You are on page 1of 127

Gabriel Garcia Marquez _ ALBAYA MEKTUP YAZAN KMSE YOK Albay kahve tenekesinin tepesini kaldrd ve yalnzca bir

kk kak kahve kalm olduunu grd. Kab ateten indirip suyun yarsn toprak zemine dkt ve ekilmi kahvenin son zerreleri de pas krntlaryla karp kaba dklene kadar tenekenin iini bir bakla kazd. Masum ve inanl bir tavrla ta ocan yannda oturup kahvenin kaynamasn beklerken, barsaklarnda mantar ve zehirli zambaklarn kk sald duygusuna kapld. Aylardan ekimdi. Kendisi gibi buna benzer pek ok sabah atlatabilmi biri iin bile geirmesi zor bir sabaht. Nerdeyse altm yldr son i sava bittiinden beri beklemekten baka hibir ey yapmamt albay. Gelen birka eyden biri de ekimdi. Kahveyle yatak odasna girdiini gren kars cibinlii kaldrd. Bir gece nce bir astm nbetine tutulmutu ve imdi uykulu bir hali vard. Ama fincan almak iin doruldu. "Ya sen?" "Ben itim," diye yalan syledi albay. "Koca bir kak daha vard." O srada anlar almaya balad. Albay cenazeyi unutmutu. Kars kahvesini ierken o da haman bir ucunu kancadan karp kapnn arkasndaki br uca doru sard. Kadn len adam dnd. "1922'de domutu," dedi. "Olumuzdan tam bir ay sonra. 7 Nisan'da." Hrtl soluklar arasnda kahvesini yudumlamay srdryordu. Kavisli, kat belkemiinin stnde bir tutam beyazlktan ibaretti. Skntl solumas sorularn kesin cmlelere dntrmesine neden oluyordu. Kahvesini bitirdiinde hala len adam dnyordu. "Ekimde gmlmek korkun olmal," dedi, Ama kocas ilgilenmedi. Pencereyi at. Ekim avluya girmiti. Yeilin keskin tonlaryla fkran bitkilere, solucanlarn amurda yapt tepeciklere dikkatle bakarken, albay uursuz ay yine hissetti barsaklarnda. "Rutubet iliklerime iledi," dedi. "K geldi," diye yantlad kadn. "Yamurlar baladndan beri orapla yatmam sylyorum sana." "Bir haftadr yle yatyorum zaten."

Yamur hafif hafif ama hi durmakszn yayordu. Albay yn bir battaniyeye sarnp hamaa dnmeyi tercih ederdi. Ama atlak anlarn srar ona cenazeyi anmsatyordu. "Ekim geldi," diye fsldad ve odann ortasna doru yrd. Karyolann ayana balanm horozu ancak o zaman anmsad. Bir dv horozuydu bu. Fincan mutfaa gtrdkten sonra oturma odasndaki tahta oymal sarka saati kurdu. Astml birinin solumas iin fazlaca dar olan yatak odasnn aksine oturma odas geniti. Burada ufak, rtl bir masann evresinde drt salam salncakl sandalye ve aldan bir kedi vard. Saatin karsndaki duvarda gllerle ykl bir sandalda tllere brnm ve ak melekleriyle evrelenmi bir kadnn resmi vard. Saati kurmay bitirdiinde yediyi yirmi geiyordu. Sonra horozu mutfaa gtrp ocan ayaklarndan birine balad, tenekedeki suyu deitirdi ve yanma bir avu msr koydu. Tahta perdedeki bir delikten ieri bir grup ocuk girdi. Horozu sessizce seyretmek iin evresini alp oturdular. "Kesin u hayvana bakmay," dedi albay. "Bu kadar ok bakarsanz eskir horozlar." ocuklar kmldamad. lerinden biri popler bir arknn notalarm armonikasyla almaya balad. "Bugn alma unu," dedi albay ocua. "Kasabada cenaze var." ocuk aleti pantolonunun cebine koydu. Albay da cenaze iin giyinmek zere yatak odasna girdi. ' Karsnn astm nedeniyle beyaz takm tlenmemiti. Bu durumda, evlendiinden beri yalnzca zel olaylarda kulland eski siyah takm giymek zorundayd. Takm sandn dibinde, gazetelere sarlm ve ufak naftalin topaklaryla gvelerden korunmu olarak bulabilmek iin biraz aba harcad. Kadn yataa uzanm, hala len adam dnyordu. "Agustin'le bulumutur bile," dedi. "Belki ona lmnden sonra iine dtmz durumdan sz etmez." "u anda belki de horozlardan konuuyorlar dr," dedi albay. Sandkta kocaman, eski bir emsiye buldu. Kars onu albayn partisi iin para toplamak amacyla dzenlenen bir eya piyangosunda kazanmt. Ayn gece, yamura karn srdrlen bir ak hava gsterisine gitmilerdi. Albay, kars ve o zaman sekiz yanda olan oullar Agustin, emsiyenin altnda oturup gsteriyi sonuna kadar izlemilerdi. imdi ise Agustin lm, parlak saten kuma ise gveler yemiti. "Sirk palyaolarna yakr emsiyemizden artakalana bak," dedi albay, deyimlerinden birini kullanarak. Bann zerinde kk metal

eski

ubuklardan oluan gizemli bir at ald. "imdi yalnzca yldzlar saymaya yaryor." Glmsedi. Ama kadn emsiyeye bakmak zahmetine katlanmad. "Her ey yle," diye fsldad. "Canl canl ryoruz." Sonra dikkatini len adam zerinde younlatrabilmek iin gzlerini kapad. Albay el yordamyla tra olduktan sonra uzun zamandr aynas yoktu sessizce giyindi. Bacaklarn nerdeyse bir uzun don kadar sk saran pantolonu, bileklerinde iplerle bzlp balanyor, bbrek hizasna dikilmi iki yaldzl tokadan geen, pantolonla ayn kumatan iki ask yardmyla belinde duruyordu. Kemer kullanmyordu. Eski ambalaj kad renginde ve bir o kadar da sert olan gmlei, taklp kartabilen yakay da tutmaya yarayan bakr bir dmeyle iliklenmiti. Ama yaka yrtlm olduundan albay kravat takma fikrinden vazgeti. Her eyi olaanst bir imi gibi yapyordu. Ellerinin kemikleri, gergin, saydam, boynunun derisi gibi hafif lekeli bir deriyle kaplanmt. Rugan ayakkablarm giymeden nce dikilerindeki kurumu amuru kazd. Kars onu o anda, evlendikleri gnk gibi giyinmi olarak grd. Ancak o zaman kocasnn ne kadar yalanm olduunu fark etti. "zel bir olay iin giyinmi gibi grnyorsun," dedi. "Bu cenaze zel bir olay," dedi albay. "Yllardr grdmz lmler arasnda doal nedenlere dayanan ilk lm bu." Hava dokuzdan sonra at. Albay kmaya hazrlanrken, kars ceketinin kolundan yakalad. "Sam tara," dedi. Albay elik rengi, diken diken kabaran salarn1kemik bir tarakla yattrmaya alt. Ama bo bir abayd bu. "Bir papaana benziyorum herhalde," dedi. Kadn onu inceledi. Papaana benzemediini dnd. Somun ve cvatalarla eklemlenmi gibi grnen salam kemikleriyle kupkuru bir adamd. Gzlerindeki canllk nedeniyle formann iinde saklanm gibi grnmyordu. "Byle iyisin," diye itiraf etti kadn, sonra kocas odadan karken ekledi: "Sor bakalm doktora, bu evde stne kaynar su mu dkmz." Kasabann kysnda, ats palmiye yapraklaryla rtl, badanas pul pul dklen bir evde yayorlard. Hava hala rutubetliydi ama yamur durmutu. Albay evlerin st ste yld dar bir sokaktan geerek meydana

doru yrd. Ana caddeye knca rperdi. Kasaba gz alabildiine ieklerden bir halyla kaplanmt. Kap eiklerinde oturan siyahlar iindeki kadnlar cenazeyi bekliyorlard. Meydanda yamur yine iselemeye balad. Bilardo salonunun sahibi albay kapsndan grd ve kollarm ap seslendi: "Albay, bekleyin de size bir emsiye vereyim." Albay ban evirmeden yantlad. "Teekkr ederim. Byle iyiyim." Cenaze alay henz kiliseden kmamt. Beyazlar giymi siyah kravatl adamlar bask kap aznda, emsiyelerinin altnda konuuyorlard. lerinden biri meydandaki su birikintilerinin stnden atlayan albay grd. "Buraya snn dostum," diye seslendi. emsiyenin altnda yer at. "Teekkrler dostum," dedi albay. Ama daveti kabul etmedi. len adamn annesine basal dilemek iin doruca eve girdi. lk alglad ey bir sr farkl iein kokuuydu. Sonra scaklk artt. Albay yatak odasna ylm kalabaln arasndan kendine yol amaya alt. Ama biri suratna elini koydu ve onu akn yzler arasndan iterek odann arkalarna, lnn derin ve kocaman alm burun deliklerinin olduu yere doru gtrd. Orada lnn annesi, palmiye yapraklarndan rlm bir yelpazeyle tabutun evresindeki sinekleri kovuyordu. Siyahlar iindeki br kadnlar, yzlerinde bir nehrin akntsna bakar gibi bir ifadeyle ly seyrediyorlard. Birden odann arkalarndan bir ses ykseldi. Albay bir kadn yana ekti, lnn annesine profilden bakarak elini omzuna koydu. "ok zldm," dedi. Kadn ban evirmedi. Azn ap ulur gibi bir ses koyuverdi. Albay irkildi. Titrek bir haykrla sarslan ekilsiz bir kalabalk tarafndan cesede doru itildiini hissetti. Elleri iin salam bir dayanak arad ama duvar bulamad. Duvarn yerinde baka gvdeler vard. Biri kulana yavaa, ok yumuak bir sesle, "Dikkat edin albay," dedi. Bam hzla dndrd ve lyle yz yze geldi. Ama onu tanmad nk kat ve dinamik bir grnm vard ve elinde trompeti, beyaz rtlere sarnm haliyle kendisi kadar tedirgin gibiydi. Albay soluk alabilmek iin ban lklarn yukarsna kaldrd

zaman, kapal kutunun duvarlara doru dalp giden iekli bir yamatan aaya, kapya doru ine ka ilerlediini grd. Terliyordu. Eklemleri aryordu. Bir an soma cadde de olduunu anlad, nk iseleyen yamur gzkapaklarn actyordu. Biri kolundan yakalayp, "abuk olun dostum, sizi bekliyordum," dedi. Sabas't bu, albayn len olunun vaftiz babas ve partisinin siyasi zulmden kurtulup kasabada yaamay srdrm olan tek lideri. "Sa olun dostum," dedi albay ve emsiyenin altna girerek sessizce yrd. Bando, cenaze marn almaya balad. Albay trompetin eksikliini fark etti ve ilk kez lnn gerekten lm olduuna inand. "Zavall adam," diye mrldand. Sabas boazn temizledi. Boyu albaydan ksa olduu iin sol elindeki emsiyenin sapn nerdeyse bayla ayn hizada tutuyordu. Cenaze alay meydandan ayrlnca konumaya baladlar. O zaman Sabas kederli bir yzle albaya dnd: "Horozdan ne haber, dostum?" "Hala duruyor," diye yantlad albay. O anda birinin bardn duydular: "O lyle nereye gidiyorlar?" Albay gzlerini kaldrd. Klarn balkonunda takn bir tavrla duran belediye bakanm grd. stnde flanel i amarlar vard, trasz yana imiti. algclar mar kestiler. Bir an sonra albay belediye bakanna baran Peder Angel'in sesini tand. emsiyenin stnde tprdayan yamurun arasnda, karlkl konutuklarn duydu. "Neymi?" dedi Sabas. "Bir ey deil," diye yantlad albay. "Cenaze polis klasnn nnden geemezmi." "Unutmutum," diye haykrd Sabas. "Skynetim altnda olduumuzu hep unutuyorum." "Ama bu bir ayaklanma deil ki," dedi albay. "Yoksul bir mzisyenin cenazesi." Cenaze alay yolunu deitirdi. Yoksul mahallelerde kadnlar sessizce trnaklarn kemirerek alayn geiini izliyorlard. Ama sonra, caddenin ortasna

karak lnn tabutun iinde kendilerim dinlediine inanyormuasna vg, kran ve veda lklar attlar. Albay mezarlkta kendini hasta hissetti. Sabas, ly tayan adamlara yol amak iin onu duvara doru iterken glmseyen yzn ona evirdiinde sert bir ehreyle karlat. "Neyiniz var dostum?" diye sordu Sabas. Albay iini ekti. "Ekim geldi." Ayn caddeden dndler. Hava amt. Gk derin, keskin bir maviydi. Artk yamayacak, diye dnd albay ve kendini daha iyi hissetti, ama hala keyifsizdi.Sabas onun dncelerini bld. "Bir doktora grnn." "Hasta deilim," dedi albay. "Yalnzca ekim aynda barsaklarmda hayvanlar varm gibi hissediyorum." "Ya," dedi Sabas. Evinin kapsnda albaya veda etti. Evi, dvme demirden pencere parmaklklar olan iki katl yeni bir yapyd. Albay, takm elbisesini bir an nce karmak iin sabrszlanarak evine doru yneldi. Az sonra yine dar kp bir teneke kahveyle horoz iin bir miktar msr almak zere kedeki dkkana gitti. Albay perembe gn hamanda uzanmay yeledii halde horozla ilgilendi. Hava birka gn kapal kald. Hafta boyunca albayn karnndaki bitkiler ieklendi. Astml kadnn cierlerinin sln dinleyip zlerek gecelerce uykusuz kald. Ama cuma gn leden sonra, bir atekes balad ekim. Agustin'in arkadalar kendisi gibi terzi dkkannda alan horoz dv tutkunu iiler bunu frsat bilerek horozu yoklamaya geldiler. yi durumdayd. Albay evde karsyla yalnz kalnca yatak odasna dnd. Kadn toparlanmt. "Ne diyorlar?" diye sordu. "ok hevesliler," diye bilgi verdi albay. "Herkes horoza oynamak iin para biriktiriyor." "Bu kadar irkin bir horozda ne buluyorlar bilmem," dedi kadn. "Bana bir hilkat garibesi gibi grnyor, kafas ayaklarna gre fazla ufak." "Yrenin en iyisi olduunu sylyorlar," diye yantlad albay. "Aa yukar elli peso deerinde."

Sylediklerinin horozu alkoyma kararm mazur gsterdiinden emindi. Dokuz ay nce horoz dvlerinde el altndan bildiri datt iin vurularak ldrlen oullarndan bir hatrayd o. "Pahal bir hayal," dedi kadn. "Msr bitince onu kendi cierimizle beslemek zorunda kalacaz." Albay dolapta yelken bezinden beyaz pantolonunu ararken uzunca bir sre dnd. "Yalnzca birka ay," dedi. "Ocakta dvlerin olacan imdiden biliyoruz. O zaman onu daha fazlasna satabiliriz." Pantolonun tlenmesi gerekiyordu. Kadn onu kmrlerin stnde stlm iki demirle ocan stne gerdi. "Dar kmakta acelen ne?" diye sordu. "Posta." "Bugnn cuma olduunu unutmutum," dedi kadn, yatak odasna dnerken. Albay giyinmiti ama pantolonsuzdu. Kadn kocasnn ayakkablarna dikkatle bakt. "Bu ayakkablar atlacak durumda," dedi. "Sen ruganlarn giy yine." Albay kendini meyus hissetti. "Bir yetimin ayakkablarna benziyorlar," diye itiraz etti. "Ne zaman onlar giysem kendimi yetimhane kaa gibi hissediyorum." "Biz de olumuzun yetimleriyiz," dedi kadn. Bu kez de kocasn ikna etti. Albay, daha teknelerin ddkleri almadan limana doru yrd. Rugan ayakkablar, kemersiz beyaz pantolon ve taklp karlan yakas olmayan, boynunda bakr dmeyle iliklenen gmlek. Suriyeli Musa' nn dkkanndan teknelerin rhtma yanamasn seyretti. Yolcular sekiz saat hareketsiz kalmaktan uyumu bir halde indiler. Her zamankiler: gezgin satclar ve her zamanki gibi bir hafta nce gitmi olup da imdi dnen kasaballar. Sonuncusu posta teknesiydi. Albay onun yanamasn acl bir tedirginlikle izledi. Tepede, teknenin bacasna balanm ve bir muambayla korunmu olan posta antasn grd. On be yllk bekleyi, sezgisini bilemiti. Horoz, kaygsn bilemiti. Posta efinin tekneye girip antay zerek omzuna vurduu andan balayarak albay onu gznden ayrmad. Onu limana paralel cadde boyunca, sergilenen rengarenk mallaryla dkkanlarn ve iporta tezgahlarnn oluturduu labirent iinde izledi. Bunu

her yapnda, korkudan ok farkl ama onun kadar ezici bir kayg yayordu albay. Doktor postanede gazeteleri bekliyordu. "Karm evimizde stnze kaynar su mu dktmz soruyor," dedi albay. Kafatas dz ve parlak siyah salarla kapl gen bir adamd doktor. Di yapsnn kusursuzluunda inanlmaz bir ey vard. Astmlnn saln sordu. Albay, mektuplar kk blmelere datan posta efinden gzlerini ayrmadan, ayrntl bir rapor verdi. efin hareketlerindeki arlk onu ileden karyordu. Doktor mektuplarm gazete tomaryla birlikte ald. Tbbi reklam brorlerini bir yana ayrd. Sonra kiisel mektuplarna gz gezdirdi. Bu arada posta efi de orada bulunanlara mektuplarm datyordu. Albay alfabede kendi harfine ayrlm olan blmeyi gzlyordu. Mavi kenarl bir uak zarf sinir gerginliim artrd. Doktor gazetelerin bandn at. Balklar okurken albay da gzleri kk blmeye dikili posta efinin onun nnde durmasn bekledi. Ama ef durmad. Doktor gazeteleri okumay brakt. Albaya bakt. Sonra telgraf anahtarnn nnde oturan posta efine, sonra yine albaya bakt. "Biz gidiyoruz," dedi. Posta efi bam kaldrmad. "Albaya bir ey yok," dedi. Albay mahcup olmutu. "Bir ey beklemiyordum," diye yalan syledi. Tmyle ocuksu bir bakla doktora dnd. "Bana mektup yazan yok." Sessizlik iinde geri dndler. Doktor youn bir dikkatle gazeteleri okuyordu. Albay her zamanki gibi, kayp bir paray aramak iin kendi ayak izlerine basarak geri dnen bir adamnkilere benzeyen admlarla yryordu. Parlak bir le sonrasyd. Meydandaki badem aalar ryen son yapraklarm dkyorlard. Muayenehanenin kapma vardklarnda hava kararmaya balamt. "Haberlerde ne var?" diye sordu albay. Doktor ona birka gazete verdi. "Hi kimse bilmiyor," dedi. "Sansrclerin baslmasna izin verdii satrlarn aralarm okumak zor."

Albay nemli balklar okudu. Uluslararas haberler. En tepede, Svey Kanal hakknda drt stunu kaplayan bir rapor. n sayfann hemen hemen tm cretli lm ilanlaryla kaplyd. "Seim umudu yok," dedi albay. "O kadar saf olmayn albay," dedi doktor. "Mesih'i beklemek iin fazla yalandk artk." Albay gazeteleri geri vermeye yeltendi, ama doktor kabul etmedi. "Eve gtrn onlar," dedi. "Bu gece okuyup yarn geri verebilirsiniz." Yediyi biraz gee kuledeki anlar filmlerin sansre gre snflandrlmasn bildirmek iin ald. Peder Angel her ay postayla gelen sralamalara uygun olarak filmin ahlaki snflandrmasn yapmak iin bu yolu kullanyordu. Albayn kars on iki vuru sayd. "Kimse iin uygun deil," dedi. "Hemen hemen bir yldr filmler herkes iin kt." Cibinlii indirirken mrldand, "Dnya bozuldu." Ama albay yorum yapmad. Yatmadan nce horozu karyolann ayana balad. Evi kilitleyip yatak odasna biraz bcek ilac skt. Sonra lambay yere koydu, hamam kurdu ve gazeteleri okumak zere uzand. Onlar ilk sayfadan son sayfaya kadar, reklamlar bile atlamadan, tarih srasna gre okudu. Saat on birde sokaa kma yasam bildiren boru ald. Albay okumasn yarm saat sonra bitirdi, avlunun kapm gecenin kopkoyu karanlna at ve sivrisineklerle kuatlm bir halde duvar direklerine doru iedi. Yatak odasna dndnde kars uyankt. "Emekli askerler hakknda hibir ey yok mu?" diye sordu albaya. "Yok," dedi albay. Hamaa yatmadan lambay sndrd. "Balangta hi deilse emeklilerin listesini yaynlamlard. Ama aa yukar be yldr bir ey syledikleri yok." Gece yarsndan sonra yamur yad. Albay uyumay baard ama biraz soma barsaklarmdan gelen alarmla uyand. Damn bir yerinde bir aknt fark etti. Yn bir battaniyeye kulaklarna kadar brnp karanlkta delii bulmaya alt. Belkemiinden aa souk bir ter boand. Atei vard. Bir pelte havuzunda i ie daireler izerek yzyormu gibi hissediyordu kendini. Biri konutu. Albay portatif devrimci yatandan yantlad.

"Kiminle konuuyorsun?" diye sordu kars. "Albay Aureliano Buendia'nn kampna kaplan klnda gelen ngiliz'le," diye yantlad albay. Ateler iinde yanarak hamanda dnd. "Marlborough Dkyd." Gn aarrken bulutlar almt. Albay, ayin iin ikinci arda hamaktan atlad ve kendini horozun tyle alkalanan akn bir geree yerletirdi. Ba hala i ie daireler izleyerek dnyor, midesi bulanyordu. Avluya kt ve kn duyulur duyulmaz fsltlaryla karanlk kokular arasndan helaya doru yrd. inko daml kk tahta blmenin havas heladan gelen amonyak kokusuyla arlamt. Albay kapa kaldrdnda gen eklinde bir sinek bulutu ukurdan dar urad. Aslsz bir alarmd. Albay zmparalanmam tahtalardan yaplma setin stnde melirken, engellenen bir drtnn rahatszln hissetti. Ezici basknn yerini sindirim yolunda donuk bir ar almt. "Hi kuku yok," diye mrldand. "Her ekimde ayn ey." Ve barsaklarndaki mantar yatana kadar yine o masum ve inanl bekleyi tavrm taknd. Sonra horoza bakmak iin yatak odasna dnd. "Dn gece ateten sayklyordun," dedi kars. Bir haftalk bir nbetten soma toparlanm, odaya ekidzen vermeye balamt. Albay anmsamaya alt. "Ateten deildi," diye yalan syledi. "Yine o rmcek alan ryasyd." Her zaman olduu gibi, kadn nbetten sinirsel bir enerjiyle dolu kmt. Btn sabah evin altm stne getirdi. Saat ve gen kzn resmi dnda her eyin yerini deitirdi. O kadar zayf ve esnek grnyordu ki, aaya kadar dmelenmi siyah giysisi ve bez terlikleriyle ortalkta dolarken duvarlardan yryp geecek gce sahipmi duygusunu veriyordu. Ama on ikiden nce hacmini, insan arln yeniden bulmutu. Yatakta, bir boluktan farkszd. imdi ise ereltiotu ve begonya sakslar arasnda dolarken, ev onun varlyla dolup tayordu. Tropikal topran retebildii tm yenilen eylerin doranp kaynatld tencereyi kartrrken, "Agustin'in senesi dolsayd ark sylemeye balardm," dedi. "Cann ark sylemek istiyorsa syle," dedi albay. "Dalana iyi gelir." le yemeinden sonra doktor geldi. Albayla kars mutfakta kahve ierken sokak kapm iterek ap bard: "Herkes ld m?"

Albay onu ieri buyur etmek iin kalkt. "yle grnyor doktor," dedi, oturma odasna girerken. "Saatinin akbabalara ayarl olduunu hep sylerdim zaten." Kadn muayene iin hazrlanmak zere yatak odasna girdi. Doktor albayla birlikte oturma odasnda kald. Scaa karn, doktorun tertemiz keten takmndan bir tazelik kokusu yaylyordu. Kadn hazr olduunu bildirdii srada, doktor albaya bir zarf iinde yaprak kat verdi. Yatak odasna girerken, "Dn gazetelerin basmadklar bunlar," dedi. Albay da yle tahmin etmiti. lkedeki olaylarn, el altndan datlmak zere teksirle oaltlm bir zetiydi bu. lkenin i kesimlerindeki silahl direniin durumuna ilikin aklamalar. Albay kendini bozguna uram hissetti. Gizli raporlarla dolu on yl, hibir haberin bir sonraki ayn haberlerinden daha artc olmadn retmemiti ona. Doktor oturma odasna dndnde okumay bitirmiti. "Hasta benden salkl," dedi doktor. "Byle bir astmla yz yana kadar yaayabilirdim." Albay ona dik dik gibi bakt. Tek kelime sylemeden zarf geri verdi, ama doktor almad. "Bakalarna geirin," dedi alak sesle. Albay zarf pantolonunun cebine koydu. Kadn yatak odasndan karken, "u aralar bir gn lp gideceim ve sizi de yanmda cehenneme gtreceim doktor," diyordu. Doktor, dilerinin beylik prltsyla sessizce karlk verdi. Kk masaya bir sandalye ekip antasndan birka bedava numune kavanozu kard. Kadn mutfaa doru yrd. "Bekleyin de kahveyi staym." "ok teekkr ederim, imeyeyim," dedi doktor. "Size beni zehirleme ansm vermeyi kesinlikle reddederim." Kadn mutfakta gld. Doktor yazmay bitirince reeteyi yksek sesle okudu, nk el yazsn kimsenin skemeyeceini biliyordu. Albay dikkatini toplamaya alyordu. Kadn mutfaktan dndnde, kocasnn yznde bir nceki gecenin sarsntsn grd. "Bu sabah atei vard," dedi, kocasn gstererek. "Nerdeyse iki saat i sava hakknda sama sapan konutu durdu."

Albay irkilmiti. "Ateten deildi," dedi srarla, kendini toplayarak. "Zaten kendimi hasta hissettiim gn p tenekesine kendim frlatp atacam." Gazeteleri bulmak iin yatak odasna girdi. "ltifatnza teekkr ederim," dedi doktor. Birlikte meydana doru yrdler. Hava kuruydu. Asfalt scaktan erimeye balamt. Doktor veda ederken albay kenetlenmi dilerinin arasndan alak sesle sordu: "Borcumuz nedir doktor?" "imdilik yok," dedi doktor, albayn omzuna hafife vurarak. "Horoz kazandnda dolgun bir fatura gnderirim size." Albay gizli mektubu Agustin'in arkadalarna vermek iin terzi dkkanna gitti. Partili arkadalar ldrldnden ya da kasabadan srldnden ve albay her cuma postay beklemekten baka ura olmayan bir adama dntnden beri tek sma orasyd. le sonrasnn sca kadnn enerjisini kamlamt. Verandada begonyalarn arasnda, eski giysilerin durduu bir kutunun yanma oturmu, hi yoktan yeni bir giysi var etme mucizesini yaratyordu yine. Kollardan yakalar, srtlardan ve kare yamalardan manetler yapyordu. Deiik renklerde paralardan olumakla birlikte kusursuzdu bunlar. Bir austosbcei avluda vzldad. Gne soldu. Ama onun begonyalarn zerine iniini grmedi kadn. Bam ancak akam karanlnda albay eve dnd zaman kaldrd. Sonra boynunu iki eliyle kavrad, parmaklarm trdatt. "Kafam tahta gibi, kaskat," dedi. "Hep yleydi zaten," dedi albay. Ama sonra karsnn bedeninin rengarenk krpntlarla rtl olduunu grd. "Saksaana benziyorsun." "Seni giydirebilmek iin yar saksaan olmak zorunda insan," dedi kadn. Ayn renkten olan yaka ve manetler dnda ayr renk kumatan yaplm bir gmlei kaldrp gsterdi. "Karnavalda tek yapacan ey ceketini karmak." Altda alan anlar szn kesti. Kadn yatak odasna ynelirken, "Tanrnn Melei Marye bildirdi," diye yksek sesle dua etti. Albay okuldan

sonra horoza bakmaya gelen ocuklarla konuuyordu. Sonra ertesi gn iin msr kalmadn anmsayarak karsndan para istemek iin yatak odasna girdi. "Sanrm yalnz elli sent kald," dedi kadn. Paray, bir mendilin kesine dmlenmi olarak yatan altnda saklyordu. Agustin'in diki makinesinden gelen parayd bu. Dokuz ay boyunca onu kendi gereksinimleri ile horozunkiler arasnda blerek, kuru kuru harcamlard. imdi yalnzca iki tane yirmi sentlikle bir on sentlik kalmt. "Yarm kilo msr al," dedi kadn. "style de yarn iin kahveyle yz gram peynir alrsn." "Ve kap aralna asmak iin altn bir fil," diye devam etti albay. "Yalnz msr krk iki tutuyor." Bir an dndler. Kadn nce, "Horoz bir hayvan olduuna gre bekleyebilir," dedi. Ama kocasnn yzndeki ifadeyi grnce dnceye dald. Albay yatan stnde, dirseklerini dizlerine dayam, elindeki paralar ngrdatarak oturuyordu. "Benim hatrm iin deil," dedi bir an sonra. "Bana kalsa hemen bu akam bir horoz yahnisi yapardm. Elli pesoluk bir hazmszlk ok iyi olurdu." Boynundaki bir sivrisinei ezmek iin duraklad. Sonra odada dolaan karm gzleriyle izledi. "Beni zen u yoksul olanlarn para biriktiriyor olmas." Sonra kadn dnmeye balad. Elindeki bcek ldrcyle tam bir dn yapt. Albay onun tavrnda gerekd bir eyler grd; sanki danmak iin evin ruhlarm aryor gibiydi. Sonunda elindekini stnde basmalarn durduu kk rafa brakt ve urup rengi gzlerini albayn urup rengi gzlerine dikti. "Msr al," dedi. "Nasl geineceimizi Tanr bilir." Ertesi hafta boyunca her sofraya oturularnda, "oalan somunlar mucizesi bu," diye yineledi albay. rme, dikme ve onarma konusundaki artc yeteneiyle kadn, evi hi parasz evirmenin anahtarn bulmu gibiydi. Ekim, atekesini uzatmt. Rutubet, yerini uykuya brakmt. Bakr rengi gnein rahatlatt kadn le sonrasn karmak sa tuvaletine verdi. Bir le sonras uzun mavi rglerim birka dii eksik bir tarakla amaya alrken, "Ayin balad," dedi albay. kinci le sonras, kadn kucanda beyaz bir arafla avluda oturup daha sk dili bir tarakla nbeti srasnda oalm olan bitleri temizledi. Sonunda salarn lavanta suyuyla ykad, kurumasn bekledi ve ense kknde iki kez kvrp bir tokayla tutturdu. Albay bekliyordu. Gece, hamanda uykusuz yatarken, saatlerce horozun yazgs iin

kayglanyordu. Ama aramba gn onu tarttklarnda iyi durumda olduunu grdler. Ayn le sonras, Agustin'in arkadalar horozun zaferinden elde edecekleri hayali kazanlarm hesap ederek evden ayrlrken, albay da kendini iyi hissetti. Kars onun san kesti. Albay, bam elleriyle yoklayarak, "Bern yirmi ya genletirdin," dedi. Kadn kocasna hak verdi. "yi olduum zaman lleri diriltebilirim," dedi. Ama inana pek az saat srd. Evde artk saat ve resimden baka satacak ey kalmamt. Perembe gecesi, olanaklarnn snrnda, kadn duruma ilikin kayglarn aa vurdu. "Kayglanma," diye avuttu albay. "Posta yarn geliyor." Ertesi gn doktorun muayenehanesinin nnde tekneleri bekledi. "Uak harika bir ey," dedi albay. Gzleri posta antasnn stndeydi. "Bir gecede Avrupa'ya gidebileceinizi sylyorlar." "Doru," dedi doktor, resimli bir dergiyle yelpazelenerek. Albay posta efini, tekneye atlayabilmek iin yanamann tamamlanmasn bekleyen bir grubun iinde grd. nce posta efi atlad. Kaptandan balmumuyla mhrlenmi bir zarf ald. Sonra teknenin tepesine trmand. Posta antas iki petrol bidonunun arama balanmt. "Ama yine de tehlikesi var," dedi albay. Posta efini gzden kaybetmiti ama sonra merubat arabasndaki renkli ielerin arasnda yine grd. "nsanlk bir bedel demeden ilerlemiyor." "Bu safhada bile tekneden daha emniyetli," dedi doktor. "Alt bin metrede uarken hava koullarnn stne karsnz." "Alt bin metre," diye akn akn yineledi albay. Saynn anlamn hayal edemiyordu. Doktor kendini kaptrmt. Dergiyi iki eliyle, tamamen kprtsz kalana kadar at. "Kusursuz bir denge var," dedi. Ama albay posta efinin hareketlerine taklmt yine. efin sol elinde tuttuu bardaktan kpkl pembe bir ey itiini grd. Sa elinde posta antas vard.

"stelik okyanusta demirleyip gece uularyla srekli balant kuran gemiler vardr," diye srdrd doktor. "Bu kadar ok nlemle tekneden emniyetli." Albay ona bakt. "Tabii," dedi. "Hah gibidir herhalde." Posta efi doruca onlarn yanna geldi. Albay dayanlmaz bir kaygnn itiiyle geri ekilerek mhrl zarfn stndeki ad okumaya alt. Posta efi antay at. Doktora gazete tomarn verdi. Sonra kiisel mektuplarn bulunduu zarf yrtp at, alnd kadn kontrol etti ve mektup sahiplerinin adlarm zarflardan okudu. Doktor gazeteleri at. "Yine Svey sorunu," dedi manetleri okuyarak. "Bat durumunu koruyamyor." Albay manetleri okumad. Midesini denetim altna almak iin aba harcyordu. "Sansr konduundan beri gazeteler yalnz Avrupa'dan sz eder oldu," dedi. "En iyisi Avrupallarn buraya gelmesi, bizimse Avrupa'ya gitmemiz. Bylelikle herkes kendi lkesinde neler olup bittiini bilebilirdi." "Avrupallar iin Gney Amerika bykl, gitarl ve tfekli bir adam," dedi doktor, gazetesinin tepesinden glerek. "Problemi anlamyorlar." Posta efi postay datt. Kalan antaya koyup yine kapatt onu. Doktor iki kiisel mektubunu okumaya hazrlanyordu ama zarflan yrtp amadan nce albaya bakt. Soma posta efine bakt. "Albaya bir ey yok mu?" Albay dehete kapld. Posta efi antay omzuna vurdu, setten indi ve ban evirmeden yantlad: "Albaya mektup yazan yok." Alkanlnn tersine, dorudan eve gitmedi. Terziye urayp, Agustin'in arkadalar gazeteleri kartrrken bir fincan kahve iti. Kendini aldatlm hissediyordu. O gece karsnn karsna eli bo kmaktansa, gelecek cumaya kadar orada kalmay yelerdi. Ama terzi dkkan kapandnda gerekle yzlemek zorunda kald. Kars onu bekliyordu. "Hibir ey yok mu?" diye sordu. "Yok," diye yantlad albay.

Ertesi cuma yine teknelere indi. Ve her cuma olduu gibi beklenen mektubu alamadan dnd. "Yeterince bekledik," dedi kans o gece. "Bir mektubu on be yl bekleyebilmek iin insanda bir kzn sabr olmal, sende olduu gibi." Albay gazeteleri okumak iin hamana uzand. "Sramz beklememiz gerek," dedi. "Numaramz 1823." "Biz bekleyip dururken o numara piyangoda iki kez kt," diye yantlad kars. Albay her zamanki gibi ilk sayfadan son sayfaya, ilanlara varncaya dek okudu. Ama bu kez dikkatini veremedi. Okurken emeldi ayl hakknda dnd. On dokuz yl nce Meclis yasay kard zaman, hakkm kantlamas sekiz yln almt. Sonra, listelere alnabilmek iin bir alt yl daha harcamt. Albayn eline geen son mektup oydu. Sokaa kma yasa borusundan sonra bitirdi gazeteleri. Lambay sndrmeye gittiinde karsnn uyank olduunu fark etti. "O gazete kesii hala sende mi?" Kadn dnd. "Evet. br katlarn arasnda olmal." Cibinliinden kp, iinde tarih srasna gre dizilmi ve bir lastik bantla tutturulmu bir tomar mektubun bulunduu tahta bir kutu kard dolaptan. Sava emeklileri konusunda abuk giriim vaadinde bulunan bir hukuk firmasnn ilann buldu. "Seni avukat deitirmeye ikna etmek iin harcadm srede paray harcyor olabilirdik," dedi kadn. Gazete kesiini kocasna uzatt. "Kzlderililere yaptklar gibi bizi de kaldrp bir rafa koymalarndan hibir ey gemiyor elimize." Albay iki yl ncesinin tarihini tayan ilan okudu. Sonra onu kapnn arkasnda asl duran ceketinin cebine koydu. "Sorun u ki avukat deitirmek iin para gerekli." "Hi de deil," dedi kadn kesin bir tavrla. "Onlara ayl balattklarnda istedikleri kesintiyi yapmalarn yazarsn. Davay almalar iin tek yol bu." Bylece cumartesi gn leden sonra, albay avukatm grmeye gitti. Onu bir hamakta tembelce uzanm buldu. st enesinde iki kpekdiinden baka bir ey olmayan heybetli bir zenciydi. Ayaklarna bir ift tahta tabanl terlik geirip yazhanenin, tozlu piyanolarn stndeki penceresini at.

