You are on page 1of 14

19. Y.Y.

OSMANLI DEVLETI'NDE
ISLAHAT ÇABALARI VE OSMANLI
DEVLETININ SONU
a-Nizam-i Cedit

Iyi bir egitim görmüs olan III. Selim bu baris döneminden faydalanarak,
devlet içinde, özellikle askerî alanda, islahatlar yapmak istiyordu. Bu
maksatla, Nizâm-i Cedit adi verilen ilk islahat hareketiyle, yeni bir ordu
kurdu(1793). Yeniçeri Ocagi'ni kaldiramayacagini bildiginden, öncelikle
Nizâm-i Cedid denilen bu orduyu batili tarzda düzenleyip, basarisini
kanitlamak gerekliydi. Ancak bundan sonra Yeniçeri Ocagi lagvedilebilirdi.
Fakat kendileri aleyhine ortaya çikan gelismelerden endise duyan
Yeniçeriler, bazi devlet adamlarini da yanlarina çekerek yeniliklere karsi
çiktilar ve isyan ettiler. Üstelik bu arada Napolyon Bonapart, bir orduyla
Misir'i isgale baslamisti (1798). Osmanlilar, Rusya, Ingiltere ve Sicilya'nin da
menfaatlerine dokunan Fransiz isgaline karsi harekete geçti. Ehramlar
savasiyla, Misir'i ele geçirip, kuzeye yönelen Bonapart, Akka'da Osmanli
savunmasini geçemedi (1799). Kusatmayi kaldiran Napolyon geri dönerken,
yerine biraktigi ordu komutanlari da maglûp edildiler. Neticede Fransizlar
Misir'i terk etmek zorunda kaldi(1801). Fransa'yi barisa zorlayan önemli bir
sebeplerden birisi de, Akdeniz'de Rus ve Türk donanmalarinin is birligi
yapmalari, Ingiltere'nin Fransiz savas ve ticaret gemilerini taciz etmesiydi.
Fransa'nin Akdeniz ve Orta Dogu'daki ticarî menfaatlerinin zedelenmesi
onlari barisa zorlamaktaydi.

1802'de imzalanan anlasmayla Fransa bölgede yine ticaret yapma


güvencesi almis ve kapitülâsyon hakkini elde etmistir. Bu olayi bahane
ederek Akdeniz'e inen Rus donanmasi, Osmanli donanmasiyla birlikte
Fransa'nin elindeki bazi adalari ele geçirmis idi. Fakat halk, ebedî düsman
olarak gördügü Rusya ile is birligi yapilmasina büyük tepki göstermis ve
bunun sonunda III. Selim'e ve islahatlarina karsi cephe genislemisti. Üstelik
Napolyon'un, Orta Dogu'da Araplara yönelik propagandasinin da etkisiyle
bölgede bazi isyanlar çikmisti. Böylece Bulgaristan ve Sirbistan'da çikan
isyanlara bir de Suriye'de ve Hicaz'da çikan isyanlar eklenmis oluyordu.
Vehhabiler ayaklanarak, 1803-1804'te Mekke ve Medine'yi ele
geçirmislerdi. Osmanlilarin tekrar Fransa ile yakinlasmalari, Ingiliz ve
Ruslari harekete geçirmis ve sonunda Rusya Eflak ve Bogdan'i isgal etmisti.
Bu savas sürerken Nizâm-i Cedit'in Rumeli"ye de kaydirilmasindan
memnun olmayan isyancilar Sehzade Mustafa'nin tahrik ve tesvikiyle
birleserek Ikinci Edirne Vak'asi denilen büyük bir ayaklanma baslatmislardi
(1806). Neticede Istanbul'da patlak veren Kabakçi Mustafa Isyani III.
Selim'in sonunu hazirladi. Saraya giren isyancilar III. Selim'i tahttan

http://vasetuge.blogspot.com/
indirerek yerine IV. Mustafa'yi tahta geçirdiler (29 Mayis 1807). Nizâm-i
Cedid lagvedildi. Fakat III.Selim'e bagli olan Ruscuk bayraktari Mustafa,
yenilik taraftarlariyla birleserek, karsi darbede bulundu. Amaci III. Selim'i
yeniden tahta çikarmakti. IV. Mustafa'nin, sabik padisahi öldürttügünün
ögrenilmesi üzerine, kardesi II.Mahmut basa geçirildi (28 Temmuz 1808).

Alemdar Mustafa Pasa sadareti üslenerek, III. Selim'in baslattigi islahatlari


devam ettirmeye çalisti. Nizâm-i Cedit'i, Sekbân-i Cedit adi ile yeniden
canlandirdi. Ancak ulemayi ve yeniçerileri memnun edemeyen Alemdar
Mustafa Pasa, 1809'da çikan bir isyanda öldü.

