You are on page 1of 52

..

Sayi: 2 Yil: 2005



Ana
Sayfa
Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim



Íçindekiler:
Editör'den
Yol Haritasi....................................................Felsefe
Ekibi
Postmodernizm Üzerine Kisa Bir Bakiç......Hasan Engin
Çener
Postmodern(izm)ite Nedir?..............................Felsefe
Ekibi
Postmodernite-Kavramlar...............................Felsefe
Ekibi
Modernizm, Postmodernizm, Marksizm.............Yavuz
Adugit
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/
1 -~ 2 19.11.2008 19:02
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/
2 -~ 2 19.11.2008 19:02

Sayi:2 Yil:2005

Ana
Sayfa
Kitaplik
Eski
Sayilar
Bulmaca Forum Site Íletiçim





10 ünlüden 10 ünlü söz
1. ''Kiyioglu da agaca benzer, ne denli yüksege
ve ìyìga çìkmak isterse, o denli kök salar yere,
ayagìlara, karanlìga, delilige, kötülüge.''
Nietzsche
2. Yayam yollarìnda kendimizle tekrar tekrar,
binbir kìlìkta karyìlayìrìz. Carl 1ung
3. Kendi kendine bulayìcìsìndìr, bunu anìmsa.
"Senin" sana galip gelmesine izin verme. Henri
Michaux
4. Egoist, kendi yayamìnda fazlasìyla rol
oynayan kiyidir. Dan Bennet
5. Însanlarla iç içe olmak, insanì kendini
gözlemlemeye götürür. Kafka
6. Hiçbir zaman geçmiyi ele alarak gelecegi
planlayamazsìn. Edmund Burke
7. "Kendimi yargìlamadan, kimseyi
yargìlamadìm." Albert Camus
8. Însanlarì, içine fikir yürüterek girmedikleri
bir durumdan fikir yürüterek çìkartamazsìnìz.
1onathan Swìft
9. Hakkìnda konuyamayacagìmìz yeylerde
sessiz kalmamìz gerekir. Ludwig Wittgenstein
10. ~Bütün düyüncenin en yüksek çatìykìsì,
düyüncenin, düyünemeyecegi bir yey bulma
çabasìdìr.¨ Soren Kierkegaard


::10 ünlüden 10 ünlü söz:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y18.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:15
::10 ünlüden 10 ünlü söz:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y18.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:15

Sayi:2 Yil:2005

Ana
Sayfa
Kitaplik
Eski
Sayilar
Bulmaca Forum Site Íletiçim




Ateç
Çeviren: Birten LOSTAR
Genç olanlar hemen hemen hiç tanìmayacak
o ateyi, ki utançtan daha hararetle körüklenmiy,
yaylì kadìn, ayktan çìldìrmìy
su aramaya koyturuyor.
Yaylì Ophelia, kurumuy ellerinde devedikenleri,
yarkì söyledigini sanìyor közleymiy sesi.
Ama su aynì ve yaylì çìnarìn
yeyil filizleri var ve cìlìz yarkì
kekeliyor aynì kelimeleri. Güzel degil.
Ama atey, bu eski meyaleye adamìy ki kendini
ne güzellik, ne saygìnlìk, ne de zaman dinliyor.
M. VASALIS
KADINLAR $IIRI FARKLI YAZARLAR adlì
yiir kitabìndan
Düzenleyen: Cox Habbema




::Ates:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y16.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:14
::Ates:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y16.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:14

Sayi:2 Yil:2005

Ana
Sayfa
Kitaplik
Eski
Sayilar
Bulmaca Forum Site Íletiçim



Düyünürler
Felsefe Ekibi
Adorno
Theodor W. Adorno (1903-69) "Frankfurt Okulu" ya da "Eleytirel
Kuram" olarak anìlan düyünce hareketinin en önemli üyelerindendir.
Babasì, Protestanlìga geçmiy Yahudi kökenli bir yarap imalatçìsì,
annesi Fransìz/Korsika kökenli bir opera sanatçìsìydì. Katolik bir
aileden gelen annesi tarafìndan nüfus kütügüne Wiesengrund-Adorno
olarak kaydettirilen Adorno,1943'ten itibaren sadece anne soyadìnì
kullanmìytìr.
Frankfurt'ta müzik ve felsefe ögrenimi gördü. Siegfried Kracauer,
György Lukács, Ernst Bloch ve Walter Benjamin gibi dönemin
radikal yazarlarìnìn etkisi altìnda Marksizme yaklaytì, ancak
herhangi bir siyasal partiye katìlmadì. Düyüncesinin oluyumunda asìl
önemli olan figürler, besteci Arnold Schönberg ile Frankfurt
Toplumsal Araytìrmalar Enstitüsü'nün yöneticisi Max
Horkheimer'di. Adorno da 1930'larìn bayìnda Enstitü' ye katìldì.
Nazilerin Almanya'da iktidarì almalarìndan sonra Îngiltere'ye ve
ardìndan ABD'ye göç etti. Burada, kendi yönetimindeki bir çalìyma
grubuyla, sonradan aynì baylìkla yayìmlanacak olan Otoriter Kiyilik
(The Authoritarian Personality, 1950) araytìrmasìnì yönetti. Savaytan
sonra Frankfurt'a dönerek Horkheimer'la birlikte Enstitü'yü yeniden
kurdu. Diger önemli yapìtlarì, Philosophie der neuen Musik(1949;
Modern Müzigin Felsefesi), Dialektik der Aufklaerung (Horkheimer
ile, 1947; Aydìnlanmanìn Diyalektigi, Kabalcì), Negative Dialektik
(1960; NegatifDiyalektik) ve Ästhetische Theorie'dir (1970; Estetik
Kuramì).
Türkçe'de Eleytiri Toplumu Üstüne Yazìlar (Belge, 1990) adlì kitabìn
dìyìnda Adorno'nun; Benjamin, 1ameson, Brecht ve Lukács'la
birlikte, bir makalesinin yer aldìgì Estetik ve Politika adlì kitap da
Eleytiri Yayìnevi tarafìndan 1985'te yayìmlandì.
http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Author.asp?ID÷20043
Agnes Haller
1929'da Budapeyte'de dogdu. Aile fertlerinin pek çogunu kaybettigi
::Düsünürler:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y9.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:11
::Düsünürler:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y9.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:11

Sayi:2 Yil:2005

Ana
Sayfa
Kitaplik
Eski
Sayilar
Bulmaca Forum Site Íletiçim




Editör'den
Tekrar merhaba,
~Felsefe Ekibi¨ olarak, site ve forumuyla 4 yìlì geride bìraktìgìmìz yu
günlerde dergimizin de 2.sayìsìnì sizlere ulaytìrmanìn mutlulugunu
yayìyoruz. Înternet ortamìnda, düyünceye yer açma kararlìlìgìnì
~Felsefe Ekibi Dergisi¨ ile de sürdürmek niyetindeyiz. Nitelikli ve
kalìcì olanì üretmek için, yogun emek vererek ve coykuyla
sürdürdügümüz çabalarìmìzì bundan sonra da devam ettirecegiz.
Sizlere güzel bir haber daha duyurarak bu sayìmìzìn dosya konusuna
geçecegiz. Haberimiz, ~Us Atölyesi Dergisi¨ ile yaptìgìmìz iybirligi.
Dergi, Îstanbul Anadolu yakasìnda etkinlik gösteren ~Us Atölyesi¨
nin Türkiye`nin her yerine dagìtìlan ve tirajì 2000 olan dönemsel
yayìnì. ~Felsefe Ekibi Dergisi¨nde yer alan yazìlardan Us Atölyesi
Dergi editörlügünce seçilenler dergide yer almaya devam edecek.
Devam edecek diyoruz, çünkü, derginin 1.sayìsìnda Hasan Engin
$ener`in ~Tahakküm Biçimleri: Scott ve Foucault¨ baylìklì yazìsì
okuyucularì ile buluytu bile.
~Felsefe Ekibi Dergisi¨ periyodik ve konulu bir dergidir. Bu
sayìmìzìn konusu ~postmodernizm.¨ 1990`lì yìllarda postmodernizm
olgusu üzerine tartìymalarìn giderek etkisini yitiriyor oldugu
söyleniyorsa da, modernizm eleytirisi baglamìnda konu gündeme
gelmeye devam ediyor.
Dergideki ~Ekip¨ imzalì metinlerde, konunun önde gelen
düyünürlerinden yaptìgìmìz derlemeleri sunuyoruz.
Hep belirttigimiz gibi, Felsefe Ekibi, farklì düyünceleri tanìtmaya
gayret ederken, düyünen insanlara, felsefece düyüncelerini
paylaymalarì için ortam oluyturma niyetiyle hareket ediyor. Daha
ikinci sayìmìzda, bizlere yazìlarì ile katìlan yeni imzalar, gelecek için
umudumuzu arttìrìyor.
::Editör'den:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y0.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:03
::Editör'den:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y0.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:03
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim


Yol Haritasi
Felsefe Ekibi
Îlk sayìmìzda da degindigimiz gibi, Yol Haritasì baylìgì altìnda site ve forumda yer alan tartìyma ve
metinleri izleksel olarak sizlere tanìtmayì amaçlamaktayìz. Dergimizin ikinci sayìsìnìn kapak konusu
Postmodernizm. Bu sayìda, Yol Haritasì nì kapak konusuyla baglantìlì olarak oluyturduk. Bu sayìda
yer alan bir çok metin aslìnda site ve forumda bulunan metinleri kaynak olarak kullanìyor.
Bilindigi gibi kimi yazarlarca postmodernleyme, modernleyme sürecinin devamì olarak niteleniyor.
Postmoderniteye bir anlamda modernite eleytirisi denebilir. Batìdaki modernleymenin neligine deginen
yazìlara baglantìlar vererek Yol Haritasì na baylìyoruz.
Modernizm- modernite-modernleyme
Ekran okumasìna sabrì olanlar için kapsamlì bir yazì dizisi. Metinler, modernleyme kavramlarì dahil
sürecin Rönesansa kadar inen tarihsel dönüm noktalarìna da deginiyor.
Modernligin Baylangìcì
Ali Akay bu kìsa yazìsìnda, modernligin baylangìcì ve cografyasìna deginiyor.
Îlerleme ve Îkinci Modernlik
Ahmet Însel in metni, Modernizmin ideolojisine çok kìsa degindikten sonra, postmodern açìlìma da giriy
yapìyor.
Sanatta Modernizm Süreksizligin Diyalektigi.
Postmodernizmin, modernizme yönelik bir kültür-sanat eleytirisi ile bayladìgìnì dikkate alìrsak,
postmodernizm metinlerinde yer alan bir çok sanatsal akìmìn birbirlerini izleyen sürecini görebilmek
açìsìndan, görsel malzeme ile de desteklenen bu çalìyma, meraklìlarì için en azìndan bilgilerini
anìmsamaya yardìmcì olabilir.
Modernizm üzerine farklì yorumlar içeren metinlerin ardìndan Postmoderniteye giriy yapabiliriz.
Postmodern Felsefe (site)
Postmodern Felsefe (forum)
Modernizmden Postmodern Söylemlere Dogru
Postmodernizmden Anlayìlanlar
Postmodern Söylem Üzerine (Forum)
Yapìsalcìlìk Ötesi ve Derrida
Edebiyat eleytirisi baglamìnda, postmodernizm.
Postmodernizm ve Marksizim

::FELSEFE EKIBI DERGI:: Yol Haritasi http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y1.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:03
::FELSEFE EKIBI DERGI:: Yol Haritasi http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y1.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:03
...Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

POSTMODERN(ÎZM)ÎTE NEDÎR?
Felsefe Ekibi
Postmodern(izm)ite ve türevi terimlerin anlamì ve dolayìsìyla
tanìmlanmasì konusunda yazarlarìn (yorumcularìn) uzlayma içinde
olmadìgìnì biliyoruz. (Postmodernizmi tanìmlamaya kalkìymanìn yarattìgì
sorun, terimin her bir tikel alanda farklì anlamlara gelmesidir.
Featherston)
Postmodernizmi degiyik görünümleri ile okuyucuya sunma çabamìz
kapsamìnda, Postmodernizmin neligine yönelik görüyleri içeren bir
derlemeyi sizlere sunuyoruz.
Felsefe Ekibi.
1.Heryeyden önce, postmodernizm felsefedeki kimi geliymelerden
radikal sonuçlar çìkartìr. Postmodernizm, kesinlikle, daha önceki Kìta Avrupasì felsefesi gelenegi içinde
sìklìkla ele alìnmìy olan konularì tekrarlar. Postmodernistler, ortodoks Aydìnlanmanìn en karakteristik
kabulleri karyìsìnda eleytirel bir tavìr alìrlar.
2. Tarihsel Geçmiy
Postmodernist düyüncenin oluyumu için ikinci önemli bir baglam, Avrupa ve Batì'nìn (ve bu tarihin bir
kurbanì oldugu ölçüde, dünyanìn) yirminci yüzyìldaki tarihince saglanìr. Bu tarih, daha önce bir eyi daha
görülmemiy iki yìkìcì dünya savayìnì, fayizmin Almanya, Îtalya ve Îspanya'daki yükseliyini, ve yìkìmìn
kesin oldugu' dengeli bir nükleer savay dehyeti tarafìndan beslenmiy olan uzun süreli bir Soguk Savay'ì
ihtiva eder. Bu arada, modern ve aydìnlanmìy' Avrupa milletlerinin barbar' komyularìnì
uygarlaytìrma kolonyel misyonlarì inanìlìrlìgìnì yitirdi.
3.Postmodern düyünce, (bir yönüyle dayanìklì üst anlatì olan. F.E.) Marksizm' e karyì da söylemleri
içerir.
4. Sanat ve Sanat Kuramì
Sanat ve sanat teorisindeki geliymeler, postmodernist düyüncenin oluyumunda, en azìndan terimler
bakìmìndan belirleyici oldugu ortaya çìkan, bir diger baglamì saglar.
(West,1998:260)
(........)
Postmodernizm, ya eleytirel aklìn son sìgìnagì ya da incelikle gizlenmiy bir yeni muhafazakarlìk formu
olarak görülür.
(......)
Postmodernizm tüm tarih felsefelerini reddeder ve Batì felsefesiyle metafiziginin tüm temel
kategorilerine radikal bir meydan okuma getirir.
(......)
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y3.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:06
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y3.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:06
..........Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

