You are on page 1of 591

XIYALI BERKES

1tRKIYI'uI ACuA$IA$HA
YAYINA HAZIRLAYAN
AHMET KUYAS
..::IX::..
Trkiye'de agdaslasma / Niyazi Berkes
Yayina Hazirlayan: Ahmet Kuyas
Kitap Editr: Ayse Erdem
Dzelti: Korkut Tankuter
Kapak ve Sayfa Tasarimi
NahideDikel Baski:
SeIik Matbaasi
YKY'de 1. Baski: Istanbul, Ekim 2002
4. Baski: Istanbul, Ocak 2003
ISBN 975-08-0434-1
Yapi Kredi Kltr Sanat Yayincilik Ticaret ve Sanayi A.S. 1996
Yapi Kredi Kltr Sanat Yayincilik Ticaret ve Sanayi A.S.
Yapi Kredi Kltr Merkezi
Istiklal Caddesi No. 285 Beyoglu 34433 Istanbul
Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23
Bilgi hatti: 0 212 473 0 444
http://www.yapikrediyayinlari.com
e-posta: ykkultur@ykykultur.com.tr
Internet satis adresi: http://www.estore.com.tr/bulvar/yky
www.teleweb.com.tr
IINlEKIlEk
YAYINA HAZIRLAYANIN NSZ - 7
NSZ -13
1.KESIM: IlK AlIMlAk
I. GIkIS -17
1. agdaslasma kavrami -17
2. Osmanli devlet ve toplum kurulusunun zellikleri - 24
3. Saltanat, hilfet, gelenek 28
4. Bati Avrupa ve Osmanli levleti - 35
II. IlK ASAMA -41
1. 1700 yillari-41
2. Ilk reIorm belgeleri -45
3. Ibrahim MteIerrika- 50
4. Basimcilik- 55
5. Askerlik - 63
III. I VE lIS ENGEllEk-73
IV. IKINCI ASAMA: NIZAM-I CElIT-91
1. Yeni reform projeleri-91
2. Uygulamalar -96
3. Mali sorun -101
4. Nizam-i Cedit'in sonulari-108
5. Nizam-i Cedit'in karsilastigi dis engeller - 120
V. GIkISIM-133
1.Seriat yasasi -133
2.IttiIak Senedi-137
3. Halifelik- 145
4. Uluslasma akimlari -147
II. KESIM: MUTlAKIYETTEN MESkUTIYETE
VI. GVUk PAlISAH - 169
1. II. Mahmut'un aydin mutlakiyeti devleti-169
2. II. Mahmut rejiminin portresi -171
3. Yeni egitim kurumlari - 179 4. Mhendishane, Tibbiye ve
Harp Okulu -184
5. Baslik ve giyim degismeleri -194
6. Bati uygarligi zerine yeni grsler -199 7. eliskiler ve
sorunlar -203
VII. TANZIMAT -213 1. Fermanlarin hukuksal nitelikleri-213
2. Hkmet-218
3. Kanunlastirma alismalari -220
4. Hiristiyan halklarin kalkinmasi- 227
5. Egitim-229
6. Tanzimat'in basarisizliklari- 244
VIII. lIl AGlASlASMASI VE SIYASAl ANlAMlAkI -
253
1. lil ve anlam sorunlari - 253
2. Osmanlica ve medrese dili - 255
3. Osmanlica ve brokrasi - 258
4. lil, yazi ve basim: Sinasi ve MniI Pasa -260
5. Kavram ve anlam sorunu -266
IX. TANZIMAT'A TEPKIlEk -271
1. Ilk siyasal rgt-271
2. Ikinci siyasal rgt, "Gen" akimi -275
3. "Yeni" Osmanlilar -282
4. Namik Kemal - 287 5. Yeni Osmanlilar ideolojisinin sonulari -296
X. KANUN-I ESS- 309
1. Bunalim -309
2. Ilk hazirliklar -313
3. Kavram karmasasi iinde dogan anayasa -319
4. Anayasali mutlakiyet rejimi-328 5. II. Abdlhamit Meclis'i
dagitiyor - 335
XI. TANkI GlGESINlE ANAYASA- 341
1. Islm dnyasi ve haliIelik -341 2. Abdlhamit rejiminin portresi -
343
3. lsn akimlari - 350 4. Ekonomik ve toplumsal degismeler-364
5. lil ve basin -368
6. Manev uygarlik - madd uygarlik-370
7. Edebiyatta isyan -375
8. Baticilik -381
XII. MESkUTIYET -389
1. Gizli rgtlenmeler - 389
2. Osmanlilik, Islmlik, Trklk - 393
3. "Ittihat" ile "Terakki"- 401 4. Milliyetler sorunu: Birlesme (ittihat)
ya da uzlasma (itilaI) - 405
5. dsn akimi -410 6. Bas sorun: geriligin nedenleri -412
7. Bati sorunu -415 8. Kltr ve anlam sorunu - 418
XIII. BYK TAkTISMA - 429 , 1. Devlet sorunu- 429
2. Ulusuluk sorunu - 435
3. Dinde reform sorunu - 439
4. Aile sorunu - 444
5. Din ve egitim sorunu- 450
6. Ulusal ekonomi sorunu - 461
III. KESIM: CUMHUkIYET
XIV. UlUSAl BAGIMSIZlIK SAVASI - 475
1. Byk Savas sonrasinda durum -475
2. "Ulusal" bir devlet kurulmasi sorunu - 480
3. "Teskilt-i Essiye" Kanunu - 494
4. Meclis'teki muhalefet cephesi-501
5. Saltanat - hilIet davasi- 504
6. Son perde - 509
XV. CUMHUkIYET lEVkIMlEkI -521
1. levrimcilik niteligi -521
2. Devrimci hukuk -527
3. Egitim ve din - 532
4. Din sorunu (1) - 536
5. Din sorunu (2)-541
6. levrimlerin korunmasi sorunu -547
KAYNAKA - 555
lIZIN- 577
YAYINA HAZIRLAYANIN NSZ
Sonunda Niyazi Berkes'le tanistim. 1980'lerin ortasinda, bir yaz aksamiydi.
Sevgili Jale Baysal'in evinde oturmus, birka saat boyunca birok seyden, ama en
ok tarihten konusmustuk. Kendi neslinden olan diger davetlilerin yaninda, iki
gen tarihiydik; Cemal KaIadar ve ben. stelik ikimiz de en son alisip emekliye
ayrildigi niversitedendik, yani McGill'liydik. Orada daha ok uslu uslu oturup
dinledik. Kendisi hakkinda kusen Sezer'den dinleyerek grendigimiz sayisiz seyi,
biyograIik ayrintilari, anekdotlari, hatt baska bazi biyograIilere Berkes sayesinde
yapilabilecek ekleri bile bildigimizi aiga vurmadik, iimden, "o adam bu adam is
te" deyip duruyordumama. Bir de, yanilmiyorsam, anlattigi birka sey vesilesiy
le, Cemalle anlamli anlamli bakistigimiz oldu. laha ok grencilik yaptik yani;
ama ilk Iirsatta tasi gedigine koyup, doktora yapmak iin McGill niversitesi'ne
gitmeyi, kendisi orada oldugu iin setigimizi ima edebildik sanirim. Kanada'da
hi Trk grenci yetistirememis olmasinin yasamindaki en byk mutsuzluklar
dan biri oldugunu da kusen'den dinlemisligimiz, bu yagciligimizda en byk et
kendi. Yagciligimiz, doruk noktasina, kendisine epeyce bir sre "hocam" deyip
durduktan sonra, yeri geldiginde Cemal'in, Berkes'in ders almis olmasina karsin,
dogru drst hibir sey grenmedigini ileri srdg bir hocasina "hocam" demeyi
reddetmis oldugunu da bildigimizi ima eden bir seyler sylemesiyle ulasti.
Berkes
o aksam mutlu oldu mu, bilmiyorum; ama bizim iin bu aIacanligin bir tr zgrt
tesellisi oldugu kesindi. nk, her ne kadar Montreal'e kendisi iin gitmis olsak
da, Berkes'ten ders alamamistik. Biz gelmeden emekliye ayrilmis, Ingiltere'ye
yerlesmisti. .
Beni okyanus tesine gitmeye tesvik eden sey, niversitenin son yilinda, bi-
tirme devi hazirlarken tanistigim bu kitaptir. Geri tarih okumaya, Berkes'in ya-
zilariyla tanismadan nce karar vermistim. Ama daha sonraki ilgi alanimin ne
7
TRKYE'DE ADALAMA
olacagi konusunda son sz Trkivede agdalama syledi. Bu yzden bu ki-
tabin yeni basimini hazirlamak, benim iin ok anlamli bir aba oldu. Hakkiyla
stesinden gelebildigim konusunda kuskularim var. Eminim, okurlar da birok
hakli elestiride bulunacak, yanlislara ve eksiklere dikkat ekeceklerdir. Ama, eger
Trkivede agdalama, benim sandigim gibi gncelligini hl koruyorsa, bu
eksik ve yanlislari daha sonraki baskilarda gidermek boynumun borcudur.
Trkiye'de agdalamanin yeni basimina nayak olan, Berkes'in oglu,
Manitoba niversitesi gretim yelerinden, ProIesr Fikret Berkes'tir. Babasinin
veIatindan sonra eline geen Berkes'in kisisel kopyasindaki (Istanbul: logu-Bati
Yayinlari, |1978|) notlardan babasinin Trkiye'de agdalama`nin yeni bir bas
kisina hazirlandigini anlamakta gecikmeyen Fikret Beyle, kusen Sezer araciligiy
la tanistik ve hemen yeni bir baski yerine, gzden geirilmis ve zenginlestirilmis
bir basima karar verildi. O siralarda benim niyetim, kitaba temel olan ve ilk kez
McGill niversitesi'nce 1964'te yayimlanan The Development of Secularism in
Turkey adli eserle karsilastirmali bir edition critique hazirlamakti. Ancak, o kitap
ta olup da Trkivede agdalama 'ya alinmayan ya da ilk eserde olmayip da
Trk okurlari iin yeni yazilmis blmlerin bir arada verilmelerinin yaratacagi tek
nik zorluklarin yani sira, bu blmlerin varlik veya yokluk nedenleri zerinde,
speklasyon diye adlandirilmasalar da, en azindan sav olarak nitelenebilecek bir
dizi aiklamaya girisme mecburiyeti, beni sonuta orijinal Ingilizce eseri tmyle
isin disinda birakmaya itti. Burada, adi geen iki kitabin ayri iki kitap olduklarini
daha en basta syleyen Fikret Berkes'in ne kadar hakli oldugunu teslim etmem
gerekir.
Ingilizce eserin devre disi kalmasindan sonra olusan yeni basimin yeniligini
drt ge olusturuyor. Bunlardan birincisi, Niyazi Berkes'in kendi kopyasina yaptigi
eklerdir. Nitekim Berkes, bazen satir aralarinda, bazen marjlarda, bazen de kitaba
ilistirdigi kk not kgitlariyla, 1978'de yayimlanan metne epey mdahalede
bulunmus. Bunlarin neredeyse hepsi, "Akura" rnegindeki gibi basit bir soyadi
hatirlatmasi bile olsalar, hemen Berkes'in kopyasinda bulunduklan yerlerde,
dipnot biiminde gsterildiler; ok kk bir blm ise, daha uygun oldugu iin
blmlerin son notlarinda gsterildi. lipnotlarda gzken ikinci ge, Berkes'in
metnine bazen itiraz, bazen de ek biiminde ve ogunlukla yeni kaynaklar da ek-
leyerek verdigim, kendi mdahalelerimdir. Gene benim mdahalelerimden olusan
nc ge ise, blmlerin son notlarinda, "YN" (yayinlayanin notu) hatirlatma-
siyla verilen ve byk ogunlugu konuya iliskin yeni yayinlardan olusan ek bil-
gilerdir. Ikinci ve nc gelerde adi geen kaynaklarin, konuya iliskin tam bir
kaynaka olusturmayip, yalnizca benim kisisel tercihlerimi yansittiklarim, dolayi-
8
YAYINA HAZIRLAYANIN NSZ
siyla elestirilere karsi yalnizca benim sorumlu oldugumu hatirlatmaya bilmem ge-
rek var mi? Son ge ise, metinle ilgili ve bazilarini bizzat Berkes'in bazilarini da
benim yaptigim degisiklik ve dzeltmelerden olusuyor. lzeltmelerin neredeyse
tm yazilim yanlislarina iliskin. legisiklikler ise iki trde toplanabilir. Birinci
grupta, "kurul" yerine "kurum" veya "basmacilik" yerine "basimcilik" gibi, sz-
ck seimiyle ilgili mdahaleler var. Ikinci grupta ise, cmle yapisinda gerekles-
tirilen degisiklikler bulunuyor ki, ogunun nedeni, Ingilizce'den biraz aceleyle ya-
pildigi anlasilan evirinin Trke cmle kurulusuna uygun dsmemis olmasi.
Trkiye'de agdalamanin bu yeni basimini hazirlarken pek ok kisinin
yardimlarindan yararlandim. Sleyman lemirci, Ycel lemirel, Elettra Ercolino,
Ayse Erdem, Nket Esen, Emin Nedret Isli, Cemal KaIadar, M. Asim Karamerli-
oglu, Ali Kiliarslan, M. Sabri Koz, Azmi zcan, kusen Sezer, mer Faruk Seri-
Ioglu, zgr Tresay, Coskun ve Ibrahim Yilmaz, Murat Yurdakul ve Tuncay Zor-
lu'dan olusan bu dostlar orducuguna tesekkr bir bor bilirim. Bir de esim Esra
var. Kitabin tamamini, endeksine kadar bilgisayara geirdigi gibi, bastan sona her
konuda yardimcim oldu. Kendisine ne kadar tesekkr etsem azdir.
Ahmet Kuyas
Temmuz 2002
Kardeim Envere
NSZ
Trkiye'de agdaslasma srecinin gelisimini izleyen bu arastirma, 18.
yzyilin baslarindan Cumhuriyet rejiminin kurulusuna degin geen olaylarin
tarihi olarak yazilmamistir. Cumhuriyet'in ilanindan sonraki dnemin tarihi de
degildir. Tarihsel olaylar burada Cumhuriyet'e gelisin nkosullari olarak
oynadiklari roller aisindan yer almislardir.
Bu yapitin basta gelen amaci, sz edilen yzyillar iinde geen i ve dis
olaylarin nasil zorunlu olarak bir ulus birimine dayali Cumhuriyet rejiminin
gelmesi dogrultusunda aktigini gstermektir. Cumhuriyet'in ilanindan sonraki
siyaset, ekonomi ve kltr sorunlarinin baslangilari bu arastirmanin vardigi
sonular olacaktir. zellikle siyasal ekonomik gelismelerle din - gelenek sorunlari
arasindaki iliskileri, bugn bu sonularin dogru olarak saptanmasi ile
tartisabiliriz.
Trkivede agdalama bir yapit olarak Cumhuriyet'in dogusunun 50.
yildnmnn kutlandigi yilda yayimlanmak zere yazilmisti. Cumhuriyet'in
dogusu yillarinin kusagindan gelen bir kisi olarak o yildnmnn kutlanmasina
byle bir arastirma ile katkida bulunmak yazi ve gretim yasamimin en dogal, en
mutlu greviydi. Ayri asamalari tartisirken bugn karsilasilan toplum, devlet ve
uygarlik sorunlarinin kkenlerinin sanildigindan ok derinliklerde oldugunu
grdke "devrim" kavraminin yzeysellikten kurtarilmasi zorunlulugu daha ok
beliriyor. Tarihe basvurma bize ancak bugne ve yarina daha genis bir ereve
iinde bakma olanagi saglama aisindan yararli olabilir. Bu arastirmada varilan
sonu, olaylarin kendilerini tarih sreci boyunca gzlemlemenin ister istemez
vardigi sonutur.
Daha nce, 1964'te The Development of Secularism in Turkey adi altinda
Ingilizce olarak yayinlanmis olan bu yapitin Trkesinin Cumhuriyet'in 50.
13
TRKYE'DE ADALAMA
yildnm iin hazirlanmasi alismalari arasinda Ingilizcesi zerine ikan
elestirileri izleyememistim. laha sonra bunu yapacak duruma geldigim zaman
hepsinin olumlu yazilar oldugunu grdgm halde, Ingiltere'de Trkiye'nin
bugnk siyasa, parti ve din konularinda uzman sayilan bir yazarin onlardan
ayrildigini grdm. Ona gre ben Osmanli - Trk tarihini anatomi masasina
yatirarak istedigim gibi kesip bimis, istedigim sonulari ikarmistim. Byle bir
savi elinizdeki yapitin kapsamina ve dzeyine denk denecek bir arastirma
yapmadan kendi kisisel egilimine ve inancina gre yapmisti. Ona gre,
Cumhuriyet'in laiklik ilkesi ne gzden geirdigimiz srecin dogal bir sonucudur,
ne de Mslman Trk toplumunun istek ve egilimine uygundur.
Son yillar iinde Cumhuriyet'in ana ilkelerine karsit eylemlere egilimli olan
parti politikalarinin yanini tutan bir kisi iin byle bir grsn ileri srlmesi
dogaldir. Ancak, bu yapitin yazari olarak Trkesinin bu ikinci yayimlanisi
amaciyla dzeltmeler yapmak iin onu satir satir yeniden okudugum zaman,
inceledigim olusumun nasil kainilmaz bir yolda ve ynde szn ettigim ilkelere
dogru geldigini grdm. Bu gelis yle bir zorunlulukla olmustur ki onu
begenmeyerek "baska ya da tersine bir ynde olmaliydi" inanci ile ele almak iin
bir kimsenin ya tarih olaylarini bilmemesi, ya kisisel bir egilimin etkisi altinda
bulunmasi, ya da tarihe agdisi bir aidan bakmasi gerekir.
Ancak, "son yillarin kimi olaylari bu nitelendirdigim kisinin hakli oldugunu
gstermez mi?" sorusunu da yanitlamak zorundayiz. Ben, Trk agdaslasmasinin
gemisinin inip ikislarina dayanarak bu yayimlanisin nsznde yine ileri
sryorumki, ne denli geri dnme abalari olursa olsun hibiri tarihsel olusumu
durduramayacaktir. Tersine, daha da ileriye itecektir. Bu yapiti okuyun, ka kez
byle geriye dnk abalar oldugunu, ka kez hepsinin saman alevi gibi snerek
daha ileriye dogru atilimlara yol atigini greceksiniz.
Niyazi Berkes
Mart, 1978
14
I. KISIH
IIK AuIHIAR
I
GIkIS
1. agdaslasma kavrami
Bu kitabin konusu, Trkiye'nin son iki yzyil iindeki yenilenme abalarinin
asamalarini (din ve dnya islerini ayirma davasini lek alarak), abalarin dsn
dzeyindeki yansimalarinin yardimi ile, incelemektir. Bu yapitin son blmnde
grlecegi gibi din ve dnya islerini ayirma sorunu Cumhuriyet dneminin laiklik
ilkesi ile son grnmn almistir. Trke'ye, Fransizca'da laicisme biiminde
yazilan bir terimden geen bu szck, Islm, Osmanli, Trk din ve siyasa gelene-
gine yabanci bir terimdir, ileride grecegimiz gibi, bu gelenekte (hem dinde, hem
devlet alaninda "devlet maslahati" kavrami bulunmakla birlikte) din-devlet ikiligi
anlayisi yoktu. Din-devlet bilesimi dogal, olagan bir biim olarak grlrd, ikisi-
nin birbirinden ayrilmasi ya da ikisinin kendine buyruk birer yetke (autorit) ol-
masi gibi bir grs yer almamisti.
Ne din, ne devlet geleneginde, ne de dilde karsiligi olan bir kavram olarak bir
terimin bu yabanci, hem de bozulmus biimi ile girisi, anlasmazliklara yol amistir
Bu anlasmazliklarin altina bakarsak, iki atisik inancin yattigini grrz. Bunlarin
biri terimin geldigi din gelenegindeki (Hiristiyanlik'taki) durumun Islm geleneginde
de bulundugu inancidir. teki, bunun tersi, yani Islm geleneginde byle bir durum
olmadigi iin laiklik davasinin Islm dinindeki toplumlarda yersiz, anlamsiz oldugu
grsdr. Bu grslerin ikisi de yanlis oldugu iin terimin slm-Trk toplumunda-
ki anlami ve geerlik derecesi, geregi kadar kavranamamistir.
Islm-Osmanli gelenegini miras alan modern Trk tarihinin incelenmesi, bu
iki sanrinin yanlisligini, yetersizligini, eksikligini gsterecektir. Ancak bu ise
giris-
1 7
TRKYE'DE ADALAMA
meden nce, Avrupa'daki (Hiristiyanlik'taki ya da Bati'daki) durumun ve bunun
esitli yanlariyla ilgili terimlerin de kesin, aik seik anlam tasiyip tasimadigini ki-
saca gzden geirecegiz. Bu tanima bize hem Islm-Osmanli geleneginin Iarkli
olan yanlarini, hem de dilimize giren terimin nereden gelip ne anlam tasidigini
gsterecektir.
Bu kisa tartismada grecegimiz gibi, terim Hiristiyanlik'taki anlaminda bize
tmyle uymadigindan bu kitabin temel konusunun adi olarak kullanilmamistir.
nk gerekte, sorun sadece din-devlet ayrimi davasi olmaktan daha genis bir
davadir ki buna en uygun terim olarak "agdaslasma" terimini daha yerinde bu-
luyorum. Bati'nin bir kesiminde Fransizca'dan gelen laicisme't es olarak kullani-
lip ve (asagida syleyecegimiz nedenlerle) Trke'ye girmemis olan baska bir
szck, secularism szcg, bu "agdaslasma" szcgne hem anlam, hem k-
ken aisindan daha yakindir, hatt onun tam karsiligidir.
Laicisme szcg Katolik Hiristiyanligin yayildigi halklarin dilinde, zellikle
Fransizca'da kullanilir ve kkenine bakilirsa "halksallastirma" demektir. nk
kaynagi olan Hiristiyanlik-ncesi Greke'deki laos (halk), laikos (halksal) sz-
ckleri Hiristiyanlik dneminde clericus, yani din adamlari disinda olan kisiler
iin kullanilirdi. Modern Fransizca'da laicisme, din adamlarindan, rahiplerden
baska kisilere, kurullara, yetkililere dnya islerinde hatt din islerinde stn bir
yer verme anlamini tasir.
Katolik Hiristiyanlik disindaki Hiristiyanligin yayildigi yerlerde, zellikle Pro-
testanligin etkisi altinda olan Ingilizce ve Almanca'da kullanilan terimin kkeni
ise Greke degil, latince'dir. Bu kken de zamanla degisiklige ugrayarak simdiki
anlamini almistir. Aslindaki szck, saeculum szcg, "ag" anlamina gelir ki
Arapa'da bunun karsiligi olan asr szcg son zamanlara degin Trke'de "asir"
olarak kullaniliyordu. laiklik teriminden nce asrilik biiminde bir szck kulla-
niliyordu. Bu szck secularism szcgnn kapsadigi anlami tasirsa da, Cum-
huriyet dneminden nceki dnemde "aga uymak" ya da "onun gereklerine
uyacak biimde degismek" anlami, dincilerin elinde kt bir kavram durumuna
getirilmisti. "Asrlik", zppelik, kkszlk, yzeysellik, dinsizlik anlamlarina gel-
meye basladi. Terimi "muasirlasmak" biiminde kullanan Ziya Gkalp, belki de
bu talihsiz anlamlardan, anlami hi bilinmeyen bir szck bularak kurtulmaya
alisti; Arapa szlklerden o zamana dek kimsenin duymadigi, bilmedigi bir sz-
ck bulup ikardi. "Zenm" biimindeki bu szck, Gkalp'in kendi yazilarinda
bile tutunmadi, kendisi "muasirlasmak" terimini sonuna degin kullandi.
Asrlesmek ya da muasirlasmak gibi daha uygun olan terimin yerine (anla-
minin ktlestirilmesi yznden halkin kulaginda olumsuz agrisimlar yaptigin-
18
GR
dan) byk ogunlugun anlamini, kkenini, yazilis biimini bile bilmedigi "laik-
lik" gibi melez bir terim bulma isi de ayni kaygi ile yapilmis olmalidir. Bu terimin
kesin olarak hangi tarihte iktigi, ilk nce onu kimin kullandigi, yani resmlesme-
den nceki kisa tarihini belirten bir incelemeye rastlamadik. Gerek dil agdaslas-
masi, gerek dsn ve ideoloji aisindan byle bir inceleme yararli olacaktir.
lil agdaslasmasi deyimini bilerek kullandik. nk dil, din gibi, belki de on-
dan daha Iazla olarak, hi degilse kimi uluslarin yasaminda en gl gelenek
kaynagi, erevesi, tasiyicisidir. Bir dile yabanci bir szck girdigi zaman, anlami
bilinmemis olsa da (hatt birok kisilerce bunun Arapa'dan gelen ve "birseye l-
yik olma" anlaminda bir szck oldugu sanilsa da), gelenegin en gl erevesi-
nin degismeye basladigini gsterir. Zamanin, agin gc byle bir seyi zorluyor
demektir.
Iste burada inceleyecegimiz konunun asil zn aydinlatacak ipucunu elde
ediyoruz; bu, dar anlaminda din-devlet ya da devlet-kilise ayrimi sorunu degil,
ok daha genis anlamda "kutsallasmis gelenek boyundurugundan kurtulma" so-
runudur. Birincisi, ikincisinin birok grntsnden yalniz biridir.
Protestanligin etkisi altindaki ulusal kltrlerin dilinde kullanilan secularism
szcgn tanimlamada biraz daha ilerlersek, yukarida syledigimiz son noktaya
daha yaklasmis oluruz. nk bu terimde, laicisme teriminde olandan Iarkli ola-
rak, kilise va da kilise adami, kurum ve kurallari, vetkilileri ile onlarin dnvasal
karitlarinin (clericus ile laicusun) kari kariva gelmesi, birok lte gre
birbirinden iyice avirt edilmesi durumu yerine geleneksel, katilami kurum ve
kurallar karisinda :amanin gereklerine uvan kurum ve kurallari gelitirme so-
rununun belirdigini grrz. lin ile dnya islerinin iliskisini ayarlamada Protes-
tanlik, Katoliklik'ten Iazla esneklik gsterebilmistir. Asil sorunun, toplum vaa-
minin hangi vanlari :erinde gelenek gereklerinin verine, :amanin gereklerinin
insan davranilarina vol gstermesi sorunu oldugu burada daha iyi grlr.
leger lleri olmayan hibir toplum yoktur. Ancak bazi degerler zamanin
gereklerine gre degisecegine, zamanla katilasma, kirelesme egilimi gsterirler.
Bu bize sey anlatir: Toplumun bireylerini birbirlerine kenetleyen ok gl bir
birlik vardir; kisiler degismez kurallara uyarak yasamayi ok rahat ve kolay bulur-
lar; yasamlari, yaslanan kisilerin damarlarinin sertlesmesi gibi katilasmistir. Kisiler
byle bir durumu ok begenirlerse de degisme zorunluluklarinin sillesini yemeyen
toplumda yoktur. Zamanin yumruklari altinda bazi kisiler, alisik olduklari lleri
birakmaya, bazilarini gizli ya da aika ignemeye, bazilari da ya disardan yeni
kurallar almaya ya da kendileri yeni kurallar gelistirmeye baslarlar. Bunu yapanla-
rin i hayatinda ise atismalar baslar, bunun da sayisiz grntleri vardir.
19
TRKYE'DE ADALAMA
Bir toplumda en yksek sayilan degerler, zellikle byle zamanlarda, dinsel
degerler kiligina girmeye de egilimlidirler. lin, gelenegin en son siginagi, en son
savunma kalesidir. Aslinda toplumun eski yasayisinin kkeninden gelen birok
aliskanliklar, kolaylikla din geregi imis gibi bir nitelik kazanirlar. Iste bunun iin-
dir ki, agdaslasma szcgnn z, "laiklesme" szcgnn sylemek istedigi
gibi toplumu bu dinsellesme hummasinin yakasindan kurtarma isi imis gibi gz-
kyor ve burada laicisme ile secularism terimlerinin anlamlari, ayri szck k-
kenlerinden geldikleri halde, birbirine uyuyor.
Bu syledigimiz egilimden trdr ki, bir toplumda degisme zorunluluklari
ortaya ikinca, bilerek bilmeyerek yada isteyerek istemeyerek agdaslasmaya
dogru bir ynelme baslayinca, o zamana dek aika din semsiyesinin altina gir-
memis birok kisiler degisme yagmuru karsisinda bu semsiyenin altinda toplan-
maya baslar. rnegin, ileride grecegimiz gibi, sirI devlet islerinde sulu grlen
bir sadrazam "dine ihanet etmis bir kisi olarak" ldrlr. lemek ki, agdala-
ma ile dinselleme birbirleriyle asagi yukari agdastirlar. linsellesme, agdaslas-
maya karsi kaplumbaganin kabuguna ekilmesi gibi bir korunma abasidir. Bu
yapitta grecegimiz gibi her agdaslasma dneminin arkasindan bir dinsellesme
hummasi baslar.
Gryoruz ki geleneksel din kurumunun rol sadece ruhan islerle ugrasma
ya da dnya islerine karismama sorununun sinirlarina bagli degildir; zellikle de
Islm geleneginde! ok ruhan olan bir din kurumu (rnegin Katolik Kilisesi) dn-
ya islerine genis lde karisma egilimindedir. Bunu, inan islerinin dnyada ke-
sin stnlgn saglama amaci iin gder. Protestanlik kollarinin ogu ise, bu-
nun tersine, inan islerinin kesin stnlgn koruma amaci ile, din kurumunun
ve adamlarinin mmkn oldugu kadar dnya islerinden ekilmesini isteme' egili-
mindedir. Demek ki, ruhan (ya da din) ile dnyev (ya da cisman) arasi ayrim-
lar ok kaypakliklar gsterir. Birok ruhani yada din sayilan seyler gerekte, d-
pedz dnyev ve cisman islerdir; ya da cisman sayilan gler, yetkililer, ger-
ekte ruhan gler ve yetkililerdir.
Laicisme ya da secularism, din ile dnya isleri karsilasmasi, din kurumlari,
kurallari, gleri ile dnya kurumlari, kurallari, gleri karsilasmasi sorunu olarak
alinirsa, Hiristiyanlik'taki Ortodoks, Katolik ve Protestan kollari arasinda Iarklar
grldg gibi her birinin kendi tarihinde de din ve dnya kurumlari arasindaki
iliskilerde tutum degisiklikleri grlr. Fakat genel olarak, Hiristiyanlik tarihinde
asagidaki su inis ikis asamalarini belirleyebiliriz:
Birinci asamada, ilk Hiristiyanlik'ta, Isa dininin dnya ve devlet karsisindaki
tutumunu ilk belirleyen kisi Aziz Pavlos olmustu. Hiristiyanlik
1
in gerek kurucu-
20
GR
su diyebilecegimiz bu kisiden nce Hiristiyanliga katilanlarin dnya ve devlete
karsi nasil bir tutum takindiklarini bilmek gtr, tik Hiristiyanlik'a katilmayi
dnyadan ve devletten bir kainma sonucu sayabilirsek, tutumlarinin olumsuz
oldugunu syleyebiliriz. Fakat Aziz Pavlos, Hiristiyanlarin iki alan ile karsilastik-
larini belirtti: biri kayzere ait olan, teki Tanri'ya ait olan. Ona gre Tanri, kisinin,
dnyanin ve devletin kurallarina uymasini ister; ama Isa'ya inanan kisi dinin ku-
rallari ile dnyanin ve devletin kurallarini birbirine karistirmamalidir.
Bu mmkn mdr? Mmkn olsa bile, zellikle soruya kisi aisindan degil
de dnyanin istekleri, devletin zorunluluktan aisindan baktigimiz zaman, yapil-
masi kolay midir? Kisi, bu karistirmama isini basarabilse bile gerek dnya, zel-
likle ekonomik ve cinsel yasamla ilgili itmeler kisiyi karisikliga srklemez mi? O
zamana dek gerek bir Hiristiyan ancak dnyadan, toplumdan, devletten kaan
melek gibi birisi olacakti. Cinsiyet isteklerinden, dnya nimetlerinden, maldan,
mlkten, aileden, savastan kaan biri olacakti. Fakat dnyayi tmden inkr eden
din olamaz; kimi sekin kisiler byle bir seyi basarsa da onlarin tutumu, kuralli
bir kurum olarak dinin tutumu olamaz. Kisinin bildigi kadarina gre var olan din
kurallari, dnya isleri zerine belirli, kesin kurallar koymali ki dinin yesi olan
inanici (mmin) bu dnyada dinin kabul edebilecegi davranislarin neler oldugunu
bilsin! Btn dinler bu zorunluluk derecesine gre kurallasir, kanunumsu bir din
olmaya baslar. Zamanla dnya ve devlet kurumlarinin, yetkililerinin karsisina
gl din kurum ve yetkilileri ikmaya baslar.
lin, dnya ve devlete meydan okuyabilecek ayri bir g olarak gelisince
ikinci asama basladi. Bizans'ta merkezlesen Hiristiyanlik (daha sonraki kum
Ortodoks Kilisesi) devletten Iarkli ve onun karsisinda var olabildi ise de devlete
karsi stnlk kuramadi. Burada, ayri ve esit iki kurum ve yetke yerine devlete
bagli, devletten yardim alan, kendini devlet modeline gre biimlendiren bir ki-
lise Hiristiyanlik'i meydana geldi. Bati Avrupa'da, koma'da merkezlesen (daha
sonraki koma Katolik Kilisesi) Hiristiyanlik'ta ise byle olmadi. koma devleti
orada ok gl degildi. levletin birok isleri kilisenin eline geti. Uygarlik ve
kltr hayatinda kilise nde geliyor, siyasal gler onun modeline gre biimle-
niyordu. Okuma yazma bilenler din adamlari, krallari Hiristiyan edenler, barbar
sayilan halki egitenler, onlara yeni bir ahlk asilayanlar, uygarlastiranlar kilise
ve manastir adamlari idi. Btn bu islerin yrtlmesi koma'daki merkeze bag-
landika bu kilise adamlari iinde bir mertebelesme dogdu. En sonunda da, su
ya da bu kralin, su ya da bu beyin, su ya da bu sehir veya blgenin insanlari-
nin dil, siyasa, ekonomi, blge Iarkliliklarinin stnde tmnn tek bir Hiristi-
yanlik gvdesinin yesi oldugu grs glendi. En stn din makami, Papa-
21
TRKYE'DE ADALAMA
lik, en gl devlet baskani ile boy lsebilecek dinsel bir dnya devletinin basi
durumuna geldi.
nc asamada, bu karsilasma sreci boyunca kilisenin siyasallasmasi,
devletin de dine bulasmasi gibi iki olay gelisti. Asin ularda "kilise devletleri" ile
"devlet kiliseleri" belirmeye basladi. Ancak bundan sonraki asamada iki alani bir-
birinden ayirma, ikinciyi birinciden stn yapma ya da ikisi arasinda blgeleri be-
lirleyerek uzlasma sreleri basladi ki, Avrupa'da laicisation ya da secularisation
tartismalari ve sorunlari bununla baslar.
lemek Avrupa'da da laiklik sorunu yeni zamanin bir sorunudur. Bu sorun-
lar, kilise kuruluna, din islerinin gdmnde, din adamlarinin yaninda halktan
(laicus, lay) kisilerin de girmesi olgusundan ziyade ekonomi, siyasa, egitim, aile,
cinsel hayat islerinde kilise-disi olan dnyanin gereklerinin serbeste insanlari et-
kilemesi olgusu daha nemlidir. Iste bu, "agdaslasma" dedigimiz olusumdur.
Bati dnyasinda din, kurum olarak kilise ile bir tutuldugu iin (kilisesiz Hiris-
tiyan olamaz), agdaslasmanin sadece bir kilise-devlet iliskisi isi oldugu sanisi
(modern agda en gl uygarlik olan Bati uygarliginin etkisi ile) devlet ve kilise
olarak iki ayri ve gl kurum ve yetkilileri olmayan Hiristiyanlik-disi toplumlar-
da da (zellikle Islmlik'ta) yerlesti. Bu yzden, rnegin Islmlik dnyasinda, la-
iklesme ya da agdaslasmaya karsit olanlar, "bu Hiristiyanlik dnyasi iindir; Is-
lmlik'ta byle bir sorun yoktur" derler.
Byle bir grsn ardinda ya saIa bir aldanma ya da saklanmak istenen
baska bir istek (degismemek, geleneklere bagli kalmak istegi) bulundugunu bu
kitapta grecegiz. Fakat yine de grecegiz ki "laiklik" kavramini yalniz devlet-ki-
lise, hatt devlet-din iliskilerini belirleme, din yargilarini devlet islerinden ikarip
atma sorunu saydika, byle bir tutum savunulabilir. 18. yzyil baslarindan t
bugne degin bunun bir dizi rnegini grecegiz.
Gerekte ise, agdaslasma, din kurallarinin ruhan bir kurul iinde ya da
onun kanali ile uygulanmasi karsisinda (Hiristiyanlik disinda Yahudilik, Islmlik
ve teki Asya dinlerinde oldugu gibi) bazi kurallarin, yukarida degindigimiz gibi,
degismez geleneksel kurallar olduklari lde dinsel kurallar oldugu sanilan top-
lumlarda, yalniz siyasa alaninda degil, her alanda (altin dis takmak ya da bisikle-
te binmek gibi islerde bile) degismez kutsal kurallarin sarsilmasi gibi daha da kap-
samli bir sorundur.
lemek ki, laiklesme abalarina karsi olanlarin tersine Hiristiyanlik'tan baska
dinlerden olan toplumlarda bu akimin sorunlari ok daha nemli, ok daha byk
ve genistir. Hiristiyanlik'ta din olan ile cisman olan; "kilisenin olan" ile "devle-
tin olan" arasinda ayrim yapmak (bunlar arasinda i ie girmeler oldugunda bile)
22
GR
kolay oldugu gibi ruhan olan yetkili de belli oldugundan onun cisman yetkili
karsisindaki durumu gl ya da zayiI olsa bile bir uzlasmaya, hatt ikisi arasin-
da esitli biimlerde uzlasmalara (concordat'lara) varilabilir. Hiristiyanlik disindaki
dinlerde ise, buayrimlari yapmak hem gtr, hem de byle birbirinden ayri iki
yetke arasinda blm ve uzlasma yapmak grlmemis bir seydir.
1
Bunlarda din-
sel isler vardir ki onlari devlet yapar; siyasal isler vardir ki onlari din destekler,
kapsar ya da saptar.
Su halde, agdaslasma konusunda asil sorun, kutsal sayilan alanin ekono
mik, teknolojik, siyasal, egitsel, cinsel, bilgisel yasam alanlarinda daralmasi, et
kisizlesmesi sorunudur. Bu alanin (hi degilse bazi kisilerin yasaminda) hemen
hemen hie inmesi egilimi oldugu iin, buna karsi olanlar "gerici" adini hake-
derler. Bu nitelikle basini kaldirdigi ya da "dur, olamaz" diye kolunu kaldirdigi
zaman baska esitten bir savas baslar. Bu savas artik din-devlet savasi degil,
ileri-geri savasi olur. ilerleme ve gelisme ile tutma ve dengeleme gibi iki amaci
gereklestirme abasi biimini alir. Hatt kimi zaman halk-devlet arasi atisma,
aydin-yobaz arasi ekisme ya da dengelesme, millet-devleti, millet-toplumu
olma biimine girer.
O halde, bu kitaptaki baslangi noktamiz geleneksellesmis bir siyasal ve top-
lumsal sistemde dinin ne lde kutsal gelenekle ya da kutsal gelenegin ne l-
de dinle bir tutulma haline gelmis oldugunu belirleme olacaktir. Modern Trk top-
lumunun gerisinde bulunan Osmanli imparatorluk devletinin kurulusuna dnp
baktigimiz zaman ilk belirlenecek sorun bu olacaktir. Onu, Bati dnyasi devlet ve
din kurum ve yetkilileri aisindan ok Iarkli yapan budur.
a
a Niyazi Berkes'in, Bati Avrupa'ya zg kategoriler ve terimlerle Osmanli tarihini aiklamaya alismanin
bir dizi yanlisa, yanlis anlamaya yol atigi konusunda gayet hakli oldugunu teslim etmek gerek.
Ancak, bundan sakinirken, Bati Avrupa'nin zellikle 19. yzyilda gelistirmis oldugu ve son yillarda
Oryantalizm elestirisiyle birlikte iyice Iarkina varilan "Avrupa'nin tmyle Iarkliligi" yaklasiminin
tuzagina dsme tehlikesi de var. Nitekim Berkes de, Avrupa tarihisi olmamasi nedeniyle, Aziz Pav-
los hafinde bulunan meshur szler konusunda bu tuzaga dsms grnyor. Bu szlerin, Hiristi-
yan dnya grsnde ayri birer din ve devlet alani yaratmis olmasi, 18. yzyil sonlari ve 19. yzyil
Bati dnyasina zg bir dsncedir. laha nceleri o szlere, rnegin Ortaagda, byle bir anlam
yklenmemistir. Din-devlet ayirimi yanlilarinin Yeniag baslarindaki stn gelme srecinde, zevahi-
ri kurtararak baris saglanabilmesi iin ne srlms, daha sonra da Hiristiyan Avrupa'nin dnyaya
hkmetme asamasi basladiginda, bu srece olanak veren gcn gizil olarak Bati Avrupa uygarliginda
hep bulunmus oldugunu savunan zc bir tarih anlayisinin temel taslarindan olmustur. Bu son
asamada, ileriki sayIalarda Berkes'in de gayet gzel betimledigi gibi, 19. yzyil Osmanli dzeninin
yanlis anlasilmasinin rol de olmustur. Aydinlanma dnemiyle baslayan, Bati Avrupa'nin kendini
Islm logu'nun ziddi olarak betimleyis srecinin esitli ynleri, gnmze dek pek ok eserde irde-
lendi; genel bir panorama ve iyi bir zet iin bkz. Thierry Hentsch, Havali Dogu, ev. Aysel Bora (Is-
tanbul, 1996).
23
TRKYE'DE ADALAMA
2. Osmanli devlet ve toplum kurulusunun zellikleri
Trk-Islm-Osmanli toplumunun, bilinli bir dsnle agdaslasmasi akimi-
nin dogusundan nceki kurulusunun ne tr bir kurulus oldugu bugn bile aik
seik kavranmis degildir. lsn hayatinin en yksek dzeyinde bulunan aydin-
lar bile onu tanimlarken kimi kez Ieodal, kimi kez teokratik bir dzen olarak, kimi
kez de ikisi birlikte olarak tanimlarlar. Gerekte bu tanimlamalarin ikisi de Os-
manli gelenegine, onun geleneksel niteligine hem yabanci hem aykiridir. Osmanli
rejimi ne Ieodaldir, ne de teokratik; hele hem Ieodal hem teokratik hi degildir.
Fakat bu yanlis tanimlamalarin yapilisinin nedenleri vardir. Bu tanimlamalari
yapanlar bunlari Bati devlet ve din kurumlari tarihi ile tanismalari sonucu g-
renmislerdir. Aradaki Iarklara dikkat etmeden, Avrupa'daki durumun Osmanli ta-
rihi iin de dogru oldugu sonucuna varmislardir. Avrupa tarihinde Ieodal rejim,
kapitalist ekonomi ncesi bir ekonomiye dayali bir rejim olarak grlr. liberal ve
kapitalist olmayan, yani anayasali devlet rejimi rneginde olmayan Asya ve AIri-
ka uygarliklari modern agda hep geri kalmis lkeler olarak grldg iin bunlar
gelisigzel, kestirmeden Ieodal olarak tanimlanirlar. rnegin ekonomik dsn ta-
rihinde AdamSmith'ten John Stuart Mill'e kadar bunlarin feodal toplumlar olarak
nitelendirildigini grrz.
Halbuki Ieodal dzen kapitalist sistemden nce ancak Bati Avrupa'da, bir de
Asya'nin uzak ve kk bir parasi olan Japonya'da nemli bir tarihsel dneme
karsiliktir. Asya'da, rnegin in ve Hindistan tarihinde Ieodal dzene dogru egi-
limli dnemler grlmsse de bunlar byk kara ordularina dayanan despotik
imparatorluklarca yutulmuslardir. Feodal dzende bulunan lkelerde Ieodalizm-
den kapitalist, liberal, anayasali hukuk dzenine geis (Ieodal dzenin egemen
oldugu yerlerde ekonomik, siyasal ve dinsel yasamin her yanina egemen olan
ge merkezlesmis imparatorluklar hi yrmediginden), ilk ikis asamasi ola-
rak ancak merkezlesmis mutlak monarsilerin dogusu ile baslayabilmistir. Mutlak
monarklarin, Ieodal dzenin geleneksel siniIlan ile olan atismalari boyunca, bir
yandan "ulus" dedigimiz birimler gelisirken bir yandan da yasali devlet rejimleri
dogdu. Osmanli dzeninden ikma ve agdaslasma sreci ise bundan Iarkli ol-
mustur. Geri, rnegin 19. yzyilin ilk eyreginde Istanbul'da Padisah II. Mah-
mut, Misir'da Mehmet Ali mutlak monark olma dogrultusunda grnrlerse de
gerekte ikisi de birer logu tipi despot imparator olma egiliminden kurtulamadik-
lari gibi ne biri ne de teki ulus yapisinda olan bir topluma ve o toplumda yeni
dogmus bir sehirli (burjuva) siniIina dayanamamislardir. Bu srecin ayrintilarinin,
asamalariyla, bu kitapta inceleyecegiz.
24
GR
"lespot" szcg eski Greke'den geldigi halde ne EIlatun'un ne de
Aristo'nun devlet biimleri arasinda despotluk rejimi grlr. nk onlar, eski
Hellen dnyasindaki sehir devletlerinin rejim biimleri ile ilgiliydiler. Aristo'nun
eski Greke'de kle sahibi eIendi anlamina gelen "despot" szcgn Grekler-
disi logulu kavimlerdeki devletin adi olarak, ama sirI benzetme eregiyle kul-
lanmasi, yzyillar boyu Bati gzlemcilerinin yanilmalarina yol amistir. Feoda-
lizme ve Roma Kilisesi teokrasisine karsi savasan ve gcn en stn yapan
("devlet benim" diyen Fransiz krali gibi) hkmdarlarin tutumunu elestiren
Aydinlanma dnemi dsnrleri, despotizm terimini, bunlarin hukuk ve akil
devleti olmayan idarelerine uyguladiklarindan bu defa da despotizm hukuk ku-
rallarindan yoksun, tm keyiIle gdlen bir rejim anlamina gelmeye basladi. Su
halde despotizm ya da padisahlik rejimini Ieodalizmden, teokrasiden, tiranlik
ynetimlerinden ayirmak gerekir.
2
Modern aglarda Aristo'dan gelen bu terimin zn dogru olarak tanimlayan
Hobbes olmustur. Ona gre devletin kaynagi zapt ve Ietih ile halk zerinde kuru-
lan gcn miras gibi geer olusu, yani devletin bir baba mlk sayilisidir. Islm
dsnr IbnHaldun da bizim bu eserde padisahlik rejimi diyecegimiz bu devlet
biiminin en dogru modelini ve tarihteki asamalarini byle tanimlamistir. Bu mo-
delde en nemli yan, en stn siyasal gcn toplumdan ikarilmis, hatt yaban-
cilastirilmis bir kul kitlesinin destegine dayandirilmasidir. Bu hemklsik Grek ge-
lenegine, hem Ieodal Bati Avrupa gelenegine aykiridir. Ancak Ieodalizme benzeti-
lisi gibi, Islm tarihinde grldg zre, haliIelik ile sultanligin birlestirildigi yer-
lerde, teokrasiye benzer gzken bir yani vardir.
Osmanli dzenini teokratik bir dzen olarak tanimlamak da yanlis ve yeter-
sizdir. Teokratik dzenin en tipik rnegi Katolik koma Papalik devletidir. Bunda
en stn dinsel-siyasal g, yerinde oturan papadir. Osmanli dzeni ise bunun
tersi olan bir biimdir. Geri, dis grnste, Osmanli haliIe-padisahlari ile papalar
arasinda bir benzerlik vardir. Ikisinde de en stn g sahibi olan makam Ieodal,
sehirli, kyl ya da emeki siniIlarini temsil etmez. kejimlerinde byle siniIlar da
kabul edilmez. Papalar da padisahlar gibi toplum siniIlarindan sklp sahneye
ikan artistler gibi kilik degistirdikten sonra iine girdikleri zel bir ocakta ykse-
lerek papa olurlar. SiniIsal niteliklerini kaybetme sreci siyasal g sahibi olma-
nin kosuludur. Kilise byk bir ekonomik kurum durumuna geldigi zaman bile
(yani ruhan bir kurum oldugu kadar cisman bir kurum durumuna geldigi zaman
bile), ekonomisi ne feodal ne de kapitalist ekonominin kurallarinin sonucudur. Bu
rejime en uygun ekonomi "ahiret ekonomisi" ile "teki dnya" zerine speklas-
yon ile elde edilen mal kaynaklar saglama ekonomisidir. Bunlarin birincisi ma-
25
TRKYE'DE ADALAMA
nastirlarda, ikincisi baskent Vatikan'da uygulanmistir. Manastirlarda kesis emegi
ile yapilan tarim rnleri zel mlkiyet degildi. Endljans satislarindan saglanan
vergi rnleri de zel mlkiyet degildi. Ancak, cisman Ieodal ekonominin glen-
digi dnemlerde ve lkelerde Katolik Kilisesi'nin ekonomisi de Ieodal ekonomi
kurallarina katilmissa da sonuta Ieodal beylerle cisman krallarin rekabeti karsi-
sinda ekonomik gcn onlara kaptirmak zorunda kalmistir. zellikle Ingiliz tari-
hinde grlen papa-kral atismalari Ieodallesmis kilisenin ekonomik gcn yok
etme, Ingiltere topraklarindan saglanan servetlerin Papalik hazinesine akmasini
engelleme, kilisenin emlk ve gelirlerini krallik devletinin hazinesine evirme
amaci ile yapilmis eylemlerdir. Bugn de bu teokratik kilise devleti ancak kapita-
list ekonomiye uymak sayesinde ve byle bir ekonomiye dayanan devletlere sos-
yalizm ya da komnizmin yayilmasini nlemeye yarama araciligi sayesinde tutu-
nabilmektedir. lnyasal gler karsisinda saI dinsel niteligini kendi basina sagla-
yamamaktadir. Sosyalist rejimlerin kuruldugu yerlerde Katolik Kilisesi ancak dn-
ya islerinden elini etegini ekme zoruna uydugu lde yasayabilmektedir.
Osmanli haliIe-padisahligi ise bir kilise ya da din hkmdarligi degildir. O da
Ieodal ya da kapitalist ekonomiye katilmamistir. Bu iki ekonominin etkisi altina
girdigi zaman da devlet mlkiyetine dayanan ekonomik gcn ve kaynaklarini
birer birer yitirmistir. Fakat Osmanli haliIe-padisahligi rejiminde, teokratik rejimin
tersine olarak, din maslahati degil, devlet maslahati basta gelir. lin adamlari, hu-
kuku, gretmen ve propagandaci olarak, devlet maslahatinin, yani devlet gerek-
liliklerinin grevlileridir. Bunlar ruhan bir gvde, bir ruhban corpus'u degildirler.
En stn bir ruhan yetke makami da yoktur. Bu rejimde Islm dininin en stn
yetkilileri kazasker (kadiasker) ve seyhlislmlardir. Bunlarin birincisi devletin en
stn kaza yani yargi yetkesi, ikincisi ise en stn ift yetkesi yani devlet isle-
rinde karsilasilan bazi sorunlarda din hukukunun yargilarinin ne olacagini yo-
rumlama yetkesidir. Din adamlari kendi aralarinda Islm dininin bekisi, koruyu-
cusu, hatt halifesi olduklari inancini yasatmis olmakla birlikte, gerekte bu iste
asla kendi baslarina {auto-cephalus) olma yetkileri olmamistir. Byle bir yetkiyi
ancak devlet gc kendilerini eyleme ittigi zaman uygulayabilirlerdi. levlet islerine
karistiklari ok olduysa da bu karisma inan, doktrin ve dogma islerinde degil
devlet isleri zerinde ve devletin ya istegi ile ya da gszlesmesi yznden ol-
mustur. Inan, doktrin, dogma sorunlarina karistiklari zaman da bu sorunlarda
ileri srdkleri inanlarin yrmesi devletin desteklemesine, uygulamasina bagli
kalmistir. Islm dnyasindaki devletlerin ogunlugu Snn akidesini uygulamis-
lardir. Byle olmakla birlikte Snnligin reddi olan Siligi tutan az sayida devlet ol-
dugu halde, onlarda da hkmdar gerek Imam degil, onun yoklugunda devleti
26
GR
tutan dnyasal hkmdar olmustur. Bu hkmdarlarda bile tam anlamiyla ruhan
bir nitelik ve yetke yoktur. Osmanli haliIe-padisahligi rejimi Snnligi tutmus
olmakla birlikte, tarihinde Snn, Hanef ve Matrid mezhep, hukuk ve ilahiyat
trlerine aykiri dsen kisiler ok oldugu gibi, bunlara karsi "raIiz" (heretic) olma-
lari yznden savasilmasi ancak devletin lzum grdg zamanlar, yani devlet
maslahatina zararli yanlari ve eylemleri oldugu zamanlar olmus ve bu iste ulem
ancak bu aidan grev yapmistir. Ulemnin devlet ve dnya islerinde kendi basi-
na yargi yrtmek istemesi devlet gcnn ok asindigi zamanlarda olmustur.
Bir din devleti olarak slm devleti ideolojisini yrtmek Osmanli tarihinde hi
grlmemistir. Ulemnin bir siyasal akim karsisinda, "bu dinsel bir istir; bir dokt-
rin ya da ilahiyat isidir; devleti ilgilendirmez" dedikleri zaman da devlet adamlari
bunlari hi dinlememislerdir.
Osmanli devlet rejimi (haliIe-padisahligi) Ieodal ya da teokratik olmadigina
gre onu nasil tanimlayacagiz? Onun en kisa tanimlanisini Bati Avrupa siyasa ve
din geleneginden Iarkli bir gelenekten geldigini hatirlamakla kavrayabiliriz. Bu,
siyasaca logu despotizmi, dince Snn haliIeligi gelenegidir. Kimi Trk tarihileri,
Iran, Islmya da Bizans gelenegi etkisi yerine yeni Islmlasmis Trklerin Kutad-
gu Biligte. grlen siyasa ve toplum grsnn gelenegini stn grme egilimin-
dedirler.
3
Bunda yanlis bir yan olmamakla birlikte, Kutadgu Biligde kendini belli
eden devlet, toplumve dnya grs daha genis bir Asya din-devlet grs gele-
neginin yalnizca bir esididir. Kimi kisiler Iran etkisine nem verirlerse de, onun
iin de ayni seyi syleyebiliriz. Asya ya da logu din-devlet grs gelenegi ulusal
bir grs ya da bir irka zg bir zellik degildir. CograI ve militer iki kosulun
gereklestigi yerlerde egilim, despotik rejimlerin kurulmasi egilimi olmustur. Bu
rejim en ok karalarda hizli ve genis lde Ietihlerin yapilabildigi yerlerde kuru-
lur. Bu isi basaran kisileri saglayan halklarin hangisinin tarihine bakarsak onun
yalniz onlara zg bir sey oldugunu saniriz. Gerekte ise bunu saglayanlar Iranli,
Arap, Trk, AIgan, Mogol kavimlerinden gelmis bulunabilirler. Kurduklari rejim-
lerde de ogu kez kendi ulusal asillarini unuturlar, zaptettikleri halklarin kltr-
ne girerler. Bunun en iyi rnegi, Hindistan'da byle devletler kuran logu Trkle-
ridir. Aslinda bu tr siyasal rejim, yalniz Osmanlilara zg degildir. lnya tari-
hinde bu siyasa tr Bati trnden daha yaygin olmustur. Bati tr (devlet-Hiris-
tiyanlik) asil, logu tr istisna degildir. Belki bunun tersi dogrudur. Bu tr, Hi-
ristiyanlik din evresine girmis lkelerde bile grrz. Tarihte en taninmis iki r-
negi, Bizans devleti ile kus arligi'dir.
Bugn btn dnyayi Bati Avrupa gelenegi etkilemekte oldugundan, bu sa-
yilan yerlerdeki tarihsel rejimlerden arta kalan toplumlarin agdaslasmasi Bati
27
TRKYE'DE ADALAMA
Avrupa siyasa trnn gelenegine gre yrmektedir ya da yrtlmektedir. Bu
toplumlarin agdaslasma abalarinin ok g ve agir yrmesinin, yollarin sik sik
sasirilmasinin basta gelen nedeni budur. Geleneklerine aykiri ve yabanci bir yn-
de yrmek zorundadirlar. Bu agdaslasma srecinde bu ynde giderken yalniz
sasiran degil, varligini ya da benligini yitiren toplumlar da grlmstr.
Fakat btn dnya ister istemez batililasmak zorundadir. Bu yolda gitme-
yenler varliklarini yitirmekte, yok olmaktadirlar. Bu yolda gitmek isteyip de yolu-
nu bulamayanlar ya da bu yolda gitmenin karsisinda olan kisilikleri ok gl
olanlar, benliklerinden ok sey Ieda etmek zorundadirlar. Bunun en tipik rnegi-
nin hikyesi bu kitabin konusu olacaktir. Yukaridaki yarginin aik bir biimde g-
rldg dnem, bu kitabin baslangi noktasi olacaktir. O noktadan sonraki d-
nemlerde bu anlayis evresinde bugne degin sren abalan, girisimleri, tartisma-
lari inceleyecegiz.
Gene grecegiz ki ister devlet, ekonomi, egitim ve toplum kurumlari alanla-
rinda Bati'dan bir sey alarak eski yapinin bir yanina onu takma girisimleri bii-
minde olsun, ister "kayitsiz sartsiz her yanca Batililasma" slogani yrtlmesi bi-
iminde olsun, bu batililasma sreci kolay ve tmyle basarili olmamistir. Tarih
sahnesinde yasamasini istedigi birimi Islm, Osmanli ya da Trk birimi olarak ta-
nimlayan kisiler arasinda, o birimin yasamasinin Bati ynnde agdaslasmasiyla
mmkn olacagina inananlar iinde bunu lmeden grmek mutluluguna varan
olmamistir. Bugn yarinin yzyillik yasamini doldurmus olan Cumhuriyet
dneminin, "kayitsiz sartsiz batililasma" tezinin dnlmez sonucu oldugu
sanildigi halde, bu batililasma srecinin en kritik, en aprasik, en sorunlarla dolu
bir asamasina vardigini gryoruz.
3. Saltanat, hilfet, gelenek
Asil konumuz Osmanli haliIe-padisahliginin din-devlet rejiminin incelenme-
si olmamakla birlikte bu rejimden agdaslasmaya dogru giden srecin asamalari-
ni inceleyecegimiz iin bize isaret direkleri olacak bazi belli basli yanlari belirleme-
miz yararli olacaktir.
Gerek Batili gzlemciler, gerek agdaslasma srecinin sorunlari iinde yasa-
yan Trk gzlemcilerin kendileri, bunlarin basinda Osmanli kurulusunun dinsel
rengini gsterirler. Onu dinsel bir rejim olarak nitelerlerse de bu, agdaslasma aki-
minin baslamasi ve hizlanmasi ile ortaya ikmis bulunan bir grnsn verdigi
yanilginin rndr. agdaslasma akimina karsi ikan her tepki daima dinsel bir
28
GR
nitelikte grnr. Bu yzden Batili gzlemciler, Hiristiyanlik dininden baska bir
dinde olan toplumlarda yenilesmeye karsi olan her davranisi dinin bir tepkisi ola-
rak grme egilimindedirler. agdaslasma srelerinin incelenmesinde kullanilan
bilimsellesmis terimlerin bile Hiristiyanlik geleneginden gelme olduklarini gr-
rz.
4
Byle bir egilim ok deIa dogru, ancak yanilticidir. nk geleneksel benligini
tehlikede gren her toplum ya da o toplum iindeki tutucu gler dine simsiki
yapisirlar. legismeyen toplum yoktur, ama bu tr degisme agir agir olustugun-
dan fark edilmez. Hatt byle degismeler zamanla gelenegin paralan haline gelir-
ler. Fakat ansizin, sarsici, temelli ve zellikle kaynagi disarida sanilan degismeler
oldugu zaman toplumun tutucu kisileri bu esit degismenin getirecegi korkulan
ilk fark edenkisiler olurlar. legisme yanlisi ya da degisme araci olan kisiler bunla-
ra din giysisinden arinmis kisiler olarak gzkr. Bu yzden, tutucularin olumsuz
davranisi gzkr gzkmez gzlemciler bunun bir din geregi oldugu sanisina
kapilirlar. Batili gzlemcilerin Hiristiyan olanlari Hiristiyanlik disindaki toplumlari
onlarin dinleri ile tanimlama egiliminde olduklari iin Bati uygarligina karsit her
eylemin, onlarin dininin bir geregi oldugunu sanirlar. Batili olup da Hiristiyan ol-
mayan (rnegin Yahudi dininden ya da geleneginden olan) gzlemciler ya da Hi-
ristiyanlik'tan kopmus, resm Hiristiyanliga aykiri bir mezhepten olanlar gzlem-
lerinde daha stn durumda bulunurlar. Bir yenilige karsi ikan bir tepkinin,
olaylari incelemeden ve tanimadan, dinden ya da din adamlarindan geldigi inan-
ci, Trk agdaslasma tarihinin t basinda Batili gzlemcilerin yazilarinda kendini
gstermistir. rnegin, matbaanin ailisi dolayisiyla bunu grecegiz. Bu kitapta
daha baska rnekler de grecegiz. Yenilige karsi olusun bir din davasi haline geti-
rilmis oldugu dnemde zamanin Osmanli ya da Trk yazarlarinin da ayni grs
paylastiklarina tanik olacagiz (asagida III. Selim, II. Abdlhamit ve II. Mesrutiyet
dnemlerindeki tartismalara bakiniz).
Bu grsn bir baska nedeni daha vardir. Bu grs, Osmanli devletinin, ilk
Arap devletleri gibi Islm dininin yaratigi olarak kurulmus olmasindan ziyade, si-
yasal bir g haline geldikten sonra ve bu olusma ile Hiristiyan devletlere karsi Is-
lm dininin yanini tutmus olmasinin rndr. Osmanli devletini kuran ilk Os-
manogullarinin ve yanlarindakilerin Snn, Ortodoks Mslman olduklarindan
bile sphe eden tarihiler vardir. Osmanli devletinin bir "haliIe - padisahligi" hali-
ne gelmesi, kumlusundan ancak iki yzyil sonra olmustur. Bundan nce Istan-
bul'un alinisi ile Osmanli devleti, dinler ve milliyetler toplulugu olan bir Impara-
torluk haline geldikten sonra hkm altina aldigi milliyetleri zorla ya da inandira-
rak Mslmanlastirmadigi iin din ayrimini(Yahudi, Ortodoks, Katolik ayrimlan
gibi) siyasal terminolojide daima yasamistir. Bu durum, Hiristiyan devletlere
Os-
29
TRKYE'DE ADALAMA
manii rejiminin dinsel bir rejim oldugu sanisini vermistir ki bu, geregin tam tersi-
ni yansitir. nk gerek bir dinsel rejimde devletin dininden baska bir dine ta-
ninma hakki verilmez. Bir iki istisna ile, Hiristiyan devletlerin egemen oldugu l-
kelerde degil Mslmanlara ya da Yahudilere, hatt oralardaki Hiristiyanligin
baska ya da yeni kollarindan olan Hiristiyan halklara bile taninma hakki verilme-
mistir. Avrupa'da bunun en nl rnegi 17. yzyil Fransasidir. Osmanli siyasal
rejiminde Islm hukukuna, Islm mezheplerine, Musa dinine, Ortodoks dinine,
aralarinda siyasal hukuk aisindan dzey Iarklari olmakla birlikte, zel hukuka
yer verilmis olmasi bu rejime dinsel bir rejim grns vermistir. Gerekte bu,
dinsel olmaktan ok hukuksal bir durum grnsdr. Bu yanlis grns ve
haksiz grs yznden ileride (rnegin Tanzimat dneminde) grecegimiz gibi
birok siyasal ve diplomatik kargasalar dogmustur. Byle din kiligina giren olay-
lara karsi ikan tepkiler de dinsel renkte tepkiler olur.
agdaslasma olgusunun incelenmesinde bize daha yararli olacak kavram
din kavramindan ok "gelenek" kavrami olacaktir. Osmanli rejiminin en nemli
yani, dinsellikten ok gelenekselliktir. Bu daha kapsamli kavram hem din (yani
Islmlik) hem de hilIet padisahligi, logu despotizmi ailarini iine alan bir
kavramdir. Birinci aidan geleneksellik syle iIade edilir: dzen (Osmanli deyimi
ile "nizam", "lem" ya da "nizam-i lem") Tanri taraIindan oldugu gibi kon-
mustur. legismez ve degistirilmemelidir. Oldugu gibi tutulursa sonsuz mrl-
dr ("ebed-mddettir"). ikinci aidan bu tr devleti kanun-i kadim (en eski, ilk
kanun) kurami mesrulastirir, yani onu Tanri'nin koydugu dzen yapar. Bu, reji-
min siyasal ilkesidir ve dinsel ilkesiyle kaynastirilmistir. Islm dini aisindan
byle bir devlet mesru olmaktan uzaktir. nk dinsel gelenegin degil, gsel,
siyasal, militer gelenegin bir rndr ve hibir Islm dsnr byle bir siyasa
gcnn din aisindan mesrulugunu saglamanin yolunu bulamamistir. Bunlar
dzen iin devletin varligini da gereksiz bulamadiklari iin (bulanlar raIiz, here-
tic, hukuka karsi, bugnk deyimle dzene aykiri anarsistler sayilmistir), dev-
letin kaynaginin Islm dini disinda bulundugunu kabul etmek zorunda kalmis-
lardir. Ancak bu devlet, Islm din ve hukukunu korur ya da uygularsa onun
mesru olabilecegini kabul etmislerdir. Osmanlilarda bu, "kanun-i kadim" dedik-
leri ve kimin koydugunu asla gstermeye gerek duymadiklari bir ilke ile temel-
lendirilmistir.
5
Bu iki ilkenin yol atigi nc bir ilke Max Weber'in "patrimonializm" dedigi
yani tamamlar. Yani Tanri, lemin dzenini kurmakla kalmamis, o dzeni tutmak
ve yrtmek iin padisahi seerek onu yeryznde kendinin bir glgesi, vekili,
haliIesi yapmistir. Osmanli padisahlari peygamberin haliIesi degil, Tanri'nin
3 0
GR
haliIesidirler. Peygamberin haliIeligi Osmanlilardan nce bile ok tartismali ve su
gtrr bir sorun olmustu.
a
Bundan baska, Tanri'nin semesi, bir hak olarak Osmanogullarinin en b-
ygne geecek bir mirastir; o, bir mlk gibi tevars edilir. Bu asla sphe ve tar-
tisma konusu olmamistir. Padisahlik makami bu inanca dayanir. nemli ve gele-
neksel kutsalligi olan, padisahin kisiligi degil bu makamdir. Bu kisiler arasinda
cahil olanlar, ahlksiz olanlar, akilsiz olanlar, hatt ldrlenler grldg halde
makamin mesrulugunu padisah gcnn hemen hemen siIira indigi zamanlarda
bile inkr edecek cesarette bir g ikmamistir. Onu, en son, Cumhuriyeti kuran-
larin gc inkr edebilmistir.
Bu ilkeleri kabul eden kisiler iin normal ve ideal toplum dzeni, srekli ola-
rak denge halinde duran toplumdur. Tanri toplumun blmlerini ayri ayri yerlere
koymus, her birine verdigi grevlerle onlari yerlerine yerlestirmistir. Bu topluma
"rey" yani "sr" denir. Tanri'nin setigi vekili ya da glgesi bu srnn oba-
nidir. Hayatin kanunu degisme ("inkilp") degil, dzen yani "nizam"dir. Ideal
olan degisme, evrim veya ilerleme degil, dengedir. lengenin tecellisi adalettir.
Bunlara aykiri olan her sey ihtilldir, anarsidir; nk degisme (inkilp) bozulma-
ya ("ihtill" haline) yol aar. lengesi bozulan toplumlara kurtulus yoktur.
Onun iin padisahin Tanri'ca verilmis devi lemin nizamini, toplumun d-
zenini tutmaktir. Bu is iin ona bir dizi yardimci hizmet grevlisi gereklidir. Bunlar
devletin hizmet siniIlandir ve topu birlikte militer ve sivil brokrasiyi olusturur.
Osmanli deyiminde "asker", mutlaka "militer" demek degildir; devlet hizmetinde-
kilerin hepsini kapsar.
Bizim arastirmamiz aisindan son derece nemli olan son yan burada kendini
gsterir. nk Osmanli rejimini, Bati geleneginden en ok ayiran, onunla en
ok zitlasan ve agdaslasma srecinin en aprasik islerine yol aan zellik bura-
dadir. Bu zellik devlet ile toplum arasindaki iliskinin Bati geleneginden olan bii-
min tam karsiti olan biimde olmasi, yani padisahlik devletinin yneticileri olan
hizmet siniIlarinin toplum siniIlarini temsil eden kisiler olmamasidir. Osmanli
devlet ve toplum grsnn bu yanina gre devlet toplumdan gelmez. levlet
a Berkes'in bu son iki tmcesinden, "halife" szcgn, "HuleI-yi ksidn", "Emev haliIeleri" ya da
"Halife Mtevekkil" gibi unvanlarda kullanageldigimiz anlamda kullanmadigi, o anlamda haliIeligin
1517'den itibaren Osmanli sultanlarina gemis olduguna iliskin yanlis anlayisa da katilmadigi anla-
siliyor. lolayisiyla, okurlarin, yukaridaki sayIalarda geen "haliIe" szcgn yanlis anlamamalari
gerekir. HaliIeligin 1517'de Osmanlilara gemis olduguna iliskin yanlis grs iin bkz. Halil Inalcik,
"Osmanli Imparatorlugu'nda Islm", ev. MustaIa zel, Dergh, 30(1992): 1 ve 15, 31(1992): 16-
17 ve Gilles Veinstein, "Les origines du califat ottoman", Les Arinales de l'autre Islam, cilt II: La
question du califat (Paris, 1994) iinde, s. 25-36.
31
TRKYE'DE ADALAMA
toplumun ekonomik ikar siniIlarinin ikar gereklerine dayanmaz. Siyasal ege-
menlik toplumsal kklerden gelmez; toplumun stne Tanri taraIindan (gerekte
fetih ve g yoluyla) disardan oturtulur.
Byle bir grs, sistemin saydigimiz teki ilkeleriyle tutarlilik iindedir. Bati
geleneginde ruhan egemenlikte (kilise devletinde) ya da cisman egemenlikte bu
tutarlilik gereklesmemistir. nk en yksek ruhan otorite, en gl oldugu s-
relerde bile, bir dnya devleti yani bir toplum devleti oldugunu iddia edememistir.
logu modelinde oldugu gibi o da hizmet siniIlarini toplumdan yabancilastirarak
derledigi ve yetistirdigi ruhban kitlesinden sagladigi halde, bu kitleyi dnya isle-
rinde (rnegin Hali savaslarinda) cisman hkmdarlarin (Ieodal beylerin,
prenslerin, krallarin) hizmetinde olmaktan kurtaramamistir. br yandan, cisma-
n otoriteler de ne Tanrisal hak teorisi ile ne de hkmranligin toplumsal szles-
meden dogdugu kurami ile mesrulastirilamamistir. Birinci yolu denedikleri zaman
karsilarina ikan tanrisal hukukun daha gl temsilcisi ile atisarak, ikinci yolu
denediklerinde de bilmeyerek doga hukuku kuramina yol aarak krallarin ege-
menlik iddiasini rten toplumdaki siniIsal akimlar karsisinda yetkilerinin sinir-
landirilmasina yol amislardir. Bati'da parlamenter ynetim ve demokrasi din ve
dnya despotluklarinin bu eliskileri karsisinda dogmustur.
logu geleneginde ise (zellikle Osmanli rneginde) padisahin mutlak egemen-
ligi ne din adamlarinin mesrulastirmasina ne de Ieodal ikar temsilcilerinin taniyisina
baglanmistir. Fakat bu egemenlik aralarinin, dogal olarak melekler ya da din
ulemsi olmayacagindan, yine de toplumdan derlenmesi gerekir; ancak bu derleme
siniI, ekonomik ikar, din ve irk blmleri dsnlmeksizin bunlardan en ok kop-
mus ya da bunlara en kolaylikla yabancilastirilabilecek yiginlardan devsirip onlari
en yksek siyasal gcn hizmet siniIlan haline getirecek biimde olacaktir. Osmanli
kapikullari ile Hiristiyan ruhbani arasindaki benzerlik ortadadir. Osmanli btnlg
dneminde bu benzerligin Iarkina varan Batili gzlemciler de olmustur.
6
Fakat bu
benzerlik yalniz distandir. Kapikulu, hkmdarin iradesine kayitsiz sartsiz baglidir,
Iakat o iradeyi uygulamada da kayitsiz sartsiz g sahibidir. Toplum siniIlarinin
yklendigi birok ykmllklerden bagisiklidir. Ne memurdur, ne de vatandas; ne
dogal haklan vardir, ne de toplumsal ve ekonomik islevleri. Yalnizca devlet yneti-
minin yrtme, padisaha hizmet etme siniIidirlar. Bundan tr bunlar "asker" bir
siniI sayilmislardir; Iakat bu szck bugnk "asker" szcgnn tam karsiligi de-
gildir. Sadece siyasal yetenekleri olan kisiler anlamina gelir. Bundan tr burada
bugnk anlamdaki "asker" terimi yerine bilerek "militer" terimini kullaniyoruz.
Kimi bu yetenekleri dogrudan dogruya savas hizmetiyle, kimi kalem hizmetleriyle,
kimi savunma, koruma ve savas sanayii hizmetleri ile grr.
32
GR
agdaslasma srecinin, Osmanli rejimini ilk nce bu yanindan vurmasi bu
yzden nedensiz degildir. nk Osmanli dzeninin ebed-mddet olmasi dsn-
cesinden dogan bu ynetimi, toplumsal degismelerden (Osmanli deyimi ile "inki-
lbat-i zaman"dan) hi etkilenmeden yasayamamistir. Bu kitapta ele alacagimiz
dnemden (yani 18. yzyildan) nce, 16. ve 17. yzyillarda toplumda dis ve i
etkenlerle ortaya ikan degisiklikler, toplumdan bu denli biak kesimi ayri tutulan
hizmet siniIlarini padisah yetkesinin kayitsiz sartsiz kulu olmak niteliginden
uzaklastirmis, hatt bazi blmlerinde (rnegin yenieri rgtnde) topluma bu-
lasmis bir duruma getirmistir.
Buraya kadar saydigimiz zelliklerin hepsi bu eserde inceleyecegimiz ag-
daslasma srecinin baskisi altina girecek olan yanlardir. Yarimyzyillik tarihi
olan cumhuriyet rejimi, Trk toplumunu Osmanli rejiminin tam tersi bir yne e-
virmenin kesin baslangicidir.
Bu baslangi, incelenmesini 18. yzyil basinda baslatacagimiz agdaslasma
srecinin n dneminin sonudur. yle oldugu halde, ekonomide, siyasada, kl-
trde toplum ile devlet arasindaki baglantilarin Bati modeline uygun biimde d-
zenlenmesi bile kesin biimini alamamistir. Burada incelenecek olan n dnemde
(18. yzyil baslarindan 20. yzyil baslarina dek) iki yzyil boyunca, Osmanli
sisteminin ilkelerinin birer birer asindigini grecegiz. Tanri dzeni kavrami yerine
tabiat dzeni kavrami gelecek; toplum disinda ve stnde devlet anlayisi yerine
siniIlara ve onlarin arasindaki atismalara ve uzlasmalara dayanan yasal devlet
(hukuk devleti) kavrami gelecek; "gelenek" kavrami yerine "ilerleme" (terakki)
kavrami gelecek; "denge" kavrami yerine "devrim" kavrami gelecek; toplumsal
siniIlarin olduklari yerde kalmalari lks yerine kisilerin toplumsal yapidaki yer-
lerini siniIsal blnslere gre elde etmesi olgusu ikacaktir.
Grs ve kavramlardaki bu evrimlerle devlet ve toplumun gerekte olan de-
gismelerinin bas basa gitmedigini de grecegiz. Grslerin ve kavramlarin kusak-
tan kusaga gelenek olarak gemesi yerine dsnr kisilerin yaratilan olmasi l-
snde gerekteki evrim ile dsn planindaki evrim arasindaki Iarklilik da artacak-
tir. Bu, yalniz bir Iarklilik olmakla kalmayacak, baslica iki biimde gzken elis-
kilerle de atbasi gidecektir.
Bu eliskilerin birincisi devleti ve toplumu eskiden oldugu gibi tutmak ya da
eskiye dndrmek amaci ile yapilan girisimlerin ok kez buna degil, onun tersine
yol amasi olayidir. znde tutucu ya da gerici olan bazi girisimler (bilmeden) de-
gistirici, bozucu ya da ilerici sonulara yol aabilecektir. III. Selim'den II. Abdlha-
mit'e kadar, birok Osmanli padisahi, sirI toplumu Osmanli geleneginin gerektir-
digi halde tutma kaygisiyla giristikleri islerle bilmeden degismeye dnk eylem-
lerde bulunmuslardir.
33
TRKYE'DE ADALAMA
eliskilerin grecegimiz ikinci rnegi, yukarida saydigimiz eski yanlarin kar-
siti olan yanlari dsn alaninda ileri sren kisilerin hemen hibirinin tutarli bir bi-
imde eskiye karsi yeni ya da yeniye karsi eski yanlisi olmamalaridir. Ister kisi
olarak ister dsn akimi olarak, dsn alaninda tmyle tutarli, eliskisiz olanina
rastlayamayacagiz. Osmanli-Trk dsn alaninda toplumsal varligin ulasacagi
ileri durumlari grebilen, onlari kavramlarla anlatabilen yksek lde dsnrle-
rin gelmemesi bundandir. Bu, ancak geleneksel dsn biimlerinden ve kavram-
larindan kurtulundugu lde olabilir. Bu da, dsn zgrlgnn varligi derece-
sine baglidir. Osmanli gelenekselligi, dsnce alanindaki kisilere bu ynde ok
dar bir olanak birakmistir. Bu olanak sinirlarinin genisledigi dnemlerde de ds-
nrler kendi kaIalarinda daha ileriyi gremeyecek kadar geleneklerin etkisinden
kurtulamadiklarini gstereceklerdir. Yksek dzeydeki Bati dsnrleri, bu alan-
da t Hiristiyanlik ncesine dek giden zamanlardan kalma bir dsn evriminin
yarattigi sasirmalardan ayni lde zararlanmamislardir. Bir Namik Kemal'in ye-
rinde bir J.-J. kousseau olsaydi acaba bir J.-J. Rousseau olabilecek miydi ?
Bu logu geleneginin son mirasisi ve temsilcisi olan Osmanli rejiminin b-
yk Asya geleneginin slmlasmis tr olarak Bati gelenegine en yaklasmis, hat-
t onun alanina kadar girmis bir esidi olusu da, bundan sonraki blmlerde ince-
leyebilecegimiz agdaslasma srecinin zikzaklarini izleyisimizde gz nnde tut-
mamiz gerekecek olan paradokslardan biridir. Osmanli devleti Bati geleneginin
kapi komsusu oldugu halde, hatt tarihinin basinda ondan etkilenmis de oldugu
halde, batililasma anlaminda agdaslasmasi tarihinin sonuna dek olamamistir.
Halbuki Avrupa'dan ok uzakta olan, rnegin Japonya gibi bir Uzak logu lkesi
iin bu, abuk ve kolay olmustur. Bir siyasal g ve rgt olarak smrgecilik
asamasina varan Avrupa devletlerinin hkm ya da isgali altina girmemis oldu-
gundan, Osmanli rejiminin ekonomik yanlari bozuldugu halde siyasal yanlari bo-
zulmamistir. Avrupa ekonomik glerinin baskisi altinda bu sistem ancak santim
santim dnler vererek gerilemis, Avrupa siyasal baskilan basladigi zaman ise,
tuhaI bir biimde, her batililasma girisimine karsin Osmanlilik yanlari daha da
glenmistir. Avrupa devletleri Osmanli ekonomisini kendi ikarlarina gre degis-
tirme isteginden hi sasmadiklari halde onun siyasal ve kltrel anlamda agdas-
lasmasiyla hi ilgilenmedikleri gibi i islerine karistiklari zamanlarda da bunu
yapmayi istememislerdir. agdaslasmis bir devletin siyasasi altindaki bir toplu-
mun ekonomisine hkmedemeyeceklerini biliyorlardi.
Trk agdaslasma srecinin evrimini incelerken bu noktalara gre gzlemle-
rimizi yaptigimiz zaman alisilmis anlayislardan Iarkli bazi anlayislara vardigimizi
hayretle grecegiz.
34
_______________________________ GR ___________________________________
4. Bati Avrupa ve Osmanli levleti
Geleneksel dzendeki bozulus ve zls nasil basladi? Hangi nedenlerle
oldu? Bu kitap ekonomik ve toplumsal dzeyde olmaktan ok, dsn dzeyinde-
ki grnslerle ilgilenecek bir inceleme olacagindan bunlarin dogrudan dogruya
temel nedenlerine inmeyecegiz.
Trk-Osmanli devlet-din karmasi grsnn kaynaklan, ogun logu ge-
leneginden, bir kismi da Bati geleneginden geldigi iin (her ikisi de olduklari
gibi degil, degisikiliklere ugrayarak geldiginden) konuya bu iki yandan baka-
rak girecegiz.
Grs salt Islmlik kaynagindan ikma degildir. Osmanli devletinin kuru-
lusuna dek geen zaman iinde Islmlik kaynagi sirI bir din kaynagi olmaktan
oktan ikmis bulunuyordu. Islmligin iki ana kaynagi olan Kitap ve Snnet'te
siyasal bir rejime temel olacak bir grs yoktur. Islmligin ilk tasiyicisi olan
Arap kavminin kurdugu ilk krallik (Emev Kralligi) ortaya ikincaya degin
Mslmanlar arasinda siyasal sorunlarda anlasmazliklar ikmisti. Bunlardan en
nemlileri, krallik devletine karsi ikan Haric ve Si grsleri olmustur. Fakat
ne birincinin din aisindan devlet grs, ne de Siilerin dinsel devlet grs,
zamanlarinin kosullan iinde gereklesme gc kazanacak bir aiklik tasiyordu.
laha ok dindar, saI kisilerin bagnazligi ile dogan bu iki akim, bir devlet ideolo-
jisi gelistirme, bir devlet kurma sansi bulamadi. Hariclik daha o zamandan bazi
blgelerde kk teokratik cumhuriyetler ya da asiret prenslikleri kurma gcn-
den teye gidemedi. Silik ise bu kadarini da yapamadi. Iran'da SaIevlerin Si
bir devlet kurmasi zamanina dek Silik bazen gizli, bazen aik yasayan, Iakat
daima siyasal glerin baskisi altinda kalan spiritalist bir sekt olarak kaldi.
Byle olmakla birlikte, ona karsi olan ve zamanla Snnlik adiyla taninan resm
siyasal, hukuksal din grs zerine hayli etkisi oldugu gibi kendinden daha
asiri hatt devrimci olan kanadina da etki yaptigi halde her ikisi taraIindan da
bir devlet temeli olarak alinamadi. Bu asiri kanadin kurdugu devletler de
(Iran'da Ismail devleti, Misir'da Fatim devleti), ortaya ikar ikmaz devrimci
grsnn tersine despotik bir devlet biimi aldi.
Bu bize gsteriyor ki devlette Islmlik ya da Islmlik`ta devlet olabilmesi
iin ilhiyatilarin ve hukukularin (Iakihlerin) nnde tek bir yol vardi: Iran
uygarligi yolu ile n-Asya'da taninan despotik padisahlik devletini Islm ai-
sindan mesrulastirmanin yolunu bulmak. Onlar daha bu yolu bulmadan nce,
Emev Kralligi'nin yerine Asya-Iran despotik devlet sisteminin yeni bir modeli
olan Abbas devleti (hilIet devleti) kurulmus bulunuyordu. Bu devletin Islm
35
TRKYE'DE ADALAMA
aisindan kendi niteligini bulma abalan sonucunda ilahiyat ve hukuk alanin-
daki din dsnrleri (rnegin bunlarin en byg olan Gazal) bu mesrulastir-
manin Islmlik'a en uygun olanini gelistirdiler: Islm devleti Kur'an ve Sn-
net'e gre ruhan, dinsel bir hilIet degil, asker gce dayanan bir saltanat dev-
leti olabilirdi. levletin basindaki hkmdar, kilicinin gcyle kurdugu ya da
yrttg devleti Islm inan ve hukukuna gre yrttg takdirde bu, onun
Tanri taraIindan hem haliIe hem hkmdar olarak seilmis bulundugunun ka-
niti olarak kabul edildi. Kuskusuz, Tanri Islm toplulugunun bassizlik ve anarsi
iinde yasamasini istememisti. Inan zerine degil de, iplak g zerine kurulu
despotik devlet de olsa Hariclerin, SiIlerin, Ismaillerin gsz, gizli ya da anar-
sist din cemaati topluluguna bylesi stnd.
Seluklularin kurdugu devlet, bunun ilk olani degilse de en nemli, en b-
yk olanidir. HilIet devletine karsi saltanat devletinin ilk gelismis rnegidir.
Osmanli devleti de, bunun daha ileriye gtrlms, daha da bytlms bir
modelidir. Agir bir tempo ile giden bu despotik padisahlik devletinin gelismesi
sreci Osmanlilara, belki Mogollardan gelen etkilerin de katilmasiyla asiri s-
tnlk duygusu vermistir. Ayni duygu Istanbul'u alarak mirasilari olduklari
Bizanslilarda da vardi. Bizanslilarin Bati ve Hiristiyanlik dnyasinin en stn
eIendisi olduklari inanci Osmanlilara da geti. Osmanli devleti Bizans'in ks
ve dagilisinin geriye biraktigi geleri kolaylikla iine alabilmistir. Kurulan reji-
min en nemli geleri sunlardir: a) halife-padisah, b) bagimli hizmet siniIlari
(kapikullari) yani hkmdarin topraklari zerindeki reayayi zapta ve devleti
vergi gelirleriyle beslemeye memur timar baskanlari ve (bunlarin Ieodal bey
yetkilerini kazanip da reayayi dogrudan dogruya kendilerine bagimli yapma
gcn kazanamamalari iin) hkmdarin iradesine adanmis yeni bir ordu
(yenieri kul ordusu) ve c) devletin maliyesini ve ynetim mekanizmasini y-
rtecek brokrasi.
Osmanlilarin bu temel kuruluslari gelistirmekte olduklari bir zamanda ya-
sayan ve Islm dnyasinin en byk tarih dsnr olan Ibn Haldun, Osman-
lilarin sonradan tamamladigi bu rejimin daha basit modellerinin Emev Kralligi
zamanindan beri btn Islm tarihinde birbiri ardinca tekrarlanan devlet biimi
oldugunu tespit etmis bulunuyordu. Islm dnyasindaki despotik devlet rejimi-
nin kurallarini onun zamanina dek birok yazar da daha parali bir biimde is-
lemislerdi.
Gryoruz ki, Osmanli devletinin bir logu'dan, bir de Bati'dan gelme iki
kaynagi vardir. Birincisi nasil ilk, zgn Islm kaynagi degilse, ikincisi de o za-
man (14. yzyil) dogmakta olan modern Bati degildi. Yeni Avrupa, Fatih'in Is-
36
GR
tanbul'u aldigi siralarda dogmaya baslamis, Kanun Sleyman zamaninda kendine
zg ynn ve rengini almis bulunuyordu.
Bunu dsn planindaki bir olayla, yeni Avrupa'nin gelismesinde birinci de-
recede etkisi olan bir olayla belirleyebiliriz: Fatih'in Istanbul'u kusatmasi sirala-
rinda Avrupa'nin gbeginde Gutenberg ilk basacagi kitabi hazirliyordu. yil ug-
rasildiktan sonra 1456'da ilk kitabin basilisi bitti. Eger basimciligin yol atigi
olaylardan biri olan dinde uyanis hareketini ve Martin luther'in Incili Alman-
ca'ya evirerek (1519) koma Kilisesi'ne karsi gelisini ele alacak olursak, bu da II.
Bayezit (1481-1513), I. Selim (1512-1520) ve Kanun Sleyman (1520-1566)
zamanlarina rastlar. 1500'de altmistan ok Alman sehrinde matbaa ailmis bulu-
nuyordu. Yalniz 15. yzyilda Avrupa'da 1.700 matbaa kuruldugu, 15-20 milyon
kitap basildigi tahmin edilmektedir.
Bu olaylarin bize anlattigi sey, yeni Bati'ya yani basinda oldugu halde Os-
manli geleneginin yabanci ve aykiri kalmis olmasidir. Fakat Osmanli sisteminin
yabancisi ve aykiri bulundugu bu yeni Bati uygarligi ile hi iliskisi olmamistir de-
meye de olanak yoktur. Tersine, bu yabanciliga ve aykiriliga karsit bir biimde
genis bir ilgi alani ortaya ikmistir. Osmanli dzeninin bozulmasi da bu iliskilerin
etkilerinin sonucu olmustur.
Osmanlilarin, Asya, Islm, Iran, Seluk, Mogol ve Bizans geleneklerinden
aktarilan stnlk duygusu, lemin hkmrani olma misyonu o denli gl idi ki
ona ne ruhan Islm haliIeligi, ne Silik, ne Bizans sonrasi kum dnyasi meydan
okuyabilmistir. Tersine, ogu zaman onlar taraIindan desteklenmistir. Osmanli-
larda bu halklarin tahamml edemeyecekleri iki seyin ikisine de aykiri olan yan-
lar bulunusu bu destekleyise yol amisti. Bunlar teokrasi ve Ieodalizmdir. Osmanli
dzeni ne bir teokrasi, ne de Ieodal bir dzen oldugundan, o dzenin gelisi bu
halklar iin bir kurtulus oluyordu. Bunlarin desteklemeleri, devlet ynetimi ala-
ninda o denli ileriye gitti ki Osmanli devleti sonunda bir Trk devleti olmaktan
ikti; Osman ailesinin zapti altina giren Trklerden baska Yakin logu ve Balkan
halklarindan devsirilmis kisilerin devleti durumuna geldi.
Bu esitli kaynaklardan derilmis olan Osmanli yneticileri, devletlerini iki ki-
tanin, iki denizin, iki dinin, iki lemin eIendisi olmaya aday sayacak asiri bir b-
yklk duygusu gelistirdiler. Kendi ailarindan byle bir duyguda hakli grn-
yorlardi. Osmanli devleti, Asya despotik sistemler dizisinin en son dorugu olmus-
tu. logmakta olan yeni Bati'da bu duyguyu kiracak dinsel, siyasal, hatt ekono-
mik bir g henz yoktu. 16. yzyilin ortalarina dek o zamanki Hiristiyanlik Av-
rupasi'nin asil gvdesi olan Katolik dnyasi, Kanun Sleyman dneminin gc
karsisinda ezilmek tehlikesiyle bile karsi karsiya idi. Yeni Bati, Avrupa ve Akde-
37
TRKYE'DE ADALAMA
niz disina siramamis olsaydi o zaman "Trk tehlikesi" denilen olayin korkulan
sonucuna ugrayabilirdi.
8
Militer tutumlarina bakilirsa Osmanlilar da buna inan-
mis grnrler.
Bylece, 16. yzyilin sonlarina dek yeni dogan Avrupa'nin etkisi duyulma-
mistir. 17. yzyilin sonlarina dek dsn dzeyinde de byle oldugunu grrz,
rnegin, 1574 ile 1649 arasinda yasamis olan tarihi Ibrahim Peev, iinde Er-
delli (Transilvanyali) ve Unitarius akidesinde olan kisilerin (bunlardan asagida
Ibrahim MteIerrika dolayisiyla sz edilecektir) getirdigi nl matbaacilar bulu-
nan Pe sehrinde dogdugu, orada yasaminin son yillarinda tarihini yazdigi, Ma-
car tarihilerinin eserlerini bildigi, kendi tarihinde Avrupa'da kitap basma sanati-
nin yayilmasi zerine olumlu szler syledigi halde, stelik kitap basma sanati Is-
tanbul'da ve Selanik'te Mslman olmayan topluluklar arasina da girmis oldugu
halde, Mslman Osmanli yazi hayatinda 280 yildan Iazla sre bu yeni sanatin
hibir etkisi olmamistir. Peev'nin zamaninda matbaaciligin Avrupa'ya yayilmis
olmakla kalmayip Amerika'ya ve kusya'ya gemis bulundugunu su tarihlerden
izleyebiliriz: matbaacilik 1464'te Italya'ya, 1465'te Isvire'ye, 1467'de Ingilte-
re'ye, 1470'te Fransa ve Hollanda'ya, 1473'te Ispanya ve Macaristan'a, 1481'de
(?) Istanbul Yahudileri arasina, 1483'te Isve'e, 1528'de (kesin olarak) Istanbul
Yahudilerine, 1539'da Meksika'ya ve 1563'te kusya'ya yayilmistir.
17. yzyilin basinda Bati Avrupa'daki gelismeler, siyasal alanda olmaktan
ok ekonomik alanda Osmanli imparatorlugu'na (para ve Iiyat devrimi biiminde)
arptigi halde
b
, bunun yarattigi bunalimin bu arpmanin sonucu oldugu 18. yz-
yilin basina dek kimsenin aklina gelmemistir. Bati, hatt Avrupa diye taninan bir
dnya birimi Avrupa'nin kendisinde bile yoktu. Osmanlilarin, "keIere" szcg
altinda topladigi Avrupa halklarina ve devletlerine karsi (eskiden Bizanslilarda ol-
dugu gibi) stnlk duygulari o denli asin idi ki, bunlarin ticaret temsilcilerine
kendi ekonomilerinin ve siyasal rgtlerinin temellerini etkileyecek ticar imtiyaz-
lar
0
vermekte sakinca grmedikleri gibi timar sisteminin, kapikulu rgtnn, b-
rokrasi ve maliyenin altst olmasinin 18. yzyil Avrupasi'nin ekonomik etkileri-
nin sonucu oldugu, sonraki etkilerini nceden grecek bir biimde anlasilmamis,
bu yzden, bu sezise karsin, eylem ynnden basarili bir girisim olmamistir. Bu-
nun baslica nedenleri padisahlik sisteminin ekonomik grsnn yeni ticaret si-
a Niyazi Berkes'in, veIatindan nce Trkivede agdalama'nin yeni baskisina hazirlandigi anlasili-
yor; bu tmcenin iki yanina, "luther'le ilgili yazi" ve "Buraya herev hareketleri zerindeki umut ve-
rici etki konabilir" notlarini dsms.
b Tam buraya, "Bunun mahiyeti anlatilabilir" notu dslms.
c "Ticar" szcg ilk baskida yok; Berkes, kendi kopyasinin kenarina "Ticar imtiyazlar" diye not ds-
ms.
38
GR
raIinin etkisiyle yryen merkantil hkmetlerin grsnn tersine olan bir g-
rs olmasi, Osmanli devletini yneten Balkanli devsirmelerle KaIkasyali klelerin
Bati Avrupa'ya yabanci kisiler olmasi, nihayet Osmanli devletinin (o zamanki Is-
panya gibi) hl Akdeniz merkezli bir devlet olmasidir.
Yeni Avrupa dnyasinin bu Iarkina varilamayan arpisi, geleneksel rejimde
yle bir altst olus (Osmanli deyimi ile yle bir ihtill) durumu yaratti ki, 17.
yzyilin yansindan sonra Osmanli yazarlari bunun gelip geici bir bunalim olma-
digini kavradiklari zaman devlet gvdesini yoklayinca en nemli organlarinin
asillarinin tersine dndklerini grdler. Bunlar, geleneksel devlet yapisinda birer
ur durumuna gelmislerdi. Bu sonucu dogru teshis ediyorlar, Iakat bu kanserin ne-
denini bilemiyorlardi. Hastaliklari anlamak iin eski kaynaklan, eski kanunlari in-
celemeye, bunlarin unutulmus olanlarinin tozlarini silkip ortaya ikarmaya, gele-
negin yolundan sapildigini, bu gelenegin ancak szn bilen padisahlara ve devlet
adamlarina anlatmaya alistilar.
a
17. yzyil sonuna dek Osmanli yazarlarinin bu yolda arka arkaya yazdiklari
yazilan bozulma ("ihtill") ve islah ya da tanzim literatr olarak nitelendirebili-
riz. Fakat bu yazarlar bir yandan padisahtan yenieri askerine dek, reayadan ule-
mya dek btn geleneksel organlarin yerlerinden iktigini, islemlerinin bozuldu-
gunu gsterirken ayni zamanda geleneksel dzenin bir anatomisini de yapmis
oluyorlardi. Geleneksel sistem hakkindaki bilgilerimizin ogunu bunlara borlu-
yuz. Bugn bizim bilimsel aidan isimize yarayan bu bilgiler o zamanin adamlari-
ni isine yarayacak bir yenilik tasimiyordu. nk bunlar, bunalima son vermek
iin eskiye dnmekten baska bir yol gstermiyorlardi. 18. yzyil basina degin ye-
niye dogru hibir Iikir yoktur.
b
Geleneki bir dsnde yenileme, agdalama kavramlari olamaz. O,ds-
ne gre, hibir degisme iyiye gtrmez; ancak bozulmaya gtrrd. Islah, ancak
eski dzene dnmekle mmknd.
7
Bu grs ve onun zaman zaman harekete getirdigi girisimler 18. yzyilin so-
nuna degin srd. Srdke, eski dzene dnlecegine ondan daha da uzaklasan
biimlere dogru gidiliyordu. Ayrica, uzaktan baris ve ticaret yolu ile etki yapan
Bati'nin etkileri, Osmanli egemenliginin yayildigi alanin yani basindaki lkelerde
de uyanmalar yaratmaya baslamisti. Osmanli egemenligi altinda olan Balkan-
lar'in ve Karadeniz'in yukarisindaki iki devlet (Avusturya ve kusya) ile yapilan
savaslar, o egemenlik alanini tutundurmak amaci ile yapildigi halde, baris ve tica-
a Bu tmcenin yanina, "Misaller ver" notu dslms.
b Bu tmcenin altina, "Heretik Iikirlerin neden Iaydasi olmadi (Avrupa'da bu akimlarin yarari)" notu
dslms.
39
TRKYE'DE ADALAMA
ret yoluyla Bati'dan gelen etkilerin rtmekte oldugu i yapidaki mal ve militer
sakatliklar yznden kayiplarla sonulanmaya basladi.
8
Bundan trdr ki dis dnyaya karsi tutum degistirme ve ieride bazi yeni-
likler (islahat) yapma gerekliligi bu savaslarin sonulandigi iki baris antlasmasin-
dan sonra anlasilmistir. Bunlarin birincisi 1699'da yapilan Karlofa Antlasmasi,
ikincisi ise 1718'de yapilan Pasarofa Antlasmasi'dir. lemek ki, ortalama olarak
18. yzyil basini yeni dnemin baslangi tarihi olarak alip agdalama tarihinin
uzun hikyesini oradan baslatacagiz.
Notlar
1 Bu konunun daha kapsamli bir tartismasi iin bkz. Niyazi Berkes, "Toplumbilim Aisindan lin-Dn-
ya Kurumlari Arasindaki Iliski Trleri", Teokrasi ve Laiklik (Istanbul, 1984) iinde, s. 11-23.
2 Bkz. Richard Koebner, "Despot and Despotism: Vicissitudes of a Political Term", Journal of the War
burg and Courtauld Institute, XIV, 3-4 ( 1951 ) : 2 75-302 ve Franco Venturi, "Despotismo orientale",
Rivistastorica italiana, LXXII, 1(1960): 117-126.
3 Bkz. Halil Inalcik, "Kutadgu Bilig'de Trk ve Iran levlet ve Siyaset Nazariye ve Gelenekleri", Reit
Rahmeti Arat Iin (Ankara, 1967) iinde, s. 259-271 ve Ibrahim KaIesoglu, "Yazilisinin 900. Yilin
da Kutadku Bilig ve Kltr Tarihimizdeki Yeri", Tarih Enstits Dergisi, 1(1970): 1-38.
4 Bkz. Berkes, not 1 'deki makale.
5 "Kadm oldur ki anin evvelin kimesne bilmeye"; bkz. "Sleyman Kanunnmesi", Mill tetebbular
mecmuasi, 1(1331/1915): 98.
6 Kanun Sleyman zamaninda Alman Imparatorlugu elisi olan Busbecq, yenierilerle kesisler arasin
daki benzerlige deginir; bkz. Ogier Ghislain de Busbecq, Trk Mektuplari, ev. Hseyin Cahit Yalin
(Istanbul, 1939), s. 19-20.
7 Niyazi Berkes, "Islah", Encyclopedia of islam, 2. baski, cilt 111, s. 167-170.
8 laha ayrintili bilgi iin bkz. Niyazi Berkes, Trkive Iktisat Tarihi, 2. baski (Istanbul, 1975).
40
II
IlK ASAMA
1. 1700yillari
1699 yilinin basinda yapilan KarloIa Antlasmasiyla Osmanli devleti Ma
caristan ve Transilvanya'yi, savas halinde oldugu Avusturya'ya birakiyor, Po-
dolya ve Ukrayna Polonya'ya, Mora Venedik'e veriliyordu. Azak'i alan kus
ya'ya burasi birakilmakla MoskoI devleti ilk kez Karadeniz'e adimini atmis olu
yordu. Bunlar toprak kayiplari. Antlasmanin asil nemli olan iki yani daha var
dir: a) Hiristiyan devletlerin Osmanli devletine hara vermesi kaldiriliyordu, b)
Osmanli devleti bundan sonra Avrupa savaslarinda ve politikasinda byk bir
devlet olmak yerine diplomatik nemi olmayan bir devlet olacak, yani daha g
l Avrupa devletlerinin (Fransa, Avusturya, Ingiltere ve kusya'nin) birbirleriyle
arpistigi diplomasi mekanizmasinda sadece onlarin amalarina gre itilen ya da
tutulan bir ara olacakti. ;,
Ancak MoskoI devleti, henz Osmanli devletinin baslica dsmani olmamisti.
Nitekim on yil sonra Byk Petro'nun Prut yenilgisi zerine bu devlet sagladigi
kazanlari kaybetti. Bundan yil sonra Venedik de Mora'yi kaybetti. Osmanli
devletinin karsisinda asil g Avusturya idi. Mora'nin almisindan sonra, ileride
kendisinden sz edecegimiz Gedikli MteIerrika Ibrahim EIendi eliligi ile Viya-
na'da Savoia Prensi ve Avusturya komutani Eugene ile yapilan mzakerelerden
bir sonu alinamayarak iki yil sonra, yani 1716'da lamat Ali Pasa sadaretinde
savaslar yine basladi. Avusturyalilarin Belgrad'i almasi ve Ingiltere ile Hollan-
da'nin araya girmeleriyle, bu savas da 1718'de PasaroIa Antlasmasi'yla sonu-
landi. Bu antlasma ile Osmanli devleti, Macaristan'dan KarloIa Antlasmasi'yla
41
TRKYE'DE ADALAMA
elinde kalmis olan Banat ve Temesvar'i, Belgrad'i ve Sirbistan'da bazi kaleleri de
Avusturya'ya birakiyordu. Iki devlet arasinda 25 yil sreli bir baris szlesmesi
yapildi.
Iste bu srekli baris politikasi zamanindadir ki oktan beri eski Osmanli
rgtlerini diriltmek yolunda giden islahat Iikri yerine Bati yntemlerini alma y-
nne evrili islahat Iikirlerinin Iilizlenmeye basladigini grrz. Fakat 1718'deki
srekli baris politikasinin hep srdrldgn sanmayalim. nk artik Avrupa
diplomasisinin atisik aglan iine giren Osmanli devleti birinci derecede kusya,
Avusturya, Fransa devletlerinin; ikinci derecede Ingiltere, Isve, Polonya devletle-
rinin ikarlari yznden (bunlara bir de Iran'da Nadir Sah'la sren uzun savaslari
katmaliyiz) 56 yil sonra byk bir yenilgi ve yikinti ile sonulanacak olan bir dizi
savasa srklenmistir. agdaslasma tarihimiz, daha ilk asamasinda, birok kesin-
tiye ugramistir. I atisma ve savaslarin roln de ileride grecegiz. Geleneksel
dzenin bozuldugunun ilk grldg 1595 tarihi ile baslamis olan geleneksel d-
zene dnme grsnn yetersizliginin anlasilmasiyla, baslama tarihi olarak aldi-
gimiz ortalama 1700 tarihinden sonra, eskiden yeniye geme sorununun getire-
cegi asamalarin ilkini bu blmde inceleyecegiz.
18. yzyilin 1718'den 1730'a kadarki 12 yillik dnemini "lle levri" ola
rak nitelendirmek ve szn ettigimiz yeni ynn baslangici olan uyanisla bunu
agrisimlamak det olmustur. Bu adlandirmanin asil nedeni, saray ve devlet
adamlarinin savas yerine baris politikasi iinde bir baris ve gelisme dnemi atik-
lari sanisidir. Halbuki bu dnemde ve arkasindan gelen yillarda ne kalici bir baris
dnemi gelmis, ne i huzur saglanmis, ne de toplum reIaha ynelmistir. 1723'te,
bir AIgan Trk olan Nadir Sah'in zaptettigi Iran'la eyrek yzyil sren savaslar
baslamis, 173O'da bir esnaI-yenieri ayaklanmasi olmus, padisah dsrlms,
"lle levri" ileri gelenleri yok edilmistir. Bu kosullar altinda simdi gzden geire
cegimiz ilk agdaslasma Iikirleri ve girisimleri siyasal dzende bir iyilesme sagla
madigi gibi, grecegimiz nemli Iikirler uygulanma Iirsati bulamamis, bunlar top
lumca tutulmamistir. Oysa bu ilk adimlarin nemli olanlarinin kimilerini incele
meye basladigimiz zaman, toplumsal ve siyasal bir evrimin kapilarini aacak ko
sullar ve grsler karsimiza ikacaktir. Bunlari gzden geirdikten sonra, bu yeni
grslerin gerektirdigi yolda gidilmemis olmasinin nedenlerini irdeleme isi ile kar
silasacagiz.
" Szn ettigimiz kosullar nelerdi? :
18. yzyil basindan sonra Trk agdaslasma gelisimini, agdas Avrupa'daki
nemli degismeleri gz nnde tutmadan kavrayamayiz. 1718 tarihi, Avrupa
ekonomik hayatinda bir nceki yzyil boyunca sren sarsintilarin sona erdigi bir
42
LK AAMA
zamana rastlar. legerli metal akisinin Avrupa'da meydana getirdigi byk Iiyat
devrimi Ieodal ekonomiyi yikmis olmakla birlikte kapitalist ekonominin gelisme-
sine engel olan toplumsal, siyasal, dinsel kosullar direnmekte idi. Avrupa'da 17.
yzyildaki alkanmalar, bu kosullarin yeni gelismeleri tikamakta olusundan ileri
geliyordu. Fakat Osmanli Imparatorlugu lkelerinden Iarkli olarak Bati lkeleri
glkleri yenmis, 172O'den sonra yeni sanayi uygarliginin ilk asamasina gir-
mistir.
1
Bati'da bylece baslamis olan gelismelerin Osmanli lkeleri zerindeki et-
kileri, 18. yzyilin geri kalan parasinda ve 19. yzyilin ilk eyreginde kendini
gsterecektir. Osmanli devleti bu gelismelere ayak uyduramadigi lde arkadan
srklenmeye, nihayet Tanzimat dneminde o selin iine kendini kapip koyuver-
meye zorlanacaktir.
Avrupa'da artik Osmanli ve Islm dnyasina karsi Hali seIeri kaIasi gemise
karismisti. Papalik'in btn abalarina karsin nceki yzyil iinde Avrupa hkm-
darlari Osmanli devletine karsi bir halilar birligi iinde birlestirilememistir. Tersine,
bu hkmdarlar birbirlerine karsi, hem de din savaslari adi altinda, bogusmuslar-
dir. Avrupa ile Osmanli devleti arasindaki din-devlet ayrimi bir demirperde olma
niteligini yitirmisti. stelik, Osmanli devlet sistemi Bati iin rakip bir alternatiI ola-
rak grlmekten ikmisti. Hatt bu devletin kmeye mahkm oldugu inanci 18.
yzyilda sayisiz denecek blme ya da blsme projelerine yol aacaktir.
Osmanli lkeleri dnyasinda da Avrupa'ya karsi bir gevseme havasi basla-
misti. Avrupa ticaretiyle ilgili kisilerin yazilarinda bu gevseme belirtilmektedir.
Bunlarda gerek hkmetin, gerek halkin ticaret isleriyle ugrasan yabancilara es-
kiden oldugu gibi tepeden bakmadiklari, bunlarin halk arasinda daha serbest do-
lasip islerini grdkleri sylenmektedir. Az ileride bir iki rnegini grecegimiz gi-
bi, Avrupa ticaretinin zararlarini sezen bazi devlet adamlarinin yapmaya kalkisti-
gi baskilara karsi, Avrupa devletlerinin elileri bu ticareti artik daha yksek devlet
dzeyinde koruyabilecek gce ve aralara kavusmus bulunuyorlardi.
lle levrinin yksek ynetici tabaka aisindan nemli bir zelligi, bu taba
kanin din ve gaza karisimi olan eski Osmanli Fas'imdan, kendine zg zihni
yetten kopmus olmasidir. Cevdet Pasa'nin Ibn Haldun'dan alarak kullandigi bir
terimle sylersek, Osmanli asabiyeti artik snmstr. Bu eski Osmanli et-
hos'unun dnyasal yaninin zelligi olan asker disiplin ve hukuksal serdikle, onu
tamamlayan dinsel yani gazilik ve soIuluk karisimi bir pritanizm, yerlerini lady
Montague'nn Iarkettigi deizme, hatt ateizme, tasavvuIa, hatt Bektaslik'e,
musikiye, edebiyata ve hedonizme birakmistir. -
Halk arasinda da benzer degisimler olmustur. 17. yzyilda Avrupa ticareti-
nin getirdigi ve bugn bize nemsiz gzken maddelerin yayilisi, ancak dikkat-
43
TRKYE'DE ADALAMA
le bakildigi zaman fark edilebilecek etkiler yaratmisti. Bunlarin basinda kahve
gelir. Bir yzyil nce caiz olup olmadigi hararetle tartisilan, yasaklanan, ugrunda
ok kisinin canini yitirdigi kahve, ttn, alkoll ikiler ve keyiI verici mad-
delerin kullanilmasi serbestlesmistir. Avrupa'da oldugu gibi, burada da devlet
bunlardan hazinesine gelir saglamanin tadini almistir; hatt ileride grecegimiz
gibi, bunlardan saglanan gelirlerle genis bir asker reIorm (Nizam-i Cedit) giri-
siminin Iinansmanina ikilmistir. Kahvenin serbestlesmesinin en devrimci so-
nucu, sayisiz kahvehanenin ailmasi olmustur. Gnmzde hemen hemen
snms olan eski kahvehanenin siyasal nemini, bugn bizim gzmzde can-
landirmamiz biraz gtr.
2
Avrupa'da bile hkmetleri korkutan kahvehaneden korkmakta Osmanli
devletinin daha hakli endiseleri vardi. Osmanli devleti tebaasinin, yani reayanin
camiden, mescitten, kiliseden baska gidecek, toplanacak yeri yoktu. Buralarda da
sadece vaizleri dinlerlerdi. Askerleri ya kislalarda ya da timar blgelerinde, kale-
lerde yasarlar, alisirlardi. Hemen hemen hibir kamu dn yuvasi ve araci
yoktu. Byle bir reayayi, obana benzetilen bir padisah kendi adamlariyla kolay
gdebilirdi. Kahvehaneler, Osmanli lkelerinde, zellikle Istanbul'da cami ve
mescidin yerini alan ilk siyasal dedikodu, hatt fesat yuvalan oldular. Daha kt-
s, kahvehaneler ve meyhaneler reayanin ugragi, eglenme ya da dinlenme yeri
olmaktan ok, hkmet iin korkun bir gcn, yenierilerin ve Bektaslerin
ayaklanma kararghlari haline gelmistir.
3
Yksek tabaka, Paris'e elilikle giden Yirmi Sekiz elebi Mehmet Efen-
di'nin dnste getirdigi planlara gre yapilan ksklerin lle baheleri arasinda
yeni bir dnyanin gzelliklerini ve zevkini tadar, kendilerini yeni bir dzen
dneminin esiginde sanirlarken, devlet sorunlari, Galata ve Istanbul kahveha-
nelerinde ve meyhanelerinde halktan ayirt edilemez duruma gelen yenieri as-
kerleri arasinda da tartisilacak kadar bir aiklik dnemi gelmis bulunuyordu.
Avrupa'nin bile yeni bir asamaya girmek zere oldugu bu dnemde Osmanli
lkelerinde ve tabi olarak Istanbul'da ynetici tabaka dzeyinde oldugu kadar
artik reyliktan ikmis olan halk tabakasi arasinda da yeni bir dsn ve tar-
tisma havasinin basladigini sanabiliriz. Islmlik, Osmanlilik, gaza, savas ve
ahiret dnyalarinin disinda yeni, madd bir dnyanin varligi duyuluyordu. Es-
ki dnyaya ya sI nesesiyle ya da Bektas alayciligi ile bakiliyor, gndelik
dnyaya olumsuz bir bakisla bakilmiyordu. Bu zellik, ihtiyat ve duraksama
karisimi bir hava iinde baslayan cidd dzeydeki arama ve yoklama girisimle-
rinin uygulanisinin yazgisini da belirleyecekti.
44
LK AAMA
2. Ilk reIorm belgeleri
Bu yoklayis, ekingenlik ve duraksama iindeki arayisin ilk belgesini 1718
antlasmasinin hemen ertesinde yazilmis olan ve bir Takrir olarak nitelendirilen
yazida grrz.
4
Bu Takrir, adi verilmeyen Mslman bir devlet adami ile Hiristiyan bir subay
arasinda getigi varsayilan bir tartismanin tutanagini andirir. Bunu kimin yazdi-
gini bilmiyorsak da niin ve kimlerin etkisi ile yazildigini, hatt adi verilmeyen
Hiristiyan subayin kim oldugunu bile tahmin edecek durumdayiz. Yazilisindan
yillarca sonra bu belgeden sz eden Esat Efendi (1785-1847), bunu zamanin ba-
zi dsnrlerinin Padisah III. Ahmet'e sunulmak zere Sadrazam Ibrahim Pa-
sa'ya bir muhtira olarak verdiklerini bildirir. ok daha sonralari bu belgeden sz
eden baska bir tarih yazan, MustaIa Nuri Pasa (1824-1889) ise, bunun Osmanli
hizmetinde bulunmus olan bir Avrupali taraIindan yazildigini bildirir.
5
Bu iki tanimlamanin ikisi de kesin ve birbirlerinin ayni olmaktan uzak ol-
makla birlikte, belgenin kendisini inceledigimizde birbirlerini tamamlar nitelikte
oldugunu grrz. nk iki kisi arasinda karsilikli konusma biiminde yazilmis
olan bu Takrir, gerekli reIormun ne olacagi konusunda dsnmekte olan kisilerin
grs ile bazi yabanci gzlemcilerin grsn yanyana koyar; iki tezi belirterek
karar verecek daha yksek kisilere sunar.
Tartismadaki "Mslman", Osmanli rejiminin ve Islm seriatinin stnlg
inanci zerinde durur. Karsisindaki "Hiristiyan" ise, bunun tersini ileri srmemekle
beraber, Avrupa dnyasinda gelisen yeniliklerin alinmasi gerekliligi zerinde
durur. Mslman bunu tasdik etmezse de, tersini de iddia etmez. Sz edilen ye-
nilikler kltr ve ekonomi alanlarinda degil, yalniz askerlik alanindadir. Byle bir
alan ile ilgili agdaslasma sorununun karsisina da bastan eriat konusunun kon-
masi ilgintir.
Belge bize gsteriyor ki ilk agdaslasma dsncesi disardan hibir etki ol-
maksizin, Esat EIendi'nin szn ettigi zamanin dsnen kisilerinin kendi kaIa-
larindan ikmis degildir. Onlara, "Hiristiyan" ile simgelenen bir Iikir verenler ev-
resi vardir. Gerekte o zaman Istanbul'da devlet adamlari evresinde bu belgedeki
"Hiristiyan"in gzlemlerini temsil eden kisiler vardi. Bunlar arasinda bildigimiz,
Iakat eylem ve girisimleri zerine yeterince bilgi bulunmayan iki tanesini, bugn
bulabildigimiz kadarlik bilgilerle ele alacagiz. Buna gemeden nce sunu ekleye-
lim ki, burada "Hiristiyan" denen kisi gerekte "Avrupali" demektir. Szn ede-
cegimiz iki kisi de (bunlara sonralari biroklari da katilacaktir) gerekte "tam an-
lami ile Hiristiyan" olmaktan ok Ortaag Avrupa Hiristiyanlik'inin (Katoliklik'in)
45
TRKYE'DE ADALAMA
sapkin (heretic) saydigi, baski altinda tuttugu ya da yok etmeye alistigi inanlara
bagli kisilerdir.
Bunlarin birincisi 1717 sonlarinda Istanbul`a gelmis olan bir Huguenot
(Hgno) grubunun basinda bulunan kocheIort'dur. Huguenotlar, Fransa'da Ka-
toliklik'ten ayrilip Protestan olan kisilerdir. Bunlarin byk ogunlugu, soylular
siniIinin nemli bir parasindan ve eski lonca zanaatlari yerine nem kazanan
yeni zanaat ve sanayi kollarindan olan kisilerdi. Bir ticaret burjuvazisinden ok
yeni bir maniIaktr sanayii burjuvazisini temsil ediyorlardi. zellikle Fransa'nin
Atlas Okyanusu kiyilarinda nemli bir blge olan la kochelle'de yeni gemi yapi-
mi sanayiinde bunlar basta geliyorlardi. Bundan baska, Fransa'nin yeni asker
deniz sanayiinde, kara Ien subayliginda nemli bir yerleri vardi. Ayni blgedeki
kocheIort deniz ssnde, Colbert zamaninda deniz kuvvetlerinin en asagi te biri
Protestandi. Bu blgedeki 1.200 deniz subayi bunlardandi.
6
Fakat Fransiz sarayina hkmeden Katolik Kilisesi, Katoliklik'e sadik kalan
kylye dayanarak Huguenotlarakarsi amansiz bir savas amisti. 1562'den
1598'e kadar Fransa'da, Katolik-Protestan atismasi isavas asamasina gelmisti.
1572'de Paris'te ve tasrada St. Barthelemy kiyimi ile sayisiz Huguenot ldrl-
mst. Bu savaslarda la kochelle ile kocheIort, Huguenotlarin nemli savunma
blgeleri olmustu. 1598'de ikarilan Nantes Fermani ile Protestanlik resmen tani-
niyorsa da Huguenotlara bir esit azinlik haklan taninmisti. Katolik Kilisesi'nin
baskilan altinda ve Protestanlik'in Ingiltere, Hollanda ve Almanya'da oldugu gibi
siyasal basari kazanma olanaklarinin ok azaldigi bir zamanda, 1685'te Nantes
Fermani kaldirildi.
7
iste o zamandan sonra ve btn 18. yzyil boyunca Hugu-
enotlarin Fransa disina dalga dalga g akimi basladi. Bunlarin birogu Ingilte-
re'ye, Hollanda'ya, Almanya'ya, Isvire'ye, bir kismi Kuzey Amerika'ya gt.
8
Fransa'nin ekonomi ve alisma hayatinda Huguenot'lar. alismaya devam
etmekle birlikte gittike ikinci sinif vatandas muamelesi grdklerinden, rgtleri
araciligiyla baska lkelerde kendilerine koloniler kurma yollarini ariyorlardi. Yu-
karida adi geen Avrupa lkeleri, bu ehliyetli Fransiz Huguenot'larini kabul et-
mekle ok sey kazaniyordu. Fransa ise sonralari bu kayiplari ok pahaliya deye-
cektir. Bizim konumuz olan dnemde Huguenot gn bsbtn hizlandiran
olay, XIV. Louis'nin Mart 1715'te Protestanlik'in her esidinin uygulanisina son
veren karan olmustur.
Bu tarihten bir buuk yil sonra kendilerine Osmanli lkelerinde yerlesecek
yer, bunun iin de hkmetten izin almaya gelen Huguenot temsilcilerinin Is-
tanbul'da toplandigini greniyoruz.
9
Huguenotlarin istedigi sey, teki Avrupa
hkmetlerine basvurduklarinda oldugu gibi, Osmanli devletinden kendilerine
46
LK AAMA
EIlk ya da Bogdan, olmazsa baska bir yerde yerlesme izni verilmesidir. Bu
amala, Hammer'in Fransiz subayi oldugunu syledigi kocheIort o zamanki sa-
daret kaymakami olan Ibrahim Pasa ile grsmelerde bulunmus, basligi, Bb-i
li hi:metinde bir/en kitasi kurulmasi :erine tasari biiminde bildirilen bir de
proje sunmustur.
10
Bizi asil ilgilendiren bu ikinci tekliIteki Iikirler, bir de iki tekliIi desteklemek
iin zerinde durulan nc bir Iikirdir. Bu ikinci tekliI, geleneksel Osmanli mili-
ter rgtleri disinda ya da onun yaninda ilk kez Avrupa yntemleriyle kurulup
yetistirilecek olan bir Ien subayligi rgt tekliIidir. Fransa'da Huguenot 1arin as-
kerlik alanindaki yerini inceledigimizde, bunlarin o zaman Avrupa'da bu alanda
en ileri kisiler oldugunu grrz. Huguenotlara karsi savasan luc de Guise'in
komutanligi altindaki kral ordusu bir parali asker ordusu idi. Bu ordunun karsisina
Conde'nin komutasi altinda ikan Protestanlar yepyeni bir asker rgt ve dev-
sirme sistemi gelistirmislerdi. Para ile toplanan bir ordu yerine Protestan commu-
ite'lerinden devsirilen collouelarin birlestirilmesiyle regiment'lar (alaylar) kuru-
luyordu.
3
En ok sehir ve kasaba zanaatkrlari arasindan devsirilen regiment'la-
rin erleri eski Osmanli yenierileri gibi disiplinliydiler ve atesli silh kullaniyorlar-
di. O zamana dek Fransa'da ve Avrupa'da bu siniI halk arasindan asker toplan-
maz ve silhlandirilmazdi. Toplumun asagi siniIlarinin silhlandirilmasinin tehli-
keli sonular yaratacagindan korkulurdu. Kral ordularinin bir kismi atli svalye-
ler, bir kismi da para ile tutulmus proIesyonel yabanci parali askerlerdi. Hugu-
enot'lar ilk kez, eski Osmanlilar gibi, devsirilmis, atesli silhlarla donatilmis bir pi-
yade rgt kurmuslardi. Huguenot ordusunun asil kitlesi svari degil, arkebuzla
silhlanmis piyade idi. Piyade ordusunun nemli bir merkezi kocheIort, benzer
rgtn deniz askerligindeki merkezi de La Rochelle idi. Huguenot'lar belki de eski
Osmanli yenieri rgtn tanimis bulunuyorlardi. "Nizam-i cedit" terimini ya da
terimin kendisini degilse bile kavramini ilk getiren belki bu Huguenot subayi
kocheIort olmustur. nk az sonra grecegimiz gibi "nizam-i cedit" terimi aslin-
da siyasal degil, militer bir terim olarak baslamistir; "yeni asker kitasi birimi" an-
lamina gelir. Fransizca'daki regiment szcg de "nizam" szcgnn tam karsi-
ligi olan latince bir kkten gelir.
b
kocheIort, tasarisinda, Trkiye'ye kabul edildikleri takdirde "cedit nizam"
alaylari kurmak zere subay egitimini ve yetistirmesini stlenir; Protestanlik'in
a Commune-. Eski Fransa'da Ieodal ykmllklerden bagisik, kentsel yerlesim birimleri; colloqm: bu-
gnk dilde "bilimsel toplanti" anlamina gelen bu szck, eski Fransizca'da "toplama", "toplanma"
anlamina geliyordu; asker bir terim olarak Trke'ye "takim" diye evirilebilir.
b Gnmzde, "nizamin yerini tuttugu halde pek kullanilmayan "dzen" szcg yerine kullandigi-
miz "rejim" szcg de ayni kkten gelir.
47
TRKYE'DE ADALAMA
Katoliklik'ten ok Mslmanlik'a benzedigini, kendilerinin o zaman Osmanlilarin
bas dsmani olan Katoliklerin (Papalik, ispanya ve Avusturya kastediliyor) zul-
mne ugradiklarini, baska dinden insanlara aralarinda yer vermek ve hosgr
gstermekle n kazanmis Osmanlilarin kendilerine yer vereceklerine inandiklari-
ni, kendilerinden Mslmanlara hibir zarar gelmeyecegini anlatir.
kocheIort projesinin nc bir noktasi daha vardi ki, konumuz aisindan
daha nemli olduktan baska, o siralarda kimi devlet adamlarinin dsndg kimi
Iikirlere de uygun bir noktadir. kocheIort'un aiklamasina gre, Osmanli devleti-
nin ekmekte oldugu mal sikintinin baslica nedeni, Avrupa ile ticaretinin yaratti-
gi dengesizlikti. Avrupalilar, Osmanli lkelerinin yetistirdigi hammaddeleri ucuza
alarak kendi lkelerine gtryorlar, kendi sanayilerinde bunlari yapilmis madde-
ler haline getirip daha pahaliya satmakla hem Osmanli lkelerinin dogal zengin-
liklerini aliyorlar, hem de halkin servetinin Avrupa'ya akmasina yol aiyorlardi.
Trkiye'de degerli metal kitliginin, sikke (maden para) enIlasyonunun ve mal
bunalimin baslica nedeni bu idi. Huguenot'larin getirecegi teknik bilgilerle yerli
hammaddeleri kullanacak yeni bir sanayi kurulabilirdi ve bu, lkenin ekonomik
kalkinmasini saglayacak biricik are idi.
kocheIort projesinin bu son iki Iikrinin o zamanin Osmanli devlet
adamlarinin aklina yatkin geldigi meydandadir. nk bir sreden beri yalniz
militer islahat gerekliligi Iikri kadar, mal bunalimin nedenini de bulmak yolunda
aramalar baslamis bulunuyordu. Fakat, bir yandan Hindistan'dan dokuma ustalari
getirilerek dokumacilik sanayiini islah etme (1702-1703'te sadrazam olan Rm
Mehmet Pasa'nin yapmaya alistigi sey buydu), bir Iirsatini bulup
Kapitlasyonlari kaldirma (1713'te sadrazam olan lamat veya Sehit Ali Pasa'nin
yapmaya alistigi buydu) dsnceleri bulundugu halde, bu iki alanda nemli bir
gelisme olmamisti. Kisa bir sre nce benzer dsncelere varilmis olmasi
yznden Rochefort'un teklifinin Ibrahim Pasa'ya ekici grndgn projenin
livan'da tartisilmis olmasi da gsterir.
11
Iste, yukarida szn ettigimiz Takrir ya da Muhtimdaki Hiristiyan-Msl-
man konusmasinin 1718'de tartisilan kocheIort projesinin bir yansimasi olduguna
inanabiliriz. Yine biliyoruz ki Huguenotlarin kabul edilme istegi reddedilmistir.
Fakat, Huguenot\arin Balkanlar'da bir yerde yerlesme isteginin daha sonra gre-
cegimiz Comte de Borineval zamanina degin srdgne bakilirsa, bu reddedis son
ve kesin bir karar degildi.
Daha sonramatbaanin ailmasi ve kapanmasi olayinda grecegimiz gibi,
Cevdet Pasa bunu, "yeni nizam asker tertip etmek mutlaka Avrupa'dan muallim
ve mhendis getirilmesine bagli oldugu halde o devrin ricalinde bunu yapacak ve
48
LK AAMA
asrin mskltini halledecek kadar bilgi olmayisi" na baglar. Gerekte bir eksiklik
varsa bu, Avrupa'dan muallim ve mhendis getirtme isindeki bilgisizlik degil, s-
z edilen projenin anlatmaya alistigi ekonomik ve sina kalkinma gereginin mili-
ter agdaslasma girisimi iin kesin bir kosul oldugunun yeterince anlasilmamis ol-
masidir. kocheIort projesinin benimsenmeyisinin nedeninin taassup ya da cehalet
degil, baska bir engel oldugunu da, bu proje hakkinda bilgi veren Avusturya ajani
aika bildirmektedir. Projenin karsisina ikan g seriat taassubu degil, Katolik
taassubu ve Fransiz ticaret ikarlari olmus, Osmanli rsvetiligi de buna aracilik
etmistir. Projeyi suya dsrten kisi, o zamanki Fransiz elisi Marquis de Bon-
nac'tir (eliligi 1716-1724). Ajan Chenier'nin bildirdigine gre Rochefort'un fikir-
lerini ok kisiye aika anlatmasi yznden eli kisa sre iinde onun Istanbul`a
niin geldigini grenmisti. Birok Avrupali ve Osmanli yazarinin bize bildirdigi gi-
bi, o zaman Avrupalilarla Osmanlilar arasindaki hibir grsme tercmanlar ne-
deniyle gizli kalamiyordu. Fransiz elisine mzakereler ve livan'daki tartismalar
hakkinda gn gnne ve kelimesi kelimesine bilgi getiren Bb-i l'nin terc-
mani, Fransiz eliliginin casusu idi. Ama bunlari grenmek iin elinin ok aik-
gz bir diplomat olmasina da gerek yoktu. Elinin basarisi hkmetinin kendisine
verdigi direktiIe uyarak, Avrupali elilerce o zaman ok kullanilan rsvet yolu ile
projeyi nlemis olmasidir.
Szn ettigimiz ekonomik ve sina kalkinma ile ilgili Iikirler, Marquis de Bon-
nac'a hkmeti taraIindan verilen talimata taban tabana zit Iikirlerdi. Borinac'in ra-
porlarindan anliyoruz ki,
12
Istanbul'a geldigi zaman henz sag olan Ali Pasa iki seyi
yok etmeyi kaIasina koymustu: Kapitlasyonlar ve Katolik misyonerlerin faali-
yetleri. Halbuki o zaman Fransa'nin Yakin logu politikasinin baslica iki amaci
bunlari korumak ve genisletmekti. Eli, krala yazdigi raporunda syle der: "Bu
adam (Ali Pasa) iki yil daha kalsaydi belki de kapitlasyonlari kaybedecektik.
Kapitlasyonlarin hukuksal temeli o denli zayiItir ki
13
bunlarin devami iin boyuna
ugrasmak gerekir. Ali Pasa bunu anlamisti. Benim amacim kapitlasyonlarin yeni-
lenmesi ve pekistirilmesidir. Btn echelle'lerde (Fransiz ticaret kolonilerinin bu-
lundugu liman kentlerinde) tebaaniz daha ok tesvik edilirse ticaretleri artacak, is-
leri saglamlasacaktir".
14
Eli teki devinin Yakin logu'da Katoliklik'in yayilmasi
olanaklarinin saglanmasi oldugunu belirtir. kumlar ve Ermeniler arasinda Katolik-
lik'i yaymak gerekti. Fransiz ticareti iin en elverisli kisiler bunlar arasinda idi.
15
Yeni grslerin belirdigi bir dnemde, agdaslasma isinin en zorunlu yani
olan ve yeni Bati ekonomisi ve teknolojisi ynnde ileri srlen yolda kalkinma
olanaginin tikanmasi, Fransiz elisinin kapitlasyonlari srdrme yolundaki gay-
retleri, 22 yil sonra yenilenen 1740 kapitlasyonlari ile tamamlandi.
49
TRKYE'DE ADALAMA
3. Ibrahim Mteferrika
Fakat asker yenilesme Iikri lmedi. Bunun en nemli temsilcisi de Fran-
sa'daki Huguenot'larin Orta Avrupa paraleli ve yine Katolik baskisi altinda olan
bir baska kaynaktan gelir. Bu, Osmanli tarihinde "Basimci" diye tanimlanan
Ibrahim MteIerrika'dir (16707-1745).
Burada nce onun, agdaslasma tarihi aisindan matbaa kurmaktan daha
nemli olan yanini ele alacagiz. Ibrahim MteIerrika, Trk dilinde matbaanin ilk
kurucusu olarak n kazandigi iin, Osmanli militer dzeninin agdas Avrupa
yntemlerine uyacak biimde islah edilmesi sorunundaki rol unutulmustur. Byle
oldugu halde, son zamanlarda, yukarida sz edilen Mslman-Hiristiyan kar-
silastirmasi Takrir'in yazilisinda onun etkisi oldugunu hakli olarak sezenler ol-
mustur.
16
Byle bir etkiden sphe etmemize hibir neden olmadiktan baska,
Ibrahim Mteferrika Takrirdeki konuyu hem genisletmis, hem de onu sadece
militer bir is olarak grmekten daha teye gtrms, ilk kez "nizam-i cedit"
terimini ve ideolojisini islemistir.
Ibrahim Mteferrika'nin kimligi de, kocheIort'unki gibi, hl karanliklar iin-
dedir. Hayli de tahriIlere ugramistir. Asagida tartisacagimiz bu tahriIleri Ibrahim
Mteferrika'nin gemisini unutmus ya da unutturmus bir kisi olmasindan yarar-
lanarak tarihe sokan ve Trk yazarlarina da bir gerek olarak kabul ettiren iki Ka-
tolik Macar olmustur. Bunlarin ilki onun agdasi le Saussure Czezrnak, ikincisi
bunun belirsiz olarak yazdigi kimi noktalan bir gerek biimine sokan Katolik ra-
hibi Imre Karcson'dur. Basili Osmanli kaynaklarinda Ibrahim Mteferrika zeri-
ne zgn kaynakli hibir bilgi yoktur; arsivlerdeki belgelerin de hibiri incelenme-
mistir. kocheIort rneginde oldugu gibi burada da, Avrupa tarihinden gelen bilgi-
lerin isiginda szn ettigimiz karanligin biraz aydinlanmasina ve yapilan tahriI-
lerin sakarliklarinin, gerekte tutarsizliklarinin gsterilmesine alisacagiz.
Ibrahim MteIerrika'nin hayati ve kimligi zerine sylenenler syle zetlenebi-
lir: Macaristan'da (bugnk komanya'da Cluj adini tasiyan) Kolozsvr sehrinde,
muhtemel olarak 1674'te dogmus, Kalvinist oldugu iddia edilen Hiristiyan, Iakir bir
Macar ailesindendir. Asil adi, ailesi bilinmiyor. Sehrin Kalvinist kolejinde rahip olmak
zere okurken 1692 ya da 1693'te Thkly Imre'nin, o zaman bu sehri elde eden
Habsburglara karsi ayaklanmasi sirasinda Osmanli askerlerinin eline esir dsms,
Istanbul`a getirilerek kle olarak satilmis. Kendisini kurtarmak iin Macarlardan
kimse "fidye-yi necat" vermediginden, eIendisi de ok zalim bir adam oldugundan
klelik hayatina dayanamayarak zor altinda Mslman olmus, Ibrahim adini almis.
Trke'yi, Islm bilimlerini abuk grenerek ykselmis. Hatt 1705-1711 ya da
1711 -
50
LK AAMA
1714 yillan arasinda Mslmanlik'i savunmak iin Risle-i Islamiye adinda bir kitap
da yazmis. Nihayet mteIerrikaliga ve hacegn rtbesine kadar ykselmis.
Ibrahim'in hayati ve kimligi hakkinda zetledigimiz bu bilgiler, Avrupali ve
Trk yazarlarin yazilarinda biraz genisletilerek, biraz kisaltilarak yinelenir.
17
Bunlardan lr. Adnan Adivar sz disi edilecek olursa, hibiri onun dsn yani ile
ilgilenmemistir. laima Trkiye'de ilk matbaayi aan kisi olarak ele alinmistir.
Adivar, Ibrahim MteIerrika'nin bilim tarihi ile ilgili yanini ilk deIa olarak iyice
belirtmistir.
18
Fakat o da, onun bilim disindaki yani ile yani konumuz aisindan
getirdigi yeni Iikirleri ile ilgilenmemistir. Bazi Macar bilginleri, rnegin Karcson
ve Tibor Halasi-Kun
19
, Risle-i Islamiye adi altinda bilinen eserini, Islmlik'in sa-
vunmasi olarak gsterdikleri halde, ne bu yazarlar, ne Adivar, ne de Ibrahim'in
ilk nce bu eserle dikkati ektigini sylemekle kalan Ahmet Hamdi Tanpinar,
20
eserin iindekilerden, Islmlik'i kime karsi savundugundan sz etmislerdir.
a
Gerekte, bu eser ne Islmlik'in savunmasidir, ne de Islm bilimleri zerine
yazilmis bir eserdir. Bizim konumuz aisindan byk bir nemi olmayan ve belki
de (Halasi-Kun'un iddiasinin tersine) sirI bu yzden yazma halinde kalan bu
eser, Katoliklik'e, Papalik'a ve Teslis inancina hcum eden bir polemiktir. Asil
nemli yani, bize Ibrahim'in aslinda sanildigi gibi Kalvinist olmadigini gsterme-
sindedir. Bunu grendigimiz zaman Ibrahim'in Trklere karsi Avusturya ordu-
sunda savastigina, esir dstgne, kle olduguna, klelik yznden Mslman-
lik'a getigine inanmak glesir.
Gerek Ibrahim'in zamanindan nce, gerek ilahiyat grenciligi zamaninda
Macaristan'da, daha dogrusu Osmanlilarin "Erdel" dedigi Transilvanya'da (bu bize
ayni zamanda Ibrahim'in Macar degil Erdelli oldugunu gsterir) baslica Hi-
ristiyan akidesi ve kilisesi birbirleriyle savas halinde idi. Bunlar Katoliklik, Kalvi-
nistlik ve Unitarius inanlari idi. Bu sonuncusunu tekilerden ayiran, Teslis inan-
cini (Tanrilikta Baba, Ogul ve Kutsal kuh denen niteligin birden bulunusu
inancini) reddetmesi ve bu yzden teki ikisi taraIindan Hiristiyanlik'a aykiri,
Mslmanlik'a yakin sayilmasidir. Aslinda ilk nce Ispanya'da Miguel Servetus
adinda ve Teslis inancini reddettigi iin hayati boyunca Katolik ve Kalvinist Kili-
seleri taraIindan takibata ugrayan bir dsnrn baslattigi Unitarius'uluk, Ser-
vetus'un Cenevre'de Kalvin taraIindan ktkler stnde yakilmasina ragmen ya-
yilmisti. Bu inan, Tanrilik'ta kisiligin (Baba, Ogul ve Kutsal kuh'un) birlesti-
gini, Isa'nin Tanrilik'ini kabul etmez.
a Bu cmlenin yanma el yazisiyla "nk okumamislar" notu dslms. Gnmzde Risle-i Islami-
ye'rim. yeni harIlerle baskisi ve zerinde ayrintili bir alisma mevcut; bkz. Halil Necatioglu (yay.),
Matbaaci Ibrahim Mteferrika ve Risle-i Islamive (Ankara, 1982).
51
TRKYE'DE ADALAMA
Bu inan Avrupa'da baski altinda yasadigi gibi, Erdel'in Osmanli egemenligi-
ne bagimliligi zamaninda orada aiga ikmis, Osmanlilarin himayesi altinda bu
inanci temsil eden kilise, teki ikisine karsi kendine ok taraItar bulan bir kilise
olmustu.
21
Ancak, Osmanlilarin Erdel'i ve Macaristan'i Avusturya'ya kaybetme-
leri zerine orada devlet dini olarak yerlesen Katoliklik, heretic (resm doktrinden
ayrilan, sapkin) Unitarius inancindakilere karsi baski siyasetini baslatti. Bunlar
Kalvinist perdesi altinda, Kalvinistlere verilen eski ilahiyat okullarinda gizlice Ser-
vetus'un ve Erdelli ilhiyatilarin Katoliklik ve Papalik aleyhindeki kitaplarini
okumaya devam ediyorlardi.
Servetus'un iddialarindan biri, Katolik Kilisesi'nin Incili bozmus oldugu, as-
linda Hiristiyanlik'ta Teslis inanci olmadigi idi; kendisi Biblia Sacra adi ile Iarkli
bir kutsal kitabi gizlice basmisti. Ibrahim MteIerrika, szn ettigimiz yazma ki-
tabinin basinda, bu okunmasi yasak edilen kitaplari gizlice okudugunu aika
syledigi gibi szn ettigimiz Kutsal Kitap'tan da Arap harIleriyle yazilmis la-
tince paralar alir.
Byle bir ilahiyat mezununun Habsburg ordusuna Osmanlilara karsi savas-
mak iin katildigina inanmak gtr, Islmlik`i bilmeyen bir kisi olmayan
Ibrahim'in Katolik Habsburglarin ynetimi altinda yasamaktansa Osmanliliga
geerek Mslman oldugu apaiktir.
Ibrahim MteIerrika'nin iddia edildigi gibi Kalvinist olmayip Unitarius (Tektan-
ri) inanci gelenegine bagli bir kisi olusu, yalniz nemsiz bir inan Iarki sorunu degil-
dir. Onun geldigi din geleneginin tanimlanmasi, Ibrahim'in Trkiye'deki hayatinin-
asil yanlarinin kkleri hakkinda bizi aydinlatir. Bunlar matbaacilik, cograIya bilgisi
ve bilimciliktir. Bunlar yalniz o zamanki Erdel'de degil, Avrupa'nin zellikle Hollanda
ve Ingiltere gibi lkelerinde zamanin en ileri dsnrleri olan kimselere', kilise
taassubuna karsi olan, din-devlet ayirimini savunan, inan zgrlg Iikrini ileri
sren, hatt Iizik, matematik, astronomi ve tip alanlarinda yeni bilgileri gelistiren
ve Macaristan'da matbaaciligi ilerleten kisilerde grlen zelliklerdi.
Ibrahim, bilim alaninda Avrupa'da teokrasiye karsi olan byk bilim nder-
leri ayarinda zgn bir bilim adami olmamakla birlikte, cograIya ve miknatis hak-
kindaki yazilarindan, Osmanli tarihinin en byk bilgini olan Ktip elebi'nin
eserlerine yaptigi katkilardan onun hem Bati'daki, hem logu'daki bilim alanlarini
taniyan bir kisi oldugunu anlariz.
Gryoruz ki, Osmanli tarihi erevesi iinde, her yani ile agdas Bati'nin en
ileri yanini temsil eden biridir. Oradaki militer, siyasal ve bilimsel ilerlemelerden
haberli oldugu gibi, Avrupa dogusundaki MoskoI lkesindeki en son gelismeler-
den de haberi vardir.
52
LK AAMA
Ibrahim'in Trk olus tarihi 1692'dir. Risle-i Islamiye denen yaziyi 8 yil
sonra yazmistir. Ne zaman mteIerrikaliga getigi bilinmiyor. Ancak mhrdarli-
ginda bulundugu bildirilen lamat Ali Pasa zamaninda 1715'te Viyana'ya Prens
Eugene ile mzakerelere eli olarak gnderildiginde, kendisine "gedikli mteIerri-
ka" rtbesi verilmis olmasi muhtemeldir.
22
Su halde Takrif'in. yazildigi, kocheIort
projesinin verildigi tarihte Ibrahim sadrazamla padisaha ok yakin nemli mevki-
lerde bulunuyordu, Ibrahim hacegnlik rtbesine kadar ykselmis ve simdi sz-
n edecegimiz eseri muhtemel olarak bu rtbede iken yazmistir, Ibrahim`in 53
yasinda yazdigi bu eser 1731 'de I. Mahmut'a sunulmustur.
23
Bu kitabin, Patrona isyaninin hemen ardindan yazilmis ve yeni padisaha su-
nulmus olmasindan anlasiliyor ki, yenieri ayaklanmasina karsin 1718'de basla-
yan Iikir lmemistir. Sz edilen kitap Risle-i Islamiye denen kitaptan ok daha
fazla Osmanli din gelenegine aykiri bir tezi savundugu halde basilmistir. Yenieri
isyaninda matbaaya karsi seriat adina bir saldin da olmamistir. Kapatilmasi ya da
yaktirilmasi gibi bir istek de ileri srlmemistir. Matbaaya seriatilarin karsi ikti-
gi, yenieri isyanlarinin seriatilik adina yapilmis ayaklanmalar oldugu yolunda
ok yaygin iki inanci yalanladigi iin bu iki noktaya ileride dnecegiz.
Sz edilen Usl'l-hikemf nizmi'l-mem'in amaci, Osmanli devlet kuru-
lusunun bozulmasinin, Avrupa devletlerinin glenmelerinin nedenlerini arastir-
mak, kalkinmak iin Osmanli devletinin neler grenmesi ve almasi gerektigini be-
lirtmektir. Yazar, nce siyasa dzenini anlatir: monarhiya, aristokrasiya, de-
mokrasiya. Bunlari tanimlama biiminden bellidir ki, Ibrahim bunlarin asil n-
cs ile ilgilidir.
24
Bati'da kendisinden az nce yasamis devrimci dsnrler gibi
o da szn ettigi demokrasi, parlamento, halk egemenligi yntemlerinden ihti-
yatla sz ettigi, yargisini sakladigi halde, dzen iinde onu stn grdgn
gzmzden saklayamamistir. O zamanki Avrupa'da en ileri uluslarin demokra-
tik dzende bulunan uluslar oldugunu (Hollanda ve Ingiltere'yi gsterir) bunlarin
yasalarinin Tanri'dan gelme seriat ilkelerine gre degil, akil yoluyla bulunmus il-
kelere dayandigini da szlerine katar.
Ibrahim MteIerrika, Avrupa yasa dzenlerini tanimladiktan sonra, bunlarin
dayandigi militer kurumlari ve askerlik yntemlerini ele alir. Bunlardan grenile-
cek yanlar oldugu tezini glendirmek iin Avrupa devletlerinin ve en son Moskof
devletinin (o zaman henz "Rusya" terimi yoktu; Moskovya, daha sonraki Rus-
ya devletinin topraklarinin ortalarinda ve Moskova sehri evresinde, Isve, Po-
lonya ve Tatar Hanligi ile evrili kk bir kara devleti idi) nasil glendigini,
bunlarin karsisinda Osmanli devletinin nasil zayiI bir duruma dstgn ve biri-
cik arenin bunlarin yntemlerini benimsemekte oldugunu anlatir.
53
TRKYE'DE ADALAMA
Ibrahim'in yeni cograIya buluslariyla Avrupa ticaretinin dnya lsnde
genislemekte oldugunu, Amerika kitasinin bulunusunun nemini bildigi de gr-
lyor. Bundan tr, fizik ve astronomi gibi bilimlerle bugnk jeopolitik anla-
mindaki cograIya bilgisinin devlet ynetimindeki nemi zerinde durur. Bu bilgi-
lerin gelismedigi bir lkede gl bir devlet olamayacagini anlatir. lnyadaki de-
gisikliklerin Iarkinda olmayan, cograIya bilgisinden yoksun olan adamlarin elinde
devlet ynetmek pusulasiz gemi yrtmek gibi bir seydir. Avrupalilarin yeni kita-
daki ve eski kitayi evreleyen denizlerdeki gelismelerine karsilik (Risle-i Islami-
ye'sinde, Papalik'a karsi kurtarici bir g olarak bel bagladigi) Osmanliligin ve btn
Islm dnyasinin derin bir cehalet iinde kalmasinin tehlikelerini anlatir. Byle
kisilerin ynetiminde Islm lkelerinin bir gn Avrupa devletlerinin egemenligi
altina girecegini haber verir. Avrupa'dan ders alan, oradaki gelismelerin en yararli
olanlarini semesini bilen Petro'nun nasil basari kazandigina isaret eder. Os-
manli devleti de ayni seyi yapmazsa ileride Osmanli lkelerinin kusya karsisinda
gsz ve yoksul kalacagini da haber verir.
Bu vesileyle Ibrahim, ilk deIa olarak Avrupa'da yeni askerlik kuruluslarini
(nizamlarini, ordorinancelarinin), bu kuruluslarin gerektirdigi silh
degisikliklerini, taktik ve strateji yeniliklerini anlatirken "nizam-i cedit" terimini
kullanir. Bu terimi ilk kez kullanan odur. "Nizam" terimi eski bir Osmanli
terimidir; "dnyanin degismemesi gereken geleneksel dzeni" demektir. Ibrahim
geleneksel dzen anlayisi yerine agda d:en kavramini ilk getiren adamdir.
Ibrahim'in "nizam-i cedit" dedigi modern Avrupa ordu kuruluslari ve savas
yntemleri hakkindaki Iikirleri kitabin nc blmnde biraz ayrintilara gider.
Avrupalilarin tertip ve tanzim esaslarini toplayan kanunlarini ve kitaplarini
Latince eserlerden inceledigini syledigine gre, daha sonra Osmanlilar arasinda
evirisi ile taninmis olan kaimondo Montecuccoli'nin Commentarii bellici adli
eserini okumus olmasi ok muhtemeldir. Basilmamis olarak kalmis olmakla
birlikte Osmanlica'ya evrilmis olan bu yapiti evirenin Ibrahim Mteferrika
oldugunu tahmin edenler de vardir.
25
Montecuccoli'nin savas kuraminin getirdigi yeni grsler syle zetlenebilir:
Yeni genel savas kavramina gre savasi yrten baslica ilkeler savas amacinin
belirlenmesi, ordunun hareketliligi, sasirtmanin nemi, tasitlarin ve yollarin ne-
mi, yedek glerin bulundurulmasi, daimi ordu beslenmesi ve bunu destekleye-
cek mal kaynaklarin saglanmasidir. Bu ailardan Osmanli ordu sistemini de ince-
ler. Onun hemrnek olacak yanlarini, hem kendi zamanindaki geri kalmis yanla-
rini belirtir. Parali asker ordulari yerine, toplumun sivil nIusundan devsirilerek
toplumdan ayri tutulan kapali bir kurum olarak egitilmis daimi ordu kavraminin
54
LK AAMA
en iyi rnegini Osmanlilarin gelistirdigini anlatir. Bu ordunun kendi zamanindaki
kusurlarinin basinda, Osmanli silhlarinin agdas ilerlemenin gerisinde kaldigini
gsterir. Toplan gsterisli ve korkutucudur,- Iakat hareketli ordular karsisinda ise
yaramazlar; battal ve agirdirlar. Ordunun saf nizamlari da agdas nizamlarin geri-
sinde kalmistir. Bir orman sikligini andiran bu ordu, kisisel cesarette stn olmakla
birlikte yeni savas yntemleri kullanan, ates gc stn, yeni silhlarla dona-
tilmis olan bir ordu karsisinda disiplinini yitirir, panik baslar. Komuta birligi yok-
lugundan tr panigin arkasindan askerin kamaya, nne geleni yagmalama-
ya koyulmasi gelir.
26
Kitabin nc blmnde Ibrahim de Montecuccoli gibi Osmanlilarin eski-
mis savas yntemlerini uzun uzadiya elestirdikten sonra, Osmanli ordularinin ye-
nilmesinin bu eskimis yntemlerin uygulanmasi yznden oldugu sonucuna va-
rir. Baslica kusuru, Bati dnyasindaki askerlik yntemlerini, yeni ordu rgtlerini,
askerlik egitimini grenmemekte, Bati dnyasindan habersiz kalmakta bulur.
CograIya bilgisine ve askerlikte haberalmaya Iazla nem vermesi de bununla ilgi-
lidir. Bir blmde yeni asker niIormanin nemini (s. 35), asker disiplinin anla-
mini (s. 36), alaylarin [regiment, Bati dillerinde latince "nizam" szcgnden
gelen bir szcktr. Onun iin Ibrahim yeni yntemalay ya da regiment szc-
gn "nizam" szcg ile evirmistir) tertip ve nizamindan, savas sirasindaki d-
zenlenislerinden (s. 37) sz eder ve ilk kez "infantri" (piyade), "baylonta" (sn-
g), "grandiz", "dragun" (karabina ile silhli bindirilmis piyade), "kavalerya"
(atesli silhli svari), "karaol" (piyadenin tek saI halinde Iakat zikzakli olarak d-
zenlenerek ates gcnn artirilmasi yntemi), "parola" terimlerini kullanir (s. 39-
41). Avrupalilarin "ihdas eyledikleri nizam-i cedid-i ceysiyye ve hud'a-i harbiyye
ve hyel-i askeriyyelerini" grenmenin ve uygulamanin kainilamaz oldugunu
anlatir. Bizim aimizdan en nemli yani, Ibrahim MteIerrika'nin Osmanli asker
gcnn kmesinin en nemli nedeninin asker ile sivilin birbirine karismis olu-
su zerine parmak basmasidir (s. 23). Bu noktanin nemini ileride yenieri soru-
nunu tartistigimiz zaman daha iyi kavrayacagiz.
4. Basimcilik
Ibrahim MteIerrika'nin Trk agdaslasma tarihinde daha ok taninmis olan
yani, yani ilk Trke matbaanin kurucusu olusu da onun eski vatanindaki evre-
sinin kosullan altinda zel anlam tasir. Erdel ve Macaristan, Orta Avrupa'da mat-
baaciligin abuk yerlestigi yerler olmustu. Bunun, yukarida anlattigimiz din tar-
55
TRKYE'DE ADALAMA
tismalariylailgili olduguna sphe yoktur. Osmanli tarihisi Peev'nin dogum yeri
olan Pecs (Peuy) sehrinin baslica kilisesi 1570'te Unitarius akidesini kabul et-
misti. Bu sehir ayni zamanda nemli bir basim merkezi olmustu. Bir yzyil sonra
o zamanin en taninmis harI dkmcs ve basimcisi olan MisztotIalu'lu Miklos
Kiss, Kolozsvr sehrinde 1689'da, o zamanin en nemli Unitarius basimevini
kurmustu. Orada Ibran, Ermeni ve Grc harIleri dken bu adam, bastigi kutsal
kitap metni dolayisiyla Kalvinistlerin hcumuna ugramisti. Halasi-Kun'un isaret
ettigi gibi, Ibrahim MteIerrika ayni sehirde ilahiyat grencisi olduguna gre,
Kiss'i sahsen de tanimis olmasi muhtemeldir (Kiss 1702'de lmstr).
27
Su halde Ibrahim daha Trk olmazdan nce, basim zanaatini degilse bile ba-
simevini yakindan bilen bir kisi idi ve Istanbul'da basimevinin ailmasinda kendi-
sine yardimci olan Sadrazam Ibrahim Pasa ile Yirmi Sekiz elebi Mehmet EIen-
di'ye basimevi ailmasi Iikrini getiren o olmustur. Mehmet EIendi Paris'e eli ola-
rak gittiginde orada kendisini taniyan luc de St. Simon'a, yakinda basimevinin
ailacagini sylemisti.
Yirmi Sekiz elebi 1720'de Fransa ile bir ittiIak antlasmasi olanagi aramak
zere Paris'e gnderilmisti. Bu grevine ilve olarak Fransiz uygarligini tanimasi,
bunlarin uygulanabilecek olanlari zerine bilgi getirmesi istenmisti. elebi'nin ba-
silmis olan Sefaretnme'sinde, o zamanki Avrupa'nin en ileri lkesi olan Fran-
sa'daki gelismeleri derin bir grsle inceleyen bir zellik bulunmamakla birlikte, o
zaman iin yeni sayilabilecek bir bakis kendini gsterir.
28
elebi Mehmet grdklerini deta yeni bir dnya kesIetmis gibi takdir ve
hayranlikla anlatir. Yeni teknikleri, bilim kurumlarini, asker okullari, hastaneleri,
rasathaneyi, tesrihhaneleri (anatomi laboratuarlarini), limanlari, karantina yn-
temini, hayvanat bahelerini, park, tiyatro ve opera gibi hi bilinmeyen eglence
yerlerini anlatir. Bunlardan olumsuzca sz etmek yerine, acayip bulduklarini bile
olumlu bir dille kaydeder. rnegin, bir beyzadenin bile avamdan bir kadina saygi
ile davrandigini syler.
iste, o zamanin yksek kisilerinden biri olan ve Memoires adli eseriyle n
kazanan luc de St. Simon, onun kitap basma sanati ile ilgilendigini, bunlar zeri-
ne zaten bilgisi bulundugunun belli oldugunu, basimevi ailacagini kendisine
syledigini bildirir.
29
elebi Mehmet ve oglu Sait, Paris'ten dndkten sonra 1726'da basimevinin
hazirliklarina baslanmisti. Basimevi ortaklasa Ibrahim Mteferrika ile Sait Meh-
met adina ailacakti. O zaman 49 yaslarinda bulunan Ibrahim'in daha 1719'dan
beri bazi denemeler yaptigi, belki de Yahudi harI dkmcleri, basimci ve dizgici-
lerle temas kurdugu saniliyor.
30
56
LK AAMA
Ibrahim, bir yandan da basim sanatinin gerekliligini ve degerini anlatan bir
muhtira hazirliyordu. Vesilet't-tibaa adini tasiyan bu rapor sadrazama,
seyhlislma ve ulemya sunuldu, Ibrahim burada basim sanatinin Islm
lkesinde uygulanmamis olmasinin zararlarini, ileride saglayacagi yararlan,
Mslmanlarin Avrupalilara kiyasla geri kalmalarinin nedenlerinden birinin basim
sanatinin yoklugu yznden cahillesme oldugunu aik ve gl bir dille anlatir.
31
Basimevinin ailmasi iin seyhlislmin Ietva vermesi, padisahin Ierman
ikarmasi gerekiyordu. Basimevi isi, zaten padisahin ve sadrazamin destekledigi
bir is oldugu iin Ietva da Ierman da kolayca ikti.
32
Kitap basmanin seriata aykin oldugu iddiasiyla ulemnin basimevi ailmasi-
na karsi geldikleri yollu ok yaygin bir inan vardir. rnegin bir Avrupali yazar
bir Trk tarih dergisinde sunlari yazmistir: "Bu memlekette tark-i ilmiyye ricali
z-nIus olmagla bu ihtira-i cedde bir drl cevaz vermediler. Matbaanin Msl-
manlar arasinda istimal olunmamasini sadrazama alettekrar arzettiler ve lzu-
mundan Iazla kitaplarin meydan-i tedavle vazedilmesi ile asayis-i umum ve
muamelt-i diniyyeye ihtira-i mezkrun tehlikeli olacagini zikretmislerdir."
33
Gerekte ise ulemdan byle bir direnme geldigini gsteren hibir delil yoktur.
Seyhlislm Abdullah EIendi Ietvayi hemen vermis, ulemdan on bir kisi ilk kita-
bin basina konan "takriz"ler yazmislardir. Bunlarda kitap basmanin seriata ayki-
riligindan hi sz edilmemektedir. Matbaa aildiktan sonra da Seyhlislm Abdul-
lah Efendi, Ibrahim MteIerrika'ya basilmasini gerekli saydigi iki kitabi da salik
vermistir. Matbaanin dzeltme islerine bakmak zere ve ihtimal ki Arapa'dan
yapilan evirileri kontrol etmek zere, ulemdan kadi, biri Mevlevi seyhi olan
drt kisi memur edilmistir.
34
Basimevi aildiktan ve ise basladiktan sonra da ulem
ocagindan bir karsi koyma gelmedigi gibi, kisa sre sonra ikan Patrona
ayaklanmasinda da kitap basmaya karsi bir istek ileri srlmemis, onu kapatma
gibi bir olay da hibir yerde kaydedilmemistir. Fetvada ve Iermanda sadece
"ulm-i liye" yani din bilimleri disindaki bilimler, fen ya da mspet bilimler ze-
rine yazilmis olan kitaplarin basilacagindan sz edilir (Buradaki "l" szcg
Arapa'dan gelir ve yine o dilden gelen baska bir "-l" szcgnn ayni degil,
anlamca tersi olan bir szcktr. Arapa'daki "ayn" harIi ile "eliI harIi arasinda-
ki ses Iarki, Trk agzinda belli olmadigindan latin harIleriyle yazilinca anlamca
birbirinin tersi olan bu iki szck ayni biimde yaziliyor).
Su halde basimevinin ailmasi olayi, din tartismalari gibi bir sorun ile ilgili bir
olay degildi. Onun iin de Kur'an, hadis, teIsir, kelm ve Iikih ile ilgili eserlerin
basilmasina lzum grlmedigi iin, yalniz hattatlardan (elle kitap yazan esnaI-
tan) geldigi anlasilan bir karsi koyma da byk bir soruna dnsmemistir. Hat-
57
TRKYE'DE ADALAMA
tatlarin geimini saglayacak genis bir is alani yine de birakilmis oluyordu. Os-
manli sisteminde meslekler imtiyazli, beratli loncalardi. Hattatlarin hosnutsuzlu-
guna yol aan gerek nedenin, matbaaciligin baslamasiyla yeni bir beratli mesle-
ge msaade edilmesinden ileri gelmis olmasi muhtemeldir. nk matbaacilik
basladigi zaman msaade yalniz Ibrahim ve Sait EIendiler'e verilmisti. Matbaa
padisah vakIina cz basina bir ake resim demek zorunlulugunda
oldugundan mhrsz yani resmi denmemis kitap satamazdi. Baska biri
basimevi aarak ona rekabet de edemezdi. Basilacak kitap sayisini, Iiyatini da
matbaaci degil, hkmet tayin ederdi. Matbaa ama hakki beratla, tek ya da
msterek "malikne", yani daha sonraki terimle "gedik" olarak verilirdi. ok
muhtemel olarak matbaaya tayin edilen ulemnin bir vaziIesi de bu islere
bakmakti. Gedik, bir mlk olarak sahibinin mirasisina geer. lemek oluyor ki,
yeni ikmis bir messeseyi eski Osmanli esnaI sisteminin yntemine
baglamislardi. Matbaaciligin daha sonra gelisememesinde asil bunun byk rol
olmustur. Basimcilik II. Mahmut dnemine kadar devlete verilen bir tekel olarak
kalmistir ve ancak gazeteciligin baslamasindan sonra zel bir girisim isi
olabilmistir.
Bunlardan ikaracagimiz sonu sudur: Matbaaciliga karsi konan sinirlamalar
seriattan degil, Osmanli devlet sistemine zg lonca sinirlamalarindan gelmistir.
Basma sanatinin Yahudi, Ermeni ve kum dillerinde gelismesine karsilik, Osmanli
dilinde gelismemesinde bunun rol olup olmadigi tarihilerin belgelere dayanarak
incelemesi gereken bir konudur. Iyi bir gelisme sayilan bu is "seriat taraIindan en
gellendi" diyerek yargi vermek kolay, Iakat her zaman dogru olmayan, bilime ay-
kiri bir tutumdur. ,
r
Ibrahim, basma sanatinin gerekliligi zerine yazdigi raporda bu sanatin Tr-
kiye'de ok eskiden beri bilindigini yazmakla birlikte, Arap harIleriyle kitap 'basil-
digini, bunlarin yanlislarla dolu oldugunu syler. Ihtimal ki, ortalama olarak 250
yillik bir gecikmenin din degil, devlet nedenlerinden ileri geldigini bildiginden bu
konuyu kurcalamaya kalkmamistir. Basma sanatinin Trkiye'de ondan nce (en
asagi 234 yil kadar nce) Osmanlica'dan baska bir dilde, 218 yil kadar nce Arap
harIleriyle Avrupa'da; 130 yil kadar nce Istanbul'da, kk bir ihtimalle, Os-
manlica olarak basildigi biliniyor. Avrupa'da Arap harIleri dkmclg de basla-
misti. Bu konularin tarihi geregi gibi incelenmemistir. Simdilik bilinen, Istanbul'un
alinisi tarihinden az sonra matbaaciligin, bu sanatla Avrupa'da da ok erkenden
ilgilenen Yahudilerle basladigidir. Fatih'in basimcilikla ilgilendigi yollu bir sylenti
varsa da, belgelendirilinceye kadar bu zayiI bir ihtimal olarak kalacaktir.
35
Ilk
matbaa Yahudiler taraIindan II. Bayezit zamaninda ailmisti. Ibran harIlerinin
Italya'da 148O'de dkldg, Istanbul'da 1495'te Ibran basimevi aildigi, daha
58
LK AAMA
sonra 1500, ya da 1515'te Selanik'te, 1579'da Istanbul'da baska Ibran basimev-
leri oldugu anlasiliyor.
36
Matbaaciligin nce Yahudiler arasinda, daha sonra kumlar ve Ermeniler ara-
sinda ne gibi dsncelerle ilgi grdgn, ne gibi olaylara yol atigini ayrintilara
girmeksizin biraz arastirsak, Osmanli devlet adamlari arasinda bu sanata karsi
yasanan alerjinin nedenini ve Trke matbaaciligin gecikmesinde din nedenleri
degil, siyasa nedenleri bulundugunu grrz.
Ibranice kitap basiminin, Ispanya'da zorla Hiristiyanlastirilan ve "Marrano"
denilen Yahudilerin Portekiz'de yeniden eski dinlerine dnenlerinden birogunun
Trkiye'ye, bir kisminin Portekiz'den Amsterdam'a, bazilarinin Italya yoluyla
Istanbul`a ve Selanik'e geldigi biliniyor. Yeniden eski dinlerine dnen
Marranolar arasinda Hiristiyanliklarindan kalma inanlarin kaldirilmasi, gerek
Yahudilik'in canlandirilmasi gibi dsncelerin Ibran matbaaciligi zerine etkisi
olmustur. Ibran matbaaciligi, henz daha matbaaciligi almamis olan Ortodoks
Hiristiyanlara degil, 17. yzyilda Osmanli topraklarinda yogun bir din
propagandasi baslatmis olan Katoliklere karsi direnisin de etkisi altinda
kalmistir. Matbaanin, 1655'ten nceki yillarda baslayan Yahudi mesihiliginin
ikisinda da bir rol oynamis oldugunu saniyoruz. 1648'de Sabbatay Zvi adinda
Izmirli gen bir Yahudi, kavmini kurtulusa gtrecek Mesih oldugu iddiasiyla
ortaya ikmisti. Zvi'nin baslattigi akimin sonucu olarak, onun 1666 yilinda
birok mucizeli olaydan sonra, dnyanin en gl hkmdari olan Mslman
sultaninin yerine geerek Yahudileri adanan kurtulusa gtrecek dnya
hkmdari olacagi inanci yayilmaya baslamisti. Bu inancin basilan kutsal
kitaplarin incelenmesinden grenildigi iddia ediliyordu. Inan, yalniz Osmanli
lkelerinde degil, Avrupa'da da yayilmis, Hollanda, Almanya, Polonya'da bulunan
Yahudiler arasinda byk bir heyecan yaratmisti. Bu lkelerden binlerce Yahudi
akin ediyor, biroklari dnyanin sonu geldi inanci ile mallarini satiyorlar, Mesih'e
kosuyorlardi. Bu akim Yahudi cemaatinin haham-larini rktt, Katolik
misyonerlerini kizdirdi, Osmanli hkmetini de huylandirdi ve Zvi'nin iddialari
zerine sorusturma basladi. Zvi 1665'te padisahin nnde sorguya ekildi,
mucizelerini gstermesi istendi. Zvi, Islm sultanini dsrerek yerine geecegi
yollu bir iddiada bulunmadigini ileri srerek kendini savundu; Mslmanlik'i
kabul ederek kurtuldu.
37
Matbaanin Ortodoks Hiristiyanlar arasinda yol atigi din tartismalarinin da
siyasal sonulari olmustur. Bunda da sahnede yine Katolikleri grrz. Bu olayla-
rin merkezinde bulunan Ortodoks Patrigi Kiril lukaris, Protestanlik'in (zellikle
Kalvinizm'in) etkisi altinda yeni bir inan ve kilise reIormu yapmaya kalkismisti.
Patrigin taraItarlarindan olan Nikomedus Metakses, Protestan Hollanda ve Ingiliz
59
TRKYE'DE ADALAMA
elilerinin yardimi ile londra'dan getirtilen bir matbaa ati. Bu matbaada Katolik
doktrini ve Papalik aleyhine yazilmis risaleler basiliyordu. Bunlarin zellikle Isa,
Meryem tasvirlerine tapma ve Isa'nin Tanrisal kisiligi zerine yaptiklari
polemiklere bakilirsa akimin Kalvinist olmaktan ziyade Arius ve Unitarius
inanlarini getirecegi korkusu hem Ortodoks Kilisesi'ni hem de Ortodokslari
Katoliklestirmek isteyen Katolik Kilisesi'ni rktyordu. Trklerin Anadolu'ya
yayilmasindan nce Anadolu'da glenen Yeni Pavlosuluk akimi, Balkanlar'a
geen Bogomlik, hem Katolik hem Ortodoks Kiliselerine isyan edenler arasinda
ikmis, gerek Anadolu'da gerek Balkanlar'da bunlarin birogunun Mslmanlik'a
gemesine yol amisti. Bu gibi akimlar hem Katolik hem Ortodoks Kiliseleri
taraIindan "heretiklik" (sapkinlik) sayiliyordu. Bu gibi akimlarin birok
Hiristiyanin Mslmanlik'a gemesine yol atigi biliniyordu. 1629'da Patrik Kiril
Lukaris'in yeni bir inan doktrini yayimlamasi zerine siddetli ekismeler basladi.
Birok Avrupali (Katolik) yazar Osmanli hkmetinin patrigi srgn edip
idam ettirdigi yollu hikyeyi benimserlerse de, dinle ilgili konularda Osmanlilar
hakkinda ileri srlen iddialarin ogunun tersi dogru oldugu gibi, burada da byle-
dir. Bu zatin 1621 ile 1638 arasinda bes kez patriklige seildigine ve ldrlmesin-
den sonra bile Ortodoks Kilisesi'nin hizini alamayip 1638, 1642 ve 1672'de kez
Sinod karan ile lukaris'in akidesini lanetlenmis (anathema) iln ederek kendisini
ve taraItarlarini aIaroz etmesine bakilirsa, bu akidelerde Osmanli hkmetini ilgi-
lendirip harekete geirtecek bir sey yoktu. Fakat Hiristiyan cemaatinin nderlerinin
baskisi, Cezvit Iaaliyetleri ve Katoliklik'in koruyucusu Avusturya ve Fransiz elilik-
lerinin baskilariyla lukaris uzaklastirilarak matbaasi kapatilmistir. lukaris, kodos
Adasinda, byk bir ihtimalle, Cezvitler taraIindan zehirlenerek ldrlmstr.
38
Matbaa, Ermeni cemaati arasinda da benzer anlasmazliklar ve atismalar ya-
ratmistir. Ermeniler arasinda Katoliklik propagandasi, bu propagandaya karsi Os-
manli hkmetinin 17. yzyildaki direnisinin kirilmasindan sonra, 18. yzyilda
matbaanin etkisi ile bsbtn glenmisti. Katolik olan Ermeniler kilise degistir-
mekle Fransa'ya kapitlasyonlarla taninmis olan muaIiyetlerden Iaydalanacak-
lardi. 1698'de, Istanbul'da ailan Ermeni matbaasinda ok sayida Ermenice Kato-
lik propaganda risalesi basildi. Bu akimda Ermeni patriginin de rol oldugu anla-
siliyordu. Cemaat iinde ikan kilise anlasmazliklarini bastirmak zere Osmanli
hkmeti 1701'de bu esit yayinlan yasakladi; Ermeni matbaalarini kapatti. Yu-
karida adi geen Fransiz elisi Marquis de Borinac, raporlarinda Trkiye'de Kato-
lik propagandasinin hedeIlerini anlatirken kiliseden ayrilan kumlarla Ermenilerin
Katoliklik'e kazandirilmasi iin alistigini bildirir. 1740 Kapitlasyonlarindan son-
ra Ermeniler arasinda Katoliklik'e geme akimi hem hizlandi, hem de alen olma-
60
LK AAMA
ya basladi. Bu hal yalniz Istanbul`a zg kalmadi; Ankara, Halep, Sam gibi
nemli ticaret merkezlerinde de glendi.
Grlyor ki Osmanli imparatorlugu iindeki Yahudi ve Hiristiyan cemaatle-
rinin din islerinde grlen sarsintilarin siyasal sonulan oluyordu, daha dogrusu
siyasal nedenleri vardi! Bunlar Osmanli egemenliginin zlme durumuna gelisi-
nin baska bir grnsdr. Osmanli devlet adamlarinin kaIasinda matbaaya karsi
olan alerjiyi ancak bununla kavrayabiliriz. Matbaaya karsi dsmanlik Islmlik
nedenleriyle degil, Osmanlilik nedenleriyle anlasilabilir. Anlattigimiz siyasal yan-
lar olmadigi zaman, Osmanli imparatorlugu`nda matbaalara, basilmis kitaplara
dokunulmamistir.
Su halde basim sanati Osmanli tarihinde yalnizca bir din sorunu degil, kis-
men teknik, kismen ekonomik, kismen de siyasal bir sorun olmustur. Matbaanin
ailmasina ulemnin karsi koyduguna dair hibir kayit yoktur. Kur'an, hadis, tef-
sir ve Iikih eserlerinin istisna edilmesi, Mslmanlar arasinda da benzer olaylar
ikmasi korkusuyla yorumlanabilir. Matbaacilik Mslmanlar arasinda bir din il-
gisi ile degil, siyasal bir ilgi ile baslamistir.
tiki 31 Ocak 1729'da ikan kitaplara bakarsak
39
basilmasi istenen kitaplarin
dil, tarih, cograIya, mspet bilimler, askerlik konularinda oldugunu grrz. Mat-
baanin dinsel dsncelerle degil, siyasal dsncelerle ailmis olusunun ne iIade
ettigini Hammer'in su degerlendirisi iyi anlatir: "Matbaanin kurulusu, bu dnemin
ayirici niteliklerinden biridir. Bu dnem her seyden nce Bati detlerinin logu
detlerine belirli bir etki yapisi ile, Osmanli siyasasinin Avrupa siyasalariyla siki
baglantisi ile kendini gsterir. Seilen ilk on kitap, Osmanli devletinin kurulusun-
dan beri bir yandan Iran'la, te yandan Avrupa devletleriyle olan iliskilerinin tari-
hini inceleyerek kendini aydinlatma egiliminde oldugunu gsterir".
40
Kitap sorununun bir din sorunu degil, bir devlet sorunu olarak grlmesi ola-
yinin bu tartismasindan sonra Osmanli dilinde basimin gecikmesinin, basladiktan
sonra da gelismenin ok agir gitmesinin nedenlerini su noktalar aisindan arasti-
racagiz: a) Basim isinin baslamasi ve yrmesi iin gerekli kosullardan biri, bazi
teknik ilerlemelerin olabilmesidir, b) basim isinin yrmesi iin yeterli kgit reti-
mi olmasi gerekir, c) basim sanatinin beslenmesi iin yeterli bir okuyucu kitlesi
olmasi gereklidir.
Matbaanin ailisindan sonraki yillarda bu alandaki kosullarin kitap basimini
gelistirecek lde olmadigini gsterecek ok delil vardir.
41
Kgit retiminin yeter-
sizligi kuskusuz rol oynamistir. Matbaanin son bastigi kitabin tarihi olan 1742'de,
matbaanin yasamasi iin yeterli kgit bulunmadigi anlasilmis olacak ki, o yil bir ka-
git yapma tezghi kurmak zere Polonya'dan kgit ustalari getirtilmesi iin Eflk
61
TRKYE'DE ADALAMA
voyvodasina emir verilmistir. 16. yzyilda Istanbul`da kagit yapiliyor idiyse de bu
yalniz hattatlara yetecek kadardi. Belki de yapilan kgit, basima elverisli olmayan
cinstendi. Onun iin disaridan kgit ithalinden tasarruI edilmesi dsncesiyle
Ibrahim MteIerrika kgit sanayiinin kurulmasini tekliI etmis, 1744'te Hotin'den
Aslan adli bir Yahudi Polonya'ya gnderilerek oradan kgit ustasi getirtilmisti.
Ustalarla yapilan mukavele geregince tezghi kurmak iin gereken aralari ve
malzemeyi mir hazine saglayacak, yapilan kgitlar mirye ait olacak, ustalarin yol
ve geimharcamalari denecek, bir yil sonra yerli ustalar yetistirip kendilerine
3.000 kurus (tahminime gre 1.500 altin) mkIat verilerek yurtlarina
yollanacakti. Ibrahim, kurulacak tezghta yilda 1.000 top kgit yapilabilecegini
bildiriyordu.
1742'de Ibrahim MteIerrika orduda bir greve atandigindan matbaanin a-
lismasi durdu. Pek muhtemel olarak henz yeterli kgit retimi de olmadigindan,
onun lmnden sonra matbaa bir sre alismadi. Ancak lmnden iki yil sonra,
1747'de MteIerrika'nin yetistirdigi eski kumeli kadisi Ibrahim ile eski Anadolu
kadisi Ahmet'e matbaa imtiyazi "msterek malikne" olarak verildi.
42
Matbaayi
yrtecek bu kisilerin de ulemdan oldugunu gryoruz.
1749'da ustalar kgit yapimina basladilar. Ancak 1755'te, yani sekiz yillik
bir durgunluktan sonra, nce 1.000 nsha olarak basilan Jankulu s:lgnn
yeni baskisi yapildi. Fakat ondan sonra da dokuz yil, yani 1764'e kadar yine ba-
sim yapilmadi. Bu tarihte, ileride adina rastlayacagimiz Fransiz elisi Choiseul-
GouIIier'nin Fransiz Eliligi'nde matbaa kurma tesebbs esnasinda bu matbaayi
almasi tehlikesi ikinca, tarih yazan kasit ve VasiI EIendiler'e yeni bir matbaacilik
imtiyazi verildi. Bunlar ancak Sami-Sakir-Subh tarihi ile I::i tarihini ve Arapa
zerine bir kitap basabildiler. Matbaa, t III. Selim zamanina kadar bundan baska
yayin yapamadi.
MteIerrika zamaninda 14 yil iinde toplami 23 cilt tutan 17 eser basilmistir.
Bunlarin 11 tanesi tarih, 3 tanesi dil, 3 tanesi Iaydali bilimler (cograIya, miknatis,
askerlik) zerinedir. Watson'un hesaplamasina gre toplam baski adedi
13.200'dr. Kitaplarin bazilari 1.200, bazdan 1.000, bazilari 500 nsha basilmistir.
Bu hesaba gre yilda ortalama 1,2 eser ya da 1,5 cilt ve 850 nsha basilmistir.
43
nemli noktalardan biri de fiyat sorunudur. Jankulu s:lgne 35 kurus Ii-
yat konmustu. Tahminimiz dogru ise, 35 kurusun o zamanki altin rayici 10 altina
karsiliktir. 1768'den sonra kurusun altin rayici daha da dsmstr. Bundan, ba-
sili kitabin ne denli pahali bir nesne oldugunu gryoruz. Fakat sz edilen Iiyat-
landirmadan maksadin medrese grencilerine ucuz kitap saglamak oldugu sy-
lendigine gre, yazma kitaplarin o zaman bundan da pahali oldugu anlasiliyor,
iki ciltlik Jankulu s:lgnn hepsi satilmisti. Szlk ve tarih kitaplarindan bas-
62
LK AAMA
kalarini grencilerin aldigindan sphe edilebilir. Bunlari herhalde zamanin b-
ykleri almisti. Tahminlerimiz dogru ise, matbaa yksekgretim grencilerinin ki-
tap ihtiyacini karsilamaktan uzak kalmistir. lin bilimleri zerine yazilmis kitaplar
ise tmyle hattatlara birakilmisti. Bu dnemde yazilan kitaplarla yapilan eviriler
de yazma olarak kalmistir.
44
Kitap pahaliliginin ve kitliginin cahilligin genislemesine ne denli etkisi oldu-
gunu tahmin etmek g degildir. Ulem ocagindan matbaaya karsi bir tepki gel-
memekle birlikte, bol ve ucuz kitap ihtiyacini hissetmekten gelen bir baski da ol-
mamistir. lle levrinde baslamis olan genis bir edebiyat ve bilim yazarliginin,
Bati bilim eserleri evrilmesinin agdas ve gl bir Iikir hayati yaratmakta etkisiz
kalisinin nedenlerini bu teknik ve ekonomik darliklarda aramak gerekir.
5. Askerlik
agdas yntem ve rgtleri benimseme isinde, basim ve bilim hayati alaninda
grdgmz yavasligi, kesintileri, verimsizligi, asker yenilikler alanindaki uy-
gulamalarda da grrz.
1730 yenieri ayaklanmasina degin geen yillarda yapilan biricik is, Haydar-
pasa sahrasinda Avrupa yntemli tlimlere baslanmasi olmustur. Bu ilk yenilik
hakkindaki bilgilerimizin kitligi, yapilan isin ne kadar nemsiz, ne kadar geici ol-
dugunu gsterir. Bildigimiz, bostanci ocagindan seilen askerlerden bir birlik ku-
rularak tlimlere baslandigidir. Bu kararin ya da Iikrin kimden geldigini, tlimleri
kimlerin yaptirdigini bilmiyoruz.
Yalniz seilen 300 gencin bostanci ocagindan alinmasi ilgintir. Bu ocak, ye-
nieri ocaginin disinda padisaha ve saraya en yakin ocaktir. Geleneksel olarak bu
ocaga Bosnali devsirmeler alinirdi. Bu en sekin, yakisikli, gl askerler padisa-
ha en sadik kullardi; sarayin ve padisahin, bugnk deyimle "muhaIiz alayi" idi-
ler. Yalniz sarayin degil, Istanbul evresinin ve Bogaz'in inzibatindan da bunlar
sorumlu idiler. Komutanlari sarayin nemli adamlarindandi; dis hizmete iktiklari
zaman yksek mevkilere atanirlardi. lemek ki ilk yenilik girisimi byle gvenilen
bir ocaktan alinan kisilerle baslatilmistir.
45
75-80 yil kadar nce kusya'da Petro
zamaninda mevcut asker rgtleri yenileme girisiminde oldugu gibi, Osmanlilarda
da yenileme isine saraya yakin bostancilarla baslanmis olmasinin 1730 yenieri
ayaklanmasinda rol bulundugunu tahmin ediyoruz. Bu ayaklanma zerine bu
tlimlere son verilmistir. Bu ayaklanma bastirildiktan sonra, ihtimal ki, yine
yenierilere karsi bir dsnceyle 1732'de timarli ordusunun dzenlenmesine ali-
63
TRKYE'DE ADALAMA
sildigini grrz. Bu tarihte yeni bir timar kanunu da yapildi. Bundan da tatmin
edici bir sonu alinmadigini, daha sonraki tarihlerde de byle kanunlar yapilma-
sindan anliyoruz.
46
laha ileri ve biraz daha kalici ikinci bir adim, 1730 ayaklanmasinin bastiril-
masindan sonra ve Avrupa'da pek taninmis bir generalin ynetimi altinda atildi.
Bu zat Claude-Alexandre, Comte de Borineval'dir (1675-1747).
47
Fransiz aris-
tokrasisine mensup olan Borineval, gen yasinda Fransa'da savaslarda taninmis
olmakla birlikte geimsiz ve maceraci, belki de inansiz bir tip oldugundan 29 ya-
sinda yurdundan kaarak daha nce savastigi Avusturya ordusuna girmisti. Orada
22 yil esitli savaslarda, bu arada Osmanlilarla yapilan savaslarda n kazanmis
bir general olmustu. Prens Eugene ile rekabeti yznden, Avusturya'yi elinde tutan
bu zat taraIindan hapse atildi. 1727'de kaarak Venedik'e geldi. Avusturyalilardan
intikam almak zere Osmanli ordusuna gemeyi dsnerek 172 9'da Bosna'ya
geti. Avusturya baskisi altinda bu hkmete teslim edilmesi zorunlulugu
karsisinda Mslman oldu ve Ahmet adini aldi. 1.730 ayaklanmasinin bastirili-
sindan bir sre sonra sadrazam olan Topal Osman Pasa, bu nl Avrupa genera-
linden yararlanilacagini dsnerek onu Istanbul`a agirdi ve kendisine bu deIa
humbaraci ocagini yenilestirme devini verdi. Bu is iin kendisine onun gibi Ms-
lmanlik'a girmis olan Fransiz subayi ve Fransiz hkmeti taraIindan gnderi-
len iki topu subayi verildi.
Humbaraci ocagi, eski Osmanli ordu rgtnde ok nemli bir asker Ien ki-
tasi idi. Humbaracilik o zamanin bomba ve havan topu askerligidir. Bunlarin kale
muhaIizliklarinda grevlendirilenleri timarli rgtne bagliydilar. Cebeci ocagina
bagli olup bomba yapimi isinde alisan humbaracilar ile topu ocagina bagli ha-
van topu humbaracilari ulIeli kapikulu askerleri idiler. 17. yzyilda bomba ve
top yapimindaki ilerlemelerin izlenmeyisi, gerekli hammadde ve yapim malzeme-
lerinin Italya, Fransa, Ingiltere, Hollanda, Isve gibi lkelerden satin alinamayisi
yznden humbaraci ocagi nemini kaybetmis, eskimis bir ocak haline gelmisti.
Bu ocagin modernlestirilmesi isinin basina getirildigi iin vezirlige ykseltilen
Borineval, Osmanli tarihinde Humbaraci Ahmet Pasa adiyla taninmistir. Anlasil-
digina gre Bosna'dan gelirken, beraberinde getirdigi bir kisim humbaraci askeri-
ni bostanci ocagindan seilmis olanlara katarak 1733'te maasli bir humbaraci ki-
tasi kuruldu ve bunlar iin skdar'da "Hendesehne" adi altinda ilk asker Ien
ve tatbikat okulu aildi.
48
Comte de Borineval'in humbaraci ocaginin basindaki alismalarinin ne dere-
ceye kadar kkl ve kalici sonular verdigi konusunu sonraya birakarak, onun
Trk agdaslasma tarihindeki teki ynlerini belirtmek isteriz. Bunlarin basinda
64
LK AAMA
Borineval'in Osmanli devlet adamlarina Avrupa (zellikle Ispanya, Fransa, Avus-
turya ve Macaristan gibi lkelerin) siyasal kosullarini, Fransa, Prusya ve Avus-
turya'daki yeni asker gelismeleri tanitacak yetenekte bir kisi olusu gelir. Verdigi
raporlarda artik cesaret ve kahramanligin bu agda yetmedigini, agdas askerlikte
egitim ve disiplinin, asker maaslarinin dzenli denmesinin en nemli is oldugu-
nu anlatir (o zamanki Osmanli ordusunda, zellikle yenieri ocaginda bunlarin
de yoktu). Yapilmasi gereken yenilikler iin Fransiz ve Alman (Avusturya)
ordu kuruluslari (nizamlari), bunlarin yeni asker toplama yntemleri, egitim yn-
temleri hakkinda yetkili bilgiler verdi; sihhiye blkleri kurulmasini tavsiye etti.
Ona gre yapilacak is, Fransiz ve Alman (Avusturya) askerlik yntemlerini uy-
gulamakti. Bunlar, yukarida grdgmz gibi, kisa bir sre nce ilk kez Ibrahim
MteIerrika'nin anlattigi seylerin tekrarlanmasindan baska bir sey degildir.
49
Borineval'in ileriyi gren, zamaninin ok tesinde oldugunu gsteren Iikirleri
de vardi. Ibrahim MteIerrika gibi o da kusya'nin yakin gelecekte Avrupa ve As-
ya'daki genislemelerini nceden grms, bundan en ok etkilenecek devletin Os-
manli devleti olacagini, nk kusya'nin agdaslasmasinin onu Avrupa'nin bas-
lica asker ve siyasal glerinden biri haline getirecegini, bunun sonunda Osman-
li devleti ile atismasinin kainilmaz olacagini haber vermistir. Bu durum karsi-
sinda Osmanlilara dsen grev, kusya'da yapildigi gibi, agdas teknolojiyi alma-
ya bakmakti.
Borineval'in agdas askerlik ve silh teknolojisini almaktan da teye giden
Iikirleri de vardi. Ekonomik anlamda agdaslasma gerekleri yerine getirilmedike
asker teknoloji gelistirilemezdi. Bundan tr, ekonomik kalkinmanin zorunlu
oldugunu anlatan Iikirleri vardi. Yapilmasinin gerekli ve o zaman mmkn oldu-
guna inandigi bir iki Iikrini de aiklamistir. Bunlardan bir tanesi Anadolu ve Bos-
na'da madenlerin isletilmesi, Sakarya ile Marmara arasinda ve Akdeniz'le Kizilde-
niz arasinda kanal ailmasi Iikridir.
50
Borineval'in kismen kendisinden gelen kusurlari, kismen de Avrupa'da ma-
ceraci ve geimsiz bir kisi olarak taninmasi, kismen iine dstg Osmanli siyasa
alanindaki kararsizliklar ve ekismeler, kismen de ok kisiye eksantrik, Iantezi gi-
bi gelen ileri grsleri yznden, iinde 17 yil yasayip ldg Osmanli lkesinde
(Istanbul'da Tnel basindaki Mevlevihnenin mezarliginda gmldr) basardigi
isler, yaptigi etki Iazla olmamistir. "Deli" Petro'nun eline bu kiratta bir adam ge-
mis olsaydi, ondan nasil son damlasina kadar yararlanmis olacagini tahmin et-
mek g degildir.
51
Humbaraci ocagi ile "Hendesehne"nin mr pek uzun srmedi. Hendeseh-
ne'nin bagli oldugu ulIeli humbaracilarin yeni tlimlerden hoslanmadiklari iin
65
TRKYE'DE ADALAMA
isyan edecekleri korkusuyla bunlarin dagitildigi ve okulun kapatildigi iddia edi-
lir.
52
I. Mahmut'un ayrica tophane, baruthane, lagim (mayin), cebeci (silh yapimi
ocagi) ve arabaci (asker tasit aralari yapimi ocagi) gibi ocaklarin modernles-
tirilmesini tasarladigi, bunun gereklestirilme yollari zerine "bendegni" ile gizli-
ce grsmelerde bulundugu sylendigine gre bu grsmelerden olumlu bir sonu
ikmadigi anlasiliyor. laha sonraki padisah III. MustaIa zamaninda Sadrazam
kagip Pasa'nin Hendesehne'yi amak istedigi, eski grencileri ve onlarin ogulla-
rini toplatarak Stlce yakinlarinda Karaaga'ta "gizlice" okuttugu bildirilir.
53
Fransa'nin istenen ittiIaka yanasmamasindan tr bansin devami taraItan
olan sair sadrazam kagip Pasa (sadrazamligi 1755-1773), islahat yapalim der-
ken eski dzeni de bsbtn yitirme tehlikesi oldugu iddiasinda bulunan bir kisi
idi. MustaIa Nuri Pasa'nin dedigi gibi, "Avrupa ordularinin eristigi dzeni, buna
karsi Osmanli ordusunun iine dstg karmasayi ve disiplinsizligi kiyaslayarak
ikardigi sonucu, hakimane szlerle bildiriyor, bazi mesgaleler gstererek geisti-
riyordu... kagip Pasa'nin asker yenilesme, savas levazimatini dzene koyma is-
lerinin stne dsmeyerek, yalniz hos vakit geirmeye bakmasi ya tmden umut
kesmis olmasindan, ya da korkulacak sonular ikacagina inanmasindan ileri ge-
liyordu".
54
Notlar
1 Bkz. Eric J . Hobsbawm, "The General Crisis of the European Economy in the 17th Century", Past
and Present, 6(1954): 44.
2 Kahve Istanbul`a Kahire'den Sam ve Halep yoluyla 1554 siralarinda geldi-, Halep ve Istanbul yoluy
la Avrupa'ya yayildi. Bu konuda Osmanli kaynaklarindan Iaydalanilarak yapilmis kisa bir inceleme
iin bkz. Eliezer Birnbaum, "Vice Triumphant, the Spread of Coffee and Tobacco in Turkey", Dur
ham University Journal, XLIX, 1 (1956-1957): 21-27. Kahve her yerde yasaklandigi halde hibir
yerde nlenememistir. Avrupa'da da hkmdarlar kahve ime yerlerini yasaklamaya alistilar, r
negin Ingiltere'de II. Charles 1675'te kahvehaneleri "hkmete karsi kt Iikirler, yalan iddialar
besleyen kisilerin toplandigi ve halkin huzuru iin zararli olan yerler" olarak yasaklamistir; bkz.
Encyclopedia BriTannica, "coffee" maddesi [YN: Bu konuyla ilgili Trke'de yeni iki kitap bulunu
yor: Ralph S. Hattox, Kahve ve Kahvehaneler. Bir Toplumsal iecegin Yakin Dogudaki Kkeni,
ev. Nurettin Elhseyni (Istanbul, 1996) ve Helene lesmet-Grgoire ve Franois Georgeon (yay.),
Doguda Kahve ve Kahvehaneler, ev. Meltem Atik ve Esra zdogan (Istanbul, 1999)|.
3 Istanbul'da kahvehanelerin Bektas-yenieri toplanma yerleri haline gelisi zerine bkz. kesat Ekrem
Kou, Yenieriler (Istanbul, 1964), s. 296-299. Belli basli kahvehaneleri isletenler, zamanin en azi
li yenierileriydi.
4 Bu belge zerine bkz. Faik kesit Unat, "Ahmet III levrine Ait Bir Islahat Takriri", Tarih Jesikalari,
I, 2(1941): 107-121. Belge, Kazasker Esat Efendi'nin Vekayinme adli yazma eserinin ikinci cil
dinden alinmistir.
66
LK AAMA
5 MustaIa Nuri Pasa, Netyic'l-vukut, (Istanbul, 1327/1911), cilt III, s. 27; yeni baski: yay. Neset
agatay (Ankara, 1979-1980), ciltli, s. 35.
6 Bkz. Henry Lehr, Les Protestants d'autrefois (Paris, 1901-1907) ve Warren C. Scoville, "The Hu
guenots in the French Economy, 1650-1750", Quarterly Journal of Economics, LXVII, 3(1953):
423-444.
7 Bkz. J oseph Dedieu, Le rle politique des protestantsjranais (1685-1715) (Paris, 1920).
8 Bkz. Charles Weiss, Histoire des rfugis protestants depuis la Rvocation de l'Edit de Nantes (Pa
ris, 1853).
9 Bu konu zerine hibir inceleme yapilmamistir. Bildiklerimiz Huguenot'lar zerine yazilmis eserler
le Hammer'in dolayli olarak verdigi bazi ipularindan gelir. Rochefort'un projesi zerine onun verdi
gi ok kisa bilgi son zamanlarda yazilmis bir iki eserde sz konusu edildigi halde, onun bildirdikleri
ni ele alan olmamistir; bkz. J oseph von Hammer-Purgstall, Histoire de l'Empire ottoman, ev. J .-J .
Hellert (Paris, 1835-1843), cilt XV, s. 348-356. Hammer, projenin bir kopyasinin Viyana'da levlet
Arsivi'nde oldugunu sylemekle beraber, bu proje hakkinda ok sonraya ait bir istihbarat raporuna
dayanarak sz etmesinden bu belgeyi onun da grmedigi anlasiliyor. Sz edilen rapor Chenier ad
li birinin ileride kendisinden sz edilecek olan Comte de Borineval'in Trkiye'deki etkinlikleri zeri
ne Avusturya elisine yolladigi rapordur (bkz. not 51). Bu gizli rapordan Huguenotlarin Borineval
araciligiyla 1745'te hl Trkiye'ye yerlesme abasinda olduklari grlyor. Iste bu vesileyledir ki
bu Avusturya ajani 27 yil nceki kocheIort projesinin neleri kapsadigini anlatir. Ihtimal ki Cheni-
er'nin kendisi de languedoc'tan gms bir Huguenot idi ve kocheIort'u taniyordu. Kendisi o za
man ki-Sicilya devletinin Istanbul temsilcisiydi. kaporunda Avusturya elisinden ne kadar para is
tedigini bildirmesinden, kazan istegiyle ona ajanlik yaptigi anlasiliyor. Bu adam Fransiz sairi And
re Chenier'nin babasi olan ve birok languedoc'lu gibi Istanbul'da kumas ticareti yapan louis Che-
nier'nin babasi ya da amcasi olabilir. Andr, 1762'de Istanbul'da kum bir anneden dogmustur.
10 Abdlhak Adnan Adivar, Osmanli Trklerinde Ilim (Istanbul, 1943), s. 160 not l'de, "bu zatin
kim oldugunu... tespit etmege muvaIIak olamadim; ansiklopedilerde, terceme-i hal kitaplarinda bu
isme ve bu tarihe muvaIik ve taninmis bir isim yoktur", diyorsa da kocheIort'lu ve askerlikte tanin
mis bir ailenin varligi kesindir. Bu ailenin Monsieur Rochefort, capitaine au rgiment de Brancas
ad ve unvaniyla taninan bir yesinin Isvire'de 1774'te basilmis olan ve Fransiz askerlik rgtleri,
kanun ve tzkleri zerine iki ciltlik bir eseri vardir. Adinin yazilisindan soylu siniIindan oldugu
anlasilan bu kisinin, Istanbul`a gelen kisi olup olmadigini bilmiyoruz. Ancak, bu soyadini tasiyan
ve modern askerlik ferini zerinde ok taninmis bir M. de kocheIort oldugu kesindir; onun misyo
nunu anlatan Chenier de ondan, taninmis bir kisi olarak sz eder. nl Fransiz yazari Pierre Loti de
Rochefort'ludur.
11 km Mehmet iin bkz. Ismail Hakki Uzunarsili, Osmanli Tarihi (Ankara, 1959), cilt IV(2), s.
269. Frenklerin Cin Ali Pasa dedikleri lamat Ali Pasa 1716'da Avusturyalilarla savasta sehit ds
tg iin Sehit Ali Pasa olarak da taninir; bkz. Uzunarsili. 303-305. Talimat-i Sehit Ali Paa adli
islahat projesi iin bkz. Tarih-i OsmaniEncmeni mecmuasi. I, 3(1326/1910): 140-149. Gerek
km, gerek Ali Pasalar, rsvetilige ve grevi ktye kullananlara karsi ok sert eylemleri yzn
den kinanmislardir. Birincisi idam edilmis, ikincisi atilganligi yznden sehit olmustur.
12 Charles Schefer (yay.), Mmoires historiques sur l'Ambassade de France Constantinople par le
Marquis de Borinac (Paris, 1894), s. 144-145.
13 Ingiliz elisi Sir James Porter, kapitlasyonlari syle tanimlar: "Kapitlasyonlar ticaret antlasmasi
degil, sadece Bb-i l ynnden ihsan edilmis ticaret imtiyazlaridir. Bunlar, verildikleri hkmet
ten karsilik bir imtiyaz gerektirmez, sadece baris sartini kor"; bkz. Observations on the Religion,
Law, Government and Mariners of the Turks, 2. baski (londra, 1771), s. 362.
14 Schefer, 144-145.
15 Katolik propagandasi kum ve Ermeni cemaatleri arasinda iyi karsilanmadigi iin bunlarin kilise
temsilcileri hkmete sikyette bulunuyorlar, bu propagandalarin nlenmesini istiyorlardi.
1692'den sonra Osmanli hkmeti Katoliklik'ekarsi olumsuz bir tutum almistir; bkz. Ahmet
67
TRKYE'DE ADALAMA
k eIi k, "Trki ye' de Kat ol i k propagandasi ", Trk Tari h Encmeni mecmuasi , XI V,
5/82(1340/1924): 262.
16 Bkz. Unat, 107 not 3 ve Ahmet Hamdi Tanpinar, !9uncuAsir Trk Edebivati Tarihi (Istanbul,
1982), s. 45.
17 Saussure, Karcson, Simonffy, Halasi-Kun gibi Macar; Toderini, Hammer, Babinger ve Mordtman
gibi diger Avrupali yazarlar-, Ebzziya TevIik, Bursali Tahir, EIdaleddin, Mystakidis, Ahmet kasim,
Ahmet keIik Altinay, Ihsan Sungu, Selim Nzhet Gerek, Adivar ve Uzunarsili gibi Trke yazmis
bilginlerin hepsi Ibrahim'in esirligi, kleligi, Kalvinistligi hakkindaki inanci, Islmlik`i savunmak
iin Risle-i Islamiye adli bir eser yazdigini, belki de birbirlerinden alarak, tekrarlamislardir.
18 Adivar, 147-152.
19 Imre Karcson, Trk-Macar iliskilerinin tarihiyle ilgilendiginden Mesrutiyet'ten sonra Istanbul'a ge
lerek kendi irkindan bir Macar olarak Ibrahim'i Trklere matbaayi tanitan kisi seklinde gsteren bir
inceleme yayimlamisti; bkz. "Ibrahim Mteferrika", Tarih-i Osmani Encmeni mecmuasi. I,
3(1326/1910); 178-185. Karcson, Katolik rahibi oldugundan Ibrahim'in Mslman olusunu gele
nek geregince mazur gstermek iin sz edilen esirlik ve klelik hikyesini uydurmustur. Fakat bu
iddianin asil kaynagi Istanbul'da Ibrahim'i tanidigini iddia eden Macar aristokrati Saussure'dr-,
bkz. Tibor Halasi-Kun, "Ibrahim Mteferrika", Islam Ansiklopedisi, cilt Vb, s. 897.
20 Tanpinar, 46; Halasi-Kun, bu Risle-i Islamiye adi verilen yazmanin Islm dini konusunda yazil
mis oldugu iin basilmamis oldugunu ileri srer. Halbuki bu eser Islm dini zerine yazilmis degil
dir. Yazmaya takilan bu ad yazmanin kendisinde gemez; bu adin kitabi incelemeden tasniI eden
biri taraIindan takilmis olmasi ihtimali vardir. Eger byle ise bunu yapan kisi yazmayi incelemeyen
bilginleri yanlis sonulara gtrmstr.
21 Ayrintili bilgi iin bkz. Niyazi Berkes, "Ilk Trk Matbaasi Kurucusunun lini ve Fikri Kimligi", Belleten,
XXVI, 104(1962): 715-737. Osmanlilarin Macaristan zerindeki egemenligi zamaninda Katolik, Kalvi-
nist ve Unitarius Kiliseleri'nin temsilcileri olan ilhiyatilar arasinda Isa'nin tanrisal kisiligi zerine aik
tartismalar yapiliyordu. Bu tartismalarin yapildigi bir oturuma baskanlik eden Budin Pasasi Mehmet Pa
sa Bosnaktir ve belki de Osmanlilasmis bir Bogomil aileden gelmedir. Bogomillik, Yunus Emre ile Si-
mavnali Bedreddin'in yasadiklari sre arasinda eski Uygurlar lkesinden Ispanya'ya kadar uzanan bir
izgi zerinde yer yer grlen heresy (raIizlik) akimlarindan bir tanesidir. Hepsinde bulunan yan, Ma-
niheizm inancidir ve hepsi dini siyasetle ya da siyaseti dinle birlestiren resm kiliselere ya da devletlere
karsi gelismistir. Osmanlilarin Balkanlari Iethetmelerinden sonra Bogomillik yok olmustur. zellikle
Bosna'da gelismis olan bu akimin kisileri kolayca Islmlik`a getiler. Bosnak Mehmet Pasa'nin resm
dinleri temsil eden Katolik ve Protestan ilhiyatilarina karsi hcumlar yapan Unitariusulara sz zgr
lg vermesine ve Isa zerine aika tartisma yapan bir oturuma baskanlik etmesine sasmamak gere
kir. Ibrahim MteIerrika, Kasimpasa mezarliginda Idris-i MuhteI'nin mezarinin yanina gmlmstr.
Idris, asin raIizlik mezheplerinden biri olan HuruIilik'e baglidir. Bu iki mezarin yanyana olusu acaba bir
tesadf mdr? Ibrahim'in Ortodoks bir Mslman olmadigi hakkinda tercman lelacroix'dan Marquis
de Villeneuve'e 15 Ekim 1737 tarihinde yazilmis mektup iin bkz Albert Vandal, Une ambassadejran-
aise en Orient sous Louis XV (Paris, 1887), s. 281. [YN: Islmlasma ncesinde Bosnaklarin dininin
Bogomillik degil, Vatikan'in heretik saydigi bir Katoliklik trevi oldugu hakkinda bkz. John V. A. Fine,
"The Medieval and Ottoman Roots of Modern Bosnian Society", Mark Pinson (yay.), The Muslims of
Bosnia-Herzegovina (Cambridge, MA, 1994) iinde, s. 4-11.]
22 Uzunarsili, IV(1): 159 not 1 ve IV(2): 611-612. Viyana levlet Arsivi'nde grdgmz 1716 yili
na ait bir vesikada (Trkei, I, no. 143) Ibrahim'den Gedkly, Geiidkly, Geiidklii Muteferaka ola
rak sz edilmektedir.
23 Usl'l-hikemfinizmi'l-mem adini tasiyan bu eser 1732 basinda kendi matbaasinda basilmistir.
"Uluslarin dzeni zerine akil ilkeleri" anlamina gelir. Macar soylusu Baron keviczky taraIindan
Fransizca'ya evirilmis ve Trait de la tactique ou mthode artificielle pour l'ordorinance des trou
pes adiyla Viyana'da basilmistir (1769). Fransizca evirideki ad, kitapta Avusturyalilarla MoskoIla-
rin uyguladigi yeni askerlik yntemlerini anlatan bir blmn bulunmasi bakimindan bir dereceye
68
LK AAMA
kadar yerindeise de kitabin tm ve asil adi aisindan yanilticidir. Abbe Toderini, Istanbul'da yasa-
mis ve Trke grenmis oldugunu bildirdigi evirmenin "nizm'1-mem" deyimini "ordu nizami"
olarak evirmesini elestirerek dogrusunun "conduit des peuples" olacagini sylyorsa da kitaptaki
"nizm" szcg hem devlet dzeni hem de ordu dzeni anlamlarinda kullanilmistir; bkz. De la lit-
trature des Turcs, (Paris, 1789), cilt 1, s. 218. Kitabin adinin Fransizca'ya su sekilde evirildigi de
grlr: L'organisation militaire et civile des nations occidentales. Kitabin iindekileri en iyi ta-
nimlayan belki bu eviridir |YN: Usl'l-hikem'in yeni baskisi iin bkz. Adil Sen (yay.), Ibrahim
Mteferrika ve Usl'l-hikemfi Nizm'l-mem (Ankara, 1995)].
24 Bu, onun Bati'da hangi dsn akimina bagli oldugunu gsterir. lemokrasi ideolojisinin babasi olan
John locke ve modern bilimin babasi olan Isaac Newton din inanlarini gizlemeye alismalarina
karsin Teslis doktrininden sphelerini saklayamamislardir. levlette inan zgrlgn savunan
locke, Unitarius inancinin bir kolu olan Socinus'ulukla aika sulanmistir.
25 Adivar, bu eserin Paris'te Bibliothque Nationale 'de bulunan Trke yazmalarini tasniI eden Edgar
Blochet'nin, sz konusu eviriyi yapani Ibrahim Mteferrika olarak gstermesine katilmamaktadir
(s. 163); bunun nedeni olarak yazmadaki dilin olduka yeni oldugunu, bu yzden daha sonraya ait
bir eviri olmasi gerektigini ileri srer. Bu dsncesinde yanildigi sanisindayiz. Trke'yi sonradan
grenen bir kisi olan Ibrahim'in agdali Osmanlica ile yazma egiliminde olacagi sphelidir. Basili ki
tabindaki dili de asiri derecede agdali bir Osmanlica degildir. ok daha sonra evirilmis diger bir as
kerlik eseri olan Vatiban evirisi ile karsilastirilirsa bu yapitindaki dili ok sade kalir; bkz. Sebastien
de Vauban, Ferin-i lagim, ev. Kostantin Ipsilanti (Istanbul, 1208/1793), IV. Blm. Blochet'nin
tahmini yerinde olabilir. Ibrahim, 1715'te lamat Ali Pasa eliligiyle Viyana'ya gnderilmis, orada
baskomutan Savoia Prensi Eugene ile diplomatik mzakereler yapmistir. Byle bir kisinin en nl
Avusturya generalinin askerlik zerine btn Avrupa'da taninan eserini bilmis ve evirmis olmasi
uzak bir ihtimal degildir. Commentarii belici, 1609 ile 1680 arasinda yasamis olan Avusturya bas
komutani kaimondo Montecuccoli'nin Memorie del Generale Principe di Montecuccoli basligi altin
da 1704'te Kln'de basilmis olan Italyanca yazilarinin nc kitabi olan Afforismi applicati alla
guerra possibile col turco in Ungheria adli kismin latince evirisidir. Eserin btnnn Fransizca
evirisi: Mmoires de Montecuccoli, Gnralissime des Troupes de l'Empereur, ev. J acques Adam,
3. baski (Paris ve Amsterdam, 1746). Usl'l-hikem'de Ibrahim'in askerlik zerine yazilmis latin
ce yazilari inceledigini sylediginde, kastettigi eserin Montecuccoli'nin eseri olduguna kusku ola
maz. Montecuccoli, o zaman Kutsal koma Imparatorlugu olarak bilinen Alman Imparatorlugu (Os
manlilarin "Neme" dedigi ve Habsburg soyu ynetimindeki Avusturya bu imparatorlugun bir par
asiydi) ordusunda baskomutanliga kadar ykselmisti. 1664'te Osmanli ordusuna karsi St. Gothard
zaIerini kazanmasi nedeniyle "Hiristiyanlik'in Kurtaricisi" nn kazanmisti. Montecuccoli,
1639'da albay iken esir dsms, Isve'te esir oldugu yillarda tarih, hukuk, IelseIe ve savas tarihi
incelemeleriyle vaktini geirmis, zamaninin en kltrl savas nazariyecisi olmustu. 1640-1670'te
Osmanlilarla savaslari boyunca yeni savas kuramini gelistirmis, yazilarinda Osmanli savas rgtle
rinin ve yntemlerinin alinmaya deger yanlarini belirttigi gibi modasi gemis yanlarini da elestir
misti. Bundan tr grsleri askerlik agdaslasmasi aisindan Osmanlilar iin zel bir nem tasi
yordu.
26 Cevdet Pasa, Montecuccoli evirisinin ilgiyle incelendigini, elden ele dolastigini bildirir. Yenieri ku
rulusunun dzenlenmesi ya da kaldirilmasi Iikirleri zerine bu evirinin nemli bir etkisi olmustur.
Nizam-i Cedit dneminde yazilmis olan ve Koca Sekban Bai lavihasi adiyla taninan Hlst'l-
kelmj reddi'l-avm adli eserin yazan, Ibrahim'in kitabinin adini iki yerde andigi gibi eviri eser
deki Iikirleri aynen yineler; bkz. Koca Sekban Basi, Hlst'l-kelmfi reddi'l-avm (Istanbul,
1332/1916), zellikle s. 32-35; 2. baski: Abdullah Uman (yay.), Koca Sekbanbai Risalesi (Is
tanbul, tarihsiz), s. 66-69. Bu lyihada sik sik rnek olarak gsterilen MoskoI devletinde de asker
lik alaninda bir Bati eseri evirisi etkili olmustu. Yeni piyade silhlari ve askerlik egitimi hakkinda
Moskoflara ilk bilgi veren bu eser 1615'te Jacob von Wellhausen taraIindan yazilmis olan Kriegs-
kunstzu Fuss adli eserdir ki, Hollanda Prensi Van Oranje Nassau'nun, zamaninda byk yenilik
69
TRKYE'DE ADALAMA
sayilan bir eserinden alinmistir. kusa evirisi 1647'de yayimlanmistir; bkz. Richard Hellie, Enserf-
ment and Military Change in Muscovy (Chicago, 1971), s. 188. Rusa'ya evirilen bu eser, Monte-
cuccoli'nin kitabindan sonra eskimis sayilir.
27 Bkz. Robert Alexander Peddie, Printing. A Short History of the Ari (londm, 1927),s. 251.
28 Yirmi Sekiz Mehmet elebi Sefaretnme'sinin birden Iazla baskisi vardir. Bizim grdklerimiz Paris
sefaretnmesi (Istanbul, 1888), Relation de l'ambassade de Mohammed Efendi (Paris, 1841) ve
Ali Suavi baskisidir (londra, 1872). elebi'nin daha sonra taninan oglu Sait Mehmet gibi zamanina
gre bilgili bir kisi oldugu anlasiliyor. Paris'te rasathaneyi ziyaretinde nl matematik ve astronomi
bilgini lominique Cassini'nin oglu olan ve o zaman rasathanenin mdrlgn yapan Jacques Cas-
sini ile grstgn, ondan Timur'un torunu Ulug Bey'in zayielerinin dzeltilmis cetvellerini aldi
gini, bunlarin o zaman Fransa'da henz basilmamis oldugunu anlatir. lnsnde o zaman moda
olan ksk ve bahe planlarini da getirdi. Beraberinde gtrdg oglu 1755'te kisa sre sadrazamlik
etti. 1741 'de o da diplomatik bir grevle Paris'e gnderilmistir. Anlasildigina gre ilk Fransizca g
renen Osmanli veziri o olmustur. Frenk yasamina uymada babasini getigi, rnegin ziyaIetlerde sa
rap imekten kainmadigi, operaya ve Comdie Franaise 'de verilen temsillere merakli oldugu
Fransiz kaynaklarinda belirtilir; bkz. Vandal, 208. Voltaire'in dinlere atmak iin setigi Islm pey-
gamberiyle eglenen Mahomet adli oyunu, Sait Mehmet'in Paris'te kaldigi srece ertelenmisti.
29 Louis de Rouvroy, duc de Saint-Simon, Mmoires, yay. A. de Boislisle (Paris, 1887-1925), cilt
XVII, s. 249.
30 Bkz. Selim Nzhet Gerek, Trk Matbaaciligi (Istanbul, 1939), cilt I, s. 55; ayrica bkz. s. 34 ve
sonrasi.
31 Bu muhtira simdiki takvimle 31 Ocak 1729 tarihinde baslayan kecep ayi baslarinda ikan Vankulu
s:lgnn basinda basilmistir; bkz. Ihsan (Sungu), "Ilk Trk matbaasina dair yeni vesikalar", Ha
yat, III, 73(1928): 414 ve Gerek, I: 50-51. Burada matbaa ailmasi iin verilen istidanin tipkibasi
mi da vardir; ayrica bkz. Adivar, 147.
32 Ferman ve Ietva suretleri iin bkz. Uzunarsili IV(1): 160-161 ve IV(2): 514. Bunlarin ve Vesile-
t't-ttbaa'mn evirileri iin bkz. Henri Omont, Documents sur l'imprimerie Constantinople au
XVIIIe sicle, Revue des bibliothques'ten ayri basim (Paris, 1895), s. 10-12 ve 13-21.
33 Bunu yazan Katolik rahibi Karcson (s. 183), kaynak olarak Czzrnak de Saussure'n bir mektu
bunu gsterir. Bu zatin mektuplari, kimligi ve Ibrahim ile matbaayi dogrudan dogruya tanidiginin
spheli olusu zerine ayrintilar iin bkz. Berkes, "Ilk Trk Matbaasi", 720-721.
34 Uzunarsili, IV(1): 161'de ulemnin matbaa islerinde alistigi hakkinda bilgiler verdigi halde, o da
genel inanca uyarak, IV(2): 514 not 2'de Karcson'dan gelen rivayeti oldugu gibi yazar. Uzunar
sili, Ibrahim'in Nizm'l-mem'im ondan ok nce yazilmis olan ve asagida sz geecek olan Ak-
hisarli Hasan el-Kfi'nin Nizm'l-lem kitabiyla karistirdigi gibi burada da Ibrahim'in "dostlarin
dan" Saussure'e yazdigi bir mektupta ulemnin matbaaya itiraz edisinden sikyet ettigini yazmak
gibi bir yanilgiya dsmstr. Sz edilen mektup Ibrahim taraIindan yazilmis degil, Saussure'n
kendisinin Isvire'de bir dostuna yazdigi bir mektuptur; bkz. Kalman Thaly (yay.), Csar de Saus
sure: Lettres de Turquie (1730-39) et Notices (1740 ) - Trkorszdgi levelei 1730 -39-bl es Fl-
jegyzsei 1740-bl (Budapeste, 1909). Katolik olan Saussure'n Ibrahim'in dostu olmak syle dur-
sun, onunla tanistigi bile sphelidir. Ulemnin gerici olarak nlendigi Mesrutiyet dneminde, bun-
larin iki yzyil nce de matbaa dsmani olacagina inandigi iin Katolik rahibi Karcson'un iddiasi
Uzunarsili gibi nemli bir tarih bilginini bile yaniltacak bir gte yerlesmisti.
35 Peddie, 302. HarI dkmclgnn 1403'te basladigi, en eski kitabin 1409'da basildigi tahmin
ediliyor. 1450-1455 arasinda Mainz'da Gutenberg'in bastigi Vulgate, yani 5. yzyil sonlarinda
olusan latince incitin metalden dklme ayri harIlerle basilmis ilk kitap oldugu tahmin ediliyor.
1760'ta Mazarin kitapliginda meydana ikarildigi iin bu adla taninir. Matbaacilik zanaatinin gelisi
mi bakimindan nemli olan, basimdan :ivade harf dkm, yani tipograIyanin gelismesidir.
36 Ayrintilar iin bkz. Avram Galante, Kk Trk tetebbular (Istanbul, 1341/1925), s. 160, Peddie,
302-303 ve Bursali Mehmet Tahir, Osmanli mellifleri, (Istanbul, 1333-1334/1917-1918), cilt III,
70
LK AAMA
s. 19 not 1. Kanun zamaninda Istanbul`a yerlesen lona Gracia Mendes ve Nasi ailesinden II. Selim
zamaninda Naksos (Naksa) dukasi unvanini alan YusuI Nasi'nin dul esi Belveder'in 1579'da Istan-
bul'daki sarayinda bir matbaa kuruldugu bildiriliyor. 1593'te bu matbaa Kuruesme'ye tasinmistir;
bkz. Peddie, 303.
37 Ibranice telaIIuzuyla Sabatay Zvi (ya da Tzvi) iin bkz. Heinrich Hirsch Graetz, History of the Jews,
ev. Bella Lowry (Philadelphia, 1891-1898), cilt V. Son zamanlarda Israil'de bu konu zerine yapi
lan incelemelerin en nemlisi Gershom Scholcm'inkidir: Sabatay Sevi: Mesih mi Sahte Peygamber
mi? ev. Selahattin Ayaz (Istanbul, 2001). Izmirli Zvi'nin Mesih (kurtarici) olarak geldigini, haber-
verici (peygamber) Gazzeli Nathan yaymisti. Nathan'in, Zvi'nin 1666'da zamanin en gl h
kmdari Osmanli padisahini devirerek lavud'un oglu Mesih olarak hkmran olacagini haber ver
mesinin yol atigi olaylar yznden Zvi'nin mesihliginin sahteligi ortaya ikinca, Nathan Peygam-
ber'in ardindan gidenler ayri ve kapali bir cemaat (sekt) oldular. Olayda Katoliklik'in rolyle Trki
ye'ye Portekiz'den gelen Katoliklestirilmis Marranolarin temiz Yahudilik'e dns zlemlerinin rol
iin bkz. Walter Zeriner, "The Case of the Apostate Messiah", Archives de sociologie des religions,
21(1966): 115-116.
38 lukaris olayi iin bkz. Aloysius Pichler, Der Patriarch yrillus Lucaris und seine Zeit (Mnih,
1862), Arnold J . Toynbee, A Study of History (Oxford, 1954), cilt VIII, s. 151-160 ve G.orgios A.
Hadjiantoniou, Protestant Patriarch: TneLife qf Cyril Lucaris (londra, 1961); ilk kum matbaasi
iin, s. 78-90. Anglikan Kilisesi'yleiliskileri ve 1629'da Ingiltere'den matbaa getirilmesi zerine
bkz. Franklin L. Baumer, "The Church of England and the Common Corps of Christendom", Journal
ojModern History, XVI(1944): 18-19; gelistirmek istedigi Protestan inan doktrini iin bkz. Philip
Schaff, The Creeds of Christendom, (Londra, 1877), cilt 1 , s. 658-661.
39 Toderini, III; birok yerde, Franz Babinger, Stambuler Buchv/esen im 18. Jahrhundert (Leipzig,
1919), s. 11-17 ve W. J . Watson, "Ibrahim Mteferrika and Turkish Incunabula", Journal of Ame
rican Oriental Society, LXXXVIU, 3(1968): 435-441.
40 Hammer, XIV: 106.
41 MustaIa Nuri Pasa, IV. Mehmet zamaninda basilmis bir kitap grdgn syler. Bu kitaptan sz
eden Ata, "Mehmet Han-i kb hazretlerinin hengm-i saltanatlarinda kitap tabolunmussa da huru
Iat hakkiyla ve lyikiyla tanzim duramadigindan..." diyor; bkz. Tayyarzade Ata, Tarih (istanbul,
1874), cilt I, s. 157. Matbaadan sz eden Avrupali gzlemcilerin hepsi huruIat dkm ve Arap
harIleriyle yazi dizecek mrettip bulmadaki glkleri belirtirler. Baron keviczky, kapanmanin asil
nedeni olarak yeterli zanaati bulunamayisindan sz eder (s. 15). liger bir kaynak, Paris Krallik Ki
tapligi Mdr Michel Formont, matbaanin glk iinde olusunun baslica nedenlerini matbaanin
ortagi olan Said Mehmet'in gzden dsmesi, yeterli zanaati bulunamayisi, harI dkmclerinin ve
kalip kazanlarin bulunamamasi, basmrettibin Osmanlica'yi zor sken Polonyali bir Yahudi olmasi
biiminde gsterir; bkz. Henri Omont, Missions archologiquesjranaises en Orient auxXVIIe et
XV///e sicles, (Paris, 1902), cilt I, s. 543; ayrica bkz. Uzunarsili, IV(2): 518 not 1 ve 519 not 3.
42 Uzunarsili, IV(2): 517.
43 Watson, 436. kusya'da matbaa 171 l'de Petro zamaninda ailmis, onun arligi zamaninda 600 ki
tap basilmistir; bkz. Helen Gentry ve David Greenhood, Chronology of Books and Printing, 2. baski
(New York, 1936), s. 83. 15. yzyilda Avrupa'da 1.700 matbaa bulundugu tahmin ediliyor. Bunla
rin, toplam 15-20 milyon arasi kitap bastigi hesaplanmaktadir. Bunlarin ogu dua ve ayin kitaplari,
ilahiyat ve hukuk kitaptandir. 1500'den sonra Grek ve latin edebiyati eserleri basilmaya baslandi.
Bu yzyilda basim islerinde Fransa basta geliyorken, din savaslari yznden Fransiz Huguenot mat
baacilarin kamasiyla Amsterdam ve Anvers 17. yzyilda nemli basim merkezleri olmuslardir.
44 Bu eserler iin bkz. Adivar, 139-146 ve 163-181.
45 75 ya da 80 yil ncesinde kusya'da da buna benzer bir yolda baslanmisti. Yenierilere karsilik olan
streltsy yerine Avrupa usul soldaty kurulmasina alisildigi zaman, eski ocaga dokunmadan gve
nilir saray askerlerinden seilenlerle baslanmisti. Streltsy askerleri yenieriler gibi durmadan isyan
ederlerdi. Bu tutumun skmedigini gren Petro, streltsy ordusunu tmden kaldirdi.
71
TRKYE'DE ADALAMA
46 Uzunarsili, 1V(1): 325, yapilan kanunun daha sonraki timar kanunlarinin temeli oldugunu, bunun
Avrupa usul ordu kurma abasinda eksik ve yarim bir tedbir oldugunu sylemekle beraber, ka
nunda yeni saydigi yanin ne oldugunu bildirmiyor.
47 Avrupa'daki ve Trkiye'deki hayati zerine bkz Vandal, 117-146 ve 173-181 ve Le Pacha Bon-
neval (Paris, 1885), Septime Gorceix, Borineval Pacha (Paris, 1953), Mehmet AriI, "Humbaraci
Basi Ahmet Pasa (Borineval)", Tarih-i Osmani Encmeni mecmuasi, III, 18(1328/1913): 1153-
1157, IV, 19(1329/1913): 1220-1224 ve 20(1329/1913): 1282-1286, Ahmet Refik, Tesvir-iri
cal (Istanbul, 1915), s. 76-139, Cavit Baysun, "Ahmet Pasa (Borineval, Humbaraci Basi)", Islam
Ansiklopedisi, cilt I, s. 199, Uzunarsili, IV(1): 322-325 ve Harold Bowen, "Ahmad Pasha Borine
val", Encyclopedia of Islam, 2. baski, cilt I, s. 291-292.
48 Subh (Tarih, yaprak 58), okulun humbaraci yetistirmek zere kuruldugunu bildirir. At (I: 158),
okulun adini "Humbarahne" olarak verdikten sonra humbaraciligin temeli olan hendese gretil
mek zere "Hendesehne" aildigini sylyorsa da, ayri iki okul ailmadigi, birinin Avrupa'daki
adiyla bombardier kit'asi, digerinin bir asker Ien okulu oldugu anlasiliyor. Ayrintili bilgi iin bkz.
Adivar, 161-162, Mehmet Esat, Mir't-i mhendishane (Istanbul, 1896) ve Osman Nuri Ergin,
Trkiye Maarif Tarihi (Istanbul, 1939), cilt I, s. 50 not 1. Borineval'in okul ile iliskili oldugu belli
degilse de Baron de Tott, bu okulun yenilenmesi isinin kendisine verildigini sylerken, okulun ba
sinda o zaman Borineval'in evlatligi oldugu sylenen Fransiz asilli Sleyman Aga'nin bulundugunu
bildirir; bkz. Mmoires (Amsterdam, 1784), cilt II, s. 178. Hendesehne'de okutanlar ulem siniIin-
dandi. Bunlarin bir tanesinin bir lme araci icat ettigi yukaridaki kaynaklardan anlasilmakla bera
ber, okuttuklari matematigin ne dereceye kadar agdas bilime uydugu belli degildir. le Tott, bunla
rin bir genin kse aisinin toplam degerini hesaplayamayacak kadar cahil olduklarini syler;
Iakat asagida bildirecegimiz nedenlerle bu generalin iddialarini ihtiyatla karsilamak gerekir.
49 Bu benzerlikten tr MtcIerrika'nin hayatini yazan le Grand, Nizm'l-mem'm Borineval'in
yardimiyla yazildigini sylerse de (Omont. Documents, 21-23) dogru degildir; nk Ibrahim'den
yedi yas gen olan Borineval bu eserin yazilisindan az sonra gelmistir. Bununla beraber, bu iki
adam birbirlerini yakindan taniyorlardi. Ikisi de Osmanli devletiyle Fransa ve Isve arasinda bir itti
Iak kurulmasina alismistir; Iakat Trkiye'yi kusya'ya karsi kullanmak isteyen Fransa byle bir it
tiIaka, szde din Iarki iddiasiyla, yanasmamistir.
50 Borineval'in verdigi raporlarin hepsi aydinliga ikmamistir. latince ve Italyanca yazilmis oldugu
anlasilan bu raporlarin Osmanlica'ya evrilmis 1746 tarihli iki tanesi (Esat EIendi Kitapligi, no.
3889 ve 2060) Avusturya veraset savaslari ve Avrupa devletlerinin deniz gleri zerinedir; bkz,
Mehmet AriI, IV: 1233 ve sonrasi. Tederini (III: 106 not 2), Borineval'in Rflexions sur l'tat criti
que actuel de la puissance ottomane basligiyla gsterdigi bir raporundan sz ederse de nerede ol
dugunu bildirmez.
51 Yukarida grdgmz kocheIort projesi dolayisiyla Borineval'in Huguenot gmenleri getirilmesi
konusunda Isvire'de bunlarin yerlestigi canton'latia olan yazismasi (Hammer, XV: 68), kurulan
asker Ien kitasiyla okula o zaman Avrupa'da en iyi uzmanlari yetistiren Huguenotlardan fayda
lanma dsncesiyle ilgili olabilir. Avusturya ordusunda 22 yil alisan bir generalin Osmanlilar hiz
metinde olusunu Avusturya hkmeti izlemekte, giristigi isler hakkinda ajanlari araciligiyla bilgi
edinmekteydi. Borineval'in kendisi Huguenot olmamakla beraber, ne Katoliklik'e ne de Ahmet Pasa
olduktan sonra girdigi Iarzedilen Mslmanlik'a ya da herhangi bir dine inanan bir kisiydi |YN: An
cak, askerlik meslegine deniz subayi olarak baslayan Borineval'in, delikanliligini kocheIort lenizci
lik Okulu'nda geirmis olmasinin Huguenot'lara sempati duymasina neden olabilecegi de dsnle
bilir],
52 At, I: 157.
53 Mehmet Esat, 6. .
54 MustaIa Nuri Pasa, III: 43; 2. baski: II: 56.
72
III YI uI$
ENGELLER
Geen blmde 18. yzyil sahnesinin ailmasiyla Osmanli devletinin gele-
neksel kurumlarini diriltmeye dnme yerine agdas Bati'ya ynelme egiliminin
dogdugunu, bu yolda baslica iki yeni Iikrin belirdigini grdk. Bunlarin biri, dev-
let gcn desteklemek gerektigi, teki bunun gereklesmesi iin teknolojik ve
ekonomik kalkinmanin zorunlu oldugu Iikriydi. Bu Iikirleri asilamada payi olan
disaridan gelmis kisilerin katkilarini, onlara yardim eden, ara sira tesvik de eden
kisilerin ogunun ulem ocagindan geldigini de grdk.
Fakat, 1718'den 1763'e kadar geen 45 yil sonundaki duruma baktigimiz
zaman, szn ettigimiz iki ynde yapilan abalarin sasilacak kadar yetersiz, y-
zeyde kalmis seyler oldugunu grrz. Bu agirlik ve yzeyde kalis, a) acaba din
rgtnn direnisinden mi ileri gelmisti? b) bu sonularin yzeyde kalisinin ne-
deni acaba, yapilmak istenen reIormlarin sadece askerlik alaninda kalmis abalar
olusunda miydi? c) yoksa bunlarin altinda daha derine giden bazi dis ve i tarih-
sel kosullar mi vardi? Bu sorulan cevaplandirmak iin tarihsel kosullari bulmamiz
gerekir.
Ilk gze arpan kosul, 17. yzyilda Osmanli egemenliginin yayili oldugu ala-
nin teknolojik dzeyi ile Avrupa'da 17. yzyil sonunda erisilen dzey arasinda
doldurulmasi g bir uurumun meydana gelmis olmasidir. Bunun kolaylikla g-
rlebilecek yansiyisi da askerlik teknolojisi alaninda gzkr.
17. yzyila degin Osmanlilar agdas Avrupa'daki en son ilerlemeleri izlerler,
kisa sre iinde bunlari uygularlardi. Teknolojik ve teknik alanlardaki bu gidisten
baska, Osmanli rejimi rgt, egitim, disiplin aisindan iki yzyil boyu agdas d-
zeyin stnde denilebilecek bir siyasal ve militer g yaratmisti. Bazi lkelerin si-
73
TRKYE'DE ADALAMA
yasal ve militer rgtlenmelerine ve yntemlerine model bile olmustu. rnegin,
Moskof devletinin pometse ve streltsy rgtleri Osmanli timar ve yenieri rgtle-
ri model alinarak gelistirilmisti.
x
Osmanlilar daha Istanbul'u almadan nce, barut, muhasara topu, havan,
humbara, arkebuz, lgim (mayin) gibi zamanin silhlarini almislardi. agdas Av-
rupa teknigine uyma, Avrupa'dan gelme uzmanlari kullanma, Ingiliz tarihisi V.
J. Parry'nin deyimiyle, o zamanki Osmanli devletinin bir zelligi idi. 1645-1669
Girit seferinde bile Osmanlilar hl top, humbara, havan, lgim ve ateste gl
durumlarini srdryorlardi. lemir, kursun, bakir madenleri isliyor, gherile ve
kkrt retimi yryor, Avrupa'dan da savas hammaddesi alinmasi devam edi-
yordu. 1578-1590'daki Iran savaslari ile, 1593-1606'daki Avusturya savaslari
sirasinda keIorm dolayisiyla kiliselerden sklp kinlan an paralan bile Ingilte-
re'den ithal edilip top yapiminda kullanilmisti. lemir, elik, bakir, arkebuz, mus-
ket (muskat), kili bileyi tasi, barut, gherile sanayii devamediyordu. En nem-
li Osmanli toplan Italyan Pietro Sandi'nin dizaynina gre dklmst. Kisacasi,
askerlik alaninda Avrupa'dan yararlanma grlmemis sey degildi.
2
16. yzyilda Avrupa'da zellikle tIek yapiminda baslayan yenilikler, 17.
yzyilda savas tekniginde, asker egitiminde, savas nizami tertibinde devrimsel
degisiklikler getirmisti. nce Almanya'da, sonra Hollanda'da ve en son Fransa'da
gereklestirilen teknik yeniliklerin en nemli sonucu, Osmanli piyadesinin kullan-
digi arkebuzlar yerine haIiI, tasinmasi, ateslenmesi kolay akmakli tIeklerin sa-
vaslarda kullanilmaya baslanmasi olmustur. Ateslenen tIege takilabilen sng-
nn kullanilmasi da baslamisti.
3
Bu silhlar, askerin egitiminde, savasta tertiplenme yntemlerinde nemli
degisiklikler yapilmasini gerektirdi. "Nizam" teriminin karsiligi olan regiment
(alay) tertibi o zaman baslamistir. Bu, piyadeyi savas alaninda avci kolu ve avci
hatti halinde aarak askerlerin hareket yntemlerini mekaniklestiriyor ve ates g-
cnn artmasini sagliyordu.
Gelecek blmde tartisacagimiz Nizam-i Cedit dneminde yeni ordu formas-
yonlari yntemlerinin savunmasini yapmak amaci ile yazilan bir risale, Avrupa
ordularinda gelisen bu yeni cenk trn syle anlatir: "Eski yntemde erler ds-
man karsisinda namaz saIi gibi durmazlar, seyir yerindeki kalabaliklar gibi kar-
makarisik dururlardi. Cani isteyen tIegini bir kez, isterse iki kez, kimi de ne ka-
dar doldurabilirse o kadar atardi. Kimi de ne yapacagini bilemeyip iki yana dner
dururdu. lsmanin hareketleri karsisinda ekilmek gerektiginde subaylarin sy-
lediklerini kimi isitir, kimi isitmezdi. Her er bildigi gibi ederdi. Halbuki yeni yn-
temde askerler namazda gibi saI saI dururlar. Bir ndeki saIta ka kisi varsa art
74 -
VE DI ENGELLER
saflardakiler deondan ne Iazla ne eksik olur. Kurulmus saat gibi gerektiginde he-
men dnerler. Bylece, bunca bin kisi sagli sollu iki nisanci subayin gsterecegi
hedeIe bakarlar, bir tanesi bile basini baska yere eviremez. Subaylarin komutu-
nu isitmek iin grlt etmezler, konusmazlar, sadece kulak verirler. Subay hazir
olun isaretini verince bunca bin er hep birlikte hazir olurlar. Hibirinin durmasina,
sohbet etmesine, baska yere bakmasina yol yoktur. Hepsi birbirine uygun bekler;
verilen isarete gre hedeIe ates saar. TIeklerini sratle doldurup kursunu yag-
mur gibi yagdirirlar. Bunlar yorulunca subay onlari ustalikla geri alarak yerlerine
yenilerini getirir; bunlar da atese koyulurlar. Asker yorulmadan, korkuya dsme-
den cenk ustalikla yapilir. Gerektiginde bunca bin er byk bir degirmi halka bii-
mine girerek dnmeye baslarlar. laire dndke dsmana karsi bulunanlar, he-
men kurulmus tIekleri bosaltarak atisa aralik vermezler. Yine o yere gelinceye
dek tIeklerini hazirlayarak dsmanin karsisina gelir gelmez atese baslarlar. le-
vir yznden ates hi durmaz. Bazen bunca bin er kk bir yere sikisarak kendi-
lerini dsmana az gstermek iin tortop olurlar; kimi kez ailip on bin eri altmis
bin kadar gsterirler. Sikistiklarinda drt kse bir kale biimine girerek subaylarini
ortaya alirlar; drt yandan atese baslarlar; drt kseye toplar koyarak ne yandan
gelirse gelsin bir yanar ates gibi dsmani kirarlar. Bu biimde iken dsman yanin-
dan svari hcumu olsa, bir anda ndekiler yere diz kerler, harbili tfeklerini
ggslerine dayarlar. Oturan saIin tesinde olanlar ayakta ates edebildiklerinden
svarinin bunlarin iine girme olanagi kalmaz. Gelen dsman sapir sapir dklr.
Eger gelen dsman da bunlar gibi nizamli ise, o zaman dsmani yenme iki taraIin
byk subaylarinin yeni savas tenlerini bilme, savas hilelerini kullanma derecesi-
ne bagli olur. Hangisi bunlari daha iyi kullanirsa o taraI dsmani yener. Cenk hi-
leden baska bir sey degildir".
4
Yazarin yerinde bir deyimle kurulu saate benzettigi hareket karsisinda, Al-
man Imparatorlugu elisi Busbecq'in vaktiyle yryen kk bir ormana benzet-
tigi Osmanli piyadesi, akinci svarisi, agir muhasara toplari etkisini kaybetmeye
baslamisti. stn ates gc karsisinda piyade dzensiz bir kalabalik haline dn-
syor, arkasindan panik basliyordu. Kaan asker sevk ve idare edilemiyordu. Es-
ki savaslardaki Osmanli cesareti, korkutucu kisi stnlg simdi bir meziyet ol-
mak yerine bir kusur olmaya baslamisti. Piyadenin yayilisi, mevzilenisi, kesiI,
haberalma gibi yazarin hile saydigi yntemlerin kullanilmasinda da gerilemeler
olmustu.
Genel olarak Osmanli taktik ve strateji geleneklerinin de degismesi gereki-
yordu. Cevdet Pasa'nin isaret ettigi gibi, eskiden Osmanli komutanlari, strateji ve
taktik yntemlerini tecrbe ve pratik yoluyla gelistirirlerdi.
5
Savas fenn kurallari-
75
TRKYE'DE ADALAMA
na gre degil, kisisel kabiliyetleriyle bunlari elde ederlerdi. Halbuki, simdi asker
yetenegi, tecrbesi olmayan, "mansip"larin satilmasi yznden askerlikten gel-
meyen, bu tecrbeleri kazanmamis olan kisiler yksek komutanlik yerlerine gele-
biliyorlardi. Bugnk anlamiyla bir sava bakanligi yerine geecek bir makamda
yoktu. ok deIa bir sadrazam baskomutanlik yapar, cesaret ve kahramanlik gs-
termeye kalkisani bir dsman kursununa kurban gidince yalniz savas halindeki
ordu degil, hkmet bile bassiz kalirdi. Ilk Osmanli hkmdarlarinin kabiliyete ve
deneye dayanan stn strateji yeteneklerinden yoksun, saraylara kapali padisah-
lar ok kez aktiI militer kurumdan degil, saraydan ya da brokrasiden gelen bir
gzdeyi, "greyim seni" diyerek seIere yollardi. Savas bakanligi gibi bir makam
olmadigi gibi, emir ve komuta birligi de yoktu. Asker yenilgiler, militer teknikler-
de ve teknolojide geri kalis olgusu ile savas siniIindaki i degisikliklerin bir araya
gelisinin grntsdr.
Militer teknoloji ve sanayideki gelismelerin artik izlenilemeyisinin bas nedeni
ise, Osmanli maliye ve devlet ekonomisinin iine dstg bunalimdi. Avrupa'nin
hem ham, hem yapili maddelerinin degeri ykselirken, Osmanli parasinin degeri
dstgnden agdas savas sanayii dzeyinde kalinamazdi. Savas sanayii ile bir-
likte askerlik de geriliyordu. agdas ilerlemeler artik izlenemiyor, ordu agdas si-
lhlarla donatilmiyor, asker yetistirme(tlim ve egitim) yntemleri ryor, asker
arasinda yagmacilik, disiplinsizlik, isyan egilimleri basliyordu. Bu gerilemelerin
temelinde yatan nedenler ekonomik, teknolojik ve bilimsel gerileyistedir. O za-
man henz daha din ya da seriat diye bir gericilik engeli yoktu. Bu, sonralari, ya-
ni rmenin gvdeyi sardigi zamanlarin isidir.
Gerekte szn ettigimiz gerilemeleri ilk bildiren ve ilk uyarmalari yapan
adam da ulemdan bir yazardir. Bosna'da kadilik eden Akhisarli Hasan el-Kf,
1596'da yazdigi Usl'l-hikemj nizmi'l-lem adli kitabinda zetle sunlari ya-
zar: Simdiki zamanda silhlar ihmal edildi. Bu yzden savastan ok kaan oluyor.
1596'da Egri seIerinde bu grld. zellikle kumeli ve Bosna'da dsman ile cenk
eylemeye dayanamayip Iirar edenler oldu. Simdi dsmanda yeni ikmis silhlar
kullanilmakta. Asker bu yzden kaiyor. Bizim de bu silhlan edinmemiz gerekir.
Yasaklardan sakinma, disiplin kalmadi. Zulmeden zaIer kazanamaz. Asker zulme
basladi mi arkasi yenilgidir. yildan beri, zellikle Anadolu'da sehir ve kylerde
asker zulm basladi. Mslmanlarin, Hiristiyanlarin irzini, mallarini yagma edi-
yorlar. Bunu yapan zellikle hnkr kulu (kapikullari) diye adlandirilanlardir.
6
Akhisarli'nin 1596 Egri seIeri zerine bunlari yazmasi bir rastlanti degildir,
Ingiliz tarihisi Parry'nin isaret ettigi gibi, Avrupa'daki atesli silh devriminin yeni
tIekleriyle ilk karsilasma bu Egri savasinda olmustu. Ilk kez bu savasta ds-
76
VE DI ENGELLER
manin elinde Osmanli askerlerinin simdiye kadar hi grmedigi haIiI piyade t-
fekleri vardi.
Bu kosullar bize ilk reIorm abalarinin neden militer alanda basladigini anlat-
tigi gibi, neden dar ve yzeysel kaldiklarini da gsterir. nk militer sorunu -
zmlemek iin teknoloji sorununu, onu zmlemek iin de ekonomi ve maliye
sorununu ele almak gerekti. stelik, ekonomik g dsklg, savas sanayiinin
geri kalisi, militer, teknik ve savas yntemlerindeki gelismelerin izlenilemeyisinin
ordu egitimi sorunu zerine olan etkilerini Osmanli rneginde daha nemli yapan
yapisal kosullar da vardi. Osmanli devletinin savasa hazir ordusu olmak gibi bir
stnlg, askerlik, sanayi ve ekonomi sorunlarinin zmlenmesi isini btn sis-
temi kapsayan bir sorun yapiyordu. Sorunun bu denli kapsamli olusu da onu bir
kisir dng biimine sokuyordu. Bu ikmaz dngnn dgmlendigi yer, Osmanli
dzeninin zelligi olan kapikulu ocaklarinin militer alanda en nemli parasi haline
gelen yenieriliktedir. Bu kurumun hem savasta hem de savas sanayiinde nemli
bir payi oldugu gibi dzenin tutunmasinda da nemli bir siyasal rol vardi. Padi-
sahlik, topraga dayali Ieodal egilimlere ve reayaya karsi bu gcn destegi ile koru-
nuyordu. Cevdet Pasa'nin dedigi gibi, yenierilik Osmanli asabiyetinin, ethos'unun
z durumuna gelmisti; "yenierilik devletin ztiyatindan" sayilirdi.
7
Halbuki 18. yzyilda bu ocagin kendinde gelisen bazi degisiklikler, devletin
"ztiyatindan" sayilan bu gc devletin karsiti olan bir g durumuna getirmisti.
Mal bunalim kosullan altinda yenierilik devlet kullugu olmaktan ikmis, bir si-
niI, siyasal g kazanan bir parti olmustu. Artik eski devsirme uygulanmiyor, or-
du, yenierilige alinmamasi gereken Iakirlesmis esnaI ve kyl ile doluyordu. Bu
sivillesmis ocak durumuna gelis, reayayi asker ocagindan ayiran eski Osmanli
sistemine aykiriydi. EnIlasyon yznden ulIeli asker seIer zamaninda bile asker
olarak kaldika geimini saglayamazdi. Birogunun ailesi ve isi vardi. UluIelerini,
disarida bir is edinip onun kazanci ile tamamlamalarina gz yumuluyordu. Byle.
bir yenieri iin savasa gitmek bir yikim demekti. Ocaktakilerin ogu ne devsiril-
mis kul, hatt ne de kul oglu olmadigi gibi kulluk egitimi de grmyorlardi. Kisla-
larda ihtiyar ya da baska bir is tutamayan kisilerden baskasi yoktu. Bir yandan
toplumun Iakirlesen kitleleri yenierilesiyor, te yandan yenieriler kasap, hamal,
kayiki, manav, tellak, kahveci gibi, Osmanli yazarlarinin ayaktakimi isi olarak
kmsedigi islere yayiliyorlardi. Ekonomik gelisme olmadigindan, bu byk kit-
lenin isgc retimde kullanilmadigi gibi, ocak da askerlik gc aisindan hazine
iin israIil bir kurum durumuna gelmisti. .
Bu degismelerle birlikte bir kul ocagi olan bu kurumun devlete karsi olan tu-
tumu da tersine dnmst. Yenierilik demek, simdi hkmet karsitligi demekti.
77
TRKYE'DE ADALAMA
Bu tutumu, siyasa-seriat bilesiminde karsit bir mezhep olan Bektaslik beslemeye
basladi; bu dnemde yenierilik Bektaslik demek oldu. Ileride grecegimiz gibi,
yenieriligin yok edilisi Bektaslik'e karsi da bir savas olmustur.
Bu rgtn militer yenilesmelere karsi direnisini dogru olarak kavramamiz
iin onun, militer kurum olarak siyasal rgte baglanisinda da birtakim degisik-
likler oldugunu kaydetmemiz gerekir. Siyasal kurumda, az sonra deginecegimiz
degisiklikler yznden, kulluk geleneginin anlattigimiz degismelerinden ikarlari
olan kisiler de vardi. Yenierilerin uluIe tezkireleri yenieri agalarina, mtevellile-
rine, ustalarina, hatt devletteki daha byklere bir gelir kaynagi olmaya basla-
misti.
8
Yenierilik rgtnn yasamasinda ikarlari olan kisilerin etkisi, bu du-
rumdaki yenieriligin kaldirilmasina varacak her reIorm abasini baltalamistir.
18. yzyilda yenierilik imparatorlugun hemen her blgesindeki sehirlerde
siyasal bir parti gc haline geldi; bu yzden yalniz bu blgelerde degil, baskent-
teki siyasal kombinezonlarda da rol oynayacak bir g oldu. Bu g ulemnin ve
seriatilarin degil, asagidan Bektaslerin, yukaridan siyasal ikarcilarin elindeydi.
Yenierilerin reIorm girisimlerine karsi oluslarini seriatilik ile, din taassubu ile yo-
rumlayamayiz. Seriatiligin reIormlara karsi ikisi baska bir kaynaktan gelir ki,
asagida grecegimiz gibi bu kaynak, din degil siyasadir.
iste, kocheIort projesi dolayisiyla tartisilmaya baslanan reIorm girisimlerinin
karsisina ikacak olan glerden biri budur. Byle bir rgtn basindakiler, hk-
mette olanlara dayananlar, agdas yntemlere gre egitilecek bir ordu kurularak
onun askerlikten ve askerlik sanayiinden yoksunlasmis bir gcn karsisina ika-
rilmasini istemeyeceklerdi. Hkmdarlarin bazilarinda da bu ocagi kaldirmak iin
cidd bir istek yoktu; kimileri de dayanacaklari militer g kalmayacagindan kor-
karak vezirleri araciligiyla "gizlice" kendilerini savunacak yeni egitimli birlikler
saglama yolunu ariyorlardi.
Militer kurum, siyasal makineye bagli, yeni teknik gelismelerin gerektirecegi
masraIlar hazinenin durumuna bagli, ordunun durumu ise ulIeli askerin savas-
larda gzkmemesi yznden cretle tutulan ya da Hasan el-KIi'nin degindigi
gibi zorla savasa srlen kisilerin masraIlarina bile para yetistirecek gte olmadi-
gindan yenierilige yeni aralar, tehizat, egitim sokulamiyordu. Byle kosullar
altinda, her militer rgt amatan yoksun, dzensiz, disiplinsiz bir yigin haline
gelir. Yenieri direniciligi iste bu kosullar altinda ortaya ikti.
Fakat yapisal engeller arasinda, geen blmde gzden geirdigimiz reIorm
girisimlerinin karsisina ikan tek engel bu degildir. Kapikulu savas hizmetlileri
ocaginin siyasal ve brokratik st tabakasi ya kurulu dzende ikarlari olan kisi-
lerin ya da militer alanda bile reIormlarla Osmanli rejiminin varliginin ve btnl-
78
VE DI ENGELLER
gnn kalkmasi ya da degismesi gerekecegini grenlerin etkisi altindaydi. Bir b-
lg devlet gelirlerini esitli yollarla kendilerine evirerek toplumun Iakirlesmesiy-
le orantili bir biimde byk servetler ediniyordu. Osmanli tarih yazarlarinin lle
levri dolayisiyla szn ettikleri israI ve seIahat, bu servet birikimi sahiplerinin
ekonomik kalkinma ile ilgili olmamasi anlaminda nemlidir.
9
Bu kisiler, Avru-
pa'da (Ingiltere, Fransa, Almanya'da oldugu gibi) Ieodalizmin olgunluk aginda,
mutlakiyeti monarsinin kuruldugu dnemdeki Ieodal kusya'da oldugu gibi bir
aristokrasi siniIi teskil etmezler, edinilen servetler ekonomik yatirima gitmez, sa-
hipleri ekonomik amalar gtmezlerdi. Bundan tr, kapitlasyon siyasetine
karsi belirlenen bir ekonomi politikasi gdlmesi de olmamistir. Baslica servet
edinme kanali haline gelmis olan "mansip'larin hemen hemen tm "iltizam" ya
da "malikne" olarak satilan yerlerdi.
10
Byle bir dzenin islahi istenemezdi.
nc bir yeni kosul, kumeli ve Anadolu'ya yayilmis hale gelen yenieri
kk esnaI partisine ilve olarak, tasralarda merkezdeki padisah sarayinin, y-
netici tabakasinin yetkilerini paylasmak davasina kalkacak olan derebeyligin ge-
lismeye baslamasidir. lle levrinde ailan uzun Iran savaslari ile baslamis olan
eskiyalik, kendi dogal karsiligi olan derebeyligin de gelismesine yol ati.
11
An-
cak, derebeylik agdaslasma ynnde atilacak adimlari elmeleyecek gce 18.
yzyilin sonlarina dogru gelecektir. Tasarlanan asker reIormun vilyetlere genis-
letilmesi o zaman baslayacagindan bu yeni gle karsilasmanin daha sonra ola-
cagini grecegiz. Simdiki dnemde yaptigi, daha da temelde olan bir istir. lere-
beylik, rey ve esnaIin retim gleriyle ekonomiye hkmetme zorunda olan
devlet arasina giren bir gtr. Mahall derebeyler yeni retim iliskileri gelistiri-
yor, agdas ekonominin gelisimine aykiri bir ynde toplumdzeyinde tutucu bir
g durumuna geliyorlardi. Bu kklesme, daha sonra agdas bir retim sistemi
uygulamayi gerektiren girisimleri olanaksiz duruma getirecektir.
Bunlar i kosullardir. Bir de dis kosullara bakalim. Geen blmde, reIormcu
yazarlarin kusya'daki gelismeler zerine yaptiklari uyarmalarin anlamlari, 18.
yzyilin ortalarindan sonra Osmanli devletinin dis siyasetinin en byk sorunu-
nun ortaya ikmasiyla iyice belirlendi. lle levrinin baslarinda Fransa'ya dns,
yalniz yenilesme istekleriyle degil, kusya'ya karsi Fransa'dan yardim ya da itti-
Iak saglama istegi ile olmustu. Fransa, Avrupa politik gleri arasindaki denge
dsncesiyle byle bir ittiIaka yanasmadi; Iakat uzman, ara saglama biiminde
yardim yzyilin ortalarinda basladi.
Fakat, Fransa'nin yardim siyaseti baslangita Osmanli devletini Rusya'ya
karsi militer anlamda glendirme, ayni zamanda Osmanli Imparatorlugu'nun
Akdeniz ve Karadeniz blgelerinde ticaret stnlg saglamasi gibi iki ama g-
7 9
TRKYE'DE ADALAMA
dyordu.
12
Bu dnemde Fransa'nin rakibi olan Ingiltere'nin Akdeniz'deki ikarlari
henz siyasal bir nitelikte degildi. Onun okyanus tesi blgelerde asin yayilmasi
Fransa aleyhine olacak biimde yrdgnden, zellikle logu Akdeniz, Misir ve
Ege blgeleri Fransa iin yeni bir nem kazanmisti. laha nce grdgmz gibi
simdi Fransiz diplomasisi bu blgelerde ama zerine yogunlastirilmisti:
Kapitlasyon imtiyazlarinin genisletilmesi, Avusturya'nin Akdeniz'e, kusya'nin
Karadeniz'e ikmasinin nlenmesi, Katolik messeselerin propaganda Iaaliyetleri-
ne karsi konan kisitlamalarin kaldirilmasi (Bu kisitlamalar yukarida degindigimiz
Katolik nIuzuna karsi konmustu).
Birinci yndeki amacina Fransa 1740 Kapitlasyonlarini almakla ulasti.
Bu Kapitlasyonlar Fransa'ya taninan ticar ve hukuk imtiyazlari genislettik-
ten baska, kapitlasyon kavramina da yeni bir nitelik getirdi.
13
Kapitlasyon
eski anlaminda oldugu gibi, yabanci bir devlete baris sresinde ticaret iin ve-
rilmis, daim olmayan "concession" olmaktan ikarak, karsilikli baglayiciligi
olan ticaret antlasmasi anlamini aldi. laha sonra baska devletlere verilen ka-
pitlasyonlar da bu 1740 modeline gre olmustur. Bu, Osmanli lkelerinde
ekonomik bir kalkinma olanagini o zamandan yok eden bir eylem oldu. Os-
manli baskentinde teknolojik ve ekonomik kalkinma zorunlulugu fikrinin
yeserdigi bir dnemde geleneksel dis ticaret politikasinin agin gereklerinin
tam tersi bir ynde daha asiriya gtrlmesi, Fransa'dan saglanacak dis
yardimin karsiligi olmustur.
Szn ettigimiz teki amalarin gereklestirilmesi ugrunda Fransiz diploma-
sisinin srdrdg siyaset, hem Avusturya'nin, hem kusya'nin, hem de sonunda
Ingiltere'nin siyasa ilgilerini bu blgeye evirerek Osmanli Imparatorlugu lkeleri-
ni o zamanin en gl devletlerinin emberi iine ekmistir. Ortodoks, Katolik ve
nihayet Protestan din rekabetleri de bunun bir grntsdr.
14
Byle bir duruma dogru gelismenin ierideki sonucu, agdaslasmaya karsi en
gl siyasa-din karisimi direnisin dogmasi olmustur. Burada baska bir kisir dn-
g ortaya ikti. Fransa, dis yardimina karsilik, yalniz madd ikarlar saglamayi
gtmekle kalmiyor, asker glenme ynndeki girisimlerin cidd olarak uygulan-
masini istiyor,
15
bunun yapilmadigini grdke, kendi ikarlarini saglamlastir-
mak iin yardim eylemlerine yeni bir biim veriyor, Osmanli devleti reIormlari
gereklestiremedigi takdirde kusya ve Avusturya taraIindan blslmesi tehlike-
sine karsi, bunun Fransa'nin lehine olacak yolda olmasini saglayacak tedbirler
aliyordu. Osmanli devletine yardim saglayan Fransa'nin kendisinin Osmanli bl-
gelerine gz dikmis bir devlet oldugu sphelerini uyandiracak, hatt dogrulaya-
cak olaylar iktika da reIormlara karsi direnis artiyordu.
80
VE DI ENGELLER
1762'de yeni yardim diplomasisinin ilk sonucu 1768-1774 savasi oldu. Bu
savas aslinda Fransa'nin Polonya sorunu ile ilgili olan ikarlari yznden ve ittifak
kabul etmeyen Fransa'nin kiskirtmalari ile baslamis gzkrse de, Padisah III.
MustaIa'nin etraIini saran ve modern ordu reIormculuguna karsi olan kisilerin cihat
anlayisinin etkisi altinda baslatilmisti.
16
Sonu hem Fransiz diplomasisinin amaci-
nin, hem de ona aykiri dsncelerde olan reIorm aleyhtarlarinin amacinin tam tersi
oldu. Kk Kaynarca Antlasmasi kusya'yi Karadeniz, hatt Ege lenizi'ne kadar
getirdi; ona Ortodokslarin himayesi hakkini sagladi;
a
kusya'nin Osmanli basken-
tinde daim elilik bulundurmasi hakkini tanidi; kus tccarlarina Fransiz tccarlari-
nin yararlandigi ticaret haklari da verildi, ierideki reIorm aleyhtarlarinin iddiasina
karsin, modern silhlarla ve yntemlerle yetistirilmis ordu karsisina cihat ve gaza
havasiyla ikilamayacagini da gsterdi. Ayrica, Avrupa'da, hatt Fransa'da Os-
manli devletinin kmeye mahkm oldugu Iikrini kesin bir inan haline getirdi.
1782'ye kadar asker egitim girisimleri durdu. Yenilgi askerlik alaninda yapi-
lacak abalan sndrms, Avrupa yntemiyle egitilmis ordu kurmanin kolay bir
is olmadigini gstermisti. Ekonomik kalkinma sorunu ise bsbtn unutulmustu.
lle levrinin atigi yolun bir yikim ile kapanmasi zerine tekrar eski messese-
lerde islahat yapilmasi Iikrine bu kez Iarkli bir biimde dnld. Bu kez yenierili-
gin islahi yerine timar-zeamet rgtlerinin islahi dsnlmeye baslandi.
17
1782'de sadrazam olan Halil Hamit Pasa'nin bu girisiminden bir sonu ikma-
mistir. Yalniz geleneksel kuruluslarda reIorm yapilabilecegi dsnnn hl ya-
sadigini bize gsterir.
Halil Hamit, bu durum karsisinda, Fransa'nin asker yardim tutumundaki de-
gisikligi yeni bir kalkinma yolunun ailacagi sanisiyla kabul etmisti. Fakat, Fran-
sa'nin yeni yardim siyasetine gre yardim deta zorlanacak, byk lde uz-
man ve malzeme gnderilecek, Osmanli devleti ne yolda giderse gitsin Fransa,
yardimi kendi ikarlarini saglayacak ynde yapacakti.
kusya'nin Kirim'i ilhaki zerine Fransiz elisi St. Priest bu zorlayici yardim
programinin uygulamasina geti. Fransa'nin Misir'i isgal etmesi planinin hara-
retli gdclerinden olan bu elinin, Osmanli ordusunu islah etmek ve yetistir-
mek zere bir asker misyon gnderilmesi teklifi reddedilince, Fransa kendili-
ginden harekete geti. Bir Fransiz subayi, haritacisi, mhendisi, top ve mermi
yapimi uzmani, cograIyacisi akini basladi. laha nceden Trkiye'de bulunan
a Kk Kaynarca Antlasmasi
1
nin kusya'ya, Fransa'nin Osmanli Katoliklerini koruma hakkina benzer
biimde, Osmanli Ortodokslarini koruma hakki vermedigine dair ayrintili bilgi iin bkz. koderic H.
lavison, "Kk Kaynarca Antlasmasi'nin Yeniden Tenkidi", ev. Erol Akgretmen, Tarih Enstits
Dergisi, 10-11 (1981): 343-368.
81
TRKYE'DE ADALAMA
Baron de Tott gibi askerlik uzmanlarini iine alan daha genis bir planin uygu-
lanmasina baslandi.
18
Yardim eylemleri alani kapsiyordu: 1) inceleme ve istihbarat, 2) top dk
m ve sratli topu kitalari yetistirilmesi, 3) tersane, istihkm ve topuluk alanla
rinda egitim ve kitaplar hazirlanmasi. Birinci alanda alisan tamamiyla Fransiz
lardi. Karadeniz'den Akdeniz'e, Misir'dan Mora'ya kadar btn blgeler dalga
dalga gelen Fransiz cograIyacilari, subay ve uzmanlari taraIindan inceleniyor, ha
ritalar yapiliyor, Fransa hkmetine raporlar hazirlaniyordu. Mora, Rumeli, Girit,
Ege Adalari, anakkale ve Istanbul Bogazlari, Kuzey ve Gneybati Karadeniz ki
yilari, linyeper'den Varna'ya kadarki kiyilar ve nihayet Suriye ve Misir kiyilarin
da incelemeler yrtld. :. ...
Bu blgelere hkmettigi farz olunan Osmanli devletinin yapamadigi bu isle-
ri Fransizlarin teknik ve bilimsel yntemlerle yaptiklarini gren sadrazam mem-
nundu. Fakat bu ilerlemelerin arkasinda ikarlar yattigindan sphe edenlerin
eline koz verecek olaylar da patlak vermekte gecikmedi. Bunlarin basinda Trk-
lerle yakin temasi olan Baron de Tott'un tutumu gelir.
19
Bu zat, 1781'de Fran-
sa'nin disisleri bakani olan Comte de Vergerines Trkiye'de eli oldugu zaman
onunla birlikte gelmisti. Fransa hkmeti taraIindan genellikle Osmanli Impara-
torlugu'nun durumunu inceleme, Trke grenme ve zellikle Kirim ile ilgili bil-
giler toplama isleriyle grevlendirilmisti. kusya savasi sirasinda 1769'da padi-
sahin istegiyle anakkale istihkmlari isleriyle grevlendirildi. Ondan sonra
Comte de Borineval zamaninda kurulan Hendesehne'yi yenilestirme isine de
verildi. Bu eylemlerini anlatan anilarinda grlecegi gibi, Baron de Tott bu isler-
de karsilastigi kisileri son derece cahil ve asagilik insanlar olarak grr. Tutumu
ile Mhendishne'de ogu ulem siniIindan gelen hocalari, onlari destekleyen
derya kaptani Gazi Hasan Pasa'yi ve onun Halil Hamit aleyhindeki kligini son
derece kizdiriyordu. Hasan Pasa'nin Padisah I. Abdlhamit zerinde ok gl
bir nIuzu vardi.
20
ok aliskan, enerjili ve tersanede basarilar gsteren bir
adamdi. ok zengin ve nIuzlu olan bu pasa, dis yardimci Fransizlarin amansiz
bir dsmani olmustu.
lis yardimla kalkinma aleyhtarlarina Fransizlar da kirdiktan potlarla yardim-
dan geri kalmiyorlardi. st ste gelen bazi olaylar spheleri ve dsmanliklari dog-
rulamakta idi. Birinci olay Fransa'nin Istanbul`a yeni bir eli gndermesi ile ilgili-
dir. Fransa hkmeti 1783'te, Osmanli baskentine eli olarak seilmesi dnyada
en son akla gelecek bir kisiyi Istanbul`a tayin kararini vermisti. Bu zat, Comte de
Choiseul-GouIIier'dir (1725-1817) .
21
Kk Kaynarca barisindan iki yil sonra
21 yasinda iken, hayrani oldugu eski Grek uygarligini grmek zere Atina ve Is-
82
VE DI ENGELLER
parta'yi gezmis, 1782'de bu gezisini ok gzel gravrlerle ssl iki byk cilt ha-
linde yayimlamisti. 1783'te bu kitaba Discourspreliminaires basligi altinda uzun
bir giris koymustu. Burada Atina ve Ispartaocuklarinin bugn "aptal Msl-
man'in boyundurugu altinda yasamakta olusuna karsi duydugu isyani anlatir.
Sanat ve edebiyat alanindaki basarisi ile Academie Franaise yeligini ka-
zanmis olan gen adam, ayni zamanda Fransiz hariciyesine uzun sre rehberlik
etmis olan nl bir muhtiranin da yazariydi. Bu muhtirada Fransiz dis politikasi
iin izilen direktiI suydu: Ingiltere'ye olan kayiplarina karsilik, Fransa Yakin lo-
gu'da kesin olarak stnlgn kurmalidir. Yunanistan'i, Ege Adalarini, Misir'i,
Kizildeniz'i elde etmelidir. Bu yoldan Ingiltere'ye byk bir darbe indirilecektir.
Osmanli topraklarinin kusya eline gemesi, kuslarin Akdeniz'e sarkmasi nlen-
meli, Istanbul'da da Fransa'nin himayesinde bir devlet kurulmaliydi.
22
Fransa hkmeti byle Iikirleri olan bir diplomati, Istanbul'da yaratacagi tep-
kiyi dsnmeksizin ya da Istanbul'da bunlarin bilinmeyecegini sanarak eli ola-
rak gndermek pervasizliginda bulundu. Choiseul-GouIIier de kitabindan Trkle-
rin haberi olmadigi inancinin rahatligi iinde 1784'te Istanbul`a geldi.
Ikinci olay XVI. louis'nin akrabasindan ve ok nfuzlu Lksemburg dk-
nn oglu luc Charles Emanuel Sigismond de Montmorency'nin byk bir asker
islahat projesi tekliIidir. Projeyi 1784'te getiren dkn sekreteri, Halil Hamit Pasa
ile yaptigi grsmelerde Osmanli ordusunun yenilmesinin baslica nedeninin yeni
savas yntemlerinin, yeni savas aralari yapan tekniklerin, yeni akmakli tIek-
lerle srat toplarinin bilinmemesi oldugunu anlattiktan sonra dkn 1.200 kisilik
bir Fransiz subay ve uzman heyeti ile kodos ya da Girit'te karargh kurarak Os-
manli ordusunu islah etme isini stne almasini tekliI etmisti.
23
Hasan Pasa'nin Fransizlarin Iaaliyetleri ve sadrazamin bunlarin bir oyuncagi
haline geldigi hakkindaki sphelerini bir inan haline getiren olay ise, Fransiz
bahriyesinin nemli bir subayi olan ve tersanedeki Mhendishne'de szde g-
retmen olan Chevalier Truguet'nin 1784'te Istanbul'da elilige bagli bir gemi ile
gizlice Bogaz'dan ikip gitmesi oldu.
24
Birka haIta sonra, Ingiliz elisi Sir kobert
Ainslie, Misir'daki ajanlarindan geminin Misir'a gittigini ve Klemen beylerinden
Murat ve Ibrahim ile mzakerelere giristigini haber alarak Hasan Pasa'ya bildirdi.
Hasan Pasa, eski eli St. Priest'in kendi hkmetini, Misir'i isgal etmeye kandir-
maya alistigini, 1777'de Baron de Tott'un Fransa'nin Suriye ve Misir'da ticaret
yaptigi limanlarin mIettisi adi altinda Misir'in isgal planini hazirlamak zere
gnderildigini biliyordu. O zaman donanmasi ile baronun pesine dstg halde
onu yakalayamayan Hasan Pasa bu esrarli Truguet seyahatinin de ayni planin bir
devami olduguna hkmetti.
83
TRKYE'DE ADALAMA
Fakat asil son bir olay her seyi alt st etti ve Halil Hamit'in 1785'te azli ve
sonra idami, boynuna "din ve devlet haini" yaItasinin takilmasi ile sonulandi.
Sehzade Selim, amcasi olan padisahtan gizlice ve Fransiz eliliginin Fransa'ya
"tahsile" gnderdigi Ishak Bey adli birinin araciligi ile Fransa krali XVI. louis ile
mektuplasmaya kalkmisti.
25
Gen sehzade Fransa'ya karsi olan hayranligindan,
tahta geldigi zaman Fransa dostlugu siyaseti gdeceginden, Fransa kralindan
yardim grecegi umudunda oldugundan sz ediyordu. Bunun tesinde bir maksa-
di var miydi? Halil Hamit, Osmanli tarihinde bundan sonra da grlecegi gibi,
sehzade ile anlasip ihtiyar padisahi dsrmek dsncesinde miydi? Yoksa, padi-
sahin bu yazismayi grendigi zaman byle bir komplo hazirlanmakta oldugunu
sanmasina yol aacak biimde, elilik taraIindan Istanbul'da "Fransa'ya sadik bir
hkmdar" bulundurulmasi Iikrinin geregi olarak yapilmis bir manevraya gen
sehzade saIasina alet mi edilmekteydi? Bu noktalar henz bilinmiyor. Bildigimiz
bir sey varsa Fransiz Iaaliyetlerinin ve Halil Hamit'in dsmanlarinin bu yazisma
hakkinda kesin darbeyi indirecek bilgi elde etmeleri ve padisaha bildirmeleridir.
Fransa'nin Osmanli devletini destekleme siyaseti ile Fransa'nin dsn haya-
tinda yeni kusya hakkinda beslenen Iikirler de eliski gsteriyordu. Fransa'da
XVI. louis dneminin despotizmine isyan eden aydinlanma dsnrleri, Petro ve
Katerina idaresi altinda modernlesen kusya'yi hayranlikla alkisliyorlardi.
26
An-
siklopedistler arasinda Voltaire ile liderot siddetli kus hayrani idiler. Osmanli-Rus
savasini aydinlikla-karanlik, barbarlikla-uygarlik arasi bir savas olarak nitelendi-
riyorlardi. Montesquieu kusya hakkindaki grslerinde daha elestirici bir tavir
aliyor, kousseau ise kusya'ya karsi dsmanca bir tavir takiniyordu.