II. MAHMUT VE ISLAHAT HAREKETLERI


II.Mahmut devri (1808-1839), hem gerçeklestirilen yenilik hareketleri ile hem
de etnik ve siyasî isyanlariyla Osmanli Devleti'nin yol ayrimina girdigi bir
dönemi ifade eder. II.Mahmut, öncelikle orduyu bastan asagi düzenlemek
ile ise basladi. Yeniliklere karsi çikan Yeniçeri Ocagi bir nizamname ile
ortadan kaldirildi. Vak'a-yi Hayriye olarak adlandirilan bu köklü degisiklikle
(15-16 Haziran 1826), yeni bir ordu olusturuldu. Ancak yeniçeriler bu
düzenlemeye boyun egmeyerek isyan ettiler. Sadrazam'in sarayini basan
yeniçeriler sadrazamin ve islahatçilarin baslarini istediler. Ancak At
Meydani'nda toplanan yeniçeriler dagitildi, ocaklari bombalandi. Böylece
Avrupa tarzinda yeni bir ordunun kurulmasi yönündeki en büyük engel
ortadan kaldirilmis oluyordu. II. Mahmut hükûmet teskilâtinda da
degisikliklere giderek kabine ve nezaret (bakanlik) usulünü benimsedi. 1836
yilinda Dahiliye ve Hariciye Nazirliklari kuruldu. Avrupa devletleri ile A.B.D
ile ticarî anlasmalar yapildi. Iktisadî ve adlî sistemde degisikliklere gidildi.
Avrupa tarzinda egitim veren rüstiyeler, Harbiye ve Tibbiye okullarinin
açilmasi vb. gibi egitim alaninda da islahatlar gerçeklestirildi.

Fakat, kimi seklî, kimi öze yönelik bu yenilikler devletin içinde bulundugu
zorluklari asmasina yetmedigi gibi, Osmanli cografyasindaki parçalanma
II.Mahmut döneminde daha da hissedilir hale geldi.

SIRP VE YUNAN ĐSYANLARI


Fransiz Ihtilâli'nin getirdigi milliyetçi fikirlerle temellendirilen ancak, daha
ziyade arkasinda Rusya ve diger Avrupa devletlerinin tesvik ve tahriki olan
etnik ve mahallî isyanlar bu dönemde alevlendi. III.Selim zamaninda isyan
eden Sirplar, 1812 Bükres Antlasmasi ile bazi imtiyazlar almalarina ragmen,
yeniden ayaklandilar. Yeniçeri Ocaginin kaldirildigi tarihlerde Sirplarla kismî
bir anlasmaya varildi. Ancak 1830'da bir hatt-i serif ile Sirbistan'in Osmanli
hâkimiyetinde bir prenslik olarak varligi kabul edildi. Rusya'nin XIX. yüzyila
girerken Osmanliya karsi sürdürdügü savaslarin altinda Balkanlari ve

http://vasetuge.blogspot.com/
özellikle Rumlari Osmanli Devleti'nden koparmak yatiyordu. Nitekim
Odessa'da yeniden örgütlendirilen Etnik-i Eterya adli cemiyetin baskanligina
Yunan Isyani sirasinda Çar I.Alexsandre'in yaveri Prens Ipsilanti getirilmisti.
Yapilan plana göre Yunanistan, Yanya ve Tuna civarinda isyanlar
çikarilacakti. Ipsilanti 1821'de Romanya'ya geçerek Ortodokslari
ayaklandirmaya çalisti fakat basarili olamadi. Çar, Türklere yenilerek
Macaristan'a kaçacak olan Ipsilanti'yi desteklemekten vazgeçti. Bu sirada
Mora'da da Patras baspiskoposu isyan etmisti (25 Mart 1821). 1822'de
Yunanlilar bagimsiz olduklarini ilân ettiler, Mora'da ve adalarda çok sayida
Türk'ü katlettiler. Rusya ve Avrupa bu isyani gayriresmî yollardan
desteklemekteydiler.

Girit ve Mora valiliginin kendisine verilmesini II.Mahmut'a kabul ettiren


Mehmet Ali Pasa bu isyani bastirmakla görevlendirildi. 1822'de Girit'e,
1824-25'te Mora'ya girildi. Bu gelisme karsisinda Rusya, Fransa ve Ingiltere
aralarinda anlasarak (1827), Yunanistan'in özerk bir prenslik olarak kabul
edilmesi hususunda Osmanlilari sikistirmak istediler. Türkler bu olayi iç
islerine müdahale olarak kabul edip, teklifi reddetti. Bunun üzerine Osmanli
ve Misir donanmasi Navarin'de, bir kaza sonucu(!), yok edildi. Üç ülkeyle
iliskiler kesildi ve 1828'de Rusya, müttefiklerinin destegiyle Osmanli
Devleti'ne savas ilân etti. Rus ordusu doguda Erzurum'u ele geçirdi. Batida
ise Edirne isgal edildi. Padisah, Prusya, Fransa ve Ingiltere elçilerini araya
sokarak, Londra Protokolünü kabul edecegini bildirdi. Böylece Edirne
Antlasmasi(1829) ve ardindan Londra Konferansi (1830) imzalandi.
Antlasma ile Prut iki ülke arasinda sinir oluyor, Eflâk, Bogdan ile Sirbistan'in
özerkligi kabul ediliyordu. Girit'in Osmanlilarda kalmasi sartiyla
Yunanistan'in bagimsizligi da tasdik ediliyordu.

MEHMET ALĐ PAŞA iSYANI VE MISIR


MESELESĐ
Mora'nin elden çikmasiyla, oglu Ibrahim'in Mora valisi olma ümidini
kaybeden Misir Valisi M.Ali Pasa, II.Mahmut'tan, yardimlarina karsilik,
Suriye'nin idaresini istedi. Bu istegin reddedilmesi üzerine M.Ali Pasa
harekete geçti ve Filistin ile Suriye'ye girdi (1831). Akka ve Sam, oglu
Ibrahim tarafindan ele geçirildi. Ibrahim Pasa, kisa zamanda Anadolu'ya
kadar ilerledi.

