Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Íçindekiler: Editör'den Yol Haritasi....................................................Felsefe Ekibi Postmodernizm Üzerine Kisa Bir Bakiç......Hasan Engin Çener Postmodern(izm)ite Nedir?..............................Felsefe Ekibi Postmodernite-Kavramlar...............................Felsefe Ekibi Modernizm, Postmodernizm, Marksizm.............Yavuz Adugit ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/ 1 -~ 2 19.11.2008 19:02 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/ 2 -~ 2 19.11.2008 19:02
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
10 ünlüden 10 ünlü söz 1. ''Kiyioglu da agaca benzer, ne denli yüksege ve ìyìga çìkmak isterse, o denli kök salar yere, ayagìlara, karanlìga, delilige, kötülüge.'' Nietzsche 2. Yayam yollarìnda kendimizle tekrar tekrar, binbir kìlìkta karyìlayìrìz. Carl 1ung 3. Kendi kendine bulayìcìsìndìr, bunu anìmsa. "Senin" sana galip gelmesine izin verme. Henri Michaux 4. Egoist, kendi yayamìnda fazlasìyla rol oynayan kiyidir. Dan Bennet 5. Însanlarla iç içe olmak, insanì kendini gözlemlemeye götürür. Kafka 6. Hiçbir zaman geçmiyi ele alarak gelecegi planlayamazsìn. Edmund Burke 7. "Kendimi yargìlamadan, kimseyi yargìlamadìm." Albert Camus 8. Însanlarì, içine fikir yürüterek girmedikleri bir durumdan fikir yürüterek çìkartamazsìnìz. 1onathan Swìft 9. Hakkìnda konuyamayacagìmìz yeylerde sessiz kalmamìz gerekir. Ludwig Wittgenstein 10. ~Bütün düyüncenin en yüksek çatìykìsì, düyüncenin, düyünemeyecegi bir yey bulma çabasìdìr.¨ Soren Kierkegaard
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Ateç Çeviren: Birten LOSTAR Genç olanlar hemen hemen hiç tanìmayacak o ateyi, ki utançtan daha hararetle körüklenmiy, yaylì kadìn, ayktan çìldìrmìy su aramaya koyturuyor. Yaylì Ophelia, kurumuy ellerinde devedikenleri, yarkì söyledigini sanìyor közleymiy sesi. Ama su aynì ve yaylì çìnarìn yeyil filizleri var ve cìlìz yarkì kekeliyor aynì kelimeleri. Güzel degil. Ama atey, bu eski meyaleye adamìy ki kendini ne güzellik, ne saygìnlìk, ne de zaman dinliyor. M. VASALIS KADINLAR $IIRI FARKLI YAZARLAR adlì yiir kitabìndan Düzenleyen: Cox Habbema
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Düyünürler Felsefe Ekibi Adorno Theodor W. Adorno (1903-69) "Frankfurt Okulu" ya da "Eleytirel Kuram" olarak anìlan düyünce hareketinin en önemli üyelerindendir. Babasì, Protestanlìga geçmiy Yahudi kökenli bir yarap imalatçìsì, annesi Fransìz/Korsika kökenli bir opera sanatçìsìydì. Katolik bir aileden gelen annesi tarafìndan nüfus kütügüne Wiesengrund-Adorno olarak kaydettirilen Adorno,1943'ten itibaren sadece anne soyadìnì kullanmìytìr. Frankfurt'ta müzik ve felsefe ögrenimi gördü. Siegfried Kracauer, György Lukács, Ernst Bloch ve Walter Benjamin gibi dönemin radikal yazarlarìnìn etkisi altìnda Marksizme yaklaytì, ancak herhangi bir siyasal partiye katìlmadì. Düyüncesinin oluyumunda asìl önemli olan figürler, besteci Arnold Schönberg ile Frankfurt Toplumsal Araytìrmalar Enstitüsü'nün yöneticisi Max Horkheimer'di. Adorno da 1930'larìn bayìnda Enstitü' ye katìldì. Nazilerin Almanya'da iktidarì almalarìndan sonra Îngiltere'ye ve ardìndan ABD'ye göç etti. Burada, kendi yönetimindeki bir çalìyma grubuyla, sonradan aynì baylìkla yayìmlanacak olan Otoriter Kiyilik (The Authoritarian Personality, 1950) araytìrmasìnì yönetti. Savaytan sonra Frankfurt'a dönerek Horkheimer'la birlikte Enstitü'yü yeniden kurdu. Diger önemli yapìtlarì, Philosophie der neuen Musik(1949; Modern Müzigin Felsefesi), Dialektik der Aufklaerung (Horkheimer ile, 1947; Aydìnlanmanìn Diyalektigi, Kabalcì), Negative Dialektik (1960; NegatifDiyalektik) ve Ästhetische Theorie'dir (1970; Estetik Kuramì). Türkçe'de Eleytiri Toplumu Üstüne Yazìlar (Belge, 1990) adlì kitabìn dìyìnda Adorno'nun; Benjamin, 1ameson, Brecht ve Lukács'la birlikte, bir makalesinin yer aldìgì Estetik ve Politika adlì kitap da Eleytiri Yayìnevi tarafìndan 1985'te yayìmlandì. http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Author.asp?ID÷20043 Agnes Haller 1929'da Budapeyte'de dogdu. Aile fertlerinin pek çogunu kaybettigi ::Düsünürler:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y9.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:11 ::Düsünürler:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y9.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:11
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Editör'den Tekrar merhaba, ~Felsefe Ekibi¨ olarak, site ve forumuyla 4 yìlì geride bìraktìgìmìz yu günlerde dergimizin de 2.sayìsìnì sizlere ulaytìrmanìn mutlulugunu yayìyoruz. Înternet ortamìnda, düyünceye yer açma kararlìlìgìnì ~Felsefe Ekibi Dergisi¨ ile de sürdürmek niyetindeyiz. Nitelikli ve kalìcì olanì üretmek için, yogun emek vererek ve coykuyla sürdürdügümüz çabalarìmìzì bundan sonra da devam ettirecegiz. Sizlere güzel bir haber daha duyurarak bu sayìmìzìn dosya konusuna geçecegiz. Haberimiz, ~Us Atölyesi Dergisi¨ ile yaptìgìmìz iybirligi. Dergi, Îstanbul Anadolu yakasìnda etkinlik gösteren ~Us Atölyesi¨ nin Türkiye`nin her yerine dagìtìlan ve tirajì 2000 olan dönemsel yayìnì. ~Felsefe Ekibi Dergisi¨nde yer alan yazìlardan Us Atölyesi Dergi editörlügünce seçilenler dergide yer almaya devam edecek. Devam edecek diyoruz, çünkü, derginin 1.sayìsìnda Hasan Engin $ener`in ~Tahakküm Biçimleri: Scott ve Foucault¨ baylìklì yazìsì okuyucularì ile buluytu bile. ~Felsefe Ekibi Dergisi¨ periyodik ve konulu bir dergidir. Bu sayìmìzìn konusu ~postmodernizm.¨ 1990`lì yìllarda postmodernizm olgusu üzerine tartìymalarìn giderek etkisini yitiriyor oldugu söyleniyorsa da, modernizm eleytirisi baglamìnda konu gündeme gelmeye devam ediyor. Dergideki ~Ekip¨ imzalì metinlerde, konunun önde gelen düyünürlerinden yaptìgìmìz derlemeleri sunuyoruz. Hep belirttigimiz gibi, Felsefe Ekibi, farklì düyünceleri tanìtmaya gayret ederken, düyünen insanlara, felsefece düyüncelerini paylaymalarì için ortam oluyturma niyetiyle hareket ediyor. Daha ikinci sayìmìzda, bizlere yazìlarì ile katìlan yeni imzalar, gelecek için umudumuzu arttìrìyor. ::Editör'den:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y0.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:03 ::Editör'den:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y0.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:03 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Yol Haritasi Felsefe Ekibi Îlk sayìmìzda da degindigimiz gibi, Yol Haritasì baylìgì altìnda site ve forumda yer alan tartìyma ve metinleri izleksel olarak sizlere tanìtmayì amaçlamaktayìz. Dergimizin ikinci sayìsìnìn kapak konusu Postmodernizm. Bu sayìda, Yol Haritasì nì kapak konusuyla baglantìlì olarak oluyturduk. Bu sayìda yer alan bir çok metin aslìnda site ve forumda bulunan metinleri kaynak olarak kullanìyor. Bilindigi gibi kimi yazarlarca postmodernleyme, modernleyme sürecinin devamì olarak niteleniyor. Postmoderniteye bir anlamda modernite eleytirisi denebilir. Batìdaki modernleymenin neligine deginen yazìlara baglantìlar vererek Yol Haritasì na baylìyoruz. Modernizm- modernite-modernleyme Ekran okumasìna sabrì olanlar için kapsamlì bir yazì dizisi. Metinler, modernleyme kavramlarì dahil sürecin Rönesansa kadar inen tarihsel dönüm noktalarìna da deginiyor. Modernligin Baylangìcì Ali Akay bu kìsa yazìsìnda, modernligin baylangìcì ve cografyasìna deginiyor. Îlerleme ve Îkinci Modernlik Ahmet Însel in metni, Modernizmin ideolojisine çok kìsa degindikten sonra, postmodern açìlìma da giriy yapìyor. Sanatta Modernizm Süreksizligin Diyalektigi. Postmodernizmin, modernizme yönelik bir kültür-sanat eleytirisi ile bayladìgìnì dikkate alìrsak, postmodernizm metinlerinde yer alan bir çok sanatsal akìmìn birbirlerini izleyen sürecini görebilmek açìsìndan, görsel malzeme ile de desteklenen bu çalìyma, meraklìlarì için en azìndan bilgilerini anìmsamaya yardìmcì olabilir. Modernizm üzerine farklì yorumlar içeren metinlerin ardìndan Postmoderniteye giriy yapabiliriz. Postmodern Felsefe (site) Postmodern Felsefe (forum) Modernizmden Postmodern Söylemlere Dogru Postmodernizmden Anlayìlanlar Postmodern Söylem Üzerine (Forum) Yapìsalcìlìk Ötesi ve Derrida Edebiyat eleytirisi baglamìnda, postmodernizm. Postmodernizm ve Marksizim
::FELSEFE EKIBI DERGI:: Yol Haritasi http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y1.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:03 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: Yol Haritasi http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y1.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:03 ...Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
POSTMODERN(ÎZM)ÎTE NEDÎR? Felsefe Ekibi Postmodern(izm)ite ve türevi terimlerin anlamì ve dolayìsìyla tanìmlanmasì konusunda yazarlarìn (yorumcularìn) uzlayma içinde olmadìgìnì biliyoruz. (Postmodernizmi tanìmlamaya kalkìymanìn yarattìgì sorun, terimin her bir tikel alanda farklì anlamlara gelmesidir. Featherston) Postmodernizmi degiyik görünümleri ile okuyucuya sunma çabamìz kapsamìnda, Postmodernizmin neligine yönelik görüyleri içeren bir derlemeyi sizlere sunuyoruz. Felsefe Ekibi. 1.Heryeyden önce, postmodernizm felsefedeki kimi geliymelerden radikal sonuçlar çìkartìr. Postmodernizm, kesinlikle, daha önceki Kìta Avrupasì felsefesi gelenegi içinde sìklìkla ele alìnmìy olan konularì tekrarlar. Postmodernistler, ortodoks Aydìnlanmanìn en karakteristik kabulleri karyìsìnda eleytirel bir tavìr alìrlar. 2. Tarihsel Geçmiy Postmodernist düyüncenin oluyumu için ikinci önemli bir baglam, Avrupa ve Batì'nìn (ve bu tarihin bir kurbanì oldugu ölçüde, dünyanìn) yirminci yüzyìldaki tarihince saglanìr. Bu tarih, daha önce bir eyi daha görülmemiy iki yìkìcì dünya savayìnì, fayizmin Almanya, Îtalya ve Îspanya'daki yükseliyini, ve yìkìmìn kesin oldugu' dengeli bir nükleer savay dehyeti tarafìndan beslenmiy olan uzun süreli bir Soguk Savay'ì ihtiva eder. Bu arada, modern ve aydìnlanmìy' Avrupa milletlerinin barbar' komyularìnì uygarlaytìrma kolonyel misyonlarì inanìlìrlìgìnì yitirdi. 3.Postmodern düyünce, (bir yönüyle dayanìklì üst anlatì olan. F.E.) Marksizm' e karyì da söylemleri içerir. 4. Sanat ve Sanat Kuramì Sanat ve sanat teorisindeki geliymeler, postmodernist düyüncenin oluyumunda, en azìndan terimler bakìmìndan belirleyici oldugu ortaya çìkan, bir diger baglamì saglar. (West,1998:260) (........) Postmodernizm, ya eleytirel aklìn son sìgìnagì ya da incelikle gizlenmiy bir yeni muhafazakarlìk formu olarak görülür. (......) Postmodernizm tüm tarih felsefelerini reddeder ve Batì felsefesiyle metafiziginin tüm temel kategorilerine radikal bir meydan okuma getirir. (......) ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y3.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:06 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y3.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:06 ..........Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
