Professional Documents
Culture Documents
Editörler
Uzm. Hem. Þerife Kartal Erdost
Prof. Dr. Oðuz Çetinkale
24 Yazar Katilimiyla
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Sempozyum Dizisi No:67
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Editörler
Uzm. Hem. Þerife KARTAL ERDOST, Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE
2008© Bu kitabýn bütün haklarý Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp Fakültesi Týp Eðitimi Anabilim Dalý
Sürekli Týp Eðitimi Koordinatörlüðü'ne, içeriðinde yer alan bilgi ve görsel materyal ile ilgili her türlü sorumluluk
yazarlara aittir. Kitabýn tamamý ya da bir bölümü yazýlý izin alýnmaksýzýn elektronik yada mekanik yöntemler ile
kopya edilemez, çoðaltýlamaz ve yayýnlanamaz. Kaynak olarak belirtilmek koþulu ile alýntý yapýlabilir.
Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp Fakültesi Týp Eðitimi Anabilim Dalý-Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu
Sempozyum Dizisi Yayýn Kurulu
Baþkan
Mehmet YILDIRIM
Anatomi Anabilim Dalý
Üyeler
M.Rýza ALTIPARMAK
Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý
Ertuðrul H. AYDEMÝR
Dermatoloji Anabilim Dalý
Oktay DEMÝRKIRAN
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý
Ahmet Merih DOBRUCALI
Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý
Ertuðrul GAZÝOÐLU
Genel Cerrahi Anabilim Dalý
Haþim MUTLU
Kardiyoloji Anabilim Dalý
Recep ÖZTÜRK
Enfeksiyon Hastalýklarý ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalý
Sabahattin SAÝP
Nöroloji Anabilim Dalý
Lale SEVER
Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Anabilim Dalý
Hakký Oktay SEYMEN
Fizyoloji Anabilim Dalý
Öner SÜZER
Farmakoloji Anabilim Dalý
Ýsmet ÞAHÝNLER
Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalý
GÝRÝÞ
Nitelikli Bir Yara Bakýmý; yaranýn,
· Ýnfeksiyon etkenleri,
· Travma,
· Zarar verme olasýlýðý yüksek ajanlar ile iliþkisinin kesilmesi,
· Yarada, tekrar cerrahi giriþim gerektirecek koþullarýn oluþturulmamasý ile
saðlanýr.
Yara Bakýmýnýn Amacý;
· Canlý dokularý korumak,
· Travmaya uðrayan bölgede daha fazla doku yýkýmýný ve infeksiyon
geliþimini önlemek,
· Ýyileþmeyi hýzlandýrmak,
· Yaralanmýþ bölgenin fonksiyonlarýný arttýrmak,
· Cilt bütünlüðünü ve diðer organ ve sistemlerde oluþabilecek
komplikasyonlarý önlemektir.
YARA BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER
1-Genel saðlýk durumunun iyileþtirilmesi ve iyilik halinin sürdürülmesi.
· Beslenme; genel saðlýk durumunun iyileþtirilmesi ve iyilik halinin
sürdürülmesinde beslenme çok önemlidir. Yara iyileþmesi için protein,
karbonhidrat, vitamin (C vit), sývý ve mineralleri içeren besin kaynaklarýna
gereksinim duyulur. Gerekli besin maddelerinin yeterince alýnmamasý
durumunda, yara iyileþmesi olumsuz yönde etkilenir.
· Sigara Kullanýmý; sigara, prostoglandin ve fibrinojen üretimini azalttýðý
ve vazokonstrüksiyona neden olduðu için, yara iyileþene kadar
kullanýlmamasý konusunda hasta bilgilendirilmelidir.
11
Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ
·
Bireysel temizlik ve giyim; bireysel temizlik ve giyim uygulamalarý, yara
pansumanýna ya da drene zarar vermemek için çok dikkatli yapýlmalýdýr.
Bazý saðlýk kurumlarýnda cerrahi uygulamadan 1-2 gün sonra yara bölgesi
açýk býrakýlabilir. Eðer yara bölgesi özel bir sargý ile kapatýlmýþsa, hareket
ederken bu sargýlarýn çýkarýlmamasýna özen gösterilmelidir. Islak
pansumanlar, ameliyattan sonra ilk 24 saat içinde deðiþtirilmelidir. Banyo,
yaraya kapatýlan transparan bir film ile duþ þeklinde yapýlmalýdýr. Giysiler
yara bölgesini sýkmamalý, gevþek ve rahat olmalýdýr. Yaradan sýzan kan ve
benzeri atýklarla giysiler ve yatak takýmlarý kirlenebilir. Hemen
deðiþtirilmelidir. Ýnfekte yaralarda kötü koku oluþabilir, gerekli önlemler
alýnmalýdýr.
2-Akut Giriþimler
·
Gözlem ve Yaþam Bulgularýnýn Kontrolü
- Sürekli gözlem (Kanama kontrolü, inflamasyon belirtilerinin, drenajýn
renginin ve kokusunun ve infeksiyon bulgularýnýn gözlenmesi),
- Yara iyileþmesinin kaydedilmesi yara iyileþmesinin temelini oluþturur.
· Ateþ Kontrolü
Ateþ yönetiminde en önemli nokta, ateþi oluþturan nedenin belirlenmesidir.
Ateþ çoðunlukla, zarar verici bir olayla ilgili olmasýna karþýn, beden sýcaklýðýndaki
yükselme bireyin savunma mekanizmasý için yararlý olabilir. Hastanýn ateþini
düþürmek için; ateþ düþürücü (antipiretik) ilaçlar verilir (Düzenli aralýklarla 2-4
saat). Soðuk uygulama yapýlýr (kompres, pike). Böylece buharlaþma yoluyla
sýcaklýk kaybý saðlanýr.
· Dinlenme-Hareketsizlik ve Uyku
Ýnflame olan bölgenin dinlendirilmesi ve hareketsiz tutulmasý inflamatuvar
süreci kýsaltýr, onarým sürecine yardýmcý olur, metabolik gereksinimi düþürür.
Alçý, tesbit materyali ve bandaj ile hareketsizlik yara debrisi ve kanama olasýlýðýný
azaltýr. Dinlenme ise oksijen ve besinlerin etkili kullanýlmasýný saðlar. Yarada
oluþan aðrý ya da akýntýnýn verdiði rahatsýzlýk nedeniyle hastanýn uyku düzeni
bozulabilir. Uygun giriþimlerle hastanýn rahatsýzlýk hissi azaltýlabilir.
· Yaralý Bölgenin Yükseltilmesi
Ýnflamasyon bölgesindeki ödemi, dolayýsýyla aðrýyý azaltýr. Venöz dönüþü
kolaylaþtýrýr. Dolaþýmý hýzlandýrarak iyileþme için gerekli olan besin maddelerinin
ve oksijenin etkili kullanýlmasýna yardýmcý olur.
· Yaralý Bölgenin Oksijenlenmesi
Fibroblastlarýn farklýlaþmasý, kollojen sentezinin hýzlandýrýlmasý, hücre
bölünmesi ve geliþimi için gereklidir.
12
YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER
13
Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ
·
fiziksel-emosyonel stresin en aza indirgenmesi,
·
Rehabilitasyon döneminde, kontraktür, yapýþýklýk ve sekonder infeksiyon
gibi komplikasyonlar yönünden, yaranýn gözlenmesi,
·
Ýlaç tedavisinin devam ettiði koþullarda:
- Yara bakýmý ve pansuman deðiþimi,
- Yara iyileþmesinin anormal göstergeleri konularýnda eðitilir.
PANSUMANLAR
Ýdeal bir pansumanýn özellikleri ;
·Yara iyileþmesini hýzlandýrmalý,
·Yaraya nemli ortam saðlamalý,
·Yaranýn kurumasýna izin vermeksizin fazla eksüda ve toksik maddeleri
ortamdan uzaklaþtýrmalý,
·Kokuyu önlemeli,
·
Yara yüzeyinin sýcaklýðýný korumalý,
·
Havadan yara yüzeyine mikroorganizma geçiþine izin vermemeli,
·Oksijen deðiþimine izin vererek hücre göçüne ve bölünmesine yardýmcý
olmalý,
·Hematom ya da hipertrofik skar oluþumunu önlemeli,
·Pansuman deðiþimi sýrasýnda yaraya zarar vermemeli,
·
Yara kenarýndaki ciltte travma ve doku hasarýna neden olmamalý,
·Aðrýyý azaltmalý,
·
Kolay bulunan, uygulanan ve pahalý olmayan bir ürün olmalýdýr.
14
YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER
KAYNAKLAR
1. Akyolcu, N. (1992). Yaralarda hemþirelik bakýmý. Akyürek, F. (Ed). Ýçinden Cerrahi
Hastalýklarý Hemþireliði. 2. Baský, Anadolu Üniversitesi, Eskiþehir, 87-97.
2. Akyolcu, N. (1998). Yara ve bakýmý. Aksoy, G. (Ed). Ýçinden Cerrahi Hastalýklarý
Hemþireliði El Kitabý. Birlik Ofset, 1. basým, Ýstanbul, 19-32.
3. Akyolcu, N. (2000). Yara iyileþmesi ve bakýmýnda temel ilkeler. Ýçinden Yara Bakým ve
Tedavi Kursu, Ý.Ü. Basýmevi ve Film Merkezi, Ýstanbul.
4. Aslan, F.E. (1998). Yara bakýmý. Olgun, N., Aslan F.E. ve Kuðuoðlu, S. (Ed). Ýçinden Acil
Bakým, Yüce Yayým, Ýstanbul, 362-378.
5. Ayello, A.A. (1997). Caring for the perioperative client. Potter, P.A. ve Perry, A.G. (Eds).
Ýçinden Fundamentals of Nursing, 4th Edition, Mosby- Year Book, St. Louis.
6. Black, M.J. (1997). Wound healing. Black, J.M. ve Jacobs, E.M. (Eds). Ýçinden Medical-
Surgical Nursing. 5th edition, W.B. Saunders Company, USA, 426-434.
7. Cuzzell, J. ve Workman, M.L. (2006). Intervention for Clients with skin problems.
Workman, M.L. ve Ignatavicius, D.D. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing, Critical
Thinking for Collobrative Care, Fifth Edition, Elsevier Saunders, St.Louis, 1575- 1595.
8. Erdil, F. ve Elbaþ, N. (1999). Doku zedelenmesi ve yara iyileþmesi. Ýçinden Cerrahi
Hastalýlarý Hemþireliði, 3. Baský, 72 Tasarým Ofset, Ankara, 67-83.
9. Karadað, A. (2004). Yara bakým hemþireliði. Hemþirelik Forumu, Kasým- Aralýk Sayýsý:1-
8.
10. Lewis, S.M. (2000). Inflamation and infection. Lewis, S.M., Heitkemper, M.M. ve
Dirksen, S.R. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing. Fifth edition. Mosby, St. Louise,
189-203.
11. Lewis, S.M. ve Ayello, E.A. (2004). Inflamation, infection and healing. Lewis, M.S.,
Heitkemper, M.M. ve Dirksen, R.S. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing, Assesment
and Management of Clinical Problems,. 6th Edition, Mosby-Year Book, St. Louis, 204-
214.
15
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.17-24
17
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR
18
CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ
19
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR
20
CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ
21
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR
22
CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ
Primer olarak kapatýlan yaralarda ilk haftada “iyileþme kabarýklýðý veya sýrtý”
olarak isimlendirilen normal ciltten hafifçe daha sert bir kalýn hat geliþir. Bu bulgu
yaranýn hafif ve dikkatlice palpasyonu ile fark edilir. Bunun geliþmemesi yarada
ayrýlma riski olduðunu düþündürmelidir. Karýn insizyonlarýnda postoperatif
dönemde özellikle 5-8. günlerde yaradan bol miktarda serohemorajik ( pembe
renkli ) sývý sýzýntýsý geliþi yara ayrýlmasý için çok önemli bir bulgudur. Yara
ayrýlmasý 14. günde de geliþebilir Böyle bir durumda akýntýnýn geldiði yerdeki cilt
dikiþlerinden birkaçý alýnarak yaranýn derin katlarý muayene edilir. Karýn içi
organlarýn görülmesi veya ayrýlma þüphesi durumunda yara üzeri serum
fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlý bezle örtülerek ameliyathane ortamýnda acil giriþime
alýnýr. Giriþim süresine kadar hastanýn düz yatýrýlmasý , evissere olan organlarýn
içeri gönderilmesine uðraþýlmamasý da gerekmektedir.
Yara Bakýmý :
Pansuman özellikleri kapalý ve açýk býrakýlan yaralara göre deðiþmektedir.
Kuru herhangi bir akýntýnýn geliþmediði temiz yaralarda sýk pansuman
uygulanmasýna gerek yoktur. 24-48 saat sonra açýk býrakýlabilirler. Ancak
giriþimin yerine göre yaranýn dýþ ortamla temasýnýn kesilmesi ve yeni
travmalardan korunmasý amacýyla ince bir pansuman malzemesi ile kapatýlabilir.
Pansuman aralýklarý ve yaranýn gözlenmesi 24 saat veya daha uzun sürelerle
olabilir.
Açýk yaralarýn bakýmý belirli özellikler gösterir. Yaranýn temizlenmesi iyileþme
sürecine yardýmýn önemli bir basamaðýdýr. Yaradaki debrisi, nekrotik doku ve
kalýntý pansuman malzemelerini temizleme çok önemlidir.Yara yataðýnýn serum
fizyolojik ile yeni travmalar oluþturmadan temizlenmesi tercih edilmelidir.
Hastaya iþlem sýrasýnda en az rahatsýzlýðýn ve en az aðrý hissinin verilmesi için
çaba gösterilmelidir. Yaranýn temizlenmesi serum fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlarla
dikkatlice yapýlabildiði gibi , injektör yardýmý ile irrigasyon yöntemi de
uygulanabilir. Ýrrigasyon sýrasýnda iðnenin takýlý olmamasýna dikkat edilmelidir.
Bu hastaya verilebilecek zararýn yanýnda saðlýk çalýþanýnýn korunmasý açýsýnda da
önemlidir.
Açýk yaralarýn deðerlendirilmesinde ve bakýmýnda oluþturulmasý gereken
faktörlerde T (Tissue ): doku özellikleri( debris, nekrotik doku), I: infeksiyon veya
inflamasyon, M (Moisture ): yaranýn nemliliðinin dengesi, E( epitelizasyon ):
yara kenarlarýnýn gözlenmesi, olarak belirlenen “TIME” prensibinin
tamamlandýðý bir çalýþma uygun yaklaþým olarak göze çarpmaktadýr.
Yaralara uygulanan pansuman malzemeleri günümüzde çok çeþitlilik
kazanmýþtýr. Bunlarýn yaranýn ve hastanýn özelliklerine göre þeçilerek kullanýlmasý
önemlidir. Ýyi bir pansuman malzemesi için istenilen kriterleri;
23
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR
Kaynaklar:
1- Vuolo JC. Assesment and management of surgical wounds in clinical practice . Nursing
Standard 2006; 20 ; 46-56
2- Hamzaoðlu Ý. Cerrahi yaralarda tedavi. Yara Bakým ve Tedavi Kursu ( 23-24 Mayýs 2000 ) .
Ý.Ü. Basýmevi ve Film merkezi, Ýstanbul , 2000 ; s: 75-79.
3- DeBoard RH, Rondeau DF, Kang CS, Sabbaj A, McManus JG. Principles of Basic Wound
Evaluation and Management in the Emergency Department. Emerg Med Clin N Am 2007;
25: 23-29
4- Squires A. Documenting Surgical incision site care. Nursing 2003 ; 33: 74
5- Ayello EA, Baranoski S, Salati DS.A Survey of Nurses' wound care knowledge. Advances
in Skin&Wound Care 2005 ; 18; 268-275
6- Fleck CA. Wound Assesment Parameters and Dressing Selection.Advances in Skin &
Wound Care. 2006 ; 19 : 364-70
7- Hahler B. Surgical wound dehiscence.Medsurg Nursing 2006 ; 15: 296-300.
8- Watret L, White R. Surgical Wound management: The role of dressing. Nursing Standard
2001; 15: 59-69
9- Carville K. Which dressing should I use ? It all depends on the “TIMEING”. Australian
Family Physician 2006; 35: 486-489.
24
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.25-30
25
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu
26
CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
27
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu
28
CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
29
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu
KAYNAKLAR
1. Aydýn, S.. Akça, T..Çolak, T..: Cerrahi Hastalarda Taný ve Fizik Muayene, Nobel Týp
Kitabevi, Adana, 2008
2. Bakan, N., Eman, N., Koþar, N., Yara Bakým ve Tedavi Kursu, Ý.Ü. Basýmevi ve Film
Merkezi, Ýstanbul, 2000
3. Erbil, Y., Deðerli, Ü.: Cerrahi Komplikasyonlar, Güneþ Týp Kitabevi, Ankara, 2008
4. Kuðu, N.. Berkan, Ö.. Akyüz, G..:”Ameliyat Olan Ve Olmayan Kronik Periferik
Hastalýðý Olan Olgularda Anksiyete Ve Depresyon Düzeyleri” Anadolu Psikiatri
Dergisi, 2001, S:213-221
5. Rafterry , A.: Cerrahi El Kitabý, And Danýþmanlýk Yayýnevi, 2001
6. Titiz, M. Ý., Þelimen D., Yatlý, T; Hastane Enfeksiyonlarýna Güncel Yaklaþým, Yeni
Buket Yayýn Evi , Ýstanbul, 1997
7. www.sesiahs.health.nsw.gov.au
30
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.31-35
KOLOSTOMÝ BAKIMI
Stoma Yunancadan gelen bir kelime olup 'açýklýk' veya 'aðýz' anlamýna
gelmektedir. Barsak stomasý, barsaðýn karýn duvarýna aðýzlaþtýrýldýðý açýklýða
verilen isimdir. Stomalar geçici ya da kalýcý olabilir. Geçici stomalar, stoma
açýlmasýný gerektiren durum ortadan kalktýktan sonra kapatýlýrken, kalýcý stomalar
yaþam boyu kalmaktadýr.
Barsak stomalarý ikiye ayrýlmaktadýr:
1. Kolostomi
2. Ýleostomi
KOLOSTOMÝ NEDÝR?
Kolostomi, ameliyatla kolon lümeninin karýn duvarýna aðýzlaþtýrýlmasý
iþlemidir. Baþlýca fonksiyonu, barsak içeriðinin dýþarý atýlmasýný saðlamaktýr.
Kolostomiler kalýn barsak üzerindeki yerlerine göre isimlendirilmektedirler.
Ayrýca, cerrahi teknik ve aðýzlaþtýrma þekillerine göre de sýnýflandýrýlabilirler (uç
kolostomi, loop kolostomi gibi).
STOMA ENDÝKASYONLARI
? Ülseratif Kolit, Chron hastalýðý gibi durumlarda,
? Distalde tümör varlýðýnda,
? Anorektal kanserlerde,
? Kolorektal yaralanmalarda ve
? Perinenin geniþ yanýklarý gibi nadir durumlarda da uygulanmaktadýr.
STOMA KOMPLÝKASYONLARI
?
Prolapsus,
?
31
Tülin YILDIZ
Dermatit,
?
Retraksiyon,
?
Parastomal Herni,
?
Post-operatif kanama,
?
Stenoz,
?
Nekroz,
?
Metabolik komplikasyonlar,
?
Parastomal enfeksiyon,
?
Evisserasyon,
?
Fistül ve
?
Barsak týkanmasý þeklinde görülebilmektedir.
?
32
STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Bana ne yapýlacak?
?
Neye benziyor?
?
Ne kadar büyüklükte ve nerede olacak?
?
Sonraki yaþamým nasýl olacak? gibi hasta için önemi büyük olan
?
sorulardýr.
Bu nedenle hasta ve yakýnlarýnýn bu konuda bilgilendirilmeleri çok
?
önemlidir. Bilgilendirmede ;
GI sistemin yapýsý ve fonksiyonlarý anlatýlmalýdýr.
?
Barsak bölümleri çizilerek gösterilmeli, olasý çýkarýlacak kýsým ve
?
stomanýn yeri iþaretlenmelidir.
Stomanýn görünümü, hassasiyeti ve fonksiyonu tanýmlanmalýdýr.
?
Bakým konusunda hasta ve yakýnlarý eðitilmelidir.
?
Diðer ostomili bireylerle görüþmesi saðlanmalýdýr.
?
Ameliyat sonrasý eðitim planý; saðlýklý stomanýn özelliklerini, stoma
?
torba sistemini, torba deðiþtirme iþlemini, peristomal deri bakýmý ve
korunmasýný içermelidir.
AMELÝYAT SONRASI KOLOSTOMÝ BAKIMI
Stomalý bireylerde ameliyat sonrasý stomaya uyum uzun zaman alabilmektedir.
Stomalý hasta kendini normal bir kiþi olarak kabul etmemekte ve iþe yaramadýðýný,
artýk normal bir yaþam sürdüremeyeceðini düþünebilmektedir. Stomalý bireylerin
karþýlaþtýklarý bu sorunlar uygun bakým ile önemli ölçüde azaltýlabilmektedir. Bu
nedenle ameliyat sonrasý bakýmýn ana ilkelerinden biri; “temel kolostomi bakým
becerilerinin” hastaya kazandýrýlmasýdýr .
KOLOSTOMÝ BAKIMI
? Stomanýn deðerlendirilmesi,
? Kolostomi torbasýnýn deðiþtirilmesi,
? Deri bakýmý ve temizliðinin öðretilmesi,
? Diyet,
? Sosyal aktiviteler ve
? Kolostomiye iliþkin sorunlar olarak ele alýnabilir.
Stomanýn Deðerlendirilmesi Ve Kolostomi Torbasýnýn Deðiþtirilmesi
Tüm malzemeler hazýrlanýr .
?
Ýþlem öncesi torba boþaltýlýr, miktar kaydedilir.
?
Pozisyon verilir.
?
Cildi tahriþ etmemek için torba yavaþça çýkarýlýr.
?
Ilýk su ile stoma çevresindeki tüm atýklar temizlenir ve yumuþak bir
?
þekilde kurulanýr, stomanýn rengine dikkat edilir.
Hasta torbalý veya torbasýz banyo yapabilir.
?
33
Tülin YILDIZ
34
STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
KAYNAKLAR
1. Þelimen D.: Stomalý hastalara genel bir bakýþ, I. Ulusal Stoma Bakým Hemþireliði
Sempozyumu,Özar Matbaacýlýk, Ýstanbul,1995;3-4.
2. Aksoy G.: Stomalý hastanýn bakýmý, I. Ulusal Stoma Bakým Hemþireliði Sempozyumu,
Özer Matbaacýlýk, Ýstanbul, 1995; 13-20
3. Sökücü N.: Stoma endikasyonlarý ve komplikasyonlarý, I. Ulusal Stoma Bakým
Hemþireliði Sempozyumu, Özer Matbaacýlýk, Ýstanbul, 1995; 9-12.
4. Ýnanç N, Hatipoðlu S,Yurt V, et al. Hemþirelik Esaslarý. 2. Baský, , Damla Matbaacýlýk,
Ankara, 1999; 317-380
5. Menteþ B, Karadað A.: Kolostomili Ve Ýleostomili Hastalarýn Bakýmýna Yönelik Rehber
Kitap, Ankara 2001.
6. Ayaz S., Stomalý Bireylerde Hemsirenin Rolü, Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007, 27:86-
90.
35
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.37-57
Basý yaralarý, uzun ya da kýsa sürelerle yataða baðýmlý kalan hastalarda ortaya
çýkabilen önemli sorunlardan birisidir. Aslýnda önlenebilir bir komplikasyon
olmasýna karþýn, hastanýn primer sorununa yoðunlaþmýþ olan tedavi ekibinin ve
hastanýn sýklýkla gözünden kaçar ve hemen hemen bütün felçli hastalarda en
azýndan bir dönem ortaya çýkar. Görece basit önlemlerle korunulabilecek olan basý
yaralarýnýn, oluþtuðu takdirde tedavisi son derece güçtür ve hastanýn yaþam
süresini ve kalitesini kötü yönde etkiler. Karmaþýk bir doku yýkýmý sürecine baðlý
olarak geliþen basý yaralarýnýn tedavisi de karmaþýk ve pahalýdýr. Plastik cerrah,
genel cerrah, ortopedist, dahiliyeci, nörolog, beslenme uzmaný, fizyoterapist gibi
uzmanlardan oluþan multidisipliner bir yaklaþým gerektirir.
Dokularýn uzun süreli basýnç altýnda kalmasýna baðlý olarak geliþen ve daha çok
vücudun kemik çýkýntýlarýnýn üzerinde gözlenen iskemik doku kaybý basý yarasý
olarak isimlendirilir. Latince yatmak anlamýna gelen 'decumbere' sözcüðünden
türetilmiþ olan dekübitis ülseri ve yatak yarasý terimleri de eþanlamlý olatrak
kullanýlmakla beraber, basý yaralarý sadece yatan hastalarda deðil tekerlekli
iskemle ile dolaþabilen hastalarda da gözlendiðinden yetersiz kalmaktadýr. Bu
yaralarýn geliþmesindeki en önemli etken basýnç olduðundan basý yarasý terimi en
doðru isimlendirme olarak kabul edilmektedir.
TARÝHÇE
Basý yaralarýnýn varlýðý çok eskiden beri bilinmesine karþýn, etiyolojiye yönelik
ilk görüþler ondokuzuncu yüzyýla aittir. 1853 yýlýnda Brown-Sequard, paraplejik
hayvanlar üzerinde yaptýðý çalýþmalarda basýnç önlendiði ve kuru tutulduðu
takdirde yara açýlmadýðýný, açýlmýþ olan yaralarýn da normal hýzda iyileþtiklerini
gözlemiþ ve basý yaralarýnýn geliþmesinde en önemli etkenlerin basýnç ve nem
37
Prof. Dr.Akýn Yücel
olduðunu ileri sürmüþtür1. Paget 1873'de temel etyolojik etkenin basýnç olduðunu
tekrarlamýþ ve yatak yaralarýný dokunun basýnca baðlý olarak “çürümesi ve
dökülmesi” olarak tanýmlamýþtýr1.
1879 yýlýnda Charcot doku nekrozuna neden olarak sinir yaralanmasý
sonrasýnda salgýlanan nörotrofik faktörleri göstermiþ ve basý yaralarýnýn
paraplejinin kaçýnýlmaz sonucu olduðunu ileri sürmüþtür1. Bundan sonraki
döneme bu görüþ hakim olmuþ ve basý yaralarýnýn tedavisine kalkýþýlmamýþtýr.
1940'da Munro duyusal ve otonomik kontrol kaybýnýn periferik reflekslerde
azalmaya neden olduðunu, bunun da cilt ülserasyonuna yol açtýðýný ileri sürmüþ ve
buradan yola çýkarak yatak yaralarýnýn paraplejinin doðal sonucu olduðunu ve
tedavisinin faydasýz olduðunu savunmuþtur1. Charcot ve Munro tarafýndan
belirlenen bu karamsar yaklaþýmýn hakim olduðu dönemde, Küster (1908) ve
Ascher (1928) ülserlerin oluþmasýnda ve geniþlemesinde bakteriyal enfeksiyonun
önemine dikkat çekmiþlerdir1.
Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda ve sonrasýnda karþýlaþýlan çok sayýda paraplejik
hastada iyi bakým ile ülser geliþmediðinin gözlenmesi ve yatak yaralarýnýn yalnýz
paraplejiklerde deðil baþka aðýr hastalýklar sýrasýnda da geliþtiðinin farkedilmesi
tedaviye yönelik olumsuz tutumun deðiþmesine yol açmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý
sonrasýnda cerrahide kaydedilen büyük atýlým ve kuþkusuz antibiyotiklerin
geliþmesi cerrahlara bu yaralarýn kapatýlabileceði konusunda cesaret vermiþtir.