Konya yakinlarindaki savasta Osmanli ordusunu yenilgiye ugratti. Her


birinin ayri hesabi oldugu büyük devletler, telâslanarak araya girmek
istediler. Fransa ve Ingiltere'nin anlasamamasi üzerine, Rusya durumdan
faydalandi. Zor durumdaki II.Mahmut, Rus ordusunun ve donanmasinin
Istanbul yakinlarina gelmesine müsaade etti. Rusya'nin kârli çikmasindan
endiselenen Fransa ve Ingiltere, II.Mahmut ile anlasma yapmasi için M.Ali

http://vasetuge.blogspot.com/
Pasa'ya baski yaptilar. Neticede Kütahya Antlasmasi imzalandi (1833). Bu
anlasmayla, Mehmet Ali Pasa, Misir ve Girit'ten baska Sam ve oglu Ibrahim
de, Cidde valiligi yani sira Adana'yi uhdelerine alacaklardi. Rusya,
yardimlarina karsilik II.Mahmut ile Hünkar Iskelesi Antlasmasi diye bilinen
bir anlasma yaparak, Istanbul'daki durumunu kuvvetlendirmeyi basardi
(1833). Anlasmaya göre Osmanli Devleti'nin toprak bütünlügünün garantisi
ve gereginde Osmanlinin yardimina kosulmasi karsiliginda Rusya,
Bogazlarin bütün yabanci savas gemilerine kapatilmasini kabul ettiriyordu.
II.Mahmut, Kütahya anlasmasindan memnun degildi. Bu sebeple M.Ali
Pasa'ya karsi yeniden harekete geçti. Fakat Osmanli ordusu Nizip'te bir kez
daha yenildi (1839). Üstelik Kaptan Pasa, Osmanli donanmasini Misir'a
teslim etmisti. Bu arada II. Mahmut ölmüs ve yerine I.Abdulmecit geçmisti
(1839-1861).

MISIR MESELESI'NIN ÇÖZÜMÜ VE


BOĞAZLAR MESELESĐ
Rusya'nin Hünkar Iskelesi Antlasmasina dayanarak duruma tek basina
müdahale etmesini uygun bulmayan Ingiltere ve Fransa yeniden devreye
girdiler. Avusturya ve Prusya'nin da katilmasiyla Londra'da bir konferans
toplandi (1840).

Toplantida Mehmet Ali Pasa'nin veraset yoluyla Misir valiligine sahip olmasi
karsiliginda, Suriye'den ve elinde tuttugu Osmanli donanmasindan
vazgeçmesi istendi. Konferans kararlarini M.Ali Pasa'nin tanimamasi
üzerine Ingiltere Suriye limanlarini donanmasi ile topa tuttu. Nihayet M.Ali
Pasa durumu kabul etti. I.Abdulmecit de iki ferman yayimlayarak onun
valiligini onayladi. Ardindan Ingiltere kendileri aleyhine olan Hünkar Iskelesi
Antlasmasi'nin yürürlükten kaldirilmasini öngören uluslararasi bir konferansa
ev sahipligi yapti. Londra Antlasmasi ile (Temmuz 1841), Istanbul ve
Çanakkale bogazlari'nin baris zamaninda savas gemilerine kapali
tutulmasinin kararlastirildigi bir Bogazlar Sözlesmesi imzalandi. Böylece
Ingiltere, Rusya'nin elinden inisiyatifi almis oluyordu. b-Tanzimat Dönemi
Daha önceleri gerçeklestirilmeye çalisilan Islahat Hareketleri, Osmanli
Devleti'nin kendi iradesiyle uygulamaya çalistigi, içte ve distaki
basarisizliklarini önlemeye yönelik yenilikleri ifade etmekteydi. Ancak
Avrupa ve Rusya'nin mütemadiyen iç islerine müdahale etmesi, Osmanli
Devleti'ni, kendi inisiyatifi disinda, yeni tedbirler almaya zorlamaktaydi.
Özellikle gayrimüslim unsurlari bahane eden devletlerin müdahalelerine
firsat vermemek için idarî ve hukukî düzenlemelere gidilmesi
düsünülmekteydi. Hariciye Naziri Mustafa Resit Pasa'nin hazirladigi
düzenlemeler, I.Abdülmecit tarafindan tasdik edilmisti. 3 Kasim 1839'da
I.Abdülmecit "Gülhane Hatt-i Hümayunu"nu ilan ettirdi. Bu fermanda, dini ve
irki ne olursa olsun Osmanli tebaasindan olan herkesin esit olmasi, herkesin

http://vasetuge.blogspot.com/
yasalara göre yargilanmasi, varligi ölçüsünde vergilendirilmesi ve askerlik
süresinin 4-5 yili geçmemesi gibi hükümler yer aliyordu. Ayrica Osmanli
Devleti bu dönemde Avrupa tarzina öykünen idarî düzenlemelerde de
bulundu. Bu sekilde Avrupa devletlerinin en azindan bazilarinin, Osmanli
Devleti'nin toprak bütünlügüne saygisinin kazanilmasi hedeflenmekteydi.
Fakat gelisen siyasî olaylar, bunun o kadar kolay olmayacagini
gösterecektir.

ŞARK MESELESĐ VE KRIM SAVAŞI


Tanzimat döneminde nispeten saglanan baris ortami, Rusya'nin
müdahalesiyle tekrar bozulmaya basladi. Balkanlarda panislavist bir politika
izleyen Rusya, ayni zamanda "Kutsal yerler sorunu"nu ortaya atarak,
dogrudan dogruya Osmanli Devletinin varligini hedef almaktaydi. Avrupalilar
tarafindan "Sark Meselesi", önceleri Osmanli Devleti'nin toprak
bütünlügünün saglanmasi seklinde düsünülürken, daha sonra bu topraklarin
paylasimi sorunu hâline dönüstürüldü. Çünkü Osmanli Devleti artik bir
"hasta adam" idi. Ancak R.Mantran'in da ifade ettigi gibi, hasta, kendisini
iyilestirmeyi amaçlamayan doktorlarin insafina kalmisti. Onlar, Avrupa'nin
hasta adaminin mirasini paylasma telâsindaydi.