Piyanolarm bir zamanlar notalarn konulduu blmelerine katlar tktrlmt: eski muhasebe defterlerine yaptrlm Resmi Gazete kesikleri ve karmakark bir muhasebe bltenleri koleksiyonu. Tusuz piyanolar bir alma masas olarak da kullanlyordu. Avukat bir dner sandalyeye oturdu. Albay ziyaretinin amacm aklamadan nce tedirginliini belirten bir eyler syledi. "Sizi uyarmtm, bu iler birka gnde hallolmaz," dedi avukat, albay duraklaynca. Scaktan durmadan terliyordu. Sandalyeyi arkaya yatrp bir reklam broryle yelpazelendi. "Vekillerim sk sk yazp sabrl olmamz sylyorlar." "On be yldr ayn ey," diye yantlad albay. "u ksr horozun hikayesine dnmeye balad." Avukat iin idari girdi ktsn ok canl bir biimde anlatt. Sandalye sarkk kaba etlerine dar geliyordu. "On be yl nce daha kolayd," dedi. "O zaman her iki partiden de yeleri bulunan bir emekli askerler rgt vard ehirde." Cierlerini boucu havayla doldurdu ve cmleyi sanki hemen o anda icat etmi gibi syledi: "Birlikten kuvvet doar." "Bu durumda domad," dedi albay. lk kez yalnzlnn farkna varyordu. "Btn arkadalarm postay beklerken lp gittiler." Avukatn yz deimedi. "Yasa ok ge karld," dedi. "Herkes sizin gibi yirmi yanda albay olacak kadar ansl deildi. stelik zel bir denek ayrlmamt, bu durumda hkmet btede ayarlamalar yapmak zorunda kald." Hep ayn hikaye. Albay onu her dinleyiinde sessizce ierliyordu. "Bu bir sadaka deil," dedi. "Bize bir ltufta bulunmuyorlar. Cumhuriyeti korumak iin belimizi krdk." Avukat ellerini havaya kaldrd. "Byledir ite," dedi. "nsann nankrl snr tanmaz." Albay o hikayeyi de biliyordu. Onu Neerlandia Antlamasndan bir gn sonra, hkmet iki yz devrim subayna yolluk ve tazminat vaadinde bulunduu zaman duymaya balamt. Neerlandia'daki o dev aacnn altnda slenmi, ounlukla okulu terk etmi genlerden oluan bir devrim taburu ay beklemiti. Sonra kendi olanaklaryla evlerine dnm ve orada beklemeye devam etmilerdi. Nerdeyse altm yl sonra, albay hala bekliyordu.

Bu anlarla heyecanlanp stn bir tavr taknd. Sa elini yalnzca sinir dokusuyla bir araya dikilmi kemiklerden oluan uyluuna dayayp mrldand. "Harekete gemeye karar verdim." Avukat bekledi. "Yani?" "Avukatm deitireceim." Bir ana rdek, ardnda birka yavru rdekle yazhaneye girdi. Avukat onlar dar kovmak iin doruldu. "Nasl isterseniz albay," dedi hayvanlar kovalayarak. "Nasl isterseniz yle olsun. Mucize yaratabilseydim bu kmeste yayor olmazdm." Avlu kapma tahta bir parmaklk koyup sandalyesine dnd. "Olum hayat boyunca alt," dedi albay. "Evim ipotekli. Bu emeklilik yasas avukatlar iin mr boyu aylk gelir oldu." "Benim iin deil," diye itiraz etti avukat. "Hepsi son kuruuna kadar masraflara gitti." Albay hakszlk ettiim dnerek ac ekiyordu. "Ben de onu demek istiyordum," diye dzeltti. Gmleinin koluyla alnn kurulad. "Bu scak insann kafasndaki vidalar paslandryor." Biraz sonra avukat yazhaneyi altst ederek vekaletnameyi aryordu. Gne zmparalanmam tahtalardan yaplma ufack odann ortasna doru ilerliyordu. Her yeri bouna aradktan sonra avukat oflaya poflaya emekleyerek piyanolarn altndan bir tomar kat kard. "te burada." Albaya mhrl bir kat verdi. "Kopyalar iptal etmeleri iin vekillerime yazmam gerek," diye bitirdi szn. Albay kadn stndeki tozu silkeledi ve onu gmlek cebine koydu. "Onu kendiniz yrtn," dedi avukat. "Hayr," diye yantlad albay. "Yirmi yllk anlar bunlar." Avukatn aramay srdrmesini bekledi. Ama avukat srdrmedi. Terini silmek iin hamaa gitti. Oradan, titreen havann ardndan albaya bakt. "Belgeler de gerekli," dedi albay.

"Hangileri?" "Haklan ispat." Avukat ellerini havaya kaldrd. "Ama bu mmkn deil albay." Albay telalanmt. Macondo blgesinde devrimin hazinedar olarak, bir katrn srtna iplerle balanm ve iinde i savaa ait parann bulunduu iki sandkla, alt gn sren zor bir yolculuk yapmt. Neerlandia kampna alktan lm olan katr srkleyerek, antlama imzalanmadan yarm saat nce varmt. Albay Aureliano Buendia Atlantik kysndaki devrim glerinin levazm bakam makbuzu uzatm ve iki sand da teslim envanterine ilemiti. "Paha biilmez belgeler onlar," dedi albay. "Albay Aureliano Buendia'nn kendi eliyle yazlm bir makbuz var." "Ayn fikirdeyim," dedi avukat. "Ama o belgeler binlerce daireden, binlerce elden geip Harp Bakanl'nn kim bilir hangi blmne gittiler." "yle belgeler hibir memurun dikkatinden kaamaz," dedi albay. "Ama son on be yl iinde memurlar defalarca deiti," dedi avukat. "Bir dnn, yedi bakan gelip geti, her bakan kabinesini en az on kez ve her bakan kadrosunu en az yz kez deitirdi." "Ama kimse belgeleri evine gtremez," dedi albay. "Her yeni memurun onlar ilgili dosyada bulmu olmas gerekirdi." Avukatn sabr tat. "stelik o katlar bakanlktan imdi alnrsa listelerde yeni bir yer iin beklemeleri gerekecek." "nemi yok," dedi albay. "Yzyllar srer." "nemi yok. Byk eyler iin bekleyen, kk eyler iin de bekleyebilir." Albay izgili bir bloknotu, dolmakalemi, mrekkep hokkasn ve kurutma kadn oturma odasndaki kk masaya gtrd. Karma bir

eyler sormas gerekebileceini dnerek yatak odasnn kapsn ak brakt. Kars tespih ekiyordu. "Bugnn tarihi ne?" "27 Ekim." . Albay, okulda renmi olduu gibi, solumasn rahatlatmak iin belkemiini dikletirip dolmakalemi tutan elini kurutma kadna dayayarak zenle yazyordu. Kapal oturma odasndaki scak dayanlmaz olmutu. Bir ter damlas mektubun stne dt. Albay onu kurutma kadna emdirdi. Sonra dalan harfleri silmeye alt ama bsbtn bulatrd. Sabrn yitirmedi. Kadn kenarna bir yldz iareti koyup "mktesep haklar" diye yazd. Sonra btn paragraf okudu. "Listelere ne zaman alnmtm?" Kadn dnmek iin duasn kesmedi. "12 Austos, 1949." Az sonra yamur balad. Albay, tpk Manaure'deki devlet okulunda rendiklerine benzer kocaman, ocuksu karalamalarla bir sayfa doldurdu. Sonra ikinci bir sayfann ortasna kadar yazd ve imzalad. Mektubu karma okudu. Kadn her cmleyi bayla onaylyordu. Okumay bitirdiinde albay zarf kapatt ve lambay sndrd. "Birinden onu senin iin daktilo etmesini isteyebilirdin." "Hayr," diye yantlad albay. "Ortalkta dolanp insanlardan ltuf istemekten bktm artk." Yarm saat boyunca palmiye dama arpan yamuru dinledi. Kasabay seller gtryordu. Sokaa kma yasan bildiren boru duyulduktan sonra evin iinde bir yer akmaya balad. "oktan yaplm olmalyd bu," dedi kadn. "Kendi bann aresine bakmak her zaman daha iyidir." "Hibir zaman ok ge saylmaz," dedi albay, dikkatini akntya vererek. "Belki de bunlarn tm evin stndeki ipotein vadesi geldiinde hallolacak." "ki yl sonra," dedi kadn. Albay oturma odasnda akan yeri grebilmek iin lambay yakt. Horozun tenekesini akntnn altna koyup yatak odasna dnd. Ardndan, bo tenekeye damlayan suyun madeni sesi geliyordu. "Parann faizini kurtarmak iin bu ii ocaktan nce hallederler belki,"

dedi albay ve kendini inandrd buna. "O zamana kadar Agustin'in senesi olur, biz de sinemaya gidebiliriz." Kadn alak sesle gld. "izgi filmleri anmsamyorum bile artk," dedi. Albay cibinliin gerisinden onu grmeye alt. "Sinemaya en son ne zaman gittin?" "1931'de," dedi kadn. "l Adamn Vasiyeti oynuyordu." "Kavga var myd?" "Onu hi renemedik. Hayalet tam kzn kolyesini almaya alrken frtna koptu." Yamurun sesiyle uyudular. Albay barsaklarnda hafif bir huzursuzluk hissetti. Ama korkmad. Bir ekimi daha atlatmak zereydi. Yn bir battaniyeye sarnd ve bir an, ok uzaklarda, bir baka ryada srklenen karsnn hrtl solumasn duydu. Sonra iyice uyanarak konumaya balad. Kadn uyand. "Kiminle konuuyorsun?" "Hi kimseyle," dedi albay. "Dnyordum da, Macondo toplantsnda Albay Aureliano Buendia'ya teslim olmamasn sylediimizde haklydk biz. Bu oldu tm ykm balatan." Btn hafta yamur yad. Kasmn ikinci gn, kadn albay dinlemeyerek Agustin'in mezarna iek gtrd. Mezarlktan dnnce yine bir nbete yakaland. Zor bir haftayd. Ekimin, albayn atlatabileceini ummad drt haftasndan daha zordu. Doktor hasta kadm grmeye geldi. Odadan karken baryordu: "Byle bir astmla btn kasabay gmebilirdim!" Ama albayla yalnz konuup zel bir perhiz nerdi. Albayn hastal da nksetmiti. Helada buz gibi bir ter dkerek ve barsaklarndaki bitki rtsnn paralandn hissederek saatlerce zorlanyordu. "K bu," diye sabrla yineliyordu kendi kendine. "Yamur dindii zaman farkl olacak her ey." Buna gerekten de inanyordu, mektubun geldii anda hayatta olacandan emindi. Bu kez evi ekip evirmek ona dmt. Mahallenin dkkanlarndan veresiye alveri etmeden nce dilerini defalarca gcrdatmak zorunda kalyordu. "Yalnzca gelecek haftaya kadar," diyordu, sylediinin doruluundan kendisi de emin olmadan. "Geen cuma gelmi olmas gereken kk bir para var." Kadn, nbeti atlattnda onu dehet iinde inceledi.

"Bir deri bir kemik kalmsn," dedi. "Kendimi satabilmek iin dikkat ediyorum kendime," dedi albay. "Bir klarnet fabrikasnda i buldum bile." Oysa gerekte mektuba balad umut onu ancak ayakta tutuyordu. Bitkindi, uykusuzluktan kemikleri szlyordu. Ayn anda hem kendisinin, hem de horozun gereksinimleriyle ilgilenemiyordu. Kasmn ikinci haftasnda horozun iki gn daha msrsz kalrsa leceini sand. Sonra temmuzda bacann iine asm olduu bir avu fasulyeyi anmsad. Fasulyelerin kabuklarn ap bir konserve kutusuna doldurduu kuru taneleri horozun nne koydu. "Buraya gel," dedi kadn. "Bir dakika," diye yantlad albay, horozun tepkisini gzleyerek. "Dilencilerin seme hakk yoktur." Karm yatakta dorulup oturmaya alr buldu. Hrpalanm bedeninden ifal otlarn kokusu yaylyordu. Kelimeleri birer birer, hesaplanm bir kesinlikle syledi: "O horozu derhal at bandan." Albay bu ann geleceini nceden sezmiti. Olunun vurulup ldrld ve kendisinin horozu alkoymaya karar verdii o le sonrasndan beri bekliyordu onu. Dnmeye zaman olmutu. "imdi demez," dedi. "Dv iki ay soma, o zaman onu daha iyi bir fiyata satabiliriz." "Para deil sz konusu olan," dedi kadn. "Olanlar geldiinde onu gtrmelerini ve onunla ne isterlerse yapmalarn syleyeceksin onlara." "Agustin iin," dedi albay, hazrlad savunmay ileri srerek. "Bize horozun kazandn sylemeye geldii zamanki yzn anmsa." Kadn gerekten de olunu dnd. "O uursuz horozlar felaketi oldu onun!" diye haykrd. "Ocan nde evinde otursayd, eceli gelmeyecekti." Sska parman kapya doru uzatp bard: "Onu kolunun altnda horozla kp giderken grr gibiyim. Horoz dvlerinde bela aramamas iin uyarmtm onu. Glmsemi ve yle demiti: "Sus bakaym, bugn leden sonra para iinde yzyor olacaz."

Bitkin bir halde geriye dt. Albay onu usulca yasta doru itti. Gzleri, tpk kendininkilere benzeyen bir ift gzle karlat. "Kprdamamaya al," dedi, kadnn slkl soluunu kendi cierlerinde hissederek. Kadn bir an uyuup kald. Gzlerini kapad. Tekrar atnda, solumas daha dzenli gibiydi. "inde bulunduumuz durumda," esirgeyip bir horoza vermemiz gnah." Albay karsnn alnn arafla sildi. "Kimse ayda lmez." "Peki ama o arada ne yiyeceiz?" diye sordu kadn. "Bilmiyorum," dedi albay. "Ama alktan lecek olsaydk imdiye oktan lrdk." Horoz bo konserve kutusunun yannda ok canl grnyordu. Albay grnce kafasn geriye atp grtlandan nerdeyse insan gibi sesler kard. Albay ona bir su orta tavryla glmsedi: "Hayat zor dostum." Sonra sokaa kt. le uykusu saatlerinde, hibir ey dnmeden, probleminin zm olmadna kendim inandrmaya bile almadan, kasabada dolat. Kendini bitkin hissedene kadar unutulmu sokaklarda yrd. Sonra eve dnd. Kadn onun geldiim duyup yatak odasna ard. "Ne var?" Kadn ona bakmadan yantlad. "Saati satabiliriz." Bunu albay da dnmt. "Alvaro'nun sana hemen orackta krk peso vereceinden eminim," dedi kadn. "Diki makinesini ne kadar abuk aldm dn." Agustin'in yannda alt terziden sz ediyordu. "Sabah onunla konuurum," dedi albay. "Brak u 'sabah konuurumlar " diye diretti kadn. "Saati hemen u dakika gtr ona. Tezgahn stne koy ve yle de: 'Alvaro, bu saati benden dedi, "lokmamz kendimizden

satn alman iin getirdim.' Hemen anlar o." Albay utandm hissetti. "Ortalkta Kutsal Trbe'yle dolamak gibi bir ey bu," diye itiraz etti albay. "yle gstermelik bir parayla sokakta grlrsem Rafael Escalona beni arklarndan birine koyar." Ama kars onu bu kez de ikna etti. Saati kendi eliyle indirdi, bir gazete kadna sard ve albayn kucana koydu. "Krk pesoyu almadan dnme buraya," dedi. Albay kolunun altnda paketle terzi dkkanna gitti. Agustin'in arkadalarn holde oturur buldu. lerinden biri ona oturmas iin yer gsterdi. "Sa olun," dedi albay. "Kalamayacam." Alvaro atlyeden kt. Holdeki iki kancann arasna gerilmi telde bir para slak kuma aslyd. Alvaro sert, keli bir bedeni, yabam gzleri olan bir delikanlyd. O da albaya oturmasn syledi. Albay kendini rahatlam hissediyordu. Tabureyi kapmn pervazna dayad ve teklifini yapmak iin Alvaro'yla yalnz kalana kadar beklemek zere oturdu. Birden ifadesiz yzlerle evrelendiini hissetti. "Engel olmuyorum ya?" dedi. Olmadn sylediler. lerinden biri ona doru eildi. Duyulur duyulmaz bir sesle konutu: "Agustin'den mektup var." Albay ssz caddeye bakt. "Ne sylyor?" "Her zamanki eyleri." Albaya gizli kad verdiler. Onu pantolonunun cebine koydu. Sonra, paketin stnde parmaklaryla tempo tutarak suskun kald. Birinin dikkatini ektiini fark edince umutla korku arasnda bocalayarak duralad. "Orada ne var albay?" Albay gzlerini Hernan'n ie ileyen yeil gzlerinden kard. "Hi," diye yalan syledi. "Saatimi onarmas iin Alman'a gtryorum." "Budalalk etmeyin albay," dedi Hernan, paketi almaya alarak. "Bekleyin de ben bir bakaym."

Albay duralad. Bir ey sylemedi ama gzkapaklar morard. brleri steledi. "Brak baksn albay, mekanik eylerden anlar o." "Sadece ona zahmet vermek istemiyorum." "Zahmet mi, ne zahmeti?" dedi Hernan. Saati ekip ald. "Alman senin on pesonu alr, saat de imdikinden farkl olmaz." Hernan saatle birlikte atlyeye girdi. Alvaro bir makinede diki dikiyordu. Arka tarafta, bir iviye asl duran gitarn altnda bir kz dme dikiyordu. Gitarn yukarsnda raptiyeyle tutturulmu bir yaz vard: "SYASET KONUMAK YASAKTIR." Darda, albay gvdesini gereksiz bir fazlalkm gibi hissediyordu. Ayaklarn taburenin ubuuna dayad. "Allah kahretsin albay." Albay irkilmiti. "Svmeye gerek yok," dedi. Alfonso albayn ayakkablarn incelemek iin burnunun stndeki gzlklerini dzeltti. "Ayakkablarnz iindi," dedi. "Kahrolas yeni ayakkablar bunlar." "Ama bunu svmeden de syleyebilirsin," dedi albay. Sonra ayakkablarnn tabanlarn gsterdi. "Bu ucubeler tam krk yllk ve ilk kez birinin svdn duyuyorlar." "Tamam," diye bard Hernan ierden, tam saatin, zili alarken. Yandaki evde bir kadn blmeye vurarak seslendi: "Brak u gitar! Agustin'in senesi olmad daha." Biri kabaca gld. "Bir saat bu." Hernan paketle dar kt. "Bir ey deilmi," dedi. "stersen seninle birlikte eve gidip yerletiririm." Albay Hernan'n nerisini reddetti. "Borcum ne kadar?"

"Onu dert etme albay," diye yantlad Hernan, grubun iindeki yerini alarak. "Ocakta horoz deyecek onu." Albay arad frsat yakalamt. "Seninle bir anlama yapalm," dedi. "Ne gibi? "Horozu sana vereyim." Kendisini evreleyen yzleri inceledi. "Horozu hepinize vereyim." Hernan ona akn akn bakt. "Artk bu i iin yok yalym," diye srdrd albay. Sesine inandrc bir sertlik verdi. "Bana ok fazla sorumluluk yklyor. Gnlerdir hayvan lyormu gibi bir duygu iindeyim." "Kayglanma albay," dedi Alfonso. "Horoz ty dkyor imdi. Tylerinde ate var onun." "Gelecek ay daha iyi olur," dedi Hernan. "Yine de istemiyorum onu," dedi albay. Hernan'n gzbebekleri albaynkileri deldi. "Durumu anlaana albay," diye srar etti. "nemli olan Agustin'in horozunu ringe senin koyman." Albay dnd. "Anlyorum," dedi. "Zaten onu bu yzden alkoydum imdiye kadar." Dilerini skt ve devam edebileceini hissetti: "Sorun u ki daha iki ay var." Anlayan Hernan oldu. "Eer neden yalnzca buysa, sorun yok," dedi. Sonra formln nerdi. br onaylad. Alacakaranlkta kolunun altndaki paketle eve girdiinde karsnn can skld. "Olmad m?" diye sordu. "Olmad," diye yantlad albay. "Ama artk nemi yok. Horozun beslenmesini olanlar stlenecek."

"Bekleyin de size bir emsiye vereyim dostum." Sabas yazhanenin duvarndaki bir dolab at. erisi karmakarkt: st ste ylm binici izmeleri, zengiler, dizginler ve binici mahmuzlaryla dolu alminyum bir kova. st blmden yarm dzine emsiye sallanyordu. Albay bir ykmdan artakalan dkntleri dnd. "Sa olun dostum," dedi sonra, pencereye dayanarak. "Havann amasn beklesem daha iyi olacak." Sabas dolab kapatmad. Yaz masasna, vantilatrn etki alam iine yerleti. Sonra ekmeceden pamuklara sarlm kk bir derialt rngas kard. Albay yamurun arasndan grimsi badem aalarna dikkatle bakt. Bombo bir le sonrasyd. "Yamur bu pencereden farkl grnyor," dedi. "Sanki baka bir kasabada yayormu gibi." "Nereden bakarsan bak, yamur yamurdur," diye yantlad Sabas. rngay kaynatmak iin masann camna koydu. " Kokumu bu kasaba." Albay omuzlarn silkti. Yazhanenin ortasna doru yrd. Parlak renkli kumalarla kapl mobilyalarla denmi, yeil inili bir odayd bu. Arka tarafta karmakark bir yn halinde, tuz uvallar, bal petekleri ve eyerler vard. Sabas bombo bir bakla albay izliyordu. "Sizin yerinizde olsam yle dnmezdim," dedi albay. Oturup bacak bacak stne att. Sakin bak, masasnn zerine doru eilen adama taklp kalmt. Ufak tefek, iman ama etleri gevemi bir adamd bu. Gzlerinde bir kurbaann hzn vard. "Bir doktora grnn dostum," dedi Sabas. "Cenazeden beri biraz mahzun grnyorsunuz." Albay bam kaldrd. "Gayet iyiyim," dedi. Sabas rngann kaynamasn bekliyordu. "Keke ben de ayn eyi syleyebilsem," diye szland. "Siz anslsnz nk dkme demirden bir mideniz var." Koyu lekelerle beneklenmi kll ellerine bakt. Nikah yznn yanma siyah tal bir yzk takmt. "yle," dedi albay. Sabas, yazhaneyle evin geri kalan arasndaki kapdan karma

seslendi. Sonra perhizinin i karartc bir aklamasna giriti. Gmlek cebinden ufak bir ie kard ve bezelye byklnde beyaz bir hap masann stne koydu. "Her yere bununla gitmek ikenceden farksz," dedi. "Cebinde lm tamak gibi bir ey." Albay masaya yaklat. Sabas tadna bakmasn syleyene kadar hap avucunda inceledi. "Kahveyi tatlandrmak iin," diye aklad Sabas. "eker ama ekersiz." "Anlyorum," dedi albay, tkr hznl bir tatllkla dolarak. "anlar olmadan an sesi gibi bir ey." Kars inesini yaptktan sonra Sabas yzn elleri arasna alp dirseklerini masaya dayad. Albay gvdesini ne yapacan bilemiyordu. Kadn vantilatrn fiini ekti, onu kasann stne koydu, sonra dolaba doru yrd. "emsiyelerin lmle bir ilgisi var," dedi. Albay kadnla ilgilenmedi. Postay beklemek iin drtte evden kmt ama yamur onu Sabas'n yazhanesine snmak zorunda brakmt. Teknelerin ddkleri duyulduunda yamur hala yayordu. "Herkes lmn bir kadn olduunu syler," diye srdrd kadn. imand, kocasndan uzundu ve stdudanda tyl bir et beni vard. Konumas vantilatrn uultusunu anmsatyordu. "Ama ben bir kadn olduunu sanmyorum," dedi. Dolab kapad ve yine albayn gzlerinin iine bakt. "Bence o peneli bir hayvan." "Mmkndr," dedi albay. "Bazen ok tuhaf eyler oluyor." Posta efinin muamba bir yamurlukla tekneye atlayn dnd. Avukatn deitirmesinin stnden bir ay gemiti. Bir yant beklemeye hakk vard. Sabas'n kars lm hakknda konuup duruyordu. Sonunda albayn yzndeki dalgn ifadeyi fark etti. "Dostum," dedi. "Kaygl grnyorsunuz." Albay yerinde doruldu. "yle dostum," diye yalan syledi. "Saat be olduu halde daha horoza

ine yaplmadm dnyordum." Kadn armt. "Bir horoza ine yapmak ha, sanki bir insanm gibi!" diye bard. "Gnah bu." Sabas artk dayanamad. Kzarm yzn kaldrd. "u azm bir dakika kapasana," diye buyurdu karsna. Kadn gerekten de ellerini azna gtrd. "Yarm saattir dostumu budalalklarnla rahatsz ediyorsun." "Hi de deil," diye itiraz etti albay. Kadn kapy arpt. Sabas lavantayla slatlm bir mendille boynunu sildi Albay pencereye yaklat. Yamur durmadan yayordu. Issz meydandan uzun bacakl bir tavuk geiyordu. "Horoza ine yapld doru mu?" "Doru," dedi albay. "Eitimi haftaya balyor." "Delilik bu," dedi Sabas. "Bu iler size gre deil." "Ayn fikirdeyim," dedi albay. "Ama boynunu burup koparma nedeni de deil." "Bu yalnzca budalaca bir inat," dedi Sabas, pencereye doru dnerek. Albay onun krk gibi soluduunu duydu. Arkadann gzleri onda acma uyandryordu. "Hibir ey iin ok ge saylmaz," dedi albay. "Makul olsanza," dedi Sabas srarla. "ki tarafl bir pazarlk bu. Bir taraftan u dertten kurtulursunuz, br taraftan cebinize dokuz yz peso girer. "Dokuz yz peso!" diye haykrd albay. "Dokuz yz peso." Albay rakam gznde canlandrd. "Horoz iin byle bir servet vereceklerini mi sanyorsunuz?" "Sanmyorum," diye yantlad Sabas. "Kesinlikle eminim."

Devrimin paralarm geri verdiinden beri albayn kafasnda hi bu kadar byk bir miktar olmamt. Sabas'n yazhanesinden ayrldnda barsaklarnda iddetli bir burulma hissetti ama bu kez bunun hava yznden olmadnn farkndayd. Postanede doruca posta efine gitti: "Acil bir mektup bekliyorum," dedi. "Uakla." Posta efi kk blmelere bakt. Okumay bitirince mektuplar ait olduklar kutuya koydu ama bir ey sylemedi. Elindeki tozu silkti ve albaya anlaml bir bak frlatt. "Bugn kesinlikle gelmesi gerekiyordu," dedi albay. Posta efi omuzlarm silkti. "Kesinlikle gelen tek ey lmdr albay." Kars onu bir tabak msr lapasyla karlad. Albay lapasn sessizce, lokmalar arasnda uzun uzun durup dnerek yedi. Karsnda oturan kadn onun yznde bir eylerin deimi olduunu fark etti. "Neyin var?" diye sordu. "u emeldi ayl iini bekleten memuru dnyorum," diye yalan att albay. "Elli yl sonra biz yerin iki metre altnda huzur iinde yatarken o zavall her cuma emekli aylnn balanmasn bekleyerek lp lp dirilecek." "Bu ktye iaret," dedi kadn. "Demek ki durumu kabullenmeye baladn bile." Lapasn yemeye devam etti. Ama biraz sonra kocasnn hala uzaklarda olduunu fark etti. "Ama imdi lapann tadn karmalsn." "ok gzel," dedi albay. "Nereden kt bu?" "Horozdan," diye yantlad kadn. "Olanlar ona o kadar ok msr getirdiler ki o da bizimle paylamaya karar verdi. Hayat byle ite." "Doru," diye iini ekti albay. "Hayat imdiye dek icat edilen en gzel ey." Ocan ayana bal duran horoza bakt. Bu kez farkl bir hayvan gibi grnyordu. Kadn da bakt ona. "leden sonra ocuklar sopayla kovalamak zorunda kaldm," dedi.

"Horozla iftletirmek iin yal bir tavuk getirmilerdi." "lk kez deil bu," dedi albay. "O kasabalarda Albay Aureliano Buendia'ya da ayn eyi yapyorlard. Onunla iftletirmek iin kk kzlar getiriyorlard." Espri kadnn houna gitti. Horoz, holde insanlarn sakin sakin konumasna benzer bir ses kard grtlandan. "Bazen u hayvann konuuvereceini sanyorum," dedi kadn. Albay yine horoza bakt. "Arlnca altn eder," dedi. Bir kak lapay yerken baz hesaplar yapt. "Bizi yl besleyecek." "Umut karn doyurmaz," dedi kadn. "Karn doyurmaz ama insan ayakta tutar," diye yantlad albay. "Dostum Sabas'n mucizevi haplar gibi bir ey;" Albay o gece kafasndaki rakamlar silmeye alarak huzursuz bir uyku uyudu. Ertesi gn le yemeinde kadn iki tabak lapa kard ve kendininkini, ba nne eik, tek kelime sylemeden yedi. Albay onun karamsarlnn kendisine de bulatm hissetti. "Neyin var?" "Hi," dedi kadn. Albay bu kez yalan syleme srasnn ona gelmi olduu duygusuna kapld. Onu rahatlatmaya alt. Ama kadn inat etti. "Olaand bir ey yok," dedi. "Dnyordum da, adam leli iki ay oldu ve ben ailesini yoklamaya gitmedim daha." O gece onlar yoklamaya gitti. Albay len adamn evine kadar ona elik etti, sonra hoparlrlerden taan mzie kaplarak sinemaya doru yneldi. Peder Angel odasnn kapsnda oturmu, kendisinin on iki uyar vuruuna karn kimlerin filme gittiini grmek iin sinemann giriini gzlyordu. Bir k seli, tiz bir mzik ve ocuklarn lklar, evrede somut bir direni havas yaratyordu. ocuklardan biri albay tahta bir tfekle tehdit etti. "Horozdan ne haber albay?" dedi amirane bir sesle. Albay ellerini yukar kaldrd. "Hala yayor."

Drt renkli bir afi sinemann nn tamamen rtyordu: Gece Yars Bakiresi. Bir baca uyluuna kadar alm, tuvaletli bir kadnd. Albay uzaklarda imek ve gk grltleri balayana kadar mahallede dolat durdu. Sonra karm almaya gitti. len adamn evinde deildi kars. Evde de deildi. Albay sokaa kma yasana az kaldn tahmin ediyordu, ama saat durmutu. Frtnann kasabann zerinde ilerlediini hissederek bekledi. Tekrar dar kmaya hazrlanyordu ki kars geldi. Albay horozu yatak odasna gtrd. Kadn stn deitirip bir bardak su imek iin oturma odasna gittiinde saati kurmay bitirmi, ayarlamak iin sokaa kma yasa borusunu bekliyordu. "Neredeydin?" diye sordu albay. "urada burada," diye yantlad kadn. Kocasna bakmadan barda musluk tama koyup yatak odasna dnd. "Yamurun bu kadar abuk balayaca kimin aklna gelirdi?" Albay bir yorumda bulunmad. Yasa bildiren boru duyulduunda saati on bire ayarlad, kapa kapad ve sandalyeyi yerine koydu. Karsn tespih ekerken buldu. "Sorumu yantlamadn,' dedi albay. "Ne sorusu?" "Neredeydin?" "Orada oturup konutum," dedi kadn. "Evden kmayal yle ok olmutu ki." "Albay haman kurdu. Evi kilitleyip oday ilalad. Sonra lambay yere koyup hamaa uzand. "Anlyorum," dedi hznle. "Kt bir durumun en kt yam bize yalan syletmesidir." Kadn uzun uzun iini ekti. "Peder Angel ile birlikteydim," dedi. "Nikah yzklerimiz karlnda bor istemeye gittim." "Peki ne syledi sana?" "Kutsal eyleri takas etmenin gnah olduunu."

Kadn cibinliinin altnda konumasn srdrd. "ki gn nce saati satmaya altm," dedi. "Kimse ilgilenmiyor, nk kl rakamlar olan modern saatler satyorlar taksitle. Zaman karanlkta da grebiliyorsun." Albay krk yldr paylalan yaamn, paylalan aln ve acnn karsn tanmasna yetmemi olduunu teslim etti. Sevgilerinde de bir eylerin eskidiini hissetti. "Resmi de istemiyorlar," dedi kadn. "Hemen herkeste aynsndan var. Trk'n dkkanna bile gittim." Albay aclatn hissetti. "Demek imdi herkes alktan lecek halde olduumuzu biliyor. "Yoruldum artk," dedi kadn. "Erkekler evin sorunlarn bilmez. Ka kez, bazan gnlerce yemek piirmediimizi komular anlamasn diye, tencereye ta koyup kaynatmak zorunda kaldm." Albay incinmiti. "Bu gerekten alaltc," dedi. Kadn cibinliin altndan kp hamaa gitti. "Ben bu evde gsteri ve yapmacktan vazgemeye hazrm," dedi. Sesi fkeden kararmaya balamt. "Her eye boyun eip soylu davranmaktan bktm." Albay kln kprdatmad. "Yirmi yldr her seimden sonra sana vaat ettikleri renkli kk kular bekliyoruz ve tek elimize geen l bir oul," diye srdrd kadn. "l bir oul dnda hibir ey." Albay bu tr sulamalara alkt. "Biz grevimizi yaptk," dedi. "Onlar da yirmi yldr senatoda ayda bin peso kazanarak kendi grevlerini yaptlar," diye yantlad kadn. "te dostum Sabas, bu kasabaya boynuna dolad bir ylanla ila satmaya gelen bir adam, parasn iki katl evine sdramyor." "Ama ekerden lyor," dedi albay. "Sen de alktan lyorsun," dedi kadn. "Gururun karn doyurmadn biliyorsun herhalde." imek kadnn szn kesti. Gk grlts sokakta patlad, yatak

odasna girdi ve bir ta yn gibi yatan altna yuvarland. Kadn tespihini almak iin cibinlie doru atld. Albay glmsedi. "Dilini tutmayann bana bu gelir ite," dedi. "Tanrnn benden yana olduunu sylerdim hep." Ama gerekte aclatn hissediyordu. Biraz sonra sndrd ve imekle yrtlan karanlkta dnceye dald. Macondo'yu anmsad. Albay Neerlandia'da verilen szlerin yerine getirilmesini beklemiti. Uyku sersemlii iinde, scaktan bunalan erkeklerin, kadnlarn ve hayvanlarn, vagonlarn tepelerine kadar yld sar, tozlu bir trenin geldiini grr gibi oldu. Muz telayd bu. Yirmi drt saat iinde kasabann ehresini deitirmilerdi. "Ben gidiyorum," demiti albay o zaman. "Muz kokusu iimi kemiriyor." Ve 27 Haziran 1906 aramba gn saat 14.18'de, dn treniyle Macondo'dan ayrlmt. Neerlandia'da teslim olduktan sonra bir an bile huzur bulamadm anlamas nerdeyse yarm yzylm almt. Gzlerini at. "yleyse onu dnmeye gerek yok artk," dedi. "Neyi?" "Horoz sorununu," dedi albay. "Yarn onu dokuz yz pesoya dostum Sabas'a satacam." di edilmi hayvanlarn ulumalar Sabas'n barlarna karp yazhanenin penceresinden ieri doluyordu. On dakika iinde gelmezse ekip giderim diye kendi kendine sz verdi albay, iki saatlik bir bekleyiten sonra. Ama yirmi dakika daha bekledi. Tam gitmeye hazrlanyordu ki, ardnda bir grup ii ile Sabas yazhaneye girdi. Albaya hi bakmadan bir aa bir yukar yryp geti nnden. "Beni mi bekliyorsunuz dostum?" "Evet dostum," dedi albay. "Ama eer ok megulseniz daha sonra gelebilirim." Sabas kapnn br yanndan duymad onu. "Hemen geliyorum," dedi.

le sca boucuydu. Yazhane caddeden yars yanan titrek kla parlyordu. Albay scan verdii uyuuklukla elinde olmadan gzlerini kapad ve ryasnda hemen karsn grmeye balad. Sabas'n kars ayaklarnn ucuna basarak ieri girdi. "Uyumanza bakn dostum," dedi. "Ben panjurlar indireceim, nk bu yazhane bir cehennem." Albay onu bo baklarla izledi. Kadn pencereyi kapatm, glgede konuuyordu. "Sk sk rya grr msnz?" "Ara sra," diye yantlad albay. Uyuyakald iin utanmt. "Hemen her zaman rmcek alarna dolandm grrm ryamda."' "Ben her gece kabus grrm," dedi kadn. "imdi de, u ryalarda karlatmz mehul insanlarn kimler olduunu bulmay koydum kafama." Vantilatr prize takt. "Geen hafta yatamn baucunda bir kadn belirdi," dedi. "Ona kim olduunu sormay becerebildiimde, "Ben on iki yl nce bu odada len kadnm," diye yantlad. "Ama bu ev daha iki yl nce ina edildi." "Doru," dedi kadn. "Demek ki ller bile yanlabiliyor." Vantilatrn uultusu glgeyi pekitirmiti. Albay hem uykusuzluktan, hem de ryalardan doruca yeniden douun gizlerine giden kadnn gevezeliklerinden bunalarak sabrnn tkendiini hissetti. Veda etmek iin kadnn szne ara vermesine beklerken Sabas ustabayla yazhaneye girdi. "orbam drt kez sttm," dedi kadn. "stersen on kez st," dedi Sabas. "Ama bamn etini yeme imdi." Kasay at ve ustabana bir tomar parayla bir talimat listesi verdi. Ustaba paray saymak iin panjurlar at. Sabas yazhanenin gerisinde albay grd ama hibir tepki gstermedi. Ustabayla konumasn srdrd. ki adam yazhaneden yeniden kmaya hazrlanrken albay yerinden doruldu. Sabas kapy amadan nce duraklad. "Sizin iin ne yapabilirim dostum?" Albay ustabann kendisine baktn grd.