Avrupa'da Osmanli devletinin kmeye mahkm oldugu Iikri zaten yeni de-
gildi. kusya'nin zaIeri Fransa'da byk etki yaratmisti. Osmanli devletinin k-
meye mahkm oldugu sanisi, artik genel bir kani haline gelmisti; simdi buna iki
yeni Iikir daha katildi. Biri Trklerin Avrupa'dan kovulmasi zamaninin geldigi,
tekisi Osmanli Imparatorlugu yerine bir "Hellen Imparatorlugu" kurulmasi Iikri.
XV. louis zamaninda Marquis d'Argenson Avrupa'da en byk devrimin Os-
manli Imparatorlugu'nun istilsi olacagini yazmisti.
27
Trklerin Avrupa'dan ko-
vulmasi Iikri, 18. yzyilin sonu ile 19. yzyilin basinda yasamis olan nl Fran-
siz dsnrlerinin hem gericileri hem ilericileri arasinda ortak bir grs oldu.
28
Avrupa'da Trkler hakkinda uzun sre yasayan olumsuz dsnceleri yay-
mada ok okunmus iki kitap da rol oynamistir. Bunlarin birincisi sz edilmis
olan Baron de Tott'un anilaridir. Baron de Tott'un stnde en ok durdugu sey
Trklerin krcesine kendilerine gvendikleri halde son derece cehalet iinde bu-
lunduktan ve bunu asla anlamadiklari gibi anlayamayacaklaridir. kusya seIerine
84
VE DI ENGELLER
byk bir Ianatizm iinde katildiklarini, ordularinda disiplin, bilgi namina bir sey
olmadigini, askerlerinin de, baslarindaki devlet adamlarinin da yagmaci ve hirsiz
olduklarini, yenilmelerinin nedenlerini anlayamadiklarini, yenilgi karsisinda ka-
dercilige sigindiklarini, en byk dsmanlarinin kendileri oldugunu, modern bilim
ve tekniklerin degismesine karsi simdiye kadar ilgisiz kaldiklarini, yenilince sasi-
rip kaldiklarini ve onlari sadece dsmanlarinin ihmalinin kurtardigini Trkiye'de
geirdigi tecrbeler vesilesiyle tekrarlar.
29
teki eser, Comte Constantin Franois de Volney'nin ayni savas dolayisiyla
yazdigi "Trk-kus Savasi zerine lsnceler" adli kitaptir.
30
Volney, Trk ka-
rakterinin temelini "derin cehalet" ve "znde samalik" olarak niteler. Trkler,
"kendilerinin disinda her seye dsman, kendini begenmis, Ianatik" bir millettirler.
"Son savasin sonulan kendilerini sasirtmistir, Iakat ne bunun nedenlerini anla-
yabilecek, ne de arelerini uygulayabilecek kabiliyetleri vardir... ZayiI taraIlarini
gremeyecek kadar magrur, bilginin stnlgn anlayamayacak kadar cahildir-
ler... Artik Tanri'nin takdir ettigi gn gelmistir, onlari hibir sey kurtaramaz."
Fransa'nin Trklere yardim siyaseti yanlistir. "kusya'nin basini kaldirdigi andan
itibaren Fransa, onu bizim ulusal mtteIikimiz sayacakti. kuslarin dinleri ve det-
lerinin bizimle olan mnasebetleri, Trklerin fanatik ve korkun dehalariyla olan
mnasebetlerimizden sonsuz denecek kadar dogaldir. Asin bir ihtiya
zorunlulugu durumu mstesna, biz, btn yabancilara istihkar ve neIretle
bakan barbar bir kavme neden basvuralim ki?" Volney, Fransa'nin, logu
ticareti hatiri iin Osmanli Imparatorlugu'nu savunmasinin da sama olduguna
inanir. Bu ticaretin Iazla bir degeri oldugu sphelidir. Osmanli lkeleri bulasici
hastaliklarla doludur. Avrupali tccarlara esir muamelesi yapilmaktadir. "Bunlar
sokakta yrdkleri zaman, yzlerinde bize karsi hor grme ve neIret bakisindan
baska bir sey gremezsiniz. Avrupalilara, tipki bizim buradaki Yahudilere
bakisimiz gibi bakarlar". Volney, bu Avrupali tccarlarin ne kadar genis
imtiyazlara malik oldugunu, onlara o kadar istihkar ve neIretle bakilmasinin
nedenlerini arastirmaya lzum grmyordu; "Trk karakteri" etiketi bunu
yorumlamaya yetiyordu!
Trkleri ve onlara yardim eden Fransiz siyasetini elestirdikten sonra, Volney
kendi tavsiyelerine degeer: Fransa iin kusya'dan korkulacak bir sey yoktur. En
iyisi kumlari uyandirmak, onlara Atina ve Isparta`nin ruhunu asilamaktir. Geri,
"Bb-i l gibi kendi tebaasi aleyhine bizim lehimize imtiyazlar veren, kendi teba-
asina 10 gmrk, bizim tccarimiza 3 gmrk koyan bir devlet bulamayiz;
ancak bu imtiyazlardan yararlanan, kisilerdir; bu kisilerin elindeki tekel btn ti-
caret siniIi iin yararli midir?... Fransa, Rus ticaretinin Akdeniz'e inmesinden
korkmamali; ondan yararlanmalidir".
85
TRKYE'DE ADALAMA
Volney'nin dayandigi g, Istanbul'da kurulacak Hellen Imparatorlugu ola-
cakti. Osmanli devletinin yerine byle bir devletin kurulusu ile btn Asya'ya taze
bir hayat, yeni bir canlanma gelecekti. "Bogazii barbarlarini", "sanat dsman-
larini", "o gzel Hellas'in yikicilarini" artik Avrupa'dan skp atma zamani gel-
mistir. Bu "cahil ve dejenere ulusa yardim degil, savas lyiktir". Aydinlanma d-
neminde n alan bu kitaplan, Fransizca bilen ya da Fransa'da okuyan kum gen-
lerinin byk bir ilgi ile okuduklarina sphe yoktur.
Bati'da aydinlanma dnemi bilim ve akil dnemidir. Tarih akil lleriyle an-
lasilir ve yargilanirdi. Avrupa disi lkeler hakkinda ok az bilgi vardi ve bu az bil-
gilerle, akil gereklerine gre, kolaylikla genis genellemeler yapilirdi. Osmanli dev-
letinin kendi geleneksel komplekslerinin yarattigi dgmleri zemeyisinin ne-
denlerini tarihsel aidan grecek bir tarih IelseIesi grs yoktu. Fakat son 70 yil
iinde yapilmis olan ihtarlara, gelecegi nceden grenlerin uyanlarina gre gide-
memis bir devletin ynetimi altindaki insanlar hakkinda akil adamlarinin byle
haksiz yargilar vermesini dogal grmemenin imkni var midir?
Osmanli devlet adamlari arasinda da benzer sonuca varanlar olmustu. Kk
Kaynarca barisi ile sonulanan savasin, geleneksel gaza anlayisi ile gidisin tehli-
kelerini gren Ahmet Resm (1700-1783) bunlardan biridir. Hlst'l-itibr
adli yazisinda bu savasin sorumlularinin eski gaza kaIasiyla dnya kosullarina
karsi gelinecegi inancinda olan kisiler oldugunu anlattiktan sonra artik "Kizil El-
ma" eIsanelerinin (koma'yi zaptetme hlyasinin) unutulmasi gerektigini, savasin
yeniliklerin zararli oldugunu degil, yetersiz ve kksz oldugunu ispatladigini ne
srer. Artik din, seriat lleriyle savas olamazdi. Ilerlemeler kaydetmis bir dev-
letle bu llerle boy lslemezdi. Asil nemli olan, agdas Avrupa devletleriyle
baris iliskileri kurulmasi idi. Yalniz eski savas geleneginin degil, eski devlet dzeni
geleneginin de degismesi gerekirdi. levletin yeni devletler hukuku anlayisi
iinde, Hiristiyan da olsalar, teki devletlerle yeni iliskiler kurmasi zorunlu idi.
Gerekte, geleneksel Osmanli devleti, gelismekte olan Avrupa devletler hukuku
iliskilerine girmemis bulunuyordu. Yabanci devletlerle diplomatik iliskileri karsi-
likli degil, tek yanli idi. Avrupa devletleriyle devamli diplomatik iliskiler yrtecek
elilik rgt de yoktu. lle levrinde Fransa ile diplomatik iliski kurulmus, Iakat
bu, gl bir dsmana karsi gl bir dosttan yardim alma isi erevesinden te-
ye gememisti. Ahmet kesm'ye gre artik Avrupa devletler hukuku diplomasisi
iine girme zorunlulugu vardi. Buna karsi gelecek dinsel sakincalar, "akil" ve
"devlet ikan" ailarindan dinlenmemeliydi.
a
a Kendinden sonraki nesil taraIindan oka okunmus oldugu anlasilan Ahmet kesm EIendi'nin kisili-
gi, memurluk yasami ve Iikirleri zerine bkz. Virginia Aksan, Savata ve Barita Bir Osmanli Devlet
Adami-Ahmed Resmi Efendi (1700-1783), ev. zden Ankan (Istanbul, 1997).
86
VE DI ENGELLER
1768-1774 savaslarinin sonularindan sonra yapilmis olan bu uyarmalar-
dan ders alinmadigini gsteren olay, kusya'nin ilhak ettigi Kirim`in bir Islm l-
kesi oldugu tezi ile ve Fransa'nin kusya siyasetinin geregi olarak yaptigi tesvik-
lerle yeniden ve mttefiksiz olarak, byk lde bir savasa daha girilmesidir. Ti-
marli ve kapikulu ordularinin savas yararligi kalmadigindan Anadolu'dan derle-
nen, askerlik egitimi grmemis olan yz binlerce halk, birlesen iki dsmanin
(kusya ile Avusturya'nin) ordularinin stn atesi karsisina srld. agdas Av-
rupa diplomasisinin bazi sorunlari yznden basta Fransa olmak zere teki dev-
letler (Isve ve Prusya) seyirci kaldilar. O zamanin en savasi adami sayilan, Os-
manli devletine tek basina hkmedecek gte bir nIuz kazandigi halde Fransiz-
larca sevilmeyen Gazi Hasan Pasa bile bu savasa t bastan karsiydi. Ona gre,
nce Karadeniz ve Akdeniz'de stn bir donanma kurmak iin alismak gerekliy-
di ve kendisi bu yolda basarili isler yapmaktaydi. Ihtiyar hali ile hareminde rahat
etmek isteyen Padisah I. Abdlhamit de bu savasi istemiyordu. Cephelerden gelen
kt haberlerden kendisine inme geldi ve ansizin ld.
Olaylar ktye gittigi zaman padisahlarin kimilerinde grldg gibi, tahttan
indirilerek sehzadesinin tahta geirilecegi korkusu yznden (zellikle sehzade-
nin Fransiz elisi Choiseul-GouIIier araciligiyla XVI. louis ile mektuplasmaya kal-
kismasinin ortaya ikmasi zerine) siki bir kontrol altina konmus olan Selim tah-
ta geldigi zaman, XVI. louis'ye yazdigi saIa mektuptan da anlasilacagi gibi, Av-
rupa siyaset ve diplomasisinden haberi olmayan tecrbesiz, fakat idealist bir
genti. Fransa'nin yardimi ile Kirim'i geri alacagina inaniyordu. XVI. louis'nin
kendisine itidal tavsiye eden cevabina ragmen, savasa devam etti. Gerekte Fran-
sa'dan artik yardim da gelmiyordu. liplomatik nedenlerle louis, uzmanlarini geri
ekmis, diplomatik destekleyisini de degistirmisti. Zaten kendi tahti da sallanmaya
baslamisti. Byk Fransiz levrimi kopmak zeredir.
Gen padisahin kaIasinda henz, babasi III. MustaIa ve amcasi I. Abdlha-
mit'te oldugu kadar bile bir reIorm dsn yoktu. Netyic'l-vukt yazarinin
dedigi gibi, "Sultan Selim gen ve gayur, kurenasinin lI gzaIlarini, asil ve
esastan yoksun manasiz tedbirlerini sahih zarinederek magrur oldugundan ordu
nun... Moskof ve Nemelileri (Avusturyalilari) ezmesi iin baskomutani sikistin-
yordu... Bu iki dsmanin tmenlerinin toplami 30.000 kadar mkemmel ve m-
rettep askerden ibaret oldugu sylenir... bunlarin karsisinda ordu-yu hmayun
kirildi, zld; pek ok insan, hayvan, mhimmat ve hatt Reislkttab Hayri
Efendi yok oldular."
31
' , .
Bu yenilgiler karsisinda III. Selim, hi sevmedigi Cezayirli'yi sadrzam ve
baskomutan yapmak zorunda bile kaldi. Fakat seksen yasini asmis olan bu zat
87
TRKYE'DE ADALAMA
da, kendiliginden baris grsmelerine girismek zere iken ld. Tecrbesiz Selim,
ne yapacagini sasirdigindan "istihareye yatacak" ya da kura ile sadrazam seecek
kadar acayiplikler gsteriyordu. Srdrdg savas, babasinin baslattigi uzun sa-
vastan daha byk zararlarla ve Kk Kaynarca Antlasmasi'nin kosullarindan
daha da agir kosullarla 1792'de sonulandirildi.
Notlar
1 17. yzyildan nce MoskoI Hanligi`nin baslica iki asker rgt vardi. Bunlardan pometse adiyla
taninani, Osmanlilarin timarli ordusuna benzer; bkz. Hellie, 285 not 37. Ikincisi olan streltv ise
yenieri rgtne daha ok benzer. Streltsy'rn kurulusunda MoskoIlarin Osmanli yenieri rgt
n, belki de Osmanli militer sistemini yerinde grenen lvan Presvtvo adli biri araciligiyla, model
olarak aldiklarini tahmin eden Avrupali yazarlar oldugu gibi, bu rgt kaldiran Petro da bunlari
yenierilere benzetmistir; bkz. Hellie, 207 ve Benedict Humphrey Sumner, Peter the Great and the
Ottoman Empire (Oxford, 1949), s. 8-9. Cevdet Pasa da bu benzerlige deginir; bkz. Ismail Hakki
Uzunarsili, "Merhum Sadullah Pasa'nin SaIvet ve Cevdet Pasalar ve SaIvet Pasazade keIet Bey'le
Mektuplasmasi", Belleten, XV, 58(1951): 290-294.
2 Osmanli-Avrupa ticaretinde ham ve yapili savas maddeleri byk bir yer yutar. Bunun boyutlari
zerine bkz. V. J . Parry, "Brd", Encyclopedia of Islam, 2. baski, cilt I, s. 1061-1064. Ayni yazarin
su yazisina da bkz. "Materials of War in the Ottoman Empire", Michael Cook (yay.), Studies in the
Economic History of the Middle East (Londra, 1970) iinde, s. 219-229. Iki alismada da zengin
bibliyografya verilmektedir.
3 Atesli silhlar, ates gc ve asker tertiplenmelerdeki yenilikler iin bkz. Charles Oman, A History of
the Art of War in the Sixteenth Century (New York, 1937), Michael Roberts, The Military Revolu
tion, 1560-1660 (Belfast, 1956), J ohn Rigby Hale, "Armies, Navies and the Art of War", The New
Cambridge Modern History, cilt II (Cambridge, 1958), iinde, s. 481-509, Felix Gilbert, "Machi-
avelli: The Renaissance of the Art of War" vc Henry Edward Guerlac, "Vaubam the Impact of Scien
ce on War", Edward Meade Earle (yay.), Makers of Modern Strategy (Princeton, 1943 ve 1971)
iinde, s. 18, 20 ve 31-32.
4 Koca Sekban Basi, 32-35; 2. baski: 66-69. Bu yazarin kim oldugu kesin bilinmiyor; kisiligi konu
sundaki tahminler iin bkz. Blm IV, not 8.
5 Cevdet Pasa, Tarih (Istanbul, 1302-1303/1885-1886), cilt I, s. 98.
6 Bkz. Mehmet Ipsirli, "Hasan Kfi el-Akhisar ve Devlet Dzenine ait Eseri (Usl'l-htkemjt niz-
m'l-lem". Tarih Enstits Dergisi, 10-11(1981): 247-278.
7 Uzunarsili, "Merhum Sadullah Pasa".
8 Ismail Hakki Uzunarsili, Osmanli Devleti Tekilatindan Kapikulu Ocaklari, (Ankara, 1943-
1944), cilt I, s. 493 not 2, 496 not 2, 498-501 ve 532.
9 Bu sistemde servetlerin retim ve tketim biimleri zerine bkz Sabri F. lgener, Iktisadi Inhitat
Tarihimizin Ahlk ve Zihniyet Meseleleri (Istanbul, 1951), s. 92-189; 2. baski: Iktisadi :lme
nin Ahlak ve Zihniyet Dnvasi (Istanbul, 1981), s. 98-192. Ynetici tabakanin zenginlikleri hak
kinda bir Iikir edinmek iin bkz. MustaIa Nuri Pasa, III: 97-106; 2. baski: II: 127-142 ve Stanford J .
Shaw, Between Old and New: The Ottoman Empire under Selim III, 1789-1807 (Cambridge, MA,
1971), s. 154.
10 Mansiplarin iltizam veya malikne olarak satilmasi konusunda ayrintili bilgi iin bkz. Shaw, 89.
11 1725'ten 1746'ya kadar Iran'la sren savaslar Anadolu'yu 17. yzyilin Celli isyanlari zamanin-
88 .
VE D ENGELLER
daki durumunaevirmisti.enderak "lcvendicr. "dcli"ler, "yerli kullan" adlari altinda treyen asker
kaaklarindan ve issizlerden meydana gelen eskiyalar her yani kaplamisti. Bunun daima kainilmaz
paraleli olan derebeylik de o zaman glenmeye basladi. Olaylar zerinde ayrintili bilgi iin
bkz. Uzunarsili, Osmanli Tarihi, IV(1): 316-319.
12 Villeneuve'e verilen talimat ve Levant'da gdlen siyasetin amalari zerine bkz. Vandal, Une am
bassade, 73-75.
13 1740 Kapitlasyonlari iin bkz. Paul Masson, Histoire du commercejranais dans le Levant au
XVnie sicle (Paris, 1911), s. 257 ve sonrasi, zellikle 59, 70 ve 82. maddeler.
14 1603 ya da 1604'te Beyoglu kumlarinin tuttugu bir kilise Fransiz elisinin abalariyla Katoliklere
verilmisti. Bu kilise, Katoliklik'in logu'daki sembol oldu. "Fransiz misyonerleri Fransiz ticaretinin
geecegi yollara isik tutuyorlar, tccarlara nclk yapiyorlardi. Fransa'nin nc kuvvetleri olmus
lardi"; Vandal, Une ambassade, 16.
15 1737'de Villeneuve'e verilen talimat zerine bkz. Vandal, Une ambassade, 293.
16 kusya, Petro zamanindan beri militer donanim ve rgtlenme aisindan Isve, Polonya, hatt Hol
landa ve Prusya dzeyinde bir gce varmisti. Petro'nun zamanindan beri iki nemli endstri kolu
(madencilik ve dokumacilik) kusya'nin endstrilesme programinin en basarili iki alani olmustu.
1774'te biten savasta kus ordusunda 4 ya da 5 bin top bulundugu, hatt at sirtinda tasinan haIiI
toplar oldugu tahmin ediliyor. Osmanli ordusunda bu esit yeni toplarla donatilmis hibir birlik yok
tu. Kaleler savunmasiz, bazi hallerde askersizdi; bkz. Heilie, 185. 1755'ten 1768 yilina kadar eli
lik yapan Comte de Vergerines'in verdigi rapor Osmanli devletinin militer donanim aisindan ne ka
dar geri bir durumda bulundugunu kendi hkmetine bildirmektedir; bkz. Louis Philippe, comte de
Sgur, Tableau historique et politique de l'Europe depuis 1786jusqu'en 1796 ou l'an IV (Paris,
u 1800), cilt III iinde, s. 115-142.
17 Yanm yzyil kadar nce kusya'da Avrupa usul soldaty ordusu kurulmadan nce Osmanlilardaki
timar rgtnn karsiligi olan pometse rgtn islah etme yolundaki abalarina (bkz. Heilie, 214-
217) benzer bir biimde Halil Hamit zamaninda bir aba gsterildi; bkz. Ismail Hakki Uzunarsili,
"Halil Hamid Pasa", Trkivat Mecmuasi, Vl(1935): 225 ve Osmanli Tarihi, IV(1): 478. Timarlilar
ve yenieriler ile Rusya'daki pometse ve streltsy arasinda yalniz rgtlenis aisindan degil, bunla
rin islahi ugruna yapilan girisimler aisindan da ok benzerlikler vardir, nemli Iark, MoskoIlarin
bu iki rgt Osmanlilardan ok nce kaldirmayi ve yerlerine yeni ordu kurulusunu getirmeyi ba-
sarmalandir.
18 Halil Hamit zamaninda yapilan Mhendishne ve topulukla ilgili girisimler iin bkz. Ismail Hakki
Uzunarsili, "Halil Hamid Pasa", 213-267 ve Osmanli Tarihi, 1V(1): 479-481. Genel olarak Fransiz
asker yardimi iin bkz. Auguste Boppe, "La France et le militaire turc", Feuilles d'histoire du XVIIe
au XXe sicle, VII, 1(1912): 386-402 vc 490-501.
19 Franois, baron de Tott ( 1730-1793), Fransa'ya siginmis bir Macar aristokratinin ogludur. Karade
niz, Ege ve logu Akdeniz kiyilari zerine Fransa hkmetine yarayacak bilgiler toplama isiyle g
revlendirilmisti. Fransiz levrimi zamaninda Fransa'dan kamistir.
20 Cezayirli Hasan Pasa iin bkz, Shaw, zellikle 43-45, zenginligi iin 154, MustaIa Nuri Pasa, IV: 8;
2. baski: II: 161, Uzunarsili, Osmanli Tarihi, IV(2): 446-450 ve "Halil Hamid Pasa", 237; Mi
sir'dan getirdigi servet vc verdigi iane iin Abdurrahman VeIik, Teklif kavaidi, (Istanbul, 1328-
1330/1912-1914), cilt 1, S. 344.
21 Marie Gabriel Florent Auguste, comte de Choiseul-Gouffier'nin hayati ve kariyeri zerine bkz. Lon-
-u ce Pingaud [Pierre Philibert], Choiseul-Gouffier: La France en Orient sous Louis XVI (Paris, 1887),
Yunanistan ve Fransa'nin dis politikasi zerindeki eserleri iin bkz. Voyage pittoresque de la Grce
(Paris, 1782) ve Discours prliminaires (Paris, 1783).
22 1787'de Osmanh-kus savasi baslayinca Fransa hkmetinin Girit, Kibns ve Misir gibi yerleri isgal
etmesini neren birok proje sunulmustur; bkz. Halford Lancaster Hoskins, British Routes to India
(New York, 1928), s. 49; Yakin Dogu'yu kusya'ya karsi savunma projeleri iin bkz. Pingaud, 95
ve sonrasi, Uzunarsili, "Halil Hamid Pasa", 255 ve sonrasi.
89
TRKYE'DE ADALAMA
23 Cevdet Pasa, III: 70-71, Uzunarsili, "Halil Hamid Pasa" ve Osmanli TarihiW(\): 484.
24 J ohn Marlowe, The Perfidious Albion: The Origin of Anglo-French Rivalry (Londra, 1971), s. 37-
38, 47, 50 ve 57-59.
25 Sehzade Selim'in XVI. louis ile mektuplasmasi olayi iin bkz, Salih Mnir, "louis XVI et le Sultan
Selim III", Revue d'histoire diplomatique, XXVI(1912): 516-548, Ismail Hakki Uzunarsili, "Selim
IH'n Louis XVI ile Muhabereleri", Belleten, II, 5-6(1938): 191-246, Pingaud, 82 ve sonrasi ve
Shaw, 155.
26Bkz. Albert Lortholary, Le mirage russe en France au XVIlIe sicle, doktora tezi (Paris, tarihsiz),
zellikle s. 109-135; genel olarak Dimitri Sergius von Mohrenschildt, Russia in the Intellectual Li
fe of Eighteenth-Century France (New York, 1936).
27 Ren-Louis de Voyer, marquis d'Aigenson, Journal et mmoires du marquis d'Argenson, (Paris,
1857-1858), cilt I, s. 361 ; zikreden Vandal, Une ambassade, "Giris" blm.
28 Buna 19. yzyildan iki rnek verebiliriz: Hukuku milletvekili louis Gabriel Ambroise de Bonald
(1754-1840) Lgislation primitive'de (Paris, 1802) zamanin en byk devriminin Trklerin Avru
pa'dan atilmasi olacagini savunur. Proudhon da syle yazar: "/l/aut que le Turc soit enfin chass
de l'Europe; il est drisoire, impie de penser faire entrer ces barbares dans le systme politique
europen" (Trklerin artik Avrupa'dan kovulmasi gerekir; bu barbarlari Avrupa siyasal dizgesine
dahil etmeyi tasarlamak samalik, hatt ayip olur); bkz. Pierre-J oseph Proudhon, Correspondence
(Paris, 1875), cilt V, s. 330.
29 Baron de Tott, 1757'de Istanbul`a gelmis, 1767'de Fransiz hkmeti tararindan Kirim hakkinda
gzlemlerde bulunmaya memur edilmis, 1770'te Osmanli hkmeti taraIindan Istanbul ve anak
kale Bogazlari'nin istihkmlarinin onarilmasi isine verilmis, 1777'de Fransa hkmeti taraIindan
Akdeniz'deki Fransiz ticaret merkezlerinin teItisine memur edilmisti. Asil grevi Fransa hkmeti
iin Karadeniz, Ege, Suriye ve Misir kiyi blgeleri ve Bogazlar hakkinda bilgi toplamak, Misir'in
Fransa taraIindan olasi isgalini hazirlamak iin Sveys dolaylarinda gerekli topograIya bilgileri top
lamak ve Memlk beyleriyle anlasma olanaklari aramakti. le Tott'a Trke grenmesi devi veril
digi halde, bu dili grenmedigi anilarinda geen Trke adlari ve szckleri anlasilmayacak lde
bozmasindan bellidir. Baron, Trkler hakkinda Avrupa'da dolasan olumsuz grslerin yayilmasin
da byk rol oynamis, anilari esitli dillere evrilmistir. O zamanin Trklerini cahil, sersem, ahlk
siz, sereI ve haysiyet duygularindan yoksun olarak gsterir, hatt bu kavramlarin Trke'de karsi
ligi bile olmadigini iddia eder. Baron'un bazi abartili iddialari, hayal abarti ve yalancilik edebiyatin
da n alan "Baron Mnchhausen'in Servenleri" masallarina kaynak olmustur. Paris Acadmie
Royale muhabir yesi ve Fransa'nin Trkiye elisi olan Charles de Peyssonel, Baron'un anilarini
siddetle elestiren, dil yanlislarini, abartmalarini, tahriIlerini gsteren bir kitap yazmistir; bkz. Lettre
... contenant quelques observations relatives aux Mmoires, qui sont parus sous le nom de Mr. Le
Baron de Tott (Amsterdam, 1785). Baron'un elestirilerinde hakli oldugu yanlar olmakla beraber,
aralarinda yasadigi kisileri asagi grme, abartma, bazen yalan syleme egilimi ve genel olarak
Trkleri dsman olarak grmesi yznden verdigi bilgilerin bazilari inanilirlik degerinden kaybeder
ve ihtiyatla karsilanmayi gerektirir.
30 Constantin Franois Chasseboeuf, comte de Volncy (1757-1820), Suriye ve Misir'da 1783-1785
arasinda genis geziler yapmistir; anilari iin bkz. Voyage en Egypte et en Syrie, pendant les arines
1783, 1784 et 1785, 2 cilt (Paris, 1786). Osmanli-kus savasi zerine yazdigi nl eserinde Trk
ler hakkindaki yargisini su sz zetler: "Tanrinin yargisi verilmistir; onlari artik hibir sey kurtara
maz" (zgn metinde italikle yazilmistir); bkz. Considrations sur la guerre des Russes et des
Turcs (Paris, 1788-1789), s. 15. Volney'nin Les ruines ou Mditations sur les rvolutions des em
pires (Paris, 1791) adli kitabi Yeni Osmanlilar arasinda ok ragbet grms, daha sonra Harabeler
(Istanbul, 1924) adi altinda Osmanlica'ya evrilmistir. Yeni Osmanlilarin, yazarin Trkler hakkin
daki fikirlerini ve latin harIlerinin uygulanmasi hakkindaki grsn (Oeuvres, cilt VIII) taniyip ta
nimadiklarini bilmiyoruz.
31 MustaIa Nuri Pasa, IV: 24; 2. baski: II: 183.
90
IV
IKIXCI A$AHA: XILAH-I CIuI1
1 . Yeni ref or m pr oj eleri
Osmanli devletini Fransa'da ihtillin patlamasi kurtardi. nk dsman or-
dularinin Istanbul`a kadar inmesinin yollari ailmisti. Yaygin bir hale gelen "Trk-
leri Avrupa'dan atma" ideali neredeyse gereklesecekti. Fakat Fransa'daki devri-
min aldigi renk, basta Ingiltere olmak zere, Avrupa'nin krallik hkmetlerini r-
ktmst. Ingiliz elisinin tavsiyeleriyle agir bir bansa yanasildi.
Ancak ondan sonradir ki Padisah III. Selim uurumun ne denli kenarina gel-
mis oldugunu anladi. Cevdet Pasa'nin dedigi gibi "yenilgiler devlet adamlarinin
uyanmasina, ders almasina sebep oldu... Herkes nizamiye askeri icadindan baska
are olmadigini anlamisti. Hatt Koca YusuI Pasa ikinci kez sadrazam olup da Ye-
nieri Agasi ve sair ocak subaylarina seIer keyIiyetini bildirdiginde hepsi birden:
120.000'den fazla ocakli askerimize karsi 8.000 MoskoI askeri Tuna'yi geti,
zerimize gelip gcn gsterdi. lsmanin byle nizamiye askerine bizim askeri-
miz yeni savas yntemlerini bilmediklerinden karsi gelemiyorlar. Biz, bu hal ile
kiyamete kadar dsmani yenemeyiz, diye kestirip atan bir cevap vermislerdi."
1
Iste asil Nizam-i Cedit dnemi bu tarihten sonra baslar. III. Selim tahta geisi-
nin ertesinde, gemiste basvurulan gelenekle 1789'da devlet byklerinden, ordu
brokrasisinin grevli ya da grevsiz ileri gelenlerinden, ulemdan kurulu bir
Mesveret Meclisi toplamisti. Padisahin huzurunda yapilan bu toplantida kanun ve
seriat gereklerine aykiri eylemlere deginilmis, bozukluklarin giderilmesi geregi
zerinde durulmus, Iakat hibir somut reIorm programi belirmemisti. Eskiden ya-
pilan benzerlerinde oldugu gibi, konusmalarin toplandigi nokta geleneksel Os-
91
TRKYE'DE ADALAMA
manii rgtlerini bozulustan nceki zgn durumlarina dndrme tezi olmustu.
III. Selim'in Nizam-i Cedit rejiminin asil baslangici ise, savasin sonucundan alinan
dersler zerine oldu. Bunun ailisindaki yenilik, padisahin, zamanin iki yze ya-
kin ileri gelenini reIorm projeleri hazirlamak iin grevlendirmesi, dsncelerinde
tam bir zgrlk olacagini, bunlardan tr kimsenin cezalandirmayacagini bil-
dirmesi olmustur.
Belgelerden anladigimiza gre. bunlarin ancak onda biri bu istegi yerine ge-
tirmistir. Cevdet Pasa'nin, bunlarin birogunun isi oyuncaga evirdigini, sunulan
projelerin bazilarinm padisahi gldrecek kadar sama oldugunu sylemesinden,
gerekte sunulan projelerin daha ok oldugunu, Iakat birogunun bir yana atilmis
oldugunu tahmin ediyoruz.
Tartisilacak baslica sorunlar sunlardi.- 1) Nizam-i Cedit ordusu kurulmasi, 2)
kapikulu ve timarli ordu rgtnn islahi, 3) yeni ordu iin gerekli kaynaklarin
saglanmasi, 4) asker sanayi ve egitim ile askerlik Ierini zerine yazilmis kitaplar
hazirlanmasi ya da yabanci dillerden evrilmesi.
Projelerden nemli olanlarin ogunun ordu adamlarindan degil, sivil yeler-
den gelmis olmasi ilgintir. Bunlarin 13 tanesi brokrasiden, 5 tanesi ulemdan
gelmistir. En nemlisini ulemdan Kazasker Abdullah Molla yazmistir.
2
Projeler
btn halinde incelendigi zaman grlr ki, hepsi askerlik alaninda yapilmasini
gerekli bulduklan reIormlar zerinde durmuslardir. Bunlarda baslica egilim be-
lirir: birincisi, timarli rgt ile kapikulu ocaklarini eski dzenlerine dnecek bi-
imde islah etmek; ikincisi, bunlari eski durumlarina dndrme perdesi altinda
belli etmeden modern yntemler uygulamak; ncs, bunlarin islah olasiligi
kalmadigindan, Avrupa'da ve kusya'da oldugu gibi, Ibrahim MteIerrika'nin
koydugu terimle "nizam-i cedit" kurmak ve bunu eski ocaklar tasIiye edilinceye
kadar onlarla karistirmamak. III. Selim'in girisimlerini gzden geirdigimiz zaman
orta bir yol tutuldugunu grrz.
3
Btn tasanlardaki Iikirlerin agirlik merkezi yeni, dzenli, egitimli ordu (Ni-
zam-i Cedit) yetistirme isi olunca, projelerin kimilerinde iki nemli sorunun tarti-
silmasi da yer almisti: 1) Yeni nizam ordusunun askeri nereden, nasil devsirile-
cekti? 2) Bu ordunun Iinansman isi nasil kotanlacakti? Birinci sorunu tartisanla-
rin bir tanesi mstesna, hepsi, eski Osmanli devsirme sisteminin diriltilmesi olasi-
ligi kalmadigi Iikrinde birlesiyordu. Ancak yeni bir asker devsirme yntemini tek-
liI ederken, eski sistemin yansimalarini tasiyan Iikirler ileri srldgn grrz.
Kimileri klelerden, kimileri savas esirlerinden asker yetistirilmesini sylyor, ki-
mileri byle bir ynteme Avrupalilarin karsi gelecegini, bir kismi da bu kaynagin
yeteri kadar asker saglayamayacagini ileri sryordu. Bir kismi da yenierilerden
92
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
ve teki kapikulu ocaklarindan isteyenlerin ya da kandirilanlarin yeni orduya
alinmasini neriyordu. Bunu kabul etmeyenler kendi hallerine birakilacakti. Bazi-
larinin hl bagli oldugu Iikir eski devsirme ynteminin, devletin asker hatt si-
yas-idar sekinlerini yetistirecek bir rgt olarak kurulmasi Iikridir. rnegin, a-
vusbasi Mehmet kasit'e gre Anadolu'dan Islm ve Hiristiyanlardan isteyenler
devsirilmeli, eskiden oldugu gibi, bunlar en yksek sekin tabakayi olusturacak
ynde yetistirilmeli idi (Hiristiyan olanlarin Mslman edilmesini de neriyordu).
Bylece, padisaha sadik yeni bir kapikulu ocagi kurulacakti. Bunlara yeni silhlar
verilecek, yedirilip giydirilecek, sadakatleri ve srekli askerlikleri saglanacakti.
Vaktiyle yenierilik kuruldugunda da byle yapilmis, yetistirilen devsirmelere za-
manin en yeni silhlan, en yksek creti verilmisti. Bunlara iki kat maas verilmeli
idi. Yaslanan ya da sakatlananlara emeklilik verilecekti. Bu yeni ordu 20-30 bin
kisi olunca yenieri ocagi kaldirilacakti. Abdullah Berr EIendi ise, ayni dsnce
ile yetim ve yoksul ocuklarin devsirilmesini neriyordu. Bu takdirde yilda 3-4
bin asker yetistirilebilirdi. Bes yilda bunlardan 20 bin piyade, 5 bin svari askeri
ikardi (II. Mahmut zamaninda bu uygulandi). Zaten sehirli ve kyl halktan as-
ker alinmasi baslamisti. rnegin 1789'da 15-60 yaslari arasindaki btn erkek
nIusun savasa hazirlanmasi karari alinmisti.
Proje yazarlari iinde eskiyadan asker derlenmesini neren bile oldu. Belki en
realist tekliI, YusuI Pasa'dan geliyordu-, bir esit genel askerlik devi yntemi ile
vilyetlerde milis kitalari kurulmali, bunlar savas zamani gelince aginlarak top-
latilmali, savas yillarinda kendileri ve aileleri vergilerden muaI tutulmali idi. Mill
bir ordu kurulmasina en yakin Iikir buydu. Ilk kez olarak devlet halka basvurmus
oluyordu.
Kaynagi ne olursa olsun hepsi kurulacak ordunun eski ordudanayri bir r
gt olmasini neriyorlardi. zellikle topu ve humbaraci birlikleri ayri birlikler
olacaklar, tm yeni yntem egitim ve silhlarla yetistirileceklerdi. Bunlar yabanci
subaylarin egitimine verilmeli idi. YusuI Fasa, timarli humbaraci ocaginin kaldiril-
masini, maasli asker birlikleri haline getirilmesini neriyordu. Humbaraci ve l
gimci ocaklarini cahil neIerlerin doldurdugunu, bu yzden Avrupa silhlarini kul
lanmasini grenemediklerini bildiriyordu. Tatarcik Abdullah Molla sratli topu
nun arttinlmasini, bunlarin da bagimsiz bir siniI yapilmasini tekliI ediyordu. Pro
jelerin hemen hepsi, timarli sipahinin asker degeri kalmadiginda birlesiyordu. Ba-
zilan bunlarin yerine "deli" denen basibozuklardan, hatt eskiyadan muntazam
svari kurulmasini neriyordu. .
Projelerde Osmanli askerlik sisteminin iki zayiI yn zerinde zellikle duru-
luyordu. Geleneksel olarak Osmanli ordusu ilkbahar ve yaz seIerlerine gre yetis-
93
TRKYE'DE ADALAMA
tirilirdi. Simdi ise bu artik mmkn degildi. Onun iin eski timarli ordusu yerine
kis ordusu kurulmali, yeni ordu da yaz ordusu olarak yetistirilmeliydi. Bylece
devletin bir ihtiyat ordusu olacakti. Zaten askere ok kisi aliniyordu. Geleneksel
tutumda, bunlarin seIer olmadigi zamanda da askerlikte kalmalari isteniyordu.
Halbuki buna lzum yoktu; masraIli idi. Bunlar terhis edilmeli, yalniz daim asker
olarak kalmak isteyen genler alikonmaliydi. Bans zamaninda genel terhis olunca
ve daim bir gen ordu da bulununca, yenierilik kaldirilabilirdi. Projelerin kimile-
rine gre yenieriler savasta degil (vaktiyle kusya'da da yapildigi gibi) inzibat ve
itIaiye islerinde kullanilmali idi.
leginilen teki zayiI yan daha da nemlidir. Bu, asker zerine hkmeden
komuta tabakasi sorunudur. "Mansip" satisi yznden nemli asker mevkileri,
asker yetenegi ve bilgisi olmayan, taktik ve strateji bilmeyen nIuzlu ya da parali
kisiler elde ediyordu. Ulemdan sir EIendi bunun teki bir yanina da parmak
basti: yenieri ocagi kendi subaylarini setiklerinden hkmet ve yksek komuta
ile bu subaylar arasinda daima bir bosluk, hatt byk zitlasma bulunurdu. Yeni-
erilerin hkmete dsman olmalarinda bunun byk rol vardi. Fakat gsterdigi
are, dzeltilmesini istedigi sonutan daha kt sonular yaratacak bir areydi:
yenieri subayliklarina, sadakatleri denenmis saray mensuplan getirilmeli idi! Ye-
nierilerin byle bir seye asla razi olmayacaklan meydandadir. Projelerin kimileri
silh sanayii, top dkmclg, tersane, topograIya, haritacilik, gemi yapimi ko-
nularinda da fikir yrtmslerdir. Fakat hibirinde harp okulu amak Iikri yoktu.
1789'daki ilk Mesveret Meclisi aildiginda adalet ve maliye islerindeki zulmler-
den sz edildigi halde, bu projelerde bunlar ve medreselerin (o zamanin egitimi-
nin) modernlestirilmesi zerine pek az Iikir yrtlmstr. Bellidir ki "nizam-i ce-
dit" ile kastedilen "yeni bir rejim" degil, ilk kez Ibrahim MteIerrika'nin anlattigi
talimli birliklerden ordu kurulmasidir. Bu konuda, projelere hkim olan bir grs,
Atatrk'n "orduyu siyasetten ayirma" tezinin tersi olan grstr.
Geleneksel Osmanli sisteminde din ve devlet nasil ikiz ise, ordu ile devlet de
ikizdi. Bugnk anlamda asker ve ordu kavrami yoktu. Askerlik ocagi, devletin
ynetici tabakasinin yetistirilecegi bir Iolluktu. Bunlar kullardan ya da klelerden
devsirilir, Iakat egitimi sadece proIesyonel askerlik egitimi degil, sekin tabaka
kadrosu egitimi olmalidir. Savas ve savas sanayiineayrilanlar kul, ynetici taba-
kaya ykselenler padisaha kul, reayaya hkimdir.
Yeni ordu kurulusunda da bu grsn srmekte oldugunu grrz. Buna is-
tisna yalniz brokrasi ve ulemdan gelen projelerdir ki bunlarin en iyi rnegi Ab-
dullah Molla'nm projesidir. tekilerdeki stn grs, yeni kitalarinayri olusun-
dan sz ederken kastedilen, bunlarin kapikulu ve timarli ordularinmayri olarak
94
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
yetistirilmesi grsdr. Yoksa bu ordu da yine devletin kendisi demek olacakti.
Militer rgtn hkmet disinda proIesyonel bir organ olmasi Iikri yoktur. Padi-
sah kulu olmayan, sivil idare mekanizmasindanayri olan, birligini, dayanismasi-
ni, kendi meslek egitim ve disiplinini kendi yasaminda gelistiren bir ordu kavra-
mi henz yoktur.
Bu grse tek istisna, YusuI Pasa'nin vilyetlerde kylden derlenerek yetis-
tirilmis milis kitalari kurulmasi teklifiydi. Fakat bu, merkezci bir devletin kabul
edemeyecegi bir Iikirdi. Zaten o zaman yn ve derebeyler kaaklardan, issizler-
den, eskiyadan ve kyllerden bu esit ordular kuruyorlardi.
Rusya modelindeki tutumda kabul edilemezdi. Orada Petro'nun yaptigi sey
despotik sistemden Ieodal aristokrasiye ve serIlige dayanan bir sisteme geisle
yapilabilecek bir seydi. Bunda serIlestirilen kyl, saraya sadik bir aristokrasinin
emri altindaki orduyu meydana getiriyordu. levrim sonrasi Fransa'si mstesna,
Avrupa devletlerindeki ordu sistemi de hl Ieodal aristokrasiye dayaniyordu, in-
giltere'de, Prusya'da byleydi. Ancak Fransa'da devrimden nce yalniz Ien kita-
lan (mhendis taburlan) iin burjuva siniIindan kisiler alinmaya baslamisti. Son-
ralan Fransa'da "vatandas"lardan kurulu kitle ordusu yaratildigi halde, Napoleon
bile ordu komutanlari arasinda yapma bir aristokrasi kurmak zorunda kalmistir.
yn ve derebeylerin glendigi bir dnemde halktan derlenecek milis ordusu
kabul edilemezdi. Nizam-i Cedit ordusu geri devsirme kapikulu ordusu da ola-
mazdi; Iakat ya kapikullarindan ya da saraya kadar ykselmis klelerden gelme
(adi geen YusuI Pasa bunlardan biridir) sekin tabakanin hkm altinda, padisa-
hin siki gzetiminde olacak bir ordu kabul edilebilirdi. II. Mahmut zamaninda bile
despotik hkmdarligin "ztiyatindan" sayilan zarur bir rgt olarak grlyor-
du. Talimli Nizam-i Cedit ordusu bunlari, gerek bir kul ordusu haline
getirecekayri ve yeni bir g olacak saniliyordu.
Projelerdeki bu bellibasli Iikirler, Cevdet Pasa'nin Avrupa'da gelisen savas
Ien ve sanatlan hakkindaki kitaplarin bile evrilmedigi bir zamanda proje yazarla-
rinin arasinda askerlik nazariyelerini bilen bulunmadigi yollu elestirisinin, yazar-
larin ancak bir kismi iin dogru oldugunu gsterir. Ibrahim MteIerrika'nin yeni
ordu nizamlari hakkindaki kitabi ile Montecuccoli evirisinden baska, yukarida
szn ettigimiz Choiseul-GouIIier'nin eliligi zamaninda iki Fransiz subayinin
verdigi derslerin Fransiz eliligi basimevinde basilan eserleri bulunmakla birlikte,
yazarlarin ogunun bunlari okumamis, okumussa da ilgilenmemis olmalari ok
muhtemeldir. Cevdet Pasa'nin yermelerine karsin, proje yazarlan iinde bu konuda
tmden cahil olmayan kisiler bulundugu meydandadir. rnegin Koca YusuI
Pasa'nin, kuslarla yaptigi savaslarda esir aldigi kus subay ve erlerine tatbikat
95
TRKYE'DE ADALAMA
yaptirdigi, onlarin yntemlerini grenmeye alistigi biliniyor. laha sonralari ya-
zilmis olan Hlst'l-kelmjl reddi'l-avm adli ve Koca Sekban Bai lavihasi
diye bilinen risaleden de kusya'daki asker yenilesmelerin, Nizam-i Cedit anlayi-
sinda rol oldugu aika grlr. Ulemdan oldugu halde, Tatarcik Abdullah Mol-
la'nin projesinde askerlik konulan zerindeki bilgisi sasilacak lde moderndir.
Asker reIorm dsncesinde kusya'da yapilmis olanlardan etkilenildigini
gsteren diger bir yan, projelerin hemen hepsinin Avrupa'dan egitici asker uz-
man getirilmesinin gerekliligi zerinde birlesmesidir. 18. yzyilin ilk yansinda
Avrupa'da en nl asker uzman sayilan Marquis Sebastien de Vauban'in (1661-
1715), o zaman Avrupa'da bile yeni basilmis olan bir ya da iki eserinin bilindigi,
III. Selim'in bunlardan lgimcilik ve kale savunmasi zerine olan yazilarini evirt-
mis olmasindan bellidir.
4
Bunlardan baska projelerde, Avrupa'dan asker uzman
getirtilmesi Iikri yalniz Fransa'ya inhisar ettirilmekten ikmis, yazarlarin ogu
Prusyali uzmanlar da tavsiye etmistir.
5
III. Selim zamaninda Avrupali askerlik uz-
manlari kullanilmis, II. Mahmut zamaninda Prusyali Helmuth von Moltke getirtil-
mis olmakla birlikte, hibir Avrupali, komutanlik yerine getirilmemistir. Bunu ya-
pan tek kisi, III. Selim reIormlarinin yikilmasindan sonra onlari Misir'da uygula-
yan Mehmet Ali olmustur.
2. Uygulamalar
Grlyor ki III. Selim zamaninda uygulanmasina geilen reIormlar temelde
militer alana kisili kalmistir ve bunlar o zamana gre kmsenemeyecek lde
olmustur. Yeni askerlik yntemlerine gre yetistirilecek orduya gerekli olan ya-
banci subaylan getirtmek, yerli Ien subaylarini yetistirmek, disaridan alinmasi ge-
rekli silhlan, mhimmati getirtmek, ieride yapilabilecek olanlar iin isyerleri a-
mak, bunlar iin gerekli ham ve islenmis maddeleri saglamak, yeni kislalar yap-
tirmak, Ien subayi egitimi yapan okuUan genisletmek, yenilerini amak, egitim
iin gerekli kitaplan Fransizca'dan evirtmek ya da yazdirtmak, Nizam-i Cedit re-
formlarinin baslica basarilari olmustur. 1793 ve 1795'te iki kez Fransiz Conven-
tion idaresine, istenen subay ve teknisyenler iin listeler gnderildi. Eski Mhen-
dishne 1769'da islah edilmisti; 1792'de daha da genisletildi. 1795'te buna de-
vam edildi. gretmenlerin ogu Trk, bir kismi Fransiz, ingiliz ve Isveli idi.
Arapa'nin yaninda yabanci dil gretimine ilk kez olarak Fransizca'nin konma-
siyla bu dnemde baslandi. Mhendishne'nin tarihini yazan Mehmet Esat'in bil-
dirdigine gre, bu okulda egitim drt yil sryor, nc ve drdnc yillarda as-
96
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
ker tarih dersinden baska topograIya, trigonometri, balistik, istihkm, astronomi
ve yksek matematik okutuluyordu.
6
Gerekte, bu okul bir mhendis okulu ol-
maktan ziyade bir harp okuludur; bu bakimdan, Trkiye'de Harp Okulu'nun ku-
rulus tarihini 1795 saymak yerinde olur. laha sonraki isyan yznden bu okul
gelisemediginden modern anlamda harp okulunu 1825'te Misir'da Mehmet Ali
Pasa baslatmistir.
III. Selim bu okula byk ilgi gsteriyordu. Okul kitapligina birok yabanci
eser getirtti. Kendisi de topuluk ve mayin (o zamanki terimle "lgim") konulan-
na ok merak sardirmisti. 1812-1815 arasinda Trkiye'de bulunmus olan Fransiz
topu subayi Charles Pertusier, Stlce'deki Mhendishne'yi ziyaretini, gret-
menlerle tanismasini, egitimin dzeyini takdirle anlatir.
7
Nizam-i Cedit ordusunun kuruldugu, 1794'te aiklandi. Fakat ilk Nizam-i
Cedit alayinin kurulusuna daha nceden levent iItliginde baslanmisti. Koca
Sekban Bai lavihasi olarak bilinen belgenin yazan,
8
ilk olarak neden orada bas-
landigini syle anlatir: 1792'de kusya ile yapilan bans antlasmasi grsmeleri si-
rasinda, kusya'ya giden elilerden ve savas dolayisiyla Moskova'da esir olarak
tutulan kimselerden edinilen izlenime gre Petersburg sarayinda istanbul Bogazi-
na yapilacak bir ikartma ile sehrin ele geirilmesi iin bir plan dsnlmekte ya
da hazirlanmaktaydi. Kinm Yanmadasindan ynetilecek bir istil planinin,
Istanbul`a "bir yelkenlik mesafede" olan bir sten ynetilmesi muhtemel
olmamakla birlikte, mmkn grldg iin, padisahla yapilan grsmeler
sonucunda Bo-gaz'a yakin bir blgede byle bir hcumu karsilamaya hazir
modern yntemle yetistirilmis, modern silhlarla donatilmis bir kuvvet
kurulmasina karar verilmisti. Byle bir kuvvet "manav, breki, kayiki, hamal ve
daha otuz iki esit esnaIlikla mesgul" yenierilerden toplanacak bir ordu olamazdi.
Kisa sre iinde dsmani karsilayacak gte nizamli bir alayin kurulmasi iin
levent iItligi blgesi seilmisti. Su bentlerine yakin olan bu blgede kurulacak
yeni ocaga, daha nce de yapildigi gibi, en gvenilir eski ocak olan bostancilardan
erler seilerek ise baslandi. Ayni zamanda Karadeniz Bogazi istihkmlarinin
yenilenmesine, modern topu mevzileriyle takviyesine girisildi. Nizam-i Cedit'in
ilk alayinin kurulusu, su halde, Istanbul'un Karadeniz'den yapilacak bir ikarma
planina karsi olarak baslamistir (Ileride grecegimiz gibi kuslar taraIindan
denizden Istanbul Bogazi'na ikarma yapilmistir-, Iakat 40 yil sonra ve Misir Valisi
Mehmet Ali'ye karsi Osmanli hkmetinin daveti ile!).
lk nve olarak ve daha sonrakilere model olmak zere 1794'ten nce 1.600
er ve subaydan olusan alayin kurulmasina baslandi. Bununla birlikte Nizam-i Ce-
dit'in kurulusu iln edildigi zaman, burada ancak 468 er ve 20 subaydan olusan
97
TRKYE'DE ADALAMA
bir kita kurulabilmisti. Henz kislalar yapilmadigindan bunlari adirlarda ve bara-
kalarda barindiriyorlardi. Alti ay iinde kislalarin yapilmasi tamamlandi; istan-
bul'dan devsirilen ve Anadolu ayaninin gnderdigi erlerle alay tam kadrosunu
buldu. Binalar tamamlandiktan baska, bir tIek tamirhanesi, iki mescit, bir de
okul yapilmisti. Bunlara, Veli Aga ile Fransiz subaylarinin nezareti altinda tlimle-
re baslatildi. Padisah Selim de bu alayi sik sik teItise geliyordu. levent alayi as-
kerlerine, Fransiz ordusunda kullanilan mavi bere ve kirmizi ceketten bir niIor-
ma bile giydirilmisti (Daha sonra, bu bir "mesele" oldu).
1799'da Napolyon'un Misir'i isgali zerine ikinci bir alay daha kuruldu. III.
Selim'e verilen projelerden birinin yazan olan Koca YusuI Pasa'nin tavsiye ettigi
gibi, bu alay Anadolu'da yerli halktan devsirilen Trk erleriyle kurulmustu. Bun-
lar, valilerin nezareti altinda yetistirilirken 1800'de skdar'da merkez bir alay
kurulmasina ve Selimiye kislasinin yapimina baslandi. Bu alay iin skdar'la
Kadiky arasinda bir talimgah, bir hastane, bir kitaplik, skdar'da bir basimevi
kuruldu.
Osmanli tarihinde ilk kez olarak bu alaylarin erlerinin ogu Anadolu'dan
devsirilmis Trk ve ogu kyl erlerdi. Bunlara daha yksek uluIe veriliyor, aile-
leri vergilerden bagisik tutuluyordu. skdar'daki alay, rgtlenme ve ynetme-
lik aisindan levent'te kurulanin ayniydi. Iki alay ile Anadolu'da kurulan alaylar
arasinda birlik saglamak zere "Ocak Kethdaligi" adi altinda yeni bir daire ku-
ruldu. Yalniz skdar'daki alayi, levent alayindan ayirt etmek zere erlerine aik
mavi renkli niIorma giydirilmisti.
Tasra alaylarinin kurulusunda en ok basari gsteren Karaman ve Alanya
Valisi Kadi Abdurrahman Pasa olmustu. 1802'de de Abdurrahman Pasa, hemen
hemen modern bir asker alma yntemi gelistirmeyi de basardi. laha sonra sz-
n edecegimiz "Irad-i Cedit" rgt yoluyla timar-zeamet sistemi gelirleri btn
ile Nizam-i Cedit ordusu rgtnn Iinansal kaynagi oluyor, bu gelirler mltezim-
ler araciligiyla Irad-i Cedit hazinesine geliyordu.
Selim, merkezi Edirne'de olmak zere Rumeli'de de Nizam-i Cedit kurulmasina
karar vermis olmakla beraber, bu is kumeli ayaninin direnisi ile karsilasti. Bu
yzden devlet, kumeli'nde yn askerlerine dayanmak zorunda bulunuyordu. Ilk
kez olarak, Osmanli devleti militer temelini kumeli'nden Anadolu'ya kaydirmis
oluyordu.
9
Btn bu girisimlerin, yeniliklerin yanisira agdas Bati uygarligini yeni bi-
imde anlayan, Bati bilimsel dsnn yansitan gelismeler de olmustur. Nizam-i
Cedit'e karsi ikan isyanda bunlarin devrimsel anlamlarinin erkenden sezilmis ol-
masinin rol oynamasi dolayisiyla bunlardan da kisaca sz etmemiz gerekir.
98
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
Yukarida szn ettigimiz Ahmet kesm'nin ilk kez ileri srdg bir Iikrin,
yani Avrupa devletler dengesine katilma, Hiristiyan dnyasinin devletleriyle yeni
biimde iliskiler kurmak gerektigi Iikrinin uygulanmasina dogru ilk adim III. Selim
zamaninda atilmistir. 1795'te baslica Avrupa devletlerinin baskentlerine elilik
heyetleri gnderilmeye baslandi.
10
nce Londra'ya, daha sonra Berlin, Madrid,
Viyana'ya eliler gnderildi. kusya baskentine elilik gnderilmemesine karar ve-
rilmisti; bununla Bb-i l kusya'yi byk Avrupa devletlerinden saymadigini
gstermek istiyordu.
tik kez olarak devleti temsil eden kisilerin kimilerinin, kisa bir sre iin de ol-
sa, en nemli Avrupa baskentlerinde oturarak ora hayatini grmeleri Iirsati sag-
lanmis oluyordu. Buralara gnderilen elilerin bu lkelerin asker kurumlarinin,
idare yntemlerinin, hatt sivil yasaminin grebildikleri yanlarini tanimaya karsi
ilgileri nlenemezdi. Fakat bu elilerin hibiri herhangi bir Avrupa dili bilmiyordu.
Bundan tr btn temaslari, yanlarina verilen kum tercmanlarin araciligina
bagliydi. Bunlar Osmanli devletine sadakatle hizmet etmis kisiler olmakla birlikte,
ilerinde gnderildikleri devletin casusu durumuna dsenler ikti (Bunlardan biri
olan Godrika'dan asagida sz edecegiz). Selim zamaninda yapilan yenilik, bu el-
ilerin ve tercmanlarinin yanina Avrupa dili grenmeye memur edilmis genlerin
tayin edilmesidir.
Avrupa baskentlerine gnderilen elilerin yabanci dil bilmemeleri yznden
Bati hayati hakkindaki bilgilerini ancak tercmanlar araciligi ile elde etme imkn-
lan olmakla beraber, Avrupa lehine ya da aleyhine ilgin raporlar ya da sefaret-
nameler yazanlar olmustur. Bunlar arasinda belki en nemli sefaretname,
1793'te Viyana'ya gnderilen Ebubekir katip EIendi'nin, Tatarcik Abdullah Molla
projesini tamamlar nitelikte olan raporudur.
11
Ebubekir katip'in, Avusturya'nin asker ve sivil idaresi hakkinda verdigi bil
giler bu devletin en nemli yanlarini belirtecek niteliktedir. Bunlar baslica su nok
talarda toplanir: a) egitimli, disiplinli ordu, b) dzenli maliye, c) namuslu, drst,
okumus memurlar, d) halk arasinda ekonomik gvenlik ve reIah. katip EIendi
gerekte, o zamanin modern devletini nitelendiren en nemli yanlar zerine par
magini basmis, Tanzimat Fermani'ndaki Iikirleri 45 yil nce ileri srmst. Selim,
bu raporu o denli begenmisti ki on gen yeden kurulu bir komisyonun, raporun
ieriginin yerli kosullara gre uygulanmasini kararlastirma isi ile grevlendirilme
si dsnld.
12
. : . .
Modern Avrupa rasyonalist bilimsel dsnnn yansimalarini gsteren ilk
Iikirler de bu zamanda kendini gsterdi. Bunlarda henz daha Fransiz levrimi
ideolojisini hazirlayan Aydinlanma dnemi dsnrlerinin siyasal dsncelerinin
99
TRKYE'DE ADALAMA
yansimalari yoktur. nemli olan yanlari modern ordu egitiminde modern mate-
matik biliminin ne denli byk rol oldugunu anladiklarini gstermesidir.
Bunun en iyi iki rnegi Nizam-i Cedit basarilarini tanitmak zere yazilmis
olan ve kisaca szn edecegimiz iki eserdir. Birincisi Seyyit MustaIa taraIindan
Fransizca olarak yazilmis kk bir kitaptir. nce 1803'te skdar'daki basime-
vinde, daha sonra Paris'te 1807'de ve 181O'da iki kez basilmistir.
13
Kitapta bizi asil ilgilendiren yan "nsz"dr. Seyyit MustaIa burada matema-
tige olan ilgisinin nasil basladigini, bu konuda Avrupa kitaplarinin stnlgn
anlayinca nasil Fransizca grenmek zorunlulugu duydugunu, bu dili
grendikten sonra Fransizca kitaplar okumanin kendisine nasil Fransa'ya gitme
istegi verdigini anlatir. Fakat padisah, islah edilmis olan Mhendishne'de
gretmenlik yapmasini istediginden ve orada gretmenlige tayin edildiginden
Fransa'ya gidemedigini bildirir. Bundan sonra, okuldaki alismalarin cahil
kisilerce nasil yadirgandigini anlatir. grencilerin gretmenleriyle birlikte aik
alanda hendese uygula-malarini grenler, ekistirmeye, alaya baslamislardi.
Yapilan uygulamalarin anlamini kavrayamayan cahil kisilerin, "Bu kgitlara o
izgileri niye iziyorlar? Bunlardan ne ikacak? Pusula ve cetvellerle hi savas
olur mu?" esidinden sorulany-la, alay ve tahkirleriyle karsilasiyorlardi.
Bu kisilerin kimler oldugunu Seyyit MustaIa bize aika sylemiyorsa da
bunlarin, halkin yenieri ocagindaki issiz gsz takimindan olduklarini tahmin
edebiliriz. Seyyit MustaIa'nin bu aidan, modern bilimlerin grenilmesine karsi
gelenlerin kimler oldugunu, neden bu tepkiyi gsterdiklerini belirtmemesini, ya
byle bir zmleme yapabilecek grsten yoksun olmasina ya da Avrupalilar
iin yazdigi kitapta kendi toplumundaki halk yiginlarinin geriligini aiklamaktan
utanmasina verebiliriz. Iinde sesini bu biimde ykseltecek kisilerin bulundugu
bir toplumda, Seyyit Mustafa gibi yeni bilim adamlarinin yapmak istediklerinin
tutunup tutunamayacagi sorunu karsisinda daha ne gibi kosullarin olusturulmasi
gerektigini dsnmek yalniz o dnemde degil, daha sonraki dnemlerde de ag-
daslasma akiminin nclerine zg bir eksiklik olarak kalmistir.
Anlattigi kosullar iinde okulun, padisahin yksek himayesi, kisiligince bilgisi
sayesinde savas sanatinda matematigin uygulanmasinin, istihkm planlarinin,
topografya haritalarinin yapilmasinin kuskusuz basanli oldugunu ileri sren Sey-
yit MustaIa, logu dnyasinda bilimlerin neden geriledigi konusuna da deginir.
logu dnyasi eskiden bilimlerin merkezi iken Bati dnyasindaki teknik ilerleme-
ler karsisinda geri kalmis, Bati uluslarinin kazandigi teknik stnlk onlara as-
kerlik stnlgn de saglamistir. Osmanlilarin eski gc, cesaret ve kahramanli-
gi tarihlere karismistir. Yenilik ve ilerlemenin bas engeli din taassubu ve huraIe-
100
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
lerdir. Padisah bu noktayi anlamis, bunun sebep oldugu durgunlugu, kaliplasma-
yi yenmeye azmetmistir. Gerekli yenilikleri uygulamada byk engellerle karsila-
san padisah bunlari yenmek iin kuvvet kullanmak zorunda kalmistir.
Seyyit MustaIa'nin kitabinin III. Selim henz tahtta bulundugu zaman Pa-
ris'te yapilan baskisinin basina bir nsz yazan Fransiz logu Bilimleri uzmani
Louis Mathieu Langles, yazarin bu yargilarini alkislayarak imparatorlugun kurtu-
lusunun Bati bilimlerinin benimsenmesine bagli oldugu yolundaki inanca katildi-
gini syler (sayIa 80, not 12). Sevvit Mustafanin kitabi bi:e ilk ke: olarak Do-
gu-Bati avrimi ile farklarinin anlailmava baladigini gsterir.
Seyyit MustaIa'nin kitabina benzer bir baska eser yazan Mahmut kaiI EIen-
di'nin yazdiklan da ilgintir.
14
1797'de Fransizca olarak yeni Mhendishne basi-
mevinde basilan kitabinda Trkiye'deki egitimi sirasinda Avrupa'nin politik kural-
larina karsi ilgi duydugunu, Avrupa dnyasi zerine bilgilerini genisletmek iin
yabanci bir dil grenmek zorunlulugu duydugunu, Avrupa'ya gidebilmek iin
aba gsterdigini anlatir. Seyyit MustaIa'dan Iarkli olarak Mahmut kaiI, muradina
erdi. 1793'te elilik heyetiyle londra'ya gitti. yle anlasiliyor ki Mahmut kaiI
Trkiye'de grenmeye basladigi ve zamanin diplomasi dili olan Fransizca'yi
Ingiltere'de ilerletmistir. Seyyit MustaIa'nin kitabi gibi Mahmut kaiI in kitabi da
III. Selim'in getirdigi yeni nizam ve uygulamalari tanitma amaciyla yazilmisti;
onun iin Ba-ti'nin siyasal rgtleri zerine neler grenmis oldugunu bilmiyoruz.
Belki de bun-lanayrica yazmaya cesaret edememistir. Fakat Mahmut kaiI, "ingiliz
Mahmut" lkabinin da gsterdigi gibi, o devrin en alaIrangalasmis tipi olarak
tanitilmistir.
Gryoruz ki lle levrinde baslamis olan agdaslasma akimi, III. Selim zama-
ninda kisa vadeli sonularini vermeye baslamisti, tik deIa olarak devlet himayesin-
de ve evresinde daha nce bulunmayan bir tip, eskinin ulem ocaginin yerini al-
mak zere olan "aydin" tipi, daha sonra degisecek olan modern intelligentsia'mn
ncleri olarak dogmak zeredir. Ve yine gryoruz ki Bati uygarliginin nemli
olan Iarkli yanlari sezilmeye baslamistir. Bundan baska bilgisizlik ve taassup karsiti
olarak bilim ve aydinlanma ayinmi yapilmaktadir. lemek ki asker anlamda Ni-
zam-i Cedit, rejim ya da sistem olarak da "Nizam-i Cedit anlayisi" haline gelmek
zeredir. ikan ayaklanmada bu dnsmn rol oldugunu ileride grecegiz.
3. Mal sorun
keIorm projelerini zetlemeye basladigimiz zaman, asil sorun olarak ele
alinan nizam ordusu kurma isinin Iinansmani konusu zerinde ister istemez
101
TRKYE'DE ADALAMA
durulduguna deginmistik. Geleneksel rgtlerden birinin yerine bir yenisini
koyma kararini almis olan devlet, bu masraIli islere girisecegi bir sirada ok kri-
tik bir ekonomik bunalim, mal sikinti iine girmis bulunuyordu.
15
Yeni bir ordu
kurulmasi byk lde mal kaynaklar bulunmasini gerektiren bir isti. Proje-
lerde mal soruna ancak dolayli olarak deginilmisti. Yani nceden bu sorunun
kesin zmn bulmak dsnlmemisti. Projeler iinde Abdullah Molla'nin
projesi mstesna, Osmanli devletinin 17. yzyil boyunca iine girdigi mal bu-
nalimi zmlemek dsncesiyle basvurulan zararli uygulamalari elestirip yeni
yollar arastiran olmamistir.
Bu zararli tedbirlerin hemen hepsine I. Abdlhamit zamaninin en sikintili
gnlerinde birer birer basvuruldugu gibi hibir sonu vermeyen baska yollara da
basvurulmustu. Bunlardan biri "msadere" usuldr. tekisi, bir esit i borlan-
ma girisimi oldu. nc bir aba ise yardim (iane) toplama oldu. Ianelerden sag-
lanan paranin da yeterli olmadigi grlnce 1788'de Hollanda, Ispanya ya da
Fransa tccarlarindan borlanma Iikri dsnlmst. Borlara rehine olarak do-
kuma, un, ipek, pamuk ipligi, bugday gibi rnler gsterilecekti. Hollanda elisi
ile yapilan konusmalardan sonra bunun mmkn olmayacagi anlasilmisti. Bu is
de suya dsnce, eski cankurtaran yola, yani sikkelerin ayarini bozma yntemine
basvurulmustu.
16
Hazinenin sikintisini gidermek iin en son are olarak basvurulan bu yoldan,
sikkelerden alinan degerlerle hazineye gelir saglaniyorsa da bu, gerekte halkin
geim sikintisini artiran, toplum ekonomisini daha da baltalayan bir tutumdu. Ye-
nieri ayaklanmalarini hazirlayan nedenlerden biri de budur. 1789'da dis bor-
lanma Iikri bir daha canlandi. Hollanda elisi ile yeniden baslayan mzakerelerde
bu kez de olumsuz sonu alindi.
17
kusya ile yapilan savasin zaIerle sonulanma-
sini sabirsizlikla isteyen tecrbesiz padisahin aklina, aresizlik karsisinda syle
bir Iikir geldi: "Ispanya ile geenlerde yaptigimiz baris antlasmasi ile Cezayir
ocaklarinin salamlarindan onlari kurtarmistik. Acaba buna tesekkr makaminda
Ispanya bize bor vermez mi?" diyerek, Ispanyol elisinden sorulmasini emret-
misti. Eli cevabinda, devletinin taraIsiz oldugunu, o zaman kusya ile savas sr-
mekte oldugundan, bor vermenin taraIsizliga aykiri dsecegini bildirdi.
18
Fas
Sultam'ndan, Cezayir ve Tunus layilan'ndan da olumsuz cevaplar alindi. O za-
man nceki padisahin son yilinda basvurulan areye dnld; bozuk sikke ika-
nlmasina karar verildi. Saray masraIlarina, hkmdar debdebesine yeterince bir
sinir birakilarak saraydaki altin ve gms esya ile sultan hanimlarda, vezirlerde,
yksek ulemda bulunanlar darphnece satin alindi. Seyhlislmin ikardigi bir
Ietva ile kadin ss ve silhtan baska esyada altin ve gmsn seriata aykiri ol-
102
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
dugu gerekesiyle vali ve kadilara yollanan emirle vilyetlerdeki altin ve gms
esyanin toplattinlmasina baslandi. Toplanan altin ve gms geldike darphnede
sikke olarak kesiliyordu. Bylece, acele durum karsisinda hazinenin ihtiyaci geici
olarak karsilanmisti.
Halbuki genel reIorm konusunda sundugu projede Abdullah Molla para tag-
sisi yolu ile hazine bunaliminin zlemeyecegini, stelik bunun yikici ekonomik
sonulan oldugunu anlatmisti. Osmanli maliye tarihinde bu noktayi ilk kez aik-
layan adam ulem mesleginden olan bu adamdir. Abdullah Molla, tagsis usul-
nn hem halki, hem hazineyi zararlandiran bir uygulama oldugunu, Avrupa tica-
retinin etkilerine karsi bir korunma tedbiri olmadigini, tersine, o ticaretin olumsuz
etkilerini artirmaya yaradigini, hem devlet servetinin, hem zel servetin bu uygu-
lama ile kolaylikla ve daha byk lde disariya akmasina yol atigini anlati-
yordu. Fakat Osmanli dsnnde modern merkantil ekonomi anlayisi olmadigin-
dan bu uyarmalar dinlenmemistir.
Mal bunalimda dis ticaret dengesinin aleyhte olusunun roln gren bazi
proje yazarlari, dis ticaretin gelismesi iin Avrupalilarin deniz ticareti tekelinden
kurtulmak zere deniz ticaret Iilosu gelistirilmesini ileri srmslerdi.
19
Sonralari
bu yolda bazi gelismeler olmussa da, byk lde deniz yolu ticareti yine Avru-
pa ticaret sirketlerinin elinde kalmistir. zel girisimi tesvik tedbirlerinden de kum
gemicileri yararlandilar. nk Osmanli gelenegine gre Karadeniz ticareti kum
reislerinin ykml oldugu bir grevdi.
Nizam ordusunun kurulusunu Iinanslamak iin yeni bir are bulmak gereki-
yordu. Devletin zaten gelirleri masraflarina yetmediginden, yeni ordunun masraI-
lari iin mutlaka yeni bir gelir kaynagi bulmak sartti. Bu masraIlara, Haremeyn
mukataalan mstesna, darphnece tutulan mukataalar tahsis edilebilirse de bu-
nun da yetmeyecegi tespit edildi. laha nceleri konmus olan "zecriyye" resimleri
(kahve, ttn ve alkoll ikilere konan resimler) ve pembe (pamuk) resmi gelirleri
de yetmeyecekti. Eski gelirlerden baska, yilda 15-20 kese daha lzimdi. Bunu
saglamak iin 1793'te "Irad-i Cedit Hazinesi" adi altindaayri bir hazine kurulma-
sina karar verildi.
20
Nizam-i Cedit masraIlarinin neden bu yoldan karsilanmasina karar verildigi
ni anlamak iin eski Osmanli toprak tasarruIu sistemini, sonra da bu dnemde bu
eski sistemle saglanan toprak gelirlerinin nasil tahsil edilmekte oldugunu bilme
miz gerekir.
Eskiden timarli ordusunun Iinanslanmasini hazine degil, timar-zeamet siste-
minin kendisi saglardi; yalniz kapikulu ordusunun masraIlarini dogrudan dogru-
ya hazine saglardi. Bu masraIlarin en byk kalemini zamanla asker uluIeleri
103
TRKYE'DE ADALAMA
olusturmaya basladi. nk bir yandan sikke degeri dsyor, bir yandan kapikulu
askeri sayica ogaliyordu. Birbiri arkasina gelen savaslar yznden aigi ka-
patmak iin maliye, sikke tagsisi ynteminin esitlerini uygulamakta idi. Eski ti-
mar ve zeametlerin (kismen sahiplerinin ve askerlerinin savas degeri dsmekle,
kismen reayanin nakitle vergi deme gcnn dsmesi yznden) gelirlerinin
degeri dstke masraI aiklarini karsilama dsncesiyle bunlarin (mal ve asker
yararlilik niteliklerini ispat edenlere, belirli asker-mal hizmetleri yapma karsiligi
olarak verilmeleri yerine) bosalanlarini, hazinenin ihtiyaci olan kesinlesmis (mu-
karinen) vergi geliri mikTanrii (muaccelesini) pesin alma dsncesiyle, bir "muka-
taa" (kesisme) olarak ihale ile bu parayi verebilecek kimselere verme usul basla-
misti. Gerekte, zamanla birok "mansip'lar byle "satilmaya" basladi. Bu, bizim
anladigimiz anlamda "satma" degildir; pesin para karsiligi "mansip'larin kapsadi-
gi gelirleri, yapilan hizmet karsiligi alma hakkinin verilmesi demektir.
"Mukataa'larin verilisiayri ya da ayni zamanlarda ve esitli yntemlerle uy-
gulanirdi. Bunlardan biri, "malikne" yolu (devlete ait bir mukataanin yasam s-
resince verilmesi), digeri, emanetle verilmesi yolu (bu, bir vilyetteki mukataala-
rin toptan bir cret karsiligi birine iltizama verilmesi, onun kendi mltezimlerin-
den para para topladigi taksitler iin devlete hesap vermesi demektir), nc
bir trls de, bir eyalet ya da sancagin gelirlerini "muhassil" adiyla bir vezire, bir
beylerbeyine, bir valiye, bir yna tahsis etmektir. Muhassillik alan kisinin geliri
"mukayyet bedel"den Iazla olursa, "Iaiz" denen bu Iazlalik muhassil olan zatin
hizmetine karsilik kn olur. Bu uygulamanin nemli olan Iarki, verginin tahsili ve
hazineye denmesi isinin idare amiri olan zata ya da ayandan sayilan nIuzlu bir
kisiye havale edilmesidir. Bu uygulamalarda, hazine kimi kez ileriye ait yillarin
pesinlerini nceden aldigindan, devlet btesinde ok kez 2-3 yillik, "tedahl" de-
nen bir karisma olurdu ki bunun dzenli bte yapmayi glestirmek, hazineyi
mukataa sahiplerine (yn ya da pasalara) karsi bir sre borlu yapmak gibi teh-
likeli iki sonucu oluyordu.
Klsik timar sisteminden ayrilisin getirdigi bu esit uygulamalar, eski Os-
manli sistemini rten iki bozulusa yol ati: a) "mansip" ve "mukataa" verilisle-
rinde asla nlenemeyen yolsuzluklar, b) kamu hizmeti yerine kamu malini (o za-
manki anlamla gelirini) kisisel mlkiyet haline getirme egilimi (Buna daha sonra
mir topraklan da kisisel mlkiyet yapma sekli katildi). Bu, isin devlet yapisini -
rtme yanidir. Bunun bir de reayayi smrme yani vardi. "Satislarda ister iste-
mez "rsvet" rol oynamaya basladi. Alan, hem almak iin dedigi pesini, hem de
dedigi Iahis rsveti ikarmak zorunda olduktan baska, bu ise kamu hizmeti
amaciyla degil, servet edinmek amaciyla giristiginden, "Iaiz" denen Iarki alabildi-
104
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
gince krli duruma getirmek ister. Mukataalarin "mukayyet bedel'lerinin birka
seneligine "muaccel" denen bir miktari tespit edilirdi. Ihalede bu miktar hazinece
toptan alinirdi. Bosalan bir mukataa daha nceki mltezimden kalan yillik "Ia-
iz"in bes katina denk olarak artirilacagi sanilmisti. Gerekte ise, kismen enIlas-
yon, kismen yolsuzluk yznden gelirler azaliyordu. Arada da bir zenginlesenler,
bir de Iakirlesenler (rey) oldugundan yine asil zararli ikan hazine yani devlet
oluyor, devletle toplum arasinda zaten klsik sistemde var olan uurum, bu kez,
bu sistemin bozulusu ile daha da derinlesiyordu.
Bu, rey ve devlet aleyhine smrclge dayanan bir siniIlasma srecinin
baslamasi demektir. Bunun, Bati'daki yeni "parali siniIin dogusundan Iarkli olan
yani, servet birikiminde eski retim biimlerini degistirmeye, yeni retim biim ve
iliskilerini yaratmaya yol amasi yerine, eski retim yntem ve iliskilerini "daha
da bozuk ve gsz biimleriyle tutmaya" yol amasidir. Ayrica iki Iark daha ge-
listi: parali siniI ile hkmdar arasinda bir esit "ortaklik" yaratma yerine bir esit
"dsmanlik" gelistirildi (Kapikulu messesesinin srdrlmesinde bu dsmanli-
gin rol olmustur, nk hkmdarlar, kendilerine dsman olduklan halde yine
de onlara dayanmak zorunda bulunuyorlardi).
Ikinci Iarkli yan, bu bozulusu derinlestirmeye yarayan ve yeni ekonomi sis-
teminin (kapitalist retim sisteminin) gelismesini imkansizlastiran iki tipi, yani
"tefeci" ile "sarraf gcn yaratmasidir. TeIeci, reayanin cankurtaran yardimcisi
rolnde, sarraI da mansip ve mukataa sahiplerinin garantr (teminatisi) roln-
dedir. Birincisi ile, kyl teIecilik yapan yna baglanir. Mukataa alanlar deye-
cekleri pesin iin resmen taninan ve "kuyruklu" denen sarraflardan bir kefil gs-
termeye mecburdu; demeyi yapamadigi takdirde onu bu sarraI deyecekti. Bu
yzden, sarraIlar idare amirlerini kontrolleri altinda tutarlardi. lemek ki halk ve
devlet hazinesi faizcilerle sarraflarin ipotegi altina girmisti. Padisahlar iste bu yz-
den, kapikullarina muhtatilar. nk ancak onlarin gcyle yna, pasalara,
sarraIlara karsi koyabilirler, zaman zaman bunlara yuttuklarini kustururlardi.
Fakat padisahlik sisteminin asil iinden ikilmaz Ielaketi, kapikulu ocaginin
da bir geim ve ikar ocagi haline gelmesi, yukarida degindigimiz gibi aika pa-
disahliga dsman bir g durumuna dnsmesi oldu. Her iki messesenin de bas-
kentte, hatt sarayda lobbyle vardi. Bunlar ise padisahlarin iplerini ellerinde bu-
lunduran kisilerdi. lemek ki eski sistem artik gemie karimitir. Nizam-i Ce-
dit'e neden drt elle sarilindigini simdi daha iyi anlariz.
Avusturya, kusya ve Iran'la yapilan savaslar dolayisiyla devletin mal sikin-
tisi arttigi iin timar ve zeametlerin askerlikle ilgisi olmayan kisilerin gelir kaynagi
haline gelisini nlemeye Halil Hamit zamaninda alisilmisti. O zaman hkmetin,
105
TRKYE'DE ADALAMA
yapilan nizmnmeleri yrtme gcnde olmadigi ortaya ikti. rnegin, dsn-
len tedbirlerden biri olan timar ve zeamet tutanlarin sancaklarinda oturmalan zo-
runlugu yrtlemedi. Kendilerine bir yil mhlet verildigi halde kusya ve Avus-
turya savaslarina bu timar ve zeametlerden asker getirilmedigi, getirilenlerin ise
yaramadigi ya da gelenlerin katigi grld. rnegin, Anadolu Eyaletinin timar
ve zeamet sahipleri Ismail kalesini birakip kamislar, bu kale dsman eline ge-
misti. Savas bittikten sonra yapilan sorusturma sonunda bu timar ve zeamet sa-
hiplerinin hepsinin sag salim yasamakta olduklan grenilmisti.
Yeni projelerin hazirlandigi dnemde kapikulu ocaginin islah edilemeyecegi
nasil anlasilmissa, timarlarin da islah edilemeyecegi bilindigi iin bunlari Nizam-
i Cedit ordusunun mal kaynagini saglama isine baglayarak bu yoldan islah, da-
ha dogrusu tasIiye yoluna gidilmesi dsnldgn anliyoruz. Zaten padisahin
emri ile 1789'da toplanan Mesveret Meclisi'nde, ilk basta yukarida saydigimiz
bozulmalarin atigi ktlkler zerine uzun konusanlar olmustu. Yasatildigi ka-
pali hayattan dolayi Osmanli toprak tasarruIu ve maliyesi islerinin son duru-
mundan haberi olmayan yeni padisah, bu elestirileri dinledikten sonra gerekli is-
lahat arelerinin kararlastirilmasi iin direktiIler vermisti. Savas yillari boyunca
SeyhlIslmlik'ta tartismalar srdrld; 1791'de bir kanun hazirlandi. Gerekte
bu, bir reIorm kanunu olmaktan ziyade Halil Hamit Pasa zamaninda yapilanin,
uygulanmasini saglayacak ceza meyyideleri koyan bir esit ceza kanunu ol-
mustu. Savasa gelmeyenlerin timar ve zeametleri ellerinden alinacakti. Bunlar
baska istihkak sahiplerine verilecek, bu yenilerin de timarlarinda oturmalan sart
olacakti. Bosalmis olduklan halde gizli tutulan timar ve zeametler meydana ika-
rilacak, bunlari eline geirenlerden alinip mstahak olanlara verilecekti. Muka-
taa olan timar ve zeametleri tutanlar mukataalarini eminlerle idare edecekler,
bunlar da dindar, namuslu kisiler olacakti. Geleneksel ya da kanunsal resimler-
den baska keyI olarak halktan hibir sey almayacaklardi. Arpalik sahipleri de,
arpaliklarini maktu bir deme karsiligi mltezimlere vermek yerine, oralara kendi
adlarina namuslu, dindar naipler yollayacaklardi. Gelirin beste birini naibe birakip
gerisi ile yetineceklerdi.
21
Bylece timar ve zeamet sistemi kaldirilmamakla birlikte, islah yolu ile hazi-
ne geliri bir taraItan arttirilirken bu sistemin yavasa tasIiyesine dogru bir adim
demek olan baska bir yolla bu sistem Nizam-i Cedit gelirlerinin mal kaynagi du-
rumuna getirilecekti. Bu gelirler, bosalmis mukataalarin darphanece yeniden "sa-
tilmayarak" dogrudan dogruya iltizama verilmesiyle saglanacakti.
Fakat, devlet adamlarinin birogunun geliri mansiplarinin, sadece mukata-
alarinin "Iaizlerinden geliyordu.
22
Bunlara maas yerine, devlet topraklarinin ge-
106
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
lirleri tahsis edilir, bunlarin geliri mansibin nemi lsnde olurdu. Simdi Irad-i
Cedit saglama pahasina bunlar gelirlerinin bir kismini kaybedeceklerdi. Onun iin
bosalmislarin hepsinin "zapt" edilmemesine karar verildi. Mir ve Haremeyn mu-
kataalarindan bosalanlardan, "Iaizieri 10 keseden Iazla olanlar yeniden satilma-
yip tutulacak, Mir taraIindan dogrudan dogruya iltizamla ynetilecekti. Mukata-
asi olan ricalin ancak 10 keselik mukataalan kalacak, ancak bunlar baska yerler-
den iki ya da mukataa daha alarak ayni geliri yine saglayabileceklerdi!
Bosalmislardan birka yil iinde epey gelir saglanacakti. zel kisilere giden
devlet gelirlerinin bir kismi Nizam-i Cedit'in masraIlarina ayrilacakti. Bosalmis
mukataalarin "muaccele"leri mir hazinenin normal masraIlarina karsilik olarak
kullanildigindan Mir'nin eksiginin nasil kapatilacagi sorunu da syle zmlendi:
bunlar iin belirli bir "muaccele" tespit edilecek, bunun dengi olarak "zecriyye" re-
simlerinden toplanan gelirler mir hazineye denecek, bir yil iinde tutulan muka-
taalardan ne kadar "Iaiz" hasil olmussa "zecriyye"den hazineye tahsis edilen para
o miktar noksan olarak verilecek, bylece gelir arttika "zecriyye"den verilen
miktar azala azala 5-6 yil iinde hazineye yillik hasila olarak "muaccele" kadar
para, mukataa"Iaiz"lerinden gelir olarak saglanmis olacakti. O zaman "zecriy-
ye"den para aktanlmasina gerek kalmayacak, onun gelirleri deayrica Irad-i Cedit
hazinesinde birikecekti.
23
Ocak 1793'ten itibaren 10 keseden Iazla Iaizli mukataa bosalmislarinin zap-
tedilmesine, Iakat ondan asagi "Iaiz'li olanlarinin da sekiz yilliktan asagiya satil-
mamasina oy birligiyle karar verildi. Bylece, 10 keselik mukataa tutan mansip-
lara daha uzun sreli bir garanti saglanmis oluyordu. yle gzkyor ki, basta
Irad-i Cedit leIterdarligi'na ve Nizam-i Cedit Nzirligi'na atanan ve o zaman padi-
saha ok yakin bir adam olan elebi MustaIa kesit ile byk mansip sahipleri
arasinda etin pazarliklar olmustu.
ikan Ierman zerine bu kararlarin uygulanmasina geildi. Mir ve Hare-
meyn mukataalarinin bosalmis ya da bosalacak olanlarinin "Iaiz" tutarlan, bunu
tabiatiyla en iyi bilen kisiler olan mltezim ve sarraIlardan olusan bilirkisilerce
saptanarak bunlarin Mir taraIindan "malikne zre" zaptina ve iltizama verilme-
sine baslandi ve "zecriyye" gelirleriyle dsnlen transIer islemlerine girisildi.
Irad-i Cedit hazinesinin geliri, dsnlen miktan getikten sonraki Iazlalik da ola-
ganst durumlarda kullanilmak zere, bir esit ihtiyat sandigi olarak tutulacak-
ti.
24
Bu anakaynaktan baska, humbaraci ve tersane timarlan ile 15.000 kurustan
Iazla gelirli olan ve sipahileri timar topraklarinda bulunmayan ya da grevlerini
yapmamakta olanlarin timarlan da yeni hazinece tutularak bunlarin iltizamindan
alinacak gelirlerin de rad-i Cedit'e katilmasina karar verildi.
107
TRKYE'DE ADALAMA
4. Nizam-i Cedit'in sonulan
Nizam-i Cedit ordusunun kurulusunun resmen aiklanmasindan bir yil nce
kurulmus olan rad-i Cedit rejiminin uygulanmasi, kismen de olsa, bozulmus ti-
mar ve zeamet sistemini devlet maliyesinin bir kalkinma kaynagi durumuna ge-
tirme yolunda atilmis nemli bir adim olmakla birlikte, isler yolunda gitmedigi
takdirde, Nizam-i Cedit'in gelecegi bakimindan baslica tehlike ile karsilasma
olasiligi tasiyordu.
Birincisi, mir toprak gelirlerinin nemli kisminin devletin yeni ordusunun
maliyesine evrilmesinden ikari bozulacak kisilerin karsi koymalari ya da sabo-
tajlan, ikincisi baskentte iltizamcilik isleri piyasasindaki gelismelerin doguracagi
yolsuzluklar, ncs ise geleneksel hazine ile Irad-i Cedit hazinesi arasinda ik-
masi muhtemel hesap karisikliklan, hatt zitlasmalar. Ne yazik ki, bunlarin
de olmustur ve Nizam-i Cedit reIormunun yikilisinin baslica nedenleri bunlardir.
On yil getikten sonra, btn timar ve zeamet sistemini, Nizam-i Cedit ordu-
sunun mal temeli durumuna getirme asamasinin baslangicina gelinmisti. Vaktiyle
nasil timar gelirleriyle timarli ordusunun, dolayli da olsa, Iinansi saglaniyorsa,
simdi de ayni Iinansal kaynak yeni ordunun temeli olacakti. Fakat devletin mili-
ter gcn, modern egitimli ve donatimli bir orduya dayandirma amaci ile basvu-
rulan ve bir esit toprak ve maliye reIormu olan Irad-i Cedit uygulamasina geilir-
ken, bu reIormun nesnesi olan gelirlerin alinis ve dagilislarinda oktan beri basla-
mis olan ve baska ynde gelisen degismeler olmaktaydi. keIorm, timar ya da
simdiki durumuyla mukataa sistemini kaldirmadan yalniz sahibine getirdigi "Iaiz"
(kazan) belirli bir miktardan fazla olanlarina uygulanacak, merkezdeki mansip
sahiplerinin gelirleri garanti edildikten sonra onun disinda olanlarin gelirlerini
dogrudan dogruya (mltezimler yoluyla) hazineye evirecek bir reIormdu. Halbuki
bu gelirlere hkmeden yeni gler vardi ve bunlar bu isten zararlanacaklar, bu
gelirlerle elde ettikleri gc kaybedecekler, merkezin hkm altina gireceklerdi!
Bu glerden biri "yn"dir. Osmanli tarihinde, eskiden beri, "vcuh" ya da
"yn" denen kisiler vardi. Fakat Osmanli siyasasinda bunlar devlet rkn (dire-
gi) sayilmazlardi. Bunlar kasabalarda, Hiristiyan topluluklarin "kocabasi'lan gibi,
devlet temsilcilerine karsi bir esit "halk temsilcileri" sayilirlardi.
25
Bunlar halk ta-
raIindan seilir, bu seilmeleri bir Iermanla tasdik edilerek "yn-i vilyet ve iser-
leri" olarak atanmis olurlardi. 18. yzyilin ortalarindan sonra bunlarin nIuzlari
ve gleri artmaya basladi. Bunu saglayan esitli nedenler vardir. Bunlarin basin-
da merkez devlet gcnn zayiIlamasi ve bozulmasi gelir. Bu bozulmanin gr-
nslerinden biri baskentte vezir bollasmasinin, yani mansip elde etme pesinde
108
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
olanlarin artmasinin bir sonucudur.
26
Bunlarin sayisi, mansiplarin sayisindan
Iazla oldugundan bir vilyete vali olan bir vezire baska bir vilyetin sancak ve
kazalarindan mukataalar ayinlarak onlara verilir, onlar da bunlarin iltizamini ida-
re etmek zere oralara "mtesellim" ve "voyvoda" denen vekiller yollarlardi.
Bunlarin vergi toplama yetkileri olmakla birlikte baska yetkileri olmadigindan ya-
vas yavas bazi idare, maliye, hatt yargi isleri "ynlar"in eline verilmeye basla-
di. Baslangita ayanlarla vali, muhassil, mtesellim ve voyvodalarla bunlar ara-
sinda ikan atismalar olurdu. nk bunlar elde ettikleri gelir kaynaklarini kulla-
nabilmek ve baskentte dedikleri Iahis rsvetleri ikarmak iin, ynlarin tayin
ve azillerini kendi ellerine alarak onlardan keyI vergiler almaya kalkarlardi.
27
Fakat bu siralarda ayanlar artik atanmaya muhta olmayacak kadar glenmis
bulunuyorlardi. Muhtemel olarak bunda birok topraklan zel mlkiyet gibi say-
malarinin rol olmustur. Artik ne baskentin, ne de valilerin atamasina ihtiya
grmeksizin ynlarin ogullari ynlik iddiasinda bulunuyorlar, yani yavas ya-
vas "yn hnedanlari" kklesiyordu.
28
Bunlarin glenmeleri sonucunda valiler
(ve onlarin adamlan olan mtesellim ve voyvodalar) ile ayanlar, hatt (ayni s-
re ilmiyye tarikinde de olustugundan) kadilarin naipleri ile ikar birligi yaparak
hepsi birlikte ikarlarini zincirleme biimde reayadan saglamaya basladilar. Vil-
yetlerde idare ve yargi mercileri ynlarin hkmn destekleyen iki merci haline
geldi. ynlarin bazilarinin glenmesini saglayan muhtemel teki bir neden
(zellikle kumeli'nde) muhassillik, iltizam isleri ve iItlik isletmeciligi (hububat,
hayvancilik ve ynclk) ile yan kapitalist girisimciler olmalaridir.
ynlik resmen taninmis bir devlet rgt olmadigi halde yalniz maliye ve
askerlik islerinde degil, siyasette de yer alacak kadar nem kazandi. Nizam-i Cedit
ordusunun karsisina ilk ikacak gcn bu ayanlar olacagini kestiremeyen padisa-
hin kendisi 1790'da kusuk yni SeriI Hasan'i pasalik vererek sadrazam yap-
makla herkesi, hatt bu aganin kendisini bile hayretler iinde birakmisti (yn-
dan sadrazam gelisi daha sonra da srmstr; rnegin Alemdar MustaIa Pasa).
Irad-i Cedid uygulamalarinin Anadolu ve kumeli'ndeki vilyetlerde karsi-
lastigi ikinci g "derebeyler" olmustur.
29
lerebeyligin ikisi da devlet gc-
nn zayiIlamasinin sonucudur. 17. yzyil ortalarinda devletin artik savasta
kullanacagi ne timarli ordusu, ne de kapikulu ordusu kaldigindan Avusturya,
kusya ve Iran'la yapilan savaslarda baska kaynaklardan asker saglanmasi ge-
rekiyordu. Bunlar baslica drt kaynaktan saglanmaya baslandi: "serhat kullan"
(yamaklar), valilerin "yerli kullan", ynlarin adamlari, issiz gszlerden top-
lanabilen gnlller. Bunlarin hepsi derebeyligin gelismesini besleyen kaynak-
lar olmustur.
30
109
TRKYE'DE ADALAMA
Valilik, baskentteki mansip satisi, rsvet ve azil uygulamalan yznden sag-
lam bir mevki olmaktan ikmisti. lu hale gelen devlet temsilcilerinin devlete sa-
dakati de saglam olmaktan ikar. Vezirler ihtiyat olarak bulunduktan vilyetlerde
kendilerini sklp atilamayacak g haline getirmeye alisirlar. Bu duruma ge-
lenler, baskentin emirlerini dinlememeye, sikisinca isyan etmeye baslarlar. Ile-
rinde deta yeni bir devlet kuranlar olur. Fakat derebeyler sadece bu kaynaktan
gelmez. Yamaklardan, yenierilerden de derebeyi olanlar var. Bunlari besleyen de
asker kaakligi ve eskiyalik olmustur. Baskent, bunlari itaat altina alamadigi ya
da, alabilecek olsa bile, savas dolayisiyla yardimlarina muhta kaldigi zaman
bunlara vezirlik, valilik, muhassillik gibi mansiplar vererek yola getirmeye alisir-
di. Fakat bu, onlarin daha ok glenmesine yarar, zamani gelince yine ayakla-
nirlardi. lerebeylerin ordulari, kendi blgelerinde toplanan vergilerle finanse edili-
yordu. teki gelir kaynaklan da kyly soymalandir.
31
Ayanlarla derebeyler arasindaki Iark. ayanlarin ogunun bagimsizlik iste-
mekten ziyade bir haragzar olarak zerklik pesinde olmalan, nadir olarak isyan
etmeleri, ok kez derebeylere karsi devlet yaninda savasmalaridir. lerebeyler ise
bagimsiz prenslikler kurma amaci gtmeye egilimlidirler. Ilerinde kusya, Fransa
ve Avusturya ile temas kuranlar, yardim alanlar vardi. Glenmeleri daima mer-
kez devletin asker gcnn zayiIladigi, yabanci devletlerle savas ya da diplomasi
glkleri iine dstg, asker kaaklarinin, eskiyanin ogaldigi zamanlara
rastlar.
32
1'798-!804villari arasina Anadolu ve Rumeli hemen hemen batan baa
yn ve derebeylerin hkm altina girmi bulunuvordu. Imparatorlugun para-
lan sayilan Bagdat, Sam (Suriye), Misir, Arabistan, Necd, Tunus ve Cezayir'de
deayriliki akimlar baslamisti. HilIet aisindan bunlarin en nemlisi
Arabistan'daki Vehhablik hareketi idi.
33
Irad-i Cedit reformu yn ve
derebeylerin ikarlarina dokunacak bir uygulama oldugu gibi, Nizam-i Cedit
ordusunun kurulmasi bunlarin zlemlerine son verecek bir basari olacakti. Bunlar
merkez devlete karsi Ieodal siniI beraberligi ya da kapitalist bir girisim siniIi
olmadiklarindan,ayrica, birbirleriyle de devamli savas halinde idiler. Kendi hkm
srdkleri blgeleri tekilerin aleyhine genisletmeye alisiyorlardi. Nizam-i Cedit
bu anarsiye son verecek bir g olacagi gibi, lrad-i Cedit reIormunun yrtlmesi
de emniyet ve asayisin kurulmasina bagli idi.
Bu kosullar altinda tasrada yn ve derebeyler lrad-i Cedit'e ve Nizam-i Ce-
dit'e karsi ikacaklardi. NIuzlarini genislettikleri blgelerin lrad-i Cedit mltezim-
leri yolu ile merkez hkmetin mal kontrolaltina girmesi tehlikesi vardi. levlet
bununla beslenecek bir orduya dayaninca, ayanlarin ve derebeylerin siyasal gc
110
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
kinlabilecekti. Bu aidan trad-i Cedit reIormu, gerekte, eski Osmanli timar ve ze-
amet sistemini diriltme girisimidir; Iakat bir noktada eskisinden ok Iarkli ve ku-
surlu bir yoldan. nk simdi timar-zeamet birimlerinin gelirleri asker-mal hiz-
met karsiligi olarak askerlik nitelikleri olan kisiler yolu ile degil, proIesyonel ml-
tezimler yolu ile elde edilecekti. Bu yzden ortaya bir de mltezimler gruhunun
teskil ettigi tehlike ikiyordu.
Irad-i Cedit'in ise baslamasi ile baskentte bir iltizam piyasasi ve mltezim si-
niIi gelismeye basladi. Iltizam isleri, yani lrad-i Cedit hazinesine zaptedilen muka-
taa ve timar gelirlerini toplama islerini mltezimlerle yrtmek devlet adamlarin-
dan dindarlik, padisaha sadakat (o zaman yurtseverlik ya da milliyetilik kav-
ramlan yoktu) isteyen islerdir. Bunlar glgeli ikar kombinezonlari yaratabilecek
islerdir.
Bylenemli ve tehlikeli bir reIorma girisildigi bir zamanda, Cevdet Pasa'mn
deyimiyle "vkel-yi asr cem-i emval derdi"ne koyulmustu.
34
Bunlar sabahlan
Enderun'a ugrayip gleden sonralari devlet islerini evlerinde grrler, geceleri
mltezimlerle, Eflk ve Bogdan prenslerinin baskentteki kum lobicileri olan Mem-
leketeyn kapikethdalan gibi rsvet vasitasi kisilerle, sim'in deyimiyle "anak
yalayici esI"den adamlarla dsp kalkarlar, mehtapli gecelerde kayik seIalarina
ikarlardi. "Grlmedik tarz ve surette byk ve mzeyyen hne ve sahilhneler
insasiyla ziyade seIahat ve ihtisam iinde yasayan" bir siniI gelisiyordu. Saltanat
bykleri, "Nizam-i Cedit isini servet biriktirme araci yapmislardi. Bir yandan
kendileri sayisiz servet biriktirirken br yandan akrabalarini ve adamlarini zen-
gin ediyorlardi". Bunlar padisahin etraIini sararak namuslu kisileri birer bahane
ile devlet kapisindan uzaklastinrlar, yksek rtbeli ulemyi da "semizce arpaliklar
ve hediyelerle" sustururlardi. lle levrini hatirlatan eglencelerde seyhler ve soIu-
lar bile ikiye dalmislardi. Cevdet Pasa'nm bildirdigine gre tredi yeni zenginler,
masraIlari yznden iki ucu bir araya getiremediklerinden gayrimesru kazan
yollarina sapiyorlar, mltezim ve sarraIlarin avucuna giriyorlar, onlarin istedikle-
rini yapmaya mecbur oluyorlardi. Bunlara, halkin geim sikintisi iinde oldugu
sylendigi zaman, "halki geim sikintisi mesgul etsin daha iyi; bu saltanat beldesi
rical, kibar, servet erbabi yeridir; bu zenginler beldesine Iukara tabakasi yakismaz;
devlet sahiplerinin yaninda bunlarin yeri yoktur" derlerdi. Szde halkin si-
kintisina karsi tedbir olarak padisaha raki ve sarap ime yasagi emirleri ikarttin-
yorlar, disaridan gelen ss esyasinin ve pahali kumaslardan yapilmis elbiselerin
giyilmesini yasak ettiriyorlardi. Padisah katinda nIuzlu kisiler, "cem-i emval"
(servet biriktirme) amaciyla trad-i Cedit disinda birakilan mukataalardan baska
blgelerden ilveler yaptirarak eski gelirlerinin seviyesini saglamaya alisirlardi.
111
TRKYE'DE ADALAMA
Bu zmre de, yn ve derebeyler kadar rad-i Cedit'in drste yrrlge konma-
sina karsi olan kisilerdi.
35
Karsilasilan nc tehlike Osmanli devletinin tslm uygarligi ile Bati uygar-
ligi ortasinda bulunusunun nemsiz gibi gzken Iakat Irad-i Cedit gidisini ks-
tekleyecek bir nem tasidigi ortaya ikan bir takvim sorunu ile ilgilidir, tslm uy-
garliginin takvimi ay takvimi, Bati uygarliginin takvimi gnes takvimidir. Iki tak-
vim arasinda her 33 yilda birinci aleyhine bir yillik bir Iark birikir. Osmanli devle-
tinin gelirlerinin bazilari ay, bazilari gnes takvimlerine gre hesaplandigi gibi, gi-
derleri de byle hesaplanmakla birlikte (muhasebe akesine gre ayarlandirilan
gms kurus degerlerinin enIlasyon dalgalanmalan yznden) devlet gelirleriyle
hazine giderlerinin tambir btesini yapmak, zellikle ulufe harcamalarinin git-
tike artmaya baslamasindan sonra, imknsiz bir is olmustu.
32 gnes yili ile 33 ay yili Iarki yznden, her 33 yilin btesi, aradaki Iarki
kapatmak iin atlanir ve lr. Halil Sahillioglu'nun hesaplarinin gsterdigi gibi "si-
vis yili" denen bu yil Iarki yznden asker ayaklanmalan bile olurdu.
36
Bu ay ve
gnes takvimi hesaplan yznden hazine zarara ugradigi gibi, bunun ticaret ha-
yati, grevli maaslan ve en nemlisi para degeri zerinde yikici etkileri oluyordu.
Eskiden ordunun timar-zeamet sistemi kesiminde bu fark, nemli mal bir
bunalim yaratmadigi halde simdi Irad-i Cedit ile timar ve mukataa gelirleri maasli
yeni ordu hazinesine baglaninca, vaktiyle Gmrk Emini Hasan Aga'nin
1790'da gmrk isleri iin ay hesabini gnes hesabina evirme isini mir muka-
taa gelirleri iin de uygulamaya alisan deIterdar Morali Osman EIendi, yaptirdigi
incelemeler sonunda gemisteki hazine zararlarinin kapsaminin dehsetini an-
ladigi gibi, simdi Nizam-i Cedit gelirleri Irad-i Cedit ile artarken esas mir hazine-
nin ok sikisik oldugu bir zamanda buna benzer bir denkleme yapilirsa hazine
gelirlerini de artiracagini hesaplamis, bunlarin Irad-i Cedit gelirlerinden olanlari-
nm mir hazineye ait olmasi gerektigi sonucuna varmisti. Cevdet Pasa'nin deyi-
miyle "maliye isi iki atal olmustu". Bir yandan mir hazine demelerine muhta
olanlarla Irad-i Cedit hazinesi demelerinden yararlanacak olanlar arasinda, bir
yandan da yillik "Iaiz"i 10 keseden asagi olanlarla mir hazine arasinda bir ikar
atismasi olacak demekti.
Iki hazine arasindaki atallasma, padisahin Nizam-i Cedit taraIini tutmasi sa-
yesinde, Irad-i Cedit hazinesi lehine sonulandi. Ancak, ogu byk devlet adam-
lan olan yillik "Iaiz" geliri 10 kese olanlari yatistirmak iin lek 30 keseye ikar-
tildi, trad-i Cedit ancak 30 keseden Iazla "Iaiz"i olan mukataalarin gelirlerini ala-
cakti. Bu zamlar yapilinca, Vidin taraIlarinda zaten yenieri yamaklarini Nizam-i
Cedit aleyhine yanina almis olan Pazvandoglu buna karsi ikti. Bu artirmalarda
112
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
direnildikten baska, baskentten Nizam-i Cedit dzenini oraya da genisletme emri
gelince, kendi mukataalarinin gelirlerine engel olan Pazvandoglu'na dsman ke-
silen yksek mevkili kisilerin padisahi kiskirtmalanyla derebeyi savaslarinin en
byg basladi. Merkez devletin hareketine karsi, yalniz yenieri yamaklan de-
gil, vergi verecek halk da Pazvandoglu'nun yanina geti. Bu savaslar boyunca,
Cevdet Pasa'nin dedigi gibi, Pazvandoglu'nun n bsbtn artti. Onun bu n
ve tutumu baska yerlere de yayilarak yer yer kumeli yni, "TavaiI-i mlk" tar-
zinda isyan bayragini kaldirmaya basladilar. Isin en garip yani, derebeylere karsi
savasan hkmetin de dagli eskiyasini kullanarak anarsiyi daha da genisletmesi,
rey arasinda (zellikle Sirplar arasinda) Osmanli idaresinden yaka silker hale
gelinmesine yol amasidir.
III. Selim'in giristigi kkl militer reIorm, devletin normal gelirleriyle Iinans-
landirilamayacagi iin basvurulan Irad-i Cedit uygulamasinin, eninde sonunda,
halkin ekonomik durumuna bagli kaldigini gryoruz. Oysa bu dnem, halkin
ekonomice en dskn oldugu bir zamana rastliyordu.
Timar, zeamet, mukataa sahipleriyle evkaI mtevellileri, gelirlerini (ya seIa-
hatlarindan dolayi borlu dstklerinde ya da pesin para almak istediklerinde)
yilligina sarraIlara dolgun Iaizle iltizama verirlerdi. Bu sarraIlar da yeniden bir Ia-
iz ilvesiyle bunlari proIesyonel mltezimlere verirlerdi. Cevdet Pasa'nin anlatisi
ile bunlar, "sen Iilan Iilan bedeli tahsil et, reayaca bir sikyet olursa Iilan Iilan be-
nim adamimdir, tedip ettiririm; gelecek yila sana daha Iazla iltizam saglanm" der-
lerdi. Btn bunlarin birlikte smrs altinda kalan kylnn, szde kendini sa-
vunma olanaklan vardi.
37
Fakat halk birlik olup baskente sikyetname yollayin-
ca baslarina daha byk is aarlardi. nk sikyeti inceleme greviyle gnderi-
len " mbasir'ler sikyet edilenleri susuz bulurlar, sikyetileri sulu ikararak
ceza keserlerdi. Bu mbasirlere giderken birka kese ake ile bir ferman verilirdi.
Bunlar gelince grevliler, yn ve kadilarin yerine halki koruma yetkisinde olan
naipler huzurunda Ierman okunur, mbasir, bir mbasirlik hizmeti parasi daha
verecek olan taraIi hakli ikanrdi. Grevli ve naiplerle birlikte bir ilm hazirlanir,
sikyet edenleri bin kez pisman ederlerdi. Hatt Cevdet Pasa'nin iddiasina gre,
bazen uydurmadan sikyet arzuhalleri tertip edilerek mbasirler getirtilir, bunlari
susturmak iin mbasirlere halktan rsvet toplanirdi.
Bylelikle, iItini ubugunu kaybeden kyl baska yerlere kamaya bakardi.
Kaanlarin vergi yk de kaamayanlarin omuzlarina ykletiliyordu. Btn yerli
ve yabanci tarihiler bazi blgelerde kylerin bosaldigini, bazilarinin tamamiyla
yok oldugunu bildirirler.
38
Kasabalara kaabilenler iinde bir yenieri tezkiresi
uydurabilenler yenieri olarak uIak bir geim saglarlar, bir taraItan da hamallik,
113
TRKYE'DE ADALAMA
tellaklik, brekilik, rekilik, kasaplik gibi isler yaparlardi. Baskentin erzak ve
geim glkleri yznden, oraya sokulabilmek ok gt. Aikta kalanlarin bir-
ogu eskiyaliga dner, sonunda bir derebeyinin himayesi altina girerdi.
Baskentte, et, ekmek, yag, odun gibi maddelere el konmus, i gmrk resim-
leri artinlmis oldugundan geim Iiyatlan Iahis dzeylere ikmisti. Gnlk madde-
lerin Iiyat ykselmeleri teki esya Iiyatlarina da yayildigindan sehirli halkin sikin-
tisi son dereceyi bulmustu.
39
Zahire Iiyatlarinin ykselmesinde enIlasyon ve ver-
gilerden baska
f
o zaman her ticaret alaninda uygulanan "yed-i vahit" (tekel) usul
de rol oynuyordu. Zahire ticareti "kapan" tccarlarinin tekelinde idi. Ekmekilik
bile tekel rejimine girmisti. levlet nIuzlulan bunlarin krlarindan pay alirlardi, is
sahipleri ellerindeki tekeli ancak bu payi demekle tutabilirlerdi. Tccar ve esnaf
da Iiyatlan ykselterek dediklerini halktan ikarmaya alisirlardi. Zahire
kitliginin bir baska nedeni de Napolyon savaslan sirasinda Ingilizlerin kita Avru-
pasi'na koyduklari abluka yznden kumeli'nden disariya genis lde zahire
kaakiliginin baslamasi idi.
Baskentteki geim sikintisi yznden issizlik, dolandiricilik, sahtekrlik g-
rlmedik llere varmisti. Medrese odalan lkenin her taraIindan akin eden soI-
talarla dolmustu. NIus sikisikligi yznden yanginlar da ogalmisti. Tasradan
hamal, kayiki vb. isler iin gelen laz, Krt, Arnavut ve Trkleri (yani Anadolulu
renber reayayi) tehlikeli unsurlar olacaklarindan, ieriye sokmamaya ya da so-
kulanlari geldikleri yerlere gndermeye alisiyorlardi.
Buna karsi, yenieri kahvelerinde, reIormlar iin toplanan gelirlerin bykle
rin cebine girdigi, seIahatlarda harcandigi yollu dedikodular alip yrmst. Padi
sahin hassa gilmanlari bile duyduklarini, grdklerini kahvelerde anlatirlardi.
Devlet sirlan padisahin kendi yakinlan taraIindan abartilarak halk arasinda yayi
liyordu. Sarayin sakli hibir seyi kalmamisti. zel bir komisyonda tartisilan bir
sorunun, kum tercmanlar araciligi ile Paris'te bir gazete havadisi olarak iktigi
bile grlmst.
40
Bu kadar karisik, atisik ve kt kosullar altinda bir reIormun basan sansinin,
Osmanli rejimi gibi rejimlerde dnp dolasip despot hkmdarin iradesine kalmis
bir is oldugunu bu dnem ok iyi gsterir. Bu rejimlerde hkmdar hem asker, hem
diplomat, hem idareci, hem hkim, hem politikacidir.ayri organlarin grevlerinin
hepsi zirvede onun iradesine, karar verme yetkisine dayanir. Bu sistemlerde padi-
sah btn gler arasinda denge kuracak bir bvk babadir. Bu dengeyi saglama
ise "bl ve hkmet" kuralini basanyla kullanma kabiliyetine baglidir.
41
Bu dnemde, padisahlik rejiminin byle anlasilmakta oldugunu o zamanin
tarihini yazan sim bize syle anlatir.- "Nasil insan tabiatinda denge, drt unsu-
1 1 4
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
run bilesiminden meydana gelirse bir devletin dengesi de drt diregin tutundurul-
masiyla saglanir. Bu direklerin birincisi 'kalem kisileri' (brokrasi)dir. Ulem, ka-
dilar, Iakihler, muhasebeciler, mneccimler, mhendisler, tabipler, sairler bu siniIi
olusturur. Bunlar, unsurlar arasindaki su grevini yaparlar. Mlk (devlet) isleri-
nin kivamini saglayan bu siniItir, ikinci direk, 'kili erleri'dir. Bunlar da ates un-
suruna karsiliktir. nc direk 'alisveris, endstri, hirIet ve zanaat adamlan'dir
ki bunlar da hava unsurunun karsiligidir. Baskente ve devlet gc altindaki lke-
lere lzumlu olan mal (devlet geliri) retimi bunlarin eylemleri ile saglanir. lr-
dnc direk 'tanm kisileri'dir. Bunlar da toprak unsuruna karsiliktir. Bazi ds-
nrler de hkmdarligin drt diregini: a) ulem ve kitap adamlan, b) savas erleri,
c) rey olarak ayirirlar ve d) padisahlari bunlar arasinda 'neIs-i natika' (ruh)
olarak nitelendirirler. Su halde bu unsurlarin her birinin ls gerekli sinin asarsa
bu, dengenin bozulmasina, ihtille, yikilisa neden olur. Bunlardan birinin, diger
ne stn gelmesi, bir dzenin sakatliginin, bozulusunun basladiginin su
gtrmez kanitidir. Bu yzden hkmranligin vcudu demek olan byk padi-
sahlar drt diregin srekli olarak dengede olmasina ok nem verirlerdi. Simdiyse
bu durum degisme halinde oldugundan her birinin digerleri aleyhine tasmasi, s-
tnlgn kurmasi gereklesmistir."
42
Tarihi sim, eski hikmet kitaplarindan aldigini syledigi bu grsn III. Se-
lim zamaninda nasil iIlas ettigini kendine zg sert ve agdali dille anlatmak iin
birok sayIa harcar. Anlattiklarindan ikanlar sunlardir: padisah, nizam ordusu
isine drt elle sanlirken birbirine karsit drt yan kendini gstermeye baslamisti.
Eski padisahlarin bir gc baska bir gle kirarak denge kurma yolunu uygula-
mak isterken, saIligindan kendisi bu glerin bir kuklasi haline gelmisti. EtraIini
alan karsit grsl reIormculan birbirine dsrmeye kalkmakla, hibiri srekli ve
etkili olmayan bir siyaset yrteyim derken, padisahin kimin taraIinda oldugu da
belli olmaz bir hale gelmisti. Sarayda padisahin etraIinda distan reIormcu gz-
kp, iinden ona dsman olanlarla, reIormu kisisel ikar konusu yapanlarin aley-
hine dnenler arasindaki kliklesmeler karsisinda padisah boyuna adam degistirir,
bazen bir kligi tutar, sonra onun dsmani olani destekleyip tekileri azleder, by-
lelikle denge kurma yerine dengesizligi bsbtn artinrdi. Padisahin tutumundaki
baska bir eliski de Nizam-i Cedit isine kislalara kadar gidecek, asker okullan de-
netleyecek, Fransizca'dan evrilen kitaplari okuyacak kadar sarildigi halde, bir
sre sonra bunlari birakarak sarayda onun da eglence hayatina dalmasidir. Za-
manin olaylarini gzyle grms bir yazar olarak tarihini yazan sim ve ona da-
yanan Cevdet Pasa, israI ve saIahat hayatindan padisahin da uzak ve habersiz
olmadigini zellikle belirtirler. Selim, drt elle sarildigi isin drt ucunu birakmisti.
115
TRKYE'DE ADALAMA
Bylelikle, Nizam-i Cedit ve Irad-i Cedit islerini ciddiyetle yrtmek isteyen kisilerin
hayatini byk bir tehlikeye atiyordu.
Padisahin karakterindeki nc bir eliski, yumusak, zayiI iradeli, saI bir
adam olmasina karsin sehzadeligi zamanindan beri yaratilan bir eIsaneye kendisi
de inanarak kendini bir "cihangir" sanmaya baslamasi oldu.
43
Aydin bir hkmdar
gibi gzktg halde bu cihangirlik eIsanesine yol aan babasi gibi ryalara,
mneccimlere, Irklere inaniyordu. Bir deIasinda istihareye yatarak, bir de-
Iasinda kura ekerek sadrazam tayin etmisti. Saraya dolan dervislerin, seyhlerin,
mneccimlerin besledigi hava iinde, basinda bulundugu sistem trndeki rejim-
lerde gerekli olan iradeden yoksun olan Selim, kendini bir cihangir sanarak ger-
ekte sahtekrlarin oyuncagi olmustu.
Tarih yazan sim'in, "hallerini anlatmaya ne Frengistan kgidi, ne de Hin
distan kalemi yeter" dedigi bu evrenin adamlan, ssl szlerle padisaha gemis
padisahlardan stn oldugunu,
44
simdi halka vergiler ykletiliyorsa da Nizam-i
Cedit gereklesince dsmanin maglup edilecegini, dsman maglup edilince halkin
refah ve adalete kavusacagini telkin ederler, sadrazamlar da "evet, tabii, sphe mi
var, filvaki" gibi szlerle bu iddialan desteklerlerdi.
45
Selim, bir ara "bazi akl de
liller ve dis emarelerle" islerin bozuk dzen gittigini, devlet vkelasinin islerinin
asin hale geldigini sezmis, yapilan zulmleri sayip dkerek bunlara rizasi olmadi
gini bildiren bir Ierman hazirlamis, yayinlamak zere sadrazama vermisti. Sadra
zam Iermani okuyunca ikardaslarini toplayip tartismislar, Iermani yayimlama-
maya karar vererek padisaha Iermanin okundugu yolunda yalan sylemislerdi.
Bu sir halk arasinda duyulur korkusuyla padisahin aklina haIiIlik geldigi, basina
cinler sstg, hezeyan ettigi yollu sylentiler salarak padisahi bsbtn deliye
evirmek iin sarayi illar, Irkler, hekimler, hasekilerle doldurmuslardi.
Bunlar iin kurbanlar kesilir, atiyeler dagitilirdi. Selim'in aklinda bir bozukluk ol
madigi halde, bu gibi hilelerle padisahin aklini oynattigi sylentileri yayilarak bu
hal rtbas edilmisti.
46
Selim, btn abalarina ragmen, etraIinda dnen dolaplar
dan kendini kurtaramiyordu. sim'in deyisiyle padisah, "uygun kurena ve me
raya kaIa muvaIIak olamadi".
Nizam-i Cedit'in, sirI yenierilerin ayaklanmasi ve seriatilarin diri adina
yaptiklari kiskirtmalar yznden yikildigi inanci yaygindir. Bu inancin ne lde
yerinde oldugunu kestirmek iin bu konuyu en sona biraktik. Yenieriler niin
ayaklaniyorlardi? Bu ayaklanan yenieriler kimlerdi? Bunlari ayaklandiran ulem
miydi? Yenieri ocaginin kaldirilisi olayi dolayisiyla bu konuya ileride yeniden ge-
lecegimiz iin yukaridaki sorulara gre edinecegimiz bilgiler o olayin tartisilmasi-
na da bir giris olacaktir.
116
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
Timar rgt ile kapikulu rgtnn geleneksel niteliklerinden hangi kosul-
lar altinda bozulup ikmis olduguna simdiye kadar esitli vesilelerle deginmis bu-
lunuyoruz. Nizam-i Cedit'in bozulan bu iki rgtn yerine yeni bir militer rgt
kurma abasinin ilk uygulanisi oldugunu da grdk. Yani Nizam-i Cedit deneyi,
aslinda, modern bir siyasal rejim kurma abasi olarak baslamisti.
Timar rgtnn asker bir niteligi kalmadigi iin, onun geriye kalan mal
yanini yeni bir ordu kurma isinin temeli durumuna getirerek yeni bir militer g
meydana getirilince, yenieri rgt ya kendiliginden dagilacak ya da dagitilacakti.
Zaten yenierilik artik militer bir ocak degildi. Son zamanlarin savaslarinda
arpisan askerin ogu halktan derlenen ya da ynin sagladigi askerlerdi. kes-
men yenieri sayilanlar eski yntemlere gre bile tlim grmezler, eski silhlanin
kullanmasini bile bilmezlerdi. Kullandiklari arkebuz tIekleri yeni kundakli ak-
mak tIeklerinin karsisinda ise yaramazdi. Kendilerine zg eski disiplinleri de
kalmamisti. Ocaga hkim olan Bektaslik savasilik dini degil, siyasal dzene karsi
bir ideoloji olmustu. Savasa zorla srldkleri zaman ilerindeki Bektas babalan
syle diyordu: "Behey ahmaklar, bos yere neden caninizi teleI edersiniz? Size
gaza ve sehitlik diye yutturulan lIlarin asli yoktur. Osmanli padisahi kendi sara-
yinda saIasina bakiyor; EIren krali kendi cmbsnde. Sizin burada dag basla-
rinda, metrislerde caninizi teleI etmenizin ne anlami var?"
47
Bunlar dsmanin s-
tn ates gc karsisinda dayanamadiklarindan kamaya baslarlar, bozguna se-
bep olurlar, geri dnemeyenler nlerine ikan yeri yagmalarlar, birogu eskiya
olup derebeylere katilirlardi.
Son zamanlari disinda, birogu savastan baska islerde kullanilirdi. Padisahin
ve ricalin korunmasinda, saray ve hkmet adamlarinin seyahatlerinde, yabanci
eliliklerin yaninda, hapishanelerin korunmasinda, ttn ve iki yasagi uygula-
malarinda, yangin sndrme islerinde kullanilirlardi. Sonralarin tulumbacilan, In-
giliz elilerinin kavaslan bu gelenekten kalmadir. Zamanla eski ihtisap islerini ya-
panlarin yerini alarak arsi ve pazarlara karisirlar, esnaI ve tccara korku salarlar,
bazilarini haraca keserlerdi (baltalarini asarlardi).
Yenierilik askerlik degil, uluIe sahipligi demekti. III. Selim, kendisini tras et-
meye gelen iki berberin topu esamesi oldugunu kendilerinden grendigi zaman
sasmis, berberlerin elinde ocak esamesi bulunmasinin kendinden sakli tutulmus bir
sir oldugunu sanmisti.
48
Ynetici tabakada olmak nasil mukataa ve iltizam sahibi
olmak demekse, yenierilik de yoksul halk tabakasinin bir geim kaynagi olmustu.
UluIe tezkirelerinin ogu kk esnaIin elinde olmakla birlikte, bunlar devlet bono-
su gibi alinir satilir duruma geldiginden kadinlar ve ocuklar adina alinmis esame
tezkireleri bile vardi. Ulemdan bir zat ldg zaman terekesinde birok yenieri
117
TRKYE'DE ADALAMA
tezkiresi ikmisti. Birok tezkire de sahipsizdi; nk yenieri subaylan len yeni-
erileri bildirmezler, onlarin tezkireleri ile aldiklan uluIeyi aralarinda paylasirlardi.
Birok yenieri sresiz izinli gibi sayilir, subaylar ses ikarmazdi. Bu izinli yenieri-
ler disarida is tutarlardi. Yalniz baskentte degil, belli basli sehirlerde yenierilerin
ogu kk esnaIti ya da esnaI olanlar yenieri olmustu. Bu sehirlerde, hkmet,
esraI, ulem ve zengin esnaI ve tccar partilerinin karsisinda bunlar da siyasal bir
parti gibiydiler. Hemen hemen btn imparatorluk lkelerinde bir g birligi dene-
bilecek bir rgesme durumuna gelmekle birlikte, yn ve derebeyler nasil birle-
sik bir siniI teskil etmiyorsa, bunlar da bilinli bir siniI teskil etmiyorlardi; ogun
aralarinda kavgalar ikardi. Ancak teki glere karsi kendilerini koruma isinde
birlik gsterebilirlerdi. key, bu yoldan, reyliktan ikarak asker tabaka imtiya-
zini elde ediyorlardi. Bundan tr, ocagin kaldirilmasi egilimlerine karsi son dere-
ce hassas olmuslardi; varliklarini tehlikede gryorlardi.
Yenierilerin sirI modern askerlik egitimine, silh ve disipline karsi olduklan-
ni sanmak yanilticidir. Bunlar, her eit askerlik egitimine ve mesleklesmesine
karsiydilar. Byle olusunun nedeni devletin bu eski askerlik meslegini yasatacak
madd kosullan saglayamamasidir. Ocak, agdas silh gelismelerine kosut olarak
yeni silh ve aralarla donatilmisti. Aldiklan uluIe geimlerine yetmediginden
disarida is tutmak zorunda kaliyorlardi; uluIelerinin artinlmasi isteklerine are
olarak bu yola gitmelerine gz yumuluyordu. Artik yeni silhlan grenmek,
yeni egitimlere girmek iin bulunduktan kosullar altinda sivillikteki islerini
birakamaz, eski yenieriler gibi kapali bir ocak iinde profesyonel asker
olamazlardi.
Bu degismeler uzun bir sre iinde gelistiginden Osmanli gelenekiligini kendi
ikarlarina gre kullanarak ocaklarinin kazandigi prestiji kalkan olarak kulla-
nirlardi. Yksek tabakanin, devlet ve din nIuzunu kisisel ikarlar iin kullanma-
sina karsilik olarak, bunlar da, tarihilerin "zorbalik" dedikleri tedhisilikle ya da
Bektas nihilizmi ile ocaklarini korurlardi. levletin bunlardan korkmasi silhli g
olmalarindan degil, bunalim zamanlarinda halk ayaklanmalarini genisletecek bir
kanal hizmeti gren siyasal bir g durumuna gelmis olmalarindandi. Yenieriler
sanildigi gibi seriatilarin kiskirtmalanyla durup dururken isyan etmezlerdi. Buna-
lim zamanlarinda "kazan kaldirma", yani Osmanli rejimine zg bir isyan hare-
keti baslayinca, Iarkli ikarlar pesinde olanlarin her kaIadan ikardigi sesler kar-
gasasi iinde ok kez bir hkmet darbesine yani padisah indirilisi olayina yol
aardi. Seriat, din sloganlari ancak sonu olarak o zaman ortaya ikardi. Gerek-
te, yenieriler seriati hocalarin degil, Bektas babalarinin etkileri altinda idiler.
Modern askerligi kabul edenlerin Nizam-i Cedit saIlarina alinmasi, isteme-
yenlerin olduklan halde birakilmasi kabul edilince devlet bir eski bir de yeni iki
118
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
ordu iin iIt hazine ile alisacakti. Fakat yenieri ocagini kaldiracak yeni bir ordu
gc gelistirilmesi iin girisilen mal politikanin islemleri gnn birinde basit bir
yenieri kavgasini bir ayaklanma biimine sokuverecek kosullan alabildigince ge-
listiriyordu. Yolsuzluk sylentileri ve pahalilik, bunlara karsin yneticiler ile ml-
tezim ve sarraIlardan olusan zengin tabakanin srdg mreIIeh hayat, padisa-
hin iradesizligi, bu yzden reIorm adamlan arasinda birlik bulunmayisi ve aralan-
na bu reIormlara dsman olanlarin girmis bulunmasi karsisinda, "eski ocaklar,
zellikle Bektas zmresi bunca yz agarttilar; bunca yzyildir devlete gzel hiz-
metler eylediler; bunlarin ilgasi hatira gelir sey degildir; bosuna vesvese edilme-
sin. Maksat sirI talimli bir asker yetistirmek, bir taraItan secaatleri malum olan es-
ki ocaklar, bir taraItan da bu talimli askerle dsmana galebe etmektir"
49
yollu
kandirmacalari, yenieriler yutmuyorlardi. Nizam-i Cedit'e yazilanlar kisa sre
iinde tlimleri anlamsiz bulmaya, ocakdaslarinin telkinleri altinda, "bu gvur isi;
bize yaramaz" diyerek sivismaya baslamislardi. Nizam-i Cedit isleri ilerledike,
bunun eninde sonunda ocagin kaldirilmasina, gelir ve imtiyazlarinin ellerinden
gitmesine varacagini kavramaya baslamislardi.
29 Mayis 1807'de patlak veren ayaklanmayi hazirlayan kosullan anlatmaya
alisan tarih yazan sim, "Bektas zmresi" ile Osmanli gelenegine yabancilasmis
aydin zmresi arasinda bir paralellik kurar. Ona gre, padisahin ve reIormcularin
Fransiz yanlisi olmalan yznden bir Frenk taklitiligi baslamisti. "Geleneksel kisi-
lik giysisinden soyunmus yenilik heveslileri Frenk hocalardan yabanci dil grenip
korkusuzca konusuyorlardi. Frenk siyasa Iikirlerini greniyorlardi. Islm ve Os-
manli dzenine ve seriata inanmiyorlar, Kitap ve srinetteki yargilarin ya insan
akli ile konmus kurallar ya da Israiliyat huraIeleri oldugunu sylyorlardi, kanun-i
kadmin artik bir eylem ilkesi olma degeri kalmadigini iddia ediyorlardi. Seriat ve
kanun artik mrlerini yitirmislerdir iddiasiyla zamanin maslahati anlamina gelen
Frenk politikasini kendilerine eylem ilkesi sayiyorlardi.
50
levletin basina Tanrisiz,
Peygambersiz kisileri musallat ederek servet biriktirmekten baska amaci olmayan
byklere smr kapilarini amislardi". sim, zellikle Ulah ve kum kisilerin
devlet adamlanyla karisik mukataa ve iltizam islerine giristiklerini, devlet islerini
evlerinde bunlarla yaptiklari kombinezonlarla idare ettiklerini ileri srer.
Halkin durumuna iliskin sikyetler ve Nizam-i Cedit isleriyle ilgili sylentiler
dinlenmediginden, padisah ve devlet adamlari bunlardan habersizdiler. Fakat
devlet adamlan arasinda yenieri gayreti gtmeyi ikarlarina uygun bulanlar o-
galiyordu.
51
Bunlarin yenieri yanlisi olmalari seriat ve kanuna saygilarindan de-
gil, siyasal ekismelerde bunlari kendilerine ara olarak kullanma olanaginin dog-
makta oldugunu grmelerinden ileri geliyordu.
119
TRKYE'DE ADALAMA
5. Nizam-i Cedit'in karsilastigi dis engeller
Buraya kadar Nizain-i Cedit'in karsilastigi engellerin ieriden gelenlerini gz-
den geirdik. Simdi bir de o zamanki Osmanli devletinin Fransiz levrimi'nin Av-
rupa siyasetinde yarattigi kasirgalar iindeki durumunu tanimaya alisacagiz.
nk, yukarida grdgmz gibi, Osmanli devleti ilk kez bu dnemde Avrupa
diplomasi evresi iine giris adimlarini atmisti.
Osmanli devletinin devrimci Fransiz rejimini tanimasi, Istanbul'daki Fransiz
eliliginin devrim temsilcilerine gemesini kolaylastirmasi, Fransiz levrimi'nin
temsil ettigi ideolojiyi benimsemekten ok diplomatik nedenlerle olmustur. Fakat
devrimin dolayli yoldan baska etkileri olmustur.
Bunlarin birincisi, baskentte Bb-i l'nin diplomatik islerinin birdenbire son
derece artmasidir. Bu diplomasi isleri de Fenerli kumlarin rolne yeni bir nem
kazandirdi. kum tercmanlarin Avrupa diplomasisi ile olan iliskilerde spheli rol-
ler oynayabilecek bir duruma gelmesi de baslamistir. Ikincisi, zellikle kum rey
arasinda Fransiz levrimi Iikirlerinin, okumuslar ve aydinlar yoluyla etkili olmaya
baslamasi, bu halk arasinda biri kusya, teki Fransa yanlisi iki kolun atisir duru-
ma gelmesidir. ncs, padisahin kendi reIormculan arasinda da kusya-lngil-
tere yanlilari ile Fransa siyaseti yanlilan arasinda bir rekabetin dogmasi, Napol-
yon savaslan dneminde gzken ok oynak diplomasi kombinezonlarinin grl-
medik kaypakliktan yznden iki taraIin da prestijini kaybetmesidir. Bazi kosul-
larda birinci grubun tuttugu devlet dost gzkrken, kosullar degisince bu devle-
tin dost degil dsman taraIta oldugu grlyordu. Bu kaymalardan en ok Fransa
yanlisi olanlar zarar grmslerdir.
Avrupa diplomasisi ile elilikler kurarak dogrudan dogruya karsilikli iliskiler
kurulmasina baslandigi halde, hkmette yeni diplomatik iliskileri yrtecek di-
sisleri bakanligi mekanizmasi bile kurulmamisti. Avrupa, Porte (Bb-i l) terimi
ile bilinen bir makam tanidigi halde, gerekte byle bir makam ve daire yoktu.
Baslica diplomatik kararlar padisahin kendisi ve etraIindaki saray msavirleriyle
verilir, "Bb-i l" sadece bu kararlan disariya ileten bir kanal hizmeti grrd.
Bu yzden, Fransiz levrimi'nin yarattigi karmasik diplomasi isleri karsisinda karar
verecek tek kisi padisahin kendisi idi ki, o da kus, Ingiliz, Fransiz yanlisi kliklerin
telkinleri altinda hangi yolu tutacagini kendiliginden belirleyecek durumda
olmaktan ikmisti. Bu yabanci devlet yanlilarinin birlestigi iki nokta, mutlaka bir
Avrupa devleti ile ittifak kurma :orunlulugu fikri ile vabanci bir devletten
destek ve vardim saglanmadika devletin avakta duramavacagi fikriydi. Fakat,
devrim
1 20
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
dnemi Avrupa diplomasisinin beklenmedik kombinezon degisiklikleri yznden,
bu iki grsn uygulandigi kosullarda bile girisilen ittiIaklar ya olumsuz ya da so-
nusuz ve yararsiz kalmistir.
Bunun en iyi rnegi Selim'in en ok egilimli oldugu Fransa yanlisi diplomasi
nin beklenmedik inis ikislan olmustur. Fransa'daki devrime karsin, eski Osman-
li-Fransiz dostlugu devam ediyordu.
52
Fransa'daki yeni rejimi, Prusya'dan sonra
ikinci taniyan Osmanli devleti olmustu. Yeni Fransa da, Ancien Regime'm benim
sedigi diplomatik tutumu devam ettiriyordu. Yani, yeni rejimin diplomasisi, Trki
ye'de kendi ideolojisini yaymak degil, Fransa'nin Yakin logu'daki ticar ve siyas
ikarlarini saglamlastirmakti. Uzman ve savas aralari yardimi yeniden baslamis
ti. nl Choiseul-GouIIier, krallik taraItan oldugu iin elilik arsivlerini Osmanli
hkmetine birakarak kusya'ya kamisti.
Bildigimiz gibi bu eliligin bir basimevi vardi. Iste Istanbul'da ikan ilk gaze-
te, Osmanli hkmetinin Fransiz yeni rejiminin temsilcilerine teslim ettigi bu basi-
mevinde Fransizca olarak yayimlanan gazete olmustur. 1795'te, yani ilk Trke
gazetenin ikisindan 34 yil nce burada Bulletin de Nouvelles adi altinda ikan
bu gazetede yeni rejimin elisi kaymond Verniniac, gazetenin, Osmanli lkelerin-
deki Fransiz vatandaslarina yeni rejimle ilgili havadisleri ulastirmak, Trklere de
yeni rejimin dost devlet oldugunu anlatmak amalanyla ikanldigini bildiriyordu.
Fakat Verniniac, Nizam-i Cedit'i bir i reIorm isi olarak yrtme isteginde olanla-
rin midesini bulandiracak Iikirleri olan bir diplomatti; ona gre Osmanli devleti
byle reIormlarla degil, Rusvava sava amakla eski gcn kazanabilirdi.
53
Avrupa'nin karisik ve oynak diplomatik olaylarini zamaninda takip etmek
iin gerekli haberlesme ve enIormasyon aralarindan ve kanallarindan yoksun
olan Selim'in Fransiz yanlisi diplomasisine en byk darbeyi indiren olay, Napol-
yon'un ansizin Misir'i isgali oldu. Osmanli hkmeti bu haber karsisinda saskina
dnd. Napolyon'un Misir'i isgal hazirliklarinin niteligini, ingiliz diplomasisi bile
kestirememis, ingiltere'ye bir ikartma girisimine hazirlik oldugunu sanmisti. Na-
polyon'un diplomatlari ise bu Misir isgalinin Osmanli baskentinde byk bir tepki
yaratmayacagi sanisinda idiler. nk onlarca hem Osmanli devletinin Misir ze-
rindeki hkmranligi szde bir hkmranlik haline dsms, hem de bu isgal Os-
manli devletini degil, ingiltere'yi vurmak iin yapilmisti.
Napolyon Misir'a ikar ikmaz Arapa olarak yayimladigi bildiride Msl-
manlarin ve haliIenin dostu olarak geldigini, bir amacinin Misir halkini Memlk-
lerin zulmnden kurtarmak, teki amacinin Hindistan'i Islmlik dsmani olan In-
gilizlerin elinden kurtarmak oldugunu iln ediyordu. Allah'a ve Kur'an'a byk
saygisi oldugunu, halkin dinine, ibadetine karismamalari iin askerlerine emir
121
TRKYE'DE ADALAMA
verdigini temin ediyordu. "Bismillhirrahmnirrahm" basligi altinda Fransiz or-
yantalistlerine Arapa olarak yazdirilan bu bildiri, Hali seIerleri dzenleyen pa-
palarin gcn, Mslmanlarla savasan Malta Svalyeleri'nin ocaklarini snd-
ren devrim Fransa'sinin gerekte Mslman sayilacak bir devlet oldugunu da id-
dia edecek kadar atak bir bildiriydi.
54
Bu bildiri Osmanli baskentinde padisahin ve devlet adamlarinin eline geer
gemez, padisahin etraIindaki rakip klikler yerlerini degistirdiler. Bu kez kusya'ya
ve Ingiltere'ye dayanma yanlisi olanlar basa geti. Napolyon'un bildirisine karsi-
lik olarak yayimladiktan bildiride Fransizlarin Allah'i inkr eden kIir dinsizler ol-
dugu, ne Tanri'nin birligine ne Islm Allah'ina inandiklan, hatt kendi dnyala-
rinda bile kiliseleri msadere ettikleri, papazlan hapsettikleri, kendi dinsizlik ide-
olojilerine inanmayanlara "a kpekler gibi" saldirdiklan, bu arada en ok Islmi-
yet'e dsman olduklan, Napolyon'u da Misir'a sirI bu dsmanliktan tr yolla-
diklari, Misir halkina yalan syledikleri, gerek amalarinin Mekke'yi, Kabe'yi,
Medine'yi yikmak, tslm halkini, kadin ve ocuklan kilitan geirmek, kendi din-
sizlik doktrinlerini zorla kabul ettirmek, hasili dini, imani yok etmek oldugu ayni
ataklikla iddia ediliyordu. Bildiri, "Ey Byk Tanri'ya ve Resulne inananlar! Bu
dinsizlere karsi savas zerinize Iarzdir!" uyansiyla bitiyordu.
55
Bu bildiri propagandalarinin kr dvs altinda bazi gerekler vardi ki, bun-
larin Ingiliz ve kus diplomasi kanallanyla Osmanli elilerine duyurulmus olmasi
hatira gelir. Bunlardan biri Napolyon'un, Osmanli hkmetinden gizli olarak
Arap lkeleriyle ilgilenmesi, Fransiz sarkiyatilarini korumasi, Arabistan'a Veh-
habi hareketini inceletmek ve Arabistan durumu hakkinda bilgiler edinmek zere
o zaman albay olan (daha sonra Istanbul`a General olarak gelecek olan) Sebasti-
ani'yi gizli talimatla gndermesidir.
Ikinci gerek, bu James Bond esidi Iaaliyetlerin daha da hayalta kaan bir
yanidir. logu seIerleri dolayisiyla Napolyon, Osmanli devletinin paralanmasi
zerine yazilmis projeler yagmuruna tutulmustu. Bu projelerin ya da muhtiralarin
Napolyon'un Osmanli Imparatorlugu'nun paralanmasi konusundaki dsncele-
rinin aydinlanmasina etkisi olduguna sphe yoktur. O zaman bu paralanma ola-
yi "yalanda olacak bir is" gibi grlyordu.
56
Bu projelerin en genis kapsamlisi, Kodrika muhtirasi olarak taninir. Bu muh-
tira Napolyon'a iki proje tekliI ediyordu. Birincisine gre Osmanli Imparatorlugu,
biri Asya'da, teki kumeli'nde iki devlete blnecekti. Birincisi Osmanli hanedani
ynetimi altinda teokratik bir devlete birakilacakti; baskenti Bagdat olacakti. Av-
rupa kitasinda olan ikincisi ise Fransa'nin mtteIiki ve korudugu bir Hiristiyan
devleti olacak ve baskenti istanbul olacakti, ikinci planinda Kodrika, kumeli kis-
122
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
mini bagimsiz ya da zerk vilyetlere blmeyi neriyordu. Bunlar Bulgaristan,
Sirbistan, Arnavutluk, Bosna, sinin Termopil'e kadar olacak Kara Yunanistan'i ve
Yunan Adalari olacakti. Bunlarin zerk blgeler olmasi kabul edildigi takdirde,
buralarda zaten hkmetmekte olan pasalarin Fransa himayesi altinda pasalik bl-
geleri muhaIaza edilecekti. rnegin Vidin Pasasi Pazvandoglu, Bulgaristan valisi
olacak, Arnavutluk Tepedelenli Ali Pasa'ya verilecek, bunlarin prenslikleri irs
olarak taninacakti. Misir tmyle Fransa'ya katilacak ve Avrupa-Asya ticaretinin
merkezi olacakti. Kodrika planina gre, Napolyon bu blme planinin gereklesti-
rilmesinde araci rolnde ve bu sayilan devletlerin ve zerk blgelerin koruyucusu
durumunda olacakti. Fransa'nin bu hizmetine karsilik olarak merkezi Bagdat'a
tasinacak olan Osmanli devleti, Fransiz kapitlasyonlarini yenileyecek, Fran-
sa'nin Yakin logu'daki ticar ve siyas tekelini tasdik edecekti.
57
Napolyon'a bu projeler sunulurken, Rusya'da da ar Aleksandr'a blme pro-
jeleri sunuluyordu. Bunlarin en nls lisisleri Bakani artoriski'nin sundugu
projedir ki, amaci Osmanli lkelerini, Fransa'nin bu lkeler zerindeki etkisini ve
zlemlerini yok edecek ve kusya'nin nIuz ve ikarlarini saglayacak ynde bl-
mekti. artoriski, projelerin birinden Pan-slavizm fikrini alarak bunun Balkan-
lar'da yayginlastinlmasinin Osmanli tmparatorlugu'nun kmesinde saglayacagi
yararlan gsteriyordu.
58
Kodrika'nm kim oldugunu merak edince greniyoruz ki, bu adam Ingiliz El-
isi Spencer Smith'in, "kendinden hersey beklenecek karakterde bir Atinali" diye
nitelendirdigi ve Osmanli SeIiri Morali Seyyit Ali EIendi'nin bas tercmani olan bir
Osmanli kumudur. Bb-i l'den li EIendi'ye gelen btn yazismalarin kopyala-
rini muntazaman Talleyrand'a veriyordu.
59
Osmanli elilerinin en ahmaklarindan
olan Ali Efendi'den sonra gelen ve son derece zeki ve kurnaz bir adamolan Halet
EIendi, Kodrika'nm ihanetini kesIettigi zaman bu kum, Fransiz lisisleri Bakanli-
gi'nin zel msaviri mevkiinde bulunmakta ve szn ettigimiz projelerini hazir-
lamakta idi.
liplomatik iliskilerde tercmanlarin nemli rol oynadigini sylemistik. Hem
Avrupa diplomatlari, hem Osmanli devlet adamlari onlarin araciligi olmaksizin
birbirlerini anlayamazlardi. Fakat bu tercmanlarin da Avrupa diplomasisi hak
kinda bilgileri Osmanli "hariciye"sini aydinlatacak degerde degildi. Bu yzden In
giliz elisi Spencer Smith, Osmanli hkmetini, "zamanin Avrupa devletleri ara
sinda haber alma rgt en kt olanidir" diye tanimlamistir.
60
Napolyon'un Misir seIeri yznden Fransa ile diplomatik iliskilerin kesil-
mesi zerine, Osmanli dis siyaseti tam tersine dnd. Bu dnsn sonucu mo-
dern ag Osmanli diplomasi tarihinin en acayip hareketi oldu; daha nceleri ts-
123
TRKYE'DE ADALAMA
ve ve Prusya, Avrupa devletleri arasinda kendileriyle ittiIak antlasmasi yapi-
lan ilk Avrupa devletleri olmakla beraber bu ittifaklardan asker ve siyas bir so-
nu ikmamisti. Osmanli devletinin asker ve siyas sonucu olan bir ittiIak ola-
rak, bir Avrupa devleti ile ilk yaptigi ittiIak antlasmasi iste bu zamanda yapildi.
Bu antlasma Osmanli devletinin geleneksel dostuna karsi geleneksel dsmani
olan kusya ile yapilmisti! 1798'de Fransa'ya savas iln edildi. kusya ile de bir
ittiIak antlasmasi yapildi. kus donanmasi, tarihte ilk kez olarak Istanbul ve a-
nakkale Bogazlarindan geerek Adalar Denizine, bu blgeyi ve Yunanistan ile
Mora ve Arnavutlugu Fransa donanmasina karsi savunmak zere, girdi. Ingil-
tere de Napolyon'un pesinden donanmasini Amiral Nelson'un komutasi altinda
Misir'a yolladi.
lemek ki artik Osmanli tmparatorlugu'nun karalan ve sulan, byk Avrupa
devletlerinin birbirlerine karsi kol gezdikleri bir alan haline gelmistir. Bu karila-
malarin sonulandiracagi diplomatik aliveriler, Osmanli devletinin vaamasina
son verecek dneme kadar n ka:anacak olan "Dogu Sorunu"nu balatmitir.
III. Selim'in reIormculari da birbirlerinin aleyhine, kus, Ingiliz, Fransiz yanlisi
klikler olarak paralanmislardi. Yalniz devlet ve hkmet degil, halk da saskina
dnmst. Padisahin eylemlerine karsi gvensizlik duygulan gittike yayiliyordu.
Napolyon'un Misir'i isgali ve sz edilen ittiIaklar III. Selim'in basina gelecek Ie-
laketin baslangici oldu. Fransiz ihaneti, reIorm dsmanlarini glendirmisti. lev-
leti MoskoI dsmanindan korumak iin Frenklik tutumu gdlmesinin MoskoI it-
tiIaki ile sonulanmasi gibi bir eliski yznden siddetli bir Avrupalilasma ds-
manligi da gelismeye basladi. kumlar da kus taraIlilan ile Fransiz taraIlilan olarak
paralandilar. Bu, Yunan bagimsizligi zamaninda da devam etmistir.
Zihinlerin byle allak bullak olusunun arkasindan ok gemeden dis siyaset
bir kez daha tersine dnd. Misir olayinin kapanmasi ve Napolyon'un Osmanli
devletini kusya'ya ve Ingiltere'ye karsi destekler bir siyaset baslatmasi Selim'i bir
sre iin kurtardi. Ancak Osmanli devleti asil bundan sonra kendini Avrupa siya-
setinin kasirgalarinin tam ortasinda buldu. Napolyon'un Austerlitz zaIeri, Fransa
yanlisi olanlari tekrar sahneye ikarmisti. Talleyrand'in zel olarak gnderdigi sek-
reteri M. le koux, Fransa ile diplomatik iliskilerin yeniden kurulmasini sagladiktan
baska, Avrupa hkmdarlari arasinda "padisah" rtbesine denk rtbede olmak
zere Napolyon'un "imparator" olarak taninmasini sagladi. Osmanli devletinin
"padisah" rtbesine denk tanidigi ikinci hkmdar budur. Birincisi eski Moskof
prensi olan Rusya arini "asar" (kayser) olarak tanimasi olmustu! Selim'in hk-
meti simdi asarla imparator arasindaki tepismenin ortasinda ikar bir yol bulacak-
ti. Selim, Napolyon'u yalniz kisisel dostu olarak degil, imparatorlugunu kusya'ya
124
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
karsi koruyacak tek Avrupa hkmdari olarak grmeye basladi ve Napolyon'un
kisisel tesvikleri ile yazgisini onun talihine baglayarak kusya'ya savas ati.
laha esas savaslara girisilmeden Napolyon'un ikinci bir ihanetinin haberi
geldigi sirada idi ki, arla Osmanli tmparatorlugu'nun blslmesi zerine pazar-
lik halinde olan Napolyon, Istanbul'da isyan iktigi, Selim'in tahttan dsrldg
haberini aldi. Bu haber zerine genis bir neIes aldigini, Trklerin adam olacagini
umdugunu, Iakat artik bu umuda gvenme zorundan kurtuldugunu syledigini,
srgnde iken yazdigi htiralarinda kaydettigi sylenir. Tilsit'teki pazarlikta asar
ile imparator hemen hemen anlasmislardi. Istanbul, kusya blgesine birakilacak,
Yunanistan ve Ege Fransiz blgesi olacakti. Fakat Napolyon, anakkale blgesi-
nin Fransiz blgesi iinde kalmasinda kesin olarak direndigi iin ikisi de bu pazar-
liktan kendi devletleri iin yararli bir sonu ikmayacagini grerek bozustular ve
savasa yeniden basladilar.
Nizam-i Cedit'e karsi ikan ayaklanma eski ahsap bir binanin bir ksesine d-
sen kk bir kivilcimin bir yangina dnmesini andinr. Yanginin siddeti, esen rz-
grlarla byyp de durdurulamaz lye geldigi zaman anlasildi. Ilk Nizam-i Cedit
alayinin, Istanbul Bogazini savunma dsncesiyle levent'te kuruldugunu, bu ala-
yin askerlerine Fransiz asker niIormasina benzer renkte ve biimde niIorma giy-
dirildigini sylemistik. Bogaz kalelerine Karadenizli usaklar "yamak" olarak yollan-
misti. Kitabindan sz ettigimiz "Ingiliz" Mahmut kaiI'in, buranin nzin olarak bu
laz usaklarina Nizam-i Cedit niIormasi giydirecegi sz zerine bunlar ayaklandi-
lar. Bogaz tabyalarinda baslayan bu kavganin ikmasinda bir kus kiskirtmasi var
miydi, bilmiyoruz; Iakat olmasi mmkndr. Ayaklanma, kayikla kamakta olan
Mahmut kaiI in ldrlmesinden sonra byd. "Kabaki" lakapli bir de nder bu-
lundu. Olayi dile getiren tarih yazan sim'in su szleri, bu "yenieri'lerin kimler ol-
dugunu gsterir: bunlar Bogaz'dan Istanbul'a dogru gelirken "skdar ve Gala-
ta'dan gruh gruh hamal, deveci, Arnavut, issiz, abuk sabuk takimlari bu mekruh
kavme (lazlara) katilarak sakavet kakinlarinin gruplan byye byye koca bir
kalabalik haline geldi. Sandallarla Istanbul taraIina geerek Balik Pazan ve Yemis
Iskelelerinden Aga Kapisi'na, en son yenieri ortalan arasindaki Et Meydani'na gel-
diler. Yolda bagira bagira amalanm iln ederek, halkin iine sknet ve gven ve-
rerek su bvk adamlari bol Istanbul sehrinde ne kadar hamal, tellak, irgat ve
Trk makulesi, anlayistan yoksun, pis ve rezil bos gezen" varsa peslerine taktilar.
Firtina yalniz yenierilerin degil, halkin; yalniz halkin degil, idare ve ilmiyye
alanlarinin aikgzlerinin de katildigi bir kasirga haline geldi. Selim, eski padisah-
larin basvurdugu yola basvurdu: drt elle sanldigi Nizam-i Cedit'i kaldirdigini iln
ederek yanginin snecegini sandi. Bu olmayinca adamlarinin kendisine isledigi
125
TRKYE'DE ADALAMA
ihaneti, o da bir ihanetle karsiladi; en yakin adamlarini l ya da diri olarak isyan-
cilarin nne atti. Onca masraIa mal olan modern ordusunu kullanma sansini bile
denemeden, despotik devletler tarihinde her hkmdarin her zaman basina geldigi
gibi tek baina canini kurtarabilecegini sandi, ama bu sani da uzun srmedi.
Notlar
1 Cevdet Pasa, VI: 5. Bu szler Koca Sekban Bai lavihasi adi altinda bilinen eserden alinmistir (s.
28; 2. baski: s. 61).
2 Sunulan projeleri birlestiren ve zetleyen bir muhtiraya dayanarak baslica Iikirlerin anlatilisi iin
bkz. Cevdet Pasa, VI: 9 ve sonrasi. Bu muhtiranin metninin tamami iin bkz. Enver Ziya Karal, "Ni-
zam-i Cedide dair Vesikalar", Tarih Jesikalari, I, 6(1942): 411-425, II, 8(1942): 104-111,
11 (1943): 342-351 ve 12(1943): 424-432. En iyi iki projenin tam metinleri iin bkz. Tarih-i Os-
mani Encmeni mecmuasi, cilt VII ve VIII. Sunulan projelerin en nemlisini yazan Abdullah Mol-
la'hin projesi iin bkz. Tarih-i OsmaniEncmeni mecmuasi, VII, 41 (1332/1917): 257-284,
42(1332/1917): 321-346 ve VIII, 43(1333/1917): 15-34; zeti iin bkz. Cevdet Pasa, VI: 36-43. '
Proje veren yabancilardan Isve eliliginde alisan Ignatius Mouradgea d'Ohsson ve Fransiz topu
uzmani Bertrand'in yazilari yayimlanmamistir. Ancak birincisinin, Osmanli devlet rgtleri zerine
yazdigi byk eserden alacagimiz bir para, grs hakkinda bize bir Iikir verebilir: "Yaygin nyar
gilar, daha dogrusu eski detlere karsi beslenen batil inanlar, Avrupalilarla temas yoklugu, yaban
ci dillere karsi dsmanlik, Avrupa eserlerinin evrilmesinin ihmal edilmesi, lkelerinin sinirlan disi
na seyahat etmeye karsi beslenen neIret, Avrupa devletleri nezdinde eli gndermeme tutumu, Os
manlilarin geri kalislarinin baslica nedenleridir"; bkz. Tableau gnral de l'Empire ottoman, (Paris,
1788-1824), cilt II, s. 483. Bertrand'in, yabanci uzmanlarin tavsiyelerinin dinlenmedigi, uygulan
madigi konusu zerinde durdugu anlasiliyor; bkz. Shaw, 93.
3 Baslangita kusya'da da asker islahata byle bir tutumla girisilmisti. Pometse ve streltsy rgtle
rinden soldaty rgtlerinin yntemlerine bu tutumla geilemeyecegi anlasildigindan Byk Petro
zamaninda bu iki rgt tasIiye edilmistir; bkz. Hellie, 192-195. Ayni siralarda Avusturya'da da sol
dat rgtlenmesine baslanmistir. 18. yzyilda bu terim Osmanli yazarlarinda da geer.
4 Bkz. Vauban; Vauban'in militer tarihteki yeri iin bkz. Guerlac.
5 1642'de baslayan soldaty birliklerinin kurulusundan sonra kusya'da da birok Bati Avrupali uz
man hizmete alinmisti; bkz. Hellie, 190-191. Yksek komutanlar arasinda birok Alman adlarina
rastlanir. Byk Friedrich, piyade savasi yntemlerinde nemli yenilikler getirmis, Prusya askerlik
gelenegini kurmustu; bkz. k. k. Palmer, "Frederick the Great, Guibert, Bulow: From Dynastic to Na
tional Wars", Earle iinde, s. 49-74. Eskiden Osmanlilarin yaptigi gibi, kus arligi da saray, ordu ve
diplomasi islerinde esitli halklardan gelme kisileri hizmetinde kullanmistir. Ykselenlere soyluluk
unvanlari verilirdi. Aslinda Alman olan II. Katerina'dan sonra zellikle ordu ve diplomaside kullani
lanlarin en basinda Alman Baltik aristokrasisinden gelen kisilere rastlanir. 19. yzyil baslarinda Vi
yana Kongresi'nde bulunan 37 arlik diplomatinin ancak 16'si kus'tu. Almanlardan baska Fin, Po
lonya, hatt Yunan asilli ykselmis kisilere rastlanir. Konumuz olan dnemin sonlarinda arlik ha
riciyesinin en yksek iki kisisinden biri, prens unvanini tasiyan Polonyali artoriski, digeri KorIulu
bir Yunanli olan Kont Kapodistrias'tir. Ayrintili bilgi iin bkz. Reinhard Wittram, Russia and Europe
(Londra, 1973), s. 75-78. Almanlarin ordu ve diplomaside oynadigi rol, arlik emperyalizmini eles
tiren Friedrich Engels'in yazilarinda da tartisilmistir. kusya'da ilk niversite 1755'te aildi; ondan
sonra 1803, 1804, 1805 ve 1819'da baska niversiteler aildi; bunlardaki gretim yelerinin he-
1 26
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
men hepsi Bati Avrupali, zellikle Alman'di. kusya'da dsn hayatinin baslamasi da Alman etki-
siyle, Hegel'in taninmasiyla olmustur.
6 Mhendishne'de okutulan dersler zerine bkz. Mehmet Esat, 9-26 ve 30-31.
7 Charles Pertusier, Picturesque Promenades in and Near Constantinople, Fransizca'dan eviri
(Londra, 1820), s. 46-49; asli iin bkz. Promenades pittoresques dans Constantinople et sur les ri
ves du Bosphore, suivies d'une notice sur la Dalmatie (Paris, 1815). Topu subayi olan Pertusier,
1812 ile 1815 arasinda Trkiye'de bulunmustur. Bilimsel dzey zerine bkz. Adivar, 186-192.
8 Koca Sekban Bai lavihasi adiyla taninan Hlst'l-kelmji reddi'l-avm baslikli eserin yazari
nin kim oldugu bilinmiyor. Bunun Ingilizce evirisini yapan ve adi verilmeyen kisi, yazan III. Selim
zamaninin en nemli simasi ve lrad-i Cedit leIterdari elebi MustaIa kesit olarak gsterir; eviri iin
bkz. William Wilkinson, An Account of the Principalities of Wallachia and Moldavia (New York,
1820 ve 1971), s. 216-294; MacFarlane de ayni seyi syler; bkz. Charles MacFarlane, Turkey and
Its Destiny, (Philadelphia, 1850), cilt I, s. 16. Viyana levlet Arsivi'ndeki yazmanin basindaki not,
yazari Hoca Mnib EIendi olarak gsterir. Ayni yazmanin basina kendi elyazisiyla bir not koyan
Abdurrahman SereI (yazildigi tarih 2 Temmuz 1917), risale yazarinm kendini 87 yasinda gster
mesi dolayisiyla Mnib EIendi olamayacagini bildirir; yazarin gerekten bir sekbanbasi mi yoksa
"erbb-i vukuI ve eshb-i kalemden" biri mi oldugunun bilinmedigini szlerine katar. Bu risale yap
maciklarla dolu Osmanli dilinden Iarkli olarak aik ve dobra bir dille yazildigi iin yazarin bir yeni
eri oldugu saniliyorsa da dikkatle okundugu zaman bunun cahil bir yenieri taraIindan yazilama-
yacagina hkmolunabilir. Yazar, ad vermemekle beraber, Ibrahim Mteferrika, Montecuccoli gibi
kisilerin askerlik zerine yazdiklarini bildigi gibi, zellikle kusya'nin durumu hakkinda olduka bil
gi sahibidir ve kusya'da bulunmustur. kisale yazan Nizam-i Cedit'in kurulusunun ve ilk alayin le
vent'te alismaya baslamasinin gerek nedeninin, Istanbul'un kuslar taraIindan denizden zaptedil-
me projesi oldugunu bildirir. Onun bildirdigine gre bu Iikri kusya'da (bir savas meclisinde?) ileri
sren ve savunan kisinin, eskiden Osmanli reayasindan olan ve kusya hizmetine girdikten sonra
nemli bir yer ve servet kazanan bir kum oldugunu sylerse de bu adamin adini vermez. Bu, Kor-
fulu Kont Yarinis Kapodistrias olabilir mi? (Bu zat sonradan Yunanistan'in ilk devlet baskani ol
mustur) Gerekte, Istanbul'un zapti Iikrini 1735-1739 savasinda ilk deIa ortaya atan kisi, kus or
dusu komutanlarindan Alman asilli General Mrinich'tir (bkz. Wittram, 56). Denizden zaptetme
Iikrinin 11. Katerina zamaninda iktigi anlasiliyor, nk o zaman kusya'nin gl bir Karadeniz
donanmasi oldugu gibi, genel olarak Karadeniz, Bogazlar, Ege ve Akdeniz'de ticaret gemisi ve sa
vas gemisi bulundurma hakkini kazanmisti. Sekbanbai lavihasi yazarinin bildirdigine gre, kum
reayasindan olan o nemli kisi, Katerina'nin Istanbul'u alarak orada kusya himayesinde bir Grek
devleti kurma isteginin Balkanlar'dan yapilacak asker harektla gereklesemeyecegini ileri sr
mst. Karadan yapilacak saldiri girisimleri g ve masraIli olduktan baska Osmanli direnme gc
karsisinda basarili olamazdi. Halbuki Karadeniz kiyilarinda hazirlanacak bir armada ile Istanbul Bo-
gazi'na ikarma yapmak kusya iin artik kolay bir is olmustu. Ilk yapilacak sey gllelerle Istan
bul'un su ihtiyacini karsilayan bentlerin yikilmasi olacakti. Bogaz blgesi tahkimattan yoksundu;
bu yzden bentlerin yikilmasi bir iki saatlik bir isti. Bu, istanbul'da byk bir korku ve panik yara
tacakti. kus kuvvetlerinin Istanbul zerine yrdg haberi gelir gelmez kusya, dostu olan Rumla-
rin yaratacagi kargasa sayesinde padisahin derme atma, esnaI bozuntusu ordusunda panik ve ta
lan baslayacak, yenieri serserileri padisahin ve zengin devlet adamlarinin mal ve mlknn yag
malanmasina koyulacak, ellerine geirdiklerini mavunalarla Anadolu ve kumeli'ne kairmaya bas
layacaklardi. Byle bir anarsi iinde aresiz kalan halk teslim olacagindan kus kuvvetleri kolayca
Istanbul'u alacaklardi. kisale yazarinin iddiasina gre II. Katerina, basan saglanirsa, bu projeyi tek
lif eden adami Istanbul'a Grek krali tayin etmeyi vaadetmisti (bkz. Koca Sekban Bai, 11-12; 2.
baski: 38). Bu Iantastik projenin gerekten Istanbul'da bir Grek devleti kurma Iikrinin en atesli yan
lisi olan azgin Alman kizi Katerina ile hayali genis kum'un bir Iikri mi, yoksa Nizam-i Cedit'i hara
retle savunan yazarin bu projeyi bas neden olarak gsterme abasinin bir rn m oldugunu sy
leyebilecek durumda degiliz. Katerina'nin hazirliklan zerine Istanbul`a bu nitelikte istihbarat geldi-
: 1 2 7
TRKYE'DE ADALAMA
ginin dogruluguna inanma egilimindeyiz. Nizam-i Cedit'e karsi ilk isyanin Bogaz istihkmlarindaki
Karadeniz usaklari arasinda baslamasi acaba bir raslanti midir?
9 Arsivlerden derlenen rakamlara gre Nizam-i Cedit alaylarinin mevcutlari 1797'de 2.536 er, 27 su-
bay; 1799'da 4.317 er, 30 subay; 1800'de 9.029 er, 27 subay; 1801'de 9.263 er, 27 subaydi
(bkz. Shaw, 131-132). Ankara, Bolu, Kastamonu, Ktahya, Kayseri, Nigde, Kirsehir, orum, Men-
tese ve Izmir'de kislalar yapilmisti. 1806'da mevcut 22.685 er, 1.590 subaydi. 1808'de toplam
23.000 olmustu. MustaIa Nuri Pasa ise (IV; 108; 2. baski: II: 296) bu konuda kuskucudur. Nizam-
i Cedit mevcutlarinin 20.000'den ziyadeye vardigi rivayetinin ihtiyatla karsilanmasi gerektigi Iik-
rindedir; nk Levent iItligi ve Selimiye Kislasi'yla Konya ve Bolu'daki kislalarin o zamanki ha-
cimleri gz nne alinirsa bunlarda bu kadar asker barindirilamayacagi, byle tahminlerin asker
gcn katina abartma huyundan ileri geldigini, gerekte Istanbul, Konya ve Bolu'dan baska
yerlerde Nizam-i Cedit'in kurulamadigi kanisindadir. Arsivlerdeki rakamlarin, eger bu Iikir dogru
ise, kgit zerinde kalmis rakamlar olmasi gerekir.
10 Thomas Naff, "Reform and the Conduct of Ottoman Diplomacy in the Reign of Selim III, 1789-
1807" Journal ofAmerican Oriental Society, LXXXIII, 3(1963); 303-304 [YN: Elilik kurumunun
ve Osmanli lisisleri Bakanligi'nin tarihesi iin ayrica bkz. Carter V. Findley, "The Legacy of Tradi
tion to Reform: Origins of the Ottoman Foreign Ministry", International Journal of Middle East Stu
dies, I, 4(1970): 334-357 ve "The Foundation of the Ottoman Foreign Ministry", International Jo
urnal oj Middle East Studies, III, 4(1972): 388-416].
11 Shaw, 95-98.
12 Enver Ziya Karal, "La transformation de la Turquie d'un empire oriental en un Etat moderne et na
tional", Cahiers d'histoire mondiale, IV, 2(1958): 431.
13 Sid Moustafa, Diatribe de l'ingnieur sur l'tat actuel de l'art militaire, du gnie et des sciences
Constantinople (Istanbul, 1803; Paris, 1807 ve 1810) [YN: Topkapi Sarayi Mzesi Ktphane-
si'nde "Hazine 621" numarasiyla kayitli yazma tercmesinin evrimyazisi ve Fransizca aslinin tip
kibasimi iin bkz. Kemal Beydii, "Ilk Mhendislerimizden Seyyid MustaIa ve Nizm-i Cedd'e dair
Risalesi", Tarih Enstits Dergisi, 13(1987): 387-479],
14 Mahmud Raif, Tableau des nouveaux rglements de l'Empire ottoman (skdar, 1797); ayrica
bkz. ihsan (Sungu), "Mahmud Raif Efendi ve Eserleri", Hayat, I, 16(1927): 309-312, Tanpinar,
56 ve AdivarT 187-188.
15 En asagi bir yzyildan beri hazinenin manzarasi normal olarak kendisine ait gelirlerin bile tamamini
toplayamayan, buna karsilik hibir verim karsiligi olmaksizin sayisi gittike artan asker ve grevli
maasi giderlerini karsilayamayan bir grnmdedir. levletin geleneksel gelirlerinin bir kismi toprak
kayiplanyla azaliyor, en nemli kaynak olan toprak gelirleriyle rey ve esnaItan gelen vergiler de
kismen halkin Iakirlesmesi yznden, kismen idare adamlarinin eline gemesiyle, kismen de vergi
aracilarinin (mltezimlerin, eminlerin, ayanin) ve nihayet derebeylerin elinde kalmasi yznden d
syordu. Gelir saglayan yerleri kaybetmemek dsncesiyle ailan savaslar olaganst masraIlar
ykletiyordu. Geleneksel grevlerine gelmeyen timar ve zeamet askerlerinin yerine derlenen askerler
iin yapilan masraIlar, ogu savasa gitmeyen, gitse de ise yaramayan, kaan ya da nne gelen yer
leri talan eden askerlerin cretlerinin denmesi de masraIlar Iaslini kabartiyordu. Gerekte, Anadolu
ve kumeli yni zaman zaman asker saglamasaydi, Osmanli devleti savasabilecek gte degildi. Ge
ne bunlarin araciligi olmasaydi vergi gelirlerinin nemli bir payi da toplanamazdi.
16 rnegin, ldrlen kum tccari limitri'nin ve 1787'de kusya'ya kaan Bogdan Voyvodasi Alek-
sandros Mavrokordatos'un para ve mallarina el konmasina karar verilmisti. Fakat bunlarin alacak
larinin ogu tahsil edilemedikten baska bunlarin alacaklilari, edinilen borlari devletten istemeye
kalktilar. Satilan mallarindan elde edilen servetin bir kismi da, Cevdet Pasa'nin deyisiyle, "sunun
bunun zimmetine geti". Bunlarin tasIiyesinden sonra saglanan 3-4 bin keselik gelir, "Mir'nin ya
rasina merhem olacak" nemde degildi. Basvurulan diger bir usul, bir esit i borlanma usuldr.
rnegin, Bursa'nin zengin tccarlarindan 1.500 kese bor alinabilecegi dsnlmst. Bursa bl
gesinde yapilan sorusturmalar sonunda grenildi ki buranin zengin tccarlari Halep, Sam, Bagdat
128
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
tccarlari gibi degerli mal ticareti yapan tccarlar cinsinden olmaktan ziyade murabahacilik isi ya-
pan kisilerdi. ogunun serveti bortu; bu borlarin tahsili de kolay bir is degildi. Bursa zenginlerin-
den ancak 100.000 kurusluk bir borlanma yapilabilecegi anlasildi ve bunlari anlatan Cevdet Pa-
sa'nin szlerinin gelisinden anlasildigina gre bu i borlanma gereklesmedigi gibi sz edilen
Arap blgeleri tccarlarindan borlanmaya da girisilmedi ya da buna cesaret edilmedi. Yalniz Ceza-
yir ve Tunus ocaklarinin herbirinden 2.000 kese ake bor istendi. Bu iki lke, deniz ticareti ve kor-
sanlik sayesinde iyi bir durumda bulunuyordu. Baska bir kez de Fas sultanindan bor istenmesi d-
snld. liger basvurulan bir yol iane toplamadir. 10.000 ve 25.000 kurusluk iki iane girisimi oldu
(Cevdet Pasa'ya gre o zamanin 25.000 kurusu kendi zamaninin 200.000 kurusu karsiligidir).
1788'de borlanma konusunu tartismak zere o zamanki padisah I. Abdlhamit'in istegiyle bir
konIerans toplanmisti. leIter Emini Hasan, Hollanda, Ispanya ya da Fransa'dan bor alinmasini
teklif etti. Buna itiraz edenler bor verecek devletin kabul edilemeyecek sartlar kosmasi ihtimalini,
ayrica simdiye kadar hibir Avrupa devletinden bor istenmedigi iin, duyulursa devletin itibarinin
sarsilacagi Iikrini savundular. Isin gizli tutulmasi sartiyla, seyhlislmin onayi da alindiktan sonra
Hollanda elisiyle grsld. Eli kimi nedenlerle bu isin olabilecegini sanmadigini, Iakat gerekli
yazismalara girerek olmasini saglamaya alisacagini vaadetti. Ileri srdg nedenler sunlardi: o za-
mana kadar iki lke arasinda Ilnans iliskileri kurulmamisti; ikisinin para degerleri arasinda ok Iark-
lar oldugundan deger denkliginin kurulmasi ok g olacakti; en nemlisi, Osmanli devletinin bor
karsiligi olarak gsterecegi rnlerin iltizamlari ok kez hkmetten ziyade mtegallibenin elindey-
di; bunlar rnlerin iyilerini baska tccarlara satacaklar, ktlerini devletin borlandigi lkenin tc-
carlarina birakacaklardi. Eli, Osmanli devletinin yalniz maliyesinin degil, idaresinin de bozuk ve
gvenilmez oldugunu, byle bir idarenin bor iin gerekli gvence ve sayginliktan yoksun oldugu-
nu anlatmaya alisiyordu. Bu girisim de suyn dsnce son bir yzyil iinde boyuna basvurulan hi-
leli para basma yolu konusuldu. Toplantiya katilanlardan biri bakirdan para keserek degerli maden
paralar gibi srlmesi gibi bir Iikir ileri srd. Bu cahil adama anlatildi ki byle paralar, devletin sa-
vas malzemesi aldigi Avrupa lkelerinde, hatt Misir'da gemez, bunlarla hibir sey satin alinamazdi;
halbuki asil sikinti savas maliyesi baskilarindan ileri geliyordu. Biricik are gms ayan dsk
daha ok sayida gms para ikarmakti; Iakat bunun iin de gerekli Iazla gms stoku yoktu.
Comte de Borineval'in Anadolu gms madenlerinin isletilmesi zerine yaptigi uyarilara ragmen
madencilik eski dzeyinden daha asagi dsmst. Bulunan are su oldu: elinde altin ve gms esya
bulunanlardan Iazlalari alinarak eritilecek, halis gms dirhemi 10 paradan olmak zpre bozuk
nakit ikarilarak, bu hirsizliktan saglanacak Iazla gelirler seIer masraIlarini karsilayacakti. Cevdet
Pasa'nin dedigi gibi, grnste hayli gelir saglanmis olmakla beraber, "altin ve gmsn gerek de-
gerinin esyaya olan tabi nisbeti paranin degismesiyle degismeyecegi iin rnegin eski sikkelerle
100 paraya alinan bir nesne simdi yeni iki kurusluklarla ancak kurusa alinabilirdi." Satin alista
gerek olan bir kazan yoktu; en byk saunalici ise devlet oldugundan "sz edilen gelirler kusku-
suz vehim ve hayalden baska birsey degildi". Grevlilerin ve ulIelilerin maaslari bozuk kuruslar
zerinden dendiginden bunlarin geimi daraliyor, basta yenieriler olmak zere devlete kin besle-
yen byk bir yigin yaratiliyordu. Byle askerlerin, haklarini alan padisaha ve devlet adamlarina
zamani gelince ihanet etmesine sasmamak gerekir; ayrintilar iin bkz. Cevdet Pasa, III: 99-101 ve
IV: 154-159, 212 ve 295-296.
17 Eli bor anlasmasinin Avrupa metodlarina gre olmasinda direniyordu, zellikle sermayeye sag
lam gvence saglanmasi kosulu zerinde dayatiyordu. Byle bir istegin yerine getirilmesi olanagi
olmadigindan uzun grsmelerden sonra bu aba da olumlu bir sonuca varamadi; bkz Cevdet Pa
sa, IV: 295.
18 Ispanya elisi verdigi cevapta, hkmeti taraIsiz oldugu iin savas iinde bulunan taraIlardan birine
bor verilemeyecegini, ancak bans iin memnuniyetle aracilikta bulunabilecegini bildirdi. Bu vesi
leyle Cevdet Pasa, ok yerinde bir gzlemini katarak, Istanbul'un mirasyedi hkmetleri gibi Ispan
ya'nin da Amerika'daki madenlerden sagladigi degerli metali Italyan, Ingiliz ve Hollanda tccarlari
na kaptirarak essiz hazinesini kaybettigini, bunu bilmemenin ve Ispanya'dan bor istemenin o za-
129
TRKYE'DE ADALAMA
manki devlette dis dnya kosullan zerine bilgi olmadigini gsterdigini syler. Fas sultani ile Ceza-
yir ve Tunus bey ve dayilarina basvurulardan da bir sonu alinmadi.
19 Cevdet Pasa, VI: 57-58.
20 Mekke ve Medine'deki kutsal yerlerin masraIlarina karsilik olarak birok kisinin yaptigi vakiIlarin ki
milerinin gelirleri, maktu bir miktar karsiligi iltizama verilirdi. Bunlara "Haremeyn mukataasi" denir.
21 Fazla bilgi iin bkz. Cevdet Pasa, IV: 291-292.
22 Cevdet Pasa, VI: 48-49.
23 Cevdet Pasa, VI: 51.
24 1793-1800 arasinda el konan mukataalarin Basbakanlik Arsivi'ndeki listesi iin bkz Shaw, 434
not 60. Shaw'a gre lrad-i Cedit gelirleri o kadar basarili toplanmisti ki, btn masraIlar iktiktan
sonra byk bir Iazlalik kaliyordu.
25 ynlik zerine bkz ismail Hakki Uzunarsih, "yn", Islam Ansiklopedisi, cilt II, s. 41-42, Hamil
ton A. R. Gibb ve Harold Bowcn, Islamic Society and the West, (Oxford, 1950-1957), cilt I, s. 164-
165 ve 256-257 ve Bekir Sitki Baykal, "ynlik Messesesi Hakkinda Belgeler", Belgeler, 1(1964):
221-225. 1789-1792 savasi ayanlarin nemini ve gcn artirdi; zellikle bkz Shaw, 78-80 [YN:
Ayanlar zerine ayrica bkz. Gilles Veinstein, "yn de la rgion d'Izmir et le commerce du Levant
(deuxime moiti du XVIIIe sicle)", Revue de l'Occident musulman et de la Mditerrane,
XX(1975): 131-146, Ycel zkaya, AV/H Y:vilda Osmanli imparatorlugunda vanlik (Ankara,
1977), Suraiya Faroqhi, "Zeytin Diyarinda G ve Servet: Edremit Ayanindan Mderriszade Haci
Mehmet Aga'nin Siyasi ve Ekonomik Faaliyetleri", aglar Kcyder ve Faruk Tabak (yay.), Osman
lida Toprak Mlkiveti ve Ticari Tarim, ev. Zeynep Altok (Istanbul, 1998) iinde, s. 82-100 ve Yu-
zo Nagata, Tarihte Avanlar. Karaosmanogullan :erinde Bir Inceleme (Ankara, 1997)].
26 Cevdet Pasa, IV: 286 ve sonrasi. Bir eyaletin iki kez el degistirmesi, baskentte memuriyet satisi
detinin sonucu olmustur. Bir vezire bir eyalet "tevcih" edildigi zaman resm "cize"den baska sad
razama ya da saray nIuzlularina bir pay verilirdi. Bundan edindikleri kazanci artirmak isteyen h
kmet ve saray nIuzlulari valileri sik sik azlettirmeye basladilar. O zaman azletme, memuriyetten
ikarma demek degil, tekrar bir mansip satin alincaya kadar sira bekletmek demekti.
27 Valilerin yni soymaya alismalari zerine bkz Cevdet Pasa, IV: 286.
28 Bkz Gibb ve Bowen, I: 257 ve Harold Bowen, "yn", Encyclopedia of Islam , 2. baski, cilt I, s.
778. Farsa bir szck olan "hanedan", Greke'deki dynasteia karsiligidir. Ikisinin de anlami, "po
litik ya da ekonomik glerin kurulu dengesinin yeni kosullar altinda ansizin degismesi ile bazi ki
silerin glenmesi"dir. Bizans tarihinde de Osmanli tarihindeki yn hnedanlarina benzer glere
karsilik olarak dynast'lai ikmisti. Osmanli soyuna "hanedan" denmesi sonradan ikma yanlis bir
nitelendirmedir.
29 yle gzkyor ki, Osmanli hkmdarlarinin derebeylerle ugrasmalarinin htirasinin henz taze
oldugu bir dnemde Fransiz levrimi tarihini grenen Osmanli tarihileri, Ieodaliteyi elestirici tanim-
lamalarin etkisi altinda derebeyligi Bati Ieodalizmi ile esit tutmuslardir. Klsik Osmanli tarihilerinde
"derebey" terimine rastlanmadigi halde, MustaIa Nuri Pasa'nin Netyic'l-vukt'mda ve daha
sonra Abdurrahman SereIin yazilarinda "derebey" terimi kullanilir. Her ikisi de bunu "Ieodal bey"
anlaminda kullanmistir! laha sonralari, hem Osmanli tarihinde Ieodalizm bulunmadigini ileri s
renler, hem derebeyligin Ieodalizmden baska birsey olmadigini iddia edenler "derebeylik" terimi ile
"Ieodalizm"i bir tutmuslardir. Zamanimizda Bati tarihi evirilerinde "Ieodalizm" terimi Trkelestiril-
meye kalkisilinca bu son szck kesin olarak "derebeylik" szcgnn karsiligi oluverdi. Gerekte,
Osmanlica'da ya da Trke'de Ieodalizme karsilik bir szck yoktur; "derebey" szcg Osmanli te
rimlerinden degildir; nk Osmanli devlet rgtnde Ieodalite yoktur.
30 Gibb ve Bowen, I: 192.
31 Cevdet Pasa, VI: 73, 78, 100-106 ve 312 ve MustaIa Nuri Pasa, IV: 35; 2. baski: II: 200; Istan
bul'da oldugu gibi, kumeli sinirlarinda da yamaklar (sinir muhaIizi yenieriler) her an ayaklanma
ya hazirdir. Nizam-i Cedit idaresinden kaan yamaklar Vidin'de n kazanan Pazvandoglu Osman
Aga'nin yanina giriyorlardi. Mukataa "zamime"si karan karsisinda (bkz not 35) Pazvandoglu res-
130
KNC AAMA: NZAM-I CEDT
men isyan bayragini ati. EIlk ve Bogdan voyvodalari zerine kuvvet gndererek onlardan para
ve zahire sagliyordu. Onun n yayildika diger ayanlar da ayaklanmaya basladilar. "Taraf taraf
kumeli ayanlari TavaiI-i Mlk tarzinda reI-i liva-yi tugyana basladilar" (Cevdet Pasa, VI: 258). Vi-
din blgesi Pazvandoglu'nun, kusuk ve Sumnu Tirsiniklioglu'nun, lbrail Ahmet Aga'nin, Yanya
Tepedelenli Ali Pasa'nin hkm altina girdi. "Birbirleri ile muharebe edip galip gelenler maglubun
beldesini kilici ekmegi gibi zapteder oldu... liger cihetler de bu gibi mtegallibenin elinde kaldi.
Bundan sonra uzun mddet kumeli inzibat altina alinamadi" (Cevdet Pasa, VI: 259). Pazvandoglu
aslinda Vidin yamaklarindandi. Sivrilerek Vidin muhassili, daha sonra kendisine pasalik verilerek
Vidin valisi oldu. Pazvandoglu Sirbistan beyi, Tepedelenli ise Yunanistan beyi olma yolunu tutmus-
tu. Bunlar daha sonra Napolyon taraIindan desteklenmislerdir.
32 Eskiyalik, derebeylik ve Hiristiyan rey arasinda huzursuzluk Nizam-i Cedit dneminde yaygin bir
hale geldi. Eskiyalikla derebeylik bir madalyonun iki yz gibidir. Halkin eskiyaliga zorlanmadigi yer
lerde derebeylik tutunamaz. Byk lde eskiya toplayamayan gller yn, derebeyi olamamislar
dir. Eskiyalik ise halkin Iakirlesmesinin ve hkmet adamlarinin smrsne karsi gelmenin sonucu
dur. "laga ikip" eskiya olan, bir derebeyin etelerine katilmak zorunda kalir. lerebeyin himayesi al
tinda daha elverisli bir geim saglar. kumeli'nde en yaygin eskiya gruplari "lagli eskiyasi", "Kirali-
lar", "banditiler", "kleIteler" ve haydutlardi (hayduk). Bazi yerlerde bunlarda Hiristiyan ve Mslman
karisikti. "lagli eskiyasi"ni bazen derebeylesme egiliminde bulunan devlet adamlan da kullanirdi. r
negin, Belgrad blgesinde lrad-i Cedit'i uygulamaya memur kumeli Valisi MustaIa Pasa, dairesini
"lagli eskiyasi" ile doldurmustu. Vergi tahsili iin bunlari Sirp rey zerine saldigindan Sirp kylleri
arasinda ayaklanma abalan baslamisti. lerebeylik, eskiyalik, Hiristiyan kyl huzursuzlugu gibi ko
sullara Bektaslik'in katilmasi ile ne din ne de milliyetayrimi tanimayan genis bir isyan hazirligi ile ye
nieri ayaklanmasi arasindaki baglantilan ileride grecegiz. II. Mahmut zamaninda bunlar bastinlmissa
da, halki Makedonya komite ihtillciligi hareketi seklinde 1908 levrimi zamanina kadar srmstr.
33 Arabistan ve Vehhablik zerine ayrintili bilgiler iin bkz. Cevdet Pasa, VI: 106-124.
34 Cevdet Pasa, VIII: 143, sim, Tarih, (Istanbul, 1289/1874), cilt II, s. 9-15 ve MustaIa Nuri Pasa,
IV: 117; 2. baski: II: 307.
35 Cevdet Pasa, VI: 244. keislkttab kasid'e ait olan Nigbolu mukataasina, Enderun nIuzlu Sirkti-
bi Ahmet'e ait Feth'l-Islm mukataasina ve o blgelerdeki mukataalara konan "zamme"leri Paz
vandoglu'nun reddetmesi karsisinda baskent direnince, Pazvandoglu isyani basladi (bkz. not 31).
36 Halil Sahillioglu, "Sivis Yili Buhranlari", Cogto, 22(2000): 226-259.
37 Cevdet Pasa, IV: 285-286. Kadilar eskiden timar beylerine ve emanet, malikane ya da iltizam tutanlara
karsi bagimsiz olduktan halde onlar da degismelerin etkisi altina girmislerdi. liger mevkiler gibi ulem
mansiptan da satin alinir (rsvetle elde edilir), alanlar baskentte ya da baska sehirlerde otururlar, kadi
lik blgelerine naip gnderirlerdi. Bunlar, Cevdet Pasa'nin deyimiyle "ulem kisvesine girmis avam"dan
baska bir sey degildi. Seriat hukukunu bilmedikleri gibi halkin sikyetlerinde onlari haksiz ikarirlar, bir
yandan kendileri de halki soyarlardi. rnegin, "salyaneli" denen eyalet ve sancaklarin vali ve beyleri
nin maaslari iin halktan "salyane" denen ve aslinda yilda bir kez alinan, Iakat sonralari yilda birka
kez toplanan (bunlarin toplanmasinin mltezimlere verildigi de olurdu) paralardan "deIter akesi" adi
altinda pay alirlardi. Bazi yerlerde yn yerine ayandan olmayan kisilerden "sehir kethdasi" adi altin
da halkin setigi kisilerin iplerinin de yn ile naiplerin eline getigi olurdu. Naipler sehir kethdalarinin
seilmesine karisirlar, bu seimden "hccet harci" adi altinda bir cret alirlardi. Kethdalar da verdikleri
ni ikarmak zorunda olduklarindan ayanlar, naipler ve beylerle birlik olurlardi.
38 Cevdet Pasa, IV: 285 ve Gibb ve Bowen, I: 257. Selim, etraIini alan ikarcilar halkasina ragmen re-
ynin durumunun ktlgn anlamisti. 1789'da ikardigi bir Iermanda (kisaltarak) sunlari sy
ler: "Zulmden herkes bitkin bir hale geldi. keayada takat kalmadi. Naiplerin, voyvodalarin, ayan
larin, cizye toplayicilarinin yapmadigi zulm yoktur"; bkz. Cevdet Pasa, IV: 288-289. Cevdet Pa-
sa'ya gre cizye toplama memurlari besikteki ocuklara kadar cizye aliyorlardi. levlet mubayaaci
lari da ayni zulm yapiyordu. Ona gre Sirp ayaklanmasinda bunlarin byk etkisi olmustur; bkz.
IV: 28/ve VI: 314.
131
TRKYE'DE ADALAMA
39 Cevdet Pasa, V: 257 ve sonrasi.
40 sim, II: 9 ve Cevdet Pasa, VIII: 144-145.
41 Cevdet Pasa, "Eskiden Osmanli hkmdarlari altiblk halkini yenierilerle, yenierileri blk halki
ile; her ikisini de timar ve zeamet gleri ie zaptederlerdi" der.
42 sim, II: 8-9.
43 Selim'in babasi III. MustaIa, astroloji ve gizli bilimlere merak sardirmisti. Bunlardan edinecegi bilgi
lerle MoskoIlan yenecekti. Fransa ve Prusya'dan israrla astroloji kitaplari ve mneccimler gnderil
mesini istemisti. Byk Friedrich verdigi cevapta kendisinin gvendigi bir mneccimi bulundugunu,
bunun da en son model "top" oldugunu bildirdi. MustaIa'nin mneccimlere tutkusu o hale gelmisti
ki kendisinden sonra tahta oturacak sehzadesinin bir cihangir olmasi iin onun ana rahmine hangi
dakikada dsmesi gerektigini mneccimlere tespit ettirmisti. Selim dogarken kapida bekleyen he
kimbasi, ocugun vaktinden nce dnyaya geldigini grd (mneccim, padisah ya da sehzade he
saplarda uIak bir yanlislik yapmis olacakti); parmagi ile saatin yelkovanini azicik iterek padisahi
kandirdi. Sehzade bydkten sonra etraIini saran dalkavuklar bu cihangirlik masalina babasi gibi
onu da inandirmislardi. Cevdet Pasa (VIII: 148), Selim'in Nizam-i Cedit isine sarilmasinda bu cihan
girlik hlyasinin rol oldugu Iikrindedir.
44 Vauban evirisinin basinda Selim, Arapa, Farsa szlklerden bulunup ikarilan yakasi ailmadik
szlerle tanimlanir. Bugnk dile olabildigi kadar evirileri ile, su vglerle nitelendiriliyordu: Salta
nat Ielegine nur veren; HilIet uIkuna isik saan; Kudret bayraklarini diken; levlet yapisini yenile
yen; Kahramanlik meydanlarinin biricik atlisi; Btn Ien ve olgunluklarin sahibi; Adalet ve ihsan
emredici; Fukara ve zavallilar koruyucusu; Iki dnyanin sigmagi; Milletlerin gven ve huzurunun
saglayicisi; lnyalari yaratan Tanrinin glgesi; Gemis sultanlarin en sekini; n gklerinin parlak
yildizi; Hakanlarin en ulusu; Yeryznn haliIesi; Adalet veren padisah; Merhamet seven sehinsah!
45 sim, II: 12.
46 sim, II: 13.
47 Bir sonraki blmde sz edilecek olan Esat Efendi'nin ss-zqfer (Istanbul, 1243/1828) adli ese
rinden.
48 Cevdet Pasa, IV: 282. "
49 Cevdet Pasa, VIII: 57.
50 sim, II: 9-10.
51 Cevdet Pasa, VIII: 139.
52 Bu dnemde Fransa-Trkiye iliskileri tarihi iin bkz. Edouard de Marcre, Une ambassade Cons
tantinople: La politique orientale de la Rvolution franaise, (Paris, 1927).
53 Marcre, I: 67.
54 Arapa asli ve Trke evirisi iin bkz. Cevdet Pasa, VI: 333-336.
55 Cevdet Pasa, VI: 289 ve sonrasi; 338 ve sonrasi.
56 Genel olarak Osmanli lkelerinin blslmesi ve zel olarak Fransiz projeleri iin bkz. TrandaIlr G.
Djuvara, Trkivenin Pavlailmasi Hakkinda Y: Profe (!28!-1913 ), ev. Pulat Tacar (Ankara,
1999) ve Paul Frederick Shupp, The European Powers and the Near Eastern Question, 1806-1807
(New York, 1931), s. 76-77.
57 Kodrika plani iin bkz. Panagiotis Codrikas, Mmoire sur les pouvoirs de la France d'employer au
prs de la Sublime Porte ottomane aprs la mmorable victoire d'Austerlitz, pour tirer de ses rela
tions avec cette puissance de trs grands avantages politiques et commerciaux ( 1806), Fransa li
sisleri Bakanligi Arsivi, Turquie, cilt XVI, belge no. 28.
58 Shupp, 16.
59 Naff, 301.
1 32
V
GIkISIM
1. Seriat yasasi
Yetmis yil nce baslamis olan yenilesme yneliminin 1789-1807 yillan ara-
sinda Nizam-i Cedit eylemleri ile girisilen uygulamalarinin yikilis nedenlerini gr-
ms bulunuyoruz. Yenilesme, geleneksel dzenin bozuk erevesi iinde yapila-
cakti. Basanlar gereklestirilince dzenin eski haline dnecegine inaniliyordu. So-
nu bu dsncenin yanlisligini gsterdi. Bunu, Cevdet Pasa'nin su szleri iyi be-
lirtir: "Yeni bir uygarlik yoluna gidilmek... Iikirleri dogmustu. lkin... yapinin te-
meline bakilmayarak tavanin sslenmesine zenildi. Avrupa'da baslayan Ienlerin
ve sanatlarin yayilmasina alismak gerekirken uygarlik nehirlerinin getirdigi er-
pe, israI ve seIahata aklanildi... Halk yksek tabakanin bu gidisinden neIret
ederek her trl yenilikten rkmeye, yeni yntemlerle yapilan herseyi kt gr-
meye basladi...
1
III. Selim, devletin islaha muhta oldugunu grerek usul ve Iru-
gun yenilenmesine, zellikle "nizam ordusu" kurulmasina kesin karar vermisti...
lkin asil devletin kendi sivil dzeni bozuktu. Bozuk bir heyet nizamli bir heyeti
ynetemeyeceginden, orduyu dzenlerken, devletin sivil islerinin de dzenlen-
mesi gerekirdi. levlet isleri bir saatin arklan gibi birbirine baglidir. Mekanizma-
nin dzenli olarak islemesi, hepsinin dzenli olmasina bagli oldugundan devletin
kendisi her parasinda temelli reIormlara muhtati".
2
Cevdet Pasa, o zamanin adi verilmeyen bir yazarinin koydugu teshise daya-
narak, Osmanliligin artik sona erdigim, Ibn Haldun'un deyimiyle, asabiyetinin
(dayanisma ruhunun, ethos'unun) ldgn tartistiktan sonra, Nizam-i Cedit
olaylarini su yargilarla kapatir: "Kisasi, herbiri bir devleti yikmaya yetecek neden-
133
TRKYE'DE ADALAMA
lerin hepsi o zamanki durumda meydana gelmisti. logal kosullar altinda bunlarin
hibirinin aresi yoktu. Gemisin devletleri iinde bazi glklere ugradigi halde
bunlari savusturabilenler bulundugu, tarihilerin bilmedigi birsey degildir. Fakat
bir devletin ayni zamanda bu kadar tehlikeli, bu kadar esitli uurum kenarlarina
geldikten sonra kurtuldugu tarihte grlmemistir."
3
Bu szler, tarihsel Osmanli rejiminin mezar tasina kazinacak "Fatiha" yazisini
andinr. agdalama sorunu, artik militervenileme ii olmaktan ikarak, eski
refimin verini alacak baka bir refimin temellerini aramak sorunu olacaktir.
Simdi, buna dogru girisilen ilk abayi gzden geirecegiz. Hibiri kesin bir
sonuca varmamakla birlikte, de geleneksel rejim dogrultusundan siyasa d-
zeyinde ayrilmanin ilk grnsleridir. Birbirlerinden Iarkli, hatt kimi ynlerde
birbirine karsit deneyler olmakla birlikte nn ortak bir yani vardir: Osmanli
egemenliginin mutlak gcn paylasma egiliminde olan siniIlarla yapilacak bir
mukavele (szlesme) yolu ile bir uzlasmaya vararak onu sinirlandirmak. Arka ar-
kaya gelen bu deneyler sonucunda Osmanli rejiminin dogasina uyan bir yolun
aildigini grecegiz.
Bu deneylerin birincisi, "Ser' Szlesme" olarak nitelendirilen bir antlasma ile
hkmdar gcn seriata dayama abasidir. Yeni padisah IV. MustaIa'nin iktida-
ra gelisi ile hem gelenege aykiri, hem seriata aykiri sayilan Nizam-i Cedit reIor-
munu kaldirarak onun yerine padisahla kullan arasinda ser' bir szlesmeye da-
yanan bir denge kurulacakti.
4
Yeni padisahin gelisi zerine hazirlanan bu ser' szlesmenin "Ser' Hccet"
denen metnini anlasilmasi g, ok agdali Osmanlicasindan ikanrsak dayandigi
noktalarin sunlar oldugunu grrz:
1. Devlette saray ileri gelenleriyle devlet adamlarindan uzagi gremeyen ki
siler Nizam-i Cedit adi altinda grlmedik bir "bid'at" ikardilar. Irad-i Cedit adi al
tinda isledikleri zulmlerle yalniz kendi zel ikariarina yarayan islere giristiler.
Birok eylemlerinde kIirleri taklit ettikten baska devleti de Hiristiyan devletlerin
kurallarina gre yrtmeye, Msiman halkin islerini ona gre ynetmeye kal
kistilar. Bu yzden ordu ocaklarinda devlete karsi neIret yarattilar.
2. Padisahi aldatarak amaci zel ikar saglamaktan baska bir sey olmayan
byle tedbirlere saptiklarindan ocak subay ve erleri islere dzen vermek gibi iyi
bir niyetle isyan ikardilar. Seriata ve kanuna uygun olarak eski hkmdan d
srp btn ulemnin ve devlet adamlarinin istegiyle yeni padisahi tahta getire
rek ona biat ettiler. Bylece, devlet uzaklastinldigi dzene kavusturuldu. Onun
iin ocagin bu eyleminde bir su yoktur. Onu hem padisah, hem halk benimse
mistir.
134
GRM
3. Ancak ulem arasinda dinimizin geregi olan "bilinenin uygulanmasi, is
tenmeyenin nlenmesi" (Emr bi'1-marf ve nehy ani'l-mnker) kuralina aykiri
gelmek egilimi, devlet adanilan arasinda seriat ve kanuna uymayan islere giris
meye kalkma gibi haller grldg iin, bundan byle bunlarin ordu isteklerine
uygun, dogruya ynelmis yolda gitmelerini saglamak gerekir.
4. Ordu subay ve erleri devlet islerine karismayacaklardir. Sadece grevlen
dirildikleri isleri sadakatle yapacaklarina sz verirler. Fakat eger aykiri isler isle
nirse padisah, vezirler, agalar taraIindan ocak erlerine ve subaylarina karsi sula
maya ve cezalandirmaya girisilmeyecegine basta padisah, sonra devlet bakanlari
ve komutanlar sz verirler.
Bu szlesmeyi yayimlayan padisah bildirisinin basina yeni padisahin imza-
siyla syle bir kayit konmustur: "Bu ser' hccette yazili sartlarin hepsi taraIimiz-
dan grlmstr. Altini imzalayan seyhlIslm, sadrazam vekili ve ulemnin im-
zalarini ve mhrlerini padisah olarak tasdik ederim. Kullarim bu szlesmedeki
sartlara uyduklari srece, verdikleri sz geregi olarak devlet islerime karismadik-
a, dedelerimin zamaninda oldugu gibi benim emirlerime ve kendi subaylarina
itaat ettike, ben de Tanri adina, Peygamber ruhuna sz veririm ki halife olarak
benim taraIimdan, bakanlarim ve komutanlarim taraIindan hibiri sorumlu ve
sulu sayilmayacaklardir!"
Bu szlesmenin kapsadigi yenilikler sunlardi: a) devlet, dinin "bilinenin uy-
gulanmasi, istenmeyenin nlenmesi" kuralina dayanacak, b) bunun gvencesi
ordu (yenieri ocagi) olacak, c) bu ordu, halk iradesine aykiri, kanunsuz islemleri
nleme hakkina sahip olacaktir.
Buna "ser' hccet" niteligini veren yan, imzalayanlarin basinda
seyhlislmin bulunmasi, seriat mahkemesine tescil ettirilmesi, seriat adina
yapildigini gstermek zere orduya bir seriat hkm olarak verilmesidir.
Eski Osmanli yasa rejimini bilenler kolaylikla grrler ki bu szlesme ve se-
net "seriat" geregi olmadigi gibi "kanun" geregi de degildir; gerekte ikisine de
aykiridir. Seriatta bir hkmdarin, bir haliIenin ve devlet adamlarinin, "kul" sayi-
lan askerlerin kostugu sartlara bagli olmalarini gerektiren bir din kurali yoktur. Is-
lm seriati devlet ve siyasa islerinde susmustur. esitli asamalarda Iikih bilginleri
kendiliklerinden devlet zerine bazi dsnceler ileri srmsler, bazen "imam",
bazen "haliIe", bazen "sultan" olarak dsndkleri Islm toplumunun siyasal n-
derinde ("ul'l-emr"de) bulunmasi gereken nitelikleri tartismislardir. Fakat bu d-
sncelerin hibiri seriat hukukuna (zel hukuk kesiminde oldugu gibi) belirli ku-
rallar, emirler, yasaklar ya da msaadeler seklinde girmemistir. Bu dsnrlerin
en byg olan Ibn Haldun, kendisinden ok nce gelmis olan Gazal, Maverd
135
TRKYE'DE ADALAMA
ve onlarin ardindan gelenler gibi sultanligin haliIelik olamayacagini, nk onun,
yani siyasal hkmdarligin ("sultan" szcgnn asil Arapa anlami budur) gce
dayandigini, ancak Islm hukukunu uyguladigi takdirde mesru oldugunu gster-
mislerdir. Osmanli padisahlik rejiminin yasasi da bu grse dayanirdi.
Bu hccet ser' olmadigi gibi, kanunsai da degildir; yani Osmanli kanun gele-
negine de aykiridir. Bu gelenekte padisahin "yenieri kullarim" deyimiyle belirttigi
gibi yenieri subaylan ve erleri "kul"durlar; hak ve zgrlklerini, btn var-
liklarini padisahin iradesine adamis kisilerdir. Bu sistemde, Ieodal rejimlerde oldu-
gu gibi karsilikli bir szlesme bagimliligi yoktur; ya da agdas rejimlerde oldugu
gibi bunlar btn vatandaslan kapsayan bir kamu devi iin sirasi gelince asker-
lik hizmetine gelen kisiler degillerdir.
Fakat biliyoruz ki, Osmanli rejiminin daha iki yzyil ncesinden beri bozulu-
sunun sonucu olarak gerekte yenieriler artik "kul" degildirler. Bu bakimdan asil
bid'at kul olmavanlarin kul savilmasi biiminde ikmis ve "nceden bulunmayan
bir durum" anlamina gelen bid'at, yenierilik rgtnn kendi iinde baslamistir.
5
Gryoruz ki, bilinsiz yryen bir agdaslasma sreci boyunca szcklerin
anlamlari degistiginden, bu belgede grdgmz gibi "szlesme" yapan taraIlar
birbirlerini anlamadan, szcklere kendilerine gre anlam vererek bir kavillesmeye
giristiklerinden, bunun hukuksal bir degeri olmadigi gibi uygulama olanagi da
olmamistir. Belgenin biricik nemi, Osmanli gelenegi aisindan gerekten bid'at
olan bir durumu belgelendirmis olmasi, sz konusu gelenege sivasal degil, dinsel
bir temel tanima iddiasini ilk ke: ortava atmasidir. Baska birok konuda oldugu
gibi, burada da aslinda dinsel olmayan bir konu dinsel bir nitelik kazanmaya bas-
lamistir. Bylece bu kitabin giris blmnde syledigimiz gibi, dinsel ilerin dn-
vasal iler oluuna karilik, dnvasal ilerin dinsel iler kapsamina sokulmasi
balamitir.
Gelenek bakimindan bid'at, hukuk bakimindan temelsiz olan bu uzlasmanin
belli olan asil amaci, yani yenieri diktatrlg de eylemde gereklesemez bir sey
di. nk baskentteki yenierilerin de gerekten militer bir gc yoktu. Nizam-i
Cedit'i yikan g, yenieri gc degil, devletin, geleneksellikle agdaslasma aba
lan arasindaki eliskilerdi. Asil isyan Istanbul'da yenieriler arasinda degil, kume
li'nde kuslarla savas halinde bulunan orduda olmustu. Yenieri Agasi (Pehlivan
Aga) bu ordunun baskomutani olan sadrazami kendiliginden azlederek savasi bi
rakip orduyu ayaklandirmis, baskent zerine yryp bir diktatrlk kurmaya
kalkmisti. Fakat karsisina gl bir yn (Alemdar MustaIa Pasa) ikti. MustaIa
Pasa, isyan eden ordunun stne yryerek padisahin yapamadigi bir isi yapa
cak gte oldugunu gsterdi.
6
136
GRM
Onun da amaci sadrazam olmakti. Fakat Istanbul'da yeni padisahin etraIinda
ser' szlesme projesini hazirlayanlar, bir yni sadrazam yapmak isteyecek kisiler
degillerdi. O zaman yn MustaIa Pasa, kusuk'a ekilerek orada kurulan bir
komitenin basina geti. Komitedekiler Nizam-i Cedit kiyimindan sag kalanlar ol-
dugundan, bu rejimi ve onun padisahini tekrar getirmek amaciyla yapilacak bir
darbenin basina gemeye onu ikna ettiler. Bu yn, bir derebeyi olmamakla bir-
likte, bir Nizam-i Cedit hayrani da degildi. Fakat sadrazam olmak amaciyla bu n-
derligi stne aldi. Kui'a ile sadrazam semek gibi garip bir islemle III. Selim zaten
bir yni sadrazam yapmak gibi gelenege aykiri bir islemde bulunmustu. Kimi
ayanlar iin, padisahliktan bagimsiz bir hanedan prensligi kurmaktansa, ok
uzakta olmayan baskentteki devletin basina gemek artik dsnlebilecek bir
ama olmustu. "kusuk Yrni" diye bilinen komitenin yelerinin nemli olanla-
rinin ulemdan olusu da ilgintir. Bunlardan Abdullah kamiz ve Mehmet Tahsin,
ulem tarikinden gelerek kalemiye silkine giren, Nizam-i Cedit dneminde asker-
lik ve hazine islerinde grev almis kisilerdi.
7
;
Ser' Szlesme, gler atismasinin dengelenmesi zerine hibir etki yapma-
mis, durumda bir degisiklik, bir yenilik meydana getirmemisti. Kisa bir sre iin,
padisah ve saray, seyhlIslm, sadrazam, derebeyler arasi atismalarin bir dedek-
tiI romanini andiran karisik komplolar halinde srmesine, III. Selim'in ldrlme-
sine, IV. MustaIa'nin da tahttan indirilmesine, nihayet Osmanli soyunun son
yesi olarak kalan gen Mahmut'un tahta gemesine varan bir dramin hizla oy-
nanmasina yol ati.
O zaman grld ki, hkmdarligin karsisindaki asil g yenierilerde degil,
yn ve derebeylerdedir. Fakat nasil teki geleneksel organlar belirli bir siniIi
temsil etmiyorlarsa, nasil her biri ilerinde sivrilen kisinin ihtiraslarina ara olu-
yorsa, yn ve derebeyler de birlesik bir siyasal g ya da siniIi temsil etmiyorlar-
di. Sadrazamlik makamina gelmis bir ynin himayesine dayanarak Nizam-i Ce-
dit'iler padisahla yenieriler arasinda degil, padisahla yn arasinda bir ittiIak
kurarak, Osmanli hkmdarinin egemenligi altinda yeni bir dzen kurulmasini
tasarladilar. Iste, ikinci girisim bu dsncenin rndr.
2. IttiIak Senedi
Bu ikinci girisimin "IttiIak Senedi" adiyla taninan uzlasma belgesi, birinciye
benzeyen, fakat ynce ona ters olan bir belgedir.
8
"Bid'at", dnyasal gelenege aykm her isin dinsel aidan "nehy"i X.itilmesi)
anlamini bir kez alinca, bid'at bid'ati dogurmaya baslar. Zaman zaman neyin
137
TRKYE'DE ADALAMA
bid'at oldugu, neyin olmadigi, bidati "iyi bid'at" ve "kt bid'at" olarak ikiye bl-
me abalarina karsin bu bid'at grs keyIi bir is olmaya, bu yzden dinsel et-
kenligini de yitirmeye baslar. Nizam-i Cedit'i bid'at sayan ve gerekte, grdg-
mz gibi, kendisi bid'at olan bir eylemi "nehyetmek" (yasaklamak) zere girisilen
ters yndeki eylemin kendisi de ayri bir bid'at olarak kalmistir. Sadece uygulanan
seyler degil, uygulanamaz seyler de bid'at olmaya baslamistir!
Ilk kez olarak siyasa alaninda bir yeri oldugu kabul edilen hanedanlar
(yn, aga ve kendine buyrukluk gden derebeyler) ile devlet erkni, ulem ve
ocak agalan bir araya getirilerek tartisilacak, Osmanli soyunun egemenligi altinda,
ikarlarinin atisma halinde oldugu iyice belirlenen bu gler arasinda vanla-cak
uzlasma bir senede baglanacakti. Bu gler arasinda karsilikli hak ve devlerin
belirlenmesini, bunlari igneyecek olanlara karsi uygulanacak cezalandirma
yetkilerinin aiklanmasini tartismak zere bir kurultay (Mesveret Meclisi) agnl-
masina karar verildi. yn sadrazam MustaIa Pasa, kurultayi aarak egitimli or-
du gerekliligini anlatarak, yeni bir uzlasma saglanirsa Nizam-i Cedit'in baslattigi
reformlarin devaminin garanti edilmis olacagini belirtti.
Tarihilerin hararetli oldugunu syledikleri tartismalardan sonra 1808'de "It-
tiIak Senedi" adi ile taninan ve Ser' Hccet'ten daha ayrintih, basit bir anayasa
taslagi diyebilecegimiz bir belge ortaya ikti.
9
Bu belgeden de ser' bir hccet olarak sz edenler varsa da bu da gerek an-
lamiyla bir seriat belgesi degildir ve geleneksel Osmanli kanun kapsamina da gir-
mez. Ser' hccet, ya zel hukuk olan Islm Iikhi usulne gre yargi ve iIta' ma-
kamlarinin bu hukukun uygulanmasi ya da yorumlanmasi iin dzenledikleri bir
belgedir, ya da devletin bas hukuk msaviri diyebilecegimiz seyhlIslmlik ma-
kaminin (ya zel hukuk isleri ile ilgili ya da devlet islerine iliskin sorunlarin belir-
lenmesi iin) devletin istegi zerine verdigi bir Ietvadir. IttiIak Senedi ise ne seriat
kurallarina gre yapilmistir, ne de ancak padisahlar taraIindan ikanlari kanunla-
ra benzer. Bunun ser' hccet sayilmasi ya geleneksel Osmanli dzeninin kuralla-
rinin unutulduguna alamettir ya da byle gelenekte grlmemis islere kalkisildi-
ginda daima uyanan dinsel kaygilan yatistirmak iin ona dinsel bir mesruluk ss
verilmek istenmesinden ileri gelmistir. Ileride, Mesrutiyet dneminde "ser"',
"ser'", "tesri
1
" terimlerinin dinsel olmayan yasama ile ilgili olarak kullanildigini
grecegiz. Halbuki aslinda bunlar dinsel hukuk terimleri idiler. "Tesri"', "tesri'
meclis" gibi deyimler, asillarindaki dinsel anlamlarini yitirerek Cumhuriyet dne-
minde terimlerin Trkelestirilmesi zamanina kadar yasamislardir.
laha nceki Ser' Hccet gibi bu IttiIak Senedi de yazilis biimi bakimindan
ne bir Ietva, ne de bir adalet Iermani biiminde yazilmadiktan baska modern ana-
138
GRM
yasalar biiminde de yazilmis degildir. Yani yasama gcnde olan bir kurulca, ki-
sisel olmayan bir dille, blm ve maddelerle, yasalarin anasi olarak onlara kay-
nak olacak bir kanunlastirma rn degildir. Belge, szlesmeye giren ya da gire-
cek olanlarin hepsinin agzindan konusuyor gibidir. nce bu szlesmeyi gerekti-
ren durum kisaca aiklanarak, "son zamanlarda devlet rknleri ve tasra hne-
danlari arasinda devlete karsi baskaldirma egilimleri grldg" iin "din ve dev-
letin diriltilmesi amaciyla birlestirilmesi geregi"nin anlasilmis olmasiyla bu ise gi-
risildigi belirtilerek baslica su kosullarla bir szlesme olacagi anlatiliyordu. Bizim
kisaltmamizla, kapsanan bu noktalar sunlardi:
" 1. Padisahin kendisinin ve egemenliginin dokunulmazligi hepimizin taah-
hd ve keIaleti altindadir. Vezirler, brokrasi, ulem, ocaklar ve hnedanlarca
ona karsi bir ihanet ve itaatsizlik eylemi islenirse, buna kalkisani hep birlikte bas-
tirmaya alisacagiz; bu karara katilmayanlari ona katilmaya zorlayacagiz. Hayat-
ta olduka kendimiz, olmadika evladimiz ve hnedanlarimiz (!) saltanati koruma
ve bozulmasini nleme sorumlulugunu stmze aliyoruz.
10
2. levletin yasamasi, glenmesi kisi ve hanedan olarak bizlere bagli oldu
guna gre, hepimiz arasinda tartisma ile verilecek kararlarla hakanlik lkelerinde
yazimla derlenecek askerlerin, mzakere meclislerinde kararlastinlacak bir dze
ne gre devlet askeri olarak derlenmesine birlikte alisacagiz. Bu asker derlenme
si maddesine oy birligi ile karar verildiginden, bunu zamanin degismesiyle boz
mak isteyen olursa ya da ocaklar buna karsi gelirse hepimiz buna kalkisani hain
sayarak cezalandiracagiz.
3. Hazine ve devlet gelirlerinin korunmasini taahht ederiz. Bunlarin toplan
masina, korunmasina, padisah emirlerinin uygulanmasina kim karsi gelirse birlik
olarak hepimiz, onu nleme grevi ile ykml olacagiz.
4. levletin geleneksel dzen kanununa gre padisah emirleri ve yasalari,
mutlak vekili (sadrazam) yolu ile geldiginden bundan sonra herkes bu makamin
stnlgn taniyip devi disi islere karismayacak, emir ve yasaklar bu makam
dan gelecektir. Bunlar padisahin emir ve yasaklari oldugundan kimse bunlara
karsi bir eylemde bulunmayacaktir; Iakat uygulanmalarini nleyenlere hepimiz
karsi gelecegiz. Ancak bu makamdan (sadrazamlik makamindan) kanuna aykiri
rsvet, yolsuzluk ve devlete zararli islemler ikarsa hepimiz birlikte ona karsi ge
lip onu nleyecegiz. O mutlak vekil bu yzden herhangi birimize karsi bir eyleme
kalkisirsa, onu yasaklamayi stmze alinz.
5. Nasil hepimiz padisahin kisiliginin, egemenlik gcnn, devlet dzeninin
korunmasina keIil oluyorsak, lkelerdeki hanedan nderleriyle devlet, devlet
adamlarinin da birbirleriyle karsilikli gven iinde olmalari en byk sarttir. Bu,
139
TRKYE'DE ADALAMA
btnmzn birilerimize keIil olmasi demektir. Yani szlesmeye katilmis hane-
dan, yn, bakanlar ve brokrasi birbirlerinin kisiliklerinin ve hnedanlarinin g-
venligini taahht ederler. Hanedanlardan birinin, bu szlesme kosullarina aykiri
bir hareketi grlmedike, devlet taraIindan ya da tasra vezirlerinden ya da teki
hanedanlardan bir saldinya, bir ihanete, suikaste ugramasi halinde, hepimiz bunu
yapana karsi gelip birlikte cezalandiracagiz. Hanedan nderleri hayatta olduka
kendilerinin, ldklerinde hanedanlarinin kalmasini ve srmesini btn devlet
bakanlari taahht edecekler, hanedanlar da kendi ynetimlerindeki yn ve ileri
gelenleri ("vcuh"u) korumakla sorumlu olacaklardir. Hanedanlardan biri bunlara
karsi el uzatacak olursa padisahin mutlak vekilinden izin alindiktan sonra, gc
elinden alinip yerine baskasi seilecektir. Hibir hanedan kendisine verilen top-
raklarin bir kari diina el atmavacak, buna kalkisan, uzakta olsun yakinda ol-
sun, hepimizce birlikte nlenecektir. Hanedan ve lke ileri gelenleri ve yn tek
bir gvde olup anarsi ve eskiyaligi nleyeceklerdir. Fakir halka zulmedenler birlikte
cezalandirilacaktir. Nasil hepimiz hanedan ve ynin sorumlusu ve keIili olu-
yorsak, su islemedike bakanlara, ulemya, brokrasiye ve devlet grevlilerine
gerek kisi gerek aile olarak ktlk yapilmasina karsi da btn hanedanlar ve ileri
gelenler keIil olacaklardir. Bunlarin bir suu meydana ikarsa, bu su hepimizce
belirlendikten sonra, sadrazamlik makaminca ve suuna gre cezalandiracaktir.
6. Baskentte ocaklarda bir ayaklanma olursa, btn hanedanlar izin alma
dan gelerek o ocagin kaldirilmasina girisecektir. Bunu yapanlar asker greve ve
rilmis bir birlik ise o birlik yok edilecek, dirlikleri ve esame tezkireleri kaldirilacak,
sadece birey olarak byle bir ise kalkisanlar idam edilecektir. Bunu yapmakla ha
nedanlarin hepsi ykml olacaktir.
7. Fakir reayanin korunmasi ve gvenligi gerekli oldugundan, hanedanlar
ve ileri gelenlerce kendi ynetimlerindeki kazalarin gvenligini saglamak, Iakirle
rin ve reayanin vergilerinde asmhga gitmemek gerekli oldugundan halka zulm
kaldirilacak, bunun iin bakanlar ile hanedanlar arasinda vapilacak grme
lerle ne karar verilirse ona uyulacaktir. Hanedanlar birbirlerinin tutumunu gzet
leyecekler, hkmdar emrine ve seriata aykiri olarak zulm isleyenler devlete bil
dirilecek, tutumlan hep birlikte nlenecektir.
Tartismalar sonucunda bu yedi kosul zerinde szlesilip bunlara aykiri dav-
ranilmayacagina Tanri ve Peygamber zerine yemin edilerek saklanmak zere bu
senet yazildi. Ekim 1808."
Imzalardan nce su serh verilmistir: "Bu senetteki kosullarin din ve devletin
canlandirilmasi isine temel ve devamli bir islem ilkesi olarak sayilmasi gerekli ol-
dugundan, zamanin ve kisilerin degismesi ile degitirilmemesini saglamak iin
1 40
GRM
sadaret ve fetva makamlarina gelecek sadrazam ve seyhlIslmlar, greve baslar-
ken bu senede mhr ve imzalarini koyacaklardir. Bu islerin gecikmemesi iin di-
van beylikisi olanlar hemen senedin aslini kalemden alarak ve kethda ve reisi
olanlara hatirlatarak, sadaret ve mesihat makamina gelen kisilere mhrletip im-
zalattiktan sonra bu islemin divan kalemine kaydedilmesi gelenek edinilecektir.
Bu senedin kopyalan gerekli kisilere verilecegi gibi bir sureti de hkmdar yanin-
da saklanacak, hkmdar onun uygulanmasina srekli olarak nezaret edecektir".
laha ncekinden Iarkli olarak, belgenin mesrulugunu belirten bu kisim padi-
sahin imzasi altinda yazilmis degildir. yle gzkyor ki yeni padisah bu isin di-
sinda ya da stnde birakilmistir. Senedin altindaki imzalan inceledigimiz zaman
bu byk kurultayin "dagin Iare dogurmasi" szn hatirlatacak bir biimde so-
nulandigini grrz. Bununla beraber bu belge yine de Ser' Hccet'e stn bir
belgedir. stn taraIlan sunlardir: a) padisahlik makaminin en stn egemenlik
makami oldugu belirtilmistir, b) yasama ile uygulama organlari arasinda bir ayi-
nm yapilabilmistir ve, en nemlisi, c) padisah ya da hkmet adaletsizce eylem-
lere giristikleri takdirde onlara karsi isvan hakki taninmistir.
Belgenin esitli yanlarini tartismaya girmeden nce, szlesme senedinin iin-
dekileri mmkn oldugu kadar o zamanin deyimlerinin anlamlarini kaybetmeme-
ye alisarak bugnk karsiliklan olan terim ve deyimlerle basitlestirip kisalttigimizi
belirtmeliyiz. Belgenin zerine bu Iarki gz nnde tutarak egilmemiz gerekir.
Kurultayin toplanisi ile ilgili bir olaya bakarsak bu senedin kimin ya da
kimlerin agzindan yazildigini anlariz. Kurultayi toplatan kusuk yni Alem-
dar MustaIa derebeyi degil, yn ve bugday retimi yapan bir tarim kapitalisti
olmustu. Onun gibi derebeylesmemis olan ayanlar derebeylerin yarattigi anar-
siden ziyan grdkleri iin derebeylerin ezilmesinde hkmete destek oluyor-
lardi. Fakat sarayin nizam ordusunu kendilerine karsi kullanmasina da kar-
siydilar. III. Selim'in bu orduyu kumeli'ne geirmek abasinin dogurdugu
Edirne Vakasi'nin gsterdigi gibi Alemdar, yerine getigi Ismail Aga'nin bl-
gesine hkm geen bir yn olmak istedigi iin, Pazvandoglu tehlikesi karsi-
sinda hkmete karsi gelmekten vazgemisti. Fakat Pehlivan Aga'ya karsi
hareketinde saraya hkim olanlardan iltiIat grememisti. Yaptigi hkmet
darbesi sonunda sadrazam olunca, padisahlik makami ile ynligi uzlastir-
mak, avani bu makamin destegi vapmak istivordu. Istegi gereklesmis olsay-
di, belki daha o zaman bir yn Meclisi kurulacakti. Bu, Bati'daki gibi,
etat'ya dayali korporatiI bir rejime dogru ynelisi gsterir. Asagida grecegi-
miz gibi, bunun yerine Bati'daki mutlakiyeti monarsi rejimine dogru ynelis
stn gelmistir.
141
TRKYE'DE ADALAMA
Alemdar'in toplattigi kurultaya derebeylerin ogu gelmemisti. Gelenlerin bir
kismi da tartismalarin aldigi yn grnce silhli maiyetlerini alip geri dndler.
Sonralari, Misir'da Mehmet Ali Pasa'nin Memlk beylerine hazirladigi gibi bir tu-
zaga dsmekten korkuyorlardi. Onun iin, senedin altindaki imzalara bakarsak,
sadaret, mesihat, yenierilik, merkez brokrasi, vilyet valilikleri gibi kurumlari
temsil eden kisilere ait 21 imzaya karsilik sadece 4 hanedan temsilcisinin adini
grrz (Karaosmanoglu, irmen MutasarriIi, Cebbar Zade, Serezli Ismail). O za-
manlar kanunsuz hkm sren derebeylerin sayisi yaninda bu hi kalir. lemek
ki, derebeylerin ogunda szlesmeye katilma istegi yoktu. Zaten bunlar, Bati'da
oldugu gibi Ieodal bir baronlar etat'si olusturmuyorlardi.
Buna karsilik szlesmede padisah da gzkmyor. Sarav adamlari gen pa-
disaha bunun geleneksel padisah yetkilerine aykiri oldugunu anlatmislardi. Fakat
simdilik bunun nne gemek olanagi bulunmadigindan ses ikanlmamali, ileride
bu szlesmenin siyasal haklar tanidigi yn ve derebeylerin hakkindan gelinme-
liydi. Cevdet Pasa'ya gre II. Mahmut, daha o zamandan bunlarla savasmayi ak-
lina koymustu.
11
Bir anayasa belgesi olarak bu eksikliklerine karsin, IttiIak Senedi'ni nemli bir
belge olarak tanimlamamizin teki nedeni, iindeki eliskilerin zelligidir. Bu belge
yeni bir devlet dzeni kurulmasi soninunda yatan glkleri yansitir. Szlesmeyi
hem hanedanlar taraIinin, hem padisah taraIinin kabul etmekte gsterdigi kainma
bunun bir grntsdr. Szlesmeye karsi iki taraIin gsterdigi isteksizlik, daha sonra
ittiIak yerine atismaya girismeleri, szlesmede iki yanin da ikarlarina uymayan
kurallarin yanyana bulunmasi, bunlarin birbirleriyle uyusmazligini gsterir.
Grnste gdlen ama, Osmanli egemenligini karsilikli uzlasmaya daya-
makti. Fakat bunun garantr hanedanlar oluyordu. Hkmdar iradesini, kendi-
ne bagimli glerin disindaki bir gle paylasmak, hatt ona baglamak, despotik
rejimin bas ilkesine aykiridir. Hnedanlarin dokunulmazligindan devletin sorumlu
olmasi, hatt evlatlarinin bu hakki miras olarak almalarinin taninmasi gelenek-
sel ilkeden ok kkl birayrilis olacakti.
12
IttiIak Senedi, geleneksel bir Ieodal hukuku yazili hale getirme girisimi ol-
maktan ziyade Ieodal haklar tanimayan bir gelenekte padisah adina sadrazam,
seyhlIslm, yenieri agasi ile Ieodallesmeye ynelmis yn arasinda bir uzlasma
yaparak bunun kosullarina uymada ve uygulamada karsilikli yetkiler tanima giri-
simidir. Bunun devlet glerinin islemesinin denetlenmesi ile ilgili Osmanli gele-
negine aykiri yani vardi.
Birincisi, padisahlik makaminin hl kul ordusu saydigi yenieriligin padi-
ahin istegi va da i:ni olmadan hanedanlar taraIindan kaldirilmasi yetkisinin
142
t GIRI$IH
taninmasidir. Netyic'l-vukt yazari MustaIa Nuri Pasa, kurultayda yenie-
riligin bsbtn kaldirilmasi istenmisse de padisah taraIinin buna razi olmadigini
syler; nk padisah, baska askeri olmadigindan simdi sadrazam olmus bu-
lunan yn Alemdar MustaIa Pasa'nin ordusunun etkisi altina girmek istemi-
yordu. Bu dogru ise, ayni yazarin Alemdar'a karsi patlak veren yenieri ayak-
lanmasindan sz ederken, "Saray-i hmayun erkninin vak'adan evvel haber-
dar idkleri bazi karin ile istidlal olunmustur" demesine inanmakta da glk
ekmeyiz!
13
Senette geri yenieriligin kaldirilacagi bildirilmiyorsa da (senette
ocak temsilcilerinin de imzalan vardir) yenierilerle ilgili madde byle bir olasi-
ligin her zaman gereklestirilebilecegini gsterir. Bunu ok iyi bilen yenieri
ocagi, padisahligin bunu istemiyor olmasindan cesaretlenerek yn ve hane-
dandan gelecek darbeyi beklemeden harekete geip Alemdar'i temizlediler.
Alemdar'in sadrazamligi zamaninda Nizam-i Cedit ordusu, Sekban-i Cedit adi
altinda dirilmisti. Cevdet Pasa'nin deyimiyle, "limon, portakal satarak geinen
yenierilerin Sekban-i Cedit'i grerek yrekleri yaniyordu." Kahvelerde yeniden
kaynasmalar baslamisti. Alemdar ise, "kayiki, manav, leblebici gruhundan
ne gelir", diye bunlari kmsyordu.
14
Ikinci yan, dzenli bir hukuk devleti iin en nemli iki grevin (halkin g-
venligini saglama ve halktan kanun disi vergilerin alinmamasi, vergilerin esitlik
kurallarina grekonmasi, vergilerin devlet temsilcileri elinde kapisilmadan hazi-
neye gitmesi islerinin) hanedan denetimi altina konmasidir. Bu, szn aik anla-
mi ile, ynetimde hanedanlara denetleme hakkinin taninmasi demektir.
nc zellik, hanedanlara taninan bu haklan padisahin ve hkmetin ga-
ranti etme sorumlulugu ve bu haklara aykiri herhangi bir eylemin hnedanlarca
nlenmesi ve cezalandirilmasi hakkinin da taninmasidir.
Senette biri kisa bir sre sonra ister istemez uygulanan, teki 1876 Kanun-i
Esssi'ne kadar uygulanmamis olan nemli iki nokta daha vardi. Bunlarin birin-
cisi yenieri rgtnn kaldirilmasi ile, ya da hemen kaldirilmasa bile zamanla
yeni bir ynteme gre devlet askeri derlenmesi nerisidir. III. Selim zamaninda
verilen lyihalarda bu konunun tartisildigini yukarida grmstk. Selim'in yeni
bir ordu kurarken asker alma isini yeni bir kanunla temellendirmemesi yznden,
yeni ordusu yenierilere karsi gelmede ise yaramamisti. Bunlari yenieriden ayi-
ran nokta, kkenleri ve derlenme yntemlerinden ziyade, Avrupa tipi asker egi-
tim grmeleri olacakti; halbuki sadece bu yan sayginliklarinin yok olmasina ye-
terli oldu. Bu ordu, "ulusal" bir ordu olma niteligini de kazanamadi. Karsilarinda
dogrudan dogruya halk siniIlarindan gelen, devletin smrs altinda ezildigi
inancinda olan kisilerle tasra agalan taraIindan silhlandinlmis baska iki asker
- 143
TRKYE'DE ADALAMA
g vardi. Senette aika ulusal bir ordu kurulmasi yoluna isaret eden bir Iikir
vardir. Bu Iikrin uygulanmasina ancak 18 yil sonra gelinebilmistir.
Uygulanmasi ancak ok daha sonra olabilen teki Iikir, senette kapali olarak
bildirildigi halde aiklanmasina ve uygulanmasina gidilmemis olan bir Iikirdir. Se-
nedin szlerinden bellidir ki, ngrlen bu rejimin islemesi, denetlemelerin yapil-
masi, gerekli kararlarin atismalara, anarsiye yol amadan yrmesi iin srekli
bir tartima organinin kurumlastinlmasi gerekirdi. Bu, devlet islerinin denetlen-
me ve yrtlmesini, "meclis" (parlamento) diyebilecegimiz bir kurula vermeyi
gerektirirdi. III. Selim byle bir temsilciler meclisi yerine danisma kurullari ya da
inceleme ve muhtira hazirlama komisyonlari biiminde, birbirindenayri ve dagi-
nik, srekli varligi olmayan organlar kurma yoluna gitmisti. Biraz asagida grece-
giz ki II. Mahmut da reIorm dnemine geldiginde bu ynteme dnms, toplum
glerini temsil edecek bir yasa kurulunun yolunu kapayarak yalniz o esitten
meclisler kurmustur.
IttiIak Senedi hakkinda kanun -i esasi tar:inda bir ittifakname nitelemesi
yapan tarih yazan Mustafa Pasa, bu szyle kendi zamaninda bile bu konudaki
Iikirlerin belirlenmemis oldugunu, kurulsuz (yani parlamentosuz) anayasa olabi-
lecegine inanilan Abdlhamit dnemi rejiminin dsns biimini yansitir.
Bu sayilan zellikleriyle, gelenege aykiri ilkeler ve yeniye dogru olan Iikirle-
rin aikliga kavusturulmamis olmasi nedenleriyle senedin hukuksal aidan ok
Iakir bir terminoloji ile yazildigini da grrz. Onda ne eski kanun ya da seriat ag-
zi, ne de modern bir anayasa dili vardir. Neler getirecegi, ne sonular doguracagi,
onu ele alanin bulundugu yana bagli oldugundan, hanedan ve derebeylerin tasdi-
kine ugramadigi gibi, padisahin kabulne de ugramamistir. Szlesme, bir bakima,
padisahin en stn yetkili oldugunu, hem kisi olarak, hem en st yetki yeri ola-
rak dokunulmazligini pekistirmekle birlikte, hem derebeyi ve hanedanlara biim-
sel de olsa gelenege aykiri hukuksal bir taninma sagliyor, hem de padisahin ken-
di organlarini onlarin denetimine bagliyordu.
Szlesmenin asil hararetli yanlilari bir kisim ynin destegini kazanan b-
rokratlardi. Belge bunlardan birinin kaleminden ikmis gzkyor. Sylemeye
bile lzum yoktur ki rey temsilcilerinin byle bir antlasmaya agrilmasi akla
bile gelmemistir. O zaman Avrupa'da bile byle bir sey, Fransiz levrimi'ne
karsin, ok yerde henz gereklesmis degildi. Geleneksel Osmanli dzeninde
rey, hizmet ya da kulluk siniIlarina mensup degillerdi. Siyasa dzeninde
yerleri yoktu. Bunlari, dolayli olarak da olsa, siyasa planina getirmenin ilk de-
neyi, "halk" ve "millet" terimlerinin iktigi 1876 Kanun-i Esssi dneminde
grlecektir.
144
GRM
IttiIak Senedi'nin eksik yanlari su noktada toplanabilir: a) ynetme organi
ile yn arasinda atisma oldugunda padisaha ya da bir meclise aracilik verilme-
mistir, b) padisah emir ve yasaklan ile bunlari uygulayan organlar ve devletin ye-
ni szlesme temelini yapanlar arasindaki hukuksal iliskiler belirsiz birakilmistir, c)
isyan hakkinin hangi kosullar altinda mesru olabilecegi, hkmetin padisah ira-
desiyle, padisahin seyhlIslmIetvasiyla degil, temsilci bir meclis karanyla olup
olmayacagi belirsiz birakilmistir.
15
ok gemeden senette imzasi olmayan gerek derebeylerin isyanlari ve ba-
gimsizlasma abalan basladi. Arnavutluk'ta Tepedelenli Ali Pasa, Suriye'de Gen
YusuI Pasa, daha sonra Misir'da Mehmet Ali Pasa, Baban taraIlarinda Abdurrah-
man Pasa, Osmanli egemenliginin btnlgne aykiri tutumlarini artirdilar. Padi-
sah bunlara karsi yenierileri kollamaya basvurdu. Sekban-i Cedit karsisinda
bunlari huylandirmayacak tedbirler aliniyor, rnegin elinde yenieri esame tezki-
releri olanlari zararlandirmamak iin esamelerin satin alinmasina karar veriliyor-
du. Bu kosullardan tr Ittifak Senedi l dogmu bir belge olarak kaldi.
3. Halifelik
Osmanli hkmranligina yeni bir temel bulma ynnde yapilan nc giri-
sim Osmanli tahtinin tek kalmis vrisi olan gen Mahmut'un 17 yil sonra mutla-
kiyeti bir monarsi kurma asamasina varmasi ile sonulanacak olan, Osmanli ta-
rihinin ok paradokslu, Iakat bir dnm noktasi sayilabilecek olan ve belki Os-
manli geleneginin dogrultusuna en uygun olan girisimdir.
tekiler gibi bu da eski Osmanli padisahlik gelenegine aykiri bir tutumolarak
gzkr; fakat bu, aykiriliklarin sonuncusudur. Baska bir deyimle, bu tutum eski
Osmanli sisteminin kapaniinin balangici olmustur. Bu tutum, Bati'da dnemi
kapanmak zere olan "mutlakiyeti monarsi" kurma anlaminda ilk batililastirici
siyasal agdaslasma kapisini amistir. ^
Bu deney Ser' Hccet'teki bir Iikirle, yani devletin Islmlik'taki gelenegi
yrtme, yeniyi nleme ilkesine dayanmasi Iikri ile ittiIak Senedi'ndeki bir Iik-
rin, yani hkmdarin mutlak egemenliginin taninmasi Iikrinin mutlakiyeti bir
monarsiye esas olan merkeziyeti hkmet kurmayi engelleyen rakip g par-
alarini yok etme ynnde uygulanisidir. Aslinda, ikisi birlikte alinacak olursa
eski padisahlik rejimine aykiri olmamakla birlikte, "din devlet" bilesimini
"din" ve "devlet" ikilisine blmesi aisindan, agdalama srecinin veni bir
aamasidir.
145
TRKYE'DE ADALAMA
Osmanli padisahliginin dnyasal otoritesi, inceledigimiz iki belgenin gs-
terdigi gibi, pazarlik ya da szlesme konusu oldugu halde, daha dogrusu siyasal
eylem dzeyinde artik varligi kalmamis denecek duruma gelmis olmasina karsi-
lik, dinsel yetenegi hl saglam duruyordu. Son yzyil iinde siyasal yetkece
en zayiI, dince en haIiI sayilacak padisahlar zamaninda bile, makamin degerli-
ligi ve taninmisligi zedelenmemisti. HilIet, eskiden beri dsman mezhepler ya
da kavimler (Iranlilar, Araplar) taraIindan bile reddedilememisti. Vehhablik,
Osmanli haliIeligine karsi bir akim grns ile baslamis olmakla birlikte, ok
gemeden dinsel rengini yitirip siyasal bir akim rengini almisti. SaIevligin
Iran'da yikilisi ile Silik byk bir darbe yemisti. Nadir Sah'la yapilan mezhep
pazarliklarinda Osmanli haliIeligi stn ikmisti. Misir'i isgal eden Napolyon'un
Islm halka seslenen bildirisi, Osmanli haliIeligine karsi olmaktan ziyade onu
belirtecek bir ton bile tasiyordu. Kaynarca Antlasmasi byk bir siyasal yenilgi
belgesi olmakla birlikte, Osmanli haliIeliginin ruhan niteligini devletlerarasi hu-
kuk kapsamina sokmustu. Osmanli lkelerinin disinda kalan yerlerdeki Islm
halk zerinde siyasal egemenligini kurmakta olan Avrupa devletlerinde (zel-
likle Hindistan'da oldugu gibi) yarattigi rknt, hilIetin Osmanli Imparatorlugu
disindaki yerlerde bile degerini artiriyordu.
Osmanli egemenligi altinda hilIete karsi tek g olarak sadece Bektaslik
kalmisti. Fakat bu Islm sapkinligi (heresvsi), aslindaki doktrin saIligini yitirdik-
ten baska, hilIete degil, sultanliga dsman durumuna gelmis olan yenieri esna-
Iinin ve muhtemel olarak derebeylik akimlarinin iine karismakla kendini tek ba-
sina hilIet gcnn hedeIi durumuna getirmek gibi ileride iinden ikilamayacak
bir ikmaz yola sokmus, devrimsel bir rol oynama olanaklarini yitirmisti. Simdi
sarayin tutacagi yol hilIete sanlarak hem Bektas yenieriligine, hem de derebey-
lige karsi mutlak bir monark stnlgn saglamak olacakti.
Osmanli devletine karsi olan Avrupa devletlerinde de artik Islmlik ve hilIet
bir dsmanlik hedeIi olmaktan ikmisti. Osmanli padisahinin bu yaninin hl ya-
samakta olan bir nitelik tasidigi, Avrupa diplomasisince artik Tanzimat dnemin-
de sezilmeye basladi; II. Abdlhamit zamaninda asin bir lye bile getirildi. Bir
Fransiz gzlemcisinin II. Mahmut'un padisahliginin ilk yillarinda yazdigi su satir-
lar, o zaman belki anlamsiz gibi gzkmekle birlikte, yerinde bir teshistir: "Os-
manli mparatorlugu'nun hl nasil devam etmekte oldugunu, zellikle Trklerin
nasil hl Avrupa'da bulundugunu anlamakta glk ekilir. Hele ordularinin bil-
gisizligini, disiplinden yoksunlugunu, maliyesinin anarsi iinde olusunu, kalelerin
bakimsiz durumunu, agalarin Istanbul`a yakin olanlari arasinda bile grlen is-
yanlarini, nihayet Mora, Misir, Sam pasalarinin bagimsizliklarini yakindan gren-
146
GRM
Ier iin bu anlasilir bir sey degildir. lnyanin en sallantili tahtinda oturan sultani
yerinde tutan asil g, onun haliIeligidir".
16
lis ve i olaylarin Osmanli Imparatorlugu'nu kesin olarak yok etmesi gereken
daha byk llere erismis olmasina karsin Osmanli devletini yine de yasatan,
Mahmut'un 1808-1825 yillan arasindaki en Ielaketli olaylar sirasinda tuttugu yolun
basan sirri, haliIe olarak ulemya, dolayli olarak Mslman halka dayanmasidir.
Mahmut buna, Islm olmayan halkin ayriliki egilimlerine karsi dinsel kisiliklerinin
ve kurumlarinin taninmisligini ve zgrlgn daha sonralari iln etmek gibi ondan
nce ve ondan sonra dsnlmesi g olan ikinci bir basan daha katmistir.
II. Mahmut, bizim bellegimizde 1826'dan sonraki niteligi ile, dnyasal bir
monark olarak, Batililastinci bir agdaslasma dnemini amis kisi olarak kaldigi
iin, baslangita "gerici" diyebilecegimiz kisileri yanina almis, hatt cihati bir ha-
liIe rolne girmis bir kisi oldugunu belirtmek sasirtici olacaktir. Mahmut hakkinda
agdas Avrupa gzlemcilerinin atisik yargilar vermesinde, modern Trk oku-
muslarinin da Mahmut'un hkmdarliginin ilk dnemini grmezlikten gelmesin-
de baslica neden, onu evreleyen, destekleyen, hatt yneten kisilerin aika ge-
rici olmalaridir. Bu dnemdeki sahnede baslica rol oynayanlar (rnegin, Halet
Efendi), bunlarin yaptigi isler, hatt Mahmut'un kendi tutumu, 1826'dan sonra-
kilere hi uymaz. lk dnem, deta cinayet romanlarinda okuyucuyu sasirtmak
iin konmus komplolara benzer sekilde sren, hepsi tutarsiz, ogun esrarli olay-
larla doludur. Bu olaylarin basinda kurnazligi, insaIsizligi, Bati dsmanligi, hile-
Krligi ile n kazanmis kisilerin bulunusu ilk dnemle ikinci dnem arasindaki di-
yalektik asikhgi derinlestiren etkenler olmustur.
4. Uluslasma akimlari
Bu diyalektik dnsm hazirlamakta baslica iki kosul rol oynamistir. Birin-
cisi kusya'nin Napolyon savaslari dolayisiyla artan gcnn Osmanli devleti
aleyhine agirligini en Iazla hissettirdigi savastir. Ikincisi, kus baskisinin Hiristiyan
halklar zerinde yaptigi etki ile Fransiz levrimi'nin etkisi arasindaki atisiklik
arasinda Hiristiyan reayada ulus olma akiminin aiga ikmasidir. Biri otokratik,
teki liberal iki kaynaktan gelen bu iki etki, birbiriyle uzlasir durumda olmamala-
rina karsin, Islmlik bayraginin ailmasini zorunlu kilmistir. nk bu uluslasma
akimlarina bu etkilerin ikincisi ideoloji ve zlem saglarken, birincisi onlari gerek-
lestirme abalan iin gerekli olan gc saglamis ve Osmanli devletinin reIorm so-
rununu hem i siyasal, hem dis uluslararasi diplomasi alanina ikarmistir.
147
TRKYE'DE ADALAMA
Baskentte padisahlar dsrlr, ldrlrken, yenierilerle ya da ayanlarla
pazarlik srerken, 1808'den 1812'ye kadar kusya ile olan savas srmekteydi.
1808'de bu devletin isteklerine uyulmasini bildiren bir ltimatomun verilisi b-
yk bir tepki yaratmisti. Fatih Camii'nde ig gibi kabaran bir halk mitinginin ya-
rattigi heyecan iinde "byk cihat" iln edildi. Bu miting dolayisiyla yayimladigi
bildiride Mahmut, kusya'nin Osmanli lkelerini zaptetmeye azmettigini anlattik-
tan, kendisinin halife olarak kusya'ya karsi tslmlik'i savunmaya azmettigini
bildirdikten sonra syle der: "Bu nedenlerle, tek Tanri'ya inanan mmetin, l'l-
emrt uyarak cihada kosmasi, Peygamberin kilici ile yrmenin geregidir. Yksek
ulemyi, yeni ocagimi, devlet adamlarini Fatih Camii'nde toplanarak ayina, birbi-
rine dsrc eylemlerden kainarak mesveret meclisi kurmaya memur ettim".
17
Halkin din duygularina seslenen bu bildiri Osmanli lkelerinin btn camilerin-
de okundu. Bildiri ulemya, pasalara, yenierilere ve yna karsi haliIeligin sesini
de iletiyordu. Bildiri o denli etkili oldu ki halk kosarak askere yazildi; Anadolu'dan
pasalar, yn ve derebeyler akin akin yzbinlerce asker dktler; cephelerde mu-
hakkak bir yenilgiden bu byk heyecan sayesinde kurtulundu. Bu savasta halkin
ve ynin heyecani, haliIenin agrisina kosmasi karsisinda, iki yil nce isyan halin-
de bulunan ve diktasini kurmus olan Bektas yenieriler snk kaldilar. II. Mah-
mut'un haliIelik gcne ve Mslman halka dayanarak kurdugu mutlakiyeti mo-
narsi rejiminin kumlusunu zorunlu kilan ikinci kosulun da imparatorlugun Hiristi-
yan halklan arasindaki uluslasma akiminin baslamasi oldugunu sylemistik.
Buraya kadar inceledigimiz yenilenis girisimlerinde Osmanli ynetici tabakasi
zerine agdas Bati'dan gelen etkenlerin basrol oynadigini grmstk. Fakat bu
asamaya kadar, bir siyasal ideoloji etkisinin basladigina rastlamis degiliz. Acaba
Islm ve Trk olmayan Osmanli halklarinin yksek ve orta tabakalan zerinde
Bati'nin etkisi nasil olmustu?
Bu halklarin en nemlisi kum Ortodoks Kilisesi altinda toplanan Hiristiyan-
lardir. Katoliklik'e karsit bir siyasa gden Osmanlilar, Papahk'in evrenselci din
egemenligi iddiasina karsilik olarak istanbul Ortodoks Patrikligi'ne btn Orto
doks kavimler zerinde ruhan egemenlik kapsayan (oikumenik) bir nitelik ver
mislerdi. EIlk-Bogdan blgelerine Istanbul'daki Fener soylu ailelerinden prensler
atamislardi. Avrupa devletleriyle iki yanli diplomasi iliskilerinin baslamasiyla
Bb-i l'nin disisleri ogalinca orada ve donanmada ailan tercmanliklara da,
bazilari Avrupa'da egitim grms, Bati dilleri bilen Rumlar tayin ediliyordu. Birin
cisi bir esit disisleri bakanligi genel sekreterligi gibi nemli bir grevdi. 1793'te
londra, Viyana, Berlin ve Madrid'de elilikler aildigi zaman da eli yardimcilikla-
rina Hiristiyan kumlar atanmisti. .
148
GRM
Avrupa'da bir Islm devleti (haliIeligi) olarak gzken Osmanli devleti, bu
yanlariyla gerekte bir Islm-Ortodoks Hiristiyan birliginin dnyasal gc niteligi-
ni tasiyordu.
a
Bizans Ortodokslugu'na karsi olan Hiristiyan sapkinlarinin Msl-
manlik'a geenleri Osmanli timar sisteminde yer alan, bir kismi Hiristiyan olarak
kalmakla beraber bir kismi Mslmanlasmis toprak beyleri, daim orduya asker
devsirme yoluyla Mslmanlasan, ynetici tabakaya ykseldiginde de tarikatlar-
dan birine baglanan kapikullarinin ve nihayet Hiristiyanlik'a karsi dsmanlik
gstermeyen tarikatlar yoluyla Mslmanlasan Hiristiyanlarin disinda kalan b-
tn Hiristiyanlar, Ortodoks Hiristiyan topluluklan olarak varliklarini srdryor-
lardi. Balkanlar'da, Anadolu'da, Levant'da (bugnk Suriye ve Lbnan'da) bulu-
nan Hiristiyan topluluklarinin kiliseleri eskisinden daha da imtiyazli durumlariyla
birakilmislardi. Osmanlilarin bu din rejimini Bati yazarlari "millet sistemi" terimiyle
nitelerler.
Ortodoks Hiristiyan halkin mahalli cemaat rgtleri de muhaIaza edilmisti.
Mahalle ve ky cemaat nderleri Hiristiyan halkin temsilcileri gibiydi. Kylerde
bu zerk ynetim altinda Sirplarin, Bulgarlarin, Rumlarin, Arnavutlarin arasinda
Hiristiyan olarak kalmis olanlarin "ulusal" nitelikleri yasamaktaydi. Kilise'de
Greke'nin din dili olarak kullanilmasina karsin, papazlarin etkisi, konusulan ulu-
sal dilleri kaldinp yerine Grek dilini koyamamisti. Hiristiyan halkin yasadigi ada-
lar, Batili bir yazarin nitelendirisine gre, "hemen hemen bagimsizliga varan bir
zerklikten yararlaniyorlardi".
18
Osmanli hkmet ynetiminde dogrudan dogruya
grev alan beylere, voyvodalara, prenslere ve tercmanlara 18. yzyilda yeni bir
nem kazandiran teki bir yan, Osmanli ve Islm kltrn bilmelerine ek
olarak Bati kltr ve edebiyatini da tanimaya baslamis olmalanydi. 171O'da Bog-
dan prensi olan Demetrius Kantemir, Bb-i l bastercmani olan Aleksandr
Mavrokordato (1673-1699) bunlarin en taninmislarindandir. Birincisi Osmanli
tarihini ve alaturka musikiyi en iyi bilenlerden sayilir. Ikincisi Padova'da tip oku-
mus, latince olarak kan dolasimi zerine tez yazmisti. Bunlar, Osmanli, Arap,
Fars dillerinden baska Grek, latin dillerini ve Fransizca'yi bilen, bu dillerdeki ede-
biyatla tanisik olan kisilerdi.
Bu grevlerde zellikle Sakiz kumlarinin ayri bir yeri vardi. Bb-i l'nin iki
taninmis bastercmaninin ikisi de bu kaynaktan gelir. Yukarida adi geenin baba-
si Sakizli bir ipek tccan, byk babasi saraya ve Istanbul kasaplarina toptan et
satan zengin bir mteahhitti. laha nce gelen bir baska tercman Panayotakis
Nikussios (1667-1673) da Sakiz'dan gelmedir.
19
.
a Osmanli devletini bu biimde yorumlayan bir alisma iin bkz. limitri Kitsikis, L'Empire ottoman
(Paris, 1985).
149
TRKYE'DE ADALAMA
Bati etkisi, bu Hiristiyan halk kitlelerinin hayati zerine dolayli ve dolaysiz
olarak dokunmaya baslamisti. Arnold J. Toynbee'ye gre bu, ilk nce kiyaIetler-
deki degismelerde grlr. Ikincisi, Ortodoks halkin artik Mslmanlik'a gemesi-
nin durmasinda grlr. nc bir grns, Slav Ortodokslarin bir kisminin Ka-
tolik Habsburg ynetimini, Mslman ynetime yeg tutmalandir. 17. yzyila ka-
dar bunun tersi oluyordu. 17. yzyila kadar bile bunlarin Habsburg ynetimini
semesi Osmanli ynetiminde din baskisi altinda olmalarindan degil, Mslman
reayanin da istirap ektigi kt hkmet ynetiminden ileri geliyordu. Eskiden
Habsburg monarsisinin siki bir Katolik devleti olmasi yznden Katolik olmayan
halk, Osmanli ynetiminde kalmayi yeg tutardi. Fakat Imparator leopold'un
1690'da yayimlanan din zgrlg bildirisinde Osmanli ynetimi altinda yasa-
yan ve Katolik olmayan Hiristiyanlarin dinlerine zgrlk taninacagini bildirmesi,
Ortodoks halklar zerinde etkili oldu. Osmanli Imparatorlugu'nun evresindeki
devletler arasinda bu alanda Avusturya'nin etkisi, kusya'ninkinden nce gelir.
20
Toynbee, Bati kltrnn Hiristiyan halklar zerindeki etkilerinin Venedik ve
Italya yoluyla, Bati diplomadan kanaliyla ve Akdeniz'de ticaretin gelismesinin yarat-
tigi sonular yoluyla oldugunu syler. 1590-1642 arasinda Venedik ve Padova'da
kum grenciler iin kolejler ailmisti. Buralarda Avrupa'nin Katolik, hatt Protestan
lkelerinde bile bulunmayan lde bir zgrlk, bilim ve dsn havasi vardi.
Avrupa diplomatlariyla tanismanin etkileri de en ok Otuz Yil Savaslari
(1618-1648) sirasinda oldu. Avrupa'da bu savaslar zamaninda Osmanli baskenti
Katolik ve Protestan devletlerin temsilcileri arasinda sren bir din savasina sahne
olmustu. Bildigimiz gibi, Hiristiyan halki ve Hiristiyanlik'in kutsal yerleri (Fi-
listin) ile ilgilenen ilk byk Avrupa devleti Fransa idi. 18. yzyilda bu devletin
Katolik propagandasini yalniz din dsnceleriyle degil, ekonomik dsncelerle
hizlandirdigini da grmstk. 1673 Kapitlasyonlarindan sonra Osmanli Hiristi-
yanlari arasinda Katoliklesme baslamisti. Bunda, Fransa'nin himayesi altina gir-
menin saglayacagi yararlar byk rol oynuyordu. zellikle matbaaciligin gelisin-
den sonra, Ermeni ve kumlar arasinda Katoliklik'e geme hareketlerine karsi,
kendi kiliselerinin baskisi ile Osmanli hkmeti yalniz matbaaciliga karsi bir tu-
tum almakla kalmamis, din degistirmeyi de yasaklamisti. Bu Katolik alismalari-
na karsi Protestan devletler de cephe almislardi. Yukarida grdgmz lukaris
olayi aslinda bir Katolik-Protestan yansmasidir. Bu adam patriklik makamina ge-
lince Hollanda, Ingiltere, Isve elileri onun kisiliginde Katoliklik'e ve cezvit Iaali-
yetlerine karsi cephe almislardi. lukaris'in Hollandali din adami Uytenbogaert ve
siyasa adami lavid le leu de Wilhelm ile mektuplasmalan, bu mcadelenin hem
kltr hem siyasa yanlarindan Protestanlarca desteklendigini gsterir.
21
150
GRM
Avrupa'daki aydinlanma dneminin etkilerine gelince; bunda levrim ncesi
Fransiz dsn ile Katolik Avusturya, Ortodoks kusya, Protestan Ingiltere ve
Hollanda siyasal etkileri arasindaki Iarklan bulmak gtr. nk yukarida gr-
mstk ki, zellikle kumlara karsi Avrupa'da bu dinden olan lkelerde din ai-
sindan eski, olumsuz bakisin yerine olumlu bir bakis dogmustu. Bizans Kilise-
si'ne aykiri dsen kus Ortodokslugu'nda olsun, Avusturya ve Fransiz Katolikli-
gi'nde olsun, Ingiliz, Hollanda Protestanligi'nda olsun, hemen btn Bati halkla-
rinin aydinlan arasinda paylasilan bir Hellen sevgisi dogmustu. Siyasalan birbirine
karsit oldugu halde hem Fransa, hem Avusturya, hem kusya, Osmanli devleti
yerine bir Grek devleti kurulmasi "idea"simn beslenmesine yataklik eden lkeler
olmustu.
a
Bu Hiristiyan kavimlerin birer ulus olarak bagimsizlasma zlemlerini eyleme
evirme isini baslatan, sadece Bati kltr ile tanismalari, baska devlet yneti-
minde kendilerine daha iyi yasama umudu verilmesi, Ortodoksluklarina ya da
Katolikliklerine dokunulmadan bulunduklari dinde kaldiklari halde de Avrupa
devletlerinin kendilerini desteklemesi gibi nedenler degildir. Mora ve Adalarda
Rumayaklanmalarini kusya'nin kiskirtmasi, bu otokrat devletin zgrlg sev-
mesinden, devrimciligi tutmasindan degil, Osmanli devleti aleyhine Balkanlar'da
glenme siyasasinin bir parasi olmasindan ileri geliyordu. levrim ncesi Avus-
turya ve Fransa siyasasi iin de ayni sey sylenebilir. Bu devletlerin distan des-
tekleyisi ya da dolayli dolaysiz yardim ve tesvikleri henz ulusal kurtulus zlem-
lerini eylemci bir akim durumuna sokacak nitelige gelmemisti. Bunun iin iki ko-
sul daha gerekliydi. Bunlarin birincisi bu halklar iinde ekonomik alanda kalkinan
bir siniIin ortaya ikmasi, ikincisi ise Fransiz levrimi'nin Avrupa'da yaydigi dev-
rim ideolojisinin taninmasidir. Birincisi ulusal bagimsizlik akimlarinin motoru,
ikincisi dmeni olmustur.
Bu iki aidan Hiristiyan halklar arasinda en ok kumlar ve komenlerin nde
geldigini, Sirplarin ve zellikle Bulgarlarin daha geride kaldigini grrz. Birer ulus
olarak Arnavutlarin ve Karadaglilarin gelismesi daha uzun, daha karisik, daha ba-
sansiz olmustur. Buna karsilik iki ulusun nde gelisinin baslica nedeni Akdeniz'de
ve Balkan tesi kara ticaretinde grlen kalkinma olmustur. Bu kalkinmadan en
ok yararlananlarin kumlar, Ulahlar, Bogdanlilar olmasini kapitlasyonlarin ver-
digiayricaliklar (nce kanunsuz olarak, sonra Osmanli devletinin kendi tebaasinin
a kusya disinda diger Byk Glerin Yunan bagimsizligini pek istemediklerine ve Osmanlilarin isyani
bastirmaktaki beceriksizlikleri, Akdeniz ticaretinin sekteye ugramasi ve kusya'nin blgede daha faz-
la nIuz kazanmasinin nlenmesi gibi nedenlerden, isyani sonradan destekler olduklarina iliskin da-
ha yeni bulgular iin bkz. Allan Curiningham, CollectedEssays, Cilt I: Anglo-Ottoman Encounters in
the Age ofRevolution (Londra, 1993).
151
TRKYE'DE ADALAMA
tccarlarini tesvik etme dsncesiyle bu kanunsuz yollarin kendisi taraIindan
mesru bir sekle sokulmasiyla) saglamistir. Birincisi, Toynbee'nin "devlet iinde
devlet olma" haline geldigini syledigi Avrupa eliliklerinin kendilerine verilen ay-
ricaliklari hizmetlerine aldiklari Hiristiyan tebaaya da genisletmeleriyle olmustur.
Bu himaye sisteminin tohumlan 1675'te Ingiltere'ye, 1718'de Avusturya'ya veri-
len kapitlasyonlarla atilmisti. 1740 Fransiz kapitlasyonlari bu tohumlarin ye-
sermesini sagladi. Bunun tanidigi ayricaliklara gre Fransiz eliligi, hizmetinde
kullandigi Osmanli tebaasi Hiristiyanlari vergiden bagisik tutmanin yolunu bul-
mustu. 1768-1774 savasindan sonra, yerli Hiristiyanlari koruma hakki, teki
devletler gibi, Rusya'ya da tanindi.
a
Yabanci eliliklere intisap etme yolu ile birok
Ortodoks ya da Katolik Hiristiyan, devletin topraklarindayken egemenligi disinda
olma ayricaliklarini Avrupali tccarlarla paylasacak duruma geldiler.
III. Selim zamaninda, simdiye kadar yalniz Avrupa tccarlarina taninan ay-
ricalik ve bagisikliklar Osmanli tebaasi olan ve yabanci ticaret temsilcilerinin hiz-
metinde alisan Hiristiyanlara da verildi. Kapitlasyonlarla Avrupa elilerine ter-
cmanlar kullanma hakki verildigi gibi, bu dnemde eliliklerin vilyetlerdeki
konsolosluklarina da byle bir hak tanindi. Bunlar, tercmanlarini yabanci dil
bilen yerli Hiristiyanlardan seerlerdi. Hatt, kapitlasyonlara aykiri olarak yerli
Hiristiyanlardan konsolos atandigi da olurdu.
22
Yerli tercmanlara beratla izin
verildiginden bunlara "beratli" denirdi. Tipki eliler ve konsoloslar gibi bunlar da
vergi vermezlerdi. liplomatik ayricaliklari bile vardi. Tarih yazari sim'in iddi-
asina gre, bunlar eliliklere ve konsolosluklara casusluk hizmeti de grmektey-
diler. Yabanci elilikler berat saglama karsiligi olarak dolgun bir cret aldiklarin-
dan berat satisi onlar iin bir gelir kaynagi bile olmustu. Beratlilar elde ettikleri
bagisikliklar sayesinde, hkmet nizamlan disinda serbeste ticaret yapabiliyor-
lar, gayrimenkul satin alabiliyorlardi. Bunun, Anadolu'nun kumlastirilmasinda
bir etkisi oldugu tahmin edilebilir. Yabanci konsoloslarin ancak birer tercman
kullanma hakki oldugu halde, yalniz Halep'te kus, Avusturya, Fransa, Ingiltere
konsoloslarinin hizmetinde 1.500 beratli bulunuyordu.
23
Beratlilar arasinda,
mrlerinde bir kez bile gitmedikleri Midilli, Kuds, Mora, Akk gibi yerlerin
konsolosluklarindan berat saglayanlar bile vardi. Berat satisi, hkmet adamlan
arasinda rsvet ve yolsuzluk islerini de artirmisti. III. Selim'in bir Iermani ile
bunlara 1.500 kurus gibi bir Iiyatla berat satilmasina izin verilmisti.
24
Bu tedbirle,
Osmanli tebaasi tccarlan Avrupa tccarlariyla rekabet edecek duruma getirmek
isteniyordu. Bu tutum, zellikle Rumtccarlan arasinda bir ticaret burjuvazisinin
gelismesine yardim etti.
a B k z . B l m I I I , s , 8 1 .
1 5 2
GRM
Akdeniz'in bir art deniz haline gelisinden sonraki dnemde Italyan deniz ti-
caretine rakip olarak kum gemiciligi devam ediyordu. Fakat 18. yzyil sonlarinda
Ingiltere, Hollanda ve Fransa ticaretinin Akdeniz ticaretini yeniden canlandirmasi
zerine kum deniz ticareti daha etkin bir hale geldi. Bu canlanmada, Ingilizlerin
Hindistan'a yerlesmesi dolayisiyla daha kisa ticaret yollan arama alismalari,
Rusya'nin Karadeniz'in kuzey kiyilarina yerlesmesi, Fransizlarin Adalar, Suriye
ve Misir ile ticar ve siyasal ilgilerinin artmasi, Akdeniz'de denizasin, Balkanlar'da
ise kara ticaretinin gelismesi rol oynamisti. kumeli'ndeki kum ve Ulahlar, Avus-
turya'nin basanlari sonucunda ailan ticaret Iirsatlarindan yararlanmaya basladi-
lar. 18. yzyilda Balkanlar zerinden Orta Avrupa ile logu Akdeniz arasi ticaret-
te yeni gelismeler baslamisti. Bu yol Bati kltrnn EIlk ve Bogdan blgeleri
halki arasinda taninmasinin yollarindan biri olmustur.ayrica Osmanli devletinin
bu blgelere karsi tutumu, kus ve Avusturya ikarlan arasindaki atismalar, Ku-
zey Balkanlar'da derebeylerin Osmanli devletine meydan okumasi gibi kosullar,
Avrupa'dan gelen dsn etkilerini ulusuluk ynnde glendiriyordu.
Osmanli devletinin Grek dili konusmayan halklarinin basina Istanbul Kilise-
si'ni ve Fener aristokrasisini koymasi da Slav asilli Ortodokslarla Katolikler ara-
sinda sevilen bir siyaset degildi. Ortodoks olan Ulahlar ile Katolik olan komenler
arasinda ilk ulusal tepki Greke konusan Kilise ile Fransizca konusan Fener aris-
tokrasisine karsi bir tepki olarak basladi. Hellenlestirilme tehlikesi karsisinda ka-
lan Katolikler arasinda koma'da egitim gren aydinlar yetismeye baslamisti. Bun-
lar latin dilini ve koma tarihini grenirken kendilerini "komen" olarak nitelendir-
meye basladilar. koma'da latinlikten esinlenen komen ulusulari kendilerinin
koma uygarligindan gelen, latin irkindan olan bir ulus olduklan inancini yayma-
ya basladilar. Macaristan Ulahlan arasinda da 1750 siralarinda tarih ve filoloji il-
gileri basladi. Bunlarin en taninmisi Samuel Klein, komenlerin konustugu dilin an
latince'ye evrilmesi gerektigini, tarihsel yazilarinda Erdel ve Bogdan halklarinin
latin kaynakli tek bir ulus oldugunu ileri sryordu.
25
Sirplar arasinda ilk karsi koyma akimi Osmanli ynetimi altinda yasamaya
karsi degil, kum Kilisesi ile derebeylere, eskiyaya ve onlari kullanan Osmanli
aracilarina karsi olarak baslamistir. Ilk patlak veren Sirp ayaklanmasi 1804'te
basladi. Ancak hareketin basinda bulunan ve Avusturya'da kk subaylik yap-
mis olan Kara Yorgi, "haiduk" (Trke'deki "haydut" szcgnn asli) denen
kyl ve dagli obanlarla baslattigi gerilla savaslanyla ulusal bir bagimsizlik aki-
mi gereklestiremedi. Kahramanlastinlan haydut ve eskiya ile kyl halkin sa-
vasina karsi, bu ulusal akimin soylu ya da burjuva temeli yoktu. Osmanli devle-
tine, derebeylere, Avusturya ve kusya'ya karsi tutarli bir siyasa yrtememesi
153
TRKYE'DE ADALAMA
yznden Sirp ayaklanmasi ulusal bagimsizlikla sonulanamadi. Ancak
1812'de, Osmanli-kus savasi sonunda yapilan Bkres Antlasmasiyla Sirplara
zerklik haklan tanindi. 1815'te Milos Obrenovi'in nderligi altinda baslayan
yeni ayaklanma sonucunda 1817'de Sirp Prensligi tanindi, ancak 1882'de bu
prenslik bir krallik oldu.
Balkan halklan arasinda ulusal bagimsizligi saglamada, bu dnemde en geri
kalan, Iakat 19. yzyil sonlarinda en ne geen Bulgarlar oldu. 19. yzyila kadar
Bulgarlar da Ortodoks Kilisesi'nin Hellenlestirici etkisi altinda kalmakla birlikte
Bulgar dili halk arasinda yasamaktaydi. Bu yzyilin baslarinda edeb ve kltrel
uyanis onlar arasinda da basladi. 1762"de Bulgar kesisi Paysi ilk Bulgar tarihini
yazdi; az sonra Slavonik dilleri inceleyen Venelin buna benzer bir tarih daha yaz-
di. Avrupa'da okuyan Bulgar genleri bunlari ilgi ile okumaya basladilar. Bu eser-
ler onlara bir ulus olarak tarihsel benliklerini sezdiriyorsa da bu sezis bir siyasal
bagimsizlik akimi olmak yerine, kumlastirici Ortodoks Kilisesi'ne karsi ulusal bir
Bulgar Eksarhligi kurma akimi oldu. 1870'te Bulgar Kilisesi, Patrikhane'den ba-
gimsiz ulusal kilise olarak tanindi. Bulgarlar arasinda asil ulusuluk, daha sonra
kusya'dan gelen halkilik (naredizm) Iikirlerinin etkisi altinda gelismistir.
26
Btn bu kosullar altinda Fransiz devrim ideolojisinin, siyasal ve toplumsal
alanlardaki etkileri aisindan birbiriyle uzlasmaz gzken iki yani, yani "zgrlk
ve esitlik" ideali ile "ulusal bagimsizlik" idealinin ikisi de elverisli bir toprak bul
mustur. Baska yerlerde oldugu gibi burada da, Fransiz levrimi dsnnn dinler,
irklar, siniIlar stnde btn insanlarin zgr ve esit oldugu Iikri ile insanlarin bir
ulus olarak kendilerini baska uluslardan ayiran yanlari ugruna savasmasi hakki
bir araya geldi.
a
Bu iki ideal arasinda atisiklik yaratmada devrim dsnnn asiladigi ide
alizm ile kus, Avusturya, Fransa, Ingiltere ve Osmanli politikalarinin sorunlarinin
etkileri, yani insan esitligi idealizmi ile ulusal bencillik gden siyasal savasim aki
mi yanyana yrmstr. Bunun belki en iyi rnegini Yunan ulusal bilincinin
uyanisinda rol olan iki kiside grrz.
Bunlarin birincisi olan Adamantios Kcrais (1784-1833) Fransa'da Montpel-
lier'de tip okuduktan sonra 1788'de yerlestigi Paris'te eski Grek klsiklerini,
a Uluslarin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi ilkesinin, hemen Fransiz levrimi ile, 1790'da
ortaya iktigi dogrudur. Ancak, ulusuluk konusunda son yillarda sayilan artan arastirmalar, ulusal
bagimsizlik hakkinin 19. yzyil baslarinda ancak toprak genisligi, toplam nIus ve dogal zenginlik
kaynaklan gibi bazi ltlere dayanan bir "ulus olma esigi"ne vardiklarina inanilan "ulus"lara tanin
digini gsteriyor; bkz. Jean-Yves Guiomar, La Nation entre l'histoire et la raison (Paris, 1990). Nite
kim nl Italyan ulususu Mazzini, 19. yzyil ortalarinda Avrupa'da yalnizca on iki ulus oldugunu
kabul ediyordu. Berkes'in szn ettigi "bir araya gelme", daha sonra, Bati Avrupa lkelerinde de
mokratik siyasete geildigi dnemde ortaya ikmistir.