Küçük Kaynarca antlasmasi'ndan sonra Osmanli topraklarindaki


Ortodokslar'in haklarini koruma rolünü üstlenen Rusya, Kudüs merkezli
"kutsal yerler"in korunmasi ve idaresi hususunu da gündeme getirdi.
Fransizlarla imzalanan kapitülâsyonlarda, Lâtin din adamlarina Kudüs
Kilisesi üzerinde bazi haklar taninmisti.

1808'den itibaren Rusya'nin baskilari neticesinde onlarin yerini Ortodoks


papazlar almaya basladi. Fransa'nin ve Rusya'nin 1850-51'de Bab-i Ali'ye
bu durum hakkinda yaptiklari müracaatlar, kurulan komisyonlarda
degerlendirildi ve bazi kararlar alindiysa da hiçbirini memnun edemedi.
Bunun üzerine Çar I.Nikola, Ingiltere'ye Osmanli Devleti'ni aralarinda
paylasmayi teklif etti ve Ingilizlerin sessizligini korumasi üzerine de
askerlerini Baserebya ve Lehistan'a çikartti. Rus elçisi Mençikof'un asiri
tavizler içeren teklifini reddeden I.Abdülmecit, Ingilizlere yakin olan Mustafa
Resit Pasa'yi sadrazamliga getirdi. Ruslar 26 Haziran 1853'te, Prut'u
geçerek, Eflâk ve Bogdan'i istilâ ettiler. Osmanli Devleti, Fransa ve Ingiltere
ile ittifak anlasmasi imzaladi. Bu ittifaka Avusturya ve Italyan birligini
kurmaya çalisan Piyemento hükûmeti de katildi. Ittifak donanmasi
Çanakkale'de mevzilenmisti. Durumdan endiselenen Rusya, askerlerini geri
çekmeye basladi. Müttefikler, Rusya'nin Karadeniz'deki gücünü ortadan
kaldirmak için, Kirim'a yöneldiler. Ruslarin en büyük üssü olan Sivastopol,
bir yil süren bir kusatmanin ardindan ele geçirildi (1855). Bu sirada tahta
oturan II.Alexandre, baris yapmayi kabul etti. Müttefiklerin yani sira

http://vasetuge.blogspot.com/
Prusya'nin da katildigi Paris Antlasmasi ile (30 Mart 1856), taraflar isgal
ettikleri bölgelerden çekilecek, Osmanlilarin toprak bütünlügü ve Bogazlarin
statüsü, Avrupa'nin "kefilligi" altinda korunacakti. Osmanlilarin Avrupa
Konseyi'ne dahil edilmesi karsiliginda ise, sultan yeni bir islahat fermani irat
edecekti. Bu madde ve Karadeniz'in tarafsizliginin kabulü, savasin galibi
durumundaki Osmanlilardin aleyhine idi. Nitekim, Eflâk ve Bogdan'in
birlesmesi ve Sirbistan'a yönelik yeni haklar da Paris Antlasmasiyla tescil
edilmisti. c-Islahat Fermani :

Henüz Kirim Savasi sürerken, Viyana'da bir araya gelen Ingiltere, Fransa ve
Avusturya, Hristiyanlarla Müslümanlar arasindaki farkliliklarin her alanda
ortadan kaldirilmasini öngören bir fermani sultanin yayimlamasini, baris için
ön sart kosmuslardi. Paris Antlasmasi müzakere edilirken, müttefiklerin bu
istekleri I.Abdülmecit tarafindan yerine getirildi ve Islahat Fermani ilân edildi
(18 Subat 1856). Tanzimat'la kabul edilen hususlarin esas alindigi bu
fermanla, Müslümanlarla Hristiyanlar arasinda esitlik saglandigi Avrupa'ya
garanti edilmis oluyordu. Ayrica iç hukuk alaninda ve ticaret hukukunda da
yenilikler getiriliyor, Ceza ve medenî hukukun bir bölümü, dinî esaslardan
arindiriliyordu. Aslinda Tanzimat süreciyle baslayan bu degisiklikler, idari
yapilanmada da kendisini hissettirmistir. 1868'de Sura-yi Devlet ve Divan-i
Ahkam-i Adliye kurularak buralarda hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar
görevlendirilmistir. Islahat Fermani ile getirilen düzenlemelerin uygulanmasi
daha çok I.Abdülaziz'in tahta çikmasi (1861-1876) ile gerçeklesebilmistir.

Paris Antlasmasina imza koyan devletler, anlasma maddesinde de yer


aldigi için Islahat Fermani'ni, Osmanli Devleti'ne müdahale etmede bir koz
olarak kullanmislardir. Nitekim Fransa, Dürzilerin Katolik Marunilere
saldirmasini bahane ederek Lübnan'a asker çikarmis ve 1871'e kadar orada
kalmistir. Karadag'da çikan bir anlasmazlik yine büyük devletlerin araciligi
ile halledilmistir (1862). Güçlü devletler tarafindan tesvik ve tahrik edilen
Balkanlardaki Hristiyan topluluklari, çikardiklari isyanlar bastirilsa dahi,
Osmanli Devleti'nden yeni haklar elde etmeyi basaracaklardir. Örnegin
Sirplar ve Bulgarlar yeni haklar elde etmis, Eflâk ve Bogdan'in Romanya adi
altinda birlesmeleri kabul edilmistir. Muhtariyet haklari genisletilen Misir'da,
Ingiliz-Fransiz nüfuz mücadelesi kizismis, III. Napolyon'un tesebbüsü
üzerine, Abdülaziz istemedigi hâlde Süveys Kanali projesini kabul etmek
zorunda kalmis ve kanal 1869'da büyük bir törenle açilmistir.

