You are on page 1of 6

TÜRK DIŞ POLİTİKASI

Lozan Barış Antlaşması, Türkiye ile itilaf Devletleri arasında eşit şartlara göre yapılmıştır. Bu antlaşma,
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinin temelini oluşturmuştur. Böylece Türkiye, dünya devletleriyle yeni bir
siyasi ve hukuki düzen kurmuştur. Bu düzen, siyasi yönüyle günümüzde de devam etmektedir.
Lozan Barış Antlaşması’nın ardından stratejik önemi artan Türkiye sağlam temellere dayalı bir dış politika
izlemeye başlamıştır. Bu yeni dönemde Atatürk’ün söz ve düşünceleri dış politikaya yön vermiştir. Bu
politika, her şeyden önce ülke sınırlarını korumaya dayalıdır. Türkiye, yeni toprak kazanma amacında
olmamış, komşularıyla barışın korunması için çalışmıştır. Türkiye, uluslararası toplantılar ve ziyaretlerle
dünya devletleri ile iyi ilişkiler kurmuştur.

Dış Politikamız Şu Esaslardan Oluşmaktadır


Barışçıdır: Türkiye, Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi çerçevesinde, devletlerarası sorunların
çözümünde eşitliğe dayanan dostluklar ve ittifaklar kurmayı amaçlar.
Bağımsızdır: Ülkemiz bağımsızlığını her şeyin üstünde tutarken, diğer devletlerin dış politikalarından ve
yönetim sistemlerinden etkilenmez.
Gerçekçidir: Dış siyasette Türkiye dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmeleri göz önünde bulundurarak
gerçekleştirmeyi amaçladığı hedeflere yönelir.
Hukuka Bağlıdır: Devletlerarasındaki meselelerin hukuki yollardan, diplomasi yoluyla ve eşitlik ilkesi ile
çözümlenmesi, Türkiye’nin benimsediği bir yoldur.
Milli Güce Dayalıdır: Türkiye, ülke menfaatlerini ve kendi halkını dikkate alan, bilim ve teknolojiyi rehber
kabul eden milli bir dış politika takip eder.

Lozan Barış Antlaşması’nda çözümlenemeyen meseleler nelerdir?


Yabancı Okullar sorunu( Fransa- İngiltere)
Musul meselesi (İngiltere)
Nüfus Mübadelesi (Yunanistan)
Boğazlar meselesi (Boğazlar komisyonu)
Hatay meselesi (Fransa-Suriye)

Yabancı Okullar Türkiye’ye Bağlanıyor


Atatürk, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında yabancı okulların zararlı faaliyetlerini yakından
görmüştü. Bu nedenle meseleyi Lozan Barış Görüşmeleri’nde bir çözüme kavuşturmak istiyordu.
Lozan Barış Antlaşması’nda yabancı okulların Türk hukuk kurallarına uymak şartı ile çalışabilecekleri
kararı alınmıştı. Türk Hükümeti, daha sonra bu okulların çalışmalarını milli menfaatlerine uygun olarak
yeniden düzenledi. Buna göre Türkçe dersi yanında tarih ve coğrafya dersleri de Türk öğretmenlerce,
Türkçe olarak okutulacak ve okullar Türk müfettişler tarafından denetlenecekti.
Alınan bu kararlar, başta Fransa ve İngiltere olmak üzere yabancı devletlerin tepkisine yol açtı. Tüm
tepkilere rağmen olayı bir içişleri meselesi olarak değerlendiren Türkiye, aldığı kararın arkasında
durdu. Daha sonra da kurallara uymadığı için pek çok yabancı okulu kapattı. Geri kalan okullar, kapatılma
tehlikesi karşısında, alınan kararlara uymak zorunda kaldı. Böylece Türkiye bu sorunu bağımsız bir devlet
olarak kendi kanunları çerçevesinde çözümlemiş oldu.

Musul Hangi Devletin Olacak?


Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra toplanan Lozan Konferansı’nda Türk heyeti, Musul’daki nüfusun
çoğunluğunu Türklerin oluşturduğunu ortaya koyarak bölgenin Türkiye’ye bırakılması gerektiğini söyledi.
İngilizler ise bölgenin, sömürgeleri durumundaki Irak’a ait olduğunu iddia ettiler.
Türkiye ile İngiltere bu konuda anlaşamayınca Musul sorununun Lozan Konferansı’ndan sonra,
Türkiye ile İngiltere arasında dokuz aylık bir sürede yapılacak görüşmelerle çözümlenmesi kararlaştırıldı. Eğer
bu ikili görüşmelerde sonuç alınamazsa mesele Milletler Cemiyetinin vereceği karara göre çözümlenecekti.
Bu süreçte Türkiye ile İngiltere arasında İstanbul’da gerçekleşen görüşmelerde sonuç alınamadı. Bu nedenle
konu Milletler Cemiyetine taşındı. Türkiye’nin henüz üyesi olmadığı Milletler Cemiyeti, İngiltere’nin etkisiyle
bölgenin Irak’a bağlanması kararını aldı. Türkiye, başta bu haksız kararı kabul etmek istemedi. Musul
Sorunu’nu çözebilmek için bir askeri harekata girişmeyi düşündü. Ancak iç (Şeyh Sait İsyanı) ve dış

Hazırlayan : Mehmet ABLAK


gelişmeler Türkiye’yi zor durumda bıraktı. Yeni bir savaş çıkmasını istemeyen Türkiye, İngiltere ile
anlaşma yoluna gitti. 5 Haziran 1926 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması’yla Musul, İngiltere’nin
mandası altındaki Irak’a bırakıldı. Buna karşılık 25 yıl süreyle Irak’ın petrol gelirlerinden %10’luk bir
pay Türkiye’ye verilecekti.

Yunanistan ile Nüfus Mübadelesi


Lozan Barış Antlaşması’na göre, Türkiye’deki Rumlarla, Yunanistan’daki Türkler mübadele (değiş tokuş)
edilecekti. Yalnız İstanbul’da yaşayan Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler mübadele dışında kalacaktı.
Bunun için Türk ve Yunan temsilcilerinden oluşan bir komisyon, 1923 yılında çalışmalarına başladı. Ancak
Yunanistan, İstanbul’a ne zaman yerleşmiş olduğuna bakılmaksızın bütün Rumların mübadele dışında
tutulmasını istedi. Bu, İstanbul’da önemli bir Rum nüfusun kalması anlamına geliyordu. Bu istek, iki taraf
arasında anlaşmazlığa sebep oldu.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in dostluk girişimleri ve Balkanlarda bir ittifak sistemi kurma gayretleri,
Türkiye ve Yunanistan arasında mübadeleden kaynaklanan sorunların aşılmasına yardımcı oldu. 10 Haziran
1930 tarihinde yapılan anlaşma ile mübadele meselesi çözüme bağlandı. Geldikleri tarih ne olursa olsun
İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türkleri yaşadıkları yerde etabli (yerleşmiş) sayıldı.

Boğazlarda söz Türkiye’nin


Tarih: 20 Temmuz 1936 Yer: İsviçre’nin Montrö şehri
Taraflar: Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalayan Türkiye, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Japonya,
Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Yunanistan
Türkiye’nin imzaladığı Lozan Barış Antlaşması da Boğazlar bölgesinde Türkiye’nin egemenliğini
kısıtlamaktaydı. Bu antlaşmanın hükümlerine göre Boğazlar askerden arındırılmış, bölgenin kontrolü için de
uluslararası bir komisyon kurulmuştu.
Silahtan arındırılmış Boğazlar 1 930’lu yıllardan itibaren gerginleşen ve silahlanma yarışının başladığı
uluslar arası ortamda savunmasız durumdaydı. Boğazların güvenliğini sağlayacak Milletler Cemiyeti gücünü
giderek yitirmeye başlamıştı. Avrupa’da yeni bir savaş bekleniyordu. Bu ortamda Türkiye, Boğazların
silahsızlandırılmasının kendi güvenliği açısından oluşturduğu sakıncaları gündeme getirmeye başladı. Türkiye,
güvenliği için Boğazlar bölgesini silahlandırmayı ve buralarda askeri kuvvet bulundurmayı ve Boğazlar
Komisyonu’nun kaldırılmasını istiyordu.
Türkiye’nin talebiyle toplanan Montrö Konferansı’nda yeni bir Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. Bu
sözleşmeye göre;
1. Boğazlar Komisyonu kaldırıldı, Boğazların savunulması Türkiye’ye bırakıldı.
2. Boğazlardan geçiş, Türkiye ile Karadeniz’de kıyısı olan devletlerin güvenliğini tehdit etmeyecek şekilde
düzenlendi.
3. Ticaret gemilerine tam bir geçiş serbestliği tanındı. Savaş gemileri için geçiş sözleşme hükümleri ile
sınırlandırıldı.