154
GRM
Fransiz levrimi dsnn ve nihayet devrimin kendisini tanimisti. Kirk bes yil
kaldigi Paris'te Kilise ve mutlakiyeti hkmdarliklar dnemi Avrupasi ile aydin-
lanma dnemi Avrupasi arasindaki geisi gzleriyle grmst. Mektuplarinda
kumlar iin Bati biliminin, egitiminin, matbaa ve basinin, latince ve Fransizca
greniminin nemi gibi sorunlan tartisiyordu. Asil abasi, klsik Grek dili ile hal-
kin konustugu kumca'yi uzlastiran modern Hellen dilini gelistirmekti. Ulusal ben-
lik iin kumluk (komalilik) kavrami yerine Hellenlik kavramini getirdi. Onun et-
kisiyle Yunan aydinlan kendilerini "kum" olarak degil, "Hellen" olarak grmeye
basladilar. zgrlk, esitlik ve ayni zamanda ulusuluk Iikrinin teki temsilcisi
kigas'dir (1757-1798). "Grek Marscillaise"\n bestecisi olarak bilinen ve asagida
kendisinden yine sz edecegimiz kigas, 1798'de Odesa'da baskalari taraIindan
kurulan gizli bir dernegin ncs sayilir.
teki halklara kiyasla kumlar daha talihli oldular. nk, Fransa, Ingiltere,
kusya gibi birbirine aykiri devletin aydinlarinin, devlet adamlarinin destegini
kazanmislar, ayni zamanda bagimsizlik akimlarini ekonomik g kazanmis bir si-
niIin madd temeline oturtabilmislerdir. Napolyon savaslarinin 1815'te sona er-
mesiyle Rumgemiciliginin yukarida szn ettigimiz kazanlan sona ermis ol-
makla birlikte, 1821'de baslayan bagimsizlik akimini bunlarin katilmasi sagla-
mistir. Bununla birlikte, kumlar ve Yunanlilar arasinda Osmanliliga baglilik, kus
taraItarligi, Ingiliz taraItarligi ve Fransiz levrimi dsnne baglananlar arasinda-
ki Iarklar yznden ulusal bagimsizligin gereklesmesine karsin ulusal birlik tam
olmamistir.
Iste Hiristiyan halklarin bu uluslasma akimlan Osmanli siyasal hayatinda si-
yasal planda dinsel tepkiye yneliste rol oynamistir. Ayni kosullarin Mslman
Osmanlilar zerindeki etkisi Trk ya da Arap ulusulugu yerine Islamlik egiliminin
glenmesi eklinde kendinigstermitir. Osmanli Imparatorlugu'nun ve devleti-
nin yikilisi zamanina kadar, Osmanli toplulugundaki Trkler arasinda ulusuluk
akimi gelismemistir. Hiristiyan halklarin uluslasma ve bagimsizlasma olgularinin,
szn ettigimiz nc Osmanli girisiminin sorunlanyla dogrudan dogruya iliskili
yanlarinin bulunmasi, bu etkinin din ynnde olmasina yol amistir. Trkten ve
Araptan gayri Mslman Osmanlilar arasinda milliyetilik etkisini ilk duyanlar
yalniz Arnavutlar olmustur. Arnavut ulusulugunun daha sonraki dnemlerde
Trk milliyetiligi zerine de etkisi olmustur. Bu akimlarin II. Mahmut rejiminin
kurulusu ile iliskili olan yanlarindan biri, bunlarla derebeylik gelismeleri arasindaki
iliski, digeri yine bunlarla yenieri-Bektas olaylan arasindaki iliskidir.
II. Mahmut'un t IttiIak Senedi zamaninda aklina koydugu, Iakat kusya sa-
vasi dolayisiyla geici olarak desteklerini bile sagladigi derebeylere karsi olan sa-
155
TRKYE'DE ADALAMA
vasi, 1815'te Yunan bagimsizlik akimindan nce basladi. IttiIak Senedi'nde imza-
si olmayan byk derebeylerin bagimsizlik hareketleri, Osmanli hkmranligini
Hiristiyan kavimlerin ulusal kimildanislarindan daha gl bir sekilde sarsiyordu.
Baskentteki glerin (saray, brokrasi, ulem ve halktan derilmis askerlerin) bir-
ligi ile derebeylere karsi azil, mukataa ve iItlikleri msadere, istanbul'da oturmaya
mecbur etme gibi tedbirlerden, direnenlere karsi ugrasi veya hileli yollarla l-
drmeye kadar giden bir savas aildi. Savasin hedeIi yn degil, derebeylerdi.
II. Mahmut'un derebeylere karsi savasini ve ogunu ezmesini kimi Batili
gzlemciler, zellikle Osmanli hizmetinde alisan Ingiliz amirali Adolphus Slade,
kinarlar.
27
lerebeylerin, merkezdeki hkmetten daha iyi idare kurduklarini,
halki koruduklarini, padisahin bu tutumunun Ieodal gelenek ve soylulugu yiktigini
ileri srerler. Bu gzlemcilerin bu kanida olmalarinin nedeni derebeyleri, Ingiltere
ya da Fransa'daki gibi feodal aristokrasi sanmalarinda ve ynla derebeyleri
birbirine karistirmalandir. Bu noktaya deginen tarih bilgini Halil Inalcik, rnegin
Tepedelenli'nin derebeylik gcnn yikilmasinin Yunan bagimsizlik akimina yol
atigi dsncesindedir.
28
Buraya kadarki gzlemlerimiz dogru ise, bunlar arasinda
byle bir iliski bulunmakla birlikte, etki-sonu ynnn tersine oldugunu sani-
yoruz. Sz edilen ulusal akimlar derebeylerin ezilmesinin bir sonucu olarak ik-
mis olmaktan ziyade derebeylik genislemesinin yarattigi kosullar yznden gelis-
mis akimlardir. nalcik'in kendi incelemelerinde de gsterdigi gibi, Balkanlar'daki
ulusal akimlarin kimileri derebeylige karsi baslamistir. Kimileri de (zellikle Yu-
nan ulusal akimi) voyvodalarla derebeylerin yarattigi kosullar altinda beslenmistir.
Hiristiyan halklar arasindaki ayaklanma egilimlerini smrerek bagimsiz bir
hkmdar olmak isteyen derebeyler, bu egilimleri nleyecek gler olmaktan zi-
yade, onlari besleyen, hatt onlarla isbirligi yapan gler olmuslardir. Bunun en
taninmis rnegi Tepedelenli'dir. Bu derebeyi, Arnavutluk'tan Ege'deki kum ada-
larina kadar uzanan bir lkede bagimsiz bir devlet kurma abasina kadar ihtiras-
larini genisletmisti. Balkan uluslan bagimsizlik akimlarinin gelismesini derebeyle-
rin yarattigi siyasal anarsiye de genis lde borludurlar. Padisahlik gcnn,
derebeylere karsi giristigi savastaki sertliginde, derebeylikle ulusuluk arasindaki
iliskinin sezilmis olmasinin rol oldugunu saniyoruz.
Bu savas yznden saray; yenieriligi kaldirma, Nizam-i Cedit'i diriltme Iik-
rini unutmus gzkerek yenierileri kollama tutumunu benimsedi. Bu tutumun
en nIuzlu temsilcisi ve padisahin mutlak bir monark haline gelmesinde payi olan
adamHalet EIendi'dir. Osmanli egemenligi iin modern ordu kurma davasindan
daha nceki bir dnemde ortaya ikan iki sorunun cidd llere geldigi grl-
yordu.
156
GRM
Bunlardan biri III. Selim zamaninda Sirbistan blgesinde merkezlesen Pazvan-
doglu ile Yanya'da merkezlesen Tepedelenii Ali'nin baslattigi bagimsizlasma aki-
midir. Bunlar, kusya, Avusturya ve Fransa arasindaki rekabetler ve siyasal kom-
binezonlarindaki oynakliklar yznden (srekli ve tutarli olmamakla birlikte) ya-
banci devletler taraIindan tesvik ve yardim gryorlardi. Bu iki gl derebeyinin,
ihtiraslarini, gereklestirilmesi imknsiz dereceye kadar getirmeleri sayesinde Os-
manli devleti kurtulabildi; Iakat aikalarinda biraktiklan anarsi, Osmanli devletinin
hakkindan gelemeyecegi kadar dal budak salmis baska bir komplonun varligini or-
taya ikardi ve yenieriligi tutanlari, ulusuluk akimlarinin yalniz derebeylikle de-
gil, Bektaslik ve dolayisiyla yenierilikle ilgili olmasi gibi bir ikilem ile karsilastirdi.
Osmanli egemenligine karsi evrilen komplolarin bir ucu, padisahin derebey-
lere karsi dayanmak istedigi yenierilik rgtnn t iindeydi. Bu ikinci sorunun
meydana ikisi, yenierileri, Patrikhanc'yi ve Fener aristokrasisini destekleyen,
padisahi yenierilere karsi degil derebeylerine karsi savastiran Halet EIendi'nin
canina mal oldu.
Ingiliz bilgini Hasluck, kumeli'nde ve Anadolu'da Bektaslik zerine yaptigi
incelemelerde 18. yzyil sonlarinda bu tarikatin birdenbire byk bir gelisme asa-
masina giristigini gsteren olaylan tespit ederken, bir tarikat akimi gibi gzken
bu gelismenin, gerekte, Osmanli padisahlik rejimini yikmaya ynelmis genis bir
komplo ile ilgili oldugu sonucuna varmistir. Ona gre birdenbire canlanan Bektas
eylemlerinin yalniz Pazvandoglu ve Tepedelenii ile degil, kum devrimcileri ile de
iliskisi vardi. Bektas eylemleri Arnavutluk'tan Istanbul`a kadar uzanarak yenie-
ri ocaginin gbeginde dgmlenmis bulunuyordu.
29
Hasluck'a gre, Tepedelenli'nin en gl zamani kumeli'nde Bektaslik'in
canlanis zamanina rastlar. Bu bir raslanti degildir. Tepedelenli'nin basanlarinda
Bektas destegi kazanmis olmasinin byk rol olmustur. Tepedelenli'nin babasi-
nin ya da dedesinin dervis oldugu sylenirse de kendisinin Bektas oldugu bilin-
miyor. Hasluck'a gre Tepedelenli'nin hayatinda nemli rol olan olay, 1778'de
kum kesisi Kosmas ile tanismasidir. Bu kesis ona, Berat pasasini yenecegini, sonra
Epiros valisi olacagini, nihayet padisahla arpisacagini ve bir gn Istanbul`a
"kizil bir sakal ile" girecegini haber vermis. Yenieri ocagini ele geiren Bektasle-
rin siyasal nIuzunu bilen Tepedelenii, Bektaslere birok yeni tekkeler yaptirmisti.
Hasluck'un tespit ettigine gre, Yanya civarinda yedi byk Bektas tekkesi
vardi. Bektas babalarinin biri dogrudan dogruya pasanin emrinde alisiyordu. li-
ger biri Arnavutluk'ta onun ajani olarak dolasiyordu. Bektas Iaaliyetlerinin bir
ucu da skdar'daki Bektas tekkesindeydi. Yilda bir kez bir Bektas babasi bu
tekke ile Yanya arasinda ulaklik hizmeti gryordu.
30
157
TRKYE'DE ADALAMA
Pazvandoglu'nda ise iliski noktasi yukarida adi geen kumlasmis bir Ulah
olan kigas'dir. kigas, Istanbul'da Fener beylerinden Mavroyenis'in maiyetinde a-
lisiyordu. Mavroyenis'in EIlk beyligine atanmasi zerine Istanbul'dan gelen bir
emirle Pazvandoglu'nu yakalama isine memur edilmisti. Yenierilige (yani Bekta-
slik'e) intisap etmis olan Pazvandoglu yakalandigi halde, kigas gizlice onun ka-
masini saglamistir. Hasluck'a bakilirsa dostu Perrahaibos'a gre kigas sonradan
Yunan ihtillcisi olarak tanitilmistir. Aslinda kumluk ya da Hiristiyanlik davasinda
olan bir adamolmaktan ziyade, dini ya da milleti ne olursa olsun btn insanlarin
esitligine inanan biriydi.
31
Hiristiyanlarin, Mslmanlarin kendi dinlerinin hak dini
oldugu iddiasinin samaligina inaniyordu; nk btn insanlar bir tek yaraticinin
evladi olduklarindan hangi dinin hak, hangi dinin batil oldugu, insanlarin kendi
sanisina ve iddiasina kalmis birseydi. Hasluck'a gre bu grs tipatip bir Bektas
doktrinidir;ayrica onun, Fransiz levrimi ideolojisinden etkilenerek Mslman
olsun, Hiristiyan olsun, kum olsun, Ulah olsun btn baski yntemlerine karsi
birlikte, her zgrlksever insani iine alacak genel bir ayaklanmanin baslica ku-
rucusu oldugu, bu komployu kiskirtanin da Napolyon oldugu dsncesindedir.
Yine Hasluck'a gre kigas'in yalniz Pazvandoglu ile degil, Arnavut beyleri
ve Tepedelenli ile de temasi vardi. Osmanli ynetimi taraIindan yakalandigi za-
man kigas nasil vaktiyle Pazvandoglu'nu kurtarmissa, Tepedelenli de onu kurtar-
mak iin ok alismistir. kigas'in kumeli'nde Bektas dervisi kiyaIetinde dolastigi-
ni da kaydeden Hasluck syle der: "Buna gre kigas ya gerekten Bektas idi ve
bundan tr Bektasye yardim etme yemini ile bagli idi (nitekim Pazvandog-
lu'nu bundan tr kairmisti) ya da Bektaslerle (daha sonra Jn Trklerin Bek-
taslerle kurdugu iliskiye benzer bir biimde) bir iliskisi vardi".
Hasluck, 18. yzyil sonlariyla 19. yzyil baslarinda kumeli'nde gzken
Bektas canlanisi hakkindaki bu tezine dayanarak, Osmanli tarihindeki eski he-
rev ("raIizlik") eylemlerinin devlete karsi ynelisine benzer bir biimde, Osman-
li rejimine karsi Bektas ve Melm Iikirleriyle yrtlen genis ve gizli bir komplo
bulundugunu ileri srer. laha III. Selim zamaninda bunlar Mevlevlik perdesi al-
tinda sarayin iine kadar girmislerdi. Bunun, tarih yazan sim'in, padisahin ev-
resini ve sarayi dolduran seyh ve dervislerin Iaaliyetleri hakkinda syledikleriyle
ilgisi oldugu gibi, Besiktas Cemiyeti dolayisiyla gene sim'in ve Cevdet Pasa'nin
szn ettikleri zendake (zindiklik) ve ilhad (dinsizlik) olaylanyla ve bu tarihile-
rin, Voltaire'cilerden daha ileri gidilerek aika dinsizlik Iikirlerini yayma Iaaliyet-
leri zerine kaydettikleri olaylarla ilgisi vardir.
Hasluck, bu anarsistler hakkindaki tezini, Osmanli padisahlarinin kili ku-
sanma treninin geirdigi evrim hakkindaki incelemesiyle de destekler. Ona gre,
158
GRM
aslinda kili kusanma treni seyhlIslm, esnaf temsilcisi olarak nakib'l-esraI ve
silhtar taraIindan kazaskerler, sadrazam ve yenieri agasi huzurunda yapilirdi.
Kili kusanmanin Konya'daki Mevlevi elebisi taraIindan yapildigi iddiasi sonra-
dan ikarilmis bir eIsanedir. Mevlevlerin sahneye ikisi, IV. Mehmet zamaninda
(1648-1687) baslamis gzkyor. laha ondan nceki padisah Ibrahim zama-
ninda (1640-1648) sarayda Mevlevlerin nIuzunun arttigini gsteren isaretler
vardir. Ibrahim, Sadrazam lervis Mehmet Pasa'nin seyhlIslm ve yenieri agasi
ile birlesmesi sayesinde tahttan indirilmisti. Hasluck'a gre o zamanlar en stn
mevkilerde olanlarin ogu Mevlevi idi. lervis Mehmet Pasa, henz ocuk yasta
bulunan yeni padisahi, bir Mevlevi yrys seklinde hazirlanan trenle kili ku-
sanma iin Eyp Camii'ne gtrmst. Pek muhtemel olarak lervis Mehmet Pa-
sa 1648'de Eyp'te kili kusanma trenini Mevleviler lehine eviren kisidir.
Yarim yzyil sonra, Mevlevlerin bu siyasal basarisina karsin, Bektasligin
karsi taarruzu baslar. Bu da bir hal' ardindan gelen bir clus treninde, 1703'te
kendini gsterdi. III. Ahmet, bir yenieri ayaklanmasi sonunda ve seyhlIslma
karsi bir hareket sonucu tahta ikarilmisti. Bu padisahin kili kusanma treninde
silhdar ve nakib'l-esraI bulunmakla birlikte asil rol yenieri agasi oynamisti.
Bu tarih, siyasa alaninda yenierilerin resmen Bektaslerle birlestigi ve kendilerini
"Bektas kekleri" olarak nitelendirdikleri tarihe rastlar. Bektaslerin, Mevleviler
eline geen imtiyazi elde etmeye alismasinin ilk grns, Hasluck'a gre, bu
olaydir. Ona gre bunun sembollestirdigi sey, padisaha mesruluk saglayan gcn
yenieri-Bektas bilesimi oldugunu gstermesidir. Fakat yenierilikte Bektas s-
tnlg kurulmakla birlikte, sadrazamlik, seyhlIslmlik mevkilerine geenlerde
Mevlevlik'in gc hl devam etmekte idi. 18. yzyilda siyasal alanda Bektas-
lerle Mevleviler arasinda bir uzlasma, bir alan blm ya da denge kurulmus g-
zkrse de yine bu yzyil iinde padisahlik makaminin mesrulastinlmasi konu-
sunda, Mevlev-Bektas yarismasi srdrlmstr. Hasluck, ss- zafer yazan
Esat Efendi'nin III. Selim'in dsrlmesinin bir Bektas komplosu eseri oldugu ko-
nusu zerinde israrla durmasini hakli bulur. sim'in da ayni Iikirde oldugunu bi-
liyoruz. Ancak Bektas yenierilerin tahta getirdigi IV. MustaIa'nin dsrlmesin-
den ve Mahmut'un tahta getirilisinden sonradir ki, kili kusanma treni Mevlevi
seyhlerinin imtiyazi haline geldi. Hasluck'a gre, Bektasler arasinda Sultan Or-
han'in yenieri ocagini Haci Bektas'a takdis ettirdigi eIsanesine karsilik olarak,
Mevlevler arasinda da Konya elebiliginin Seluklu Sultanligi'ni mesrulastirdigini,
daha sonra bunun Osmanli soyuna nakledildigi yollu eIsane gelistirilmistir.
Kili kusanma treninde, II. Mahmut'un clusu bir dnm noktasi olmustur.
Gelenek disinda Alemdar MustaIa'nin 300 silhli askere yrys yaptirdigi kili
159
TRKYE'DE ADALAMA
kusanma, Konya'dan getirtilen Mevlevi seyhi taraIindan yapilmistir. Bu trenin
daima Mevlevi elebileri taraIindan yapildigi eIsanesi, Hasluck'a gre, bu tarihten
sonra baslar. Nitekim, 1839'da Abdlmecit'e, 1861'de Abdlaziz'e elebiler ya da
vekilleri taraIindan kili kusatilmistir. V. Murat'in kili kusanma treni, Misir hidi-
vinin hazir bulunmasi iin ertelendiginden ve az sonra da hal' edildiginden yapi-
lamamistir; Iakat II. Abdlhamit'in kili kusanma treni de Mevleviler taraIindan
yapilmistir. Ihtimal ki Mithat Pasa'nin Bektas olusuna karsilik Abdlhamit Nak-
sibend idi. V. Mehmet de Mevleviler taraIindan mesrulastirilmistir; kendisi de
Mevlevi tarikatina mensuptu.
II. Mahmut'un clusundan sonraBektasler, derebeyler ve yenierilerle birle-
serek son savaslarini vermeye hazirlandilar. Yenierilik ocagina bagli kk esnaI
arasinda Bektaslik'in glenisine karsilik, Mahmut ulemyi ve Bektas olmayan
teki tarikatlan kendi taraIina alabildi. yle gzkyor ki, ulem arasinda Mevle-
vlik tutuluyordu. rnegin uzun sre padisahi etkisi altinda tutan ve onun dere-
beylere karsi savasini yneten Halet EIendi Mevlevi idi ve Bektaslerin kume-
li'nde destekledigi Tepedelenli gibi derebeylerin amansiz bir dsmani idi. Bektas
seyhlerinin yenieri ocaginin 94. ortasinda albay rtbesiyle oturmasina karsilik
olarak II. Mahmut, Mevlevi elebiligini, Askir-i Mansre-i Muhammediye ordu-
sunda msirlik rtbesine ykseltmisti.
Siyasal atismalar arkasindaki bu din ya da tarikat atismalan nnde, II.
Mahmut'un padisahligindaki haliIelik niteligi ve Vak'a-iHayriye (Hayirli Olay)
adiyla taranan olayin gerek niteligi biraz daha aydinlanmis gzkr. ss- za-
fer, bunun ideolojisini hazirlamak zere yazdinlmistir. Bu eserin yazan olan Esat
EIendi'nin, grnste yenieriligin kaldirilmasi olayi anlamina kullanilan Vak'a-i
Hayriye'yi mesrulastirmadaki asil hcum hedeIinin Bektasler olusu Haslck'un
tezinin aynidir. Esat EIendi bugnk dille sunlan syler-. "Bektasler saI ve bilin-
siz halki yavas yavas Islmlik'tan uzaklastirarak Islm lkelerinde (kumeli'nde,
Arnavutluk'ta ve teki yerlerde) Sultan, Baba, Abdal adlari altinda Naksibend,
Kadiri vesaire gibi tarikatlarin trbelerinin ve tekkelerinin aslinda Bektaslere ait
oldugu iddiasiyla yavas yavas ellerine geirmislerdi". Aslinda bir arkeolog ve
sonra folklor inceleyicisi olan Hasluck, inan ve tarikat olaylarini siyasal ve eko-
nomik etkenlerin isiginda grmekten ziyade siyasal ve ekonomik etkenleri daha
aik belirtir. Esat EIendi'nin szleriyle, Bektas gruhu yenieri taiIesine dayana-
rak vaktiyle dindar kisilerin teki tarikatlara adadigi tekke ve zaviyelerin adlanra
Bektas adlarina evirerek ve bu tarikata nispet ettirerek zaptetmisler, vakiI gelir-
lerini ellerine geirmisler, yeniden daha birok Bektas vakiIlan ve tekkeleri sagla-
mislardir. Bunlar, "Osmanogullan askeri bizimle prdasrlar" iddiasiyla yenierile-
160
GRM
ri elde etmislerdir. Hl Haci Bektas vekili adina (Esat EIendi aslinda Haci Bektas
ile yenieriler arasinda tarihsel bir iliski olmadigini zellikle belirtir) 94. orta kisla-
sinda bir Bektas seyhinin oturdugunu, ldg zaman onun yerini alacak olan
Bektas seyhinin ocakli taraIindan trenle Aga Kapisi'na gtrldgn, yenieri
agasi taraIindan tacinin giydirildigini, tekrar trenle Bb-i l'ye gtrlerek Ierace
giydirildigini, ondan sonra makamina getirilip oturtuldugunu anlatir. Bektasler
yenierilerle birleserek hem devlete, hem dine karsi esitli ihanet islerine girismis-
lerdir. Dinekarsi ihanetleri halk arasinda dinsizligi yaymak, tekke ve zaviyelerde
yinler yaparak iki imek, namaz kilmamak, ramazanda oru yemek, srinet eh-
linin inanlariyla aika alay etmek gibi seylerden devlete karsi isledikleri ihanet-
leri sayarken daha nce szn ettigimiz Hlst'l-kelmji reddi'l-avm adli
lyihada anlatilan casusluk ve bozgunculuk eylemlerini yapanlarin da Bektasler
oldugunu ileri srer. O lyihada Bektas adi aiklanmadigi halde, Esat EIendi boz-
guncu propagandayi hemen hemen ayni szlerle tekrarlayarak bunu yapanlarin
Bektasler oldugunu iddia eder. Bunlarin, kus seIerinde asker arasina karisarak,
"Behey ahmaklar, bos yere caninizi neden teleI edersiniz? Size gaza ve sehitlik
diye yutturulan lIlarin asli yoktur. Osmanli padisahi kendi sarayinda seIasina
bakiyor; EIren krali kendi cmbsnde; sizin bu dag baslarinda, metrislerde ca-
ninizi teleI etmenizin ne anlami vardir?" gibi telkinlerle askerin bozulmasina se-
bep olduklarini ileri srer. Koca Sekbanbai lavihasinda sz edilen, asker arasi-
na karistigi ve niIormasizlik yznden kim olduklan bilinmeyen casuslarin Bek-
tas oldugunu iddia eden Esat EIendi, Baskomutan Koca YusuI Pasa'nin bir casu-
sun yakalanmasi iin 20.000 kurus vaadettigi halde ele verilmedigini kaydeder.
Bir gn dev gibi bir Bektas dervisi, eski seyhlIslm Yasincizade'nin karsisina di-
kilerek III. Selim ve Alemdar olaylariyla saraya hcumda yenierilere nderlik
edenin kendisi oldugunu sylemis, sorusturmalar sonucunda bu iddianin dogru
oldugu ortaya ikmis. Bu seyh, arsiya iktigi zaman yaninda 3-5 yenieri ustasi
eskiya ile dolasirmis. Yakalanip srldg zaman ocak eskiyasi geri getirilmesini
istemisler; bunlar Ietvalarla sustuamussa da nihayet Bektasler son yenieri
ayaklanmasini baslatmislar. Yenieri isyaninda Bektas dedeleri ellerinde teberlerle
isyan yrysnn basinda geliyorlarmis.
Yenieri ocaginin hl padisahliga gerekli olduguna inanan II. Mahmut'un
duraksamalan karsisinda, ulem ve belki de Mevlevlik'e ve teki tarikatlara bag-
li devlet adamlarinin tesviki ile ocagin yok edilmesine karar verildikten sonra, si-
lh kullanmasini bilmeyen bir Iakir esnaI kalabaligindan baska birsey olmayan
yenieriler, stn atesli silhlar karsisinda ezildiler. Basan zerine saraydaki ca-
mide bir meveret meclisi kurulmustu. Konu yenieri ayaklanmasi ile ilgili Bekta-
1 61
TRKYE'DE ADAUMA
slerin nasil cezalandinlacagi, ocaktan sonra Bektas rgtlerinin nasil yok edile-
cegi sorunu idi. Mesveret meclisine sadrazam, eski ve yeni seyhlIslmlar, sdr,
Sra'ya memur rical ve hocalarla, bugn parti baskanlarinin agnlmasina benzer
bir biimde Naksibendiyye, Kadiriyye, Halvetiyye, Mevleviyye, Sdiyye tarikatla-
rinin seyhleri agnlmisti. SeyhlIslm sz alarak Bektaslerin isyandaki rol hak-
kinda toplanan bilgileri anlatti; agnlan tarikat seyhlerini de duyduklarini, bildik-
lerini anlatmaya davet etti. Bunlar, "hallerini hakikati zre bilmeyiz deyu sktu
ihtiyar ve bazilari vakia skdar taraIinda o misill mnkerat tevatr edilmekte-
dir", demekle yetindiler. Anlasildigina gre onlar da tarikat sirlari zerinde Iazla
konusmamak istiyorlardi.
Ulemnin bir kismi, bunlarin btn olarak seriata aykiri eylemleri bilinmek-
le birlikte, kii olarak her birinin islenen sutaki payinin ispat edilememesi ihti-
mali oldugundan, topu hakkinda seriat yargisinin ne olabileceginin tartisilmasini
tekliI etti. Ulemnin bazilari, zellikle Yasincizade, kisilerin ayriayri sularinin
kanitlanmis olmasi gerekmedigini, topunun siyaseten katlinin caiz oldugunu ileri
srd. Fakat seriatin bu biimde yorumlanmasinin kabul edilmedigi anlasiliyor.
nk daha sonra yapilan sorgulardan sonra ancak bazi kisilerin idam edildigini
(bunlardan biri kadi, teki hoca idi!), sorguya ekilenlerin "raIiz" ve "mlhit" ol-
duklari sabit olanlarin ulemsi bol yerlere srldgn, birogunun kaarak ya
da gizlenerek kurtuldugunu greniyoruz. Ancak verilen Ietvalarla desteklenen
nemli kararlar sunlar olmustur: skdar, Eyp ve kumelihisan gibi yerlerdeki
tekkelerin srinet ehli olan tarikatlara verilmesi, 60 yil ncesinden sonra yapilan
btn tekkelerin yiktirilmasi, bunun btn Anadolu ve kumeli'ne genisletilmesi,
Bektas yayinlarinin msaderesi, Bektaslik'e yapilan vakiIlar seriata caiz olama-
yacagindan btn Bektas vakiIlarinin msaderesi ya da teki tarikatlara verilme-
si, bazi Bektas zaviyelerinin Asakir-i Mansre-i Muhammediye kislalan yapilma-
si. Bu kararlarin en nl kurbani, zamanin en ileri ve basanli bir tip ve tarih bilgini
olan Sanizade Ataullah olmustur.
32
O da IelseI dsncelerinden tr Bektaslikle
sulanarak srlms, ancak sonradan aIIina dair hkm gelince idam hk-
mnn geldigini sanarak kalp durmasindan lmstr.
Esat Efendi, ss- Cafer'inde bu Israrlarin "ulem icmai" ile alindigi nokta-
sini belirtmeye zel nem vermistir. Bektaslik, yedigi bu agir siyasal darbeden
sonra, Tanzimat dnemine kadar belini dogmltamamistir. Fakat ondan sonra da
Bektaslikle, masonluk ve Jn Trldk arasinda baglantilar oldugu spheleri da-
ima yasamistir.
Birok konu zerinde ok ayrintili bilgiler vererek tarihini 12 cilde ikaran,
Iakat yeri geldiginde ok kisa szlerle ok anlamli seyler sylemekte usta olan
162
GRM
Cevdet Pasa, tarihini burada kapatirken "sonulama" olarak syle der: "Vak'a-i
Hayriye, ulem ve sulehnin (Snn tarikat erbabinin) sz birligi ile vcuda gel-
mis olmasi nedeni ile az sonra hkmet asin taassup yolunu tuttu. Saglam din-
darligin yerini riyakr taassup aldi. Meydan mutaassiplara kaldi ve bundan ok
zararlar grld. Bunun ikmaz bir yol oldugu anlasilinca nlendi ise de bu kez
tersine yolda ok ileri gidildi". Yazarin "ok ileri gidildi" dedigi dneme simdi ge-
ecegiz.
Notlar
1 Cevdet Pasa, I: 67-68.
2 Cevdet Pasa, VI: 5.
3 Cevdet Pasa, VIII: 337.
4 Cevdet Pasa, VIII: 251.
5 "Kul"luk, "devsirme" kuralinin durmasindan sonra unutulmaya baslamistir. Sz edilen olaylarin
tarihinden bir nceki yzyil iinde KaIkaslar'in Osmanlilara ve SaIevlere ailmasi sonucu olarak,
bu devletlerin ikincisi Grc ve Ermenilerden "kul" devsirdigi halde birincide yksek kademelere
erkez, Grc ve Abazalarin klelikten ya da eskiyaliktan geldigini grrz. Yksek mevkiler iin
Balkanli devsirmelerle KaIkasli kleler arasinda siddetli bir yarisma baslamisti. Szn ettigimiz d
nemden sonra Balkanli devsirme ve dnmeler siyasa alanindan hemen hemen silindigi halde (bu
esitten olanlar artik daha ok derebeylik ile bagimsizlik kazanma yoluna girmis grnyorlar), pa
disahlarin despotik glerini srdrme istegi yznden kkeni ok kez KaIkas kleligi olan devlet
adamlarina yeni bir alan ailmis oluyordu. Tanzimat, hatt II. Abdlhamit dnemlerine kadar kle
likten gelme kisilerin yksek devlet makamlarinda yer aldiklarini grecegiz.
6 Alemdar (Bayraktar) MustaIa'nin hayati iin bkz. Ismail Hakki Uzunarsili, Islam Ansiklopedisi,
cilt I, s. 720-727; ayrica, J:unaiainm Alemdar Mustafa Paa (tstanbul, 1942) adli eserinin so
nunda ayrintili bibliyograIya vardir.
7 Shaw, 396-397.
8 Cevdet Pasa, IX: 278-283; tam metin "Zeyl"dedir.
9 Katilan ayanlar zerine Iazla bilgi iin bkz. Cevdet Pasa, IX: 3-7 ve 338-339 ve sim, II: 49 ve 46-
49 (metin). IttiIak Senedi zerine en iyi inceleme olarak bkz. Halil Inalcik, "Sened-i IttiIak ve Gl-
hane Hatt-i Hmyunu", Belleten, XXVIII, 112(1964): 603-622.
10 Senedin metninde "derebey", "mtegallibe" szcklerine rastlanmaz. Buna karsilik, "hanedan",
"yn", "vcuh" terimleri kullanilir. "Hanedan" szcgnn anlami iin bkz. yukarida IV. Blm,
not 28 . _
11 Cevdet Pasa, IX: 8.
12 Bu szlesmenin padisahla "Ieodal" beyler arasinda yapilmis bir mukavele oldugunu sananlar onu
Ingiliz tarihindeki Magna Carta'ys. (Byk Sartname) benzetmislerdir. 593 yil nce bu sartname de
aslinda anayasal bir vesika degildi {"Carta" szcg latince kgit parasi anlamina gelen "chartu-
Io" szcgnden gelir; Arapa'ya, ondan da Trke'ye "harita" biiminde anlam degismesine ugra
yarak gemistir. Szck modern Fransizca'da charte, modern Ingilizce'de charter biimini aldi.
Trkede "sart" sesiyle okunan Fransizca szcgn "mesrut", "mesruta", "mesrutiyet" szckleri
ile Arapalastinlarak girdigini ileri srenler olmustur-, bkz. X. Blm, not 12 ve VII. Blm, not 3.
Modern ag anayasalarinda nemli yeri olan kimi yanlar Magna Carta''da yoktur. Bu, halkin temsil
1 63
TRKYE'DE ADALAMA
edildigi bir yasama kurulunun ikardigi bir yasa degildir. Vatandas zgrlg, esitligi, tabi haklan
ve bunlarin dokunulmazligi, istibdada karsi isyan hakki yoktur. Bunlarin varoldugu sanisini veren,
bu vesikanin kralin vetkilerini kisitlamasidir-, Iakat bu kisitlama baronlarin gcne, en stn Ie-
odal bey olarak kralin karisamayacagi anlamina gelir. Kralin adaleti uygulama mekanizmasini si-
nirlandirmasi bakimindan en nl maddesi olan, "hibir zgr kisi tutuklanamaz, hapsedilemez,
mallari msadere edilemez, kendisi srgn edilemez ya da herhangi bir yolla yokedilemez" diyen
madde, ancak :gr kiiler iindir; baronlarin sertleri iin degildir. Madde, lordlarin serIler zerine
olan yargi yetkisine kralin karisamayacagini bildirir. Bununla beraber, Magna Carta gene de ana-
yasal rejimin en eski belgesi olarak kalmistir ve bu ancak villeinage (sertlik) sisteminin kaldirilma-
sindan ve nc bir estate (Fransizca tat) olarak sehirliler {bourgeoisie) siniIinin siyasal g ka-
zanmasindan sonra olmustur. O zaman Magna Carta'nm. yargilari yeni bir anlam ve nem kazan-
mistir. Yeni anlayisin en nemli yani hem Ieodal baronlari, hem sehirlileri hukuk karisinda kii va
da kiiler toplami olarak degil bir hevet, bir sinif, daha dogru terimi ile bir "etat" olarak tanima
kavramina yol amasi olmustur. Hukuk karsisinda bir "siniI varligi kazanan sehirliler, ynetici ile
ynetilen arasindaki yasal iliskileri dzenleyen hukukta devrimci bir siyaset IelseIesi gelistirmistir;
gerek anlami ile demokrasi byle bir grse dayanir. laha sonra, Fransa'da Ieodal bey ve ruhban
tat'lan tmden kaldirilmis, Ingiltere'de ise tmden kaldirilmamissa da soylular disi (commons,
avam) bir yasama kurulunun karsisinda nemsiz bir duruma inmistir. Konumuz olan IttiIak Sene-
di'nden byle bir sonu ikmamistir; nk bu senet Ieodal haklan olan bir beyler etatsi ile beylerin
basi olan bir hkmdar arasinda bir szlesme degildi. Padisah, beylerin basi olan bir bey degil,
btn toplumun stnde despotik yetkileri olan bir hkmdardir. Ne Islm hukukunda ne de Os-
manli hukukunda ulem, mer ve rey hukuk karsisinda bir heyet, bir siniI olarak grlmemistir;
haklar ancak bireyler iindi. Bugnk "siniI terimi aslinda zanaatkarlar iin kullaniliyorsa da sz-
cgn ogulu olan "esnaI biiminde kullanilirdi; yani bunlarin btn bir tat birimi olarak anla-
silmiyordu. IttiIak Senedi'nin bazi maddelerinde "yn ve hnedan"in kendilerini siyasal yetkileri
olan bir tat saydirma egilimini gen padisah Mahmut kabul edememistir. Bu konuda Ziya G-
kalp'in dogru-yanlis karmasi, Iakat ilgin gzlemleri iin bkz. Osman Nuri Ergin, Mecelle-i umr-i
belediyye (Istanbul, 1922), cilt 1, s. 1662-1664; 2. baski (Istanbul, 1995), cilt III, s. 1520-1521.
13 MustaIa Nuri Pasa, IV: 60; 2. baski: II: 232.
14 Cevdet Pasa, IX: 11 -14 ve 19-24.
15 IttiIak Senedi'ndeki belirsizlikler ve tutarsizliklar, onu degerlendirme abalarinda da kendini yansi
tir. Bu konunun en iyi incelemesini yapan Inalcik, bu vesikanin hnedanlarin "Iiilen kurulmus Ie
odal durumlarina daimi bir hukuk mahiyet kazandirma"si bakimindan modern devlet anlayisina
aykiri olmakla beraber, "merkez idarenin ve onu temsil eden valilerin keyI hareketlerine karsi ge
nel bir direnme" olmak bakimindan halki bir yani oldugunu syleyerek bu szlesmenin sonusuz
kalmasinin arkasindan II. Mahmut'un "tam istibdat" dneminin geldigini bildirir (s. 607-608). Biz,
derebeyligin Ieodalizm demek olmadigi, II. Mahmut idaresinin de tam bir istibdat olmadigi sanisin-
dayiz. Bati siyasal gelisme asamalari ile Osmanli siyasal gelisme asamalan arasmda tmden para
lellik kurmak gtr. Sanimizca eski Osmanli rejiminin bastan basa bozulmus biiminden ilk "Iiil"
ayrilis, Mahmut'un getirmeye alistigi rejim denemesi ile baslar. Tarihsel vesika olarak IttiIak Sene
di'nin nemi, bu denemeden nce yapilan ve Osmanli devlet rejimini baska bir temele oturtmaya
alisan bir girisimi temsil etmesindedir. Bunun tmyle olanaksiz kalmasi, tekinin ise Osmanli ge
lenegi dogrultusuna daha uygun oldugu iin yryebilmesi degerlendirmede gz nnde tutulmasi
gereken bir noktadir. Feodal bir rejim kurma istegi ile halki bir devlet kurma istegi arasinda en asa
gi bir yzyillik zaman ayirimi olmustur |YN: Sened-i IttiIak ve Magna Carta ile karsilastirilmasi ko
nularinda tarihilerin, hukukularin ve Berkes'in grslerinin iyi bir elestirel zeti iin bkz. Blent
Tanr, Osmanli-Trk Anavasal Gelimeleri, 3. baski (Istanbul, 1998), s. 41 -64].
16 Comte Auguste de Forbin, Voyage dans le Levant en 1817 et 1818 (Paris, 1819), s. 88.
17 Ahmet Rasim, Istibdattan hakimivet-imilliyeye, (Istanbul, 1923), cilt I, s. 129-130; hat sureti iin
bkz. Cevdet Pasa, IX: 216.
GRM
18 Wesley Marsh Gewehr, The Rise of Nationalism in the Balkans (New York, 1931 ve Hamden, CT,
1967), s. 14.
19 Toynbee, VIII: 178.
20 Toynbee, VIII: 167.
21 Toynbee, VIII: 171.
22 Naff, 301; ayrica bkz. Bernard Lewis, "Beratli" maddesi, Encyclopedia of Islam, 2. baski, dit I, s.
1171.
23 Naff, 301.
24 Berat Iermani metni iin bkz. Ergin, Mecelle, I: 675-680; 2. baski, II: 655-659.
25 komen ulusulugu zerine bkz. Gewehr, s. 30-33.
26 Genel olarak Balkan uluslarinin uyanisi iin bkz. YusuI Akura, Osmanli Devletinin Dagilma Devri,
2. baski (Ankara, 1940), s. 13-21. Bu ulusal akimlar zerine Katolik Kilisesi, Habsburg siyaseti,
kusya, Fransiz levrimi Iikirleri, Napolyon siyaseti gibi esitli, bazen elisik kaynaklarin etkisi ol
mustur. Akura, bu ulusal akimlarda milliyet duygularindan ok derebeylerin glenmesinin etkili
oldugu sonucuna varir.
27 Adolphus Slade, Records of Travels in Turkey, Greece, etc. in the Years 1829, 1830 and 1831,
(Londra, 1833), cilt I, s. 215-220.
28 Sened-i IttiIak konulu makalesine ek olarak bkz. Halil Inalcik. "Tanzimat Nedir?" Dil ve Tarih Cog
rafva Iakltesi Yillik Aratirmalar Dergisi, !940-1941,1(1944): 237-263 ve Tanzimat ve Bulgar
Meselesi (Ankara, 1943); yeni baskisi: Istanbul, 1992.
29 Frederick William Hasluck, Christianity and Islam under the Sultans (Oxford, 1929), s. 586-596.
30 Tepedelenli aika Bektas olmamakla beraber Hasluck, Bektas seyhlerini ve tekkelerini korudugu
nu, oglu Muhtar Pasa'nin aika Si oldugunu, baska bir anadan dogan diger oglu Selim'in sonra
dan Bektas seyhi oldugunu iddia eder (s. 589 ve not 1).
31 Yunanlilarin ulusal nder saydigi kigas, 1757'de Tesalya'da dogmustur; Hasluck'a gre Yunan mil
liyetisi olmaktan ziyade Fransiz levrimi Iikirlerinden ok etkilenmis bir Hellenizm hmanisti idi;
karsilastirma iin bkz. Akura, 20. kigas, 1810'da ldrlmstr.
32 Adivar, 193-194 ve Cevdet Pasa, XII: 212.
165
I I . KES M
MUTLAKI YETTEN MERUTYETE
VI GVUR
PAuI$AB
1. II. Mahmut'un aydin mutlakiyeti devleti
Nizam-i Cedit'in yikilisindan 1830'lara kadar geen en son grdgmz bo-
calama sresi, eski siyasal rejimin yerine yeni bir siyasal sistem gelistirme soru-
nunda yn tutulabilecegini gsterir: 1) seriata dayali bir Islm devleti kurmak,
2) merkeziyeti hkmdarlik rgt ile tasra gleri arasinda szlesmeye dayali
bir devlet kurmak, 3) hkmdarin mutlak egemenligi altinda merkeziyeti bir b-
rokrasi monarsisi kurmak. Sz edilen srede bunlarin hibiri belirli ve bilinli bir
siyasal grs haline gelememistir. Byle olmakla beraber bu egilimlerin nn
de t Cumhuriyet'in kurulusuna kadar srdgn kitabimizin bu kesiminde gre-
cegiz. 19. yzyilin geri kalan yillarinin ve 20. yzyilin ilk yillarinin kosullan al-
tinda bunlarin hibiri tam olarak gereklesemedigi iin herhangi birinin uygulan-
masina alisildigi durumlarda teki seenekler tekrar tekrar gzkmslerdir.
Bunun ilk rnegini, kitabimizin bu ikinci kesiminin basinda grecegiz: II.
Mahmut'un hkmdarliginin sonlarina rastlayan ilk asamada (belki de eski siste-
min dogrultusuna en uygun yol oldugundan) bu egilimlerin ncs stn gel-
di. Fakat agdas kosullanil etkisi altinda aydin monark olarak bu hkmdarin gi-
risimlerinin kendisi, mutlak hkmdarin gcn kisma ynnde bir degisiklik
yapilmasi sonucunu yaratti ki, bu Tanzimat'tir.
Bu hkmdarin kurmaya alistigi rejim, merkez disi blgelerin temsilcisi sa-
yilan tasra glerinin ortakligi ile szlesmeye dayali bir rejimin tersine, merkez
gcn stnlg altinda, onun grevlendirecegi kanun yapma kurumlariyla ali-
sacak bir hkmet biimindedir. Bunlarin alismalariyla yavas yavas bir "niz-
169
TRKYE'DE ADALAMA
mt-i essyye" (temel kurallar) kavrami belirmeye basladi. Bu temel kurallarin
konmasi iin de hkmdarin gcn kanunlara baglama zorunlulugunun yolu
aildi. Fakat bunu yapacak olan gler yn ya da esnaI degil, merkez gcn
kendi destegi olarak gelistirdigi din, brokrasi ve ordu olmustur. Onun iin Tanzi-
mat dneminden itibaren siyasal gelismelerin rotasi bu rgtn davranislarina
gre gidecektir.
Ynetilenlerin ynetme isine katilmasi, Osmanli gelenegine yabanci bir tu-
tumdur. Bu gelenekte, rey adina yn ve hnedanlari hkmette sz sahibi et-
mek bile Osmanli egemenligini paralamak anlamina gelir. Tanzimat dneminin
byle bir iliski kurmaya dogru yaptigi denemeler, Tanzimat'a karsi olan, ilk kez
siyasal bir ideoloji rengini almis olan Yeni Osmanlilar akimina yol ati. Bu akimin
etkisi altinda, devleti "nizmt-i essyye" kavraminin aldigi yeni biimle "ka-
nun-i ess"ye dayama sorununun tartismalari, szn ettigimiz ikinci egilimin
gereklesme glklerini yeniden meydana ikardi. Yeni Osmanlilar akimi yn,
esnaI ya da halki temsil etmiyordu. Mutlakiyeti bir hkmdan (rnegin Abdla-
ziz'i) ancak ulem, brokrasi ve ordunun elele verisi dsrebilirdi.
Fakat yni, Mslman halk ile Mslman olmayan halklan temsil edecek
bir parlamento kurulmasi tartismasi baslayip, bunlara yasama ve yrtmede sz
verilmesi sorunu kimsenin zemeyecegi bir sorun haline gelince, devletin kendi
organlarivla vnetilmesi sikki ile eriat ve hilafet devleti kurulmasi sikki yine or-
taya ikti. Kanun-i ess ve mebuslar meclisi tartismalan, bu iki siktan hangisinin
daha uygun olacagi sorunu zerine kopmustur. Mithat Pasa'nin temsil ettigi tasra
zerkligi (adem-i merkeziyet) tezi, "hkimmillet" terimi ile kastedilen Osmanlilik
gelenegine, Mslman halkla Mslman olmayan halklarin esitligi Iikri din gele-
negine o kadar aykiri idiler ki, Abdlhamit gibi gl bir hkmdarin elinde ka-
nun-i ess rejimi merke:iveti, mutlakiveti, eriati karmasi bir rejim sekline
evrilmistir.
1908'de bu rejimin devrilmesiyle ikan merkeziyetilik - tasracilik (merkezi-
yet - adem-i merkeziyet) atismasinda stn ikan egilim, kanun-i essli mesru-
tiyet dogrultusunda merke:iveti bir monari refiminiyrtme oldu. Bu, hkm-
darin degil, ona stn duruma gelen siyasal parti-ordu bilesiminin agirligi ile ol-
mustur. levlet gcn bir toplum siniIina, ya da Trk ulusu birimine dayandirma
dsncesi ancak sivasal partilerin kuruluu ile sonralari dogmustur.
Bu asamalarda karmasik etken rol oynamistir: 1) Osmanli Imparatorlu-
gu'nun esitli din ve milliyetlerden olan paralarinda meydana gelen gelismeler,
2) bunlari bir imparatorluk birligi iinde tutma abalarinmlehine ve aleyhine Av-
rupa devletlerinin artan baskilan ve karismalan, 3) Mslman Trk halkinin eko-
170
GVUR PADAH
nomik kntsnn yarattigi sonular. Kitabimizin bu kesiminde inceleyecegi-
miz asamalan, ayrintilarina giremeyecegimiz bu karmasik kosullan hatirda tuta-
rak anlamaya alisacagiz.
2. II. Mahmut rejiminin portresi
Bu etkenlerin 19. yzyilda ilk harekete geisinin sonucu 1830'larda II. Mah-
mut'un "mutlakiyeti aydin monarsi" olarak nitelendirdigimiz rejiminin belirmeye
baslamasi olmustur.
Mahmut'un reIormculuk dnemi, grdgmz yeni bir rejim arama deneyle-
rinde gelenek dogrultusuna en ok uyan mutlakiyeti monarsi sekline ynelis d-
nemidir. Bunu gsteren zellikler sunlar olmustur: a) hkmdarin mutlak yetki
hakki devam ediyor, b) ynetilenler "rey" olmaktan ikip, "tebaa" ve "halk"
oluyor, c) kapikullugu kalkiyor, onun yerine sinif, irk, din farklan gzetilmeden
devsirilen bir sivil brokrasi gelisiyor, d) kapikulu ordusu yerine Iarkli sekilde
devsirilecek bir militer rgt kurulmasina dogru gidiliyor, e) sivil brokrasi ve or-
dunun basinda bulunanlarla ulemdan seilen kisilerden olusan en st yetkili, ka-
nun yapma grevlisi srekli meclisler kuruluyor.
Tanzimat'in ilnina kadar bunla.rin hibiri tmden gereklestirilmis degil-
dir; Tanzimat, hkmdarin yetkilerini kisma gibi bir degisiklikle byle bir reji-
min uzantisidir. Kimi gzlemciler bunu eski despotizme, kimileri istibdat yneti-
mine, kimileri de ilkel yasali bir rejime benzetmislerdir. Gerekte bu, Avrupa'da
Fransiz levrimi'nin yiktigi, Avrupa'nin baska yerlerinde de yikilma halinde
olan ve Ancien Regime terimi ile adlandirilan devlet trne ok benzer. Bu mo-
deli istibdat ynetimi olarak tanimlamak, bir yzyil kadar sonra kurulan Cum-
huriyet rejiminin ilk asamasini diktatrlk rejimi olarak nitelendirmek gibi eksik
ve yanilticidir.
Fakat Mahmut'un mutlakiyeti monarsi ynetimine bir istibdat ynetimi
benzerligi veren yanlar da yok degildi. Bu, yeni rejimin niteligi belirinceye kadar-
ki girisimlerin geis dnemlerine zg eliskiler iinde kalmasindan ileri gelen bir
seydir. Bu yzden hkmdarin ve onun mutlak yetkesini uygulayanlarin eylem-
leri bize keyI isler olarak gzkr. Tanzimat, buna bir son verme abasinin r-
ndr. Byle geislerde girisilen eylemlerin keyI uygulamalar olarak gzkmesi
dogaldir; nk bu eylemlerin yerlesmis, rasyonel, hukuksal kurallari henz dog-
mamistir. Bu aidan bu geis dneminin rejimini ilkel yasali bir rejim olarak nite-
lendirmek de yanilticidir.
171
TRKYE'DE ADALAMA
Bu dnem, bu kurallan koyma abalan iinde geen bir dnemdir; fakat bu
kurallarin konmasinda ynetilenin rol yoktur. Szn ettigimiz srekli meclisler
yasama yetkisini halktan degil, mutlak yetkenin toplandigi hkmdardan alirlar.
Tanzimat, hkmdarin mutlak yetkesini keyIi olmaktan ikarma abasi oldugu
halde, onda da yetke kaynagi ynetilenin kendisi olmamistir. laha sonra, yneten
ile ynetilen arasinda tarihsel Osmanli geleneginin hi tanimadigi bir abaya
girildigi zaman (Kanun-i Essi deneyi zamaninda), geen blmde tartistigimiz
bir antlasma yapilmasi ya da bir seriat-hiiIet devleti kurulmasi seeneklerinin
tekrar dogdugunu grecegiz.
Bu kurallastirma isini hkmet, adliye ve egitim alanlarinda inceledigimiz
zaman, bunda eski dzenin geleneklerinden ayrilan temel Iarklar bulundugunu
grecegiz. Yeni kurallarin konmadigi zamanlarda birok sorunlarda devlet gc-
n elinde tutanlarin eylemleri tepeden zorla konmus keyIi eylemler olarak gz-
kr. Ynetenler de ynetilenler de eski aliskanliklarindan kurtulamadiklan iin
yeni kurallar belirirken onlara aykiri ynlerde gider grnrler. Bu yzden, bu
blm bitirdigimiz zaman hemen her alanda kendini gsteren bir dizi ikilik
meydana geldigini grecegiz. Genel bir deyimle bu eski-yeni ikiligidir. eliskiler
arasinda uzlasmalar gereklesinceye kadar bu ikilikler srecektir. Bu, rejimdn-
smlerine zg olan tutarsizliklarin ve ikiliklerin, hangi gemisin bir gelmisi oldu-
gunu bilmeyen dis gzlemciler arasinda elestirilere yol amistir. Byle dnemlerde
en byk rol, gl kisilik nitelikleri olan nderler oynar. Kanun, kural zorlama-
lan yetmez. II. Mahmut'un kisiliginde az ok byle bir nitelik oldugu iin son de-
rece g kosullar altinda 1830'lardaki reIorm dnemini aabilmistir.
Zorunlu reIorm nderlerinin karsilastigi problem, yukaridan gelecek yenilik-
lere karsi halk arasinda gven ve istek ruhu yaratmaktir. Buraya kadar grdg-
mz tutumlar yznden halk arasinda byle bir gven yoktu. Halk kendini, re-
Iorm adina yapilmis islerin altinda ezilmis gryordu. Mahmut'un, yukarida zet-
ledigimiz yenilikleri esitli vesilelerle yaptigi beyanlar ve eylemlerle belirterek bu
gveni yerlestirmekte ne dereceye kadar basarili oldugunu kestirmek gtr.
Batili gzlemciler arasinda pek azi durumun niteligini kavrayabilmistir. ogu
onu mstebit, basarisiz bir hkmdar olarak gsterir. Bu grste olmayanlar (r-
negin, Mahmut zamaninda Istanbul`a gelen Amerikali loktor leKay ile Ingiliz ta-
rihisi Harold Temperley) Mahmut'un yaptiklarini, bir yzyil nceki Byk Petro
ile kendi zamanindaki Mehmet Ali reIormlarinin basanlarina benzetirlerse de, on-
larin basarilari karsisinda Mahmut'un basanlarinin snk kaldigini kabul etmek
gerekir. Fakat bu iki reIormcu Iarkli tarihsel kosullar altinda zorunlu reIormlar
yapmislardi. Birincisi reIormlarini, yeni bir tr Ieodal aristokrasi araciligiyla
172
GVUR PADAH
yrtmstr. Ikincisinin ilk zamanki basanli reIormlari, toplumsal bir dayanak-
tan yoksunlugu yznden ok srmedi. Kurdugu hidivlik hanedani ynetimi al-
tinda Misir, Tanzimat Trkiyesi'nden daha da kt bir sonuca ugradi.
Mahmut'un aydin monarklari taklit ettigi kanisini veren eylemlerinin ba-
sinda, hkmdar olarak eski padisahlardan Iarkli olan grns ve tutumuna
iliskin yanlari gelir. Uzun sreden beri grnmez mahlklar haline gelen padi-
sahlarin kovugundan ilk ikani o olmustur. Zamaninin Bati monarklarinin kili-
gina benzer bir kilikla kavugunu, krkn, sorgucunu ikararak, sakalini kisal-
tarak halk karsisina ikan ilk Osmanli hkmdan odur. TesriIat merasimini de-
gistirerek Tanri'nin yeryzndeki glgesi olarak nnde yerlere kapanilan bir
hkmdar olmaktan ikmistir. Saraylilarin yasaminda ilk degisiklikler yaptiran
da o olmustur. agdas Avrupa monarklan gibi baskentin disina ikan, seyahat
eden, buharli gemiye binen, hatt yabanci dil grenmeye merak salan da o ol-
mustur. Bu tutumlari ile kimi halk arasinda gvurlasmis bir padisah olarak g-
rlmstr. Eski padisahlarin aliskanliklarindan kalan keyf idarelerle msadere
yapmaktan, adam ldrtmekten sakinmaya alisan o olmustur. Hangi dinden
ya da irktan olursa olsun btn tebaayi esit saydigini sylerken bunu itenlikle
yapmadigini ileri srmek gtr. Bunlarin nemi, halka ragmen, halkin iyiligi
iin halk karsisina ikmis bir aydin monark niteligini gstermesindendir. Onun
bu niteliklerini kavrayanlar onu logu uygarliginin Telemaque'i olarak grmekte
gecikmediler.
8
Ynetim katinda gzken ikinci yenilik, t III. Selim zamanina kadar uy-
gulanan Mesveret Meclisi'nden Iarkli nitelikte meclis kurulmasidir. Bunlarin
eski Mesveret Meclisi'nden Iarki, srekli devlet organi olarak kurulmalari, az
ok belirlenmis avri grevleri bulunmasi, idare, adliye, egitim ve ordu alanla-
rinda uygulanacak bir hukuk devleti mekanizmasinin kurulmasina dogru birer
adim olmalaridir.
Bu meclisler, yetkilerini, hkmdarin iradesini temsil etmeye onun taraIin-
dan memur edilmis olmaktan aliyorlardi. Bu yzden bunlarin koyacagi kurallara
hem ynetenin, hem ynetilenin uymasi iin kurallarinin baglayicilik nitelikleri
hl zayiItir. Ynetilen aisindan zayiIligi, bu kurallara alisik olmayan halki alis-
kanliklarindan ayinp onlari uymaya zorlamak gerekliliginden ileri gelir. Hkm-
dar iin de ayni sey sylenebilir. nk halkin ilerlemesini istemek iddiasinda
olan mutlak bir monarkin iradesiyle konan kurallar arasinda bir atisildik oldugu
zaman, onu kurallara uymaya zorlayacak hibir g yoktur. Tanzimat bu sorunu
zmlemek amaciyla iln edilmistir.
a Telemaque konusunda bkz. Blm VIII, s. 267.
173
TRKYE'DE ADALAMA
Szn ettigimiz meclis, Hkmet Sarasi (li-i Sra-yi Bb-i M), Adliye
Ileri Yksek Kurulu (Medis-i Ahkm-i Adliye) ve Askeri Sara Dairesi (Dr-i S-
ra-yi Asker) 'dir. Bunlarin birincisi merkez hkmet organi ile, ikincisi adalet or-
ganlari ile, ncs ordu ile ilgili yeni kurallar koyacak meclisler olarak kurul-
mustur. Bu meclislerin alismalarinin amaci yeni "nizmt-i essyye" hazirla-
maktir. Bu terimin Tanzimat'ta da kullanilmaya devam ettigi, nihayet 1876'da
onunla birlikte baska bir terimin, "kanun-i ess" teriminin kullanilmaya basladi-
gini, sonunda onun yerini aldigini grecegiz.
Eski hkmet mekanizmasindan belki en nemli ayrilis, bu meclislerin g-
revleri henz belirlenmeden, yapacaklan kanunlar henz ortaya konmadan, y-
rtme ve uygulama organlari bakanliklar olarak belirlenmeden nce mutlak mo-
narkin iradesiyle geleneksel iki st makamin yerlerini ve anlamlarini degistirmede
kendini gsterdi. Bunlarin birincisi sadra:amlik, ikincisi evhlIslamlikta. Eski
sistemde, Iarkli yollardan olmakla birlikte bunlarin ikisinin de despotik yetkiyi
keyI bir g olmaktan alikoyacak yetenekleri vardi. Bu iki makamin, hkmdar
iradesini sinirlayici olabilmelerine karsi, III. Selim rneginde grdgmz gibi, h-
kmdarin reIormculuga egilimli oldugu hallerde onlarin bu yetkisinin olumlu ol-
maktan ok olumsuz sonular verdigi olurdu. Padisahlarin ya bir sadrazamin ya
da seyhlislmin kuklasi durumuna geldigi grlmstr. II. Mahmut, sadrazamli-
gi hkmdarin mutlak vekili olmaktan ikararak "basvekil" adi altinda siliklestir-
di. SeyhlIslmlik'i da hkmet ynetimi ve planlama kurullarinin disinda birak-
ti. Basvekilin isi, meclislerin alismalari arasinda birlik, bunlarla padisah arasinda
bir bag kurmakti. Bu da, hkmdara karsi sorumlu bir kabine sistemine dogru
atilmis ilkel bir adimdir. Fakat henz bakanliklar yoktur. I, dis, maliye, ticaret,
sanayi, ziraat ve egitim isleri ayri daireler ya da bakanliklar olarak bir kabine bas-
kani olan basvekilin baskanligina verilmis degildir. Hepsinin asil baskani mutlak
hkmdarin kendisidir.
Ilgin olan bir yan, sayilan alanlarin bakanliklar olarak birbirlerindenayril-
mamis olmalarina karsilik, i, dis (bunlara artik "dahiliye" ve "hariciye" deniyor)
ve maliyeden baskalarinin "maariI alani iine sokulmasi ve Yararli Iler Meclisi
(Meclis-i Umr-i NaIia) adi altinda kurulan bir istisare (modern deyimle planla-
ma) kuruluna verilmesidir. Buradaki "maariI ve "naIia" terimleri daha sonra al-
diklan anlamlardan Iarkli anlamlarla ortaya ikmistir.
Baska bir ilgin yan, SeyhlIslmlik
1
in hkmet ynetimi ve planlama ku-
rullarinin disinda birakilmasinin bir sonucudur. Mahmut, SeyhlIslmlik'i, Msl-
man olmayan halklarin "millet" rgtlerinin din baskanligi anlamina benzer bir
biimde, bir esit Islm "millerinin din grevlisi haline getirdi. Sadrazamlik kaldi-
174
GVUR PADAH
rilinca eskiden iki kazasker araciligiyla o makama bagli olan kadiliklar, seriat
mahkemeleri olarak SeyhlIslmlik'a baglandi. Bylece SeyhlIslmlik, "dinsel
hukuk genel mdrlg" diyebilecegimiz bir nitelige girdi. Eski totaliter din-dev-
let bileiminde ilk atlama, ilk ikilenme bvle baladi.
Bu sonularin daha sonraki yillarda belirecek olan anlamini iki kavramin
karsilastinlmasi ile anlayabiliriz. Bunlarin biri "adalet", teki "seriat" kavramidir.
Ulemnin saltanat gelenegini seriat adina Mslmanlastirma grevinin durmasi
ile seriat hukukunun dnya isleri zerinde tutucu olma gc kalkti; "adalet" ile
"seriat" birbirindenayrilmaya basladi. Buayrilis, hukuka dayali idarenin ve din,
mezhep Iarki gzetmeden esitlik anlayisinin dogmaya basladigini gsterdigi gibi,
din ileri ile dnva ilerinin birbirinden avrilmasi anlaminda agdalama sre-
cinin de asil balangici olmutur. Mahmut'un "Adl" mahlasini benimsemesi bu-
nunla ilgilidir.
Bundaki yeniligi, Islm "seriat" kavrami ile Osmanli "kanun" kavramini ye-
ni "adalet" kavrami ile karsilastirmakla da belirtebiliriz. Bunlarin birincisi insan
eliyle konmamis olan, geleneksel toplumun sivil hukukunun temeli bulunan Iikih
yargilarinin uygulanisinin adidir. Seriat hukuku ancak Mslmanlar iindir. Bu
hukuk, "zimm", yani devlet idaresi altindaki Mslman olmayanlar ile "ms-
te'min", yani yabanci uyruklu Mslman olmayanlar hakkindaki kurallarinda
esitlik tanimaz. Birinciler kendi dinlerinin, ikinciler kendi lkelerinin kanunlarina
baglidirlar. "Kanun" hukuku hkmdarlar taraIindan konan, padisah "irade'le-
riylebiriken bir hukuktur. Seriat hukuku disinda sayilan, Iakat o hukukun "isle-
rin yneticisi" olan l'1-emre tanidigi "maslahata gre kural koyma" hakkindan
dogan ve dinsel sistematiklestirmeye bagli olmayan, zamanla degisen pragmatik
bir hukuktur; padisahlik srelerine ve "irade" degistirmelerine baglidir. Sinirlarini
"iIta" makami (en yksekte SeyhlIslmlik) belirler ve bu noktada bu iki hukuk
arasinda bir baglanti kurulur. Bu hukukta da esitlik kavrami yoktur. Yalniz din
anlaminda degil, siyasal anlamda da kisiler birbirine esit olmayan birimlereayri-
lirlar. Her iki hukukta da "adalet", kanun karsisinda esitlik anlamina gelmez; esit-
sizliklerin yerinde kalmasini saglamak anlamina gelir.
Simdi ise "adalet" kavrami bunun tersi bir anlam kazanmistir. Bunu, kurulan
bazi yeni kurumlarin adlarinda bile grrz. Bunlarin en nemlisi, Adalet Kural-
lari Divani (Divan-i Ahkm-i Adliye) 'dir. Bu en st adalet kurumunun kurulusu,
Tanri emri ya da padisah iradesi disinda insan dsn ile kurallar konabilecegi-
nin, gerektiginde bunlarin degistirilebilir oldugunun kabul edildigini gsterir. le-
mek ki, Tanri emri ve padisah iradesi kaynaklarindan baska olan bir kaynaktan
gelen yeni bir "tesri" (yasama) sreci baslamis oluyor. Bu son kaynagin niteligi
175
TRKYE'DE ADALAMA
henz daha belirlenmemis olmakla birlikte, hkmdarlik kurumunun daha ok
dnyasallastinlmasina paralel olarak, geleneksel hukuktaki esitsizlige dayanan
farklarin kalkmasina dogru, yani devletin demokratiklestirilmesine dogru da ilkel
bir adim atilmis oluyordu.
Yeni adalet hukuku grsnn ileride ortaya ikacak sonulari, Mslman
olan ve olmayan halklarin dinsel ve dnyasal islerinde degisiklikler olmasi, bun-
lara dayanan geleneksel kurallarin ve kurumlarin kalkmasi sorunu olacaktir. Bu-
nun ne denli byk ve zmlenmesi ne denli g bir sorun oldugunu ileride g-
recegiz. Bu sorun nihayet, imparatorluk devletinin var olmak ya da olmamak so-
runu durumuna gelecektir. Bu, imparatorlugun ya milliyetlere paralanmasi ya da
Osmanlilik kavrami altinda, anayasali bir devlette birlestirilmesi sorunudur. Bir
yandan "milletierin uluslasma, hatt bagimsizlasma akimlarinin, te yandan bu-
nunla ilgili byk devletlerin karismalarinin bu var olma ya da olmama sorunu-
nun sonucunu belirlemekte rol olacaktir.
Baska bir deyimle bu sorun, imparatorluk devletinin daha bir yzyila yakin
abalarinin anayasa ve uluslara blnme eksenleri etraIinda dnen tarihini dol-
duracaktir. lemek ki, din-devlet avinim, uluslama, anavasalama ve batilila-
ma izgilerinde gidecek olan yollar bu dnemde ailmitir. Cumhuriyet dnemi-
ne kadar bu yollar hibir zaman dz giden ve basbasa giden yollar olamayacaktir.
Yeni anlaminda "tesri" (yasama) ancak Tanzimat dneminde kanunlastirma
(codification) akimi ile baslamis olmakla birlikte, bunun yolunu aan dsnce
Mahmut zamaninda baslamistir. Mslmanlarin, Yahudilerin, Hiristiyanlarin an
cak camide, havrada, kilisede Iarkli olduklan, devlette esit olduklan yollu szlerin
arkasinda, Avrupa diplomasisinin yaratigi olan "millet sistemi"nin uluslara b
lnme biiminde yorumlanmasini nleme zleminin yattigini tahmin ediyoruz.
Bu nlemenin nasil gereklesmedigini, Iakat buna karsilik Trk toplumuna nce
mesrutiyeti, daha sonra cumhuriyeti nasil hazirladigini kitabimizin bu kesiminde
grecegiz. :
Merkeziyeti bir mutlakiyet monarsisi kurmakta Mahmut'un ulemnin des-
tegini saglamasinin byk bir rol oynadigini grmstk. Oysa, Mahmut'un Tan-
zimat'in temellerini atacak yne dnen tutumu ulem ile arasindaki mesaIenin
ailmasina yol ati. Hkmet ve idaredeki, hukuk alanindaki, egitim alanindaki
yenilenme girisimleri ulem ocaginin yetkilerini krlestirecek niteliktedir. Bu, din-
devlet bilesiminin zlmesi, ulem ve medresenin rolnn ve alaninin daralmasi
sonucuna varir. Bektaslik'e karsi hkmdarin yaninda olan seriat ulemsi ve
"Srinet ehli" olan tarikatlar, Bektaslik'e indirdikleri darbenin Iiyatini er ge dn-
yasal aydin ktlesinin karsisinda kalmakla deyeceklerdir. Batililasma yanlisi tu-
176
GVUR PADAH
tumMahmut'un lmnden sonra daha da glenecektir. Ancak Tanzimat dne-
minde Avrupa diplomasisinin "millet sistemi" lehine din alanina degin el atmasi
karsisindadir ki ulem yeniden sahneye ikabilme olanagi bulacak, II. Abdlha-
mit dneminde bu daha da genisleyecektir.
Ulemya karsi siyasa alaninda Mahmut'un olumsuz bir tutum takinmaya bas-
ladigini gsteren olaylar oktur. Ulemya yalniz din isleriyle ugrasmalarini, hk-
met islerinin yalniz padisahin mutlak yetkesine ait bir alanda oldugunu bu eylemle-
riyle belli etmistir. rnegin, dsnlen vergiler, medrese softalarinin askere alinmasi,
din kurumunun iznini almadan haciz ve msaderelere girisilmesi, vakiI islerini ele
almasi, Frenk detlerine karsi asin ilgi gstermesi gibi konularda seyhlislmin
verdigi bir muhtirayi yirtarak bu gibi islerin yalniz hkmdar yetkilerine ait oldugunu
belirtmistir.
1
Hiristiyan tebaanin Mslmanlardanayri, onlardan asagi bir blk
oldugunu gsteren giyim Iarklarinm, Hiristiyanlarin Avrupa basliklarini kullanma
zgrlgnn baslamasi da ulemnin karisamayacagi sorunlar haline geliyordu.
Askere yeni bir baslik seilmesi konusunda ulemnin engelleyici bir etkide bulun-
dugu yollu iddianin ne dereceye kadar dogru olduguna ileride deginecegiz.
Ayri dinlerde olan halkin esitligi de ulem iin yeni bir seydi; nk bu,
onlarin geleneksel hukuk anlayisinda degisiklikler gerektirecek bir isti. Tanzi-
mat dneminde, bu degisikligi yapma gcn gsteremedikleri lde ulemnin
devlet ve dnya islerindeki payi daralmaya devam edecektir. Bu, dayandiklari
hukuk sistemini kaybetme sinirina gelinceye degin sren bir direnis olacaktir.
lnyasal gler kk kk adimlarla yenilesme ynnde ilerledike dinsel
g, asiri seriatilik, soItalik, yobazlik seklinde geleneksel ulemaliktan Iarkli,
artik devlet katinda zel yeri olan bir ocak olmaktan ikmis bir "pseudo-ulem-
lik" (uydurma ulemalik) kiliginda Mesrutiyet dnemine kadar direnecek, hatt
Kurtulus Savasi yillarinda son savasini verecektir. Osmanli dzeninde "ulem",
gevsek anlami ile "din adami" ya da basina sarik saran kisi demek degildi. Ule-
m ocagi brokrasi gibi bir siyasal rejim kategorisi, ocagidir. "Uydurma" ya da
"sahte" {pseudo) ulemalik, II. Abdlhamit ve Mesrutiyet dnemlerine zg bir
tiptir ki iinde Osmanli ulem ocaginin bozulusu sonrasinin dkntlerini top-
lar. Bunlara ancak daha sonra, Cumhuriyet dneminde siyasa alaninin disina
ikanlislarindan sonra "din adami" denmistir.
Bu dnemde hukuk alaninda beliren bir yan da simdiye kadar bulunmayan
bir kamu hukuku alaninin ilk tohumlarinin atilmasinda grlr. Bu zamana ka-
darki gelenekte, kamu hukuku ile kisi hukuku ayinmi yoktu. Bu ilk asamada ida-
re, ceza, egitim ve ordu alanlarinda ikan kurallar kamu hukukunun ilkel temelle-
177
TRKYE'DE ADALAMA
ri olmustur. Bunun asil nemi, bu alanin dnyasallasma kanali roln oynamasi-
dir. Bu alan gelistike seriat (ve Mslman olmayanlar iin Kilise) hukukunun
alani daralmistir. Bunun ilk sonularini ancak Tanzimat dneminde grecegiz.
nemli olan, Iakat ancak Mahmut'un hkmdarligi sresinden sonra glenen
bir yenilik, kanun yapma isi ile grevli kiisel olmavan vasama mekani:masinin
biimlenmeye baslamasidir ki, bu 1876'da Kanun-i Ess dnemine kadar sren
bir yol olmustur.
Mahmut'un ancak seriat alani disinda kalan hukuk ve adalet islerini ku-
rallayacak bir meclis kurdugunu sylemistik. Bunun biricik sonucu 1838'de
ikan ve yanlis olarak ilk ceza kanunu sanilan bir kanurinmenin yapilmasi
oldu. Bu, gerekte, kamu hukuku gelistirme ynnde atilmis bir adimdir. Bu
kanurinme, idare grevlileriyle birlikte kadilarin da sorumluluklarini belirtir,
grevlerini ktye kullananlara uygulanacak cezalari saptar, rsvet ve benze-
ri eylemlere karsi siddetli cezalar koyar. Bu, bir ceza kanunu degil, kamu g-
revlilerinin eylemlerini kurallasman bir idare hukuku kanunudur. Ayrica, ka-
dilar hakkindaki kurallariyla, ulemnin yargi alaninin daraltilmasina dogru da
atilmis bir adimdir. lin adamlarina karsi byle bir daraltma her mutlakiyeti
monarkin basvurdugu yoldur. Fakat idare adamlarinin kamuca sorumlu olma-
larinin, seriatin ya da hkmdarin iradesiyle degil, konmu bir kanunun ku-
rallarina bagli oldugu grs yalniz ulem iin degil, halk ve hkmet adam-
lari iin de yeni bir grst. Bu yeniligi yznden kanun tutarli olarak uygu-
lanamamistir.
Kanunlastirma alaninda yapilan baska bazi yeniliklerde de henz eski kanun
ve seriat uygulamalarindan tmden arinilmis degildir. Bunlarda hl eski huku-
kun biimve z yanlari srmekteydi. rnegin, cezalar hal yazili olarak belirlen-
memisti. Cezalan lmede hl kadi yargisina genis bir yer birakiliyordu. Kadinin
verecegi yargida sulunun dininin ya da toplumsal konumunun etkisi oluyordu.
Bu eksiklikler ileride cezalarin sula orantili olarak belirlenmesi, ceza hukukunda
ve daha sonra meden hukukta dinsel ile dnyasal hukuk, kamu hukuku ile zel
hukuk alanlarininayrildiklan noktalanil belirlenmesi sorunlarini doguracaktir ki,
bunlarla karsilasma ancak Tanzimat dneminde meydana ikacaktir. Bu sorunla-
rin ikmasi kanunlarin (hukuklarin) atismasi olayini doguracaktir ki, Islm-Os-
manli tarihinde bunun aldigi biim genel olarak hukuk alaninda da bir dizi ikilik-
lerde kendini gsterecektir. Bu dnemde haIiIten baslayan, Tanzimat dneminde
genisleyen ikilesme olayi en ok hukuk alaninda ve simdi szn edecegimiz egi-
tim alaninda kendini gstermistir.
178
GVUR PADAH
3. Yeni egitim kurumlari
Mutlakiyeti monarsi rejimi iinde hkmdarin tutumu ile ulemnin tutumu
arasindaki aykirilik en ok naIia ya da maariI alaninda belirmeye basladi. II.
Mahmut'un kisa mrl reIormculuk dneminde bu aykirilik nemli olaylara yol
amamis olmakla birlikte, Tanzimat'i hazirlayan dnemde bas gsterdigi iin bu
sorunu bu blmde ele alacagiz.
Bu dnemde Tanzimat'a miras olarak kalan yeni anlamli terimlerin basinda
"maariI, "Ien" ve "naIia" terimleri gelir. O zaman bu terimlerin anlam kapsami,
daha sonraki anlamlarindan ok daha genisti. Bunlarin tasidigi anlamlarin yenili-
gini ve genisligini (ayni zamanda belirsizligini) ulem terimlerinde nemli yer tu-
tan "ilim" szcg ile karsilastirarak kavrayabiliriz. Aslinda bu son szck daha
sonra kazandigi anlamla "bilim" demek degildi. Ilim, nakil ve akil yollanyla, yani
Kitap ve Srinet'ten gelen, kivas ve icm ile yorumlanarak gelistirilen seriat bilgisi
demektir. Bu bilgiye sahip olana "lim" denirdi. "Ulem" terimi de bunun ogu-
ludur. Bu ilmin gretildigi okul "medrese"dir.
lle levrinden beri agdas Bati teknik bilgileriyle iliski ve daha ok askerlik
alaninda yenilesme abalan dolayisiyla gelen ve l (yani teknik) bilgilerin med
rese disinda kurulan Hendesehne gibi okullarda gretilmeye baslandigini, hatt
ulemdan olan kisilerin medreseyi birakarak bu okullara gemeye basladigini gr
mstk (Buradaki "l" szcg, yine Arapa olan "l" szcg gibi "yksek"
anlamina gelmez; "letlerle ilgili", "teknik" anlamina gelir). Bylece, medreseler
yeni bilimler ve teknikler alaninda gelenekten uzaklasiyordu. zerinde durdugu
muz dnemde bu uzaklasmalarin daha da arttigini, Tibbiye'nin kurulusu dolayi
siyla grecegiz. II. Mahmut zamaninda yeni bilgi ve teknikler iin "ilim" yerine
"Ien" terimi kullanilmaya baslandi. Fenlerle ilgili isler iin de "naIia" yani "yararli
isler" terimi yerlesti. O dnemdeki "naIia", bugnk anlamindaki gibi bayindirlik
anlamina gelmekle birlikte bundan ok daha genis bir kapsami vardi. Bunu da bi
ze yine ok genis kapsamli baska bir terim, "maariI' terimi gsterir. Bu sonuncu
terim, sonralari, "egitim" anlamina gelmisse de o zaman geleneksel medrese
"ilm'lne karsilik yeni ve bilinmeyen bilgilerle tanisma, hatt "aydinlanma" anla
mina geliyordu. Bu terimin arkasindan "mnevver" (aydin) terimi ikti. NaIia,
Ien, maariI islerinin hepsi Yararli Iler Meclisi'nin (Meclis-i Umr-i NaIia) alani
iine giriyordu. . . .
Bu meclisin temsil ettigi seyin karsisinda iki tip vardir: Biri lim, teki cahil.
lim, seriat bilgilerini bilen kisiler, cahil ise "halk"tir.
2
Fakat bu dnemde "ceha-
let" (cahillik) yalniz halk yiginlarina zg okuma yazma bilgisizligi demek degil-
179
TRKYE'DE ADALAMA
di. Bu dnemde Trkiye'yi ziyaret eden yabancilar, hkm sren cahilligin ge-
nisligi ve derinligi konusuna sik sik deginirler. Cahillik halk yiginlarini asmis,
ulemyi ve devlet adamlarini da iine almisti.
3
Halk yiginlari gibi, bunlar da ne
Islm "ilmini" ne de modern Ienlen biliyorlardi. Ulemnin bilgi kaynaklarindan
biri olan akil ile teki bilgi kaynagi olan nakil arasinda artik bir Iark kalmamisti.
Ezbercilik yznden ikisi de tarihsel anlamlari bilinmeden tekrarlanan gelenek
bilgileri olmustu.
Bu evrensel cehalet sorunu karsisinda ilmi temsil eden medrese ve ulemnin
1824'teki grs ile maariIi temsil eden Yararli Isler Meclisi'nin 1838'deki gr-
sn karsilastmrsak szn ettigimiz aykiriligin niteligini kavranz. 1824'te ikan
bir Iermandaki ilkegitimin zorunlulugu grs ulemnin cehalet hakkindaki gr-
sn aiklar.
O zaman teki Islm lkelerinde oldugu gibi ilkgretim, mahallelerde cami ve
mescitin yaninda bulunan sibyan okullarinda yapilirdi. Bunlarin amaci ocuklara
Mslmanlik'i gretmekti. ocuklarin bir zanaata konmadan nce bu okullarda
Kur'an, tecvit, namaz gibi din bilgilerini alma zorunlulugunu uygulamak isteyen
Iermanlar iktigi olurdu.
4
1824'te II. Mahmut da byle bir Ierman ikarmisti. Bazi
maariI tarihi yazarlan bunu, Mahmut'un egitimi genel ve zorunlu yapan, ileri bir
eylemi sanmislardir. Bu belgeyi inceledigimiz zaman byle olmadigini grrz.
Eski Iermanlar gibi bu da halkin geim dsncesiyle ocuklarini bes alti yas-
larinda zanaatkar esnaI yanina irak vermesi yznden cahilligin genislemekte
oldugunu, yani Islmligi bilmez hale geldigini, tslmlik'ta dnya islerinde her isin
basinda din gereklerini grenmek geldigini, bunun yapilmamasinin Tanri yardi-
mindan yoksun kalisin bas nedeni oldugunu, din islerini ve Islm inanlarini g-
renme bir din geregi oldugu iin bundan sonra ocuklarin zanaata verilmeyip
mahalle okuluna verilecegini bildiriyordu. Bunun tersine gidenleri, hoca ve ma-
halle imamlan, kadilara bildirecekti. Yaninda ksz ocuk olan esnaI bunlari ma-
halle okuluna yollayacakti. Okul hocalarinin bas grevi ocuklara Islmlik'n sart-
larini, inanlarini gretmek olacakti. Ne var ki, zamanin ekonomik kosullan altin-
da ana babalarin, ocuklan Kur'an okullarina vermektense usta yanina irak ola-
rak vermesi daha zorunlu bir tutumdu. Oysa Ierman, ilkgretimin asil amacinin
ocuklan dnya islerinin gereklerine degil, ahiret hayatina hazirlamak oldugunu
ileri sryordu.
5
Bu grs, II. Mahmut'un reIormculuk dneminde de srd, nk
SeyhlIslmlik reIorm alani disina ikanlarak sadece seriati uygulama yetkisi
alanina getirilince, Mslman halkin ilkegitimi de yenilenme akiminin disina
ikanlmis oldu. Tanzimat, hatt Mesrutiyet dnemlerine kadar ilkegitimdeki ruh,
medrese rn
180
GVUR PADAH
olan imam ve hatiplerin etkisi altinda kalmistir. gretme yntemlerinde, cezalan-
dirma geleneklerinde, okutulan konularda geleneksellik, ezbercilik, korkutma,
hoca otoritesi srp gitti. Mesrutiyet dneminde bile, ilkokullarin programinda
Kur'an, tecvit, namaz sureleri, ilm-i hl birok saat tutardi. Mesrutiyet dnemi
parlamentosunda ilkokullarda yalniz Kur'an gretilmesini tekliI eden parlamento
yesi bulundugunu da ileride grecegiz.
Oysa daha nceki I. Mahmut dneminden III. Selimdnemine kadar, ykse-
kgretim okullan olarak ailmasi dsnlen Ien ve askerlik okullarinda verilecek
yksek gretimi alacak dzeyde grenci bulunamiyordu. Bu yzden bu okullara
kirk, elli hatt altmis yaslarinda sakalli grenciler aliniyordu. Asil teknik konulara
gelmeden, grencilere ilk ve ortagretime denk olacak bir gretim verilmesi basla-
mamisti.
6
Inceledigimiz dnemde yeni yksek egitim okullan ailinca bu eksikligin or-
tagretim yolu ile giderilmesi zorunlulugu ile karsilasildi. rnegin, Harp Oku-
lu'nun ok gecikmis olarak ailisi ile ilgili glkler, ileride "okul blkleri" adi al-
tinda ailan ilkgretim kurslan ailmasini gerektirmistir.
1838'de Yararli Isler Meclisi'nin verdigi bir rapordaki grs ise sz edilen
Iermandaki grsn tam karsitini yansitir ve ayni zamanda ilk kez ilk ve ortaegi-
timle, asker amalarla da olsa, kurulacak olan yksekokullar arasinda bir iliski
bulundugunun sezildigini gsterir. Bu rapordaki grs ana izgileriyle syledir-.
"Btn sanatlar ve hirIetler bilim ile meydana gelir. linsel bilgiler insani ahirette
kurtulusa hazirlayan bilgiler oldugu halde, Ienler insanoglunun dnyadaki haya-
tinin gelismesine yarar. rnegin, astronomi bilimi denizlerdeki gemilerin seIerlerini
kolaylastirmaya, ticareti gelistirmeye yarar. Matematik bilimi savas islerinin,
militer idarenin dzenlenmesini saglar. Buhar gibi yeni ve yararli aralarin sanat
ve hirIetlerin yapiminda getirdigi kolayliklar hep agdas bilimlerin rndr. B-
tn yenilikler, bilimlerin gelismesiyle, yayilmasiyla, yeni bilimlerin dogusuyla ol-
mustur. Yz kisinin grecegi isi bir kisiye yaptiran nice aralar hep bilimler saye-
sinde meydana gelmistir. Halki cahil olan lkelerde kazan ve kr saglanmaz,
pratik olarak meydana getirdikleri sanayi ilerlemez. Cahil insanlar devletin ve
yurtseverligin ne oldugunu da bilmezler. Bir devlette bilimlerin ve ihtisaslasmanin
teki btn ama ve zlemlerin basinda geldigine sphe yoktur". kapor bundan
sonra (III. Selim zamaninda Seyyit MustaIa'nin yazdiklarini hatirlatacak sekilde)
gemiste okullar ve bilimler gelistigi halde sonradan ihmal edildiklerini, harbiye,
deniz ve kara mhendisligi, tibbiye gibi okullar aildigi halde, bu okullara bir ki-
tap okuyacak kadar bile bilgileri olan grenci bulunamadigi, almanlarin bu fenler
iin gerekli temel bilgilerden yoksun olduklarini anlatir. Bunun ilkegitim okullan-
181
TRKYE'DE ADALAMA
nin yetersizliginden ileri geldiginin anlasildigini syler. "Bu okullar yntemli gre-
tim de yapamiyorlar. SiniIlari bir kuru grltdr. Ana babalar ocuklarini bu
okullara vermektense bir sanata vermeyi yeg buluyorlarsa da Ien egitimi olmadan
bu sanatlarda da ilerleme olamaz".
Tarim, ticaret, endstri kalkinmasi islerini tartisan Yararli Isler Meclisi'nin
vardigi bu sonuca gre, bunlarin hepsinin temelinde "biliirTlerin edinilmesi geregi
ortaya ikiyor. Bunlar elde edilmedike hibir ilerleme olamaz. are okullara yeni
bir dzen verilmesindedir. Mahalle okullarindaki hocalarin bilgi dereceleri incelen-
meli, okullarda dersler ve gretim birlestirilmeli, siniI usul konmali, ocuklarin il-
kokullara verilmesi zorunlu kilinmali, Iakir, serseri, sulu ocuklar iin zel okul-
lar ailmali, okuma yazmayi grenmeden ocuklarin okullardan alinmasi yasak-
lanmali idi.
7
Bugn iin bile ileri denebilecek olan bu raporu inceleyen Asker Sra lairesi,
ilkokullarda Trke'den baska Tiatfe, Nuhbe, Subha-i sbyan, Birgev risalesi
gibi kitapiklarin okutulmasini ok buluyor; bunlarin ocuklarin Kur'an ve tecvidi*
yeterince grenmelerini nledigini bildiriyordu. Ancak haIizlarin azalmasina mey-
dan verilmemesi iin mahalle okullarinda Kurani hatmetmis ocuklarin alikona-
rak haIizligi tamamlamalarina yardim edilmesi tavsiye ediliyordu.
8
kaporu inceleyen Adalet Kurallari Meclisi ise, saltin okulu denen byk il-
kokullarda Arapa'nin Emsile'den baslayarak Bina, Maksd ve Nahiv'den Av-
mil'e kadar okunmasini tavsiye etti. Arapa'da ilerlendike Sahidi, Nuhbe ve Bir-
gev rislestv& gelinmeli, ondan sonra tns ve lgat okutulmali idi.
9
Bu meclis,
ilkgretim isleri iin ulemdan bir zatin maasli olarak Ietva ile (!) nazir tayin edil-
mesini tavsiye ediyordu. Bu tayin isi iin yazdigi emirde Mahmut, "bu husus din
islerinden oldugundan..." diyerek isi SeyhlIslmlik'a havale etme hatasini isle-
di.
3
Ulemdan tmamzade Esat Efendi'ye Anadolu payesi verilerek rtive okulla-n
nazirligina tayin edildi. Esat EIendi nazir olunca yazdigi raporlarda zerinde du-
rulan baslica noktalar, ulemnin grsne gre bilgisizligi kaldirmak sorununun
a Berkes'in, ilkgretimin SeyhlIslmlik'a birakilmasini "hata" olarak nitelemesi, erken Cumhuriyet
dneminin II. Mahmut'u degerlendirisine gzel bir rnek olmakla birlikte, yazarin kendi syledikle
riyle ve Tanzimat ncesi reIorm hareketlerinin genel havasiyla elisiyor. Nitekim bizzat Berkes, bu
blmn en basinda, II. Mahmut'un kurulmasina nayak oldugu dzeni, nndeki seenekler ara
sinda "klsik Osmanli dzenine en yakin olan" biiminde tanitiyor (s. 149). te yandan, erken 19.
yzyil reIormlarinin yeni bir dzen yaratmaktan ok varolana eki dzen verme abalan oldugunu
ve klsik Osmanli devletinin yetistirmek, egitmek istedigi yegne kisilerin, devlet hizmetinde alisti
racagi kisiler oldugunu, dolayisiyla da "halk egitimi" ya da "kamusal egitim" diye bir kaygisi bulun
madigini da gz nnde bulunduracak olursak, ilkgretimin ulemya birakilmis olmasini yadirgama
mak gerekir. Kaldi ki, aralarinda yenierilerin kaldirilmasi da bulunan reIormlari iin ulem destegine
gereksinimi olan II. Mahmut'un, ilkgretimi medreselilerin elinden almayi dsnms olsa bile, bunu
yapmaya cesaret edemeyecegi de sylenebilir.
182
GVUR PADAH
nasil anlasildigini ve pedagojik anlayislarinin ne dzeyde oldugunu gstermesi
bakimindan ilgintir-. Mslman ocuklan bes yasma gelince okula verilecek, o-
cuk okulda harflerin adlarini belleyecek yasa gelince harI bitistirmelerini grene-
cek, kendisine dualar ve Kur'an sreleri gretilecektir. Kurani bitiren ocuklara
ikinci hatimi sirasinda Kur'an'm tecvide gre okunmasi gretilecek, bazi sreler
ezberletilecektir. Sekiz ile on yaslari arasindakilere aptes, namaz ve teki ibadet
kurallan gretilecektir. Sesi gzel olanlarayrilip haIiz yetistirilecektir. Bu yolda
mezun olanlardan istidatli olanlar ortagretim okuluna girebilecektir. Olmayanlar,
bir zanaata gireceklerdir.
Bylece, ilkegitimi dnya islerine ait bir is sayan Yararli Isler Meclisi'nin, bu
alanda gerekli olan reformlan zetleyen raporu dnp dolasip SeyhlIslmlik ma-
kaminin elinde kusa evrildi. Tartismalar dnp dolasip, "Kur'an, tecvit ve teki
din konulan nasil okutulmali?" sorunu etraIinda toplandi. Bir yanda ordu agdas
egitim deneyini ynetirken sivil hayat alanindaki ilkegitim dinsel alan olarak es-
kiden oldugundan daha Iazla dnya egitimindenayriliyordu! lsnlen ilkegitim
nazirliginin ulemdan birine verilmesi tekliIini, II. Mahmut'un kendisinin "din
alanini ilgilendiren bir is" oldugu gerekesiyle SeyhlIslmlik'a havale etmesinin
sonucu olarak ordu disinda kalan alanda ilkegitimin dinsel alan iinde kalmasi
kesinlesti.
1838'de rstiye okullarinin ailmasi karari da bir yandan ilkokullara gret-
men yetistirmek, te yandan Tibbiye ve Harbiye gibi okullara okur yazar grenci
yetistirmek dsncesiyle alinmisti. Fakat Tanzimat dnemine kadar bu alanda da
hibir gelisme olmadi. Sadece 1839'da Sultan Ahmet camiinde "Adl MaariI Oku-
lu" adi altinda bir ortaokul aildi.
10
Biraz sonra bu okul ikiye blnerek ikincisine
"Ulm-i Edebiyye" adi verildi. Bu okullarin yaptigi is, okur yazar memur yetistir-
me isi idi. Yararli Isler Meclisi'nin projesinde en stn amacin dnya islerinde ba-
san saglamak oldugu sylendigi, bol bol bilim, maariI, Ien ve sanayiden sz edil-
digi halde, ilkgretimde kabul edilen ilke din egitimi, ortagretimde de memur ye-
tistirme isi oldu. lin kltr ilkgretimde verildikten sonra daha yksek okullar-
da Ien ve meslek konulan okutulacakti. Ilkgretimin din alanina birakilmasi y-
znden askerlik, mhendislik, tip alanlarinda yksek dzeyde egitim grecek
genlerin gelecegi kanal yine tikanmis oluyordu.
Ileride grecegimiz gibi, niversite kurulmasi Iikri dogdugu zaman bile alina-
bilecek grencilerin ogu medrese grencileri olmustu. Tanzimat dneminin sivril-
mis kisilerinin ancak bir ikisi bu MaariI Okulu ve Edeb Bilgiler Okulu'ndan yetis-
mistir. Bu okullarin birincisi daha ok mlkiye memurlari, ikincisi hariciye me-
murlari yetistirmistir. Ikincide asil egitim dil egitimi idi. grenciler Arapa ve
183
TRKYE'DE ADALAMA
Fransizca'dan baska tarih, cograIya ve siyasal bilimler okuyacaklardi. Bu iki okul
Mahmut zamaninda ilkel biimlerinde kaldilar. Ancak ok sonralari gelistiler ve II.
Abdlhamit zamaninda kurulan Mlkiye okulunun temeli oldular. Asil rstiyele-
rin kurulmasi ve ogalmasi Tanzimat dneminde olmustur.
4. Mhendishne, Tibbiye ve Harp Okulu
Grlyor ki, II. Mahmut zamaninda ilk ve ortagretimde temelli bir yenilik
ve gelisme olmamistir. Bu alan sz geen din adamlarinmgznde bilgisizlikle
savas, kisilere Mslmanlik'i gretmek, sre ezberletmek, haIiz yetistirmek idi.
Koca bir imparatorluga gerekli okur yazar hkmet adami yetistirmek iin Sulta-
nahmet'te bir okul kurmakla yetimimesi bunlarin dnyanin ne denli cahili duru-
muna geldiklerini gsterir. Ulemyi "halk cehaleti" diye endiselendiren sey, es-
naIligin gittike Bektaslesme egilimi idi. Ilkgretim, halki yeniden Mslmanliga
kazandirmali idi.
II. Mahmut'un devlet ve din islerini ayinrken SeyhlIslmlik'in seriat alanin-
daki gcn arttirmasinin sonucu olarak, ilkegitim din alaninda kalmis oldu. Bu-
na karsilik, yksekgretim alaninda Mahmut'un tutumu bunun tersinedir. Yeni-
eriligin kaldirlmasindan sonra yeni bir ordu kurulmasi zorunluluklan okulun
gelistirilmesini ya da yeniden kurulmasini gerektirdi.
Bunlarin birincisi eskiden kalan Mhendishne, ikincisi yeniden kurulan
Tibbiye, ncs Harbiye olmustur. Bunlarin de militer amalarla gelisti-
rilmis olmakla birlikte, kuruluslarinin ya da gelismelerinin yollari Iarkli olmus-
tur. En eski Ien okulu olarak Mhendishne genisletildi. 1827'de Bahriye M-
hendishnesiayrildi (bugnk leniz Harp Okulu'nun baslangici bu okuldur).
Asil Mhendishne'deki grenci sayisi kirktan yze ikarildi. Okulda hl kirk
hatt altmis yaslarinda grenciler vardi. Egitim Trke olarak yapiliyordu, Ia-
kat Fransizca el kitaplari kullaniliyordu.
11
!826daAsakir-Mansre taburlari
kuruldugu zaman Ien subayi olarak Mhendishne mezunlari yetmediginden
st siniIlarda bulunan kimi grenciler bu taburlara subay tayin edildiler.
Bunlara "mansre mhendisleri" denirdi. Bazilari da Bagdat, Sam, Trablus gibi
yerlerde devlet binalarinin onarilmasinda, yol yapiminda, Medine'nin su yolu-
nun yapilmasinda, istihkmlarin onarilmasinda mhendis olarak alistinlmis-
tir. Kimileri de Ermeni mimarlarinin tekelinde olan mimar agaliginin yanina
verilmislerdi.
12
Yksekegitim alaninda padisahin zel bir ilgi gsterdigi okul Tibbiye olmus-
184
GVUR PADAH
tur. Bunun kurulusunda ve gelismesinde ulemdan hibir engel gelmedikten bas-
ka onlardan katkilar da gelmistir. Belki de bu yzden Tibbiye, Harbiye'den nce
basanyla kurulduktan baska hem hekimligin gelenegini kuran hem de zgr d-
snn yuvasi haline gelen bir okul olmustur. Aydinlanma dnemi Bati dsn-
nn ilk yansimalarinin burada basladigini Tanzimat dneminde grecegiz.
Bu kitabin birinci kesiminde ilk kez Comte de Borineval'in orduda sihhiye
blkleri kurulmasini tavsiye ettigini grmstk. Nizam-i Cedit dneminde kuru
lan alaylar iin hastane aildigini da sylemistik. Eski geleneksel tibbin yaninda
yavas yavas modern tip bilgilerinin de bu dnemde yer aldigini grrz ki, bu
alanda taninmis kisilerin en nemlisi Bektaslik takibatinin kurbani olan Sanizade
AtaullahEfendi'dir.
13
Tibbiye'nin ailmasini gerektiren nedenlerin ordunun saglik ihtiyalarinin
karsilanmasi, Yakin logu'ya yayilan kolera salginlan, kontrol edilemeyen yabanci
hekimlerin ogalmasi gibi nedenler oldugunu dsnrsek, bunun bir devlet isi olusu
yznden din dsncesinin nlemeye kalkisamadigi bir girisim oldugunu anlariz.
Yenieriligin kaldirilisindan iki yil sonra, 1827'de ilk tip okulu "Tiphne-i
mire" adi altinda aildi. Bunun hemen arkasindan (1828 ya da 1829'da) "Cer-
rahhane" adi altinda bir okul daha aildi. 1831'de bunlarin ikisi de islah edildi.
Cerrahhane'nin islahi iin Avrupa'dan (Berlin'de ve Petersburg'da ameliyattan ile
n kazanmis) bir proIesr olan Sade de Galiere davet edildi. Fakat asil Tibbiye'nin
kurulusu, 1838'de bu iki okulun birlestirilmesiyle basladi. Buna yerli ve Avrupali
hocalar tayin edildi. Burada da, o zamana dek hekim yetistiren ve 1555'te Kanun
Sleyman taraIindan kurulan Sleymaniye Tip Medresesi'nin yetistirdigi hekimlerin
yer aldigini grrz. Bunlarin biri Cerrahhane nzin olan Mneccimbasi Osman Saip
Efendi, teki 1838'de Tibbiye'nin kumlusuna memur edilen eski hekimlerden
Abdlhak Molla ve agabeyi MustaIa Behet EIendi'dir.
14
Tip hocalan arasinda adina
rastladigimiz ve ulemdan bir zatin oglu olan Mneccimbasi Osman Saip EIendi
anatomi okutuyordu. 1852'ye kadar teliI ve tercme olarak tip eserleri yazmistir.
teki bir gretim yesi HaIiz Mehmet EIendi, proIesr yardimcisi ve Irengi zerine
Bati dillerinden evrilmis bir eserin yazariydi. Ulemdan olan bu zatlardan
baska tip hocalan olarak kum Konstantin EIendi, Abdlhak Molla'nin asistani
doktor SteIan (lsteIanaki), Fransizca okutan Ermeni doktor Bogos vardi.
15
Fakat
Tibbiye'nin asil kurulusu Metternich'in araciligiyla Viyana'dan Kari Ambroso Ber-
nard (1808-1844) adli gen bir tip proIesrnn getirilmesiyle basladi. *
6
Tibbiye'nin kurulusunun anlamini en ok belirten olay, padisahin ailis tre-
ninde bulunmasi ve son derece ilgin bir sylev ekmesi olmustur. Sadelestirerek
ve kisaltarak bugnk dile evirirsek Sultan Mahmut'un ais nutkunda syledik-
185
TRKYE'DE ADALAMA
leri sunlardi: "Bu okula, insan sagliginin korunmasi gibi kutsal bir deve kendini
verecek bir okul olacagi iin ncelik verdim... Tip gretimi Fransizca olarak yapi-
lacaktir. Bunun neden yabanci dille yapilacagini soracaksiniz. Bunu zorunlu kilan
glkleri bildireyim... Gemiste bizde de tip bilimleri zerine birok kitap yazil-
mistir. Hatt Avrupalilar bu kitaplari kendi dillerine evirerek onlardan ok sey
grenmislerdi. Fakat bu kitaplar Arapa yazilmistir. Birok yildan beri Islm okul-
larinda bu kitaplar ilgi konusu olmaktan iktiklari. bunlari bilenlerin sayisi azaldi-
gi iin artik kullanilmaz olmuslardir. Simdi, tibbi kendi dilimize evirmek iin ye-
niden bu kitaplara dnmek, yillar alacak uzun bir istir. Bu kitaplan kendi dillerine
evirmekle Avrupalilar yz yildan Iazla bir sreden beri bunlara birok yeni kat-
kilarda bulunmuslardir. Bundan baska bu konulan gretmenin yntemlerinde b-
yk kolayliklar gelistirmislerdir. Bu yzden tip zerine yazilmis Avrupa eserlerine
kiyasla bu Arapa eserler artik yetersizdir. Bu eksikliklerin yeni eserlerden alina-
cak bilgilerle kaldirilabilecegi iddia edilse bile, bunlar abucak Trke'ye evrile-
mezler. nk tip grenimi iin gerekli olan bes alti yildan baska Arapa'yi iyice
grenmek en asagi on yil ister. Halbuki, bir yandan ordumuz ve halkimiz iin iyi
yetismis doktorlara, te yandan tip bilimlerinin kendi dilimize kazandirilmasina
acele ihtiyacimiz vardir. Bu yzden Fransizca grenmenizi istemekten maksadim,
onu sirI bu dilin hatin iin grenmeniz degil, tibbi grenmeniz ve bu bilimi adim
adim kendi dilimize kazandirmaktir... Ancak bu yapildigi zaman kendi lkemizde
tip kendi dilimizde okutulur hale gelecektir".
17
Bundan otuz kirk yil nce III. Selim zamaninda bir avu kisinin Fransizca g-
renmesine karsi akli basinda sayilan kisilerin bile ikardigi samatayi hatirlarsak,
Mahmut'un bu sylevinin nemini kavrayabiliriz. Mahmut bu syleviyle Arapa
tip kitaplarinin artik gemise karistigini, agdas tibbi bir Avrupa dili araciligiyla al-
mak zorunlulugu bulundugunu aika syleyecek bir yenilik nderi oldugunu
gsteriyor.
Sylevin nemi yalnizca bilim agdaslasmasi aisindan degil, dil agdaslas-
masi aisindan da sasilacak lde ileri olusuiidadir. "Bir gn gelecek simdi bir Av-
rupa dilinde ve yabancilardan grendigimiz tibbi, kendi dilimizde okutacagiz ve
byle okutan hocalanmiz yetisecektir" diyor. lil agdaslasmasi akiminin baslan-
gilarini inceleyen Trklerin hibirinin Iarkina varmadigi bu grs, Mahmut'u
ayni zamanda ulusal dilin gelistirilmesi akiminin ncs yapan bir grstr.
Gerekte Mahmut'un bu sezisi ok gemeden gereklesti. Otuz yildan az bir
sre sonra, 1866'da Tip okulunda gretim dili olarak Trke Fransizca'nin yerini
aldi. Bu dnem, Arapa "ilim" okutan medresenin bilim yuvasi olusunun sonu,
agdas yksekgretim dneminin baslangicidir. Ilgin olan bir yan da, ulemnin
1 8 6
GVUR PADAH
Mahmut'un bu cesur adimina karsi ses ikarmamasi, hatt ulemdan olan birok
kisinin medreseyi birakip yeni tip okulunda gretim grevi almasidir.
Ailan Tibbiye 'nin simdi anladigimiz anlamda bir tip Iakltesi oldugunu
sanmak bir hata olur. Basta gelen byk zorluklardan biri, verilecek tip dersle
rini anlayacak seviyede ortagretim grms grencilerin bulunamayisiydi. Mo
dern tip egitiminin gelecegini kavramis pek az aile vardi. laha sonra, Harbi
ye'nin ailisinda grecegimiz gibi, bu messeselere ragbet gsterecek bir siniI
yoktu. Bu yzden Mslman ailelerden pek az grenci alinabildi. Kaynaklardan
edinilen izlenimlere gre, alinan grencilerin ogu yine medrese mezunlan idi.
Bunlara hazirlik dersleri olarak bazi genel bilim konulan, Arapa ve Fransizca
gretmek gerekiyordu. Bu genel gretim konulari arasinda yazi, Arap dilbilgisi
ve ilk kez olarak Osmanli dili grameri, hatt Farsa Glistan gibi konular oku
tuldugunu grdgmz zaman ortagretim seviyesinin ne denli dsk oldugu
nu anlariz. Ancak bu derslerle birlikte Iizik, kimya, zooloji ve botanik, ondan
sonra Iizyoloji, anatomi, asker cerrah ve nihayet i ve dis hastaliklar ve do
gum dersleri veriliyordu.
18
Ais sylevinde Mahmut'un hakkinda iltiIatli szler syledigi lr. Bernard'in
o zaman otuz yasinda bir gen olmakla birlikte, ailan okulda kisa sre iinde b-
yk basarilar elde ettigi anlasiliyor. Yapacagi islere karisilmamasi sartiyla tekliIi
kabul ederek gelen lr. Bernard, Galatasaray binasinda ailan Tibbiye'de bas pro-
Iesr, i ve dis hastaliklar dersleri verdigi iin, grenciler iin Trke'ye evrilen
kitaplar yazdi. grencilerin Fransizca, hatt latince grenmelerine nem verdi.
Okula Avrupa'dan koleksiyonlar ve laboratuvar malzemesi getirtti. 1844'te l-
mnden sonra, anatomi dersi iin 1839'da Viyana'dan getirtilen Dr. Sigmuns
Spitzer onun yerini aldi (Bu doktor ayni zamanda Padisah Abdlmecit'in doktoru
olmustur).
19
Tip okulunun ailisindan sonra, II. Mahmut kendi esitlik anlayisini yansi-
tan bir kararname de ikardi; hangi dinden olursa olsun, btn Osmanli uy-
ruklu kisilerin tip okuluna kabul edilecegini iln etti. Tip okulunun ilk yillarin-
da Mslman olmayan grenciler bulundugunu Trke kaynaklar kaydetme-
mekle birlikte, 1846'da okulun mezunlarindan Viyana'ya tip grenimine gn-
derilen drt mezunun nn Mslman olmayan uyruklardan oldugunu g-
ryoruz. Bunlarin biri Ermeni, ikisi Katolik kum'du.
20
Yabanci bir kaynaktan
grendigimize gre, 1847'de Osmanli hkmeti 314 Mslman, 95 Msl-
man olmayan grenciyi devlet hesabina bu okulda okutmustur. Yine ayni
kaynagin bildirdigine gre, o yil okulda 300 kadar Trk, 40 kum, 29 Ermeni
ve 15 Yahudi grenci bulunmaktaydi.
21
187
TRKYE'DE ADALAMA
Saglik isleriyle ilgili ilk yenilikler de II. Mahmut zamaninda baslamistir. Bun-
larin basinda karantina usulnn uygulanmasi gelir. Yukarida adi geen ve za-
manin Avrupa yntemlerinin alinmasini savunan Ahmet kesm EIendi, Avru-
pa'dan dndkten sonra, orada grdg karantina usulnn yararlarini anlatma-
ya kalkinca zamanin ileri gelenlerinden biri taraIindan akilsizlikla azarlanmisti.
22
Islm dnyasinin teki blgelerinde de bu karantina sorunu 19. yzyil bas-
larinda ulem arasinda tartisilan bir konu olmustu. Mehmet Ali Pasa'nin Fran-
sa'ya yolladigi kiI'a Tahtav'nin
23
anlattigina gre bu sorun Tunus'ta Malik
mezhebinden olan Zeytuna mderrisi Seyh Muhammed Mena ile oranin HaneI
mIts Seyh Muhammed Bayram arasinda uzun tartismalara yol amis, bunlar
konu zerinde risaleler yazmislardi. HaneI mItye gre karantina seriat aisin-
dan yalniz caiz degil, stelik vacipti. Malik mderrislerine gre ise "karantina
Tanri'nin kaza ve kaderinden kamaya kalkismak" demek oldugundan dine ayki-
ri idi (kiI'a, bu iki din adami arasinda arzin yuvarlakligi konusunda da byle bir
tartisma oldugunu anlatir).
Karantina uygulamasini gerektiren baslica neden 1831 ve 1833 arasinda
Hindistan'dan gelerek Yakin logu yoluyla Avrupa'ya yayilan korkun kolera sal-
gini olmustu. 1831'de Istanbul`a gelen Amerikali doktor leKay anilarinda
24
bu
kolera salgini zerine yaptigi gzlemlerini yazar; Avrupa'da ok korkulan bu has-
taliga yakalananlari, bazen bulunduklan evin kapi ve pencerelerini rerek lmeye
biraktiklari halde, Trkiye'de byle yapilmadigini, sirke vesair maddelerle onlari
tedavi etmeye alismalarini daha insanca bir aba olarak takdir eder. Bu vesileyle
koleranin ne oldugu, hangi yollarla yayildigi konusu zerinde ilk kez olarak Ka-
nada'daQuebec sehrinde toplanan uluslararasi hekimler kongresinde bulunan lr.
DeKay, koleraya yakalananlarin kurtanlabilecegini Istanbul'daki gzlemlerine da-
yanarak ileri srms ve bu gzlemler kolera zerine tip alaninda yeni grslerin
dogmasina yol amistir. Koleranin tipa niteligi kesin olarak anlasilincaya kadar,
lkeler arasi gezilerde, karantinanin uygulanmasi iin uluslararasi anlasmalar ya-
pilmistir.
Koleranin Avrupa'ya yayilmasinda bir kpr durumunda olan Osmanli lke-
lerinde karantinanin uygulanmasi gerektigi iin, II. Mahmut'un emriyle bu yolda
ilk adimlar atilmistir. Ulem ve halk arasinda karantinaya karsi beslenen olumsuz
Iikirleri yikmak amaciyla kitaplar yazdinlmistir. 1835'te ilk Karantina Mdrlg
kuruldu; Dr'l-Etibba (Hekimler Dairesi) adiyla kurulan kuruma Fransizca e-
virmeni olarak atanan Cezayirli Hamdullah bin Osman adli zata, karantinanin ha-
ram olmadigina dair bir risale yazdinldi.
25
1836'da Takvm-i Jakavi gazetesinde
karantinanin Iaydalan zerine yazilar ikti. Karantina uygulayan lkelerden geti-
188
GVUR PADAH
rilen uzmanlarin yardimi ile 1838'de Saglik Ileri Meclisi (Meclis-i Umr-i Sihhi-
ye) adi altinda bir daire kuruldu. Ilk uluslararasi saglik kongresi diyebilecegimiz
bir toplanti sonunda Trke ve Fransizca olarak saglik isleri nizmnmesi hazir-
landi.
26
laha sonra 1866'da Istanbul'da bir kez daha uluslararasi Saglik Isleri
Kongresi toplanmistir.
Buna benzer basanli bir yenilik iek asisi dolayisiyla olmustur. Cevdet Pasa,
18. yzyilda Avrupa'ya iek asisi Iikrinin, Ingiliz elisinin esi lady Monta-
gu'nun Trkiye'de grdg asilama usulnden geldigi halde, bir yzyil sonra i-
ek asisinin uygulanmasina "mutaassiplar gruhu" taraIindan karsi gelindigini
syler. Karantina ve arzin yuvarlakligi konusu gibi, iek asisinin da caiz olup ol-
madigi tartisilirken, Mahmut'un bir iradesiyle 1839'da iek asisi uygulamasina
baslandi. Asinin seriata caiz olduguna dair de Ietva ikanldi. iek aisi risalesi
adi altinda ikan, 1845'te Tibbiye basimevinde tasbasmasi olarak yayimlanan ve
iek hastaligini, asinin nasil yapilacagini anlatan kitabin basina bu Ietva da kon-
mustur. 1839'dan itibaren asi memurlan yetistirilmesine baslandi.
27
Yksekgretim alaninda bu dnemin baslatmakta en ok glk ektigi m-
essesenin Harp Okulu olmasi sasirtici bir olaydir. Nizam-i Cedit deneyinden daha
ileriye giden bir ordu yetistirme siyasetinin bulunmasini geciktirmede padisah
zerinde byk nIuzu olan Hsrev Pasa adli Abaza klesinin rol oldugunu sa-
niyoruz.
28
levsirme ynteminin bozulusundan aci aci sikyet eden Koi Bey gibi
Balkanli devsirme kusaginin, kapikulu ocagina alinan kimlikleri belirsiz kisiler
olarak asagi grdkleri adamlarin bir kisminin KaIkas kleleri olduklarini sani-
yoruz. Kapikulu ocaklarinin KaIkas klelerinin eline gemesi ihtimal ki kismen
saray vasitasiyla olmus, kismen de eskiyalasanlari yatistirma yolu ile olmus-
tur. Bunlar, eski devsirmeler gibi padisah kulu olarak egitim grmyorlardi.
Eski devsirmeler kendilerini, bu klelikten gelmisler yaninda, sekin ya da
aristokrat tabaka sayarlardi. Fakat Misir'da kapikullari eskiden beri kle satin
alarak saglanirdi. Osmanlilar Misir'i aldiktan sonra, bunlardan yetisen Kle-
men (Memlk) beylerini tasIiye etmeyerek onlari "seyh'l-beled", "emir'l-
haccac" ve "ksiI" gibi unvanlarla alikoymuslardi. Bunlar eski geleneklerini
srdrerek KaIkas kleleri satin alirlar, yanlarinda yetistirirler, azat edilenler
ilerleyerek mer (beyler) tabakasina girerlerdi.
29
18. yzyil sonlarina dogru
Misir, bunlarin birbirine rakip kliklerinin yarattigi anarsi iinde idi. Yukarida,
Fransizlarin bu Klemen beyleriyle anlasmalara alistiklarini grmstk. Na-
polyon, Misir'i isgalinin nedenlerinden biri olarak bu Memlklerin yarattigi
anarsiye son vermek istegini ileri srmst.
189
TRKYE'DE ADALAMA
Misir'da ne kul ne kle olan Mehmet Ali Aga'nin en byk basarisi bu Kle-
men rejimini kanli bir yoldan tasIiye ederek Nizam-i Cedit'i orada uygulamaya
baslamasi ve onu daha ilerilere gtrmesi oldu. Mehmet Ali yalniz talimli modern
bir ordu kurmakla kalmadi. Nizam-i Cedit projelerinde nemi grlmemis olan
modern subay yetistirme isine de giristi. Bu amala kurdugu birok kurumun ba-
sinda 1825'te atigi Harp Okulu gelir. Bu, Istanbul'da yenieriligin kaldirilisindan
nce baslamis demektir. Mehmet Ali gerek asker gretim ve gerek komuta isleri
iin Italya'dan ve Fransa'dan birok subayi hizmetine almisti.
30
Klelikten gelme
beylerin asker gc Misir'da kinldigi halde, Istanbul'da sarayda ve ordu islerinde
klelikten gelen kisilerin nIuzu devam etti ve kurulmasina girisilen yeni ordu
ok gemeden bunlarin hkm altina girdi.
Istanbul'da yenieriligin kaldirilisi zerine Nizam-i Cedit'e dnmeye cesaret
edilemediginden "Askir-i Mansre-i Muhammediye" adini tasiyacak bir ordu
iin asker toplanmasina baslanmisti. Bu ordunun mevcudu henz 30 taburluk ol-
madan ve aradan iki yil bile gemeden kusya ile bir savas baslamisti. Bu savasta
kus ordularinin Edirne'ye dek gelmesinin halk arasinda yenieriligin kaldirilmasi-
nin dogal bir sonucu oldugu yollu propagandalarin dolasmasina ragmen, Mahmut
bans antlasmasindan sonra bu ordunun tamamlanmasi isini devam ettirdi.
18. yzyil ncesi Osmanli militer sisteminin zelligi proIesyonel ordu rejimine
dayanmasi idi. Bu sistemde savas, sirI bu is iin seilmis, egitilmis ve toplum-
danayri tutulmus bir kitlenin meslegi sayilirdi. Gerek sipahi gerek kapikulu militer
rgtlerinin bozulusunun bu proIesyonel ordu rejiminin bozulusu demek oldugunu
grmstk. Militer g, kyl, issiz, esnaI ve ynin basibozuklarindan ortaya
ikan bir g haline geldi. Byle bir militer g savas proIesyoneli olmaktan
ziyade siyasal bir ara olur. Nizam-i Cedit, gerekte, eski Osmanli militer meslegi-
ni geri getirme dsncesine dayaniyordu.
Simdi Mahmut zamaninda kurulmasina alisilan ordu, askerlik hizmeti y-
kmllg yntemine gre halktan derlenecek erlerden kurulacakti. Bu muvazzaI
ordu, "hassa" ve "mansre" olarak iki siniIa ayrilmisti.
31
Mansre siniIina alinan erlerin ka yil hizmet edecegi belirlenmemisti. Bu
hizmetten terhis edilenlerden "rediI" taburlari kurulacakti. 1834'te Anadolu ve
kumeli vilyetlerinde bu taburlar kurulmaya basladi. Her sancakta 3-4, ya da her
vilyette 10-12 rediI taburu vardi. Bu tarihte bunlarin mevcudu 50-60 bin kadar
olmustu. Hassa ordusu ise baskentte padisahin sekin askeri olacakti. nce Ende-
run agalarindan bir tabur kurularak baslandi. Fakat en nemli sorun mansre ve
hassa taburiarinin subaylarinin saglanmasi sorunu idi. Kendisi de klelikten gel-
me olan Hsrev Pasa, Misir'daki rakibi Mehmet Ali'nin tuttugu yolun tersine, k-
1 90
GVUR PADAH
lelerden komutan yetistirme yolunu tuttu.
32
Halktan subay yetistirme hem ok
vakit alacak bir isti, hem de Osmanli kaIasina gre onlara gvenilemezdi. Klele-
rin devlete sadik kisiler olduguna inaniliyordu.
Gerekte ise saraydan ve klelerden yetistirilmis bu kisiler iin subaylik bir
meslek degil, idare ve siyasette ykselme ve zengin olma araci olmustu. Byle
adamlarin idaresindeki bir ordunun savas yapacak gte olmadigi Yunan bagim-
sizlik savasinda, daha sonra Mehmet Ali ile yapilan savaslarda ortaya ikti. Hs-
rev'in yetistirdigi bu ordu Nizam-i Cedit ordusunda oldugu kadar bile tlim ve egi-
tim yntemleri gelismemis, rgt ve kadrolan eksik ve en nemlisi, modern an-
lamda bir subayi olmayan bir ordu idi. Bu ordunun basinda on yil hkm sren
Hsrev Pasa, yine onun gibi seraskerlik eden kesit Mehmet Pasa gibi kisiler kle-
likten yetisme alayli generallerdi. 1830'larda Trkiye'ye gelen iki Avrupali subay
(Maresal Marmont ve Yzbasi Moltke) olduka byk bir ordu kuruldugu halde
ve erlerin savasilik kabiliyeti yksek oldugu halde, modern komutanligi bilen
subaylan olmayan bir ordunun bir degeri olmadigini uzun uzadiya belirtirler.
33
Bu gzlemcilerin yazdiklarindan edindigimiz izlenimlerle modern subay yetistire-
cek Harp Okulu'nun ailamayisinin nedenlerini syle zetleyebiliriz.
Birincisi, simdiye kadar degindigimiz genel bilgisizliktir. Moltke, "bu lkede
az buuk okuma yazmasi olan bir adam nemli bir kisi sayilir" der. Avrupa l-
snde bile zamanin en kltrl bir subayi olan Moltke'nin bu genel bilgisizlik de-
nizi iinde nasil sasirdigini tahmin edebiliriz. laha sonralari Harp Okulu'nun ku-
rulmus sayilabilecegi bir dnemde bile grenciler ancak sekizinci siniIta askerlik
ve Ien derslerini grebilecek gce ulasabiliyorlardi. Bu yzden baslangita Harp
Okulu'nda ka yil okunacagi bile bilinmiyordu. Ilkegitimi Kur'an, tecvit, Birgev
risalesi, haIiz yetistirme gibi seylerle doldurmanin sonularindan biri, bu genel
bilgisizlik dzeyini srdrmek olmustur. Moltke'ye gre modern bir ulusal ordu
kurulabilmesi iin herseyden nce ordunun ynetiminin aydin ve namuslu kisiler
eline verilmesi gerekli idi.
Ikincisi halkin askerlige alinmasi sorunudur. Maresal Marmont, Moltke ve In-
giltere lisisleri Bakani Palmerston'un Osmanli ordusunun durumunu incelemek
zere gnderdigi uzmanlar asker alma ynteminin bozuk, dzensiz ve haksiz oldu-
gu zerinde dururlar.
34
Moltke, askerlik devinin yalniz Mslman halkin sirtina
ykletildigi, askerlik hizmeti ok kez on bes yil gibi bir sre tuttugu iin askerlikten
kama olaylarinin oklugu zerinde durur. MustaIa Nuri Pasa, "alinan neIerlerin
hizmetleri gayr-i muayyen oldugundan halk, askere giden evlatlarina lms naza-
nyla bakardi. Bu yzden askerlikten kemal-i mertebe nefret gsterirlerdi" der.
35
191
TRKYE'DE ADALAMA
Moltke'ye gre, "askerlik hizmeti on bes yil olarak kondugundan mebbet
gibi bir seydi. Burada halk erken evlendiginden asker kaagi oktur. Asker kaak-
larini yakalayanlara 250 kurus mkIat vadedildigi halde, her gn kaan vardi".
rnek olarak Siirt'i verir. Mehmet Ali ile olan savaslar esnasinda burada 600
Mslman, 200 Hiristiyan hane vardi. Mslmanlardan ilk nce yzde 5-6 ora-
ninda 200 kisi askere alinmisti. yil iinde buradaki Mslman hane sayisi
400'e dst. Kendisinin burayi ziyareti zamaninda yeniden 200 kisi daha askere
alinmisti. Erkek nIus daglara katigindan sokaklarda yalniz ocuklar ve ihtiyarlar
grlyordu.
36
nc neden subay ve komutan yetersizligi, tahsilli subay yoklugu sorunu-
dur. Moltke'ye gre ordu, "haremden yetismis" komutanlarla idare ediliyordu.
ogu ancak imzalarini atacak kadar yazi bilirlerdi. Kuvvetlerin basinda bulunanlar
arasinda komuta birligi, harekt planlamasi denen sey yoktu.ayri blgelerdeki
komutanlar, bazen tekinin aleyhine olacak harektta bulunurdu. Byk gay-
retlerle kurulan 80.000 kisilik bir ordu, Mehmet Ali'nin 30.000 kisilik Nizam-i
Cedit ordusu karsisinda mahvolmustu.
Maresal Marmont, kendisine gsterilen bir manevradan, anilarinda syle sz
eder: "Bu, bir ordu degil, bir yigin... Erden alay komutanina kadar devlerinin ne
oldugu hakkinda en kk Iikirleri bile yoktu... Acele birok alaylar kurulmus. Fa-
kat baslarindaki subaylar bilgisiz ve ehliyetsiz... Hibirinde kendine ve tekilere
gven yok. Komutanlik yapamiyorlar". Modern taktik ve strateji bilgilerinin yoklu-
gu zellikle maresalin gzne batiyordu. Piyade manevrasindan sonra ziyaret etti-
gi skdar'daki svari livasinin alay komutaninin hadim bir zenci oldugunu gr-
dg zaman, mrnde byle sey grmemis olan maresalin ne denli byk bir sas-
kinlik iine dstgn anilarindaki su szler gsterir: "Trkiye'de subayligin'veka-
n dsnlmyor. Eski zamanin o gururlu, o grkemli, o yakisikli Osmanli komu-
tanlarina ne olmus diye insan sasiyor. Bedence bir eksikligin sebep oldugu bir asa-
gilik ve yreksizlik iinde olan bir hadim nasil bir alay komutani olabilir? Byle bir
adamsubaylarinin ve erlerinin kaIasinda stnlk kuramaz".
37
lrdnc bir sorun, subay verecek toplumsal bir siniIin Osmanli geleneginde
yoklugudur. Bati Avrupa'nin tarihsel geleneginde Ieodalizm oldugu iin, 19. yz-
yilda bile (Fransa kismen mstesna olmak zere) subaylar, zellikle Ingiltere'de
ve Prusya'da geleneksel olarak aristokrasiden gelirdi. Feodalite ve aristokrasi ta-
nimayan Osmanli rejiminin geleneginde bas vurulacak tek kaynak simdi ancak
halkti. Fakat yenierilik ve Bektaslik dolayisiyla halk arasinda askerlige karsi
olumsuz bir tutum oldugu gibi, ancak kullara ve klelere gvenen devlette de
halktan yetistirilecek subaylara karsi gven yoktu. lerebeyligin ve ynligin sin-
192
GVUR PADAH
dirildigi II. Mahmut dneminde, MustaIa Nuri Pasa, Anadolu ve kumeli'nde man-
sre tabudan kuruldugu zaman, bulunduktan yerlerin yn ve "vcuhzade'lerin-
den alman kisilerin drtte bir maasla haItada iki gn niforma giydirilerek asker-
lik tlimlerine verildigini, bunlar iinde binbasi ve albayliga kadar ykselenler ol-
dugunu yazmakla birlikte
38
bunlarin geici alayli subaylar olarak kaldigi, bunlar-
dan Harp Okulu egitimi grdkten sonra yetismis bir subay siniIi gelismedigi bili-
nen bir seydir.
Iste bu kosullar yznden Harp Okulu'nun kurulusuna dogru gidis ok agir
olmus ve bunun zm, Hsrev Pasa'nin klelerden komutan yetistirme usul
yerine, Askir-i Mansre'nin ilk kurulusunda asker yazilan halk ocuklarindan,
gsterdigi basanlarla sivrilen ve Mahmut'un tuttugu birka gencin uyguladigi bir
yntemle bulunmustur. Bunlarin en basanlisi, Maresal Marmont'un "bu lkede
bir Ienomen" diye nitelendirdigi ve daha sonra pasa olan Albay Namik'tir.
39
Albay Namik'in gayretiyle 1831 'den itibaren, Avrupa'da "lancaster sistemi"
olarak bilinen yntemle Selimiye ve daha sonra Maka kislalarinda okul blkle-
ri kuruldu. Erler arasindan kabiliyetleri grlen genlerden onbasi ya da
avuslarayrilarak bunlar okul blklerinde siki bir egitim kursuna sokuluyorlardi.
Seilenler Maka kislasinda subay namzetleri taburu oluyordu. Zaman zaman
padisah buraya gelerek bunlara tlimler yaptinrdi. Maresal Marmont'un
anlattigina gre bu sistemle sasilacak basanlar elde edilmisti. Onun bildirdigine
gre, en zeki erlerden kurulan okul blk ve taburlarinda, sankli hocalarin
yntemleriyle gretilmesi alti yili alan bilgiler on ay gibi kisa bir sre iinde
veriliyordu. Okutulan dersler yazi, okuma, hesap, hendese, cograIya, askerlik
yntem ve devleri idi. Mar-mont, bu metodla devam edilirse bunlardan
yetisecek genlerin Harp Okulu'nun kumlusunu saglayacaklarina inandigini
bildirir.
40
Harp Okulu'nun baslangilan iste byle abalarla oldu. laha sonraki kusa-
gin komutanlarinin ogu byle yetismistir. 1835'ten itibaren Harp Okulu kurul-
mus bulunuyor. 1834'te bunun iin bir bina yapilmasina baslanmisti. Okulun
Yarbay MustaIa Mazhar Bey adindaki ilk mdrnn zamaninda,
41
II. Mah-
mut 1835'te okulu ziyaret ederek resmen ati. Bylece subay yetistirme mes-
sesesi Enderun'dan Hsrev Pasa gibilerin kle yetistiren dairelerinden ikanl-
mis oluyordu.
Harbiye'nin gerek anlamiyla modern bir asker egitim kurumu durumuna
gelmesi iin tabi daha birok yil gemesi gerekirdi. Ilk zamanlarda en ok piyade
tlimleri, istihkm dersleri ve uygulamalan yapilirdi. Asker disipline nem verilir,
okulun camiinde bes vakit namaz kilinirdi. Svari ve topu tlimleri ve gretimi
yoktu. Din dersleri ve Arapa da okutulurdu. Ancak 1846'dan sonra hendese, ce-
193
TRKYE'DE ADALAMA
bir, tamami ve taIazul hesap, mahrutiyat, Iizik, inihanik, kimya, kprclk, ba-
listik ve Fransizca okutulmasina baslanmistir.
42
Harbiye'nin ilk gretmenlerinin ogu Mhendishne mezunlari ile okul b-
lklerinden yetisen subaylardi. 1835'te bunlardan seilen bes gen ingiltere'de
Woolwich, Porstmouth ve Sandhurst okullarina gnderildi. teki kk bir grup
Viyana'ya, bir kisi de Fransa'ya gnderildi.
43
Yukarida saydigimiz kosullar, Harbiye'nin ancak Tanzimat dneminde yerle-
sik bir kurumhaline gelmesinin nedenleridir. Harp Okulu'nun bu biimde meyda-
na gelisi, modern ordu gelenegine zg bazi niteliklere yol amistir. Bunlarin ba-
sinda ordunun er kademesinin, kendi istegi ile askere yazilan proIesyonel bir kadro
degil, genel bir hizmet olarak halk tabakalarindan alinip egitilen ulusal bir kadro
olusu, subaylarin yn ya da zenginler siniIindan meydana gelmis bir kast ol-
mayisi gelir. Bundan tr ordu, daha sonraki asamalarda bazen kurulu dzenin,
bazen de reIormculugun, hatt devrimciligin dayanagi olmustur. Bu da devleti
ynetenlerin, onlari dzene sadik hale getirebilme derecesine bagli olmustur. Tan-
zimat dneminde daha ileri ordu reIormlan kiza Pasa, Hseyin Avni Pasa ve S-
leyman Pasa taraIindan uygulanmistir.
Harbiye'nin kurulusu agdaslasma tarihinin belki en nemli olayi oldu diye-
biliriz. Bundan sonraki dnemin bellibasli olaylan, bu kurumun egitiminin sagla-
digi asker ve dsnsel etkiler, bu kurumun siyasal gc elinde tutanlara karsi tu-
tumu, mezunlarinin asker, siyasal ve kltrel hayatta aldiklan yerler gz nnde
tutulmadan anlasilmaz. Kul sisteminin yok olusu ile eski Osmanli geleneginden
kopusun yerine, II. Mahmut'un kurucusu oldugu yeni Osmanli devletinin toplum-
la devlet arasindaki ilk baglantisini kuran kurum oldugu gibi, bu baglantinin sar-
sildigi zamanlarda oynadigi rol ulusal birligin gelisimine, ileride grecegimiz asa-
malarda da hizmet ettigi gibi szn ettigimiz Osmanli devletine ve onun sembo-
l olan Osmanli padisahligina bagliligini da en sonunda bu okulun yetistirdigi
MustaIa Kemal ile koparmistir. Harbiye ve ordu, siyasal olaylarin inip ikmalari
iinde aldigi rollerle geen asamalardan sonra, Trk ulusal birligi ve bagimsizligi
lehine bu bagi ilk koparan kumlus olmustur.
5. Baslik ve giyim degismeleri
II. Mahmut'un agdaslasma abalarinin, dogrudan dogruya kendini rnek
yaparak, biraz da hem kendini hem halkini zorlayarak yrttg bir yani daha
vardir ki bunlari dis gzlemcilerin kimileri yazilarinda gln bulurken kimileri de
194
GVUR PADAH
takdirle anarlar. Mahmut, bu yani ile Atatrk'n bir yzyila yakin sre sonraki
benzer girisimlerini andinr. Bu tutuma karsi gsterilen tepkide de benzerlikler var-
dir. Szn edecegimiz yan, giyim kusam, kisisel dis grns, yasayis, tutum ve
davranis ile ilgili alanlarda yapilan degismelerdir. Trk insaninin, Avrupa insani-
na benzer grnsnn Atatrk'le biten tarihi, 1830'larda bu hkmdarin aba-
lan ile baslamistir.
III. Selim'in idaresinde Nizam-i Cedit'e karsi ayaklanmanin dis bahanesinin
yeni askerlere Fransiz rnegi niIorma giydirilmesi oldugunu grmstk.
44
Ni-
zam-i Cedit'e karsi olanlar (aslinda askerlik zorunluluklan yznden gerekli olan
bu niIorma isini) halk arasinda dis grnslere karsi beslenen aliskanlik egilimi-
ni smrerek bunun Islm askerini gvurlastirmak iin yapildigini yayiyorlardi.
lnya askerlik tarihine bakarsak grrz ki asker kiyaIeti sivil kiyaIet gibi daima
degismistir. Ancak sivil kiyaIetindenayri olarak asker kiyaIeti ok daha az lde
moda degisikliklerine uyar. nk asker kiyaIetini belirleyen en nemli etken sa-
vas teknik ve teknolojisidir.
Byk Friedrich ya da Napolyon zamaninin er ya da subay niIormasiyla
bugnk savaslara girecek bir ordu kisa srede yokedilir. Asker kiyaIetinde, sivil
kiyaIetten ayri olarak ok daha cidd nedenler rol oynamakla birlikte, kilik kiyaIet
ve zellikle yasama temposu iki alanda birbirinden tmdenayri kalamaz. Kalirsa
o toplumdaki ordu ya bir ss ordusu, ya da bir yabanci istil ordusu olabilir. Cp
peye, kavuga, aksira, hatt eski biim eger ve zengi takimlarina, ayakkabilan-
na karsi ailan savasin anlamini (vaktiyle Nizam-i Cedit askerine yeni niIorma
giydirilmesini anlamayan laz yamaklan gibi) kavrayamayan Batili gzlemciler
olmustur. Szn ettigimiz esitten zorunlu, hatt zoraki degismelerinayri tehli
keleri olduguna kusku yoktur. nk bunlarin bir gsteris, bir moda olmalan ya
da ekonomik kaynaklarin gcnn tesine dek gtrlmeleri tehlikeleri vardir.
Fakat kimi dnemlerde uluslar agdaslasma degismelerini ok yksek bir paha ile
demek zorunda kalirlar.
Tibbiye'nin ailis nutkunda II. Mahmut'un Bati'nin model olarak alindigini
ilk kez olarak aik aik syleyen hkmdar oldugunu grmstk. Asker ve sivil
kiyaIet ve grnste de bu modele gre, olanak sinirlan iinde, degismelerin kai-
nilmazligini kavrarsak o zaman iten agdalama ile di grnte agdala-
ma arasinda byk bir ayirim olabilecegini sanmak glesir.
Yukarida grdgmz kosullar altinda Harbiye'nin kurulusuna dogru giden
denemeler boyunca niforma sorunlarinin da ister istemez yeniden ele alinmasi
gerekti. KiyaIet ve niIorma konusunda Avrupali ve bir Amerikali gzlemcinin
birbirinden Iarkli yargilan bizim iin yerine gre ilgintir. Bunlarin birincisi, Os-
195
TRKYE'DE ADALAMA
manii donanmasinda uzman olarak bulunan Ingiliz amirali Slade'dir. Slade, eskiya
derebeyleri (Osmanli tarihini bilmedigi iin) Ingiltere ve Fransa tarihindeki Ieodalite
sandigindan, II. Mahmut'un derebeylikle savasini byk bir siyasal hata olarak
elestirir. KiyaIet konusunda da Slade, Mahmut hakkinda su yargiyi verir: Mah-
mut'un reformlarinin baslica zelligi, Mslmanlarin "Peygamberlerinin en hik-
metli kanununu istihkar etmek"tir: "bundan tr halkin, sultanin ve devlet
adamlarinin kIirlerden pek azayrilir yani kaldigi yollu inancina hak verdirmekte-
dir"
45
der. Yine bir asker olan ikinci dis gzlemci, yukarida adi geen Maresal Mar-
mont'dur. KiyaIet konusunda syle der: "|Asker tesisleri ziyaretim| eski kiyaIetle
yeni kiyaIet Iarki zerine bir yargi edinmeye vesile oldu. Yeni kiyaIetin alinmasi ile
eski Trk kiyaIetinin btn agirbasliligi yok oldu. Eskiden giyilen o zariI sanklarin,
bol aksirlarin yerini simdi biimsiz uzun ceketler, pantolonlar, yakisiksiz basliklar
|Ies| aldi. Ancak ulem, eski kiyaIetini alikoymak imtiyazini srdryor; eski za-
manlarda bu irki ayiran gzel ve grkemli grns ancak onlar srdrmektedir-
ler. ligerleri, dsms uluslara zg seIil ve asagilik bir manzara gsteriyorlar".
Marmont, asker tesisleri gezisinde Mahmut'un eski biim egerler yerine, Avrupa
usul egerleri alisina da ok hayiIlanir, nk "eski Osmanli egerleri onlarin b-
yklgnn bir simgesi idi; hem de ok dekoratiItiler". Marmont'un ok begendigi
Mehmet Ali Pasa'nin oglu Ibrahim Pasa da bir Fransiz gazetecisine verdigi demete,
kiyaIet konusunda syle bir elestiride bulunmustu: "Bb-i l, sivilizasyonu ters
taraItan aliyor. Bir milleti kalkindirmanin yolu ona apolet ve dar pantolon giydir-
mek degildir. KiyaIet, topal bir insani dimdik bir insan yapmaz. KiyaIetten basla-
yacaklan yerde nce halkin kaIasini aydinlatmak gerekirdi. Bize bakin; biz her e-
sit okul atik. Genlerimizi Avrupa'ya gnderiyoruz. Biz de Trkz; Iakat biz, bize
yn verecek gte olan uzmanlarin tavsiyelerini dinleriz" .
Avrupa'da Tanzimat'in tarihini ilk kez yazan Edouard Engelhardt, kesit Pa-
sa'yi iyi gstermek iin kitabina, II. Mahmut'u ktlemekle baslar ve onun B-
yk Petro'yu taklit ederek halki zorla Avrupalilastirmaya kalkmasini kinar. Bu
hkmdarin, kaldirdigi eski kurallarin yerine nelerin konacagini anlayacak bilgi-
den yoksun olmasi yznden, halkin geleneklerine aykiri giden, "krkrne bir
despotluk" ve "kesmekes"' yarattigini ileri srer.
47
1831 'de Istanbul`a gelen Amerikali doktor leKay ise konuya daha anlayisli
bir ilgiyle egilerek kiyaIet konusunda sunlan yazar: "Bugnk Trk askerinin ki-
yaIeti, son on yil iinde meydana gelen genel degisimin bir parasidir. Pitoresklik
aisindan bir seyler kaybedilmis olmasina karsilik, asker grevde etkenlik aisin-
dan ok sey kazanilmistir. Eski bol yemeniler yerine asker simdi deri baglarla siki
baglanmis kunduralar giyiyor. Erlerin hareketlerini kstekleyen o kocaman ak-
196
GVUR PADAH
sirlarin yerini simdi yn pantolon almistir. Bunlar yine de biraz bol olmakla bera-
ber, savasta hcum ya da ekilme harektinda askerin sratini engelleyecek bol-
lukta degildir. Gz kamastirici, havalanan cppe, binislerin yerini sik, vcuda
oturan mavi renkli ceketler almistir. Bunlar nden iyice dgmelidir; bacak hare-
ketlerine engel olmuyorlar. Biim ve renk aisindan sonsuz esitlilikler gsteren,
fakat bazen partal, ok kez de kirli ve insana yryen bir mantar izlenimi veren
sank bir daha gelmemek zere kalkmistir. Onun yerine asker kirmizi renkli, basa
iyi oturan, arkasinda zariI bir pskl sarkan bir cap giyiyor. Bu baslik ve panto-
lonlarin bollugu bir yana birakilirsa, bugn Trk askeri Avrupa uluslarinin asker-
lerinden ancak glkle ayirdedilebilir".
48
Bu parada sz edilen "cap" (kep), sonradan "Ies" olarak taninan basliktir ve
Cumhuriyet dneminde kaldirilan Iesin biiminden Iarkli, bugn Fransizlarin, Ingiliz-
lerin, Amerikalilarin sivil ve askerlerinin giydigi bereye benzer. Aslinda Avrupa'da,
Fransiz levrimi zamanindan nce ve bu devrim zamaninda yayilmisti. Pek muhte-
mel olarak lalmaya'dan Italya'ya, oradan Fransa'ya, oradan da Kuzey Afrika'ya
gemisti. Yani Islm uygarligi ile hibir ilgisi olmayan bir basliktir. Tanzimat'ta siviller
arasinda da giyilmeye baslayan Ies, daha sonra Aziziye, Hamidiye Iesleri biimine
girerek Avrupa'da yayilmaya basladi. Mesrutiyet dneminde bunlarin soba borusu-
nu andiran, ii hasirli bazen yn ve ipek karisigi biimleri ortaya ikmisti. Hasirli ya
da kalipli olanlarini giyemeyen halk arasinda yagli ve kirli bir baslik haline geldi. As-
lindaki Ies ise basa oturan yuvarlak biimli bir bere idi. Fes, Trkleri Avrupalilardan
ayiran bir sembol haline gelince, onun nasil olup da Trkiye'ye geldigini merak eden
yazarlar elinde, sapka yerine onun kabul edilisinin din adamlarinin karsi koymasi so-
nucu oldugu yollu bir eIsane yaratildi. Gerekte ise, bere biimindeki Ies din dsnce-
leriyle degil, asker ve ekonomik dsncelerle kabul edilmistir. II. Mahmut Avrupa'da
kullanilan asker basliklarini getirtip inceledigi zaman, Avrupa'da da asker kiyaIetinde
oldugu kadar sivil kiyaIetinde de degisiklikler yapildigi bu dnemde ogu uygunsuz
ve pratik olmayan, ya da pahaliya mal olan rneklerle karsilasti. Aldigi kararda din
dsncesinin rol oynadigi tek yan, askerin gzn gnese karsi koruyacak bir sipe-
rin bulunmasina lzum grlmemesi oldu. Bunu, zamanin en kurnaz ve pratik ada-
mi olan Hsrev Pasa, Cezayir ve Tunus'ta grdg tas biimi Iesi donanma neIerlerine
giydirerek halka gstermekle bir olup bitti yap, yeni asker niIormasinin basbk
sorunu bylece zmlendi. Islm gelenekleriyle, hele dinle hibir ilgisi olmayan fesi
ancak Mahmut gibi bir hkmdarin idaresi kafalara oturttuktan sonra, onu ancak
Atatrk gibi bir nderin gc o kaIalardan ikartabildi. Cumhuriyet dneminde birok
eski kaIalilar Ies giymenin bir din sorunu oldugunu sanmislardi. Halbuki bir yzyillik
bir sre nce fes giymeyi de dine aykiri sayanlar olmustu!
197
TRKYE'DE ADALAMA
Napolyon savaslarindan sonraki dnemde Avrupa'da da bir kiyaIet ve baslik
devrimi olmaktaydi. Fakat, Trkiye'de Iesin kaldiiildigi zamanki biimiyle sivil ve
militer apka o zaman Avrupa'da da yoktu. O ancak 20. yzyil baslarinda ik-
mistir. Onun iin II. Mahmut zamaninda sapka giydirilmesine ulemnin karsi gel-
digi yollu iddianin tarihsel hibir temeli yoktur.
agdaslasma aisindan kiyaIet konusunun baska bir anlami, tebaanin eitli-
gi siyaseti ile ilgilidir. Kivafet devrimi, Mslman olmayan tebaanin baslarina,
vcutlarina, ayaklarina koyduklan giysilerin biim ve renk bakimindan Msl-
manlarinkinden Iarkli olmasi gelenegine son vermistir. Byk ticaret merkezlerin-
de Yahudiler, kumlar, Ermeniler de Avrupali kiyaIetine girerken Ies giymeye bas-
ladilar. O zamanki kiyaIet albmlerine bakilirsa bunlar arasinda sapka giyildigine
rastlanmaz. Fesin Mslmanliga zg bir baslik oldugu sanisi dinciligin glendigi
Abdlhamit dneminde gelismistii.
Kivafet devriminin baska anlamda dinsel bir sonucu, II. Mahmut'un din ve
dnya islerini ayirma siyasetinin beklenmedik bir grns olmustur. Geleneksel
Osmanli sisteminde, Hiristiyan geleneginden Iarkli olarak, bir ruhban heyeti yok-
tu. Ulem, kadi, mderris ve hocalar ruhban olduklarindan degil, rtbelerine gre
ok esitli ve renkli urbalar giyerlerdi. lunlar onlari, ulem disi olan ynetici elit-
ten ayiriyorsa da bunun Hiristiyan rahiplerine zg dinsel bir anlami yoktu. II.
Mahmut zamaninda ulem kiyaIetinin eski esitlilikleri kaybolmaya basladi. Yal-
niz sank, salvar ve cppe, basitlesmekle beraber, kaldi. 19. yzyil sonuna, hatt
daha sonraya dek Istanbul'dan Misir'a degin Snn dnyasinda bu madde din
adaminin kiyaIetini sivil halktan ayiran simgeler oldu. Snn Islm dnyasinin
disinda Ies giymeyen bir lkeden gelen Cemalettin-i EIgan'nin Istanbul'da bulun-
dugu zamana ait IotograIi, burada Trk ve Misir hocalarinin kiyaIetine girdigini
gsterir. Cumhuriyet dnemine kadar sren basitlesmis klsik sankli hoca kiyaIe-
tinin biimini almasi o zaman baslamistir.
Aslinda asker zorunluluklarla genel agdas niIorma alinisinin baslattigi ki-
yafet devriminin kolayca ve abuk oldugunu sanmamak gerekir. Tersine, bir s-
re, hatt zamanimiza dek gelen uzun bir sre, ordu bir yana, sivil yasamda mes-
lek ve siniIlara gre kiyaIet Iarklan, Avrupa'da oldugundan daha uzun sre sr-
mstr. Fakat asil baslangita, epey karisikliklara yol amisti. Bir sre degil halk,
st tabakadakilerin bile kiyaIet ve baslik degistirmeleri ile bir esit karnaval gr-
ns ortaya ikmisti. Bir sre, birbirini bilen kisiler, birbirlerini tanimaz olmuslardi.
Fakat adim bir kez atilrrs, gelenek buzlan kinlmisti. Byle bir devrimin toplum
ekonomisine agir bir yk koydugunu kabul etmek gerekir. Fakat toplumlar,
tutucularin sorumlu oldugu geri kahslarin cezasini zaman zaman byle pahaliya
demek zorunda kalirlar.
198
GVUR PADAH
6. Bati uygarligi zerine yeni grsler
Avrupa dnyasiyla dsn yolunda tanisma abasinin ilk olayi olarak Os-
manli dilinde basimevinin kurulusundan yz yil kadar bir zaman gemis bulunu-
yordu. O olay dolayisiyla tartistigimiz kosullar altinda bu tanisma olayinin ne
denli dar kaldigini, aradan geen sre iinde basilan eserlerin azligindan, basimin
gelismeyisinden, Ibrahim MteIerrika'nin lmnden sonra basimevinin, asil
ama olan tanima araci olmaktan ikisindan anlayabiliriz. 1830'lara kadar geen
sre iinde Avrupa tarihine yepyeni bir yn veren fikirlerin hibirinin Osmanli Ii-
kir hayati zerinde herhangi bir yankisi olmamistir. 1831'de Osmanli dilinde ilk
gazetenin ikmasi, basimevi ve kitabin yapamadigi bir isi gereklestirmede ikinci
bir asama olmustur.
Basim ve kitap Bati dnyasi ile danisma isini biraz ilerletmis olmakla birlikte,
gazetenin ikmasindan nce bu tanismayi az ok hazirlamakta rol olan baska
bir kurumun aldigi yeni biimden sz etmek gerekir. Bu Bb-i l'de dis isleriyle
iliskili olarak kurulan Tercme Odasidir. Fransiz levrimi olaylan zamanindan be-
ri, geleneksel olarak Rumtercmanlarin tekelinde olan tercmanlik isi nem ka-
zanmaya baslamisti. Bunun sonucu olarak 1821'den sonra Tercme Odasi yeni
bir rol oynamaya basladi. Bu tarihte bas tercmanliga atanan Yahya EIendi, Ms-
lman olmus bir kum'du. laha nce Mhendishne'de gretmenlik yaparak
okulda kullanilmak zere Fransizca ve Italyanca'dan kitaplar evirmisti. Ondan
sonra 1823'te Bas Tercman olan Ishak EIendi de Yahudilik'ten Mslmanlik'a
gemis bir zatti. O da Mhendishne'de gretmenlik yapmis ve Osmanlilarin ilk
modern matematik kitabi olan drt ciltlik Mecmua-i ulm-i riva:ive adli eseri II.
Mahmut zamaninda basilmistir.
Bu Tercme Odasi'ndan, gelecegin ilk Avrupa dili grenmis aydinlari yetis-
meye baslamistir. Burada grenilen Fransizca araciligiyla Fransiz edebiyat ve d-
sn ile ilk tanisma baslamistir. livan edebiyatindan Tanzimat edebiyatina geis
de bu Tercme Odasi yoluyla olmustur.
49
Istanbul'da ilk ikan gazetenin, Fransiz levrimi zamaninda kralci oldugu
iin Rusya'ya kaan eli Choiseul-GouIIier'nin vaktiyle kurdugu basimevinde,
Fransizca olarak ikmaya basladigini grmstk. Bu gazete devrim olaylarini ve
Iikirlerini, Trklere degil, Osmanli sehirlerinde bulunan Fransiz vatandaslarina
anlatmak iin ikiyordu. Ondan sonra ikan ikinci gazete, 1821'de baslayan Sal-
pinks Hellenikon adli kumca gazetedir.
50
1824'te Fransiz tccarlan taraIindan
Izmir'de ikarilmaya baslanan bir iki gazete Yunanistan'in bagimsizlik savasi
199
TRKYE'DE ADAI-AMA
olaylari yznden Iazla yasamadi. Fransiz tccarlarinin szclgn eden bu ga-
zeteler, bagimsizligi destekleyen kusya aleyhine yazilar yazdiklan iin kendi h-
kmetlerinin baskisi altinda kapatildilar.
51
Bu Fransiz gazetecileri iinde Marsilyali bir avukat olan Alexandre Blacque,
Osmanli hkmetini savunmaya devam ettiginden II. Mahmut taraIindan
Istanbul`a aginlarak kurmak istedigi gazetenin Fransizca'sini ikarmaya memur
edildi.
52
1831'de Takvm-i Jakavi ve Le Moniteur ottoman ikmaya basladi.
Gazetenin Osmanlica'sinin basyazarligina ss- zafer yazan Esat EIendi atandi.
Fakat bu vaziIede uzun sre kalmadi.
Takvm-i Vakayfnin sekiz sayIa ikan birinci sayisi baski bakimindan M-
teIerrika baskilarina benzer. O zamandan beri baski tekniginde bir ilerleme olma-
digi anlasiliyor, tik sayidaki basyazisinda Esat EIendi, gazeteciligi geleneksel olay
yazarliginin modern bir biimi olarak tanimlar. Gazetedeki yazi dili modern bir
gazete iin ok agdalidir. ParagraI, noktalama yoktur. Her yanindan hkmetin
resm gazetesi oldugu bellidir. lsn ve grs gazetesi olmaktan ok, resm ha-
berler gazetesidir. Bugnk gazeteler gibi ok sayida ve her yerde satilan, halk ta-
raIindan okunan bir gazete degildi.
53
Le Moniteur de resm bir gazete olmakla birlikte iki gazetenin yazilari ayni
degildir. Hatt iki bakimdan birbirine karsittir. Osmanlica'si i olaylar kadar Avru-
pa olaylan hakkinda havadis verme yanina nem verdigi halde Fransizca'si Tr-
kiye olaylarini ve padisahin reIormlarini Avrupali okuyuculara tanitmaya ve be-
gendirmeye nem verir. Bundan baska Trkiye'ye yararli ticaret politikasinin li-
beralizm politikasi oldugunu yansitan yazilara yer vermistir. Alexandre Blacque
bu alanda, Yunanistan bagimsizlik savasina katildigi halde bu bagimsizliktan
kusya'nin yararlanacagini anlayarak Osmanli hkmeti yanina geen lavid Ur-
quhart'da kendine gl bir yardimci bulmustu. 1831'de Urquhart'in burada bir
dizi yazisi ikti.
54
Takvm-i Vakayi'mn ilk sayilarinda en ok grlen havadislerin konulan
sunlardir: padisahin seyahat ve ziyaretleri, nisan verilme trenleri, Askir-i Man-
sre'deki gelismeler, askerlik egitimi, donanimi, top ve tIek yapimi, Avrupa'ya
gemiler ismarlanmasi, ordu tayinleri, esitli blgelerdeki pasa isyanlarinin bastml-
masi, piyasa Iiyatlan, Avrupa basininda Trkiye ile ilgili haber ve yazilarin eviri-
leri, Avrupa'da bilim ve teknik yeniliklerle ilgili havadisler. logu ve Islm lkele-
riyle ilgili haber ve yazilar yok denecek kadar azdir. lis havadisler dolayisiyla,
Avrupa siyasal kurumlariyla ilgili bazi bilgiler de gzkr. rnegin, nc sayi-
da Ingiltere kralinin "mesveretgh-i vkel" ve "mesveretgh-i hanedan" denen
200
GVUR PADAH
iki "meclis erbabina hitaben takrir eyledigi" nutkun evirisi vardir. kum, Ermeni
ve Yahudi cemaatlere esit muamele yapildigini belirten haberlere de olduka
nemli yer verilmektedir. rnegin sayi 1 'de (ve gazetenin ikinci yazisi olarak!)
Beyoglu'nda ikan bir yanginda kum ve Katolik Ermeni evleri yandigindan Ms-
lman halkin, Avrupali tccarlarin, devlet memurlarinin yaptigi yardimlar belirti-
lir. Ayni sayidaki nc yazi Galata'da yeni bir Katolik kilisesinin yapilmasina
msaade edildigini, bunun iin padisahin arsa hediye ettigini bildirir. Sayi 4'te ni-
san verilenlerle ilgili bir havadiste nisan alanlar arasinda "kum milletinden Bog-
dan Kaymakami" IsteIanaki ile "Ermeni milletinden" larphane Mdr Artin ile
Baruthane Mdr Simon bulunmaktadir.
tik sayilardaki ilnlardan din egitimi kitaplarinin basilmaya basladigini da
greniyoruz. rnegin, sayi 59'da (1832) syle bir iln var: "lin gereklerini o-
cuklar ve okula baslayanlara gretmek iin eskiden yazilmis nl lm-i hal basil-
mis ve 60 para Iiyat kesilmistir'' (aslinda bu iln bu denli sade bir dille yazilmis
degildir).
Le Moniteur'de yer alan yazilarin Fransizca okuyan Avrupalilara Osmanli
devleti hakkinda dolasan yanlis grsleri dzeltme, i ve dis politikasini tanitma,
ticaret alanindaki ilerlemelerini bildirme amalarini gttg bellidir. Amerikali ola-
rak Trkiye hakkinda ilk kitabi yazan leKay, anilarinda gazetenin bu amala
ikmasini alkislayarak, "bu sayede Avrupa'ya Trkler aleyhinde yayilan yalanla-
rin nlenecegini, bundan sonra Navarin olayi gibi haince saldinlarin bir daha tek-
rarlanmayacagini umdugunu" belirtir.
55
kesit Pasa'nin bir yazisindan anladigimiza
gre bu gazete Avrupa'ya "nizmt-i askeriyye" ile "her taraIta sivilizasyon
usul- mergbesinin icrasina" girisildigini tanitmak zere ikanliyordu.
56
II. Mahmut dneminin Batici agdaslasma reIormlarinin yeni ya da kusurlu
yanlarini anlamak iin o zamanki bu "Avrupa sivilizasyonu" anlayisini da tanit-
mak gerekir. Burada, aydin kaIasindaki grs tanitan iki yazan ele alacagiz.
Bunlarin yazilarinda, 18. yzyilda yazilmis olanlara gre hayli ilerleme oldugunu
grrz. Bu yazilarin ikisi de Mahmut'un lmnden az nce yazilmisti.
Bunlarin birincisi MustaIa Sami'dir (. 1855). 1838'de elilik heyeti ile bir-
likte Paris'e giderken Roma, Floransa, Viyana, Prag, Berlin, Frankfurt, Brksel,
Anvers, londra sehirlerini gren Sami, dnsnde Avrupa risalesi adli kk bir
eser yazdi. Yz yil nce yazilmis Yirmi Sekiz elebi Mehmet'in Sefaretnme'sini
andirmakla birlikte, bu risalede yeni birsey oldugu gzmzden kaamaz: Avru-
pa'da grlen uygarlik eserlerinin nedenlerini anlamaya alismaktadir. Avrupa
uygarliginin stnlgnn baslica nedeni mspet bilimlerin ilerlemesidir. ikinci
201
TRKYE'DE ADALAMA
neden din :grlgdr. nc neden de eskiyle yeni arasinda sreklilik olma-
sidir. Avrupa, gemisinden aldigi ilhamlarin itisi ile akillara hayret verecek yeni
keifler yapmaktadir. lrdnc olarak grdg baskalik, okurva:arligin genel-
lemesini. Fakat btn bunlarda bas etken bilim ve avdinlanmadi. Su halde
bizde de bilimlerin gelismesi desteklenirse ilerleme iin gerekli olan ticaret ve sa-
nayide Avrupa'ya muhta olmaktan kurtulmak mmkn olabilecektir.
57
rnek olarak alacagimiz ikinci yazar Sadik kiIat Pasa'dir (1807-1856).
Viyana'ya 1837'de eli olarak giden pasanin birok yazilari arasinda bizi en
ok ilgilendirecek olan iki yazisidir. Sadik kiIat da yazilarinda Avrupa'nin
zellikleri olarak din :grlgn, hkmet vnetimindeki inti:ami, memur-
larin drstlgn, egitimin ve okurva:arligin vavginligini, halkin egitiminde
kitap ve matbaanin nemini, sermaye yatirimlarinin tesvikini, buhar gc
kullanilisini, demiryollarini, bankalari, posta hizmetlerini, otel ve lokantalarin
temizligini, eglence ve mzigin nemini, yoksullar ve hastalar iin kurulmus
kurumlari sayar. Fakat bunlardan baska asil sylemek istedigi bir yenilik olan
nokta daha vardir. Sadik kiIat, Avrupa uygarliginin distan kolaylikla gzken
bu grnslerinin altinda bulunan ve onu Bati disi uygarliklardan ayiran yani
belki ilk sezen devlet adami olarak sunu anlatmaya alisir: keIorm davasi,
herseyden nce bir dsn biimi sorunudur. Gelenege bagli, keyI bir sistem-
den Iarkli olarak Avrupa'da hkim olan rasyonel devlet ynetimimi ve bu in-
san tabiatina, insanin "tabi haklarina" dayanir.
58
Sadik kiIat da Osmanli-
ca'da henz karsiligi bulunmayan "sivilizasyon" terimini kullanarak sivilizas-
yonun, insan haklarinin, yasama, mlkiyet ve haysiyet gibi haklarin tam ger-
eklestirilmesi demek oldugunu syler. "Avrupa sivilizasyonunda halk hk-
met iin degil, hkmetler halk iindir. Bundan trdr ki hkmetler hal-
kin haklarina ve kanuna gre alisir".
"Bati uygarligi", "zgrlk", "ulus", "insan haklan" gibi kavramlar, Osmanli
baskentinde ve Osmanli ynetici tabakasindan olanlar arasinda ilk kez Sadik ki-
Iat Pasa'nin kalemiyle yazilmis ve yoaimlanmistir. Bu szleriyle, reIorm sorunu-
nun, su ya da bunu dzeltmek degil, bir sistemden onun tersi olan baka bir sis-
teme toptan gei demek oldugunu ilk kavrayan kisi olarak gzkyor.
Sadik kiIat Pasa'nin teki yazisi az sonra yayilacak olan Tanzimat ideolojisi-
nin hemen hemen kendisidir. Bu ideolojinin baslica ilkeleri keyI ynetimin kaldi-
nlmasi, yargi ve ynetim isleri iin kanunlarin yazilmasi, vatandaslarin devlerini
dzenleyecek ilkelerin konmasi, rnegin vergi ve askerlik ykmllklerinin be-
lirlenmesi gibi noktalardir. Sadik kiIat egitimin byk nemi, ordu ve donanma-
202
GVUR PADAH
nin dzenlenmesi, srekli bir bans siyaseti tutumu, namuslu hkmet memurlan
yetistirilmesi, onlara gven ve sreklilik saglanmasi ve hepsinin stnde sanayi-
in korunmasi ve isteklendirilmesi zerinde durur. Trk ekonomisinin kalkinmasi
iin banka ve kredi messeselerinin gerekliligini ilk kavrayan devlet adamlarinin
basinda belki Sadik kiIat gelir.
59
Sadik kiIat bu grsleri Avrupa'daki gzlemlerinden edinmis olmakla birlik-
te, onlari dile getirebilmis olmasi, II. Mahmut'un reIorm dneminde baslayan z-
lemlerin bir yansimasi oldugunu gsterir. Bati uygarligi stn teknolojinin eseri-
dir; bu teknoloji agdas bilimlerin yaratigidir; bu ancak egitim yolu ile uygulana-
bilir. levlet bunu gereklestirme araci olmalidir. Bu dnemin sonunda varilan d-
snn baslica ilkeleri iste bunlardir.
7. eliskiler ve sorunlar
Gryoruz ki, II. Mahmut'un reformdnemi basanlar dnemi olmaktan ok,
baslangilar dnemidir. Gelecegin asamalan, bu baslangilardaki eliskilerin -
zmlenmesi ya da derinlesmesi sorunlanyla karsilasacaktir.
Bunlarin birincisi dinsel gelenegin hkmettigi egitim alani ile dnyasal degis
melere birakilan yksek egitim alani arasinda baslayan uzaklasmanin sonucu
olan sorunlardir. Dnyasal ve ruhan alanlarin birbirinden ayrilisina benzer bir
aynlma baslamakla birlikte, buradakiayrilis dnya isleri ile ruhan isler arasi ay-
nlma biiminde olmaktan ok hayatin degismeye aik yani ile gelenege bagli olan
yani arasindaki birayrilistir. Birinci yan dnya yani, ikinci yan ise din isleri yani
olarak anlasilmaya basladi. Baska bir deyimle, gelenek din demek, din gelenek
demek oldu.
Kisileri yetistirmekte nemli rol olan egitim alaninda bunun sonucu sudur:
kisilerin yetismesi bir kez dinsel asamadan, bir kez de dnyasal asamadan gee-
rek tamamlanacak, yani iki kltrl, iki egitimli, iki kisilikli insanlar yetisecektir.
Az ok egitim grms kisi, bir yandan gelenegin kalibini verecek olan ilkegitimin,
te yandan da bu gelenegin ilkelerinin karsitlarina dayanan bir egitimin rn
olacaktir. Kisilerin bazilari kaIaca ya yalniz geleneksel egitimin, ya yalniz agdas
egitimin yetistirmesi olarak karsi karsiya geleceklerdir. Kimileri de ikisinin karma-
si olarak iIte kisilikli kimseler olacaklardir. Bu tipin karsisinda da hi egitim
grmemis byk cahil kitlesi yani halk bulunacaktir. Bunun en yksek asamasi-
na II. Abdlhamit dneminde erisildi.
203
TRKYE'DE ADALAMA
tlkegitimin gelenegin temsilcisi olan kisilerin elinde bulunmasi, toplumlarda
dogal bir egilimdir. Kisi, toplumsal benligini bu gelenek kanaliyla edinir. Fakat
Osmanli-Trk tarihinde ulemnin temsil ettigi kltr gelenegi, ulusal nitelikten
yoksun olan evrensel mmet gelenegidir. Imparatorlugun Hiristiyan "milleIleri-
nin dinsel egitimi, onlarin ulusal benliklerini yasatmakta ya da diriltmekte nemli
rol oynadigi halde, Islm geleneginde bunun byle olmayisi dinin Trk halkinin
ulusal kltr yanlarina yabanci kalisinin rndr. Bu, dinsel egitimi Islm uy-
garligindan agdas Bati uygarligina geme abasinda olan toplumun gelismesine
aykiri dsrmstr. Halk yiginlarina daha yakin olan tarikat Mslmanligi da
kltrde ve agdaslasmada rol oynayamamistir. Tarikatilik ya halk cehaletinin
yanini tutmus ya da soyut bir otorite karsitligi yznden devlet ile seriatin baski-
si altina girmistir.
Bu kosullar yznden bu dnemden sonra hem ulem ile medrese, hem de
tarikatilik geriligin temsilcisi olmuslardir. Ulem ile aydin, halk ile aydin, halk ile
din arasindaki bosluklar gittike kesinlesmistir. lin alanindan agdaslasma aki-
mina katilanlar ancak ondan kopmakla bunu yapabilmislerdir. Bunun sonucu
olarak ulem ile medrese ocaklari daha ok katilasmis, daha tutucu olmus, Iakir
halk ocuklarinin bir siginti yeri durumuna gelmekle onlarin zerinde olumsuz et-
kiler yapmistir. Bunun sonucu olarak kendi kendilerini yikmislardir.
iIte yanli egitimin yetistirdigi kisiler arasindaki grs ve zlem atisikliklan
daha sonraki dnemlerde artmistir. Bu, bugn Bati uygarliginda tartisilan kuak-
lar arasi boluk olgusundan daha karmasik bir olgudur. Bosluk sadece bykba-
balarin, babalarin ve ogullarin kusaklan arasindaki bosluk degil, halk ile okumus
arasinda, dinci ile Batici arasinda, cahil ile aydin arasindaki bosluktur ve bu bos-
luklar kusakta bulunan, birden Iazla siniI ve meslekten olan kisiler arasinda da
olabilir. Ulusal btnlk bilincinin gelismesini geciktirmekte bu bosluklarin byk
payi olmustur.
Egitim alaninda dnyasal ve dinsel alan arasindaki boslugun derinligi, yeni
egitimin yerlesme ve yararlilik derecesiyle oranlidir. "Yararlilik" (ya da bu dnemde
kullanilmaya baslanan terimle "sivilizasyon" yolu) agdas Bati uygarliginin bi-
limlerini ve tekniklerini verebilme oranina baglidir. Cehalete karsi baslayan egitim
anlayisi, ilkegitimi pratik meslek bilgilerini edinmeye hazirlama, ortaegitimde dev-
let memurluguna hazirlama, yksekgretimde subayliga hazirlama (tip egitimi
henz sadece asker tiptir) anlamlarini tasir. Bunun arkasindan mnevver olma
ve nihayet en tepede Avrupa egitimi grme gelir. linsel alanda kalan ilkegitimden
sonraki egitimin asamalarina geebilenler, gelenekilikten aydin olmaya giden ba-
204
GVUR PADAH
samaklari getikleri halde, dinsel egitim alanindan teye gidemeyenlerin bulun-
duklari basamakta kalmalari egilimi glenmistir. Idare, siyaset, kltr, egitim
alanlarinda birincilerin etkisi arttigi halde, ikincilerin etkisi azalmaya baslar. Yani
lale levrinden III. Selim dnemine kadar yenilesme girisimlerinin basinda rol oy-
nayan ulem siniIinin rol simdi din siniIi olarak tersine dnmeye baslamistir.
Ikinci kategoriden karsilasilacak sorunlar eski ile yeni arasi boslugun teki
bir grns olan ve eski Osmanli gelenegine zg toplum-devlet arasi kopuk
lugun yeni biimi olan, veniliklerivukaridan aagi :orla uvgulama olgusuyla
ilgilidir. Sorunun z halk ile devlet arasinda bir baglanti kurulmasi sorunudur;
Sadik kiIat Pasa'nin zledigi gibi halkin devlet iin degil, devletin halk iin ol
masi sorunudur. Bu sorunun Osmanlilik dneminde daha ok atalli yanlari
vardir. Osmanli devletinin yikilisina giden sreyi dolduracak olan bu yanlarin
yarattigi sorunlan bundan sonra asama asama grecegiz. Fakat halk ile sekin
ler arasi bosluk kalkmadigi iin, ulus birligi ve ulus-devlet kuruldugu dnemde
bile sorunun z zmlenememistir. Ikisi arasi iliskilerin aldigi esitlilikleri
Tanzimat, II. Abdlhamit, II. Mesrutiyet ve Cumhuriyet dnemlerinin degisik
deneylerinde grecegiz.
Bu baslangi dneminde bazi gzlemcilerin mstebit olarak nitelendirdikleri
II. Mahmut ve etraIindakilerle Mslman ve Mslman olmayan "millet'ler arasi
iliskiler, paternalist bir yetke altinda dzenleme biimini yansitir. Mahmut zama-
ninda sorun btn derinligiyle henz kendini gstermemisti. nk onun baslat-
tigi yenilikler baskent sinirlanilin tesine gememisti. Merkezdeki devletle tasra
halki arasindaki kopuklugu bir dereceye kadar onaran yan, Mahmut'un yeni bir
ynetici elit tabakasi yaratmaya dogru uyguladigi demokratik bir adam devsirme
yntemi olmustur. Onun zamaninda az sayida, Tanzimat dneminde daha ok
sayida ykselen kisilerin ogunun yoksul ve cahil halk tabakasindan geldigini,
ileri gelenlerin biyografilerinden anlariz. Eski devsirme ve kle yetistirme ynte-
minin yerini, Tanzimat dneminde iyice gelisen intisap ve himaye (clientele) sis-
temi aldi. intisap sistemi hkmdara sadakada bagli en stteki kisilerin, kendi et-
raflarinda kendilerine sadakada bagli mntesip klikleri kurmalandir. Bu sadakat
kliklerinden birine protege olarak intisap eden kisi, devlet mevkilerinde yer alir;
talihlerini hamilerinin dsp kalkmalarina baglarlar.
Klelikten yetistirilme sisteminden daha ileri bir sistem olmakla birlikte inti-
sap sistemi mekanizmasi ile elit remesi yolunun baslica iki sakincasi vardi: a)
mntesiplerin, mevkilerini kisisel olmayan kamu mevkileri olarak degil, kisisel,
bir esit "eIendisinin iItligi" gibi grme egilimi, b) bu mevkilerde tutunmak iin
205
TRKYE'DE ADALAMA
mntesip kliklerinin en st sadakat odagi olan hkmdar etraIinda siddetli reka-
bet ve dalkavukluk yarisina girmeleri.
60
Tanzimat dneminde buna bir de yabanci
eliliklere mensup olma, onlarin himayesi altinda olma biimi katildi. II. Abdl-
hamit dnemine degin Ingiliz, Fransiz, kus eliliklerinin nIuz ve rekabetlerine
gre devlet adamlarinin inip iktiklari, hatt yabanci eliliklere sigindiklan grl-
mstr.
II. Abdlhamit rejiminin buna buldugu zm ubudiyet gsteren bendegn
sekinler yaratmak olmustur. Fakat hepsinin birlestigi yan sekin tabakasina gi-
rildikten sonra halktan kopma, kiisel ikar ve servet saglama sanslanm kullan-
ma egilimidir. Bunun, Trk halki arasinda ekonomik siniIlarin gelismesini nle-
mede byk payi olmustur. Ayrica, ynetici tabakanin ekonomik reticiligi olma-
yan bir servet tketicisi olarak devlet ynetimine ve toplum ekonomisine yararli
olacak ekonomik grsten yoksun kalmasina yol amistir.
levlet ile tebaa arasi kopuklugun baska bir yani, Mslman olmayan, hatt
Trkten baska Mslman olan halklar ile devlet arasindaki iliskide grlr. Hiris-
tiyan "millet'lerin kopmalarinin oktan basladigini grdk. Fakat daha Mah-
mut'un son yillarinda bile Arnavut, Krt ve Araplarin askerlik hizmeti zorunlulu-
gu yzndenayriliki kimildanmalan baslamisti. B halklar, bu genel ykml-
lg stlerine almakta kendilerine yararli bir yan grmyorlardi.
Izlenimlerinden sz ettigimiz Maresal Marmont anilarinda kendi kendine su
soruyu sorar: "Acaba Trk |Osmanli| Imparatorlugu yeniden kurulabilir mi? Impa-
ratorlugun kurulu oldugu eski temel artik yoktur. NIusunun ogunlugu olan Hiris-
tiyan halkin bu devleti diriltme, ona bagliliklarini srdrme isine katilmalan bekle-
nemez. Trklerin, eski ihtisam ve zaIer gnlerinde basardiklan milletleri kaynastir-
ma, aralarinda ikar birligi kurma olanaklan bugn yoktur. Trk ile Hiristiyan bu-
gn yalniz blnms degil, birbirine dsmandir. Imparatorlugun Asya kitasindaki
parasinda bulunan Araplar Muhammedi olduklan halde, onlar arasinda da Trkn
kendilerini koruma gcne inanlan kalmamistir. Bunlar simdi yalniz kendi glerini
sezmekle kalmiyorlar, o gcn bilinlenisinc bile varmislardir. Hatt bir stnlk
bilinci bile gelistirmeye basladilar... Byle glkler karsisinda Mahmut egemenligi-
ni nereye dayandiracaktir? Byk Petro, kuslan Avrupa uygarligina sokmaya giris-
tigi zaman hazir bir ulus yigini vardi. Sonra, imparatorlugunun yapisini Avrupa l-
kelerinden uzak bir blgede, disarinmkarismasi olmadan kurmustu. Trkiye'de ise
toplum baglan zayiI, nIus blnms, birbirine karsittir. Bunlari ortak bir amaca
dogru birlestirip yrtme olanagi yoktur. zellikle simdi atisik dis ikarlar tehlikesi
alnda, bu kosullar genel bir bunalim yaratacaktir".
61
206
GVUR PADAH
Tanzimat, Marmont'un gelecegini haber verdigi bunalimin zmn bulma
abasi olarak baslamis, Avrupa devletlerinin baskilan ve karismalan altinda Hiris-
tiyan "milleflerin Trk ve Mslman halklarla birlikte yasayacagi bir imparator-
luk birliginin olanagini saglayacak zmleri bulmaya abalamistir. II. Abdlha-
mit rejimi, Arnavut, Krt ve Arap halklarinin nderlerine imtiyazli yerler vermek
yoluyla Tanzimat'in tatmin edemedigi Hiristiyan milletler karsisina bir Mslman
milletler birligi yaratmaya alismistir.
nc sorunlar konusu, "sivilizasyon"a dis siyaset yolundan giris ile eko-
nomik siyaset yoluyla giris arasinda t bastan ortaya ikan atlamanin getirdigi
sonulardir. Yukarida szn ettigimiz fen, maarif, sanayi kavramlan ekonomik
kalkinma dsnnn ilk grnsleridir. Petro rneginde oldugu gibi, Mahmut r-
neginde de Bati uygarligini benimseme politikasinda tutulan ekonomik yol, sa-
vunma ve askerlik ihtiyalari dolayisiyla devlet girisimciligi yntemi olmustur.
Mahmut, maariI ve sanayi abalarini devlet araciligiyla uygulama gerekliligini
kavramis, askerlikle ilgili sanayiin kurulusuna onun zamaninda baslanmistir.
Tersane, dokumacilik ve ynl sanayiinde adimlar atilmistir. Mahmut buharli ge-
mi yapimi isleriyle ilgisini t Amerika'ya kadar genisletmistir. Numune iItligi,
maden ve sanat okulu kurulmasi alanlarinda da abalara girisilmistir.
Bu baslangica karsin, kurdugu meclisler arasinda "sanayi ve tanm kalkin-
masi planlama dairesi" diyebilecegimiz zel bir meclis kurulmamis olmasi ilgin-
tir. Fakat daha nemlisi, modern ag ekonomileriyle uzlasamaz olan eski i gm-
rk, tekel ve gedikler, narh, iltizam ve hara vergisi gibi uygulamalarin kaldiril-
masini kabul eden 1838 Ticaret Antlasmasi'yla o zamanki Alman devletlerinin
bile kendilerini koruma zorunlulugu duyduklan sina bir gce kapilarini amistir.
Ingiltere'de baslayan sanayi devrimi, lisisleri Bakani Palmerston'un, "hibir geri
kalmis lkenin Avrupa etkilerini nlemeye hakki yoktur" ilkesiyle yalniz Asya ve
AIrika lkelerini degil, Amerikan, Alman ve kus lkelerini de ancak korunma
tedbirleriyle kendi sina kalkinma politikalarini aramaya zorlamisti. Amerika'da
srgn oldugu yillarda oradaki himayecilik politikasini inceleyen Friedrich List'in
himayecilik doktrinini ok iyi izledigi Almanya'ya dnsnden sonraki kariyerin-
den belli olan Moltke'den, askerlik alaninda oldugu gibi ekonomik siyaset alanin-
da da nemli bir grs edinilmedigi ortadadir. Sadik kiIat Pasa'nin yazilarinda hi-
mayecilik Iikrinin yansimalan bulunmakla birlikte, Tanzimat dnemine 1838 Ti-
caret Antlasmasi ile girilmesi hemen hemen hibir ekonomik kalkinma olanagi bi-
rakmamistir. Byle bir olanagin olmasi iin siyasal birlik, ulusal btnlk gibi ko-
sullar gerekliydi. Acaba Tanzimat bunu basaracak midir?
207
TRKYE'DE ADALAMA
Notlar
1 Edouard Engelhardt, Tanzimat, ev. Ayda lz (Istanbul, 1976), s. 22.
2 "Chil" szcg aslinda Arapa'da sadece okuryazar olmayan kisi demek degil, Islm dininin gere
gini bilmeyen kisi demektir.
3 "Kaynaklari yaratacak ve gelistirecek bir idare iin gerekli olan okumus siniI hi yoktur. Her isin
ayni zamanda yapilmasi zorunlulugu olan byle bir dnemde herseye cehalet ve corruption hakim
dir"; bkz. Maresal Auguste Frdrique Louis Viesse de Marmont, The Present State ojthe Turkish
Empire, ev. Frederick Smith (Londra, 1839), s. 101. Moltke de cahilligin genel bir durum oldu
gundan sz eder. 1868'de Ziya Bey (Pasa), Mslman halkin ancak 2'sinin okuryazar oldugunu
tahmin ediyordu; bkz. Roderic H. Davison, Osmanli tmparatorlugunda Reform, ev. Osman
Akinhay (Istanbul, 1997), cilt I, s. 82.
4 Bu esit Iermanlardan biri 1702'de SeyhlIslm Feyzullah EIendi'ye verilmisti; bkz Ihsan Sungu,
"Tevhid-i Tedrisat", Belleten, 11, 7-8(1938): 397-431.
5 Fermanin tam metni iin bkz. Cevdet Pasa, X: 277-279.
6 O zamana kadar yksek gretim okullari ile btn egitim sistemi arasinda bir iliski olmasi gerektigi
anlasilmamisti. Geleneksel egitim sisteminde degisiklik gerektiren islemler yapilmadan bu okuUarin
yasayabilecegi saniliyordu. Yeni kurulan okullar sadece askerlik iin kurulmus birer teknik ara ola
rak grlyordu. Bu yzden bu okullarda gretilmesi gereken matematik ve diger bilimleri okuyabi
lecek grenci bulunamiyordu. Yeni okullara alinan yasli basli grencilere hesap, yazi, Fransizca,
hatt Arapa'yi ayrica okutmak gerekiyordu.
7 Umr-i NaIia raporunun metni iin bkz. Mahmut Cevat, Maarif-i Ummiye Nezareti tarihe-i teki
lat ve icraati (Istanbul, 1922), s. 6-10; 2. baski: yay. Taceddin Kayaoglu (Istanbul, 2001), s. 7-11.
8 Mahmut Cevat, 12-15; 2. baski: 13-15.
9 Mahmut Cevat, 15-16; 2. baski: 15-16.
10 Ihsan Sungu, "Mekteb-i Maarif-i Adliye'nin Tesisi", Tarih Jesikalari, I, 3(1941): 212-225.
11 Mehmet Esat, 46-47.
12 Mehmet Esat, 46-47 ve 51-58.
13 agdas Bati tip ve tabiat bilimlerinin girisi zerine bkz. Adivar, 193-196, Kari Sssheim, Eski Viya
na Tip Talimi ve Onun Adli Sultan Mahmud Zamaninda Istanbulda Yavilmasi (Istanbul, 1937),
Sheyl Onver, "Osmanli Tababeti ve Tanzimat Hakkinda Yeni Notlar", Tanzimat I (Istanbul, 1940)
iinde, s. 936-937, J ames Ellsworth DeKay, Sketches ojTurkey in 1831 and 183 2 (New York,
1833), s. 153 ve 158 ve sonrasi, kiza Tahsin, Mirat-iMekteb-i Tibbive, 2. baski (Istanbul, 1328-
1330/1912-1914), cilt 1, s. 6 ve 37-38; 3. baskisi: Aykut Kazancigil (yay.), Tip Iakltesi Tarihe
si, (tstanbul, 1991), cilt I, s. 3 ve 20. Bu dnemin en sekin tip bilgini ilk bilim kurumu olan Besik
tas Cemiyet-i llmiyesi'nin baskani olan Sanizade Ataullah'tir. Bektaslik'e karsi ailan baski zama
ninda materyalistlik ve dinsizlikle sulanarak srlmstr.
14 Abdlhak Molla (1786-1853) Abdlhak Hamit'in dedesidir; agabeyi MustaIa Behet EIendi iin
bkz. nver, 936-937, Adivar, 195 ve leKay, 153 ve 518.
15 kiza Tahsin, 1: 6; 3. baski: 1: 3-4.
16 Dr. Bernard zerine bkz. Semavi Eyice, "Mekteb-i Tibbiye'nin Ilk Mdr lr. Bernard'in Mezan",
Istanbul niversitesi Edebivat Iakltesi Tarih Dergisi, II, 3-4(1952): 89-96, Sheyl nver ve
Metine Belger, "Tam Bir Asir Evvel Istanbul Tibbiye Mektebi'nde Avusturyali Bir Muallim-i Evvel:
Dr. C. A. Bernard 1806-1844", Tip Iakltesi Mecmuasi, III, 11(1940): 1420-1425 ve Feridun Na
Iiz Uzluk, "Istanbul Tibbiyesi Iin Avusturya'dan Getirtilen Ilk Hekim", Dirim, XII, 6(1937): 204-
208. Onver, Cerrahhane'nin ailis tarihini 1828-1829 olarak gsterir. lr. Bernard'in ais konusma
sinin konusu modern cerrahligin savaslarda lm oranini azaltmasi zerine idi ve Albay Namik
(sonra Pasa) taraIindan evrilmisti. Konusmanin metni iin bkz. "Fnn", Takvm-i Vakayi,
I l(hl247/1829).
17 Nutkun tam metni iin bkz. kiza Tahsin, I: 18-21 ; 3. baski: 1:10-11.
208
GVUR PADAH
18 Okutulan derslerin listesi iin bkz. kiza Tahsin, I: 7-8 ve 13; 3. baski: 1: 5, 9 ve 16-19.
19 lr. Spitzer'in anilan iin bkz. Ahmet keIik, "Sultan Abdlmecit Han'in sarayinda Dr. Spitzer'in ha
tirati", Tarih-i Osmani Encmeni mecmuasi, VI, 34(1331/1915): 599-622.
20 nver, 943.
21 MacFarlane, II: 16 ve 165 ve J ohn Mason. Three Years in Turkey. The Journal of a Medical Missi
on to the Jews (Londra, I860), s. 178 ve 235.
22 Cevdet Pasa, I: 123.
23 Bir kyl ocugu olan kiIa'a Talitavi, Misir Valisi Mehmet Ali tararindan Fransa'ya okumaya gn
derilmisti. kiIa'a orada Fransizca grendikten sonra Fransiz toplum hayatini grenmeye alismis,
kousseau ve Montesquieu'nn kitaplarim okumustur. lnsnde Paris'teki gzlemleri ve gren
dikleri zerine Arapa olarak yazdigi byk eser, Mehmet Ali Arapa bilmedigi iin Trke'ye evri
lerek 1839'da Bulak basimevinde basilmistir. Istanbul'da Seyahatname ya da Rufa'a Bey risalesi
adiyla taninan bu kitap, Osmanli devlet adamlari arasinda ok okunmus ve etkili olmustur. kiIa'a,
belki ilk kez anayasalardan sz etmis, Fransa'da Restauration dneminin 1831 charte'mm tam bir
evirisini vermistir. Verdigi bilgilerin Tunus ve Misir'da Trkiye'dekinden nce yapilan anayasalar
zerinde etkisi olmustur. Istanbul'da anayasa Iikrinin, ok okunmus olan bu eserden etkilendigini
tahmin ediyoruz. kiIa'a'nin Avrupa uygarligi zerine yazdiklan, bu blmde sz edilen Osmanli
yazarlarinin yazdiklarindan daha stn niteliktedir. Yeni baskisi: kiIa'a kIi" Tahtv, Paris Gz
lemleri, yay. Cemil iti (Istanbul, tarihsiz).
24 DeKay, 153-154.
25 nver, 947. Karantinanin caiz olduguna dair olan Ietva 1837'de ikmistir.
26 Daha ok bilgi iin bkz. nver, 942 not 7, 947-949 ve 951.
27 Asi uygulamasi zerine ilk kitabi yazan Ingiliz hekimi Jeriner, kitabinin iktigi 1798 tarihinden yir
mi yil sonra, zamaninin en ileri bilim adami olan Sanizade Ataullah taraIindan Trke'de tanitilmis
tir. Asi uygulamasi zerine bkz. nver, 954; asi memurlari yetistirilmesi zerine bkz. kiza Tahsin,
I: 37-38; 3. baski: I: 22-23.
28 Hsrev Pasa iin bkz. Halil inalcik, "Hiisrev Pasa", Islam Ansiklopedisi, cilt V, s. 606-609. Yzyila
yakin bir sre yasayan bu adam II. Mahmut ve Tanzimat dneminde ok islerde rol oynamistir. Et
kilerinin iyi ya da kt olusu zerine yargi vermek, yaptigi islerin iyice aydinlanmamis olmasi y
znden gtr. Alman Yzbasi Moltke, Fransiz Maresal Marmont, Ingiliz Amiral Slade'in onun
hakkindaki izlenimleri iyi ve kt karisigidir. keIorm yanlisi grnmekle beraber, hepsi de bundaki
itenlige inanmamaktadirlar. lmnden az nce ok yasli iken, gen kesit Pasa onun siyasal kari
yerini yikmak zere iken sasilacak bir kurnazlikla kurtulup o yasinda son kez sadrazam oldu. Za
maninin en zengin adami olmustu. Aslinda Abaza bir kle olan Hsrev'in baslica mariIetlerinden
biri klelerden devlet adami yetistirmesidir. Hsrev, adet bir kle iItligi kurmustu. II. Mesrutiyet
dneminin nl kisilerinden olan "Prens" Sabahattin onun yetistirdigi kle pasalardan birinin toru
nudur.
29 Kle yetistirme yntemi bu dnemden bir sre nce Irak'ta uygulaniyordu. III. Ahmet ve I. Mahmut
zamaninda ok zengin ve gl bir vali olan Hasan Pasazade Ahmet Pasa'nin 1.200 klesi vardi. B
tn daire halki 10.000 kisi imis. Bu gteki bir valiyi Osmanli devleti 30 yil yerinden kimildatamamis-
tir. Bu pasa yetistirdigi klelerle Bagdat'ta bir Klemen (Memlk) devleti kurmustu. lmnden sonra
Osmanli devleti orada kendi valilerini tutunduramadigindan ancak bu Klemenlerin ileri gelenlerinden
vali tayin edebilmistir. II. Mahmut'un ilk yillarinda ortadan kaldirilabilen lavut Pasa'nin zamanina
kadar bu Klemen ynetimi srd; bkz. MustaIa Nuri Pasa, III: 72-73; 2. baski: II: 98-99.
30 Mehmet Ali'nin Misir'da baslattigi rejimNizam-i Cedit'in bir devamidir. III. Selim gibi zayiI bir h
kmdar olmadigindan Mehmet Ali basarili oldu. Nizam-i Cedit'ten kalan birok gretmenleri, kitap
evirilerini topladi. Memlk beylerini amansiz sekilde temizledi. Trk, Mslman ve Hiristiyan Arap
ve Avrupali grenciler, gretmenler yetistirdi ve uzmanlar getirtti. grencilerini Italya, Fransa ve In
giltere'ye gnderdi. 1808'den 1842'ye kadar, askerlik, egitim, saglik, basin alanlarinda kurdugu
kurumlarin ogu Istanbul'da 1840'lara kadar kurulamamistir.
209
TRKYE'DE ADALAMA
31 Hassa ve mansre ordusu iin bkz. MustaIa Nuri Pasa, IV: 109-110; 2. baski: II: 297-298.
32 Hsrev'in kleleri iin bkz. MustaIa Nuri Pasa, W: 109; 2. baski: II: 298.
33 1870 Fransa-Prusya savasinin nl maresali Helmuth von Moltke, yzbasi iken uzman olarak Os
manli hizmetinde alisti. Bir komutan olmaktan ziyade seIerberlik planlamasinda byk yenilikler
getiren (Avrupa'da trenle ordu tasinmasini ilk uygulayan o olmustur) ve zamaninin en kltrl su
bayi olan Moltke'den Osmanli devletinin Iaydalanabildigi sphelidir. O zaman her iste sz sahibi
olan adam Alman yzbasinin yaninda kapkara bir cahil olmakla beraber karisik islerde seytanca bir
zekasi olan Hsrev'di. Kendisinden Iazla bir sey istenmeyen Moltke, zamaninin ogunu esitli bl
gelere yaptigi gezilerle Istanbul, anakkale ve Anadolu haritalari hazirlamakla geirmistir. Trki
ye'de bulundugu yillarda yazdigi mektuplari iin bkz. Helmuth von Moltke, Trkiye'deki Durum ve
Olaylar zerine Mektuplar, 1835-1839, ev. Hayrullah rs (Ankara, 1960; istanbul, 1969). Mar-
mont, Napolyon'un kaguza (lubrovnik) dukasi yaptigi maresalidir. Fransa-kusya savasi sirasinda
Avusturya-Trkiye sinirindaki ordunun komutani olarak Osmanli komutanlari Pazvandoglu, Tepe-
delenli ve Alemdar MustaIa gibi yn ve derebeylerle temasi olmustu. Napolyon savaslarinin sona
ermesi zerine Fransa disinda yasamis, yaptigi gezilerden birinde Trkiye'ye ve Arap blgelerine
gelmistir. Marmont, kendi strateji anlayisi aisindan Osmanli devletinin kusya' ya karsi lngtere-
Fransa taraIindan savunulamayacagi, modernlesme alismalarini hizlandirmadika Osmanli devle
tinin kusya'nin himayesi altina girmekten baska aresi olmadigi inancina varmisti. Napolyon gibi o
da deniz gcnn yeni nemini kavramamis gzkr.
34 Britanya lisisleri Bakani Palmerston'un asker uzman sorunu zerindeki abalan iin bkz Frede
rick Stanley Rodkey, "Lord Palmerston and the Rejuvenation of Turkey, 1831-40", Journal of Mo-
demHistory, 1(1929): 570-593 veil, 1(1930): 193-225.
35 MustafaNuri Pasa, IV: 110; 2. baski: II: 298.
36 Moltke, 220-221.
37 Marmont, 67.
38 Mustafa Nuri Pasa, IV: 109; 2. baski: II: 298.
39 Mehmet Esat, 12. Namik (1804-1892) Askir-i Mansre'ye asker yazildiktan sonra Fransa'ya
gnderilmisti. 1832'de pasa oldu. 1835'tc londra eliliginden dndkten sonra 1860'ta serasker,
1867'de yn Meclisi yesi oldu.
40 "Mektep blkleri" zerine bkz. Mehmet Esat, 8 ve sonrasi, William Goodell, Mmoires of Forty Ye
ars in the Turkish Empire (New York. 1876), s. 143 ve 165 ve Marmont, 78-79.
41 1250/1834'te Yarbay MustaIa Mazhar'in mdrlge tayini ile Harbiye asker bir okul olarak res
men aildi. Mazhar da Askir-i Mansre'ye er olarak girmis, 1248'de binbasi, sonra alay emini ol
mus, Harbiye nazirliginda iki yil kaldiktan sonra mirliva ve Ierik olmustur; bkz. Mehmet Esat, 15.
42 Harbiye'de okutulan dersler zerine bkz. Mehmet Esat, 17-30.
43 Bunlarin Mhendishne'den yetistikleri anlasilan ve Ingiltere'ye gnderilen besi, sonradan pasa
olan Bekir, Emin, Halil, TevIik ve lervistir. Harbiye'den seilenler Viyana'ya gnderilmisti. Bunlar
da, sonradan pasa olan Abdlkerim, Ibrahim, skdarli Ahmet, kstem ve Kibrisli Mehmet'tir. Se
lim ve Emin (Pasalar) londra'ya, (kessam) TevIik (Pasa) Paris'e gnderilmisti. (Mehmet Esat, 19
ve 64-65). Bu subaylar Tanzimat dneminde nemli roller almislardir. En taninmislan, sadrazam
olan Kibrisli Mehmet, Selim Sati, Abdlkerim Nadir ve Msir mer Fevzi Pasalar'dir. Selim Sati,
Harbiye'nin nc nzin olmustur. 1836'da lr-i Stira-yi Asker yesi olarak bu ve diger asker
kurullarin tzklerini o hazirlamistir. Yabanci dil bilen, eviri yapan bu zat ilk modern militer rgt
lenisin kurallarini koyan kisi sayilabilir.
44 Koca Sekban Bai lavihasi yazan, askerin hep bir kilikta (niIormali) olusunun nemi zerinde dur
mustu. Bu, yalniz askerin savas hareketleri iin degil, ayni zamanda dsman casuslarindan korunmak
iin gerekli idi. Nizam-i Cedit'ten nceki Osmanli ordusu kilik bakimindan bir karnavali andirirdi. Bu
yzden, yazara gre, herhangi bir Osmanli kiyaIetine giren bir casus ordunun iinde taninmadan ser
beste dolasabilirdi. Yazar, bu vesile ile askerlikte "parola"nin da nemine dikkat eker. Bunlari, 70 yil
nce Ibrahim MteIerrika yazdigi halde, demek ki, anlayan, dinleyen, uygulayan olmamisti. Nizam-i
210
GVUR PADAH
Cedit'e karsi ayaklanmanin bahanesinin niIorma sorunu olusu ilgintir. Bunun bir din ve seriat sorunu
olmadigi aika grlebilir. Yenieriler zaten baslan seriatla hos olan kisiler degildi.
45 Slade, I: 265-267.
46 Frank Edgar Bailey, British Policy and the Turkish Reform Movement (Cambridge, MA., 1942), s.
172 not 153'te nakledilmistir.
47 Engelhardt, 30.
48 DeKay, 225.
49 Mehmet Esat, 34, Abdolonyme Ubicini, Lettres sur la Turquie, (Paris, 1876), cilt I, s. 43, Cevdet
Pasa, XI: 166veAt, 111: 122.
50 Harold Temperley, England and the Near East: The Crimea (Londra, 1936 ve 1964), s. 403 not
33.
51 Selim Nzhet, Trk Ga:eteciligi, !83!-1931 (Istanbul, 1931), s. 16-30.
52 Alexandre Blacque, XVI. louis'nin savunmasini zerine alan avukatin ogludur. Fransa'da otura-
mayarak Izmir'e gp yerlesmisti. Alexandre Fransa'ya giderken Malta'da ld; onun yerine ga
zetenin idaresine Franceschi adinda biri, 1841'de de kesit Pasa'nin adamlarindan olan kouet geti
rildi (Temperley, 403 not 33). Alexandre'in oglu Edouard Blacque Bey, 1842'den lmne kadar
Trk hizmetinde alisti. 1866'da ilk Osmanli elisi olarak Washington'a gnderildi. Basin-yayin di
rektrlgnde ve Sura-yi levlet yeliginde bulundu; bkz. Server Iskit, Trkivede Matbuat Idarele
ri ve Politikalari (Ankara, 1943), s. 66-67.
53 Gazetenin kum ve Ermeni milletleri halkinca okunmasinin kiliselerde tavsiye edilmesi iin Patrik
Konstantinos ile Stepan'a yazilmisti. lavid koss'un, Opinions of the European Press on the Eas
tern Question (londra, 1836) adli eserinin nsznde bildirdigine gre, gazetenin Arapa, Farsa,
Bulgarca ikarilmasi da dsnlms ve bu, kus eliligini pirelendirmisti. Gazete bu dillerde ikmadi
gina gre bu, ya bu yzden ya da teknik olanaksizliklar yznden olmustur. 1839'da Arapa,
Rumca, Ermenice olarak ikarilmasi dsnlmsse de Arapa ve Ermenice olarak ancak birka sayi
iktigi anlasiliyor; bkz. Selim Nzhet, 33.
54 Nassau William Senior, Journal Kept in Turkey and Greece (Londra, 1859), s. 19.
55 DeKay, 403-404.
56 kesit Pasa'nin, Paris'ten Istanbul`a dnerken Maslahatgzar kuhddin EIendi'ye biraktigi direktiI
lerin biri, Takvm-i vekaymn Fransizca baskilari gnderildike elilikte alisan basin zetleyicisi
araciligi ile Fransa basinina padisahin basanlarinin, zellikle "sivilizasyon usl- mergubesini" her
yanda uygulamakta oldugunun duyurulmasidir; bkz. kesat Kaynar, Mustafa Reit Paa ve Tan:i
mat (Ankara, 1954), s. 79.
57 Mustafa Sami, Avrupa risalesi (Istanbul, 1840), s. 12-13, 26, 35-38, yeni baskisi: M. Fatih Andi
(yay.), Bir Osmanli Brokratinin Avrupa I:lenimleri. Mustafa Sami Efendi ve Avrupa Risalesi (Is
tanbul, 1996), s. 60-62, 71-72 ve 78-81.
58 Sadik kiIat'in yazilari iin bkz. Mntahabt-i asar (Istanbul, 1844); ayrica bkz Abdurrahman Se
reI, "Sadik kiIat Pasa'nin siyaset-i ummiyye-i dvel hakkindaki mtalatindan siyaset-i essyye
ve dahiliyye", Tarih musahabeleri (istanbul, 1924) iinde, s. 125-135, 2. baskisi: Mbeccel Nami
Duru (yay.), Tarih Svleileri (Istanbul, 1980), s. 101-108 ve Tanpinar, 120-124.
59 Abdurrahman SereI, 131; 2. baski: 105.
60 Cevdet Pasa, "Mruzt", Trk Tarih Encmeni mecmuasi, XI, 15/92(1926): 171'de, Abdlmecit'in
kendisi iin yapilan lolmabahe sarayinin ok "tekellIl" oldugunu, daha "sade" olabilecegini syledi
gi zaman, Fethi Pasa ile Halil Pasa'nin, "EIendimize gre bu bir sey degil" demeleri zerine padisahin,
"yok, yok; ziyadece olduguna benim de kalbim sehadet etti" dedigini nakleder; 2. baski: YusuI Halaog-
lu (yay.), Mruzt (Istanbul, 1980), s. 7. lr. Spitzer'in ailesine yazdigi mektuplarda anlattigina gre
(bkz. yukarida not 19) Abdlmecit bir gn duvara dayali bir resmin altindaki yazinin ne demek oldugu
nu sorar. Bunun Liverpool-Manchester demiryolu trenlerinin resmi oldugu anlatilir. Padisah, kendi l
kesinde de byle demiryoUan grmek istedigini syledikten sonra, "Iakat ok para lzim; Hazine'de de
bu yok. Avrupa'da oldugu gibi bunlar iin zel sirketlerin kurulmasi gerekir" deyince, doktor bunun ola-
211
TRKYE'DE ADALAMA
bilmesi iin zel sermaye, hkmete gven, zel mlkiyet gvencesi olmasi gerektigini syler. Padisah,
"Bizim bankerlerimizde umumun menIaatleri iin birlesmek, Mslman ahalimde ise alismak istegi
yoktur. Bankerlerimiz sermayelerini Iaizle pasalanma vermeye alismislardir" der. Grsme din konusuna
geldigi zaman, padisah Fransa'da Voltaire'den, dinsizligin yayilmasindan sz eder ve syle der: "Isi-
tiyorum, son zamanlarda sosyalistlerin tehlikeli nazariyeleri gittike ilerliyormus. Bana yle geliyor ki bir
gn gelecek, Fransa Avrupa'nin snk bir putperest ocagi olarak kalacak". 61 Marmont, 98-99.
VII
TANZIMAT
1. Fermanlarin hukuksal nitelikleri
Yeni padisahin, II. Mahmut'un lmnden bes ay sonra, 3 Kasim 1839'da
Mslman olan ve olmayan halklarin ileri gelenlerinin nnde yayimlanan bildi-
risine "Tanzimat Fermani" denmistir. Bununla, lisisleri Bakani kesit Pasa'nin,
daha eski padisah sag iken Avrupa devlet adamlari ile yaptigi konusmalardan
edindigi bir reIorm programi iln ediliyordu.
"Tanzimat" szcg "nizam verme" anlamina gelen "tanzim" szcgnn
oguludur. Eski Osmanli terimi olan "nizam" (dzen) szcgnn lale levrinde
yeni yntemle tertiplenmis birlikleri bulunan ordu rgt anlamini aldigini gr-
mstk. Simdiki "tanzim" szcgndeki nizam verme ise askerlik alanindan da-
ha teye gitti. Acaba bu, yeni bir rejim, yeni bir siyasal sistem kurulmasi anlami-
na da geliyor muydu?
Eski padisahin zamaninda londra'ya yollanan kesit Pasa, Ingiltere lisisleri
Bakani lord Palmerston'a 12 Agustos 1839 tarihli bir muhtira vermisti. Bu muh-
tira, Misir Valisi Mehmet Ali'ye karsi Osmanli devletinin kusya'dan asker yardim
saglamis olmasina karsilik, Britanya devletinin Osmanli Imparatorlugu'nun top-
rak btnlgn desteklemesini saglama amaciyla yapilan grsmeler dolayisiy-
la verilmisti. kesit Pasa, Fransizca yazilan bu muhtirada dsndg reIormu
szckle zetleyerek, bir "vsteme immuablement etabli" gereklestirmek istedi-
gini sylemisti.
a
Ayni muhtirada, hkmdarin mutlak yetkesini tyrarinie (zulm)
olarak nitelendirmekte olduguna gre, degistirilemez bir sistem kurulmasiyla kas-
a kesit Pasa'nin szlerini Trke'ye, "degistirilemeyecek biimde yerlesmis bir dizge (sistem)" diye
evirebiliriz.
213
TRKYE'DE ADALAMA
tettigi seyin hkmet islerine hkmdarin karisma yetkisinin kaldirilmasini ger-
eklestirecek bir ynetim dzeni kurulmasini ngrdg anlasiliyor.
1
Bildiride gzken dsnn hukuksal veya siyasal niteligi zerine esitli yo-
rumlar yapilmistir.
2
Bizim kesin olarak syleyebilecegimiz, Tanzimat Hatt'inin bir
anayasa, hatt bir kanun olmadigidir. Avrupa'da hkmdarlarin kendi yetkele-
riyle halkin haklari arasindaki iliskilerde degisiklikler yapilacagini vaadeden,
charte (senet, Latince carta) trnden bir belgedir.
3
Buna dayanilarak ya bir ya-
zili anayasa yapilmasi yoluna gidilebilir ya da bir dizi yeni kanun hazirlanir. Tan-
zimatta seilen yn ikincisi olmustur.
Bir anayasa (constitution) genis anlamda baslica su noktalan kapsar: a) H-
kmdar ya da devlet baskani gcnn yetkileri, b) halkin hak ve zgrlkleri, c)
onlari temsil eden kurum ya da kurumlarin dev ve yetkileri, d) yrtme gc-
nn yetkileri, e) adalet organlarinin yetkileri. ok kez bunlarin dayandigi ilkeler
de belirlenir. Bunlar din ya da gelenekten degil de halkin dogal haklan IelseIesin-
den gelmis ilkeler sayildigi zaman, ok kez bir kurucular meclisinde tartismalar
ve uzlasmalar sonucunda Haklar Bildirisi (Bili ofRights) ile birlikte ya daayri
olarak asil anayasa metni yazili hale getirilir. Yasama, yrtme, yargi organlari-
nin dogal haklar ile anayasa kosullarina srekli olarak uyma zorunlulugunu sag-
lamak iin anayasanin kolay degistirilemez bir belge olmasini saglayacak madde-
ler konur. nk aksi halde kanunlar, yrtmeler, yargilamalar anayasa kosulla-
rina gre degil, anayasalar bunlarin baskilarina gre degismelere ugrar; anayasa-
nin kisiler, kurumlar, hatt kanunlar st dzenleyicilik ve kendine uyumluluk
niteligi kalmaz.
Tanzimat bildirisindeki nerileri bu llere gre kiyaslarsak sunlari grrz:
a) hkmdar, yayimladigi bu charte ile kendi iradesinin sinirlanmasini kabul edi-
yor, b) can, mal, namus korunurlugunu (szcg biraz zorlayarak "zgrl-
g"n diyelim) iradesinin disinda, kanunlarin yargilarina birakiyor, c) hkmet
ynetiminin, kendi iradesine gre degil, mevadd-i esasivve (temel ilkeler) olarak
nitelendirilen llerle yapilacak kanunlara gre olmasini bildiriyor.
4
Bildiri buraya kadar bir constitution rejimine yaklasan yanlar gsterir; Iakat
belirsizlikler "esas maddeler" deyiminin anlamlarinda baslar. Yksek Sra Mecli-
si'nin bir protokol bu "esas maddeler"in neler oldugunu syle bildirir: a) devlet
ynetimi JWH kanunlara gre dzenlenecektir, b) bu kanunlar eriata uvgun ola-
caktir, c) bu kanunlarin amaci, sayilan hakkin dokunulmazligini saglamak
olacaktir, d) bu kanunlar din Iarki gzetilmeksizin btn tebaaya esitlikle uygula-
nacaktir, e) hkmdar bunlara aykiri eylemde bulunmayacagina sz verecektir.
Seriata uygun olmak kosulu ile yapilacak yeni kanunlara siyasal mesruluk ve
214
TANZMAT
baglayicilik saglamada hkmdarin yetkisi kaliyordu, nk kanunlarin uygu-
lanmasi onun iradesinden bagimsiz olarak yryecekse de hkmdar bunun
byle yrmesine gzclk edecekti.
Bunlarin II. Mahmut zamaninda belirmis dsnceler oldugunu kolayca gre-
biliriz. Fark, ilk kez yazili bir senet (charte) olarak yayimlanmasinda ve daha n-
ce grdgmz iki senette oldugu gibi hkmdarla ordu ya da hkmdarla yn
arasinda kalmis bir szlesme olmak yerine hkmdarla hkmet arasinda ve iln
edilmi, kamuya aiklanmis bir szlesme olmasindadir. lemek ki, yasama gc
ile yrtme gc arasinda bir ayinm yapiliyor gibidir.
IttiIak Senedi dolayisiyla grdgmz bir bosluk da doldurulmus gibidir,
nk yasama grevi yapacak srekli meclisler ngrlmektedir. Fakat, kendine
haklar ve esitlik taninan halkin temsil edilmesinden, bu temsilin halk iradesinin
kendini gstermesi demek oldugundan sz edilmemektedir. Kanun koyucu mec-
lisler, halki temsil eden meclisler olarak degil, geleneksel devlet direkleri sayilan
ulem, brokrasi ve ordu sekinlerinin meclisleri olacaktir. Sz edilen temel ilke-
lerin bir Haklar Bildirisi sayilacagina ve yapilacak yeni kanunlarin kaynagi olacak
olan bir anayasanin ilk nce hazirlanacagina dair tek sz yoktur. Bunun tersine,
kanun koyucu meclislerdeki hukuk uzmanlarinin hazirlayacagi kanunlarin sinir-
larini, hatt belki kaynagini eriat belirleyecektir.
Eger bu yorum dogru ise, bilinerek ya da bilinmeyerek, seriata tzel kisi hak-
lan (hkm sahsiyet hukuku) niteligi, zel hukuk kanunlarinin temeli olma niteli-
gi veriliyor demektir. Oysa Osmanli gelenegi dogrultusunda seriat bir zel iliskiler
hukukudur. Eski Osmanli rejiminde eriat ile siyasa hepayri tutulmustur. Seriati
gelistiren jristlerin (Iakihlerin) yazilarinda devlet hukuku olacak nitelikteki g-
rsler Osmanli yasasina girmemistir. Onda stn olan yan hilfet degil, saltanat-
tir. Hanef jurisprudence'ina (Iikhina) gre olan seriat, hkmdara tzir yetkisi
taniyarak kanun sinirlan iinde ona mutlak irade yetkisi tanimistir.
Su halde hkmdar iradesi yerine seriat l olacaksa, Mslmanlar iin
Tanzimat bildirisinde bir yenilik yoktur. Fakat Mslman olmayan halk iin esit-
lik nasil saglanacakti? levlet (daha dogrusu simdiki anlaminda hkmet) ile
Mslman ve Hiristiyan halk arasi yasal iliskiler bir anayasa belgesi ile kurallasti-
rilmamis olarak kaldigina gre, Tanzimat'in asil amacinin ynetenle ynetilen
arasindaki baglan kurmak olmaktan ok, hkmdarin mutlak yetkisinin halk ya
da onun temsilcileri karsisinda degil, hkmet karsisinda kisitlanmasi oldugu so-
nucu ikar.
Yeni kanun gerekleri ile eriat hkmleri arasinda, kanun yapanlarla ka-
nunlan yrtme gleri arasinda, Mslman tebaa ile Mslman olmayan tebaa
215
TRKYE'DE ADALAMA
arasinda, hkmdarla hkmet arasinda atisma olursa bunlardan ikacak so-
runlan zmleme isi nasil olacakti? Yasama organi hakkindaki grsn belirsiz-
ligine kosut olarak, bunu ngrmek zere meclislerden, hkmetten ve hkm-
dardan bagimsiz bir adalet organi hakkinda da bir aiklik yoktu. Bu yzden kimi
durumlarda ayni meclisin hem kanun koyucu, hem yrtcnn danisma meclisi,
hem de stn adalet makami olmasi gibi iice geisler olmustur ki bunu dzeltmek
zere sonralari Adalet Kurallan Meclisi'nden bir paraayrilarak levlet Srasi adi
altinda bir organ kurulmussa da, bunun da hem yasama, hem yargilama hem
de danisma yetkileri vardi. ikacak sorunlan zmleme isinin kanun koyma ve
yrtme makamlarinin disinda hangi makama ait olacagi sorununun kendisi
birok tartismalara yol amis, bunlarin etkisi altinda nihayet kanun-i esasici-lik
akimi baslamistir.
Bunun baslayisindan nce ortaya ikan bir sonu, Tanzimat bildirisinin belir-
siz biraktigi sorunlar ortaya iktika, basta Britanya elisi olmak zere, byk
devletlerin temsilcilerinin Tanzimat maddelerinin uygulanmalarinin denetleyicileri
durumuna gelmeleri olmustur.
5
Bunlarin karismalarinin sonucu olarak 17 yil
sonra (1856'da) "Islahat Fermani" adi ile bilinen bir belge daha yayimlandi. Tan-
zimat bildirisinin vaat ettigi reIormlan gereklestirecek kanun ve nizamlarin ya-
pilmamis, yapilanlarin da uygulanmamis olmasindan sikyeti olan Bati devletle-
rinin elileri, Kinm Savasi'nin sona ermesiyle Paris'te toplanacak olan bans kon-
Ieransinda kusya'nin Kaynarca Antlasmasi'ndan beri elde ettigi bir hak iddiasiyla
Ortodoks Hiristiyan milletler ikarina isteklerde bulunmasini nlemek amaciyla
bu Iermanin hazirlanmasini istemislerdi. Sadrazam, disisleri bakani ve
seyhlIslm ile bu devletlerin elilerinin katildigi tartismalar sonunda Tanzimat
kurallanmtekrarlayan, aiklayan ve genisleten bir Ierman olarak yayimlandi.
6
Bu ferman, 1839 Iermani gibi anayasa benzeri bir nitelik tasimaktan ok,
ondaki vaatleri gereklestirmeye yarayacak somut reIormlan sayar: bte yapil-
masi saglanacak, banka kurulacak, ekonomik kalkinma iin Avrupa sermayesi
ve uzmanlari agrilacak, karma mahkemeler kurulacakti. Bunda seriattan sz
yoktur. Yalniz Mslman-Hiristiyan esitligi konusunda cizyenin kaldirilmasi ve
Hiristiyanlar iin de askerlik devi konmasi ngrlyordu. 1848'de Britanya el-
isinin byk bir olay haline soktugu din degistirme olayi sonunda verilen garanti
geregince din degistirenlerin cezalandirmayacagi ek bir notta aiklanmakla bir-
likte metinde bu sorun, "kimsenin dinini degistirmeye zorlanamayacagi" biimine
sokulmustu.
"Osmanlilik" kavrami da ilk kez burada belirtiliyordu. Mslman olmayan
halk iin hakaret iIade eden nitelendirmeler kullanilmayacakti. Mahkemelerde Hi-
21 6
TANZMAT
ristiyanlarin tanikligi kabul edilecek, taniklar kendi dinlerinin kitabi zerine ye-
min edecekti. Fermanin basinda tebaadan "vatandas" terimiyle sz edilmektedir.
Fakat Osmanlica'daki bu terimin Fransizca'daki "citoyen" karsiligi olarak kulla-
nildigi sphelidir, nk resm Fransizca eviride "vatan" szcgnn "pays"
szcg ile, "millet" szcgnn "patrie" ile evrilmesi gsteriyor ki, dil agdas-
lasmasi srecinde terimler eski anlamlarini yitirirken Batili anlamlarini da henz
kazanmamis bulunuyorlar. Zaten Tanzimat dneminde, anlam (semantik) evri-
mine zg kavramlar kargasasi derinlesmeye baslamistir. lil ve gazetecilik konu-
sunda buna ileride deginecegiz.
7
Anayasal gelisme aisindan 1856 Iermanindaki yenilik, asagida deginecegi
miz deney yoluyla halkin temsil edilmesi reIormunun vaat edilmesidir. Vilyet
ve belediye meclislerinde Mslman ve Hiristiyan temsilcilere makul bir oranda
yer verilecekti. Bunlardaki tartismalar konusma zgrlg iinde olacakti. Adalet
Kurallan Kurulu'na Hiristiyan yeler alinacakti. Hiristiyanlarin "millet" (cemaat)
rgtlenisleri yeniden dzenlenerek bunlarin meclislerine ruhanlerden baska
halktan (lai'c) temsilciler katilacakti. - , \
1839 bildirisini Mslmanlar iin ikanlmis olarak nitelersek, 1856 bildirisini
de Hiristiyanlar iin yayimlanmis bir belge sayabiliriz. Ikincisi, birincide kapali
kalan bazi yanlari aiga ikardigi ve daha atalli sorunlan isaretledigi iin birincisi
gibi sessizlikle karsilanmadi. esitli ynlerden elestirilere ugradi.
En basta o zaman hkmette olmayan kesit Pasa'nin elestirisi gelir. Padisaha
sundugu bir muhtirada kesit Pasa, bu belgenin Yksek Sra'da ya da zel bir mes-
veret meclisinde tartisilmadan Avrupa elileriyle iki hkmet adami taraIindan ka-
pali bir komisyonda hazirlandigini, Tanzimat bildirisi gerekli herseyi kapsadigi halde
bu ikinci belge ile gereksiz, asin ve egemenlige aykiri imtiyazlar verildigini, bas-
kentten uzak blgelerde Hiristiyan halkla Mslman halk arasinda atismalara yol
aacagini, bu belgenin Paris Bans Antlasmasi metninde anilmasi yznden de re-
formlarin uluslararasi bir sorun olmasina yol aabilecegini belirtti. lisisleri bakani
olan Fuat Pasa ise bunun tersine, antlasmaya bu belgenin yayimlanmis oldugu-
nun konmasiyla yabanci devlet karismalarinin nlenecegini iddia ediyordu. kesit
Pasa'ya gre, bu olup bitti karsisinda yapilacak sey vaadedilen reIormlan hemen
gereklestirerek antlasmadaki maddeyi hkmsz hale getirmekti.
8
1856 bildirisi Mslman ulemyi memnun etmedigi gibi, Kilise ruhanlerini
de sevindirmedi. nk bunlarin "millet" denen cemaatler zerindeki yetkileri ve
ikartan kisitlaniyordu. "Millet" meclislerine halktan temsilci girmekle Osmanli h-
kmetine sadik kisiler sokulabilirdi. rnegin, Tibbiye'deki hizmetinden sz ettigi-
miz lr. SteIan ya da steIanaki Bey de padisaha verdigi muhtirada Hiristiyan "mil-
217
TRKYE'DE ADALAMA
leI'lere verilen imtiyazlardaki asiriliga isaret ederek, "Avrupa'nin, Fransa, Ingilte-
re, Prusya gibi lkelerinde acaba mezhep esitsizlikleri daha mi azdir?" demistir.
9
Hiristiyan halkin bir kismi saglanan haklardan memnun olmakla birlikte, be-
genilmeyen yani askerlik hizmeti ya da bunun yerine bedel denmesiydi. Bedeli,
kaldirilan cizyenin arka kapidan sokulmasi olarak anliyorlardi. Bu yzden bunlar
Avrupa devletlerinin elilerine, karsiliginda dev yklenmeksizin, yalniz hak edi-
nerek yasanacak topraklar zerinde bagimsiz yasamlarinin koruyuculari olarak
bakmaya basladilar. Hiristiyanlarin silhlandinlarak orduya alinmasi da ordu st
makamlarini memnun edecek bir sey degildi.
1856 bildirisi, hazirlanisinda rol oynayan Avrupa devletlerinin temsilcilerini
de tam tatmin etmis degildi. Bu belgeyi istedigi biime sokmak iin deta bir sa-
vas aan Britanya Elisi StratIord Carining (Lord Stratford de Redcliffe) verilen
imtiyazlari yeterli bulmuyor, din zgrlgnn saglanmadigina inaniyordu.
Trklerin Mslman olarak asla Avrupali olamayacagina inanan bu elinin anla-
digi din zgrlg, Protestan misyonerlerine tam bir serbestlik iinde Ortodoks ve
Katolik Hiristiyanlarla Mslmanlardan mmin almak zgrlg idi. kakibi olan
Fransiz elisi ise Mslman Trklerin "Osmanli" olarak Avrupalilasmasi iin
Fransiz Meden Kanunu'nun alinmasinin, Fransiz egitim sisteminin ve dilinin Os-
manlilik birligini saglamasinin yeteri kadar garanti edilmedigine inaniyordu. Met-
ternich'in grsn yansitan Avusturya elisi ise Trklerin Avrupalilasmasina
gerek olmadigina, Metternich'in Osmanli devlet adamlarina eli araciligi ile gn-
derdigi mesajdaki tavsiyesinde de syledigi gibi, Avrupa kanunlarinin yalniz Av-
rupalilara zg olduguna, o kanunlarin Trklerin din ve geleneklerine uymadigi-
na, Avrupa'nin ne dsndgne bakmaksizin Trklerin kendi gelenek ve dinleri-
nin kurallarina gre gitmelerinin yeterli olduguna inaniyordu.
10
1839 Iermani Mslman halka bir anayasa veremedigi halde, 1856 Iermani
genel olarak Hiristiyan "millet'lcrin anayasal gelismesinin baslangici olmus, on-
larin ulusal bagimsizlik isteklerinin bir maniIestosu olmustu.
1
* Mslmanlar ara-
sinda buna karsi ilk siyasal ve kismen militer tepki ok gemeden baslayacaktir.
2. Hkmet
Tanzimat bildirisindeki eksikligin ve eliskinin eylemde kendini gsteren ilk
yani, eski padisah iradesinin, mutlakiyeti monarkin agirliginin yerine halki temsil
eden bir meclis bulunmadigi iin, reIormlarin hkmet yani Bb-i l taraIindan
(ve byk devletlerin elilerinin karismalari ile) uygulanmasi yolunun ail-
218
TANZMAT
masi oldu. II. Mahmut gibi tepeden zorlanan reformlar yrtmek isteyen bir mo-
nark yerine hkmete ve kanunlara karisamayan zayiI bir hkmdar gelince as-
ker, mal, ticar, hukuksal, egitsel isleri yrtmede hkmetin rol arttigi halde
sorumlu bir kabine sisteminin gelistirilmesinde eskiye oranla azicik geriye bile d-
nld. Basvekilligin yerine sadrazamlik yeniden diriltildi; bakanlik grevleri daha
ok belirlenmis olmakla birlikte, bakanlar eskisi gibi yine hkmdar
taraIindanayri ayri ataniyor, her biri hkmdara karsi birbirlerinden ayri olarak
sorumlu oluyorlardi. Bakanlari degistirme, atama isleri yine hkmdarin
elinde ya da onun evresindeki kisilerin etkisi altindaydi. Bunlar arasinda
Stratford Carining gibi hemen her ise kansan byk devlet elileri de vardi.
Bunlarin baskilan ya da nIuzlariyla sadrazamlarin, nazirlarin degistirildigi
olurdu. Bu yzden Tanzimat hkmetleri srekli, dayanismali ve tutarli
hkmetler olamamislardir. Hkmet ingiliz, Fransiz, kus eliliklerinin
destegine dayanan, bunlarin baskilarina gre inip ikan pasalarin yansma alani
haline geldi. Reformlan anlama ve yrtme biimi de bu inip ikmalara gre
dalgalanmalara ugramistir.
Tanzimat dneminde bir ilerleme olarak tanimlayabilecegimiz yan, disisleri
mstesna olmak zere, btn bakanliklara bagli srekli meclisler kurulmasi ve
bunlarin zamanla birer yasama organi durumuna gelme egilimi gstermeleridir.
Eski Adalet Ileri Yksek Meclisi (Meclis-i Val-yi Ahkm-i Adliye) yerine, re-
Iorm kanunlanm hazirlama isiyle grevli, Meclis-i l-yi Tanzimat (Yksek Tan-
zimat Meclisi) adi altinda, en stn sra niteliginde bir meclis kuruldu.
12
Bu meclis
zamanla parlamentomsu bir nitelik kazanmaya bile basladi. Hatt ilkel bir par-
lamenter ynetim yntemi gelisti. rnegin, her yil padisah bir nutukla bu srayi
aar; nutuktaki konular srada tartisilir; onlara cevaplar hazirlanirdi.
13
Bu, h-
kmdan anayasali bir devlet baskani gibi gstermeye dogru atilmis bir adimdir.
Sra yelerinin halk taraIindan seilmesi yntemi yoktu. yeler sivil yne-
tim, ulem, ordu ileri gelenleriyle Mslman olmayan cemaat rgtlerinin temsil-
cilerinden seilen kisilerdi. Sra, idare edileni degil, yneteni temsil etmekle birlik-
te, kanunlarin uygulanisi zerine halkin dolayli yoldan bir denetleme hakki oldu-
gunun taninmasina dogru bir gelisme bile oldu. 1845'ten sonra hkmetle halk
arasindaki iliskiyi az ok belirleme ihtiyacinin duyuldugu grlr.
14
Bu ynde esit denemeye girisildi. Birincisi II. Mahmut zamaninda kuru-
lan yeni vilyet birimlerinden seilen delegelerin Sra toplantilarina agrilmasi
deneyidir. Bunlar ancak bir yillik bir sre iin agnlirlardi. Tartismalarda temsilci-
lik, mebusluk gibi bir nitelikleri yoktu. Hkmettenayri, srekli bir kurumolarak
grlmyorlardi. lelegelerden beklenen, kendi vilyetlerinin ihtiyalarini Sraya
bildirmekti. Ikinci deney, bunun ters ynndedir. Vilyetlere mIettisler gnderil-
219
TRKYE'DE ADALAMA
mesi yntemi ile 1860-1864 yillari arasinda uygulaniyordu.
15
nc deney
1864'te vilyetlerin islahi esnasinda, vilyet meclislerine bir yan temsilcilik niteli-
gi verilmesidir. Bu meclislerin yelerinin valilerce atanmasi yerine, yelerin yan-
sinin halk taraIindan seilmesi uygulaniyordu.
16
1868'de eski Adalet Isleri Meclisi, Adalet Yksek Kurulu (Ahkm-i Adliye
livani) ile Devlet Sarasi adlan altinda ikiye blnd. Birincisi zamanla en yksek
adalet organi olarak Adalet Bakanligi oldu. Cevdet Pasa'nin bakanligi altinda seri-
at mahkemelerinin disindaki yeni adalet mahkemelerinin ynetimi bu kurula bag-
landi. levlet Srasi bugnk anlaminda bir organ degildi. Bu da Mithat Pasa'nin
baskan oldugu srede anayasa akiminin kaynagi oldu. 1876 Kanun-i Esssi bu
Sra ile iliskili kisilerin etkisi altinda hazirlandi. Hkmdar Abdlaziz verdigi bir
sylevde bu Srayi yrtme gcnn din islerinden, adalet islerinden ve mlkiye
islerindenayrilmasinin bir grns olarak nitelendirmisti.
17
Bu agir gelismeler seriat ile iliskisi konusundaki kriz henz daha patlak ver-
memis olan anayasa rejimine dogru bir gidisin basladigini gsterir. Bu gidisin bir
siyasal nitelik almasi 1856 reIorm bildirisinin kapsadigi islerin tepkilerinin gzk-
mesiyle basladi. Fakat ondan da nce, Tanzimat'in belki en nemli girisimi olan
kanunlar yapma akiminin meden hukuk asamasina gelindigi zaman devlet hu-
kuku ileseriat hukuku arasi iliski sorunu olarak basladi.
3. Kanunlastirma alismalari
Yasama gc ile yrtme gc; yasama gc ile adalet gc; adalet gc ile
yrtme gc arasi iliskileri dzenleme sorunu Tanzimat rejiminin zmlemeye
alistigi en byk sorun olmustur. Bu gler arasinda ayinmlar yapma Mslman
Trklerin (Hiristiyan "milletler"den Iarkli olarak) henz "millet" olmadiklari bir
dnemin sinirlamalan ve kosullan iinde girisilecekti.
Yazili kanunlar hazirlama eylemi, yeni ihtiyalan karsilayamayan gelenekle-
rin ogaldigi ve atistigi zamanlarda baslar. Yeni kanun koyma, II. Mahmut dne-
minde grdgmz eriat ve kanun geleneklerinden Iarkli olan adalet kavrami-
nin ortaya ikmasinin dogal bir sonucudur. Nasil onun zamaninda maarif 'sadece
egitim anlamina gelmiyor, agdaslasma araci olarak yenilikleri grenme anlamina
geliyorsa, adliye de sadece adaleti uygulama (yani eski anlamina gre gelenegi
yerinde tutma) anlamindan ok, olmasi gerekeni gerekletirme araci olarak ye-
ni dzenleyici kurallar getirme anlamina gelecektir. Tanzimat'in, yani "tanzim-
ler"in z anlami da budur. Yeni kanunlar yapilmasi ihtiyacini zorunluluk haline
220
TANZMAT
getiren yalniz siyasa ve ynetim alanlarinda reIormlar yapma sorunu degil, Bati
uygarligi ile artan iliskileri de agin gereklerine gre kurallara baglama sorunudur.
Su halde, kanunlastirma, agdaslasmanin en nemli yani olmak gibi bir nitelik
tasir. laha dogrusu, tslm ve Osmanli geleneklerinin dogrultusu aisindan ka-
nunlatirma sreci, agdalama srecinin :dr.
Kanunlastirma, a) esitli kurallar arasinda bir seme yaparak ya da atisik
kurallan kaldirma ya da uzlastirma yolu ile sistemlestirmeyi, b) bunlari yazili, se-
ik mecelleler (code) haline sokmayi gerektirir. Bu iki yntemin ikisi de eski Os-
manli gelenegine yabancidir. Islm tarihi boyunca seriat, Iakih denen jristler ta-
raIindan bir bilim olarak sistemlestirildigi halde siyasal yetkelerce bu bilimi (Iikhi)
uygulayacak olan kadinin eline verilmis mecelleler haline getirilmemistir. Bu yz-
den, jristlerin hukuk sorunlari zerine yargilarini gsteren klasiklesmis Iikih ya-
pitlan, ancak iIt yorumu ve kadi yargisiyla uygulanirdi. Osmanli devleti, bu yolda
teki tslm devletlerine kiyasla en ok ilerlemis bir devlet olmakla birlikte, onda
da seriati uygulama biimi devlet yasama organlarinin disinda kalmistir.
Osmanli hukuk geleneginin ikincisi olan kanun geleneginde de Avrupa'dakiy-
odal hukuk, kral hukuku gibi bir hukuk tr gelismemisti. Bu, despotik rejimlerin Ie-
odal ve monarsik rejimlerden Iarkliligini gsteren bir yandir. HaneI olan Osmanli ge-
leneginde, birok Islm devletlerinden Iarkli olarak kadi yalniz eriat hukukunu de-
gil, kanun hukukunu da uygulayan bir yargi olmakla birlikte, kadinin yargisina ge-
nis bir alan birakiliyordu. Seriat ve kanunu birlestiren bir sistemin dzenli gidisinde
iyi isleyen byle bir adalet sistemi, o sistemde hem siyasal hem dinsel bozulus basla-
yinca zulm, adaletsizlik, rsvet, yetkiyi ktye kullanma gibi korkun sonulara yol
aar. Tanzimatin karsilastigi en byk sorun bu duruma zm bulmakti.
Bu isi yapmada en byk rol oynayacak olan tutum, rasyonel ve dnyasal
llerin kullanilmasi, yani din ve gelenek llerinin (hilIet ve saltanat hukuku
llerinin) birakilmasidir. Olmasi gerekeni kurallastiracak kanunlar yapilmasinda
seriat ve kanundan gelme bazi malzeme kullanildigi zaman bile, yani z baki-
mindan olmasa bile biim bakimindan yapilacak bir degisiklik bile, agdaslastinci
bir nitelik kazanir. Hi degilse, biimce gelenegin kinldigini gsterir. Bunun rne-
gini Tanzimat'in kanunlastirma abalarinda grrz. Osmanli geleneginin kanun
hukukunun ve Islm seriat hukukunun kaynaklarindan alman malzemeyle Av-
rupa hukuklarindan alinan malzemeyi yogurarak, biimce agdas mecellelere
(code'lara) benzer kanunlar yapmak Islm uluslarinin tarihinde ilk deIa Tanzi-
mat'ta girisilmis bir is olmustur.
tik abanin, Osmanli geleneginde seriat hukuku disindaki bir alanda basla-
masi ilgintir. Bu, Avrupa ticareti ile yeni iliskilerin genisledigi bir alani kapsaya-
221
TRK[YE
I
DE ADALAMA
cak bir ticaret kanunu yapilmasinda gzkmstr. Bu alanda seriat mahkemele-
riyle Kilise mahkemelerinin disindaki nizamiye mahkemelerinin baslamasi da bu
zamanda oldu.
19. yzyilin baslarinda Avrupa tccarlan ile Osmanli tebaasi arasindaki an-
lasmazliklari zmlemek zere karma ticaret heyetleri uygulamasi baslamisti.
Anlasmazliklarin zmlenmesinde, resm bir niteligi olmayan bu heyetlerde, Av-
rupa ticaret yntemlerinin kurallari da kullanilmaya baslamisti. 1840'ta bunlar
Ticaret Meclisi d\ altinda resmlestirildiler. 1847'de kapitlasyon imtiyazlan olan
devletlerle yapilan szlesmeler sonunda bunlar 10 yabanci, 10 Mslman, 10
Mslman olmayan tebaadan kurulu karma (muhtelit) mahkemeler haline geldi-
ler.
18
Kapitlasyonlarin kurallarina ve Avrupa ticaret uygulamalarina gre ali-
san bu mahkemeler iin 1850'de (1807 Fransiz Ticaret Kanunu'ndan alinan) bir
ticaret kanunu yapildi.
19
On yil sonra, yine Fransiz Ticaret Kanunu'ndan alinan
bir kanun daha yapildi. Bu kanunla ticaret mahkemeleri yeni kurulan Ticaret Ba-
kanligI na baglandi. SeyhlIslmlik'in yargilama alani disinda kurulan ilk mahke-
meler bu ticaret mahkemeleri oldu. 1861'de Ticaret Muhakeme Usul Kanunu ile
1863'te leniz Ticaret Kanunu bu yndeki gelismeyi tamamladi. Seriat muhake-
me usulnden ilk ayrilis da bu mahkemelerde basladi. Bunun en nemli yani
Mslman olmayan tanigin Mslman olan bir davali aleyhine taniklik edebilme-
sinin kanuna konmasi olmustur. laha sonralari, seriat mahkemeleri disindaki ad-
liye ya da nizamiye mahkemelerinde ayni usul uygulandigi zaman herhangi bir
itirazla karsilasilmadi.
Bu ilk kanunlastirma akimi baslica sonuca yol ati: a) seriat disi mahke-
melerin yargi kapsaminin seriat mahkemeleri aleyhine genislemesi; b) seriat ya
da nizamiye mahkemelerinin yargi alanlarinin birbirindenayrilmasi gereginin g-
rlmesi; c) tamamiyla seriat hukukunun uygulandigi alanda da kanunlastirma
gereginin belirmesi. Bu gelisme sreci boyunca "kanun" szcg eski Osmanli
gelenegindeki anlamini yitirerek, Aviupa'daki "code" szcgnn karsiligi olarak
kullanilmaya baslandi. Ancak seriat hukuku alaninda bu anlamdaki "kanun"
szcg yerine "mecelle" szcg kabul edildi.
Seriat hukukunu da modernlestirmenin ilk denenmesi ve bunun yaratacagi
sorunlarin ilki, yeni bir Ceza Kanunu yapma girisimi ile basladi. Iki nedenden t-
r, byle bir girisimin ceza alaninda baslamasi da ilgintir. Eski Osmanli uygula-
malarinda seriatin ukbt denen blmndeki ceza kurallarinin kimileri hkm-
sz kalmisti. rnegin seriat hukukundaki kisas ve diyet kurallan uygulanmiyor-
du. Fikhin hkmdara tanidigi tzir hakki sayesinde seriat hukukunun tzel kisi
haklan, zel hukuk alanina kiyasla ok dar kalmistir. Tanzimat bildirisinin esas
222
TANZMAT
maddelerinden olan can, mal, namus korunurlugu ilkeleri simdi seriattan bagim-
siz bir ceza hukuku alaninin gelistirilmesini gerektiriyordu.
184O'ta Yksek Sra, II. Mahmut zamaninda yapilan ve gerek bir ceza ka-
nunu olmaktan ziyade idare ve adalet grevlileri iin yapilmis olan kanunun yeri-
ni alacak bir ceza kanununun hazirlanmasina giristi. Bu kanunun ilgin bir yani
Tanzimat ilkelerinin tzel kisi haklari alaninda ilk grns, hem de Tanzimat'in
kendisindeki ikiligin ilk patlak verisi olmasidir.
Bu kanun bir yandan agdas ceza kanunlarinin bazi yanlarini alirken, te
yandan seriattan gelen ve stelik hkmszlesmis bir hale gelmis olan bazi ku-
rallar ieriyordu. Kanun, Tanzimat'in esitlik kavramina, kimsenin vargilanma-
dan ce:alandinlamavacagi ilkesine dayanirken, seriatin kisas ve diyet kurallan-
ni kanuna baglama dsncesini de ieriyordu.
Bu kanun, sularin belirlenmesi ve siniIlandirilmasi aisindan da ilkeldi. Mo-
dern bir code biiminde yazilmis olmaktan ok genel bir yargilar toplami grn-
snde yazilmisti. Bu eksiklikler yznden 1851'de hazirlanan baska bir ceza ka-
nunu da, yine seriatin ceza kurallarini modernlestirme dsnnn etkisi altinda
eskisine stn bir kanun olamadi.
20
Fakat 1856 Islahat Fermani'nin yayimlani-
sindan sonra durum degisti. 1858'de yapilan ve 1810 tarihli Fransiz Ceza Kanu-
nu'ndan alinan yeni bir ceza kanunu, bir Avrupa kanununun dogrudan dogruya
tzel kisi haklan alanina girisinin ilk rnegi oldugu gibi, Tanzimat dneminde ya-
pilan kanunlarin en uzun mrls oldu. 1911 ve 1914'te bazi degisikliklere ug-
rayan bu kanun 1918 yilina kadar yasadi.
1858 Ceza Kanunu ile ceza kurallarinin uygulanmasinda esitlik, kanunun
cezasini gstermedigi bir eylemden tr kimsenin cezalandiramayacagi, sular-
dan ancak bunlari isleyenin sorumlu oldugu prensipleri de almiyordu. Fakat bu
kanun daseriatin ukbt kurallarinin kaldirilmadigini, sadece hkmdarin tzir
yetkisinin sinirlan iinde kisitlandigini ve kisas ve diyet kurallarinin kaldigini ka-
bul etmek gibi eliskiler tasiyordu.
Bu yeni kanunlar, "seriat mahkemeleri" adiyla anilmaya baslayan mahke-
melerdenayri olan nizamiye ya da adliye mahkemelerinde uygulaniyor ve Adalet
Bakanligi'nin alanina giriyordu.
21
Seriat mahkemeleri ise SeyhlIslmhk'in ala-
ninda kaldi. Bu ikilesmenin baslamasi ile Tanzimat sresince, hatt daha sonrala-
ri, iki hukuk sistemi ve iki adalet rgt ve yntemleri arasinda ortaya ikan
Iarklan ve atisikliklan giderecek bir dizi karar alinmasi zorunlulugu dogdu. Ha-
yatin gittike genisleyen bir alanina iliskin hukuk, Tanrisal hukuk alanindan
adim adim kayarak insan akliyla konmus hukuk alanina geiyordu. linsel alan-
dan dnyasal hukuk alanina dogru bu kayma devam ettike seriat hukuku ile ye-
223
TRKYE'DE ADALAMA
ni kanunlar arasindaki tutarsizliklarin yarattigi glkler de artiyordu.
22
Nitekim,
meden hukuku kanunlastirma asamasina gelindigi zaman bu glklerin son si-
nirina gelinmis oldu ve kanunlastirma gidisinin en tartismali asamasi aildi.
Meden hukuku kanunlastirarak iki hukuk sistemi arasindaki ayinmi belirli
sinirlar iine koymaya 1868'de livan-i Ahkm-i Adliye'nin kurulmasi ve Cevdet
Pasa'nin bu isi stne almasi ile girisildi. Bu rgtn kurulusuyla btn adliye
sistemini onun iine almak ya da almamak sorunu ikinca ya seriat hukukunu
toptan birakip yine Avrupa kanunlarina dayanilarak bir meden kanun yapmak
ya da seriat hukukunun teki alanlara kiyasla en iyi islenmis kesimi olan mu-
amelt ve mnakeht blmlerini bir mecelle (code) biimine sokmak siklanyla
karsilasildi. Fakat her iki halde de nizamiye ile erivve alanlarinin temsilcilerinin
atismasi kainilmaz bir sonu olacakti. nk Tanzimat seriatin yrrlkte kala-
cagina sz vermisti. Bu uzlastirma isini basarmak zere ulem tarikinden olan
Cevdet EIendi kilik degistirerek vezirlesti ve bu isin basina geti.
23
Kitabimizin buraya kadarki blmlerinde hem bize verdigi bilgilerde, hem de
yargilarinda kendisine sik sik basvurdugumuz Cevdet Pasa, Tanzimat dneminin
belki en byk devlet adami oldugu kadar o rejimin ikiliginin de gerek sembol-
dr. Islm bilimlerini ve bu arada Iikhi bir teknisyen olarak degil, onu kavramis,
zn ve kapsamim bilen, agdaslasma tarihinin yrysn de anlamis olan bu
aik dsnsl adam bizim bugnk aimiza gre seriatilara kiyasla ilerici, sinir-
siz batililasma (daha dogrusu Fransizlasma) yanlilarina kiyasla geleneki olarak
gzkr. Tarih'vom birok yerinde gstermeye alistigi gibi Cevdet Pasa, bu iki
tutumun ikisinde de asirilik ve mutaassiplik (dogmatiklik) olduguna inanmis bir
adamdi. Bundan tr, ne seriat alaninin ulem ve kadilar elinde basibos gidisi-
ne, ne de Fransiz elisinin baskilan altinda (Ticaret Bakani Kabul Pasa gibi) alaI-
rangacilarin Fransiz Meden Kanunu'nun oldugu gibi evrilerek kabul edilmesine
razi oluyordu.
24
Cevdet Pasa, Tanzimat'in tam aradigi adamdi. Islm ulemsindan Cellddin
ed-Devvan'nin (1424-1502) otoritesine dayanarak Iikihta nizamiye mahkeme-
lerinin reddedilmesi syle dursun, eskiden "mezalim mahkemeleri" adi altinda
bunlarin caiz bile grldg teziyle SeyhlIslmlik'a karsi ikti. Btn nizamiye
mahkemeleri, o zamanin adalet bakanligi olarak livan-i Ahkm-i Adliye'nin ida-
resi altinda birlestirildi. Bylece, ticaret ve ceza kanunlan ile seriat hukukunun bi-
im, z ve yntem ailarindan uzlastinlmasini denemenin yolu ailmis oluyordu.
Tanzimat'in elisik iki ynnn atesi arasinda alisan Cevdet Pasa, Fransiz elisi-
nin kurdurdugu Fransiz Meden Kanunu'nu evirme komisyonuna karsilik olarak
sonradan "Mecelle Komisyonu" adiyla taninan bir komisyon kurdu.
224
TANZMAT
Cevdet Pasa'ya gre meden hukuk bir ulusun varliginin ve birliginin temeli-
dir. Osmanli devleti bir Islm devleti olduguna gre onun meden hukukunun Is-
lm hukukundan ikanlacak bir meden kanuna dayanmasi gerekirdi. Cevdet Pasa
meden hukuku bir anayasaya dayandirma grs yerine, devlet hukukunu
meden hukuka dayandirma grs yznden devletin temel yasasinin anayasa
olacagi grsne sonuna dek karsi ikmistir ve rakibi olan Mithat Pasa'nin ka-
nun-i esscilik akimina katilmamistir. Ona gre Tanzimat Hatt'inda kamu huku-
ku aisindan yeterli temeller verilmisti; olgun ve akilli bir hkmdarin devlet bas-
kanligi altinda bu kadan yeterliydi. Oysa Islm bir "ulus"un varligi aisindan asil
nemli olan meden hukuktu.
Meden hukuku kanunlastirma sorununda Fransiz Meden Kanunu'nu alma
yanlilan ile Cevdet Pasa'nin grsnde olanlar arasindaki atisma bize o zaman-
dan yarim yzyil nce Almanya'da meden kanun yapilmasi konusu zerine i-
kan nl bir tartismayi hatirlatir. Avrupa'da Napolyon Kodu'nun (Code Napole-
on) atigi igir zerine Alman meden kanunu sorununu ele alan Anthon Thiba-
ut'nun (1722-1840), 1814'te "Almanya iin bir meden kanun gerekliligi" zeri-
ne yazdigi bir yazisi zerine Friedrich Kari von Savigny (1779-1861) bir ulusun
hukukunun, rnegin, tabi haklar IelseIesine dayanarak rasyonel kurallar koy-
makla ortaya ikmadigi grsn ileri srmst. Ona gre hukuk, kanun yapici-
larin koyacagi yargilarin rn degildi. Hukuk halk inanlarindan dogar, halk
detleriyle yerlesir, adalet uygulamalanyla saglamlasirdi. Hukuk, bir ulusun ha-
yatinda sessizce yasayan, o ulusun kendine zglgnn, kendisi olan ulusal
benliginin {Volksgeisfm) grnsdr. Meden kanun yapmak, ancak ulusal
benlikte yasayan uygulamalara uymak kosuluyla onlara sadece biimsel bir gr-
ns vermekten baska bir sey olamazdi. Baska bir deyisle, Savigny'ye gre hu-
kuk, akla gre olmasi gerekeni degil, olani ve yasayani yansitir. Bu Thibaut-Sa-
vigny tartismasinda akilci ya da devrimci hukuk grs ile romantik ve geleneki
hukuk grs arpisiyordu.
Yanm yzyil sonraki Cevdet Pasa'nin grs de Savigny'nin grsne ben-
zer. O da seriati Islm "ulusu"nun varliginin ve benliginin bir iIadesi olarak alir.
Fakat benzetisi daha ileri gtrmek gtr. Savigny'nin anladigi Volksgeist ile Is-
lm seriati ayni seyler midir? Islmlik bir ulus mudur? Seriat bir ulus hukuku mu-
dur? Bugnk anlayisimiza gre degildir; Iakat Cevdet Pasa'nin zamaninda yle
sanilirdi. Islmlikla Trklk ayni seylerdi ve hi sphe yoktur ki Islm hukuku
halkin hayatinda, Islmlik ncesi hukuk iliskileri zerinde derin degisiklikler yap-
tiktan baska Osmanli kanun hukukundan daha byk lde halkin hukuksal
iliskilerini de biimlendirmis bir hukuktu. Onun iin, bu hukuku birakip Fransiz
225
TRKYE'DE ADALAMA
Meden Kanunu'ndan modern bir meden kanun ikarmak, Cevdet Pasa'ya gre
Islm "ulusu"nu yikmak demekti. Onun zamaninda "ulus" ("millet") terimi bu-
gn kullandigimiz anlamiyla "mmet" teriminin yerine kullanilirdi (gerekte,
Arapa asillarinda bu terimler Trkler arasindaki anlamlarinin tersine kullanilir;
Arapa'da umma ulus birimi, milla ise mminler birimi demektir).
Meden hukukun agdaslasmasi sorununda Cevdet Pasa'nin grs Tanzi-
mat dneminde stnlk kazandi. Bununla birlikte, bu tezin tam anlamiyla ger-
eklestirilemedigini grecegiz. Bundan tr, bazen az, bazen ok Iarklarla ayni
grsn Namik Kemal, Ziya Gkalp ve nihayet Isvire Meden Kanunu'na daya-
nan Meden Kanun'un kabul edilisinden az nce Adalet Bakani Seyyit Bey tara-
Iindan savunuldugunu daha sonraki dnemlerde grecegiz.
Mecelle Komisyonu yapilacak code'un ("mecelle"nin) kaynaklarini belirler-
ken su kararlan aldi: esas kaynak, HaneI okulunun Iikih eserleri olacakti. Ancak,
bu okulun jristlerinin grs birligi bulunmayan sorunlarda "nas" ile "maslahat"
llerine gre zamana en uygun olan kurallar kabul edilecekti. Bunlarin birincisi,
Kur'an'da hukuku yorumlamasina ihtiya gsterineyecek aiklikta olan yargilar
demektir. Ikincisi, "zamanin gerekleri" anlamina gelir ve HaneI hukukunda SaIi,
Malik ve Hanbel okullarindan Iarkli olarak zaten kabul edilmis bir ilkedir.
Cevdet Pasa'nin anlayisina gre Mecelle, Mslman halk iin dince baglayici
eriat, Mslman olmayan tebaa iin de devlete baglayici kanun olmak gibi iki
nitelik tasiyacakti. Komisyon, Iikhin bu ikinci yan aisindan daha kolay yrne-
cek olan kesiminden, yani "muamelt" hukukundan ise basladi. Toprak hukuku
alani da bu yolda alinabilecek en elverisli yandi-, nk Osmanli toprak tasarruIu
hukuku zaten genis lde maslahat ilkesinin rn idi.
25
Tamamiyla dnya islerinden olan ve din alanindan ikarilmasi kolaylikla ba-
sanlabilecek olan "muamelt" ve "arazi hukuku" kanunlastinldiktan sonra, Cev-
det Pasa'nin, Iikhin "mnakeht" yani aile hukukunu da kanunlastirma dsn-
cesinde oldugunu tahmin ediyoruz. Onun "ibadt" ve "itikadt" kesimlerini de
kanunlastirmaya kalkisacak kadar ileri gidecegini sanmiyoruz. Ileride grecegimiz
gibi, Namik Kemal byle bir iddiada bulunmakla inan, ibadet isleriyle hukuk ara-
sinda hem din adamlarinin, hem hukuk adamlarinin g kabul edebilecegi dere-
cede asin bir grs ileri srmstr.
Gerekte ise, Cevdet Pasa'nin kendisinin gidebilecegi sinira kadar bile gidile-
medi. Onun temsil ettigi hukuk ve seriat grsn, zamanin seyhlIslmi olan
Hasan Fehmi paylasmiyordu. lk baltalama ondan geldi (onun daha baska giri-
simleri de baltaladigini az ileride grecegiz). SeyhlIslm, seriat islerinin kendi
makaminin yetki alaninda oldugu teziyle, 1870'te Mecelle Komisyonu'nun alis-
226
TANZMAT
malarini durdurdu. SeyhlIslmlik'ta kurulan baska bir komisyon, konu zerinde
alismaya basladi. Bu alismalarin, Cevdet Pasa'nin bile korkun buldugu bir igi-
ra dkldg grld; ok agir giden bu alismalarin rn olan kisimlar sonra-
dan imha edildi. Cevdet Pasa isi tekrar seyhlislmin penesinden kurtararak
18 76'ya kadar Mecelle'nin on alti kitabi tamamlandi ve bunlar Cumhuriyet dne-
mine kadar Osmanli mparatorlugu'nda uygulandi. laha ileriye ait alismalar ise
18 76'da Abdlhamit'in emriyle durduruldu. Tanzimat sona ermisti!
4. Hiristiyan halklarin kalkinmasi
Cevdet Pasa'nin hukuk agdaslasmasi grs dolayisiyla anliyoruz ki, bes
yz yila yakin bir gemisi bulunan Osmanli rejimi gelenegi, bir buuk yzyildan
beri bozulma durumunda oldugu halde hkmranlik (egemenlik) kavraminda kimi
ilkeleri hl yasamaktadir. Bunlarin Hiristiyan halklarin hukuksal durumu ai-
sindan en nemli olani, Osmanli tahtinin stn iradesini kaldirmayarak onun y-
netiminde yasayan halklar zerinde olan egemenlik hakkini daha da peklestir-
mek sorunudur. Avrupa ticaret pazarina ailmasinin getirdigi byk sorunlardan
biri Islm (Trk) halkinin ulusal vatani sayilabilecek Anadolu'nun yalniz ekono-
mik degil, etnik aidan da degisiklikler gstermeye baslamasidir. Gidis, bir gn
Anadolu'nun bir kum ve Ermeni vatani olmasi ynnde bir gidisti.
a
Byle bir va-
tanin basinda bir Islm haliIesinin monark olmasi kabul edilemeyecek bir seydi!
Eskinin din-devlet ya da saltanat-hilIet bilesimi, grdgmz gibi, II. Mahmut
zamanindan itibaren (Hiristiyanlik'ta oldugu gibi kesin ve birbirinden hemayril-
mis hem Iarkli din ve dnya otoriteleri biiminde olmamakla birlikte) saltanat yani
ile hilIet yani arasinda atlama ya da ikilesme baslamisti. Cevdet Pasa gibi d-
snen Tanzimatilara gre Osmanli monarki, "haliIe" olarak Mslmanlarin bas-
kani, "sultan" olarak Hiristiyan halkin dnyasal hkmdandir. Fakat nasil Sey-
hlIslmlik eskiye kiyasla yetkilerini genisletiyorsa, Mslman olmayan halkla-
rin ruhan messeseleri de, simdi resmen "millet" terimi ile tanimlanan din cema-
atlerinin ruhan makamlarinin nne genisleme kapilarini aiyordu. Tanzimat'in
vaat ettigi kanunlastirma gdm seriatin sinirlarina gelip dururken, Mslman
olmayan halklarin hukuk hayatinda baska ynde sessizce sren degisiklikler ol-
maktaydi.
a Bu Iikrin, zamanin zihinlerine yansiyisina bir rnek iin bkz. Richard Clogg, "The Greek Millet in the
Ottoman Empire", B. Braude ve B. Lewis (yay.), Christians andjavs in the Ottoman Empire (New
York, 1982) iinde, cilt I, s. 185-207. ,
227
TRKYE'DE ADALAMA
Tanzimat'a gelinceye kadar, imparatorluk toplulugu iinde birer kk teok-
rasi olan Hiristiyan din otoritelerinin kendi halklari zerinde meden hukuk, hatt
ceza hukuku ile maliye ve egitim alanlarinda yetkileri oldugunu grmstk. Tan-
zimat'ta Grek Ortodoks Patrikligi'nin, Osmanli sisteminin kendisine kazandirdigi
"oikumenik" kilise yargilama yetkisi, Slav Ortodoks ve Katolik Kiliseleri'nin, hatt
1850'den sonra Protestan Kilisesi'nin taninmasiyla ok daralmisti. Bati diplo-
matlarinin anladigi anlamda bir "millet sistemi" gelisiyordu. Bu dnemde Britan-
ya lisisleri Bakani Palmerston ile Trkiye'deki elisi Ponsonby'nin Filistin'de bir
Yahudi yurdu kurulmasi ynnde istekleri olmakla birlikte, bu ne Ingiliz, ne Ya-
hudi, ne de Osmanlilar katinda Iazla ilgi grmst.
26
1856 reIorm Iermanindan sonra Mslman olmayan (daha dogrusu, Yahu-
dilerin bu ise karismamalari bakimindan, sadece Hiristiyan olan) halklarin din-
hukuk hayatinda iki nemli gelisme basladi. Bu iki gelismeyi baslatmada biraz
byk devletlerin, biraz da Tanzimat ynetiminin sorumlulugu vardir. Bu gelis-
melerin birincisi Hiristiyan cemaatlerin birer ulus haline gelme yoluna girmesidir;
ikincisi bu "millef'lerin Kilise meclislerine ruhbandan olmayan {lak) yelerin
konmasidir. Bylece, Hiristiyan cemaatlerde uluslama ve laikleme (Greke'deki
asil anlami ile "halklasma") birlikte baslamis oldu. Hiristiyan halkin setigi ve
ruhbandan olmayan temsilcilerle bu cemaatlerin din, egitim, idare, maliye ve sivil
isler alanlarindaki yetkileri genisledi. Askerlik devi ya da bedel karsiligi haracin
kaldirilmasi, mahkemelerde Hiristiyanlarin yemininin ve tanikliginin kabul de
hesaba katilirsa, bu cemaatlerin birer ulus olmaktan eksik kalan tek yanlari topra-
ga dayali bagimsiz egemenlikleri olmamasi, Osmanli toplumlar camiasinin zel
hukukta yan zerk yeleri haline gelmeleriydi.
zellikle Ermeni cemaati bu ynde o kadar ilerlemeler gsterdi ki, bunlarin,
Engelhardt'in dedigi gibi, kurulus ve seim yntemleri nedeniyle parlamentoyu
andiran bir Millet Meclisi bile vardi.
27
1863'te Tanzimat hkmetinin onayladigi
Ermeni Anayasasi, Ermenilere Osmanli egemenligi altinda kendini yneten bir
ulus stats verdi; yasal aidan Tanzimat reIormlarindan en ok yararlanan Er-
meni "milleri oldu. Ermeni "millerinin bu anayasal gelismeleri, daha sonraki Er-
meni ulusuluguna katkida bulundugu gibi, Osmanli Kanun-i Ess'sinin hazirla-
nisinda da bir model hizmeti grmstr. Kanun-i esscilik akiminin nderi olan
Mithat Pasa'nin Ermeni meclis yeleriyle olan iliskileri zerine aydinliga ikanl-
mis yeterli bilgiler bulunmadigindan bu etkinin kapsami ve niteligi zerinde dura-
mayacagiz. Ancak ileride de deginecegimiz gibi, Mithat Pasa'nin kanun-i ess
taslaginin ilk metninin yazarinin, onun zel temsilcisi olarak alisan, levlet Srasi
yeligine ve Kanun-i Ess Komisyonu'na getirilen Odyan EIendi oldugunu bir
tahmin olarak kaydediyoruz.
228
TANZMAT
Tanzimat dneminde ticaret, endstri, maliye ve hukuk planlarinda Hiristi-
yan "milleIlerin kaydettigi bu gelismelere ve ilerlemelere karsilik Trk olan Ms-
lmanlarin dinsel geleneginde Hiristiyan halklarda oldugu gibi bir ulus toplumu
olarak rgtlenmelerini saglayacak bir temel yoktu. Tek temel, Osmanli devleti-
nin bu Mslmanlarin devleti oldugu sanisi idi. Bundan trdr ki Cevdet Pasa
seriati, Islm ve Trk birliginin ve benliginin z sayiyor, rakibi olan seyhlIslm
da ayni nedenle seriatin bekisi ve koruyucusu olarak Avrupalilasma diktasi al-
tindaki devletin karsisinda glenebiliyordu.
Su halde yukarida grdgmz din-devlet hukuku atismalan, byle bir duru-
mun sonucunun yarattigi sorunlar zerine olmustur: a) din kurumunda, devlet-
tenayri bir rgtlenis olamazdi (kusya ve Hindistan gibi lkelerdeki Mslman
halklarda Osmanli mparatorlugu'ndaki "millet" rgtlenisine benzer dinsel rgtle-
nisler olmakta idi), b) levletin agdaslasmasi bir devlet ve Kilise ikiligi biiminde
degil, kltrel temellerde ikilik ya da atlamalar seklinde gzkyordu, c) levlet
gittike ulusal bir temelden yoksunlasiyor, btnl bir halkin devleti olmaktan iki-
yordu. Geleneksel temelleri kaldirilinca, bu devletvasal aidan temelsi:, ulusal an-
lamda kksz bir egemenlik durumuna gelmekte idi. Anayasa akimi bunu grme-
nin tepkisi olarak baslamistir. Tanzimat devleti, Bati siyasasinin ve ekonomisinin
kosullan alnda ancak boslugu doldurmak zere byk Avrupa devletlerinin deste-
giyle ayakta duran, hatt bir bakima onlarin siyasal ve ekonomik ikarlarinin den-
gelenmesini ve kontrol alnda tutulmasini saglayan bir beki durumuna geliyordu.
Bu siyasal Tanzimat'in sonu, lslm-Trk unsurunun ekonomik ve siyasal bir
hi durumuna inmesine karsi direnme belirtilerinin gzkmesiyle basladi. n-
mzdeki blmde inceleyecegimiz bu tepki akimi gene de bir ulusuluk akimi ola-
mamistir. Bu akim, ilk baslangilarindan beri kanun-i esscilik ile dinci ulusuluk
karmasi olarak gelistiginden halksal (lai'c) bir uluslasma ve agdaslasma akimi
olamamistir. Ileride grecegimiz gibi, bu akimin gereklestirdigi Kanun-i Ess,
Abdlhamit taraIindan Islm bir haliIelik devletinin anayasasi olma niteligine ko-
laylikla evrilmistir.
5. Egitim
Adalet alaninda oldugu gibi, II. Mahmut dneminin getirdigi ikinci nemli
kavram olan maarif ahnmda da Tanzimat'in yaptigi sey, baslananlari daha ileri
gtrmek ve hukuk alaninda oldugu gibi 1856 reIorm Iermaninin arkasindan bir
bunalim iine dsmek olmustur.
229
TRKYE'DE ADALAMA
1845'te Yksek Sra'da syledigi ais nutkunda Abdlmecit, egitimin
amalarini ok kisa bir sekilde, "din ve dnya iin gerekli olan din bilgilerini
ve yararli bilimleri (Ienlen) yaymak ve halk arasinda cahilligi kaldirmak" ola-
rak zetlemis ve bir MaariI Mesveret Meclisi ya da Srasi kuruldugunu bildir-
misti. Bu meclisin hazirladigi rapor ayni grs su szlerle tekrarlar: "Her in-
san iin nce kendi dinini grenmek, sonra kendisini baskalarinin yardimin-
dan bagimsiz kilacak bir egitim grerek yararli bilimleri ve sanatlari elde etmek
gereklidir."
28
1838'de Yararli tsler Meclisi'nin hazirladigi raporla bu raporu karsilastmrsak
grrz ki Tanzimat, birincide gzden kaybolan din gretimini yeniden belirterek
onu maarif gretimi ile yanyana koymustur. Pek muhtemel olarak 1838 raporu
esit egitim yoluyla "millet sistemi"ni kaldirma umudunu yansittigi halde, simdi
egitimi tmyle din kaynagindan alma ynnde bir gerileme tehlikesi vardi. Ikilik
biraz daha derinlesecegi iin, Tanzimat dneminde iki alandaki egitim kurumlari
arasinda kpr hizmetini grecek olan okullara daha Iazla nem verildigini, ya-
vas yavas ortagretim okullarinin yerlestigini, hatt kizlarin da bu ortagretime
sokulmasinin basladigini grrz. Yksekgretim alaninda da eskiden devralinan
yksekokuUarin daha tesine giderek bir Dr'l-Jnn (Ienler evi) kurulmasi iin
hazirliklara bile girisildigini grecegiz.
Tanzimat dnemi, egitimin agdaslastirilmasi yolundaki btn abalarina
ragmen en az basanyi ilkegitim alaninda gstermistir. Bunun baslica nedeni, din
alaninda kalan ilkgretimin, egitim alaninin modernlestirilmesine karsi gelmekten
ok, bununla rekabet eder duruma gelmesi ve Tanzimat'in bu alanda sadece y-
zeyde kalmis yenilikler getirmis olmasidir. II. Mahmut zamanindan beri egitimin
devletletirilmesi tutumu basladigi halde, ilkokullar iin medrese disinda gret-
men yetistirme kurslari ya da okullan gibi bir Iikir henz dogmamisti. Onun iin
ilkokullarda din egitiminden degil, modern egitimden gemis gretmen buluna-
madigi halde, medreseden yetisme gretmen bol sayida bulundugundan bu okul-
lar yine medresenin etkisi altinda kalmislardi.
gretmen yetistirme dsncesi ancak ortagretim okullan ama asamasi ge-
lince dogdu. Fakat burada bile gretmenleri yetistirecek kisilerin ogu eskiden
medresenin yetistirdigi kisilerdi. Ieride ya da Avrupa'da modern egitim grms
kisilerin sayisi ilk ve ortagretim gretmenleri yetistirmekte kullanilacak kadar
ogalmis degildi. Bu yzden ilk kusak gretmen okulu gretmenleri, Cevdet Pa-
sa'nin nderligi altinda, medrese mezunlari arasindan seilerek 1848'de Dr'l-
muallimin (gretmen Okulu) adiyla kuaildu. 1870'te de kiz gretmenler yetistir-
mek zere Dr'l-muallimat kuruldu.
230 \
TANZMAT
Gerekte, 1908 yilina kadar bile, bu okullar tam anlamiyla gretmen mesle
gine girecek gretmen yetistirme okullari olmaktan ok, din etkisi altindaki ilkg
retim ile yararli bilimler alaninda kalan yksekgretim arasinda bir kpr hizme
tini gremeyen ara okullar olarak kalmislardir. Bu okullarla medreseler arasindaki
Iark, bunlara genel Ien dersleri konmasi, hadis, teIsir derslerinin haIiIletilmesi,
okul ynetiminin, medreselerin bagli oldugu SeyhlIslmlik'a degil, MaariI Ba-
kanligi'na baglanmasidir. Tanzimat'in rtive okullarinda hl eski usul din ve
ahlk kitaplari okutulmakla birlikte, asil ama yksekokullara daha ok sayida
grenci saglamak, orta yasa geecek kisiler arasinda okuryazarligi yayginlastir
mak olacakti. Tanzimat'in belki en byk basarisi, 1862'den itibaren kiz grenci
lerin ortagretim grmelerini baslatmasi olmustur. Kizlarin eskiden beri mahalle
okullarinda okumasi gelenek oldugu halde, bunun tesinde egitim grmeleri d
sncesi gerekte ok cesaretli bir Iikirdi. Tanzimat dneminde kizlar iin dikis evi
gibi ev islerini greten sanat okullan ve rstiyeler aildigi gibi, kiz gretmen yetis
tirecek okullar da aildi. Ancak bunlarin btn imparatorluk blgelerinde basladi
gini sanmayalim. En ok istanbul'da ve bir iki vilyette agir bir tempo ile de olsa
bu yolun ailmasi Tanzimat'in bir basarisidir. / =
Kiz ortaokullarinm ailmasinin teki nemli sonucu kadinlar arasinda mes-
leklesmeye dogru yolun da ailmasi olmustur. Ilk kez bir kadin gretmen tayini
1873'te oldu. 1881 'de ilk kez bir mezuniyet treninde bir kadin sylev verdi. Ka-
dinlarin okul ynetimi islerine tayinleri 1883'te basladi ve bu tarihlerden sonra
vilyetlerde de bu yol ailmis oldu ki bu dnem Tanzimat dnemine degil, Abdl-
hamit dnemine rastlar!
Tanzimat dneminde medreselerin modernlestirilmesine dogru hibir gelisme
olmamistir.
29
Ne hkmet bunlari modernlestirmeye alismistir, ne de ulem ve
SeyhlIslmlik byle bir gereklilik grmstr. Ancak, medrese grencilerinin ya-
vas yavas modern okullara dogru ilgi gstermesi ve oraya kayma egilimleri bu
dnemde basladi. Bunun en gze arpan rnegini Dr'ljunn olayinda grece-
giz. Medreselerin degismelere ayak uydurmaya direnmesi ileride onlara ok paha-
liya mal olacaktir.
Tanzimat dneminde eskiden devralman Mhendishne, Harbiye ve Tibbiye
gibi yksekokullarin gelismesi ilerledi. 1846-1847'de Mhendishne yeniden ge-
nisletildi; 1846, 1850 ve 1855'te birok mezunlan Fransa'ya, ingiltere'ye, Avus-
turya'ya, Almanya'ya gnderildiler.
30
Tibbiye ilk mezunlarini 1843'te verdi. Egi-
tim sresi dokuz yila ikanldi. Ilk drt yilin hazirlik egitimi sresi olmasi gereki-
yordu. Bu sre iinde grencilere matematik ve Ien dersleri ve Fransiz edebiyati
Fransizca olarak okutuluyordu. gretmenlerin ogu Avrupali, sonradan Msl-
231
TRKYE'DE ADALAMA
man olmus ya da yerli Mslman olmayan kisilerdendi. Avrupa'ya tip mezunlan-
nin gnderilmesi de bu dnemde basladi.
31
Mahmut'un lmnden iki yil sonra,
Tip Okulu'nda, Bati'da ok yillar nce gereklesmis devrimsel bir olay da basanl-
di. Bati'da modern aglara gelen dnemde oldugu gibi, Islm ortaaglarinda da in-
san cesetleri zerinde otopsi yapmak dine aykiri sayilirdi. Tip Okulu'nda ilk yillar-
da grenciler balmumundan yapilmis kadavralardan anatomi grenirlerdi.
1841'de Profesr Bernard, grencilerin byle bir yoldan geregi gibi anatomi gre-
nemeyeceklerini bildirerek insan kadavralarinin kullanilmasina izin ikanlmasini
istedi ve bu izin verildi.
32
Baslangita Tibbiye'de Glistan gibi eserler okunurken, Fransizca gretim-
den sonra, bunun kaIalarda yarattigi degisiklikler hakkinda, 1847'de burayi ziyaret
eden MacFarlane'in izlenimleri bize bir fikir verebilir. Trkiye'yi ikinci kez ziyaret
eden bu zat, okuldaki amIide grencilerin kadavralar zerinde kendiliklerinden
alistiklarini grerek bunun yeni baslamadigini gsterdigini syler. grencilerin
yanina gelerek merakla, insan cesedi kesmenin Islm dinine aykiri olup olmadigini
soracak olmus. Fransizca olarak aldigi cevap su oldu: Eh! Monsieur, ce ' n 'est
pas au Galata Serai qu Ufaut venir chercher la religion.^ (Okul, o zaman
Galatasaray'da idi).
MacFarlane Tibbiye'yi ziyaretinde daha baska srprizlerle de karsilasti.
Anlattiklari bize, Mahmut'un atigi igirin nasil ok gemeden meyvelerini ver
meye basladigini gsterir. Onun anlattiklarina gre, okulda Paris, londra ve Vi
yana'da bulunabilecek en yeni aralar vardi. Kk, Iakat iyi bir bitki koleksi
yonu, bir taoiat mzesi, jeolojik rnekler koleksiyonu, ok yeterli bir tip kitapli
gi, elektrik aletleri, pil bataryalari, hidrolik basin aletleri, Iizik bilimlerinde de
neyler iin gerekli btn aralarla donatilmis bir laboratuvar vardi. Uzun ve ha
vadar bir galeride Paris'te ve Viyana'da yapilmis botanik gravrleri ve renkli re
simler vardi. Ayrica bir de kimya laboratuvari vardi. MacFarlane kitapligi ince
ledigini, kitaplarin ogunun Fransizca oldugunu syler; ancak bu kitaplar ara
sinda hi sevmedigi Fransiz levrimi' ni hazirlayan nl materyalist IilozoIlarin
kitaplarinin bulundugunu ve okundugunu grdg zaman bsbtn sasirmisti.