I.MEŞRUTĐYET DÖNEMĐ
Avrupa devletleri ve özellikle Rusya'nin kiskirttigi topluluklar,
bagimsizliklarini ilân etmek için harekete geçmekteydiler. 1866'da Girit
Isyani çikti. Yunanistan'a baglanmak amaciyla baslayan isyan bastirilmasina
ragmen, Avrupa devletleri araya girerek sultanin Girit'e yeni bir statü

http://vasetuge.blogspot.com/
vermesini sagladilar (1868). Rusya tarafindan olusturulan komitalar
vasitasiyla Bulgarlar ayaklandirildi. Onlara da genis haklar verildi (1870).
Fakat bununla yetinmeyen Bulgarlar, Bosna ve Hersek'teki karisikliklarin
ardindan yeniden ayaklandilar (1875-76).

Bulgar isyani sert biçimde bastirildi. Fakat bu sirada Genç Osmanlilar,


Abdülaziz'e baslattiklari muhalefeti, mücadeleye dönüstürdüler. Nihayet
Mithat Pasa'nin öncülügündeki yenilikçi idareciler Abdülaziz'i tahttan
indirerek yegeni V.Murat'i basa geçirdiler(30 Mayis 1876). Ancak hastaligi
sebebiyle üç ay sonra o da tahttan indirilerek, Kanun-i Esasi'yi ilân
edecegini beyan eden kardesi II.Abdülhamit Osmanli tahtina çikarildi.

Bu arada Rusya'nin Osmanli Devleti'ne baski kurmasini kendi menfaatine


aykiri gören Ingiltere, Balkanlardaki bunalimi görüsmesi için Istanbul'da
uluslar arasi bir konferans toplanmasini saglamisti. Istanbul Konferans
çalismalarini sürdürürken II.Abdülhamit Mesrutiyet'i ilân etti (23 Aralik 1876).
Kurulacak Meclis-i Mebusan'da bütün topluluklar temsil edilebilecekti.
Parlâmenter monarsi, Istanbul Konferansi'nin toplanis sebebini tamamen
ortadan kaldirmasina ragmen, konferansa katilan devletler, Balkan
topluluklarinin bagimsizliklarini istediklerinden bir sonuca varilamadi.
Osmanli Devleti'nin çagrilmadigi Londra'da toplanan bir baska konferansta,
büyük devletler isteklerini tekrarladilar. Rusya, Osmanli Devleti'ne alinan
kararlari kabul ettirmek için savas ilân etti.(Nisan 1877). Tarihimizde "93
Harbi" diye bilinen 1877-1878 Osmanli Rus Harbi, askerî ve siyasî
bakimdan önemli sonuçlar dogurmustur.

Kanun-i Esasi'nin kabulü ile açilan Genel Meclis, padisah tarafindan seçilen
Ayan Meclisi ve halk tarafindan seçilen Mebusan Meclisi'nden ibaretti.
Londra Konferansi'ndan önce çalismaya baslayan bu meclis, hükûmet
tarafindan sunulan teklif ve kanun tasarilarin karara baglayarak ilk dönem
çalismalarini tamamlamisti. Ancak 93 Harbi'nin sürdügü sikintili zamanlarda
meclisteki azinlik mebuslari çalismalari sekteye ugrattigi gibi, bunalimin
artmasini da sagliyorlardi. Nitekim Gazi Osman Pasa'nin büyük bir
kahramanlik göstererek 5 ay savundugu Plevne'yi asan Ruslar, Yesilköy'e
kadar ilerlemislerdi. Dogu'da ise ancak Erzurum önlerinde durdurulmuslardi.
Meclis savasin gidisatindan hükûmeti ve padisahi sorumlu tutarak, siyasî
tansiyonu yükseltmekteydi. II. Abdülhamit, devletin ileri gelenleri ve bazi
mebuslarla yaptigi toplantidan bir sonuç alamayinca, Kanun-i Esasi'nin
kendisine verdigi yetkiyi kullanarak, etnik yapisinin karisikligi sebebiyle
çalismalari aksayan meclisi kapatti (14 Subat 1878). Bu I.Mesrutiyet'in sonu
demekti.

BERLĐN KONGRESĐ VE BALKANLARDAKĐ


GELĐŞMELER
http://vasetuge.blogspot.com/
Istanbul önlerine kadar gelmis olan Rusya ile Yesilköy (Ayastefanos)
Antlasmasi imzalandi (3 Mart 1878). Bu anlasmayla, sözde Osmanli'ya bagli
Dobruca, Dogu Makedonya ve Trakya'yi içine alan Büyük Bulgaristan
Prensligi kuruluyor; Romanya, Sirbistan ve Karadag bagimsizliklarina
kavusuyordu. Ancak, 2.Abdülhamid hanin büyük siyasi dehasiyla Avrupayi
ayaklandirmis, Rusya'nin genislemesinden rahatsizlik duyan Avrupa
devletlerinin araya girmesiyle bu anlasma hükümleri yürürlüge giremedi.