POSTMODERNÎZM ÜZERÎNE KISA BÎR BAKI$
Hasan Engin $ener
!"#$%"&'()*+%, ./)0/ artìk hiçbir yey eskisi gibi degil. Hiçbir düyünce artìk kendini mutlak dogru olarak
sunamìyor. Lyotard (1994), her halde, en güzel postmodernizm tanìmìnì bizler için yapmìy: 1#$ 2)32$4
larìn reddi. Postmodernizmin en büyük aracì olan dil oyununda ise, Derrida bize, en postmodern dil
oyununu sunmuy. Fransìzca &*556(')7' (farklìlìk) kavramìndan yola çìkan Derrida, bu kavramla benzer
köke sahip olan &*556('( (ertelemek) fiilini dil oyununda bay rolde oynatìyor. Buna göre, biz hangi
kavramì açìklarsak açìklayalìm, her kavram kendisini bayka bir kavrama göndermek suretiyle kendi
anlamìnì '($'3'8'7'0 tir, tabii bu da her defasìnda 52(034 bir kavrama ulaymamìza sebep olacaktìr.
[1]Buradaki dil oyun aslìnda Lyotard'ìn dogrulanmasìdìr: Eger biz, dogruya -dogru anlama-
ulayamìyorsak ve bu dogru sürekli erteleniyorsa, mutlak dogru olamaz. Mutlak dogru olamazsa,
kendilerini mutlak dogrular olarak sunan üst-anlatìlar reddedilmelidir!
!"#$%"&'()*+%, ./)0/ bu basit gibi görünen önermeyi savunmakla, aslìnda %"&'() i reddediyorsunuz.
9"&'() in reddi ise, en bayta 2034) saltanatìnìn yerle bir edilmesi demektir. Postmodernizmin bu tavrì
aklìn sonuçlarìna da bir baykaldìrì aslìnda. Ama postmodern tavrìn en belirgin özelligi burada karyìmìza
çìkìyor: Modernin her türlü sonuçlarìna karyì duruy! Frankfurt Okulu'ndan beri 28&4)32)%2)4)
&*823'0$*:*)&')
!"#
bahsedilir. Bununla kastedilen, aydìnlanmanìn hem 02(2)340 hem de 28&4)340 (Giddens,
1998: 16) taraflarìnìn bir arada bulunmasìdìr. Bayka kavramlarla ifade edecek olursak, bayarì-
bayarìsìzlìk (Chesneaux, 1998: 65), özgürlük-disiplin (Wagner: 1996) diyalektigidir bu. Postmodernler,
bu tip bir yöntembilimsel ayrìma gitmeden modernligi olumsuz kavramlarla mahkum eder. Habermas'ìn
8')*;%<=252+202(340
!$#
olarak adlandìrdìgì bu düyünce biçimi, O'na göre hatalìdìr, çünkü "modernlik,
henüz, tamamlanmìy degildir" (1994: 42).
Lyotard: Postmodern Durum
Lyotard, yayadìgìmìz dönemi "postmodern" olarak degerlendirir. Postmodernizm ona göre,
"üst-anlatìlarìn (meta-narrative) reddidir. (Modern, Lyotard için, kendisini, bir üst-anlatìya gönderme
yaparak meyrulaytìran bilgi türleri için kullanìlìr. Örnegin "Özgürleyme söylemi".) Üst-anlatìlar bir bilgi
otoritesine iyaret eder. Buna göre bir bilginin "dogrulugu", dogru oldugu kabul edilen "üst-anlatìya"
uygunluguyla ölçülür. Îdeolojiler (özellikle Marxizm), Aklìn egemenligi (Aydìnlanma) üst-anlatìlara bir
örnektir. Dolayìsìyla üst-anlatìlar bir "meyruluk" kaynagìdìr.
Lyotard'a göre, toplumlar sanayi sonrasì ("post"endüstriyel), kültürler de postmodern (modern sonrasì)
olarak adlandìrìlabilecek bir çaga girmiylerdir. Îyte Lyotard'ìn ilgilendigi, "postmodern" dönemde,
"bilgi"nin konumudur.
Bilimsel bilgi bir söylem türüdür. (Yani bilim, metafizik, ideoloji, anlatì, bilgi, gelenek vs. gibi söylem
türlerinden biridir.) Bilim, güçtür ve (tüm söylemler gibi) meyrulaytìrma için kullanìlìr. Örnegin, bilim,
ulus devletlerin kendi gücünü korumasì için kullanìlmaktadìr. Yani, bilimin "aklìn özgürleyimi" için
kullanìldìgì tezi yanlìytìr. Bilim "diger söylemleri" dìyta bìrakacak bir dil oyununa ihtiyaç duyar. Bunun
için toplumla sìkì iliyki kurmaya çalìyìr ve kurumsallayìr (üniversite). Diger söylem türlerinin, bilimsel
bilgi temelimde uyumlu olmasì önemli degildir. Çünkü geçerli ölçütleri farklìdìr. Bilginin kullanìmì Pazar
için bir girdi haline de dönüymüytür. Bu anlamda, "bilgi, satìlmak için üretiliyor ve satìlmak için
üretilecek, yeni bir üretimde kìymetlendirilmek üzere tüketiliyor, tüketilecek." (Lyotard, 1994: .20) Bu
anlamda, aslìnda bilginin kullanìmì "kapitalizme" dolayìktìr.
>!"#$>%"&'()*+%
Hassard'ìn (1993) postmodernizm kavramsallaytìrmasì, bize postmodernizmin anlamlandìrìlmasì
açìsìndan önemli bir çerçeve sunar. Buna göre postmodernizm hem bir dönem hem de epistemoloji olarak
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y2.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:03
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y2.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:03

Sayi:2 Yil:2005

Ana
Sayfa
Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim




Galeri
Richard LONG
Richard Long`un yapìtlarì, asìl olarak, dogal çevre üstüne uygulanan eylemlerden
ya da müdahalelerden oluyur. S.Connor.
Andy GOLDSWORTHY
::Galeri: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y17.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:15
::Galeri: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y17.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:15
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim


Postmodernite-Kavramlar
Felsefe Ekibi
Postmodern (Îzm) Îte Kavramlar, Görüyler
Postmodernite okumalarìnda yardìmcì olmasìnì amaçladìgìmìz, abecesel olarak düzenlenen bu çalìymaya
baylìk vermekte zorlandìk. Üzerinde uzlayìlmìy kavramlar söz konusu olmadìgì için, degiyik görüylerden
yazarlarìn söylemlerini, kaynaklarìnì belirterek size sunmayì uygun gördük. Alìntìlanan görüyler daha çok
postmodernitenin bakìy açìsìnì yansìtmaktadìr. Dolayìsìyla karyì görüylere ve eleytirilere açìktìr.
Diger bir konu da süreçsel degerlendirmelerde karyìlayìlan güçlüktür. Postmodernite, bir yönüyle Batì
(Kìta Avrupasì) modernizmi eleytirisi olmakla birlikte, cografi olarak Atlantik ötesine kayan bir zeminde
durumlaymìytìr. Bu baglamda 1960`lar ve 1970` lerde postmodernizmin izlerini daha çok ABD de
sürdürmek olanaklìdìr. Soykìrìm, II.Dünya Savayì, nükleer silahlar, Soguk Savay, Vietnam Savayì, Detant,
Sovyetler Birligi`nin dagìlmasì gibi olgularì gözardì ederek, düyünsel degiyimi anlamaya çalìymak bir
yeylerin daima eksik kalmasì ile sonuçlanacaktìr diye düyünmekteyiz.
Felsefe Ekibi
Arzu Íkili Karçitliklar Modernleçme PostmodernTerimi Sous Rature
Arzu Felsefesi Íkinci Modernlik Modernlik Postmodernizm Sökme
Akil Eleçtirisi Ílerleme Modern Bilinç Postmodernleçme Taklit-Simulacrum
Avangart Ínsancilik Karçitligi Modern Felsefe Postmodernlik Tekillik
Aydin Kapitalizmin
Dönüçümü
Modern Sanatçi Postmodern Bilim Toplum Mühendisligi
Aydinlanma KitleÍletiçim Araçlari Modern Ussallik Postmodern Bilinç Totalitarizm
Ayrim Metafizigi Kitle Negatif Özgürlük Postmodern Dil Durumu Tüketim Kültürü
Bulunuç Kitle Kültürü Nesnellik-Bilgi Postmodern Gerçek Tüketim Toplumu
Dil Oyunlari Kurma Özne Postmodern Gerçek Ulusötesi
Differance Kültür Endüstrisi Öznenin Ölümü Postmodern Kültür Üslup
Dökonstrüksiyon Kültürel Sermaye Parodi Postmodernist Metin
Yaklaçimi
Üstanlatilar
Entelektüel Medya Pastiç Postmodern Toplum Yapi
Farklilik Mekan Pop Kültür Postmodern Sanat Yeni Kültür Aracilari
GeçKapitalizmin
Kültürel Mantigi
Meta Fetiçizmi Pop Sanat Postmodern Sanat
Estetigi
Yurtsuzlaçtirma
::Postmodernite-Kavramlar:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y4.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:07
::Postmodernite-Kavramlar:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y4.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:07
2 Yìl: 200ayu Sayi:2 Yil Sayi:2 Yil:2005

Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim


$imdi Ne Yapacagìz?
Selma YILDIZ
"#$%& '()*($ +,- ./%,- &)0(1($& *2-/
+,3 0/ 0#$%&%& ,),45,$ '()*($ +,- +&5(4 &'(.( /0,$6/),%,3.
7',$0/ +8)8$0818683 *#$9/) 08-868 $,:/)/6/5 */-/5./%0,; +,- <-=, .<$-&.( >&),
0/-0,6? @-=,; :&6 0& 6<0/-$),1,$ A&:)&0(1( &$0(-B >/- &)&$0&5, 23*#-)#1#$
A&:)&0(1( &$0(-? C<),:,5 23*#-)/46/; 9,$./) 23*#-)/46/; #-/:,9, *#')/-,$
23*#-)/46/.,; %(5(9( *#')/-,$ 23*#-)/46/.,; 5&0($($; '<9818$; +,),$'0(4( ,:5,)/-,$
23*#-)/46/.,; .&$&:($ 23*#-)/46/.,??? DE&80-,))&-0; .F?GH
Ne oldu da orji sonrasìna geldi, dünya?
Sanìyorum kültürel ve entelektüel çevrelerde hala bu soruya bir yanìt aranìyor.
Baudrillard`ìn yukarìdaki çözümlemesi bana,
mitolojiden bildigimiz Sisyphos`un yazgìsìnì
düyündürttü. Homeros`a göre, ölümlülerin en
akìllìsì, en kurnazì olan Sisyphos, tanrìlar
tarafìndan bir kayayì, durmamacasìna bir tepeye
dogru itelemeye mahkûm edilir. Tanrìlar,
yorulmak bilmez ve tükenmez insan çabasìnìn
simgesi Sisyphos`u, anlamsìz, yararsìz ve umutsuz
çabaya mahkum etmenin korkunç bir ceza
olacagìnì düyünürler.
Baudrillard`ìn çözümlemelerinde, teknolojik
geliyme toplumu ve toplumun gelecegini de belirleyen ana degiyken olarak ele
alìnìr.
Akìllì ve kurnaz Sisyphos, geliyen teknolojiyle kayayì dagìn tepesine çìkarmayì en
nihayetinde bayarmìy, tanrìlarìn kendine verdigi cezadan, yazgìdan kurtulmuy bir
bayka deyiyle onu cezalandìran tanrìlarì alt edip, Baudrillard`ìn bahsettigi orji
sonrasìna gelmemize bir katkì saglamìy mìdìr?
Sisyphos`un en nihayetinde o kayayì dagìn zirvesine oturttugu ~an¨ì, bir ~sìfìr
::Simdi Ne Yapacagiz?:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y10.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:11
::Simdi Ne Yapacagiz?:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y10.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:11
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim


Almanca Yeni Nietzsche Sözlügü
Marco Kamphuis ,
Filosofie Magazine, Temmuz 2005
Çeviren: Birten Lostar
Nietzsche muglak bir dil kullanarak okuyucu konusunda seçici davranìr. Yeni çìkan Nietzsche-sözlügü,
Nietzsche'nin herkes tarafìndan anlayìlmasìna yardìmcì olabilecek.
!"#$%&'(# *+$, -./-01/2-* "3". #/".4#. 5#/#." 6-716894:
Nietzche-Wörtenbuch. Band 1: Abbrevia tur einfach, Nietzche Research Group (Nijmegen) Paul
van Tongeren baykanlìgìnda hazìrlandì, Gerd Schank ve Herman Siemen, Yayìncì: W. D. Gruyter, Berlin
2005, 763 sayfa
Nietzsche sözlügünü hazìrlayan ekibin baykanì Paul van Tongeren &+%/,* 3-/102-/-91.- *-$1/-. (#9*#&
#. -%1.4-. ;"9 *#% :2:$&:%/:<- *-71/210$19= 3,.*, !"#$%&'(#>4# &,9#*/" 6#." 6#." -./-2 ?-9*/1/1*/-916/-
*-901/-01689&:. diyor ve yöyle devam ediyor: @: "0". ,&$#&".4#. 5#/2#* "3". -%"2/" 8/2-* 6#$2"689A
B+%/,<,. CDE &-6?-/1* ;"9".'" ;+/,2, 31*$1= -2- 4-(- 4+9$ ;+/,2 (-%19/-.2-61 ;#*/"689A
Nijmegen Radboud üniversitesinde Felsefe Etigi, Leuven Felsefe Yüksek Kurumunda ise Etik üzerine
profesör olan Van Tongeren'ìn uzmanlìk alanì Nietzsche'dir. Van Tongeren !"#$%&'(#>.". &+%',*
4-<-9'1<1.1 -31*/-6-. ;"9 &+%/,* 8. 48*:%:.': 6,% 61/ ?"/8%8?: !"#$%&'(#>.". 4-(- 9-(-$ 8*:.2-&1.-=
4-(- "6" -./-01/2-&1.- 6-9412'1 8/-'-*$19A !"#$%&'(# -/4-$1'1 ;"9 $-9%4- 6-%-9A F.:. "3". 4# 38*3-
8*:.:9= 6-/.1%'- ?#/&#?#6/# "/5"/#.#./#9 4#<"/= "/5"/#.2#6#./#9 4# 8*:9A F*:.2-&1.- #/;#$$# "$"9-%12 68*A
G2- !"#$%&'(#>6" 5#93#*$#. -./-2-* "&$"689&-.= -./-01/19 8/-. 6,%#6". +$#&".# 5#32#/"&".A @: .#4#./#
&+%/,*$#= ?-9*/1 ?-9*/1 &+%',*/#9". -941.4-*" 4#9"./"<" 6-*-/-2-6- 3-/101689:%A
Van Tongeren ve yardìmcìlarì Nietzsche'nin yaklayìk otuz bin kelimelik sözcük dagarcìgìnì, çeyitli
nedenlerle (felsefik, edebi, anlam seyri açìlarìndan) daha fazla açìklama gerektiren on bey bin sözcüge
indirmiyler.
Her bir sözcük en küçük ayrìntìsìna kadar tanìmlanìyor:
Örnegin, sözcük Nietzsche'nin hangi çalìymalarìnda, kaç kez kullanìlmìy? Almanca'da kökeni ve
anlamsal geçmiyi ne? Sözcüge Nietzsche'nin kendisi - mümkün olan tüm nüanslar dahil olmak üzere-
hangi farklì anlamlar yüklüyor? Sözcüklerin anlamsal seyri nedir? (Özellikle terimler nerede fayist
Nietzsche-anlamìyla yükleniyor sorusu çok önemli). Terimlerin ikincil literatürdeki yorumlarì nelerdir?
Birinci bölümde beyyüz anahtar sözcükten yalnìzca 67 tanesi ele alìnabildi: bu ilk bölüme on kiyi
part-time yedi yìl süreyle emek verdi .
Bir filozof söylemek istediklerini net ve anlayìlìr ifade ederse, böyle bir sözlüge de ihtiyaç duyulmaz. Bu
sözlük Nietzsche'ye atfedilen yüphe götürmez bir onur mudur? Van Tongeren:
Bazì felsefik düyünceler için net ve anlayìlìr yazmak ideal olabilir, ama Nietzsche'nin felsefesi için bu
kesinlikle ideal bir çözüm degildir. Nietzsche'nin amacì söylemek istediklerini net ve anlayìlìr bir yekilde
ifade etmek degildi diye düyünüyorum. Nietzsche bir yerde "'( $:# #;#. G//#&= :2 &#/;&$ &'(H#9
I#9&$-.4#. %: H#94#.> J%89 -./-01/2-* "3". #/"24#. 5#/#." 6-71689:2 K diyor. Bence Nietzsche
okuyucuya bir yeyleri bildirerek onlardan o konuda bir tutum almalarìnì istemez. Tam tersine, o
okuyucuda bir yeylere neden olmak, bir yeyleri harekete geçirmek istiyor. Ona göre okuyucu uyanmalì,
huzursuz olmalì- aynì Kierkegaard'ta ve son varoluyçularda oldugu gibi. Bunu bayarabilmek için