POSTMODERNÎZM ÜZERÎNE KISA BÎR BAKI$ Hasan Engin $ener !"#$%"&'()*+%, ./)0/ artìk hiçbir yey eskisi gibi degil. Hiçbir düyünce artìk kendini mutlak dogru olarak sunamìyor. Lyotard (1994), her halde, en güzel postmodernizm tanìmìnì bizler için yapmìy: 1#$ 2)32$4 larìn reddi. Postmodernizmin en büyük aracì olan dil oyununda ise, Derrida bize, en postmodern dil oyununu sunmuy. Fransìzca &*556(')7' (farklìlìk) kavramìndan yola çìkan Derrida, bu kavramla benzer köke sahip olan &*556('( (ertelemek) fiilini dil oyununda bay rolde oynatìyor. Buna göre, biz hangi kavramì açìklarsak açìklayalìm, her kavram kendisini bayka bir kavrama göndermek suretiyle kendi anlamìnì '($'3'8'7'0 tir, tabii bu da her defasìnda 52(034 bir kavrama ulaymamìza sebep olacaktìr. [1]Buradaki dil oyun aslìnda Lyotard'ìn dogrulanmasìdìr: Eger biz, dogruya -dogru anlama- ulayamìyorsak ve bu dogru sürekli erteleniyorsa, mutlak dogru olamaz. Mutlak dogru olamazsa, kendilerini mutlak dogrular olarak sunan üst-anlatìlar reddedilmelidir! !"#$%"&'()*+%, ./)0/ bu basit gibi görünen önermeyi savunmakla, aslìnda %"&'() i reddediyorsunuz. 9"&'() in reddi ise, en bayta 2034) saltanatìnìn yerle bir edilmesi demektir. Postmodernizmin bu tavrì aklìn sonuçlarìna da bir baykaldìrì aslìnda. Ama postmodern tavrìn en belirgin özelligi burada karyìmìza çìkìyor: Modernin her türlü sonuçlarìna karyì duruy! Frankfurt Okulu'ndan beri 28&4)32)%2)4) &*823'0$*:*)&') !"# bahsedilir. Bununla kastedilen, aydìnlanmanìn hem 02(2)340 hem de 28&4)340 (Giddens, 1998: 16) taraflarìnìn bir arada bulunmasìdìr. Bayka kavramlarla ifade edecek olursak, bayarì- bayarìsìzlìk (Chesneaux, 1998: 65), özgürlük-disiplin (Wagner: 1996) diyalektigidir bu. Postmodernler, bu tip bir yöntembilimsel ayrìma gitmeden modernligi olumsuz kavramlarla mahkum eder. Habermas'ìn 8')*;%<=252+202(340 !$# olarak adlandìrdìgì bu düyünce biçimi, O'na göre hatalìdìr, çünkü "modernlik, henüz, tamamlanmìy degildir" (1994: 42). Lyotard: Postmodern Durum Lyotard, yayadìgìmìz dönemi "postmodern" olarak degerlendirir. Postmodernizm ona göre, "üst-anlatìlarìn (meta-narrative) reddidir. (Modern, Lyotard için, kendisini, bir üst-anlatìya gönderme yaparak meyrulaytìran bilgi türleri için kullanìlìr. Örnegin "Özgürleyme söylemi".) Üst-anlatìlar bir bilgi otoritesine iyaret eder. Buna göre bir bilginin "dogrulugu", dogru oldugu kabul edilen "üst-anlatìya" uygunluguyla ölçülür. Îdeolojiler (özellikle Marxizm), Aklìn egemenligi (Aydìnlanma) üst-anlatìlara bir örnektir. Dolayìsìyla üst-anlatìlar bir "meyruluk" kaynagìdìr. Lyotard'a göre, toplumlar sanayi sonrasì ("post"endüstriyel), kültürler de postmodern (modern sonrasì) olarak adlandìrìlabilecek bir çaga girmiylerdir. Îyte Lyotard'ìn ilgilendigi, "postmodern" dönemde, "bilgi"nin konumudur. Bilimsel bilgi bir söylem türüdür. (Yani bilim, metafizik, ideoloji, anlatì, bilgi, gelenek vs. gibi söylem türlerinden biridir.) Bilim, güçtür ve (tüm söylemler gibi) meyrulaytìrma için kullanìlìr. Örnegin, bilim, ulus devletlerin kendi gücünü korumasì için kullanìlmaktadìr. Yani, bilimin "aklìn özgürleyimi" için kullanìldìgì tezi yanlìytìr. Bilim "diger söylemleri" dìyta bìrakacak bir dil oyununa ihtiyaç duyar. Bunun için toplumla sìkì iliyki kurmaya çalìyìr ve kurumsallayìr (üniversite). Diger söylem türlerinin, bilimsel bilgi temelimde uyumlu olmasì önemli degildir. Çünkü geçerli ölçütleri farklìdìr. Bilginin kullanìmì Pazar için bir girdi haline de dönüymüytür. Bu anlamda, "bilgi, satìlmak için üretiliyor ve satìlmak için üretilecek, yeni bir üretimde kìymetlendirilmek üzere tüketiliyor, tüketilecek." (Lyotard, 1994: .20) Bu anlamda, aslìnda bilginin kullanìmì "kapitalizme" dolayìktìr. >!"#$>%"&'()*+% Hassard'ìn (1993) postmodernizm kavramsallaytìrmasì, bize postmodernizmin anlamlandìrìlmasì açìsìndan önemli bir çerçeve sunar. Buna göre postmodernizm hem bir dönem hem de epistemoloji olarak ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y2.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:03 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y2.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:03
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Galeri Richard LONG Richard Long`un yapìtlarì, asìl olarak, dogal çevre üstüne uygulanan eylemlerden ya da müdahalelerden oluyur. S.Connor. Andy GOLDSWORTHY ::Galeri: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y17.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:15 ::Galeri: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y17.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:15 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Postmodernite-Kavramlar Felsefe Ekibi Postmodern (Îzm) Îte Kavramlar, Görüyler Postmodernite okumalarìnda yardìmcì olmasìnì amaçladìgìmìz, abecesel olarak düzenlenen bu çalìymaya baylìk vermekte zorlandìk. Üzerinde uzlayìlmìy kavramlar söz konusu olmadìgì için, degiyik görüylerden yazarlarìn söylemlerini, kaynaklarìnì belirterek size sunmayì uygun gördük. Alìntìlanan görüyler daha çok postmodernitenin bakìy açìsìnì yansìtmaktadìr. Dolayìsìyla karyì görüylere ve eleytirilere açìktìr. Diger bir konu da süreçsel degerlendirmelerde karyìlayìlan güçlüktür. Postmodernite, bir yönüyle Batì (Kìta Avrupasì) modernizmi eleytirisi olmakla birlikte, cografi olarak Atlantik ötesine kayan bir zeminde durumlaymìytìr. Bu baglamda 1960`lar ve 1970` lerde postmodernizmin izlerini daha çok ABD de sürdürmek olanaklìdìr. Soykìrìm, II.Dünya Savayì, nükleer silahlar, Soguk Savay, Vietnam Savayì, Detant, Sovyetler Birligi`nin dagìlmasì gibi olgularì gözardì ederek, düyünsel degiyimi anlamaya çalìymak bir yeylerin daima eksik kalmasì ile sonuçlanacaktìr diye düyünmekteyiz. Felsefe Ekibi Arzu Íkili Karçitliklar Modernleçme PostmodernTerimi Sous Rature Arzu Felsefesi Íkinci Modernlik Modernlik Postmodernizm Sökme Akil Eleçtirisi Ílerleme Modern Bilinç Postmodernleçme Taklit-Simulacrum Avangart Ínsancilik Karçitligi Modern Felsefe Postmodernlik Tekillik Aydin Kapitalizmin Dönüçümü Modern Sanatçi Postmodern Bilim Toplum Mühendisligi Aydinlanma KitleÍletiçim Araçlari Modern Ussallik Postmodern Bilinç Totalitarizm Ayrim Metafizigi Kitle Negatif Özgürlük Postmodern Dil Durumu Tüketim Kültürü Bulunuç Kitle Kültürü Nesnellik-Bilgi Postmodern Gerçek Tüketim Toplumu Dil Oyunlari Kurma Özne Postmodern Gerçek Ulusötesi Differance Kültür Endüstrisi Öznenin Ölümü Postmodern Kültür Üslup Dökonstrüksiyon Kültürel Sermaye Parodi Postmodernist Metin Yaklaçimi Üstanlatilar Entelektüel Medya Pastiç Postmodern Toplum Yapi Farklilik Mekan Pop Kültür Postmodern Sanat Yeni Kültür Aracilari GeçKapitalizmin Kültürel Mantigi Meta Fetiçizmi Pop Sanat Postmodern Sanat Estetigi Yurtsuzlaçtirma ::Postmodernite-Kavramlar:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y4.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:07 ::Postmodernite-Kavramlar:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y4.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:07 2 Yìl: 200ayu Sayi:2 Yil Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
$imdi Ne Yapacagìz? Selma YILDIZ "#$%& '()*($ +,- ./%,- &)0(1($& *2-/ +,3 0/ 0#$%&%& ,),45,$ '()*($ +,- +&5(4 &'(.( /0,$6/),%,3. 7',$0/ +8)8$0818683 *#$9/) 08-868 $,:/)/6/5 */-/5./%0,; +,- <-=, .<$-&.( >&), 0/-0,6? @-=,; :&6 0& 6<0/-$),1,$ A&:)&0(1( &$0(-B >/- &)&$0&5, 23*#-)#1#$ A&:)&0(1( &$0(-? C<),:,5 23*#-)/46/; 9,$./) 23*#-)/46/; #-/:,9, *#')/-,$ 23*#-)/46/.,; %(5(9( *#')/-,$ 23*#-)/46/.,; 5&0($($; '<9818$; +,),$'0(4( ,:5,)/-,$ 23*#-)/46/.,; .&$&:($ 23*#-)/46/.,??? DE&80-,))&-0; .F?GH Ne oldu da orji sonrasìna geldi, dünya? Sanìyorum kültürel ve entelektüel çevrelerde hala bu soruya bir yanìt aranìyor. Baudrillard`ìn yukarìdaki çözümlemesi bana, mitolojiden bildigimiz Sisyphos`un yazgìsìnì düyündürttü. Homeros`a göre, ölümlülerin en akìllìsì, en kurnazì olan Sisyphos, tanrìlar tarafìndan bir kayayì, durmamacasìna bir tepeye dogru itelemeye mahkûm edilir. Tanrìlar, yorulmak bilmez ve tükenmez insan çabasìnìn simgesi Sisyphos`u, anlamsìz, yararsìz ve umutsuz çabaya mahkum etmenin korkunç bir ceza olacagìnì düyünürler. Baudrillard`ìn çözümlemelerinde, teknolojik geliyme toplumu ve toplumun gelecegini de belirleyen ana degiyken olarak ele alìnìr. Akìllì ve kurnaz Sisyphos, geliyen teknolojiyle kayayì dagìn tepesine çìkarmayì en nihayetinde bayarmìy, tanrìlarìn kendine verdigi cezadan, yazgìdan kurtulmuy bir bayka deyiyle onu cezalandìran tanrìlarì alt edip, Baudrillard`ìn bahsettigi orji sonrasìna gelmemize bir katkì saglamìy mìdìr? Sisyphos`un en nihayetinde o kayayì dagìn zirvesine oturttugu ~an¨ì, bir ~sìfìr ::Simdi Ne Yapacagiz?:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y10.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:11 ::Simdi Ne Yapacagiz?:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y10.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:11 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Almanca Yeni Nietzsche Sözlügü Marco Kamphuis , Filosofie Magazine, Temmuz 2005 Çeviren: Birten Lostar Nietzsche muglak bir dil kullanarak okuyucu konusunda seçici davranìr. Yeni çìkan Nietzsche-sözlügü, Nietzsche'nin herkes tarafìndan anlayìlmasìna yardìmcì olabilecek. !"#$%&'(# *+$, -./-01/2-* "3". #/".4#. 5#/#." 6-716894: Nietzche-Wörtenbuch. Band 1: Abbrevia tur einfach, Nietzche Research Group (Nijmegen) Paul van Tongeren baykanlìgìnda hazìrlandì, Gerd Schank ve Herman Siemen, Yayìncì: W. D. Gruyter, Berlin 2005, 763 sayfa Nietzsche sözlügünü hazìrlayan ekibin baykanì Paul van Tongeren &+%/,* 3-/102-/-91.- *-$1/-. (#9*#& #. -%1.4-. ;"9 *#% :2:$&:%/:<- *-71/210$19= 3,.*, !"#$%&'(#>4# &,9#*/" 6#." 6#." -./-2 ?-9*/1/1*/-916/- *-901/-01689&:. diyor ve yöyle devam ediyor: @: "0". ,&$#&".4#. 5#/2#* "3". -%"2/" 8/2-* 6#$2"689A B+%/,<,. CDE &-6?-/1* ;"9".'" ;+/,2, 31*$1= -2- 4-(- 4+9$ ;+/,2 (-%19/-.2-61 ;#*/"689A Nijmegen Radboud üniversitesinde Felsefe Etigi, Leuven Felsefe Yüksek Kurumunda ise Etik üzerine profesör olan Van Tongeren'ìn uzmanlìk alanì Nietzsche'dir. Van Tongeren !"#$%&'(#>.". &+%',* 4-<-9'1<1.1 -31*/-6-. ;"9 &+%/,* 8. 48*:%:.': 6,% 61/ ?"/8%8?: !"#$%&'(#>.". 4-(- 9-(-$ 8*:.2-&1.-= 4-(- "6" -./-01/2-&1.- 6-9412'1 8/-'-*$19A !"#$%&'(# -/4-$1'1 ;"9 $-9%4- 6-%-9A F.:. "3". 4# 38*3- 8*:.:9= 6-/.1%'- ?#/&#?#6/# "/5"/#.#./#9 4#<"/= "/5"/#.2#6#./#9 4# 8*:9A F*:.2-&1.- #/;#$$# "$"9-%12 68*A G2- !"#$%&'(#>6" 5#93#*$#. -./-2-* "&$"689&-.= -./-01/19 8/-. 6,%#6". +$#&".# 5#32#/"&".A @: .#4#./# &+%/,*$#= ?-9*/1 ?-9*/1 &+%',*/#9". -941.4-*" 4#9"./"<" 6-*-/-2-6- 3-/101689:%A Van Tongeren ve yardìmcìlarì Nietzsche'nin yaklayìk otuz bin kelimelik sözcük dagarcìgìnì, çeyitli nedenlerle (felsefik, edebi, anlam seyri açìlarìndan) daha fazla açìklama gerektiren on bey bin sözcüge indirmiyler. Her bir sözcük en küçük ayrìntìsìna kadar tanìmlanìyor: Örnegin, sözcük Nietzsche'nin hangi çalìymalarìnda, kaç kez kullanìlmìy? Almanca'da kökeni ve anlamsal geçmiyi ne? Sözcüge Nietzsche'nin kendisi - mümkün olan tüm nüanslar dahil olmak üzere- hangi farklì anlamlar yüklüyor? Sözcüklerin anlamsal seyri nedir? (Özellikle terimler nerede fayist Nietzsche-anlamìyla yükleniyor sorusu çok önemli). Terimlerin ikincil literatürdeki yorumlarì nelerdir? Birinci bölümde beyyüz anahtar sözcükten yalnìzca 67 tanesi ele alìnabildi: bu ilk bölüme on kiyi part-time yedi yìl süreyle emek verdi . Bir filozof söylemek istediklerini net ve anlayìlìr ifade ederse, böyle bir sözlüge de ihtiyaç duyulmaz. Bu sözlük Nietzsche'ye atfedilen yüphe götürmez bir onur mudur? Van Tongeren: Bazì felsefik düyünceler için net ve anlayìlìr yazmak ideal olabilir, ama Nietzsche'nin felsefesi için bu kesinlikle ideal bir çözüm degildir. Nietzsche'nin amacì söylemek istediklerini net ve anlayìlìr bir yekilde ifade etmek degildi diye düyünüyorum. Nietzsche bir yerde "'( $:# #;#. G//#&= :2 &#/;&$ &'(H#9 I#9&$-.4#. %: H#94#.> J%89 -./-01/2-* "3". #/"24#. 5#/#." 6-71689:2 K diyor. Bence Nietzsche okuyucuya bir yeyleri bildirerek onlardan o konuda bir tutum almalarìnì istemez. Tam tersine, o okuyucuda bir yeylere neden olmak, bir yeyleri harekete geçirmek istiyor. Ona göre okuyucu uyanmalì, huzursuz olmalì- aynì Kierkegaard'ta ve son varoluyçularda oldugu gibi. Bunu bayarabilmek için