"Hibir ey dostum," dedi. "Yalnzca konumak istemitim sizinle." "Ne syleyecekseniz abuk syleyin," dedi Sabas. "Ayracak tek dakikam yok." Eli kapnn tokmanda, bir an duraksad. Albay yaamnn en uzun be saniyesinin gemekte olduunu hissetti. Dilerim skt. "u horoz hakknda," diye mrldand. O zaman Sabas kapy ama iini tamamlad. "u horoz meselesi," diye yineledi glmseyerek ve ustaban hole doru itti. "Dnya tepemize yklyor ve benim dostum hala u horozu dnyor." Sonra albaya dnd: "Pekala dostum. imdi geliyorum." Albay iki adamn ayak sesleri holn ucunda duyulmaz olana kadar odann ortasnda kmldamadan durdu. Sonra bir pazar le uykusuyla uyumu kasabada dolamak zere dar kt. Terzi dkkannda kimse yoktu. Doktorun muayenehanesi kapalyd. Suriyelinin tezgahndaki mallara kimse bakmyordu. Nehir elikten bir levhayd. Kyda bir adam drt petrol bidonunun stnde, yz bir apka ile gneten korunmu, uyuyordu. Albay kasabada kmldayan tek eyin kendisi olduundan emin, evine gitti. Kars eksiksiz bir le yemei ile onu bekliyordu. "Veresiye aldm; yarn ilk i deyeceime sz verdim," diye aklad. Yemek srasnda albay son saatin olaylarn anlatt. Kadn onu sabrszlanarak dinledi. "Btn sorun zayf karakterli oluun," dedi sonunda. "Oraya ban dimdik gidip arkadam bir yana ekmen ve 'Arkada, horozu sana satmaya karar verdim,' demen gerekirken sen sadaka istiyormu gibi davranyorsun." "Senin anlatmana baklrsa hayat kolay," dedi albay. Kadnn enerjik bir hali vard. O sabah eve ekidzen vermiti. Kocasnn eski ayakkablar, muamba bir nlk ve kulak hizasnda iki dm atarak bana balad bez parasyla garip bir kl vard. "Sende eh ufak bir ticaret kavram yok," dedi. "Bir ey satmaya giderken de, bir ey almaya giderken takndn yz taknman gerek." Albay onun grnnde elenceli bir eyler bulmutu. "Tam olduun gibi kal," diye glmseyerek szn kesti karsnn.

"Tpk o yulaf ezmesi kutularndaki kk adama benziyorsun." Kadn paavray bandan ekip kard. "Ciddi sylyorum," dedi sonra. "Horozu hemen imdi dostumuza gtreceim ve yarm saat iinde dokuz yz pesoyla dneceime nesine istersen bahse girerim." "Kafan sfrlarla dolu," dedi albay. kazanacan parayla bahse tutuuyorsun." "Daha imdiden horozdan

Karm caydrmas kolay olmad. Kadn btn sabah, her cuma ektikleri ikenceden uzak, gelecek yln btesini kafasnda dzenleyerek geirmiti. En temel gereksinimlerinin listesini yapm, albay iin bir ift yeni ayakkaby da unutmamt. Yatak odalarnda ayna iin bir yer ayrmt. Planlarnn bir anda altst olmas onu utan ve ksknlk karm bir duygu iinde brakmt. Ksa bir ekerleme yapt. Kalktnda albay i avluda oturuyordu. "imdi ne yapyorsun?" diye sordu kadn. "Dnyorum," dedi albay. "yleyse sorun zlm saylr. O paray elli yl sonra alabileceiz demektir." Ama gerekte albay horozu hemen o gn leden sonra satmaya karar vermiti. Sabas' yazhanesinde yalnz bana, vantilatrn nnde enjeksiyonu iin hazrlanrken dnd. Yant hazrd. "Horozu da al," diye tledi kars, albay dar karken. "Onu etten kemikten karsnda grmesi bir mucize yaratabilir." Albay kar kt. Kadn onu n kapya kadar aresiz bir kayg ile izledi. "Btn ordu yazhanesinde de olsa nemi yok," dedi. "Onu kolundan tut ve dokuz yz pesoyu sana verene kadar brakma." "Bir soygun planladmz sanacaklar." Kadn dinlemedi. "Unutma ki horozun sahibi sensin," diye steledi. "Unutma ki ona ltufta bulunacak olan sensin."

"Pekala." Sabas doktorla birlikte yatak odasndayd. Kars albaya, "ansnz imdi deneyin dostum," dedi. "Doktor onu iftlige gitmesi iin hazrlyor, perembeye kadar da dnmeyecek." Albay iki zt gle arpyordu: Horozu satma konusundaki kararllna karn bir saat ge gelip Sabas' karm olmay isterdi. "Bekleyebilirim," dedi. Ama kadn steledi. Albay, kocasnn bir taht anmsatan yatann zerinde, renksiz gzleri doktora dikili, i amarlaryla oturduu yatak odasna gtrd. Doktor, hastann idrarnn bulunduu cam tp stp Sabas'a olumlu bir iaret verene kadar bekledi albay. "Onu vurmamz gerekecek," dedi doktor, albaya dnerek. "eker hastal zenginlerin iini bitirmek iin fazla yava." "u kahrolas enslin inelerinizle elinizden geleni yaptnz zaten," dedi Sabas ve gevek kaba etlerinin stnde srad. "Ama ben etin cevizim." Sonra albaya dnd. "eri gelin dostum. Bugn leden sonra kp size baktmda apkanz bile gremedim." "apka giymiyorum ki onu kimse iin karmam gerekmesin." Sabas giyinmeye balamt. Doktor cam bir tp iindeki kan numunesini ceket cebine koydu. Albay onun gitmeye hazrlandn dnd. "Sizin yerinizde olsam dostuma yz bin pesoluk bir fatura gnderirdim doktor," dedi albay. "O zaman bu kadar kayglanmazd." "Ben bunu oktan syledim ona, ama bir milyon iin," dedi doktor. "Yoksulluk ekerin en iyi ilacdr." "Reete iin teekkrler," dedi Sabas, kocaman gbeini binici pantolonuna sokuturmaya alrken. "Ama seni zenginlik felaketinden korumak iin kabul etmeyeceim." Doktor kendi dilerinin, antasnn kk, nikelajl kilidinde yansdn grd. Sabrszlk gstermeden saate bakt. Sabas, izmelerini giyerken birden albaya dnd: "Ee dostum, horozdan ne haber?" Albay yantm doktorun da beklediini sezdi. Dilerini skt. "Hi dostum," diye mrldand. "Onu size satmaya geldim."

Sabas izmelerini giymiti. "Gzel, dostum," dedi heyecanszca. "Aklnza gelebilecek en makul eydi bu." "Artk aprak ilerle uraamayacak kadar yalandm," dedi albay. Doktorun yzndeki geit vermez ifade karsnda kendini hakl karmaya alr gibiydi. "Yirmi ya daha gen olsaydm farkl olurdu." "Her zaman yirmi ya daha gen olacaksnz," dedi doktor. Albayn solumas normale dnmt. Sabas'n bir ey daha sylemesini bekledi ama Sabas hibir ey sylemedi. Fermuarl bir deri ceket giyip yatak odasndan kmaya hazrland. "sterseniz bu konuyu gelecek hafta konualm dostum," dedi albay. "Ben de onu diyecektim," dedi Sabas. "Size belki drt yz peso verebilecek bir mterim var. Ama perembeye kadar beklememiz gerek." "Ne kadar?" diye sordu doktor. "Drt yz peso." "Onun ok daha fazla edeceini duymutum birinden," dedi doktor. "Dokuz yz pesodan sz ediyordunuz," dedi albay, aknlndan destek alarak. "Tm yrenin en iyi horozu o." Sabas doktoru yantlad. "Baka zaman olsa bin peso da verirlerdi," diye aklad. "Ama imdi kimse iyi bir horozu dvtrmeye cesaret edemiyor. Her an iin dv meydanndan vurulup ldrlm olarak kma tehlikesi var." Yapmack bir d krklyla albaya dnd: "Size sylemek istediim buydu dostum," dedi. Albay bayla onaylad. "Pekala," dedi. Hol boyunca Sabas' izledi. Doktor, Sabas'n kars tarafndan oturma odasnda alkonulmutu. Kadn ona "insana birdenbire gelen ve insann ne olduklarm bilmedii eyler" iin bir ila soruyordu. Albay yazhanede bekledi. doktorun

Sabas kasay at, btn ceplerine para tktrd ve albaya drt banknot uzatt. "Burada altm peso var dostum," dedi. "Horoz satlnca stn hallederiz." Albay, doktorla birlikte nehir kysnda akam serinliiyle canlanmaya balayan sergilerin nnden yryp geti. ekerkam ykl bir mavna aknt boyunca ilerliyordu. Albay doktoru tuhaf bir biimde anlalmaz buluyordu. "Ya siz? Siz naslsnz doktor?" Doktor omuzlarm silkti. "Her zamanki gibi," dedi. "Sanrm bir doktor gerek bana." "K yznden," dedi albay. "imi kemirip bitiriyor bu mevsim." Doktor onu mesleki ilgiden kesinlikle yoksun bir bakla inceledi. Dkkanlarnn nnde oturan Suriyelileri srayla selamlad. Doktorun muayenehanesinin kapsna geldiklerinde, albay horozun satna ilikin grn belirtti. "Baka bir ey yapamazdm," diye aklad. "O hayvan insan etiyle besleniyor." "nsan etiyle beslenen tek hayvan Sabas," dedi doktor. "Horozu dokuz yz pesoya yeniden satacandan eminim." "yle mi dnyorsunuz?" "yle olduundan eminim," dedi doktor. "Belediye bakanyla yapt u nl, yurtseverce antlama kadar tatl bir pazarlk bu." Albay buna inanmak istemedi. "Dostum o antlamay postunu kurtarmak iin yapt," dedi. "Ancak ylelikle kalabildi kasabada." "Ve belediye bakannn sepetledii partizan yoldalarnn mlklerim de ylelikle alabildi yan fiyata," diye yantlad doktor. Anahtarlarm ceplerinde bulamad iin kapya vurdu. Sonra, kendisine inanmazlkla bakan albaya dnd. "Bu kadar saf olmayn," dedi. "Sabas paraya kendi postundan ok daha fazla nem verir." O gece albayn kars alverie kt. Albay ona Suriyelilerin

dkkanlarna kadar elik ederken bir yandan da doktorun aklamalarn dnyordu. "Hemen olanlar bul ve horozun satldn syle," dedi kadn. "Bouna umut balamasnlar ona." "Dostum Sabas dnene kadar satlmayacak horoz," diye yantlad albay. Alvaro'yu bilardo salonunda rulet oynarken buldu. Pazar gecesi boucu bir scak vard burada. Sonuna kadar alm radyonun titreimleri sy daha da younlatryordu sanki. Albay, kocaman siyah bir muamba zerine yazlm ve masann ortasndaki bir kutunun stnde duran gaz lambasyla aydnlatlm olan parlak renkli saylara bakarak oyalanyordu. Alvaro srarla yirmi e oynayp srekli kaybediyordu. Oyunu onun omzunun stnden izleyen albay dokuz dnte drt kez on birin ktn gzledi. "On bire oyna," diye fsldad Alvaro'nun kulana. "En ok o geliyor." Alvaro masay inceledi. Bir sonraki dndrte oynamad. Pantolon cebinden biraz parayla bir de kat kard. Kad masann altndan albaya verdi. "Agustin'den," dedi. Albay gizli notu cebine koydu. Alvaro epey bir miktar on bire oynad. "Ufak bir miktarla bala," dedi albay. "yi bir tahmin olabilir," diye yantlad Alvaro. Yakndaki oyunculardan bir blm, kocaman renkli tekerlek dnmeye baladktan sonra br saylardan vazgeip on bire oynadlar. Albay kendini ezici bir bask altnda hissetti. lk kez kumarn bysn, heyecanm ve aclm yayordu. Be kazand. "Affedersiniz," dedi albay utanarak. Sonra, dayanlmaz bir sululuk duygusuyla, Alvaro'nun parasn ekip gtren kk tahta trm izledi. "Beni ilgilendirmeyen eylere burnumu sokarsam byle olur ite." Alvaro ona bakmadan glmsedi. "Aldrma albay. Sevgiye gven." Bir mambo alan trompetler birden sustu. Kumarclar ellerini havaya kaldrp katlar. Albay, arkasnda bir tfein, horozu tetie alnrken kard souk, kuru, ksack atrty hissetti. Bir polis basknnda cebindeki gizli

bildiriyle kanlmaz bir biimde yakalanm olduunu kavrad. Ellerini kaldrmadan yarm bir dn yapt. O zaman, hayatnda ilk kez, olunu vuran adam yakndan grd. Adam tfeinin namlusunu albayn karnna dorultmu, tam nnde duruyordu. Ufak tefek, Hintliye benzer, yank yzl bir adamd ve soluu bir ocuunki gibi kokuyordu. Albay dilerini gcrdatt ve tfein namlusunu parmaklarnn ucuyla hafife itti. "zninizle," dedi. Bir ift kk, yuvarlak yarasa gzyle karlat. Bir anda bu gzler tarafndan yutulduunu, ezilip ufalandm, sindirilip hemen dar atldn hissetti. "Gidebilirsiniz albay." Albay araln geldiini anlamak iin pencereyi amaya gerek duymad. Mutfakta horozun kahvalts iin meyveleri dorarken kemiklerinde hissediyordu bunu. Sonra kapy at ve avlunun grnm bu duygusunu dorulad. imenleri ve aalaryla, helann bulunduu kabinin yerden bir milimetre yukarda, berrak havada durduu, olaanst bir avluydu bu. Kars dokuza kadar yataktan kmad. Mutfaa geldiinde albay eve oktan ekidzen vermi, horozun evresini saran ocuklarla konuuyordu. Kadn ocaa ulamak iin evrelerinden dolamak zorunda kald. "ekilin yolumdan!" diye bard. Hayvana doru fkeyle bakt. "u uursuz kutan ne zaman kurtulacam bilmem!" Albay karsnn horoza fkeleniini gzledi. Horozun gcenilmeyi hak eder bir hali yoktu. Eitime hazrd. Boynu ve tyl mor bacaklar, testere dili ibiiyle ince, savunmasz bir havaya brnmt. "Pencereden dar eil ve horozu unut," dedi albay, ocuklar gidince. "Byle sabahlarda insann cam resim ektirmek istiyor." Kadn pencereden dar eildi ama yz hibir duyguyu ele vermiyordu. "Glleri dikmek isterdim," dedi yine ocaa dnerek. Albay tra olmak iin aynay engele ast. "Glleri dikmek istiyorsan ne duruyorsun, diksene," dedi. Hareketlerim aynadakilere uydurmaya alr gibiydi. "Domuzlar yiyip bitiriyor," dedi kadn. "Daha iyi ya," dedi albay. "Glle semirmi domuzlar ok lezzetli olur

herhalde." Aynada karsn arad ve yznde hala ayn ifadenin olduunu grd. Atein aydnlnda yz ocakla ayn maddeden yaplm gibi duruyordu. Farkna bile varmadan, gzleri karsna dikili, yllardr yapt gibi el yordamyla tra olmay srdrd albay. Kadn uzun bir sessizlik iinde dnd. "Ama onlar dikmek istemiyorum," dedi sonra. "Gzel," dedi albay. "yleyse dikme." Kendini iyi hissediyordu. Aralk barsaklarndaki bitki rtsn bztrmt. O saban yeni ayakkablarn giymeye altnda d krklna urad. Birka kez denedikten sonra abasnn boa gittiini fark edip rugan ayakkablarm giydi. Bu deiiklik karsnn gznden kamad. "Eer yenilerini giymezsen hi almazlar," dedi. "Bir sakata gre o ayakkablar," diye kar kt albay. "Bir ay giyilmi ayakkablar satmallar." Mektubun o gn leden soma geleceine ilikin bir nsezinin uyarmasyla sokaa kt. Teknelerin saati henz gelmediinden Sabas'n yazhanesine gidip onu bekledi. Ama Sabas'n pazartesiye kadar dnmeyeceini sylediler. Bu aksilii nceden sezmemi olduu halde sabrszlanmad. "Er ge dnmek zorunda," dedi kendi kendine ve limana doru yneldi. Olaanst bir and bu, henz lekelenmemi bir berraklk an. Suriyeli Musa'nn dkkannda otururken, "Btn yl aralk olmal," diye mrldand. "nsan kendini camdan yaplm gibi hissediyor." Suriyeli Musa, bu fikri hemen hemen unutulmu Arapasna evirmek iin aba harcamak zorunda kald. Gergin, dzgn bir deriyle kulaklarna dek kaplanm halim selim bir Asyalyd. Hareketleri, boulan bir adamn beceriksiz hareketlerine benziyordu. Hatta boulmaktan henz kurtarlm gibi bir hali vard. "Eskiden byle olurdu," dedi, "imdi de yle olsa ben sekiz yz doksan yedi yanda olurdum. Ya sen?" "Yetmi be," dedi albay, gzleriyle posta efini izleyerek. Ancak o zaman fark etti sirki. Posta teknesinin stnde, bir yn renkli nesnenin ortasnda duran yamal adr tand. br teknelerin stne yl sandklarn arasnda yabani hayvanlar ararken bir an posta efini gzden yitirdi. Ama yabani hayvanlar bulamad.

"Bir sirk bu," dedi. "On yldr ilk kez geliyor." Suriyeli Musa albayn haberini dorulad. Karsna Arapa ve spanyolca karm bir dille seslendi. Kadn dkkann arkalarndan yantlad onu. Musa kendi kendine bir ey syleyip sonra kaygsn albayn diline evirdi. "Kedini sakla albay. Olanlar onu alp sirke satarlar." Albay posta efinin ardndan gitmeye hazrlanyordu. "Yabani hayvan gsterisi deil ki bu," dedi. "Fark etmez," diye yantlad Suriyeli. "p cambazlar kemiklerini krmamak iin kedi yerler." Albay posta efini nehir kysndaki sergiler arasndan meydana kadar izledi. Orada horoz dvnden ykselen yaygara artt onu. Geenlerden biri ona horozu hakknda bireyler syledi. Albay, ancak o zaman, o gnn denemeler iin belirlenen gn olduunu anmsad. Postaneyi geip yrd. Bir an sonra dvn alkantl atmosferine gmlmt. Dv alannn ortasnda, ayaklarnn titreyiinde korkuya benzer bir eyle, yalnz ve savunmasz duran horozunu grd. Mahmuzlar paavralarla sarlmt. Rakibi mahzun, klrengi bir horozdu. Albay hi heyecan duymad. Bir dizi birbirinden farksz hamle oldu. Cokulu bir alkn ortasnda tyler, ayaklar ve boyunlar bir anlna birbirine girip sonra zlyordu. itin tahtalarna arpan rakip, bir takla atp yeniden saldrd. Albayn horozu saldrmyordu. Tm saldrlar geri pskrtyor ve tam tamna ayn noktaya dnyordu yine. Ama artk ayaklar titremiyordu. Hernan itin stnden atlad, horozu iki eliyle kavrayp kaldrarak tribnlerdeki halka gsterdi. lgnca bir alk ve lk patlamas oldu. Albay alklarn cokusuyla dvn iddeti arasndaki uyumsuzluu gzledi. Horozlarn da bilerek ve isteyerek kendilerini kaptrdklar gln bir oyun gibi grnyordu her ey. Biraz kmseyen bir merakn kiiyle yuvarlak dv alann inceledi. Heyecanl bir kalabalk, sralardan aaya, dv alanna doru iti kak ilerliyordu. Albay, hararetli, hevesli, alabildiine canl yzlerin akn karmm gzledi. Yeni insanlard bunlar. Kasabadaki tm yeni insanlar. Belleinin kenarndan silinip gitmi olan bir an bir felaket nsezisiyle yeniden yaad. Sonra itin stnden atlad, dv alanndaki youn kalabal yarp Hernan'n sakin gzleriyle kar karya geldi. Gzlerini krpmadan baktlar birbirlerine. "yi gnler albay." Albay horozu ondan ald. "yi gnler," diye mrldand. Daha fazla bir ey sylemedi, nk hayvann scak, derin zonklamas rpertmiti onu. Bu

kadar canl bir eyi daha nce hi eline almam olduunu dnd. "Evde yoktunuz," dedi Hernan, akn akn. Yeni bir alk dalgas szn kesti. Albay rkmt. Kimseye bakmadan, alk ve lklardan sersemlemi durumda yine yol at kendine ve kolunun altnda horozuyla sokaa kt. Btn kasaba alt tabakadan halk onun, ardnda okul ocuklaryla gidiini seyretmek iin dar uramt. Boynuna bir ylan dolam dev bir zenci, meydann bir kesindeki masann stne km, ruhsatsz ila satyordu. Limandan dnmekte olan byk bir grup, adamn palavralarn dinlemek iin durmutu. Ama albay horozla geerken dikkatleri ona kayd. Eve giden yol hi bu kadar uzamamt. Piman deildi. Uzun bir sre kasaba, on yllk tarihle harap olmu durumda, bir eit sersemlik iinde uyuup kalmt. O le sonras yine mektupsuz bir cuma insanlar uyanmt. Albay baka bir dnemi anmsad. Kendini, kars ve oluyla birlikte bir emsiyenin altnda, yamura karn kesilmeyen bir gsteriyi izlerken grr gibi oldu. Evinin avlusunda, partinin titizlikle giyinip kuanm liderlerinin mziin ritmine uyararak yelpazelenilerini anmsad. Davulun ac veren titreimlerini nerdeyse yeniden hissetti barsaklarnda. Limana paralel cadde boyunca yrd ve orada da ok ncesinin grltl seim pazar kalabaln buldu. Sirkin boaltlmasn izliyorlard. Bir adrn iinden bir kadn bararak horozla ilgili bireyler syledi. Albay, iine kapanm, dv alanndaki alklarn kalntlar onu hala izliyormuasna dank sesler duyarak eve doru yrmeye devam etti. Kapda ocuklara dnp konutu. "Herkes evine," dedi. "eri giren iyi bir sopa yer." Kapy srgleyip doruca mutfaa gitti. Kars boulur gibi yatak odasndan kt. "Onu zorla aldlar," dedi hkrarak. "Ben sa olduum srece horozun bu evden kmayacan syledim onlara." Albay horozu ocan ayana balad. Tenekedeki suyu deitirirken sarsnn ileden km sesi geliyordu ardndan. "lmz ineyip yine de onu alacaklarm sylediler," diyordu. "Horozun bize deil btn kasabaya ait olduunu sylediler." Albay ancak horozla iini bitirdikten sonra dnp karsnn kaslm yzne bakt. Bu yzn, iinde ne acuna, ne de pimanlk uyandrdn hi

armadan fark etti. "Doru olan yaptlar," dedi usulca. Sonra ceplerini kartrarak bir tr usuz bucaksz tatllkla ekledi: "Bu horoz satlk deil." Kadn onu yatak odasna kadar izledi. Onun tam anlamyla bir insan olduunu ama bir sinema perdesindeymi gibi dokunulmaz olduunu hissetti. Albay dolaptan bir tomar kat para ald, ceplerindekini de ekleyip tmn sayd ve yine dolaba koydu. "Dostum Sabas'a geri verilecek yirmi dokuz peso var," dedi. "Kalann emekli aylm geldiinde alr." "Ya gelmezse?" diye sordu kadn. "Gelecek." "Ama ya gelmezse?" "O zaman parasn alamaz." Yeni ayakkablarn yatan altnda buldu. Kutuyu almak iin dolaba dnd, tabanlar bir bez parasyla temizleyip ayakkablar tpk karsnn pazar gecesi getirdii gibi kutuya koydu. Kadn kprdamad. "Ayakkablar geri gidecek," dedi albay. "Dostum iin on peso daha." "Geri almazlar," dedi kadn. "Geri almak zorundalar, diye yantlad albay. "Yalnzca iki kez giydim onlar." "Trkler byle eyleri anlamaz," dedi kadn. "Anlamak zorundalar." "Ya anlamazlarsa?" "Arlamazlarsa anlamazlar." Yemek yemeden yattlar. Albay lambay sndrmek iin karsnn tespih ekmeyi bitirmesini bekledi. Ama uyuyamad. Filmleri snflandrmak iin alan anlar ve hemen ardndan saat sonra sokaa kma yasa borusunu duydu. Karsnn hrtl soluu gecenin souk havasnda acl bir hal almt.

Kadn, sakin, uzlatrc bir sesle konutuunda albayn gzleri hala akt: "Uyanksn sen." "Evet." "Mantkl olmaya al," dedi kadn. "Yarn dostun Sabas'la konu." "Pazartesiye kadar dnmeyecek." "Daha iyi ya," dedi kadn. "Senin de ne syleyeceini dnmek iin gnn olur." "Dnecek hibir ey yok," dedi albay. Ekimin yapkan havas yerini ho bir serinlie brakmt. Albay yamurkularnn tarifesinde bir kez daha tand aralk ayn. Saat ikiyi vurduunda hala uyuyamamt. Ama karsnn da uyank olduunu biliyordu. Hamakta yat eklini deitirmeye alt. "Uyuyamyorsun," dedi kadn. "Evet." Kadn bir an dnd. "Bunu yapacak durumda deiliz," dedi. "Toptan denen drt yz pesonun ne kadar olduunu bir dn." "Emekli aylmn gelmesine pek bir ey kalmad artk." "On be yldr ayn eyi sylyorsun." "te onun iin," dedi albay. "Artk daha fazla gecikemez." Kadn sustu. Ama yeniden konutuunda albaya aradan zaman gemi gibi gelmedi hi. "Bana yle geliyor ki bu para hi gelmeyecek," dedi kadn. "Gelecek." "Ya gelmezse?" Albay yant vermek iin sesini bulamad. Horozun ilk tnde gerek kafasna dank etti ama sonra bir kez daha deliksiz, rahat, amansz bir uykuya

dald. Uyandnda gne gkte oktan ykselmiti. Kars uyuyordu. Albay her zamankinden iki saat ge de olsa sabah ilerini dzenli bir biimde yineledi ve kahvalt etmek iin karsn bekledi. Kadn uyandnda pek konumad. Birbirlerine gnaydn deyip sessizlik iinde kahvaltya oturdular. Albay bir fincan sade kahveyle bir para peynir ve tatl rek yedi. Btn sabah terzi dkkannda geirdi. Saat birde eve dndnde karsn begonyalarn arasnda oturmu giyecekleri onarrken buldu. "Yemek zaman," dedi albay. "Yemek yok." Albay omuzlarn silkti. ocuklarn mutfaa girmesini nlemek iin avlunun duvarndaki delikleri tkamaya alt. Hole dndnde yemek masann stndeydi. Yemek srasnda albay karsnn alamamak iin aba harcadn fark etti. Bu kesinlik onu telalandrd. Karsn tanyordu. Doutan sert ve krk yln aclyla daha da sertlemi bir karakteri vard. Olu ldnde tek damla gzya dkmemiti. Albay sitemli baklarn kadnn gzlerine dikti. Kadn dudaklarn srd, bluzunun koluyla gzlerini sildi ve yemeini yemeye devam etti. "Hi dnceli deilsin," dedi birden. Albay konumad. "Sz dinlemez, inat ve dncesizsin," diye yineledi kadn. Bayla ataln tabann stne aprazlama brakt, ama sonra bo inanlarnn drtmesiyle hemen dzeltti durularn. "Bir mr boyu pislik yedikten sonra imdi bir horoza gsterilenden daha az ilgiyi hak ediyorum ha?" "O baka," dedi albay. "Ayn ey," dedi kadn. "lmekte olduumu grmyor musun, bendeki bu ey bir hastalk deil yava bir lm." Albay yemeini bitirene kadar konumad. "Eer doktor horozu satmakla senin astmndan kurtulacan garanti ederse onu derhal satarm," dedi sonra. "Ama etmezse satmam." O gn leden sonra horozu dv yerine gtrd. Dndnde

karm bir nbetin eiinde buldu. Srtna dklen salaryla, kollarm iki yana am, holde bir aa bir yukar yryor, cierlerindeki sl ap soluk almaya abalyordu. Akamn erken saatlerine kadar orada kald. Sonra kocasyla konumadan yatmaya gitti. Yasak borusundan az sonraya kadar aznda dualar geveledi. Sonra albay lambay sndrmeye hazrland. Ama kadn kar kt. "Karanlkta lmek istemiyorum," dedi. Albay lambay yerde brakt. Gcnn tkenmeye baladn hissediyordu. Her eyi unutabilmek, aralksz krk drt gn uyuyabilmek ve Ocan 20'sinde, leden soma saat te, tam horozun serbest braklaca anda dv yerinde uyanmak istiyordu. Ama karsnn uykusuzluunun onu tehdit ettiini hissediyordu. "Hep ayn hikaye," diye balad kadn bir an sonra. "Biz ala katlanyoruz ki bakalar yiyebilsin. Krk yldr hep ayn hikaye." Kars uyank olup olmadm sormak iin duralayana kadar sustu albay. Uyank olduunu syledi. Kadn dzgn, akc, amansz bir tonda srdrd konumasn. "Bizim dmzda herkes kazanacak o horozdan. Bahse girecek tek kuruu olmayan yalnz biziz." "Horozun sahibinin yzde yirmi hakk var." "Seimlerde onlar iin kendini helak ettiinde de sana verilecek bir greve hakkn vard," dedi kadn. " savata cann tehlikeye attktan sonra da emekli asker aylna hakkn vard. imdi herkes geleceim gvence altna alm ve sen yapayalnz, alktan lyorsun." "Yalnz deilim," dedi albay. Aklamaya alrken uykuya yenik dt. Kadn kocasnn uyuduunu fark edene kadar skc bir tonda konutu durdu. Soma cibinlikten kp oturma odasnn karanlnda bir aa bir yukar kp yrmeye balad. Orada konumay srdrd. Gn aarrken albay ona seslendi. Kadn, hemen hemen snm olan lambayla aadan aydnlanarak, hayalet gibi belirdi kapda. Cibinlie girmeden lambay sndrd. Ama hala konuuyordu. "Bir tek ey yapacaz," diyerek onun szn kesti albay.

"Yapabileceimiz tek ey horozu satmak," dedi kadn. "Saati de satabiliriz." "Onu almyorlar." "Yarn Alvaro'nun bana krk pesoyu verip vermeyeceini renmeye alrm." "Sana vermez onu." "yleyse resmi satarz." Kadn yeniden konutuunda cibinliin dndayd yine. Albay onun soluuna sinmi ifal otlarn kokusunu duydu. "Onu da almyorlar." Albay, sesinde en ufak bir deime olmadan, "Bakarz," dedi usulca. "Uyu artk. Yarn hibir ey satamazsak baka bir ey dnrz." Gzlerini ak tutmaya alt ama uyku, kararn bozdu. Zamann ve mekann olmad, karsnn szlerinin farkl bir anlama brnd bir maddenin dibine doru dyordu. Ama bir an sonra birinin omzundan tutup sarstn hissetti. "Cevap ver bana." Albay bu kelimeleri uyuduktan nce mi, yoksa sonra m duymu olduunu bilemedi. Gn aaryordu. Pencere, Pazar gnnn yeil duruluunda belirginleiyordu. Albay ateinin ykseldiini sand. Gzleri yanyordu ve kafasn toplamak iin byk bir aba harcamas gerekti. "Hibir ey satamazsak ne yapacaz?" diye yineledi kadn. "O zamana kadar Ocan 20'si olur," dedi albay iyice uyanarak. "Yzde yirmiyi o gn leden sonra derler." "Horoz kazanrsa," dedi kaybedebilecei hi aklna gelmiyor." "O horoz kaybedemez." "Ama diyelim ki kaybetti." "Bunu dnmeye balamamza daha krk drt gn var," dedi albay. kadn. "Ya kaybederse? Horozun

Kadnn sabr tamt. "Peki o zamana kadar ne yiyeceiz?" diye sordu. Albay flanel gecelik entarisinin yakasndan kavram iddetle sarsyordu. Albayn bu ana ulamas yetmi be ylm dakika dakika, yaamnn yetmi be yln almt. Yantlarken yaln, ak ve yenilmez hissetti kendini: "Elinin krn." SALI UYKUSU Tren kumlu kayalarn titrek tnelinden kp usuz bucaksz, bakml muz iftliklerinden gemeye balaynca hava nemle arlat ve denizden gelen esinti hissedilmez oldu. Boucu bir duman vagonun penceresinden ieri savruldu. Tren yoluna paralel dar yolda yeil muz hevenkleriyle ykl kanlar vard. Yolun tesinde tek tk gze arpan ekilmemi alanlarda vantilatrl brolar, krmz tuladan yaplar ve tozlu palmiyelerle gl fidanlar arasndaki teraslarnda kk beyaz masalar ve sandalyeler olan evler vard. Saat sabahn on biriydi ve scak henz bastrmamt. "Pencereyi kapatsan iyi olur," dedi kadn. "Sana kurum dolacak." Kz urat ama pasl ereveyi yerinden oynatamad. Tenha nc mevki vagonunda ikisinden baka yolcu yoktu. Lokomotifin duman pencereden girip durduu iin kz yerinden kalkt ve yanlarnda ne var ne yoksa yere brakt: inde yiyecek bireyler bulunan bir naylon torba ve gazeteye sarlm bir demet iek. Pencereden uzaa, annesinin karsndaki sraya oturdu. kisi de kasvetli ve yoksul yas giysileri iindeydiler. Kz on iki yandayd ve mrnde ilk kez trene biniyordu. Kadn, gzkapaklarndaki mavi damarlar, kk, yumuak ve biimsiz bedeni ve bir papaz cppesi gibi biilmi giysisi nedeniyle kzn annesi olmak iin fazlaca yal grnyordu. Belkemiini oturduu srann arkasna smsk yaptrmt. Kucandaki yer yer syrlm rugan antay iki eliyle birden tutuyordu. Yoksullua alkn bir insann drst ve huzurlu hali vard zerinde. Saat on ikiye geldiinde scak bastrmaya balamt. Tren su almak iin bir istasyonda on dakikalna durmutu. Kasaba yoktu burada. Darda geni iftliklerin gizemli sessizliinde glgeler temiz grnyordu. Ama vagonun iindeki durgun hava tabaklanmam deri gibi kokuyordu. Tren hzlanmad. Parlak renklere boyanm tahta evleri olan,

birbirinden farksz iki kasabada durdu. Kadnn ba nne dt ve uyuyakald. Kz ayakkablarn kard. Sonra iek demetini biraz suya koymak iin helaya gitti. Yerine dndnde annesi yemek iin onu bekliyordu. Kza bir para peynir, msr unundan yaplma yarm gzleme ve bir kurabiye verdi. Naylon torbadan kendisi iin de ayn miktar ald. Yemeklerini yerken tren demir bir kprden ar ar geip tpk daha ncekilere benzeyen ama farkl olarak meydannda bir kalabalk bulunan bir kasabaya ulat. Bir bando bunaltc gnein altnda canl bir mzik alyordu. Kasabann br ucunda, ekili topraklar kuraklktan atlam bir ovada son buluyordu. Kadn yemek yemeyi kesti. "Ayakkablarn giy," dedi. Kz dar bakt. Trenin yeniden hzlanmaya balad ssz ovadan baka bir ey gremedi ama kurabiyesinin son parasn torbaya koydu ve ayakkablarm giydi. Kadn ona bir tarak verdi. "San tara," dedi. Kz san tararken trenin dd almaya balad. Kadn boynundaki teri ve yzndeki ya parmaklaryla sildi. Kz san taramay braktnda tren ncekilerden daha byk ama daha hznl bir kasabann kysndaki evlerin nnden geiyordu. "Yapmak istediin bir ey varsa imdi yap," dedi kadn. "Daha sonra susuzluktan lsen bile hibir yerde bir ey ime. Hepsinden nemlisi, alamak yok." Kz ban sallad. Pencereden ieri lokomotifin dd ve eski vagonlarn takrtsyla birlikte kuru, yakc bir rzgar girdi. Kadn kalan yiyeceklerin bulunduu naylon torbay katlayp antaya koydu. Bir an iin, austosun o parlak sal gnnde, kasabann eksiksiz bir grnts pencerede ldad. Kz iekleri srlsklam gazetelere sard, pencereden biraz uzaklat ve annesine bakt. Karlnda tatl bir bak ald. Tren ddk almaya balad ve yavalad. Bir an sonra da durdu. stasyonda hi kimse yoktu. Caddenin br yannda, badem aalaryla glgelenmi kaldrmda yalnzca bilardo salonu akt. Kasaba scakta dalgalanr gibiydi. Kadnla kz trenden inip terk edilmi istasyon boyunca, aralarndan fkran otlarla birbirlerinden ayrlm karolardan yryp caddenin glgeli tarafna getiler. Saat ikiye geliyordu. O saatte uyuup arlaan kasaba le uykusuna

yatmt. Dkkanlar, kasaba brolar ve okul on birde kapanmt. Drtten biraz nceye, trenin geri dnd saate kadar da almayacakt. Yalnzca istasyonun karsndaki otel, otelin bar ve bilardo salonu, bir de meydann bir kenarndaki telgraf brosu akt. Pek ou muz irketinin tarznda yaplm evlerin kaplar ieriden kilitlenmi, panjurlar indirilmiti. Kiminin ii o kadar scakt ki evin sakinleri avluda yemek yiyorlard. brleri duvara bir sandalye dayam, caddedeki badem aalarnn glgesinde uyuyorlard. Kadnla kz badem aalarnn glgesine sna sna, le uykusunu tedirgin etmeden kasabaya girdiler. Doruca papazn evine gittiler. Kadn kapnn stndeki demir parmakla trnayla hafife vurdu, bir an bekledi, sonra yine trmalar gibi yapt. eride bir vantilatr uulduyordu. Ayak seslerini duymadlar. Bir kap duyulur duyulmaz gcrdad ve hemen ardndan, demir parmakln yanndan gelen sakngan bir ses, "Kim o?" dedi. Kadn parmakln aralklarndan grmeye alt. "Papaz grmek istiyorum." "imdi uyuyor." "Acil bir durum," diye steledi kadn. Sesinde sakin bir kararllk vard. Kap grltszce araland ve ok soluk bir teni, demir renginde salar olan tombul, yalca bir kadn grnd. Kaln gzlk camlarnn ardnda gzleri ok kk grnyordu. "eri gelin," dedi kapy ardna kadar aarak. Bayat iek kokusu sinmi bir odaya girdiler. Evin kadn onlar tahta bir sraya gtrp oturmalarn iaret etti. Kz oturdu ama annesi antasn iki eliyle smsk tutarak dalgn bir tavrla ayakta kald. Vantilatrn uultusundan baka bir ses duyulmuyordu. Evin kadm odann uzak ucundaki kapda yine grnd. "ten sonra gelmenizi sylyor," dedi ok alak bir sesle. "Daha be dakika nce uzand." "Tren buukta kalkyor," dedi kadn. Ksa ve kendinden emin bir yantt bu, ama kadnn sesi tatlln, yumuak tonlamasn koruyordu. Evin kadn ilk kez glmsedi. "Pekala," dedi. Uzaktaki kap yine kapandnda kadn kznn yanna oturdu. Darack