1938 yýlýnda Davis, iyileþmiþ ülserlerde nedbenin uzaklaþtýrýlarak kalýn bir flep
dokusu ile örtülmesi kavramýný ortaya atmýþtýr1. Mulholland ve ark. 1943 yýlýnda
yaptýklarý çalýþmada basý yaralarýnýn iyileþmesinde beslenmenin ve pozitif azot
dengesinin kurulmasýnýn önemini göstermiþlerdir1. 1945 yýlýnda Lamon ve
Alexander koruyucu sistemik antibiyotik tedavisi altýnda cerrahi olarak kapatýlan
ilk basý yarasý olgusunu bildirmiþlerdir1. Bu tarihten sonra basý yaralarýnýn cerrahi
yöntemlerle kapatýlmasý genel kabul görmüþtür ve kapatmak için tek pediküllü
büyük lokal flepler tercih edilmiþtir. 1970'li yýllarda kas ve kas-deri fleplerinin
kullanýlmaya baþlanmasý basý yaralarýnýn daha kalýn ve daha iyi beslenen dokularla
kapatýlabilmesine olanak vermiþtir. 1974 yýlýnda Dibbell2 ve 1976'da Daniel ve
ark.3 basýya maruz kalan bölgeleri duyusal innervasyonu olan dokularla örtmek
amacý ile daha karmaþýk cerrahi teknikler bildirmiþlerdir. Kemik çýkýntýlarýn
cerrahi olarak uzaklaþtýrýlmasý ve amputasyon gibi ilave yöntemler de tedavi
seçenekleri arasýna girmiþtir.
Cerrahi yöntemlerde kaydedilen bu geliþmelerin yaný sýra, basý yaralarýnýn
oluþmasýna yol açan nedenler daha iyi anlaþýlarak risk altýndaki hastalar
tanýmlanabilmiþ ve korunma yöntemleri belirlenmiþtir.
38
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
EPÝDEMÝYOLOJÝ
Basý yaralarýnýn insidansýný tam olarak belirleyebilmek güçtür. Görülme sýklýðý
incelenen hasta grubuna göre deðiþiklik gösterir. 1994 yýlýnda yapýlan büyük
ölçekli bir prevalans çalýþmasýnda hastanede yatan hastalarýn %9'unda, yoðun
bakým birimlerinde yatan hastalarýn ise %11.1'inde basý yarasý geliþtiði
saptanmýþtýr4. Basý yaralarý kronik hastalarýn bir sorunu gibi düþünülse de,
ülserlerin baþlangýcý genellikle hastalýklarýn akut dönemlerine rastlar. Bunun
nedeni akut hastalýk sýrasýnda dikkatlerin hastanýn birincil sorununa yönelmesi ve
ülser geliþme riskinin sýklýkla dikkate alýnmamasýdýr. Ülserlerin %63'ü hasta
henüz hastanede yatmakta iken geliþmektedir5. Kardiovasküler hastalýklar
sýrasýnda %41, akut nörolojik bozukluklar sýrasýnda %27 ve ortopedik
yaralanmalar sonrasýnda %15 sýklýkta basý yarasýnýn geliþtiði bildirilmiþtir4.
Omurilik yaralanmasý olan hastalarda basý yarasý geliþme sýklýðý önceleri çok
yüksekken, iyi hasta bakýmý ve geliþmiþ rehabilitasyon merkezleri sayesinde
büyük ölçüde azalmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda omurilik yaralanmasý
olan askerlerde basý yarasý insidansý %85 gibi yüksek deðerlerde seyretmekte
iken6, yakýn tarihli bir çalýþmada paraplejik hastalarda insidans %20,
kuadriplejiklerde ise %26 olarak bildirilmiþtir7. Omurilik yaralanmasýndan
sonraki 5 yýl içerisinde basý yarasý prevalansý %20-30 kadardýr. Basý yaralarýnýn
%10'u mobilize hastalarda gözlenirken, %53'ü yataða baðýmlý hastalarda, %37'si
ise tekerlekli iskemle kullananlarda geliþmektedir5.
ETÝYOLOJÝ
Basý yaralarýnýn geliþmesindeki en önemli etken basýnçtýr. Yumuþak dokularýn
basýnç altýnda kalarak sýkýþmalarý iskemiye neden olur ve basýnç engellenmezse
nekroz ve ülserasyon geliþir. Felçli hastalardaki his kusuru ve motor kayýp,
basýncýn algýlanamamasýna ve ortadan kaldýrýlamamasýna yol açar. Nem,
enfeksiyon, sürtünme ve hastanýn taþýnmasý sýrasýnda ortaya çýkan makaslama
kuvvetleri gibi ekstrensek faktörler ile hastanýn genel durum bozukluðu,
malnutrisyon, ileri yaþ, diabet ve ödem gibi intrensek faktörler de dokunun
dayanýklýlýðýný azaltarak basý yaralarýnýn geliþmesini kolaylaþtýrýrlar.
Landis8 1930 yýlýnda yaptýðý mikroenjeksiyon çalýþmasýnda prekapiller
arteriollerdeki kan basýncýný 32 mmHg olarak belirlemiþtir. Buna göre, doku
basýncý bu deðeri aþtýðýnda kapiller yataða kan akýmý engellenecek ve doku
iskemisi oluþacaktýr. Basýnca en fazla maruz kalan bölgeler kemik çýkýntýlarýn
üzerinde bulunan yumuþak dokulardýr. Lindan 1 1965 yýlýnda çeþitli
pozisyonlardayken vücudun maruz kaldýðý basýnçlarý hesaplamýþtýr. Buna göre
sýrtüstü yatar durumdayken sakrum, kalçalar ve topuklarda 40-60 mmHg,
otururken ise iskiadik tüberküller üzerinde 75-100 mmHg basýnç oluþmaktadýr.
39
Prof. Dr.Akýn Yücel
40
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
Bunlara ilave olarak, hastanýn genel durumunun bozuk olmasý, negatif azot
dengesinin geliþmiþ olmasý, yaþýnýn ileri olmasý, diabet ya da bað dokusu
hastalýklarý gibi yara iyileþmesini etkileyen patolojilerin varlýðý ve rehabilitasyona
baþlanmasýna engel olabilecek baþka yaralanmalarýnýn da olmasý basý yaralarýnýn
açýlmasýný kolaylaþtýrýr.
PATOLOJÝ
Basý yaralarý her ne kadar kronik lezyonlar olarak düþünülse de akut bir
baþlangýç dönemi mevcuttur. Akut dönemde basýya maruz kalan ciltte kýzarýklýk
geliþir ve bunu sýrasýyla endürasyon, bül geliþimi, siyanoz ve doku nekrozu izler.
Akut dönemde basýyý ortadan kaldýrmaya yönelik önlemlerin alýnmasý ile ülser
geliþmesi önlenebilir. Endürasyon aþamasýnda lezyonlar lokal abse
formasyonuyla karýþtýrýlabilir. Drenaj amacý ile yapýlacak bir insizyon enfeksiyon
geliþmesine yol açarak ülser oluþumunu kolaylaþtýrabilir.
Kronik dönemde cilt, cilt altý, yað, fasya ve adeleyi içeren derin bir doku
harabiyeti gözlenir. Altta bir eklem varsa nekroz sinoviyal membraný ve eklemi de
içerebilir. Ýlerlemiþ olgularda kemikte osteomiyelit geliþir ve dislokasyonlar ve
patolojik kýrýklar gözlenebilir. Uzun süreli ülserlere genellikle tekrarlayan
iyileþme ve ülserasyon ataklarý eþlik eder. Bazen basý yarasýnýn üzeri ince, parlak
bir epitelle örtülmüþ olabilir. Lezyonun çevresinde geniþ bir nedbeli alan bulunur.
Derin ve geniþ ülserlerde epitel ilerlemesi durur ve yara kenarlarý kalýnlaþarak içeri
kývrýlýr. Ülser zemini genellikle soluk renkli pürulan bir granülasyon dokusu ile
örtülüdür. Bakteryal invazyon ve doku yýkýmý nedeni ile genellikle kötü kokulu
akýntý mevcuttur. Geniþ ülserlerde sürekli akýntýya baðlý olarak protein kaybý ve
anemi geliþebilir.
Yara kültüründe genellikle stafilokoklar, streptokoklar, Pseudomonas
aeruginosa, E. coli, Proteus mirabilis ve bunlarýn kombinasyonlarý saptanýr.
Lezyonun etrafýný çevreleyen geniþ nedbe dokusu nedeni ile sistemik antibiyotik
uygulamalarý genellikle etkili olmaz.
Geliþme þekline göre basý yaralarý iki gruba ayrýlabilir. Basýnýn yanýsýra
sürtünme, nem, makaslama kuvvetleri gibi etkenlerin yol açtýðý tipte lezyon ciltte
baþlar ve önlem alýnmazsa derin dokulara doðru ilerler. Basýya baðlý olarak geliþen
tipinde ise cillte kýzarýklýk ya da küçük bir ülserasyon gözlenmesine karþýn derin
dokularda koni þeklinde geniþleyen büyük harabiyet vardýr. Geliþme þekillerindeki
farklýlýklar basý yaralarýnýn evrelendirilmesini güçleþtirmektedir. Yine de tanýnýn
standardize edilebilmesi açýsýndan evrelendirme faydalýdýr (Tablo).
41
Prof. Dr.Akýn Yücel
KLÝNÝK
Basý yaralarýnýn açýlabileceði yerleri önceden bilmek, korunma açýsýndan önem
taþýr. Basýya uðrayan her yerde geliþebilmekle birlikte, basý yaralarýnýn en sýk
gözlendiði bölgeler sakrum, topuklar, iskium ve trokanterlerdir. Daha az sýklýkla
dirsekler, skapulanýn üzeri, oksipital bölge, omuzlar ve dizlerde de gözlenebilir.
1994 yýlýnda 6047 basý yaralý hastanýn deðerlendirilmesi sonucunda basý yarasý
açýlma sýklýðý sakrum üzerinde %36, topuklarda %30, iskium üzerinde %6,
trokanterler üzerinde %6 olarak belirlenmiþtir4. Ancak, ülserlerin yerleri hastalýðýn
aþamasýna, felcin tipine ve hastanýn pozisyonuna göre deðiþir. Yataða baðýmlý bir
hastada pencerenin ya da televizyonun konumu bile ülserlerin geliþme yerlerini
etkileyebilmektedir.
Omurilik yaralanmasýnýn tipi de basý yaralarýnýn geliþiminde önemlidir. Tam
kesi olan hastalarda rehabilitasyona erken baþlanarak ülser geliþimine karþý önlem
alýnabilirken, kýsmi kesilerde ya da omurilik bütünlüðünün korunduðu
yaralanmalarda hasta immobilize edildiðinden yara daha kolay açýlmaktadýr.
Omurilik yaralanmasýndan sonraki ilk haftalarda genellikle flasid felç
mevcuttur. Hasta sýrtüstü yatar konumdadýr ve ara sýra yanlara döndürülmektedir.
Bu dönemde yara açýlmasý beklenen bölgeler sakrum, topuklar, belki oksipital
bölge ve trokanterlerdir. Eðer hastada spastisite geliþirse sakral ve trokanterik
ülserlere ek olarak medial kondüller ve medial malleoller üzerinde ülser
geliþebilir. Hastanýn yatakta oturmasýna izin verildiðinde sürtünme ve makaslama
kuvvetleri de devreye girer ve iskial tüberküller üzerinde kolaylýkla yaralar
açýlabilir. Tekerlekli iskemleye geçilmesi ile iskial tüberküller üzerinde oluþan
basý daha da artar. Bu hastalarda sürekli sarkmaya baðlý olarak ayaklardaki ödem
artar ve tekerlekli iskemlenin ayaklýðýna dayanan topuk arkasý, ayak tabaný ve
parmaklarýn lateral kenarlarýnda basý yaralarý açýlabilir.
TEDAVÝ
Basý yaralarý bir kez oluþtuðunda tedavisi son derece güçtür. Cerrahi
42
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
43
Prof. Dr.Akýn Yücel
gerekebilir.
Enfeksiyon
Basý yarasý olan hastalarda sýklýkla eþlik eden bir üriner sistem ya da solunum
yolu enfeksiyonu bulunur. Tedavi edilmemesi durumunda bakteriyemi geliþebilir.
Daha önce bahsedildiði gibi bakteriyemi varlýðýnda basý altýndaki iskemik
dokularda bakteriler lokalize olarak enfeksiyon geliþmesine neden olurlar6.
Sistemik enfeksiyon uygun antibiyotiklerle tedavi edilmeli, idrar sondalarýnýn
temizliðine dikkat edilerek sýk deðiþtirilmeli, residüel idrar boþaltýlmalý,
diafragma felci olan hastalarda iyi hidrasyon ve solunum rehabilitasyonu
yapýlmalýdýr.
Basý yaralarý endojen yol dýþýnda direk kontaminasyonla da enfekte olabilirler.
Dýþký bulaþmasýný önlemek amacý ile düþük posalý diyet verilmeli ve hasta
temizliðine dikkat edilmelidir. Ýlerlemiþ ülserde geçici ya da kalýcý kolostomi
açýlmasý da tercih edilebilir.
Basý yaralarýnda sistemik antibiyotik tedavisi tartýþmalýdýr. Etken ajaný bulmak
amacý ile yapýlacak sürüntü kültürleri, kontaminasyon nedeni ile mutlaka üreme
olacaðýndan anlamlý deðildir. Doðru bir sonuç elde edebilmek için yaradan biyopsi
alýp kantitatif kültür yapýlmasý gerekir. Ancak bu klinikte kolay uygulanabilir bir
yöntem deðildir. Bu nedenle baþka bir nedene baðlanamayan sistemik enfeksiyon
bulgularý (lökositoz, ateþ) ya da basý yarasýnýn çevresinde kýzarýklýk, hassasiyet ve
ýsý artýþý, kötü kokulu akýntýda artma gibi lokal enfeksiyon bulgularý olmadýkça
sistemik antibiyotik tedavisine baþlanmaz.
Sorumlu bakteriler genellikle stafilokok ya da streptokoklar gibi deri florasýnýn
üyeleri ya da E. coli, Proteus ya da P. Aureginosa gibi enterik kökenli bakterilerdir.
Sistemik antibiyotik uygulamasý daha çok gram pozitiflere karþý yapýlýr. Yarada
yeþil renkli akýntý gram negatif enfeksiyonu gösterir ve tedavisinde lokal yara
bakýmý ve debridman daha etkilidir.
Spazmýn giderilmesi
Özellikle yukarý seviyeden omurilik yaralanmalarýna spazm sýklýkla eþlik eder.
Spazmýn önlenmesi ve hastanýn pozisyonunun düzeltilmesi cerrahi
uygulanabilmesi için gereklidir. Spazm devam ederken yapýlan cerrahi sonrasýnda
yaranýn tekrar açýlma olasýlýðý son derece yüksektir. Böyle bir durumda ilk
yapýlmasý gereken hastayý beyin cerrahlarýna konsülte ettirmektir. Eðer beyin
cerrahlarý cerrahi bir giriþim düþünmüyorlarsa ilaç yolu ile spazm önlenmelidir. Bu
amaçla diazem tek baþýna ya da baklofen ile birlikte kullanýlabilir.
Kontraktürlerin düzeltilmesi
Uzun süreli felçlerde adeleler ve eklem kapsüllerindeki kýsalma nedeni ile
44
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
45
Prof. Dr.Akýn Yücel
pahalý olmasý kullanýmýný kýsýtlamaktadýr. Ayrýca çok büyük ve aðýr olduðu için
hastaneler dýþýnda kullanýlmasý güçtür. Daha yakýn zamanlarda düþük hava kayýplý
yataklar geliþtirilmiþtir. Bu yataklar enlemesine yerleþtirilmiþ ve bir bilgisayar
tarafýndan aralýklý olarak þiþirilip indirilen içi hava dolu yastýklardan oluþurlar.
Pahalýlýk ve büyüklük sorunlarý bu yataklar için de söz konusudur.
Lokal Tedavi
Basý yaralarýnýn lokal tedavisi konservatif yara bakýmý ile cerrahi iþlemleri
içerir.
Konservatif tedavi
Basý yarasý ile karþýlaþýldýðýnda ilk yapýlmasý gereken yaranýn
deðerlendirilmesi ve cerrahi debridmandýr. Ýlk debridmanýn ameliyathane
þartlarýnda, uygun ýþýk, asistans ve koter varlýðýnda yapýlmasý doðrudur. Tüm
nekrotik dokular uzaklaþtýrýlýr, boþta gezen kemik fragmanlarý alýnýr, fibröz
septalar parçalanýr, enfekte bursalar açýlarak drene edilir, devitalize fasya ve
tendonlar eksize edilir. Kantitatif doku kültürü için biyopsi alýnýr. Daha sonraki
debridmanlar pansumanlar sýrasýnda hasta yataðýnda yapýlabilir.
Debridmanýn ardýndan topikal yara bakýmýna baþlanýr. Topikal yara bakýmýnda
amaçlanan yarayý cerrahi olarak kapatmaya hazýr hale getirmektir. Küçük ve
yüzeyel olan ülserler, basýnýn uzaklaþtýrýlmasý ve iyi yara bakýmý ile, alttan dolan
granülasyonun çevreden epitelize olmasý ile kapanabilirler. Bu þekilde iyileþmiþ
yaralarda yeterince saðlam bir örtü oluþmadýðýndan tekrarlama sýk olur. Genel
durumu cerrahiye izin vermeyecek derecede kötü olan hastalarda iyi yara bakýmý
ile en azýndan ülserin daha da ilerlememesi saðlanýr.
Topikal yara bakýmýnda amaçlanan yaranýn nemli tutulmasý, yarada geliþen
debrisin mekanik olarak uzaklaþtýrýlmasý ve bakterisidal etki ile lokal
enfeksiyonun geriletilmesidir. Pansuman amacý ile kullanýlan solüsyonlar arasýnda
serum fizyolojik ile povidon-iyodin, hidrojen peroksit, asetik asit ve sodyum
hipoklorid (Dakin solüsyonu) gibi bakterisidal solüsyonlar ve gümüþ sülfadiyazin
sayýlabilir. Bakterisidal solüsyonlar enfeksiyonu geriletmekle birlike doku
toksisitesine de yol açtýklarýndan kullanýlmalarý tartýþmalýdýr. 1:1000 oranýnda
sulandýrýlmýþ povidon-iyodin ile 1:100'lük Dakin solüsyonunun doku toksisitesi
yaratmadan bakterisidal etki gösterdiði ileri sürülse de, aktif yara enfeksiyonunun
olmadýðý durumlarda kullanýlmalarý doðru deðildir9. Hidrojen peroksit ve asetik
asit ise sulandýrýlsalar da doku toksisitesine neden olurlar9.
Serum fizyolojik bakterisidal etkisinin olmamasýna karþýn, doku toksisitesine
yol açmadýðýndan ve normal yara iyileþme sürecinin devam etmesini saðlayan
fizyolojik bir ortam oluþturduðundan tercih edilebilecek en iyi solüsyondur.
Pansumanýn etkili olabilmesi için gazlý bezlerin kavitenin tamamýný doldurmasý
46
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
47
Prof. Dr.Akýn Yücel
Cerrahi tedavi
Basý yaralarýnda cerrahi tedavi eksizyonel debridman, kemik çýkýntýlarýn
uzaklaþtýrýlmasý ve yaranýn kalýcý bir örtü ile örtülmesinden oluþur. 1956
yýlýnda Conway ve Griffith1 tarafýndan belirlenen ilkeler halen geçerlidir:
1. Basý yarasýnýn, etrafýndaki bursa ve varsa heterotopik kalsifikasyonlarla
birlikte total eksizyonu.
2. Enfekte olmuþ kemik parçalarýnýn ve ileride basýya yol açabilecek kemik
çýkýntýlarýn uzaklaþtýrýlmasý.
3. Dikkatli hemostaz ve vakumlu yara drenajý. Debridmandan sonra
hemostazýn saðlanamadýðý durumlarda yaranýn kapatýlmasý 24 saat
geciktirilebilir.
4. Tüm ölü boþluklarýn iyi kanlanan kas, kas-deri ya da fasyokütan fleplerle
doldurulmasý.
5. Yaranýn büyük lokal fleplerle kapatýlmasý ve fleplerin, dikiþ hatlarý aðýrlýk
taþýyan bölgelerden geçmeyecek ve gelecekte baþka fleplerin
hazýrlanmasýna engel olmayacak þekilde planlanmasý.
6. Donör alanlarýn gerginliðe yol açmayacak þekilde, gerekirse deri grefti ile
kapatýlmasý.
48
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
49
Prof. Dr.Akýn Yücel
50
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
kas-deri fleplerine göre daha az kanamaya neden olurlar. Ýþlevsel bir bozukluða yol
açmamalarý ve ileride adele fleplerinin planlanmasýna engel olmamalarý ilave
avantajlarý arasýndadýr. En önemli dezavantajlarý, derin yaralarda ölü boþluðu
doldurmaya yetecek kadar kitle içermemeleridir.
Bir diðer yöntem de, basý yaralarýnýn duyusal innervasyonunu omurilik
yaralanmasýnýn üzerindeki seviyelerden alan nörosensoryel fleplerle
kapatýlmasýdýr. Bu amaçla interkostal ada flepleri2,3 ve serbest flepler21
kullanýlmýþtýr. Teorik olarak önemli avantajlarý olan bu yöntemler, teknik olarak
oldukça zor olmalarý nedeni ile klinikte fazla bir uygulama alaný bulamamýþlardýr.
Son yýllarda, özellikle sakral basý yaralarýnýn tedavisinde doku geniþleticilerin
kullanýmýna iliþkin makaleler yayýnlanmýþtýr22,23. Açýk yara varlýðýnda,
kontaminasyon riskinin yüksek olduðu durumlarda ve nedbeli zeminde doku
geniþletici kullanýlmasý oldukça riskli olmasýna karþýn, yazarlar bu þekilde sýrtýn
üst bölgelerinden duyusu olan cildin yara üzerine taþýnabildiðini
savunmaktadýrlar22.
Yerlerine göre basý yaralarýnýn tedavisi
Basý yaralarý vücudun her yerinde oluþabilmekle birlikte, en sýk görülen
bölgeler olan sakral, iskial ve trokanterik basý yaralarýnýn tedavisi üzerinde
ayrýntýlý olarak durulacaktýr.
Sakral basý yaralarý
Sakral basý yaralarý daha çok omurilik yaralanmasýndan sonraki erken
dönemde, hastanýn hareketsiz, sýrtüstü yattýðý sýrada ortaya çýkarlar. Çok derin
olmayan ülserlerde ve felcin geri dönebileceði düþünülen hastalarda fasyokütan
flepler kullanýlýr. Bunlar arasýnda en çok uygulanan Conway ve Griffith'in1
tanýmladýklarý gluteus maksimus adelesinden gelen perforanlarla beslenen,
inferior tabanlý büyük rotasyon flebidir. Lumbar perforanlarla beslenen transvers
lumbosakral flep de bu bölgede kullanýlabilir.
Daha derin yaralar için gluteus maksimus adelesi ile hazýrlanan çeþitli kas-deri
veya kas flepleri kullanýlýr. Bu adele dolaþýmýný superior ve inferior gluteal
arterlerden aldýðý için ikiye bölünerek kullanýlabilir. Ülserin yerine, büyüklüðüne
ve geçirilmiþ ameliyatlara göre adelenin tamamý ya da bir yarýsý, superior ya da
inferior pediküllü olarak, tek taraflý ya da çift taraflý olarak, rotasyon flebi, V-Y
ilerletme flebi ya da ada flebi þeklinde veya yalnýz kas flebi olarak kullanýlabilir.
Klinikte fazla kullaným alaný bulamamakla birlikte, bölgeye duyusal
innervasyonu olan doku taþýyabilmek amacý ile doku geniþletici uygulamalarý ve
interkostal nörovasküler ada flepleri de sakral basý yaralarýnýn tedavisi için
tanýmlanmýþ yöntemler arasýndadýr.
51
Prof. Dr.Akýn Yücel
52
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
53
Prof. Dr.Akýn Yücel
54
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
55
Prof. Dr.Akýn Yücel
KAYNAKÇA
1. Colen SR. Pressure sores. McCarthy JG, ed. Plastic Surgery. Vol. 6. Philadelphia: W.B.Saunders
Company, 1990: 3797-3838.
2. Dibbell DG. Use of a long island flap to bring sensation to the sacral area in young paraplegics.
Plast Reconstr Surg 1974; 54: 220-223.
3. Daniel RK, Terzis JK, Cunningham DM. Sensory skin flaps for coverage of pressure sores in
paraplegic patients: Preliminary report. Plast Reconstr Surg 1976; 58: 317-328.
4. Meehan M. National pressure ulcer prevalence survey. Adv Wound Care 1994; 7: 27-30.
5. Petersen NC, Bittmann S. The epidemiology of pressure sores. Scand J Plast Reconstr Surg
1971;5: 62-66.
6. Mancoll JS, Phillips LG. Pressure sores. Aston SJ, Beasley RW, Thorne CNM, eds. Grabb and
Smith's Plastic Surgery. Philadelphia: Lippincott-Raven,1997: 1083-1097.
7. Stal S, Serer A, Donovan W et al. The perioperative management of the patient with pressure
sores. Ann Plast Surg 1983; 11: 347-356.
8. Feldman DL. Pressure sores. Georgiade GS, Riefkohl R, Levin LS, eds. Georgiade Plastic,
Maxillofacial and Reconstructive Surgery. Baltimore: Williams and Wilkins, 1997: 1111-1123.
9. Lineaweaver W, McMorris S, Soucy D et al. Cellular and bacterial toxicities of topical
antimicrobials. Plast Reconstr Surg 1985; 75: 394-396.
10. Xakellis GC, Chrischilles EA. Hydrocolloid versus saline-gauze dressings in treating pressure
ulcers: a cost-effectiveness analysis. Arch Phys Med Rehabil 1992; 73: 463-469.
11. Wheeland RG. The newer surgical dressings and wound healing. Dermatol Clin 1987; 5: 393-
407.
12. Knighton DR, Silver IA, Hunt TK. Regulation of wound-healing angiogenesis-effect of oxygen
gradients and inspired oxygen concentration. Surgery 1981; 90: 262-270.
13. Marshall DA, Mertz PM, Eaglstein WH. Occlusive dressings. Does dressing type influence the
growth of common bacterial pathogens? Arch Surg 1990; 125: 1136-1139.
14. Fowler E, Papen JC. Evaluation of an alginate dressing for pressure ulcers. Decubitus 1991; 4:
47-48.
15. Robson MC, Phillips LG, Thomason A et al. Recombinant human platelet-derived growth
factor-BB for the treatment of chronic pressure ulcers. Ann Plast Surg 1992; 29: 193-201.
16. Robson MC, Phillips LG, Lawrence WT et al. The safety and effect of topically applied
recombinant basic fibroblast growth factor on the healing of chronic pressure sores. Ann Surg
1992; 216: 401-406.
17. Vasconez LO, Schneider WJ, Jurkiewicz MJ. Pressure sores. Curr Probl Surg 1977; 14: 1-62.
18. Mathes SJ. The muscle flap for management of osteomyelitis. N Engl J Med 1982; 306: 294-
295.
56
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ
19. Mathes SJ, Alpert BS, Chang N. Use of the muscle flap in chronic osteomyelitis: experimental
and clinical correlation. Plast Reconstr Surg 1982; 69: 815-829.
20. Yamamoto Y, Ohura T, Shintomi Y, Sugihara T, Nohira K, Igawa H. Superiority of the
fasciocutaneous flap in reconstruction of sacral pressure sores. Ann Plast Surg 1993 Feb; 30:
116-121.
21. Hill HL, Nahai F, Vasconez LO. The tensor fascia lata myocutaneous free flap. Plast Reconstr
Surg 1978; 61: 517-522.
22. Esposito G, Di Caprio G, Ziccardi P, Scuderi N. Tissue expansion in the treatment of pressure
ulcers. Plast Reconstr Surg 1991; 87: 501-508.
23. Kostakoðlu N, Keçik A, Özyýlmaz F et al. Expansion of fascial flaps: histopathologic changes
and clinical benefits. Plast Reconstr Surg 1993; 91: 72-79.