HATAY TÜRKİYE’YE KATILIYOR


Türkiye, Sakarya Savaşı’nın kazanılmasından sonra Fransa ile 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara
Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşma ile Hatay, bazı koşullarla Fransa’nın mandası altındaki Suriye’ye
bırakıldı. Buna göre: Fransa, bölgede özel bir yönetim kuracak ve Türk kültürünün gelişmesine engel
olmayacaktı. Lozan Antlaşması’nda da Ankara Antlaşması hükümleri aynen kabul edildi.
Fransa 1936 yılında Suriye’nin bağımsızlığını tanıyınca Türkiye de Hatay’ın bağımsızlığı için harekete
geçti. Konu, Milletler Cemiyetine taşındı. Türkiye’nin bu kararlı tutumunu gören Milletler Cemiyeti, Hatay’a,
iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Suriye’ye bağlı bir statü tanıdı. Ancak Türkiye’nin istediği Hatay’ın
tam bağımsızlığıydı.
Avrupa’da savaş tehlikesinin de büyümesiyle Fransa, Doğu Akdeniz’in güvenliğini düşünerek Hatay meselesi
için Türkiye ile görüşmeyi kabul etti.
Türkiye ve Fransa arasında 4 Temmuz 1938 tarihinde bir dostluk antlaşması imzalandı. Hatay’ın bağımsızlığı
bu iki devletin güvencesi altına alındı; Aynı gün Türk askerleri Hatay’a girdi.
24 Ağustos 1938 tarihinde Hatay’da seçimler tamamlandı. 2 Eylül’de toplanan Hatay Meclisi bağımsız devlet
için “Hatay Cumhuriyeti” adını kabul ederek cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen ’i seçti.

Hazırlayan : Mehmet ABLAK


Hatay Millet Meclisi, 23 Haziran 1939 tarihinde Türkiye’ye katılma kararı aldı. 7 Temmuz 1 939’da
Hatay, Türkiye’nin bir vilayeti haline geldi.
NOT: Atatürk’ün ölmeden önce uğraştığı en son mesele Hatay meselesidir.
NOT: Atatürk “Kırk yıllık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” diyerek Hatay konusundaki
kararlılığını ortaya koymuştur. Hatay’ın Anavatana katılması Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü kanıtlar.

TÜRKİYE MİLLETLER CEMİYETİNDE


Türkiye, Lozan’da halledilemeyen sorunlarının çözümünde barışçı bir siyaset izlemiştir. Komşularıyla iyi
ilişkiler kurmuş olan Türkiye, savaşı hukuken yasaklayan Briand Kellog (Bırayn Kelog) Paktını da
imzalamıştır. Ülkemizin bu çabaları, barışı korumak amacını taşıyan Milletler Cemiyetinin dikkatini çekmiştir.
Milletler Cemiyeti, Türkiye’yi bünyesine dahil etmek istemiş, ancak ülkemiz 1932 yılına kadar cemiyete
girmek istememiştir. Bu düşüncede, cemiyetin Musul meselesindeki taraflı tutumu etkili olmuştur.
Şartların değişmesiyle Atatürk, “ancak davet edildiğimiz takdirde” ülkemizin cemiyete üye olabileceğini
söylemiştir. 0,Türkiye’nin saygınlığı için bunu çok önemli görmüştür. Sonunda İspanya’nın teklifi,
Yunanistan’ın da desteği ile Türkiye, Milletler Cemiyetine davet edilmiştir. Türkiye, 18 Temmuz 1932
tarihinde Milletler Cemiyetine üye olmuştur.