bekleme odas yoksul, derli toplu ve temizdi. Oday blen tahta parmakln br tarafnda bir alma masas vard. stnde ilkel bir daktilo makinesiyle bir vazoya konmu ieklerin durduu, muamba rtl sade bir masayd bu. Daha tede kilise kaytlar duruyordu. Evde kalm bir kzn derli toplu tuttuu bir alma odas olduu grlebiliyordu. Uzaktaki kap ald ve bu kez papaz grnd. Bir mendille gzlklerini siliyordu. Kapy aan kadnn kardei olduu ancak gzlklerini takt zaman belli oldu. "Size nasl yardm edebilirim?" diye sordu. "Mezarln anahtarlar," dedi kadn. Kz, kucanda ieklerle, ayaklarm srann altnda aprazlam oturuyordu. Papaz ona bakt, sonra kadna, sonra da penceredeki telin aralklarndan parlak, bulutsuz gkyzne. "Bu scakta," dedi. "Gne batana kadar bekleyebilirdiniz." Kadn ban sessizce kmldatt. Papaz parmakln br tarafna geti, caml dolaptan muambayla kaplanm bir defter, tahta bir kalemlik ve bir mrekkep hokkas karp masann basma oturdu. Ellerinin stnde, bandaki eksiklerin nedeniymi gibi, gereinden fazla kl vard. "Hangi mezar ziyaret edeceksiniz?" diye sordu. "Carlos Centeno'nunkini," dedi kadn. "Kim?" "Carlos Centeno," diye yineledi kadn. Papaz hala anlamamt. "Geen hafta burada ldrlen hrsz," dedi kadn ayn ses tonuyla. "Ben annesiyim." Papaz ona dikkatle bakt. Kadn da sessiz bir zdenetimle bakt ona. Peder kzard. Bam eip yazmaya balad. Sayfay doldururken kadndan kendini tantmasn istedi. Kadn sanki okuyormuasna hi duraksamadan, kesin ayrntlarla yantlad onu. Peder terlemeye balamt. Kz sol ayandaki ayakkabnn tokasn at, topuunu dar kaydrp tahta srann alt ubuuna dayad. Sa ayayla da ayn eyi yapt. Her ey bir nceki haftann pazartesi gn sabaha kar te, oradan

birka sokak tede balamt. Ivr zvrla dolu bir evde yaayan yalnz bir dul olan Rebecca, iseleyen yamurun arasnda birinin n kapy dardan zorladn duymutu. Kalkm ve dolabm kartrp Albay Aureliano Buendia dneminden beri kimsenin atelemedii eski bir tabancay aramt. Soma klan yakmadan oturma odasna girmiti. Kendim, kilitteki grltden ok yirmi sekiz yllk yalnzln iinde bytt dehet duygusuyla ynlendirerek hayalinde yalnz kapnn olduu yeri deil kilidin tam tamna yksekliini de saptamt. Silah iki eliyle kavrayp gzlerim kapam ve tetii ekmiti. mrnde ilk kez bir tabancayla ate ediyordu. Patlamann hemen ardndan, iseleyen yamurun inko damn stndeki ptrtsndan baka bir ey duyamamt. Sonra, beton sundurmann stnde kk, metalik bir arpma sesiyle ok alak, tatl, ama iyice tkenmi su sesi duymutu: "Ah, anam!" Adamn lsn sabah evin nnde bulmulard. Burnu paramparayd. stnde renkli izgili bir fanila, kemer yerine iple balanm gnlk bir pantolon vard ve ayaklar plakt. Kasabada onu tanyan yoktu. "Dernek ad Carlos Centeno'ydu," diye mrldand Peder, yazmay bitirince. "Centeno Ayala," dedi kadn. "Tek olumdu." Papaz yine caml dolaba dnd. Kapan i tarafnda iki byk pasl anahtar aslyd; kz, ocukken annesinin dnd ve bir zamanlar papazn kendisinin de mutlaka dnm olduu gibi, onlarn Aziz Peter'in anahtarlar olduunu dnd. Papaz onlar indirip parmakln stnde ak duran defterin stne koydu ve henz yazm olduu sayfann bir yerini iaretparmayla gstererek kadna bakt. ' "uray imzalayn." Kadn antasn kolunun altna sktrp adm iziktirdi. Kz iekleri ald, ayaklarn sryerek parmakla geldi ve annesini dikkatle izledi. Papaz iim ekti. "Onu hi doru yola sokmaya uramadnz m?" Kadn imzalamay bitirince yantlad. "ok iyi bir insand." Papaz nce kadna sonra kza bakt ve bir tr sofuca hayretle onlarn alamak zere olmadn fark etti. Kadn ayn ses tonuyla devam etti: "Ona birinin karnm doyurmak iin gereksinme duyduu bir eyi hibir zaman almamasn sylerdim, o da beni dinlerdi. te yandan, nceleri, boks yapt sralarda, yumruk yemekten bitkin der, gn yataktan kalkamazd."

"Btn dilerinin ekilmesi gerekmiti," diye araya girdi kz. "Doru," diye onaylad kadn. "O gnlerde yediim her lokmada olumun cumartesi geceleri yedii dayaklarn tad vard." "Tanrnn hikmetinden sual olunmaz," dedi Peder. Ama ksmen deneyimlerinin onu biraz kukucu klm olmasnn, ksmen de scan etkisiyle, pek inanarak sylememiti bunu. Gne arpmasndan korunmak iin balarn rtmelerini syledi onlara. Esneyerek ve nerdeyse uyuyarak, Carlos Centeno'nun mezarm nasl bulacaklarm anlatt. Dndklerinde kapy almalarna gerek yoktu. Anahtar kapnn altna brakabilirlerdi ve eer gleri yetiyorsa ayn yere kilise iin bir ba brakmalydlar. Kadn papazn sylediklerini byk bir dikkatle dinledi ama ona glmsemeden teekkr etti. Peder daha sokak kapm amadan, burnunu demir parmakla dayam ieri bakan biri olduunu fark etmiti. Darda ocuklar vard. Kap ardna kadar alnca saa sola katlar. Genellikle o saatte caddede hi kimse olmazd. imdi ise yalnz ocuklar deil badem aalarnn altnda kme kme bykler de vard. Peder scakta yzer gibi olan caddeyi gzleriyle tarad ve o zaman anlad. Kapy usulca kapatt yine. "Bir dakika bekleyin," dedi kadna bakmadan. Uzaktaki kapda kz kardei, geceliinin stnde siyah bir ceket, salar omuzlarna dklm bir halde belirdi. Pedere sessizce bakt. "Neymi?" diye sordu Peder. "Halk sezinlemi," diye mrldand kz kardei, "Avlu kapsndan ksanz daha iyi olur," dedi Peder. "Oras da ayn," dedi kz kardei. "Herkes pencerelerde." Kadn o ana kadar anlamam gibi grnyordu. Demir parmakln aralklarndan caddeye bakmaya alt. Sonra iek demetini kzdan alp kapya doru yrmeye balad. Kz da onu izledi. "Gne alalana kadar bekleyin," dedi Peder.

GNLERDEN BR GN Pazartesi sabah scak ve yamursuz aard gn. Diplomasz bir dii ve

ok erken kalkan biri olan Aurelio Escovar muayenehanesini saat altda at. Hala al kalb iinde duran takma dileri ald ve masann stne bir avu alet koyup onlar sergileniyorlarm gibi byklk srasna gre dizdi. stnde, boyundan altn bir dmeyle iliklenen yakasz, izgili bir gmlek ve askl bir pantolon vard. Dimdik ve sskayd. Sau insanlarda olduu gibi, iinde bulunduu duruma pek seyrek uyan bir grnm vard. Her eyi masann stne dizdikten sonra delgiyi dii koltuuna doru ekti ve oturup takma dileri cilalamaya giriti. Yapt ii dnmyor gibi grnyordu ama srekli alyor, gerek olmad zaman bile aleti ayayla pompalyordu. Saat sekizden sonra bir sre durup pencereden gkyzne bakt ve yandaki evin at direinin stne yerleip gnete kuruyan bir ift dnceli ahin grd. le yemeinden nce yine yamur yaaca fikrini kafasnda evirip evirmeyi srdrrken on bir yandaki olunun tiz sesi dikkatini datt. "Baba!" "Ne var?" "Belediye bakam diini ekip ekmeyeceini soruyor." "Burada olmadm syle ona." Bir altn dii cilalyordu. Onu bir kol boyu uzaklkta tutup yar kapal gzlerle inceledi. Olu kk bekleme odasndan seslendi yine. "Diyor ki buradaymsn nk seni duyabiliyormu." Dii dii incelemeye devam etti. Ancak onu bitmi ilerle birlikte masann stne koyduktan sonra konutu: "Daha iyi ya."; Delgiyi yeniden altrd. Yapmas gereken ileri koyduu karton bir kutudan bir kprnn birka parasn kard ve altm cilalamaya balad. "Baba." "Ne var?" Yzndeki ifadeyi hala deitirmemiti. "Diyor ki eer diini ekmezsen seni vuracakm."

Acele etmeden, son derece sakin bir hareketle delginin pedalm evirmeyi brakt, onu itip koltuktan uzaklatrd ve masann alt ekmecesini sonuna kadar at. Orada bir tabanca vard. "Pekala," dedi. "Syle ona gelsin vursun beni." Eli ekmecenin kenarnda, koltuu kapnn karsna srd. Belediye bakan kapda grnd. Yznn sol yanm tra etmiti, ama arl ve i olan br yan be gnlk bir sakalla rtlyd. Dii onun donuk gzlerinde gecelerce srm aresizlii grd. ekmeceyi parmaklarnn ucuyla kapatp yumuak bir sesle konutu: "Otur bakalm." "Gnaydn," dedi belediye bakam. "Gnaydn," dedi dii. Aletler kaynarken belediye bakam kafasn koltuun st ksmna yaslad ve kendini daha iyi hissetti. Soluu buz gibiydi. Yoksul bir muayenehaneydi buras: eski bir tahta koltuk, pedall delgi, iinde seramik ieler bulunan caml bir dolap. Sandalyenin karsnda, omuz hizasnda bez perdeleri olan bir pencere vard. Diinin yaklatm hissedince bakan topuklarn gerip azn at. Aurelio Escovar adamn ban a doru dndrd. ltihapl dii inceledikten sonra parmaklarn dikkatlice bastrarak bakann enesini kapatt. "Uyuturmadan ekilmesi gerek," dedi. "Neden?" "nk apse var." Belediye bakam diinin gznn iine bakt. "Pekala," dedi ve glmsemeye alt. Dii onun glmsemesine karlk vermedi. Steril aletlerin durduu leeni alma masasna getirdi ve aletleri yine telaszca, souk bir cmbzla sudan kard. Soma tkrk kabn ayakkabsnn ucuyla itip lavaboda ellerini ykamaya gitti. Btn bunlar belediye bakanna bakmadan yapyordu. Ama bakan gzlerini ondan ayrmyordu. Alttaki yirmi ya dilerinden biriydi. Dii bacaklarn at ve scak kerpetenle dii kavrad. Bakan koltuun kollarna yapt, ayaklarn btn gcyle gerdi ve bbreklerinde buz gibi bir boluk hissetti, ama hi ses karmad. Dii yalnzca bileini oynatyordu. Konutuu zaman sesinde kinden ok ac bir yumuaklk vard:

"imdi yirmi lmzn hesabn vereceksin." Bakan enesindeki kemiklerin atrdadn hissetti ve gzleri yala doldu. Ama diin yerinden skldn hissetmeden soluk almad. Soma onu gzyalarnn arasndan grd. Arsna o denli yabanc grnyordu ki be gecedir ektii ikenceyi anlamakta glk ekti. Tkrk kabna eilip kan ter iinde, soluk solua ceketinin dmelerim at ve pantolon cebindeki mendili aratrd. Dii ona temiz bir bez verdi. "Gzlerini sil." Bakan syleneni yapt. Titriyordu. Dii ellerim ykarken, dklen tavan ve stnde rmcek yumurtalaryla l bcekler bulunan tozlu bir rmcek a grd. Dii ellerini kurulayarak dnd. "Git yat," dedi. "Tuzlu suyla da gargara yap." Bakan ayaa kalkt, teklifsiz bir asker selamyla veda etti ve ceketini iliklemeden, bacaklarn gere gere kapya doru yrd. "Faturay gnder," dedi giderken. "Sana m yoksa kasabaya m?" Bakan ona bakmad. Dii kapy kapatt ve telin arkasndan sylendi: "kisi de ayn lanet olas ey." BU KASABADA HIRSIZ YOK Damaso gn aarrken odaya dnd. Alt aylk gebe olan kars Ana, giyinik durumda, ayakkablar ayanda, yatan stne oturmu onu bekliyordu. Gaz lambas snmeye yz tutmutu. Damaso karrm onu btn bir gece her dakika beklediini ve onu karsnda grebildii u anda bile hala beklemekte olduunu fark etti. Eliyle yattrc bir hareket yapt ama kadn yantlamad bunu. Korku dolu gzlerini erkein elinde tad krmz bez kna dikti, dudaklarn skt ve titremeye balad. Damaso sessiz bir iddetle onu entarisinden kavrad. Soluunda ac bir koku vard. Ana onun kendisini nerdeyse havaya kaldrmasna kar koymad. Sonra bedeninin tm arln ne doru savurup kocasnn fanila gmleine yaslanarak alamaya balad ve sakinleene kadar onun beline smsk sarl kald. "Oturduum yerde uyuyakalmm," dedi. "Birden kap ald ve seni kanlar iinde odann ortasna ittiler."

Damaso hibir ey sylemeden kol boyu uzaklkta tuttu karsn. Sonra onu yine yatan stne oturttu, km kucana koydu ve iemek iin avluya kt. Kadn ipi znce knn iinde iki beyaz bir de krmz olmak zere tane donuk ve anm bilardo topu grd. Damaso odaya dndnde karm dnceye dalm buldu. "Peki neye yarar bunlar?" diye sordu Ana. Damaso omuzlarm silkti. "Bilardo oynamaya." km yeniden balad ve onu ev yaps maymuncuk, el feneri ve bakla birlikte sandn dibine koydu. Ana soyunmadan yzn duvara dnp yatt. Damaso yalnz pantolonunu kard. Yataa uzanp sigara ierek, aaran gnn dank hrtlar arasnda macerasna ilikin bir iz yakalamaya alrken karsnn uyank olduunu fark etti. "Ne dnyorsun?" "Hi," dedi kadn. Her zaman pes bir kontralto olan sesi hncndan kalnlam gibiydi. Damaso sigarasndan son bir nefes ektikten sonra izmariti toprak zeminde ezip sndrd. "Baka bir ey yoktu." ini ekti. "erde bir saat kadar kaldm." "Seni vurabilirlerdi," dedi kadn. Damaso rperdi. "Allah korusun," dedi parmaklarm bkp karyolann tahtasna vurarak. Yerleri eliyle yoklayarak sigara ve kibritini arad. "Bir eek kadar duygusuzsun," dedi Ana. "Benim burada olduumu, caddedeki her grltde eve senin ln getirdiklerini sanp uyuyamadm dnmeliydin." ini ekerek ekledi: "Ve btn bunlar yalnzca bilardo topu iin." "ekmecede yirmi be sentten baka bir ey yoktu." "yleyse hibir ey almasaydn." "En zoru ieri girmekti," dedi Damaso. "Eli bo kamazdm."

"Baka bir ey alabilirdin." "Baka bir ey yoktu," dedi Damaso. "Hibir yerde bilardo salonundaki kadar ok ey yoktur." "Grnte yle," dedi Damaso "Ama ieri girdiin zaman her eye bakmaya, her yeri aramaya balyorsun ve die dokunur hibir ey olmadm fark ediyorsun." Kadn uzun sre suskun kald. Damaso onu gzleri ak, belleinin karanlklarnda sylemeye deer bir ey bulmaya alrken hayal etti. "Belki," dedi Ana. Damaso yine bir sigara yakt. Alkol onu tek merkezden yaydan dalgalar halinde terk ettike bir kez daha uzuvlarnn arln, hacmim ve sorumluluunu stleniyordu. "Orada bir kedi vard," dedi. "Kocaman, beyaz bir kedi." Ana dnd, ikin karnn kocasnnkine bastrp bacam onun dizleri arama soktu. Soan kokuyordu. "ok mu korktun?" "Ben mi?" "Sen," dedi Ana. "Erkekler de korkar derler." Damaso onun glmsediini hissetti. O da glmsedi. "Biraz," dedi. "yle iim geldi ki zor dayandm." Karsnn onu pmesine engel olmad ama karlk vermedi. Sonra, tehlikeleri bilerek ama piman olmadan, bir yolculuun anlarn uyandrr gibi, ona serveninin ayrntlarm anlatt. Kadn uzun bir sessizlikten soma konutu. "lgnlk bu." "Btn sorun balamakta," dedi Damaso, gzlerini kapayarak. "stelik ilk giriim iin pek de kt saylmazd." Gnein scakl ge geldi. Damaso uyandnda kars bir sredir ayaktayd. Damaso ban avludaki musluun altna sokup iyice uyanana kadar onu birka dakika orada tuttu. Oda, amar ipleriyle aprazlanm ortak bir avluya bakan, birbirine benzer mstakil odalardan biriydi. Ana, avludan teneke bir blmeyle ayrlan arka duvarn nne yemek piirmek ve tlerini stmak iin portatif bir ocakla yemek yemek ve t yapmak iin kk bir masa koymutu. Kocasnn yaklatm grnce tlenmi amarlar bir yana

koydu ve kahveyi stabilmek iin tleri ocaktan kaldrd. Kocasndan yaa bykt. ok soluk tenliydi ve hareketlerinde gereklere alkn insanlarn yumuak yeterlii vard. Damaso ba arsnn sisleri arasndan karsnn kendisine baklaryla bir ey anlatmak istediini sezdi. O ana kadar avludaki seslere hi dikkat etmemiti. "Sabahtan beri baka hibir eyden konumadlar," diye mrldand Ana, kocasna kahvesini verirken. "Az nce erkekler oraya gitti." Damaso da avluya bakp erkeklerin ve ocuklarn gitmi olduunu grd. Kahvesini ierken gnete amar asan kadnlarn konumalarm sessizce dinledi. Sonunda bir sigara yakp mutfaktan kt. "Teresa," diye seslendi. Islak giysileri bedenine yapm bir kz ocuu arm yantlad. "Dikkatli ol," diye mrldand Ana. Kz Damaso'nun yanma geldi. "Neler oluyor?" diye sordu Damaso. "Biri bilardo salonuna girmi ve her eyi alp gitmi," dedi kz. Tm ayrntlar biliyor gibi grnyordu. Bilardo salonunu nasl didik didik ettiklerini, bilardo masasn bile yklenip gtrdklerini anlatt. yle inanarak konuuyordu ki, sylediklerinin doru olmadna inanamad Damaso. "Lanet olsun," dedi mutfaa dnnce. Ana sklm dilerinin arasndan ark sylemeye balad. Damaso tedirginliini bastrmaya alarak avlu duvarna bir sandalye dayad. ay nce yirmi yama bastnda, yalnzca gizli bir zveri duygusuyla deil belli bir sevecenlikle de bakt ince by, iekbozuu yzne hafif bir olgunluk katmt. O zamandan beri kendini bir yetikin gibi hissetmiti. Oysa bu sabah, bir gece ncesinin anlar ba arsnn bataklnda yzerken, yaamaya nereden balayacan bilemiyordu. Ana tsn bitirince temiz amarlar iki eit yna bld ve dar kmaya hazrland. "Darda ok kalma," dedi Damaso. "Her zamanki kadar."

Damaso karsnn ardndan odaya girdi. "Ekose gmleini oraya braktm," dedi Ana. "izgiliyi bir daha giymesen iyi olur." Kocasnn duru, kedi gzleriyle karlat. "Birinin seni grp grmediim bilmiyoruz." Damaso avularnn terini pantolonuna sildi. "Hi kimse grmedi beni." "Bilmiyoruz," diye yineledi Ana. ki kolunda da birer amar km tayordu. "Hem dar kmasan senin iin daha iyi olur. Ben ortalkta hi ilgilenmiyormuum gibi yle bir dolaana kadar bekle." Kasabada insanlar baka hibir eyden sz etmiyorlard. Ana ayn olayn ayrntlarn deiik ve elikili uyarlamalara gre birka kez dinlemek zorunda kald. amarlar datmay bitirince her cumartesi yapt gibi pazara gitmek yerine doruca kasaba meydanna gitti. Bilardo salonunun nnde umduundan daha az insan buldu. Birka adam badem aalarnn glgesinde konuuyordu. Suriyeliler le yemei iin yaydklar renkli rty kaldrmlard. Dkkanlar adr bezinden tentelerinin altnda uyukluyor gibiydi. Otelin lobisinde bir adam, dudaklar ve bacaklar iyice alm, yayld salncakl sandalyede uyuyordu. le scanda her ey felce uram gibiydi. Ana bilardo salonunun yanndan yrmeye devam etti ve rhtmn karsndaki bo arsay getii anda kalabal grd. O zaman Damaso'nun ona anlatm olduu, herkesin bilip de yalnzca mterilerin anmsayabilecei bir eyi anmsad: Bilardo salonunun arka kaps bo arsaya bakyordu. Biraz sonra kollarn karnnn stnde kavuturup gzlerini zorlanm kapya dikerek kalabala kart. Kilit yerli yerindeydi ama srg kprlerinden biri bir di gibi ekilmiti. Ana bir an, o bir tek insann alakgnll abasnn neden olduu zarara bakt ve bir acma duygusuyla kocasn dnd. "Kimmi?" diye sordu. evresine bakmaya cesaret edemiyordu. "Kimse bilmiyor," diye yantladlar. "Bir yabanc olduunu sylyorlar." "yle olmal," dedi arkasnda duran bir kadn. "Bu kasabada hrsz yok ki. Herkes herkesi tanyor." Ana ban evirdi. "Doru," dedi glmseyerek. Ter iinde kalmt.

Yannda ensesi kr kr olan ok yal bir adam vard. "Her eyi almlar m?" diye sordu. "ki yz pesoyla bilardo toplarm," dedi yal adam. Ana'ya olaanst bir ilgiyle bakyordu. "Yaknda gzlerimiz ak uyumak zorunda kalacaz." Ana baklarm teye evirdi. "Doru," dedi yine. Ban rtp oradan uzaklarken yal adamn hala kendisine bakt duygusundan kurtulamyordu. eyrek saat boyunca bo arsaya doluan kalabalk krk kapnn ardnda bir l varm gibi saygl davrand. Sonra bir kprtdr balad, insanlar geri dnp meydana doru yayldlar. Bilardo salonunun sahibi, belediye bakam ve iki polisle birlikte n kapdayd. Ksa ve toparlak gvdesi, yalnzca gbeinin basksyla yerinde duran pantolonu ve ocuklarn yaptklarna benzeyen gzlkleriyle, salon sahibi ezici bir vakara sahip grnyordu. Kalabalk, adamn evresini sarmt. Ana duvara yaslanp kalabalk dalmaya balayana kadar onun verdii ifadeyi dinledi. Sonra scaktan kan ter iinde, komularn grltl gsterileri arasnda odasna dnd. Damaso yataa uzanm, Ana'nn onu bir gece nce nasl sigara imeden bekleyebilmi olduunu kendi kendine defalarca sormutu. Karsnn glmseyerek, terden slanm bartsn kararak ieri girdiini grnce hemen hemen hi iilmemi sigarasn toprak zeminde, bir dizi izmaritin ortasnda ezdi ve oalan bir kaygyla bekledi. "Ee?" Ana yatan yanna diz kt. "Ne olsun, sen yalnz hrsz deil yalancsn da." "Nedenmi o?" "nk bana ekmecede hibir ey olmadm sylemitin." Damaso kalarn att. "Hibir ey yoktu."

"ki yz peso varm," dedi Ana. "Yalan," dedi Damaso, sesini ykselterek. Yatakta dorulup yine su verir gibi konutu. "Yalnzca yirmi be sent vard." Ana'y ikna etti. "htiyar dzenbazn biri o," dedi yumruklarm skarak. "Suratm datmam iin kasmyor." Ana yksek sesle gld. "Aptallk etme." Sonunda Damaso da glmeye balad. O tra olurken kars da renebildiklerini anlatt ona. Polisler bir yabancy aryorlard. "Perembe gn geldiini ve dn gece rhtmn orada dolarken grldn sylyorlar," dedi Ana. "Onu hibir yerde bulamadklarn sylyorlar." Damaso hi grmedii yabancy dnd ve bir an iin gerekten inanp adamdan kukuland. "Gitmi olabilir," dedi Ana. Her zamanki gibi Damaso ancak saatte giyinebildi. nce byklarm zenle krpp ksaltt. Sonra avludaki musluun altnda ykand. Ana, Damaso'yu ilk grd geceden beri hibir eyin azaltamad bir ilgiyle, onun zahmetli sa tarama srecini adm adm izledi. Dar kmadan nce krmz ekose gmleiyle aynada kendine baktm grd zaman, Ana kendim yal ve pasakl hissetti. Damaso profesyonel bir boksr evikliiyle karma hafife vurdu. Ana onu bileklerinden yakalad. "Paran var m?" "Zenginim ben," diye yantlad Damaso keyifle. "ki yz pesom var ya!" Ana duvara dnp gsnden bir miktar kat para kard ve kocasna bir peso verdi. "Al unu Valentino." O gece Damaso bir arkada grubuyla birlikte kasaba meydanndayd. Kylerden pazar gn kurulacak pazarda satlacak eyler getiren insanlar kzarm patates ve piyango bileti satan bfelerin arasnda tentelerini kuruyorlar, daha akamn erken saatlerinde horultular duyuluyordu. Damaso' nun arkadalar bilardo salonundaki hrszlktan ok, radyodan yaynlanan ve o gece bilardo salonu kapal olduu iin dinleyemedikleri beysbol ampiyonasyla ilgili grnyorlard. Beysbol hakknda konua konua, nceden karar vermeden ya da ne oynadm renmeden sinemaya gittiler. Cantinflas'n bir filmi oynuyordu. Damaso balkonun birinci srasnda utanmazca glyordu. Geirdii heyecandan toparlanyormu gibi hissediyordu

kendini. Gzel bir haziran akamyd ve bo alanlarda yalnzca gstericinin puslu nn grlebildii zaman yldzlarn sessizlii damsz sinemann zerine kyordu. Birdenbire perdedeki grnt karard ve parterin gerisinde bir patrt oldu. Iklar anszn yannca Damaso kendini yakalanm ve sulanm hissederek kamaya alt. Ama hemen ardndan parterdeki seyircilerin ta kesildiini ve bir polisin, yumruuna dolad kemerinin iri bakr tokasyla bir adam vahice dvdn grd. Adam dev yapl bir zenciydi. Kadnlar lk atmaya balaynca zenciyi dven polis onlar bastran bir sesle, "Hrsz! Hrsz!" diye bard. Zenci sralarn arasnda yuvarlanyor, ardndaki iki polis de adamn bbreklerine vuruyorlard. Sonunda onu arkadan yakalamay baardlar. Zenciyi dven polis dirseklerim bir kayla arkadan balad ve birden adam kapya doru iteklediler. Her ey o kadar abuk olup bitmiti ki Damaso ne olduunu ancak zenci, gmlei yrtlm, yz bir toz, ter ve kan karmyla lekelenmi, "Katiller, katiller," diye hkrarak yanndan geerken anlad. Sonra gstericiyi yeniden altrdlar ve film devam etti. Damaso bir daha glmedi. Art arda sigara ierek kopuk kopuk bir yknn paralarm grd yalnzca. Sonunda klar yand ve seyirciler gerekle yz yze gelmekten rkm gibi birbirlerine baktlar, "iyiydi dorusu!" diye haykrd yanndan biri. Damaso ona bakmad. "Cantinflas ok iyidir," dedi. Bir insan seli onu kapya srkledi. Yiyecek satclar sepetlerle yklenmi, evlerine gidiyorlard. Saat on biri geiyordu ama caddede zencinin yakalan hakknda bireyler renmek iin sinemadan kanlar bekleyen bir sr insan vard. O gece Damaso odaya o kadar saknarak girdi ki, uyur uyank bir halde olan Ana onu fark ettii zaman oktan yataa uzanm ikinci sigarasn iiyordu. "Yemek ocan stnde," dedi Ana. "A deilim," dedi Damaso. Ana iini ekti. "Ryamda Nora'nn tereyandan kuklalar yaptm gryordum," dedi hala tam uyanamadan. Birden hi niyeti yokken uyumu olduunu fark edip akn akn gzlerini ovuturarak Damaso'ya dnd. "Yabancy yakalamlar," dedi. Damaso konumadan nce biraz bekledi.

"Kim syledi?" "Sinemada yakalamlar," dedi Ana. "Herkes orada imdi." Tutuklamann dzeltmedi. arptlm bir yksn anlatt. Damaso onu

"Zavall adam." Ana iini ekti. "Neden zavall olsun?" diye hiddetle kar kt Damaso. "Kapana kslan ben mi olaym isterdin?" Ana yant vermeyecek kadar iyi tanyordu onu. Gnn ilk klarna dek bir astml gibi soluyarak sigara itiini hissetti. Sonra yataktan ktm, sanki grmekten ok dokunmaya dayanan, ne olduu belirsiz bir aray iinde oday altst ettiini sezdi. Soma da on be dakikay akn bir sre yatan altnda bir yeri kazdn ve grlt etmemeye alarak, Ana'nn uyuyormu gibi yapp ona yardm etmekten bir an bile geri durmadm fark etmeden, karanlkta soyunduunu hissetti. Ana'nn en ilkel igdlerinde bireyler kprdad. O zaman Damaso'nun sinemaya gitmi olduunu ve neden bilardo toplarm yatan altna gmdn anlad. Bilardo salonu pazartesi gn ald ve fkeli mterilerin istilasna urad. Bilardo masas salona bir yas havas veren mor bir kumala rtlmt. Duvara bir tabela aslmt: "TOP YOK, BLARDO YOK." nsanlar sanki bir habermiesine bu tabeladaki yazy okumak iin ieri giriyorlard. Bazlar onun nnde uzun bir sre dikilip akl ermez bir ilgiyle tekrar tekrar okuyorlard. Damaso ilk mteriler arasndayd. Yaamnn bir blmn seyircilere ayrlm banklarn stnde geirmiti ve kaplar ald andan beri oradayd. Bir basal ziyareti kadar zor ama o kadar da doal bir eydi bu. Tezgahn br yarmdan salon sahibinin srtna hafife vurdu. "Ne ac Roque." Salon sahibi acl kk bir glmsemeyle iini ekerek ban sallad, "yle," dedi. Sonra mterilerle ilgilenmeyi srdrd. Damaso tezgahn nndeki taburelerden birine yerleip mor kefeniyle bir hayaleti andran masaya bakarak, "Ne garip," dedi. "yle," diye onaylad yan taburedeki adam. "Kutsal Hafta'daymz gibi." Mterilerin ou yemee gidince Damaso otomatik pikaba bir ufak para koyup seicinin stndeki yerini ezbere bildii bir Meksika arks almaya balad. Roque masalar ve sandalyeleri salonun arka tarafna

tayordu. "Ne yapyorsun?" diye sordu Damaso. "skambil iin dzenliyorum," diye yantlad Roque. "Toplar gelene kadar bireyler yapmam gerek." ki elinde birer sandalyeyle duraksayarak yrrken yeni dul kalm birine benziyordu. "Ne zaman geliyorlar?" diye sordu Damaso. "Bir ay iinde inallah." "O zamana kadar brleri de ortaya km olur," dedi Damaso. Roque sralad kk masalara honutlukla bakt. Gmleinin koluyla ahum silerek, "kmazlar," dedi. "Zenciye cumartesiden beri tek lokma vermiyorlar yine de nerede olduklarn sylemiyor." Damaso'yu terden bulanklam gzlklerinin ardndan lp biti. "Onlar nehre attndan eminim." Damaso dudaklarn srd. "Ya o iki yz peso?" "Onu da," dedi Roque. "stnde yalnz otuz buldular." Gz gze geldiler. Damaso o bakmann kendisiyle Roque arasnda bir su ortakl kurduu izlenimine kapld. Aklayamad bir duyguydu bu. O gn leden sonra Ana lavabodan onun bir boksr gibi dans ederek eve geldiini grd. Onun ardndan odaya girdi. "Her ey yolunda," dedi Damaso. "htiyar durumu iyice kabullenip yeni toplar smarlam. imdi yaplacak tek ey herkes unutana kadar beklemek." "Ya o zenci?" "O nemli deil," dedi Damaso omuzlarm bulamazlarsa onu brakmak zorunda kalacaklar." silkerek. "Toplar

Yemekten sonra n kapnn dnda oturup sinemann hoparlr kapanana kadar komularla konutular. Yatmaya gittiklerinde Damaso heyecanlyd.

"Aklma mthi bir fikir geldi," dedi. Ana onun akamstnden beri kafasnda bu fikri evirip evirmekte olduunu sezdi. "Kasaba kasaba dolaacam," diye srdrd Damaso. "Birinden aldm bilardo toplarm bir sonrakinde satacam. Her kasabann bir bilardo salonu vardr." "Vurulana kadar." "Vurulmak m, ne vurulmas?" dedi Damaso. "O yalnz filmlerde olur." Odann ortasnda dikilmi, kendi cokusundan tkanr gibiydi. Ana ilgisiz grnerek soyunmaya balad ama aslnda sevecen bir ilgiyle dinliyordu onu. "Bir sr takm elbise alacam," diyordu Damaso, iaretparmayla duvar boyunca uzanan hayali bir dolab gstererek. "uradan uraya kadar. Elli ift de ayakkab." "nallah," dedi Ana. Damaso dik dik bakt ona. "Benim ilerime ilgi duymuyorsun," dedi. "Benden ok uzak onlar," dedi Ana. Lambay sndrd, duvarn yanma uzand ve kesin bir aclkla ekledi: "Sen otuzuna geldiinde ben krk yedi yanda olacam." "Samalama," dedi Damaso. Ceplerini yoklayp kibrit arad. "Sen de amarlarla boumaktan kurtulacaksn," dedi, biraz akn. Ana bir kibrit yakp verdi ona. Kibrit snene kadar aleve bakt, sonra onu yere att. Damaso yataa uzanm konuup duruyordu. "Bilardo toplarnn neden yapldn biliyor musun?" Ana yant vermedi. "Fildiinden," diye srdrd Damaso. "yle g bulunuyor ki buraya gelmeleri bir ay alr. Dnebiliyor musun?" "Uyu artk," diye kesti Ana. "Benim bete kalkmam gerek." Damaso normal yaantsna dnmt. Sabah yatakta sigara ierek

geiriyor, le uykusundan sonra dar kmak iin hazrlanmaya balyordu. Geceleri bilardo salonunda beysbol ampiyonasnn radyodan naklen yaynn dinliyordu. Projelerini dnmek iin gereksinme duyduu kadar byk bir cokuyla onlar unutabiliyordu da. Cumartesi gn karsna, "Hi paran var m?" diye sordu. "On bir peso," diye yantlad kadn. Sonra alak sesle ekledi: "Kira iin." "Seninle bir anlama yapalm." "Ne gibi?" "Onu bana dn ver." "Kiray dememiz gerek." "Sonra deriz." Ana ban olumsuz anlamda sallad. Damaso onu bileinden kavrayp henz kahvalt etmi olduklar masadan kalkmasn engelledi. "Yalnz birka gn iin," dedi kadnn kolunu dalgn bir sevecenlikle okayarak. "Toplar satnca her eye yetecek paramz olacak." Ana boyun emedi. O gece Damaso onu sinemaya gtrd ve perde arasnda arkadalaryla konuurken bile elini omzundan ekmedi. Filmi blk prk izlediler. Bittii zaman Damaso'nun sabr da tkenmiti. "yleyse paray almak zorunda kalacam," dedi. Ana omuzlarn silkti. Damaso onu sinemadan kan kalabaln arasndan iterek, "Karma ilk kana bir sopa ekeceim," dedi. "O zaman beni cinayetten hapse atacaklar." Ana iinden glmsedi. Ama yumuamad. Ertesi sabah, frtnal bir geceden sonra, Damaso gzle grlr ve tehditkar bir aceleyle giyindi. Karsnn yamadan geerken homurdand: "Hi dnmeyeceim." Ana hafife rpermekten kendim alamad. "yi yolculuklar!" diye bard. Kapy arpp ktktan sonra Damaso iin bo ve sonsuz bir pazar gn balad. Halk pazarndaki parlak kap kaak ve ocuklaryla birlikte sekiz ayininden kan, canl renklere brnm kadnlar meydana neeli bir

grnm veriyordu, ama hava scaktan younlamaya balamt artk. Damaso, gn bilardo salonunda geirdi. Sabah bir grup erkek kat oynad. le yemeinden nce de ksa bir mteri akn oldu. Ama salonun ekiciliini yitirdii besbelliydi. Yalnz akam saatlerinde, beysbol program yaynlanrken eski canlln biraz kazanr gibi oluyordu. Salon kapandktan sonra Damaso artk boalm grnen meydanda gidecek bir yeri olmadan kalakald. Limana paralel uzanan cadde boyunca uzak, keyifli bir mziin ardna taklp yrd. Caddenin sonunda, soluk kattan elenklerle sslenmi kocaman, bo bir dans salonu, salonun gerisindeki ahap platformun stnde de bir orkestra vard. erde boucu bir kozmetik kokusu dalgalanyordu. Damaso tezgahn nne oturdu. Para bittiinde orkestrada zilleri alan gen dans edenler arasnda dolap para toplad. Gen bir kz kavalyesini pistin ortasnda brakp Damaso'ya yaklat. "Ne haber Valentino?" Damaso, oturmas iin yanndaki yeri gsterdi kza. Yz pudral, kula karanfilli barmen tiz bir sesle sordu: "Ne iersiniz?" Kz Damaso'ya dnd. "Ne iiyoruz?" "Hibir ey." "Ben smarlyorum." "Ondan deil," dedi Damaso. "Karnm a benim." "Yazk," diye iini ekti barmen. "O gzlerle." Salonun gerisindeki yemek odasna getiler. Kzn bedeni ok gen grnyordu ama yzndeki pudra ve allk kabuuyla dudaklarndaki ruj gerek yam kestirmeyi gletiriyordu. Yemekten soma Damaso kzn ardndan, uyuyan hayvanlarn solumalarnn duyulduu, karanlk bir avlunun dibindeki odaya gitti. Yatakta renkli paavralarla rtlm kk bir ocuk vard. Kz paavralar tahta bir kutuya yerletirip ocuu kutunun iine yatrd, sonra kutuyu yere koydu. "Fareler yer onu," dedi Damaso.