24. Berry RB. The late results of surgical treatment of pressure sores in paraplegics. Br J Surg 1980;
67: 473-474.
25. Relander M, Palmer B. Recurrence of surgically treated pressure sores. Scand J Plast Reconstr
Surg Hand Surg 1988; 22: 89-92.
26. Disa JJ, Carlton JM, Goldberg NH. Efficacy of operative cure in pressure sore patients. Plast
Reconstr Surg 1992; 89: 272-278.
27. Kierney PC, Engrav LH, Iþýk FF et al. Results of 268 pressure sores in 158 patients managed
jointly by plastic surgery and rehabilitation medicine. Plast Reconstr Surg 1998;102: 765-772.
28. Grotting JC, Bunkis J, Vasconez LO. Pressure sore carcinoma. Ann Plast Surg 1987; 18: 527-
532.
29. Mustoe T, Upton J, Marcellin V et al. Carcinoma in chronic pressure sores: a fulminant disease
process. Plast Reconstr Surg 1986; 77: 116-121.
30. Bostwick J, Pendergrast J, Vasconez LO. Marjolin's ulcer: an immunologically privileged
tumor? Plast Reconst Surg 1976; 57: 66-69.
57
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.59-68
BASI YARALARINDAN
KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
59
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR
60
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Tablo 1:
Evre IV Eklem bursa ve diðer vücut boþluklarýna (rektum, vagina, mesane vb.)yayýlým ± enfeksiyon
61
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR
62
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
63
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR
64
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
– incelenmeli
• Renk deðiþikliði veya kýzarýklýk 30 dk. dan fazla devam ediyorsa,
normal rengine dönünceye kadar basýdan uzak tutulmalýdýr
65
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR
66
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Sývýlaþtýrýlmýþ havalý
?
Düþük hava kayýplý yataklar þeklinde olabilirler.
?
(Basýncý 15-30 mmHg kadar düþürürler.)
67
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR
68
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.69-75
Venöz bacak ülserleri kronik tekrarlayýcý bir problemdir. ABD'de yýlda 400-600
bin kiþi venöz ülser nedeniyle tedavi görmekte ve tedavisi için yýllýk 1.9 ile 2.5
milyon dolar harcanmaktadýr. Ancak ülkemizde venöz bacak ülserlerinin görülme
sýklýðý bilinmemektedir (4,7,8).
Venöz bacak ülseri olan hastalarýn iyileþme süreci uzun zaman almaktadýr. Bu
da kiþilerin yaþam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Belirli aralýklarla pansuman yaptýrmak, yara bölgesindeki akýntý, koku ve
kullanýlan ilaçlar, aðrý ve buna baðlý hareket kýsýtlamasý, kiþinin baðýmlý hale
gelmesi, aktivitesindeki düþüþ kiþiyi fiziksel ve psikolojik olarak
etkileyebilmektedir. Tüm bunlar kiþinin kendisini toplumdan soyutlamasýna ve
depresyona neden olabilmektedir (6,10).
Tedavi ve hemþirelik bakýmýnda temel noktalar; kiþinin yaþam kalitesini
artýracak þekilde þikayetlerin düzeltilmesi, enfeksiyonun önlenmesi, bozulan doku
bütünlüðünün iyileþmesinin saðlanmasý ve tekrarlarýn önlenmesidir. Bakýmda
birincil önemli olan kiþinin kendi kendine bakým sorumluluðunu üstlenmesidir.
Hasta mutlaka tedavi ve bakým programýna dahil edilmelidir.
Hemþirelik bakýmýnda ele alýnacak temel noktalar (1,3,4,5,8,10,12,13,14,15);
·
Yara temizliði ve pansuman
·
Enfeksiyonun önlenmesi
·
Hijyen ve cilt bakýmý
·
Venöz ülserin altta yatan nedenlerine yönelik giriþimler
·
Aðrýnýn kontrol altýna alýnmasý
·
Ödemin azaltýlmasý
·
Konstipasyonun önlenmesi
69
Uzm. Hem. Serap Taylan
·
Konstipasyonun önlenmesi
·
Yeterli beslenmenin saðlanmasý
·
Hastanýn bilgilendirilmesi
70
VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
71
Uzm. Hem. Serap Taylan
72
VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
damar aðý nedeniyle bir pompa iþlevi görür. Ayak tabanýndaki venöz sistemin her
adým atýldýðýnda hafif bir baský altýnda kalmasý, kaný yukarý yönde, topuk ve baldýr
kaslarýna doðru sevk eder. Daha sonra bacak kaslarýnýn kasýlmasý kaný kalbe doðru,
yukarý yönde akmaya teþvik eder.
Yüzmek, bisiklete binmek, golf oynamak ve dans etmek de ayný nedenlerle
venöz dönüþü kolaylaþtýrýr. Asansör kullanmak yerine merdiven çýkmak alýþkanlýk
haline getirilmelidir.
Öte yandan öne ve arkaya doðru tekrarlanan hareketlerin yapýldýðý tenis, duvar
tenisi, hentbol, basketbol, koþu, yüksek atlama, aerobik, aletli jimnasik ve halter
gibi güç gerektiren zorlu sporlar önerilmez. Bu sporlar sýrasýnda venlerdeki kan
basýncýnda tekrarlayan deðiþiklikler görülür ve damarlar buna cevap olarak
çaplarýný arttýrýp geniþlerler. Bu da venöz dönüþün yavaþlamasýna neden olur.
4. Kompresyon
Kompresyon ülserin iyileþmesi ve tekrarlarýn önlenmesi açýsýndan özellikle
gereklidir. Kan akým dinamiðine daha çok yardýmcý olabilmek amacýyla,
çoraplarýn basýnçlarý ayak bileðinde en yüksek, baldýrlarda daha düþük, uylukta
daha da düþük olarak ayarlanmýþtýr. Böylece ayak bileðine baldýrdan, baldýra
uyluktan daha fazla basýnç uygulandýðýndan kan akýmý aþaðýdan yukarýya doðru
yönlendirilmiþ olur.
Tekrarlarý önlemek için ülserin iyileþmesinden sonra en az 5 yýl boyunca
kompresyon çoraplarýnýn giyilmesi gerekmektedir. Kompresyon çoraplarý venöz
basýncýn artmasýný önlemektedir. Genellikle diz altý çoraplar tercih edilir,
elastikiyetlerini kaybetmeden 6 ile 12 ayda bir deðiþtirilmelidir.
Kompresyon çorabý, sabahlarý yataktan kalkmadan önce giyilmeli, gece
yatarken çýkarýlmalýdýr.
5. Sýcaklýk
Isý deðiþiklikleri venlerin davranýþýný deðiþtirmektedir. Bacaklara doðrudan
doðruya ýsý uygulanmasý, venlerin geniþlemesine neden olacaðýndan zararlýdýr.
·Sýcaktan, güneþte uzun süre kalmaktan kaçýnýlmalýdýr.
·Sýcak banyo yapýlmamalýdýr. Banyo, bacaklara soðuk suyla duþ yaparak
bitirilmelidir.
·Türk hamamý, kaplýca, sauna, jakuzi, buhar banyosu, sýcak çamur banyosu
gibi uygulamalardan kaçýnýlmalýdýr.
·Elektrikli battaniye, sýcak su torbalarý, ýsý lambalarý ve ýsýtýcý pedler gibi ýsý
kaynaklarý kullanmaktan kaçýnýlmalýdýr.
·Ýstenmeyen tüyler sýcak aðda kullanýlarak alýnmamalýdýr.
73
Uzm. Hem. Serap Taylan
6. Beslenme
Aþýrý kilolar ve kabýzlýk venöz basýncý arttýrdýðý için kontrol altýna alýnmalýdýr.
·
Kilonun normal sýnýrlarda tutulmasý saðlanmalýdýr.
·
Yiyeceklerle birlikte alýnan tuz miktarý azaltýlmalýdýr.
·
Yeterli miktarda sývý alýmý saðlanmalýdýr.
·
Düzenli olarak lifli gýdalar, taze meyveler ve sebzeler tüketilmelidir.
·
Doymuþ yað (tereyað, kýrmýzý et gibi) tüketimi azaltýlmalýdýr.
74
VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI
KAYNAKLAR
1. Akbayrak N, Erkal S, Ançel G, Albayrak A. “Hemþirelik Bakým Planlarý”, Birlik Matbaasý,
1. Basým, Nisan 2007, Ankara.
2. Bozkurt K, Yýldýrým M. “Kronik Venöz Yetersizlik”, Ý.Ü CTF Sürekli Týp Eðitimi
Komisyonu, Nobel Týp Kitabevleri, 2007.
3. Ebbeskog B. “Elderly Patients With Slow –Healing Leg Ulcers” Web adresi:
http://www.diss.kib.ki.se
4. Güngör E. “Yarada Multidisipliner Yaklaþým: Dermatoloji Görüþü”, I. Ulusal Yara Bakýmý
Kongresi 2006, Bildiri Özet Kitabý, Ýzmir.
5. Güneþ Ü. “Kronik Yaralarýn Deðerlendirilmesi” , C.Ü Hemþirelik Yüksekokulu Dergisi,
2007, Web adresi: http:// www.cumhuriyet.edu.tr
6. Iwuji M. “Preventing Venous Ulceration” , Journal Articles : October 2008, Volum 22,
Issue 10, Web adresi: http:// www.jcn.co.uk
7. Kargý E. “Venöz Bacak Ülserleri” I. Ulusal Yara Bakýmý Kongresi 2006, Bildiri Özet
Kitabý, Ýzmir.
8. Sieggreen M. ““Managing Ven””, 2006, Web adresi: http:// www. nursingcenter.com
9. SERVIER, “Kronik Venöz Hastalýk Semptomlarýn Tedavisi”
10. Toklu A. “Kronik Yarada Ölçme ve Deðerlendirme” II. Ulusal Yara Bakýmý Kongresi 2007,
Bildiri Özet Kitabý, Ýstanbul.
11. http://www.cigna.com “Venous Skin Ulcer”
12. http://www.nurseminerva.co.uk “Leg Ulcers”
13. http://www.nursingcareguide.com “Venous Leg Ulcers”
14. http://www.nursingcenter.com “Caring For Vascular Leg Ulcers”, Home Healthcare
Nurse, Volum 22, Number 4, April 2004.
15. http://www.novofarma.com “Kronik Yaralar”
16. http://www.privatehealth.co.uk “Venous Leg Ulcers”
75
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.77-85
A. DÝYABET NEDÝR?
Diyabetes Mellitus, pankreasýn yeterince insülin üretemediði veya vücudun,
üretilmiþ insülini etkili þekilde kullanamadýðý durumlarda oluþan kronik bir
hastalýktýr. Bu durumda, kan þeker düzeyi yükselir (hiperglisemi), baþta kan
damarlarý ve sinirler olmak üzere hemen tüm sistemler ciddi þekilde zarar görür.
B. DÝYABETÝN KOMPLÝKASYONLARI
1- Týkayýcý damar hastalýðý (Anjiopati)
2- Sinirlerin tahribatý (Nöropati)
3- Böbrek fonksiyon bozukluðu (Nefropati)
4- Görme bozukluðu (Retinopati)
Diyabetin anjiopati, nöropati ve retinopati gibi tüm komplikasyonlarý uzun
sürede ortaya çýkar ve yavaþ bir seyir izler1-2. Oysa ayak yaralarý ani olarak görülür,
hýzla ilerler, bir anda ayaðý ve hayatý tehdit eden bir boyuta ulaþýr. Hasta ve
ailesine kýyamet günü korkusu ve telaþý yaþatýr.
Nöropati ve anjiopati sonucu hastalarýn ayaklarýnda kolayca yaralar açýlabilir.
Bu yaralara ilave olan enfeksiyon derin dokulara hýzla ilerleyerek, büyük çapta
doku ölümlerine (nekroz) yol açabilir. Kýsa sürede geliþen gangren çoðu zaman,
hastanýn ayaðýný ve hatta yaþamýný kaybetme tehlikesiyle karþý karþýya býrakabilir.
C. DÝYABETÝK AYAK YARALARININ ÖNEMÝ
Diyabetik ayak, çözümü güç týbbi sorunlarý yanýnda toplumsal boyutu,
ekonomik ve sosyal boyutu ve insani boyutu olan bir konudur. Týpta uzun süre
ilgisizliðe ve bilgisizliðe terkedilmiþtir. Eksiklikler, ciddi hatalar, aðýr ihmaller
77
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ
78
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ
ÝNSANÝ BOYUT
Diyabetik ayak yaralarýna ilginin, desteðin bu kadar az olduðu bir ülkede,
böylesine aðýr týbbi, sosyal, ekonomik sorunlarý her hastayla birebir yaþamak ve
onlarla savaþmak ancak insani duygularýn desteði ile sürdürülebilecek bir iþtir.
“Put feet first, prevent amputations-Ayaðý baþa koy ve amputasyonlarý önle!”
sloganý ile Dünya Saðlýk Örgütü ve Uluslararasý Diyabet Federasyonu 2005 yýlý
diyabet günlerinin ayaða odaklanmasýný istemiþlerdir3.
D. EPÝDEMÝYOLOJÝK VERÝLER
Elde ettiðimiz bu veriler Türk Diyabet Cemiyeti-Türk Diyabet ve Obezite Vakfý
Özel Diyabet Hastanesinde 2000'li yýllarda yatarak tedavi gören 500 hastaya
aittir4. Bu merkezde diyabetik ayak yaralarýnýn tedavisi yarayla direk ve dolaylý
ilgili uzmanlar tarafýndan ortaklaþa yürütülmektedir. Bu merkezde hasta kabulü,
týbbi ve cerrahi tedaviler ve ekip çalýþmasý konularýnda ciddi bir sorun
yaþanmamaktadýr. Hastalara verilebilecek hizmetin en iyisi burada verilmektedir.
Beþyüz hastanýn 335'i (% 67) erkek, 165'i(% 33) kadýn hasta idi. Hastalarýn
ortalama yaþý 62,3 yýl, ortalama diyabet yaþý 17 yýl bulundu. Hastalarýn 16'sý(%3)
Tip 1 Diyabet, 484'ü (%97) Tip 2 Diyabet idi. Hastalarýn ayak yaralarýnýn 387'si
(%77) ön ayakta, 36'sý (%7) orta ayakta, 43'ü (%9) arka ayakta, 34 (%7) hastada
birden fazla bölgede baþladýðý tespit edildi. Lezyonlarýn 45 (%11) hastada yalnýzca
yumuþak dokuyu tuttuðu, 455 (%89) hastada ise yumuþak doku yanýnda kemik ve
eklem tutulumu olduðu gözlendi.
Yara oluþumuna yol açan faktörlerin epidemiyolojik incelenmesinde 195
(%39) hastada nörotrofik ülser, 95 (%19) hastada travma, 55 (%11) hastada yanýk,
35 (%7) hastada uygun olmayan ayakkabý kullanýmý, 15 (%3) hastada cerrahi
müdahale(nasýr, týrnak kesme vs) saptandý. 105 (%21) hastada ise herhangi bir
etiyolojik neden bulunamadý.
Hastalarýn %96'sýnda nöropati saptandý. Anestezisiz debridman ve ameliyat
yaptýðýmýz hastalar ve yanýk hastalarýn toplamý 125 (%25) hastayý bulmuþtur.
Beþyüz hastanýn damar muayenesinde; 150 (%30) hastada A. Dorsalis
pedis(ADP) ve A. Tibialis posteriorun(ATP) (+), 65 (%13) hastada ADP (+) ve ATP
(-), 40 (%8) hastada ADP (-) ve ATP (+) bulundu. 245 (%49) hastada ayak nabýzlarý
(-) olarak bulundu. Bu hastalarýn 155'inde (%63) A.Poplitea(AP) (+), 90'ýnda
(%37) AP (-) bulundu. A.Popliteanýn (-) olduðu hastalarýn 75'inde A.
Femoralis(AF) (+) ve 15'inde AF (-) olarak bulunmuþtur.
Yüzonbeþ(%23) hastada intermitan kladikasyo, 75 (%15) hastada ýstýrahat aðrýsý
þikayeti mevcuttu.
79
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ
80
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ
Resim 1: Diyabetik ayakta nöropati sonucu geliþen çeþitli deformiteler; pençe ayak deformitesi
(alt sað), Charcot ayaðý (üst sað)ve parmaklardaki deformiteler görülmekte
81
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ
82
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ
83
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ
KAYNAKLAR
1. Reiber GE. : Epidemiology of the Diabetic Foot. Levin and O'Neal's The Diabetic Foot. 5 th ed. St.
Louis: Mosby Year Book 1993 : 1-15.
2. Pendsey S. : Diabetic Foot A Clinical Atlas, Taylor & Francis Group London and New York, 2003.
3. International Diabetes Federation Website, www.idf.org
4. Altýndaþ M, Bingöl UA, Kýlýç A, Pilancý Ö, Diyabetik Ayakta Cerrahi Tedavi: Ýzlem Formuna
Dayalý 500 Hastanýn Analizi Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Dergisi 14;2, 2006
5. Altýndas M, Cinar C Promoting Primary Healing after Ray Amputations in the Diabetic Foot: The
Plantar Dermo-Fat Pad Flap; Plast and Recons Surg 116;1029-34, 2005
6. Altindas M. , Kiliç A. , Cinar C. : Retrospective analysis of 378 consecutive “Diabetic Foot
Evaluation Form” : 'The Diabetic Lower Extremity 2005', The Cleveland Clinic October 20-22,
2005.
7. Altýndaþ M. : Diyabetik Ayak Nobel Týp Kitabevi 2002.
8. Altindas M. , Kiliç A. , Cinar C. : Is Boyd amputation a last solution that may prevent major
amputation in diabetic foot patients?: 'The Diabetic Lower Extremity 2005', The Cleveland
Clinic October 20-22, 2005.
9.Altindas M. , Cinar C. , Kilic A. : A safe and physiologic method for a less bloody surgical field in
diabetic foot surgery: elevation with the trapezoid pillow. J Foot Ankle Surg. 45(2):134-5, 2006.
10. Altýndaþ M ,Kýlýç A.:Is Boyd' s Operation a Last Solution That May Prevent Major Amputation in
84
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ
Diabetic Foot Patients? The Journal of Foot &Ankle Surgery 47:4 307-312 2008.
11. Altindas M, Kilic A: New Two-Stages Approach In Treatment Of Acute Progressýve Dýabetýc
Foot Infectýons: Fýrstly, Týbýotalar Dýsartýculatýon, Then Transtýbýal Amputatýon Journal of Foot
and Ankle Surgery (Baskýda 2008)
12.Palao R., Domenech Ý.,Romanelli M., Tsiftsis D.D.,Slonkova V.,Jortikka A.,JohannesenN.,
Ram.A., Persson M.L. Altýndaþ M., Orsted H.,SchaferE.,:Effect of an ibuprofen-releasing foam
dressing on wund pain:a real-life RCT.:Journal of Wound Care 17:8142_148 2008.
85
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.87-94
87
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU
88
DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI
Etyoloji
Diabetik ayak infeksiyonlarýndan en sýk izole edilen patojenler Staphylococcus
aureus ve â-hemolitik streptokoklar ve diðer gram pozitif koklardýr. Aerobik gram
(+) koklar, derideki çatlaklara kolonize olarak ve akut infeksiyona yol açarlar.
Yüzeyel ülser zemininde geliþen infeksiyonlarda sýklýkla gram (+) koklar etken
olup gram (-) aeroblar ve anaeroblar daha nadir görülür. Ancak derin veya penetran
ülserler ve belirgin doku nekrozu veya gangrenin eþlik ettiði ülserlerde mikst
infeksiyon varlýðý düþünülmelidir.
Hastaneye yatýþ, uygulanan cerrahi iþlemler ile uzamýþ/geniþ spektrumlu
antibiyotik kullanýmý gibi durumlar hastalarýn dirençli mikroorganizmalarla
kolonizasyon/infeksiyonuna neden olur. Kronik yaralarda Pseudomonas
aeruginosa gibi non-fermentatif gram (-) basiller ile enterokok, enterobakter
türleri, zorunlu anaeroblarý kapsayan polimikrobiyal floraya rastlanabilir. Þiddetli
diyabetik ayak infeksiyonlarýnda çok ilaca dirençli mikroorganizmalar etkendir.
Nemli yara örtüsü veya hidroterapiye maruz kalmýþ yaralardan Pseudomonas
türleri, önceden sefalosporin kullanmýþ hastalarýn yara kültürlerinden
enterokoklar daha sýklýkla izole edilmiþtir.
Hastaneye sýk yatýþý olan hastalarda MRSA suþlarý saptanmaktadýr. Sýk
antibiyotik kullanýmý ve immün sistem disfonksiyonu hastanýn MRSA gibi
dirençli mikroorganizmalarla kolonizasyonunu ve sonrasýnda infeksiyon riskini
arttýrýr. Günümüzde hastane kökenli MRSA suþlarý dýþýnda toplum kökenli MRSA
suþlarýna da rastlanýlmaktadýr.
Zorunlu anaeroblar ise en sýk, iskemik nekroz veya derin dokulara ilerleyen
yaralardan izole edilmiþtir. Clostridium perfringens klostridyal miyonekroz veya
gazlý gangren etkenidir.
Klinik
Diabetik ayak infeksiyonlarý yumuþak doku infeksiyonu, myozit, selülit,
paroniþi, apse, nekrotizan fasit, gangren, osteomyelit, gibi farklý klinik
görünümlerde ortaya çýkabilir. Ayak infeksiyonlarý þiddeti, yayýlýmý, klinik
görünüm, yerleþim, etyoloji göz önüne alýnarak deðerlendirilir. Bu
sýnýflandýrmada sýklýkla ekstemiteyi tehdit eden ya da etmeyen þeklinde bir ayrým
kullanýlmaktadýr. Buna ilave olarak yaþamý tehdit eden infeksiyonlar da
deðerlendirilir. Klinikte ekstemiteyi tehdit etmeyen infeksiyonlar önemli iskemi,
kemik-eklem tutulumu olmaksýzýn yüzeyel ülserasyonla karakterizedir. Bu
kategorideki infeksiyonda sellülit 2 cm. veya altýndadýr. Bu infeksiyonlar klinik
olarak stabil ve sistemik tutulum bulgularý bulunmaz. Hafif ve orta þiddetli
infeksiyonlar hastane dýþýnda hekimin yakýn izlemi ile ayaktan takip edilebilir.
Ekstremiteyi tehdit eden infeksiyonlarda sellülit 2 cm'in üzerindedir. Ateþ, ödem,
89
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU
90
DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI
91
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU
92
DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI
KAYNAKLAR
1. Albrant DH. Management of foot ulcers in patients with Diyabetes. J Am Pharm Assoc, 2000;
40: 467 – 74.
2. Ansari MA, Shukla VK. Foot Infections. Lower Extremity Wounds, 2005; 4 (2): 74 – 87.
3. Armstrong DG, Lipsky BA. Diabetic foot infections: stepwise medical and surgical
management. Int Wound Journal 2004; 1: 123- 132,
4. Armstrong DG, Lipsky BA. Advances in the treatment of diabetic foot infections. Diyabetes
Technology &Therapeutics, 2004; 6(2):167- 177.
5. Brem H, Sheehan P. Evidence based protocol for Diabetic foot ulcers. Plast Reconstr Surg
2006; 117(Suppl.):193- 209.
6. Brodsky J, Schneidler C. Diabetic foot infections. Orthopedic Clin North America, 1991;
22(3):473- 489.
7. Boulton AJ, Vileikyte L, Ragnarson-Tennvall G, Apelqvist J. The global burden of diabetic foot
disease. Lancet 2005; 366:1719- 1724.
8. Calvet HM, Yoshihama TT. Infections in Diabetes. Infect Dis Clin North Am, 2001; 15 (2):407 –
421.
9. Carvalho CB, Neto RM, Araqao LP, Oliveira MM, Noqueira MB, Forti AC. Diabetic foot
infection. Bacteriologic analysis of 141 patients. Arq Bras Endocrinol Metabol, 2004; 48
(3):398 – 405.
10. Calhoun JH, Cantrell J, Cobos J, Lacy J, Valdez RR, Hokanson J, Mader JT. Treatment of
diabetic foot infections: Wagner classification, therapy, and outcome. Foot and Ankle 1988;9:
101- 106.
11. Dalkýran A. Orta/þiddetli diyabetik ayak infeksiyonlu hastalarda imipenem/ silastatin ile
piperasilin/ tazobaktam tedavilerinin karþýlaþtýrýlmasý: prospektif, randomize çalýþma.
Uzmanlýk Tezi, ÇÜ. Týp Fakültesi 2006.
12. Diabetic foot disorders: A clinical practice guideline (2006 revision) J Foot & Ankle Surgery.
2006; 45 (5): S1-S 55.
13. Edmonds ME, Foster A. The use of antibiotics in the diabetic foot. Am J Surg 2004; 187:
25S–8S.
14. Frykberg RG, Armstrong DG, Giurini J, Edwards A, Krawette M, Kravitz S, Ross C, Stavosky J,
Stuck R, Vanore J. Diabetic foot disorders. A Clinical Practice Guideline.
J Foot & Ankle Surgery, 2000; 39(5): Supplement.
15. Frykberg RG. Diabetic foot ulcers: Pathogenesis and management. American Family
Physician, 2002; 66(9):1- 22.
16. Ge Y, MacDonald D, Hait H, Lipsky BA. Microbiological profile of infected diabetic foot
ulcers. Diabetic Medicine, 2002; 19: 1032 – 1035.
17. Grayson ML. Diabetic foot infections. Antimicrobial therapy. Infect Dis Clin North Am 1995; 9:
143- 161,
18. Grayson ML, Gibbons GW, Habershaw GM, Freeman DV, Pomposelli FB, Rosenblum BI,
Levin E, Karchmer AW. Use of ampicillin/sulbactam versus imipenem/cilastatin in the
treatment of limb-threatening foot infections in diabetic patients. Clin Infect Dis 1994;18:683-
693.
19. Hartemann–Heurtier A, Robert J, Jacqueminet S. Diabetic foot ulcer and multidrug resistant
microorganisms: risk factors and impact. Diabet. Med, 2004;21: 710- 5.
20. Jeffcoate WJ, Lipsky BA. Contraversies in Diagnosing and managing Osteomyelitis of the Foot
in Diyabetes. Clin Infect Dis, 2004; 39: 115 – 22.
21. Jude EB, Unsworth PF. Optimal treatment of infected diabetic foot ulcers. Drugs Aging 2004;
21: 833–50.
22. Lipsky BA. A report from the international consensus on diagnosing and treating the infected
93
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU
94
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.95-100
95
Uzm. Hem. Canan ERKAN
NÖROPATÝ VE DÝYABET
Periferik ve otonom sinirlerin dejenerasyonu
· Duyusal Nöropati:
o Hafif dereceli:uyuþukluk, sýzlanma, yanma, tüm ayakta soðukluk
ve üþüme
o Ýleri dönemlerde: hissizlik artar ve hasta sanki havada
yürüdüðünü ifade eder. Aðrý mevcutsa yanýcý, batýcý aðrý
vardýr, hasta aðrýya katlanamayacak duruma gelebilir
·Motor Nöropati
Ayak kaslarýnda zayýflama ve erime
o
Ayak kemik ve eklemlerinde aðýr deformasyonlar
o
·Otonom Nöropati
o Ayak kurumasý
o Deri incelmesi
Nasýr oluþumu(1,2,9).
o
ANJÝYOPATÝ VE DÝYABET
·Damarlarda daralma veya týkanýklýk
·Kan akýmýnda azalma
· Yara iyileþmesinde zorlaþma
yara iyileþmesinin anahtarý kanlanmadýr (1,2,9)
Sinirleri ve Damarlarý hasar görmüþ bir ayakta yarayý baþlatan tetikleyici
etkenler:
· Yanýklar
· Uygun olmayan ayakkabýlar
· Çakýl, çivi, raptiye gibi sivri cisimler
· Týrnak bozukluklarý, nasýrlaþma ve derideki çatlaklar
· Travma ve yaralanmalar
· Kan þeker seviyesi (1)
Diyabetik ayak yarasý olan hastanýn hastalýðýna uyumu,bakýmý,tedavisi ve
yaþam standardýnýn yükseltilmesi profesyonel ekip yaklaþýmýný gerekli
kýlmaktadýr(5).Bu ekip üyeleri;
· Plastik cerrah
· Endokrinoloji uzmaný
· Damar cerrahý
· Ortopedist
· Nöroloji uzmaný
· Fizik Tedavi Uzmaný
96
DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
YARA BAKIMI
- Yaranýn Deðerlendirilmesi;
97
Uzm. Hem. Canan ERKAN
98
DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
HASTA EÐÝTÝMÝ
1. Kendi Kendine Ayak Muayenesi
2. Ayak Bakýmý
3. Týrnak Bakýmý
4. Günlük Yaþam Aktiviteleri
5. Uygun Ayakkabý (1,5)
1. KENDÝ KENDÝNE AYAK MUAYENESÝ
Çoraplar,ayak derisi,týrnak muayenesi,parmak aralarý,Isý kontrolü,his
kontrolü,ayakkabý kontrolü önemlidir(1,5).