KOMŞULARIMIZLA İŞ BİRLİĞİ
BALKAN ANTANTI(9 ŞUBAT 1934)
II.Dünya savaşı tehlikesi, Türkiye’nin öncülüğünde Balkan devletlerini bir araya getirdi. 9 Şubat 1934
tarihinde, Türkiye, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan arasında Balkan Antantı imzalandı. Bu
antantla taraflar, sınırlarının karşılıklı olarak korunmasını karara bağladılar.

SADABAT PAKTI(8 TEMMUZ 1937)


İtalya’nın Habeşistan’a saldırması ve Orta Doğu üzerindeki emelleri, bölge devletlerinin iş birliğini
hızlandırdı.
Türkiye’nin önderliğinde İran, Irak ve Afganistan arasında 8 Temmuz 1937 tarihinde Sadabat Paktı
imzalandı. Pakta göre taraflar birbirlerinin sınırlarına saygı gösterecek, bölgesel barışı koruyacaklardı.

ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
Atatürk’ün sağlığı, 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Atatürk, karaciğerindeki rahatsızlığın teşhis
edilmesine rağmen yoğun bir tempoyla çalışmaya devam etti. Dinlenmesi gerekirken 1938 yılı Mayıs ayında
Hatay davasına destek vermek için, Mersin’e gitti. Bu gezi Atatürk’ün hastalığının artmasına sebep oldu.
İstanbul’a döndükten sonra da hastalığı giderek şiddetlendi. Atatürk vasiyetini yazarak kendisine ait İş
Bankası hisselerinin gelirinden Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumuna pay tahsis etmiştir.
8 Kasım günü derin bir komaya giren Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü sabah 09.05’te
Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.
Atatürk’ün naaşı 20 Kasım’da Ankara’ya getirildi. Ertesi gün yapılan törenin ardından Etnografya
Müzesi’ndeki geçici kabrine kondu.
Atatürk’ün vefatından sonra, onun ölümsüz kişiliğine yaraşır bir anıtkabir yapılması kararlaştırıldı.
Anıtkabir’in yeri için Ankara’nın her tarafından görülebilen Rasattepe bölgesi belirlendi. Türk milletine
gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmayan Atatürk’ün yıllar önce Rasattepe için söylediği “Bu tepe
ne güzel bir anıt yeri” sözü bu seçimde etkili olmuştur.
Anıtkabir’in inşası için 1941 yılında uluslararası bir proje yarışması açıldı. Yarışmaya 49 proje katıldı ve
bunlar arasından Emin Onat ile Orhan Arda’nın ortak projesinin uygulanmasına karar verildi.
1944 yılında yapımına başlanan Anıtkabir 1953 yılında tamamlandı. 10 Kasım 1953 tarihinde,
Atatürk’ün naaşı, geçici kabri olan Etnografya Müzesi’nden törenle alınarak ebedi istirahatgahı
Anıtkabir’e defnedildi.