"oktan beri bu kadar dpedz materyalizm kitaplari toplayan bir koleksiyon
grmemistim" der. "Gen bir Trk, oturmus dinsizligin elkitabi olan Systeme de
la nature' okuyordu (Baron d'Holbach'in nl eseri), bir baska grenci lide-
rot'nun Jacues lefatalisteinden, Le compere Mathieu'den paralar okuyarak
mariIetini gsteriyordu... kaIlarda Cabanis'in (teki nl Fransiz materyalisti)
Rapports du physique et du moral de l'homme adli eseri gze arpacak bir yer
almisti!"
34
.
232
TANZMAT
MacFarlane'in bir asker hastaneyi ziyaret edisinde grdklerini anlatisi da
ilgintir. Bu hastanede, Italya'da tip okumus ve Beyoglu'nun bir Italyan ailesine
mensup olan bashekimin btn asistanlarinin Mslman Trkler oldugunu sy-
ler. "Bunlardan biri iyi Fransizca konusuyordu. Voltaire'in Dictiorinaire phosop-
hique'mm en g blmlerini Trke'ye evirmisti. Kendisine simdi ne yapmakta
oldugunu sordugumuz zaman, Voltaire'in romanlarini evirmekte oldugunu sy-
ledi. Candide'ln evirisini bitirmisti bile. Bunun neIis bir eser oldugunu syledi."
18. yzyil Fransiz materyalistlerinin Iikirlerine karsi belirli bir alerjisi oldugu
anlasilan MacFarlane'i, Trk doktorlanyla karsilasmasinda daha baska srprizler
de bekliyordu. "skdar'daki asker hastanede nihayet Trkiye'de kayitsiz sartsiz
vebilecegim bir messese bulmustum. Bununla beraber, Fransiz IelseIeciliginin
|materyalizminin| Trkiye'de nasil hizla yayilmakta oldugunu bu messesede de
grmeden ayrilmak nasip olmadi. loktorlara ve Trk asistanlarinaayrilan m-
kemmel dsenmis bir salona davet edilmistim. Kanepenin zerinde bir kitap var-
di. Alip baktim. Bu da Baron d'Holbach'in dinsizlik kitabi olan Systeme de la na-
ture'n en son Paris baskisi idi. Kitabin ok okunmakta oldugunu sayIalarinda
birok paralarin isaretlenmis olmasindan anladim. Bu paralar zellikle Tanri'nin
varligina inanmanin samaligini, ruhun lmezligi inancinin imknsizligini mate-
matikte gsteren paralardi. Kitabi yerine koyarken Trk doktorlardan biri yani-
ma geldi. Fransizca olarak sunlari syledi: C'est ungrand ouvrage! C'est un
grand philosophe! il a toujours raison.
Bektaslik ve materyalistlikle sulanarak srgnde len hekim Sanzade Ata-
ullah'in ruhu demek ki Iizik, anatomi ve Iizyoloji okuyan modern tip mezunlari-
nin kaIasinda yeniden dirilmis bulunuyordu.
agdas Bati bilimlerini okutan yksekgretim messeselerinde zamanla yerli
bilim kitaplan da yazilmaya basladigi anlasiliyor. grenciler iin yazilan bu yeni
bilim kitaplarinin belki en nls Mhendishne hocalarindan Ishak EIendi'nin
(lm 1834) Mecmua-i ulm-i riva:ive adli ve yukarida sz geen eseridir.
Yahudilik'ten Islmlik'a geen bir zat oldugu sylenen Ishak Hoca'nin, 1823'te
Bb-i l'de bastercmanliga tayin edildigini grmstk. Ishak Hoca, yeni kuru-
lan ve Trk aydinlarinin agdas dilleri grenmesinde ve kaIalarinin aydinlanma-
sinda basrol oynayan Tercme Odasi'nda gen kusak Trklere Avrupa dilleri
okutuyordu. Arapa, Farsa, Greke, latince, Fransizca ve Italyanca bilen Ishak
EIendi'nin matematik kitabi, 1831 'de drt cilt olarak basilmisti. Bu kitabin nemi,
yalniz agdas matematik ve Iizik bilimlerini ilk kez Arapa'dan Trke'ye uyarla-
masindan degildir. Ishak Hoca ayni zamanda ilk kez bazi agdas bilim terimlerini
a Bu byk bir yapit! Adam byk IeylesoI; tm sylediklerinde hakli!
233
TRKYE'DE ADALAMA
Avrupa dillerinden alip Trke'ye getirmistir. rnegin "mihanik", "elektrik" te-
rimleri Trke'ye onunla girmistir.
35
Tibbiye'nin ilk mezunlari arasindan sonralari dsn ve siyasa alaninda
nemli yerler almis olan kisiler yetismistir. Bunlarin yalniz nden sz edecegiz.
Birincisi Hayrullah EIendi'dir (lm 1866). Abdlhak Molla'nin oglu olan Hay-
rullah EIendi, Tibbiye'ye girmeden nce medresede okumustu. 1847'de, ileride
szn edecegimiz Encmen-i Dni ikinci baskani olmus, 1848'de Cevdet Pasa
gibi o da sarigini ve cppesini ikararak sivil olmus, ileride szn edecegimiz
Byk MaariI Meclisi'ne ye, daha sonra okullar nzin olmustur. 1857'de maariI
mstesarligi, 1864'te Adalet Isleri Yksek Meclisi yesi ve nihayet Tahran'a eli
olmustur. Hayrullah EIendi Avrupa'ya kez gitmis, Paris ve londra'da bulun-
mustur.
36
Tibbiye'nin ilk mezunlarindan olari ve Hekim Ismail Pasa (1812-1871)
adiyla taninan ikinci zat, Sakizli ya da Izmirli bir kum ailesinden gelir. Bu, Arnold
Toynbee'nin sanisina aykiri olarak, II. Mahmut zamaninda Hiristiyanlarin Msl-
manlasmasmin durmadigini gsterir. Ismail, izmir'de Haci Ismail Aga adinda bir
cerrahin yanina verilerek Mslman olmus, onun yaninda o zamanki cerrahligi
grenerek Yunan ve kus savaslarinda eIendisiyle birlikte orduda alismistir. II.
Mahmut'un atigi Cerrahhane'yt grenci olarak girmis ve 1840'ta doktor olmus-
tur. Paris'e gnderilerek orada tip grenimini ilerletmistir. Avrupa'da ilk tip gre-
nimi yapan kisi olan Ismail, dnsnde Ceirahhane mdrlgne atandi. Hayrul-
lah EIendi'nin okullar nzin olusu zerine Tibbiye nzin oldu. 1847'de pasa ola-
rak padisahin bashekimi oldu. laha sonra valiliklerde, NaIia, Ticaret ve Adliye
Meclisleri yeliklerinde, Istanbul sehreminliginde bulundugu gibi, Tibbive ceridesi
adi altinda ilk tip dergisini ikardi.
37
Tibbiye'nin nc taninmis mezunu Fuat Pasa'dir (1815-1868). Sair Keeci-
zade'nin oglu olan Fuat, cami derslerini okuduktan sonra Tibhane'ye girerek oranin
ilk mezunlarindan olmustur. Tibhane'de grenci iken Fransizca grenmis, mezun ol-
duktan sonra Tophane doktoru olmustur. Gen yasinda doktorlugu birakarak dil bil-
digi iin Bb-i l Tercme Odasi'na alindi ve bu yoldan Hariciye'ye girdi. Tanzimat
dneminin birok taninmis kisileri bu Tercme Odasi'ndan yetismedir. Fuat EIendi,
londra ve Madrid'de elilik ktipliklerinde bulunduktan sonra sadaret mstesan,
1851'de disisleri bakani oldu. Birka kez nazir ve sadrazam oldu ve ilk kez Avrupa
seyahati yapan Padisah Abdlaziz'in seyahatinde onun yaninda bulundu. Babasi Iz-
zet Molla gibi sakaciligi ve aik Iikirliligi (o zamana gre dinsizligi) ile taninmistir.
Grlyor ki, tarihinin ilk asamasinda Tibbiye doktor yetistirmekten ok egi-
tim, bilim, dsn ve ynetim alanlarinda ilk modern egitimli kisileri yetistirmistir.
234
TANZMAT
1850 ile 1870 arasinda tamamiyla Tanzimat'in baslattigi ve dsn hayatiyla ilgili
baska ilgin adimlar da atilmistir. Bu adimlarin bazilari t basta, bazilari biraz
ilerledikten sonra basarisizlikla sonulanmistir. Ancak bu arada ilk kez yepyeni
tipte kisilerin ve eserlerin ortaya iktigini grdgmz gibi, atilan adimlar devam
edememisse de dayandiklan Iikirler lmemis, daha sonraki dnemlerde bu Iikirler
yeniden canlanmistir.
Ilk dogan, belki de bir daha canlanmamak zere ilk len, bununla birlikte bi-
ze hi degilse o dnemin en byk tarih eserini kazandiran girisim, akademi kur-
ma abasi olmustur. Egitim alaninda Tanzimat dneminde yerlesen ikilige karsi,
btn maarif 'ya da irfan alanini btnlestirecek bir kuruma duyulan ihtiya kar-
sisinda 1851'de Encmen-i Dani adi altinda bir kurum kurulmustu. Henz ule-
m mesleginde bulunan Cevdet EIendi, bu kurumun programini izmeye memur
edilmisti. Cevdet, bu kurumu Iikir tartismalarini gelistirmek, bilimsel arastirmalan
tesvik etmek, bilimlerin tesviki ve cahilligin kaldirilmasi iin gerekli nerileri sag-
lamak amalanyla kurulmus bir rgt olarak nitelendirir.
38
zellikle, dil, edebiyat
ve tarih alanlarinda yeni eserler yazilmasi tesvik edilecekti. Encmen-i lnis'e
medreseli ya da medresesiz zamanin taninmis kisileri alindiktan baska, en byk
Osmanli tarihini yazan Avusturyali Joseph von Hammer, hl degerini srdren
tngilizce-Trke, Trke-tngilizce szlklerin yazan Ingiltereli James kedhouse gi-
bi yabana kisiler de yelige seilmislerdi.
Encmen-i lnis, bilimler ve dil-edebiyat alaninda byk, basanli yapitlar
meydana getirmemisse de en byk katkisi Cevdet Pasa'nin yazmaya memur
edildigi tarih olmustur. Osmanli devletinin yenilesme abalarinin Lle Devrinden
yenieriligin kaldirilisina kadar olan dnemini sasilacak bir hiz ve bilgiyle 12 cilt
olarak yazan Cevdet Pasa'nin bu byk yapitinin zamaninin reIormcularina ver
digi mesaj suydu: Gemisteki btn agdaslasma abalari bir yandan devlet
adamlariyla ulemnin cehaleti, ahlksizliklari ve yanlis inanlan yznden, bir
yandan da krkrne Bati siyasetlerinin ikarlarina alet olan taklitiler yzn
den basanli olamamistir. Tarih'mm kapsadigi dramatik olaylan anlatisinda syle
mek istedigi sey, Osmanli devletinin yasamasinin ne yeniliklere karsi krcesine
direnme, ne de Bati'nin krkrne taklidiyle saglanacagi Iikridir. Onca nemli
olan, gemisi Bati'dan alinacak taze bilimsel ve teknolojik glerle canlandirmayi
basarmakti. Bu grs, Namik Kemal'den Ziya Gkalp'e kadar birok etkili ds
nrler paylasmistir.
Yksekegitim alaninda, byle bir grsn etkisi altinda, daha yksekte ve
iine hem "ilim"leri hem "Ien"leri alacak bir kurum ailmasi Iikri (daha sonraki
Dr'l-fnn fikri) bu Encmen-i lnis toplantilan sirasinda dogmus gzkyor-
235
TRKYE'DE ADALAMA
sa da, bunda eyleme geis daha sonraya kaldigi gibi, altinda yatan Iikir de bazi
degisikliklere ugramis gzkyor.
Encmen-i lnis'in Iazla yasamamasindan, buna karsilik onun arkasindan
olduka Iarkli baska bir kurumun dogusundan, Cevdet Pasa'nin yukarida nitelen-
dirdigimiz grsnden ayrilan grsler dogdugu sonucunu ikariyoruz. Szn
ettigimiz kurum, Cemiyet-i llmiye-i Osmaniye'dir ve bunun parlak yildizi, Cevdet
Pasa'nin karsiti olan Tahir MniI (1830-1910) Efendi'dir (1879'dan sonra pa-
sa).
39
Eli ktipligi ile bulundugu Berlin'de ve daha sonra Tercme Odasi'nda Al-
manca, Ingilizce, Fransizca grenen, Avrupa tabiat bilimlerine ve Fransiz mater-
yalist felsefesine ilgi gsteren MniI, Tanzimat'in ilim yanini temsil eden Cev-
det'in karsisinda, onun Ien yanini temsil eden en byk kisidir. Yukarida grd-
gmz gibi ziyareti MacFarlane'i dehset iinde birakan ve kendi deyimiyle "din-
sizlik IelseIesini" greten materyalistlerin kitaplarinin okundugu Tibbiye'nin ilk
mezunlarindan ve simdinin en nl bakanlarindan olan Fuat Pasa'nin himayesi
altinda Cemiyet-i llmiye-i Osmaniye, 1862'de MniI EIendi'nin ynetimi altinda
ilk bilimdergisi olan Mecmua-ijnn'u da ikarmaya basladi. Bu derginin sayfa-
lan bugn bile ilgiyle okunacak yazilarla doludur. Bunlar o zamanki deyimle Ien,
hikmet (felsefe), ilm-i servet (ekonomi) ve hukuk konulan zerine yazilmis ve
bastan basa agdas Bati dsnn yansitma amacini gden yazilardi. Encmen-i
lnis yerine, "fenler evi" demek olan bir dr'l-Junn kurulmasi Iikri, bu kuru-
mun ve bu derginin evresinde dogmustur.
Daha 1863'te Cemiyet-i llmiye-i Osmaniye taraIindan ilk denemeler, halka
aik konIeranslar verilmesi seklinde baslamisti. Bu konIeranslarin konulari yeni
"Ien'ler zerine bilgiler vermek, amaci "endstrilerin ilerlemesine karsi ilgiyi ve
kafalarin aydinlanmasini" tesvik etmekti.
40
Mecmua-ijunriun yazdigina'gre,
bu konIeranslar hayli ilgi topluyor, bazen dinlemeye gelenler yer bulamayip disa-
rida kaliyordu. Avrupa'da okumus olan lervis Pasa bu konIeranslarin birinde
elektrik deneyleri gstererek dinleyicileri hayretler iinde birakmisti.
1864'te MaariI Bakanligi'nda bir esit yksek egitim kurulu olarak Meclis-i Ke-
bir-i MaariI adi altinda bir meclis kurulmustu. Buna kum, Ermeni, Katolik, Protestan,
Yahudi cemaatlerinden seilmis maariI adamlan da atanmisti.
41
Bir de Mnif Efen-
di'nin baskanligi altinda bu bakanliktaayri bir Tercme Komisyonu kurulmustu. Bu
alismalar bize, dinsel alandanayri tutulan yksekgretim kanali ile Tanzimat dne-
minde dogmus olan Osmanlilik milliveti ideolojisini gelistirme siyasetinin de gdl-
meye basladigini gsterir. laik egitim yoluyla Osmanlilik ideolojisini tesvik eden
Fransiz hkmetinin tavsiyesiyle, 1867'de Fransiz Egitim Bakani Victor luruy'ye
Osmanli egitim kurumlarinin sistemlestirilmesi iin bir proje hazirlatildi.
236
TANZMAT
luruy'nin projesinin tavsiye ettigi girisimlerin baslicalan dinler ve milliyetler
arasi ortagretim okullan ailmasi, Ien, tarih, hukuk, idare okutacak bir niversi-
te kurulmasi, genel kitapliklar ailmasiydi. Kabul edilen bu projeye dayanilarak
1869'da Maarif-i Ummiye Nizmnmesi yapildi. Galatasaray lisesi bunun bir
rndr. Bylece modern anlamda bir egitim kurulusunun temelleri ilk kez atil-
mis oluyordu.
42
Bu kanun geregince resmen kurulacak niversite'de Iaklte bulunacakti:
Edebiyat, Hukuk ve Fen Faklteleri.
43
Dersler Trke olarak verilecek, ancak ya-
banci proIesr bulunmasi gereken derslerde Fransizca kullanilacakti. lerslere ya-
zilmaya gelen grenci sayisi ok umut verici gzkyordu. Kaynaklaniniz abart-
miyorsa, binden Iazla basvuran olmus, bunlarin 450'si giris imtihanindan sonra
alinmisti. Bu 450'nin ogu medrese grencisi idi. niversitenin ailis tarihi 20 Su-
bat 1870 olarak tespit edilmisti.
Dr'l-Inn'un ailmasi gerekte kararlastirilan tarihte oldu. Egitim bakani
olan SaIvet Pasa, MaariI Meclisi Baskani MniI EIendi, lr'l-fnn'un mdr-
lgne atanan Tahsin EIendi ve Fransizca olarak da kum jimnazyumunda gret-
men ve Maarif Meclisi yesi (daha sonra Gzel Sanatlar Akademisi'nde sanat ta-
rihi profesr) olan Jan Aristokles Efendi, ve nihayet Arapa olarak (resm bildiri-
de "son zamanlarda seyahat tarikiyle Istanbul`a gelmis olan AIganistanli bir Iazl
kemal sahibi" szleriyle nitelendirilen) Cemalettin Efendi nutuklarini okudular.
Medreseden yetisme oldugu halde kendi gayretiyle Fransizca grenen, sonra
Hariciye'ye giren, alti kez disisleri bakanligi yapan SaIvet Pasa (1814-1883), ailis
treninde syledigi nutukta sasilacak bir ileri grsllkle, "bugn bilimlerin ve
kesiIlerin rn olarak bize o denli hayret verici gzken buluslarin gelecekte
gnlk bilinen seyler haline gelecegini, sayisiz dsncelerin gereklesecegini",
"daha simdiden grlen baslangilaiin bize insan aklinin daha neler yapmaya ye-
tenekli oldugunu gsterdigini", "Osmanli tarihinin ilk iki yz yilinda bilim ve Ien
adamlarina gsterilen himaye, saygi ve tesvik iki yzyil daha srdrlms olsay-
di, Avrupa'nin uygar uluslariyla iliski kurulmus, bu uluslarin ilerleme hizi ile bas-
basa gidilmis olsaydi, bugnn Trkiyesinin bu durumda olmayacagini" anlati-
yordu. Basarisizliklarin bas nedeni "uygar uluslardanayri kalmak"ti. "Akla daya-
nan bilimlerin ilerlemesi Iikir alisverisi ile, bilimlerde alisanlar arasinda tartisma-
larla" oluyordu. "Avrupa'nin uygar uluslan, bugnk ilerleme seviyelerine byle
erismislerdir". lr'l-Inn iste bu dsncelerle kurulmaktadir. Bilimlerin ve Ien-
lerin ilerlemesiyle durmadan meydana gelen haberlesme, tasit ve seyahat aralari
uluslarin hayatinda ve aliskanliklarinda byk degisiklikler yapmakta, yeni ihti-
yalar yaratmaktadir. Bu yzden imparatorlugun her siniI halkinin kendilerini za-
237
TRKYE'DE ADALAMA
manin gereklerine uydurmalari, bilim ve Ienlerin her dalinda ilerleme yoluna gir-
meleri kainilmaz bir zorunluluktur.
Osmanli Bilim lemegi ve Mecmua-i ulm evresinde gelisen dsn, SaIvet
Pasa'nin bu lr'l-Inn ailis nutku ok aik yansitir. lr'l-fnn deneyinin
olumsuz sonucundan sonra da, Safvet Pasa, egitim bakani olmadigi 1879 yilinda
yazdigi zel bir mektupta bu dsn daha kesin ve radikal bir biimde iIade et-
mistir. SaIvet Pasa bu mektubunda reIorm yoluna cidd ve samim olarak girme-
dike, Avrupa uygarligini "btn ile" anlamadika, devletini gerek bir uygar
Avrupa devleti haline getirmedike, Trkiye'nin Avrupa'nin karismalarindan ve
eIendiliginden asla kurtulamayacagini syler. Bu yapilmadigi takdirde, prestijini,
haklarini, hatt bagimsizligini kaybetmeye mahkmdur.
Fransiz MaariI Bakani luruy'nin raporunda ailmasini tavsiye ettigi niver-
site ilgin bir ad altinda, Dr'lju'nn yani "Ienler evi" adiyla trenle ve hararetli
nutuklarla ailmis olmakla birlikte, ne gerek bir niversite olarak alismaya bas-
layabildi, ne de ne zaman ve nasil sndg bugne kadar biliniyor. Byk bir ih-
timalle bu messese, gretim kadrolan, grencileri ve dersleriyle daha yerlesme-
den, genel konIeranslar sresi iinde, ya 1871 yili sonunda, ya da 1872 yili ba-
sinda kapandi. Bu snmeye ve kapanmaya, arada geen ve Trkiye disinda nle-
nen bir "Cemalettin-i AIgan olayi"nin sebep oldugu iddia ediliyorsa da, gerekte
bu olayin nemi sadece bu "Ienler evi"ne karsi SeyhlIslmlik taraIindan bir dar-
be indirilmesine bu adamin iyi bir vesile hazirlamis olmasidir.
nce bu olay dolayisiyla adi geen iki kisiyi tanimamiz gerekir. Birincisi l-
r'1-Inn'un ailmasi girisimini baslatmada rol olan MniI EIendi'nin himaye
ettigi ve mdrlge atadigi Tahsin EIendi'dir.
44
O zaman 58 yasinda olan Tahsin
Efendi, bir medreseli, Iakat Bektas idi. 1857'de Paris bykeliliginde Trk g-
rencilerine hocalik etmek, Bati bilimlerini tanimak ve elilik imamligi yapmak
zere Fransa'ya gnderilmisti. Paris'te on iki yil kaldiktan sonra, 1869'da Nice
sehrinde len hamisi Fuat Pasa'nin cenazesiyle dnmst.
logmalara karsi ve dsn zgrlgne dnk materyalist IelseIelere egilimli
Bektasler gibi o da Avrupa'da o zaman ok moda olan ve 1855'te Almanya'da
ludwig Bchner'in yazdigi Und Sto`adli eserin Fransizca evirisinden ok etki-
lenmisti (bu kitap zellikle Tibbiyeliler arasinda uzun sre okunmus, sonra Trk-
e'ye de evrilmis, ulem taraIindan reddiyeler yazilmasina yol amisti). Tahsin
EIendi hakkinda bildiklerini yazanlar onu Iizik ve astronomi aralarina ve deney-
lerine merakli, Arap yazisi yerine soldan saga dogru yazilan bir yazi icadi gibi, bi-
yoloji, psikoloji ve ocuk egitimi gibi, Fransizca'dan eviriler gibi ok genis ve e-
sitli seylerle ugrasan, o zamana gre ogu kisiye eksantrik gzken bir adam ola-
238
TANZMAT
rak tasvir ederler. Tahsin EIendi'nin politikaya girmemekle birlikte, inandigi sey
su idi: Mslman milletlerin kalkinmasinin biricik yolu, din dogmalarindan kafa-
larini temizlemek ve egitim yoluyla agdas Ienleri benimseyerek kaIalarini aydin-
latmaktir. Osmanli Imparatorlugu disindaki Mslman milletler de ancak ayni yolu
tutmakla kendilerini kurtarabilirlerdi. Iste kurulacak niversiteye Arapa'da ol-
dugu gibi "klliye" ya da "dr'1-ulm" denmesi yerine "dr'l-Inn" adinin ta-
kilmasi Tahsin EIendi ile siki dostu MniI EIendi'nin benimsedigi bu Iencilik g-
rsnn eseridir.
Szn ettigimiz teki kisi, lr'l-Inn'un ailisindan bir sre nce,
1869'da Istanbul`a gelen ve AIganli oldugu sylenen Cemalettin EIendi adinda
33 yaslarinda biridir. Bu, sonradan fikirlerini ve eylemlerini nce Bati'da Islm l-
keleriyle ilgilenen bilginlerin, sonra da Misir ve Hindistan'da din yenilenmesi
yanlisi gzken kisilerin sisirerek n kazandirdiktan Cemalettin AIgan'dir. Istan-
bul'da kendini AIganli olarak tanitan bu zat, aslinda Iranli ve Si idi. Atilgan, so-
kulgan, maceraci, Iakat son derece geimsiz ve iddiaci, byk Iikirler ve davalar
pesinde kosan bir kisi oldugu anlasilan Cemalettin, Bektas ve materyalist Tahsin
EIendi ve Yksek MaariI Meclisi Baskani MniI EIendi ile abucak tanisti. Gerek
Tahsin ve gerek MniI EIendiler, henz daha kim oldugu bile iyice bilinmeyen bir
ziyareti olan bu zati, ihtimal ki, Osmanli Islmligi disindaki Islm ulemsini tem-
sil ediyor dsncesiyle lar'l-Inn'un ailis treninde nutuk vermeye davet et-
mislerdi.
45
Cemalettin'in, Trkiye'de kendini anadili Trke olan bir Azer olarak, Arap
lkelerinde Peygamber soyundan gelme bir Seyyit olarak, Avrupa'da AIganli ola-
rak, AIganistan'da "Istanbul" olarak tanittigi halde, bu ailis nutkunu asil anadili
olan Farsa veya bildigi iddia edilen Trke degil de Arapa olarak sylemesin-
den, Islm leminin aydin kaIali bir limi olarak gsterilmesi dsncesiyle bu ai-
lisa agrildigini saniyoruz. Bu zatin o zaman Avrupa "Ien"lerini ve dsnn
Tahsin EIendi, MniI EIendi ve maariI bakani olan SaIvet Pasa'nin bildigi kadar
bile bilmedigine kusku yoktur. O zamana kadar Avrupa'da hi bulunmamisti; hi-
bir Avrupa dili de bilmiyordu. Yalniz medresede okumus bir kisi olarak Islm d-
sn tarihinde kelm bilginleriyle IelseIe bilginleri arasindaki karsit grsleri ok
iyi biliyordu. Tahsin, MniI ve SaIvet de medreseden yetisme kisiler olmakla bir-
likte ve bu medreselerde Islm dsn tarihindeki bu kelm-IelseIe atismalarinin
tarihini unutmus olduklari halde, Iran'da Si mtehitlerin egitim geleneginde bu
konu zerindeki bilgiler hl yasamaktaydi. Paris'te iken ktphanelerde Islm
dsn tarihinde materyalist denebilecek eserleri arastirdigi bildirilen Tahsin EIen-
di iin Cemalettin, Islm leminden gelmis bir "Ienomen" gibi grlms olsa ge-
239
TRKYE'DE ADALAMA
rektir. Herhalde Cemalettin de trende nutuk verme Iirsatini, Istanbul gibi o za-
man Islm leminin gzn evirmeye basladigi bir merkezde nemli bir mevki
almak iin yararli bulmustur. Nitekim, ailis treninden bes ay kadar sonra, bu
Cemalettin Efendi Meclis-i Kebir-i MaariI yeligine bile atanmistir.
Halka aik konIeranslar gelenegini devam ettiren Cemiyet-i llmiye-i Osmani-
ye, Dr'l-Inn'un ailisina elverisli bir hava yaratmak zere ailistan bir yil n-
ce ocak 1869 tarihine rastlayan ramazan ayinda yine halka aik konIeranslarin
verilmesine devam ediyordu. Dr'l-Inn'un ailis treninden sonraki ramazan-
da da (Aralik 1870) bu konIeranslara devam edilecekti. Verilecek konIeranslarin
onuncusunun konusu "Fen ve sanatlarin ilerleyisi" zerine idi. Tahsin ve MniI
EIendiler dizinin bu en nemli konIeransini Cemalettin EIendi'nin vermesini ka-
rarlastirdilar. KonIeransin metni Farsa yazilmis, MniI ve Tahsin EIendiler tara-
Iindan grlerek uygun bulunmus, ihtimal ki bunlardan birinin yaptigi Trke e-
viriyi konIeransi yabancisi olmadigi bu dildeki eviri metinden okumustur.
Cemalettin'in verdigi konIerans ve yol atigi olay hem ok sisirildigi, hem de
ok degistirildigi iin (bu yolda Trkiye disinda yerlesen iddialarin ogu Cemalet-
tin'in Istanbul'dan ayrildiktan sonra gittigi yerlerde kendi rivayetlerinden gelmek-
tedir), olayin nasil getigini, kaynaklarin sylediklerinden sylemedikleri yanlan
tahmin ederek kendimiz syle tasavvur ediyoruz: Yukarida syledigimiz gibi, bu
konIeranslara ok sayida medrese grencisi geliyordu. nceden iln edilen konIe-
ransin konusu onlarin dikkatini ektigi gibi, SeyhlIslmlik makaminin da dikka-
tini ektigine sphe yoktur. Zaten SeyhlIslmlik'in imtiyaz alani olan din alani-
na dogru yapilacak her sinin asma girisimine karsi SeyhlIslm Hasan Fehmi
EIendi'nin ne denli uyaniklik gsterdigini, Cevdet Pasa'nin Mecelle Komisyo-
nu'na karsi giristigi saklindan biliyoruz. lin, ulemnin seriat disi saydigi alanlar-
da girisilecek herhangi bir yenilige karsi sesini ikarmiyor, tamamiyla ilgisiz kali-
yor, onlardan hi etkilenmiyordu. Fakat, ayni seyin seriat alani iinde yapilmasi-
na cevaz yoktu. Byle bir tutumu olan SeyhlIslmlik, MniI, Tahsin gibi "zin-
dik"lan mimlemis oldugu gibi, simdi Islm ulemsindan oldugunu iddia eden (Ia-
kat Si oldugunu ve kelmcilara karsi IelseIecileri tuttugunu, verdigi konIeransa
karsi yazilan Syuf'l-kavati adli eserden grendigimiz) bir yabancinin peydah-
lanmasi da herhalde gznden kamamisti; belki de bazi medrese grencileri bunu
tespit etmek iin oraya yollanmisti.
kivayete gre, Cemalettin bu konIeransinda eski Islm siyasal dsnce Iilo-
zoflarinin yaptigi gibi, siyasi bir toplumu bir organizmaya benzeterek, bu yapiya
bir ruh gerektigini, bu ruhun da ya Tanri vahyiyle ya da insan kaIasi dsn, ya-
ni IelseIeyle saglandigini, ikincisinin bir insan yapisi olmasina karsilik birincinin
240
TANZMAT
hatasiz mutlak Tanri gerekligi oldugunu sylemistir. Bu szleri degistirilerek
"Ien'lerin "din"e stn oldugunu ileri srdg iddiasiyla ikan bir ayaklanma y-
znden Dr'l-Inn kapatilmistir. Cemalettin, kendine karsi byle bir tertibin
hazirlanmasini ve szlerinin degistirilmesini, ihtiyar seyhlIslm Hasan Feh-
mi'nin kendisini kiskanmasina, seyhlIslmligi elinden alacagindan korkmasina,
MaariI Meclisi yeliginde seyhlislmin kisisel ikarlarina aykiri fikirler ileri sr-
mesine baglar.
Gerekte bunlarin hibirinin asli yoktur. 34 yasinda bir iranli asla
seyhlIslm olamazdi. MaariI Meclisi'nde ne gibi asin ileri grsleri oldugu
(Istanbul'a daha yeni gelmis bir adamin o zamanin egitim sorunlarini ne dereceye
kadar bildiginden sphe edebiliriz) hibir yerde kaydedilmiyor. Zaten Cemalettin,
eger ulem silkinden bir kisi olarak kabul edilmis olsaydi din disi kisilerin
atandigi MaariI Meclisi'ne degil, SeyhlIslmhk'taki bir yere verilirdi.
Cemalettin'in Trkiye disina iktiktan sonra olayi kendi yznden ve kendi
etraIinda kopmus bir Iirtina gibi gstermesinden hem Islm lkelerinde, hemde
Avrupa'da yazarlar elinde olayin asil anlami anlasilmadigi gibi, olayin meydana
gelis biimi de bozulmustur. Trkiye'de Tanzimat dneminde din ve dnya alan-
lan arasindaki atismanin evrelerinden biri olan bu olayda, Cemalettin sadece bir
vesiledir. Seyhlislmin savasinin asil hedeIi, AIganli konIeransi degil, niversi-
tenin kendisi ve arkasindaki SaIvet, MniI, Tahsin ve Fransiz egitim projesidir.
46
Fransiz maariI bakaninin projesine gre kurulacak bir niversitede Fransa
iin pek dogal olarak konacak hukuk ve felsefe fakltesinin veya derslerinin, Tr-
kiye'de daha ziyade Avrupa Ienlerini gretme dsncesinin eseri olan "Ienler
evi"nin programlarina Iikih, kelm, IelseIe, stelik bir de koma hukuku, iktisat
ferini gibi konular seklinde sokulmasina kalkisilmasi, ulem messesesinin alani-
na el uzatmakti. Cemalettin'in olaydaki rol, eski Islm IilozoIlarinin kelmcilara
karsi ileri srdkleri Iikirleri tekrarlayarak lr'l-Inn'da girisilecek "Ien" gret-
me isinin Islm dsnne uygun olduguna medreselileri inandiracak bir kisi ola-
rak ortaya ikmis olmasi idi. Fakat seyhlislmin seIerber ettigi Halil Fevzi EIen-
di'nin, kendisini Snn gstermek iin AIganli lakabini takinan AIgan hakkinda
yazdigi Syuf'l-kavati adli kitap, ulemnin heretik (zindik) HuruIilik kokularini
sezemeyecek kadar cahillesmis oldugunu gsterir.
47
Bylece, Tanzimat dneminin yksekgretim alanini, askerlik, mhendislik
ve tip gibi Ienleri greten ve ulemnin hi ilgilenmedigi okullarin daha tesine ge
nisletme girisimi, bu olayda grldg gibi, Tanzimat'in kendisinde bulunan i
eliskiye uygun bir biimde bogulmustur ve t Mesrutiyet dnemine kadar bir
niversite kurulamamistir. .
241
TRKYE'DE ADALAMA
Fakat Bati Iikirleri ve egitiminin etkilerinin yok edilebildigi sanilmamalidir.
Bu, dolayli olarak arka kapidan, hem de ailis treninde seyhlislmin, teki din-
lerin temsilcileriyle omuz omuza hazir bulundugunu grdgmz Galatasaray li-
sesi yoluyla olmustur. Bu lise, yukarida grdgmz gibi, Fransiz egitim bakani-
nin projesinde ngrlmst. Bunun Fransa aisindan nemi, Fransiz liseleri mo-
delinde, dersleri Fransizca verilen, mdr ve gretim yelerinin ogu Fransiz
olan ve Mslman, kum, Ermeni, Yahudi grencileri Fransiz dili ve kltr iinde
birbirine yakinlastiracak, Osmanlilastiracak bir evre olmasinda idi. Bunun, Tan-
zimat'in batililasma yanlisi olan devlet adamlan aisindan nemi, Avrupa uygar-
ligini tanitma, ayri dinlere mensup olan "milleI'ler arasinda Fransa uydusu bir
Osmanlilik birligini besleme amacina yarayacak bir messese olmasiydi.
48
Galatasaray lisesi aslinda ilk ve yksekegitim arasinda dinler arasi bir orta-
gretim messesesi olarak 1868'de, yani lr'l-Inn'un ailma tarihinden bir
yil nce ailmisti. lise, Fransiz Egitim Bakani luruy'nin verdigi egitim raporun-
daki tavsiyelerden biri olarak ailmisti. Okutulacak dersler Fransizca olacak ve
Fransiz edebiyatindan baska, Trke, latince, Greke, tarih ve mspet bilimler
okutulacakti. gretim tamamiyla din adami olmayan kisilerin elinde olacakti. An-
cak dersler disinda Mslman grenciler okulda mescide, Hiristiyan ve Yahudi
grenciler de Galatasaray yakinlarindaki kilise ve havralarina gideceklerdi. Okula
cretli olarak her milletten grenci alinmakla birlikte, Osmanli hkmeti hesabina
150 Mslman, 150 Mslman olmayan grenci okutulacakti. gretmenler
Mslman-Trk, Ermeni, kum, Fransiz, Ingiliz ve Italyan asilli olacaklardi. lise-
nin ilk mdr, Fransiz hkmetinin seip gnderdigi Ernest de Salve-Villedieu,
ondan sonraki mdrlerin ikincisi Ermeni, ncs ve drdncs Rumdur. Daha
sonra mdrler, 1895-1896 yilinda gelen bir kum mdrden sonra hep Trkler
arasindan gelmistir.
Galatasaray lisesi'ne karsi din evrelerinden gelen ilk tepki, Vatikan'in tepkisi
oldu. laha okulun ailmasindan nce Papalik makami iki emirname ile Katolik-
lerin bu okula gitmesini yasakladi.
49
Ikinci tepki kus eliliginden geldi. O zaman
eli olan General IgnatyeI, Osmanli baskentinde Fransiz nIuzunu kirmak iin b-
yk aba gstermekteydi.
50
Ortodoks Rumlarin bu okula gitmesine karsi bu elilik
taraIindan propaganda yapiliyordu. Yahudi cemaati iinde de Yahudi ocuklarini
Mslmanlarin sahip oldugu, Hiristiyanlarin ynettigi bir okula gndermekte te-
reddt edenler vardi. Fakat Engelhardt'in bildirdigine gre, yemeklerde Ibran ku-
rallarina aykiri yiyecekler olmamak sartiyla ocuklarini gnderenler oldu.
Ulem arasindan Mslman ocuklarin okula verilmesine karsi resm bir
muhaleIet gelmedi. Bununla birlikte, birok aile baslangita tereddt geirdiler.
242
TANZMAT
Trk basini okul lehine yazilar yazarak gelecegin mhendislerinin, gretmenleri-
nin, iktisatilarinin, Avrupa dillerini greten bu okuldan yetisecegini temin edi-
yorlardi. Mslman ocuklarin Avrupa'ya gnderilmesine lzum kalmayacagini,
Hiristiyanlarla temaslarinin Mslman inanlari zerine zararli etkisi olmayacagi-
ni da belirtiyorlardi.
51
Okulun Fransiz mdr, Fransa'da yayimladigi bir yazisinda kendi zama-
nindaki gzlemlerinin ok umut verici oldugunu, grenciler arasinda hibir geim-
sizlik olayi grlmedigini, bu gibi egitim messeselerinin Yakin logu'nun esitli
milletleri arasinda bir birlik yaratacagini bu okulun gstermis oldugunu anlatir.
52
lisenin Fransizligina, zellikle egitim dili olarak Fransizca'nin kullanilmasina
karsi belirli bir memnuniyetsizligin bulunmasina karsin, lr'l-fnn deneyinin
tersine, Galatasaray hizla gelisti, basanli bir kurum oldu. Birka yil iinde hukuk,
ekonomi ve mhendislik blmlerinin katilmasiyla deta bir niversite haline geldi.
"Hukuk"un ilk kez olarak, 1874'te okutuldugu messese Galatasaray olmustur.
Galatasaray lisesi'nin ailisi, egitim yoluyla Osmanlilik ideolojisinin uygu-
lama alanina srlmesi olmakla birlikte, lr'l-Inn'un basarisizligi karsisin-
da daha da ileriye giderek batililasma akiminin da belli bir biimde ileri srl-
mesini isaretler. lr'l-Inn deneyinin basaramadigi bir isi, Fransiz kltr-
nn etkisi altinda Galatasaray'in basarma yoluna girdigini, 1875'te okulun ilk
mezuniyet treninde okul mdr Sava EIendi'nin (daha sonra pasa), trende
hazir bulunan seyhlislmin yzne karsi syledigi nutuktaki su szlerden g-
reniyoruz: "Bugn iItiharla iln ediyoruz ki oktan beri ailmasi zlenen lr'l-
fnn'un iki fakltesi olarak Hukuk ve Sivil Mhendislik Faklteleri lisemize
ilve edilmis, bylece lisemiz bilIiil bir niversite seviyesine ykselmistir."
53
Dr'l-Inn'da Iikhin ve Bati hukukunun okutulmasina tahamml edemeyen
SeyhlIslmlik'in, ayni seyin Fransiz lisesi Galatasaray'da yapilmasina ses i-
karmamasi ilgin bir olaydir!
Galatasaray ile asagi yukari ayni tarihlerde ve Amerika zenginlerinden Mr.
kobert'in bagislanyla kurulan kobert Kolej, Fransiz Katolik, Avusturya Katolik,
Ingiliz, Alman, Italyan okullari da bu dnemde ailarak Osmanli MaariI Bakanli-
gi'nin bos biraktigi alani doldurmuslardir. Bu okullar zellikle Hiristiyan Osmanli-
lar arasinda Avrupa dili, tarihi, edebiyati gibi konulardan baska, sanat ve ticaret
hayati iin yararli, pratik usulleri gretmede etkili olmuslardir. Bundan baska, bu
yabanci okullar yksek gelirli Mslman Osmanlilar arasinda, yalniz batililasma-
ya degil, ayni zamanda mensup olduklan toplumun cahil ve avam halkindan ay-
rilan bir sekin zmresinin dogmasinda etkili oldular. Bulgar, kum, Ermeni g-
renciler arasinda ise, bunun tersine, bunlarin kendi "milliyet" duygularini kavra-
243
TRKYE'DE ADALAMA
malarinda rol oynamislardir. Zamanla benzerleri Istanbul disinda Edirne'de, Iz-
mir'de, Beyrut'ta, Sam'da, Tarsus'ta, Kayseri'de, Selanik'te ve daha baska yerler-
de aildi. Osmanlilik ideolojisine aykiri olacagi ve Hiristiyan grencileri incitecegi
iin Trklk kltryle ilgili egitim ve eylemlere yer vermemekle birlikte, Ermeni,
Bulgar ve Rummilliyetilik duygularinin beslenmesinde bu okullarin nemli rolleri
olmustur.
6. Tanzimat'in basarisizliklari
Baskentte kanun alismalari, egitim abalan yrtlrken Tanzimat'in n-
grdg reIormlar btn imparatorluk lkeleri boyutunda nasil uygulaniyor, ne
gibi sorunlar ikiyor, ne gibi engellerle karsilasiliyordu? Siyasal btn olarak,
gemis dnemlerdeki basarisizliklar yznden yer yer kms, yer yer dagilma
halinde olan koca bir alanda bu reIormlarin kolayca, kisa sre iinde uygulana-
bilecegini, bu isi zerine almis olan yetersiz, tecrbesiz, bilgisiz bir ynetim
kadrosundan beklemek haksizlik olur. Byle bir durumda Tanzimat, bu impara-
torlugun tasIiyesi gibi bir program da uygulayamazdi. Balkanlar'dan Arap lke-
lerine kadar genisleyen bir alanda yerlesmis iliskileri tasIiye etmek mmkn
degildi; kusya ile Avrupa devletlerinin Yakin logu lkeleri zerinde simdi daha
da derine giden ikarlarinin gerekleri de buna elverisli degildi. Osmanli Impara-
torlugu'nun toprak btnlgn srdrmesi Bati dnyasinin en gl iki dev-
leti haline gelen Ingiliz ve Fransiz imparatorluklarinin politika ilkelerinden biri
haline gelmisti. Grdgmz gibi, Tanzimat rejiminin kendisi eski Osmanli tm-
paratorlugu'nun merkeziyetiligini de asan bir brokrasi devleti gereklestirme
ynnde programlanmisti. Bu kadar agir bir uygulama ykn basariyla yr-
tecek bir uzman kadrosu yoktu. Maliyecisi, memuru, subayi, mhendisi, doktoru,
iktisatisi, gretmeni, hkimi, savcisi olmayan bir devlet bu yk kaldira-
mazdi.
54
Bu yzden vergi, toprak tasarruIu, egitim, saglik isleri, adaleti uygulama, as-
ker yetistirme ynlerinde getirilecek yenilikleri yrtme girisimleri, dzen getir-
mek yerine bozuk dzeni daha da ktlestirmek, bu ktlesmede ikartan olanlari
reformlarin dsmanlari haline getirmek gibi sonular yaratti. Merkez devletin
reIorm programini uygulayabildigi hallerde de devlet hazinesinin gelirlerinin arta-
cagi yerde dstg grld. Bu, eninde sonunda, geen dnemlerde de grdg-
mz gibi, devleti mal sikinti iine ve sonunda borlanma yollarina basvurma zo-
runluluguna itti.
55
244
TANZMAT
Tanzimat rejimini benimsemeyen ya da onun basanli olacagindan kusku du-
yan tutucularin elestirmeleri, reIormlarin uygulanmasina karismayacagini yemin-
le bildiren padisahin (zellikle Abdlaziz'in) iradesinin yeniden islemesine yol ati.
Eskiden oldugu gibi, saray ve yabanci elilerin entrikalarinin hkmdar zerin-
deki etkileri, hatt baskilan bu dnemde daha da artti.
56
Bu dnemde, birbirinden
Iarkli metotlarla alisan Ingiliz elisi lord StratIord, Fransiz elileri Thouvenel ve
Bourree ve kus elisi General IgnatyeI, Tanzimat reIormlarinin basarisizliklari
zerinde biraktiklan derin izlerle hatirlanacak olan simalardir.
Tanzimat'in ngrdg reIormlarin uygulanma denemeleri su gerekleri
meydana ikardi: Vilyetlerde II. Mahmut zamaninda sindirilmis olduklan halde
duran yn ve agalar vardir. Hem gldrler, hem de reIormlara karsidirlar.
Bunlar yalniz Mslman agalar degildir; kumeli'nde Bulgar ve Sirp halklarinin
blgelerinde orbacilar ve kocabasilar da kendi halklarinin reayasina hkim du-
rumdadirlar. Kgit zerinde iltizamin kaldirilmasi, mltezimleri ve sarraftan orta-
dan kaldiramamisti. Vergi esitligi ne Mslmanlari ne de Hiristiyanlari memnun
etmisti. Cizyenin kaldirilmasi, yerine askerlik devi ya da karsiligi olarak bedel
konmasi Hiristiyanlari memnun etmemis, bu devin btn agirligi Mslman
kylnn omuzlarina yklenmisti. Yeni toprak kanunu uygulanmadiktan baska,
zellikle kumeli'nde Mslman ve Hiristiyan agalarin mir topraklan zel mlki-
yet haline evirmeleri devam etmisti.
Tasrada reIormlardan ne Mslman din adamlan ne de Hiristiyan din adam-
lan memnun kalmislardi. Bunlar bazi yerlerde halk arasinda hkmete karsi gel-
meyi gden kiskirtmalara bile nayak olmuslardir. Halil Inalcik'in zetledigi gibi,
"Tahriklere nayak olanlar da, imtiyazli zmreler, Hiristiyan orbacilar, Msl-
man agalar ve ulemdir. Fakat Hiristiyanlarla Mslman zmrelerin muhaleIeti
arasinda su mhim Iark vardir: kumeli'nde Glhane Hatti'nin dogurdugu kay-
nasma derhal mill-siyas bir ayaklanma ve milletlerarasi siyasetin ilgilendigi bir
konu olma istidadi gstermistir. kumeli'nde rey, orbacilarin ynetiminde esasli
itima reIormlar iin harekete gemekte, Anadolu'da ise eski Osmanli Impara-
torlugu'nun geleneksel messeselerini temsil edenler bu gibi reIormlara mukave-
met etmekte ve halki peslerinden srklemektedirler. Bu tarihten sonra Balkan-
lar'da mill uyanis ve modernlesme hareketleri gelisirken, Trk politika hayatini,
uzun zaman tasraya hkim yn-agalarin gelenekiligi ile merkezdeki brokrat-
larin modernlesme abalan arasindaki atisma etkisi altinda tutacaktir."
57
Grlyor ki, Tanzimat reIormlarinin uygulanma denemeleri biri mill, teki
siniIsal iki atisikligin gelismesini hem krklemis, hem de onlar taraIindan en-
gellenmistir. Baska bir deyisle, baskentte tartismalar, kararlar, kanunlar, egitim
245
TRKYE'DE ADALAMA
projeleriyle ugrasilirken, imparatorluk dzeyinde Mslman-Hiristiyan millet zit-
lasmasi, hangi dinden olursa olsun imtiyazli siniIlarla smrlen siniIlar arasi zit-
lasma biiminde birbirinden tmden ayri olmadigi iin karisik gzken, hem dev-
let adamlarini hem yabanci gzlemcileri sasirtan iki atisildik keskinlesmistir.
Bundan trdr ki 1856'da Islahat FermanIndan sonraki yillarda dsn
dzeyinde gzken iki tepki seriatilik-ulusuluk karisigi bir tepkiyle, kanun-i
esscilik ve adem-i merkeziyetilik ideolojisi gibi iki tepki biiminde baslamistir.
Bu ikisi arasinda da tam bir ayinm olmadigini, byle bir asamaya gelinemedigini
grecegiz.
Bu olaylar iinde Trk-Mslman halkini asil endiselendirecek olan sey,
kendi devletleri sandiklari Osmanli devletinin, kisa srede mucizeler yaratmasini
bekledikleri Tanzimat rejiminin yabanci devletlerin elilerinin karismalari, itip
kakmalari, hatt hakaretleri altinda haysiyetsiz, hatt bagimli bir devlet haline
gelisi ve Bati ekonomisine ailan kapilarla baslayan ticar gelismelerden Hiristi-
yan milletler arasinda (zellikle kum ve Ermeni milletlerinde) parali bir burjuva
siniIi gelisirken, Trk milleti iinde halk kitleleri adina konusabilecek, devlet ile
ynetilen arasinda bir kpr vaziIesi grecek byle bir siniIin gelisme sansinin
yoklugudur.
Btn bu basarisizliklara karsin, baskentte yeni ynetici brokrat tabakasi
servet ve reIah iinde yasiyor, Padisah Abdlmecit iin halk kitlelerinin Iakirligiy-
le alay edercesine yeni bir saray yapiliyor, bir istikrazin paralan bunun iin sarIe-
diliyordu.
58
. ;
Tanzimat rejiminin asil basarisizligi, Osmanlilik ideolojisinin yansittigi eko-
nomik agdaslasma basarisizligindadir. agdas ekonomi gelismeleri, ulusal eko-
nomilerin kurulusuyla baslamistir. Bati Avrupa'da ulus birimleri haline gelis, mo-
narklarin bir yandan Ieodal glere, te yandan niversalist Kilise'ye karsi kur-
duklan stn egemenligin himayesi altinda zel mlkiyet vatandasligina, serma-
ye birikimi girisimciligine yol amasiyla gereklesmistir. Osmanli Imparatorlugu
Avrupa siyasasi iine girdigi dnemde hem kendi topraklarindaki halklarin ulus-
lasma akimlarinin baslamasiyla, hem de Avrupa'da gelisen ulusal ekonomilerin
istilsiyla karsilasti. Bu kosullar altinda Osmanli devletinin agdas bir devlet ol-
manin gerekli unsurlarindan yoksun oldugu, Osmanlilik ideolojisinin rtemeyecegi
bir aiklikla beliriyordu. Osmanli devleti, egemenligini uygulayacagi topraklarda
siyasal hkm yrmedigi iin, ekonomik kalkinma programi da yrtemezdi.
Topraklan zerinde kendi egemenligine aykiri imtiyazlar edinmis dis devletlerin
ekonomik gc hkm sryordu. levletin siyasal, ekonomik, kltrel dayanagi
olarak bir ulus temeli yoktu. Kisasi, tani agdaslasma akiminin zaIer kazandigi
246
TANZMAT
dnem, bunun uygulayicisi olan devletin gerek bir toplum temelinden en ok
yoksunlastigi bir dnem oldu. stelik, bu agdaslasma ynnde her attigi adimda
bu durumu daha da ktlestiren sonular yaratmak gibi bir paradoks vardi.
Osmanlilik egemenligi, artik ne sultanlik ne de haliIelik direklerine dayani-
yordu. Bu egemenlik artik "millet" denen ve kendisine bagimli yari teokrasiler
zerine dayali bir egemenlik de degildi. Bylesi arlik kusyasi'nda sinirlarini Bati
ekonomisine kapayabilecek bir gce gelmis merkeziyeti bir despotizm rejiminde
mmkn olabiliyordu. Yeni Osmanli egemenligi ise yabanci devlet glerinin ka-
nsamayacagi byle despotik bir gten yoksundu. Bu g, ulusal bir temelden de
yoksundu. "Trklk", ne eski anlamda bir "millet" (yani din zerkligi ve rgtle-
nisi olan bir cemaat milleti) ne de modern anlamda sehirlerde merkezlesmis bir
ekonomik siniIin gcne dayanan bir ulustu. Mslman olmayanlar arasinda bu
nitelikte gelismeye baslayan bir siniI dogmus olmakla birlikte, ogu Hiristiyan
"milleIlerine mensup olan bu sarraI, Iaizci, bankaci ve tccar kapitalistlerin i-
karlan Osmanli egemenliginin saglanmasinda degil, o egemenligin Avrupa dev-
letlerinin ve ekonomilerinin lehine olarak gevsemesindeydi. Su halde Osmanlilik,
toprak, ulus birimi ve siniI gelismesi gibi ulusal ekonomi kalkinmasinda sart olan
direklerden yoksun bir egemenlik oldugundan Avrupa devletlerinin destegi olma-
dan ayakta duramayacak bir "glge egemenlik" olmustu.
Iste Tanzimat rejimine karsi tepki olarak biri seriatilik, teki anayasa-
lasma ynnde gzken, Iakat henz daha sonra oldugu gibi kutuplasmamis
olan iki akim bu yolsuzluklarin sezilmesiyle baslamistir. Tanzimat'a karsi do-
gan akimin ilk yansimalari, henz birbirine aykiri gzkmeyen bu iki istekle
kendini gstermistir. Bu iki egilimin hareket noktasinin ikisinin de Tanzimat
ideolojisinin iinde yanyana bulundugunu grmstk. Tanzimat'a karsi Os-
manli egemenliginin dinsel temelinin asindinlmasi elestirilirken, bu egemenligin
halk iradesine dayanan bir g olmasi isteniyordu. Fakat anayasali Osmanli
devlet gcnn halk temelinin ne olduguna iliskin Iikirlerinde aydinlik yoktu.
Hkmdarin ya da hkmetinin hangi toplumun ve hangi siniIin iradesine gre
sinirlandirilacagi sorununda Iikir belirsizlikleri t bastan kendini gstermistir,
Islmlik, Osmanlilik, Trklk kavramlarinin belirsiz bir halde birbirine karismis
olduklari bir durum iinde siyasal egemenligin sinirli olmasi Iikri ile ulusal bir
birimin tesine kadar gcn yrtecek merkeziyeti bir imparatorluk devleti
olmasi grs yanyana yrmstr. Ayrintilarini daha sonra grecegimiz gibi,
anayasa akiminin, biri eylemde teki dsnde, en etkili iki adami olan Mithat
Pasa ve Namik Kemal, kendi eylemlerinde ve dsncelerinde bu eliskiden kur-
tulamadiktan baska birinin eylemciligi ile tekinin dsn ayni dogrultuda da
247
TRKYE'DE ADALAMA
gitmemistir. Bu eliskilerin sonucu, daha sonraki blmde grecegimiz Abdl-
hamit rejimine yol amak olmustur.
Anayasa akimi Osmanli egemenliginin dsnlebilecek destegi arasindaki
iliskiler yznden, t bastan beklenmedik glklerle karsilasmistir. Bu des-
tek, Islmlik destegi, Trklk destegi, Bati devletleri destegidir. Anayasaci dsn,
Islamcilik, ulusuluk ve Baticilik grslerinin karmasi olarak baslamistir. Bu
destegin temsil ettigi leklerden herhangi biri aisindan anayasa sorunlarini -
zmlemek, "glge egemenlik"i tutan direkleri yikmak, Osmanli Imparatorlugu'na
ve Osmanlilik doktrinine son vermek demekti. Abdlhamit'in seenegi bunu n-
lemezm oldugundan, Osmanli devletinin mrne yanm yzyila yakin bir
sre daha kattigi iin bu sonucun kainilmaz oldugunu grmeye kimse cesaret
edememistir. En tutarli biimde bunu ilk kavrayan kisi Atatrk olmustur.
Notlar
1 Bu muhtiranin metni iin bkz. Bailey, 271-276 ve Frederick Stanley Rodkey, "Reshid Pasha's Me
morandum of August 12, 1839", JournalojModern History, II, 2(1930): 251-259.
2 Metternich, Palmerston ve Britanya Elisi Stratford Carining'in Tanzimat'i anlayislari, ona karsi tu
tumlari iin bkz. Richard de Melternich (yay.), Mmoires de Metternich, cilt VI (Paris, 1833), s.
3"S-386, Muharrerat-i nadire, cilt XVII (Istanbul, 1289/1873), s. 697-707, Engelhardt, 38 ve
sonrasi ve Harold Temperley, "The last Phase oI StratIord de kedcliIIe, 1855-1858", English His
torical Review, XlVII, 186(1932): 243. Tanzimat'in Fransiz basininda karsilanisi zerine bkz.
Sabri Esat Siyavusgil, "Tanzimat'in Fransiz EIkri Umumiyesinde Uyandirdigi Akisler", Tanzimat I
iinde, s. 747-756. Ubicini, Tanzimat'in bir devrim degil, eski sistemin saI haline dns oldugu g
rsndedir; bkz. Ubicini, I: 27. Britanya elisinin biyograIisini yazan Stanley lane-Poole, Tanzi
mat'in gerek mimarinin Carining oldugu kanisindadir. Carining zamaninda elilik sekreterligi ya
pip, daha sonralari Britanya elisi olan Sir Henry layard ise, Carining'in tutumunun Tanzimat'a b
yk zararlari oldugunu syler: "Sir StratIord Carining'i tatmin etmek kolay olmuyordu... Onun,
Trk devlet adamlarina muamele edis biiminin Iaydali olmaktan ok zararli oldugu kanisindayim...
Bir istegi yerine getirilmedigi zaman ayaga Iirlar, kaslaiini atar, tehdit edici jestlerle bir hakaret
yagmuru yagdirmaya baslardi. Trk devlet adamlarina ve Bb-i l'ye karsi takindigi bu hareket ve
tahakkm tarzi... ok kt sonular yaratmistir... stelik, onun Trk nazirlarina bu muamelesinin
basari kazandiginin grlmesi... diger devlet temsilcilerinin de elde etmek istedikleri sonulara var
mak iin ayni ynteme bas vurmalarina yol amistir... Onun benimsedigi bu tutum, Bb-i l'nin
hemen hemen hie inen otoritesini ve prestijini bsbtn yok etmek iin hesapli bir biimde kullani
liyordu"; bkz. Henry Layard, Autobiography and Letters, (Londra, 1930), cilt II, s. 83-85. Layard
bir sanat adami ve bilgindi. Ninova sehrinin kazilari ve bulunusu ile n kazanmistir. Eliligi zama
ninda Trk dostlugu politikasi gtmstr. layard din sorunlari ile hi ilgilenmedigi halde, Carining
mutaassip bir Protestandi. Trklerin geri kalisinin baslica nedeninin Mslman dininde olmalarin
dan ileri geldigi inanandaydi. Temperley, Avrupa'da anayasali rejimler savunucusu olan lord Pal-
merston'un, kesit Pasa'ya anayasali bir rejim kurulmasi gerekmedigi yollu tavsiyesindeki eliskinin
nedenlerini tartisir; bkz. Harold Temperley, "British Policy towards Parliamentary Rule and Consti-
248
TANZMAT
tutonalism in Turkey (1830-1914)", Cambridge Historical Journal, IV, 2(1933): 162 ve sonrasi.
1838 Ticaret Antlasmasi'nin sagladigi elverisli kosullar altinda Palmerston'un anayasali bir rejim
kurulmasi sorununa neden ilgisiz kaldigini yorumlamak g degildir. Palmerston iin nemli olan
Osmanli devletinin Batili siyasa rejimine girmesi degil, lkelerinin Ingiliz sanayiine ailmasi, bu
alanda ona rakip olacak glere karsi Osmanli devletinin militer gcnn saglanmasi ve yeni bir
ekonomi iin gerekli idare ve vergi reformlarinin yapilmasi idi.
3 kesm Fransizca evirisinde Iermanin basligi olarak Hat-ti Chrif tenmi kullanilmistir. Avrupa dillerin
de yapilan zel evirilerde kullanilan adlarin en yerinde olani Belin'in evirisindeki "charte" szcg
dr; bkz. Franois Alphonse Belin, "Charte des Turcs"', Journal asiatique, III. Dizi, 9(1840): 5-29.
4 "Mevadd-i essyye" (esas maddeler) terimi daha sonra "nizmt-i essyye", 36 yil sonra da "ka-
nun-i ess" biimine girecektir.
5 Bkz. not 2 ve Engelhardt, 88-91.
6 Bu Iermanin adi olarak "Hatt-i Hmayun" terimi kullanilmistir. Bianchi, Fransizca evirisinde bunu
charte impriale olarak evirmistir; bkz. Thomas Xavier Bianchi, Khaththy Humaioun ou Charte
Impriale Ottomane (Paris, 1856); Osmanlica metin iin bkz. Tanzimat I, s. 56 karsisinda. Fer-
man'in kapsadigi maddeler iin bkz. Engelhardt, 93 ve sonrasi, Ahmet keIik, "Trkiye'de Islahat
Fermam", Trk Tarih Encmeni mecmuasi, XIV, 4/81(1340/1924): 193-215 ve Karal, V: 256-
260 ve VI: 1-28. Fransizca evirisi iin bkz. Edouard Engelhardt, La Turquie et le Tanzimat, (Paris,
1882-1884), cilt I, s. 263-270; Ingilizce evirisi iin bkz. Bailey, 287-291 ve J . C. Hurewitz, Diplo
macy in the Near and Middle East: A Documentary Record, (Princeton, 1956), cilt I, s. 149-153.
Fermanin hazirlanis grsmeleri iin bkz. Davison, I: 70 not 9.
7 MustaIa Fazil Pasa'nm, asli 1867'de Fransizca yazilan mektubundaki "citoyen" szcg "vatan
das", "patriotisme" szcg "vatanperverlik" olarak evrilmistir. Fakat Jeunes Turcs terimini evir
mede Vatan piyesi yazari Namik Kemal bile sasirarak, "Trkistan'in erbb-i sebabi" gibi tuhaI bir
karsilikla evirmistir.
8 Cevdet Pasa, Tezkir (Ankara, 1953), cilt I, s. 76-82 ve 85. kesit Pasa'nin bu elestirisinin ne dere
ceye kadar itenlikle yapilmis bir elestiri oldugunu kestirmek gtr. 1856,1839'un bir sonucudur.
keIormlarin uluslararasi bir sorun haline getirilmemesi de lord Palmerston'un grsn yansitir.
Genel olarak, kesit Pasa Ingiliz, Fuat ve li ise Fransiz elilerinin etkileri altinda idiler.
9 Ubicini, Lettres sur la Turquie, 1:195'de: "Btn tebaanin mensup olduklari dine gre yemin etme
lerini saglayan bu byk liberal adim, dsnlmeye deger bir basaridir ve bugn bile uygarlik dn
yasinin nderliginde olan Ingiltere'de Yahudilerin sivil ve politik yoksunluklari ile zitlasma duru
mundadir." Ubicini'nin kitabinin Ingilizce evirisinde (I: 179) bu para atlanmistir!
10 Bkz. not 2.
11 1860-1865 arasinda "millet'lerin yeni rgtlenisi zerine ayrintili bilgiler iin bkz. Davison, 1:137-
159.
12 Meclis-i li-i Tanzimat iin bkz. Davison, I: 68 not 4'de gsterilen kaynak
13 Ahmet Rasim, I: 239-244.
14 HiIzi Veldet, "Kanunlastirma Hareketleri", Tanzimat!iinde, s. 177. . -. ..
15 Davison, I: 121-122.
16 Engelhardt, Tanzimat, 75-76, Ahmet Rasim, I: 256-58 ve Temperley, "British Policy", 162-163.
17 Engelhardt, Tanzimat, 180.
18 Ubicini, I: 171-174 ve Temperley, The Crimea, 233-234.
19 Ubicini, I: 166 ve HiIzi Veldet, 196-197.
20 HiIzi Veldet, 176-179, Tahir Taner, "Tanzimat devrinde ceza hukuku", Tanzimat /iinde, s. 226-
228 ve Ubicini, I: 164-165. Kanunun metni iin bkz. Kaynar, 303-312.
21 Baslangita bu mahkemelere "mehakim-i cedide", Fransizca olarak " tribunaux rguliers"', daha
sonra "tribunaux rglementaires" deniyordu. Bu sonuncu terim Osmanlica'deki "nizamiye mahke
mesi" karsiligidir; yani seriat mahkemelerinden Iarkli olarak yeni muhakeme usullerine gre dava
gren mahkeme. "Nizam" szcg bir kez daha "yeni yntem" anlami altinda karsimiza ikiyor.
249
TRKYE'DE ADALAMA
22 Ceza alaninda iki mahkeme sisteminin yargilama yntemleri arasindaki Iarki gsteren ilgin bir r
nek iin bkz. Taner, 230-331. Ayni dava iin biri idam, digeri beraat karan vermistir. Eski ve yeni
kanunlarin zitliklarinin yarattigi karmasa zerine bkz. HiIzi Veldet, 202 ve sonrasi, Taner, 231 ve
MustaIa kesit Belgesay, "Tanzimat ve Adliye Teskilti", Tanzimat I iinde, s. 214.
23 Ahmet Cevdet Pasa'nin hayati ve eserleri iin bkz. Fatma Aliye, Ahmet Cevdet Paa ve :amani (Is
tanbul, 1332/1916) ve Ebul'ul Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paa, !822-
1895 (Istanbul, 1946 ve Ankara, 1996).
24 Cevdet Pasa, Tezkir, h 62-63. li Pasa'nin bu konudaki grsleri hakkinda bkz. Ali Fuad, Ri-
cl-i mhimme-isiyasiyye (Istanbul, 1928). s. 118-127. Fransiz Medeni Kanunu evirisi zeri
ne bkz. Ihsan Sungu, "Galatasaray lisesinin Kurulusu", Belleten, VII, 28(1943): 323 ve Baron I.
de Testa, Recueil des traits de la Porte ottomane, cilt VII, (Paris, 1892), s. 469. Ticaret mahke
melerinin meden hukuk alanina genislemesi ve 1850 Ticaret Kanunu'nun eksiklikleri yznden
mukavele ve borlar alaninda Fransiz Meden Kanunu'nun ilgili maddelerinin uygulanmasi d
snlyordu.
25 Arazi Kanunu zerine bkz. mer Ltfi Barkan, "Trk Toprak Hukuku Tarihinde Tanzimat ve 1276
( 1858) Tarihli Arazi Kanurinmesi", Tanzimat 1 iinde, s. 321 -421. Barkan'in bu yazisi, bu ciltte
ikan yazilarin belki en nemlisidir.
26 Bailey, 215-216.
27 Engelhardt, Tanzimat, 101-102, Ubicini, II, Ubicini ve Pavetde Coiirteille, 191-212 ve zellikle
Davison, I: 142-146, 147 not 33 ve 151-152.
28 Mahmut Cevat, 27; 2. baski: 25.
29 M. SereIeddin Yaltkaya, "Tanzimattan Evvel ve Sonra Medreseler", Tanzimat I iinde, s. 463-467 .
30 Mehmet Esat, 94-122.
31 kiza Tahsin, I: 26-29; 3. baski: 23-24.
32 kiza Tahsin, I: 9; 3. baski: I: 17-18, nver, 941 ve Osman Sevki Uludag, "Tanzimat ve hekimlik",
Tanzimat I iinde, s. 969.
33 MacFarlane, II: 163 ve 165 |YN: MacFarlane'e verilen yanit Trke'ye syle e vir ile bilir : "Iyi de
Bayim, dini Galatasaray'da aramak pek yerinde olmasa gerek!].
34 MacFarlane, II: 163 ve 167.
35 leKay, 1832'de Mhendishne'yi ziyaretinde Ishak EIendi ile grstgn bildirir (s. 138). ls-
hak'in kitabinda kimya Iazla yer tutmuyordu; bu bilim zerine ancak Tibbiye'nin kurulusundan
sonra kitaplar yazilmaya baslamistir.
36 nver, 937-, "maariI islahati lyihasi" iin bkz. Hayrullah ibn Abdlhak, "Encmen-i lnis keisi
nin MaariI Islhina ait lyihasi", Trklk, II, 8(1939): 102-104.
37 Sadrazam Kadri Pasa ile Giritli Sirn Pasa. Hekim Ismail Pasa'nin damattandir. Byk kizi bestekr
leyla Hanim, Mhendis Mektebi proIesr YusuI kazi Bcy'iii arinesidir. nver'e gre, Ismail Pasa
Paris Tip Akademisi yesi olmus, oraya tebligler vermistir.
38 Cevdet Pasa'nin bu Iikirleri iin bkz. Fatma Aliye. 60-68.
39 Haya iin bkz. lbnlemin Mahmut Kemal Inal, Son Asir Trk Sairleri, (Istanbul, 1930-1942), cilt
VI: 997-1013.
40 Bkz. MniI (Pasa), "lr'l-fiinnda ders-i mm ksdi", Mecmua-ifnn, 6(1279/1863): 258-
260.
41 Mahmut Cevat, 83-86; 2. baski: 75-78. :
42 Mahmut Cevat, 469-509; 2. baski-. 424-459, Cemil Bilsel, Istanbul niversitesi Tarihi (Istanbul,
1934) ve Mehmet Ali Ayn, Dar'l-Jnn tarihi (Istanbul, 1927); 2. baski: yay. Aykut Kazancigil
(Istanbul, 1981).
43 Uzunarsili, "Merhum Sadullah Pasa", 289-290. SaIvct Pasa, kim oldugu bile bilinmeyen Cemalet-
tin'in "nbvvetin bir san'at oldugu" yollu sama szlerinin vesile edilerek lar'l-fnun'un kapa
tilmasi olayini hatirlayarak eseI eder. Bu szleri ile herhalde kendi kendini de kinamaktadir; nk
o zaman egitim bakani olarak. Cemaleltin'in konIerans metnini grdgne sphe yoktur.
250
TANZMAT
44 Tahsin EIendi zerine bkz. Inal, X: 1871-1882, Semsettin Sami, "Hoca Tahsin", Hafta,
5(1298/1882): 75-76, Necip sim, "Hoca Tahsin", Trk Tarih Encmeni mecmuasi, XVII,
96/19(1928): 57-63, Abdurrahman SereI, "Paris'te bir ramazan ve bayrami", Tarih musahabeleri
iinde, s. 183-186 (2. baski: s. 141-143), Ismail Hakki (Bereketzade), Yd-i ma:i (Istanbul,
1332/1916), s. 38-39 ve ok iyi bir inceleme olarak SeriI Mardin, Yeni Osmanli Dncesinin Do
guu, ev. Mmtaz'er Trkne, Fahri Unan ve IrIan Erdogan (Istanbul, 1996), s. 249-252. Abdl-
hak Hmit kendisine hocalik eden Tahsin EIendi iin gzel bir mersiye yazmistir; bkz. itihat,
153(1923): 3174-3175. Yeni Osmanklar'la ilgili olarak bkz. Mithat Cemal Kuntay, Namik Kemal,
(istanbul, 1944-1949), cilt I, s. 576-579. Namik Kemal Paris'e geldigi zaman, Tahsin 10 yildan
beri orada bulunmaktaydi. Btn kaynaklar Hoca Tahsin'den eksantrik ve sempatik bir kisi olarak
sz ederler. Paris'te bilardo oynar, seIarette namaz kildirir, Iakat oru tutmazdi. Su iki manzumesi,
Bektaslik'in cidd yani ile alayci yanina rnektir:
Kitb-i lem'in evrakidir eb'ad-i n mahdd
Sutur-u hdisat-i lehr'dir sar-i n ma'dd
Yazilmis destgh-i levh-i Mahfuz'u tabiatta
McessemLfz-i manidardir lemde her Mevcd.
(Sinirsiz boyutlardir lem denen kitabin yapraklari,
Sayisiz yzyillardir lehr olaylarinin satirlari.
Kazinmistir levh-i MahIuz'un yazilan tabiatta,
Her varlik anlamli bir szdr lemde.)
Ikincisi, Seine Nehri kiyisinda yikanan bir kiz dolayisiyla sylenmistir:
Hasedinden akar b-i deheni
Sofi grse Seine'in stnde beni!
Panteist materyalist bir Bektas'nin mdr oldugu bir lar'l-Inn'a, "byk yalanci" ("kezzub")
lakabiyla taninan "soIu" SeyhlIslm Hasan Fehmi tahamml edemezdi. Kirk yil nceki Yasinci-
zade EIendi, bu zindiklari yok edememisti!
45 Mahmut Cevat, 114; 2. baski: 103. Edward Granville Browne, The Persian Revolution oj 1905-
1909 (Cambridge, 1910), s. 6'da Cemalettin'in daha nce Encmen-i lnis yeligine atandigi iddia
edilirse de, atandigi kurul Meclis-i Maariftir ve bu da Dar'l-Inn'un ailisindan sonra olmustur;
bkz. Ali Canip, "Cemleddin-i Efgan", Hayat, III, 77(1928): 3. AIgan'nin verdigi konIeransin met
ni denildigi gibi Trke degil, Farsa'dir. Bu konIerans yznden ona karsi bir kitap yazan Fetva
Emini Halil Efendi'nin Syuf-ul kavati adli eserindeki alintilarin hepsi bu dildedir. AIgan zerine
Bati ve logu dnyasinda yapilan iddialarin ogu ya asilsizdir, ya arpitilmistir, ya da muhayyele
yardimi ile uydurulmustur. Bunun baslica nedeni bu adamin her iki dnyada da bir eIsane olmasi
dir. Kendi kendine byk islerin iine karisan sahte Ingiliz casusu lawrence'in eIsanelesmesi gibi,
AIgan'nin eIsanelesmesi de lmnden yillarca sonra meydana gelen bir eIsane ihtiyaci yznden
olmustur. AIgan, kimligini (gerek adini, dogum yerini, milliyetini, dinini) saklamaya, ya da bunlar
zerine ok kisileri yaniltmaya muvaIIak oldugu iin. Hindistan'dan londra'ya, Paris'ten Kahi-
re'ye, Petersburg'dan Istanbul`a kadar genis bir alanda grnp kaybolan, model bir "kkszles-
mis" oldugu iin ve hayal ile gerek, sama ile cidd Iikirleri byk bir iddiacilikla karmalastirabildi-
gi iin, Abdlhamit dnemi Islm ve Trk dnyasinin rnek adami olmustur. Goldziher, Browne,
Gibb ve Jaeschke gibi cidd Bati bilginleri AIgan eIsanesine cidd olarak inanmislardir! 1964'te bu
eIsane balonuna ilk igneyi batirisimizdan sonra, onun zerine (bazen asinliga giden) yeni incele
meler baslamistir. En son cidd ve dengeli inceleme iin bkz. Nikki R. Keddie, Sayyidjaml ad-Dn
'al-AfghnV: A PoliticalBiography (Berkeley ve Los Angeles, 1972), zellikle 58-80.
46 SaIvet Pasa'nin lar'l-Inn'un ailisina iliskin anilari iin bkz. Uzunarsili, "Merhum Sadullah
Pasa", 289-290. Ailis treninde nutkun Arapa sylendigi hakkinda bkz. Takvm-i Jakavi, 23
Subat 1870; Trke evirisi iin bkz. Osman Keskinoglu, "Cemlettin EIgni", ilahiyat Fakltesi
Dergisi, X(1962): 96-97; Ingilizce evirisi iin bkz. Keddie, 63-64. Afgan'nin syledikleri Nizam-i
Cedit dneminde Seyyit MustaIa'nin yazdiklarinin tekrarindan baska bir sey degildir.
251
TRKYE'DE ADALAMA
47 Tahsin EIendi, Bektas panteizmi ile modern tabiat bilimlerini nasil birbirine karistirmissa, AIgan de
Istanbula geldigi zaman "ceIr" bilimi ile ugrasiyordu; bkz. Keddie, 61 nqt 5. Cq/r, Hazreti Ali'nin
yazdigi iddia edilen kitaptir ve Fransizca "chiffre" (Trke'deki "siIre") szcg bu szckten gelir.
HuruIler, Bektasler ve genel olarak asin Alevler arasinda bu siIre kitapta sonsuz anlamlar gizlidir;
Tahsin'in yukaridaki manzumesi de bunu yansitir. AIgan'nin HuruIlik'e egilimli bir Si (Bb ya da
Seyh) olduguna sphe yoktur.
48 Engelhardt, Tanzimat, 171-178 ve 237-240, Sungu, "Galatasaray", 315-347 ve Ernest de Salve-
Villedieu, "L'enseignement en Turquie: Le Lyce Imprial de Galata-Sra", Revue des deux mon
des, V(1874): 836-841.
49 Engelhardt, Tanzimat, 176-177.
50 Benedict Humphrey Sumner, "Ignatyev at Constantinople, 1864*1874", The Slavonic and East
European Review, XI, 33(1933): 556-571.
51 Sungu, "Galatasaray", 328-329.
52 Salve-Villedieu, 839.
53 Mahmut Cevat, 155; 2. baski: 140. Sava Pasa, Islm hukuku zerine Fransizca gzel bir kitap yaz
mistir-, bkz. Islam Hukuku Na:arivati Hakkinda birEtd, ev. Baha Ankan, 2 cilt (Ankara, 1955-
1956).
54 Inalcik, "Sened-i IttiIak", Tanzimat'in uygulanmasi konusu zerine yazilmis en iyi ve en yeni ince
lemedir.
55 Davison, I: 78 not 39'da bol kaynak verilmektedir.
56 Avrupalilar, eliler, konsoloslar ve misyonerler zerine bkz. Davison, I: 85-87.
57 Halil Inalcik, "Tanzimat'in Uygulanmasi ve Sosyal Tepkileri", Belleten, XXVIII, 112(1964): 690.
58 laha ok bilgi iin bkz. Cevdet Pasa, "Maruzat", XI, 15/92(1926): 170-175; 2. baskisi: 6-12.
252
VIII uII ACuA$IA$HASI
YI SIYASAI AXIAHIARI
1. uil ve anlam sorunlar
Anayasa dsnnn kendisine gemeden nce, dsn ynn Tanzimat
dneminin edebiyat, dil, basin ve yazi (alIabe) alanlarindaki gelismelerinde sap-
tamaya alisacagiz. Bu ynn birincisini avdinlanma, ikincisini halka dogru
egilimi, ncsn siyasal zgrlk bashklan altinda niteleyecegiz. Bati terimle-
riyle bunlari rasyonalizm, demokrasi ve liberalizm olarak da nitelendirebilirdik.
Fakat bu terimler Bati terimleridir; bilinli olarak Osmanli dsn dzeyinde kulla-
nilmis terimler degildirler. Bu terimleri, onlari semede ancak yardimci olarak kul-
lanabiliriz. Bati uygarligi paralelinde olmayan bir toplumun dsn hayatinda byle
olmasi dogaldir. laha uzun sre, Bati anlaminda tutarli ve seik dsn akimla-
rina rastlamak mmkn olmayacaktir. Fakat simdiki asamada bu egilimi see-
bilecek bir duruma gelmis bulunuyoruz.
Birinci egilim, din ve gelenek aliskanliklan yerine aklin ve zellikle Bati'da
gelisen bilimsel llerin stnlg inancini simgeler. Ikinci egilim, ynetici taba-
ka ile halk kitleleri arasinda yaklasma, basta dil olmak zere birbirlerini anlama
aralarini gelistirme istegini yansitir. nc egilim, siyasal iktidarin mutlak g-
cn kirarak vatandas kisinin zgrlg idealinin zlenmesidir.
Birinci egilimin niteligi zerinde simdiye dek bir Iikir edinmis bulunuyoruz.
Bunun baslangitan t III. Selim zamanina degin gider. Bunun rnegi olarak M-
hendishne'yi, Seyyit MustaIa'nin Iikirlerini grmstk. Ondan sonra rasyonalist
dsn, Bektaslik'e karsi savas yznden, 1830'larin baslarina degin yirmi yil-
dan ok sre karanliga gmld.
1
Fakat 1830'larda aydinlanma, okur-yazarlik,
253
TRKYE'DE ADALAMA
"maarif, "fen" kavramlarinda grdgmz gibi daha gl olarak ortaya ikti.
Tibbiye'de bu dsnn beslendigi, Avrupa'ya gnderilen grencilerin bilim kon-
Ieranslan verdiklerini, deney gsterileri yaptiklarini, bu dsnn "Fenlerevi" adi
altinda bir niversite kurulmasi istegine kadar ilerledigini grdk. Bati dsn-
nn yansimalarini 18. yzyil Fransiz "IilozoI'larinin materyalist kitaplarinin Tib-
biye grencileri taraIindan okunusunda grdk. Aydin genler arasinda, eski bir
din sapkinligi {herevsi) olan Bektaslik'ten daha stn bir materyalist dsn d-
zeyine ikisin, Avrupa'daki aydin rasyonalist dsnn egitimde, ekonomik ha-
yatta, toplumsal gidiste ve siyasette uygulanmasi gerekliligi dsncesinin (en son
MniI, Tahsin ve SaIvet gibi kisilerin) yazi ve sylemlerinde kk rneklerini
grdk. Bu dsnn din ve geleneklerle ilgileri aisindan materyalizm, dinsizlik,
Frenklesme olarak nitelendirildigini gsteren olaylara, tepkilere de degindik.
Siyasal (liberal) dsne gemeden nce zerinde duracagimiz ikinci sorun,
dsn gelisiminin kainilmaz bir sonucu olarak ortaya ikan "anlasma" sorunu
veya "dil sorunu"dur. Buna dil agdalamasi sorunu diyecegiz. lil, anlasma
[ommunication, iletisim) aracidir; dsncenin gelismesinin, uluslasmasinin, si-
yasal zgrlk rejiminin kurulabilmesinin imentosudur. Devletle toplum, din ile
dnya, okumus ile cahil, logu gelenegiyle Bati ilerlemeciligi arasinda geis yolla-
rinin ailmasinin en nemli aracidir. Byle kosullar karsisinda kalan toplumlar
dilsizlesme, kekemelesme ya da tmden anlasamama karmasasi iine dserler.
1850'lerden sonra bunun sezilmeye basladigi bir asamaya gelinmesi raslanti de-
gildir. lil agdaslasmasi o zamandan bugne degin sregelmektedir.
Tanzimat dnemi, Osmanlilik geleneginin yikilmalarinin sonucu olarak basli-
ca drt uurumun genislemekte oldugunu aiga ikarmisti. Bunlarin birincisi, ok-
tan beri tanistigimiz devlet-halk arasindaki uurumdur. Ikincisi, II. Mahmut'un
son yillarinda hizlanan din-dnyaayrilmasidir. ncs, byk cehalet yiginla-
nyla bir avu okumus arasindaki uurumdur. lrdncs, yabanci dil bilgisinin
genislemesi sonucu olarak tanisilan yeni Bati dsn ile dinden edebiyata kadar
her alandaki dsn davranislarinin altinda yatan logu kaIasi arasindaki uurum-
dur. Szn ettigimiz egilim dogrultusunda 1856-1857 yillarinda geen olay-
larin, bu dogrultunun nde de bunalimlarin yanyana ve sikisik olarak patlak
vermesinin altinda yatan semantik problemi "dil agdaslasmasi" terimi altinda
tartisacagiz.
Semantik problem, anlamlar problemidir. lil, yazi ve onun esitli grns
aralari, btnlesecek bir toplum iinde karsi karsiya gelenler arasinda karsilikli
anlam kurma araci olduklari zaman, bu btnlesmede byk bir rol oynarlar. Dil,
karsilikli anlam tasima niteligini kazanamadigi zaman toplumda ancak bir kltr
254
_______________ DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI _________________
curcunasi egemen olur. Bilim, demokrasi, zgrlk zlemlerinin szn ettigimiz
yillar iinde byle bir curcuna iine girisini en iyi yansitan yan dil, edebiyat, evi-
ri, basin ve yazi sistemi gibi konularda tartismalarin ikmasidir. levlet dili, din di-
li, edebiyat dili, bilimdili ve halk dili aralarindaki sorunlarla ugrasilmasi 1850'den
sonraki yillarda baslamis, hatt bu aba, erken olmakla birlikte, yazi sistemi ala-
nina kadar genisletilmistir. Gelenek anlaminda kltr direnisinin ne denli gl
oldugu, bu sorunlarin aydinliga ikanlisinda ve olabildigince basarilanlarin eksik-
liklerinde ok iyi grlr.
2. Osmanlica ve medrese dili
Tanzimat dnemine miras kalan resm dil, bugn Osmanlica dedigimiz dildi.
Tanzimat ncesi Osmanli Imparatorlugu irklar, milletler, dinler ve kltrler toplami
bir imparatorluk oldugundan Trk dili ancak "rey dili" olarak yasardi. Ynetici
devlet tabakasina giren kisilerin dili Arapa'dan, Farsa'dan, kumca'dan, Slav dil-
lerinden gelen zengin, Iakat halkin anlamadigi bir dil olarak birka yzyil boyu ge-
listi. Osmanlica, Hindistan'daki Mogol imparatorlugunun ordu ve saray dili olarak
gelistirdigi Urdu dili gibi yapma bir dil oldu. Temeli Trke olmakla birlikte, iine
Trk dilinin kken ve yapi bakimindan bagli olmadigi dil ailelerinden yalniz sz-
ckler degil kurallar da sokuldugu iin, konusma dili olarak degilse bile yazi dili
olarak Trk dili konusan halk kitlelerinin dilinden uurumla ayrilan bir dil olmustu.
"Konusma dili olarak degilse bile" dedik; nk Tanzimat dnemindeki Osmanli-
ca'nin bile konusma dili olarak kullanildigi sphelidir. Bu dili elde etmis olmanin
asil ispati kendini yazida gsterir. Bu dille yazabilmek iin ne denli uzun bir egitim
grmek gerektigini hatirlarsak, ne denli dzme bir dil oldugunu kavrariz.
Bu dilin gelismesinde ihtimal ki de toplumdanayri kalan kurumkay-
nak hizmeti grmst: medrese, enderun ve tasavvuf. Medresenin resm dili
Arapa idi. Medreselerde Trke okutulmazdi. Islm dini yoluyla, bu dilin hukuk
dili olarak Trke'nin erevesi iine sokulabilirle ve yayilis derecesiyle orantili
olarak birok Arapa szck Osmanli dilinin temellerinden birini kurmustu.
key dili olarak yasama gcn srdren halk Trkesi ise, yalniz Msl-
man halk arasinda degil, Tanzimat zamanina dek, Mslman olmayan halklarin
Mslmanlarla birlikte yasadigi blgelerdeki kum ve Ermeniler arasinda bile kul-
laniliyordu. Hatt bazi blgelerde bu Hiristiyanlar, rey Trkesinden baska dil
bilmezlerdi. Ancak 19. yzyildan baslayarak Mslman olmayan halklar arasin-
da eski ulusal dillerinin avam dili olarak halk arasinda ve daha incelmis bir edebi-
255
TRKYE'DE ADALAMA
yat dili olarak bu halklarin yeni okullarinda gretilmeye basladigini grmstk.
komence, Hellence dillerinin Fransiz levrimi etkisiyle gelen dsn ve kavranilan
iIade etmek iin diriltilmesine alisan kisilerin abalarina, modern okullarin bu
yndeki katkilarina deginmistik. Bazi blgelerde ulusal dil uyanisinin, Trke'ye
ya da Osmanlica'ya karsi olarak degil, Ortodoks Kilise diline karsi bir hareket ola-
rak basladigini grmstk. Islm geleneginde kilise olmadigi iin bunun karsiti
hukuk ve devlet dili olmustur.
Belki hibir uygar toplumda din dili halk dili olmamistir. lin alaninda halk
dili ancak sihir dili olabilir. Bunun en iyi grns, kitapli dinlerin yayildigi
evrelerde kitap dini dilinin ulasamadigi kitleler arasinda tasavvuI ve tarikat
dilinin gelismesidir. Protestanlik'tan sonra Kutsal Metin, Almanca, Ingilizce ve
teki Protestan uluslarin dillerine evrildigi zaman bile bu metinlerin dili yine
de halkin kullandigi dil olmamistir. Hiristiyanlik'ta din diliyle halk dili arasin-
daki uurumun sonucunun en ilgin grns, Ortodoksluk'un yayildigi ve dili
Greke olmayan uluslar arasinda verdigi sonutur. Bunun belki en asiri biimi
de kusya'da grlmstr. kus dili konusan halka Ortodoks Hiristiyanlik'i
yayan Bizans misyonerleri (ve daha sonra rahipleri) ile halk arasindaki anlas-
mazlik, halk arasinda kiliseye dsman olan bir halk mistisizmi yaratmistir. Bu
yzden kus geleneginde kiliseye karsi ya mujik mistisizmi ya da aydin dinsiz-
ligi gelismistir.
Buna benzer bir sekilde medrese de bu dil sorunu yznden Islmligi halk
kitlelerine yabanci birakmistir. Medrese dili daha ok yan devlet dili olan hukuk
(Iikih) dili olarak gelisti. Halkin byk kitlesi Islmlik'i tekke ve zaviyelerde tarikat
diliyle ya da yksek seviyede tasavvuf diliyle, dahaasagi halka yakin seviyede
de Bektaslik diliyle yasamistir. Bektaslik'in halk arasinda en yaygin bit duruma
geldigi zamanin, genel cahillesme zamanina ve byk bir siyasal g durumuna
gelmesi tesadI degildir.
lili Trke olan halk arasinda tasavvuI Islmliginin yaninda, cami ve vaiz
Islmlik'i da daima yasamistir. Fakat dikkat edersek grrz ki, bunlarda da med-
rese dili degil, halk dili yasamistir. Halk Islmlik'inda rol oynayan kisilerin sy-
levleri ve yazilari din edebiyati trne degil, sihir edebiyati trne girer. Bunun
en belirgin rnegi anlamsiz olmasi sart olan eIsun ve muska dili trdr. Bu dilde
anlamin sarti, "rasyonel anlamsizlik" olmaktir. kasyonel anlamlilik ile sihir uzlas-
maz. Aydinlar arasinda "huraIat", "bos inanlar" olarak nitelendirilen din, iste bu
sihir dili edebiyatinda grlen Islmlik'tir. Islmlik geleneginde skolastik rasyona-
lizmi haline gelen kelm ve Iikhin ulemsinin bile bu takir takir eden din dilinden
bikarak tasavvuI dilinin edebiyatina dsmesi bundandir.
256
DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI
Medrese diliyle halk dili arasindaki uurum, halkin ortodoks Mslman-
lik'tan uzak kalmasina nasil yol amissa, medreseyi de Trk diline yabancilastir-
mistir. Medrese, dsn hayatini tekeline almasi sonucunda, yalniz halk diline ya-
banci kalmamis, yeni dsn biimlerine de kendini uyduramamistir.
lle levrinden baslayarak medreselilerin bir asamaya kadar modern bilim
alaninda rol aldigini grmstk. Oysa bir asamadam sonra (Bektaslik'i ezme g-
c gsteren) medresenin bilim alanina katilacak takati kalmadi, bu bilim alanin-
dan ekildi.
Medresenin Trk dili konusundaki en byk aczi, halkin ok byk saygi
gsterdigi Kur'an sorununda olmustur. Medrese iin Kur'an'm Trke'ye evril-
mesi yalniz mmkn degil, istenmeyecek bir seydi. Kur'an Arapa olarak ilhi
hikmetin anlasilmaz sz olarak kalmali, bunu ancak ulem devlete ve halka yo-
rumlamaliydi. Medrese, bu direnmesiyle, Kurani gizli anlamlar siIresi (ceIr) sa-
yan sapkin (heterodoks) tarikatlara, Iarkina varmadan hizmet ediyordu; nk
medresenin kapali bir sir olarak biraktigi Kur'an'm yaninda, halkin sihir dininin
diline karsi oldugu halde, kendi eliyle rakibine yalniz yol amakla kalmamis, kis-
men kendisi de ona katilmak zorunda kalmistir.
Matbaanin gelisinden sonra medrese Kur'an'm. basilmasina da ilgisiz kalmis-
tir. Zaten anlasilmaz bir eseri basarak ogaltmanin anlami yoktu. "Anlasilmaz",
ok sayida degil az sayida ve pahali olarak kaldika halkin eline dsmekten kurta-
nlabilirdi. Kur'an'm. Osmanli tarihinden nce yapilmis evirileri oldugu halde, bun-
lar asla kullanilmamistir. Kur'an'm Arap diliyle olan aslinin, Tanri sznn ta ken-
disi oldugu inanci o denli derin bir inan olarak yasamistir ki, Tanzimat dneminde,
hatt daha sonra, onu Trke'ye evirme ve basma ilgisi basladigi zaman bile tep-
kilerle karsilasmistir. Kur'an'm, dinleyicinin anlamadigi bir dilde ve sivede, tecvit
kurallarina gre gzel sesli bir haIiz taraIindan okundugu kadanyla derin bir dinsel
deneyim verebildigi inanci srmstr. Ilkokullarda haIiz yetistirme isine titizlikle
alisildigini grmstk. Bu, Bektaslik tehlikesine karsi dsnlms bir tedbirdi.
Kur'an'm basilmasina, hatt evrilmesine karsi ilk ilginin Tanzimat dne-
minde basladigini grrz. Medreseden yetisme olmakla beraber, tasavvuI egiti-
mine kendiliginden ilgi gsteren Cevdet Pasa'mn zel olarak bazi Kur'an pasajlan
evirdigi sylenir. Cevdet Pasa ayni zamanda ilk kez Kur'an'm nasil ortaya ikti-
ginin tarihesini de incelemistir. Kur'an'm evrilmesine imkn olmadigini herhal-
de o da anlamisti. Yukarida degindigimiz gibi Arapa ve Farsa'nin yardimiyla
zenginlesen Osmanli dili o zamanki haliyle bile Kurani evirmeye yeterli bir dil
degildi. Bundaayrica medresenin hemArap filolojisini hemde Trk filolojisini bil-
meyisinin rol olmustur. Kur'an'm evrilemeyisi karsisinda Cevdet Pasa, Islm
257
TRKYE'DE ADALAMA
din ve ahlkiyatinin en sert yzl kitabi olan Birgev risalesi yerine, okul ocuk-
larinin yan masal, yan tarih biiminde lslmlik'i kavramalarina yardimci olmak
zere Kissas-i enbiva ve Tarih-i hulef'yi yazdi.
Arapa olarak Kur'an'm basilmasina devlete izin verilmesini saglamak se-
reIi de onundur (1291'de, yani 1874'te ve matbaaciligin gelisinden 146 yil son-
ra).
2
Kur'an'm Avrupa'da litograIya ile basilmasi olup bittisi karsisinda Istan-
bul'da da basilmasina razi olunmasiyla halk arasinda Kur'an'm bollasmasinin bir
din aydinlanmasi yaratacagi saniliyordu. HaIiz yetistirilmesine nem verilmesi bu
saninin tatmin edici olmadigini gsterir.
3. Osmanlica ve brokrasi
Mslman olan ve olmayan halklardan ynetici tabakaya girenleri halktan
(reayadan) ayirmakta olan Osmanli dilinin besleyicilerinden ikinci kaynak, Ende-
run ve brokrasi olmustur (Tanzimat dneminde ileri gelen zatlarin bir kismi
medreseden, bir kismi Enderun'dan gelmistir). Fener aristokrasisi iinde bile bu
dili Mslmanlar kadar iyi bilen kisiler yetisirdi ve bunlar en ok tercmanlik isle-
rinde kullanilirdi. Abdlhamit dnemi sadrazamlarindan olan Sait Pasa, Gazeteci
lisani adli risalesinde Osmanli dilinde uzun tmcelerle yazma gelenegini Bb-i l
hizmetinde alisan kumlarin getirdigini ileri srer.
Tanzimat'ta Tercme Odalarina Trklerin getirilmesi ve orada yabanci dil g-
renen yeni bir kusagin gelismesi, saray ve Bb-i l Osmanlicasinin zlmesinde
rol oynamistir. Bu zlmede, Fransizca'nin etkisi yalniz szckler ve slp ai-
sindan degil, kavram ve anlamlar aisindan da bu kanalla baslamistir.
levlet ve saray evresinde gelisen Osmanlica'nin edeb iIadesi divan edebi-
yati denen edebiyatta en zengin ve en yapma dzeyine ulasmisti. Bu edebiyat di-
li, yalniz toplumdan kopuk bir dil degil, ayni zamanda tabiata yabanci bir dildir.
Nasil medresenin modeli Arapa'nin hkim oldugu kelm ve Iikih edebiyati ise,
bu divan edebiyatinin modeli de Fars edebiyati olmustu. Fakat o modele zorlana-
rak uydurulan bir edebiyat oldugu iin, dil aisindan belki daha da ok yapma ol-
mak zorunda kalmistir. Klsik Fars sairlerinin yazilari, bugn bile Iran'da halk
arasinda anlasildigi ve sylendigi halde, Osmanli divan edebiyati kendi zamanin-
da bile anlasilmazdi. Yalniz dil ierigi degil, edeb kurallari da uzun bir egitim ve
mariIet isteyen bir sanatti. Bu kurallarin kaIesi iine sikismis olan bu edebiyat,
Tanzimat dnemine gelindigi zaman kaliplasmis, kisirlasmis, edeb yaraticilik ni-
teligini yitirmis bir edebiyat olmustu.
258
DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI
Byle oldugu halde, yapma edebiyat dilinin lle levrinde vardigi doruk,
Tanzimat dneminde Osmanlica'nin temeli olmustur. Tanzimat dnemi baslarin-
da, Osmanlica yeni bir rnesansa bile kavusmustu. nk daha II. Mahmut za-
maninda Arapa'nin yksek egitimde (Tibbiye'de, Harbiye'de) nemini kaybet-
mesi, onun yerini yavas yavas Fransizca'nin almaya baslamasi karsisinda, Os-
manlilarin (Hindistan'da, Cezayir'de, Endonezya'da oldugu gibi) dilsizlesmesi
tehlikesi gzkmst. Yeni bilimler iin gerekli terimlerin ogunun (pek azi Fran-
sizca'dan) Arapa kklerden alinarak tretilmesi, hatt szlklerden Araplarin bi-
le kullanmadigi szckler ikanlip bilim alanina sokulmasi gerekti. Bylece, Tan-
zimat ikiliginin baska bir grns olarak, dnyasal siyaset, bilim ve sanat dili
olarak Osmanlica'ya yeni bir dnem ailmis oluyordu. Bunun, Tanzimat'in gelis-
tirdigi "Osmanlilik" anlayisina da paralel gittigini grrz.
Osmanlica'yi bir yandan medrese Arapasina, br yandan Avrupa Fran-
sizcasina karsi bir korunma duvari olarak gelistirme yolundaki ilk basari, II.
Mahmut'un ailis sylevinde tahmin ettigi gibi, Tibbiye'de olmustur. 1861'de
baslayan bir akim sonucunda, Tibbiye'de gretim dilinin Fransizca olmasindan
vazgeilerek Osmanlica kullanilmaya baslandi. 1866'da kurulan Osmanli Tip
Kurumu ilk meslek bilim yayini araci olarak Vekayi-i tibbivevi yayimlamaya
basladi. yil sren alismalardan sonra bu kurum ilk tip terimleri szlgn
meydana getirdi. 1867 ile 1870 arasinda Tibbiye'de Fransizca gretilmesi de-
vam etmekle birlikte, gretim dili Osmanli Trkesi oldu.
3
Tibbiye, ilk modern
bilim okulu olduktan baska, liberal dsn ve ulusu egilimlerin yeserdigi bir
yatak olmustur.
Fakat yukarida szn ettigimiz aydinlanma akiminin etkisi altinda Osman-
lica'nin Arapa ve Farsa szck dagarcigina Fransizca szckler, tmden ikanl-
malan bir daha mmkn olmayacak biimde girip yerlesti. Osmanlica, zengin dil
kaynagina karsin bazi szcklerin Trke karsiligini (anlam sorunundaki glk-
ler yznden) bulamayacak kadar yaraticiliktan yoksundu. Bunun tipik rnegini
"civi/isation" szcgnn Arap harIleriyle oldugu gibi alinarak" sivilizasiyon" bi-
iminde yazilisinda grrz. Kavramin anlaminin ne dereceye kadar anlasildigi
da, saninz ki, kesit Pasa'nin "sivilizasyon usl- mergubes' deyiminde kendini
gsterir. Bu szcgn bir kavrami yansittigi bilinmedigi iin bu kavrami bildirmek
zere Arap szlgnden de bir szck bulup kullanmaya gerek grlmemistir.
"Cuture" szcg ise henz "kltr" biiminde bile girmediginden, Osmanlicasi-
nin ne olabilecegi Ziya Gkalp zamanina degin bilinememistir. Byle bir szc-
gn kavrami ve anlami henz gelismemisti. Osmanlica'da "societe" (toplum)
szcgnn karsiligi, Namik Kemal agdaslarinin zamaninda bile yoktu. Ne by-
259
TRKYE'DE ADALAMA
le bir kavram, ne o kavramin karsiligi olan anlam, ne o anlami dil ile bildirme araci
olan szck vardi!
Tanzimat dneminin ilerlemesiyle medrese diliyle yeni dnyasal isler dili
olan yeni Osmanlica arasinda da uzlasma basladigi gibi, Fransizca tehlikesi karsi-
sinda Osmanlica'nin glenmesi sonucu olarak okumus diliyle cahil dili arasinda
eskiden beri zaten bulunan uurum yine de kaldi; hatt belki daha da derinlesti.
4. lil, yazi ve basim: Sinasi ve MniI Pasa
Bu siyasal, siniIsal, mesleksel anlam uurumlarinin 1850'lerde Iarkina vanl-
digini grrz. Bunun belki ilk grns Encmen-i lnis'in kurulusunun altin-
da yatan dsncedir. Encmen, standart bir szlk yapilmasi karanyla ise basla-
misti. O sirada Trke'nin Arapa ve Farsa'danayri bir dil oldugunun, bilgiyi
yaymada basvurulacak dogal aracin Trke olabilecegi bilincinin az ok dogdugu-
nu da gstereri belirtiler vardir. Bunun belki ilk grns medreseden gelen Cev-
det EIendi ile Tibbiye'den gelen Fuat EIendi'nin elele vererek ilk grameri yine de
Kavaid-i Osmaniye adi altinda yazmalan olmustur.
4
Encmen-i lnis alismalari Cevdet Tarihi'm ve Ermeni bir ye taraIindan
yazilan bir iki eseri meydana getirmis olmakla birlikte, asil ama olan Trk dili
szlgnn derlenmesine geemeden bu kurumun snmesine sasmamak gerekir.
nk, gerekte, Tanzimat hl bilim, edebiyat ve devlet dili olarak Osmanlica'yi
beslemektedir. Hatt, yanilmiyorsak, "Osmanlica" terimi asil bu dnemde yerles-
mistir. Halk dilini bir szlkte kullanan kisiler Encmen-i lnis yeligine seilen
yabancilar olmustur. rnegin, gen bir Ingiliz gemicisi olarak Istanbul`a gelen Ja-
mes kedhouse'un (muhtemel olarak Anadolu Ermenileri'nden derledigi) halk
szcklerine Tanzimat aydinlarindan ok daha Iazla deger verdigini, hazirladigi
szlklerde kullandigi an Trke szcklerin bollugundan anlariz.
5
lil ve yazi tartismalarinda Tanzimat dneminde radikal bir degisme olma-
makla birlikte, zellikle dil alaninda yenilesmeye dogru igir aacak olan baska
bir ara meydana geldi. lil agdaslasmasi zorunlulugunu yaratan gretim yaninda
belki daha da etkili olan bu ara basin olmustur.
6
Basin sadece gazete ikarma demek degildir. 1831'de Takvm-i Vakayi'nin
ikmasiyla basinin basladigi sylenemez. nk bu gazete bir havadis kgidi, pa-
disahin reIormlarini tanitmaya alisan resmi bir yayindi, o kadar. 1840'ta ilk zel
gazete olan Ceride-i havadis ise bir Trk gazetecisi taraIindan degil, diplomatik
bir olay dolayisiyla Ingiliz ticaret ve gazete muhabirligi yapan bir ngiliz taraIin-
260
________________ DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI __________________
dan baslatilmis, muhtemel olarak yazarlari Ermeniler olmustur. Bu gazetede ve
matbaasinda basilan bir iki kitapta ekonomi politikasinda liberalizmdoktrininin
savunulmasi ve yayilmasi bakimindan, onunla birlikte bir basin dsn de basla-
mistir denebilir. Istanbul'da Fransizca ve Ingilizce olarak daha ok sayida gazete-
ler de ikmaktaydi.
Trk olarak basin dilinin gelismesinde ilk rol oynayan kisi Ibrahim Sinasi
(1824-1871) olmustur. 1861'de nce Agh EIendi taraIindan kurulan Terc-
man-i ahval'de kisa sre ilk gazete yazilarini yazdiktan sonra, 1862'de kendi ga-
zetesi olarak Tasvir-i efkafi ikarmaya basladi.
7
Sinasi'nin nemi, szn ettigimiz bilimcilik, halkilik ve anavasacilik egi-
limlerinin nde de etkili bir aracilik, taniticilik rol oynamasindadir. Onun Gen
Osmanli akimi ve dsnnn dogusundaki aracilik rolne ileride deginecegimiz
iin burada yalniz dil ve edebiyat aisindan yaptigi etkilere deginecegiz.
Sinasi'nin dil ve Fransiz edebiyatina ilgisinin, gen yasta memurluk ettigi
Tophane'de iken, Mslman olmus bir Fransiz subayindan (kesat adini alan Cha-
teauneuIden) Fransizca grenmesiyle, ondan grdg tesvik ve destekle basladigi
anlasiliyor. Fransiz dsnm Auguste Comte'un Tanzimat bildirisinden sonra
kesit Pasa'ya yazdigi mektupta
8
Tanzimat'in logu ve Bati uygarliklarinin bir bi-
lesimi olmasi tavsiyesinden muhtemel olarak etkilenmis olan Pasa'nin koruyucu-
luguyla, 1849 baslarinda Paris'e gitti. Orada zamanin ileri gelen edebiyatilari
(Ernest kenan, Alphonse de lamartine) ile, logu dilleri bilginlerinden Sylvestre
de Sacy ile, Trkiye olaylarinda nemli rol oynayacak Journal des Debats'nm ya-
zarlarindan olan oglu Samuel araciligiyla Fransiz basiniyla tanisti. "Societe Asiati-
que"e (Asya lernegi) alinarak Trk dili zerine alisan bir bilginin alismalarina
yardimcilik etti.
Bu etkiler altinda bir Trk halk szleri antolojisi hazirlamaya orada basladigi
anlasiliyor. 1855'te Istanbul'a dnsnde Yksek Egitim Kurulu'na ve muhtemel
olarak Encmen-i lnis'e ye seilmekle birlikte, hem politik nedenlerle hem de
bu kurumlarin dil ve edebiyat alanlarindaki alismalarini yanlis ya da yetersiz
bulmasi yznden memurluktan ayrilarak basin hayatina atildi. Tasvir-i efkr
evresine ektigi genler zerine olan siyasal etkilerine ileride deginecegiz. Bura-
da dil ile anlam ve anlasma konusundaki rolne deginecegiz. Bu iki yan arasinda
siki bir iliski oldugunu da ileride grecegiz.
Sinasi, gazeteyi halkin anlayacagi dili kullanacak bir ara olarak gren ilk ki-
sidir. 1860'ta Tercman-i ahvalin ilk sayisindaki yazisinda bu grs belirtir
(Iki yil sonra, Mecmua-ijnn dergisi de birinci sayisindaayrii dsnceyi tekrar-
lamistir).
9
Herkesin anlayacagi dilde yazmak ile anlatmak istedigi sudur: Yazida
261
TRKYE'DE ADALAMA
aiklik olmasi, anlam sorunu bulunmamasi, yapmacilikla (tasarinu), edebiyat
oyunlariyla yaziyi sslememek, yazilani halkin anlayamayacagi biime sokma-
mak. Su halde Sinasi dil ve edebiyat agdaslasmasinin ncsdr.
Bu anlamda Sinasi iki yenilik getirmistir: biri, halk szlerinin edeb degeri
oldugunu gstermek, ikincisi, geleneksel yazi yazma kurallarini ignemek. Bi-
rinci alandaki abasi halk szlerini toplamasinda gzkr. Ikinci alanda Sair
evlenmesi adli oyunda geleneksel kurallari bozarak, yapma oldugu iin sahneye
hi uymayan Osmanlica konusmasina aykiri yazma denemesine girismistir.
Bylece Osmanlica'da ilk gramatik anarsiyi o baslatmistir; bu anarsinin sonu
iseOsmanlica (konusmanin degil) va:manin sonu olmustur (Osmanlica, konu-
sulan degil, yazilan bir dildir). Oyunun kendisi de bir anlasmazliklar komedisi-
dir. Oyunun sonundaki, "ya birbirlerinin ahvalini asla bilmeyerek ev bark sahi-
bi olanlarin hali nasil, var bundan kiyas et" szleri, anlatmak istedigimiz anlas-
ma sorununu epey yansitir.
Onun atigi igir sayesinde bir yzyil sonranin Trkesi o denli sadelesmistir
ki, bugnn kusagindan olanlar, Sinasi'nin kendi zamaninda ok kaba sayilan
Trkesiyle yazdigi yazilan bile glkle anlayabilirler. rnegin, Sinasi'nin halk
deyislerini topladigi kitabinin adinin Durub-u emsal-i osmaniye oldugunu gr-
dkleri zaman sasiracaklardir. Bunu, en sade sayilabilecek bir yazisindan alacagi-
miz su para da gsterir. Bu yazi, 1863'te Sultanahmet'te ailan bir sergi zerine-
dir. Basligi "Ma'raz-i umumi-yi osman'dir.
10
Henz 'sergi' diyemiyor:"... Ma-
multina gelince bunlarin iinde en l seyler keeler ile Arabistan ve Irak ve Bursa
taraflarinin kumaslan olarak, Avrupa emtiasinin revaci Memalik-i Osmaniye
mamulatini deta kse-yi nisyanda birakmis oldugu halde yine bu kadar esya
bulunmasi dogrusu tesekkr olunacak mevaddandir. Avrupa emtiasinin itibarina,
Iabrikalar sayesinde hsil olan ucuzluguyla hiz oldugu hendese ve ressamlik in-
celikleri baslica sebeplerdendir... Avrupa'da sanayi bu dereceye gelmis iken bura-
da sanati ilerletip de ninla harite menIaat celbetmek, ihtiyacat-i belediyyeyi ta-
mamiyle istiIa etmek pek zor oldugundan, Memalik-i Osmaniye'nin asil geim ve
servet kaynagi toprak mahsulleri olduguna sphe yoktur."
Sinasi, Fransizca'dan yaptigi siir "evirileri"yle Osmanli siirine agdas Bati
siirinin havasini getirmeye alisti. O zamana kadar Bati edebiyati, Bati mzigi gi-
bi hem zevksiz, hem de anlamsiz, sanatsiz (yapmaciliktan yoksun) sayilirdi.
Sinasi, yaziya siyasal ve toplumsal konuda yeni kavram ve anlamlar da ge-
tirdi. rnegin, "Madem ki itima heyette yasayan bunca halk, bunca kanun va-
zife ile mkelleftir, elbette szle ve kalemle kendi vataninin menfaatlerine dair fi-
kir beyan etmeyi mktesep haklarindan sayar. Eger bu iddiaya bir mspet senet
262
DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI
aranilacak olursa, maarif kuvvetiyle zihni ailmis olan meden milletlerin yalniz
politika gazetelerini gstermek yeter. Bu mebhas, Devlet-i Aliyye'ce de nev'ama
meyyettir ki Yksek Tanzimat Meclisi'nin kurulusu sirasinda kanunlara ve ni-
zamlara ait lyihalarin yazi ile arzolunmasi iin umuma resm mezuniyet veril-
misti. Hatt hkmet-i seniyyenin msaadesiyle Memalik-i Osmaniye iinde
gayr-i Mslim tebaanin kendi dilleri ile ikardiktan jurnaller (gazeteler) bile belki
haklarindan Iazla serbesttirler. Fakat asil Osmanli gazetelerinin bahsine gelince
resmi olmavan bir varakanin devamli olarak ikarilmasinda her nasilsa simdiye
kadar millet-i hkimeden (Trklerden) hibir kimse zahmet ihtiyar etmedi... Ke-
lm, ifade-yi meram etmege mahsus bir Tanri vergisi oldugu gibi, en gzel icad-i
akl-i insani olan kitabet de kalem ile kelm tasvir etmek ferininden ibarettir. Bu
gerege dayanarak btn halkin kolaylikla anlayabilecegi derecede bu gazeteyi
yazmak gerektigi... simdiden hatirlatilir."
Sinasi'nin bu esit yazilarindan kalan yeni kavramlar sunlar olmustur: millet
meclisi, efkr-i umumive, efkar-i millive, efkar-i cedide, efkr-i serbesti, millet-i
osmaniye, mahkeme-yi vicdan, devlet-i meruta, hubb-i vatan, gavret-i milliye,
hrriyet, hukuk-i nas. Bu kavramlan getirmis olmakla birlikte, Yeni Osmanlilarin
yazilarinda bu tr kavramlarin gerek anlamlarini belirleme sorununun ne denli
byk bir sorun oldugunu ileride grecegiz.
Yeni kavramlarin anlamlari sorununun ilk kurbani Sinasi'nin kendisi olmus-
tur. Byle kavramlan kullanan, "Milletim nev-i beerdir, vatanim ru-yi zemin"
diyen bir adami devlet ile din otoriteleri rahat birakmazdi. Pek muhtemel olarak,
gelecek blmde grecegimiz gibi, Sinasi, MustaIa Fazil ve Sehzade Murat gibi ki-
sisel ihtiraslara, halksiz bir aydinin alet edilisini anlamanin ktmserligi iinde si-
yasal hayattan uzaklasmaya basladi. Ebzziya'nin (her zaman gvenilmez bir
tanik olmakla birlikte) su yargisinda bir gerek payi olabilir: "Hakayik-i siyasiye-
yi ihatadan kasr olan halki herseyden evvel okutmak lzim oldugunu derketti-
ginden siyasiyati birakmis ve binaenaleyh lisan iin bir lehe tanzimini ecell-i hi-
demat addeylemistir"
n
(herseyden nce, siyasal gerekleri anlamayan halki
okutmak geregini anlayarak siyaseti birakmis, bir dil szlg yapmayi hizmetle-
rin en byg saymistir). Gerekte ise bu, halktan nce okumuslara gerekli olan
bir seydi! Bunu, anayasa yapilmasi isinde, Namik Kemal kusaginin basina gelen
kavram ve anlam karmasasi gsterecektir. Bu konuya ileride gelecegiz.
Siyasetten uzaklasan Sinasi kendini dil, szlk ve harI sorunlarina verdi. En-
cmen-i lnis dolayisiyla Trkiye iinde, Fransa ve Ingiltere'de Trke'nin gre-
nilmesi ya da gretilmesi ihtiyaci karsisinda zaten bir szlk sorunu vardi. Namik
Kemal, Tasvir-i efkr''da (sayi 411) ikan bir yazisinda, "bazi mahaIiT'in hl es-
263
TRKYE'DE ADALAMA
ki Kamus ve Burhan szlklerini temel alarak bunlardan Bati usul szlk yapil-
masi dsncesinde oldugundan yakindiktan sonra, gerekli olanin yeni terimlerle
Arapa ve Farsa'dan geen szckleri de iine alan yeni, byk bir szlk yapil-
masi oldugunu syler. Sinasi bu isi basarmaya alisti. Bu, gerekte, halkin siyasal
bilinlenmesi sorunu olmaktan ziyade gen aydinlarin siyasal bilinlenmesi soru-
nuydu. O zamanki ilerici aydinlar, anlatmak istediklerini Fransizca sylemeden
ya da yazmadan kendi kendilerine bile anlatamazlardi. Kendilerine Fransizca ola-
rak takilan adin anlamini bile benimseyememislerdir (bu noktaya ileride "Jeune"
terimi dolayisiyla gelecegiz).
Ikinci sorun harI sorunudur. Bildigimize gre, logu uluslarinin dillerine
latin alIabesinin uygulanmasi Iikrini Avrupa'da ilk ortaya atan adam Vol-
ney'dir.
12
Tanzimat'in gen kusaginin aydinlari arasinda ok moda olan bu ya-
zarin Iikrini aika kimse ortaya atamamis olmakla birlikte, ondan etkilenmis
olduklarini tahmin ediyoruz. Bu dnemde Hoca Tahsin EIendi'nin, Arap harIle-
riyle sagdan sola dogru yazi yerine soldan saga dogru giden bir yazi icadina a-
listigini da grmstk.
lil sorunu yalniz Osmanlica'yi gelistirme sorunu olarak alindigi srece, an-
lam agdaslasmasi ynnden bir reIorm sorunu olarak alinamazdi. Okul gretimi-
nin, gazeteciligin okumus elitin diliyle halkin dili arasindaki byk uurumu asa-
mayacak lde okuryazarsizlik vardi. Sorun okumu ile cahil arasi Iark sorunu
sanildigi iin, dil sorununun okuryazarligi genisleterek Osmanli yazi dilini halk
arasinda yaymakla zmlenecek bir sorun oldugu saniliyordu.
13
Bu yzden dil sorunu ayni zamanda yazi ve yazi okutma sorunu oldu. O za-
man Osmanlica'yi yayacak ara, okuryazarlikta edinilecek bir ara olunca, Arap
yazisinin cahilligin yayilmasinda bas etken oldugu grs dogdu (Volney ve Ba-
ron de Tott, Arap harIlerinin cahilligin gelismesinde rol oldugunu yazmislardi).
Bu sorunu ilk ele alip tartisan kisi Cevdet Pasa'nin karsisindaki kamptaki benzeri
oldugunu syledigimiz MniI EIendi olmustur. 1862'de MniI EIendi, Arap yazi-
sinin okuryazarligin gelismesini kstekleyen ve cahilligin yaygin olmasina yol
aan bir ara oldugu Iikrini ilk kez ortaya atmistir. MaariIi genisletmek iin bir yazi
reformu gerekli idi.
14
Bundan iki yil sonra Azerbaycanli Fethali Ahundzade ya da Ahundov
(1811-1875) geldi. Azerbaycan'da o da yazi sorunuyla ilgilendigi iin dsndg
reIorm zerinde Osmanli aydinlanyla tartismak istiyordu. Fethali, dsndg yazi
reIormu zerine Osmanli hkmetine bir proje sundu. Bu proje tartisilmak zere
Osmanli Bilim Kurumu'na gnderildi; proje sahibi orada dsncelerini aikladi. Bu
reIorm projesinin baslica Iikirleri sunlardi: a) Cahilligin nedeni Arap yazi-
264
DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI
sidir, b) Arap yazisini kullanma bir din isi degildir, yeni bir yazi alinmasina karsi
din aisindan bir sakinca yoktur, c) Yeni bir yazi sistemine geis sresince eski
yazi yeninin yaninda devam edebilir. Bilim Kurumu'ndaki tartismalar, islah edil-
mis Arap harIleriyle yeni bir alIabe kurulmasi ve bunun tutunmasi, yayginlasmasi
sorunlan zerine toplanmisti. Fethali'nin projesinde Arap yazisinda sesli heceler
iin szcklerin st ve altinda bulunan harekeler yerine bitisik harIler arasina
konacak yeni sesli harI isaretleri tekliI ediliyordu. Bylece, Arap harIleriyle yazil-
makla birlikte, Trk yazisi Ionetik bir yazi olacakti.
15
Tartismalar sonucunda kurumun hazirladigi rapor, yazi reIormunun gerekli-
liginde btn oylarin birlestigini, baska bir Islm lkesinde de ayni ihtiyacin du-
yulmasinin, bu sorunun temelli bir sorun oldugunu gsterdigini belirttikten sonra,
yzyillarca kullanilan bir yazinin degistirilmesinin gerekten ok byk bir is ol-
dugu sonucuna variyordu. Islah edilmis harIlerle yeni bir yazi alinmasi matbaaci-
lik islerinde de zorluklar yaratacakti.
MniI ile Fethali'nin, Arap harIlerini islah yerine, daha radikal bir yola gidip
Latin alfabesinin kabul edilmesi fikrini beslediklerini tahmin ediyoruz. Fakat Tan-
zimat'in zelligi, byle radikal degismeler yerine ortalama yollardan gitmektir.
yle oldugu halde bile, Kurum hkmetten tesvik grmedigi, belki de ulemdan
siddetli bir darbe gelecegini dsndg iin, Arap harIlerinin islahi yolunda bile
bir karara varamadi; ya da vardigi karan yrrlge koyacak bir g ya da nder-
den yoksundu. Matbaacilikta yol aacagi glkler endisesi gerekte byk bir
sorun degildi. nk o yillarda bile Osmanlica olarak basilmis kitaplar, bir duvar-
lik bir kitap raIini bile dolduramayacak kadar azdi. Fakat dil sorunu yolunda iler-
leme olmadan latin harIlerini almanin zaten Iazla bir yaran da olmayacakti. Os-
manlica'yi latin harIleriyle daha kolay gretmek mmkn degildir. Arap harIle-
riyle Ionetiklestirilmis hale sokarak gretmek ise, bsbtn anarsi yaratacakti; bu
kez okumuslarin kendileri de cahillesecekti.
Fakat MniI EIendi yazilarinda Arap harIlerini islah yolunda denemeler ya-
pilmasi, bunlarla yazilacak okul kilaplanyla yayginlasmasi grsn savunmaya
devam etmistir. Bu yoldaki denemeler
16
ancak 25-30 yil sonra, matbaaciligin
ilerleyisine katkisi olan Ebzziya TevIik taraIindan yapilmistir. O da ilhamini Si-
nasi'den almistir. Sinasi, Arap harIleriyle nesh ve kuIi denen yazi esitleri karmasi
bir esit gelistirerek (ihtimal ki Fransa'da sarkiyatilarin etkisi altinda), Ibrahim
MteIerrika'dan beri matbaacilikta kullanilan 500'den ok harI kasasini 112'ye
indirme deneyleri yapmis, kendi matbaasi iin harIler dktrmstr. Tahsin EIen-
di'nin denemeleri gibi Sinasi'nin denemeleri de ihtimal ki birok kisi arasinda g-
vurluk ya da kaiklik sayilmistir. Tahsin EIendi gibi Sinasi de dinsiz, mlhit, "mu-
265
TRKYE'DE ADALAMA
kaddesata el atan" kisi sayilmis, biroklari delirdigine hkmetmis, gen aydinlar
cenazesine gelmeye bile cesaret edememislerdi! Tahsin EIendi de ayni biimde, o
varligina inanmadigi teki dnyaya mrnn son yiUarini seIalet iinde geirerek
gmstr.
5. Kavram ve anlam sorunu
lil agdaslasmasi sorununun belki en nemli yani avdinin dnnn ag-
dalamasi sorunu olmustur. Bati siyasa, hukuk, tarih, IelseIe dsnnn eserle-
rini Fransizca grenerek okuyabilen gen kusak, okuduklan eserlerdeki kavram-
larin anlamlarini ne dereceye kadar anliyorlar, anladiklarini ellerindeki anlati ara-
ci olan dille ne dereceye kadar anlatiyorlardi?
Tanzimat dneminin gen kusak aydinlarindan sz edildigi zaman, bunlarin
Plutarkhos'u, Rousseau'yu, Montesquieu'y, Volney'yi, Voltaire'i evirdikleri
sylenir; fakat bu evirilerin hibiri elimizde yoktur. Bu iddialan yayanlarin yalan
sylediklerini ya da abarttiklarini sanmiyoruz. Pek muhtemel olarak hepsine giri-
silmis, Iakat hibiri tamamlanamamistir; birogu da (eger tamamlanan olmussa)
ya anlasilir gibi olmamis ya da yayimlanamamistir. nk eviri, yani yksek
dsn dzeyini Osmanlica'ya dkme isi, asilmaz glklerle doluydu. Bati kav-
ramlarini anlatmak iin kullanilan szckler, geleneksel anlamlarindan siynlma-
dika o kavramlarin agdas anlamlarini vermezler, geleneksel anlamlarini verir-
ler. Bu da anlatmaya, ya da anlasmaya degil, anlatamamaya ya da yanlis anlas-
malara yol aar.
Szn edecegimiz dnemden sonra, biri Mesrutiyet dneminde, teki' Cum-
huriyet dneminde iki Iarkli deneme olmustur. Birincisi, Bati kavramlarina, gele-
neksel olarak kullanilmakta olan Arapa ya da Farsa szckler yerine duyulma-
mis ya da yanlis biimde kaliba dklms Arapa terimleri ("meIkure" gibi) karsilik
olarak kullanma metodudur. Ikincisi, daha radikal olarak Arapa'da bile bu-
lunmayan, Trke'de kk bulunabilen, hatt bulunamasa da tretilecek olan
szckler koymaktir ("lk" gibi). Bu iki metodun ikisinin de karsisinda olanlarin
tutumu dil agdaslasmasinin ne genislikte, ne kapsamda bir sorun oldugunu an-
lamayan kisiler olduklarini gsterir.
Tanzimat'in yeni kusak gen aydinlan Yeni Osmanlilar, yukaridaki iki dene-
yin tersine olan nc bir yol tutmuslardi. Bu, bir Bati terimini alip karsiligi ola-
rak asli Arapa olan geleneksel bir terimi kullanmak, bulunmazsa icat etmek yeri-
ne onu tanimlayici bir "yan sz"le karsilamak metodudur. rnegin, "nation" sz-
266
DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI
cg, "millet" olarak evrildi. Halbuki bu szcgn hem Arapa'da hem eski Os-
manlica'da yerlesik anlami baskadir; "din toplulugu" demektir (ya da bugn Ziya
Gkalp'in etkisiyle "mmet" dedigimiz seydir), ikinciye rnek, Jeunes Turcs kar-
siligi olarak "Trkistanin erbab-i ebabi" deyimidir. Osmanlica'da her ikisinin
de szckleri olsa bile anlam olarak karsiliklari yoktu. Yaslanmis bir imparatorluk
geleneginde "gen" degil, "yasli" kisidir nemli olan.
Anlam sorununun nemini,
17
Sinasi'nin bir eviri dolayisiyla yazdiklan ok
iyi yansitir. evirisi yapilan eser Fenelon'un (1651-1715) 1699'da ikmis olan
Telemaque adli eseridir (Kitabin Fransizca aslinin Tibbiye'de Fransizca derslerinde
okuma kitabi olarak kullanildigi anlasiliyor. Tibbiye'de Holbach, liderot, Voltaire,
Cabanis gibi daha nemli devrimci yazarlarin kitaplarinin da grenciler taraIindan
okunmakta oldugunu grmstk). Ilk evirisi 1862'de ikan bu siyasal romanin
anlamini, Sinasi su szlerle anlatmaya alisir: "Fenelon nam Fransiz mnsi-i
meshurunun Serg:et-i Telemak unvaniyla mevsuI olan teliI-i hakmnesi, su-
rette efsane-yi aski nkil gibi ise de, manda adi dd ile vaid-i klliyesini smil
bir nn-i hikmettir."
18
Bunu bugnk dile evirirsek syle olur: "Fenelon adli nl
Fransiz yazarinin Telemakin Serveni adiyla taninan IelseI eseri, bir ask y-
ksn anlatir gibi gzkmekle birlikte, anlam bakimindan adalet ile halkin
mutlulugunu saglamak demek olan sivasanin genel kurallarini kapsayan iki
yanli bir IelseIe eseridir." Bugnk Trke'de "nn-i hikmet" gibi benzetislerle
yazmak gtr. "Nn" byk balik ve ona benzetilen iki yanli kili imgesini verir.
Sinasi'nin bile oyun yapmadan, yani "sanat" yapmadan dpedz yazamadigini
gryoruz.
Bu kitabimizda, agdaslasmanin baslangici olarak aldigimiz bir tarihte yazi-
lan bu bir buuk yzyillik eser, Fransa tahtina geecek olan Burgondiya dukasina
bir hkmdarlik dersi vermek iin yazilmisti: halk hkmdarlar iin degil, h-
kmdarlar halk iindir; onlarin devi aydin olan, halkin iyiligini dsnen bir ba-
ba gibi, otoritesini halkin eskimi geleneklerini degitirerek devleti veniletir-
mektir. Bu, halkin "kizim sana sylyorum, gelinim sen anla" dedigi anlamda
konusma esididir. Bu evirinin Sinasi'nin matbaasinda ikinci kez basilmasi, evi-
rilecek Bati eserlerinin, zamanin sorunlarinin etkisi altinda seildigini gstermesi
aisindan anlamlidir. Bununla birlikte, eseri eviren YusuI Kmil'in (Pasa) agir
Osmanlica dili yznden romandaki gizli anlamin sezilemedigini grerek Ahmet
VeIik Pasa'nin daha sade bir dille baska bir eviri yapmasi da anlamli ve bunun
anlasildigini gstermesi bakimindan ilgintir.
Ibrahim MteIerrika zamanindan beri Avrupa dillerinden tam anlamiyla e-
viri degilse de aktarma niteliginde yapilan eviriler, en ok askerlik, Ien ve niha-
267
TRKYE'DE ADALAMA
yet tip ve tabiat bilimleri alaninda olmustu. Bu alanlarda kavramlar ya Arapa
karsiliklarla, ya Italyanca, Ispanyolca, kumca ve Slav dillerinden Trk agzina g-
re degistirilen szcklerle ("baylonta" gibi), ya da kulaga gelen anlasilisin karsiligi
olan szckle karsilanirdi ("balyemez topu" gibi, "muskat" gibi). Tanzimat d-
nemindeki ilerleme ve ayni zamanda glk bu dzeyin daha yksegine ikilarak
insan ve siyasa IelseIesinin soyut kavramlanyla karsilasilacak olan eserlere geil-
mesiyle olmustur. Iste bu dzeydedir ki, szn ettigimiz anlam agdaslasmasi
sreci baslamis, bu dsnceden paraciklar evrilebilmistir.
Ziya Pasa'nin Emile evirisi gibi, yapilmis olup da yayimlanmamis ve bizim
bilmedigimiz evirilerin bulunmasi da muhtemeldir. Bildigimiz yayinlanan ilk
yksek dsn dzeyindeki eviri 1859'da MniI EIendi taraIindan yapilmistir
(bundan nce 1857'de Ziya Pasa'nin Moliere'in Tartuffeiin evirdigi sylenirse
de bu eviri ortaya ikmamistir). MniI EIendi'nin evirisi kendisinin Voltaire, Fe-
nelon ve Fontenelle'in eserlerinden setigi paralardan meydana gelmis bir anto-
lojidir. Basilmis olan bu antoloji, Muhaverat-i hikemive (FelseIe Konusmalari)
adini tasiyordu. O zamanki dille bu yazarlan evirmenin glklerini dsnrsek,
Mnif Efendi'nin bu evirisi (Sinasi mstesna) kendi zamaninin bir sre iin de
kendinden sonrakilerin diline kiyasla bir basandir. Yaptigi semeler de zamanin
aydinlarini ilgilendiren konular zerinedir: bos inanlara karsi aklin stnlg,
aydinlanma ve egitimin nemi.
Hukuk alaninda eviri byk bir basan olmamistir. Tasvir-i efkr'da. Emme-
rich Vatel (1714-1767) adli yazarin Traite du dro desgens adli eseri Hukuk-u
ns adi altinda yayimlanmaya basladi, Iakat bitirilemedi. Bununla birlikte, hi de-
gilse bir yan yenilik yansitir; "/of (kanun) szcgndenayri olarak droit karsiligi
olarak "hukuk" terimi yepyeni bir terimdir. Tarih IelseIesi alaninda en ilgi eken
iki Batili dsnr Montesquieu ile Volney idi (bunlara evirildigi iddia edilen
Condorcet'yi de katabiliriz). Yeni Osmanlilar Ibn Haldun'un tarih IelseIesine karsi
olduklarindan, Cevdet Pasa'nin lle levrinde yapilan Ibn Haldun evirisini ta-
mamlayisi bizce gerek bir katki oldugu halde, kendiliginden bir tarih IelseIesi
yazmaya kalkisan ve bu konu zerinde Dar'l-Inn'da hazirlayici aik dersler
veren VeIik EIendi'nin (Pasa) bitmemis Hikmet-i tarih kitabi onun yaninda za-
valli bir eser olarak kalir. Imparatorluklarin yikilis nedenleriyle ilerleme olgusu-
nun nedenlerini grenmeye alisan Yeni Osmanlilarin Montesquieu, Condorcet ve
Volney'den neler grenebildiklerini ileride grecegiz.
268
DL ADALAMASI VE SYASAL ANLAMLARI
Notlar
1 Besiktas Bilim Cemiyeti, yenierilerin yok edilisi olayindan Iaydalanarak ilerici dsn Bektaslik,
materyalizm, Voltairecilik, dinsizlik ve Bati dil ve bilimleri ile ilgilenme gibi sularla damgalayanla
rin baskisi ile dagitilmisti. Byle olmakla beraber ve Sanzade ayarinda bir bilgin bir daha gelme
mekle beraber, bu akimin tamamiyla lmedigi, Tahsin, MniI, Sinasi zamaninda yeniden dsnde
kendini gsterdigi anlasiliyor. laha Iazla bilgi iin bkz. S. Mardin, 217 ve 229-232.
2 Medrese egitimi grms olan Cevdet EIendi'nin (Pasa) ayrica tasavvuI egitimi ihtiyaci duyarak
Mesnevi derslerine devam ettigini kizi Fatma Aliye anlatir. laha sonra Fransizca'ya ilgi gstermis,
gizli kalmakla beraber bu dili ok muhtemel olarak grenmistir. Kizinin da gizlice Fransizca'ya a
listigini tesadIle grendigi zaman hibir itirazda bulunmamistir. Kur'an'm basilmasina 1874'te na
sil izin iktigini Cevdet Pasa anlatir: "Vakanvis Cevdet Pasa'nin evraki", Tarih-i OsmanEncme
ni mecmuasi, VIII, 46(1917): 228; bkz. E. Mardin, 126-127. Namik Kemal'in londra'da Kur'an
basilmasi isi zerinde alismasi hakkinda bkz. "Kemal Bey'in bir mdIaasi", Mecmua-iEbzziya,
III, 25 (h 1300): 770.
3 Ayrintili bilgi iin bkz. Uludag, 971-983.
4 II. Mahmut zamaninda Yahudi asilli gen bir Ingiliz olan Arthur lumley lavids (1811-1832) ilk mo
dern Trk dili gramerini yazmistir; bkz. Bernard Lewis. "The Pro-Islamic Jews", Islam in History, 2.
baski (Chicago, 1993) iinde, s. 144-145. Gen yasta len yazarin arinesi bunun Fransizca evirisini
1836'da padisaha sunmustu. Bu gramerin degeri, basinda Trk dili ve uygarliginin kisa bir tarihi diye
bilecegimiz ilgin ve uzun bir "Giris" bulunmasindadir. Yazar, Trk toplumlarinin dillerinin Tatarca adi
altinda nitelendirilmesini elestirerek, bunlarin tek bir Trk dilinin dallan oldugunu savunur ve genis bir
alana yayilmis Trk dili konusan halklar toplami olan bir Trk ulusunun bulundugunu anlatir. Fakat
Tanzimat dneminde Trk szcg ile ilgili seylere karsi Osmanli alerjisi yasamaktaydi. Cevdet-Fuat
grameri de "Osmanli Gramer Kurallan" adi altinda ikmistir. Avrupa'daki "Jeune Turc"ler terimi "Yeni
Osmanlilar" olmustur. Buna karsilik o zamanin edebiyatinin Ingilizce bir antolojisini hazirlayan Wells,
setigi siirlerdeki "Osmanli" szcgn Ingilizce evirilerinde hep Turc szcg ile karsilamisti.
5 Bu dnemde Trke-Fransizca, Fransizca-Trke szlkler Avrupalilar taraIindan yazilmistir. ked-
house'un lngilizce-Trke, Trke-tngilizce szlg de bir Amerikali zenginin para bagisi ile basila
bilmistir. 1860'ta Ceride-i havadis'te bu konuda verilen haber syledir: "Trkiye'de Fransizca gre
nenler ogaldigi halde Ingilizce'ye ragbet olmayisinin nedeni, Ingilizce szlk bulunmamasidir.
Amerikali olup oktan beri Ingiltere'de oturan tccar Walras (?) bu konuda Times gazetesine beya
natta bulunan zati agirarak gereken parayi verecegini sylemistir. Bb-i l tercme odasi memur
larindan olup londra'da bulunan Lgat-i osmanive yazan Redhouse'un Trke-lngilizce szlg
ile dil gretimi zerine yazilacak kitaplar iin W. taraIindan bin keseden Iazla aka harcanmistir. Bu
kitaplarin bir kismi gelmis, bir kismi da gelerek satisa konacaktir."
6 Trke basinin baslayis ve gelisim tarihi iin bkz. Gerek, Trk Ga:eteciligi, Server Iskit, Hususilik
Trke Gazetemiz (Ankara, 1937) ve HiIzi Topuz, Trk Basin Tarihi (Istanbul, 1972).
7 Sinasi zerine ok sayida yayin bulunmakla beraber, en gvenilir ve toplu yazi olarak bkz mer Faruk
Akn, "Sinasi", Islam Ansiklopedisi, cilt V, s. 545-560; diger kaynaklar burada bildirilmektedir |YN:
Yeni bir yayin iin bkz. Ziyad Ebzziya, Sinasi, haz. Hseyin elik (Istanbul, 1997)|.
8 Auguste Comte'un kesit Pasa'ya mektubu iin bkz. Siyavusgil, 755. Comte, pozitivizm mezhebini
yaymak iin Amerikalilara da bu esit mektuplar yazmistir. Saltanati sirasinda II. Mahmut ile temas
etmek zere Istanbul`a Saint-Simon'cularin geldigini leKay anilarinda bildirir.
9 Bu yazi iin bkz. Agh Sirri levend, Trk Dilinde Gelime ve Sadeleme Evreleri, 2. baski (Ankara,
1960), s. 83.
10 Tasvir-ie/kr, sayi 78, 6 Sevval 1279/26 Mart 1864.
11 Ebzziya TevIik, "Yeni Osmanlilarin sebeb-i zuhuru", Yeni Tasvir-i efkr, 31 Mayis 1909-29 Su
bat 1910 (154 teIrika); alinti, Mehmet Kaplan, Namik Kemal, Havati ve Eserleri (Istanbul, 1948),
s. 47'den nakledilmistir.
269
TRKYE'DE ADALAMA
12 Volney'nin latin harIlerinin uygulanmasi konusundaki yazdiklari: Oeuvres, VIII: L'alphabet euro
pen appliqu aux langues asiatiques.
13 Cehaletin korkun boyutlari zerine Ziya Pasa'nin tahmini iin bkz. Davison, I: 82 not 55.
14 Bkz. Tahir Mnif, "Islah-i resm-i hatta dair bazi tasavvurat", Mecmua-ifiinan, II, 13(1863): 69-
77; ayrica bkz. Fevziye Abdullah Tansel, "Arap HarIlerinin islahi ve degistirilmesi hakkinda ilk te
sebbsler ve neticeleri (1862-1884)", Bel/eten, XVII, 66(1953): 223-249; levend'in kitabi, yazi
reIormu zerine yapilan tartismalarin ve ilk deneylerin en toplu incelemesidir.
15 Ahundov'un hayati ve eserleri iin bkz. "Mirza Fethali Ahundov", Trkyurdu, I, 5(1327/1912):
127-131. Sinasi gibi Fethali de geleneklerin ve eski inanlarin anlamsizliklarini elestiren oyunlar
yazmistir. HarI konusunu tartisan kurulun yelerinin bu eserleri okudugu, harI sorunu zerine ve
rilen raporda syle bildiriliyor: "Bunlar, logu lkelerinde yaygin anlamsiz dsncelerin glnlesti-
rilmesi dsncesi ile yazilmis, IelseIi konulari bulunan Iaydali eserler oldugundan ileride kurumu
muz taraIindan Osmanli diline evirilerek yayimlanacaktir."
16 Arap harIlerinin islahi iin yapilan deneyler zerine bkz. Iskit, 145-146.
17 Anlam sorunu zerine iyi bir zmleme iin bkz. S. Mardin, 244. Burada Sami Pasa'nin "an-
lam"larin evrenselligi grsne deginilmistir. Gerekte ise semantik bir sorun olarak "anlam", top
lumsal iliskilerin belirledigi ereve iin ve "anlasma" araci olan szckler araciligi ile olur. Bu er
eve ve aralardan soyut olarak "anlam", halk sagduyusunun sezdigi gibi, Karagz-Hacivat oyun
larindaki konusmalarda grlen "bayram haItasi-mangal tahtasi" denklemi biiminde olur.
18 Tasvir-iefkr, sayi 8, 27 Muharrem 1279/24 Temmuz 1863.
270
IX TANZIMAT'A
TEPKIlEk
1. Ilk siyasal rgt
Anayasa akiminin kaynaklan buraya kadar grdgmz kosullardadir. Bu
akimin, Bati dsnnn ve siyasal devrimlerinin dogrudan dogruya etkisi altinda
ya da onlara paralel olarak yrdg, ne ilk asamasinda (1859), ne ikinci asa-
masinda (1865), ne de nc asamasinda (1876) sylenebilir. Tersine, nemli
noktalarda bunlara aykiri ynleri oldugunu bile grecegiz. Byle olmakla birlikte,
Bati'nin siyasal dsnnn etkileme durumuna gelmesi de bu "nc" akimla
baslar. Yalniz, bu etkilerin aldigi biimleri belirleyen grnsler, Tanzimat'in Os-
manli Imparatorlugu erevesi iinde yarattigi siyasal ve kltrel bunalimlarin
zellikleridir.
Tanzimat'a karsi ilk siyasal tepki, Osmanli devletinin agdaslasma sorunu-
nun gerektirdigi reIormlar onu Bati devletlerinin baskilari altina soktugu halde
(ya da bu yzden), reformlarin Mslman halka yarar saglamamasinin yarattigi
tepkidir. Buna ulusuluk (Trklk) tepkisi demekten ok seriatilik (Mslman-
lik) tepkisi demek gerekir. Zaman Iarkini hesaba katmamak kosuluyla, Avru-
pa' daki benzerleriyle ilkayrilik burada baslar. Yine bu nitelikten tr, ilk tartisa-
cagimiz tepkide dinci, Bati karsiti, Tanzimat karsiti renkler bulundugu iin, sonra-
lan kimi yazarlar bu tepkiyi ilerici bir adim olarak nitelendirdikleri halde, kimi ya-
zarlar da bunu gerici olarak nitelendirdiler. Halbuki, yalniz bu birinci tepki asa-
masinda degil, ikinci hatt nc asamalarda da ilerici olan yanlarla gerici olan
yanlarin ne denli iice gemis oldugunu grecegiz. Onun iin bu sreci basit bir
ileri-geri semasi iinde nitelendirmek yeterli degildir.
27 1
TRKYE'DE ADALAMA
ilk tepki, 1856 keIorm Bildirisi'nin yayimlanisindan yil sonra,
1859'da meydana ikarilan Kuleli Olavidir. Bu olay, dsn planinda bir iz birak-
madan o denli geici oldu ki, sonralari ondan szedenler olaydaki gizli rgtn
gerek adinin ne oldugu zerinde bile ne kesindirler ne de birlesik. Kimilerine g-
re gizli rgtn adi "Seriati Tutma Cemiyeti", kimilerine gre "Fedaler Cemiye-
ti"dir (Feda, Islm geleneginde, bir dava ugruna kendi istegiyle rol alarak, lm
de gze alip bir tedhis eylemine girisen kisi demektir). Bu cemiyetin ne zaman
kuruldugunu, ne kadar mr oldugunu da bilen yoktur. Ancak, 1859'da meyda-
na ikanldigini biliyoruz. yeleri Kuleli'de yargilandiklari iin olaya bu ad verildi.
Yoksa, bir olay varsa, bu orada olmamistir.
Fakat, gizli rgtn amalan, yeleri hakkindaki bilgilerin karanlik kalisi, gi-
risimin niteligi hakkinda birbirini tutmayan yorumlarin yapilmasi, bize olay zeri-
ne gerekli aydinligi verecek niteliktedir. Bir kez, cemiyetin yalniz yakalanmis ve
yargilanmis yelerinin bile esitli kaynaklardan geldigini greniyoruz. Bunlarin
iinde yksek rtbeli subaylar, aydinlar, medrese grencileri, bir seyh, bir mIt,
bir hoca vardir. Hkmeti devirme amaci gereklesirse, katilma vaadinde bulu-
nan daha ok sayida asker ve sivil kisiler bulundugu anlasiliyor.
1
Olayin yzeyde
kalmis grnsnn bir nedeni daha vardir. li Pasa hkmetinin Avrupa elile-
rine olayi kk gstermeye alistigi, devirme akimiyla iliskili, ogu devlet me-
muru olan kisileri dolayli yollardan baska yerlere atayarak bunlari bir daha byle
siyasal eylemlere geemeyecek duruma getirdigi anlasiliyor.
2
Gizli cemiyetin amaci ve ideolojisi ne idi? Yorumlayicilar arasindaki
grsayriliklan en ok bu iki soruya verdikleri cevaplardadir. Yakalayanlari
yargilayanlara gre (yargilama aik yapilmamistir), bunlar padisahi ldrerek
hkmeti devirecekler, Tanzimat rejimini kaldiracaklardi. Birinci iddianin gerege
uygun oldugundan sphe edebiliriz. Gizli ve savunucusuz yapilan bu yargilamada
suu agir gstererek cezayi da agirlastirma egiliminin bulunmasi dogaldir.
Padisahin gzne girmek isteyen kisiler komplonun padisahin canina evrili
olduguna onu inandirmaya alismislardir.
3
Sehzade Abdlaziz'in bu komploda
parmagi oldugu sylentisi dogru ise (Osmanli tarihinin gemisinde bunun ok
rnekleri oldugu gibi, bundan sonra da benzerleri grlecektir), gdlen amacin
ordu yardimiyla hkmeti devirerek Abdlmecit'i tahttan indirmek, yerine
Abdlaziz'i oturtmak oldugu anlasiliyor. Osmanli tarihi darbelerinin
(coup'hrinm) dogrultusuna uygun dsen budur.
Olayin belki en ilgin yani, ordunun siyasal hayatta rol oynayacak bir g
haline gelmek zere oldugunu gstermesidir. Olayi kk gsterenler gibi, byk
gsterenler de yazilarinda isin iinde (hatt basinda) yksek rtbeli subaylarin
272
TANZMAT'A TEPKLER
bulundugunu ileri srerler. rnegin, Abdlhamit zamaninda yazan Ahmet Mithat
EIendi bile, "birka kisa Iikirli" kisinin, "kendilerini Osmanli hamiyyeti, Islm
gayreti erbabindan sayan" birtakim kisilerin "gya bazi islahati zorla" yaptirmayi
gze aldiklarini, toplanan bu "bes on gaIlet erbabInin "bendegnin en sadiklari
taraIindan ihbar" edildigini syledigi halde, bu kisilerin "asker subaylar" ve
"mlk memurlar" oldugunu da Iarkina varmadan bildirir.
4
Istanbul'da yasayan
Vambery, Wanda ile Engelhardt gibi yabancilar hareketin basinda, Manastir'a
atanan nc Kolordu (?) Tmen Komutani Hseyin laim Pasa'nin bulundu-
gunu sylemekte birliktirler.
5
Yksek subay, sivil mlkiye erkni ve Seyh Ahmet gibi kisilerden baska
nc bir unsur, gen aydin kusagidir. Ebzziya TevIik, bunlar arasinda Sina-
si'nin bulundugunu iddia etmekle birlikte, bunu dogrulayan bir belge bulunmadi-
gi gibi tutuklananlar arasinda da grlmyor. Fakat iddiada bir gerek payi olabi-
lir; nk Sinasi'nin, edebiyat kitaplarinda "sakali olmadigi iin" yesi bulundugu
Yksek MaariI Meclisi'nden ikarildigi yollu anlamsiz kalmis olay bu zamana
rastlar. Yargilananlar arasinda Sinasi'nin Paris'e gitmeden nce alistigi Topha-
ne'de yakindan tanidigi iki kisi de var. lis gzlemcilerin bildirdigine gre, gizli ce-
miyetlerde bulunanlarin ogu Tophane ve Bahriye'dendi. Cemiyetin gizli yanina
katilmamis olsa bile Sinasi'nin bu olayla baslayan akimda sanildigindan ok etkisi
oldugunu grecegiz.
Iinde pasalarin, memurlarin, ulemnin, "gen'lerin bulundugu byle kan-
sik bir cemiyetin ideolojisinin ne olabilecegi konusu, Trk ve yabanci yazarlarin
kaIalarinin en karistigi, en atisiklastigi bir konu olmustur. Bu karisikliga ds-
melerinin baslica nedeni, bize gre, olayi "devrimcilik" ve "anayasali mesruti-
yet kurma" llerine gre degerlendirmelerinden ileri geliyor. Fransiz diplomati
Engelhardt gibi hareketin ordu iinde dogdugunu ileri sren Polonya asilli
Fransiz subayi VVanda, bunu Kinm Savasi dolayisiyla subaylarin Fransiz ve In-
giliz subaylariyla tanismalarina baglar: "Kinm savasindan sonra, Trk ordusu-
nun subaylan arasinda liberal egilimler gzkmeye basladi. Yeni Iikirler, daha
asagi kademelerdeki memurlar ve ulem arasinda da yayildi." Engelhardt bu Ii-
kirleri Avrupa'daki devrim olaylarinin estirdigi rzgrlarin getirdigini ileri srer.
Kastettigi devrimcilik, Avrupa'daki 1848 devrimleri ve asagida szn edecegi-
miz Mazzini-Garibaldi devrimciligidir. Vambery, olayi anayasa mesruiyetiligi
akiminin ilk grns olarak tanimlar. Ayrica, Hseyin laim Pasa'nin 1848
Macar devriminin bastirilmasi zerine Trkiye'ye siginan Macar devrimcilerin-
den etkilendigini ileri srer. Bu Macar mltecileri (katalim: Polonya devrimcile-
ri) arasinda Mslman olup Osmanli ordusunda komutanlik mevkiine gelenler,
273
TRKYE'DE ADALAMA
pasa olanlar vardi. Olay zerine tek monograIiyi yazan Ulug Igdemir,
6
yargilama
tutanaklarina, haci ve hocalara, biri erkes, teki Arnavut asilli iki pasaya,
"didon" lakapli alaIranga bir gence bakarak bunlardan kurulu bir cemiyetin
devrimci bir cemiyet olamayacagi sonucuna varir. Arnavut asilli CaIer Pasa'nin
Kuleli'ye gtrlrken kendini denize atarak bogulmasindan da bu kisinin cahil
bir adam olmasi gerektigi sonucunu ikarir; Iakat bu generali taniyan Wanda,
bunun tersine onun Italya ve Avusturya'da bulunmus, Istanbul'da Avrupalilar-
la dsp kalkan, bir Ingiliz generalinin kiziyla ask iliskisi olan, monden yasa-
yisli, kltrl bir adam oldugunu ileri srer.
7
Grlyor ki, bir yoruma gre Kuleli Olayi ilk devrimcilik olayidir. Tanzi-
mat'tan daha ileri giden, Bati modelinde liberal egilimli, halki temsile yetkili olan
bir parlamento rejimi kurmayi gdyordu. Ikinci yoruma gre ise, Tanzimat'in
ilericiligini yikip seriati geri getirmek isteyen gerici bir girisim olayidir. Engelhardt
olaydakilerin ideolojisinin ne oldugunu kestireniedigini kabul etmekle birlikte, bir-
birinden Iarkli ve iyice belirlenmemis iki Iikir unsurunun bu iste birbirine karismis
bir halde bulundugunu sezmistir. Bu birbirine ay kin akimlardan birinin "mutaas-
siplarin Islm dinini, Avrupa mdahalesinin hakaretlerinden kurtarmak" amacini
gttgn sandigini, tekinin "Sarkli bir Hiristiyan" imzasiyla, nerede yayimlan-
digini bildirmedigi bir yazidan anladigina gre, "sorumlu bakanlardan kurulu bir
kabineyle irk ve din Iarki gzetilmeksizin halkin setigi kisilerden kurulu bir me-
buslar meclisi" istedigini sandigini yazar. Bu ikinci Iikrin, hangi evrelerde gelis-
mekte oldugunu daha sonraki olaylardan tahmin edebilecegiz.
Yargilananlarin bu ikinci Iikri benimseyen kisiler olup olmadigini bilmiyoruz.
Ihtimal ki paylastiktan Iikir, amalarinin mesrutiyet ynetimi kurmak olmadigini
kesinlikle savunan Mehmet Galip - Ali kiza da
8
dahil olmak zere, lehte ve
aleyhte yazanlarin birlestigi gibi, saray, hkmet, dis borlar, bozuk dzen yne-
tim karsisinda seriata uygun, mesveretli bir ynetim kurulmasi, bunu saglayaca-
gini umduklan sehzadenin tahta getirilmesi Iikridir. Nitekim, ikinci devrim girisi-
minde, hatt anayasa akiminin gizli olmaktan iktigi kanun-i esscilik dnemin-
de de grlen amalar bunlardi.
Benzetildikleri 1848-1860 dnemi Avrupasinin devrimci, liberal, anayasaci
{constitutionalist) akimlarinda bulunan zellik bunlarda yoktur: a) yabanci
bir devletin ynetimi altinda yasayan bir ulusun kurtulus savasi (kusya, Avus-
turya-Macaristan Imparatorluklan'nin hkmne karsi gelen Polonya, Macar z-
grlk savaslan gibi), b) parali bir halde bulunan bir ulusun bagimsiz ulusal bir-
lik kurma savasi (Italya ve Almanya'da oldugu gibi), c) halk egemenligine daya-
nan anayasali ve parlamentolu monarsi ya da cumhuriyet kurma savasi. Burada-
274
TANZMAT'A TEPKLER
ki amalar ulusuluk degil, Osmanlilik birligi; cumhuriyet ya da anayasal devlet
rejimi degil, Islmlik'in ve Osmanli geleneginin mesveret usul ile iyi bir padisah
ve namuslu bir hkmet kurulmasi istegidir.
2. Ikinci siyasal rgt: "Gen" akimi
Ikinci devrim girisimi 1865'te kurulmus olan "IttiIak-i Hamiyyet" adli bir r-
gtten gelmistir (O dnemde "hamiyyet", "patriotism" anlaminda kullaniliyordu.
Bugnk deyimle cemiyetin adi Yurtseverler Birligi olur).
9
Bu sonusuz kalmis
girisimin analizi de bize o zamanki Bati'daki benzer devrimlerden Iarkli olarak,
devrimcilik, ulusuluk ile anayasaciligin birlikte yrmedigini, devrimci yanin bir
tedhisilik eylemi olarak kaldigini ve, eger iddia dogru ise, li Pasa'yi ldrp
(daha sonralari ona rahmet okutan) Mahmut Nedim Pasa'yi getirmeyi dsnen
yeleri bulundugunu gsterir.
Bu cemiyetin baslangici, kurulusu, yeleri, rgtlenisi zerine verilen bilgiler
de bir esrar perdesine brnms olarak kalmistir. Fakat bu cemiyetle ilgili baska
bazi olaylarin aldigi seyrin zellikleri bakimindan daha ilgintir. Bunda nderlik
ordu mensuplarinda degil, "gen'lerdedir. yeler arasinda bir hkmet darbesini
kolaylastiracak iki kisi de var: Biri zaptiye nazir muavini, teki Istanbul karakol-
lari Ieriki! Bunda da sehzade motiIi varsa da, girisim sonusuz kaldigindan bu
sehzade (Murat) sahneye ikamamistir (Murat, Abdlmecit'in oglu oldugu halde,
babasinin lmnde yerine Osmanli gelenegine gre amcasi padisah olmustu).
Bu girisim de padisahlik kurumuna, hatt padisahin kisiligine karsi degil,
Tanzimat'in padisah istibdadini kaldirmak iin onun yerine koydugu pasalar is-
tibdadina, zellikle li Pasa'ya karsidir. li Pasa, iinde 14 millet bulunan bir im-
paratorlukta halki ya da milletleri temsil edecek bir parlamento rejimi kurulama-
yacagi inancinda idi. Hele Islm halk byle bir dzeye gelmemisti. Basin zerine
siddetli bir baski koymustu. Yabanci dildeki gazetelere hkm gememekle birlikte,
onlara karsi da hkmetin besledigi baska yabanci gazeteleri kullaniyordu.
Cevdet Pasa bile onu istibdat egilimli olmakla sular. Bir toplantida li Pasa, her
halde ulemdan olan Cevdet Pasa'dan destek grecegini sanarak: "Tanri, bu mil-
let ve memleketin mutlulugunu saglamayi bes alti kisiye vermistir; hail akd ki-
sileri olarak devlet islerini onlarin evirmesi gerekir" demis (Islm ve Osmanli ge-
leneginde hail akd, zme ve baglama erleri, biat treni ile hkmdan mesru-
lastiran kisilerdir). Cevdet Pasa, "Ben bu kadar istibdattan hoslanmadigim iin
sustum; Iakat susmamin, Iikrine katilmadigimi gsterdigini anladi ve bunu ok
275
TRKYE'DE ADALAMA
abes buldu" der.
10
lemek ki bu li Pasa, yetki koltuguna oturunca oraya Tanri
taraIindan bir daha kalkmamak zere gnderildigine inanan devlet adamlarinin
ilkidir.
Hkmet cidd politik ve mal glkler iinde olmakla birlikte, dis politika
dengesi yerinde oldugundan, yani isteklerde bulunmada Bati devletleriyle kusya
arasinda birlik olmasi gibi bir kosul bulunmadigindan, rgt basan kazanamadi;
ilerinden birinin haber vermesi zerine ortaya ikanldi. O sirada, 1865'te Fransa
hkmeti, gerekli reIormlar hakkinda genis kapsamli bir proje vermisti. Fakat bu
projedeki stn istek, daha nce Ingiliz projesinde de oldugu gibi, bir anayasa re-
jimi kurulmasi degildi.
Tedhisi bir eylemle hkmeti devirme girisimi Yurtseverler Birligi'nin ortaya
ikanlmasiyla sonusuz kalmakla birlikte, bir genlik ve dsn akimi olarak tem-
sil ettigi huzursuzlugun etkilerinin devam etmesine yarayan olay, Halil SeriI Pa-
sa'nin, Fransa'nin destekleyecegim umdugu bir anayasa rejimi muhtirasi hazirla-
masi, daha sonra bunu kendi akrabasindan ve maliye bakani olan MustaIa Fazil
Pasa'nin, kendi amalarina ara olarak kullanmak zere, bit genlik akimi haline
gelmesinde nderlik etmesi olmustur. Bunlarin yardimiyla, bu cemiyette bulunan
ve bulunmayan bazi genler Avrupa'ya geerek, orada ilk kez ulusu Avrupa
devrimcileri ile (Polonyali, Italyan, komen devrimcileriyle), hatt Marksi sosya-
list devrimcilerle tanismislardir. Fakat bu tanismalarda, bu genler her iki devrim-
ci gruba zg Iikirleri paylasamadilar; Osmanli tmparatorlugu'nda anayasali rejim
davasi zerinde Avrupa devrimcileriyle birlesemediler.
Avrupa'nin devrimci akimlarinin sz edilen ilkiyle tanisma, genlerin Avru-
pa'ya gidislerinden nce baslamisti. Bunda da en byk rol oynayanin Sinasi ol-
duguna kuskumuz yoktur. Cemiyet hakkinda bilgi veren ve kendisinin de yesi
oldugunu iddia eden Ebzziya'ya gre Yurtseverler Birligi, elde ettikleri iki kitap-
tan grendikleri Carbonari rgtlenme modeline gre "hcre'ler halinde kurul-
mustu (laha sonralari, ok kisiler bu hcrelere kayitli olduklarini iddia ederler.
Bunlardan biri, anayasa olayindaki roln grecegimiz Sleyman Pasa'dir).
Carbonari (Italyanca "kmrcler" demektir) rgt Italya'da Fransiz levri-
mi Iikirlerinin etkisi altinda 1820'de dogan ve amaci ulusal, cumhuriyeti bir ital-
yan siyasal birligi gereklestirmek olan rgtlerin en nlsdr (Bunlardan biri
olan Silvio Pellico'nun, konulduklari hapishaneleri anlatan nl eseri MesPrisons
Osmanlica'ya evrilmistir). Mason rgtlenisini model alan Carbonaro'lar, devlet-
lerin ordulari ve polisleri karsisinda her yerde basarisizliklara ugradilar; hcre Ie-
daileri hapishane hcrelerinde ryen kahramanlar oldular. 1834'te, bu hcre-
lerle devrim yapilamayacagini anlayan Mazzini'nin kurdugu Giovane Italia, Ital-
276
TANZMAT'A TEPKLER
ya'da ve daha sonra btn Avrupa'da Jeune Europe akimi halinde 1850-1860
yillarinda yayildi. Siyasal Iikirlerin egitim grms genler arasinda yayilmasi
genligi i/eunelg) Avrupa'nin birok lkelerinde ilk kez grlen bir devrim g
c durumuna getirmisti. Fakat arkasinda yurtseverlik ve ulusuluk heyecani gele
negini buakanjeune girisimleri de her yerde bastinldi. En gl oldugu Italya'da
bile bir basan elde edilemedi. nc asamada (1860), o zamanin Che Gueva-
ra'si ya da Castro'su diyebilecegimiz Garibaldi'nin temsil ettigi gnll gerillacilar
devrimciligi basladi. Onun nderligi altinda Italyan ulusal kurtulus ve birlik cep
hesinin yrttg savaslar basanlar kazandi. Italyan siyasal birliginin kurulusu
nu tamamlamak iin Vatikan devleti ordusuyla karsilasmak gerekti. Iste o zaman
Fransa'da byk tepkiler yaratan bir is oldu. 1852'de baslayarak Fransa'da im
paratorluk ve gerici bir diktatrlk kuran III. Napolyon, Kilise'yi kendine destek
yapmak iin 1867'de Papalik ordusuna yeni tip tIeklerle donanmis Fransiz as
keri gndererek Garibaldi kuvvetlerinin ezilmesini sagladi. 1852 Anayasasi'ni si
ki bir basin kontrol altinda ve polis sayesinde islemez duruma getiren ynetimi
yznden Mazzini-Garibaldi yanlisi cumhuriyetilerin vejeune'lerin Fransa'dan
ekilenleri arasinda Istanbul'a yerlesenler vardi.
11
Istanbul'daki Yurtseverler Birligi yelerinin Carbonari kitaplarini bu srgn-
lerden elde etmis olmalan pek muhtemeldir. Fransa'dan Istanbul`a gelip yerlesen
ve gazetecilik yapan bir jeune, Sinasi'nin daha Paris'te iken tanistigi Giampiet-
ri'dir.
12
Yeni Osmanlilar'dan sz eden edebiyat kitaplarinda adi hep Jean Pietri
olarak geen Giampietri, Italyan asilli Mazzini-Garibaldi
i
yi?M/2'lerinden biridir. Is-
tanbul'da Napolyon'u tutan ve li Pasa taraIindan beslenen La Turquie gazetesi-
ne karsi Presse d'Orient adli bir gazete ikariyordu. Bu gazetenin, Kuleli Olayi si-
rasinda kapatilmasi ilgintir. Bu siralarda Sinasi, siirlerini bu gazetenin matba-
asinda bastinyordu.
13
1860'ta, ya da 1861 basinda Giampietri, Courrier d'Orient
adinda yeni bir gazete ikarmaya basladi. Bu iki tarihin ilgimizi ekmesi gerekir;
nk, Sinasi'nin basyazarligini yaptigi Tercman-i ahval ve arkasindan Musta-
Ia Fazil Pasa'nin para yardimi ile kurulan ve Sinasi'nin ynettigi Tasvir-i efkr
gazeteleri bu tarihlerden nce ikmaya baslamistir. Cevdet Pasa, Abdlhamit ve
baskalan Courrier d'Orient ile Tasvir-i efkr'm gen kusagin, "eIkr-i serbestne"
yanlilarinin toplandigi evre oldugunu belirtirler. Namik Kemal, bir yazisinda, Si-
nasi'yi bu kusagin evresinin gerek "reisi" olarak tanimlar.
14
Courrier d'Orient ile Tasvir-i efkr arasinda daha ileri bir baglanti oldugunu
tahmin edenler de vardir. Bu tahmine gre Tasvir, Courrier'nm Trke esiydi. Si-
nasi bazi yazilarini nce Courrier'de. ikartiyor, sonra bir yabanci gazetesinden
evrili bir yazi olarak Tasvir'dt basiyordu. Ecnebi postalanmn ve muhabirlerinin
277
TRKYE'DE ADALAMA
dokunulmazligi sayesinde Courrier'At ikan yazilar Paris'te Journal des De-
bats'ya da hemen yansir, Paris'teki Jeune evrelerinin yazilan da kisa sre iinde
Coum'er'de gzkrd.
15
Sinasi'nin Tasviri ansizin birakip, kendisi hakkinda yazanlarin nedenini
bulmakta zorluk ektikleri Paris seyahatine ikmasi, yukarida sz geen Musta-
Ia Fazil Pasa'nin da szde mal reIorm sorunlari yznden Sadrazam Fuat Pasa
ile arasinin ailmasi zerine Paris'e gittigi tarihe rastlar. Yukarida deginildigi gibi,
Fransa hkmeti 1866'da kusya'nin isteklerini hkmsz birakacak reIormlar
zerine genis kapsamli bir reIorm projesi vermisti (Yukarida grdgmz lise ve
niversite kurulmasi da bu projeden ikmistir). Asil nemli yanlari ynetim, mali-
ye ve zellikle vakiI topraklar da dahil olmak zere btn topraklarin zel mlki-
yet haline getirilmesi, a'sar ve iltizamin kesin olarak kaldirilmasi, banka ve kredi
messeseleri kurulmasi hakkinda neriler bulunan bu proje karsisinda, MustaIa
Fazil'in yegeni ve sonra damadi olan Halil SeriI Pasa'nin bir anayasa muhtirasi
hazirladigina deginmistik.
1866'da bu, aika tartisilan bir konu olmustu. Bunun en ok yansidigi ev
re de Courrier d'Orient evresiydi. Zaten Tunus, Misir ve komanya gibi blgeler
de anayasamsi uygulamalar baslamisti.
16
Fakat yle gzkyor ki, muhteviyati
ni bilmedigimiz Halil SeriI muhtirasinin nemi, anayasa Iikrinden ziyade bu uy
gulamalardan esinlenerek federal yapida, merkeziyeti olmayan bir Osmanli birli
gi devleti kurulmasi Iikrinde yatar. Bu doktrinin, anayasa akimini t Ittihat ve Te
rakki zamanina dek bir glge gibi izledigini, anayasa akimina baslica glkler i
karan bir sorun oldugunu grecegiz. .
Subat 1867'de Istanbul'da yabanci basinda genis bir anayasa tartismasi bas-
ladi. Bu kampanyayi baslatan da Courrier d'Orient'du. Yazilarin ogu Osmanli
Imparatorlugunda anayasal rejimin uygulanabilecegi tezi zerinedir. Namik Ke-
mal'in bile bu grsle o zaman tanistigi, hi degilse teze o zaman akli yattigi an-
lasiliyor. Bir tanidigina, "Geen gn Giampietri ile mesrutiyeti konustuk. HeriI iki
saat syledi. Nihayet mesrutiyetin bizde de yrtlebilecegine beni inandirdi" de-
digi anlatilir.
17
MustaIa Fazil belki gerekte anayasaci idi; Iakat kesin olarak bildigimiz, bu-
nunla ilgisi olmayan kisisel bir davasi da oldugudur. Bu kisisel dava iin
"gen"ler arasinda bir akimin gelismesine maddi yardimda bulunmustur. Kisisel
davasi Misir Hidivligi'nin varisligi sorunudur. O zaman Misir valiliginde byk
kardesi Ismail Pasa bulunuyordu. 1841'de verilen bir Iermana gre bu valilik, Os-
manli geleneginde oldugu gibi, babadan ogula degil, hanedanin en byk ogluna
geecekti. Ismail, istanbul hkmetinden bunu degistirerek babadan ogula ge-
278
TANZMAT'A TEPKLER
mesini saglamaya giristi; bylece MustaIa Fazil asla oraya vris olamayacakti
(Gerekte, Ismail'in istedigi gereklesmeseydi de olamayacakti, nk byk kar-
desinden nce kendisi ld). Ismail'in istegine li ve Fuat Pasalar karsiydi; ancak
kendi kardesinden sonra padisah olan Abdlaziz de, Murat ve Abdlhamit'i padi-
sah olma umudundan yoksunlastirarak kendi oglunu sehzade yaptirmak istiyor-
du. 18
Fazil ok zengin, aydin, nIuzlu, basanli ve atakti. Mal bunalim dolayisiyla
dsndg reIormu Fuat Pasa'nin uygulamadigini, bir iItarda padisaha sert bir
dille anlatmisti. Gnn birinde sadrazam olmasi ihtimalinden de huylanan li ve
Fuat, kendisini istiIaya zorladilar. Fazil, subat 1865'te Paris'e gitti ve denildigine
gre Fransiz makamlarina Iikirlerini ve projesini sundu. Halil SeriI ve Sinasi de o
siralarda Paris'teydiler. Temaslarinin olumlu karsilandigim yayan Fazil, dnsn-
de yeni bir makama atanmissa da kisa sre sonra hkmet aleyhinde kiskirtma-
larda bulundugu gerekesiyle memleketi terk etmeye agrildi; o da 4 Nisan
1866'da Paris'e dnd. Fazil'in kuvvet gsterilerinden rken li ve Fuat Pasalar,
ismail Pasa'ya dnerek onu Istanbul'a davet ettiler ve istedigi veraset kanunun-
dan baska hidivlik ve sadrazamlik unvanlari, Misir iinde kanun yapma yetkisi
ve yabanci devletlerle siyasal olmayan antlasmalara girisme hakki verdiler. Bu
dnlere karsilik olarak, Misir vergisi iki katina ikarildi; hkmetteki pasalar
bylece mal bunalim karsisinda rahat bir neIes aldilar!
Fakat MustaIa Fazil, 1866 yazinda ve 1867 kisinda Istanbul'daki genlerle
Courrier d'Orient araciligiyla temas halindeydi. Muhtemel olarak bir jeune rgt
kurma ve buna katilacak genleri Giampietri ve Sinasi araciligiyla saglama hazir-
liklan iindeydi. Ismail Pasa'nin istekleri yerine getirilince kesin olarak harekete
gemeye karar verdi. Buna da Brksel'de ikan LeNord adli bir gazetenin yayim-
ladigi bir havadis vesile oldu. Bu havadise gre, MustaIa Fazil Paris'e, haklarina
karsilik olarak aldigi muazzam servetin yatirim islerini grsmek zere gelmis,
Oppenheim maliye Iirmasiyla grsmeler yapmakta idi. MustaIa Fazil, bu gazete-
de 7 Subat 1867'de ikan yalanlama yazisinda Avrupa'ya byle isler iin gelme-
digini, ulusal davalarla mesgul oldugunu, byk Jeune Turc partisinin kuruldugu-
nu ve bu partinin temsilcisi olmakla sereI duydugunu bildirmistir.
19
Bu arada yayimlanan bazi haberlerin ve yazilarin tarihlerine dikkat edersek,
olayin sadece Avrupa'da MustaIa Fazil'in evresinde gemedigini anlariz. 25
Ocak 1867 tarihinde Istanbul'dan yazilan ve 6 Subat 1867'de Journal des De-
bats''da ikan bir muhabir havadisinde, MustaIa Fazil yalanlama yazisinin iki-
sindan nce, Jeune Tire'lerin nderi olarak tanimlaniyordu (Sinasi'nin Paris'te
Joumal des Debats yazarlanyla tanistigina daha nce deginmistik. Bu gazetede
279
TRKYE'DE ADALAMA
Halil Ganim gibi Osmanli Hiristiyan Arap aydinlan da vardi. Bu zat Kanun-i Es-
s'den sonra mebus da olmustur. Muhtemel olarak kum aydinlarindan ve Ale-
xandre Dumas'nin sekreteri olan Teodor Kasap da orada idi). Bu havadis ayni za-
manda, bu liderligin birka haIta nce olmus ve bir cemiyet kurulmus oldugu izle-
nimini verecek biimde yazilmisti. lemek ki, 7 Subat'ta Le Nord'a ikacak olan
aiklama, 25 Ocak'ta Istanbul'da biliniyordu ve havadis de Courrier d'Orient ev-
resinden geliyordu.
20
Bunda ayrica MustaIa Fazil'in mal durumun tehlikeleri
hakkinda padisaha bir muhtira verdigi, daha sonra da gerekli reIormlar hakkinda
ayrintili bir proje yollayacagi bildiriliyordu.
Le Nord'da ikan yazi, tabii Courrier''de ikti. 8-13 Subat arasinda Ali Su-
avi'nin yazarligini yaptigi Filip EIendi'nin Muhbir gazetesinde de evirisi ikti.
21
iki gn sonra Namik Kemal bunu Tasvir*&t (sayi 461, 11 Subat 1283) ikardi ve
basina sadece syle bir not ekledi: "Muhbir gazetesi devletl MustaIa Fazil Pasa
hazretleri taraIindan b-imza Nord gazetesine gnderilen tezkire-i hamiyetkra-
nenin tercmesini nesretmisti. Bunda Trkistan'in erbab-i sebab-i... vs." Bundan
anliyoruz ki, Paris'te MustaIa Fazil - Halil SeriI - Sinasi yakasi ile Istanbul'da Tas-
vir - Courrier - Muhbir yakasi arasinda Giampietri eliyle haberlesmeler oluyordu
ve muhtemel olarak Namik Kemal henz bufeunelSd benimsememisti.
Abdlaziz'e seslenen Fransizca aik mektup da 7 Mart 1867'de geldi.
22
Bu-
nun da Fransizca metninin, bu gelisten nce Courrier evresinde bilindigi kesin-
dir. Metni henz aiklanmamis olmakla birlikte, hi degilse varligi 25 Ocak
1867'de Istanbul'da biliniyordu.
Bu aik mektubun yazari kimdi? Bu sorunun birok kisinin aklina gelmesi,
MustaIa Fazil'in bir dava adami olarak byle bir mektup yazamayacagi dsnce-
sinden dogar. Pasa ok zengin bir adamdi; sekreteriyle, memurlanyla, Avrupa'da
seyyar bir maliye kararghi gibi dolasirdi. Avrupa'nin yalniz maliye speklatrleri
degil, gazetecileri de bu servetten birsey koparmaya alisirlardi. Ingiltere'de la-vid
Urquhart'in ikardigi The Diplomatic Review'ya gre, mektubu yazan bu para
koparmaya alisanlardan biri olan EIlkli komen gazeteci Gheorghe Ganes-
co'dur (Ali Suavi de yazar olarak ayni adami gsterir).
23
Fakat devrimcilerin ds-
mani olan bu derginin ileri srdg gibi Ganesco para koparma pesinde kosan
serseri bir gazeteci degil, kltrl birjeune'd. komanya'nin kusya'nin baskisi
altinda olmasina ve basina Hohenzollern ailesinden bir prens konmasina karsi
olan devrimci komenlerdendi. Bunlar komanya'nin arlik otokrasisinin ynetimi
altina girmektense Osmanli Iederal birliginde kalmasini istiyorlardi.ayrica Ganes-
co, Paris'te nl bir Fransiz cumhuriyetisi taraIindan ikarilan Liberte dergisinin
yazarlarindandi ve denildigine gre Herder'den esinlenen Iikirleri vardi.
280
TANZMAT'A TEPKLER
Fakat bize yle geliyor ki, mektup Avrupa'da degil, Istanbul'da yazilmistir.
Yazarin Ganesco olarak gsterilmesi, aik mektubun ilk nce Liberte's. ikmis ol-
masindan dogma olabilir. Giampietri ile Sinasi'nin bilinen Iikirleriyle mektupta
asil nemli olan ve az sonra grecegimiz iki Iikir arasindaki benzerlik aiktir. Gi-
ampietri'nin 16 Ocak 1867'de, yani Fazil ve Sinasi Avrupa'da, Namik Kemal
Tasvir'de iken ikan bir yazisi, "irk ve din Iarki olmaksizin toplumun btn siniI-
larinin ikarlarinin temsil edilecegi bir meclis" Iikrini gden bir makalesi sonradan
Muhbir'in bildirdigine gre ikinci kez olarak basilmisti.
24
Namik Kemal'in szn
ettigi iki saatlik konusma da bu siralarda yapilmis olsa gerektir. Burada gdlen
Iikir, parlamentolu Iederal bir rejimdir; soyut bir mesveret rejimi degildir. Mektupta
beliren Iikirleri Fransizca bir metin haline getiriste Ganesco'nun bir rol olmus
olabilir.
Bu olaylarin ve tartismalarin gizlilik iinde gemedigi, gizli bir rgt olarak
tanitilan "Yurtseverler Birligi"nin yelerinin ancak haziran ayinda, Namik Kemal
ve arkadaslarinin Paris'e gidisinden sonra tevkiI edilmesi gsterir. Gerekte hk-
mete yapilan ihbar, cemiyetin gizliligi hakkinda degil, MustaIa Faz'm/eune Turc
cemiyeti kurmasi havadisi karsisinda yelerden Mehmet Bey'in daha nceden
davranarak amcasi Mahmut Nedim Pasa'yi sadrazamliga getirmek iin li Pa-
sa'nin ldrlmesini tekliI etmesidir. hban yapanin da Carbonari kitaplarini ge-
tirdigi sylenen Ayetullah oldugu iddia edilmektedir (Bu zat, Hamdullah Suphi
Tanriver'in byk amcalarindan biridir). TevkiI edilenler arasinda MustaIa Fa-
zil'in servetim ynetenlerden Azmi Bey'in bulundugunun hkmete yayilmasi,
o zaman Avrupa'da sik grlen "su-i kasd" komplosunun gerek hazirlayicisinin
MustaIa Fazil oldugunu Fransa hkmetine karsi belirtme isteginden ileri gelir.
Gerekte, bu cemiyet ve su-i kasd Iikriyle Sinasi - Fazil - Kemal kanadi arasinda
bir birlik oldugu saptanmis degildir. yelerden kaamayanlarin tevkiIi dolayisiyla
ikan hkmet bildirisi zerine Paris'te olan Ziya Bey (Pasa), gazetelere gnder-
digi bir mektupla bununla iliskileri oldugunu yalanlamistir. Namik Kemal grubu-
nun, kaanlardan Mehmet ile Avrupa'da uzlasamamalan da bunu peklestirir. Na-
mik Kemal, gizli cemiyette olmadigi gibi, \\tmxzjeune bile degildir. Jeunelg ne
anlamda anladigini, yayimlanmamis olan Iakat evraki arasinda bulunan uzun bir
yazida aiklar. Onun anlayisina gre bu, Avrupa'daki anlaminda devrimcilik de-
gil, Trkiye'deki anlaminda "ilericilik"tir.
25
Su halde bizi ilgilendiren asil sorun Yeni Osmanlilar olarak tanidigimiz gru-
bun, Giampietri ve Sinasi ile MustaIa Fazil mektubunda beliren iki grs ne de-
receye kadar benimsedikleri, paylastiklan sorunudur. Bu grslerin biri din-
devletayrimi (laiklik), teki merkeziyetsizlik, yani Iederal parlamenter rejim
fikridir. Bu
281
TRKYE'DE ADALAMA
sorunu nce "jeune" ve "Turc" terimleri aisindan, sonra MustaIa Fazil'in mektu-
bundaki Iikirlerle Yeni Osmanlilar'i en iyi temsil eden Namik Kemal'in Iikirlerinin
karsilastinlmasi aisindan tartisacagiz.
3. "Yeni" Osmanlilar
Yeni Osmanlilar grubu bu iki terimi ve anlamlarini, ne Avrupa'ya gidislerin-
den nce, ne de orada iken benimsemislerdir. 1840'larda Avrupa'da yayginlasan
jeune terimi, 1840-1850 arasinda Trkiye'de bulunan yabanci gzlemciler tara-
Iindan da kullaniliyordu. Fakat bu terimin anlami, uygulandigi dsns biimleri-
ne gre farkliliklar gsterir.
26
Bu terimin (Iransi:ca Jeune, Ingilizce young) baslica iki grup iin kullanildi-
gini grrz: a) Osmanli kurumlarini eski saI geleneklerine dndrme yanlisi olan
islahatilar; b) Seriatin zamanin ihtiyalarini karsilamadigi, devlet-din bilesiminin
artik olanagi kalmadigi, devleti dinden ayirip Avrupa modeline gre kurmak ge-
rektigi dsncesinde olanlar. Ikinciler, genel olarak, Avrupa'da okumus ya da bu-
lunmus, dinsizlesmis sayilan ve dndklerinde hi de iyi izlenimler birakmayan
kisiler olarak gsterilir. Buna gre, Mnif, Tahsin ve S\nas\jeune'\tx arasina girer.
Su halde, Avrupa'mnjeune terimi, biri seriatilik yanlisi, teki laiklik yanlisi
iki tipi tanimlamak iin kullaniliyordu. Fakat ieride bu terim, byle birayriin ya-
pilmadan, daha genis anlamda ve yine ila Iarkli sekilde kullaniliyordu: biri dev-
rimcilik, teki ilericilik anlaminda. Namik Kemal'in ikinci anlamda kullandigini
grdk. Ikinci anlami, II. Abdlhamit dnemi saray adamlarindan birinin bir sz
tanimlar. Sz konusu kisi, sonranin Ziya Pasasi'nin 1863'te Mabeyn Basktibi
iken padisahi li Pasa aleyhine kiskirtmasini kastederek, "jeune'lerin saray-i h-
mayuna kadar sizdiklarini" sylemistir.
Belki de bu ikinci anlami yznden Namik Kemal terimi kullanmamak iin
"Trkistan'in erbab-i sebabi" gibi tuhaI bir biimde, belki de kasten yle evirerek
anlatiyordu. Yani Osmanlilar arasinda terimi tek benimseyen ve onu Avrupa dil-
leri ailesinden olan Farsa'dan Osmanlica'ya girmis bir szckle karsilayan Ali
Suavi olmustur. Bu szck "civan"dir. Fakat Ali Suavi de bunu her zaman kul-
lanmamistir. Belki de akilda yakisiksiz agrisimlar yapan bir szckt. nemli
nokta sudur hijeune'lk Avrupa'da ulusuluk ve mesrutiyetilik, hatt cumhuri-
yetilik yanlisi olmak anlamina geldigi halde, Trkiye'de bu hemdin, hemdevlet
dsmanligi anlamina geliyordu. Bu yzden Avrupa'ya giden "gen"ler, "Trkis-
tan'in erbab-i sebabi", "civan" gibi szckleri birakarak, Iakat ne "jeune" ne de
282
TANZMAT'A TEPKLER
"Trk" szcgn alarak kendilerine en uygun ad olarak nizmnmelerine ve
mhrlerine "Yeni Osmanlilar" adini koydular. Bu, rastgele bir szck oyunu de-
gildir; nk onlar iin nejeune'lk, ne de Trklk bir anlam tasirdi.
Namik Kemal ve arkadaslarinin, Avrupa'daki anlamivlafeune olup olmadik-
lan sorunu, Yeni Osmanlilar'in Avrupa'daki eylem ve yazilarinda oldugu kadar,
ileride tartisacagimiz Kanun-i Ess'nin yapilisinda ikan sorunlarla ilgilidir.
Grubun Paris'e gittikten sonra karsilastigi ve simdiye dek yorumlanmamis
olarak kalan bir iki olay bize ilk ipularini verir. Birincisi, Sinasi'nin Paris'te Na-
mik Kemal ve arkadaslarini soguk karsilamasi ve onlarla iliskisini kesmesidir. Si-
nasi hakkinda en iyi yaziyi yazmis olan Akn, Kemal'in de Sinasi'ye karsi olum-
suz bir tepkisi oldugunu kaydetmekle bu iki kisi arasinda nemli bir grsayriligi
iktigini tek Iark eden yazardir.
27
Fakat buayriligin ne zerine oldugunu tartis-
mamaktadir. Bizce,ayrilik Sinasi'nin gerekjeune olmasina karsilik, Namik Ke-
mal'in "Yeni Osmanli" olusudur. Sinasi eskiden beri edebiyati, dilci, sair olarak
alindigi iin politik kariyerindeki olaylar, nl "sakal hikyesi"nde oldugu gibi,
karanlikta kalmis, ktmserligi, kisilerden kainmasi, en son psikolojik bunalim
iine dsmesi ve cenazesine aydinlarin bile gelmeyisi yorumlanmaz olaylar ola-
rak kalmistir. Yeni Osmanlilar'in tarihini Mesrutiyet dneminde, yani bu olaylar-
dan kirk yila yakin bir zaman sonra yazan Ebzziya TevIik'in, Sinasi hakkindaki
abartili yargilanyla eliskili olarak onun siyasal grslerinden, hele Giampietri ile
olan iliskilerinden hi sz etmemesi, ya onun o zaman ok gen ve bilgisiz olu-
sundan ya da bu tarihi yazdigi zamanin kosullari iinde btn bildiklerini yaz-
maktan kainmasindan ileri gelmis olabilir.
Gerek sudur ki hem laikligin, hem ulusulugun asil ncs Sinasi'dir. Na-
mik Kemal'de bunlarin ikisi de yoktur. Bu iki nclg Ali Suavi'ye vermeye a-
lisan "Bas Veren Ihtillci", "Sankli Inkilpi", "Trklgn Babasi" gibi baslik-
larla yazilmis eserler, Suavi'nin birbirini tutmaz, Namik Kemal'e gre sarlatanliga
kaan yanlarini ele alip abartan yazilardir.
28
Sinasi'nin dil ve anlam sorunlarina dnmesi, bu sorunlarin onda deta bir
saplanti haline gelmesi de laiklik ve ulusuluk grs ile ilgilidir. O zamanki Os-
manli diliyle bunlarin ikisi de anlasilamaz ve anlatilamazdi. Su halde, Sinasi'nin
"halki aydinlatmadika politik eylemde basari saglanamaz" dsnnn dogru
olan seklinin, "aydinlar, dil ve anlam aydinlanmasini basaramadika, politik dilde
agdaslasmadika, dsnleri ve abalari anlasilmaz kalacaktir" olmasi gerekir.
Yeni Osmanlilar'in hibiri, din, devlet, dil konulari zerinde Sinasi'nin biraktigi
yerden bir adim ileriye gidememislerdir. lil, anlam ve terimler aisindan Sinasi,
Namik Kemal'den daha moderndir.
283
TRKYE'DE ADALAMA
likkati ekecek ikinci olay, Namik Kemal ve arkadaslarinin Paris'e gelisi Jour-
nal des Debats, La Liberte ve Le Siecle gibi devrimci basin taraIindan alkislandigi
halde, ok gemeden bunlarin Avrupa'ya karsi, Islamci ve leon Cahun'n deyi-
miyle "koyu Islamci" grnmeleridir. Cahun "Mslman" demez, "Trk" der; Iakat
o zaman Avrupa'da Fransizca ve Ingilizce'de "Trk", "Mslman" demekti.
29
Yeni Osmanlilar'in kendileri de Paris ve londra gibi merkezlerde tanistiklari
liberal ya da sosyalist evrelerin dilini anlamiyorlardi. Ne birincilerin ulusuluk
davasi, ne de ikincilerin toplumculugu kendi davalari aisindan bir anlam
tasiyordu. Avrupa resm evrelerinden de hibir ilgi ve yardim grmediler. Hem
Fransa, hem Ingiltere siyaseti, "kus tehlikesi" karsisinda Osmanli hkmetini
destekliyorlardi.
Geri bu yillarda, 18. yzyildan Iarkli olarak kusya hayranligi ya da kus-
ya'ya karsi bir Hellen devleti kurmak gibi Iikirler yoktu. Kendi tavsiyelerine gre
reIormlar yapmayi kabul eden Tanzimat devleti, kusya'ya karsi politikayi tatmin
edecek g ve ara olarak kabul edilmisti. Avrupa'nin liberal ve toplumcu devrim
gruplan arasinda siddetli bir arlik ynetimi dsmanligi vardi, Iakat bunlarin Rus-
ya'ya karsi olmalarinin nedeni, iki byk Bati devletinin kendi emperyalist ikar-
lari bakimindan bir tehlike oldugu iin degil, kusya'nin hkm altinda yasayan
halklarin ya da onun gc karsisinda ulusal varliklarini kaybetme tehlikesi altin-
da olan uluslarin kurtulusu davasi idi.
Bu yzden Yeni Osmanlilar yalniz bu iki evreden olan kisilerden ilgi, hatt
yardim grdler. Yeni Osmanlilar cemiyetinin nizmnmesinin yapilisinda ve ce-
miyetin propaganda Iaaliyetlerinin yrtlmesinde her iki gruptan alisanlar ol-
du. Bunlardan biri, 1830'da Polonya'dan kamis bir ulusu devrimci olan
Wladyslaw Plater'dir. Ulusuluk propagandasi islerinde ve Avrupa diplomasisinde
ok tecrbeli oldugu bildirilen bu kisi, 30 Agustos 1867'de yapilan Organisation
de la Chancellerie de lajeune Turquie adli nizmnmenin yapilmasinda alismis-
tir. Trkiye iinde de Yeni Osmanlilar'i destekleyen ve basinda da alisan Polon-
yali milliyetiler vardi. Bunlardan biri, asil adi Konstanty Borzecki olan MustaIa
Cellettin Pasa'dir.
30
Namik Kemal'in leon Cahun'n araciligiyla tanistigi Simon leutsch'un da
Yeni Osmanlilar cemiyetinin kurulusunda alistigi bildirilir.
31
Viyanali olan le-
utsch, 1848 devrimine karistigindan idama mahkm olmus, Paris'e kamisti. Pa-
ris'te iken 1864'te Kari Manc'm londra'da kurdugu ve Birinci Enternasyonal diye
taninan IWMA (Uluslararasi Isiler Birligi)'ne girdi. Bu siIatla Commune devrimine
katilmadan ve daha sonra Marx'in yerine IWMA'nin baskanligina gelmeden,
1867'de Yeni Osmanlilar'la leon Cahun araciligiyla tanismisti. Yeni Osmanlilar ce-
284
TANZMAT'A TEPKLER
miyetinin tzgnn yapildigi tarih, MMA'nin lausarine'da yapilan ikinci kong-
resinin yilina rastlar. Bundan nce Cenevre'de yapilan 1866 kongresinde konu,
uluslarin zgrlg konusu idi. Bunda Polonya'nin ulusal bagimsizliginin destek-
lenmesine karar verilmisti. 1867 kongresinde asil konu demokratik haklar ve hal-
ka genel seim hakki verilmesi sorunu idi. Gerek Marx, gerek Engels, kusya'daki
rejimin dsmani olduklarindan, irlanda, Polonya, Macaristan, Hindistan ve in
olaylan dolayisiyla ulusal bagimsizlik akimlarini savunduklan halde, Balkan halk-
larinin ulusal bagimsizliklarini desteklemiyorlardi. Bunun arlik emperyalizmini
(Pan-Slavizm) genisletecegine, bunlari kus propagandasinin kiskirttigina inandik-
lan iin, bunlarin Osmanli mparatorlugu'ndan zgrlesme davasini gtmyorlar,
bu yzden de grsleri, Yeni Osmanlilar'a karsi olumlu bir tutum oluyordu.
Byle olmakla birlikte, Yeni Osmanli dsn zerinde ne Mazzini - Garibaldi
izgisindeki liberal, ulusu devrimci evrenin, ne de Marksi sosyalistlerin etkisi
olmustur. Avrupa'da 1867-1870 yillan ulusal zgrlk ve liberal rejim davalan-
nin en kizistigi bir dnem oldugu halde, Yeni Osmanlilar devrimci, ulusu olma-
diklan gibi Bati'daki anlamda anayasaci liberal de degillerdi. Bunu, ok sonralari
Trkiye'de Trklk akimi basladigi zaman bu akimin babalan sayilan, ikisi de
Yahudi asilli olan, Yahudilere karsi baski siyaseti gden kusya'ya, Yahudilere
esitlik ve zgrlk tanimayan Avrupa rejimlerine karsit olan lavid leon Cahun
ve Arminius Vambery (Vamburger) ile olan iliskilerinin yansimalarinda gr-
rz.
32
Birincinin Namik Kemal ile iliskisi, Kemal'in Istanbul`a dnsnden sonra
da mektuplasma seklinde devam ettigi halde, Cahun'n Trklk grslerinin
hibir izine yazilarinda rastlanmaz. Namik Kemal, Osmanli Imparatorlugu disin-
daki Trkleri, Mslmanlara zarar verdiklerine inandigi Tatarlar olarak sevmezdi.
Tanzimat yillarinda Istanbul`a geldikten sonra t Orta Asya'ya kadar, iddiasi-
na gre, dervis kiyaIetinde seyahat ederek kusya'ya karsi byk bir Trk kavmi
oldugunu kesIeden Vambery'nin Iikirleri de Yeni Osmanlilara bir sey sylemiyor-
du. Sadece Suavi'nin Mslman olduklarindan tr onlarla ilgilendigi anlasiliyor.
Vambery'nin londra'da Yeni Osmanlilarla olan tartismalarindan edindigi izlenimi
su aci alayci satirlan gsterir: "Bunlar iktidardaki pasa ve eIendileri elestirirler; on-
larin kt ynetimlerinin Kur'an yargilarina ve padisah iradesine aykiri oldugunu
ileri srerlerdi. Islavciliga ve Avrupaciliga karsi Islamcilikla karsi konulabilecegine
inaniyorlardi. Avrupa devrimcilerini taklit ederek birtakim soyut ilkeleri tekrarla-
makla birlikte, Osmanli cetlerine karsi oldugu kadar simdiki padisaha da baglilikla-
rini srdryorlardi. Bunlarin devrimcilikleri, basinda bir grandk olmak sartiyla
cumhuriyet isteyen bazi saI Almanlarin devrimciligine benziyordu."
33
Cahun de
mektuplarinda Namik Kemal'in Osmanliligi ile haIiIten eglenir gibidir.
285
TRKYE'DE ADALAMA
Yeni Osmanlilarin, bir yandan MustaIa Faz'in para yardimina muhta ol-
malari, te yandan kendi aralarindaki karakter Iarklan yznden karsilastiklan
birok dertten baska asil sorunlan, zledikleri degismelerin hangi gcn destegiy-
le gereklestirilebilecegi sorunu idi (daha sonra, Prens Sabahattin'in buldugu de-
yimle "nokta-i istinat", yani dayanak sorunu). Ihtimal ki, Paris'te Sinasi ile Na-
mik Kemal arasindaki tartismanin konusu bu idi.
Cemiyet yelerinden birinin notlarindan alinan bir para, bu sorun zerindeki
dsncelerini yansitir: "Ben, bir lkenin yle bes kisinin istegiyle degistirile-
meyecegini anlayarak, abalanmizin yerinde harcanmakta olup olmadigi konu-
sunda byk bir spheye dstm. MaariIsiz gerege varmanin olanaksizligini an-
layarak, elime geen Iirsattan yararlanip kendimi Paris'e okumaya gelmis bir g-
renci saymaya basladim... Mehmet Bey yurdumuzda serbestlik usulnn (liberal
bir ynetimin) yerlesmesini, ancak mill bir harekete bagli gryordu |buradaki
"mill" teriminin "ulusal" anlaminda kullanilmadigini, "Osmanli halki" anlaminda
kullanildigini saniyoruz| .
a
Ziya Bey, amaca ulasmanin yolunu Sultan Abdla-
ziz'e hulul ederek iktidan elde etmekte buluyordu. Agh EIendi ise, amaci gerek-
lestirmek iin nemli mevkilere gemeyi, gerekirse devlet adamlanyla uzlasmayi
gerekli buluyordu. Kemal Bey'e gelince-, o, Osmanli kavminin baslarindaki Os-
manli hanedanindan olanlarin yrdg yola uymasiyla yetinmeye alisiktir; bizde
padisah cidd olarak istemedike hibir sey yapilamaz inancinda oldugundan...
reIormlarin yrrlge konmasini aklina koyan iyi niyetli bir padisahin saltanat
makamina gelmesinden baska... are olmadigi dsncesindeydi... kiIat Bey...
herhangi bir girisimin hukuk kurallan iinde olmasi gerekliligi zerinde duruyor-
du. kesat Bey iinden ikilmaz bir ikilemde bulundugumuzu grmekle
birlikte,ayrica bir grs de olmadigindan mmkn oldugu kadar kisisel bilgilerini
'genisletmeyi en hayirlisi sayiyordu... Suavi'nin delice tutumu, ahlksizligi,
kisisel ikarlardan baska bir ama gtmedigi hepimizce kesin bilindigi iin, bir
derdimiz de bu heriIin hakkimizda kt yorumlara yol aacak bir eylemde
bulunmasini nlemek iin onu idareye alismakti."
34
Bu kosullar altinda Yeni Osmanlilar Avrupa'da kaIalarina uygun bir evre
bulamadilar. Avrupa devrimci evrelerinde Pan-lslmciliga karsi daha sonraki d-
nemden Iarkli bir ilgi olmadigi gibi, devletler arasinda da (Hindistan, Cezayir dola-
yisiyla) bu akima karsi olumsuz bir tutum vardi. Osmanli padisahinin Avrupa ge-
zisi dolayisiyla Fransa hkmeti Yeni Osmanlilan "su-i kasti" sayarak Fran-
sa'danayrilmaya zorlamisti. 1867 haziraninda londra'ya gemek zorunda kaldi-
a Burada Berkes dalginliga dsp, szcgn kendi verdigi her iki anlamda da kullanildigini, yani "Os-
manli ulusu" denilmek istendigini grememis.
286
TANZMAT'A TEPKLER
lar. MustaIa Fazil, padisahla uzlasarak (para yardimini srdrmekle birlikte) on-
lan birakip Istanbul`a dnd. Yeni Osmanlilar, Avrupa'daki buuk yil kadarlik
abalardan sonra atomlastilar, dagildilar.
35
Yeni Osmanlilar ideolojisinin gerek ve tutarli biricik temsilcisi olan Namik Ke-
mal'in dsnnn incelenisine gemeden nce, buraya kadar sz edilen Abdla-
ziz'e yazilmis aik mektupta nemi olan grsn ne oldugunu belirtmek gerekir.
Bu grs syle zetlenebilir: Ilerlemenin bas kosulu zgrlktr. levletin ks-
nn ve Avrupa devletlerinin karismalarinin nedeni olan kt ynetimin asil nedeni
zgrlk yoklugudur. zgrlk olmayan bir ortamda reIormlar yapilamaz. Asil
gerekli olan, srekliligi garanti edilecek bir zgrlk rejiminin kurulmasidir. Bu, pa-
disahin bagimsizligini kaldirmak demek olmadigi gibi, halki dinlerinden ve gele-
neklerinden yoksunlastirmak demek de degildir. zgrlk bir ynetimin kurul-
masi, iteki hastaliklan tedavi edecek, Avrupa devletleriyle iliskileri normallestire-
cek, Mslmanlar iin de hayirli olacaktir. nk adalet her yerde birdir, evrensel-
dir. linin alani sadece maneviyat alanidir, insani sadece ahirete hazirlar. Bir lke-
nin kanunlarini belirleyen din degildir. lin, ebed gereklerin iIadesi olmaktan i-
kanlarak dnya islerine karistmlirsa hem kendini, hem halkini yikan bir g duru-
muna getirilmis olur. Anayasali devlet rejimi de evrensel gerekligi olan bir rejim-
dir. Her lke iin tek mesru devlet sekli budur. Bundan tr Mslman ya da Hi-
ristiyan siyaseti ve devleti diye birsey yoktur. Nerede olursa olsun tek bir adalet il-
kesi vardir. Istibdat karsisinda tek ikar yol, sorumlulugu kontrol edilebilen bir y-
netim kurmaktir. Bu devrime nderlik edecek aydinlarin ve hkmdarin yapacagi
sey, Mslman ve Hiristiyan halklar arasinda esitligi saglamaktir.
36
Bu mektuptaki dsn izgisine hkim olan ton, II. Mahmut'un Tanzimat il-
nindan nceki tutumuna daha yakindir. Aika bildirilen devlet-dinayrimi grs
ile kapali birakilan, Iakat arkadan gnderilecek ayrintili bir muhtirada bildirilecegi
ima edilen zgrlk rejimine uyganfederal bir devlet biimi Iikri Yeni Osmanli-
lar'in, zellikle Namik Kemal'in dsnne aykiri olan iki grstr. Asilfeune g-
rsnn iki temel Iikri ise bunlardir.
4. Namik Kemal
Osmanli devletinin ve Trk-lslm halkinin soruvanmjeune ideolojisi aisin-
dan degil, Yeni Osmanlilar ideolojisi diyebilecegimiz Iikir erevesi iinde tartisan,
eylemleri ve dsn ile daha sonraki kusaklar zerinde etkileri olan kisi Namik
Kemal'dir (1840-1888).
37
Namik Kemal, ayni zamanda, Yeni Osmanlilar grubu
287
TRKYE'DE ADALAMA
iinde bu ideolojinin dsn yapisi iindeki eliskilerini, somut olaylar ve sorunlar
karsisinda uzlastirmaya alisan tek dsnrdr de.
a
Kemal'in etkileme gc, dsn planinda agdaslasma sorununun altinda ya-
tan baslica eliskileri daha sonraki dsn hayatinin bellibasli tartismalarina birer
baslangi noktasi olacak asamaya getirmesindedir. Siyasal polemik Iirtinalan iin-
de biimlendigi iin bunlari sistemlestirilmis olarak, herhangi bir yazisinda topluca
bulamayiz. Siyasal savas kosullari altinda yazilmis yazilarindaki ana Iikirleri se-
erek bir araya getirmekle, bu Iikirlerin geirdigi asamalari belirleyebiliriz. Bunu
yaparken, dsnnn tutarsiz yanlarina rastladigimiz zaman, bu dsnde asil
olanlari gzden kairip, bugnk dsnmzn etkisi altinda onu liberal ya da
devleti, milliyeti ya da islamci, anayasaci ya da merkeziyeti bir Islm hkm-
darligi yanlisi olarak grme olanaklari vardir. Halbuki zamanin kosullan ve an-
lamlari aisindan bakmak sartiyla, Namik Kemal'in yazilarinda baslica su sorula-
rin cevaplandirmasina alisildigini grrz: 1) Osmanli imparatorluk devletinin
ks nedenleri nelerdir? 2) Bu ks srecini tersine evirmenin yollan nelerdir?
3) Bunun iin gerekli olan reIormlar ne olmalidir? Onun yirmi bes yillik yazi ha-
yatindan bu sorunlara kendi terimlerimizle ikarabilecegimiz cevaplan syle zet-
leyebiliriz: 1) Nedenler siyasal ve ekonomiktir; 2) Yollar egitim yollandir; 3) Ge-
rekli ilk reIormlara, anayasali merkeziyeti bir devlet rejimi kurmakla baslanabilir.
Tanzimat agdas bir devlet yasasi degildi; ynetilenlerin nzasi zerine kurul-
mus bir rejim getirmemisti. Yasama, yrtme, adaleti uygulama islerinin hepsi h-
kmet baskanlarimn elinde toplanmisti. Hkmdar mutlakiyetiliginin yerini, Bb-
i l mutlakiyetiligi almisti. Bu yzden ortaya ikan rejim eski Osmanli rejiminden
daha da asagi seviyededir. Osmanli lkelerinin ekonomik kalkinmasini saglayama-
mistir. Avrupa devletlerinin iislere karismasinin kapilarini ardina kadar amasiyla
Osmanli birligi iindeki milletleri birbirlerine dsrecek sonular yaratmistir. Bunlara
yol aan eksiklik, halk iradesini temsil eden bir hkmet rejiminin konamamis
olmasidir. Halki temsil eden bir rejim kurulabilmis olsaydi, Bati lkeleriyle ailan
yeni ekonomik iliskiler Osmanli halkinin ksn degil, kalkinmasini saglayabilir-
di. Sonu, ks degil, agdas uygarliga girme, ilerleme {terakki) olabilirdi.
ok daginik yazilarinda kendini gsteren ve yukarida zetlenen mektuptaki
dsn dogrultusuna da uyan bu analiz, onu gerekli olan siyasal sistemin dayana-
cagi ilkeleri aramaya gtrd ve iste buradadir ki Namik Kemal ilk kez olarak,
agdas Bati uygarliginin IelseI temeli olan tabi haklar dsnne ulasti.
III. Selim'in zamanindan beri, aslindaki Osmanli rejiminin dayanaklarini di
riltmenin imknsizliklarini anlayan kisiler, bu devletin lmnn kainilmaz ol-
a Buraya, "Ziya Gkalp'e benzer yani" notu dslms. .
288
TANZMAT'A TEPKLER
dugu sonucuna varmislardi, tbn Haldun'un tarih IelseIesine dayanan bu grsn
kafalara hkim olusuna ilk karsi gelen adam Namik Kemal olmustur. Namik Ke-
mal, Ibn Haldun'dan alinan "tavirlar" (asamalar) |devletlerin dogus, byys,
ihtiyarlayis ve ks dnemlerinden getikleri| grsn reddederek "tabiatin ka-
nunlan"nin gereklerine gre gidildigi takdirde "terakki" kapisinin ailacagi, ag-
das hayatin akisina katilinabilecegi grsn savunur.
Bunun kosulu, devleti halkin tabi haklarina dayandirmaktir. levletin gre
vi, tabi haklarin korunmasini saglayacak bir otorite olmaktan ibarettir. Egemen
lik tepeden oturtulmus bir otorite degil, bunun tersine, tabi haklarin siyaset dz
lemine ykselebilmesine dayanan bir egemenlik olabilir. Halkin iradesinin disinda
ve stnde olan bir iradeye dayanan bir egemenlik olamaz. Ancak egemenlik
hakki toplumun kisilerinde olmakla birlikte, kisilerin bu haklan dogrudan dogru
ya uygulamasi olanagi yoktur. Halkin egemenlik hakkini uygulayacak, onlarin
nzasiyla o hakki temsil edecek bir heyet olmasi kainilmaz bir seydir. Halk ege
menlik hakkini esitli yollarla ynetenlere "tefviz" eder; bunlarin en iyi olani kisi
lerin zgrlgn en az baskiya sokanidir. ....-.--.
Namik Kemal, dsnnn en nemli olan bu yanini londra'da yazdigi ve
"Usl-i mesveret hakkinda mektuplar" basligini tasiyan yazilarinda islemis-
tir.
38
Fransizca'da kullanilan constitution teriminin Avrupa'daki anlamini bil-
digine sphe olmamakla birlikte, eskiden beri bilinen, Tanzimat'ta da uygula-
nan "mesveret" usul terimini kullanmasinin nedensiz olmadigini saniyoruz.
"Mesveret", bir istisare meclisinde (srada) devlet sorunlarini tartismak demektir.
III. Selim zamanindan nce de, ondan sonra da Osmanli siyasal geleneginde her
yeni hkmdarin tahta gelisinden sonra ya da byk bir bunalimin zm
yollarini aramak gerektiginde "Mesveret Meclisi" denen sralar toplanirdi. nce
II. Mahmut, daha sonra Tanzimat dneminde, bu sra niteligindeki meclisler
yavas yavas sreli olmaya baslamisti. Avrupa'daki constitution rejimiyle anla-
silan ise, bir anayasa ile belirlenmis ilkeler, sinirlamalar ve yntemlerle kurulu
bir yasama kurulunun ynetim gcnden bagimsiz ve srekli olarak bulunma-
sidir. Bu yasama (tesri) meclisinin en nemli grevi sadece hkmeti denetle-
mek, ondan hesap sormak ya da hkmete danismanlik yapmak degil, devle-
tin, hem yasama hem yrtme gcnden bagimsiz yargi organi taraIindan uy-
gulatacagi kanunlan yapmaktir.
Osmanli mesveret rejiminde ise, Mesveret Meclisi iki bakimdan byle bir ya-
sama meclisi olmaktan uzaktir. Birincisi, srekli ve bagimsiz bir kurum degildir.
Devlet rgtlenisinde temelli bir varligi yoktur. Halkin iradesinden degil, padisa-
hin iradesinden olusur; gene o irade ile yokolur. levlet dendigi zaman akla yalniz
289
TRKYE'DE ADALAMA
hkmdar ve onun hkmeti gelir. Meclis bunlar taraIindan atanan, degistirilen
ve toplatilan yelerden kurulu olup anayasal bir organ degildir. Ikincisi, bu meclis
halk siniIlarinin setigi temsilcilerden degil, hkmdarin hkmetinin militer, sivil
ve din direklerinin ileri gelenlerinden meydana gelir. Ynetilenlerin temsil edilece-
gi bir devlet organi olarak meclis kurulmasi abalarinin IttiIak Senedi deneyinden
Tanzimat "charte"i deneyine kadar basari kazanamadigini grmstk. Byle bir
kurumun, Osmanli hkmdarligina kanun-i kadm ile ve slmlik'tan alinan
"zme baglama erleri"nin padisahin gcnn temsilcileri oldugu ilkesine aykiri
sayilmasi devam etti. Ortaya ikan ilerleme, meclislerin kendilerine izin verilen si-
nirlar iinde danismanlik etmek ve istenilen kanun tasanlarini hazirlamak dsn
asamasina kadar gelebilen bir ilerleme olmustu.
Namik Kemal, constitution'lu dzenin Osmanlica'da karsiligi olmadigi iin
mi, yoksa byle bir dzene geiste radikal bir devrimcilik olmadigi, gemiste hi-
bir rnegi olmayan bir bid'at olmadigi sanisini vermek iin mi, bilerek, eski bir Is-
lmlik terimini kullanmisti?
Namik Kemal, daha sonraki benzeri olan Ziya Gkalp'ten Iarkli olarak terim-
cilikten, yani szck tretmekten kainan bir yazardir. Bu yzden siyasal no-
menclacure'de yenilikler getirmemistir. laima eski terimleri yeni anlamlar iin
kullandigindan onlardaki yeni anlamlar eski szckler araciligiyla yapilan tartis-
malar iinde kaybolmustur. Fakat Namik Kemal'in teki bazi egilimlerini tartisti-
gimiz zaman grecegiz ki, getirdigi yeni Iikirlerin tm yeni seylere delalet etmedi-
gi, bunlarin Islm Osmanli geleneginde bulunan islemlerin sadece yeni bir biime
sokulmasindan baska bir yenilik gereklilikleri olmadigi dsncesine gerekten
baglidir ya da Iarkina varmadan bu sonuca varmistir.
Yukarida tartistigimiz kavramlarin, bunlari anlatacak terimlerin anlamada
ne denli nemli bir rol oynadigini iste burada gryoruz. Siyasal ve toplumsal de
gismeler, daima dilde de semantik degismeler, anlam degismelerini gerektirir.
Bundan kainma, derin anlasmazliklara yol aar. Bu yzden mesveret yntemi
tartismalan byk lde bir anlasmazliklar sreci iinde gemistir. Burada Sina-
si'yi ktmserlige gtren, dil ve anlam sorunlarinin glklerini kavrayisinin
nemini anlariz. Sinasi, ne laikligi, ne de ulusulugu anlatacak bir dil bulamadan
ld. Fakat byle bir dil bulsaydi bile, dsnrlerin kaIasinda Osmanli egemenli
gi, Osmanli birligi ve Hobbes'un "Leviathan" szcgyle nitelendirdigi despotik
devlet en yksek bir yer tuttugu srece bu dil, onu dinleyenlere esperanto gibi ya
banci bir dil olarak kalacakti. -
Namik Kemal, hkmet istibdadina karsi savasirken, kaIasini Leviathan he-
yulasindan kurtaramamistir. Ona karsi gelmenin, "egemen ulus" saydigi Msl-
290
TANZMAT'A TEPKLER
man-Osmanli varligini yok edecegine inaniyordu. Bati anlaminda bir ulus kavra-
mi ve bir ulus realitesi olmadigi srece byle dsnmek zorunlu olur. Onun iin
yeni kavramlan, alisilmis eski terimlerle anlatmaya alisirken liberalizmin ve ana-
yasaciligin altinda yatan ve kkenleri aisindan slm-Osmanli gelenegine
tmden yabanci olan tabi haklar dsnyle egemenligin kaynaginin halk iradesi
oldugu dsnne Avrupa'da rastladigi ve benimsedigi halde, giristigi polemikte
Iarkina varmadan bu dsne aykiri bir yola dnmstr.
"Usl-i mesveret hakkinda mektuplarinda tabi haklar dsnnden bas-
layan tartismasina karsi dogal olarak itiraz ykselecekti. Namik Kemal bilinli
olarak karsisina aldigi bu itirazi cevaplandirmakta hayli glk ekti; nk
bunlara eliskiye dsmeden uygun cevaplar vermek, Namik Kemal'in kurtarma-
ya alistigi baska sorunlar karsisinda imknsizdi.
Bu itirazlar sunlardir: a) Halk egemenligine dayanan mesveret usul, dinimi-
zin kanunu olan seriata uyar mi? b) Byle bir rejim, Osmanli halklan iinde stn
unsur olan Islm milletinin stnlgnn sembol olan Osmanli hkmdarinin
egemenlik hakkinin yok edilmesi demek degil midir? c) Mesveret Meclisi, Islm
devletinin dirilmesini mi saglayacaktir, yoksa Bati devletlerinin bir kopyasi mi
olacak ve Hiristiyan "millet'lerin bagimsizligini mi hazirlayacaktir?
Ileride grecegimiz gibi, btn kanun-i ess tartismalan, bu soruya
verilen cevaplarin tartisilmasi iinde ve aydinliga kavusulamadan gemistir. Na-
mik Kemal'in kendisinin bu sorulara verdigi cevaplar, bu tartismalar iinde kendi
dsnnn alacagi ynleri kesinlestirmistir. Bu gelisme, tabi haklar nazariyesin-
den, daha sonra Ziya Gkalp'te grecegimiz terimlerle, Islamlik, ulusuluk ve Bati
uvgarligi gibi uzlastinlmasi g etkenin baskilan altinda adim adim uzaklas-
mak olmustur.
a
Namik Kemal "mesveret" ya da yavas yavas kullanmaya basladigi "mesru-
ta" yntemiyle Islm seriatinin uzlasmayacak hibir yani olmadigini ispat etmek
zorunda kaldi. Bu zorunluluk karsisinda, hem Osmanli rejimi erevesi iindeki
seriat grsnde (zellikle siyasal hukuk aisindan) hem de tabi haklar grsn-
de (sanimizca zgn biimlerine uymayan) degisiklikler yaparak ikisini uzlastir-
maya alisti. Anayasacilik dsmanlari karsisinda ilk tkezleme burada baslar. Ka-
nun-i ess tartismalarinda bunun somut rneklerini grecegiz.
Ihtimal ki kousseau'dan aldigi bir yardimla, syle bir karsilik buldu; bir reji-
min mesru olabilmesi iin yalniz halkin egemenligine dayanmasi degil, adalete de
uygun olmasi gerekir. Eger hkmet, kisilerin tabi haklanin teki kisilerin zgr-
a "laha sonra Ziya Gkalp'te grecegimiz terimlerle" nitelemesi ilk baskida yok; Berkes kendi kopya-
sina bu notu ikma olarak dsms.
291
TRKYE'DE ADALAMA
lgn saglamak iin sinirlama ihtiyacindan doguyorsa, o zaman bu sinirlamanin
neye gre yapilacagi sorunu vardir ki, bunu kisilerin kendileri belirleyemezler.
Mutlak olarak tabi haklan olan kisi bu sinirlari kabul etmemek egilimindedir.
Haklarin sinirlarini belirleyen kanunlar kisilere birakilirsa, bunun sonucu ya anar-
si ya da ogunlugun azinlik zerine iradesini zorlamasi olur. lemek ki, halk ege-
menliginin disinda baska bir kaynak daha olmasi gerekir. Bu kaynak, Tanri tara-
Iindan tabiatta yaratilan "iyi" (hsn) lsdr. "logru", "hak" olan, bu soyut
"iyi"ye kisilerin uydugu lde belirlenir. lemek ki kanun, kisilerin haklarini ve
zgrlklerini ancak bu soyut iyiye uyan kurallarla sinirlayabilir. Kanun ve h-
kmet, hak olani ortaya ikarmaz; sadece onu korur. "Baska bir deyimle, adalet
sadece ogunlugun gcyle korunur; Iakat bu, adaletin ogunlugun istedigi, ya
da yararli saydigi ne ise o oldugu anlamina gelmez. Adil olmayan bir eylem, bir
toplumun btn kisileri taraIindan desteklense ve yrtlse bile, yine de adalet
degildir; o yine bir istibdat olur." Namik Kemal, iradenin ogunluk taraIindan uy-
gulanmasini bile istibdat saydigi halde, haklarin uygulanmasinin hkmdara
devredilmesini istibdat saymiyor!
39
Hkmetin, kanunlarin, hkmet eylemlerinin soyut hakka, ya da dogruya
uygunlugunu hangi l belirleyecektir? Kanunlar yere ve zamana gre degisir;
Iakat bu degisimlerin altinda bir dzen, bir ilke, askin bir gcn eseri olan bir ilke
olmasi gerekir. logru ve adil olanin kaynagi mutlak olarak kisilerin iradeleri ola-
maz; ancak btn varlikta yatan bir ilke olabilir. Kanunlar, insan tabiatindan do-
gan zorunlu iliskilerdir ama, bunlar soyut iyiye, dogruya uyusuna gre olan zaru-
r iliskilerdir. Kanun yapanin devi, bu iliskileri soyut hakka gre ortaya ikar-
maktir. Su halde siyas bir egemenligin mesru olmasi iin iki kosulu yerine getir-
mesi gerekir: a) Halkin nzasina dayanmak; b) Soyut haktan gelen kanuna uygun
olmak. "Islmlik'ta iyi ile kty belirleyen; soyut hakkin iIadesi olan, dogrunun
en stn ls olan, seriattir."
Namik Kemal, locke, Montesquieu, kousseau gibi dsnrlerin Iikirleriyle
pek muhtemel olarak ikinci elden tanistigi ve Avrupa'da bulundugu zaman be-
nimsedigi tabii haklar, toplumsal s:leme gibi devrimci sonulan olan iki fik-
rin, seriat ile uzlasir iki grs oldugunu tartismaksizin kabul etmis gzkr. Fa-
kat tartismalar ilerledike, bu ikisinin uzlasabilir oldugunu ispat etmek zorunda
kalarak agdas demokratik rejimin ana diregi olan IelseI grsle elisik duruma
gelen bir uzlastirma yoluna girmesi gerekecekti. Bunun nedeni Yeni Osmanlilar
akiminin devrimci olamayisidir. li Pasa'yi sadrazamliktan, hatt Sultan Abd-
laziz'i padisahliktan dsrmek istemek, devrimcilik demek degil, mesru bir ege-
menlikteki bir yanlisligi dzeltmektir. Yeni Osmanlilar Avrupa'da liberal milli-
292
TANZMAT'A TEPKLER
yeti, hatt sosyalist devrimcilerle tanistiklari halde dsnlerinde mesru ayak-
lanma hakkini tanimamislardi.
40
Fakat bu uzlastirma abasi iinde halk iradesiyle Tanri seriatinin istegi ara-
sinda zorunlu bir beraberlik oldugunu ispatlamak imkansizlasir. Namik Kemal,
ikisi arasindaki boslugu baska bir yoldan kapatma yolunu semekle, dsnnde-
ki eliskiyi bsbtn derinlestirdi. Bu, dsnne yneltilen ikinci itiraza cevap
bulma abasinda gzkr. Ikinci itiraz suydu: Egemenligin kaynagi halk iradesi
olursa, bunun mantik sonucu Osmanli egemenliginin reddi ve bir "cumhur" ege-
menliginin kabul demek olmaz mi? Bu itirazi cevaplandinrken Namik Kemal, ta-
bi haklar nazariyesinin mantik sonularindan seriati kurtarmak abasini, Os-
manli egemenligini kurma abasiyla birlestirerek su sonuca vanr: Islmlik aslinda
bir "cumhur" degil miydi? Seriat geregi "biat" akdi (mukavelesi) ile cumhura ait
olan egemenlik hakki Osmanli hanedanina devredilmistir ve bununla mesveret
usul meydana gelmistir. Bu itibarla "mesruta" rejimi Islmlikla bir bid'at degil,
mmetin (yani toplumun) icmai (yani nzasi) ile olan bir seydir. Biatle yapilan bir
devri ancak mmetin icmai kaldirabilir.
Anayasali rejim Iikrinde devrimci bir yenilik olmadigina, bunun gemise uygun
bir sey olduguna herkesi inandirmak abasiyla, agdas kavranilan Islm ve Osmanli
kavramlarina evirme abasi iinde Namik Kemal, gerekte anayasa rejimini degil,
despotizm rejimini, halki degil, mmeti, halk iradesini degil biati yapan ve halkla
hibir iliskisi olmayan "zme ve baglama erleri"ni, halk rizasini degil, icmai temsil
eden ya da kaldiran Ietvayi savunmakta oldugunu tm gzden kamyordu.
Bu biimdeki dsnsle, nc itiraza verilecek karsilik da hazirlanmis olu-
yordu: "Mesruta rejiminin kabul, Bati rejimlerini taklit etmek degildir. Bu, tslm-
lik'in seriat hkmlerinin, mmetin icmainin zamanin kosullarina gre degisebilir
olmasindan tr mmkndr, lslmlik'ta, dnyanin neresinden gelirse gelsin,
isterse in'den gelsin, nerede bir ilerleme varsa onu almak bize emredildiginden,
geriye dnme ya da bulundugumuz durumda kalma zorunlulugu yoktur. SirI Ba-
ti'da denendigi ve tutuldugu iin mesruta rejiminin bir yenisini icada lzum yok-
tur; o bizim gemisimizde zaten vardi."
Bu dsnme biimi, ne Bati IelseIesindeki "tabi haklar" ve "toplumsal sz-
lesme" dsncesine ne de Islm Iikhinin dayandigi seriat grsne uyar. Namik
Kemal, hibirinden vazgeemedigi uzlasmaz nermeyi bir arada yrtmeye
alisti: Tanri'nin koydugu mutlak ve soyut "iyi" ve "kt" emirleri (yani seriat),
hkmetin ve kanunlarin halk iradesine dayanmasi (yani sartli hkmet) ve
devlet-dinayrimini gerektirmeden agin gereklerine uyma (yani terakki) bir arada
yrtlebilirdi.
293
TRKYE'DE ADALAMA
Hem Bati hem Islm dsn tarihini bilen bir kisi, Namik Kemal'in byle
olanaksiz, yalniz eliskili degil tarihe de aykiri bir yol tutmasini bugn belki
hayretle karsilayacaktir. Fakat Namik Kemal gibi dsnrlerin dsn zerin-
de etki yapan iki kosulu tanirsak sasmamak gerekir: Bu iki kosulun biri, Os-
manli egemenliginin o zamanki eliskili durumu, teki de, Bati siyasal ds-
nnn kiIit kavramlariyla Islm dsnnn kilit kavramlarinin anlamlari ara-
sindaki uurumun henz iyice belirlenmemis bir asamada bulunulmasidir. Na-
mik Kemal'in dsn aisindan birinci derecede, eylem aisindan ikinci derece-
de nderligini yaptigi Kanun-i esscilik akiminin gereklesmesi asamasinda
grecegimiz olaylar, bu iki kosulun ne denli aprasik yanlara yol atigini bize
gsterecektir.
Bu akimin ieride baslamasindan nceki dnemde, yeni benimsedigi "ta
bi haklar" nazariyesiyle seriat ve Osmanli egemenliginin uzlasirligini kendi
egilimlerine gre savundugu dnemde dsndg rejimin temel yasasi olacak
bir projenin ilk taslagini izen Namik Kemal olmustur. Akim Kanun-i Es-
s'nin yazilmasi asamasina geldigi zaman, btn tartismalara, pazarliklara,
uzlasmalara karsin ortaya ikan rejim, dikkatle bakilirsa grlr ki, Namik
Kemal'in o zamanki Iikirlerinin ngrdg rejimin aynidir. Gerekte, "devrim
cilik" asamasinda Namik Kemal'in "tabi haklar" nazariyesiyle seriati birbirine
karistirmasinin mantik sonucu olarak Osmanli rejiminin daima mesrut (char-
te'h sartli) bir hkmet oldugunu, onda ulemnin tesri grevi, padisah ve
vezirlerinin yrtme gc, "silhli halk demek olan yenierilerin" bu yrtme
gcn denetledigi bir sistem oldugunu kabul eder! Bu kitabimizdaki tartis
malar dogru ise, daha nceki blmlerde geregin bunun tersi oldugunu, Os
manli rejiminin asil o zaman geleneksel mesrulugunun sallanmaya basladigini
grdk. .
Namik Kemal'in buna aykiri grs onun savunmaci (apolojetik), roman-
tik ve topist dsn dneminin tohumlarinin daha o zamanda bulundugunu
gsterir. Yanlis olarak Mithat Pasa'ya atIedilen nl Kanun-i Ess, gerekte
Namik Kemal'in ideolojisinden gelistirilen Iikirlere dayanir. Ileride grecegimiz
gibi, eylem alaninda Mithat Pasa'nin getirdigi anayasa taslagi, Namik Ke-
mal'in anlayislarindan bir iki nemli noktada ayrilir. Mithat Pasa'nin ilk metni
ortada olmamakla birlikte, ileride grecegimiz dis belirtilerden bunun byle ol-
dugunu saniyoruz.
Namik Kemal'in Avrupa'da iken Ingiliz, Fransiz ve Amerikan yasa rejim-
lerini kiyaslayarak o zamanki Osmanli devleti kosullarina en uygun grdg,
294
TANZMATA TEPKLER
III. Napolyon'un 1852 Fransiz modelinden ikardigi taslakla su meclislerin ku-
rulmasi tekliI ediliyordu: a) levlet Srasi: Kirk ya da elli yeden olusacak; ka-
nun tasarilarini hazirlayacak; ynetim kanunlarinin yrtlmesi iin gerekli
kararlan alacak bir kurul; b) mmet Srasi: Birinci kurulun hazirladigi tasari-
lari kanunlastirma ve hkmet btesini kontrol etme grevini yapacak bir
kurul; c) yn Meclisi: Bu, temel kanunun ve halkin haklarinin korunmasini
saglama deviyle, yasama meclisi ve yrtme organi arasinda uzlastincilik is-
levi grecek, yalniz bu kosullara uygun olarak yapilan kanunlarin yrrlg-
n onaylayacak bir organdir. laha nce grdgmz gibi yakin zamanlarin
getirdigi bu "yn" szcgnn Osmanli siyasa dzeninin bir parasi imis gibi
yerlesip benimsendigini, Namik Kemal'in bu terimi otomatik olarak "senato"
karsiligi olarak kullanmasindan belli oluyor.
Bu meclisler yoluyla bir yandan hkmetin keyI ynetimi nlenecek, halkin
haklari korunacak; te yandan, bunun saglanmasi Osmanli egemenliginin hem
varlik nedeni hem de amaci olacaktir. Bu semada padisahin yerinin ne olacaginin
bos birakilmasi ilgintir. Byle bir yasama-yrtme, kanunlan uygulama meka
nizmasiyla hem Osmanli egemenligi, hem halklarin iradesi, hemde Mslmanla-
rin haklan korunmus olacakti.
Namik Kemal, daha sonraki tartismalarda, bunlari Islm milliyetiligi, Os-
manlilik birligi, "millet-i hkimc"nin egemenligi ls olarak savunmustur.
Birincisi, Mslman halkin aydinlanma ve anayasali milletler durumuna gel-
mekte olan Hiristiyan cemaatlerin dzeyine gelmesi, ikincisi, yaratilan "millet
sistemi" ayricaliklarinin Osmanli vatandasligi iinde kaldirilmasi, ncs,
Osmanli soyunun egemenligi altinda btn tebaanin Bati gleri karsisinda
tek cephe olmasi amalarini gereklestirecektir. Namik Kemal'in kaIasinda ol-
dugu kadar, Kanun-i Ess'nin yapilisinda bu dsncenin de baski yap-
mistir.
8
Bu n birlikte yrtmenin olanaksizligi karsisinda, nden birini
kabul edip tekileri Ieda edenler gibi, II. Abdlhamit de kendi aisindan basta
geleni alip tekileri birakarak Kanun-i Ess'yi ekinmeden, rahatlikla raIa ko-
yabilmistir.
Kanun-i Ess'nin yapilisi konusuna gemeden nce, Namik Kemal'in Avru-
pa'dan dndkten sonra, yukaridaki grslerinin isigi altinda esitli sorunlan na-
sil ele aldigini gzden geirelim.
a Bu cmlenin yanina, kseli ayra iinde " tarz-i sivaset" notu dslms.
295
TRKYE'DE ADALAMA
5. Yeni Osmanlilar ideolojisinin sonulari
Namik Kemal'in dsnne ve eylemlerine yol aan asil kosul, Tanzimat reji-
minin uygulanis biimlerinin yarattigi atlamalardi. Buna dikkat edilirse grlr
ki, onun asil amaci ne Osmanli soyunun hkmranligi, ne de devlette seriattir.
Bunlari savunur duruma dsmesi dolayli olmustur. Onun iin Namik Kemal'i seri-
atilikla nitelendirmek ya da padisahilikla sulamak byk bir haksizlik olur.
Namik Kemal, ne padisahi, ne de seriatidir; Iakat szn ettigimiz kosul karsi-
sinda dsnnn anlamlar karmasasi iine dsmesi yznden, byle grlmesine
kendisi yol amistir.
Namik Kemal'in asil hedeIi, Ziya Pasa gibi kisisel bir hedeI olarak li Pasa
degil, Tanzimat hkmetlerinin, uydusu durumuna dstkleri Avrupa devletleri-
nin destegi sayesinde hkmet istibdadi kurmalan, Avrupa diplomatlarinin bazen
nezaketle, bazen kabalik, hatt hakaretle sylediklerinden baska bir fikir dinle-
mez olmalari, bu diplomatlarin kendi ikarlari geregince karismalari yznden
uygulanan reformlarin "devlet ikarlan yle gerektirir" iddiasi altinda halkin seIil-
lesmesi ve gerilemesi sonucunu vermesi, devlet adamlarinin devlet ikarlarini ki-
sisel ikarlar haline getirmesidir.
41
Tanzimat, tarihsel geleneklerin dogrultusunda
gitmek yerine Avrupa uygarliginin dis yanlarini almakla, Avrupalilar arasinda
Mslmanlarin degismeyecegi, dinlerinin ilerlemeye engel oldugu, Mslman ol-
mayan halklariner ge bagimsizlasmasi zorunlulugu oldugu inancini da derinles-
tirmistir. Tanzimat, kltr, szde Mslman, szde Batili iki paraya blerek ikisi
arasinda meydana gelen uurumu da payandalamistir.
Kemal'in bu dogru gzlemlerden yanlis teshisler ikarmasinin bizce bas ne-
deni Tanzimat'i bu incelememizde baslattigimiz tarihsel srecin gelisim kosullan
altinda grmeyisidir. Namik Kemal'in tarihsel romantizmi, tarihsel srecin bilim-
sel anlayisindan yoksundur. Bu yzden Tanzimat basarisizliklarindan yalniz
Tanzimat'in sorumlu olmadigi geregine uymayan sonular ikarmistir. Burada,
rnek olarak iki elestirisini alacagiz. Biri, Tanzimat'in din-devlet ayrimi tutumuyla
devletin din temelini zedeledigi, ikincisi, hukuk alanindaki reIormlarin bu ze-
delemeyi bir uurum haline getirdigi tezleridir.
Namik Kemal, Bati uygarliginin din-devlet ayrimini gereklestirme dogrultu-
sunda oldugunu bilmekle birlikte
42
(bunun da tarihsel gelisimini inceledigini san-
miyoruz) , bunun Islmlik ve Osmanli devleti dogrultusuna uymadigi inancindadir
(ileride, Mustafa Kemal'in saltanat-hilfetayrimi hakkindaki nl nutku ile ilgili
tartismamizla karsilastiriniz). MustaIa Kemal'in "kemal"lik babasi Namik Kemal'e
gre din-devletayrimi ve hukuklastirma reIormlan devletin dinsel temellerini yik-
296
TANZMAT'A TEPKLER
tigi gibi, kendi aralarinda da tutarsiz kalmislardir. Yabanci kaynaklardan alinan,
onun deyimiyle, asinlan kanunlarla seriatin kaynagi olan Iikihin btnlg bo-
zulmustur. Fikih, yani Islamfurisprudencei, Islm uygarliginin "en byk abidesi,
birok yzyillarin rn", Islm hukukularinin (Iatihlerinin) ve yargilarinin
(kadilarinin) alismalarinin yarattigi bir okyanustur. En modern kanunlan bile bu
ummandan ikarmak mmkndr. Fikhin ukubt ve muamelt blmlerinde
Greko-Romen ve Avrupa kanunlarina aykiri bir sey bulundugunu kim gsterebi-
lir? Fikih kurallarinin, sirI din temellerine dayandiklan iddiasiyla, birer esaret zin-
ciri oldugunu iddia etmek mmkn mdr? Onlari dinsel temellerinden tr bir
yana birakmak, adaletsizlikleri, dine dayanan adalete yeg grmek degil midir?
43
lsn biimine bir rnek olarak kendi szleriyle alacagimiz su para tartisti-
gimiz noktalari iyi yansitir: "Usl-i tesri ve mukteziyat-i idareye asla tevkiIi
mmkn olmayacak birtakim vesavis ve hayalt, kanun-i devlet ve tanzim-i idare
namiyla iln olunmustur. Tanzimatilar, Tanzimat ve ona mteIerri olan yalan
yanlis nizamt ve ca'li ve hakik birtakim islahat nmiyla Avrupa'yi tatyip et-
mekten baska birsey dsnmediler. Eger Garp'la temasa basladigimiz zamanlar,
esassiz birka kavnin-i cedide yazdirarak gya levlet-i liyye dnyev hk-
metini din hkmetinden ayirmaya dogru yol ailmis ve Memlik-i Osmaniyye
bugnk medeniyet dairesine sokulmus gsterilecegine, yapilan islaht-i sahiha
ki alel-umum Iikha mutabik ve belki ahkm-i seriyyenin en kk bir Iaslinda
olan kavid ve fevid-i medeniyye bunlarin cmlesine keyIiyyet ve kemiyete
birka kat Iaiktir, eger seriat namina iln edilmis olsaydi ve Iikrasi Iikrasina tatbiki
kabiliyeti olmayan mahut kanun-i ceza Fransa dsturundan alinacagina Iikhin
ukubt bahsi tedvin olunsaydi Avrupa'ca Islmiyet ile medeniyet arasinda te-zad
bulunduguna dair vcudnden sikyet olunan Iikirlerin husulne bile meydan
kalmazdi" (Hak sorunu zerine yazisindan).
"Avrupa'ca hasil olan Iikirlere" Tanzimat mi yol amistir? Yoksa o Iikirler
Avrupa'ca oktan hasil olmus olmalarindan tr m Tanzimat, Tanzimat olmus-
tur? Namik Kemal, bir kitabini evirdigi Volney'nin Osmanlilar hakkindaki Avru-
pa'da yaygin grs ok iyi yansitan teki kitaplarini olsun okumamis mi idi?
Bunlarin, Tanzimat'tan ok nce yazildigina dikkat etmemis miydi?
Namik Kemal, Iikhin devletin din destegi olmasinda stnlk grr. nk
bu, hukuka manev ve ahlk bir destek saglar. Avrupa hukuku byle bir destek-
ten yoksundur. SirI Avrupa devletlerinin baskilari yznden devleti bu dinsel
desteginden yoksunlastiran Bati kanunlarini asirmak gerekli miydi? Herseyin ka-
yitsiz sartsiz Avrupa'dan mi gelmesi gerekir? yollu sorularla agdaslasmada han-
gi yanlarin alinabilecegi sorununa da gelir. Mslmanlarin, Avrupa'nin manev
297
TRKYE'DE ADALAMA
uygarligini almalarina hi gerek yoktur. "Bizim kendi ahlkiyatimizin lleri,
agdas uygarligin btn gereklerini karsilamaya yeter." Avrupa uygarligiyla Is-
lm uygarligi arasindaki temel Iark, onlarda seriat olmadigi iin temel ilkelerin an-
cak IelseIi dsnle, akil yoluyla bulunmasi, Islmlikta ise bunun Tanri emirleri,
Peygamber hadisleriyle nceden sonraya kadar konmus olmasidir. Onda, moral
ve hukuksal ilkeleri akil yoluyla ikarmaya gerek yoktur.
44
Bu ilkelerin Tanri ta-
raIindan konmus olmasi, Islm hukukuna daha stn bir otorite saglamistir. Yil-
larca sonra, Paris'te Ernest kenan bunun tam tersini ileri srmst. O zaman sr-
gn durumuna bakmayan Namik Kemal, iste bu tezi yznden byk bir hiddet
iinde Renan reddiyesfm yazmisti. Insan akli ile yapilan kanunlar, Islm huku-
kundaki evrensellikte olamazdi!
Namik Kemal, Tanzimat'i elestirmedeki hizini alamayarak su szleri bile ya-
zar: "Madd ve manev yollarla evrensel itaat yerlestirme gcn dsnrsek, Is-
lmlik'in siyasal kurallan Avrupalilarin siyasal yntemlerine bin kerre stndr."
"Bin yillik bir tarihsel gelisimin rn olan Iikih, teknik mkemmellik dzeyine
varmistir. Aceleyle asinlan kanunlardan llemeyecek kadar stndr." Fikih
kurallari, imparatorlugun yalraz Mslman halkina degil, Hiristiyan halkina da
bu alinmis kanunlardan Iazla uygundur. Fikih kurallan, yzyillarin rn olarak
btn Islm mmetinin ortak mali, onlarin geleneklerinin temeli olmustur. Bun-
dan tr, bu kurallar sadece hukuk kurallan olmaktan Iazla birseydir: "lnyada
adaleti ihsan ile (ahlk Iazileti ile) birlestiren; ahlk sorumluluklarini hukuksal
ykmllkler haline getiren baska bir din var midir?"
45
Namik Kemal gerekten, bu yazdiklarina inaniyor mu idi, yoksa kendini eski
Osmanlica'dan kalan bir retorik heyecanina mi kaptirmisti? Hukuk reIormlan konu-
sunda Cevdet Pasa'nin da ayni grste oldugunu grmstk. O da devletin temel
yasasinin seriat olduguna inaniyordu. Fakat Cevdet Pasa, kanun-i essci olmadi-
gindan, tezini kabul edelim ya da etmeyelim, dsnnde tutarliydi. Islm seriati bir
devletin temel yasasi ise, kanun-i ess yapmaya ne gerek vardi? Cevdet Pasa ok
iyi anlamisti ki, karsi karsiya gelmis iki sistem, iki ayri uygarlik, ikiayri anlamdn-
yasi vardi. Biri tekine kaynasnlamazdi; Tanzimat erevesi iinde ikisi yanyana
durabilirdi. Saltanatin ve hilIetin mesrulugunu saglamak iin Bati dsnnn "ta-
bi haklar" ve "toplumsal szlesme" doktrinlerini, seriatin kendine zg baska
anlamlari olan terimlerini bkerek ikarmaya lzum yoktu. Onlar, ancak seriat
hukukunun ve Osmanli yasa hukukunun anlamlari iinde mesrulastinlirdi. Bu
dsnce zinciri ile Cevdet Pasa, Kanun-i Ess'ye son dakikaya kadar karsi
ikmisti.
Osmanli imparatorluk devletinin kmesinin nedenlerini yorumlamak iin,
Cevdet Pasa'nin evirisini tamamladigi Ibn Haldun dururken, Volney'nin yavan
298
TANZMAT'A TEPKLER
tarih IelseIeciliginden medet ummaya ne lzum vardi? Montesquieu'nn sulandi-
rilmisi olan Volney, devletlerin ve imparatorluklarin tabiat kanunlarina cehalet ve
din inanlari yznden uymadiklarindan tr ktg tezinin Namik Kemal'e
zaten byk bir Iaydasi yoktu; nk o eriati "tabiat kanunlan" ile bir tutuyor ya
da Islm erevesinde onun karsiligi sayiyordu.
46
Halbuki Ibn Haldun Asya ve Is-
lm AIrika devlet sistemlerinin ksn seriatla degil, bu sistemlere zg olan
tarih kanunlariyla yorumlamisti ve bu aidan hem Montesquieu'nn hem Vol-
ney 'nin bu tr devletlerin ks hakkinda ileri srdkleri nedenlerden daha s-
tn ve tarihe uygun yorumlamalar yapmisti. Islm'in manev abidelerine o kadar
deger veren Namik Kemal'in Ibn Haldun'u kmsemesi bir eliski degil midir?
yle gzkr, ama degildir. nk Namik Kemal'in ibn Haldun'dan teye
giden bir terakki (ilerleme) IelseIesine ihtiyaci vardir. Ibn Haldun'un tarih IelseIe-
si, logu toplumlarinin durgunlugu stnde esen siyasal siklonlarin tekrarlanip
durdugu tavir dnglerinin {cycle) IelseIesidir. logrulugu yle bir dnya iinde
geerlidir. Onda ksn yollan grlr; Iakat kalkisin ve ileriye gidisin yolu,
kavrami, terimi yoktur.
Yeni dnyaya erisemeyen Ibn Haldun, Osmanli devletinin ks sorunla-
nyla ilgilenen Osmanli tarihilerini yan yolda birakmistir. Bunlar, Namik Kemal'in
zamanina kadar olaylarin arkasindan kostular; Iakat olaylarin nnde ilerleye-
mediler. Namik Kemal ise "hrriyet" (zgrlk) dsnr oldugu kadar "terakki"
(ilerleme) dsnr de olmak istiyordu.
Bu yzden, Fransizca yazdigi bir kitabinda Namik Kemal'in mesveret usul
hakkindaki grsnden ok Iarkli olmayan bir grs ileri sren Hayrettin Pa-
sa'nin
47
Iikirlerini sama bularak Ba'nin ilerleme (terakki) dsnnn ekimin-
den kurtulamadigini gsterdi. Bati'daki gelismeler dururken Hayrettin Pasa'nin
tekliI ettigi mesveret usulnn Osmanlilarda uygulanisini diriltmeye hi lzum
yoktu. Sorun, hangi llere gre, nerelere kadar batililasma anlaminda agdas-
lasmanin gerekliligini ve olabilirligini belirlemekle zmlenebilirdi. Bati'nin tek-
nolojik madd uygarlik aisindan stnlgnden kuskusu olmayan Namik Ke-
mal'in esitli yazilarinda bu konuda vardigi sonular sunlar olmustur:Bati'nin ba-
sanlari, logu halklarinin hayatina yayilan Iatalist dsne, kader ve kismet inan-
cina karsi, zgrlk ve ilerleme kavramlarinin insan kaIasinda stn gelisinin
rndr. Osmanlilarin ve Islm halklarinin zgrlk ve ilerleme ilkelerim inan
ilkeleri haline getirmeleri zorunludur. Avrupa'nin madd uygarligini almakta, izle-
mekte duraksanamaz. Yasayabilme, var olabilme kosulu budur. Asya ve AIrika
halklarinin uyanmasi ve ilerlemesi, Bati'nin bu madd uygarligina katilmakla ola-
bilecektir. Hatt bununla, Avrupa'nin siyasal agirligina karsi bir denge olacak bir
299
TRKYE'DE ADALAMA
Mslman halklar birligi de ancak byle gelisecektir. Gemiste, kendi aglarinin
kosullarini benimseme sayesinde Mslmanlarin eristigi yksek duruma byle
vanlabilecektir.
48
Fakat, Namik Kemal kayitsiz sartsiz seriati ya da logucu olmadigi gibi, ka-
yitsiz Batici da degildir. Tutucu "eski'lerle, takliti "yeni"ler arasinda ailan uu-
rumun tehlikeleri zerinde durur.
49
O zaman tekrar 'ilerlemeye (terakki) engel
olan etkenler nelerdir?' Bu etkenleri kaldirmada Ba uygarligindan alinacak yan-
lar nelerdir? sorularina geliriz.
Ona gre, ilerlemeye engel olan etkenin Islmlik oldugu dsn bir eIsane-
dir. Bati'da yerlesen bu eIsaneyi, Tanzimat idarecilerinin basarisizliklan yaratmis-
tir. Ilerlemeye karsi olan asil engel, Tanzimat'in Avrupa ekonomik ve siyasal n-
Iuzu karsisindaki tutumudur. Namik Kemal, bu aidan, Avrupa'nin teknolojik ve
ekonomik stnlgn anlayan, bunun Osmanli milleti zerinde hkmedici bir
g haline geldigini en iyi kavrayan dsnrdr. Fakat, bundan tr, yazilan
yalniz kendi zamaninin ekonomi, Iinans, idare ve egitim kosullarinin olumsuz
olanlari zerindeki gzlemleriyle kisitli kalmistir. nk gerekte, Tanzimat sade-
ce 19. yzyil Bati stnlgnn bir rn degil; ondan daha nceki ksn ge-
tirdigi bir asamadir. Namik Kemal, Ibn Haldun'u ya da hi degilse onun tarih Iel-
seIesinin Osmanli tarihileri zerindeki yansimalarini kmsedigi iin, Osmanli
tarihi anlayisi sadece "devr-i istil"yla (ykselme dnemi) kisitli kalmistir. Gm-
brtl szlerle heyecanli yazmaya egilimli olan Namik Kemal, Cevdet Pasa'dan
Iarkli olarak 17. yzyildan sonraki ks dnemini incelemeyi ekici bulmamistir.
Onun ziddi olan sogukkanli ve realist Cevdet Pasa'nin Tarihi ise, ykselisin
degil, ksn tarihidir. Bati stnlgnn ve bunun Osmanli ksne etkisinin
19. yzyildan ok nce, daha 1699'dan itibaren basladigini, bugnn tarihileri-
nin incelemelerinin buluslarina sasilacak lde uygun bir biimde grmstr.
Bununla birlikte, Namik Kemal'in 19. yzyil Bati stnlg zerinde durma-
sinin katkisini kmseyemeyiz. Bu yzden, ikinci sorunun konulan zerindeki
gzlemleri nem tasir. Bati uygarliginin stn ve yararli her yani kayitsiz sartsiz
alinmalidir. Namik Kemal'in "uygarlik"tan anladigi, endstri, teknoloji, ekonomi,
askerlik gc, basin ve egitimdir. Fakat bunlar dinsel, ahlaksal, kltrel bir bos-
luk iinde sadece kisilerin kaIalarinin aydinliginin mi rn olmuslardir? Namik
Kemal, Bati uygarliginin iyi ve kt yanlari oldugunu kabul ederken, iyi yan ola-
rak hayran oldugu rasyonel, teknik, bilimsel yanlarin nasil olup da Islm dini ve
hukukundan asagi seviyede grdg Bati kltrnn rn olabildigi sorusunu
yanitlayamaz. Bati uygarligini anlayisindaki bu eksiklik, o kadar elestirdigi Tanzi-
mat ikiciliginin baska bir yansimasidir. Fazla olarak, onun kendi eliskisi, gelece-
300
TANZMAT'A TEPKLER
gin II. Abdlhamit dnemi tepkiciligine, dolayli olarak ve bilmeyerek yol hazirla-
makta rol oynamistir. nk, Namik Kemal'in lleriyle bir yargida bulunmak
gerekirse, demokrasi ve parlamenter rejimin Bati uygarliginin kt yanlari olma-
digini kim ispat edebilir?
Namik Kemal'in yari devrimci, yari Batici diyebilecegimiz bu dneminde
etkili olan eliskilerin daha sonraki reIormcu ve romantik asamasindaki iek-
lenmelerini grebilmemiz iin onun dsnn incelemeyi burada keserek, Ka-
nun-i Ess'nin hazirlanmasina dogru giden yollarin ailmasini hazirlayan
olaylara geecegiz.
Notlar
1 Engelhardt, zellikle kumeli'nde bulunan hkmet adamlarinin birogunun baskentte hazirlanan
darbe komplosundan yana olduklarini, gizli hcrenin meydana ikanlmasinda bunlarin oklugunun
byk payi oldugunu ileri srer {Tanzimat, s. 106).
2 Davison, I: 117-118.
3 Cevdet Pasa, Tezkir, II: 82-83. Abdlmecit, III. Selim gibi iyi niyetli, iyi yrekli, zayiI iradeli bir pa
disah olarak, kendini evreleyen pasalarin kuklasi haline gelmisti; bkz. Cevdet Pasa, "Mruzt", XI,
15/92(1926): 171-172, 2. baskisi, 15-17. Bu yazi 1855-1856 yillarindaki saray, hkmet, mali
ye, pasalar, israIlar ve dalkavukluklar gibi Kuleli Olayi'na yol aan kosullari ok iyi aiklar. Ceza
Kanunu yapilirken, padisah ldrme suu iin, byle bir seyin olabilecegini halkin aklina getirme
mek dsncesi ile, idam cezasi konmasina lzum grlmemisti! Bu yzden Kibrisli Mehmet Pasa
padisahin ayaklarina kapanarak bunlarin idamina irade etmesi iin yalvarmis, Wanda adi altinda
yazan Polonya asilli Fransiz subayina gre padisah su cevabi vermistir: "Onlarin bas kaldirmasi ba
na karsi degildir; ben onlarin kt maksatlarina dahil olmussam bunu hakketmisimdir; nk sizin
gibi vezirler seerek gvendim... ihmallerinize, idareyi ktye kullanmalariniza gz yumdum. Onla
ri lmle cezalandirmayacagim. Size gelince, karsimdan ekilip gidin, neIsinizi islah edin"; bkz.
Wanda, Souvenirs anecdotiques sur la Turquie, 1820 -1870 (Paris, 1884), s. 75-76.
4 Ahmet Mithat, Oss- inkilap (istanbul, 1294-1295/1878-1879), cilt II, s. 74-75.
5 Vambery, Hseyin laim Pasa'nin evinde Fransizca gretmenligi yapiyordu. Bu pasayi tanidigi gibi,
yakalananlardan Seyh Ahmet EIendi'yi de taniyordu. Pasanin evine sik sik geldiklerini, grstkle
rini syler. Vambery o dnemde Istanbul'da alti yil kaldi, Trke-Almanca bir szlk hazirladi. Pes-
te'de Iakir bir Yahudi ailesinden gelen, bir ayagi sakat Vambery (1832-1913), gen yasinda haya
tini kazanmak iin Istanbul`a gelerek, Avusturya-Macaristan'da nemli iki zattan aldigi tavsiye
mektuplan sayesinde pasalarin konaklarinda yabanci dil gretmenligi yaptigi gibi, Fuat ve li Pasa-
lar'i da tanidi. li Pasa'nin ktphanesinde Orta Asya zerine yazilmis kitaplarin oklugunun ken
disini sasirttigini syler. Kuleli olayi dolayisiyla Vambery'nin yazdiklarini yayimlayan Ebzziya
TevIik'in (ya da o yaziyi Ingilizce'den evirenin) yaptigi yanlislik yznden, Vambery'nin olayi II.
Mahmut zamaninda olmus gibi gsterdigi ileri srlerek, iIadelerinin bir degeri olamayacagi iddiasi
dogru degildir, nk Vambery'nin yazisinin Ingilizce aslinda byle bir yanlislik yoktur. Vam
bery'nin olaydaki belli basli kisileri tanidigi bellidir.
6 Mahkeme vesikalarina dayanilarak yazilmis bir monograIi iin bkz. Ulug Igdemir, Kuleli Jakasi
Hakkinda Bir Aratirma (Ankara, 1937).
301
TRKYE'DE ADALAMA
7 Bunu pekistiren diger kaynaklar iin bkz. Davison, I: 116 not 67. Namik Kemal'in su satirlari il
gintir: "Bugn Glhane Hatt-i Hmayunu ele alinsa da bastan ayaga mtala olunsa, zarinolu-
nur ki Memalik-i Osmaniye'de muhakemesiz kimse idam olunamaz ve kabahatli kabahatsiz
hibir Ierde iskence edilemez. Heyhat... Vakia Hatt-i Hmayun bunlari alenen lagvetti ve bu
lagvin icraata dahi bir hayli tesiri grld. Lkin, evvel, hkmetin hafyyen idamdan btn
beraet-i zimmeti meskktr. Mesel, Kuleli'lerden CaIer Pasa Iilvaki kendini denize mi atti?
Yoksa o zaman serasker olan zata bihakkin eyledigi tahkirler zerine ihnak mi edildi? Ve Macar
mltecilerden (politikaca bazi tesebbsati zerine haIyyen tevkiI oiunan) Ferhat Pasa ecel-i
mev'udu ile mi veIat etti? Yoksa tesmim mi edildi? Su hususlarda rivayetler o kadar muhteliItir
ki memlekette bir serbest mahkeme bulunsa erbab-i hkmet pek kolaylikla tebrie-i zimmet
edemez" Hrriyet, sayi 45, 3 Mayis 1869; aktaran Mithat Cemal Kuntay, Namik Kemal (Istan
bul, 1944-1949), cilt H(1), s. 690 not 3. Wanda'ya gre (s. 74), o zamanki serasker kiza Pasa,
Hseyin laim Pasa'nin hkmet darbesi yapacagi iddiasi ile onu nezaret altina aldirmis, darbe
iin kararlastirilan gnden bir gn nce hepsini tevkiI ettirmistir. liger komutan CaIerdem Pasa
Istanbul'da bulunuyordu.
8 Mehmet Galip ve Ali kiza, "On nc asr-i hicrde osmanli ricali", Peym-i sabah, 15 Kasim
1920.
9 lttifak-i Hamiyet zerine bkz. Ebzziya TevIik, "Yeni Osmanlilar", Ihsan Sungu, "Tanzimat ve Yeni
Osmanlilar", Tanzimat I iinde, s. 777-857, Kaplan, 54-70, Abdurrahman SereI, "Yeni Osmanlilar
ve hrriyet", Tarih musahabeleri iinde, s. 172-182 (2. baski: s. 133-140), Tank Zafer Tunaya,
Trkiye'de Siyasi Partiler (Istanbul, 1952), 91-96 ve bu eserde verilen diger kaynaklar, leon Ca-
hun, "La Turquie", Ernest Lavisse ve Alfred Rambaud (yay.), Histoire gnrale, cilt XII (Paris
1901) iinde, s. 482-486, Arminius Vambery, "Freiheitliche Bestrebungen im moslemischen Asi-
en", Deutsche Rundschau, LXXVII(1893): 64-65 ve Western Culture in Eastern Lands (Londra,
1906), s. 324-325.
10 Cevdet Pasa, Tezkir, II: 21.
11 Abdurrahman SereI, "Yeni Osmanlilar", 175-176.
12 S. Mardin, 43 not 51. Ebzziya TevIik'in Yeni Osmanlilara iliskin yazi dizisinde bu kisinin, Arap
harIleri ile Jan Piyetri olarak adi ok sik getigi halde, kimligi, oynadigi roln nedeni ve anlami ka
ranlikta kalmistir. Kuntay'da da ad Giampitry olarak geer. Ancak, ad sahibinin kendisinin mi adini
Fransizcalastirdigini, yoksa Osmanli dostlarinin agzinda mi Fransizca biimi aldigini bilmiyoruz.
13 Akn, Gordlevsky'ye atiIla, Sinasi'nin Jean Pietri'yi Paris'te Arnavut genlerinden Sait Sermesi ara
ciligiyla tanidigini syler (s. 550b).
14 Kuntay, I: 289-291 ve 378; Kemal, bazen "Jeune Turc", ogu kez "erbab-i sebab" dedigi kisiler
evresinin gerek "reis"inin Sinasi oldugunu syler.
15 Davison, 1:221-222.
16 Tunus ve Misir anayasalari zerine bkz. "lstur", Encyclopedia qf Islam, 2. baski, cilt II, s. 638-
640 ve 647-649.
17 Kuntay, I: 360. Bu szlerin ne zaman sylendigi ya da yazildigi ve kaynagi bildirilmiyor. Bu szle
ri nakledenin, Kemal'in szcklerini oldugu gibi kullandigi sphelidir. Kemal'in dilinde "yrtlebi
lecegi" gibi bir deyis biiminin bulunmadigi sanisindayiz. Tek szck halinde "mesrutiyet" terimini
kullandigi da sphelidir. Konusma Fransizca olmussa, Namik Kemal'in "constitution" szcgn
hangi Osmanlica szckle karsiladigini bilmek ok yararli olurdu. Kanun-i Essi yapildiktan sonra
ki dnemde bile Kemal, yazilarinda bazen "kanun-i essi" derken birka satir sonra "nizam-i ess"
de der; bkz. Kuntay, 11(2): 87.
18 Cevdet Pasa'nin, Marzt'm son teIrikasinda anlattigina gre, Abdlmecit lmeden nce ve ldk
ten sonra kardesi Abdlaziz'in yerine oglu Murat'in getirilmesini isteyenler vardi ve bu sorun tartis
ma konusu olmustu; bkz. "Mruzt", XI, 16/93(1926): 220-221; 2. baskisi: 27-28.
19 Davison, I: 219 not 108. Engelhardt, cemiyet nizmnmesinin yayimlanis tarihini 30 Nisan 1867
olarak gsterir {Tanzimat, s. 169); Davison ise buna ihtimal vermiyor (I: 227 not 145).
302 ,
TANZMAT'A TEPKLER
20 Davison, bu mektubun daha 1866'da Istanbul'da bilindigini tahmin ediyor (I: 219 not 109).
21 S.Mardin, 45.
22 Bu mektubun hangi tarihte basildigi, ilk nce nerede iktigi konusu zerine bkz. Davison, I: 219
not 109. Mektubun ilk nce iktigi sylenen Libert'y'x ikaran taninmis cumhuriyeti gazeteci Emi
le de Girardin ile MustaIa Fazil arasinda yakin iliskiler vardi. Mektubun ilk nce 24 Mart 1867'de
orada iktigi dogru ise, Ebzziya TevIik'in Istanbul'da mektubun evirildigi tarih olarak gsterdigi 7
Mart tarihinin ya yanlis olmasi gerekir ya da lavison'in tahmin ettigi gibi mektubun daha Paris'te
ikmadan nce Istanbul'da bilinmis olmasi ya da verilen tarihten nce baska bir yerde ikmis olma
si gerekir.
23 Ganesco zerine bkz. Davison, 1: 219 not 108 ve S. Mardin, 309 not 6. S. Mardin, Ganesco'nun
Diplomatie et nationalit adli bir eserini bildirerek onun Herder'den etkilenmis bir yazar oldugunu
syler (s. 310 not 9). Belika'da ikan ve kusya hkmetinden para aldigi sylenen Le Nord gaze
tesini Paris'te yneten Franceschi'nin Alexandre Blacque Bey'den sonra Moniteur ottomani idare
eden ayni addaki kisi ile bir iliskisi olup olmadigini bilmiyoruz.
24 S.Mardin, 43 not 52.
25 Le Nord mektubunun Muhbir"de ikmasindan dokuz gn sonra, 19 Subat'ta li Pasa'nin organi olan
Gazette du Levant dajeune turc'kr hakkinda kiskirtici bir yazi ikmisti. Namik Kemal bu yaziya kar
silik olarak yazdigi cevapta bu adda bir parti olmadigi gibi baskan da olmadigini, kendisinin bile Mus
taIa Fazil Pasa'yla tanisik olmadigini anlatarak, "Trkistan erbab-i sebabI'nin sadece ileri Iikirleri sa
vunan kisiler arasinda bir Iikir ve inan beraberliginden baska bir bag bulunmadigini, memurlarin, ay-
dinlarin, ordu ve donanma subaylarinin, basin ve edebiyat adamlarinin "belki yzde doksaninin bu
erbab-i sebabdan" oldugunu ileri srer. Yayimlanmamis olarak kalan bu mektup Kemal'in evraki ara
sinda bulunmustur; bkz. Kuntay, 1: 183-187 ve 290-291. Vesikanin degeri, Namik Kemal'in o dene-
mtdtjeune turc ya da "erbab-i sebab" ile ne anladigini gstermesindedir. Bugnk deyimle bu, "ileri
ci genlik" demektir. Fakat Avrupa'da toplanan grup "Gen Trk" terimini benimseyememistir. ogu
kendini "Trk" saymazdi. Eger bir "kavmiyeI'le taninma gerekmis olsaydi kimi kendini Arnavut, kimi
erkez ya da Grc, kimi Arap ve kimi de Trk olarak tanimlayacakti. O zaman bu gibi tanimlamalar
onlarin ilgilendikleri konular aisindan anlam tasimazdi. Onlar, milliyetlerin zgrlg grsn degil,
kavmiyetlerin Osmanlilik iinde birlestirilmesi grsn savunurlardi.
26 Yeni Osmanlilar'dan nce Avrupali gzlemciler arasmdajeune ya dayoungTrk deyimlerinin kul
lanilisi zerine bkz. Davison, I: 199-200 ve S. Mardin, 50-51. MacFarlane, kesit Pasa'nin korudu
gu bir gencin kendisine &z\icejeune Iikirlerini anlattigini syler (11: 671). Bu, Sinasi olabilecegi gibi,
Tibbiye'de kendisini sasirtan doktorlardan biri de olabilir.
27 Kemal, Recaizade'ye yazdigi bir mektupta, Sinasi Tasvir-i efkr'a dndg takdirde oraya yazi
yazmasini tenbih eder; bkz. Akn, 552a. Ebzziya TevIik, Sinasi'nin Yeni Osmanlilar'dan kaisini
nce halkin aydinlatilmasi gerektigi sonucuna varmasi ile yorumlar. Kibrisli Mehmet Pasa'nm kari
sinin, lord Byron'in hekimi olan kocasindan dogan oglu Frederick Millingen (Davison, 1: 224 not
128), Paris'te Sinasi ile yakindan tanisiyordu. Bu zatin iddiasina gre Sinasi, libya zerinden aske
r bir harektta bulunmak zere (o zamanin Guevara'si) Garibaldi'den yardim saglanmasini dsn
mst. Iddia dogru ise bu Iikrin arkasinda MustaIa Fazil var miydi? Sinasi'nin tanitilan biimdeki
kimligini gz nnde tutan Davison bu iddiaya inanmiyor. Trablus zerinden asker bir harektla
Istanbul'da hkmeti devirme Iikrinin ikinci Jn Trkler kusaginda da ortaya ikmasi bir tesadI
mdr? lenildigine gre, Prens Sabahattin'i tutan (Arnavut) Ismail Kemal, Jnleri gizlice koruyan
ve Avrupa'ya kamalarina gz yuman (Arnavut) Msr kecep Pasa'nin Bingazi'deki kuvvetleriyle
(kiralanacak bir Yunan vapuruyla Gelibolu'dan ikarma yapilarak) Istanbul'un zaptedilmesini plan
liyordu. Bunun gereklesmesi iin bel baglanan Britanya hkmetinin bu Iikri tasvip etmeyisi ve
karisik bir adam olan Ismail Kemal'in bu is iin saglanan (nereden?) paralari dolandirmasi yzn
den proje suya dsmst.
28 Ali Suavi aika dengesiz bir adamdi. Namik Kemal ve belki diger arkadaslan onunla uzlasamadilar.
Kemal, onun kaik ve sarlatan olduguna inaniyordu. Yari bilgili bir adam olarak, bilmeden, bazi
303
TRKYE'DE ADALAMA
nemli Iikirlere dokunmustur, "lbadati muamelt-i diniyeden ayirip dnyaya mteallik umumu
baskaca ve mstakillen tedvin etmeli" gibi Iikirler yazmakla beraber, bunun tersini ileri sren Iikir-
leri de vardir. Kemal, onun Abdlhamit'in adami oldugundan sphe eder; Iakat kim Abdlhamit'in
adami olmamistir ki? Falih kiIki Atay, Baveren inkilapi (Istanbul, 1964), Ismail Hami lanis-
mend, AliSuavinin Trklg (Istanbul, 1942) ve Mithat Cemal Kuntay, Sarikli ihtilalci (Istan-
bul, 1946), her yne ekilebilecek bu adamdan kendilerine gre Iarkli birer kahraman yaratmislar-
dir; bkz. Tanpinar, 230-248.
29 Lon Cahun'n Lavisse ve Rambaud, cilt XI (Paris, 1899), s. 527- 548'deki yazisi: "La Turquie".
30 Wladyslaw Plater iin bkz. Davison, I: 227-228. MustaIa Cellettin Pasa Polonya'da dogmustur. Asil
adi Konstanty Borzecki'dir. Polonya'da katildigi 1848 levrimi'nin bastirilmasi zerine diger Polonya
ve Macar devrimcilerle birlikte Trkiye'ye siginmisti. kusya'nin bunlarin geri evrilmesi istegi zerine
diger mltecilerin ogu gibi o da Mslman oldu (bunlardan biri aykoIki adini tasiyan Sadik Pa
sa
1
dir). Cellettin, Osmanli ordusuna girerek kurmay subayi, sonra pasa olmustur. Karadag savaslan
esnasinda sehit oldu. Biyografisi iin bkz. Adam Lewak, "Konstanty Borzecki", PolskiSlownik Biog-
raficzny, cilt III (Varsova, 1936), s. 365-366. Prusya-Fransa savasi siralarinda Courrier d'Orient ile
Basirette yazilan ikmistir; bkz. Basireti Ali, Istanbuldavarim asirlik vekayi-i mhimme (Istanbul,
1325/1908), s. 4-5; 2. baskisi: yay. Nuri Saglam (Istanbul, 1997), s. 70-71 ve 118-119. En nemli
eseri 1870'te ikan Les Turcs, anciens et modernes'dit. Trklerin, Avrupali uluslarin mensup oldugu
r soyundan geldigi grsn (zellikle s. 229-299 ve 319-362) getiren odur. Bu grs Yeni Os
manlilar arasinda etkili olmamis, Iakat sonralari oglu Enver Cellettin Pasa, daha sonra Cumhuriyet
dneminde hukuk proIesr YusuI Ziya bu grs diriltmislerdir. Cellettin (Borzecki) genliginde ila
hiyat grencisi oldugu halde Avrupa aiaammdafeune (yani devrimci milliyeti) oldugu iin Prusya-
Fransa savasinda tutucu ve milliyetilik dsmani III. Napolyon Fransasi aleyhine Basirette yazilar
yazmisti. Fransizca yazdigi iin kitabinda Turc terimi ile kastettigi "OsmanlIlarin aslinda r oldukla-
rini, Islmlik dolayisiyla rliklerini unuttuklarini, Polonyaca, kusa ve diger Avrupa dillerinde yazil
mis kaynaklardan deliller gstererek iddia eder. agdasi diger bitjeune olan Lon Cahun de fltfr'lerin,
Asya'dan gelerek Avrupa'ya ilk yerlesen bir irktan geldiklerini, Iakat Sm Araplar'in dini olan slm-
lik'a girdikten sonra Trklklerini kaybettiklerini ileri srmstr. Bu iki adamin birbirine ok benzeyen
Iikirleri, Yeni Osmanlilar'in grsne taban tabana aykiri idi. Cellettin Pasa'nin kitabi, kendi adi da
Fransizca yazilmis oldugundan, BibliyograIya'da Moustapha Djelleddin adi altindadir. Bu 362 sahi-
Ielik kitabin blmleri sunlardir: Les anciens turcs; Ottomans; Rforme ou Tanzimat; Maux de la rfor
me; Le mahomtisme; Les harems; Les lois; La vnalit; Les chrtiens de la Turquie, Les principes; Les
conseils populaires; Organisation des provinces ou vilyets; Reprsentation nationale; Questiqns loca
les; Constitution dfinitive de la Turquie, son avenir; Le devoir de l'Europe; L'Europe et le Touro-ari-
anisme (s. 229-299); Notes (s. 301-317), Supplment: Grecs et Romains (s. 319-362).
31 Simon Deutsch iin bkz. Davison, 1:227-228. Viyanali, Yahudi asilli olan ve Ibran ilahiyati okuyan
Deutsch, hem 1848 Avusturya Devrimi'nde, hem 1871 Paris Commune'nde idama mahkm ol
mustu. La Grande Encyclopdie (XIV: 352), "plus tard il contribua fonder le parti de la Jeune
Turquie" ("daha sonra Gen Trkiye partisinin kurulmasina katkida bulundu") diyorsa da, Yeni Os
manlilarla alismasi Commune'den nce, 1867'de olmustur. leutsch, Karl Marx'tan sonra Interna
tional Workingmen's Association'a onun yerine baskan olmus, daha sonra Istanbul`a gelerek ora
da lmstr. leon Cahun, Namik Kemal'e leutsch'un Istanbul'a gelisini bir mektupla bildirerek,
"eski dostumuz leutsch iin, benim iin yapacaginiz herseyi yapmanizi rica ederim" der; mektubun
IotograIi iin bkz. Kuntay, Namik Kemal, I: 531. Israil'de 1973'te yayimlanan Encyclopedia Juda-
ica'ya gre leutsch, komanya ve Istanbul'da subeleri bulunan bir ticarethane isletiyordu. Ticaret
isleri iin geldigi Istanbul'da koleradan ld.
32 leon lavid Cahun, Yahudi asilli olup asil adi Zadoc Kahn'dir; bkz. Jewish Encyclopedia, cilt III, s.