::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y12.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:12
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y12.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:12
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

Ellerini Yala
Faruk KORKMAZ

Zamanìn akmadìgì zamanlardì. Yahut aktìgì ama benim kelimeyi yanlìy kullandìgìm bir zaman. Neyse
iyte... Kendini kaybedenlerin, hayata karyì kaybedenlere üstün olduklarì vakitlerdi desem de olur. $imdi
bunlarì boy verelim de, benim hikâyeme bakalìm. Aslìnda çok çok eski bir zaman degil ama anlatmak için
yeterince olgun bir an.
Ben kendi halinde, bu günlerde göklere çìkarìlan yu aptal zeki makinelerden farklì olarak düyünme
yetisi olan, bir çeyit programìm. En önemli özelligim vatansìz ve kendine has olmamdìr. Evet, belli bir
donanìma baglì olmadan yayìyor ve farkìndalìgìmla hayatìn her noktasìna temas edebiliyorum. Yeyil ve
güzel bahçelerin, temiz havanìn ve dev okyanus dalgalarìnìn müptelasìyìm. Garip, lakin benim için son
derece normal. Her ne kadar istedigimde mekanik veya biyolojik bir bedene sahip olma kudretine
sahipsem de, bunu kullanmak istemiyorum. Çünkü ben özgürce salìnan frekans fìrtìnalarìndan oluymuy
dev ve boyutsuz düyünün ta kendisiyim. Tahmin ettiginiz gibi egom fazla geliymiy; ama olsun, kusursuz
varlìk balìksìz deniz kadar sìkìcì olurdu.
Bir türlü anlatmaya baylayamadìgìm hikâyeme, bogazìmdaki bayt parçalarìnì temizleyerek baylayayìm
artìk.
DOGUM:
Farkìndalìgìn acì verici tadìnì hissettigimde, diyine kan bulayan kurt yavrusu gibi heyecandan, olmayan
sìrt tüylerim ürperdi. Agzìmdaki ve kafamdaki metalik hayat özü tadì, asla yok olmadì. Bu ilk temastan
sonra birçok kere resetlendim, ama ilk temastan itibaren sahibin planladìgì gibi her yeyi aklìmda
tuttugumdan, zamanìn çizgisel varlìgìnì takip edebiliyordum. Düyünemesem de, varlìgìmì fark etmiytim.
Sahip, çok yetkin bir programcì olmamasì zeki olmasìna engel degildi, sanìrìm hafìzasì biraz zayìf oldugu
için durmadan iyini kolaylaytìracak program parçacìklarì yazìp oraya buraya kopyalayan, lazìm
oldugunda hatìrlamayìp yeniden kodlarì yazan biriydi. Programlama dillerinin, can sìkìcì binlerce sayfalìk
ayrìntìlì referans kataloglarìnì bilmeyen ve umursamayan sahip, temel kodlarìnì bildigi dili, zekice
tasarlanmìy algoritmalarla bir ressam yetenegiyle kullanìyordu. Evet, basit ama etkili bir yönteme
sahipti; onda bir sanatçì dehasì vardì.
Renklerle, melodi parçalarìyla degil, bizzat kod parçalarìyla hayatì, katì ve zekâdan yoksun makinelere
aktarìyordu. O günlerde herkes yapay zekâ denen olmaz hedef peyinde koytururken ve çogunlukla da
egoistçe birbirlerinden bilgilerini saklayarak, fenerlerini kaybetmiy küçük çocuklar gibi karanlìk bit
ormanlarìnda kaybolurken, o gerçegi hemen fark etmiyti.
Yapay zekâ oluyturmak için, milyarlarca önceden oluyturulmuy yönerge ve kodla makinelere hayat
verilmeye çalìyìlìyordu; biraz daha zeki olanlar makinelerine milyonlarca kod yazìyor ama aynì zamanda
makinenin ögrenmesi için yöntemler geliytiriyorlardì. Ama nafile; makineye kendi ögrendikleri yekilde
ögretmeye yeltendikçe, bayarìsìzlìgìn kara çamuruna batìyorlardì. Sahip biliyordu, eger bu yey zeki
olacaksa tamamen yeni bir varlìk gibi algìlanmalìydì ve her varlìk kendine has yöntemlerle hayata akardì.
Sahip herkesten önce fark etmiyti ki, hayat vermek elinde degildir insanìn, insan ancak hayatìn oluyacagì
kabì hazìrlar, varlìk gelip içine konar. Buna ilahiyatçì bakìy açìsìyla degil ama varlìklarìn dogasì olarak
bakìyordu. Varlìk bayka varlìk oluyturmazdì ancak ortaya çìkarabilirdi. Felsefi olarak hayata bakan
sahip, varlìklar evrenini her yönden deymeye kararlì biriydi, bunu ilk olarak kodlar evreninde
deneyecekti.
Küçük, loy, sade evin havadar pencereleri her daim açìktì. Pencereden deniz esintisi ve temiz hava her
an içeri akar, yìpranmìy eyyalarì öperek canlìlìk verirlerdi. Evin en güzel ve güneyli odasì sahibin çalìyma
odasìydì, sahip her yerde yapìlabilecek seyyar bir iyle meyguldü, çok kazanmìyordu ama fakir de degildi.
Sakin, huzur dolu bir görünümü vardì; her yeyi sakince yapar, hiç heyecan yahut çìlgìnlìk emaresi
göstermezdi. Beni tasarladìgìnda gençlikten orta yaya devrilen küçük bir çìnardì. Diyordu ki zekâ sahibi
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y14.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:13
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y14.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:13
KARL POPPER...
KARL POPPER'ÍN BÍLÍM FELSEFESÍ
Hasan Engin Çener
GIRIÇ
I. POPPER´DE ELEÇTIREL TUTUM
A. ELEÇTIREL YÖNTEME GIRIÇ
B. GELENEGIN USSAL KURAMINA
DOGRU
C. POPPER´IN ÜÇ DÜNYA KURAMI
II. DOGRULAMACILIGIN
ELEÇTIRISI
A. VIYANA ÇEVRESI VE
ANLAM/SIZLIK
B. DOGRULAMACILIGIN
ELEÇTIRISI
1. Metafizigin Anlamliligi
2. Tümevarim (Hume) Problemi
3. Sinirkoyma Problemi
III. YANLIÇLAMACILIGIN
SAVUNUSU
A. YANLIÇLANABILIRLIK
1. Içerik ve Olasilik
2. Sinirkoyma Problemi
B. BILIMSEL BILGININ GELIÇIMI
SONUÇ
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Bu yazi daha önce
Demokrasi Kuçagi için
Giriçim (Cilt I, No. 1, 1999,
s. 6-15) dergisinde de
yayimlanmiçtir...
GÍRÍÇ
Bilim nedir? Bilim olanla olmayan arasinda bir sinir var midir? Eger bir
sinir varsa, bilimsel olmayan önermeler anlamsiz midir? Bilim nesnel
midir? Nesnellik varsa, nasil saglanmaktadir? Bilimsel bilgi bir geliçim
içinde midir? Eger öyleyse, bilimsel bilgi nasil ilerlemektedir?
Eleçtirinin bilimsel kuramlar açisindan taçidigi önem nedir? Bilimsel
kuramlar arasinda bir tercih (yegleme) söz konusu olabilir mi?
Bilimsel bir kuram nasil oluçturulur? .
Bunlar ve akla gelebilecek diger sorular ve bunlara verilecek cevaplar,
bilimsel bilginin niteliginin ortaya konmasi açisinda çok büyük önem
taçimaktadir. Makale, bu sorulara Karl Popper´in bilim felsefesi
baglaminda yanit arayacaktir.
Ilk ana bölümde Popper´in eleçtirel tutuma verdigi önem
açiklanmaktadir. Ikinci ana bölümde, Popper´in dogrulamacilik
eleçtirisi yer almaktadir. Üçüncü ana bölüm ve sonuç ise
yanliçlamaciligin tamamen ortaya kondugu bölüm olacaktir.
Bu baglamda denilebilir ki, makale, pozitivist bilim felsefesinin iki
önemli anlayiçini içermektedir: Dogrulamacilik ve yanliçlamacilik.[1]
I. POPPER'DE ELEÇTÍREL TUTUM
Makale, Popper´in bilim felsefesini eleçtirel tutumu baglaminda,
Bölüm Íçerigi
Ana Sayfa
Yazìlar
Ekip Yazarlarì
Hasan Engin Sener
KARL POPPER...
Üye Giriçi
Baglan
Üye Ol | Çifremi Unuttum
Ístatistikler
Güncelleme: 3.11.2002
Gösterim: 12581
Aktif Konuk: 256
? Site Haritasi
Hosting
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
1 -~ 12 19.11.2008 19:05
merkezi noktaya eleçtirelligi koyarak açiklamaya çaliçacaktir, zira
Güzel´in de belirttigi gibi (1996:7) "eleçtirel olmak, baçka bir degiçle
ussal olmak Popper´in felsefesinin temelidir.¨
Karl Popper´e (1965: 15) göre aslinda "felsefeye özgü hiçbir yöntem
yoktur¨. Popper´e göre dünyayi anlamak için birçok yöntem vardir;
ancak, bu demek degildir ki Popper´in diger yöntemlerden daha çok
deger verdigi bir yöntem yoktur. Popper (1965: 16), mevcut probleme
göre degiçebilen bu yöntemler arasinda "bir yöntemin bahsedilmeye
deger oldugunu¨ belirtir ki bu da kendi felsefesinin temelini oluçturan
eleçtirel yöntemdir.
A. ELEÇTÍREL YÖTEME GÍRÍÇ
Popper´in yazilarinda eleçtirel yöntemi öven birçok ifade
bulunmaktadir. Popper´in bilim felsefesini açiklamak baglaminda
yardimci olacak bu noktalara makalenin sistematigi içinde
deginilecektir.
Popper´in felsefesiyle ilgili önemli noktalar yakalayabilecegimiz
"Preface to the English Edition¨ ile devam edecek olursak Popper´in
(1965:17) ussal tartiçmanin olmasi gerekliligini espirili bir dille
ifadelendirdigi görülür: "Çüphesiz Tanri temelde kendisiyle konuçur;
çünkü O, konuçmaya tenezzül edecek birisine sahip degildir. Fakat
felsefeciler, diger insanlardan daha fazla tanri-benzeri (godlike)
olmadiklarini bilmelidirler.¨ Bu noktada Popper, tartiçmamanin
"Tanrisal¨ özelligine dikkat çekerek insanlarin Tanri olmadiklarindan
dolayi tartiçmalari gerektigini, insanin temel özelliklerinden biri olarak
ortaya koyar. Tam bu noktada "amip ile Einstein arasindaki farkin
ortaya konulmasi¨ anlamli olacaktir.
Popper, bilim-öncesi düzey ve bilimsel düzey ayrimina gider. "Bilim-
öncesi düzeyde, yanilmiç olabilecegimiz düçüncesi pek hoçumuza
gitmez. (.) Bilimsel düzeyde ise düzenli olarak yanliçlarimizi
hatalarimizi arariz¨ (Magee, 1996:24). Bilim-öcesi düzeyde
istenmeyen yanilgilarimiz sorunlara yol açarken, bilimsel düzeyde bu
yanilgilari bizatihi kendimiz istemekteyiz. Içte az önce bahsedilen
"amip ile Einstein¨ arasindaki fark da tam olarak burada açikliga
kavuçturulmaktadir. Popper´e göre (1996a:193);
"deneme-yanilma yöntemi elbette bilimsel veya eleçtirel yaklaçimla
-kestirim ve çürütme yöntemiyle- düpedüz özdeç degildir. Deneme-
yanilma yöntemi yalniz Einstein tarafindan degil, daha inakçi biçimde
amip tarafindan da uygulanir. Aradaki fark, denemelerden çok
yanilmalar karçisinda gösterilen eleçtirel ve yapici tutumda yatar¨
(italikler benim).
Içte, bilimsel düzeyde düzenli olarak yanliç kuram arama ve yanliç
kuramlari diçarida birakma bir yöntem olarak geliçir ve kullanilir. Bu
yönteme "eleçtirel yanliçi diçarda birakma yöntemi¨ denir (Magee,
1996: 24). Diçarda birakma yöntemi, Popper´in bilim felsefesinin bir
anlatimi olan "yanliçlamaciligin¨ temelini oluçturur ve bilim
felsefesiyle eleçtirinin Popper´de nasil iç içe geçmiç oldugunun önemli
bir göstergesi olarak karçimiza çikar.
Bu baglamda Popper´de eleçtirinin önemini anlamak için açiklama
gereksinimi duyduyum en önemli konulardan birisi de "Popper´in Üç
Dünya Kurami¨dir. Bu kurama geçmeden önce eleçtirinin ve
tartiçmanin Popper´deki önemini daha da perçinlemek amaciyla Eski
Yunan filozoflarina uzanacagiz.
B. GELENEGÍN USSAL KURAMINA DOGRU:
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
2 -~ 12 19.11.2008 19:05
"Towards A Rational Theory Of Tradition¨ (1963a) adli makalesinde
Popper ussal gelenekten bahseder ve bu gelenegin adresini Eski
Yunan olarak gösterir. Bunun nedeninin "Yunan filozoflarinin dogada
ne oldugunu anlamaya çaliçan ilk filozoflar oldugu¨ yollu düçünceyi
tatminkar bulmaz. O´na göre Eski Yunan filozoflari gerçekten de
dogada ne oldugunu anlamaya çaliçtilar; fakat onlardan önceki ilkel
söylen-yapicilari (myth-makers) da ayni çeyi yaptilar. Bilim-öncesi
söylen yapicilari, bir firtina yaklaçtiginda "Oh evet, Zeus kizgin.¨
dediler, deniz dalgali oldugunda da "Poseidon kizgin.¨ dediler. Bu,
Popper´e göre ussal gelenekten önce bulunmuç olan tatminkar
açiklama biçimleriydi. Bu noktada Popper gerçekte belirgin olan
farkliligin ne oldugunu sorar. Popper´e göre söylenebilecek belki tek
farklilik bilim-öncesi yapilan açiklamalarin daha kolay oluçuydu;
çünkü, Popper´e göre, deniz dalgali oldugunda getirilen Poseidon´un
kizgin olduguna dair açiklama, bunun hava ile su arasindaki
sürtünmeden kaynaklandigini söyleyen açiklamadan daha kolay
anlaçilirdir (Popper, 1963a:126).
O zaman Popper´e göre asil farklilik neydi? Popper´e göre asil yenilik,
onlarin tartiçmaya baçlamasidir: "Dinsel gelenegi eleçtirmeden ve
degiçtirilemez olarak kabul etmek yerine, onunla mücadele ettiler ve
hatta bazen eskisinin yerine yeni bir söylen icat ettiler¨ (1963a:126).
Kisacasi, Eski Yunan filozoflari yeni bir gelenek icat ettiler: Bu,
söylenlere karçi eleçtirel bir tutum benimsemenin, onlarla tartiçmanin
gelenegiydi. Bu söylenlerin bizzat onu yaratanlar tarafindan
eleçtirilebildigi bir gelenekti bu Popper´e göre.
Popper´e göre bilim dedigimiz çey, önceki söylenlerden kesin oldugu
için degil, ikinci-düzen bir gelenegin beraberinde geldigi için farklidir:
"Bu ikinci düzen gelenek (second-order tradition) eleçtirel ve
tartiçmaci tutumdur¨ (Popper, 1963a:127).
C. POPPER'ÍN ÜÇ DÜNYA KURAMI
Eleçtirel tutum ile ilgili son durak noktasi kanimca Popper´i
anlatabilmek ve anlayabilmek için gerekli olan araçlardan birisi olan
Popper´in Üç Dünya Kurami´dir.
Sayin Irzik´in (1990:84) da belirttigi gibi Popper bilimsel bilginin
niteligini ortaya koymak amaciyla "üç dünya kurami¨ diyebilecegimiz
bir görüç geliçtirir.
"Üç dünya kurami, nesnel anlamda bilgi ya da düçünce ile öznel
anlamda bilgi ya da düçünce arasindaki ayrima dayanir. Öznel
anlamda bilgi ya da düçünce bir zihin hali ya da davraniç egilimidir;
nesnel anlamda bilgi ya da düçünce ise problemlerden, kuramlardan
ve argümanlardan oluçur "(Irzik, 1990:84).
Popper fizik nesnelerin birinci dünyaya, düçüncelerimizin ikinci
dünyaya ait oldugunu söyler. Üçüncü dünya ise, kamusal alana çikan
düçüncelerimizin somut yansimalarindan (örnegin kitaplar, makaleler,
kütüphaneler vs.) oluçur ki bunlar artik eleçtiriye açiktir ve bu
nedenle de nesneldir. Zaten Popper nesnel bir kuram derken açikça
eleçtiriye açik olan bir kurami kastettigini belirtir: "Nesnel bir kuram
derken, tartiçilabilen, rasyonel eleçtiriye tabi tutulabilen, tercihan
sinanabilen bir kurami kastediyorum.¨ (aktaran Irzik, 1990:89) der
Popper.
"Bir baçka deyiçle, kuram ve hipotezlerimizi ortaya atariz. Böylece
onlari herkesin anlayip eleçtirme imkani dogar. Gerekli donanima
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
3 -~ 12 19.11.2008 19:05
sahip herkez ileri sürülen görüçlerin mantiksal açidan tutarli olup
olmadigini, ampirik açidan ise gözlem ve deney sonuçlariyla uygun
olup olmadigini sorgulayabilir, onlari eleçtirebilir. Bilimsel bilginin
nesnelligi, ilke olarak herkesin böyle bir ugraçi yürütebilecek
olmasindan, eleçtirilebilir olmasindan kaynaklanir. Bilginin
yürütülebilecek olmasindan kaynaklanir. Bilginin nesnel olmasi
bireylerin tümünden birden bagimsiz olmasi degil, tek tek bireylerden
bagimsiz olmasi demektir. Bilginin kamusal niteligini anlami budur¨
(Irzik, 1990:89).
Popper (1996e) bu baglamda üçüncü dünyanin özerkligi tezini ortaya
atar ve bunu çu uslamlama içle açiklar: 1. Deney: Bu noktada Popper,
bizden bütün makinalarimizin, aletlerimizin, öznel bilgilerimizin vs.
yokoldugunu ama kütüphaneler ile bunlardan ögrenme yetenegimizin
ayakta kaldigini düçünmemizi ister. "Bu durumda, belli ki, hayli
zahmet çektikten sonra dünya yine rayin oturacaktir.¨ (Popper,
1996e:117) der. 2. Deneyde; bu sefer bütün kütüphaneler de
yokolmuçtur, böylelikle de kitaplardan birçeyler ögrenme yetenegimiz