Hazırlayan : Mehmet ABLAK


ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI  Avrupalı devletler kapitülasyonlar aracılığıyla Osmanlı
TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI Devleti'nde pek çok farklı okullar açmışlar ve çeşitli haklara
Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri sahip olmuşlardır.
 Siyasi ve ekonomik bağımsızlığın korunması  Bu okullar, zamanla Osmanlı Devleti'ne karşı bazı zararlı
 Milli çıkarların korunması faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır.
 İttifaklara önem verilmesi  Lozan Barış Antlaşması'yla; bu okullarla ilgili tek yetkili
 Devletlerin eşitliği prensibine uyulması kurumun TBMM olmasına karar verilmiş ve bu okulların eğitim
 Yurtta Sulh, cihanda sulh prensibinin gerçekleştirilmesi sistemini düzenleme yetkisi TBMM'ye verilmiştir.
1923-1930 DÖNEMİ  3 Mart 1924 tarihinde Tevhidi-Tedrisat Kanunu'nun
■ Türkiye'nin dış politikası, Lozan'dan geriye kalan sorunların çıkarılmasıyla tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır.
çözülmesine ve Lozan'da alınan kararların uygulanmasına yönelik  Lozan'da yabancı okulların Türk milli eğitim sistemine bağ-
olmuştur. lanması kararlaştırılmış, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile de bu
1923-1930 döneminde; Musul sorunu, dış borçlar, yabancı okullar ve durum pekiştirilmiştir.
nüfus mübadelesi konuları Türkiye'nin dış politikasında belirleyici  Fransa ile papalık yabancı okullarda Türk öğretmenlerin görev
olmuştur. yapmasına ve bazı derslerin Türkçe okutulmasına karşı çıktılar.
IRAK SINIRI VE MUSUL MESELESİ  Türkiye, bu sorunun kendi iç meselesi olduğunu bildirdi. Bu
 Lozan Barış Antlaşması'yla Musul sorunu çözüme okullarda tarih, coğrafya, Türkçe derslerinin Türk öğretmenlerce
kavuşturulamamıştır. Türk Hükümeti, Musul halkının çoğunun okutulması, Türk müfettişlerince denetim yapılması ka-
Türk olmasından dolayı Musul'un kendisine bırakılmasını rarlaştırıldı.
istiyordu. NÜFUS MÜBADELESİ (NÜFUS DEĞİŞİMİ) SORUNU
 İngiltere ise bölgenin zengin petrol yataklarına I sahip olması ve  Nüfus mübadelesi Yunanistan'la aramızda sorun olmuştur.
ekonomik çıkarları dolayısıyla Musul« topraklarını bırakmak Lozan Antlaşması'na göre İstanbul Rumlarıyla Batı Trakya
istemiyordu. Türkleri hariç diğer Türk ve Rumların yer değiştirmesi
 Lozan'da Musul sorununun iki taraf arasında yapılacak karşılıklı kararlaştırılmıştı.
görüşmelerle halledilmesine karar verilmişti.  Yunanistan, özellikle İstanbul'da daha çok Rum
 İkili görüşmeler sırasında bir çözüm sağlanamamış ve durum bulundurmak istiyordu.
Milletler Cemiyetine götürülmüştü.  Sorun, Milletler Cemiyeti ve Lahey Adalet Divanı'nda da çö-
 İngiltere'nin uzlaşmaz tutumu üzerine Türkiye, bölgeye müdahale zümlenemedi
kararı almış, fakat bu sırada Şeyh Sait İsyanı'nın çıkması,  Türk-Yunan ilişkilerini bu durum gerginleştirdi.
müdahalenin gerçekleşmesini engellemişti.  Türkiye ile Yunanistan 10 Haziran 1930'da antlaşma yaptı.
 Sonuç olarak 5 Haziran 1926'da iki ülke arasında Ankara  İstanbul Rumlarının ve Batı Trakya Türklerinin yerleşme
Antlaşması imzalanmış ve Musul sorunu çözülmüştür.Türkiye, tarihlerine bakılmaksızın yerlerinde kalmaları kabul
Şeyh Said isyanıyla uğraştığı için gerekli askeri müdahalede edildi.
bulunamadı.
Ankara Antlaşması (1926)
 Atatürk'ün sağlığında Türkiye ile Yunanistan arasında
yakınlaşma doğdu.
 Türkiye ile İngiltere arasında yapıldı.
 Musul, İngiliz mandasındaki Irak'a verildi.  Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye'yi ziyaret etti.
 Musul'un petrol gelirlerinin % 10'u yirmi beş yıllığına Türkiye'ye  Türk - Yunan ilişkileri 1954 yılına kadar sürecek iyi ilişkiler
verildi. dönemine girdi.
 Türkiye beş yüz bin İngiliz sterlini karşılığı bu hakkından vaz-  1954 yılında ortaya çıkan Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan
geçti. ilişkilerinin yeniden bozulmasına neden olmuştur.
Önemi 1930-1939 DÖNEMİ
 Türk—İngiliz anlaşmazlığı sona erdi.  1929'da başlayan dünya ekonomik bunalımı liberal eğilimle-
 Musul'un kaybıyla Misak-ı Milli'den taviz verildi. re karşı tepkilere neden olmuş, otoriter rejimler güçlenmiştir.
 Musul’daki Türkleri koruyucu kararlar alınmadı. (Komünizm, Faşizm, Nazizm gibi)
DIŞ BORÇLAR SORUNU  Almanya ve İtalya'nın saldırgan politikaları Türkiye'nin dış
 Fransa ile aramızda sorun oldu. güvenliğini tehlikeye düşürmüş ve ittifak arayışlarına yönelt-
 Türkiye'den alacağı en fazla devlet olan Fransa, borçların al- miştir.
tın olarak ödenmesini istedi. TÜRKİYE'NİN MİLLETLER CEMİYETİ'NE GİRMESİ
 Türkiye ise borçların kağıt para olarak ve Fransız frangı şek- 18 Temmuz 1932
linde ödenmesini kabul ettirdi.  Cemiyet I. Dünya Savaşı'ndan sonra uluslar arası sorunları
 Türkiye borçların ana parasını 1954'e, faizlerini ise 1984'e barışçı yollarla çözümlenmesi için itilaf devletleri tarafından
kadar ödedi. kurulmuştur.
 1929'da başlayan dünya ekonomik bunalımı Türkiye'nin  Türkiye, dünya barışına verdiği önemi göstermek ve yurtta sulh,
borçlarını geç ödemesinde etkili oldu. cihanda sulh ilkesini gerçekleştirmek amacıyla Milletler
YABANCI OKULLAR SORUNU Cemiyeti'ne üye oldu.

