You are on page 1of 3

Kizil Sultan'i kim, niçin uydurdu ?

Bazi kimselerin yayinlanan bunca vesikaya ragmen, günümüzde hâlâ,


Sultan Ikinci Abdülhamid Hân hakkinda "Kizil Sultan " tabirini
kullanabilmeleri, böylesine korkunç bir hak ve hakikat kalpazanligindan
utanmamalarinin sebebi, bize en çok sorulan suallerden biridir. Devamli
sorulmaktadir: " Kim, niçin uydurmustur bu "Kizil Sultan" tabirini?.."

"Kizil Sultan" tabirinin kim tarafindan niçin uyduruldugunu incelemeden


evvel hemen kaydedelim ki, bu tabir, yurdumuzdaki Ermenilerin ne yapmak
istedikleri ve nasil çalistiklarini tesbit yönünden mühimdir!... Bu mühim
hususu görgü sahidinin sehadetiyle gözler önüne serelim. Sultan Ikinci
Abdülhamid Hân devrinin ünlü Mâbeyn Baskâtibi Tahsin Pasa hatiratinda
der ki:

"... Ermeni ayaklanmalarinda Ermeni papazlarinin büyük rolü oldugunu ve


kiliselerin ibâdetten ziyade fesad ve sekavete hizmet ettiklerini haber
almistik. Ancak Ermeni ihtilalcileri bazi elçiliklerin de yardimiyla o derece
mahirane tertibat almislar, silah ve komitacilar, memlekete sokmak
hususunda öyle yardimlar te'min etmislerdi ki, ipucu bulmak mümkün
olamiyordu. Nihayet bir gün, yine kendi aralarindan te'min ettigimiz bazi
kimseler bize bu silahlarin Beyoglu'nda Ermeni kilisesinin duvarinda sakli
oldugunu haber verdi.

Bunun üzerine Zaptiye Nâzirina emir gönderildi, bir heyet marifetiyle kilise
basilarak duvar yikildi, silah deposu meydan çikti!.. Bir ibadethaneyi eskiya
siginagi haline sokan Ermeni ihtilalcilerin bu fesad ve ihaneti elçiliklerden
çagrilan kimselere gösterildi ve hemen bir zabit tutuldu. Ermeni komitacilari,
en ziyade Londra'da efkâr-i umumiyyeyi aleyhimize tahrik etmekte ve
bilhassa nüfuzlu Ingiliz kadinlarinin yardimlarindan istifade eylemekte
olduklarindan Türk dostu Sir Arshmitt Bartlet'in vasitasiyla bu, kilisede çikan
silahlar Londra'ya gönderilerek Parlamento'nun yaninda teshir ve bu suretle
bize karsi uyandirilan gayz ve gazabin mecrasi degistirildi."

Mâbeyn Baskâtibi Tahsin Pasa böyle kiliseyi silah deposu haline getiren
Ermenilerin bu mel'anetinin Londra'da teshir edilmesi "bize karsi duyulan
gayz ve gazabin mecrasi degistirdi" diyor ama, Ingilizler'deki bu degisiklik,
gözler önüne serilen aci gerçege ragmen geçici olmus, Ingilizler kisa bir
zaman sonra yine Ermenilerin haklarindan bahsetmeye baslamislardir!.. Ve
Ingilizlerin bu tutumu o devrin olaylari içinde tabiidir!...

Sultan Ikinci Abdülhamid Hân devrinde faaliyetlerini böyle kiliseyi silah


deposu haline getirecek derecede arttiran Ermeniler yillar boyu yer yer
isyanlarla Dogu-Anadolu'yu bir Ermeni yurdu haline getirmek için
çalismislarsa da, Abdülhamid Hân siyasî dehasiyla mel'aneti önlemis, Dogu

http://vasetuge.blogspot.com/
Anadolu'yu Ermeni tecavüzünden kurtarmis ve iste bu hizmeti dolayisiyla
kendisine bize düsman ser kuvvetlerce "Kizil Sultan" ünvani verilmistir!...

Doğu Anadolu'yu elde edebilmek için melanetlerini nerelere kadar


götürdüklerini bir görgü şahidinin sehadetiyle yukarıda kaydettiğimiz
Ermeniler, korkunç bir demagoji ile uzun yıllar, Müslümanlar Hristiyanlari
katlediyorlar (!) propagandasına ile devrin büyük devletlerinden birinin
müdahalesini temin için her yola başvurmuşlardır! Doğu’daki Müslüman
köyleri yağmalanmış, yakılıp yıkılmış, Müslümanlar türlü işkenceyle
öldürülmüş ve hatta Müslüman kılığına bürünen Ermeniler kendi
kardeşlerini öldürmüş ve sonra dışarıdaki yoldaşları vasıtasıyla yürütülen
propaganda basari kazanarak, bazı büyük devletlerin "Ermeniler katl
olunuyor!..." bahanesiyle Babıâli’yi protesto edebilmeleri temin edilmiştir!...

