşısında yer aldıkları açıktır. Eylül’de okullar ve üniversiteler geliyor. Halkın bu radikal istekle­
dir, çünkü gerek üyelerinin bü­ Burjuvazinin devrime karşı, dev­ açılacak bu da rejimi kara kara rinin burjuvazinin hiçbir kanadı
yük çoğunluğunu işçiler oluştu­ rimi saptırmak, durdurmak ve düşündürüyor. Yüksek Öğrenim tarafından temsil edilemeyeceği
ruyor gerek işçilerin büyük burjuva rejiminin devamını sağ­ Kurumu’nun üniversiteleri bir açık. Devrimi başarıya ulaştırma­
kesimleri seçimlerde bu partiye lamak için devrim yolu üzerinde dönem kapatma kararı alması nın, özgür, eşit bir toplum kur­
oy veriyor. Aynı bakış soyalist sayısız istasyon tanımlayacağı, söz konusu. Zaten geçen dönem manın yolu halkın bu isteklerini
Ekim Devrimi’ne de baktığında sayısız engel konuşlandıracağı sonu sınavları bütünleme sınav­ derinleştirme, onları bu bayrak
bunun asil bir sosyalist işçi devri­ ortadadır. lar dönemine ertelenmiş, üniver­ çevresinde birleştirmeden geçi­
mi olmadığını savlamak duru­ siteler erkenden kapatılmıştı. yor. Bu görev devrimi sayısız
munda kalıyor. Aynı bakış, işçi Devrimin başarıya ulaşıp ulaş­ Başka bir örnek Hameneyi’nin engelden ve dönüm noktasından
sınıfını toplumsal bir sınıf değil mamasıysa komünist solun hal­ geçen hafta bu hareketin “1979 selametle geçiren, burjuvazinin
mesleki bir kesim olarak gördü­ kın devrimci isteklerini ve İslam Devrimi’nin karikatürü” olduğu­ tanımladığı ve tanımlayacağı ara
ğünden, süregiden İran devri­ Cumhuriyeti’ni olumsuzlamasını nu dile getirmesiydi. Böylece istasyonlarında durdurulmasını
minde işçilerin sayıca üstün derinleştirmesi ve belirlemesine İslam Cumhuriyeti’nin en yüksek önleyen komünist sol güçlerin
olmadıklarına bakarak varolan bağlıdır. İran’daki devrimci hare­ makamı kendine özgü bönlüğüy­ beceri ve başarısına bağlı.
hareketi “eli açık” biçimde ket şimdiye değin burjuvazi tara­ le yükselmekte olan devrimin
Batı’ya ve burjuvaziye peşkeş fından önüne dikilen engelleri ayak seslerini duyduğunu dile * İran Komünist­İşçi Partisi Ulus­
çekiyor, bunun asil bir devrim başarıyla aştı. Daha ilk günden getirmiş oldu. lararası İlişkiler Bürosu Sekreteri
38 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Militarizme karşı
Kavramların dili
barış
Barış her somut durumda hükmedenlerce başka kılıklarda
gezdirilen bir değerdir.
kimin ağzından çıkarsa, onun çıkarlarının somut tarih­
Mustafa Bayram Mısır sel ifadesi olduğunu/olabildiğini tarih yanlışlanamaz
şekilde göstermiştir.
Viranenin adı
Büyülü, yazık ki, varlığını ve büyüsünü karşıtından, Öyle ki; barışın Latince 'pax'tan gelen İngilizcesi 'pea­
'savaş'tan alan bir sözcük bir 'barış'. Savaş denilince ce'tir ve İngilizce'de pax için “the kiss of peace” anlamı
aklımıza hemen güç, şiddet ve ölümler imgesel düzey­ da verilir; yani, barış öpücüğü, bazı sözlüklerde doğru­
de üşüşüyor. İnsanlar yazılı ya da sözlü tarihe dökerek dan barışın eş anlamlısı olarak gösterilen 'Pax
anımsayabildikleri tüm geçmişlerinde savaşmış Romana', bu durumda 'Roma'nın barış öpücüğü' hali­
olduklarını biliyorlar; barış, savaşmama halini göste­ ne dönüşür. Bugünkü Pax Americana gibi... Vaktiyle,
ren bir ütopya olarak gücünü bu basit hakikatten alı­ Pax Romana zamanlarının Roma'lı tarihçisi Gaius
yor. İnsanların çoğu, kesinlikle, genel olarak barıştan Cornelius Tacitus, kendisini evlat edinen babası
yanadır. Barışa inansalar ve onu arzulasalar bile aynı Agricola'yı anlattığı aynı adlı eserinde, emekliye ayrıl­
insanların çoğu, içinde yaşadıkları toplumun sınıflara mış İngiliz askeri lider Calgacus'tan bu barış öpücüğü­
bölündüğünü, bu sınıflardan birinin hükümran oldu­ nün ne anlama geldiğini nakletmişti: "Soygunculuk
ğunu, toplumun üzerinde onu da içererek yöneten bir yapmaya, asıp kesmeye ve yağmalamaya imparator­
maddi güç, devlet yoluyla toplumdaki bölünmüş çıkar­ luk diye sahte bir isim verirler. Yarattıkları viranenin
ları bastırarak yönettiğini ve kendi çıkarlarına bağladı­ adını ise barış koyarlar." Binlerce yıldır, insanlık sınıflı
ğını; diğer güçlerle (modern kapitalizm ulus­devletler toplumlar içinde yaşamayı sürdürüyor ve dün gibi
şeklinde siyasal olarak yapılandıktan sonra, çağımızda bugünde dünyaya hükmedenlerin ağzından barış söz­
devletlerle) kendi çıkarları için savaşa girdiğini ya bil­ cüğünü duyduğumuzda gözlerimiz bir virane görüyor:
mezler ya da bilmezden gelirler. Clausewitz'in sözüyle, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ardından barış, vira­
“savaş, siyasetin başka araçlarla sürdürülmesi” oldu­ neye dönmüş Avrupa'da gezmişti; bugünde
ğundan, sınıflı toplumlar tarihi içinde barış tıpkı Afganistan, Irak, Filistin ve irili ufaklı etnik savaşlarla
özgürlük, eşitlik, kardeşlik evrensel değerleri gibi, her Kara Afrika gözlerimizin önünde...
somut durumda hükmedenler tarafından başka kılık­ Barış ütopyası, iki güç arasındaki çatışmalı durumun
larla gezdirilen bir değerdir. Bu evrensel değerlerin, sonlandırılması değil sadece, birbirine benzemeyenle­
rin de belli bir uzlaşısını, güçleri kişiselleştirerek söy­
lersek 'iyi geçinmeyi' de; Arapçası 'sulh'tur ­
Türkiye'de Mustafa Kemal'in sözü olarak sıkça kamu­
sal sergilemeye uğramış olan “yurtta sulh, cihanda
sulh” vecizesindeki sulh­ uzlaşma anlamını da içeriyor.
Tietze'den öğrendiğimize göre eski Türkçe'de de biri­
siyle iyi geçinmek, uyuşmak anlamlarındadır. Bugün
Desen: Pablo Picasso, Barışın Yüzü

sulh hukuk hakimi örneğin, “uzlaştırıcı” hakimdir.