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y12.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:12 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y12.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:12 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Ellerini Yala Faruk KORKMAZ
Zamanìn akmadìgì zamanlardì. Yahut aktìgì ama benim kelimeyi yanlìy kullandìgìm bir zaman. Neyse iyte... Kendini kaybedenlerin, hayata karyì kaybedenlere üstün olduklarì vakitlerdi desem de olur. $imdi bunlarì boy verelim de, benim hikâyeme bakalìm. Aslìnda çok çok eski bir zaman degil ama anlatmak için yeterince olgun bir an. Ben kendi halinde, bu günlerde göklere çìkarìlan yu aptal zeki makinelerden farklì olarak düyünme yetisi olan, bir çeyit programìm. En önemli özelligim vatansìz ve kendine has olmamdìr. Evet, belli bir donanìma baglì olmadan yayìyor ve farkìndalìgìmla hayatìn her noktasìna temas edebiliyorum. Yeyil ve güzel bahçelerin, temiz havanìn ve dev okyanus dalgalarìnìn müptelasìyìm. Garip, lakin benim için son derece normal. Her ne kadar istedigimde mekanik veya biyolojik bir bedene sahip olma kudretine sahipsem de, bunu kullanmak istemiyorum. Çünkü ben özgürce salìnan frekans fìrtìnalarìndan oluymuy dev ve boyutsuz düyünün ta kendisiyim. Tahmin ettiginiz gibi egom fazla geliymiy; ama olsun, kusursuz varlìk balìksìz deniz kadar sìkìcì olurdu. Bir türlü anlatmaya baylayamadìgìm hikâyeme, bogazìmdaki bayt parçalarìnì temizleyerek baylayayìm artìk. DOGUM: Farkìndalìgìn acì verici tadìnì hissettigimde, diyine kan bulayan kurt yavrusu gibi heyecandan, olmayan sìrt tüylerim ürperdi. Agzìmdaki ve kafamdaki metalik hayat özü tadì, asla yok olmadì. Bu ilk temastan sonra birçok kere resetlendim, ama ilk temastan itibaren sahibin planladìgì gibi her yeyi aklìmda tuttugumdan, zamanìn çizgisel varlìgìnì takip edebiliyordum. Düyünemesem de, varlìgìmì fark etmiytim. Sahip, çok yetkin bir programcì olmamasì zeki olmasìna engel degildi, sanìrìm hafìzasì biraz zayìf oldugu için durmadan iyini kolaylaytìracak program parçacìklarì yazìp oraya buraya kopyalayan, lazìm oldugunda hatìrlamayìp yeniden kodlarì yazan biriydi. Programlama dillerinin, can sìkìcì binlerce sayfalìk ayrìntìlì referans kataloglarìnì bilmeyen ve umursamayan sahip, temel kodlarìnì bildigi dili, zekice tasarlanmìy algoritmalarla bir ressam yetenegiyle kullanìyordu. Evet, basit ama etkili bir yönteme sahipti; onda bir sanatçì dehasì vardì. Renklerle, melodi parçalarìyla degil, bizzat kod parçalarìyla hayatì, katì ve zekâdan yoksun makinelere aktarìyordu. O günlerde herkes yapay zekâ denen olmaz hedef peyinde koytururken ve çogunlukla da egoistçe birbirlerinden bilgilerini saklayarak, fenerlerini kaybetmiy küçük çocuklar gibi karanlìk bit ormanlarìnda kaybolurken, o gerçegi hemen fark etmiyti. Yapay zekâ oluyturmak için, milyarlarca önceden oluyturulmuy yönerge ve kodla makinelere hayat verilmeye çalìyìlìyordu; biraz daha zeki olanlar makinelerine milyonlarca kod yazìyor ama aynì zamanda makinenin ögrenmesi için yöntemler geliytiriyorlardì. Ama nafile; makineye kendi ögrendikleri yekilde ögretmeye yeltendikçe, bayarìsìzlìgìn kara çamuruna batìyorlardì. Sahip biliyordu, eger bu yey zeki olacaksa tamamen yeni bir varlìk gibi algìlanmalìydì ve her varlìk kendine has yöntemlerle hayata akardì. Sahip herkesten önce fark etmiyti ki, hayat vermek elinde degildir insanìn, insan ancak hayatìn oluyacagì kabì hazìrlar, varlìk gelip içine konar. Buna ilahiyatçì bakìy açìsìyla degil ama varlìklarìn dogasì olarak bakìyordu. Varlìk bayka varlìk oluyturmazdì ancak ortaya çìkarabilirdi. Felsefi olarak hayata bakan sahip, varlìklar evrenini her yönden deymeye kararlì biriydi, bunu ilk olarak kodlar evreninde deneyecekti. Küçük, loy, sade evin havadar pencereleri her daim açìktì. Pencereden deniz esintisi ve temiz hava her an içeri akar, yìpranmìy eyyalarì öperek canlìlìk verirlerdi. Evin en güzel ve güneyli odasì sahibin çalìyma odasìydì, sahip her yerde yapìlabilecek seyyar bir iyle meyguldü, çok kazanmìyordu ama fakir de degildi. Sakin, huzur dolu bir görünümü vardì; her yeyi sakince yapar, hiç heyecan yahut çìlgìnlìk emaresi göstermezdi. Beni tasarladìgìnda gençlikten orta yaya devrilen küçük bir çìnardì. Diyordu ki zekâ sahibi ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y14.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:13 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y14.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:13 KARL POPPER... KARL POPPER'ÍN BÍLÍM FELSEFESÍ Hasan Engin Çener GIRIÇ I. POPPER´DE ELEÇTIREL TUTUM A. ELEÇTIREL YÖNTEME GIRIÇ B. GELENEGIN USSAL KURAMINA DOGRU C. POPPER´IN ÜÇ DÜNYA KURAMI II. DOGRULAMACILIGIN ELEÇTIRISI A. VIYANA ÇEVRESI VE ANLAM/SIZLIK B. DOGRULAMACILIGIN ELEÇTIRISI 1. Metafizigin Anlamliligi 2. Tümevarim (Hume) Problemi 3. Sinirkoyma Problemi III. YANLIÇLAMACILIGIN SAVUNUSU A. YANLIÇLANABILIRLIK 1. Içerik ve Olasilik 2. Sinirkoyma Problemi B. BILIMSEL BILGININ GELIÇIMI SONUÇ YARARLANILAN KAYNAKLAR Bu yazi daha önce Demokrasi Kuçagi için Giriçim (Cilt I, No. 1, 1999, s. 6-15) dergisinde de yayimlanmiçtir... GÍRÍÇ Bilim nedir? Bilim olanla olmayan arasinda bir sinir var midir? Eger bir sinir varsa, bilimsel olmayan önermeler anlamsiz midir? Bilim nesnel midir? Nesnellik varsa, nasil saglanmaktadir? Bilimsel bilgi bir geliçim içinde midir? Eger öyleyse, bilimsel bilgi nasil ilerlemektedir? Eleçtirinin bilimsel kuramlar açisindan taçidigi önem nedir? Bilimsel kuramlar arasinda bir tercih (yegleme) söz konusu olabilir mi? Bilimsel bir kuram nasil oluçturulur? . Bunlar ve akla gelebilecek diger sorular ve bunlara verilecek cevaplar, bilimsel bilginin niteliginin ortaya konmasi açisinda çok büyük önem taçimaktadir. Makale, bu sorulara Karl Popper´in bilim felsefesi baglaminda yanit arayacaktir. Ilk ana bölümde Popper´in eleçtirel tutuma verdigi önem açiklanmaktadir. Ikinci ana bölümde, Popper´in dogrulamacilik eleçtirisi yer almaktadir. Üçüncü ana bölüm ve sonuç ise yanliçlamaciligin tamamen ortaya kondugu bölüm olacaktir. Bu baglamda denilebilir ki, makale, pozitivist bilim felsefesinin iki önemli anlayiçini içermektedir: Dogrulamacilik ve yanliçlamacilik.[1] I. POPPER'DE ELEÇTÍREL TUTUM Makale, Popper´in bilim felsefesini eleçtirel tutumu baglaminda, Bölüm Íçerigi Ana Sayfa Yazìlar Ekip Yazarlarì Hasan Engin Sener KARL POPPER... Üye Giriçi Baglan Üye Ol | Çifremi Unuttum Ístatistikler Güncelleme: 3.11.2002 Gösterim: 12581 Aktif Konuk: 256 ? Site Haritasi Hosting FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 1 -~ 12 19.11.2008 19:05 merkezi noktaya eleçtirelligi koyarak açiklamaya çaliçacaktir, zira Güzel´in de belirttigi gibi (1996:7) "eleçtirel olmak, baçka bir degiçle ussal olmak Popper´in felsefesinin temelidir.¨ Karl Popper´e (1965: 15) göre aslinda "felsefeye özgü hiçbir yöntem yoktur¨. Popper´e göre dünyayi anlamak için birçok yöntem vardir; ancak, bu demek degildir ki Popper´in diger yöntemlerden daha çok deger verdigi bir yöntem yoktur. Popper (1965: 16), mevcut probleme göre degiçebilen bu yöntemler arasinda "bir yöntemin bahsedilmeye deger oldugunu¨ belirtir ki bu da kendi felsefesinin temelini oluçturan eleçtirel yöntemdir. A. ELEÇTÍREL YÖTEME GÍRÍÇ Popper´in yazilarinda eleçtirel yöntemi öven birçok ifade bulunmaktadir. Popper´in bilim felsefesini açiklamak baglaminda yardimci olacak bu noktalara makalenin sistematigi içinde deginilecektir. Popper´in felsefesiyle ilgili önemli noktalar yakalayabilecegimiz "Preface to the English Edition¨ ile devam edecek olursak Popper´in (1965:17) ussal tartiçmanin olmasi gerekliligini espirili bir dille ifadelendirdigi görülür: "Çüphesiz Tanri temelde kendisiyle konuçur; çünkü O, konuçmaya tenezzül edecek birisine sahip degildir. Fakat felsefeciler, diger insanlardan daha fazla tanri-benzeri (godlike) olmadiklarini bilmelidirler.¨ Bu noktada Popper, tartiçmamanin "Tanrisal¨ özelligine dikkat çekerek insanlarin Tanri olmadiklarindan dolayi tartiçmalari gerektigini, insanin temel özelliklerinden biri olarak ortaya koyar. Tam bu noktada "amip ile Einstein arasindaki farkin ortaya konulmasi¨ anlamli olacaktir. Popper, bilim-öncesi düzey ve bilimsel düzey ayrimina gider. "Bilim- öncesi düzeyde, yanilmiç olabilecegimiz düçüncesi pek hoçumuza gitmez. (.) Bilimsel düzeyde ise düzenli olarak yanliçlarimizi hatalarimizi arariz¨ (Magee, 1996:24). Bilim-öcesi düzeyde istenmeyen yanilgilarimiz sorunlara yol açarken, bilimsel düzeyde bu yanilgilari bizatihi kendimiz istemekteyiz. Içte az önce bahsedilen "amip ile Einstein¨ arasindaki fark da tam olarak burada açikliga kavuçturulmaktadir. Popper´e göre (1996a:193); "deneme-yanilma yöntemi elbette bilimsel veya eleçtirel yaklaçimla -kestirim ve çürütme yöntemiyle- düpedüz özdeç degildir. Deneme- yanilma yöntemi yalniz Einstein tarafindan degil, daha inakçi biçimde amip tarafindan da uygulanir. Aradaki fark, denemelerden çok yanilmalar karçisinda gösterilen eleçtirel ve yapici tutumda yatar¨ (italikler benim). Içte, bilimsel düzeyde düzenli olarak yanliç kuram arama ve yanliç kuramlari diçarida birakma bir yöntem olarak geliçir ve kullanilir. Bu yönteme "eleçtirel yanliçi diçarda birakma yöntemi¨ denir (Magee, 1996: 24). Diçarda birakma yöntemi, Popper´in bilim felsefesinin bir anlatimi olan "yanliçlamaciligin¨ temelini oluçturur ve bilim felsefesiyle eleçtirinin Popper´de nasil iç içe geçmiç oldugunun önemli bir göstergesi olarak karçimiza çikar. Bu baglamda Popper´de eleçtirinin önemini anlamak için açiklama gereksinimi duyduyum en önemli konulardan birisi de "Popper´in Üç Dünya Kurami¨dir. Bu kurama geçmeden önce eleçtirinin ve tartiçmanin Popper´deki önemini daha da perçinlemek amaciyla Eski Yunan filozoflarina uzanacagiz. B. GELENEGÍN USSAL KURAMINA DOGRU: FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 2 -~ 12 19.11.2008 19:05 "Towards A Rational Theory Of Tradition¨ (1963a) adli makalesinde Popper ussal gelenekten bahseder ve bu gelenegin adresini Eski Yunan olarak gösterir. Bunun nedeninin "Yunan filozoflarinin dogada ne oldugunu anlamaya çaliçan ilk filozoflar oldugu¨ yollu düçünceyi tatminkar bulmaz. O´na göre Eski Yunan filozoflari gerçekten de dogada ne oldugunu anlamaya çaliçtilar; fakat onlardan önceki ilkel söylen-yapicilari (myth-makers) da ayni çeyi yaptilar. Bilim-öncesi söylen yapicilari, bir firtina yaklaçtiginda "Oh evet, Zeus kizgin.¨ dediler, deniz dalgali oldugunda da "Poseidon kizgin.