Sultan Đkinci Abdülhamit Han büyük devletler arasındaki rekabetten istifade


ile dışarının bu müdahalesini boşa çıkardığı gibi, aldığı isabetli tedbirlerle de
yer yer patlak veren Ermeni isyanlarını bastırmasını bilmiştir! 1894 yılında
Muş ve Siirt civarındaki Sason'da ayaklanan Ermeniler daha sonra
Diyarbakır isyanını başlatmışlarsa da her iki isyanda Abdülhamit Han’ın
yumruğunu yiyerek büyük zayiat verip geri çekilmişler ve bu mağlubiyetten
hemen bir yıl sonra, bu kere 30 Eylül 1894 (30.09.1894, M.F.) Pazartesi
günü ayaklanmışlar, fakat netice alamamışlar, 1896 yılının 26 Ağustos
(26.08.1896, M.F.) Çarşamba günü yine Đstanbul’da başlattıkları isyanda
Osmanlı Bankası’nı (Osmanlı Bankası başka bir hikâye, M.F.) basmak,
Babıâli’yi, tüneli havaya uçurmak, bazı elçiliklere tecavüzle Avrupa
devletlerinin müdahalesini temin etmek etmişlerse de, Abdülhamit Han,
emrindeki "Yıldız Đstihbarat Teşkilâtı" vasıtasıyla isyanı evvelden haber
almis ve o gün Bankayı basan Ermeniler, hakları (!) verilmediği, yani, Doğu
Anadolu kendilerine bırakılmadığı takdirde Bankayı havaya uçuracakları
tehdidini savurup bu arada bir kaç bomba da patlatmışlar, fakat alınan
tertibatla cümlesi ellerindeki silah ve bombalarla yakalanmışlardır!

Patrik Izmirliyen idaresindeki bu isyan daha sonra Ermeni mahallelerinde


intikal etmiş ve Sultan Đkinci Abdülhamit Han’ın bu asi Ermenilerle
mücadelesi pek basit olmuştur! Sakalını değirmende ağartmayan Sultan
Đkinci Abdülhamit, devam ede gelen Ermeni isyanlarının içyüzünü
bilmektedir! Đsyanı Avrupa devletlerinin müdahalesine meydan vermeden
bastırmak isteyen Abdülhamit Han askeri ve polisi kışlalarına çektikten
sonra limandaki hamallarla sivil halktan gönüllülere kalın sopalar dağıttırmış
ve bunları katiyen ateşli ve kesici âlet kullanmamak şartıyla Ermeniler
üzerine göndermiştir! Müslümanlar ellerindeki kalın sopalarla yakaladıkları
Ermeni’nin hesabını görmüşler ve iki üç gün sürdükleri bu Ermeni avı ile
hedefe varıp 1905'teki meşhur bomba vak'asina kadar Ermenileri
sindirememsilerdir!

http://vasetuge.blogspot.com/
Bütün bu işler olup biterken Avrupa devletleri Ermeni meselesini yine
körüklemişler, Ruslar yukarıdaki sopalı olayı protesto ederken, Đngilizler bir
ara donanmalarıyla Çanakkale önlerine kadar gelmişlerse de, Abdülhamit
Han’ın siyasî dehasıyla aldığı tedbirler önünde geri çekilmeye mecbur
olmuşlardır!

Sultan Đkinci Abdülhamit Han böyle aldığı tedbirlerle Devlet-i Aliye’nin varlığı
ve bekası yolunda çalışırken, düşmanın şerrinden kurtulamamış ve Fransiz
tarihçisi Albert Vandal, Ermeni isyanlarını bastırmasını bilen Abdülhamit
Han’a kan dökücü manasına "Le Sultan Rouge" demiş, bizdeki gafiller de
bir Hristiyanin Ermeni menfaatleri uğruna uydurduğu bu tabiri "Kızıl
Sultan"'a çevirerek Abdülhamit Han hakkında kullanmaktan
utanmamışlardır!

Talihin ne garip cilvesidir ki, ömrü boyunca kan dökmekten kat'iyyen


çekinen Sultan Đkinci Abdülhamit Han, içimizden yetişen gafillerce "Kızıl
Sultan" diye anılmış ve yanlış bir maarif politikasıyla mekteplerde
evlatlarımıza böyle tanıtılmıştır!

Veyl, böylesine Đslam düşmanlarınca uydurulan tabiri günümüzde hâlâ


tekrarlayanların haline!...

VASETÜGE

mailto:vasetuge@gmail.com

http://vasetuge.blogspot.com/

You might also like