Militarizm
Tam da burada barışın hükmedenlerin güncel çıkarla­
rına ilişkin ideolojik kullanımlarından birine daha
varıyoruz. Bugün, Ortadoğu'da ve Kafkasya'da bu
manasıyla da barış, halklar arasında yakıcı bir arzuya
karşılık geliyor; Yahudiler, Araplar, Türkler, Kürtler,
Ermeniler, Azeriler, Gürcüler, Osetler, Abazalar,
Megreller ve sayamadığım çoğu için. Halkların bu
manada da barışmaları, barışı bir birlikte yaşama
arzusu olarak yeniden deneyimlemeleri özleniyor. Bu
özlem, hükmedenler tarafından yeni av sahaları, yeni
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 39

Resim: Pablo Picasso, Kore’de katliam


viraneler yaratmak için bir olanak olarak devletler istisna sayılamazlar, sadece faşist­ de bulur. Yüzyıl önce Lenin'in dediği üzere,
görülüyor. Bunun karşısında sosyalistlerin lerin ya da Nazilerin yönettiği devletler değil­ “savaşların sona erdirilmesi, uluslar arasında
barışı güncel ve somut içeriğiyle, militarizme dir bunlar; öncesinde olduğu gibi soğuk barış, yağmaya ve zora son verilmesi ­bütün
karşı yeniden düşünmeleri ve anlamlandır­ savaş döneminde de neredeyse tüm Latin bunlar bizim idealimiz; ama bu ideal, doğru­
maları ihtiyacından söz edebiliriz. Amerika ve kuruluşundan itibaren Ermeni dan ve ivedi bir devrim çağrısının eşliği
Militarizm, sadece bir ülkede askeri gücün Kırımı ve izleyen etnik türdeşleştirme ve asi­ olmazsa, burjuva safsatacıların yığınları
ağırlığına işaret etmez, bu sadece bir yönü­ milasyon siyaseti nedeniyle militarizmin ayartmasına yarar.”
dür; esasen o, her tür sorunu askeri yöntem­ özgül bir ağırlık edindiği Türkiye Cum­huri­
Bugün için de, barış idealini güncel bir dev­
lerle çözme arzusunda, bu nedenle askeri yeti gibi devletlerle birlikte düşünüldüğün­
rim çağrısına, kapitalizme ve kapitalist dev­
güçlere özel öncelik ve önem tanımasında de; kapitalist bir sosyal düzende militarizmin
letlere, sermaye çıkarlarına politikaları yürü­
kendini gösterir. Kapitalist bir sosyal düzen­ istisna olmadığı kolayca görülür: Mills,
ten hükûmetlere karşı somut mücadeleler
de militarizm başat eğilim ise, genel olarak İktidar Seçkinleri'nde özellikle Savaşbeyleri
içinde bağlamak başarılabildiğinde, işte
eğitimden başlayarak, toplumsal varoluşun ve Askerlerin Nüfuzu başlıklı bölümlerde,
ancak o zaman gerçek bir barıştan söz edebi­
her kademesinde askeri olan bir kültür ve Amerika Birleşik Devletleri'nde militarizmin
lir. O yüzden sosyalistler, bugün militarizme
eğilim de başat olur. Bürokratik, askeri ben­ aldığı özgül biçimi gösterir ve şu sonuca
karşı barışı somut olarak savunmalı ama iki­
varır: “Dünyanın birçok ülkelerinde savaş­
zeri örgütlenmeler her alana yayılır. yüzlü laf cambazlarının demokratik bir barış
beyleri eski yerlerine dönmektedir. (...)
Liebknecht'in, Militarizm ve Anti­Militarizm Amerika'da da siyasal boşluk savaşbeyleri olasılığı üzerine söz ve vaatlerle halkı aldat­
adlı çalışmasında belirttiği gibi, militarizm, tarafından doldurulmuş bulunmaktadır.” malarına fırsat vermemeye çalışmalı, her
ülkede olduğu gibi bugün Türkiye'de de
sınıflara bölünmüş toplumsal düzenlerin
Günümüzde barış siyaseti hükûmete karşı bir devrimci savaşımlar dizi­
yapısında oldukça derin ve köklü bir olgu­ Bugün, güncel bir barış siyaseti, evrensel si vermedikçe, demokratik bir barışa uzak­
dur. Bu olgu, benzer sosyal düzenler içinde barış değerine yaslanarak savunulacaksa, tan­yakından benzer bir sonuca varma olası­
de, tek tek devletlerin ve ülkelerin özel doğal, onun bugünkü somut başlığı “militarizme lığı bulunmadığını anlatmaktan da geri dur­
siyasal, toplumsal ve ekonomik koşullarına karşı mücadele”dir. Militaristler aptal değil­ mamalıdır: Burjuva siyasetçilerin ulusların
göre çeşitli olağan dışı biçimler alabilir. dir, eğitim sisteminden başlayarak bir kitle özgürlüğü üzerine söylevlerle insanları
Kapitalizmde de askerler ve ordular, diğer eğitimi ve seferberliğini sürdürürler. Özellik­ aldatmalarına fırsat vermemeli, ezen ulusla­
sınıflı toplumlarda olduğu gibi özel roller le Türkiye'de bu “asker­millet” algısının rın halk yığınlarına gerçeği, bu durum değiş­
üstlenirler. Bu rol ikilidir, ilki, dış düşmana başatlığında görülebileceği üzere, son derece medikçe kendilerinin de özgür olamayacağı­
karşı kapitalist devletin/ülkenin savunulma­ baskındır. Unutulmaması gereken ise şudur, nı inatla anlatmalıdır.
sı olarak formüle edilir; ikincisi ise, gizlen­ barış ancak kulübelere gelir, içindekiler
meye çalışılsa ve dönem dönem inkar edilse saraylara karşı savaştığında!.. Özcesi, sınıfla­ Erdoğan'ın sahte barışçı yüzünün ardındaki
dahi, orduların kuruluş yasalarında genellik­ ra bölünmüş bir toplumsal düzende, gerçek gerçek göründükçe, işte ancak o zaman,
le sözü edilen, sınıf mücadelesinin seyrine ve evrensel barış, ancak sınıflar arasındaki Baykal ya da Bahçeli gibi burjuva siyasetçile­
göre iç düşmana karşı iç güvenliğin sağlan­ savaş sona erdiğinde, yani sosyalist bir top­ rin militarist yüzü halkın tümüne nefret yay­
masıdır. lumsal düzende kurulabilir. Bunu unutma­ maktan çıkarak, halkın tümünün nefretini
dan yürüteceğimiz militarizme karşı müca­ kazanacak, işte ancak o zaman bu Ergenekon
Kapitalizmin tarihinde militarizmin, tüm dele, bugünkü güncel, somut içeriğini milita­ diye kodlanan militarist siyasetin yarattığı
toplumsal varoluşa nüfuz ettiği kapitalist rizmi besleyen hükûmetlere karşı mücadele­ iğrençliklerin gerçek hesabı sorulabilecektir.
40 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Bütün renkler aynı


Kültür Gerillası hızla kirleniyordu,
birinciliği pembeye
verdiler
Elif Şafak Aşk’ın satır aralarına sufiliğin, çoğu şükür,
teslimiyet ve sabır telkin eden kırk kuralını serpiştirmiş
Elif Şafak'ın aylardır çok satanlar hatırlayalım.) Oysa Aşk, ince ince de açıp okumaya utanıyorlarmış da
listesinden inmeyen son romanı tasarlandıktan sonra müthiş bir falan filan" diye bir haber çıkıyor
Aşk, mesajından kapağına, söyle­ kampanyayla kitlesel tüketime gazetede. Elif Şafak'a bakılırsa,
minden hikâyesine dek bayağı, sürülmüş bir ürün niteliğinde. Her "Pembenin bu tonu kalp çakrasının
sıkıcı ve yüzeysel. Öyleyken onu haliyle bir fabrikasyon. yaydığı pembe. Kalbimizin enerji
"kitsch" olarak tanımlamamız da halesindeki ton." (Şimdi sanmam ki
Aşk’ın pazarlama serüveni
mümkün görünmüyor. "Kitsch "çakra"nın ne olduğunu bilmeyen,
Kitabın teyel yerleri açıkça görülen
sanat"ın ucuz duygusallığında, pembenin bu tonuyla sadece plas­
kurgusuna geçmeden reklam kam­
çocuksu bir lezzet, bir kendiliğin­ tik leğen alırken karşılaşmış cahil
panyasını biraz da biz köpürtelim.
denlik bulunur ne de olsa. (Otobüs­ biri çıksın içinizden.)
Memleketin kültür gündemine otu­
lerin arka camına, esnaf lokantala­
ran kapak rengi tartışmasının üze­ "Kundaktan başlıyor pembe­mavi
rının duvarlarına yapıştırılan gözü
rinden atlamak bu koşullarda ola­ ayırımı", diye mırıl mırıl yakınıyor
yaşlı, sarışın çocuk posterlerini
naksız zaten. (Görüş bildirmeyen­ Elif Şafak. "Kız çocuklarını pembe,
lerin kültürel hayattan ebediyen oğlan çocuklarını mavi giydirerek
dışlanacağına dair bir söylenti daha ilk günden başlıyoruz ayırma­
dolaşıyor ortalıkta!) Aşk'ın pazarla­ ya." Fakat Doğan Kitap'ın gözünü
ma serüveni, romanın dağıtıma para hırsı bürümüş bir kere. Kül
verilişinden haftalar önce, 14 Şubat rengine boyadığı kapaktan köşeci­
Sevgililer Günü'nde başlıyor. Bazı lerimize yeni bir mevzu çıkıyor.
bölümlerini gazetelerde okuma "Siyaseten doğru" olan rengi sapta­
mutluluğuna erişiyoruz. Birkaç mak üzere kadınlı erkekli hamle
hafta sonra da pembe kapağıyla ediyorlar. "Bunu bilse bilse bir
kitapçı vitrinlerinde boy gösteri­ modacı bilir" diyen Bianet, Bar­
yor. "Nereye gitseniz, neyi açsanız, baros Şansal'a danışıyor. Şansal
karşınıza Elif Şafak çıkıyor, her kasvetli ve çıkışsız bir renk olduğu
yerde kitabının reklamı var, müthiş için grinin kötü bir seçim olduğu
bir tanıtım... Elif Şafak, son kitabı görüşünde. Görünen köy ayrıca
Aşk için Serdar Erener'le çalışmış, kılavuz istemediğinden "reklam
tabii ki satışı etkiler böyle kapsam­ kokan hareketler bunlar" diye bağ­
lı bir marketing stratejisi..." (Ayşe lıyor sözü. Ne yazarsak yazalım,
Arman'ın ağzının suyu akmış belli "ürün"ü görünür kılarak değirme­
ki.) ne su taşıyan oluyoruz. Satışlar Or­
han Pamuk'un 120 bin satan Yeni
Orhan Pamuk hadisesinden beri
Hayat'ını katlayarak 300 bini vuru­
şerbetliyiz edebiyat promosyonla­
yor.
rına. Fakat hazırkart reklamcısının
şapkasında irice bir tavşan alesta Cosmopolitan klişeleri
bekliyor. "Kapak renginin pembe Aşk, kırk yaşlarında, hali vakti
olması erkek okurları rahatsız yerinde, evliliğinde duyguyu tüket­
etmiş de, öyle kamuya açık yerler­ miş Amerikalı Ella'nın hikâyesi.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 41