2. AYAK BAKIMI
Günlük yýkama(Ilýk su),nasýr veya sertlik inceltme,parmak aralarýný kuru
tutma,yaðlý krem sürme pençeleþmeye karþý masaj günlük yaþamýnda
sürdürülmelidir(1,5).
3. TIRNAK BAKIMI
Özel bir makas ile týrnak asla yanlardan alýnmamalý; düz kesilmelidir. Derin
kesilmemeli; batmaya yol açar.Görme problemi varsa yakýnlarýndan destek alýn-
malýdýr (1,5)
4. UYGUN AYAKKABI
Ayakta yeni yaralarýn açýlmasýný önlemek için doðru ayakkabý seçimi
önemlidir.
o Ayaðý tam kavramalý
o Yeni ayakkabýyý ilk günler 2 saatten fazla giymemeli alýþtýra
alýþtýra giyilmelidir
o Ayný ayakkabý her gün giyilmemelidir
o Önü kapalý ayakkabý giyilmelidir
o Yüksek topuklu ve ucu sivri ayakkabýlar giyilmemelidir (1,5)
5. GÜNLÜK YAÞAM AKTÝVÝTELERÝ
Yalýnayak yürümemeli,uzun yürüyüþ yapmamalý,ayakkabý tabanlýðý
deðiþimi,yeni ayakkabý programý,ayakkabý saðlamlýlýðý,kendi kendine ayak
muayenesi,uygun ayakkabý kullanmalýdýr(1,5)
Ayak yaralarý önlenebilen en azýndan azaltýlabilen komplikasyonlarýdýr.
Diyabetik Ayaðýn Bakým ve tedavisinde düzenli takip ve diyabetli hastanýn eðitimi
önemlidir(11).
99
Uzm. Hem. Canan ERKAN
Prof.Dr.Muzaffer ALTINDAÞ
KAYNAKLAR
1. Altýndaþ,M.:Diyabetik Ayak,Nobel Týp Kitabevi,2002,Ýstanbul
2. Altýndaþ,M.:Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý,Ý.Ü.Cerrahpaþa Týp Fak.Sürekli Týp Eðitimi
Etkinlikleri Sempozyumu Dizisi No:27,18-19 Ekim 2001,Ýstanbul
3. www.yeditepehastanesi.com.tr. Diyabetik Ayak Kliniði.27.10.2008
4. Sümer,A.,Onur,E.,Altýnlý,E.:Alt Ekstremite Amputasyonlarýnda Klinik
Deneyimlerimiz;Ýnönü Üniversitesi Týp Fakültesi Dergisi,15(3):187-190,2008
5. Yüksel,A.:Diyabette Ayak Bakýmý,Diyabet Hemþireliði Derneði,2002,Ýstanbul
6. www.damarhastaliklarimerkezi.com/diyabetik_ayak.asp
7. http//yarabakimi.blogspot.com
8. Akyolcu,N.:Yara Ýyileþmesi ve Bakýmýnda Temel Ýlkeler,Yara bakým ve Tedavi Kursu,23-
24 Mayýs 2000,Ýstanbul
9. Altýndaþ,M.:Diyabetik Ayak Yarasýnda Tedavi: Týbbi,Sosyal,Ekonomik Boyutlar.,Yara
bakým ve Tedavi Kursu,23-24 Mayýs 2000,Ýstanbul
10.Pek,H.:Diyabet ve Beslenme,Diyabet Hemþireliði Derneði,2002,Ýstanbul
11. Levin,Marvin E.MD.:Journal of Wound,Ostomy -Continence Nursing,25(3):129-146
100
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.101-105
101
Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL
DA, hem birey hem de toplum için önemli bir ekonomik sorundur.Bu nedenle en
ucuz olan önlem, tercih edilmelidir.Maliyet çalýþmalarý,ayak ülserlerinin primer
iyileþmesinin cerrahi tedavilerle iyileþmeye göre 5 kat daha ucuz olduðunu
göstermektedir.DA sorunlarýný daha çok görmemizin nedenleri,hastalarýn yaþam
süresinin artmasý,diyabetle uzun yaþamýn mümkün olmasý, hipergliseminin
þiddetinin uzun sürmesi, diyabetiklerin % 42'sinde 15-20 yýl sonra nöropati
geliþme olasýlýðý, nöropatide de.ayak ülserasyon riskinin artmasý olarak
açýklanabilir. Nöropatik ülserler ise, iskemik ülserlere göre 3 kat daha fazladýr.
DA komplikasyonu için risk faktörleri; Nöropatik ayak, periferik damar
hastalýðý, ayak deformitesi, infeksiyon,ayakta ödem, makrovaskuler hastalýk,
dislipidemi, temel ayak bakým eksikliði, hijyen eksikliði, sigara içme, obezite, 65
yaþ ve yukarýsý, düzensiz glisemik kontrol olarak sayýlabilir.
Diyabetik Ayak Fizyopatolojisi;Üç þekilde oluþur,
1- Periferik Nöropati(Duyu Kaybý,Motor Fonksiyon Kaybý,Otonomik
Kayýplar)
2- Vasküler Patoloji(Mikrovasküler,Makrovasküler)
3- Her Ýkisi Birlikte.
Periferik nöropati sonucu görülen ayakta duyu kaybýna baðlý oluþan ayak
ülserleri;
1- Travmatik(mekanik,kimyasal,termal); Duymayan ayak, çarpma, yanma,
kimyasal ürüne maruz kalma gibi nedenlerle yaralanabilir.
2- Basýnç-Stress'e Baðlý;Vucut aðýrlýðý normal ayakta eþit daðýlýr fakat
nöropatik ayakta belirli noktalara aþýrý yük vardýr.
Vasküler patoloji sonucu ise;
1- Periferik Damar Týkanýklýðý(Tibialis Posterior,Dorsalis Pedis),
2- Makro Düzeyde Damar Týkanýklýðý geliþir.
Diyabetik Hasta Þikayetlerinin Öðrenilmesi;
-Karýncalanma,
-Yanma,
-Hiperestezi,
-Sýcak-soðuk duyu kaybý,
-Dokunma duyusu kaybý,
-Kaslarda atrofi,
-Yürümede zorluk,motor fonksiyon kaybý
Deri Durumu:
1-Isý kontrolü (sýcak,soðuk,normal)
2-Renk kontrolü (soluk,siyanoze,kýzarýk)
102
DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA
3-Volüm (atrofi,ödem)
4-Tekstüre (terleme kaybý,kuruluk,esneklik)
5-Parmak aralarýnda mantar,týrnak kesimi
6-Ayakta ülser olup olmadýðý (basý ülseri,travmatik ülser,vasküler patoloji)
DUYU TESTÝ :
Semmes-Weinstein monofilamentlerinin 5.07 kodlu 10 gr basýnç veren
filament ile ayak tabaný ve ayak sýrtýnda 10 noktada duyu testi yapýlýr.Ayak þekli
üzerinde duyan bölgelere mavi kalemle V,duymayan bölgelere de kýrmýzý kalemle
X iþareti konur.Monofilament olmadýðý koþullarda tükenmez kalem ucu da
kullanýlabilinir.
DÝYABETLÝ HASTADA DÜZENLÝ YAPILMASI GEREKEN KAS
FONKSÝYON TESTLERÝ
1-Dorsifleksiyon Hareketi:Tibialis anterior kasýnýn hareketi (Peroneal sinir)
2-Baþparmak Ekstansiyonu:Ekstensör Hallusis Longus kasýnýn hareketi
(Peronea sinir)
3-Baþparmak Fleksiyonu:Fleksör Hallusis Longus kasýnýn hareketi (Tibial
sinir)
4-Ýnversiyon Hareketi:Tibialis Posterior kasýnýn hareketi (Tibial sinir)
5-Eversiyon Hareketi:Peroneus Longus kasýnýn hareketi (Sup.Peroneal)
6-Plantar Fleksiyon hareketi:Gastro/Soleus kaslarýnýn hareketi (Tibial sinir)
DÝYABETÝK AYAK DEFORMÝTELERÝNÝN TANISI:
1-Çekiç/Pençe Parmak
2-Kemik Çýkýntýsý
3-Hallux Limutus
4-Equinus
5-Düþük Ayak
6-Kýsmi Amputasyon
7-Tam Amputasyon
8-CHARCOT Eklemi
VASKÜLER DEÐERLENDIRME:
1- Dorsalis Pedis ve Tibialis Posterior nabýzlarýnýn palpasyonla deðerlen-
dirilmesi,
-Kuvvetli
-Zayýf
-Alýnamýyor þeklinde deðerlendirilebilir.
2- Doppler Deðerlendirme,
103
Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL
AYAKKABININ DEÐERLENDIRILMESI:
1-Hastanýn ,Giydiði Ayakkabýnýn Kontrolü;
-Hasta herhangi bir ayakkabý giyiyor
-Hasta giydiði ayakkabýya özen gösteriyor
-Hasta zararlý ayakkabý giyiyor
-Hastanýn koruyucu ayakkabýya ihtiyacý var
-Hastanýn ortopedik ayakkabýya ihtiyacý var
DIÐER DEÐERLENDIRMELER:
-Hastanýn ayaðý hangi risk grubunda,
-Hastanýn eðitimi hangi düzeyde,
-Hastanýn günlük yaþam aktiviteleri nedir,
-Ayakta kalma süresi ne kadardýr,
-Sosyoekonomik durumu nasýldýr,
-Yapýlacak plana uyumu nasýldýr,
- Diyabetik ayak ekibi deðerlendirmesine gereksinim var mýdýr?
104
DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA
baþlatýlabilir.
Araþtýrmalar, önlem, iyi hasta eðitimi, saðlýk çalýþanlarýnýn duyarlýlýðý ve
?
eðitimi ile çok yönlü ayak ülseri tedavisi ve de düzenli izlem sonucu ayak
amputasyonlarýnýn % 49-85 oranýnda azaldýðýný bildirmektedirler.
Bu yazýyý, Orhan Veli'nin dizeleri ile bitirmek istiyorum; “Hiçbir þeyden
?
çekmedi dünyada / Nasýrdan çektiði kadar; / Hatta çirkin yaratýldýðýndan
bile / O kadar müteessir deðildi; / Kundurasý vurmadýðý zamanlarda /
Anmazdý ama Allahýn adýný, / Günahkar da sayýlmazdý. / Yazýk oldu
Süleyman Efendi'ye...
KAYNAKLAR:
3- 21. Yüzyýlda Herkes Ýçin Saðlýk. Saðlýk Bakanlýðý.Temel Saðlýk Hizmetleri Genel
Müdürlüðü,Temmuz 2000, Ankara.
105
.
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.107-117
Canlý dokular sýcaklýk artýþýna belli bir dereceye kadar dayanarak canlýlýklarýný
koruyabilirler. Kabaca 45 santigrad dereceden sonra temas süresi arttýkça paralel
olarak artan sýcak hasarýna maruz kalýrlar. Sýcak yaralanmasý derinin epidermis
tabakasý ve altýndaki dermis ve daha derin dokularda koagulatif tipte nekroza yol
açar. Bu doku ölümünde nekrozun derinliði derinin maruz kaldýðý ýsýnýn
yüksekliðine ve temas süresine göre belirlenir.
Yanýklar derinliðine göre 3 grupta sýnýflandýrýlýrlar. Bu 3 dereceli sýnýflandýrma
sadece yanan deri hasarý için yapýlan bir sýnýflamadýr. Daha derin deri altý ve diðer
dokularýnda hasar görmesi durumunda sayýsal olarak 4 veya 5 derece gibi
sýnýflandýrýlmaktan ziyade etkilenen anatomik katmanlarýn adý ile tarif edilirler.
Derinin kalýnlýðý deðiþik alanlarda farklýlýk göstermesine raðmen her yerde
anatomik yapý benzer þekildedir. Ancak deriden sonraki topografik yapý
vücudumuzun her bölgesinde deðiþkenlik gösterir. Örneðin saçlý deri ile karýn
duvarý derisi altýndaki katmanlar ayný þekilde sýralanmazlar.
Bu bölümde yanýk hastanýn genel ilk tedavisi, resüsitasyonu ve yanýk þoku
tedavisinden bahsedilmeyecek sadece yaraya yapýlan lokal giriþimler, cerrahi
giriþimler, pansuman materyalleri ve pansuman yöntemleri açýklanacaktýr.
YANIK YARASI : TANIMLAMALAR
Herhangi bir giriþime baþlamadan önce yanýk yarasýnda deðerlendirme yapýlýr.
Hastanýn genel durumu ve yapýlacak genel giriþimleri bir yana býrakacak olursak
yanýk yarasýnýn derinliði ve geniþliði belirlenir. Yanýk yarasýnýn derinliði ve
geniþliði tespit edilir edilmez, yara tamamýyla temizlenir ve debride edilir. Yanýk
dokunun derinliðini kesin olarak belirlemek çoðu zaman ilk 48 saat içinde
mümkün olmayabilir. Ýlerleyici hasar nedeniyle derinliði kesin olarak belirlemek
48-72 saate kadar ertelenebilir ve bundan sonra tedavi safhasý baþlar. Tabii ki
derinlik tayini kesinleþene kadar yaraya yine tedavi baþlatýlýr. Bu dönemde ki
107
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE
108
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ
109
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE
110
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ
111
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE
112
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ
113
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE
eskar dokusunu penetre edip daha derin dokulara ulaþabilmesidir. Diðer ajanlar ve
gümüþ sülfadiazin eskarý penetre edemez. En önemli dezavantajý ise aðrýlý
olmasýdýr. Bir diðer sistemik dezavantýjýda, karbonik anhidraz inhibitör özelliði
nedeniyle metabolik asidoza neden olmasýdýr.
· Polymyxin B, Neomycin ve Bacitracin
Sýklýkla kullanýlan bu karýþýmýn uygulamasý aðrýsýz ve temizdir. Yaranýn kolayca
gözlenmesine olanak verir. Genel olarak küçük kýsmi kalýnlýktaki yanýk alanlarda
tercih edilir.
· Povidon Ýyot
Bu ajan bir çok gram pozitif ve negatif ve hatta bir çok aerob bakteriye karþý etkili
olup sýk kullanýlan bir ajandýr. Bu ajanada mikroorganizmalar direnç
geliþtiremezler. Ancak yara eksudasý ve kan ile temas ettiðinde inaktive olur. Ýyotlu
bir ürün olduðu için sýk ve uzun süre kullanýmýnda yan etkileri görülebilir.
· Mupirocin
Bu ajan gram pozitif bakterilere, özellikle metisiline dirençli Staphylococcus
Aureus ve bazý gram negatif bakterilere karþý aktiviteye sahiptir.Yaradan alýnan
materyallerin kültüründe tespit edilen durumlarda tercih edilir.
· Nystatin
Yanýk yarasýnda ilk günlerde deðil, ilerleyen zamanda ve uzun süre antibiyotik
kullanýmýndan sonra lokal ve sistemik mantar ineksiyonlara rastlanabilir. Fungal
enfeksiyonlarýn kontrolunu saðlamak için yaraya topik olarak uygulanabilir.
· Gümüþ Nitrat solusyon
Bazý merkezlerde hala kullanýlan gümüþ nitratýn %0.5, %2, % 5 veya % 10 luk
solusyonlarýnýn tam bir antimikrobial etkisi vardýr. Mikroorganizmalar tarafýndan
direnç geliþtirilemediði için tercih edilir. Ancak kullanýldýðýnda etraftaki tüm
malzemeyi, yatak ve örtüleri gri ya da siyah renge boyamasý en büyük
dezavantajýdýr.En önemli dezavantajlarýndan biri ise hipotonik bir solusyon
olduðu için uzun süre kullanýmý elektrolit kaybýna yol açabilir.
· Dakin solusyonu
Bir çok mikroorganizmaya etkili olan bu solusyon Sodyum hipokloritin
seyreltilmiþ solusyonudur. Ýyi bir antimikrobiyal ajan olmasýna karþýn yaradaki
saðlam veya iyileþmekte olan veya yaradaki iyileþmeye katýlan saðlam hücrelere
karþý sitotoksik etkiye sahip olduðundan dikkatli kullanýlmalý, enfeksiyon kontrol
altýna alýndýðýnda kullanýmýna son verilmelidir.
· Chlorhexidin
Yanýk yarasýnda kullanýlabilecek en güçlü ajanlardan biridir. Direnç oluþturmayan
ve oldukça geniþ spektrumu olan Gram negatif ve Gram Pozitif
mikroorganizmalara karþý etkili ajandýr. Nadirde olsa P. Aeruginosa ve Proteus
klorheksidin'e rezistans geliþtirebilir. Hücre duvarýný bozarak ve hücre
muhtevasýný çökelterek etki gösterir. Klinikte Gümüþ sülfadiazin ile birlikte
114
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ
115
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE
116
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ
117
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.119-127
119
Derya Ceylan Altunseven
çevreleyen yanýk, yanýða eþlik eden akut solunum güçlüðü, ilerleyici ses kýsýklýðý
hava açlýðý, solunum depresyonu veya deðiþen mental durumu olan yanýk
hastalarýnda hava yolunun saðlanmasý için endotrakeal entübasyondan
kaçýnýlmamalýdýr. Ayrýca hastada inhalasyon hasarý olup olmadýðý göz önünde
bulundurulmalýdýr. Ýnhalasyon hasarýnýn deðerlendirilmesinde; yüz ve boyun
yanýðý, siyah balgam, yüz kýllarýnda tütsülenme, patlama, kapalý ortamda yangýn
ve þuur bozulma hikâyesi önemlidir. Elektrik yanýðýnda olduðu gibi inhalasyon
yanýðýnda da dýþarýdan görülen lezyon az olabilirken görülmeyen gizli
hasarlanmanýn olabileceði akýlda tutulmalýdýr. Ýnhalasyon hasarý düþünülüyorsa
maske ile oksijen verilmelidir. Sývý intravenöz ve kristaloid olarak verilmelidir.
Aðrýnýn kesilmesi hem týbbi hemde insani açýdan gereklidir. Ambulanslarýnda
doktor bulunan nadir ülkelerden olmamýza raðmen hastane öncesi dönemde yanýk
hastalarýnda analjezik pek kullanýlmamaktadýr. Uzun mesafeli nakillerde aðrýnýn
kesilmesi uygun olacaktýr. Yanýk yarasý temiz bir bez ya da çarþaf ile örtülmelidir.
Hastane öncesi tedavide asýl amaç kýsa sürede ve hastanýn tedavi olacaðý uygun
merkeze naklini gerçekleþtirmektir. Bir çok yerleþim merkezinde hastanelerle
entegre çalýþmayý hedefleyen 112 acil saðlýk hizmetleri ilk çaðrý anýndan itibaren
uygun merkeze yatana kadar hastayý üstlenip tedavisini takip etmeyi
hedeflemektedir. Sevki gereken yanýk hastasýnýn yanýk ünitesi bulunan bir
merkeze gönderilmesi uygun olacaktýr. Yanýklý hastaya yapýlan ilk müdahalenin
uzun tedavi yolculuðunun sadece baþlangýcý olduðunu unutmamak yerinde olur.
2- ACÝL SERVÝS VE YANIK ÜNÝTESÝNE ÝLK KABULDE YANIKLI
HASTA BAKIMI
Hastanenin acil servisine baþvuran ve yanýk ünitesine kabul edilen yanýk
hastasýnýn solunum ve dolaþým sistemi hýzla deðerlendirildikten sonra, yanýðýn
þiddeti ve ilave giriþim gerektiren baþka patolojilerin olup olmadýðý
deðerlendirilmelidir. Öncelikle;
Hava yolu açýklýðý ve solunumun saðlanmasý gerekmektedir. inhalasyon
yaralanmasýnýn varlýðý yanýklý hastalarýn sað kalýmý üzerine etkili önemli bir
faktördür. Üst solunum yollarýnda yanýk ve hava yolunu daraltan ödeme baðlý ilk
12–24 saat içinde solunum sýkýntýsý gözlenebilir. Bu sürede olgular yakýndan
gözlenmeli hýrýltýlý solunum ve taþipne gibi solunum yolu obstrüksüyonunu
düþündüren belirtiler ortaya çýktýðýnda entübasyon gerekliliði deðerlendiril-
melidir.
Hastane acil servisine ve yanýk merkezine kabul edilen hastada hýzlý bir þekilde
aþaðýdaki deðerlendirmeler yapýlmalý, eksikler tamamlanýp hastanýn tedavisi
planlanmalýdýr.
1-Hava yolunda obstrüksüyon ve yanýk olup olmadýðý araþtýrýlýr hava yolu
120
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
121
Derya Ceylan Altunseven
122
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Yanýk hastalarda eldiven galoþ maske gibi koruyucu yöntemler ile hemþire
doktor týbbi personel ve ziyaretçilerin çapraz kontaminasyona yol açma
olasýlýklarý en aza indirilmeye çalýþýlýr.Taný yada monitör ekipmanlarý tek bir hasta
için kullanýlýr,diðer hastalara taþýnmaz.
Yanýk yaralarý baþlangýçta steril kabul edilir. Bu nedenle antibakteriyel lokal
ajanlar dýþýnda hiçbir madde yanýk yarasýna sürülmemelidir. Eðer yaraya etraftan
bulaþma olmuþsa ve canlýlýðýný kaybetmiþ doku varsa bol ýlýk su ile yýkanmalý,
daha sonra antibakteriyel lokal ajan kullanýlmalýdýr.
II.derece yanýklarda havanýn yaraya temasý aðrýyý arttýrýr.Dikkatli bir þekilde
yanýðýn üzerine yapýlan sargý havanýn etkisini keserek aðrýyý azaltýr.Küçük
yanýklarda büller patlatýlmamalýdýr.Bül içindeki sývý enjektörle aspire edilerek deri
biyolojik pansuman olarak býrakýlýr.
Hekim orderýna uygun aðrý tedavisi yapýlýr ve kayýt edilir.
3.4- Vücut Isýsýnýn Deðerlendirilmesi
Deri bütünlüðünün bozulmasý ve epitel doku kaybý vücut ýsýsýnýn korunmasýnýn
ve düzeninin bozulmasýna dolayýsýyla hipotermi geliþmesine neden olur. Yanýkta
ýsý kaybý yanýk yüzeyi ile ilgilidir. Yüzey ne kadar geniþ ise ýsý kaybý o kadar fazla
olacaktýr. Isý kontrolü sýk aralýklarla yapýlmalýdýr. Hipotermi ve hipertermiye karþý
uyanýk olunmalýdýr.
3.5- Genito-Üriner Sistemin Deðerlendirilmesi
Geç kalýnýrsa kateterizasyon güçleþe bileceði için hasta gelir gelmez mesane
kateterinin yerleþtirilmesi ve saatlik idrar miktarýnýn deðerlendirilmesi çok
önemlidir. Ýdrar miktarý, rengi,dansitesi kontrol edilir, gereðinde idrar kültürü
hemþire tarafýndan alýnýr. Kan deðerlerinde üre, kreatinin, bilirubin sonuçlarý
deðerlendirilir. Böbrek yetmezliðine karþý, aldýðý-çýkardýðý balans ayarlarý dikkatli
yapýlmalýdýr.
3.6- Gastrointestinal Sistemin Deðerlendirilmesi
Yanýða karþý oluþan nöro-endokrin yanýt kapsamýnda periferik
vazokonstrüksiyon mezanterik arterlerdeki kan akýmýný da azaltýr. Genellikle
yanýk yüzdesi %25 ten fazla olduðu vakalarda gastrik disfonksiyon, mide
mortilitesinde azalma, intestinal ileus riski vardýr.
Büyük yanýklarda mide asidi arttýðýndan hastaya oral antiasitler ve IV asid
oluþumunu önleyici ilaçlar kullanýlmalýdýr. Hekim orderýna uygun tedavi yapýlýr.
Hastanýn yaþý, yanýk derecesi, yüzdesi ve kilosuna göre diyeti düzenlenir. Yanýk
öncesi beslenme durumu deðerlendirilir yanýða iliþkin beslenme konusunda
bilgilendirme yapýlýr, günlük kalori hesabý ile kilosu sürdürülür, diyetisyen
iþbirliði ile yüksek kalorili ve yüksek proteinli diyeti ayarlanýr. Hastanýn diyet
123
Derya Ceylan Altunseven
124
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Skar masajý gün içinde üç dört kez; vertikal, transvers, sirküler hareketlerle,
uygulanan bölge veya parmak uçlarýnda beyazlaþma oluþturacak basýnçda,
yumuþatýcý veya nemlendirici bir krem ile uygulanabilir.
3.10- Yanýk Yarasýnda Hemþirelik Bakýmý:
Planlamada Temel Ýlkeler:
1-Yanýk yara bakýmý en az üç kiþilik ekip tarafýndan yapýlýr.
2-Yanýk yara bakýmýnda cerrahi-aseptik teknik uygulanýr.
3-Hasta iþlem hakkýnda bilgilendirilir. Endiþelerinin açýklamasýna olanak
saðlanýr. Ýþ birliði ve bakýma katýlmasýnýn önemi anlatýlýr. Yardým etmesi için
cesaretlendirilir. Bakýmýn kimler tarafýndan ne þekilde, nasýl, nerede uygulanacaðý
anlatýlýr.
4-Ýþlemden yarým saat önce analjezik uygulanýr ya da hasta genel anestezi için
hazýrlanýr.
5-Yara bakýmý pansuman odasýnda yapýlýr.
Bu ilkeler doðrultusunda yapýlacak yanýk yara bakýmýna baþlamadan önce
pansuman malzemelerinin, pansuman odasýnýn, hastanýn ve ekibin hazýrlýðý
gerekir.
Yanýk Pansumaný:
Hasta pansuman odasýna alýnýr. Kirli pansuman bistüri ya da býçak kullanýlarak
açýlýr.
- Kirli pansuman materyalleri hemen ortamdan uzaklaþtýrýlýr.
- Mahremiyet duygusuna dikkat edilir. Epitelizasyon yok ise banyo yaptýrýlýr.
Epitelizasyon baþlamýþ ise banyo yaptýrýlmaz.
- Banyo sýrasýnda povidon iyot (%7.5 ) scrap ve küçük pet kullanarak dairesel
hareketler ile önce yanýk alanlar sonra diðer bölgeler olmak üzere tüm vücut
yýkanýr. Hasta steril çarþaf serilmiþ sedyeye alýnýr, steril büyük pet ile kurulanýr.
Eldiven deðiþtirilir steril eldiven giyilir.
- Yara üzerine enfeksiyonu engelleyen epitelizasyonu bozmayan örtü
serilir(vazelin tülle gress , bactigras,paranet vb,)
- Üçüncü derece yanýkta greft nakli yapýlana kadar topikal antibiyotik
kullanýlarak yara bakýmý yapýlýr.Her gün povidon iyot (% 7.5 ) scrap ile vücut
banyosu verilir.Gümüþ sülfadiazin (%1) pomat ile yanýk yarasý 0.2-0.5 cm
kalýnlýkta kaplanýr.Tülle gress (vazelinli) serilir.