"Yemezler," dedi kz. Krmz giysisini karp iri sar iekli, daha ak bir ey geirdi stne. "Babas kim?" diye sordu Damaso. "En ufak bir fikrim yok," dedi kz. Soma kapnn azndan, "imdi geliyorum," diye seslendi. Damaso onun kapy kilitlediini duydu. Soyunmadan yataa slst uzanp birka sigara iti. Yatan yaylar byk davula uygun tempoda titreiyordu. Damaso hangi noktada uyuyakaldm fark etmedi. Uyandnda, mziin yokluunda oda daha geni grnd. Kz yatan yannda soyunuyordu. "Saat ka?" "Drt sulan," dedi kz. "ocuk alad m?" "Sanmam," dedi Damaso. Kz onun ok yaknna uzand. Bir yandan gmleinin dmelerini zerken bir yandan da, gzleri hafife teye dnk, onu inceliyordu. Damaso onun ok imi olduunu sezdi. I sndrmeye alt. "Ak kalsn," dedi kz. "Gzlerinin iine bakmak houma gidiyor." Gnn ilk yla oda krsal seslerle doldu. ocuk alad. Kz onu yataa alp notal bir ark mrldanarak emzirdi. Sonunda de uyuyakald. Damaso kzn yedi sularnda uyanp odadan ktn ve ocuksuz dndn fark etmedi. "Herkes Umana gidiyor," dedi kz. Damaso btn gece bir saatten fazla uyumam gibi hissetti kendini. "Niin?" "Toplar alan zenciyi grmek iin," dedi kz. "Onu bugn gtryorlar." Damaso bir sigara yakt. "Zavall adam." Kz iini ekti.

"Neden zavall olsun?" dedi Damaso. "Kimse hrszlk yap demedi ki ona." Kz bam Damaso'nun gsne yaslayp bir an dnd. Sonra ok alak bir sesle konutu: "O deildi." "Kim syledi?" "Ben biliyorum," dedi kz. "Bilardo salonunu soyduklar gece zenci Gloria ile birlikteydi ve ertesi gnn tmn de gece yarsna kadar onun odasnda geirdi. Soma da gelip onu sinemada tutukladklarm sylediler." "Gloria polise anlatabilir bunlar." "Zenci sylemi onlara," dedi kz. "Belediye bakam Gloria'nn evine gelip odasn altst etmi ve onu da su orta olarak tutuklayacam sylemi. Sonunda i yirmi pesoya halledilmi." * Damaso sekizden nce kalkt. "Kal burada," dedi kz. "le yemei iin bir tavuk keseceim." Damaso tara arka cebine koymadan nce avucuna silkti. "Kalamam," dedi kz bileklerinden tutup kendine ekerek. Kz yzn ykamt ve kendisine aresiz bir grnm veren iri siyah gzleriyle gerekten ok genti. Damaso'nun beline sarld. "Kal burada," diye steledi. "Hep mi?" Kz hafife kzarp geri ekildi. "ok akacsn," dedi. Ana o sabah bitkindi. Ama kasabann heyecan bulacyd. O hafta ykanacak amarlar her zamankinden abuk toplad ve zencinin gidiini grmek iin limana gitti. Sabrsz bir kalabalk, almaya hazr teknelerin yannda bekliyordu. Damaso oradayd. Ana iaretparmaklaryla arkadan belini drtt. Damaso irkilmiti. "Sen ne aryorsun burada?" "Seni geirmeye geldim," dedi Ana.

Damaso parmaklarm bkp bir lamba direine vurdu. "Allah belan versin." Bir sigara yaktktan sonra bo paketi nehre frlatt. Ana kombinezonundan baka bir paket karp onun gmleinin cebine koydu. Damaso ilk kez glmsedi: "Hi renmiyorsun." Ana, "Ha ha," dedi yalnzca. Biraz sonra zenciyi tekneye bindirdiler. Ucundan bir polisin tuttuu bir iple bilekleri arkasnda balanm olarak meydann ortasndan geirdiler onu. ki yannda tfekli birer polis yryordu. Zenci gmleksizdi, alt duda yarlm ve Dukas imiti. Bu haliyle bir boksre benziyordu. Tepkisiz bir vakarla kalabaln baklarndan kamyordu. Kalabaln daha byk blm, gsterinin her iki ucuna da tank olabilmek iin bilardo salonunun kapsnda toplanmt. Aralarnda salonun sahibi kafasn sessizce sallayarak zencinin geiini seyrediyordu. brleri bir eit hevesle gzlyordu onu. Tekne hemen ald. Zenci, elleri ve ayaklar bir ya bidonuna balanm olarak gvertede duruyordu. Tekne nehrin ortasnda dnp son kez ddk aldnda zencinin srt parldad. "Zavall adam," diye fsldad Ana. "Caniler," dedi yanndakilerden biri. "Bir insan bu kadar gnee dayanamaz." Damaso sesin olaanst iman bir kadndan geldiini belirledikten sonra meydana doru yrmeye balad. "ok konuuyorsun," diye tslad Ana'nn kulana. "Nerdeyse btn hikayeyi bara bara anlatacaksn." Ana bilardo salonunun kapsna kadar onunla yrd. Ayrlrken, "Hi deilse eve git de stn deitir," dedi Damaso'ya. "Dilenciye benziyorsun." Olay heyecanl bir grubu bilardo salonuna toplamt. Roque herkese hizmet etme abasyla ayn anda birka masaya birden bakyordu. Damaso, o yanndan geene kadar bekledi. "Yardm ister miydin?" Roque, tepelerine bardaklar geirilmi yarm dzine bira iesi koydu nne.

"Sa ol olum." Damaso ieleri masalara gtrd. Birka sipari ald ve mteriler le yemeine gidene kadar ieleri getirip gtrmeyi srdrd. Sabahn erken saatlerinde odaya dnd zaman Ana onun ikili olduunu fark etti. Elini alp karnnn stne koydu. "Burada," dedi. "Hissetmiyor musun?" Damaso hibir coku belirtisi gstermedi. "imdi tekmeliyor," dedi Ana. "Btn gece ierden bana ufak ufak tekmeler atp duruyor." Ama Damaso hibir tepki gstermedi. Yalnz kendisiyle ilgilenerek ertesi gn erkenden dar kt ve gece yarsna kadar da dnmedi. Bir hafta yle geti. Evde bulunduu ksack sreleri yatakta sigara ierek geiriyor, konumaktan kanmyordu. Ana ok dikkatli davranyordu. Bir defasnda, birlikte yaamaya henz baladklarnda da tpk byle davranmt Damaso. Ama o zaman onu rahatsz etmemesi gerektiini bilecek kadar iyi tanmyordu Ana. Damaso yatakta stne kp onu yumruklam, kan revan iinde brakmt. Bu kez bekledi Ana. Onun ala ve susuzlua dayanabildiim ama sigaraszla dayanamadn bildii iin geceleri lambann yanna bir paket sigara koyuyordu. Sonunda, temmuz ortalarnda bir gn, Damaso hava kararrken odaya dnd. Ana, o saatte gelip kendisini aramas iin baya akn bir halde olmas gerektiini dnp kaygland. Sessizlik iinde yemek yediler. Yatmadan nce Damaso akn ve yumuakt. Derken damdan der gibi konutu: "Gitmek istiyorum." "Nereye?" "Nereye olursa." Ana baklarm odada dolatrd. Kendi elleriyle kesip duvarlar tmyle film yldzlarnn resimleriyle kaplanana dek her yere yaptrd dergi kapaklar soluk ve renksizdi. Yatakta kendilerine ok fazla baklmas sonucu yava yava ortadan kaybolan ve giderken o renkleri de yanlarnda gtren erkeklerin saym anmsamyordu Ana. "Benden bktn," dedi. "Ondan deil," dedi Damaso. "Bu kasaba yznden."

"br kasabalardan fark yok ki." "Toplar satamam burada," dedi Damaso. "Brak u toplar," dedi Ana. "Tam bana u amarlarla bouacak gc verdii srece ortalkta dolanp kendini tehlikeye atmak zorunda kalmayacaksn." Ksa bir duraklamadan sonra alak sesle ekledi: "u i nereden de aklna geldi bilmem." Damaso konumadan nce sigarasn bitirdi. "yle kolayd ki nasl benden baka kimsenin aklna gelmediini anlayamyorum." "Para iin belki," dedi Ana. "Ama kimse toplan alacak kadar aptal olamazd." "Dnmeden yaptm," dedi Damaso. "Tam karken tezgahn arkasndaki kk kutunun iinde grdm onlar ve o kadar abadan sonra eli bo dnmek istemedim." "Hatan buydu ite," dedi Ana. Damaso rahatladm hissetti. "Bu arada yeni toplar da gelmedi," dedi. "imdi daha pahal olduklar haberi gelince Roque siparii iptal ettiini syledi." Bir sigara daha yakt. Konutuka yreinin karanlk bir ykten kurtulduunu hissediyordu. Ana'ya salon sahibinin bilardo masasn satmaya karar verdiim syledi. Fazla bir deeri yoktu. Acemilerin beceriksizce numaralaryla yrtlan kuma farkl renklerde yamalarla onarlmt ve btnnn deitirilmesi gerekiyordu. Bu arada salonun bilardoyla yalanan mterileri iin imdi beysbol ampiyonas yaynlarndan baka elence kalmamt. "Bylece," dedi Damaso szn bitirirken, "istemeden btn kasabaya zarar verdik." "Bir hi uruna," dedi Ana. "Haftaya ampiyona bitiyor," dedi Damaso. "En beteri o deil," dedi Ana. "En beteri o zenci." lk gnlerdeki gibi kocasnn omzuna yaslanm dururken onun neler dndn biliyordu. Sigarasn bitirene kadar bekledi. Soma sakngan bir

sesle konutu: "Damaso." "Ne var?" "Onlar geri ver." Damaso bir sigara daha yakt. "Ben de gnlerdir onu dnyorum," dedi. "Ama iin berbat taraf u ki, nasl yapacam bilemiyorum." Sonunda toplan herkesin grebilecei bir yere brakmaya karar verdiler. Ama Ana bunun bilardo salonunun sorununu zse de zencinin sorununu zmeyeceim dnd. Polis bulguyu pek ok biimde yorumlayabilir ve zenciyi serbest brakmayabilirdi. Toplar bulan kiinin onlar geri vermektense satmak zere saklayabilecei olaslm da unutmuyordu. "Bu i yaplacaksa," diye balad Ana, "doru yaplsn bari." Yeri kazp toplar kardlar. Ana, onlar ne olduklar belli olmayacak biimde gazete katlarna sarp sanda koydu. "Uygun bir durum beklememiz gerek," dedi. Ama uygun bir durum bekleyerek haftalar geirdiler. 20 Austos gecesi soygundan iki ay sonra Damaso Roque'yi tezgahn arkasnda oturmu bir yelpazeyle sivrisinekleri kovalar buldu. Radyo kapalyken yalnzl daha da youn grnyordu. "Sana sylemitim," diye haykrd Roque, kehanetinin kmasndan bir eit haz duyarak. "ler tepetaklak oldu." doru

Damaso otomatik pikaba biraz bozuk para koydu. Mziin kuvveti ve makinenin oynaan renkleri sadakatinin grltl bir kant gibi geliyordu ona. Ama Roque'nin buna dikkat etmedii duygusuna kapld. Sonra bir sandalye ekip karmakark tartmalarla onu avutmaya alt, ama salon sahibi bunlarn tmn yelpazesinin geliigzel ritmine uyarak duygusuzca yerle bir etti. "Yaplacak hibir ey yok," diyordu. "Beysbol ampiyonas sonsuza dek sremezdi." "Ama toplar ortaya kabilir." "kmaz."

"Zenci onlar yemedi ya." "Polis her yeri arad," dedi Roque, inam ileden karan bir kesinlikle. "Nehre atmtr." "Bir mucize olabilir." "Unut bu hayalleri olum," dedi Roque. "Talihsizlik salyangoz gibidir. Mucizelere inanr msn?" "Bazen," dedi Damaso. Oradan ayrldnda film henz bitmemiti. Hoparlrden gelen uzun, krk dkk konumalar kararan kasabada yanklanyordu. Hala ak olan birka yerde bir eretilik vard. Damaso bir an sinemaya doru yneldi. Sonra dans salonuna gitti. Orkestra, iki kadnla birden dans eden yalnz bir mteri iin alyordu. brleri tedbirlice duvara yaslanp oturmu, postay bekler gibiydiler. Damaso bir masaya oturup barmenden iaretle bir bira istedi ve onu soluk almak iin ksa molalar vererek ieden iti. ki kadnla dans eden adam sanki bir camn ardndaym gibi gzlyordu. Adamn boyu kadnlardan daha ksayd. Gece yars, sinemaya gitmi olan kadnlar pelerinde bir grup erkekle geldiler. Damaso'nun arkada da aralarndayd. brlerinden ayrlp onun masasna oturdu. Damaso ona bakmad. Yarm dzine bira imiti ve imdi kadnla dans eden ama dikkatini onlara deil kendi ayaklarnn karmak hareketlerine veren adama bakp duruyordu. Adam mutlu grnyordu ve belliydi ki kollaryla bacaklarnn yan sra bir de kuyruu olsa daha da mutlu olacakt. "u adamdan holanmadm," dedi Damaso. "yleyse bakma ona," dedi kz. Sonra barmenden bir iki istedi. Pist iftlerle dolmaya balamt ama kadnla dans eden adam salonda yalnzm gibi srdryordu dansn. Bir dnnde Damaso'yla gz gze gelince dansna daha da byk bir aba katt ve tavan dileriyle Damaso'ya glmsedi. Damaso gzn krpmadan dik dik bakt ona. Sonunda adam ciddileip arkasn dnd. "ok mutlu olduunu sanyor," dedi Damaso. "Gerekten ok mutlu," dedi kz. "Ne zaman kasabaya gelse, seyahat eden btn satclar gibi hemen mzik programn alr."

Damaso baklarm adamdan ayrp kza evirdi. "yleyse ona takl," dedi. " kiiye yeten drde de yeter." Kz yant vermeden ikisini ar ar yudumlayarak yzn dans pistine doru evirdi. Soluk sar giysisi ekingenliini vurguluyordu. Bir sonraki blmde dans ettiler. Dans bittiinde Damaso iin iin yanar gibiydi. Kz onu kolundan tutup tezgaha doru yneltirken, "Alktan lyorum," dedi. "Senin de yemen gerek." Mutlu adam kar ynden kadnla birlikte geliyordu. "Dinle," dedi Damaso adama. Adam durmayp geerken ona glmsedi. Damaso einin kolunu brakp adamn yolunu kesti. "Dilerini beenmiyorum," dedi. Adam sarard ama glmsemeye devam etti. "Ben de," dedi. Kz engel olana kadar Damaso adamn suratna bir yumruk indirmiti. Adam pistin ortasna oturuverdi. Mterilerden hibiri karmad. kadn Damaso'nun beline sarlp barrken kz da onu salonun gerisine doru itiyordu. Adam, yz yedii darbeden arplm, ayaa kalkt. Bir maymun gibi srayarak pistin ortasna yryp bard: "Mzie devam!" kiye doru salon hemen hemen boalm, mterileri olmayan kadnlar yemek yemeye balamlard. erisi scakt. Kz masaya bir tabak fasulyeyle pilav ve kzarm et getirip hepsini kakla yedi. Damaso sersemlemi bir halde izliyordu onu. Kz ona bir kak pilav uzatt. "A azn." Damaso enesini gsne indirip bam hayr anlamnda sallad. "Bu kadnlar iin," dedi'. "Biz erkekler yemeyiz." Ayaa kalkmak iin masaya tutunmak zorunda kald. Dengesini yeniden karsnda duruyordu. bulduunda barmen kollarn kavuturmu

"Dokuz seksen ediyor," dedi. "Bu parti messese hesabna deil. Damaso onu yana itti. "bnelerden holanmam," dedi. Barmen onu gmleinin kolundan yakalad. Ama sonra, kzn bir iaretiyle, sylenerek brakt: "Neler kardn bilmiyorsun." Damaso tkezleyerek dar kt. Ay nda nehrin gizemli prltsyla beyninde berrak bir yol ald. Ama hemen kapand. Kasabann br tarafndaki odasnn kapm grdnde Damaso uykuda yrm olduundan emindi. Ban sallad. Kafas bulankt ama o andan balayarak her hareketine dikkat etmesi gerektiini nemle sezinledi. Menteeleri gcrdatmamak iin kapy dikkatle itti. Ana, onun sandn iinde bir eyler aratrdm hissetti. Lambadan gelen ktan kanmak iin duvara doru dnd ama sonra kocasnn soyunmadn fark etti. imek gibi bir sezgiyle dorulup oturdu yatakta. Damaso, elinde top paketi ve el feneriyle sandn yannda duruyordu. Ana'nn dorulduunu grnce iaretparman dudaklarna koydu. Ana yataktan frlad. Kapya doru koarken, "Delisin sen," diye mrldand. Kapy abucak srgledi. Damaso birka bilenmi trpy ve kk ban el feneriyle birlikte pantolon cebine koydu ve kolunun altndaki paketi smsk tutarak ona doru ilerledi. Ana srtn kapya dayamt. "Ben sa olduka buradan kmayacaksn," dedi usulca. Damaso onu kenara itmeye alarak, "ekil nmden," dedi. Ana kap pervazn iki eliyle birden kavrad. Gzlerini krpmadan birbirlerine baktlar. "Sen bir eeksin," diye fsldad Ana. "Tanr senin grnne verdiklerini beyninden eksiltmi." Damaso onu sandan yakalayp bileini bkerek ban edirdi; sklm dilerinin arasndan, "Sana ekil dedim nmden," diye sylendi. Ana boyunduruk altnda bir kz gibi gznn ucuyla bakt ona. Bir an iin kendim acya duyarsz ve kocasndan gl hissetti. Ama Damaso, kadn gzyalarndan tkanana dek sam bkt, bkt. "Karnmdaki bebei ldreceksin," dedi Ana. Damaso onu srkleyerek, nerdeyse tayarak yataa gtrd. Ama brakr brakmaz kadn onun srtna srayp kollarm ve bacaklarm bedenine dolad, ikisi birden yataa dtler. Soluklar kesilmeye balamt. "Barrm," diye fsldad Ana kocasnn kulana. "Kmldarsan barrm." Damaso fkeli fkeli burnundan soluyor, top paketiyle kadnn

dizlerine vuruyordu. Ana bir lk atarak bacaklarm gevetti ama Damaso'nun kapya ulamasn engellemek iin kendini onun beline kenetledi. Sonra yalvarmaya balad. "Sana sz veriyorum, yarn onlar kendim gtreceim," diyordu. "Kimse fark etmeden onlar yerlerine koyacam." Giderek kapya yaklarlarken Damaso toplarla onun ellerine vuruyordu. Kadn acsn geirmek iin bir an onu brakyor sonra yeniden yakalayp yalvarmaya devam ediyordu. "Ben yaptm derim," diyordu. "Bu halimle beni hapse atamazlar." Damaso onu silkip att. "Btn kasaba grecek seni," dedi Ana. "yle aptalsn ki dolunay olduunun farknda deilsin." Srgy amadan nce bir kez daha yakalad Damaso'yu. Sonra, gzleri kapal, "Hayvan, hayvan!" diye nerdeyse haykrarak yzne, boynuna yumruklaryla vurdu, vurdu. Damaso darbeleri savuturmaya alrken Ana srgy yakalayp onun elinden ald ve kafasna doru savurdu. Gen adam eilip kannca srg omuz kemiinde, bir cam panoya arpm gibi tnlad. "Orospu!" diye haykrd Damaso. O anda grlt etmemek gibi bir kaygs yoktu. Ana'nn kulana yumruunun tersiyle vurdu ve onun derin ln, bedeninin duvara iddetle arpm hissetti ama bakmad. Kapy kapamadan kp gitti. Ana, yerde acdan sersemlemi bir halde kalakald ve karnnda bir eylerin olmasn bekledi. Duvarn br yarmdan, mezarn tesinden gibi gelen bir sesle onu aryorlard. Ana alamamak iin dudaklarm srd. Soma ayaa kalkp giyindi. Bu kez de ilkinde olduu gibi Damaso'nun hala odann dnda olabilecei, kendi kendine plannn baarsz olduunu syleyip Ana'nn bararak dar kmasn bekleyebilecei hi aklna gelmedi. kinci kez ayn yanlgya dt; kocasnn ardndan gideceine ayakkablarn giydi, kapy kapatt ve yatan stne oturup beklemeye balad. Damaso ancak kap kapandnda anlad geri dnemeyeceini. Kpeklerin amatas onu sokan ucuna dek izledi ama sonra bir lm sessizlii oldu. Gen adam kaldrmlardan kamyor, uyuyan kasabada kendi admlarnn yabanc sesinden kurtulmaya alyordu. Bilardo salonunun arka kapsnn bulunduu bo arsaya gelinceye kadar hibir nlem almad. Bu kez el fenerini kullanmak gerekmedi. Kap yalnzca srgnn krk kprsnn bulunduu yerden tutturulmutu. Tula biiminde ve byklnde bir tahta parasn karp yerine yeni bir tahta koymu ve ayn srg kprsn oraya takmlard. Gerisi hi deimemiti. Damaso sol eliyle kilide asld, trpnn ucunu kprnn pekitirilmemi ayaklar arasna sokup bir vites kolu gibi, kuvvetle ama usulca, ileri geri oynatt. Sonunda rm paralarn iniltili bir patlamasyla tahta kendini koyuverdi. Damaso kapy

itmeden nce onun yerdeki tulalara srtnerek kard sesi azaltmak iin biraz kaldrd. Kapy yalnzca yarya kadar at. En sonunda ayakkablarm karp top paketiyle birlikte ieri kaydrd ve ha kararak ay yla ykanan odaya girdi. Hemen nnde ieler ve bo kutularla dolu karanlk bir koridor vard. Daha ilerde, tavandaki pencerenin camndan dklen k selinin altnda bilardo masas, sonra dolaplarn arkas ve nihayet n kapnn arkasna ylm kk masalar ve sandalyeler grnyordu. Ayn sel gibi ile sessizliin gevreklii dnda her ey ilk kez olduu gibiydi. O ana dek sinir sistemini bask altnda tutmak zorunda kalm olan Damaso tuhaf bir byye kapldn hissetti. Bu kez gevek tulalara dikkat etmedi. Kapnn aralna ayakkablarm koydu ve k selini getikten sonra tezgahn arkasnda toplarn durduu kk kutuyu aramak iin el fenerini yakt. Saknmadan hareket ediyordu. Feneri soldan saa doru kaydrarak bir yn tozlu kavanozu, bir ift mahmuzlu zengiyi, motor yayla lekelenip dertop edilmi bir gmlei ve soma kendisinin brakm olduu yerde duran kk kutuyu grd. Ama tezgahn sonuna dek kesmedi. Kedi oradayd. Hayvan a kar durup gizlisi sakls olmadan bakt ona. Damaso onu gn boyunca orada hi grmemi olduunu hafif bir rpertiyle anmsayana dek feneri kedinin stnde tuttu. Bir ara ileri doru srp, "Pist," dedi ama hayvan kmldamad. Soma kafasnda bir eit sessiz patlama oldu ve kedi tmyle belleinden silindi. Ne olduunu fark ettiinde el fenerini oktan drm, top paketini smsk gsne bastryordu. Oda aydnlanmt. "Vay vay vay!" Roque'nin sesini tanmt. Bbreklerinde mthi bir bitkinlik hissederek ar ar ayaa kalkt. Roque odann gerisinden, stnde i amarlar ve elinde demir bir ubukla, ktan hala gzleri kamaarak yaklayordu. ielerin ve bo kutularn arkasnda, Damaso'nun ieri girdii zaman gemi olduu yerin ok yaknnda asl bir hamak vard. Bu da ilk kez olduundan farkl bir durumdu. Aralarnda on metreden az bir uzaklk kalnca Roque hafife srayp tetikte durdu. Damaso paketli elini arkasna saklad. Roque burnunu krtrp ban ne doru uzatarak onu gzlksz tanmaya abalyordu. "Sen ha!" diye haykrd. Damaso, sanki sonsuz bir ey sonunda bitmi gibi bir duyguya kapld. Roque ubuu indirdi ve aa ak, yaklat.

Gzlkleri ve takma dileri olmaynca bir kadna benziyordu. "Burada ne yapyorsun?" "Hi," dedi Damaso. Bedeninin belli belirsiz bir hareketiyle duruunu deitirdi. "Elinde ne var?" diye sordu Roque. Damaso geriledi. "Hibir ey," dedi. Roque kpkrmz kesildi ve titremeye balad. "Ne var elinde?" diye bard, ubuu kaldrp ilerleyerek. Damaso paketi ona verdi. Roque, hala tetikte, onu sol eliyle ald ve parmaklaryla yoklad. Ancak o zaman anlayabildi. "Olamaz," dedi. yle armt ki ubuu tezgahn stne koyup paketi aarken Damaso'yu unutmu gibiydi. Toplara sessizce bakt. "Onlar geri getirmek iin geldim," dedi Damaso. "phesiz," dedi Roque. Damaso kendini pelte gibi hissediyordu. Alkol onu tmyle terk edip gitmi, yalnzca dilinin stnde przl bir tortuyla akn bir yalnzlk duygusu brakmt. "Demek mucize buydu," dedi Roque, paketi yeniden sararak. "Bu kadar aptal olabileceine inanamyorum." Kafasn kaldrdnda yzndeki ifade deimiti. "Ya o iki yz peso?" "ekmecede hibir ey yoktu," dedi Damaso. Roque bo bo ineyerek dnceli bir tavrla ona bakt, sonra glmsedi. "Hibir ey yoktu," diye yineledi birka kez. "Hibir ey yoktu ha?" ubuu yeniden kavrad. "Pekala, bu hikayeyi hemen imdi belediye bakanna anlatacaz." Damaso avularnn terini pantolonuna sildi. "Hibir ey olmadn biliyorsun." Roque glmseyip duruyordu. "ki yz peso vard orada," dedi. "Ve imdi onu senin postundan karacaklar. Hrszlndan ok aptalln iin." BALTHAZAR'IN OLAANST LE SONRASI Kafes bitmiti. Balthazar onu alkanlkla saan altna ast. le yemeini bitirdiinde herkes onun dnyann en gzel kafesi olduunu sylemeye balamt bile. yle ok insan geldi ki onu grmeye, evin nnde bir kalabalk oluuverdi. Balthazar kafesi indirip dkkan kapatmak zorunda . kald. "Tra olman gerek," dedi kars Ursula. "Fransisken rahiplerine benziyorsun." "le yemeinden sonra tra olmak iyi deildir," dedi Balthazar.

Katr yelesi gibi ksa, sert, diken diken bir sakal vard. Yzndeki anlatm korkmu bir olannkini anmsatyordu. Ama aslsz bir ifadeydi bu. Balthazar ubatta otuzuna basmt. Drt yldr, evlenmeden ve ocuk sahibi olmadan Ursula'yla yayordu ve yaam ona tetikte olmas iin pek ok neden verdiyse de korkmas iin hibir neden vermemiti. Henz yapp bitirmi olduu kafesin baz insanlara gre dnyann en gzel kafesi olduunu bile bilmiyordu. ocukluundan beri kafes yapmaya alkn biri olduundan brlerinden pek de zor olmamt bu kafesi yapmak. "yleyse biraz dinlen bari," dedi kadn. "Bu sakalla insan iine kamazsn." Dinlenirken komulara kafesi gstermek iin birka kez hamandan kalkmak zorunda kald. Ursula o ana kadar pek dikkat etmemiti kafese. fkeliydi de, nk kocas kendini tmyle kafese verebilmek iin marangoz atlyesinin ilerini savsaklam, iki hafta boyunca uykular kaarak, yatanda abuk sabuk sylenerek dnp durmu, tra olmay bile dnmemiti. Ama bitmi kafesi grnce Ursula' nn fkesi zlp gitti. Balthazar le uykusundan kalktnda kars pantolonunu ve bir gmleini tleyip haman yanndaki sandalyenin stne koymu ve kafesi alp yemek odasna gtrmt. Sessizlik iinde bakyordu ona. "Ne kadar isteyeceksin?" diye sordu. "Bilmiyorum," dedi Balthazar. "Yirmi peso verip vermeyeceklerini anlamak iin otuz isterim herhalde." "Elli iste," dedi Ursula. "u iki hafta ok uykusuz kaldn. stelik olduka byk. Sanrm hayatmda grdm en byk kafes bu." Balthazar tra olmaya balad. "Elli peso verirler mi dersin?" "Mr. Chepe Montiel iin hibir ey deil ki bu. Kafes de deer buna," dedi Ursula. "Altm istemelisin." Ev boucu bir glge iindeydi. Nisann ilk haftasyd ve austosbceklerinin crlts sca daha da ekilmezletiriyordu sanki. Balthazar giyindikten sonra evi serinletmek iin avluya bakan kapy anca bir sr ocuk yemek odasna dolutu. Haber yaylmt. Yaamay seven ama mesleinden bkm olan yal doktor Octavio Giraldo hasta karsyla yemek yerken Balthazar'n kafesini dnyordu. Scak gnlerde masay koyduklar i terasta birok saksyla

iinde kanaryalar olan iki kafes vard. Kars kular severdi, o kadar ok severdi ki, onlar yiyebilecekleri iin kedilerden nefret ederdi. Dr. Giraldo leden soma karsn dne dne bir hastay grmeye gitti ve dnte kafesi incelemek iin Balthazar'n evinin yanndan geti. Yemek odasnda pek ok insan vard. Kafes masann stnde sergileniyordu; kocaman tel kubbesi, yemek ve uyumak iin yaplm zel blmeleri, geitleri, kularn elenmesi iin ayrlm alandaki salncaklaryla dev bir buz fabrikasnn kk maketine benzeyen katl bir kafesti bu. Doktor hi dokunmadan dikkatle inceledi onu. Kafesin gerekte hretinden de iyi olduunu ve kars iin dlemi olduu tm kafeslerden ok daha gzel olduunu dnd. "D gcnn kanatlan bu," dedi. Kalabaln arasnda Balthazar' arayp buldu ve ana gzlerini ona dikerek, "Olaanst bir mimar olurdun sen," diye ekledi. Balthazar kzard. "Teekkr ederim," dedi. "Doru sylyorum," dedi doktor. Genliinde gzel olan bir kadn gibi przsz, zarif bir tombulluu ve narin elleri vard. Sesi, Latince konuan bir rahibi anmsatyordu. "ine ku koymana bile gerek yok," dedi. Kafesi ak artrmayla satyormu gibi izleyicilerin gzleri nnde dndrd. "Kendi kendine ark syleyebilmesi iin onu aalara asman yeterli olurdu." Kafesi yine masann stne koydu, ona bakarak bir an dnd ve sonra konutu: "Gzel, yleyse alyorum onu." "Satld," dedi Ursula. "Mr. Chepe Montiel'in oluna ait," dedi Balthazar. "zel olarak smarlad." Doktor saygl bir tavr taknd. "Modelini verdi mi sana?" "Hayr," dedi Balthazar. "Bir ift sarasma kuu iin bunun gibi byk bir kafes istediini syledi." Doktor kafese bakt. "Ama bu sarasma kular iin deil ki."

"Elbette yle Doktor," dedi Balthazar masaya yaklaarak. ocuklar evresini sardlar. "ller dikkatle hesapland," dedi iaretparmayla deiik blmeleri gstererek. Sonra parmak boumlaryla kubbeye vurdu ve kafes uyumlu notalarla tnlad. "Bulabilecein en salam tel bu," dedi. "Her bir ek yeri de dardan ve ierden lehimlendi." "Bir papaan iin bile yeterince byk," diye sze kart ocuklardan biri. "Evet yle," dedi Balthazar. Doktor ban evirdi. "Gzel, ama modelini o vermedi," dedi. "Sarasmalar iin yeterli byklkte olmas dnda belli ayrntlar vermedi. yle deil mi?" "yle," dedi Balthazar. "yleyse sorun yok," dedi doktor. "Sarasmalar iin yeterli byklkte bir kafes istemek baka, u yaptn kafesi istemek baka. Yapman istenen kafesin bu olduuna ilikin bir kant yok." "O kafes bu ite," dedi Balthazar, kafas kararak. "Onun iin yaptm bunu." Doktor sabrsz bir el hareketi yapt. "Bir tane daha yapabilirsin," dedi Ursula, kocasna bakarak. Sonra da doktora dnd: "Aceleniz yok herhalde." "Kanma bugn leden sonra iin sz verdim," dedi doktor. "ok zldm Doktor," dedi Balthazar. "Ama satlm bir eyi satamam size." Doktor omuzlarn silkti. Mendiliyle ensesinin terini kurulayarak, uzaklaan bir gemiye bakan birinin dalgn, sabit bakyla sessizce kafese bakyordu. "Sana bunun iin ka para verdiler?" Balthazar yant vermeden Ursula'nn gzlerini aratrd. "Altm peso," dedi Ursula.

Doktor hala kafese bakp duruyordu. "ok gzel," dedi. ini ekti. "Son derece gzel." Sonra, kapya doru yrrken enerjik bir tavrla yelpazelenmeye balad ve olayn izi sonsuza dek belleinden silindi. "Montiel ok zengin," dedi giderken. Aslnda Jose Montiel grnd kadar zengin deildi ama yle olmak iin her eyi yapabilecek yapdayd. Oradan birka sokak tede, akla gelen gelmeyen her eyin satlabilir olduu, her trl gerele tka basa doldurulmu bir evde, kafese ilikin habere kaytsz kald. lm saplantsyla yaayan kars, le yemeinden sonra kaplar ve pencereleri kapatr, Jose Montiel uyurken o da gzleri odann loluuna dikili, iki saat ylece yatard. Duyduu karmakark sesler onu artt. Oturma odasnn kapm atnda evin nnde bir kalabalk buldu. Kalabaln orta yerinde Balthazar, yeni tra olmu, beyazlar iinde ve elinde kafesle, yznde yoksullarn zenginlerin evlerine yaklarken taknd terbiyeli tokszllk ifadesiyle duruyordu. "Ne harika bir ey!" diye haykrd Jose Montiel'in kars. Yz ldayarak Balthazar' karlad. "Hayatmda hi buna benzer bir ey grmedim," dedi. Sonra kapya ylan kalabala sinirlenerek ekledi: "Ama unlar oturma odasn tribne evirmeden getir onu ieri." Balthazar Jose Montiel'in evine yabanc deildi. Ustal ve dolambasz davranlar nedeniyle, ufak tefek marangozluk ileri yapmak iin birka kez oraya arlmt. Ama zenginlerin yannda hi rahat hissetmezdi kendini. Onlar, o irkin ve mnakaac karlarn, geirdikleri muazzam ameliyatlar dndnde hep bir acma duygusu uyanrd iinde. Evlerine girdii zaman ayaklarm srmeden yryemezdi. "Pepe evde mi?" diye sordu. Kafesi yemek masasnn stne koymutu. "Okulda," dedi Jose Montiel'in kars. "Ama nerdeyse gelir." Sonra, "Montiel banyo yapyor," diye ekledi. Gerekte Jose Montiel banyo yapmaya zaman bulamamt. Dar kp olan biteni grebilmek iin alkolle acele acele siliniyordu. yle tedbirli bir adamd ki uykusunda evdeki sesleri duyabilmek iin vantilatr kapatp uyurdu. "Adelaide!" diye bard. "Ne oluyor orada?" "Gel de gr ne harika bir ey olduunu," diye bard

kars. Jose Montiel, havlusu boynuna sarlm bir halde, iman ve kll, yatak odasnn penceresinde grnd. "Neymi o?" "Pepe'nin kafesi," dedi Balthazar. Montiel'in kars akn akn bakt ona. "Kimin?" "Pepe'nin," diye yantlad Balthazar. Sonra Jose Montiel'e dnerek ekledi: "Pepe smarlad onu." O anda hibir ey olmad ama, Balthazar sanki o ierdeyken biri banyo kapsn am gibi bir duyguya kapld. Jose Montiel amarlaryla yatak odasndan kt. "Pepe!" diye haykrd. "Daha gelmedi," diye fsldad kars, kprtszca. Pepe kapda grnd. On iki yalarndayd, annesinin kvrk kirpiklerini almt ve onun gibi sessizce dokunakl bir grnm vard. "Buraya gel," dedi Jose Montiel. "Bunu sen mi smarladn?" ocuk bam nne edi. Jose Montiel onu salarndan kavrayp gzlerine bakmaya zorlad. "Cevap ver bana." ocuk bir ey sylemeden dudan srd. "Montiel," diye fsldad kars. Jose Montiel ocuu brakt ve fkeyle Balthazar'a dnd. "ok zgnm Balthazar," dedi. "Ama ie girimeden nce bana danmalydn. Ergin olmayan biriyle szleme yapmak ancak senin aklna gelirdi." Konuurken yz eski huzuruna kavutu. Bakmadan tutup kaldrd kafesi Balthazar'a verdi. "Hemen al gtr unu ve satabildiine satmaya al," dedi. "Her eyden nce, rica ederim benimle tartma." Balthazar'n srtn okayarak aklad,

"Doktor bana fkelenmeyi yasaklad." Balthazar elinde kafesle kararsz bir tavrla kendisine bakana kadar ocuk gzlerini bile krpmadan kprtsz kalmt. Sonra, grtlandan kpek hrltsna benzer bir ses kard ve haykrarak kendini yere att. Annesi olunu yattrmaya alrken Jose Montiel umursamadan bakt ona. "Kaldrma onu," dedi. "Brak kafasn yere vurup krsn, sonra da stne tuzla limon bas ki doya doya kplere binebilsin." Annesi bileklerinden tutarken ocuk gzya dkmeden haykrp duruyordu. "Kendi haline brak onu," diye steledi Jose Montiel. Balthazar kuduz bir hayvann can ekimesini izler gibi izliyordu ocuu. Saat nerdeyse drt olmutu. O saatte Balthazarn evinde Ursula ok eski bir ark syleyerek soan doruyordu. "Pepe," dedi Balthazar. Glmseyerek ocua yaklat ve kafesi ona uzatt. ocuk ayaa srad, nerdeyse kendi boyundaki kafesi kucaklad ve ne syleyeceim bilemeden tellerin arasndan Balthazar'a bakt. Tek damla ya dkmem iti. "Balthazar," dedi Jose Montiel tatllkla. "Sana onu alp gtrmeni sylemitim." "Geri ver onu," diye buyurdu kadn ocua. "Sende kalsn," dedi Balthazar. Sonra Jose Montiel'e dnd, "Ne de olsa onun iin yaptm bunu." Jose Montiel onun ardndan oturma odasna yrd. "Aptallk etme Balthazar," diyordu yolunu keserek. "Al kafesini evine gtr ve aptallk etme. Sana tek kuru demeye niyetim yok." "nemi yok," dedi Balthazar. "Onu zellikle Pepe iin bir armaan olarak yaptm. Para istemeyi dnmemitim." Balthazar kapy tkayan seyirciler arasndan kendine yol amaya alrken Jose Montiel oturma odasnn ortasnda baryordu. Rengi umu, gzleri kzarmaya balamt. "Sersem!" diye baryordu. "Oyuncam al gtr buradan. Bana en son gereken, cieri be para etmez birinin evimde emirler vermesi. Orospu ocuu!"