Editörlük yapmak üzere başvurup

Servet Düşmanı
da asistanın asistanı olarak iş bul­
duğu yayınevinden bir dosya geli­
yor Ella'ya. Batılıların Rumi dedik­
leri Mevlâna ile Şems arasındaki
"emsalsiz dostluğu" konu edinen
En büyük kim?
tarihi bir roman. Tahmin edebilece­
ğiniz gibi, Ella romanı okumaya
başlayınca yazarı Aziz'i de merak Meclis başkanlığı koltuğunu eski adalet Ataköy sahili TOKİ tarafından satışa çıkarıl­
ediyor ve internet üzerinden yazış­ bakanlarından Mehmet Ali Şahin'e kaptıran dı. Bodrum'un en manzaralı sahillerine pan­
maya başlıyorlar. İki paralel hikâye Köksal Toptan, "mahkeme kadıya mülk siyon ruhsatıyla kaçak yazlıklar inşa ediliyor.
yaşanıyor pembe kapağın altında: değil" demiş ayrılırken. Dikkat ettim de bu Göcek'te günübirlik turlar düzenleyen ticari
Şems ile Rumi'nin tutkulu dostlu­ atasözünü akepeliler pek seviyorlar; her fır­ teknelerin koylara girişi çeşitli bahanelerle
ğuyla Aziz'le Ella'nın yazışmaları, satta kullanıyorlar. "Elini çabuk tut; memle­ kısıtlanıyor; asıl gerekçe yat sahiplerinin
kavuşmaları. Bunların paralel yürü­ kete edeceğin hizmetleri erteleme!" mana­ halkla birlikte denize girmek istememesi.
yeceği varsayılıyor ama tuhaf, sında olmalı. Unakıtan bile söylemiş vaktiyle.
Hürriyet gazetesi de "en iyi 10 mavi bayraklı
anakronik durumlar nedeniyle tre­ Unakıtanların kurduğu aile şirketi ilk 500
plaj"ı saptamış ve Cumartesi ekine rengâ­
nin raydan çıktığı da olmuyor değil. sanayi kuruluşu arasına girerek bu yıl herke­
renk koymuş. Sakın ola, "Bize en yakını
Kocasıyla Rumi'nin samimiyetin­ se şapka çıkarttı malum.
neredeymiş?" diye heves edip çantanızı top­
den bunalan Şems'in karısı şöyle "Kadı"yı duyunca aklıma "Konya kadısı"nın lamaya yeltenmeyin zira masmavi sularda
bir cümle kuruyor örneğin: hikâyesi geldi, size de anlatayım: Efendim, çoluk çocuk serinlemek öyle kolay bir şey
"Kocamın mutsuz olması pahasına zamanın birinde ölmek üzere olan yaşlı bir değil. Bu on plajdan sadece üçü halka açık.
benim yanımda kalmasını, gözü­ adam oğluna iki teneke altınla bir vasiyet Yani belediyeler tarafından işletildiği için
mün önünde olmasını mı isterim, bırakmış. Oğlu altın dolu tenekelerden birini ücretsiz ya da küçük bir ücretle plaja girile­
yoksa benim mutsuzluğum pahası­ dilediği gibi kullanacak; ötekini ise eşkiyalığı biliyor. Geriye kalan yedi plaj da otellerin,
na özgür ve bağımsız olmasını mı?" bırakması koşuluyla memleketin en büyük tatil köylerinin sınırlarına dahil! Çoğuna otel
13. yüzyılda ­ve her yüzyılda­ yaka­ eşkiyasına teslim edecekmiş. Bu vasiyeti müşterilerinin dışında günübirlik girişler
mızı bırakmayan Cosmopolitan der­ yerine getirmek üzere yola koyulan delikan­ yasak. Gazete, büyük bir otelin Göcek'teki
gisinin klişeleri! Ucuzundan, bedel lı, "en büyük eşkiya kimdir, nerededir?" diye plajını şöyle ballandırıyor:
ödemeden zahmetsizce edinilen epeyce sorup soruşturduktan sonra Hasan
Dağı'na varmış. Yörenin en namlı eşkiyasına "280 metre uzunluğunda özel bir plaj (...)
Yeni Hayat'lar. Bir gün bir kitap İçinde üç iskele var. Otel müşterileri, golf
okursun hayatın değişir. Yüreğinin anlatmış durumu. "Haşa!", demiş adam,
"benden büyük Konya kadısı var. O varken arabalarıyla 5 dakika süren bir yolculuk yap­
Götürdüğü Yere Git. Ella da atlıyor tıktan sonra plaja ulaşıyor. Plajın arkası, çam
İskoç asıllı ­asıl adı başka­ Aziz'in bize düşmez."
ormanlarıyla kaplı. Denizin kıyıdan itibaren
motosikletinin terkisine. Konya'ya Konya'ya mevsimin ilk karı yağarken bizim­ derinleştiği koy, mavi yeşil rengiyle dikkat
gidiyorlar. (Daha doğrusu geliyor­ ki kadı efendinin huzuruna çıkmış, anlatmış çekiyor. Dışarıdan giriş yok."
lar.) Aziz esmer, uzun saçlı, gizemli, maruzatını. Kadı anlayışlı bir adammış. "O
romantik, böyle Che Guevera sure­ bir teneke altını gönül rahatlığıyla bana vere­ Anlaşılan o ki işgal edilen sahil otelin önünde
tinde bir semazen derviş. Parada bilirsin", demiş. "Fakat ben bir devlet görev­ bile değil. Oysa Anayasa'nın 43'üncü madde­
pulda gözü yok. Bir lokma bir hırka. lisiyim. Yarın öbür gün, bu parayı nereden sinde, "Kıyılar, Devlet'in hüküm ve tasarrufu
Öyle! bulduğumu soracak olurlarsa ne derim? İyisi altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla,
mi, bir alışveriş yapmış gibi görünelim; ben deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil
Sufiliğin kırk kuralı sana bir şey satmış olayım." şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu
Elif Şafak satır aralarına sufiliğin yararı gözetilir", diye yazıyor. Ortada bir
kırk kuralını serpiştirmiş. Şükür, Pencereden görünen bereketli Konya ovası­ "yarar" olduğu kesin de kamusallığı çok su
teslimiyet ve sabır telkin ediliyor nı göstermiş. Bu toprakların çoğu kadıya ait­ götürür!
çoğunda. Rabbin noksanlarımızla miş meğer. "Ben sana ekinlerin üzerini örten
kar tanelerini satmış olayım; sen de karşılı­ Bir iki taneyle sınırlı da olsa listedeki yasaklı
ayrı ayrı uğraştığı vazediliyor: "Tek
ğında altınları ver", demiş. Sözleşmeyi yazıp plajlardan günübirlik yararlanma imkânı
tek herbirimiz tamamlanmamış bir
imzalamışlar. Bir teneke altını teslim eden var. "club resort bilmemnere"ye dışarıdan
sanat eseriyiz. Yaşadığımız her
delikanlı çıkmaya hazırlanırken kadı dur­ gelenler kişi başı 150 Euro ödüyorlarmış
hadise, atlattığımız her badire
durmuş: "Dur bakalım! Sana sattığım karları örneğin. Devamı da var: "25 Euro ek ücret
eksiklerimizi gidermemiz için
toplamadan nereye gidiyorsun?" Aman ödeyerek alakart menülerden yararlanmak
tasarlanmıştır." Kapitalizm insanı
zaman demeye kalmadan "senin kar tanele­ mümkün. Koyun karşısındaki adaya kanoyla
öylesine değersizleştirip hiçleştir­
rinin benim toprağımda ne işi var efendi!", gidip tavşan besleyebilirsiniz." Bu 150
miş ki Allah katında özel ve biricik
diye gürlemiş kadı. Delikanlı bakmış ki Euro'luk kişi başı ücret günlük mü, aylık mı
olduğumuzu düşünmek anlaşılan
pabuç pahalı. Kendi payına düşen ikinci yoksa sezonluk mu, kanoyla gidilen adadaki
iyi geliyor. Bizi eleştirmeden, yargı­
tenekeyi de vermeye razı olmuş çaresiz. tavşanlar ayrıca bilet kesiyorlar mı, orasını
lamadan, kusurlarımızı görmeden ­
Evine dönerken borçlu çıkmadığına şükredi­ tam anlayamıyoruz.
Aziz'in Ella'yı sevdiği gibi­ koşulsuz
yormuş.
sevecek bir erkeğin ya da kadının Bu otellerin lobisine doluşup "biz de bura­
günün birinde çıkıp geleceğine "Elleri bağlanmış yurdumun / her dan denize gireceğiz", diye tutturan birileri
inanmak da öyle. Arka kapağın sağ yanı işgal altında." çıkmaz mı? Ya da, pansiyon kılıfındaki yazlık
alt köşesine yapıştırılan ondokuzli­ Denizlerin, kıyıların, akarsuların, ormanların evlerin kapısına dayanıp ısrarla boş oda iste­
radoksankuruş etiketi bunun için talanı sürüyor. İstanbul/Bakırköy bölgesinin yen? İşgali tersine çevirmenin, bizim olanı
büyük bir bedel sayılmıyor. tek doğal kıyı şeridi olan 95 bin metrekarelik geri almanın zamanı gelmedi mi?
42 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Pink Floyd’un “Duvar”ıyla aynı adı taşıyan film, gençleri duvardaki tuğlalardan biri olmak üzere yetiştiren eğitim sisteminin yabancılaştırıcılığının sert bir eleştirisiydi