492. Vambery de Yahudi asilli olup asil adinin Vamburger ya da Bamburger oldugu sylenir. Haya
ti iin bkz. Franz Babinger, "Armin Vambery", Encyclopedia of the Social Sciences, cilt XV (New
York, 1935), s. 225.
304
TANZMAT'A TEPKLER
33 Vambery londra'da bir kahvede grstgn syledigi Yeni Osmanlilar hakkinda sunlari yazar:
"Adi geen kahvede bu eIendilerle lkelerinin toplumsal, siyasal ve dinsel sorunlarini saatlerce tar
tisirdim. Gndzn konusmalarin havasi ilimli, hatt uykulu gibi olur, Iakat aksam zeri raki sise
leri heyecanlari kabartinca hava canlanirdi. Sayin eIendilerin gzleri parlar, pasalarin eylemlerini ve
kusurlarini elestirmeleri sertlesir, bir zamanlar o kadar gl olan ve kendi Iikirlerince gene de ayni
gte dirilebilecek olan Osmanli devletinin ks karsisinda duyduklari acinin ve hasretin tonu
ykselir, siddetlenirdi. Savasi cedlerinin basarilarina karsi besledikleri hayranlik, adlarini andiklan
Islm dini kahramanlarina karsi duyduklari derin saygi bana, herseye ragmen, Osmanli hanedani
na karsi besledikleri baglilik kadar tabu gzkrd". Deutsche Rundschau 'da bu satirlari 1893'te
yazan Vambery'nin artik bes parasiz Istanbul`a geldigi gnlerin Vambery'si olmadigini, o zaman ta
ninmis ve Abdlhamit'ten para aldigi zamanin Vambery'si oldugunu hatirlamak gerekir. Vambery
taraIindan Review fReview'da yayimlanan ve Itihat dergisinde 1912'de, "Osmanli izmihlalinin
mahiyeti" basligi ile evirisi ikan yazi, Sirat-i mstakim dergisinde hcuma ugramisti. Vambery
bu yazida eskiden Muhbift, sonra Meveret't yazi verdigini ileri srer; Mesrutiyet'ten sonra Trki
ye'de islerin bsbtn bozuldugunu, Trkler'in vatan ve milliyet duygusundan yoksun olduklarini
Ingilizce okuyucularina anlatir. Trkyurdu, V, 4(1329/1913): 962-968'de Peste'den "Yavuz" tak
ma adi ile yazan biri ile olan grsmesi anlatilmaktadir. Vambery'nin lmnden az nce yaptigi
bu konusmanin zeti syledir: "Ingilizler beni pek severler, nk onlara Asya'yi ilk tanitan benim.
lnsmde Istanbul'da beni kimse dinlemedi. Bu suretle seyahatim Trkiye hesabina iken Ingiltere
menfaatine neticelendi. Halbuki ben Macarlarin ecdadini aramaya ikmistim. Abdlhamit beni ok
severdi. Ben Ingiliz siyaseti ile sabik sultanin politikasini birlestirmek istedim. alistim; Abdlhamit
szlerimi dinledi. Fakat neticede ne oldu? Birok ihsan vererek beni Londra'daki Gen Trkleri kan-
dinp getirmek iin Ingiltere'ye yolladi. Bu tesebbs bana biraz pahaliya maloldu. Hatt, Ingiltere'de
ki shretimi bu yzden lekedar bile edecektim. Gen Trkler beni takdir etmediler. Bana Abdlha-
mit'in dostu diye itimat eylemediler. Hatt Meclis-i Mebusan'da alenen aleyhimde bulundular." G
rsmeyi yapan Yavuz su gzlemini ekler: "Vambery'nin Abdlhamit zamaninda mukarinen maasi
oldugu muhakkakti. Mesrutiyetle bu maas kesilince bir hirs-i pr ile Alman ve Ingiliz gazetelerine
hakkimizda n-mlyim birka makale yazmaktan ekinmemistir." Encyclopedia Judaica (XVI:
65), onun Herzl-Abdlhamit grsmelerini (Herzl, anilarinda bu grsmelerin ayrintilarini anlatir)
saglamasi dolayisiyla, Vambery'nin Siyonizm davasini destekledigini bildirir. Nazilik dneminde
siddetle anti-semitizm yanlisi olan Trkler ise Vambery'yi Trklgn babalarindan biri sayar
lar!
34 Ismail Hikmet, Trk edebivati tarihi (Baku, 1925), cilt I, s. 217-220; aktaran Kaplan, 67-68. Su-
avi, 31 Agustos 1867'de kendi kendine Muhbifx ikarmaya baslamisti. Engelhardt'a gre {Tanzi
mat, s. 168-169), Hulef-yi ksidin zamanindaki gibi seriat kurallarinin uygulanmasini, Hiristi-
yanlara karsi cihadi ileri sryor, londra, Berlin, Atina'da Hiristiyan eliler bulundurulmasini elesti
riyordu. Muhbir Istanbul'da tanesi bir liraya satilacak kadar ragbet grmekle beraber, Yeni Osman
lilar bu yazilarin Avrupa'da kendilerine karsi dsmanlik yaratacagindan korkuyorlardi; bkz. Meh
met Zeki Pakalin, Tan:imat Devri Malive Na:irlari (Istanbul, 1939-1940), cilt II, s. 37. Mustafa
Fazil'in tavsiyesi ile Suavi'nin bu basibosluklarini nlemek zere Kemal ve Ziya 29 Haziran
1868'de Hrriyeti ikarmaya basladilar. laha ayrintili bilgi iin bkz. Kaya Bilgegil, SairSinasi (Is
tanbul, 1972), s. 127-198.
35 Mehmet, gruptan ayrilarak Paris'te Ittihat adinda Trke, kumca, Arapa, Ermenice bir gazete i
karmaya kalkmis, daha sonra Cenevre'de Mtercim kst Pasa'nin damadi Hseyin VasIi Pasa ile
beraber Inkilap adli bir gazete ikarmis ise de ikisi de yasamamistir. Kemal Hrriyet'ten ayrilinca
onu Ziya ikarmaya devam etmistir. Bir aralik Ziya, Osmanli hkmeti ajanlari ile uzlasarak gaze
tenin 2.000 tanesinin hkmete satin alinmasi tekliIini kabul etti. laha sonra li Pasa aleyhine
bir kampanya aan Hidiv Ismail'den para almaya basladi. londra'dan kaip Cenevre'ye gelince ora
da ikarmaya basladigi gazetede Mehmet'in gazetesinde padisah aleyhine yazilan yazilara karsi pa
disahi savundu. Kemal, bir Kur'an basimi isi iin bir sre londra'da kaldiktan sonra Viyana'da, eli
305
TRKYE'DE ADALAMA
Halil SeriI Pasa'nin davetlisi olarak ekim 1870'te kisa bir sre kalip Istanbul`a dnd. 6 Eyll
1871'de Mehmet ve Suavi disinda, Yeni Osmanlilarin ileri gelenleri Istanbul`a dnms bulunuyor-
lardi. Ne bir parti olabildiler, ne aralarinda grs birligi vardi, ne de devrimci idiler. Kemal, bir mek-
tubunda Mehmet'in Inkilapihgma imrenen bir tonla ondan sz eder.
36 MustaIa Fazil'in Abdlaziz'e mektubu zerine ayrintili bibliyograIya bilgileri iin bkz. Davison, 1:
200 not 6.
37 Namik Kemal zerine bkz. Kuntay, Kaplan, Namik Kemal, Makalt-i sivasivve ve edebivve (Istan
bul, 1327/1911) ve Renan mdafaasi (Istanbul, 1326/1910), MustaIa Nihat zn, Namik Kemal
ve Ibret Ga:etesi (Istanbul, 1938 ve 1997), Sungu, "Tanzimat ve Yeni Osmanlilar" ve Trk Ziraat
Tarihine Bir Baki, (Istanbul, 1938), Blm 5 ve S. Mardin, Blm 10.
38 Mesveret usul hakkindaki Iikirleri Makalt'xz ikan mektuplardan alinmistir.
39 Avrupa'daki "devrimci" asamasinda Kemal tabi haklar Iikri ile seriat arasindakiayriiligi dsnme
den almis gzkyor. Fakat birincisinin devrimsel anlamlarini kavradiktan sonra grsnde degis
me olmustur. 1872'de ikan "Hukuk" yazisi {ibret, sayi 5, 19 Haziran 1872; aktaran zn, 46-
51) tabi haklar grsnde bir dnm noktasidir. laha sonraki yazilarindan "Bazi mlhazat-i dev
let ve millet" {ibret, sayi 27, 9 Ekim 1872; aktaran zn, 130-135) ve "Hukk-u ummiyye" {ib
ret, sayi 18, 8 Temmuz 1872; aktaran zn, 93-102) yazilarinda ayrilis daha belirli ve genistir;
bkz. Namik Kemal, "Mktebt-i siyasiyye". Muharrir, 2-3(1877): 33-36 ve 65-70 ve Kuntay,
Namik Kemal, H(1): 483-494.
40 Namik Kemal'in "Yeni Osmanlilarin iln-i resmsi" {Hrriyet, 12 Ekim 1868) baslikli makalesi, S.
Mardin, 328'de zikredilmistir. Kemal'in dsnnn ok iyi bir elestirisini yapan Mardin, onun d-
snndeki eliskiyi seriatin etkisi altinda olmasina baglar. Halbuki Kemal seriati degildir; Mar
din'in kendisinin de kitabinin baska bir yerinde degindigi gibi, tasavvuI, hatt Bektaslik etkisi al
tinda kalmistir. Bize seriati gibi grns, li Pasa'ya ve Avrupa devletleri siyasetine karsi apolo
gtique yapmasindan ileri gelir. Ayni tutumu daha sonra Mslmanhk'i sorumlu tutan Avrupa d
snrlerine de evirmistir. Ernest kenan savunmasinda grldg gibi, ayni eliskiyi AIgan'de,
daha dogrusu o dnemin btn Islm dsnrlerinde grrz. Kemal de dahil, bunlarin hepsi Bo-
tiva kari din bagina davanan bir cephe, bir Islam beraberligi ideali beslerlerdi. Mason Afgan ile
dinci AIgan arasinda grnsteki tutarsizlik, AIgan zerine nyargili bir kitap yazan Elie Ke-
dourie'yi gereksiz asiriliklara dsrmstr; bkz. Elie Kedourie, Afghani andAbduh: An Essay on
Religious Unbelief and Political Activism in Modern Islam (Londra, 1966).
41 Bkz. "Bazi mlhazat-i devlet ve millet" (zn, 130-135), "Sark meselesi", {Ibret, 22 ve 26 Eyll
ve 3 Tesrin-i evvel 1288/1872; Maklt, 1-26) ve "Idarece muhta oldugumuz tadilt" (zn,
152-159) baslikli makaleler. Bu makalelerde tanmsal bir lkenin, yerli sanayii yikilmis bir ekono
minin, Avrupa endstrisi iin daima bir tketici durumunda olacagi ve gerekli islahat yapilmis ol
saydi, Avrupa endstrisine hara verir olmaktan kurtulunabilecegi gibi Iikirler de islenir. Kemal'in
12 maddelik islahat listesinde 5. madde tanm, ticaret ve endstrinin kalkindirilmasi, 7. madde or
man ve madenlerin isletilmesi, 9. madde de ecneb sirketleri ile rekabet edecek Iabrika ve buharli
deniz nakliyat sirketlerinin kurulmasi zerinedir.
42 "kuhaniyeti siyasetten ayirmak Avnipa inkilplarinin en mhimmi sayilir. Fakat Iikih kitaplarinda
muamelt ve ukubat cihetlerince Yunan, koma ve Avrupa hukuk kaideleri ile esasli bir ihtilI gste
rilmek mmkn mdr? Sadece din hkmlere istinat ettirildigi iin bu Iikih kaidelerini esaret zin
ciri addetmek aklen kabul olunabilir mi? line mstenit oldugu iin Iiilden iskat edilmek dine teva
Iuk etmediginden dolayi zulm adle tercih etmek degil midir?" {Renan mdafaasindan).
43 Kemal'in seriatiymis gibi grnmesi, Avrupa'da yapilan tenkitlere karsi evrilmis bir apologtique
(savunmanlik) yapmasindan, asiri Iikihiligi da Tanzimat'in tutarsiz kanunlastirma eylemlerine
tepkisindendir. Asagida, "Idarece muhta oldugumuz tadilt" makalesinden sadelestirilerek alinan
para bunu gsteren iyi bir rnektir: "Eldeki Iikih kaideleri dnyadaki tesri kaidelerinin hepsine
hakkaniyet, inzibat, ittirad ve smul bakimindan Iaik olmakla beraber amme islerinde yalniz mna-
kahat cihetine ve ukubattan katil ve diyet muraIaalarina, muamelttan Mecelle'de nesrolunan bazi
306
TANZMAT'A TEPKLER
meselelere inhisar etmektedir... Bunlarin haricinde Dstur'un (Fransa'dan alman ceza kanununun)
hkm ile bas kesiliyor, ayaklara zincir vuruluyor, adam srlyor. Halbuki hakkaniyet ve mede-
niyet bakimindan bir memleketin zamanin istibdadina uygun olacak sekilde terakki ve saadetine
dstur kIi degildir, mnidir. Su halde evvel adaleti temine alismak ve bunun iin de tesrde gr-
len noksanlari tamamlamak lzimdir. Bunlar tamamlansa bile adaleti tatbike memur mahkemeler
bugnk hali ile kaldika adaleti istenilen ekilde vrtmek mmkn degildir" (zn, 153).
44 "Devlet-i liyyenin bulundugu hl-i hatarnktan halsin esbabi", Hrriyet, 24 Agustos 1868.
45 "Dnyada ihsani adle tesrik ederek ahlki hukuk vaziIe dairesine idhal eden baska bir din var mi
dir?"; Namik Kemal, "Ahlk-i Islmiyye", Maklt iinde, 357-373.
46 Montesquieu ve Volney'nin tabiat kanunlarina uymayan devletlerin ks grsn Namik Ke
mal'in nasil anladigi hakkinda bkz. S. Mardin, 340-353. Volney'ye gre toplumlardaki ktlklerin
kaynagi cehalet, cehaletin kaynagi dindir. linlerin yarattigi batil inanlar insanin sinirsiz ilerleme
gcn baglar. Volney'nin Tabiat Kanunlari adli eseri Hoca Tahsin taraIindan evrilmis, Iakat Ab-
dlhamit zamaninda baska birinin evirmen adi altinda bile yayimlama abasina karsi sansr tara
Iindan basilmasi yasaklanmistir.
47 Hayreddin'in Akvm'l-meslikfi marifeti ahvli'l-memlik adli, Tunus'ta 1867'de yazilan kitabi
Arapadir ve 1876'da Istanbul'da basilmistir. Bu kitabin bir kismi Rformes ncessaires aux Etats
musulmans (Paris, 1868, 2. baski 1875) basligi altinda Fransizca olarak ikmistir. Son zamanlarda
Amerika'da Ingilizce evirisi ikmistir. Bereketzade Ismail Hakki taraIindan yapilan Trke evirisi
yarim kalmistir. Hayreddin, Abdlhamit zamaninda sadrazam olmustur. Namik Kemal'in Hayred
din'in kitabi hakkindaki olumsuz Iikri iin bkz. Kuntay, Namik Kemal, I: 202.
48 Kemal'in nl makalesi "Terakki" (Ibret, sayi 45, kasim 1872), "Istikbal" (ibret, sayi 1, 13 Ha
ziran 1872) ve "Medeniyet" (tbret, sayi 84, 1 Ocak 1873) iin, bkz. zn, 176-189, 29-34 ve
212-217.
49 Namik Kemal, "Eski nesil, eslIin yksek Iaziletlerini ve bedialarini ahlIa nakl ve teIhim etselerdi,
Avrupa'dan taklit edilecek seyler sadece Ien ve sanayie mnhasir kalirdi. lanslar, modalar, Iilnlar
(Garb mnakahati) Islm memleketlerinin kapisindan bile bakamazlardi... Yeni nesil de cedlerinin
yksek eserlerini dsnselerdi ve sebebini ilim ve hikmetin kaidelerinde arasalardi Avrupa'da mad
d saadetin sebeplerini mkemmel grerek tlim-i ahlk iin Bossuet veya Fenelon'un kitaplarini
tetkikten baska are olmadigina zahip olmazlardi... Ahlk-i Islmiyye dat-i garbiyyeye bin suretle
mreccahtir"; "EIkr-i cedide", Maklt iinde, 374-376.
307
X
KANUN-IESS
1. Bunalim
1871-1876 yillan, agdaslasma sorunu zerine, daha sonralari "Islamci-
lik", "Baticilik", "ulusuluk" szckleriyle tanimlanan akimdan birincisinin
kesin biimini alisiyla sonulanan kisa ve Iirtinali bir bunalim dnemi olmustur.
Bu dnemin kosullan altinda, Bati uygarligi dogrultusunda yarim yzyila yakin
bir zamandan beri sren abalar durmus, din-devletayrimi ynndeki gidis yeni
bir din-devlet bilesimi rejimiyle sonulanmistir. lil ve dsn planinda bir
uluslasma gelisimi ise bsbtn yok olmustur. Aslinda Osmanli devletine ag-
das bir yasal birlik verme amaciyla baslayan kanun-i esscilik akiminin, nasil
ve neden Islm seriatina dayali, batililasmaya karsi, ulusal dogusa aykiri bir
uzun dnem baslattigini bu kisa srenin olaylarini ve tartismalarini inceleyerek
kavramaya alisacagiz.
Bu birka yilin olaylarinin anlamini, yalniz Osmanli tarihinin i kosullari
iinde kavramak olanagi yoktur. Onu, nce Avrupa tarihinin belli basli olaylari
erevesi iinde anlayabiliriz. Fakat bu da yeterli degildir; nk bu olaylar artik
Avrupa glerinin Bati disina uzanislarinin sorunlariyla ilgilidir. Bunlarin yalniz
bazilarina isaret etmekle yetinmek zorundayiz.
Bunlarin birincisi Britanya Imparatorlugu'nun gvenligini saglama sorunu-
nun ve Tanzimat'i destekleme isini o devletten sonra yrten Fransa'nin 1871
yenilgisinin oynadigi roldr. 1871 Tanzimat'in sonu olmustur. Ikincisi, arlik Im-
paratorlugu'nun Asya dogusuna, Balkanlar'a, Akdeniz'e dogru yeni bir uzanma
abalari dneminin ailmasidir. ncs, geri kalmis lkelerin bankeri haline
309
TRKYE'DE ADALAMA
gelen Avrupa mal gcnn zorunladigi sorunlardir. Kolayca grebiliriz ki Os-
manli devleti bunlarin nn de gbegindedir. Bu kosullar yznden, Iirtinanin
onun etraIinda kopmasinda Fransa'nin dogrudan dogruya, Ingiltere'nin dolayli
olarak Tanzimat siyasetini birakivermeleri bas etken olmustur. Ikinci etken arlik
diplomasisinin baskentte, Pan-Slavizmin de Balkanlar'da, yogun bir atisma du-
rumuna girmesidir. nc etken agir dis borlar altina giren Osmanli maliyesi-
nin, iIlasin ucuna kadar gelmesi olmustur. Anayasa davasini bu dneme kadar
yrtenlerin onu uygulama abalari iste bu kosullarin yarattigi karmasa iinde
olacakti.
Yeni Osmanlilar'in elestirilerini yogunlastirdiklan li Pasa'nin eyll 1871'deki
lm de Tanzimat dneminin kapanisinin teki bir gstergesidir. Bu olay,
elestirilerin ynnn degismesine yol ati. nk hkmet baskisindan kurtulan
padisahin sorumsuz eylemleriyle Tanzimat'in li Pasa rejimine rahmet okutacak
bir dnem baslamisti. Bu dnemin baslica zelligi, kusya'nin kurnaz diplomati tg-
natyeIin etkisi altinda sreli bir hkmet kurulamayisinin padisaha sorumsuzluk
kapilarini amasi olmustur.
Bu yeni durum karsisinda egilim gelismeye basladi: 1) Osmanli tmpara-
torlugu'nu zerk vilyet ya da blgelerden kurulu Iederal bir devlet olarak rgt-
leme dsncesi. MustaIa Fazil ve Halil SeriI taraIindan gelistirilen bu grsn bu
dnemdeki temsilcisi, simdiye kadar sadece vilyet idarelerinde tecrbe kazanmis
bir kisi olarak taninan Mithat Pasa'dir;
1
2) lin, dil ve milliyet Iarki gzetilmeksi-
zin esit sayilan vatandaslarla devletin iliskilerini dzenleyecek, onlari birbirine
baglayacak, temel bir yasa yapma dsncesi; 3) Namik Kemal'in "vatan sevgisi,
iman geregidir" (Hubb'l-vatan mine'1-iman) sloganini, Mslman-Hiristiyan
uzlasmasi (kavimlerin imtizaci) ve Mslmanlarin beraberligi (ittihadi) gibi iki
amaci gereklestirecek bir Osmanli vatanseverlik ideolojisi biiminde gelistirme
abasi. gnatyeI in diplomasisi, bunlarin ne de kari olmakta toplanir.
Bunalimi baslatan olay oldu. Birincisi, 1875'te dis borlarin faizlerinin ya-
nsi kadarinin denmesinin durdurulacaginin devletlere bildirilmesidir.
2
Bunda, dis
borlarda payi olmayan kusya elisinin tesviklerinin birinci derecede rol oynadigi
sylenir, ikinci olay, Britanya Basbakani lisraeli'nin bozmaya alistigi Peters-
burg-Viyana-Berlin mihverinin {Dreikaisersbund) Tanzimat reformlarini Avrupa
devletlerinin kontrol altina alma tekliIlerinin glenmesidir.
3
nc olay ise,
kesit Pasa'nin nceden tahmin ettigi gibi, Balkanlar'da Mslman-Hiristiyan
halk bogazlasmasi olarak gzken olaylarin Avrupa'da zellikle siyasa hayatinda
yarattigi tepkilerdir. Britanya dis siyasetinde adi geen mihver lehine kayma bu
tepkilerin baskisi altinda basladi.
4
310
KANUN-I ESS
Bu kosullar, Yeni Osmanlilar'in aradiklan siyasal g destegini yaratti. Pa-
rampara olduklan, en etkili yeleri Namik Kemal'in srgnde bulundugu bir za-
manda tgnatyef - Abdlaziz cephesine karsi, Mithat Pasa - kst Pasa - Hseyin
Avni Pasa - Sleyman Pasa ve seyhlIslm arasinda kurulan beraberlikle mayis
1876'da basanli bir devrim gereklestirildi. Ikinci unsurun, yani ordunun bir dev-
rim olayinda ilk kesin rol oynayisi budur. Hareketi, bu cephenin en cidd, en d-
rst ve en ilerici adami olan Sleyman Pasa'nin komutasi altindaki Harbiye g-
rencileri gereklestirmislerdi. SeyhlIslmlik'in medrese grencileri de rol oynadi-
lar. Sivil brokrasi, ordu ve din kurumunun gsterdigi bu birligin ve beraberligin
ne kadar srecegini, IgnatyeI kaynagindan gelen etkiler karsisinda ne kadar dire-
nebilecegini grecegiz. Britanya'nin siyasetindeki bunalimdan haberi olmayan
Mithat Pasa ile onu destekleyen eli Sir Henry Elliot'un birdenbire ayaklarini bos-
lukta bulduklarini da grecegiz.
levrim zellikle Namik Kemal iin ok nemli bir olaydi. Kibns'taki srgn-
lgnden kurtulduktan baska, eskiden beri tanisikligi olan Sehzade Murat da
simdi padisah olmustu. levrimden nce, sivil brokrasi, ordu ve din kurumlariy-
la aydinlarin birlesmesinin bir grns olarak, belli basli Avrupa devlet adamla-
rina 9 Mart 1876'da bildirilen, Iakat Istanbul'da ancak devrimden sonra, haziran
basinda aiklanan bir muhtiradaki
5
grse gre, hemen ise baslanacakti. Burada
asil ngrlen ama olan kanun-i ess ve mesrutiyet rejiminden ne anlasildigini
ve haziran baslarindan aralik sonuna kadar geen yedi aylik alisma, tartisma ve
atismalarin sonucunun ne oldugunu grmek iin bu kisa srenin asamalarini bi-
raz ayrintiya girerek gzden geirmemiz gerekecektir.
Bunlari gzden geirirken dengeli bir yargiya varabilmek iin, yukarida say
digimiz kosullarla ilgili noktayi hatirda tutmak gerekir: a) Avrupa uluslararasi
diplomasisindeki yeni gelismelerin sonucu olarak Istanbul'da 1876 aralik ayinda
bir konIeransin toplanmasina karar verilmis olmasi; b) Avrupa'da bile, Ingiltere,
Belika ve Amerika Birlesik levletleri dzeyinde anayasal rejimi olmayan birok
devletin bulundugu (zellikle, kusya'da ne parlamento ne de anayasa vardi); c)
Anayasa sorunlariyla ilgili kavramlarin aik ve kesin anlamlarinin yerlesmis ol
mamasi ve anayasa yapma yntemlerinin tslm-Osmanli geleneginde ok yeni
bir is olmasi. Simdiye kadarki III. Selim, Ser' Hccet, Ittifak Senedi ve Tanzimat
deneylerini tartismamizdan, bu yolda byk bir miras kalmamis oldugunu hatir
lamamiz gerekir. - -
Kanun-i ess tartismalarinin sonulandigi biimin anlasilmasina yarayacak bir
noktaya daha deginecegiz: Bu, Mithat Pasa'nin baslica temsilcisi oldugu
amala, Namik Kemal'in baslica temsilcisi oldugu ama arasinda aikliga ikma-
z a
311
TRKYE'DE ADALAMA
mi bir karsitlik bulunmasidir. Mithat Pasa'nin, biri siyasal, tekisi diplomatik, iki
yani olan amaci, Iederal bir rejim kurulmasi sorunu idi. Siyasal yani, ilk nce
MustaIa Fazil ile Halil SeriIin baslattigi, Mithat Pasa'nin Ermeni ve Arnavut ay-
dinlanyla olan tartismalarinda gelistirdigini sandigimiz Iederal devlet yapisina uy-
gun bir temel kanun yapilmasi davasidir. Bu, Alman Birligi modeline gre tasar-
lanmis, devleti merkeziyeti olmayan, birbirine tutturulmus mahall zerklikleri
olan bir vilyetler ya da blgeler toplulugu olarak rgtlenme Iikrine dayanir. Biz-
ce, Mithat Pasa'nin dsnnn ekseni bu sorundur.
6
Bu temel fikre gre, merkez
hkmetin atayacagi kisilerle tasradaki Mslman ve Hiristiyan halk taraIindan
seilecek kisilerden meydana gelecek Iederal bir meclis olacakti. Bylece, ya-
pilacak anayasa, hkmdar ile Islm ve Hiristiyan halk temsilcileri arasinda den-
geli bir dzen saglayacakti.
Bu Iikrin diplomatik olan yani, toplanacak olan devletlerarasi konIeransa
byle bir rejim ngren bir anayasa ile ikmak, devletin birlesik diplomasisinin
baskilarini cilk etmek dsncesidir. Mithat Pasa'nin Kanun-u Essi'nin yapilisin-
da gsterdigi asin aceleciligin nedeni budur.
Namik Kemal'in grs ise bundan Iarklidir. laha sonraki Ahmet kiza gru-
buyla Prens Sabahattin grubu arasindaki atismada da grecegimiz gibi, Namik
Kemal gl bir merkeziyetilik yanlisidir. Federal bir sistemin Osmanli birligini
paralayacagi dsncesindedir. Byle bir sey Avrupa devletlerinin istedigini ger-
eklestirmekten baska bir sey degildir. Ona gre, Osmanli soyunun st egemenligi
altinda Mslman (Trk, Arap, Arnavut, Krt vb.) halklarla Hiristiyan halklar
Osmanli "vatanseverligi" ve tebaahgi altinda birlesmeli, Mithat Pasa'da oldugun-
dan azicik bir Iarkla, biri devleti, teki halki temsil edecek yn meclisi ile millet-
vekilleri meclisinden olusan bir parlamento kurulmalidir.
Bu iki grs, bu denli kesin izgilerle karsilastirmamizi ihtiyatla karsilamak
geregi vardir. nk, bu dnemde iki grs arasindaki atisma bu denli aiklikla
ortaya ikmamistir. ikmayisinin nedeni, Kanun-i Ess'yi, eger iki taraIin da tam
istedigi gibi yapmak gerekirse, isin uzayacagi, ortaya daha byk sorunlar ika-
cagi korkusudur. Namik Kemal'in yazilarini dikkatle okursak, zellikle de, daha
sonralari Ahmet Mithat EIendi'nin, Kemal'i Kanun-i Ess karsiti olarak lekele-
mek iin kullandigi bir eyleminin gerek anlamini Kemal'in kendi savunmasindan
izlersek, onun siddetle merkeziyetilik yanlisi oldugunu, Mithat Pasa'danayrildi-
gini grrz.
7
Mithat Pasa'nin bu konu zerinde ok az konusmus olmasi da an-
lamlidir. Fakat, lmnden sonra savunmasini yapan oglu Ali Haydar Mithat'in
yazilarinda, o zaman adem-i merkeziyet, II. Abdlhamit zamaninda tevsi-i me-
zuniyet denen bu grs daha iyi belirir.
312
KANUN-I ESS
Bu son noktayi kaydedisimizin nedeni, II. Abdlhamit rejimi kurulduktan
sonra Mithat Pasa ile Namik Kemal'in birbirinden Iarkli biimde anayasaya karsi
olmakla sulanmalan ve birbirinden Iarkli cezalandinlma akibetine ugramalandir.
Iki kisi arasindaki grs Iarki, anayasa tartismalari iinde ortaya ikmadigi iin,
ikisi de sonradan Abdlhamit evrelerince demagoji ve speklasyon konusu ol-
muslardir. Bu iki karsit grsn aika ortaya konamayisinin ve tartisilamayisi-
nin Kanun-i Ess'nin sakatliklarinda ve yryemezliginde rol olmustur.
Birbiriyle atisma durumuna gelmeyen Mithat Pasa grsyle Namik Kemal
grs arasindaki Iark gibi, kanun-i essinin karsisinda olan cephede de Iarkli
grsler vardi. Bunlarin biri, devrimi uygulayanlardan olan baskomutan Hseyin
Avni Pasa'nin temsil ettigi ordunun gc altinda asker bir diktatrlk kurulmasi
grsdr. Ikincisi, devrimi uygulayanlardan biri olan Sadrazam kst Pasa ile
onun ne srdg Cevdet Pasa'nin temsil ettigi grs, yani akilli bir padisah bu-
lununca Tanzimat ilkelerinin yeterli oldugu, anayasaya lzum olmadigi grs-
dr. ncs, yine o devrime katilmis olan seriatilarin Mslman olmayan
halklarla birlikte ve onlarla esitlik iinde artli bir sultanlik ve haliIelik devletinin
seriatla uzlasamaz oldugu grsdr. Anayasa tartismalan ve anayasanin yapilip
son biimini alma sreci, bu ayri kaIalardan ikan grslerin karmasasi iinde
gemistir.
2. Ilk hazirliklar
Yedi ay gibi kisa bir sre iinde anayasal bir devlet rejimi kurmak, bunun iin
gerekli ana kanunu hazirlamak, devletlerarasi konIeranstan nce agizlan kapaya-
cak bir sonula ortaya ikmak iin derhal ise baslanmasi gerekirdi. zellikle Mit-
hat Pasa ve Sleyman Pasa sabirsizlik iindeydiler. ok gemeden Namik Kemal
de srgnden dnerek onlara katildi.
Yeni padisah V. Murat'in, 1 Haziran 1876 tarihli hattinin ikisi ilk soguk dus
etkisini yaratti. 30 Mayis gn biat treninin hemen arkasindan, Mithat Pasa'nin
bu hatt-i hmayun iin hazirladigi msveddeyi Sleyman Pasa onayladigi halde,
kst ve Hseyin Avni Pasalar begenmemislerdi. Hangi noktalarini begenmedik-
lerini kimse sylemiyor, biz de bilmiyoruz. Yeni padisaha tayin edilen yeni sekre-
terlerden biri olan ve MustaIa Fazil'in mektubunun evirmeni bir Yeni Osmanli
olarak grdgmz Sadullah Bey (Pasa), su biimde szler sylemistir: "Padisa-
himiz bir millet meclisi kurulmasini istemiyor. Halkimizin bilgi ve egitim dzeyi
byle bir adim atilmasina elverisli degildir. Yaygin gvensizligi kaldirmak iin ida-
313
TRKYE'DE ADALAMA
reyi kuvvetli kanunlara baglamak yeterlidir. Herseyden nce maliye islerinde re-
Iormlar yapilmalidir. EIendimizin istegi budur."
8
Mithat'in hazirladigi msveddeden kanun-i essi ve Mebuslar Meclisi vaatle-
ri ikanldi. 30-31 Mayis gecesi Mithat, kst, Hseyin Avni, sarayda kalarak b-
tn gece tartistilar. Birincinin elinde 19 maddeden 60 ya da 63 maddeye kadar
genisledigi sylenen bir tasan vardi. Ikinci ve nc kisiler bu tasanya karsi ol-
duklari gibi, onun aiklanmasina da karsi iktilar. Fakat hangi noktalarina karsi
olduklarini bilmiyoruz.
3 Haziran'da toplanan bakanlar kurulunda da ayni durum gzkt. Mithat,
tasarisini tartisma konusu bile yapamadi. Hseyin Avni Pasa'ya gre, durum
anayasa tartismalari yapilacak bir durum degildi; siddet tedbirleri alinmasi gere-
ken bir zamandi. Bununla birlikte, 8 Haziran'da mesrutiyet rejiminin gerekli olup
olmadiginin tartisilmasi amaciyla byk bir Mesveret Meclisi'nin toplanmasina
karar verildi. Kanun-i ess konusunun ilk kez olarak resm ve aik tartismasi iste
bu toplantida oldu. Yirmi yildan beri sregelen tartismalardan sonra, kanun-i ess
yanlisi olanlarla bunun karsisinda olanlar bu toplantida mevzilerini aliyorlardi.
Gelenek zere din, idare, ordu ileri gelenleri agnlmis; toplanti yeri olarak da Sey-
hlIslmlik dairesi seilmisti.
Gerek hkmet yelerinin, gerek Sra yelerinin ogunlugunun anayasa ya-
pilmasina karsi oldugu ilk anda belli oldu. Tartismalar boyunca grup beliriyor-
du: a) Kanun-i esasinin hemen yapilmasi iin gerekli eylemlere girisilmesini iste-
yenler; b) Buna kesin olarak karsi ikanlar; c) Ikinci grubun Iikrinde olmamakla
birlikte, sesini ikarmayanlar. SeyhlIslm ile Cevdet Pasa bu nc gruptandi.
Birinci grupta ancak alti ye vardi. Bunlarin arasinda olan Sleyman Pasa, bas-
komutan olarak Hseyin Avni Pasa'nm askerlik konusu disinda konusmamasini
tembih etmesine karsin dayanamayip konustu: kanun-i ess yapilmayacak idiyse
ne diye padisah dsrlmst? Bu isi asil basaran kendisi oldugu iin bu soruyu
sormasi ok dogaldi. Mithat ve Sleyman Pasalar, Hseyin Avni'nin asker bir
diktatrlk kurma emelinde oldugundan kuskulaniyorlardi.
9
Sleyman Pasa'nin
da elinde 45 maddelik bir tasan vardi.
10
II. Mahmut zamanindan kalma yasli ye
Namik Pasa, Ingiliz parlamentosu gibi bir parlamento yanlisi olmakla birlikte, bu-
nun yalniz Mslman yelerden olmasi dsncesindeydi. Karsi olanlarin en ok
konusani Sadrazam kst Pasa ile Fetva Emini Halil EIendi oldu. Sadrazama g-
re, halk temsilciligine dayanan bir rejim iin halk yeterli olgunlukta degildi. Cahil
halk, seim hakkinin zgrlklerini ktye kullanacakti. Fetva emini de, din adi-
na ayni tezi savundu: "Devletin gvendikleri sizlersiniz... Anadolu'nun ve Rume-
li'nin birtakim cahil Trklerini (cehele-i Etrak) toplayip da onlardan re'y ve tedbir
314
KANUN-I ESS
mi soracaksiniz? Her isi adalete gre grn; bir konuda spheniz oldugunda Iet-
v-yi seriIe basvurun" diyerek parlamento yerine Fetvhane'de bir "ilim heyeti"
kurulmasini, zmlenecek sorunlarin oraya birakilmasini nerdi.
1
*
Ilimli ve ihtiyatli davranip az konusanlarin, birinci ve ikinci gruptakilerden
Iazla oldugu anlasiliyor. lisisleri Bakani SaIvet Pasa, komutanlardan kediI Pasa,
daha sonra Anayasa Komisyonu baskani olan Server Pasa, daha sonra sadrazam
olan kasit Pasa, seyhlIslm, ulemdan SeyIettin EIendi ve Cevdet Pasa, bazilari
olumlu, bazilari olumsuz olmakla birlikte, konusmayanlar arasindaydi. kst Pasa
ile Hseyin Avni Pasa'nin sylediklerinin, Sadullah Bey'in sylediklerinin ayni
olduguna bakilirsa, yeni padisaha mal edilen szlerin onlarin grsn yansitti-
gindan kuskulanabiliriz. Kisiligi bugne dek karanlikta kalan, daha dogrusu, bir-
birine karsit grslerde oldugu gzken V. Murat'in kendini tahta getiren olayla-
rin heyecani iinde zaten pek saglam olmayan sinirlerinin sarsildigini, belki de
hibir grs olmadigini saniyoruz. Sadullah'in, sadrazam ile seraskerin baskisi
altinda konusmus olmasi muhtemeldir.
"Mtercim" lakabiyla taninan kst Pasa, bazilarina gre aydin Iikirli, bazi-
larina gre zeki ve uzagi grr, Mithat Pasa'ya gre kurnaz, Sleyman Pasa'ya
gre mra (iki yzl), Iakat li Pasa trnde Tanzimat brokrasisi diktatrlg
yanlisi, 65 yasinda bir kisiydi. Bir toplantida anayasacilara karsi o denli asin bir
tutum aldi ki bir ara Sleyman Pasa'yi, "Sen askersin, byle seylere karisma" s-
zyle azarladi; bir ara da Ingiliz usul parlamento yanlisi oldugunu syleyen Na-
mik Pasa'ya: "lemek sen de rouge olmussun" diyerek/?w/`'n daha asirisi bir
Fransizca szcg Osmanli "politikacilik" diline soktu. Pasa'nin demagojik bir bi-
imde kullandigi "rouge", yani "kizil" szcg, 1871 Paris Commune' devrimine
katilan ve anayasa ve parlamento rejimini isteyen "asin solcular" iin kullanilan
bir terimdi.
Gerekli reformlar, kanun-i ess olmadan da, Tanzimat charte'mm ilkelerine
gre yapilabilirdi. Ihtimal ki, bu Fransizca szcg Arapa "sart" (kosul) szcg
sananlar arasinda, ngrlen kanunun "mesrut" (sartli), yani hkmdarin mut-
lak yetkilerini sartli yetkiler haline sokacak bir kanun olacagi sanisi bu zamandan
baslamistir. nk eski dilde "usul- mesruta" ya da "mesrutiyet" gibi terimler
yoktu. Bylece, constitutiorinel ile conditiorinel terimleri arasindaki Iark grl-
myordu.
12
Bu karsitligin yarattigi hayal kirikligi yetmiyormus gibi, kendisine byk
umutlar baglanan 36 yasindaki padisahin ruhsal bunalima dstg haberleri de
yayilmaya basladi. Padisahi muayene eden bazi doktorlara gre bu geici bir sinir
sarsintisiydi; bazilarina gre de gemeyecek bir hastalikti. Viyana'dan getirilen
315
TRKYE'DE ADALAMA
uluslararasi nl lr. leidersdorI, aylik bir tedaviyle iyilesecegi raporunu verdi.
Fakat ne Rst Pasa'nin, ne de Mithat Pasa'nin ay beklemeye tahammlleri
vardi. Birinciye gre, devlet baskani olan padisahin hastaligi yznden hkmet
is gremiyordu. Ikinciye gre, uluslararasi konIeranstan nce kanun-i ess isi bi-
tirilmeliydi.
Viyanali doktorun raporuna ragmen, Murat'in gerekte tedavi olunamayacak
bir deli oldugu sylentileri kizisiyordu, bunlar da o zaman Iark edilmeyen bir kay-
naktan geliyordu: O zamana kadar pek az taninan, Maslak'taki ksknde kapali
ve tutumlu bir hayat yasayan, 34 yaslarinda Abdlhamit EIendi adli sehzadenin
evresinden! Murat, normal ya da hasta, genel olarak lehinde de aleyhinde de
sylenenlerin yazilarindan anlasildigina gre, ikiye, eglenceye, musikye, sanata
ve, inanmak gerekirse, Namik Kemal'in etkisiyle Montesquieu gibi kisilerin eser-
lerini okumaya dskn, stelik masondu. Abdlhamit EIendi ise tutumlu, dindar,
Cevdet Pasa gibilerin begendigi "kil" bir sehzadeydi. Osmanli devleti deli h-
kmdarlardan ok ekmisti. Asil byk dava, tahta akilli bir hkmdarin gelme-
siydi. Pek muhtemeldi ki, Cevdet Pasa daha o zamandan Abdlhamit'in bu mezi-
yetlerini bykler arasinda ilk yayan kisi olmustur.
Abdlhamit'in bir "mehul" oldugu bu zamanda Mithat Pasa umutsuzluk
iinde irpinirken, kaynaklara gre, kendiliginden ve gizli olarak, bazilarina gre
"tilki kadar kurnaz" kst Pasa'nin tesvikiyle bu sehzade ile tanismaya karar
verdi. Murat'in deliligi kesinlesirse padisahlik ona geecekti. Fakat geici bir sey-
se, acaba bir padisah naipligi ya da geici bir padisahlik mmkn myd? Mithat
Pasa, Eblula Mardin'in deyimiyle, Islm "akaid" kitaplarina gre, naiplik ya da
geici olarak imamlik olamayacagini bilmeyecek kadar cahil degildi. O da medre-
seden yetismis bir kisiydi.
Gerekte, Mithat Pasa bir naip ya da geici bir padisah degil, kanun-i essyi
ve meruta rejimini kabul edecek bir padisah aramaya ikmisti. Abdlhamit EIendi
ile yaptigi iki gizli grsmede neler grstkleri hl speklasyon konusudur. En
kuvvetli ihtimal, "ava giden avlanir" dedikleri gibi, Mithat Pasa'nin kendi
ayagiyla zekca kendinden ok stn, yan yasinda bir gencin agina dstgdr.
Abdlhamit, Mithat'a son derece saygili davrandi; hatt "bizler gibi erkez cari-
yeler elinde byms kisiler yaninda sizler..." gibi sisirmelerle Pasa'nin zayiI da-
marlarini hemen kesIetti. stelik tam Mithat Pasa'nin aradigi adamdi: kardesi
Murat'in hastaliginin gemeyecegi kesinlesirse tahta gelecekti, ama ancak "sartli"
olarak bunu kabul edebilirdi! Sartlar da sunlardi: derhal anayasa yapilacak; yalniz
sorumlu nazirlarin tavsiyelerini dinleyecek, kendiliginden devlet islerine karisma-
yacak; garanti olarak da Sadullah, Ziya ve Namik Kemal gibi zatlan sekreterleri
316
KANUN-I ESS
olarak saraya alacakti.
13
Bir sylentiye gre, Mithat elindeki tasanyi ona da gs-
termis; okumus ya da anlatmistir.
14
Abdlhamit, sartsiz (mesrut olmayan) bir
hkmdarligi kabul etmeyecegini kesinlikle bildirdi!
Mithat Pasa iin bundan iyisi olamazdi. Abdlhamit EIendi'nin iyi bir istih-
barati, kendini tanitma rgt oldugu ve bu rgt iyi islettigi anlasiliyor. rne-
gin, Ingiliz elisi Sir Henry Elliot ile bile temasa geerek, tahta gelince kisintilar ve
tutumluluklar yapacagini, ktye kullanmalara son verecegini, Ingiliz hkmeti-
nin Mavi Kitapmi evirterek inceledigini, Ingiliz parlamentosunda Osmanli h-
kmetinin durumuyla ilgili tartismalarin tutanaklarini da evirterek inceledigini ve
sylenenlere katildigini, bu bilgilerin Basbakan lord BeaconsIield'e (Benjamin
lisraeli) bildirilmek zere lord lerby'ye ulastirilmasini rica ediyordu. Eli anlasil-
digina gre bu iddialardan o denli etkilenmisti ki, ulastinlacak bilgilere kendiligin-
den de bir sey kattigini, lisraeli'nin lord Salisbury'ye onu methetmek iin yazdigi
su satirlardan anliyoruz: "Avam Kamarasi'nin Mavi Kitapim ve Forster'in Bulgar
sorunu zerindeki sylevini evirtmis! Hem de tek bir kansi var... bir Hrrem!
Acaba bir Muhtesem Sleyman mi geliyor?"
15
lisraeli'nin umuda kapilmasinin ya alayciliginin ya da romantizminin altinda
ok realiste nedenler vardi. lsmani olan Gladstone'un nderlik ettigi parti
kampanyasinda Osmanli devletinin destekleyiciligini yapmasinin Yahudi ve lo-
gulu olusundan ileri geldigi aika syleniyordu. Kendisi gerekten Osmanli (ora
diliyle Trk) yanlisi olduktan baska, Balkan Slavlanyla Yunanlilarin ve bunlarin
arkasinda olan lgnatyeI diplomasisinin sert bir dsmaniydi. Fakat kampanyanin
siddeti karsisinda ve giristigi Sveys Kanali hisseleri olayinin sonucu olarak, bu
devleti artik destekleme dneminin sonuna gelindigini, kusya'nin isteklerine karsi
uzlasmaci bir tutum takinmak gerekecegini seziyordu. Osmanli devleti kusya
karsisinda artik kendi basinin aresine bakmaliydi. Balkanlar'i asarak Viyana'yi
zaptedecek bir ikinci Muhtesem Sleyman hayali, herhalde lisraeli'nin romantik
muhayyilesine de uygun geliyor, bir roman yazan olarak kaIasinda byle agri-
simlar yapiyordu.
15 Temmuz'da, bu kez Bb-i l'de sadrazamin istedigi yne gre idare, ma-
liye ve adalet reformlarini tartismak zere yksek kurul bir toplantiya daha agi-
nlmisti. Bu konularin tartisilmasina girisilmeden nce, Mithat Pasa asil nemli re-
Iormun nceligi zerindeki tezini tekrarladi. Anlasilan elindeki tasanda dzeltmeler
de yapmisti. Adem-i merkeziyetilik ile ilgili noktalar var idiyse, ihtimal ki onlari
ikardi.
16
Bu kez, ulem arasinda tezini din aisindan destekleyecek birinin
ikmasi bu bakimdan ilgintir. Kazasker rtbesinde olan SeyIettin EIendi, Kur'an
ve hadislerden paralar okuyarak tslmlik'in mesveret usulne aykiri olmadigini,
317
TRKYE'DE ADALAMA
tersine bunu emrettigini anlatti. Ulemdan olan teki yeler, bir Islm toplumu
iin Kur'an ve hadis szlerinin asilsizligini iddia edemedilerse de, bir Islm devle-
tinin yasama kuruluna kIirlerin alinabilecegi sorunu zerinde duraladilar. Tartis-
malar Hiristiyan tebaa sorunu yznden ikmaza girdi. Sra bir sonuca vanlama-
dan tekrar toplanmak zere dagildi. Bu kurultayin bir daha toplanmasi yerine h-
kmet kendiliginden, 17 Agustos'ta 5 Mslman, 3 Hiristiyan yeden kurulu bir
komisyonun anayasa yerine bir reformprogrami hazirlamak zere grevlendiril-
digini bildirdi.
Abdlhamit EIendi'yle olan anlasma zerine Mithat Pasa sadrazami, orduyu
ve seyhlIslmi bir kez daha birlestirerek Murat'in deli oldugunu kabul eden bir
Ietva ile dsrlmesini, 31 Agustos'ta Abdlhamit'in tahta getirilmesini sagladi.
Sartli bir hkmdar olmak kosulu ile tahta gelen II. Abdlhamit'in tahta ikma-
siyla, artik anayasa hazirliklarina girilmesinin yollari ailmis oluyordu! Abdlha-
mit o zaman kanun-i ess sampiyonu geiniyordu.
Sonralari II. Abdlhamit rejimine karsi ailan savas zamanindan baslayarak
Mesrutiyet dneminde kesinlesen bir inanisa gre, Abdlhamit Kanun-i Esas'ye
karsiydi. Bu inancin etkisi altinda geregin byle olmadigini sylememize inan-
mak g gzkecektir. Fakat Kanun-i Ess'nin son biimini alisina kadar geen
abalan, kanunun yayimlanmasindan sonra Abdlhamit ile Mithat arasindaki a-
tismayi, Abdlhamit'in kanunu nasil uyguladigini bu inan erevesi iinde anla-
mak gtr. Abdlhamit'in, kanun-i ess yapilmasini istedigini sylerken yalan
sylemedigini de saniyoruz. Birbirinin tam karsiti yaradilista olan bu iki adam,
anlastiklarini sandiklan halde, gerekte anlasamamislardi. "Prtelas Hasan EIen-
di" tipinde bir politikaci olan Mithat Pasa ile "iinden pazarlikli", ok hesapli, be-
genmedigi kisileri nce sisirip sonra yere vurma taktiginin ustasi oldugunu otuz
ksur yillik ynetimi sresinde gsteren Abdlhamit arasinda anlasma saglaya-
cak, ortak anlam tasiyan bir dil de yoktu. O dnemin tartismalarinda geen "mes-
veret usul", "nizamt-i essiyye", "sra-yi mmet" vb. terimlerin bile yerlesik
anlamlari yoktu. II. Abdlhamit, Yeni Osmanlilar ideolojisindeki "hilIet-salta-
naI'in Islm dini temellerine dayandinlmasi Iikrinin, kanun-i essiye girmesinin
nemini de ok yerinde olarak kavramisti. Onun aisindan nemli olan, soyut
olarak temel bir kanuna karsi olmak degil, hilfet-saltanat karmasi bir refimi
kanunlatiracak, pekitirecek somut bir kanunun vapilmasivdi, Osmanli gele-
neginde hilIetin devlet baskanligina yapisik yasal bir niteligi oldugu yollu hibir
kayit yoktur. Kanun-i Ess ona bunu saglayacakti ve... sagladi. Onun iin, Ab-
dlhamit'in soyut bir anayasaya karsi olusunu degil, "nasil bir anayasa?" yanlisi
oldugunu belirlemek gerekir. Onun kendi anlayisina gre, bir anayasanin gerek-
318
KANUN-I ESS
lestirilmesine nasil alistigini, buna elverisli kosullan nasil basanyla kullandigini,
kanunu gereklestirdikten sonra onu gereklerine gre nasil uyguladigini grrsek,
sorunun tarihini gereklere daha uygun olarak anlamis oluruz.
3. Kavram karmasasi iinde dogan anayasa
Her yerli yerine oturmus sistemin kendine zg bir dili bulunur. Her siste-
min, en nemli temel kurum ve kurallarini anlatmakta kullandigi kilit terimleri
vardir. Bu sistemleri inceleyenlerin, bunlarin niteliklerini kavrayabilmeleri iin bu
terimleri bilmesi, kullanildiktan ereve iinde yasayanlar iin bunlarin ne anlam
tasidiklarini kavramasi gerekir. Terimlerle karsiligi olduklari anlamlar, tanimladik-
lan kurum ya da kurallar arasinda, sistemlerin yerlesiklestigi dnemlerde, bir kar-
siliklilik bulunur. Fakat toplumsal degisme srelerinde bu karsiliklilik bozulur.
Bu bozulus ya terimlerin anlaminda zerlerinde uzlasilmis degismelerle olur, ya
da degismenin atlamali ve dengesiz oldugu zamanlarda ok kisinin kaIasinda eski
anlamlar yasamaya devam eder; azinligin anladigi yeni anlamlar genellesmedi-
ginden onlar ya hl eski anlamlarina gelir ya da tmden anlamsiz olurlar. Byle
zamanlarda anlasmada glk yaratan olay, eski terimlerin szlklerinden ali-
nan, Iakat bu alinis sirasinda ya yeni bir biime sokulan ya da oldugu gibi alinmis
olsa bile baska bir uygarligin szlgndeki anlamlara karsilik tutuldugu iin ge-
nel, toplumsal anlamlari aiklanmamis kalan szcklerin ikardigi glktr. Bu
szckler, herkese yabanci gelmedigi halde kendilerine verilen yeni anlamlar eski
anlamlarindan Iarkli oldugundan gerek bir anlasma araci olma niteligini yitirirler
ya da iki anlamli szckler haline gelirler. Bati uygarligindan kavram alinisi
zamanlarinda dil ve anlam agdaslasmasinin bu byk sorununun nemini en iyi
gsteren rnek, bu dneme dek grdgmz, bu dnemde de grecegimiz ve daha
sonra da sren dil ve anlam degismeleridir. Her byk degisme asamasinda dil
sorunu, ya yeni anlamlara eski szlk hazinesinden szck bulma, ya hazinede
bulunan eski kklerden yeni szckler uydurma, ya Fransizca'dan sylenisine
gre Arap ya da latin harIleriyle biimlendirilmis szck sokma ya da halk dili
hazinesinde bulunan kklerden yeni terim szckler yapma gerekliligi bundan
ileri gelmistir.
rnek olarak, konumuz dneminde kullanilan grup szcg alacagiz:
A. Nizam-i essi, tanzimt-i essiyye, nizmat-i serbestne.
Nizmat-i essiyye, nizamnme-i essiyye.
Kavnin-i essiyye, usul- essiyye.
319
TRKYE'DE ADALAMA
Kanun-i ess, kanun-i cedit, kanun-i mesrutiyet.
"Konstsiyon"
B. Meclis-i mesveret
Sra-yi mmet
Dvn-i memleket
Meclis-i mebusn
Meclis-i yn
Meclis-i umum
C. Sart, Mesrut
Usul- mesruta, hkmet-i mesruta.
Usul- mutlaka, hl-i mesrutiyet
Mesrutiyet, mutlakiyet, hrriyet, berveh-i serbesti.
Cumhur, cumhuriyet, serbazlik.
Bu listeyi o zamanin yazi ve tartismalarindan ikardik. Geleneksel Osmanli
szlgne yabanci olmayan szckler gibi grndkleri halde, teknik anlam, ya-
ni yerlesik, zerinde uzlasilmis bir anlam tasima aisindan hepsi o gelenege ya-
banci olan szcklerdir. Bu yabanciliklarindan baska ya anlamsizdirlar, ya iki
anlamlidirlar ya da anlasmamis olmanin aralaridirlar.
17
Mithat Pasa ile Abdlhamit cepheleri arasinda anayasa ve anayasal rejim
kavramlarindaki gizli anlasmazlik, kanun-i ess tartismalan boyunca sren terim
ve anlam karmasasinda da kendini gsterdi. Iki cephenin dili ve anlamlari Iarkli
olduktan baska, her iki cephe iinde Iarkli grsleri olanlar vardi. Bu yzden cep-
helerden birinde olanin, karsi cephedeki biriyle ya szck ya da anlam birligi iin-
de gzkmesi gibi tehlikeli durumlar da olmustur. Tartistigimiz dnemin sonunda
Namik Kemal bunun kurbanlarindan biri olmustur. Hem Mithat Pasa'dan, hem
kst Pasa'dan Iarkli olarak Namik Kemal, kanun-i essiye padisahin "millet-i
hkime"nin (hkimmillet =Mslmanlar) halifesi olarak stn yetkilerinin kon-
masina alistigi iin sonradan anlam karmasasindan yararlanmak demek olan de-
magojiye hedeI olmus, Ahmet Mithat EIendi taraIindan kanun-i essiye karsi ola-
rak gsterilmistir.
Anlasmazlik, gelenege gre tahta oturan yeni padisahin ikaracagi hattin,
yani padisahin ilk resm bildirisinin msveddesi zerinde basladi. 12 Eyll'de i-
kan bu hattin da msveddesini yine Mithat Pasa hazirlamisti. Abdlhamit, bu
msveddenin birok yerini izerek sadece belirsiz deyimlerle bir "meclis-i umum"
kurulacagi vaadini birakti. Aika "kanun-i ess" ya da "kavnin-i essiyye" ya-
pilacagi vaadini de degistirerek, "levlet-i liyye'nin idare-i ummiyesini yrte-
320
KANUN-I ESS
cek kavnin ve nizamtin usul- esasiyesitrin mzakere edilecegi" sekline soktu.
"Meclis-i umum"nin kurulusunu, kendisinin tayin ettigi bakanlarin karara bagla-
yacagi sartini da eklemeyi unutmadi.
18
Abdlhamit, bu bakanlarin basi olan sadrazamin, kanun-i essiye karsi ol-
dugunu bilmeyecek kadar habersiz bir kisi degildi. Bu bildirisiyle, kendini bir ke-
nara ekiyor, kendini sivil devlet adamlarinin, ordu adamlarinin, din adamlarinin
baslatacagi atisma sahnelerinin gzlemcisi dummuna koyuyordu. Kendi iplerini
bu atismalarin gidisine, onlardan grenecegi derslere gre ayarlayacakti.
Hattin yayimlanisindan sonraki gnlerde konu bakanlar kurulunda tartisila-
rak, byk bir Sra'nin daha toplanmasina karar verildi. 26 Eyll'de yapilan bu
toplantiya yaklasik 200 kisi agnlmisti. Bunlar, bakanlar, mlkiye, ordu ve ule-
m kadrolarinin ileri gelenleriydi.
Bu Sra'da Mithat Pasa yine SeyIettin EIendi'nin yardimiyla ulemnin deste-
gini sagladi. SeyIettin EIendi, yine Kur'an ile hadislerden aldigi paralarla meve-
ret etmenin Islmlik'ta emredildigini gsterdi. Kur'an'dan aldigi paralar, "ves-
vir hm fil'emr" ile "Vetemiru beynekm bi-mrfin" szleridir.
19
Birincisi
Kur'an, Sure III, yet 159'da; ikincisi Sure LXV, yet 6'da geer. Trke'ye eviri-
lisleri syle olabilir: "Sorunu onlarla tartis" ve "gelenege gre onlarla szlesin".
Fetva Emini Halil, bu paralarin meruta usuln emretmedigini anlatmaya
kalkisti. yetteki "hum" zamiriyle kastedilenlerin kim olduklan aiklansin, diye
tutturdu. Fakat Kur'an ve hadisin Arapa szlerinin yarattigi sihirli etki altinda
Ietva emininin irpmmalan bosa gitti; itirazlarini dinleyen olmadi.
Fetva emini hakliydi. Kur'an'i aar da gsterdigimiz yerleri bulursaniz g-
receksiniz ki alinan paralar, gerekte, daha uzun olan yetlerden blnerek
alinmistir; stelik bu iki yetin mesveretle, hele hkmet ynetiminde mesve-
retle, hibir ilgisi yoktur. Birincisi Uhud Savasi'nda kaanlara karsi Peygam-
ber'in yumusak davranisini Tanri'nin uygun grdgn bildiren yettir. Ikinci
para devlet ve hkmet isleriyle bu denli bile ilgisi olmayan bir konu dolayi-
siyla geer. Bu konu, bosanmis kadinla eski kocasi arasinda ocugun emziril-
mesiyle ilgilidir. Burada Tanri, bosayan kocaya bu konuda eski kansiyla istisa-
re etmesini saglik verir!
Ulem arasinda Kur'an'm yetlerini, iinde getikleri ereveden skerek,
hatt btn bir cmlesini kirpip bir parasini alarak sadece szcklerin szlk an-
lamlarina gre bunlardan tasim (kiyas) yoluyla ahkm ikarmak eski bir gelenek-
tir. Fikih bilimi bile byle bir metotla gelistirilmistir. Onun iin bu yntemle
Kur'an ve hadisteki szler, hatt szcklerle esitli kurallar, hatt birbirine aykiri
yargilar bile ikanlabilir. II. Abdlhamit ynetimi zamaninda onun mutlakiyeti
321
TRKYE'DE ADALAMA
ynetimini dine gre mesrulastirmak iin Kur'an, Sure IV, yet 59 ok kez kulla-
nilmistir. SeyIettin EIendi isteseydi, cumhuriyet rejiminin bile Islmlik'ta mesru
olabilecegini ispat edecek yet ve hadisler bulabilirdi. Bugn, bunlardan sosyaliz-
mi bile ikaranlar vardir.
Bu toplantinin Kur'an ve hdise dayanan olumlu karan zerine, Abdlhamit
8 Ekim'de bir komisyon kuruldugunu bildirdi. Abdlhamit dnemine zg, aik-
liktan uzak bir dil etreIilligiyle yazilan emre gre, bu komisyon, "seriat yargila-
riyla yeni kanunlarin uzlastirilmasina yetkili ulem ile, baska uygar devletlerin
genel ynetimlerinde kullandiklari yntemlerin hangilerinin lkemizin ahlk ve
aliskanliklarina uygun oldugunu ayirt edebilecek, bunlarin seriata uygun olarak
seilmesinin ve alinmasinin zarar ve tehlikeden ar oldugunu belirleyecek yetkide
olan" kisilerden kurulacak ve "genel bir meclisin kurulmasi iin temel bir kanun
hazirlamak, bu meclisin i grevlerinin kurallarini oldugu kadar devletin genel
ynetiminin dzenlerini, zellikle bakanlarin ve hkmet grevlilerinin bagli ola-
caklan sorumluluk ilkesini koyma" isiyle grevlendirilecekti.
20
Komisyona nce 24, sonra 28 ye atandi. Hepsi devlet ve idarede bulunan
kisilerdi. Bunlar merkez hkmeti, Istanbul Belediyesi'ni, Ordu'yu, Adliye, NaIia,
lisisleri, Egitim, Maliye, Ticaret Bakanliklarini temsil eden kisilerdi. lrd ulem-
dan seilmisti. Ilerinde hem Halil, hem SeyIettin vardi. Altisi Hiristiyanlardandi:
Rum, Ermeni; birinciler lisisleri Mstesan Aleksander Karatodori, Gala-
tasaray lisesi lirektr Sava, Altinci laire keisi Kostaki, ikinciler, Adliye Mste-
sari Vahan, NaIia Mstesari Kirkor Odyan, levlet Srasi yesi ami Oharines.
Bu komisyonun ilk kararini verisinden sonraki bir tarihte de Sra-yi levlet yeli-
gine seilen Namik Kemal de ye olarak atandi.
Bu komisyonun ilk aldigi kararlardan biri mebuslar meclisiyle yn meclisin-
den mrekkep meclis-i umum kurulmasi karandir. lisisleri Bakani SaIvet Pasa,
12 Kasim'da bu karari Avrupa devletlerine resmen bildirdi. Bundan ve baska
kaynaklardan anlasildigina gre, asil anayasa tasansi zerinde alismak zere 7
Kasim'da daha kk bir alt komisyon kurulmustu. Bu komisyonda bulunanlar:
Namik Kemal, Ziya (Pasa), Borsa Komiseri bidin Pasa, Sava Pasa, Oharines ve
Odyan Efendilerdir.
21
Asil komisyonlar alisirken, basinda, halk arasinda, bakanlar ve ileri gelen
kisiler arasinda, padisah ile sarayin adamlari arasinda anayasa ve rejimi zerine
Iikirler dolasmaya basladi. Abdlhamit, ilerinde Namik Kemal, Ziya, Sleyman
Pasa, Saray Msaviri Sait Pasa, saray ktiplerinden ve sonrasinin sadrazami K-
k Sait gibi zatlarinayriayri grslerini dikkatle dinliyor ya da izliyordu. lenil-
digine gre, kendisine yirmiye yakin anayasa tasansi sunulmustu.
322
KANUN-I ESS
Bundan, Abdlhamit'in anayasa isinde herseyi kararlastirmayi komisyona
birakmak istemedigi anlasilir. Onun ilkelerden ok ayrintilar zerinde durur gr-
ns belki karsisindakileri sasirtiyordu; Iakat sylenenlerden anladigina gre,
kendisi iin nemli olan ilkeler kendine uygun biimde gelismekte oldugundan, il-
ke olarak kanun-i essiye karsi grnmyordu. Onu asil ilgilendiren, hkmdar
yetkilerinin, umum meclisin islevlerinin, bakanlarin sorumluluk sinirlarinin, pa-
disahin mutlak egemenligini saglayacak inceliklere gre ayarlanmasi, bu dne-
min sicagi sicagina tarihini en iyi yazan Cellettin Pasa'nin ok yerinde bir deyi-
miyle, bir "anayasali mutlakiyetilik" (hkmet-i mesruta iinde istibdat) rejimi-
nin kurulmasini saglamakti.
22
Basinda ikan yazilar, dolasan sylentiler, kendisine verilen tasanlar, konuyu
aydinliga kavusturmaktan ok, daha karisik bir duruma sokuyordu. Abdlha-
mit'in belki ilk kavradigi ve basanyla besledigi yan bu olmustur. KaIalar ne denli
karisirsa, ayrintilara iliskin yanlar yoluyla istedigi gibi bir kanun-i ess hazirla-
nabilecegini anlamisti. Gerekten de, tartismalar ilerledike, Cellettin Pasa'nin
yazdigi gibi, "kimse ne dedigini bilemez" duruma gelmisti.
23
Bu durumun teki
bir kulagi kiriste olan seyircisi, kus elisi tgnatyeIti. Abdlhamit'in onunla her-
hangi bir temasi oldugunu gsterecek hibir delil olmamakla birlikte, onun vak-
tiyle Abdlaziz'e hal' edilmeden nce syledikleri, Abdlhamit gibi her yerde ku-
lagi olan bir kisiye altin kpe olmustu. gnatyeI, Abdlaziz'i, Halil SeriI - Mithat
Pasa partisinin btn amacinin padisahligin egemenligini hie indirmek oldugunu
syleyerek korkutmustu. Gerekte, asil bunu isteyen Tanzimat grsnn son
temsilcisi olan, btn gleri hkmette toplamak, padisahi sarayinda oturan bir
kukla yapmak isteyen kst Pasa'ydi ve gerek Abdlhamit'in ne oldugunu ilk
teshis eden de o olmustur.
24
Ulem, medrese grencileri ve halk arasinda, bilinmeyen kaynaklardan (g-
natyef?) gelen etkilerle Mithat Pasa'nin gvur yanlisi oldugu, cumhur (?) rejimi
kurmak istedigi, meclise Hiristiyanlari sokarak seriata aykiri kanunlar ikartacagi,
kadinlarin arsaIlarinin ikartilacagi gibi bir yigin sylenti dolasiyordu. "Btn
mminler adina" imzasiyla yazilan bir bildiri szde "gizli", gerekte aika halk
arasinda dolasiyor, kanun-i ess kIrle lanetleniyordu.
25
Abdlhamit, kanun-i ess lehinde ve aleyhinde ok esitli grsler dolastigi
halde, bunlarin hibirinin kendi egemenlik yetkilerine dokunur nitelikte olmadigi-
ni gryordu. Bu lI etme zgrlg orjisinden ikaracagi dersleri sabirla greni-
yordu. Hatt kendi evresinden de aykiri Iikirler yayivermekle hem kaIalarin ka-
nsmasini sagliyor, hem de aik Iikirli, msamahali bir hkmdar oldugu izlenimini
veriyordu. Onun iin nemli olan, hkmdarin egemenlik haklan garanti altina
323
TRKYE'DE ADALAMA
alindiktan sonra meclisin ve hkmetin yetkilerini hie indirecek ya da kendi
egemenligine sartli ve bagli olacak hale getirmekti. Onun anladigi meruta usul-
nn anlami buydu. Sartli bir rejim yanlisi oldugunu Mithat Pasa'ya da syledigi
halde aceleci Pasa bunu nasil anlayamamis ya da tersini anlamisti?
lisarida dolasan tartismalardan ikan tablo sudur: Ulemnin hepsi degilse
de, ogunlugu bu kanun-i ess isine karsidir.
26
Bunun altinda kendilerinin alisik
olmadigi, anlayamadiktan bir is olacakti. Bu karsi oluslar yavas yavas iki grs
halinde belirdi. Birine gre, padisah Peygamberin haliIesi, Mslmanlarin ima-
midir. Mslmanlar zerine baglayici olan ancak haliIenin ser'i ve emridir. Onun
disinda hibir "tesri" Mslmanlar zerine baglayici olamaz (bu szcg "yasa-
ma" ile karsilayamayiz, nk "tesri", seriat koymak demektir; bu da Tanri tara-
Iindan konmus bir seydir).
Ikinci grsn daha ok stnde durdugu nokta, meruta refiminin Msl-
manlarin hukukunu yok edecegi korkusudur. Kanun-i ess ve millet meclisi ol-
masi demek, Hiristiyanlarin kanun koyucu olmasini kabul etmek demekti. Bu da
bir Islm devletini Hiristiyanlarin oylarina baglamak demek olurdu.
Anayasaya karsi olan grsn en asin biimini, Arapa'dan evrilen eski bir
kitabin basina Nusret Pasa adli biri taraIindan yazilarak Abdlhamit'e sunulan
uzun bir nszde grrz.
27
Bu yazara gre, Hiristiyan dnyasinda yalniz iki
devlet rejimi vardir: aristokrasi ve demokrasi. Demokrasi, "genler"imizin uygar
sandigi Avrupa'da belirli Iikir ve inanlara dayanir. Avrupa'nin btn IelseIe ve
edebiyat adamlan, bu "demokrasi" teriminin arkasinda ve sz zgrlg gibi uy-
durma perdeler altinda yatan seyin Tanri'mn varligini inkr ve dehrlik inancinin
yattigini gizleyememekte birliktirler. Simdi bizde de haIiI akilli, yeni moda aydin-
lar dehrligi Avrupa'dan taklit ederek bir stnlk imis gibi bize getirmeye kalkisi-
yorlar. Szde "terakki" adi alnda, Islm devletinin de din ve ahlkta demokratik
oldugunu iddia ediyorlar. Halbuki tslm devleti, Avrupalilarin aristokrasi ve de-
mokrasi devlet biimlerinin ikisinden de Iarklidir ve onlarla uzlasamaz.
tslm devlet mutlak "tevhit" (Tanri birligine inan), Kitap ve Srinet'e daya-
nir. lemokrasi denen halk ynetiminin tslm devletle en kk bir iliskisi bile ola-
maz. Islmlik'ta "Emr bi'1-ma'ruf nehy ani'l-mnker" ilkesine gre "mminlerin
emri"ne mutlak itaat her Mslman zerine Iarzdir. Onun yetkilerini sarta bagla-
mak ya da demokraside oldugu gibi tmden kaldirmak btn Islm seriatini kaldir-
mak demektir. Yani Nusret Pasa'nin anladigi lslm devlet, teokrasi oluyordu.
Islm devletinde btn Mslmanlar Muhammed'in mmeti, din kardesleri
olduklan iin devletin temeli "hakkaniyet-i sahsiye" (kisisel hak gzetirlik) ilkesi-
ne dayanir; kisisel olmayan bir anayasa hukukuna dayanmaz. Islmlik'in ilkesin-
324
KANUN-I ESS
de her inananin yerini Tanri takdir etmistir. Onlarin her birine bir dev yklemis-
tir. Islm devletinde her kisinin kendine verilen makami ve mertebeyi bilmesi
Iarzdir. Kimse kendine takdir edilenin "hadd'lni (sinirini) asmaya, "sart" kosma-
ya kalkisamaz. stndekilere mutlak olarak boyun eger, onlarla yansmaya giris-
mez. Ancak byle bir rejimde, Tanri'nin hikmetinin, Peygamber'in seriatinin, akl
hadislerin buyurdugu mertebeler silsilesiyle dnya nizami kurulabilir; devlet an-
cak bu yoldan mutluluga kavusabilir. Bu dzende, btn baskanliklar, en stn
tek baskanin emrine baglidir. O, Allah'in kuUarinin erisemeyecegi bir mertebedeki
makamdadir. Bu makamda oturan hkmdar, seriatin emrettigi stnlkleri tasir.
Adalet iinde hkmettigi srece Tanri onu o makamda korur.
Bu yazi bir iki ynden ilgintir, tik kez olarak ji?w/2'lgn ve ro`'lugun Is-
lmtarihindeki adinin karsiligini bulup ikarmistir: dehrilik. "Dehrlik", agdalik
demektir. Islm dsn tarihinde kelmcilar (ilhiyatilar), IelseIecilere byle bir
yaIta takmislardi; IelseIeyi "dinsizlik" sayiyorlardi. Abdlhamit dnemindeji?-
une'lzun daha ok yerlesen adi "dehr", halk arasinda da "con" oldu.
Yazar, "demokrasi", "aristokrasi" gibi szckler kullanarak karsi ikmakla
Bati dsnn az buuk bildigini gstermekle birlikte, btn o Kitap, Srinet,
Tevhit gibi szlerine karsin Islm dsnn ve Mslman lkelerin siyasal tarihi-
ni bilmedigini gsterir. nk, tasvir ettigi rejim, Kitap'tan ve Srinet'ten ikmis
degildir. Onlardan elverisli olan yorumlamalara dayanarak Asya despotik siyasa-
lanmn mesrulastinlmasini saglayan ahlk yazarlarinin ok sayidaki kitabinda bu
Iikirler aynen vardir. En nls Cellettin-i Devvan'nin Ahlk-i Celalis\&\i. Os-
manli Trkesi ile bu modele gre yazilmis kitaplar da vardir ki en nls Ahlk-
i Alai adli eserdir. Fakat bunlar, bu dzenin Kitap'tan, Srinet'ten iktigini iddia
edecek kadar bilgisiz degillerdi.
Yazarin lehine olarak kaydedecegimiz nokta, Yeni Osmanlilarin yaptiginin
tersine (dikkat edilirse onlar da ayni seyi sylyorlardi), bir Ortaag dzeninin
szlerini ignemeden (tevil etmeden), terimleri ve szckleri modern anlamlara
sokmaya alismadan savunmasidir. "logruya dogru" demiyorsa da "egriye egri"
diyebiliyordu. Seriatilarin anladigi yasa dzeni, gerekte, onun anlattigi gibidir.
Abdlhamit'in bu esit yazilardan ok "Ieyz aldigini" (yararlandigini) tahmin
edebiliriz. Bunlar, Islmlik'ta mesveret usulnn, hatt cumhur usulnn caiz ol-
dugunu Kur'an ve hadis paralarindan montaj yapmadan, ne nitelikte bir siyasal
dzen gerektirdigini, onda mminlerin emrinin mutlak ve en stn yetkilerini
sarta baglamak, halk egemenligi kurmak gibi bir anlam olmadigini dogru olarak
aikliyorlardi. Buna benzer bir grs, Mesrutiyet dneminde MustaIa Sabri adli,
sonradan seyhlIslm da olan bir hocanin ileri srdgn grecegiz.
325
TRKYE'DE ADALAMA
Fakat kanun-i ess tartismalan gnlerinde ulem arasinda bile bu denli ke-
sinlikle ve aiklikla mutlakiyetiligi savunan ikmamistir. Bu dnemde, szn
ettigimiz dinci yazarlarin disinda kimse, Abdlhamit de dahil olmak zere, mes-
veret usulnn, kanun-i esasinin aleyhinde degildi. Kimse, mesruta usulne kar-
si, mutlakiyet usuln savunmamaktadir. Bunlarin bazilari arasinda bir ayrilik
varsa bu, kanun-i esscilerin Kur'an'da kesIettikleri "mesvereI'in, onlarin devlete
uygulamak istedikleri mesveret usul olup olmadigi zerinedir.
Atatrk Nutuk'ta, Byk Millet Meclisi'nin niteligi zerine ikan tartismalarda
karsi taraIin Iikirlerini aika syleyebildigi halde, egemenligin kayitsiz sartsiz
halkta oldugu inancinda bulunanlarin Iikirlerini aika sylemeyislerini belirtir.
Burada da ona benzer bir durum vardi: Kanun-i ess ve mesveret rejimi yanlisi
olanlar aika, "Kur'an'a, hadise gerek yoktur; biz Kur'cm'a gre degil, (bes-on
yil nce Sinasi'nin ya da komanyali Ganesco'nun kaleminden ikan MustaIa Fa-
zil Pasa mektubunda aika sylendigi gibi) agin gereklerine gre anayasaya da-
yanan demokratik bir rejim kurmak zorundayiz" diyemiyorlardi.
Halbuki, mesveret usuln savunanlarin Kur'an'dan ikardiklan paranin
yersizligi konusunun pesini birakmayanlar bu noktayi belirtmeye devam ediyor-
lar, arada hakli seyler de sylyorlardi. Kur'an'dan alinan paradaki "hum" za-
mirinin anlaminin, byk toplantida Ietva emininin anlatmaya alistigi gibi, bi-
lerek saklandigini anlatan, halk iin yazilmis bir bildiri, "hum" ile kastedilenlerin
yalniz Mslmanlar oldugunu anlatiyordu.
28
Ayrica Kur'an'da, Mslman ol-
mayanlarla mesveret etmenin caiz olmadigini aika gsteren yetler oldugu
halde (sure LX, yet 1; sure V, yet 5), bunlar da halktan gizli tutuluyordu. Ya-
zar, iddiasini temellendirmek zere, Sure II, yet 120'den paralar gsterir: Bun-
lara gre Mslman olmayanlar, Mslmanlarin egemenligi altinda yasamaya
mecburdular!
Yazar, Kuratii birakarak, agdas dnyadan rnekler alir: "lnyada, ege-
menligi altina aldigi insanlara kendi siyasasinda pay veren bir devlet grlms
mdr?... kus devletinin ynetimi altinda milyonlarca Mslman yasiyor. Bu
devlet, bunlari kendi egemenligine katiyor mu?... Mesrut bir devlet olan Ingiltere,
Hindistan'da yz elli milyon insan zerindeegemendir; Ingiliz parlamentosunda
bunlarin bir tek temsilcisi oldugu grlms mdr?" Yazar, bir yzyil nce Kuzey
Amerika'da, Ingiliz parlamentosunda temsil edilmedikleri iin bagimsizlik isyani
iktigini, isyan hakkinin ayni mesrutiyet rejiminin ideolojisini hazirlayan "top-
lumsal szlesme" ve "tabi haklar" grsne dayandinldigini, ya da kendi zama-
ninda Irlanda'nin bagimsizlik savasi iinde oldugunu da kaydedebilirdi; ama hal-
kin bilmedigi Iakat bizim kolaylikla anlayacagimiz nedenlerle bunlari atlamistir.
326 -
KANUN-I ESS
Onun ikarmak istedigi sonu suydu: "Bir devlete Iarzolan sey, tebaasini adaletle
ynetmek, gvenligini saglamaktir; baska irklardan olan kisilerin eline hkmet
dizginlerini vermek degildir... Esitlikten sz edenler, Mslmanlarin mutlu, zen-
gin, Hiristiyanlarin seIil ve Iakir oldugunu iddia etmek istiyorlarsa, geregin bu-
nun tmden tersi oldugunu btn dnya bilir."
Grlyor ki, kanun-i essi girisimine karsi olarak halka seslenebilenlerin bir
kismi, anayasali rejimin hkmdarin egemenligi yerine halkin egemenligini koy-
mak demek oldugu aisindan, teki bir kismi ise bir Islm devletinde, devlete
Mslman olan ve olmayan kisilerin katilmasiyla din-devlet ayrimi yapilacagi
aisindan karsiydilar. Ikisi de grslerini, Yeni Osmanlilardan ya da Mithat Pa-
sa'dan daha keskin, daha belirgin olarak ortaya koyuyorlardi.
nc bir karsi grs, Tanzimati grsdr. Tanzimat, zaten tebaanin
haklarini, zgrlklerini, esitligini tanimisti. Hkmdar bu tanimayi, tebaanin
kendisinde bulundugu varsayilan tabi haklardan tr degil, kendi iradesini kul-
lanarak, kendiliginden vermisti. Bu da Islmlik'a uygundu; nk Islamlik'ta h-
kmdarin, :amanin maslahatina gre, tebaasina isterse haklar bagislama hakki
vardir. Farkli nedenlerle olmakla birlikte, Sadrazam kst Pasa ile Cevdet Pasa bu
grsteydiler.
Bu grslerin hepsine karsilik, Kanun-i Ess Komisyonu'nun alistigi sira-
larda halka mesveretin, mesruta rejiminin, kanun-i esasinin anlamlarim gretmek
amaciyla sorulu yanitli olarak yazdirilmis bir kitaptaki tanimlamalari, kanun-i
ess ideolojisinin nasil toparlandigini gstermek iin zetleyecegiz.
29
Kanun-i ess rejimi demek, temel bir kanuna gre hkmetin ynetilmesi
demektir. Osmanli devleti bir Islm devletiydi; temeli ve kurallari seriatti. Byle
olusuyla o, aslinda bir kanun-i ess devletidir. Ancak, seriat kurallarinin uygu-
lanmamasi yznden bir mutlakiyetilik ynetimine dnmstr. Simdi mmet,
hkmeti ve hkmdarini mesrut (sartli) bir ynetime dndrmek istegindedir.
Bu, mmeti, hkmeti denetler duruma getirmekle, yani halki temsil eden bir
meclis kurulmasiyla olabilir. Bu meclisin grevleri, a) levletin gelir ve giderlerini
denetlemek; b) Seriat ve kanunlarin tm uygulanisini saglamak; c) lkenin ikar-
larina aykm kanunlarin degistirilmesini istemektir. Meclis kanun yapacak ya da
onlari yrtecek bir heyet degildir. yeleri, "halkin davavekilleri" gibidir. Meclisin
devi, kanunlarin uygunsuz biimde uygulanmasina karsi halkin ikarlarini sa-
vunmak, bunlarin uygulanisini denetlemektir. Ayni zamanda, hkmetlerin istib-
dadina karsi da hkmdari aydinlatmaktir. Bas devi, su halde, hkmete karsi
halki korumaktir. Seriati uygulama, kanunlan tasdik ve yrtme hakki yine h-
kmdarin yetkisi iindedir. Bu meclise Mslman olmayan yelerin alinmasi da
327
TRKYE'DE ADALAMA
seriata aykiri degildir, nk bu meclise din sorunlarini tartisma, karar verme,
bunlar zerine kanun yapma devi verilmemektedir. Seriati korumak ve yrt-
mek hkmdarin, Mslmanlarin haliIesi siIati nedeniyle, devidir; Iakat seriat,
hkmetlere karsi temsil edilme hakkinin Mslman olmayanlardan esirgenme-
sini emretmez. Kanun nnde Mslman olan ve olmayan esittir. Halkin haklan-
ni savunan bir meclis Mslmanlar iin daha gereklidir, nk lkenin Msl-
man olmayan halklarinin haklarini, Avrupa devletleri korumakta oldugu halde,
Mslman halkin haklarini kimse korumamaktadir. lkenin Hiristiyan halklan-
nin haklarini koruma amaciyla yabanci devletlerin yzlerce kez karistiklan grl-
dg halde, Mslmanlarin haklarini korumak iin tek bir karisma olmamistir.
Kanun-i ess rejimini getirmek, Avrupa lkelerinin sistemlerini taklit etmek de
degildir, nk Islm seriati gerekli btn ilkeleri bol ve genis lde saglamistir.
Onlari agdas ihtiyalara uygulamak yeterlidir. Kanun-i esasinin yapilmasina
karsi olan ulem ve hkmet adamlari, seriatin uygulanmasiyla, mesru olmaya-
rak kazandiklari imtiyazlan yitirecekleri iin byle davranmaktadirlar.
Bu zetleme gsteriyor ki, kanun-i esscilik akiminin baslica hedeIi padisah
ve haliIe degil, Avrupa devletlerinin oyuncagi haline gelen hkmetteki kisilerin
tutarsiz, keyI ynetimleri, haliIeyi hkmleri altina alarak kendi ikarlan ugruna
seriati uygulatmamalandir. Kanun-i Ess Komisyonu'nun alismalarina bu gr
sn egemen olusu, Abdlhamit'e genis bir neIes aldirmis, hkmdarlik ve hilIet
yetkilerinde kisitlama yapilamayacagini ona gstermistir. Asil sorun sikisik kosul
lardan yararlanarak millet meclisinin yasama yetkisini hie indirecek, hkmeti
hkmdarin bir araci durumuna sokacak bir kanun-i esasinin hazirlanmasi iin
gereken tedbirlere bas vurmak olacakti. - . :
4. Anayasali mutlakiyet rejimi
Kanun-i essyi yapma isi ile grevlendirilen komisyon, Mihat Pasa'nin bas-
kanligi altinda alisiyordu. Komisyonda kanun-i ess ideolojisine aykiri olan ve
hkmette yeri olan kisilerle ulemdan biri de bulunmakla birlikte, temel tasanyi
bir kanun haline getirmekle grevlendirilen alt komisyon yeleri ve aralarinda
bulunan Namik Kemal, devletin bir organi olarak meclis bir kez kurulduktan son-
ra, halkin egemenligini ileri srerek kanun-i essnin daha da temsil edici bir nite-
lige getirilebilecegini saniyorlardi. Pek muhtemel olarak, bu inan yzndendir ki
kanun-i ess davasinin nderi olan Mithat Pasa, Abdlhamit'e karsi gitmekte
Iazla inatilik gstermemistir. Mithat Pasa iin, kapiya dayanan dis baskilar karsi-
328
KANUN-I ESS
sinda, bir an nce kanunu tamamlayip iln ettirmek ve toplanacak olan devletle-
rarasi konIeransta kus temsilcisi IgnatyeI in isteklerini bosa ikarmak basta gelen
bir amati. Mithat Pasa'nin, baslangita, kanun-i esasinin ilnindan nce mebus-
lar meclisinin hemen kurulmasini dsndg anlasiliyor. Belki de bu dsnceyle-
dir ki komisyon, daha kanun-i essyi bitirmeden, mebuslarin seimi ve meclisin
i alismalari iin gerekli geici kanunlan ve tzkleri de hazirlama isine koyuldu.
Hi olmazsa ay iin byle bir meclis toplanmaliydi.
Mithat Pasa, komisyonun bu yoldaki tekliIlerini bakanlar kuruluna kabul et-
tirdigi halde, Abdlhamit kanun-i esasinin seimlerden nce tamamlanmasi ge-
rektigi dsncesinde direndi. Bylece, hazirlanan kanun tasansinin seimlerle ge-
lecek, belki bir esit kurucu meclis olacak bir meclise verilmesini nlemis oldu. Alt
komisyon yeleri, asil amalanm aiga vuramayislan yznden, kendilerini halk
arasinda destekleyecek g olmadigini da bildiklerinden, padisahin bu istegine
uymak zorunda kaldilar.
Kanun-i Ess Komisyonu'na getirilen ilk tasarinin kimin tasansi oldugu bu-
gn bile bilinmiyor. Pek muhtemel olarak, Mithat Pasa'nin kanun-i ess konusu-
nu tartismak zere toplanan Sra'da okumaya bile imkn bulamadigi tasarinin,
esas olarak alinmasina karar verilmisti. Alt komisyon bu tasan zerinde alis-
mak, gerekli degisiklik yapmak zere kurulmustu. Namik Kemal'e gre, alt ko-
misyonun bitirdigi, komisyonca da kabul edilen tasari sadece ilk tasarinin m-
kemmellestirilmesinden ibaret degildi.
30
Gerek komisyona getirilen ilk tasarinin,
gerek alt komisyonun hazirladigi ve Abdlhamit'e sunulan tasarinin ikisinin de
iln edilmis olan Kanun-i Ess metninin ayni olmadigini biliyoruz. Alt komisyon
tasansinin, Mithat Pasa tasansina dayandigi iddia edilmekle birlikte, hangi Avrupa
anayasasinin model olarak alindigi zerinde Iarkli grsler vardir.
31
Alt komisyonun hazirladigi tasarinin son metninin ilk bes maddesi, padisahin
haklarini sayan ve tanimlayan maddelerdi. Ondan sonraki blmde Osmanli va-
tandaslarinin genel haklan yaziliydi. laha sonraki bir blmde bakanlarin sorum-
luluklan bildiriliyor, sadrazamlik kaldirilarak yerine kabine baskani olarak basba-
kanlik konuluyordu. Basbakan padisah taraIindan atanacak, kendisi ve bakanlari
padisaha ve meclise karsi sorumlu olacakti. laha sonraki maddeler mebuslar mec-
lisiyle yn meclisinden olusan umum meclisin grevlerini ele aliyordu.
Bu tasarinin padisaha sunulusu zerine, kanun-i esasinin yapilisinin belki
en bunalimli, hem o zaman, hem daha sonra en tartismali ve demagojiye elverisli
dnemi aildi. Hl iyice aydinliga ikmayan bu tartismalardan bildigimiz kada-
rinin bize gsterdigine gre gvde gsterisine girisen gler sunlardir: 1) En st
gcn padisahta toplanmasina alisan saray; 2) Padisaha karsi stn g kaza-
329
TRKYE'DE ADALAMA
nacagindan korkulan Bb-i l; 3) Gc "avarrTin, yani Mslman-Hiristiyan
karisimi halkin eline vermesinden korkulan aylik Meclis yanlilan; 4) Cumhuri-
yet kurmaya kadar gidebileceginden sphe edilen, Iederal bir sistem kurma yanli-
si oldugu da biHnen Mithat Pasa; 5) Onun bu Iikrine katilmayan ve halktan g-
nll olarak derlenmis bir milis rgt kurulmasina kansan Namik Kemal.
Bakanlar kuruluna giden tasarida padisah hukukuna ait olan maddelerin
hepsi ikanldi. Padisahin egemenlik haklarinin kanunda bildirilmesine gerek yok-
tu. Kanunun onu kapsamasina hacet yoktu. Sadrazamlik alikondu, kabine siste-
mi de reddedildi. Buna karsilik, "Osmanli devletinin dini Islm dinidir" maddesi
katildi.ayrica, kanunun basina konan bir bildiriyle ona Tanzimat charte'hrina
oldugu gibi, hkmdarin nzasiyla hkmet taraIindan yayimlanan bir kanun
sekli verildi.
Namik Kemal'in deyimiyle tasan kusa evirilmisti. Bu inanci yznden, Ab-
dlhamit'e verdigi muhtiralarla padisahin hkmranlik haklarinin kanuna kon-
masinin onun bu haklarinin aleyhine olmadigini; tersine, hilIet otoritesine daya-
nan bir mesveret sisteminde en stn otorite hkmdar olacagi iin bunun ka-
nunda pekistirilmesinin din, devlet, dis siyasa, savas ve bans sorunlan veayrilik-
ilik akimlarina karsi alinacak tedbirler gibi ailardan bir zaruret oldugunu anlatti.
Yillarca sonra Abdlhamit'in tesvikiyle Ahmet Mithat EIendi, bu muhtiralarin
hangi vesileyle ve neden verildigini gizli tutarak bunlari Namik Kemal'in mesruti-
yet aleyhtari oldugunu, asil mesrutiyeti isteyenin Abdlhamit oldugunu gster-
mek iin kullanmistir.
Fakat Abdlhamit zerinde kanun-i esasinin komisyonda hazirlanan taslagi-
nin kabul edilmesinin geciktirilmesini zorlamakta daha ok Sleyman Pasa'nin
baskisi rol oynamistir. Sleyman Pasa saraya giderek Abdlhamit'i aika tehdit
etti; kanun-i ess ikanlmazsa sonucun kt olacagini syleyerek, Abdlaziz'i
dsrdg gibi, onu da dsrebilecegini anlatmak istedi. Abdlhamit'in bu ordu
komutaninin tehdidini ok iyi kavradigina kusku yoktur; nk kardesi ve mesru
hkmdar sayilan V. Murat hl sagdi ve biroklarinin inancina gre deli de de-
gildi. Ayrica, Abdlhamit'in Mithat Pasa ile gizli anlasmasindan ikan sylentilere
gre padisahliginin kesin olup olmadigi bile o zamanlar belli degildi.
32
Bunlar
komplo kurup bir darbe daha yapabilirlerdi. Murat'in sagligi ve bu sylentiler,
Abdlhamit'in basinda lamokles'in kilici gibi sallanmaktaydi.
Hem Namik Kemal'i hem Sleyman Pasa'yi bu eyleme iten endise, li Pasa
zamaninda ve simdi kst Pasa zamaninda oldugu gibi bir hkmet istibdadinin
kurulmasi korkusuydu. yle gzkyor ki, kanun-i essyi ve mebuslar meclisi-
nin kurulusunu gereklestirdikten sonra, hkmet istibdadina uygun gelecek bir
330
KANUN-I ESS
sarav istibdadi olabilecegi akillarina gelmiyordu. Gelseydi bile, Namik Kemal
anayasaya, toplanan meclise, belki de milis rgtne gveniyor, hatt pek muh-
temel olarak o ve Mithat Pasa meclis kurulunca anayasada gereklestirilemeden
kalan eksiklerin giderilebilecegini umuyorlardi. Sleyman Pasa da orduya gveni-
yordu. Bir gn o gc Abdlhamit'in gayet usta yollarla kendine baglayacagini,
bunlarin topunu birden zamani gelince yok edebilecegini akillarina bile getirmi-
yorlardi. kst Pasa'nin uyarmalan onlara Abdlhamit'in ne nitelikte bir politika-
ci oldugunu anlatamamisti.
Tasan, kst ve teki pasalarin satirindan kurtarilmissa da, devletin dininin
Islmlik oldugu gibi eklemeler oldugu gibi kaldi (madde 11). Bunun Iarkina vanl-
digi zaman da Iazla ciddye alinmadi; ancak kisilerin dini olabilirdi; devletlerin di
ni olamazdi; bu aidan bu anlamsiz madde kalabilirdi. Fakat asil gzlerinden ka
an daha nemli bir degistirme de kalmisti. Pasalar, bakanlarin yetkilerini mecli
sin kontrol altina alma dsncesiyle konan 31, 32 ve 34. maddelerde, padisa
hin tuttugu, degistirmedigi bir bakana karsi meclisin hibir yetki kullanamayacagi
biiminde degisiklikler yapmislardi. Bununla, tasarinin biricik gerek anayasal
zelligi kaldirilmis oluyordu. . ;
Fakat bu nemli kiyimlar, bu arada padisahin saray msaviri olan lamat
Mahmut Pasa'nin tasan metnine soktugu nl 113. maddenin yarattigi rknt
karsisinda ikinci planda kaldi. Bu madde padisaha, polise sphe edilen bir kisi-
nin yargilanmaksizin yurt disina srlmesine emir verme hakkini taniyordu. Na-
mik Kemal, bu maddenin yalniz btn kanun-i essyi degil, Tanzimat reIormlan-
ni bile yikmaya yeterli oldugunu, zgrlklerin tam gvence altina alinacaginin
beklenildigi bir zamanda Tanzimat'in sagladigi zgrlklerin bile bu madde y-
znden tehlikeye girdigini anlatmaya alisti. Abdlhamit'e, bu gibi keyI kararlan
kullanmanin her yerde devrimcilige yol atigini, bu madde kabul edilirse, padisa-
ha "bir haIiye ordusuyla devrimcilige dnsecek bir srgnler ordusu" kazandir-
maktan baska bir yaran olmayacagini anlatti. Abdlhamit bu aiklamalan mem-
nunlukla dinledi.
Srgnlk acilanm eken Namik Kemal ve Ziya (Pasa), birlikte Mithat Pa-
sa'ya karsi bu maddenin mutlaka reddedilmesi iin ok direndiler. Mithat Pasa da,
son dakikada kanun-i essnin altina bir bomba kondugunu anliyordu; ama ne
are ki byk devletlerarasi Tersane KonIeransi'r"" ailmasina on gn kalmisti.
Bu devletlerin delegeleri birer ikiser gelmeye baslamislar, kus elisi IgnatyeI'in
dairesinde kendi aralarinda n grsmelere bile baslamislardi.
laha kts, Ingiltere'deki parti politikalarinin son durumundan habersiz ol-
dugu iin Mithat Pasa'yi boyuna tesvik eden eli Sir Henry Elliot'un basina b-
331
TRKYE'DE ADALAMA
yk bir Ielaket gelmisti. Ingiltere'de lisraeli Hkmeti'ne karsi byk bir seim
kampanyasi aan Gladstone, Balkanlar'daki, zellikle Bulgaristan'daki olaylari
ele alarak iktidardaki hkmetin Osmanli devletini tutma politikasina karsi tutu-
muyla lisraeli'yi ok g bir duruma sokmustu.
33
Partisinin destegini ve basba-
kanligi kaybetmek istemeyen lisraeli, kusya'ya karsi ilimli davranma zorunlulu-
gunu anlayarak, Tersane KonIeransi'na kabinesinde kusya yanlisi ve Osmanli
devletine karsi olan lord Salisbury'nin bas delege olarak seilmesine ses ikarma-
misti. lord Salisbury, Istanbul`a gelir gelmez ilk is olarak IgnatyeI ile grsmeye
kostu ve Ingiltere eliligine geldiginde, kanun-i ess ve Mithat Pasa'dan sz et-
meye baslayan Elliot'u iyice bir hasladi; "Bunlarin hepsi yalancidir; bunlara nasil
inaniyorsun?" szleriyle eliyi beyninden vurulmusa dndrd.
34
Kanun-i Ess bir an nce bitirilmeli, iln edilmeli, Tersane KonIeransi an-
lamsizlastmlmaliydi. Osmanli devletinden "ya otonomi ya da otopsi" isteyen Ig-
natyeI'in devletinde ne anayasa vardi, ne de parlamento. Onun iin Mithat Pa-
sa'ya gre, konIeransin karsisina Kanun-i Ess'yle ikilmali, IgnatyeI in agzi ti-
kanmaliydi.
Iste bu sikisik durum gelip atinca, Abdlhamit elindeki kartlan oynamaya
basladi. 19 Aralik'ta, o ana dek hep yaltaklanma ile muamele ederek sisirdigi Mit-
hat Pasa'nin basini daha ok dndrmek iin onu sadrazam yap. Bakanlar kurulu-
na da, ikmaza bir an nce son verilmesi emrini verdi ve durumunun son bir Mec-
lis-i Has toplantisinda gzden geirilmesini istedi. Bu kurulun, 22 Aralik'ta lamat
Mahmut'un kansinin sarayinda yapilan toplantisinda Mithat Pasa ile Cevdet Pasa
arasinda birinciyi deli edecek, ikinciyi de asla unutmayacagi ve bir gn tatmin ede-
cegi bir kine bryecek bir atisma oldu. Kanun-i ess alismalarinin tam sonuna
gelindigi bir zamanda, Cevdet Pasa burada sz alarak kanun-i ess isteklerinin b-
tn nedeninin mstebit ve deli hkmdarlardan ekilen ktlklerden oldugunu,
oysa simdi tahta akilli bir padisah geldigi iin seriata gre bile bir kanun-i essiye
gerek olmadigini ileri srd. SaI, patavatsiz, sert bir adam olan Mithat Pasa teden
beri hi sevmedigi Cevdet Pasa'nin bu pismis asa soguk su katmasi karsisinda ken-
dinden geti: "Senin aklin Avrupa kanunlarina ermez, sus!" diye bagirinca teki,
"Birka kelimelik Frenke'nle sen mi bilirsin; senin bildigin kadarlik Fransizca'yi
kunduracilar bile bilir" karsiligini verince birbirlerine girdiler. Osmanli devletinin
umudunu baglayacagi, ikisi de ellisini asmis bu iki byk pasanin sakallarina bak-
madan ocuklar gibi kavga edisi gerekten hazin bir manzaraydi. Bu ekismenin ki-
sisel olmadigi, altinda iki adamin atisik grs ve yaratilisi oldugu bellidir.
35
II. Abdlhamit, 113. madde zerinde sonuna kadar direndi; bu madde kon-
mazsa kendisinin de kanunu imzalamayacagini kesin olarak belirtti. Maddeye
332
KANUN-I ESS
kendi eliyle son seklini vererek 23 Aralik 1876 sabahi Kanun-i Ess'yi imzaladi.
Kanun-i Ess ayni gn gleden sonra saat bir siralarinda trenle iln edildi.
36
nemli olan sorun, 1876 Kanun-i Esssi'nin hangi modelden alindigi, ideal
bir anayasa olup olmadigi sorunu degildir. O zaman Bati dnyasinin ancak bir iki
yerinde gerekten demokratik haklan ve zgrlkleri saglayan anayasa vardi.
Bunlarda bile hak ve zgrlkleri saglayan seyin sadece anayasa olmadigini, o
dnemin ve ondan sonraki dnemlerin olaylari gsterir. Osmanli Imparatorlugu
gibi ok byk ve genis dertler karsisinda olan bir devlette anayasa yapmakla,
mebus ve yn meclisi kurmakla bir yandan zgrlklerin korunacagini, te yan-
dan bu dertlerin altinda yatan ekonomik, politik, kltrel sorunlarin zmlene-
cegini beklemek ok saIlik olur. O kadar ok korkulan 113. maddenin, daha iyi
anayasalarin uygulandigi dnemlerde grlen anayasaya aykiri eylemler yanin-
da ok medence kaldigini da sylemek zorundayiz. Kanun-i Ess deneyinin or-
taya koydugu en nemli sey, iki geregi su yzne ikarmasidir,- ynetici tabaka-
nin, hatt aydinlarin derin bir moral ks iinde olusu
37
ve halk yiginlarinin en
byk haksizliklara karsi bile sesini ikaramayacak kadar gsz olusu. Bu iki
kosul mesrutiyeti degil, bir mutlakiyet ynetimini bagira bagira agiriyordu.
Gerekte Kanun-i Ess'yi yikan, 113. madde degil, kanunun kendisinin bir
btn olarak atilisidir. Kanun-i Ess'nin yasal atisini inceledigimiz zaman ag-
das anayasalarda bulunan iyi malzemenin kullanilmasina karsin, kt bir mimar
ya damhendis elinde iyi islenmediginden, nceden hesaplanmamis bir yk al-
tinda yikilan yapilar, kprler trnden bir yapit oldugunu grrz.
En basta, halk arasindan gelmis bir kurucu meclisin alismalariyla yapilarak
tekrar halk iradesine sunulan bir anayasa degil, hkmdar taraIindan verilmis bir
charte olusu gze arpar. Bundan tr, kurdugu rejim, bu Fransizca szcgn
Arapa sanilan "sarItan tretilme "mesrut", yani sartli bir ynetim olusu kadar
asilsiz kalmistir. Gerekte, bu anayasa, hkmdari hemen hemen hibir sartla
baglamiyordu. Tersine, Kanun-i Ess'nin kendisi, hkmdarin iradesine birok
sartla baglanmisti.
Bu yapinin altindaki temel, egemenligin halkta oldugu doktrini degildir.
Onun altindaki doktrin, egemenligin Tanri'da, onun yeryzndeki vekilinde bu-
lundugu doktrinidir. Bu yasa, asil yasa sayilan seriatin sadece bir parasidir. Ya-
sanin hemen hemen btn kurallarinda son sz despot hkmdarindir. rnegin,
bu yasanin kendisi haliIe-padisaha parlamentoyu kapama, kanunu askiya alma
yetkilerini tanimistir. Padisahin egemenlik haklarini kurallayan kesimi gerek kisi-
lerin, gerek btn toplumun hukuksal durumunu baglayici sonulan olacak ku-
rallarla doludur. Buna karsilik, tebaanin genel haklarindan sz eden kesimdeki
333
TRKYE'DE ADALAMA
(madde 8-26) kisisel zgrlgn dokunulmazligi, mlkiyet, sz, cemiyet kurma,
egitim haklan, konut dokunulmazligi, aik yargilanmadan cezalandirilmama hak-
ki gibi zgrlklerin hibirinin meyyidesi olmadigi gibi bunlari sinirlayarak ege-
men gleri nleyecek nlemler de yoktur.
Kanun, din-devlet ayrimi aisindan ileri dogru degil, geriye dnms bir ka-
nundur. levlet yasasinin eski Osmanli dzeninde bile bulunmayan, sadece seriat
ve kanun-i kadim gelenegine dayandigi varsayilan devlet-din bilesimi, ilk kez bu
kanunda resmlesmis bir mesruiyet kazanmistir. Bylece 3, 4, 5 ve 13. maddeler
hkmdarin sarta baglanmamis yetkilerine ayrica dinsel bir mesruluk temeli de
saglamistir.
agdas anayasa doktrininde temel bir ilke durumuna gelen yetkilerin ayril-
masi, aralarinda karsilikli denetim iliskileri kurulmasi Iikrinden de yoksundur. Ya-
sama, yrtme, yargi gleri ayrilmamistir. Parlamento bagimsiz bir yasama
meclisi de olamazdi. Meclisin kendine zg haklarindan sz eden kesimlerinde
meclisin yasama eylemi ancak hkmdarin msaadesine ve uygun bulmasina
baglidir (madde 54). Parlamentonun toplanmasi ve tatili de hkmdarin iradesine
baglidir (madde 43). Kanunun hazirlanisiyla ilgili grebildigimiz btn belgeler,
"Umum Meclis" denen bu parlamentonun padisah emriyle vilyetlerden seilecek
kisilerin bir yil iin gelip maasla hizmet etmeleri seklinde anlasildigini gsterir.
Buna yakin bir usuln, zaten Abdlaziz zamaninda gelismekte oldugunu gr-
mstk. Meclise gelecek yeler anayasaya degil, padisaha sadik olma yemini
edeceklerdi (madde 46); fakat hkmdarin anayasaya sadik olma ykmllg
yoktu. 5. maddeye gre Zat-i Sahane'nin kisiligi "kutsal ve sorumsuz"du.
Meclis ile hkmet arasinda grs Iarki oldugu zaman, padisah kendi istegi-
ne gre ya meclis ya da hkmet yesini ya da yelerini azledebilecekti (madde
35). Hkmetin kendisi tm padisahin iradesine dayanabilirdi. Hkmet kabine
olarak meclise karsi sorumlu olmadigi gibi, padisaha karsi da ancak bireyler ola-
rak sorumluydu. Meclis, gvensizlik oyuyla hkmeti dsremezdi. Mecliste g-
ven kazanmayan bir bakani, padisah istedigi srece hkmette tutabilirdi. Buna
karsilik, meclisin gvenini kazanan bir bakani padisah her an azledebilirdi (mad-
de 7, 27-29, 36).
Yasama gc de, gerekte, yalniz padisahta toplaniyordu. Meclis ancak
padisah emriyle, onun verecegi direktiIlere gre yasama yapabilirdi. Parlamento
yeleri kanun tasarilari getiremezler, bunlar zerine oylama yapamazlar, baska
kanunlarda degisiklik yapamazlardi. Bu son yetki, 53. maddeye gre, hkmete
aitti. Bu sinirlamalarin sonucu olarak parlamento bir yasama meclisi degil, bir
danisma, bir meveret meclisiydi. Madde 38 ile parlamento yelerinin ba-
334
KANUN-I ESS
kanlara szl ya da yazili soru sorma hakki olmakla birlikte, bu hak da kosula
bagli bir hakti; nk bakana soruyu cevaplandirmayi istedigi kadar geciktirme
hakki verilmisti.
laha da inanilmayacak yani, madde 36 ile padisaha "kanun hkmnde ka-
rarname ikarma" hakkinin taninmasidir. Bunun "geici" olacagi kaydi olmakla
birlikte, meclis ve kanun islemez duruma geldiginde, bunun "srekli" bir hak ol-
dugunu grecegiz. Bu kural ile padisah, parlamentodan bagimsiz olarak tm ya-
sama yetkisini elde etmis oluyordu.
Madde 7, padisahin kutsal haklarindan biri olan parlamentoyu dagitma hak-
kini da taniyordu. Geri bu madde meclisin yeniden seilmesi gerektigi kosulunu
koyuyorsa da bunun iin belirli bir zaman sinin konmamisti.
II. Abdlhamit hayranlari, onun Kanun-i Ess'ye aykiri hibir eylemde bu-
lunmadigini sylerler. Bu iddianin yerden gge kadar dogru oldugunu sylemek
zorundayiz. Gerekte, Abdlhamit'i Abdlhamit yapan bu Kanun-i Ess'dir. O,
parlamentoyu da kaldirmamistir; ayni kanunun kendisine tanidigi yetkiye daya-
narak onu sadece "tatil" etmistir; parlamentonun yeniden agrilmasi ve ailmasi
iin kanun onu bir kosulla baglamamisti.
Byle bir anayasanin kuracagi rejim ancak halk iradesini daraltan bir mesru-
tiyet; hkmdar iradesini genisleten bir mutlakiyet rejimi, srekli bir sikiynetim
rejimi olabilirdi. Bu rejim, btn Yeni Osmanlilar dsnnn iinde yatan eliski-
lerin malzemesiyle yapilmis bir anittir. Bu anitin altinda ilk ezilenlerin, bu eliski-
leri dsnde srdren dsnrlerin kendilerinin olmasi gerekten hazin bir sey-
dir. Byle bir anayasa yapanlarin o zavalli 113. madde zerinde neden o denli
znt duyduklarini anlamak da gerekten gtr.
5. II. Abdlhamit Meclis'i dagitiyor
Kanun-i Ess'nin yapilmasinda gdlen hukuksal amalar gereklesmedigi
gibi, dsnlen siyasal ve diplomatik amalar da gereklesmemistir. Abdlhamit,
Cevdet Pasa gibi nl bir adamin basta gelen yardimiyla, Kanun-i Essi mimarla-
rini baska, belki de asilsiz sulamalarla, kuskulu yargilamalarla birer birer temiz-
ledi. En agir ceza, lm, Mithat Pasa'nin payina dst. Ailan kus seIerinde ba-
sanlar gsteren bir komutan olan Sleyman Pasa, savasin saraydan ynetilmesi
yznden ugranilan yenilgiden sorumlu tutularak uydurma sulamalarla Bag-
dat'a srld; orada ld. Yine en ucuz kurtulani Namik Kemal oldu. O da baska
sulamalarla yargilandi, beraat de etti; Iakat bir Ege adasina srld; az sonra da
335
TRKYE'DE ADALAMA
mutasarriI oldu; kendi romantizmi iinde yazdigi yazilar, sonralari Abdlhamit'in
jurnalcilerinden biri haline gelen Ebzziya'nin smrsne yaradi.
Abdlhamit teki nl bir pasanin, VeIik Pasa'nin yardimiyla Meclis'i de da-
gitti. Hkmet, ordu, din kurul ve kurumlar saraya baglandi. Kendini msir ve
gazilerle eviren II. Abdlhamit, gelecek blmde tanimlayacagimiz rejimini ko-
laylikla kurdu.
Kanun-i Ess devletlerarasi konIeransa da engel olamadi, tgnatyeI i gldr-
d, lord Salisbury'yi bsbtn kizdirdi. Bunlar, atilan Kanun-i Ess toplarina
ragmen, kendi kendilerine konIeransa devam ederek kararlarini bildirdiler, elile-
rini de alip lkelerine dndler. KonIerans kararlari reddedildiginden 24 Nisan
1877'de kusya savas iln etti. Basta Ingiltere olmak zere Byk levletler taraI-
sizliklarini iln ettiler. kus ordulari esitli yenilgilere ugramakla birlikte, Yesilky
yakinina kadar geldiler. O zaman, Sveys'in korunmasiyla ilgili olan Ingiltere'nin
uyarisi ve donanmasini gndermesi zerine durdular, tgnatyeIin dikte ettigi bir
mtarekeyle Berlin'de toplanan konIeransa gidildi. Baris antlasmasi 13 Temmuz
1878'de imzalandi.
Kanun-i Ess'nin kurdugu Meclis, 19 Mart 1877'de aildi.
38
Iinde on
milletten gelen mebus vardi. Bunlarin 69'u Mslman, 46'si Hiristiyan ve Ya-
hudiydi. laha padisahin ais nutkuna verilecek cevap zerine Mslman ve
Hiristiyan mebuslar arasinda tartismalar ikti. kumluktan Mslmanlik'a geen
Yahya Efendi'nin torunu olan Meclis keisi Ahmet VeIik Pasa, zellikle kumlari
azarlayarak konusturmuyordu. Vilyet idareleri kanununun tartismalarinda da
atismalar ikti. Bununla birlikte, hkmetin sundugu tasan ogunlukla kabul
edildi; Meclis alismalari dzen iinde yryordu. kusya'nin savas ilni, Ms-
lman, Hiristiyan btn yeleri birlestirmisti. Hiristiyan milletler de kusya'nin
otokrasisi altina girmek istemiyorlardi. Meclis disinda da, Namik Kemal'in um-
dugu Osmanli vatanperverligine btn milletlerin katildigini gsteren heyecanli
gsteriler yapildi. Fakat bu heyecanlardan cosan Mslman mebuslar, bu sava-
sin "gaz-yi ekber" ve "cihad-i mukaddes" olarak iln edilmesinde direnince
Hiristiyan yeler itiraz ettiler; bu savasa bir slm-Hiristiyan din savasi rengi
vermenin devlete zararli olacagini, Hiristiyan milletler arasinda sogukluk yara-
tacagini, Avrupa'da kt etkileri olacagini ileri srdler. Fakat Mslman me-
buslarin direnisiyle tekliI kabul edildi. Bir sre sonra, Meclis'in geirdigi tasan-
lari Abdlhamit kanunlastirmamaya basladi. kuslarla 13 Ocak'ta mtareke ya-
pilmasindan az sonra, Abdlhamit 13 Subat 1878'de Meclis'i dagitti; Anaya-
sa'daki deyime gre "erteledi".
336
KANUN-I ESS
Notlar
1 Bkz. S. Mardin, 32-33 ve Davison, II: 167-168.
2 Donald C.Blaisdell, Osmanli Imparatorlugunda Avrupa Mali Kontrol, ev. Hazim AtiI Kuyucak
(Istanbul, 1940), s. 81.
3 Engelhardt, Tanzimat, 261-262 ve Davison, II: 89.
4 Dreikaisersbund mihveri lehine Britanya dis siyasetindeki kayma, lisraeli'nin Sveys Kanali hisse
lerinin bir kismini Hidiv Ismail'den gizlice satin almasi ve Istanbul hkmetinin yerine Misir'in
nem kazanmasi yznden olmustur. Bu olaylarin ayrintilari iin bkz. k obert Blake, Disraeli
(Londra, 1966), s. 571-597.
5 "Mslman Vatanseverler Manifestosu" denen bu vesika iin bkz. Engelhardt, Tanzimat, 265-267;
daha ayrintili olarak Davison, II: 96.
6 Davison, II: 61 ve 142-144. Bu sorun hibir zaman aika siyaset ya da dsn alanina ikamamistir.
yle gzkyor ki, "ulusal olmayan siyasal bir birlik" kurulabilecegi Iikri Mithat Pasa'yi etkilemistir. Bu
grsn asil Iikir babasinin MustaIa Fazil'in damadi Halil SeriI Pasa oldugunu tahmin ediyoruz.
7 Namik Kemal'in verdigi lyihalar, sonralari Ahmet Mithat EIendi taraIindan Kemal'i anayasa karsi
ti, II. Abdlhamit'i anayasa yanlisi olarak gsterecek biimde yayimlanmistir; bkz. Ahmet Mithat,
II: 200. Namik Kemal'in cevaplan iin bkz. Ahmet Mithat'a cevap (Izmir, 1911) ve Mecmua-i
Ebzziya, XV(1914). lyihalarin bazi paralari iin bkz. Ibnlemin Mahmut Kemal Inal, Osmanli
Devrinde Son Sadrazamlar (Istanbul, 1940-1953), cilt III, s. 344-347 ve Kuntay, Namik Kemal,
11(2): 7 ve sonrasi.
8 Sleyman Pasa, Hiss-i inkilap (Istanbul, 1326/1910), s. 60-61, Sami (yay.), Slevman Paa mu
hakemesi (Istanbul, 1328/1912), cilt I, s. 45-46 ve Mahmut Cellettin Pasa, Mir't-i hakikat (Is
tanbul, 1326-132 7/1910-1911 ), cilt I, s. 117-118; yeni baskisi: Ismet Miroglu (yay), Mir't-i Ho-
kkat (Istanbul, 1983), s. 119.
9 Hseyin Avni, Osmanli ordusunda nemli islahat yapan ikinci askerdir. Kisisel oldugu ileri srlen
bir "suikast" olayi ile militarist diktatrlk kurma olasiligi ortadan kalkmisti.
10 Davison, II: 115; Slevman Paa muhakemesi, I: 62-66; Said Pasa (Eginli). "Eginli Sait Pasa Hati
rati", Trklk, II, 9(1939): 186-188; Kuntay, Namik Kemal, 11(2): 67. Namik Kemal ile Sleyman
Pasa'nin tasarilari arasinda siki benzerlikler grlr.
11 Sleyman Pasa, 60-64 ve Mahmut Cellettin Pasa, I: 125-126; 2. baskisi: 126-127.
12nl Iran liberali Takizade, Iran ulemsindan Sdddevle'nin meruta szcgnn Osmanlilar'dan
alindigini, bunun da Frenke charte szcgnden Arapalastinlmis, bu yzden constitutiorinel ye
rine conditiorinel anlaminda kullanilmis oldugu iddiasini kaydetmekle beraber, iddianin tmden
asilsiz oldugunu belirtmemektedir; bkz. Seyyid Hasan Takizade, Tarih-i evil-i inkilap ve meruti-
yet-itran (Tahran, 1969) Bu notu londra niversitesi gretim yelerinden lr. Turhan Genje'ye
borluyum. Trke hibir kaynakta byle bir iddiaya rastlanmamakla beraber, bize tmden asilsiz
gibi gzkmemektedir.
13Abdlhamit-Mithat grsmesi ve Abdlhamit'in bazi sartlar kostugu konusu zerine ok sey yazil
mis olmakla beraber, gerekte iki adam arasinda ne konusuldugunu kimse bilmedigi iin sylenen
leri ihtiyatla karsilamak gerekir. Mahmut Cellettin Pasa, I: 168; 2. baskisi: 161, Mithat Pasa, Tab-
sira-i ibret (Istanbul, 1325/1909), s. 394 ve Ahmet Sip, Tarih-i Sultan Murad-i Hamis (Kahire,
tarihsiz), s. 302'deki iddialari vesikalandirmak bugn iin mmkn degildir. esitli rivayetleri ince
leyen Davison (Ek e, II: 206-208), hepsini elestirerek kendisi de bir sonuca varamamaktadir.
14 Mithat Pasa'nin Abdlhamit'e tasarisini gsterdigi iddiasi gvenilir bir adam olmayan Ismail Kemal,
The Memoirs qf ismail Kemal Bey (Londra, 1920), s. 117'den gelmekle beraber, Mithat Pasa'nin
kendi anladigi bir anayasanin ana hatlarini bildirmis olmasi akla yakindir; ancak Mithat Pasa'nin
elinde oldugu sylenen taslagi bilen yoktur.
15 W. F. Moneyperiny ve G. E. Buckle, The Life of Benjamin Disraeli, Earle of Beaconfteld (Londra,
1910-1920), cilt IV, s. 72-73'ten aktaran Blake, 595.
337
TRKYE'DE ADALAMA
16 Bkz.Davison,II: 117-118 ve 151-152. Ahmet Mithat, II: 197veKuntay, NamikKemal, H(2): 90-
92'deki alintilarda Kemal, tasarinin birok maddesini tartisir.
17 Ingilizce-Fransizca "Islam Ansiklopedisi"nin yeni basimi constitution szcgnn karsiligi olarak
Arapa'da kullanilan "dstr" (cilt II, s. 638-677) szcgn kabul etmistir. Bu maddedeki yazila
rin basina konan nszde, Farsa olan bu szcgn tarihte aldigi esitli anlamlar kisaca bildirilmek
tedir. Bundan, bu szcgn "mesveret", "kanun-i ess" szcklerinden de ok anlamlara gelmis
bir szck oldugu grlr; bundan da, modern Arapa'daki anlam karmasasinin Osmanlica'da ol
dugundan bile daha derin oldugu sonucu ikar. Namik Kemal bir yazisinda "kanun-i ess" terimini
kullanirken, ayni yazida az sonra "nizam-i ess" terimini de kullanir; bkz. Kuntay, Namik Kemal,
H(2): 87.
18 Abdlhamit'in iradesinin iki Iarkli metni ve Ahmet Mithat'in bunlari karsilastinsi iin bkz. ss- in
kilap, W. 171-176.
19 Bu szler Trk agzina gre sylendigi zaman Arap dili iin "abrakadabra" demek kadar anlamsiz
olur.
20 Vesikanin metni aslinda bugnk dile evirilmis biiminden de karisiktir. ss- inkilap, II: 196'da-
ki metin belirsiz, gramer aisindan sakat oldugu gibi (") isareti ile baslar, Iakat bunun kapanisi yok
tur. Ahmet Mithat'in bunu kasitla yapmis olmasi ihtimali vardir. Bekir Sitki Baykal, "93 Mesrutiye
ti", Belleten, VI, 21-22(1942): 55 not 24'teki metin haIiIe Iarklidir; Iakat o da dil aisindan sakat
tir. Bir Avrupa korkusu iinde aceleye gelen ve byk bir Iikir karmasasi iinde olup biten Kanun-i
Ess olayinin ve onu aydinlatmaya yarayacak vesikalarin hepsinin stnde hl kalin bir sir per
desi bulunmaktadir.
21 Gregoryen Ermenilerden oldugu anlasilan bu Odyan EIendi hakkinda Trke kaynaklarda bilinen,
Mithat Pasa'nin dostu, zel temsilcisi (kendisini diplomatik bir misyonla londra'ya gndermisti),
sekreteri, Sra-yi levlet yesi ve kanunu hazirlayan komisyonda ye olarak esitli grnsleridir.
Bir kaynaga gre Mithat Pasa, Odyan ve diger bir taninmis Ermeni olan lr. Servien ile her haIta
bulusarak taslak zerinde alisiyorlardi. Yukarida grdgmz gibi, Ermenilerin ok nce yapilmis
bir anayasalari oldugu dsnlrse, bu zatlarin bu islerde tecrbeli kisiler olarak taninmis olmalari
ihtimali vardir. Mithat Pasa tasansi ya da taslagi olarak bilinen (daha dogrusu, bilinmeyen) metni
asil hazirlayanin Odyan oldugunu tahmin ediyoruz. Mikail Kazmarin taraIindan yayimlanmis "Kri-
kor Odian" adli kitabi gremedik. . .
22 Mahmut Cellettin Pasa, I: 222; 2. baskisi: 203.
23 Mahmut Cellettin Pasa, I: 190; 2. baskisi: 176 ve Ahmet Mithat, II: 178-179. ^
24 Benedict Humphrey Sumner, "Ignatyef at Constantinople, 1864-1874", The Slavonic and Eastern
European Review, XI, 32 (1933)'de IgnatyeI, o zamanki Osmanli devlet adamlan zerine gzlemle
rinin kusa anilarindan alman zetlerinde kst Pasa'dan (tekilerin ogunu karaladigi halde) v
gyle sz eder. kst Pasa'nin, o zamanin en kurnaz diplomati sayilan IgnatyeI i bile aldatacak ze
kda bir kisi oldugu anlasiliyor. Inal, Sadrazamlar, III: 399-400'de Mithat Pasa'nin saIliklarindan
sz ederken, biat treninden sonra Abdlhamii'le olan grsmeden ilanca onu nasil uyardigini,
Gazi Ahmet Muhtar Pasa'nin anilarinda Mithat Pasa'ya atIen naklettigi Iikrayi anlatir: "... iktiktan
sonra kst Pasa yavasacik elimi sikip: 'Pasa, aman aklini basina al, attik belya' dedi. "Ne var,
nereden anladin?' dedigimde, 'Iilanca lakirdiya dikkat etmedin mi? Evvelki szlere ne kadar aykiri
ve ondan ne manalar ikar?' Meger ne gzel anlamis". Inal'in {Sadrazamlar, III: 361-412) Mithat
Pasa'nin srlmesi ile ilgili sayIalan ibretle okunacak degerdedir.
25 Bkz. Ahmet Mithat, II: 316-321 ve Kuntay, NamikKemal, 11(2): 125 ve sonrasi.
26 Mahmut Cellettin, I: 188-189,2. baskisi: 175 veAhmetMithat.il: 177-203.
27 Nusret, "Mukaddime", Sihbddn Ahmed bin Muhammed bin ebi'r-Rb, Kitab nehci's-sluk (Is
tanbul, 1878).
28 Hum zamiri ile ilgili tartisma iin bkz. Ahmet Mithat, II: 316-321 ve Kuntay, Namik Kemal, H(2):
125 ve sonrasi. ..
338
KANUN-I ESS
29 Esat EIendi'nin 5 Kasim 1876'da ikan Usul- meruta adli sorulu cevapli kitabinin metni iin
bkz. Slevman Paa muhakemesi, I: 79-88; Esat Efendi zerine bkz. Kuntay, Namik Kemal,
H(2): 59 not 14 ve Andreas David Mordtmarin, Stambul und das moderne Trkenthum (Leipzig,
1877-1878), cilt II, s. 129-130. Bu son kaynak onun yil nce ikmis olan tttihad-i tslam ad
li kitabi zerinedir. Esat EIendi, Basiret gazetesinde ittihad-i Islm propagandasinin yrtcle
rinden biri idi.
30 Namik Kemal, anayasa komisyonunun alismalarina esas olan tasarinin Mithat Pasa tasarisi olma
digini, komisyonun bu is iin "bin cilt" kitap inceledigini iddia eder; bkz. Kuntay, Namik Kemal,
11(2): 90-91 ve 119. Syledikleri inandincidir. Bu anayasa ne sadece kiI aa Bey zamanindan beri
bilinen Restauration dnemi charte'mdan, ne de dogrudan dogruya Belika anayasasindan alin
mistir. Mithat Pasa tasarisi ok degisikliklere ugradigi halde, Kanun-i Ess'nin Mithat Pasa anaya
sasi oldugu eIsanesi Mesrutiyet dnemine kadar srmstr.
31 Namik Kemal'in yazdiklarindan anlasildigina gre tek bir model alinmamistir. Muhtemel olarak
1831 ve 1852 Fransiz yasalan, Belika, Alman Reich yasasi, Ermeni, Yunanistan, komanya, Misir
ve Tunus yasalan incelenmistir.
32 Mithat Pasa'nin oglunun szn ettigi, Iakat iinde neler oldugunu aiklamadigi (nk kendisi de
grms degildir) "mavi zarI muammasi ok kisiye dert olmustur. Davison (II: 206-208), bu zarfta
szde Abdlhamit'in mesru padisah Murat iyilesirse tahttan inecegine dair verdigi garanti belgesi
oldugu yollu rivayeti inceleyerek bunu dogrulayacak bir dayanak bulamamistir. Inal da {Sadra
zamlar, III: 411)0 dsncededir. Fakat, Mithat Pasa'nin londra'da East India Caddesi, numara
6'daki banker M. Mayer'e gnderilmesini, gnderilemezse yakilmasini esine tembih ettigi bu mavi
zarIin iinde herhalde bir sey vardi; bilinmeyen onun ne oldugudur.
33 Gladstone, Bulgar kiyimi havadislerini sirI lisraeli'yi yikmak iin atigi kampanyada kullaniyordu.
Byk bir mitingde krsde Cariyle, larwin, Spencer, Huxley gibi zamanin en nl liberal ds
nrleri yer almisti. O zaman londra'da yasayan Karl Marx ise, kusya siyasetinin dsmani oldu
gundan ve Balkan ulusuluklarini bu devletin kendi ikarlan iin kiskirttigina inandigindan bu Bul
gar olaylari havadislerine inanmiyordu.
34 Elliot'un Osmanli devletini savunmalari zciine bkz. Sir Henry Elliot, "The Death of Abdul Aziz and
the Turkish Reform", Nineteenth Century, XXIII, 132(1888): 279 ve Some Revolutions and Other
Diplomatic Experiences (New York, 1922), s. 255-257. Karsit grs iin bkz. Robert William Se-
ton-Watson, Disraeli, Gladstone and the Eastern Question (Londra, 1935), s. 521-523. lenildigi
ne gre, Lord Salisbury Bb-i l'yi ziyaretinde nl 113. maddeyi grendigi zaman byle bir mad
de ile anayasa olamayacagini sylemistir.
35 E.Mardin (s. 142-143), Cevdet Pasa'nin bu konularda Iazla yazmayisma bakarak onu savunur gi
bi grnrse de, Pasa'nin ok yazmada oldugu kadar isine gelmeyen konularda az ya da belirsiz
yazmada da usta oldugunu hatirlamak gerekir. Nitekim, E. Mardin de uydurma yargilamalarda rol
alisinin onun kariyerinde bir leke olarak kalacagini yazmaktan kendini alamamistir. Ne yazik ki
Mithat Pasa'nin kendisi de Kuleli Olayi saniklarini yargilayan uydurma muhakemede grev almisti!
36 Maddenin son biimi syledir: "Mlkn bir cihetinde ihtill zuhur edecegini meyyid asar ve ema-
rt grldg halde hkmet-i seniyenin o mahalle mahsus olmak zere muvakkaten idare-i rfye
(sikiynetim) ilninda hakki vardir, ldare-i rfiye, kavanin ve nizamat-i mlkiyenin muvakkaten
tatilinden ibaret olup idare-i rIiye tahtinda bulunan mahallin suret-i idaresi nizam-i mahsusla tayin
olunacaktir. Hkmetin emniyetini ihll ettikleri idare-i zabitanin tahkikat-i mevsukasi zerine
sabit olanlari memalik-i mahrusa-i sahaneden ihra ve teb'it etmek mnhasiran zat-i hazret-i
padisahnin yed-i iktidarindadir."
37 Inal, Sadrazamlar, III: 361-412.
38 Mebusan Meclisi zerine bkz. Robert Devercux, The First Ottoman Constitutional Period (Bal
timore, 1963) ve Hakki Tank Us, Meclis-iMeb'usn, 1293/1877 (Istanbul, 1940).
339
XI TANRI
GlGESINlE ANAYASA
1. Islm dnyasi ve haliIelik
Tanzimat rejiminin yarattigi devlet-din ikiligindeki, baska bir deyimle, gele-
nek ile ag gerekleri arasindaki tutarsizliklari bir zme kavusturma amaciyla
baslayan anayasa akiminin, dolayisiyla da Yeni Osmanlilar ideolojisindeki iki egi-
limin uzlastirilmasi abalarinin i ve dis baskilarin da etkisi altinda nasil II. Abdl-
hamit'in "anayasali mutlakiyetiligi"nin temellerini attigini grms bulunuyoruz.
Byle bir rejim, halk iradesine karsi tek bir adamin zorla koydugu bir rejim ola-
maz. II. Abdlhamit rejimi, kendini zorunlu yapan kosullar altinda biimlenmistir.
Onun "istibdat idaresi" olarak nitelendirilmesi, 19. yzyilin sonuna dogru baslar.
Yikilis belirtilerinin korkun llere varmasiyla ieride disarida bu ynetime bas-
layan hcumlar birbirindenayri, ok kez birbirine karsit amalar gden kaynak-
lardan gelmistir. Fakat baslangita II. Abdlhamit rejimi yalniz Trkiye'de degil,
Islm dnyasinda da hkim olan kosullarin gerek yansimasiydi.
Islm tarihi baslangicinin (Hicret'in) 13. yzyilinin sonlarinda, Islm dnya-
sinin durumunda ilk gze arpan yan, gl Avrupa devletlerinin bu dnyanin
byk kismi zerinde egemenlik kurmasidir. Cava, Orta Asya, Hindistan, Misir,
Arabistan kiyilan, Tunus, Cezayir gibi lkeler, Hollanda, Ingiltere, Fransa ve kus-
ya`nin siyasal, ekonomik ve militer hkm altina girmistir. Avrupa gcnn bu
Islm dnyasinin stne yayilisina bir tepki olarak, 19. yzyilin ortalarindan
sonra, birok Mslman lkesinde gzler Osmanli hilIetine evrilmeye basladi.
1
1882 yilina rastlayan Hicret'in 14. yzyili basinda Abdlhamit, Islm dnyasinin
halifesi olarak birok lkeden gelen tebrik telgraIlari aldigi zaman, Iran, Fas ve bir
341
TRKYE'DE ADALAMA
iki kk Islm devleti disinda btn Islm dnyasi Avrupa egemenligi altina gir-
mis bulunuyordu. Hemen her ksede, Islm haliIesi etraIinda bir "Islm birligi"
(ittihad-i Islm) zlemi uyanmis bulunuyordu.
lnemin gze batan ikinci kosulu, Osmanli Trkiyesiyle Avrupa arasindaki
iliskilerin Tanzimat'la baslayan biiminden ayrilmasidir. 1876 Anayasa bunali-
minda Mithat Pasa'nin byk umutlar bagladigi Ingiliz siyasetinin dns S-
veys Kanali'na Ingiltere'nin hkim olusuyla kesinlesti. Tanzimat bildirisinden beri,
Osmanli Imparatorlugu'nun btnlgnn srmesini desteklemeyi dis siyasetinin
bir parasi yapan Ingiliz imparatorluk devleti iin, Istanbul'un Osmanli devleti
eski nemini yitirmisti. Ingiliz dis siyaseti, bu devleti artik kendi yazgisina bi-
rakarak, onun Hindistan yolu zerine rastlayan kiyilarinda yavas yavas kendi
nIuz blgelerini kurma ynne dnmst.
Kendini kusya ile Ingiltere arasinda siyasal bir boslukta bulan II. Abdlhamit
devleti, bir sre ikisine karsi uzlastirici bir siyaset gtmek zorunda kaldi. Bu,
Trk-Osmanli halkina ve baska birok Mslman halka, Islm halifesinin Avrupa
diktasindan bagimsiz bir hkmdar durumuna geldigi kanisini veriyordu. Abdl-
hamit, ieride ve disarida Mslman dnyasinda dindar bir haliIe grnsyle
saygi kazanmisti. Avrupa diplomasisinin ve Bati basininin bile Abdlhamit'in ha-
liIeliginde byk bir g yattigi sanisina cidd olarak kapildigi zamanlar olmustur.
Osmanli Trkiyesinin ekonomik kosullan da, halkin Abdlhamit'in tahtina
bagliligini saglayacak biimdeydi. Tanzimat'la baslayan dis yardim yoluyla ger-
eklestirilecegi umulan btn kalkinma projelerinin iIlasina karsi ikan Namik
Kemal'in "terakki" kavrami anayasa sorunu yillan iinde ikinci plana dsmst.
Basta gelen slogan, "terakki" yerine "ittihat" oldu. Tanzimat'in tarim, endstri,
egitim alanlarindaki abalan 1875 mal iIlasiyla sona ermis; agdaslasmanin ger-
ekte Avrupa ekonomisinin bagimliligi altina girmek oldugu, Avrupa endstrisi-
nin rekabeti karsisinda yerli sanayiin kmesi, Mslman halk yiginlarinin Iakir-
lesmesi demek oldugu inancini vermisti. Bu gerilemenin yerine "terakki" yolunu
aacak yol Mslmanlarin "ittihaI'i olmaliydi.
Bu kosullar, Abdlhamit rejiminin neden halka ekici gzktgn anlatir.
Halk onu kendi devleti sayiyordu. Halk, dis yardim ve destekle, Avrupa'dan alin-
mis yntemlerle degil, yerli glerle, geleneklerle, Islm dininin seriati sayesinde
Bati dnyasindan bagimsiz ayakta duran bir rejime kavustugunu saniyordu. ag-
daslasma sorununun gerektirdigi degisme zorunluluklarindan kurtulan halk, dur-
gunlugun rahatligindan da memnundu. Tanzimat pasalarinin israIil hayatindan,
Ermeni ve kum sarraIlariyla, Avrupa bankerleriyle olan dalaverelerinden bikan
halka, Abdlhamit'in agir basli, tutumlu, dindar grns, sade giyinisi, ok da-
342
TANRI GLGESNDE ANAYASA
ha saygi verici geliyordu. Evindeki, arsisindaki, sokaktaki adam, simdi gelenek-
lerinin huzuru iinde yasayabilecekti. Abdlhamit rejimi, kendisine, zlemlerinin
bir gn gereklestirilecegi hayal bir dnya yaratacakti. Simdi hayatin grnen
kosullarinin yarina sakladigi kt anlamlardan habersiz yasayis dnemi ailmisti.
Osmanli padisahina, Tanri'nin yeryzndeki glgesine kayitsiz sartsiz g-
nll olarak baglanma psikolojisi o kadar bulasici olmustur ki, akli basinda sa-
yilan hemen hemen hi kimse yillarca bunun bysnden kurtulamamistir.
Hatt Avrupa'daki vmi Jeune Trklerin birogu, Abdlhamit ynetimine karsi
savastiklari yillarda bile, onun temsil ettigi iki makama (hilIet ve saltanata)
karsi beslenen itaatkrlik duygusundan kendilerini kurtaramamislardir. Abdl-
hamit ynetimine karsi yaptiklari sulamalarin hakliliklarina karsin, bu psiko-
lojiyi yaratan sadece Abdlhamit'in ok abartilan korkun ya da gln psiko-
lojisi degildir. Abdlhamit sadece eline geen elverisli topragin bakimini ve ss-
lenmesini saglamistir.
Bu rejimi yakindan, dogru ve nesnel olarak tanimamiz ve onun nitelikleri
hakkinda sonradan ortaya atilan iddialarin abartmalarindan etkilenmememiz iin
bu evre kosullarini hatirlamak gerektikten baska, sz konusu rejimin trajik ve
komik yanlarin abartilmasinda, gelecek blmde inceleyecegimiz Mnajeune aki-
mindaki kisilerin kendi yanilmalarinin zmn bulamayislarinin byk payi
oldugunu da hesaba katmak gerekir.
2, Abdlhamit rejiminin portresi
a
Anayasali bir Islm devleti modeli olarak alinan II. Abdlhamit rejiminin y-
netim sistemi, saydigimiz kosullar altinda, genel bagliligi t bastan sagladiktan
sonra ne Anayasa'nin ne de Parlamento'nun Iazla bir nemi kalmisti. Ancak te-
oride ikisi de vardi. Abdlhamit'in Anayasa'yi ve Parlamento'yu kaldirdigi iddi-
asi, ancak onlari teoride kalmis organlar olarak askiya almasi anlaminda dogru-
dur. Teoride ikisi de rejimin sonuna kadar vardi. Yasama gc olmayan, halk ira-
desinden dogmamis olan Parlamento'nun zaten gerekligi yoktu; Anayasa'nin ise
kendisinde bulunan bazi maddeler onu hkmsz ve gereksiz yapmisti.
a II. Abdlhamit dnemi hakkinda son yillarda epey yayin yapildi. Kisa bir kaynakada bulunmasi
gereken basliklar olarak su eserleri sayabiliriz: Orhan Kologlu, Abdlhamit Geregi, 2. baski
(Istanbul, 1987) ve Avrupanin Kiskacinda Abdlhamit (Istanbul, 1998), Selim leringil, iktidarin
Sembolleri ve Ideoloji. II. Abdlhamit Dnemi, (1876-1909), ev. Gl agali Gven (Istanbul,
2002) ve Kemal H. Karpat, The Politicization of islam (New York, 2001).
343
TRKYE'DE ADALAMA
Asil g, sultan ve haliIe olarak padisahin etraIinda toplandi. Abdlhamit,
Parlamento yerine bir dizi zel danisma komitesiyle kendini evreledi. Bu istisare
komiteleri siyasal, dinsel, askeri sorunlarda padisaha danismanlik yapiyorlardi.
Bir bakima Abdlhamit, Yeni Osmanlilarin Islm constitutiorinalismei saydiklan
"mesveret usul"n onlardan daha tutarli ve daha dogru yolda uyguluyordu.
Btn glerin merkezlesmesinin yaratiklarindan biri, genis bir brokrasi r-
gt oldu. Bu brokrasi, bu rejimin en baskici, Iakat en zayiI yani olmustur, n-
k agdas bir ynetim sistemi olmasi iin gerekli kadrolardan ve rasyonel yn-
temlerden yoksundu. Bu merkezlesmis brokrasiye yarayan tek mtevazi mo-
dern teknik ara telgraIti. Bu dnemde Bati uygarligindan alinip ok benimsenen
en nemli teknik ara bu olmustur. Baskent ile vilyetler arasinda sayisiz gizli ha-
berlesmeler iin icat edilmis siIreler, hkmet ynetiminin en gelistirilmis araci ol-
du. Yazili haberlesmede kullanilan agdali Osmanlica ile siIre dili byk bir aykiri-
lik gsteriyordu.
Ilk telgraI hatti, 1855'te Kinm Savasi sirasinda ailmisti; Iakat Abdlhamit
dneminde 30 bin kilometreden Iazla telgraI hatti gerilmistir. Bu hatlar Hicaz'a,
Yemen'e kadar uzaniyordu. Baskent, Ege ve Akdeniz'deki adalara da telgraI kab-
lolanyla baglanmisti. Mors isaretleri abucak Trke'ye uygulanmis, en son mo-
del telgraI makineleri getirtilmis, Fransa'ya telgraIilik grenimi iin grenciler
gnderilmis, telgraIi yetistirmek iin kurslar ailmisti. Osmanli hizmetinde ali-
san bir Fransiz telgraI mhendisinin dedigi gibi, Trkiye yol ve demiryollarinin gi-
demedigi yerlere kadar telgraI hatlarini geren ilk lke olmustu.
2
Abdlhamit reji-
mine sadakatle hizmet eden "telgraI", onun yikilisina da ilk nce yardim eden
ara olmustur. Bu esit diyalektik eliskilere baska alanlarda da rastlayacagiz.
Brokrasi, baska bir rgtn daha gelismesini gerektirdi. Bu, memurlarin ve
amirlerin devlete bagliligini kontrol edecek kisilerden meydana gelen genis bir ha-
Jiye ve jurnalci rgtdr. Bu rgt, denetleme ile grevlendirildigi brokrasi r-
gtnden Iarkli olarak gizli, resmi olmayan bir rgtt; fakat haber toplama ve
verme isinde sinirsiz zgrlg vardi. Trk diline olan hediyesi onun brokratik
kaynagini aiklar. Fransizca'dan gelen "jurnal" szcg, brokraside memurlarin
amirlerine verdikleri gnlk rapor anlamindan ikarak, baskalan hakkinda gizli
rapor verme anlamini kazandi. HaIiyelik ve jurnalcilik rgtnn baskentte "Ba
Hafiye" adi altinda bilinen resm bir makami, dairesi ve denegi olmakla birlikte,
haIiye ve jurnalci kadrolari temelde genis bir gnll ordusuydu.
Bu gnll haIiye ve jurnalci ordusunun padisahin idaresine, telgraI ve b-
rokrasi kadar basarili bir katkisi oldugu sylenemez. En nemli basarisi, rejimin
tehlikeli saydigi kisileri, glgelerinden korkacak kadar uslandirmasi olmustur.
344
TANRI GLGESNDE ANAYASA
Bunlara grdklerini degil, hatt duyduklarini bile degil, tahmin ettiklerini, sphe
ettiklerini de bildirme zgrlg verilince, saray devleti okumaya bile vakit bula-
mayacak kadar ok gizli rapor iine gmld. Bunlarin birogunun asilsiz olusu,
inanilirlik degerlerini de kaybettirmeye basladi. Birok kisi, baskalarina ktlk
etmek dsncesinden ziyade kendilerini korumak dsncesiyle grnste nem-
li, aslinda temelsiz haberler uydurup gndermeye, bazilari da bundan iyi bir gelir
saglamaya baslamislardi. Inanilirligini yitiren bir rgt, bir bumerang gibi geriye
teper.
3
Pek muhtemel olarak halk, byle bir rgtn varligindan bile habersiz
kalmistir; nk bu rgtn hedeIi halk degil, padisahi dsrebilecek mevkide
olan kisilerdi. Bunlara sadrazamlar, seyhlIslmlar, nazirlar ve pasalar, yksek
komutanlar ve gen grenciler dahildir.
4
Padisahi halki gden bir oban sayan
seriati ideolojide, halktan rkmeye lzum yoktur.
Tanzimat dneminde ynetim islerinde okuryazar yetistirme amaciyla kurul-
mus olan Mlkiye okulu, Abdlhamit dneminde Mekteb-i Mlkiye-i Sahane ola-
rak Abdlhamit'in itibarli brokrasisinin egitildigi merkez olurken, okumuslar bile
jurnalci ve haIiye olarak rejimin gz ve kulagi olurken, Abdlhamit ilk en byk
basarisini ordu ve donanmayi kendine baglamakta gstermistir. Ordunun ve Ab-
dlaziz'in savas gemisi meraki sayesinde gelisen donanmanin 1876 devriminde
nasil nemli bir payi oldugunu gzyle grmst. Sleyman Pasa'nin St. Cyr mo-
deline gre islah ettigi ve devrimci bir ocak durumuna getirdigi Harp Okulu ve ko-
mutanlari tehlikeli kisilerdi. Bunlar Abdlaziz'in sarayini sardiklan zaman, hidde-
tinden balkona kosan padisahin, kendi donanmasinin toplarinin saraya evrili
durduklarini grnce ayagi suya ermisti. Bunlar, herseyi gzetleyen Abdlha-
mit'e dersler vermisti.
Onun iin daha Kanun-i Ess Komisyonu alismalari zamaninda, kendi yan-
ninin gvenligini saglayacak alakgnlllk girisimlerini baslatmisti. nce sarayda
siki bir ynetim kurduktan sonra (V. Murat tahta iktigi zaman Ermeni ve kum
sarraflarina bir milyon altindan Iazla borcu oldugu halde, Abdlhamit'in tahta otur-
dugu zaman yz bin altin birikmis serveti oldugu sylenir), tahta oturusunun on
besinci gn Baskomutanlik lairesi'ne (Serasker Kapisi) giderek komutanlar ve su-
baylarla aksam yemegi yedi. Baskomutan kediI Pasa'ya seslenen bir nutuk syledi.
II. Mahmut zamanindan beri hibir padisahin yapmadigi bir alakgnlllk gste-
riyordu. Drt gn sonra, Tersane'yi ziyarete giderek donanma subaylanyla yemek
yedi. Iki haIta kadar sonra Mesihat'a giderek ulem ile iItara oturdu. Bakardan sara-
ya davet ederek Mabeyin pasa ve beyleriyle birlikte hepsine ziyaIet ekti. kusya sa-
vasi dolayisiyla, asker Haydarpasa Hastanesini ziyaret ederek cepheden gelen ya-
ralilara atiyeler dagitti. Camilere giderek halkla birlikte namaz kildi.
345
TRKYE'DE ADALAMA
Zamanla, Abdlhamit gven saglayan bir msir ve gazi komutanlar grubuyla
kendini evreledi. Hseyin Avni Pasa'nin 1876'da yaptigi askeri islahatin
meyvelerini o topluyordu. Kendisi de 1883'te Alman generali von der Goltz'u ge-
tirtti. Onun yaptigi en nemli islahat, kurmay subayligini ve bu onlarin savastaki
nemini kurmak oldu. Fakat Abdlhamit'in, Goltz Pasa'nin Avrupali kaIasiyla gi-
ristigi asker harekt egitiminden ve manevralarindan d patlamaya baslamisti.
Alman generali, dostlarindan birine yazdigi bir mektupta syle der: "Padisahin
evhami yznden burada, gerekte iyi bir ordu kurulamaz... Atis egitimleri zama-
ninda o kadar sinirleniyor ki, bazen istiIami verip onu kendi amacina kendi basi-
na ulasmasini saglamaya birakmayi dsnyorum... Asker birliklerin yiginak
yapmasi gerektiginde bunun arkasinda bir darbe komplosu olabileceginden kor-
kuyor. Belki de, orduyu kuvvetlendirmekten ziyade, onu savasa yaramaz bir g
halinde tutmak istiyor... Padisahin kendi ordusunu kendine dsman saymasi y-
znden btn girisimlerim sonusuz kaliyor. Kendi ordusunu, kuslarin, Bulgarla-
rin, Ingilizlerin bir aradaki ordularindan daha tehlikeli bir dsman gibi gryor."
5
Abdlhamit, Goltz Pasa'nin yetistirdigi kurmay subaylarindan ziyade, "gz"
ve "msir" unvanlarini verdigi, ggslerini nisanlarla donattigi pasalara dayaniyor-
du. Bu pasalarin yetistikleri zamanlarda Osmanli ordusunda henz kurmay egitimi
ve rgt yoktu. Bunlar, kurmayligin ne oldugunu bilemediklerinden II. Mahmut
zamanindaki alayli komutanlar gibi cesaret, kahramanlik, tecrbe grmslk gibi
seylerle ordularini ynetirler, Iakat harektlari daima saraydan denetlendigi iin
oradan ikarilan emirlerle atisma haline dserler, ya azledilirler ya ordulari bozulur
ya da kendileri sehit olurlardi. Basan gsterenlere "gazilik" verilirdi. Bu dnemde
Plevne kahramani Gz Osman Pasa, Yunan Savasi kahramani Gz Ethem Pasa,
logu cephesinde bulunan Gz Ahmet Muhtar Pasa gibi hepsi de gz ve msir olan
yksek komutanlar Abdlhamit ynetiminin en gl destekleri oldular. Saray etra-
Iinda bir yksek ulem, brokrasi ve pasa aristokrasisi gelismeye basladi.
Abdlhamit'in btn stratejisi bu ulem-brokrat-asker glerinin birlesme-
sini nlemek, onlari kendine sadik bir ember yapmakti. Bunu, haberalma rgt,
saray adamlarinin alismalari, ulemyi, brokrattan ve orduyu siyasetten, daha
dogrusu saray evresine kapanmis olan siyasetten ayirmak, onlari, rtbeler, ma-
aslar, atiyelerle tatmin etmekle sagladi. Eski Osmanli sisteminde oldugu gibi bir
yanda padisah ve arkasindaki ulem, brokrasi ve ordu, br yanda halk birbi-
rinden apayri iki lem olarak yasiyordu. Ulus varligi ve kavrami yoktu. Subaylar
arasina ulusuluk Iikri giremezdi. Yalniz Krt, Arap, erkez, Arnavut subaylar
kendi kavimleriyle vnebilirlerdi; Iakat genel olarak ve zellikle Trkler arasinda
ulusuluk fikri, Jeunelk ve rougeluk sayilirdi. Ancak padisahlik messesesine
346
TANR GLGESNDE ANAYASA
karsi, zellikle kurmay subaylar arasinda yabancilasma basladigi zamandir ki
ulusuluk ve devrimcilik gibi tehlikeli Iikirler subaylar arasinda yesermeye basla-
di. Bu devrimci asi subaylardan biri olan MustaIa Kemal'in bu messeseden ilk
kopan gen subay oldugunu zaman gsterecektir.
Fakat Abdlhamit rejimi asil dayanagini yksek ulem, brokrasi ve ordu-
dan ziyade halkta, Iukaraligiyla, kader ve kismet inanlariyla brokrasinin ve or-
dunun rnek oldugu itaatkrlik, "ubudiyyet" denen boyun egme ve klelik ruhu
iinde, bunlara karsi giden aydinlarin ve reIormcularin karismalarindan kurtul-
mus olmanin zgrlg altinda yasayan halkta bulmustu.
HaliIeyle halk arasinda din baginin kurulusunda, bu dnemde gelisen yeni
bir "din adami" tipi de byk rol oynadi. Simdiye kadar halktan uzak olan resm
ulem aristokrasisinin yaninda ve altinda, genisleyen ekonomik ksle orantili
olarak ogalan "talebe-i ulm" (medrese grencileri), eriler, haIizlar, imamlar,
seyhler, dedeler, seriIler, seyitler, nakipler, frkler, mneccimler, bycler,
magnbler bol bol yetismeye basladi. zellikle tarikatlar ve zaviyeler mantar gibi
bitmeye, hatt kuzey AIrika'dan yenileri gelmeye basladi. Eski Naksibend, Mev-
lev, kIa, Sazel gibi tarikatlarin yaninda Cezayir'den Sudan yoluyla gelen Tica-
niyye tarikati moda oldu. Tican, Sazel ve Naksibend seyhleri Abdlhamit'in ve
sarayin zellikle tuttugu itibarli tarikatlardandi. Arap seyhleri ve emirleri de
grnse ayri bir renk katiyorlardi.
6
Sarayin yakininda kurulan misafirhanede
Arabistan emir ve seyhleri misaIir edilirdi. Arap seyhlerinin en nIuzlusu, en
kurnazi Halepli Eb'1-Hud es-Sayyad zamanin en sz geer adamlarindan biri
olmustu. Bunlar arasinda rekabetler, entrikalar dnerdi. Evvelce Istanbul`a
geldiginde rastladigimiz ve kendini AIganli diye tanitan Cemalettin EIendi de
Abdlhamit'in davetlisi olarak gelmis, o da bu Islm dnyasinin parlak din
adamlarina ayrilan ksklerden birine yerlestirilmisti. "AIgan"nin aslini Iaslim
grenen Eb'1-Hud ile Cemalettinarasinda siddetli bir kiskanlik ve dsmanlik
bas gstermisti.
Bu profesyonel, resm olmayan "din adamlari"nin yarattigi hava iinde, halk
arasindaki dindarlik havasini bozacak eylemlere kalkisanlari polis cezalandira-
cakti. Oru tutmayanlar, bes vakit namaz kilmayanlar, zindiklik, conluk ve dehr-
likle sulanmamak iin ok dikkatli davranmaliydilar.
Tanzimat dneminde masonluklari, rindlikleri bilinen kisilerden tutumunu
degistirip asin dindar gzkebilenler yakayi kurtarabiliyorlardi. Kendisi de bir ma-
son olan, Mesrutiyet dnemi seyhlislmlarindan, ulemdan Musa Kzim EIendi
(1858-1910), anilarinda bu dnsm syle anlatir: "Mrtekiplerin bykleri
arasina geen zatlar, ayiplarini rtmek, gnahlarini saklamak iin daima namaz
kilarlar, seccadelerini resm makamlara bile tasittirirlardi. kahmetli Abidin Pasa
347
TRKYE'DE ADALAMA
(Kanun-i Ess Komisyonu yesi) IeylesoI bir zat oldugu Kaide |o zaman IeylesoI
demek dinsiz demekti| basini seccadeden kaldirmazdi. Mabeyin'de ve Bb-i
l'de makbul ve begenilir kisi olmak iin mutlaka post-nisin gruhuna katilmak
zorunlulugu vardi... HaliIelik, Tanrilik seviyesine ykseltildi. Saray dolaylarinda
derghlar aildi. Seyh ZIir, magripten masrika kondu. Eb'1-Hud ile beraber sa-
rayi tehlilhne yaptilar."
7
Bu dnem, halka yalniz cehalet ve durgunluk iinde yasamanin mutlulugu
nu vermekle kalmiyor, proIesyonel zgrlk dsmanlarinin bol bol yetistigi bir
Iolluk da hazirliyordu. Halkin kaIasina hkim olmak iin btn yayinlar sansr
altina konmustu. Gnlk gazeteler bile, yayimlanmadan nce, resm sansrcle
rin denetiminden geerdi. Sansr messesesi yalniz tehlikeli Iikirlerin nlenme
sine degil, ayni zamanda yazarlarin egitimine de yarardi: Onlarin edep, sadakat,
din ve hamiyyet llerine gre yazi yazmalarini greten bir messese olmustu.
HaIiye ve jurnalciler gibi, sansrclere de genis bir hayal gc zgrlg tanin
misti. Fakat onlar da zaman zaman mikroskoplarini iyi ayarlayamazlar, bazen
gzlerinden kairdiklari zararli yazilar olurdu. Byle zamanlarda jurnalciler onla
rin atlatildiklarini haber verirlerdi. Bir deIasinda Servet-ijunn dergisinde "Ede
biyat ve hukuk" adli bir yazi ikmis, sansrden gemisti. lergi iktiktan sonra
bir jurnalci bu yaziyi keserek saraya yolladi; iindeki gizli dsnceleri aikladi.
Bu jurnal zerine Mabeyin'den Adliye'ye yazilan tezkirede syle deniyordu:
'"Edebiyat ve hukuk' gibi masum bir baslik altinda Servet-ijunn gazetesinin
iliskin sayisinda ikan melunca yazida, Fransa Kral ve Kraliesinin idamlari ve
Byk Devrim'e iliskin olaylar, kamuoyuna gsterilerek velinimet-i bi-mirineti-
miz halife-i ru-yi zemin eIendimiz hazretlerine karsi ayaklanma tesvik edilmekte
olup bylelerine karsi Avrupa'da her memlekette agir cezalar tertip olunmakta,
hatt Amerika'da lin cezasi uygulanmakta oldugundan adi geen gazetenin im
tiyaz sahibiyle btn ilgililerinin derecelerine gre cezalandirilmasi ve sonucun
bildirilmesi hazret-i padisah'nin irade-i seniyyesiyle bildirilir" (tesrin-i evvel
1317/ekim-kasim 1901).
8
Bu tezkireninTrkesi, buraya hayli sadelestirilerek aldigimiz halde, zamani-
na gre basit bir dille yazilmisti. Tanzimat dneminin ok tumturakli bir Osmanli-
ca gelistirmesine karsilik, Abdlhamit dneminin Osmanlica'sinin zelligi tumtu-
raklilik degil, karanliklik ve g anlasildiktir. kesm kitabette ustalik, kesinlik ve
aydinlik yerine belirsizlik, karisiklik ve anlasmazlik slubu gelistirilmekteydi. Bu
konuda yine Musa Kzim EIendi syle der: "Yazi ve bildirme slbu ok dar bir
daireye alinarak dsnceler sikistirilir, buna resm kitabet ss verilirdi. Bu slp
disina ikanlar resm meclislerde ve makamlarda ayiplanir, ktlenirdi. Aik yaz-
348
TANRI GLGESNDE ANAYASA
mak, aik sylemek, bir is zerine ayrinti vermek bilgilik ve haddini bilmezlik
sayilirdi. Hkmet islemleri ve yazismalari muamma gibiydi. Arka arkaya bitiril-
mis cmlelerden saglam bir Iikir ikarilamadiktan baska, kapali ve kurnazca kisa
yazilmis cmlelerden de anlam ve sonu ikarilamazdi."
9
Arap yazisi ve Arapa egitimi grmemis Ermeni mrettiplerin bilmeden,
basin mensuplarinin basini derde sokacak oyunlar oynadigi olurdu. Servet-ifu-
nn dergisini ikaran Ahmet Ihsan, padisahin clusu dnemlerinden birinde i-
karacagi yillik iin parlak kgida basilmak zere divan-cel harIlerle dizilmis bir
clusiye hazirlamisti. Abdlhamit'in tahta geisini parlak szlerle tanimlayan
bir yerde "ve'1-istihkak" szcg "ve l istihkak" biiminde dizilmisti. Birincisi
"hak ederek" (mesru olarak) anlamina, ikincisi ise "haksiz olarak" anlamina ge-
lir. Yanlislik, yaziyi kontrol eden sansr komisyonunun da gznden kamisti.
Talih eseri olarak yillik ciltlenmeye baslarken birisi bu yanlisligi fark edince her-
keste "bet beniz" atti. O yaldizli sahiIenin btn kopyalan hemen yakildi. Buna
benzer baska hatalar da yapilirdi.
10
rnegin, bir yerde "Sevketl Abdlhamit"
dizgisinde iki harI dstgnden "su kt Abdlhamit" olarak ikmisti. Bir yerde
"leyle-i mesude", "leyle-i msevvide" ("mutlu gece" yerine "karanlik gece")
ikmisti.
11
Bunlarin kasitli degil, yanlislikla yapildigina inandirmak basin
adamlarini ugrastiran bir sorun oluyordu. lizgi yanlisligi yznden degil, yazi-
lan bir Iikradaki anlam yznden bir derginin kapatildigi da oluyordu.
Tanzimat dneminin nl aydin kaIasi MniI Pasa, 22 yil nce ikardigi Mec-
mua-ifnn'u 1882'de ikarmaya heveslenmisti. Anlaminin bilerek mi bilme-
yerek mi olusunu kestirmeyi okuyucuya birakacagimiz bir kk Iikra yzn-
den bu derginin ikmasiyla kapatilmasi bir oldu. Bu, nl "yildizbcegi ile bir
yolcu" Iikrasidir. lerginin basina sirI bilim ve edebiyat iin ikacagini, siyasa
ve din konulan zerine yazi konmayacagini belirten, Iakat "sz gzelliginden
ziyade anlam gzelligine" nem verilecegini bildiren bir yazi konmustu. Fikra
sudur: Bir yolcu gece karanlikta yolunu sasirmis. Uzakta bir yildizbcegi gr-
ms. Bunu Ienerli bir kisi sanarak onun arkasindan giderken bir batakliga ds-
ms. HeriI kizarak, "Allah mstahakim versin, beni niin byle Iena yerlere ge-
tirdin?" dediginde, yildizbcegi "Sana benim ardimsira gel diyen oldu mu?" ce-
vabini vermis. Fikranin altina:
Her ne gelirse sana senden gelir
Sen onu zannetme ki benden gelir
gibi kurtarici iki misra kondugu halde, Mecmua-ifunn kurtarilamadi. Fakat M-
niI Pasa kurtuldu; Abdlhamit onu kendine ekecek bir taktik kullandi; Mnif Pa-
sa 1884'te egitim bakani bile oldu!
12
349
TRKYE'DE ADALAMA
Bir yazar, edebiyat dilinde bol kullanilan itibarli szcklerle kainilan tehlike-
li szcklerin syle iki listesini yapmistir:
yi szckler: ubdiyyet, sadakat, tevazu, dua, melek-simat, Iiriste-siIat, ati-
ye, tebaa-yi sadika, melek-haslet, ihsan-i sahane, sye-i shne, atiIet-i hma-
yun, takva-perver, asker-perver, vcud-u akdes-i hmayun, hilfet-meap, istif-
sar-i hatir, rukiyyet, aIiyet, bende-i has, bende-i asdak, imm'l-mslimn, sat-
vet-i kahire, sehriyr, nzim-i umr-i devlet, ihsn-i bi-imtihan, asr-i mdelet-i
hasr-i hmayun, haliIe-i r-yi zemin.
Kullanmaktan sakinilacak s:cklerin ba:ilari. millet (onun yerine "m-
met" kullanilacak), hrriyet, murat (onun yerine "mir't"), kesat (onun yerine
Nesat), vatan, dolap, isyan, zulm, izar, ihtill, yildiz, hcre, anarsi, itima, cemi-
yet, tamam (?), hitam (?), denaat, su-i kast, hal' (zme), mesveret, Iirar, haIiy-
ye, hn-har, mel'un, mefsedet, mecnun, kaval (buruna kinaye olabilir), hain,
musibet, mahkm, gasp, rya, (Namik Kemal ?), riya, dinamit, bomba, zeval,
konferans, miting, msavat, adalet, si, avene, ete, istikbal, itihat, cumhuriyet,
jn Trk, buhran, skt, vesvese, sakavet, tebeddl, mesum, esaret, neIiy, men-
sup, gzde, Hamit (onun yerine Hmit veya Hamdi), taraItar, kiyam, irtikp, irtisa,
kital, Iikra, siyaset, iclas, barut, namzet, ahrar... Bunlar netameli szler oldu-
gundan bunlari kullanan yazarlarin ve konusanlarin gidisine ve tutumuna dikkat
edilirdi. Byle rejimler iin, halklarinin dilsizlestirilmesi, beyinlerinin ember iine
alinmasi devlet idaresini kolaylastiran yntemlerdendir.
13
Yeni Osmanlilarin Islamci anayasaciliginin ve liberalizminin zledigi sistem,
szn ettigimiz kosullarin arpitici etkileri altinda iste bu biime girmisti. O reji-
me yalniz gvurlar, Avrupa devletleri, dinsiz CnTrkler, Hiristiyan Arap ve Er-
meni ulusulari dsmandi. Bu birbirinden Iarkli, birbirine karsit, uzlasamaz ds-
manlar bir arada yanyana gsterildigi zaman, bunlarin her birini Islmiyet'in ds-
mani ya da Osmanliligin haini olarak gstermek ok kolaylasirdi. Bu biimsiz
yanyana gelislerden en ok zarar gren 19. yzyilin sonlarina dogru baslayan/?-
une Trkler akimi oldu. Onlarin, daha sonra grecegimiz ideoloji anarsisi iine
dsmelerinde bunun epey payi vardir.
3. lsn akimlari
Bu rejimdeki itibarli Iikir akimlari, tabii olarak Tanzimat dneminde baslayan
Iikir akimlarina karsi olanlardi. Gelenekilik, Bati'ya karsi olus, Islamcilik ve seri-
atilik akimlari geri Abdlhamit'in iktidara gelmesinden nce baslamisti. Onun
350
TANRI GLGESNDE ANAYASA
iktidara gelmesini kolaylastiran kosullardan biri de zaten buydu. Abdlhamit d-
neminin yaptigi, bunlari daha yksek planda, resmi ideoloji haline getirmek ve
devletin hayatini onun ilkelerine gre dzenlemek olmustur.
Bunlarin basinda, her tutumda kendini gsteren Bati'ya karsi olus gelir. Bu
ideolojik bir grs olmaktan ikmis, toplumu dis dnyaya karsi kapatmak iin ge-
rekli bir inan olmustu. Gzleri Bati'ya dnmekten ayirmak iin btn areler ha-
rekete geirildi. zerinde en ok durulan nokta, iki dnyanin, Islm dnyasiyla
Hiristiyan dnyasinin, kapatilamaz bir uurumla birbirinden ayri iki dnya oldu-
gu grsdr. agdas Avrupa'da olup biten olaylardan, dolasan fikirlerden, yal-
niz halki degil, okumuslari da habersiz kilmak sartti. Gazeteler iin parlamento
tartismalari, parti tartismalari, hkmet degismeleri, grevler gibi Avrupa uygarli-
gina zg ktlklerle ilgili haberler yaymak tehlikeliydi. Hele hkmet darbesi,
bomba patlamasi, suikast, anarsizm, nihilizm gibi olaylardan asla sz edilemezdi.
Aksi gibi, bunlar da Avrupa'da ne kadar bollasmisti!
Bati dsmanligini beslemek iin gemise, geleneklere bagliliklari beslemek
gerekirdi. 18. yzyildan beri hibir zaman "sarklilik", Ortaag Islm uygarligi, bu
zamanki kadar ideal bir model haline getirilmemisti. Bu dnemde Hindistan ve
Misir'da gelisen, Mslmanlik'i Hiristiyanlik'a karsi stn tutma [apologetique)
edebiyatiyla "reddiyecilik" edebiyati Trkiye'de de gzkmeye, bu konularda o
lkelerde ikan yazilar model alinmaya baslandi.
Bir kiyaslama yapmakla, meydana gelen Iarki gzmzde canlandirabiliriz.
Yeni Osmanlilar liberal dsncelerini, zledikleri modern kural ve kurumlari Is-
lmlik'in ilkelerinden ikarma abalarina karsin, onlar iin yine de Bati bir model,
bir arayis kaynagiydi, Islmlik kamuIlajlarinin altina saklanamayan bir Bati ko-
kusu tasiyorlardi. Gemisin terimlerini kullandiklari zaman, onlari gemislerindeki
anlamlarinda kullanmadiklarini sezenler olmustu. "mmet" szcgn kullan-
diktan zaman onunla Bati anlamindaki "nation" demek istiyorlardi. "Biat", onla-
rin szlgnde halkin hkmranlik haklarini hkmdara kendisini ynetmesi
iin vermesi anlamina gelirdi. "Itihat" parlamento yasamasi demekti. "Mesveret"
demokrasi anlamina gelirdi. "Ilim", bilim demekti. Bu terimlerin hibirinin, ge-
miste, onlarin anladigi anlama gelmedigini bilmiyorlar ya da yle gzkyorlardi.
Eski terimleri Bati'daki kavramlarinin karsiliktan olarak kullanmakla logu (Sark)
uygarligindan Avrupa (Bati) uygarligina geisteki kpry kurduklarini saniyor-
lardi. Onlarca bu, "yabanci" kavramlari ve dsn almak demek degildi.
Oysa Abdlhamitilik, liberallerin bu semantik aldaticiligini birakacak bir d-
rstlkle dsnyordu. Yeni Osmanlilarin "terakki"ciligini arka plana atip, "ittihat"
davalarini n plana getirdigi gibi, sirI eski anlamlarindan Iarkli, Avrupa anlamlarin-
351
TRKYE'DE ADALAMA
da gzksnler diye eski saI Islm kavram ve kurallarini arpitma egilimlerine de
son verdi. Byle bir tutumla Islmlik'i temize ikarmaya gerek yoktu; nk onun
stnlgnn temize ikarilmak iin tahriIlere ugratilmaya hi ihtiyaci yoktu.
Bu dnemde ideal olan rnek, "altin ag", gelecekte degil gemiste var olmus
olandi. Onuniin, simdi Bati'nin model olarak alinacak yanlarina uyacak yeni bir si-
yasal dzen kurma amaciyla Kur'an ya da hadisleri yorumlayarak gemise uyma-
yan, belki gelecekte de olamayacak olan bir sentez yerine, eski Islm ve Osmanli ya-
zarlarinin siyasa sanati zerine yazdiklari rislelerdeki Iikirleri ikarilip yayilmaya a-
lisiliyordu. Bu yoldaki arastirmalarin daha Abdlhamit'in tahta gelisinden nce bas-
ladigini gsteren bir rnegi yukarida gstermistik. Bu yayinlarin amaci Abdlhamit
rejiminin, Islmlik'inilkelerinin gerektirdigi rejimin ta kendisi oldugunu ispat etmekti.
Bu dnemde Bati'da, 18. yzyildaki Trkler ve Trk imparatorlugu karsitligi
yerine, logu halklari ve zellikle Mslman halklar ve Mslmanlik karsitligi
yaygin bir haldeydi. Popler yazarlar, "logu, logu olarak, Bati Bati olarak kala-
cak; asla birlesmeyeceklerdir" sloganini yayarlarken, daha cidd dsnrler de lo-
gu uluslarinin geri kalislarinin, agdas uygarliga kendilerini uyduramayislarinin
nedenleri zerinde dsnyorlardi. liberal iktisati J. S. Mili, bunu egitimin gelis-
memesinde, halk yiginlarinin bilgisizlik iinde, din ve geleneklere sapli kalislariy-
la; sosyalist iktisati Kari Marx, logu toplumlarinin temelinde degismeye karsi di-
renme gc olan ekonomik bir yapinin bulunusuyla yorumluyorlardi. Fakat daha
moda olan yaygin bir yorumlama, logu uluslarinin dsn yapisinin altinda yatan
irk ve din baskaligi zerindeydi. Bu dsnn nl Fransiz yazan Ernest kenan'in
"Bilim ve Islmlik" konusu zerine verdigi bir konIeransta yansiyan biimi, he-
men hemen btn Mslman lkelerinde genis tepkilere yol amisti.
kenan, bu konIeransinda Islmlik'in bilim ve IelseIeye dsman bir din oldu-
gunu ileri srmst. Ona gre, bunun asil nedeni Islmlik`in Arap kaIasinin r-
n olmasindaydi. Geri, Islmlik'ta IelseIe ve bilim gelismeleri olmussa da, bu
Iranlilar gibi n irktan olan uluslar arasinda gzkms, Arap kaIasinin hkmettigi
Mslmanlik bunlara daima dsmanlik gstermistir. Islmlik'ta bilim ve IelseIe
ancak Grek ve Iran uygarliginin yansimasi olarak gzkebilmistir. Bunlari yansi-
tanlar ya Arap degillerdi ya da Islm Ortodoksluguna isyan ederek dinsizlesmis
kisilerdi. Fakat kenan'in asil anlatmak istedigi tez suydu: Hiristiyanlik da bilim ve
IelseIe dsmani olmakla birlikte, Islmlik`in bilim, IelseIe ve zgr dsne asil
aykiri olan yani din ve devlet bilesimini kurmasidir. Onda, devlet ve toplum din
kurallarina gre yrrd. Ona gre, byle bir devlet-din bilesimi daima ilerleme-
ye, degismeye dsmandir. Mslmanlar bundan tr ilerleyemezler. Renan,
bundan Araplari ve Trkleri sorumlu tutuyordu.
352
TANRI GLGESNDE ANAYASA
Trkiye'de Tanzimat'tan beri bilinen bu "dogrunun tersine oturtulmus" bi-
imdeki yorumlanisi kusya Mslmanlari, Hint Mslmanlari, Misir ulemsi ara-
sinda oldugu gibi, Abdlhamit zamaninin yazarlari arasinda da sert tepkilere yol
ati. Srgnde bulundugu 1883 yilinda kenan'in konIeransini grenen Namik
Kemal, kenan reddiyelerinin belki en hiddetlisini, en sertini yazdi.
14
Kemal'in sa-
vunmasinda ok hakli oldugu yerler olmakla birlikte, sasilacak olan nokta, bunla-
rin kenan'in yanildigi yerlere karsi olmaktan ok hakli oldugu yerler zerine ol-
masidir. Bunun baslica nedeni, kenan'in hakli oldugu noktalardaki szlerinin Yeni
Osmanlilarin dsnndeki inanlarin kendisine dokunmus olmasidir. Bu incin-
menin yarattigi hiddet iinde Kemal, Emest kenan'in, zamaninin en byk Ibn
kst bilgini ve Katolik Kilisesi'ne arka evirmis bir zgrlk dsnr oldugunu
unuturcasina, onun tezinin rk yanini, Arap irkina zg saydigi dsn yapisi
varsayimini elestirecek yerde, onun ayrintilarda kalan hatalarina yklenerek ayni
dogrultuda daha temelsiz iddialar ileri srd. Bati uygarliginin IelseI uyanisinda
Islm bilim ve IelseIe tarihindeki en byk dsnrlerin hepsinin Arap oldugunu
iddia etti. kenan'in Araplarin yaninda Trkleri de isaret edisi onu incitmedikten
baska, Farabi'nin de Arap oldugunu gzn bile kirpmadan ileri srd. kenan'in
Araplarla ayni aileden olan Yahudilerin bilim ve IelseIe dsnndeki katkilarini
vmesinin, onun Sm irka zg bilim ve IelseIe dsn kuramiyla temelli bir e-
lisme halinde oldugunu gremedigi gibi (Iranlilar r irktan olduklari halde, r
Grekler gibi demokrasiler degil hep despotik devletler kurmuslardi. Renan gibi bir
adamin Aristo'yu olsun dikkatle okumadigina inanabilir miyiz?), kullandigi te-
rimler ve zamanin Bati dsnndeki irkilik etkisi altinda kenan'in din-devlet ko-
nusundaki yorumlamalarinin altindaki yanlis grs de kavrayamadi. Yeni Os-
manlilar dsnnn agdaslasma savasinda din-devlet kompleksi konusundaki
hatasini kavramasina yarayacak byle bir Iirsati kairmakla, iinde srgn yasa-
digi rejimin niteligini hl kavrayamamis oldugunu gstermis oldu.
kenan'in yansittigi grsn isigi altinda Kemal, Yeni Osmanlilar ideolojisinin
zelestirisini yapmis olsaydi, yazdiklari yayimlanamayacakti, denebilir. Fakat
onun, Abdlhamit dnemi kaIasi dogrultusunda yazdiklari da zaten yayimlana-
miyordu. Onun gibi idealist ve namuslu olmayan aikgzler, isin daha kolayina
giderek, kenan'a degil, siradan Hiristiyan misyonerlerine atarak Mslmanlik'in
savunucusu durumuna getiler. Namik Kemal'in heyecanli reddiyesinden bir so-
nu ikmadi, bir edebiyat rnegi olarak kaldi. Ahmet Mithat EIendi gibi aikgz
yazarlar ise, abalarinin mkIatlarini grdler. Abdlhamit dnemi dsnnn
zelliklerinden olan reddiyecilik (apologetique) edebiyatiyla btn bilim ve Ienle-
rin aslinda Araplarin yaratisi oldugu tezini islemeye basladilar.
353
TRKYE'DE ADALAMA
Bunlar Yeni Osmanlilari da asan iddialarla btn maddi ve manevi uygarli-
gin Araplar taraIindan yaratildigi yolunda genis bir yayma giristiler. Simdi ideal
model olarak Bati uvgarligi imgesinin yerini Arap uvgarligi imgesi aliyordu. Ba-
ti'daki agdas anayasal rejimin yaraticisinin Araplar oldugu sanisi, Yeni Osmanli-
larin aklina bile gelmemisti. Onlar sadece byle bir rejimin Islm hukukuna aykiri
olmadigina herkesi inandirmaya alisiyorlardi. Halbuki Abdlhamit dneminin
yazarlari daha atak davrandilar. Btn Bati bilim ve teknolojisinin Arap uygarli-
ginin rn oldugu iddiasindan daha ileri giderek, Avrupalilarin vahset ve karan-
liklar iinde yzerken Arap uygarligindan grendikleriyle uygarlastiklarini genel
bir inan haline getirdiler. Fakat bu karanliklar iinde yasayan halklarin, parlak
Arap uygarligini almak akilliligini gstermelerinin nedenlerini arayarak ondan bir
ders ikarma yolu kimsenin aklina gelmedi.
rnegin, 1886'da, Tark gazetesinde ikan ve "Islm Uygarligi" basligini ta-
siyan bir yazi dizisi, Islm uygarliginin bir Arap uygarligi oldugu teziyle agdas
Bati uygarliginin bu Arap uygarligindan alinma oldugu tezini ispatlamak iin ya-
zilmisti.
15
agdas Avrupa uygarliginin sanildigi gibi zgn bir sey olmadigini
gstermek zere, uyanik dsnsl bir gretmen olan Akyigitzade Musa, Avrupa
medeniyetine bir nazar adli kitabina syle bir iddia ile baslar: "agdas uygarligin
temelleri, Hazret-i Muhammed'in hadislerindedir". Kitabin baska bir yerindeki su
szler, btn tezi zetler: "Kur'an'dan ve Peygamber'in hadislerinden dogan Is-
lamuygarligi, Avrupa'yi Ortaag barbarligindan ve cahilliginden kurtardi". Kitap,
Araplarin uygarliga matematik, astronomi, gemicilik, barut, dericilik, tarim, hay-
vancilik, bahecilik, posta, rakam, gramer ve niversite egitimi alanlarindaki kat-
kilarini anlatir. Bu iddia dogrudur; dogru olmayan bunlarin Kur'an'dan, hadisten
geldigi ve din taraIindan beslendigi ve Avrupa'ya geirildigidir. lnemin Arap
uygarligiyla Islm dinini ve seriati ayni sey olarak gsterme abasi, dogru gz-
lemleri yaniltici, aldatici yorumlamalar biimine sokar. ok gemeden gen kusa-
gin bu aldatmacayi sezdigini grecegiz.
Bu Arapilik iddialarinin yazarlarinin gznden kaan ya da bilerek kairdik-
lan nokta, btn Islm dnyasinda bu dneme zg dsnde tekrar tekrar gz-
ken bir i elismeyi yorumlamamiza yarar. Tanzimat dnemi dsnnden Iarkli
olarak, gericilik dnemi dsn, Bati'nin madd uygarliginin gcn ve stnl-
gn grmenin etkisi altinda, Islm tarihinin gerekte dinsel tarihinin degil, din
karsiti olan tarihinin byk katkilarina sarilarak onu Arap ve seriat Mslmanli-
giyla zdeslestiriyorlardi. Gerekte, Islm uygarliginin sayilan katki ve basarilan,
Islm kelmcilarinin ve seriatilarinin dehr, zindik, mlhit saydiklari kisilerin ve
evrelerin eserleridir. Bunlar, Islm tarihinde bilim, teknoloji ve felsefe alanlarin-
354
TANRI GLGESNDE ANAYASA
daki basanlarin durdugu ve sndg zamanlarin, hep OrtodoksIslamlik'in din ve
devlet alaninda egemen duruma geldigi zamanlara rastladigini hi dsnmemisler
ya da gstermemislerdir. Osmanli tarihinde de byle olmustur. Fakat bunlar, 19.
yzyilin bilim ve teknolojisine dayanan Iikirlere karsi iktiklari zaman, Islmlikla
zdeslestirdikleri geleneksel inan ve degerlere bu Iikirlerin karsi geldigini grdk-
leri zaman bu dehrlerin, zindiklarin yarattigi bilim ve IelseIeye degil, kelmcilarin
ve Iukahnin seriatiligina siginiyorlardi.
Bu yzden dsnsleri, Bati uygarliginin iki alandaki etkilerine karsi iki
Iarkli planda isliyordu. Bu iki alanin biri, Bati'nin madd stnlg, teki bu s-
tnlgn din olarak Islmlikla bir tutulan geleneksel kurallar zerine yaptigi
asindirici ya da yikici etkilerdir. Birincinin karsisinda bilim, teknoloji ve IelseIe sa-
vunucusu olarak seriatiliga karsi olan Islm uygarligina basvuruyorlar, ikincinin
karsisinda ise bu uygarligin ksnn gstergesi olan seriatiligin stnlgne
siginiyorlardi. Namik Kemal'den AIgan'ye kadar, bu dnemin ileri gelen ds-
nrlerinin dsnnde, yorumlanmasi bize g gzken elisikligin ya da etkinli-
gin nedeni buradadir. Bu dsnde bir plandan tekine geisin ne dereceye kadar
bilinerek yapildigini, ne dereceye kadar bunun Islm ve Avrupa tarihi konusun-
daki bilgisizligin rn oldugunu kestirmek gtr. Kesin olan sudur ki, "terakki"
kavramina ragmen, kaIalara hl duragan bir toplum ve tarih grs hkimdir;
dsn tarihsel evrim anlayisindan yoksundur.
Bu kisirligin baska bir grnsn, yine bu dnemin dsnnn zellik-
lerinden biri olan "materyalizme reddiye" edebiyatinda buluruz. Islm dsn
tarihinde, Ortodoks kelm seriatilarinin "dehriyyin" szcg yaItasi, 19. yz-
yilda, nce aydinlanma dnemi dsnn, daha sonra zellikle evrim ve lar-
vvinizm dsnn yansitanlara takilmaya baslamisti. Yukarida yeralan rouge,
dehr szckleriyle yaItalananlarin hep ayni trdeki kisiler oldugunu grms-
tk. Abdlhamit dneminde Trkiye'de en moda terim "maddiyyun", Hindis-
tan'da "nature" szcgnn Ingiliz agzindaki seslerine gre Arap harIleriyle
yazilis biimiyle "neiriyn", Arap dnyasinda da "dehriyyn" szckleri oldu.
Gerekte, AIgan, Misirli dsnr Muhammed Abduh, Hintli dsnr Seyyid
Ahmed Han, Trkiye'de Tahsin, Sinasi, Namik Kemal gibi liberallerle dinde
yenilesme yanlilarinin topu birden Ortodoks seriati ulem gznde zindik ya
da dehr olmaktan kurtulamamislardir. Fetva Emini Halil Fevzi EIendi'nin AI-
gan'nin konIeransina karsi yazdigi kitapta onun katlinin vacip oldugu yargi-
sini grmstk. Abdlhamit dneminde, herhangi yeni ve ileri bir dsne yu-
kandaki terimlerle amur atmak bu dnemin "materyalizme reddiye" edebiya-
tinin baslica teknigi olmustur.
355
TRKYE'DE ADALAMA
Bu amur atma. edebiyatinin prototipinin, modelinin vaktiyle raIz ve dehrlik-
le sulanmis AIgan'nin bir kitabi olusu, bu zatin esrarli hayatini aydinlatmayi
dert edinen batili arastirmacilan ok sasirtan bir olaydir. Bunlar 1870 AIgan'si ile
1880 AIgan'si arasindaki eliskiyi nasil yorumlayacaklarini bilemezler; bazdan
bunu onun tutarsiz bir dsnr olmasiyla, bazilari da tutarsiz karakterli bir kisi
olmasiyla yorumlama egilimindedir. Bizce, ne bir tutarsizlik vardir, ne de bir d-
neklik ya da ikiyzllk.ayrica bu, yalniz ona zg de degildir. Tanzimat ile Ab-
dlhamit dnemi arasindaki Iarktir. Tanzimat, Yeni Osmanli dsnn, Yeni Os-
manli dsn de Abdlhamit rejimini yaratmistir. Bir tutarsizlik degil, bir baslan-
gicin mantiksal sonulanmasi vardir.
laha nceki gelisinde AIganistan'dan seyahat vesilesiyle Istanbul'a gelmis
bir ilim, kemal ve Iazilet sahibi olarak tanitilan Cemalettin EIendi'nin bilimlerin ve
sanatlarin gelisimi konusunda verdigi konIeransi ele alan Fetva Emini Halil Fevzi,
bu adamin Si takiyyesi yaptigini, Iikirlerinin Snn seriatina uygun olmadigini,
onun bir zindik, katlinin de vacip oldugunu iddia etmisti. Hkmet taraIindan Is
tanbul'dan ayrilmasinin mnasip oldugu bildirildigi iin AIgan oradan Misir'a git
misti. Misir'da Istanbul'daki olayi, seyhlislm ve Trk ulemsinin kendisini kis-
kandiklari, szlerini bilerek degistirdikleri biiminde anlatti. Fakat AIgan Misir'da
da tutunamadi. Byk bir sey olmak, byk bir sey yapmak istiyor, Mslman
lkelerin ulemsinin, hkmetlerinin, hkmdarlarinin aptalliklarina kiziyordu.
Konusmalarinin parlakligi kendisine hayranlar kazandirdigi kadar dsmanlar da
kazandiriyor, her gittigi yerde hkmetlerin sphesini ekiyor, her gittigi yerde
polis taraIindan gzetleniyordu.
Avrupalilarin hkmleri altina aldiklari Mslman halklarin geriligini onlarin
dinleriyle yorumlamalari, AIgan'ye onlara karsi gelecek en byk gcn din ol-
dugu inancini veriyordu. Namik Kemal gibi, o da insanlari toplumda birbirine
baglayan, davranislarina yn veren gcn inan ve din oldugu sonucuna varmis-
ti. Yavas yavas kendini bunu anlatmaya, Islm toplumlarini din atesini tutustura-
rak ayaklandirmaya gnderilmis bir Mehd olarak dsnmeye basladi.
Istanbul'da bulundugu kisa srede dsn hayatindaki stn ilgi, Islmlik ve
din konulan zerine olmaktan ziyade Osmanli Imparatorlugu'nun Mslman hal-
kinin geriliginin, devletin Bati uygarligina uyma yoluyla kalkabilecegi sorunu
zerineydi. Tahsin EIendi gibiler, bunun yalniz Osmanli Mslmanlari iin degil,
btn dnya Mslmanlari iin de kainilmaz bir sey olduguna inaniyorlardi.
Tanzimat'in bu yndeki abalarinin gelisme ve kalkinma yerine daha ok Avrupa
glerinin hkm altina girme ile sonulandigi grldke, bunun sebebinin
ekonomik ve teknolojik dzey Iarkindan ileri geldigini anlayamadiklari iin,
Avrupa bo-
356
TANRI GLGESNDE ANAYASA
yundurugundan kurtulma isinin bir din sorunu oldugu grs Istanbul'da da be-
lirmeye basladi. Tanzimat'i destekleyen Fransa'nin ve Ingiltere'nin ortaliktan e-
kilisiyle de Bati sorunu, bir kusya sorunu olarak gzkmeye basladi. Kanun-i
esscilik akiminda yolun ailmasinin nasil bu kosullar altinda basladigini gr-
mstk. Kanun-i esscilik akimina, yani Osmanli devletini Bati modeli devlet ya-
pisina sokma davasina paralel, Iakat ona aykiri ynde giden teki bir akim, Avru-
pa karsisinda Osmanli Mslmanlarinin byk bir Islm dnyasi destegi oldugu
grsnn yarattigi bir akimdi. Bu Islm dnyasi iinde Osmanli haliIeliginin
nemli bir yeri vardi. Kk Kaynarca Antlasmasi'yla kusya'ya, Osmanli lkele-
rindeki Ortodoks Hiristiyanlarin koruyuculugu hakkinin taninmasina karsilik, ha-
liIenin Kirim Mslmanlari zerinde ruhan yetkisi oldugu kabul ettirilmisti.
8
Bati devletleri arasinda Islm dnyasina hkmeder duruma gelmis byk
devlet vardi: Fransa, Ingiltere ve kusya. zellikle birincisi, hl Osmanli Impara-
torlugu lkesi sayilan Cezayir, daha sonra da Tunus'a el attigi halde, hem Fransa,
hem Ingiltere Osmanli devletini kusya'ya karsi destekledikleri iin hilIet gcn
bu devletlere (Fransa ve Ingiltere) karsi kullanma Iikri diplomatik nedenlerle
mmkn degildi. Ingiltere stelik Hindistan ve daha sonra Misir zerindeki ege-
menliginde Osmanli hilIetinin manev desteginden yararlanma yolunu da tut-
mustu. Onun iin ne Fransa'ya, ne de Ingiltere'ye karsi bir hilIet ve Islmlik da-
vasi gdlebilirdi. Oysa bu, kusya'ya karsi yapilabilirdi. kusya hem Osmanli
devletinin dsmani, hem de Orta Asya Mslman lkelerini ar imparatorluguna
katma abasinda olan bir devletti. Ingiltere, kusya'nin Pan-Slavizmpropaganda-
sina karsi bir Pan-Islm Iikrini ve propagandasini olumlu karsilayabilirdi. li Pasa
zamaninda durum byle olmakla birlikte, onun lmnden sonra Abdlaziz'in
lgnatyeI in etkisi altina girmesiyle Pan-Islm dsn, tipki anayasacilik dsn
gibi bir bunalim dnemine girdi.
Fakat Kanun-i Ess'nin bitisinden hemen sonra, kusya ile savas baslayinca
ve Avrupa devletlerinin destekleme siyasetini biraktiktan ortaya ikinca, Pan-s-
lm Iikri hakli bir Iikir olarak gzkmeye basladi. Oysa Pan-Islm dsn aslinda
Yeni Osmanli dsnne ve anayasacilik davasina yabanci, hatt aykiri bir d-
snd. Yeni devlet iliskilerindeki btn eliskilerine karsin, Yeni Osmanlilar ds-
nnn ekseni "terakki" (kalkinma) davasidir. Osmanli halkinin saltanat etraIinda
imtizaci, imparatorlugun Mslmanlarinin hilIet etraIindaki ittihadi ikinci planda
kalan, ancak terakki iin zorunlu olan kosullar ya da yollar olarak grlyordu.
Yeni Osmanlilar Pan-Trkist olmadiklari gibi, Pan-Islmist de degillerdi.
a Kirim Mslmanlari zerinde Kk Kaynarca Antlasmasi
1
yla saglanan ruhan yetki, kusya'nin yal-
nizca EIlk ve Bogdan Hiristiyanlarinin koruyuculugunun karsiligiydi; bkz. Blm 111, s. 81.
357
TRKYE'DE ADALAMA
Bunu Namik Kemal'in gazetelerden grendigini syledigi bir "Ittihad-i Islm"
cemiyetinin kurulusu dolayisiyla yazdigi bir yazidaki yadirgayici, ihtiyatli karsila-
yista grrz. Btn Mslmanlarin terakki ve uygarlik yoluna girmelerinin el-
bette istenecek bir sey oldugunu, Iakat slmlarin ittihadinin nasil gereklestirile-
bilecegini anlayamadigini bildirdikten sonra, byle girisimlerle kendimizi dnyaya
gln etmeyelim diyerek gtler. Kanun-i ess tartismalarinin karmasasi iinde,
reformsorunu anayasa sorunu haline gelince, Anayasa da hilfeti anayasa huku-
ku iine alinca, onun arkasindan kusya savasi baslayinca, kalkinma, reIorm,
batililasma davalarinin hepsi unutularak ortada Islm "cihad-i ekber"i, "cihad-i
mukaddes" sloganlari inlamaya basladi.
Son zamanlarda AIgan'nin Misir'dan Trkiye'de yksek bir makama yazil
mis bir mektubu bulunmustur.
16
Mektubun nemi, Afgan'nin yeni ve byk bir
davayi benimsemesi ve Birinci lnya Savasi baslarinda baska bir rnegini gre
cegimiz, "dsman taraIini, ieriden ayaklanmalar yaratmak yoluyla kertme"
stratejisini dsnms olmasindadir. Istedigi sey kendisine Osmanli haliIesi tara
Iindan yetki ve para verilmesidir. Bununla, Hindistan'da, AIganistan'da, Kas-
gar'da, Trkmenistan'da bir Mehd gibi Islm atesini yakarak halki ayaklandir
makti. AIgan bu mektubunda iki rnek gsterir: Biri, Islmlik'taki Horasanli Ebu
Mslim, teki Hiristiyanlik'taki Hali SeIeri nderi Kesis Pierre. Kendisi de simdi
Mslman halki ayaklandiracak bir Mehd olarak ikacakti. Mslman halk hali
Ielik adina, Trkmenler de irkdaslarinin cn almak zere ayaklanmaya hazirdi
lar. lsmanin amaci Osmanli saltanatini ve hilIeti yikmakti. Bu olursa, Islmlik
bitmis demek olacakti. : . :
Bu mektuba bakarak, AIgan'yi arliga karsi ikmak isteyen bir devrimci
saymak yanilticidir. AIgan, hayatinin daha sonraki asamalarinda ayni iddiayi In-
giltere'ye, hatt btn Avrupa'ya karsi evirdigi gibi, Avrupa devletlerinden biri-
ne karsi baska bir Avrupa devletinden Osmanli devletinden istedigi misyona ben-
zer isteklerde bulunmak gibi acayiplikler de gstermistir. Son yillardaki arastirma-
larla hayatinin ayrintilari zerine bilgiler arttika, onun inanilmaz bir byklk
hlyasi iinde din gcyle halklari ayaklandirmak isteyen, Iakat hibir yerde ken-
dine yardim saglayacak bir devlet, arkasinda kosacak bir halk bulamayan bir za-
valli oldugu beliriyor. Bu zavallilik, onu dsman oldugu Avrupa diplomasisinin,
yine dsman oldugu Iran, Osmanli, Misir hkmdarlarinin ya kusku hedeIi ya da
araci durumuna dsrmstr.
Gittigi lkelerde, din nderligi taninmazsa halki ayaklandirma korkutmalari
etki yapmamaya basladi. AIgan'nin mektubuna Istanbul'da cevap verildigine, is-
teklerinin kabul edilecegine dair hibir belge yoktur. Halbuki, ayni dnemde Os-
358
TANRI GLGESNDE ANAYASA
manii devletinin ajani olarak Buharali Seyh Sleyman EIendi'nin kusya'nin hk-
m altina giren Trk ve Mslman lkelere yollandigi, birok yerleri dolastigi bili-
niyor. Demek ki Abdlhamit hkmeti, AIgan'nin istegini ya ciddye almamis,
ya da daha muhtemel olarak kendini bir mehd olarak gsterme hatasi yznden
kusku yaratmistir. Bu tahminimizi destekleyen yan, AIgan'nin Ingiltere'de ken-
dini Sudan'daki Mehd isyanini Ingilizler lehine zmleyecek gte oldugu iddi-
asinin yarattigi kuskuyla Abdlhamit'in onu birok kisiye uyguladigi bir usulle
Istanbul`a getirtip gz hapsine aldirmasidir. AIgan'nin aiklayacagimiz teki bir
ise de bulastigi Abdlhamit'in haberalma rgt taraIindan grenilmisti.
HaliIe, Mithat Pasa'ya da uyguladigi kandina, tatli yollarla, onu Istanbul`a
ekmeyi basardi. Mehdlik pesinde bir devrimci olarak ortalikta dolasan AIgan,
talihsiz kariyerinin orada snecegini dsnmeden, kendini haliIeye begendirecek
bir kitapla birlikte, 1892'de ikinci kez Istanbul`a geldi.
Bu, "Materyalizme keddiye" adiyla taninan bir kitaptir.
17
Aslinda, Trki
ye'yi ilgilendirmeyen kosullar iinde Hindistan'da yazilmisti. Orada, Ingiliz yne
timinin ve egitiminin etkisi altinda Bati uygarligina uyma Iikrini gden bir akim
baslamisti. Nasil Trkiye'de batililasma Fransizlasma (Frenklesme) sayiliyorsa,
orada da Ingilizlesme sayiliyordu. Bunun nderi, kendisine "Sir'lk verilen Sey-
yid Ahmed Han'di. Sir Seyyid, asagi yukari Yeni Osmanlilar zamaninda lond
ra'ya gidisinde, o zamana kadar Mogol imparatorlugu`nun hlyalari iinde yasa
makta olan Hint Mslmanlarinin, Ingiliz uygarliginin yaninda "kpekler kadar
asagi" kaldigini grerek, bir yandan Ingiliz ynetimiyle uzlasmaya, te yandan
Islam dininin agdas uygarligin akil dsnne uyamadigini ispatlamak iin yeni
bir Kur'an teIsiri yazmaya baslamisti. Hindistan'da bunlara Jeune'den bozma Jn
veya Con yerine, Ingilizce nature szcgnden Hintli agziyla "neyir" adi takil
misti. Abdlaziz ynetimi sonlarinda Hindistan Mslmanlari arasinda Osmanli
hilIetine karsi bir ilgi uyanmisti. Sir Seyyid Ahmed bu hilIetten Hint Msl-
manlarina bir yarar gelmeyecegi, Ingiliz ynetimi altinda agdaslasma yoluna gir
mekten baska ikar yol olmadigi dsncesindeydi. :
Istanbul'da Abdlhamit hilIetinin anayasalasmasindan yeni bir umuda d-
sen, Ingiliz polisinin kuskulandigi ve neyirler arasina giremeyen AIgan,
1881 'de Haydarabat sehrinde Urdu dilinde Hakikat-i mezheb-i neyir ve beyn-i
hl-i neyiryn baslikli bir kitap yazdi. Urduca'dan Farsa'ya, Farsa'dan Arap-
a'ya evirdigi zaman kitabin adi er-Redd' ale'd-dehriyyn oldu. Hindistan'daki
neyirler ile Osmanli lkelerindeki dehrler ayni kisiler oluyorlardi.
18
Iste AIgan'nin haliIeye sunulmak zere beraberinde getirdigi kitap buydu.
Onu, Yakupzade Mnir EIendi adinda birine Trke'ye evirterek Abdlhamit'e
359
TRKYE'DE ADALAMA
sundu. Mithat Pasa gibi o da politikacilikta saI, az yazar, ok konusur, hiddetli,
agzina geleni syleyen, daha da hayalci olan bir adamdi. Bundan tr Abdlha-
mit'i tartacak bir tip degildi. Avrupa'da hilIet ve mehdlik sorunlarinda bulastigi
karisik islerden Abdlhamit'in haberinin oldugunu sezdigi halde bundan rkece-
gini tahmin etmemisti. Kitabinin Trke evirisine padisahi avlayacagini sandigi
kk bir ek de yapmisti.
Fetva Emini Halil Fevzi EIendi'nin yirmi bir yil nce zindik ve kIir iln ettigi
AIgan, bu kitabinda sasilacak bir pervasizlikla ve ok yzeysel oldugu belli olan
bir felsefe tarihi bilgisiyle eski Grek atomistlerinden Danvin'e, Mezdek'ten Rous-
seau'ya, Yahudilerden masonlara, liberallerden sosyalistlere ve komnistlere ka-
dar ne kadar dsn, akim ya da mezhep, tarikat varsa hepsini paal ederek Is-
lmlik'in basina gelen Ielaketleri hazirlayan bir umaci portresi izer. Eski Iran'da,
eski Greklerde, Hiristiyanlik'ta, Islmlik'ta, Hindistan'da ya da Trkiye'de Eski,
Orta ya da Yeni aglarda bu korkun neyir daima dine dsman, topluma hain
kisidir; Tanri'ya inanmaz; ahlk ve hukuk dsmanidir. Halil Fevzi Efendi bile bu
kadar asiriliklara dsmemisti.
AIgan, szn ettigi dehrlerle kimleri kastettigini belirtmek iin, ad verme-
mekle birlikte, aika Mithat Pasa ile Slayman Pasa'yi kastederek, bunlarin k-
k ikarlar ugruna devletlerine ihanet eden kisiler oldugunu, ancak "adalet veri-
ci el" taraIindan lyik olduklari cezayi bulduklarini Trke evirisinde belirtmis-
tir.
3
Kurdugu mahkemelerle bu iki adama hkm giydiren Abdlhamit bile bu
kadar ileri gitmemisti.
II. Abdlhamit, Islm dnyasinin nl bir din adami taraIindan desteklendi-
gini gstermek iin onu sarayin misafir" konaklarindan birine yerlestirerek kendi-
sine hizmeti, at, araba, maas ihsan etti. Fakat Abdlhamit, AIgan gibi hayal pe-
sinde kosan bir adam degildi. Onun, btn dnya Mslmanlarinin haliIesi yap-
mak iin "ittihad-i Islm" bayragi aacagina inanacak kadar saI da degildi. ste-
lik, Afgan'nin mehdlik iddialari onu rktecek seylerden biriydi. Btn bunlar-
dan baska, Abdlhamit din alaninda her yerde kulagi olan Eb'1-Hud araciligiyla
AIgan'nin aslinda hayalci bir ingilizin baslattigi Arap hilIeti davasina karisti-
gini, aslinda AIganli degil Iranli, Snn degil Si oldugunu da grenmisti. Bunlar-
dan haberi olmayan saygin misaIirini, haIiyeleriyle jurnalcilerinin gzetimine bi-
rakilan "yaldizli bir kaIes" iine yerlestirdi.
" zellikle Avrupa'da Pan-Islm politikasi gttgne inanilan Abdlhamit'in,
Pan-Islmciligin peygamberi sayilan AIgan'yi kaIese koymus olmasi tuhaI gz-
kecektir. Gerekte asil tuhaI olan, Abdlhamit'in Pan-Islmcilik'inin yanlis anla-a
Bu cmlenin yanina, "Mithat Pasa'nin Yahudi oldugu iddiasi" notu dslms.
360
TANRI GLGESNDE ANAYASA
silmasi ve abartilmis gsterilmesidir. Pan-slmcilik'in ana Iikirleri sunlardir: Hi-
lfet, sadece ruhan bir egemenlik degil, ayni zamanda siyasal bir egemenlik, Is-
lmlik'a zg bir devlet biimidir. Btn Mslmanlar, lke, din, renk Iarklari s-
tnde yalniz bir inan kardesligi degil, bir "millet" olustururlar. Islmlik, Hiristi-
yanlik'ta oldugu gibi sadece dinsel degil, siyasal bir btndr. Avrupa uygarligi
gibi bir Islm uygarligi vardir. Bu uygarliktaki Islm milletinin geri kalisi, Avrupa
devletlerinin karsisinda paralanmalarinin sonucudur. Siyasal bir g olmaktan
ikan Mslmanlar dinlerini de yitirme tehlikesi karsisindadirlar. Mslmanlarin
agdas bir varlik haline gelebilmeleri ancak dine dayali bir birlik olmalarina, eski
uygarliklarini diriltmelerine baglidir. Bu birligin sembol hilIettir. Eskiden Abbas
hilIeti zamaninda Islm uygarligi Charlemagne'in Avrupa uygarligindan stn-
d. Simdi gene Avrupa uygarliginin karsisinda yle bir g olabilirdi.
Bu grsn, Osmanli padisahinin haliIeliginin anayasallastirildigi bir zamanda
Abdlhamit'in besledigi ideolojiye uygun olduguna kusku yoktur. Bu, kanun-i
ess tartismalarinda grdgmz seriatilarin grsne de uygundur. Fakat Ab-
dlhamit zamaninda, bu grsn bir noktasinda, Abdlhamit'in siddetle dsman
olacagi bir noktada Iarkli olan bir Pan-Islm dsncesi daha ikmisti. Bu grs
gelistiren kisi bir Trk ya da Osmanli, hatt AIgan gibi kanliligini saklayip kendini
gittigi yere gre AIganli, Trk, peygamber soyundan gelme bir seyyid olarak
gsteren ve Snnnlik taslayan biri degildi. Bu grs bulup yayan, AIgan gibi
ya-n kaik ve hayalci bir Ingiliz sairdir. WilIrid Scawen Blunt adinda ve
Protestan-lik'tan Katoliklik'e gemis olan bu zengin Ingiliz, Arap atlarina
merakli oldugu iin Arap lkelerinde dolasmis, Suriye ve Misir'da Arap
aydinlariyla tanismisti. Bu romantik ve hayalci Ingiliz, Trklerin batililasma
abalarina karsi oldugundan onlara dsmandi. Suriye valiligi zamaninda
grstg Mithat Pasa'nin uygarlik girisimlerinden ve projelerinden alay ve
hakaretle sz eder. Arap dnyasiyla ta-nismasiyla Blunt, mesru Islm
haliIeliginin Araplarda bulunmasi gerektigini grenmisti. Trkler, haliIeligi
Araplarin elinden almislar, onlari kendi siyasal boyun-duruklari altina
sokmuslardi. Blunt, Mslman haliIeliginin cisman degil, Kato-liklik'te oldugu
gibi ruhan bir otorite oldugunu da grenmisti. Bu iki bulusunun, Ingiliz
imparatorlugunun ikarlarina ok uydugunu da grmst.
19
AIgan gibi serven pesinde kosan Blunt, yillarca Hindistan ile Istanbul ara-
sindaki lkelerde dolasti, Hindistan'da, Hicaz'da, Necd'de, Suriye ve Misir'da ruha-
n hilIet kuramini kabul edecek kisilere, bu grsn yararli yanlarini anlatmaya
alisti. Bu grsn baslica yararli yani vardi: Mslmanlari, dinleri dururken
agdas bir devlet biimi bulmak derdinden kurtaracakti. Ikincisi, Avrupa devletleri
iinde en gl devlet olan Ingiliz devleti, Mslmanlari biricik tutan ve seven
361
TRKYE'DE ADALAMA
devletti. zellikle Araplar Trk boyundurugundan kurtularak Ingiliz imparatorlu-
gunun kanadi altinda rahat rahat dinlerini uygulayabilirlerdi; nk Trkler Avru-
palilasma sevdasi yznden Islmlik'a aykiri yollarda gidiyorlardi. ncs, b-
tn eski kaynaklarin da gsterdigi gibi, Peygamber haliIeligi Araplara birakmisti.
Bir sre birbirlerini uzaktan taniyan Blunt ile AIgan nihayet tanistilar, AI-
gan ingiltere'de bir sre onun evinde de kaldi. Hem Blunt, hem AIgan haliIelige
elverisli ya da hevesli kisiler de buldular. Kurama en uygun ve ideal olan, pek
dogal olarak, Peygamber soyundan ve Kureys kabilesinden gelen Mekke seriIi
olmaliydi. AIgan, Mekke seriIi ile grsp, onu haliIeligini iln etmeye tesvik
ettigi zaman, seriIten hi beklemedigi olumsuz bir cevap almisti. SeriI, byle
bir dava iin her seyden nce para ve asker gerektigini syledi. Bundan baska,
Araplarin asla birlesemeyeceklerini anlatti. Aslinda, onun Mekke'deki seriIligi
bile saglam degildi. Vahhablerden baska, daha birok Arap kabile ve
seyhlerinin saldirilari, ya da entrikalari altinda g tutunuyordu. En iyisi Os-
manli valisinin hkm altinda, kutsal yerlerde btn dnya Mslmanligindan
akan servet ve din turizmi sayesinde keyIine bakmakti. Gerekte, Blunt'in da
belirttigi gibi, kutsal yerlerden olan Mekke ve Medine ayni zamanda "kutsal di-
lencilik" sayesinde yasayabiliyordu. Zemzem suyundan ve Mekke tasindan
baska bir rn yoktu. Cava'nin, Hindistan'in, Misir'in zengin hacilari gelmez-
se, aliktan kirilirdi. Ne Blunt, ne de seriI llerin altinda baska bir suyun ak-
makta oldugunu o zaman henz bilmiyorlardi.
SeriIe rakip olarak, Misir hidivleri arasinda da haliIelik zlemi dogmustu. Ka-
hire pekl Islm dnyasinin merkezi olabilirdi. Fakat hidivlik de saglam bir is ol-
maktan ikmisti. Abdlaziz'den genis imtiyazlar koparan Hidiv Ismail, tipki Ab-
dlaziz gibi, Misir maliyesini mahvetmis, Sveys Kanali hisselerini de lisIaeli'ye
kaptirmis, Misir hazinesi ve ekonomisi Avrupa bankerlerinin hkm altina gir-
misti. Bu yzden, Urab Pasa adli gen bir subayin hem Osmanli hilIetine, hem
Ismail'in hidivligine karsi ikardigi bir isyan sonunda Ismail hidivlikten indirilmis,
Avrupa'ya kamisti. Hidivlik zerine, biri Osmanli padisahligina dayanan, teki
haliIelik zlemi besleyen hanedan yeleri arasinda bir yarisma da baslamisti.
Bu glklerden baska, Blunt henz parlak kesIini Ingiliz hkmetine de ka
bul ettirememisti. Henz Sveys'e, Misir'a, Kizildeniz'e hkimolmayan, Hindis
tan'in kusya tehdidi altinda olduguna inanan Ingiliz politikacilari, Blunt'i bir ha
yalci olarak ciddye almiyorlardi. Aslinda basarisiz bir sair olan Blunt zengin bir
adam oldugundan bu davayi kendine tatli bir eglence yaptigi iin boyuna alisi
yor, seyahatlere ikiyor, hatt Istanbul`a geliyor, AIgan gibi o da byk bir is ba
sarmak istiyordu. .
362
TANRI GLGESNDE ANAYASA
Ikisinin de hayali, bazen dpedz yalancilik seviyesinde oldugu iin, bir olay
ikisini bir sre iin birlestirmistir. Sudan'da Mehd isyani patlamisti. Mehd'nin
askerleri, Ingiliz ordusuyla komutanlari General Gordon'u esir alacak basarilar
gsterdiginden Mehd'nin n btn dnyaya yayildi. AIgan, mehd olarak ik-
ma sansini baskasina kaptirmisti. Fakat bundan kendine pay ikarmasini bildi.
Ingiliz generalini Mehd'nin elinden kurtaracak byk bir planla byk bir is ya-
pabilecegini dsnen Blunt'a, gzn kirpmadan Mehd'yi tanidigini, onun ileri
gelen adamlarinin vaktiyle Kahire'de el-Ezher'de grencileri oldugunu iddia etti.
Gerekte, AIgan Mehd'yi tanimadigi gibi el-Ezher'de grenci yetistirecek gret-
menligi de olmamisti. Fakat hayali genis Blunt iin yaninda Mehd'yi taniyan bi-
rinin bulunmasi heyecanli bir seydi. AIgan ona, Mehd'nin kendi sznden ik-
mayacak kadar saygisi oldugunu iddia ediyordu. General Gordon'un canini kur-
tarmak ugruna Ingiliz hkmeti Blunt'in Mehd isyanini AIgan ile birlikte -
zmleyecegi Iikrine bir ara inandi. Hatt, ilk is olarak, AIgan ile birlikte nce
Istanbul`a gidip Abdlhamit ile isi grseceklerdi. AIgan, Blunt'a Istanbul'da b-
yk bir nIuzu oldugunu iddia etmisti. Son zamanlarda ortaya ikarilan belgelerin
incelenmesinden bayan Nikki k. Keddie'nin ikardigi tahmine gre, AIgan Mehd
sorunuyla ugrasirken bir yandan da Istanbul'da Abdlhamit evresine yanasma-
ya alisiyordu.
Abdlhamit'in pek muhtemel olarak Eb'1-Huda araciligiyla Arap dnyasin-
da olup biten bu islerden haberi oldugunu, onun da AIgan ile temas kurmaya a-
lismakta olusu gsterir. AIgan'yi Istanbula ekmek iin kullandigi kisilerden n-
l ikisinin adi AIgan ile ilgili belgelerde gzkr. Biri eski hamisi MniI Pasa, te-
ki eski ahbabi Tahsin EIendi'nin grencisi olan Abdlhak Hamit'tir.
Iste AIgan, bu kisilerin gayreti ve Eb'l-Huda'dan gelen mektuplarin etkisi
altinda 1892'de Istanbul`a geldi. Arap haliIeligi, Hidiv haliIeligi, Ingiliz politikasi,
mehdlik gibi islere bulasmis oldugundan Abdlhamit'in iyice haberi oldugunu
bilmiyordu. Halbuki, bunlar Abdlhamit'in btn vehimlerini basina sstrecek
nitelikte seylerdi. Abdlhamit bu tehlikeli ve densiz servenciyi ele geirdikten
sonra bir daha elinden kairmak istemezdi.
AIgan hakkindaki yaygin eIsanelerden biri, onun Abdlhamit'in Pan-Islm si-
yasetinin basina getirildigi iddiasidir.
20
Belki Afgan de, Abdlhamit'e zg olan,
tehlikeli kisileri iyi muamele ile haIiye gz altinda tutsaklama tutumunun geregi
olarak verdigi konak ve at arabalarina bakarak, baslangita byle bir makam elde
edecegini sanmista. Gerekte, artik bir daha ikamayacagi bir kaIesin iine girdigini
az sonra o da anladi. Ingiltere eliligi ve konsoloslugu araciligiyla kama abalan bir
sonu vermedi, nk Ingilizler de onu tehlikeli bir adam sayiyorlardi.
363
TRKYE'DE ADALAMA
Bu hikye bize II. Abdlhamit'in Pan-slm siyasetinin hangi cinsten bir
Pan-Islmcilik oldugunu anlatir. Abdlhamit'in Pan-Islmciligi ne Pan-Slavizme
karsi bir politika, ne de btn dnya Mslmanlarini birlestirmek gibi bir hayal-
dir. kealist bir politikaci olan Abdlhamit'in Pan-Islmciligi, Arap seyhlerine,
mehdilere, Misir hidivlerine, Misir, Suriye ve Yemen'deki Arapayrilikilik akimla-
rina karsi bir Pan-Islmciliktir.
21
Bunlarin disindaki evrelere dogru yaptigi hare-
ketler, Osmanli imparatorlugu disindaki byk Islm dnyasinda Osmanli hilIe-
tinin prestijini saglayacak eylemlerdi. Bu dnemin "Arapilik", Arap seyhlerini
yatistirma tutumu, sasaali srre alaylari dzenlenmesi, Afrika tarikatlarina itibar
edilmesi gibi zellikleri, hep bu abalarin grnsleridir.
Abdlhamit'e yakistirilan cinsten Pan-Islm siyaseti, gerekte, Avrupa ga-
zetecilerinin ve politikacilarinin Avrupa, zellikle Ingiliz emperyalizmine karsi
Asyali ve AIrikali halklarin gsterdigi direnme olaylarinin altinda Abdlha-
mit'in politikasinin yattigi kuskusunun rndr. Ne AIgani'nin bes yil sonra
1897'de Istanbul`da lmne kadar, ne de ondan sonra 1908'e kadar, Abdl-
hamit zamaninda ittihad-i Islm zerine yayin yapilmistir. Bu esit yazilar, Ab-
dlhamit'in dsmesinden sonra, Avrupa'da bu konu zerinde dolasan Iikirleri
benimseyen ve ciddye alan yazarlar taraIindan yazilmis, stelik Ittihat ve Te-
rakki siyaseti de bunu benimseyerek Ingiliz emperyalizminin karsisina bu Iikirle
ikmaya kalkmistir.
4. Ekonomik ve toplumsal degismeler
lin, seriat, hilIet, Arap uygarligi, bilim ve Bati'ya karsi olus gibi ynelim-
lerin arkasindaki gereklere bakarsak, bu gereklerin tam tersine bir ynde git-
tiklerini grrz. II. Mahmut zamanindan beri baslamis olan yeni Bati uygarli-
ginin ekonomik etkilerinin nlenmesi syle dursun, bunlar bu dnemde daha
da genislemis ve derinlesmistir. Bunlarin, agdaslasmaya karsi olan btn di-
renmeleri bosa ikaracak gte iki nemli sonucu asil Abdlhamit ynetimi za-
maninda ortaya ikti.
Birincisi, Osmanli dis borlarinin denmesi glklerinin 1875'te yarattigi
bunalimdan daha teye gitmesiyle, 1882'de Abdlhamit'in alacaklilara verdigi bir
bildiri zerine, borlarin denmesine karsilik olarak alacaklilar adina alisacak,
"Dyn-i Ummiye" adiyla bilinen bir ynetimin kurulmasidir, ikincisi, bunun
arkasindan Avrupa sermayesinin dogrudan dogruya yatirim alanina akmasidir.
Bati uygarliginin demiryolu, liman, maden isletmeleri ve teki bayindirlik isleri gi-
364
TANRI GLGESNDE ANAYASA
bi rnlerini Bati'nin kendisi kuracakti. Avrupa sermayesine yatirim ve isletme
imtiyazlari verilmesi dnemi byle basladi.
22
Abdlhamit dneminin ideolojisini isleyen yazarlar, Arap uygarliginin Avru-
pa uygarligindan stnlg iddialariyla vnrlerken, Osmanli lkelerinin ve
devletinin ekonomisi iyiden iyiye Avrupa bankerlerinin ve sermaye sirketlerinin
eline geiyordu. Tamamiyla Avrupalilara birakilmis olan ekonomik gelismenin di-
sanda ve ieride etkileri olacakti. zellikle, demiryolu yapiminin gelismesiyle, Os-
manli Imparatorlugu lkelerinin demiryollari zerindeki blgeleri Alman, Ingiliz
ve Fransiz ticaret nIuz alanlari olarak ayrilmaya basladi. lemiryolu yapimi
Tanzimat dneminde baslamis olmakla birlikte, asil hizlanis lyn-i Ummiye
ynetiminin kurulusundan sonra basladi. Alinan imtiyazlarla 1888, 1892, 1894,
1897 ve 1903'te bitirilen hatlar yapildi. 12 Agustos 1888'de (hicr 1300) Paris-
Viyana-Istanbul Semplon Ekspresi Sirkeci Istasyonuna trenle girdi. teki demir-
yolu hatlari Selanik, Izmir, Istanbul, Mersin, Sam gibi merkezlerin hinterlantlarina
kadar giriyordu. lemiryolu yapimi projelerinin ve dneminin en etin olani nl
Berlin-Bagdat hattidir. Szn ettigimiz i ve dis etkiler aisindan en nemli olan
yabanci sermaye girisimi budur. nk bu hat tekiler gibi eteklerdeki hinterlant-
lara uzanmak yerine, Anadolu'nun gbegini yarip geecek bir hatti. Ayni zaman-
da dis sermaye rekabetlerinin en siddetlisine yol ati. Siyaset alaninda Ingilte-
re'nin Almanya'ya karsi kusku ve korkuyla bakmasini baslatti. Abdlhamit y-
netiminin gittike glenen Alman devletinin siyasal etkisi altina girisinde
a
ve en
sonunda Birinci lnya Savasi'nin patlak verisinde bu yarismalar rol oynamistir.
Bu gelismeler tabii olarak Osmanli ve Trk toplumu zerinde de etkiler yap-
maya basladi. Abdlhamit rejimi, toplumu dis dnyaya karsi kapamaya alisir-
ken, dis dnyanin kendisi gelip bu toplumu etkileyecek duruma geiyordu. Bu et-
kilerin niteligi, genisligi, derinligi, yreden yreye degistigi gibi, toplum siniIlarina
ve tabakalarina gre de degisikti. I Anadolu'da yzyillardir rey olarak yasayan
kyl bile bu etkilerin disinda kalamamistir. Sehirlere akan nIus, bu merkezlerde
yeni bir sanayi uygarliginin isi siniIini meydana getirmekten ziyade, ayak satici-
si, beki, kapici, hamal, hizmeti ve dilenci yiginlarini olusturuyordu. Bunlar siya-
sal hayatta ne temsil edilirler, ne de siyasal bir varlik olarak taninirlardi. zellikle
a II. Abdlhamit dneminde Alman nIuzu konusunda bkz. Ilber Ortayli, Osmanli lmparatorlugunda
Alman Nfuzu, 2. baski (Istanbul, 1998); Bagdat lemiryolu konusunda ise su eserler bulunuyor:
Edward Mead Earle, Bagdat Demirvolu Savai, ev. Kasim Yargici (Istanbul, 1972), lothar kath-
marin, Berlin-Bagdat. Alman Empervali:minin Trkiveve Girii, 2. baski, haz. kagip Zarakolu (Is-
tanbul, 1982) ve Murat zyksel, Anadolu ve Bagdat Demirvollari (Istanbul, 1988); ayrica bkz. -
MarianKent (yay.), Osmanli Imparatorlugumun Sonu ve Bvk Gler, ev. Ahmet Fethi (Istanbul,
1999).
365
TRKYE'DE ADALAMA
Trk nIusun geleneksel hayati zerinde agdas uygarligin bu ilk etkisiyle yerin
den kimildayis onun siyasal bilinsizlestirilme dnemi kosullan altinda olmustur.
Fakat geleneksel kasabalarin bile okumus evrelerinde degismelerin etkileri basla
misti. laha byk sehirlerde, Istanbul, Selanik, Samsun, Adana, Halep, Sam gibi
yerlerde ise hayat daha ok kozmopolitlesti. . .
Bu toplumsal yapi degisikliklerinin, agdas Avrupa uluslarinin dogusuna
benzer bir dnsm olmamakla birlikte, birok geleneksel messesenin, tutumla-
rin, aliskanlik ve zevklerin zlmesi zerinde etkileri olmustur. Trk, Msl-
man-Osmanli nIusu arasinda bazi yeni tipler gelismeye basladi. En basta ogun-
luktaki memur siniIi, daha sonra subaylar, okumuslar ve aydinlar gelir. Aydinla-
rin ogu hl devlet memuru olmakla birlikte, yavas yavas bagimsiz aydin tipinin
gelismesi basladi. Tanzimat dneminde aydinlar yksek ve sayilan bir tabaka
olusturduklari halde, Abdlhamit dneminin aydinlan, daha ok sayida olmalari-
na karsin sphe edilen, korkutulan, bunalim iinde gelisen tiplerdir. Eylemde dev-
rimci olmaktan ok spheci, ktmser ve asi bir genlik yetisiyordu. Bu genligin
isyanciligi eyleme dnsemezdi, gizli kalmaya mahkmdu. Bu gizlilik sayesinde
Namik Kemal, yazilariyla bunlarin dsn zerinde etkili olmustur. Fakat bu etki,
onlarin yeni grslerini sekillendirmede yaniltici bir ynde olmustur.
Abdlhamit dnemi aydini, devrimcilik tutumunda Yeni Osmanlilar kusagi
nin daha gerisinde ve asagisinda kalmistir. Namik Kemal'in i ve dis srgnlkle
ri, vatanseverlik siirleri, oyunlari ve romanlari yayimlanamadigi halde gizli olarak
okunur, Iakat etkileri sadece hayaller planinda kalirdi. Abdlhamit dnemi aydini
o denli sindirilmis bir tipti ki, o ynetimin gcne ve etkililigine asiri derecede
inanci yznden onun devletlestirilmis imgesinin yaratilmasinda bu korkunun da
payi olmustur. ogu yalniz devletten degil, birbirinden de korkardi. Herharigi biri
haIiye ya da jurnalci olabilirdi. Haylisinin byle oldugu da zamanla ortaya ikti.
Abdlhamit rejiminin saldigi hastaliklarin belki en kts bu manev hastalik
olmustur. .
Abdlhamit dnemi aydinlarinin devrimciligi o denli kisisel muhayyilelerin
iinde sakli tutulmustu ki, Abdlhamit'in en usta haIiyelerinin drbnleri, mik-
roskoplari bile onlarin varligini kesIedememisti. Bu devrin aydinlan Mesrutiyetin
gelisiyle yazdiklari anilarinda Abdlhamit istibdadinin korkun yanlarini tanit-
makta gsterdikleri abartmalar ya da glnlestirmeler, yalniz bu rejimin trajik ya
da komik zelliklerini degil, ayni zamanda aydinlarin kendi psikolojisini de yansi-
tir. lnemin baslica ehreleri Namik Kemal kusaginin yetistirmeleri olduklari hal-
de, siyasal dsn, yayin ve eylem alaninda derin sessizlikleri dnem boyunca
srmstr. Bunlarin en bytlms olan Abdlhak Hamit, londra ve Paris'te
366
TANRI GLGESNDE ANAYASA
oldugu zaman bile siyasal dsnde ya susmus, ya da Yeni Osmanlarin savasla-
rinin yararsizligina inanmistir. Ask, lm ya da byk Islm ve logu kahraman-
larinin hayal eylemlerini romantiklestiren eserler yazmistir. Geri Abdlhak Ha-
mit Liberte (zgrlk) adinda devrimci bir piyes yazdi; Iakat bu, Abdlhamit d-
neminde degil, bol bol zgrlgn geldigi 1908 yilindan sonraya aittir. Bu dne-
min aydinlarinin ogu evrelerinden sogumus, karanliklar ve umutsuzluklar iin-
deydi. Tanri'dan baska dayanak gremiyorlardi. Birkai intihara, ogu da Iirsati-
lik yoluyla manev intihara srklendi.
Buna baslica yeni iki okumus tipi bir istisna teskil eder. Birincisi, Tanzimat
dneminde bulunmaz bir tip olan gretmendir. Bu mtevazi ktlenin aydinlan-
madaki rol o zaman da, sonra da geregince degerlendirilememis olarak kalmistir.
Ikincisi, subaydir. Abdlhamit'in btn vehimlerine, denetlemelerine karsilik, asil
devrimci tip bu zmre iinde yetismeye baslamistir. Onlar simdi yalniz modern
Alman militer egitiminin etkisini almakla kalmiyorlar, Iakat elverisli kosullar al-
tinda lkenin ve dnyanin gidisini anlayacak olanaklar buluyorlardi. Mesrutiyet
dneminde sivrilen aydinlarin hi degilse yansi bu siniItan gelmistir. nc k-
k bir zmre de Tibbiye'nin yetistirdigi doktorlardir. O zaman Mslmanlar ara-
sinda henz serbest meslek sahibi doktorluk yoktu; yeni Iikirler edinmeleri ya
Avrupa'ya katiklari zaman, ya Avrupa'ya tip egitimlerini gelistirmek iin gitme
Iirsatini bulduklari zaman olmustur. Abdlhamit zamaninda Mlkiye disinda hu-
kuk, mhendislik, baytarlik, ticaret egitimi veren okullar kurulmus olmakla birlik-
te, bu alanlarda serbest meslek sahibi kisiler henz yoktu; hepsi memurdu.
Abdlhamit dneminde egitim alaninda, Tanzimat dnemine kiyasla hayli
gelismeler oldugu halde, ilk egitim eski durumunda kalmistir. Bu yzden
1908'den sonra gelen elestirmeler dneminde dikkatlerin ogu ilkgretim alanin-
daki geriliklere evrilmistir. laha ok gelismeler rstiye, idadiye ve sultaniye
okullarinin ogalmasinda grlr, ilk egitimin geriligiyle orta egitimin gelismesi
arasindaki uurum, egitim gren kusaklar zerinde sarsici etkiler yapmistir, ilke-
gitim alanindaki dinsel ve geleneksel havada yetisen genler, orta egitimde o ha-
vanin karsiti olan bir egitim havasiyla karsilasiyorlardi. Bunun kaIalarda atisik-
liklar meydana gelmesinde byk rol olmustur.
Bu atisildik yksekgretim alanina gelindigi zaman daha da sarsici olmustur.
Bu yzden rejime karsi ilk tepkiler Tibbiye ile Harbiye'de patlak vermistir. Ilk dev-
rimci zmrelesmeler, hatt ilk gizli devrimci parti bu iki evrede kurulmustur. Yk-
sekokullar, padisaha sadakat ve ubudiyet ruhunu asilayacak biimde ynetilmekle,
hatt gretmenler ve grenciler maas ve ihsanlarla memnun edilmekle birlikte, bu
onlari klelestirmekten ziyade silestirmistir. Tatminsizligin ve aydinlanisin ilk yu-
367
TRKYE'DE ADALAMA
valari bu yksekokullar olmustur. Bu okullarin kusuru, rejimin istedigi ubudiyet ah-
lkiyatini veremeyislerinde degil, ngrlmeyen etkileri olan, siyasetle ilgisi olma-
yan Fransizca, matematik, Iizik, biyoloji, iktisat, tarih gibi masum dersleri okutma-
larindaydi. Bunlarin her biri, gzlerin nne yeni uIuklar aiyordu. Abdlhamit'in
dis siyaseti ve maliyesi imparatorlugun yikilisinin son kosullarini hazirlarken, okul-
lar da onun ideolojisinin temellerini yikiyordu. Bunun Iarkina varildigi zamanlarda
grenciler zerindeki kontrol sertlesiyor, Iakat bu da olumlu sonular vermekten
ok olumsuz sonular yaratiyordu. Vaktiyle Namik Kemal'in Abdlhamit'e yaptigi
uyarida ngrdg sey olmustu: 1889'dan 1908'e kadar haIiye ordusuyla asi
genlik arasinda yirmi yila yakin sren bir savas basladi.
5. lil ve basin
Rejimin ruhuna ve amalarina aykiri gelismeler yer altinda devam ediyordu.
lsn zgrlgnn yasaklandigi bir rejim iinde bunlarin arpik ynlere dnd-
rlms olanlarinin bile dolayli yollarla devrimci etkileri olmustur.
Bu paradokslu dnemin en iyi rnegini, o zamanin basininin durumunda g-
rrz. kejimin sansr sistemine karsin, Abdlhamit dneminde basin ve yayin
Tanzimat dnemine kiyasla ok daha Iazla gelisti. Namik Kemal, 1882'de yazdigi
bir mektupta, batililasmanin kainilmazligini anlatirken, bu basin ve yayin gelis-
melerini, terakki (ilerleme) kavraminin ikisindan beri ne denli derinlestiginin ka-
niti olarak gsterir. Ona gre Tanzimat dnemiyle kiyaslanirsa, yalniz gazetelerin
sayisi artmakla kalmamis, okuyucu sayisi da artmisti. Son on yil iinde gazete
okuyan kadinlarin sayisi "yz kat" artmistir. "Bugn esnaI ve usaklar bile gazete
okuyorlar ya da okuyabilenlerden dinliyorlar; ayrintisiz bile olsa, devlet isleri,
yurtseverlik, meden erdemler, askerlik basarilari ve savas olaylari hakkinda bil-
giler ediniyorlar" der.
23
Gerekte, Namik Kemal'in uzaktan tahmin ettigi gibi, byle gelismeler ol-
makla birlikte, okurlarin neler okudugu ve grendigi konusundaki tahmininde
yaniliyordu. Okurlar gazetelerde, dergilerde, kitaplarda onun sandigi seylerden
daha mtevazi, Iakat uzun sreli etkileri daha derin olacak ve dedigi konularla
hi ilgisi olmayan seyler okuyorlardi. Basin ve yayin simdi yksek edebiyat ve
dsn planinda alisamadigi iin, siyasa disi konulara dnmst. zellikle oku-
yucularin ilgisini ekecek popler Ien yazilan moda oldu. O zamanin dergi ve ga-
zete koleksiyonlarini karistirdiginiz zaman su esit yazilarin basliklarina rastlarsi-
niz: "ProIesr Helmboltz'un hayati", "Omurgali hayvanlarin mensei", "Ayaklari
368
TANRI GLGESNDE ANAYASA
nasil sicak tutmali?", "kenkli IotograI nedir?", "Araplarin uygarliga hizmetleri",
"Havada, deniz altinda seyahat", "Imam Fahrddin kz", "Kedilerde zek", "Al-
man grencilerinde miyopluk", "Bir beygir ne kadar agirlik tasiyabilir" ve lapon-
yalilarin, Eskimolarin hayati, KristoI Kolomb'un Amerika'yi bulmasi, inlilerin
acayip yemekleri, seyyah Livingstone'un kesiIleri zerine sayisiz yazilar!
Bu yayinlar bize zamanin siyasal olaylari zerine hibir fikir vermez. Sans-
rn yol atigi arpikliklar yznden siyasa disi konularin moda olmasina baka-
rak, Trkiye'de yeni bir teknoloji dnemi aildigi sonucunu ikarmak da yaniltici-
dir. Asil nemli olan, basin ve yayinin iindekiler degil, okurlar arasinda okuma
aliskanliginda ortaya ikan gelismedir. Bunun da en ilgin yani, hos vakit geir-
mek, merakli ve eglenceli seyler okumak aliskanligini getirmesidir. Bunu km-
seyemeyiz, nk halkin yalniz haIiz, vaiz, hoca ve padisah buyrugu dinledigi bir
zamanda din ve siyasa disi ekici ve eglendirici seylere dsknlgnn baslama-
si devrimsel bir olaydir. Okuryazar olanlarin, okuma ve yazmanin ne denli g-
lklerleelde edildigini, anadiline aykiri resm yazi diliyle yazmanin ya da yazilan
okuyup anlamanin acilarini, zntlerini ekmis olanlarin havadan sudan konu-
lar zerine sade dille yazilmis yazilan korkmadan okuyabilmeleri, baski rejiminin
kapadigi n kapilarin arkasinda aik kalmis kapilar birakildigini gsterir.
Bu yzden okuryazarligin siramali bir gelisme gereklestirdigi ileri srle-
mezse de, okuryazarlar arasinda okumanin yayginlasmasinin ve dnyasallasma-
sinin bu dnemde baslamasi tarihin bir cilvesidir. O zamana dek "okuma", din ki-
taplarini okumak ve okudugunu anlamakti. Simdi halkin karsisina bunlarin disin-
da ilgiyle okunacak ve anlasilabilecek malzeme ikiyordu.
Onun iin bu dnemde, Istanbul'da Bb-i l Caddesi basin blgesi olarak ge-
lismeye basladi. Matbaalar ogaldi, kitap basimi artti, evirmenlik gelismeye ve
hizlanmaya basladi. evirmenlik sanati kolaylasmaya da basladi, nk bu dne-
min proIesyonel evirmenleri yksek edebiyat ve IelseIe evirmenleri degil, halk
iin yazilmis macera romanlarinin evirmenleriydi. Jules Verne romanlari, Si-
lahrler, Monte Kristo Kontu evirileri, evirmenleri degilse bile matbaacilari ve
kitapilari zengin edecek kadar ragbet gryordu. Bb-i n Caddesi'nde ogu Er-
meni, kum ve Yahudi olan kitapilar toplanmaya basladi. Popler serven, seya-
hat ve fen konularindan sonra cinayet ve polisiye romanlar moda oldu. Abdlha-
mit'in kendisi de bu esit romanlarin iyi bir msterisi olmustur.
Yksek edebiyat ve dsn evrelerinin asagilik saydigi bu yazilarin kaIalar-
da yaptigi agdaslastirici etkiler, Tanzimat dneminin dsn ve edebiyat kisileri-
nin, ancak pek azi basilma Iirsati bulan, basilanlarinin da pek azinin okundugu
yksek seviyedeki yapit evirilerinden daha byk olmustur. Ucuz, adi basin
369
TRKYE'DE ADALAMA
okuyucuya icatlarin, maceralarin, yeni bir muhayyilenin dnyasini aiyordu.
Simdiye kadar cennet, cehennem, cin ve peri masallariyla yetisen kaIalara, cina-
yet ve polis romanlarinin etkisi baska trl olmustur: Her esrarin bir zm var-
dir; her sirrin bir nedeni vardir; dnyada nedensiz hibir sir yoktur; akil yoluyla
bu nedenler bulunabilir!
Bu yayinlarin dil agdaslasmasi zerinde de etkileri olmustur. kesm dil, bu
dnemde, daha da anlasilmaz oldugu halde (ogun yazilan resm yazilarin kolay-
ca anlasilamaz slpta yazilmasi tesadI degildi), resm olmayan dil yasayan dile
daha ok yaklasti. Eskinin sivrilmis kisilerinin ogu devletin Tercme Odasi'nda
yetisirken, bu dnemin sonradan sivrilmis edeb kisileri Bb-i l kitapilarinin,
kitap evirmenliginin iraklik dnemlerinden gelmistir. Ahmet Mithat, Semsettin
Sami, Hseyin Rahmi, Hseyin Cahit, Ahmet Rasimgibi edebiyat ve dil adamlari-
nin hepsi Bb-i l kitapilarina, hatt padisah iin ismarlanmis di roman evir-
menligiyle yazi hayatina atilmislardir. Bunlar Fransizca'yi kolay ve abuk evire-
bilmek iin eski edebiyat dilinin birok kurallarina satir atmak zorunda kaldilar.
Yazdiklari dilde din, resmlik kokusu gittike azaldi. Mizah dili, Sinasi'nin biraktigi
yerden ok daha ilerilere gitti. Osmanli-Trk edebiyati tarihinde, her baski d-
neminde mizah dilinin gelismeler gstermesi ilgin bir olaydir.
a
6. Manev uygarlik - madd uygarlik
Gryoruz ki Abdlhamit dnemi siyasal ve resm grnsnde bir durgun-
luk ve karanlik dnemi gibi gzktg halde, bu grnsn arkasinda degisme-
ler, hatt yenilikler durmamistir. Tanzimat ile baslayan ikilikler de ilerlemekte, de-
rinlesmektedir. nk yapilan sey, sadece grnsn zerine sal rtmek olmus-
tu. Sallan biraz aralarsak, alttaki karsitlasmalari daha iyi grebiliriz.
lnemin dsnce alanindaki en iyi temsilcisi olan Ahmet Mithat EIendi'nin
(1844-1912) kariyeri ve yazilari bunu bize tanitacak bir gstergedir. laha nce
Yeni Osmanlilara katildigi, bu yzden srldg halde Ahmet Mithat, Abdlha-
mit'in tahta gelisinden sonra onlarin aleyhine dnerek zamanla Abdlhamit d-
neminin bir savunucusu ve szcs durumuna gelmisti. Fakat tutuculugun bu
resm szcs, yalniz etkili bir gazeteci olmakla kalmamis, dsnce alaninda
nemli gelismelere ve yeniliklere de nclk etmistir.
Ahmet Mithat, anayasa tartismalarinin ve alinan sonucun anlamlarini ro-
mantik Namik Kemal'den daha iyi kavrayan bir gerekiydi. Namik Kemal'in g-
a Ilk baskida burada bir not numarasi bulunmakla birlikte, notlar kisminda bu konuya iliskin bir girdiye
rastlanamadi.
370
TANRI GLGESNDE ANAYASA
znde Ahmet Mithat bir dnek, bir Iirsati, bir demagogdu. Abdlhamit'in anaya-
saci oldugunu ispatlamak iin yazdigi ss- inkilap (levrim Temeli) adli kitabi,
daha ok ustalikli kullandigi dilin yardimiyla belgeleri Abdlhamit'i temize ikar-
mak abasiyla kullanirken, Namik Kemal'i karalamak iin de yazdigi bellidir. s-
telik bunu, Namik Kemal'in kendi savunmasini yayimlayamayacak durumda ol-
dugu bir zamanda yapmistir. Bu yzden Namik Kemal'in bu demagojiyi aiga
vurmak iin yazdigi savunmalar, Abdlhamit dneminin sonuna kadar bilinme-
mistir. Trk aydinlan da uzun sre tartisilan noktanin ne oldugunu grenememis-
ler, belki lzum grmemislerdir. Fakat Namik Kemal'in savunmasi okunduktan
ve Ahmet Mithat'in bilerek karanlikta biraktigi noktanin ne oldugu anlasildiktan
sonra, Ahmet Mithat'in kitabini bir daha okursak, Abdlhamit'e verilen despotik
yetkilerin anayasaya konmasi sorununda, Namik Kemal'in baska dsncelerle de
olsa yaptigi hatanin nasil Abdlhamit'in isine yaradigini kavrariz. Ahmet Mit-
hat'in kitabinda Namik Kemal, hkmdarin hilIet ve saltanat yetkilerinin kisit-
lanmasina karsi Abdlhamit'e muhtiralar vererek onun lehine savasmis bir kisi
olarak gzkr. Namik Kemal'in savunmasindan greniyoruz ki, o bunu bakanlar
kurulunda kusa evirilen anayasa tasarisindaki hkmdar yetkileriyle ilgili
maddelerin ikarilmasina karsi yapmisti. Bunun, Tanzimat dneminde oldugu gi-
bi, padisah istibdadina degil, bakanlarin istibdadina yol aacagindan korkuyordu.
Ayrica, yetkileri kanunla belirlenmis bir hkmdarin bakanlar istibdadina stn
gelecek bir despotizm kurabilmesi imkni da vardi. Namik Kemal, hkmdar ve
yrtme gc yetkilerinin kanunla ayrilmasini ve belirlenmesini istiyordu; bunu
Abdlhamit'in btn gleri kendinde toplamasi iin yapmamisti.
Namik Kemal'in bu savunmasi gerege uygun olmakla birlikte, Islamci ve
Osmanli milliyetisi olan Namik Kemal, anayasada hkmdar, yrtme, yasama
ve yargi organlari arasinda denge ve karsilikli denetim yollan saglayan maddeler
bulunmadigini grmedikten baska, hilIet ve saltanat messesesinin "hkim mil-
lerin yani Mslman ve Trk halkin hkmranliginin bir garantisi olacagi sani-
sinda yaniliyordu. Ahmet Mithat'a vermis oldugu cevapta bu noktayi hl anla-
mamis oldugu, daha dogrusu bunun zmlenemez bir sorun oldugunu kavra-
mamis oldugu grlr. Ahmet Mithat'in ondan Iarki, bir ilke adami olmamakla
birlikte, bu zmlenemezligin zorunlulugunu anlamis ve kabul edebilmis bir ger-
eki olmasidir. Bu yzden lkc Namik Kemal srgnde yasar, savunmasini
bile yapamazken, gereki Ahmet Mithat saraydan madd destek gryor, hatt
yazarlik kariyeri sayesinde servet de yapabiliyordu.
Ahmet Mithat'i bu temel Iark isiginda Namik Kemal ile karsilastirarak inceledigi-
miz zaman, bu Iark iki adamin kariyerinde hemen her noktada kendini belli eder.
371
TRKYE'DE ADALAMA
Namik Kemal, halk iin hayatim harcadigi halde halka bir sey anlatamamistir. lava-
sinin ne oldugunu aydinlar bile kavrayamadigi iin bu aydinlarin ogu Abdlhamit
rejimiyle kendilerini rahatlikla uzlastirabilmislerdir. zgrlk ve ilerilik savasinda
devrimciligin anlamsizligini en iyi simgeleyen Ahmet Mithat, onlarin gerek simgesi
olmustur. lemek ki, vaktiyle Sinasi'nin vardigi sonu dogruydu: Siyasal bir devrim,
ister II. Mahmut gibi bir padisah, ister kesit Pasa gibi bir devlet adami nderligi altin-
da olsun, tepeden gelemez; halktan gelmeliydi. Bunun iin de devrimprojeleri kur-
maktansa halki egitmek, aydinlatmak gerekirdi. Ahmet Mithat'in basarilarini, byle
bir grsn isigi altinda daha nesnel olarak degerlendirebiliriz. nk Ahmet Mithat
yazdiklarini daha genis bir okuyucu yiginina ulastirabilmenin sirrini bulmustu.
Ahmet Mithat, siyasal devrim sorunlarini bir yana birakarak, padisahin o-
banligi altinda kuzu gibi yasamaktan hoslanacak halka, toplumsal ve kltrel
alanlarda yeni l ve degerler asilayacak Iarkli bir yol tuttu. Bir yandan yeni ye-
tismekte olan gen yazarlari korurken, kendisi de yazarlik tarihinde yeni igirlar
ati. Bu igirlarda Ahmet Mithat'in sadece bir gretici degil, ayni zamanda dsn-
drc bir rol oynadigini da kabul etmek zorundayiz.
Onun belki en byk sirri halk hikyeciligini, onun eglendirirken greten
ve dsndren teknigini kavramis olmasidir. Onun dili, Namik Kemal'inki gibi
simseklerin akmasini, gklerin grlemesini andirmaz; meddahlarin halk tara-
Iindan zevkle dinlenen hikyelerini andirir. Trk dilinde roman yazarliginin n-
cs ve tesvikisi de olmustur. Onun sayisiz denecek kadar oklukta yazilmis
romanlarinin bugn hibir edeb degeri kalmamistir; Iakat kendi zamaninda,
bunlarin halk gelenegine aykiri gelmeyen yani vardi: gretme, okurla ko-
nusma, hikyeden ders ikarma. Buna iki nokta daha ekleyecegiz ki, bunlarin
ikisi de Ahmet Mithat'i roman igrinida asmis olan Hseyin kahmi'de daha be-
lirli olarak grlr: Bazi toplumsal ve kltrel sorunlari romanin temasi yap-
mak, elestiriyi mizah yoluyla yapmak. Bu teknigin yardimiyla Ahmet Mithat
okuyucularini rahatsiz etmeden iinde yasadiklari kosullarin gln yanlarini,
evredeki insanlar arasindaki kusak, siniI, egitim ayriliklarini gsterir. Bu, oku-
yucuya ya alisilana karsi ya da kendisine yeni diye gsterilene karsi olan inan-
cini sarsan bir kuskuculuk getirir. Namik Kemal'in romanlarindaki, ogu ge-
miste yasamis imgesel kahramanlar, ortalama insanin stnde, onun inanama-
yacagi byklktedir. Onlar drstlgn, erdemin, idealin ugruna kendini, as-
kini Ieda eden stn insan simgeleriydi. Abdlhamit dnemine zg paradoks-
lardan biri olarak artik bu semboller kimseye hitap etmiyordu. Bu insanst er-
demleri kendinde topladigina inanilan Glge-Tanri'nin tekligi halka yeterdi.
Onun altinda her sey asagiliktir ve eliskiler iindedir.
372
TANRI GLGESNDE ANAYASA
Bu tek Glge-Tanri'ya karsi konmus bir kalkan sayesinde, Ahmet Mithat ge-
leneklere o denli baglilik beklenen bir dnemde o geleneklerin bazilarini elestiren
romanlarini rahatlikla yazmis ve okutmustur. rnegin klelik, kadinligin toplum-
daki asagi durumu gibi sorunlari ele aldigi zaman, geleneksel inanlari da sorgu-
ya ekmis oluyordu. nk geleneksel dsncede klenin, evlenilen ya da Iuhu-
sa srklenen kadinin dss tabiatlarinda yle yaratilmis olmalariyla yorumla-
nirdi. Ahmet Mithat bunun toplumsal evre ve kosullarin sonucu oldugunu gste-
riyordu. Kadinligin zgrlesmesi sorununa daha nce de deginenler olmustu; Ia-
kat Ahmet Mithat sorunu soyut bir sorun olarak ele almamakla, bir toplum yasa-
yisinin somut kosullan iinde onu belirtmekle daha genis ve srekli etkiler yapa-
bilmistir.
Ahmet Mithat'in romanlarinda degindigi kadinlik sorununun daha yksek
dsnce planinda tartisildigini da grrz. Bu soruna Sinasi ve Namik Kemal de-
gindikleri halde, simdi bu konu tek yanli olarak degil, iki grsn atismasi bii-
minde yapilan bir tartismanin konusu olmustur. 1896 yilinda aik Iikirli, bilgili
gen bir sarikli olan Mahmut Esat EIendi, yayimladigi bir yazi dizisinde Avru-
pa'nin bilim ve kltrne hayranlik duyan aydinlarin, bu uygarligin din yanini
tanimadiklari iin kendi toplumumuzdaki birok ktlklerin kaynagini birden
ok esle evlenme geleneginde bulmalarina karsi elestirilerde bulunmustu. Ona g-
re, bu aydinlar Avrupa uygarliginin din yanini bilmedikleri gibi, Islmlik'i da bil-
medikleri iin bu gelenegin bir seriat emri olmadigini da bilmiyorlardi. Bu evlenme
usul, ona gre, insan tabiatinda bulunan bir egilimden dogmustur, yani tabiat
kanunu geregidir. Seriat, sadece bunu tanimis ve mesrulastirmistir. Erkege tabi-
atin verdigi, seriatin da yasaklamadigi bu hakki insan eliyle konmus hibir kanun
kaldiramazdi. Gen lim, nedense Namik Kemal'in baglandigi tabii haklar greti-
sinde insana tabiat taraIindan verilmis ve hibir siyasal gcn alamayacagi hak-
lardan sz edecek yerde, yalniz erkege tabiattan verildigini kabul ettigi bir tek
hakkin seriata da tanindiktan sonra alinamazligini savunmayi yeg bulmustu!
Namik Kemal'in, tabii haklar gretisiyle seriatin uzlastigi dsncesindeki rkl-
g bundan iyi gsterecek kanit olamaz; nk Islm bilginlerinin seriattan anladigi
siyasal haklar degil, kiisel haklardir. Mahmut Esat EIendi'nin grse kattigi tek
yenilik, Islm hukukunu bilen gerek bilginler taraIindan, seriati Tanri kanu-
nunun altinda olan tabiat kanunlarina dayandirdigi iin dehrlik olarak sulandi-
rilacak bir abayla, ok esli evlenmeyi tabiati ve maddeci bir grse dayandirma-
ya kalkmasidir. Mahmut Esat, tezini desteklemek iin, Avrupa uygarliginda tabi-
atin emrettigi bu kanuna Hiristiyanlik yznden uyulmadigi iin Iuhusun yayildi-
gini gsteriyordu.
373
TRKYE'DE ADALAMA
Mahmut Esat'in yazilan, ayni konularin tartisildigi kusya Mslmanlari ara-
sinda batililasma tezini savunan Ismail Gaspirinski taraIindan Kirim'da yayimla-
nan Tercman gazetesinde elestirildigi gibi, Istanbul'da da Cevdet Pasa'nin kizi
Fatma Aliye Hanim taraIindan elestirildi.
24
Babasi gibi gizlice Fransizca grenen
ve onun gibi Avrupalilarla Islmlik zerine tartismalar yapan Fatma Aliye ok
esli evlenme geleneginin artik savunulamayacagini aika ileri srd. Bu gelene-
ge karsi ileri srlen sulari grmezlikten gelmenin artik mmkn olmadigini,
onun tabiat ya da biyoloji kanunlarina dayanmadigini, zaten Kur'an'da da birden
Iazla kadinla evlenmenin bir Tanri emri olarak gemedigi tezini savundu.
Mahmut Esat, bu elestiriye karsi birden Iazla esle evliligin gerekte
Kur'an'da emredilmedigini, sadece bazi kosullar altinda msaade edildigini kabul
ediyor, ancak Islm uygarliginin Hiristiyan uygarligina stnlgnn bu msa-
adeyi tanimada gzktgn belirterek sunlari sylyordu: "Her uygarligin bir
manev bir de madd yani vardir. Manev yani onun ahlkiyatidir. Uygarligin
madd yani dikis makinesinden demiryollarina ve dretnotlara kadar her sey, kisasi
bugn grdgmz sanayi buluslarinin eserlerini kapsar. Uygarligin, almak iste-
digimiz yani bunlarin hangisidir? Eger birincisiyse, ona bizim ihtiyacimiz yoktur,
nk biz o anlamda uygarlik yoksunu degiliz. Avrupa uygarliginin sayisiz ku-
surlariyla dolu olan bu yanina ihtiyacimiz yoktur. Bizim kendi manev uygarligi-
miz, bizim ihtiyalarimizi karsilayacak zenginliktedir. stelik Avrupa uygarliginin
o yanma stndr de. Kendi mill (buradaki anlamiyla "dinsel") gururumuz onun
buyanini taklit etmemize elvermez."
25
Vaktiyle Namik Kemal'in degindigi, Iakat zerinde Iazla duramadigi bu konu-
yu Ahmet Mithat da elealdi. Kendi zamaninda halkin diline girmis oldugunu an-
ladigimiz terimle sorunu syle ortaya koydu: AlaIrangalik nedir? Alaturkalik ne-
dir? 1898'de yazdigi bir yazi dizisiyle batililasma konusunu bu biimde ele aldi.
26
Ahmet Mithat bu yazi dizisinde devrimcilik grsne karsi evrimcilik gr-
sn savunur. Tarihin gelisimi helezona benzeyen bir yolda yrr. Bir toplum ya-
vas yavas dndg bir dneme girdigi zaman bir adim daha yksege ikmis olur,
agdas uygarliga biraz daha yaklasir. Osmanli Trk toplumu da byle ilerleyecek
ve byle ykselecektir. Fakat her basamakta adimlan dikkatle atmak gerekir;
nk Avrupa uygarligi diye grdgmz uygarligin iyi yanlari oldugu gibi kt
yanlari da vardir (Ahmet Mithat, bunu ilk syleyenin Namik Kemal oldugunu bil-
dirmez, Iakat onun grsn benimser). Avrupali olmak sadece Avrupa'da yasa-
yan kisi olmak, hatt Avrupa irklarindan birinden olmak demek degildir. Onun
a Ilk baskida burada bir not numarasi bulunmakla birlikte, nouar kisminda bu konuya iliskin bir girdi
ye rastlanamadi. . . .
374
TANRI GLGESNDE ANAYASA
anlayisina gre, Avrupa uygarliginin yararli yanlarini, Ienlerini ve endstrilerini
almak demektir. Fakat bu uygarligin kt yanlarini da birlikte almamaya bakmak
gerekir. Avrupa uygarligi bugn kendindeki ktlklerin Iarkina varmaktadir.
Yzyillar boyu Avrupa uygarligim gren Osmanlilar da bunu anlamislardi. Simdi,
Avrupalilasmanin sinirlarini izmemiz gereken bir asamaya gelmis bulunuyoruz.
Bugnk Avrupa uygarligi, kendini baska uygarliklarin halklari zerinde zorla
kabul ettirecek bir gce gelmistir. Onlarin dinlerini, dillerini yikacak bir g ol-
mustur. SirI alaIrangalasma sevdasiyla Avrupalilasmak bu halklarin ulusal ka-
rakterlerini yok edecektir. Fakat Avrupa uygarligini, kendi ulusal karakterimize
katabilirsek, onu yalniz devam ettirmekle kalmayip saglamlastirmis ve inceltmis
de oluruz. Bunu da daha nce Namik Kemal sylemisti.
Bati uygarliginin manev yani ile madd yani arasinda yapilan bu ayrim ile,
bu dnemde ulem arasinda bile madd yaninin alinmasi yolunda olumlu bir tu
tum baslamis demektir. Ancak manev olan, madd olan nedir? Ikisi hangi lle
re gre birbirindenayrilabilir? legismelerde biri, ardindan tekinden olan seyleri
de beraberinde srklemez mi? Bu sorulara daha sonraki dnemlerde cevap ara
yanlar olacaktir.
7. Edebiyatta isyan
Abdlhamit agi, disindan durgun gzken karanlik bir su birikintisine ben
zedigi halde, dibinde gelecek bir Iiskirisin akintilari gizli gizli birikiyordu. Avrupa
uygarliginin madd sanilan etkileriyle gelenekiligin aldatici sallan altinda siyasal
sorunlar zerinde degilse de, nce kltrel sorunlar zerindeki grslerde agir
agir degismeler oluyordu. Siyasal patlayisin grnslerine bundan sonraki b
lmde deginecegiz. Siyasal olmayan grnsler, edebiyat adi altinda sessizce
baslamis ve gelenege aykiri yanlari Ahmet Mithat gibi rejim kollayicilarinin Iark
edisine kadar sessizce srmstr.
Tanzimat sonrasi dnemin aydinlari 1870'ten sonra, rnegin Namik Ke-
mal'de grdgmz gibi, kltr sorunlarina egildikleri zaman, grsleri daima si-
yasal sorunlarin etkisi altinda karisik, belirsiz kaliyordu. Bu sorunlara geleneki,
reIormcu ve batici grslerin karmasi olan bir grsle bakiliyordu. Bu aydinlar,
agdas uygarlikla uzlasamaz yanlar bulundugunu gryorlar, bunlarin dzeltil-
mesi geregini ileri sryorlardi. Fakat siyasal reIorm savasi gelince, bunlari unu-
tarak sadece anayasa reIormunun her derdin zmn saglayacak yol oldugun-
da birlesiyorlardi. Yazilarinda degindikleri ekonomik davranis ve kaIa, egitimin
375
TRKYE'DE ADALAMA
modernlestirilmesi gibi sorunlar, hep siyasal reIorm davasinin zmlenmesine
bagli kaliyordu. Hatt, bu arada eski kurallar ve tutumlar savunularak, siyasal re-
Iorm sorununun modeli olan agdas Avrupa ktleniyordu.
Abdlhamit dneminin siyasal dava zerine sal rtmesinin sonularindan bi-
ri, aydinlarin siyasa disi sorunlar zerine daha ok egilmelerini gerektirmesi oldu.
Abdlhamit rejimi, bu kez kltr sorunlarini siyasal sorundan ayirtmakla, Iarkina
varmadan dsncenin geleneksel sistemin surasinda burasinda daha tehlikeli
gzlemler yapmasina yol aiyordu. Sallarin rtemedigi Bati etkisinin artmasi da
bu gzlemlerin daha kesinlesmesine, daha belirli noktalar zerinde toplanmasina
yaradi. Ve bu noktalarin en nemlisi din oldu!
Siyasal baski rejimi, nleyemedigi dis etkilerin yardimiyla, onun zelliklerine
karsi ikacak bir kusagin yetismekte olacagini ngrememisti. linden, seriattan,
gelenekten, maneviyattan o denli ok sz edilen bir dnemde, karanlik Iikir ve
inanlara isyan eden bir kusak yetisiyordu. Bu kusagin baslica zelligi de inanla-
ri inkr ve materyalizmdi. Abdlhamit dinin mutlak gcn kurarken, onun te-
mellerini uyanan aklin karsisinda tehlikeye koymakta oldugunun Iarkinda degildi.
Bu yzden yeni kusagin kaIasinda devlet ile din arasinda daha belirli, daha
kesin bir ayrim yapma olanagi dogdu. levlet, baski rejimi altinda elestiri hedeIi
olmaktan kurtuluyordu, ama onun yerine simdi din aklin elestiri hedeIi oluyordu.
Bundan tr, Atatrk yeniliklerinin en nemli yani olan ve bu kitabin asil konu-
su olan devlet-din ayrimini yapabilmenin daha belirli baslangilariyla bu dnem-
de karsilasmamizi yadirgamamaliyiz.
Bu dnemin dine dayali devlet, devlete dayali din birligi ideolojisine karsi do-
gan tepki o denli derin ve nlenemez oldu ki, gzlemlerimizin uzanacagi dnem-
lerin sonuna kadar bu, bir iki bastirma girisimine karsilik bir daha durdurulama-
mistir. Bundan sonra gelenekilige karsi olanlar saldirida, gelenekiligi tutanlar
ise savunmadadirlar.
Siyasal sorunlarin tartisilmasi bogulunca, dsnce siyasal sorunlarin kaIa
karistiriciliklarindan serbestlesince, baslica dsnce tutumu yavas yavas bi-
imlenmeye, birbirinden ayrilmaya basladi. Bunlarin en gl olarak baslayani,
baticilik akimi oldu. Karanlik dneminin bosalttigi kaIalarin iini, Bati dsnce-
sinden gelen Iikirler ve grsler doldurmaya basladi. Abdlhamit ynetiminin
gmrklerinin kapilan Avrupa'nin madd uygarligina ardina kadar aikti; din
adamlari bile bu alanda laissez-passefyt Ietva veriyorlardi. Fakat dsnce gm-
rkleri manev uygarlikta yzde yz "himayeciligi" gdyordu. Mahmut Esat'in
tezinde grdgmz gibi, bu alanda Avrupa uygarliginin hastaliklarina il ola-
cak yerli malzemenin ihraci bile gtleniyordu.
376
TANRI GLGESNDE ANAYASA
Gerekte ise, tehlikeli dsnceler zerine konan btn ambargolara ragmen,
logu uygarligiyla Bati uygarliginin sinirlarinda byk lde bir kaakilik basla-
misti. Avrupa devletlerinin imtiyazlarindan biri olarak kurulan yabanci postaha-
nelere Abdlhamit'in haIiyeleri sizamiyorlardi. O dnemle ilgili anilan okudugu-
muz zaman, genlerin bu yoldan kaak giren fikir aralarini elde etmek iin Iazla
ugrasmalarina bile lzum olmadigini grrz. Fransizca gazeteler kolaylikla elden
ele dolasiyor; hi kimse bunlarin hangi kaynaktan hangi yolla geldigini sorustur-
mayi bile umursamiyordu.
27
1908 levrimi sonunun taninmis aydinlan, anilarinda Fransiz edebiyatinin
ne kadar etkisi altinda olduklarini, eski edebiyata ne kadar yabancilastiklarini an-
latirlar. Hseyin Cahit, EdebiHatiralar'inda babasinin ok sevdigi Fss'l-hi-
kem'i ka kez okumaya alistigini anlatir. Fakat naIile! Ibn'l-Arab'nin bu eseri
ona hibir sey sylemiyordu. Okuyabilseydi, adi ok Arap olan bu dsnrn o
kitapta din konusunda seriatilarin yzdeyz kIr sayacagi bir dsns temsil
ettigini grecekti. Fakat, "hibirimiz artik grendigimiz Arapa'yi ve Farsa'yi
ilerletmeye alismiyorduk. Bu dillerde yazilmis hibir kitabi okumak istemiyor-
duk", der. Abdlhamit dneminin Arapiligi, aydinlan Arapa dsmani yapmisti.
Bu dilin ancak gerici Iikirler tasiyan bir dil oldugu sanisi o dnemden kalmadir.
Bu, Fransizca'yi Arapa'dan daha iyi bildikleri ya da onu elde etmenin daha
kolay oldugunu gstermez. Fatma Aliye Hanim da, Hseyin Cahit de Fransizca'yi
grenmeye ne kadar istekle sarildiklarini, fakat bu dili szlklere teker teker baka
baka ne kadar zahmetle skmege basladiklarini anlatirlar. Byle oldugu halde, yi-
ne de ugrasiyorlardi, nk, Fatma Aliye Hanim'in dedigi gibi, "Bir sre sonra
szlklere bakarak Fransizca'yi skmek, Osmanlica'yi skmek iin Arapa ve
Farsa szlklere bakmaktan daha kolay gelmeye basladi."
28
Hseyin Cahit, ani-
larinda syle der: "KaIami skolastigin batakliklarindan kurtaran, gzlerimin n-
ne yeni uruklar aan, ruhumu zgrlge kavusturan gler nelerdi? Simdi ds-
nyorumda, her seyin stnde uyanisimda etkisi olan gcn Fransiz dili ve kl-
tr oldugunu anliyorum."
29
Bu kusagin Iikir uyanisinda Bati edebiyatinin etkisinden, ayni kusaktan olan
Hseyin kahmi daha da coskunlukla sz eder: "Bati uygarligi bizim uyanisimizda
bir isildak olmustur... Abdlhamit'in sikiynetimi... bir ulusun manev besini ola-
cak her esit yayini baski altina almisti... Byle oldugu halde bir sey nleneme-
misti: Btn gmrk ve egitim teItislerine karsin, yabanci kitaplari aydinlarin raf-
larina kadar geliyordu... Bir sey daima dikkatimi ekerdi: Sansrden geen, hk-
mete onaylanan kitaplari satan dkknlar msterisiz kaldigi halde yabanci ki-
taplari satan dkknlar is yapiyordu. Geleneksel kltrn iIlasinin bosalttigi di-
377
TRKYE'DE ADALAMA
maglari yabanci kltr dolduruyordu. Avrupa dsnrleri, tarihileri, sairleri, ya-
zarlari sanki bizim kendi dsnrlerimiz, yazarlarimiz olmuslardi. Yabanci edebi-
yatin iyi etkileri ancak genlik kusagi arasinda duyuluyordu... KaIalarimizda b-
tn isiklarin tmden sndrlmesinin esigine geldigimiz iin Avrupa kltrnden
sirayan kivilcimlar o isiklan tutusturuyordu. Eger bugn iimizde dsnebilen,
yazan, zgrlg savunan varsa, onlar bu kivilcimlarin tutusturdugu kaIalardir.
O karanlik ve gamli gnlerde bizim dostlarimiz, yol gstericilerimiz Bati'nin bu Ii-
kir hazineleri oldu. Bizler dsnce sevgisini, zgrlk askini bu hazinelerden g-
rendik. lsn biimlerimizin hepsinde, dzyazi ve siirde grlen son gelismeler
Bati'dan esen rzgrlarin rndr."
30
1908'in coskunlugu iinde, Hseyin kahmi'nin abartmaya katigini sana-
biliriz. Fakat en yksek iki gretim evresinde hikmet veya IelseIe gretimine
karsi ikis ile o dnem yazilarinin taranmasindan ikardigimiz Bati yazarlarinin
adlarinin bir listesini verirsek yukaridaki tanimlamanin abartma olmadigini g-
rrz. l dogmus lar'l-Inn, Abdlhamit zamaninda 1900 yilinda diriltil-
misti. Bunun tabiat bilimleri blmnde o zaman Avrupa'da da kullanilmakta
olan bir terimin karsiligi olarak "hikmet-i tabiiye" adli bir ders okutulacakti.
"Hikmet" szcgnn rknt yaratacagindan korkan Egitim Bakani Zht
Pasa, onun yerine Fransizca'daki terimi alarak Iizik adi altinda bu dersi koydur-
mak gibi kestirme bir yol buldu. Bugnk bu szcg o korkuya borluyuz.
Mlkiye okulunda IelseIe dersi verilmesi kararina karsi, ubudiyet gsterisi ola-
rak, grenciler "bizi gvur edecekler" gerekesiyle boykotta bulundular.
31
Mes-
rutiyet zamanina kadar IelseIe okutulmamistir. Bir de o zamanin yayinlarindan
ikardigimiz Batili yazar ve dsnrlerin adlarina bakalim: Haeckel, Schopen-
hauer, Bchner, Danvin, Draper, Renan, Taine, Spencer, Le Bon, Poincare, Ri-
bot, Richet, Flammarion, J. S. Mili, Flaubert, Balzac, Zola ve ikinci, nc de-
recede sayilabilecek daha birok ad. Bunlar yalniz 1908 levrimi'nden nceki
yayinlarda rastlanan adlardir. lzenli bir bilim ve IelseIe egitimi olmayan bir
ortamda bu kisilerin dsnlerinin gerek anlamlari, geregi gibi degerlendirile-
memis olabilir; Iakat bu adlar bize Avrupa'nin ne kadar materyalisti, natralis-
ti, dehrsi ve rouge'u varsa, Abdlhamit'in gmrk duvarlarini asarak kaIalara
ulastigini gsterir. Her baski dzeni gibi, Abdlhamit rejimi de dsnceyle bas
edememistir.
Sarklilik, oktan beri bu dnemde oldugu kadar ideallestirilmemisti; Iakat Ba-
ti da hibir zaman bu baski rejimi dneminde oldugu kadar ideallestirilmemistir.
Aydinlar iin simdi orasi zgrlgn, kisi onurunun, aklin, drstlgn, konIo-
run, gzelligin ve sanatin dnyasiydi. Iinde yasadiklari evrede sevilecek, esin-
378
TANRI GLGESNDE ANAYASA
lenecek, kendilerini ondan saydiracak hibir sey yoktu. Bu evre, gerilik, asagilik,
ktlk ve kokusmusluk evresiydi. "Hayat-i muhavvel" dnyasi yeni kusak
genligi iin Avrupa'daydi.
Fakat kusagin bu isyanciliginin siyasal rengi yoktu. Bunlar anayasa hastala-
ri degillerdi. Ne liberal, ne sosyalist, ne de anarsisttiler. Bununla birlikte, dsnle-
rinde bunlarin her birindenbir para, bir koku vardi. arlik kusyasi nasil kendine
zg, evresine yabancilasmis devrimci tipine yol amissa, Abdlhamit otokrasisi
de kendine zg aydin tipini yaratmisti. Bu tipi tanimlamak iin Bati'dan gelen
ideolojilerin adlan (liberal, sosyalist, anarsist terimleri) yeterli degildir, yanilticidir.
Bu agin gen kusagi, Avrupa dsncesinde n kazanan yazarlarin yazilarindaki
natralist, materyalist, ateist, sosyalist ya da anarsist argalardan kendi kaIalari-
na uygun bir dsnce kumasi dokudular ki, bunun en ayirici yani gemisi red,
aga kosmak, ona ayak uydurmak istegidir.
Siyasa alanindan ok edebiyat alaninda kendini gsteren bu dsnse karsi
olanlar, zn ne oldugunu anlamadiklari iin, onlara kendi ailarindan alisilan
yaItalar yapistiriyorlardi. Bazilarina gre bunlar dinsizdi; bazilarina gre
gvurdu; daha kltrl olanlara gre sosyalist, ya da anarsisttiler. laha insaIli
olan, sert bir sosyalizm dsmani olmakla birlikte, yeni kusagi da destekleyen
Ahmet Mithat bunlara Arapa "dehr" szcg kadar halka yabanci, Iakat
Arapa degil Frenke bir ad takti: "dekadan"lar Edebiyat alaninda yillarca bir
dekadanlar tartismasi srd.
32
"lehr"ler (yani agdasilar), simdi decadent
(yani kkszlesmisler, yabancilasmislar) oluyorlardi; Iakat "dekadan" biiminde
yazilan bu szcgn gerek anlamini ok kimse bilmediginden jeune'ler ve
rouge'larin yani sira Ahmet Mithat EIendi de "umacilar" szlgne yeni bir kat-
kida bulunmustu. Bunlar AIganli Cemalettin'in umacisi olan "neyir'lerin Trk
esleri idi.
Bu Fransizca'dan bozma dekadanlarin en tehlikeli saydigi bir tanesini, Ahmet
Mithat EIendi'nin kendisi kk bir kitabinda aciyarak bize tanitir. Bu, yakindan ta-
nidigi ve takdir ettigi Besir Fuat'tir (1852-1887). Bir subay olarak yetismis,
ordudan ayrilarak yazarliga ve gazetecilige, edebiyat elestiriciligine girmisti. Ahmet
Mithat'a gre son derece bilgili, gayet iyi bir dost ve ok yurtsever bir aydindi.