- Steril gaz bezi serilir.
- Steril pamuklu pet ile kapatýlýr.
- Steril sargý dýþtan içe, aþaðýdan yukarýya dolaþýmý bozmayacak kadar sýký,
daðýlmayacak kadar gevþek olmalýdýr.
125
Derya Ceylan Altunseven
126
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
KAYNAKLAR
1-Aksoy G, Kenan N.Cerrahi Hastalýklarý Hemþireliði. T.C Anadolu ÜniversitesiYayýnlarý
Eskiþehir 1993;No565 S.126–141
2-Alýþ H. , Kalaycý M.V, yanýk hastalarda beslenme desteði, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi
dergisi yanýk özel sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007
4-Bekerecioðlu M, yanýk komplikasyonlarý cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel
sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007
5-Burgess Molly C.Ýnitial Management of a Patient with Extensive Burn Injury. Nurs Clin
North Ame 1991; vol:3 No:2 165–179
6-Çetinkale O. Yanýkta Ýlk Yaklaþým. Acil Hekimlik Ýstanbul Üniversitesi CerrahpaþaTýp
Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu, Yayýn No:2 Ýstanbul 1997;S.225–269
7-Çimen A, Erdine S, yanýk aðrýsý ve tedavisi, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel
sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007
8-Dimic R, Alan, Sheehy PA. The Development of Burn Centers in North America J Burn
Care Rehabilitation Birmingham, March- April 1993; vol:14:S.284–89
9-Dolay K, yanýk patofizyolojisi, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel sayýsý cilt:
3, sayý: 1, 2007 3-Arýncý A.öðrenciler Ýçin Yanýklar ve Tedavileri, Nobel týp kitabevleri, istanbul
2000.
10-Erol S, Yanýk Yarasý Bakýmý Ý.Ü.Cerrahpaþa týp fakültesi sürekli týp eðitimi etkinlikleri, cilt
hastalýklarý ve yara bakým sempozyumu, istanbul, 20
11-Salmanyeli N, Baþar Y, yanýkta laboratuar deðiþiklikleri, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi
dergisi yanýk özel sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007
12-Tompkins Denise. Burn Nursing, Total Burn Care, W.B. Saunders Company Ltd, 1996
England, London. Chapter 54. S. 529–543.
13-Yavuz M.:Özel Bölge Yanýklarý,Güncel Yanýk ve Güncel Yara bakým Tedavisi
Sempozyumu,Yanýk ve Yara Bakým Kursu,23-24 nisan 2005,Adana
127
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.129-143
GÝRÝÞ
Yanýk bir canlýnýn karþýlaþabileceði en ciddi travmalardan biridir. Her yýl ABD'
de ölüme neden olan ani kazalar içinde üçüncü sýrada yer almaktadýr (1, 2).
Yaklaþýk olarak her yýl bir milyonun üstünde insan yanýk ile karþýlaþmakta ve
bunlarýn 1/3'ü hastane þartlarýnda tedavi olmaktadýr (1, 3). Yanýklarýn çoðu
hastanede yatmayý gerektirmemiþ olsa dahi yanýk nedeniyle hastane ortamýnda
bulunan hastalar baþta infeksiyonlar olmak üzere her türlü komplikasyonlara
maruz kalmakta, bu nedenle yüksek mortalite ve morbidite ile karþýlaþýlmaktadýr.
Sýnýflama
The Amercan Burn Association (ABA) yanýklarý geniþlik ve derinliklerine gore
küçük, orta ve major yanýklar olarak sýnýflamýþtýr. Major yanýklar ciddi klinik tablo
ile mortalite ve morbiditesi daha yüksek olan grubu oluþturur. Daha uzun süreli
hastanede yatýþ, cerrahi gereklilik bunlarda daha fazladýr.
Geleneksel birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecede yanýk sýnýflamasý
cerrahi giriþimlerin gerekliliði nedeniyle son dönemlerde yerini baþka bir
sýnýflama yöntemine býrakmýþtýr. Bugün daha fazla kullanýlan sýnýflama modelinde
yanýklar yüzeyel, parsiyel yüzeyel, derin tutulumlu ve tam kat yanýk olarak dört
kýsýmda sýnýflandýrýlmaktadýr (2). Dördüncü derece yanýk terminolojisi
günümüzde çok ciddi olan yanýklý hastalar için halen kullanýlmaktadýr. Yüzeyel
yanýk yalnýzca epidermis tabakasýnýn tutulduðu yanýk modelidir. Bu yanýk dokusu
genellikle aðrýlý, kýrmýzý ve zemini ýslaktýr. Çoðunlukla yanýk dokusunda bül
geliþimi söz konusudur. Bu tip yanýklar genellikle ilk altý gün içinde herhangi bir
skar dokusu býrakmaksýzýn kendiliðinden iyileþirler. Parsiyel yüzeyel doku
tutulumlu yanýklarda hem epidermis hem de dermis tabakasanýn yüzeyel kýsmý
tutulmuþtur. Bu yanýk genellikle aðrýlý, kýrmýzý ve ýslak olup, mevcut büller basýnç
129
Dr. Oral ÖNCÜL
130
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI
131
Dr. Oral ÖNCÜL
gore artan oranlarda tam hava yolu obstrüksiyonuna kadar gidebilen ve ani beliren
sorunlar oluþturur (9).Sývý replasmaný bazen laryngeal þiþmeyi artýrabilir ve
endotrakeal entübasyonu güçleþtirebilir. Bu nedenle entübasyon ciddi inhalasyon
injürisi bulunan ya da akut solunum yolu yetmezlik sendromu geliþebileceði
düþünülen ya da geliþen hastalarda ertelenmemeli derhal gerçekleþtirilmelidir.
Entübasyon yanýk ünitesine transferi gereken birçok hastaya transfer öncesi
uygulanmasý gereken bir yaklaþýmdýr. Süksinilkolin ciddi yanýk sonrasý entübe
edilen hastalarda ilk 72 saat boyunca kullanýlabilir ancak ciddi hiperkalemi riski
nedeniyle daha uzun süreli kullanýmýndan kaçýnýlmalýdýr. Entübe edilen hastalarýn
önemli bir bölümünde akut solunum yetmezliði sendromu geliþmektedir.
Ciddi inhalasyon yanýklarýnda semptomlar ile entübasyonu gerektiren bulgular
arasýnda þiddetli ve devamlýlýk gösteren öksürüðün bulunmasý, solunum yolunda
geliþen darlýklar, vizing ve boyunda derin fasiyal ya da tam kat yanýk durumlarýdýr.
Bunun dýþýnda aðýz ya da burunda geliþen ciddi yanýk durumlarý, orofarenk ödemi,
mental yapýnýn bozulmasý, ya da buna neden olan madde ve alkol baðýmlýlýðý,
solunum yetmezliði bulgularý, hipoksi ve hiperkapni geliþimidir. Sýcak gazlarla
geliþen inhalasyon yanýklarýnda genellikle vokal kordlar etkilenir ve çoðu kez
ödem geliþir.
Alev yanýklarý sýklýkla yüzü etkiler ancak bazen hava yolu da etkilenir.
Bunlarda inhalasyon yanýklarýndan farklý olarak iyileþme süreci genellikle uzun
surer. Alev yanýklarýnda iyileþme sürecinin uzun sürmesi, doku bütünlüðünün
daha fazla bozulmasý ve lokal immün sistemin daha fazla tahrip olmasý infeksiyon
olasýlýðýný artýrýr.
Baþlangýç bulgularý çoðu kez yanlýþlýkla normal gibi deðerlendirilse de
inhalasyon yanýklý hastalarda mümkün olduðunca akciðer fonksiyonlarý
araþtýrýlmalýdýr (9). Bu fonksiyonlar içinde arteriyal kan gazý ve akciðer grafisi
bulunur. Eðer elde edilebilirse ekspiryum akým hýzý alýnmalý, tekrarlayan arteriyal
kan gazý ile akciðer kapasitesinde bir azalma olup olmadýðý araþtýrýlmalýdýr. Tidal
CO2 volüm takibi kapnometri ya da kapnografi ile saðlanmalý, solunum iþlevleri
ve resüstasyonun etkinliði araþtýrýlmalýdýr. Mümkün olduðu taktirde geniþ hava
yolu yaralanmalarýnda entübasyona yardýmcý olacak þekilde fiberoptik
laringoskop ve bronkoskop kullanýmý tercih edilmelidir (9). Kalp fonksiyonlarýnýn
takibi için EKG iyi bir göstergedir. Ýnhalasyon yanýklý hastalarda en ciddi sorun
solunum yetmezliðinin geliþmesidir. Bunu akciðer infeksiyonlarý izler. Ýnhalasyon
yanýklý hastalarda geliþebilecek akciðer infeksiyonlarýnda çoðu kez mortalite
yüksektir. Uygulanan antibakteriyel tedavi geniþ spektrumlu olmalý, tedavi takibi
O2 ve CO2 saturasyon takibi, akciðer grafisi, BAL ya da endotrakeal aspirat
materyalinin izlenmesi ile yapýlýr. Hastalarda ateþ ve inflamasyon parametreleri
herzaman yol gösterici olmayabilir.
132
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI
Tedavi
Oksijen desteði ve hava yolunun korunmasý inhalasyon yanýklarýnda en önemli
köþe taþlarýdýr. Albuterol gibi bronkodilatatörler ayrýca bronkospazm geliþtiðinde
kullanýlabilir. Bununla birlikte kortikosteroidler bakteri infeksiyonlarýnýn artýþý
açýsýndan risk teþkil ederler ve bu nedenle kullanýlmamalýdýr (9).
Sývý desteði ciddi yanýklý hastalarda kritik bir öneme sahip olmakla birlikte, sývý
desteði aþýrý sývý yüklenmesi nedeniyle geliþebilecek olan akciðer ödemi
ataklarýndan korunmak amacýyla dikkatle takip edilmelidir. Bazý araþtýrmacýlar
pulmoner ödem ve sývý desteði arasýndaki iliþkiyi halen sorgulamaktadýrlar (10).
Ancak uygun ve kontrollü yapýlan sývý desteðinin infeksiyonlara karþý bir önlem
olabileceði, akciðerin fonksiyonel sürecine katký saðlayabileceði, hastalarýn daha
rahat sekresyon atabileceði unutulmamalýdýr.
Mekanik ventilasyonun gerekli olduðu durumlarda, ventilatörle iliþkili akciðer
travmasýnýn önüne geçebilmek amacýyla tidal volüm düþük tutulmalý ve hava yolu
basýncý azaltýlmalýdýr. Bu durum klinik bulgularýn da olumlu seyretmesi açýsýndan
önemlidir (11/12). Solunum asidozunun çeþitli derecelerinde düþük hava yolu
basýncý gerekebilir. Diðer ventilator stratejileri arasýnda yüksek sýklýkta
ventilasyon ve solunum fizyoterapisi bulunur, ancak bunlar yanýk hastalarýnda
yeterince çalýþýlmamýþtýr (11-13). Yanýk hastalarýnda entübasyona baðlý
geliþebilecek akciðer infeksiyonlarý riski normal hastalara oranla daha fazla
olabilir. Özellikle inhalasyon yanýklarýnda lokal savunma sisteminde ortaya çýkan
bozukluklar, vasküler harabiyet ve ilaç farmakodinamiðinde görülen sorunlar
çoðu kez ciddi infeksiyon tablolarýna zemin hazýrlar. Hastalarda ventilasyonun iyi
saðlanmasý en temel tedavi yaklaþýmýdýr.
Yanýk Hastalarýnda Sürveyans ve Ýzlem
Yanýk hastalarýnda uygulanan acil müdahale sonrasýnda, ciddi bir sürveyans
programý düzenlenmelidir. Sürveyans hastanýn acil müdahalesinin ardýndan
uygulanan ayrýntýlý bir fizik muayene ve laboratuar araþtýrmalarý ile baþlar. Fizik
muayenede çoðu kez acil müdahale esnasýnda gözden kaçabilen korneal abazyon
ve perineal travmalar da araþtýrýlýr. Sürveyans takibinde öncelikli olarak hastalarýn
yanýk ile ilgili bütün açýklayýcý bilgileri kayýt altýna alýnýr. Bunlar içinde yanýk türü,
yanýk yüzdesi, yanýk oluþ þekli, zamaný, hastaneye ulaþým süresi, daha önce almýþ
olduðu tedaviler, tedavi kurumlarý, altta yatan baþka hastalýklar, yanýk ile ilgili
bilinen risk faktörleri ile ayrýntýlý laboratuar tetkikleri planlanýr. Hastalarda gözle
görünür yanýk alanlarý dýþýnda baþka alanlarýn da yanýk travmasýndan etkilenme
derecesi araþtýrýlýr. Yanýk travmasý oluþ süreci dýþýnda tüm sistemlerde ortaya çýkan
sürekli bir katabolik etki ve yýkýma neden olmasýndan dolayý sürveyans boyunca
hastada geliþebilecek deðiþiklikler de dikkatle izlenmelidir. Ýnhalasyon yanýklý bir
hastada geliþebilecek akciðer infeksiyonlarý yakýndan izlenir. Major yanýklý
hastalarda yanýk yara infeksiyonlarý ve beraberinde kan dolaþým sistemi
133
Dr. Oral ÖNCÜL
134
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI
135
Dr. Oral ÖNCÜL
136
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI
137
Dr. Oral ÖNCÜL
138
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI
139
Dr. Oral ÖNCÜL
tedavi edilirler. Hastalarýn yatarak tedavi görmeleri için kabul edilen ortak kiterler
arasýnda inhalasyon yanýk þüphesinin bulunmasý önemli bir nedendir. Kesin ayrým
için fiberoptik bronkoskopi ya da ksenon ventilasyon perfüzyon tarama önemli bir
taný yöntemidir (7). Pulmoner fonksiyon bozukluklarý ölümlerin %75'inden daha
fazlasýnda sorumlu tutulur (1). Sonradan ciddi solunum yetmezliði geliþen
inhalasyon yanýklý hastalarýn baþlangýç deðerlendirilmesi normal olarak
tanýmlanabilir. Karbonmonoksid zehirlenmesine maruz kalan hastalarýn baþlangýç
tedavilerinde hiperbarik oksijen tedavisi gerekli olabilir (34). Orta derecede ve
ciddi yanýklý hastalar dýþýnda çepeçevre parsiyel yanýklý hastalar ya da tam kat
yanýk hastalarý da yatarak izlenir. Diabetik ya da yaþlý hastalar infeksiyon geliþimi
açýsýndan büyük bir risk taþýrlar. Bu yüzden böyle hastalar hastane ortamýnda
izlenmelidir. Yüksek voltajlý akýma maruz kalanlarda yatmasý gerekli olan diðer
hastalar olup bunlarda çoðu kez anormal EKG bulgularý mevcuttur. Bu hastalarda
nonspesifik ST-T deðiþiklikleri ortaya çýkar. Þüpheli madde baðýmlýlýðý bulunan
yanýklý çocuklar da hospitalize edilirler.
Mortalite
Ciddi yanýklý hastalarda yaþam süresi özellikle 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan
sonra hýzla artýþ göstermiþtir. Bunlarýn en önemli nedenleri arasýnda çok sayýda
tedavi ajanlarýn ve metodlarýn geliþtirilmesi, etkin sývý desteðinin saðlanabilmesi,
yanýk dokusunun erken eksizyonu, artan yoðun bakým desteði, nütrisyon ve
topikal antibiyotik kullanýmý yer almaktadýr (37). Yatarak tedavi gören yanýk
hastalarýnda bile yaþam süresi iyi bir bakým ve infeksiyon kontrolü ile %95'i
geçmektedir (38). Bununla birlikte yanýk hastalarýnda mortalitenin ilk nedeninin
infeksiyonlardan kaynaklandýðý unutulmamalýdýr.
Yanýk ünitesinde yatan hastalarda artan mortalite ile iliþkili infeksiyon
dýþýndaki diðer deðiþkenler çok sayýda çalýþmada incelenmiþtir. Yapýlan bir
çalýþmada toplam 1665 olgu içinde ortalama yanýk alaný 14 ±20 % (Total Body
Surface Area) ve ortalama yaþ 21± 20 gibi kriterler ölüm ile iliþkili olarak
bulunmuþtur (38). Yaþý 60 ve üzerinde olan hastalar ile yanýk alaný %40 ve
üzerinde olan hastalar ve inhalasyon yanýðý bulunanlar da mortalite riski yüksektir.
ÖNERÝLER
Ciddi yanýk hastalarý mortalite ve morbidite açýsýndan önemli bir riske sahiptir.
Hastalarýn ilk resüsitasyon iþlemi mortalite ve morbiditeyi azaltabilir. Ciddi yanýk
hastalarýnda ilk deðerlendirme son derece önemlidir. Hava yolu, solunum ve
dolaþým sistemi mümkün olduðunca kýsa sürede deðerlendirilmelidir. Yanýk
hastalarýnda önemli bir mortalite nedeni olduklarý için, solunum yetmezlik
bulgularý, gaz ve sigara içimi kaynaklý yanýklar araþtýrýlmalýdýr. Baþlangýç
deðerlendirmelerinde travmaya ait hiçbir bulgu olmamasýna karþýn, hiç
beklenmeyen bir anda laryngeal ödem geliþebilir. Ýnhalasyon yanýklý bir hastada
140
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI
141
Dr. Oral ÖNCÜL
KAYNAKLAR
1. Brigham, PA, McLoughlin, E. Burn incidence and medical care use in the United States:
estimates, trends, and data sources. J Burn Care Rehabil 1996; 17:95.
2. Mertens, DM, Jenkins, ME, Warden, GD. Outpatient burn management. Nurs Clin North
Am 1997; 32:343.
3. American Burn Association: burn incidence fact sheet www.ameriburn.org (06.02.2005).
4. Jackson, DM. [The diagnosis of the depth of burning.]. Br J Surg 1953; 40:588.
5. Baxter, CR. Management of burn wounds. Dermatol Clin 1993; 11:709.
6. Heimbach, D, Mann, R, Engrav, L. Evaluation of the burn wound. Management decisions.
In: Total Burn Care, Herndon, D (Ed), WB Saunders, Philadelphia 1996. p.81.
7. Monafo, WW. Initial management of burns. N Engl J Med 1996; 335:1581.
8. Perry, RJ, Moore, CA, Morgan, BD, Plummer, DL. Determining the approximate area of a
burn: an inconsistency investigated and re-evaluated. BMJ 1996; 312:1338.
9. Miller, K, Chang, A. Acute inhalation injury. Emerg Med Clin North Am 2003; 21:533.
10. Holm, C, Tegeler, J, Mayr, M, et al. Effect of crystalloid resuscitation and inhalation injury
on extravascular lung water: clinical implications. Chest 2002; 121:1956.
11. Ipaktchi, K, Arbabi, S. Advances in burn critical care. Crit Care Med 2006; 34:S239.
12. Cioffi, WG Jr, Rue LW, 3rd, Graves, TA, et al. Prophylactic use of high-frequency
percussive ventilation in patients with inhalation injury. Ann Surg 1991; 213:575.
13. Cartotto, R, Ellis, S, Smith, T. Use of high-frequency oscillatory ventilation in burn
patients. Crit Care Med 2005; 33:S175.
14. Bjerknes, R, Vindenes, H, Laerum, OD. Altered neutrophil functions in patients with large
burns. Blood Cells 1990; 16:127.
15. Schwacha, MG, Ayala, A, Chaudry, IH. Insights into the role of gammadelta T lymphocytes
in the immunopathogenic response to thermal injury. J Leukoc Biol 2000; 67:644.
16. Peter, FW, Schuschke, DA, Barker, JH, et al. The effect of severe burn injury on
proinflammatory cytokines and leukocyte behavior: Its modulation with granulocyte
colony-stimulating factor. Burns 1999; 25:477.
17. Karyoute, SM, Badran, IZ. Tetanus following a burn injury. Burns Incl Therm Inj 1988;
14:241.
18. Sheridan, RL, Hurford, WE, Kacmarek, RM, et al. Inhaled nitric oxide in burn patients
with respiratory failure. J Trauma 1997; 42:629.
19. Desai, MH, et al. Reduction in mortality in pediatric patients with inhalation injury with
aerosolized heparin/N-acetylcystine [correction of acetylcystine] therapy. J Burn Care
Rehabil 1998; 19:210.
20. Murakami, K, Mcguire, R, Cox, RA, et al. Heparin nebulization attenuates acute lung
injury in sepsis following smoke inhalation in sheep. Shock 2002; 18:236.
21. Peate, WF. Outpatient management of burns. Am Fam Physician 1992; 45:1321.
22. Clayton, MC, Solem, LD. No ice, no butter. Advice on management of burns for primary
care physicians. Postgrad Med 1995; 97:151.
23. Waitzman, AA, Neligan, PC. How to manage burns in primary care. Can Fam Physician
1993; 39:2394.
24. Martinez, S. Ambulatory management of burns in children. J Pediatr Health Care 1992;
6:32.
25. Schonfeld, N. Outpatient management of burns in children. Pediatr Emerg Care 1990;
6:249.
26. Barret, JP, Dziewulski, P, Ramzy, PI, et al. Biobrane versus 1% silver sulfadiazine in
second-degree pediatric burns. Plast Reconstr Surg 2000; 105:62.
142
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI
27. Demling, RH, DeSanti, L. Management of partial thickness facial burns (comparison of
topical antibiotics and bio-engineered skin substitutes). Burns 1999; 25:256.
28. Ang, ES, Lee, ST, Gan, CS, et al. The role of alternative therapy in the management of
partial thickness burns of the face--experience with the use of moist exposed burn ointment
(MEBO) compared with silver sulphadiazine. Ann Acad Med Singapore 2000; 29:7.
29. Ang, ES, Lee, ST, Gan, CS, et al. Evaluating the role of alternative therapy in burn wound
management: randomized trial comparing moist exposed burn ointment with conventional
methods in the management of patients with second-degree burns. MedGenMed 2001; 3:3.
30. Saffle, JR. Practice guidelines for burn care. J Burn Care 2001; 22(Suppl):i.
31. Ramzy, PI, Barret, JP, Herndon, DN. Thermal injury. Crit Care Clin 1999; 15:333.
32. Hart, DW, Wolf, SE, Herndon, DN, et al. Energy expenditure and caloric balance after
burn: Increased feeding leads to fat rather than lean mass accretion. Ann Surg 2002;
235:152.
33. Herndon, DN, Tompkins, RG. Support of the metabolic response to burn injury. Lancet
2004; 363:1895.
34. Thomas, SJ, et al. The effect of prolonged euglycemic hyperinsulinemia on lean body mass
after severe burn. Surgery 2002; 132:341.
35. Herndon, DN, Hart, DW, Wolf, SE, et al. Reversal of catabolism by beta-blockade after
severe burns. N Engl J Med 2001; 345:1223.
36. Hart, DW, Wolf, SE, Chinkes, DL, et al. Beta-blockade and growth hormone after burn.
Ann Surg 2002; 236:450.
37. Arbabi, S, Ahrns, KS, Wahl, WL, et al. Beta-blocker use is associated with improved
outcomes in adult burn patients. J Trauma 2004; 56:265.
38. Wolf, SE, Edelman, LS, Kemalyan, N, et al. Effects of oxandrolone on outcome measures
in the severely burned: a Multicenter prospective randomized double-blind trial. J Burn
Care Res 2006; 27:131.
39. Bulger, EM, Jurkovich, GJ, Farver, CL, et al. Oxandrolone does not improve outcome of
ventilator dependent surgical patients. Ann Surg 2004; 240:472.
40. Saffle, JR. Predicting outcomes of burns. N Engl J Med 1998; 338:387.
41. Ryan, CM, Schoenfeld, DA, Thorpe, WP, et al. Objective estimates of the probability of
death from burn injuries. N Engl J Med 1998; 338:362.
143
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.145-157
145
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN
Yaralara yaklaþýmý belirlerken önemli bir ayrým yolu akut ve kronik olarak
geliþmeleri ile ilgilidir. Akut yaralarda dýþarýdan bir etki ve hasar ile oluþan
lezyonlar anlaþýlýr. Cerrahi giriþim, ýsýrýklar, yanýklar, küçük çizik/kesikler ve
þiddetli travma sonucu ortaya çýkan geniþ ezik, kesik yaralarý ve kurþunlanma
yaralarý bu kategoriye girer. Bu yaralarda hýzla yapýlacak bakým, gerekiyorsa
primer kapatma sorunun çözümünü saðlayabilir. Kontamine ve nekrotik dokularýn
ortaya çýktýðý yaralar (yanýk, ezik,…) ise debritman ve genelde antibiyotik tedavisi
ile iyileþme sürecine ilerler.
Kronik yaralarda ise genelde neden endojen mekanizmalardýr. Kronik yaralar
arasýnda yer alan ayak ülserleri, venöz ülserler, … dokularýn perfüzyon bozukluðu,
arteryal yetersizlik (periferik vasküler bozukluk), venöz dönüþde aksaklýk ( venöz
hipertansiyon) ya da metabolik bozukluk (diabet) ile ilgilidir. Basý yaralarýnda ise
özellikle dýþarýdan basýnýn önemi olduðu belirtilmektedir.
Mikroorganizmalarýn çoðalmasýný belirleyen faktörler incelendiðinde
kanlanma iyi olduðunda en çabuk iyileþmenin olduðu sonucuna ulaþýlýr. Yoðun
mikrobiyal kontaminasyona raðmen anüs çevresi yaralar kanlanmanýn çok iyi
olmasý nedeniyle hýzla iyileþmektedir. Halbuki kronik, iyileþmeyen yaralar
genelde hipoksiktir. Doku oksijen basýncý >40 mmHg olunca saptanan hýzlý
iyileþme eðilimi oksijen basýncý < 20 mmHg olan yaralarda saptanamamaktadýr.
Ýyileþmesi geciken yaralarda saptanan oksijen basýnçlarý 5-20 mmHg arasýnda
ölçülmüþtür. Bu düþük oksijen basýncý nötrofillerin antimikrobiyal etkinliðini
azaltmaktadýr. Ayrýca düþük oksijen basýncý ve düþük redoks potansiyeli
polimikrobiyal (aerop-anaerop) bir üreme olmasýný kolaylaþtýrmaktadýr.
146
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA
147
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN
148
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA
149
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN
Artýþ gösteren bir diðer etken ise çok ciddi travmalar sonrasý oluþan önemli
yaralarda (deprem, terörist saldýrýlar,…) Acinetobacter spp ile geliþen aðýr
enfeksiyonlar olmuþtur.
Isýrýk yaralarý enfeksiyonlarý: Ýnsan ýsýrýklarý sonrasý enfeksiyon geliþme
oranlarý yaranýn aðýrlýðý ve lokalizasyonu ile doðrudan ilgili olarak % 10-50
arasýnda deðiþebilmektedir. Ýnsan ýsýrýðýnda en sýk rastlanan etkenler streptokoklar
(%84; özellikle S.anginosus) olmuþ ve ayrýca S.aureus (%30), Eikenella corrodens
( % 30), Prevotella spp, Fusobacterium spp, Veillonella spp (%24) gibi bakteriler
de saptanmýþtýr.
Köpek ýsýrýklarýndan sonra ortalama % 20 kedi ýsýrýðý sonrasýnda % 30-50
oranýnda enfeksiyon geliþir. Bu tür yaralarda geliþen enfeksiyonlar hemen her
zaman polimikrobiyal (aerop-anaerop) olmaktadýr. Özellikle aðýz florasýnda
bulunan anaeroplar ciddi olarak enfeksiyonlarýn aðýr seyretmesiyle iliþkilidir.
S.aureus köpek ýsýrýðý yaralarýnda % 20, kedi ýsýrýklarýnda ise % 4 saptanmýþtýr.
Ayrýca bazý özel etkenler de ýsýrýk ve hayvan temasý ile ilgili yaralarda geliþen
enfeksiyonlarda akla gelmelidir (Tablo).