Devrim için devrimci özne


İlkemiz çok açık bir şekilde düzenin yabancılaştırmasına karşı insanın özne
olmasını sağlamak olmalı
kurumlara karşı verdiği “özne sı, okullarda öğretmen ve görev­ görememek bizi oldukça şaşırtı­
Onur Sefer
olabilme” savaşı ne durumda? lilerin zorlamaları, erkekse aske­ yor. Türkiye sol yapılarına baktı­
İçinde bulunduğumuz düzene re gittiğinde ordu hiyerarşisinin ğımızda ve yakından incelediği­
karşı olan devrimciler bu savaşı despotluğu, kadınsa sürekli mizde gayet net bir şekilde bu
ne kadar içselleştirebilmiş üstünde hissedeceği cinsel baskı sorunu görebiliriz. Yukarıdan
Bizlere dayatılan “tarih” hep durumda? Belki de en önemlisi ve sömürü yüzünden “birey” ve alacağı emirler ve yönlendirme­
zeki, güçlü ve bizim için en iyisi­ bundan sonra oluşturulacak ve kendisi olamıyor günümüz insa­ ler olmadan hareket edemeyen,
ni düşünen kralları ve devlet hatalardan ders çıkarmaya istek­ nı. Kendi hayatında özne olduğu, parti bültenleri ve yukarıdan
adamlarını anlattı. Yine bize bur­ li bir oluşumun (örgüt, parti…) en azından öyle kabul edildiği yazılan bildiriler hariç herhangi
juvazinin dayattığı “din”deyse bu olguyu ikirciksiz bir şekilde halde, fiilen özne değil. Sadece bir materyal okuyamayan, tartı­
bizim için düşünen ve en iyisini ele alıp, insanoğlunun bu en dev­ kendi yaşamında özne görünüm­ şamayan, eleştiremeyen, parti
bilen bir tanrı ve onun akıllı pey­ rimci savaşını toplumsallaştırıp lü bir nesne olmaktan öteye ne idealizasyonu ve dogmatizm
gamberleri mevcut. Yaşadığımız toplumsallaştıramayacağı? yazık ki gidemiyor. eşliğinde kendine ve çevresine
toplumda da, sanırım uzun uzun Sanırım bu sorulara biraz olsun “yabancılaşmış”, aslında genç ve
anlatmama gerek yok, yapacağı­ cevap verebilmek için “özne ola­ Devrimci örgüt, yeni yaşam ateşli ama bahsettiğimiz etmen­
mız her şey için bizden daha iyi­ bilmek” üzerinde durmamız Kapitalist düzen sınırları içinde ler yüzünden çürümüş yeni nesil
sini bilen ve bizim için daha iyi gerekiyor. “özne”’yi aradığımızda tüketmek devrimciler mevcut günümüzde.
kararlar verecek kişiler bulunu­ eylemiyle karşılaşacağımızdan
Öncelikle bu özne sözcüğünden Peki, nasıl aşacağız bu sorunu?
yor. yüzde yüz emin olduğumuzdan
kastım “birey” olabilmek. Belki Çünkü bugün bir çok fraksiyon
bu şaşırtıcı bir durum değil. An­
Yani bu koskocaman dünyada de bugün sol ve devrimci güçle­ yukarıda saydığımız sıfatlara
cak “insanın insan olması”nı
insanın kendisi olmaması, bir rin en çok atladığı konulardan (okuyan, tartışan, eleştiren vb.)
engelleyen bu düzene karşı
birey olmaması için her tür birisidir bireyci olmadan “birey” sahip devrimcileri yapılarından
çıkan ve ona alternatif olarak
kurum ve bürokrat var. olabilmek. uzaklaştırıyor ve itaatkar ve hiz­
sunduğu yeni yaşamın izlerini,
metkar militanlarla yolculukları­
Bireyci olmadan birey Bir insan düşünün ki, yaşamı mücadelesinde ve mücadele
nı sürdürüyor.
olmak boyunca bir “birey olma” güdü­ araçlarında göstermesi gereken
Peki insanın yüzyıllardır süren, sünü, duygusunu yaşayamıyor. devrimcilerde ve devrimci yapı­ Burada Lenin’in sözlerini hatır­
çevresindeki insanlara ve baskıcı Evde aile, sokakta mahalle baskı­ larda da “özne”yi ne yazık ki latmakta yarar var: “Eğer her
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 43