Fakat kurtulunamaz bir hastaliga yakalanmisti: linsiz ve materyalistti. Geri,
"Avrupa'nin rahatini bozan su seIil sosyalistler gruhundan degilse de" Arapa ve
Farsa-'yi grenmediginden, "bir Mslmandave Osmanlida byle eksikliklerin
sonucunun ne olacagini" kestirmek mmknd. nk bunun sonucu olarak
Besir Fuat kendini ldrmst (Besir Fuat, grnste bir ask meselesi yznden
intihar etmis ve cesedinin bilimsel inceleme yapilmasi iin Tibbiye'ye verilmesini
vasiyet etmis-
379
TRKYE'DE ADALAMA
tir). Ahmet Mithat, Besir Fuat'in hayatini ve intiharini, dekadanlara bir ibret olarak
ve materyalistleri bekleyen sonun ne oldugunu gstermek iin yazmisti.
33
Ahmet Mithat EIendi, zlerek yazilmis gibi gzken bu mraice kitabinda
Besir Fuat'in yalniz seriatilara karsi degil, Namik Kemal'in idealizmine ve ro-
mantizmine karsi gelen bir edebiyat elestirmeni oldugunu belirtmemistir. Namik
Kemal, ilhamini Victor Hugo'dan alirken, Besir Fuat liderot, d'Holbach, d'Alem-
bert'den, Bchner'den aliyor; Iakat kendi zamaninda Fransa'da edebiyat alaninda
Balzac, Stendhal ve Emile Zola'nin eserlerinde temsil edilen realizmi savunuyor-
du. Tip ve teki bilimler alaninda bilimsel metodolojinin gelismesini tanimaya a-
listigi gibi, Bati'da "sosyoloji" adini tasiyan yeni bir bilim kolunun basladigini gr-
ms olan ilk Trk aydinidir. Fakat, belki hepsinin stnde, Bati IelseIi dsnce-
siyle Ortaag ve logu dsncesi arasindaki Iarkin znn, bilimsel realizmde ol-
dugunu kavrayan ilk Trk aydini o olmustur. Ahmet Mithat'in mraice yazilmis
kitabi bize bu yanlari tanitmaz.
Bununla birlikte, Trk aydinlari henz Avrupa'daki belli basli IelseI cere-
yanlarin tarihini bilmedikleri gibi, bilimlerin gelismesinin dsnme zerindeki et-
kilerini ve zellikle bunun toplum dsncesindeki yansimalarini bilecek asamaya
da gelmemis bulunuyorlardi. Baski rejimi altinda, Avrupa'daki toplumsal ideoloji-
leri taniyabilecek durumda olmadiklari gibi, o zaman kolay kolay gidilmez bir l-
ke olan Bati'nin toplum hayatini da bilmezlerdi. Sosyalizm, anarsizm gibi szckler
sadece Avrupa'nin hastaliklarinin adi olarak geer; Islm ve Osmanli gelenek-
lerinden her ayrilis byle kt adlarla yaItalanirdi. Emile Zola'dan sz etmek
anarsistlik ya da nihilistlik sayilirdi. Onun iin gerekte ne bir materyalist IelseIe
dsncesi, ne edebiyatta realizm ya da natralizm, ne de sosyal bir ideoloji olarak
sosyalizm gibi seylerden sz edilebilir. Ancak Fransiz dili yoluyla Avrupa'dan ge-
len Iikir isinlan, Abdlhamit'in kestigi prizmadan getikten sonra yle bir dsn-
ce biimi meydana getirdi ki, Bati szckleriyle bunu tanimlamak iin "topvaci
bireycilik" teriminden daha uygununu bulamiyorum.
topyaci bireycilik, 1896'dan sonra baslayan "Yeni Edebiyat" (Edebiyat-i
Cedide) akiminin ideolojisidir. Yeni edebiyat yazarlari, Avrupa'daki natralizm,
realizm, sosyalizm Iikirlerini tasiyan kitaplari okuduklari halde, bunlarin etkisi al-
tinda gelistirdikleri dsnce biimi bunlarin hibirine uymaz; hatt her birine yer
yer aykiridir. Bu dsn akimlarini temsil eden ideolojiler, Yeni Edebiyatilarin ka-
Iasinda ideallesen, zlenen bir topya olan Avrupa uygarligi grsn sakatlaya-
cak seylerdi. Onlar Avrupa'nin toplumunu degil, kiisinin madd hayatini, konIo-
runu, evresinin madd ileriligini, kisinin yasaminda zgr olusunu hayal gle-
rinde gzellestiriyorlardi. SiniI esitsizlikleri, cinayet ve yoksulluk, bankerleri ve
380
TANRI GLGESNDE ANAYASA
smrlms kmr isileri, ya da Nana'lan olan bir toplum bu gzellestirilmis
tabloyu irkinlestiriyordu. Bu yzden ilgilerini Stendhal, Balzac, Flaubert, Zola gi-
bi byklerin rahatsiz edici eserlerinden, daha asagi kalitedeki yazarlarin kitapla-
rina ynelttiler.
Yeni Edebiyat okulunun TevIik Fikret, Halit Ziya ve Hseyin Cahit gibi en
basta gelenlerinin hibiri Avrupa anlamiyla realist degildi. Kendi evreleri onlari
bireyci olmaya zorluyordu. Toplumcu ideolojiyi de anlayamazlardi, nk, Ahmet
Mithat Efendi'ye hak verdirecek kadar toplumsal kkszlk iinde yasayan deka-
dandilar. Namik Kemal, Avrupa'da bulundugu kisa sre iinde ulusu liberal dev-
rimcileri, hatt bazi sosyalistleri tanidigi halde onun Islm ve Osmanli romantiz-
mine karsi bunlarin nasil hibir etkisi olmamissa, Yeni Edebiyatilar da uzaktan,
kitaplardan ya da ziyaretilerle misyonerlerden grendikleri Bati'nin kendi evre-
lerine uygulanacak Iikirlerini benimseyecek durumda degillerdi.
Byle olmakla birlikte, onlardan bize kalan edebiyat yine de nemlidir. B-
yk edeb degere sahip olmaktan ok, o zamanki evrelerinin topyaci bireycile-
rin kaIasindaki yansimalarini, gerekten kaislarini, gzlerini baska modellere e-
virmis olmalarini gsterir. O zaman, batililasma sorunu yeni bir aidan tekrar ele
alindi ve bundan "baticilik" adini verdigimiz grs akimi dogdu.
8. Baticilik
II. Abdlhamit dnemi baticiliginda agdaslasma sorunu basit bir sorundu.
Bati uygarligindan alinacak seyler ancak "Iaydali" olan yanlardi. Bunlarin Islm
uygarligi zerinde bir etkisi olmayacakti. Zaten Bati'dan alinacak yanlar aslinda
Islm uygarligindan Bati'ya gitmemis miydi? Bu grste agdaslasma, oldugu gi-
bi kalmamak ya da daha sonra grecegimiz Islamcilarda oldugu gibi, ideallestiril-
mis olan topya olarak yasayan Islm altin agina dnmekti.
Halbuki simdi karsi karsiya gelmis grnen kamplar, Islmlik-Hiristiyanlik
kamplari degildir; Sark ile Garp kamplaridir. linleri bir yana birakarak logu ile
Bati karsilastirmasinin ilk izlerini daha Ahmet Mithat EIendi'nin yazilarinda bile
bulmustuk. Bu grse, dil agdaslasmasi alaninda onu tartisan Semsettin Sa-
mi'nin (1850-1904) su yazisinda da rastlariz: "Simdiye kadar Avrupa uluslarinin
dil ve edebiyatini bilmeyenler, Bati uluslarinin yalniz madd uygarlikta stn ol-
dugunu kabul ederler; Iakat kltrde, zellikle edebiyat ve siirde, tarihte, dil bi-
limlerinde bizden asagi olduklarina inanirlardi. Bir kltrn her yaninin birbirine
bagli oldugunu kavramamiz gerekir. Bir uygarlik, sadece bir iki bilim koluyla ya-
381
TRKYE'DE ADALAMA
sayamaz. Eger Bati kltrce asagi idiyse, madd uygarligini gelistiremezdi... Av-
rupa dillerini ve edebiyatlarini bilenler, bizim dil ve edebiyatimizin geri ve gelis-
memis oldugunu anlarlar. Avrupa edebiyatiyla tanisan bir Trk sairi artik o mug-
beeler, pr-i mugan, harabat siirlerini yazamaz... Bizim kendi edebiyatimizda da,
Avrupa edebiyatinda oldugu gibi dzyazi, hikye, oyun ve roman trlerini gelis-
tirmek zorundayiz... Bizden nceki edebiyat kusagi Bati`yi bir sarkli kiligina so-
kardi. Bugnk kusak Bati'ya daha yakindan bakiyor ve bunu yapmakla agdas
uygarliga daha da yaklasiyor."
34
Anlasma ve anlatma araci olarak dilin agdaslastirici rolnn anlasilmasiyla
yeni bir Bati grs doguyor demektir. Bati uygarligi bir btndr; iyisiyle kt-
syle birlikte bir btn. Onun iyisi, ktsnden kolay kolay ayrilamaz. "Gl se-
ven dikenine katlanacaktir". Yeni baticilar bunu kavradiklari zaman, Abdlhamit
rejiminin baskisi altinda onun yikici yanlari isledike, onlar da o lde Avrupa
uygarligini dikensiz bir gl bahesi olarak gryorlardi. Avrupa uygarliginin kt
yanlari zerinde grlt etmeye ne hakkimiz vardi? Islm uygarliginin, yeni bati-
cilarin deyimiyle, "Sark uygarliginin hangi iyi yani vardi? Insan, bu denli derin
bilgisizlik, bu denli irkinlik, bu denli ikiyzllk, bu denli idaresizlik, bu denli
esitsizlik ve bu denli Iukaralik arasinda nasil aydinlik ve reIah uygarligini asagi
grecek kadar budala olabilirdi? Biz, gnn birinde snmeye mahkmolan kendi
dilenci varligimiz iinde, Bati uygarliginin hrikalarinin karsisinda hiyar begen-
meyen dilenciye benzemiyor muyduk?
Sark uygarligi Avrupa uygarliginin smrsnden, saldirganligindan, ds-
manligindan degil, Sark uvgarliginin kendisinin :nde kt ve geri oluu v-
znden batmaya mahkmdu. Bati uygarligi znde iyi ve yksekti. Arap uygarli-
gindan alinmis bir uygarlik da degildi. Ne Hiristiyan ne de Mslman olan, yep-
yeni temellere dayanan bir uygarlik oldugu iin iyi ve stnd.
Uygarligin dinden siyrilmis grs de basladi demektir! Fakat Bati'nin bu
dinden ayri olan temelleri nelerdi? Bu sorun henz sorulmuyor, zerinde de du-
rulmuyordu. Baticilarin ogu edebiyat ve sanat adamlariydi. Tarih, ekonomi, fel-
sefe ve bilimdagarciklari epey haIiIti. Bu dnemin baticilarinin hayranligi, tani-
madigi, grmedigi bir gzele vurulan duygulu bir gencin hayranligi gibidir. Onlar,
irkinliklerden kaip, gzelliklere kavusmanin zlemi iindeydiler.
Yeni baticilik grsnn ilk maniIestosu (bildirgesi) Arapiliga savas bildiri-
si olarak basladi. Bu savasin ilk top atesini baslatan, "Gavgaci" Hseyin Cahit
(1875-1957) olmustur. Hseyin Cahit'in yazisi, Mesrutiyet'in geri gelisinden on
yil nce, sansrn satirindan kurtulabildigi kadariyla ikmisti. Edebi Hatira-
larini 1935'te yazarken, o yazisina satir atilmis biimiyle bile nasil izin iktigina
382
TANRI GLGESNDE ANAYASA
sastigini syler. Ele aldigi yazi, o zamanin modasi olarak Avrupalilarin bilimleri-
ni ve uygarliklarini Araplardan aldiklarini ispat iin yazilmis bir yazi dizisiydi.
35
Hseyin Cahit, kendi yazisini o zaman neden yazdigini 1935'te syle anlatir:
"... O zaman yayinlarimizda gl bir Arapihk modasi vardi. Ama her seyde.
Trke mi yazacaksiniz? Arapa grenmek zorundasiniz. linimizi mi grene-
ceksiniz? Arapa kitaplari okuyacaksiniz, Araplardan greneceksiniz. Bu Iikirler
iimde isyan yaratiyordu. Surada, yani basimizda btn uygarligi kendinde top-
layan Bati uygarligi duruyor; yasama, zgrlk, kltr, sanat ve reIah orada...
bizse burada knt ve kltlme iinde, boyunduruk altinda yasarken in
duvarlari iine hapsedilmis gibi... uygarligin isiklarina, seslerine, akimlarina kar-
si gzlerimizi, kulaklarimizi, ruhumuzu kapayacaktik. Uygarlik mi? Araplar yapti!
Bilimler mi? Araplarin kitaplarinda! Hayat mi? Bizde! Ahlk, Iazilet mi? Bizde bol
bol var!... fakat, bunlarin hepsi dogru olsa bile bu Arap uygarliginin ve bilim-
lerinin ne yaran vardi?... Bu sark kltr, Islm uygarligi, Arap bilimleri iddialari,
milleti uyusturmak, yani basimizdaki hayatin akisina katilmaktan bizi alikoymak
iin her yazida boyuna tekrarlaniyordu. Milletin zerine ken, kalin, siyah
bilgisizlikten baska bir de durumumuzla vnmek, Avrupa'yi asagi grmek gibi
ifte bir cehalet iindeydik."
Hseyin Cahit, o zamanki yazisinin sansrden kurtulan parasinda sunlari
yazmisti: "Istesek de istemesek de Avrupalilasmak zorundayiz. Nasil giydigimiz
pantalon Avrupa'dan geliyorsa... edebiyatimiz da oradan gelecektir... Araplarin
btn tarih kitaplari dilimize evirilse de yine Avrupa'ya bakmak zorundayiz.
Ibn Haldun'un tarih IelseIesi tarih biliminin ocukluk agina aittir. O zamandan
beri ocuk byd; Almanya'da delikanlilasti; hatt yaslandi; hayir zavalli ld
bile! Yeni tarih bilimi bize Araplardan degil, Avrupa'dan gelecektir. Bugn Arap
biliminin tarihi bize ancak bir seyi, o zamanki tarih bilgisinin durumunu grete-
bilir. Arap bilimlerinin grettikleri zerine yazilan yazilar bana tek bir sey g-
retti: Arap uygarligindan ebed olarak kurtuldugumuzu! Eger Arap uygarligina
minnettarligimiz su Arap bilimleri iinse, hi tereddtsz ondan kendimizi kur-
tarabiliriz. Bugnk astronomi aralari, makineleri, askerlik yntemleri ve tek-
nikleri, cograIya kesiIleri, tip bilimlerindeki gelismeler karsisinda... Araplarin su
zavalli bilimleri ocuk oyuncagi gibi kalir... Islmligin 14. yzyil dnemine l-
yiksak, su Arap kitaplarini birakalim da kaIalarimizi zamanimizin bilim ve tek-
nikleriyle dolduracak modern kitaplara sarilalim. Evet, bunlari Araplarda degil,
ancak Bati'da bulabiliriz."
36
Hseyin Cahit'in bu yazisi Islamcilar, daha dogrusu, Arapilar arasinda sid-
detli bir hiddet yaratti. Bunlarin en azililarindan, o zamanlar gen bir cami vaizi
383
TRKYE'DE ADALAMA
(ders-i m), mtareke dneminde de seyhlislm olan Mustafa Sabri Efendi, buna
sert bir cevap yazdi ve dekadanlarin fazla ileri giderlerse kafalarini kaybedebi-
leceklerini hatirlatti. Gen hoca eIendi, zellikle iki noktaya ok ierlemisti: Arap
bilimlerinin asagi grlmesi ve "bizden" sz edilmesi. "Biz" kim oluyorduk? Bi-
zim, Araplarin yaninda ne yerimiz vardi? Araplara saygi ve baglilik Islmlik'in bir
geregiydi; bu, Osmanlilik gibi bir siyasal ikar bagliligi degil, bir din borcuydu.
a
Arap bilimleri, kelm, usl, edebiyat ve hepsinin stnde "o gzelim Iikih bilimi"
simdiye kadar kimse taraIindan bu denli kstaha alaya alinmamisti.
37
Yeni baticilarin anlayisiyla Avrupa ve Asya uygarliklari ve Trk agdaslas-
masinin niteligi zerinde de yeni bir grs dogdu. Bu yeni grse yine Hseyin
Cahit'in 24 Nisan 1898 tarihli bir yazisinda rastlariz.
38
Tanzimat yeni bir toplum
biimi gelistirmeye dogru degismenin temellerini atmisti. Bu, Asya uygarli-
gindan olan bir toplumun Avrupa uygarligina gemesi demekti. KaIalar, agdas
yeni dnyanin geleneksel dnya trnden olmadigini kavramaya baslamisti.
Avrupa uygarliginin disindaki toplumlarin ancak Avrupa'dan Iikirler alarak
kendilerini agdas uygarliga uyacak biimde degistirmek zorunda olduklari g-
rlyordu. Fakat bunun arkasindan bir geri tepme geldi. Kalin bir ikiyzllk
perdesine brnen bu tepki, Bati`ya karsi neIret yerlestirme amacini gdyor-
du. lis grnsnde Bati'dan bir seyler alma zorunlulugunu kabul ediyor; Iakat
Bati uygarliginin ancak "iyi" yanlarinin alinmasi Iikrini tekrarliyordu. Bu, rt-
l bir yoldan Bati'ya karsi olmaktan baska bir sey degildi. 1896'da yeniden Ba-
ti'ya dns akimi basladi. Hseyin Cahit bununla "Yeni Edebiyat" akimini
kastediyor. Onlarin grnsndeki yenilik sundadir: Bati'dan alinacak yanlar,
ancak btn insanliga uygulanir yanlar; kendi yerimize, zamanimiza ve ola-
naklarimiza uyacak biimde kendi ulusal basarilarimizi gereklestirmede nc
olacak ilkeler olacaktir.
Fakat bu grs asil isleyen adam baticilarin "ideal tipi" diyebilecegimiz
TevIik Fikret (1867-1915) olmustur. TevIik Fikret'in 1908'den nce yazilmis
siirlerinin ogu geleneklere ve gericilige saldin siirleridir. Uzun siirlerinden biri
olan "Sis", Abdlhamit rejimine karsi isyanin siiridir. Geleneki ve dinci d-
snceye karsi isyan, TevIik Fikret'te geleneki ve dinci ahlka karsi evrilmis-
tir. AIganli Cemalettin'den Ahmet Mithat Efendi'ye kadar "dehr" daima ahlk
dsmani olarak gsterilmisti. nk onlarin dsnsnde ahlkin kaynagi
dindir. Yeni Edebiyatilarda, zellikle TevIik Fikret'te ahlk sorunu ana sorun-
dur; Iakat buradaki dinci ahlk degil, insanci ahlktir. Bu da geleneklerden
siyrilmak, akla tam zgrlk vermek ve kisiyi btn insanligin bir yesi, bir
a Buraya, "Ahmed Naim'in ncs" notu dslms.'
384
TANRI GLGESNDE ANAYASA
kardesi yapmak sorunudur. TevIik Fikret'in deist ahlk grs, en gl ola-
rak nl "Tarih-i kadm" siirinde gzkr. Bu siir, insanin baski rejimi altinda,
esitsizlikler iinde ikiyzllk ve klelik ruhuyla nasil yozlastirildiginin bir hi-
kyesidir. Sair, gemisin ktlklerine karsin, uzun, karanlik gecenin bir gn
sona erecegine, yeni bir sabah dogacagina inaniyor. Fakat bu devrimi kim ya-
pacaktir? Biroklari, bunun ancak Tanri'nin bir mucizesi olacagina inaniyor.
Fakat btn bu seIaletler, acilar o Tanri adina srdrlmyor mu? Su kk
tanrilar, o byk Tanri'nin yeryzndeki glgeleri degil midir? Dnyadaki
tanrisal egemenliklerinde kendi resullerini, kendi cehennemlerini, kendi cellat-
larini kuran, kendi cennetlerinde yasayan mstebitlerin prototipi olan bir Tanri
bunu nasil yapabilir? Hayir, mstebit bir Tanri, insanligin Tanrisi olamaz.
Ancak insanligi seven, ona aciyan Tanri, Tanri olabilir. lin babalarinin anlat-
tigi teki Tanri insanligi klelestirmek, kaIalarini zincirlere vurmak iin uydu-
rulmus bir eIsanedir. Artik sphe ona meydan okuyor. Simdi akil Hakk'i (dog-
ruyu) ariyor ve onu btn byklgyle bulmustur. Aklin meydan okudugu
Tanri'ya, yalandan baska bir sey olmayan o Tanri'ya inananlar, ona gzyasi
dkenler yalniz ikiyzller ve cahillerdir. Bu akil dininin inanlarini oglu iin
yazdigi "Ament" (Inaniyorum) adli siirinde aiklar: Insanin haysiyetine
inan, kardesligine inan, kendini ykseltme gcne inan, kisi zgrlgne
inan ve aklin dnyayi degistirme gcne sonsuz inan!
Fikret'in inanlari Mesrutiyet dnemi kusaklarinin lkleri olacakti. Her yan-
da gemisin san ve sereIlerinden sz edilen bir dnemde, "Tanri'nin yeryzndeki
glgesi"nin altinda bunlari sakiyanlarin hkm srdg bir dnemde, TevIik Fik-
ret'in siirleri hem devrimci, hem yapiciydi. Yapici yani, bu yeni deger ve idealleri
seriat kokusundan arinmis bir siir diliyle vermesindedir. Namik Kemal'in vatanse-
verlik erdemleri olarak getirdigi yeni moraliteyi sunan siir ve oyunlari, yalniz ku-
laklara sesleniyor, kaba, soven heyecanlar yaratabiliyordu. TevIik Fikret'in in-
sanci moralitesi ise, kan, ates, kili, savas heyecanlari yaratmaz: akla seslenir.
Fikret'in gsterdigi idealler insanin erisemeyecegi yksekliklerde kalmislarin ide-
alleri degildir. Bu ideallerin merkezi insandir ve onlar her insan iindir. Simdiye
kadar inkr edilen, asagi grlen, haysiyet ve sereI sahibi olmaya liyakatsiz g-
rlen insan iindir! agdas bireycilik ve deist liberalizmin ahlkiyatini edebiyati-
miza getiren Fikret olmustur.
39
TevIik Fikret'in yeni moralitesinde de, baticilara zg topyaci bireycilikle
iliskili Bati anlayisini grrz. Ihtimal ki, Abdlhamit'in Ingiliz aleyhtari politika-
sina bir tepki olarak Anglosakson hayranligiyla birlikte Bati uygarliginin znn
385
TRKYE'DE ADALAMA
bireycilik, zgrlk ve onlari besleyen egitim oldugu grsn savunur. Mesruti-
yetin politik akimlarinin birinde bunun daha belirli bir ideoloji ve kalkinma prog-
rami olarak ortaya ikacagini ileride grecegiz.
Notlar
1 Bkz. Toynbee, VIII: 692-695.
2 Emile lacoine, "Elektrigin memleketimizdeki tatbikati", Tercman-i hakikat ve Musavver Servet-i
Jnn zel sayisi (M313/1895): 38-40.
3 Hafiye ve jurnalcilik rgtnn gerek kurucusunun Kanun-i Ess yillarinda saray bassekreteri
olan Kk Sait oldugu sylenir. nl 113. maddenin yazan da odur; bkz. Inal, Sadrazamlar, II:
346-347. Evhamhlikta ve kurnazlikta Abdlhamit'e tas ikartan bu zat, sonra pasa ve ondan son
ra yalniz Abdlhamit dneminde degil, Mesrutiyet dneminde de sadrazam olmus, levrim'den
sonra 113. maddenin yazilmasindaki payini inkr etmistir. lelikanliligi zamanindan beri Yeni Os
manlilar arasinda bulunan. Mesrutiyet dneminde onlarin tarihini yazan Ebzziya TevIik'in bile
jurnalcilik yaptigi sylenir. Abdlhamit zamaninda bir ara Konya'ya srldgnden, belki de ken
dini korumak iin o kervana katilmis olabilir. Abdlhamit'in dsmesinden sonra jurnal evrakini in
celemeye memur edilen komisyon, bunlar arasinda yle kisilerin adlarina rastlamisti ki, bunlarin
yakilmasindan baska are grlememisti. Bu bilgi, sz konusu komisyonda bulundugunu syleyen
General keIet Bele taraIindan nakledilmistir. Kurtanlabilen bilgiler bile, 27 Mayis 1960'tan sonra
bunlari aiklayan bir kitabi okuyanlari hayretler iinde birakmistir. |YN: Sz konusu yayin iin bkz.
Asaf Tugay (yay.), Ibret.-Abdlhamid'e Verilen Jurnaller ve Jurnalciler (Istanbul, tarihsiz)].
4 lenildigine gre, Bogaz vapurlarinda geceleyin kullanilan isildaklarin sadrazam ile seyhlislm ko
nak ya da yalilari arasinda yanip sndgne dikkat eden bir jurnalci, bunun bu iki nemli kisi ara
sinda (belki de bir komplo iin) gizli bir isaretlesme olduguna hkmederek jurnalini sunmus; bunun
zerine vapurlarda isildak kullanilmasi yasak edilmisse de bunun da tehlikeleri grlerek vazgeil
mistir. Byle ynetimlerde herkese jurnal verme zgrlg tanininca nasil bir jurnalcilik enIlasyonu
olmussa, onun arkasindan gelen dnemlerde de bunlar hakkindaki rivayetler enIlasyonu oldugunu
hatirlatmak, bu rivayetleri dogruluklari meydana ikarilincaya kadar (ki byle bir sey olacagini san
miyoruz) bunlarin sadece yaygin rivayetler oldugu noktasina okuyucunun dikkatini ekmek gere
kir. Bunlarin bazilarinin, jurnalcilerin kendileri taraIindan yayilmis olmasi ihtimali bile vardir. Jurnal
edilen ve Yildiz'da sorguya ekilen bir albayin anlattigi korkun sahne iin bkz. Ismail Hakki, Jo-
tan ugrundavahut Yildi: mahkemesi (Kahire, I1I326/1908).
5 Von der Goltz'un IrankfurterZeitung'da ikan mektubu, itihat, 71(1329): 1566'da yayimlan
mistir.
6 Ayrintili bilgi iin bkz. Tahsin Pasa, Abdlhamid ve Yildi: Hatiralari (Istanbul, 1931).
7 Musa Kzim, Devr-i istibdat ahvali ve msebbipleri (Istanbul, 1327/1911), s. 29.
8 Ahmet Ihsan, Matbuat Hatiralarim (Istanbul, 1930), cilt I, s. 109; sadelestirilmis yeni baskisi:
yay. Alpay Kabacali (Istanbul, 1993), s. 89-90; bu kitapta dnemin basininin durumu zerine bol
bilgi mevcuttur; edebiyat dnyasinin durumu zerine bkz. Hseyin Cahit, Edebi Hatiralar (Istan
bul, 1935), s. 161-169.
9 Musa Kzim, 34. ,
10 Ahmet Ihsan, 1:142-143; yeni baskisi, s. 112-113.
11 Hseyin Cahit, 103.
38 6
TANRI GLGESNDE ANAYASA
12 "Bir yildizbcegi ile bir yolcu", Mecmua-ifnn, I, 1 (hl300/1882): 31.
13 arlik kusyasi'nda da byle "netameli" szckler vardi. rnegin, lester Ward adb, zamaninda nl
bir sosyologun Dynamic Sociology adli yapiti kusa'ya evrildigi zaman adinin dinamiti hatirlataca
gi gerekesiyle kitap toplatilmisti. Fakat kusya'da ok genis ve kkleri eskiye kadar giden (lekab-
rist'lerle aristokrasi ve ordudan baslayan) genis bir aydin kitlesi vardi.
14 Bkz. Namik Kemal, Renan mdfaanmesi (Istanbul, 1326/1910); S. Mardin'in satirlari (359-
361), zellikle Sinasi ile Kemal arasindaki Iarki gstermesi bakimindan ok iyidir.
15 Bkz. Tarik, zellikle sayi 789, 5 Haziran 1886.
16 Mektubun Ingilizce evirisi iin bkz. Nikki k Keddie, Sayyidjaml ad-Dn 'al-Afghn': A Political
Biography (Berkeley ve Los Angeles, 1972), s. 133-138. Mektupta tarih ve yazildigi kisinin adi
yoktur. Sadrazamlardan birine yazildigini Iarzedersek bu 1878'de (4 Subat-18 Nisan arasi basvekil
olan) VeIlk Pasa, (28 Mayis-4 Haziran arasi sadrazam olan) kst Pasa veya (4 Haziran` Aralik
arasi sadrazam olan) SaIvet Pasa olabilir. Sezgimiz dogru ise, Iarkli nedenlerle nn de AIgan'yi
ciddye almadiklarini tahmin edebiliriz.
17 Bu kitabin son zamanlarda yapilan Trke evirisi iin bkz. Cemaleddin AIgan, Tabiatiltgi Red,
ev. Aziz Akpinarli (Ankara, 1956).
18 Keddie, 384-388.
19 Wilfrid Scawen Blunt, The Future qf islam (Londra, 1882), 2, 4 ve5. blmler.
20 Lothrop Stoddard, The New World of Islam (New York, 1921), s. 64'te "Sultan tabii olarak Cemai'i
sevinle karsiladi ve onu hemen Pan-Islmpropagandasi brosunun basina getirdi" der. AIgan eI
sanesini yayan bazi Batili yazarlarin uydurmalarinin rneklerinden biri budur. Gerekte, ne byle
bir bro vardi, ne de AIgan onun basina getirilmisti. AIgan eIsanesi Hint ve Pakistan Mslman
aydinlan arasinda asin yayginliktadir. Fakat Trkiye'de yasayan bir AIgan eIsanesi bile vardir.
21 AIgan hakkindaki eIsanelerden biri de onun anayasaci bir devrimci oldugu, Abdlhamit'e karsi
Jn Trk ayaklanmasinin onun etkisi altinda hazirlandigidir. AIgan'nin Istanbul`a ilk gelisi za
manindaki padisahin Abdlhamit oldugunu sanacak kadar tarih olaylarindan habersiz olan bir
yazarin su kitabina bkz. Charles Clarence Adams, Islam and Modernism in Egypt (Londra,
1933), s. 12. Ayni iddiayi Trkiye'de de yapanlar olmustur (Nurettin Artam, Avlik Ansiklope
di") . Bazi Trkler de AIgan eIsanesinden kendilerine bir pay ayirmislardir. Trklk nderle
rinin tarihini yazan YusuI Akura, kendine zg gizli alaycilik ve spheciligi ile Mehmet
Emin'in (Yurdakul) Trklk ilhamini AIgan'den aldigini kendisine syledigini kaydeder. la
ha hayal bir iddia, eger Akura tarihlerde yanilmamissa, Ahmet Agaoglu'nun iddiasidir. Aku-
ra'nin yazdiklarindan anlasildigina gre, Agaoglu 1888-1894 arasinda Paris'te bulunmustur.
Akura syle yazar: "Ahmet Bey otobiyograIisinde diyor ki: Islm lemi mteIekkirlerinden Ce-
malettin-i AIgan hazretleri Paris'teki ikametleri esnasinda benim vaz (mtevazi) meskenimi
baskalarina tercih etmek ltIunda bulunmuslardi ve haItalarca beraber kalmistik". AIgan Pa
ris'te 1883-1885 yillari arasinda bulunmustur; bkz. Keddie, 449. Akura'nm slbundan Ah
met Bey'in mbalagasini sphe ile karsiladigi sezilir; bkz. Akuraoglu YusuI, "Trklk Iikri,
trkclk cereyani, Trk Ocaklari", Akuraoglu Yusuf (yay.), Trkvili (Istanbul, 1928) iinde,
S. 377-378 ve 425-426.
22 lis borlar ve sermaye yatirimlari zerine bkz. Farvus, Trkiye'nin can daman, ev. Emin kesit
(Istanbul, 1330/1914); 2. baski: Muammer Sencer (yay.), Trkivenin Mali Tutsakligi (Istanbul,
1977), Herbert Feis, Europe, the World's Banker, 1870-1914 (New Haven, 1930), s. 293-360 ve
Blaisdell.
23 Bu mektup nce Sark, 1 (1298/1882): 10-19'da ikmis, sonraMukaddime-iCell, 3. baski (Istan
bul, hl309/1891)'de tekrar basilmistir.
24 Bkz. Fatma Aliye, Nisvn-i Islam (Istanbul, hl309/1892); yeni harIlerle 2. baski: Mbeccel Kizil-
tan, Iatma Alive Hanim. Yaami-Sanati-Yapitlari ve Nisvan-t Islam (Istanbul, 1993). Genel ola
rak kadinligin durumu zerine bkz. Semsettin Sami, Kadinlar (Istanbul, 1296/1879); yeni baskisi:
yay. Ismail logan (Ankara, 1996).
387
TRKYE'DE ADALAMA
25 Mahmut Esat, Taaddd-zevcat (Istanbul, hl316/1898). Burada Fatma Aliye'nin cevabiyla Isma
il Gaspirinski'ye verilen cevap da vardir.
26 Ahmet Mithat "Merahil-i terakki", "Biz nereliyiz?", "Avrupalilasmaktaki tehlike" ve "VaziIemiz",
Tarik, sayi 4614-4617, 27-30 Tesrin-i evvel 1314/8-11 Kasim 1898.
27 Hseyin Cahit, 51 [YN: II. Abdlhamit ynetimince "evrk-i muzirra" olarak adlandirilan bu tr ya
yinlarin postahanelerden alinip dagitilmasi hakkinda birincil bir kaynak iin bkz. leskovikli Meh
met Rauf, lttOiatve Terakki Ne Idi, 2. baski, yay. Blent lemirbas (Istanbul, 1991)|.
28 Ahmet Mithat, Iatma Alive Hanim vahut bir muharrire-i osmanivenin neeti (Istanbul,
hl311/1893), s. 88; yeni harIlerle 2. baski: Mge Galin (yay.) ve lynda Goodsell Blake (ev.) (Is
tanbul, 1998), s. 64.
29 Hseyin Cahit, 26.
30 Hseyin kahmi Grpinar, "nsz", Sipsevdi-, bu roman Abdlhamit sansr taraIindan yasaklandi
gi iin 1912'de ikmistir.
31 Osman Nuri Ergin, Trkiye Maarif Tarihi (Istanbul, 1939), cilt V, s. 1415-1417,
32 Bu ad, Fransa'da Baudelaire, Verlaine ve Mallarme gibi sairlerin temsil ettigi edebiyat akimina veril
misti. Bunlarin, asin uygarlasmis Bati toplumu iinde ks alameti sayilan hasta ruhlu kisilerin i
duygularini siir diline getirisleri iin kullaniliyordu. Genis anlami ile toplumdan yabancilasma, kk-
szlesme anlamina gelir. Dcadent tartismalari iin bkz. Hseyin Cahit, Kavgalarim (Istanbul,
1326/1910).
33 Bkz. Ahmet Mithat, BeirIuad (Istanbul, hl304/1887; yeni harIlerle 2. baski: Istanbul, 1996); ay
rica bkz. Orhan M. Okay, BeirIuad, Ilk Trk Po:itivist ve Natura/isti (Istanbul, 1969). Hseyin
Cahit, Besir Fuat'in Bchner'in "Madde ve Kuvvet" adli eserini evirdigini sylerse de [Edebi Hati
ralar, 36), kendisi hakkinda biricik monograIiyi yazan Okay, "elimize byle bir eser gememistir.
Belki o devirde karsilasmasi muhtemel bir reaksiyonu nlemek iin tercme edip bastirmamis ve el
den ele dolastirmis oldugu dsnlebilir" der (s. 185).
34 Bkz. "lisan ve edebiyatimiz", Tercman-i hakikat ve Musavver Servet-ijunn zel sayisi
(M313/1895), S. 89-91.
35 Hseyin Cahit, "Arab'dan istiIade edecegimiz ulm", Tarik, sayi 4630, 12 Tesrin-i sn 1314/25
Kasim 1898. Hseyin Cahit, bu yaziyi Kavgalarim kitabina almistir (s. 96-108); yazinin bir bl
m iin bkz. Suat Hizarci, Hsevin Caliit Yalin (Istanbul, 1969), s. 52-55.
36 Hseyin Cahit, Edebi Hatiralar, 85-87.
37 Mustafa Sabri, "Cretli bir dekadan", Malmat, 163, 3 Knun-i evvel 1314/16 Aralik 1898; Hse
yin Cahit, bu yaziyi da Kavgalarim kitabina almistir (s. 109-114).
38 Hseyin Cahit, "Edebiyat-i cedide, mense ve esaslari", Kavgalarim iinde, s. 37-50; bu yazinin bir
kismi iin bkz. Hizarci, 50-51.
39 Kprlzade Mehmet Fuat, Tevflk Iikret ve ahlaki (Istanbul, 1918), s. 36-40, Salih Nigar Kera
met, Fikret'in hayat ve eseri (Istanbul, 1926), s. 80 ve Hasan li, "Fikret'in Iikir hayatimizdaki
tesiri", Hayat, VI, 137(1929): 13.
388
XII
MESkUTIYET
1. Gizli rgtlenmeler
19. yzyil sonlarinda Bati dnyasinda grlmedik ekonomik, teknolojik, bi-
limsel gelismeler, kltr ve dsn alanlarinda gl akimlar baslamisti. Bati uy-
garligi 20. yzyila merdivenlerini dayamis, byk endstri uygarligi, denizleri,
karalari asarak dnyanin geri kalan lkelerinin gelenek sinirlarini asindirmaya
baslamisti. Tarihin bu en gl uygarligi Balkanlar'dan Yemen'e kadar btn Os-
manli lkelerinin zerine de glgelerini iyice salmisti. Tarihin byle bir dnemin-
de Osmanli lmparatorlugu'nda ise, Yeni Osmanlilarin umdugu agdaslasma, iler-
leme atilimlari yerine Ernest kenan'in o denli kizilan tezini kanitlarcasina, daha
eski dnemlerin bile grmedigi bir din-devlet diktatrlg kurulmustu. Gemiste
Islm ya da Arap uygarliginin parlakliklarindan alinan esinlerle 20. yzyilin esi-
ginde ve Bati uygarliginin yani basinda yasatilmak istenen byle bir rejim, disari-
dan gelen etkilerin, ieride gelisen bozukluklarin yikiciligindan korunamazdi.
Bu rejime karsi siyasal planda ilk baskaldirmalar, bu kez daha gerek anla-
miyla gen kuak arasinda basladi. Sivil ve asker okullarinda, Tanzimat dne-
miyle kiyaslanamayacak kadar ok sayida gen yetisiyordu. Bu gen kusagin a-
balarinin 1889'dan baslayarak yirmi yila yakin bir sre boyunca iine dstg
politik dsn karmasasinin derinligi, din-devlet rejiminin dsn alaninda yaptigi
olumsuz etkilerin kapsamini bize gsterecektir.
laha nce grdgmz edebiyat alanindaki tepkiler disinda, II. Abdlhamit
ynetimine karsi baslica evrede gelisen siyasal nvelesme dogdu. Birincisi
yksek egitim okullarinda (zellikle Tip ve Harp okulunda) genler arasinda bas-
389
TRKYE'DE ADALAMA
layan gizli cemiyet kurma akimi, ikincisi, yelerinin ogu subay olmakla birlikte
ordu disindakileri de iine alan gizli komiteler (cuntalar), ncs de, Paris, Ce-
nevre, Kahire gibi merkezlerde bir araya gelen aydin gruplasmalari. Baslangita,
birbirinden ayri gzkyorlarsa da bunlarin varligini sezen ynetimin haIiye ve
jurnal rgtlerinin eylemlerinin koyulasmasi sayesinde aralarinda baglantilar ku-
rulmustur.
Bunlarinhepsini birden "Jn Trk" akimi olarak adlandirmak gelenek olmus-
tur. Yeni Osmanlilar dolayisiyla grdgmz gibi, Fransizca Jeune Turc terimin-
den bozma olan bu ad bize ancak iki sey anlatir: a) Avrupa'da bunlarin "gen"lik
akimi erevesinde grlmekte olduklari; b) Avrupa'da kullanilan bu adlandirma-
nin gerek anlamlarini bilmeyen daha sonraki yazarlarin, bu Fransizca bozugu
terimle esitlerini grecegimiz grup ve dsnlerin hepsini bir torbaya doldurarak
aralarindaki grs ayriliklarini ve bu ayriliklarin nemini gzden kaybettirmeleri
ya da bunlari kisisel ekismeler gibi gstermeleri.
laha nce grdgmz gibi, genlik akiminin jeune'lgn) Bati'daki anla-
minin zelligi devrimcilik, ulusuluk ve liberallikti.. Oysa simdi grecegimiz
ikinci kusak Jn Trk denen kisilerin ileri gelenlerinin hibiri, 1908'e gelinceye
dek, birinci ve ikinci nitelendirmeye sokulamayacagi gibi, nc niteleyise gire-
bilecek olanlari da ancak Yeni Osmanlilar dsnn asabildikleri lde liberaldi-
ler.
i
Jeune'lk, II. Abdlhamit dneminde dinsizlik, dehrlik, asilik, sosyalistlik
sayildigi iin o dnemin haIiyelerinin, jurnalcilerinin, brokratlarinin bu terimi
onlar hakkinda bol bol kullanmalari sayesinde, onlar iin jnlk nitelendirilisi
yerlesmis, bir daha da kalkmamistir. Oysa, onlar kendi aralarinda kendilerini ce-
miyet, komite, hizip ve parti olarak ok esitli adlarla adlandirmislardi.
2
Bunlarin
kaynaklanin, amalarini, dsncelerini ve ideolojik ayriliklarini bilmek iin onlari
bu Jn'lk torbasindan ikararak ayirmamiz gerekir.
Uyarilmamiz gereken ikinci nokta, zellikle birinci girisim (daha az derecede
ikinci, ok daha az derecede nc girisim) ile ilgili bilgilerin ogunun, henz
daha belgelere dayanilarak bilimsel incelemeden geirilmemis olmasidir. Bu bilgi-
lerin bir kismi henz daha sylenti, ani, sonradan ileri srlms iddialar, bellek
yanilmalari, kendilerinin de hangi kosullar altinda bulunduklarini bilemeyecek
durumda olmalari gibi nedenlerin yol atigi bosluklar ve tutarsizliklarla yigilmis
bilgilerdir.
3
Simdiki asamada, bilimsel incelemelerle karsiti, ya da baskasi ortaya
ikarilincaya kadar, ancak bu kitabin konusu aisindan anlamli buldugumuz bir-
ka genelleme yapabilecegiz.
Ihtimal ki en kesin genelleme, ilk kimildanisin yksekgretim genligi ara-
sinda basladigidir. Ikinci genelleme, bu kimildanisin okul disina, sivil ve asker ki-
390
MERUTYET
siler arasina yayilmasi zerine, Kuleli Olayi ve ittifak-i Hamiyyet olayi modeli bir
darbe (coup) hazirlayarak padisahi indirip yerine bir sehzadeyi tahta ikarma giri-
simine baslanmasi ve tekilerde oldugu gibi, gnll haIiyeler sayesinde bu giri-
simin de bosa ikmasidir.
4
Yapabilecegimiz nc genelleme, bu olay zerine rejimin haIiye ve jurnal
rgtlerinin glendirilmesi, genisletilmesi ve II. Abdlhamit'e zg olan srgne
yollama ya da iyi bir mevki vererek kazanma ynteminin daha genis lde kul-
lanilmasidir Bu iki yntem on yil kadar etkili olduysa da sonucu olumsuzlasma-
ya basladi. Sphelilerin kendilerini daha ince yntemlerle gizlemesi, tatmin etme
tekliIlerine karsi direnme, birbirlerini kontrol etme gibi karsi teknikleri sayesinde,
muhaliIlerin temizlenmesi yerine ogalmasina yol ati. yle bir zaman geldi ki,
ynetim taraIindan srlmek, Avrupa'ya gidebilmenin en iyi yolu oldu. II. Abdl-
hamit'in tatmin etmek iin verdigi mevkilerdekiler bile savasanlarin yardimcilari
olmaya basladilar. kejimin gerek gzcleri, karsi taraIin gzclerinin bollugu
iinde boguldular.
Yapabilecegimiz drdnc genelleme, szn ettigimiz nvelesmenin ikinci-
siyle ilgilidir. Bu, II. Abdlhamit'in baski, sertlik ynetimi, yksek rtbeli komu-
tanlari kullanma yoluyla, Avrupa'daki grubu srgnlerle besleme tutumunu ta-
mamlarcasina, yeni yetisen gen kurmay subaylari Makedonya'ya hkim olan
Edirne ve Selanik'teki iki ordunun kadrolarina atamasinin yarattigi sonutur. Ma-
kedonya'da treyen etecilerin yarattigi olaylara son vermek amaciyla 1903'te
byk devletlerin baskisi altinda bu blgeye, bugnk Birlesmis Milletler komis-
yonlarina benzer bir biimde, kus, Ingiliz, Avusturya, Fransiz jandarma subay ve
askerleri getirilmisti. Bu yzden bu blge II. Abdlhamit ynetiminin tam deneti-
mi altinda olmaktan ikmisti.
5
En gen, yeni yetismis kurmay subaylarin buraya gnderilmesi ok nemli
bir sonu verdi. IttiIak-i Hamiyyet rgtlenisinden beri gizli cemiyetlerin rgtlen-
mesi modelinin Carbonari oldugunu grmstk. Baslangita bu dnemde de bu
gelenek devam ediyordu. rnegin, ilk kez asker Tip okulunda kumlan gizli rgt,
yelerinden Ibrahim Temo'nun Arnavutluk'a silaya giderken ugradigi Brindisi'de,
Carbonari zerine edindigi bilgilere gre kurulmustu. Oysa simdi Makedonya'da
bambaska bir rgtlenis modeliyle daha karsilasildi. Bu, "IMl" harIleriyle tani-
nan "I Makedonya levrim rgt" adli komiteci hcreler sistemidir. Kontrol ko-
misyonu devletleri gibi II. Abdlhamit hkmeti de bunlari ya Bulgar, kum, Sirp
ulusu eteleri ya da sadece eskiya eteleri saydigindan, bir yandan kontrol ko-
misyonu duruma gzclk ederken, te yandan Trk subaylari daglarda bu ete-
lerle savasmaya gnderilmisti. Bu subaylarin bazilari, bunlarla ugrasirken yavas
391
TRKYE'DE ADALAMA
yavas bunlarin hepsinin eskiya olmadiklarini, hepsinin Bulgar, kum ya da Sirp
ulususu olmadigini, davasi olan bir gizli rgt bulundugunu, savas yntemleri-
nin de kendilerinin kurmaylik egitiminde grenmedikleri gerilla savasiligi oldu-
gunu sezmeye basladilar. laha sonra, bunlarin Hiristiyanlik, Bulgarlik ya da
Sirplik savasilari degil, btn dinleri ve halklari esit sayan ulusuluk-st laik ve
halki bir ideoloji gden devrimciler oldugunu anladilar.
6
Onlar belki bilmiyorlar-
di, Iakat bunlarin ideolojileri kus Pan-Slavizmine karsit olan halkilik (Narodnik-
lik) akimindan geliyordu. Bunlarin modeli karsisinda, gen subaylarin da yavas
yavas gerilla komitecileri durumuna gelmekte oldugunu II. Abdlhamit ynetimi
grenememisti.
Makedonya'daki durumun baska bir yani, Selanik'in eski bir masonluk mer-
kezi olusunun sagladigi gizlilik rts altinda, siviller ynetiminde kurulan bazi
nvelesmelerle subaylar arasinda gelisen komiteler arasinda ok gemeden bag-
lanti kurulmasidir. Henz btnyle aydinliga ikmamis asamalarla Selanik'te
btn eylemlerin merkezi hizmetini grmek zere gizli bir cemiyetin ya da genel
merkez komitesinin "Ittihat ve Terakki" adi altinda kurulmus oldugu kesindir.
Avrupa'da kurulmus kmeler zerine, biraz daha Iazla gvenle genellemeler
yapabilecek durumdayiz. Geri bunlar hakkinda da sonradan o kadar ok karisik,
tutarsiz ve nyargili seyler yazilmistir ki, ilk bakista durum bir kisiler ekismesi,
dedikoduculuk olarak gzkr. Bunlarin kisisel ihtiraslar, kliklesmeler gibi eylem-
leri olmus olsa bile, yayinlarinda grlen fikirlerden, 1908'den sonraki devamla-
rinin da yardimiyla, grsleri zerine sonular ikarabiliriz. Kisisel ekismeleri, i-
karacagimiz sonularda beliren grslerin olusmasi srecinde, zmlenmesi ne
denli g sorunlarla karsilasmis olmalari ve bu yzden birbirlerine dsmeleri bii-
minde de yorumlanabilir. Kesin bir yargi veremeyecegimiz yan, bu grslerin, s-
zn ettigimiz kapali teki iki rgtlenistekilerin de grslerini ne dereceye kadar
yansittigi sorunudur. Aralarinda baglantilar kurulmus olmakla birlikte, baski ve
gizlilik altinda Iikirlerinde gerek bir beraberlik, aralarinda tam bir anlasma ger-
eklestirildigi sphelidir.
7
Ileride deginecegimiz ve mstesna saydigimiz iki grs disinda, srgnler
arasindaki Iarkli grslerin nn de 1908'den sonra yurt iine aktarilmis ol-
masina bakilirsa bu grslerin gizli rgtlerdekilerin grsn yansittigini var-
sayabiliriz. Avrupa'da bulunanlarin aik yayin yapabilmeleri sayesinde, ieri-
dekiler disaridakilerin ne dsndklerini daha kolay grenebilirlerdi. Ali Fuat
Cebesoy'un Atatrk'e iliskin anilarindan anlasildigina gre, gen kurmay Mus-
taIa Kemal, rgtlesmelerin ideolojik yoksullugunu ya da belirsizligini ok iyi
Iark etmisti. "levrim yapilsin, sonra dsnrz" Iorml onu tatmin etmiyor-
392
MERUTYET
du. Byle olmakla birlikte,- 1908 levrimi'nden sonra, simdi zetleyecegimiz
dsnce dogrultusundaki tartismalar srmsse de, devrimin getirdigi yeni ko-
sullar altinda yeni ve Iarkli dsnce ve tartisma esitleri de gelmistir ki bunlari
da daha sonra zetleyecegiz.
Bu yeni kosullarin en nemli olani, siyasal parti kurulmasi olayinin ortaya
ikmasidir. Hkmdar, saray, brokrasi ve din kurumlarinin disinda, ilk kez orta-
ya ikan siyasal parti, 1908 levrimi'nin getirdigi sonulardan biridir. Ikinci
nemli sonu, siyasal parti belirlenmelerinden nce devrimin yarattigi yeni bir
toplumsal duygu havasi iinde Trk ulusu sezgisinin dogusudur. nc nemli
sonu, gen subaylarin, padisaha ubudiyet ve sadakat egitimiyle yetistirilen eski
tip komutanlardan Iarkli olarak padisah-haliIe otoritesine baglilik ile Trk halkina
baglilik arasinda bir seme yapma durumuna gelmeleri, birinciden koptuklari l-
de ikinciye dayanma yanlisi olmalaridir. Bunun belki en radikal rnegi, bu kop-
ma ve halka dnme egilimini yillarca sonra mantik sonucuna getiren MustaIa
Kemal'dir. Szn ettigimiz ve simdi zetleyecegimiz tartismalarla 1908 levri-
mi'nin atigi, belki de o zaman nemi kavranmamis olan bu sonularin yansittigi
tartismalar arasinda tmden karsitlik yoktur. nk as/eune Turc denen kisile-
rin dsncesinde ne devrimcilik, ne halkilik, ne de ulusuluk geleri vardir.
2. Osmanlilik, Islmlik, Trklk
Avrupa'da geleneksel olarak Jeune Turc adiyla taninan grup iinde, hibiri
bu adin anlamina uygun olmayan grs savunan nder sivrilmisti. Bunla-
rin birincisi Ahmet kiza (1859-1930), ikincisi Mehmet Murat (1853-1912),
ncs Prens Sabahattin'dir (1877-1948) .
a
Bunlarin grsleri etkili olmakla
birlikte, 1908 sonrasinda kisi olarak hibiri nemli bir rol oynamamistir. Ahmet
kiza, silik bir ittihati olarak kaldi; Murat devrim karsisinda olan gericilerin ya-
ninda kaldi; 31 Mart'tan sonra canini g kurtardi. Sabahattin ise kisa bir sre
sonra, aradaki esitli abalarina karsin, hibir rol oynayamayacak biimde l-
mne kadar srgnde yasadi.
Ahmet kiza, grenciligi sirasinda Anadolu'da yaptigi bir gezide grdg
kylnn sefaleti karsisinda bunun taninin geriliginden ileri geldigini sanarak
Fransa'ya gidip ziraat grenmeye karar vermisti. grenimini bitirip dndkten
sonra Ziraat Bakanligi'nda bir memurluga atandi. II. Abdlhamit zamaninda bu
a Bu tmcenin yanina, "Ziya Gkalp'deki Iikirlerin daha nceki tohumlan: Ahmet kiza, Mehmet Mu-
rat, Sabahattin" notu dslms.
393
TRKYE'DE ADALAMA
bakanlik, "okullar olmasa bakanligi ne gzel idare ederdik" kaIasiyla yrtlen
Egitim Bakanligi gibi "kyl olmasa Ziraat Bakanligi ne iyi idare edilebilirdi" ka-
Iasinda olan bakanliklardan biri oldugu iin, Ahmet kiza burada aradigini bula-
madi. Buranin, Trk tariminin ve kylsnn kalkinmasi iin alisan bir yer de-
gil, memurlarin geim yuvasi oldugunu kavradi. Fakat hl, kylnn geri kalisi-
nin onlarin modern tarim yntemlerini bilmeyislerinden ileri geldigi sanisinda ol-
dugu iin, Ziraat Bakanligi'ndan Egitim Bakanligi'na geti. Egitim yoluyla kyl-
nn aydinlanmasina alisacakti. Egitim Bakanligi'nda, MaariI Mdrlg'ne ka-
dar ykseldikten sonra, bu alanda da hibir sey yapamayacagini grerek istiIa et-
ti, tekrar Fransa'ya gitti.
Oradan II. Abdlhamit'e yazdigi muhtiralarda anlattigi gibi, ilk nce milletle-
rin ilerlemelerinin nedenlerini, geri kalmis halklarin geriliklerinin nedenlerini ince-
lemeye koyulmustu. Bu incelemelerinden sonra, lkeyi ve halki iinde bulundugu
tehlikeli durumdan kurtarmak iin egitimden, mspet bilimleri yaymaktan baska
yol olmadigi sonucuna varmisti. Muhtiralarinda II. Abdlhamit'e bildirmemekle
birlikte, Paris'te o zaman bir klt haline gelen pozitivistler evresine girmisti. II.
Abdlhamit zamaninda bu, dinsizlik, sosyalistlik gibi bir sey sayildigindan muhti-
ralarinda bundan hi sz etmemisti.
Ahmet kiza, 1894'te londra'da litograIya ile bastirdigi yedi muhtira ile II.
Abdlhamit'i uyarma yolunu seti.
8
Baski ynetimi, devrime dogru gidiyordu.
Bunu nlemek iin biricik are bu politikayi degistirmek, akil yolunu tutmak ol-
maliydi. Padisahin korkmasina hi gerek yoktu; nk halkin istedigi sey anaya-
sa rejimi, cumhuriyet ya da grev hakki gibi seyler degildi. Halkin istedigi sey,
haklarini ignemeyen, varliklarini memurlarin keyI ynetimine ignetmeyen bir
ynetimin kurulmasiydi. Anayasali mesrutiyet ynetimini yeniden getirmekle
byle bir ynetim saglanabilirdi. Byle bir ynetimilkokuldan niversiteye kadar
genisleyecek bir egitim programini da uygulamaliydi.
Ahmet kiza, mesrutiyet rejiminin kt bir sey olmadigina padisahi inandir-
mak iin Yeni Osmanlilarin eski teknigine basvuruyor, seriatin mesveret usuln
emrettigini anlatmaya alisiyordu. Padisahin dindarlik yani zerinde etkili olma
dsncesiyle Peygamber'den, Hazret-i Ebu Bekir'den, mer'den rnekler gsteri-
yordu. II. Abdlhamit bu esit masallari daha kanun-i essi tartismalari zamanin-
da grendigi iin Ahmet kiza Bey'in bu yakistirmalarinin hibir etkisi olmadi.
Ikinci toplulugun nderi olan Mehmet Murat, KaIkasya'dan Istanbul`a g-
mst. Kirim Savasi sirasinda arlik ynetimine karsi baslayan Seyh Samilin sa-
vasinin bastirilmasindan beri lagistan kusya'nin ynetiminde oldugu iin, Murat
Stravropole sehrinde kus jimnazinda (lise) okumustu. Orada kousseau'nun Top-
394
MERUTYET
lum S:lemesi, Montesquieu'nn Kanunlarin Ruhu adli nl yapitlarini, Guizot
ve Draper'in tarih kitaplarini okumustu. 1873'te Moskova'ya niversiteye gre-
nime gnderilirken kaarak Istanbul`a geldi. Gelisinden sonraki yillar iinde ka-
nun-i ess tartismalarini, bunlarin vardigi sonucu gzleriyle grmst.
Murat, II. Abdlhamit zamaninda ykselerek yeni yurdunda taninmis bir ya-
zar ve Mlkiye okuluna profesr oldu. Mizan adli bir gazete yayimladigi iin "Mi-
zanci Murat Bey" adiyla taninir. Murat liberal ve mesrutiyeti bir proIesr olmak-
la birlikte, onu asil ilgilendiren sorun II. Abdlhamit'in haliIeligi etraIinda btn
Islm dnyasinin birlestirilmesi, mesveret usulnn uygulanmasiyla birlikte, b-
tn Mslmanlarin kanunu olan Islm seriati altinda byk bir Mslman mes-
rutiyet rejimi kurulmasi Iikriydi.
a
II. Abdlhamit ynetiminin bu ynde gitmedigini
grerek, Ahmet kiza gibi o da muhtiralarla padisahi uyarmaya alisti. abalan-nin
dinlenmeyecegini anlayinca o da 1895'te Fransa'ya gitti.
9
Srgnde bulundugu yillardaki Iikirlerini ve amalarini syle zetler: O yil-
larda Trklere karsi ok olumsuz Iikirlerin yayildigi Avrupa kamuoyuna karsi Os-
manli devletini savunmak, kt ynetimin halkin kusurundan degil, padisahin
adamlarinin baskisindan ileri geldigini anlatmak, propaganda yoluyla haliIeyi bu
yoldan vazgemeye zorlamak, genlerin devrimci eylemlere girismelerini nle-
mek. Halk, baslarindaki hkmdar haliIe oldugu iin, din geregi ona itaat etmek
zorundaydi.
Murat, Avrupa'da temas ettigi yabanci devlet adamlarina ve yazarlarina fi-
kirlerini begendiremedi. stelik, Ahmet kiza grubuyla da siddetli bir atisma iine
dst. Mizan'da II. Abdlhamit ynetimine karsi en siddetli hcumu amis ol-
makla birlikte, bazi Iikirleri Avrupa'da o zaman hkm sren Osmanli ve Msl-
man dsmanligini krklyor, Mithat Pasa ya da Namik Kemal anayasaciligi
dogrultusunda giden srgnlerle grs ayriliklari onu bir ikmaza srklyordu:
Hem Avrupalilara, hem srgndeki aydinlara karsi II. Abdlhamit'i savunur du-
ruma dst.
Ona gre reIorm sorunu iki arenin gereklesmesine bagliydi: Padisahin mut-
lak otoritesini seriatin mesveret hakkindaki kurallarina gre kisitlamak ve impara-
torluktaki "milletler arasinda karsilikli gven yaratmak. Birincinin gereklestirile-
memesinin sorumlulari Yeni Osmanlilardi. Mithat Pasa'nin Kanun-i Ess'si, ana-
yasanin uygulanmasini zorunlu kilacak gvenceleri saglamamisti. Mithat Pasa
Ingiliz destegine gveniyordu. Avrupa devlet adamlari, anayasanin iade
edilecegi vaadine artik kulak asmiyorlardi. Yeni ve olumlu baska bir program
gerekliydi.
a "II. Abdlhamit" szcgnden itibaren, cmlenin alti izilmis ve yanina "Islmlasmak" notu dslms.
395
TRKYE'DE ADALAMA
keIormun gereklestirilemeyisinin ikinci sorumlusu Avrupa diplomasisi ve
zellikle kusya idi. Bu Bati Avrupa-kusya komplosunun en son yaratisi Ermeni
sorunu olmustu. Murat, Avrupa'daki dsmanca hava iinde Avrupa siyaseti aley-
hine kampanyasini siddetlendirirken, II. Abdlhamit'e karsi olan savasini gevset-
meye basladi. yle ki, bu savas Avrupadaki alismalarinin en nemli davasi ha-
line geldi. Avrupali okuyucular iin Fransizca olarak yazdigi bir kitapta kt y-
netimin sorumlusunun Islmlik olmadigini, Islmlik'in ilerlemeye engel olmadigi-
ni, hkmdarlarinin hatalarindan tr Mslmanlarin sorumlu tutulmamasi ge-
rektigini, nk bu hkmdarin kendilerinin haliIesi olmasi yznden ona itaat
etmek zorunda kaldiklarini bosuna anlatmaya alisiyordu.
10
Murat Bey'in Ahmet kiza grubuyla olan atismalarinin temelinde, tekliI etti-
gi bir "Yeni Program" sorunu vardir. Avrupa devlet adamlarinin ilgi ve yardimini
saglayacagina inandigi ve II. Abdlhamit'e de muhtiralarinda anlattigini syledigi
bu programi, Murat hibir yerde btnyle aiklamamis olmakla birlikte, esitli
yazilarindan su kadarini ikarabiliriz: Kanunlarin uygulanmasina hkmetin ka-
rismasini nleyebilecek gte bir heyet kurulmali, bunun denetimi altinda hk-
meti Tanzimat Hatti ve keIorm Fermani'yla vaadedilen reIormlari uygulamaya
zorlamali ve "milletler arasinda esitligi ve uzlasmayi gereklestirmeli.
Buraya kadar Murat'in Iikirlerinde hibir yenilik gzkmez. Yenilik, tekliI et-
tigi kurulun niteligindedir. Murat'in esitli yazilarinda yeleri otuzdan kirka kadar
Iarkli sayilarla gsterilen bu kurul, bir "Yksek Seriat Srasi" taraIindan denetle-
necekti. Bu srada Asya ve AIrika'nin Mslman lkeleri temsil edilecek, Sra Is-
tanbul'da seyhlislmin baskanligi altinda toplanacakti. Grevi, anayasanin uy-
gulanmasina, haliIenin dnya Mslmanlarinin nderligini seriata gre yapmasi-
na nezaret etmek olacakti.
11
Ahmet kiza'nin amaci drst bir ynetim kurularak egitimin ve mspet bi-
limlerin gelismesini, yayilmasini saglamak oldugu halde, Murat'in amaci Islm
seriatini uygulayacak bir Pan-Islm devleti kurulmasiydi. Iki adamin temsil ettigi
gruplar arasindaki atismalar boyunca, Ahmet kiza grubu onun Islmci alay
etmeye, Murat da onlari dinsizlikle sulamaya basladi. Bu esit grs ayrilik-
larindan yararlanilmasini, hi degilse bir yani tatmin ederek uzlastirmasini ok iyi
bilen II. Abdlhamit, bu yntemi uygulamakta usta olan zel temsilcileri yoluyla
Murat'i geri ekmesini bildi.
nc fikir nderi, nderlerin en genci olan Sabahattin, ihtimal ki Avru-
pa'da prestij kazandirir dsncesiyle, II. Abdlhamit'in iki kiz kardesinden biri-
nin oglu oldugundan kendisine "prens" unvanini takmisti. Babasi, II. Mahmut
zamaninda klelikten gelme Grc Hsrev Pasa'nin yetistirdigi klelerden olup
396
MERUTYET
sonra damat olan bir zatin ogluydu. Byle hanedan yesi bir zatin, babasiyla
birlikte kaarak Fransa'ya gelmesi teki aydinlarin umutlarini artirmissa da, ok
gemeden bu da yeni ayriliklara yol ati. Bu kez Sabahattin, Ahmet kiza'ya karsi
ogunlugu kendi etraIinda toplamayi basardi. Fakat onun nl programi da
hem 1908'den nce hem de sonra basariya ulasamadi. levrimden sonra partile-
rin dogmasi zerine Murat gibi o da en gl parti olan Ittihatilardan canini g
kurtardi.
12
Ahmet kiza, Fransa'da pozitivist evrelerin yesi oldugu halde, Sabahattin
onun rakibi olan le Play okuluyla bag kurmustu. Bunlarin ikisi de o zaman bilim-
sel anlamda sosyoloji akimlari olmaktan ok, ideolojik nitelikte akimlardi; ikisi de
Fransiz levrimi'nin dsncelerine karsi tepki niteligindeydi. Sabahattin'in zama-
ninda le Play'cilerden Edmond lemolins (1852-1907), "Anglo-Saksonlarin s-
tnlg Neden Ileri Geliyor?" adli bir kitapta Sabahattin'in benimsedigi bir grs
getirmisti. Bu grsteki ana nokta iki toplum tipini belirtmesidir. Bunlar, "com-
munautaire" ve "particulariste" toplum tipleridir. Birinci tip toplumda kisi degil
aile, kabile, klan ya da devlet gibi zmreler stnlktedir. Bu tipin en iyi temsilci-
leri logu toplumlandir. Ikinci tip toplumda ise nemli olan kisidir; toplumsal zm-
relesmeler kisi etraIinda toplanir. Bunun en iyi rnegi Anglo-Sakson toplumudur.
Avrupa dsncesinde bu grste biricik yenilik, ikinci tipi Anglo-Saksonlara ayir-
masidir; yoksa Adam Smith'den Kari Manc'a kadar birok dsnr logu toplum-
lanyla kapitalist ekonomi dnemindeki Bati toplumu arasinda buna benzer ay-
nmlar yapmislardir.
13
lemolins ile kisisel dostluk kuran, hatt denildigine gre onun alismalarina
para yardiminda bulunan Sabahattin, bu grs Osmanli toplumunun agdaslas-
masi sorununa uyguladi.
14
ayrilan iki tipin adi olarak "tecemmu" ve "inIiradi"
terimlerini koydu. Buna dayanarak, bir program da gelistirdi. Bu programin gr-
s, teki ikisinden tmdenayrilir ve onlarin neden Tanzimat ve anayasa reform-
larinin uygulanamadigi sorunundaki grslerine bsbtn aykiri bir grs getirir.
nk bu grse gre iki reIormun basarili olamayisinin nedeni ne Mithat Pasa
ne de II. Abdlhamit'tir. Osmanli toplumunun yapisinin niteligindedir. Asil dava,
II. Abdlhamit'i devirmek degil, logulu toplum tipinden Batili toplum tipine ge-
mektir.
8
Birinci tipte olan toplumlar ilerleyemez; bunlar istibdat altinda yasamaya
mahkmdurlar. keIormlarin basarili olamamasinin nedeni, Tanzimat'tan beri
baslayan agdaslasma reIormlarinin birinci tipten ikinci tipe gemeyi degil, birinci
tipin daha da glendirilmesini saglamasindadir. Tanzimat, kisisel girisim ekono-
misini getirmek yerine, yeniden byk bir memur ordusu yetistirmistir.
a Buraya, "Batililasma" notu dslms.
397
TRKYE'DE ADALAMA
II. Abdlhamit ynetiminin temsil ettigi rejim Osmanli tarihinin bir yaratisi-
dir. Bu tarihin iindeki toplum, Asya ya da logu tipi bir toplumdur. Bati uygarli-
gini ve ekonomik sistemini yaratan toplum tipinin karsitidir. Tanzimat islahatiyla,
bu toplumun yerine Bati modeli bir ekonomi ve "inIiradi" (bireyci) bir toplum ya-
ratilacagi saniliyordu. Oysa II. Mahmut zamanindan Abdlaziz zamanina kadar
islahat adi altinda yapilanlar, bu toplum tipini kaldirmak yerine devam ettiren ve
nihayet II. Abdlhamit zamaninda daha siddetlendiren tedbirler olmustur. Bati
toplumve ekonomisinin temeli birevcilik, liberali:m, :el teebbs, parlamenta-
rizm ve kapitalizmdi.
a
Bireyci toplumda girisim zelligi ve rekabet hkm srer.
Toplumcu Asya tipinde ise, despot hkmdar, brokrasi ve militarizmstn g-
lerdir; siniIlar yoktur, halk sr sayilir. stn gler, yarattiklan mekanizmalarla
bireyin zgrlk ve girisim ruhunu krletirler. Asya tipi toplum, zel mlkiyete
koydugu sinirlamalarla ekonomik girisimlerle meydana getirilebilecek sermaye bi-
rikimini olanaksizlastirir. Egitim sisteminden ynetim sistemine kadar devletin
tm kurumlari buna gre sartlanmistir. Bu kadar merkezlesmis bir devlet gc,
bugnk kosullar altinda byk bir imparatorlugun ynetimine ve ekonomisine
hkim olamaz. Bu toplum iinde kisi koltuk degnegi olmadan, devlete dayanma-
dan yasayamaz.
Yapilacak sey, yeni bir hkmet ve yeni bir egitim kurmaktir. Birinci alanda
yapilacak degisiklik, merkeziyeti olmayan, yani mahall blgelere kendini ynet-
me hakki veren bir sistem kurmaktir ("adem-i merkeziyet ve tevsi-i mezuniyet").
Kendini ynetme yetkisi kylere kadar genisletilmelidir, imparatorlugun btn
blgelerinin idare, belediye ve yargi islerinde kendini ynetme hakki olmalidir.
Maliye ve naIia islerinde de byle olmalidir. Ikinci alanda yapilacak sey, egitimi
Anglosakson modeline gre kurarak kisilerin is ve hayata kendi baslarina girisi-
mini saglamak olacaktir. Bylece, logu tipi toplumda bulunmayan kisisel, zel
mlkiyet rejimi gelistirilecek, bunlarin girisimleriyle lkenin dogal kaynaklan isle-
tilecektir.
Gryoruz ki, nderin dsnceleri birbirinden ayri olmakla kalmiyor, si-
yasal eylem aisindan da birbirine uymuyordu. Bununla birlikte, nn de pay-
lastigi bir sorun vardi: nerdikleri programlar hangi gce dayanarak uygulamaya
konacakti? Toplumun stne eki tasi gibi oturan bir ynetim nereye dayanarak
yerinden kimildatilabilirdi?
Birinci grup, bunu gereklestirecek gcn halk yiginlarinda bulunmadigini t
bastan kabul ediyordu; nk cahil, egitimle aydinlanmamis halk, ne ne istedigini
biliyor ne de siyasal haklan oldugunun Iarkindadir. Ikinci grup, seriata gre bir
a Bu bes terimin alti izilmis ve yanlarina, "Bugn oldugu gibi" notu dslms. .........
398
MERUTYET
Ietva gc olmadan, haliIeye dokunulamayacagim, dolayisiyla da seriatiligi t
bastan kabul ediyordu. nc grup, kisisel girisimcilige egilimli olmakla birlikte,
Paris'teki II. Abdlhamit ynetimi dsmanlari arasinda devrimci eylemi benimse-
yen Ermeni terrclerinin ya da ulusu Arapayrilikilarinin yaninda olmak gibi
ok kt bir duruma dsrlmek tehlikesiyle karsi karsiyaydi.
Gerekte Gen Trklerin devrimci olamayislarinin bas nedeni, bunun Bati
Avrupa'nin, kusya'nin, Ermeni ve teki Hiristiyan "millet'lerin Osmanli Impara-
torlugu'nu paralamak amalarina yarayacagi korkusuydu. Sabahattin grubunun
bu sorun zerine btn "millet"lerin temsilcilerinden 1902 ve 1907'de topladigi
iki kongre bir anlasmaya varamadi. Su halde, hepsi dsndklerinin sonuna ka-
dar gittikleri takdirde bunun Osmanli Imparatorlugu'nun paralanmasi demek
olacagini gryorlardi. Gerekte, de reIorm ya da devrimcilik sorunu ile degil,
yaklasmakta olan bir "millet'ler savasi sorunuyla karsilasiyorlar, Iakat aika bu
sorunun stne yryemiyorlardi. Kanun-i ess rejiminin geri gelisiyle bu soru-
nun zmlenebilecegini umuyorlardi.
Bu hizip arasinda, ocuklugunda kusya'dan gelmis olan, aker grenci
iken srldg Trablus'tan Fransa'ya geen, lerin en genci Sabahattin'den bir
yas byk olan Akuraoglu YusuI (Akura)
a
adinda bir gen vardi. Ilhamini Au-
guste Comte'dan, le Play'den degil, Science Politique okulunda derslerine devam
ettigi Albert Sorel, Emile Boutmy ve Funck Brentano gibi tarih, ekonomi ve mili-
yetler sorunu konulanyla ilgilenen proIesrlerden aliyordu. Murat gibi KaIkas-
ya'dan degil, arlik tmparatorlugu'ndaki milliyetlerinayrilma ya da zgrlesme
davasini, oranin devrimci akimlanyla birlestiren bir gelenekten geliyordu. Elestirici
ve kuskucu yaratilisi yznden kiza, Murat ve Sabahattin gruplarinin dsnce-
lerinin bosuna abalar oldugunu seziyor, Iakat Ermeni, kum, Arnavut, Arap ulus-
ularina hak verecek cesareti gsteremediginden sesini ikaramiyordu. grenimi-
ni bitirdikten sonra, Istanbul`a gidemediginden asil yurdu olan Kazan blgesine
dnerek oradaki Tatar-Trk ulusulugu akimina katilmisti. Tecrbeleri ona niha-
yet 1904'te Misir'da Trk adiyla ikan bir gazeteye uzun bir yazi gnderme cesa-
retini verdi.
YusuI Akura, Paris'te iken Ahmet kiza'nin ikardigi Sara-vi mmet ve
Meveret gazetelerinde ikan, ogu 1902'de yazilmis yazilarinda milliyet sorunu-
na deginmekle birlikte, o zaman henz Ittihat ve Terakki inanlarindan tmden
siynlmamis oldugunu 1928'de yazdigi bir yazida anlatir.
15
Bununla birlikte Pa-
ris'teyken, "Osmanli Saltanati Messeseleri Tarihine lair Bir leneme" adli mezu-
niyet tezinde, Tanzimat ve Yeni Osmanlilar grsn, reIorm sorununu, milliyet-
a Soyadi, marja not olarak eklenmis.
399
TRKYE'DE ADALAMA
ler, hkmet ve devlet ailarindan elestirdikten sonra su sonulara vardigini bildi-
rir: Jn Trklerin temel prensibinin uygulanma olanagi yoktur. Imparatorluktaki
uluslar arasinda ulusal uyanisin gelismesinden, esitli milliyetlerle Islmlik ve Hi-
ristiyanlik arasinda derinlesen dsmanliktan sonra, imparatorluktaki milletleri
birlestirerek ya da uzlastirarak bir Osmanli birligi yaratma olanagi kalmamistir.
20. yzyil Avrupasi bunun zorla kabul ettirilmesine de gz yummazdi. Msl-
man olmayan milletlerin zerklik kazanmasi kainilmaz bir seydi. Osmanli devleti,
bunlara kendilerini ynetme hakkini tanimazsa, onlar bunu zorla alacaklardi. III.
Napolyon'un kiskirttigi milliyetleri kaynastirma ve uzlastirma siyaseti yanlis bir
tutumdu. Devlet, Mslman olmayan milletlere zerklik vererek bunlarin zaten
devletle zayiI olan baglarini bsbtn koparmalarini belki nleyebilir; ver-
mezse, bunlar ulusal zerkliklerini ates ve demirle kazanacaklardir. Kisasi, Os-
manli Imparatorlugu varligini srdrebilmek iin IederatiI bir devlet biimine d-
nsmek zorundaydi.
YusuI Akura'nin vardigi bu dsnceyi, szn ettigimiz koldakilere aik-
ladigi sphelidir; nk bu dsnce, yukarida grdgmz gibi Mithat Pasa'nin
zamaninda dogmus oldugu halde, Prens Sabahattin grubu bileayriliki milliyet
akimlan karsisinda bu kadar aik konusamiyordu. Prens Sabahattin'in abalany-
la toplanan ve Ermeni, kum, Arnavut, Arap temsilcilerinin katildiklan kongreler-
deki tartismalar, birlesik bir cephe kurulamayacagini gstermisti.
a
II. Abdlha-
mit'e karsi ortak bir cephede birlesmek, ancak Trkten baska olan milliyetlerin
temsilcilerinin ileri srdg iki kosulla kabul edilebilirdi. Bu kosullardan biri terr-
clkle rejimi devirme, digeri, kurulacak Yeni Osmanli rejimini byk Avrupa
devletlerinin gvencesi altina koyma kosulu idi. Sabahattin bu ikinci kosulu, hat-
t sylenti dogru ise, birinci kosulu da kabul etmeye egilimli gzkmekle birlikte,
bunlar ogunluk taraIindan siddetle reddedildi. Yeni Osmanlilar zamaninda oldu-
gu gibi, btn abalar ve tartismalar bir ikmaza dayandi. YusuI Akura'nin
1928'de yazdigi gibi, "merkeziyetsizlik yanlisi olanlar bile, ancak ynetimde mer-
keziyetsizlige kadar gidiyorlar, aika milliyetlere hak tanimak cesaretinde bulun-
muyorlardi".
Akuraoglu, 1903'ten sonra artik Osmanli birliginin zlme halinde oldugu,
iindeki milletlerin ulusal amalarina ulasmalarinin nlenemeyecegi kanisina var-
misti. Srgnler arasinda dolasan Iikirler aisindan onun lehine kaydedilecek daha
nemli bir nokta, reIorm sorununun yalniz ynetim biimini degistirmek degil,
btn toplumu kapsayacak bir devrim sorunu oldugunu tek gren kisi olusudur.
Trkiye'den srgn oldugu iin Istanbul`a dnemediginden, gittigi yurdunda
a Bu tmcenin yanina, "Yahudiler?" notu dslms.
400
MERUTYET
1904'te Kahire'de ikan ve adi Trk olmakla birlikte Osmanlici olan gazeteye
gnderdigi " tarz-i siyaset" baslikli yazi, Islm birligi, Osmanli birligi, Trk bir-
ligi olarak ayirdigi politikayi, ekingen bir dille tartisir ve elestirir. 1928'de
yazdigi yazisinda bu politika ile Pan-tslmizm, Pan-Ottomanizmve Pan-Tr-
kizmi kastedisini bir yanilma olarak elestirir. Szn ettigimiz daha sonraki yazi-
sinda, o zaman Trklk siyasetiyle Trkleri birlestirme, Islm siyasetiyle tslmlan
birlestirme Iikirlerini birbirine karistirdigini syler.
a
"Osmanli devletinin ieride
Trklk ya da Islm siyaseti gtmesi, disarida Pan-Trkist ya da Pan-tslmist ol-
masini gerektirmez" der. YusuI Akura, eski grslerindeki bu dzeltmeyi Birinci
lnya Savasi'ndan sonra, 1919 eyllnde yapmistir. Birinci lnya Savasi'ndan
sonraki bir yazisinda birinci anlamdaki Trklg (Turanciligi) emperyalizm
olarak nitelendirir.
16
Gerekte, 1904'te Jnler arasinda Islm, Osmanli, Trk siyasetleri " tarz-i
siyaset" yazisindaki anlamda kullaniliyordu. Ahmet kiza grubu aika Pan-Otto-
manist, Mehmet Murat aika Pan-lslmistti. Pan-Trkizmi o zaman kimse
ciddye almadigi gibi, 1908 levrimi'nden sonra YusuI Akura yaymaya alistigi
Trklk Iikirlerinin yasaklanmasiyla karsilasmistir. Bir kiraathanede vermeye
kalktigi bir konIeransi polis durdurmustu.
17
3. "Ittihat" ile "Terakki"
Avrupa'daki tartismalar, hizip ekismeleri srp giderken, gnn birinde (24
Temmuz 1908'de), Trkleri, Osmanlilan, Avrupalilan sasirtan bir haber yayildi.
Saray, daga ikmis, gerillalasmis subaylardan Kanun-i Ess'nin yrrlge kon-
masini telgraIlarla isteyen bir ltimatom almisti. Makedonya'daki durumu artik
bastiramayacagini anlamak zeksini gsteren padisah, basit bir iradeyle btn
devrimcilik agizlarini susturacak, onlari sevince bogacak bir eylemde bulundu.
stelik bir sre iin de olsa, en korktugu tahttan indirilmek akibetinden kurtuldu.
Kanun-i Ess'nin yrrlge kondugunu iln etti. Bir iradeyle raIa konan, bir ira-
deyle indirilen Kanun-u Ess'nin sihrinin ne denli oldugunu halkin kusku, sas-
kinlik ve sevin karisigi tepkisi gsterir. levrimciler bile, bu denli korkun bir k-
bustan bu denli kolay kurtulmus olmanin saskinligi ve sevinci iindeydiler.
a Berkes, bu sayIaya ekledigi kk bir not kgidina sunlari yazmis: "Islmlasmak, Islamcilik. AIga-
n'nin Iikirleri ancak Hindistan, kusya, Endonezya ve AIrika'da bir mn tasir, nk buralarda Is-
lmlik "milliyetilik" anlamina geliyor". Burada, Berkes'in sasirtici biimde hi kullanmadigi ama
mutlaka bildigi, nemli bir makale akla geliyor; bkz. Nikki R. Keddie, "Pan-Islam as Proto-Nationa-
lism", JoumaloJ'Modern History.KU, 1(1969): 17-28.
401
TRKYE'DE ADALAMA
Olayin, daha sonra mer SeyIettin'e EIruz Bey ilhamini veren komikligi
ne bakmayalim; onun asil nemi, II. Abdlhamit ynetimini hemen yok et
mekten ziyade toplumsal bir kimildanis, daha sonra genis bir dsnce canlili
gi dnemi amasindadir. II. Abdlhamit ynetiminin kurdugu tutucu baski y
netimi kalktiktan sonra, olayin devrimsel etkileri gzkmeye basladi. Bu etki
lerin yayilmasini hizlandirmada, sikiynetimin tutunmasindaki payini grd
gmz telgraI byk bir rol oynamistir. TelgraI btn Osmanli lkeleri dze
yine olayi hemen yaydi. Simdiye degin, bu esit olaylar dar bir ereve iinde
kalirdi. Kuleli olayindan, Istanbul'un iinde bile, ok sayida kisinin haberi ol
dugu kuskuludur/Gnmzde radyonun oynadigi rol, 1908 levrimi'nde
telgraI oynamistir. *.- --
Olayin, ulus lsnde nemli degismelere baslangi olacagi bilinci belki
halk arasinda hen.z dogmamisti. Olay ile ilgili telgraI ve gazete haberleri isin i-
yzn aydinlatamadigi iin, ilk toplumsal bilinlenme diyebilecegimiz etki, Fran-
sa'da Gustave le Bon'un getirdigi deyimle, bir kalabalik psikolojisi yaratti. Kimse-
nin nerede oldugunu bilmedigi esrarli Ittihat ve Terakki Merkez Komitesi'nin ba
:
sindakiler, telgraI rgt sayesinde nemli bir yigina ulasma aracini elde etmisler-
di. Yildiz'in telgraIhanesi susunca, tasradaki brokratlarin hkm hie indi; ma-
kamlarinda degil, ortalikta bile gzkmez oldular.
Onlarin yerine ya akimla zaten gizli iliskisi olanlar, ya onu benimsemis olan
genler, bu arada kimi aikgzler her yerde eyleme getiler. Kisa sre iinde yer
yer halk meclisleri kuruldu. Bunlarin iinde sivrilen heyecanli kisilerin ilgilendigi
sey hkmet ynetmek degil, trenler dzenlemek, nutuklar vermek, bayraklar
sallamak, seimlere hazirlanmak gibi yzeyde gzken eylemlerdi. Fakat bunlar,
gerekte siyasal bir olayi toplumsallastinci nitelikte, heyecanla, iyimserlikle, hatt
hayalcilikle karisik eylemlerdir. Kendiliginden yerel Ittihat ve Terakki rgtleri
kurmak, o zamanki Fransiz sosyologu Gabriel Tarde'in getirdigi bir deyimle, tak-
litle yayginlasan bir moda oldu. tik kez olarak, Trk halki arasinda ve kendi giri-
simleriyle yerel siyasal toplumsallasma biimleri dogdu. Fakat henz ulusal l-
de parti rgtlenisi yoktu. Bunlarin yerel parti rgtleri haline getirilme asamasi-
na daha sonralari gelinmistir. O asamaya gelindigi zaman da heyecanlar sogu-
mus, ikar etkeni denen sey kabarmaya, klikler belirmeye baslamistir. Fakat bas-
langita, kisa bir sre, Ittihat ve Terakki Cemiyeti ulusal bir siyasal rgtlesme
modeli olarak grlyordu. Bu, dogmakta olan bir ulusal Trk biriminin ilk siya-
sal grnsdr. levlet diye korkulan dev (Leviathan) eridi, silindi; yeni bir ku-
sagin sesi n plana geti; kisilerin kisiligi ve birey olarak siyasal hayatta pay sa-
hibi olma olanaginin uIuklan ailmaya basladi.
402
MERUTYET
Fakat bu gelisme bize yeni siyasal rgtlenisin niteligi, yn, grs zerine
hibir Iikir vermez. Yeni siyasal rgtlenisin temelini, sekinler kadrosunun yapi-
sini da tanitmaz. Bu ne asagidan, halk siniIlarindan gelmis, ne de tepeden inmis
bir rgtlenisti. Kalabalik ve taklit psikolojisinin Ittihat ve Terakki'nin bu ilk gr-
nsne sagladigi zgven ve tekel duygusu, bu cemiyetin siyasal parti haline ge-
lisine kadar zerinden kalkmamistir. Sonuna dek, btn ulusun biricik, gerek si-
yasal rgtlenisi oldugu inancindan kendini kurtaramadi.
Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin kendisi de halk siniI ve kusaklarinin kendine
gelisleriyle kendine gelmeye basladi ve o zaman zerinde etki yapamadigi toplum
paralarinm zlemlerinin yaratisi olan karsit siyasal rgtlesmelerle yzyze gel-
meye basladi. Ittihat ve Terakki'nin uzunca sre hkmet disinda kalmasinin,
parti adini benimsememesinin, parti (Iirka) teriminin kendi kendisi hakkindaki bu
ilk imgeye uymadigini sezmesinden ileri geldigini saniyoruz. Ancak btn ulusu
kendinde birlestirdikten sonra rahatlikla iktidan alacakti. Sonraki olaylarin gster-
digi gibi, bunu basaramayinca yeni bir darbe ile hkmeti almaya ve siyasal ha-
yatta tekel olma iddiasini yrtmeye zorlanacakti.
Ittihat ve Terakki, Osmanli-Trk toplumunun ancak geleneksel hayatlarinda
degismeler olmus kusaklarini ya da blmelerini kolayca kendine baglayabilmistir.
Asya tr toplumlarda oldugu gibi, byk kyl kitlesi hl byk siyasa Iirtina-
sinin disindaydi. Geleneki, eskiyi zleyen, yasli kusaklar nceleri gizli gizli des-
potik sisteme bagliliklarini srdrmslerdir. Conlara katilamayanlar iin II. Abdl-
hamit, Hazret-i mer gibi bir lk olarak, hatt zamanimiza dek, yasamistir.
Ittihat ve Terakki, Mslman-Trk disindaki halklan da kendine ekemedi.
Hatt bir sre sonra, Mslman Iakat Trk olmayanlari da, zellikle Araplan ve
Arnavutlan kendine ekemedi. Bu, kendisinin onlari itmesi yznden degil, bu
halklarin sanildigi gibi artik "ittihat" iinde olmama bilinci asamasina gelmis olma-
larindandi. II. Abdlhamit'in ok basli Leviathani, ittihatsizligin gereklerini rt-
yordu. O yikilinca bunlarin, Ittihat ve Terakki'nin anladigi anlamda bir Osmanli
ulusu olarak "ittihat" iine girmeyi istemeyecek kadar bilinlendikleri aiga ikti.
Ittihat ve Terakki'nin toplumsal temeli de tm biimini bulamadi-, bu, uzun
bir sre olusum halinde kaldi.
18
Ilk nce "halk" terimiyle bu temelsizlik kapatil-
maya alisildi. Ancak daha sonra bu belirsiz terimin iindeki geler, zellikle ky-
l, esnaI, memur ve bir zlem olarak burjuvazi ve, eger mer SeyIettin'in alayci
abartmalarina inanmak gerekirse, aristokrasi gibi siniI unsurlarina dayanma fikri
yavas yavas belirmeye basladi. O asamaya gelinceye dek, hersey vatan, zgrlk
(hrriyet), esitlik (msavat) ve kardeslik (uhuvvet), ilerleme (terakki) ve birlik
(ittihat) szcklerinin bys altinda yryordu. Ittihat ve Terakki'nin siyasal
403
TRKYE'DE ADALAMA
ideolojisi hibir zaman kesin bir devrimci ve ulusu biim alamamistir. Koca bir
imparatorluktaki halklarin temsilcisi olmak isteyen bir parti olarak yamali bir ide-
olojiyle yetinmek zorunda kaldi.
Ilk dnemde, cemiyetin asil nemli unsuru, halkin henz tanimadigi, Iakat
genlerin, "zgrlk kahramani" olarak lklestirdigi nderler tabakasidir. Bu ta-
bakanin en nemli kisileri kumeli'nde yerlerinden, geleneklerinden sklms ki-
siler, askerlik egitimi yoluyla eski rejimin karanliklan iinde kaIalari aydinlanan
kisiler, liyarbakir ya da Arnavutluk gibi imparatorlugun dis emberlerinde kalmis
yerlerden gelenler, subay, doktor, gretmen, avukat, ya da posta ktibi, zel okul
kurucusu gibi kisiler, Selanik gibi Yahudilerin, masonlarin, komitecilerin, Make-
donya sosyalistlerinin bol bulundugu kozmopolit bir sehirde ok seylere gz ai-
lanlar, II. Abdlhamit kusaklan aisindan dinsiz Conlar, Namik Kemal'in vatan ve
terakkisine, TevIik Fikret'in hmanizmine inanan lkc kisilerdi. Hibiri, top-
lumda hibir ogunlugu temsil etmiyordu. Biricik g temelleri, II. Abdlhamit re-
jiminin bilmeyerek gelistirdigi modern ordu messesesidir. Paris'ten, Kahire'den,
Rusya'dankosup gelenler bile bu kadroya giremediler. Zamanla, parti savasiligi-
nin yeni bir ehreye brnmesi yznden bu ilk lkclerin bazilari lkclk
simgesi olmaktan ikip, Amerikan politikaciliginin bir terimiyle, party boss (parti
agalan) olarak belirmeye basladilar. Ulus lsnde bir siyasal cemiyet olarak
baslayan parti, ancak zorunlu olarak 1913'te parti olmayi kabul ettigi zaman, ce-
miyet iinde boss'larin tekelciligi baslamis bulunuyordu.
Baski rejimine son verme ve bunun iin onun sorumlusu olan hkmdan
anayasa rejimini uygulamaya zorlama amaciyla basarilari 1908 devriminin teki
nemli bir sonucu, halk yiginlarinin katildigi bir devrim olmadigi halde, Trk halk
yiginlarinin olaya ilk kez olarak din aisindan degil, politik aidan tepki gster-
mesi olmustur. II. Abdlhamit rejiminin yalniz aydinlar arasinda degil, halk ara-
sinda da din-devlet iliskisi anlayisinda Iarkina vanlmayan derin bir atlamaya yol
atigi ortaya ikti.
Trk halki arasinda devletten ve dindenayri olarak siyasal iliskilerle birlesip
siyasal eylem alanina geis bu atlamanin sonucudur. levletin siyasal ve dinsel
yanlari birbirindenayrilinca, simdiye dek devletten baska hibir toplumsal benlik
bagliligi olmayan Mslman Trk halki kendini ortada kalmis, temelsiz bir varlik
olarak grmeye basladi. Islm mmeti kavrami, Namik Kemal'in kendisinde de-
gilse bile, yarattigi yurtseverlik heyecaninin havasi altinda "ulus" anlamina gel-
meye basladi. Gerekte ne Islm aisindan, ne de Osmanlilik aisindan "mmet"
denecek bir toplumbirimi zaten yoktu. Trk halkini bir ulus olarak tanimlayacak
bir ad bile yoktu. Cumhuriyetin ellinci yildnm kusaklarinin bunu kavramasi
404
MERUTYET
gtr. Osmanli erevesi iindeki Mslman olmayan halklarin temsilcileri, adi
saniyla bilinen kendi "millet"leri iin savasirken, Trk temsilcilerinin byle bir
ulus dayanagi yoktu. Bu yzden gemisteki Yeni Osmanlilar gibi, Yeni Trkler de
siyasal savaslarini yaptiklari yillarda Trk halki zerinde ulusal bir siyasa etkisi
yapamadiklarini gryorlardi. Kendilerinin Trklkleri, yabancilarin onlara
"Trk" demesinden ileri geliyordu. Yoksa aydin ve yksek tabakanin yeleri hl
Trk degil, Osmanliydi.
Iste, Yeni Osmanlilarin ve Yeni Trklerin bir eyrek yzyil iinde gereklesti-
remedikleri bir seyi, yani Trk halki arasinda ulusal bir birlik olma bilincinin en il-
kel grnsn 1908 levrimi bir iki ay iinde ortaya ikardi. Byle oldugu halde,
Trk ulusulugu yine de yeni dnemin basat siyasal ideolojisi olmamistir. Sadece,
bir imparatorluk iindeki "milliyeflerden biri olarak Trk halkininayri varligi du-
yulmaya baslamistir. Ittihat ve Terakki, uzun sre bunlari birlesmis (mttehit) bir
Osmanli ulusu olarak grmekte direnmistir.
1908 levrimi'nin nc nemli sonucu, ilk kez olarak, aik ve zgr parti
hayatini baslatmasi olmustur. Vatan, hrriyet (zgrlk), terakki (ilerleme), itti-
hat (esitlik iinde birlesme) gibi kavramlar iinde yuvarlanan devrim sonrasi si-
yasal szlgnn anlam Iarklilasmalan, bu siyasal parti hayatinin dogusu iinde
sekillenmeye basladi.
4. Milliyetler sorunu: birlesme (ittihat) ya da
uzlasma (itilaI)
a
20. yzyilin baslarinda hizlanan tartismalardaki en paylasik zlemi, bize en
iyi iki kavram gsterir. Namik Kemal'den kalan bu iki kavram ittihat ve terakki
kavramlandir. 1904'ten nceki ve sonraki yillar iinde kurulan rgtlerin ogu-
nun adi olarak bu iki szck boyuna yer degistirir.
Ittihat, Osmanli birligi, terakki ise aydinlanma, agdas uygarligin egitim ve
teknik aralariyla doIianarak ilerleme demekti. Birincisi iin, Osmanli Imparator-
lugu'ndaki btn "milleI'lerin, kimilerine gre uzlasmasinin, kimilerine gre de
birlesmesinin gereklestirilmesi gerekti. Ikincisi iin, geriligin nedenlerim kaldir-
mak, bu geriligin nedenlerini besleyen siyasal rejimi degistirmek gerekliydi. Bu,
ya bireylerin zel girisimlerinin ekonomik hayati canlandirmasiyla ya da devletin
ekonomik kalkinma islevini benimsemesi ile olabilirdi. Bu iki amacin gereklesti-
rilmesine elverisli olacak kosullarin bulunmasi iin imparatorluk iindeki "mil-
a Parantez iindeki Osmanlica szckler ilk baskida yok; Berkes kendi kopyasinda eklemis.
405
TRKYE'DE ADALAMA
let'lerde bagimsizlasma ya da ayrilma egilimlerinin bulunmamasi, Osmanli tmpa-
ratorlugu'nun uluslararasi dzende btnlgnn gvence altina alinmis olmasi
ve devlet ve din iliskilerinin yeni bir dzene sokulmasi, gerekli olan nkosullar
olacakti. Bu sonuncu kosulun gereklesebilmesi iin, "millet'lerin siyasal nitelikte
birer birlik olarak degil, ancak kltr niteliginde birer varlik olarak kalmasi iin
hepsinin din ve Kilise'den bagimsizlasmasi, devletin de dinden tamamiylaayril-
masi gerekirdi. Toplumsal ilerleme iin de bazi elverisli nkosullarin bulunmasi,
bunlarin da II. Abdlhamit rejiminin anladigi anlamda batililasmanin yol atigi
smrgelesme kosullarindan Iarkli kosullar olmasi gerekirdi.
20. yzyilin baslarinda bu kosullarin elverisli olanlarinin degil; tersine elve-
rissiz olanlarinin bol bol bulunmasi, 1908 levrimi'ni Osmanli Imparatorlugu'nun
paralanmasiyla sonulanan, ittihattan ve terakkiden uzak, etin bir siyasal atis-
ma srecine dndrmstr. 1908 dnemi, 1700'lerden beri izledigimiz degisme
izgisinde son savasin verilecegi bir dnem olmustur.
Ittihat ve Terakki Cemiyeti Osmanlici oldugu iin, imparatorlugun millet par-
alarini birlestirme programini anayasali ve siyasal partili bir mesrutiyet rejimi
erevesinde "milliyet" sorunu olarak ele almak zorunlulugu karsisinda kaldi.
"Millet'lerin niteligi nedir? "Osmanli birligi" iindeki dururdan nedir? Hepsinin
arasinda ve onlarla devlet arasinda uzlasma ya da kaynasma nasil saglanabilir?
Bunlar, Avrupa'daki srgn ylarinin tartismalarinda karsilasilmis sorunlar-
di. levrimden sonra, Mizanci Murat'in temsil ettigi Islamci grs, Sabahattin'in
temsil ettigi, Mithat Pasa'dan gelen merkeziyetsizlik grs ve Ahmet kiza'nin
temsil ettigi, Namik Kemal'den gelen merkez imparatorluk grs simdi siyasal
planda partilesme srecinin baslangi noktalan olacaklardi.
Bu dogrultuda devrimden sonraki birka yil iinde partilesme egilimi gelisti.
Bunlarin, devrimin btn sereIini kazandigi iin en eskisi ve komitecilik niteligini
devam ettirdigi iin en gls olan Ittihat ve Terakki Cemiyeti nihayet
1913'te resmen siyasal parti oldu. Bu parti, teki ikisinin Osmanlilik birligine ay-
kin grs karsisinda, ideolojisinde Trk milliyetiligine de yer vermekle birlikte,
ulusulugu partinin temel doktrini olarak almamak gibi bir eliskiye dsrmstr.
Ikinci partilesme egilimi, nce Ahrar (zgrler, yani liberaller) partisi olarak, daha
sonra Hrriyet ve ItilaI (zgrlk ve Uzlasma) partisi olarak biimlenmeye basla-
di. ncs ttihad-i Muhammedi adi altinda belirmeye basladiysa da siyasal bir
parti olma gcn kazanamadi. Ileride grecegimiz gibi, Misir'daki modernist de-
nen Muhammed Abduh ve kesid kiza izgisinde, reIormcu bir din akimi olarak
kaldi. Bunlarin disinda, Osmanlilik birliginden ayrilma egiliminde olan "millet'le-
rin temsilcileri, parti ya da cemiyet olarak aika kurulmaktan ziyade ya ilk iki
406
MERUTYET
partinin iinde yer almislardir ya da, zellikle Ermeni ve Arap ulusu rgtlerinde
oldugu gibi, kltr cemiyetleri grnsnde ya da tmden gizli rgtler olarak
kalmaya mecbur olmuslardir.
19
Partilesme srecinin karisik gidisinde baslica rol oynayan etken, atisma ko-
nusu olan ve grnste birbiriyle iliskili gzkmeyen iki sorunun yanyana olusu-
dur. Birinci sorun din-devlet iliskisi sorunudur. Ikinci sorun, "milleIlerle devlet
arasindaki iliski sorunudur. Bu iki sorun arasinda iliski oldugu halde, o zamanin
kosullan altinda bir kisinin birinci sorun karsisinda tutacagi grsle ikinci sorun
karsisinda tutacagi grsn ayni ve tutarli olmasi gerekmiyordu. Baska bir de-
yimle, rakip partilerin grsleri yalniz birbiriyle atisik olmakla kalmiyordu; her
biri kendi iinde eliskiliydi.
Devlet-din iliskisi sorunu partiyi de ilgilendiren bir sorundu. liberaller,
Tanzimat anlamindaki din-devletayrimi grsn tuttular. Bunlar, Trk olmayan
milletlerin Osmanlilikta birligini istemekle beraber, bunun bir "ittihat" (birlesme)
degil, bir "itilaI (uzlasma) olabilecegi grsndeydiler. "Millet'ler, eskiden oldu-
gu gibi, din cemaatleri olarak siyasal imtiyazlanm koruyacaklardi. Bu grse gre
dsnlecek din-devletayriminda, siyasal g olarak bir hie inecek olan ultra-li-
beral bir hkmet kurulmaliydi. Ekonomik politikada tmliberalizmve zel giri-
sim zgrlg olacak.
Ittihat ve Terakki aisindan byle bir tutum, Mslman olmayan "milleIlerin
ulusulugunu ve ekonomik kalkinmasini Trk ulusu aleyhine beslemekten, Os-
manli birliginin dagilmasini hizla sonulandirmaktan baska bir sey degildi. Bu yz-
den Ittihat ve Terakki'nin din-devletayrimi grs yukaridakinin tersinedir. Din
aisindan gsz, Iakat egitim ve ekonomi aisindan gl bir merkeziyeti devlet
olacaktir. Osmanli birligi ancak byle bir sistemiinde, belki zor kullanarak, tutu-
nabilirdi. Bu grs yznden, zellikle Ermeni ve Arap ulusulan bu partinin ger-
ekte Trk ulusulugu gden bir parti oldugu kanisini daima yrtmslerdir. Ger-
ekte ise, Ittihat ve Terakki'nin Osmanli birligi grs din ya da irklan ne olursa ol-
sun btn Osmanlilarin merkez devletin esit vatandaslan olmasi grsdr ki, bu
Tanzimat grsnden ziyade, II. Mahmut'un grsne yakindir. II. Abdlhamit'in
imparatorlugunu miras alan Ittihatilar, Trk ulusulugu da dahil, siyasal anlam-
daki her ulusulugu imparatorluga karsi bir ihanet sayma grsne de mirasi ol-
muslardi. Merkez devlet, milletlerin birlesmesini gereklestirecek, ekonomik kal-
kinma ve egitim yoluyla kaynasmalarini saglayacak bir gte olmaliydi. Bundan
tr, Trk ulusulugu Iikrini Bati'da ileri srenler arasinda taninan lumley la-
vids, leon Cahun, Arminius Vambery gibi Yahudi asilli kisiler oldugu, Ittihat ve
Terakki Cemiyeti'ni desteklemede de Emmanuel Karasu (Carasso), daha sonra
407
TRKYE'DE ADALAMA
Moiz Kohen, Avram Galanti gibi yerli Yahudiler oldugu halde Ittihatilarin iktidara
geisinden umutlanan Siyonistlerin Filistin'in Yahudi yurdu olarak tanitilmasi is-
teklerine Ittihatilar, zellikle de Cemal Pasa, II. Abdlhamit'in yaptigindan daha
siddetli bir olumsuz tepki gstermislerdir.
20
Bunun baslica nedeni, durup dururken
baslarina bir de Yahudi milliyetiligi derdi ikarmak istememeleriydi.
Birer "cemaat" olarak "millet'lere siyasal kisilik stats verilmesi, bagimsiz
bir devletin egemenligi doktriniyle uzlasamazdi. "Uzlastirmaci" ideolojiye gre mil-
let simdi eskisinden ok imtiyazlar isterken, "birlestirme" ideolojisi eski imtiyazlan
bile daraltma yanlisiydi. Hangi cemaatten olursa olsun, btn Osmanlilar siyasal
hak ve devlerde ancak kisi-vatandas olarak esit olacaklardi. Partilerde, seimler-
de, parlamentoda, hkmette, din ya da siyasal birimler olarak, korporatiI varlik-
lar olarak degil, teker teker vatandaslar olarak temsil edileceklerdi. Ne var ki, bu
Osmanlilik birligi ideolojisini III. Napolyon'dan esinlenerek getiren Tanzimat'in
kendisi, kendine bir tek-devlet anayasasi yapmadigi halde Ermeni ve kum cema-
atlerinin anayasalarini tasdik etmekle bunlara yan-zerk uluslar olma yollarini a-
misti. Tanzimat'in siyasal ve ekonomik gszlkleri yznden Suriye, Lbnan,
Misir, Arabistan blgelerine Ingiliz ve Fransiz ekonomik ve siyasal etkilerinin giri-
siyle Araplar arasinda da blgesel ya da ulusalayrilik duygulan baslamisti. ttihat-
ilarin bunun stesinden gelme sanilanin "uzlastirma"cilar ilginlik sayiyorlardi.
"Millet" terimi de eski dinsel anlamini yitirmeliydi. "Trk milleti" deyimine
kizan Islamcilar, bunu Arapa'daki anlamiyla degerlendirdiklerinden kiziyorlardi;
nk bir Ermeni milleti, bir Rum milleti, bir Katolik ya da Protestan milleti olabi-
lirdi ama bir Trk milleti olamazdi. Olsa olsa ancak bir Islm milleti, Arapa'daki
asil anlaminda bunun tersi demek olan bir Islm mmeti, olabilirdi. Ittihatilar bu-
nu din anlaminda degil, siyasal anlamda kullaniyorlardi. Onlar iin yalniz Os-
manli milleti vardi. lin gruplan iin "cemaat", daha sonra da daha silik bir terim
olarak "anasir" szcgn kullanmislardir.
Osmanli siyasal birligi iinde cemaatler ya da anasir arasindaki iliskinin nite-
ligi de ele alinacak bir sorundu. Kendilerini, mensup olduklan millet yoluyla, yani
dolayli olarak Osmanli sayan Mslman olmayanlar, bu beraberligi bir esit or-
taklik (sirket) beraberligi sayiyorlardi.
8
Osmanli birligi, ye olan milletlerin ikar-
larini saglamak, gzetmek iin ve ancak bunlari sagladigi srece yararliligi olacak
bir beraberlik olabilirdi. Bunlar, su halde, gerektiginde uluslarin kendi geleceklerini
kendilerinin seme hakkini elde tutmak istiyorlardi (Bu doktrin, Birinci lnya
Savasi'nda Wilson'un ve lenin'in ilkeleriyle n kazanmis olmakla birlikte, ger-
ekte Avrupa'daki \x\usx jeune akimlan zamanindan beri taninan bir doktrindi).
a Bu tmcenin yanina, "association" notu dslms.
408
MERUTYET
Milletler arasinda uzlasma ya da kaynasma sorunuyla devlet-din iliskisi so-
runu, 20. yzyil kosullan altinda Osmanli imparatorluk devletini blme ya da tas-
Iiye etme plani gze alinmadan zmlenemeyecek olan sorunlardi. Bu blnme-
nin ya da tasIiyenin kainilmaz oldugunu, bunu gen yasinda kavrayan Akura-
oglu YusuI un bile " tarz-i siyaset" yazisinda kesin bir yargi veremeyisinde g-
rldg gibi, kimse aika sylemeyi gze alamazdi.
Bunun bir dizi i nedeni, bir dizi de dis nedeni vardi. Milliyetlerin cograI da-
gilimlari karisik, din, milliyet ve ekonomik ikarlari birbirine karsitti. Mslman
olmayan milletler, hatt artik Araplar ve Arnavutlar gibi Mslman olanlar bile
Ittihatiligin Osmanliciligini Trk ulusulugu olarak grdkleri halde, gerekte bu
Osmanli devletinin Islmligi kadar Trklg de spheliydi. Bu egemenligin Trk
kalan tek simgesi, hkmdarligin Trk soyundan bir hanedanda olmasidir. Fakat
simdi bu egemenligin hem dnyasal, hem dinsel yetkileri de siIira inmis bulunu-
yordu. Hkmet, ynetim, disisleri ve zellikle ekonomi, Osmanliliktaki milliyet-
ler orantilan aisindan bakilirsa, Trkten ziyade Trk olmayanlarin elindeydi.
lis nedenlere gelince, bunlarin basinda Tanzimat'tan beri Osmanli Impara-
torlugu'nu kusya tehlikesine karsi bir duvar olarak kullanma siyasetini gden In-
giltere ve Fransa'nin artik byle bir destekleme siyasetine ihtiyalanmn kalmayisi
gelir. laha II. Abdlhamit ynetiminin baslarinda gzken bu degismenin, II. Ab-
dlhamit rejiminin meydana gelisinde rol oynadigini grmstk. Bu ynetim b-
yk devletlere sermaye yatirimi imtiyazlan verme, Osmanli borlarini byk bir
uluslararasi sermaye durumuna getirerek Osmanli lkelerinin dogal kaynaklarini
verimli ve krli bir biimde isletmelerini kabul etme, Ermeni ve teki Hiristiyan
milliyetilerine karsilik Arap, Krt, Arnavut aristokrasilerini tutma, liberal Osman-
lilara karsi din gcn kullanma gibi tedbirlerle imparatorlugu tutundurabiliyor-
du. Grnsn byle olusu liberal Osmanlicilarin, Ittihati olsun ItilaIi olsun,
hepsini byk bir bos umuda dsrmst. Bunlar II. Abdlhamit rejiminin Avru-
pa'da hcumlara ugramasinin, o rejimin agdas Bati dogrultusunun tersine gitme-
sinden ileri geldigini saniyorlardi. Bu ynetim kaldmlinca Avrupa devletlerinin,
zellikle Fransa ve Ingiltere'nin, Tanzimat dneminde oldugu gibi, yeni mesruti-
yet devletini destekleyeceklerini, ona yeniden para yardimi yaparak onu tutundu-
racaklarini umuyorlardi. 1908'in arkasindan kisa bir sre iinde grlenler, bu
devletlerin artik byle bir koruyuculuk siyaseti gtmediklerini aiklamaya basla-
di. stelik bu devletler, zellikle yatinmlan en ok olan Fransa, imparatorlugun
ekonomik aidan yikilmasini daha da hizlandiracak isteklerde bulunuyordu.
Tek umut, Rusya-lngiltere-Fransa ikar cephesine karsi gzken ve simdi bi-
rinci siniI bir Avrupa gc durumuna gelen Almanya'nin destegine bagli kaliyor-
409
TRKYE'DE ADALAMA
du. Birlesme ya da uzlasma yoluyla Osmanli birligini tutundurabilmedeki tek bir
umudun oynayacagi rol bir yana birakarak, simdi ieride Iarkli planlarda yr-
yen parti atismalan disindaki ideoloji akimlarini gzden geirecegiz.
5. dsn akimi
1908 levrimi'nin kaydedecegimiz son nemli sonucu, partiayrilislarina her
noktada paralel olmayan genis kapsamli bir ideolojik Iarklilasma dnemini ama-
sidir. Bu, devrimin ikinci kilit kavrami olan "terakki" kavraminin anlamlarini
aiklama dogrultusunda yapilan abalarin bir rndr. Zamanla, birbirleriyle
tam karsitlasma durumuna gelen dsn okulunun hepsi, baslangita 1908
olayini yeni bir dnem aacak bir "inkilp" (devrim) olarak karsilamislardi. 1908
olayi, o zamanki terimlerle sylersek bir inkilap degil, bir ihtill olarak, mesrulu-
gunu yitirmis sayilan bir ynetimin zor kullanilarak dsrlmesi olayi olarak ka-
bul edilmisti. Halbuki inkilap, terakkinin yollarini aacak biimde toplumun belli
basli kural ve kurumlarinin yeni temellere oturtulmasi demek olmaliydi.
laha 1902'de, asil sorunun sadece ynetimi dzeltme, islah etme degil, ge-
nis kapsamli bir toplumsal devrim oldugu sonucuna varan YusuI Akura, t basta
ve bir kez daha bunu hatirlatti.
21
Inkilap sadece Kanun-i Ess'yi yrrlge koy-
maktan ibaret bir is degildi; ulusuluk aisindan degil, ama Bati uygarligina ge-
me aisindan ayni grs Abdullah Cevdet ve Sabahattin de ileri srmslerdi. lo-
gu tr toplum yapisi srdke, II. Abdlhamit kaldirilsa bile onun yerine baska
Abdlhamit'lerin geecegini syledikleri iin, Ahmet kiza grubu bunlari II. Abdl-
hamit'i savunmakla sulamisti. Akura'ya gre, 1908 olayi sadece militeri biraz
da politik bir darbe olayi olarak kalmistir. Hem de sadece aydinlar arasinda kal-
mistir. Toplumun siniIlan hl olduklan gibidirler. Asil sorun toplumsal yapi degi-
sikligini getirme sorunudur.
Iste, inkilbin Islamci, Batici, Trk ya da Islmlasmak, batililasmak, ulus-
lasmak ynlerinde olmasi etraIindaki dsnce akimi bu zaman baslamistir ki
bu, yukarida gzden geirdigimiz partilere ayrilislara paralel olmayan bir dzeyde
yrmstr. Bunun nedeni, bu yndeki dsncenin, agdas uygarlik karsisin
da yalniz Trk Mslmanlarinin sorunlan etraIinda dnmesidir. Partiayriliklan
ise, milliyetler arasi sorunlar, milliyetlerle devlet arasi iliskiler gibi sorunlar etra
Iinda dner. 1908 ile 1918 yillan arasindaki on yillik tartisma, buraya kadar izle
digimiz iki yz yil birikmis agdaslasma sorunlarinin tmn kapsayan bir tartis
ma olacaktir.
410
MERUTYET
Bu dsnce akimlarinin islamcilik, baticilik, Trklk szckleriyle adlandi-
nlmalan, yanilmiyorsak, kusya'dan gelen Trklk dsncesinin etkisi altinda
baslamistir. kusya'da kus aydinlan arasinda kullanilan "baticilar", "Islavcilar",
"kusular" terimlerinin etkisi altinda o gelenekten gelen kusyali Trkler, karsit-
larina batici, Islamci adlarini takinca, onlar da karsilik olarak ve baslangita alay .
etmek iin, onlara Trk adini taktilar. Baticilar ve Islamcilar arasinda Osmanlilik
hl bir gereklik olarak alindigi halde Trklerin hepsi iin byle degildi.
arlik ynetimi altindaki milliyetilik geleneginden gelen Trkler, Osmanli tm-
paratorlugu'nun kmeye mahkm oldugunu, Ermeni, kum, Makedon, Arnavut,
Arap ulusularinin davalarinin hakli oldugunu aika yazmamakla birlikte, kus-
ya'daki Trk ya da Tatar, Ukrayna, Polonya, Balk milliyetleri ve hatt Yahudi
cemaat davalarina sempati gsterdikleri bilindiginden bu dsn igirinin en
kktencisi olarak gzkyorlardi. Bundan tr, emigre Trkler bir sre Os-
manli hkmeti taraIindan kovusturmaya ugramislardir. Ancak Osmanlici Ziya
Gkalp'in Trklg kusya Trklgnden ikanp yine Osmanlilik altinda teki
iki igirla kaynastirarak Ittihat ve Terakki'nin batici-islamci-mliyeti karmasi
ideolojisi haline getirmesinden sonradir ki Trklk itibarli bir anlam kazandi ve
hkmete degilse bile partice desteklenmeye basladi.
a
Hkmetle parti arasinda
a Berkes'in bu sayIaya (ilk baskida s. 394) ekledigi kk not kgitlari var. Notlarin iki seIerde, Iarkli
kalemlerle yazildigi anlasiliyor. Birinci not dizisinde sunlar yazili: "Ziya Gkalp'te "Osmanlilik"
Osmanli devleti bir yandan kusya ve Balkanlar, diger yanda Ingiltere, Fransa baskisi altinda. Tek
dayanak Almanya
(Gerekte Almanya da Ingiltere, Fransa gibi istekler, umutlar pesinde)
(Bunu Tanzimat baslarinda Moltke aiklar)".
Gene Gkalp'le ilgili ikinci dizide ise, bu blmn ilk dipnotunda aktarilanlar biraz daha ailmis-.
"Islmlasma Iikri: heretik bir kaynaktan geliyor Muasirlasma Iikri: Fransiz dsnnden Trklesmek
fikri: Selanik'teki Trkecilerden
I) Gkalp bu adamin |YN: Ahmet kiza, Mehmet Murat, Prens Sabahattin| Iikirlerini nasil yeniden
uziastinr? Bu uzlastirmayi saglayan ve yeni bir ilke var midir? Varsa nedir?
II) "Tarih" karsisinda bu akim ve Gkalp'in durumu ne oldu?
Gkalp, kendisinden baslangilar ikabilecek, Iakat gerek bir sonu olan bir dsnr. laha nceki-
leri teliIe, terkibe alisir Iakat Akura'nin vardigi milliyetilik grsne varmayi gereklestiren tezat-
lari yrtmeye alisir. Bitmeyen tamamlanmayan "son" ile gelismemis, belirlenmemis, kesinlesme-
mis "baslangi" arasinda kalmis bir "geis". Bu "son" zerindeki tahlilleri dogru. "Bas" zerindeki
grsleri ise eksik. En ok iki noktada grlr:
a) din (hilIet, Islmlik)
b) devlet, hilfet ve saltanat.
liriltilme imkninin ise kendine tamamiyla zit olan "irkilik" alaninda gzkmesi ona karsi islenmis
en haksiz hakarettir. Gkalp'ten belki Islamcilik, Osmanlicilik ikanlabilir Iakat irkilik asla ikarila-
maz. Acaba anti-Marksist olusu mu buna yol ati? Yoksa solidarizme kaymasi mi?"
411
TRKYE'DE ADALAMA
ne denli Iark oldugunu, asagida hkmet basindaki bir kisi ile (Sadrazam Sait Ha-
lim ile) parti iinde nfuzlu bir ye ve dsnr (Ziya Gkalp) arasindaki temel
grsayrihklarinda grecegiz.
6. Bas sorun: geriligin nedenleri
Mesrutiyet dneminin btn grs ve igirlarinin ortak yani lle levrinden
beri baslamis olan bir sorunun bu dnemde genel bir hale gelmesidir: Islmlik,
Osmanlilik ya da Trklk neden geri kalmistir? Geriligin btnsel lde olusu
konusunda da ne bir kusku vardir ne de birayrilik. Ancak nedenlerin arastinlma-
si sonucunda verilen yanitlar birbirinden ok ayrilir.
Batici yazarlar, bunu Mslmanlarin, Osmanlilarin ya da Trklerin Bati uy-
garligindan kopuk kalmasinda, bunu da kaIalarini biimlendiren Iikirlerde bulur-
lar. Onlarca, bu Iikir perdesini geren Islm dinidir. Bu dinin getirdigi seriatin haya-
tin hemen her alanini hkm altina almasi btn geriliklerin temelinde yatan
olaydir (Ernest kenan'in teziyle karsilastiriniz). Hayatin her alaninda seriatin
hkm, tutucu bir g olarak her degismeye karsi nleyici bir etken olmustur; ha-
yat Iosillesmistir.
19O4'te Cenevre'de yayinlarini baslatan Abdullah Cevdet, kurdugu Itihat
dergisinin ilk sayisini su anketle baslatmisti-, 1) Mslmanlarin dsknlgnn
nedenleri nelerdir? 2) Mslmanlari bu durumdan kurtaracak en etkili nlemler
nelerdir?
Baticiligin en asin temsilcisi olan Abdullah Cevdet, bunu kisaca syle cevap-
landim:: Geri kalisimizin nedeni Asyali kaIamiz, yozlasmis geleneklerimizdir. Bizi
yenen g, bizim grmek istemeyen gzlerimiz, dsnmek istemeyen kaIalan-
mizdir. Bizi geride birakan, birakmaya devam edecek, gelecekte de birakacak olan
g dnya islerini hkm altina alan din-devlet bilesimi sistemidir.
22
Islamcilar da, II. Abdlhamit dneminin islamcilarindan Iarkli olarak, Ms-
lmanlarin yalniz madd uygarlik alaninda degil, din messeseleri de dahil ol-
mak zere, manev uygarlik alaninda da Bati uygarliginin gerisinde oldugunu
artik kabul ediyorlarsa da bu geride kalisin nedeni onlarca Islm dini ve seriati
degildir. Tersine, seriatin uygulanmamasi, hayatin her alanina genisletilmeme-
sidir temel neden.
Bu grs en genis biimde ortaya koyan Sadrazam Sait Halim Pasa (1863-
1921) olmustur.
23
Fikirlerini syle zetleyebiliriz: linler hibir ilerlemeye engel
bir etken olmamistir. rnegin Hiristiyanlik Avrupalilarin ilerlemeler basarmasina
412
MERUTYET
engel olmamistir. Budizm, Japonlarin ilerlemesine engel olmamistir (dzeltme:
BudizmJaponlarin ulusal dini degildir). Islmlik iin bu daha da byledir. nk
Islmlik, tekilerden Iarkli olarak, stelik bir akil dinidir. Byle oldugu iin Islm
uygarligi gemiste en yksek uygarlik olmustur. Islmlik'milerlemeye engel bir
etken olmadiginin en gl kaniti budur. Iddia edildigi gibi, slmlik'ta taassup da
byle bir etken olamaz, tslmlik'ta seriat taassubu oldugu Iikri, gerekte, Msl-
manlarin Hiristiyanlara dsmanliginin degil, Hiristiyanlik'in kendisinde bulunan
taassubun yaydigi bir inantir. Mslmanlarin ilerlemesine asil engel olan birinci
etken, Islmlik ncesi ve Islmlik disi inanlarin yasamaya devam etmesidir.
Islmlik'in ilerleme etkeni olabilmesi iin onu iste bu geri birakici etkilerden temiz-
lemek gerekir. Arap olmayan kavimler arasindaki ulusal gelenekler, o kavimlerin
tm anlamiyla tslmlasmalarini eksik birakmistir. Bu kavimler, geleneksel mes-
seselerini yasatmakta olduklarindan tslmlik'i arpilmislardir. Bunun stne, hi
durmadan sren Hiristiyan dsmanligi da Mslmanlarin geri kalisinda etken ol-
mustur. En sonunda bu dsmanlik, Islm dnyasinin Hiristiyanlarin siyasal esir-
ligi altina girmesine yol amis, Islm kavimleri arasinda din birligini yok etmistir.
Bu paralanisi zaten Mogollar (Tatarlar ya da Trkler) baslatmislardi. Bu da
nc etkendir. Mslmanlar, Hiristiyanlarla iliski kurduktan sonra, sonsuz me-
taIizik tartismalarina giristikleri halde (IelseI dsncenin baslamasini kastedi-
yor) , Hiristiyanlar deneysel bilimlerin gelisimine aba harcadilar. Islmlik'taki bu-
nalim ancak Mslmanlarin Bati boyundurugu altina girmeleriyle Iarkedilmeye
baslamistir. Evrensel bir Islm gerileyisi, Hiristiyanlara bu gerileyisin kaynaginin
Mslmanlik oldugu inancini vermistir. Bu genel inan, eski Hiristiyan dsmanli-
ginin kaIasina uygun olan bir inantir. Bu, Mslmanlarin kendi aralarinda ger-
ek kusurun nerede oldugunu gizli birakmis, bu grsn onlara da benimset-
mistir. Bu Hiristiyan dsmanliginin etkisi altinda Mslmanlarin kimileri gerilikle-
rinin nedenini istibdatta, kimileri ulemnin bilgisizliginde, kimileri dinin ihmalinde,
kimileri din taassubunda bulurlar. Bu yorumlamalarin sayisiz esitliligi ve a-
tisikliklan olmasi bize gsterir ki geri kalisin gerek nedenlerini Iarketmemize en-
gel olan, gzlerimizi kapamamiza yol aan sey, kendi kaIalanmizdaki karisiklik-
tir. Bu karisikligi yaratan da Hiristiyan dnyasinin Islm dnyasi zerinde kurdu-
gu egemenliktir. Bu Hiristiyan egemenligi altinda Mslmanlar ilerleyemezler.
Ilerlemenin biricik aresinin kendileri gibi olmakta yattigi inancini Bati, bunlarin
kaIasina yerlestirmistir. Bunun sonucu olarak, Iran'da, Hindistan'da, Misir'da ve
Trkiye'de grlen Bati grs ve inanlarina dayali yeni ilkeler konmasi zlemi,
Baticilar ile Islm milliyetilerinin (Sait Halim'in szlgnde bu "ulusuluk" de-
mek degil, Arapadaki anlamindan Iarkli olan Trkedeki "mmetilik" demektir)
413
TRKYE'DE ADALAMA
grs arasinda bosluk meydana gelmistir. Bati hayranlari Avrupa'dan gerekli
seyleri alma ile Avrupalilasmayi birbirine karistinyorlar. Ancak bunlar yalniz ay-
dinlar arasinda etkili olabiliyorlar. Buna karsilik, tslmlastirma yanlisi olanlar
halk kitlelerinin destegini kazaniyorlar. Bu boslugun kendisi de kalkinma ve iler-
lemeye karsi olan engellerden biridir. Bugnk Mslmanlarin Bati'dan neler ali-
nacagi ve neler alinmayacagini belirleyemeyisleri, vaktiyle Mslmanlasan ka-
vimlerin Islm'dan nceki geleneklerinin hangilerinin birakilmasi gerektigini be-
lirleyemeyislerine benzer.
Sait Halim bundan sonra Islmlik ile Hiristiyanlik arasinda bir kiyaslama ya-
par; politik, moral ve toplumsal sorunlarin hepsinde Islmlik'in Hiristiyanlik'tan
stn oldugu sonucuna vanr. Bundan tr, geriligi nlemenin gerek yolu bati-
lilasmada degil, Islmlasmadadir. Bu, bir cahillik ve taassup degil, Islmlik'in
mantik bir sonucudur.
Sait Halim'in bu dsncesinin AIgan, Muhammed Abduh ve kesid kiza gibi
en ok Misir'da etkili olarak gelisen grsten ileri gelmekte oldugu aika grl-
mektedir. Ittihat ve Terakki hkmetinin "Mehmet" takma adi altinda yazan sad-
razaminin bu grsn en etkili biimde elestiren o hkmetin dayandigi partinin
ideologu olan Ziya Gkalp oldu.
Imzasiz olarak yayimlanan
24
elestirisi, Pasa'nin grshdeki iki teze karsi
evrilmistir: Islmligin geri kalisinda, Islmlasan kavimlerin geleneklerinin yasa-
yan artiklan etken olmussa, bunlarin geriletiri etkilerini t bastan gstermeleri ge-
rekirdi. Geri kalisin nedenlerinin, bu geleneklerin en gl etkilerinin bu kavimle-
rin Islmlasmasi zamaninda olusunda degil, geri kalisin grntlerinin belirme-
sinden ndeki olaylarda aranmasi gerekir. Bir uygarlik, dsman bir g taraIin-
dan yikilabilir; Iakat bu, ksnn nedeninin bu oldugunu gstermez. Bir ds-
manin meydan okuyusu, bir toplumda canlanmanin, ilerlemenin nedeni olabilir,
eger kendisinde zaten knt baslamamissa! Islmlik'in ks nedenini Hali
SeIerlerine baglamak, bu bakimdan yanlis bir yorumlamadir. Hali SeIerleri, Hi-
ristiyan Avrupa'da uyanisa yol amistir. Ayni olay niin bir uygarlikta ksn,
teki uygarlikta kalkinmanin nedeni olmustur? zellikle, o zaman Islm uygarli-
ginin en yksek dneminde oldugunu kabul edersek? Bati, o zamanin Islm uy-
garliginin basarilarini almakta taassup gstermemistir. O halde, onlarin bizi ge-
tiklerini grdgmz zaman biz neden bu taassubu gsteriyoruz?
ksn nedenleri su halde ne Mogol istilsi, ne Hali SeIerleri, ne bugnk
Avrupa egemenligi gibi dis etkenlerde, ne de Islm ncesi kavimlerin gelenekleri-
nin yasamasindadir. Mslmanlar geri kalmislardir; nk a) dnya kosullanilin
gelistirdigi agdas yenilikleri hie saymislardir; dinlerini bu yeni kosullar altinda
414
MERUTYET
yeniden yorumlamaktan kainmislardir; dinlerine agdas kosullar altinda yeni
anlamlar verememislerdir. Bati uygarligi, stn bir uygarlik olarak ortaya iktigi
zaman Mslmanlarin gsterdigi taassubun altindaki neden de budur; b) Msl-
manlasmis uluslarin ulusal kltrlerinin, Islm dininin ve seriatinin onlar zerin-
de kendi mmet uygarligi hukukunu kurmasiyla yikilmasi ikinci bas nedendir,
nk Islm uygarligi agdas uygarlik karsisinda iIlas edince bu halklar, ulusal
kltrden yoksun yiginlar olarak ayakta duramiyorlar.
7. Bati sorunu
Mesrutiyet dnemindeki Iikir tartismalarinda ikinci ortak yan, reformsorun-
larinin hep Bati uygarligiyla karsilasmanin dogurdugu sorunlar oldugunun kabul
edilmesidir. Bu yzden, Bati uygarliginin niteliginin ne oldugu, hangi niteligiyle
Trk ya da Islm toplumu zerinde etki yaptigi sorusu tabii olarak bu tartismalar-
da kendimgsterecekti. Fakat Bati uygarliginin kendisinin ne oldugunu anlayis,
dsnce aisina gre degisir.
laha II. Abdlhamit dneminde baslayan Bati zlemindeki Bati uygarligi,
dsnlebilecek uygarliklarin en mkemmelidir. Bati uygarligi, sadece tarihte esi
grlmedik madd ilerlemelerin, basanlarin uygarligi degil, btnlgyle uygarlik
tarihinde kendine zg olan, yasayista, dsnste ve sanatta baska uygarliklar-
dan tmden Iarkli olan bir uygarliktir. Onun etkisi altinda kalan uluslar onu bt-
nyle, kendine zg, ayirici yanlariyla gremedikleri, kavrayamadiklari srece
ona katilamayacaklar, kendi kosullarindan kurtulamayacaklardir. Onun en
nemli yanlari daima yanlis anlasilacak, arpitilacak, eski degerlerle ve dsnce-
lerle uzlastinlamayacaktir.
Bundan tr, Islamcilardan Iarkli olarak, baticilar Bati uygarliginin madd
basarilarinin alinmasi sorununda onlar kadar isi basit ve kestirme bir is olarak
grmyorlardi. Batililasmak, sadece o uygarliktan su ya da bu madd basanyi alip
getirmek degildir. Bati uygarliginin z olan yanlar benimsendike bunlar bir sre
yzeyde kalir, ama topluma etkili olamazlar. Ona zg olan yanlar, kisinin din ya
da devlet baskisindan zgrlesmesi, bireyin degerlenmesi, insanin dogal haklan-
nin stnlg, akil karsisinda inan ya da gelenegin boyun egmesi, cehalete karsi
mspet bilimlerin zaIeri: Iste Bati uygarligini ayiran yanlar bunlardir. Bati'yi
logu'ya stn yapan onun hmanizmidir.
Halbuki Islamci dsnceye gre, Bati'nin z hmanizm degil, Hiristiyan-
lik'tir. Bu yaniyla o yalniz lslmlik'tan Iarkli olmakla kalmaz, onunla uyusa-
41 5
TRKYE'DE ADALAMA
maz bir uygarliktir da. Bu, "logu, logu olarak, Bati Bati olarak kalacak; ikisi
asla birlesemez" diyen Ingiliz yazarinin grsnn aynidir. Ingiltere'de Camb-
ridge'te gretmenlik yapan Halil Halit, bunu syle belirtir-. "Bati ile Islm logu-
su, hemen her noktada, duyusta ve ahlkta birbirlerinin tmden karsitidir." Ba-
ticilarin anladigi anlamda batililasma, Islmlik'in btn prensiplerinden vazge-
mek demektir.
25
Ancak Bati uygarliginin madd yanlarindan yararlanmak, Ahmet Mithat
EIendi'de oldugu gibi simdi Islmcilarin da hararetle yanlisi olduklan bir seydi.
Bunun en gzel rnegi olarak Japonya'nin gsterilmesi, sayisiz kez sz konusu
edilmistir. Hatt, Japonya'ya Bati uygarliginin madd yanlarini getiren Japon im-
paratorunun aslinda, ya da gizlice, Mslman oldugu eIsanesi bile tutunmustur.
Bati uygarliginin madd yanlari zaten slmlik'tan alinmisti. Fark sadece za-
man Iarkinin yarattigi bir sayi Iarkiydi. Bati'da modern bilimlerin ve teknolojinin
ilerleyis yollarinin ailmasinda sren IelseIe ve din atismalan, Islamcilara, Bati
uygarliginin bu yanlarinin Hiristiyanlik'in degil, Hiristiyanlik'tanayrilisin sonucu
oldugu inancini veriyordu. Bu, tslmlik'in, Hiristiyanlik'tan Iarkli olarak akilci bir
din oldugunu, akla ve bilime Hiristiyanlik'tan Iazla yer veren bir din oldugunu
gsterirdi.
linlerin ilerlemeye engel olmadigi tezini ileri srms olan Sait Halim, Hiristi-
yanlik konusunda, bu yargisinda bir istisna yapmak gerekliligini sezdi. Evet, dinler
arasinda yalniz Hiristiyanlik ilerlemeye engel bir din olmustur, nk Hiristiyanlik
ile akil uzlasamaz. Halbuki Islmlik'in z bunun tam karsitidir. Islmlik akil ve
bilimlere aykiri olmamakla kalmaz-, o, ikisini de emreden bir dindir. Bundan
baska, Bati ve Islm uygarliklarinin problemlerinin kendileri de temelden
Iarklidir. rnegin Bati'da demokrasi sorunu byk ve savastinci bir sorun olmus-
tur. nk Bati toplumu, esitsizlik ve siniI blns zerine kuruludur. Bati top-
lumu feodal beylerin, krallarin, imparatorlarin, oligarsilerin hkmettigi bir toplum-
du. Taassup ve mutlakiyetiligin hkm srs yznden Bati'da zgrlk savasi
zorunlu olmustur. Bati toplumunun "sosyal sorun" ile, sosyalizm sorunlariyla bu
denli ugrasmasi, siniI savasi iine dsmesi bundandir. Halbuki Islmlik esitlik-
ilik ve kisi zgrlg zerine dayanir. Onun iin Islmlik'ta ne demokrasi soru-
nu vardir, ne zgrlk yoklugu vardir, ne de sosyalizm gerekliligi.
26
Islm top-
lumlarinda da byle sosyal sorunlar bulundugunu dsnmek kr bir taklitilikten
baska bir sey degildir. Bizim toplumumuzun sorunlarina, anayasal rejim, yasama
organlari, parlamentarizm gibi Bati'ya zg tedbirleri uygulamaya kalkismak sa-
dece anlamsiz eylemler olmakla kalmaz; Islmlik'in kendini gelistirmesine zarar
verecek engellemeler olur. Pasa, Bati uygarliginin hastaliklanmn gstergeleri olan
416
MERUTYET
bu gibi illara Mslman toplumlarin muhta olmadigini cesaretle savunur. Bas-
ka islamci yazarlar da ayni grs savunmuslardir.
islmcilarin aydin kaIalarindan olan Selhattin Asim, Ba'run moral aidan
yozlasmis oldugunu da ileri srmstr. Avrupali yasami, yalniz Islmlik'a degil,
herhangi bir toplumsal yasam ilkesine bile bastan basa aykiridir. Avrupa'nin me-
den kanunlarinin toplumun ahlki zerinde ne denli derin yaralar atigi meydan-
dadir. Bizim geri Avrupa uygarligindan, endstrisinden, biliminden yararlanma-
miz gerekir; ancak bu uygarligin detlerinin, ahlkinin, yasam tutumunun lkele-
rimize girmesini kesinkes nlemek sarttir. Toplumu btn insanlarin mutluluga
kavusacagi bir duruma getirmek ancak ve ancak kutsal seriatin kurallarini uygu-
lamakla olabilir. Sorunlanmizi Avrupa uygarliginin ilkelerine gre zmlemeye
kalkarsak onlarin basina gelen manev kntnn iine bizim de dsecegimiz
kesindir.
27
Islamci yazarlardan biri agdas Bati'da, Ortaag Hiristiyanligindan Iarkli bir
Hiristiyanlik grs bulundugunu Iarkettigi iin syle der: Bugnk Avrupalilar
din ile sadece ahlk kurallarini anliyorlar ve dini bu esit kurallara indiriyorlar.
Oysa bu tmden yanlistir. nk ahlk kurallan meden bir toplumu dzenleme
gcnden yoksundur (yazarin "ahlk" ile ne anladigi bu szlerinden anlasiliyor).
Madd uygarlikla orantili olarak Hiristiyanlik'in ks iste byle bir din grs-
nn rn olmustur. Gerekleri sadece Avrupalilarin yazilarinda arayanlar Hiris-
tiyanlik'ta oldugu gibi Mslmanligin da sadece bir ahlk sistemi oldugunu sani-
yorlar. rnegin, egitim yoluyla halkin kaIasi aydinlandigi lde Islm dininin
gcnn dsecegini saniyorlar. Gerek bunun tam tersidir. Egitim ve aydinlanma
Mslmanlar arasinda yayildigi lde imanlari daha da glenecek; tslmlik'in
incelikleri, Islmlik'in byklg o lde anlasilabilecektir.
28
Gerek din, gerek ahlk aisindan bu kadar hastalikli olan Bati uygarliginin,
Islmcilarin inkr etmedigi dnyaya stnlg, o halde neyle yorumlanacakti?
Islamci grse gre, Bati btn dnyaya dininin stnlI, hatt bilimlerinin s-
tnlg yznden egemen olmamistir. Bati'nin dnya apindaki stnlgnn
asil nedeni, orada dinin yerini almis olan dnyasal grsn baska uluslan smr-
me, klelestirme vicdansizligini mesrulastirmasidir. Islamci grsn Bati uygarligi
hakkindaki bu son yargisi, Mehmet AkiI in ok sonralari tek disi kaldigini syle-
yecegi "canavar" uygarligi oldugu yargisidir. Baticilarin, Bati uygarliginin alinma-
ya en degerli grdkleri yani (hayatin dinin elinden kurtanlarak zgrlestirilmesi)
islmcilarin gznde onun en alinmaya degmez, en kt olan yaniydi.
Ulusu grsn Bati anlayisi, bu iki grsn ikisinden deayrilir. Bu grs
baticilarin rasyonalist, islmcilarin dinci grsndenayrilmakla ne Bati'ya karsi,
417
TRKYE'DE ADALAMA
ne de Bati yanlisidir. Baska bir biimde sylersek, baticilar kadar banci, Islamcilar
kadar da Bati'ya karsidirlar.
Bu dsnsn en tutarli temsilcisi olan Ziya Gkalp'in, YusuI Akura'nin
Avrupalilarin "logu sorunu" deyiminin Trkiye iin bir "Bati sorunu" oldugu yol-
lu, yerinde bir deyimini kullanirsak, "Bati sorunu"na bakisi bunu gsterir. Ona
gre, Bati uygarliginin kendine zg, ayinci yani, gerek Ortaag Hiristiyanligin-
dan, gerek Islm Ortaagindan znde Iarkli olan bir toplum, bir devlet tipi ve si-
vil bir ahlk sistemi gelistirmesindedir. Avrupa uygarligi, modern "Ulus'lardan
meydana gelen bir uluslar toplamidir. Bu henz bir Avrupa ulusal birligi degildir.
nk bu uluslar, kendilerine zg "kltrleriyle birbirlerinden ayriliyorlar. So-
yut bir Bati uygarligindan sz etmek erkendir. Bati uygarligi Avrupa uluslarinda
farkli biimlerde gzken ulusal kltrler toplamidir. Modern Bati uygarliginin te-
mel geregi akil, aydinlik, insanlik degil, iinde dinin bile rol oynadigi ulus birimi
kltrleridir. Hiristiyanlik, Avrupa birligi yaratan monolitik bir din olmaktan ik-
mistir. agdas dnya, ancak ulus birimlerinin ve ulus devletlerinin tanindigi kltr
birimleridir. Bunun anlami sudur: Baticilarin zledigi gibi, Bati uygarligina ka-
tilmak, Bati uluslarinin kltrlerini almak demek degildir. Bu anlamdaki Baticilik
yalniz aldatici olmakla kalmaz, bir Trk ulusunun, bir Trk kltrnn gelisebil-
mesi aisindan da zararlidir. Islmcilarin grsnde din aisindan degil, ulusal
kltr aisindan bir gerek payi vardir. Bati hi kuskusuz bugn insaniyeti ve
uluslararasici (internationaliste) degildir; ancak bu, onun ileride byle olmayaca-
gina kanit degildir. Bunun gereklesmesini Batili olmayan, Hiristiyan olmayan
halklarin Bati uygarligina girmesi abuklastiracaktir. Ancak bu, bu halklarin ger-
ek anlamda ulus olma asamasina gelmeleriyle olabilecektir. Ulusuluk, ancak bu
anlamda Baticilik demek olabilir.
29
8. Kltr ve anlam sorunu
Baski rejimlerinin altindan kalkabilen en iten, en iyi niyetli kisilerin d
sncesi agdas dsnceyi tasiyamayacak kadar eskimis bir dille, agdas dn
yanin ayrintilanm seemeyecek bir dil Iukaraligi ve bir anlam sisi iinde ancak
bu kadar rn verebilirdi. Japonya'ya kadar uzanan byk yargilar verilen bir
dnemde Trkiye'de, Asya, Avrupa uygarlik ve kltr tarihlerini, ekonomik so
runlarini inceleyen tek bilimsel eser yazilamamistir. agdas Bati dnyasinin
gleriyle iliskili bir bunalim gelince bu kadari bile daha byk bir karmasa ii
ne dst. .
418
MERUTYET
Bu bunalim, Balkan Savasi'nin patlak verisiyle basladi. Balkan Savasi, 1908
olayina Trk subaylarini ve aydinlarini zorlayan kosullarin, II. Abdlhamit yanli-
Iarinin simdi zevkle seyrettikleri hkmet ve parti savaslan iinde daha da genis-
leyen dis siyasa tutumundaki yanlisliklarin, Avrupa devletlerinin Balkan Iiisinin
patlamasini nlemekten usanmalarinin baslattigi bir savastir. ok karmasik et-
kenlerin rol oynadigi bu savas, Avrupa, Osmanlilik, Mslmanlik sorunlan zeri-
ne sren tartismalarda yeni bir bunalim dnemi ati. grs arasindaki Iarklan
azaltacagina daha da keskinlestirdi. Batililasma yanlilarinin Bati uygarliginin su-
rasina burasina bakarak ssledikleri Bati uygarligi, bu Balkan Savasi'nin karsi-
sinda seyirci ya da kiskirtici olarak gzktke, "Bati ihaneti"nin her grns
asamasinda islmcilarin sesi bir perde daha ykseliyordu. Islamci basin bu sava-
sin Hiristiyan dnyasinin Islm dnyasina evrili son savasi oldugu Iikirlerinin is-
pati olarak gsteriyordu. Islm dnyasinin baska yerlerinde de, Hindistan'da ve
Misir'da, bunu kutsal bir Hiristiyanlik-lslmlik savasi olarak grenler vardi.
Byle bir hava iinde batililasma yanlisi dsnce, gerekten g bir duruma
dsmst. Bunlarin en asinsi olan Abdullah Cevdet'in kendi dergisinin sayIala-
rinda bile Bati'ya isyan sesleri ykseldi. Buna karsilik ulusu kanadin dergisi
Trk yurdu'nda agir basli, zelestiri niteliginde dersler ikaran yazilar ikmaya
basladi.
Bunalimin teki bir sonucu, Selanik'teki sosyalistimsi Yeni hayat evresin-
deki halkilik akiminin Trklge dnsmesi, bunun da Turancilik ynne dog-
ru egiliminin baslamasidir. Trkler evresinde yazar Tekin Alp (Moiz Kohen),
Almanca ikan bir kitabinda bunu syle belirtir: "Selanik ve kumeli'nin kaybin-
dan sonra Trklerin yz Turan'a evrildi."
30
Fakat bunalimin olumlu sonulan da oldu. Toplumsal yasamin belli basli ku-
ruluslarina yeniden, daha kktenci bir gzden geirme havasi getirdi. Sonunda
Ziya Gkalp'in nl Trklemek, Islamlamak, Muasirlamak formlyle bir uz-
lastirmaya getirdigi akimlara hiz verdi. Tartismalarin ekseni, "agdas uygarligin
hangi yanlari alinmali? Buna gre, reIorm ynleri neler olmalidir?" sorulanydi.
Islamcilar agdas uygarligin "iyi" yanlarinin alinmasina artik cevaz verdik-
ten baska, bunda artik gecikmeye de lzum grmyorlardi. layandiklan model
Japonya idi. Avrupa uygarliginin "iyi" yanlarini almakla Japonlar yle glenmis-
lerdi ki, Osmanlilan yillardir korkutan "simal ayisIna unutamayacagi bir yenilgi
dersi bile vermislerdi. Bu nasil olmustu? Bunun cevabi ok kolaydi: Japonlar Bati
uygarliginin iyi ve kt yanlarini seebilmisler, bunlari kendi dinleriyle uzlastira-
rak gerilikten ilerilige kolayca atlamislardi, islamci yazarlarin yazilarinda Japonya
zerine ne lde dogru bilgi oldugu, bunlarin Islmlik, Hiristiyanlik trnden bir
419
TRKYE'DE ADALAMA
dinleri oldugunu, bunun da Budizm oldugunu, bu dinin de Islmlik gibi bir din ol-
dugunu sanmalan gsterir. Japonlarin ulusal kltr Sinto'dur. Bu, Tanrisal bir
kitap dini degildir. Seriatlan da yoktur. Herhangi bir Sinto Japon, isterse Budist
olur, Hiristiyan olur, Mslman da olur. Japon kltrnde Kilise ya da seriat ol-
mamasi, ve sadece bu, Islmcilarin btn benzetislerini rtecek bir olaydir. Fa-
kat bilmemenin rahatligi iinde Japon modeli etkili bir rol oynamistir. Islmcilarin
anladigi anlamda din aisindan, yani tek Tanrili, kitapli, peygamberli, seriatli din
aisindan Japonlarin gerekte eski Grekler ve komalilar, Hintliler gibi dinsiz sayil-
malan gerekir.
Islmlik'ta, Avrupa uygarliginin "kt" olan yanlarinin sokulmasina karsi sak-
lanacak yanlar nelerdi? Islamcilar bunun da cevabini kolaylikla buldular: Msl-
manlarin yasamini, Avrupalilarin yasamindan ayiran z Islm dini olduguna gre,
Islm seriatinin kapsamadigi herhangi bir yan, Bati uygarligina ailabilir. Fakat seri-
atin kapsadigi alanlarin hepsi gerekten Islm dininden ikma alanlar midir, yoksa
ona yapisik kalan, aslinda dinde bulunmayan gelenekler de bunun iinde midir?
Gerek tslmlik'in iine, Araplara yabanci kavimlerden gelen gelenekler karistigi
yollu tez, buna cevap arayacak kapiyi Iarkina varmadan aralamis bulunuyordu.
Ilk Iorml bulma girisimi aydin Islamcilardan Musa Kzim EIendi'den geldi.
Ona gre, batililasmanin caiz olacagi alanlarla olmayacagi alanlari ayirt etmede
kullanilacak lek syle olacakti: Gelenek (rI), yani zerinde nas {Kur'an ya da
hadis yargisi) olmayan islerde de nas hkmndedir. Fakat rI, sadece muamelat
(sivil hukuk alani) zerine degil, yasamin btn alani zerine oldugundan onlar
da nassa dayali seriatin alanina girer! Ergo-. Kur'an ya da hadis yargilarinin disin-
da oldugunu Sait Halim Pasa'nin bile kabul ettigi rIler alaninda bile batililasmak
olamaz! rnegin, Kur'an ya da hadiste Ies hakkinda tek sz olmadigi halde, yani
basa giyilecek sey seriat disi bir konu oldugu halde ve Ies giymek sunun surasin-
da ancak 75-80 yillik bir gelenek oldugu halde, onun yerine sapka giyilmesine
seriat cevaz veremezdi!
Simavnali Bedrettin'in Varidat adli ve koyu panteizmi yznden Islm ule-
msi arasinda zindikligin son kertesi sayilan yapitinin Trke evirisini yapan,
mason olan, II. Abdlhamit rejimini yeren aydin lim Musa Kzim EIendi'nin ileri-
ciligi iste bu kadardi. Bu kadar zindika bulasikliklan olmayan baska Islamcilar Ja-
pon modelinden alinan daha kolay bir Iorml buldular: Japonlar Avrupa'dan Ien,
endstri, dretnot, top, tIek yapmayi grendiklerine gre Bati'nin madd uygarligi
kuskusuz alinmaliydi. nk bunlar o uygarligin "iyi", "yararli" yanlariydi.
Fakat, II. Mahmut'un "Yararli Isler Meclisi" yelerinin cesaretinden bile yok-
sun olan ihtiyatli islmcilarin aklini, bu Iorml de karincalandiriyordu. Fenler, bi-
420
MERUTYET
limler gelirse, bunlarin iman zerine yikici etkisi olmayacak miydi? Islamcilar ger-
ekten ok dikenli bir ikilem ile karsilasiyorlardi. En ileri gelen Islamci dergi Sebi-
l'r-reat yazarlarindan biri, "Evet, Avrupa'da Ienlerin ilerleyisi dini yikmistir"
cevabini verdi. Avrupa uygarliginin dnya zerindeki yayilisi yznden dinin bu
ks artik yalniz Avrupa'ya zg olmaktan ikmisti. TelgraI, posta, demiryolu,
buharli gemi gibi uygarlik aralari sayesinde bu hastalik btn dnyaya yayili-
yor. Bilimin getirdigi dinsizlik, bu uygarliga en yakin olan Osmanli lkelerine de
siramistir. Fakat, ok skr ki, teki dinlerden Iarkli olan Islm dini, onu bize ve-
ren Tanri'nin sayesinde, bilim gnesinin karsisinda eriyecek dinlerden degildir.
Bizim yapacagimiz sey, bilimin isinlari karsisinda Islm dininin btn isiklarini
parlatmaktir. Bu ise, o isiklarin bu gereklerin parlakliklarindan geldigini gster-
mekle olur.
31
tekilerinde oldugu gibi bunda da dsnce, g sorunlar karsisinda
hayal planina getiriliyor ya da lI kalabaligina bogularak kapatiliyordu.
Islamci dsn, bylece medreseliler iin sylenen "dnp dnp yine bina
okumak" deyimindeki kapali daire iinde bir daha dnmeye basladi. Bir noktadan
baslayip az sonra gene o noktaya variyorlardi. II. Abdlhamit zamaninda, 25-30
yil nce, bu esit szler ka kez sylenmis durulmustu. Oysa Mesrutiyetin bu ay-
din Islamcilari bu kez onlari da getiler. Kant, laplace, lanvin teorilerini bile
Kur'an'da kesIettiler. laha da ileri gidenler Kur'an'da ve hadiste atom, elektrik,
mikrop bilgileri bile buldular. Baticilarin "dikensiz gl bahesi" kokularina karsilik
ortaligi bir haciyagi kokusuna bogdular. Bu iste kesinkes patolojik bir yan vardi.
Evet, Ziya Gkalp'e gre, yle. Bu noktaya parmagini basabilmesi Mesruti-
yetin ilni zerine Istanbul'a degil, devrimcilerin yuvasi olan Selanik'e kosmasi
sonucunda olmustu. levrimcilerin deta kutsallastigi bir evrede bu liyarbakir
agziyla konusan tasrali gen, hi taninmayan bir evre iine dsmst. Gen ka-
lemler ve Yenifelsefe mecmuasi adli bir edebiyat ve bir dsn dergisi ikaran bu
evre, kusya'dan Makedonyalilar arasina geen halkilik (narodniklik) dsnce-
sinin bir serpintisine ugramisti. Gen subay mer SeyIettin, Trk dili konusan er-
lerle Osmanlica konusan subaylar arasindaki uuruma takilmisti. Osmanli ynetici
tabakasiyla Trk halki arasindaki uurumu kanun-i essi politikasi ile kapatmayi
uman politikacilardan ayrilarak, vaktiyle Sinasi'de oldugu gibi, dil, anlam ve
anlasma sorunlan zerine egildi.
Onun baslattigi halk dili akimi bu evrenin ele aldigi sorunlarin bir tanesi
olmustu. evrenin ikinci bir yani, o zamanin biricik sosyalist dsnce merkezi
olan Selanik havasi iinde, teki genlerin (topyaci sosyalistlerin) dsncesine
karsi besledikleri ilgi yoluyla ilk toplum dsnclgn getirmesi olmustur.-
Yenifelsefe mecmuasi'nin sayIalarinda grlen tartismalar, "YeniHayat" adi-
421
TRKYE'DE ADALAMA
ni alan bu dsn evresinde sosyalizm ilgisinden sosyoloji ilgisinin nasil gelis-
tigini gsterir.
Bu tartismalarda Bati uygarligi elestirilmekle birlikte, agdaslasma sorunu-
nun Bati'nin etkisi ya da baskisi altinda baslamis oldugu gsterildigi iin, Bati
toplumunun elestirilmesinin Trk toplumunun kendisinin elestirilmesine kaydigi-
ni grrz. "Yeni Hayat" evresinin karsisina aldigi soru su oldu: Toplumun gele-
neksel kurallarinm hangileri bozulus iindedir? Hangileri, bu yzden toplum ya-
saminda aga uyamama etkenleri oluyorlar? Hangileri agdaslasma yolunun ail-
masi iin kaldirilmasi gerekli olan yanlardir? Tartismalar gsteriyordu ki, agdas
uygarliga uymayi olanaksizlastiran etkenlerin ogu seriatin kapsaminda sayilan
alanlardadir. lil sorununa karsilik, burada en ok aile sorunu zerinde duruluyor-
du. Sinasi'de oldugu gibi, burada da anlam ve anlasma sorununun odak noktasi
olarak aile ve evlenme kurumlarinin grlmesi ilgintir.
Kendisine yarayacak kavramlan sosyalizmde degil, lurkheim'in sosyoloji-
sinde bulan Gkalp, "Yeni Hayat" evresine kesin ve baska bir yn verdi ve bir
dsnr olarak taninmasi orada basladi. Onun Trklg parti politikasina giri-
sine, Turanciligi da kt sairliginin tuttugu zamanlara rastlar. Sosyolog olarak
Gkalp.'e gre sorun, toplumda normal ve patolojik yanlarin seilmesi sorunudur.
Fakat Islamcilarin "iyi" ve "kt" ayiraninda oldugu gibi, burada da "normal" ile
"patolojik" olani ayirmada l ne olacakti? Iste, Gkalp'in katkisi, Islamcilik,
Trklk ve baticilik dsnlerini elestirmesiyle baslayan ve 1rkleymek,
Islmlaymak, Muasirlaymak Iorml ile sonulanan tartismalardaki aiyi ge-
tirmesindedir.
a
Tartismasi, gerekte, toplumun incelenisi degil, toplum sorunlarini
yansittigi sayilan ideolojinin elestirisidir.
agdaslasma sorununda aranan lt, hem baticilarin, hemIslmcilarin san-
digi gibi akil ve yarar olamaz. Bir toplumun ynn etkileyen yararlilik ya da akil
a Trkivede agdalamanm kendi kopyasinin, bu tmcedeki "Baticilik" szcgyle baslayan 417.
sayIasina Berkes, asagidaki notlan dstg kk bir kgit parasi eklemis. Bas kisiminda su not
var: " akimi uzlastirmada payi olan dsn s. 417'de baslar."
laha sonra, zerlerinde bazi degisiklik ve dzeltmeler yapilmis su notlar geliyor: "Bu akimlarin her
birinin temsil ettigi sorun ve kavramlar arasinda bir diyalektik baglanti var midir? Yani birinin kendi
ziddi ile karsilanmasindan bir sentez meydana gelmesi olanagi var midir? Aralarindaki diyalektik
bagi grmek sartiyla (her biri avri olarak degil) " birden" olmak artivla dogruluk var denebilir
mi? O halde tez (Osmanlilik) antitez (milliyetilik). Bu, din Osmanliligi Trklestiren sentez (laiklik)
nedir?"
Ayni kgit parasinin arka sayIasinda da, yukaridaki vurgularin yapildigi kirmizi kalemle su notlar
alinmis: "Gkalp'de
a) din (Islmlik) anlayisi
b) millet (nasyon) anlayisi .:
c) ulusal laik devlet anlayisi?"
422 .
MERUTYET
lleri degil, degerler ve lklerdir. lkler, toplumun zlemlerinin grn-
tsdr. Su halde, asil sorun yarar ya da akil ltleriyle kararlastinlacak islahat
programlarini tepeden zorlamakla zmlenemez. Toplumun iindeki zlemleri
bulup ikarmak gerekir. Bu zlemler toplumun, kendi deyimiyle "maeri tasav-
vurlari"nda belirir (terimler lurkheim'den gelme, karsiliklan Gkalp'in neolojiz-
minin rndr). logus halinde olan bir ulus toplumunda bunlar bilinli degildir.
Sekinlerin, nderlerin, dsnrlerin, reIormcularin, edebiyat ve sanat adam-
larinin yapabilecegi sey, bilinsiz zlemleri bilinli ve tutarli, btnsel lkler
haline getirmektir.
Trk toplumunun lkleri nelerdir? Gkalp bu soruyu, elestirdigi ideolojilerin
temsil ettigi lklerin toplumsal degisimdeki rolleri aisindan ayirma yoluyla
cevaplandinr. Islamcilarin temsil ettigi lkler Trk toplumunun zlemleri olma
gcn yitirmisler, toplumun agdaslasma zlemlerinin engelleri olmuslardir.
nk bu lkleri yaratan ya da bu lkleri kendi zlemleri olarak yasatan top-
lumtr bir mmet toplumu idi. Bu tr toplumun zelligi, kendindeki en yksek
degerlerin kaynaginin din olmasidir. Byle bir toplumda, byle lkler "nor-
mal"dir. Fakat Trk toplumu bugn "mmet" trnden ulus trne geis
durumundadir. Bunu bize gsteren, baticilarla Islamcilar arasindaki atisikligin
kendisidir. Yalniz Trkler arasinda degil, btn agdas dnyada dinsel lkler
asiniyor. agdas toplumlar, mmet toplumlan degil, ulus toplumlaridir. En yk-
sek lkleri, o zamanki deyimiyle "mefkureleri", ulusal lklerdir.
Bati uygarligindan neler alinacagini kestirebilmek iin, nce, seriata sokulan
ve din olarak Islmlikla bir tutulan yanlari temizlemek gerekir. Seriata giren bu
yanlar gerekte dinden degil, agdas uygarlikla uyusamaz olan Yakin logu Or-
taag uygarligindan gelmedir. Bir toplum, iki kocali kadin gibi, ayni zamanda iki
uygarlikli olamaz. Olmaya kalkarsa iinde tutarsizliklar ve atisikliklar baslar ve
iste "patolojik" olan budur. Bunlar, iinde gelistirdikleri uygarligin ksyle
fonksiyonlarini yitirmislerdir. Islmcilarin bu Iosilleri diriltme abalan bosunadir.
lin olarak Islm, ancak ulus lklerinin toplami olan ulusal kltrde yasayan bir
unsur olabildigi lde yasayabilir.
agdas uygarlik, bir uluslar uygarligidir. Ortak bir uygarlik iindeki uluslarin
kendilerine zg olan lkleri "hars", yani kltrdr. Almanlar, Ingilizler, Fran-
sizlar Bati uygarliginin uluslandir; Iakat ulus olarak kendilerine zg, birbirlerin-
den Iarkli kltrleri vardir. Islamcilarin Bati uygarliginin iyi bulduklari yanlar
kayitsiz sartsiz alinacaktir; agdaslasma zorunlulugu bundadir. Fakat Bati
uygarligi uluslarinin kltrleri alinamaz; onlar ancak o uluslara zgdr. Trk
ulusulugu iin bunlar ancak Trk kltrn gelistirmede "rnek" hizmetini
grebilirler.
423
TRKYE'DE ADALAMA
Trk, Trke konusur, agdaslasayim diye Fransizca ya da Almanca, Ingilizce
konusmaz. lil, kltrn en nemli hazinesidir. lemek ki, Trk ulusal kltrnn
gelistirilmesi olmaksizin, agdaslasma da olamaz.
Islamcilar madd uygarlik, teknik ile rI ve detler arasindaki iliskileri ele alir-
ken bu tasrali gencin byle sonular ikaracagini bilselerdi byle bir ise kalkis-
mazlardi. Kalkistiklarina da bin kez pisman olmuslardir. Isledikleri dsn yanlis-
ligi yznden simdi Bati uygarliginin saldirisi altinda oldugunu syledikleri deger
ve kurallar btnne ulusularin egilip daha dikkatle bakmalarina yol amislardi.
Simdi, bundan, kendi sonularina tmden aykiri sonular ikariyorlardi. stelik
bu tasrali gen, Islm Iikih ve tasavvuIunu da en az onlar kadar biliyordu.
Baticilarla bas edemeyen Islamcilar, simdi karsilarinda onlardan daha etkili
ve daha gl bir dsman buluyorlardi. levlet, hukuk, aile, egitim sorunlarina
geldigimiz zaman grecegimiz gibi, Islamcilar seriatin kapsamina eskiden bile gir-
memisleri seriatin iine doldururken, ulusular geleneksel olarak seriatin iinde
sayilanlari bile birer birer bosaltmaya basladilar. Yine grecegimiz gibi, Islamcilar
bu bosaltma isinin karsisinda deta dilsizlestiler. Ulusuluk grsnn agdaslas-
ma zm, batililasma yoluyla agdaslasma degil, uluslasma yoluyla agdaslas-
ma zm olmustu.
Bu sonutan sonradir ki, agdaslasma sorunu "Bati uygarligini taklit etmeli
mi, etmemeli mi?" gibi sorunlarin etraIindan dnmekten ikti. Gerekte Mes-
rutiyet dneminde agdaslasma yolunda ne adimlar atilmissa, bu grsn getir-
digi dogrultuda atilmistir.
Notlar
1 Bu kusak zerine yazilmis baslica yazilar iin bkz. Ibrahim Temo, ittihat ve Terakki Cemiyetinin
Teekkl (Mecidiye, komanya, 1939; Istanbul, 1987), Ahmet Bedevi Kuran, Inkilap Hareketleri
ve Milli Mcadele (Istanbul, 1956), inkilap Tarihimi: ve tttihat ve Terakki (Istanbul, 1948) ve In
kilap Tarihimi: ve Jn Trkler (istanbul, 1945; 2000), Ernest Edmonson Ramsaur,/o>! Trkler ve
!90S Ihtilali, ev. Nuran lken (Istanbul, 1972), YusuI Hikmet Bayur, Trk Inkilabi Tarihi, cilt II,
blm 4 (Ankara, 1952), s. 5-18,19-43, 91-97 ve 124-142 ve Tunaya, 102-160 [YN: Sz konu
su kusak hakkinda yeni bulgular iin bkz. M. Skr Hanioglu, Osmanli lttihad ve Terakki Cemive
ti ve Jn Trklk (1889-190 2) (Istanbul, tarihsiz) ve Preparation/or a Revolution: The Young
Turks, 1902-1908 (New York, 2001)].
2 1902'ye dek ne denli adlar ve nvelesmeler oldugu zerine bir Iikir edinmek iin Tunaya'ya baki
niz.
3 Tibbiye'de kurulan ve en eski gizli cemiyet olarak bilinen rgtn kuruculari arasinda ortak bir g
rs olmadigini, bsbtn unutulanlar ya da yokolanlar disindakilerin sonraki hayatlari gsterir. r
negin, Temo Arnavut milliyetisi, Hseyinzade Trk, Abdullah Cevdet batici-liberal olmustur.
424
MERUTYET
Hseyinzade'nin bu rgtteki rol yeterince taninmamistir. Temo, burada Carbonari rgtlenis mo-
delini temsil ettigi halde, Hseyinzade kusya'da tanidigi narodnik halkilik gelenegini getirmistir.
Ilk kuruculardan yalniz Tcmo anilarini yazmis ise de Trkiye'den temelli ayrilmis bir kisi iken yaz-
digi bu anilarda kurulus dnemi zerine Iazla yararli aiklamalar yoktur. Kuran'in kitabinda ve-
sikalar bulunmakla beraber, her vesile ile Ittihatilari ktleme, Prens Sabahattin'i ise neredeyse
Atatrk yapacak kadar asin yan tutma egilimleri, yazdiklarinin nesnellik degerini dsrmektedir.
Abdullah Cevdet'in anlatisi iin bkz. itihat, 8(1908): 287 ve sonrasi. Hseyinzade'nin rol zeri-
ne bkz. Safes, "Hseyinzade Ali Dey", Trkyurdu, VIII, 3-5(1331/1915): 2550-2556, 2566-2570
ve 2581-2585; ayrica bkz. Akuraoglu YusuI, Trkvih, 412-419.
4 Gerekte, ok eski usul zere padisah indirip yerine sehzade oturtmak rnegindeki "devrimcilik" gi
risimleri ok nceden baslamisti. Bu girisimler zerine ok sey yazilmissa da bunlar bilimsel bir de
gerlendirmeye yarayacak malzeme olmaktan uzaktir. Scalieri-Aziz Bey komitesi ve Suavi hareketi
gibi olaylarla ilgili bu yazilar da bu girisimlerin niteligini anlamamis olanlarin karikatrlestirdikleri
olaylardir ya da gerekten anlamsiz, gln, ilginca islerdir. Bu esit serserice servenlerin II. Ab-
dlhamit sikiynetimini daha da sikilastirmak gibi bir zarari olmustur.
5 Makedonya komitesi konusunda ayrintili bilgiler iin bkz. Sevket Sreyya Aydemir, Makedon
vadan Orta Asvava Enver Paa (Istanbul, 1970-1972), cilt I, s. 431-456; I Makedonya levrim
rgt ve Selanik narodnik evresi iin bkz. George Douglas Howard Cole, A History of Socialist
Thought, cilt III<1 ): The Second International, 1889-1914 (Londra, 1956), s. 605-607 ve Albert
Sorinichsen, "Comitadji", Encyclopedia ofthe SocialSciences, cilt III (New York, 1930), s. 675-678
[YN: Makedonya komiteciligi ve I Makedonya levrim rgt hakkinda su eserler de yararli ola
caktir: limitrije ljordjevic ve Stephen Fisher-Galati, The Balkan Revolutionary Tradition (New
York, 1981), s. 176-180 ve 190-194, Gl Tokay, Makedonya Sorunu (Istanbul, 1995), s. 31-73
ve Fikret Adanir, Makedonya Sorunu, ev. Ihsan Catay (Istanbul, 2001), s. 108-224].
6 Avrupa'da 1820'lerde baslayan devrimcilik akimlari, 1830-1848 ve 1848-1870 asamalarinda Car
bonarive "genlik" 'eune'\k) rneklerindendir. 1871'den sonra ise sosyalist devrimcilik asamasi
baslar. Bu sonuncu devrimcilerin iki rakibinden binjeune'lei asamasindan kalan ulusu devrimci
lik, digeri terrc anarsistliktir. Kurulu siyasal gler ve liberal, ulusu, toplumcu ve terrc devrim
cilere karsi bunlari birbirine karistirarak hepsini birden bastirma mekanizmalari kurmuslar ya da
kendileri devrimciliklerinin asil hedeIinde atismaya dstklerinden birbirlerine karsi savasmislar
dir. Osmanli tarihinde szn ettigimiz asamaya ilk varanlar Makedonyalilar ve Ermeniler olmus
tur. Balkanlarda ulusu, terrc ve toplumcu devrim rgtleri yalniz Osmanli idaresine, Kilise'ye,
Bulgar, Sirp ve Yunan hkmetlerine karsi degil, ayni zamanda birbirlerine karsi da savasiyorlardi.
Ermeniler arasindaki akim da ok gemeden baslangita lasnak adi ile baslayan biri ulusu, digeri
terrc iki rakip kola ayrildi. Bunlara karsi olan Hinak rgt hkmete taninmistir. Avrupa'da
sosyalist enternasyonale bagli bir sosyal demokrat parti olarak kaldi ve Mebusan Meclisi'nde temsil
edildi. II. Abdlhamit dneminde ne devlet dzeyinde ne t jeune gruplan arasinda toplumcu asa
ma syle dursun, gerek anlami ile liberal ve ulusu devrimcilik asamasina bile gelinememistir.
1908'den sonra bile ulusuluk kisa bir sre polis kovusturmasina ugramistir.
7 1889'dan 1905'e kadar sren 15 yillik rgtlesme abalari sresinde kurulan cemiyet adlarindaki
srekli oynakliklara ragmen, bu adlarda kullanilan szckler "hrriyet", "vatan" ile "terakki" ve
"ittihat" sembollerinde toplanir. 1908'den sonraki rgtlerin adlarinda bu szcklerin boyuna yer
degistirmesi durarak bir iIt iki-szck bilesiminde karar kildi: "ittihat-terakki" ve "hrriyet-itilaf '.
Bati rneklerine kiyasla devrimsel ideoloji belirsizligi yznden bu iki rnegin partilesme ve iktidar
elde etme abalarinda yalniz kendi aralarinda degil, her birinin kendi iinde de devrimci olan ve ol
mayan ideolojik zitliklar ve atismalar vardi.
8 Bkz. Ahmet kiza, Lavihalarim (Londra, 1896; Cenevre, 1897).
9 Murat Bey'in yayimlanmis eserleri ve hayati iin bkz. Fevziye Abdullah Tansel, "Mizanci Mu-
rad Bey", Tarih Dergisi, II, 3-4(1950-1951): 67-88. Murat'in belki en ilgin eseri Turfanda mi
voksa turfa mi? adini tasiyan bir romandir (istanbul, hl308/1890). Bu romanda Tanzimat
425
TRKYE'DE ADALAMA
sonrasi kusagin Islamci lkclg ile eski kusagin Tanzimat Osmanliciligi arasindaki atisma
gzkr.
10Mourad-Bey, Lajorce et lajaiblesse de Io Turquie'de (Paris, 1897) syle der: "L'Islam est libral
au fond: lejanatisme n'est pas une consquence naturelle de l'Islam" (Islm, znde liberaldir;
asin mutaassiplik, Islm'in dogal bir sonucu degildir). linin bir devlet isi degil, vicdanlara ait bir is
oldugu grsne de syle karsilik verir: "lslmlik'ta din devletin baslica temel isidir. Bunun tersini
dsnmek Islmlik hakkinda en basta gelen bir geregin cahili olmak demektir. stelik, Kanun-i
Ess lslmlik'in devletin resmi dini oldugunu aiklikla belirtmistir" [Mizan, I, sayi 27, 5 Temmuz
1897).
11 Bkz. Tatli emeller, aci hakikatler (Istanbul, 1330/1914). 19. Seriat srasina Britanya, Fransa ve
Hollandakendi smrgelerinden delegeler gnderecekti. Bu kurul, Vatikan'daki kardinaller kurulu
na benzer bir sekilde, Islmligin en yksek ruhan kurulu olacakti. Murat, bu ruhan kurulda kusya
mslmanlarinin arlik idaresi taraIindan gnderilecek delegelerle temsil edilip edilmeyecegini be
lirtmeyi unutmus gzkyor.
12 Sabahattin, Ittihatilarin elinden Avrupa'ya kaarak kurtulabildi. 1918 sonlarinda yeniden politika
sahnesine ikma tesebbsnden sonra politikadan ekilerek mrnn otuz yilini geirdigi Isvire'de
ld. Hayati ve Iikirleri iin bkz. Cavit Orhan Ttengil, Prens Sabahaddin (Istanbul, 1954) |YN:
Prens Sabahattin'in yasami ve birok yayinin yeni harIlerle baskilari iin bkz. Nezahet Nurettin
Ege, Prens Sabahaddin. Havati ve Ilmi Mdafaalari (Istanbul, 1977)|.
13 Edmond Demolins, A quoi tient la supriorit des anglo-saxons? (Paris, 1897); Trke evirisi:
Anglosaksonlarin esbb-ifaikiveti nedir?, ev. A. Fuad ve A. Naci (Istanbul 1330/1914).
14 Sabahattin Paris'te Tesebbs- Sahs ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti {Ligue de dcentralisation
administrative et d'initiative prive) adli bir cemiyet kurdu. 1902 ile 1906 arasinda Terakki adli
bir gazete yayimladi. 1897'de Paris ve Kahire'de yayimladigi Osmanli adli gazetede zel girisim ve
merkeziyetsizlik grslerini batililasma sorununa uygulayan yazilar ikti. Bas sorun tecemm top
lummodelinden infiradi toplum modeline nasil geilecegi sorunudur.
15Akuraoglu YusuI, Trk vili, 400-403.
16YusuI Akura, Bolsevik levrimi'nden sonra Kizilay murahhasi olarak kusya'ya gnderilmisti.
lndkten sonra verdigi bir konIeransta gerek Trklgn halkilik demek oldugunu, Turan
ciligin ise bir Osmanli emperyalizmi oldugunu ileri srmstr; bkz. Akuraoglu YusuI, "Cihan
Harbi'ne istirakimiz ve istikbalimiz", Akuraoglu YusuI, Sivaset ve iktisat hakkinda birka hi
tabe ve makale (Istanbul, 1340/1924) iinde, s. 15-18 |YN: Bu sayIalardan byke bir alinti
nin yeni harIlerle baskisi iin bkz. Franois Georgeon, Trk Millivetiliginin Kkenleri. Yusuf
Akura (1876-1935), ev. Alev Er, 2. baski (Istanbul, 1996), s. 173-174. Berkes, ana metin
deki tmcenin yanina, "Unutulan Adam yazisini bul" notunu dsms; bkz. Niyazi Berkes,
"Unutulan Adam", !976 Yili Sosvolofi Konferanslari (Istanbul, 1976) iinde, s. 194-203 veya
Niyazi Berkes, "Unutulan Adam: Yusuf Akura", Ielsefe ve Toplumbilim Ya:ilan (Istanbul,
1985) iinde, s. 209-216].
17Akura, hayatinin Paris'te, Kazan'da, Istanbul'da ve Ankara'da geen asamalarinda ok nemli rol
ler oynamis bir kisi oldugu halde kendisi hakkinda sadece tek bir kitap yazilmistir; bkz. Muharrem
Feyzi Togay, Yusuf Akura (Istanbul, 1944). Bu kitapta Akura'mn Harbiye'ye girinceye kadarki
hatira deIteri yayimlanmistir (s. 97-141); fakat eser, Akura'yi tanitacak ve degerlendirecek nite
likte olmaktan uzaktir; iyi bir degerlendirme iin bkz. Georgeon.
18Akura'mn burjuvazi siniIi zerine yazdiklari iin bkz. "1329 trk dnyasi", Trk yurdu, VI,
3(1330/1914): 2102-2103, "Iktisad siyaset hakkinda", Trkyurdu, XII, 12(1333/1917): 3521-
3522 ve "'Mfak'a daii", Siyaset ve iktisat iinde, s. 21-32; makalelerin yeni baskilan iin bkz. Ge
orgeon, 168-169, 169-170 ve 175-176. Siyaset ve iktisat kitabini tartisan Abdullah Cevdet, Aku
ra'mn Ittihat ve Terakki'nin siniI temelini belirtme abasini, "10 Temmuz inkilbini bir ekmek kav
gasi" olarak gsterme abasi olarak nitelendirir; bkz. "Siyaset ve iktisat", Itihat, 169-173(1924):
3424-3426, 3439-3440, 3450-3451, 3469-3470 ve 3487-3488.
426
MERUTYET
19 Bu dnemdeki partiler ve diger tasa sreli partiler zerine ayrintili bilgi iin bkz. Tunaya, 174-368;
yeni baskisi: cilt I ve III.
20 Genel olarak "Jn" Trklerin, zel olarak Ittihat ve Terakki nderlerinin Bektaslik, Masonluk, Ya
hudilik ve Siyonistlikle iliskileri zerine yazilan yazilarin hemen hepsi kasitli olarak din, siyaset ya
da irk grsleri ile yazildigindan bu iliskilerin niteliginin objektiI olarak belirtilmesi dikenli bir sorun
olmustur. Garip olani, bu ynde en asin iddialarda bulunan Trk, irki ve Turanci denen yazarla
rin asil Trklk ve Turancilik akim ve Iikirlerinde 19. ve 20. yzyillarda Avrupali ve yerli Yahu
dilerin oynadigi byk rol bilmemeleri ya da bilmezlikten gelmeleridir. Bunlari bilindikleri kadari
ile aiklamak benzer bir smr girisimi gibi gzkme ya da baskalarina yeni smr malzemesi
saglama tehlikesi tasir.
21 "lkenin durumunun iyilesme olanagi nedir? lkenin durumunun dzelmesi yalniz ynetim bii
minin degismesi demek degil, Osmanli toplumunda tm bir devrim yapilmasi demektir"; bkz. Aku-
raoglu YusuI, Eski "Sara-vi mmefte ikan makalelerimden (tstanbul, 1327/1911), s. 41. 1908
levrimi'nin hemen arkasindan Kahire'de ikmakta olan Itihat dergisinde 1909'da yayimlanan bir
yazida (yazilisi; 30 Tesrin-i sn 1324/13 Aralik 1908) bu devrimin bir hkmet degismesi degil,
bir "toplumsal devrim" (itima inkilp) olmasi gerektigini yazar; bkz. A. Y. "Son inkilp ve sevabi-
ki ile netyici", Itihat, 9(1909): 317-323.
22 Itihat, eyll 1904'te Cenevre'de aylik Trke ve Fransizca olarak ikmaya baslamisti. Ilk sayida
"F." imzasi ile ikan basyazi, btn gen Trklerin karsilastigi ikmazin stne parmak bastigi iin
bugnk dille zetlemek isteriz: Kusur, II. Abdlhamit ve adamlarinda degil, onun istibdadina bo
yun egen millette; millet adina konusan ikarci, hayalci ya da korkak ve ahlaksiz aydinlardadir.
Trkler diger "anasir"dan sayica Iazla olduklari halde 28 yildir o idareye tahamml edenler, hr d
snceli kisilere kursun sikanlar, hapse atilmalarina, srlmelerine ses ikarmayanlar gene onlardir.
Avrupa
1
daki Gen Trk yayinlarini kim okuyor? 1899 egitim istatistiklerine gre kiz ve erkek rsti
ye ve idad okullarindaki grenci sayisi 36.050, medrese grencileri sayisi 85.168'dir; Hiristiyan
okullari grenci sayisi ise 123.210, yani yukaridakilerin toplamindan Iazladir. Memur sayisi
242.436'dir. Bunlar hep II. Abdlhamit'in ekmegi ile geinen, yetisen kisilerdir. Gen Trkler, ya
yinlariyla Batililarin elestirilerine karsi Avrupa'ya hcum ederken, II. Abdlhamit'in savunmasini
yapmakta olduklarini gremiyorlar. Ieri girebilen yayinlarini okuyanlar okur okumaz bunlari yak
maya bakiyorlar. Boyuna Kanun-i Ess'den sz ediliyor; 27 yil nce bir ise yaramayan bu kanun
simdi mi bir zm getirecektir?
23 Mehmet Sait Halim, Mehmet Ali Pasa hanedaninin Osmanli tarihinde en son rol oynamis yesidir.
Hidiv olmak emelinde oldugundan, srgn Gen Trklere zengin oldugu iin o da para yardimi
yapiyordu. Bu yzden onu 1913'te sadrazamlikla mkIatlandirdilar. lilinin Arapa ya da Trke
olmaktan ziyade Fransizca oldugu, Fransizca yazdigi kitaplarini Mehmet AkiI in evirdigi sylenir.
Birinci lnya Savasi sorumlularindan sayildigi iin nce Malta'ya srlms, oradan saliverildikten
sonra koma'da Ermeniler taraIindan vurulmustur. Islamcilik zerine olan kitaplarindan Buhran
larimi: 1973'te yeniden basilmistir.
24 Bkz. "Tenkit", Yeni mecmua, II, 40(1918): 275-277. Sait Halim Pasa o zaman sadrazam oldugu
.iin bu yazi imzasiz olarak ikmistir. Hem yazar, hem elestirmeni Ittihat ve Terakki yesi idi.
25 Halil Halit, "Avrupa'ya talebe zmi hakkinda", Sirat-i mstakim, 89(1327/1910): 188-191.
26 Sait Halim Pasa, Buhranlarimi:, (Istanbul, 1335/1919), 18-19.
27 Selhattin Asim, "ltimiyyat ve seriat-i Islmiyye", Sirat-i mstakim, 28(1324/1909): 23-26 ve
"tlm-i itimaiye nazaran Islmiyet", Sirat-i mstakim, 32(1909): 89-91.
28 Bkz. Mehmet Fehmi, Hikmet-ihukuk-u Islamiyye (Istanbul, 1329/1913).
29 Bkz. Ziya Gk Alp, "Medeniyetimiz-!", Yeni mecmua, III, 2/68(1339/1923): 18-19.
30 Tekin-Alp, Trkismus undPantrkismus (Weimar, 1915), s. 15.
31 Babanzade MustaIa, "Islm bir din-i ilm ve Iitrdir", Sebil'r-reat, VIII/I, 207/25(1328/1912).
427
XIII BYK
1AR1I$HA
1 . Devlet s orunu
1908 levrimi'nin belki en nemli sonucunun o zamana kadar hibir asama-
da grlmeyen genis kapsamli bir tartisma dnemi amasi oldugunu grdk. Bu
dnem, ok sreli olmamistir. Kalkinan, gelisen, yeni bir yasam gc bulan top-
lumlara zg yaraticilik, Iikir zgrlg ve Iikir yenilikleriyle dolu bir dnem de
olmamistir. Tartismalar da, daha ok, sonu gelen bir tarihin karsisinda kalmanin
yarattigi kaIa karisikligiyla dis ve i kosullarin gereklerini gremez olmus kisile-
rin sayiklamalarini andinr.
a
1700'lerde baslamis olan agdaslasma bunaliminin zmlenecek btn so-
runlan sanki bu 1908 ile 1918 arasindaki on yilin iine sikistmlmistir. Geen b-
lmde gzden geirdigimiz dsn izgisi boyunca devlet, milliyet ve din, aile,
gelenekler, egitim ve ekonomik kalkinma sorunlari zerine sylenenlerin biraz
ayrintisina girersek zmlenememis, belki de zmlenemez sorunlarin geriye
kalisi bize yeni bir dnemin basinda degil, uzun bir srenin artik sonunda oldugu-
muzu gsterecektir.
a Burada, yasadigi dnemin insani Niyazi Berk.es ile bilim adami Niyazi Berkes'in eliskiye dstg
grlyor. Neslinin iyi bir rnegi olarak bu satirlan yazan Berkes, grlecegi gibi, ileriki sayIalarda
hem Max Weber ve Ignace Goldziher ile karsilastirdigi Ziya Gkalp'in ok nemli bir dsnr oldu-
gunu, hem de Istanbul niversitesi'nde Iikih proIesr olan Mansurizade Sait Bey'in, seriat, cevaz
ve kanun koyucunun bagimsizligi konularindaki yazilarini "yeni bir dnem aacak kadar nemli"
buldugunu yazmistir. laha sonra da, egitim konusunu islerken, Mesrutiyet'in ilnindan sonra
nemli bir zihniyet degisikligi oldugundan sz ederek, okullara yeni giren egitim anlayisini aikla-
mistir.ayrica Berkes'in, II. Abdlhamit dnemini anlatirken, "Atatrk yeniliklerinin" kkeninde olan
"devlete dayali din birligi ideolojisine karsi dogan ... derin ve nlenemez tepki" szleriyle degindigi
sre iin bkz. Blm XI, s. 376.
429
TRKYE'DE ADALAMA
logal olarak, en basta devlet sorunu gelir. Birbiriyle uzlasamayan gr-
sn bu sorun zerine olumsuz yanda birlestigini grrz: levlet hem toplumsal
bir temelden yoksundur, hem de toplumun tarihte yasamasini srdrecek, onu
agin gereklerine gre kalkindiracak bir dayanak olma gcn yitirmistir. Batili-
lasma grsne gre devlet, din llerinden arinmis agdas bir devlet degildi,
Islmlasma grsne gre gerek bir Islm devleti degildi. Trklesme akimina
gre ulusal bir devlet degildi.
Birinci grse gre, devletin agdas bir devlet haline gelmesi iin Tanzimat
ile baslayan devleti dinden ayirma yolunu daha ileriye gtrmek zorunluydu. Fa-
kat bu yol, Yeni Osmanlilar ideolojisinin anayasasiyla tikanmis bulunuyordu.
1876 Anayasasi Islm dinini devletin resm dini durumuna sokmus, II. Abdlha-
mit rejimi bunu olaylardaki tutumu ile pekistirmisti. 1908 levrimi bu anayasanin
ngrdg devlet biimini yrrlge koymak amaciyla yapilmis sayiliyordu. Bu
anayasa ile devletle din arasindaki baglilik, en ilimli liberallerin bile zlmesini
istemeye cesaret edemeyecegi kadar dogallastinlmis bulunuyordu. Yeni Osmanli-
larin hediyesi olan bu bid'at, Trk siyasal dsnn agdas siyasal dsne uy-
mayi glestiren bir yozlasma iine sokmustu. 1908 levrimi'nin arkasindan ge-
len siyasal bunalimin baslica nedeni devlet ve dinayrimini ama edinen yeni bir
anayasal sistemin dsnlemez olmasidir.
Devletin dindenayrilmasi dsnnn olanaksizligi karsisinda agdaslasmaci
siyasal dsnn baska bir yoldan, dinin, devlet baglantilarindan kopanlarak mo
dernlestirilmesi yoluyla zerine egilmek zorunda kaldigini grecegiz. Batililasma
dsnnn bu yoldaki abalarina, din messesesinin modernlestirilmesi sorunu
altinda gelecegiz.
II. Abdlhamit ynetimine karsi duyulan huzursuzluk en ok Bati uygarli-
gini benimseme yanlilarinin dsnnde kendini gsterdigi iin o rejimin yikil-
masi zerine en gl akim olarak ilk nce o belirmisti. Fakat 1908'den sonraki
birok kosul baticilari, Islamcilik ve ulusuluk grsleri karsisinda g duruma
srklemistir. Osmanliliga, Mslmanliga ve Trklge karsit olan bir Avrupa'nin
uygarligini model olarak gstermek, savunulmasi g bir aba olmustu. Dinsel
ya da ulusal degerleri birakip Bati degerlerini benimsemek anlaminda agcilik,
bir mmet ya da bir ulus erevesi iinde dsnlecek bir grs olamiyordu. Bu
yzden onlarin ekonomik, kltrel, tarihsel grsleri gereklerin stnde,
topya planinda kaldi.
Bu temelsizlikleriyle birlikte baticilarin, Islamci ve ulusu dsn karsisina -
zm isteyen tezleri ile ikan, onlari sorunlar zerine egen yazarlar olmak gibi bir
gleri vardi. Onlarin tezlerine karsilik olaraktir ki Islamcilar ve ulusular, altema-
430
BYK TARTIMA
tif olarak anti-tezler ya da sentezler aramak zorunda kalmislardir. Karsilasilan b-
tn sorunlarin, Bati karsisinda ikmis sorunlar olmasini bu ok iyi yansitir.
teki dsn tepkilerinin baticilarin ne srdg Iikirler karsisinda dogdugu-
nu en iyi gsteren iki kisinin karsilastigi ktlenmeler, bunlarin dinsiz ve yikici
olarak grlmeleri, anlatmak istedigimiz noktayi aiklar. "Tarih-i kadim" sairi
TevIik Fikret, dine degil Islam devleti grsne saldinyordu. levlet-din bilesimi
grslerinde hibir degisiklik geirmeyen Islamcilar, 1908 levrimi'nin getirdigi
dsnce zgrlg ortami iinde onun grsne Protestanlik grs olarak sal-
dirdilar. Fikret buna siirine "Zeyl" (Ek) olarak yazdigi yeni bir siirle daha siddetli
bir karsilik verdi. Fikret, yalniz dincileri degil politikacilan da kendine dsman et-
tiginden, lmne kadar olumsuz bir evrenin dsmanligi iinde yasadi.
Her esit bagnazliga TevIik Fikret gibi karsi olan, onun gibi ittiha t ve Terakki
ile oldugu kadar irki Trklkle de uzlasamayan Abdullah Cevdet de hem ts-
lmcilarin, hem Trklerin sphesi altinda yasadi. Zaman zaman onun baticiligi-
nin altinda gerekte Krt ulusulugu bulundugu yollu aik ya da kapali iddialar
Iazla etkili olmadi. nk Islmcilarin bayraktari Ahmet Naim ile ulusulugun
bayraktan Ziya Gkalp de ayni spheler altinda idiler! Bu yzden ikisi de o asa-
mada aika irkilikayricaliklan yapan Pan-Trkistlerin Trklgne karsi ik-
mislardir. II. Abdlhamit rejimine karsi ilk kurulan rgtlerde Arnavutluk, KaI-
kasya, Girit ve Arap lkelerinden, Selanik ile Anadolu'nun dogu gney blgele-
rinden gelmis kisilerin bulunusu bir irk rn olmaktan ok imparatorlugun etek
blgelerindeki halklar arasinda yeni Iikirlerin daha erken uyanmis olmasinin bir
sonucudur. Pan-Trkistlerin irkiligi kendilerine geri tepecek bir lye gelip Si-
lik, Tatarlik, hatt kus karismisligi gibi karsi iddialar yarattigi zaman, ulusu
akimda Ziya Gkalp'in yeri n saIa geti. Ulusulugu, baticilik grsne biraz daha
yaklastirdi.
levlet sorununda batililasma dsnnn karsilastigi tikanikliga karsit ola-
rak, Islmlasma dsnnn asil simdi devleti gerek bir Islm devleti yapma za-
maninin geldigini yayacak bir talihliligi vardi. II. Abdlhamit zamaninda devlet
rejiminin seriata dayanan bir rejim oldugunu iddia eden Islamcilar, Mesrutiyet'in
ilni zerine mesrutiyet rejiminin, hem seriat aisindan hem de yrrlge kona-
cak anayasa aisindan bir Islm devleti rejimi oldugunu var gleriyle savunma-
ya basladilar. Otokrasi rejimi, asla Islmlikla uzlasir bir sistem degildi. II. Abdl-
hamit rejimi bu yzden mesrulugunu yitirmisti.
Mesrutiyet rejiminin tam seriatin gerektirdigi rejim oldugunun ispatini, 1908
levrimi'nin hemen ardindan yayimlanan bir eserde grrz. Mir't-i Kanun-i
Esasi adini tasiyan bu kitabin yazan, anayasanin madde madde, cmle cmle se-
431
TRKYE'DE ADALAMA
riata uygun oldugunu sahih hadislerle kanitlayacagini kitabin kapaginda bildirir.
Yazar, gerekte, her maddeyi alarak o maddenin mesrulugunu Kur'an'dan, ha-
dislerden aldigi paralarla karsilastirarak gsterir. rnegin, her elli bin erkek n-
Ius iin bir mebus seilecegini bildiren 65. maddeyi alir. Bunun karsisina koydugu
yette on bin sayisi geer. Bunun anlami elli bin erkek, elli bin kadin demektir. Su
halde 65. madde Kur'an'a uygundur! Yazar anayasada Istanbul'un baskent oldu-
gunu bildiren maddeye bile Buhr'de bir hadis bulmustur; bu hdise gre Pey-
gamber bu sehrin bir gn Islm baskenti olacagini yzyillarca nce bildirmistir.
1
Hikmet-i siyasiyye adli bir kitap yazan El-hac Ahmet Hamdi'ye gre ise,
"Peygamber Islm devletini Tanri'nin ebed ve ezel kanununa dayandirmistir.
Seriatin hkm yrrlkte kaldika keyIi idare olamaz. Kur'an yalniz kisinin
Tanri'ya karsi devlerini bildirmekle kalmamis, onun siyaset, meden hukuk ve
aile hukukunun esaslarini da koymustur". Yazar, hkmet sekillerini tartisirken,
"zgrlgn, zamanimizin bazi dar kaIalilarinin sandigi gibi, seriata aykiri uy-
gunsuz eylemler yapma serbestligi" demek olmadigini bildirir. Avrupalilarin kendi
icatlan oldugunu sandiklan mesrutiyet rejimi gerekte seriatin ta kendisidir. Yal-
niz cumhuriyet sekli seriata uymaz, nk slmlik'ta hem din, hem dnya isleri
iin bir "imam"in bulunmasi zorunlulugu vardir. Imam, mmetin ileri gelenleriyle
ulemdan olusan stn bir heyet taraIindan seilir ve atanir. Bu bir "Iarz-i kiIa-
ye"dir, yani her kisiye dsen bir Iarz degildir, onun iin btn "cumhur"un imami
tayin etme devi yoktur.
2
Haci Ahmet Hamdi EIendi' nin grnsteki mesrutiyetiliginin altinda yatan
grs, gerekte, Osmanli devletinin kurulusundan ncesine kadar giden Ortaag
Islm siyasa grsdr. "Imam" dedigi devlet baskanini o da, yine bir hdise da-
yanarak, bir obana benzetir. Yalniz "rey" terimini kullanmaz; Arapa anla-
mindaki "millet" terimini kullanir. Ona gre millet (yani mmet) obanin koyun-
lari gibidir. Nasil oban srsne iyi baktigi lde st saglarsa, padisah yani
imam da halkinin iyiligini sagladigi lde hazinesini zenginlestirir, nn ve g-
cn saglamlastinr.
Mesrutiyet dneminde ulem arasinda mesrutiyeti yeni kusak yazarlar da
mesmtiyetin seriata uygunlugu tezini savunmuslardir. Sirat-i mstakim dergisi-
nin ikinci sayisinin "Hrriyet - msavat" (zgrlk - esitlik) baslikli basyazisin-
da, sonradan seyhlIslm olan Musa Kzim, eskilerden daha ilimli bir dille ana-
yasanin, Kur'an'&aki. dnya islerine iliskin temel kurallarin bir kismini kapsadigi-
ni bildirdikten sonra, seriat hem dnya hem ahiret islerine iliskin eylemler iin
kurallar koydugundan, kanunlarimizin ogu da seriat yargilarina gre yapilmis
oldugundan, devletin de din kurallarina uygun olmasinin kainilmaz bir gereklilik
432
BYK TARTIMA
oldugunu anlatir.
3
Modern devlet, Islm'da "teokrasi" olabilirdi demek! Islamcilara
gre anayasa reIormu, devleti dinin hizmetine koymak, hkmeti halkin seriat
kurallarina gre yasamasini zorunlu kilan bir ara durumuna getirmek demektir.
levletin bas grevi, seriati uygulamaktir.
Islamcilar neden bu denli mesrutiyet yanlisi idiler ve neden 1876 Anayasa-
si'nin byle bir rejim iin en yakisir bir anayasa oldugunu savunuyorlardi? II. Ab-
dlhamit'in 24 Temmuz 1908'de Anayasa'nin btn hkmleriyle yrrlkte ol-
dugunu bildiren hatt-i hmayunu ile anayasa disi sansr, sikiynetim gibi seyler
kaldirilmakla birlikte, nl 113. madde, padisaha harbiye ve bahriye nzirlan ile
seyhlIslmi dogrudan dogruya atama hakkini veren maddeler oldugu gibi duru-
yordu. Halbuki bunlarin kaldirilmasi, kabine sisteminin kabul, padisahin gleri-
nin kisitlanmasi, parlamentonun denetleme ve yasama gcnn genisletilmesi
amalarini gden anayasa degisiklikleri tartisilmaya baslamisti. Nitekim, agustos
1909'da tamamlanan anayasa degisiklikleriyle bunlar gereklestirilmis, kabine-
nin parlamento karsisinda sorumlulugu, parlamentonun stn egemenligi kurul-
mus oldu. SeyhlIslmi dogrudan dogruya padisahin atayip atayamayacagi,
onun da kabine ile birlikte degismesi ok tartismali bir konu olmustu.
Grlyor ki, Islmcilarin 1876 Anayasasi'ni hararetle savunmalan parlamen-
toya karsi haliIenin siyasal egemenliginin korunmasi iin yapiliyordu. Onlar iin en
nemli nokta parlamentonun "tesri" (yasama) gcnn artinlmasinin seriata ayki-
n oldugu noktasiydi. Arapa'dan gelen bu szcgn kk "ser'"dir ve Islm kulla-
nilisinda anlami Tanri kanunu demektir. Su halde "tesri"' yani "ser' yapma", ancak
Tanri'ya ait bir gtr. Mslman, Hiristiyan ve Yahudi milletvekillerinin bulundu-
gu bir parlamentonun nasil byle bir gc olabilirdi? MustaIa Sabri'nin Beyan'l-
Hak dergisi bunu siddetle protesto eder: Parlamento iin "tesri" szcgnn kulla-
nilmasi dine ne kadar saygisiz olundugunu gsterir. Tanri'ya ait olan bir hakki
onun kullarina tanimak gibi bir sey, Avrupali kIirlerin bile aklina gelmemisti.
4
Eski Osmanlica'da er ve kanun daima birbirindenayri, fakat birlikte kulla-
nilan iki terimdi. Yeni Osmanlilarin bu iki yasama hukukunu birbirine karistirma-
lan yznden, Bati dillerinden alinan legislation (yasama) eylemi, eski "kanun"
szcgnden alinan "taknin" (kanunlastirma) terimiyle karsilanacagina, "tesri"
teriminin kullanilmasi gibi bir yanlislik, etimoloji aisindan MustaIa Sabri'yi hakli
gsteriyordu. Fakat bu, gerekte, szcklerin zamanla anlam degisikliklerine ug-
radigini bilmeyen kisileri yaniltmak iin yapilmis bir aldatma abasiydi, nk o
zaman kimse "tesri" szcgn asil anlamindaki gibi "seriat koyma" anlaminda
kullanmiyordu. Byle olmakla birlikte, Parlamento'da bile MustaIa Sabri gibi d-
snenler vardi. Ayni derginin 31 Mart olayinin bir ay ncesine rastlayan bir sayi-
433
TRKYE'DE ADALAMA
sinda
5
bildirildigine gre, Parlamento'nun seriati uygulamasini isteyen yzlerce
dileke gelmesi zerine birok ye bir takrir vererek Parlamento'nun kanunlan
Islm Iikhina gre yapmasini tekliI etmis, adliye komisyonu da raporunda sunlan
yazmisti: Mecelle komisyonunun yeniden kurulmasina ve bu kez komisyona Ha-
neI hukukundan baska SaIi, Malik, Hanbel hukukunun Iakhlerinin de alinma-
sina ve btn seriatin mecelleler halinde kanunlastinlmasina karar verilmistir.
31 Mart olayi bu yoldaki abalara bir darbe olmussa da parlamentonun din
yerineyasama eyleminde bulunmasina karsi olan Iikir yine de lmemistir. Hatt
seyhlIslm kendiliginden, kabinenin ve Parlamento'nun haberi olmaksizin, me-
celle komisyonu bile kurmustur. laha ileri giderek, meden hukukla ilgili kararlar
bile ikararak bunlari kabine ve Parlamento'ya sunmaksizin dogrudan dogruya
haliIe siIatiyla padisahin onaylamasina sunmak iin eylemlere girismistir.
6
Sultan
olarak padisahin siyasal glerinin kisitlanmasi dsnlrken, Islamcilar, bunun
tersine, padisahin haliIe olmak siIatiyla kanun koyma gcnn artinlmasini ve
bunun Parlamento taraIindan degil, Islm seriatini zamana gre uygulama yetki-
sini elinde tutan ulem taraIindan yapilmasini istiyorlardi!
islmcilarin mesrutiyetiligi, II. Abdlhamit'in bile dsnmedigi llerde bir
din devleti (teokrasi) kurulmasi davasinda toplaniyordu. Parlamentonun yapabi-
lecegi sey, ulemnin seriat prensiplerine gre hazirlayacaktan kararlan bir kanun
seklinde iln etmek olacakti. rnegin, ulem kadinlarin seriata gre nasil giyine-
cegini kararlastiracak, kumar, iki, oru tutmama, namaz kilmama gibi sular
hakkinda kararlar alacak ve parlamento bunlari kanun olarak uygulayacakti.
Bunlarin yapilmamasi, 1876 Anayasasi'nin aika "devletin dini Islmlik'tir" di-
yen maddesini igneyerek devleti dinden ayirmak demekti. linin devlettenayril-
masinin ne demek olacagini Sirat-i mstakim su sekilde aiklar: Bir deIa, hilIet
papalik gibi bir sey olur; ikincisi, saltanat hilIetten ayrilmis olur. Bunun anlami
bir lkede iki hkmdar bulunmasi demek olur. Bu, ne Islm'in "imamet" doktri-
nine, ne de anayasaya uyar.
7
Artik tmden hayal planina ikmis olan bu dsns, daha sonra anayasa ve
parlamento sisteminin byk hata oldugu grsne kadar vardi. Bu grs aik-
a ortaya koyan adamin, Osmanli Imparatorlugu'nun sadrazami olan, Mehmet
(Muhammed) takma adiyla yayinlarda bulunan Prens Sait Halim Pasa'nin ta
kendisi olmasi inanilacak sey degildir. Ona gre, anayasa ve mesrutiyet rejimi,
Avrupalilan taklit ederek, kanunlar yapma yoluyla reIormlar getirilecegini sanan
Yeni Osmanlilarin bir yanilgisiydi. Avrupa rejimlerinin tslmlik'ta yrrlg ola-
maz. Islmlik'ta zaten hkmdarin yetkileri muakiyetilik demek degildi. Bu an-
cak Avrupa'da yledir; nk Bati'da istibdat rejimleri din ve Kilise adina kurul-
434
BYK TARTIMA
mustur, tslmlik'ta esitlik sorunu diye bir sorun da yoktur. Bati uygarliginin top-
lumlan siniIayrimi prensibine dayanir. Onun iin orada demokrasi ve esitlik soru
nu zorunlu bir davadir. Oysa tslmlik'ta btn Mslmanlar esit ve kardestir;
onun iin onda byle sorunlar yoktur. Avrupa'daki "milliyet" sorununun da onda
yeri yoktur; nk Osmanli yasasi milliyet ilkesine dayanmaz. agdaslasma so
rununda Bati uygarliginin model olarak alinmasi yanlisi olanlarin yanilgisi, ora
daki sonularin nedenlerini, buradaki nedenlerin sonucu sanmalarindadir. Bunlar
her toplumun ilerlemesi iin demokrasinin zorunlu oldugunu sanirlar. Oysa Is-
lmlik'ta demokrasiye hi gerek yoktur. Avrupa'da vardir, nk Avrupa toplu
mu siniIayrimlarina dayandigindan orada esitlik yoktur. Bati, demokratik kanun
larla esitligi saglamaya alisiyor; oysa Islmlik'ta din bunu kendiliginden sagla
mistir. Sadrazam Sait Halim Pasa, Kanun-i Ess'nin diriltilmesini gereksiz gr
dkten baska, padisahin yetkilerini kisitlamak iin yapilan degisiklikleri de sama
bulur. Bu degisiklikler yznden saltanat, yadsinamayacak olan hak veayricalik-
lardan yoksunlastinlmistir. Simdi, btn dertlerin kaynaginin parlamentonun ta
kendisi oldugu grlmektedir. Kanun-i Essi kocaman bir hatadir; lkenin top
lumsal ve siyasal kosullan ve halkin inanlan ile bagdasamaz bir hata! Osmanli
milletinin varligini bile tehlikeye dsren bir anormalliktir.
8
2. Ulusuluk sorunu
Ittihat ve Terakki, iktidan elde ettikten sonra, hkmdarin yetkilerini artir
mak amaciyla anayasa degisikligi nerisinin parlamentoda siddetli muhaleIetle
karsilasmasi parlamentonun dagilmasina ve 1914'e kadar bu partinin diktatrl
gnn kurulmasina yol amisti. 28 Mayis 1914'te bu degisiklikler yapildi; 1915,
1916 ve 1918'dekonan ek maddelerle padisah yetkilerinin artinlmasina daha da
devam edildi. Anayasa'mn aldigi son biimiyle, padisah iradesiyle parlamentonun
toplanmasi, ertelenmesi, uzatilmasi ya da dagitilmasi yetkileri hkmdara tanin
mis oluyordu. Anayasa ile oynamalarin sagladigi bu gibi degisiklikler sirasinda
devlet-dinayrimi Iikrine karsi Islamcilarin grs daha da glendirilmis oldu.
Balkan Savasi yillarinin getirdigi hava zaten islmcilarin dine dayanma fikrinin
etkinligini artirmisti.
Bununla birlikte, Islamci grsn nceleri Iarkina varmadigi bir gelisme, din-
devlet sorununu bir baska yoldan tartisma konusu yapabilecek bir yn amisti.
Balkan Savasi bir dincilik havasi getirmekle birlikte, siyasada ulusulugun etkisini
de artirmaya baslamisti. Bu dnemde ilk kez olarak "Trk hkmeti", "Trk
435
TRKYE'DE ADALAMA
ordusu", "Trk hakani" gibi terimlerin kullanilmaya baslanmasi, islmcilan Trk
olmayan kisilerin saIina koyuyordu. Islamcilar, liberal ve demokratik rejim kadar,
ulusu bir rejime de karsiydilar.
9
1912'de Seb'r-reat dergisinde ikan bir yazi,
ancak bir Ermeni milliyetisinin sorabilecegi sorulara benzer bir biimde sunlari
soruyordu: "Trk" ne demek oluyor? "Trk", "Osmanli Saltanati" ve "Islm Hil-
Ieti" adini tasiyan siyasal bir sirketin yelerinden yalniz bir tanesidir.
10
nl yazar
Sleyman NaziI de Iarkli bir aidan, milliyetilige karsi ayni hcumu yapti. Ona
gre, Trk milliyetiligi Balkan Savasi'nin btn zararlarinin toplamindan daha
kt zararlar dogurmakta idi. Aslinda, Trklk diye birsey yoktu. Kendini Trk
sananlarin damarlarinda akan kan, Osmanli kanidir. Osmanli dili gibi, Osmanli
milliyeti de yzyillar boyu esitli irklarin karisimindan meydana gelmis bir
milliyettir. Trklerin iddia ettigi Osmanlilarin Tatarlarla, Mogollarla akrabaligi
bir uydurmadan baska birsey degildir.
1]
"Yeni Osmanli" devrimcisi Ebzziya TevIik, Osmanlilarla Tatarlar arasinda bir
irk birligi oldugu iddiasina karsi son derece kizmisti. Kendi dergisinde ikan bir ya-
zisinda, Tatar kaninin gerekte Rus damarlarinda aktigini, btn Avrupahliklarina
karsin kuslarin bu yzden daima hunhar bir millet olduklarini ileri srd. Osmanli
Trklerinin Trklg, bir sembolden baska bir sey degildi. Onlar Islmlik iinde
oktan baska irklara karismislardi. Hatt Buhara harilan bile Trk, Tatar ya da Mo-
gol degillerdi, nk onlarin dedeleri aslinda Trkistan'i zapteden Araplardi.
12
Trk milliyetiligi karsisinda, vaktiyle II. Abdlhamit dnemindeki Arapilik
akimini da asan yeni bir Arap kavmiyeti modasi basladi. Bu akim 1913 yilinda
ikan Islamda dava-vi kavmivet adli bir kitapta en asin derecesine vardi. Bu ki-
tabin yazan olan Ahmet Naim (1872-1934), Babanogullan denen ve II. Abdl-
hamit dneminde byk bir nIuz kazanmis olan logulu bir aristokrat ailesin-
dendi. Yazdigi kitap, Islmcilarin milliyetilik akimina karsi kutsal savas ilni gi-
bidir. Ona gre, milliyetilik akimi da, dindenayrilmis bir devlet isteyen baticilik
gibi, Bati'dan gelen ve Islm birligine musallat olan bir mikroptu. Islmlik'in v-
cudunda insan vcuduna musallat olan kanser kadar korkun bir hastalikti.
13
Ahmet Naim, birok yet ve hadis gstererek, milliyetiligin seriata aykiri oldugu-
nu ileri sryordu. Hiristiyan dnyasinin, Islmlik'in ggsne biagini dayadigi
bir dnemde Trk ulusulugundan sz etmek, bir ilginlik, bir ihanetti. Trklk,
kusya'dan gelen Tatar Trklerin icat ettigi bir eIsaneydi. Islm tarihindenayri
bir Trk tarihi yoktu. Bunlar, damarlarinda bir damla bile Trk kani bulunmayan
insanlari Trk olduklarina inandiriyorlardi. Gzelim Mslman adlarinin yerine
acayip Trk adlan getiriyorlardi; Trklerin basina gelen Ielaketlerin suunu slm-
lik'a yklyorlardi. Mslmanlari, Trklg ve onun tarihini bilmek degil, Islm-
436
BYK TARTIMA
lik'i, seriati, Peygamberi, lslmlik'in kahramanlarini bilmek kurtarabilirdi. Arap
milliyetileri bile Arapligi, Islmligin tesine kadar gtrmemislerdir. Gemiste Is-
lmliga hizmet etmis ka Trk vardi? Seriatta yeri olmayan Trklk iddialan ile
vnmek sadece glntr. Her Mslmanin sevmek devinde oldugu Araplarin
kavmiyeti bile Islmlik'ta yoktur. Arap kavmiyetini ven hadisten, ulusuluk an-
lami ikarmak yersizdir, nk Arap irkini vmek, onu her irkin stnde tutmak
btn Mslmanlarin devidir; nk Islm Peygamberi'ni veren o irktir. Bundan
tr btn Mslmanlara Araplari stn tutmak bir din borcudur. Bir hadis,
Peygamberin agzindan syle der: "Ben Arabim; Kur'an Arapa'dir; Cerinet ehli-
nin dili Arapa'dir". Baska bir hadis, "Arabi sevmek imandandir; sevmemek
imandanayrilmaktir", yine baska bir hadis, "Araba sven kIirdir" der.
14
Islamcilara gre Trk ulusulugu akimi, Arnavutlarin, Krtlerin, Araplarin da
kavmiyet davasina dsmelerine yol aacak, Ermeni, Yunan, Bulgar ulusulugu
Osmanli birligini nasil paraliyorsa, bu da Islm birligini paralayacakti.
Bu iddiaya karsi Kinmli Ismail Gaspirinski, Osmanli tarihinde milliyet davasi-
nin ve uluslasma akiminin yeni bir sey olmadigini hatirlatmak iin sunlan yazdi:
"Onlarin ulusulugu yeni bir sey degildir. Krt ulusulugu baslayali on bes yil ol-
du. Arap ulusulugu yirmi yil nce basladi. Arnavut ulusulugu baslayali otuz
yildan Iazla zaman geti. Ermeni ulusulugu en asagi kirk, Bulgar ulusulugu alt-
mis, Yunan ulusulugu seksen yillik olmustur."
15
Trk ulusulugu bunlarin ne-
deni degil, bunlarin bir sonucudur. Zamanin en byk davasinin, Osmanli birligi-
nin yalniz Hiristiyan uluslarin uyanisi davasi degil, Mslman olan uluslarin da
kendilerini Trklerden ayiran ulusuluklarinin kuvvetlenmesi davasi oldugu artik
grlmeliydi.
Balkan savaslarinin arkasindan Osmanli Trkleri arasinda da, YusuI Aku-
ra'nin baslattigi Pan-Trkizm propagandasi etkili olmaya basladi. Trklk da-
vasinin en etkili organi olan Trkyurdu dergisindeki bir yazi dizisinde bu konuyu
ele alan Ahmet Agayef (daha sonraki Agaoglu), Ahmet Naim'in kullandigi hadis-
lerin ulusuluga degil, Islm'dan nceki cahiliye dneminin kabile asabiyetine
karsi oldugunu ileri srd. Cahiliye dneminin kabileciligine karsi Kur'an, Arap
ulusal bilincini yaratmada byk bir rol oynamisti. Bugn bile Marakes'ten Irak'a
kadar Arapa konusan halklar, aralarindaki birok Iarklara ragmen, kendilerini
ayni ulustan saymaktadirlar. Islmlik'taki paralanmanin ulusuluk akimlarindan
dogdugunu ispat etmek iin, bu akimlarin basladigi zamana kadar btn Msl-
manlarin tam bir birlik iinde yasadiklarini ispat etmek gerekir. Oysa daha ilk ha-
liIelerin zamanindan beri Mslman devletleri ve uluslan durmadan birbirlerine
karsi savasmislardir. Tarihte diger bir Mslman devletine karsi savas yapmamis
437
TRKYE'DE ADALAMA
tek bir Mslman devleti yoktur. Ahmet Naim'in iddialarindan birinin tersine,
Trklk Islm tarihinde byk roller oynamis, bin yil Islmligin savunuculugunu
yapmistir. Islmlik, Trklgn ulusal dini haline gelmistir ve byle olmakta de-
vam edecektir. Fakat Trklk, Islmliga yapacagi hizmeti yerine getirirken kendi
varligini, kendi dilini, kendi tarihini Ieda ederken Arap Arapligini daima bilmistir.
Trkn gemisteki varligi inkr edilirken, simdi onun gelecekteki varligi da inkr
edilmeye baslanmistir. Trklerin kendileri bile bunu yapmaktadirlar.
Ahmet Naim'in Arapiligi, ulusuluk dsnsnde bir dnm noktasina yol
ati: Ziya Gkalp'in, Trk ulusulugu ile Pan-Trkistlerin Trk irkiligi arasindaki
farklan belirlemesine yol ati. Ona gre Islamci, Osmanlici ve Trk ulusuluklar
yanlisti. Birincisi ulusulugu mmetilikle karistinyor, ikincisi ulusulugu bir si-
yasi birlesme ile karistinyor, ncs ise ulusulugu irkilikla, Ahmet Naim'in
deyimiyle "kavmiyet" ile karistinyordu. Ulusulugun temeli ne mmet birligi, ne
Osmanli birligi, ne de irktir. Ona gre, Trk ulusulugu tslm mmet birligi ile Os-
manli imparatorluk birliginin dagilma iinde olusunun bir sonucudur; nk b-
tn modern uluslar evrensel imparatorluklarin ya da evrensel dinlerin dagilisinin
rndr.
16
Ziya Gkalp'in "ulus" denen toplum trn anlayis biimi, o zamanin belki
en nemli dnm noktasidir. Tasidigi siyasal, ulusal ve dinsel anlamlarin o za-
man tmden kavranip kavranamadigini syleyecek durumda degiliz. Bu dnm
noktasinin nemi sunlardadir: Birincisi, Ziya Gkalp 1870'lerde Yeni Osmanlila-
rin niteligini kavrayamadiklan devrimci ve ulusujeune akiminin anlamini ilk
kez, Iakat ok ge olarak simdi kavramistir. Bati'daki 1848-1870 yillan dnemi-
nin devrimci olaylarinm altinda, Avusturya ve arlik Imparatorluklan gibi esitli
milletler zerine oturmus glere karsi ikan ulus zgrlg davasi ile evrensel
Katolik Kilisesi'nin birbirinden ayirdigi halklarin bir ulus olarak birlesme davasi
yatiyordu. Yukarida grdgmz gibi, Yeni Osmanlilar bunlarin ikisini de benim-
seyemedikleri iin nefeunelg, ne de Trklg benimsemislerdi. Ikincisi, G-
kalp'in ulus grs Osmanli Imparatorlugu'nun milliyetlere blnme savasinin
kenarina gelindigini gsteriyordu. Bizim konumuz aisindan daha nemli olan
nc yani, ulusulugun bir irkilik sorunu degil, agdas bir toplum olma, ev-
rensel mmet dininden ve evrensel Osmanli tmparatorlugu'ndan ikma sorunu
oldugunu isaretlemesidir. lin-devletayrimi ancak bu tip bir toplum iinde yapila-
bilecek bir girisim olabilirdi.
Gkalp, uluslarin zgrlgn kabul etmekle birlikte, Trklerin Osmanli sis-
temi iinde bir ulus birimi olarak gelismesi davasini dsnnn temeli yapmakla
beraber, agdas dnyada uluslarin kendilerinden daha genis iki evreden biri iin-
438
BYK TARTIMA
de kaldiklarini gryordu: Bu, ya bir uygarlik evresi, ya da bir kltr evresidir.
Bu dsn yolu onun etkisi altinda olanlari iIte bir sorunla karsilastirdi: zgr
Trk ulusu kltryle Trk, fakat uygarligiyla Islm uygarligina mi, yoksa Bati
uygarligina mi baglanacakti? laha genis bir kltr evresi ile Osmanli-Trk ulus-
ulugunun iliskisi ne nitelikte olacakti? Ziya Gkalp'in ok tartisilmis "Trkles-
mek, Islmlasmak" Iorml bu iki soruna cevap aramanin rndr.
3. Dinde reform sorunu
1876 Anayasasi'nda yapilmak istenen ve yapilan degisiklikler Islm dininin
devletin resm dini oldugu maddesine dokunamadigi iin, din-devlet arasi iliski
sorununun bir anayasa sorunu olarak degil, dolayli bir yoldan kainilamayan bir
sorun olarak iktigina deginmistik. Bu, din messesesinde yenilikler yapilmasi
sorunu biiminde ortaya ikti. 1908 levrimi'nden sonra din alaninda modernles-
tirme gerekliligi ana dsn akiminin birlestigi noktalardan biridir. Hepsinin
baslangi noktasi su gzlemde toplaniyordu: Islmlik akl, hatt tabi bir dindir.
Bu aslindaki halinden ikmis, akla ve tabiat kanunlarina aykiri inanlarla bozul-
mustur. Islmlik'i bunlardan temizleyerek saI haline dndrmek gerekir. En b-
yk "inkilp" bunu basarmak olacaktir.
Fakat saf halindeki Islmlik'in niteligi, bunun dnyasal hayat kurumlari
ile iliskisi, saI hale dndrlmek zere ne gibi messeselerin kaldirilmasi ge-
rektigi noktalari zerinde ayriliklar hemen ortaya ikti. lin reIormu konusu,
en basta SeyhlIslmlik'i ve medreseyi ilgilendirecekti. levletin yari gcn
elinde tutan din messesesi bu reIorm konusu zerinde hareketsiz kalamazdi.
line karsi yneltilen elestiriler en ok medreseler ile tarikatlara evrilmisti. I-
tihat dergisinde verilen rakamlara gre 1914'te yalniz Istanbul'da 178 medre-
se vardi. Bunlarda 7.000 grenci yasiyordu. Buna karsilik niversitenin Ilahi-
yat ve Edebiyat fakltelerinde 348, Fen fakltesinde 200, Hukuk fakltesinde
2.119 grenci vardi. niversitenin bu en nemli Iakltesindeki grenci sa-
yisi, medrese grencilerinin sayisinin yansi kadar bile degildi! Medrese gren-
cilerinin ogunlugunun ortalama yasi 35'ti. Birok da 40-45 yaslari arasinda
olanlar vardi. Medreseler byk bir issiz ve asker kaagi yuvasi olmuslardi.
Medreseleri bu durumdan ikarmak, gretim programlarina modern bilimleri
sokmak gerekliydi.ayrica, aydin kaIali din adamlari yetistirilmeliydi. Bunlar
Islmlik'in sanat, ticaret ve dnya kazanlarini tesvik eden akl yanlarini g-
rencilerine gretmeliydiler.
17
439
TRKYE'DE ADALAMA
linde reIorm hakkindaki Iikirler, Misir'da Muhammed Abduh'un reIormcu-
lugundan etkilenen kusya Mslmanlarindan Musa Carullah'in (Bigiyev) yazila-
rindan geliyordu. Istanbul'da Abduh'un artisi olan kesid kiz'nin el-Manar der-
gisindeki Iikirlerini yansitan Trkiye Islmcilan, Musa Carullah yoluyla gelen Ii-
kirlere karsi hibir ilgi gstermedikleri halde, bu Iikirleri Itihat gibi batici, Trk
yurdu gibi ulusu dergilerin yansitmasi sasirtici gzkr. Bunun nedeni sudur:
Abduh, Islm ilahiyatinda As'arlige karsi Mutezile grsn benimsedigi halde
onun ardili olan kesid kiza, "SeleIiye" denen ve As'arcilikten daha Ortodoks olan
bir grs benimsiyordu. Siyasal grste de kiz Arap hilaIetisi, Arap ulususu,
ttilIi, Ingilizci idi (bunu ileride grecegiz). Musa Carullah ise, ilahiyatta aika
Mutezile yanlisi, siyasette Trk ulususuydu. Geleneksel olarak As'ar ilahiyatini
benimsemis olan Osmanli seriati ulemsi iin Mutezilecilik hemen hemen dinsizlik
demekti.
18
31 Mart olayindan sonraki yillarda Trkiye'de din reIormu sorunu, Misir'da
Muhammed Abduh, kusya'da Musa Carullah'da oldugu gibi bir ilahiyat sorunu
olmaktan ok bir yani dinsizlik, teki yani taassup sulamalan arasinda geen bir
tartisma biimini almistir. Hkmetten ve parlamentodan bagimsiz bir tutumu
olan Mesihat makami, dinsizlik olaylarina karsi savas amisti. 1910'da ramazan-
da oru yiyenlerin yakalanmasi, siddetle cezalandirilmasi iin polis mdrlerine
genelge gnderiyordu. Sirat-i mstakim dergisinin sayfalan, hkmet dairelerin-
de aika oru yendigi, okul pikniklerinde iki iildigi, kadinlarin erkeklerin bu-
lundugu yerlerdeki yakisiksiz giyinisleri gibi olaylarla ilgili havadislerle doludur.
Bu dergi, Mesihat'in kadinlar iin dince makbul bir giyinis kararlastirmasini isti-
yordu. Hkmet polis araciligiyla bu giyinisi uygulamaliydi. Oysa hkmet Av-
rupa'ya, zellikle Fransa'ya grenci gnderiyor, dinsizligin yayilmasina kendisi
hizmet ediyordu.
19
Yazilarinda Hiristiyanlik dnyasiyla Islmlik dnyasi arasinda her noktada
karsitliklar gren Sait Halim Pasa, Avrupa'da dinsizlik akimiyla Islmlik'ta dinsiz
lik akimini da birbirinden Iarkli sorunlar olarak grr. Hiristiyanlik dinsizlige yol
aan bir din oldugu halde, lslmlik'ta dinsizlik btn ahlk kurallarinin ignen
mesi demekti. Kisilerin ahlka dsmesine, bunun sonucu olarak toplumun dagil
masina yol aardi. linsizlik, bir Mslman toplumunun basina gelebilecek Iela
ketlerin en byg olurdu.
20
Bu yzden dinsizlige karsi savas, devletin devi ol
maliydi.
levletin, kisileri din inanlarinda zgr birakmasinin neler doguracagini Ah-
met Naim syle anlatir: lindenayrilmis bir Osmanli devleti yasayamaz. levleti
dinden ayirmanin en byk ktlg seriati uygulamak deviyle ykml olan
440
TRKYE'DE ADALAMA
linde reIorm hakkindaki Iikirler, Misir'da Muhammed Abduh'un reIormcu-
lugundan etkilenen kusya Mslmanlarindan Musa Carullah'in (Bigiyev) yazila-
rindan geliyordu. Istanbul'da Abduh'un artisi olan kesid kiz'nin el-Manar der-
gisindeki Iikirlerini yansitan Trkiye Islmcilan, Musa Carullah yoluyla gelen Ii-
kirlere karsi hibir ilgi gstermedikleri halde, bu Iikirleri Itihat gibi batici, Trk
yurdu gibi ulusu dergilerin yansitmasi sasirtici gzkr. Bunun nedeni sudur:
Abduh, Islm ilahiyatinda As'arlige karsi Mutezile grsn benimsedigi halde
onun ardili olan kesid kiza, "SeleIiye" denen ve As'arcilikten daha Ortodoks olan
bir grs benimsiyordu. Siyasal grste de kiz Arap hilaIetisi, Arap ulususu,
ttilIi, Ingilizci idi (bunu ileride grecegiz). Musa Carullah ise, ilahiyatta aika
Mutezile yanlisi, siyasette Trk ulususuydu. Geleneksel olarak As'ar ilahiyatini
benimsemis olan Osmanli seriati ulemsi iin Mutezilecilik hemen hemen dinsizlik
demekti.
18
31 Mart olayindan sonraki yillarda Trkiye'de din reIormu sorunu, Misir'da
Muhammed Abduh, kusya'da Musa Carullah'da oldugu gibi bir ilahiyat sorunu
olmaktan ok bir yani dinsizlik, teki yani taassup sulamalan arasinda geen bir
tartisma biimini almistir. Hkmetten ve parlamentodan bagimsiz bir tutumu
olan Mesihat makami, dinsizlik olaylarina karsi savas amisti. 1910'da ramazan-
da oru yiyenlerin yakalanmasi, siddetle cezalandirilmasi iin polis mdrlerine
genelge gnderiyordu. Sirat-i mstakim dergisinin sayfalan, hkmet dairelerin-
de aika oru yendigi, okul pikniklerinde iki iildigi, kadinlarin erkeklerin bu-
lundugu yerlerdeki yakisiksiz giyinisleri gibi olaylarla ilgili havadislerle doludur.
Bu dergi, Mesihat'in kadinlar iin dince makbul bir giyinis kararlastirmasini isti-
yordu. Hkmet polis araciligiyla bu giyinisi uygulamaliydi. Oysa hkmet Av-
rupa'ya, zellikle Fransa'ya grenci gnderiyor, dinsizligin yayilmasina kendisi
hizmet ediyordu.
19
Yazilarinda Hiristiyanlik dnyasiyla Islmlik dnyasi arasinda her noktada
karsitliklar gren Sait Halim Pasa, Avrupa'da dinsizlik akimiyla Islmlik'ta dinsiz
lik akimini da birbirinden Iarkli sorunlar olarak grr. Hiristiyanlik dinsizlige yol
aan bir din oldugu halde, lslmlik'ta dinsizlik btn ahlk kurallarinin ignen
mesi demekti. Kisilerin ahlka dsmesine, bunun sonucu olarak toplumun dagil
masina yol aardi. linsizlik, bir Mslman toplumunun basina gelebilecek Iela
ketlerin en byg olurdu.
20
Bu yzden dinsizlige karsi savas, devletin devi ol
maliydi.
levletin, kisileri din inanlarinda zgr birakmasinin neler doguracagini Ah-
met Naim syle anlatir: lindenayrilmis bir Osmanli devleti yasayamaz. levleti
dinden ayirmanin en byk ktlg seriati uygulamak deviyle ykml olan
440
BYK TARTIMA
devletin dini uygulamadigini gren halkin, yalniz din grevlerini ihmal etmekle
kalmayarak, ahlk ve toplum devlerini de yerine getirmekten kainmasi olacak-
tir. Seriatin emirleri bir btndr. O btnn bir parasi zedelendigi zaman o b-
tn de yikilir. O zaman toplumsal dzeni kurmaya kimsenin gc yetmez. Din-
sizlesmis bir devleti, Ziya Gkalp degil ya, dnyanin btn sosyologlan agnlsa,
kurtaramazlar.
21
lin reIormu gerekliligi zerindeki isteklerine karsin, baticilarin bu yolda
olumlu ve yapici bir programi yoktu. Kimileri din kurum ve kurallarinin modern-
lesme olanagi olmadigina inaniyordu. linle hi ilgisi olmayan islerin kk vesi-
lelerle din sorunu haline getirildigi bir yerde dinde nasil reIorm olabilirdi? 1913 yi-
linda Kastamonu'da polis gretmeni tevkiI etmisti. Bunlarin tabiat bilimi gret-
meni olani, grencilere larvvin teorisini anlattigi iin Arapa hocasi taraIindan k-
Iirlikle sulandinlmisti. Biri matematik, teki Fransizca okutan iki gretmen buna
karsi grencileri ayaklanmaya tesvik suundan tevkiI edilmislerdi. Bu olay dola-
yisiyla Abdullah Cevdet, itihat'ta. syle yazar: larvvin nazariyesinin okutulmasini
kIr sayan bir lke hl Ortaaglarda yasiyor demektir. Byle bir lkenin 20.
yzyil dnyasinda yasama hakki yoktur. Sarikli, sanksiz, ezilmek istemeyen her
kaIa artik bunu anlamalidir.
22
Bu gibi din asinligi olaylarina karsi savas aan Abdullah Cevdet'e gre, nce
Islm tarihini seriati kaIasiyla grmeyi birakip Bati bilginlerinin bu tarih zerine
yazdiklarini tanimak gerekirdi. Mslmanlar kendi dinlerinin bilimsel tarihini Ba
tililardan grenmek durumuna dsmslerdi. Kendisi, Hollandali oryantalist
Dozy'nin Islam tarihi adli eserini evirerek yayimladi. Bu olay, dinciler arasinda
byk bir kprse yol ati; hkmetin bu kitabi toplatmasi zorunlu oldu; basin
da uzun sren bir loktor lozy tartismasi basladi. Abdullah Cevdet daha da asin
bir neride bulunarak SeyhlIslmlik'in, Italyan tslm tarihisi leone Caetani'nin
Arinali dell'Islam adli Katolik Hiristiyan gzyle yazildigi bilinen byk eserini
evirtmesini istedi.
23
Fakat din reIormu konusunda etkili grs Islamcilarla baticilardan degil,
ulusular kampindan geldi. Bu grs, bir ilahiyat sorunu ya da dincilik, dinsizlik
sorunu olmaktan ikaran Ziya Gkalp olmustur. O dnemde devleti, dinin elinden
koparmak mmkn degildi; Iakat halde dini devletten koparma olanagi vardi. Bu
dsnceye dayanarak Gkalp konuya baska bir aidan yaklasti; sonuta vardigi
zm Atatrk dnemi din-devlet aynmi zmnn tersi olan bir zm olmakla
birlikte, onu hazirlama yolunda atilmis bir adim olmustur. Gkalp'in analizi,
vaktiyle Namik Kemal'in din-devlet iliskisi hakkindaki grsnn tersine olan bir
ynde yrmstr.
441
TRKYE'DE ADALAMA
Ziya Gkalp'e gre taassup ile dinsizlik aslinda bir madalyonun iki yz gi-
bidir, nk ikisi arasindaki atismalar dinin, toplum hayatindaki roln oyna-
mamakta oldugunu gsterir. Trk Islm toplum hayatinin birok messeseleri gibi
din messesesi de agdas uygarlikla uyusamaz bir anomali olmustur: Din, hukuk
ve ahlk degerleri, eriat adi altinda tek bir sistem iinde grlyor. Seriat
denen kurallar sistemi yalniz inan ve tapinma islerini degil, ekonomiden aile ha-
yatina kadar btn toplumsal iliskileri kapsar sayiliyor. Gerekte ise, seriatin kap-
sadigi seylerin ogu, bu sonuncu alan, yani toplumsal iliskiler alanidir. Seriatin bu
alandaki kurallari, aslinda toplumun treleri iken Iakihler ve "mmet icmai" ile
dinsel mesruluk kazanmislardir. Tanri kanununun mutlak ve degismez olduguna
inanilmakla birlikte, gerekte seriattaki bu gruptan olan kurallarin pek azi nas
(yani Kur'ari) yoluyla gelmistir. Birok hallerde de naslar, genel kurallar olarak
degil, belirli sorunlar zerine verilmis yargilardir; yani belirli rIleri pekistiren, de-
gistiren ya da kaldiran yargilardir. linsel yaptinm kazanan rIler, ait olduklan
toplum biimi yasadigi srece varliklarini srdrmslerdir; yani toplumsal yasa-
yista Ionksiyonlarini yapmislardir. Her dnem, naslari kendi rIlerine gre yo-
rumlamis ve uygulamistir. rIe seklini veren nas degil, nassi sekillendiren rItr!
Kur'an'm bazi naslan, onlarla ilgili rIlerin kaybolmasi yznden uygulanamaz
olmustur. Kisas, rib hakkindaki Kur'an yargilan bunun rneklerinden bazdan-
dir. Su halde, mutlak ve degisemez bir hukuk sayilan seriatin tarihsel evrimini be-
lirleyen, toplumsal det ve geleneklerin dinamizmidir.
Oysa seriat tarihsel evrimi iinde yorumlanmasi g bir is haline getirilmistir.
Inan ve ahlk ile ilgili din kurallan Iikih bilginlerinin elinde btn ayrintilanyla
birer hukuk kurali durumuna sokulmustur. Fakat, seriatin hukuksal yanlari sivil
hukuk, ceza hukuku, ticaret ve siyasa hukuku olarak hibir dnemde mecelleler
haline getirilmediginden (tedvin edilmediginden) asil hukuk kurallan din ve ahlk
kurallariyla karisik bir halde kalmistir (Namik Kemal'in dsnnde bu, Islm-
lik'in stnlgn gsteren en byk zellikti). Bu yzden dinsel inan ve ey-
lemler, vicdan isleri olmaktan ikmis, buna karsilik hukuk isleri yasama gleri-
nin yetki alani disinda kalmistir. Gkalp, ayni gzlemden Namik Kemal'in ikar-
digi sonucun tersi olan bir sonu ikariyordu.
Ulemnin seriat, din ve hukuk anlayisi lleriyle, onlarin havsalalarinin
alamayacagi kadar devrimsel olan bu grsyle Gkalp, aikladigi bu duru-
mun, Renan tezine karsit olarak, Islmligin kendinde bulunan bir zellikten
gelme oldugu inancinda degildir. Seriatin evriminin bu yolda gidisinin neden-
leri Islmligin dogusunda ve evriminde rol oynayan tarihsel kosullardir (Na-
mik Kemal'in gremedigi nokta). agdas Islm toplumlarindaki gidis, byle bir
442
BYK TARTIMA
gidisle uzlasamaz bir yndedir. Eger Islm dininin yasama ve kisilerin yasayi-
sinda bir rol oynama gc varsa, bunlarin agdaslasma abalarinda bir kstek
degil, itici, ilerletici bir gc olacaksa, bu ancak ahlkla hukukun, dinle devle-
tin ayrilmasiyla olabilecektir.
Namik Kemal'in siyasa, ahlk ve hukukun dine dayanmasinin Islmlik'in
stnlk zelligi oldugu grsnn tam tersi olan bir grsle karsilasiyoruz. lin
reIormu sorunu, din islerini vicdan alanina, buna karsilik seriatin hukuksal yanini
dnyasal yasama alanina ayirma sorunu olmustur. Birinci is diyanet isleri ala-
nina, ikinci is siyasa isleri alanina girer. Gkalp'e gre, ancak byle birayrimile
din hayatini toplumun kltrel, manev birligini saglamada birlestirici ve yaratici
bir g olarak gelistirmek mmkn olacaktir.
24
Ziya Gkalp'in, Bati'nm en taninmis din sosyologlarinin (rnegin Max We-
ber) ve Islm tarihi bilginlerinin (rnegin Ignace Goldziher) dsn dzeyinden
asagi olmayan bir analiz gcyle gelistirdigi bu grs, Islamcilarla olan polemik-
lerde, ulusu bir organ olan Islam mecmuasi'nda baska yazarlar esitli konulara
uygulamislardir. ok esli evlenme, Iaiz gibi konularin tartisilmasina geldigimiz
zaman birkaini grecegiz. Ulusuluk ideolojisi aisindan karsilasilan durum, ba-
ticilarin sandigi gibi ulemnin modern bilimler lsnde cahil kaIab kisiler olma-
larindan degil, seriat adi altina sokulan inan, ahlk ve hukuk sorunlarini din ai-
sindan boyuna yanlis yorumlamalarina yol aan itihat metodolojisindeki bilgi-
sizliklerinden ileri gelir. Bu konuyu zellikle ele alan Mansurzade Sait, seriat tem-
silcisi roln alan ulemnin, dince "caiz" sayilan sorunlarda bile olumsuz yargi
verme yetkisinde olma iddialarinin Islmlik aisindan savunulamayacagini ileri
srd. Bu ulem, en basit sagduyu sorunlarini bile hadis kitaplarindan aldiklan
paralarla yorumlayarak kendi alanlarina giren birer din sorunu yapiyorlardi.
Sagduyularini bile kullanmaktan korkan, basit mantik sorunlan olmaktan baska
bir sey olmayan bu sorunlan geleneksel kitaplarin yardimiyla yorumlamaya ali-
san bu kisiler, gerekten acinacak bir durumdadirlar. Basit mantik sorunlarini bir
yana birakarak, her konuyu hadislerle yorumlama yntemi yznden bir dizi iti-
hat yanlisi seriat ve Iikhin bastan basa yanlis anlasilmasi gelenegini yerlestirmis-
tir. Bu, sadece itihat kapisinin kapanmasindan degil, itihadin geleneklere da-
yandinlmasmdan, itihat yetkisinin sadece ulem tabakasinin tekeli altina kon-
masindan dogmustur. Hukuk ilkelerini ve kurallarini bunlarin tekelinden kurtar-
mak zorunlulugu vardir. Hukuk, siyasa gibi dnya islerinde yargilarda bulunmak
onlarin isi degildir. liyanet ile iIta alanlarininayrildigi sinirlan belirlemek ve bun-
lari hukuk alaninin disinda birakmak zamani gelmistir. Ancak "diyanet isleri",
din adamlarinin mesru alani olabilir.
25
443
TRKYE'DE ADALAMA
Ulusularin ideolojisi aisindan, ulusal gelenekler seriati ilgilendirmeyen ko-
nular olduktan baska, geleneksel olarak seriat alanina ait sayilan birok sorun da
gerekte seriatin disinda olan ya geleneksel ya da agdas sorunlardir. Ziya G-
kalp'in grs, hilIet ve saltanatin hl tutuldugu bir dnemin kosullan altinda
kendi anladigi anlamda olacak bir Islm devletinin agdas devlet sistemleriyle uz-
lasir bir sistem oldugunu gstermek iin yaptigi abalarla eliskiye dser. Bu yz-
den Ittihat ve Terakki hkmetindeki nIuzu sayesinde din reIormu projelerini
gereklestirmek iin yapilan (ileride deginecegimiz) girisimler, sonu vermemistir.
Ziya Gkalp, ancak Osmanli saltanat ve hilIetinin yikilisindan sonra bu eliski-
den kurtulabilmistir.
4. Aile sorunu
1908 levrimi'nin atigi tartisma dneminin sorunlarindan biri de aile mes-
sesesi olmustur. Ilk nce baticilar, devrimin getirdigi sz zgrlg sayesinde, ka-
dinlarin toplumdaki durumu, pee ve arsaI sorunlarini, kadinlarin egitimi ve top-
lumsal hayatta rol almalan sorunlarini aika ve alabildigine elestiri konusu yap-
mislardi. Bu konu zerinde tartismali o kadar yazi yayimlandi ki, bunlarin hepsi-
ni burada ele almaya imkn yoktur.
26
Bu yayinlarda verilen baslica yargilar sunlardi: Trk toplumunun geriliginin
baslica nedeni kadinlarin durumunun asagiligidir; bunun sorumlusu da dindir. Bu
durumun srp gitmesini saglayan da din adamlaridir. Abdullah Cevdet,
1908'den nce Itihat dergisini Cenevre'de yayimladigi yillarda Mslman hal-
kin kalkinmasi iin gerekli arelerin neler olacagi zerine Mslman ve Avrupali
taninmis kisiler arasinda bir anket amisti. Esprili bir Fransiz edebiyatisi buna su
kisa cmle ile cevap verdi: "Iermer le Coran, ouvrir lesfemmes" {Kurani kapa,
kadinlari a). Abdullah Cevdet bir degisiklik yaparak bu cevabi, "Hem Kurani,
hem kadinlan a" biimine soktu ve bunu aile reIormu sorununun slogani olarak
aldi.
27
1908 levrimi'nden sonra pee ve arsaIa karsi ilk savasi aan da o oldu.
Bunun arkasindan seriatin ok esli evlenmeye msaade etmesi konusunu da ele
aldi. II. Abdlhamit dneminde de kadinlik ve evlenme sorununun ele alindigini
grmstk. Bu dnemde konu daha genis lde tartisma alanina girdi. Bundan
baska, kadinligin zgrlg konusunda kadin yazarlarin da daha ileri giden g-
rslerle tartismalara katildigini grrz.
Bu gelismeler, toplumsal degismelerin aile kurumunun esigine kadar etkisini
gsterecek lye geldigini gsterir. Toplum yasamindaki degismelerin aile yasa-
444
BYK TARTIMA
mina degin genisledigini iddia edemeyiz. Ancak, dsn alaninda, aile ve kadinlik
zerine yeni grslerin dogusu geleneklere karsi elestirilen, Mslman toplum
hayatinin en mahrem ve kutsal yuvasi sayilan bir kurumu da iine alacak kadar
genislemis oldugunu sylemek istiyoruz. "Toplumsal reIormlara radikal bir ynde
girismek iin, herseyden nce aile hayatini yeni bir eksen etraIinda yeniden kur-
mak zorundayiz", "Toplum hayatinda kadinla erkek esitliginin saglanmasi gere-
kir; bunun iin en nemli ara ikisine esit egitim verilmesi olacaktir" gibi yargilar
bu dnem yayinlarinda sik rastlanan grsler olmustur.
Kadinlik ve aile konularinin 1908 levrimi'nden sonra genis lde ele alini-
si, bunu seriatin canevine bir saldin sayan islamcilara, surada burada grlen bazi
olaylan byterek Mslman aile hayatinin ve ahlkin yikilma halinde oldugu
korkusunu yayma vesilesini sagladi. Bu olaylardan bir ikisi, bazi kadinlarin so-
kaktapeelerini kaldirmasi ya da bir erkekle beraber grnmesidir. Bunlarla ilgili
haberlerle seriat kurallarinin ignenmekte oldugu, Islamci yayinlarda byk g-
rltlerle ileri srlmeye baslandi.
28
Bu sisirilmis olaylara bakarak gerekten byk lde bir kadin zgrlg
yolu aildigini sanmamak gerekir. Istanbul, Selanik, Izmir gibi sehirler disinda ka-
dinlar hl arsaI ve pee altindadirlar; Trk halkinin byk ogunlugu olan kyl
arasinda kadin zaten hibir zaman arsaI ve pee giymemistir. Grlen olaylar
sadece Istanbul'da Kadinlar dnvasi, Mdhasin, Kadin, Demet gibi az mrl re-
simli kadin dergileri, bunlarda moda ilnlarinin gzkmesi, bu dergilerde kadin
yazarlarin daha ok edebiyat niteliginde yazilarinin ikmasidir. Bazi sehir kadin-
lan Islm, Avrupa ve kus kadin kiyaIetlerinin karisimi bir sokak kiyaIeti gelistiri-
yordu. Pee hl yerinde durmakla birlikte, yz saklamaktan ok bir ss olarak
kullaniliyordu. Avrupa kadin kiyaIetlerinde grlen yandan dgmeli botlar, o-
raplar, eldivenler surada burada grlyordu. Bununla birlikte, asil halkin kadin-
lan baskentte bile hl kalin siyah arsaI iindeydi. Ancak Birinci lnya Savasi
geldigi zaman bu ktlenin kadinlan is hayatina girmek zorunda kalmistir.
Seriatilarin ikardigi grlt karsisinda hkmet, II. Abdlhamit zamanin-
dan Iarkli olarak, bu gibi olaylan polis vasitasiyla nleme tedbirlerine basvurmak-
ta gevsek davraniyordu. Kadinlar iin okullar, belli bir biimde artmaya baslamisti.
Kadinlar iin ev isleri, ocuk bakimi konularinda bazi gece kurslari aildi.
1911'de ilk kiz lisesi aildi. 1913'te hastabakici kursu aildi; egitimli ebelerin sa-
yisi artmaya basladi. Bazi gen bayanlar kiz sanat okullarinda sekreterlik egitimi-
ne girmeye basladilar. Trenlerde, sergilerde, 19O7'de kurulmus olan Kizilay a-
lismalarinda kadinlar grev almaya basladilar. ok sayida isi kadin, zellikle Bi-
rinci lnya Savasi yillarinda dikis, dokuma ve ttn yapimevlerinde isi olarak
445
TRKYE'DE ADALAMA
alismaya basladilar. Kadin gretmen yetistirme alaninda da ilerlemeler oluyordu.
Kadinlar arasinda ulusal lde taninan kisiler yetisiyordu. Bunlarin basinda, ya-
zar olarak n kazanan Halide Edip gelir.
29
Selanik ve Istanbul'da kadin dernekleri
kuruldu. Tefeyyz, Cemiyet-i Hayriye-i Nisvan, Nisvan-i Osmaniye, Mdfaa-i
Hukuk-i Nisvan gibi halk kadinlarinin anlamlarini bile anlayamayacagi adlar ta-
siyan kadin cemiyetleri alismaya basladi. Adi, kadin haklarini savunma anlami-
na gelen son cemiyet, Ieminizm akimini baslatan Kadinlar dnvasi adli bir de
dergi ikariyordu.
Fakat kadinlar hl kocalariyla bile lokanta ve gazinolara gidemezlerdi.
Tramvaylarda, vapurlarda kadinlara mahsus perde ekili blmlerde otururlardi.
Bir erkek, tanidigi bir kadina sokakta selm veremez, durup konusamazdi. Kadin-
lar iin degil, erkekler iin bile henz plaj yoktu. Okullarda jimnastik egitimi kapali
yerlerde yapilir, dizlere ve dirseklere kadar uzanan Ianilalar giyilirdi. Yalniz ka-
dinlara mahsus konIerans ve konser verildigi olurdu. Kizlarin niversite ve yk-
sekokullara girmesi ancak Birinci lnya Savasi zamaninda basladi. Fakat o za-
man bile bir sre dershanelerde perdeyleayrilan blmede otururlardi. Bazen de
onlaraayri ders verilirdi.
Bunlar, katastroI sayilacak devrimsel degismeler olmadigi halde, Islamci ya-
yinlarda dehsetle anlatilan olaylar gibi gzkr. Bu yayinlarda uzun uzadiya te-
settr (rtnme), kizlarin okutulmasi soruman hararetli tartismalara konu olmus-
tu. Mesrutiyetin, seriatin uygulanmasi demek oldugu inancinda olan Islamcilar,
bu grnsleri yeni rejimle uyusmaz sapikliklar olarak gsteriyorlardi. Musa K-
zim EIendi gibi zamanina gre aydin sayilabilecek bir din adami syle yazar: "Ne
yazik ki Kanun-i Ess'nin yrrlge konusundan sonra, birok kisilerin ona ay-
km eylemleri baslamistir. Bu gidisler, Tanri korusun, byk olaylara yol aacak-
tir. Anayasanin drdnc ve yedinci maddeleri devletin dininin Islmlik oldugunu
bildirir. Osmanli devletinin her vatandasinin, bu yksek dinin kurallarina uymasi
hukuka da zorunludur. Bu kurallara aykiri davrananlari cezalandirmak hkme-
tin devidir. Bu kurallardan biri kadinlarin yzlerini ve salarini rtmesi, ssl
giysilerden sakinmasi, erkekler arasinda cinsiyet duygularini kamilamayacak se-
kilde grnmeleridir."
30
Musa Kzim EIendi, kadinlarin ancak kendi aralarinda
olmak kosuluyla, eglence, konser ve konIerans dzenlemelerini caiz gryordu.
Kadinlarin egitim grmesine de izin veriyordu; ancak yksek-egitim kadinlara ge-
rekli degildi. Seriat taraIindan kendilerine bunca imtiyaz verildikten sonra, Islm
kadinlarinin Avrupa kadinlan gibi is hayatina girmelerine hi gerek yoktu.
Fakat bu kadarlik msaadeyi be Iazla gren dinciler vardi. Muhammed Ab-
duh adli bir yazara gre, kizlarin okutulmasina cevaz olmakla birlikte, bunlarin
446
BYK TARTIMA
okullarinin Fransizca, piyano ve ses dersi veren okullar olmamasi gerekirdi. Bu
okullar Mslman kizlarina tam bir Mslmanlik egitimi vermeliydi. Kadinlik so-
rununu ele almakta MustaIa Sabri EIendi tabi kimseden geri kalamazdi. Hk-
met dairelerine kadin memurlarin alinmasi konusunu tartisan bir yazisinda, ken-
dine zg bir tutarlilik ve aiklikla, tslmlik'ta kadinla erkegin esit oldugu yollu
daha aydin kaIali Islamcilarin iddialarinin asilsiz oldugunu, Islmlik'ta kadin ile
erkegin asla esit olmadigini ileri srd. Gzel Sanatlar Okulunda resimderslerinde
bir ingene kizinin "tabi sekli ile" model olarak kullanildigini grendigi zaman,
EIendi'nin hiddeti son derecesini bulmustu. Bu konudaki yazisinda syle der:
"Birka iyi yanlarinin hatin iin Avrupalilardan aldigimiz ktlklerden bir tanesi
de su insan vcutlarinin resmini ve IotograIini ekmek rezaletidir. Is IotograI ek-
mekle basladi; bakin simdi kadinlarin iriliplak vcutlarinin resmini yapmaya
kadar vardi!"
31
Hiddetini alamayan Mustafa Sabri, Ikdam gazetesinde, Islm-
lik'ta kadinlarin durumunun asagi oldugu yollu inancin dogru olmadigini yazan
bir yazara atarak syle der: "tslm dininin byle yalanci sahitlere ihtiyaci yok-
tur. Bu yazarin yok dedigi sey vardir. Yanlis dedigi sey dogrudur. Ehliyetsiz bazi
kisiler Islmligi savunmaya kalkarak Islmlik'taki bu gibi byk kurallarin varli-
gini inkr ediyorlar. Geregi bkerek dsmanlarin grslerine uydurmaya ve by-
lece onlarin grslerini kabul etmeye kalkismak Islmlik'a hizmet degil, ihanet-
tir". Evet, Islmlik'ta kadin erkekten asagiydi ve bu Islmlik'in en yksek kural-
larindan biriydi! Islmlik'ta kadinlarin da bosanma hakki oldugu iddiasina karsi
MustaIa Sabri, "Hayir; bu da yalan!" haykirisiyla cevap verdi.
32
Kadinlik konusu Misir'da da hararetli tartismalara yol amisti. Misir liberal
dsnrlerinden Kasim Emin'in yazdigi Hrriyet-i nisvn (Kadinligin zgrlg)
adli kitap orada byk itirazlara ve tartismalara yol amisti. Bu kitabin tezini -
rtmek zere Ferit Vecdi adli bir yazar bir kitap yayimlamisti.
33
Trkiye'deki tar-
tismalara ogun Misirli yazarlarin yazilanyla katilan sair Mehmet AkiI, Ferit Vec-
di'nin kitabinin evirisine yazdigi nszde bu kadinlik sorununun Avrupalilari
taklit etmek hevesiyle Mslmanlar arasinda yayildigini kaydeder. Hamisi olan
Sait Halim Pasa da syle der: "Kadinlarin zgrlg Iikrine esir olan kisiler, Ba-
ti'da kadinin erkekten stn durumda olmasi sayesinde o uygarligin salt zgrlk
eseri oldugunu saniyorlar. Tarihin bize grettigi gereklerden biri, uygarliklarin
ok kez kadinlar saltanati, kadinlara salt zgrlk taninmasi yznden ktg-
dr".
34
nl "kadin parmagi" nazariyesi!
Kadinlarin rtnmesi konusundan daha ince bir sorun, erkeklerin birden
ok kadinla evlenmesi (poligami) konusu zerine ikti. Bu konuda en aydin
kaIali Islamci bile bir santim Iedakrliga razi degildi. Bunlardan biri olan Musa
447
TRKYE'DE ADALAMA
Kzim, syle der: "Gebelik ve hayiz gibi kosullar erkege birden ok kadinla ev-
lenme hakki vermistir. Evlenme nasil tabii igdlerin geregi ise, esitlilik ve
birden Iazlalik da tabiatin sagladigi bir igddr. Ancak seriat birden ok ka-
dinla evlenmeyi emretmez. Sadece, kanlar arasinda esitligi saglamak kosuluyla
caiz grr. Bu bakimdan bunun zgrlkle uzlasamaz bir yani yoktur. Bo-
sanmada da erkegin stn durumda olmasi ayni nedenlerle gereklidir. Kadin-
lara bosanma hakki verildigi takdirde onlar duygularina abuk kapilan kisiler
oldugundan hi yoktan bosanmaya kalkacaklar, bylece aile hayati diye bir-
sey kalmayacaktir."
35
Seriata uyma zorunlulugunu ok kez bir anayasa zo-
runlulugu olarak gsteren Musa Kzim, bosanma, ok karili evlenme, pee ve
arsaI sorunlarini tabiat zorunluluklari saymasi yznden, bunlarin anayasa
ve hkmet sorunlari olmadigini ileri srerek bir eliskiye de dsmekteydi (II.
Abdlhamit dneminde ayni konuyu tartisan Mahmut Esat EIendi'nin gr-
syle karsilastiriniz).
Bu konuda en cidd ve yapici analizin ve olumlu zmn Ziya Gkalp'le
basladigini grrz. Gkalp, kadinligin zgrlg sorununun aisini ayinr: a)
Kadinlarin toplumsal hayata, zellikle ekonomik hayata ve serbest mesleklere ka-
tilmasi sorunu, b) Erkek ve kadina saglanan egitim Iirsatlarinda esitligin saglan-
masi sorunu, c) Evlenme, bosanma ve miras hukukunda kadinlara esitlik sagla-
yacak adalet reformlan sorunu. Bu ynde esitligin saglanmasi iin ekonomik,
egitsel ve hukuksal reIormlarin gereklesmesi gerekirdi.
Ziya Gkalp'in bu grsnden baslayan ulusuluk akimi yazarlarinin bu ko-
nuyu isleyen yayinlan Islamcilik grs yanlilan arasinda yle siddetli bir Iirtina
yaratti ki, baticilara karsi olan yazilan bunun yaninda ilimli bir meltem gibi kalir.
rnek olarak poligami sorunu zerine Iikih proIesr olan Mansurzade'nin seri-
atilarin saldinlarina karsi giristigi polemigi alacagiz. Trk hukuk tarihinde seri-
atin sonunun basi olarak nitelendirilecek nemde olan yazisinda Mansurzade,
poligami gelenegini elestirenlerle savunanlarin grslerini zetledikten sonra su
.sonuca vanr.- Yapilan elestirilere karsi ulem, poligaminin erdemlerini ve bunlarin
tabiat zorunluluklarina dayandigini ispat yarisina girdiler; Iakat bunlarin hibiri
Islmlik'ta poligamiyi mesrulastiran bir sey olmadigini, onun tamamiyla kanun
yapicinin iznine ya da yasaklamasina birakilmis bir sorun oldugunu, tslmlik'in
onu yasaklamasini kayitsiz sartsiz aik biraktigini belirtmemislerdir. Fikih tarihin-
de, zerinde tam bir anlasma olan noktalardan biri, Tanri hukukunun emir ya da
nehiy kurali koymadigi sorunlarda, kanun koyucunun kanunlarinin seriatin ka-
nunu kadar baglayici oldugu noktasidir. Poligami gelenegi bunlardan biridir. Fi-
kih, bu sorunu kanun koyucunun yetkisine birakmistir. Kanlar arasinda esitlik
448
BYK TARTIMA
gzetmek kosulu gibi onu glestirici kosullarla nlemeye bile lzum yoktur; onu
bir kanunla kayitsiz sartsiz yasaklamak en kestirme ve dogru yoldur.
Fikih proIesrnn Iikihtan bu kadar radikal bir yargi ikarmasina karsi Se-
bil'r-reat yazarlarinin hiddeti o dereceyi bulmustu ki, bu yaziya karsilik veren
bir yazar poligaminin Iikih proIesrnn sandigi gibi bir itihat sorunu degil, bir
icma sorunu oldugunu iddia etmek hatasini isledi. Islm Iikih literatryle biraz
tanisik olan herkes bilir ki, gerekte bu ne bir itihat sorunu, ne de bir icma soru-
nu olmustur. Tartisma, Iikihta cevazin bir seriat kurali olup olmadigi gibi teknik
bir alana ikti. Fikih bilginlerinin yazilarindan gelistirilmekle birlikte, geleneksel
bir hukuk anlamina getirilmis olan seriatta caiz sayilan, kanun yapici taraIindan
yasaklanabilir mi? Sorun buydu.
Mansurzade Sait'in, yeni bir dnemaacak kadar nemli buldugumuz aik-
lamalari, burada zetlenmeye deger ldedir. Bu aiklamaya karsilik verecek
gte ulemdan tek kisi ortaya ikmamistir. Mansurzade, ulemya seslenerek su
soruyu sorar: Kanun koyucu caiz sayilani yasakladigi takdirde bunun seriata ay-
kin bir eylem oldugunu, btn Iikih okullari iinde syleyen tek bir Iakh var mi-
dir? Eger yoksa, bu yasaklamanin seriat kadar uyulmasi gerekli bir kural oldugu,
bir itihat sorunu olmak syle dursun, basit bir mantik isi degil midir? Sorun bu
kadar aik oldugu halde, ulem "itihat kapisi kapanmistir" iddiasi altinda insan-
larin akil ve mantik yoluyla dsnmesini nlemek istiyor. Bunlarin asil istedigi
sey, itihadin kapilarini kapamak degil, aklin kapilarini kapamaktir. Bunlar "iti-
hat" teriminin teknik anlaminin bile cahili olmuslardir. Poligaminin ancak caiz
olabilecegi zerine Kur'an'da nas varken, bunlar, bunun bir icma anlasmasi oldu-
gunu syleyecek kadar cahiUesmislerdir. Ulemanin, eriat sorunlari :erine emir
verme yetkisi yoktur. Onlarin seriat sorunlan zerine verecekleri yorumlama ve
grs uygulama ya da uygulamama yetkisi ancak bir egemenlik yetkisidir ki,
seriatta ulemya byle bir yetki taninmamistir. Bunlar, seriata caiz birakilan ey-
lemleri bile bir seriat emri sekline sokup zorunlu hukuk kurallan ikarma pesinde-
dirler. Bunu yapmakla, birok insan eyleminin cizligi ortadan kalkmakta, insanlik
elleri kollari bagli seriat klesi olmaktadir. Her yenilik bunlarin anladigi seriatta
caiz olmayan eylemler kategorisine giriyor; seriatta caiz olarak kalan eylemleri
Ietva sorunu yapiyorlar. Seriatta yenilikler zerine hibir yargi bulunmadigi hal-
de, bunlarin caiz oldugu geregi sakli tutuluyor. Iste bu tutum yzndendir ki, se-
riat bir ikmaza girerek uygulanirligini yitiren bir hukuk olmustur. Mantik yoksul-
luktan yznden ulemnin kendileri seriati yrmez bir hukuk durumuna getir-
mislerdir. Seriatta cevaz, yasaklama emrini degil, zgr eylemi kapsar! Bir ka-
nunla bir eylemin caiz olusu, seriat kurallarinda olmayan bir seydir. Byle olma-
449
TRKYE'DE ADALAMA
mis olsaydi yemek yemek, su imek, yrmek, uyumak gibi eylemleri bile
Kur'an ya da hadisten bunlarin caiz olduklarina dair delil getirmekle caiz saymak
gerekecekti. Caiz sayilan eylemlere iliskin yet ve hadisler incelenirse grlr ki,
bunlar eylemlerin caiz olduklarini sylemek iin degil, baska amalarla sylen-
mislerdir. Caiz olan eylemlerin cizligi, Tanri hukukunun bir yargisi degil, tersine,
bunlar zerine bir Tanri yasamasi olmadiginin iIadesidir. Nasil telgraI ya da tele-
Ion kullanilmasi bir Ietva msaadesi sorunu degilse, seriatin evlenme, bosanma,
poligami sorunlari gibi caiz birakilmis alanlari kapsama yetkisi yoktur. Bundan
tr, yasama gc bu alanlarda seriata bagli olmayarak ulusun ihtiyalarina,
agin gereklerine uygun saydigi sekilde yasama yetkisini kullanabilir.
36
Gryoruz ki, Islamci yazarlar siradan toplumsal gelenekleri bile din kuralla-
n olarak seriatin iine doldururlarken ve Mslman halka eylemlerinde hibir z-
grlk alani birakmamaya alisirlarken, Mansurzade Sait, geleneksel olarak seri-
atin kapsadigina inanilan birok sorunu bile seriatin disina ikariyordu. Bu, enin-
de sonunda, dnya ve toplum sorunlarinin seriattan kurtarilmasi, hatt seriatin
tamamiyla bosalmasi demek olmayacak miydi? Bu Iikih ve seriat tartismalarina
katilan SeraIettin EIendi (Yaltkaya) buna pek yakin olan sonucu ikarmakta ok
glk ekmedi ve Islam mecmuasinm sayfalarinda bunu aikladi. Cumhuriyet
dneminde diyanet isleri baskani olan SeraIettin Yaltkaya, caiz olarak kalan so-
runlarin seriat kapsamina girmedigi meydana ikinca, bu sorunlar zerine hibir
Ietvaya lzum kalmadigi sonucuna vardi. Su halde, gemiste Ietvalarla yasakla-
nan isler seriat alanindan kurtanlabilir, yasama grevlisinin yetki alanina girebi-
lirdi. Bunun sonradan ikarilan anlami toplumun hukuk hayatinda ulemnin,
mIt ve seyhlIslmlarin artik hibir yerinin kalmadiginin ilnidir.
37
5. lin ve egitim sorunu
1908 levrimi'nin atigi tartisma srecinde din, devlet, hukuk sorunlan ze-
rineayri grslerin belirisi ayni zamanda daha genis anlamda "geleneklerin de
sallanmaya baslayisini yansitir. Geleneklerin genis anlamiyla kasdettigimiz seyi,
belki "aliskanliklar" szcg daha iyi tanimlar. Bunlar, gnlk hayatta kisilerce
bilinli olarak degil, kendiliginden uyulan davranislardir. Aykiri davranislarla kar-
silasilmadigi srece bunlar kisilere yasamanin en dogal aliskanliklari gibi gz-
krler. Fakat iki kosul altinda, kisiler bunlara hemen deger yargilan verme egilimi
gsterirler; onlara dinden gelme, daha dogrusu dinden geldigi kanisiyla akilla yo-
rumlanmasi, akla uygun grlmesi gerekmez sayilan inanlar baglarlar. Bu ko-
450
BYK TARTIMA
sullarin birincisi, kisinin yabanci oldugu davranislara karsi olumsuz tepki duydu-
gu zamandir. Ikincisi, bu yabanci oldugu davranislarin kendi aliskanliklar evre-
sinin iine girdigini grdg zamanlardir. Birincide egilim disarida gzken aykiri
davranislara karsi bilinli bir olumsuz tutum alista kendini gsterir. Ikincisi, kendi
toplumunun kimi kisilerinin, ok kez gen kusaktan olanlarin, gelenek aliskanlik-
larina yabancilastiklarini grdg zamanki tutumda kendini gsterir.
Birinci tutumu ok kez "tutuculuk" szcgyle tanimlanz. Ikincisini ok kez,
birinci tutumun etkisi altinda, taklitilik, moda etkisi olarak tanimlanz. Bu alanda
yaygin olarak kullanilan iki szcgn bu yabancilik duyma ve yabancilasma
olaylarinin tanimlanisinin bile yabanci kaynakli olusuayrica bir ilginlik gsterir.
Bu iki szck alaturka ve alafranga szckleridir. Ikisinin de Italyanca'dan gel-
digini tahmin ediyoruz {alla turca, allajranca).
Alaturkalik-alaIrangalik sorununun daha II. Abdlhamit dneminde tartisma
konusu oldugunu grmstk. Ahmet Mithat EIendi edebiyata "alaIranga"nin ye-
rilmesi tutumunu getirmistir. Edeb kariyeri onun etkisi altinda gelisen Hseyin
kahmi bunu "Sik" tipi olarak ele aldi. Bir bakima "alaturka", alaIranganin Frenk-
lerden alarak geleneksel aliskanliklarda yasayan kisilere taktigi, "alaIranga" da,
yine Frenklerden gelen bir szckle, alaturkanin aliskanliklarindan kopmus kisi-
lere taktigi tanimlama yaItalaridir. laha nceki dnemde, rnegin Namik Ke-
mal'de oldugu gibi bu, sadece yeni Iikirler besleyenlerle eski Iikirler besleyenler
arasi yabancilasma sorunu degildir. nk Hseyin kahmi'nin romanlarinin gs-
terdigi gibi, ne alaturka ne de alaIranga Iikir rn degildir. Yasamin ancak disa-
nya karsi yabancilik duyma ya da kendi toplumundan yabancilasan kisinin o za-
mana kadar degerlerle ya da Iikirlerle savunulmamis yanlarinin birdenbire savu-
nulan ya da yerilen, Iakat her iki durumda da kendilerine deger ya da akil lle-
rine gre oldugu sanilan yorumlamalar eklenen yanlaridir.
Yemek, ev esyasi, selm verme, giysi, baslik, eglenme, zevk, musiki gibi is-
lerde kisiler dsnle degil, aliskanliklarla yasarlar. Bunlarda Iarkli rnekler kisile-
re etkili olmadigi srece kisiler onlari yabancilara zg yanlar olarak alirlar ve ra-
hatsiz olmazlar. Fakat bunlar ieriye girmeye, onlari yabancilardan taklit edenler
grlmeye baslayinca rahatsiz olma baslar.
logal olarak byle bir durumun en ok grldg yerler, iinde her esit in-
san bulunan byk sehirlerdir. Ticaret, deniz, kara ve demiryollan, banka ve da-
ha birok arala gelisen bir ekonomi kozmopolitligi Istanbul, Izmir, Selanik gibi
merkezlerde byle bir durum ortayaikarmisti. Byle evrelerde ekonomik duru-
mu dsknlesen toplumun kisileri arasinda szn ettigimiz yabanciya karsi
olumsuz tutum alma (alaturkalik) ya da toplumun iindeki kimi kisilerin ekono-
451
TRKYE'DE ADALAMA
mik anlamda gl yabanci yasamina karsi zlem duymasi anlaminda yabanci-
lasma (alaIrangalik), normal disi bir bunalim kosulu yaratir. Bir yanda korku,
neIret gibi duygular, te yanda zlem, dsknlk gibi duygularin etkisi karsitlas-
ma konulan zerine deger yargilarini agirtir.
1908 levrimi'nin yarattigi yigin psikolojisi kosullan altinda alaturkahk-alaf-
rangalik atismasi olarak gzken bunalim, ortaya birdenbire eksantriklik, aktr-
lk gibi, deger yargilanyla ya da akilla yorumlanamayan tutum rnekleri ikardi.
Daha sonralari edebiyatta mer Seyfettin bu rneklerden bir paal yaparak Efruz
Bey tipini yaratti. EIruz Bey bize yazarin abarttigi, yapma bir tip gibi gzkr. Fa-
kat EIruz Bey'in esitli yanlarindan birini temsil eden ok kisinin gerekte yasadi-
gini biliriz. Ilk gnlerin hatirlattigi ad, hl animsanir: kiza TevIik (1868-
1949), Selim Sirn (1874-1957), Ismail Hakki (1886-1978).
Bu kisiyi sememizin nedeni szn ettigimiz aliskanliklara karsi ikisi
alaIrangalik, siklik, zppelik olarak grmekten ikaran, aliskanliklara deger ya da
akil lleriyle, Iikirle karsi ikan degil, aktrlge kaan birer rnek olarak karsi
ikan kisiler olmalaridir. Bunlarin katkilan, tiyatroculuga kaan gsterilerle, ay-
dinlarin bile eksantriklik saydiklan eylemler yoluyla yeni bir sagduyu asilayabilen
ya da eski aliskanliklarin altinda yatan sagduyuyu yikabilen kisiler olmalaridir.
Bunlarin pazu sisirerek belden yukari iplak gvdeyle at stnde mitinglerde g-
rnmelerle, jimnastik oyunlanyla, halkin nnde yeni bir slpla nutuk verme
gibi yollarla poplerlestirdikleri akimin, aliskanliklara karsi gelen yeni bir egitimin
yerlesmesinde oynadigi rol kmsenecek lde degildir.
Otuz yillik ubudiyet dneminin kisileri iyice sindirdigi, sessizlestirdigi, iine
kapattigi bir toplumda jimnastik (beden egitimi), elisi, nutuk, aktrlk gibi seyle-
rin ne denli radikal olduklarini kavramak g degildir. Olmadik isler yapabilmek
orjisinin zgrlg iinde, ancak sonralari dsnce durulmasi gelince "EIruz
Bey'lik gibi gzken eylemler, o zaman iin egitimci, hatt devrimci bir rol oyna-
mistir.
rnek olarak, bunlarin grnste belki en sama olanini, "pskl savai"r\\
gsterecegiz. Kalabalik karsisinda konusmada oldugu kadar egitimde elleri kul-
lanmaya kadar esitli aliskanlik alanlarinda baskilardan zgrlesmenin nclg-
n yapan Ismail Hakki (Baltacioglu), bir sre bu "pskl savasi"nin ncs oldu.