Etkenler Klinik Tablolar
Pasteurella multocida Kedi, köpek ýsýrýðý sonrasýndaki yara infeksiyonlarýnda
en olasý etken olarak hatýrlanmalýdýr. Köpek ýsýrýðýnda
( %50) (P.canis), kedi ýsýrýðýnda (%75) (P.multocida)
Capnocytophaga canimorsus Köpek ýsýrýðý sonrasýnda etken olabilir.
Spirillum minus Fare ýsýrýðý hastalýðý etkenleri
Streptobacillus moniliformis
Francisella tularensis Tularemi etkeni. Özellikle kemirgenler (tavþan,
sincap,…) temasý sonrasýnda ortaya çýkabilir.
Bartonella henselea Kedi týrmýðý hastalýðý
Sporothrix schenckii Nadiren ýsýrýlma týrmalama ile bulaþabilir
150
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA
151
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN
152
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA
153
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN
154
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA
155
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN
Td (Tetanoz/difteri toksoidi ) tercih edilir yoksa tek baþýna tetanoz aþýsý yapýlabilir.
TIG: Tetanoz immunglobulin(insan kaynaklý) 250 Ü toksoidle ayný anda farklý yerlere uygulanabilir.
Yoksa hayvan kaynaklý immunglobulin daha yüksek dozlarla uygulanabilir.
156
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA
Sonuç olarak yara enfeksiyonlarý acil serviste ve kliniklerde önemli bir sorun
oluþturmaktadýr. Etkili bir korunma ve tedavi stratejisi için ekip çalýþmasýna
ihtiyaç olduðu unutulmamalýdýr.
Kaynaklar
1- Abrahamian FM, Talan DA, Moran GJ. Management of skin and soft-tissue infections in
the emergency department. Infect Dis Clin N Am 2008; 22: 89-116.
2- Altýndaþ M. Yara-Açýk yara. Aydemir E, Altýndaþ M (eds). Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý
kitabý, Cerrahpaþa STEK yayýnlarý. No:27, Ýstanbul.2001: 81-88.
3- Bowler PG, Duerden BI, Armstong DG. Wound microbiology and associated approaches
to wound management. Clin Microbiol Rev 2001; 14:244-269.
4- Çetinkale O. Yara tedavisinin genel ilkeleri ve yeni yaklaþýmlar. ÝÜ Cerrahpaþa Týp
Fakültesi Hastanesi Hemþireleri Derneði. Yara Bakým ve Tedavi Kursu kitabý , Ýstanbul.
23-24 Mayýs 2000: 21-42.
5- Edlich RF, Reddy VR. 5th annual David R.Boyd,MD Lecture: revolutýnory advances in
wound repair in emergency medicine during the last three decades. Aview toward the new
millennium. J Emergency Med 2001; 20: 167-193.
6- Gencer S. Kuduz ve tetanoz profilaksisi. Tabak F, Özaras R(eds) Toplumdan Edinilmiþ
Enfeksiyonlara Pratik Yaklaþýmlar kitabý, Cerrahpaþa STEK yayýnlarý. No:61,
Ýstanbul.2008: 223-234.
7- Keegan BR, RomagosaY, Kirsner RS. MRSA in dermatology. J Invest Dermatology 2008;
128: 2566.
8- Lee CK, Hansen SL. Management of acute wounds. Clin Plastic Surg 2007; 34: 685-696.
9- Moran GJ, Krishnadasan A, Gorwitz RJ, Fosheim GE, McDougl LK, Carey RB et al.
Methicillin-resistant S.aureus infections among patients in the emergency department. N
Engl J Med 2006; 355: 666-674.
10- Morgan M. Hospital management of animal and human bites. J Hosp Infect 2005; 61:1-10.
11- Murphy E. Microbiology of animal bites. Clin Microbiol Newsletter 2008; 30(7): 47-50.
12- O'Donnell JA, Tunkel AR. Topical antibacterials. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds).
Principles and Practice of Infectious Diseases, 6th eds, Elsevier Churchýll Lývýngstone ,
Philadelphia, 2005: 478-489.
157
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.159-166
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN
KORUNMA VE KONTROL
159
Hemþ. Nurgül TAYRAN
160
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL
Cerrahi iþlem sürecinde kontamine olma riskine göre yara; temiz, temiz
kontamine, kontamine ve kirli-enfekte olmak üzere dört grupta ele elýnýr.
Kontamine ve kirli yaralarda enfeksiyon geliþme riski oranýnýn yüksek olduðu
deðiþik çalýþmalarda bildirilmektedir.
1997 yýlýnda Coþkun ve arkadaþlarý tarafýndan yapýlan bir çalýþmaya göre CAÝ
geliþme oranlarý; temiz yaralarda CAÝ geliþimi % 1.5, temiz- kontamine yarada
CAÝ geliþimi % 4.2, kontamine yarada CAÝ geliþimi % 12, kirli-enfekte yarada
CAÝ geliþimi % 18 þeklinde bulunmuþtur.
Bu sonuçlardan da anlaþýlacaðý üzere CAÝ geliþimi ile yara türü arasýndaki
iliþki istatistiksel olarak anlamlý bulunmuþtur. Kontamine ve kirli-enfekte yarada
enfeksiyon geliþme oranýnýn yüksek olduðu uluslar arasý çalýþmalarda da
bildirilmektedir. Yara türünü deðiþtirmek mümkün deðildir fakat yüksek riskli
yaralarda profesyonelce ve uygun teknik ile asepsi antisepsi kurallarý göz önüne
alýnarak yapýlan yara bakýmý ile CAÝ geliþimini azaltýlabilir.
1999 yýlýnda Hastane Enfeksiyon Kontrol Uygulamalarý Danýþma Komitesi
[Hospital Infection Control Practice Advisory Committee (HICPAC)] tarafýndan
CAÝ'den korunmada rehber niteliðindeki önerileri geliþtirmiþtir. HICPAC ve
deneyimli otörlerce etkinliði gösterilmiþ önlemler kategori 1 olarak, daha az
bilimsel verilerle desteklenen verilerde kategori 2 olarak belirlenmiþtir. Kanýt
bulunmayan durumlar da çözümlenmemiþ konu olarak sunulmuþtur. Operasyon
öncesi, operasyon esnasý ve sonrasý dönemi içeren ekzojen faktörler ile hastanýn
kendisine ait olan endojen faktörler, cerrahi yara infeksiyonu geliþim riskini
etkilemektedir.
CAÝ önlenmesine yönelik planlama için; yaranýn mikrobiyolojik
kontaminasyonunun önlenmesi, hastalarýn duyarlýlýðýnýn azaltýlmasý, direncinin
artýrýlmasý esastýr. El yýkama, asepsi-antisepsi kurallarýnýn eksiksiz uygulanmasý,
en uygun cerrahi tekniðin seçilmesi, uygulanmasý, uygun antibiotik profilaksisi
baþarýlý bir koruyuculuk için gereklidir. Ayrýca CAÝ kontrolü için doðru
yöntemlerle sürveyans yapýlmalý, sürveyans sonuçlarý düzenli olarak saðlýk
ekibine geri bildirim ile iletilmelidir.
Sürveyans
Fransýzca'da kelime anlamý olarak izlemek, seyretmek anlamýna gelmektedir.
Belli bir popülasyondaki olaylar ile ilgili bilgilerin toplanmasý, yönetilmesi, analiz
edilmesi ve rapor edilmesini kapsayan dinamik bir süreçtir. Temel amaç hastane
enfeksiyonlarýný azaltmaktýr. Hastane nefeksiyonlarýnýn saptanmasý, yerleþim
yerine göre isimlendirilmesi, verilerin yorumlanmasý, hasta bakým uygu-
lamalarýnýn gözlenerek deðerlendirilmesi, hasta bakýmýnda kullanýlan aletlerin ve
hasta çevresinin deðerlendirilmesi, eðitimin saðlanmasý sürveyans kapsamýnda
161
Hemþ. Nurgül TAYRAN
162
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL
163
Hemþ. Nurgül TAYRAN
164
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL
165
Hemþ. Nurgül TAYRAN
166
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.167-172
167
Doç. Dr. Yaðmur AYDIN
hücreli karsinom gibi bir deri kanseri olasýlýðýný ekarte etmek amacý ile mutlaka
biopsi alýnmalýdýr. Eðer biopsi sonucu negatif gelirse bu hastalar debridman ve
lokal yara bakýmý ile bir süre konservatif yöntemlerle tedavi edilebilir. Radyasyon
yaralarýn cerrahi yöntemlerle tedavisinde ameliyat öncesi dönemde lokal yara
bakýmý ile yarayý ameliyata hazýrlamak gereklidir. Bu amaçla yaradaki nekrotik
dokularýn debridmaný, ýslak/nemli pansuman ve hiperbarik oksijen tedavisi gibi
yardýmcý yöntemler kullanýlýr. Nihai debridman ancak yara kapatýlacaðý dönemde
ameliyatta yapýlmalýdýr. Bu tip konservatif tedavi yöntemleri radyasyonun deri
mikrosirkülasyonundaki ve iyileþme kapasitesinde yarattýðý azalma nedeniyle
sýklýkla baþarýsýz olur. Eðer nekroz devam eder, ülser çapý büyürse ve çok þiddetli
dayanýlmaz aðrýlar ortaya çýkarsa cerrahi müdahale endikasyonu vardýr. Bu ara
dönem hasta ve hastayý gönderen doktor için bu tip yaralarýn spontan olarak ne
kadar geç ve zor iyileþebileceði hakkýnda bir fikir verir. Cerrahi müdahale ile
mümkünse radyasyonun etkilediði tüm dokular çýkartýlmalý ve bu bölge iyi
kanlanan bir doku ile onarýlmalýdýr. Tedavi edilen bölgenin form ve
fonksiyonlarýnýn korunmasý yanýnda hayati organlarýn korunmasý da
gerekmektedir. Bu amaçla kas/kas-deri flepleri ile rekonstrüksiyon bu bölgeye bol
kan akýmý saðladýklarý için iyi sonuçlar vermektedir.
Kronik radyasyon yaralarýnýn tedavisinde iyi bir radyoterapi tekniði
kullanýlmasý ile bu tip yaralanmalarýn daha baþlamadan önlenmesi en iyi tedavi
yöntemidir. Radyodermit geliþen durumlarda bu hassas bölgelerin tahriþlerden
korunmasý ile daha zorlu yaralarýn önüne geçilebilir. Tümör riski olduðu için
radyasyon almýþ bölgeler uzun yýllar boyunca takip altýnda tutulmalýdýr Tam kat
deri kaybý geliþtiðinde bu tip yaralardan biopsi alýnarak mutlaka nüks veya olasý bir
deri karsinomu ekarte edilmelidir.
KÝMYASAL ENJEKSÝYON-EKSTRAVAZASYON
YARALANMALARI
Ýrrite edici kimyasal maddeler ve ilaçlarýn intrestisyel alana çýkmasý çoðunlukla
bu maddelerin intravenöz olarak verilmesi sýrasýnda ortaya çýkar. Bu nedenle
olgularýn büyük çoðunluðu dirsekte antekübital fossa ve el sýrtýnda oluþur.
Ekstravazasyon yaralanmalarý gittikçe artan sýklýkta yeni doðan ve eriþkin
yoðun bakýmlarýnda kol ve bacak yumuþak dokularýnda görülmektedir. Ýnfüzyon
pompalarý ile beslenen bebeklerde hiperalimentasyon sývýlarýnýn damar dýþýna
kaçmasý sonucu dokularýn hiperozmalar sývýya verdiði reaksiyon ve internal
basýnç artýþý nedeniyle ciddi cilt nekrozlarý ortaya çýkabilir. Eriþkinlerde ise
kalsiyum, epinefrin ve diðer ilaçlar sýklýkla damar dýþýna kaçabilir. Ýlacýn damar
dýþýna kaçmasý sonucu enflamasyon geliþir. Doku içine geçen materyalin toksik
etkisine, miktarýna ve konsantrasyonuna baðlý olarak doku ölümü, nekroz,
ülserasyon ortaya çýkabilir. Bu tür reaksiyonlar genellikle uzun süre IV tedavi
168
RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI
gören hastalarda görülür. Çoðu durumda olay hemen anlaþýlýr ve oluþan reaksiyon
geçici bölgesel bir ödemden öteye gitmez. Bu tür yaralanmalar çoðunlukla
ekstravazasyonun verdiði rahatsýzlýðý yaþ (çok ufak bebekler ve yaþlý hastalar),
anestezi, koma durumu ve resusitasyon yapýlmasý nedeniyle etrafýna anlatamayan
hastalarda görülür. Büyük doku hasarý oluþmasý durumunda cerrahi debridman ve
rekonstrüksiyon hatta etkilenen ekstremitenin ampütasyonu gerekebilir.
Ekstravazasyon Yaralanmalarýna Sebep olan Ýlaçlar
Doku hasarý modunu temel alarak extravasyona neden olan ilaçlar Upton,
Mulliken ve Murray(1979) tarafýndan aþaðýdaki þekilde sýnýflandýrýlmýþtýr.
1- Ozmotik olarak Aktif Ajanlar : Kalsiyum ve potasyum gibi iyonize
formda katyonlar içeren hipertonik solüsyonlar hücre membranýný
geçerek ozmotik dengesizliðe neden olur. Hücrenin transport
mekanizmalarý bozulur ve hücre ölümü ortaya çýkar. Urea solüsyonlarý
nonmetabolik ve nonelektrolittir. Hücrelerden sývý çekerek hücrenin
dehidrate olmasýna neden olur. Bu gruba giren diðer ozmotik olarak aktif
ajanlar kalsiyum glukonat solüsyonlarý, potasyum ve kalsiyum klorid,
radyograik incelemede kullanýlan Renografin 60, % 30 Ürea içeren ve %
10 glukoz solüsyonlardýr. Ayrýca hipertonik parenteral beslenme
solüsyonlarý da bu gruba girer.
2- Ýskemi yaratan ajanlar : Katekolaminler ve vazopressin lokal iskemi
oluþturarak yaralanmaya neden olur. Epinefrin, norepinefrin,
metaraminol, dopamin ve dobutamin ekstravazasyonundan sonra iskemik
nekroza neden olarak doku nekrozuna sebep olduðu bildirilmiþ ajanlardýr.
3- Direkt hücre toksisitesine neden olan ilaçlar : Ekstravazasyon
yaralanmalarýnda ortaya çýkan doku hasarlarýnýn çoðunluðu bu bölgede
doku içine geçen ilaçlarýn canlý hücreler üzerinde yarattýðý direkt toksik
etki ile ortaya çýkar. Günümüzde bu tip yaralanmaya en sýk kemoterapötik
ajanlar neden olur. Bu gruba giren diðer ilaçlar sodyum bikarbonat,
sodium tiopental(pentotal), digoxin, diazepam, nafcillin, ve tetrasiklindir.
Doku hasarýnýn derecesine eþlik eden diðer faktörler doku içine geçen sývýnýn
neden olduðu mekanik kompresyon ve sekonder yara enfeksiyonudur. Bu gruba
giren antitümör ilaçlardan Doxorubicin' e “Adriamycin” özel önem verilmelidir.
Doxorubicin en çok kullanýlan ve en sýk ekstravazasyon yaralanmasý görülen
ajandýr. Doxorubicin doku içine kaçtýðýnda DNA siklüsü ile kombine olarak
nükleik asit sentezini inhibe ederek direkt cellüler toksik etkiye neden olur.
Klinikte aðrýlý subkutanöz reaksiyona neden olur. Sitotoksik etki ölü hücrelerin
DNA kompleksinden salýnan Doxorubicin'in serbestleþmesi ile devam eder. Bu
yüzden lokal reaksiyon yayýlarak ilerler ve giderek daha büyür. Doxorubicin ile
169
Doç. Dr. Yaðmur AYDIN
170
RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI
171
Doç. Dr. Yaðmur AYDIN
bir debridman yapýlmalýdýr. Tamir hemen veya yara hazýr olduðunda gecikmiþ
greftleme teknikleri ile yapýlýr. En basit yöntem seçilecek tedavi þeklidir.
Kaynaklar :
1. 1-Brenman, S.: Hand Infections and Related Extremity Injuries. In
Georgiade, G.S, Georgiade, N.G, Riefkohl, R, Barwick, W.J. (ed.)
Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery,
Baltimore,Wiliam&Wilkins, 1987, p1222-1223
2. 2- Murray,J.F.: Cold, Chemical and Irradiation Injuries. In McCarthy(ed),
Plastic Surgery, W.B. Saunders, Philadelphia,1990, p 5431-5443
172
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.173-183
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON
YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
ÝÜ Cerrahpaþa Týp Fakültesi
Radyasyon Onkolojisi ABD
173
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
reaksiyonu denir.
Non-vezikan ilaçlar: Belirgin vezikan ya da iritan etkileri olmayan
?
ajanlardýr.
Not: Deðerlendirme kriterleri Ek 1'de gösterilmiþtir.
Kemoterapotik ajanlarýn vezikan etkilerini DNA'ya baðlanarak nükleik asit
düzeyinde doku hasarý meydana getirenler ve nükleik asit etkili olmayanlar
þeklinde bir gruplama da yapýlabirir. Nükleik asit etkili olmayanlar hýzlý bir doku
harabiyeti meydana getirirler ama çabuk metabolize olarak etkilerini kaybederler.
Bu tip yaralanmalar yanýklara benzer ve iyileþme süreci normal doku iyileþmesi
gibidir. Nükleik asit etkili olanlar ise akut bir doku hasarý meydana getirmezler
ama DNA düzeyinde uzun süreli etkileri vardýr. Nükleik asit etkili olan ve olmayan
vezikan ilaçlar Tablo 1'de verilmiþtir.
Risk Faktörleri
Ekstravazasyon geliþmesi için çok sayýda risk faktörü vardýr. Damar yolu ile
ilgili anatomik özellikler, mekanik nedenler, hastaya ait kiþisel özellikler, ilacýn
doku ile temas süresi ve yoðunluðu bu etkenlerin baþýnda gelir. Risk faktörlerini
aþaðýdaki gibi sýralayabiliriz:
? Sitotoksik ajaný uygulayan kiþiye ait risk faktörleri;
? Damar yolu açma ve ilaç uygulamadaki eðitim ve deneyim
eksikliði,
? Konunun önemi ve oluþabilecek ciddi hasarýn bilinmemesi /
önemsenmemesi,
? Ýnfüzyon takibinde yetersizlik, yorgunluk, dikkatsizlik,
174
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
175
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
176
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
177
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
178
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Port Ekstravazasyonu
Portlarda ekstravazasyon riski % 0,3-6 olarak gösterilmiþtir. Portlarda
ekstravazasyon sonucu, çok ciddi komplikasyonlar (parsiyel mastektoki gibi)
geliþebilmektedir. Huber iðnenin uygun yere, uygun þekilde takýlmamasý, trombüs
ya da fibrin oluþmasý (heparinizasyonun uygun yapýlmamasýna baðlý), kateterin
yerinden ayrýlmasý, kýrýlmasý ya da sternuma sýkýþmasý sonucu ekstravazasyon
geliþebilir. Ýlaçlarýn yalnýz geriye kan dönüþü olduðunda uygulanmasý ve risk
faktörlerinin, belirti ve bulgularýn sürekli deðerlendirilmesi gerekir. Port
ekstravazasyonunda bakým, periferal ekstravazasyonlardaki gibidir.
179
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
Ýðne/kanülden kan Aspirasyon ile kan geri Aspirasyonla kan geliþi Aspirasyonla kan
aspirasyonu (iðnenin gelmez. Bazý olgularda mevcuttur. geliþi mevcuttur
ven içinde olup kan aspirasyonu
olmadýðýnýn mümkündür.
kontrolu)
180
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
*Bu ilaçlar çok fazla miktarlarda infiltre olduklarýnda vezikan özellik kazanýrlar.
181
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
HemþireAdý-Soyadý: Ýmzasý:
182
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Kaynaklar
183
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.185-190
Giriþ
Radyasyon denilince genellikle iyonizan radyasyon anlaþýlmaktadýr. Bu da
parçacýk akýþý ya da dalga biçiminde taþýnan enerjinin elektriksel yüklü parçacýklar
oluþturmasý ile karakterizedir. Dokuda iyonizasyon doðrudan ya da dolaylý yoldan
olabilir. Radyasyonun hücre içindeki hedefi DNA'dýr. Radyasyon, DNA
moleküllerinin bir ya da iki baðýný kýrarak, hücre büyüme ve bölünmesini engeller.
Ayný zamanda hücre içinde serbest radikallerin salýnmasýna neden olarak hücre
hasarýna yol açar.
Radyasyonun tümör hücresine olduðu kadar normal hücrelere de etkisi vardýr.
Radyasyonun giriþ kapýsý genellikle cilt olduðuna göre, en sýk yan etki de ciltte
görülmektedir. Bu etkinin þiddeti; radyasyonun kalitesine, dozun yüksekliði,
veriliþ þekli ve zamanýna, ýþýnlanan doku hacmine, hücre ve doku özelliklerine,
radyosensitizerlerin ya da kemoterapötik ilaçlarýn radyoterapi ile birlikte
kullanýlýp kullanýlmamasý gibi bir çok nedene baðlýdýr. Tedavi planlarý yapýlýrken,
Radyasyona, doku cevabýnýn ya da dayanýklýlýðýnýn sýnýrlý olduðu göz önünde
bulundurulur. Bu yüzden tümör ýþýnlamasýnda, alan içinde kalan normal dokunun
dayanabileceði üst sýnýr verilecek maksimum ýþýn dozunu belirler. RT planlanýrken
bu prensibe göre karar verilir. Tümörü tahrip edebilecek kadar yüksek doz bölgeye
verilirken, o alan içindeki normal dokular dikkate alýnýr ve mümkün olduðunca
korunur. Yani tolerans dozlarý aþýlmamaya çalýþýlýr. Tedavi bölgesine baðlý risk
faktörleri ise;
? Deri katlantýsý olan bölgeler
? Terleyen, ýslanan bölgeler
? Þiþman hasta
? Fiziksel tahriþe maruz kalan bölgeler
? Co-morbid hastalýklar (Kollajen doku hast, Diyabet), olarak sýralanabilir.
185
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
186
RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI
187
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
188
RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI
189
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA
Kaynaklar:
1. Aydýn Y.: Akut Radyasyon Yaralanmalarý, Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakým Sempozyumu,
18-19 Ekim 2001, Ýstanbul, 173-187
2. Aydýngöz Ý E.: Ýyonize Radyasyonun Deri ve Yara Ýyileþmesi Üzerine Etkileri,
www.dermaneturk.com/yara_online/iyonize_radya.doc
3. Nystedt KE., Hill JE., Mitchell AM.: The Satndardization of Radiation Skin Care in British
Columbia: A Collaborative Approach, Oncology Nursing Forum, 32:6, 2005, 1199-1205
4. Kaya D.: Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaralarýnda Hemþirelik Bakýmý, Yara Bakým ve
Tedavi Kursu, ÝÜ Basýmevi ve Film Merkezi, 23-24 Mayýs 2000, Ýstanbul, 213-236
5. www.rtog.org/members/toxicity/acute.html
6. Boström A, Lindman H., Swartling C.: Potent Corticosteroid Cream (Mometasone
Furoate) Signifficantly Reduces Acute Radiation Dermatitis: Result From a Double-Blind,
Randomized Study, Radiotherapy and Oncology, 59:3, 2001, 257-265
7. Kanan N.: Radyoterapide Hemþirelik Bakýmý, III Onkoloji Hemþireliði Kursu, 1999,
Ýstanbul
8. Perez CA., Brady LW.: Principles and Practice of Radiation Oncology, 3th Edition,
Lippincott-Raven Puplishers, Philedelphia, 1998
9. Ünsal D.: Novelties in the Protection of Mucosa and Skin Side Effects, 7th Congress of the
Balkan Union of Oncology, 15-19 October, 2008, Kuþadasý
10. Yavaþ Ö.: Baþ-Boyun Bölgesi Radyoterapi Alan Hasta Bakýmý, V. Ulusal Radyasyon
Onkolojisi Kongresi, 20 – 23 Nisan, 2002, Kuþadasý
11. Putnik K., Stadler P., Schäfer C.: Enhanced Radiation Sensitivity and Radiation Recall
Dermatitis (RRD) After Hypericin Therapy – Case Report an Literature www.ro-
journal.com/content-1/1-32
12. Topkan E., Gülbaþ H.; Acute Radiation-Aloe Vera Ýnduced Dermatitis in a Malignant
Eccrine Tumor of Left Gluteal Region: A Case Report, Turkish Journal of Cancer, 36:3,
2006
13. Preventing and Managing Radiation - Related Skin Toxicity,
www.medscape.com/viewarticle/493434_4
14. Serdengeçti M.: Ýyonize Radyasyonun Biyolojik Etkileri,
www.sudam.selçuk.edu.tr/nukleer/iyonize.ppt.#256,1
15. Cengiz M.; Radyoterapi Akut Komplikasyonlarýnda Destek Tedavisi,
www.gata.edu.tr/dahihibilmler/onkoloji/.../radyoterapinin%20akut%20komplikasyonlarý
16. Nalça Andrieu M.; Radyasyon Tedavisinin Geç Dönem Yan Etkileri ve Destek Tedavisi,
Kanserde Destek Tedavi Kursu, 16-17 Mayýs, 2003, Ankara
190
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.191-198
Deri bütünlüðünü bozan her türlü yaralanma bir dizi onarým mekanizmasýný
tetikler. Bu onarým, yüzeyel yaralanmalarda iz býrakmadan gerçekleþirken, belirli
bir derinliðin altýna inmiþ olan yaralanmalarda onarým süreci sonucunda nedbe
olarak tanýmlanan bir iz kalýr.1 Bu nedbe dokusu kollajenden zengin olup, rengi,
sertliði ve yüksekliði ile komþu dokudan farklýdýr. Ýlerleyen aylarda yara
olgunlaþma aþamasýna girerek düzelmeye, yumuþamaya ve rengi de solmaya
baþlar.2 Ancak yaralarýn bir kýsmý bu þekilde bir gerileme göstermeyerek kabarýk,
sert, kýrmýzý ve hatta bazen yara sýnýrlarýný da aþan anormal bir nedbe oluþumu ile
sonlanýr. Hipertrofik nedbe ve keloid bu þekilde aþýrý kollajenin birikmesi ile
karakterize olan iki önemli yara iyileþme komplikasyonudur. Hipertrofik nedbe ve
keloidi anlamak için öncelikle normal yara iyileþme süreci hakkýnda bilgi vermek
uygun olacaktýr.
Normal Yara Ýyileþmesi ve Nedbe Oluþumu:
Normal yara iyileþmesi, birbirini takip eden 3 ayrý fazdan - inflamasyon,
proliferasyon ve maturasyon (olgunlaþma)- meydana gelir.3 Ýlk faz olan
inflamatuar faz yaralanmadan hemen sonra pýhtýlaþma reaksiyonu ile baþlar.