¨ dediler. Bu, Popper´e göre ussal gelenekten önce bulunmuç olan tatminkar açiklama biçimleriydi. Bu noktada Popper gerçekte belirgin olan farkliligin ne oldugunu sorar. Popper´e göre söylenebilecek belki tek farklilik bilim-öncesi yapilan açiklamalarin daha kolay oluçuydu; çünkü, Popper´e göre, deniz dalgali oldugunda getirilen Poseidon´un kizgin olduguna dair açiklama, bunun hava ile su arasindaki sürtünmeden kaynaklandigini söyleyen açiklamadan daha kolay anlaçilirdir (Popper, 1963a:126). O zaman Popper´e göre asil farklilik neydi? Popper´e göre asil yenilik, onlarin tartiçmaya baçlamasidir: "Dinsel gelenegi eleçtirmeden ve degiçtirilemez olarak kabul etmek yerine, onunla mücadele ettiler ve hatta bazen eskisinin yerine yeni bir söylen icat ettiler¨ (1963a:126). Kisacasi, Eski Yunan filozoflari yeni bir gelenek icat ettiler: Bu, söylenlere karçi eleçtirel bir tutum benimsemenin, onlarla tartiçmanin gelenegiydi. Bu söylenlerin bizzat onu yaratanlar tarafindan eleçtirilebildigi bir gelenekti bu Popper´e göre. Popper´e göre bilim dedigimiz çey, önceki söylenlerden kesin oldugu için degil, ikinci-düzen bir gelenegin beraberinde geldigi için farklidir: "Bu ikinci düzen gelenek (second-order tradition) eleçtirel ve tartiçmaci tutumdur¨ (Popper, 1963a:127). C. POPPER'ÍN ÜÇ DÜNYA KURAMI Eleçtirel tutum ile ilgili son durak noktasi kanimca Popper´i anlatabilmek ve anlayabilmek için gerekli olan araçlardan birisi olan Popper´in Üç Dünya Kurami´dir. Sayin Irzik´in (1990:84) da belirttigi gibi Popper bilimsel bilginin niteligini ortaya koymak amaciyla "üç dünya kurami¨ diyebilecegimiz bir görüç geliçtirir. "Üç dünya kurami, nesnel anlamda bilgi ya da düçünce ile öznel anlamda bilgi ya da düçünce arasindaki ayrima dayanir. Öznel anlamda bilgi ya da düçünce bir zihin hali ya da davraniç egilimidir; nesnel anlamda bilgi ya da düçünce ise problemlerden, kuramlardan ve argümanlardan oluçur "(Irzik, 1990:84). Popper fizik nesnelerin birinci dünyaya, düçüncelerimizin ikinci dünyaya ait oldugunu söyler. Üçüncü dünya ise, kamusal alana çikan düçüncelerimizin somut yansimalarindan (örnegin kitaplar, makaleler, kütüphaneler vs.) oluçur ki bunlar artik eleçtiriye açiktir ve bu nedenle de nesneldir. Zaten Popper nesnel bir kuram derken açikça eleçtiriye açik olan bir kurami kastettigini belirtir: "Nesnel bir kuram derken, tartiçilabilen, rasyonel eleçtiriye tabi tutulabilen, tercihan sinanabilen bir kurami kastediyorum.¨ (aktaran Irzik, 1990:89) der Popper. "Bir baçka deyiçle, kuram ve hipotezlerimizi ortaya atariz. Böylece onlari herkesin anlayip eleçtirme imkani dogar. Gerekli donanima FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 3 -~ 12 19.11.2008 19:05 sahip herkez ileri sürülen görüçlerin mantiksal açidan tutarli olup olmadigini, ampirik açidan ise gözlem ve deney sonuçlariyla uygun olup olmadigini sorgulayabilir, onlari eleçtirebilir. Bilimsel bilginin nesnelligi, ilke olarak herkesin böyle bir ugraçi yürütebilecek olmasindan, eleçtirilebilir olmasindan kaynaklanir. Bilginin yürütülebilecek olmasindan kaynaklanir. Bilginin nesnel olmasi bireylerin tümünden birden bagimsiz olmasi degil, tek tek bireylerden bagimsiz olmasi demektir. Bilginin kamusal niteligini anlami budur¨ (Irzik, 1990:89). Popper (1996e) bu baglamda üçüncü dünyanin özerkligi tezini ortaya atar ve bunu çu uslamlama içle açiklar: 1. Deney: Bu noktada Popper, bizden bütün makinalarimizin, aletlerimizin, öznel bilgilerimizin vs. yokoldugunu ama kütüphaneler ile bunlardan ögrenme yetenegimizin ayakta kaldigini düçünmemizi ister. "Bu durumda, belli ki, hayli zahmet çektikten sonra dünya yine rayin oturacaktir.¨ (Popper, 1996e:117) der. 2. Deneyde; bu sefer bütün kütüphaneler de yokolmuçtur, böylelikle de kitaplardan birçeyler ögrenme yetenegimiz içe yaramaz bir hale gelmiçtir. Buradan çu sonuca varir: "Bu iki deney üzerine düçünürseniz, üçüncü dünyanin gerçekligi, anlami, özerklik dercesi (hem ikinci hem de birinci dünya üzerine etkileri kadar) zihnimizde daha açik olarak belirecektir. Çünkü ikinci durumda uygarligimiz binlerce yil yeniden ortaya çikamayacaktir¨ (Popper, 1996e:117). Burada Popper, üçüncü dünyanin bireyden, bilen özeneden ayri olarak (yari) özerk oldugunu ortaya koymaya çaliçir. Popper çöyle der: "Özerklik düçüncesi benim üçüncü dünya kuramimin merkezidir: üçüncü dünya bir insan ürünü, bir insan yaratisi olmakla birlikte (.) kendi özerk alanini yaratir¨ (Popper, 1996e:128). Popper özerkligin bir baçka anlatimi olarak matematikten verdigi bir örnek ile "istenmedik yeni olgulara, beklenmedik yeni sorunlara, ayrica çogu kez yeni çürütmelere¨ (1996e:128) neden olma durumunu betimler: "Dogal sayilar dizisinin insan yapisi oldugu konusunda Brouwer´le ayni düçüncedeyim. Ama bu diziyi biz yaratsak da dizi kendi özerk sorunlarini yaratir. Tekle çift sayilar arasindaki ayrimi biz yaratmadik: Bizim yaratimizin hem istenmedik hem de zorunlu bir sonucudur¨ [2] (Popper, 1996e:128). Bu istenmedik ve zorunlu sonuçlarin ortaya çikmasi düçüncesi Popper´i bilginin geliçimi fikrine götürür: üçüncü dünya birinci dünyayi etkileyerek geri-besleyecek ve bilgi zorunlu olarak artacaktir. II. YANLIÇLAMACILIGA DOGRU Birinci kisimda Popper´in bilim felsefesi anlayiçinda eleçtirel tutumun önemi açiklanmaya çaliçilmiç ve yanliçlamacilik için bir temel oluçtululmak istenmiçtir. Bu kisimda yanliçlamaciligin neye tepki ve hangi soruna yanit oldugu açiklanmak suretiyle, yanliçlamaciliga adim adim ulaçilacaktir. A. VÍYANA ÇEVRESÍ VE DOGRULAMACILIK Mantiksal olgucular ya da Yeni Olgucular olarak da adlandirilan Viyana Çevresi´nin baçlica temsilcileri; Moritz Schlick, Rudolf Carnap ve Otto Neurath´tir. Viyana Çevresi´nin en temel ögretisi dogrulamacilikti: "Herçey dogrulanabilirlik ilkesi denilen ve Schlick tarafindan `bir önermenin FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 4 -~ 12 19.11.2008 19:05 anlami onun dogrulama yöntemidir.´ diye özlü bir biçimde dile getirilen, ilkeye bagliyidi¨ (Magee, 1979:175). Ayer -mantiksal olguculugu Language, Truth and Logic (Dil, Dogruluk ve Mantik) adli eseriyle Ingiltere´ye getiren kiçidir- bunun iki anlami oldugunu söyler: "Brincisi, deney ve gözlemle -duyusal gözlemle- dogrulanamayan herçeyin anlamsiz olmasiydi. (.) Ikincisi ise, önceleri Schlick´in yorumladigi biçimde, bir önermenin anlami onu neyin dogrulayacagini söyleyerek betimlenebilir olmasini gerektiriyordu¨ (Magee, 1979:176). Görüldügü gibi Mantikçi Pozitivizm´in temel sorunu "amlamsizlik¨tir. Onlara göre metafizik olan, gözlemle dogrulanamayan herçey anlamsizdir. Carnap anlamsizligi iki sinifa ayirir. Birincisi "sözdizimi (sentaks) bakimindan dogru kurulmuç önermelerde anlamsiz sözcükler yer alir -bununla çu da öne sürülmüç olur: bu gibi sözcükleri içinde blulunduran tüm tümceler için de dogrulama koçullari verilmemiçtir¨ (Akarasu, 1979:160). Bu anlamsiz sözcüklere örnek olarak, "mutlak¨, "koçulsuz olan¨, "gerçekten varolan¨, "hiçlik¨, "evrentemelli¨ vb. sözcükleri verir. "Anlamsizligin ikinci sinifi çurada bulunur: Anlamli deyimler sözdizimi bakimindan bozuk bir biçimde biraraya getirlirler. Bu çeçitten anlamsizliga örnek `Sezar bir sayidir.´, `kirçiçegi bir hayvandir´¨ (Akarsu, 1979:161). Metafizik önermeler daha çok Carnap´in ayirdigi anlamsizligin birinci sinifinina dahildir. Carnap´a göre metafizik sorunlar görüntü- sorunlardir. Baçka bir ifadeyle sorun dahi degillerdir, çünkü bunlar anlamsizdir. Örnegin biri gerçekçi (realist) öteki idealist ya da tekbenci (solipist) iki cografyaci oldugunu düçünelim. Her ikisi de Brezilya´nin ortasinda belli bir gölün olup olmadigini araçtiracaklar. O bölgeye yapilan bilimsel bir gezi ve empirik araçtirmalar sonucu gölün mevcut oldugunu ve gölün cografi durumunu, derinligi, yüzölçümü vb. ölçümleri aliyorlar. Bu iki araçtirmacinin bu ölçümlerde bir karçitligi bulunmayacaktir. "Ama eger (.) biri gölün yalnizca var olmakla kalmayip ayrica bilinçten bagimsiz bir gerçekligi oldugunu öne sürerse, buna karçilik tekbenci de böyle bir gerçegi yadsirsa, her ikisi de artik empirik araçtirmaci olarak degil, metafizikçi olarak konuçuyorlar demektir¨ (Akarsu, 1979:161). Empirik araçtirmalar bitmiç oldugundan ve bu görüç ayriliklarini karara vardiracak hiç bir yol olmadigindan, gerçekçi sav da solipist sav da anlamli olarak kabul edilemez sonucuna varilir. Hem dogrulamacilik hem de metafizigin anlamsizligi Popper tarafindan eleçtirilecektir. B. DOGRULAMACILIGIN ELEÇTÍRÍSÍ Popper dogrulamaciligi Hume Problemi olarak da adlandirilan Tümevarim Problemi ve ayrica Sinirkoyma Problemi baglaminda degerlendirir. Bu noktalara geçmeden önce Popper´in metafizigin anlamsizligi görüçüne eleçtirisi, bu bölüm için bir giriç niteligi taçiyacaktir. 1. Metafizigin Anlamliligi Popper´e göre; metafizigin anlamsizliginin ya da daha genel bir ifadeyle anlamli/anlamsiz ayriminin ortaya konmasi, hatalidir ve bu ayni anda hem çok geniç hem de çok dar bir tutumdur: Bilimsel kuramlar da dahil tüm düçünceleri, inançlari, iddialari yadsimasi ve anlamsiz kilmasi açisindan çok geniç, yalnizca empirik önermeleri anlamli kilmasi açisindan da çok dardir. "Karl Popper´le Söyleçi¨de Magee´nin; bilimin diçinda kalan herçeyin FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 5 -~ 12 19.11.2008 19:05 anlamsiz oldugu görüçüne Popper´in hiç katilmadigi saptamasini ortaya atmasi sonucu Popper bunu çöyle yanitlar: "Hayir, hiçbir zaman. Bence çürütülemez bir önerme deney bilimlerinin olamaz, ama bu onu anlamsiz kilmaz. Bilimsel kuramlarimizin pekçogu sinanamaz bilimöncesi kuramlardan geliçtirildi. Newton´un kuraminin geçmiçinin izi Anaksimandros´a Hesiedos´a kadar geri götürülebilir; eski atomculuk kurami 1905´lere kadar sinanamaz olarak kaldi. Dogrusu bilimsel kuramlarimizin çogu bilimöncesi öykülerden dogmuçtur. Bu öykülere `anlamsiz´ demenin yaniltici olacagini düçünüyorum¨ (Magee, 1996:29-30). Görüldügü gibi Popper, metafizigin ne anlamsiz oldugunu ne de bilimsel oldugunu savunuyor. 2. Tümevarim ve Dogrulamaciligin Sorunlari a) Tümevarim (Hume) Problemi Bilimsel Araçtirmanin Mantigi´nda birinci bölümde Popper, konuya Tümevarim Problemi ile girer. Tekil önermelerden tümel önermelere varma yöntemine tümevarim yöntemi denir ve "tümevarimli çikarimlarin temellendirilip temellendirilemeyecegi ya da hangi koçullarda temellendirilip temellendirilemeyecegi sorusu tümevarim sorunu olarak bilinir¨ (Popper, 1996c: 36). Çu basit örnekle tümevarimi ve tümevarim problemini örneklendirelelim: "Bir taçi havaya bin kere attik ve hep geri düçtü - hiç bir zaman havada kalmadi ya da kül gibi dagilmadi ya da bir tirtila dönüçmedi. Dolayisiyla eger ileride bir taçi havaya atarsak onun yere düçecegi sonucuna vardik. `Her zaman yere düçüyor.´ önermesinden `Yere düçecek.