Pskl kadar sama, pskl kadar islevsiz, pskl kadar zevksiz ve lzumsuz bir
masraf olan nice yanlarimiz vardi. Bunlari gstermek iin pskl semek kimse-
nin aklina gelmeyecek bir kesiIti. Pskln anlamsizliklarini aiklayan her aik
konusmasi sonunda cebinden ikardigi makasla kendi pskln kesip atan Is-
mail Hakki, grnse bakilirsa pskl kaldiramadi; stelik atigi savas kendisi-
452
BYK TARTIMA
ne epey pskl parasina mal oldu; bir de soyadlan alinincaya kadar adi "Pskl-
sz" szcgyle birlikte kullanilan tek kisi olarak kaldi. Fakat gerekte Ismail
Hakki'nin pskl savasi, basa giyilecek baslik zerine II. Mahmut zamaninda
baslayan bir aliskanligin, ancak byk kisilikte birinin (Atatrk'n) rnek olu-
suyla nemsiz, anlamsiz bir is haline gelmesinin, yani aliskanliklardan zgrles-
me anlamindaki egitimin bir baslangici olmustur. Pskl savasi, Iesin kaIalardaki
egemenliginin sonunun baslangici olmustur. Bu savasta gln bir yan varsa, o
da Ismail Hakki'nin glnlg degil, baslarinda onu bir bela gibi sallandiran in-
sanlarin, 75-80 yil nce ikmis bir seyi kaliplastirarak toplumsal varliklarinin en
degerli bir simgesi yapan kisilerin toplumundadir. Btn teki kaliplanarak bas
stne konan gelenekler pskl gibi yeni ikma degil, yzyillarin kayalastirdigi
gte geleneksellesmis bile olsalar, durmadan dsen damlalarin azametli kayalan
paralamasi gibi bir sonuca vanrlar.
Sorun grndg kadar gln bir sorun degildir. nk daha yillarca sre-
cek olan kltr ve uygarlik karsitligi ya daayriligi sorunu olarak daha genis bir
tartisma konusu olacaktir. Bunun en dramatik rnegine ileride yazi sorununda
gelecegiz. Ziya Gkalp'in "kltr" ve "uygarlik" ltlerine dayanarak bu sorunu
ele alanlarin, Arap ve latin yazilan sorununun birinciye mi, ikinciye mi iliskin ol-
dugu konusunda nasil sasirdiklarini ileride grecegiz.
Aliskanliklara karsi evrilen ilk isyan gsterilerinden sonradir ki, yavas ya-
vas Tanzimat dneminin maarif anlayisindan Iarkli bir terbiye anlayisi gelmeye
basladi. Basta gelen yenilik Tanzimat'in aydinlatici mnevver tipinden, daha sonra
Ahmet Mithat Efendi'nin muallim-i evvel (ya da "akl-i evvel") tipinden Iarkli
olarak, profesyonel gretmen tipinin gelismesi oldu. Ilk kez olarak toplum iinde
muallim (gretmen) bir meslek adami, bir yetistirme uzmani olarak taninmaya
basladi. Subay, doktor, hkim, ebe gibi muallim de bir Ierinin uygulayicisi olacakti.
gretmen yetistiren okullar, gretmen sayisi, gen gretmen, gretmenler iin
meslek yayinlari bu dnemin yenilikleri olmustur. Bu terbiye grsnn en ta-
ninmis temsilcisi olan Sati Bey "terbiyeferin' adiyla taninan ve psikoloji bilimine
dayali sayilan bir gretmen Ierini grsnn ncs olmustur.
Fakat yeni gretmen tipinin ikisinin, toplumda nem kazanmasinin bundan
daha nemli baska iki yani vardi. Birincisi, Mesrutiyet dneminin gretmenlerinin
sekin tabakasinin, "terbiye Ierini"nin yetistirmesi degil, 1908 levrimi'nin zgrles-
tirdigi yukaridakiler gibi tiplerden olusmasidir. Bunlarin ogunu da ordu yetistirmistir.
1908 levrimi'nin ardindan birok subay, egitim, dsn ve edebiyat alanina gemistir
(politika alanina geenlerin hikyesiayridir). Bunlarin yeni anlamdaki egitimko-
nusundaki grsleri, Sati Bey'in anladigi" terbiyeferinf grsndenayridir.
453
TRKYE'DE ADALAMA
Ikinci nemli nokta toplum iinde sayginlik kazanan muallimin, gelenek ve
aliskanliklarin son gl bekisi olan hoca karsisina konmus olmasidir. Bu iki
olayi, Mesrutiyet dneminin egitim anlayisinin ne oldugunu kavramak iin hatir-
lamamiz gerekir; terbiye, ocugu evresinin etkilerine karsit yeni bir insan olarak
yetistirecektir! gretmenin grevi sadece okutmak ve ezberletmek, dayak atmak
olmayacakti. Fikirce, ahlaka, sanat ve hareketlilik aisindan yetiseceklerin rnek
alacagi bir egitimci olacakti. Elisi, oyun, beden egitimi, mzik, yrys okullara
ilk kez girmeye basladi.
Fakat yeni topluma rnek olacak muallimin toplumiinde kendisinden bek-
lenen devle dengeli bir yeri olmasi gerekir. O zamanin gretmeni hem henz bu
niteliklerle yetistirilmemistir, hem de okumus siniI iinde en Iakir kisidir. Yeni
okullan ok kisi, zellikle islamcilar anlamsiz seyler sayiyorlardi. Okullarla agir-
baslilik yok edilmisti, zellikle Balkan savaslarindan sonra islamcilar arasinda bir
muallim ve okul dsmanligi baslamisti, ilk kez olarak ilkegitim zerindeki tekelini
kaybeden medrese yetistirmeleri, Balkan yenilgisindeki moral kste okulun ve
gretmenin byk payi oldugunu durmadan yayiyorlardi. Parlamento'da ye
bulunan ve gelecekte TBMM Hkmeti'nde Ser'iyye Bakani olan bir mebus,
okullarda sadece Kur'an okutulmasini bile tekliI etti.
38
gretmene zararli, yikici
etkileri olan bir kisi olarak bakilmasi o zamandan baslamistir.
Baticilik kampinda, uygarlik agdaslasmasinda gretimin yeni bireyler yetis-
tirmesi dsncesinin ncleri TevIik Fikret ile Sati Bey olmuslardir. Ikisi de Prens
Sabahattin'in, politikada merkeziyetsizlik sloganinin degilse bile, egitimde "zel
girisimcilik" sloganinin etkisi altinda idiler. Onlara gre, bendegn ruhlu brok-
ratlarin, asalak aydinlarin zararli etkilerini kaldirmadan Bati uygarliginin z olan
bireycilik gereklestirilemezdi.
TevIik Fikret, ekonomik ve sosyal ilerleme iin sart olan yeni bir egitim siste
mine rehberlik edecek bir egitim kurumu amayi bile tasarliyordu. lsndg
"yeni mektep", yetisecek gen kusaklan toplumun geleneklerinden siyiracak, on
lara bu geleneklere karsit meslek ve uygarlik erdemlerinin kendi kisiliklerinden
dogmasini saglayacak bir egitim verecekti. Bu okulda yetisenler hkmet memur
luguna dayanmadan hayata atilacaklar, kendi girisimleriyle basan kazanacaklar
di. gretim Trke ve ingilizce olacakti. Ingilizce'ye, "liberalizmi ve zel girisimci
lik ruhu bize model olmasi gereken bir irkin dili oldugundan" nem verilecekti.
Fransizca, Almanca, kusa semeli yabanci diller olacakti. El sanatlarina, beden
egitimine nem verilecekti. Mzik, resim ve geziler programlarin nemli yanlari
olacakti. Okulun iki nemli meslek amaci, ziraat ve ticaret adami yetistirmek ola
cakti.
454
BYK TARTIMA
Fakat bu baticilarin topluma karsi olarak dsndkleri egitimin toplumsal ve
kltrel amalarinin ne olacagi sorunu zerinde en kk Iikirleri bile yoktu. Bal-
kan Savasi yenilgisi zerine bu sorun da ortaya ikti. Islamcilar bu Ielakette, Is-
lm din ahlkiyatinin yeni egitimde ihmal edilmis olmasinin sonularinin grl-
dgn ileri sryorlardi. Geleneksel sibyan mekteplerinin kaldirilmasi, Islm di-
ninin hayatinda nemli bir yeri olan temellerden birini yikmak demekti. Bunun
sonucu olarak manev bir yikilis kainilmaz olmustu. Orta ve yksekgretimde
din, aklin karsisinda zaten gerileme durumundaydi. Simdi yeni ilkokullar bu yiki-
lisi tamamliyordu. Yenilginin yarattigi hava iinde btn egitimin Islmlik temeli-
ne dayali olmasinin toplumsal nemi zerine sesler ykselmeye basladi. Parla-
mento'da sz alan bir milletvekili, okullarda saglam bir ahlk egitimi verilmesi
iin onun kutsal bir temele dayandinlmasi gerektigini, onun iin okul programla-
rinda din derslerinin arttirilmasini istedi. Baska bir yenin ilkokullarda yalniz
Kur'an dersi okutulmasini istedigine yukarda deginmistik.
Mesrutiyet dnemi gibi bir zgrlk, birlik ve ilerleme ilkeleri dneminde
parlamentoda okullarda yalniz Kur'an okutulmasinin istenmesi gibi dinci asirilik-
larin ya da ulusuluk endiselerinin Iaydasi, egitimin bir yandan toplum evresiyle
iliskisi, te yandan, agdaslasma sorunundaki rol gibi iki sorunu tartisma alani-
na getirmesi oldu. Sorun, gretmen ve okul ile kltr ve uygarlik arasi iliski soru-
nudur. TevIik Fikret, Sati gibi bireyci hmanist baticilarin okul, egitim ve ahlk-
din iliskisi zerindeki grsleri slmcilarin hcumlarina ugrarken, egitim konu-
suna baska bir aidan egilen Ziya Gkalp de Sati ile atisma iine dst.
Gkalp, din disi ahlak sorunuyla egitimin toplumsal rol konusunda iki
taraIi da elestirerek onlarin nerede hakli, nerede haksiz olduklarini belirtme isi-
ni ele aldi. Evet, gerekten ahlaki bir bunalim vardi; bu bunalimin kaynagi da
gerekten dinin kisi zerindeki etkisinin zayiIlamasinin sonucuydu. Fakat bu-
nalimin aresi, okullarda din egitimi vermekte degildi. Ahlkini dinin emirleri-
ne ve yasaklarina dayandiran bir toplumdaki ahlk, onun deyimiyle zht (iba-
detilik) ahlkiyatidir. Byle bir ahlk, btn ahlki degerlerini dinden alan
toplum var olduka olumlu bir rol oynayabilir. Fakat agimizda ahlk degerle-
rinin kaynagi artik din degildir. Trk toplumunun bugn manev bir bunalimla
karsilasmasinin nedeni buradadir. Trk toplumu bir mmet toplumu olmaktan
bir ulus toplumu olmaya geis durumundadir. Eski ahlk degerlerinin dinsel
temeli artik eskiden yaptigi grevi yapamiyor. Bu yzden, bugn ahlk deger-
lerini dine dayandirmak isteyenler, bilmeden ahlki kse katkida bulunu-
yorlar. Bunun iindir ki, Trk toplumunda din taassubuyla riyakrlik daima
yanyana yrr. linsizlik bunlarin arasindaki eliskiye tepkidir. Tassup, riya-
455
TRKYE'DE ADALAMA
karlik, dinsizlik, dinin ahlk degerlerinin kaynagi olma grevini yerine getire-
meyisinin yansimalardan baska seyler degildir.
40
O halde, modern, agdas ahlkin kaynagi ne olacaktir? Okullarin bunu ya-
ratmada bir rol var midir? Bu sorulara verecegi cevaplarda Ziya Gkalp, Islamci-
lara ynelttigi elestirileri birakip baticilan elestirmeye geer. Okullar yeni bir ulu-
sal ahlk yn verememektedir. stelik, bunlar hem ahlaksal, hem dsnsel
anarsi de yaratmaktadirlar.
Gkalp'in bu konudaki dsncesini kavrayabilmemiz iin onun kltr (hars)
ve uygarlik (medeniyet)avrimini tanimamiz gerekir. Trk toplumundaki patolojik
durum, bu ikisi arasinda bir uyumluluk bulunmamasidir. Bati uygarligi Islm uy-
garligi kurumlarini birer birer yikmaktadir. kisi arasinda bir uzlastirma abasina
girisen Tanzimat, Islm uygarligi kurumlariyla birlikte ulusal bir kltrn de te-
mellerini yikmistir. Bunun sonucu olarak ortaya egitim ikmistir: Medresede,
yabanci okulda ve ikincinin taklidi olan devlet okulunda verilen egitim. Bir Trk-
le on dakika konusmak onun hangi okulun yetistirmesi oldugunu gstermeye ye-
ter.
41
Bu egitimlerin de ulusal kltre yabanci olan uygarliklarin (Islm ve
Bati uygarliklarinin) etkisi altindadir. Saglayabildikleri kltr yn, ulusal kltr
yn degildir. Gerekte de ona dsmandir. Her biri tekine dsman ya da ya-
banci insan yetistirir. Paylasik bir kltr anlamliligi iinde birlesemezler. Bu
okul sisteminin yaptigi sey, birbirine karsit uygarliklarin hazir kurallarinin ve
yntemlerinin taklitiligidir. Bu yzden Mesrutiyet egitim sistemi kltr yaraticili-
gindan yoksundur. Ulusal kltr yalniz egitimsiz halk arasinda yasamaktadir.
Okullar yeni kusaklan bu halk kltrnn verdigi sagduyudan yoksunlastirma
araci olmaktadirlar. Egitim sorunu sadece gretmenleri "terbiye Ierini" ile donat-
ma sorunu degil, okula ve gretime ulusal kltr kaynagindan gelecek, agdas
ahlka temel olacak bir yn verme sorunudur.
Baticilar ile ulusular arasinda ilk ve orta egitimin batililasma aisindan laik-
ligi, ulusular aisindan ulusal kltr gelistirecek ynde islahi grsnn yanin-
da, Islamci dsnn de Tanzimat ikiliginin yerini Mesrutiyet lgne verme y-
nndeki abalan Mesrutiyet'in ortalarinda hizlandi. Bu hizlanis hem baticilarin
hem ulusularin din kurumunu aydinlatma, modernlesme Iikrini saltanat-hilfet
rejimi iinde ikar yol olarak grmelerinden yararlanmistir.
II. Mahmut zamanindan beri mektep'm karsisinda, degisme alaninin disinda
birakilan, hibir yenilenme abasina konu olmayarak kendi halinde kalan medre-
se, yalniz Osmanli geleneginin bir simgesi olmakla kalmiyor, ayni zamanda Av-
rupa'daki din-devlet ayrimina benzer bir biimde dinsel bir rgt olarak grl-
yordu. Medrese, degisen dnyasal kesim karsisinda degismeyen, dinsel olma ni-
456
BYK TARTIMA
teligini kazanan kesimin temeli olarak grlmeye baslamisti. II. Mahmut'un otori-
tesi altinda, daha sonraki Tanzimat reIormculugunun yrysyle, hatt II. Ab-
dlhamit gelenekiliginin bir eliskisi olarak iki alan birbirinden iyice ayrilmaya
baslamisti. Bu, simdiye kadar grdgmz gibi, din-devlet btnlg gelenegin-
den ayrilmak anlamina gelen bir atlamaydi. Bu gidis Mesrutiyet dneminde
mektep lehine baslayarak daha ileriye giden modernlesme srecine bir tepki ola-
rak daha karisik bir durum yaratma egilimi gsteriyordu.
Eski Osmanli geleneginde medrese bir din kurumu degil, bir devlet kurumuy-
du ve baslica Ionksiyonu hukuk egitimi vermekti. Halbuki simdi din aydinlanmasi
dsn gelince bu dsn, medreselerin de modern okullar gibi modernlestiril-
mesi Iikrine yol ati. Medreselerin egitiminin iine modern bilimlerin konmasiyla
bu kurumlar gerici ve geleneki bir kurum olmaktan ikanlabilecek, slmlik'm bir
akil ve tabiat dini olusu Iikri (ki simdi dsns bu grste birlesiyorlar) ger-
eklestirilmis olacakti. Farkli dsncelerden gelen bu ortak grsn etkisi altinda
1909'dan baslayarak medreseleri modernlestirme isine girisildi. Ilk deney konusu
olarak, en eski medreselerden olan Fatih Medresesi alindi. Bu modernlestirilmis
medresenin ailis treninde sadrazam, seyhlIslm ve egitim bakani hazir bulu-
nuyorlardi. Ailis dersi olan teIsir dersinden sonra nutuklar sylendi. Hepsi med-
reselerin geride kalisini belirterek bundan sonra medresede Iizik, kimya, astrono-
mi, hendese, cograIya okutulacagini, modern medresenin ilerleme yolunu aaca-
gini belirtiyorlardi, itihat dergisi bile, medreselerin islah edilemeyecegi yollu
kampanyasini bir sre durdurdu.
Mesihat dairesinin ileri gelen yelerinden biri medreseleri daha yksekegitim
kurumlari, bir esit niversite yapacak bir proje bile hazirlamisti. Bu "medrese
niversitesinde" drt Iaklte bulunacakti: a) Seri bilimler fakltesi. Bunda tefsir,
hadis, kelm, Iikih ve ahlk blmleri bulunacakti; b) HikmetJakltesi: Bunda
IelseIe, matematik ve tabiat bilimleri blmleri bulunacakti; c) Tarihfakltesi:
Bunda genel ve Islm tarihleri ve siyer (Peygamber'in hayati ve eshabinin tarihi)
okutulacakti; d) Diljakltesi: Bunda Arapa, Farsa ve Trke okutulacakti.
42
Tip Iakltesi mstesna, bu medrese niversitesi, MaariI Bakanligi'na bagli olan
Dr'l-fnn karsiligi olarak SeyhlIslmlik'a bagli bir Islm niversitesi oluyor-
du. Iinde hukuk, koma hukuku gibi konular olmamak zere, vaktiyle kurulmasi
dsnlen ve SeyhlIslmlik'in yikmayi basardigi Tanzimat lr'l-fnnunun
lslamlatmlmi bir tr oluyordu.
Herkese umut verici gzken bu girisim, gerekte glenmis olan
SeyhlIslmlik'in yetkesini egitim sisteminin hi degilse bir blgesine genisletmesi
demekti. SeyhlIslmlik, II. Mahmut, Tanzimat ve II. Abdlhamit dnemlerinde
bile sa-
457
TRKYE'DE ADALAMA
hip olmadigi bir yetki kazanmaktaydi.-Yalniz eylem alaninda degil, dsn alaninda
da yeni yetkilerle donanmis stn bir otorite olmaya baslamisti.
Mesrutiyet'te II. Abdlhamit rejiminin siyasal sansr dairesi ortadan kaldiril-
digi halde, simdi onun yerini Mesihat dairesinin sansrclg aldi. Bu dairede ku-
rulan "Ser' Yayinlan TeItis Heyeti" adli bir kurul, yeni bir sansr dairesi haline
geldi. Bu siyasal sansr olmamakla birlikte, dsn ayni derecede kisitlama gc
olan din aydinlanmasi grsyle eliski durumunda olan bir sansr gelisiyordu.
Bu sansr dairesinin eylemlerinden biri Hollandali Islm tarihisi keinhart
lozy'nin Abdullah Cevdet taraIindan yapilan evirisini yasaklamasi oldu.
43
Bu
kitap sz geen dairenin yetkisine giren bir eriat kitabi olmadigi halde, seyh-
lIslm kabineye yaptigi baski sonunda yasaklanmasi ve toplattinlmasi kararini i-
kartti, lk Trke Kur'an evirisi de daha basilmadan yasaklandi; Trke Kur'an
yayimlanmasi da yasak edildi.
44
Kastamonu lisesi olayi dolayisiyla liselerde Dar-
win nazariyesinin okutulmasi da nlendi.
SeyhlIslmlik daha da ileri giderek, yrtme gc olan kabinenin bir bakani
olarak adalet alanina dogru da yetkisini genisletmeye giristi. Fikih mezheplerinin
imamlarinin ser' bir sorunda grslerinin Iarkli oldugu noktalarda seyhlislmin
yorumu, haliIenin tasdikine bagli olmak kosuluyla, kanun niteliginde olacakti. Ya-
vas yavas seyhlIslm, kabineden bagimsizca meden hukuk alaninda da kanun
hkmnde kararlar ikararak haliIenin tasdikine sunmaya basladi! Baska bir de-
yimle, bu makam SeyhlIslm Hasan Fehmi EIendi' nin yanm yzyil nce Cevdet
Pasa'ya kaptirdigi yetkileri simdi daha rahatlikla elde etmeye baslamisti. Kimi Par-
lamento yelerinin canlandinlmasini istedigi Mecelle Komisyonu da Parlamento'da
degil, SeyhlIslmlik'ta kurulacakti. Seyhlislmin tutumu elestirilere yol amissa
da, hkmetten ve Parlamento'dan ancak bir azinlik muhaleIet edebildi.
Ulusu evreler seyhlIslm hkmette kabine yesi olarak oturdugu srece,
seriat mahkemelerini elinde tuttuka, egitim sisteminin yansini yetkisi altina al-
dika, stelik bazi alanlarda yasama gcn de elde ettike, agdaslastinci din re-
Iormunun, egitimi batililasma araci yapma abalarinin basan kazanamayacagini
anliyorlardi. Onlara gre sorun, egitimi "dinsel" yetke alanina kaptirmamaya
bakmakti. Aslinda medrese reIormunun bir din aydinlanmasi sorunu degil, ger-
ekte agdas bir egitim reIormu sorunu olarak grlmesi gerekecekti.
ttihat ve Terakki Partisi'nde, Islamcilar ve baticilar yaninda yavas yavas et-
kisini artiran Ziya Gkalp bu sorun zerine bir muhtira {memorandum) hazirladi.
Muhtiranin asil konusu din ve din adamlan sorununun "diyanet" terimiyle adlan-
dirdigi alana srlmek yoluyla zmdr. Bunun gerektirecegi degisiklik seyh-
lIslmi politika disina ikarmak, seriat mahkemelerini, evkaI idaresini ve nihayet
458
BYK TARTIMA
btn okullari SeyhlIslmlik'm yetkesinden ayirmakti. En yksek din otoritesi
olarak onun asil grevi i/ta islevi oldugundan, bu niteligi idare, maliye, adliye ve
egitim islevleriyle uzlasmaz bir islevdi.
45
Bu muhtiraya uyularak 1916'da baslayan baslica reIormlar sunlar oldu: a)
SeyhlIslmlik'm kabineden ikarilmasi; b) Seriat mahkemelerinin SeyhlIslm-
lik'tan alinarak Adalet Bakanligi'na baglanmasi; c) EvkaI idaresinin
Mesihat'tenayrilarak devletin ayri bir mal-ticar dairesi halinde dinden
tamamiylaayrilmasi ve kabine yelerinden birinin ynetimi altina konmasi; cami,
medrese gibi btn din kurumlarinin mal islerinin yeni kurulacak EvkaI
Bakanligi'na verilmesi; d) Btn medreselerin MesihaIten alinarak MaariI
Bakanligi'na baglanmasi.
Bu sonuncu tedbir, Cumhuriyet dneminde gereklesen ve Tevhid-i Tedrisat
(Egitimin Btnlestirilmesi) yoluna, ayni zamanda medreselerin kaldirilmasina
dogru atilan bir adimdir. Birinci tedbir, Cumhuriyet dneminde SeyhlIslmlik'in
kaldirilmasiyla, ikinci tedbir de yine daha sonra adalet sisteminin birlestirilmesiyle
sonulanmistir. Bu nemli gelismelerin yolunu amak sereIi Ziya Gkalp'e aittir.
Bu tedbirler, din ve devlet ayrimi ynnde baslayan akimin bir parasidir.
Bunlarla din, devlette, egitimde, yasamada, adliyede, maliyede dnyasal yetkile-
rini yitiriyordu. Yetkileri ve fonksiyonlari, Ziya Gkalp'in buldugu terimle "diya-
net" alanina daraltiliyordu.
Fakat Ziya Gkalp'in projesinde de topya olarak kalacak yanlar vardi. Bun-
larin basinda diyanet kavramina modern
a
bir ruhanlik saglama dsncesi gelir.
Onun etkisiyle yeni bir tip seyhlIslmliga bagli olarak eski kelm bilimini, mo-
dern bir teoloji (ilahiyat) olarak gelistirmek amaciyla bir "lar'1-hikmet-i Islmi-
ye" (Islm FelseIesi Okulu), "Medreset'l-mtehassisn" adi altinda bir Islm Bi-
limleri Uzmanlari Enstits, bir de "Medreset'l-kuzat" adi altinda modern kadilar
yetistirecek okullar ailmasina girisildi. Bu yeni kurumve enstitler, Birinci Dnya
Savasi yillan ve Osmanli devletinin yikilisi olaylan arasinda bir gelisme gster-
meden ve harhangi bir katkida bulunmadan kaybolup gitmislerdir.
Cumhuriyet dnemine miras kalan nemli nokta, Mesihat'in ve bu kurumla-
rin grevinin din sorunlarinda sansrclk yapmak, resm akde kurmak ya da
akidelere karismak degil, Islm dinini ve uygarligini modern bilimlerin isiginda
incelemek isi olacagi grsdr. Cumhuriyet dneminde gereklesen liyanet Isle-
ri Baskanligi'nin yolu o zaman ailmistir.
a Ilk baskidaki "agdas" szcgnn yerine "modern" szcg konmus.ayrica Berkes, ilk baskinin
bu degisikligin yapildigi 452. sayIasiyla ilgili kk bir kgit parasina, "eliski - Mesrutiyet dne-
minde Ziya Gkalp'te ruhaniyet grme zorunlulugu (s. 452/454)" notunu dsms; bu notun altinda
da, degisik bir kalemle alinmis su not bulunuyor: "Atatrk ve zamani: ziddiyetler". Bu kgidin baska
bir notla birlikte ilistirildigi sayIa iin bkz. Blm XV, s. 552.
459
TRKYE'DE ADALAMA
Din otoritesini yasama alanindan ekmenin mantik sonucu olan reIormlarin
bazilari da o zamandan baslamistir. 1917'de yayimlanan Seriat Mahkemeleri
Usul- Muhakeme Kanunu, adliye sisteminin btnlestirilmesine dogru atilan ilk
adimdir.
46
Ikinci bir sonu btn Islm lkeleri iinde ilk Aile Kanunu'nun hazir-
lanmasi oldu. Bu, yanda kalmis Mecelle isini tamamlama girisimidir. Yukarida
grdgmz kadinlik, aile, evlenme konulan zerindeki tartismalar byle bir ka-
nunun hazirlanmasi gerektigini gsteriyordu. Zamanin taninmis yazarlarindan
Cell Nuri, bu ihtiyaci en belirgin biimde su szlerle zetler: "Evlenme, bosanma,
miras, vasiyet, velayet gibi sorunlarla iliskili islerimiz, mItlerin yorumlarina
kalmistir."
47
Birinci lnya Savasi yillarinin sehirlerdeki kadinlarin hayatinda ge-
tirdigi degisiklikler, kapitlasyonlarin kaldirilmasi, din ile devlet, devlet ile milliyet
arasi iliskiler zerindeki grslerdeki gelismeler nihayet 1917 yilinda Aile Haklan
Kanunu'nun ikanlmasini zorlayan ve kolaylastiran kosullar oldu.
Fakat Aile Kanunu, gene de din ve dnya yanyanaligi yansitan bir kanundu.
Tanzimat dnemindeki benzerlerinden Iarki, Islm hukukundan alinan yanlarla
Yahudi, Hiristiyan ve Avrupa hukukundan gelme kurallan kapsamaya kalkmasi-
dir. Kanunda Mslmanlar, Yahudiler, Hiristiyanlar iinayri maddeler bulunur;
Kilise ve geleneksel hukuk gelerini tasir. Mslmanlar arasinda evlenme, Hiristi-
yanlik'tan Iarkli olarak bir sacrament degil, sadece bir mukavele (akd) oldugu
halde, hibir zaman siyasal bir otorite ya dabir yasama kurumu taraIindan ka-
nunlastirilmadigi iin bir rf (gelenek) hukuku niteligini almisti. Btn Osmanli
Imparatorlugu lkelerindeki dinlerin ve milliyetlerin meden hukuk ihtiyalarini
karsilayacak bir lde olmak dsncesiyle hazirlanan bu kanunun nemli yeni-
ligi, her evlenme akdini siyasal otorite temsilcisinin tesciline baglamasi olmustur.
Ancak, taraIlar istedikleri takdirde istedikleri Mslman, Yahudi, Hiristiyan din
kurumlarindaayrica tren ya da sacrament yinleri yapabileceklerdi. Bir amme
temsilcisi karsisinda evlenme akdinin bozulabilecegini kabul etmekle Katolik din
inancinin stne bosanmayi hukuka kabul edilir hale getirmisti. Bylece, gr-
nste kanuna birden ok dinin geleri girdigi halde, gerekte toplumsal hayatin
en nemli bir kesimini seriatin ve Kilise'nin tm yetkisinde olmaktan ikariyordu.
Bu niteliginden tr, bu kanun hem slmcilarin, hem de Hiristiyan kilise otori-
telerinin itirazlarina ugramistir.
slmcilarin itiraz ettikleri noktalar evlenme akdinin mesrulugunu devlet oto-
ritesinin meyyidesi altina koymasi, kadina bosanma hakki tanimasi, poligamiyi
kaldirmiyorsa da glestirici ve kisitlayici kosullar koymasiydi. Bu ailardan bu
kanun seriata, Kur'an ve srinete aykiri bir kanundu. Hiristiyanlar da kanundan
memnuniyetsizliklerini 1919'da Istanbul isgal edildigi zaman aikladilar. Isgal
460
BYK TARTIMA
kuvvetleri makamlarina yaptiklari mracaatla Hiristiyanlara ait mihir gelenegiyle
ilgili 156. madde hkmsz sayildi ve bu isler yeniden Kilise'ye devredildi. Fakat
bu kanun beklenmedik bir uzun mrllk gsterdi. 192 6'da cumhuriyet Trki-
yesinde yeni Meden Kanun'un kabulyle kaldirildigi halde, Suriye ve rdn'de
1953 yilina kadar yrrlkte kaldigi gibi, lbnan ve Israil'de hl yrrlktedir.
Hukuk alaninda din kontrolnn bu daraltilisina paralel olarak, ilkegitim ala-
ninda, okullarin dinden zgrlestirilmesi ynnde de kesin bir dns basladi.
Mesrutiyet dneminin ilk yillarinin karisikligi iinde baslayan aba, geleneksel
sibyan okullarini mahalle mekteplerine evirme yolunda baslamisti. Sibyan okul-
lan, Tanzimat'in okuryazarligi genislerme abalarinin rn iken, kisa sre iinde
bunlar birer minyatr medrese durumuna gelmislerdi. Karanlik odalarda minderler
stnde, sankli hocalarin degneginin karsisinda oturan kkler, sallana sal-lana
namaz sureleri ezberlerlerdi. Bu okullarda oyun, kosma, konusma, glme, ses
egitimi cezalandinlacak sulardi. Mesrutiyet dneminde ilk kez olarak ilkegitim,
nem verilen bir egitim kesimi oldu. Simdiye kadar en ok yksekokullara ve
idadilerle sultanlere nem veren MaariI Bakanligi yeni ilkokullar amada EvkaI
idaresiyle yarisir hale girdi. Ilkokullarin vilyetlerde de ogalmasiyla, ulusal bir
egitim politikasi gdlmesinin temeli hazirlanmis oluyordu. nce grdgmz
egitim tartismalan ve Ziya Gkalp'in yayinlarinin etkisiyle orta egitim programla-
rina da edebiyat, tarih, felsefe dersleri kondu. Dar'l-Inn'da yapilan islahat so-
nucunda sosyoloji, IelseIe, Trk edebiyati ve tarihi gibi ulusal inceleme dersleri
kondu. Tanzimat'tan beri IelseIeye karsi bir ilgi dogmus olmakla birlikte, o zamana
degin hibir yerde IelseIe okutulmuyordu. II. Abdlhamit dneminde IelseIeyle
ilgilenmek materyalisttik, dehrlik, zindiklik, conluk sayilirdi. Mlkiye okuluna
IelseIe konmasi girisimine karsi genlerin inanlarini sarsacagi iddiasiyla karsi ge-
linmisti.
48
Dar'l-fnn ve teki yksekokullara psikoloji, felsefe, matematik, pe-
dagoji, Iizik, kimya, tip alanlarinda yetisecek gretmen ve proIesrler yetistirmek
zere Isvire ve Fransa'ya grenciler gnderildi.
6. Ulusal ekonomi sorunu
Avrupa'da 18. yzyil baslarinda ailan Yeniag dneminin kosullarina uy-
mak yoluna girilmesi zorunlulugunun duyulmasinin, bu kitabin birinci blmnde
anlattigimiz ilk grnslerinin zerinden iki yzyil gemis bulunuyordu. Bu b-
lmde gzden geirmekte oldugumuz tartismalardaki grsler arasinda byk ay-
nliklar olmakla birlikte, agdaslasma zorunlulugunun kainilmazligi zerinde ni-
461
TRKYE'DE ADALAMA
hayet hepsinin birlestigini grrz. Bu tartismalar, ister Osmanlilik birimi, ister
Mslmanlik birimi, ister Trklk birimi aisindan bakilsin, hepsinde bu zorunlu-
lugun Bati uygarliginin meydan okuyusundan ileri geldigi anlayisi belirir. stn
agdas uygarligin madd gc karsisinda geriligin yattigini, din adina konusanla-
rin bile kavrayabildigi bir asamaya gelinmistir artik. Simdi byk sorun, aradaki
uurumu hangi destege dayanarak atlamak mmkn olabilir sorunu zerinde top-
lanmistir. Byk uurumu atlamak iin gerekli olan dayanak noktasi nerededir?
Bu arayistaki kilit kavrami (nokta-i istinad) getiren Prens Sabahattin olmustur.
Bu soruya cevap arayista dsn akiminin de topyacilik asamasi
iinde bogulurlar. Bunun baslica nedeni vardi: 1) O denli sz edilen Bati uy-
garliginin tarihsel gelisiminin niteliginin bilinmemesi; 2) lsnrlerin kendi top-
lumlarinin iinde bulundugu gerekleri taniyamamis olmalan; 3) zlemin top-
lumun hangi siniIlarinin zlemleri oldugunu bilinli olarak kavrayamamis olmala-
ri. lis dnyada gelisen glerin teknolojik, ekonomik ve siyasal atismalarinin
patlak vermek zere oldugu bir dnemde gerekler karsisinda byk hayallere
dsmeleri, bu ikisi arasindaki korkun karsitliklan, bir ds havasi iinde Iarkede-
meyecek duruma gelmeleri bu nedenlerin kainilmaz sonulan olmustur.
dsn yolundaki Iikirleri bu aidan biraz daha teye izlememiz gerekir.
Islamci dsnn son abasi, tslmlik'in asiladigi ekonomik ahlkiyatin agdas
uygarliga gtrc nitelikte oldugunu belirtmek olmustur. Islmlik, agdas uy-
garligin nkosul olarak koydugu alisma, kazanma, biriktirme ekonomisini emre-
den bir dindi. Burada, Alman toplum ve tarih dsnr Max Weber'in tanittigi
ekonomik ahlkiyatin din kosullan sorununu isleme ynnde bir aba basladigini
grrz, islamci okulun birok yazari bu sorunda da Kur'an ve hadis kaynak-
larina dnerek, bu kaynaklardan kazan, ticaret ve sanayii tesvik eden malzeme
buldular. Sirat-i mstakim 'de ikan bir yazisinda nl bir vaiz Islmlik'in ekono-
mik grsnn kaynaklarini gstermeye alisti. Baska bir yazar, benzer bir baslik
altinda yazdigi bir yazida slmlik'in ekonomik grsnn kapitalizm dogrultu-
sunda oldugunu ileri srd. Bundaki inanci o denli glyd ki bu yzden Islm-
ligin, "Bir gn, altin agdaki (asr-i saadet) gibi btn parlakligiyla Avrupa'da ye-
niden parlayacagi" sonucuna sakincasiz adiyordu.
49
tslmlik'in ekonomik greti-
lerini gsteren hadisleri Ahmet Nazmi Efendi, Nazar-i Islamda :enginligin mev-
kii adli bir kitapta toplayarak yorumlanyla bildirdi.
50
Bu toplamanin amaci, Av-
rupaci Trklerin ve Avrupalilarin sanisinin tersine, Islmligk'in alismayi, kazan-
mayi emrettigini ispatlamakti. Bu hadislerin gsterdigine gre btn madd ve
manev sermayenin kaynagi i ve alimadir. Ancak modern ekonominin pren-
siplerini ve kanunlarini grenmek de gereklidir. Bunlari bilmeksizin servet biriki-
462
BYK TARTIMA
minin bir yaran olamazdi. Btn yeni kesiIler, Avrupa uygarliginin genislemesi
ve stnlg, bilgi ve arastirmalarin rnyd. Avrupa uygarligindan alinacak,
taklit edilecek seyler ancak bilimler, teknikler, sanayi ve ekonomidir. Mslma-
nin devi, teki dnyadaki kurtulusa kendini hazirlamak kadar, bu dnyada da
mutlulugu elde etmektir. Ahreti iin devlerinden Iedakrlik yapmaksizin du dn-
ya iin alismak, bu dnyayi ihmal etmeksizin teki dnya iin hazirlanmak ge-
rekir. Iki imek, kumar oynamak gibi tembellik ve verimsizlik aliskanliklarini
Islmlik iste bu yzden yasaklamisti. Islmlik'in ekonomi grs zenginin lehi-
ne, Iakirin aleyhine degildir. Avrupa'da kapitalizm yznden sosyalizm ve ko-
mnizm dogmustu; Islmlikta buna lzum kalmayacakti. Kapitalizmde oldugu
gibi sirI kazan iin alismak bencillikten baska birsey degildi. Sosyalizm, ko-
mnizm gibi akimlar ise dzen ve mertebelere karsi asin bireyci zgrlk iste-
yislerinin sonucudur. Islmlik, her kisiye, oldugu yerde hakki ne ise onu, adalet
ve nasaIet llerine gre saglar. Gryoruz ki kapitalizm dogrultusunda oldugu
kabul edilen Islm ekonomi ahlakiyati ve ekonomik davranisi, din ve ahlk
kurallarinin erevesi iinde sinirlaniyordu.
Bu dnemdeki Islamci yayinlan, kapitalizm ve sosyalizm gibi konulara batici
yazarlardan Iazla ilgi gstermislerdir. Baticilarin, Bati ekonomik sistemine karsi
besledikleri derin hayranlik, onlari sz konusu sistemin kusursuzluklarini, m-
kemmel bir tablonun gzelliklerini bozacak toplumsal esitsizlik, sosyalizm gibi
sorunlarla ilgilenmekten alikoyuyordu. Islmcilarin bunlarla ilgilenisi kapitalizmi
ya da sosyalizmi Islm toplumuna uygun ya da gerekli saymalarindan ileri gelmi-
yordu. Tersine, Islm ekonomik ahlkiyatiyla yryecek bir ekonomide bunlarin
nlenecegi inanci vardi. Avrupa'daki kapitalist ekonominin yarattigi esitsizliklerin
zm sosyalizmde degil, Islmlik'taydi. Islamcilar ekonomik sorunda, kapita-
lizme karsi bir esit Islm misyonerligi atilganligiyla tslmlik'i hem kapitalizme,
hem sosyalizme alternatiI olarak gsteriyorlardi.
Bu kadar byk bir iddiada bulunan Islamcilarin agdas ekonomi sistemine
zg mekanizmayi anlamadiklanm ekonomi ve din kurallarinin karsilastigi nokta-
lardaki grsleri yansitir. Iki rnek olamk/aiz sorunuyla sigorta sorunu zerinde-
ki grslerini alacagiz. Ortaag Hiristiyanligi'nda oldugu gibi, Islmlik'ta dafaiz ile
rib bir tutulmustur. Bati'da din aisindan bu ikisini birbirinden ayirabilen din ada-
mi Calvin olmustur (Max Weber'in onu kapitalist ekonomiye din ahlkiyatinda yol
aan kisi olarak gsterisinin nedenlerinden biri budur). Her iki dinde de Iaizcilige
karsi konan bu din yasagina karsin, Iaizcilik, hatt rib daima yasadiktan baska
en yksek din rgtlerinin ekonomisine de girmistir. Hiristiyanlik'ta en byk Ia-
izci Papalik, lslmlik'ta da EvkaI olmustur. Ancak kapitalist ekonominin gelistirdi-
463
TRKYE'DE ADALAMA
gi rgtlerle rib kalkmis, Iaiz yeni bir anlam kazanmistir. Faizsiz kapitalizm ds-
nlemez. Fakat kapitalizmdeki faiz, Kur'an'm siddetle yasakladigi rib degildir.
Islamci yazarlarin hibiri bu ayrimi bilmedikleri gibi, Iaizin din aisindan caiz
oldugunu yazan tek kisi ikmamistir. 1935 yili gibi, ok daha sonralari yazilmis
bir Kur'an teIsirinde bile bunu grrz. TeIsirin yazan bu konuda syle der: "Ci-
hanin bugnk Iaiz muamelati, nitelike cahiliye dneminde uygulanan ribdan
baska birsey degildir. Faiz oraninin ykselmesi ya da dsmesi, islemin niteligini
degistirmez. Eski Arap rInde rib, trIi anlamiyla zamanimizdaki paranin Iaizi
ya da gzestesi, nemasi denen Iazlasidir. Bunun bor olarak verilisinden baska,
bor olarak alinisinda da byledir. Herhangi bir toplumda Iaizsiz yasanamayacagi
duygusu ogalmaya, Iaizin mesruluguna areler aranmaya baslandi mi, orada
dss ve ks, cahiliye dnemine dns baslar. Iztirar (aresizlik), ibha (teIeci-
lik) kapisini aar. Bugnk insan toplumunun rib derdinden kurtulabilmesi cidd
bir toplumsal dzelme (salh) kazanmasina baglidir. Fukaralik azalip toplumsal
dzelme ilerledike Iaizler dsecek ve bir gn gelip kalkacaktir. Fakat rib devam
ettike servetler tekelden kurtulamayacak, Iakirlik azalmayacaktir. Genel bir g-
rsle bu gnn dnyasinda Iaizin kaldirilmasi bir lk olarak dsnlmeye bas-
lamissa da, simdiki egilim henz kaldirma degil, azaltma zerinde dolasmaktadir.
Iste, btn dnyanin henz gereklestiremedigi bu garanti, Tanri taraIindan Is-
lm toplumunda gereklestirilmistir. Bu suretle Kur'an ve Islm dini bugnk in-
sanliga bile en yksek bir evrimin ilhamini verecek gretici bir kitap, bir Tanri ka-
nunudur."
51
Islm yazarlarinin oguna gre sigorta da ribnin bir esididir, stelik Tan-
n'nin gcne ve takdirine gvensizlik demektir. Bununla birlikte, ihtimal ki Rus-
ya Mslmanlari arasinda byk kapitalistler yetistigi, petrol milyonerleri oldugu
yollu haberlerin etkisiyle, bu konuda bir yumusama oldugunu Trkistanli seyyah
Abdrresit Ibrahim EIendi'nin bir yazisinda grrz. Fakat o da yalniz yangin si-
gortasini, onun seriata caiz olup olmadigi sorusunu tartismaktan kainarak, ka-
bul ediyordu. Mslmanlar sigorta sirketlerinin eylemlerinden memnun degiller-
dir; onun iin en iyisi karsilikli garanti vergisi adi altinda belediyelerce kurulacak
sigorta sirketleri olmalidir. Ancak bu sekilde sigorta hem halka yararli olur, hem
de seriata uygun dserdi. Ibrahim EIendi yazisinda, Tanri'nin takdirine karsi gel-
me sorununa da hi deginmemistir.
52
Fakat bu aidan sigortaya siddetle hcum edenler olmustur. "Materyalizme
reddiye" yayinlan II. Abdlhamit dneminde oldugu gibi devam etmekteydi. Bu .
trde yazilmis bir kitapta sigorta, modern materyalist dsnsn en sapik yanla-
rindan biri olarak tartisilir. Sigorta, Tanri'nin iradesini inkar etmek demektir. Bir
464
BYK TARTMA
mlk yanarsa, kaybedilirse, Tanri yle istemis demektir. O zaman onu sigorta-
lamanin Tanri'ya karsi gelmekten baska ne anlami var, ne yaran var? Bundan
baska sigorta, Islm hukuku aisindan da batil bir muameledir. nk onda
alinan ve satilan mdm yani "var olmayan" bir nesnedir. Muamele konusu
olan emtia bir "ihtimaliyeI'ten baska birsey degildir.
53
Kitabin yazan olan Haci
MustaIa EIendi, bu "ihtimaliyeI'in ne byk gte bir "mdm" oldugunu an-
layamayacak kadar matematik bilgisinden yoksun bir kafayla materyalizmi
rtms oluyordu!
Islamci yazarlarin bu ekonomi ahlkiyati, o zamanki toplumda biricik ekono-
mik siniI sayilabilecek olan Mslman esnaI ve tccarlarinin ekonomik davrani-
sini yansitir. Bu siniIin din duygularinin yardimiyla gelismesini gden birok risa-
leler ikmistir. Bunlarda yalniz Mslmanin Mslmanla alisveris etmesi, Hiristi-
yan esnaIla alisveristen kainmasi, hatt Trablus ve Balkan Savaslan dolayisiyla
Italyan ve Avusturya mallarini boykot etmesi; Ies, makama gibi ok kullanilan
maddelerin Mslman esnaI ve tacirler eline gemesi gerektigi yaziliyordu.
Ulusulara gre bas sorun mmet ekonomisi degil, ulus ekonomisini gelistir-
mekti. Fakat bu, logu toplumculugundan Bati uygarliginin kapitalist bireyciligine
geis sorunu degildi. Bu noktada, Ziya Gkalp'in dsns, Prens Sabahattin'in
dsnsnn tam tersinedir. Onun yazilarinda logu toplumculugu kavrami yeri-
ne, bir kltr iinde ulusun btn siniIlanilin birlik iinde olmasi kavrami gelmis-
tir. Ziya Gkalp'e gre sosyalizm, kapitalizmde oldugu gibi "Iayda" kavramiyla
siniIlar arasi rekabet yerine siniIlar arasi atisma kavramina dayandigi iin Trk
ulusulugunun kalkinma sorununa Iaydasi olacak bir ideoloji degildir. Ziya G-
kalp daha sonra, sosyalizme alternatif olarak lurkheim'den aldigi solidarizm ide-
olojisini benimsemistir.
Ulusularin kltr toplumculugu Islamcilarin din kurallanyla kosullandinlmis
kapitalizm ahlakiligi kadar topik bir lkdr. Ekonomik ahlk konusunda ulus-
ularin katkisi Islmcilarin faiz konusundaki Ortaaga grsnn elestirisini ge-
tirmeleri olmustur. Bu elestiriyi yapan Iikih proIesr Mansurizade Sait'e gre, se-
riatilarin yanilmasi, Iikihtaki icare {rent, kira) terimlerinin yanlis uygulanmasiyla
baslamis, bundan, Iaizin rib gibi haram oldugu sonucu ikanlmistir. Faiz mu-
amelesiyle meydana gelen Iazlalik Kur'an'm aika haram saydigi ribya benze-
tilerek haram sayilmistir. Kur'an'da haram sayilan, bor verilen paradan Iazla para
alma eylemidir; bor verilen para zerindeki icare degildir. Rib zerine olan yet
ve hadisler aika para satisi seklindeki muameleleri kasteder, ilk Iakihler de
ribyi "btil bir satis muamelesi" olarak almislardir. Halbuki para icaresini rib
blmnde degil, icare blmnde ele almislardir. Burada onlarin geerli sayma-
465
TRKYE'DE ADALAMA
diklan (btil saydiklari) mbadele rib degil, "ayn" halinde tketim emtialari arasi
mbadeledir. Bunlara, paranin daha Iazla parayla satilmasi da girer. Fakat pa-
ranin icaresi, mesru bir eylemdir ve "Iaiz" dedigimiz de budur. Bu, icare edilen pa-
ranin miktan ve denme sresi oraniyla belirlenen bir eylemdir. denen Iaiz, bor
olarak alinan paranin icaresidir.
54
Osmanli Imparatorlugu'nun Mesrutiyet dnemi rejiminin erevesi iinde
ekonomik ve teknolojik kalkinma destegi bulamayisi, baticilarin yazilarinda daha
aik gzkr. logu ve Bati uygarliktan arasindaki Iarklan belirlerken Prens Saba-
hattin nemli yana deginmisti: logu geleneginin temelinde zel mlkiyet m-
essesesinin yoklugu; Bati uygarliginin temelinde zel girisim bireyciliginin yattigi;
bir sistemden tekine geisi gereklestirebilmek iin bir dayanak noktasi bulun-
masi gerektigi. Sabahattin'in tarih ve ekonomi bilgilerinden yoksunlugu ve Trk
toplumundan kopmus bir dsnr olusu yznden nerdigi uygulama progra-
minda bunlarin anlamlarini bulup ikaramamistir. Trkive Nasil Kurtanlabilir?
gibi byk bir soru altinda toplanan Iikirleri imparatorluk blgelerine merkeziyet-
sizlik ynetimi ve genisligi (tevsi-i mezuniyet) kavramlarinda toplanan bir siyasa
programiyla Anglosakson bireyci egitim yntemlerine dayali bir okul programina
kisili kalmistir. Ekonomik siyasette bu dsn temsil eden iktisati ve maliyeci
Cavit Bey, baci okulun toplum ve ekonomi dergisi olarak ikan Ulm-i iktisadiye
ve itimaiye mecmuasi sayfalarinda dis yardimdan baska kalkinma dayanagi
olmadigi grsn savunmustur: Kk ekonomik girisimler iin yeterli sermaye
birikimi vardir; bu girisimlerin yabanci mlkiyetine gemesi elbette istenmez. An-
cak burada bile rasyonel is metotlarini grenmek iin Avrupalilara muhtaciz.
nemli byk girisimler iin ise kesinlikle yabanci sermayesine muhtaciz. Avrupa
uygarligina ailan gelismemis lkelerin kendi gleriyle ekonomik kalkinmaya
giristikleri takdirde, basarisizliklara ugramalan kainilmaz bir seydir. Bu gibi lke-
lerin hepsi ancak yabanci sermayenin yardimiyla kalkinabilmislerdir. Osmanli
borlarinin tarihi zerine yazdigi bir yazi dizisinde vardigi sonu daha ok Avrupa
sermayesi getirme yolundan baska kalkinma dayanagi olmadigi sonucuna va-
nr.
55
Mesrutiyetin ilk yillarinda II. Abdlhamit ynetimi yikilinca Bati devletleri-
nin yeni rejimi iyi karsilayacaklari, Bati sermayesinin Osmanli devletinin mal
kalkinmasina yardim edecegi inanci vardi.
Italya'nin libya kiyilarini isgaliyle baslayan savas siralarinda 191 l'de Fa-
nin, Tasvir-i efkr vt Fransizca Jeune Turc gazetelerinde Parvus imzasiyla ikan
yazilar bu grsn tam tersini ileri sryordu.
56
Bir yil sonra Balkan Savasi'nin
baslayisindan az sonra, Trk yurdu dergisini ikaran YusuI Akura, "natika-per-
daz" deyimiyle kastettigi Cavit Bey gibi iktisatilan Trkiye'nin ekonomik sorun-
466
BYK TARTIMA
lan zerine yazi vermeye agirdigi halde yazmadiklarindan, esnaIin durumu ze-
rine iktisati olmayan bir yazarin bir tek yazisindan baska bir yazi koyamadigin-
dan yakinarak Parvus'u okuyucularina tanitiyordu:-Akura, basinda ikan yazi-
lan ve Osmanli maliyesinin tarihi zerine yaptigi incelemelerle dikkati eken bu
kisinin "ekonomik ve sosyal mesleginin bazi nemli yanlarina" katilmamakla bir-
likte, Trk halkina yardim edecek Iikirlerinden tr yazilarini yayimlayacagini
bildiriyordu.
57
Parvus'un 1912'den 1914'e kadar gazete ve dergilerde Trkiye'nin can da
mari
58
adli kitabiyla brosrlerde savundugu Iikirler sunlardi: 1) Trkiye'nin geri
liginin asil nedeni Avrupa sermayesinin smr alani haline gelmesidir. Trki
ye'nin tanm, ticaret, tabi kaynaklar, demiryollan, bayindirlik tesisleri, gmrk ve
maliye gelirleri Avrupa'nin ekonomik glerinin hkm altindadir,- 2) Bu byle
olduka, Trkiye'nin kalkinmasi iin bir dayanak bulunamaz. Trk kylsnn
ve esnaIinin ekonomisi bu kosullar altinda kalkinamaz; 3) Byle bir kalkinma dis
yardim ve sermaye akimiyla da olamaz, nk kalkinma olanaksizligi gemiste
byle bir yola basvurmanin sonucu olarak meydana gelmisti. lisaridan yardim
saglama ancak eskiden daha agir kosullarla olabilir; bu kosullar ise, knty
daha da hizlandiracaktir; 4) Trk aydinlan halktan kopmus olduklarindan top-
lumlarinin byk ogunlugu olan kyl halkin durumunun perisanligini bilmi
yorlar; Avrupa'dan alinacak yardimla Trk toplumunun Bati uygarligina katilabi
lecegini saniyorlar. Trk toplumu Bati uygarliginin disindadir; Bati ile onun ara
sindaki iliski sadece smrenle smrlen iliskisidir. Trkiye bir Avrupa smr
gesi olma yolundadir.
latince "kk" anlamina gelen takma adla yazan bu Parvus'un Avrupa'da
bilinen adi Alexandre Helphand'dir (1867-1924). kusya'da dogmus, Alman-
ya'da doktora yapmis, 1905 kus levrimi'ne katilmis, Sibirya'ya srlms, ora-
dan kaarak Almanya'da ve Isvire'de sosyalistlere katilmisti. Trkiye'ye geldigi
1910'dan nceki yillarda, Kautsky, Trotsky, kosa luxemburg ve lenin gibi ta-
ninmis sosyalistlerle alismis, Iakat bunlarin hepsiyle sosyalist teori ve stratejisi
aisindanayriliklara dsmst. Trkiye'ye gelisinden yil nce Almanya'da i-
kan "Smrgecilik Politikasi ve Yikilisi" adli kitabinda smrgecilik yansinin Av-
rupa'nin byk devletleri arasinda byk bir savas hazirlamakta oldugunu, bu
savasta kusya gibi distan gl, Iakat i yapisi aisindan rk imparatorluklarin
yikilacagini, byk savasin kusya'da sosyalist devrimin baslangici olacagini ileri
srd. Sosyalist devrim kapitalizmin yikilmasiyla gelmeyecekti; nk kapitaliz-
min smrgecilik sayesinde hl yasama gc vardi. Sosyalizm devrimi isi sini-
Iinin savasiyla da meydana gelmeyecekti. Sosyalist devrim iin tek sans ernper-
467
TRKYE'DE ADALAMA
yalist devletler arasinda byk bir dnya savasinin patlamasindaydi. kevizyo-
nistler, Mensevikler, Bolsevikler bosuna tartismaktaydilar. kusya'da sosyalist
devrimin patlamasi emperyalist devletler arasinda byk bir dnya savasinin pat-
lamasina bagliydi.
ikardigi bu sonu yznden devrimci sosyalist evrelerde byk hcumlara
ugrayan Parvus, 1910 kasimi basinda Trkiye'ye geldi ve bekledigi byk dnya
savasinin barut Iiisinin Balkanlar'da hazirlandigini grd. Makedonya devrimci-
leri araciligiyla istanbul'da Ittihat ve Terakki Partisi'nin nderleriyle tanisti. Bun-
lardan biri Osmanli parlamentosunda Selanik mebusu olan Vlahof Efendi, teki de
Romen sosyalisti Hristo Rakovsky idi.
59
Parvus, Trke yazilarinda Trkiye iin
bir sosyalist devrim geregini sz konusu bile etmedi. Trkler iin yapilacak sey
Avrupa smrgeciliginin boyundurugundan kurtulmak iin kapitlasyonlardan
ve Osmanli borlarindan kurtulmak, demokratik bir ulusal devlet kurmak, bunun
iin byk dnya savasi geldigi zaman ister istemez bu savasa katilmaktir. Ger-
ekte, bir ngiltere-Almanya arpismasi oldugunu ileri srdg savas basladigi
zaman yazdigi iki brosrde
60
bunlardan birinin savasi kazanmasi halinde Os-
manli devleti iin ortaya ikacak sonulan tartisir. Onun grsne gre Trkiye
iin Almanya saIinda savasa katilmak zorunlu olacakti.
Parvus'un bu Iikirleri Ittihat ve Terakki nderleri zerinde ok etkili oldugu
gibi, Trkler arasinda da ilgi ekti. Ittihat ve Terakki'nin 1911, 1912 ve 1913
kongrelerinde ve Trklk Iikirleri yayan Fransizca Jeune Turc ve Trk yurdu
gibi gazete ve dergilerde bunun yansimalarini grrz.
61
Ulusal kalkinmanin da-
yanagi, devletin ulusal bir ekonomi siyaseti gtmesi olmaliydi. Islmcilarin siniI
dayanagi olan esnaI yerine, YusuI Akura ilk deIa olarak agdas devletin dayana-
ginin burjuvazi oldugu Iikrini ileri srd: "agdas, ileri devletler burjuvazinin, ser-
maye adamlarinin, bankerlerin omuzlan zerinde ykselmistir... Ulusulugumuz
kylye bas yeri vermeyi bize emrediyorsa da ayni lde Trk burjuvazisinin de
gelismesini emreder. Osmanli tmparatorlugu'nda esnaI ve ticaret loncalarinin -
ksnden sonraki Trk toplumu kasaba esraIindan, kylden, memurlardan m-
rekkep sakat bir organizmadir. Trkler bir burjuvazi siniIi gelistiremezlerse kyl-
den ve hkmet memurlarindan mrekkep ulusal bir Trk toplumunun yasama
olanaklan pek zayiItir."
62
Parvus'un kehanetleri dogru ikti. Byk Savas patladi; Osmanli devleti Al-
manya saIinda savasa girdi; Iakat Trk burjuvazisinin gelismesinden nce, bekle-
nen gelismesine zaman kalmadan Byk Savas, Osmanli tmparatorlugu'nun son
nefesini vermesiyle sona erdi.
63
468
BYK TARTIMA
Notlar
1 mer Ziyaeddin, Mir't-i Kanun-iEsasi (Istanbul, 1324/1908), s. 71-72.
2 Ahmet Hamdi, Hikmet-i siyasiyye (Istanbul, 1328/1912), s. 16-38.
3 Musa Kzim, "Hrriyet - msavat", Sirat-i mstakim, 2-8(1324/1908): 20-22, 36-37, 53-54,
68-70, 93-94, 99-101 ve 118-120 ve Klliyat-i Sevhlislam Musa Ka:im (Istanbul, 1336/1920),
s. 243-253.
4 Mustafa Sabri, "Edeb-i tahrir", Beyn'l-Hak, 15(1324/1909): 326-328, "Cevabim" (1), Beyn'l-
Hak, 17(1324/1909): 382-384 ve "Cevabim" (11), Beyn'l-Hak 21(1324/1909): 476-479.
5 Beyn'l-Hak, 22(1324/1909): 519.
6 Ayrintilar iin bkz. E. Mardin, 106-111 ve 153.
7 Sirat-i mstakim, 170(1327/1911).
8 Sait Halim Pasa, Inhitat, 22-23 \e Buhranlarimi:, 2-12.
9 |j.| Sleyman, "Islmiyet ve Trklk", Sebil'r-reat, 191(1328/1912): 165-167.
10 Sebil'r-reat, 232(1328/1912).
11 Sleyman Nazif, "Ahmet AgayefBey'e",/^^, 74(1329/1913): 1621-1623.
12 Ebzziya TevIik, "Trklk ve tatarlikbahsi", Mecmua-iEbzziya, 94(hl329/1911): 483-492.
13 Ahmet Nairn, Islamda davavi kavmivet (Istanbul, 1332/1916).
14 Ahmet Nairn, 51-52.
15 Ismail Bey Gaspirinski, "Trklk ve Osmanlilik", Trkyurdu, VI, 9(1330/1914): 2291-2293.
16 Bkz. Kprlzde Mehmet Fuat, "Trklk, Islmlik, Osmanlilik", Trkyurdu, IV, 9(1329/1913):
692-702, Cami, Osmanliligin atisi (Istanbul, 1331/1915) ve Ziya Gk Alp, "Mltecilik vebeynel-
mileliyetilik", Yeni mecmua, II, 35(1918): 162-164.
17 Abdullah Cevdet, "SoItaliga dir", itihat, 60(1329/1913): 1303-1306.
18 Musa Carullah hakkinda bkz. limcan el-ldris, "Musa Crullah Efendi Bigey", Trkyurdu, VIII,
11 (1331/1915): 2696-2703. Onun mutezil ilahiyat grsne karsi Islamcilarin tepkisi iin bkz.
Mustafa Sabri, Yeni Islam mtehitleri.
19 Sebil'r-reat, 195(1327/1911) v t Sirat-i mstakim, 102(1326/1910).
20 Sait Halim Pasa, Inhitat, 21.
21 Bkz. Ergin, Mecelle, 1:299; 2. baski: I: 285.
22 Abdullah Cevdet, "Kastamonu'da kurun-u vust", Itihat, 58(1329/1913): 1272-1274.
23 Itihat, 150(1922): 3120 ve Abdullah Cevdet, "Tercme! Tercme!", Itihat, 156(1923): 3211.
Caetani'nin eseri Hseyin Cahit taraIindan evrilmis, 1924-1927 arasinda 10 cildi Islam tarihi adi
altinda ikmis, tamamlanmamistir.
24 Ziya Gk Alp, "Diyanet ve kaza", Islam mecmuasi, 35(1331/1915): 756-760.
25 Mansurizade Sait, "Itihat hatalari", Islam mecmuasi, 23(1330/1915): 564-566 ve "Cevazin ah-
km-i seriatden olmadigina dair", Islam mecmuasi, 24(1331/1915): 583.
26 II. Abdlhamit dneminde Ahmet Mithat, Fatma Aliye, Mahmut Esat ve Semsettin Sami taraIindan
kadinligin durumu zerine baslayan yazilar daha sonra srd. 1908'in hemen arkasindan kadinlik
sorunu zerineilk yazilar Selanik'te basladi. Bundan sonra kadin cemiyetleri, kadin haklarinin ko
runmasi, kadinlarin tip grenimi, niversiteye devamlari, pee ve arsaI, kadinlarin Glhane Parki
na girmesi, erkekle beraber sokakta grnmesi, kadin yznn IotograIinin ekilmesi ve kanunlar
da kadin ve evlenme zerine degisiklikler yapilmasi gibi konular zerine hayli yayin yapilmistir;
genel olarak bkz. CharlotteLorenz, Die Frauenfrage im osmanischen Reihe (Berlin, 1919), Aku-
raoglu YusuI, "1329 senesinde trk dnyasi", Celal Nuri, Kadinlarimi: (Istanbul, hl331/1913),
Ahmet Cevat, Bi:de kadin (Istanbul, tarihsiz), Odette laguerre, Feminizm, ev. Baha TevIik (Istan
bul, tarihsiz), Halil Hamit, Dnk, bugnk, varinki kadin (Istanbul, 1334/1918) \tMsavat-i
tamme (Istanbul, 1328/1912). Bu son kitap siddetle Ieminizmi savunur; s. 52-165'te hizmeti,
amele, memur, sanati, arine, gen kiz ve zevce olarak kadinin durumu ve haklan aarindan ka
din haklarini savunur. Kadinlik konusu zerine yapilan tartismalar Hseyin Rahmi'nin Kuyruklu
469
TRKYE'DE ADALAMA
Yildi: Altinda Bir I:diva romaninda, "Kocasini Bosayan Hrmz Hanim" hikyesinde oldugu gibi
mizahta yankilarini gstermistir. Birinci lnya Savasi'ndan az nce larlbedayi mdrlgne ge-
tirilen Fransiz M. Antoine, Trk kizlarinin sahneye ikmasi yasagi karsisinda ne dsndgn so-
ran gazetecilere su cevabi vermistir: "Evet, bu sorun en g olan sorundur. Ilk unsurlan Musev ha-
nim kizlardan yetistirecegiz. Halep'ten ve Suriye'den getirtecegiz. Bunlara dans, mzik vediksiyon
dersleri verilecektir." Bu messesenin tiyatro okuluna ilk Trk kadin grencilerin alinmasi 1919'da
basladi. Sehremini Cemil Topuzlu'nun zamaninda Glhane Parki ailinca buraya kadinlarin girip gi-
remeyecegi sorunu ikti. lindar olan Enver Pasa buna karsi oldugu iin kadinlarin parka girmesi
iinayri gn kondu. Savas yillarinda tstanbul Merkez Komutanligi, sokaklarda moda kadin kiyaIet-
lerini, erkekle beraber grnmelerini, bir ressamin yaptigi peeli, Iakat yz aik bir kadin portresi-
ni yasaklamisti. Gkalp, Talat Pasa ile bunlari tartisarak bu yasaklarin kaldirtilmasini saglamistir.
27 Itihat, 4(1905) ve 29(1327/1911).
28 Beyn'l-Hak, 24(1324/1909) ve Sirat-i mstakim, 106(1327/1911); ayrica bkz. sayi 94 ve
105(1910) ve 156(1911).
29 Bkz. Akuraoglu YusuI, "1329 senesinde trk dnyasi" ve Halide Edib, Memoirs (Londra, 1926).
30 Musa Kzim, "Hrriyet - msavat", 21-22.
31 Mustafa Sabri, "Din-i Islm'da hedeI-i mnakasa olan mesilden suret", Beyn'l-Hak, 19, 22-23
ve 25(1324/1909): 426-428, 492-495, 528-530 ve 570-573.
32 MustafaSabri, "Din-i Islm'da hedeI-i mnakasa olan mesilden taaddd- zevct", Beyn'l-Hak,
11(1324/1908): 226-231 ve "Din-i Islm'da hedeI-i mnakasa olan mesilden talak", Beyn'l-
Hak, 26-28(1324-1325/1909): 595-598, 628-631 ve 651-654.
33 Kasim Emin'in kitabi Zeki Magamez taraIindan Hrriyet-i nisvan (Istanbul, 1329/1913) basligiyla
evirilmistir. Ferit Vecdi'nin kitabinin evirisi nce Sirat-i mstakim, 3(1324/1908)'den itibaren
teIrika edilmis, daha sonra kitap halinde yayimlanmistir; bkz. Muhammed Ferid Vecdi, Mslman
kadini, ev. Mehmet AkiI (Istanbul, 1325/1909).
34 Mehmet, Buhran-i itimaimi: (Istanbul, 1332/1916), "Hrriyet-i nisvniyye" (kadinlarin zgrl
g) blm, s. 23-24.
35 Musa Kzim, "Hrriyet - msavat", 93-94.
36 Mansurzade Sait, "Taaddt- zevct mnasebetiyle", Islam mecmuasi, 9(1330/1914): 280-284
ve "Cevazin ahkm-i seriyeden olmadigina dair", Islam mecmuasi, 10(1330/1914): 295-303.
37 Mansurzade Sait, "Taaddd- zevct mnasebetiyle", Islam mecmuasi, 12(1914): 367-371 ve
"Taadd- zevct meselesi mnasebetiyle", Islam mecmuasi, 13(1330/1914): 397-403.
38 Bkz. Ergin, Maarif, IV: 1142.
39 Salih Nigr Keramet, 44-50.
40 Ziya Gk Alp, "Ahlak buhrani", Yeni mecmua. I, 7(1918): 122-124.
41 Bkz. Mehmet Emin Erisirgil, Bir Fikir Adaminin Romani- Ziya Gkalp (Istanbul, 1951), s. 208.
42 Sevketi, Medaris-iislamive islahat programi (Istanbul, 1329/1913).
43 Dozy evirisi iin bkz. Tarih-i Islamivet (Kahire, 1909). eviriye karsi yapilan saldirilar iin bkz.
Manastirli Ismail Hakki, "Tarih-i Islmiyet", Sirat-i mstakim, IH, 72-78(1325/1910): 305-307,
321-323, 337-339, 353-355, 369-372, 385-388 ve 405-409 ve IV, 79-84(1325-1326/1910): 1-
3, 21-24, 41-45, 57-59, 77-80 ve 97-99 ve daha sonraki sayilar. Ebzziya TevIik (Tasvir-i efkr,
sayi 267, 13 Subat 1910), hkmetin bu kitabi yasak'amasini elestirerek kitabin Islmlik aleyhine
olmadigini, kitabi iki gecede bitirdigi zaman ok seyler grendigini anlattiktan sonra hkmetin ki
tap yasaklamasini kinar, bunun Mesrutiyet rejimine aykiri oldugunu syler; ayrica bkz. Ebzziya
Tevfik, Muallim DoktorDozy'nin Tarih-i Islamivet unvanli kitabi ve mtercimi hakkinda tenvir-i
efttr (tstanbul, M328/1912). Dozy evirisi Itihat ile Sirat-i mstakim arasindaki uzun dsman
ligin ilk patlak verisi olmustur. Mehmet AkiI, Abdullah Cevdet'in mlhid oldugunu iln etti; bkz.
"Aik mektup: Ebzziya TevIik EIendi'ye", Sirat-i mstakim, 78(1325/1910): 409-410. 1913'te
bir toplantida Akil'ile Cevdet karsilastiklari zaman AkiI, "Ben, elimden gelse sizi tepelerim; sizin eli
nizden gelse siz de beni tepelersiniz" demis. Cevdet su cevabi verdigini syler: "Siz itihadiniza ay-
470
BYK TARTIMA
km buldugunuz bir vatandasi tepelemek istiyorsunuz. Ben itihadi itihadima uymayan vatandasi
akil ve mantik yolu ile itihadima katma yoluna basvururum. Aramizdaki Iark burada"; bkz. iti-
hat, 65(1329/1913): 1416.
44 Bkz. Ergin, Maarif, V ve Akuraoglu YusuI, "1329 senesinde trk dnyasi", 2136. MustaIa Sabri,
Din mcedditler (Istanbul, 1338/1922), s. 197-200'de Kur'an'm evrilmesi sorununu tartisir ve
Iikri siddetle reddeder. MustaIa Sabri'nin Misirli dostu kesid kiza'nin bu konudaki polemigi iin XV.
blmebkz.
45 Ziya Gk Alp, Ittihat ve Terakki kongresi", Islam mecmuasi, 48-49(1332/1916): 975-978 ve 987-
994 ve Ittihat ve Terakki kongresi mnasebetiyle", Mam mecmuasi, 50(1332/1917): 1002-1007.
46 "Bi'1-umummehkim-i seriye ile merbttmin Adliye Nezareti'ne tahvl-i irtibati hakkinda ka-
nun"un metni iin bkz. Takvm-i vekayi, sayi 2840, 1 Nisan 1333/1917.
47 Bkz. Celal Nuri, Havayic-ikanuniyyemiz (tstanbul, 1914), Ahmet Suayip, Hukuk-i idare (istan
bul, 1326-1329/1910-1913), s. 17 ve Ahmet Cevat, 44.
48 Bkz. Ergin, Maarif, V: 1415-1417.
49 Sadi, "Say ve amelin nazar-i Islm'daki mevkii", Sirat-i mstakim, 11 (1324/1908): 170-172.
50 Ahmet Nazmi, Nazar-i Islamda :enginligin mevkii (tstanbul, 1340/1924).
51 Mehmet Hamdi Yazir, Kur'an-i Kerim Tercme ve Tefsiri (Istanbul, 1936), cilt 1, s. 952 ve sonrasi.
52 Abdrresit Ibrahim, "Hark mnsebetiyle", Sirat-i mstakim, 160(1327/1911): 53-54.
53 Mustafa, Redd isbat (Istanbul, 1330/1914), s. 203-206; kitap, Bchner'den tvntenMadde ve
Kuvvet t karsi yazilmis bir reddiyedir.
54 Mansurzade Sait, "Itihat hatalari", Islam mecmuasi, 28(1331/1915): 649-650.
55 Mehmet Cavit, "Nesriyat ve vekayi-i iktisadiyye", Ulm-i iktisadivve ve itimaivve mecmuasi, II,
5(1325/1909): 129-130.
56 Parvus, "Italya ile iktisad muharebe", "MuareIe ve sulh ihtimalti" ve "Bir lzum-u cil", Tanin, 9,
ll,21,28Ekimve2Kasim 1911.
57 Trkyurdu, I, 9(1327/1912): 262.
58 Parvus, Trkivenin can damari, ev. Emin kesit (Istanbul, 1330/1914); 2. baskisi: Muammer
Sencer (yay.), Trkivenin Mali Tutsakligi (Istanbul, 1977).
59 Parvus'un Rus-Japon savasindan sonra gelecegin byk dnya savasi hakkinda gelisen ve 1904'te
Iskra'da "Savas ve levrim" zerine ikan yazilarindaki Iikirleri ve vardigi sonulari ne Mensevikle-
rin ne de Bolseviklerin paylastigi konusunda iyi bir zet iin bkz. Cole, 111(2) : 856-858. Dimitar VTa-
hoI 1908'de Selanik'ten Osmanli Parlamentosu'na mebus seilmistir. Mesrutiyette Trke gazete
lerde Osmanli devletini savunan yazilan ikti. Selanik'in Balkan Savasi'ndan sonra Yunanistan'a
gemesi zerine Yunan hkmeti taraIindan 1913'te sinirdisi edildi; daha sonra londra, Paris ve
Moskova'da bulunarak Tito'ya katildi. 1954'te lnceye kadar YugoslavyaPrezidyumu'nda Make
donya temsilcisi olarak kaldi; bkz. Cole, III(l): 606-607.
60 Parvus, Umumi harp neticelerinden. Ingiltere galip gelirse (Istanbul, 1330/1914) ve Umum harp
neticelerinden: Almanya galip gelirse (Istanbul, 1330/1914).
61 Ittihat ve Terakki'nin 1911 kongresinde Cell Nuri'nin su szleri bunu yansitir: "Simdiki kosullar
altinda Osmanli Imparatorlugu bir tabiat garibesidir. Bu durum karsisinda Trk'n gelecegi ne ola
caktir? Osmanli devleti bagimsizligini yitirirse Trk'n alinyazisi ne olacaktir? Emperyalizm kahra
manlari karsisinda ne yapacaktir?" Cell Nuri, Ittihat ve Terakki kongresine muhtira (Istanbul,
1911), s. 20-21 ve 23. Cell Nuri ve Ahmet AgayeI, Parvus'un iliskili oldugu ve sahibinin bir Ya
hudi (Sami Hirtzberg veyaGrnzberg?) oldugu sylenen Fransizca Jeune Turc gazetesinin yazarla-
rindandi.
62 "iktisat", Trkyurdu, XII, 140(1333/1917): 3521-3522.
63 Parvus'un arlik rejiminin yikilmasi ile ilgili ve Trkiye'de baslayarak Almanya'da devam eden giz
li alismalari zerine1958 yilina kadar sylenenler bu tarihte ikan bir kitapta Alman lisisleri Ba
kanligi arsivlerindeki vesikalarin yayimlanmasi ile dogrulanmistir; bkz. Zbynek A. B. Zeman ve
Winfried B. Scharlau, The Merchant of Revolution: The Life qfAlexander Israel Helphand (Parvus)
471
TRKYE'DE ADALAMA
(Oxford, 1 965). Pa rvus , Rusya'nn kmesi iin ieride milliyeti ve sosyalist devrimci zmrelerin
ihtill karmas gerektigi dyncesi ile Istanbul'da Alman eliliginde alyan ur. Limmer araclg
ile 9 Oca k 1 91 5'te bykeli Wangenheim ile yaptg bir grymede bu konudaki tekliflerini
bildirdi. Alman uyiyleri Bakanlgnn istegi zerine Berlin'e gnderildi ve orada 9 Hart 1915 tarihli
ve Rus ya iinde ihtill karma konusu zerine bir muhtra sundu; metin iin bkz. Zema n ve
Scha rla u, 1 40-1 52. Pa rvus , Istanbul'da 1rklerle siyonistleri tandg halde, bu muhtrasnda
Ka fka s M s lmanlar ile siyonistlerden fazla iyimserlikle sz etmez. Parvus'un Alman makamlan ile
iybirliginin bir sonucu, Ienin ve arkadaylarnn mhrl bir vagonla Isvire'den geirilmesi
olmuytur. Parvus'un bu gizli alymalarna paralel olarak nce 1rkiye'de vagon ticaretinden,
s onra Alma nya , Bollanda ve Isve'te kmr ve elik iylerinden milyoner oluyunun da bir hikyesi
vardr. Bu milyo-ner-s osyalistin dedektif romanlarm andran hayat hikyesi iin yukarda ad geen
biyogra fiye ba kna. Bu kitapta 1rkiye'deki hayat hakkndaki bilgiler yetersizdir.
472
III. KESM
CUHBURIYI1
XIV ULUSAL
BAGIMSIZlIK SAVASI
1. Byk Savas sonrasinda durum
Osmanli mparatorlugu'nu diriltme, yasatma, hatt bytme zlemleriyle gi-
len savas 1918 kasim ayinda sona erdigi zaman, bu imparatorluktan geriye bir
rk ulusu kaldigina bile pek az kisi inaniyordu. 1918 ve 1919 yillan iinde do-
an birok parti ve cemiyetin program ve tzklerine baktigimiz zaman ister din-
, ister batici, ister ulusu olsun, hepsinin dsnnn altinda yalniz Osmanli sal-
tnatiyla Osmanli hilIetinin varligina hl dogal olarak bakildigini grrz.
1
urtulus sorunu hl ve yalniz saltanat ve hilIetin kurtulusu sorunu imis gibi
Dzkyordu.
Osmanli saltanat ve hilIetini kurtarma umudu disinda dsnlebilen biricik
irkli yol, Amerika Birlesik levletleri (ABl) Baskani Woodrow Wilson'in savas
snrasi dzen iin 8 Ocak 1918'de ileriye srdg prensiplerden biri olan "ulusla-
n kendi yazgilarini kendi zgr isteklerine gre kararlastirmalan" ilkesine bas-
urmak olabilirdi. Fakat bu ilkenin Trklere uygulanabilecegi kuskuluydu. nk
askanin ilkelerini saptarken Trk ulusu olarak bir ulusu tanimadigi ya da bu adi
isiyan bir ulus bulundugunu bilmedigi bilinmiyordu.
2
Ikinci bir umut, Versailles
antlasmasiyla kurulan Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) yelerinden birine,
agimsizlasacak uluslarda dzenli ynetim kurma yetkisi verme anlamina gelen
iandat rejimini istemekti. Bu yolu uygun bulanlarin en elverisli grdkleri b-
k devlet, ABl idi. Fakat bunun da uygulanabilecegi kuskuluydu. nk bu reni
Almanya'dan devralinacak smrgeler ya da, Osmanli imparatorlugu da da-III,
yenilen imparatorluklarin blgelerinde yasayan ve daha nce devletleri bu-
475
TRKYE'DE ADALAMA
lunmayan halklar iindi. Bu rejim, Osmanli devleti istese de, kendisine uygulana-
mazdi.ayrica, ABl'nin byle bir grevi benimsedigine dair resm bir bildiri de
yoktu. Ingiltere ve Fransa'nin zlemlerine karsi Amerika'nin yalniz resm olma-
yan evreleri arasindaki ilgi de, daha ok kurulacak Ermeni devletiyle Arap dev-
letleri zerinde toplaniyordu.
3
Asil umut, hilIetin geleceginin saglanabilmesine baglanmisti. Zaten dnya
Mslmanlarinin byk bir kitlesi, savasi kazanan Britanya Imparatorlugu'nun
ynetimi altindaydi. Fakat bu umudun gereklestirilmesini de glestiren kosullar
vardi. Ingiliz devletinin Mekke SeriIi Hseyin'e vaatleri dolayisiyla Araplarin um
dugu byk Arap devleti haliIelige adaydi. SeriI Hseyin bagimsizligini iln ettigi
zaman kendini yalniz bir Arap krali ya da imparatoru olarak degil, ayni zamanda
haliIe olarak iln etmisti.
kuhan haliIelik doktrininin, Ingiliz sairi Blunt'in kaIasindan ikmis bir Iikir
oldugunu grmstk. O zaman ciddye alinmayan bu grs savas yillan iinde
Arap siyasa ve dsn nderleri, Ingiltere devlet adamlarinin Arap lkeleriyle ilgili
olanlari ve bu devletin intelligence rgtnn ileri gelenleri artik benimsemis bu-
lunuyorlardi.
Ancak Hindistan'daki bazi gelismeler, Ingiltere devletinin Arap hilIeti yerine
Osmanli hilIetini tercih etmesini saglayacagi umutlarini glendirecek nitelikte
gzkyordu. Orada Gandhi'nin Ingiliz ynetimine karsi baslattigi akimin etkisi
altinda Hint Mslmanlari arasinda dogan hilIeti destekleme akiminin nderleri
arasinda, Osmanli hilIetini tutma egilimi stn geliyordu. Fakat bu Iikrin kendisi
de Ingiliz kaynaklarindan geliyordu ve o da ruhan haliIelik Iikrinin etkisi altina
girmisti. Ingilizler arasinda, Islmlik'in besiginde kurulacak bir Arap lmparatorlu-
gu'na hilIeti vermektense, Istanbul'daki ruhan bir haliIeligin Ingiliz Imparatorlu-
gu'nun gelecegi iin daha yararli olacagi Iikrinde olanlar vardi. Osmanli haliIeligi
Bolseviklige karsi, Trkiye'de dogabilecek bir ulusuluga karsi, Hint Mslmanla-
rinin Hindu ulusuluguna katilmalarina karsi yararli bir ara olabilirdi. Ingiltere si-
yasasinda bu tezi yrtenlerin basinda, Ingiltere'de nemli yerleri olan Aga Han
ile Seyyid Emir Ali adli iki kisi vardi. Bu kisilerle daha sonra yeniden ve daha ya-
kindan tanisacagiz.
Bunlarin girisimleriyle Ingiltere'de BritishRed Crescent Society (Britanya Ki-
zilay lernegi) adli bir rgt kurulmustu. Bu rgtn Istanbul'daki temsilciligine
bir Protestan misyoneri olan Robert Frew adli bir din adami konmustu. Emir
Ali'nin madd yardimlanyla bu Ingiliz Kizilay rgt Hindistan'daki hilaIetiler
arasinda Osmanli hilIetine bagli Trk Mslmanlarina yardim saglama davasi
altinda alisiyordu. Istanbul'da bu dernek etraIinda ingiliz Muhipleri Cemiyeti adi
476
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
altinda bir cemiyet de kurulmustu. Bu cemiyetin gerek amaci bu Kizilay rgt-
nn ve basindaki kahip Frevv'nun Ingilizligini rtmek, ona Osmanli haliIeliginin
ve Osmanli Mslman nderlerinin nclgn saglamakti. HilIetin gvence al-
tina alinmasi umudu bu cemiyetin girisimlerine baglanmisti.
4
Osmanli sultanliginin kendisine gelince, onun alinyazisi byk devletlerin
byk isleri bittikten sonra Ingiltere, Fransa, Italya ve Yunanistan arasindaki pa-
zarliklara gelindigi zaman, bir de Amerika'nin, Istanbul'un ve Bogazlarin durumu
hakkindaki istekleri aiklaninca belli olacakti. laha sonra, Sevres Antlasmasi bi-
iminde varilan bu zm, Fransa ve Italya'nin Istanbul zerine Yunanistan ve
Ingiltere'ye karsi yrttkleri muhaleIet yznden Istanbul'un Osmanli sultanli-
ginin ve haliIeliginin merkezi olarak kalmasi, kumeli ve,Anadolu'da Yunanis-
tan'a, Ermenistan'a, Italyan ve Fransizlaraayrilan blgelerden kalan kk bir
blgenin de Osmanli sultaninin ynetimine birakilmasi biiminde olmustur.
lemek ki, savas sonrasi durumun zmlenmesi sorunlan zerindeki Iikirler
hilIet ve saltanat varsayimlarina dayaniyordu. Genis Islm ve Turan imparator-
luklan hayalinin dss o denli derin olmustu ki, Islm dnyasi zerine hilfet ile
Anadolu'nun bir parasindaki Trkler zerine saltanat seklindeki zm ok kisi-
ye akla en uygun zm olarak grnyordu. Sagduyulu olma iddiasinda olan bir
kimse iin bir Trk ulus-devleti olmasini istemek dsnlecek bir sey degildi!
Fakat bir dizi etkenin yarattigi olaylar, saray evresinde yogunlasan bu
umutlan altst edecek ynde gelismeye basladi. Bunlarin basinda yenen devletle-
rin mtareke kosullarina aykiri eylemleri gelir. kusya'da 1917'de Bolsevik levri-
mi'nin kopmasi, mtteIik devletlerin savas sonrasi tutumunda simdi kendini gs-
termeye baslayan degisiklikler de meydana getirmisti. Bu degisiklikler, bu devrimi
evreleme, disariya genislemesini nleme, daha sonra bu emberi daraltarak ora-
da kurulmaya baslayan rejimi yok etme zorunlulugundan ileri geliyordu. Bunun
Trkiye sahnesinde grlen yani mtteIik kuvvetlerin mtareke kosullan disin-
daki yerleri de isgal etmeleri, Yunanistan'i Bati Anadolu'nun isgaline itmeleri ve
bu devlete kendi isgalleri altina aldiklan Istanbul'u da alma umudunu vermeleri
olmustur.
a
ikinci etken, kusya'daki devrim zerine Bolsevikler taraIindan Osmanli Im-
paratorlugu'nun blslmesi zerine mtteIik devletler arasinda yapilan gizli an-
lasmalarin ve belgelerin yayimlanmasi oldu.
5
Bu, isgal girisimlerine karsi basla-
yan direnis eylemlerine anti-emperyalist bir renk vermede etkili oldu. Daha sonra
ulusal kurtulus savasi akimina anti-emperyalizm ile agdaslasma sorunu arasin-
a Bu konuda ayrintili bir alisma iin bkz. Blent Gkay, Bolevi:m ile Empervali:m Arasinda Trkive
(1918-1923), ev. Sermet Yalin (Istanbul, 1998).
477
TRKYE'DE ADALAMA
da birayrim yapma sorununu da getirdi. Bu ayinim yapmada kusya'daki devri-
min olumlu etkileri olmakla birlikte, ayni etken bu ayinmi yapmada ileride gre-
cegimiz karisikliklar ve glkler de yaratmistir.
nc etken, isgal edilen blgelerde yer yer direnis eylemleri basladigi hal-
de, sultan ve haliIe hkmetinin bu direnis eylemlerine t baslangicindan karsi
bir tutum almasi oldu. Varliginin Ingiliz siyasetinin himayesinde garanti edildigi
sanisinda olan padisah iin ulusal bir savasa girismeye en kk bir zorunluluk
bile yoktu.
6
Onun aisindan nemli olan haliIelik sayesinde ulusal bagimsizligin
stnde olan taht egemenligiydi. Padisah, yeni bir hilIet devleti, minyatr bir
Abdlhamit rejimi baslatmaya dogru adimlar bile atarak, Mesrutiyet dnemi son
yillarinin agdaslastirici reIormlarini da kaldirmaya baslamisti. Bu eylemleriyle
bagimsiz bir ulus olarak var olmanin saltanat ve hilIete bagli bir is olmadigini,
bu iki gcn artik ulusal varlikla uzlasamaz gler durumuna indigini kendiligin-
den belirliyordu. Osmanli egemenligiyle Trk halkinin ogunlugu arasindaki bag
kopmustu.
Drdnc etken Rusya'daki devrimin kendisidir. O zamanki Anadolu bugn-
k dogus halinde olan lkelerden daha g, daha tehlikeli durumdaydi. Bugn-
klerin ogunda oldugu gibi, smrgeci devletlerin nzasiyla bir iki bayrak indirme
ikarma treniyle bagimsizligi verilen bir lke durumunda degildi. Basinda Os-
manli Imparatorlugu'ndan kalma bir ynetim vardi; henz bir "Trkiye" yoktu.
levrim kusyasi da dsmanlariyla evrilmis topraklarinda hl ugrasan, henz
byk bir dnya gc durumuna gelmemis bir gt.ayrica, Anadolu'yu evre-
leyen ember iinde ona en yakin ve baglanti kurulabilecek tek gt. Fakat ora-
da da devrimcilerin henz birbirlerini tasIiye etme savasina tutusmadiklan bu d-
nemde Trkiye'deki direnis eylemlerinin niteligi ve orada kurulacak siyasal rejim
zerine birbirine aykiri grsler vardi.
Bu etkenlerin hepsinde bir ulusal kurtulus savasini kolaylastiracak yanlar
olmakla birlikte, onun gereklesemez bir duruma dsmesine yol aacak olum-
suz yanlar da vardi. Geri ilk direnis akimlan, 1908 levrimi'nin ilk kez olarak
aiga ikardigi bir tepkiden daha ileriye giden bir nitelik gsteriyordu. 1908'de
ilk kez olarak bir din tepkisinden arinmis bir siyasal tepkinin dogdugunu gr-
mstk. Bu kez yine byle bir siyasal tepki, Iakat Iazla olarak partiler, ikar-
lar, meslekler st bir savasma tepkisi olarak gzkt. Isgal blgelerindeki di-
renis eylemlerine aydin, subay, gretmen, grenci, avukat, tccar, doktor,
toprak agasi, hoca ve seyh birleserek "Haklari Savunma" (MdIaa-i Hukuk)
komiteleri kurmaya basladilar. Amalari Trk olan topraklarin isgal edilmesini,
blslmesini protesto etmek, ABl Baskani Wilson'in uluslar hakkindaki ilke-
478
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
sinin Trklere de uygulanmasini saglamaya alismak; elde edebildikleri silh
ve glerle istilcilara karsi direnmekti.
Bu komitelerin kararlan ve amalan arasinda belirli benzeyisler olmakla bir-
likte, hepsi blgesel rgtlenmelerdi. Aralarinda birlik baglantilari yoktu. Savas-
ma olanaklan stn donanimli dsman gleri karsisinda ancak gerilla savasili-
gina dayaliydi. Ulusal lde bir grs ve g birligi planlari da yoktu. Ilerinde
esitli ve karisik ideolojik egilimler dolasiyordu. Kimisi seriata dnlecegini, kimi-
si haliIeyi ve sultani kurtarma amaciyla vurusuldugunu, kimisi blgesel zerklik
yntemleri (adem-i merkeziyet) kurmayi, hatt Sara yntemi kurmayi dsn-
yordu; eski tanisimiz olan bu emektar szck, bu dnemde "Sovyet" anlaminda
kullanilmaya baslanmisti. 1913'ten 1918'e degin sren savaslarin ykn tasi-
yan kyl, yoksulluk ve uyusukluk iindeydi. lirenis girisimlerine katilacak gc
kalmadigi gibi, ne bir ulusal savasma ne de zenginlerin topraklarina, mallarina
saldirma gibi bir istegi vardi. Bu karisik, amalari belirlenmemis olan rgtleri
ulusal lde bir plan iinde birlestirmek, kadere boyun egmis bu yiginlan bir sa-
vas cephesinde harekete getirmek gerekten bir mucize olacakti.
Iste en sona biraktigimiz etken bunu basarmada kendini gsterdi. Bu etken
olmasaydi, ilk direnisler bastirilabilir, seriatilik, hilIet ve saltanat taraIindan
yozlastinlabiliir, Wilson prensiplerini uygulama istekleri, protestolar dinlenmeye-
bilir, direnis gleri arasinda atismalar ikabilir, ulusal kurtulus savasi yerine bir
i savasa gidilebilir ya da baska amalara evrilebilecek gler haline getirilebilir-
di. Bunlari bir tahmin olarak sylemiyoruz, nk bunlarin her biri ynndeki
egilimler 1919'dan'Kurtulus Savasi sonuna degin srmstr. Bunlari nleyen ke-
sin etken, otuz dokuz yasinda gen bir general olan MustaIa Kemal'in sagladigi
ve karsisina ikan kisilerin engellemelerine karsin bir daha birakmadigi nderlik
olmustur.
Bu nderligin olaganst niteligini hesaba katmadan bundan sonraki olayla-
rin hibirini yorumlayanlayiz. Yalniz o zamanki kosullar altinda mucize sayilan
ulusal kurtulusu degil, bizim asil konumuz olan agdaslasma srecinin son kesin
adimlarinin asama asama gereklesmesinin mantigini da, bu nderligin payini
kavramadan yorumlama olanagi yoktur. Ulusal kurtulus savasinin atigi devrim
dnemi buraya kadar izledigimiz srecin uluslasma, halklasma, gelenek ve din
kaynakli devlet rejimi yerine cumhuriyet devleti, hukuk, egitim ve genel toplum
yasaminin bu ilkelere gre biimlenmesi, buraya kadar szn ettigimiz teokrasi,
emperyalizm ve komnizm arasi atismalar arasinda yolunu bularak sonulandi-
rilmasi onun nderligi altinda olabilmistir.
479
TRKYE'DE ADALAMA
2. "Ulusal" bir devlet kurulmasi sorunu
1919 Mayisinda bu nderligin ortaya ikisindan sonra direnis akimlarinin bir
savas cephesi olarak birlestirilmesini saglayan bir dizi kongre sonunda blgesel
partizan komiteleri yerine bir hkmet, "Kuv-yi Seyyare", "Kuv-yi Milliye" de-
nen gerilla gleri yerine de ulusal bir ordu kurulmasi ynnde alismalar basladi.
Bu iki isin, dsmanla savasin sresi boyunca, gereklestirilmesi kolay olmamistir.
Baslangita, ilk ynetme gc Sivas'ta "ulusal kongre" niteligi tasiyan bir kuru-
mun temsilcisi olan "HeyeC-i Temsiliye" denen organdi. Btn ulus adina eyleme
geen ilk organ budur. "Ulusal kongre"nin belirledigi amalar kisitsiz ulusal ba-
gimsizlik, yabanci bir devletin koruyuculugunu ya da mandat statsn reddet-
mek, yabana uyruklara bagimsiz egemenlik stnde imtiyaz tanimamak (kapit-
lasyonlarin reddi), azinlik cemaatlerininayricaliklarinin kaldirilmasi, ancak em-
peryalist amalar gtmeyen devletlerden ileride kalkinma iin yardim kabul edil-
mesi maddeleriyle zetlenebilir. Bunlardan baska, 28 Ocak 1920'de yayimlanan
alti maddelik kisa bir bildiri olan Misak-i Milli (Ulusal Pakt), Trk halkinin o-
gunlukta oldugu topraklar disinda Osmanli Imparatorlugu egemenligi altindaki
btn lkelerin zgrlgn ve ulusal bagimsizligin gereklestirildigi zaman ke-
sin olarak agdaslastinci reIormlara girisilecegini bildiriyordu. Bu bildiri Osmanli
tmparatorlugu'nun dagildigini, onunla birlikte Osmanlilik, Islm Birligi, Turan po-
litikalarinin da reddedildigini aiklamis oluyordu.
ok kisa bir zetlemeyle verdigimiz bu ilkelerin Osmanli tmparatorlugu'nun
dagildigini bildirisinden daha ileriye giden baska anlamlarinin da oldugunun kav-
ranmasi o zamanki kosullar altinda kolay olmamistir. Ulusal Pakt bildirisi gerekte
Wilson doktrinine cevaptir. Osmanli tmparatorlugu'nun dagilisini kabul, aika,
baska trde bir devletin kurulacagi anlamini tasir. Fakat Kurtulus Savasi iinde
rol alan kisiler arasinda bile, bunun sonraki yillar iin tasidigi sonulan kavrama-
yan, bunlari Tanzimat, Kanun-i Ess bildirileri gibi dsmanlarin agzini tikamak
iin yapilmis gsteriler sananlar bulundugunu ok gemeden MustaIa Kemal'e
karsi ailan muhaleIet savasi boyunca grecegiz. Genis bir anlam karmasasi iin-
de sren bu muhaleIete karsi MustaIa Kemal, askerlik alaninda gsterdigi kadar
incelikli bir taktik ve strateji isteyen bir tutum gelistirmek zorunda kaldi.
Anlasmazliklarin ilk patlak verisi Kongre ve onu temsil eden kurul yerine,
Ankara'da ulusal bir meclis toplanmasi kararinin ertesinde basladi. Istanbul Os-
manli levleti'nin baskenti iken, orada bir parlamentosu varken, bu Anadolu ka-
sabasinda bir "millet meclisi"nin anlami, niteligi ne olabilirdi? Padisahin ve isgal
glerinin o parlamentoyu kapatmasi bu sorunun altindaki dsne indirilmis ilk
480
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
vurus oldu ve 23 Nisan 1920'de, sultan ve haliIenin ve parlamentosunun yoklu
gunda kimilerince o devleti temsil eden bir kurum olmasi dsncesiyle Trkiye
Byk Millet Meclisi kuruldu. Adindaki "Byk" szcg, bu kurumun btn
meclislerin stnde bir gc temsil ettigini gsteren bir szckt. Bunun da ne
anlama geldigini anlamayanlar bulundugu, ok gemeden, Meclisin niteligi soru
nu tartisilinca aiga ikti. , ,
Byle bir meclisin yetkileri, grevleri ne olacakti? Bu sorun, meclis iin bir
Tekilat-i Esasive Kanunu (Temel rgt Kanunu) yapilmasina gelindigi zaman
ortaya ikti. Biroklarinca 1876 Kanun-i Esssi hl yrrlkte sayildigi iin
byle Iarkli bir terim kullaniliyordu. "Teskilt-i essiye" terimi, "kanun-i ess"
teriminin, daha nce grdgmz "tanzimt-i essiye", "nizmt-i essiye" te-
rimlerinin yeni bir yavrucagidir.
1876'daki hazirlanista oldugu gibi bu kanunun hazirlanisi da karisik egilim-
lerin arpismalan altinda, anlam ve ama belirsizlikleri iinde ve kisa srede oldu.
Yalniz bir Iarkla: Birincide karmasalar arasinda ne istedigini bilen ve son sz
syleyen Abdlhamit, ikincide MustaIa Kemal olmustur. Ikisinin kisiligi arasinda-
ki tam karsitlik bize ok sey anlatacak niteliktedir. .
1876 Anayasasi'na etki yapan grslerin niteligini onun rn isigi altinda
nasil kavramaya alismissak, burada da buna benzer bir yolla Teskilt-i Essiye
Kanunu'nun yapilmasinda ne gibi dsnlerin arpistigini yeni rejimin niteliginin
kesinlestigi asamanin isigi altinda tanimaya alisacagiz. Bu yapilmadika, bu ilk
asamayi romantiklestirenlerin, "o meclis zamaninda gerek demokrasi vardi", "o
zaman bir Islm devleti kurulacakti", "o zaman sosyalist bir rejim kurulabilirdi"
gibi hayallestirenlerin dstg yanilmalara, atismalan kisiler arasindaki kiskan-
lik, ekememezlik gibi seylerle yorumlamalara dsmekten kurtulamayiz. zlem-
leri gerek yerine koyarak dsnme huyunun rn olan bu gibi yargilar geregi
yansitmaz. Gerisinde, simdiye dek inceledigimiz bir gemisin yikintilarinin kosul-
lari bulunan bir toplumda liberal demokrasi, ideal teokrasi, sosyalizm topyasi
olanaklarini gerek saymak byle dsnerek yapilan yakistirmalarin rndr.
Ilk asamadaki durumu eski islamci, batici ve ulusu grslerin geirdigi garip
bir dnsmde grrz. Bu deIaki grns, 1908-1918 grnsnn tersidir.
Savas sonrasi olaylan ve emperyalizm-komnizm atismasi bu szcklerin 1919
ncesindeki anlamlarinin altini stne evirmisti. Temel rgt Kanunu'nu anla-
mamiz iin nce, yeni kosullar altindaki bu degisik grns tanimamiz gerekir.
kusya'daki devrim, henz Birinci lnya Savasi bitmeden, nce arlik Impa-
ratorlugu'nun yikilisi olarak, sonra emperyalist glere karsi, Osmanli devleti
zerine yapilmis gizli anlasmalari aiklayan ve arlik devletinin Trk topraklan
481
TRKYE'DE ADALAMA
zerindeki isteklerini reddeden bir devrim olarak karsilandi. Bu iki neden yzn-
den bu karsilayis dogal olarak daha o zamandan olumlu bir karsilayis olmustu. O
zamanki kosullar altinda olumlu bir karsilayis olmakla birlikte bunun ulusal bir
devlet kurma sorunundaki anlamsal sonularinin sinirlan vardi. O zaman Osman-
li tmparatorlugu'nun sahipsiz parasi olan Anadolu'nun isgal altinda olmayan
parasinda ne bir isi siniIi, ne ayaklanmaya hazir kyl, ne de onun ne oldugunu
bilen aydin vardi. Komnizm, daha dogrusu o zaman daha ok kullanilan de-
yimle Bolseviklik yalniz halk arasinda degil, okumuslar arasinda bile ancak bir te-
cesss konusu olan grlmedik, duyulmadik bir muammaydi. Ba'da, hatt Rus-
ya'nin kendisinde bile hersey kesin bilinmiyordu. O zamanki Trkiye'nin kimi ki-
silerini bu devrimi ve rejimini daha grenmeden olumlu bir tutum almaya zorla-
yan asil g, sosyalist bir rejim kurma istegi degil, emperyalizm baskisi altinda ve
imparatorluk, saltanat, hilIet ve Turan zlemleri gibi hayaller yerine, Trk halki-
nin ogunlukta oldugu ve Ulusal Pakt'ta belirlenen topraklarda ulusal iradenin
egemen zgrlgyle kurulacak bir devletin Ba devletleri taraIindan taninmasi
istegiydi.
Rusya'da kurulan rejimde de, Trkiye'deki direnis akiminin yeni bir rejime
dogru mu gidecegi, yoksa saltanat ve hilIet iin mi dvsldg, byle degilse
nasil bir rejim ikacagi henz bilinmeden, baslayan ulusal direnis eylemleri y-
znden olumlu bir ilgi vardi. lenildigine gre MustaIa Kemal'in Samsun'a iki-
sindan sonra, belki mayis-haziran arasi bir tarihte, kusya'daki rejim onunla ilk
tanismayi sagladi.
7
Bu yoldaki abalarin, o daha Istanbul'dayken basladigini sy-
leyenler de vardir. Bu tanismada beliren noktalar, emperyalistlere karsi direnildigi
takdirde ulusal nitelikte bir direnisin desteklenecegi ve kurulacak devletin niteligi-
nin Trk toplumunun kendi kosullarina gre ve ancak Trklerin kendi iradeleriy-
le belirlenecegi noktalardir.
Szn ettigimiz Wilson doktrininin ilkeleri, Sovyetlerle Almanya arasinda
yapilan Brest-litovsk Bans Antlasmasi zerine 8 Ocak 1918'de yayimlanmisti.
Bu doktrinde Birinci lnya Savasi sona erince yenilen devletlerin egemenligi al-
tinda olan halklarin siyasal durumunu dzenlemede bir ilke olarak alinacak olan
ulusal irade ilkesi vardi.
8
Bunda Osmanli devletini ilgilendiren yan, ynetimi al-
tindaki milletlerin kendi rejimlerini kendi halklarinin istegine gre kurma zgrl-
g Iikridir. Fakat bu prensip Ankara'da, "egemenlik kayitsiz sartsiz ulusundur"
tezine dayanarak kurulacak bir devletin varligini kabul edemezdi. nk bu dokt-
rinde ulusal irade zgrlg ve ulusal egemenlik ancak iki kosulla kabul ediliyor-
du: a) Ulusal zgrlk, var olan siyasal dzende devrimci bir degismeyi kapsa-
mayan bir zgrlk olacakti, b) ya da savasin mahkm ettigi devletlerin (Alman-
482
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
ya, Avusturya-Macaristan, Osmanli tmparatorluklari'nin) egemenliginden ika-
cak kavimler, kurulacak Uluslar Birligi'nin (Cemiyet-i Akvam) saptayacagi bir
devletin vasiligi altinda kendi siyasal dzenini kurabilecekti.
Bu iki kosulun ikisi de, ona bir cevap olan Ulusal Pakt bildirisine ve ulusal
kurtulus savasi davasina aykiri oldugu halde, Istanbul devleti iin bir nimetti.
Wilson ilkesi, var olan bir siyasal egemenlige aykiri olan, devrimci olan bir rejim
kabul etmedigi iin, Osmanli saltanati ve hilIeti garanti edilmis oluyordu. Bunun
disinda Anadolu ve Trakya topraklarini dzme istatistiklere dayanarak benimse-
yen bir alay Rum, Ermeni, hatt erkes vb. kavimlerin rgtlerinin yle istekleri
vardi ki, VVilson doktrinine gre bu istekler kabul edilince (bu doktrindeki ulus il-
kesi bunlara uyar), Trklere daha sonra Sevr Antlasmasi'nda sinirlan izilen k-
k bir blgeye ekilmekten baska yapilacak bir sey kalmiyordu. Kimi ulusuluk-
larda grlen bir hayal genisligiyle Ermeniler yle bir Ermenistan haritasi iziyor-
lardi ki, MustaIa Kemal gibi kisiler iin Wilson doktrinine gvenmek ulusa hiya-
netten baska bir sey olamazdi.
Fakat bu kadar basit ve aik olan bu neden, MustaIa Kemal'in nderligi al-
tindaki tutumu karalamak isteyenlerin eline bunun Bolseviklik demek olacagini
iddia etmek gibi bir silh veriyordu. Bu silhin kullanilisi, 13 Eyll 1919'da Sivas
Kongresi'ne gelen bir Sovyet mesajinin okunmasi, daha sonra BMM'nin ailisin-
dan gn sonra MustaIa Kemal'in Sovyeer'le iliski kurulmasini tekliI eden me-
sajinin gnderilmesiyle basladi. 9 Mayis 192O'de Meclis'te yeni bir mesajin okun-
masi, ondan iki gn sonra Moskova'ya ilk grevlinin yola ikmasi, ayni ay iinde
oradan Ankara'ya bir grevli yollanmasi gibi henz daha gsteri niteligindeki
olaylarla
9
Sovyetlerle asil antlasmanin yapildigi zaman arasindaki sre iinde bu
iddialar daha da glendi. likkat edersek grrz ki bu sre, ayni zamanda
BMM'nin yasal niteliginin belirmesinin Meclis'te tartisildigi zamana rastlar!
Iste, ulusal kurtulus savasi akiminda ilk siyasal ve dsnsel ayrilik, bu sira-
larda ve szn ettigimiz iliskileri smrmek isteyen iddianin etkisi altinda gerek
niteligi arpitilmis olarak bize kadar gelen bir sorun zerinde basladi. Ulusal kur-
tulus akimina 1920'de katilmis olan Halide Edip'in niteleyisine gre, buayrilik
"logu lks" yanlilanyla "Bati lks" yanhlan arasindaki grs Iarkinda ken-
dini gsteriyordu.
10
Birinci deyimle ne anlasildigini,-BMM'nin o zamanki tartis-
malarinda konusan, Mesrutiyet dnemi sonlarina dogru yan Islamci, yan ulusu
bir iki yazisi ikmis olan Besim Atalay adli gen bir yenin szleri syle yansitir:
"Iki byk akimin karsilastigi bir yerde bulunuyoruz. Biri, dinlerin besigi olan lo-
gu'dan, teki istibdat, zulm ve saldin kaynagi olan Bati'dan geliyor. Biz hangisine
katilacagiz? Gladstone'un ocuklarinin sngleri altinda mi yasayacagiz, yok-
483
TRKYE'DE ADALAMA
sa bize uzatilan ele mi dnecegiz?" Bu szler, "logu'ya, logu'ya" sesleriyle kar-
silanmisti.
11
logu ve Bati terimlerinin anlamlarinda tersine bir dns olmusa benziyor.
Geri gemiste de kimi Islamcilar, kimi ulusular arasinda buna benzer ortak bir
grs vardi. Fakat simdi Bati'nin niteligi, saldirgan emperyalizmle
ikizlesmistir.ayrica, bu Bati'nin, logu'nun smrlen halklarinin gc nnde
bir gn egilecegi umudu bir inan olmaya baslamisti. Bu inanci, Mesrutiyet
dneminin Islamci sairi Kurtulus Savasi'na katildiktan sonra yazdigi ulusal marsa
da geirmistir. kesit Pasa'nin sivizasyon usl-i mergubesi deyiminin yerini tek
dii kalmi canavar imgesi almis oluyordu.
Fakat, terimlerin bu basasagi olusuna bakarak bu dnemin baticilarini dev-
rimci, dogucularini da tutucu ya da dinci olarak tanimlamakta ekingen davran-
maliyiz. lurum, bunun tersine gzkmekle birlikte, bu da tmden dogru degildir.
Gerekte, ne Bati yanlilarinin, ne de logu yanlilarinin ulusal akimin siyasal y-
nnn, i rejiminin iki bas sorunu zerine belirlenmis, kesin bir grs vardi.
Ulusal kurtulus savasinin siyasal ynnn ne olacagi sorunu Bati-logu karsitligi
sorunu gibi gzktg halde, yasal sorun ya da i rejim sorunu saltanat-hilfet ile
ulus egemenligi karsitligi sorunudur. Bizim konumuz aisindan da nemli olan bu
sorundur.
yle gzkyor ki, baslangita baticilar hem zorunlu grdklerinden hem
de devrimcilik saydiklan yeni bir rejim kurulmasi egiliminden kainmak iin Bati
devletleriyle uzlasilmasi yanlisi olanlardir. Ilk zamanlarda bu istek mandat ve
Wilson ilkeleri, Amerikan himayesi gibi sorunlarla iliskili grlmekle birlikte Mus-
taIa Kemal, sorunu saltanat ve hilIetin kaldirilmasi, onlardan bagimsiz ulusal
egemenligi ortaya atmasi asamasina getirdiginde buna karsi tutum almaln bu-
nun byle oldugunu gsterir. Baticilar, agdas uygarliga uyan bir rejim kurulmasi
yanlilan degil, Mesrutiyet rejimini saltanat ve hilIetiyle birlikte tutmak zere Ba-
ti'ya el uzatma yanlisi olanlardir.
Fakat dogucu yanin grs de belirli degildi. Halide Edip, bunlarin grsn
su belirsiz szlerle tanimlar: "Bu grs logu'ya uygun, daha elverisli bir durum
iin beslenen, baski altinda kalmis zlemlerden dogan Iikirler toplamiydi. Bu Iikir-
ler, dogal olarak, kus levrimi'nin ok etkisi altinda kalmisti." Ona gre bu fikirler
toplamina girenlerin sayisi da az degildi. Bu grubun nderi olarak Mesrutiyet ay-
dinlarindan biri olan Hakki Behi'i anar. Adini zellikle andigi bir baskasi Hikmet
Bey (Bayur) iin: "O, bsbtn gnlyle Trkiye'nin Bolsevist olmasini zlyor-
du" der. Fakat Halide Edip'in tanimlarindan bu kisilerin gerekte "bolsevist" bir
rejim mi istedikleri, sadece devrimci bir rejim kurulmasini mi istedikleri, yoksa
484
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
kusya ile emperyalizme karsi isbirligi kurulmasini mi istedikleri belli degildir. Isi
ya da kyl ile en kk bir iliskisi bile olmayan sadrazam torunlan ve okumus
kisizadeler arasinda gelecegin rejiminin komnizm olacagi hayalini besleyen
genler bulunsa bile bunlarin zlemleri toplumda temeli ya da destegi olmayan
hayalciliklerden teye bir agirlik tasimiyordu.
Gerekte dogucularla baticilar arasindaki asilayrilis o zaman henz cidd bir
asamaya gelmemis bulunan Sovyetlerle dostluk sorunu zerine degil, daha ger-
ek sorun olan Osmanli devletindenayri bir hkmet kurulmasi sorunu zeri-
neydi.
3
Bu konu zerine yazanlarin yanilmalarinin ve bizi yaniltmalarinin nede-
ni, grsayriliginin komnizm ideoloji ve rejimine karsi nasil bir tutum alinacagi
sorunu zerine degil ulusal rejim sorunu zerine iktigina dikkat etmemis olmala-
ridir. Grslerin ayrilmasi, karsitlasmasi, atismasi komnist bir rejim kurup kur-
mamak zerine degil, hkmetin ve Meclis'in niteligi yani Anayasa sorunu zeri-
nedir. Baticilarin, Bati temellerine dayanan bir rejim yanlisi olduklan iin Sovyet
sisteminin alinisina karsi olduklan yolunda Halide Edip'in belirsiz tanimlayisi da-
ha sonraki olaylarin isigi altinda inandinci degildir; nk bunlarin Cumhuriyet'in
ilnina hatt ondan biraz sonrasina kadar sren siyasal abalarinda Yeni Osman-
lilarin grsnden daha teye giden bir rejim istediklerini gsteren hibir kanit
yoktur. Bati yanliligiyla kastedilen sey, mtteIiklerin kabul edecegi sanilan bir dis
siyasa, rnegin mandat sistemini isteme, Amerikan himayesini agirma, ya da
dsmanla uzlasma yoluna giderek Bati devletlerinin daha Birinci lnya Savasi
sona ermeden btn diplomatik eylemlerinin asil hedeIi haline getirilen Sovyet
Devrimine kari dnme tutumu olabilir. Savas sresi iin gerekli siyasal rejim
konusunda bunlarin Mesrutiyet, saltanat ve hilIet rejimlerinin tutulmasindan
teye giden bir grsleri yoktur ve MustaIa Kemal'e karsi oluslarinin asil nedeni
onun bu rejimi birakmaya dogru giden bir tutumu olmasidir. Su halde, asil atis-
ma konusu kapitalist ya da sosyalist bir rejim kurulmasi zerine degil, sadece sa-
vasi yrtecek geici bir hkmet kurulmasindan teye gidilmemesi tezi zerine-
dir. Bati ile uzlasildiktan sonra mevcut mesru rejime, saltanat-hilfet rejimine d-
nlebilir ve dnlmeliydik
Bu ynde gidilmeyecek olursa, kurulacak yeni bir rejimin bir sovyetizm ya
da komnizm ynne gitmek demek olacagi iddiasi iste bu evrenin yaydigi bir
iddiadir.
12
Biroklarinca o zamanki dsn aisindan ulus egemenligine dayali,
saltanat ve hilIetten kopmus bir rejim kurmak sosyalist bir rejim kurmak kadar
a Bu tmcenin yanina, "Byle oldugunu anlarsak, o zaman nceki paragraIta |Berkes, ilk baskida
burada sayIa kesildigi iin, "sayIa" demis| sz edilen belirsizlik aydinlanir" notu dslms, b
"lnlebilir ve" szckleri kenara eklenmis.
485
TRKYE'DE ADALAMA
asin devrimci bir isti. Bu egilim bize 1876'daki sadrazamin kanun-u ess yanlisi
olanlari roigelukla (kizillikla) sulamasini hatirlatir. O zaman oldugu gibi simdi
de teokratik bir saltanat-hilIet rejimi yanlisi olanlar, onun disinda herhangi bir
rejime ynelmeyi asin bir sol egilim sayiyorlardi. Teskilt-i Essiye Kanunu'nun
yapilisi bunalimi getikten sonra saltanat, daha sonra da hilIet sorunlan ortaya
ikinca bu baticilara eriatilarin, Islamcilarin, hilafetilerin ve eski Ittihatila-
rin katilmasivla Mustafa Kemale karsi genis bir cephe kuruldu ve esitli ynler-
den onu ortadan kaldirma abalarina da girisildi.
8
BMM'nin niteligi zerine baslica gr belirtilmekteydi: Birincisi, bu Mec-
lis ancak savas sresince kurulmus geici bir meclis olabilir grs; ikincisi, Mes-
rutiyet parlamentosunun srgnde bir devami ya da geici olarak onun yerini
alan bir meclis olabilecegi grs (bu grste bulunanlar iinde Istanbul'daki pa-
disah yerine bir sultan naibi ya da bir haliIe vekili bulunmasini dsnenler de
vardi); ncs, egemenligin artik ulusa getigi, Meclis'in ulus adina yasama ve
yrtme yetkileri olan yeni bir mesru devletin meclisi olacagi grsdr. Birinci
ve ikinci grste olanlar iin nc grs mesru olmayan bir rejim kurmak,
MustaIa Kemal'in diktatrlg altinda bir halk cumhuriyeti kurmak gibi devrimci
bir yol amak demekti.
Dikkat edersek grrz ki Sovyet modelini alma szleri, Meclis'in kendi nite-
ligi zerindeki tartismalarin iktigi zamana rastlar. Halide Edip'e gre, Mustafa
Kemal'in kendi yakinlarina aikladigi ve sonra degistirilmis biimiyle kabul edilen
taslagin yazan "dogucu" denen grubun ileri gelen bir temsilcisiydi. Ne asil, ne de
degistirilmis biiminde bu tasarinin Sovyet sistemiyle bir ayniligi olmadigina gre
baci grup adina yapilan iddialar, o zaman sosyalist bir rejim kurmak syle dur-
sun, ulus egemenligine dayanan yeni bir yasal rejimin bile ne denli yadirgandigi-
ni gsterir. Saltanat ve hilIetli mesrutiyet rejimini Bati modeli sayanlarin ulus
egemenligine dayali bir rejimi Sovyet rejimi saymalan sasilacak bir sey degildir.
Gerekten byle bir sey, mesru Osmanli saltanat ve hilIetine isyan, yzyillarin
byk geleneginden kopma demekti. Bu, simdiye kadar grdgmz dnemlerin
hibirinde girisilmemis lde bir devrimcilikti.
Bu dnemdeki komnist akimi ve partileri konusunun, daha sonralari hayli
speklasyon ve smr konusu yapilmasinin baslangilan da Ankara'da kurulan
Meclis ve hkmetinin Istanbul'daki mesru hkmet karsisindaki siyasal ve hu-
kuksal durumu zerine ikan bu devrimci grs yanlis anlamada ya da yanlis
a Vurgular sonradan eklenmis ve yanlarina nce "MC'Ier" notu eklenmis, sonra baska bir kalemle
basina ve sonuna ek yapilarak not, "lemek ki MC'Ier daima var" haline getirilmis |MC =Milliyeti
Cephe]. . ....................
486
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
gstermede yatar. laha sonra, nce telmih yoluyla, daha sonralari ise, zellikle
1940-1950 dneminde, aika btn MustaIa Kemal dsmanlari Kemalist dev-
rimlerin komnizmden alindigi iddiasini yrtmslerdir. O zamanki ve daha son-
raki Sovyet yazarlarinin ve ulusal kurtulus savasini Osmanli tarihi erevesi iinde
dogrudan dogruya incelemekten ziyade Sovyet levrimi konusuna deggin bir
olay olarak alan Bati yazarlarinin bu birincilerden aldiklari bilgilere dayanarak
yazdiklarinin da bu speklasyonlara katkisi olmustur. Bu Sovyet ve Bati yazarla-
rina gre Anadolu'da isi ve kyl emeki siniIinin baslattigi bir komnizm akimi
vardi; bir Osmanli pasasi olan MustaIa Kemal, Sovyetler'den yardim sagladiktan
sonra bunlari soysuzlastirma ya da yok etme yoluyla nlemistir. Byle bir iddi-
anin gereklik derecesini anlamak iin nce olaylarin kronolojisine, sonra da bir
haritaya azicik dikkatle bakmak yeter.
O zaman, ilk nce bu varligi sylenen akimlarin yeni bir rejim kurulmasi so-
runu etraIindaki atismalarin yogunlastigi bir zamana rastladigini grrz. Sov-
yetler'den yardim saglama isi, anayasa dzeyindeki ilk nemli bunalim getikten
sonra gelen bir olaydir. Sovyetlerle antlasma 16 Mart 1921'de olmus, bunda iki
yan birbirlerinin rejimlerini karsilikli tanidiklarini aiklamislardir. Asil Sovyet yar-
dimi ve BMM hkmetinin madd desteklenmesi ise ancak 1921 yazindan sonra
baslamistir. Nitekim, simdi gzden geirecegimiz anayasal kurulus konusu etra-
Iindaki bunalimin sonulandigi 20 Ocak 1921'den sonraki haziranin 28'inde
MustaIa Kemal, Sovyet temsilcisine kesin ve aik olarak sunu bildirmistir: "Kur-
dugumuz hkmet sekli lkemizin kosullarina, toplumsal egilimlerine ve halkin
ihtiyalarina tamamiyla uygun hkmet seklidir."
13
Bu Sovyet yardimi basladigi
zaman Ankar'daki rejim artik biimini almis bulunuyordu. Sovyet nderleri de
bu rejimin sosyalist ya da komnist bir rejim olmadigini kesin olarak biliyorlardi.
Haritaya bakmanin bize gretecegi teki gerek de sudur: O zaman Trki-
ye'de isi siniIi, hatt burjuvazi denebilecek kisilerin yogunlastigi blgelerin hepsi
isgal altindaki blgelerdir. Bunlarin en nemlisi olan Istanbul'da isi siniIi adina
yapilan girisimler siyasal davalar etraIinda olmaktan ok isi cretleri ve yasama
kosullanyla ilgili istekler etraIinda toplanir. Isgal altinda olmayan yerlerdeki tek
istisna Eskisehir'dir ki, burasi da isgal tehlikesi altindadir ve daha sonra, 1921
mart sonlarinda isgal edilmistir; hem de burada, Ankar'daki hkmete karsi bir
isi savasi bulundugunu gsteren bir alamet yoktur. Eskisehir'in, isi hareketi ol-
dugu iddia edilen olaylarin yogunlastigi blge olarak sivrilmesinin altinda yatan
asil gerek, komnizm perdesi altinda MustaIa Kemal'in nderligine karsi evril-
mis komplolardan bir tanesinin oradaki bir eteci rgtn gc etraIinda kme-
lenmesidir. Geri kalan yerlerde ise devrimci bir kyl ya da isi akimi oldugunu
487
TRKYE'DE ADALAMA
gsteren hibir olay olmadiktan baska, kyl devrimciligi sayilan olaylar ne bir
kyl ayaklanmasi, ne de devrimciydi. Tersine, seriatilarin, halifecilerin
r
belki de
dsman glerinin kiskirttigi ve MustaIa Kemal'in kurma halinde oldugu orduya
karsi evrilmis olan olaylardir.
Btn bunlarin en tipik olarak dgmlendigi olaylar" Yeil Ordu" adiyla
taninan bir rgt etraIinda dner. Szn ettigimiz iki kaynaktan gelen gr-
nse gre, bu rgt bir kyl ve isi devrimciligi rgtyd. Amerika'da bu ko-
nu zerine yazan Ivar Spector, yalniz kusa kaynaklara dayanarak 1919'da
Anadolu'nun birok yerinde komnizm yanlisi kvl akimlari oldugunu ispat-
lanmis bir gerek gibi kabul ederek, 192O'de BMM'nin kurulusundan sonra bu
akimlarin Yesil Ordu rgtnde yogunlastigini ileri srer. Ingiltere'de Bolsevik
devriminin en taninmis tarihisi olan E. H. Carr da ayni kaynaklara dayanarak
bu rgtn, kkleri toprak sorununda olan gl bir kyl akiminin yaratisi ol-
dugu inancindadir. Ona gre, bu Yesil Ordu az toprakli ya da topraksiz kylle-
rin rgtyd. Trke kaynaklarda ise bu rgt ya bir muamma ya da bir efsane
olarak gzkr. Son zamanlarda sosyalist akimlarin gemisi zerine uyanan
ilgi dolayisiyla ikan maksatli yayinlar da, Ankara'daki siyasal dramin so-
runlarinin perspektiIi iine konmadan yazilmis olduklan iin eIsaneyi daha da
sisirmislerdir.
3
Yesil Ordu olayinin az sonra deginecegimiz bir eIsane yani olmakla birlikte,
gerek yanini Nutuk aika anlattigi halde bir muamma gibi gsterilmesine devam
edilmesi anlamlidir. Bunun MustaIa Kemal'in nderligine ve dzenli bir ulusal or-
du kurma abalarina karsi evrilmis bir tertip oldugu aiklanmak istenmiyor. Yesil
Ordu'nun gerek olan yanini dogru olarak sergilediginden kuskumuz olmayan
Atatrk'n anlatisi, yukaridaki varsayimlara dayali iddialarin tersini gsterdigi gi-
bi, Yesil Ordu etraIinda halkalanan ihtiraslarin yalniz rejim ve anayasa sorunuyla
degil, ayni zamanda ordu sorunuyla da ilgili oldugunu gsterir.
lsmanla savas konusunda ilk direnme deneylerinden kalma ete savasi
grsyle strateji ustasi bir general olarak MustaIa Kemal'in grs arasinda tam
bir karsitlik vardi. Biraz romantiklige, biraz kabadayiliga kaan kisiler, asagida
deginecegimiz siyasal ikarlan dsnenler ile, ya AriI Oru gibi siradan bir serseri
ya da erkes Ethem gibi eskiyaliga yatkin kisiler arasindaki grse gre, ulusal
kurtulus savasi etelerle kazanilabilecekti. nk erler subaylarin komutasi altin-
da savasmiyorlardi. Ilk Meclis hayli romantiklestirildigi iin rtl tutulan nokta,
a Burada agir bir dille kastedilen yayin iin bkz. Mete Tuncay, Trkivede Sol Akimlar (!908-1925),
4. baski, 2 cilt (Istanbul, 1992); ayrica bkz. Mete Tuncay, Mesai-!920. Halk Saralar Iirkasi
Programi (Ankara, 1972) \t Eski Sol zerine Yeni Bilgiler (Istanbul, 1982).
488
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
BMM'nin birok yesiyle onlarin evrelerinin de bu grse candan katildiklandir.
Mustafa Kemal iin ise dzenli yeni bir hkmet kurmak gibi dzenli normal bir
ordu kurmak da sartti. stn silhlarla donanmis bir istil ordusuna stn strateji
planiyla ynetilecek stn bir komuta birligi altindaki bir orduyla karsi konabi-
lirdi. Nitekimyle oldu.
Byle bir ordunun gelistirilmesine halk arasinda etkili olmaya baslayan din, se-
riat, hilIet ve saltanat kaynakli propagandalar ve ayaklanmalar nemli bir engel
olmaya baslamisti. Bu ayaklanmalar toprak isteyen kyllerin isyanlari degil, tersi-
ne II. Mahmut zamanindan beri siyasal gleri kirilmakla birlikte ekonomik gleri
hl yasayan eski derebey ve ayanin artiklan olan toprak agalarinin, blgesel esra-
Iin ve bir de tarikatarin, "beklenen mehd'lerin ikarttigi isyanlardi. Gerilla eteci-
lerinin bunlari bastirma abalan, ulusal savasi birakip bir de i savas ynne dnl-
mesi tehlikelerini tasiyordu. Bir militer rgt olmaktan ziyade, ordudaki bozguncu-
luk eylemlerini nleyecek, ulusal bir beraberlik propagandasi yrtecek bir rgt
olarak MustaIa Kemal'in anladigi Yesil Ordu bu hikyenin gerek yanini gsterir.
Hikyenin eIsane yanini Nutuk, dogrudan dogruya aiklamamakla birlikte
dolayli olarak gsterdigi gibi, onunla ilgisiz gibi gzken birtakim olaylar zerine
edinilen bilgiler verir: Bu rgt, ikinci asamasinda kendisinden beklenen isin tam
tersini gden glerin siyasal araci olmaya baslamisti. Yeni bir rejim, ulusal bir
ordu, Mustafa Kemal'in hem siyasal hem militer nderligine karsi olan ne kadar
batici yani mesrutiyeti, hilaIeti, eteci ve (sanimiza gre en nemlisi) ne kadar
eski Ittihati varsa, hepsinin paylasik olarak sisirmeye, baska bir blg Enver
Pasa'yi yeni bir kurtanci olarak eIsanelestirmeye alisiyordu. Bugn artik biliyoruz
ki Meclis iinde ve disinda Enver Pasa'yi iktidara getirme isine koyulmus genis bir
Ittihati komplosu vardi.
Yesil Ordu'nun eIsane yani, iste bu komplo gelisirken KaIkasya'da Enver Pa-
sa' nin bir Islam ordusu kurdugu yollu propagandalar sirasinda dogdu. Bu propa-
gandaya giren unsurlar sunlardir: Sovyet nderleri Enver Pasa'yi destekliyorlar;
onlarin yardimiyla Azerbaycan ve KaIkasya'da bir Islm ordusu kuruluyor;
14
bu
Islm ordusu Anadolu'ya gelerek, emperyalistlere karsi saltanat ve hilfeti kurta-
racak; ayni zamanda btn Islm dnyasini birlesik bir cephe altinda ayaklandi-
racak; Enver Pasa Cezayir'den Hindistan'a kadar btn Mslman lkelerinin
temsilcilerinin kurdugu bir rgtn basindadir. Halbuki MustaIa Kemal diktatr-
lk pesindedir; amaci sadece kendi diktatrlg altinda bir ynetim kurmaktir.
Hanedan kurma pesinde oldugunu ileri srenler de olmustur.
Btn bu inanlarin altinda bir gerek payi oldugu sanisini veren bazi grs-
ler de yok degildi. Istanbul'da, Ankara'da, hatt Meclis iinde Enver Pasaci Itti-
489
TRKYE'DE ADALAMA
hatilar hl nemli yerleri tutuyorlardi.
15
Gerekte Enver Pasa'nin kendisi nce
kusya'da, sonra KaIkaslar'da birtakim eylemlerde bulunuyordu. Gerekte onun
evresiyle ierideki Ittihailar arasinda yogun bir iliski baslamisti. Gerekte Enver
Pasa'nin bir Islm mcahiti olarak dnya sahnesine ikmasi iin biricik koridor
Anadolu'ya geen yoldu. Gerekte Mustafa Kemal'in tutumu biroklarina dinsiz-
lik ve diktatrlk olarak gzkyordu. Yesil Ordu'nun eIsanelesmesi bu hayalle-
rin yogunlastinldigi ya da eski Ittihati Turanciliginin yeni bir kilik aldigi dneme
rastlar.
EIsanenin baslangilan da Birinci lnya Savasi dneminde Enver Pasa'nin
iliskili oldugu kimi kisilere kadar gider. O zaman arlik kusyasini kertmek iin
ieride ayaklanmalar ikartma projesinin bir tanesi Ukrayna'da isyan ikaracak
Ukraynali ve KaIkasli gnlllerden derlenecek bir ordu kurulmasi projesiydi. Ye-
sil Ordu iste bu gereklesmemis olarak kalan ordunun adidir. O zaman Istan-
bul'da derlenmesine girisilen bu ordu, dsman hatlan gerisinde gerekli bozguncu
eylemler iin egitilmis kisiler bulunamamasi yznden militer bir rgt olarak ku-
rulamamakla birlikte, adi kalmisti.
a
Enver Pasa'nin Almanya'ya gittigi zaman ilk iliski kuracagi kisilerin Birinci
lnya Savasi zamaninda Trkiye'de tanidigi kimseler olmasi dogaldir. Bunlarin
en nemlisi 15 Haziran 1920'de, yani BMM'nin ailisindan az sonra, ve Sevr
Antlasmasi'nin imzalanisindan az nce Almanya'da genelkurmay baskani olan
General Hans von Seeckt'dir (1866-1938); nk bu general aralik 1917'de En-
ver Pasa'nin yanma Osmanli ordularimn genelkurmay baskan yardimcisi olarak
atanan generaldir. Versailles'dan sonra mtteIikler, S. S. Aydemir'in dedigi gibi,
16
Alman topraklarinda asker muzika almayi bile belki yasaklamislardi; ama von
Seeckt iin ordu sadece muzika almak degildi. Antlasmanin yasaklama kosullan
ierisinde kalmakla birlikte, Almanya'da ordu gelenegini yasatmanin yollarini ba-
sarili olarak uygulayan bir teskiltiydi. Bu yollardan biri Krupp messesesiyle
birlikte Almanya disindaki yerlerde asker mhimmat Iabrikalan kurmak, henz
el konmamis malzemeyi Bolseviklere satmak, hatt kusya'da subay egitim mer-
kezleri ve mhimmat Iabrikalan kurmakti.
17
Von Seeckt'in bu gidisine Bolsevik
dsmani olan Hindenburg ve ludendorII gibi eski generaller siddetle karsi olmakla
birlikte, 1922'de Sovyetlerle kapallo dostluk antlasmasini yapan o zamanki
basbakan Joseph Wirth ile savas sirasinda Parvus ile dostluk kurmus olan yeni di-
a Enver Pasa'nin "Mtareke" dnemindeki etkinlikleri hakkinda bkz. Masayuki Yamauchi, Honut
Olamami Adam-Enver Paa (Istanbul, 1995) ve Sehnaz Yilmaz, "An Ottoman VVarrior Abroad:
Enver Pasha as an Expatriote", Sylvia Kedourie iysy.),Seventy-Five Yearsfthe Turkish Republic
(Londra, 2000) iinde, s. 40-69.
490
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
sisleri bakani BrockdorII-kantzau bu tutumu destekliyorlardi. Enver Pasa Alman-
ya'ya gidince, Bolsevik nderleri arasinda Parvus ile iliskisini tek kesmeyen Kari
Radek ile birlikte Sovyetlerle von Seeckt ve Krupp arasinda bag kurmustu. Enver
ve Cemal Pasalarin AIganistan, kusya, Trkiye ve Almanya arasindaki Iaaliyetle-
rinde dayandiktan destek bu bagdir. Enver Pasa, MustaIa Kemal Pasa'ya, "Bolse-
viklere Almanya'dan yardima ben tavassut ettim" diye yazisi, temelsiz bir vn-
me degildi. Bolsevik liderleri sirI bu yzden Enver Pasa'yi tutmaya devam ettiler.
Enver Pasa da bunu MustaIa Kemal'e karsi kullaniyordu. Eski Ittihatilar arasin-
da da, emperyalizme karsi asil savasacak gteki adamin MustaIa Kemal degil,
Meclis'te de epey taraItan oldugu sylenen Enver Pasa oldugu inanci yasiyordu,
teki bir rakip olan erkes Ethem'in adamlan da Yesil Ordu'daki bu karsitligi
onun lehine evirmeye alisiyorlardi. Meclis'te ve disinda bulunan mukaddesati-
lar da MustaIa Kemal'e karsi gelisen bu komployu destekliyorlardi.
MustaIa Kemal Pasa'nin, Ittihati Iaaliyetlerinin kizistigi dnemde Enver Pasa
iin alisanlara karsi aldigi tutum,
18
nihayet bu beklenen ordunun basinda ieriye
girmeye kalktigi takdirde Enver Pasa'nin yakalanmasi emrini vermesi biiminde
somutlasana kadarki olaylarin dnp dolasip Yesil Ordu'da dgmlenmelerini,
tslmlik'tan, haliIenin kurtulmasindan sz eden birtakim karisik Iikirli komnist
partileri de bsbtn karisik bir biime sokar. kusya'da kurulmus bir komnist
partisinin nderi olan MustaIa Suphi bile, Mesrutiyet dneminde Ittihati-larin ve
Enver Pasa'nin dsmani oldugu halde (kusya'ya gitmesinden nce Ittihatilar
taraIindan hapse atilmisti) ve Ankara'ya gelmek istedigi zaman, "Mustafa Kemal
Pasa'nin ne yapmak istedigini grenmek istiyoruz; grenebildigimiz ka-darina
katiliyoruz; biz de hilIet ve saltanatin kaldirilmasi Iikrindeyiz" dedigi halde (bu
son sz daha o zamandan asil davanin ne oldugunu bize gsterir), bu esrarli
Yesil Ordu rgtyle ilgilenmis, Ittihatilara ve rgt ele geirmeye alisanlara
karsi o da kendi rgtnn oraya sizmasini saglamaya alismistir. Fakat,
MustaIa Kemal'le yazismalardan, Ali Fuat ve Kzim Karabekir'le grsmelerden
sonra Anadolu'ya ayak basar basmaz bu yzden Trabzon'daki Ittihati rgt ta-
raIindan denize atilarak ldrlmstr.
Bu dnemde, zellikle yabanci basinda ve diplomaside bir "Ankara Hkme-
tinden sz edilmesine ve daha sonra Ankara'daki bu hkmette Meclis Baskani,
Vekiller Heyeti Baskani ve nihayet st yetkili Baskomutan olarak etkili olanin
MustaIa Kemal olmasina bakarak bu hkmetin MustaIa Kemal'in hkmeti ol-
dugunu sanmanin yarattigi grs de Yesil Ordu etraIindaki yansmanin gerek ni-
teliginin anlasilmasina engel olmustur. O zaman geri bir "Ankara Hkmeti"
vardi; ama MustaIa Kemal bunda sadece yansma halindeki glerden bir tanesiy-
491
TRKYE'DE ADALAMA
di. Onun "Ankara Hkmeti"ndeki etkisi ve gc arttika btn teki rakip g-
ler umuarini onu altedecek bir g oldugu sanilan Yesil Ordu'ya baglamislardir.
kusya, Enver Pasa, anti-emperyalizm, MustaIa Suphi, erkes Ethem gerilla-
ciligi gibi unsurlarla boyanarak bir komnizm akimi biimine sokulan karisiklikla-
rin altinda yatan asil sorun, sosyalist bir rejim kurulmasi sorunu degil, hl Mes-
rutiyet dnemindeki seriati, liberal, ttilIi, Ittihati, Turanci ve Pan-lslmcilar
arasindaki eski kavgalarin karmasasinin yarattigi bir sorundur. Bunlarin hibiri-
nin grsne katilmayan tek kii Mustafa Kemal'di. O, ne hilfet-saltanat mesru-
tiyeti, ne Islm ittihadi, ne seriat devleti, ne Turancilik, ne de sosyalizm yanlisiy-
di. Bunlarin hepsi, daha sonra Nutuk'ta anlattigi gibi, ulusal kurtulus savasinin
gereklerine ve amalarina aykiri hayalci servenciliklerdi ve hepsine karsi da ba-
sanli bir savas yrtt.
MustaIa Kemal'in Teskilt-i Essye Kanunu'nun biimini alisindaki ve isti-
lci dsman ordusuna karsi ilk basanlarin kazanilisindaki rol btn bu hayal ve
eIsanelerin snmesini sagladi. Artik Enver Pasa'ya ihtiyalan kalmayan Sovyet
nderlerinin de Anadolu'daki akimin gerek nderinin MustaIa Kemal olduguna
kuskulan kalmadi; Enver Pasa'yi desteklemeyi biraktilar; MustaIa Suphi'nin l-
drlmesini diplomatik bir olay yapmadilar; Sovyet basininda erkes Ethem bir
kahraman olarak degil, adi bir eskiya olarak gsterilmeye baslandi. Ingiliz emper-
yalizmine karsi savasmayi kendine ideal edinen Iakat Sovyetler'ce birakilan ve
Mustafa Kemal'ce ieri girmesine izin verilmeyen
19
Enver Pasa, Pan-slm ve
Pan-Turan hayallerinin yarattigi dilemmanin verdigi krlk iinde, Bolseviklere
karsi Ingilizlerin silhlandirdigi ve ayaklandirdigi Basmacilarin komutani olarak
lmek gibi hazin bir macerayla hayatina son verdi. MustaIa Kemal'in Nutuk'ta
aci szlerle elestirdigi hayalcilerin basinda o gelir.
Fakat MustaIa Kemal'in anayasal savasinin bu sadece birinci asamasidir.
laha asilacak ok asamalar vardi. Bu asamada onun anti-emperyalizmi, bu ide
oloji perisanligi iindeki evrelerin Iiyaskolan arasinda, Iarkli bir ynde gelismeye
basladi ve yukarida degindigimiz Bati uygarligiyla Bati emperyalizmi arasinda bir
ayinm yapma olanagi bu deneyler sayesinde belirdi. laha sonraki konusmalarin-
dan bildigimiz gibi, MustaIa Kemal anti-emperyalistti; Iakat bu, Trk halkini
Troki-Enver Pasa modeli bir dnya lsnde savas cephesine sokmayi gerekti
recek bir anti-emperyalizm degildi. Byle bir dsn kusya'da da tutunmus degil
di. laha realist nderler, kurduklan rejimi glendirecek yolda Bati gleriyle an
lasmalar yapma yoluna girmislerdi.
MustaIa Kemal'e gre emperyalizmin suunu yalniz Bati uygarligina ykle-
mek yetmezdi. Smr hedeIi olan uluslar, zellikle hl Asya gelenekleri dogrul-
492
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
tusunda yasamakta direnen halklar, ulusluklarini bilmedike, geriliklerine gml
kaldika, rejimleri ne olursa olsun stn uygarlikli toplumlarin smr ya da sal-
din hedeIi olmaya mahkmdurlar. Bu uluslar kendilerini agdas Bati uygarligi d-
zeyine getirecek devrimlere girismedike dnyada esit hak ve g sahibi olma id-
diasinda bulunamayacaklardir. Su halde, onun aisindan anti-emperyalizm savasi
Trkiye aisindan bir agdaslasma savasidir. Grecegimiz gibi bunun ilk hedeIi
Osmanli devleti ve onunla bitisik btn rgtlerdir.
Bu grsn, bu kitapta izledigimiz izginin dogrultusuna ne denli uygun ol-
dugunu grmek g degildir. Ayni zamanda bu grsn baska uluslar ugrunda
hayalleri birakip daha gereki bir aiyla Trk toplumu iin gerekli devrim gr-
sn de iinde tasidigini grrz. Kurtulus Savasi kazanilir kazanilmaz dogan
bayram havasi iinde onun sert bir uyariyla, "Asil savas simdi basliyor" deyisi
ok kisiyi sasirtmakla birlikte, onun bu asamaya ok daha nceden ne kadar ha-
zirlandigini bize gsterir. Bu deneylerden beliren grsn ne oldugunu Mustafa
Kemal'in kendi szlerinden zetlenmis olarak grdgmz zaman daha hangi
glerle atisma durumuna geldigini, bu atismalar boyunca grsnn nasil
asama asama aiga ikmaya basladigini asagida grecegiz.
Bize arpitilmis biimiyle gelen asil sorun etraIindaki baska kilikli atisma-
lardan MustaIa Kemal nasil bir zm gelistirdigini Nutuk'ta. su szlerle zetler:
"Meclisin aildigi ilk gnlerde... iinde bulundugumuz durum ve kosullari, y-
rtlmesini ve uygulanmasini uygun grdgm grslerimi bildirdim. Bu g-
rslerimin baslicasi Trkiye'nin, Trk ulusunun srdrmesi gereken siyasal ilke
zerineydi. Osmanlilik dneminde izlenen bildigimiz siyasal tutumlarin hibiri-
nin yeni Trkiye'nin siyasal yapisinin tutacagi yol olamayacagini grmstm...
Uluslari paylasik ve genel bir ad altinda birlestirmek, esitli halklan ayni haklar
ve kosullar altinda tutarak bir devlet kurmak parlak ve ekici bir siyasal grs
gibi gzkrse de, aldaticidir. Hibir sinir tanimayarak dnyadaki btn Trk-
lerin de bir devlet iinde birlestirilmesi gereklesemeyecek bir amatir... Pan-ls-
lmizm, Pan-Turanizm tutumunun basarili oldugu, dnya sahnesinde uygula-
nabildigi tarihte grlmemistir. Irk Iarki gzetmeksizin btn insanligi kapsa-
yan, dnyayi hkm altina alacak lde bir devlet kurma hirslarinin verdigi
sonulari tarih gsterir... Insanlara btn zellik ve duygu baglihklarini unuttu-
racak, onlari tmden esitlik ve kardeslik iinde birlestirecek bir insanlik devleti
kurma grs de zel kosullarin bulunmasini gerektiren bir grstr. Bizim ay-
din, uygulanabilir grdgmz siyasal tutum ulusal tutumdur. lnyanin bu-
gnk genel kosullari erevesinde, yzyillarin kaIalarda ve karakterlerde yo-
gunlastirdigi gerekler karsisinda hayalci olmak kadar byk bir yanilma ola-
493
TRKYE'DE ADALAMA
maz... Ulusumuzun gl, mutlu ve sreli yasami iin devletin tm ulusal bir
siyasa izlemesi, bu siyasanin i rgtlenislerimize uygun ve dayali olmasi gere-
kir. Ulusal siyasa dedigim seyin anlami, gsterdigi sudur: Ulusal sinirlarimiz
iinde herseyden nce kendi gcmze dayanarak varligimizi srdrmek, ulu-
sun ve lkenin gerek mutluluguna, kalkinmasina alismak,... gelisigzel b-
yk zlemler pesinde ulusu ugrastirmamak, harcamamak,... uygarlik dnya-
sindan insanca karsilik ve dostluk grmeyi beklemek..."
20
Bu szler, 1876 Anayasasi'ndan beri sren esitli grsleri bir vurusta iten
bir grs yansittiktan halde ve ulusal egemenlik kavramina dayali bir anayasanin
gerektirecegi yeni bir devlet kurulmasi sorununa gelindigini bu denli aik gster-
dikleri halde, kafalardaki szcklerin, kavramlarin anlamlarina temelden aykm
olduklan iin, birok kisinin gznde anlamsiz szlerdi; ya da o denli inanilamaz
derecede kktenci bir grs yansitiyorlardi ki, komnizmin ne oldugunu dogru
drst bilmeyenlerin gznde Bolseviklikten baska bir anlam tasimiyorlardi.
Bu esit anlam yanilmalarinin rneklerini gemiste de grdgmz iin buna
sasmamak gerekir. Fakat byk bunalim dnemlerinde ikan bu anlam karmasa-
larinin belki en byk zaran, sonralari speklasyon ya da demagoji araci yapila-
rak tarihin arpitilmis biimde gsterilmesine yaramalarinda grlr. Bunlarin et-
kilerinden kendimizi kurtarabilirsek, yalniz BMM'de degil, MustaIa Kemal'in ya-
kin arkadaslarinin evresinde bile grebilecegimiz anormallik sudur: Nazariyede
hepsi Erzurumve Sivas Kongreleri'nin yemin ve kararlarini, Ulusal Pakt bildirisi
kosullarini kabul ediyorlar; hepsi Haklari Savunma blokundandir; yle oldugu
halde birogu egemenligin kisintisiz ulusta oldugu ilkesinin aiklandigi asamada
bile bunun anlamlarini gremiyor; hl saltanat ve hilIet rejiminin yrrlkte ol-
dugunu ve olacagini saniyor. MustaIa Kemal'in yeterli bir nder olamayacagi ya
da kisisel diktatrlk pesinde oldugu gibi bahaneler bu inanlarini rtecek perde-
lerdir, Byle bahanelerle MustaIa Kemal'in Meclis Baskani olduktan baska, genis
yetkili Baskomutan olusunu nlemek iin onu Trk topraklarinda seilme hakki
olmayan bir yabanci durumuna sokmak oyunlarina basvuruldugu bile olmustur.
3. "Teskilt-i Essiye" Kanunu
Ulusal kurtulus abasi dneminin asil tartisma konusu olan sorununun ba-
gimsiz bir ulus olmaya en uygun dsecek rejim sorunu oldugunu belirttikten son-
ra, simdi onu bu kitabin perspektiIi iine getirip bu gelismenin somut olaylarini ve
asamalarini daha yakindan gerek anlamlariyla izleyebiliriz.
494
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
Nizam-i Cedit deneyinin basarisizlikla sonulanmasindan sonra eski Osmanli
siyasal gelenegi dogrultusunda olabilecek egilimin varligini grmstk. Islm-
Osmanli geleneginin kendi iinden ikarabilecegi olanakli alternatiIler ya bir seriat
devleti kurma ynnde olabilir ya da ynetenle ynetilen arasinda yasal bir szles-
meyle baglanti kurmak ynnde olabilirdi. Ikinci yndeki ilk girisimin nasil basan-
sizliga ugradigini grdk. Avrupa'da, zellikle Ingiltere ve Fransa'da Ieodal rejim-
den temsil rejime geis, ynetilenlerin temsilcisi sayilan aristokrasi, kilise ve nc
etat glerinin, hkmdarla halk arasindaki siyasal iliskilerin toplandigi meka-
nizma araciligiyla olmustur. Osmanli rneginde ise, 1809-1825 dnemindeki de-
gismelerle, Avrupa'nin ancak Ancien Regime modeline benzer sayilabilecek bir
asamaya gelinebilmisti. Meydana gelen yasama kurumlari siyasal glerin denge-
lendigi, hkmdar-halk arasi bir mekanizma olmaktan ziyade, yine hkmdarin
devletinin brokrasi, ulem ve ordusunun temsilcileriydiler. Kanun-i Ess deneyi
ise, gerek bir parlamenter rejim durumuna geme abasi olarak bsbtn basarisiz
oldu. Ayni temsilciler haliIenin dinsel despotizm rejiminin destekleri oldular. Mesru-
tiyet dnemi, parlamenter rejimi ikinci kez ve siyasal partilerle birlikte deneme d-
nemidir. Bu dnemde Osmanli sisteminden temsil bir rejim ikarma olanaginin bu-
lunamayisinin nedenlerini geen blmde grdk. Bu olumsuz nedenler iki grupta
toplaniyordu: a) Imparatorluk ynetimi altindaki Mslman olmayan "millet"lerin
halklasmasi ve uluslasmasi; b) Mslman Trk halkinin ulusal amorIlugu, biricik
kimlik ilkesinin din olmasi, bu dinin devlettenayri bir ruhan rgt olmamasi ve
seriat ve ulem dini olarak gelenekiligi yrtmede devlet gcnn yerini almasi.
Birincideki halklasma, uluslasma gidisine karsilik burada dinsellesme gidisini gr-
rz. Fakat bu yndeki egilim de saltanatsiz olarak siyasal basan kazanamazdi. SirI
bir Islm devleti kurma egilimi Osmanli gelenegine oldugu kadar, onun yerine baska
bir dzen kurma Iikirlerinin de yabanci kaldigi bir egilim olmustur.
Gryoruz ki Osmanli gelenegi dogrultusundaki alternatiIlerin denenmesi bir
kisir dngler tekrarlamasi biimini almistir. Son denemeye bir daha kalkisila-
caktir. Fakat bu son deneme basanli olursa ve hilIet devletinin temeli Trk halki
olursa ve bu halk Islm mmeti disinda bir ulus birimi olursa, hilIet devletinin
anlamsizligi meydana ikmayacak midir? O zaman hem sosyalist rejim zlemi,
hem de Ittihat ve Terakki ideolojisine giren burjuva devleti kurma sorunu zaman-
siz sorunlar degil midir? Simdi asil sorun "ulus"un siyasal bir btn olarak varli-
gini koyma sorunudur. Her yanda oldugu gibi, bunun iki nkosulu kendini savu-
nabilmek, kendi gc disinda bir gcn egemenligini tanimamaktir.
Iki yzyil sren deneylerin hepsinin 20. yzyilda birer anakronizm haline
geldiginin artik anlasilmasi, ulusal kurtulus savasi dneminin siyasal kurtulusu-
495
TRKYE'DE ADALAMA
nun en nemli baslangi noktasidir. Trk siyasal tarihinde bunu tm aikligiyla
kavrayan ilk adam MustaIa Kemal olmustur. Simdi bunu gremeyenlerin ikardi-
gi glklerin birer birer patlak verisi karsisinda bu anlayisi eylem alanina getir-
me abasinin, bir "var olma ya da yok olma" dneminde "yok olan"dan "var
olan"a geisin hikyesini izleyecegiz.
lsman istilsina karsi savasla bu alandaki savas arasinda siki bir baglanti
vardir. Ikincinin kazanilmasi olanagi, birincinin kazanilmasina bagliydi. "Nokta-i
istinat" (dayanak) ne denli hazirliksiz, ne denli daginik, dzensiz olursa olsun,
eger varsa erge kendini gsterecek bir g olarak ulusun kendisinden baska hi-
bir yerde olamazdi. Siyasal nderlikle militer nderlik arasinda bir baglanti kurul-
masi zorunlulugu bundan dogar. Savas yenilgiyle sonulandigi takdirde szn
ettigimiz grs ve onu yrtenler yok edileceklerdi. Iki savas arasindaki baglantiyi
kuran ve yeni bir yetkenin dogum srecini baslatan gcn bir yn siniIinin, bir
burjuva siniIinin ya da bir isi siniIinin temsilcisi olmayan bir kisinin elinde
toplanmasi Osmanli-Trk tarihi izgisinde byk nemde bir olaydir. lespotik
Asya imparatorlugunun yikintilarindan agdas dnyanin dogrultusuna uygun
olabilecek yeni bir ulus biriminde bir rejim kurulmasi, simdiye kadar grdgmz
asamalardaki seeneklerin hepsinden nitelikeayri olan bir yolu ama olanaklan-
na bagli bir isti. Onun iin, Cumhuriyet rejiminin kurulmasiyla sonulanan siyasal
abalarin niteligini kavramak, herseyden nce, yepyeni bir ise, teki deneylerin
tmnden avri bir deneve giriildigini anlamak devini bizden bekler. Bunu an-
layamazsak, yalniz szn ettigimiz nderligin roln anlayamamakla kalmayiz,
meydana gelen rejimin ne denli glkler altinda biimini buldugu ve bulacagi so-
rununu da kavrayamayiz. Bu iste Atatrk'n kisiliginin agirligi, Cumhuriyet d-
neminin kusaklarina bu rejimin hemencecik Mustafa Kemal'in emirleriyle kolayca
yerine oturdugunu sanma egilimi vermistir. Byle bir egilim, ona ne denli alisildi-
gini gsterirse de, bunu yapincaya kadar hendekleri atlamak istemeyen develerin
inadi karsisindaki olaganst ugrasin bilincini zayiIlatabilir. Halbuki, Cumhuri-
yetin ellinci yildnmnde bile hl o hendekleri atlayamayanlar vardir.
Yukarida dedigimiz gibi, Cumhuriyet rejimi kadar yeni sayilan bir asamaya
gelindigi sanilan 1876 anayasa deneyini, onun sonularina geliste rol olan g-
rslerin isigi altinda tartismistik. Simdi, Cumhuriyet rejiminin kurulusuyla sonu-
lanan tartismalarin geirdigi evrimi de buna benzer bir biimde gzden geirece-
giz. Yukarida degindigimiz gibi, bu asamada Kanun-i Essi deneyinde bulunma-
yan iki dis g arasi arpisma olayinin (emperyalizm ile komnizm atismasinin)
etkileri rol oynamakla birlikte, bunlarin i yansimalan yine i kosullara gre ol-
mustur. Sonucun belirmesine dogru asil keskin rol oynayan bu i kosullardir.
496
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
Teskilt-i Essye Kanunu etraIindaki tartismalarin baslamasiyla, her buna-
lim dneminde rastladigimiz anlam karisikligi, daha bu "Teskilt-i Essye" deyi-
minin kendisinde basladi. MustaIa Kemal'in, Yeni Osmanlilardan ve Jn Trkler-
den Iarkli olarak ustalikli adimlarla, byk bir sabirla, Iakat her adimda prestij
destegini genisleterek bu anlam belirsizliklerini aydinliga kavusturmasi onun oy-
nadigi roln en nemli yanidir. Fakat bu rol asama asama belirdike hl anakro-
nik zlemler besleyenlerin karsitligi azalacagina ogalmistir. Bunun ne kadar sr-
dgn grelim.
MustaIa Kemal, Sivas Kongresi'nin setigi temsilciler heyetinin baskani ola-
rak bir meclis ailmasi iin seimler yapilacagini bildiren 19 Mart 1920 agnsini
hazirlarken, devrimsel bir ise adim atildigini ilk bilen kisidir. Onu gerekte S. S.
Aydemir'in getirdigi yerinde bir deyimle "tek adam" yapan budur. Ilk karsitligi ve
anlayissizligi bu girisimde ilk sezen de o olmustur. Nutuk'taki su szler bunu
yansitir: "Ben ilk yazdigim taslakta meclis-i messisan (kurucu meclis) terimini
kullanmistim. Istegim, toplanacak meclisin rejimi degistirme yetkisini ilk anda elde
etmesini saglamakti. Fakat bu terimin kullanilmasindaki istegi, geregi gibi
aiklayamadigimdan, ya da aiklamak istemedigimden, halkin alisik olmadigi bir
terimdir diye Erzurum ve Sivas'tan uyanldim. Bunun zerine olaganst yetkileri
olan bir meclis terimini kullanmakla yetindim."
21
Biraz daha asagida su gzlemleri
ekler: "(Istanbul'da) kapatilan Meclis yelerinden kurtulabilenler ve vilyet
meclislerinden seilecek ikiser yeyle Mesrutiyet parlamentosunun eski biimi ve
niteligiyle toplanmasini saglamak iin alismayi hi dsnmedim. Tersine, bsb-
tn baska nitelikte ve yetkide daim bir meclis kurmayi; tasarladigim devrimlerin
asamalarini bu meclisle beraber geirmeyi dsnyordum."
22
Bu ilk muhaleIet karsisinda, Kanun-i Esasi tartismalanyla Tekilat-i Esasive
tarsmalarini karsilastinrsak, ikisinde de bu iki terimin bir dil ve anlam belirsizligi
iinde basladigini grrz. Fakat bu deneyde basrol oynayan iki kisinin kisiligi ara-
sindaki karsitligi kolayca grebilecegiz. Birincide rol oynayan Abdlhamit ile ikincide
rol oynayan MustaIa Kemal asagi yukari ayni yastadirlar. Birincisi etkileyici roln,
kurdugu agin bir ksesine ekilerek kaIalan anlamsiz szcklerle karismis kisilerin
birbirine dsmesini gzetleyen, bu karmasadan yararlanarak kendine, yapilan kanu-
nu hie indiren bir pay ikaran bir kisi rolndedir. ikincisi ise var olan bir gcn (tah-
tin) stne oturmus, sahneyi seyreden bir kisi olarak degil, tartisanlardan biri olarak
saraysiz, mensubnsiz, eski rejimin kendisine sagladigi mevki, rtbe, hatt kiyafetten
yoksun bir kisidir. Onun da kaIasinda bir ama vardir. Fakat o, amaca dogru kisileri
inandirmak iin inanilmaz bir sabirla ugrasmak zorundadir. stelik, karsisinda Avrupa
anayasalarindan alinma modeller degil, birlikte alisacagi kisilerin ogunun hl
497
TRKYE'DE ADALAMA
bagli oldugu, mesru ve yasal yetkesi hl taninan bir hkmdar ve hkmeti vardir.
Abdlhamit'in karsisinda byle birlesik bir g yoktu; tersine, o gcn stne zaten
oturmus, kendisine zaten biat edilmisti; hem de bir kutsalliga brndrlms olarak.
MustaIa Kemal'in devrimci tutumunun daha ilk grnsne karsi ikiksin
Mesrutiyet parlamentosunun Anadolu'ya geen baskanindan gelmesine sasma-
mak gerekir. Bu kisi, S. S. Aydemir'in sandigi gibi, grs olmayan bir kisi degil,
tersine, Ankara'daki Meclis'i, ye eksikliklerini tamamlamak zere Ankara'ya ta-
sinmis Mesrutiyet parlamentosunun devami sayan, onun baskanliginda direnen
bir kisiydi. Onu grssz bir kisi sanmak, MustaIa Kemal'in baslattigi yeni Mec-
lis'le Mesrutiyet parlamentosu arasindaki byk Iarki grmemek olur.
23
MustaIa Kemal, aklindaki rejimin adi olarak "halk cumhuriyeti" terimini kul-
lanmayi tasarliyordu. Biroktan bunu da Sovyetizm kokusu olan devrimsel bir te-
rim saydigindan bunda da sert bir tepkiyle karsilasti. laha Meclis toplanirken sul-
tan ve haliIe ile Meclis arasinda baglanti kurma girisimleri de baslatilmisti.
24
Bu
Meclis'in, "mesru" hkmdarin Meclis'i oldugu gsterilmeliydi. Ailistan gn
nce "sankli" yeler de kendi aralarinda toplanarak Meclis'in ailmasi iin nce
haliIenin izninin alinmasini tekliI etmeyi kararlastirmislardi. Bunlarin tutumu da
Meclis-i Mebusan baskani olan zatin yasal dsncesinin dinsel dogrultusundaydi.
MustaIa Kemal ve yanindaki gen kusagin bu Meclis'in "byk" (stn) bir
yasama meclisi, ulus adina kanunlan yrtme gc olan bir meclis olmasini d-
snecekleri henz iyice anlasilmamisti. 1860-1870'lerde olsaydik bu genlere
belki dejeune denecekti; Iakat bu szcgn "jn" biimindeki anlami artik iyice
bayatlamis bulunuyordu. Byle bir dsnn basit anlami, bu Meclis'in stnde
baska egemen bir meclis, bir makam, bir kisi olamaz demekti. Byle bir anlam,
hilIet ve saltanatin kutsallastinldigi bir zamanda akla sigdinlacak bir anlam de-
gildi. Yeni Meclis'in neyin meclisi oldugu sorusu karsisinda seriatilarla mesruti-
yetiler, "Peki hilIet ile saltanat ne olacak?" sorusunu ortaya attilar. MustaIa Ke-
mal'in anladigi anlamdaki bir "Byk" Millet Meclisi'nin varliginin, bu iki byk
makamin teokratik niteliginin taninmayacagi demek oldugu sezilmeye baslamisti.
Bunlarin halk temsilcileri olarak gelen kisiler oldugunu bilen MustaIa Kemal, so-
ruyu su "iki anlamli" cevapla karsiladi: "Saltanat ve hilIet bugnk durumlarin-
dan kurtulur kurtulmaz, Byk Millet Meclisi'nin tayin edecegi yasama ilkeleri
erevesinde yerini alacaktir."
25
Bu "iki anlamli" cevap, szn ettigimiz iki grubun temsilcileri arasinda sas-
kinlik ve korku yaratti. Bati dnyasinda Trklerin haritadan silinmesine alisildigi,
lkenin nemli bir parasinin dsman istilsi altina girdigi, kendilerinin disari-da
"si" sayildigi bir zamanda, hl bu "en byk" iki dinsel makami kurtarma
498
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
devi karsisinda olduklarini sanan bu kisiler, asil MustaIa Kemal'in tutumunda
gerek dsmanla karsilastiklarini anlamaya basladilar. O zaman disarida Mustafa
Kemal'e diktatr denmiyordu; Anadolu'dakilerin topuna birden "siler" deniyor-
du. "liktatr" szcg disarida hepsi iin kullanilan "si" szcgnn ierideki
karsiligi olarak ikti. Ilk Iirsatta MustaIa Kemal'in diktatrlgn nlemenin yol-
larini bulmak gerekirdi. Fakat askerlikte oldugu gibi siyasette de ilk girisimi bas-
kalarina kaptirmayan MustaIa Kemal, 24 Nisan 1920'de, o gne kadarki bildiri-
lerde beliren ilkelerden ikan bir direktiI ilkeler projesi sundu. Teskilt-i Essiye
Kanunu'nu hazirlamak zere bir komisyon grevlendirildi. Yapilan tartismalarda
alternatifler beliriyordu: Bu kanun ya saltanat-hilfet rejimini teyit eden bir kanun
olacakti ya da, simdilik adi ne olursa olsun, bir halk cumhuriyetinin temellerini
atan bir anayasa olacakti.
Komisyon drt aylik alismalarindan sonra 18 Agustos 1920'de, yani Sevr
Antlasmasi'nin imzalanisindan 8 gn sonra, alismalarinin sonularini sundu:
Komisyon, Mustafa Kemal'in projesindeki direktif ilkeleri bir yana iterek, stn
egemenlikle yetkilenecek bir meclis dsnne aykiri bir tasan hazirlamisti. Meclis
ve hkmeti, ancak saltanat ve hilIetin kurtulusu zamanina kadar yasal mesru-
lugu olabilecek geici bir meclis ve hkmet olacakti.
26
Demek ki, Kurtulus Savasi
ulusun kurtulmasindan ziyade stnde Vahdettin'in oturdugu saltanat ve hilfet
tahtinin kurtulusu iin yapilan bir savas olarak anlasiliyordu.
Ne var ki bu Meclis, o zamanki amorI, yamali boha grnsl toplumun
ekonomik ve siyasal glerini elinde tutanlari temsil eden bir meclisti. yelerin
ancak bir blg Haklari Savunma rgtlerinin temsilcileriydi. Bunlarin da o-
gunlugu Ittihat ve Terakki Partisi'nin bu rgtlere katilan yeleriydi. Bundan bas-
ka, iItiler lernegi, Mill Trk Partisi, Trkiye Isi Partisi, Mill liberal, Ahali ikti-
sat Partisi gibi kk rgtlerin birka temsilcisi vardi. Birogu istanbul parlamen-
tosundan gelmisti. Bunlar da ya Ittihati ya da ttilaIiydi. Fakat bunlardan ok,
toplumsal kaynaklan olanlar belirli bir agirlik gsteriyorlardi. S. S. Aydemirin isa-
ret ettigi gibi, yelerin 56,3' sarikli hocalarla avukatlar ve blgesel gleri
olanlardandi. Hkmet memuru, serbest meslek adami ve genler, okumuslar
azinliktaydi.
27
Bir grg taniginin su szleri sahneyi sayilardan daha canli olarak
anlatir: "Birinci BMM bambaska bir lemdi. Orada entarisinin stne ceketini ek-
mis, basina Iesini giymis bir kisim mutaassip kisilerden tutun da Krt, erkes yerli
kiyaIetlerine brnms kisiler, baslan kalpakli millciler, doktor, eczaci, kumandan,
ulem, hkim, dervis, seyh, avukat, telgraI memuru vb. her esitten, her
meslekten pasa, bey, eIendi, aga, haci, hoca, cemiyetin her esidinden kisileri bu-
labilirdiniz... Bu Meclis'in tek kusuru, kendisini terkip eden yelerin lkenin
499
TRKYE'DE ADALAMA
muhta oldugu siyasal ve toplumsal devrim konusunda grs ve kani bakimin-
dan birbirlerinden ok Iarkli kisiler olmasiydi."
28
Seriatilar ogunlukta olmamakla
birlikte, onlara karsi olanlarin birlesik bir cephesi olmadigindan nemli sorun-
larda bunlar en tutarli ve etkili grup olabiliyordu. Bir bakima asil onlar bu byk
bunalim dneminde "devrimci" bir yn temsil ediyorlardi: nk, nice zamandir
zlemi ekilen Asr-i saadeti getirmenin zamani gelmisti. lkeyi kurtaracak an-
cak bu teokratik rejim devrimi olacakti.
Ilk Meclis'teki temsilcileriyle gzken o zamanki toplum, gerek bir ulus top-
lumu muydu? laha sonraki gelismeleri anlayabilmek iin bu soruyu aklimizda
tutmak gerekir. liger hatirlamamiz gereken soru, buna ters ynde, yani sonradan
belirecek din-devletayrimi aisindan sorulacak bir sorudur: agdas bir ulus olabil-
mek iin devletin laik olmasini gerektiren neydi?
Tasari zerinde tartismalar baslayinca sarikli, sariksiz birok ye ilk nce
saltanat ve hilfetin gvence altina alinmasi zerinde birlestiler. HilIetin saltanat
demek oldugunu, bunlarin birbirindenayrilamayacagini ileri srenler btn dik-
katlerini toplamislar, bir oyuna gelmemeye alisiyorlardi. Bu gvencede yalniz hi-
lfetin belirtilmesi teklifini bile siddetli itirazlarla karsiladilar, /kii birlikte belirtile-
cekti. Tartismalar bu dogrultuda gnlerce srd.
MustaIa Kemal'in dedigi gibi atisan iki grsten biri aikti: HilIet ve sal-
tanat hl vardi ve var olacakti. Bu byle olunca kurulacak hkmet ancak ge-
ici bir hkmet olabilirdi. HilIet ve saltanat kurtarildiktan sonra, yrrlge gi-
recek anayasa ve rejim de ortadaydi. Simdiki halde yapilacak sey, o zamana
kadar Ankara'da toplananlarin, resm devletin baskenti isgal altinda oldugun-
dan, onun adina isleri yrtmek iin geici birynetim kurmalari olacakti. Ma-
dem ki bir sultan naibi ya da haliIe vekili olamiyordu, bir seriyye bakanligi
onun yerine geebilirdi. Bu grse karsi olanlar aika: "Saltanat bitmistir, ege-
menlik ulusa gemistir; eger hilIet, saltanat demekse onun da artik varlik ne-
deni kalmamistir" diyemiyorlardi.
29
Otuz gn sren sonusuz tartismalardan sonra kendisine yarayacak kosulla-n
kullanmasini ok iyi bilen MustaIa Kemal, kapali bir oturumda Sevr Antlasma-
si'nin ne demek oldugunu anlatmak zorunda kaldi. Tahtta oturan adamin bir va-
tan haini oldugunu, artik saltanat ve hilIet tartismalarina dalmanin zamani ol-
madigini anlatmak zorunda kaldi. Saltanat, hilIet sorununun aceleye getirileme-
yecek ince ve genis bir sorun oldugunu, zm byle birka gnlk tartismalar-
la bulunacak bir sorun olmadiginin kabul edilmesi gerektigini anlatti. Uzun ko-
nusmalardan sonra MustaIa Kemal, 13 Eyll 1920'de bir proje daha sundu. Bu
taslagin basligi "Halkilik Programi"vai ve 24 Nisan'da verdigi projeyle birlikte
500
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
yeni ilkelerini koyuyordu. Bunlarin incelenmesi zel bir komisyona verildi. Ko-
misyonun alismalarindan meydana gelen kanun tasansi MustaIa Kemal'in esas
tezi olan ulusal egemenlik grsn ieriyor; seriat, hilfet ve saltanattan da hi
sz etmiyordu. lirektiI ilkeler tasansinin altinci maddesi, Tekilat-i Esasive Ka-
nunu'nun birinci maddesi oldu: "Egemenlik kayitsiz sartsiz ulusundur. Hkmet
ulusun kaderini dogrudan dogruya kendisinin ynetmesi esasina dayanir." Bes
ay sren tartismalar sonunda kanun 20 Ocak 1921'de Meclis'ten geebildi.
Fakat bu kanunun gemesi sadece birinci hendegin atlanmasidir. Basan, mu
haleIetin ezilmesine degil, daha da sertlesmesine yol amisti. Bundan baska mu
haleIetin ikardigi glkler yznden bu kanun normal bir demokratik rejimin
temellerini olsun koymaktan uzakti. ngrdg siyasal rejimi ogunluk bir seye
benzetemiyordu: Bir Islm devleti rejimi degildi; parlamenter bir kabine sistemi
koymuyordu; sosyalist bir rejimde degildi; Ziya Gkalp'in sosyalizme alternatiI
olarak ileri srdg solidarizm rejimi de degildi. Ziya Gkalp'in kendisi henz
kurtulus hareketine katilmis degildi; Iakat onun yazilarindan esinlenenlerin "mes
lek temsil" dedikleri ideolojiyi Mustafa Kemal benimsememisti (Bilindigi gibi, ital
ya'da kurulan Iasizmin temeli bu solidarizm doktrinidir).
4. Meclis'teki muhalefet? cephesi
Saltanat-hilIet egemenliginin pekistirilmesinden kainilmis olmakla birlikte,
ortaya ikan rejimin belirsizlikleri yznden bu rejimilericiler arasinda veni trde
bir rejim, seriatilar arasinda geici bir rejim olarak anlasilmaya devam etti. Sonu-
cu savasin alacagi yn belirleyecekti. Bu yzden Meclis'te baskomutani cepheye
srme istekleri basladi. Hem savas politikasi da aiklanmaliydi. Madem ki kurtu-
lusun nderi Enver Pasa ya da erkes Ethem olamiyordu, MustaIa Kemal'in bu isi
nasil yrteceginin anlasilmasi iin savas politikasinin aiklanmasi gerekliydi.
yeler birdenbire "erkn-i harp" olmuslardi. Sekiz ay sonra, 24 Agustos-16 Ekim
1921 gnlerinde sren Sakarya savasina dalan MustaIa Kemal'den kurtulan Mec-
lis akla sigdinlmasi g sorunlarla ugrasmaya basladi. Mecliste, neredeyse "Asr-i
saadet"t dnldg sanisini verecek kararlar aliniyordu. Iki yasagi, kgit ve do-
mino oyunu yasaklan, kadinlarin peeli olmasi zorunlulugu, ssl giyinme yasak-
lan gibi seyler nemli sorunlar olmuslardi. Oturumlarin birinde, doktor bir ye ev-
leneceklerin, evlenmeden nce, hekim muayenesinden gemelerini tekliI etmisti.
a "Muhalefet" szcg silinmeden, stne "Gericiler" yazilmis. Bu blmn basladigi sayIaya eklenen
kk bir kgitta da su not var: "Sakarya'da kurtulus savasi, Meclis'te din savasi".
501
TRKYE'DE ADALAMA
Bu tekliI seriatilarin sabrini tasirdi. yelerden biri okullarin yeni kurulmus Ser'iy-
ye Bakanligi'na baglanmasini tekliI etti. Okul programlanru Egitim Bakanligi ha-
zirlayacak, Iakat bunlar Ser'iyye Bakanligi'nin denetim ve onayindan geecekti.
yelerin birogu okullarin ve egitimin Seriat Isleri Komisyonu'nun onayindan
gemesi teklifini de uygun buldu. Bununla szde medrese-mektep ikiligi kaldirila-
cakti; Iakat bu, mektebin medreseye evirilmesiyle de sonulanabilirdi. yelerden
biri, "Geri kalisimizin asil nedeninin dnya islerini din islerinden ayirmak" oldugu-
nu anlatarak evkaI, seriat, adalet ve egitim islerinin Seriat Komisyonu'nun yetki
alanina konmasini tekliI etti. 465 yeni medrese ailmasi tekliIi de kabul edildi; ne
var ki o zamanki milli egitim btesinde var olan okullara bile yetisecek kadar
denek bulunmadigindan bu 465 medrese ailmadi. Bu gibi kararlar Meclis'te tar-
tismasiz gememis olmakla birlikte, kabul edilmislerdir. linci zlemlerin doruguna
ok kanli evlenmeyi zorunlu yapma tekliIinin tartisilmasinda erisildi. Bir yenin
fes yerine kalpak giyilmesi takriri Meclis'i ikiye blms, iki yan boyuna bagimken
Meclis Baskani, "Fes, kalpak zamani degil; herkes ne isterse giysin" diye bagin-
yor, grltler dinmiyordu. Zorunlu ok kanli evlenme tekliIinin gerekesi ulusal
savasa yardimi olmasi iin nIusu artirma dsncesi idi.
Meclis'teki muhaleIet ogunlukta olmamakla birlikte, belirli bir devrimci
cephenin yoklugu yznden, oylamasina katilmadigi tasari kanunlasamaz,
onayi olmayacak isler zerinde hkmet alisamaz hale gelmisti. nk ba-
kanlar, dogrudan dogruya Meclis'e seilir, aralarinda birlik bulunmazdi. Hk-
metin is grebilmesi iin Meclis'te bir ogunluk destegi hazirlamak zere Mus-
taIa Kemal, 10 Mayis 1921'de Haklan Savunma Meclis Grubunu kurdu. Bunlara
"Birinci Grup" denmesinden sonra muhaleIettekilere de "Ikinci Grup" denmeye
baslamisti. MuhaleIet grubunun Meclis disinda destekleyici bir rgt de
vardi. "Muhqfaza-vi Mukaddesat Cemiveti" adi altinda kurulan bu cemiyetin
bildirisine gre ama komnizm ile ve Haklan Savunma Cemiyeti'ne sokulmak
istenen egilimlerle savasmakti. Kastedilen MustaIa Kemal'in bu cemiyeti itti-
hati sizmalara karsi kendi kontrol altina alarak bir "halki parti" haline getir-
me egilimiydi.
a
Cemiyet kurucularindan birinin basina bildirdigine gre, ama-
lari "HaliIe ve padisahin hukukunu korumak, cumhuriyet hkmet seklinden
mutlak, olarak sakinmayi saglamaktir. nk bu hem lkeye, hem Islm dn-
yasina byk bir zarar getirecek bir egilimdir. BMM'de MustaIa Kemal Pasa'nin
kurdugu MdIaa-i Hukuk Grubu'nun saltanat ve hilfet yerine bir cumhuriyet
hkmeti getirmeyi tasarladigi anlasilmaktadir."
30
Onlar iin bu, komnizmgibi
savasilacak bir seydi.
a tik baskidaki "Halk Partisi", "halki parti" olarak dzeltilmis.
502
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
11 Temmuz 1921 'de grubun kurulusu dolayisiyla Teskilt-i Essiye Kanu-
nu zerine Meclis'teki gerici muhaleIet grsnden de daha garip bir grs
yansitan bir uyarma geldi. Bunu yapan general Karabekir sunlari yaziyordu:
"Ben bu kanunun iindekilerin olsa olsa bir parti programi olarak kalmasini,
uygulanabilmesinde ikacagini tahmin ettigim glklere karsi daha Iaydali bu-
luyorum... Meclis'te Teskilt-i Essiye Kanunu taraItarligiyla dogan gruptaki
kisilerin ogunlugu yeni bir devrim rejimi altinda lkenin mukadderatina etkili
olmak hevesinde grnenlerdir. Halk arasinda ancak kk bir grup yeni tes-
kilt fikirlerini tutar. Mebuslarin Teskilt-i Essiye Kanunu'na taraItarliklari an-
cak kendi kiisel Iikirleri olabilir. levlet seklinin, bu kadar byk tarihsel degi-
sim girisimlerinde lkenin yasama kaderinde birlikte sorumlu olan ordu ve b-
rokrasi nderlerinden ve Haklan Savunma merkezlerinden geregi gibi Iikir alin-
masi ve bunlarin olaganst bir mecliste incelenmesi sonrasinda isin bir karara
baglanmasi gerektigi inancindayim. "
31
1876'daki kanun tasansini inceletmek zere oradan oraya gnderten Abdl-
hamit'in evhamlarini hatirlatan bu gzlem, Teskilt-i Essiye Kanunu'nun hl
yeni bir devlet anayasasi olarak taninmadigini, ona, kumlan hkmeti yrtmek
iin gerekli bazi kurallan toplayan bir tzk gibi bakildigini gsterir. MustaIa Ke
mal 20 Temmuz'da, byle kisilere karsi kullanmak zorunda kaldigi iki anlamli ce-
vaplarinin belki en ilginci olan bir karsilikla cevap verdi: "Teskilt-i Essiye Ka
nunu btn idare ayrintilarini ve Trkiye hkmetinin hukuksal biimini kapsa
yan ayrintili ve tam bir kanun degil... agin gerektirdigi halkilik ilkesini koyan
bir dsturdan ibarettir. Bu kanunda cumhuriyeti iIade eden bir sey yoktur." laha
sonraki bir cevabinda sunlan ekledi: "Teskilt-i Essiye Kanunu'nun yapilmasin
da acele saydigimiz tutumun nedeni btn dnyada ve lkemizde gzken halk
ilik akimini esasli bir sekilde tespit ederek bunun baska seylerle karistinlmasina
yer vermemek, ayni zamanda yzyillardan beri boyuna yeteneksiz kisiler elinde
ktye kullanilan ulusal haklan korumak iin bu haklarin asil sahibi olan ulusa
da sz hakki vermek, bu yksek Iikirlerin gelismesi iin bugnk olaganst ko
sullardan Iaydalanmak dsncesidir." Onun bu szlerindeki grse gre kanun
herseyden nce halk egemenligi ilkesini koymus, saltanat ve hilIet egemenligi
nin yerine "ulusal irade" egemenligini getirmis, Iakat henz ayrintili bir cumhuri
yet anayasasi olmamistir; ama agimizin gerekleri onu bu yne dogru gtrecek
tir. Bu son szlerinin altindaki anlamlari kavrayabilecek olanlar iin ikanlacak
sonu ancak bu olabilirdi.
503
TRKYE'DE ADALAMA
5. Saltanat-hilIet davasi
3
Artik, byk zaIerle talanan MustaIa Kemal'in saltanat ve hilIet hakkinda-
ki grsn "mukaddesat koruyuculan"nin hassas gzlerinden daha Iazla sakla-
yamayacagi bir asamaya gelinmisti ki, mtteIiklerin bans konIeransina agn ha-
beri geldi. O zamana kadar Anadolu'yu mesru Osmanli devletine karsi bir ayak-
lanma sahnesi olarak grmekte direnen Britanya hkmeti, bu konferansa istan-
bul hkmetini agirmakla saltanatin lm anlarini almaya basladiginin Iarkin-
da degildi. Son sadrazam TevIik Pasa'nin, 27 Kasim 1922'de lozan'da toplana-
cak konIeransa birlikte gidilmesi tekliIine MustaIa Kemal su kisa yaniti verdi:
"Bans konIeransinda Trkiye devleti yalniz ve ancak TBMM Hkmeti taraIin-
dan temsil olunur".
. 30 Ekim 1922'de Meclis toplantisinda, MustaIa Kemal'in vaktiyle kapali
oturumda padisah hakkinda sylediklerinin ne denli dogru oldugu simdi kaIalara
dank etmisti. Ulusal kurtulus glerine karsi isyanlar ikartan, zerlerine inzibat
gleri yollayan, nderlerini idama mahkm eden, "Bir millet var, koyun sr-
s, buna bir oban lzim. O da benim" diyen padisahin
32
hkmetinin Trk ulusu
adina muzaIIer bir hkmet olarak baris konIeransina katilmaya kalkmasi
byk bir cretkrlikti. Bu aik tablo karsisinda mukaddesatilarin sesi bir ara
kesildi. Meclis'i siddetli bir isyan heyecani kaplamisti. 1 Kasim 1922'de MustaIa
Kemal iste bu Meclis'in karsisina ikti; tarihin unutamayacagi, bilimsel aidan
lmsz bir yapit olan bir nutuk syledi. Bu nutuk sasilacak bir bilgi genisligi ve
grs yeniligiyle saltanat ile hilIetin bir tarihesidir. Saltanat, dnyasal bir ege-
menlikten baska bir sey degildi. Egemenlik ulusa getigi iin "saltanat" diye bir
sey artik yoktu.
Fakat sultanligin kaldirilmasini kanun tasansi olarak hazirlama isi karma bir
komisyona verildikten sonra, komisyonun kapali havasi iinde sankli yeler kendi
bilgi alanlari saydiklarindan saltanat ve hilfet konusu zerinde alabildiklerine ko-
nusmaya basladilar. MustaIa Kemal'in deyimiyle, "bilinen saIsataciliklanyla salta-
natin hilIetten ayrilamaz oldugu zerine Iukahadan, seriat bilginlerinden uzun
uzadiya deliller getiriyorlardi." Bunlar, gerekte bir teokrasi kurma savi ile saltanatla
hilIetin ayrilamayacagi tezini savunmak gibi bir tutumla saltanatin ardindan hi-
lIetin de kaldirilmasina yarayacak malzeme hazirladiklarinin Iarkinda degillerdi.
Bu ulemalik gsterilerini dikkatle izleyen MustaIa Kemal'in nihayet sabn t-
kendi. Ne yaptigini kendi agzindan dinleyelim: "Nihayet ben sz alarak nmde-
a Bu basligin karsisindaki bosluga, "MustaIa Kemal'in karsitligi durumu noktasina bu dnemde gelir"
notu dslms. Fiil ekiminden, Berkes'in Ziya Gkalp'ten sz ediyor oldugu dsnlebilir.
504
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
ki siranin zerine Iirladim ve sunlan syledim: EIendiler, egemenlik hibir ulusa
hibir zaman ulem tartismalanyla verilmemistir. Egemenlik hep g kullanilarak
zorla alinir... Trk ulusu elinden alinan egemenligi simdi kendi eline almis bulu-
nuyor. Bu bir gerek. nmzdeki sorun bunun ulusun elinde birakilip birakilma-
yacagi sorunu degil, sadece bu geregi iln etme sorunudur... Burada toplananlar,
herkes gibi bu geregi anlarlarsa mesele yok. Anlamazlarsa dogal olan nasil olsa
olacaktir; su Iarkla ki belki birka kaIa kesilecektir."
33
Bu komisyon odasinin bir
ressama konu olmayisina sasmaktan kendimizi alamiyoruz.
Kanun tasansi bir iki saat sonra hazirdi. Ayni gn, 1 Kasim 1922'deki genel
toplantida byk gsteriler arasinda kanun kabul edildi. Arkasindan istanbul h-
kmeti istiIasini verdi. 16 gn sonra kendini emniyette grmedigi gerekesiyle
padisah gizlice Britanya hkmetinden korunmasini istedi. Malaya zirhlisi, Os-
manli Imparatorlugu'nun son padisahini, byk cetlerinin almak iin byk bir
savasa giristikleri Malta adasina dogru kalin dumanlarini salarak denize ailmis-
ti.
34
MustaIa Kemal'in ngrlerine kimsede agiz aacak g kalmamisti.
Ne var ki ikan kanun metninde haliIelik gene de kaliyordu. Ertesi gn
ser'iye bakaninin hal' Ietvasi dinlendi; 18 Kasim 1922'de Abdlmecit EIendi'nin
haliIeligi iin oy verildi. ay sonra, 1 Nisan 1923'te Meclis sona erdi. Fakat sal-
tanatin kaldirilmasi, hikyemizin sonuna geldigimizi gstermekten yine de uzak-
tir. levlet-dinayrimi teziyle din-devlet bilesimi tezinin savunuculan arasinda b-
yk savas asil simdi baslayacaktir. Ikinci tezin savunmasina kadar MustaIa Ke-
mal yanlisi gzkenler arasindan da kopmalar basladigini kaydedelim.
Saltanatin kaldirilmasi, kaan padisahin kazandigi kt n sayesinde ol-
duka kolay olmustu. Ieride nemli bir tepki yaratmadigi gibi Mslman dn-
yasi da onun iin gz yasi dkmedi. Hindistan'daki hilIet akiminin nderlerin-
den Muhammed Ali, bunu Hintli Ingilizcesine zg szcklerle syle aiklar:
"Biz Trk kavminin neIes alacaklan ve yasayacagi kadarlik bir toprak parasi
iin alisan Trk ulusulari degildik. Biz Hindistanli idik ve Trkiye'nin kraliyla
savas halinde olan Ingiliz kralinin tebaasi idik."
35
Asil byk konu Osmanli
sultanligi degil, dnya Mslmanlarinin haliIeligiydi. "HilIet bizim iin bir din
devi sorunuydu." Meclis iinde ve disinda sariklilar, mukaddesatilar, mesruti-
yetiler, Osmanli haliIeligine dsmanliklari bulunmamis olan Hindistan ve In-
giltere politikacilari,
3
Arap ulemsi iin, bu konuda kendi ailarina gre daha
smrlecek ok yanlar vardi. Sorun Meclis disina tasti, hatt uluslararasi bir
sorun haline getirildi.
a "Osmanli haliIeligine dsmanliklari bulunmamis olan" szckleri ilk baskida yok; tmcenin kenarina
not dslms.
505
TRKYE'DE ADALAMA
MustaIa Kemal, Meclis'te o zamanki havayi syle anlatir: "Bir gn geldi ki
Meclis'in havasi gerekten dsnlmeye deger hale geldi. Aramizda gittike g-
lenmeye ve sahlanmaya elverisli bir zihniyetin gnden gne gelismekte oldugu-
nu gryorduk. Kisir bir zihniyetin dsmanligi karsisinda bulunuldugu, kara bir
gcn ba:i avdinlar katinda bile elverisli bir hosgrrlkle karsilanmakta oldugu
gzmzden kamiyordu."
Mesrutiyet dnemi parlamentosunda ilkokullarda yalniz Kur'an okutulmasini
ileri srdgn, yukarida adini vermeksizin syledigimiz Abdullah Azmi EIendi
simdi ser'iyye bakaniydi. Krsdeki bir konusmasinda sunlan sylyordu:"... Bir
adi da "HilIet-i Islmiye" olan bu devlette Ser'iyye Bakanligi'nin... devlet rgtleri
iinde nemli ve aktiI rolleri vardir. Gveninizi kazanarak bu makamda kaldika bu
rolleri yaptiracagim." Bu konusma, yelerin birogu taraIindan alkislarla karsilandi.
Islm dnyasinda Misir ve Hint ulemsi ruhan haliIelik grsyle, sair Blunt ve
lord Kitchener sayesinde oktan tanisik olduklan halde simdi sultanligi kaldirilmis
haliIeligi kabul edemiyorlardi. Bu, Islmlik'ta grlmemis bir bid'atti. HilIet baska
yerde esi olmayan, kendine zg bir ruhan-cisman bilesimi olan bir "riyaset" reji-
miydi. Misir'a kamis olan eski tanisimiz MustaIa Sabri EIendi de Iikrini aikladi:
"Bu iki makambirdir; birbirlerindenayrilamazlar. Gerek z, gerek biim aisindan
bu Islm devletinin zelliginin bir geregidir". Bunu bildirdikten sonra Trk devleti-
nin saltanati kaldirmasinin mesrulugu olmadigini, "hilIetin elinden siyasa gcn
almakla" bu devletin "Islm dininden ikma suunu isledigini" iln etti.
36
Misir ulemsina gre de, "HilIet hem din hem dnya islerinde genel bas-
kanlikti. Bas grevi de Islm dininin islerine bakmak kadar Islm mmetinin dn-
yadaki idaresini de uygulamakti". El-Ezher Seyhiyle Misir ulemsi, yayimladikla-
ri bir bildiride bu grs tekrarladiktan sonra, papalarin aIarozlamasini andiran
bir biimde Trk hkmetinin kafir oldugunu bildirdiler.
Bu Iikirler MustaIa Kemal'in Meclis'teki nutkunda aikladigi grse aykiri ol-
makla birlikte aiklanmamis biraktigi asil grse bilmeden kapi aiyordu. nk
hilIet saltanatin yapisik ikizi ise giden saltanatin arkasindan ikiz esini de gtr-
mesi dogal bir sey olacakti. Bu din adamlarinin hayaller denizinde yzsnn en
son kertesine, kendi lkelerinde Hiristiyan kralinin tebaasi olduklarini syleyen
Hintli Muhammed Ali eristi: HilIetin Trklere yasayacak kadarlik topraklara sig-
mayacak byklkte bir kapsami vardi. Herseyden nce haliIeligin Mslmanla-
rin kutsal yerlerinin bulundugu Arabistan'in Islmlik elinde kalmasi aisindan
nemi vardi. Hint hilaIetileri Ingiltere'ye karsi Arabistan'in hilIet idaresi altinda
kalmasi iin savasiyorlardi. Anilarinda syle der: "ok kez aikladigimiz gibi, bi-
zim Trklere karsi sempatimiz bir siyasa isi degil, lkelerinin sinirlan sorunu de-
506
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
gil, bir din sorunuydu. nk Trkiye'nin sultani Peygamberin haliIesi, mmin-
lerin emridir. Halifenin dnyasal yetkilerinin kertilmesini nlemek bizimiin
bir din borcudur. linimizin savunulmasi iin, Islmlik'in kutsal yerlerinin doku-
nulmazligini saglamak iin, Islmlik'in Arap Yanmadasi zerindeki egemenliginin
saglanmasi iin Peygamberimizin lrken ettigi vasiyetin emrini yerine getirmek
iin hilIet sarttir."
37
Istanbul ve Ankara'daki hilaIetiler de byle dsnyorlardi. Kampanyalan-
ni haliIeligin dnyasal yetkilerinin bu makaminayrilmaz parasi oldugu tezi ze-
rine yogunlastirdilar. 1923 ocak ayinda AIyon Mebusu Ismail Skr EIendi, Hi-
lfet-i Islamiyye ve Byk Millet Meclisi adiyla dagittigi bir kitapta
38
Mustafa
Sabri EIendi'nin, Misir ve Hint ulemsinin savunduklan tezin bir esini savunu-
yordu. Islm mmetinin gerek baskani haliIedir, ister sultanlikla beraber olsun,
isterayri olsun Islmlik'a zg devletin baskani haliIedir. Grevi havatin her ala-
ninda seriati uygulamaktir. HaliIenin dnyasal yetkilerinden yoksunlastinlmasiy-
la Mslmanlarin dinsel eylemleri btil, hkmsz olur. Halkin deyimiyle, erkek-
lerin kanlari bos dser.
Meclis iinde de Ser'iyye Bakanligi'na hilIet makaminin yasama meclisin-
deki temsilcisi gibi bakiliyordu. Abdullah Azmi EIendi de bu sani iinde beyanlarda
bulunuyordu. Bu akimin Meclis iinde glenmesiyle bir bunalim dnemine gi-
rildigini, daha byk kararlar verilmesini zorunlu kilacak bir dneme gelindigini
gren Mustafa Kemal grubunun gayretleriyle, 1 Nisan 1923'te Meclis'in kendini
dagitarak seimlere gidilmesine karar verildi.
Meclis'in ikinci dnemi iin seimlere gidilirken Mesrutiyet dnemindeki si-
yasal partilerle Mtareke dneminde ogalmakla birlikte hibiri uzun mrl ol-
mayan parti ya da siyasal cemiyetlerin hepsi dagilmis bulunuyordu. Cumhuri-
yet'in ariIesindeki siyasal egilimler bu partiayrilmalan izgisinde olmaktan ik-
mis, Mesrutiyet dneminde grdgmz ve agdaslasma sorunu karsisinda belir-
lenen grslerin izgisinde yogunlasmaya baslamisti. Bu egilimler simdi teokratik
saltanat-hilfet rejimiyle demokratik halk cumhuriyeti rejimi karsitligi sorunu et-
raIinda kmelestigi iin 1923 agustos ve eyllnde Halk Partisi'nin kurulusu,
normal siyasal kosullarda grlen partiler trnden bir parti olmaktan ziyade, b-
yk bir devrimsorunu zerine beliren iki kanattan birinin bir cephe olarak rgt-
lenisi biiminde oldu. Iki kanattan birinin rgtlenmis bir cephe olarak kurulusu,
simdiye kadar grdgmz devrim karsisinda olan gruplarin saldindan savunma-
ya dnstgn gsterir.
Seimler bu cephenin kazanmasiyla sonulandi. En ok tasIiyeye ugrayan
mukaddesatilarla aika haliIecilik yanlisi olanlar oldu. Byle olmakla beraber,
507
TRKYE'DE ADALAMA
Halk Partisi'yle birlikte Meclis'e ana konu zerinde devrimci bir tutum alamaya-
cak olan kisiler de girmisti. Bu yzden yeniden kutuplasma Meclis iinden ikip,
Halk Partisi'nin kendi iinde olacakti. Fakat hilIet sorunu zerine sren tartisma-
lar, kutuplasmayi Meclis ve parti disina, basin ve aydinlar evresi ile orduyla ilis-
kisi kesilmemis generaller evresine kadar genisletmisti. Yenilenen Meclis'in Tes-
kilt-i Essiye Kanunu'nda belirsiz kalan rejimin niteliginin kesinlestirilmesi soru-
nuyla karsilasacagi belliydi. Anayasali bir monarsi alternatiIi olarak saltanat rejimi
artik sz konusu olamayacagina gre, gerek alternatiI rejimin ya bir hilIet
devleti ya da halki (etimolojik anlamiyla laik) bir devlet siklarindan birine gre
belirlenmesi olacakti. Kurtulus Savasi yillarinin kosullarinin zorunlu kildigi Byk
Millet Meclisi Hkmeti adli bir devlet rejimi bu ikisinden birini seme sorunu
karsisinda yeterli aiklikta bir rejim olmaktan ikmisti. Seriatilar iin Meclis, hali-
Ienin bir "mesveret meclisi" olabilirdi. Teskilt-i Essye Kanunu'nda yapilacak
kk bir degisiklikle bu rejim kusursuz bir teokrasi devletine evrilebilirdi. Yine
Osmanli hanedanindan olacagi ana kanunla pekistirilen haliIenin baskanligi al-
tinda kurulacak bir Islm devleti, Trkiye'de kk bir devlet olsa bile dnya l-
snde ruhan gc olan bir devlet olabilirdi. Halkin iradesinin, seriata dayanan
bir hilIet devleti lehine olduguna da gvenleri vardi.
Fakat, karsi cephe iin de ayni kanunda yapilacak kk bir degistirmeyle
bir cumhuriyet anayasasi meydana getirilebilirdi. 1923 eyllnde Halk Parti-
si'nde geri bir cumhuriyet anayasasi taslagi hazirlama greviyle zel bir komis-
yon kurulmus; Amerikan baskanlik sistemi, meslek temsil rejimi de dahil olmak
zere esitli cumhuriyet rejimi biimleri tartisilmisti.
39
Fakat Mustafa Kemal, bu
parti evrelerinde bile dogrudan dogruya bir cumhuriyet anayasasi getirilmesine
elverisli bir ortam bulunmadigini gryordu. O da karsi cephenin basvurabilecegi
kadar basit bir zm buldu. Birinci Millet Meclisi'ne sundugu projeden alinarak
Teskilt-i Essye Kanunu
1
nun birinci maddesi haline gelen formln gerekte
cumhuriyet devlet biimini kapsayan bir anlam tasidigina eskiden beri inaniyor-
du. Bu maddeye "Trkiye, cumhuriyet hkmet sekliyle ynetilen bir halk devle-
tidir" gibi bir sz eklemek yetecek; teki maddede yapilacak bir iki degisiklikle
gerekli tutarlilikta bir cumhuriyet anayasasina evrilecekti.
Yrrlkteki Anayasa'ya gre hkmet yelerini Meclis seerdi. Basbakan
sorumlulugu altinda kabine sistemi yoktu. Meclis Baskani ayni zamanda bakan-
larin kurulunun baskaniydi. Meclis'teki muhaleIet karsisinda bakanlar kurulunda
kolayca degisiklikler yapilamazdi. TekliI edilen adaylara oy verilmeyince kolay-
likla bir hkmet bunalimi yaratilabilirdi. Ekim sonlarina dogru byle bir durum
meydana geldi. Gnlerce sren bunalimdan sonra Mustafa Kemal bunun gerekte
508
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
bir bakanlar kurulu bunalimi degil, bir anayasa sorunu oldugunu aikladi ve ana-
yasa bunaliminin Teskilt-i Essye Kanunu'nun bir iki maddesinde yapilacak de-
gisikliklerle zmlenebilecegini ileri srd.
HilaIetilere egilimli kisiler byle bir evirme stratejisi ve srpriz hcumuyla
baskina ugrayacaklarini beklemiyorlardi. O korkun "cumhuriyet" szcgyle
karsilacaklari emberin iinde nl Yunan Baskomutani gibi MustaIa Kemal'e
teslim olacaklan an gelip atmisti. Sunu hatirlatayim ki o dnem, her devrimden
sonra cumhuriyet kurulan bir dnem degildi. Bati dnyasinda bile cumhuriyet re-
jimlerinin sayisi birka parmakla sayilabilecek kadardi. Mukaddesatilar, seriati-
lar, mesrutiyetiler, hatt ulusular iin bu dsnlebilecek bir sey degildi; bu, d-
pedz kizillikti.
TekliIin Meclis'e gelisi tmden bir srpriz oldu. nceden sezenler teslim ol-
mamak iin emberin disinda kaldilar; "bize sorulmadi", "haberimiz olmadi" gibi
szlerle kendilerini bu isin disinda kalmis saydiklarini daha sonra aikladilar. Tek-
liIin bu sekilde gelisi Meclis'te byk bir kaynasma ve heyecan yaratti. Karar ani-
ni belki en iyi biimde nitelendiren Meclisin en yasli yesi Abdurrahman SereIin
(1858-1925) su szleri oldu: "logmakta olan ocugun adini koymaktan mi kor-
kuyoruz? Kim ne derse bunun adi cumhuriyettir!" Osmanli devletinin bu son res-
m tarihisinin agzindan ikan bu szler, Osmanli devletinin artik tarihe karistigi-
ni iln ediyordu. Saskinliklar ve itiraz egilimleri, nutuk tuIani ve alkislar iinde
boguldu.
Kanun aksama yeni biimiyle Meclis'ten geti. 29 Ekim ile 30 Ekimi ayiran
gecenin yansinda btn Trkiye dzeyinde grleyen top sesleri bir rejimin sonu-
nu, bir yenisinin dogumunu dnyaya iln ediyordu.
1700'lerde baslattigimiz hikyenin son perdesi buradan baslar. nk hila-
Ietilik direnisi kapanmis olmaktan uzaktir. Bunun da sonulanisini gzden geir-
mek, bu mutlu 50. yildnmn degerlendirebilmemiz iin gretici olacak yararli-
liktadir.
6. Son perde
Yeni Anayasa'ya gre Meclis'in seimiyle doldurulacak olan cumhurbas-
kanlik makamina en yakisacak adam, kurtulus savasinin MustaIa Kemal'in-
den, agdaslasma devrimlerinin Atatrk'nden baska kim olabilirdi? Cumhuri-
yet'i iln eden TeskilM Essiye Kanunu'ndaki "devletin dini Islm dinidir"
maddesi, vaktiyle 1876 Anayasasi'na sokulan kama gibi bu kanuna da girmis-
509
TRKYE'DE ADALAMA
ti. Hilafetiler iin bu madde hl anayasal bir basamak olabilirdi. Devlet gibi
tzel bir kisilige ancak gerek kisilerin inanci olabilecek bir din takan bir devle-
tin baskani olmak, MustaIa Kemal iin ne denli yakisiksiz bir seyse, onlar iin
de haliIe dururken byle bir kisinin dini Islm olan bir devletin baskani olmasi
kadar uygunsuz bir tutarsizlikti. HaliIe ne gne duruyordu? O, bir bostan kor-
kulugu mu olacakti?
Bu kez anayasal mesrulugu saglanmis olan hilIetin dinsel niteligi zerine
bir tartisma ve kampanya dnemi aildi. laha nce, yeni haliIenin seimi dolayi-
siyla ortaya ikan hilIetin niteligi hakkindaki kuram iyice yayginlasmaya basla-
misti. HaliIenin seilmesi sirasinda bir Meclis yesi, Meclis'in byle bir seim yap-
ma yetkisi olmadigini ileri srms, bunun nedeni olarak haliIelik niteliginin ancak
saltanat gcne dayanabilecegini "hakli olarak" ileri srmst. Onun iin simdi
tek ayakli bir haliIeligin olamayacagi Iikri islenmeye basladi, tslmlik'ta cisman
niteligi olmayan hilIet olamazdi. Simdiki durum tarihte grlmedik bir bid'atti.
Ama, bir Islm devletinde cumhurbaskanliginin ne ilk ne de degismis anayasayla
bile uzlasmaz oldugunu gstermekti. HilIet bulunduka saltanati kaldiran ka-
nunun hkmszlesmesi gerekirdi. Seriatilar disinda kalan, simdiye kadar Mus-
taIa Kemal yanlisi sanilan, Iakat saltanata ve hilIete bagliliklarindan kopmamis
kisiler de ayni teze katildilar. Bunlarin yanisira seriatla ilgisi olmakla birlikte Tr-
kiye Cumhuriyetiyle iliskili olmayan Misir ve Hint ulemsi da koroya katildi.
Istanbul basininda da Ittihatilarla ItilaIilarin hilIet kampanyasi basladi.
Elestiriler, Teskilt-i Essiye Kanunu'nda haliIenin grevlerinin, anayasal duru-
munun balirlenmemis olarak birakildigi noktasi zerinde toplaniyordu. 1 Kasim
1923'te, yani saltanatin kaldirilisindan bir yil sonra, eski ItilaIi, son gnlerde Is-
tanbul baro baskanligina seilen ltI Fikri'nin eski Ittihati Tanin gazetesinde
"HaliIeye Aik.Mektup"u ikti. ltI Fikri bu yazida hilIet makaminin btn
dnya Mslmanlarini ilgilendiren kutsal bir makam oldugunu, btn dnya
Mslmanlarinin bu makamin arkasinda oldugunu, HilIetin Islm dnyasiyla
olan bagi saglamada, bu dnyanin madd ve manev destegini srdrmesinde de-
gerine paha biilmez bir "mcevher" oldugunu anlattiktan sonra: "Ne yazik ki,
hilIetin asil dsmani yabancilar degil, biz kendimiziz" diyordu. Tevazu gster-
mis; "MustaIa Kemal'dir" demek istiyordu.
a
Tanin gazetesinin ertesi gnk yazisi Cumhuriyetin ilnini nleyemeyenle-
rin hi olmazsa HilIet makamini tutmak iin eyleme getiklerini bildiriyordu.
a ltIi Fikri Bey'in, 10 Kasim 1923 tarihli Tanin gazetesinde ikan "Huzur-u Hazret-i Hilfetpen-
h'ye aik ariza"sinin yeni harIlerle basimi iin bkz. Ycel lemirel (yay.), Ltft Iikri Bevin Gnlg
(Istanbul, 1991), s. 161-166.
510
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
Ulus egemenligi doktrini yeterliydi; cumhuriyete lzumyoktu. Halife ile de ulus
egemenligi olabilirdi. Politikaci haliIeciler alaIranga bir artist sehzade iken haliIe
olunca sakal birakarak sank saran, verdigi beyanlarla bir din adami abasi iinde
konusmaya baslayan Abdlmecit EIendi'yi yaniltacak bir evre ve hava yaratma
isine de girismislerdi. Nasil daha nce komnist parti kurma ya da komnizm aki-
mi yaratma abalarinin altinda yatan gerek ama eski Ittihatilarla ItilaIilarin
MustaIa Kemal nderligini nleme abalari idiyse, simdi de bunlarin haliIeciligi-
nin asil hedeIi MustaIa Kemal'in cumhurbaskanligiydi. Buna, ordunun da alet
edilmesi grntleri de vardi.
Osmanli hanedani hl yerinde oturuyordu. HaliIeciler cumhurbaskanini ne
kadar ktlerlerse hanedanin istanbul'da kalan yeleri o kadar temize ikarilabi-
lecek, ulusun gerek nderliginin bu hanedanda bulundugu belirtilecekti.
40
Hane-
dan yeleri saraylarda oturuyorlar, haliIe de padisahlarin geleneksel tesriIatini
srdryordu. Geleneksel Cuma Selmliklan yapiliyor, resimli dergilerde haliIenin
yeni sakaliyla yakisikli resimleri ikiyor; gzel kizi lrrsehvar Sultan herkesin
sevgilisi oluyordu. Bir yandan haliIenin modern kisiligi, ressamligi, sanatiligi be-
lirtilirken, te yandan da i ve dis Mslman halkin gerek din baskani oldugu
gsteriliyordu. HaliIe esitli yerlerden gelen heyetleri kabul ediyor; dis lkelerdeki
Mslmanlara mesajlar yolluyor, yabanci devlet temsilcilerine irtibat ilnison) g-
revlileri tayin ediyordu. Bu arada "Ankara Hkmeti" de onun nezdinde alafran-
ga biyikli bir general taraIindan temsil ediliyordu. Serkarinler, mabeyn ktipleriy-
le padisah kadrosu gibi bir kadro, saltanat gnesinin dogacagini bekleyen bir ordu
gibiydi. Kisasi, bir esit "Mslman Papaligi" doguyordu. Istanbul da Islm dn-
yasinin Vatikan'i olma yolundaydi. Ulusal kurtulus savasi sanki Ingiliz sairi
Blunt'in ikardigi "ruhan hilIet" doktrinini gereklestirmek iin yapilmisti. Hil-
Ietin hkmetle iliskisi, Hint ve Misir Mslmanlarinin Ingiliz hkmetiyle iliski-
si gibi bir iliski olacakti. HaliIenin ruhan varliginin byle gl bir devlete be-
nimsenmesi bulunmaz bir nimetti. Su halde, o zavalli "ingiliz Muhipleri Cemiyeti"
yelerinin suu neydi?
ok gemeden Ingiltere ynnden byle bir destek saglanacagini gsteren
bir isaretin gelisi haliIeci basinda byk bir heyecan yaratti. Bu blmn basin-
da kisaca tanistigimiz Aga Han ve Emir Ali adlariyla nl iki Hindistanlidan za-
manin basbakani Ismet Pasa'ya bir mektup gelmisti. Mektubun kopyalan istan-
bul gazetelerine de yollanmisti.
41
Mektuplar nedense o sekilde gnderilmis ya
da yerlerine o sekilde varmisti ki basbakan mektubu aldigi zaman 24 Kasim
1923'te Istanbul'da hilIet zerine yogun yayin yapan bir gazetede ikmis bu-
lunuyordu.
511
TRKYE'DE ADALAMA
Ingilizce yazilmis olan bu mektupta hilfetin Snn Islm lemi iin nemi
hatirlatiliyor, haliIe olan imamin belirsiz durumunun Snn Mslmanlar arasin-
da byk huzursuzluk yarattigina isaret ediliyordu. HaliIeligin Mslman halk-
larca saygi ve gven saglayacak bir temele dayandinlmasi gerekliydi, tslmhk'in
dinsel ve manev birligini saglamak acele bir zorunluluktu.
Nezaket, kabalik ve mralik karmasi olan bu mektubun niin ve kimler tara-
Iindan yazildigini bugn biliyoruz. Bu, Hindistan'daki Mslman ulusulugunu
hilIet adina srdrmek hlyasinda olan Hint HilIet akimini, Ingiltere ikarlarina
Gandhi'nin Ulusal Kongre akimindan ayirmak iin rahip kobert Frew ve Ingiliz
Kizilay Cemiyeti'yle soysuzlastirma isinin ncs olan Emir Ali'nin son manevrasi
olmakla birlikte bunun Hindistan'la ilgili olan bu yani Trkiye'yi ilgilendirmez.
Trkiye'yi ilgilendiren yani, hilIet adina konusan bu iki adamin kisiliginin rte-
medigi iki yzllgdr. nk Snn Mslmanlarin haliIesi iin gzyasi dken
Aga Han ve Emir Ali'nin kendileri Snn degillerdi. Birincisi Ismail cemaatinin
agirligi akinla llen ruhan baskani, ikincisi Hindistan SiIlerinin nderlerinden-
di. Ne Ismail doktrininde, ne de Si doktrininde hilIetin imamligi ve mesrulugu
taninir. Snnler ile Ismailler ve Siler arasinda Mslmanlar ile Hindular arasin-
da oldugundan Iazla dsmanlik vardir. Ismaillik, Silikten de asin bir heterodoks
mezhebi sayildigindan birok Hint Mslmani onlari Mslmandan bile saymaz.
Ne var ki bu iki zatin ikisi de Ingiliz tmparatorlugu'nun en itibarli kisilerin-
dendi. Agahanlik, bu imparatorluk dneminde ruhan bir reislik olmustu. Emir Ali
ise Ingiliz imparatorunun Privy Council yesiydi, tkisi de Birinci Dnya Sava-
si'nda Osmanli haliIesinin cihad ilnina karsi Hindistan'da kampanya amisti.
Savas sonunda Emir Ali, Ingiliz Kizilay Cemiyeti'ni kurarak kobert Frew adli
(Atatrk'n Nutuk'unda "kahip Fru" diye geen) ajan araciligiyla Hindistan Hila-
Ietilerini Ingiliz Muhipleri Cemiyeti'nin perdesi arkasindan Vahdettin hilIetine
baglama isini yneten zatti. Aga Han ve Emir Ali, Hindistan'da amalarina ulasti-
lar; hilIetin kaldirilmasindan bir ay sonra HilIet akimi dagildi; Mslmanlar
Gandhi'nin cephesindenayrilarak Vehhablere evrildi ve yillarca sonra Hindistan
ikiye blnerek bundan Pakistan Islm devleti dogdu.
Aga Han - Emir Ali mektubunun Ankara'da yarattigi olumsuz tepkiden sz
eden ve mektubun Ingilizce metnini yayimlayan Arnold Toynbee syle bir gz-
lem ekler: "Mektubun Ingiliz diplomasisinin bir oyunu oldugu yollu ve son bes yil
iinde Byk Britanya ile mektubun yazarlan arasindaki iliskilerden Trklerin ne
kadar habersiz olduklarini aiklayan ima, taraIsiz gzlemcilere anlamsiz gzke-
bilir; Iakat bu, byk bir nezaketsizlik ve nimetbilmezlikle karsilandiklarini gr-
dkleri iin dogal olarak Aga Han ile Mister Emir Ali iin aci verici olmustur."
512
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
Bunda nl tarihinin ince bir alayi mi gizlidir, yoksa o da mi Trkler kadar ha-
bersizdi? Kasdettigi nimet, Emir Ali'nin bu blmn basinda anlattigimiz gibi, ka-
hip Robert Frew araciligiyla Hindistan'dan iane isini ynetmesi olacaktir. Hint
Mslmanlarinin kendileri de o zaman Mister Emir Ali'nin Hindistan'da o kadar
Mslman varken bir Protestan misyonerini bu iste niin kullandigini soruyorlar
ve Kemalistlerin Ingiliz Muhipleri Cemiyeti'nin arkasindaki adam olmasi ve intel-
ligence (haber alma) islerinde alismasindan kuskulandiklan iin Mslmanlarin
gnderdigi battaniyeleri getirmek bahanesiyle Antalya'dan ieri girmesine msa-
ade etmemeleri zerinde duruyorlardi.
42
Hindistan'daki Snn Mslmanlarin,
dine ve hilIete dayanarak Gandhi ile birlikte Britanya devletine karsi ulusal di-
renme doktrininin, Aga Han ve Emir Ali'nin Trkiye'deki hilIet sorununa karis-
masiyla kertildigi meydandadir. Mensup olduklan mezhebe gre hilfetin ima-
met olmadigini bilmesi gereken bu iki kisinin stlerine dsen bir grev degilken
byle bir girisime kalkmalan asil amalarinin Trkiye degil, Hint Mslmanlari-
nm HilIet ulusulugu oldugunu gsterir.
Mslmanlik hakkindaki bilgileri siIirlasmis yazarlarin elindeki Istanbul ba-
sininda ise, Hint ve Misir Mslmanlarinin kurdugu Cemiyyet-i Ulemi'1-Hind
adli bir rgt taraIindan, 1 Ocak 1924'te hilIet sorununun uluslararasi bir kong-
rede kararlastirilmasi gerektigini ileri sren bir bildiri yayimlatilmisti. MustaIa
Sabri (yeni adiyla el-Tokad) EIendi de Misir'da saltanat-hilIet bilesiminin Islm-
lik'in znde bulunan bir devlet tr oldugu, bunlari ayirmanin ve kaldirmanin
kIr oldugu yollu grslerini tekrarladiktan baska bu konu zerine bycek bir
kitap yazmaya da baslamisti.
Misir'da el-Ezher Seyhi de 25 Mart 1924'te ulemnin grsn aiklayan ve
her satin ok anlamlar tasiyan su bildiriyi yayimladi: "HilIet ve imamet din ve
dnya islerinin riyaseti, yani "genel baskanligidir". Baslica grevi Islm milletinin
islerine bakmak, Islm mmetinin ynetimini yrtmektir. Imam, seriatin emret-
tigi yolda dnya islerinin yneticisi olarak Sahib-i seriat'in (Peygamber'in) vekili-
dir. Imam, hail akd ehlinin biatiyla ya da kendinden ncekinin kendi yerine ge-
ecegi kisiyi gstermesiyle imam olur. Ayni zamanda tebaa arasinda kahr gc,
sultanlik gc olmasindan dogacak korkuyla onun ynetiminin yetkileri saglanir.
Imama tebaiyet edilse ya da kendisinden nceki imam taraIindan ardil gsterilse
de tebaasi zerine siyasal yetkisi olmazsa, onlar zerine seriati zorlayamazsa, ne
biatle yapilan uyma, ne de ardil gsterilme onu imam yapmaya yetmez. Imamlik
Ietih yoluyla da elde edilebilir; Iakat bu, g sahibi olan haliIeyi hkm altina al-
makla, onun yerini ele geirmekle olursa o haliIe imamligini kaybeder. Bazen bu
yolda elde edilen halifelik biatle, ya da nceki halifenin semesiyle de glendirilir
513
TRKYE'DE ADALAMA
ki gemisteki haliIelerin ogunda byle olmustur. Trkler saltanati hilIetten ayir-
makla tarihte grlmedik bir bid'at islemislerdi. Simdi hilIeti de kaldirmakla buna
bir tanesini daha eklediler."
43
20. yzyil ulemsinin bu siyasal hayallerini izleyen MustaIa Kemal, ieride sa-
ray evresinde yogunlasan, hilIet davasina orduyu da karistirmaya alisan girisim-
leri de izlemekteydi. HaliIenin "Ankara Hkmeti"ne karsi olan tutumu da ilgin
renkler aliyordu. HaliIenin ziyaretine gelen bazi subaylarla aglasma haberleri, hali-
Ienin Ankara ile resm muhabereye girismesi dikkatleri ekiyordu. Nihayet halife
resm bir tezkereyle hilIet hazinesinin yetersizliginden sz ederek hilIet btesinin
artnlmasini isteyince MustaIa Kemal'in sabn tkendi. HaliIeye cevap vermeyerek
hkmetin istanbul'daki grevlilerine sunlan yazdi: "HilIet hazinesi de nedir?
Byle bir hazine varsa el konarak devlet hazinesine katilacaktir. Bir haliIe iin gs-
teris ve lks degil, her insan gibi bir geim ve yasam yeter. Geimi iin cumhurbas-
kanligi deneginden asagi bir denek mminler haliIesi iin yeterlidir".
Hersey gsteriyordu ki hilIet sorunu bir din sorunu degil, siyasal bir sorun-
du. 18 76'da Yeni Osmanlilarin anayasaya soktuklan bu siyasal sorunun din isle-
rini de pesinden srkleyisine artik bir son vermek gerekiyordu. legil saltanatin
kaldirilmasi zamaninda, hatt daha "halk devleti" ilkesiyle baslattigi Teskilt-i
Essiye Kanunu'na egemenligin ulusta oldugu ilkesini koydugu zaman MustaIa
Kemal'in bu sonuca vanlacagini bildigini su szleri anlatir:"... Saltanat dnemin-
den Cumhuriyet dnemine geebilmek iin... bir geis sresi yasadik. Bu srede
iki Iikir ve grs durmadan birbiriyle savasti... biri saltanat rejiminin srdrlme-
si... digeri ona son verecek cumhuriyet rejiminin kurulmasi |grs|dr." Baslan-
gita "Byk Millet Meclisi'nden daha byk makam olmadiginda direnerek sal-
tanat ve hilIet makamlan olmadan da bu devleti yrtme olanaginin gsterilmesi
gerekliydi." Bu szler dolayisiyla, ilk hkmet biiminin neden Byk Millet
Meclisi Hkmeti adiyla taninan biimde oldugunu da grenmis oluyoruz: "Hil-
Iet makamina drt elle sarilmak zorunda olacak bir rejimin bir cumhuriyet rejimi
olamayacagini anlamak iin byk bir dirayete hacet yoktu".
Su halde hilIet kampanyacilarinin kendileri 20. yzyilda saltanatsiz bir hil-
Iet olamayacagini gstererek bilmeden MustaIa Kemal'in eski tezini dogruluyor-
lardi. Simdi, saltanatin kaldirilmasi zerine verdigi tarihsel sylevde dsnnn
aiklamadigi ikinci yanini aiklayabilecekti. Buradaki dsncelerini syle anlatir:
"Ben saltanatin ilgasindan sonra baska unvanla ayni nitelikte bir makamdan bas-
ka bir sey olmayan hilIetin de kaldirilmis oldugunu kabul ediyordum. Bunu, m-
nasip zaman ve Iirsati gelince sylemeyi dogal buluyordum", "HilIet makaminin
bizce en nihayet sadece bir tarih hatirasi olmaktan teye bir nemi olamazdi".
514
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
Yeni haliIenin seilmesi zamanindaki tartismalar da seriatilarin umutlari-
ni haliIelige bagladiklarini gstermisti. Meclisin 10 Kasim 1922 oturumunda-
ki tartismalarda "hoca eIendiler", "kendi ihtisaslarina iliskin bir konu" oldugu
iin btn uyanikliklarini toplamislardi. Tanri gstermesin hem lke iinde,
hem Islm dnyasinda bir Iitne ikabilirdi. Kimi bu uyaniklikta daha titiz dav-
ranarak haliIeyi Ankara'ya getirtmeyi neriyor, kimileri de dolambali yollarla
onu devlet baskanligina getirme umutlarini besliyorlardi. Aceleci ve taktik bil-
meyen Mithat Pasa'nin tersi bir yaratilista olan MustaIa Kemal, o zaman bu
endiseleri yatistiracak biimde konusmustu: "Sz konusu olan sorunu ok tar-
tismak, ok incelemek olanagi var. Fakat bunda ne kadar ilerlersek sorunun
zmlenmesi o kadar glklere, gecikmelere ugrayabilir... Bu Meclis yalniz
Trk halkinin meclisidir. Niteligi ve yetkileri yalniz Trkiye halkinin, Trk va-
taninin yasamina ve gelecegine uzanabilir. Btn Islm dnyasini kapsayan
bir yetkiyi kendiliginden takinamaz. Trk ulusu ve Meclis'i de kendi varligini
haliIe unvanli bir kisinin eline veremez. Bu sorun yznden Islm dnyasinda
kargasaliklar oldugu ya da olacagi yollu szler yalandir." Bylelikle, vaktin-
den nce gereksiz bir cesaret gstermekten kurtulmustu. Fakat ocak 1924'te
bunun da sirasinin geldigi sonucuna vardi.
25 Subat 1924'te Meclis'te din ve devletayrimi tekliIi tartisilmaya baslandi.
nergede hilIetin kaldirilmasi, Seriye ve EvkaI Bakanliklari'nin, medreselerin
kaldirilmasi maddeleri de vardi. 25 Subat'tan 3 Mart'a kadar sren tartismalardan
ve Adliye Bakani Seyyit Bey'in hilIet hakkinda bilgi veren sylevinden sonra bu
teklifler Meclis'te kabul edildi. Hilfetin kaldirilmasi olayiyla ilgili olarak Nutuk'ta
verilen dsncelerin ilgin yanlari syle zetlenebilir:
HilaIetilere gre haliIe unvanli bu hkmdar dnya yzndeki yz
milyon Mslman arasinda adalet saglayacak, umumun hukukunu gzetecek,
gvenliklerini bozacak olaylan nleyecek, Mslmanlara baska uluslardan ge-
lebilecek saldinlarin nne geecekti. Islm toplulugunun durumunun iyiles-
mesini saglamaya yarayacak uygarlik ve bayindirlik yollarini saglamakla y-
kml olacakti. Bu kadar cahil, dnyanin kosullarindan, gereklerinden bu
kadar bilgisiz bu Hoca Skr gibilerin Islmlik'in kurallaridir diye yaydiklari
saIsatalar iste bunlardir. Fakat bunca yzyil boyu oldugu gibi bugn de halkin
bilgisizliginden, taassubundan Iaydalanarak esitli siyasal, kisisel amalari ve
ikarlari iin dini kullanmaya kalkisanlarin ieride, disarida bulunusu bu ko-
nuda bunlari sylemekten bizi alikoyamaz, insanlikta din :erine bilimsel
bilgiler byle inanlardan temizleninceye kadar bu din aktrlerine her yerde
rastlanacaktir. Halifenin yetkileri btn dnya Mslmanlarini kapsayacak
515
TRKYE'DE ADALAMA
olsa, Trk ulusunun btn varligini, kaynaklarini haliIenin emrine vererek o
ulusun omuzlarina ne kadar dayanilmaz agirlikta bir yk ykletilecegim d-
snmek gerekmez mi? Bu adamlarin ileri srdkleri kural gereklerine gre ha-
life denecek bu hkmdar in, Hindistan, Afganistan, Irak, Suriye, Filistin, Hi-
caz, Yemen, Asr, Misir, libya, Tunus, Cezayir, Fas, Sudan... kisasi btn
dnyadaki Mslman halkin ve lkelerinin islerinin basi olacakti. Tarihte bile
byle bir hayal hibir zaman gereklesmemistir. Bugn hemen hemen hepsi
yabanci devletlerin egemenligi altinda olan ya da bagimsiz kalabilen Msl-
man uluslara haliIe adi altinda bir hkmdar tasarlamak akilla, gereklerle uz-
lasacak bir is midir? HaliIenin niteligi sadece ruhan degildir; hilIetin prensibi
madd g, siyasal yetkidir diyenlerin gerekte, hilIeti bir devlet saydiklari,
haliIeyi devlet reisi gstermek istedikleri, gerek isteklerinin haliIe unvani al-
tinda birini Trkiye devletinin baskanligina getirmek oldugu kolaylikla anlasi-
labilir. Gerek maksatlarinin, Mslmanlik dnyasi saIsatasi altinda haliIeyi
devlet baskani yapmak oldugu meydandadir. Btn Islm dnyasini kapsaya-
cak bir devlet kurma zorunluluguyla dsnlen bir halifenin devini yapabil-
mesi iin Trkiye devletinin, onun bir avu nIusunun haliIenin emrine bagla-
namayacagini anlattim. Trkiye halkinin omuzlarina bu kadar akla uymaz bir
devin yk yklenemez. HaliIenin yalniz ruhan degil, siyasal devleri oldugu
iddia ediliyorsa byle bir tez Trkiye'de egemenligin halkta oldugu ilkesiyle
uyusamaz. HaliIeye meydan okutmak, onu dnya Mslmanlarinin islerinin
basinda grmek isteyenler bu devi isterlerse Anadolu halkinin sekiz on misli
olan Islm lkelerinden beklesinler. Yeni Trkivenin ve halkinin bundan son-
ra ancak kendi vaamindan, kendi mutlulugundan baka dnecek bir evi
yoktur. Kendimizi dnyanin egemeni sanmak hlyalarindan artik vazgemek
gerekir. Gerek durumumuzu, dnyanin kosullarini gremeyen hayalcilerin
pesinden gitmekle ulusumuzu srkledigimiz Ielaketler artik yeter. Bile bile
ayni trajediyi srdremeyiz. Bizim dnya karsisinda en byk gcmz, yeni
rejimimizdir. Trkiye halki kayitsiz sartsiz kendi egemenligini elinde tutacak-
tir. Unvani haliIe olsun ya da baska bir sey olsun, artik kimse bu ulusun kade-
rine hkmedemez. Bunu teklif edecek hibir milletvekili bulunamaz. Hilafetiler,
Meclis'in ve ulusun kaldirdigi sultanligi simdi haliIelik adi altinda yasatmak,
Meclis'i onun mesveret meclisi yapmak, haliIeyi devlet baskani yapmak
sevdasindadirlar.
44
516
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
Notlar
1 O zamanki parti, grup, cemiyet ve akimlar zerine ayrintili bilgiler iin bkz. Tunaya, 399-471; yeni
baskisi: cilt II ve Gotthard Jaeschke, Kurtulu Savai ile Ilgili Ingili: Belgeleri (Ankara, 1971), s.
165-167.
2 Baskanlik seimi siralarinda Wilson'in "Trkiye" zerine bir sz iin bkz. Charles Seymour (yay.).
Intimate Papers of Colonel House (Boston, 1926-1928), cilt 1, s. 96 |YN: "ya da bu adi tasiyan bir
ulus bulundugunu bilmedigi" szckleri ilk baskida yok; kenara not dslms|.
3 Ayrintilar zerine bkz. Harry Nicholas Howard, The King-Crane Commission: An American Inquiry
in the Middle East (Beyrut, 1963) ve The Partition of Turkey: A Diplomatic History, 1913 -1923
(Norman, 1931). 1920 sonlarindaki seimlerde Wilson baskanligi kaybettikten baska, Cumhuriyet
i yeni baskan Harding idaresinde ABl'nin dis politikasi tersine evrilmis ve Amerika mandatsi
Iikri tm olanaksiz olmustu.
4 Hindistan'daki hilfet akimi nderleri Trk imparatorlugunun blslmesini dogal buluyorlar,
Iakat hilIetin Osmanli sultanliginda kalmasini, bylece Hicaz'in o hilIetin egemenligi altinda
kalmasini istiyorlardi. Bu nderlerden biri olan Maulana Mohamed Ali, My Life: A Fragment,
yay. AIzal Iqbal (lahor, 1944) adli anilarinda bu grs anlatir; bkz. s. 63, 125, 133 ve sonra
si, 146, 177 ve sonrasi. Istanbul'daki hilaIetiler bunun Trk devletinin korunmasi davasi oldu
gunu saniyorlardi.
5 Ayrintilar iin bkz. Yevgeni Aleksandrovi Adamov (yay.), Anadolu'nun taksimi, ev. Hseyin
kahmi (Istanbul, 1926), s. 60-112 ve ilgili belgeler; sadelestirilmis 2. baskisi: Hayri Mutluag
{vav.), Anadolunun Taksimi Plani (Istanbul, 1972), s. 93-164 ve Wolfram Wilhelm Gottlieb,
Studies in Secret Diplomacy During the First World War (Londra, 1957), s. 63-131.
6 Arnold J . Toynbee ve baskalari (yay.), Survey of International Affairs 1925, cilt I: The Islamic
World since the Peace Settlement (Londra, 1927), s. 45.
7 Hsamettin Ertrk, Iki Devrin Perde Arkasi (Istanbul, 1957), s. 338-339.
8 Bu konuyu ayrintilari ile tartisan bir yapit olarak bkz. Arno J . Mayer, Politics and Diplomacy of Pe
acemaking. Containment and Countervolution at Versailles, 1918-1919 (Londra, 1968), zellikle
s. 294-327.
9 Edward Hallett Carr, The Bolshevik Revolution, 1917-1923 (Londra, 1950-1953), cilt III, s. 245,
Gotthard J aeschke, "Der Weg zur russisch-trkischen Freundschaft", Die Welt des Islams,
XVI(1934): 28-29, J ane Tabrisky Degras (yay.), Soviet Documents on Foreign Policy, (Londra,
1951-1953), cilt I, s. 164-167 ve Xenia J . Eudin ve Robert C. North, Soviet Russia and the East. A
Documentary Survey (Stanford, 1957), s. 164-186; bu son iki yapitta mesajlarin metni vardir |YN:
Bu konuda daha ayrintili bir alisma iin bkz. SteIenos Yerasimos, Trk-Sovvet Ilikileri (Istanbul,
1979), s. 147-323].
10 Halide Edib, The Turkish Ordeal (Londra, 1928), s. 170-173 |YN: ok kisaltilmis Trke evirisi
iin bkz. Halide Edip Adivar, Trkn Atele Imtihani, sadelestirilmis 7. baski (Istanbul, 1983), "I
Savasin nemli lnemleri" blmnde s. 128-129].
11 Tank ZaIer Tunaya, "Trkiye Byk Millet Meclisi Hkmetinin Kurulusu ve Siyasi Karakteri", Is
tanbul niversitesi Hukuk Iakltesi Mecmuasi, XXIII, 3-4(1958): 227-247.
12 Vahdettin'in 7 Agustos 1920'de MustaIa Kemal'in Anadolu'da Bolseviklik kurdugunu iddia et
mesi zerine bkz. J aeschke, Ingili: Belgeleri, 13. Vahdettin'in bazi yargilan: "Ankara'nin liderle
ri bu memlekette dikili agaci olmayan; kan irtibati veya bir rabitasi bulunmayan kimselerdir.",
"M. Kemal mensei belli olmayan bir Makedonyali ihtillci... laha ok bir Sirp'a benziyor...",
"Onlar Bolsevik yardimina gveniyorlar...", "Evvela gdlecek siyaset Trkiye'yi ve sonra da
dnya barisim tehdit eden tehlikeyi (komnizmi) bertaraI etmek maksadiyla Bolsevikleri KaIkas
ya tesine atmak olmali... Avrupa ile Asya arasinda tampon blgesi tesekkl etmeli...", "Bunlar
sadece Bolseviktirler."
13 Eudin ve North, 188.
51 7
TRKYE'DE ADALAMA
14 Ali Fuat Cebesoy, Milli Mcadele Hatiralari (istanbul, 1953), s. 451: "Meclisin kurulusundan sonra
(1920'de) Yesil Ordu namiyla bir cemiyet kuruldugu meydana ikti... Sarktan Yesil Ordu imdadimiza
gelecek yollu sayialari bu gizli teskiltin yaydigi sonradan anlasildi... Bunu kuranlar yeni zihniyetle bir
ordu yetistirmek, bylece isyanlari bastirmak gayesini gttklerini sylerlerse de maksatlari bundan
ibaret degildi. Harite Islm memleketlerinde (Azerbaycan ve KaIkasya'da demek istiyor) gizlice Yesil
Ordu iin alisan arkadaslan ile muhaberede bulunarak onlarin mesaisinden Iaydalanmislardir. Hudut
disindaki bu teskilti Ankara'ya baglarken hariteki Islm memleketlerinin Islm sosyalist ittihadi (?)
sayesinde belki kus istilsindan kurtarabilecegi (Anadolu'daki mill mcadeleye onlardan yardim gele
cegi sayiasi ne oluyor o halde?) midine dsmslerdi." Medis'te muntazam ordu (gerekte MustaIa
Kemal) karsiti olanlar, Cebesoy'un daima "Ethem Bey" dedigi erkez Ethem'e kayiyorlar. "lahili is-
yanlari bastirmak hususunda mill davaya bir hayli hizmeti dokunan erkez EthemBey ve mfrezele
rini, hayali ok genis politikacilarimiz igIal etmisler, Yesil Ordu iinde yine gizli bir teskilt yapmislar
ve o tarihlerde (?) ihtilaIa dsen Anadolu'da (?) yeni yeni gailelerin ikmasina sebebiyet vermislerdi";
s. 452: "Sonralari Ethem Bey bu gizli teskiltin bir aleti olmustu". Atatrk' Ankara istasyonunda
omuzundaki Iilinta ve zerindeki er kiligi ile sasirtan Cebesoy, "hariteki Islm memleketleri", "orada
ki arkadaslari", "Islm sosyalist ittihadi", "hayali genis politikacilar", "igIal" gibi belirsiz yuvarlak sz
lerle, gayet iyi bildigi anlasilan Yesil Ordu'nun niteligini aiklama isini dagitmis, aiklik ve itenlikle
yazmamistir. Fakat bu kadari bile szn ettigi kisilerin Ittihatilar oldugunda kusku birakmamakta
dir; karsilastirma iin bkz. Sami Sabit Karaman, Trab:on ve Kars Hatiralari, !92!-!922. Istiklal M
cadelesi ve Enver Paa (Izmit, 1949), s. 26-33 ve Sevket Sreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Ke
mal (Istanbul, 1969-1971), cilt n, s. 370 ve sonrasi.
15 Mustafa Kemal'in Ittihati olmadigini bildikleri halde Vahdettin, lamat Ferit, Istanbul'daki Ingiliz
mmessilleri ile hkmet adamlarinin olduka uzun sre ulusal savas akiminin bir Ittihati isi oldu
guna inanmakta direnisleri zerine bkz. Jaeschke, Ingili: Belgeleri, 168-170. Bunlara "J n Trk
ler", "Yeni Ittihatilik" diyenler de vardir. Bu kitapta yayinlanan Ingilizlerin kendi belgelerinde Mus
taIa Kemal akiminin bir Bolseviklik akimi oldugu kanisini yansitan hibir belge bulunmamasi il
gintir. Byle bir iliskinin varliginin onlarin haberalma rgtleri yolu ile bilinmis olmasi gerekirdi.
Bolsevikligin Anadolu'ya yayilmis olmasi gibi bir olay o zaman onlar iin nemli bir olay olurdu.
16 Aydemir, Enver Paa, III: 548.
17 Von Seeckt'in alismalari zerine bkz. Rohan Butler, "The Peace Settlement of Versailles, 1918-
33", The New Cambridge Modern History\ cilt XII: David Thomson (yay.), The Era ojViolence
1898-1945 (Cambridge, 1968) iinde, s. 468, 470 not 1 ve orada gsterilen kaynaklar.
18 Yakup Kadri Karaosmanoglu, "... M. Kemal Pasa'yi Meclis'te en ok rahatsiz edenler Meclis'teki It
tihatilar grubu idi... Bunlar arasinda Enver Pasa'ci olanlar ve o gelip de ordunun basina gemeyin
ce Istiklal Savasi'nin kazanilmayacagini dsnenler vardi" der; bkz. Vatan Yolunda (Istanbul,
1958), s. 116-118. Eyll 1919'da Sivas Kongresi'nde syle yemin edilmisti: "Vatanin mutlulugun
dan ve kurtulusundan baska Kongre'de hibir kisisel ama gtmeyecegime, Ittihat ve Terakki Ce-
mivetinin diriltilmesine alimavacagima, mevcut siyasal partilerden hibirinin siyasal zlemleri
ne hizmet etmeyecegime..."; bkz. Gotthard Jaeschke, "Die Eide von Sivas und Ankara", Die Welt
des/slams, yeni seri, H(1953): 61 |YN: Yemin sahnesi ve yeminin metni iin bkz. Ulug Igdemir
(yay.), Sivas Kongresi Tutanaklari (Ankara, 1969), s. 2-7 ve 16-22|. Ilk TBMM yeleri ihtimal ki
kendilerini bu yeminle bagli grmediklerinden bu yeminin ziddina hem Ittihat ve Terakki hem de
baska partilerce benimsenen zlemler beslemislerdir |YN: Anadolu ve kumeli MdIaa-i Hukuk Ce-
miyeti'nin kendisini partiler st kabul etmesine karsin MustaIa Kemal Pasa, Heyet-i Temsiliye adi
na TBMM iin seim agrisinda bulundugu 19 Mart 1920 tarihli tebliginde, "Bu meclis azaligina,
her Iirka, zmre ve cemiyet taraIindan namzet gsterilmesi caiz oldugu gibi, her Ierdin de bu mca-
hede-i mukaddeseye Iiilen istiraki iin mstakilen namzetligini istedigi mahalde ilna hakki vardir"
demisti; bkz. Gazi MustaIa Kemal, Nutuk (Ankara, 1927), s. 267].
19 1921 yazinda Istanbul'da anti-Kemalist evrelerde Enver - Kemal atisikliginin bilindigi konusunda
bkz. J aeschke, Ingili: Belgeleri, 170.
51 8
ULUSAL BAIMSIZLIK SAVAI
20 Gazi Mustafa Kemal, 275-276.
21 Gazi Mustafa Kemal, 266.
22 Gazi Mustafa Kemal, 269.
23 Ingilizler bile daha o zamandan Anadolu'da bir devlet kuruldugunu, bunun bir cumhuriyet oldugu
nu anlamis bulunuyorlardi. Bkz. Jaeschke, Ingili: Belgeleri, 142. Britanya Basbakani lloyd George,
Yunanlilarin basari kazanacagina inanmakta sonuna kadar direnmekle beraber, Istanbul'daki Ingi
liz temsilcilerinin bir sre sonra MustaIa Kemal'in durdurulamayacagim anlayarak bunu padisaha
da bildirdikleri belgelerden anlasilmaktadir. lord Curzon, t bastan Yunanlilarin basan kazanma ye
tileri olmadigina inaniyordu.
24 Gazi Mustafa Kemal, 276.
25 Gazi Mustafa Kemal, 277.
26 Gazi Mustafa Kemal, 351.
27 Tunaya, "TBMM Hkmeti'nin Kurulusu" ve Aydemir, Tek Adam, II: 363-364.
28 Kili Ali, Hatiralar (Istanbul, 1955), s. 67.
29 Gazi Mustafa Kemal, 352.
30 Gazi Mustafa Kemal, 371.
31 Gazi Mustafa Kemal, 371.
32 J aeschke, Ingili: Belgeleri, 151.
33 Gazi Mustafa Kemal, 421-422.
34 Bir Ingiliz deniz subayi, Malta kusatmasini Ikinci lnya Savasi'nda Normandiya ikarmasina kadar
gereklestirilmis en byk ikarma harekti olarak tanimlar; bkz. Ernie Bradford, Turgut Reis: Son
Sefer, ev. Osman ndes (Istanbul, 1973).
35 Bkz. not 4. '
36 Toynbee, Survey, I: 55; Oriente moderno, H(1923): 465-466'dan alinmistir.
37 Maulana Mohamed Aly, 138 ve sonrasi.
38 Bu kitabi bulmam mmkn olmadi; zeti iin bkz. Oriente moderno, H(1923): 585-588. Ona karsi
yazilmis olan kitabin "Mukaddime"sinde ise bugn bize tuhaI gelecek bazi noktalar vardir; bkz. Ha
lil Hulki, tlyas Sami, Rasih, Hkimiyet-i milliye ve hilfet-i Islamiye: Karahisar-i Sahip Mebusu
Hoca Ismail Skr Efendinin bu meseleve dair nerettigi risaleve reddivedir, 2. baski (Ankara,
1341/1925).
39 Mahmut Esat'in "meslek temsil" grs iin bkz. "Yeni Trkiye'nin manasi", Hkimiyet-i milliye,
9-16 Tesrin-i sn 1337/1921. Mahmut Esat bu grs Meclis'te de Fransiz hukukusu leon lu-
guit'ye dayanarak savunmus, bu sistemin bir devrim olacagini, esnaI ve iItinin Meclis'te temsil
edilecegini ileri srmstr; bkz. TBMM Zabit Ceridesi, cilt VII, 121. toplanti, 1336/1920; 2. baski,
1940, s. 305-310. Atatrk bu ideolojiyi benimsememistir; bkz. Mahmut, "Gazi ve inkilp", Milli
yet, 21 Aralik 1929 |YN: Bu dnemde ve sonrasinda "meslek temsil" grs zerine bkz. Ilhan Te
keli ve Selim Ilkin, "(Kr) Ali Ihsan (lloglu) Bey ve Temsil-i Meslek Programi", Atatrk Dneminin
Ekonomik ve Toplumsal Sorunlari (Istanbul, 1977) iinde, s. 283-357 ve Zeki Ankan, Tarihimiz
ve Cumhuriyet: Muhittin Birgen (1885-1951) (Istanbul, 1997)|.
40 Mehmet SereI, Hanedan ve millet (Istanbul, 1339/1923). Bu kitapta Osmanli soyunun ksnn
Trk ulusu ile baginin kopusunun ilgin bir tarihigi vardir. Kitap, 1920'de Malta'da srgnde ya
zilmistir.
41 Mektubun Ingilizce olan metni iin bkz. Toynbee, Survey, 1: 571 ve sonrasi.
42 Bombay Chronicle'm 30 Kasim 1920 tarihli basyazisi, Ingiliz Kizilay Cemiyetinin Trkiye'de temsil
cisi olarak kahip kobert Frew'nun kullanilmasini, Hint Mslmanlarinin Trk gmenlerine veril
mek zere topladigi ayakkabi, elbise, battaniye gibi esyanin ancak "kt. Hon. Seyd Amir Ali" araci
ligiyla Frew taraIindan dagitildigini, bunlarin yalniz igal altindaki blgelerdeki halka gidebildigini,
Kemalistlerin idaresi altindaki yerlerde dagitmak iin Frew'nun Antalya'dan ieri girme tesebbsn
de bulundugu halde "nationalisf'lct taraIindan geri evrildigini anlattiktan sonra su satirlara yer
verir: "Frew'yu neden ieri sokmuyorlar? Emir Ali, Mslmanlardan Mslmanlara gidecek esyayi
51 9
TRKYE'DE ADALAMA
neden bir Protestan rahibi araciligiyla dagittmyor? Onu geri eviriyorlar, nk lngilizdir ve nk
casus oldugundan sphe ediyorlar". Bu yazinin ve Frew ile ilgili baska yazisma ve gazete haberleri-
nin kopyalarini, benim iin Bombay'de yaptigi arastirma ile elde edip bana gnderen Bayan Gail M.
Graham'a borluyum |YN: Berkes'in bu konuya deginen ve kahip Frew hakkinda daha ok ayrinti
veren bir yazisi iin bkz. "kahip Frew Kimdi?", Atatrk ve Devrimler (Istanbul, 1982) iinde, s.
186-193].
43 Ingilizcesi iin bkz. Toynbee, Survey, I: 576-577.
44 Gazi Mustafa Kemal, 431-433.
520
XV CUHBURIYI1
uIYRIHIIRI
1. levrimcilik niteligi
"lin devleti" grsne karsi "ulus devleti" grsnn zaIeri, agdaslasma
yolunda belli bir dogrultuda birbiri arkasindan gelecek bir dizi reIormun kapisini
amis oluyordu. Bunlarin baslicalan, bu kitapta inceledigimiz asamalarin buraya
kadar bize gstermis oldugu nedenler yznden hukuk, egitim,va:i, dil ve genel
olarak vaam vekltr alanindaki degismeler olmustur. Bunlar yeni perspektiI
iinde Cumhuriyet devrimleri olarak tanimlanirlar; nk onlara hl karsi olanlar
bulundugu halde kosullar bu degisikliklere girisilmesini deta kendiliklerinden
zorlar ve bir nderin kilavuzlugunun rotasini izlerler. Bu rotanin belirlenmesinin
ne denli glkler iinde getigini grdk.
HaliIeligin kaldirilmasini bildiren kanunla birlikte, biri Seriat ve EvkaI Ba-
kanliklan'ni kaldiran, digeri medreselerin, tarikatlarin, zaviye ve tekkelerin ka-
patilmasini, btn egitimin Egitim Bakanligi'nm yetki alani iinde birlestirilmesini
saglayan iki kanun da ikmisti. Bu yoldaki tutum en son 3 Kasim 1928'de
Anayasa'dan devletle din bagliligini kuran maddenin kaldirilmasiyla tamamlan-
di. 1928'den 1938'e kadarki asama bu temel degisiklikleri tamamlayan, teki
alanlara genisleten, gerek toplum yasaminda, gerek kisilerin yasantisinda bu de-
gisiklikleri kklestiren yasamalar, girisimler ve kuruluslar olmustur. Bunlarin
hepsinin ya dsn ya da eylemdeki nderi, bundan sonraki sayIalarimizda adi
Atatrk olarak geecek olan ayni adam, Kurtulus Savasi'nin nderi MustaIa Ke-
mal'dir. Trk agdaslasma gelisimi ilk kez tutarli ve tuttugunu basaran bir nder
bulmustu.
521
TRKYE'DE ADALAMA
Bu blmde Cumhuriyet dneminin, Tanzimat ve Mesrutiyet dnemlerinden
hangi temel noktalardaayrildigini tartisacagiz. Bu dnemi tekilerden ayiran en
nemli zellik, geleneksel slm-Osmanli temeli yerine onun karsiti olarak ulus
egemenligi ve bagimsizlik ilkesine dayanmasidir. Cumhuriyet'in kurulus dne-
mindeki devrimsel degismeler, bu ilkenin bir klise ya da zlem olarak kalmak ye-
rine, gerege dnsmesinin yollarini aan eylemlerdir.
Cumhuriyet dneminin gelisme asamasinda bu eylemlerin savunuculugunu
yapan yazarlar, bu degismelerin devrimsel niteligini belirtirken bunlarin baska
devrimlerin getirdigi rejimlere benzemeyen bir rejim yarattigi zerinde ok durur-
lar. Bu egilim Avrupa'da byk etkileri olan komnizm, Iasizm, nasyonal sosya-
lizm gibi ideolojiler zamaninda Cumhuriyet devrimini de bunlarla kiyaslamak iste-
ginden ileri geliyordu. Kimilerine ok iddiali, kimilerine sadece propaganda olarak
gzken bu kiyaslama egilimi, bu devrimlerin ancak ag dzeyine ikmis, gelece-
gin siyasal-ekonomik ideolojilerinin dogusunun nkosullarini hazirlayan degis-
meler getirmesi anlaminda olmak sartiyla yerindedir. Geen blmmzdeki tar-
tismalan dsnrsek, bu degismelerin getirilisinin deta zincirlemesine ve zorunlu
imis gibi birbiri arkasindan ortaya iktigini, belirli bir mantigi oldugunu grrz.
Bu, Trk toplumunu agdas Bati uygarligi yrngesine sokma amacinda toplanir.
Bu gereklestikten sonra bas ilke gelenekilik degil, devrimcilik olur. Bu yne
dns gereklestikten sonra batililasmak bir erek olmaktan ikar; bir baslangi
noktasi olur. Atatrk'n sagliginda toparlanan ilkeler arasinda batililasma ilkesi
olarak bir ilke bulunmayisi ilgin degil midir?
Trk toplumunu agdas uygarlik yrngesine oturtma gibi byk bir isin iki
yani vardir: Birinci yan, bu kitapta bol rneklerini grdgmz gelenekilik tutu-
munu yok etme isidir. Ikinci yan, onlarin yerine bu yrngeye uygun kurllan,
rgtleri yerlestirmek, toplumun yeni kusaklarini bu yrngenin gereklerine gre
yetistirerek gelenekle ag arasindaki geis kprsn kurmaktir. Bu aidan Cum-
huriyet dnemi devrimlerinin toplami, bir "yeni ynelis" devrimidir.
Mesrutiyet dneminin byk tartismasinda grdgmz sorunlar, daha o
zamandan, bu iki yanda yapilmasi gerekli degismelerin neler oldugunu gster
misti. Bu bize Cumhuriyet dneminin devrimsel degisikliklerinin, tarihsel zorunlu-
luklarin bir rn oldugunu gsterir. Cumhuriyet dneminde devrimsel degisme
konusu olanlarin hibiri bu dnemde ikma degildir. laha nceki dnemde hepsi
zerinde uzun tartismalar olmustur. Fakat asil byk sorun olan saltanat-hilfet
sisteminin zmnden sonradir ki tekilerin zm yollan kendiliklerinden ail
mistir. laha nceki dnemi yasayanlar iin bunlar devrimseldir; bugnn kusagi
iin ise bunlar dogaldir. .
522
CUMHURYET DEVRMLER
Bu degismelere devrimsellik niteligi veren baska bir etken ulusal kurtulus sa-
vasi dnemine katilan ok kisinin tarihsel srecin hangi asamasina gelindigini
kavrayamamalan yznden bu degismelere katilamayislarinin, bunlarin zorla ge-
tirilmis degisiklikler oldugu sanisini onlarda yaratmasidir. Ulusal kurtulus savasini
sirI Osmanli saltanatini ve Islm hilIetini kurtarma savasi sanarak, o bitince
yine eskisi gibi sultanli-haliIeli mesrutiyet rejimine, hatt daha gerilere dnerek
bir "din devleti" rejimine dnlecegini bekleyenler iin bu degismeler evrim degil,
vikim demekti. Bu kisilerin, yukarida grdgmz gibi, artik bir "tabiat garibesi"
haline gelmis olan Osmanli devlet rejiminden de daha teye giden baska bir tabiat
garibesinin daha dogabilecegini dsnmeleri, szn ettigimiz byk tartismanin
ardindan Birinci lnya Savasi yillarinda yayginlasan genis bir dsn bunali-
minin yarattigi hayallerin yikilisi sonucu olarak kaIalarin byk bir anlam kar-
maasi iine dsmesinin bir rndr.
Bu degismelere devrimsel nitelik vermede rol olan baska bir etken daha bu
noktada kendini gsterir. Bu, Atatrk'n oynadigi nderlik roldr. Bu nderligin
bas zelligi, tarihsel olaylarin zorladigi sonularin hangilerinin daha telere gt-
rlebilecek yol oldugunu seebilmesi ve toplumu o yol ynnde arkasindan s-
rkleyebilecek byleyici gc, basarilan grlen eylemleriyle kazanabilmis ol-
masidir.
Bu degismelere devrimsel bir nitelik veren nc bir etken, ilk kapinin aili-
sinin devrim kosullan altinda olmasidir. Bu, yeni bir siyasal rejim, yeni bir devlet,
yeni bir toplum olma zorunlulugu sorunuydu. Bunun, var olan bir devlet iin sa-
dece bir kanun-i ess yapmak ya da Osmanli rejiminin din-devlet bilesimini mo-
dernlestirmek sorunu olarak baslamadigini grdk. Halbuki Mesrutiyet dnemin-
de Kanun-i Ess'de yapilan degisikliklerin hibirinin ana soruna deginemedigini
grdk. O dnemin katkisi olan basanlar, ancak bu ana sorundan yan izilerek
dolambali yoldan ele alinacak kadarlik degismeler biiminde olabilmisti. Ulusal
kurtulus savasi iinde ise bas sorunun son zm degilse de ona dogru ilk adi-
mi, devrimsel bir adim olarak baslamistir. Geen blmde grdgmz gibi, ilk
Teskilt-i Essiye Kanunu'na geici bir tzk gibi bakanlar, bunun iinde saltanat
ve hilfet szcklerinin yer almayisinin devrimsel bir olay oldugunun Iarkina bile
varamadilar. Bundan biricik kuskulanan evre olan MuhaIaza-yi Mukaddesat'i-
lar, devletin dininin Islm dini oldugunu koyacak kadarlik ve geici oldugu sonra-
dan ortaya ikan bir kazan saglamislardi. Saltanat ve hilIetin kaldirilmasiyla bu
madde anlamini yitirince onu kaldirmak da kolaylasti. Anayasa'dan ikanlari din,
siyasal degil toplumsal ve kltrel alana kaydinlinca o da devrimsel degismelere
bagimli sorunlara gre yerini aldi.
523
TRKYE'DE ADALAMA
levrimsel niteligi veren belki en nemli diger bir yan, degismelerin kapsami
sorunun vardigi asamadir. Incelememizin basindan beri geleneksel kurum ve ku-
rallarin kapsaminin genisleye genisleye 19. yzyilin nc eyreginden sonra
bu kapsam sorununun aik bir tartisma konusu haline kadar geldigini grmstk.
Namik Kemal - Ahmet Mithat kusaginda ilk kez olarak bu kapsamin sinirini belir-
leyecek ltn Iorml de bulunmustu: legismeler Bati uygarliginin baskisi y-
znden oldugu iin degisme o uygarligin madd yanlarina aik tutulabilecek, ma-
nev yanlarina kapali kalacakti. Buna tepki olarak bir uygarligin bir btn oldugu,
Bati uygarligi karsisinda bu tr Iormln yrmeyecegi dsn de dogmustu.
Daha sonra, Ziya Gkalp'in ulusuluk erevesi iinde yaptigi hars ve
medeniyetavrimi, madd ve manevavriminin Iarkli bir biimde konmasi olarak
bir sre yasama gc gsteren bir Iorml olmustu.
Cumhuriyet dnemi degismelerinin devrimsel niteligi, iste bu Iormldeki si-
nirlan yikmistir. Bunun rneklerini bu blmde verecegiz. lemek ki Cumhuriyet
dnemi devrimlerine zelliklerini veren yan, II. Mahmut zamaninda baslayan eg-
rilmelerin, arpilmalarin, ikiye e blnmelerin agdas uygarlik dzeyine uygun
olacak yolda btnlestirilmesi, tutarlilik kazandirilmasidir.
legismelerin kapsami zerine dogan devrimci grsn nderligini yapan
Atatrk, bu grs daha Cumhuriyetin kurulusundan nceki yillarda baslatmisti.
lkedeki yolculuklarinda durmadan su grs tekrarlar: Savas sonulandi; Iakat
bagimsizlik savasi asil simdi baslamaktadir. Bu savas toptan agdas uygarliga
katilma savasidir. 1924 nutuklarinda sik sik geen konu, btnyle agdas uy-
garliga katilmaya karsi olan gleri yenme zorunlulugudur.
1
"agdas dnyada
var olabilmek, kendimizi degistirmemize bagli bir istir." Toplumsal, ekonomik ve
bilimsel alanlarda ilerleyebilmenin yolu bu tutumu almakla ailabilir. "Bilimsel
buluslarin yarattigi hrikalarin btn dnyanin yasama kosullarinda byk degi-
siklikler yarattigi bir agda, hibir ulus gemisin geleneksel baghliklanyla varligini
tutunduramaz. Artik eskinin btn artiklarini, kaIalarda bunlar zerine yerlesmis
inanlari skp atma zorunlulugu vardir."
2
1925'teki nutuklarinda geleneksel
kurumve kurallarin agin gerektirdigi dnyasal bir devlet, ulusal bir kltr gerek-
leriyle uyusmazliklan zerinde durur.
3
Atatrk'n devrimsel degisme anlayisi, tutucularin anlayisina tmden aykiri
oldugu gibi, Cumhuriyet ncesi dnemde, zellikle savas yillan sirasinda az ok
belirmekle birlikte hemeylemdehem dsnde olumlu bir katkisi olmayan sosya-
lizm, solidarizm (meslek temsil) gibi ideolojilerden de Iarkli olmustur. Bunun ne-
denlerini Kurtulus Savasi'ni tartistigimiz zaman grmstk. Ulusal kurtulus ve
gereklesis niteliginde olan bir savasta gerekli olan ilk nkosul, toplumun btn
524
CUMHURYET DEVRMLER
siniIlarinin ona katilmasini saglamaktir. Bu gereklestirilemezse, ulusal savas da-
gilma savasi niteligi alir. Byle bir savas kosulu altinda gerekli olan, btn olarak
ulusu harekete getirebilmektir. Sosyalist anlamda bir devrim baslatacak, yrte-
cek, sonulandiracak siniI ya da smiIlarin yoklugu kendini gstermistir. Byle bir
devrim grsnn, aydinlar disinda hibir siniItan destek bulamayisi, Atatrk'n
grsndeki gerekilik yanini gsterir.
Yanilma, Trk toplumunun logu tr toplumlar yrngesinden kopmamis
olmasi yznden, Batili toplumlar yrngesindeki devrim anlayisinin Trkiye'de-
ki kosullara uymadiginin grlememesinden ileri gelmektedir. Atatrk, ulusal
kurtulus kosullan altinda toplumcu bir devrimin olanaksizligi sonucuna varmakla
kalmamis, asil dava olan tarih uzayinda logu yrngesinden Bati yrngesine
kayma davasinin dayanak noktasi olarak toplum siniIlarinin birlesmesinden do-
gacak gten baska bir g olamayacagi grsne de varmistir. Onun anladigi
devrim, bu yrnge degistirmesi isinin ta kendisidir.
Atatrk'n bu devrimsel degisme grsnn, kendi emperyalizm karsiti g-
rsne de yansidigini grrz: Bati uygarligi disinda geri kalan ve bu geriliklerinde
direnen toplumlar stn ekonomi ve teknoloji gleri taraIindan smrlmeye
mahkmdurlar. Bu toplumlar smrgeciler karsisinda gl olmayi ve kendilerine
hak ve esitlik taninmasini istiyorlarsa, ilk nce kendilerini agdas uygarligin di-
sinda birakan baglantilan koparmak zorundadirlar. Bu aidan bakilinca bu grs
Bati'daki toplumcu devrim grsndenayrildigi gibi, logu'nun tutucu direnicili-
gine de aykiri dser; nk bu devrim grsnn asil hedeIledigi sey tutucularin
kutsal saydigi ve maneviyat olarak nitelendirdigi alandir. Atatrk devrim gr-
snn bu aidan anlam sonucu, toplumsal devrim niteligindeki degismelerin an-
cak byle yrnge degistirici devrimlerden sonra olabilecegi kanisidir.
Emperyalizme karsi yapilmis ulusal bagimsizlik savaslarindan sonra, ulusun
gemisinden kalan geleneklere karsi ve emperyalist gcn arkasindaki uygarliga
dogru olan bir tutum alinabilmesi hemen hemen hi grlmez. Tersine, o ulusu
uygarliktan ayinci yanlara yeni bir ulusal kutsallik verme egilimi dogar. Asya ve
AIrika'daki Ikinci lnya Savasi sonrasi ulusal kurtulus savaslarindan sonra, r-
negin Hindistan'da, Pakistan'da, Endonezya'da, Cezayir'de, Misir'da, hatt Ms-
lman olmayan in'de oldugu gibi gemise dayali degerlere dns yeni bir ulusal
btnlk kazandiracak bir tutum olarak gzkmstr.
Cumhuriyet devrimlerinin ynelisi bu modelin tersinedir. Trk ulusal kur-
tulus srecinin baslarinda grlen buna benzer bir tutum ok kisa sreli ol-
mustur. Bu kisa sre iindeki olaylar, Trkiye rneginin Iarkli olma nedenle-
rinden birini bize aiklar: Gelenegin degerlerine davanma, ulusal kurtuluun
525
TRKYE'DE ADALAMA
gereklemesine avkiri sivasal egilimler varatir. Yukarida saydigimiz rnekle
rin hibirinde, smrgeciligin paraladigi geleneksel degerler, emperyalizmin
saIinda ve ulusal kurtulus savasina karsi olarak gzkmemistir. O degerlerle
yeni bir ulus varligini gerektiren yeni degerler arasinda ayni siddette karsitlik
lar dogmamistir. Ikinci neden de bununla ilgilidir: Osmanli siyasal rejiminde
din kurallari toplumun kltrel kurallari olarak toplumu paralanmaya karsi
bir arada tutacak bir dayanisma gc olmamistir. Bu kurallar yalniz topluma,
degismeye karsi diren vermekle kalmamis, bu direncin siyasal yetkesi olma
egilimini de srdrmslerdir. Ulusal kurtulus savasi bu siyasal yetkenin kendi
sini yikma zorunluluguyla tamamlaninca o yetkenin temsil ettigi btn ku
rumlardaki kurallari yeni bir ynde kurma zorunluluklari ve olanaklari dog
mustur. .
Bu yzden ulusal kurtulus savasi baslangita logu ile Bati arasinda ya da
Hiristiyan dnyasi ile tslm dnyasi arasinda bir savas gibi grlrken, Trk r-
neginde bunun iki kltr ya da iki uygarlik sistemi arasinda bir savas oldugu g-
rs stnlk kazanmistir. logu uygarligi Islm gelenegi, Bati uygarligi agdas
uygarlik olarak grlmstr. Biri, hayatin her alanina, ste basa giyilenlerden
okullara ve devlet rejimine kadar herseyi din geleneginden gelen kurallara bula-
yan bir sistemdir. O uygarlik sadece bu yzden agdas dnyada yasayamaz bir
sistem olmustur. Bati uygarliginin stnlg ve gc ise geleneklerle agdas zo-
runluluklarin birbirinden ayirilmasina dayanmasidir. Bati uygarliginin madd
yanlari stnlklerini gstermislerse, Islm toplumu bu stnlg yenememisse,
bu, Bati uygarliginda madd yanlar tesinde de olumlu zellikler bulundugunu
dsnmeye bizi zorlamaz mi? T Abdlhamit dnemi sonlarina dogru grdg-
mz dilci Semsettin Sami'nin ileri srdg gibi, uygarliklar madd ve manev b-
tnlerdir. Batinin madd stnlgnn altinda yatan manev ya da kltrel s-
tnlk etkenleri vardir.
Atatrk'n benimsedigi bu grs, ulusal kurtulus savasinda, iinde dincilik
gesi de bulunan Ziya Gkalp'in harsilik ideolojisine de aykiri dser. Bundan
trdr ki Atatrk'e seriatilara, hilaIetilere, saltanatilara kiyasla en yakin g-
zken Trkler, Cumhuriyet devrimleriyle hukuk, egitim,va:i, dil ve genel ola-
rak /##" alanlarindaki devrimsel degismelerle uzlasamamislardir.
Cumhuriyet degismelerine devrimci bir nitelik veren yanlarin en sonuncusu
harsilik grsne aykiri eylemleri getirmesidir. Bunun rneklerine bu blmde
rastlayacagiz.
526
CUMHURYET DEVRMLER
2. Devrimci hukuk
Cumhuriyet dneminde agdaslasma ynndeki en nemli devrimsel degis-
tirmeler hukuk alaninda grlenlerdir. Bu alandaki ilk degisikliklerin yapildigi
Tanzimat dneminde baslayan kanunlastirma eylemlerini gzden geirirken hu-
kuk degismelerinin agdaslasma srecinin z oldugunu sylemistik. Bunun bas-
lica nedeninin Osmanli devlet geleneginde Islmlik'in bir hukuk olarak yer tutma-
si oldugunu da grmstk. Bu gelenekte din sorunu sadece bir inan sorunu de-
gil, bir hukuk kurallari sorunudur. Bu kurallar ayni zamanda din kurallan sayildigi
zaman toplumun hukuksal iliskileriyle zamanin degisikliklerinin zorunluluklan
arasinda gittike genisleyen bir uurum ortaya ikar. Geri Osmanli hukuku, gr-
dgmz gibi, tmden bir teokrasi hukuku degildi; ancak seriat, Islm dininden
olan halkin toplumsal hayatinin hemen hemen tmn kapsayan bir hukuk ol-
mustur. zellikle Osmanli geleneginin siyasal bozuluslanyla, kisiler hukuku olan
seriatin bir yandan inan ve onunla ilgili eylemler alanina, te yandan siyasal
alana genisleme ve o alanlar zerinde tm hkmn kurma egilimleri basladi.
Bylece, hem eski Osmanli sistemi gelenegine, hem de zamanin kosullarina uy-
ma gereklerine aykiri olan bir gelismenin baslayip yayginlastigini yukarida btn
asamalanyla grdk.
II. Mahmut ve Tanzimat reIormlan bu iki egilimi durdurmak yerine, tersine,
onlara hayatin genis bir alaninda siyasal yetki dayanagi kazandirmisti. Kanun-i
ess akiminda seriati btn hukukun temeli yapma abalarinin ne genislikte et-
kisi oldugunu da grdk. Bu kitabin basinda syledigimiz gibi, agdaslasma sre-
cinin yani basinda gcn gittike artiran bir dinsel geleneksellesme sreci yan-
yana yrmstr. Cumhuriyet'in kurulusundan nceki yillarda bu akimin tm-
den bir din devleti kurma istegi asamasina kadar geldigini bile grdk.
tste Cumhuriyet dneminin devrimsel hukuk degiimi bu gidii tersine evi-
ren bir eylemdir. Bu, seriatilik egiliminin btn hukuk alaninin disina ikarilma-
siyla sonulanmistir ve anayasal kumlusu din kurallarinin disina ikaran din-dn-
yaayrimi ilkesinin uygulmaya konmasinin dogal bir sonucudur. Toplumun btn
hukuksal iliskilerini tutarli bir hukuk sistemi iinde btnlestirme olanagi ancak
o zaman dogmustur. Egitimin birlestirilmesi ve btnlestirilmesine kosut olarak
hukukun ulusal devlet yetkesi altinda ulusal btnlg bulunan bir sistem olmasi
bylece gereklestirilmistir. Bunun dinle ilgili sonularina ileride deginecegiz.
Cumhuriyet dneminin bu hukuksal devriminin, Tanzimat dneminde Me-
celle 'nin yapilisi dolayisiyla grdgmz bir grse benzer bir grsn ortaya i-
kisiyla baslamasi sasirtici gzkr. O zamanki grs, Cevdet Pasa'nin temsil etti-
527
TRKYE'DE ADALAMA
gi tutucu hukuk grsyd. Bu kez bu grs, Ziya Gkalp'in temsil ettigi harsi
grs biiminde ortaya ikti ve yukarida degindigimiz gibi hars ve medeniyet
(kltr ve uygarlik)ayrimi Iormlyle ilk atisma burada basladi.
HaliIeligin kaldirilmasi dolayisiyla adalet bakani olan Seyyit Bey'in yukarida
szn ettigimiz sylevi syle bir grsle sonulaniyordu: Bir lkenin kanunlan-
nm, halkinin ulusal gelenekleriyle uyum halinde olmasi gerekir. Hukuk halk gele-
neklerinin rndr; ancak bunlarin degismesiyle hukukta degisiklikler olabilir.
4
Bu sz, "geleneklerin degismelere ugramayan yanlarinda hukukun gelenekler
zerinde degistirici, yeniden kurucu etkisi olamaz" demektir. O halde, gelenekle-
rin din hukukuyla bir tutuldugu bir ortamda hukukun yine de dine bagli olarak
kalmasi gerekir.
Fakat hukuk, gelenekleri agdaslastirmada devrimci bir ara olabilir mi? Ziya
Gkalp'in terimleriyle konusacak olursak, "hars"in, bir "mmet" uygarligi rn
olan Iikih hukukunun etkilerinden siyrilarak, bir "ulus" kltr haline gelmesinde
hukukun devrimsel bir rol olamaz mi? Bylece sorun, "kltr ve uygarlik ara-
sindaki sinirlarin hukuk alaninda belirlenmesi nasil olabilir?" sorunu olur.
HaliIeligin kaldirilmasindan nce Adalet Bakanligi'nda yeni bir Aile Kanunu
hazirlama girisimi, bu sorunun belirlenmesinde bir deneme hizmeti grmstr.
Bakanlikta kurulan zel bir komisyonun hazirladigi kanun tasansini 27 Kasim
1923'te BMM'ye sunan Seyyit Bey, bu tasarinin yukarida tanimlanan grse gre
hazirlandigini aikladi. Bu tasan yalniz evlenmeyle bosanmayi kapsamiyordu.
Mslmanlar, Yahudiler, Hiristiyanlar bu islerde kendi dinlerinin kurallarindan
alinan kurallara gre davranacaklardi. Mslmanlar iin birok sorunda HaneIi
hukuk okulunun kurallari yerine SaIi okulunun, bazi sorunlarda Maliki, hatt
Hanbel okulunun kurallan seilmisti. Mecelle'nin tutumundan tek ayrilinin nokta
bu olmustu. Bunun gerekesi, bunlarda ag gereklerine daha uygun kurallar
bulundugu iddiasi idi. rnegin, bir kisinin vasisi bulundugu ve akil hastasi olan
biriyle evlenmesine SaIi okulu cevaz vermiyordu. Evlenmeye engel kosullar ara-
sinda zinanin bosanma nedeni olmasi caiz grlmyordu. Yine SaIi okuluna gre
zorlanmis olma, evlenmeyi "btil" yapan bir kosuldu.
Su halde bu yeni Aile Kanunu tasansinda ag kosullarina daha uygun sayi-
lan kurallar koyma dsncesi stn gelmekle birlikte, kanun gene de ancak Islm
hukuk okullarinin cevaz verdigi sinirlar iinde kalacakti. Bu yzden teki kimi so-
runlarda seriat hukukunun koydugu kurallarin disina gene ikilamiyordu. rne-
gin, tasan okesliligi (poligami) kaldirmadiktan baska, 1917'de yapilan kanun-
daki gibi ilk esin razi olmasi kosuluna bile baglamiyordu. 1917 kanunundaki ko-
sulun bu tasanda kaldirilma nedeni olarak gsterilen gereke de suydu: Poligami
528
CUMHURYET DEVRMLER
slmlik'ta zorunlu olmayip sadece bir msaade oldugu iin kanunla kaldirilabilir-
se de, komisyon poligaminin Iuhusu nledigi ve nIusun artmasini sagladigi iin
kaldirilmasindan kainmis, ayni zamanda bunu yapmakla, "Seriatin poligamiyi
caiz grmesindeki yararlardan da yoksun kalinmamistir."