Bilardo salonunda Balthazar alklarla karland. O ana kadar, her zamankinden daha iyi bir kafes yapm olduunu, onu alayp durmasn diye Jose Montiel'in oluna vermek zorunda kaldm ve bunlarn hibirinin zellikle nemli olmadm dnmt. Ama sonra, btn bunlarn pek ok kimse iin belli bir nem tadn fark ederek biraz heyecanland. "Sana elli peso verdiler ha?" "Altm," dedi Balthazar. "Sana bir say," dedi birisi. "Mr. Chepe Montiel'den byle bir para yn koparmay beceren tek kii sensin. Bunu kutlamamz gerek." Ona bir bira smarladlar ve Balthazar da herkese smarlayarak karlk verdi. mrnde ilk kez darda itii iin karanlk basarken adamakll sarho olmutu ve her biri altm pesodan bin kafeslik mthi bir projeden sz ediyordu, sonra da bir milyon kafeslik bir projeden sz etmeye balad, ta ki altm milyon pesosu olana dek. "Zenginler lp gitmeden onlara satmak iin bir sr ey yapmamz gerek," diyordu krktk sarho bir halde. "Hepsi hasta, hepsi lp gidecek. yle berbat bir durumdalar ki artk fkelenemiyorlar bile." ki saat boyunca aralksz alan otomatik pikaba para koyup durdu. Herkes Balthazarn salna, ansna, servetine ve zenginlerin lmne iti, ama yemek zaman gelince onu bilardo salonunda yalnz brakp gittiler. Ursula onu sekize kadar, st soan dilimleriyle rtl bir tabak kzarm etle beklemiti. Biri ona kocasnn bilardo salonunda, mutluluktan ldrm bir halde herkese bira smarladn sylediyse de Ursula buna inanmad, nk Balthazar o gne dek hi sarho olmamt. Nerdeyse gece yars olup yatmaya gittiinde, Balthazar her biri drt sandalyeli kk masalar ve evresinde yamurkularnn dolat bir ak hava dans pisti olan aydnlk bir odadayd. Yz ruj lekeleriyle kaplyd ve bir adm daha atacak hali kalmad iin ayn yatakta iki kadnla birden yatmak istediini dnyordu. O kadar ok para harcamt ki saatini rehin brakp ertesi gn demek vaadiyle bor almt. Bir dakika sonra sokan ortasnda boylu boyunca uzanm yatarken ayakkablarnn karlmakta olduunu fark etti ama yaamnn en mutlu dn terk etmek istemedi. Sabah saat beteki ayine giderken oradan geen kadnlar, l olduunu sanarak ona bakma cesaretini bulamadlar. MONTIEL'IN DUL KARISI Jose Montiel ldnde dul kars dnda herkes cnn alndn hissetti, ama onun gerekten ldne herkesin inanmas iin birka saat gemesi gerekti. Pek ok kii bunaltc odada kenarlar kavun gibi yuvarlaklatrlm sar bir tabuta yastklar ve keten araflarla birlikte tktrlm cesedi grdkten sonra bile kukulanmaya devam etti. Sinekkayd

tra, beyaz giysileri ve rugan ayakkablaryla yle iyi grnyordu ki o andaki kadar canl grnmemiti hi. Her pazar saat sekizdeki ayinde hazr bulunan Mr. Chepe Montiel'in ta kendisiydi bu, yalnzca elinde binici krbac yerine bir ha vard. Tm kasabann onun l rol yapmadna ikna olabilmesi iin tabutun kapann vidalanp gsterili aile mezarna defnedilmesi gerekti. Definden sonra dul kars dnda herkese inanlmaz grnen tek ey Jose MontieFin doal bir lmle lm olmasyd. Herkes onun bir pusuya drlp srtmdan vurulmasn beklerken, dul kars onun ada bir aziz gibi, ac ekmeden ve gnah karm yal bir adam olarak yatanda ln greceinden emindi. Yalnzca birka ayrntda yanlmt. Jose Montiel 1951 ylnn 2 Austos'unda, leden sonra saat ikide, hamanda, doktorun yasaklam olduu bir fke nbeti sonucunda ld. Ama kars ayn zamanda btn kasabann cenazeye geleceini ve ieklerin eve smayacan da ummutu. Oysa yalnzca kendi partisinin ve dini cemiyetinin yeleri geldi cenazeye; elenkler de yalnz belediyeden gnderilenlerdi. Olu, Almanya'da grevli bulunduu konsolosluktan, iki kz da Paris'ten er sayfalk telgraflar gnderdiler. Bu telgraflar, telgrafhanenin mrekkebim bolca harcayarak ayakta yazdklar ve yirmi dolar tutacak kelimeleri bulana kadar pek ok telgraf formunu yrtp attklar anlalabiliyordu. Hibiri dnmeyi vaat etmiyordu. O gece, altm iki yanda, onu mutlu eden adamn bann yaslanm olduu yastn zerinde alarken, Montiel'in dul kars ilk kez ksknl tatt. Artk hep eve kapanacam, diye dnyordu. Sanki beni de Jose MontiePle ayn tabuta koymular gibi. Bu dnya hakknda daha fazla bir ey bilmek istemiyorum. tendi bu krlgan kadn; bo inanlarla yaralanm, yirmi yandayken anne ve babasnn isteiyle, on metreden daha yakndan grmesine izin verdikleri tek taliple evlenmi olduundan, gerekle hibir zaman dorudan ilikisi olmamt. Kocasnn bedenini evden karmalarndan gn sonra gzyalar arasnda kendini toparlamas gerektiini anlad, ama yeni yaamnn ynn kestiremedi. En batan balamak zorundayd. Jose Montiel'in kendisiyle birlikte mezara gtrd saysz gizden biri de kasann ifresiydi. Belediye bakan soruna el koydu. Kasann avluya, duvarn dibine konmasn emretti ve iki polis tfeklerini kilide dorultup ate ettiler. Dul kadn btn sabah belediye bakannn bararak art arda verdii emirlerle bouk patlamalar duydu yatak odasndan. Barda taran son damla bu, diye dnd. Be yl silahlarn patlamasna son versin diye Tanr'ya yalvaraym, sonra da evimde silah patlattklar iin onlara teekkr etmek zorunda kalaym. O gn lm armak iin youn bir aba harcad ama arm yantlayan olmad. Tam uykuya dalarken mthi bir patlama evi temelinden sarst. Kasay dinamitlemek zorunda kalmlard.

Montiel'in dul kars derin derin iini ekti. Batak yamurlaryla ekim ay bitmek bilmiyordu ve kadn Jose Montiel'in karmakark, grkemli iftliinde ynn kestiremeden srklenirken kendini kaybolmu hissediyordu. Ailenin eski ve gayretli bir dostu olan Mr. Carmichael iftliin ynetimini stlenmiti. Montiel'in dul kars sonunda kocasnn ldne ilikin somut gerekle yz yze kalnca evi ekip evirmek iin yatak odasndan kt. Evin btn sslerini kaldrd, mobilyalar yas renkleriyle rttrd ve merhumun duvarlarda asl portrelerinin zerine cenaze kurdeleleri takt. Cenazeden sonraki iki ay iinde trnaklarn yeme alkanln edinmiti. Bir gn gzleri ok fazla alamaktan kzarm ve imi bir halde Mr. Carmichael'in eve ak bir emsiyeyle girdiini fark etti. "O emsiyeyi kapatn Mr. Carmichael," dedi ona. "Bamza gelen btn belalardan sonra bir tek sizin eve emsiyeniz akken girmeniz kalmt zaten." Mr. Carmichael emsiyeyi keye brakt. Parlak derili yal bir zenciydi; beyazlar giymi, ayaklarndaki arl ileri skmasn diye bir bakla ayakkablarna yarklar amt. "Yalnzca kururken," dedi. Dul kadn kocasnn lmnden beri ilk kez pencereyi at. "Bunca felaket yetmezmi gibi bir de bu k," diye mrldand trnaklarn kemirerek. "Hava sanki bir daha hi amayacakm gibi." "Bugn ya da yarn amaz," dedi Mr. Carmichael. "Dn gece ayaklarmdaki iler uyutmad beni." Kadn Mr. Carmichael'in ayaklarnn hava tahminlerine gvenirdi. Issz kk meydana, Jose Montiel'in cenaze trenine tank olmamak iin kaplarm amam olan suskun evlere bakt ve kendini alabildiine aresiz hissetti. Trnaklarnn, usuz bucaksz topraklarnn, kocasndan ona kalan ve hibir zaman kavrayamayaca sonsuz sayda ykmlln verdii bir aresizlikti bu. "Bu dnyada her ey ters," dedi hkrarak. Onu o gnlerde yoklamaya gelenlerin kadnn ldrm olduuna hkmetmeleri iin pek ok neden vard. Oysa akl hi o zamankinden berrak olmamt. Siyasi katliamn balamasndan nceki gnlerden beri hznl ekim sabahlarn odasndaki pencerenin nnde, lenlere acyarak ve Tanr' nn pazar gn dinlenmemi olsayd dnyay doru drst tamamlamaya zaman bulabilmi olacam dnerek geirmiti. "O gn havada kalan eylerden birkam toparlamak iin kullanabilirdi," derdi hep. "Ne de olsa sonsuza dek

dinlenecek zaman vard." Kocasnn lmnden sonra beliren tek fark, o zaman byle karardk dnceler beslemek iin somut bir nedeni olmasyd. Bylece, Montiel'in dul kars umutsuzluk iinde kendini yiyip bitirirken Mr. Carmichael de geminin batmasn engellemeye alyordu. ler iyi gitmiyordu. Yldrma yoluyla yerel ticareti tekeline alan Jose Montiel'in verdii gzda ortadan kalknca kasaba almaya balamt. Hi gelmeyen mterileri bekleye bekleye avluda dizili testilerdeki st ekiyor, ballar peteklerinde bozuluyor ve peynirhanenin karanlk dolaplarndaki peynir yalnzca kurtlar semirtiyordu. Jose Montiel elektrik lambalar ve yapay mermerden meleklerle sslenmi mezarnda alt yllk cinayet ve basknn cezasn ekiyordu. lkenin tarihinde hi kimse o kadar ksa bir srede bu kadar zengin olmamt. Diktatrl ilk belediye bakam kasabaya geldiinde Jose Montiel yaamnn yarm pirin deirmeninin nnde i amarlaryla oturarak geirmi ketum bir partizand. Bir ara ansl ve dindar bir adam olarak belli bir n yapmt, nk piyangoyu kazanrsa kiliseye Aziz Joseph'in gerek boyda bir tasvirini armaan etmeye sz vermi ve iki hafta sonra dolgun bir ikramiye kazannca szn tutmutu. lk kez ayakkab giydiini, zorba bir polis avuu olan yeni belediye bakam muhalefeti yok etme yolunda zel bir talimatla geldiinde grmlerdi. Jose Montiel onun gizli ihbarcs olarak balamt ie. imanlara zg sakin yaps hibir zaman en ufak bir tedirginlik uyandrmam olan o alakgnll iadam, dmanlarm zenginler ve .yoksullar olarak ikiye ayrmt. Polis yoksullar kasaba meydannda vurup ldrmt. Zenginlere ise kasabay terk etmeleri iin yirmi drt saatlik bir sre tannmt. Jose Montiel belediye bakanyla birlikte gnlerce boucu yazhanesine kapanp katliam planlarken kars da lenlere acyp durmutu. Belediye bakam yazhaneden kp gidince kocasnn yolunu kesip, "O adam bir katil," diyordu. "Hkmetteki nfuzunu kullanp u hayvan uzaklatr buradan, yoksa kasabada tek canl brakmayacak." O gnlerde ok megul olan Jose Montiel de yzne bile bakmadan, "Bu kadar aptal olma," diye geitiriyordu onu. Gerekte Montiel'in ii yoksullar ldrmek deil zenginleri uzaklatrmakt. Belediye bakam kaplarm kurunlarla kalbura evirip onlara kasabay terk etmeleri iin yirmi drt saat verdikten soma Jose Montiel hepsinin topraklarm ve srlarn kendi koyduu bir fiyattan satn alyordu. "Budalalk etme," diyordu kars. "Baka bir yerde alktan lp gitmesinler diye onlara yardm edeyim derken kendini mahvedeceksin, onlar da sana hibir zaman teekkr etmeyecek." Ve artk glmsemeye bile zaman olmayan Jose Montiel onu bir yana itip, "Bamn etini yiyip durma da mutfana git," diyordu. Bu hzla, bir yldan az zamanda muhalefet yok edilmi ve Jose Montiel kasabann en gl ve varlkl adam olmutu. Kzlarm Paris'e gndermi, oluna Almanya'da konsoloslukta bir i bulmu ve kendini imparatorluunu salamlatrmaya adamt. Ama bu irkin zenginliin keyfini alt yl bile karacak kadar yaamamt. lmnn birinci yldnmnden soma dul kars merdivenlerin gcrdadn yalnz kt haber geldiinde duyar oldu. Karanlk basarken biri

gelirdi hep. "Yine haydutlar," derdi. "Dn elli ineklik bir sry gtrdler." Salncakl sandalyesinde trnaklarm kemirerek kprtsz otururken, Montiel'in dul kars yalnzca ksknlkle besleniyordu. "Sana sylemitim Jose MontieL" diyordu kendi kendine konuarak. "Kadirbilmez bir kasaba bu. Sen daha mezarnda soumadan herkes srt evirdi bile bizden." Artk eve kimse gelmiyordu. Yamurun hi dinmedii o bitmek tkenmek bilmeyen aylar boyunca grd tek insan, eve hi emsiyesi kapal girmeyen inat Mr. Carmichael'di. ler iyiye gitmiyordu. Mr. Carmichael Jose Montiel'in oluna birka mektup yazmt. Buraya gelip ileri devralmasnn uygun olacam belirtmi, hatta dul kadnn salna ilikin birka kiisel yorumda bulunmaktan da geri durmamt. Hep kaamak yantlar alyordu. Sonunda Jose Montiel'in olu vurulmaktan korktuu iin dnmeye cesaret edemediini aka yazd. O zaman Mr. Carmichael dul kadnn yatak odasna kp ona iflas ettiini sylemek zorunda kald. "Bylesi daha iyi," dedi kadn. "Peynirler ve sinekler burama gelmiti artk. sterseniz size gerekli her eyi aln ve brakn huzur iinde leyim." O andan sonra dnyayla balants yalnzca her ayn sonunda kzlarna yazd mektuplar oldu. "Mahvolmu bir kasaba bu," diyordu onlara. "Hep orada kaln ve benim iin tasalanmayn. Sizin mutlu olduunuzu bildiim srece ben de mutluyum." Kzlar ona srayla yazyorlard. Mektuplar her zaman keyifliydi ve insan onlarn iyi aydnlatlm scak yerlerde yazlm olduklarm ve kzlarn dnmek iin durmadklarnda birok aynada kendi yansmalarn seyrettiklerini grr gibi oluyordu. Onlar da dnmek istemiyordu. "Uygarlk bu ite," diyorlard. "Orann havas ise bizim iin iyi deil. nsanlarn politik nedenlerle ldrld vahi bir lkede yaamamza olanak yok." Montiel'in dul kars mektuplar okurken kendini daha iyi hissediyor ve her cmleyi bam sallayarak onaylyordu. Bir defasnda kzlar ona Paris'in kasap dkkanlarn yazmlard. Oralarda ldrlen pembe domuzlarn btn olarak ieklerle sslenip kap azlarna asldn anlatyorlard. Mektubun sonuna kzlarnnkinden farkl bir yazyla unlar eklenmiti: "Dnn bir kere! En iri ve en gzel karanfili domuzun kna koyarlar." Bunu okurken Montiel'in dul kars iki yldr ilk kez glmsedi. Evin klarm sndrmeden yatak odasna kt ve yataa uzanmadan nce vantilatr duvara doru evirdi. Sonra komodinin ekmecesinden bir makas, bir kutu yara band, bir de tespih kard ve sa baparmann kemirilmekten yara olan trnan sard. Ardndan dua etmeye balad, ama ikinci muammada tespihi sol eline aktard nk yara band boncuklar hissetmesine engel oluyordu. Bir an uzaklardan gk grltsnn titreimlerini duydu. Sonra ba

gsne dt ve uyuyakald. Tespihli eh yanna sarkmt. Sonra avluda, kucanda beyaz bir araf ve tarakla, baparmaklarnn arasnda bit kran Koca Ana'y grd. Ona sordu: "Ne zaman leceim?" Koca Ana ban kaldrd. "Kolunda yorgunluk balaynca." Sknt temmuzda balad. ki galerili, dokuz odal kocaman bir evde yaayan aclam bir dul olan Rebecca, pencere tellerinin sanki sokaktan talanm gibi yrtlm olduklarn kefettii zaman. lk kefi yatak odasnda yapm ve kocasnn lmnden beri hizmetisi ve srda olan Argenida'yla konumas gerektiini dnmt. Daha sonra eyalarn yerlerini deitirirken (uzun bir sredir Rebecca eyalarn yerlerim deitirmek dnda bir ey yapmamt), yalnz yatak odasndakilerin deil evin geri kalan her yerindeki tellerin de yrtlm olduunu grd. Dul kadnn belki de babasnn dedesinden alm olduu kuramsal bir yetki anlay vard. Babasnn dedesi Gney Amerika'ya yerlemi beyazlarn soyundand; Bamszlk Sava'nda Kralclar safnda arpm ve sonralar yalnzca Sandefonso'da III. Charles'in yaptrd saray ziyaret etmek amacyla zahmetli bir spanya yolculuu yapmt. Bu tr bir anlayla Rebecca br tellerin durumunu da kefedince artk Argenida ile konumay dnmedi ve minik kadife iekli hasr apkasn giyip saldry belediye bakanna bildirmek zere belediye sarayna gitti. Ama oraya vardnda belediye bakannn da, gmleksiz, kll gvdesi ve kadna hayvans gelen salamlyla, belediye saraynn kendisininkiler gibi yrtlm olan pencere tellerini onarmakla megul olduunu grd. Rebecca kirli ve dank odaya hzla daldnda grd ilk ey masann stndeki bir yn ku ls oldu. Ama biraz scaktan, biraz da tellerindeki hasarn iinde uyandrd fkeden, cam ylesine skknd ki masann stnde ei grlmemi bir manzara oluturan l kular karsnda irkilecek zaman bulamad. Ne de yetkili makamn, bir merdivenin tepesinde, bir tomar pencere teli ve bir tornavidayla pencerenin kopuk tellerini onarmakla alalna tank olmaktan utan duydu. O anda kendi pencere telleri tarafndan alaya alnm olan kendi gururundan bakasn dnmyordu ve kafas yalnzca bununla megul olduu iin kendi evinin pencereleriyle belediye saraynn pencereleri arasndaki balanty bile kuramyordu. Sakngan bir ciddiyetle kapnn iki adm ierisine dikilip emsiyesinin uzun, ssl sapna dayanarak konutu: "Bir ikayetim var." Belediye bakan, merdivenin tepesinden, scaktan kzarm yzn o yne evirdi. Dul kadnn alma odasndaki beklenmedik varl karsnda hibir heyecan belirtisi gstermedi. Kasvetli bir kaytszlkla, paralanm teli

skmeyi srdrd ve yukardan sordu: "Sorun nedir?" "Mahallenin ocuklar tellerimi paraladlar." Belediye bakan bir kez daha bakt kadna. Onu, kk zarif kadife ieklerinden mat gm rengi ayakkablarna kadar, sanki mrnde ilk kez gryormu gibi dikkatle inceledi. Sonra, gzlerini ondan ayrmadan, ok ll hareketlerle aaya indi ve yere ulatnda bir elini kemerine dayayp tornavidayla masay iaret etti: "ocuklar deil Sinyora. Kular." te o zaman kadn masann stndeki ku lleriyle merdivenin tepesindeki adam ve kendi yatak odalarnn paralanm telleri arasndaki balanty kurabildi. Evinin tm yatak odalarnn ku lleriyle dolduunu hayal ederek rperdi. "Kular ha!" diye haykrd. "Kular ya," diye onaylad belediye bakan. "Dikkat etmemi olmanz tuhaf dorusu, nk kularn telleri paralayp evlerin iinde lmeleri sorunu gndr bamzda." Belediye sarayndan ayrldnda Rebecca utan iindeydi. Biraz da, tm kasabann dedikodusunu evine tad halde ona kulardan sz etmemi olan Argenida'ya bozulmutu. Eli kulanda bir austosun parlaklndan gzleri kamaarak emsiyesini at ve boucu, ssz caddede yrrken btn evlerin yatak odalarndan l kularn gl, keskin kokusunun yayld duygusuna kapld. Temmuz sonlaryd ve kasabann tarihinde hi bu kadar scak grlmemiti. Ama kularn lmnden dehete kaplan kasaballar bunun farkna varmamlard. Bu garip olay kasabann faaliyetlerini ciddi biimde etkilemediyse de, austos balarnda halkn ounluu gergin bir merak iindeydi. Bu ounluun arasnda Castaneda Montero Suna'ndaki Kutsal Ayin'in Muhterem Peder'i Anthony Isabel yoktu. Doksan drt yandaki bu yumuak mahalle papaz, eytan kez grm olmasna karn imdiye dek yalnzca iki tane ku ls grdn ve onlara hi nem vermediini syleyerek insanlara teminat veriyordu. Birinciyi, bir sah gn ayinden sonra kilisenin kutsal eyalarnn sakland odada bulmu ve onun mahalledeki kedilerden biri tarafndan oraya srklenmi olduunu dnmt. brn, aramba gn papaz evinin verandasnda bulmu ve "u kediler olmasa iyi olur," diye dnerek botunun ucuyla sokaa itmiti.

Ama cuma gn tren istasyonuna vardnda oturmak iin setii bankn stnde nc bir ku ls buldu. Kuu kck ayaklarndan yakalad zaman iinde bir imek akm gibi oldu; onu gzlerinin hizasna kaldrd, evirip evirdi, inceledi ve hayretle, "Allah allah, bu hafta bulduum nc ku bu," diye dnd. O andan balayarak kasabada neler olup bittiine dikkat etmeye balad ama ok arpk bir biimde, nk Peder Anthony Isabel, biraz ya nedeniyle, biraz da eytan kez grm olduuna (kasaballara azck mnasebetsiz grnyordu bu) yemin ettii iin cemaati tarafndan iyi, barsever ve nazik, ama akl srekli bulutlarn arasnda gezen bir adam olarak kabul ediliyordu. Kularla ilgili bireyler olduunu sezinledii zaman bile bunun bir vaaz hak edecek kadar nemli olduuna inanmamt. Kokuyu ilk duyan o oldu. Cuma gecesi hafif uykusu i bulandrc bir kokuyla blnnce dehet iinde uyand, ama bunu bir karabasana m yoksa eytann uykusunu altst etmek iin kulland yeni ve zgn bir numaraya m hamledeceini bilemedi. Btn evresini koklad ve bu olayn bir vaaza konu olabileceini dnerek yatanda dnp durdu. eytann be duyudan herhangi biri araclyla insan kalbine szma yetenei hakknda arpc bir vaaz olabilir bu, diye dnyordu. Ertesi gn ayinden nce verandada dolarken ilk kez birinin ku llerinden sz ettiini duydu. Vaaz, eytan ve koku alma duyusu araclyla ilenebilecek gnahlar zerinde dnrken, birinin geceleyin duyulan o kt kokunun hafta boyunca toplanan kulardan geldiini sylediini duydu ve kafasnda ncil'e zg nlemler, gnahkar kokular ve l kulardan oluan akn bir karmaa belirdi. yle ki pazar gn yardmseverlik stne kendisinin de pek iyi anlayamad uzun bir vaaz nceden tasarlamadan orackta uydurmak zorunda kald ve eytanla be duyu arasndaki ilikileri tmyle unuttu gitti. Yine de dncesinin ok uzak bir noktasnda o deneyimler sinsice gizlenip kalm olmalyd. Bu ona hep olurdu zaten, yalnzca yetmi yl akn bir sre nce lahiyat Fakltesinde olmakla kalmam, doksann getikten sonra da ok zel bir biimde srp gitmiti. lahiyat Fakltesi'nde, gk grltsz iddetli bir saanan boand ok aydnlk bir le sonras, Sophocles'in aslndan semeler okuyordu. Yamur dindiinde pencereden yorgun tarlaya, yeni ykanm le sonrasna bakm ve birbirinden ayrt edemedii, yalnzca genel bir yaklamla "eski zamanlarn kk ihtiyarlar" diye adlandrd Yunan tiyatrosunu ve klasikleri tmyle unutmutu. Belki otuz ya da krk yl sonra, yamursuz bir le sonras, ziyaret ettii bir kasabann parke deli meydanndan geerken, hi nedensiz, Sophocles'ten ilahiyat fakltesinde okumu olduu drtl ezbere syleyivermiti. Ayn hafta, Papa'nn bir vekiliyle "eski zamanlarn kk ihtiyarlan" hakknda uzun bir sohbete girimiti. Vekil kendi icad olduklarn iddia ettii ve yollar sonra apraz bulmaca adyla popler olan birtakm karmak bulmacalardan

holanan, konukan, kolay etkilenen, yal bir adamd. Bu grme onun Yunan klasiklerine duyduu eski, iten sevginin bir anda yeniden canlanmasna olanak vermiti. O yln Noel'inde bir mektup almt. Ve eer o ana dek, abartl d gc, cretkar yorumlar ve safa vaazlarndan kaynaklanan salam bir ne kavumu olmasayd, bu defa onu piskopos yapacaklard. Ama o, 1885 Sava'ndan ok nce kendini kasabaya kapatmt ve kularn yatak odalarnda lmeye baladklar srada, zellikle eytan grdn iddia ettii zaman, yerine daha gen bir papazn atanmas oktan istenmi bulunuyordu. O andan beri onunla ilgilenmemeye balamlard ki bu da, dua kitabndaki harfleri hala gzlksz seebilmesine karn, onun pek berrak bir biimde alglayamad bir eydi. Her zaman dzenli alkanlklarn adam olmutu. Ufak tefek ve silikti; belirgin, salam kemikleri, sakin hareketleri ve sohbet iin yeterince, minber iin ise fazlaca yattrc busesi vard. le yemeine kadar yatak odasnda kalp, stnde apraz dokuma kumatan, paalar bileklerinde balanm uzun pantolonundan baka bir ey olmadan, adr bezinden bir sandalyeye geliigzel yerleerek hayal kurard. Ayinler dnda hibir ey yapmyordu. Haftada iki kez gnah kartma hcresinde oturuyordu ama yllardr hi kimse gnah kartmaya gelmiyordu. Cemaatinin modern adetler yznden inancm yitirdiini dnyordu yalnzca, bu yzden de insanlarn onun sylediklerine pek az inandm bilmesine ve grdkleri hakknda konutuunda pek de inandrc olmadnn kendisinin de farknda olmasna karn, eytan kez grmesinin ok uygun.bir zamana rastladm dnyordu. Yalnz son be yldr deil, ilk iki kuu bulduu o olaanst anlarda da, eytann lm olduunu kefetmek onun iin bir srpriz olacakt. Ancak, bulduu nc ku biraz canlanr gibi olmutu, bu yzden son birka gndr istasyondaki bankn stndeki ku lsn fark edilir derecede sk dnyordu. Kiliseden on adm tede, sokaa uzanan bir verandas ile alma ve yatak odalar olarak kullanlan iki odas olan, pencereleri telsiz, kk bir evde yayordu. Belki de kafasnn pek berrak olmad anlarda, hava ok scak deilken yeryznde mutlulua ulamann mmkn olduunu dnr ve bu fikir kafasn biraz kartrrd. Engelli metafizik yollarnda dolamaktan holanrd. Her sabah odasnda, kaps aralk, gzleri kapal ve kaslar gerilmi olarak otururken yapt buydu. Ancak, dnmekte ne derin bir incelie ulatnn ve en az yldr, dnceye dald anlarda artk hibir ey dnmediinin kendisi bile farknda deildi. Saat tam on ikide bir olan, iinde her gn ayn eylerin bulunduu blmeli bir tepsiyle koridordan geip odaya girerdi. Tepside bir para yukkayla

kemik suyu, beyaz pilav, soansz piirilmi et, kzarm muz ya da msr unundan bir kekle, Sunan Kutsal Ayini'nin Peder Anthony hi tadna bakmam olduu birka mercimek olurdu. Olan tepsiyi papazn oturduu sandalyenin yanna koyard, ama papaz ayak sesleri koridorda duyulmaz oluncaya dek gzlerini amazd. Bu nedenle kasabada papazn le uykusunu le yemeinden nce yapt (ki bu son derece sama grnen bir eydi) sanlrd, oysa gerekte geceleri bile normal uyuyamazd o. O sralarda alkanlklar daha az karmak, nerdeyse ilkel bir hale gelmiti. adr bezi sandalyesinden kmldamadan, yiyecekleri tepsiden almadan, tabaklar ya da atal ba kullanmadan, yalnzca orbasn itii kakla yiyordu le yemeini. Daha sonra kalkyor, bana biraz su arpp kare eklinde iri yamalarla beneklenmi beyaz papaz cppesini giyerek tam kasaballarn le uykusuna yattklar saatte istasyona gidiyordu. Birka aydr bu yoldan yryor ve yrrken eytann kendisine son grnd zaman uydurmu olduu duay mrldanyordu. Bir cumartesi gn l kularn dmeye balamasndan dokuz gn sonra Sunan Kutsal Ayini'nin Peder Anthony Isabel'i istasyona giderken, tam Rebecca'nn evinin nnde ayaklarnn dibine bir ku ls dt. Kafasnda patlayan bir sezgi parltsyla, brlerinin tersine bu kuun kurtarlabileceini fark etti. Onu avularna alp Rebecca'nn kapsn ald anda, kadn da le uykusuna yatmak zere korsesini zmekteydi. Yatak odasnda olan dul kadn kapya vurulduunu duyunca baklarn igdsel olarak penceredeki tellere evirdi. ki gndr bu odaya hi ku girmemiti. Ama tel hala yrtkt. Kularn, sinirlerini ayaa kaldran istilas srdke teli onartmann gereksiz bir masraf olacam dnyordu. Kapda vantilatrn uultusunu bastran vuruu duyunca, Argenida'nn koridorun ucundaki yatak odasnda le uykusuna yatm olduunu sabrszlanarak anmsad. O saatte kimin onu rahatsz edebileceini merak etmek bile gelmedi aklna. Korsesini yeniden kopalad, tel kapy at, koridor boyunca dmdz ve dimdik yrd, sonra mobilya ve ss eyalaryla tklm tklm dolu olan oturma odasndan geti ve kapy amadan nce tellerin arasndan Peder Anthony Isabel'in, avularnda bir kula, gzleri kapal, sessizce durduunu grd. Kadn kapy amadan nce, "Ona biraz su verip bir taban altna koyarsak eminim iyileir," dedi peder. Ve kapy atnda Rebecca korkudan ylp kalacan sand. Papaz orada be dakikadan fazla kalmad. Rebecca grmeyi ksa kesenin kendisi olduunu dnyordu. Ama gerekte papazd bunu yapan. Dul kadn o anda dnm olsayd papazn kasabada yaad otuz yl boyunca onun evinde hibir zaman be dakikadan fazla kalmam olduunu anmsard. Oturma odasndaki ss bolluu arasnda, herkesin bildii gibi

uzaktan da olsa piskoposla akrabal olan ev sahibesinin ehvetli ruhu kendini aka belli ediyormu gibi geliyordu papaza. Dahas, Peder'in piskoposluk sarayna kesinlikle ulamam olduunu dnd bir efsane (ya da hikaye) vard Rebecca'nn ailesi hakknda. Oysa dul kadnn, aile sevgisinden yoksun olduuna inand bir kuzeni olan Albay Aureliano Buendia, bir defasnda piskoposun bu kasabadaki bir akrabasn ziyaret etmekten kand iin bu yzylda buraya gelmemi olduuna yemin etmiti. Her neyse, ister tarih olsun ister efsane, gerek uydu ki Peder Anthony Isabel bu evde kendini rahat hissetmiyordu, nk evin tek sakini olan bu kadn hibir zaman dindarlk belirtileri gstermemi ve ylda yalnzca bir kez gnah karp Peder onu kocasnn artc lmne ilikin sorularla sktrmaya altnda her zaman kaamak yantlar vermiti. Eer Peder imdi buradaysa ve can ekien bir kuu ykamak iin kadnn ona bir bardak su getirmesini bekliyorsa, bu kendisinin sorumlu olmad rastlantsal bir durumdu. Oymal tahtadan ok rahat bir salncakl sandalyeye oturup dul kadnn dnmesini beklerken, papaz yirmi yl akn bir sre nce bir tabancann patlayp da albayn ve kendi karsnn kuzeni olan Jose Arcadio Buendia'nn, tokalarn ve mahmuzlarn akrts arasnda, henz karm olduu ve hala scakln tayan tozluklarn stne yzst yld andan beri huzura kavuamam olan bu evin garip rutubetini hissetti. Rebecca yine hzla oturma odasna girdii zaman Peder Anthony Isabel'in, onu dehete dren bir dalgnlk iinde salncakl sandalyede oturduunu grd. "Bir hayvann yaam," dedi Peder, "Tanr'nn gznde bir insannki kadar deerlidir." Bunu sylerken Jose Arcadio Buendia'y anmsamad. Dul kadn da anmsamad onu. Ama Rebecca, Peder minbere kp da eytann kendisine kez grnmesi hakknda konutuundan beri onun szlerine inanmamaya almt. Papazla ilgilenmeden kuu ald, bardaktaki suya sokup kard ve sonra silkeledi. Peder onun hareketlerinde dine saygszlk, dikkatsizlik ve hayvann yaamna ilikin mutlak bir ilgisizlik gzledi. "Kular sevmiyorsunuz," dedi yumuak fakat kesin bir tavrla. Dul kadn gzkapaklarn bir sabrszlk ve dmanlk havasyla kaldrd. "Bir zamanlar severdim onlar," dedi. "Ama evlerimizde lmeye baladklarndan beri nefret ediyorum onlardan." "Pek ou ld," dedi Peder avunmaz bir tavrla. Sesinin deimeyen tonunda epey ustalk olduunu dnebilirdi insan. "Hepsi," dedi dul kadn. Sonra hayvan tiksintiyle skp taban altna