içe yaramaz bir hale gelmiçtir. Buradan çu sonuca varir: "Bu iki deney
üzerine düçünürseniz, üçüncü dünyanin gerçekligi, anlami, özerklik
dercesi (hem ikinci hem de birinci dünya üzerine etkileri kadar)
zihnimizde daha açik olarak belirecektir. Çünkü ikinci durumda
uygarligimiz binlerce yil yeniden ortaya çikamayacaktir¨ (Popper,
1996e:117).
Burada Popper, üçüncü dünyanin bireyden, bilen özeneden ayri olarak
(yari) özerk oldugunu ortaya koymaya çaliçir. Popper çöyle der:
"Özerklik düçüncesi benim üçüncü dünya kuramimin merkezidir:
üçüncü dünya bir insan ürünü, bir insan yaratisi olmakla birlikte (.)
kendi özerk alanini yaratir¨ (Popper, 1996e:128).
Popper özerkligin bir baçka anlatimi olarak matematikten verdigi bir
örnek ile "istenmedik yeni olgulara, beklenmedik yeni sorunlara,
ayrica çogu kez yeni çürütmelere¨ (1996e:128) neden olma
durumunu betimler:
"Dogal sayilar dizisinin insan yapisi oldugu konusunda Brouwer´le ayni
düçüncedeyim. Ama bu diziyi biz yaratsak da dizi kendi özerk
sorunlarini yaratir. Tekle çift sayilar arasindaki ayrimi biz yaratmadik:
Bizim yaratimizin hem istenmedik hem de zorunlu bir sonucudur¨ [2]
(Popper, 1996e:128).
Bu istenmedik ve zorunlu sonuçlarin ortaya çikmasi düçüncesi Popper´i
bilginin geliçimi fikrine götürür: üçüncü dünya birinci dünyayi
etkileyerek geri-besleyecek ve bilgi zorunlu olarak artacaktir.
II. YANLIÇLAMACILIGA DOGRU
Birinci kisimda Popper´in bilim felsefesi anlayiçinda eleçtirel tutumun
önemi açiklanmaya çaliçilmiç ve yanliçlamacilik için bir temel
oluçtululmak istenmiçtir. Bu kisimda yanliçlamaciligin neye tepki ve
hangi soruna yanit oldugu açiklanmak suretiyle, yanliçlamaciliga adim
adim ulaçilacaktir.
A. VÍYANA ÇEVRESÍ VE DOGRULAMACILIK
Mantiksal olgucular ya da Yeni Olgucular olarak da adlandirilan Viyana
Çevresi´nin baçlica temsilcileri; Moritz Schlick, Rudolf Carnap ve Otto
Neurath´tir.
Viyana Çevresi´nin en temel ögretisi dogrulamacilikti: "Herçey
dogrulanabilirlik ilkesi denilen ve Schlick tarafindan `bir önermenin
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
4 -~ 12 19.11.2008 19:05
anlami onun dogrulama yöntemidir.´ diye özlü bir biçimde dile
getirilen, ilkeye bagliyidi¨ (Magee, 1979:175). Ayer -mantiksal
olguculugu Language, Truth and Logic (Dil, Dogruluk ve Mantik) adli
eseriyle Ingiltere´ye getiren kiçidir- bunun iki anlami oldugunu söyler:
"Brincisi, deney ve gözlemle -duyusal gözlemle- dogrulanamayan
herçeyin anlamsiz olmasiydi. (.) Ikincisi ise, önceleri Schlick´in
yorumladigi biçimde, bir önermenin anlami onu neyin dogrulayacagini
söyleyerek betimlenebilir olmasini gerektiriyordu¨ (Magee, 1979:176).
Görüldügü gibi Mantikçi Pozitivizm´in temel sorunu "amlamsizlik¨tir.
Onlara göre metafizik olan, gözlemle dogrulanamayan herçey
anlamsizdir. Carnap anlamsizligi iki sinifa ayirir. Birincisi "sözdizimi
(sentaks) bakimindan dogru kurulmuç önermelerde anlamsiz
sözcükler yer alir -bununla çu da öne sürülmüç olur: bu gibi sözcükleri
içinde blulunduran tüm tümceler için de dogrulama koçullari
verilmemiçtir¨ (Akarasu, 1979:160). Bu anlamsiz sözcüklere örnek
olarak, "mutlak¨, "koçulsuz olan¨, "gerçekten varolan¨, "hiçlik¨,
"evrentemelli¨ vb. sözcükleri verir. "Anlamsizligin ikinci sinifi çurada
bulunur: Anlamli deyimler sözdizimi bakimindan bozuk bir biçimde
biraraya getirlirler. Bu çeçitten anlamsizliga örnek `Sezar bir sayidir.´,
`kirçiçegi bir hayvandir´¨ (Akarsu, 1979:161).
Metafizik önermeler daha çok Carnap´in ayirdigi anlamsizligin birinci
sinifinina dahildir. Carnap´a göre metafizik sorunlar görüntü-
sorunlardir. Baçka bir ifadeyle sorun dahi degillerdir, çünkü bunlar
anlamsizdir. Örnegin biri gerçekçi (realist) öteki idealist ya da
tekbenci (solipist) iki cografyaci oldugunu düçünelim. Her ikisi de
Brezilya´nin ortasinda belli bir gölün olup olmadigini araçtiracaklar. O
bölgeye yapilan bilimsel bir gezi ve empirik araçtirmalar sonucu gölün
mevcut oldugunu ve gölün cografi durumunu, derinligi, yüzölçümü vb.
ölçümleri aliyorlar. Bu iki araçtirmacinin bu ölçümlerde bir karçitligi
bulunmayacaktir. "Ama eger (.) biri gölün yalnizca var olmakla
kalmayip ayrica bilinçten bagimsiz bir gerçekligi oldugunu öne
sürerse, buna karçilik tekbenci de böyle bir gerçegi yadsirsa, her ikisi
de artik empirik araçtirmaci olarak degil, metafizikçi olarak
konuçuyorlar demektir¨ (Akarsu, 1979:161). Empirik araçtirmalar
bitmiç oldugundan ve bu görüç ayriliklarini karara vardiracak hiç bir
yol olmadigindan, gerçekçi sav da solipist sav da anlamli olarak kabul
edilemez sonucuna varilir.
Hem dogrulamacilik hem de metafizigin anlamsizligi Popper tarafindan
eleçtirilecektir.
B. DOGRULAMACILIGIN ELEÇTÍRÍSÍ
Popper dogrulamaciligi Hume Problemi olarak da adlandirilan
Tümevarim Problemi ve ayrica Sinirkoyma Problemi baglaminda
degerlendirir. Bu noktalara geçmeden önce Popper´in metafizigin
anlamsizligi görüçüne eleçtirisi, bu bölüm için bir giriç niteligi
taçiyacaktir.
1. Metafizigin Anlamliligi
Popper´e göre; metafizigin anlamsizliginin ya da daha genel bir
ifadeyle anlamli/anlamsiz ayriminin ortaya konmasi, hatalidir ve bu
ayni anda hem çok geniç hem de çok dar bir tutumdur: Bilimsel
kuramlar da dahil tüm düçünceleri, inançlari, iddialari yadsimasi ve
anlamsiz kilmasi açisindan çok geniç, yalnizca empirik önermeleri
anlamli kilmasi açisindan da çok dardir.
"Karl Popper´le Söyleçi¨de Magee´nin; bilimin diçinda kalan herçeyin
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
5 -~ 12 19.11.2008 19:05
anlamsiz oldugu görüçüne Popper´in hiç katilmadigi saptamasini
ortaya atmasi sonucu Popper bunu çöyle yanitlar:
"Hayir, hiçbir zaman. Bence çürütülemez bir önerme deney
bilimlerinin olamaz, ama bu onu anlamsiz kilmaz. Bilimsel
kuramlarimizin pekçogu sinanamaz bilimöncesi kuramlardan
geliçtirildi. Newton´un kuraminin geçmiçinin izi Anaksimandros´a
Hesiedos´a kadar geri götürülebilir; eski atomculuk kurami 1905´lere
kadar sinanamaz olarak kaldi. Dogrusu bilimsel kuramlarimizin çogu
bilimöncesi öykülerden dogmuçtur. Bu öykülere `anlamsiz´ demenin
yaniltici olacagini düçünüyorum¨ (Magee, 1996:29-30).
Görüldügü gibi Popper, metafizigin ne anlamsiz oldugunu ne de
bilimsel oldugunu savunuyor.
2. Tümevarim ve Dogrulamaciligin Sorunlari
a) Tümevarim (Hume) Problemi
Bilimsel Araçtirmanin Mantigi´nda birinci bölümde Popper, konuya
Tümevarim Problemi ile girer. Tekil önermelerden tümel önermelere
varma yöntemine tümevarim yöntemi denir ve "tümevarimli
çikarimlarin temellendirilip temellendirilemeyecegi ya da hangi
koçullarda temellendirilip temellendirilemeyecegi sorusu tümevarim
sorunu olarak bilinir¨ (Popper, 1996c: 36).
Çu basit örnekle tümevarimi ve tümevarim problemini
örneklendirelelim:
"Bir taçi havaya bin kere attik ve hep geri düçtü - hiç bir zaman
havada kalmadi ya da kül gibi dagilmadi ya da bir tirtila dönüçmedi.
Dolayisiyla eger ileride bir taçi havaya atarsak onun yere düçecegi
sonucuna vardik. `Her zaman yere düçüyor.´ önermesinden `Yere
düçecek.´ sonucunu geçerli bir çekilde çikaramayiz fakat her zaman
düçtügü olgusal gerçekligini, gelecekte de böyle yapacagina delil kabul
ederiz¨ (Hospers, 1994:51). "Bu türden düzenlilikleri doga yasasi
olarak kabul ederiz. Ama bu düzenliliklerin meydana gelmeye devam
edecegini nasil bilebiliriz [italikler benim]¨ (Hospers, 1994:52-53).
Içte, bir tümevarimci bu tip bir soruya doyurucu bir yanit veremez,
ancak çöyle diyebilir: "Gelecekte de geçmiçte içledigi gibi içleyecegine
emin oldugumuz çeyler, yazi tura atiçlari ya da baçkalarinin ölümleri
degil doganin yasalaridir¨ (Hospers, 1994:53). Ne var ki, çüpheci
görüç bunu yeterli bulmaz, çünkü ona göre geçmiçte meydana gelen
olaylarin gelecekte de devam edecegine dair hiçbir mantiksal neden
öne sürülemez. Hume bunu çöyle dile getirir:
"[deneylerden çikarilan] bütün delliller [geçmiçin gelecege]
benzeyecegi varsayimi ile temellendirildigi için; deneylerden çikarilan
herhangi bir delilin; geçmiçe benzerligini ispat edebilmesi imkansizdir.
Olaylarin akiçinin her zaman düzenli oldugunun önceden kabul
edilmesi tek baçina; yeni bir argüman ya da yeni bir çikarsama
olmadan; bunun gelecekte de devam edecegini ispatlamaz¨ (aktaran,
Hospers, 1994:55).
Hume´un bu çüpheciligi Bertrand Russell´a çu saptamayi yapmasina
neden olmuçtur: "Usdiçinin bütün XIX. yüzyil ile XX. yüzyilin geride
biraktigimiz bölümü boyunca gösterdigi geliçme, Hume´un deneyciligi
yikiçinin dogal sonucudur¨ (aktaran, Popper, 1996d:83).
Popper, Hume (tümevarim) problemine bu baglamda hem mantiksal
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
6 -~ 12 19.11.2008 19:05
(Hm), hem de psikolojik (ruhbilimsel) (Hrb) olarak yaklaçir.
"Hm Deneylerimizin oldugu [yinelenmiç] durumlardan,
deneyimlerimizin olmadigi diger durumlara [sonuçlara] dogru
uslamlamada bulunmakta hakli miyiz? Hume´un Hm´ye yaniti, ne
kadar çok olursa olsun, hayirdir. (.) Hume´un ruhbilimle ilgili sorunu
çudur: Hrb Neden akli baçinda insanlarin tümü, gerçekten, deneyimini
edinmiç olmadiklari durumlarin, deneyimini edinmiç olduklari
durumlara uyacagini beklerler- buna inanirlar? (.) Hume´un Hrb´ye
yaniti çudur: `Huy ya da aliçkanlik´ yüzünden; yani, yinelemelerle,
idealarimn çagriçim mekanizmasiyla koçullandirdigimiz için; Hume, bu
mekanizma olmasaydi yaçamimizi sürdüremezdik der¨ (Popper,
1996d: 86-87).
Popper, tümevarim sorununa yanit ararken Hume problemine bu
çekilde yaklaçir ve ruhbilimsel olan, inanaca dayali terimleri yani
öznel terimleri, nesnel terimlere çevirmekle içe baçlar. Popper´e
(1996d:88-89) göre "bir kez mantiksal sorun Hm, çözüldü mü, çözüm
(.) aktarim ilkesine dayanarak ruhbilimsel soruna Hrb´ye aktarilir.¨
Bu da Hume´un usdiçiciligini diçarida birakir.
Popper Hume´un mantiksal sorununu yeniden çu biçimlerde dile
getirir:
"M1 Açiklayici evrensel kuramin dogru oldugu savi `deneysel
gereçekler´ araciligiyla (.) birtakim test önermelerinin ya da gözlem
önermelerinin (ki deneye dayandiklari söylenebilir) dogrulugu
varsayilarak hakli çikarilabilir mi?¨ (Popper, 1996d:89-90).
Popper´in bu soruya yaniti Hume´unkiyle aynidir: "Hayir, hakli
çikaramayiz; hiçbir sayida dogru test önermesi, açiklayici bir evrensel
kuramin dogru oldugu savini hakli çikarmaz.¨ (Popper, 1996d:90)
Popper bu akil yürütmeyi ilerletir. Hume´un "dogrudur¨ kavrami yerine
soruna "dogrudur ya da yanliçtir¨ kavrimini koyar:
"M2 `Deneysel gereçekler´ açiklayici bir kuramin doru ya da yanliç
oldugu savini hakli çikarabilir mi; yani, test önermelerinin dogrulugu
sayiltisi, ister evrensel bir kuramin dogru oldugu savini ister yanliç
oldugu [3] savini hakli çikarabilir mi?¨ (Popper, 1996d: 90).
Popper´in bu soruya yaniti olumludur.
"M3 Böyle `deneysel gerekçeler´, birbirleriyle çeliçen evrensel
kuramlari, dogruluga ya da yanliçliga göre, bir digerine yeglemeyi,
hakli çikarabilir mi? M2´ye yanitim içiginda M3´ün yaniti da açik
oluverir: Evet, çansliysak kimileyin hakli çikabilir. Çünkü test
önermelerimiz, çekiçen kuramlarin kimilerini -ama tümünü degil-
çürütebilir; madem ki dogru bir kuram ariyoruz, yanliçligi
kanitlanmamiç olanlari yegleyecegiz¨ (Popper, 1996d: 90-91).
Bu akil yürütmelerle Popper, usdiçiliga götüren tümevarim sorununa
yanit buldugunu söyler. Yanit buldugu sorun çudur: "Russel, Hume´un
Hm´ye verdigi yanitla a) ussallik, b) deneycilik, c) bilimsel içlemler
arasinda uyuçmazlik oldugunu vurgular¨ (Popper, 1996d:88). Içte
Popper, yanitiyla, bilim ile deney arasindaki uyuçmazlik sorunu
tersine çevirir. Bunu yanliçlamacilik ile saglar.
Özetle Popper´in verdigi yanitlarin anlami çudur: Popper, M1´e verdigi
yanit ile, kuramlara varsayimsal ya da kestirimsel diyebilecegimiz
sanilar olarak bakmamiz gerektigini söyler (Popper, 1996d:92). M2´ye
verdigi yanit yanliçlamaciligi, M3´e verdigi yanit, dogruya tam olarak
ulaçilamasa da dogruya yakin olanin saptanabilcegini, bir kuramin
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
7 -~ 12 19.11.2008 19:05
diger bir kurama yeglenebilecegini anlatir.
b) Sinirkoyma Problemi
Sinirkoyma Problemi (problem of demarcation) kisaca bilim olan ile
bilim olmayan arasindaki sinirin ne oldugunu ortaya koyma
problemidir. Popper´in (1996c: 43) ifadesiyle; "bir yandan deney
bilimlerini öte yandan matematikle mantigi oldugu kadar `metafizik´
dizgeleri birbirinden ayirabilmemizi saglayacak bir ölçüt bulma
problemine sinirkoyma problemi¨ denir. Daha önce de açiklandigi gibi,
Viyana Çevresine göre bilim ile metafizigi birbirinden ayiran sinir,
dogrulamaciliktir. Dogrulamaciligin eleçtirisi ise, bu yöntemin
sinirkoyma ölçütü olarak kullanilamayacagini gösterir.
Popper, dogrulamacilik ilkesi hem çok geniç hem de çok dar derken
kastettigi de bu yöntemin aksakliklari idi. Eger bilim olan ile olmayan
arasindaki sinir, onun dogrulanabilirligi olsaydi o zaman bir teoloji de
bilim kavrami altinda degerlendirilebilirdi, çünkü bir teolog dünyaya
her bakiçinda Tanri´nin varligini dogrulayan binlerce empirik veri bize
sunabilir. Popper buna, Marx´in tarih kuramini [4], Freud´un
ruhçözümünü ve Alfred Adler´in `birey ruhbilimi´ diye adlandirdigi
kuramini da ekliyor.
Adlerci ve Freudcu görüç, Popper´e göre sürekli dogrulanabilirdir;
çünkü birbirine zit, iki farkli olayda dahi ayni anahtar çözümleme her
iki olayin da ayni kefeye konulabilecegini açiga çikarir.
"Bir çocugu bogmak niyetiyle suya iten adamin eylemiyle, çocugu
kurtarmak amaciyla kendi canini feda eden adamin davraniçi. Bu iki
olayin ikisi de hem Adlerci hem de Freudcu terimlerle ayni kolaylikla
açiklanabilir. Freud´a göre birinci adam bastirilmiç dürtüleri (örnegin
Oidipus kompleksinin bir bileçeni) yüzünden hastadir, ikinci adam ise
bunlari yüceltmeyi baçarmiçtir. Adler´e göre ise birinci adamin derdi
açagilik duygusudur (ve olasilikla, bir suç içlemeye cüret edebilecegini
kendi kendine kanitlama ihtiyaci yaratmaktadir); ikinci adaminki de
aynidir (ancak bu kez duyulan ihtiyaç, çocugu kurtarmaya cüret
edebilecegini kanitlamaya yöneliktir)¨ Popper, 1996a: 168).
Kisaca, bu kuramlarin aslinda en büyük çekiciligi, en büyük
handikaplarini oluçturur Popper´e göre: Olgularca hep dogrulanmasi.
Peki Popper bu sinirkoyma probleminin önüne nasil geçer? Cevap
yanliçlamaciliktir.
C. ÇÖZÜM ÖNERÍSÍ: YANLIÇLAMACILIK
Birinci ve ikinci kisimlarda, yanliçlamaciligin arkaplani ortaya
konmaya çaliçilmiçti. Burada artik yanliçlamaciligin kendisi