5
Birinci grse Abdl-
hamit dneminde, ikinci grse Cumhuriyet dneminden az nce grdgmz
poligamiyi zorunlu yapmak isteyenlerin grsnde rastlamistik.
Bu tasari 1923 ve 1924 yillarindaMeclis'te birok tartismalara yol ati ve
kabul edilmedi. Ulusal gelenek (hars) degerlerine dayandinlan bir kanun olma id-
diasina, bir tek hukuk okulunun yargilarina bagli kalmak yerine btn Iikih okul-
lan arasinda seme yapmasina karsilik, temelde yine de seriat hukukuna dayani-
yordu. Gkalp dsn dogrultusuyla Atatrk dsn dogrultusunun ilk atisma-
sinin hukuk alanindaki gzkmesi budur.
Mesrutiyet dneminde Ziya Gkalp'in bir toplumbilim kanunu gibi yaygin-
lastirdigi kltr-uygarlikayrimi grsnn ne lye kadar yerinde oldugu soru-
nu bu kanun dolayisiyla belirmeye basladi. Trk "hars"i olarak sayilan gelenekler
ne lye kadar ulusal, ne lye kadar dinseldi? Mill olan ile din olan nerelerde
birbirlerindenayrilabilirdi? Sadece bu terimlerin Osmanli Trkesi'ndeki tarihsel
evrimine bakarsak grrz ki "mill" terimi, Mesrutiyet dnemine kadar "din"
anlaminda kullaniliyordu. Gkalp kavramlar planinda kltrle uygarlik, mmet
ile millet arasinda birayrimyapmakla birlikte, gerekte ulusun hukuksal iliskilerini
dzenleyen kurallarda bunlar birbirindenayri duruyorlar miydi?
Bundan baska, ikinci bir sorun mill olan ile agda olan arasindaki iliski so-
runudur. Ziya Gkalp'in Trklesmek, Islmlasmak, agdaslasmak arasinda bul-
dugu esitlik gerekte var miydi? Somut hukuk sorunlarina gelinince nden bi-
rinde, ya da ikisinde ncnn lehine kkten birayrilis gerekecekti. Islamci g-
rsn bu ten hangisini seecegini biliriz. Fakat simdi ulusuluk, agdalama
sorunu karsisinda kalinca devrimci yana mi, geleneki yana mi dnecekti? G-
kalpi grsn yazi ve dil sorunlarinda da ayni ikilemle karsilastigini ve Ata-
trkn tuttugu devrimci vana kari olan geleneki vana dtgn grecegi:.
Irkilik ile dincilik arasinda bugn grdgmz yakinligin kkeni buradadir.
lemdekilerin hangisinin seileceginin belirlenmis olusu, Meclis'te o za-
manki tartismalarda grlen kararsizliklarda ve sonunda kanunun geemeyisinde
gzkr. Kanunun getirdigi sorunlar arasinda en tartismali olani poligami sorunu
olmustu. Bu sorun basinda ve halk arasinda da tartisiliyordu.
Tasarinin geleceginin olumlu olmayisinda rol oynayan etkenlerden biri de
nerdigi kanunun Tanzimat ve Mesrutiyet dnemlerine zg bir para-kanun ol-
masidir. Kendisi btn bir meden kanun olmadigi gibi, teki kanunlarla da b-
529
TRKYE'DE ADALAMA
tnlestirilmis, tutarli bir hukuk sistemi iine konmus degildi. Tartismalar srdk-
e, byk sorunun su ya da bu alani zamani geldike kanun biimine sokma so-
runu degil, iki hukuk sistemi arasinda, Islm hukuk sistemiyle Bati hukuk sistemi
arasinda bir seme yapmak, ona gre btn hukuk sistemini btnlestirmek ka-
rarlarindan birinin verilmesi sorunu oldugu belirmeye basladi.
Bu iki yoldan hangisine gidileceginin ilk isaretini Atatrk, 1 Mart 1924'teki
bir sylevinde verdi: nemli olan sorun hukuk anlayisini, kanunlan, adalet rg-
tn toplumsal yasayisin uvmasi gereken ag koullarivla uvuma:lik iinde
olan ilkelerden kurtarmak sorunudur. Aile hukukunda, meden hukukta izlene-
cek yol ancak Bati uygarliginin hukuksal yn olabilir. Yan tedbirlerle, yzyillik
inanlara baglilikla izlenecek yol, "uluslarin uyanisinin karsisina ikan en vahim
engeldir."
6
1923-1924 yillarinda btn kanunlan ve adalet kurallarini Bati yrnge-
sinde birlestirmek grs glenmeye basladi. Atatrk'n 25 Ekim 1925'te
yeni baskentte kurulan Hukuk Fakltesinin ailisinda verdigi sylev bu egili-
min kesinlenisini yansitir: "Trk levrimi, szcgn ilk anda akla getirdigi an-
lamdan baska ve ondan daha genis bir degisim anlami tasir. Onun gerek an-
lami, din bagina dayanan yzyillik bir siyasal birim yerine baska bir baga,
ulusallik bagina dayanan bir birim koymaktir. Ulusumuz, bugnk uluslararasi
var olma savasinda yasayabilmenin tek yolunun agdas uygarlikta buluna-
bilecegini degismez bir ilke olarak kabul etmistir. Ulus... devrimsel degismele-
rin dogal ve zorunlu geregi olarak ihtiyalarin degisip gelismesiyle srekli ola-
rak degisip gelisme kuralina dayanan dnyasal bir rejim grsn yasamin
zorunlu kosulu olarak benimsemistir. Artik devrimin hukuk temellerini atmak,
devrimimizin dsn biimine ve gereklerine uygun hukukular yetistirmek za-
mani gelmistir."
7
Yeni bir Meden Kanun tasarisinin hazirlanmasi isine iste bu grsle girisildi.
Iki yillik alismalardan sonra 17 Subat 1926'da Isvire Meden Kanunu'ndan uy-
gulanan kanun tasansi BMM'de kabul edildi.
Isvire Meden Kanunu, Tanzimat dnemi blmnde szn ettigimiz nl
hukuk tartismalarindan sonra Almanya'da, Mecelle'nin yapildigi srede (1874-
1896 arasi) meydana getirilen Meden Kanun'dan alinarak 1912'de Isvire'de
uygulanmaya baslayan bir kanundur. Isvire Meden Kanunu, Trkiye'de kabul
edilisinden nce Japonya'da, Trkiye'de kabul edilisinden sonra da in'de meden
kanunun temeli olmustur. Avrupa'da koma hukukunun, Cermen hukukunun ve
Tabi Haklar IelseIesinin en basanli sentezi sayilan bir meden hukuk rnegi ola
rak alinmistir.
530
CUMHURYET DEVRMLER
Kanun tasansinin basinda yeni adalet bakani Mahmut Esat'in yazdigi gerek-
e raporunun son satirlan bu kanunun alindigi zamanin grsn ok iyi yansi-
tir: Modern agda uygar uluslara zg olan btn haklarda direnen Trk ulusu,
bu kanunu almakla o haklarin gerektirdigi btn sorumluluklan da yklenmekte-
dir. Bu belgenin (kanunun) yayimlandigi gn Trk ulusu temelsiz inanlardan ve
geleneklerden, Tanzimat'tan beri sregelen sallanmalardan kurtulmus olacaktir.
O gn, eski bir uygarligin kapilarinin kapandigi, agdas ilerleme uygarligina gidi-
len gn olacaktir.
8
Bakanin nemli bir devrim belgesi olan bu raporu, kanunun kabul edilisine
karsi ileri srlen elestirileri de nceden syle karsilar: "agdas uygarlik ailesine
mensup uluslarin ihtiyalan arasinda temelli Iarklar yoktur. Sreli toplumsal ve
ekonomik iliskiler insanligin byk bir uygarlik yiginini, bir aile haline getirmistir.
Trk ulusunun agdas uygarligi, onun yasayan ilkelerini oldugu gibi kabul etme
kararini verdigini unutmamak gerekir. agdas uygarlikta Trk toplumuna uyma-
yan yanlar varsa bu, Trk ulusunun uygarliga kendini uydurma yeteneginden
yoksunlugunu gstermez; onu anormal bir sekilde saran Ortaag kurumlarinin,
din kurallarinin rgtlerinden ileri geldigini gsterir. agdas uygarliga katilma,
onu benimseme yolunda kesin kararla yryen Trk ulusu, agdas uygarligi ken-
dine uydurmak degil, her ne pahasina olursa olsun o uygarligin gereklerine ken-
dini uydurmak zorundadir. Bu kanunun amaci din kurallarini ya da alisilmis gele-
nekleri tutmak degil btn siyasal, toplumsal, ekonomik ve ulusal eylemleri g-
vence altina almaktir."
Gryoruz ki Meden Kanun'un alinisinda gdlen ama halkin yurttaslik
(meden) iliskilerini geleneklere, aliskanliklara ve din kurallarina uygun yolda d-
zenlemek degil, bunun tersine bu iliskileri olmasi gerekene gre veniden dzenle-
mektir. Kanunun devrimci niteligi buradadir. Cevdet Pasa, meden hukuku siya-
sal hukukun temeli sayiyordu; simdiyse meden hukuk yeni bir siyasal hukukun
gereklerine uymak zorunluluguyla kanunlastinlmistir.
Kanuna karsi olanlarin baslica dayanagi olan "kanunun kurallanyla yasam-
da isleyen kurallar arasinda bosluk, hatt bazi yerlerde atisildik olmasi", kanu-
nun yapildigi sirada bilinmeyen bir sey degildi; sonradan ikmis bir sorun da de-
gildir. Fakat onun temeli geleneki hukuk grs degil, devrimci hukuk grs-
dr. Kanun olani degil, olmasi gerekeni gereklestirme araci olarak anlasiliyor.
Gerekte, bu kanun Cumhuriyet devrimciligi ilkesini somut toplum yasamina uy-
gulamada en etkili ara olmustur. Bu kanunun etkileri zellikle tek esli aileyi kur-
masi, evlenme ve bosanma iliskilerini bir dzene sokmasi, mlkiyet ve szlesme
gibi birok alanda kisiler arasi hukuksal iliskileri agdas uygarlik dzeyine esit bir
531
TRKYE'DE ADALAMA
dzeye ikarmasi, din kurallarini yurttaslar arasi iliskiler alaninin disinda birak-
masidir.
lin adamlari yalniz meden hukuku uygulama yetkisini degil, adaleti uygu-
lama tekelini de yitirmislerdir. linlere greayri meden haklar uygulanmasi gibi
karma bir hukuk ve adalet sistemi de kesin olarak birakilmistir. 8 Nisan 1924'te
ikan bir kanunla seriat mahkemeleri kaldirilmistir.
9
Mslman olmayan din ce-
maatlerinin kendi dinlerinin kanunlarina bagli olma hakkini taniyan lozan Ant-
lasmasi'nin 42. maddesi de bylece hkmsz kalmistir. Bu cemaatler de ayni
Meden Kanun'un kendilerine uygulanmasini kabul etmislerdir.
Meden Kanun, bir ulusun siyasal ve toplumsal varliginin tmn kapsayan
bir kurallar sistemi olmamakla birlikte, toplumsal hayata yeni bir dzen vermede
en byk etkendir. Toplumsal yasama yeni bir dzen getirme rolnden baska,
toplumun btnlgn de saglamada anayasal hukuktan daha basanli bir dzen-
leme grevi yapmistir. Yillardan beri tartisma konusu olan kadinin toplum yasa-
mindaki yeri sorununa genis zmlenme olanaklan atigi gibi kisi, aile ve is ilis-
kileriyle uygunluk halinde olacak baska kanunlarla da evrelenmistir. Kisi ve so-
yadlan, miras, zel mlkiyet, mukavele ve ticaret kanunlan, borlar, mal sorum-
luluklar, kanun oturma yeri gibi agdas uygarlikta kisi yasaminda nem kaza-
nan alanlardaki gelismelerin kaynaklan Meden Kanun'dadir. Kadin haklan ze-
rine getirdigi yenilikler anayasayi bile etkilemis, 1934'te kadinlara esit yurttaslik
haklan taninmistir.
3. Egitim ve din
Cumhuriyet dnemi devrimlerinin hukuk alani yaninda nemli bir yer tuttuklan
teki alan egitim alanidir. Bu alanin devrimci ilkeye gre agdaslastirilmasi isi hukuk
alaninda oldugundan daha ok sayida sorunla doludur. Hukuk, kisiler arasi iliskileri
belirli kurallara gre dzenleme isi oldugu halde, egitim, kisileri bu kurallarla dzene
sokulan topluma uyacak yolda yetistirme isi olduktan baska, yetisen kisinin toplu-
mun hukuk disinda kalan yanlarindan hemetkilenmesi hemde onlari etkilemesi isi-
dir. Bundan tr, Cumhuriyet dneminin egitim alaninda getirdigi ilkeler, hukuk
alaninda getirdigi ilkelerin ayni oldugu halde, uygulamalar egitim disi etkenler altin-
da daha karmasik yollarda yrmstr. Bu etkenler kisisel aliskanliklar, siyasa ve
din etkenleridir ve bunlarin etkileri bugn bile srmektedir.
Hukuk alaninda oldugu gibi bu alanda da temel ilke, egitimi birlestirme ve
btnlestirme ilkesidir. Bunun bir yani Mslman halkin egitim kurallarindaki
532
CUMHURYET DEVRMLER
ikiligin kaldirilmasi, teki yani zellikle Mslman olan ya da olmayan ilkegiti-
min devlet yetkisi alani iine alinmasi, ulusal egitim kavramini getirmesidir.
Bu ynn ailisinda da Atatrk'n nderligi basta gelir. Haziran 1921 gibi
erken bir tarihte bir egitim kongresindeki konusmasinda syledigi su szler bunu
iyi yansitir: "Bu savas yillan iinde bile dikkatle hazirlanmasi gereken ulusal egi-
tim programlan gelistirmeliyiz. Btn egitim sistemimizin verimli olarak alisacagi
temelleri hazirlamaliyiz. Benim inancima gre ulusumuzun geri kalisinda gele-
neksel egitim yntemleri en byk etken olmustur. Ulusal egitimden sz ettigim
zaman btn geleneksel inanlardan, logu'dan ya da Bati'dan gelen btn ya-
banci etkilerden arinmis, ulusal niteligimize uyan egitimi anliyorum."
10
1922'de-ki
bir sylevinde egitim programlarinin hem ulusun kosullarina hem agin gerek-
lerine uygun olmasi grsn isler. 192 5'teki bir sylevinde ulusal ahlkin uy-
garlik ilkelerine ve zgr dsne gre desteklenmesinde ve beslenmesinde egiti-
min payindan sz eder.
Ulusal egitimin birlestirilmesi sorunu, 1923'teki seim kampanyasinda ele
alinmisti. Bunun kanunlasmasi 1924'te ikan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (egiti-
min birlestirilmesi) oldu. Bu kanunla btn egitim, Egitim Bakanligi'nin yetkesi
altina alindi. Egitim kurulu olarak medreseler kaldirildi. Onun yerine ayni bakan-
lik taraIindan Imam ve Hatip Okullan, Istanbul niversitesi'nde Ilahiyat Fakltesi
aildi. 1928'de devletin bir dini oldugu maddesi Anayasa'dan ikarildiktan sonra
okul programlarindan da zorunlu din gretimi derslerinin kaldirilmasina karar ve-
rilerek 1930'da sehir okullarinda, 1933'te ky okullarinda uygulanmaya baslan-
di. 1933'te Egitim Bakanligi rgt ve devler Kanunu'ndaki, okullarda din gre-
timiyle ilgili maddeler kaldirildi. 1928'de Arapa ve Farsa dersleri kaldirilarak bu
dillerin gretimi niversite dzeyinde bilimsel arastirma aralari olarak okutulma-
si biimine sokuldu.
Islm dininin bilimsel arastirma konusu olarak alinmasi dsnnn daha
1923'te baslamis oldugunu grrz. Bu tarihte Atatrk, Meclis'te hkmete bir
Islm Arastirmalan Kurulu baslatilmasina alisildigini bildirmisti. Bu kurulda Bati
felsefesiyle iliskileri aisindan Islm IelseIesi incelenecek, Mslman uluslarin
din, ibadet gelenekleri, toplumsal, ekonomik ve demograIik kosullari zerinde
arastirmalar yapilacakti. Modern itihat ve teIsir bilginleri yetistirilerek Islmlik'in
gretilerinin modern bilimlere gre aydinlanmasi saglanacakti. Atatrk'n din re-
Iormu sorunuyla ilgilenisinin, asagida tartisacagimiz ilk asamasina rastlayan byle
bir girisim ancak tasan olarak kalmistir. Cumhuriyet'in kurulusundan sonradir ki
bu anlamdaki din incelemeleri dsn bir belirlilik kazandi, Iakat ngrlen
dzeye hi getirilemedi.
533
TRKYE'DE ADALAMA
Ilk, orta ve yksekgretimin ulusal egitim bakanligi alani iinde Cumhuriyet
dnemiyle baslayan gelismelerinin en nemlisi, II. Mahmut zamanindan Mesruti-
yet dnemi basina kadar neredeyse hi gelismemis olarak kalan ilkegitimde ol-
mustur. Bu kitabin erevesi iinde bu alandaki gelismelerin nitelik ve nicelik ai-
sindan ayrintilarina girme olanagi yoktur.
Egitimin devrimci etkileri bugn her Cumhuriyet yurttasinin kendi yasayisin
da belirleyebilecegi ve daha eski dnemlerle llemeyecek genislikte ve derinlik
te etkiler olmakla birlikte yukarida degindigimiz gibi, kisi ve toplumsal evre alis
kanliklarinin, din sorununun ve bu sorun karsisinda ikan politik dalgalanmala-
rin glestirici, bozucu ve karistinci etkileri hukuk alaninda oldugundan daha ok
olmustur. : . :
agdas devlet erevesi iinde din sorununun tartisilmasina gemeden nce,
burada onun hukuk ve egitimle ilgili yanlari aisindan yapilan degisiklikleri zet-
leyecegiz, hilIetin kaldirilmasiyla birlikte medreseler, tekkeler, tarikatlar, trbe
ziyaretleri ve 1934'te dinle ilgili unvanlarin kullanilmasi kaldirilmisti. Mslman
olan ya da olmayan din adamlarina zg giysi ancak din grevleri yapildigi za-
manlarla kisitlanmisti. 1938'de ikan Cemiyetler Kanunu'yla din, mezhep ve ta-
rikata dayanan cemiyetler kurulmasi kanunsuz sayilmistir. lin propagandasi
yapma amaciyla siyasal parti kurulmasi da kanunsuz sayilmistir.
8
1926'da Ceza
Kanunu'nun 163. maddesiyle dini sivasa araci olarak kullanma eylemi yasak-
lanmistir. Ayni kanunun 241. maddesi din grevlilerinin grevlerini yaparken
devlet kanunlari ve kurumlarina karsi sylev ya da dinsel greti konusmalari
yapmalan cezalandinlma nedeni olmustur. lin gretimi okulu amak yasaklan-
mamis olmakla birlikte, Atatrk'n sagliginda buna kalkisan ikmamistir. Ancak
bu zgrlk de sinirsiz degildi. Anayasa'nin ilkgretim hakkini bildiren kuralla-
riyla on iki yasina kadar devlet kontrol altindaki okullarda egitim zorunlulugu
getiren daha sonraki kanunlarin kurallan bu esit okullar ama zgrlgn be-
lirli kosullarla sinirlandirmistir. 1928'de latin harIlerinin alinmasi zamaninda
izinsiz olarak okul ya da kurs ailarak Arap yazisinin gretilmesi yasaklanmistir.
Ana babalarin ocuklarina din egitimi saglama zgrlg bunun okul egitimine
engel olmayacak zamanlarda yapilmasina ve bu egitimin Egitim Bakanligi'nca
yetkili sayilacak kisilerce yapilmasi kosuluna baglanmistir. Bu amali okullar
aildigi takdirde bunlar saglik ve gretmen yetkileri aisindan devlet denetimine
aik olacakti.
11
Cumhuriyet dneminin dinin egitim, hukuk ve devletle iliskileri aisindan ge-
tirdigi en nemli kanun ve kurum liyanet Isleri Baskanligi Kanunu ve kurumu-
dur. 1924'te ikan bu kanun Anayasa'daki devlet dini maddesinin kaldirilmasin-
534
CUMHURYET DEVRMLER
dan ve Meden Kanun'dan eskidir. Bu kanunun birinci maddesi Mslmanlik ku-
rallarini muamelt (eylemler) ile inanlar ve ibadetler olarak ikiye ayirir. Birinci
alani tm olarak BMM'nin yasama yetkisi altina ayirmakla seriati hukuk olarak
kaldirmis demektir. Buna karsilik inan ve ibadetlerle ilgili islemler liyanet Isleri
Baskanligi'na zg bir alan olmustur.
Kanunun asil nemi, bu baskanligin ve kurulunun dinsel yetkilerinin sinirla-
rini belirlemesindedir. Seriat devleti olmayan bir devletin egemenligi altinda yasa-
yan insanlarin dininin Mslmanlik olusunun agdas anlamda zmlenmesini
saglayan bu kanunun daha genis anlamlarini asagida tartisacagiz. Kanunun bu-
rada belirtecegimiz nemli yani liyanet Isleri kurumunun yetkilerinin niteligidir.
Sz konusu kanuna gre bu kurum, Hiristiyanlik'taki durumdan Iarkli olarak bir
din toplulugunun en st ruhan baskanlik kurumu degildir. Baskanlik grevlisinin
makami, kendisine hibir ruhan nitelik ve yetki vermez. Bu kurum ve basindaki
makam bir dogma, bir mezhep, bir ilahiyat doktrini benimseyerek inananlari on-
lara uyma zorunlulugu koyamaz. Islm dinini yorumlama yetkisi olmadigi gibi,
devlet kanunlarini ve tzklerini din aisindan yorumlama yetkisi de yoktur. Su
halde, o devletin ve yurttaslarinin ogunlugu olan Mslman halkin inanlanm
ve ibadetlerini kanunlarin sagladigi zgrlk iinde yapmalarini saglama isiyle
grevli, kamu hizmeti yapan bir dairedir. Bu hizmeti baska bir alanda yapan ev-
kaI islerindenayrildigi gibi, vakiI ve baska zel bagislar da kabul edemez. Mez-
hep ve ilahiyatayriliklarinin zgrlklerini kisitlayamaz. Olumlu alanda bekleni-
len grevleri, sahte olmayan din eserlerini ve evirileri hazirlayip yayimlamak,
kendisine baglanan mItlklerle ramazan, bayram, kurban islerini, rasathane-
den saglanan bilimsel verilere gre programlastirmaktir. Hukuk olarak seriatin
kalkmasiyla hukuk sorunlan zerine iIta (yorumlama) yapmasi sz konusu de-
gildir. Zaten eski dnemlerde bile bu yorumlamanin hukuksal baglayiciligi kadi
yargisina ve hkmdar iradesine bagliydi. Su halde, bu kanunun z diyanet is-
lerini siyasal ve hukuksal alanlardan ayirmasi, dinleri kanunlarin sagladigi inan
(vicdan) zgrlg alaninda korunmaya birakmasidir.
Bunun devlet ynnden gerektirdikleri, devletin ilahiyat ve felsefe sorunlan-
nm disinda kalmasi, herhangi bir dinin, mezhebin ya da doktrinin tekilere karsi
yanini tutmaktan kainmasi, Iakat buna karsilik inan ve ibadetlerin zgrlgn
saglayan kurallan koymasidir. Bu noktanin aydinlanmasi, grevlilerin din reIor-
mu adi altinda bir din akimi araci olmamasi gerekliligini ortaya ikardi. Gerekte
a Bu konudaki ilk adim, bilindigi gibi, Terakkiperver Cumhuriyet Firkasi kapatilmadan nce, 25 Subat
1925'te atilmis ve Hiyanet-i Vataniye Kanunu'na ek yapilarak din konularin parti programlarina
alinmasi engellenmistir.
535
TRKYE'DE ADALAMA
bu iki yanin ortaya ikisi, kurum ve kurallarla grns, asagida szn edecegi-
miz Atatrk'n din sorunuyla ilgilenisinin kendisine vardirdigi sonu olarak yapi-
labilecek din reformunun ta kendisidir.
Bu anlayisla konan hukuksal kurallarin baslica amaci dinin kazan ve siya-
set ikartan iin ahlka ya da sagliga aykiri isler iin smrlmesini nlemektir.
Buna karsilik, yalniz tarihsel dinler (Islmlik, Hiristiyanlik, Yahudilik) kanunlarin
korumasi altindadir. Bu dinlerin kutsal yerlerine, kurumlarina, emlakina, tarihsel
kisilerine karsi her esit saldin islemi cezalandinlmayla karsilik grecek sulardir.
lin ibadetlerinin islenmesi zerine konan tek sinirlama bunlarin Meden Ka-
nun'a, Ceza Kanunu'na, Belediye kanunlarina aykiri eylemler biiminde olmama-
sini gerektiren kurallardir.
Hukuk erevesi iinde, din zerinde alanda kisitlama bulundugu grlr.
Birincisi, 1938 Cemiyetler Kanunu'na gre mezhep ya da tarikatlara dayali cemi-
yet kurulamamasidir. Bu madde, Meden Kanun'daki dinsel tesisler kurulabilecegi
ilkesinin, daha genis bir ereve iinde bakilmadigi takdirde yanlis yorumlanma-
sini nleyecek niteliktedir. Bu madde ayina olmayan, herkesin katilabilecegi, r-
negin cami yapimi ve onanmi iin, hayrat isleri, meslek yardimlasmasi, din yapit-
lan meydana getirme gibi amalarla cemiyet kurulmasini yasaklamaz. Buna kar-
silik, Snn, Alev, Tican, Bektas, Naksibend, Nurcu gibi tarikatlar kurulmasini
yasaklar. Bu esit cemiyetlerin hepsi kanunsuzdur.
Ikinci kisitlama belirli bir din grubundan destek saglama amaci olan siyasal parti
kurulamamasidir. rnegin bir "Katolik Partisi", bir "Mslman Partisi", bir "Islm
Birligi" ya da "Islm levleti Partisi", Alev ya da Yahudi partisi gibi bir parti Trki-
ye'de kurulamaz. Bunun teki bir yani siyasal partilere dayandirilmis din akiminin
yasaklanmasidir. Baska bir ad tasisalar bile bunlarin tzklerinde dinsel amalar ya
da eylemlerinde dinsel propaganda oldugu kesinlestigi takdirde kapatilirlar.
nc kisitlama 1949'da Ceza Kanunu'nda yapilan degisikliklerle de pekis
tirilen ve "anayasanin laiklik ilkesine aykiri" olan, "devletin sosyal, ekonomik,
politik, hukuksal nizamlarini kismen de olsa din esaslarina gre degistirme"yi g
den eylemlerin su sayilmasidir.
4. Din sorunu (1)
Gryoruz ki, agdalama sorunu erevesi iinde laiklik sorunu Hiristi-
yanlik'ta oldugu gibi sadece bir devlet ve Kilise yetkelerininayrimi ya da bu alan-
lar arasinda bir uzlasma sorunu olmaktan daha genis bir sorundur. Islmlik'ta tek
536
CUMHURYET DEVRMLER
ya da birok kilise yetkesi olmayisina karsilik, onda dinsel nitelik verilen birok
kuralin dnyasal dzenin siyasa, hukuk, egitim, halk gelenekleri iine karismis
bir durumda olmasi gibi Iarkli bir durum vardir. Hiristiyanlik'ta neyin ruhan yet-
keyle, neyin dnyasal yetkeyle iliskili oldugu belirlidir, lslmlik'ta byle degildir.
Birok Mslman, kimi eylemlerinin hangi alanin eylemi oldugunu bilmez. Ger-
ekte kitabimizin basindan beri grdgmz gibi, geleneksel olan hereve kutsal-
lik niteligi verme egilimi agdaslasma sreciyle birlikte glenmistir. agdaslas-
manin ilerleyisi bunu zamanla zmleyecektir.
Bir yanda soyut bir laiklik grs besleyenlerde grlen yanlis bir anlayis, di-
ger yanda da, geleneksel llere din niteligi vererek ve onlarin dnya isleriyle ilis-
kilerini gizleyerek, toplumun siyasal, hukuksal ve egitsel kurallarinin disinda, bun-
lardan zgr, bagimsiz bir zel varliklan oldugunu ileri sren grs, ancak tslm-
hk'a zg olan bu belirttigimiz yani kavrayamamaktadir. Bu yzden Cumhuri-
yet'in "laiklik" ilkesine karsi olan elestiri ya da eylemler, bu iki grsten birine da-
yanir. Burada bu iki grs aarak onun karsisinda asil sorunun teokratik devlet
ile demokratik devlet arasinda seim yapma sorunu oldugunu gsterecegiz.
Szn ettigimiz grsn birincisine gre, Anayasa'ya giren laiklik ilkesinin
kendisi laiklige aykiridir. Ikinci grse gre de yledir, Iakat baska gerekelerle.
Bunlarin her ikisine gre laiklik, devlet ile dinin ayrilmasi ise o halde din nasil
devlete karismayacaksa, devletin de dine karismamasi gerekir. Ikinci grse gre,
yukarida anlattigimiz siyasal, hukuksal, egitsel sinirlandirmalar din zgrlgn
saglamayi degil, dini kaldirmayi gder. Hem lslmlik'in yasamasi, hem laiklik il-
kesi dinin bunlardan zgr, zerk olmasini gerektirir. Bundan tr, bu grste
olanlar (bunlarin Islm dininin tarihsel erevesi iinde istedikleri sey, ruhan bir
zerklik olmaktan ikar, daima teokratik bir devlet kurma egilimi gsterir) ,t basta
Cumhuriyet rejiminin din-devlet iliskisi zerindeki tutumunu kizillik, komnistlik
ya da dinsizlik gibi seylerle bir tutmuslardir.
Bu iki grsn iki dayanagi birbirini tamamlar niteliktedir. Birinci elestirinin
dayandigi varsayim sudur: "Gerek laiklik, devletin de din islerine karismamasi
demektir." Ikinci grsn dayanagi ise sudur: "laiklik tslmlik'i yikma tutumu-
dur." Birinciyi savunan Kenan ner, Ali Fuat Basgil gibi hukukularla ikinciyi sa-
vunan seriatilara gre laik devletin, dini kendi zerkligine birakan devlet olmasi
gerekir. Bylece, eski liberal batici grsle tslm devlet grs ayni sonuta birle-
sir. Her ikisine gre de Cumhuriyetin laiklik tutumundaki dnya gcn kisitla-
yan kurallar laiklige aykiridir.
Bu kitabin giris blmnde degindigimiz gibi, distan tutarli gzken bu iki
grsn altinda bir yanilmayla bir yaniltma yatar. Biri, birbirindenayrilmasi sz
537
TRKYE'DE ADALAMA
konusu olan devletle dinin tarihsel zelliklerini grmemekte, teki ise din disi si-
yasal amalarla bunu rtl tutmaktadir. Incelememizin sonunda yeteri kadar be-
lirmektedir ki, buradaayrilmalan sz konusu olan devletle din, Bati modelindeki
ayri tutulan cisman ve ruhan otoriteler niteliginde degildir. Bati laiklik modelin-
den Iarkli olan yan, agdaslasma devriminin degil, bitisik ikizler halindeki din-
devlet bilesimini ayirma isinin Iarkliligidir. Bu ayirma olmadan ne agdas devlet
kurulabilir, ne de siyasal olmayan bir din olabilir. O ancak bir teokrasi olabilir.
Bunun ne Islm ne de Osmanli geleneginde bile bulunmadigini grms bulunuyo-
ruz. Grlyor ki, teokratik devlet gr, agdalama srecine kari sonradan
ikmi bir ideolofidir. teki Islm lkelerinde de byle bir egilim dogmustur ki,
hepsinin kaynagi iki kez tanistigimiz Cemalettin AIgan'nin agdas dnyaya karsi
din birligini amalayan siyasal birlik grsne dayanir.
Birinci elestirinin yanildigi nokta, soyut bir laiklik kavramina dayanarak, Kato-
liklik'e karsi ikan Fransiz lai'cisme'M, onun modeli sanmasidir. Giriste kisaca tartis-
tigimiz gibi, Hiristiyanlik dallan iinde devlet gleriyle en ok atisma durumuna d-
sen Katolik Kilisesi olmustur. Vatikan'in dnyasal gc ok asinmis olmakla birlikte,
bir cumhuriyet devleti olan Italya'da geleneksel concordat uzlasmasina karsin Kili-
se'nin devletin hukuk (zellikle aile hukuku) ve egitim alanlarina karisma egilimi
bugn bile grlr. Fransa'da Byk Devrim'den beri laiklik ilkesi srekli olarak si-
yasal atisma, ok zaman seim konusu olur. Amerika Birlesik levletleri Anayasasi
devlet dini kabul etmedigi halde, oradaki Katolik Kilisesi'nin toplum yasamindaki ye-
rinin sinirlarini belirleme sorununun, bu devletin Yksek Mahkemesi'ne kadar gittigi
olur. Her devlet bulunan yerde bunlarin Islmlik'tanayri olan tarihsel kosullan var-
dir. Soyut laiklik ilkesi yoktur; ancak insanlarin dnya yasamlanyla din inanlarinin
etki derecesi arasindaki iliskilerin yarattigi sorunlarin esitlilikleri vardir.
kuhan bir kilise yetkesi tslmlik'a tm yabanci bir kavramdir. Bir Msl-
man, "kilise" dendigi zaman onu cami gibi bir ibadet yeri sanir. Islmlik'ta ruhan
bir din birligi yetkesinin gelismemis olmasi Islm hukukunda yasal, siyasal din
kurallarinin bulunmayisinda da kendini gsterir. Osmanli sisteminde haliIelik, 18.
yzyil sonlarina kadar siyasal gcn, sultanligin gazilik, Iatihlik, mminler emir-
ligi gibi onursal bir unvanidir. Kk Kaynarca Anasmasi'yla kus devletine Os-
manli Ortodoks Hiristiyanlarinin koruyuculuk hakki taninmasina karsilik olarak,
Osmanli hkmdarina da haliIe olarak Kirim Mslmanlari zerinde ruhan bir
yetke taninmistik laha sonra, Fransa ve Ingiltere de egemenlikleri altina aldikla-
n Mslmanlar zerinde halifenin ruhan yetkesini tanimislardir. Fakat bu yetke
bile Hiristiyanlik'ta oldugu gibi bir ruhan yetke olmaktan ok seriat sorunlarina
a Bkz. BlmIII, s. 81, dipnot. -
538
CUMHURYET DEVRMLER
zg ve daha ok IiktiI (uygulanmamis) kalan bir yetke olmustur. Ancak 19.
yzyilin ikinci yarisinda ruhan degil, siyasal nedenlerle Osmanli haliIeliginde
dnya Mslmanlarinin ruhan baskani olmak gibi hayal bir nitelik grlmstr,
tttihad-i tslm ideolojisinin temelinde bu inancin bulundugunu grms bulunuyo-
ruz. Byk siyasal olaylar karsisinda bu yetkeye dayanilarak girisilen eylemler
hep bosuna olmustur.
kuhan hilIet ideolojisi, toplum yasaminin bazi yanlarinda degismeler olu-
suna karsilik teki bazi yanlarda degismeler olmayisinin bir rndr. Degien ile
degimeven ikiligi derinlestike birincinin dnya isleri, ikincinin de din isleri ola-
rakayrilisinin Tanzimat'taki belirislerini grmstk. Kanun-i Ess'nin yapilisiyla
Islm devleti grsnn ilk kez yasal bir temel kazandigini da grdk. Bu, Cum-
huriyet dnemine kadar da bu srmstr. Ulusal bagimsizlik savasi zamaninda
bile "devlet saltanatla, saltanat hilIetle, hilIet saltanatla durabilir" grs yalniz
Mehmet AkiI'in Kurtulus Savasi'nin gereklestirecegini sandigi Islm devleti ide-
alinin degil, ayni zamanda rnegin Hindistan'da gelecegin Pakistan'inin ilk ide-
ologu olan AkiI in agdasi sair Muhammed lkbal'in Islm devleti grsnn de
temelidir (tkbal, Atatrk' HaliIe mer'e benzetmistir). Islm devleti idealine kar-
sin, bagimsizlik savasi geiren btn Mslman uluslarin gelistirdigi devletler,
din devleti degil, ulus devleti olma abasi iine dsmslerdir. Ulus birligi olma-
yanlarda ise ne gerek anlamda bir ulus devleti, ne de bir din devleti kurulabilmis-
tir. Bunun en asiri rnegi Pakistan'dir. Ulus birligi olmadigindan, laik bir devlet
kurulamadigi gibi Islm devleti de gereklestirilememistir.
Trkiye rneginde, kisa sreli hilIet deneyi, ikisi arasindaki baglantiyi daha
iyi kavramakta ok yararli olmustur. lin devleti ideolojisinin kendisi iki alani
ayirma anlamindaki laiklik grsnn olanaksizligini gstermistir. atisma,ayri
ruhan ve cisman alanlarin beraberliginin yarattigi bir atisma degil, teokrasi ile
demokrasi arasindaki Iark sorunu zerindedir. Teokratik devlet grsnn ka-
bul edilmesi, laikligin tersini yapmak degil, iki hukuklu, iki egitimli, iki aileli, iki
ekonomili, iki bankali, iki takvimli, iki saatli, kisacasi iki dsnl bir toplum
yaratmak demektir. Sorun, yalniz Trkiye iin degil, btn dnya Mslmanlari
iin, "Bu teokratik ilke siyasal kurumlarda yasayabilir mi?" sorunudur. Trkiye
gibi laik cumhuriyet ilkesine degil, tersine Islm devleti ilkesine dayanilarak
kurulan Mslman toplumlarinda bile bunun yasayamayacagini sayisiz gz-
lemler gstermektedir.
"agdas devletin tutumu, Mslmanhk'i kaldirmak, bylelikle de laikligin
z oldugu kabul edilen devletin dine karismamasi ilkesine aykiri davranmak ol-
muyor mu?" Seriatilarin ynelttigi elestiri budur. Bunun cevabini demokratik re-
539
TRKYE'DE ADALAMA
jimin en nemli bir ilkesi olan inan ve vicdan zgrlg ilkesi verir. Baska bir
deyimle, Islmlik, tarihsel kosullarin rettigi devlet ve hukuk yapisikligininayris-
tinlmasi sonrasinda, demokratik bir ulus dzenine uyabilecek, zgr bir vicdan
inanisi olarak yasama potansiyeli tasiyor mu? Cumhuriyet'in ilk yillarinda Ata-
trk'n giristigi deneyler bu soruya cevap arama abalandir. Bu deneyler, soru-
nun daha genis ulusal kltr sorunuyla ilgili oldugunu belirttikleri lde hangi
sinirlara kadar olumlu cevap bulunabilecegini, nereden sonrasinin zmlerinin
toplum yasaminin, zellikle toplumsal siniIlarin ekonomik grs ve davranislan-
nin gelismesini izleyecegini de gstermislerdir.
Atatrk'n ilhiyati ya da hukuku olarak degil, ulusal bilin sorunuyla ilgili
bir siyasal nder olarak giristigi deneyler, 1928'de Anayasa'daki devletin dini
maddesinin kaldirilmasindan, 1937'de Anayasa'ya laiklik ilkesinin konmasina
kadar srd. Cumhuriyet dneminin btn devrim sorunlari gibi bunun da ok
nce tartisilmis bir konu oldugunu grmstk. Bunda da yeni olan yan, zetledi-
gimiz sorunun bu kez ters ynde sorulmasi ve daha nce varilan sonucun tersine
bir sonuca vanlmasidir.
Yeni Osmanlilarin dsnnn vardigi kanun-i ess tartismalari asamasina
gelindigi zaman soru su olmustu: Bir Islam devleti olarak bir siyasal toplumda
egemenligin kavnagi nedir? Bylece ortaya atilan sorunun yarattigi yasal r-
nn Abdlhamit rejimi oldugunu grdk. Ulusal egemenlik kavraminin devletin
temeli olan bir kavram olamamasi kainilmazdir. Cumhuriyet dneminde ise
soru syledir: Demokratik bir refimde Islam inancinin veri ne olabilir? Soru-
nun bu biime girmesi, yalniz soyut bir veri olarak alinan bir varsayima dayan-
ma geregi olmasindan ileri gelmez. Tarihsel srecin zorunlulugu altinda var
olusun ilkelerinden biri olan vicdan zgrlg ilkesinin bir geregi olusundan
ileri gelir. Baska bir deyisle, din sorunuyla siyasal sorun arasindaki iliski zinciri
birincidekinin tersine olan bir yndedir. Birincide seriat geleneginden agdas
devlet sorununa, ikincide agdas devlet sorunundan din gelenegi sorununa ge-
linir. Soru, birinci ynde ele alininca onun zm nasil kendiliginden bulun-
mussa, ikinci ynde ele alindigi zaman da zm kendini zorunlar. Gelenek ve-
risine dayandirilan siyasal bir egemenlik grs yerine, ona karsit bir veriye
dayanan bir devlette, aslinda tslmlik'in znde de bulunmayan, teokratik din
anlayisi, demokratik bir rejimde bir anormallik olur. lin devleti teokrasisine d-
nk her dinsel sanilan eylem bunda siyasal rejime karsi evrilmis siyasal bir
eylem olur. Bundan tr, laiklik adina dinin :grlg te:ini ileri sren
akimlarin ogu dinsel olmaktan ikip sivasal bir nitelik alir. Tarikatilik bii-
minde gzkenler de bunun sadece bir "yeralti" trdr.
540
CUMHURYET DEVRMLER
Su halde teokrasiyle uzlasmaz bir siyasal rejim gereklesmisse ve bu rejim,
asamalanm grdgmz tarihsel srecin itisleriyle kendini hukuktan gnlk alis-
kanliklara kadar genisletme yoluna girmisse, "demokratik bir ilke olarak zerk
din zgrlg gereklidir" tezi btn anlamini yitirir. agdas toplumun siyasal
egemenligi ilkesi demokratik rejimin baska ilkelerinden dolayli olarak ikarilan bir
ilke degil, baslangi noktasi olan bir ilkedir. Onun kendi niteliginde yatan din g-
rsnn anayasadan gnlk yasam kosullarina kadar uygulanmasi zorunlu olur.
5. Din sorunu (2)
Bu soyut biimli tartisma, vicdan zgrlg gerekesiyle Cumhuriyetin tutu-
munu eliskili gren elestiri ile demokrasi ilkesine dayanarak seriat zerkligine
mesruluk isteyen grsn ikisinin de din sorununa btn toplumsal varligi ilgi-
lendiren bir sorun olarak bakmadiklarim gsterir. Bu yzden laiklik ilkesinin, her
biri ayri bir anlayis yolunu gerektiren iki yani bulundugu grlememistir. Bu iki
yanin biri agdas bir rejimde din sorununun bir avdinlanma sorunu olmasi, teki
agda ahlak ve kltr gelimesi sorunu olmasidir. Biri daha ok bireysel, teki
daha ok toplumsal olmakla birlikte, bu iki yan, birbirinden tmdenayri degildir;
nk bireylerin aydinlanmasi toplumsal bilinci, ulusal bilincin gelismesi ise bi-
reylerin aydinlanmasini etkiler. Fakat tartisma geregi, bunlari birbirinden ayirarak
olaylan inceledigimiz zaman, Namik Kemal ile baslayan "Islm dininin zelligi"
grs ile Ziya Gkalp'in kltr-uygarlikayrimi grsnn gereklere uymadigi
sonucuna varinz.
Atatrk'n baslangita din sorununu ele alisi Gkalp'in sosyolojik aisindan
ok, TevIik Fikret'in temsil ettigi deist din grs etkisi altinda olmustu. linin
toplumsal rol hakkinda edindigi bilgiler halk ve askerle olan ampirik gzlemleri
ne dayaniyordu. Atatrk'n baslangi noktasi, Mesrutiyet dneminde grdg
mz, "Islm dini akl ve tabi bir dindir" grsdr. Bu aidan bakinca dinin top
lumsal rol konusunda paradokslu bir durum oldugunu grd: Toplumsal bir Iela
ket karsisinda, adi bile olmayan bir toplumu bir ulus abasinin Iedakrliklarina it
mede, dayanisma yaratmada, dinin rol vardi; Iaka yine gryordu ki, ayni za
manda seriat ya da tarikat giysisi altinda din, ulusal abayi baltalayan bir g de
olabiliyordu. .
Sultanligin ve haliIeligin henz kaldirilmamis oldugu yillardaki moral ve
maddesel desteklerden yoksunluk duygusu altinda halkin kurtulus iin dualar et-
tigi gnlerdeki gezilerinde camiye giderek minbere iktigi ve halka seslendigi ol-
541
TRKYE'DE ADALAMA
mustur. Bunu, daha sonraki politikacilarin yaptigi gibi oy sandigina pusula attir-
mak iin degil, halkla karsilasacagi yerin orasi oldugunu bildigi iin yapiyordu.
HaliIelerin tm halktan kopuk umacilar oldugu bir zamanda minberden halka
kendi diliyle seslenisi, halk zerinde etkili oluyordu.
Fakat halk ve hocalarla yaptigi konusmalar ona, Islmlik'in akil dini oldugu
kuraminda yetersiz iki yan bulundugunu gsteriyordu: a) Islmlik akla yakisan
bir din olabilir; Iakat din aracilarinin elinde kisiyi klelestiren, siyasal ikar gle-
rinin elinde onu smrten bir ara da olabilir; b) Islmlik akil ve aydinlik dini ise,
anlamsiz eylemlerle, anlami bilinmeyen bir dil araciligiyla yasayan bir din nasil
akl bir din olabilir? Islmlik takke ve takunya giymek, sakal biyik isi, namaz sec-
cadesi, oru gsterileriyle yryen bir din ise Ziya Gkalp'in belirttigi gibi bu taas-
sup ile riyakrligin bir bilesimi olmuyor muydu? Islmlik akil dini ise, anlami bi-
linmeyen szlerle yasanan bir din nasil akla seslenebilirdi? Ancak aracilarin teke-
li altindaki bir anlama ile yasanan bir dinde, halk bunlari manev yasantinin do-
gal bir biimi saniyor, kaIasina bir smr aginin kuruldugunu bilmiyor. Bu tr
bir manevi yasanti iinde olan halk nasil agdas bir ulus olabilirdi? Grlyor ki,
sorularin sonucu sadece kisilerin kaIalarinin aydinlanmasi isi olmaktan ikip top-
lumsal bilin yani dil, tarih ve kltr sorunlarina variyor.
Bu iki sonucun, yani sorunun bir dil ve anlam sorunuyla bir kltr ve tarih
sorunu oldugunun iyice belirmesinden nce, akl din ve aydin din grsnn et-
kisi altinda, Atatrk ibadet ve Kur'an dili sorununu ele almisti. Madem ki Cevdet
Pasa ve Namik Kemal zamanindan beri sylendigi gibi, Islm dini akla uygun,
ilerlemeyi emreden bir dindir, o halde onun kutsal kitabinin herkesin anlayacagi
Trk diline evirilmesini dsnmek bir mantik geregi gzkyordu. "Trk halki
bu kitaba inaniyor; Iakat ne dedigini anlamiyor. Herseyden nce o kadar bagli ol-
dugu bu kitabi kendi diliyle anlayabilmelidir."
12
laha nce grdgmz gibi, Cevdet Pasa'nin ilk denemelerinden sonra Mes
rutiyet dnemine kadar bu alanda hibir ilerleme olmamisti. Ancak 1908 levri-
mi'nden sonra islmci basinda Kur'an paralan evirileri baslamisti. Bu evirileri
yapanlar, Kur'an'm. Arapa'dan baska bir dile evrilmesi yanlisi olmadiklarindan
bunlarin sadece "mealen" (anlamca) eviri oldugu kaydini koyarlardi. Fakat bu
anlamdaki ilk tam eviri bile SeyhlIslmlik'in emriyle yasaklanmisti. Bununla
birlikte, eviri girisimleri yrd. Mesrutiyet dneminde ve daha sonra birok
eviri yapildi. Bunlarin hibiri ne gerek bir eviriydi, ne de Trke okunurluk
degerleri vardi. :
Fakat din adamlarini bu iki sorundan ziyade asil baska bir sorun dsndr-
yordu: Trke'ye evirilecek bir Kur'an basanli olur da resm bir metin olarak ali-
542
TRKYE'DE ADALAMA
mustur. Bunu, daha sonraki politikacilarin yaptigi gibi oy sandigina pusula attir-
mak iin degil, halkla karsilasacagi yerin orasi oldugunu bildigi iin yapiyordu.
HaliIelerin tm halktan kopuk umacilar oldugu bir zamanda minberden halka
kendi diliyle seslenisi, halk zerinde etkili oluyordu.
Fakat halk ve hocalarla yaptigi konusmalar ona, tslmlik'in akil dini oldugu
kuraminda yetersiz iki yan bulundugunu gsteriyordu: a) Islmlik akla yakisan
bir din olabilir; Iakat din aracilarinin elinde kisiyi klelestiren, siyasal ikar gle-
rinin elinde onu smrten bir ara da olabilir; b) Islmlik akil ve aydinlik dini ise,
anlamsiz eylemlerle, anlami bilinmeyen bir dil araciligiyla yasayan bir din nasil
akl bir din olabilir? Islmlik takke ve takunya giymek, sakal biyik isi, namaz sec-
cadesi, oru gsterileriyle yryen bir din ise Ziya Gkalp'in belirttigi gibi bu taas-
sup ile riyakrligin bir bilesimi olmuyor muydu? Islmlik akil dini ise, anlami bi-
linmeyen szlerle yasanan bir din nasil akla seslenebilirdi? Ancak aracilarin teke-
li altindaki bir anlama ile yasanan bir dinde, halk bunlari manev yasantinin do-
gal bir biimi saniyor, kaIasina bir smr aginin kuruldugunu bilmiyor. Bu tr
bir manevi yasanti iinde olan halk nasil agdas bir ulus olabilirdi? Grlyor ki,
sorularin sonucu sadece kisilerin kaIalarinin aydinlanmasi isi olmaktan ikip top-
lumsal bilin yani dil, tarih ve kltr sorunlarina variyor.
Bu iki sonucun, yani sorunun bir dil ve anlam sorunuyla bir kltr ve tarih
sorunu oldugunun iyice belirmesinden nce, akl din ve aydin din grsnn et-
kisi altinda, Atatrk ibadet ve Kur'an dili sorununu ele almisti. Madem ki Cevdet
Pasa ve Namik Kemal zamanindan beri sylendigi gibi, Islm dini akla uygun,
ilerlemeyi emreden bir dindir, o halde onun kutsal kitabinin herkesin anlayacagi
Trk diline evirilmesini dsnmek bir mantik geregi gzkyordu. "Trk halki
bu kitaba inaniyor; Iakat ne dedigini anlamiyor. Herseyden nce o kadar bagli ol-
dugu bu kitabi kendi diliyle anlayabilmelidir."
12
laha nce grdgmz gibi, Cevdet Pasa'nin ilk denemelerinden sonra Mes
rutiyet dnemine kadar bu alanda hibir ilerleme olmamisti. Ancak 1908 levri-
mi'nden sonra Islamci basinda Kur'an paralan evirileri baslamisti. Bu evirileri
yapanlar, Kur'an'm Arapa'dan baska bir dile evrilmesi yanlisi olmadiklarindan
bunlarin sadece "mealen" (anlamca) eviri oldugu kaydini koyarlardi. Fakat bu
anlamdaki ilk tam eviri bile SeyhlIslmlik'in emriyle yasaklanmisti. Bununla
birlikte, eviri girisimleri yrd. Mesrutiyet dneminde ve daha sonra birok
eviri yapildi. Bunlarin hibiri ne gerek bir eviriydi, ne de Trke okunurluk
degerleri vardi. .
Fakat din adamlarini bu iki sorundan ziyade asil baska bir sorun dsndr-
yordu: Trke'ye evirilecek bir Kur'an basanli olur da resm bir metin olarak ali-
542
CUMHURYET DEVRMLER
nirsa, Kitab'in orijinalinin kalkmasi tehlikesi vardi. Onlar iin Kur'an ancak Arapa
Kur'an olarak dinsel kutsalligi olan, ama anlasilirligi olmamasi gereken bir ki-
tapti. Bu dsnce yznden, "Kur'an'm evirilmesi caiz midir?" sorusu daima
vardi.
13
zel abalarla, acele olarak, ya din heyecaniyla ya da para kazanma dsn-
cesiyle yapilan eviri yayinlan 1927'den sonra tesvik grmemeye baslamisti. Bu
kez sorunu Atatrk ve BMM ele aldi. Kur'an evirisi konusunun yanlislara ve ka-
zan smrclgne yol amamasi dsncesiyle evirme devinin hem din hem
dil aisindan en yetkili sayilan Mehmet AkiI e verilmesi dsnld; bunun iin
bteye gerekli denek de kondu.
1924-1926 yillari arasinda Misir'da hilIetin kaldirilmasi olayinin tepkileri
dinmemisti. El-Ezher ulemsindan Ali Abdrrzik, 1925'te el-tslm ve usl'l-
hukm adli kitabinda Atatrk'n ve Seyyit Bey'in saltanat ve hilIet sylevlerin-
deki tezi daha ileriye gtrerek slm tarihinde hilIetin oktan kalktigini, zaten
slmlik'ta hilIet diye zorunlu bir makam olmadigini, Peygamber'in sadece ah-
laksal greti getiren bir nebi oldugunu, bunun onun siyasal eylemlerindenayri bir
sey oldugunu ileri srmst. Bu tez ulem arasinda ve basinda Iirtina kopardi;
Abdrrzik el-Ezher'den kovuldu ve Trke'ye de evrilmis olan kitabina karsi
reddiyeler yazildi. Ne var ki, hilIet Kongresi girisimleri de basarisizlikla sonu-
lanmisti. O zaman Misir'da Muhammed kesid kiza adli bir zat ulem arasinda n
kazanmis, daha Mesrutiyet dneminde baslattigi "SeleIiyye" adli "din reIormu"
akimini al-Manar adli dergisinde yaymaktaydi. Bu zat ulemdan sayilmakla bir-
likte, gerekte Osmanli devletinin Mesrutiyet dneminin yabancisi olmadigi di
bir politikaciydi. Aslinda Suriyeli bir Osmanli vatandasi iken Kahire'ye yerlesmis,
orada Ittihat ve Terakki'ye karsi olan bagimsiz Adem-i Merkeziyet (L merkeziy-
ye) partisini kurmustu.
a
Birinci lnya Savasi baslarinda Misir'daki Ingiliz ma-
kamlanyla birleserek SeriI Hseyin ayaklanmasinin hazirlanmasinda nemli bir
rol oynamis, savas sonunda Arap delegeleri arasinda Versailles Bans KonIeran-
si'na gitmisti.
kiza'nin SeleIiye reIormculugu, Islm tarihinde vaktiyle yine Suriye'de gelis-
mis olan Ibn Teymiyye'den sonra en kktenci teokrasi gericiligini "seleIe dn-
mek" adi altinda temsil eder. Mesrutiyet dneminde Istanbul'da ikan Sirat-i
mstakim ve Sebil'r-reat dergileri el-Manar'm Trkiye'deki nshalan gibidir;
oradaki yazilarin birogunun evirileri bunlarda ikardi.
1922'de kiza, "Kur'an evirisi ve Islmlik'i bozacak, inkr ettirecek sonula-
n" adli bir kitap yayimladi.
14
Mesrutiyet dneminde Kanun-i Ess'nin her mad-
a SayIa kenarina, "Suriye ya da Arap milliyetisi" notu eklenmis.
543
TRKYE'DE ADALAMA
desine Kitap ve Srinet'te karsilik bulan zatin kullandigi yntemle kiza da
Kur'an'm Arapa'dan baska bir dile evrilemeyecegini Kur'an'm 11 suresinden
aldigi yetlerle gsteriyordu. Bunlar sure XII (yet 1-2), sure XX (yet 113), sure
XLVI (yet 359), sure XXXIX (yet 27-28), sure XLI (yet 3), sure XLIII (yet
3), sure XLII (yet 7), sure XXVI (yet 193-195, 198-199), sure XVI (yet 102-
103), sure XLI (yet 44) ve sure XIII (yet 37) imis.
Arapa, filoloji ve semantik bilgilerine bile lzum olmadan her sagduyu sahibi
bu yetleri okudugu zaman grr ki bunlarin hibirinde Tanri, "Szlerimizi
kimse baska bir dile eviremez" dememektedir. stelik, ulemnin kutsal metin
yorumlama yntemine katilirsak, sure XlI (yet 44)'n kiza'nin tezinin tersini
aiklar nitelikte oldugunu bile grrz. Kur'an'da zaten kiza'nin bulundugunu
ileri srdg byle bir iddia olmasi hem Kur'an'm hem tslmlik'in evrensel ger-
ekligi oldugu grsne aykiri dser; Islm dininin yalniz Araplara gnderilmis
bir din oldugunu kabul etmek gerekir ki, bu Cahiliye grs olur. Bu yetlerden
ikarilabilecek bir sonu varsa, o da Kur'an'm evirilmemesinin degil, tersine,
evrilmesinin olanakliligidir. Bu yetler bize, Kur'an'm kendisinin de byk bir
dil-anlam sorununu ele aldigini gsterir. Cahiliye Arapa'siyla dsnen Arapla-
ra: "Kurani onlara anlayacaklan aik bir dilde Arapa olarak bildiriyoruz; yine
de anlamiyorlar"; "Kur'an'\ onlara yabanci bir dilde bildirseydik o zaman da
anlayacagimiz dilde, Arapa olarak bildirseydi ya diyeceklerdi" yolunda Tan-
n'nin Peygamber agzindan yansittigi dil ve anlam glklerini gsterir. Tanri
ve Szcs, Araplara Arap dilinde seslendigimiz halde szlerimizin tanrisal an-
lamlanm kendi dilleri olan Arapa ile bile anlamiyorlar diyor. Araplara yeni an-
lamlardaki szcklerle sylenenleri, onlar Kur'an'm kabul edemeyecegi anlam-
larla anlamakta direniyorlardi.
Kur'an'm teliI ve eviri hakkinin kendi elinde oldugunu sanan kiza'nin, Tr-
kiye'de de bilinen yntemlerle Kur'an'dan istedigi anlamlari ikarisindan baska,
kitabindaki teki iddialarini ve bu iddialarin altinda yatan politik nedenleri eseler-
sek, Atatrk'n bu esit ulemya taktigi "din aktrleri" niteleyisinin ne denli ye-
rinde oldugunu grrz. kiza'nin kendi Kur'an yorumlamasindan sonra dayandi-
gi en byk yetkililerden biri Ebu HanIe'ydi. Aslinda Arap degil, Iranli olan Ebu
HanIe, onun iddiasina gre, hangi kosul altinda olursa olsun Kur'an'm Arap-
a'dan hibir dile evrilmesinin caiz olmayacagini bildirmistir. Gerekte Ebu Han-
Ie'nin byle bir grs olup olmadigi, bilimsel yargi vermeye yarayacak gerek
belgelerin yoklugunda, daima ulem smrsnn konusu olmustur.
Ayni isi kesid kiza'nin kendi kitabindan drt yd sonra yaptigini, Ebu Han-
fe'yi bu kez tam tersine yorumlayisinda grrz: Marmaduke Pickthall adli bir
544
CUMHURYET DEVRMLER
Ingiliz, Istanbul'da ve Kahire'de yasadiktan sonra Mslman olmus ve Kur'arim
Ingilizce'ye yeni bir evirisini yapmisti. Mslman oldugu iin evirisinin yayim-
lanmasinin caiz olup olmadigi zerine el-Ezher ulemsindan Ietva almak iin Ka-
hire'ye gelmisti. El-Ezher'e basvurdugu zaman, cevaz hakkinda dayandigi baslica
otorite Ebu HanIe'ydi ve bu kaynagi Pickthall'a bir muhtira halinde hazirlayan
kisinin de ayni kesid kiza oldugunu hayretle greniriz. Onun hazirladigi Ebu
Hanfe delilleri ile el-Ezher bu eviri hakkinda cevaz karan vermistir.
15
Kur'arim. Ingilizce'ye evrilisine candan katilip yardim saglayan kiza, Trk-
e'ye evrilisine, Kur'an'a ve Iukahaya dayanarak karsi ikmistir; nk onun asil
nisan tahtasi Kafan ve din degil, MustaIa Kemal, Cumhuriyet ve Trke'dir! yet-
lerden ve Ikahadan sonra, tarih delillerini tartismasi bize bunlari aiklar. Ona gre,
Trklerin t baslangitan Islmlik aisindan aIIedilemeyecek suu, Seluklulardan ve
Buveyhlerden Iarkli olarak (bu, kendi iddiasidir) Arapa'yi resm devlet dili olarak
almamalanyla baslar. Trkler, haliIelik iddiasina kalktikta ve lslmlik'in besigi olan
Hicaz zerine "bayraklarini diktikten sonra" bu daha da aIIedilemeyecek bir su ol-
mustur. Islmlik'a giren btn halklar "Arapa'yi aldiklan halde" yalniz Trkler dilde
"kavmiyyet" yrtmekte direnmislerdir. Bu, Araplarla aralarinda dsmanlik,
sonraayrilik yaratmis, sonra da saltanat ve hilIetin kaldirilmasina yol amistir.
En son olarak bu Trkler Avrupa'dan alinma bir cumhuriyet rejimi de kurdular.
Kurani evirme Iikri de, tslmlik'i paralamak isteyen Avrupalilarin kafalara
soktugu bir Iikirdir. Bu Trkler, kurduklan cumhuriyet rejiminde seyhlIslmlik,
vakiI, medreseler, seriat mahkemeleri gibi Islmlikla bagliliklarini saglayan btn
kurumlari da kaldirdilar. Anayasalarinda dini kaldirdiklarini aiklamaya cesaret
edemediklerinden, devlet dininin Islm oldugu maddesini koymakla birlikte, yasama
yetkisinin ulusal mecliste oldugu ilkesini koydular. lin degistirmenin serbest
oldugunu, seriatin yasakla-diklarina cevaz verildigini de aikladilar. Bunlarin sonucu
olarak Islmlik kepaze edilmis, kadin ve erkekler arasinda zinaya, ikiye msaade
edilmis, Trk kadinlan genel ahlaksizlik yerlerinde, dans partilerinde yan iplak
gzkmeye baslamislardir.
Simdi de Araplikla ilgili herseyi kaldirmaya, Islmlik'tanayrilmayi kolay-
lastiracak eylemlere girismislerdir. O kutsal agaci, "Kur'an-i Azimssani", o
"arabiyylmbin" Kitab'i yok etmeye karar vermislerdir. Amalari Trk halki-
nin bu kutsal kitabi anlamalarini saglamak degildir. Eger byle bir amalari ol-
saydi, Kurani Trke'ye evirmeye gerek yoktu; nk kendi dillerinde yazil-
mis birok teIsir vardir. Fakat bu teIsirlerin, hadis ve Iikih eserlerinin btn
asillari da Arapa oldugu iin asil amalari Arapa'yi yok etmektir. lillerini
Arapa szcklerden temizlemek iin bir cemiyet kurdular; bazilari da dillerini
latin harIleriyle yazmayi tekliI etmeye basladilar. Eger bu dinsizlerin bu asil
545
TRKYE'DE ADALAMA
kavim zerinde egemenligi srerse, kuskusuz onu da uygulayacaklardir.
Ama, Arapa'yi yok etmekle, nebilerin sonuncusunun kalbine Tanri'dan inen
Kurani halkin kalbinden yok etmek, onun yerine Turanli dinsizlerin uydurma
Trke Kuranmi koymaktir.
Halbuki Gazal'nin gsterdigi gibi (bu kez Ebu HanIe yerine Gazal'ye
basvuruyor; o da Arap degil, iranlidir), Kur'an'in Arapa'dan baska bir dile e-
virilmesi Islm'i yikacak sonular yaratir. evirildigi diller sayisinca Kur'an
olunca Kur'an'm mucizesi yok olacaktir. Orijinali ortadan kalkinca eviri me-
tinden itihat yapilamaz. Kur'an'm btnlg ve sirasi kaybolacak; hepsinin
stnde Peygamber'in btn resullerin stnde son resul olusu kaybolacak,
dinde grs Iarkliliklari dogacak. (yleyse itihat yapmaya ne lzum var?)
Eger "Kemalciler" gerekte bir din reIormu yapmak istiyorlarsa, bunun daha
basit ve dine daha uygun bir yolu vardir: Arapa'yi resm devlet dili olarak al-
mak, okullarda yalniz Arapa greterek, Trkleri Arapa konusturarak gerek
slmlik'i kalplerinde pekistirmek. Bu yola gitmedigi srece Trk devleti kfir
bir devlet olarak kalacaktir.
BMM'nin Kur'an evirisi devi verdigi Mehmet AkiI, 1923'ten sonra ulu-
sal kurtulus savasinin Islm devleti kurulmasiyla sonulanmayacagini anlaya-
rak Misir'a ekilmisti. kesid kiza'nin, Atatrk'n deyimiyle bir "saIsata yapiti"
olan bu grlmedik saldirganlik ve terbiyesizlikle yazilmis kitabi, "Islm sairi-
ni" byk bir korku iine dsrd. nce, yapacagi Kur'an evirisinin resm bir
metin olmamasi kosulunu koydu; daha sonra verilen denegi geri evirme d-
rstlgn gstererek bu sorunu kapatti. Misir'dayken evirisine devam ettigi,
daha sonra lmnden nce bunlari yaktirdigi ya da birine saklattigi yollu ri-
vayetlerin dedektiI romanlarini andiran hikyesi Emin Erisirgil'in kitabinda
okunabilir.
16
Bize gre, kesid kiza'nin saIsata ve terbiyesizliklerinin olumlu etkileri ol-
mustur: Zamanin en yetkili, deta ruhani bir otoritesi gibi konusan, kendi an-
ladigi SeleIiye Islmligindan baska hibir Islmlik anlayisina cevaz vermeyen
bu din adaminin agzindan, Kuran evirisi sorunuvla din avdinlanmasi soru-
nunun avni degil, birbirine karit iki sorun oldugu belirivordu. Din sorunu
ayni zamanda dil, siyaset ve kltr, tarih sorunu oluyordu. Bati'da ke-
Iorm'dan sonra gelisen metin elestirisi, Kitab'in bilimsel inceleme konusu ol-
masi, zorunlu din dogmalari koyacak bir makam taninmamasi, dinsel dsn
zgrlg, btn bunlar dinde aydinlanma sorununun sadece Kur'an evir-
mekle olacak seyler olmadigini gsteriyordu.
546
CUMHURYET DEVRMLER
6. levrimlerin korunmasi sorunu
Iste bu anlayisin gelisinden sonradir ki, Cumhuriyet dnemi agdaslasma gi-
disinin yn dil, anlam, dn ve kltr agdaslasmasi ynne dnebilmistir.
Bu ynelis, Cumhuriyet dneminin kltr devrimi diyebilecegimiz asamasini ati.
Bu asamada Atatrk, karsisinda seriatilan degil, Mesrutiyet dneminin Trkle-
rini buldu. nk, din sorunu sadece bir akil aydinlanmasi sorunu olmakla kal-
mayarak, dil, tarih ve kltr ("hars") sorunu olunca, simdiye kadar bir sosyoloji
kanunu gibi anilan Ziya Gkalp'in uygarlik-kltrayrimi da sallanmaya basladi.
1925, 1928, 1931, 1932 ve 1934 yillarindaki reformlarin hepsi, Ziya Gkalp
formlndeki hars alaninda olmasi gereken, fakat Atatrk'n uvgarlik degismesi
alani iine soktugu agdaslasmaci degismelerdir. Basta nl sapka devrimi gelir.
Buna benzer bir olayi II. Mahmut zamanindaki Ies devrimi dolayisiyla grmstk.
lin dsnceleriyle degil, sadece askerlik kiyaIeti dsnceleriyle alinan Ies, agdas-
lasma sreciyle atbasi giden gelenekilik sreci boyunca zellikle bu ikinci srecin
dorugu olan II. Abdlhamit dneminde bir din sembol haline gelmisti. Mesrutiyet
dnemi tarusmalarinda, Avrupa'ya gnderilen grencilerin orada sapka giydikleri-
nin IotograIlarla tespit edilmesi bir kIirlik olayi olarak ele alinmisti. Mesrutiyet d-
neminde Iesin yalniz psklnn tartisma konusu yapilabildigini grdk. Birinci
lnya Savasi yillarinda tekrar askerlik dsnceleriyle Ies yerine kalpak (ya da
"enveriye") giyilmesi girisimleri oldugu gibi, ilk BMM'de de kalpak giyilmesi nerisi
bir din sorunu haline getirilmisti. Fes hem Mslman olmanin, hem Trk olmanin
kutsal bir sembol haline getirilmisti. Meclis yelerinin yumruk yumruga gelisini,
"Fes-kalpak tartismasi zamani mi? Isteyen basina ne isterse giysin!" diye
haykiran baskanin bu sesi, herhalde MustaIa Kemal'e, "Bunlarin basina sapkayi
oturtmadika kaIalarina sagduyu girmeyecektir" yargisini verdirmistir.
1925'te Istanbul basininda kimi kisilerin Beyoglu'nda sapka giymesi olayi
hararetle elestirildigi bir zamanda Atatrk, Trkiye'nin olduka kapali bir blgesi-
ni seerek elindeki sapkayi binlerce kisinin nnde basina koydu ve halkin bu gibi
korkulardan zgrlesmesi geregi zerine bir de sylev verdi. II. Mahmut zama-
ninda Ies iin oldugu gibi bu kez sapka iin bir kaynasma, sonra bir akim basladi.
Kisa sre sonra sapka giyildi, bir kanunla Ies giyilmesi de kaldirildi. O yillan ya-
sayanlarin hatirlayacagi gibi, sapka yznden yurdundanayrilan, nce takke gi-
yen, sonra bere ve kaskete alisan bes on kisi oldu; kimileri de II. Mahmut zama-
ninda Mehmet Ali Pasa'nin oglu Ibrahim Pasa'nin dedigi gibi, "asil gereken basa
giyileni degistirmek degil, basin iini degistirmektir" elestirilerine basladi. Gerek
sudur ki, baa givileni degitirebilmek, bain iinde bir devrim vapmanin nem-
547
TRKYE'DE ADALAMA
li bir adimi ve aracidir. Cumhuriyetin 50. yilinda yasayan kusaklar iin bunun
devrimci niteligini dsnmek gtr. Bugn Ies degil, sapka bile kalkmak zere-
dir. Bir zamanlar her yerde kutsal bir sembol niteligi tasiyan baslik, bugn sadece
uygarligin moda degismelerinin konusu olmustur.
Yine dnya yasami ve gnlk hayatin zaman iinde dzenlenmesini sagla-
ma sorunu oldugu halde kutsal, dinsel ya da ulusal deger yapistinlan bir alanda
ikinci bir devrimsel degisme 192 8'de geldi. Bu, takvim ve saat sorunudur. Islm
geleneginin ay hesabina dayanan Hicr takviminin, devlet maliyesi islerinin ge-
reklerine uymamasinin sonucu olarak Nizam-i Cedit dneminde ikan glkleri
grmstk. Yapilan dzeltme girisimi, Nizam-i Cedit'in kendisi gibi, zm getir-
mekten ziyade karmasa getirmesiyle baslayan melez bir takvim Mesrutiyet dne-
mine kadar srms, Bati'da yerlesmis Greguvar (Gregoire) dzeltmeli gnes tak-
vimine uymayan Hicr, Mal, Rum gibi tane karisik takvimin meydana ik-
masiyla sonulanmisti. Mesrutiyet'te bunu zmlemek iin yapilan bir girisim de
yn Meclisi'nin tutuculugu yznden engellenerek yine agdas takvim sistemine
tmden geis yapilamadi. Ancak 1925'te Avrupa takvimi ve saati resmen ve
kesin olarak alindi.
17
1928'de gndeme sapka ve takvim sorunlarindan daha kapsamli, daha b-
yk bir sorun olan lan harIlerinin alinmasi sorunu geldi. Bu kitapta grdg-
mz gibi, bunun da 19. yzyil ortasina giden bir gemisi vardir. O zaman yazinin
bir din sorunu olmayip okuryazarligi genisletme sorununun yani bir uygarlik so-
rununun zm yolu oldugu grs bile gelmisti. Fakat Osmanlica'nin Trkeles-
medigi bir dnemde byle bir harI degistirme isine girisilmesi daha da ok karisik-
liklara yol aacagindan yazi reIormu konusunda hibir yenilik yapilamamisti. la-
tin harIlerini alma Iikri Mesrutiyet dneminde yeniden canlandi. O zaman konu
zerindeki tartismalarda grs beliriyordu: a) Arap yazisini Trk Ionetigine
uyacak biimde islah etme grs; b) byle olanaksiz bir ise girisilecegine dogru-
dan dogruya latin .harIlerinin alinmasi grs; c) Islmlik ncesi Trk yazisi diye
bilinen Orhun ya da Uygur yazisinin alinmasi.
18
nc grsn gerekesi yazi
sisteminin bir hars sorunu oldugu, bu bakimdan Arap ya da latin harIleri yerine
"eski Trk yazisi"ni diriltmek gerektigiydi. Bu grs tutanlar arasindaki tar-
tismalar hibir olumlu sonuca varmadi. nk Tanzimat dneminde oldugu gibi
yazidan nce dilde halklasma akiminin gelismesi gerekirdi.
Bu tartismalar, gemisin byk bir geleneginin daha sallanmaya basladigini
gsterir. agdas uygarligin zorunluluktan bir gn buna da bir zm bulunmasini
gerektirecekti. Mesrutiyet dneminde oldugu gibi dilin sadelesmesi akimi ncelik
kazandi ve asil ilerlemeler bu alanda oldu. 1923 Izmir Iktisat Kongresi'nde dele-
548
CUMHURYET DEVRMLER
gelerden biri latin harIlerinin alinmasini nerdigi zaman, siddetli bir tepkiyle kar-
silandi. Bunun Islm dnyasinin Trkiye'ye arka evirmesine yol aacagi, Islm-
hk'a aykiri bir eylem sayilacagi, latin harIlerinin Trke'ye uymadigi, yzyillarin
rn olan yazi yapitlarinin yok olacagi, toplumda anarsiye, belki de isavasa yol
aacagi gibi byk gerekeler gsterildi. 1924'te TBMM'de bir ye, Arap yazisi-
nin Trke'ye uymadigini syledigi zaman bir protesto tuIaniyla karsilasmis, konu
tutucu Istanbul basininda tartisilmis, bu arada latin harIlerinin alinmasi yanli-
larini ktlemek iin Mesrutiyet dneminden beri dinsizlik akiminin nderi olarak
taninan lr. Abdullah Cevdet'e karsi asiri tutuculugun basindaki nderi Tevhid-i
efkr gazetesi taraIindan bir kampanya ailmisti. Gerek hedeI Abdullah Cevdet
degil, onu grsmek zere Ankara'ya agiran Atatrk't.
Bu tartismalarda Trk dsn okulunun ileri gelen dil ve tarih uzmanlari da
latin harIlerinin alinmasina karsi olduklarini aikladilar. rnegin, 1924'te, Trk-
lgn nderlerinden Necip sim grsn syle aikladi: Batililasmak kendi
ulusal geleneklerimizi birakmak demek degildir. logulu giyinisimizi degistirerek
Bati giyinisine girerken ulusal yapimizin yikilmamasim saglamak gerekir.
19
Necip
Asim hem Arap harIlerini, hem de kimsenin bilmedigi ve aslinda yabanci uy-
garliklardan alinmis olan "eski Trk" harIlerini ulusal yapinin nemli bir gesi sa-
yiyordu. Bu alanda bir otorite sayilan Fuat Kprl de "mill hars"a aykiri oldugu
gerekesiyle latin harIlerinin alinmasina karsi oldugunu aikladi. Ayni dsn
okulundan olan kusyali Ayyaz Ishak, konuyu genisligine tartisan bir yazisinda
Arap yazisinin yetersizligini kabul etmekle birlikte zmn latin harIlerinin
kabulnde degil, Arap yazisinin islahinda oldugu tezini savundu.
20
tshak'nin
yazisinin nemli olan yani, sorunun gerek niteligini ortaya koymasindaydi:
"Yazi bir teknik ara, bir uygarlik [medeniyet) gesi alma isi midir? Yoksa bir
hars ve ulusallik sorunu mudur?" diye soruyordu. Yazara gre, latin yazisi
teknik bakimdan Arap yazisina stn olsa bile, ulusu Trkiye'nin, Sovyetler
Birligi'ndeki Trklerin yaptigi gibi, latin harIlerini almamasi gerekirdi; nk
yazi bir medeniyet sorunu degil, bir hars sorunuydu. Fakat onun tartismasi,
medeniyet ile hars arasindakiayrimin bilimsel lleri olmadigini, kisisel egi-
limlere gre degistigini gsteriyordu.
1927 sonlarina dogru latin yazisini Trke'ye uygulama denemeleri basla-
di. Bu denemelerin, aralik 1927 ile mayis 1928 arasinda ikan bir dizi yaziyla,
en kapsamlisini yapan ve Atatrk'n bu konudaki grsn yansittigi anlasilan
Ahmet Cevat (Emre), Ayyaz Ishak'nin tersine, yazi degistirme sorununun bir
ulusal hars (kltr) sorunu degil, bir uygarlik sorunu oldugunu savundu.
21
Tr-
kiye, Bati uygarligina katilma yolunda ise o uygarligin uluslararasi yazi teknigi-
549
TRKYE'DE ADALAMA
ni almasi gerekirdi. Kaldi ki bu, Trklerin tarihinde ilk kez karsilastiklan bir so-
run da degildi. Trkler, biri Islmlik'tan nce, teki Islmlik'tan sonra olmak
zere, en az iki kez alIabelerini degistirmislerdi. Bati uygarligindaki uluslar irk,
din, dil ve ulusallik ailarindan birbirlerinden Iarkli olduklari halde ogunlugu-
nun latin harIlerini kullanmasi yazi sorununun ulusal bir sorun olmadigini gs-
termiyor muydu?
latin harIlerinin alinisini Atatrk'n de bu grste olmasi saglamistir; n-
k, bu byk lde nderlik gc, etkileyici n olan rnek bir kisi olmadan
zmlenebilecek bir sorun degildi. Atatrk yalniz latin harIlerinin alinmasi d-
snn desteklemekle kalmadi; onun en atesli yanlilarinin on yil kadarlik bir de-
neme ve geis dnemi gerektigi yollu grslerinden daha ileriye giderek, basina
getigi uygulama alismalari tamamlandiktan sonra, 9 Agustos 192 8'de atigi
kampanyayi 3 Kasim 1928'de bir kanunla sonulandirdi. Ayni yilin 1 Aralik ta-
rihinden sonra latin yazisinin Trke'ye uyarlanmis biimi resm Trk yazisi ol-
du. Bu, Atatrk'n devrimcilik nderliginin ulastigi belki en yksek doruk ol-
mustur.
Bu devrim, ayni zamanda, yorumladigimiz anlamdaki cumhuriyeti dev-
rimlerin tarih ve dil sorunlarindaki asamasinin kapilarini da amistir. Kitabimi-
zin kapsadigi asamalarda gittike artan bir lde dil ile anlam sorunlarinin din,
siyasa ve kltr yanlarinin agdaslasma srecindeki grnsleriyle boyuna
karsilastik. lil yetersizliklerinin, kavram-anlam karisikliklarinin zellikle siya-
sal ve yasal gelismelerde ne denli yanilmalara yol atigini birok rnekleriyle
grdk. Cumhuriyeti devrimcilik aginin doruguna, modern bir ulus olarak
agdas uygarligin iinde kendi gemisini ve gelecekteki yerini anlama abala-
rinda varilmistir. Ulusal bir toplumsal bilinlenmede, dilin, dinden daha byk
lde nemi oldugu gittike belirmektedir. lin, toplumu eski dzenindeki b-
tnlgyle tutan gtr; Iakat dil, toplumun degisen kosullara bilinli olarak
uymasini saglamak iin sart olan anlasma olanaklarini saglayacak olan gtr.
Bu, hem kendi iinde hem agdas dis dnya ile anlasma yollarinin ailmasini
gerektirir. Bu, zellikle Trk toplumu gibi, din, dil ve tarih aisindan Bati uygar-
liginin tarihine katkilarda bulunan uluslarin hibiriyle bir trde olmayan bir
toplum iin son derece nemlidir. Atatrk devrimciliginin belki essiz olan n-
derligi hem din, hem dil alaninda ag kosullarini anlamda kapsayacak gte bir
ortamin gelmesi olanaklarini hazirlamasindadir. Bu dorugun tesine bugn bile
henz tm geilmis degildir. nk din, dil, anlam ve tarih sorunlari son yz-
yillar iinde belki baska hibir ulusun karsilasmadigi zorunlulukta, derinlikte ve
kapsamda olan sorunlardir. agdas uygarligin getiricisi olan uluslar bile, ulus
550
CUMHURYET DEVRMLER!
olarak varliklariyla agin dnyasi arasindaki iliskilerinin anlamlarini sik sik
gzden geirmek zorunda kaliyorlar.
lil, anlam, tarih sorunlan sadece kisilerin gndelik yasamdaki davranislan
ve aralarindaki iliskileri dzenleyen yasama kurallari koyma yoluyla zmle-
necek sorunlar olmadigi iin bu alanda aramalar, denemeler, atilimlar, ancak
basladiklari zamanki canlilikla ve bilinlilikle yrnrse gelip geici, tutarsiz,
derme atma ya da gz boyamada kullanilan basmakalip gsteris isleri olmaktan
ikabilir.
Din, devlet, dil, yazi ve tarih alanlarinda Atatrk'n nderlik gcnn etki-
siyle gereklestirilebilen, en ileri dsnsle geinen Mesrutiyet dnemi harsan-
nin hars buhrani (kltr bunalimi) olarak nitelendirdikleri atilimlar, gerekte uy-
garlik degisimi iin gerekli olan dsn ve grs zgrlklerinin kapilarinin aildi-
gini gsterir. Atatrk'n nderligi altindaki devrimci degisikliklerle yzyillik devlet
ve din geleneklerinin yarattigi sorunlar zmlenirken, ayni degismeler o za-
mana kadar ulusal benliginayrilmaz ve degistirilemez paralan sanilan alanlara
da genisletilince Atatrk ncesi ulusulugun nderlerinin hep bir agizdan bir "kl-
tr bunalimi" iine dsldgn ileri sren yazilan,
22
bu degismelerin bir buna-
lim psikozu degil, bir toplumsal zgrlk atilimlan agi atigini, yepyeni bir ulus
toplumu anlayisi getirdigini kavrayamamislardi.
Cumhuriyeti tamamlayan ulusuluk ilkesi, btn uygar dnyada 19. yzyil
ulusulugunun yerine yeni bir ulusallik anlayisinin gelismesinde nclk etmis
bir grstr. Bunu kavradigimiz zaman, dsn ve vicdan zgrlgne aykiri her
abanin gericilik olarak, Cumhuriyet devrim ilkelerine karsi eylemler olarak nite-
lendirilmesinin nedenlerini anlamis oluruz. Bu gibi egilimler kisiselayrilmalar ya
da yanilmalar olarak kaldika Cumhuriyet devrimlerinin ilkeleri yasiyor demektir.
Fakat bu esit egilimler topluma yukaridan politik gler ve ikarlarla asilanan,
zorlanan, gelistirilen tutumlar olma boyutuna varinca o toplum agdas uygarlik
dnyasinda yok olma tehlikesiyle karsilasmis demektir.
Bugn Cumhurivet devrimlerini koruma davasi, bu yeni ilkeler ve anlam-
lar sonulanisinin btnlgn, ailacak bir tutarlilik gsteren i mantik
kuruluunu koruma davasidir. Ekonomik ve toplumsal olgular dzlemindeki
agdaslasma sreci, baska yerlerde de grldg gibi, bizim inceleme konusu
yaptigimiz grs, dil, deger ve dsn dzlemindeki agdaslasma srecinin ge-
risinde kalir. Bu sre, tek bir kusak toplumunun isi olmamistir. Toplumlarin
bilinliliginin srekli olarak anlam dzeyinde yasatilmasi saglanmadika, top-
lumlar madd yasam dzeyindeki tutum ve iliskilerinde tutarlilik saglayamaz-
lar. O zaman ilkelerle olgular arasinda bir ulusu glnlestirecek ya da trajik-
551
TRKYE'DE ADALAMA
lestirecek bosluklar, tutarsizliklar, atisikliklar baslar ve gelisir. Eski dnemler-
de toplumlar tutarliligi "gelenek" dedigimiz byk tarihsel olguyla saglarlardi.
agimizin toplumlari bu gelenek gcnden artik yoksunlasmistir. agdas in-
san, gemis aglarin insani gibi gelenek gcnn rahatligi, kendine zg us-
salligi iinde yasayamiyor. Onun yerine zgrlklerin atilimlarinin srekli sa-
vaslari iinde yasamak zorundadir.
Bu yzden gerideki asamalarin herhangi birine dnk bir egilim, Cumhuriyet
devrimlerine aykiri dser. rnegin, din sorununu Cumhuriyet'in dnya apinda
rnek sayilacak trdeki zmnn stnden elli yil getikten sonra, gene byle
bir sorun zerinde ugrasilmasi, bu kitabin kapsadigi asamalan izleyenlerin gre-
cegi gibi akla gelebilecek anlamsizliklarin en ktsdr.
Bu gerici gidislere karsi korunmanin gvencelerinden biri, tarihle bilinli ve
objektiI bir bag kurulmasidir. Atatrk'n bu yolu da amis olmasi tesadI degildir.
Bugn onu politikacilik araci yapma yoluna gitmeyen yzlerce bilgin toprak altin-
da ya da arsiv dosyalarinda yatan belgeler zerindeki sessiz alismalariyla bu
yolda yrmektedir. Bu alismalarin meyveleri bir gn toplanacaktir. Szn etti-
gimiz gvencenin ikincisi, ileriye dnk zgrlk mirasinin titizlikle korunmasini
saglamaktir. Atatrk, atigi agin getirecegi sayisiz siyasal, ekonomik, toplumsal
sorunlan zms olmak iddiasina kalkismamistir. O, gelecegin kusaklarina ag-
das, dnya erevesi iinde, gelecegin btn zgrlk kapilarini aan bir miras
birakip gitmistir.
Bu mirasin geen elli yillik sre iinde ne llere kadar etkili oldugunu, etki-
lerinin toplumun yapisinda, kisilerin yasaminda ve yasantisinda ne gibi sorunlar
yarattigini, bunlardanayrilmalarin ya da bunlara aykiri tutumlarin hangi yanlar-
da, hangi kosullar altinda iktigini ayrica incelemek gerekir. Bunu 50. yildn-
mnde yapanlarin ikacagini umariz; umudumuz gereklesmese bile, ikinci 50.
yildnmnn kutlanisinda yapanlar ikacaktir. Elli yil ncesine |1928| degin
Cumhuriyet devrimine gelisi, tartismayi din-devlet kompleksi etraIinda yogunlas-
tirarak izleyisimizin bize grettikleri, bugnn kosullan altinda umariz ki yarin
iin zel bir anlam tasiyacaktir.
8
a Bu son sayIaya Berkes iki kk kgit parasi eklemis. Birincisinin ierigi iin bkz. Blm XIII, s.
459. Ikincisinde ise sunlar yazili: "Abdlhamit ideolojisinden Ikinci Mesrutiyet dnemine geen bir
akim olarak "ittihad-i Islm" grsne karsi Ziya Gkalp".
552
CUMHURYET DEVRMLER
Notlar
1Bkz. Ga:i Mustafa Kemal Paa Ha:retleri i:mir vollarinda (Ankara, 1923), s. 22, 79 ve 103-126.
2Bu nutkun metni iin bkz. Trkyurdu, I, 1(1340/1924): 3-13.
3Bkz. Atatrk'n Maarife AitDirektifleri (Istanbul, 1939), s. 6-10, Nimet Unan (yay.), Atatrk'n
Sylev ve Demeleri, 4 cilt (Istanbul-Ankara, 1945-1964), Herbert Melzig (yay.), Atatrk Dedi ki
(Ankara, 1942) ve Atatrkn Balica Nutuklari (Istanbul, 1942), "Atatrk", Islam Ansiklopedisi,
cilt I, s. 719-804 ve Enver Ziya Karal (yay.), Atatrkten Dnceler (Ankara, 1956).
4Seyyit, Hilfetin mahiyet-i erivesi (Ankara, 1340/1924), s. 60-62.
5Hukuk-u aile kanun lavihasi ve esbab-i mucibe ma:batasi, TBMM Zabit Ceridesfnden ayri basim
(Ankara, 1923), s. 3-22.
6Atatrk'n Sylev ve Demeleri, I: 317.
7Bu nutkun tammetni iin bkz. Ergin, Maarif, V: 1501-1504.
8TBMM Zabit Ceridesi, cilt XXII, 57. oturum (1926), s. 267 ve sonrasi.
9"Mehakim-i ser'iyenin ilgasina ve mehakimin teskiltina ait ahkmi muaddil kanun" (8 Nisan
1340/1924), madde 8 ve 10, Dstur, 3. tertip, cilt V (istanbul, 1931), s. 795-796.
10 Atatrk'n Maarife Ait Direktifleri, 3-10 ve 17.
11 Blent Daver, Trkiye Cumhuriyeti'nde Laiklik (Ankara, 1955), s. 181-201.
12 Ergin, Maarif, V: 1633-1634; Kur'an evirisi konusu iin bkz. s. 1610 ve sonrasi.
13 Ismail Hakki Izmirli, Me'n-iKur'an (Istanbul, hl343/1925), Giris blm, YusuI Ziya, "Men-i
Kur'an; Kur'an tercmesi hakkinda mnakasa ve Izmirli Ismail Hakki Bey'den istizah", Mihrap,
28(1341/1925): 162-164 ve Gotthard Jaeschke, Yeni Trkiye'de Islamlik, ev. Hayrullah rs (An
kara, 1972), S. 39-52.
14 Tercemetu'l-Kur'an (Kahire, 1922). kesid kiza, Kur'an evirisi konusundaki elestirilerini 1926'da
el-Manaf^A kendi kitabinin aiklamalarini yazarak da srdrd. Verdigimiz bilgiler, bunlarin t
mnden toplanmistir.
15 Bkz. Arin Fermantle, The Loyal Enemy (londra, 1938), s. 414 (Kitabin konusu, Pickthall'un yakin
akrabasi taraIindan yazilan hayatidir).
16 Bkz. Mehmet Emin TLnltga, islamci Bir Sairin Romani-Mehmet Akif (Ankara, 1956).
17 Jean Deny, "L'adoption du calendrier grgorien en Turquie", Revue du monde musulman, XL1-
11(1921): 46-49. "Asir" szcgnn "yzyil" anlaminda kullanilmaya baslamasi centesimal (yz-
blm) olan Gregoire takviminin alinmasindan sonra baslamistir. Ondan nce "asir", "asr-i sa
adet" deyiminde oldugu gibi, sadece "ag" anlaminda kullanilirdi.
18 Ayrintili bilgi iin bkz. levend, 361-364 ve Server Iskit, Trkivede Nerivat Hareketleri Tarihine
Bir Baki (Istanbul, 1939), s. 145-146.
19 Necip sim, "Harflerimiz" .Anadolu, 2(1924): 64-66.
20 Ayyaz Ishak, "Arap ve latin eliIbalarini mukayese", Trkyurdu, III, 16(1926): 421-432.
21 Ahmet Cevat, Muhta oldugumu: lisan inkilabi (istanbul, 1928) veAtatrk n inkilap Hedefi (Is
tanbul, 1956), s. 15-20; diger yayinlar iin bkz. levend, 399-400.
22 Bkz. Trkyurdu dergisinin 1926 yilina ait III: 13, 15, 17, 18 ve IV; 24'nc sayilarinda hars buh
rani konusunda ikan yazilar.
553
KAYNAKA
Abdullah Cevdet. "Kastamonu'da kurun-u vust", Itihat, 58(1329/1913): 1272-1274.
Abdullah Cevdet. "Siyaset ve iktisat", Itihat, 169-173(1924): 3424-3426, 3439-3440, 3450-
3451, 3469-3470 ve 3487-3488
Abdullah Cevdet. "SoItaliga dir", Itihat, 60(1329/1913): 1303-1306.
Abdullah Cevdet. "Tercme! Tercme!", Itihat, 156(1923): 3210-3212.
Abdullah Molla (Tatarcik). "Selim-i Salis devrinde nizam-i devlet hakkinda mtalat", Tarih-i
Osmani Encmeni mecmuasi, VII, 41(1332/1917): 257-284, 42(1332/1917): 321-346 ve
VIII, 43(1333/1917): 15-34.
Abdurrahman SereI. Tarih musahabeleri (Istanbul, 1340/1924); sadelestirilmis 2. baskilan: Es-
reI EsreIoglu (yay.), Tarih Konumalari (Istanbul, 1978) ve Mbeccel Nami luru (yay.),
Tarih Syleileri (Istanbul, 1980).
Abdurrahman VeIik. Bkz. Sayin, Abdurrahman VeIik.
Abdrresit Ibrahim. "Hark mnsebetiyle", Sirat-i mstakim, 160(1327/1911): 53-54.
Adamov, Yevgeni Aleksandrovi (yay.). Anadolu'nun taksimi, ev. Hseyin kahmi (Istanbul,
1926); sadelestirilmis 2. baski: Hayri Mutluag (yay.), Sovvet Devlet Arivi Gi:li Belgelerin-
de Anadolunun Taksimi Plani (Istanbul, 1972).
Adams, Charles Clarence. Islam and Modernism in Egypt (Londra, 1933).
Adanir, Fikret. Makedonya Sorunu, ev. Ihsan Catay (Istanbul, 2001).
Adivar, Abdlhak Adnan. Osmanli Trklerinde Ilim (Istanbul, 1943).
Adivar, Halide Edip. Memoirs (londra, 1926); Iarkli Trke baskisi: MorSalkimli Ev (Istanbul,
1963).
Adivar, Halide Edip. The Turkish Ordeal (londra, 1928); Iarkli Trke baskisi: Trkn Atele
Imtihani (Istanbul, 1962).
Ahmet Cevat. Bkz. Emre, Ahmet Cevat.
Ahmet Hamdi (Haci). Hikmet-isiyasiyye (Istanbul, 1328/1912).
Ahmet Ihsan. Bkz. Tokgz, Ahmet Ihsan.
Ahmet Mithat. BeirIuad (Istanbul, hl304/1887); yeni harIlerle 2. baski: (yay.) N. Ahmet
zalp (Istanbul, 1996).
Ahmet Mithat. Iatma Alive Hanim vahut bir muharrire-i osmanivenin neeti (Istanbul,
hl311/1893); yeni harIlerle 2. baski: yay. Mge Galin, ev. lynda Goodsell Blake (Istanbul,
1998).
Ahmet Mithat. Oss- inkilap, 2 cilt (Istanbul, 1294-1295/1878-1879).
555
TRKYE'DE ADALAMA
Ahmet Muhittin. Kulturbewegung im modernen Trkentum (Leipzig, 1921).
Ahmet Nairn (Babanzade). Islam da dava-vi kavmivet (Istanbul, 1332/1916).
Ahmet Nazmi. Nazar-i islam da :enginligin mevkii (Istanbul, 1340/1924).
Ahmet Rasim. Istibdattan hakimivet-imilliyeye, 2 cilt (Istanbul, hl342/1923).
Ahmet keIik. Bkz. Altinay, Ahmet keIik.
Ahmet Resm. Hlst'l-tibr (Istanbul, hl317/1899).
Ahmet kiza. Lavihalarim (Londra, 1896; Cenevre, 1897).
Ahmet Saip. Tarih-iSultanMurad-i Hamis (Kahire, tarihsiz).
Ahmet Suayip. Hukuk-u idare, 2 cilt (Istanbul, 1326-1329/1910-1913).
Akura, YusuI. "1329 trkdnyasi", Trkyurdu, VI, 3(1330/1914): 2102-2103.
Akura, Yusuf. Eski "Sura-vi mmet"te ikan makalelerimden (Istanbul, 1327/1911).
Akura, Yusuf. "Halka", Halka dogru, I, 22-23, 25, 27 ve 30(1329/1913): 162-172, 177-178,
193-194, 209-211 ve 237-238. Akura, Yusuf. "Hseyinzade Ali Bey", Trkyurdu, VIII,
3-5(1331/1915): 2550-2556, 2566-
2570 ve 2581-2585.
Akura, YusuI. "Iktisad siyaset hakkinda", Trkyurdu, XII, 12(1333/1917): 3521-3522.
Akura, YusuI. "Osmanli devleti umum harpte bitaraI kalabilir miydi?", Trk Tarih Encmeni
mecmuasi, XVII, 19/96(1928): 1-29. Akura, Yusuf. Osmanli devletinin dagilma devri
(Istanbul, 1340/1924); 2. baski: Ankara,
1940.
Akura, Yusuf. Sivaset ve iktisat hakkinda birka hitabe ve makale (Istanbul, 1340/1924).
Akura, YusuI. "Son inkilp ve sevabiki ile netyici", Itihat, 9(1909): 317-323. Akura,
Yusuf (yay.). Trkvih (Istanbul, 1928). Akura, Yusuf. "Trklk", Salnme-iServet-i/nun
(1911): 187-196. Akura, Yusuf. tarz-isivaset (Istanbul, 1327/1912); 2. baski: Ankara,
1976. Aksan, Virginia. Savata ve Barita Bir Osmanli Devlet Adami. Ahmed Resmi Efendi
(1700-
1783), ev. zden Arikan (Istanbul, 1997). Aktepe, M. Mnir.
"Esad Efendi", Islam Ansiklopedisi, IV: 363-365. Akn, mer Faruk.
"Sinasi", Islam Ansiklopedisi, XI: 545-560.
Ali (Basreti). Istanbulda varim asirlik vekavi-i mhimme (Istanbul, 1325/1908); yeni harf-
lerle 2. baski: yay. Nuri Saglam, (Istanbul, 1997). Ali Canip. Bkz. Yntem, Ali Canip. Ali Fuad.
Bkz. Trkgeldi, Ali Fuad. Ali Suavi. Hive (Paris, 1290/1873; Istanbul, 1326/1910); 2. baski:
Abdlhalk ay (yay.), Ali
Suavinin Hive Hanligi ve Trkistanda Rus Yavilmasi (Istanbul, 1977). Altinay, Ahmet
keIik. "Sultan Abdlmecit Han'in sarayinda (lr. Spitzer'in hatirati)", Tarih-i Os-
maniEncmeni mecmuasi, VI, 34(1331/1915): 599-622. :
Altinay, Ahmet keIik. Tesvir-irical (Istanbul, 1331/1915). Altinay, Ahmet Refik.
"Trkiye'de Islahat Fermani", Trk Tarih Encmeni mecmuasi XIV,
4/81(1340/1924): 193-215. Altinay, Ahmet keIik. "Trkiye'de Katolik propagandasi", Trk
Tarih Encmeni mecmuasi, XIV,
5/82(1340/1924): 257-276. Argenson, Ren-Louis de Voyer, marquis d'. Mmoires et
journal indit du Marquis d'Argenson,
5 cilt (Paris, 1857-1858).
556
KAYNAKA
Ankan, Zeki. Tarihimiz ve Cumhuriyet: Muhittin Birgen (1885-1951) (Istanbul, 1997).
sim. Tarih, 2 cilt (Istanbul, 1289/1874).
Ata (Tayyarzade). Tarih, 5 cilt (Istanbul, ?-1293/?-1877),
Atatrk, Gazi Mustafa Kemal. Atatrk'n Maarife Ait Direktifleri (Istanbul, 1939).
Atatrk, Gazi Mustafa Kemal. Nutuk (Ankara, 1927); 2. baski: Istanbul, 1934.
Aydemir, Sevket Sreyya. Makedonvadan Orta Asvava Enver Paa, 3 cilt (Istanbul, 1970-
1972).
Aydemir, Sevket Sreyya. Tek Adam Mustafa Kemal, 3 cilt (Istanbul, 1969-1971). Aykut,
Mehmet SereI. Hanedan ve millet (Istanbul, 1339/1923). Ayni, Mehmet Ali. Dar'l-Jnun
tarihi (Istanbul, 1927). Ayyaz lshak. "Arap ve latin eliIbalarini mukayese", Trkyurdu,
III, 16(1926): 421-432.
Babinger, Franz. "Armin Vambery", Encyclopedia qf the Social Sciences, cilt XV (New York,
1935), s. 225.
Babinger, Franz. Stambuler Buchwesen im 18. Jahrhundert (Leipzig, 1919).
Bailey, Frank Edgar. British Policy and the Turkish Reform Movement (Cambridge, Ma., 1942).
Baltacioglu, Ismail Hakki. Talim ve terbivede inkilap (Istanbul, 1328/1912).
Baltacioglu, Ismail Hakki. Terbiye-i avam (Istanbul, 1330/1914).
Barkan, merLtfi. "Trk Toprak Hukuku Tarihinde Tanzimat ve 1276 (1858) Tarihli Arazi Ka-
nurinamesi", Tanzimat I (Istanbul, 1940), s. 321-421.
Bartold, Vasili Vladimirovi. "Kalif i Sultan", Mir Islama, 1(1912): 203-226 ve 345-400; Almanca
evirisi: C. H. Becker, "Barthold's Studien ber Kalif und Sultan", Der islam VI, (1916):
350-412.
Baumer, Franklin L. "The Church of England and the Common Corps of Christendom", Journal qf
Modern History, XV1( 1944) : 1 -21.
Baumer, Franklin L. "The Conception of Christendomin Renaissance England", Journal qf the
History qf Ideas, VI(1954): 131-156.
Baumer, Franklin L. "England, the Turk and the Common Corps of Christendom", American His-
torical Review, L(1944): 26-48.
Baykal, Bekir Sitki. "Ayanlik Messesesinin lzeni Hakkinda Belgeler", Belgeler, 1(1964): 221-225.
Baykal, Bekir Sitki. "93 Mesrutiyeti", Belleten, VI, 21-22(1942): 45-83.
Baykurt, Cami. Osmanliligin atisi (Istanbul, 1331/1915).
Baysun, M. Cavit. "Ahmed Pasa (Borineval, Humbaraci Basi)", Islam Ansiklopedisi, I: 199.
Bayur, Yusuf Hikmet. Trk Inkilabi Tarihi, cilt II, kisim IV (Ankara, 1952).
Becker, C. H. "Panislamismus", ArchivfirReligionwissenschqft, VI1(19O4): 169-192.
Beer, Max. Fifty Years qf International Socialism (Londra, 1935).
Belgesay, MustaIa kesit. "Tanzimat ve Adliye Teskilti", Tanzimat I (istanbul, 1940), s. 211-220.
Belin, Franois Alphonse. "Charte des Turcs", Journal asiatique; III. dizi, 9(1840): 5-29.
Berkes, Niyazi. Atatrk ve Devrimler (Istanbul, 1982).
Berkes, Niyazi. Ielsefe ve Toplumbilim Ya:ilan (Istanbul, 1985).
Berkes, Niyazi. "Islah", Encyclopedia qf Islam, 2. baski, IV: 167-170.
Berkes, Niyazi. "Ibrahim Mteferrika", Encyclopedia qf Islam, 2. baski, I: 996-998.
Berkes, Niyazi. "Ilk Trk Matbaasi Kurucusunun lin ve Fikr Kimligi", Belleten, XXVI,
104(1962): 715-737.
557
TRKYE'DE ADALAMA
Berkes, Niyazi. Teokrasi ve Laiklik (tstanbul, 1984).
Berkes, Niyazi. "Toplumbilim Aisindan lin-lnya Kurumlari Arasindaki Iliski Trleri", Teokrasi
ve Laiklik (Istanbul, 1984), s. 11-23.
Berkes, Niyazi. Trkive Iktisat Tarihi, 2 cilt, 2. basim (Istanbul, 1975).
Berkes, Niyazi. "Unutulan Adam", !976 Yili Sosvolofi Konferanslari (Istanbul, 1976), s. 194-
203; yeni baskisi: "Unutulan Adam: YusuI Akura", Ielsefe ve Toplumbilim Ya:ilan (Istan-
bul, 1985), s. 209-216.
Beydilli, Kemal. "Ilk Mhendislerimizden Seyyid MustaIa ve Nizm-i Cedd'e dair kisalesi", Tarih
Enstits Dergisi, 13(1987): 387-479.
Beysanoglu, Sevket. Ziva Ckalpin Ilk Ya:i Havati !894-1909 (Istanbul, 1956).
Bianchi, Thomas Xavier. Khaththy Humaioun ou Charte Impriale Ottomane (Paris, 1856).
Bigiyef, Musa Carullah. Halk na:arinda bir nice mesele (Kazan, 1912).
Bigiyef, Musa Carullah. Rahmet-i ilahive burhanlari (Orenburg, 1911).
Bilgegil, Kaya. SairSinasi (Istanbul, 1972).
Bilsel, Cemil, tstanbul niversitesi Tarihi (Istanbul, 1934).
Birge, J ohn Kingsley. "The Printing of Books in Turkey in the Eighteenth Century", Moslem
World, XXXIII, 4(1943): 292-294.
Bimbaum, Eliezer. "Vice triumphant, the spread of coffee and tobacco in Turkey", Durham Uni-
versity Journal, XLIX, 1(1956): 21-27.
Blaisdell, Donald C. Osmanli Imparatorlugunda Avrupa Mali Kontrol, ev. Hazim AtiI Kuyu-
cak (Istanbul, 1940).
Blake, Robert. Disraeli (Londra, 1966).
Blunt, Wilfrid Scawen. The Future ojIslam (Londra, 1882).
Bonald, Louis Gabriel Ambroise de. Lgislation primitive, 2 cilt (Paris 1802).
Boppe, Auguste. "La France et le militaire turc au XVIII
e
sicle", Feuilles d'histoire duXVIIe au
XXesicle, VII, 1(1912): 386-402 ve 490-501.
Bowen, Harold. "Ahmad Pasha Borineval", Encyclopedia of Islam, 2. baski, I: 291-292.
Bowen, Harold. "yn", Encyclopedia of Islam, 2. baski, I: 778.
Bozkurt, Mahmut Esat. "Yeni Trkiye'nin manasi", Hakimiyet-i milliye, 9-16 Tesrin-i sn
1337/1921.
Bradford, Ernie. Turgut Reis: Son Sefer, ev. Osman ndes (Istanbul, 1973).
Browne, Edward Granville. The Persian Revolution qf 1905-1909 (Cambridge, 1910).
Busbecq, Ogier Ghislain de. Trk Mektuplari, ev. Hseyin Cahit Yalin (Istanbul, 1939).
Butler, Rohan. "The Peace Settlement of Versailles, 1918-33", The New Cambridge Modern His-
tory, cilt XII: David Thomson (yay.), Tlxe Era of Violence 1898-1945 (Cambridge, 1968), s.
443-474.
Buvat, L. "Le code familial ottoman de 1917", Revue du monde musulman, XU\1{192\): 5-26.
Cami. Bkz. Baykurt, Cami.
Carr, Edward Hallett. The Bolshevik Revolution, 1917-1923, 3 cilt (Londra, 1950-1953).
Cebesoy, Ali Fuat. MilliMcadele Hatiralari (Istanbul, 1953).
Cebesoy, Ali Fuat. Moskova Hatiralari (Istanbul, 1953).
Celal Nuri. Bkz. Ileri, Celal Nuri.
Cemaleddin Efgan. Tabiatiligi Red, ev. Aziz Akpinarh (Ankara, 1956).
558
KAYNAKA
Cevdet Pasa. "Mruzt", Trk Tarih Encmeni mecmuasi, I X, 1/78, 2/79, 3/80 ve
5/82(1340/1924): 52-57, 105-120, 186-192 ve 300-306; tam metnin yeni baskisi: YusuI
Halaoglu (yay.), Mruzt (istanbul, 1980).
Cevdet Pasa. Tarih, 12 cilt (istanbul, hl302-1309/1885-1892); yeni harIlerle ve sadelestirilmis
2. baski: lndar Gnday (yay), 6 cilt (istanbul, 1994).
Cevdet Pasa. Tezkir, 4 cilt (Ankara, 1953).
Cevdet Pasa. "Vakanvis Cevdet Pasa'nin evraki", Tarih-i OsmanEncmeni mecmuasi, VIII,
46-47(1333/1917): 215-237 ve 266-285.
Choiseul-Gouffier, Marie Gabriel Florent Auguste, comte de. Discours prliminaires (Paris, 1783).
Choiseul-Gouffler, Marie Gabriel Florent Auguste, comte de. Voyage pittoresque de la Grce (Pa-
ris, 1782).
Clogg, Richard. "The Greek Millet in the Ottoman Empire", B. Braudeve B. Lewis (yay.), Christi-
ans and Jews in the Ottoman Empire (New York, 1982), cilt I, s. 185-207.
Codrikas, Panagiotis. "Mmoire sur les pouvoirs de la France d'employer auprs de la Sublime
Porte ottomane aprs la mmorable victoire d'Austerlitz, pour tirer de ses relations avec cette
puissance de trs grands avantages politiques et commerciaux" (1806), Fransa lisisleri Ba-
kanligi Arsivi, Turquie, cilt XVI, belge no. 28.
Cole, George Douglas Howard. A History of Socialist Thought, cilt III: The Second International,
1889-1914, 2 blm(Londra, 1956).
Comte, Auguste. Systme de politique positive, cilt III: Lo dynamique sociale ou Le trait gnral
du progrs humain (Paris, 1853).
Cordier, Henri. Un interprte du Gnral Brune (Joseph-Marie Jouarinin) et lajn de l'Ecole des
Jeunes de langues [Mmoires de l'Acadmie des Inscriptions et des Belles-Lettres, cilt
XXXVIII, 2. kisimdan ayri basim| (Paris, 1911).
Curiningham, Allan. Collected Essays, cilt I: Anglo-Ottoman Encounters in the Age of Revoluti-
on (Londra, 1993).
lanisment, Ismail Hami. AliSuavinin Trklg (Istanbul, 1942).
Daver, Blent. Trkiye Cumhuriyeti'nde Laiklik (Ankara, 1955).
Davison, Roderic H. "Kk Kaynarca Antlasmasi
1
nin Yeniden Tenkidi", ev. Erol Akgretmen,
Tarih Enstits Dergisi, 10-11(1981): 343-368.
Davison, Roderic H. Osmanli Imparatorlugunda Reform, 2 cilt, ev. Osman Akinhay (Istanbul,
1997).
Dedieu, J oseph. Le rle politique des protestants franais (1685-1715) (Paris, 1920).
Degras, Jane Tabrisky (yay.). Soviet Documents on Foreign Policy, 3 cilt (Londra, 1951 -1953).
DeKay, J ames Ellsworth. Sketches of Turkey in 1831 and 1832 (New York, 1833).
Demirel, Ycel (yay.). Ltfl Iikri Bevin Gnlg (Istanbul, 1991).
Demolins, Edmond. Anglosaksonlarin esbb-i/aikiveti nedir?, ev. A. Fuad ve A. Naci (Istan-
bul 1330/1914).
Deny, J ean. "L'adoption du calendrier grgorien en Turquie", Revue du monde musulman, XU-
H(1921): 46-49.
Deringil, Selim. Iktidarin Sembolleri ve ideoloji. II. Abdlhamid Dnemi (1876-1909), ev. Gl
agali Gven (Istanbul, 2002).
Desmet-Grgoire, Hlne & Georgeon, Franois (yay.). Doguda Kahve ve Kahvehaneler, ev.
Meltem Atik ve Esra zdogan (Istanbul, 1999).
559
TRKYE'DE ADALAMA
Devereux, Robert. The First Ottoman Constitutional Period (Baltimore, 1963).
Djordjevic, Dimitrije ve Fisher-Galati, Stephen. The Balkan Revolutionary Tradition (New York,
1981). Djuvara, Trandafir G. Trkivenin Pavlailmasi Hakkinda Y: Profe (!28! -1913 ),
ev. Pulat
Tacar (Ankara, 1999). Dozy, Reinhart Pieter Arine. Essai sur l'histoire de l'Islamisme, ev.
Victor Chauvin (Leiden,
1879); Trke evirisi: Tarih-iIslamivet, ev. Abdullah Cevdet, 2 cilt (Kahire, 1909).
Earle, Edward Mead (yay.). Makers of Modern Strategy (Princeton, 1943 ve 1971).
Ebzziya TevIik. Muallim Doktor Dozy'nin Tarih-i Islamivet unvanli kitabi ve mtercimi hak-
kinda tenvir-iefkr (Istanbul, M328/1912).
Ebzziya TevIik. "Trklk ve tatarlik bahsi", Mecmua-iEbzziya, 94(hl329/1911): 483-492.
Ebzziya TevIik. "Yeni Osmanlilarin sebeb-i zuhuru", Yeni tasvir-i efkr, 1-270(31 Mayis
1909-29 Subat 1910); sadelestirilmis 2. baskilari: Semsettin Kutlu (yay.), Yeni Osmanlilar
Tarihi, 2 cilt (Istanbul, 1973) ve Ziyad Ebzziya (yay.), Yeni Osmanlilar Tarihi, 3 cilt (Is-
tanbul, 1973-1974).
Efdalettin. "Memalik-i osmaniyede tabaatin kidemi", Tarih-i OsmaniEncmeni mecmuasi, VII,
40(1332/1916): 242-249.
Ege, Nezahat Nurettin. Prens Sabahaddin-. Havati ve Ilmi Mdafaalari (Istanbul, 1977).
Elliot, Sir Henry. "The Death of Abdul Aziz and of Turkish Reform", Nineteenth Century, XXIII,
132(1888): 276-296.
Elliot, SirHenryu. Some Revolutions and Other Diplomatic Experiences (New York, 1922).
Emre, Ahmet Cevat. Atatrkn Inkilap Hedefi (Istanbul, 1956).
Emre, Ahmet Cevat. Bi:de kadin (Istanbul, tarihsiz).
Emre, Ahmet Cevat. Muhta oldugumu: lisan inkilabi (Istanbul, 1928).
Engelhardt, Edouard. Tanzimat, ev. Ayda lz (Istanbul, 1976).
Ergin, Osman Nuri. Mecelle-i umur-u belediye, 5 cilt (Istanbul, 1330-1338/1914-1922); 2. baski:
Cengiz zdemir (yay.), 9 cilt (Istanbul, 1995).
Ergin, Osman Nuri. Trkiye Maarif Tarihi (Istanbul, 1939).
Erisirgil, Mehmet Emin. Bir Iikir Adaminin Romani- Ziya Gkalp (Istanbul, 1951).
Erisirgil, Mehmet Emin. Islama Bir Sairin Romani- Mehmet Akif(Ankara, 1956).
Ersoy, Mehmet Aki I. "Ai k mekt up: Ebzzi ya TevIi k EIendi ' ye", Si rat -i mst aki m,
78(1325/1910): 409-410.
Ertaylan, Ismail Hikmet. Trk edebivati tarihi (Baku, 1926).
Ertrk, Hsamettin. Iki Devrin Perde Arkasi (Istanbul, 1957).
Esat EIendi (SahhaIlarSeyhizade). ss- zafer (Istanbul, 1243/1828).
Esat Efendi. "Usul- mesruta", Sleyman Pasazade Sami (yay.), Slevman Paa muhakemesi
(Istanbul, 1328/1912), cz I, s. 79-88.
Eudin, Xenia J . ve North, Robert C. Soviet Russia and the East. A Documentary Survey (Stan-
ford, 1957).
Eyice, Semavi. "Mektebi Tibbiyenin Ilk Mdr lr. Bernard'in Mezari", Istanbul niversitesi
Edebiyat Fakltesi Tarih Dergisi, II, 3-4(1952): 89-96.
Faroqhi, Suraiya. "Zeytin Diyarinda G ve Servet: Edremit Ayanindan Mderriszade Haci Meh-
met Aga'nin Siyasi ve Ekonomik Faaliyetleri", aglar Keyder ve Faruk Tabak (yay.), Os-
manlida Toprak Mlkiveti ve Ticari Tarim, ev. Zeynep Altok (istanbul, 1998), s. 82-100.
560
KAYNAKA
Fatma Aliye. Ahmet Cevdet Paa ve :amani (Istanbul, 1332/1916); yeni harIlerle ve sadelesti-
rilmis 2. baski: yay. Metin Hasirci (Istanbul, 1995).
Fatma Aliye. Nisvn-i Islam (istanbul, hl309/1892); yeni harIlerle 2. baski: Mbeccel Kiziltan,
Iatma Alive Hanim. Yaami-Sanatt-Yapitlan ve Nisvan-i Islam (Istanbul, 1993).
Findley, Carter Vaughn. "The Foundation of the Ottoman Foreign Ministry", International Jour-
nal of Middle East Studies, III, 4(1972): 388-416.
Findley, Carter Vaughn. "The Legacy of Tradition to Reform: Origins of the Ottoman Foreign Mi-
nistry", International Journal of Middle East Studies, I, 4(1970): 334-357.
Fine, John V. A. "The Medieval and Ottoman Roots of Modern Bosnian Society", Mark Pinson
(yay.), The Muslims qf Bosnia-Herzegovina (Cambridge, MA, 1994), s. 1-21.
Feis, Herbert. Europe, the World's Banker, 1870-1914 (New Haven, 1930).
Fermantle, Arine J ackson. The Loyal Enemy (Londra, 1938).
Forbin, Auguste, comte de. Voyage dans le Levant en 1817et 1818 (Paris, 1819).
Fulton, John F. Michael Servetus, Humanist and Martyr (New York, 1953).
Galante, Avram. Kk trk tetebbular (Istanbul, 1341/1925).
Galland, Antoine. Istanbula Ait Gnlk Hatiralar, !672-1673, cilt I, ev. Nahit Simrik (An-
kara, 1949).
Gaspirinski, ismail. "Trklk ve Osmanlilik", Trkyurdu, VI, 9(1330/1914): 2291-2293. Gazi
Mustafa Kemal. Bkz. Atatrk, Gazi Mustafa Kemal. Ga:i Mustafa Kemal Paa Ha:retleri I:mir
vollarinda (Ankara, 1923). Gencer, kiza Tahsin. Mir'at-iMekteb-i Tibbive, 2. baski, 2 cilt
(istanbul, 1328-1330/1912-
1914); 3. baski: Aykut Kazancigil (yay.), Tip Iakltesi Tarihesi (Istanbul, 1991). Gentry,
Helen ve Greenhood, David. Chronology of Books and Printing, 2. baski (New York,
1936). Georgeon, Franois. Trk Millivetiliginin Kkenleri. Yusuf Akura (!876-1935),
ev. Alev Er,
2. baski (Istanbul, 1996).
Gerek,.SelimNzhet. Trk Matbaaciligi (Istanbul, 1939). Gerek, SelimNzhet. Trk
Ga:eteciligi, !83!-1931 (Istanbul, 1931). Gewehr, Wesley Marsh. The Rise qf Nationalism in
the Balkans, 1800-1930 (New York, 1931;
Hamden, CN., 1967). Gibb, Hamilton A. R. ve Bowen, Harold. Islamic Society and the
West, 2 cilt (Oxford, 1950-
1957). Gilbert, Felix. "Machiavelli: The Renaissance of the Art of War", Edward Meade
Earle (yay.),
Makers qf Modern Strategy (Princeton, 1943 ve 1971), s. 3-25. Goodell, William.
Mmoires, or Forty Years in the Turkish Empire (New York, 1876). Gorceix, Septime. Borineval
Pacha (Paris, 1953). Gottlieb, WolframWilhelm. Studies in Secret Diplomacy During the First
World War (Londra,
1957).
Gkalp, Mehmet Ziya. "Ahlak buhrani", Yenimecmua, I, 7(1918): 122-124. Gkalp, Mehmet
Ziya. "Medeniyetimiz", Yeni mecmua, III, 2-3/68-69(1339/1923): 18-19 ve
34-36.
Gkalp, Mehmet Ziya. "Mltecilik ve beynelmileliyetilik", Yenimecmua, II, 35(1918): 162-164.
Graetz, Heinrich Hirsch. History of the Jews, 6 cilt, ev. Bella Lowry (Philadelphia, 1891-1898).
561
TRKYE'DE ADALAMA
Guerlac, Henry Edward. "Vauban: the impact of science on war", Edward Mead Earle (yay.),
Makers of Modern Strategy (Princeton, 1943 ve 1971), s. 26-48.
Guiomar, Jean-Yves. Lo Nation entre l'histoire et la raison (Paris, 1990).
Hadjiantoniou, Georgios A. Protestant Patriarch, the Life of 'Cyril Lucaris, 1572-1638 (Londra,
1961).
Halasi-Kun, Tibor. "Ibrahim Mteferrika", Islam Ansiklopedisi, Vb-. 896-900.
Hale, John Rigby. "Armies, Navies and the Art of War", The New Cambridge Modern History, cilt
II (Cambridge, 1958), s. 481-509.
Halide Edib. Bkz. Adivar, Halide Edip.
Halil Hamit, Dnk, bugnk, varinki kadin (Istanbul, 1334/1918).
Halil Hamit. Msavat-i tamme (Istanbul, 1328/1912).
Halil Hulki, Uyas Sami ve Rasih. Hkimiyet-i milliye ve hilfet-i Islamiye: Karahisar-i Sahip
Meb usu Hoca ismail Skr Efendi nin bu meseleve dair nerettigi risaleve reddivedir, (An-
kara, 1341/1925).
Hammer-Purgstall, Joseph von. Histoire de l'Empire ottoman, 18 cilt, ev. J.-J. Hellert (Paris, 1835-
1843); yerli yeni baskisi: Istanbul, 1993; Osmanlica-Trke evirisi: Devlet-i Osmniyye tarihi,
10 cilt +cilt XI: Osmanli Devleti Tarifli, ev. Mehmet Ata (Istanbul, 1329/1913-1337/1921 +
1947); yeni harIlerle ve sadelestirilmis baskisi: Mmin evik, Erol Kili ve Osman lemirtepe
(yay.), Mehmet Ata, Vecdi Brn ve keIik zdek (ev.), 10 cilt (Istanbul, 1998).
Hanioglu, M. Skr. Osmanli Ittihad ve Terakki Cemiveti ve Jn Trklk (1889-1902) (Istan-
bul, tarihsiz).
Hanioglu, M. Skr. Preparation for a Revolution: The Young Turks, 1902-1908 (New York,
2001) .. .
Hasan li. Bkz. Ycel, Hasan li.
Hasluck, Frederick William. Christianity and Islam under the Sultans (Oxford, 1929).
Hattox, Ralph S. Kahve ve Kahvehaneler. Bir Toplumsal iecegin Yakin Dogudaki Kkeni, ev.
Nurettin Elhseyni (Istanbul, 1996)
Hay, Stephen (yay.). Sources of Indian Tradition, 2. baski (New York, 1988).
Hayreddin Pasa (Tunuslu). Akvem-lmeslikjma'rifetiahvli-lmemlik (Tunus, 1867). Bir
parasinin Fransizca evirisi: Rformes ncessaires aux tats musulmans (Paris, 1868 ve
1875). Ingilizce evirisi: The Surest Path (Cambridge, Ma., 1967). Trke evirisi basilma-
mistir.
Hellie, Richard. Enserfment and Military Change in Muscovy (Chicago, 1971).
Helphand, Alexander Israel. "Esret-i maliyeden kurtulmanin yolu", Trkyurdu, I I,
7(1328/1912): 587-591.
Helphand, Alexander Israel. "Italya ile iktisad muharebe", "MuareIe ve sulh ihtimalti" ve "Bir
lzum-ucil", Tanin, 9, 11, 21, 28 Ekimve2 Kasim 1911.
Helphand, Alexander Israel. Der KlassenkampJdes Proletariats (Berlin, 1911).
Helphand, Alexander Israel. Die Kolonialpolitik undderZusammenbruch (Berlin, 1907).
Helphand, Alexander Israel. "Kyl ve devlet", Trkyurdu, V, 9-10(1329/1914): 1124-1129
ve 1158-1162.
Helphand, Alexander Israel. "Kyller ve devlet", Trkyurdu, I, 9(1327/1912): 262-268.
Helphand, Alexander Israel. DerStaat, die Industrie und der Sozialismus (Dresden, 1910).
562
KAYNAKA
Helphand, Alexander Israel. Trkiye'nin can daman, ev. Emin kesit (Istanbul, 1330/1914); 2.
baski: Muammer Sencer (yay.), Trkivenin Mali Tutsakligi (Istanbul, 1977).
Helphand, Alexander Israel. Umum harp neticelerinden: Almanya galip gelirse (Istanbul,
1330/1914).
Helphand, Alexander Israel. Umumi harp neticelerinden. Ingiltere galip gelirse (Istanbul,
1330/1914).
Hentsch, Thierry. Havali Dogu, ev. Aysel Bora (Istanbul, 1996).
Hertslet, Sir Edward (yay.). Treaties and tariffs regulating the trade between Great Britain and
foreign nations and extracts of Treaties betweenjoreign Powers, containing mostfavo-
ured-nation clauses applicable to Great Britain in force on the first January, 1875: Turkey
(Londra, 1875).
Heyd, Uriel. "III. SelimveII. Mahmud dnemlerindebatililasma ve Osmanli ulemasi", ev. Sami Er-
dem, Dergh, 80(1996): 18-20, 81(1996): 15-16, 82(1996): 17-19 ve 83(1997): 17-19.
Heyd, Uriel. Trk Ulusulugunun Temelleri, ev. Kadir Gnay (Ankara, 1979).
Heyvvorth-Durine, J ames. An Introduction to the History of Education in Modern Egypt (Lond-
ra, 1939).
Hizarci, Suat. Bkz. Solok, Cevdet Kudret.
Hobsbawm, Eric ]. "The General Crisis of the European Economy in the 17^century - 2", Past
and Present, 6(1954): 44-65.
Hoskins, Halford Lancaster. British Routes to India (New York, 1928).
Howard, Harry N. The King-Crane Commisson: An American Inquiry in the Middle East (Bey-
rut, 1963).
Howard, Harry N. The Partition of Turkey: A Diplomatic History, 1913-1923 (Norman, 1931).
Hurewitz, J. C. Diplomacy in the Near and Middle East: A Documentary Record, 2 cilt (Prince-
ton, 1956).
Hseyin Cahit. Bkz. Yalin, Hseyin Cahit.
Ibrahim (Mteferrika). Usl'l-hikemfi nizmi'l-mem (Istanbul, hll44/1732); Fransizca evi-
risi: Kroly Imre Snder, baron de Reviczky, Trait de la tactique ou mthode artificielle
pour l'ordorinance des troupes (Viyana, 1769) ; yeni Trke baskisi iin bkz. Sen, Adil.
el-ldris, limcan. "Musa Crullah Efendi Bigey", Trkyurdu, VIII, 11 (1331/1915): 2696-2703.
Igdemir, Ulug. Kuleli Jakasi Hakkinda Bir Aratirma (Istanbul, 1937).
Igdemir, Ulug (yay.). Sivas Kongresi Tutanaklari (Ankara, 1969).
Igdemir, Ulug ve baskalari. "Gazi MustaIa Kemal Atatrk", Islam Ansiklopedisi, h 719-804.
Ileri, Celal Nuri. Havayic-i kanuniyyemiz (Istanbul, 1914).
Ileri, Celal Nuri. Ittihat ve Terakki kongresine muhtira (Istanbul, 1911).
Ileri, Celal Nuri. Kadinlarimi: (Istanbul, M331/1913).
Inal, lbnlemin Mahmut Kemal. Osmanli Devrinde Son Sadra:amlar, 10 cilt (Istanbul, 1940-
1953 ve 1969); 2. baski: 4 cilt, (istanbul, 1983).
Inal, lbnlemin Mahmut Kemal. Son Asir Trk Sairleri, 12 cilt (Istanbul, 1930-1942; 3. baski:
Istanbul, 1988).
Inalcik, Halil. "Husrev Pasa", Islam Ansiklopedisi, V: 606-609.
Inalcik, Halil. "Kutadgu Bilig'de Trk ve Iran devlet ve siyaset nazariye ve gelenekleri", Reit
Rahmeti Arat Iin (Ankara, 1967), s. 259-271.
563
TRKYE'DE ADALAMA
Inalcik, Halil. "Osmanli lmparatorlugu'nda Islam", ev. MustaIa zel, Dergh, 30(1992): 1 ve
15,31(1992): 16-17
Inalcik, Halil. "Osmanli lmparatorlugu'nun kurulus ve inkisaIi devrinde Trkiye'nin iktisad vazi-
yeti zerinde bir tetkik mnasebetiyle", Belleten, XV, 60(1951): 629-684. Inalcik, Halil. "Sened-
i IttiIak ve Glhane Hatt-i Hmayunu", Belleten, XXVIII, 112(1964): 603-
622. Inalcik, Halil. "Tanzimat Nedir?", Dil ve Tarih-Cografva Iakltesi Yillik Aratirmalar
Dergisi,
1940-1941,1(1944): 237-263.
Inalcik, Halil. Tanzimat ve Bulgar Meselesi (Ankara, 1943; Istanbul, 1992). lpsirli, Mehmet.
"Hasan Kfi el-Akhisar ve Devlet Dzenine ait Eseri Usl'l-hikemfi nizmi'l-
lem", Tarik Enstits Dergisi, 10-11(1981): 247-278. Iskit, Server. Hususlik Trke
Gazetemiz (Ankara, 1937). Iskit, Server. Trkivede Matbuat idareleri ve Politikalari (Ankara,
1943). Iskit, Server. Trkivede Nerivat Hareketleri Tarihine Bir Baki (Istanbul, 1939). Ismail
Bey Gaspirinski. Bkz. Gaspirinski, Ismail. Ismail Hakki. Bkz. Baltacioglu, Ismail Hakki. Ismail
Hakki (Bereketzade). Yd-i ma:i (Istanbul, 1332/1916). Ismail Hakki (Manastirli). "Tarih-i
Islamiyet", Sirat-i mstakim, III, 72-78(1325/1910): 305-
307, 321-323, 337-339, 353-355, 369-372, 385-388 ve 405-409 ve IV, 79-84(1325-
1326/1910): 1-3, 21-24, 41-45, 57-59, 77-80 ve 97-99. Ismail Hakki Pasa.
Jatan ugrundavahut Yildi: mahkemesi (Kahire, hl326/1908). Ismail Hikmet. Bkz.
Ertaylan, Ismail Hikmet. Ismail Kemal. The Memoirs of Ismail Kemal Bev (Londra,
1920). Ismail Skr. Hilfet-i Islamiyye ve Byk Millet Meclisi (Ankara,
1339/1923). Izmirli, Ismail Hakki. Me'n-iKur'an, 2 cilt (hl343/1925).
Jaeschke, Gotthard. "Die Eide von Sivas und Ankara", Die Welt des Islams, yeni seri, II ( 1953) : 61.
J aeschke, Gotthard. Kurtulu Savai ile Ilgili Ingili: Belgeleri (Ankara, 1971).
J aeschke, Gotthard. "Der Weg zur russisch-trkischen Freundschaft", Die Welt des Islams,
XVI (1934): 23-36. J aeschke, Gotthard. Yeni Trkivede islamlik, ev.
Hayrullahrs (Ankara, 1972).
KaIesoglu, Ibrahim. "Yazilisinin 900. Yilinda Kutadku Bilig ve Kltr Tarihimizdeki Yeri", Tarih
Enstits Dergisi, 1(1970): 1-38.
Kaplan, Mehmet. Namik Kemal, Havati ve Eserleri (Istanbul, 1948).
Karcson, Imre. "Ibrahim Mteferrika", Tarih-i OsmaniEncmeni mecmuasi, 1, 3(1326/1910):
178-185.
Karal, Enver Ziya (yay.). Atatrkten Dnceler (Ankara, 1956).
Karal, Enver Ziya. "Nizam-i Cedide dair lyihalar", Tarih Jesikalari, I, 6(1942): 411-425, II,
8(1942): 104-111, 11(1943): 342-351 ve 12(1943): 424-432.
Karal, Enver Ziya. Osmanli Tarihi, cilt V: Nizam-i Cedit ve Tan:imat Devirleri (Ankara, 1947).
Karal, Enver Ziya. "Osmanli Tarihine dair Vesikalar: Borineval'in Osmanli Bahriyesine dair Rapo-
ru; Nizam-i Cedid hakkinda Vesikalar; Osmanli levletinin lurumuna dair kapor", Belleten,
IV, 14-15(1940): 175-189.
Karal, Enver Ziya. Selim IlIn Hatti Hmavunlari (Ankara, 1946).
564
KAYNAKA
Karal, Enver Ziya. "La transformation de la Turquie d'un empire oriental en un Etat moderne et
national", Cahiers d'histoire mondiale, IV, 2(1958): 426-445.
Karaman, Sami Sabit. Trab:on ve Kars Hatiralari, !92!-!922. Istiklal Mcadelesi ve Enver Paa
(Izmit, 1949).
Karaosmanoglu, Yakup Kadri. Vatan Yolunda (Istanbul, 1958).
Karpat, Kemal. H. The Politicization of Islam (New York, 2001).
Kasim Emin. Hrriyet-inisvan, ev. Zeki Magamez (Istanbul, 1329/1913).
Kaynar, kesat. Mustafa Reit Paa ve Tan:imat (Ankara, 1954).
Keddie, Nikki R. "Pan-Islamas ?roto-Na&onalism", Journal of Modern History, Xli, 1 (1969): 17-28.
Keddie, Nikki R. Sayyid Jaml ad-Dn 'al-Afghn': A Political Biography (Berkeley ve Los An-
geles, 1972).
Kedourie, Elie. Afghani andAbduh: An Essay on Religious Unbelief and Political Activism in
Modern Islam (Londra, 1966).
Keskinoglu, Osman. "Cemlettin Efgni", Ilahivat Iakltesi Dergisi, X(1962): 91-102.
Kili, Ali. Hatiralar (Istanbul, 1955).
Koca Sekban Basi. Hulst'l-kelmfi reddi'l-avm (Istanbul, 1332/1916); ilk basilisi: Tarih-i
OsmaniEncmeni mecmuasi 'nin eki, cilt VII, sayi 39-42(1332/1916); yeni harflerle 2. bas-
ki: Abdullah Uman (yay.), KocaSekbanbai Risalesi (istanbul, tarihsiz).
Kou, kesat Ekrem. Yenieriler (Istanbul, 1964).
Kodrikas, Panayotis. Bkz. Codrikas, Panagiotis.
Koebner, Richard. "Despot and Despotism: Vicissitudes of a Political System", Journal of the
Warburg and Courtauld Institute, X1V(1951): 275-302
Kohen, Moiz. Bkz. Tekinalp, Munis.
Kohn, Hans. Nationalism and Imperialism in the Hither East (Londra, 1932).
Kohn, Hans. "Pan Movements", Encyclopedia of the Social Sciences, cilt XI (New York, 1934),
s. 544-553.
Kologlu, Orhan. Abdlhamit Geregi, 2. baski (Istanbul, 1987).
Kologlu, Orhan. Avrupanin Kiskacinda Abdlhamit (Istanbul, 1998).
Kot, Stanislas. Le Mouvement antitrinitaire auXVI
e
et au XVII
e
sicles (Paris, 1937).
Kprl, Mehmet Fuat. Tevfik Iikret ve ahlaki (Istanbul, 1918).
Kprl, Mehmet Fuat. "Trklk, islamlik, Osmanlilik", Trkyurdu, IV, 9(1329/1913): 692-702.
Kuntay, Mithat Cemal. Namik Kemal, 3 cilt (Istanbul, 1944-1949).
Kuntay, Mithat Cemal. Sarikli Ihtilalci (istanbul, 1946).
Kuran, Ahmet Bedevi. Inkilap Hareketleri ve Milli Mcadele (Istanbul, 1956).
Kuran, Ahmet Bedevi, inkilap Tarihimi: ve Ittihat ve Terakki (Istanbul, 1948).
Kuran, Ahmet Bedevi. Inkilap Tarihimi: ve Jn Trkler (Istanbul, 1945).
Lagarde, L. "Note sur les journaux franais de Constantinople l'poque rvolutiorinaire", Jour-
nal asiatique, CCXXXVI(1948): 271-276.
Laguerre, Odette. Feminizm, ev. Baha Tevfik (Istanbul, tarihsiz). .
Lane-Poole, Stanley. The Life of Lord Stratford de Reddiffe (Londra, 189). Lavisse, Ernest ve
Rambaud, Alfred (yay.). Histoire gnrale, 3. baski, 12 cilt (Paris 1925). ! Layard, Austen
Henry. Autobiography and Letters, 2 cilt (Londra, 1903). Lehr, Henry. Les Protestants
d'autrefois, sur mer et outremer (Paris, 1907). Leskovikli Mehmet Rauf. Bkz. Mehmet Rauf
(Leskovikli). Levend, Agh Sirn. Trk Dilinde Gelime ve Sadeleme Evreleri, 2. baski (Ankara,
1960).
565
TRKYE'DE ADALAMA
Lewak, Adam. "Konstanty Borzecki", PolskiSlownik Biogrqficzny, cilt III. (Varsova, 1936), s.
365-366.
Lewak, Adam. Dzieje emigracjipolskiej w Turcji, 1831-1878 |Polonyalilarin Trkiye'ye Muha-
cereti Tarihi| (Varsova, 1935).
Lewis, Bernard. "Beratli", Encyclopedia of Islam, 2. baski, I: 1171.
Lewis, Bernard. Islam in History, 2. baski (Chicago, 1993).
Lewis, Bernard. Modern Trkivenin Doguu, ev. M. Kiratli (Ankara, 1970).
Lorenz, Charlotte. Die Frauenfrage im osmanischen Reiche (Berlin, 1919).
Lortholary, Albert. Le mirage russe en France au XVIII
e
sicle (Paris, tarihsiz).
MacFarlane, Charles. Constantinople in 1828, 2 cilt (Londra, 1829).
MacFarlane, Charles. Turkey and its Destiny (Philadelphia, 1859).
Mahmut. Bkz. Soydan, Mahmut.
Mahmut Cellettin Pasa. Mir't-i hakikat, 3 cilt (Istanbul, 1326-1327/1910-1911); sadelestiril-
mis 2. baski: yay. Ismet Miroglu (Istanbul, 1983).
Mahmut Cevat. Marif-i Ummiyye Nezreti trihe-i tekilat ve icraati (Istanbul,
1338/1922); 2. baski: yay. Taceddin Kayaoglu (Istanbul, 2001).
Mahmut Esat. Bkz. Bozkurt, Mahmut Esat.
Mahmut Esat Efendi. Taaddd- zevcat (Istanbul, h. 1316/1898).
Mahmut Raif. Tableau des nouveaux rglements de l'Empire ottoman (skdar, 1797); tipkiba-
sim ve Trke evirisi: Arslan Terzioglu ve Hsrev Hatemi (yay. ve ev.). Osmanli Impara-
torlugu nda Yeni Ni:amlarin Cedveli (Istanbul, 1988).
Marcre, Edouard de. Une Ambassade Constantinople, la politique orientale de la Rvolution
Jranaise, 2 cilt (Paris, 1927).
Mardin, Ebul'ul. Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paa, !822-1895 (istanbul, 1946;
Ankara, 1996).
Mardin, SeriI. Yeni Osmanli Dncesinin Doguu, ev. Mmtazer Trkne, Fahri Unan ve IrIan
Erdogan (Istanbul, 1996).
Marlowe, John. Perfidious Albion: The Origin ofAnglo-French Rivalry (Londra, 1971).
Marmont, Auguste Frdrique Louis Viesse de (Maresal). The Present State of the Turkish Empi-
re, ev. Frederic Smith (Londra, 1839).
Mason, J ohn. Three Years in Turkey: The Journal of a Medical Mission to the Jews (Londra,
1860).
Masson, Paul. Histoire du commercejranais dans le Levant au XVIII
e
sicle (Paris, 1911).
Mayer, Arno J . Politics and Diplomacy qf Peacemaking. Containment and Countervolution at
Versailles, 1918-1919 (Londra, 1968).
Mayer, Arno J . Wilson vs. Lenin, Political Origins of the New Diplomacy, 1917-1918 (Cleve-
land, 1964).
McLachlan, Herbert J. The Religious Opinions qf Milton, Locke and Newton (Manchester, 1941).
Mehmet. Bkz. Sait Halim Pasa.
Mehmet Akif. Bkz. Ersoy, Mehmet Akif.
Mehmet AriI. "Humbaracibasi Ahmet Pasa (Borineyal)", Tarih-i OsmaniEncmeni mecmuasi,
III, 18(1328/1913): 1153-1157; IV, 19(1329/1913): 1220-1224 ve 20(1329/1913):
1282-1286.
Mehmet Cavit. "Nesriyat ve vekyi-i iktisdiyye", Ulm-u iktisadivve ve itimaivve mecmuasi,
II-III, 5-8(1909): 123-135, 258-272, 399-413 ve 554-557.
566
KAYNAKA
Mehmet elebi (Yirmi Sekiz). Paris sefaretnmesi (Istanbul, 1888); yeni harIlerle sadelestirilmis
2. baski: Abdullah Uman (yay.), Yirmi Sekiz elebi Mehmet Efendi'nin Paris Sefaretnmesi
(istanbul, tarihsiz); 3. baski: Beynun Akyavas (yay.), Yirmisekiz elebiMehmetEfen-
di'nin Paris Seyahatnamesi (Ankara, 1993).
Mehmet Esat. Mir't-i Mhendishane-iBerri-iHmyn (Istanbul, hl312/1894); 2. baski: Sa-
dik Erdem (yay.), Mir't-iMhendis-hne-iBerr-iHmavan (IstanbulTeknik niversitesi
Tarihesi) (Istanbul, 1986).
Mehmet Fehmi. Hikmet-ihukk-u Islamiyye (Istanbul, 1329/1913).
Mehmet Fuat. Bkz. Kprl, Mehmet Fuat.
Mehmet Galip ve Ali kiza. "On nc asr-i hicrde osmanli ricali", Peym-i sabah, 15 Kasim
1920.
Mehmet Murat (Mizanci). Laforce et lafaiblesse de la Turquie, 2 cilt (Paris, 1897).
Mehmet Murat (Mizanci). Mcahede-imilliye (Istanbul, 1326/1910); yeni harIlerle ve sadelesti-
rilmis 2. baski: yay. Sabahattin agin ve Faruk Keskin (Istanbul, 1994).
Mehmet Murat (Mizanci). Tatli emeller, aci hakikatler (Istanbul, 1330/1914).
Mehmet Murat (Mizanci). Turfanda mi voksa turfa mi? (Istanbul, hl308/1890); 2. baski: yay.
Tacettin Simsek (Ankara, 1999).
Mehmet Rauf (Leskovikli). Ittihat ve Terakki Ne Idi, 2. baski (Istanbul, 1991).
Mehmet Suphi. Tarih-i Sami ve Sakir ve Suphi (Istanbul, 1198/1784).
Mehmet SereI. Bkz. Aykut, Mehmet SereI.
Mehmet Tahir (Bursali). Osmanli mellifleri, 3 cilt (istanbul, hl333-1342/1915-1924; Ankara,
2000).
Melzig, Herbert (yay.). Atatrk Dedi ki (Ankara, 1942).
Melzig, Herbert (yay.). Atatrkn Balica Nutuklari (Istanbul, 1942).
Metternich, Klemens Lothar Wenzel von, Frst. Mmoires, documents et crits divers, 8 cilt (Pa-
ris, 1881-1884).
Michaud, Joseph Franois ve Poujoulat, Jean Joseph Franois. Correspondance d'Orient, 1830-
1831, 7 cilt (Paris, 1833-1385).
Mikes, Kelemen. Trkive Mektuplari, ev. Sadrettin Karatay (Ankara, 1944).
Milev, Nicolas. "Rchid Pacha et la rforme ottomane", Zeitschriftfr Osteuropische Geschich-
te, Heft 3, Band H(1912): 382-398.
"Mirza Fethali Ahundov", Trkyurdu, I, 5(1327/1912): 127-131.
Mithat Pasa. Tabsira-i ibret, 2 cilt (Istanbul, 1325/1909) ; yeni harIlerle 2. baski: Osman Selim Ko-
cahanoglu (yay.), MithatPaanin Hatiralari. Havatim Ibret Olsun, 2. cilt (Istanbul, 1997).
Mohamed Ali, Maulana. My Life: A Fragment (Lahore, 1944).
Mohrenschildt, Dimitri Sergius von. Russia in the Intellectual Life of Eighteenth-century France
(New York, 1936).
Moltke, Helmuth von. Briefe berZustnde undBegebenheiten in der Turkei (Berlin, 1876);
Trkesi: Trkiye'deki Durum ve Olaylar zerine Mektuplar, 1835-1839, ev. Hayrullah
rs (Ankara, I960); 2. baski: Trkive Mektuplari (Istanbul, 1969).
Montecuccoli, Raimondo. Mmoires de Montecuccoli, Gnralissime des Troupes de l'Empereur,
ev. J acques Adam, 3. baski (Paris ve Amsterdam, 1746).
Mordtmarin, Andreas David. Stambul und da moderne Trkenthum, 2 cilt (Leipzig, 1877-
1878).
567
TRKYE'DE ADALAMA
Mourad Bey. Bkz. Mehmet Murat (Mizanci).
Mouradgea d'Ohsson, Ignatius. Tableau gnral de l'Empire ottoman, 7 cilt (Paris, 1788-1824).
Moustapha Djelaleddin. Bkz. MustaIa Celalettin Pasa.
Muhammed Ferid Vecdi. Mslman kadini, ev. Mehmet AkiI (Istanbul, 1325/1909).
Murat Bey. Bkz. Mehmet Murat (Mizanci).
Musa {hkyi.tzade). Avrupa medeniyetine bir nazar (Istanbul, 1897).
Musa Carullah. Bkz. Bigiyef, Musa Carullah.
Musa Kzim. Devr-i istibdat ahvali ve msebbipleri (Istanbul, 1327/1911).
Musa Kzim. "Hrriyet - msavat", Sirat-i mstakim, 2-8(1324/1908): 20-22, 36-37, 53-54,
68-70, 93-94, 99-101 ve 118-120.
Musa Kzim. Klliyat-i Sevhlislam Musa Ka:im (Istanbul, 1336/1920).
MustaIa (Haci). Redd isbat (Istanbul, 1330/1914).
MustaIa Celalettin Pasa. Les Turcs, anciens et modernes (Paris, 1870).
Mustafa Kemal (Gazi). Bkz. Atatrk, Gazi Mustafa Kemal.
MustaIa Nuri Pasa. Netyic'l-vukt, 3 cilt (Istanbul, 1294-1296/1878-1880) ve 4 cilt (Istan-
bul, 1327/1911); sadelestirilmis 2. baski: Neset agatay (yay.), 4 cilt (Ankara, 1992).
Mustafa Sabri. Din mcedditler (Istanbul, 1338/1922).
Mustafa Sabri. Yeni Islam mtehitlerinin kivmet-i ilmiyesi (Istanbul, 1335/1919).
Mustafa Sami. Avrupa risalesi (Istanbul, 1256/1840); 2. baski: M. Fatih Andi (yay.), Bir Os-
manli Brokratinin Avrupa I:lenimleri (Istanbul, 1996).
MniI Pasa. "lr'l-fnnda ders-i mm ksdi", Mecmua-i/nn, I, 6(1279/1863): 258-
260.
MniI Pasa. "lslh-i resm-i hatta dair bazi tasavvurt", Mecmua-ijnn, II, 13(1863): 69-77.
Mystakidis, B. A. "Hkmet-i Osmaniye taraIindan ilk tesis olunan matbaa ve bunun nesriyati",
Tarih-i OsmaniEncmeni mecmuasi, I, 5(hl329/1911): 322-328 ve II, 7(1327/1911):
451-456.
Naff, Thomas. "Reformand the Conduct of Ottoman Diplomacy in the Reign of SelimIII, 1789-
1807", Journal ofAmerican Oriental Society, LXXXIII, 3(1963): 295-315.
Nagata, Yuzo. Tarihte Avanlar. Karaosmanogullan :erinde Bir Inceleme (Ankara, 1997).
Namik Kemal. Renan mudqfaanmesi (Istanbul, 1326/1910).
Namik Kemal. Makalt-i sivasivve veedebivve (Istanbul, 1327/1911).
Namik Kemal. Mukaddime-i Cell, 3. baski (Istanbul, hl309/1891).
Namik Kemal. "Mktebt-i siysiyye", Muharrir, 2-3(1877): 33-36 ve 65-70.
Necatioglu, Halil (yay.). Matbaaci Ibrahim Mteferrika veRisale-itslmiye (Ankara, 1982).
Necip sim. Bkz. Yaziksiz, Necip sim.
Nehama, Joseph. "Les Turcs la recherche d'une me nationale", Mercure de France, XLVII,
3640(1912): 673-707; Trke evirisi: Trkyurdu, II, 9-10 ve 23-24(1328/1912-1913):
656-661, 684-690, 725-727 ve 773-779 ve III, 1-4(1329/1913): 12-15, 56-62, 77-83 ve
105-111.
Neuburger, M. "sterreichischer Aerzte als Pioenere der wissenchaftslichen Medizin und des Sa-
nitatswesens in derTrkei (1838-1856)", WienerMedizinische Wochenschrift, 38 (Viyana,
1917).
Nusret Pasa. Kitab-i nehcis-slk (Istanbul, 1878).
568
KAYNAKA
Okay, Orhan M. BeirIuad, Ilk Trk Po:itivist ve Naturalisa (Istanbul, 1969).
Oman, Charles. A History of the Art of War in the Sixteenth Century (New York, 1937).
Omont, Henri. Documents sur l'imprimerie Constantinople au XVIIIe sicle. Revue des bibliot-
hques 'ten ayri basim (Paris, 1895).
Omont, Henri. Missions archologiques franaises en Orient au XVi'I
e
etXVIII
e
sicles, 2 cilt
(Paris, 1902).
Omont, Henri. "Nouveaux documents sur l'imprimerie Constantinople au XVIIIe sicle", Revue
des bibliothques, XXXVI, 1 (1926): 1-10.
mer Ziyaeddin. Mir'at-i Kanun-u Ess (Istanbul, 1324/1908).
zek, etin. Trkiye'de Laiklik (Istanbul, 1962).
zkaya, Ycel. XJIII. Y:vilda Osmanli Imparatorlugunda Avanlik (Ankara, 1977).
zn, Mustafa Nihat. Namik Kemal ve Ibret Ga:etesi (Istanbul, 1938 ve 1997).
Pakalin, Mehmet Zeki. Tan:imat Devri Malive Na:irlari, 2 cilt (Istanbul, 1939-1940).
Palmer, R. R. "Frederick the Great, Guibert, Bulow: FromDynastic to National War", Edward Me-
ad Earle (yay.), Makers of Modern Strategy (Princeton, ), s. 49-74.
Parry, V. J . "Brd", Encyclopedia of Islam, 2, baski, I: 1061-1066.
Parry, V. J. "Materials of War in the Ottoman Empire", Michael Cook (yay.), Studies in the Eco-
nomic History ofthe Middle East (Londra, 1970), s. 219-229.
Parvus. Bkz. Helphand, Alexander Israel.
Peddie, Robert Alexander. Printing. A Short History qf the Art (Londra, 1927).
Pertusier, Charles. Picturesque Promenades in and near Constantinople and on the Waters of
the Bosphorus (Londra, 1820).
Peysorinel, Charles de. Lettre contenant quelques observations relatives aux Mmoires qui sont
parus sous le nom de Mr. le Baron de Tott (Amsterdam, 1785).
Pichler, Aloysius. Der Patriarch Cyrillus Lucaris und seine Zeit (Mnih, 1862).
Pingaud, Lonce [Pierre Philibert]. Choiseul-Gouffier, La France en Orient sous Louis AT/(Paris,
1887).
Porter, J ames. Observations on the Religion, Law, Government and Mariners of the Turks, 2.
baski (londra, 1771).
Proudhon, Pierre-Joseph. Correspondence, 14 cilt (Paris, 1875).
Ramsaur, Ernest Edmondson. "The Bektashi Dervishes", Moslem World, XXXII, 1(1942): 7-14.
Ramsaur, Ernest Edmondson. Jn Trkler ve !908Ihtilali, ev. Nuran lken (Istanbul, 1972).
Reid, J ohn. Turkey and the Turks: Being the Present State of the Ottoman Empire (Londra,
1840).
kesidkiza, Muhammed. Tercemet'l-Kur'an (Kahire, 1922). kesid kiza, Muhammed.
Me:ahibin telflki ve Islam in bir noktava cem i, ev. Aksekili Ahmet
Hamdi (Istanbul, 1332/1916). kiza Tahsin (Binbasi el-
Hac). Bkz. Gencer, kiza Tahsin. Risal, P. Bkz. Nehama,
Joseph.
Roberts, Michael. The Military Revolution, 1560-1660 (Belfast, 1956). Rodkey, Frederick
Stanley. "Palmerston and the Rejuvenation of Turkey, 1830-4 V Journal of
Modern History, 1(1929): 570-593 ve II, 1 (1930): 193-225.
569
TRKYE'DE ADALAMA
Rodkey, Frederick Stanley. "Lord Palmerston's Policy for the Rejuvenation of Turkey, 1839-
1841", Transactions of the Royal Historical Society, 4. dizi, XII(1929): 163-192.
Rodkey, Frederick Stanley. "Reshid Pasha's Memorandumof August 12, \839", Journal of Mo-
dern History, II, 2(1930): 251-257.
Rodkey, Frederick Stanley. "Views of Palmerston and Metternich on the Eastern Question,
1834", English Historical Review, XLV(1930): 627-640.
Ross, David. Opinions of the European Press on the Eastern Question (Londra, 1836).
Rossi, Ettore. "U nuovo alphabeto latino introdotto inTurchia", Orientemoderno, 1X(1929): 33-48.
Rossi, Ettore. "Un decerinio di riforma linguistica in Turchia (1932-1942)", Oriente moderno,
XXII( 1942): 466-477.
Sadik kiIat Pasa. Mntahabat-i asar-i Rifat Paa (istanbul, 1844).
Safes. Bkz. Akura, Yusuf.
Sahillioglu, Halil. "Sivis Yili Buhranlari", Cogito, 22(2000): 226-259.
Saint-Priest, comte de. Mmoires de l'Ambassade de France en Turquie et sur le commerce des
fianais dans le Levant (Paris, 1877).
Saint-Simon, Louis de Rouvroy, duc de. Mmoires, yay. A. de Boislisle (Paris, 1887-1925).
Sait (Mansurzade). "Cevazin ahkm-i sedyeden olmadigina dair", Islam mecmuasi,
10(1330/1914): 295-303. Sait (Mansurzade). "Cevazin ahkm-i seriatden
olmadigina dair", Islam mecmuasi,
24(1331/1915): 583.
Sait (Mansurzade). "Itihat hatalan", Islam mecmuasi, 23(1330/1915): 564-566 Sait
(Mansurzade). "Itihat hatalan", Islam mecmuasi, 28(1331/1915): 649-650. Sait
(Mansurzade). Seriat ve kanun (Istanbul, 1333/1917). Sait (Mansurzade). "Taaddd-
zevct meselesi mnasebetiyle", Islam mecmuasi,
13(1330/1914): 397-403. Sait (Mansurzade). "Taaddd- zevct mnasebetiyle", Islam
mecmuasi, 9(1330/1914)-. 280-
284. Sait (Mansurzade). "Taaddd- zevct mnasebetiyle", Islam mecmuasi,
12(1330/1914): 367-
371.
Sait (Mansurzade). "Taaddd- zevct Islamiyet'te menolunabilir", Islam
mecmuasi, . 8(1330/1914): 233-238. Sait (Mansurzade). Usl- itihat (Izmir,
1329/1913). Sait Pasa (Eginli). "Eginli Sait Pasa Hatirati", Trklk, I-II, 4-9(1939): 263-269,
400-403, 472-
476 ve 70-72,186-189.
Sait Halim Pasa. Buhran-i itimaimi: (Istanbul, 1332/1916). Sait Halim Pasa. Buhranlarimi:
(Istanbul, 1335/1919); yeni harIlerle 2. baski: (Istanbul, 1973);
3. baski: M. Ertugrul lzdag (yay.), Buhranlarimiz ve Son Eserleri (Istanbul, 1998). Sait
Halim Pasa. tnhitat-i islam hakkinda bir tecrbe-i kalemiyye (Istanbul, 1334/1918). Sait
Halim Pasa. Taassup (tstanbul, 1333/1917). Salih Mnir Pacha. "Borineval Pacha. Son
influence sur les relations extrieures de la Turquie",
Revue d'histoire diplomatique, XXI(1907): 378-393. Salih Mnir. "Louis XVI et le Sultan
SelimIII", Revue d'histoire diplomatique, XXV1( 1912) : 516-
548.
570
KAYNAKA
Salih Nigr Keramet. Fikret'in hayat ve eseri (Istanbul, 1926).
Salve-Villedieu, Ernest de. "L'enseignement en Turquie: le Lyce Imprial de Galata-Sra", Re-
vue des deux mondes, V(1874): 836-853.
Sami (yay.). Slevman Paa muhakemesi (Istanbul, 1328/1912); 2. baski: 3 cilt (Istanbul, 1928).
Saussure, Czzrnak de. Bkz. Thaly, Kalman.
Sayin, Abdurrahman VeIik. Teklif kavaidi, 2 cilt (Istanbul, 1328-1330/1912-1914); yeni harf-
lerle 2. baski: (Ankara, 1999).
SchafF, Philip. A History of the Creeds of Christendom, 3 cilt (Londra, 1877).
Schefer, Charles (yay.). Mmoires historiques sur l'Ambassade de France Constantinople par
le Marquis de Borinac (Paris, 1894).
Scholem, Gershom. Major Trends in Jewish Mysticism (New York, 1954 ve 1961).
Scholem, Gershom. Sabatay Sevi: Mesih mi Sahte Peygamber mi? ev. Selahattin Ayaz (Istan-
bul; 2001).
Schurer, Heinz. "Alexander Helphand - Parvus: Russian Revolutionary and German Patriot",
Russian Review, XVIII, 4(1959): 313-331.
Scoville, Warren C. "The Huguenots and the Diffusion oftechnology", Journal of Political Eco-
nomy, LX, 4-5(1952): 294-311 ve 392-411.
Scoville, Warren C. "The Huguenots in the French Economy, 1650-1750", Quarterly Journal of
Economics, LXVII, 3(1953): 423-444.
Scoville, Warren C. "Spread of Techniques: Minority Migrations and the Diffusion of Techno-
logy", Journal of Economic History, XI, 4(1951): 347-360.
Sgur, Louis Philippe, comte de. Tableau historique et politique de l'Europe depuis 1786 jus-
qu'en 1796 ou l'an IV, 3 cilt (Paris, 1800).
Selahattin sim, "ttimiyyat ve seriat-i Islmiyye", Sirat-i mstakim, 28(1324/1909): 23-26.
Selahattin sim. "llm-i itimaiye nazaran Islamiyet", Sirat-i mstakim, 32(1325/1909): 89-91.
Senior, Nassau William. Journal Kept in Turkey and Greece (Londra, 1859).
Sertel, Sabiha. Tevfik Fikret (Istanbul, 1945).
Seton-Watson, Robert William. Disraeli, Gladstone and the Eastern Question (Londra, 1935).
Seton-Watson, Robert William. The Rise of Nationality in the Balkans (New York, 1966).
Seymour, Charles (yay.). Intimate Papers of Colonel House, 4 cilt (Boston, 1926-1928).
Seyyid. Hilafetin mahiyet-i erivesi (Ankara, 1340/1924).
Seyyid Mustafa. Diatribe de l'ingnieur sur l'tat actuel de l'art militaire, du gnie et des sciences
Constantinople (Istanbul, 1803; Paris, 1807 ve 1810).
Shaw, Stanford J . Between Old and New. The Ottoman Empire under Selim III, 1789-1807
(Cambridge, Ma., 1971).
Shupp, Paul Frederick. The European Powers and the Near Eastern Question, 1806-1807 (New
York, 1931).
Simonffy, Aladar V. Ibrahim Mteferrika, ev. Faruk Yener (Ankara, 1945).
Siyavusgil, Sabri Esat. "Tanzimatin Fransiz EIkri Umumiyesinde Uyandirdigi Akisler", Tanzi-
mat I (Istanbul, 1940), s. 747-756.
Slade, Adolphus. Records of Travels in Turkey, Greece, etc. in the Years 1829, 1830 and 1831,
2 cilt (Londra, 1833).
Solok, Cevdet Kudret. Hseyin Cahit Yalin, 2. baski (Istanbul, 1969).
Sorinichsen, Albert. "Comitadji", Encyclopedia of the Social Sciences, cilt HI (New York, 1930),
s. 675-678.
57 1
TRKYE'DE ADALAMA
Sorel, Albert. L'Europe et la Rvolution franaise, 8 cilt (Paris, 1885-1904).
Soydan, Mahmut. "Gz ve inkilp", Milliyet, 21 Aralik 1929.
Spector, Ivar. The Soviet Union and the Muslim World (Seattle, 1959).
Spiridonakis, B. G. Empire ottoman, Inventaire des mmoires et documents aux archives du Mi-
nistre des Affaires Etrangres de France (Selanik, 1973).
Stern, V. B. Medizin, Aberglaube und Ceschlechtheben in der Tiirkei (Berlin, 1903).
Stoddard, Lothrop. The New World of Islam (New York, 1921).
Subhi. Bkz. Mehmet Suphi.
Sumner, Benedict Humphrey. "Ignatyev at Constantinople, 1864-1874", The Slavonic and Eas-
tern European Review, XI, 32(1933): 341-353 ve 33(1933): 556-571.
Sumner, Benedict Humphrey. Peter the Great and the Ottoman Empire (Oxford, 1949).
Sungu, Ihsan. "Galatasaray lisesinin Kurulusu", Belleten, VII, 28(1943): 315-347.
Sungu, Ihsan, "Ilk Trk Matbaasina lair Yeni Vesikalar", Hayat, III, 73(1928): 409-415.
Sungu, Ihsan. "Mahmud kaiI EIendi ve Eserleri", Hayat, 1, 16(1927): 309-312.
Sungu, Ihsan. "Mekteb-i Maarif-i Adliyenin Tesisi", Tarih Jesikalari, I, 3(1941): 212-225.
Sungu, Ihsan. "Tanzimat ve Yeni Osmanlilar", Tanzimat I (Istanbul, 1940), s. 777-857.
Sungu, Ihsan. "Tevhid-i Tedrisat", Belleten, 11, 7-8(1938): 397-431.
Sungu, Ihsan. Trk Ziraat Tarihine Bir Baki (Istanbul, 1938).
Sungu, Ihsan. "Ziya Pasa'nin Emile Tercmesi", Tercme, I, 1-2(1940): 62-78 ve 184-190.
|gj Sleyman, "Islmiyet ve Trklk", Seb'r-reat, 191(1328/1912).
Sleyman Pasa. Hiss-iinkilap (Istanbul, 1326/1910).
Sleyman Nazif. "Ahmet Agayef Bey'e",/pft;to, 74(1329/1913): 1621-1623.
Sleyman Nazif. Nasirddin Sah veBabiler (Istanbul, h 1342/1923).
Sssheim, Kari. Eski Jivana Tip Talimi ve Onun Adli Sultan Mahmud Zamaninda Istanbulda
Yavilmasi (Istanbul, 1937).
Sybel, Henri de. "La propagande rvolutiorinaire en 1793 et 1794", Revue historique, Xl(1879):
103-114.
Szabe, L. "Twenty Years of Lingustic Reformin Turkey", Civilisations, H(1953): 46-53.
Semsettin Sami. "Hoca Tahsin", Hafta, 5-6(1298/1882): 72-76 ve 91-96.
Semsettin Sami. Kadinlar (Istanbul, 1296/1879); 2. baski: yay. Ismail logan (Ankara, 1996).
Semsettin Sami. "lisan ve Edebiyatimiz", Tercman-i hakikat ve Musavver Servet-ijnun zel
sayisi (Istanbul, hl313/1895): 89-91.
Sen, Adil (yay.). Ibrahim Mteferrika ve Usall-Hikemfr' Nizm'l-mem (Ankara, 1995).
SeriI Mehmet. "Sultan Selim-i Salis devrinde nizam-i devlet hakkinda mtalat", Tarih-iOsman
Encmeni mecmuasi, Vll, 38(1916): 74-88.
Sevketi (EsreI EIendizade). Medaris-i islamive islahat programi (Istanbul, 1329/1913).
Sevket (EsreI EIendizade). Sav ve sermave mcadelatinin dinen suret-ihalli (Istanbul,
1342/1926).
Tahir MniI. Bkz. MniI Pasa.
Tahsin Pasa. Abdlhamid ve Yildi: Hatiralari (Istanbul, 1931).
et-Tahtav, Ruf'a Rf'. Rufa'a Bey seyahatnamesi tercmesi (Tahlis-i ibrizfr telhis-i Paris),
ev. RstemBesim(Bulak, 1255/1839); 2. baski: Cemil iIti (yay.), Paris Gzlemleri (Is-
tanbul, tarihsiz).
Taner, Tahir. "Tanzimat devrinde ceza hukuku", Tanzimat I (istanbul, 1940), s. 221-232.
572
KAYNAKA
Tanr, Blent. Osmanh-Trk Anavasal Gelimeleri, 3. baski (Istanbul, 1998).
Tanpinar, Ahmet. Hamdi. !9. Asir Trk Edebivati Tarihi (Istanbul, 1949, 1956 ve 1982).
Tansel, Fevziye Abdullah. "Arap harIlerinin islahi ve degistirilmesi hakkinda ilk tesebbsler ve
neticeleri (1862-1884)", Belleten, XVII, 66(1953): 223-249.
Tansel, Fevziye Abdullah. Mehmet `/(Istanbul, 1945).
Tansel, Fevziye Abdullah. "Mizanci Murad Bey", Tarih Dergisi, II, 3-4(1950-51): 67-88.
Tanzimat 1 (Istanbul, 1940).
Takizade, Seyyid Hasan. Tarih-i evil-i inkilap ve merutivet-i Iran (Tahran, 1969).
Tekeli, Ilhan & Ilkin, Selim. "(Kr) Ali Ihsan (Iloglu) Bey ve Temsil-i Meslek Programi", Atatrk
Dneminin Ekonomik ve Toplumsal Sorunlari (Istanbul, 1977), s. 283-357.
Tekinalp, Munis. Trkismus und Pantrkismus (Weimar, 1915).
Tekinalp, Munis. Trkler bu muharebede ne kazanabilirler? (Istanbul, 1914).
Temo, Ibrahim, ittihat ve Terakki Cemivetinin Teekkl ve Hidemat-i Jatanivve ve tnkilab-i
Millive Dair Hatiratim (Mecidiye, komanya, 1939); 2. baski: Blent lemirbas (yay.),
Ibrahim Temonun lttihad ve Terakki Anilan (Istanbul, 1987).
Temperley, Harold. "British Policy towards Parliamentary Rule and Constitutionalismin Turkey
(1830-1914)", The Cambridge Historical Journal, IV, 2(1933): 156-191.
Temperley, Harold. England and the Near East: The Crimea (Londra, 1936 ve 1964).
Temperley, Harold. "The Last Phase of Stratford de Redcliffe, 1855-1858", English Historical
Review, XLVII, 186(1932): 216-259.
Testa, Baron I. de. Recueil des traits de la Porte ottomane avec les Puissances trangres, cilt
VII (Paris, 1892).
Thaly, Klmn (yay.). Csar de Saussure: Lettres de Turquie (1730-39) et Notices (1740) - W-
r'korszgi levelei 1730-39-blesFol/egyzsei 1740-bl (Budapeste, 1909).
Toderini, Abb. De la Littrature des Turcs, 3 cilt (Paris, 1789).
Togay, MuharremFeyzi. Yusuf Akura (Istanbul, 1944).
Tokay, Gl. Makedonya Sorunu (Istanbul, 1995).
Tokgz, Ahmet Ihsan. Matbuat Hatiralarim, 2 cilt (Istanbul, 1930); sadelestirilmis 2. baski: Al-
pay Kabacali (yay.) Matbuat Hatiralarim (Istanbul, 1993).
Topuz, HiIzi. Trk Basin Tarihi (Istanbul, 1972).
Tott, baron de. Mmoires (Amsterdam, 1784).
Toynbee, Arnold J . A Study of History, 8 cilt (Oxford, 1934-1961)
Toynbee, Arnold J. ve baskalan (yay.). Survey of International Affairs 1925, cilt I: The Islamic
World since the Peace Settlement (Londra, 1927).
Tugay, Asaf. Ibret. Abdlhamide Jerilen Jurnaller vefumalcilar (Istanbul, tarihsiz).
Tunaya, Tank ZaIer. "Trkiye Byk Millet Meclisi Hkmetinin Kurulusu ve Siyasi Karakteri",
Istanbul niversitesi Hukuk Iakltesi Mecmuasi, XXIII, 3-4(1958): 227-247.
Tunaya, Tank Zafer. Trkiye'de Siyasi Partiler (Istanbul, 1952 ve 1995); 2. baski: Trkiye'de
Siyasal Partiler, 3 cilt (Istanbul, 1984-1989).
Trkgeldi, Ali Fuad. Ricl-imhimme-yisiyasiyye (Istanbul, 1928).
Ttengil, Cavit Orhan.PrensSabahaddin (Istanbul, 1954).
Ubicini, Abdolonyme. Lettres sur la Turquie, 2 cilt (Paris, 1876).
Ubicini, Abdolonyme ve Pavet de Courteille, Abel J ean-Baptiste. Etat prsent de l'Empire otto-
man (Paris, 1876).
573
TRKYE'DE ADALAMA
Uludag, Osman Sevki. "Tanzimat ve hekimlik", Tanzimat I (Istanbul, 1940), s. 967-977.
Unan, Nimet [yay.), Atatrk'n Sylev ve Demeleri, 4 cilt (Istanbul-Ankara, 1945-1964).
Unat, Faik kesit. "Ahmet III. devrine ait bir islahat takriri", Tarih Jesikalari, I, 2(1941): 107-
121.
Us, Hakki Tank. Meclis-iMeb'usn, 1293/1877 (Istanbul, 1940).
Uzluk, NaIiz. "Istanbul Tibbiyesi iin Avusturya'dan getirtilen ilk hekim", Dirim, XII, 6(1937):
204-208.
Uzunarsili, ismail Hakki. Alemdar MustafaPaa (Istanbul, 1942).
Uzunarsili, Ismail Hakki. "medi Galib EIendi'nin Murahhasligi ve Paris'ten Gnderdigi SiIreli
Mektuplar", Belleten, I, 2(1937): 357-448.
Uzunarsili, Ismail Hakki. "Ayan", Islam Ansiklopedisi, II: 41-42.
Uzunarsili, Ismail Hakki. "Halil Hamid Pasa", Trkivat Mecmuasi, V(1935): 213-267.
Uzunarsili, Ismail Hakki. "Merhum Sadullah Pasa'nin SaIvet ve Cevdet Pasalar ve SaIvet Pasa-
zade keIet Bey'le mektuplasmalan", Belleten, XV, 58(1951): 263-299.
Uzunarsili, Ismail Hakki. "MustaIa Pasa, Bayrakdar", islam Ansiklopedisi, VIII: 720-727.
Uzunarsili, Ismail Hakki. Osmanli Devleti Tekilatindan Kapikulu Ocaklari, 2 cilt (Ankara,
1943-1944).
Uzunarsili, Ismail Hakki. Osmanli Tarihi, cilt IV, kisim 2 (Ankara, 1959).
Uzunarsili, Ismail Hakki. "Selim IH'n louis XVI ile muhabereleri", Belleten, II, 5-6(1938):
191-246.
lgener, Sabri F. Iktisadi inhitat Tarihimi:in Ahlak ve Zihnivet Meseleleri (Istanbul, 1951); 2.
baski: Iktisadi :lmenin Ahlak ve Zihnivet Dnvasi (Istanbul, 1981). nver, A. Sheyl.
"Osmanli tababeti ve Tanzimat hakkinda yeni notlar", Tanzimat 1 (Istanbul,
1940), S. 933-966. nver, Sheyl ve Belger, Metine. "Tam bir asir evvel Istanbul Tibbiye
Mektebinde Avusturyali
bir muallim-i evvel: Dr. C. A. Bernard", Tip Iakltesi Mecmuasi, III, 11 (1940): 1420-1425.
Vambery, Arminius. "Freiheitliche Bestrebungen immoslemischen Asien", Deutsche Rundschau,
LXXVII (1893): 64-65.
Vambery, Arminius. "The Future of Constitutionalism in Turkey", Nineteenth Century,
LXV( 1909): 361-362.
Vambery, Arminius. Western Culture in Eastern Lands (Londra, 1906).
Vambery, Arminius. The Story of My Struggles, 2 cilt (Londra, 1904).
Vandal, Albert. Une Ambassadejranaise en Orient sous Louis XV (Paris, 1887).
Vandal, Albert. Le Pacha Borineval (Paris, 1885).
Vauban, Sbastien de. Trait des mines (Paris, 1740 ve 1790); Trkesi: Ferin-i lagim, ev.
Kostantin lpsilanti (Istanbul, 1208/1794).
Veinstein, Gilles. "yn de la rgion d'Izmir et le commerce du Levant (deuxime moiti du XVI-
Ile sicle)". Revue de l'Occident musulman et de la Mditerrane, XX(1975): 131-146.
Veinstein, Gilles. "Les origines du califat ottoman", Les Arinales de l'autre islam, cilt II: La ques-
tion du califat (Paris, 1994), s. 25-36.
Velidedeoglu, HiIzi Veldet. "Kanunlastirma Hareketleri ve Tanzimat", Tanzimat I (Istanbul,
1940), S. 139-209.
574
KAYNAKA
Venturi, Franco. "Despotismo orientale", Rivistastorica italiana, LXXII, 1(1960): 117-126.
Volney, Constantin Franois Chasseboeuf, comte de. Considrations sur la guerre des Russes et
des Turcs (Paris, 1788-1789). Volney, Constantin Franois Chasseboeuf, comte de. Voyage
en Egypte et en Syrie, pendant les
arines 1783, 1784 et 1785, 2 cilt (Paris, 1786).
Wanda. Souvenirs ancdotiques sur la Turquie, 1820-1870 (Paris, 1884).
Watson, W. J. "Ibrahim Mteferrika and Turkish Incunabula", Journal qf American Oriental So-
ciety, LXXXVIU, 3(1968): 435-441.
Wilbur, Earle Morse. A History of Unitarianism (Cambridge, Ma., 1945).
Weiss, Charles. Histoire des rfugis protestants depuis la Rvocation de l'Edit de Nantes (Pa-
ris, 1853).
Wilkinson, William. An Account qfthe Principalities qf Wallachia and Moldavia (New York,
1820 ve 1971).
Wittram, Reinhard. Russia and Europe (Londra, 1973).
Yalin, Hseyin Cahit. Edebi Hatiralar (Istanbul, 1935).
Yalin, Hseyin Cahit. Kavgalarim (Istanbul, 1326/1910).
Yaltkaya, M. SereIeddin. "Tanzimattan Evvel ve Sonra Medreseler", Tanzimat I (istanbul,
1940), S. 463-467.
Yaziksiz, Necip sim. "HarIlerimiz", Anadolu, 2(1924): 64-66. Yaziksiz, Necip sim. "Hoca
Tahsin", Trk Tarih Encmeni mecmuasi, XVIII, 96/19(1928): 57-
63. Yaziksiz, Necip sim. "nc Selim devrine ait vesikalar", Trk Tarih Encmeni
mecmuasi,
XV, 12/89(1341/1925): 395-401.
Yazir, (Elmalik) Mehmet Hamdi. Kur'an-i Kerim Tercme ve Tefsiri, 8 cilt (Istanbul, 1936).
Yerasimos, Stefanos. Trk-Sovvet Ilikileri (Ekim Devriminden Milli Mcadeleve) (Istanbul,
1979); yeni baskisi: Kurtulu Savainda Trk-Sovvet ilikileri, !9!7-1923 (Istanbul,
2000).
Yirmi Sekiz Mehmet elebi. Bkz. Mehmet elebi (Yirmi Sekiz). ,
Yntem, Ali Canip. "Cemleddin-i Efgan", Hayat, III, 77(1928): 3-6. Yrkan, Yusuf Ziya.
"Men-i Kur'an,- Kur'an tercmesi hakkinda mnakasa ve Izmirli ismail
Hakki Bey'den istizah", Mihrap, 28(1341/1925): 162-164. Yusuf Ziya. Bkz.
Yrkan, Yusuf Ziya. Ycel, Hasan li. "Fikret'in fikir hayatimizdaki tesiri", Hayat,
VI, 137(1929): 13.
Zeman, ZbynekA. B. Germany and the Revolution in Russia, 1915-1918 (Londra, 1958).
Zeman, Zbynek A. B. ve Scharlau, Winfried B. The Merchant qf Revolution: The Life of Alexan-
der Israel Helphand'(Parvus) (Oxford, 1965).
Zeriner, Walter. "The Case of the Apostate Messiah", Archives de sociologie des religions, XI,
21(1966): 111-118.
Ziya Gk Alp. Bkz. Gkalp, Mehmet Ziya.
575
uILIX
Abduh, Muhammed 355, 406, 414, 440,
446
Abdullah EIendi (Seyhlislam) 57 Abdullah
Molla (Tatarcik) 92, 93, 94, 96, 99,
102, 103, 126 n:2, 555
Abdullah Azmi EIendi (Seriye Bakani) 506,
507
Abdullah Berri Efendi 93 Abdullah Cevdet
410, 412, 419, 424 n=3,
426 n:18, 431, 441, 474, 458, 469 n:
17-22-23, 470 n: 43, 549, 555, 560
Abdullah Ramiz 137 Abdurrahman Pasa
(Kadi) 96, 145 Abdurrahman SereI 127 n:
8,130 n: 29,211
n: 58-59, 251 n: 44, 302 n: 9, 11, 509,
555 Abdlaziz 160, 170, 220, 234,
245, 272,
279, 280, 286, 287, 292, 302 n: 18,
306 n: 36, 311, 323, 330. 334, 345,
357, 359, 362, 398Abdlhak Molla
92, 93, 94, 96, 99, 102,
103, 126 n: 2, 185, 208 n
:
14, 234, 555
Abdlhak Hamit bkz. Tarhan, Abdlhak Ha-
mit 208 n: 14, 251 n: 44, 363. 366, 367
Abdlhamitl 82, 87,102,129 n: 16
AbdlhamitlI 29, 33, 146, 160,163 n: 5,
177, 184, 203, 205, 206, 207, 282,
295, 301, 304 n: 28, 312, 313, 318,
321, 332, 335, 336, 337 n: 7, 341, 342,
343, 360, 364, 381, 388 n: 27, 389,
390, 391, 392, 393, 394, 395, 396,
397, 398, 399, 400, 402, 403, 404,
406, 407, 408, 409, 410, 412, 415,
419, 420, 421, 425 n: 4- 6, 427 n: 22,
430, 431, 433, 434, 436, 444, 445,
448, 451, 457, 458, 461, 464, 466, 469
n: 26, 343 n: a, 365 n: a, 395 n: a, 429
n: a, 547
Abdlhamitilik 351
Abdlmecitl 187, 246, 272, 275
Abdlmecit (Halife) 505, 510
Abdlvehhab Efendi (Yasincizade Seyyit-,
Seyhlislam) 161, 162, 251 n: 44
Abdrresit Ibrahim Efendi (Seyyah) 464,
471 n: 52, 555
AbidinPasa (lino) 347
Adem-i merkeziyetilik 246, 317
Adivar, Abdlhak Adnan 51, 67 n: 10, 555,
68 n: 17-18, 69 n: 25, 70 n: 31, 71 n:
44, 72 n: 48, 127 n: 7,128 m 14, 165 n:
32, 208 n: 13-14, 555
Adivar, Halide Edip 446, 483, 484, 485,
486, 517 n: 10,555,562
Adli Maarif Okulu 183
Afgan, bkz. Cemaleddin Afgan 238, 239,
241, 251 n: 45-46, 252 n
;
47, 306 n:
40, 347, 355, 356, 358, 359, 360, 361,
362, 363, 364, 387 n: 16-17-20-21,
414, 401 n: a, 538
Agh Efendi 286
:
577
TRKYE'DE ADALAMA
Agaoglu, Ahmet 387 n: 21, 437
Aga Han 476,511,512,513
Ahali Iktisat Partisi 499
Ahkm-i Adliye livani 174, 175, 220, 224
Ahlk-iAlai 325
Ahlk-i Celali 325
Ahmet III 45, 66 n: 4, 159, 209 n
:
29, 574
Ahmet Pasa (Humbaraci; Claude Alexandre,
comte de Borineval) 64, 72 n: 47-51
Ahmet Agayef bkz. Agaoglu, Ahmet 387 rt:
21, 437, 469 n: 11, 471 n: 61, 572
Ahmet Cevat bkz. Emre, Ahmet Cevat 471
n: 47, 549, 553 n: 21, 555, 560 Ahmet
Hamdi EIendi (Haci) 432, 555, 569 Ahmet
Mithat Efendi 273, 301 n: 4, 312,
320, 330, 337 n: 7, 338 n: 16-20-23-
25-26-28, 353, 370, 371, 372, 373,
374, 375, 379, 380, 381, 384, 388 n:
26-28-33, 416, 451, 453, 469 n.- 26,
524, 555
Ahmet Muhtar Pasa (Gazi) 338 n: 24,346
Ahmet Nairn 431, 436, 437, 438, 440, 469
n: 13-14,556
Ahmet Nazmi 462, 471 n: 50, 556 Ahmet
Rasim 68 n: 17, 164 n
:
17, 249 n:
13, 370, 556 Ahmet Resm Efendi 86,
99, 86 n: a, 188,
556 Ahmet kiza 312, 393, 394, 395,
396, 397,
399, 401, 406, 410, 425 n: 8, 393 n: a,
411 n: a, 556
Ahmet VeIk Pasa 267, 336 Ahundov,
Mirza Fethali 264, 265, 270 n:
15,567
Aile sorunu 422,444
Ainslie, Sir Robert 83 Akademi 235, 237,
250 n: 37 Akuraoglu Yusuf 387 n: 21,
399, 400,
409, 425 n: 3, 426 n: 15-16, 427 n: 21,
469 n: 26, 470 n: 29, 475 n: 44, 165 n:
26-31
Akyigitzade Musa 354, 568
AlaIrangalik 374,451,452 Alaturkalik
374, 451, 452,
Aleksandr (ar) 123
Alemdar MustaIa Pasa bkz. MustaIa Pasa
(Alemdar) 109, 136, 141, 142, 143,
159, 161, 163 n.-6, 137, 210 n
:
33, 574
Alfabe bkz. Harf Devrimi
li Pasa 249 n: 8,250 n: 24, 272, 275,
276,277,279, 281, 282, 292, 296,
301 n: 5, 303 n
:
25, 305 n: 35, 306 n:
40,310,315,330,357
Ali Pasa (lamat; Sehit; Sadrazam) 41, 48,
49, 53, 67 n: 11, 69 n: 25
Ali Pasa (Tepedelenli) 123, 131 n: 31, 145,
156-160, 165 n: 30
Ali Abdrrzik 543
Ali Haydar 312
Ali Suavi 70 n: 28, 280, 282, 283, 303 n:
28, 556, 559
Anayasa 138,142,144,176,209 n: 23, 214-
216, 218-220, 225, 247, 248, 253, 263,
271, 273-276, 278, 289, 293, 294, 310-
316, 318, 320, 322-325, 337 n
:
7, 339 n:
30, 341, 358, 370, 371, 375, 379, 394,
397, 404, 430, 431, 433-435, 439, 448,
485, 487, 488, 496, 499, 500, 509
bunalim 342, 509 mutlakiyet rejimi
328, 335 meclisin feshi
Anayasali Islm devleti 343
Anayasali mutlakiyet 323, 328, 341,
Ancien Rgime 121,171,495
Arinali delilslam 441
Arap ulusulugu 155, 437
Arazi hukuku 226
Argenson, Ren-Louis de Voyer, marquis d'
(lisisleri Bakani) 84, 90 n: 27, 556
Aristo 25, 353
Aristokles Efendi, Yarinis (]an) 237
Arnavut milliyetiligi 424 n: 3
Arpalik 106, 111
Askir-i Mansre taburlan 184
Askir-i Mansre-i Muhammediye 160,190,
sim 111, 114-116, 119, 125, 131 n: 32,
132 n: 40-42-45-46-50, 152, 158, 159, 163
n: 9, 557
578
DZN
Askerlik (ayncabkz. Nizam-i Cedit, venie-
ri, yn askeri) 45, 47, 53-55, 61-63,
65, 67 n: 10, 68 n: 23, 69 n: 25-26, 72
n: 51, 73, 74, 76-78, 81, 82, 87, 92-96,
100, 105, 109, 111, 117, 118, 126 ti: 5,
127 n: 8, 136, 137, 179, 181, 183, 190,
191-193, 195, 200, 202, 206, 207, 208
n: 6, 209 n: 30, 210 n: 44, 213, 216,
218, 228, 241, 245, 267, 300, 314,
368, 383, 404, 480, 499, 547 arkebuz
tIegi 47, 74, 117 askere alma 177, 192
yn askeri 98
basimevi 56-58, 95, 98, 100, 101, 121,
189, 199, 209 n: 23
Bostanci Ocagi 63,64,97 :
daimi ordu 54 devsirme sistemi 47, 92
dis yardim 80, 82, 342, 466,467 dirlik
(bk:. timar ve :eamet) 140 disiplin
(yenieri) 47, 66, 73, 78, 85,92, 117,
118, 133, 146, 193 dzen 24, 25, 30,
31, 33, 35, 37, 39, 42, 44, 50, 53-55, 63,
65, 66, 68 n: 23, 69 n: 26, 77-79, 86,
92, 116, 117, 133, 134, 137, 139, 142,
47 n: b, 172, 182, 194, 213, 244, 274,
292, 182 n: a, 312, 325, 336, 352, 441,
463, 475, 495, 531, 532 egitim 22, 28,
65, 73, 76, 78, 81, 82, 92, 93, 95, 96,
143, 148, 153, 172-174, 176-179, 181,
183, 184, 189, 191, 193, 203-205, 208
n: 6, 209 n: 30, 218, 220, 228-231,
234-239, 241-245, 250 n: 43, 258, 277,
288, 300, 182 n: a, 313, 322, 334,
342, 367, 372, 377, 386, 394, 398,
405, 407, 417, 424, 429, 445, 446,
448, 450, 453-459, 461, 466, 429 n: a,
479, 490, 502, 521, 526, 532-534, 537,
538 emeklilik 93
finansman 44, 92, 98, 101, 103, 108,
110,113
harp okulu 94, 97, 181, 184, 189, 190,
191, 193, 194,345,389
haber alma 123, 513
hastane 56, 123, 75, 185, 233, 345
ihtiyat ordusu 94
kale savunmasi 96
kapikulu askeri bkz. kapikulu 64,104
kisla 44, 77, 115, 128 n: 9, 161, 162,
193
kitaplik 98, 237
koordinasyon 97, 98
kulluk 77, 78, 144
kundakli akmak tIegi 117
kurmaylik 392
lagimcilik 66
maas 64, 65, 93, 106, 112, 128 n: 15,
129 n: 16, 182, 193, 305 n: 33, 334,
346, 360, 367
modern askerlik 47, 54, 64-66, 67 n:
10, 81, 82, 97, 98, 100, 108, 118, 156
okul 56, 64, 72 n: 48, 94, 97, 99, 100,
115, 179, 180-187, 193, 194, 196, 199,
201, 207, 208 n: 6, 210 n: 41, 226,
230-232, 234, 237, 241-244, 256, 258,
259,264,265,367, 368, 389, 390,
394, 399, 404, 410, 427 n: 22, 440,
445-447, 449, 453-457, 459, 461, 462,
466, 470 n: 26, 429 n: a, 502, 526, 528,
529, 533, 534, 546, 549
savas sanayi 32, 76, 77, 94
ulusal ordu 191, 488
yenilesme (islahat) 29, 39, 50, 66, 78,
79, 96, 133, 134, 177, 179, 205, 235,
260, 355
niforma 55, 98, 125, 161, 193, 195,
197, 198, 210 n: 44
Asker kaagi 110, 192, 439, 89 n: 11,
Asi uygulamasi 209 n: 27,
sir EIendi 94
Atalay, Besim483
Atatrk, Gazi Mustafa Kemal 94, 195, 197,
248, 326, 376, 392, 441, 453, 429 n: a,
429 n=a, 488, 496, 509, 512, 518 n=14,
18, 519 n: 20, 21, 22, 24, 25, 26, 29,
30, 31, 33, 39, 520 n: 42, 521-526,
529, 530, 533, 534, 536, 539-544, 546,
579
TRKYE'DE ADALAMA
547, 549-552, 553 n: 3-6-10-21, 557,
560, 561, 563, 564, 567, 568, 573, 574
Ataullah EIendi (Sanizade) 162, 185, 208 n:
13, 209 n: 27, 233 Austerlitz 124, 132
n: 57, 559 Avrupa diplomasisine giris 120,
121 Avrupa risalesi 201, 211 n: 57
Avrupalilasma dsmanligi 124 Aydemir,
Sevket Sreyya 425 n: 5, 490,
497-499, 518 n: 14-16, 519 n: 27, 557
Ay takvimi 112 Aydin tipi 366, 379
Ayyazlshak 549, 553 n: 20, 557
Bb-il 47, 49, 67 n: 13,85,99, 120, 123,
148, 149,161, 174, 196, 199, 218, 233,
234, 248 n: 2, 258, 269 n: 5, 288, 317,
330, 339 n: 34, 348, 369, 370
Balta asmak (haraca kesmek) 117
Baltacioglu, Ismail Hakki 452, 557, 564
Banka 202, 203, 216, 247, 278, 451, 539
Bankacilik 247
Basim 29, 37, 38, 48, 50, 51-57, 61-63, 68
n: 19, n: 21, 23 70 n: 31-32, 36 71 n:
43, 150, 155, 199, 202, 257, 258, 260,
261, 265, 267, 277, 305, 338 n
:
17,
369, 553 n: 5, 557, 558, 559, 561, 566,
568, 569, 572
Basimci bkz. Ibrahim Mteferrika 37,50,
55,56
Basin bkz. Gazetecilik 155, 200, 209, 211
n: 52-56 , 243, 248 n: 2 , 253, 255,
260, 261, 269 n: 6, 277, 278, 284, 300,
303 n: 25, 322, 323, 342, 349, 368,
369, 386 n-. 8, 419, 441, 467, 491, 492,
502, 508,510,511,513,529,542,
543, 547, 549, 573
Basin dili 261
Baski sanati 37, 155
Basgil, Ali Fuat 537
Baskaldirma 145
yenieri 54 Patrona
Halil 53, 57
Baslik ve giyim degismeleri 194,198
Basvekillik 174, 219, 387 n: 16
Bati etkisi 150,376
Bati dsmanligi 147,351
Bati uygarligi 22, 29, 37, 98, 1011, 112,
199, 202-204, 207, 221, 253, 288, 291,
296, 300, 301, 309, 319, 344, 353-356,
359, 364, 375, 377, 381-385, 389, 398,
410, 412, 415-420, 422-424, 430, 435,
439, 454, 456, 462, 465-467, 492, 493,
522, 524-526, 530, 549, 550
Batililasma 28, 34, 176, 224, 242, 243,
299,309,358,359,361,368,374,
381, 406, 410, 41 4-41 6, 41 9, 420, 424,
426 n: 14, 430, 431 , 456, 458 , 397 n: a ,
522, 549, 563
Bayezit II 37, 58
Bayi, Hakki Behi 484
Bayraktar MustaIa Pasa bk:. Mustafa Paa
(Alemdar) 109,136,143,163 n: 6, 574
Bayur, Yusuf Hikmet 424 n: 1, 484, 557
Bedel karsiligi haracin kaldirilmasi 228
Bedrettin (Simavnah Seyh) 420
Bektas babalan 117, 118, 157
Bektas kekleri 159
Bektas nihilizmi 118
Bektas yenieriligi 146
Bektas zmresi 119
Bektaslik 43, 78, 117, 131 n: 32, 146, 157,
158, 160, 162, 176, 185, 192, 208 n
:
13, 233, 251 n: 44, 253, 254, 256, 257,
269 n: 1, 306 n: 40, 427 n: 20
Bendegn siniIi 66, 206, 273, 454
Berat (Arnavutluk) Pasasi 157
Berat satisi 152
Beratli 58,152, 165 n: 24, 566
Bernard, Karl Ambroso 185,187, 208 n: 16,
232, 560, 574
Besiktas Ilmiye Cemiyeti 158, 208 n: 13,
269 n: 1
Besir Fuat 379, 380, 388 n: 33
Beyan'l-Hak (dergi) 433
Biblia Sacra 52
Bigiyef, Musa Carullah 440, 469 n: 18,
558, 568
580
DZN
Blaque, Alexandre 200,211 n: 52,303 ri: 23
Blunt, Wilfred Scaven 361-363, 387 n: 19,
476,506,511,558 Bogazkalesi 125
Bogos 185 Bolseviklik 482, 483, 494, 517
n: 12, 518
n=15
Borinac, marquis de 49, 60,67 n: 12, 571
Borzecki, Konstanty bkz. Mustafa Celalettin
Paa
Bostana Ocagi 63, 64 Bourre, M.
245 Boutmy, Emile 399 Bozkurt,
Mahmut Esat 556, 558, 566 Blkbasi,
kiza TevIik 452 British Red Crescent
Society 476 Brockdorff-Rantzau, Ulrich
von 491 Bulletin de nouvelles 121
Burhan 264, 558
Busbecq, Ogier Ghislain de 40 n: 6, 75, 558
Buchner, Ludwig 238, 378, 380, 388 n: 33,
471 n: 53
Bte 104, 112, 216, 295, 502, 514, 543
Byk cihat 148
Cabanis, Georges 232, 2667
Caetani, Leone 441,469 n: 23
Cahillik 179, 180, 414
Cahun, D. Lon 284, 285, 302 n: 9, 304 n-.
29-31-32, 407 Calvin, Jean 463 Can
korunurlugu 214,223 Candide 233
Carining, Sir Stratford bkz. Redcliffe, Viscount
Stratford de 218, 219, 248 n=2 Carasso,
Emmanuel bkz. Karasu, Emmanuel
Carbonari 276,277, 281, 391,425 n: 3-6
Carr, Edward Hallett 488, 517 n: 9, 558
Castro, Fidel 277 Casusluk hizmeti 152 Cavit
Bey 466
Cebesoy, Ali Fuat 392, 518 n: 14,491, 558,
Celal Nuri bkz. Ileri, Celal Nuri 469 n: 24,471
n: 41, 558, 563
Celalddin ed-Dawan 224, 325
Cem-i emval bkz. Servet birikimi 111
Cemal Pasa 408, 491
Cemaleddin Afgan 238, 239, 241, 251 n:
45-46, 252 n: 47 ,306 n: 40, 347, 355,
356, 358-364, 387 n.- 16-17-20-21, 401
n: a, 414, 538
Cemiyet-i Akvam475, 483
Cemiyet-i llmiyye-i Osmaniye 236, 240
Cemiyetler Kanunu 534, 536
Ceride-i havadis 260
Cerrahhane 185, 208 n.-16, 234
Cevdet Pasa 43, 48, 69 n: 26, 75, 77, 88 n:
1-5, 90 n: 23-31, 92, 95, 111-115, 126
n: 1-2,128 n: 16,129 n: 16-17-18, 130
n: 19-21-22-23-26-31, 131 n: 31-32-
34-35-37-38, 132 n=39-40-41-43-48-
49-51-54-55, 133, 142, 143, 158, 163,
163 n: 1-2-3-4-8-9, 164 n: 14-17, 165
n: 32, 189, 208 n: 5, 209 n
:
22, 211 n:
49, 60, 220, 224-227, 229, 230, 234,
235, 236, 249 n: 8, 250 n: 23-24-38,
250 n: 58, 257, 264, 268, 2669 n: 2,
275, 277, 298, 300, 301 m 3, 302 n.-
10-18, 313-316, 327, 332, 335, 339 n:
35, 374, 458, 527, 536, 542, 559, 561,
566, 574
Ceza Kanunu (ilk) 106, 178, 222, 223, 301
n: 3, 307 n: 43, 534, 536
ChateauneuI bkz. kesat
Che Guevara, Ernesto 277
Chnier 49, 67 n: 9-10
Choiseul-Gouffier, Marie Gabriel Florent Au-
guste, comte de 62, 82, 83, 87, 89 n: 21,
95, 121, 199,559,569
Cizvitler 60, 150
Code 221, 222, 223, 224, 225, 226, 558
Le Compre Mathieu, Henri-Joseph de Laurens
232
Comte, Auguste 164 n: 16, 261, 269 n: 8,
399, 559, 561
Con (bkz. dehr) 325, 347, 350, 359, 403,
404,461
Cond (Prens) 47
581
TRKYE'DE ADALAMA
Courrier d'Orient (gazete) 277, 278, 279,
280, 304 ti: 30
Culture (szck) 259, 302 n-. 9, 574
Cumhuriyet 17, 18, 28, 31, 33, 35, 138,
169, 171, 176, 177, 182 n=a, 197, 198,
205, 227, 266, 274-277, 285, 304, 320,
322, 330,350,394,404,432,450,
459, 461,479,485,486,496,502,
503, 507-511, 514, 519 n: 23, 522,
524, 527, 529, 532-534, 537-541, 545,
547, 548, 551
Cumhuriyet Devrimleri 521, 525, 526, 551,
552
Cumhuriyet Devrimlerinin korunmasi sorunu
551
Cumhuriyet Halk Partisi 507,508 -
agdas dzen 54
ami, Oharines 322
artoriski Plani 123
erkez Ethembk:. Ethem (erke)
iek asisi 189
iek aisi risalesi 189
iItiler lernegi 499
iItlik isletmeciligi 109
irmen MutasarriIi 142
okeslilik 528
orbacilar 245
lanisma yetkisi 216
Dr-i Sra-yi Asker 174
Dr-i Sra-yi Babial 174
Dr'l-fnn 230,231,235-243,250 n: 40,
457, 568
Davids, Arthur Lumley 269 n: 4, 407
Dehrlik 324, 325, 347, 356, 373, 390, 461
Dekadanlar 379, 384
DeKay, J ames Ellsworth 172, 188, 196, 208
n: 13-14, 209 n: 24, 211 n: 48-55, 250
n: 35, 559 -;i ..
Demokratik devlet 468, 537
Demet 445
lemiryolu yapimi 365
Demolins, Edmond 397, 426 n.- 13, 559
Deniz ticaret filosu 103
Deniz Ticaret Kanunu 222
Derby, Lord 317
lervis Pasa 236
lervis Mehmet Pasa (Sadrazam) 159
Despotizm 25, 247, 293, 371, 495
levlet kurulusu 53
sorunu 480, 494
demokratik devlet 468,537
merkeziyeti brokrasi monarsisi 169
mutlakiyeti devlet 169
szlesmeye dayali devlet 169
seriati Islm devleti 169
teokratik devlet 537-539
ulusal devlet sorunu 480,495 Devlet
Srasi 216, 220, 228, 295, 322 Devlet
ynetimindeki bozukluk 54, 134 Devrim bkz.
Cumhuriyet devrimleri 33, 95,
120, 122, 151, 197, 199, 271, 273-277,
284, 311, 348, 372, 386 n: 3, 391-393,
397, 404-406, 410, 425 n: 5-6, 427 n:
21, 467, 468, 471 n: 59, 477, 478, 481,
482,487,493,500,507,509,519,
521-523, 525, 526, 531, 538, 540, 547,
550, 551, 557
Devrimci hukuk 225, 527, 531 Devrimcilik
niteligi 521, 524. 526, 531, 548 Devsirme
sistemi 47, 92 lis borlar 102, 129 n: 16-
17-18, 274, 310,
364, 387 n: 22 lis siyaset 124, 207 lis
yardim 80, 82, 342, 466, 467 lisisleri
rgt 98, 120, 148 Dictiorinaire
philosophique 233 Diderot, Denis 84,
232,267, 380 Dil sorunu 254, 256, 264,
265, 319, 422
basin dili 261
bilimdili 255
dil ve anlam sorunu 262, 266, 267,270
n: 17,418,544
halk dili 255-257,260,319,421
halk Trkesi 255
hukuk dili 255
muska dili 256
Osmanlica 54, 58, 69, n: 25, 71 n:
582
DZN
41,72 n: 50, 90 n: 30, 130 n: 29, 134,
200, 202, 217, 249 n: 6-21, 255, 256,
258-260, 262, 264-267, 276, 282, 290,
298, 302 n: 17, 238 n: 17, 344, 348,
377, 421, 433, 405 n: a, 548, 562
Tasavvuf dili 256
ilk lgat yapma karan 269 n: 5
tip terimleri szlg 259
ilk gramer 187, 2660, 269 n: 4
Kur'anin Trkeye evrilmesi 257
lin degistirme yasagi 216
lin egitimi 183,201,455,534
lin zgrlg 202, 218, 537, 541
lin zgrlg Bildirisi 150
Din sorunu 61, 197, 357, 441, 443, 514,
527, 534, 536, 541, 546-548, 552
Dinde reform sorunu 439
Dine karsi isyan 60, 83
linle dnya isi bkz. laiklik
Diplomatic Review 280
Dirlik 140
Disiplin (orduda) 47, 66, 73, 78, 85, 92,
117, 118, 133, 146, 193
Disraeli, Benjamin (Lord Beaconsfield) 310,
317, 332, 337 n: 4-15, 339 n: 33-34,
362,558,571
Divan-i Ahkm-i Adliye 175, 224
liyalektik atisildik (lnsm) 14 7
liyanet Isleri Baskanligi (Kurulus) 459,534,
535
liyanet Isleri Kurulu (Kurulus) 535
Diyet 222, 223, 306
logu Sorunu 124, 306 n: 41, 418
Dokuma sanayi 48, 207
lokunulmazlik (Padisah ve egemenligi) 139,
142,144,164 n=12,214,278,334,507
Dozy, Reinhard 441, 458, 470 n: 43, 560
Draper,-Theodore 378, 395
Dumas, Alexandre 280
Durkheim, Emile 422, 423, 465
Durb-i emsal-i osmaniyye 262
Duruy, Victor 236-238, 242
lrrsehvar Sultan 511
lsn akimlari 34,69 n: 24,253, 276, 350,
380,410,439,462
Dyn-i Ummiye 364, 365
Dynastie (Hanedan) 130 n: 28
Ebu Bekir Ratip Efendi 99
Ebu Hanife Nman bin Sabit 544-546
Ebu MslimAbdurrahman el-Horasan 358
Eb'1-Huda es-Seyyad 363
Ebzziya TevIik 68 n: 17, 265, 269 n: 11,
273, 283, 301 n: 5, 302 n: 9-12, 303 n:
22-27, 386 n: 3, 436, 469 n: 12, 470 n:
43, 560
Edebi Hatiralar 377, 386 n: 8, 388 n: 33-
36, 575
Edebiyat-i cedide 380, 388 n: 38
Edirne Vakasi 141
EfruzBey 402, 452
Egemenlik 32, 39, 139, 141, 148, 227, 228,
229, 247, 248, 289, 291-293, 323, 333,
341,361, 385, 413,449,480,482,
494, 499-501, 504, 505, 538, 540
Egri SeIeri 76
Ekonomik bunalim 102
Elilik 44, 60, 81, 84, 86, 89 n
:
16, 99, 101,
117, 120, 121, 128 n: 10, 148, 152,
201, 206, 211 n: 56, 219, 234, 238,
242, 248 n
:
2
Elektrik (terimolarak dile girmesi) 232, 234,
236,421
Elliot, Sir Henry 311, 317, 331, 332, 339 n:
34, 560
Emeklilik 93
Emir Ali 476, 511-513, 519 n: 12
Emr-i bi'1-marf ve nehy-i ani'l-mnker ku-
rali 135,324
Emre, Ahmet Cevat 471 n: 47, 549, 553 n:
21,555,560
Encmen-i l nis 234-236, 250 n: 36,
251 n:45, 260, 261
Enderun 111, 131 n: 35, 190, 193, 255,
258
Endstri 32, 46, 47, 49, 62, 74, 76-78,
89 n: 16, 92, 94, 115, 182, 229, 236,
300, 306 n: 41, 342, 375, 389, 417,
420
583
TRKYE'DE ADALAMA
Enflasyon 48, 77, 105, 112, 114, 386 n: 4
Engelhardt, Edouard 196, 208 n: 1, 211 n:
47, 228, 242, 248 n: 2, 249 n
:
5-6,
337 n: 3-5, 560 Engels, Friedrich 126
n.- 5, 285 Enternasyonal (Birinci) 284, 425
n: 6 Enver Pasa 425 n: 5, 470 n: 6, 489-
492,
501, 518 n: 14-16-18, 557, 565
Erisirgil, Mehmet Emin 470 n: 44, 546.
553 n: 16, 560 Ermeni Anayasasi 228
Ermeni cemaati 60, 67 n: 15, 228, 236, 408
Ersoy, Mehmet Akif 417, 427 n: 23, 447,
470 n.- 33-43, 539, 543, 546, 553 n: 16,
560, 566, 573 Erzurum Kongresi 494,
497 Esame Tezkiresi 117, 140, 145 Esat
Efendi (lmamzade) 182 Esat Efendi
(Kazasker) 66 n: 45, 72 n: 50 Esnaf 42,
57, 58, 77, 79, 97, 117, 118,
127 n: 8, 128 n: 15, 146, 159-161,
164 n: 12, 170, 180, 184, 190, 368,
403, 465, 467, 468, 519 n: 39 Esitlik
ilkesi 143, 154, 155, 164 n: 12, 175,
187, 214, 215, 223, 285, 313, 327,
403,405,416,432,435,448, 493,
525,529
Ethem Pasa (Gazi) 346 Ethem (erkes)
488, 491, 492, 501, 518 n:
14, Eugne de Savoie-Carignan, Prens
41, 53,
64, 69 n: 25
Evlilik kurumu 374
Faizcilik 105, 442, 463, 464, 466
Fakih, bkz. jurist 35, 115, 215, 221, 297,
442, 465
Farab, Ebu Nasir Muhammed 353 Fatma
Aliye Hanim 250 n: 23-38, 369 n: 2,
374, 377, 387 n
:
24, 388 ti: 28, 469 n:
26, 555, 561 Fnelon, Franois de
Salignac de la Mothe
267, 268 Ferin-ilagimda risale, Vauban
69 n: 25, 574
Ferid Vecdi, Muhammed 470 n: 33, 568
Fes 196-198 420, 453, 465, 499, 502, 547,
548
Fethali Ahundzade, bkz. Ahundov, Mirza Fet-
hali 264, 265, 270 n.- 15, 567
Fetv Emini Halil Fevzi Efendi bkz. Halil Fevzi
Efendi (Fetv Emini)
Filip Efendi 280
Fizik (terim) 52, 54, 187, 194, 232, 233,
238, 368, 378, 457, 461
Fransa-kusya atismasi 210 n: 33
Fransa taraIlisi 120, 121, 124
Fransiz levrimi 87, 89 n: 19, 99, 120, 130
n.- 29, 144, 147, 151, 154, 154 n.- a,
155, 158, 165 n: 26-31, 171, 197, 199,
232, 256, 276, 397
Frew, Robert (Rahip) 476, 477, 512, 519 m
42, 520 n: 42
Fuat Pasa (Keecizade) 234,236
Funck-Brentano, Theodore 399
Galante, Avram 70 n: 36, 561
Galatasaray 187,232,23
Galire, Sade de 185
Gandhi, Mahatma 476, 512, 513
Ganesco, Gheorghe 280, 281, 303 n-. 23,
326
Garibaldi, Giuseppe 273,277, 285, 303 n: 27
Gaspirinski, Ismail 374, 388 n: 25,437, 469
n: 15, 561,564
Gazal, Ebu Hmid Muhammed 36,135, 546
Gazete 114, 121, 188, 199,200,201,211
n: 52-53, 260, 261, 263, 269 n: 5, 275,
277, 279, 280, 303 n: 23, 305 n: 33-35,
306 n: 37, 339 n: 29, 348, 351, 354,
358, 368, 377, 395, 399, 401, 402, 426
n: 14, 447, 466-468, 471 n: 59-61, 510,
511, 520 n=42, 549
Gazetecilik 58, 196, 200,211 n: 51,217,
258, 264, 269 n: 6, 277, 280, 364, 370,
379, 470 n: 26, 561
Gazi Mustafa Kemal bkz. Atatrk, Gazi Mus-
tafa Kemal
Gemi yapim sanayi 46, 94, 207
584
DZN
Gen kalemler (dergi) 421
Gen YusuI Pasa bk:. Yusuf Paa (Gen)
Giampietri 277-281,283
Giovane Italia 276
Gladstone, William Ewart 317, 332, 339
ndo:33-34, 483, 571, Goltz Pasa, Kont
Rdiger von der 346, 386
n:5,
Goldziher, Ignace 251 n: 45, 429 n: a, 443
Gordon, Charles (General) 363 Gokalp, Ziya
18, 164 n: 12, 226, 135, 259,
267, 290
Guise, Henri, duc de 47 Guizot, Franois
Guillaume 395 Gutenberg, J oharines
Gensfleisch 37, 70 n:
35
Gulhane Hatti 245 Gmrk Emini Hasan
Aga bk:. Hasan Aga
(Gmrk Emini) 112 Gnes takvimi
112, 548 Grpinar, Hseyin kahmi 370,
372,377,378,
388 n: 30, 451, 469 n: 26, 517 n: 5, 555
Habsburg ynetimi 52, 669 n: 25, 150
HaciBektas 159, 161 Hali seIerleri 32, 43,
122, 358, 414 Hafiyelik rgt 344, 345,
348, 360, 366,
368, 386 n: 3, 390, 391 Hakki Behi
bk:. Bavi, Hakki Behi Haklar Bildirisi
214,215 Halasi-Kun, Tibor 51, 56, 68 n:
17-19-20,
562
Halet Efendi 123, 147, 156, 157, 160
Halifelik 25, 136, 145, 148, 160, 229, 247,
313, 341, 348, 358,362,476,478,
505, 506, 510, 513, 516, 538, 545 Halil
Fevzi Efendi (Fetva Emini) 241, 355,
356, 360 Halil Ganim280 Halil Halit
Bey 416, 42 7 n: 25Halil Hamit Pasa 81-
84, 89 n: 17-18, 105,
106, 469 n: 26, 562 Halkilik 154, 261,
392, 393, 419, 421, 425
n: 3, 426 n: 16, 500, 503
Halklasma (Hiristiyan cemaatlerinde) 228,
479, 495, 548
Hamdullah bin Osman (Cezayirli) 188
Hammer-Purgstall, Joseph von 67 n: 9, 562
Haremeyn mukataasi 103,107, 130 n: 20
Harf Devrimi 25, 57, 90 n: 30, 253, 264,
265, 270 n: 12, 319, 534, 545, 548,
549, 550 Harp Okulu 94, 97, 81, 184,
189, 190, 191,
193, 194, 345, 389 Hasan Aga (Gmrk
Emini) 112 Hasan Pasa (Cezayirli; Gazi) 82,
83, 87, 89
n:20 Hasan Fehmi Efendi
(Seyhlislam) 226,
240,241,251 n: 44, 458 Hasan el-Kafi
(Akhisarli) 70 n: 34, 76, 78,
88 n: 6, 564 Hasluck, Frederick William
(ingiliz bilgini)
157-160, 165 n: 29-30-31, 562 Hassa
ve Mansre 114, 190,193,210 n: 31
Hayrettin Pasa 299 Hayri Efendi (Hattat,
Reislkttab) 87 Hayrullah Efendi 234
Hellen sevgisi 151 Hellenlik kavrami 155
Helphand, Alexander Israel. 387, 466, 467,
468, 471 n: 56, 58, 61, 63, 490, 491,
562, 563, 569, 571, 575 Hendesehne
64-66, 72 n: 48, 82, 179 Herder, J oharin
Gottfried 280, 303 n: 23 Heyet-i Temsiliye
480, 518 n: 18 Hidiv hanedani 173, 337 n:
4, 362 Hidiv Ismail Pasa bk:. Ismail Paa
(Hidiv) Hikmet-i siyasiyye, Haci Ahmet
Hamdi 432,
469 n: 2, 555 hilfet 28, 30, 35, 36,
110, 132 n: 44, 146,
170, 172, 215, 225, 227, 296, 298, 318,
328, 330, 341, 343, 350, 357-364, 371,
434, 435, 444, 456, 471 n: a, 475-492,
494-496, 499-508, 510-516, 517 n: 4,
519 n: 38, 522, 523, 534, 539, 543, 545
hilfet sorunu 484, 500, 508, 513, 514
Hilqfet-i lslmiye ve Byk Millet Meclisi
507, 564
585
TRKYE'DE ADALAMA
Himayecilik fikri 207
Hindenburg, Paul von 490
Hobbes, Thomas 25, 290
Hoca Tahsin Efendi bkz. Tahsin Efendi (Hoca)
Holbach, Paul Henri Dietrich, Baron d' 232,
233, 267, 380 Huguenot 46, 47, 48,
50, 67 n: 6-9, 71 n:
43, 72 n: 51, 571 Hukuk Fakltesinin
ailisi 530 Hlst'l-ahbar (Ahmet Resm)
86, 556 Hlst'l-kelmjf reddi'l-avm
bkz. Koca
Sekban Bai lavihasi Humbaraci
Ahmet Pasa bkz. Ahmet Pasa
(Humbaraci; Borineval) 51, 64, 72 n:
47,51
Humbaraci Ocagi 64, 65, 93 Hrriyet ve ItilaI
Firkasi 406 Hrriyet-i nisvn. Kasim Emin
447, 470 n:
33-34, 565
Hseyin (Mekke SeriIi) 476, 543 Hseyin
Avni Pasa 194, 311, 313-315, 337
n-. 9, 346
Hseyin laim Pasa 273, 301 n: 5, 302 n: 7
Hsrev Pasa 189-191, 193, 197, 209 n: 28,
210 n: 32-33, 396
Islahat Fermani 216, 223, 246, 249 n: 6,
556
Ibn-i Haldun, Ebu Zeyd Veliyyddin Abdur-
rahman 25, 36, 43, 133, 135, 268, 289,
298, 299, 300, 383
Ibrahim Mteferrika 38, 50-57, 51 n: a, 62,
65, 68 n: 19, 69 n: 23, 25, 94, 95, 127
n: 8, 199, 210, 265, 267, 557, 562,
564, 568, 571, 572
Ibrahim Pasa (Kavalali Mehmet Ali Pasa'nin
oglu) 196,547
Ibrahim Pasa (Sadrazam) 45, 47,48, 56
Ibrahim Sinasi bkz. Sinasi 261-265, 267,
268, 269 n: 17, 270 n: 15, 273, 276-
283, 286, 290, 302 n=13, 303 n: 26,
326, 355,372,373,387 n: 14,421,
422, 556, 558
Ibrahim Temo bkz. Temo, Ibrahim 224 n: 1,
391,573
Iki yasagi 44,117 Itihat (dergi) 251 n:
44, 305 n: 33, 351,
386 n: 5, 412, 425 n: 3, 426 n: 18, 427
n: 21-22, 439, 440, 441, 444, 457, 469
n: 11-17-22-23-25, 470 n: 27, 471 n:
43-54, 555, 556, 570, 572
lft yorumu 221
Igdemir, Ulug 274, 301 n: 6, 518 n 18, 563
lgnatiyev, Gnl. Nikolay Pavlovi, Kont Ikdam
(gazete) 447 Ilahiyat Fakltesi 251, 533,
565 Heri, Celal Nuri 469 n
;
26,471 n: 41, 558,
563 Ilkgretim 180-183, 182 n: a, 230,
231,
367, 534 lhtisap Isleri 117 Iltizam Isleri
108, 109,119 imam ve Hatip Okullari 533
IMl (I Makedonya levrim rgt) 391,
425 n: 5 Inalcik, Halil 31 n
:
a, 40 n:
3,156,163 n
:
9,
164 n: 15', 165 n: 28, 209 n: 28, 245,
252 n: 54-57, 563, 564
Ingiltere taraIlisi Inn,
Ismet 511
Ingiliz Muhipleri Cemiyeti 476, 511-513
Insan Haklan 202 Intisap sistemi 205
Inzibat 63, 94, 131 n: 31, 306 n: 43, 504
lrad-i cedit 98, 103, 107, 108, 110-113,
116, 127 n: 8, 130 n=24, 131 n: 32, 134
Iran savaslan 74, 79 ishakBey 84
Ishak EIendi 199, 233, 250 n: 35 Islm
Birligi 342, 358, 401, 436, 437, 480,
536, 539 Islam mecmuasi 443, 450,
469 n: 24-25,
470 n: 36-37, 471 n: 45-54 Islamcilik
248, 285, 309, 350, 401 n.- a, 411
n: b, 422, 427 n: 23, 430, 448, Islm
Hukuku bkz. Seriat yasasi Islamda dava-vi
kavmiyet, Ahmet Nairn
436, 469 n: 12
586
lIZIN
Ismail Pasa (Hekim) 234, 250 ti: 37, 278,
279
Ismail Pasa (Hidiv) 305
Ismail Skr EIendi 507, 519 n: 38, 562,
564
Istihdam 113
Isvire Medeni Kanunu 226, 530
Isyan (Nizam-i Cedit'e karsi) 53, 60, 66, 71
n: 45, 76, 83, 84, 88 n: 11,97,98, 110,
113, 118, 125, 128, 131 n: 31-32-35,
134, 136, 146, 148, 151 n: a, 161, 162,
164 n: 12, 200, 326, 350, 352, 359,
362,363,376,383,384,419, 453,
486, 489, 490, 504, 518 fi: 14
Isyan hakki 141, 145,326
ItIaiye rgt 94
IttiIak Senedi 131, 134, 137, 138, 142, 144,
145, 155, 156, 163 n: 9, 164 n: 12-15,
215,290,311,564
lttifak-i Hamiyyet 275, 391
lttihad-i Islm bkz. Islm Birligi
lttihad-i Muhammedi 406
Ittihat ve Terakki 278, 364, 388 n: 27, 392,
399, 402, 403, 405-407, 411, 414, 424
n: 1, 426 n: 14, 427 n: 20-24, 431, 435,
444, 458, 468, 471 n: 45-61, 495, 499,
518 n: 18, 543, 563, 565, 573
Izmir Iktisat Kongresi 548
Jacques lefataliste, Diderot 232
Jeune 264, 277-283, 287, 303 n: 26, 304 n=
30, 315, 325, 343, 346, 350, 355, 359,
379, 408, 425 n: 6, 438, 498, 562
Jeune Turc (gazete) 267, 269, 279, 249 n:
7, 279, 281, 302 n: 14, 303 n: 25, 390,
393, 466, 468, 471 n: 61 J n Trklk
162, 424 n: 1, 562 Journal des Dbats
(gazete) 261, 278, 279,
284 J urist
215,221,226
Kabaki Isyani 125
Kabine sistemi 174, 219, 330, 433, 501,
508
KabuliPasa 224
Kaakilik 377
Kadi yargisi 178,221,535
Kadilik 76, 131 n: 37,175
Kadin (dergi) 387 n=24, 445
Kagit retimi 61, 62
Kahve, kahvehane 44, 66 n: 2-3, 77, 103,
114, 143, 305 n: 33, 559, 562
Kalemiyye silki 137 Kalvinistlik 51 Kamus
264 Kantemir, Dimitri 149 Kanun-u Ess
309, 312, 401, 486, 569 Kanun Sleyman
bkz. Sleyman I (Kanun)
37, 40 n: 6, 185
Kanunlarin Ruhu, Montesquieu 395
Kanunlastirma 139, 176, 178, 220-222,
224-227, 249 n: 14, 295, 306 n: 43,
336, 433, 527, 574 Kapikulu-
Kapikullugu 32, 38, 64, 77, 78,
87, 89, 92-95, 103-106, 109, 117, 171,
189, 190, 574
Kapikulu ordusu 95, 103,109,171
Kapitlasyon (I) 49, 60, 80
Kapitlasyon (II) 1673'ten sonra 152, 222
Karabekir, Kzim 491,503
Karacson, lmre (Rahip) 564
Karantina Mdrlg (lr'l-Etibba) 188
Karantina yntemi 56, 188
Karaosmanoglu 142, 518 n: 18, 565
Karasu, Emmanuel 407
Karatodori, Aleksandros 322
Karayorgi, Yorgi Petrovi 153
,
KarloIa Antlasmasi 40,41
Kasim Emin 447, 470 n: 33, 565
Katerina II 84,126 n: 5, 127 n: 8
Ktip elebi, MustaIa (Haci HaliIe) 54
Katolik propagandasi 60,67 n-. 15, 68 nol5,
150
Katoliklesme 150 Katoliklik 19, 45, 46, 48,
49, 51, 52, 60, 67
n: 15, 68 n: 21, 71 n: 37, 72 n: 51, 89 n:
14,148, 150, 151,361,538
Kautsky, Kari 467
587
TRKYE'DE ADALAMA
Kavaid-i osmaniye, Cevdet ve Fuat Pasalar
260
Kavaslar 117 Kazan kaldirma 118 Kaza ve
iIta makamlari 26,138, 175, 387 n:
16-18,443,459,535,565, Keddie,
Nikki R. 251 n: 45-46, 252 n: 47,
363, 401 n: a,
Kentlesme 366
Kep 97
KesiIler 202, 237, 369, 383, 463
Kili erleri 115
Kili kusanma treni 158-160 Kisas
222,223,442 Kisas-i enbiva 258 KiyaIet
degisimi 195,197 KiyaIet devrimi 198 Kizil
Elma 86 Kizillik 315, 325, 346, 355, 378,
379, 486,
509, 537
Kiss, Miklos 56
Kitchener, Horatio Herbert, Earl of 506
Klein, Samuel 153 Kocabasi(lar) 108,245
Koca Sekban Bai lavihasi 69, n-. 26, 96,
128 n
:
80, 161
Koca YusuI Pasa bk:. Yusuf Paa (Koca)
Kodrikas, Panayotis 565
Kohen, Moiz 408, 419, 489, 565
Kolera salgini 188
Konsolos atama 152
Kostanty Borzecki bkz. Mustafa Celalettin
Pasa
Konstantin Efendi 185 Korais, Adamantios
154 Kosmas (kum kesisi) 157 Kle
yetistirme yntemi 205, 209 n: 29 Kprl,
Mehmet Fuat 388 n: 39, 469 n: 16,
549, 565, 567 Kyl bkz. rey
KrqftundSto/f.Mchnei 238 Kredi
203,278 Krupp 490,491 Kuleli Olayi 272,
274, 277, 301 n: 3-5, 339
n: 35, 391,402
Kulluk 77, 78, 144
Kundakli akmak tIegi 117
Kurultay bkz. Mesveret Meclisi
Kuv-yi Milliye 480
Kuv-yi Seyyare 480
Kutadgu Bilig 27, 40 n: 3, 561
Kk Kaynarca Antlasmasi 81, 82, 86, 88,
81 n: a, 357, 357 n: a, 538, 559 Kk
Sait Pasa bk:. Sait Paa (Kk) Lacisme
bkz. laiklik Lale Devri 42,43,63,79,81,86,
101, 111,
412
Lamartine, Alphonse de 261 Langls, Louis
Mathieu 101 Latin harfleri bkz. Harf Devrimi
Laiklik 17, 18, 19,20,538 Hiristiyan
cemaatlarda 17-19, 22, 40 n: 1,
281-283, 422 n: a, 536-541, 553 n: 11,
558,569
Le Bon, Gustave 378, 402
Leiderdorf, Dr. 316
lenin, Vladimir Ili 408, 467,472 n=53, 566
leopold I (Avusturya Imparatoru) 150 le
Play, Frdric 397, 399 Le Roux, M. 124
Leviathan 290, 402, 403 Libert
(Abdlhak Hamit'in oyunu) 280,
281, 303 n: 22, 367 List, Friedrich 207
Locke, J ohn 69 n: 24, 292, 566 Lonca 46,
58, 468 Louis XIV 46 Louis XV 68 n: 21,
574 Louis XVI 83, 84, 87, 89 n
:
21, 90 n:
25,
211 n: 52, 569, 570, 574
Lozan 504, 532 Ludendorff,
Erich 490 Lukaris, Kiril
(Patrik) 59, 60 lukaris olayi
71 n: 38, 150 Luther, Martin
37, 38 n: a Luxemburg, Rosa
467 LtIi Fikri 559
MaariI bkz. gretim-Egitim 72 n: 48, 174,
179,180,183,207,220,229,231,
588
DZN
234-243, 250 n: 36, 251 n
:
45, 254,
263, 264, 286,388 n: 31, 394, 453,
457, 459, 461, 470 n=38, 471 n: 44-48,
553 n: 7-12, 560
MaariI Mesveret Meclisi 230
Mac Farlane, Charles 127 n: 8, 209 ti: 21,
232, 233, 236,250 n: 33, 303 n: 26,
566
Mahalle mektebi 180, 182, 231, 461
Mahasin (dergi) 445
Mahmut 1 53,181, 209 n-. 29
Mahmut II 24,58, 66, 93, 95, 96, 131 n: 32,
142, 144, 146-148, 155, 156, 159, 160,
161, 164 n: 15, 169, 171-180, 182 rt:
a,183-185, 187-190, 193-201, 203-
207, 209 n: 28-29, 213, 215, 219, 220,
223, 227, 229, 230, 232, 234, 245,
254, 259, 269 n: 4-8, 287, 289, 301,
314,345,346,364,372,3966, 398,
407, 420, 453, 456, 457, 489, 524,
527, 534, 547
Mahmut Pasa (lamat) 331
Mahmut Esat bkz. Bozkurt, Mahmut Esat
Mahmut Esat Efendi 373, 374, 376, 388 n:
25, 448, 469 n: 26, 519 n: 39, 531
Mahmut Nedim Pasa 275, 381
Mahmut kaiI EIendi (Ingiliz) 101, 125, 566
Mal korunurlugu (Tanzimat) 214,223
el-Manar 440, 543, 553 n: 14
Manifaktr sanayi 46
Mansre mhendisleri 184
Mansurzade Sait bkz Sait (Mansurizade)
Maraz-i umumi-yi osman 262
Mardin, Eblula 250 n: 23, 269 n: 2, 316,
339 n: 35, 469 n: 6, 566
Marmont, Auguste Marie Frdric Viesse de
(Maresal) 1911-193, 196, 206, 207,
208 n: 3, 209 n: 28, 210 n: 33-37-40,
212 n: 61, 586
Marx, Karl 284, 285, 304 n: 31, 339 n: 33,
352, 397
Maslahat (ilkesi, ls) 17, 26, 27, 119,
175,226,327
Maslahatilik 175
Masonluk 162, 347, 392, 427 n: 20
Matbaa (-alik) bk:. basim (-alik)
Matematik (ilk modern matematik kitabi)
bkz. Mecmua-vi ulam-i riva:ive 52, 70
n: 28, 97, 100, 181, 199, 208 n: 6, 231,
233, 354, 368, 441, 457, 461, 465
Materyalizme Reddiye, Cemaleddin Afgan
355, 359, 464
Mathieu le compre, 232
Maverd 135
Mavrokordatos, Aleksandros 128 n-. 16
Mavroyenis 158
Mazzini-Garibaldi devrimciligi 273
Mecelle 164 n
:
12, 165 n: 24, 221, 222,
224, 226, 227, 240, 306 rt: 43, 434,
442, 460, 469, 527, 528, 530
Mecelle Komisyonu 226, 458
Meclis-i Ahkm-i Adliye 172
Meclis-i li-yi tanzimat 219,249 n: 12
Meclis-i Kebir-i Maarif 236, 240, 251 n: 45
Meclis-i Umur-u Nafia 174, 179-183, 420
Meclis-i Umur-u Sihhiye bk:. Saglik Ileri
Meclisi
Meclis-i Vl-yi Ahkm-i Adliye 219
Mecmua-ijnn 236, 250 n: 40, 261, 270
n: 14, 349, 387 n: 12,568
Mecmua-i ulm-i riva:ive 199, 233, 238
Medeni hukuk 250 n: 23, 566
Medeni Kanun 250 n: 24
Medrese 62, 94, 114, 176-180, 183, 185-
187, 204, 230, 231, 234, 235, 237-241,
250 n: 29, 255-260, 269 rt: 2, 272, 311,
316, 323, 347, 421, 427 n: 22, 439,
454,456-459, 461, 502, 521, 533,
534, 545, 575
Medrese soItalari 177
Mehdilik 359,360,363
MehmetlI (Fatih) 37, 58
Mehmet IV 71 n:41, 159
Mehmet V (kesat) 160
Mehmet VI (Vahdettin) 499, 512, 517 n: 12,
518 n: 15
Mehmet Efendi (Yirmi Sekiz elebi) 44, 56,
70 n: 28, 201,567,575
589
TRKYE'DE ADALAMA
Mehmet Ali Pasa (Kavalali) 24, 96, 142,
145, 190-192, 196, 209 n: 23, 213, 547
Mehmet Esat 72 n: 48-53, 96, 97, 127 n: 6.
208 n: 11-12, 210 n: 39-40, 211 n: 49,
250 n: 30, 567
Mehmet Murat (Mizanci) bkz. Murat Bey
(Mi:anci)
Mehmet kesit (avusbasi) 93
Mehmet Tahsin 137
Mmoires, baron de Tott 90 n: 29, 573
Mmoires, duc de St. Simon 56, 70 n: 29,
570
Merkeziyeti brokrasi monarsisi 169
Meslet (kavram) 182
Mesveret 274, 275, 281, 289-293, 299,
306 n: 38, 317, 318, 321,325-327,
330, 338 n: 17, 344, 350, 351, 394,
395
Meveret (gazete) 305 n: 35, 399
Mesveret Meclisi (II. Mahmut) 91, 94, 106,
138, 141, 143, 148, 161, 162, 173,
217, 289, 291, 314, 318, 334, 508, 516
Mesrutiyet dnemi 70 n: 34, 138, 181, 197,
209, 244, 266, 283, 318, 325, 339 n:
30, 347, 367, 385, 386 n=3, 412, 415,
424,432,453,454,455,457,461,
466, 459 n: a, 478, 483, 484, 491, 492,
495,506,507,522,523,529,534,
541-543, 547-549, 551
Metakses, Nikodemus 59
Metternich, Klemens Lothar, Prens 185,218,
248, 567, 570
Mevadd-i essiye 214
Mevlevlik 158-161
Meyhane 44
Mihanik (terim olarak dilimize girisi) 194,
234
Militer g 73, 78, 117
Militer rgt 47, 74, 78, 95, 117, 171, 190,
210 n: 43, 489
Militer sistem 88 n: 1,190
Militer yenilesme 78,134
Mill, John Stuart 378
Millet 227, 422
Millet sistemi 149, 176, 177, 228, 230, 295
Milliyetilik 111, 155, 165, 244, 284, 288,
292, 304, 401, 411, 422, 472, 561
Milli Liberal Parti 498
Milli Trk Partisi 498
Milliyetler sorunu 399, 405, 406, 410
Mir'at-i Kanun-u Ess, mer Ziyaeddin
469, 569
Misak-i Mill 480
Misyonerlik 59, 89, 218, 252, 353, 381,
463
Mithat Pasa 160, 170, 220, 225, 228, 247,
294, 310-324, 327-332, 337-339, 342,
359-361, 395, 397, 400, 406, 515, 567
Mizan (gazete) 395, 406, 425, 426,
Mizanci Mehmet Murat Bey bkz. Murat Bey
(Mehmet, Mizanci)
Moltke, Helmuth von (Maresal) 96, 191,
192,207-210,411,567
Montague, Lady Mary 43
Montecuccoli, Raimondo (Commentarii bellici
yazan) 54, 55, 69, 95, 127, 567
Montesquieu, Charles Louis de Secondt, ba-
ron de 34,209, 266,268,282,299,
307, 316, 395
Montmorency, Charles Emanuel Sigismond,
duc de 83
Morali Osman Efendi 112
Mors isaretleri 344
Muamelt ve mnakeht (seriat) 57, 224,
226, 297, 304, 306, 535
Muhafaza-yi Mukaddesat Cemiyeti 502
Muhammed Abduh bkz. Abduh, Muhammed
306, 577
Muhammed Ali, Mevlana 505, 506
Muhammed Ikbal 539
Muhammed kesid kiza bk:. ReidRi:a, Mu-
hammed 406, 414, 440, 471
Mukataa (kesisme) 103-113, 117, 119,
130, 131, 156
Murat V 160,313,315,330,345
Murat Bey (Mehmet, Mizanci) 393, 394,
395, 396, 401, 406, 411 n: a, 425, 567,
568, 573
Musa Carullah bkz. Bigiyef, Musa Carullah
590
DZN
Musa Kazim EIendi 347, 348, 386 n: 7-9,
420, 432, 446-449, 469 n: 3, 470 n: 30-
35, 568
Mustafa III 66,87 MustaIa EIendi (Haci)
465 MustaIa Pasa (Alemdar) 109, 136-
137,
141-143, 159, 163 n: 6, 210 n: 33, 574
MustaIa Pasa (Sadrazam) 138 MustaIa
Behet Efendi 185,208 Mustafa Celalettin
Pasa (Konstanty Borzecki)
284, 304 n: 30, 565, 568 MustaIa Fazil
Pasa 249, 276-278, 280,303,
326
MustaIa Kemal Pasa bkz. Atatrk, Gazi Mus-
tafa Kemal
Mustafa Mazhar Bey, Yarbay 193 Mustafa
Nuri Pasa 45, 66, 67, 71, 72, 88,
89, 90, 128, 130, 131, 143, 164, 191,
193,209,210,568 MustaIa kesit
elebi 250 Mustafa Sabri Efendi
(Seyhlislam) 384,
447, 506, 507, 513 Mustafa Sami 202
Mustafa Suphi 491,492 Mutlak monark
24,174 Mutlakiyeti monarsi 79, 141,
145, 148,
150, 171, 176, 179
Mbasir 113
Mdfaa-i Hukuk 446, 478, 502, 518
Mhendishne 72, 82, 83, 89, 96, 97, 100,
101, 127, 184, 194, 199,210,231,
233, 250, 253, 567
Mlkiye Okulu 184,345,378,395,461
Mltezimlik 108, 109, 110, 1110, 118
MniI Pasa 260, 349, 360, 363, 568, 572
Mnir Efendi (Yakupzade) 359 Mste'min
(siginan) 175 Mtercim kst Pasa bkz.
Rt Paa (M-
tecim)
Mtesellim109
Nadir Sah 42, 146 NaIia 174,
179,208 Naksibendilik
160,162,347,536
Namik Pasa 314,315
Namik Kemal 34, 226, 235, 247, 249, 251,
259, 263, 269, 277-322, 328-339, 350,
353, 355-358, 366, 368, 370-381, 385,
387, 395, 404-406, 441, 443, 451, 524,
541,542,564-569
Namus korunurlugu (tanzimat) 214, 223
Napolyonl 121-125, 146, 158, 165
Napolyon savaslari 114, 120, 147, 155,
198,210
Napolyon'un bildirisi 122,146 Napolyon'un
ihaneti 125 Napolyon'un Misir'i isgali 96,
121, 189 Napolyon III 295, 304, 408
Narodnizmbk:. Halkilik Nas(l)
226,442,449 Nature (J n veya Con) bkz.
Nevirilik Nazar-i Islam da :enginligin
mevkii, Ahmet
Nazmi 462, 471
Necip sim bk:. Ya:iksi:, Necip sim Nefs-i
Natika 115 Nelson, Horatio (Amiral) 124
Netyic'l-vukt, MustaIa Nuri Pasa 67,
87, 130, 143, 568 Neyirlik 232, 233,
355, 359, 426 Nikussios Panayiotakis 149
Nizamat-i essiyye 170, 173 Nizam-i
Cedit'e karsi isyan 98, 125, 128,
195
Nizam-i Cedit'in yikilmasi 108,136,169
Nizam Ordusu 103, 115, 133, 141 Nizam-i
Cedit reformu 96, 108, 134, 138 Nord, Le
(gazete) 279, 280, 303 n: 23-25 Nusret
Pasa 324, 568 Nutuk, Gazi Mustafa Kemal
326, 488, 489,
492, 493, 497, 504, 512, 515, 518 n:
18, 524, 553 n: 3, 557, 561
Obrenovi, Milos 154
Ocak Kethdaligi 98
Odyan Efendi, Kirkor 228, 322, 338 n: 21
Oikumenik 148, 228
Ordu bkz. Askerlik, Nizam-i Cedit, Yenieri,
Ayan askeri.
591
TRKYE'DE ADALAMA
Orhan Gazi 159
Ortodoks 20, 29, 30, 59, 68 n: 21, 80, 81 n:
a, 148-153, 216, 218, 228, 242, 257,
352, 355, 357, 440, 538,
Ortodoks(-uluk)60, 80
Ortodoks Kilisesi (Rum) 21, 60, 148, 154,
256,
Oru, Arif 488
Osman Aga (Pazvandoglu) 130 n: 31,
Osman Pasa (Gazi) 346
Osman Pasa (Topal) 64
Osman Sait EIendi (Mneccimbasi)185
Osmanli geleneksel siyasa dzeni 17
Osmanli Imparatorlugu'nun bir Avrupa devle-
tiyle ilk ittiIaki 123
Osmanli lmparatorlugu'nun blslmesi pa-
zarligi (Napolyon-ar arasinda) 125
Osmanli lmparatorlugu'nun blslmesi pro-
jeleri 122
artoriski 123, 126 n: 5, 528
Kodrikas 565
Osmanli Tip Kurumu 259
Osmanlilik 34, 44, 61, 170, 176, 205, 216,
218, 236, 242-244, 246-248, 254, 259,
275, 295, 303 n
:
25, 384, 393,404,
411 n: a, 406-412, 419, 422 n: a, 462,
469 n: 15-16, 480, 493, 561, 565
Osmanli-kus Savasi 84, 89 n: 22, 90 n: 30,
154
Otopsi ve tesrih 56, 232, 332,
31 Mart Olayi 433, 434, 440
gretim ve egitim 230-244
Hz. mer bin Hattab 403
mer Seyfettin 402,403,421,452,
ner, Kenan 537
zel girisim 103, 405, 407, 426 n: 14454,
466 zel mlkiyet 26, 109, 212, 245,
246, 278,
398, 466, 532 zerk blgeler 123
zgrlk 92, 136, 150, 154, 155, 158, 202,
214, 253-255, 274, 285, 287, 292, 299,
314, 327, 331, 33, 334, 348, 353, 367,
372, 378, 383, 384, 386, 398, 403-406,
416,432,447,448, 450, 455, 463,
482, 534, 535 Palmerston, Henry J ohn
Temple, Viscount
191, 207,210 n: 34, 213, 228, 248 n: 2,
249 n: 2-8, 569, 570 Panislamcilik
360,361,364 Pan-ottomanizm 401 Pan-
Turanizm 493 Papalik 21, 25, 26, 43, 48,
51, 52, 54, 60,
148, 242, 277, 434, 463 Para degeri
112, 129 n: 16 Para devrimi 38 Parlamenter
ynetim 32,219 Parry, V. ]. 74, 76, 88 n: 2,
569 Parvus bkz. Helphand, Alexander Israel
PasarofaAntlasmasi 40,41 Patrona
Ayaklanmasi 57 Pavlos (Aziz) 20, 21, 60,
23 n: a Payisi (Hilendarh; Bulgar kesisi) 154
Pazvandoglu Isyani 131 n: 35 Pazvandoglu
Osman Aga bk:. Osman Aga
(Pazvandoglu) 130 Peev Ibrahim 38,
56 Pertussier, Charles 97, 127 n: 7, 569
Petro, Byk (Deli) 41, 54, 63, 65, 71 n:
43-45, 84, 88 n: 1, 89 n: 16, 95, 126 n:
3, 172, 196,206,207 Pickthall,
Mohammed Marmaduke 544, 545,
553 n: 15
Planlama Kurulu 174 Poligami bkz.
okelilik Pometse 74, 88 n: 1, 89 n:
17,126 n: 3 Ponsonby, J ohn, Viscount 228
Prens Sabahattin Bey bkz. Sabahattin Bey
(Prens)
Presse d'Orient (gazete) 277 Protestanlik
19, 20, 46, 47, 59, 256, 361,
431
Prut 41
:
Pskl Savasi 452, 453
Radek, Kari 491
kagip Pasa (Sadrazam; Koca) 66
592
DZN
Rakovski, Hristo 468
Rami Mehmet Pasa 48, 68 n: 21
Rapports du physique et du moral de l'hom-
me, Baron d'Holbach 232
kasit EIendi (Vakanvis) 62
kasit Pasa (Sadrazam) 315
Ratip Efendi bkz. Ebubekir Ratip Efendi 99
Rey 25, 31, 36, 39, 44, 46, 77, 79, 93,
94, 95, 98, 104, 105, 109, 113-115,
118, 120, 127 n: 8, 128 n: 15, 131 n:
32-38, 140, 144, 147, 150, 153, 164 n:
12, 170, 171, 190, 209 n: 23, 245, 258,
365, 395, 403, 438
Rey dili 255
Redcliffe, Viscount Stratford de 218, 248,
565, 573
Redhouse, J ames 235, 260, 269 n: 5
Redif Pasa 315,345
Redif tabudan 190
Renan, Ernest 261, 298, 3066 n: 40, 352,
353,378,389,412,442
Renan reddiyesi, Namik Kemal 298, 306 n:
37-42, 353, 387 n: 14, 568
kesat (ChateauneuI) 261
kesid kiza, Muhammed 406, 414, 440, 471
n: 44, 543-546, 553 n: 14, 569
Resit Pasa (Byk) 196, 201, 209 n: 28,
211 n: 52-56, 213, 217, 248 n: 2,249
n: 8, 259, 261, 269 n: 8, 303 n: 26, 310,
372, 484
kesit Mehmet Pasa (Serasker) 191
kiza Pasa 194, 302 n: 7,
kiza TevIik bkz. Blkbai, Ri:a Tevfik 452
Rib bkz. faizcilik
Rif' Tahtav bkz. Tahtav, kiI' kaIi
Risle-yi tslmiye, Ibrahim Mteferrika 51-
54, 68 n: 17,568
Rigas bkz. Velestinlis, Rigas ("Fereos")
Robert Kolej 243
Rochefort, M. de 46-50, 53, 78, 67 rt: 9-10,
72 n: 51
"Rouge" bkz. kizillik
Rousseau, J ean-J acques 34, 209 n: 23, 266,
291,292,360,394
Rum ayaklanmalan 151
Rum tercmanlar 99, 114,120, 199
Rusuk yrni 137
kus taraIlisi 124, 155
kusya ile savas (1808-1812) 102,357
kst Pasa (Mtercim) 305, 311, 313-316,
320, 323, 327, 330, 331, 338 n: 24,
387 n: 16
Saat sorunu 548
Sabahattin Bey (Prens) 209, 286, 303 n: 27,
312,393,396, 397,399, 400,406,
410, 411 n: a, 425 n: 3, 426 n: 12, 14,
454, 462, 465, 466 Sacy, Sylvestre de
261 Sadik kiIat Pasa 211 n: 58, 570
Sadullah Bey (Pasa) 313, 315 SaIvet Pasa
88, 237-239, 250 n: 43, 251 n:
46, 315, 322, 387 n: 16,574 Saglik
isleri 188, 189,244 Sahillioglu, Halil
112,131 n: 36, 570 Sahtekarlik 114, 116 St.
Barthelemy kiyimi 46 St. Priest, chevalier
de 81,83 St. Simon, Louis de Rouvroy, duc
de 56 Sait (Mansurzade) 56, 443, 449, 450,
465,
469 n: 25, 470 n
;
36, 471 n: 54, 429 n:
a, 570 Sait Pasa (Kk) 258, 322, 337
n: 10, 386
n: 3, 570 Sait Halim Pasa 412-414416,
420, 427 n:
23-24-26, 434, 435, 440, 447, 469 n:
8-20, 566, 570
Sait Mehmet Efendi 56, 58, 70 n: 28 Sakiz
Rumlan 149 Salisbury, Robert Arthur,
Marquis of 317,
332, 336, 339 n
:
34 Salpinks hellenikon
(gazete) 199 Saltanat, hilfet sorunu 475,
500 Salve-Villedieu, Ernest de 242, 252 n:
48-
52, 571 Sanat 38, 56-61, 83, 86, 95,
100, 133, 181,
182, 207, 230, 231, 237, 240, 243,
248, 258, 259, 262, 267, 316, 352,
593
TRKYE'DE ADALAMA
356, 369, 378, 382, 383,387,415,
423, 439, 445, 447, 454, 469 n: 26,
561
Sanayi uygarligi 43, 365
Sansr messesesi 348
Sarraf 105, 107, 111, 113, 119, 245, 247,
342, 345
Sati Bey 453, 454
Saussure, Czzrnakde 50, 68 n: 17-19, 70
n: 33-34, 571
Sava EIendi (Pasa) 243, 252 n: 53, 322
Savigny, Karl Friedrich von 225
Sbastiani, Gnl. Horace 122
Scularisme 18, 19, 20, 22
Sefahat 79, 111, 113, 114, 133
Sebil'r-reat (dergi) 421, 427 n: 31, 436,
449, 469 n: 9-10-19, 543
Seeckt, Hans von 490, 491, 518 n: 17
Sefaretname, Yirmi Sekiz elebi Mehmet 56,
70 n: 28, 201,567
Sekban-iCedit 143, 145
Selim1 (Yavuz) 37
Selim III 29, 33, 62, 71 n: 36, 84, 87, 88 n:
9, 90 n: 25, 91, 92, 96, 97, 98, 99, 101,
113, 115, 116, 117, 121, 124, 125, 127
n: 8, 128 n: 10, 131 n: 38, 132 n: 43,
133, 137, 141, 143, 165 n: 30, 173,
174, 181, 186, 193, 195, 205, 209 n:
30, 288, 289, 301 n: 3, 311, 564, 568,
570,571, 574
Selimiye Kislasi 98, 128 n: 9
Sened-i IttiIak bkz. Ittifak Senedi
Server Pasa 315
Servet birikimi 79,105,462
Servet-ijunn (dergi) 348, 386 n: 2, 388 n:
34
Servetus 51, 52, 561
Sevr Antlasmasi 483,490, 499, 500
Seyfettin Efendi 315, 317, 321, 322,
Seyyid Ahmed Han (Sir) 355, 359,
Seyyit Bey (Adliye Bakani) 226, 515, 528
,543
Seyyit Mustafa 100,101,181,251,253
Sibyan Okullan 180, 461
Sirat-i mstakim (dergi) 305 n: 33, 427 n:
25-27, 432, 434, 440, 462 Sirp Ulusal
Ayaklanmasi 131 n: 38, 153,
154
Sivas Kongresi 483, 497, 518 n: 18, 563
Sivis yili 112, 131 n: 36, 570 Sigorta
(szck) 463-465 Simavnali Seyh Bedrettin
bkz. Bedrettin (Simavnali Sevh) Sis, Tevfik
Fikret 384 Sivilizasyon 196, 201, 202, 204,
207, 211
n: 56, 259, 484 Siyasal agdaslasma 145
Siyasal hkmranlik bkz. Egemenlik Siyasal
egemenlik 32 Slade, Adolphus 156,165 n:
27,196, 209 n:
28,211 n: 45, 571 Smith, Adam 24, 397
Smith, Spencer 123 Socit (szck) 259,
261 Sorel, Albert 399, 572 Szlesme bkz.
Ser'i szlesme, IttiIak Senedi
131, 134, 137, 138, 144, 145, 155, 163
n-. 9, 215, 290, 311
Szlesmeye dayali devlet 170
Szlk (yapma karari) 18, 62, 32 n: 44,
235, 259-264, 269 n
:
5, 301 n: 5, 319,
32
#
1,377
Spector, Ivar 488, 572 Spitzer, Sigmund
187, 209 n: 19, 211 'n: 60,
556 Stefan (lstefanaki) 185, 201, 217,
517 n: 9,
575
Sleyman I (Kanun) 37, 40 n: 5-6,185
Sleyman EIendi (Seyh, Buharali) 359
SleymanPasa 194,276,311,313-315
322, 330, 331, 335, 337 n: 8-10-11,
339 n: 29, 345, 560,571,572
Sleyman Nazif 436,469 n: 11, 572
Systme de la nature, Baron d'Holbach 232,
233
Sair evlenmesi, Sinasi 262
Sakavet kakinlan (Kabaki Isyani) 125
594
DZN
Sanizade Ataullah EIendi bkz. Ataullah
Efendi (Sani:ade) 162 Sapka devrimi
547 Sark Meselesi bk:. Dogu Sorunu Sehit
Ali Pasa bk:. Ali Paa (Damat) Semsettin
Sami 251 n: 44, 370, 381, 387 n:
24, 469 n: 26, 526, 572 Ser'i hccet
(ser'i szlesme metni) 134, 135,
138,141,145,311 Ser'i szlesme 134,
137 Seriat bilgisi 179 Seriati Islm devleti
169 Seriat devleti 492,495 Seriat hukuku
135, 175, 178, 220-224,
528, 529, 535 Seriat mahkemeleri
175, 222, 223, 249,
458,545
Seriat mahkemelerinin kaldirilmasi 532
Seriat uygulama alani 180, 222 Seriat
yasasi 30,136,164 n: 12, 225, 252 n:
53, 297, 298, 354, 373, 460, 465, 528,
530, 538 Seriatilik 53,177, 271, 296,
479, 486, 488,
498,501,527 SeriI Hasan Pasa 109
Seyh Bedrettin bk:. Bedrettin (Simavnali
Sevh)
Seyh Samil 394 Sinasi, Ibrahim 260-268,
269 n: 1-7, 270 n:
15, 273, 276-283, 286, 290, 302 n: 13-
14, 303 n: 26-27, 305 n=34, 326, 355,
370, 372, 373, 387 n: 14, 421, 422,
556, 558 Sura-vi mmet (gazete) 318,
320, 399, 427
n: 21, 556
Tabii haklar 371
Tahir Mnif Efendi bk:. MnifPaa
Tahsin Efendi 237-240, 251 n: 44, 252 n:
47, 264, 265, 266, 307 n: 46, 356, 363,
572, 575
Tahtav, Rif'Rfi 188, 572 Takrir, Esat
Efendi (Kazasker) 45, 48, 50,
53, 66 n: 4, 201
Takvim 70 n: 31, 112, 539, 548, 553 n: 17
Takvm-i vekayi (gazete) 188, 200, 208 n:
16, 211 n: 56, 251 n: 46,260, 471 n: 46
Talebe-iulm 347 Talimli asker 119
Talleyrand-Perigord, Charles Maurice, (lisis-
leri Bakani) 123, 124 Taniklik (Hiristiyanlar
iin) 222 Tanin (gazete) 466, 471 n: 56,
510, 562,
510 n: a, Tanpinar, Ahmet Hamdi 51,
68 n: 16-20,
128 n: 14, 211 n
:
58, 304 n: 28, 573
Tanriver, Hamdullah Suphi 281 Tanzim
39, 54, 711 n: 41, 213, 220,263,
297
Tarcan, SelimSim452 Tarde, Gabriel 402
Tarhan, Abdlhak Hamit 208 n: 14, 363,
366, 367, 577 Tarih-i Islam, Reinhard
Dozy, 470 n: 43,
560
Tarih-i kadim, TevIik Fikret 431
Tanm kisileri 115
Tarik (gazete) 354, 387 n: 15, 388 n: 26-35
Tarikatilik 204, 540 Tasvir-iefkr (gazete)
261, 263, 268, 269
n: 10-11, 270 n: 18, 277, 303 n: 27,
466, 470 n: 43, 560 Tatarcik Abdullah
Molla bkz. Abdullah Molla
(Tatarcik)
Tzir hakki 222
.
Tefecilik bkz. faizcilik Tek Adam, Sevket
Sreyya Aydemir 497,
518 n: 14, 519 n: 27, 557 Tekin Alp
bkz. Kohen, Moiz 419 Tekel (kavram) 58,
85, 103, 114, 123, 184,
199, 207, 257, 403, 443, 454, 464,
532, 542
Tekkelerin yiktirilmasi 162 Tlmaque,
Fnelon 173, 267,173 n: a Telgraf (ile ilk
haberlesme) 341, 344, 401,
402, 450, 499 Temo, Ibrahim 391,
424 n: 1-3, 425 n: 3,
573
595
TRKYE'DE ADALAMA
Temperley, Harold 573
Teokratik devlet 537-539
Tepedelenli Ali Pasa bkz. Ali Pasa (Tepedelenli)
Terbiye ferini 453, 456
Tercman-i ahval (gazete) 277
Tercmanlik (diplomatik iliskiler) 148, 199,
258 Tercme Odasi 199, 233, 234,
236, 269 n:
5,370 Tersane 82, 83, 94, 107, 207,
331, 332,
345 Teskilti Essiye Kanunu 481,
486, 492,
494, 497, 499, 501, 503, 508-510, 514,
523
Teslis 51,52. 69 n: 24 Tesrih bkz. Otopsi
TevIik Pasa (Sadrazam) 504 TevIik Fikret
381, 384, 385, 388 n: 33, 404,
431,454,455,541,565,571 Tevhid-i
e/kr (gazete) 549 Tevhid-i Tedrisat
Kanunu 533 Tevsi-i mezuniyet 312, 398,
466 Thibaut, Anton 225 Thouvenel,
Edouard Antoine 245 Tibbiye 179, 181,
183-185, 187, 189, 195,
208 n: 13-16, 217, 231, 232, 234, 236,
238, 250 n: 35, 254, 259, 267, 303 n:
26, 367, 379, 424 n: 3, 560, 561, 574
Tibbive ceridesi (gazete) 234 Tibbiye Nzin
234 Tiphne-i mire 185 Tip Okulu 185-
187, 232, 391 Ticaret Bakanligi 222 Ticaret
burjuvazisi 46, 152 Ticaret Meclisi 222
Ticaret Muhakeme Kanunu 222 Timar 36,
38, 44, 64, 72 n: 46, 74, 81, 89
n=17, 103-108, 113-117, 128 n: 15,
131 n: 37, 132 n: 41, 149 el-Tokad
bkz. Mustafa Sabri Tokgz, Ahmet Ihsan
349, 386 n: 8-10, 555,
573
Topal Osman Pasa bkz. Osman Pasa (Topal)
Toplum S:lemesi, J ean-J acques Rousseau
394
Toplumsal szlesme 32, 292, 293, 298
Tott, Franois, baron de 72 n: 48, 82-84, 89
n: 19, 90 n: 29, 264, 569, 573
Toynbee, Arnold J . 71 n: 38, 151, 152, 165
n: 19-20-21, 234, 386 n: 1, 512, 517 n:
6, 519 n: 36-41, 520 n: 43, 573
Tkly, lmre 50
Turancilik 419, 427 n: 20, 492
Trikupis, Nikolaos
Trotsky, Lev 467
Truguet, Laurent, chevalier de 83
Tulumbacilar 117,
Tutucu g 23
La Turquie (gazete) 128, 211 n: 49, 249 n:
6-9, 277, 301 n: 3, 302 n: 9, 304 n=29,
426 n: 10, 565, 567, 570, 575
Tccar 81, 85, 89 n: 14, 102, 114, 117,
118, 128 n: 16, 149, 152, 199, 200,
201,227, 269 m 5, 465, 478
Ttn 44, 103, 117,445
Trk (gazete) 59, 387 n: 21, 399, 401
Trk ulusulugu 399, 405-409, 423, 436-
439, 465, 563
Trk yurdu (dergi) 305 n: 33, 270 n-. 15,
419, 425 n: 3, 426n: 18, 437, 440, 446,
468, 469 n: 15-16-17, 471 n: 57-62,
553 n: 2-20-22, 556, 557, 561, 562,
568
Trklk 285, 387 n: 51, 401, 411, 422,
468
Trkiye Byk Millet Meclisi 481, 517 n: 11,
573
Trkiye Isi Partisi 499
Trkiye'nin can daman, Parvus 387 n: 22,
467, 471 n: 58, 563
Trklk 225, 244, 247-250 n: 36, 271, 283,
304 n:30,337 n: 10387,393,401,
412, 424 n: 1, 436, 437, 438, 469 n: 9-
12-15-16, 556, 560, 562, 565, 570
Tzel Hukuku
Ulem 27, 32, 39, 57, 58, 61-63, 70 n: 34,
72 n: 48, 73, 76, 78, 82, 91, 92, 94,
96. 101-103, 111, 115-118, 131 n: 37,
596
DZN
134, 135, 137-140, 147, 148, 156,
160-163, 164 n: 12, 170, 171, 175-
188, 182 n: a, 196, 198, 204, 205,
215,217,219,224,231,235, 238-
242, 245, 256, 257, 265, 273, 275,
294, 315, 317, 318,321-324, 326,
328, 337 n: 12, 345-347, 353, 355,
356, 375, 413, 420, 432,434,440,
442, 443,448-450, 495, 499, 504-
507,510,513,514,543-545
UluIe harcamalari 112
UluIe sahipligi 117 '
Ulufe tezkeresi 78,117
Ulm-i edebiyye 183
Ulm-i iktisadive ve itimaive mecmuasi
Abb
Ulus kavrami 291
Ulusal Ant bkz. Misak-i Milli
Ulusal bagimsizlik akimi 151, 285
Ulusal ordu 191,488
Ulusuluk akimi 155,229,448
Ulusuluk sorunu 435
Uluslasma 147, 148, 155, 176, 228, 229,
246, 254, 309, 410, 424, 437, 479, 495
Ul'1-emr 135
Umma bkz. mmet
Unitarius inanci 52, 69 n: 24
UrabiPasa 362
Urdu dili 255, 359
Urquhart, David 200, 280
Usl'l-hikemjinizmi'l-mem, Ibrahim
Mteferrika 563
Usl-i meveret hakkinda mektuplar 289,
291
Uytenbogaert 150
tarz-i sivaset, Akuraoglu Yusuf 295 n:
a, 401,409, 556
mmet 148, 204, 226, 267, 293, 295, 297,
298, 299, 318, 320, 324, 327, 350,
351, 399, 404, 408, 415, 423, 427 n:
21, 430, 432, 438, 442, 455, 465, 495,
506,507,513,528,529,556
mmetilik 413, 438
niforma 55, 98, 125, 161, 193, 195, 197,
198,210 retim 61, 62, 74, 77, 79,
88 n: 9, 105,
115, 141 ss- zafer, Esat Efendi
132 n: 47, 159,
160, 162,200,560
topyaci bireycilik 380, 385
Vahan Efendi 322
Vahdettin bkz. Mehmet VI
VakiI isleri 177
Vak'a-i Hayriye 160,163
Vambery, Arminius 273, 285, 301 n: 5, 302
n: 9, 304 n: 32, 305 n: 33, 407, 557,
574
Vankulu (szlk) 62, 370 n
:
31 VasiI EIendi
62 Vatan (kavram) 55, 217, 227, 249 n:
7,
262,263,305,310,350,386,403,
404, 425 n: 7, 500, 515, 518, 564, 565
Vauban, Sbastien Le Prestre, marquis de 69
n: 25, 88 n: 3, 96, 126 n
:
4, 132 n: 44,
562, 574
Vehhabilik 110, 122, 131 n: 33, 146, 512
Vekayi-i tibbive 259 Velestinlis, Rigas
("Fereos") 155,158,165 n:
31
Venelin 154 Vergerines, Charles Gravier,
comte de 82, 89
n: 16
Vergi bagisikligi 98, 152
Verninac 121
Veset't-tibaa, muhtira, Ibrahim Mteferri
ka 57, 70n:32
Vlahov Efendi 468, 471 n: 59
Volksgeist 225
Volney, Constantin Franois Chasseboeuf,
comte de 85, 86, 90 n: 30, 264, 266,
268, 270 n: 12, 297, 298, 307 n: 46,
575 Voltaire (Fanois Marie Arouet)
70, n: 28,
84, 158, 212 n: 60, 233, 266-268, 269
597
TRKYE'DE ADALAMA
Voyvoda 62, 109, 158 n: 16, 131 n
:
31-38,
149, 156
Wanda 273, 274, 301 n: 3, 302 n: 7, 575
Watson, W. ]. 62, 71 n: 39-43, 575 Weber,
Max 30, 443, 462,463 Wilhelm, David le
Leur de. 150 Wilson, Woodrow 408, 475-
479, 483, 484,
517 n: 2-3, 566
Wilson Doktrini 480-483
Wirth, J oseph 490
Yabanci dil grenimi 96, 531
Yagmacilik 76
Yahya Efendi 199,336
Yakupzade Mnir Efendi, bkz. Mnir Efendi
(Yakupzade) Yalin, Hseyin Cahit 40
n: 6, 388 n: 35,
477 n: a, 556, 558, 563, 575 Yaltkaya,
M. SereIeddin 250 n: 29,450, 575 Yangin
sndrme 117 Yararli Isler Meclisi 174,
179-183,420 Yararli Isler Meclisi kaporu
181, 230 Yargilama organi 214,289,371
Yasama organi 216, 219, 221, 416
Yasincizade bk:. Abdlvehfiab Efendi (Yo-
sintizade Seyyit) Yaziksiz, Necip sim
251, 549, 553, 568,
575
Yed-i vahit 114 Yemin (mahkemelerde
Hiristiyanlar) 140,
158, 217, 228, 245, 249 n: 9, 334, 494,
518n: 18
Yeni felsefe mecmuasi 421
Yeni Hayat 419,421,422
Yeni Mektep 454
Yeni Osmanlilar 90 n
:
30, 170, 251 n: 44,
263, 266, 268, 269 n: 4-11, 277, 281-
296, 302 n: 9-11, 303 n: 26-27, 304 n:
30-31, 305 n: 33-34, 306 n: 35-37-40,
310, 311, 318, 325, 327, 335, 341, 344,
350, 351, 353-359, 366-370, 386 n: 3,
389, 390, 394, 395, 399, 400, 405, 430,
433, 434, 408, 485, 497, 514, 540 ,560
Yenieri ayaklanmasi 42, 53, 63, 102, 116,
131 n:32, 143
Yenieri Bektasi olaylari 155
Yenieri kahveleri 114
Yenieri Ocagi 65, 93, 694, 100, 119, 135,
143, 157, 159
Yenieri Ortalan 125
Yenieri rgt 33, 47, 74, 78, 88 n: 1, 117,
136, 157
Yenieri taraItarligi 157
Yenieriligin kaldirilisi 78, 94, 116, 143,
156, 160, 184, 185
Yenieriligin kaldirilmasi egilimi
Yesil Ordu 488-492, 518 n: 14
Yirmi Sekiz elebi Mehmet Efendi bkz. Meh-
met Efendi (Yirmi Sekiz elebi)
Young bkz. Jeune
Ynetici tabaka 43, 44, 79, 88, 94, 117,
148, 149, 202
Yunan ulusal bilinci 154
Yurtseverlik kavrami 111
YusuI Pasa (Gen) 145
YusuI Pasa (Koca) 91, 93, 95, 98,161
YusuI Kamil Pasa 267
Yksek Sra 214, 217, 223
Ynl sanayii 207
Yrtme gc yetkisi 214, 371
Zahire kaakiligi 114
Zahire ticareti 114
Zanaatkar 47, 164 n: 12, 180
Zeamet 81,98, 103-108, 111-113, 128 n:
15, 132 n: 41 Zimmi 175 Zendeka
olaylan 158 Ziya Gk Alp Bkz. Gkalp, Ziya
Ziya Pasa 268, 270 n: 13, 282, 296, 572
ZhtPasa 378 Zvi, Sabbatay 59, 71 n: 37
598
TRKYE'DE ADALAMA
Voyvoda 62, 109, 158 n: 16, 131 ti: 31-38,
149, 156
Wanda 273, 274, 301 n: 3, 302 n: 7, 575
Watson, W. J . 62, 71 n: 39-43, 575 Weber,
Max 30, 443, 462, 463 Wilhelm, David le
Leur de. 150 Wilson, Woodrow 408, 475-
479, 483, 484,
517 n: 2-3, 566
Wilson Doktrini 480-483
Wirth, J oseph 490
Yabanci dil grenimi 96, 531
Yagmacilik 76
Yahya Efendi 199,336
Yakupzade Mnir Efendi, bkz. Mnir Efendi
(Yakupzade) Yalin, Hseyin Cahit 40
n: 6, 388 n: 35,
477 n: a, 556, 558, 563, 575 Yaltkaya,
M. SereIeddin 250 n: 29,450, 575 Yangin
sndrme 117 Yararli Isler Meclisi 174,
179-183,420 Yararli Isler Meclisi kaporu
181, 230 Yargilama organi 214,289,371
Yasama organi 216, 219, 221, 416
Yasincizade bkz. Abdlvehhab Efendi (Yo-
sincizade Seyyit) Yaziksiz, Necip sim
251, 549, 553, 568,
575
Yed-i vahit 114 Yemin (mahkemelerde
Hiristiyanlar) 140,
158, 217, 228, 245, 249 n: 9, 334, 494,
518 n: 18
Yeni felsefe mecmuasi 421
Yeni Hayat 419,421,422
Yeni Mektep 454
Yeni Osmanlilar 90 n: 30, 170, 251 n: 44,
263, 266, 268, 269 n: 4-11, 277, 281-
296, 302 n: 9-11, 303 n: 26-27, 304 n:
30-31, 305 n: 33-34, 306 n: 35-37-40,
310, 311, 318, 325, 327, 335, 341, 344,
350, 351, 353-359, 366-370, 386 n: 3,
389, 390, 394, 395, 399, 400, 405, 430,
433, 434, 408, 485, 497, 514, 540 ,560
Yenieri ayaklanmasi 42, 53, 63, 102, 116,
131 n:32, 143
Yenieri Bektasi olaylari 155
Yenieri kahveleri 114
Yenieri Ocagi 65, 93, 694, 100, 119, 135,
143, 157, 159
Yenieri Ortalan 125
Yenieri rgt 33, 47, 74, 78, 88 n: 1, 117,
136, 157
Yenieri taraItarligi 157
Yenieriligin kaldirilisi 78, 94, 116, 143,
156, 160, 184, 185
Yenieriligin kaldirilmasi egilimi
Yesil Ordu 488-492, 518 n
:
14
Yirmi Sekiz elebi Mehmet Efendi bkz. Meh-
met Efendi (Yirmi Sekiz elebi)
Young bkz. Jeune
Ynetici tabaka 43, 44, 79, 88, 94, 117,
148, 149, 202
Yunan ulusal bilinci 154
Yurtseverlik kavrami 111
YusuI Pasa (Gen) 145
YusuI Pasa (Koca) 91, 93, 95, 98,161
YusuI Kamil Pasa 267
YksekSra 214,217,223
Ynl sanayii 207
Yrtme gc yetkisi 214, 371
Zahire kaakiligi 114
Zahire ticareti 114
Zanaatkar 47, 164 n: 12, 180
Zeamet 81,98, 103-108, 111-113, 128 n=
15, 132 n: 41
Zimmi 175
Zendeka olaylan 158
Ziya Gk Alp Bkz. Gkalp, Ziya Ziya Pasa
268, 270 n: 13, 282, 296, 572 ZhtPasa
378 Zvi, Sabbatay 59, 71 n: 37
598
TkKIYE'lE AGlASlASMA
Niya z i Berkes (21 Ekim1908-18 Aralik 1988) leIkose'de basladigi or-
tagrenimini 1928'de Istanbul Erkek lisesi'nde tamamladi. 1931'de is-
tanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Felsefe Blm'n bitirdi. 1935'te
ayni Iakltede sosyoloji asistani oldu. Ayni yil ABl'ye giderek 1939'a
degin Chicago niversitesinde toplumbilim zerine alismalar yapti. An-
kara Dil ve Tarih-CograIya Fakltesi'nde sosyoloji doenti olduktan sonra
195O'de ikinci kez yurtdisina ikti. 1952'de Kanada'da McGill niversi-
tesi'nde gretim yeligi yapti, ayni niversitede proIesr oldu.
Trkiye'nin tarihsel ve toplumsal evrimiyle ilgili alismalariyla taninan
Niyazi Berkes, 1975'te emekli olup Ingiltere'ye yerlesti. Berkes,
kuramsal toplumbilim zerine grs ve dsncelerini yansitan
alismalarinin yani sira Trkiye'nin Osmanli lnemi'nden gnmze
degin geirdigi degisimleri inceleyen arastirmalar yapti. Bir alan alismasi
Olan Ba:i Ankara Kvleri :erine Bir Aratirma ( 1942), Trkiye'detoplum-
bilim alaninda yayimlanan ilk monograIilerden biridir. Berkes'in
1940'lardan baslayarak esitli gazete ve dergilerde yayimlanan
toplumbilimvefelsefekonulu birok makalesi Felsefe ve Toplumbilim Ya:i-
lan (1985) adli kitabinda toplandi.
Baylca Yaptlar: Trkivede agdalama (1973); ioo Soruda Trkive Ik-
tisat Tarihi (1969-70, 2 cilt); Arap Dnvasinda Islamivet, Millivetilik ve
Sosyalizm (1969); Asva Mektuplari (1976), Siyasi Partiler (1946); 200 Yil-
dir Neden Bocalivoru: ( 1964) ; Baticilik, Ulusuluk ve Toplumsal Devrimler
(1965); Trk Dnnde Bati Sorunu (1975); Atatrk ve Devrimleri
(1982); Teokrasi ve Laiklik (1984).

You might also like