Kültür & Zihniyet


zaman itaatkâr olmayan akıllı
insanları uzaklaştırır ve yalnızca
itaatkâr aptallar ile baş başa
kalırsanız, hiç kuşkunuz olmasın
partiyi yıkıma götürürsünüz.”
Devrimci
Bu sözlerden de anlayacağımız
gibi güçlü bir partinin, teoriyi kit­
lelere nüfuz ettirecek güçlü bir
dayanışmayı
partinin; okuyan, sorgulayan,
eleştiren, inisiyatif alabilen dev­
rimcilere ihtiyacı var. Bugün
sınıfın aklı olacak partinin özne­
yeşertelim!
lere ihtiyacı var.
İnsanların da, kapitalizmin arsız
ve hilekâr yüzünün çevrelerini
sardığı,”benliğini” parçaladığı
bugünlerde nesne olmak yerine
Aynı uğurda mücadele ettiğimiz insanlara düşmanca tavır, işçi
özne olmaya ihtiyaçları var. sınıfında ve davaya yakınlık duyan tüm toplumsal kesimlerde
Bunun için de gerçekten özne
olacakları güne kadar mücadele
güven sorunu yaratıyor, mücadeleden soğutuyor
edecekleri ve özne olmak ile
tanışacakları ve kendilerini geliş­
de değildim ve halen bilinçaltımdaki etkileri
tirecekleri bir mücadeleye, Cemil Ortakçı sürüp gidiyor. Bir süre sonra “dışarıya” ister
mücadele araçlarına ihtiyaçları
istemez önyargılı, olumsuz ve kötü gözle bak­
var.
maya başlıyorsunuz. İlkin böyle görüp öğre­
Girişkenliği, eleştiriyi teşvik nince, sonradan değiştirmesi epey güç oluyor.
Bundan böyle parti ya da örgüt Dünya’daki durumu pek bilmiyorum. Ancak Dolayısıyla yukarıda sorduğum “neden?”i
bugünün Türkiye’sinde komünist parti ve anlamak hiç de zor değil.
süreçleri geleneksel olandan
örgütler, sermayeden gelen, en açık ve şiddetli
farklarını yalnızca yazacakları Elbette, hareket içindeki reformizme ve her
saldırılara karşı bile birlikte hareket etme ref­
programla değil, önlerine koy­ türlü burjuva kaynaklı akıma, sapmaya karşı
leksi gösteremiyor.
dukları süreci nasıl işledikleri ve duracağız. Ancak, kimi zaman sınıf düşmanı­
devrimci özneleri yaratıp Bazen sömürü düzenine karşı mücadele ettiği­ mıza almadığımız tavrı, aynı uğurda mücadele
yarat(a)­madıklarıyla göstere­ mizden çok, bir birimize karşı mücadele ettiği­ ettiğimiz insanlara alıyoruz. Kendimizi aldat­
cekler. Süreci işlemek, kolektife mizi düşünüyorum. Sanki, topluma kapitalizm maya gerek yok: Türkiye solundaki bu iç anlaş­
birlikte çalışmayı aşılamak, kay­ yerine komünizmi bir seçenek olarak sunaca­ mazlık büyük olçüde, ideolojik­siyasal temelli
naşma şansı vermek, inisiyatif ğımıza; öteki sol çevrelerin yerine bir bakıma değildir. Bu durum işçi sınıfında ve davaya
almalarını sağlamaktır. Devrimci kendimizi “pazarlama” uğraşı, onları karalama yakınlık duyan tüm toplumsal kesimlerde, bir
özneleri yaratmak ise, düşünen, ve bertaraf etme gayreti içindeyiz.
kafa karışıklığı, dahası bir iyi niyet ve güven
okuyan, tartışan, eleştiren karşı­ Tüm bunlar burjuva siyasetin çirkinlikleridir. sorunu yaratıyor. Mücadeleden soğutuyor.
sındakini tasfiye etmek yerine, Peki bu çarpıklıkların bizim düzendışı, dev­ Bunu görmemiz gerek.
onu ikna etmeye çalışan bireyle­ rimci örgütlerimizde ne işi var? Nereden geli­
ri, komünistlerin arzuladığı yeni Tüm dünyada ve bu topraklarda da devrim ve
yor? Neden sürüyor? Kendi deneyimimi anla­
insanın ilk embriyosunu çevresi­ sosyalizm adına ne varsa bir şekliyle sahiplen­
tarak belki sorunu zihninizde daha iyi canlan­
ne gösterecek olan bireyleri meliyiz. Hele düzen karşısında, sonuna kadar
dırabilirim.
ortaya çıkarmak demek. Bu­ savunmalıyız. Bu amaçla mücadele eden her
günkü şiarımız gayet açık bir 2007 ortalarında, ilk kez, bir öğrenci kitle bir unsur, birbiriyle içtenlikli ve yoldaşça bir
şekilde düzenin insanı yabancı­ örgütüne katıldım. Aynı yılın sonlarına doğru ilişki kurmalı. Çünkü devrimci yürüyüş çeşitli
laştırmasına karşı özne olmasını devrimci oldum. Buradan 2008 Ekim’inde ve çoğulcu.
sağlamak olmalı. Engels: “Ha­ ayrıldım. Bu ilk örgütlülük deneyimimde ilginç
Programatik ve yapısal birliğin, örgütsel
reketin en basiti yer değiştirmek, olan şey; kısa sürmesine rağmen, ayrıldıktan
müzakereler ve “ilkesel” pazarlıklarla oluştu­
en yükseği ise düşünmektir” der. sonra bile etkisini sürdürecek bir “virüs” kap­
rulamayacağı açık. Çünkü burada, mücadele
mış olmamdır.
Bugün bizlerin hareketin en yük­ birliğinin olmaması sebep değil sonuçtur.
Buna sebep, bu daracık kesitte; hem örgütten Ancak bir yoldaşın deyişiyle, bugünden “ayrı
seğini gerçekleştirecek düşünen
yoldaşlarım hem de başkaca solcular tarafın­ hareket eden ama birlikte vuran” bir kültürün
öznelere ihtiyacımız var. Ancak
dan, üniversitede siyasal faaliyet yürüten çev­ yaratılması, birleşik bir komünist hareket için
bu tür bir birlik, örgüt, parti
relerin neredeyse hepsinin bana bir bir kötü­ sağlam bir zemin olacak. Düzen cephesinden
başarılı olabilir, insanları özne
lenmesiydi. Bunlar çoğunlukla “siyasal, örgüt­ bu yana çektiğimiz kişilere dayanışma bilincini
olmaya çağıran bir parti…
sel eleştiriler”di. Ancak bazen, daha bayağılaş­ aşılayarak başlayabiliriz. Yeni insanlarımız,
“EKMEK, GÜL VE HÜRRİYET tığı da oluyordu. Ayrıldıktan sonraysa bu kardeş örgütlere “kötü” gözle bakmamalılar.
GÜNLERİ”ne olan özlemi birlikte durumun diğer çevrelerde de sandığımdan Bizlerin devrimci bir yenilenmeden başka
gerçekleştirmek ve bu büyük –hayal kırıklığı yaratacak kadar­ daha yaygın çaresi yok. Korkacak bir şeyimiz de yok.
özlemimize kavuşmak için önce olduğunu gördüm. Hayal kırıklığı dediğime Elbette egemenler için aynısını söyleyemeye­
özne olabilen devrimci birey… bakmayın. Ben de çok farklı bir tutum içerisin­ ceğim.
44 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Evrimi
yaratılışçılarla
tartışmanın
âlemi yok!
Evrim kuramının yanısıra okullarda “yaratılışçılık”
okutulacaksa, kimyanın yanısıra simya, tıbbın yanısıra
karabüyü, astronominin yanısıra astroloji de okutulsun!
yapılmış açık bir saldırı olarak görülüyordu... Öyley­
Mustafa Arslantunalı
di de.
Sonraki yüzyıllarda, modern bilimin gelişmesine
paralel olarak, Kilise kozmoloji alanındaki iddialı
duruşunu sessizce tek etti... Bu süreç tipik bir hale
Derler ki, evrenin determinist yasalara tabi olduğu­
geldi zamanla: Bilim, dinin işgal ettiği bir alana iliş­
nu düşünen, yani bütün yasalarını çözdüğümüzde
kin bir şeyler ortaya koyunca önce çatışma çıktı,
evrende olan biten her şeyi önceden kestirebilece­
sonra din birkaç adım geri çekilmek zorunda kaldı...
ğimizi ileri süren ünlü matematikçi Pierre­Simon
Laplace, beş ciltlik yapıtında niye Tanrı sözcüğüne Geri çekilmenin binbir yolu vardı. Bu yollardan bazı­
bir kez bile yer vermediğini soran Napoleon’u, larını, din adamlarıyla çatışmak istemeyen ya da ken­
“böyle bir hipoteze gerek duymadığını” belirterek dileri de inançlı olan bilim adamları da açtılar.
cevaplamıştır. Newton’ın evreni de Laplace’ınki gibi tanrısal her­
Laplace’ın determinist dünyasında fizikçi ya da hangi bir güce ihtiyaç duymaz, ama Newton bu evre­
matematikçidir tanrı. O nedenle, tanrıya evrenin nin bir saat gibi işlemesi için ilk hareketi tanrının
işleyişi için ilk hareketi sağlamak gibi bir paye sun­ sağladığını söylemişti. Laplace’ın aksine sebep­sonuç
muş olan uzlaşmacı Newton’ın yanında Laplace ilişkisi bulamadığı alanlarda tanrı kavramına başvur­
kibirli bir ateist olarak göze batar. maktan çekinmeyen biriydi, ayrıca bu ‘jest’in karşı
tarafa haysiyetli bir geri çekiliş imkânı sunduğunu da
Öte yandan Laplace’ın cevabı, bilimsel etkinliğin gözden kaçırmamalı.
kendisini tanımlar bir yanıyla: Bilim, tanrı ya da
başka bir ruhani varsayıma gerek duymaz, çoğu din Saat gibi işleyen bir evren için bir saatçiye ihtiyaç
adamı olan modern bilimin öncüleri için de böyley­ vardı. Newton gibi bilim adamları dine her zaman
di bu... Bilim ateist değildir, dinsiz de değildir: belli bir saygıyla yaklaştılar ama bir faaliyet alanı
Kısaca, dinle, doğaüstü güçlerle bir alışverişi yoktur olarak bilimin kendisi sürekli olarak dinin alanını
onun. Bilimsel teoriler, o teorileri oluşturanlar neye daraltmaya devam etti.
inanırlarsa inansınlar, dinsel inanışlardan ve ahlaki
Evrim dine karşı
normlardan bağımsızdırlar. Bağımsız değillerse,
Charles Darwin papaz olmak üzere yetiştirilmiş, dini
Resim: Havva, Albrecht Durer, 1507