Ingiltere donanmasini harekete geçirdi. Osmanli Devleti ile yaptigi bir


anlasmayla Kibris'a yerlesti ( 4 Haziran 1878). Araya giren Bismark,
ülkesinde bir konferansa ev sahipligi yaparak hem muhtemel bir savasi
önlemek hem de Almanya'nin menfaatlerini korumak istiyordu. Nitekim
Osmanli Devleti, Ingiltere, Fransa, Avusturya, Almanya, Italya ve Rusya'nin
da katildigi Berlin Kongresi 13 Temmuz 1878'de imzalanan bir anlasmayla
son buldu. Bu anlasma, artik Rusya'nin yani sira, diger devletlerin de
parçalamaya çalistiklari Osmanli'dan, kendi paylarini alma anlasmasiydi.
Berlin ve Ayestafanos antlasmalarinda öngörüldügü gibi, Sirbistan, Karadag
ve Romanya'nin bagimsizligi onaylandi. Bulgaristan üç bölüme ayrildi.
Bulgaristan Prensligi haricinde müstakil bir Dogu Rumeli eyaleti olusturuldu.
Girit'in statüsüne benzer bir statüyle Makedonya, Osmanli Devleti'nin elinde
kaldi. Yunanistan Tesalya ve Epir'in bir bölümünü aldi. Bosna-Hersek,
Avusturya tarafindan isgal edildi. Rusya, Kars, Ardahan ve Batum'a sahip
oldu. Berlin Kongresi, büyük devletlerin Osmanli Devleti'ni paylasma ve
ortadan kaldirma arzularinin bir neticesi idi. Balkanlarda büyük devletlerin
inisiyatifiyle ortaya çikan küçük devletçikler, bölgede o dönemden
günümüze kadar ulasan siyasî ve etnik çatismalarin piyonlari olmaktan
öteye gidemediler. Nitekim Avusturya'nin ve Rusya'nin Balkanlarda
nüfuzlarini artirmalari, Balkan Savaslari ve I.Dünya Savasi'nin çikmasina yol
açacaktir.

Berlin Kongresi'nin sonuçlari kisa zamanda ortaya çikmaya baslamisti.


Balkanlardan bir pay alamayan Fransa, önceden nüfuz sahasina dahil ettigi
Cezayir ile Tunus arasindaki sinir problemini bahane ederek, Tunus'u isgal
etti (1881). Fransa ile Ingiltere arasinda çekismeye sahne olan Misir'da,
Hidiv Ismail Pasa'ya karsi baslatilan bir askerî ayaklanma ile ortaya çikan
durum Istanbul'da görüsülürken, Ingilizler Iskenderiye'yi topa tuttu.
Osmanlilarin karsi çikmalarina ragmen Ingilizler Misir'i ele geçirdiler(1882).
Bulgaristan Prensligi, Dogu Rumeli'de çikan isyani degerlendirerek (1885),
bölgeyi kontrolü altina aldi. Osmanli Devleti Rusya'nin baskisi sonunda,
Kircaali ve Rodop disindaki Dogu Rumeli Valiligi'nin Bulgar Prensligi'nin
idaresine geçmesini kabul etmek zorunda kaldi (1886). Ikinci Mesrutiyet'in
ilâni sirasinda ise Bulgarlar bagimsizliklarini ilân ettiler (1908). Bulgar,
Yunan ve Arnavutlarin hak iddia ettigi Makedonya'da çikan olaylar Osmanli
kuvvetleri tarafindan bastirildi. Fakat, Rusya ve Avusturya devreye girerek
Osmanli hâkimiyetindeki Makedonya'da, ülkelerinden iki gözlemcinin görev

http://vasetuge.blogspot.com/
yapmasini sagladilar (1893). Megalo Idea adini verdigi Bizans'i diriltme
çabasindaki küçük Yunanistan, 1896'da çikan isyani bahane ederek Girit'i
ilhaka yeltendi (1896). Osmanlilar Dömeke Meydan Savasi ile Yunanlilari
büyük bir bozguna ugrattilar (1897). Fakat Rusya ve Avrupa devletlerinin
müdahalesi ile Istanbul'da toplanan bir konferans ile Girit'te valiligine Yunan
kralinin oglunun getirildigi özerk bir yönetim kurulmasi, adanin fiilen
Yunanistan'a birakilmasi anlamina geliyordu.

93 Harbi'nden sonra sun'i bir Ermeni Meselesi ortaya çikarilmisti. Osmanli


Devleti'ne bagliliklari sebebiyle "millet-i sadika" olarak adlandirilan
Ermeniler, önceleri Dogu Anadolu'yu ele geçirmek isteyen Rusya ve
ardindan Ingiltere tarafindan kullanilmaya basladilar. Hinçak ve Tasnak
tedhis örgütlerini kurarak, Istanbul ve tasrada terör yaratan bazi Ermeniler
özellikle Ingilizler tarafindan destekleniyorlardi. Dogu'da hiçbir zaman
çogunluk olamayan Ermenilere kurdurulacak bir devlet ile Rusya Akdeniz
ve Orta Dogu'ya sizabilecekti. Ingiliz himayesindeki bir Ermeni devleti ise
aksine bunu önleyebilirdi. Her iki tarafinda kullandigi Ermeniler 1889'dan
itibaren tedhise basladilar. Van, Erzurum ve Bitlis'te çikan olaylar bastirildi.
Ardindan baskentte Osmanli Bankasi'na kanli bir baskin yaparak bankayi
isgal ettiler. II.Abdülhamit'e yönelik bir suikast tesebbüsünde bulundular.
I.Dünya Savasi ve Istiklal Harbi yillarinda da Ermeniler devlet aleyhine
faaliyetlerini devam ettirmislerdir.