Hazırlayan : Mehmet ABLAK


BALKAN ANTANTI - 9 Şubat 1934  İç işlerine karışmamayı,
 Dünya Savaşı'ndan sonra imzalanan antlaşmalar kalıcı bir barış  Ortak çıkarlar doğrultusunda dostluk ve iş birliklerini
sağlayamamıştır. geliştirmeyi kabul etmiştir.
 Avrupa'da devam etmekte olan silahlanma yarışı ve Almanya ile  Bu antlaşma ile Türkiye, doğu sınırlarının güvenliğini sağlamış
İtalya’nın yayılmacı politikaları Balkanları ve Orta Doğu'yu oldu.
tehdit etmekteydi. HATAY SORUNU VE SONUCU - 1939
 Bu gelişmeler karşısında Milletler Cemiyeti kuruluş amacına  1921 yılında TBMM ile Fransa arasında imzalanan Ankara
uygun olarak devletler arası anlaşmazlıkları çözmede etkisiz Antlaşmasıyla Hatay, Fransa mandası durumundaki Suriye
kalmıştır. sınırlarında kalmıştır.
 Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan,Yugoslavya ve  Ayrıca burada yaşayan Türklere geniş haklar tanınmış ve
Romanya arasında Balkan Antantı imzalanmıştır. bölgede özerk bir yönetim uygulanmıştır. Hatay'ın Türk
toprakları dışında kalması Misakı Millî’den taviz verildiği
 Bu antlaşmayla Balkan ülkeleri karşılıklı olarak sınırlarını
anlamına gelmekteydi.
güvence altına almayı ve çıkabilecek tehlike-leri birlikte
 Mustafa Kemal bu yüzden Hatay'ın anavatana katılması
önlemeyi amaçlamışlardır.
gerektiğini savunmuş ve çeşitli girişimlerde bulunmuştur.
 Bulgaristan Balkanlardaki emellerinden dolayı ittifaka katıl-
mamıştır.  M. Kemal Adana'da yaptığı bir konuşmada, "Kırk asırlık
 Arnavutluk ise İtalya'dan çekindiği için tarafsız kalmıştır. Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz." diyerek ileride
 Türkiye, Balkan Antantı'nı imzalayarak batı sınırını güvence Hatay'ın ana vatana katılacağının müjdesini vermiştir.
altına almıştır.  1936 yılında Fransa, Suriye'deki manda yönetimine son verdi
 Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine ittifak dağılmıştır. ve buralardan çekildi. Ancak Hatay'ın durumu belirsizliğini
korudu.
 Bunun üzerine Türkiye, Milletler Cemiyetine başvurarak
MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ – 20 Temmuz 1936 sorunun çözülmesini istemiştir.
 Lozan'da Boğazlar sorunu Türkiye'nin aleyhine çözümlen-  Türkiye ile Fransa arasında yapılan ikili görüşmelerden sonra
miş, tam egemenlik hakkı verilmemişti. Türkiye'nin önerdiği, "Hatay'ın geleceğini buradaki halkın
 Lozan Barış Antlaşması'nda Boğazların yönetiminin belirlemesi" ilkesi kabul edildi.
Türkiye'nin başkanlığını yapacağı uluslararası  Hatay'da bağımsız bir Türk devletinin kurulması
 komisyona verilmesi ve Boğazların her iki yakasında asker kararlaştırıldı.
bulundurmaması Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki egemenlik  Bir anayasa hazırlandı ve seçimler yapıldı. Ardından Hatay
haklarını sınırlandırmaktaydı. Bağımsız Cumhuriyeti kuruldu. (2 Eylül 1938).
 1930'lu yıllarda Almanya'nın hızla silahlanması, İtalya'nın  Misak-ı Milli'ye son katılan toprak Hatay'dır.
Habeşistan'ı işgali, Japonya'nın Mançurya'ya saldırması kar-  Bağımsız Hatay Cumhuriyeti'nin devlet başkanlığını Tayfur