büyük gedikler içeriyorlardır ve hiçbir zaman kabul


bir eğitim almıştı. Beagle ile çıktığı yolculuk hayatını
görmezler.
değiştirdi. İyi bir gözlemci ve ödünsüz bir bilim
Bilim ile din adamı olan Darwin, evrime dair düşündüklerini kâğı­
Bilimsel etkinliğin din ve inanışlarla alışverişi yok­ da döktüğü halde, kitabını yayınlatmak için yıllarca
tur ama bilimsel gelişmelerin sonuçları sık sık yaşa­ beklemiş, tereddüt etmişti. Kendi iç çelişkileri yüzün­
dığımız dünyayı baştan aşağı değiştirir, dinsel ina­ den mi, kamuoyunun tepkisinden çekindiği için mi?
nışlarla çatışır. Bugünden bakıldığında Galieo’nun Herhalde ikisi de. Wallace da evrime ilişkin fikirleri­
yargılanması, Kopernik’in güneşmerkezli sistemi­ ni yayınlamaya girişince Darwin kitabını yayınladı ve
nin Kilise için büyük bir sorun teşkil etmesi, birta­ çekinceleri konusunda haklı olduğu ortaya çıktı.
kım bağnaz din adamlarının dargörüşlülüğüne bağ­ Evrim kuramı, Türlerin Kökeni yayınlanır yayınlan­
lanabilir. Oysa dünya merkezli evren tasarımı, maz sert tartışmaların merkezine oturdu. Kilise’yi
Ortaçağ kozmolojisinin temelinde yer alıyordu ve rahatsız eden, pek çok inanmış insanı dehşete düşü­
bu inanışın değişmesi, doğrudan iktidara karşı ren şey, “insanların maymunlardan geldiği” fikriydi.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 45
Cinnetin tam zamanı
Melek Göregenli
>>sayfa 46
zürafanın demokratik olması gibi bir şeydir.
Evrimi kavramanın güçlüğü
Evrim de sağduyumuza aykırı bir şekilde der
ki, “insanlar ve hayvanlar ve bitkiler, bütün
yaşayan harikulade varlıklar, birinin tasarla­
dığı ve yarattığı şeyler değildir. Daha doğru­
su böyle bir yaratma varsayımına ihtiyacımız
yok. Çünkü canlılar, doğal ayıklanma denen
bir süreçle çevrelerine uyum sağlar ve mil­
yonlarca yıl içinde yavaş yavaş evrilirler.”
(Dikkat: Gelişirler değil, evrilirler.)
Charles Darwin’in kendi inançlarına bile baş­
langıçta ters düşen görüşleri, evrimsel meka­
nizmaları nesnel bir şekilde özetleyen ve
gayet iyi işleyen bir kuramdır. İşin ilginci, yüz
elli yıldır biyolojinin merkezinde yer alan ve
çok iyi formüle edilmiş bu kuram, daha sonra
genetik ve moleküler biyoloji gibi yeni alan­
lar ortaya çıktığında da doğrulanmıştır ve
halihazırda yaşayanların dünyasını anlamak
için elimizde evrim kuramı vardır, ona alter­
Bir dinozor ayak iziyle insan elinin karşılaştırılması. Fosiller evrim teorisinin en önemli kanıtları arasında
natif başka bir kuram da mevcut değildir.
Bu tabii, düpedüz bir yanlış anlamaydı! saat ilişti. Bu saati yapan bir usta olmalıdır Yaratılışçıların “evrim, sadece bir teoridir,
Evrim kuramı, insanın maymundan geldiği­ diye düşünüyorsunuz, peki gözünüzü gerçek değildir” şeklindeki iddiaları da aptal­
ni söylemez çünkü. Kibar ifadeyle “may­ kamaştıran bu dünya o saatten çok daha kar­ cadır: Bilim söz konusu olduğunda teori bilgi
munlarla insanlar akrabadır” der, açık açık maşık değil mi?” piramidinin en tepesinde yer alır. Bir dizi
söylemek gerekirse, “insan bir maymun­ olgunun, deney sonucunun ve gözlemin bir
Akıllı tasarım sözde­kuramı aynı şeyi birkaç
dur”. araya getirilip sınanmasıyla oluşur bir teori.
uydurma terimle süsleyerek sormaktan
Ama bilerek ya da bilmeden yaratılışçılar,
Maymunluğun dışında, gezegendeki bütün başka bir şey yapmıyor. Evrim kuramının
teori, tesadüf, yaratmak gibi bilimsel kav­
bir hayatın belli bir irade söz konusu olma­ yanında okullarda yaratılışçılığın ve onun bir
ramların gündelik anlamlarını kullanırlar.
dan, tamamen rastlantısal süreçlerle şekil­ versiyonu olan akıllı tasarımın okutulması,
Dolayısıyla yaratılışçıların ciddiye alındığı
lendiğinin iddia edilmesi, inananlar için ve bunun demokratik bir şey sanılması,post­
bir tartışma, bilimsel düzey hakkında da bir
küfürden başka bir şey değildi. (Örneğin, modern topluma özgü bir acayiplik. Bu man­
fikir verir bize.
evrim fikri Darwin’den çok önceden beri tıkla gidersek, kimya derslerinin yanında
vardı. Lamarck’ın “kullanılan organların simya da olmalı, tıp müfredatına vudu, kara Darwin’in doğumunun 200. Yılında yine
geliştiğine” yönelik evrim kavrayışı din büyü ve muskayla iyileştirme dersleri eklen­ “evrim kuramı yaşıyor” tarzı yazılar yayım­
adamları tarafından lanetlenmemişti; meli, astronomi bölümleri astroloji kürsüsü lanmak zorunda kaldı. Evrim kuramı şimdiye
çünkü dirimsel ortaklık fikri yoktu, yani açmalı vs vs... dek laboratuvarlarda binlerce kez sınandığı
maymunlardan söz edilmiyordu ve ve bu sınamalardan alnının akıyla çıktığı
Evrimle yaratılışçılığın yan yana okutulması, halde. Bu da çok acıklı bir durum: Evrim
Lamarck’ın evrim fikri de tektanrılı dinler
böylelikle öğrencinin akla yakın bulduğunu kuramının kendi içinde pek çok tartışma
gibi gelişmeye yönelikti, teleolojikti ve en
seçmesi önerisinde iki ayrı cehalet bir araya konusu var, bu tartışmaların gündeme gel­
üstte insanın yer aldığı bir gelişme piramidi
geliyor. Birincisi, demokrasiyle ilgili olan. mesi, yaratılışçılık şamatası sebebiyle pek
öngörüyordu.)
Demokrasi bir yönetim biçimidir, eğitimde mümkün olmuyor. Evrim kuramının pek çok
O gün bugündür, evrim kuramının başı dinle başvurulacak bir yöntem değildir. Bilmedik­ sürecinin ayrıntılı bir şekilde ele alınması da
hoş olmadı. leri ya da yeni öğrendikleri bir konuda güme gidiyor arada. ABD ve Türkiye başta
öğrencilere oylama yaptırıp gerçeğe ulaşmak olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde
Yaratılışçılık ve “Akıllı Tasarım” diye bir şey söz konusu olamaz. Otorite, ikti­ Yaratılışçıların sürdürdükleri dezenformas­
Dincilerin ve muhafazakârların evrim kura­ dar gibi kavramları sevmiyor olabilirsiniz. yon kampanyası bu bakımdan işe yaramış
mına saldırısı yeni değil. İlk günden beri Ama eğitim söz konusu olduğunda, bir otori­ görünüyor. Gazete ve dergilerde evrim söz
devam eden, zaman zaman alevlenen kıyası­ te, bir iktidar gerekir. Bu yokmuş gibi dav­ konusu edildi miydi, hep “Darwin haklı
ya bir savaş bu. Günümüzde yeni olan şey, ranmak, o eğitim fırsatını çöpe atmaktır. mıydı” sorusuna gelip dayanıyoruz.
evrim karşıtlarının da bir ‘teori’yle silahlan­ Mesele iktidarın nasıl kullanıldığıdır.
mış olmaları... Yaratılışçılık adı verilen, türle­ Evet, haklıydı. Ama artık bunları geçelim.
rin değişmezliğini öngören bu sözde teori, İkincisi, bilimle ilgili olan. Bilim halkoyuna Darwin’in ardından çok şey yapıldı bu alan­
“akıllı tasarım” gibi kılıklara bürünüyor. dayanmaz. Her konuyu öğrencinin seçimine da... Her teori gibi evrim teorisi de çeşitli kat­
Yöntemlerinin bilimle, bilimsel yöntemle bıraktık, hangi kuramın doğru olduğunu kılarla zenginleşti, daha rafine hale geldi.
uzaktan yakından bir ilgisi yok: Yaratılışçılık, onlar tayin ettiler diyelim. Yine diyelim ki Tanrıya inananlar, kutsal kitaplarını –şimdi­
her şeyi tanrının yaratmış olduğu iddiasının çocuklar çok sağduyulu davranıyorlar. Sonuç ye dek sayısız kere yaptıkları gibi– bir daha
feci olacaktır gene de. Çünkü bilim sağduyu­ yorumlayarak evrime yer açabilirlerse, şu
evrim bağlamında yeniden üretilmiş versi­
ya dayanmaz, büyük çoğunlukla sağduyu Yaratılışçılık safsatası sona ererse, hayatın
yonu.
dediğimiz şeye aykırı sonuçlar üretir! Ayrıca harikuladeliğine ilişkin bu görkemli açıkla­
Piskopos Paley XIX. yüzyılda şunu soruyor­ bilimsel etkinliğin işleyiş süreçleri demokra­ ma üzerine daha çok kişi daha fazla kafa
du: “Kırda yürürken gözünüze çok güzel bir tik olabilir, ama bilimin demokratik olması yorabilir.
46 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet Kürt sorununun gerçek çözümü