koyarken ekledi: "Eer tellerimi yrtmasalard bu bile skmazd canm." Papaz byle bir kat yreklilie hi rastlamam olduunu dnd. Bir an sonra, minik, savunmasz bedeni avularnda tutarken onun artk soluk almadm fark etti. O zaman her eyi unuttu evin rutubetini, ehveti, Jose Arcadio Buendia'nn bedenindeki dayanlmaz barut kokusunu ve onu hafta bandan beri kuatan mthi gerein bilincine vard. Orackta, dul kadn onun tehditkar bir tavrla ve elinde l bir kula evden gidiini izlerken, papaz kasabann stne bir l ku yamurunun inmekte olduu ve mutluluu hava scak deilken tatm biri olan kendisinin, yani Tanr'nn seilmi elisinin, ncil'in son fasln tmyle unutmu bulunduu yolunda olaanst bir vahiyle sarsld. O gn her zamanki gibi istasyona gitti ama hareketlerinin tam olarak bilincinde deildi. Dnyada bireylerin olup bittiini hayal meyal seziyordu ama kafasnn kartm, sersemlediini, yaad ana gcnn yetmediini de hissediyordu, istasyondaki banka oturup ncil'in son faslnda bir l ku yamuru olup olmadm anmsamaya alt ama bunu tmyle unutmutu. Birden Rebecca'nn evinde oyalanmasnn ona treni karttn dnd ve bam tozlu, krk camn stnden uzatp baktnda bilet giesindeki saatin daha bire yirmi kalay gsterdiini grd. Banka dndnde boulacak gibi hissediyordu kendini. O anda o gnn cumartesi olduunu anmsad. Bir sre, kendi iindeki karanlk siste , kaybolmu gibi, rlm palmiyeden yelpazesini sallad durdu. Sonra cppesinin dmelerini, botlarnn dmelerini ve uzun, scack papaz pantolonunu dnp skld ve mrnde scaktan hi bu kadar bunalmam olduunu fark ederek dehete kapld. Oturduu banktan kalkmadan cppesinin yaka dmesini at, kolundan mendilini karp kzarm yzn sildi. Bu arada dokunakl bir uyanla belki de bir yersarsnts srecine tank olduunu dnd. Bir yerde okumutu bunu. Ama gkyz berrakt; tm kularn gizemli bir biimde yok olup gittii saydam, masmavi bir gkyzyd. Peder, rengi ve saydaml fark etmiti ama l kular bir an iin unutmutu. imdi baka bir eyi, bir frtnann patlama olasln dnyordu. Oysa gkyz hala saydam ve sakindi, sanki sca hi hissetmemi olan uzak, baka bir kasabann stndeydi ve gkyzne bakan gzler sanki kendi gzleri deil baka gzlerdi. Sonra kuzeye doru, palmiyeden ve pasl inkodan damlarn yukarsna bakt ve pln zerinde akbabalarn ar, sessiz, ritmik lekesini grd. O anda anlalmaz bir nedenle, lahiyat Fakltesi'ndeyken bir pazar gn ikinci dereceden emirlerini almadan az nce yaam olduu duygular yeniden yaad. Rektr ona zel ktphanesini kullanma izni vermiti ve o da sk sk zellikle pazar gnleri orada saatlerce oturup rektrn kk, keli el yazsyla Latince notlar dt, eski aa kokulu sararm kitaplar okumaya dalard. Bir pazar gn, btn gn okuduktan sonra, rektr odaya girmi ve dehet iinde koup besbelli Peder'in okumakta olduu kitabn sayfalar

arasndan dm olan kart yerden almt. O zaman amirinin aknlm sakngan bir ilgisizlikle gzlemi ama kart okumay baarmt. Mor mrekkeple, temiz, okunakl bir el yazsyla yazlm bir tek cmle vard kartn stnde: "Madam Ivette bu gece ld." Yarm yzyl akn bir sre sonra, unutulmu bir kasabann stnde akbabalarn glgesini grd zaman, karsnda oturan rektrn alacakaranlkta morumsu grnen yzndeki kasvetli ifadeyi anmsad ve soluk alp verii belli belirsiz hzland. Bu armla sarsldnda artk sca deil tam kartn, kasklarnda ve tabanlarnda buzlu bir inelenmeyi hissetmeye balad. Nedenini tam kestiremedii bir dehete kaplm, eytann amura saplanm toynandan, dnyann zerine dklen bir l ku srsne kadar ki o bu olaya kaytsz kalmt i bulandrc bir duyguya kaplmadan birbirinden ayramad karmakark bir fikirler ana dolanmt. Sonra doruldu, bolukta kaybolan bir selam balatmak ister gibi elini huu iinde kaldrd ve dehetle haykrd: "Gezgin Yahudi!"1 O anda tren ddn ald. Yllardr ilk kez, Peder onu duymad. Trenin youn bir duman bulutu iinde istasyona girdiini grd ve pasl inko levhalara arpan kl yamurunu duydu. Ama leden sonra, drd biraz gee, pazar gn verecei grkemli vaazn son rtularm yapt ana dek tam anlamyla uyanamad uzak ve anlalmaz bir d gibiydi bu. Sekiz saat sonra, lmek zere olan bir kadna kutsal ya srmeye arld. Bunun sonucu olarak da Peder o gn leden sonra trenle kimin geldiini renemedi. Uzun bir sre khne ve renksiz drt vagonun geiini izlemi ve en azndan son yllarda, kimsenin kasabada kalmak zere trenden indiini anmsayamamt. Eskiden farklyd her ey, btn bir le sonrasn muz ykl bir trenin geiini izleyerek geirebilirdi; meyve ykl yz krk vagonun sonu gelmez geiini, gece bastrrken zerinde yeil bir fener sallayan bir adamla geen son Calvary'ye gitmekte olan sa ile alay ettii iin mahere dek yeryznde dolamaya mahkm edilen Yahudi vagona dek izlerdi. O zaman klar yanard artk tren yolunun br ucundaki kasabay grrd ve yalnzca trenin geiini izleyerek bir baka kasabaya gitmi gibi olurdu. Belki de bu yzden her gn istasyonda hazr bulunmak alkanln edinmiti; iiler vurulup ldrldkten ve muz iftlikleri ve onlarla birlikte yz krk vagonlu trenleri ekip gittikten ve yalnzca, ne kimseyi getiren ne de kimseyi gtren o sar, tozlu tren kaldktan sonra bile. Oysa o cumartesi biri gelmiti. Sunan Kutsal Ayini' nin Peder Anthony Isabeli istasyondan ayrlrken, alndan baka hibir zellii olmayan sessiz bir gen tam bir gn ncesinden beri bir ey yememi olduunu anmsad anda son vagonun penceresinden papaz grd. Dnd ki, eer bir papaz varsa bir otel de olmal. Ve trenden inip metalik austos gneinden

kabarcklanm caddeyi geerek istasyonun karsnda, anm bir gramofon plandan gelen sesin duyulduu evin serin glgesine girdi. ki gnlk alnn biledii koku alma duyusu ona burasnn otel olduunu sylyordu. Ve "OTEL MACONDO" tabelasn grmeden ieri dald, mrnde hi okumayaca bir tabelayd bu. Otelin sahibesi be aylktan fazla gebeydi. Cildi hardal rengindeydi ve tpk annesinin kendisine gebe olduu zamanki haline benziyordu. "Yemek. Olabildiince abuk," diye buyurdu gen ve kadn acele etmeye almadan ona iinde plak bir kemikle birka para yeil muz olan bir orba getirdi. O anda tren ddn ald. Olan, orbann scak ve salkl buusuna dalp gitmi bir halde, kendisiyle istasyon arasndaki uzakl hesaplad ve birden iini bir tren karmann yaratt akn panik duygusunun kapladm hissetti. Komaya alt. Kapya ulat, mthi bir ac iindeydi, ama eikten dar bir adm bile atmamken trene yetiecek zaman olmadm fark etti. Masaya dndnde alm unutmutu; gramofonun yannda ona acnacak bir tavrla bakan bir kz grd, yznde kuyruunu sallayan bir kpeinkine benzer korkun bir ifade vard. Olan, gn boyu ilk kez, annesinin ona iki ay nce vermi olduu apkay kard ve onu dizlerinin arama sktrp yemeim bitirdi. Masadan kalktnda, treni kardna ya da adn bile renmeye zahmet etmeyecei bir kasabada bir hafta sonu geireceine can sklm grnmyordu. Odann bir kesine gidip srtnn kemiklerini sert ve dik bir sandalyeye yaslayarak oturdu ve uzun bir sre plaklar dinlemeden kald orada. Sonunda plaktan seen kz konutu: "Veranda daha serin." Olan kendim hasta hissetti. Yabanclarla konumaya balamak bir aba gerektiriyordu. nsanlarn yzne bakmaktan korkard ve konumaktan baka aresi kalmaynca da kelimeler dndnden farkl bir biimde kard azndan. "Evet," diye yantlad. Ve hafife rperdi. Bir salncakl sandalyede olmadn unutarak sallanmaya alt. "Buraya gelenler, daha serin olduu iin verandaya bir sandalye ekip otururlar," dedi kz. Kz dinlerken onun konumaya ne kadar can attm hissetti olan. Gramofonu kurarken ona yle bir bakmay gze ald. Kz orada aylardr, belki de yllardr oturuyormu gibiydi ve o noktadan ayrlmak konusunda en ufak bir istek belirtisi gstermiyordu. Gramofonu kuruyordu ama tm yaam olann stnde younlamt. Glmsyordu. "Teekkr ederim," dedi olan, kalkmaya, hareketlerine biraz rahatlk ve doallk katmaya yeltenerek. Kz gzlerini ondan ayrmyordu. "apkalarn da engele asarlar," dedi. Olan bu kez kulaklarnda bir yanma hissetti. Kzn bireyler ima etme yntemini dnerek rperdi. Bir yere kapatlmln tedirginliini ve kard trenin yaratt panii yaad yine. O anda otel sahibesi ieri girdi.

"Ne yapyorsunuz?" diye sordu. "Herkesin yapt gibi verandaya bir sandalye karyor," dedi kz. Olan onun szlerinde alayc bir ton sezer gibi oldu. "Zahmet etmeyin," dedi otel sahibesi. "Ben size bir tabure getiririm." Kz gld, olan bozularak kt. Hava scakt. Kesintisiz, kuru bir scakt bu. Olan terliyordu. Otel sahibesi verandaya deri minderli tahta bir tabure kard. Olan tam onun ardndan gidecekken kz yine konutu: "in kts, kular onu korkutacak." Otel sahibesi gzlerini kza evirdiinde olan onun baklarndaki sertlii grd. abuk fakat youn bir bakt bu. "Sen sussan iyi olur," dedi ve glmseyerek olana dnd. Olan o zaman kendini daha az yalnz hissedip konuma istei duydu. "Syledii neydi?" diye sordu. "Gnn bu saatinde verandaya l kularn dt,"dedi kz. "Bunlar yalnzca onun baz fikirleri," dedi otel sahibesi. Odann ortasndaki kk masann stnde duran bir demet yapma iei dzeltmek iin eildi. Parmaklarnda asabi bir seirme vard. "Benim fikirlerim deil," dedi kz. "Evvelki gn iki tanesini sen kendin sprdn." Otel sahibesi sabr tkenmiesine bakt ona. Kzn acnacak bir ifadesi ve her eyi en ufak bir kuku kalmayana dek aklamak iin apak bir istei vard. "Olay u ki efendim, nceki gn baz ocuklar onu kzdrmak iin hole iki ku ls brakp sonra da ona gkten l kularn yadn sylediler. nsanlarn her sylediine inanr o." Olan glmsedi. Aklama ok gln gelmiti ona; ellerini ovuturdu ve onu keder iinde izleyen kza bakmak iin dnd. Gramofon durmutu. Otel sahibesi br odaya ekildi. Olan hole doru giderken kz alak sesle steledi: "Onlar derken grdm. nan bana. Herkes grd onlar." O zaman olan onun gramofona balln ve otel sahibesinin sabrnn

tamasn anlar gibi oldu. "Evet," dedi halden anlar bir tavrla. Sonra hole doru ilerlerken ekledi: "Ben de grdm onlar." Darda badem aalarnn glgesi daha az scakt. Olan tabureyi kapnn pervazna dayad, ban arkaya att ve annesini dnd: annesini, bitkin, salncakl sandalyesinde, uzun bir sprge sopasyla tavuklar klarken, olunun evde olmadm ilk kez kavrarken... Bir hafta nce, yaamnn, son i sava srasnda bir tara okulunun amur ve sazdan rlme drt duvar arasnda yamurlu bir afakta dnyaya geliinden annesinin hamana yaklap ona yirmi ikinci ya gn iin stnde "Sevgili oluma, onun gnnde," yazl bir kartla bir apka verdii haziran sabahna dek uzanan dz ve przsz bir sicime benzediini dnebilirdi. Zaman zaman hareketsizliinin pasm silkip okulu, karatahtay ve sinek pislikleriyle dolmu bir lke haritasn ve duvarda, ocuklarn adlar altnda uzun bir dizi halinde asl duran fincanlar zlyordu. Oras scak deildi. Tavuklarn klrengi uzun bacaklaryla snfa girip lavabonun altna yumurtladklar, sakin, yeil bir kasabayd. Annesi o zamanlar mahzun, az konuan bir kadnd. Karanlk basarken oturup kahve iftliklerinden szlen havay iine eker ve "Manaure dnyann en gzel kasabas," derdi. Sonra ona dner, onun hamanda sessizce bymesini gzleyerek, "Bydn zaman anlayacaksn," diye eklerdi. Ama o hibir ey anlamamt. Yama gre fazlaca uzun olduu, aylakln getirdii o kstah ve pervasz salkla dolup tat on be yanda anlamamt. Aslnda yirminci ya gnne dek yaam hamanda yat eklini birka kez deitirmenin dna tamamt. Ama o uralarda annesi, on sekiz yl boyunca hizmet etmi olduu okuldan romatizmas nedeniyle ayrlmak zorunda kalmt. Bunun sonucu olarak da snfa girenlere benzer klrengi bacakl tavuklar besledikleri kocaman bir avlusu olan iki odal bir eve tanmlard. Tavuklara bakmak onun gerekle ilk ilikisi olmutu. Ve annesinin, emekliliini dnp olunun bu konuda dileke verecek kadar akll olduuna inand temmuz ayma dek de tek ilikisi bu olarak kalmt. Belgelerin hazrlanmasnda etkin bir biimde yardmc olmakla kalmayp, annesinin henz emekliye ayrlacak kadar yal olmay nedeniyle onun vaftiz belgesinde alt aylk bir kaydrma yaplmas konusunda papaz ikna etmek iin gereken incelie bile sahip olduunu gstermiti. Perembe gn, annesinin retmenlik deneyiminin titizce ayrntlarm veren son talimat alm ve yannda on iki peso, bir kat elbise, belgelerin dosyas ve kabaca, hkmetin ona bir domuz iftlii kurabilmesi iin vermesi gereken belli bir miktar para olarak yorumlad "emeklilik" kelimesi hakknda adamakll ilkel bir sanyla, kente gitmek zere yola kmt. Bunaltc scaktan sersemlemi bir halde otelin verandasnda uyuklarken durumunun ciddiliim dnmeye kalkmamt. Aksiliin bir gn sonra tren dndnde giderileceini sanyordu; bu durumda tek kaygs

yolculuunu srdrmek iin pazar gnne kadar beklemek, soma da dayanlmaz derecede scak olan bu kasabay sonsuza dek unutup gitmekti. Saat drtten az nce, uyuuk, rahatsz bir uykuya dald ve uyurken haman getirmemekle hata etmi olduunu dnd. te o anda kafasna dank etti her ey; elbise knn ve emeklilik belgelerim trende unuttuunun farkna vard. Srayarak uyand, dehet iinde annesini dnd ve bir kez daha panie kapld. Taburesini yine yemek odasna srklediinde kasabann klar yanmt. mrnde hi elektrik grmemi olduundan otelin clz, lekeli ampullerini grnce ok etkilendi. Soma annesinin onlardan sz etmi olduunu anmsad ve aynalara kurun gibi arpp duran atsineklerinden kanmaya alarak taburesini yemek odasna doru srklemeye devam etti. Yemeim itahszca yedi. Durumunun akl, youn scak ve mrnde ilk kez ektii yalnzln acl karsnda aknd. Saat dokuzdan soma evin arka tarafnda, gazete ve dergilerle katlanm ahap bir oda gsterdiler ona. Olan gece yars zehirli, hummal bir uykuya daldnda, be sokak tede Sunan Kutsal Ayini'nin Peder Anthony Isabel'i bez karyolasna yzst uzanm, o akam bandan geenlerin sabah yedide vermek zere hazrlam olduu vaaz pekitirdiini dnyordu. On ikiden az nce kasabann br ucundaki bir kadna lmeden nce kutsal ya srmeye gitmiti. Dnte kendim heyecanl ve sinirli hissediyordu, sonu olarak kutsal ayinle ilgili nesneleri yatann yanna koyup vaazm bir kez daha gzden geirmek zere uzanmt. Birka saat boyunca, gn aarrken bir yamurkuunun uzaktan sesleniini duyana dek yle yzst yatar durumda kald. Soma kalkmaya alt, glkle dorulup oturdu, kk ann stne bast ve odasnn souk, kat zeminine paldr kldr yuvarland. Bedeninin yan tarafndan ykselen rpertiyi hissettiinde henz doru drst aylmamt. O anda tm arlnn , bilincindeydi: bedeninin, gnahlarnn ve yann arl, tm bir arada. Vaazlarm hazrlarken cehenneme giden yolu kafasnda iyice canlandrmasna sk sk yardmc olan ta zeminin katln yananda hissediyordu. "Tamm," diye mrldand korkuyla ve artk hi ayaa kalkamayacam dnd. Ne kadar bir sre yerde, hibir ey dnmeden, iyi bir lm iin dua etmeyi bile akl edemeden, kprtsz yattn bilemiyordu. Gerekte sanki bir dakika kadar lm gibiydi. Ama yeniden ayldnda artk ac ya da korku duymuyordu. Kapnn altndan szan parlak grd; uzaklardan horozlarn hznl, bouk seslerini duydu, hayatta olduunu ve vaaznn kelimelerim eksiksiz anmsadm fark etti. Kapnn srgsn ektiinde gn aaryordu. Artk ac duymuyordu, hatta bu darbeyle ihtiyarln silkip atm gibiydi. Azna ilk dolan havay, horozlarla dolu o nemli mavilii yuttuunda kasabann tm iyilii, ktl ve

aclar yreine szd. Soma, yalnzlkla uzlamak ister gibi evresine baknd ve aaran gnn sakin glgesinde, bir, iki, tane ku ls grd verandada. Dokuz dakika sreyle o gvdeyi seyretti; hazrlad vaaza gre kularn toplu lmnn bir kefaret gerektirdiini dnyordu. Sonra koridorun br ucuna doru yrd, l kuu yerden ald, srahiye dnd ve hareketinin amacn tam kestiremeden kular birbiri ardndan durgun yeil suya att. Bir haftada art yarm dzine eder diye dnd ve mucizevi bir saduyu parlts ona hayatnn en byk gnn yaamaya balam olduunu syledi. Yedide scak balad. Oteldeki tek mteri kahvaltsn bekliyordu. Gramofoncu kz henz kalkmamt. Otel sahibesi olana yaklat ve o anda saatin yedi kez vuruu kadnn ikin karnnn iinden geliyormu gibi oldu. "Demek treni kardnz," dedi kadn, sesinde gecikmi bir acmayla. Sonra kahvalty getirdi: stl kahve, sahanda yumurta ve yeil muz dilimleri. Olan yemeye alt, ama a deildi. Scan balam olmas onu dehete drmt. Kovalar dolusu terliyordu. Bouluyordu. Soyunmadan yatm, iyi uyuyamamt, imdi de biraz atei vard. O panik duygusunu yine hissetti ve tam otel sahibesi iri yeil iekli yeni giysisi iinde ldayarak tabaklar toplamak zere masaya geldii anda annesini anmsad. Otel sahibesinin giysisi ona o gnn pazar olduunu da anmsatmt. "Ayin var m?" diye sordu. "Evet var," dedi kadn. "Ama yok gibi bir ey, nk hemen hi kimse gitmez. Sorun u ki bize yeni bir papaz gndermek istemiyorlar." "Peki imdikinin nesi var?" "Nerdeyse yz yanda ve yar deli," dedi kadn. Btn tabaklar bir elinde, kprtsz ve dnceli duruyordu. Sonra, "Geen gn," dedi, "eytan grdne yemin etti minberden, o zamandan beri kimse ayine gitmiyor." Bylece olan biraz aresizliinden, biraz da yz yanda bir adamla karlama merakndan kiliseye gitti. Sonu gelmez tozlu sokaklar, bo grnen inko daml karanlk ahap evlerle burasnn l bir kasaba olduunu gzledi. Pazar gnleri byle olurdu kasaba: imensiz sokaklar, pencereleri telli evler ve boucu bir scan zerinde derin, artc bir gkyz. Olan burada pazar gnn baka bir gnden ayrt etmeye olanak verecek bir iaret olmadm dnd ve ssz caddede yrrken annesini anmsad: "Her kasabada btn yollar mutlaka kiliseye ya da mezarla kar." O anda parke deli kk bir meydana geliverdi. Burada, kulesinin tepesinde tahta bir frldakla drd on gee durmu bir saat olan beyaz badanal bir yap vard.

Olan acele etmeden meydan geti, avlunun basamam kar kmaz burnuna tts kokusuyla karm bayat insan teri kokusu geldi. Sonra hemen hemen bo olan kilisenin dik loluuna girdi. Sunan Kutsal Ayini'nin Peder Anthony Isabel'i minbere henz kmt. Vaazna balamak zereyken banda ap kasyla bir gencin ieri girdiini grd. Onun iri, durgun ve berrak gzleriyle nerdeyse bo olan tapna incelediini grd. Ba bir yana eik, elleri dizlerinin stnde, en arka sraya oturduunu grd. Otuz yldr bu kasabadayd ve kasaballarn her birini kokusundan tanyabilirdi. Bu yzden ieri henz girmi olan gencin bir yabanc olduunu biliyordu. Bir ek youn, ksa bakla onun sakin ve biraz hznl biri olduunu, giysilerinin kirli ve buruuk olduunu gzledi. Tiksinti ve acma karm bir duyguyla onun bu giysilerle uzun bir sre uyumu gibi grndn dnd. Ama sonra, onu srada otururken grnce yrei kranla dolup tat ve hayatm kendince en iyi vaazn vermeye hazrland. Tanrm, diye dnd o anda, ltfen ona apkasn anmsat da onu kiliseden atmak zorunda kalmayaym. Ve vaazna balad. Balangta neler sylediinin farknda olmadan konuuyordu. Kendi kendisini dinlemiyordu bile. Dnyann balangcndan bu yana ruhunda uyuyan bir kaynaktan fkran berrak ve akc ezgiyi duymuyor gibiydi. Kelimelerinin tam zamanma, amaz bir biimde, beklenen dzene ve yere gre akp gittii yolunda aknca bir kesinlik duygusu iindeydi. inde scak bir buharn basncn duyuyordu. Ama ayn zamanda ruhunun kibirden uzak olduunu ve duyularm felce uratan hazzn gurur ya da meydan okuma ya da kibir deil, ruhunun Tanr'nn varlnda bulduu saf coku olduunu biliyordu. Rebecca yatak odasnda, birka dakika iinde scan dayanlmaz olacam bildiinden, kendini baylacakm gibi hissetti. Yenilik karsnda duyduu karanlk korkuyla kendini kasabaya korku salm gibi hissetmese plsn prtsn naftalinleyip bir sanda koyar ve anlattklarna gre dedesinin babasnn yapm olduu gibi ekip giderdi buradan. Ama bu kasabada, bu sonsuz koridorlarn ve scaklar geer gemez tellerinin yerine saydam cam taktrmay dnd dokuz yatak odasnn ortasnda lmeye yazgl olduunu iin iin biliyordu. Bylelikle burada kalmaya karar vermiti hep dolabndaki giysileri dzenlerken ald bir karard bu ve ayn zamanda "Mmtaz Kuzenin"e bir mektup yazp buraya gen bir papaz gndermesini istemeye de karar vermiti. Bylelikle yine minik kadife iekli apkasyla kiliseye gidebilecek ve tutarl bir ayinle akla yakn ve aydnlatc vaazlar dinleyebilecekti. Yarn pazartesi, diye dnd ve piskoposa yazaca mektubun giriini Albay Buendia'nn sama ve saygszca bulaca bir girii ilk ve son olarak tasarlamaya balad. Birden Argenida telli kapy ap bard:I "Sinyora, Peder'in minberde aklm oynattm sylyorlar!" Dul kadn her zamankinden farkl bir biimde buruturduu ac bir yz

evirdi kapya doru. "En az be yldr deli zaten," dedi. Sonra giysilerini dzeltmeyi srdrerek ekledi: "Yine eytan grm olmal." "Bu kez eytan deil grd," dedi Argenida. "Ya kim?" diye sordu Rebecca, resmi ve kaytsz,i "imdi de Gezgin Yahudi'yi grdn sylyor." Dul kadn derisinin karncalandm hissetti. Kzlnn uzak le sonralarndan beri anmsamam olduu bu kelimeleri duyunca, aralarnda yrtk tellerini, sca, ku llerini ve balarndaki belay seemedii karmakark eyler t kafasna. Sonra, buz gibi ve fkeli, Argenida'nn az ak onu seyrettii yere doru yneldi. "Gerek bu," dedi Rebecca, varlnn derinliklerinden ykselen bir sesle. "Kularn neden ldn imdi anlyorum." Dehetle drtlmesine, siyah ilemeli bir ala brnd. Uzun koridoru, ss eyalaryla tklm tklm dolu oturma odasn ve sokak kapsn imek gibi geip iki sokak tedeki kiliseye yrd. Orada, ycelmi grnmyle Sunan Kutsal Ayini'nin Peder Antony Isabel'i, "Size yemin ederim ki onu grdm," diyordu. "Size yemin ederim ki bu sabah, marangoz Jonas'in karma kutsal ya srmekten dnerken karma kt. Size yemin ederim ki yz sa'nn lanetiyle kararmt ve ardnda korlardan oluan bir iz brakyordu." Vaaz kesildi, szleri havada dalgalanp kald. Ellerinin titremesine engel olamadn, tm bedeninin sarsldm ve belkemiinden aa buz gibi bir terin ar ar szldn fark etti. Titreme, susuzluk ve midesinde iddetli bir burulma ile karnnda bir orgun bas notas gibi yanklanan grlty duyuyor, kendini hasta hissediyordu. Sonra gerei kavrad. Kilisede insanlarn olduunu ve Rebecca'nn dokunakl, gsterili bir tavrla kollarm am, ac, souk yzn gkyzne evirmi, orta yoldan ilerlediini grd. aknlk iinde neler olup bittiini anlad, hatta bir mucizeye tank olduuna inanmann kibirlenmek olacan anlayacak kadar berrakt akl. Titreyen ellerini alakgnlllkle minberin tahta kenarna dayayp yeniden konumasna dnd. "Sonra bana doru yrd," dedi. Ve bu kez inandrc, cokulu bir sesi, kendi sesini duydu. "Bana doru yrd, zmrt gzleri ve al gibi salar vard ve bir teke gibi kokuyordu. Ve ben onu sa adna azarlamak iin elimi kaldrdm ve dedim ki, 'Dur, pazar gn bir kuzuyu kurban etmek iin hibir zaman iyi bir gn olmamtr.'" Vaaz bittiinde scak iyice bastrmt. O unutulmaz austosun youn, kesintisiz, yakc sca. Oysa Peder Anthony Isabel artk scan farknda deildi. Orada, arkasnda kasabann bir kez daha kibrinin krldn, vaaz

karsnda herkesin dilinin tutulduunu biliyordu, ama bu bile honut etmiyordu onu. arabn hrpalanm boazn hemen rahatlatmas umudu bile yetmiyordu onu honut etmeye. Kendini tedirgin ve bulunduu yere yabanc hissediyordu. Dikkati dalmt ve kurbann en nemli an zerinde younlatramyordu onu. Bir sredir hep ayn ey oluyordu ama imdi farkl bir dalgnlk yayordu, nk dnceleri kesin bir tedirginlikle doluydu. Sonra, mrnde ilk kez, gururu tand. Ve tpk hayal ettii ve vaazlarnda tanmlad gibi gururun da susuzluk gibi itici bir g olduunu hissetti. Kutsal kab enerjik bir hareketle kapatp konutu: "Pythagoras." Peder Anthony Isabel'in, ad kendisince konmu vaftiz olu ve yardmcs, tral parlak kafasyla sunaa yaklat. "Balar topla," dedi papaz. ocuk gzlerini krptrd, tam bir dn yapt ve duyulur duyulmaz bir sesle, "Taban nerede olduunu bilmiyorum," dedi. Doruydu bu. Ba toplanmayan aylar olmutu. "yleyse eya odasna gidip byk bir torba bul ve toplayabildiin kadar topla," dedi Peder. "Peki ne syleyeyim?" dedi ocuk. Peder, olann ek yerleri belirgin, tral mavi kafatasna dnceli dnceli bakt. Bu kez gzlerini krptran oydu. "Gezgin Yahudi'yi kovmak iin olduunu syle," dedi. Bunu sylerken yreinde ar bir yk tamakta olduunu hissetti. Bir an sessiz tapmakta, mumlarn eriyip aklar ve kendi heyecanl, zahmetli soluyuu dnda bir ey duymad. Sonra elini yardmcsnn omzuna koydu ve olan yuvarlak gzleriyle dehet iinde ona bakarken yine konutu: "Sonra paray alp onu balangta tek basma olan gence ver ve bunu papazn gnderdiini, bununla kendine yeni bir apka almasn syle."

YAPMA GLLER Aaran gnn alacakaranlnda, Mina bir gece nce yatan yanna asm olduu elbiseyi el yordamyla bulup stne geirdi ve elbisenin taklp

karlabilen kollarn bulabilmek iin sand altst etti. Soma, ayn odada uyuyan kr ninesini uyandrmamak iin sessiz olmaya alarak duvarlardaki ivilerde ve kaplarn arkalarnda arad onlar. Ama gzleri karanla alnca ninenin kalkm olduunu fark edip elbisenin kollarm ona sormak iin mutfaa girdi. "Banyodalar," dedi kr kadn. "Dn leden sonra ykadm onlar." Oradaydlar, iki tahta mandalla tutturulduktan telden sarkyorlard. Hala slaktlar. Mina mutfaa dnp onlar minenin talar zerine yayd. nnde kr kadn, l gzbebeklerini verandann ifal otlar ekili sakslarnn dizildii ta kenarna dikmi, kahveyi karmyordu. "Benim giyeceklerimi bir daha alma," dedi Mina. "Bu gnlerde gnee gven olmuyor." Kr kadn yzn sese doru evirdi. "Bugnn ilk cuma olduunu unutmuum," dedi. Derin bir soluk ekerek kahvenin hazr olup olmadna baktktan sonra kab ateten ald. "Altna bir kat koy, bu talar kirli," dedi. Mina iaretparman minenin talarna srd. Kirliydiler, ama elbisenin kollarn talara srtmedike bulamayacak olan sertlemi bir kurum kabuuydu bu. "Kirlenirlerse sorumlu sensin," dedi. Kr kadn kendine bir fincan kahve koymutu. "fkelisin," dedi verandaya doru bir sandalye ekerek. "fkeliyken ayine katlmak gnahtr." Kahvesini imek zere avludaki gllerin karsna oturdu. anlar ayin iin nc kez aldnda Mina kollar mineden ald. Hala slaktlar. Ama kollarna geirdi onlar. Peder Angel onu omuzlar akta brakan bir elbiseyle kabul etmezdi. Yzn ykamad. Ruj kalntlarm bir havluyla sildi, odasndan dua kitabn ve aln alp sokaa kt. Bir eyrek sonra geri geldi. Avludaki gllerin karsnda oturan kr kadn, "Sen oraya varana kadar ncil okunmu olacak," dedi. Mina doruca helaya gitti. "Ayine gidemem," dedi. "Kollar slak ve elbisem bumburuuk." okbilmi bir bakn kendisini izlediini hissetti. "ilk cuma ve sen ayine gitmiyorsun," diye haykrd kr kadn. Heladan

dnen Mina kendine bir fincan kahve koyup beyaz badanal kap azna, kr kadnn yanma oturdu. Ama kahveyi iemedi. "Kabahat sende," diye mrldand donuk bir hnla. Gzyalar iinde boulduunu hissediyordu. "Alyorsun sen," diye bard kr kadn. Sulama tenekesini mercankk sakslarnn yanna brakp, "Alyorsun sen," diye yineleyerek avluya kt. Mina dorulup oturmadan nce fincanm yere koydu. "Hrsmdan alyorum," dedi. Sonra ninesinin yanndan geerken ekledi, "Bana ilk cuma ayinini karttn iin gnah kartmaya gitmen gerek." Kr kadn kprtszca durup Mina'nn yatak odasnn kapsn kapatmasn bekledi. Sonra verandann ucuna doru yrd. Yerde tek para halinde duran dokunulmam fincan bulana dek duraksaya duraksaya eildi. Kahveyi toprak kaba boaltrken konumasn srdrd: "Tanr bilir ya, vicdanm rahat." Mina'nn annesi yatak odasndan kt. "Kiminle konuuyorsun?" diye sordu. "Hi kimseyle," dedi kr kadn. "Sana sylemitim ya, deliriyorum ben." Odasna sman Mina korsesini zp bir engelliineye takl kk anahtar kard. Anahtarlarn biriyle gardrobun alt ekmecesini at ve kck bir tahta sandk kard. Onu baka bir anahtarla at. Sandn iinde renkli katlara yazlm ve bir lastikle tutturulmu bir deste mektup vard. Onlar korsesinin iine saklad, kk sand yerine koydu ve ekmeceyi kilitledi. Sonra helaya gidip mektuplar delie att. "Kilisede olduunu sanyordum," dedi annesi, Mina mutfaa girince. "Gidemedi," diye araya girdi kr kadn. "Bugnn ilk cuma olduunu unutup dn leden soma elbisesinin kollarm ykadm." "Hala slak," diye mrldand Mina. "Bugnlerde ok almam gerekti," dedi kr kadn. "Paskalya iin yz elli dzine gl teslim etmem gerek," dedi Mina.

Gne erken snd. Mina yediden nce oturma odasnda yapma gl atlyesini kurdu: tayapraklar ve tellerle dolu bir sepet, bir kutu ipek kad, iki tane makas, bir makara iplik ve bir kavanoz tutkal. Bir dakika sonra kolunun altnda karton bir kutuyla Trinidad geldi ve ona ayine neden gitmediini sordu. "Elbisemin kollar yoktu," dedi Mina. "Kim olsa dn verebilirdi sana," dedi Trinidad. Bir sandalye ekip yaprak sepetinin yanna oturdu. "ok ge olmutu," dedi Mina. Bir gl bitirdi. Sonra sepeti daha yakna ekip tayapraklarn makasla bzmeye balad. Trinidad da karton kutuyu yere koyup ie giriti. Mina kutuya bakt. "Ayakkab m aldn?" diye sordu. "Fare ls onlar," dedi Trinidad. Trinidad tayapraklarn bzmekte usta olduundan Mina zamann yeil katla sarlm telden saplar yapmakla geiriyordu. Gnein, kr manzaralar ve aile fotoraflaryla sslenmi oturma odasnda ilerleyiine dikkat etmeden, sessizce alyorlard. Mina saplar bitirdii zaman soyut bir eyin uzants gibi grnen bir yzle Trinidad'a dnd. Trinidad, bacaklarm bititirmi, parmaklar arasndaki ta yapraklarn hemen hi kmldatmadan, hayranlk uyandran bir titizlikle alyordu. Mina onun erkeksi ayakkablarna dikkatle bakt. Trinidad ban kaldrmadan, ayaklarm belli belirsiz geriye ekerek bu baktan kand ve almay brakt. "Neyin var senin?" Mina ona doru eildi. "Gitti," dedi. Trinidad makas kucana drd. "Olamaz." "Gitti," diye yineledi Mina. Trinidad gzlerini krpmadan bakt ona. Dikey bir izgi atlm

kalarm blyordu. "Peki imdi?" diye sordu. Mina sakin bir sesle yantlad. "imdi hibir ey." Trinidad saat ondan nce gitmeye kalkt. lidlln yknden kurtulan Mina onu biraz bekletip fare llerini helaya atmaya gitti. Kr kadn gl fidanm buduyordu. "Bu kutuda ne olduunu bilemeyeceine bahse girerim," dedi Mina onun yanndan geerken. Kutuyu sallad. Kr kadn dikkat kesildi. "Bir daha salla," dedi. Mina hareketi yineledi, ama kr kadn iaretparmam kulakmemesine bastrp nc kez dinledikten sonra da kutudakilerin ne olduunu karamad. "Dn gece kilise kapanlarnda yakalanan fareler bunlar," dedi Mina. Dndnde kr kadnn yanndan konumadan geti. Ama kadn onun ardndan geldi. Oturma odasna vardnda Mina kapal pencerenin yannda yapma glleri tek basma tamamlyordu. "Mina," dedi kr kadn. "Mutlu olmak istiyorsan yabanclarn yannda gnah kartma." Mina konumadan bakt ona. Kr kadn onun nndeki sandalyeye oturup iine yardm etmeye alt. Ama Mina onu durdurdu. "Sinirlisin," dedi kr kadn. Sonra, "Neden ayine gitmedin?" diye sordu. "Sen herkesten iyi biliyorsun." "Eer kollar yznden olsayd evden kmaya zahmet etmezdin," dedi kr kadn. "Yolda bekleyen biri vard ve seni d krklna uratt." Mina grnmez bir cam siler gibi, ellerini ninesinin gzlerinin nnden geirdi.