şısında Milletler Cemiyeti hiçbir şey yapamadı. Sökmen yapmıştır.
 Türkiye'nin isteği ile İsviçre'nin Montrö şehrinde bir ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN, YURTİÇİ VE YURT
konferans toplandı. DIŞINDAKİ YANKILARI
 Konferansa katılanlar; Son Günleri ve Ölümü
 Türkiye - Yunanistan - İngiltere - Fransa - Sovyet Rusya  Atatürk'ün hastalığı ile ilgili ilk şikâyetleri 1937 yılında başladı.
-Yugoslavya - Japonya Fakat doktorlar bu hastalığın teşhisini uzun bir süre koyamadılar.
 İtalya 1938'de bu sözleşmeyi imzalamıştır. 1938 yılında Yalova Kaplıcalarına dinlenmek için gittiğinde
 Rusya'nın karşı çıkmasına rağmen İngiltere ve Fransa'nın kaplıcadaki doktor, Atatürk'ün hastalığının siroz olduğunu
desteğiyle Türkiye'nin boğazlardaki hakimiyeti kabul edildi. belirledi.
 Boğazlar komisyonu kaldırılarak yetkileri Türkiye'ye  Atatürk, ömrünün son yıllarında yoğun olarak Hatay sorunu ile
devredildi. ilgilendi.
 Ticaret gemileri serbest geçebilecekti.  Hataylılara yalnız olmadıklarını bildirmek ve Türk devletinin
 Boğazların iki yakasındaki askersiz yerlere asker yerleştirile- gücünü diğer ülkelere göstermek isteyen Atatürk, 1938 yılında
bilecekti. Mersin ve Adana gezilerine çıktı. Bu gezilerde ordunun
 Barış zamanında ticaret gemilerinin geçişine izin verilecek, tatbikatlarını ve geçit törenlerini hasta olmasına rağmen ilgi ile
 Savaş gemilerinin geçişine sınırlandırmalar getirilecek, izledi.
 Savaş durumunda Türkiye isterse Boğazları kapatabilecektir.  Geziden sonra Ankara'ya döndü. Hem tedavi olmak hem de
Önemi: dinlenmek için İstanbul'a gitti. Doktorlar onun sağlığına
 Boğazlar kesin olarak Türkiye'nin kontrolüne girdi. kavuşması için yoğun bir çaba harcadılar.
 Türkiye'nin Akdeniz'deki güvenliği artmıştır.  İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı yerine Savarona yatında kalmayı
 Boğazlar Sorunu, Misakı Millî'ye uygun bir şekilde çözüme tercih etti. Atatürk doktorların dinlenmesi yolundaki ısrarlarına
kavuşturulmuştur. rağmen ülke işleriyle ilgilenmeye devam etti.
SADABAT PAKTI (8 Temmuz 1937)  Hastalığın iyice ilerlemesi üzerine Dolmabahçe Sarayı'nda
 1935 yılında İtalya’nın Habeşistan'a saldırması, Akdeniz ve dinlenmeye alındı. Atatürk 2 Eylül 1938 tarihinde hasta
Ortadoğu güvenliğinin tehlikeye düşmesine neden olmuştur. yatağında yatarken Hatay'ın bağımsız bir devlet olduğu haberini
 Bu yüzden Balkan Antantı'na benzer bir antlaşmanın Orta alınca buna çok sevindi.
Doğu'da da gerçekleştirilmesi için faaliyetlere başlanmıştır.  Atatürk vasiyetnamesinde, malvarlığının büyük bir bölümünü
 Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı kendisi tarafından kurulan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil
imzalanmıştır. Kurumuna bağışladı.
 Bu antlaşmaya göre üye ülkeler;  Atatürk, cumhuriyetin ilanının on beşinci yıl dönümünü hasta
 Karşılıklı olarak birbirlerinin sınırlarına saygılı olmayı, yatağında geçirdi. Çok arzu ettiği hâlde, Ankara'ya gidip