>>sayfa 28

Cinnetin tam zamanı...


Belki de yapmamız gereken şiddetin yazdığı yazgıya ve hepimizi aynı biçimde
yaralayan suç ortaklığımıza isyan etmemizi sağlayacak yeni bir söz kurmak

Melek Göregenli

“… Ancak imkânsızdan büyülenerek hare-


kete geçeriz; bu da demektir ki, bir ütopya
doğurma ve ona bağlanma becerisini gös-
teremeyen bir toplum, köhneleşme ve yıkım
tehdidiyle karşı karşıyadır.”
E. M. Cioran, Ezeli Mağlup
Neredeyse her gün, genellikle kadınlara
yönelik ve çoğu mağdurların ölümüyle
sonuçlanan saldırılar, son dönemlerde
erkeklerin kadınlı erkekli çoluk çocuk, yay­
gın medyanın “katliam” olarak adlandırdı­
ğı adeta çok sayıda mağduru olan seri cina­
yetlerine dönüştü. Paniğe kapılıyor ve “ne
oluyor?” sorusunu korkuyla sormaya baş­
lıyoruz. Bunca eşitsizlik, adaletsizlik, şid­
det ve korkuyla terbiye edilmiş ve tevek­
külü erdem edinmiş bu coğrafyada, bu
konunun neden böylesi bir medyatik pani­
ğe yol açtığı ve bu “neler oluyor bize” soru­
sunun ne kadar içtenlikle ve yaygın olarak
paylaşıldığı ayrı bir düşünme konusu.
Birbirlerini acımasızca öldürenlerin sade­
ce belirli bir etnik kökenden olmadığı, aynı
yerlerde yaşamadıkları yani kolayca tarif oluşturulabilirse, yoksullara yönelik ğunu düşünmektedirler, adalet bugün,
edilip, gerektiğinde etraflarının çevrilip ayrımcılık ve şiddet o kadar kolay, makul yarın hiç olmazsa başka bir dünyada ger­
zapt edilemeyecekleri her gün biraz daha ve hatta zorunlu hale gelir. İnsanlar, uzak­ çekleşecektir. Bir yandan hayatın her ala­
açıkça anlaşılıyor. Ezici çoğunlukla erkek lardaki aşağıdakileri insanlıktan çıkardı­ nında maruz kaldıkları şiddetle, hiç bir
ve yine ezici çoğunlukla yoksul oldukları ğında, onlarla duygudaşlık kurmaları biçimiyle formel hukuka inançla beslen­
kesin, yani “her yer” de olabilirler, bu çok mümkün değildir; onlarla ortak sınıfsal ve meyen ve hiç de tecrübi olmayan bir tür
ürkütücü! diğer benzerliklerinin farkına varmaları ruhani adalet anlayışıyla başa çıkarken bir
bir yana merhametten söz etmek bile artık yandan da en çok da sistemin en mağdur­
Cinneti yoksullukla ilişkilendirmek imkansızdır. “Onlar” eğitimsiz cahildirler, ları ve en mülksüzleri şiddeti hayata geçi­
Sosyal bilim literatüründe “ahlaki dışlama”
kalabalık aileleri vardır, zaten çok mutsuz­ rirler.
terimiyle kavramsallaştırılan bu süreç, her
durlar, sorunlarını “konuşarak” çözmeyi
düzeyde iktidarların, zalimliklerini, aleni “Sahte bilinç”
bilmezler nihayet “cinnet” geçirmektedir­
kötülükten sıradan görmezden gelmeye İktidarların şiddeti, ancak şiddetin asıl
ler. Tek tek örgütsüz, birbirinden habersiz
kadar farklı derecelerde hayata geçirirken, sorumluları olmayanlar tarafından yaygın
cinnet geçirmelerinin, cinnetleri tanımla­
aşağıdakileri, “bazı bakımlardan daha az biçimde içselleştirildiği ve haklılaştırıldığı
nabildiği ve “uzakta” tutulabildiği sürece,
insan" ilan etmeleri gerektiğine işaret zaman meşrulaştırılabilir hale gelir ve
insani niteliklerinin tenzil edilmesi yeterli
eder. Sınıfsal hiyerarşinin esasını oluştur­ giderek yaygınlaşır. İnsanlar, güçlü olanın
olur ama normatif olmayan bir biçimde
duğu cinsel, etnik, cinsel yönelim, dini güçsüz olana, herhangi bir biçimde iktidar­
isyana kalkışırlarsa, tehdit algısı güçlene­
inanç vb. farklılıkların yarattığı günlük da olanın olmayana şiddet uyguladığını
rek büyür ve insan niteliğinden “kurtarıl­
hayat merdivenlerinin neresinde olundu­ biliyorlar ama içinde yaşadığımız devrin
maları” gerekir, insanlığın ve toplumun
ğuna bağlı olarak ne kadar “insan” olduğu­ ruhu, bilmenin buna uygun davranmaya
çıkarları adına kamusal güçle katledilmele­
muz bir kamusal sözbirliğiyle belirlenir. yetmediği hatta bilginin çaresizliğe ve
ri meşru hatta yasal hale gelir.
Yoksulları "insan niteliğinden" yoksun umutsuzluğa yol açtığı bir bilinç halini
bırakacak kamusal sözbirliği ne ölçüde İnsanlar, genel olarak dünyanın adil oldu­ dayatıyor, bu, bir tür yanlış eylemlilikten
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 47