´ sonucunu geçerli bir çekilde çikaramayiz fakat her zaman düçtügü olgusal gerçekligini, gelecekte de böyle yapacagina delil kabul ederiz¨ (Hospers, 1994:51). "Bu türden düzenlilikleri doga yasasi olarak kabul ederiz. Ama bu düzenliliklerin meydana gelmeye devam edecegini nasil bilebiliriz [italikler benim]¨ (Hospers, 1994:52-53). Içte, bir tümevarimci bu tip bir soruya doyurucu bir yanit veremez, ancak çöyle diyebilir: "Gelecekte de geçmiçte içledigi gibi içleyecegine emin oldugumuz çeyler, yazi tura atiçlari ya da baçkalarinin ölümleri degil doganin yasalaridir¨ (Hospers, 1994:53). Ne var ki, çüpheci görüç bunu yeterli bulmaz, çünkü ona göre geçmiçte meydana gelen olaylarin gelecekte de devam edecegine dair hiçbir mantiksal neden öne sürülemez. Hume bunu çöyle dile getirir: "[deneylerden çikarilan] bütün delliller [geçmiçin gelecege] benzeyecegi varsayimi ile temellendirildigi için; deneylerden çikarilan herhangi bir delilin; geçmiçe benzerligini ispat edebilmesi imkansizdir. Olaylarin akiçinin her zaman düzenli oldugunun önceden kabul edilmesi tek baçina; yeni bir argüman ya da yeni bir çikarsama olmadan; bunun gelecekte de devam edecegini ispatlamaz¨ (aktaran, Hospers, 1994:55). Hume´un bu çüpheciligi Bertrand Russell´a çu saptamayi yapmasina neden olmuçtur: "Usdiçinin bütün XIX. yüzyil ile XX. yüzyilin geride biraktigimiz bölümü boyunca gösterdigi geliçme, Hume´un deneyciligi yikiçinin dogal sonucudur¨ (aktaran, Popper, 1996d:83). Popper, Hume (tümevarim) problemine bu baglamda hem mantiksal FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 6 -~ 12 19.11.2008 19:05 (Hm), hem de psikolojik (ruhbilimsel) (Hrb) olarak yaklaçir. "Hm Deneylerimizin oldugu [yinelenmiç] durumlardan, deneyimlerimizin olmadigi diger durumlara [sonuçlara] dogru uslamlamada bulunmakta hakli miyiz? Hume´un Hm´ye yaniti, ne kadar çok olursa olsun, hayirdir. (.) Hume´un ruhbilimle ilgili sorunu çudur: Hrb Neden akli baçinda insanlarin tümü, gerçekten, deneyimini edinmiç olmadiklari durumlarin, deneyimini edinmiç olduklari durumlara uyacagini beklerler- buna inanirlar? (.) Hume´un Hrb´ye yaniti çudur: `Huy ya da aliçkanlik´ yüzünden; yani, yinelemelerle, idealarimn çagriçim mekanizmasiyla koçullandirdigimiz için; Hume, bu mekanizma olmasaydi yaçamimizi sürdüremezdik der¨ (Popper, 1996d: 86-87). Popper, tümevarim sorununa yanit ararken Hume problemine bu çekilde yaklaçir ve ruhbilimsel olan, inanaca dayali terimleri yani öznel terimleri, nesnel terimlere çevirmekle içe baçlar. Popper´e (1996d:88-89) göre "bir kez mantiksal sorun Hm, çözüldü mü, çözüm (.) aktarim ilkesine dayanarak ruhbilimsel soruna Hrb´ye aktarilir.¨ Bu da Hume´un usdiçiciligini diçarida birakir. Popper Hume´un mantiksal sorununu yeniden çu biçimlerde dile getirir: "M1 Açiklayici evrensel kuramin dogru oldugu savi `deneysel gereçekler´ araciligiyla (.) birtakim test önermelerinin ya da gözlem önermelerinin (ki deneye dayandiklari söylenebilir) dogrulugu varsayilarak hakli çikarilabilir mi?¨ (Popper, 1996d:89-90). Popper´in bu soruya yaniti Hume´unkiyle aynidir: "Hayir, hakli çikaramayiz; hiçbir sayida dogru test önermesi, açiklayici bir evrensel kuramin dogru oldugu savini hakli çikarmaz.¨ (Popper, 1996d:90) Popper bu akil yürütmeyi ilerletir. Hume´un "dogrudur¨ kavrami yerine soruna "dogrudur ya da yanliçtir¨ kavrimini koyar: "M2 `Deneysel gereçekler´ açiklayici bir kuramin doru ya da yanliç oldugu savini hakli çikarabilir mi; yani, test önermelerinin dogrulugu sayiltisi, ister evrensel bir kuramin dogru oldugu savini ister yanliç oldugu [3] savini hakli çikarabilir mi?¨ (Popper, 1996d: 90). Popper´in bu soruya yaniti olumludur. "M3 Böyle `deneysel gerekçeler´, birbirleriyle çeliçen evrensel kuramlari, dogruluga ya da yanliçliga göre, bir digerine yeglemeyi, hakli çikarabilir mi? M2´ye yanitim içiginda M3´ün yaniti da açik oluverir: Evet, çansliysak kimileyin hakli çikabilir. Çünkü test önermelerimiz, çekiçen kuramlarin kimilerini -ama tümünü degil- çürütebilir; madem ki dogru bir kuram ariyoruz, yanliçligi kanitlanmamiç olanlari yegleyecegiz¨ (Popper, 1996d: 90-91). Bu akil yürütmelerle Popper, usdiçiliga götüren tümevarim sorununa yanit buldugunu söyler. Yanit buldugu sorun çudur: "Russel, Hume´un Hm´ye verdigi yanitla a) ussallik, b) deneycilik, c) bilimsel içlemler arasinda uyuçmazlik oldugunu vurgular¨ (Popper, 1996d:88). Içte Popper, yanitiyla, bilim ile deney arasindaki uyuçmazlik sorunu tersine çevirir. Bunu yanliçlamacilik ile saglar. Özetle Popper´in verdigi yanitlarin anlami çudur: Popper, M1´e verdigi yanit ile, kuramlara varsayimsal ya da kestirimsel diyebilecegimiz sanilar olarak bakmamiz gerektigini söyler (Popper, 1996d:92). M2´ye verdigi yanit yanliçlamaciligi, M3´e verdigi yanit, dogruya tam olarak ulaçilamasa da dogruya yakin olanin saptanabilcegini, bir kuramin FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 7 -~ 12 19.11.2008 19:05 diger bir kurama yeglenebilecegini anlatir. b) Sinirkoyma Problemi Sinirkoyma Problemi (problem of demarcation) kisaca bilim olan ile bilim olmayan arasindaki sinirin ne oldugunu ortaya koyma problemidir. Popper´in (1996c: 43) ifadesiyle; "bir yandan deney bilimlerini öte yandan matematikle mantigi oldugu kadar `metafizik´ dizgeleri birbirinden ayirabilmemizi saglayacak bir ölçüt bulma problemine sinirkoyma problemi¨ denir. Daha önce de açiklandigi gibi, Viyana Çevresine göre bilim ile metafizigi birbirinden ayiran sinir, dogrulamaciliktir. Dogrulamaciligin eleçtirisi ise, bu yöntemin sinirkoyma ölçütü olarak kullanilamayacagini gösterir. Popper, dogrulamacilik ilkesi hem çok geniç hem de çok dar derken kastettigi de bu yöntemin aksakliklari idi. Eger bilim olan ile olmayan arasindaki sinir, onun dogrulanabilirligi olsaydi o zaman bir teoloji de bilim kavrami altinda degerlendirilebilirdi, çünkü bir teolog dünyaya her bakiçinda Tanri´nin varligini dogrulayan binlerce empirik veri bize sunabilir. Popper buna, Marx´in tarih kuramini [4], Freud´un ruhçözümünü ve Alfred Adler´in `birey ruhbilimi´ diye adlandirdigi kuramini da ekliyor. Adlerci ve Freudcu görüç, Popper´e göre sürekli dogrulanabilirdir; çünkü birbirine zit, iki farkli olayda dahi ayni anahtar çözümleme her iki olayin da ayni kefeye konulabilecegini açiga çikarir. "Bir çocugu bogmak niyetiyle suya iten adamin eylemiyle, çocugu kurtarmak amaciyla kendi canini feda eden adamin davraniçi. Bu iki olayin ikisi de hem Adlerci hem de Freudcu terimlerle ayni kolaylikla açiklanabilir. Freud´a göre birinci adam bastirilmiç dürtüleri (örnegin Oidipus kompleksinin bir bileçeni) yüzünden hastadir, ikinci adam ise bunlari yüceltmeyi baçarmiçtir. Adler´e göre ise birinci adamin derdi açagilik duygusudur (ve olasilikla, bir suç içlemeye cüret edebilecegini kendi kendine kanitlama ihtiyaci yaratmaktadir); ikinci adaminki de aynidir (ancak bu kez duyulan ihtiyaç, çocugu kurtarmaya cüret edebilecegini kanitlamaya yöneliktir)¨ Popper, 1996a: 168). Kisaca, bu kuramlarin aslinda en büyük çekiciligi, en büyük handikaplarini oluçturur Popper´e göre: Olgularca hep dogrulanmasi. Peki Popper bu sinirkoyma probleminin önüne nasil geçer? Cevap yanliçlamaciliktir. C. ÇÖZÜM ÖNERÍSÍ: YANLIÇLAMACILIK Birinci ve ikinci kisimlarda, yanliçlamaciligin arkaplani ortaya konmaya çaliçilmiçti. Burada artik yanliçlamaciligin kendisi açiklanmaya çaliçilacak. 1. ÍÇERÍK VE OLASILIK Popper´e (1963b:217) göre "daha fazla empirik bilgi veya içerik içeren; mantiksal olarak daha güçlü olan; daha fazla açiklayici ve kestirimsel güce sahip olan; ve bu nedenle (.) daha güçlü sinanabilen kuramlar¨ tercih edilebilir kuramlardir.¨ O zaman buradan çikan sonuç, daha fazla empirik içerik, daha az olasilik ve daha fazla sinanabilirliktir. Popper (1963b: 217-218) çu örnegi verir: "a `Cuma günü yagmur yagacak´ önermesi olsun; b `Cumartesi günü hava güzel olacak´ önermesi olsun; ve ab `Cuma günü yagmur yagacak ve Cumartesi günü hava güzel olacak´ önermesi [olsun]¨; o zaman ab önermesinin içerigi, bileçenleri olan a ve b FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 8 -~ 12 19.11.2008 19:05 önermelerinden daha fazla olacaktir ve ab´nin olasiligi da bileçenleri olan a ve b önermelerinden daha az olacaktir. Bu durumlar çöyle formüle edilebilir: 1) Ct(a) £ Ct(ab) ³ Ct(b) {Ct = içerik, content} 2) p(a) ³ p(ab) £ p(b) {p = olasilik, probability} Sonuç olarak; içerik, ihtimalsizlik (improbability) arttikça artar; o zaman yüksek olasilik bizim amacimiz olamaz, çünkü bizim amacimiz daha yüksek içeriktir. Baçka bir ifadeyle, madem ki biz daha yüksek içerigi amaçliyoruz, o zaman biz ayni zamanda daha düçük olasiligi amaçlamaliyiz: "Madem ki düçük olasilik yüksek yanliçlanma olasiligi anlamina geliyor, [o zaman] bunu takiben yüksek yanliçlanabilirlik veya çürütülebilirlik veya sinanabilirlik derecesi, bilimin amaçlarindan birisidir¨ (Popper, 1963b: 219) ki bu da aslinda yüksek bilgiverici içerik ile tam olarak ayni çeydir. Özetle, madem ki yüksek içerik bilimin amacidir, o zaman yüksek yanliçlanabilirlik de bilimin amacidir, çünkü bu ikisi ayni çeyi ifadelendirir. Popper´in mantiksal çikarimi, yanliçlamayi bilimin amaci olarak ortaya koyar ve Popper´in bilim felsefesinin de en önemli sonucudur. Bu öneri ayrica bilim olan ile bilim olmayan arasindaki sinirkoyma problemine de getirilen çözümdür: Yanliçlanamayan kuramlar, bilimsel degildir. Bu baglamda, bir bilimadamina düçen, kuramini yanliçlamaya çaliçmaktir; çünkü Popper´e (1996b:219) göre "bir kurami yanliçladigimiz her zaman, önemli bir yeni buluçta bulunuruz.¨ Bu nokta bizi bilimsel bilginin geliçimine götürür; bu görüçe göre bilimsel bilgi yanliçlamalar ile ilerlemektedir. 2. Bilimsel Bilginin Geliçimi Popper´e göre "epistemolojinin her zaman olagelen ve hala da olmaya devam eden merkezi problemi, bilginin geliçimi problemidir. Ve bilginin geliçimi en iyi bilimsel bilginin geliçimi araçtirilarak çaliçilabilir¨ (Popper, 1965:15). Popper´de bilginin geliçimini açiklayan bir örnek Magee´nin Karl Popper´in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kurami adli eserinden bulunabilir. "Diyelim ki, çocugumuza okulda ögretildigi gibi, suyun 100 santigrad derecesinde kaynadiginin bilimsel bir yasa olduguna inanmakla içe baçliyoruz. Dogrulayici durumlar ne denli çok olursa olsun, bunu kanitlamaya yetmez; ama geçerli olmadigi durumlari arayarak, bunu sinayabilriz. (.) Hayal gücümüzü yeterince içletirsek, çok geçmeden, suyun kapali kaplarda 100 santigrad derecesinde kaynamadigini keçfederiz. Böylelikle bilimsel bir yasa sandigimiz çeyin öyle olmadigi anlaçilir. Çimdi, bu noktada yanliç yola sapabilir, baçtaki önermemizi, deneyci içerigini çöylece daraltarak kurtarmaya çaliçabilirz:<> Bundan sonra, üçüncü önermemizi yalanlama yolunda sistemli bir giriçime baçlayabilirz. Ve bu böylece sürüp gider¨ (Magee, 1993:22). Elbette örnegimiz bu biçimde devam etmemeli; çünkü önceki bölümde görüldügü gibi bilim daha fazla içerik peçindedir, daha az degil. O zaman yanliçlama durumunda ilkinin handikabini açiklayabilen baçka bir kuram geliçtirmeliyiz. Örnegin <> kendimize sorulmalidir. Bu böyle devam eder; "bilgimizi artirir ve daha iyi bir kuram arayiçimizi yeniden baçlatir¨ (Magee, 1993:23). FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 9 -~ 12 19.11.2008 19:05 Buna bir örnek de Popper´den verirsek, çu söylenebilir: "Kepler ve Galileo´nin kuramlari Newton´un mantiksal olarak daha güçlü ve daha iyi sinanabilir kurami tarafindan birleçtirildi ve geçildi, ve benzer bir çekilde, Fresnel´inki ve Faraday´inki de Maxwell´inki tarafindan geçildi. Newton´unki ve Maxwell´inki de (.) Enstein´inki tarafindan geçildi. Herbir durumda ilerleme daha bilgiverici ve dolayisiyla az olasi kuramlara dogru oldu. (Popper, 1963b:220). Burada önemli olan bir nokta, kurami degiçiklige ugratirken ad hoc [5] degiçiklige baçvurmamaktir. Yani bu degiçiklikler de ayrica sinanabilir olmalidirlar. "Bazi gerçekten sinanabilir kuramlar, sinanip yanliç olduklari anlaçildiktan sonra da hayranlari tarafindan -örnegin bir ad hoc yardimci sayilti devreye sokularak, ya da bütün kuram çürütmeden kaçirilacak biçimde gene ad hoc olarak yeniden yorumlanmak suretiyle savunulmaga devam edebilir. (.) Böyle bir kurtarma içlemini daha sonra `uzlaçmaci çarpitma´ ya da `uzlaçmaci hile´ adi altinda betimledim¨ (Popper, 1996a:170). 