Hazırlayan : Mehmet ABLAK


cumhuriyet törenlerine katılamadı (29 Ekim 1938). Türk  Bu büyük üzüntüye rağmen, devlet iş!erinde herhangi bir
ordusuna gönderdiği mesaj, dönemin başbakanı Celal Bayar aksamaya meydan vermemek en yakın silah arkadaşı İsmet
tarafından okundu. Bu mesajda, Türk ordusuna Kurtuluş İnönü, cumhurbaşkanı seçildi (11 Kasım 1938).
Savaşı'nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı teşekkür etti.  19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından cenaze
 Ayrıca Türk milletini ve cumhuriyeti, modern silahlarla namazı kıldırıldı. Daha sonra naaşı Yavuz Zırhlısı'na konuldu.
donanmış Türk ordusuna emanet ediyordu. Türk donanması ve yabancı gemilerin eşliğinde İzmit'e getirildi.
 1 Kasım 1938'de cumhurbaşkanı tarafından yapılması gelenek Buradan Ankara’ya gönderildi.
hâline gelen TBMM'nin yeni yılı açılış konuşmasını, Atatürk'ün  20 Kasım'da Ankara'ya getirilen cenazeyi binlerce insan
yerine yine başbakan yaptı. gözyaşları içinde karşıladı. Naaşı TBMM’de bir katafalka
 Atatürk'ün hastalığı, kasım ayının ilk haftasından itibaren normal konuldu. Ertesi gün yapılan devlet törenine binlerce
seyrinden çıkarak şiddetlendi.Nihayet korkulan an geldi ve vatandaşımızın yanı sıra, birçok sayıda yabancı devlet temsilcisi
Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 perşembe günü saat katıldı.Törenden sonra Atatürk'ün naaşı Etnografya Müzesinde
dokuzu beş geçe öldü. hazırlanan geçici kabre konuldu.
 Kara haber, memleketin her köşesini derin bir yasa boğdu. Ayrıca  Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi.
dünyada geniş bir yankı uyandırdı.

Hazırlayan : Mehmet ABLAK

You might also like