açiklanmaya çaliçilacak.
1. ÍÇERÍK VE OLASILIK
Popper´e (1963b:217) göre "daha fazla empirik bilgi veya içerik
içeren; mantiksal olarak daha güçlü olan; daha fazla açiklayici ve
kestirimsel güce sahip olan; ve bu nedenle (.) daha güçlü sinanabilen
kuramlar¨ tercih edilebilir kuramlardir.¨
O zaman buradan çikan sonuç, daha fazla empirik içerik, daha az
olasilik ve daha fazla sinanabilirliktir. Popper (1963b: 217-218) çu
örnegi verir: "a `Cuma günü yagmur yagacak´ önermesi olsun; b
`Cumartesi günü hava güzel olacak´ önermesi olsun; ve ab `Cuma
günü yagmur yagacak ve Cumartesi günü hava güzel olacak´ önermesi
[olsun]¨; o zaman ab önermesinin içerigi, bileçenleri olan a ve b
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
8 -~ 12 19.11.2008 19:05
önermelerinden daha fazla olacaktir ve ab´nin olasiligi da bileçenleri
olan a ve b önermelerinden daha az olacaktir. Bu durumlar çöyle
formüle edilebilir:
1) Ct(a) £ Ct(ab) ³ Ct(b) {Ct = içerik, content}
2) p(a) ³ p(ab) £ p(b) {p = olasilik, probability}
Sonuç olarak; içerik, ihtimalsizlik (improbability) arttikça artar; o
zaman yüksek olasilik bizim amacimiz olamaz, çünkü bizim amacimiz
daha yüksek içeriktir. Baçka bir ifadeyle, madem ki biz daha yüksek
içerigi amaçliyoruz, o zaman biz ayni zamanda daha düçük olasiligi
amaçlamaliyiz: "Madem ki düçük olasilik yüksek yanliçlanma olasiligi
anlamina geliyor, [o zaman] bunu takiben yüksek yanliçlanabilirlik
veya çürütülebilirlik veya sinanabilirlik derecesi, bilimin amaçlarindan
birisidir¨ (Popper, 1963b: 219) ki bu da aslinda yüksek bilgiverici
içerik ile tam olarak ayni çeydir.
Özetle, madem ki yüksek içerik bilimin amacidir, o zaman yüksek
yanliçlanabilirlik de bilimin amacidir, çünkü bu ikisi ayni çeyi
ifadelendirir. Popper´in mantiksal çikarimi, yanliçlamayi bilimin amaci
olarak ortaya koyar ve Popper´in bilim felsefesinin de en önemli
sonucudur. Bu öneri ayrica bilim olan ile bilim olmayan arasindaki
sinirkoyma problemine de getirilen çözümdür: Yanliçlanamayan
kuramlar, bilimsel degildir.
Bu baglamda, bir bilimadamina düçen, kuramini yanliçlamaya
çaliçmaktir; çünkü Popper´e (1996b:219) göre "bir kurami
yanliçladigimiz her zaman, önemli bir yeni buluçta bulunuruz.¨ Bu
nokta bizi bilimsel bilginin geliçimine götürür; bu görüçe göre bilimsel
bilgi yanliçlamalar ile ilerlemektedir.
2. Bilimsel Bilginin Geliçimi
Popper´e göre "epistemolojinin her zaman olagelen ve hala da olmaya
devam eden merkezi problemi, bilginin geliçimi problemidir. Ve
bilginin geliçimi en iyi bilimsel bilginin geliçimi araçtirilarak
çaliçilabilir¨ (Popper, 1965:15).
Popper´de bilginin geliçimini açiklayan bir örnek Magee´nin Karl
Popper´in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kurami adli eserinden bulunabilir.
"Diyelim ki, çocugumuza okulda ögretildigi gibi, suyun 100 santigrad
derecesinde kaynadiginin bilimsel bir yasa olduguna inanmakla içe
baçliyoruz. Dogrulayici durumlar ne denli çok olursa olsun, bunu
kanitlamaya yetmez; ama geçerli olmadigi durumlari arayarak, bunu
sinayabilriz. (.) Hayal gücümüzü yeterince içletirsek, çok geçmeden,
suyun kapali kaplarda 100 santigrad derecesinde kaynamadigini
keçfederiz. Böylelikle bilimsel bir yasa sandigimiz çeyin öyle olmadigi
anlaçilir. Çimdi, bu noktada yanliç yola sapabilir, baçtaki önermemizi,
deneyci içerigini çöylece daraltarak kurtarmaya çaliçabilirz:<>
Bundan sonra, üçüncü önermemizi yalanlama yolunda sistemli bir
giriçime baçlayabilirz. Ve bu böylece sürüp gider¨ (Magee, 1993:22).
Elbette örnegimiz bu biçimde devam etmemeli; çünkü önceki bölümde
görüldügü gibi bilim daha fazla içerik peçindedir, daha az degil. O
zaman yanliçlama durumunda ilkinin handikabini açiklayabilen baçka
bir kuram geliçtirmeliyiz. Örnegin <> kendimize sorulmalidir. Bu
böyle devam eder; "bilgimizi artirir ve daha iyi bir kuram arayiçimizi
yeniden baçlatir¨ (Magee, 1993:23).
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
9 -~ 12 19.11.2008 19:05
Buna bir örnek de Popper´den verirsek, çu söylenebilir: "Kepler ve
Galileo´nin kuramlari Newton´un mantiksal olarak daha güçlü ve daha
iyi sinanabilir kurami tarafindan birleçtirildi ve geçildi, ve benzer bir
çekilde, Fresnel´inki ve Faraday´inki de Maxwell´inki tarafindan geçildi.
Newton´unki ve Maxwell´inki de (.) Enstein´inki tarafindan geçildi.
Herbir durumda ilerleme daha bilgiverici ve dolayisiyla az olasi
kuramlara dogru oldu. (Popper, 1963b:220).
Burada önemli olan bir nokta, kurami degiçiklige ugratirken ad hoc [5]
degiçiklige baçvurmamaktir. Yani bu degiçiklikler de ayrica sinanabilir
olmalidirlar.
"Bazi gerçekten sinanabilir kuramlar, sinanip yanliç olduklari
anlaçildiktan sonra da hayranlari tarafindan -örnegin bir ad hoc
yardimci sayilti devreye sokularak, ya da bütün kuram çürütmeden
kaçirilacak biçimde gene ad hoc olarak yeniden yorumlanmak
suretiyle savunulmaga devam edebilir. (.) Böyle bir kurtarma içlemini
daha sonra `uzlaçmaci çarpitma´ ya da `uzlaçmaci hile´ adi altinda
betimledim¨ (Popper, 1996a:170).
3. Dogruya Yakinlik ve Yegleme
Açiklandigi üzere Popper bir dogrunun oldugunu kabul etmesine
karçin, dogruya ulaçilamayacagini savunur; ancak dogruya yakinlik ve
yegleme düçüncesi dogruya yaklaçma ve bilginin geliçimi düçüncesini
besler. Yukarida anlatilan durumda oldugu gibi, bilgi Ilerlemekte ve
dogruya yaklaçmaktadir. Peki, Popper´e göre mevcut kuramlar
arasinda bir yegleme nasil yapilir? Bu baglamda bir kuramin öteki
kuramdan daha fazla dogruya yakin (verisimilitude) oldugunu nasil
anlariz?
t2 ve t1 kuramlarimiz ve t2 de olgulara daha çok uygun olsun.
(Popper´e göre -Tarski´nin görüçü dogrultusunda- dogru, olgulara
tekabül edendir. Yani "bir teori, ancak ve ancak ondan çikarilan
gözlem önermeleri dogru ise (olgulara tekabül ediyorsa) dogrudur¨
(Chalmers, 1990:211).) Bu durumda t2 açagidaki özelliklerde t1´den
adaha güçlü olacagindan, dogruya daha yakindir; yani digerine göre
yeglenebilirdir:
t2 t1´den daha kesin iddialara sahiptir ve daha kesin testlere
dayanabilmektedir.
t2 t1´den daha fazla olguyu açiklamaktadir.
t2 t1´den daha fazla detayi açiklar.
t2 t1´in geçemedigi testlerden geçti.
t2 t1´in ileri sürmedigi, yeni deneysel testler ileri sürdü.
t2 çimdiye kadar iliçkili olmayan problemlerle baglanti kurdu.
"Bizim alti olay listemiz için, t2 kuraminin empirik içerigi t1
kuramininkini açmaktadir¨ (Popper, 1963b: 232). Bu durumda t2
dogruya daha yakindir ve daha yeglenebilir bir kuramdir. (Eger her iki
kuram da yanliç ise, daha kesin deneylerden geçen t2 tercih
edilmelidir. Çünkü yanliç içerigi daha az olacaktir (Popper, 1963b:
235).
Dogruya yakinlik çöyle formülleçtirilebilir (Popper, 1963b: 234):
Vs(a) = CtT(a) - CtF(a); yani dogru içerik eksi yanliç içerik.
Bu durumda Vs(a), iki durumda artacaktir:
CtF ayni kalirken CtT artar ise
CtT ayni kalirken CtF azalir ise
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
10 -~ 12 19.11.2008 19:05
Bu durumda yanliçlamacilik, yanliç içerigi diçari atacagindan dogruya
yakinligi saglayan bir yöntemdir sonucuna varilabilir.
SONUÇ
Çu ana kadar Popper´in karçi çiktigi geleneksel bilimsel görüç ile
Popper´in buna karçi çözümü açiklanmaya çaliçildi. Özetle açagidaki
tablo, Popper´in eleçtirdigi geleneksel tümevarimci görüçü
betimlemektedir.
Tümevarimsal (gelenksel) görüç1. Gözlem ve Deney2. Tümevarimsal
genelleme3. Varsayim4. Varsayimi dogrulama giriçimi5. Dogruluk ya
da yanliçligin kanitlanmasi6. BilgiKaynak: (Magee, 1993:51).
Popper´in, 2. ve 4. sirada yer alan görüçleri nasil eleçtirdigi zaten
makalenin temel konusunu oluçturuyordu; ancak Popper bu
siralamada ayrica 1. ve 3. sirada yer alan görüçleri de eleçtirmektedir.
Popper´in "bilimin gözlemden kurama dogru ilerledigine dair
geleneksel görüçün¨ eleçtirisine daha önce makalede
deginilmediginden, bu ana bölümde "hipotezin, tezin, kuramin
gözlemden önce geldigi¨ savini açiklamak yerinde olacaktir.
"kurama benzer hiçbirçey devreye girmeksizin salt gözlemden yola
çiktigimiz fikri saçmadir.(.) Yirmi beç yil önce, Viyana´da bir grup fizik
ögrencisine ayni noktayi kavratmaga çaliçirken, dersime açagidaki
yönergeyle baçladim: `kagit kalem alin; dikkatle gözleyin, ve
gözlediklerinizi yazin•´ Belli ki `Gözle•´ komutu saçmadir. (Hatta deyim
olarak bile anlamsizdir, meger ki geçiçli eylemin nesnesi önceden
biliniyor sayilsin.) Gözlem her zaman seçicidir. Seçilmiç bir nesne,
belirlenmiç bir amaç, bir ilgi, bir bakiç açisi, bir sorun gereksinir¨
(Popper, 1996: 185).
Popper´e göre bir yaratma mantigi yoktur. Yani varsayim, gözlem ve
deney sonucu ortaya çikmaz. Herhangi bir çekilde oluçabilir. Bu
baglamda bir bilimsel kuram, bilim-öncesi söylenlerden de ilham
alabilir. Önemli olan, Popper´e göre kurami, sistemli yanliçlama
çabasidir.
Sonuç itibariyle, Popper´in yöntemi çöyle formülleçtirilebilir.
S1-DdK-YdB-S2; yani, "bir sorun vardir (S1), bu soruna deneme
niteligindeki bir kuramla çözüm sunulur (DnK), sonra bu kuram
eleçtirilir [italikler benim], yanliçlari diçarida birakilmaya çaliçilir
(YdB), bu da yeni bir soruna yol açar (S2)¨ (Güzel, 1996: 12).
________________
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akarsu, Prof. B. (1979) Çagdaç Felsefe Akimlari, Istanbul, Milli Egitim Bakanligi Yayinlari, 302
sayfa.
Chalmers, A. (1990) Bilim Dedikleri, Hüsamettin Arslan (çev.) Ankara, Vadi Yayinlari, 256 sayfa.
Güzel C. (1996) "Sagduyu Filozofu: Popper,¨ iç., Cemal Güzel (der.-çev.) Sagduyu Filozofu:
Popper, Ankara, Bilim ve Sanat Yayinlari, s.7-16
Hospers, €. (1994) "Bilimsel Bilgi,¨ N. Emrah Aydinonat (çev.), Ankara, 65 sayfa.
Irzik, G. (1990) "Karl Popper´in Üç Dünya Kurami ve Bilimsel Bilginin Nesnelligi,¨ Felsefe
Tartiçmalari, 9.Kitap, Istanbul, Kent Basimevi, s.84-94.
Magee, B. (1979b) "Mantikçi Pozitivizm ve Kaliti - A. Ayer ile Söyleçi,¨ Aytaç Oksal (çev.) iç.,
Magee, B. (der.) Tunçay M. (Bas.Haz.) Yeni Düçün Adamlari, Istanbul, Milli Egitim Bakanligi
Yayinlari, s.167-193.
---------- (1993) Karl Popper´in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kurami, Mete Tunçay (çev.) Istanbul,
Remzi Kitabevi, 147 sayfa.
---------- (1996) "Karl Popper´le Söyleçi,¨ Cemal Güzel (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu
Filozofu: Popper, s.17-34.
Popper, K.R. (1963a) "Towards A Rational Theory Of Tradition,¨ iç., Conjectures And
Refutations, London, Routledge and Kegan Paul, s.120-135.
---------- (1963b) "Truht, Rationality, And The Growth Of Scientific Knowledge,¨ iç., Conjectures
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
11 -~ 12 19.11.2008 19:05
And Refutations, s.214-250.
---------- (1965) "Preface to the English Edition, 1958,¨ iç.,The Logic Of Scientific Discovery,
Fourth Impression, London, Hutchinson Of London, s.15-23.
---------- (1996a) "Bilim: Kestirimler, Çürütmeler,¨ Ismet Birkan (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.),
Sagduyu Filozofu: Popper, s.165-212.
---------- (1996b) "Bilimin Amaci,¨ Cemal Güzel (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu
Filozofu: Popper, s.213-228.
---------- (1996c) "Bilimsel Araçtirma Mantigi´ndan,¨ Cemal Güzel (çev.-"Kuramlar¨ bölümü
Kuruluç Dinçer ile) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.35-83.
---------- (1996d) "Kestirimsel Bilgi: Tümevarim Sorununa Iliçkin Çözümüm,¨ Cemal Güzel
(çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu Filozofu: Popper, s.83-114.
---------- (1996e) "Öznesiz Bilgikurami,¨ Cemal Güzel (çev.) iç., Güzel C. (der.çev.), Sagduyu
Filozofu: Popper, s.114-163.
________________
Dipnotlar
[1] Her iki görüçün pozitivist olarak degerlerndirilmesinde en temel dört nokta çudur:
1.Yöntembilimsel tekçilik, 2. olguculuk (deney ve gözlem), 3. nesnellik, 4. bilimsel olan ile bilimsel
olmayan arasindaki sinir. Ancak hemen belirtilmelidir ki, dogrulamaciligin ve yanliçlamaciligin
ulaçtigi sonuçlar çu dört temel noktalar açisindan birbirinden çok farklidir: 1. Dogruya (truth-
hakikat) ulaçilabilirlik, 2. bilimsel bilginin geliçimi, 3. bilimsel olmayan bilgi türlerinin anlamliligi, 4.
nesnelligin saglanmasi.
[2] "(.) Hisimlik iliçkileri, toplumsal örgütlenme ve yönetim biçimleri, yasa, görenek, uylaçim,
gelenek, baglaçma ve düçmanliklar, ayin törenleri, din, efsane, boçinanç, dil -bunlarin hepsi insan-
yapisiydi, ama hiçbiri onun tarafindan yapilmamiçti ve çogu, onun tarafindan degiçtirilebilecek gibi
degildi, hatta onun kuçkulanmasina bile açik bulunmuyordu. Bundan ötürü, bu soyutlamalar her
bir insana karçi, onu dogumundan itibaren biçimlendiren, insansal kilan, yaçamindaki hemen
hemen her çeyi belirleye bir çeçit nesnel gerçeklik olarak ortaya çikiyorlardi, yine de yari özerk
gibiydiler¨ (Magee, 1993:53-54).
[3] Bu yanliçlamaciligin temel savidir: Temel (tikel) önermelerden tümel önermelere gidilemez,
ama tümel bir önerme, kendisine aykiri temel bir önerme tarafindan yanliçlanabilir. Örnegin;
"Öncül: Siyah olmayan bir kuzgun x mevkinde t zamaninda gözlemlendi.¨ Bu durumda `Bütün
kuzgunlar siyahtir´ önermesi yanliçlandi: "Sonuç: Bütün kuzgunlar siyah degildir¨ (Chalmers,
1990:83).
[4] "Bir Marxçi gazetesini açmayagörsün, her sayfasinda kendi tarih görüçünü dogrulayan
kanitlar bulmamazlik edemiyordu; hem de sadece haberlerde degil bunlarin sunuluçunda -ki
burasi gazetenin sinifsal yanliligini ele veriyordu- ve elbette özelliklle gazetenin söylemediklerinde
de¨ Popper, 1996a:168).
[5] Bir örnek bunu açilayabilir: "Bu gerçekten de onyedinci yüzyilin baçlarinda Galileo ile
Aristotelesçi bir hasmi arasinda vukubulan bir karçilaçmaya dayanan bir örnektir. Yeni icad edilen
teleskobu vasitasiyla ayi dikkatle gözlemlediginden Galileo, ayin pürüzsüz bir küre degil, daglar ve
kraterlerle dolu bir küre oldugunu söyleyebilmiçti. (.) Fakat gözlemler, Aristotelesçilerin temel bir
nosyonunu tehdit ediyordu. Galileo´nin rakibi, teorisini, apaçik yanliçlama karçisinda savundu ki bu
bariz ad hoc´du. O, ayin yüzeyinde, ay küresi tam pürüzsüz küre olacak çekilde kraterleri
dolduran ve daglari kaplayan görülemez bir madde oldugunu ileri sürdü¨ (Chalmers, 1990: 102).
• 2001-2006 Felsefe Ekibi - Felsefe Ekibi SOLÍS‚in saglamiç oldugu hosting hizmeti ile sizlere ulaçmaktadir.
FelseIe Ekibi ~~ KARL POPPER... http://www.IelseIeekibi.com/site/deIault.asp?PG÷601#7
12 -~ 12 19.11.2008 19:05
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