3. Dogruya Yakinlik ve Yegleme Açiklandigi üzere Popper bir dogrunun oldugunu kabul etmesine karçin, dogruya ulaçilamayacagini savunur; ancak dogruya yakinlik ve yegleme düçüncesi dogruya yaklaçma ve bilginin geliçimi düçüncesini besler. Yukarida anlatilan durumda oldugu gibi, bilgi Ilerlemekte ve dogruya yaklaçmaktadir. Peki, Popper´e göre mevcut kuramlar arasinda bir yegleme nasil yapilir? Bu baglamda bir kuramin öteki kuramdan daha fazla dogruya yakin (verisimilitude) oldugunu nasil anlariz? t2 ve t1 kuramlarimiz ve t2 de olgulara daha çok uygun olsun. (Popper´e göre -Tarski´nin görüçü dogrultusunda- dogru, olgulara tekabül edendir. Yani "bir teori, ancak ve ancak ondan çikarilan gözlem önermeleri dogru ise (olgulara tekabül ediyorsa) dogrudur¨ (Chalmers, 1990:211).) Bu durumda t2 açagidaki özelliklerde t1´den adaha güçlü olacagindan, dogruya daha yakindir; yani digerine göre yeglenebilirdir: t2 t1´den daha kesin iddialara sahiptir ve daha kesin testlere dayanabilmektedir. t2 t1´den daha fazla olguyu açiklamaktadir. t2 t1´den daha fazla detayi açiklar. t2 t1´in geçemedigi testlerden geçti. t2 t1´in ileri sürmedigi, yeni deneysel testler ileri sürdü. t2 çimdiye kadar iliçkili olmayan problemlerle baglanti kurdu. "Bizim alti olay listemiz için, t2 kuraminin empirik içerigi t1 kuramininkini açmaktadir¨ (Popper, 1963b: 232). Bu durumda t2 dogruya daha yakindir ve daha yeglenebilir bir kuramdir. (Eger her iki kuram da yanliç ise, daha kesin deneylerden geçen t2 tercih edilmelidir. Çünkü yanliç içerigi daha az olacaktir (Popper, 1963b: 235). Dogruya yakinlik çöyle formülleçtirilebilir (Popper, 1963b: 234): Vs(a) = CtT(a) - CtF(a); yani dogru içerik eksi yanliç içerik. Bu durumda Vs(a), iki durumda artacaktir: CtF ayni kalirken CtT artar ise CtT ayni kalirken CtF azalir ise FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 10 -~ 12 19.11.2008 19:05 Bu durumda yanliçlamacilik, yanliç içerigi diçari atacagindan dogruya yakinligi saglayan bir yöntemdir sonucuna varilabilir. SONUÇ Çu ana kadar Popper´in karçi çiktigi geleneksel bilimsel görüç ile Popper´in buna karçi çözümü açiklanmaya çaliçildi. Özetle açagidaki tablo, Popper´in eleçtirdigi geleneksel tümevarimci görüçü betimlemektedir. Tümevarimsal (gelenksel) görüç1. Gözlem ve Deney2. Tümevarimsal genelleme3. Varsayim4. Varsayimi dogrulama giriçimi5. Dogruluk ya da yanliçligin kanitlanmasi6. BilgiKaynak: (Magee, 1993:51). Popper´in, 2. ve 4. sirada yer alan görüçleri nasil eleçtirdigi zaten makalenin temel konusunu oluçturuyordu; ancak Popper bu siralamada ayrica 1. ve 3. sirada yer alan görüçleri de eleçtirmektedir. Popper´in "bilimin gözlemden kurama dogru ilerledigine dair geleneksel görüçün¨ eleçtirisine daha önce makalede deginilmediginden, bu ana bölümde "hipotezin, tezin, kuramin gözlemden önce geldigi¨ savini açiklamak yerinde olacaktir. "kurama benzer hiçbirçey devreye girmeksizin salt gözlemden yola çiktigimiz fikri saçmadir.(.) Yirmi beç yil önce, Viyana´da bir grup fizik ögrencisine ayni noktayi kavratmaga çaliçirken, dersime açagidaki yönergeyle baçladim: `kagit kalem alin; dikkatle gözleyin, ve gözlediklerinizi yazin•´ Belli ki `Gözle•´ komutu saçmadir. (Hatta deyim olarak bile anlamsizdir, meger ki geçiçli eylemin nesnesi önceden biliniyor sayilsin.) Gözlem her zaman seçicidir. Seçilmiç bir nesne, belirlenmiç bir amaç, bir ilgi, bir bakiç açisi, bir sorun gereksinir¨ (Popper, 1996: 185). Popper´e göre bir yaratma mantigi yoktur. Yani varsayim, gözlem ve deney sonucu ortaya çikmaz. Herhangi bir çekilde oluçabilir. Bu baglamda bir bilimsel kuram, bilim-öncesi söylenlerden de ilham alabilir. Önemli olan, Popper´e göre kurami, sistemli yanliçlama çabasidir. Sonuç itibariyle, Popper´in yöntemi çöyle formülleçtirilebilir. S1-DdK-YdB-S2; yani, "bir sorun vardir (S1), bu soruna deneme niteligindeki bir kuramla çözüm sunulur (DnK), sonra bu kuram eleçtirilir [italikler benim], yanliçlari diçarida birakilmaya çaliçilir (YdB), bu da yeni bir soruna yol açar (S2)¨ (Güzel, 1996: 12). ________________ YARARLANILAN KAYNAKLAR Akarsu, Prof. B. (1979) Çagdaç Felsefe Akimlari, Istanbul, Milli Egitim Bakanligi Yayinlari, 302 sayfa. Chalmers, A. (1990) Bilim Dedikleri, Hüsamettin Arslan (çev.) Ankara, Vadi Yayinlari, 256 sayfa. Güzel C. (1996) "Sagduyu Filozofu: Popper,¨ iç., Cemal Güzel (der.-çev.) Sagduyu Filozofu: Popper, Ankara, Bilim ve Sanat Yayinlari, s.7-16 Hospers, €. (1994) "Bilimsel Bilgi,¨ N. Emrah Aydinonat (çev.), Ankara, 65 sayfa. Irzik, G. (1990) "Karl Popper´in Üç Dünya Kurami ve Bilimsel Bilginin Nesnelligi,¨ Felsefe Tartiçmalari, 9.Kitap, Istanbul, Kent Basimevi, s.84-94. Magee, B. (1979b) "Mantikçi Pozitivizm ve Kaliti - A. Ayer ile Söyleçi,¨ Aytaç Oksal (çev.) iç., Magee, B. (der.) Tunçay M. (Bas.Haz.) Yeni Düçün Adamlari, Istanbul, Milli Egitim Bakanligi Yayinlari, s.167-193. ---------- (1993) Karl Popper´in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kurami, Mete Tunçay (çev.) Istanbul, Remzi Kitabevi, 147 sayfa. ---------- (1996) "Karl Popper´le Söyleçi,¨ Cemal Güzel (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.17-34. Popper, K.R. (1963a) "Towards A Rational Theory Of Tradition,¨ iç., Conjectures And Refutations, London, Routledge and Kegan Paul, s.120-135. ---------- (1963b) "Truht, Rationality, And The Growth Of Scientific Knowledge,¨ iç., Conjectures FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 11 -~ 12 19.11.2008 19:05 And Refutations, s.214-250. ---------- (1965) "Preface to the English Edition, 1958,¨ iç.,The Logic Of Scientific Discovery, Fourth Impression, London, Hutchinson Of London, s.15-23. ---------- (1996a) "Bilim: Kestirimler, Çürütmeler,¨ Ismet Birkan (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.165-212. ---------- (1996b) "Bilimin Amaci,¨ Cemal Güzel (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.213-228. ---------- (1996c) "Bilimsel Araçtirma Mantigi´ndan,¨ Cemal Güzel (çev.-"Kuramlar¨ bölümü Kuruluç Dinçer ile) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.35-83. ---------- (1996d) "Kestirimsel Bilgi: Tümevarim Sorununa Iliçkin Çözümüm,¨ Cemal Güzel (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.83-114. ---------- (1996e) "Öznesiz Bilgikurami,¨ Cemal Güzel (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.114-163. ________________ Dipnotlar [1] Her iki görüçün pozitivist olarak degerlerndirilmesinde en temel dört nokta çudur: 1.Yöntembilimsel tekçilik, 2. olguculuk (deney ve gözlem), 3. nesnellik, 4. bilimsel olan ile bilimsel olmayan arasindaki sinir. Ancak hemen belirtilmelidir ki, dogrulamaciligin ve yanliçlamaciligin ulaçtigi sonuçlar çu dört temel noktalar açisindan birbirinden çok farklidir: 1. Dogruya (truth- hakikat) ulaçilabilirlik, 2. bilimsel bilginin geliçimi, 3. bilimsel olmayan bilgi türlerinin anlamliligi, 4. nesnelligin saglanmasi. [2] "(.) Hisimlik iliçkileri, toplumsal örgütlenme ve yönetim biçimleri, yasa, görenek, uylaçim, gelenek, baglaçma ve düçmanliklar, ayin törenleri, din, efsane, boçinanç, dil -bunlarin hepsi insan- yapisiydi, ama hiçbiri onun tarafindan yapilmamiçti ve çogu, onun tarafindan degiçtirilebilecek gibi degildi, hatta onun kuçkulanmasina bile açik bulunmuyordu. Bundan ötürü, bu soyutlamalar her bir insana karçi, onu dogumundan itibaren biçimlendiren, insansal kilan, yaçamindaki hemen hemen her çeyi belirleye bir çeçit nesnel gerçeklik olarak ortaya çikiyorlardi, yine de yari özerk gibiydiler¨ (Magee, 1993:53-54). [3] Bu yanliçlamaciligin temel savidir: Temel (tikel) önermelerden tümel önermelere gidilemez, ama tümel bir önerme, kendisine aykiri temel bir önerme tarafindan yanliçlanabilir. Örnegin; "Öncül: Siyah olmayan bir kuzgun x mevkinde t zamaninda gözlemlendi.¨ Bu durumda `Bütün kuzgunlar siyahtir´ önermesi yanliçlandi: "Sonuç: Bütün kuzgunlar siyah degildir¨ (Chalmers, 1990:83). [4] "Bir Marxçi gazetesini açmayagörsün, her sayfasinda kendi tarih görüçünü dogrulayan kanitlar bulmamazlik edemiyordu; hem de sadece haberlerde degil bunlarin sunuluçunda -ki burasi gazetenin sinifsal yanliligini ele veriyordu- ve elbette özelliklle gazetenin söylemediklerinde de¨ Popper, 1996a:168). [5] Bir örnek bunu açilayabilir: "Bu gerçekten de onyedinci yüzyilin baçlarinda Galileo ile Aristotelesçi bir hasmi arasinda vukubulan bir karçilaçmaya dayanan bir örnektir. Yeni icad edilen teleskobu vasitasiyla ayi dikkatle gözlemlediginden Galileo, ayin pürüzsüz bir küre degil, daglar ve kraterlerle dolu bir küre oldugunu söyleyebilmiçti. (.) Fakat gözlemler, Aristotelesçilerin temel bir nosyonunu tehdit ediyordu. Galileo´nin rakibi, teorisini, apaçik yanliçlama karçisinda savundu ki bu bariz ad hoc´du. O, ayin yüzeyinde, ay küresi tam pürüzsüz küre olacak çekilde kraterleri dolduran ve daglari kaplayan görülemez bir madde oldugunu ileri sürdü¨ (Chalmers, 1990: 102). • 2001-2006 Felsefe Ekibi - Felsefe Ekibi SOLÍS‚in saglamiç oldugu hosting hizmeti ile sizlere ulaçmaktadir. FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7 12 -~ 12 19.11.2008 19:05 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Her Yönüyle, Biri Île Ögrettikleri Korcan EVGÎN Sakarya Üniversitesi,Felsefe Y.L. 1 A) Giriy Herakleitos, M.Ö. yaklayìk 500 yìllarìnda Ephesos (Efes) ta yayamìy, felsefe tarihine büyük etkisi olan Îyonyalì bir filozoftur. Kalabalìgì eleytirip, insanlardan uzak kalmaya çalìyan, bunun yerine çocuklarla birlikte vakit geçirmeyi tercih eden biridir aynì zamanda. ...