II. MEŞRUTĐYET DÖNEMĐ


I.Mesrutiyet'in kaldirilmasindan sonra II.Abdülhamit içte ve dista meydana
gelen olumsuz gelismelerin de etkisiyle, hassas ve planli bir yönetim
sergilemeye baslamisti. Mesrutiyet taraftarlari da buna karsilik
muhalefetlerinin dozunu artirmislardi. Osmanlilik fikrinin temsilcisi olan
Sadrazam Midhat Pasa 1881'de ölüm cezasina çarptirilmis, sonra
affedilerek, Arabistan'a sürgüne gönderilmis ve 1883'te öldürülmüstü.

Ali Suavi, Ziya Pasa ve Namik Kemal gibi kisiler de sultan aleyhine
faaliyetlerini sürdürüyorlardi.Balkanlardaki çalkantilarin yani sira Osmanli
Devleti iktisadî açidan da çok zor durumda idi. Devlet iç ve dis borçlarini
kapatabilmek için batililarin elindeki Osmanli Bankasi ile malî bir anlasma
imzalamak zorunda kalmisti (1879 ve 1881). Buna göre banka mali
yardimlari karsiliginda, devletin bazi gelirlerini devraliyordu. Ingiliz ve
Fransizlarin kontrolünde bu maksatla kurulan Düyun-i Umumîye Idaresi
Osmanli ülkesini âdeta bir sömürge hâline getirecektir. Genç Türkler veya
Jön Türkler adi verilen ve yurt disinda ve içinde faaliyet gösteren vatan
hainleri ve koyu bir Mesrutiyet taraftarlari, Istanbul'da Ittihad-i Osmani
dernegini kurmuslar ve bu dernek 1894/95'te Ittihat ve Terakki Cemiyeti
adini almisti. Selanik'te Enver ve Niyazi Pasalar gibi subaylarin da

http://vasetuge.blogspot.com/
katilmasiyla güçlenen Ittihatçilar, Osmanli devletini ancak Kanun-i Esasî'nin
yeniden kabulünün kurtarabilecegini düsünüyorlardi. Kolagasi Niyazi Bey ve
ona katilan Enver Bey'in Resne'de isyan ederek daga çikmalari üzerine
II.Abdülhamit anayasayi yürürlüge koyarak II.Mesrutiyet'i ilân etti ((23
Temmuz 1908).

17 Aralik 1908'de meclis yeniden açildi. Yapilan seçimlerde Ittihat ve


Terakki Firkasi basari saglamisti. Ancak bu gelismeler esnasinda
Bulgaristan bagimsizligini elde etmis ve Girit meclisi Yunanistan'a ilhak
karari almisti.

Isgal altindaki Bosna Hersek ise Avusturya tarafindan fiilen ilhak edilmisti (5
Ekim 1908) Millî bir politika izlemeyi amaçlayan Ittihatçilar, olumsuz
gelismelerin de etkisiyle gittikçe otoriter bir idare olusturmaya baslamislardi.
Bazi Avrupa devletlerinin de kiskirtmasiyla isyan ettiler. II.Abdülhamit
olaylari önleme imkani oldugu halde kardes kaninin dökülmesini arzu
etmediginden isyancilara karsi çikmadi. Bunun üzerine Mahmut Sevket
Pasa komutasindaki ordu Selanik'ten yola çikti. Ve büyük bir isyan
baslatti.Isyani çok kolay bastirabilecek olan II.Abdülhamit,kardes kaninin
dökülmesini istemediginden isyancilara karsi çikmadi ve isyancilar
tarafindan tahttan indirildi. (27 Nisan 1909) ve kardesi V. Mehmet Resat
yerine getirildi.Burada büyük sahsiyet ve büyük devlet adami 2.Abdülhamidi
Rahmetle aniyoruz.Ülkeyi çok kötü sartlarda büyük basariyla idare eden
büyük devlet adami 2.Abdülhamid bir gün mutlaka Dünya savasinin çikip
Avrupa ülkelerinin birbirlerine girecegini biliyordu ve bütün siyasetlerini buna
göre planlamisti.Ama kendini bilmez bazi Ittihatciler koskoca Osmanli
devletini birkaç hayalleri ugruna Dünya savasina katarak Osmanli
Imparatorlugunun yokolmasina vesile oldular.

V.Mehmed (1909-1918) devlet idaresinde inisiyatifi Ittihatçi hükûmete


birakmisti. Yeni iktidar zamaninda da felâketler birbirini takip etti. Osmanli
Devleti hizla dagilma devrine girmekteydi.

TRABLUSGARP SAVAŞLARI
Osmanlilarin iç isleri ve Balkanlardaki gelismelerle ugrasmasini firsat bilen
Italyanlar, Avusturya'nin Bosna-Hersek'i ilhak etmesi (1908), Arnavutlarin
isyani (1910) gibi olaylardan da cesaretlenerek, pastadan pay alabilmek için
Trablusgarp'a asker çikardi. (Eylül 1911). Italyan donanmasi denizden,
Ingilizler ise Misir'i ellerinde bulundurdugundan karadan, Osmanlilarin
bölgeye asker göndermesini imkânsiz hâle getirmisti. Bu sebeple Osmanli
hükûmeti gizlice Türk subaylarini bölgeye göndererek mahallî bir direnisi
örgütleme yolunu seçmisti. Osmanli ordusu Italyanlara karsi büyük basarilar
kazandi. Savasi kazanamayacagini anlayan Italya, Osmanlilari barisa

http://vasetuge.blogspot.com/
zorlamak için Oniki Ada'yi isgal etti. Ancak bundan ziyade Balkanlarda
baslayan savas Osmanlilarin barisi imzalamaya zorladi. Usi Antlasmasi ile
Italyanlar isgal ettikleri yerleri muhafaza ettiler (1912)