beslenen yanlış bilinç hali. Bu öteden beri


bilinen “sahte bilinç”, sadece iktidarların
şiddetinin, en çok da yoksulların günlük
hayatla başa çıkmalarının bir yolu olarak
yaygınlaşmasına yol açmıyor, yeni mikro
“İnsan neyle yaşar?”
hiyerarşiler ve güç kaynakları oluşturarak
genel olarak sistemin meşrulaştırılmasını
kolaylaştırıyor.
İstanbul Bienali Koç Grubu’nun sponsorluğunda, Brecht’in soru­
Evrensel ve sistemik dinamikleri olan bu
süreç, dünyanın her yerinde benzer biçim­
suyla başlıyor. Yeşim Dinçer Brecht yorumcusu Yılmaz Onay’la
lerde yaşanırken bazı yönleriyle de özel­ Bienal’i ve ana temasını tartıştı
likle bazı coğrafyalarda yoksulluk, ataer­
killiğin egemenliğinin daha şiddetli olma­
sı, küresel emperyalist çıkarların manipü­ 8 Kasım 2009'a dek sürecek olan İstanbul
lasyonları vb. nedenlerle daha da ağır Bienali'nin başlangıcı 12 Eylül gibi tarihî
yaşanıyor. bir güne denk geldi. Bienalin bu yılki kav­
ramsal çerçevesini, marksist sanatçı
Ülkemiz de bu coğrafya içinde ve yoksullu­ Bertolt Brecht'in yazdığı bir şarkıdan alı­
ğun, ataerkilliğin, militarizmin, her türden yor olması ve sponsorluğu Koç grubunun
eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve muhafa­ üstlenmesi, etkinliği büsbütün ilginç bir
zakarlığın giderek etkisinin yükseldiği hale getiriyor. İş dünyasının Brecht gibi,
koşullar altında yaşıyoruz. Töre cinayetle­ 2300 yıllık Aritoteles estetiğine darbeler
rinden, çocukların sokakların ya da gardi­ indirmiş öncü bir sanatçıyı sahiplenmesine
yanların merhametine terkedilmesine, şaşırmalı mıyız? Aslında burjuvazinin,
işkenceden tacize, nefret cinayetlerinden, 1980'lerden beri yenilik kavramını kendi­
sembolik ve görünmez her türden şiddet ne mal ettiğini, liberal ve ilerlemeden
deneyimine, her gün, hayatımıza yeni şid­ yanaymış gibi görünme arzusuyla yanıp
det biçimleri ve yeni meşrulaştırma biçim­ tutuştuğunu, bu bağlamda sanatı da araç­
leri karışıyor. Popüler kültür de, giderek sallaştırdığını biliyoruz.
yaygınlığı ve etkisi artan medya aracılığıy­
la, açık ya da örtük bir söylemle, işçi sınıfı­ Festivalin Zagreb'li küratörleri, geçtiğimiz
nın, dünyanın yoksul coğrafyalarında aylarda, bienal hazırlıkları kapsamında
yaşayanların, suç potansiyeli taşıyanların, İstanbul'a gelerek Brecht'e yakınlığı bili­
kadınların, eşcinsellerin, her coğrafyanın nen bazı sanatçılarla fikir alışverişinde
bulundular. Biz de bu görüşmeye katılmış Brecht'in
kendine özgü “ötekiler”inin maruz kaldık­
olan yazar ve tiyatro yönetmeni Yılmaz "modern"e karşı olmadığını, fakat asıl
ları ve birbirlerine uyguladıkları şiddetin
Onay'a genel izlenimleriyle bienalden bek­ meselesinin gerçekçilik olduğunu; "epik"in
kalıp yargılarla değerlendirilmesini pekiş­
lentilerini sorduk. ve "yabancılaştırma" yönteminin bu uğur­
tiriyor.
da olduğunu söyledim. Dolayısıyla,
Bienal başlığını, Türkçe'ye "İnsan Neyle
Yeni bir iradi güçlülük hali Brecht'ten bugüne taşınacak ana malzeme
Yaşar?" olarak çevrilen şarkıdan alıyor.
Hayatın doğal durumu buymuşçasına her dünya görüşünden soyutlanmış yöntemleri
Bu şarkının özelliği nedir?
gün yeni bir şiddet tanıklığına alışıyoruz, olamaz. Sözgelimi tiyatroda yabancılaştır­
onunla birlikte yaşamak zorunda oluşu­ Şarkı, Brecht'in 80 yıl önce sahnelediği Üç ma, seyircinin "bu böyledir" diyerek alıştı­
muz adeta kaderimize dönüşüyor. Kuruşluk Opera adlı oyunundan. Üç ğı şeylere yabancılaşıp kendi kendine soru
Yapabildiğimizin en iyisi, adaletsizliklere Kuruşluk Opera, Londra kaldırımlarında sorar hale gelmesini sağlamak içindir.
karşı liberal, yasal bir çerçevede oluşmuş geçen, popüler, eğlenceli bir oyun. Yalanın başlıbaşına bir metod olduğu, bu
herkes için daha meşru bir sistemi inşa Hırsızları, fahişeleri, dilencileri ve onların kadar baskın olduğu bir dönemde
edebilmek için çaba göstermek. Kimin şid­ sırtından para kazanan simsarları anlatı­ Brecht'in gerçekçiliği öne çıkarılmalı.
deti daha meşru? Kimin şiddeti yasal? Kim yor. Erken dönem oyunlarından biri olma­ Küratörler bu anlamda önemli bir sınava
şiddete en karşı? Şiddet birbirimize sı bakımından Brecht'in tipik eserlerinden girmiş oluyorlar.
dokunmamızın, birbirimizden uzaklaşma­ biri sayılmıyor.
Anladığım kadarıyla yüzeysel bir yakla-
mızın hatta birbirimizi, aslında hepimizi Şarkıda, "önce ekmek gelir, sonra ah- şım olabileceğinden endişelisiniz. Bu
aynı biçimde yaralayan hiyerarşilerin lak", deniyor. Nasıl yorumlamalıyız yılki mekânlar, Tophane'deki Tütün
basamaklarına yerleştirerek uzaklara bunu? Deposu ile 3 No.’lu Antrepo ve Şişli'deki
konumlandırmanın yolu. Belki de yapma­ Feriköy Rum Okulu olarak açıklandı.
Bu sözleri, Brecht'in kendisi değil oyun
mız gereken yeni bir iradi güçlülük hali Sergileri henüz göremedik ama bienal-
karakterlerinden hırsız Mack söylüyor.
oluşturmak. Şiddetin yazdığı ve adeta alın den beklentimiz ne olmalı ?
"Önce tıkınmak gelir, sonra ahlâk" diye
yazılarımıza dönüşen yazgıya ve hepimizi
çevirmek daha doğru. Açların, yoksulların Oldukça soyut bir sanat alanı için Brecht'i
aynı biçimde yaralayan suç ortaklığımıza
yaşadığı, suçluların kol gezdiği bu özel temel almış ve onu bu düzeyde öne çıkar­
itiraz hatta isyan etmemizi sağlayacak
ortamın taleplerini Brecht'in dünya görü­
yeni bir söz kurmak; hepimizi iktidar kar­ mış olmaları önemli. Adını koymamış olsa­
şüyle karıştırmamak lâzım.
şısında eşitleyen ve uzaktan dokunmanın lar da, gerçekçiliği ifade eden ipuçlarını
değil gerçek bir ilişkiselliğin yolunu aça­ Küratörlerle yaptığınız görüşmede na- bulabiliyoruz kavramsal çerçevede.
cak bir söz. Belki de hep beraber “cinnet” sıl bir yaklaşım vardı? Onlara neler söy- Bienale seçilen eserlere nasıl yansıyacak;
geçirmenin tam zamanı... lediniz? ne gibi ölçütler koymuşlar göreceğiz.
Yaygın süreli yayın N Çalışanlar Basın Yayın Turizm San. ve Tic. Ltd. şti. N Sahibi ve Sorumlu Md. Mahmut Nuri Atay N Yazı Kurulu: Tektaş

EKMEK&ÖZGÜRLÜK Ağaoğlu, Yeşim Dinçer, Hakan Günver, Ertuğrul Kürkçü, Osman Soyer, Haluk Yurtsever N Yayın Kurulu: Can Atalay, Erdal Çınar, Muhsin Dalfidan,
Kaya Eker, Hakan Günver, Ali İleri, Kenan Kalyon, Vakkas Kılıç, Şaziye Köse, Ertuğrul Kürkçü, Haluk Yurtsever N Basıldığı Yer: Estet Ajans
Matbaacılık, Tel: 0212 565 1774, Merkezefendi Mh. Fazılpaşa Cd. 4. Zer San. Sit. No.16726, Topkapı/istanbul N Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi

S İ Y
Mahallesi, Tel Sok. No. 28, Kat 3, Beyoğlu-İstanbul N İnternet sitesi: www.ekmekveozgurluk.net N Tel: 0212 293 6220
A S İ G A Z E T E Ö Z E L S A Y I S I

Güler Zere’ye
özgürlük!

You might also like