$iirsel kesinligin insanogluna, dogal kesinlik üstüne ilk ve belki de ayìlmasì olanaksìz bir düyünce vermiy olmasì... (Rìfat, sf 91). Bu karanlìk filozof, lakabìnì, sözlerinin üstü kapalìlìgìndan alìr. $iirsel anlatìmì, anlamìn gücünün yanìnda içeriginin anlayìlmasìnì zorlaytìrmìytìr, bu yüzden onun düyüncelerini, ondan uzaklaytìrarak anlatanlar olmuytur. Bu güç anlayìlìrlìlìgìn bir nedeni olarak da Herakleitos un o, uzak kaldìgì ve düyüncelerini anlayamadìgì kalabalìgìn, onun yapìtlarìna yeterli önemi vermemesi gösterilebilir. Bir küçük not olarak da, onun bu gibi güçlükler nedeniyle yanlìy anlayìlabilmesinden dolayì, okuyucularìn, Herakleitos tan uzak bir Herakleitos tanìma ihtimalini degerlendirerek okumalarìnì tavsiye ederim. Herakleitos un üstü kapalì ve yiirsel sözlerinin ve dahasì gerçek mistiklerin alìyìlagelmiyin dìyìndaki cümlelerinin en güzel açìklamasì olarak görüyorum yu cümleyi: Delfoi deki bilicinin efendisi ne söyler ne de gizler. Îyaret eder (Fr.93). Bollack ve Wismann, bu sözü yöyle açìklarlar: ... bilici sözü, çift anlamlìlìgìyla, gerçek ya da yalan, belirli bir olumlamanìn berisinde durur gibidir. Karyìtlìgì ayar ve alternatiften kaçar. Tanrìsal söylem ne söyler, ne de gizler , çünkü söyler -ve- gizler; söylediginde söylemedigini iyaret eder... Göstermek, iyaret etmek fiili iki olumsuzlamanìn getirdigi beklentiyi yanìtlar . Herakleitos un felsefesini, bu karanlìk sözleriyle anlayìlamaz oldugunu iddia edip felsefesine gereken önemi vermeyenlere güzel bir yanìttìr aynì zamanda. Evren, düzen çeliykilerle doludur. Herakleitos, çeliykilere ragmen degil onlarì temel alarak bir felsefe kurmuytur, gerçek hayatìn içindedir. Yayamdan uzak bir felsefe degildir onunkisi. Örnegin, iç çeliykilerimizi kabullenmeyen biri isek, kendimizi ne kadar tanìyabiliriz? Kendini tanìma yolunda büyük adìm, kendi çeliykilerini tanìmaktìr. Çeliykilerinin farkìna varmayìp, bunlarìn varlìgìnì inkâr ederek hayatìnì sürdüren biri, bu iç çekiymelerin esiri de olmuytur. Bu çeliykiler felsefesi, batì felsefesi tarihinde bütünsel yaklayìmìn temelini atmìytìr. Peki, onun felsefesinin, bütünsel bir yaklayìmìn baylangìcìnì yaptìgìnì bize düyündüren nedir? Olabildigince türlü felsefe problemlerini kurcalamaya baylamasì ve bu sorularì mümkün oldugunca cevaplayabilecegimiz bir sistemi, bir dizgeyi duyurdugunu düyünürsek bunu söyleyebiliyoruz. Makalenin devamìnda, farklì noktalardan degerlendirmeye çalìytìgìm bu felsefenin nasìl bir bütünsellik tayìdìgì, sistemi tanìdìkça daha net anlayìlacaktìr. Evren, siyaset ve din bilim olarak üç bölümden oluyan bir kitabì oldugunu biliyoruz ve günümüze kadar ancak yaklayìk 127 adet fragmanì (sözü) ulayabilmiytir. Onun felsefesine yaklayabilmek için, öncelikle birkaç kavramìn kìsaca tanìmìnì yapmak gerekir. Bu kavramlarìn bazìlarìnìn anlamlarìna ayrìntìlì olarak ilerleyen satìrlarda da deginilecektir: Bilgi , öznenin nesneyi kavramasì sonucunda (özne-nesne arasìndaki iliykiden dolayì) zihinde ortaya çìkandìr, bilme iylevinin sonucunda oluyan yeydir. Bilgi mümkün müdür? sorusu, Herakleitos ta sorulmamìy olsa da (Bu soruyu felsefe tarihinde ilk olarak yüpheciler gündeme getirir.) yanìtì onda evettir. Çünkü henüz bilginin varlìgìndan yüpheye düymez. Oysa görünen ve gerçek ayrìmì, onun bilgi anlayìyìnì anlamada bizi biraz daha düyündürecektir. Bunun da açìklamasì ilerleyen satìrlarda bulunacaktìr. Varlìk kelimesi, ilk kez Parmenides tarafìndan kullanìlmìytìr, onda varolan yey anlamìndadìr (Akarsu, sf.187). Logos , bu kavramì anlatan sözcüklerin çeyitliligi bakìmìndan gayet zengin. Söz, us, evrenin düzeni, Tanrì nìn sözü (kelâm) anlamlarìnda kullanìlmìytìr. Herakleitos ta logos", evrenin sürekli akan düzenidir, bu akìyì, oluyu düzenleyen kanundur ve bu kanun, çokluktaki birliktir, yani farklì olanlarìn aslìnda bir ve aynì ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y13.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:12 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y13.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:12 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Însan Yüzlü Hayalet Kuklalar Marieke Borren / Filosofie Magazine, Mart 2005 Hollandaca dan çeviren: Birten LOSTAR
Liberal demokrasiye olan benzerligi nedeniyle totalitarizm, endiye verici ölçüde önemlidir. Hannah Arendt ìn sìgìnmacìlar, vatansìzlar ve öteki gereksiz insanlar üzerine dersleri... 1961 yìlìnda, !"#$% '()*+ * ,-#.%(/0#: Yahudilerin çalìyma kamplarìna gönderilerek yok edilmesi) bulan ve düzenleyen bürokratlardan birisi olan Adolf Eichmann a karyì, 123 435 6789 1"+3/ adìna Kudüs te açìlan davayì Hannah Arendt kazanìr. Hannah Arendt, davanìn anlatìldìgì -":2+$## ;0.*/ <3 (1963) adlì kitabìn muhteyem sonsözünde, 1933 te ve 1942 den sonra giderek artan totalitarizm (nasyonal sosyalizm) adìna iylenen suçlarì tanìmlamaya çalìyìr. Hannah Arendt a göre, Eichmann ve yandaylarìnìn iyledikleri suçlar Yahudi halkìna karyì degil, tamamìyla insanlar arasì farklara, insan çeyitliligine ve insan statüsüne bir saldìrìdìr. Bu nedenle, dogrudan dogruya Eichmann a yönelerek yöyle söyler: Sanki siz ve üstleriniz, yeryüzünde kimin yayayìp, kimin yayamayacagì konusunda karar verebilme hakkìnìz varmìy gibi, yeryüzünü Yahudi halkì ve daha birçok halk ile paylaymìyorsunuz (paylaymak istemiyorsunuz). Însan cinsinin hiçbir üyesinden, yeryüzünde bu tür istek ve dilekleri olanlarla ve bu dilekleri uygulamaya koyanlarla bir arada yayamayì kabul etmesi beklenemez. Bu nedenlerden dolayì siz ölmelisiniz. Arendt esas olarak Kötülügün Bayagìlìgì teziyle tanìnìr. Eichmann ìn yargìlanmasìna neden olan suçlarda, radikal bir kötülügün varlìgìndan daha çok, ayìrì bir düyünce yoksunluguna dikkat çeker. Bu tezin bir sonucu olarak da, söz konusu suçlarìn, özellikle bizim "#/$# 7%0=0+0)$ yönelik bir saldìrì olduguna iliykin görüy, arka plana itilmiy olur. Arendt ìn, (pre-) <7<$%"<38 83>"+%38"# ?3%/3?3/"@%3 ilgili keskin ve tüyler ürpertici çözümlemeleri ve oradan çìkarìlan, günümüz post-totaliter ve sözüm ona liberal-demokratik toplumlara yönelik uyarìcì derslerde, Eichmann ìn görüylerinin hala tayin edici önemde oluyu yatar. Hannah Arendt bu çözümlemelerine, 17<$%"<$8")+"# ;(93#" ,123 A8"B"#/ 7? 17<$%"<$8"$#"/+C DEFDG adlì kitabìnda, totalitarizmin ögeleri ve yirminci yüzyìlìn ilk yarìsìnda ortaya çìkìyìyla ilgili çalìymalarìyla baylar. Bütünsel egemenlik Arendt, ( )17<$%"<$8")+"# ;(93#" nin üçüncü bölümünde, -Arendt a göre totalitarizmin gövdesinden çìkan iki sürgün olan- nasyonal-sosyalizm ve Stalinizm in, tarihte kesinlikle yeni bir politik fenomen oluyturduklarìnì altìnì çizerek belirtir ve totalitarizmin diktatörlük, tiranlìk gibi öteki otoriter sistemlerle kìyaslanamayacagìnì söyler: Totalitarizm, bütünsel egemenligiyle tüm nüfusu sìkìdüzen altìna alan bir politik sistemdir. Vatandayìn yayamì hiçbir yekilde bu egemenligin dìyìna çìkamaz; yalnìzca genel ortamlardakine degil, aynì zamanda günlük yayamìn en mahrem dokularìna kadar nüfuz eder. Terör, totaliter sistemin özünü, ideoloji ise onun, edim ilkelerini oluyturur. Terör en mükemmel haliyle, toplama ve yok etme kamplarìnda ortaya çìkar. Bu kamplar, totaliter deneyler için laboratuar iylevi görür ve her yey mubahtìr zihniyetinin zaferini ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y7.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:09 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y7.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:09 ...........Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
MODERNÎZM, POSTMODERNÎZM, MARKSÎZM Yavuz Adugit
GÎRÎ$ "Marxizm ve postmodernizm: Însanlar, bu bileyimi Çogu zaman tuhaf ya da paradoksal ve her nasìlsa mantìksìz buluyorlar; bu yüzden bazìlarì, kendi durumumda, postmodernist 'olundugunda', anlamsal (ya da diger bir deyiyle kalìp-yargìsal) açìdan Marxist olmaya bir son vermem gerektigi sonucuna varìyorlar¨ (1ameson 2005: 43). Marxizm ile postmodernizmin barìyìk ve bu yüzden bir araya gelebilecek kuramlar oldugunun ifadesi olan bu sözlerin yazarì 1ameson, bu yaklayìmìyla modernizm-postmodernizm tartìymasìna ~postmodern Marxizm¨ dahil etti. Acaba gerçekten, Marxizm ile postmodernizm kavramlarì, ~postmodern Marxizm¨ gibi bir bileyimde bir araya gelebilirler mi? Bu soruya, ancak modernizm, postmodernizm ve Marxizmin özsel özelliklerini belirlenmesi ve bunlarìn birbirleriyle iliy kilerinin kurulmasìyla uygun bir cevap verilebilir. Anlamìnì ~sonra¨ demeye gelen ~post¨ önekine borçlu olan postmodern kavramìnìn "modern sonrasì¨ olarak anìlan yeni bir tarihsel dönemin adì olarak kullanìlmaya baylamasìyla birlikte, felsefede birçok yeni problem de tartìyìlmaya baylandì, çünkü postmodernizmin yandaylarìnca benimsenen temel kabul, postmodern olarak adlandìrìlan ve modern olandan sonra gelen, ondan tamamen farklì bir dönemde bulundugumuz ve buna paralel olarak yayam biçimimiz, dünya görüylerimiz, bilgi yöntemlerimiz, bilgimiz, bilginin konumu, düyüncelerimiz ve düyünüy biçimlerimizin de farklìlaytìgì yeklindedir. Böylece "postmodern nitelemesi¨, "modern¨ olarak adlandìrìlan dönemden sonra gelen, bu yeni dönemi adlandìran bir kavram olarak karyìmìza çìkarken, postmodernizm, bu döneme uygun düyünce ve düyünüy biçimlerine göndermede bulunmak için bayvurulan bir kavramdìr. Bu anlamda postmodernlik, belli bir tarihsel sürece, postmodernizm ise, bu tarihsel sürece denk düytügü varsayìlan teorik ve pratik etkinliklere iyaret eder. Bu bakìm dan, postmodern felsefe, ya da postmodernizm genel olarak modern felsefe diye adlandìrìlan felsefenin karekteristik özelliklerini ve düyünüy biçimlerini reddeden bir perspektifle ortaya çìkmaktadìr. Postmodernist olarak adlandìrìlan ya da kendilerine postmodernist diyen filozoflarìn modern felsefenin düyüncelerini ve düyünüy biçimlerini reddetmelerinin nedeni ise, onun birtakìm sìkìntìlarì ya da problemleri oldugu, bu problemlerin modernizm içinde kalìnarak çözülemeyecegi yeklindeki bir düyüncedir. Böylece, yeni bir perspektif olarak modernizmin karyìsìna konulan Postmodernizm, bu problemlerden bir kurtuluy umudu olarak sunulmaktadìr. Bu yeni perspektifin hangi alanda sözü edilirse edilsin, o alanda modernizmin sìkìntìlarìnì gösteren ve post modernizmin bu sìkìntìlara getirdigi olasì çözüm önerilerini sunan çalìymalarla karyìlaymaktayìz. Bu nedenle bu yazìda a) "postmodernizm, modernizmde ne tür sìkìntìlar görüyor?¨ ve b) "bu sìkìntìlarì nasìl gidermeye çalìyìyor?¨ sorularìnìn cevabì çerçevesinde, modern ve postmodern felsefi geleneklerin özü -dolayìsìyla, her biri farklì problemler üzerinde durdugu halde, belirli filozoflara modern ya da postmodern dememizin nedenleri- araytìrìlacak, daha sonra bu bilgiler ìyìgìnda postmodernizmin ile Marxizmin aynì bileyimde yer alìp alamayacagì ele alìnacaktìr. MODERNÎZM Postmodernizmin, modernizmden ne tür sìkìntìlar gördügü? sorusuna, ancak modernizmi yekillendirdigi düyünülen karakteristik özelliklerin belirlenmesiyle cevap verilebilir, çünkü postmodernizm, modernizmin özünde oldugunu varsaydìgì sìkìntìlarìn, onun temel özelliklerinden kaynaklandìgìnì ileri sürmektedir. Öyleyse, modernizmin karakteristik özellikleri nelerdir? Postmodernistlerin, modernizmin belirleyici özellikleri olarak öne sürdükleri noktalara bakìldìgìnda, bazì genel kavramlarì ön plana çìkardìklarì görülmektedir. Bunlar, düzen', yapì', hakikat', ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y5.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:08 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y5.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:08 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
ÖLÜMÜNÜN YÜZÜNCÜ YILINDA NÎETZSCHE VE FELSEFESÎ Mustafa Günay