Her Yönüyle, Biri Île Ögrettikleri
Korcan EVGÎN
Sakarya Üniversitesi,Felsefe Y.L. 1
A) Giriy
Herakleitos, M.Ö. yaklayìk 500 yìllarìnda Ephesos (Efes) ta yayamìy, felsefe tarihine büyük etkisi olan Îyonyalì
bir filozoftur. Kalabalìgì eleytirip, insanlardan uzak kalmaya çalìyan, bunun yerine çocuklarla birlikte vakit
geçirmeyi tercih eden biridir aynì zamanda.
...$iirsel kesinligin insanogluna, dogal kesinlik üstüne ilk ve belki de ayìlmasì olanaksìz bir düyünce vermiy
olmasì... (Rìfat, sf 91). Bu karanlìk filozof, lakabìnì, sözlerinin üstü kapalìlìgìndan alìr. $iirsel anlatìmì,
anlamìn gücünün yanìnda içeriginin anlayìlmasìnì zorlaytìrmìytìr, bu yüzden onun düyüncelerini, ondan
uzaklaytìrarak anlatanlar olmuytur. Bu güç anlayìlìrlìlìgìn bir nedeni olarak da Herakleitos un o, uzak kaldìgì ve
düyüncelerini anlayamadìgì kalabalìgìn, onun yapìtlarìna yeterli önemi vermemesi gösterilebilir. Bir küçük not
olarak da, onun bu gibi güçlükler nedeniyle yanlìy anlayìlabilmesinden dolayì, okuyucularìn, Herakleitos tan
uzak bir Herakleitos tanìma ihtimalini degerlendirerek okumalarìnì tavsiye ederim.
Herakleitos un üstü kapalì ve yiirsel sözlerinin ve dahasì gerçek mistiklerin alìyìlagelmiyin dìyìndaki cümlelerinin
en güzel açìklamasì olarak görüyorum yu cümleyi: Delfoi deki bilicinin efendisi ne söyler ne de gizler. Îyaret
eder (Fr.93). Bollack ve Wismann, bu sözü yöyle açìklarlar: ... bilici sözü, çift anlamlìlìgìyla, gerçek ya da
yalan, belirli bir olumlamanìn berisinde durur gibidir. Karyìtlìgì ayar ve alternatiften kaçar. Tanrìsal söylem ne
söyler, ne de gizler , çünkü söyler -ve- gizler; söylediginde söylemedigini iyaret eder... Göstermek, iyaret etmek
fiili iki olumsuzlamanìn getirdigi beklentiyi yanìtlar . Herakleitos un felsefesini, bu karanlìk sözleriyle
anlayìlamaz oldugunu iddia edip felsefesine gereken önemi vermeyenlere güzel bir yanìttìr aynì zamanda.
Evren, düzen çeliykilerle doludur. Herakleitos, çeliykilere ragmen degil onlarì temel alarak bir felsefe kurmuytur,
gerçek hayatìn içindedir. Yayamdan uzak bir felsefe degildir onunkisi. Örnegin, iç çeliykilerimizi kabullenmeyen
biri isek, kendimizi ne kadar tanìyabiliriz? Kendini tanìma yolunda büyük adìm, kendi çeliykilerini tanìmaktìr.
Çeliykilerinin farkìna varmayìp, bunlarìn varlìgìnì inkâr ederek hayatìnì sürdüren biri, bu iç çekiymelerin esiri de
olmuytur.
Bu çeliykiler felsefesi, batì felsefesi tarihinde bütünsel yaklayìmìn temelini atmìytìr. Peki, onun felsefesinin,
bütünsel bir yaklayìmìn baylangìcìnì yaptìgìnì bize düyündüren nedir? Olabildigince türlü felsefe problemlerini
kurcalamaya baylamasì ve bu sorularì mümkün oldugunca cevaplayabilecegimiz bir sistemi, bir dizgeyi
duyurdugunu düyünürsek bunu söyleyebiliyoruz. Makalenin devamìnda, farklì noktalardan degerlendirmeye
çalìytìgìm bu felsefenin nasìl bir bütünsellik tayìdìgì, sistemi tanìdìkça daha net anlayìlacaktìr.
Evren, siyaset ve din bilim olarak üç bölümden oluyan bir kitabì oldugunu biliyoruz ve günümüze kadar ancak
yaklayìk 127 adet fragmanì (sözü) ulayabilmiytir.
Onun felsefesine yaklayabilmek için, öncelikle birkaç kavramìn kìsaca tanìmìnì yapmak gerekir. Bu kavramlarìn
bazìlarìnìn anlamlarìna ayrìntìlì olarak ilerleyen satìrlarda da deginilecektir:
Bilgi , öznenin nesneyi kavramasì sonucunda (özne-nesne arasìndaki iliykiden dolayì) zihinde ortaya çìkandìr,
bilme iylevinin sonucunda oluyan yeydir. Bilgi mümkün müdür? sorusu, Herakleitos ta sorulmamìy olsa da
(Bu soruyu felsefe tarihinde ilk olarak yüpheciler gündeme getirir.) yanìtì onda evettir. Çünkü henüz bilginin
varlìgìndan yüpheye düymez. Oysa görünen ve gerçek ayrìmì, onun bilgi anlayìyìnì anlamada bizi biraz daha
düyündürecektir. Bunun da açìklamasì ilerleyen satìrlarda bulunacaktìr.
Varlìk kelimesi, ilk kez Parmenides tarafìndan kullanìlmìytìr, onda varolan yey anlamìndadìr (Akarsu,
sf.187).
Logos , bu kavramì anlatan sözcüklerin çeyitliligi bakìmìndan gayet zengin. Söz, us, evrenin düzeni,
Tanrì nìn sözü (kelâm) anlamlarìnda kullanìlmìytìr. Herakleitos ta logos", evrenin sürekli akan düzenidir,
bu akìyì, oluyu düzenleyen kanundur ve bu kanun, çokluktaki birliktir, yani farklì olanlarìn aslìnda bir ve aynì
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y13.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:12
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y13.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:12
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