"Sen bir cadsn," dedi. "Bu sabah iki defa helaya gittin," dedi kr kadn. "Bir defadan fazla gitmezsin hi." Mina gl yapmay srdryordu. "Gardrobun ekmecesinde ne sakladm bana gsterecek cesaretin var m?" diye sordu kr kadn. Mina acele etmeden gl pencerenin erevesine soktu, korsesinden kk anahtar kard ve onlar kr kadnn avucuna koydu. Parmaklarn kendi eliyle kapatt. "Git kendi gzlerinle gr," dedi. Kr kadn kk anahtarlar parmak ularyla inceledi. "Gzlerim hela deliinin iini gremez." Mina bam kaldrd ve sonra deiik bir duyguya kapld: Kr kadnn, Mina'nn kendisine baktm bildiini hissediyordu. "Benim ne yaptm seni o kadar ilgilendiriyorsa kendini helann deliine at," dedi. Kr kadn sznn kesilmesine aldrmad. "Sabahn erken saatlerine kadar yatakta oturup yazyorsun hep," dedi. "I kendin kapatyorsun," dedi Mina. "Sen de hemen el fenerini yakyorsun," dedi kr kadn. "Soluk alp veriinden anlyorum yazdn." Mina sakin olmaya alt. "Gzel," dedi bam kaldrmadan. "Diyelim ki yle. Peki ne var bunda?" "Hibir ey," diye yantlad kr kadn. "Yalnzca sana ilk cuma ayinini kartt." Mina iki eliyle birden makaray, makas ve bir avu bitmemi sapla gl toparlad. Tmn sepete koyup kr kadnn yzne bakt. "Peki yleyse helaya ne yapmaya gittiimi syleyeyim mi sana?" diye sordu. Mina kendi sorusunu yantlayana kadar ikisi de gerilip bekledi. "Smaya gittim."

Kr kadn kk anahtar sepetin iine att. "yi bir bahane olabilirdi," diye mrldand mutfaa girerken. "mrnde ilk kez azn bozduunu duymasam inandrabilirdin beni." Mina'nn annesi, kollar dikenli iek demetleriyle dolu, koridorun br ucundan geliyordu. "Neler oluyor?" diye sordu. "Ben deliyim," dedi kr kadn. "Ama saa sola ta atmaya balamadm srece belli ki beni tmarhaneye gndermeyi dnmyorsun." KOCA ANA'NIN CENAZES Bu yk dnyann tm imanszlar iin, Macondo Krall'nn mutlak hkmdar olup doksan iki yl yaadktan sonra geen eyll bir sah gn kutsal kokular iinde len ve Papann hazr bulunduu bir cenaze treniyle gmlen Koca Anann yksdr. Can damarlarna dek sarslan millet yeniden dengesini bulduuna; San Jacinto'nun gaydaclar, Guajira'nn kaaklar, Sinu'nun pirin ekicileri, Caucamayal'n fahieleri, Sierpe'nin bycleri ve Arataca'nn muz iileri o yorucu gece nbetinin ardndan kendilerine gelebilmek iin adrlarn kaldrp eski huzurlarna kavutuklarna; ve cumhurbakanyla bakanlar ve tarihin kaydettii en grkemli cenaze treninde halk ve doast gleri temsil eden kiilerin tm, mlklerinin denetimim yeniden ele geirdiine; Papa hazretleri ruh ve beden olarak cennete ykseldiine; cenazeye gelen kalabaln geride brakt bo ieler, sigara izmaritleri, kemirilmi kemikler, konserve kutular, paavralar ve pislikler yznden Macondo'da gezinmek olana kalmadna gre; imdi, n kapya bir tabure dayayp henz tarihiler el atma frsatm bulamadan bu ulusal amatann ayrntlarn en bandan balayarak anlatmann zamandr. On drt hafta nce, lapalar, hardal yaklar ve slklerle dolu sonu gelmez gecelerden sonra ve can ekiirken sayklamaktan bitkin dm durumda, Koca Ana son dileklerini aklayabilmek iin kendisini eski hezaran salncakl sandalyesine oturtmalarm buyurdu. O sabah Peder Anthony Isabel'in araclyla ruhuna ilikin ileri yoluna koymutu ve imdi yalnzca dnya ilerini, miraslar olan ve yatann evresinde ayakta bekleyen dokuz yeeniyle birlikte yoluna koymas gerekiyordu. Yznc ya gnnn eiinde bulunan ve kendi kendine konuup duran papaz, odada kalmt. Onu Koca Ana'nn yatak odasna karmak iin on adam gerekmiti ve onu aa indirip sonra, son dakikada yine yukar karmalar gerekmesin diye orada kalmasna karar verilmiti. En byk yeen olan Nicanor, haki urbas, mahmuzlu izmeleri ve gmleinin altnda mein klf iindeki .38 kalibrelik uzun namlulu altpatlaryla, dev gibi ve yrtc, noteri aramaya gitmiti. Artk toprak olmu

drt kuan sandklar ve dkntleriyle tklm tklm dolu karanlk odalaryla, pekmez ve mercankk kokan iki katl muazzam konak, bu ann beklentisi iinde bir hafta ncesinden beri felce uram durumdayd. Bir baka dnemde, kesilmi domuzlarn duvarlardaki engellere asld ve uykulu austos pazarlarnda geyiklerin boazland uzun ana holde, gndelikiler iftlik aletleri ve tuz uvallar zerinde uyuyor ve kt haberi koca iftliin drt bir yanna yaymak zere katrlar eyerlemek iin emir bekliyorlard. Ailenin geri kalan oturma odasndayd. Kadnlar miras muamelelerinden ve uykusuzluktan bitkin, gevek bir haldeydiler; birikmi saysz yaam doruu olan koyu bir yas tutuyorlard. Koca Ana'nn anaerkil katl, servetini ve adm nerdeyse kutsal bir itle evirmiti. Bu itin iinde amcalar yeenlerinin kzlaryla, kuzenler teyzeleriyle ve erkek kardeler baldzlaryla evlenerek karmak bir kan akrabal a oluturmular, bu da reme olaym bir ksrdngye evirmiti. Yalnz yeenlerin en genci olan Magdalena bundan kurtulmay baarmt. Sanrlarndan dehete kaplarak Peder Anthony Isabel'e cinlerini kovdurmu, ban kaztm ve Misyon Blgesi'nin mritlerine katlarak dnyadan elini eteini ekmiti. Koca Ana'nn vaftiz ocuklan, iileri, gzdeleri ve himayesindeki kiiler namyla hizmetiler arasnda soyadsz dolaan bir piler silsilesi yaratmlard. Koca Ana'nn lmnn artk bir an meselesi olmas, evresindeki yorucu bekleyii kprdatmt. Can ekien kadnn sadakat ve itaat grmeye alkn sesi kapal odada bir bas org borusundan daha gl deildi ama iftliin en uzak kelerinde yanklanyordu. Kimse bu lme kaytsz kalamazd. Koca Ana bu yzyl boyunca Macondo'nun arlk merkezini oluturmutu. Tpk gemite aabeylerinin, ana babasnn ve onlarn ana babalarnn iki yzyl kapsayan egemenlikleri boyunca olduu gibi. Kasaba onun soyad zerine kurulmutu. Kimse onun mal ve mlknn kaynan, snrlarn ya da gerek deerini bilmiyordu ama herkes, akan ve durgun sularn, yamurun ve kurakln ve blgenin yollarnn, telgraf direklerinin, artkyllarnn ve scak dalgalarnn Koca Ana'ya ait olduuna ve dahas, onun yaamlar ve mlkleri zerinde kaltsal bir hakka sahip olduuna inanmaya almt. Serin le sonralarnda, gbeinin ve yetkisinin tm arl eski hezaran salncakl sandalyesine skm, balkonunda otururken gerekten de son derece zengin ve gl bir kadn gibi, hatta dnyann en zengin ve gl kadn gibi grnyordu. Koca Ana'nn lml olduu, kendi soyunun yeleri ve Peder Anthony Isabel'in bunaka nsezileriyle drtlen Koca Ana'nn kendisi dnda kimsenin aklna gelmemiti. Ama Koca Ana, Albay Aureliano Buendia'nn 1885 Savalarnda iftliin mutfanda barikat kuran bir devriyesine kar duran byk anneannesi gibi yz yldan fazla yaayacana inanyordu. Ancak bu yln nisannda, Tanr'nn kendisine, aleni bir ekimede bir Federalist Masonlar gruhunu ahsen tasfiye etme ayrcalm bahetmeyeceim anlamt.

Arnn ilk haftasnda aile doktoru onu hardal yaklar ve uzun yn oraplarla iyiletirmeye almt. Doktorluu soydan gelmeydi, Montpellier mezunuydu ve felsefi inanc gerei ilminin ilerlemesine muhalifti. Koca Ana ona Macondo'da baka doktorlarn yerlemesini nleme yolunda yaam boyu srecek bir ayrcalk tanmt. Bir zamanlar kasabay at srtnda gezer, karanlk basarken mahzun ve hasta insanlar yoklard. Doa ona bakalarndan doma birok ocuun babas olma ayrcaln vermiti. Ama artritle katlaan mafsallar onu yataa balaynca, hastalarm ziyaret etmeden, faraziyeler, haberciler ve kk koturmalar araclyla tedavi etmeye balamt. Koca Ana tarafndan arlnca, stnde pijamalaryla, iki bastona dayanarak meydan gemi ve hasta kadnn odasna yerlemiti. Ancak Koca Anann lmek zere olduunu anlaynca stleri Latince yazd porselen kavanozlarla dolu bir sandk getirtmi ve hafta boyunca kadnn iini dn her eit bilgince merhemle svam, grkemli uyarclar ve gl fitillerle doldurmutu. Sonra aryan yere imi kurbaalar, bbreklerine ise slkler yerletirmi ve nihayet o gn sabahn erken saatlerinde berbere ondan kan almam sylemek ya da Peder Anthony Isabel'den onun cinlerini kovmasn istemek ikilemiyle yzlemek zorunda kalmt. Nicanor papaz artt. En iyi on adam, onu st aacndan gcrtl bir salncakl sandalyeye, nemli vesileler iin saklanan kflenmi glgeliin altna oturtulmu olarak, papaz evinden Koca Anann yatak odasna tadlar. Scak eyll afanda Viaticum'un kk am Macondolulara ilk duyuruyu yapt. Gne doduunda Koca Anann evi nndeki kk meydan bir tara panayrna benziyordu. Bir baka dnemi anmsatyordu bu. Koca Ana, yetmi yama gelinceye dek doum gnlerini anmsanabilen en uzun ve amatal karnavallarla kutlama alkanlndayd. Kasaballara damacanalarla rom sunulur, halk meydannda srlar kurban edilir ve bir masann zerine yerletirilen bando gn hi durmadan alard. Tozlu badem aalarnn altnda, yzyln ilk haftasnda Albay Aureliano Buendiann blklerinin kamp kurmu olduu yerde tezgahlar kurulup muz likr, rek, sucuk, kzarm et, kymal brek, sosis, avizeaac ekmei, tatl halka, sandvi, msr ekmei, pufbrei, ikembe, hindistancevizli kozhelva ve scak, ekerli romun yan sra her eit vr zvr, cicili bicili ssler, oyuncaklar ve biblolarla horoz dv ve piyango biletleri satlrd. alkantl kalabaln kargaas iinde, stnde Koca Anann resmi olan basma kumalar ve kei gmlekleri de satlrd. Bu enlikler doum gnnden iki gn nce balar, doum gnnde havai fieklerin gmbrts ve Koca Anann evinde dansl bir aile toplantsyla sona ererdi. zenle seilmi konuklar ve ailenin meru fertleri, piler grubundan bol bol hizmet grr, son moda arklarn notalaryla donatlm eski piyanolarn temposuna ayak uydurarak dans ederlerdi. Koca Ana salonun gerisinde keten yastkl bir koltua kurulur, tm parmaklan yzklerle ssl

sa eliyle sagrl emirler vererek partiye bakanlk ederdi. O gece, kimi zaman su ortakl yaparak, ama hemen her zaman kendi ilhamna dayanarak gelecek yln evliliklerini planlard. enlii noktalamak iin Koca Ana talar ve Japon fenerleriyle sslenmi balkona kar ve kalabala madeni paralar atard. Bu gelenek, biraz ailede art arda gelen yaslar, biraz da son birka yln siyasi istikrarszl nedeniyle kesintiye uramt. Yeni kuaklar o grkemli kutlamalarn yalnzca yklerini dinlemilerdi. Koca Ana'y Byk Ayin'de devletin bir memuru tarafndan yelpazelenirken ve Hollanda ii volanl eteiyle kolal patiska jponunu berbat etmemek iin ayinin ykseli annda bile diz kmeme ayrcalm kullanrken hi grememilerdi. Yallar, Maria del Rosario Castaneda y Montero'nun, babasnn cenazesine gidip henz yirmi iki yanda Koca Ana'ya dnm olarak yeni ve ltl bir vakarla dnd le somas malikane konandan kiliseye kadar caddeye denmi olan iki yz metrelik haly, getiklerinin bir sanrs gibi anmsyorlard. O ortaa hayali yalnzca ailenin deil milletin de gemiine aitti. Giderek uzaklap belirsizleen ve scak le sonralar sardunyalar arasnda bunald balkonunda artk gbela seilebilen Koca Ana, usulca eriyerek kendi efsanesine dnyordu. Yetkisini Nicanor araclyla kullanyordu artk. Gelenekle belirlenmi, kelimelere dklmemi bir vaade gre Koca Ana'nn vasiyetini mhrledii gn, miraslar gece srecek genel enlik ilan edeceklerdi. te yandan onun son dileklerini lmeden birka saat ncesine kadar aklamama yolunda karar vermi olduu da biliniyordu ve zaten hi kimse Koca Ana'nn lml olmas olasl zerinde ciddi bir biimde dnmemiti. Ancak bu sabah Viaticum'un an sesleriyle uyannca, Macondolular Koca Ana'nn yalnzca lml olduunu deil lmekte olduunu da anladlar. Son saati gelmiti. Onu keten araflar arasnda, ark krepinden yaplma toz ykl sayvann altnda, kulaklarna dek sarsabr srlm olarak yatarken grenler, anaerkil memelerinin clz solumasnda bir yaam belirtisi bulmakta glk ekerdi. Elli yama dek en ateli taliplerini bile reddeden ve doa tarafndan tm ocuklarn tek bana emzirecek kadar iyi donatlm olan Koca Ana, ocuksuz ve bakire olarak lyordu. Kutsal ya srme an geldiinde Peder Anthony Isabel onun avularn yalayabilmek iin yardm istemek zorunda kald, nk can ekimeye baladndan beri Koca Ana'nn yumruklar sklyd. Yeenlerinin abas sonusuz kald. Mcadele srasnda, can ekien kadn bir haftadr ilk kez, deerli talarla donanm elini gsne bastrd ve renksiz baklarm yeenlerine dikerek, "Soyguncular," dedi. Sonra ayin cppesi iindeki Peder Anthony Isabel'i ve kutsal gereleri tayan yardmcsn grd ve sakin bir inanla mrldand: "lyorum." Ardndan iri elmasl yzn karp rahibe aday Magdalena'ya verdi; en gen miras olduundan yzk ona aitti. Bu da bir gelenein sonu oldu: Magdalena mirastan feragat edip onu kiliseye devretmiti. Gn aarrken Koca Ana son talimatm vermek zere Nicanor'la yalnz kalmak istedi. Yarm saat boyunca, akl tamamen

banda olarak, ilerinin ynetimi hakknda sorular sordu. Bedeninin durumuna ilikin zel emirler verdi ve son olarak da gmlme ncesindeki gece nbetiyle ilgilendi. "Gzn iyice aman gerek," dedi. "Btn deerli eyleri kilit altnda tut, nk pek ok kii bu nbetlere yalnzca hrszlk etmek iin gelir." Az sonra papazla yalnz kalnca iten ve ayrntl bir biimde, savurganca gnah kard ve daha soma da yeenlerinin huzurunda kutsal ekmekle arab tatt. te o zaman, son dileklerini aklayabilmek iin kendisim hezaran salncakl sandalyesine oturtmalarn istedi. Nicanor, ikiye katlanm yirmi drt tabaka kat zerine gayet temiz bir el yazsyla, Koca Ana'nn servetinin titiz bir dkmn yapmt. Koca Ana sakin soluklar arasnda, doktorun ve Peder Anthony Isabelin tanklnda, byklnn ve yetkisinin esiz ve yce kayna olan mlknn listesini notere yazdrd. Gerek boyutlarna indirgendiinde tm mlk, smrgenin kuruluunda kral buyruuyla balanm blgeden ibaretti; zaman iinde karmak kar evlilikleri araclyla tm Koca Ana'nn denetimi altnda toplanmt. Be kasabay kapsayan ve tek bir tohumun bile toprak sahiplerinin zararna ekilmedii o uurlar belirsiz, ilenmemi arazide yz elli iki aile, kirac ifti olarak yayordu. Her yl isim gnnn arifesinde, Koca Ana topraklarn devlete intikal etmesini engelleyen tek denetim mekanizmasn kullanr, yani kiralar toplard. Evinin arka verandasnda oturup, topraklan zerinde yaama hakk iin yaplan demeyi ahsen kabul ederdi, tpk yz ym akn bir sre boyunca atalarnn, kiraclarnn atalarndan kabul etmi olduu gibi. gnlk toplama ilemi sona erdiinde, avlu armaan olarak getirilip braklan domuzlar, hindiler, tavuklar, topran ilk rnleri ve aar vergileri ile tklm tklm dolmu olurdu. Aslnda bandan beri l olan ve ilk incelemede yz bin hektar olarak hesaplanan bir topraktan ailenin toplad tm rn bunlardan ibaretti. Ama tarihsel gelimeler bu uurlar iinde Macondo blgesinin alt kasabasnn, hatta ile merkezinin byyp refaha ermesine yol amt, bu durumda hi kimse, iinde yaad eve ilikin olanlar dnda herhangi bir mlkiyet hakkna sahip deildi, nk toprak Koca Ana'ya aitti ve kira ona deniyordu, tpk hkmetin de caddelerin vatandalar tarafndan kullanm iin ona deme yapmak zorunda olduu gibi. Yerleme alanlarnn d mahallelerinde, saym ve bakm hibir zaman yaplmayan birka hayvan, sarlarnda asma kilit biiminde birer damgayla babo dolard. Bu srlarn yazn susuzluktan lmek zere srlerinden ayrlp gittikleri ve saylarnn fazlalndan ok danklklar nedeniyle yayldklar uzak blgelerde de tannan bu kaltsal damga, efsanenin en somut dayanaklarndan biriydi. Kimsenin aklama zahmetine girmedii nedenlerden tr evin geni ahrlar son i savatan bu yana giderek boalm ve yakn gemite de buralara ekerkam presleri, st sama odalar ve bir pirin deirmeni kurulmutu. Kalem kalem saylan mal varl dnda Koca Ana vasiyetinde, Bamszlk Sava srasnda evin bir yerine gmlm ve belli aralklarla

yaplan zahmetli kazlar sonucu bulunamam olan sandk altndan da sz ediyordu. Kiralanm topran iletilmesi hakkyla aar vergisini, ilk rnleri ve her eit olaanst ba kabul etme hakknn yan sra miraslar, gml hazinenin bulunmasn kolaylatrmak amacyla yaplp kuaktan kuaa aktarlan ve her bir kuak tarafndan biraz daha mkemmelletirilen bir haritaya da sahip oluyorlard. Koca Ana'nn maddi servetini birer birer sayp dkmesi saat srd. Bunaltc yatak odasnda lmn eiindeki kadnn sesi, adlandrd her eyi yceltiyor gibiydi. Titrek imzasn attnda ve tanklar da kendi imzalarn eklediklerinde, evin nndeki meydanda tozlu badem aalarnn glgesinde toplanmaya balayan kalabaln yrei gizli bir rpertiyle sarsld. imdi eksik kalan tek ey manevi servetinin ayrntl bir listesiydi. Koca Ana olaanst bir abayla atalarnn da lmeden nce soylarnn egemenliini gvenceye almak iin harcadklar trden bir abayla kendini heybetli kalalarnn stnde ykseltip anlara dalarak, otoriter ve iten bir sesle, grnmez mal varlnn listesini notere yazdrd: Toprakaltnn zenginlikleri, blgenin sular, bayran renkleri, milli egemenlik, geleneksel partiler, insan haklar, yurttalk haklan, milletin nderlii, temyiz hakk, meclis oturumlar, tavsiye mektuplar, tarihsel kaytlar, serbest seimler, gzellik kralieleri, ulu sylevler, byk gsteriler, sekin gen hanmlar, gerek beyefendiler, titiz askeri zevat, anl Kardinal Hazretleri, Yargtay, ithali yasak olan mallar, liberal hammlar, et sorunu, dilin arl, iyi rnek olmak, zgr fakat sorumlu basn, Gney Amerika'nn Atina's, kamuoyu, demokrasi dersleri, Hristiyan ahlak, dviz darl, snma hakk, komnizm tehdidi, devletin gemileri, hayat pahall, cumhuriyeti gelenekler, sekin olmayan snflar, siyasi destek demeleri. Bitiremedi. Zahmetli sayp dkme ilemi son soluunu kesiverdi. ki yz yl boyunca ailenin gcnn ahlaki gerekesini oluturmu olan soyut formller kargaas iinde boulan Koca Ana yksek perdeden bir geirti salverip ld. O gn leden sonra uzak ve karanlk bakentin insanlar, gazetelerin ek basklarnn ilk sayfasnda yirmi yalarnda bir kadnn resmini grnce onun yeni bir gzellik kraliesi olduunu sandlar. Koca Ana, gerekli rtular yapldktan sonra bytlp drt stuna baslm bu fotorafnda yansyan bir anlk genlii bir kez daha yayor gibiydi. Gr salar fildii bir tarakla bann tepesine toplanm, dantel yakasna elmas bir bro ilitirilmiti. Yzyln balarnda Macondo'dan geen bir sokak fotorafsnca yakalanm ve yllarca gazetenin morgunda, kimlii belirlenemeyen kiiler blmnde saklanm olan bu imge, gelecek kuaklarn belleinde uzun sre kalacakt. Klstr otobslerde, bakanlklardaki asansrlerde ve duvarlarna soluk ssler aslm kasvetli ay salonlarnda, bunaltc, rutubetli, stmal bir blgede len ve lkenin br yrelerinde ad birka saat ncesine basl kelimelerle kutsanana

kadar duyulmam olan bu nemli kiiden yceltici bir sayg ile sz ediliyordu. nceden iseleyen yamur, gelip geenleri sis ve kukuyla rtyordu. Tm kilise anlar len iin alyordu. Harp Okulu rencilerinin diploma trenine giderken haberi alp aran cumhurbakan, telgrafn arkasna kendi eliyle yazd bir notla, Harp Bakan'na konumasn Koca Ana iin bir dakikalk sayg duruuyla bitirmesini neriyordu. Toplumsal dzene lm dokunup gemiti. Kentin duygularndan, sanki artc bir filtreden geerek kendisine ulamlar gibi etkilenen cumhurbakan bile, arabasndan yakalad bir anlk ama bir lde vahi grntyle kentin suskun aknlm alglayabilmiti. Yalnzca birka ufak kahve ak kalmt; Bakent Katedrali dokuz gnlk cenaze treni iin hazrlanyordu. Hkmet binasnda, gazetelere sarnm dilencilerin, Dorik stunlar ve lm cumhurbakanlarnn suskun heykelleri altnda uyuduklar yerde, meclisin klar yaklmt. Cumhurbakan, yasl bakentin grnmnden etkilenmi bir halde alma odasna girerken, bakanlar kasvetli kyafetleriyle ayakta ve her zamankinden daha solgun ve ciddi, onu bekliyorlard. O gecenin ve onu izleyen gecelerin olaylar, sonralar tarihi bir ders olarak nitelendirilecekti. Yalnzca kamu gcne sahip azametli kiilere esin kayna olan Hristiyan ruhu nedeniyle deil, ayn zamanda farkl karlarn ve elikili yarglarn o anl anl gvdeyi defnetmek gibi ortak bir ama evresinde uzlamalarndaki feragat nedeniyle de byleydi bu. Koca Ana, yllar yl imparatorluunun toplumsal barm ve siyasi uyumunu, gizli mallarnn bir parasn oluturan sandk dolusu sahte semen belgesi araclyla gvence altna almt. Hizmetindeki adamlar, himayesindekiler, kiraclar, genciyle yalsyla, yalnzca kendi oy haklarn deil, yz yldr l olan semenlerinkileri de kullanrlard. Koca Ana, geleneksel gcn geici yetkiye, st tabakann sradan halka, Tanrsal bilgeliin insani doalamaya stnl ilkesini uyguluyordu. Bar zamanlarnda katedral heyeti yeliklerini, aidath papazlklar, arpalklar hakim iradesiyle onaylar ya da onaylamaz, gizli manevralara ya da seim sahtekarlklarna bavurarak da olsa dostlarnn refahm gzetirdi. alkantl dnemlerde Koca Ana partizanlarna silah salanmasna gizlice katkda bulunur ama herkesin nnde kurbanlarnn yardmna koard. Bu yurtsever abalar ona en yksek payeleri salamt. Cumhurbakan, sorumluluunun arlm tartmak iin danmanlarna bavurma gereini duymamt. Sarayn kabul salonu ile genel valilerin arabalar iin kullanlan kk, ta deli avlu arasnda, smrgenin son gnlerinde Portekizli bir keiin ak uruna kendini asm olduu karanlk servili bir i bahe vard. Bakan, madalyal memurlardan oluan grltc grubuna karn, karanlk bastktan soma oradan geerken hafif bir kararszlk rpertisini bastramazd. Ama o gece, titreyii bir nsezi gc tayordu. O zaman tarihi yazgsnn tam bilincine vararak dokuz gn sreyle millete yas tutulmasn ve Koca Ana'ya, sava meydannda vatan iin can vermi bir

kahramana yakr ehitlik rtbesinin verilmesini buyurdu. O sabah milli radyo ve televizyon istasyonlarndan vatandalarna yapt etkileyici konumada da dile getirdii gibi, Milletin nderi, Koca Ana iin dzenlenen cenaze treninin dnyaya yeni bir rnek olacana inanyordu. Bylesine soylu bir ama yine de birtakm ciddi glklerle arpmak durumunda kalacakt. lkenin, Koca Ana' nn uzak atalar tarafndan kurulmu olan hukuki yaps, ortaya kmaya balayan trden olaylara hazr deildi. Yasalarn diplomal simyaclar olan bilge hukuk doktorlar, cumhurbakannn cenaze trenine katlmasna olanak verecek bir forml aray iinde, tefsir ve kyaslamalara daldlar. Politikann st katmanlar, din adamlar ve maliyeciler, dehet dolu gnler yaad. Macondo'nun sert eyllnde gvdesi kabarcklarla dolarken, Koca Ana'nn hizmetleri, meclisin yz yllk soyut yasalarla seyreltilmi engin yarm dairesinde, milli kahramanlarn yalboya tablolar ve Yunan dnrlerinin bstleri arasnda, hi iitilmemi boyutlara ulat. nsanlar onu ilk kez hezaran sandalyesinden, le sonras uyuukluklarndan ve hardal yaklarndan bamsz olarak dnp konutular ve onun efsaneyle damtlm, yasz ve saf kiiliini grdler. Bitmek tkenmek bilmeyen saatler, lkenin her kesinde yanklanan ve basn szclerince saygnlk kazandrlan kelimeler, kelimeler, kelimelerle doluyordu. Sonunda o aseptik yasa koyucular meclisindeki gereki biri bu tarihi laf kalabalm kesip Koca Ana'nn cesedinin glgede 40 derecede onlarn kararm beklediini anmsatt. Yazl yasann katksz atmosferinde saduyunun bu patlay karsnda kimse bir aknlk belirtisi gstermedi. Bir yandan cumhurbakannn defin trenine katlmasna olanak verecek emsal araylar, gr uzlatrmalar ya da anayasal dzeltmeler srdrlrken; bir yandan da kadavrann mumyalanmas yolunda emirler verildi. yle ok ey sylenmiti ki tartmalar snrlar geip okyanuslar at ve Papa'nn Castel Gandolfo'daki evinde bir kehanet gibi esti. Durgun austos gnlerinin uyuukluundan toparlanan Papa hazretleri pencerede durmu, dalglarn bir gen kzn kesilen kafasn aradklar gl seyrediyordu. Son birka haftadr akam gazeteleri baka bir eyden sz etmiyordu ve Papa hazretleri yazlk evinin bu kadar yaknndaki esrarengiz olaya kaytsz kalamyordu. Ama o akam umulmadk bir deiiklikle, gazeteler olas kurbanlarn fotoraflar yerine yirmi yalarnda bir tek kadnn siyah ereveli bir resmini basmlard. "Koca Ana," diye haykrd Papa hazretleri. Yllar nce Aziz Peter'in tahtna k vesilesiyle kendisine sunulan soluk fotoraf hemen tanmt. "Koca Ana," diye koro halinde haykrd Kardinaller Heyeti'nin yeleri, zel dairelerinde. Ve Hristiyanln usuz bucaksz imparatorluunda yirmi yzyl iinde nc kez, bir saatlik bir aknlk, znt ve tela yaand. Sonunda Papa hazretleri uzun, siyah, lks arabasna yerleip Koca Ana'nn uzak ve grkemli cenazesine gitmek zere yola koyuldu. Iltl eftali baheleri geride kalmt, ardndan henz patrtdan

habersiz taze film yldzlarnn teraslarda gnelendikleri Via Appia Antica ve sonra da Tiber kysndaki Castel Sant'Angelo'nun kasvetli dalk burnu. Karanlk basarken St. Peter Bazilikasnn yankl an sesleri Macondo'nun atlak ngrtlarna kart. Roma mparatorluu ile Koca Ana'nn iftlikleri arasndaki snr belirleyen dolak sazlar ve sessiz bataklklar zerindeki boucu adrnda, Papa hazretleri btn gece insan kalabalklarnn geiinden tedirgin olan maymunlarn amatasn dinledi. Gece yolculuu srasnda bindii kano, yukka uvallar, yeil muz saplar, sandklar dolusu tavuk ve anslarm Koca Ana'nn cenazesinde bireyler satmada denemek iin olaan ilerini brakm erkekler ve kadnlarla dolmutu. Kutsal Peder o gece, kilisenin tarihinde ilk kez, uykusuzluk hummas ve sivrisinek eziyeti ekti. Ama Byk htiyar Kadn'n topraklar zerinde tm grkemiyle aaran gn, kudret nar ve iguanann ilkel gzellii, yolculuun skntlarn belleinden silip zverisini dllendirdi. Nicanor, kapya kez vurulmasyla uyanmt. Papa hazretlerinin terifinin yakn olduunu bildiriyordu bu vurular. lm eve sahip km gibiydi. Cumhurbakannn birbirini izleyen acil sylevlerinden ve susturulmu olmalarna karn beylik simgeler araclyla duyulmaya devam eden ateli tartmalardan esinlenen insanlar her ii brakm, karanlk koridorlar, kalabalk geitleri, boucu tavan aralarn doldurmulard. Daha sonra gelenler de kiliseyi evreleyen alak duvarlara, parmaklklara, gzleme noktalarna, aalara ve korkuluk duvarlarna trmanp ellerinden geldiince yerlemilerdi. Orta salonda Koca Ana'nn kadavras, titrek bir telgraf kmesinden kacak nemli kararlar bekleyerek mumyalayordu. Alamaktan bitkin den dokuz yeen, lnn baucunda, karlkl gzetimin cokusu iinde son gecenin nbetini tutuyorlard. Oysa kainat, bekleyii daha gnlerce uzatacakt. Drt deri tabure, bir testi temiz su ve dulavratotundan bir hamakla donatlm il genel meclisi salonunda geirdii uzun, bunaltc geceler boyunca uykusu kaan Papa hazretleri, ter iinde, dilekeler ve idari emirler okuyarak oyalanyordu. Gn boyunca onu pencereden grmeye gelen ocuklara talyan ekeri datyor ve amberaacnn altnda Peder Anthony Isabel ile, ara sra da Nicanor'la le yemei yiyordu. Bekleyiin ve scan uzatt sonu gelmez haftalar ve aylar byle geirdi. Sonunda bir gn Peder Pastrana davulcusuyla meydann ortasna kp karar bildirisini okudu. Kamu dzeninin bozulduu, gmbedegm ve cumhurbakannn elinde, gmbedegm, Koca Ana'nn cenazesine katlmasna olanak veren, gmbedegm, olaanst yetkiler bulunduu duyuruluyordu, gmbedegm, gmbede, gmgm, gmgm. Byk gn gelmiti. El arabalar, kzarm yiyecek satclar ve piyango bfeleriyle ve boyunlarna ylanlar dolayp ylanck illetim kesinlikle iyiletiren ve sonsuz yaam garanti eden bir merhem satan adamlarla dolu caddelerde; insanlarn kurduklar adrlarla ve yaydklar uyku tulumlaryla beneklenmi kk meydanda, ufak tefek evik okular yetkililere yol ayorlard. te orada,

o yce an bekliyordu hepsi: bu yknn banda saylanlara ek olarak, San Jorge'nin amarc kadnlar, Cabo de la Vela'nn inci avclar, Cienaga'dan balklar, Tasajera'dan karides avclar, Mojajana' dan bycler, Manaure'den kayatuzu iileri, Valledupar' dan akordeoncular, AyapePin usta binicileri, San Pelayo'dan yoksul mzisyenler, La Cueva'dan horoz yetitiricileri, Sabanas de Bolivar'in tuluatlar, Rebolo'nun zppeleri, Magdalena'nn krekileri, Monpotftan sahtekarlar ve daha niceleri. Albay Aureliano Buendia'nn kampndan kalma asker emeklileri bile balarnda krknn, kaplan penelerinin ve dilerinin debdebesi iindeki Marlborough Dk ile birlikte Koca Ana'ya ve onun soyundan olanlara besledikleri yz yllk nefreti bastrarak, altm yldr bekledikleri emekli aylklarnn denmesini cumhurbakanndan istemek iin cenazeye gelmilerdi. Saat on birden az nce, ssl psl ceketlerle telkari miferler giymi soukkanl, sekin bir savalar ktasnn zapt etmeye alt, gneten bunalm lgn kalabalktan gl bir sevin uultusu ykseldi. Jaketataylar ve silindir apkalaryla vakur ve ciddi, cumhurbakan ve bakanlar; meclis, Yargtay, Dantay, kilise ve geleneksel partilerden delegeler; bankaclk, ticaret ve sanayi sektrlerinin temsilcileri, telgrafhanenin kesinden dnp ortaya ktlar. Dazlak ve tombul, yal ve illetli cumhurbakan, onun daha kim olduunu bilmeden greve geldiini grm olan ve ancak imdi varlnn asl gerekesini anlayabilen kalabaln akn gzleri nnde yryordu. Makamlarnn arlyla zayf dm ba piskoposlar ve gl gsleri madalyadan zrhlarla kapl askeri zevat arasnda ilerlerken, Milletin nderi o kuku gtrmez iktidar havasn salglyordu. kinci srada, sakin yas krepleri iinde, var olmu ya da olabilecek her ey iin seilmi milli kralieler yryordu. lk kez dnyevi grkemlerinden syrlm olarak, nlerindeki kainat kraliesini izliyordu hepsi: soya fasulyesi kraliesi, sakzkaba kraliesi, muz kraliesi, yukka kraliesi, guava kraliesi, hindistancevizi kraliesi, brlce kraliesi 225 mil uzunluunda iguana yumurtalar kraliesi ve bu yknn sona ermesini engellememek iin sz edilmeyen tm brleri. Morlara brnm tabutunda, yaamdan sekiz bakr germe somunu ile ayrlm olan Koca Ana o anda formaldehit sonsuzluuna ylesine dalmt ki kendi byklnn boyutlarm kavrayamyordu. Scan verdii uyuuklukla evinin balkonunda dlemi olduu tm grkem, ann tm simgelerinin kendi ans nnde eildii o krk sekiz aaal saat boyunca gereklemiti. Sayklad anlarda Vatikan baheleri zerinde debdebeli bir araba iinde uarken dledii Papa hazretleri bile, palmiye yaprandan rlm bir yelpazeyle sca alt edip dnyann en nemli cenaze trenini yce varlyla onurlandrmt. Bu g gsterisinden gzleri kamaan halk, kasaba byklerinin ekimelerine bir anlama ile son verilip katafalk, ilerinden en byklerinin

omuzlarnda caddeye indirildii srada evin at kiriinde kopan agzl telan farkna varmad. Hi kimse, korteji Macondo'nun bunaltc sokaklar boyunca izleyen lekargalarnn tetikteki glgesini grmedi. Ne de bykler getikten sonra sokakta braktklar mikrop yuvas p ynlarn fark ettiler. Koca Ana'nn yeenlerinin, vaftiz ocuklarnn, hizmetilerinin ve himayesindeki tm kiilerin, cenaze karlr karlmaz evi kapatp kaplar sktklerini, kalaslarn ivilerini kartp evi blmek iin temellerine kadar kazdklarm da sezmediler. Cenazenin patrts arasnda hi kimsenin karmad tek ey, on drt gn sren yakarlar, vgler ve tumturakl sylevler sona erip de mezar kurun bir kaideyle mhrlendii zaman kalabaln koyuverdii, gk grltsne benzer bir rahatlama soluuydu. Hazr bulunanlardan kimileri yeni bir dnemin douuna tank olduklarnn farkndaydlar. imdi Papa hazretleri yeryzndeki grevini tamamlam olarak ruhen ve bedenen gkyzne ykselebilir, cumhurbakan makamna kurulup kendi saduyusuyla lkeyi ynetebilir ve var olup olabilecek her eyin kralieleri de evlenip mutlu olabilir ve bir sr olan dourabilir ve sradan insanlar da adrlarn Koca Ana'nn usuz bucaksz topraklan zerinde keyiflerinin istedii yere kurabilirlerdi, nk onlara kar kabilen ve bunu yapmaya yeterli gc olan tek kii, kurundan bir kaidenin altnda rmeye balamt bile. Geriye kalan tek ey birinin kap azna bir tabure yaslayp bu yky, gelecek kuaklara bir ders ve rnek olsun diye anlatmasyd, yle ki dnyann imanszlar arasnda Koca Ana'nn yksn bilmeyen hi kimse kalmasn, nk yarn, aramba gn, pler gelecek ve onun cenazesinden kalan pleri bir daha hi geri gelmemek zere sprp gtrecek. 165

You might also like