Yaklaþýk 3 gün süren bu ilk safhada yarayý temizleyecek olan makrofaj ve
nötrofillerin yara bölgesine çekilmesini saðlayan sitokinler salgýlanýr. Üçüncü gün
ile üçüncü haftalar arasýnda yara proliferasyon fazýna girer. Proliferasyon fazýnda
epitelizasyon, yeni damar oluþumu, granulasyon dokusu oluþumu ve kollajen
üretimi meydana gelir. Yara dokusuna gelen fibroblastlar öncelikle hücre ve
damarlarýn içine yerleþeceði ekstrasellüler matriks adý verilen bir að dokusu
meydana getirirler. Bu að dokusu baþlýca fibronektin ve hyaluronik asitten
meydana gelir. Fibroblastlar daha sonra bu aðýn içine ürettikleri kollajen
doldurarak nedbeyi meydana getirirler. Bu aþamada henüz organize olmamýþ
191
Dr. Serdar TUNCER
kollajen lifleri, yaranýn olgunlaþma fazý olan son ve en uzun fazýna girmesi ile
birlikte belirli bir sýra içinde dizilmeye baþlarlar. Olgulaþma fazý yaklaþýk 1 yýl
kadar sürer. Bu fazda, kollajen yapým ve yýkým hýzý eþit olup, kollajen miktarý
sabittir. Ýlk baþlarda organizasyonsuz dizilen kollajen lifleri tekrardan ve yaranýn
gerilim hattý boyunca dizilirler. Kollajenin çapraz baðlarýnýn artmasý ile yara
kuvveti de artar. Bölgedeki hücresel aktivite de azaldýðý için yaranýn rengi giderek
açýlýr. Yaralarýn birçoðu olgunlaþma süresinin sonunda çevre dokulardan daha açýk
bir renge ulaþýr.4
Hipertrofik Nedbe ve Keloidler
Normal yaralar, dermisteki boþluðun doldurulmasý ve üzerine epitel örtüsünün
gelmesinden sonra onarým iþlemlerini durduran sinyallere sahiptir. Bu sinyallerin
olmamasý veya yetersiz olmalarý halinde aþýrý bir nedbe dokusu oluþur. Normalde
yaralanmadan 3-4 hafta sonra kollajen sentezi ve yýkýmý eþitlenmesine raðmen,
hipertrofik nedbe ve keloidde bu eþitlenme olmamakta ve sürekli bir kollajen
birikimi meydana gelmektedir. Bu açýdan benzer lezyonlar olan hipertrofik nedbe
ve keloidler aslýnda birbirinden farklý özelliklere sahiptir.
Hipertrofik nedbeler tipik olarak çevre dokudan kabarýk, kýrmýzý veya pembe
renkli ve kaþýntýlý oluþumlardýr.5 Önemli olan özelliði, cerrahi veya travmatik olsun
orijinal yaralanmanýn sýnýrlarýný aþmamasýdýr. Keloidler ise ilk yaralanmanýn
sýnýrlarýnýn ötesine yayýlýr. Hipertrofik nedbeler zaman içinde gerileme gösterir.
Keloiddeki doku reaksiyonu hipertrofik nedbelere göre daha düþüktür, ancak
burada sürekli bir büyüme vardýr ve keloidlerde zaman içinde bir gerileme olmaz.3
Hipertrofik nedbe eklem üzerinde olduðunda kontraktürlere neden olabilirken
keloidlerde bu yoktur. Bu iki yara iyileþme problemi histopatolojik açýdan da
farklýlýklar gösterir. Hipertrofik nedbeler bol miktarda hücre ve tek yönde organize
olmuþ tip 3 kollajen içerirken, keloid dokusu daðýnýk bir þekilde tip 1 ve 3 kollajen
ve az miktarda hücre içerir. Yoðun protein birikimi, her iki lezyonda da yara
iyileþme sinyallerinin devam ettiðini veya bu hücreleri baskýlayacak
mekanizmalarýn yetersiz olduðunu düþündürür. Sonuçta, hipertrofik nedbeler geç
de olsa bir þekilde olgunlaþma fazýna girerek gerilerken keloidler bu faza
girmezler.3 Ýki farklý lezyonun özellikleri Tablo 1'de özetlenmiþtir.
Epidemiyoloji:
Hipertrofik nedbe ve keloidler her iki cinsiyette eþit sýklýkta görülür. Keloidler
koyu tenli kiþilerde sýktýr. Hispanik kökenli kiþiler ve siyahlarda %4.5 ila 16
arasýnda bir keloid insidansý vardýr. Hipertrofik nedbeler keloidlerden daha sýk
görülür. Bütün yaþ gruplarýnda ortaya çýkabilirler, ancak daha çok genç yaþlarda
görülürler. Bunun da sebebi gençlerin kollajen sentez yeteneðinin ve derideki
gerginliðin daha yüksek olmasýdýr. Bebeklerde ise, baðýþýklýk sisteminin henüz
192
HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER
193
Dr. Serdar TUNCER
194
HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER
195
Dr. Serdar TUNCER
196
HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER
Tablo, Burd A, Huang L. Hypertrophic response and keloid diathesis: two very different forms of
scar. Plast Reconstr Surg. 116:150e-157e, 2005'den alýnmýþtýr
KAYNAKLAR:
1.Dunkin CSJ, Pleat JM, Gillespie PH, Tyler MPH, Roberts AHN, McGrouther DA. Scarring occurs
at a depth of skin injury: precise measurement in a graduated dermal scratch in human volunteers.
Plast Reconstr Surg. 119: 1722-1732, 2007
2.Burd A, Huang L. Hypertrophic response and keloid diathesis: two very different forms of scar.
Plast Reconstr Surg. 116:150e-157e, 2005
3.Slemp AE, Kirschner RE. Keloids and scars: a review of keloids and scars, their pathogenesis, risk
factors and management. Curr Opin Pediatr. 18: 396-402, 2006
197
Dr. Serdar TUNCER
4. Lorenz HP, Longaker MT. Plastic Surgery, Saunders Elsevier. Philadelphia, 2006. 209-235
5.Ehrlich HP, Desmouliere A, Diegelman RF, Cohen IK, Compton CC, Gamer WL, Kapanci Y,
Gabbiani G. Morphological and immunochemical differences between keloid and hypertrophic
scar. Am J Pathol 145:105-113, 1994
6. Cosman B, Crickelair GF, Ju MC, Gaulin JC, Lattes R. The surgical treatment of keloids. Plast
Reconstr Surg. 27: 335-338, 1961
7. Bayat A, Arscott G, Ollier WER, McGrouther DA, Ferguson MWF. Keloid disease: Clinical
relevance of single versus multiple scar sites. Br J Plast Surg 58: 28-37, 2005
8. Robles DT, Berg D. Abnormal wound healing: keloids. Clin Dermatol 25: 26-32, 2007
9.Niessen FB, Spauwen PHM, Schalwijk J, Moshe K. On the nature of hypertrophic scars and
keloids: a review. Plast Reconstr Surg 104:1435-1458, 1999
10.Lu L, Saulis AS, Liu WR, Nakshatra KR, Chao JD, Ledbetter S, Mustoe TA. The temporal effects
of Anti-TGF-B1,2 and 3 monoclonal antibody on wound healing and hypertrophic scar
formation. J Am Coll Surg 201: 391-397, 2005
11.Al-Attar A, Messs S, Thomassen JM, Kauffman CL, Davison SP. Keloid pathogenesis and
treatment. Plast Reconstr Surg 117:286-295, 2006
198
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.199-206
TANIM
Hiperbarik Oksijen (HBO) Tedavisi, kapalý bir basýnç odasý içinde tamamýyla
basýnç altýna alýnan hastaya %100 oksijen solutulmasý esasýna dayanan medikal bir
tedavi yöntemidir. Hasta oksijeni, oksijenle basýnç altýna alýnan odalarda doðrudan
ortamdan; hava ile basýnç altýna alýnan odalarda ise maske, endotrakeal tüp ya da
baþlýktan solur. Hastane acillerinde veya servislerde uygulanan oksijen ya da
oksijenin vücudun belirli bir bölgesine topikal uygulanýmý HBO olarak kabul
edilmez (1).
Tedavi amacýyla tek kiþilik-çok kiþilik, tek bölmeli-çok bölmeli basýnç odalarý
kullanýlabilir (Resim 1, 2).
Resim 1. Çok kiþilik basýnç odasý Resim 2: Tek kiþilik basýnç odasý
Tek kiþilik basýnç odalarý kuruluþ maliyetinin azlýðý, kýsýtlý alanlarda kullaný-
labilmesi, daha az personelle iþletilmesi, kontaminasyon riskinin azlýðý gibi
199
Prof. Dr. Þamil Aktaþ
avantajlara sahiptir. Bununla birlikte hasta basýnç odasý içinde tek baþýna
olduðundan, durumlarý saðlýk personelinin yakýn takibinde olmasý gereken
hastalarý tedavi etmekte güçlük çekilebilir. Ayrýca her hasta tek tek tedavi
edildiðinden ancak belli sayýda hasta tedaviye alýnabilir. Bu nedenle çok sayýda
hastasý bulunan hastaneler için kullanýþlý deðildir. Çok kiþilik basýnç odalarý ise çift
bölmelidir. Hastalarýn tedavi edildiði ana bölmede 8-10 hasta alýnabilirken ön
bölme transfer amacýyla kullanýlýr. Bu bölmeden tedavi sýrasýnda hasta veya
personel transferi yapýlýr. Basýnç odasý içinde sürekli hekim veya hemþire
bulunduðundan durumu daha aðýr hastalar da örneðin entübe hastalar da tedavi
edilebilir. Kurulum maliyeti yüksektir, daha fazla sayýda personel gerektirir.
Bununla birlikte kýsa sürede çok hasta tedavi edilebildiðinden fazla sayýda hastasý
bulunan klinikler için daha ekonomiktir.
Tedavi basýncýnýn aralýðý, deniz yüzeyi basýncýnýn hemen üzerinden baþlar ve
20 metre deniz suyu basýncýna eþdeðer 3 ATA'da (atmosfer absolut) sonlanýr. Bu
basýncýn üzerinde tedavi uygulanmasý oksijenin akut toksik etkileri nedeniyle
kýsýtlanmýþtýr. Rutin bir HBO seansý 2-2,5 ATA basýnçta, yani 10-15 metre su
basýncýna eþdeðer basýnçta ve 1-2 saat aralýklý olarak oksijen solutulmasý
þeklindedir. Bir gün içinde uygulanacak seans sayýsý ya da toplam seans sayýsý
endikasyona ve hastaya baðlý olarak deðiþir (1). Kronik yara tedavisi hastalarýnda
genellikle günde 1-2 seans uygulama yapýlýr. Hastanýn durumuna göre 20-60 seans
toplam tedavi gerekebilir.
FÝZÝKSEL TEMEL VE ETKÝ MEKANÝZMASI
HBO 'nin iki ana etkisi bulunmaktadýr (1-4).
a) Basýncýn doðrudan etkisi: Basýnç altýnan alýnmak solunan gazýn cinsine
bakmaksýzýn gaz hacimlerin küçülmesine yol açar. Boyle Gaz Kanunu uyarýnca
sabit sýcaklýk altýnda gazlarýn hacimleri ile basýnçlarý ters orantýlýdýr. Çevre
basýncýnýn artýþý gaz hacimlerin küçülmesi sonucunu doðurur. Böylece
dekompresyon hastalýðý, gaz embolisi ya da dokularda türlü nedenlerle oluþan gaz
hacimler küçültülerek yol açtýklarý patolojiler doðrudan ortadan kaldýrýlýrlar.
Ancak bu etki ayný zamanda HBO'nin bir komplikasyonu olan barotravmalarýn da
temelini oluþturur.
b) Çözünmüþ oksijenin etkisi: Henry Gaz Kanunu uyarýnca gazlarýn
sývýlarda çözünmesi parsiyel basýnçlarý ile doðru orantýlýdýr. Solunum ortamýnda
oksijenin parsiyel basýncýný arttýrmakla kanda çözünen ve dokulara taþýnan oksijen
miktarýný arttýrmak mümkündür. Deniz yüzeyinde oksijen yüzdesini arttýrarak
yapýlan tedavinin etkisi de oksijenin basýncýnýn artýþýna baðlýdýr. Bununla birlikte
deniz yüzeyinde saf oksijen solutmakla (FiO2 = %100) saðlanabilecek maksimum
basýnç 1 ATA (760 mmHg) ile sýnýrlýdýr. Daha yüksek basýnçlarda oksijen
solutabilmek ancak hastanýn da bir basýnç odasý içinde ve bu basýnca eþdeðer
200
HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ
30
Çözünmüº O2
20
10 Hb’ne baðlý O2
0
200 600 1000 1400 1800 2200
Basýnç (mmHg)
Þekil 1. Hemoglobine baðlý oksijen miktarý, hemoglobin tam olarak doyduktan sonra bir platoya
ulaþýr, oysa fiziksel olarak çözünen oksijen artmaya devam eder.
HBO ile kan ve dokularda saðlanan oksijen basýncý artýþý aþaðýdaki etkilere
sahiptir:
Antihipoksik etki: Dolaþým bozukluðu, ödem, infeksiyon, CO ve siyanür
zehirlenmesi gibi dokularýn oksijenlenmesinin bozulduðu veya oksijen
gereksiniminin arttýðý hallerde saðlanan hiperoksi tedavi edici etki saðlar. HBO
baþka hiçbir medikal tedavinin olmadýðý kadar doðrudan doku hipoksisini
hedefler. Tablo 1'de görüldüðü gibi tedavi düzeyleri içinde HBO ile saðlanan
oksijen düzeyine baþka bir yolla ulaþmak mümkün deðildir.
201
Prof. Dr. Þamil Aktaþ
202
HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ
203
Prof. Dr. Þamil Aktaþ
Tablo 2. Saðlýk Bakanlýðý’nýn özel merkezler yönetmeliðinde kabul edilen HBO endikasyonlarý
204
HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ
KAYNAKLAR
205
Prof. Dr. Þamil Aktaþ
206
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.207-214
207
Opr. Dr. Erdem GÜVEN
Tedavi
Yara irrigasyonu önemlidir. Büyük artýk parçalar forseps ile alýnabilir. 18G iðne
takýlý enjektör ile yeterli basýnç saðlanabilir (15-20 psi). Santimetrekare baþýna 50-
100cc serum fizyolojik ile irrigasyon önerilmektedir
Gergin þekilde yara kenarlarý kapatýlmamalýdýr; bazen greft veya flep
gerekebilir.
Köpek ýsýrýklarý genelde ezilme tarzýnda yaralanmalar þeklinde olur ve eðer bu
dokular kanlanmýyorsa debride edilmelidir; bu hem enfeksiyon önlenmesi,
hem de yaranýn iyi kapanmasý açýsýndan önemlidir.
Evde yara yoðun þekilde su ve sabun ile yýkanmalýdýr. Bu sýrada hafif olarak
ovulabilir. Üzerine temiz ve kuru bandaj yapýlarak saðlýk kuruluþuna
baþvurulmalýdýr.
Delici þekilde olmuþ yaralar ve yoðun olarak kontamine yaralarda enfeksiyon
riski olduðu için yaraya ilk müdahaleden sonra (irrigayon, debridman, yara örtüsü)
sekonder iyileþmeye býrakýlmalýdýr. Çok büyük yaralar, kozmetik olarak kötü
olanlar ve iyileþmede gecikmesi olanlar 3-5 gün sonra geçikmiþ primer kapatmak
için deðerlendirilir. Bu sýrada sýk deðiþtirilen ýslak gazlý bezler ile yaranýn
kurumasý engellenmelidir.
Ekspoze tendon, sinir ve fasya serum fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlý bezler ile
örtülmelidir. Enfeksiyon önlenmesi temel olarak mekanik debridman, irrigasyon
ve tüm yabancý cisimlerin çýkarýlmasýna dayanýr. Açýk kýrýðý olan yaralar için de
böyledir.
Yaranýn kapatýlmasý bölgeye ve yaranýn durumuna göre yapýlýr. Yüz gibi
kozmetik bölgelerdeki yaralanmalar genelde erken dönemde dikilir. Eðer yara
bacak ve kolda ise kanlanmanýn daha az olmasýndan dolayý açýk býrakýlýr ve birkaç
gün sonra kapatýlýr. Yara kontamine ise veya yoðun doku hasarý ve ezilme varsa
birkaç gün sonra kapatýlmasý uygun olacaktýr. El ýsýrýlmalarýnda da yüksek
infeksiyon riski olduðu için gecikmiþ primer kapatma uygundur.
Genelde 5 günlük amoksisilin/klavunolat tedavisi verilir. Ancak enfeksiyon
varsa ve ýsýrýk kirli veya kontamine ise bu süre deðiþtirilir. 48 saat sonra enfeksiyon
varlýðý açýsýndan tekrar kontrol edilmelidir.
Ýnsan ýsýrýklarýnda köpek veya kediye göre daha çok bakteri bulunur. Kedi ve
köpek ýsýrýklarý dýþýnda fare ýsýrýklarýna da rastlanmaktadýr. Fare ýsýrýðýný takiben
halsizlik, ateþ, ilerleyici artralji varsa fare-ýsýrýk ateþi hastalýðý açýsýndan tetkik
edilmelidir. Kan kültüründe streptobacillus minor üremektedir. Tedavide IV 5-7
gün penisilin takiben 7 gün oral penisilin verilir. Hayvan ýsýrýklarýnda yara su ve
sabun ile yýkanmalýdýr. %20 sabunlu su kuduz virusu için öldürücüdür.
208
ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ
Aþýlanma:
Ýnsan diploid hücre aþýsý 0,3,7,14,28. günlerde yapýlýr. 5 yýl içinde aþýlanma
olmuþsa 0. ve 3. günde rapel yapýlýr. Immunglabulinin çoðu yara kenarýna
verilmelidir.
209
Opr. Dr. Erdem GÜVEN
Patofizyoloji
Silahlar düþük hýzlý (1200 ft/s) ve yüksek hýzlý (2500 ft/s) olmak üzere
ayrýlýrlar.Çoðu el silahý düþük hýzlýdýr; av tüfekleri ve askeri silahlar ise yükse
hýzlýdýr. Fizikte hareket eden herhangi bir kitlenin kinetik enerjisi KE =1/2 MV2/g
formülü ile belirlenir. KE: Kinetik enerji, M:Kütle, V:Hýz, G: Yerçekimi (32.174
ft/sec). Bu formüle göre hýz 2 kat artarsa oluþan kinetik enerji 4 katýna çýkar ve
hasar da o ölçüde artar. Düþük hýzlý silahlar yumuþak dokuyu laserasyon ve ezilme
ile geçerken, yüksek hýzlý silahlar þok dalgalarý ve kavitasyonlar ile geçer. Düþük
hýzlý mermiler dokularý iterek kendi boyutlarýyla ayný kalýcý trase oluþtururlar. Bu
trase çarptýklarý dokulardan dolayý (kemik gibi) sapabilir. Yüksek hýzlý silahlarda
enerji transferinin yol açtýðý büyük hacimde geçici boþluk oluþur, ayrýca kalýcý
trase de mermiden birkaç kat daha fazla olabilir. El silahý ile yaralanmalar düþük
hýzlý kabul edilse de, yakýn mesafeden yaralanmalarda (yaklaþýk 4.5 metreden
az mesafe) doku yaralanmasý yüksek hýzlý silahlar gibi olmaktadýr.(1) Yüksek hýzlý
silah yaralanmalarýnda merminin girdiði ilk 12cm'de doku hasarýnýn az olduðu ve
ön kol yaralanmalarýnda kemiðe temas yoksa 12cm'lik mesafe dolayýsýyla
tedavinin konservatif yapýlabileceði belirtilmektedir.(2)
Yüksek enerjili yaralanmada oluþan geçici boþluk, negatif basýnç etkisiyle
kontamine olur. Organik maddeler (odun, kemik gibi) parçalanmaya daha müsait
olup gözenekli yapýlarýndan dolayý inorganik maddelere göre (cam, metal kurþun)
enfekte olmaya daha eðilimlidir. Stafilokok gibi bazý bakteriler özelikle yabancý
cisimlerin üzerinde biyofilm oluþturmaya eðilimlidir ve yabancý cisim
enfeksiyonu oluþtururlar.
Bomba yaralanmalarýnda parça etkisi, patlamanýn basýnç etkisi ve yanan
barutun termal etkisi ile yumuþak doku hasarý oluþmaktadýr. Sýklýkla avülsiyon,
laserasyon, ezilme ve yanýk yaralanmasý beraber olmaktadýr. Genellikle ekstremite
derin dokusuna penetre olan yabancý cisimler yaralanmanýn karmaþýklýðýna
katkýda bulunurlar. Patlama hasarýnýn patofizyolojisinin iyi anlaþýlmasý tedaviye
yön verir. Primer patlama etkisinde süpersonik hava dalgalarýnýn akselerasyon ve
deselerasyonu dokuda primer hasarý akciðer, kulak ve baðýrsaktaki hava-sývý
arayüzeylerinde yapmaktadýr. Sekonder patlama etkisinde þarapnel parçalarý doku
içine girmektedir. Tersiyer patlama etkisinde patlamanýn basýnç etkisiyle hastanýn
düþmesi veya cisimlerin çarpmasýyla künt travma oluþmaktadýr. Dördüncü etkide
de sýcaklýk ve patlayýcýlardan çýkan duman ve kimyasallardan termal veya
kimyasal hasar olmaktadýr.(3)
210
ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ
Fizik muayene
Silah yaralanmasýnda tüm giysiler çýkartýlýr, böylelikle hasarlý diðer bölgeler
gözden kaçmaz ve merminin yaklaþýk seyri göz önüne alýnarak altta yatan diðer
dokulardaki olasý hasar deðerlendirilebilir.
Nörovasküler muayenede hasarlý ekstremitenin çevre uzunluðu takip edilir.
Büyüyorsa veya pulsasyon veren hematom varsa devam eden kanamayý gösterir.
Yaranýn kenarýndaki ve distalindeki nabýzlar kontrol edilir.
Yaranýn kenarýndaki damardan palpasyon ile titreþime (thrill), oskültasyon ile
üfürüm varlýðýna bakýlýr. Titreþim ve üfürüm, nabýz alýnsa bile arter hasarýnýn
göstergesi olabilir.
Distal iskemi bulgularý (pallor, pain, parestezi, paralizi, poikilotermi) arter
yaralanmasý yaný sýra kompartman sendromu gibi diðer durumlarda da olabilir.
Sinir hasarý açýsýndan duyu ve motor muayenesi yapýlmalýdýr.
Laboratuar
Radyografi çekilerek alttaki kýrýk ve merminin dokudaki varlýðý
deðerlendirilebilir. Radyografi çekilmeden önce eksternal mermi delikleri metal
ile iþaretlenerek radyografide merminin yolu belirlenebilir.
Tedavi:
.Düþük hýzlý silahlarda minimal doku ölümü olduðu için yüzeyel irrigasyon
yeterli görülmektedir.Yüksek hýzlý silah ve av tüfeði yaralanmalarýnda cerrahi
irrigasyon ve debridman ve erken antibiyotik tedavisi gerekmektedir.(3)
Cerrahi debridman ile nekrotik dokularýn alýnmasý sýk kullanýlan yöntemdir.
Yaþamayan kas dokularý debride edilir. Kas debridmaný açýsýndan renk, kývam,
kapiller kanama, kontraktilite önemlidir. Canlý kas dokusunun en iyi göstergesi
debridman sýrasýnda kanamasýdýr. Yaþamayan kas dokusu koyu renklidir, ezilmiþ
karakterdedir ve forseps ile tutulunca kontrakte olmaz.
Ekstremite yaralanmalarýnda subfasyal penetrasyon varsa açýlýp devaskülarize
doku eksize edilmelidir. Debridmandan sonra oluþan boþluða ýslak gazlý bez
konulabilir. Daha sonra flep veya greft ile onarýlabilir.
Pulsatil lavaj kontamine yaralarda bakterilerin uzaklaþtýrýlmasý için cerrahi
debridmanýn yanýnda etkilidir. Versajet adlý hidrocerrahi su býçaðý, cerrahi
debridman ile beraber kullanýlabilir.
Enzimatik debridmanda kollajenaz veya papain-üre kullanýlmaktadýr; cerrahi
için uygun olmayan hastalarda ve kalýn eskarýn yumuþatýlmasý için
kullanýlmaktadýr.
211
Opr. Dr. Erdem GÜVEN
212
ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ
Þekil 1: !7 Yaþýnda Erkek hastada yüksek hýzlý ateþli silah yaralanmasý sonucu frontal kemik ve
beyin frontal lobunda oluþan hasar görülmektedir.
213
Opr. Dr. Erdem GÜVEN
Þekil 2 Þekil 3
Þekil 2: 38 yaþýnda Erkek hastada yakýn mesafeden av tüfeði ile yaralanma sonucu sol yanak,
maksiller kemik te oluþan hasar ve geniþ yaralanma görülmektedir.
Þekil 3: Parça tesirli bomba patlamasý sonucu ekstremitenin farklý bölgelerinde ortaya çýkan yaralar
görülmektedir.
KAYNAKLAR:
1. Miclau T, Farjo LA.The antibiotic treatment of gunshot wounds. Injury. 1997; 28(3): SC1-5.
2. Foglar et al. Gunshot wounds of the forearm Injury.1997; 28(3): SC18-22.
3. G On Tong et al. Soft tissue injury in orthopaedic trauma. Injury 2008; 39S4: S3–S17
4. Stojadinovic A, et al, Topical advances in wound care, Gynecol Oncol (2008),
doi:10.1016/j.ygyno.2008.07.042
5. Fox et al. Contemporary management of wartime vascular trauma. Journal of Vascular Surgery.
2005; 41(4):638-44.
6. Kazakos K, et al., The use of autologous PRP gel as an aid in the management of acute trauma
wounds, Injury (2008), doi: 10.1016/j.injury.2008.05.002
214
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.215-229
GÝRÝÞ
Deri bedenimizi örten, dýþ dünya ile bedenimiz arasýnda sýnýr oluþturan,
fizyolojik açýdan önemli emosyonel yanýtlarýn (korkudan sararma, utançtan
kýzarma, tüylerin diken diken olmasý vb.) oluþtuðu organýmýzdýr.
Psikodinamik açýdan; benliðin organik bir örtüsü, insan bedeninin dünya ile
temasýný saðlayan kýsýmdýr. Dokunma, okþanma, aðrý ve acý gibi libidinal iþlevi
olan, duygusal durumu yansýtan, sözsüz iletiþime aracýlýk eden bir organdýr.
Yara ve yaralanma deri bütünlüðünü bozan patolojik bir durumdur. Deri
bütünlüðünün zedelenmesi, homeostatik dengeyi sarsabilmekte, akýl ve ruh
saðlýðýmýzda bu durumdan etkilenmektedir. Basit (doðal) sýkýntýdan, kayýp-yas
tepkisine, vücut, organ bölümlerinin zedeleneceði kaygýsýna, vücut imajýnýn
bozulmasýna, sosyal çekilmelere, depresyon ve suicidal giriþimler gibi psikolojik
tepkilere neden olabilmektedir.Yaralar;
- Yanýk yarasý
- Diabetik Ayak Yarasý
- Cerrahi Yaralar
- Basý Yaralarý
- Radyasyon ve ekstravasyon Yaralarý
- Doku donma yaralarý
- Ezilme yaralarý
- Isýrýk ve Ateþli silah Yaralanma vb. gibi çeþitlilik gösterir.
215
Uzm. Selma ÇÝMEN
216
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM
cerrahi ekibe transfer eder. Bu noktada plastik cerrahlar psikiyatri ekibi ile ortak
çalýþmalýdýr.Çünkü terapötik hedef uzun vadede ve cerrahi iþlemin
planlanmasýnda hasta ve ailesinin tedaviye katýlýmýnýn saðlanmasý
olmalýdýr.Personelin(tüm ekip) yaklaþýmlarýnda ise; deneyimlerinden
yararlanmasý ve empatiyi kullanmasý, hastalarýn yeni görünümlerine
adaptasyonunda yardýmcý olacaktýr.
Beden imajý 2. yaþtan 3 yaþlara doðru kendilik imajýnýn göreli olarak kararlý
bir parçasýdýr ve devamlý olarak büyüme, ergenlik, travma, yaþlanma ve
ameliyatla deðiþir (modifiye olur). Yanýk hastasýyla görüþmek, onlarýn vücut þekil
geliþmesine bir pencere oluþturarak kiþilik geliþiminde travmanýn emational
darbesi ve adapte etme veya gerilemenin(regresyon) anlaþýlmasýný saðlar .
Hastanýn yara izleri ile ilgili görüþ ve tutumlarý, ve hastanýn uðradýðý kayýba
yönelik yardým; vücut þekli ile ilgili düþünce ve davranýþlarýnýn pozitif veya
negatif yönde geliþmesine þekil verir. Yanýklar kiþinin vücut þekli, kendini
beðenme ve kiþilerarasý iliþkilerini son derece etkilemektedir. Ego iþlevini
sürdürür fakat ego sýkýntýlý olabilir.Beden imajý revizyonun gerçekleþtiði plastik
cerrahi rehabilitasyonu ve emosyonel desteðin saðlanmasý ; kendilik imajý ve
beden imajý üzerinde iyileþtirici rol oynar. Odaklanan kýsa vadeli psikiyatrik
görüþmelerin yapýlmasý þekilsizlik stigmatizasyonunu (çirkinlik lekesini )
azaltmada etkili bir yöntemdir.