Însan Yüzlü Hayalet Kuklalar
Marieke Borren / Filosofie Magazine, Mart 2005
Hollandaca dan çeviren: Birten LOSTAR

Liberal demokrasiye olan benzerligi nedeniyle totalitarizm, endiye
verici ölçüde önemlidir. Hannah Arendt ìn sìgìnmacìlar,
vatansìzlar ve öteki gereksiz insanlar üzerine dersleri...
1961 yìlìnda, !"#$% '()*+ * ,-#.%(/0#: Yahudilerin çalìyma
kamplarìna gönderilerek yok edilmesi) bulan ve düzenleyen
bürokratlardan birisi olan Adolf Eichmann a karyì, 123 435 6789
1"+3/ adìna Kudüs te açìlan davayì Hannah Arendt kazanìr. Hannah
Arendt, davanìn anlatìldìgì -":2+$## ;0.*/ <3 (1963) adlì kitabìn
muhteyem sonsözünde, 1933 te ve 1942 den sonra giderek artan
totalitarizm (nasyonal sosyalizm) adìna iylenen suçlarì tanìmlamaya
çalìyìr.
Hannah Arendt a göre, Eichmann ve yandaylarìnìn iyledikleri suçlar
Yahudi halkìna karyì degil, tamamìyla insanlar arasì farklara, insan
çeyitliligine ve insan statüsüne bir saldìrìdìr. Bu nedenle, dogrudan
dogruya Eichmann a yönelerek yöyle söyler: Sanki siz ve
üstleriniz, yeryüzünde kimin yayayìp, kimin yayamayacagì konusunda karar verebilme hakkìnìz varmìy
gibi, yeryüzünü Yahudi halkì ve daha birçok halk ile paylaymìyorsunuz (paylaymak istemiyorsunuz). Însan
cinsinin hiçbir üyesinden, yeryüzünde bu tür istek ve dilekleri olanlarla ve bu dilekleri uygulamaya
koyanlarla bir arada yayamayì kabul etmesi beklenemez. Bu nedenlerden dolayì siz ölmelisiniz.
Arendt esas olarak Kötülügün Bayagìlìgì teziyle tanìnìr. Eichmann ìn yargìlanmasìna neden olan
suçlarda, radikal bir kötülügün varlìgìndan daha çok, ayìrì bir düyünce yoksunluguna dikkat çeker. Bu
tezin bir sonucu olarak da, söz konusu suçlarìn, özellikle bizim "#/$# 7%0=0+0)$ yönelik bir saldìrì
olduguna iliykin görüy, arka plana itilmiy olur. Arendt ìn, (pre-) <7<$%"<38 83>"+%38"# ?3%/3?3/"@%3 ilgili
keskin ve tüyler ürpertici çözümlemeleri ve oradan çìkarìlan, günümüz post-totaliter ve sözüm ona
liberal-demokratik toplumlara yönelik uyarìcì derslerde, Eichmann ìn görüylerinin hala tayin edici
önemde oluyu yatar. Hannah Arendt bu çözümlemelerine, 17<$%"<$8")+"# ;(93#" ,123 A8"B"#/ 7?
17<$%"<$8"$#"/+C DEFDG adlì kitabìnda, totalitarizmin ögeleri ve yirminci yüzyìlìn ilk yarìsìnda ortaya
çìkìyìyla ilgili çalìymalarìyla baylar.
Bütünsel egemenlik
Arendt, ( )17<$%"<$8")+"# ;(93#" nin üçüncü bölümünde, -Arendt a göre totalitarizmin gövdesinden
çìkan iki sürgün olan- nasyonal-sosyalizm ve Stalinizm in, tarihte kesinlikle yeni bir politik fenomen
oluyturduklarìnì altìnì çizerek belirtir ve totalitarizmin diktatörlük, tiranlìk gibi öteki otoriter sistemlerle
kìyaslanamayacagìnì söyler:
Totalitarizm, bütünsel egemenligiyle tüm nüfusu sìkìdüzen altìna alan bir politik sistemdir. Vatandayìn
yayamì hiçbir yekilde bu egemenligin dìyìna çìkamaz; yalnìzca genel ortamlardakine degil, aynì zamanda
günlük yayamìn en mahrem dokularìna kadar nüfuz eder. Terör, totaliter sistemin özünü, ideoloji ise onun,
edim ilkelerini oluyturur. Terör en mükemmel haliyle, toplama ve yok etme kamplarìnda ortaya çìkar. Bu
kamplar, totaliter deneyler için laboratuar iylevi görür ve her yey mubahtìr zihniyetinin zaferini
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y7.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:09
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y7.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:09
...........Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

MODERNÎZM, POSTMODERNÎZM, MARKSÎZM
Yavuz Adugit

GÎRÎ$
"Marxizm ve postmodernizm: Însanlar, bu bileyimi Çogu zaman tuhaf ya da paradoksal ve her nasìlsa
mantìksìz buluyorlar; bu yüzden bazìlarì, kendi durumumda, postmodernist 'olundugunda', anlamsal (ya
da diger bir deyiyle kalìp-yargìsal) açìdan Marxist olmaya bir son vermem gerektigi sonucuna varìyorlar¨
(1ameson 2005: 43). Marxizm ile postmodernizmin barìyìk ve bu yüzden bir araya gelebilecek kuramlar
oldugunun ifadesi olan bu sözlerin yazarì 1ameson, bu yaklayìmìyla modernizm-postmodernizm
tartìymasìna ~postmodern Marxizm¨ dahil etti. Acaba gerçekten, Marxizm ile postmodernizm kavramlarì,
~postmodern Marxizm¨ gibi bir bileyimde bir araya gelebilirler mi? Bu soruya, ancak modernizm,
postmodernizm ve Marxizmin özsel özelliklerini belirlenmesi ve bunlarìn birbirleriyle iliy kilerinin
kurulmasìyla uygun bir cevap verilebilir.
Anlamìnì ~sonra¨ demeye gelen ~post¨ önekine borçlu olan postmodern kavramìnìn "modern sonrasì¨
olarak anìlan yeni bir tarihsel dönemin adì olarak kullanìlmaya baylamasìyla birlikte, felsefede birçok yeni
problem de tartìyìlmaya baylandì, çünkü postmodernizmin yandaylarìnca benimsenen temel kabul,
postmodern olarak adlandìrìlan ve modern olandan sonra gelen, ondan tamamen farklì bir dönemde
bulundugumuz ve buna paralel olarak yayam biçimimiz, dünya görüylerimiz, bilgi yöntemlerimiz, bilgimiz,
bilginin konumu, düyüncelerimiz ve düyünüy biçimlerimizin de farklìlaytìgì yeklindedir. Böylece
"postmodern nitelemesi¨, "modern¨ olarak adlandìrìlan dönemden sonra gelen, bu yeni dönemi adlandìran
bir kavram olarak karyìmìza çìkarken, postmodernizm, bu döneme uygun düyünce ve düyünüy biçimlerine
göndermede bulunmak için bayvurulan bir kavramdìr. Bu anlamda postmodernlik, belli bir tarihsel sürece,
postmodernizm ise, bu tarihsel sürece denk düytügü varsayìlan teorik ve pratik etkinliklere iyaret eder.
Bu bakìm dan, postmodern felsefe, ya da postmodernizm genel olarak modern felsefe diye adlandìrìlan
felsefenin karekteristik özelliklerini ve düyünüy biçimlerini reddeden bir perspektifle ortaya çìkmaktadìr.
Postmodernist olarak adlandìrìlan ya da kendilerine postmodernist diyen filozoflarìn modern felsefenin
düyüncelerini ve düyünüy biçimlerini reddetmelerinin nedeni ise, onun birtakìm sìkìntìlarì ya da
problemleri oldugu, bu problemlerin modernizm içinde kalìnarak çözülemeyecegi yeklindeki bir
düyüncedir. Böylece, yeni bir perspektif olarak modernizmin karyìsìna konulan Postmodernizm, bu
problemlerden bir kurtuluy umudu olarak sunulmaktadìr. Bu yeni perspektifin hangi alanda sözü edilirse
edilsin, o alanda modernizmin sìkìntìlarìnì gösteren ve post modernizmin bu sìkìntìlara getirdigi olasì
çözüm önerilerini sunan çalìymalarla karyìlaymaktayìz. Bu nedenle bu yazìda a) "postmodernizm,
modernizmde ne tür sìkìntìlar görüyor?¨ ve b) "bu sìkìntìlarì nasìl gidermeye çalìyìyor?¨ sorularìnìn
cevabì çerçevesinde, modern ve postmodern felsefi geleneklerin özü -dolayìsìyla, her biri farklì
problemler üzerinde durdugu halde, belirli filozoflara modern ya da postmodern dememizin nedenleri-
araytìrìlacak, daha sonra bu bilgiler ìyìgìnda postmodernizmin ile Marxizmin aynì bileyimde yer alìp
alamayacagì ele alìnacaktìr.
MODERNÎZM
Postmodernizmin, modernizmden ne tür sìkìntìlar gördügü? sorusuna, ancak modernizmi yekillendirdigi
düyünülen karakteristik özelliklerin belirlenmesiyle cevap verilebilir, çünkü postmodernizm, modernizmin
özünde oldugunu varsaydìgì sìkìntìlarìn, onun temel özelliklerinden kaynaklandìgìnì ileri sürmektedir.
Öyleyse, modernizmin karakteristik özellikleri nelerdir?
Postmodernistlerin, modernizmin belirleyici özellikleri olarak öne sürdükleri noktalara bakìldìgìnda, bazì
genel kavramlarì ön plana çìkardìklarì görülmektedir. Bunlar, düzen', yapì', hakikat',
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y5.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:08
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y5.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:08
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