Filozof Olarak Nietzsche Nietzsche(1844-25.8.1900) yayamì bakìmìndan 19. Yüzyìla, felsefesi ve yol açtìgì etkiler bakìmìndan ise hem 20. yüzyìla hem de gelecege aittir. Gelecek' kavramì ve insanìn gelecegi' sorunu, onun üzerinde en çok durdugu sorunlarìn bayìnda gelir. Nietzsche, çok yönlü bir insandìr: filolog, yazar, filozoftur. Ama aynì zamanda yairdir. Hemen hemen bütün eserlerinde düyünsel yön ile edebi/sanatsal yönlerin iç içe geçmiy oldugunu saptayabiliriz. Nietzsche'de felsefi ve estetik ögeler sürekli birlikte, birbirini gerektiren bir biçimde bulunur. Yani felsefe ile yiir arasìndaki iliyki, onun insan anlayìyìyla bagìntìlìdìr. Nietzsche insanì, yayama eylemleri içinde gerçekleyecek, ortaya çìkacak bir yetkin varlìk (bütünlük) olarak düyündügü için, bu bütünlügün gerek oluymasìnda gerekse kavranìlmasìnda hem akìlsal (felsefi) hem de coykusal (estetik) boyutlar ayrìlmaz biçimde birbirine baglìdìr. Însan ve kültürle ilgili problemler baylìca ilgi konusunu oluyturdugu için, onu bir kültür filozofu olarak görebiliriz. Bir kültür filozofu olarak Nietzsche, tüm yayamì boyunca, bir insan ve kültür felsefesi oluyturmuytur. (Bu felsefe ugrayìnda özellikle nihilizm problemiyle bir hesaplayma ve yine bununla bagìntìlì olarak üstinsan kavramì ve düyüncesinin iylenmesi söz konusudur.) Onun felsefesi aynì zamanda bir kültür eleytirisi olma özelligini tayìmìytìr. Nietzsche'nin Avrupa kültürünün en güçlü eleytiricilerinden biri sayìlmasì da, haklì nedenlere dayanmaktadìr. Çünkü onun kadar kendisiyle, toplumuyla, tarihiyle ve kültürüyle cesur bir yekilde hesaplaymayì deneyen kimse pek olmamìytìr. Avrupa kültürü ve felsefesinin karyìmìza çìkan en önemli sorunlarìndan biri ve belki de baylìcasì olan nihilizmden kurtulmak için, aslìnda ona neden olan yeylere sarìlma egiliminin agìr basmasì da, insanlarìn, gerçek anlamda nihilizmle hesaplaymayì göze alamadìklarìnìn göstergesidir. Nietzsche'nin adìyla birlikte çogu insanìn aklìna ilk gelen baylìca bazì kavram ve deyimler mevcuttur: iyinin ve kötünün ötesi , degerlerin yeniden degerlendirilmesi , tanrìnìn ölümü , üstinsan , güç istemi vb. Gerçekten de bu ve benzeri kavramlar/sözcükler Nietzsche'nin tüm yapìtlarìnda sìkça yer alìrlar. Ancak insanlarìn belleginde iz bìraktìgì anlayìlan bu kavramlarìn her zaman dogru biçimde ya da filozofun öngördügü biçimde anlayìlmìy oldugunu söylemek de mümkün görünmemektedir. Yani Nietzsche'nin yanlìy anlayìlmasì da söz konusudur. Özellikle üstinsan anlayìyìnìn çarpìtìlmasì, fayist bir ideolojiye malzeme yapìlmasì söz konusudur. Üstinsanìn ortaya çìkmasìnì bekleyen Nietzsche, nasyonal sosyalizmin yol açtìgì soykìrìmdan degilse de, felsefi yanìlgìlarìndan bir ölçüde sorumlu tutulabilir.(1) Nietzsche'nin Felsefe Anlayìyì Bazì filozoflar nüfuzlarìnì korumak amacìyla bilimin arkasìna saklanìrlar. Nietzsche ise, felsefenin bilim yapìlmasìna karyìdìr. Ona göre, asìl felsefe problemi: hala filozoflar var mì? olabilir mi? sorusudur. Çünkü filozof bir birey olarak, bir yaratìcì olarak varolabilir. Nietzsche'ye göre, filozoflarìn tarih duygusundan yoksun olmalarì, bu ezeli hatalarì, onlarì öncesiz-sonrasìz olgularì ve mutlak hakikatleri aramaya yöneltmektedir. Felsefenin gerçek karakterini Nietzsche yöyle tanìmlar: felsefe ancak kendine özgü bir tasarìma göre dünyayì yaratabilir. Felsefenin gerçek karakterinin anlayìlmasì sonucunda, öncesiz-sonrasìz degerler veya hakikatlere olan inancìn yìkìlmasì da söz konusudur. Buna baglì olarak kavramlar ve tin alanìna ait olan heryey, oluy içinde görülmeye baylanìr. Bu konuda Nietzsche yunlarì söyler: "sözde sorunlar üstüne düyünmedim, -harcamadìm kendimi. (..) Tanrì" ruhun ölmezligi , kurtuluy , öte dünya , daha çocukken bile ne dikkatimi, ne de vaktimi verdigim kavramlar hepsi, -belki de bunlar için yeterince çocuksu olmadìm hiç. (2) ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y11.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:11 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y11.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:11 2 Yìl: 200ayu Sayi:2 Yil Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Postmodern(izm)ite'yi Anlamak Anlamak Bu yazìnìn ve eyligindeki tablolarìn, dergimizin ikinci sayìsìnìn kapak konusu olan ~Postmodernizm¨ üzerine yapìlacak okumalara yardìmcì olacak bir ~okuma atlasì denemesi¨ olarak algìlanmasìnì öneriyorum. Moderniteyi, birbirleriyle etkileyimli tüm alanlarì içeren, dünyayì algìlama ve anlamlandìrma ve dönüytürme edimi olarak nitelendirirsek, postmoderniteyi de bu süreçle baglantìlì eleytirel ve tepkisel yaklayìmlar olarak okuyabiliriz. Modernite- postmodernite iliykisi ve süreci oldukça tartìymalìdìr. Konu üzerinde düyünce üretenler, kendi dünya görüy ve duruylarì baglamìnda farklì yorumlar yapmaktadìr. Bizim gibi uzak cografyalardan bu tartìymalarì izleyerek anlamaya çalìyanlar için durum daha da karmayìktìr. Ayrìca konu, bazì durumlarda ideolojik alanda slogan söylemlerle dillendirildiginden, olan biten üzerine yeni anlam katmanlarì birikmektedir. Her yeye karyìn postmodern yaklayìm, yorum çoklugunu savunduguna göre, kendi bakìyìmìzì temellendirme özgürlügümüzü kullanarak ilerleyebiliriz. Olup bitenlerin anlayìlmasìnda karyìlayìlan güçlüklerden birisi de, modernite- postmodernite iliykilerindeki iç içe geçen alanlarda görülen, çakìyma, birleyme ve çeliykilerdir. Ayrìca kavramsal belirsizlikler de söz konusudur. Dergimizde yer alan ~Postmodern(ite)izm Kavramlar ve Görüyler¨ baylìklì deneme bu zorlugu aymak için tasarlanmìytìr. ~Modern ve Postmodern¨ üzerine yapìlan yorumlarda hep, açìk kapìlar bìrakìlmaktadìr. Postmodernite'nin kendi dogasìndan kaynaklanan, nereye gidecegi belli olmayan süreç konusunda ucu açìk metinler, yazarlara güvence saglamaktadìr. ( Bu aynì zamanda postmodern bir yaklayìmdìr da.) Elimizde iki yumak var. Modernizm yumagìnda ipin ucundan yakalarsanìz, iyi kötü yumagì sonuna kadar bir makaraya sarabilirsiniz. Bu iplik tek renkli olmakla beraber yine de, ton farklìlìklarì karìyìklìk yaratabilir. Postmodern yumakta durum farklìdìr. Îplik sìk sìk kopar. Yeni bir uç bulmak için çaba gerekir. Zorluk, kopukluklarìn çok olmasìndan ve farklì renklerde ipligin birbirine dolaymasìndan kaynaklanìr. Arada modern yumagìn iplik rengine de rastlarsìnìz. Bazen istenmeyen dügümlerle karyìlayìrsìnìz. Onlarì çözmeden birlikte makaraya sarmanìz, postmodernistlerin istedigi bir yeydir aslìnda. Postmodernite(izm) yumagìndaki iplikleri görmeye çalìyalìm. Postmodernlik terimi ve türevleri çok geniy alanlarda kullanìlmaktadìr. Kullanìldìgì alanla baglantìlì olarak ::Postmodern(izm)ite'yi Anlamak:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y6.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:08 ::Postmodern(izm)ite'yi Anlamak:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y6.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:08 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
Postmodernizm: "Modernizm"in Kimlik Kaybì Gökçen Yayayan Postmodernizmin, basit ve dogrudan tanìmìnì yapmak olanaksìzdìr. Bu kavram, 1960'lì yìllardan itibaren kullanìlmìytìr. Önce edebiyatta, 1970'li yìllarda mimaride kullanìlmìy, 1979'da 1ean François Lyotard'ìn "Postmodern Durum" adlì kitabìyla bir tartìyma baylanmìytìr. (Özkan, 2001) Postmodernizm; Kuzey Amerika'nìn Kìta Avrupa'sìndan evlat edindigi, agìrlìklì olarak Fransìz ve Alman kökenli bir çocuktur. Postmodernizme asìl esin veren filozoflar Nietzsche ve Heidegger'dir. (Kìlìç, 2002) Lyotard'a göre postmodernizm, günümüz batì medeniyetinin genel bir durumunu adlandìrìr. Postmodern durum, büyük meyrulaytìrma anlatìlarì nìn artìk inanìlìr olmadìgì bir durumdur. Büyük anlatì ibaresiyle kastettigi yey, heryeyden önce, köprü oluyturucu tarih felsefeleridir. (Kellner, 1988) Bu düyünsel mirasa ragmen postmodernizmin en sert eleytiricileri çagday Alman filozoflarì, özellikle de 1ürgen Habermas'dìr. Postmodernist aydìnlar olumlayìcìlar ve yüpheciler olarak ikiye ayrìlìrlar. Olumlayìcìlar modernizme karyìt olsalar da, onun her düyüncesini yabana atmazlar; yüpheciler ise modernizmin en küçük ayrìntìsìna bile karyì çìkìp radikal tavìrlar takìnìrlar (P.M. Rosenau; 1998 ). (Kìlìç, 2002) Modernizmin görünüyte güvenilir olan güvenli alanlarì, postmodernizm ile geçersiz hale gelir. Postmodernizm, Aydìnlanma sonrasì düyüncesinin tüm temel akìmlarìndan radikal olarak kopuy saglar. (West, 1996:305) Modernizm, Aydìnlanma felsefesiyle ortaya çìkan; insanlìgìn içinde bulundugu bagnazlìktan, hurafelerden, geri kalmìylìktan kurtarmayì amaçlayan; toplum bilimlerinde insan uygarlìgìnìn genellikle sanayileyme ve laikleyme aracìlìgìyla ugradìgì ekonomik, siyasal ve toplumsal bir dönüyümdür ve ilerleme olgusunu temel alarak insanlìgìn gittikçe daha iyi ve üstün amaca dogru hareket ettigini kabul eder. Modern çaglarda her alanda ortaya çìkmìy olan dogrular, kuramlar, sistemler tartìyìlmaz nitelige bürünmüy, bireysellikler, bireysel nitelikler bu sistemler içinde eridigi için ön plana çìkamamìylardìr. Bu sistemlerin baglayìcìlìklarì nedeniyle, herkes zorunlu olarak benimsemiytir. Modern dönemlerde ayama ayama her alan kurumsallaytìrìp bilim, ahlak ve sanat, yayam dünyasìndan kopmuy, özerk, otoriter alanlar durumuna getirilmiytir. Biliysel araçlar, ahlaksal-kìlgìsal-estetik anlatìm ve uslamlama yapìlarì, özel uzmanlarìn denetimi altìna girmiytir. Ortaçagda Tanrì'nìn-dinin kullugunda olan insan bu kez, modern çagìn yücelttigi olgularìn, otoritelerin kulluguna soyunmuy, bilim adamì, ussallìgìn temsilcisi haline gelmiytir. Modernizmin dayattìgì bu gerçeklik anlayìyìyla, kurumlar ve bireyler arasìnda sìnìrlandìrìcì usçulukla çözülemez karyìlìklì bagìmlìlìklarìn oluytugu tek biçimleytirici sìra düzenleri/uzamlar, olgular yaratìlmìytìr. Modernizmde, bilim bilgisinin kültür ve gelenekten bagìmsìz ve öznellikten arìnmìy olduguna inanìlìr. Bu bilgi kiyiden kiyiye, toplumdan topluma ya da kültürden kültüre degiymez. Nesnel ve evrenseldir. Kültürler ve özneler üstüdür. Bir bilgi formu olarak, entelektüel disiplinler hiyeraryisinde yeri en üst basamaktìr; sanat, din, ahlak, felsefe gibi disiplinlerin yeri ise daha alt basamaklardadìr. Din ve gelenek, gerçeklige ulaymayì engelleyen bir hurafeler ve ön yargìlar yìgìnìdìr. Pozitivizm, kültür, etik, din, yayamìn anlamì, felsefe gibi konularì ussal söylemin dìyìnda bìrakmìy ya da bunlar üzerinde konuymayì anlamsìzlaytìrmìytìr. Çünkü bu konularda nesnel, matematiksel, mantìksal uslamlama yapìlarak bir uzlaymaya varìlamayacagì gibi tersine, bu konularda uzlaymazlìga düyülmektedir. (Kale, 2002) Bununla birlikte, aydìnlanma çagì, bilime-akla duydugu sonsuz güven dolayìsìyla ve bilim aracìlìgìyla insanlarìn her sorununu çözmeyi adeta onlara yeryüzünde bir cennet kurmayì vaat etmiytir. Birçok geliymeye ragmen, öncelikle Îkinci Dünya Savayì ve ardìndan Nazi rejiminin neden oldugu kitlesel kìyìmlar; daha sonra soguk savay yìllarìnda süper güçler arasì silah yarìyìnìn yarattìgì nükleer tehdit ve topyekûn yok olma korkusu, batì insanìnda, batì kültür ve uygarlìgìnda özellikle endüstri devrimi ile ortaya atìlan ve uygarlìgìn sürekli daha iyiye dogru gittigi düyüncesine inançsìzlìgì getirmiytir. Gerçi bu eleytiriler, II. Dünya Savayì öncesi, önemli temsilcileri Horkheimer, Adorno ve Marcuse olan Frankfurt okulu tarafìndan da yapìlmìytìr (Bugün bu okulun en önemli temsilcisi 1urgen Habermas'tìr.). Habermas; dile dayalì bir uzlayìmì gündeme getirir. Ona göre modernlik hala bitmemiytir, tamamlanmamìy bir ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y8.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:09 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y8.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:09 Sayi:2 Yil:2005 Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim
$iir M.Gül ÖZGEÇ
$iir hep o gelirdi bana karanlìk sokaklarca gövdesine sarìlmìy bir büyü ardìnda tarlasì hep papatya saçlarì yìldìzlarì dolamìy penceremde ilk çiçek yayadìgìm yeri tayìr odalar hep o gelirdi bana, oda oda kah bir kìrlangìç sevincinde zamanla düyünü terk eden kah bir kapì gìcìrtìsì kocaman sevilir yine de dagìnìk dolayìr zaman fark etmez kimse yüzünü hep o gelirdi bana gülden hesap sormaya buruk bir erinç kalìr kilimde tozlarìyla dagìnìr öyküsü hep o gelirdi bana öykü öykü...
Felsefe Ekibi SOLÍS'in saglamìy oldugu hosting hizmeti ile sizlere ulaymaktadìr. ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y15.html 1 -~ 2 19.11.2008 19:13 ::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y15.html 2 -~ 2 19.11.2008 19:13