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uygulama ve bakým ,yanýklý hastalýklarýn
deðiþiklik sürecine neden olabilir. Psikiyatri ekibi özel ameliyattan haberdar
olmayý veya uzun zaman önce ameliyatýn özel öðelerinin erken, yararlý veya
bitmez etkilerini ve bunlara baðlý geliþebilecek ters psikolojik etkileri bilmelidir.
Ameliyatlarda kesip çýkarma, aþý yapmaya ek olarak; kesmeler, yara izi tahliyeleri,
geniþleticilerin olduðu doku (kafa derisini kapsamak) yerleþtirmeleri ve yüzle
ilgili özelliklerin oranýmý, laser ameliyatý ve mikrocerrahi iþlemleri uygulanabilir.
Plastik ve Rekonstrüktif cerrahlarla iþbirliði ve hasta ile ilgili tüm bu süreçlerin
(özenin gerekli olduðu böyle teknik ayrýntýlarý)bilinmesi veya psikiyatri ekibinin
ayrýntýlarý sormasý gereklidir. Yaralanan vücudun onarýlmasý, kadavra yüz bakýmý
nakillerini, güncel deðerlerini ve kalýtsal metotlarý,örnekleri bilmelidir. Hastalar
cerrahlarýn herhangi bir kusuru düzeltme konusunda sýnýrsýz gücü olduðunu
düþünerek yüksek beklenti içinde olabilirler.Bu nedenle,yanýk hastalarý için
plastik ve yapýcý ameliyattan önceki dönem çok önemlidir.Ameliyat öncesi ve
sonrasýndaki hangi çýktýlar karþýlaþtýrýlmalý sorusu psikiyatrik uygunluk ve
hastanýn güveninin saðlanmasýnda anahtar görevi görmektedir.
? Hastanýn ilk önemsediði,üzerinde durduðu konular ve bu süreçteki alýnan
kararlarýn hasta tarafýndan alýnýp –alýnmadýðý?
? Hasta korkuyu tolere edebilir ve hastane ile ilgili anksiyetesini fark
edebilir mi?
217
Uzm. Selma ÇÝMEN
218
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM
219
Uzm. Selma ÇÝMEN
yaþamasý vb. gibi) rol oynar. En zor ve trajik olaný çocuklarla ilgili olmasý. Yanýk
hastalarý için bir karar vermek çok zor olabilir. Çünkü yaþam þansý, yaþam kalitesi
gibi kritik deðiþkenlerin dikkate alýnmasý gerekmektedir.
Yanýklar nedeniyle ölüm riski büyük yanýk merkezlerinde hýzlý bir þekilde
düþme göstermektedir. Ama bu risk sadece akut bakýmýn tamamlanmasý ile bitmez.
Hospitalize edildiði süre içinde de risk devam etmektedir. Yanýk hastalarýnda,
yaþamýna son verme kararý diðer hastalýklardan biraz farklýlýklar (kanser v.b.
hastalýklar) göstermektedir. Çünkü yaþam þanslarý giderek artmakta (akut bakýmda
optimal düzeyde yaþam þanslarý artýyor). Psikiyatrik bakýmda geliþmelerin olmasý
ve psikososyal destek sistemlerinin artmasý, rehabilite edicidir. Yanýk
rehabilitasyonu yanan bölge çok büyük olsa bile baþarý gösterebilmektedir. Yeterli
aðrý kontrolü hastanýn tedaviyi kabul etmesinde etkili olmaktadýr. Çünkü birçok
hasta eðer tedavi sýrasýnda çekmek zorunda olduklarý aðrýyý bilmiþ olsalar, tedaviyi
kabul etmeyeceklerini belirtmiþlerdir.
VAKA:
Yaþlý bir hastanýn hayatýný sonlandýrma ile ilgili;
Artur 82 yaþýnda, % 45 TBS oraný var. Alkol ve sigara kullandýðý, sigara içimine
baðlý olarak evinde çýkan yangýn sonucu yaralandýðý belirtilmektedir. Hastanýn
hipertansiyonu, diabeti, 2 kez geçirilmiþ miyokart enfraktüsü mevcut. Akut
safhada böbreðin fonksiyonlarýný yerine getirememe sorunu oluþmuþ.
Psödömanas sepsis geliþmiþ ve antibiotiklere karþý direnç oluþmuþ. Yanýk ekibi,
psikiyatrist ve aile tarafýndan hastanýn durumu geri döndürülemez olarak
deðerlendirilmiþ ve yaþam desteklerinin kapatýlmasýna karar verilmiþ.
Geriatrik vakada; Hastanýn yaþama þansýnýn çok düþük veya yaþamý devam etse
bile hayat kalitesi çok fakir olacak þekilde yaralandýðý, yaþýnýn ileri olmasýnýn
iyileþme üzerinde olumsuz olacaðý kanaati ile yaþam destek sistemi kapatýlmýþtýr.
PERSONEL DESTEÐÝ
Yanýk üniteleri en korkutucu ve acý veren ünite olarak görülmektedir. Burada
çalýþan personel görsel olarak strese maruz kalmaktadýr (yüz yanýðý, çok geniþ
yaralar, ampütasyonlar v.b.). Hatta bu ikinci bir travmatizasyon olarak
deðerlendirilebilmektedir. Bu nedenle emosyonel bir anlayýþ, organizasyonel bir
destek,psikolojik görüþmeler, personelin bu durumla baþ etmesinde yardýmcý
olmaktadýr.
Özellikle personel sayýsýnýn yetersiz olduðu ünitelerde, ya da organizasyonun
yeteri kadar destek ve anlayýþýnýn olmadýðý yerlerde organizasyonel stresin fazla
olduðu görülmektedir.
Ebrinç ve arkadaþlarýnýn 2001 yýlýnda Gata Haydarpaþa Eðitim Hastanesinde
“yanýk merkezinde çalýþan hemþirelerin stres faktörleri ve stresle baþ etmenin
220
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM
221
Uzm. Selma ÇÝMEN
222
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM
223
Uzm. Selma ÇÝMEN
224
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM
225
Uzm. Selma ÇÝMEN
226
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM
mesini saðlayýn.
Hastanýn anksiyetesi sýrasýnda dokunmayý kullanmayýn.
?
Hastaya anksiyetesi olmadýðý zamanlarda solunum eðzersizleri,
?
relaksasyon teknikleri ve sorun çözme yöntemlerini gösterin.
Anksiyete nedenlerinden ve oluþan duygularýndan bahsetmesini
?
saðlayýn.
UMUTSUZLUK
Hastayla göz iletiþimini sürdürerek hastanýn görüntüsü ile ilgili yüz
?
ifadesini gözleyin.
Bedenin biçimi ve fonksiyonundaki deðiþikliðin geri döneceði ile ilgili
?
umut ve düþünceler için cesaretlendirmeyin.
Hasta bireyle bakým ve tedavisi ile ilgili planlar yapýn ve uygulayýn.
?
Problem çözme ve karar verme için olumlu güçlendirme yapýn.
?
Karar verebildiðinde ve problemi çözdüðünde övün.
?
Yaþamýnda kontrol edebildiði alanlarý tanýmasýna yardým edin.
?
SOSYAL ÝZOLASYON:
Sosyal izalasyona neden olan ve etkileyen faktörleri belirleyin.
?
(depresyon, intihar düþüncesi,suçluluk duygusu, umutsuzluk, keder,
þekilsizlik stigmatizasyonu)
Belirlediðiniz faktörlerin azaltýlmasý konusunda diðer çalýþanlarla
?
ortak hedef belirleyin.
Günün belirli saatlerinde belirli süre ve saatlerde yanýnda bulunarak
?
bire-bir iliþkileri geliþtirmeye çalýþýn.
Birebir iliþkilerde yalnýzlýk duygusu ve nedenleri ile ilgili konuþmasýný
?
saðlayýn.
Estetik problemleri olan kiþilerde problemi çözme konusunda destek
?
olun
Diðer çalýþan ve hastalarla kýsa süreli de olsa iletiþim için ortam yaratýn
?
Birebir iletiþimlerinde rahatlayýnca grup aktivitelerine katýlým ve
?
etkileþim yönünde ortam oluþturun .
Sosyal becerileri zayýf ve kendisini itici görüyorsa:bire-bir iliþkilerin
?
geliþimi ile baþlayýn.Anlamlý/amaçlý ve tesadüfi /rastgele
konuþmalarýn farkýný açýklayýn.
Diðer personel /hastalar/ziyaretçilerle iletiþimlerini gözleyin.
?
227
Uzm. Selma ÇÝMEN
içinde olun.
Ýyileþmesi için tedavi ve bakýmýn önemini açýklayýn.
?
Yaranýn prognozu, tedavisi ve bakýmý ile ilgili bilgi verin.
?
Tedavi ve bakýma ailesinin katýlýmýný saðlayýn.
?
Ekip içinde hasta bireye yaklaþým konusunda iþbirliði yapýn.
?
YAS TUTMA
Hastanýn yas neden ve faktörlerini deðerlendirin
?
hastanýn yas sürecinin hangi aþamasýnda olduðunu tespit edin
?
Suicid riskini deðerlendirin.
?
Fiziksel
? olarak zarar vermeyen aðlama, baðýrma, yumruklarla
dövünme gibi davranýþlara izin verin. Bu davranýþlarý sýnýrlamayýn
veya kesmeyin.
Aðlayan hasta bireyle iletiþimde terapötik dokunmayý kullanýn. (Çoðu
?
kez uygun ve yararlýdýr. Ancak hasta bireyin geldiði kültürün
özelliklerinin bilinmesi ve buna göre kullanýlmasý gerekir.)
Hastaya belirli süre(10-15dk)ve saptadýðýnýz sýklýkla görüþülmesi,
?
yanýnda bulunulmasýný saðlayýn. Duygularýný ifade etmesi konusunda
(kayýp, acý, umutsuzluk,korku,öfke vb ) ortam saðlayýn
Ailesinin tedaviye katýlýmýný saðlayarak duygu ve düþüncelerin payla-
?
þýlmasýný saðlayýn.
Kendi bakýmýyla ilgili aktivite ve planlara hastayý dahil edin.
?
Ýyileþmesinin sürekliliði için sosyal destek sistemlerini araþtýrýn ve
?
baðlantýlarýn oluþmasý için giriþimlerde bulunun.
KAYNAKLAR
228
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM
Matbaasý.2008:385
9. GÜNCEL PSÝKÝYATRÝ.Ed:Iþýk E,Taner E,Iþýk U.Deri ile Ýlgili Psikosomatik Bozukluklar
.Golden Prit Matbaasý.2008:385.
10. Kaçmaz N.Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi Hemþireliði Ve Biyopsikososyal Bakým.
Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.Ýstanbul:1998-1999:198-208.
11. Kutlu L.Deri Bütünlüðü Bozulan Hastaya Psikolojik Destek.Yara Bakým Ve Tedavi Kursu
Ý.Ü Basým EvÝ .2000:261-289.
12. Özkan S.Hastalýklara Psikoljik Tepkiler.Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.
Ýstanbul:1998-1999:27-30.
13. Özkan M.Genel Týpta Konsültasyon Süreci. Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.
.Ýstanbul:1998-1999:31-35.
14. Özpoyraz N.Tamam L.Psikokütanöz Hastalýklarda Tedavi Yaklaþýmlarý.Türkiye Klinikleri
Dermatoloji.2001:46
15. Sümer A,Onur E,Altýnlý E,Çelik A,Çaðlayan K,Köksal N.Alt Ekstremite
Amputasyonlarýnda Klinik Deneyimlerimiz .Ýnönü Üniversitesi Týp Fakültesi
dergisi.2008:15(3)187-190.
16. Uzunköy A. Türkiye Klinikleri.Hastanede Yanýklý Hastaya Yaklaþým. Cerrahi Týp
Bilimleri Genel Cerrahi Dergisi.2007.C:3.S:1.
17. lokman .c.edu.tr./anastezi/galenos.
229
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.231-236
231
Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ
232
YARA BAKIMI VE TEDAVÝ ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ
233
Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ
234
YARA BAKIMI VE TEDAVÝ ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ
A) YAPIÞMAYAN ÜRÜNLER
B) ABSORBANLAR
? Gaz
? Köpük
C) OKLÜZÝF OLANLAR
1. Nonbiyolojik
a) Film
b) Hidrokolloid
c) Alginat
d) Hidrogel
2. Biyolojik
a) Homogreft
b) Xenegreft
c) Amnion
d) Deri yerine kullanýlanlar
D) KREM, MERHEM, SOLÜSYON
a) Antibakteriyel
b) Enzimatik
c) Diðerleri
235
Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ
KAYNAKLAR
1. Norwell H C, Lohr VL : Modern Wound Dressings. Wound Care Practice,
Best Publishing Comp.2004
2. Altýntaþ M. Diyabetik Ayak. Nobel Kitapevleri Ýst.(2002)
3. Lionelli T., Lawrence W.T.: Wound Dressings.Surg Clin N.Am 83 617-
638 (2003)
4. Ladin DA, Understanding Dressings. Clin Plast Sur 25 433-441 (1998)
5. Granick M S, Long CD, Ramasastry SS: Wound Heading. Saunders,
Philadelphion 443(1998)
6. Attinger C, Bulan E, Blume PA: Pharmacologic and Mechainacl
Management of wounds. Plastic Surg. Saunders Elsevier 863-899 (2006)
7. Çizmeci o, Emekli U : Basý yaralarý, Türkiye Fiziksel Týp ve
Rehabilitasyon Dergisi 50-57 (1999)
8. Peacock E.E :Wound Repair, 1 st Edition, W.B.Saunders.(1984)
9. Nerin, V.P.B, Herndon DN: Principles and practice of vurn Surgery.
Marcel Dekker NY (2005)
10. Luce E A: Burn Care and managemend. Clin Plast Sur. 27 54-55-(2000)
236
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Yara Bakýmý ve Tedavisi
Sempozyum Dizisi No:67 s.237-247
Yara iyileþmesi kompleks, fakat koordinasyon içinde iç içe geçmiþ bir dizi,
biyokimyasal, hücresel ve dinamik olaylar sürecidir. Ýyileþmenin ana öðesi hücre
üremesidir. Üreyen hücreler ihtiyaç olan yerlere gider. Kollajen sentezi, yara
iyileþmesinin tüm aþamalarýnda kilit rol oynar. Sentez edilen kollajen lifler, çapraz
baðlanarak doku saðlamlýðýný ve bütünlüðünü temin eder.
YARA ÝYÝLEÞMESÝNÝN BÝLÝNEN MEKANÝZMASI
Yara konusuna saðlýklý bir giriþ yapabilme, doðru tedavi yaklaþýmlarýný ortaya
koyabilme ve rasyonel bir yol izleme açýsýndan daha önce yapýlan tespitlerin
bilinmesinin yardýmý vardýr. Yara iyileþmesiyle ilgili temel araþtýrma ve elde edilen
bilgilere raðmen hala gözleme dayalý olanlar daha yönlendirici olmuþtur. Pek çok
hekim bilimsel araþtýrma yoluyla elde ettiði bilgileri, yara tedavisinde
kullanamamanýn çaresizliði içindedir. Yara tedavisiyle uðraþan hekimlerin,
iyileþmeyle ilgili hücre fizyolojisini, moleküler biyolojiyi ve biyokimyayý anlama
sorumluluðu taþýdýðý unutulmamalýdýr.
Yara iyileþme evreleri:
1. Ýnflamatuar, substrat (hazýrlýk) evresi,
2. Proliferasyon, kollajen yapým evresi,
3. Maturasyon ve remodelizasyon evrelerinden oluþur.
I. ÝNFLAMATUAR SUBSTRAT (HAZIRLIK) EVRESÝ (0-4 GÜN)
Yaralanmaya biyolojik ve biyokimyasal cevap inflamasyon ile baþlar.
inflamasyon, canlý dokunun lokal yaralanmaya tepkisi olduðu kadar, onarým
iþlemiyle de yakýndan ilgilidir. Ýnflamasyon evresinde fagositoz yoluyla zararlý
etkenler yok edilir. Açýða çýkan zararlý maddeler ödem sývýsý içinde sulandýrýlýr.
Ýnflamasyon hem aseptik hem de kontamine yarada ortaya çýkar. Yani sadece
kirliliðe karþý bir reaksiyon deðil, yaralanmaya karþý dokunun savunma
237
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ
238
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR
239
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ
eder. Yara iyileþmesinin maturasyon fazýnda pek çok kapiller damar kaybolur ve
geride normal veya normalin biraz üstünde bir damar aðý kalýr. Damarlarýn bu
þekilde çok düzenli artmasý ve regresyonu memelilerde sadece birkaç fizyolojik
durumda gözlemlenir. Örneðin yara iyileþmesinde,uterus endometriumunun
periodik deðiþikliðinde, ve ovaryumun foliküler deðiþikliðinde, memenin
laktasyon döneminde benzer damar artýþý görülür. Bu patern, düzensiz kapiller
artýþý gösteren malign tümör, retinopati, psoriasis gibi patolojik hastalýklarla tam
bir zýtlýk gösterir. Yara içindeki yeni damar oluþumu diðer dokularda olduðu gibi
pek çok faktörle baðlantýlýdýr. Büyüme faktörleri, hücreler arasý ve hücre -
ekstrasellüler matriks etkileþimi, proteazlarýn aktivasyonu yeni damar oluþumunu
etkiler. Hem yara iyileþmesi gibi fizyolojik angiogenezisin, hem de malign tümör
gibi patolojik angiogenesisin, angiogenetik stimulusun pozitif ve negatif
mediatörler arasýndaki dengeye baðlý olduðuna inanýlmaktadýr.
3. Kollajen sentezi
Ýnflamatuar reaksiyondan sonra oval nukleuslu ið þeklindeki fibroblastlar yara
alanýnda hýzla artar. Kollejen molekülü sentez ve sekresyonu bu hücrelerden olur.
Neovaskülarizasyon endotel hücrelerinin yaraya doðru göçüne neden olur. Bu
hücrelerde potansiyel olarak plasminojen aktivatörü vardýr. Fibroblastlar yaralý
alana ilerler, yoðun fibrinolizis görülür, bununla fibrin aðý parçalanýr ve kollajen
depolanma imkâný doðar.
Dermisin rejenerasyonunda tip 1 ve tip 3 kollajen rol alýr. Tip II kollajen
kýkýrdakta bullunur. Aselüler, fibrinden zengin skar dokusu Tip I kollajen
moleküllerinden oluþmuþ fýbrilleri içerir. Tip 3 kollajen ve prokollajen normal
yara iyileþmesinin erken fazýnda, genellikle ilk 24–48 saatte bulunmuþtur. 72 saat
sonra yarada matür fýbroblastlarla birlikte tip1 kollejende hýzlý bir artýþ olur.
4. Fibroplazi
Yara iyileþmesinin son fazýnda nedbe oluþumu vardýr. Bu süreçte gevþek örgülü
ve çok fazla hücre içeren gramilasyon dokusu yavaþ yavaþ kollejenden zengin
daha az vasküler doku içeren ekstra sellüler matrikse dönüþür. Kapiller çapta ve
yoðunlukta sürekli bir azalma gözlenir. Yara bölgesindeki geliþi güzel kollejen
lifleri normal deridekine benzer bir düzene geçer. Ancak birçok hastada haftalar,
aylar sonra kollejen lif organizasyonu, normal çevre doku konsantrasyonu ve
oriyantasyonuna ve lif kalýnlýðýna ulaþacaktýr. Yara mikroskopik düzeyde
izlendiðinde, yara yüzeyindeki izler kaybolsa bile nedbeleri ayýrtetmek
mümkündür. Nedbe oluþumu klinikte yara kontraksiyonuyla birlikte görülür. Bu
süreç bað dokusu içindeki hücresel unsurlar tarafýndan baþlatýlýr. Hem
fibroblastlar hem de daha spesifik myofibroblastlar kontraktil elemanlardýr.
240
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR
BÜYÜME FAKTÖRLERÝ
Büyüme faktörleri ve sitokinler yara iyileþmesinde "'þifre taþýyýcý" olarak rol
oynar. Özel membran reseptörleri aracýlýðý ile hedef hücreye özel biyokimyasal
mesajlar taþýrlar. Büyüme faktörleri endokrin, parakrin ve otokrin tarzda etki
yaparlar. Endokrin faktörler kan akýmý ile taþýnýr ve uzaktaki hedef hücreleri
etkiler. Parakrin faktörler bir hücre tarafýndan salýnýr, çevredeki farklý hücreleri
etkiler. Otokrin faktörler ise salgý yapan hücrenin kendi iþlevini arttýrýr.
Yaralanmanýn baþýnda trombositler TGF-beta (Transforming Growlh Faclor)
salgýlar. Bu madde indirekt olarak angiojenezis geliþimine yardýmcý olur ve
makrofajlarý yara içine çeker. Trombositler ayrýca PDGF (Platelet Derived
Growth Factor) salgýlarlar. Bu madde de makrofajlarý ve granulositleri yara içine
çeker. Makrofajlar TNF-a (Tumor Necrosis Factor) ve FGF (Basic Fibroblast
Growth Factor) gibi çeþitli anjiogenik faktörler salgýlayarak anjiogenezisde
önemli rol oynar.
Bazý büyüme faktörlerinin epitelizasyonu düzenlemede rolü vardýr. Epidermal
growth factor (EGF), epitelyal mitoz ve kemotaksisin etkili bir uyarýcýsýdýr. Bu
konuda etkili diðer faktörlerden FGF (fibroblast grovvth factor) ve KDF
(Keratinocyte Growth Factor) epitelizasyonu stimule eder.
Büyüme faktörlerinin hücre bölünmesi ve faklýlaþmasýnda biyolojik
düzenleyici olarak görev alma olasýlýðý yüksektir. Yara iyileþmesini uyarmak
amacý ile büyüme faktörleri kronik yaralarýn tedavisinde kullanýlmaya
baþlanmýþtýr.
YARA ÝYÝLEÞMESÝ TÝPLERÝ
4 ayrý iyileþme paterni vardýr.
1. Primer yara iyileþmesi
2. Gecikmiþ primer iyileþme
3. Sekonder iyileþme
4. Parsiyel deri kayýplý yaralarýn iyileþmesi
1.Primer yara iyileþmesi:
Yaralanmadan sonra ilk saatlerde yara sütür, stapler veya adeziv stripler ile
kapatýlýrsa primer yara yara iyileþmesi saðlanýr. Yara katlarý dikiþler ya da baþka
mekanik yöntemlerle karþý karþýya getirilir. Ýyileþme inflamasyon, epitelizasyon,
neoanjiogenezis, kollajen maturasyonu ve remodelizasyon süreciyle tamamlanýr.
Yaranýn bütünlüðü ve uzun süreli dayanýklýlýðý kollajenle saðlanýr. Epitelizasyon
minör rol oynar.
Kollajen metabolizmasý, kollejen sentez-depolama- çapraz baðlanma
mekanizmalarýnýn normal iþlemesi sonucu dokularda uzun süreli bir saðlamlýk
elde edilir. Kollajenaz enzimleri ile kollajenin ve ekstraselüler matriks
241
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ
242
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR
1- Ýnfeksiyon:
Ýnfeksiyon, açýk yaranýn en baþta gelen sorunudur. Her açýk yaranýn bakteriyle
kontamine olduðunu düþünmek zorundayýz. Açýk yarada akut, subakut ya da
kronik bir infeksiyon vardýr. Her durumda infeksiyon proteaz, kollejenaz,
esterazlarý artýrýr, infeksiyon ortamýnda proteinler parçalanýr, hücre üremesi ve
kollejen sentezi engellenir. Bakteriler yarada iyileþmeyi inhibe edici enzimler
salgýlar. Bakterilerin aþýrý üremesi sonucu, ortamdaki oksijen, besin ve yapýsal
maddeleri çok fazla tüketir; yara iyileþme süreci ciddi biçimde bozulur.
243
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ
244
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR
245
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ
Alginatlar
?
Gümüþ iyonu emdirilmiþ materyaller
?
Enzimatik debridman yapan ajanlar
Debridman
Akut ve kronik yaralardan nekrotik dokularýn, yabancý maddelerin enfeksiyona
yol açan veya açabilecek olan bakteri ve ürünlerinin uzaklaþtýrýlmasýdýr. Kronik
yarada; enfeksiyon ve nekroz kýsýr döngüsü iyileþmenin önünde duran en büyük
engeldir. Infeksiyonla mücadelede antibiyotikler elimizde en güçlü silahtýr.
Antibiyotik kullanýmýndan bir sonuç alabilmek için nekrozun radikal biçimde
uzaklaþtýrýlmýþ olmasý gerekir. Nekrozun debridman zamaný, debride edilecek
dokularýn boyutlarý, debridmandan sonra nasýl bir pansuman yapýlacaðý her zaman
tartýþma konusu olmuþtur. Farklý dokularýn debridmana farklý yanýt verdiði,
debridmandan sonra yeni nekrozlarýn ortaya çýktýðý, iskemi-nekroz arasýndaki sýký
iliþki günümüzde daha iyi anlaþýlmýþtýr.
Bakteri Sayýsý ile Konak Arasýndaki Ýliþki
Elek (1956) bir pistüli için gerekli olan bakteri sayýsýna 1,5x106 bakteri
olduðunu bildirmiþtir. 1964'de Bend ve arkadaþlarý basý yarasýnda bir gram
dokudaki bakteri sayýsýnýn 106 nýn altýnda olmasý halinde iyileþmede bir gecikme
olmayacaðýný bildirmiþtir. Yanýk yarasýnda ise gram dokudaki bakteri sayýsý 105
ulaþýnca aðýr sepsis olaylarýnýn baþlayacaðý bildirilmiþtir. Ronson ve arkadaþlarý
gecikmiþ primer sütür yaptýklarý hastalarda %94 baþarý elde edilen gurupta gram
dokulardaki bakteri sayýsýnýn 105 in altýnda olduðunu, %19 baþarý elde ettikleri
gurupta ise bakteri sayýsýnýn 105 in üstünde olduðunu görmüþlerdir.
Günümüzde, gram dokudaki bakteri sayýsý 105 in altýnda ise greft, flep
uygulamalarýnýn ve gecikmiþ primer sütür iyileþmesinin etkilenmediði
bildirilmiþtir. (Atttinger 2001)
Biz, ciddi bir arteriyel dolaþým bozukluðu olmayan, nekrotik dokulardan
tamamen arýnmýþ diyabetik ayak yaralarýnda, yukarýdaki rakamlarýn geçerli
olduðunu saptadýk ve bu yaralarýn doðru yapýlmýþ cerrahi tedaviyle yüksek oranda
iyileþtiðini gördük.
246
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR
KAYNAKLAR
1. Andersen, D.K. (ed.) Master Series in Surgery: Advances in Wound Healing and Tissue Repair.
New York: World Medical Press, 1993.
2. Cohen, I. K., and Diegelmann, R.F.Wound Healing. In L. Greenfield (ed), Surgery: Scientific
Principles and Practice. Philadelphia: Lippincott, 1993 P.86
3. Cohen, I. K., and Diegelmann, R.F. and Lindblad, W.J.(eds) Wound Healing: Biochemical and
Clinical Aspects. Philadelphia: Saunders, 1992
4. Glat pm, Longaker M.T. Wound Healing in Aston S.J. et al Plastic Surgery, Lippin Cott-Raven
Philadelphia- New York 1997
5. Lawrence, W. T. In search of the optimal treatment of keloids: Report of a series and review of
the literature. Ann. Plast. Surg. 27:164, 1991
6. Lawrence, W.T. and Diegelmann, R.F. Growth factors in wound healing. Clin. Dermatol.
12:157,1994
7. Longaker, M.T. and Adzick, N.S. The biology of fetal wound healing: A review. Plast. Reconstr.
Surg. 87:788, 1991
247