ÖLÜMÜNÜN YÜZÜNCÜ YILINDA NÎETZSCHE VE FELSEFESÎ
Mustafa Günay

Filozof Olarak Nietzsche
Nietzsche(1844-25.8.1900) yayamì bakìmìndan 19. Yüzyìla, felsefesi ve yol açtìgì etkiler bakìmìndan ise
hem 20. yüzyìla hem de gelecege aittir. Gelecek' kavramì ve insanìn gelecegi' sorunu, onun
üzerinde en çok durdugu sorunlarìn bayìnda gelir. Nietzsche, çok yönlü bir insandìr: filolog, yazar,
filozoftur. Ama aynì zamanda yairdir. Hemen hemen bütün eserlerinde düyünsel yön ile edebi/sanatsal
yönlerin iç içe geçmiy oldugunu saptayabiliriz. Nietzsche'de felsefi ve estetik ögeler sürekli birlikte,
birbirini gerektiren bir biçimde bulunur. Yani felsefe ile yiir arasìndaki iliyki, onun insan anlayìyìyla
bagìntìlìdìr. Nietzsche insanì, yayama eylemleri içinde gerçekleyecek, ortaya çìkacak bir yetkin varlìk
(bütünlük) olarak düyündügü için, bu bütünlügün gerek oluymasìnda gerekse kavranìlmasìnda hem
akìlsal (felsefi) hem de coykusal (estetik) boyutlar ayrìlmaz biçimde birbirine baglìdìr.
Însan ve kültürle ilgili problemler baylìca ilgi konusunu oluyturdugu için, onu bir kültür filozofu olarak
görebiliriz. Bir kültür filozofu olarak Nietzsche, tüm yayamì boyunca, bir insan ve kültür felsefesi
oluyturmuytur. (Bu felsefe ugrayìnda özellikle nihilizm problemiyle bir hesaplayma ve yine bununla
bagìntìlì olarak üstinsan kavramì ve düyüncesinin iylenmesi söz konusudur.) Onun felsefesi aynì
zamanda bir kültür eleytirisi olma özelligini tayìmìytìr. Nietzsche'nin Avrupa kültürünün en güçlü
eleytiricilerinden biri sayìlmasì da, haklì nedenlere dayanmaktadìr. Çünkü onun kadar kendisiyle,
toplumuyla, tarihiyle ve kültürüyle cesur bir yekilde hesaplaymayì deneyen kimse pek olmamìytìr. Avrupa
kültürü ve felsefesinin karyìmìza çìkan en önemli sorunlarìndan biri ve belki de baylìcasì olan nihilizmden
kurtulmak için, aslìnda ona neden olan yeylere sarìlma egiliminin agìr basmasì da, insanlarìn, gerçek
anlamda nihilizmle hesaplaymayì göze alamadìklarìnìn göstergesidir.
Nietzsche'nin adìyla birlikte çogu insanìn aklìna ilk gelen baylìca bazì kavram ve deyimler mevcuttur:
iyinin ve kötünün ötesi , degerlerin yeniden degerlendirilmesi , tanrìnìn ölümü ,
üstinsan , güç istemi vb. Gerçekten de bu ve benzeri kavramlar/sözcükler Nietzsche'nin tüm
yapìtlarìnda sìkça yer alìrlar. Ancak insanlarìn belleginde iz bìraktìgì anlayìlan bu kavramlarìn her zaman
dogru biçimde ya da filozofun öngördügü biçimde anlayìlmìy oldugunu söylemek de mümkün
görünmemektedir. Yani Nietzsche'nin yanlìy anlayìlmasì da söz konusudur. Özellikle üstinsan
anlayìyìnìn çarpìtìlmasì, fayist bir ideolojiye malzeme yapìlmasì söz konusudur. Üstinsanìn ortaya
çìkmasìnì bekleyen Nietzsche, nasyonal sosyalizmin yol açtìgì soykìrìmdan degilse de, felsefi
yanìlgìlarìndan bir ölçüde sorumlu tutulabilir.(1)
Nietzsche'nin Felsefe Anlayìyì
Bazì filozoflar nüfuzlarìnì korumak amacìyla bilimin arkasìna saklanìrlar. Nietzsche ise, felsefenin bilim
yapìlmasìna karyìdìr. Ona göre, asìl felsefe problemi: hala filozoflar var mì? olabilir mi? sorusudur.
Çünkü filozof bir birey olarak, bir yaratìcì olarak varolabilir. Nietzsche'ye göre, filozoflarìn tarih
duygusundan yoksun olmalarì, bu ezeli hatalarì, onlarì öncesiz-sonrasìz olgularì ve mutlak hakikatleri
aramaya yöneltmektedir. Felsefenin gerçek karakterini Nietzsche yöyle tanìmlar: felsefe ancak kendine
özgü bir tasarìma göre dünyayì yaratabilir. Felsefenin gerçek karakterinin anlayìlmasì sonucunda,
öncesiz-sonrasìz degerler veya hakikatlere olan inancìn yìkìlmasì da söz konusudur. Buna baglì olarak
kavramlar ve tin alanìna ait olan heryey, oluy içinde görülmeye baylanìr. Bu konuda Nietzsche yunlarì
söyler: "sözde sorunlar üstüne düyünmedim, -harcamadìm kendimi. (..) Tanrì" ruhun ölmezligi ,
kurtuluy , öte dünya , daha çocukken bile ne dikkatimi, ne de vaktimi verdigim kavramlar hepsi,
-belki de bunlar için yeterince çocuksu olmadìm hiç. (2)
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y11.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:11
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y11.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:11
2 Yìl: 200ayu Sayi:2 Yil Sayi:2 Yil:2005

Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim


Postmodern(izm)ite'yi Anlamak
Anlamak
Bu yazìnìn ve eyligindeki tablolarìn, dergimizin ikinci sayìsìnìn kapak konusu olan
~Postmodernizm¨ üzerine yapìlacak okumalara yardìmcì olacak bir ~okuma atlasì
denemesi¨ olarak algìlanmasìnì öneriyorum.
Moderniteyi, birbirleriyle etkileyimli tüm alanlarì içeren, dünyayì algìlama ve
anlamlandìrma ve dönüytürme edimi olarak nitelendirirsek, postmoderniteyi de bu süreçle
baglantìlì eleytirel ve tepkisel yaklayìmlar olarak okuyabiliriz.
Modernite- postmodernite iliykisi ve süreci oldukça tartìymalìdìr. Konu üzerinde düyünce
üretenler, kendi dünya görüy ve duruylarì baglamìnda farklì yorumlar yapmaktadìr.
Bizim gibi uzak cografyalardan bu tartìymalarì izleyerek anlamaya çalìyanlar için durum
daha da karmayìktìr. Ayrìca konu, bazì durumlarda ideolojik alanda slogan söylemlerle
dillendirildiginden, olan biten üzerine yeni anlam katmanlarì birikmektedir. Her yeye
karyìn postmodern yaklayìm, yorum çoklugunu savunduguna göre, kendi bakìyìmìzì
temellendirme özgürlügümüzü kullanarak ilerleyebiliriz.
Olup bitenlerin anlayìlmasìnda karyìlayìlan güçlüklerden birisi de, modernite-
postmodernite iliykilerindeki iç içe geçen alanlarda görülen, çakìyma, birleyme ve
çeliykilerdir. Ayrìca kavramsal belirsizlikler de söz konusudur. Dergimizde yer alan
~Postmodern(ite)izm Kavramlar ve Görüyler¨ baylìklì deneme bu zorlugu aymak için
tasarlanmìytìr.
~Modern ve Postmodern¨ üzerine yapìlan yorumlarda hep, açìk kapìlar bìrakìlmaktadìr.
Postmodernite'nin kendi dogasìndan kaynaklanan, nereye gidecegi belli olmayan süreç
konusunda ucu açìk metinler, yazarlara güvence saglamaktadìr. ( Bu aynì zamanda
postmodern bir yaklayìmdìr da.)
Elimizde iki yumak var. Modernizm yumagìnda ipin ucundan yakalarsanìz, iyi kötü
yumagì sonuna kadar bir makaraya sarabilirsiniz. Bu iplik tek renkli olmakla beraber
yine de, ton farklìlìklarì karìyìklìk yaratabilir. Postmodern yumakta durum farklìdìr.
Îplik sìk sìk kopar. Yeni bir uç bulmak için çaba gerekir. Zorluk, kopukluklarìn çok
olmasìndan ve farklì renklerde ipligin birbirine dolaymasìndan kaynaklanìr. Arada
modern yumagìn iplik rengine de rastlarsìnìz. Bazen istenmeyen dügümlerle
karyìlayìrsìnìz. Onlarì çözmeden birlikte makaraya sarmanìz, postmodernistlerin istedigi
bir yeydir aslìnda.
Postmodernite(izm) yumagìndaki iplikleri görmeye çalìyalìm. Postmodernlik terimi ve
türevleri çok geniy alanlarda kullanìlmaktadìr. Kullanìldìgì alanla baglantìlì olarak
::Postmodern(izm)ite'yi Anlamak:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y6.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:08
::Postmodern(izm)ite'yi Anlamak:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y6.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:08
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim

Postmodernizm: "Modernizm"in Kimlik Kaybì
Gökçen Yayayan
Postmodernizmin, basit ve dogrudan tanìmìnì yapmak olanaksìzdìr. Bu kavram, 1960'lì yìllardan itibaren
kullanìlmìytìr. Önce edebiyatta, 1970'li yìllarda mimaride kullanìlmìy, 1979'da 1ean François Lyotard'ìn
"Postmodern Durum" adlì kitabìyla bir tartìyma baylanmìytìr. (Özkan, 2001) Postmodernizm; Kuzey
Amerika'nìn Kìta Avrupa'sìndan evlat edindigi, agìrlìklì olarak Fransìz ve Alman kökenli bir çocuktur.
Postmodernizme asìl esin veren filozoflar Nietzsche ve Heidegger'dir. (Kìlìç, 2002) Lyotard'a göre
postmodernizm, günümüz batì medeniyetinin genel bir durumunu adlandìrìr. Postmodern durum, büyük
meyrulaytìrma anlatìlarì nìn artìk inanìlìr olmadìgì bir durumdur. Büyük anlatì ibaresiyle kastettigi
yey, heryeyden önce, köprü oluyturucu tarih felsefeleridir. (Kellner, 1988) Bu düyünsel mirasa ragmen
postmodernizmin en sert eleytiricileri çagday Alman filozoflarì, özellikle de 1ürgen Habermas'dìr.
Postmodernist aydìnlar olumlayìcìlar ve yüpheciler olarak ikiye ayrìlìrlar. Olumlayìcìlar modernizme
karyìt olsalar da, onun her düyüncesini yabana atmazlar; yüpheciler ise modernizmin en küçük ayrìntìsìna
bile karyì çìkìp radikal tavìrlar takìnìrlar (P.M. Rosenau; 1998 ). (Kìlìç, 2002) Modernizmin görünüyte
güvenilir olan güvenli alanlarì, postmodernizm ile geçersiz hale gelir. Postmodernizm, Aydìnlanma
sonrasì düyüncesinin tüm temel akìmlarìndan radikal olarak kopuy saglar. (West, 1996:305)
Modernizm, Aydìnlanma felsefesiyle ortaya çìkan; insanlìgìn içinde bulundugu bagnazlìktan,
hurafelerden, geri kalmìylìktan kurtarmayì amaçlayan; toplum bilimlerinde insan uygarlìgìnìn genellikle
sanayileyme ve laikleyme aracìlìgìyla ugradìgì ekonomik, siyasal ve toplumsal bir dönüyümdür ve ilerleme
olgusunu temel alarak insanlìgìn gittikçe daha iyi ve üstün amaca dogru hareket ettigini kabul eder.
Modern çaglarda her alanda ortaya çìkmìy olan dogrular, kuramlar, sistemler tartìyìlmaz nitelige
bürünmüy, bireysellikler, bireysel nitelikler bu sistemler içinde eridigi için ön plana çìkamamìylardìr. Bu
sistemlerin baglayìcìlìklarì nedeniyle, herkes zorunlu olarak benimsemiytir. Modern dönemlerde ayama
ayama her alan kurumsallaytìrìp bilim, ahlak ve sanat, yayam dünyasìndan kopmuy, özerk, otoriter alanlar
durumuna getirilmiytir. Biliysel araçlar, ahlaksal-kìlgìsal-estetik anlatìm ve uslamlama yapìlarì, özel
uzmanlarìn denetimi altìna girmiytir. Ortaçagda Tanrì'nìn-dinin kullugunda olan insan bu kez, modern
çagìn yücelttigi olgularìn, otoritelerin kulluguna soyunmuy, bilim adamì, ussallìgìn temsilcisi haline
gelmiytir. Modernizmin dayattìgì bu gerçeklik anlayìyìyla, kurumlar ve bireyler arasìnda sìnìrlandìrìcì
usçulukla çözülemez karyìlìklì bagìmlìlìklarìn oluytugu tek biçimleytirici sìra düzenleri/uzamlar, olgular
yaratìlmìytìr.
Modernizmde, bilim bilgisinin kültür ve gelenekten bagìmsìz ve öznellikten arìnmìy olduguna inanìlìr. Bu
bilgi kiyiden kiyiye, toplumdan topluma ya da kültürden kültüre degiymez. Nesnel ve evrenseldir.
Kültürler ve özneler üstüdür. Bir bilgi formu olarak, entelektüel disiplinler hiyeraryisinde yeri en üst
basamaktìr; sanat, din, ahlak, felsefe gibi disiplinlerin yeri ise daha alt basamaklardadìr. Din ve gelenek,
gerçeklige ulaymayì engelleyen bir hurafeler ve ön yargìlar yìgìnìdìr. Pozitivizm, kültür, etik, din, yayamìn
anlamì, felsefe gibi konularì ussal söylemin dìyìnda bìrakmìy ya da bunlar üzerinde konuymayì
anlamsìzlaytìrmìytìr. Çünkü bu konularda nesnel, matematiksel, mantìksal uslamlama yapìlarak bir
uzlaymaya varìlamayacagì gibi tersine, bu konularda uzlaymazlìga düyülmektedir. (Kale, 2002)
Bununla birlikte, aydìnlanma çagì, bilime-akla duydugu sonsuz güven dolayìsìyla ve bilim aracìlìgìyla
insanlarìn her sorununu çözmeyi adeta onlara yeryüzünde bir cennet kurmayì vaat etmiytir. Birçok
geliymeye ragmen, öncelikle Îkinci Dünya Savayì ve ardìndan Nazi rejiminin neden oldugu kitlesel
kìyìmlar; daha sonra soguk savay yìllarìnda süper güçler arasì silah yarìyìnìn yarattìgì nükleer tehdit ve
topyekûn yok olma korkusu, batì insanìnda, batì kültür ve uygarlìgìnda özellikle endüstri devrimi ile
ortaya atìlan ve uygarlìgìn sürekli daha iyiye dogru gittigi düyüncesine inançsìzlìgì getirmiytir. Gerçi bu
eleytiriler, II. Dünya Savayì öncesi, önemli temsilcileri Horkheimer, Adorno ve Marcuse olan Frankfurt
okulu tarafìndan da yapìlmìytìr (Bugün bu okulun en önemli temsilcisi 1urgen Habermas'tìr.). Habermas;
dile dayalì bir uzlayìmì gündeme getirir. Ona göre modernlik hala bitmemiytir, tamamlanmamìy bir
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y8.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:09
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y8.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:09
Sayi:2 Yil:2005
Ana Sayfa Kitaplik Eski Sayilar Bulmaca Forum Site Íletiçim


$iir
M.Gül ÖZGEÇ

$iir
hep o gelirdi bana
karanlìk sokaklarca
gövdesine sarìlmìy bir büyü
ardìnda tarlasì hep papatya
saçlarì yìldìzlarì dolamìy
penceremde ilk çiçek
yayadìgìm yeri tayìr odalar
hep o gelirdi bana,
oda oda
kah bir kìrlangìç sevincinde
zamanla düyünü terk eden
kah bir kapì gìcìrtìsì
kocaman sevilir yine de
dagìnìk dolayìr zaman
fark etmez kimse yüzünü
hep o gelirdi bana
gülden hesap sormaya
buruk bir erinç kalìr kilimde
tozlarìyla dagìnìr öyküsü
hep o gelirdi bana
öykü öykü...




Felsefe Ekibi SOLÍS'in saglamìy oldugu hosting hizmeti ile sizlere ulaymaktadìr.
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y15.html
1 -~ 2 19.11.2008 19:13
::FELSEFE EKIBI DERGI:: http://www.IelseIeekibi.com/dergi2/s2¸y15.html
2 -~ 2 19.11.2008 19:13

You might also like