BALKAN SAVAŞLARI
Türk-Italyan Savasi'nin basladigi sirada Balkan devletleri aralarindaki
anlasmazliklari bir tarafa birakarak, Osmanli Devleti'ne karsi bir ittifak
olusturdular. Rusya'nin mimarliginda gerçeklesen Bulgar-Sirp ittifakina daha
sonra Yunanistan ve Karadag da katildi (1912). Karadag ile baslayan
savasa 18 Ekimde diger Balkan devletleri de istirak etti. Bu sirada Osmanli
askerleri, subaylarin bir kisminin politik çekismelerle mesgul olmasindan
dolayi daginik bir hâldeydi. Bunun sonucunda Balkan devletleri, Osmanlilar
karsisinda kendilerinin de beklemedigi bir zafer kazandilar. Yunanlilar Ege
adalarini ele geçirdiler. Sirplar Kumanova'da üstünlük sagladilar. Sirplarin
denize çikmalarini önlemek için Avusturya'nin destegi ile Arnavutluk
bagimsizligini ilan etti (28 Kasim 1912).

Bulgarlar ise Edirne'yi ele geçirerek Çatalca'ya kadar ilerlediler. (19 Kasim
1912). 16 Aralikta Londra'da baslayan görüsmeler bir ara iktidardan düsen
Ittihatçilarin yeniden is basina gelmesi üzerine kesilmisti. Nihayet Mayis
ayinda Londra Antlasmasi imzalanarak I.Balkan Savasi sona erdi. Gelibolu
Yarimadasi hariç Trakya, Bulgaristan'a verildi. Makedonya'nin büyük bir
kismi Yunanistan ve Sirbistan arasinda paylasildi. Özellikle Makedonya'nin
paylasimi Bulgarlari rahatsiz etmekteydi. Sirbistan ve Yunanistan,
Bulgarlara karsi ittifak olusturdu. Bu ittifaka Romanya da katildi. Bulgaristan
ile bu ittifak savasa girince, durumdan faydalanmak isteyen Osmanli Devleti
de Bulgar isgalindeki topraklari geri almak için harekete geçti. Kirklareli ve
Edirne kurtarildi. II.Balkan Savasi, taraflarin imzaladigi Bükres Antlasmasi
ile sona erdi (1913). Bulgaristan ile imzalanan Istanbul Antlasmasi ile, Meriç
nehri iki ülke arasinda sinir oldu. Bulgaristan'daki Türklerin haklari belirlendi
(29 Eylül 1913). Yunanistan ile imzalanan Atina Antlasmasi ile ise Girit'in
Yunanistan'a birakilmasi kabul edildi (14 Kasim 1913). Büyük devletler bu
anlasmalardan sonra Çanakkale Bogazi yakinlarindaki Bozcaada ve Imroz'u
Osmanlilara geri verdiler. Balkan Savaslari, Balkanlardaki Türk varliginin
büyük bir kiyima ugramasina sebep olmustur. Yüz binlerce Türk savaslar
sirasinda ve sonrasinda aç ve yokluk içinde buradan göç etmek zorunda
kalmistir.

I.DÜNYA SAVASI VE OSMANLI


DEVLETĐ'NĐN YIKILIŞI

http://vasetuge.blogspot.com/
Sadrazam Mahmut Sevket Pasa'nin öldürülmesi ile (21 Haziran 1913),
Ittihat ve Terakki Firkasi, hükûmetin idaresini tamamen ellerine geçirmisti.
Enver, Talat ve Cemal Pasalar, Osmanli Devleti'nin iç ve dis politikasini
belirlemede en etkili nazirlardi. Balkan savaslarindan sonra, ordu ve
donanmayi güçlendirmek isteyen hükûmet, Avrupa devletlerinden
mühendisler ve askerî uzmanlar getirtmekteydi. Osmanli Devleti, dis
siyasetini de, dengeleri gözeterek yeniden belirlemek ihtiyacini
hissetmekteydi. Emperyalist devletler, nüfuz alanlarini korumak veya
genisletmek maksadiyla siyasî, askeriî ve iktisadî açidan ittifaklar
olusturmaktaydi. Ingiltere ve Fransa'ya nazaran sömürgecilige geç baslayan
Almanya, Afrika, Avrupa ve Orta Dogu'da nüfuz sahasini genisletmek istiyor
ve Osmanli Devleti'ne bu maksatla yakin durmayi yegliyordu . Avusturya-
Macaristan Imparatorlugu da, Balkanlarda Panislâvizmi gerçeklestirmeye
çalisan Rusya'ya karsi Almanlarla is birligi içindeydi. Ingiltere ve Fransa
tarafindan pay edilmis Kuzey Afrika'da gözü olan Italya da bu ittifaka
yakindi. Dolayisiyla Almanya önderligindeki Üçlü Ittifak'in (Almanya,
Avusturya-Macaristan ve Italya) dogal rakibi, Ingiltere'nin öncülügündeki
Fransa ve Rusya'dan olusan Üçlü Itilâf (Anlasma) devletleri idi. Avusturya-
Macaristan Veliahti Ferdinand'in, Sirbistan ziyareti esnasinda bir Sirp
tarafindan öldürülmesi (28 Haziran 1914), bu iki cepheyi sicak savasa
sokmaya yetti. Daha sonra Romanya, Japonya ve ABD Itilaf Devletleri,
Bulgaristan ve Osmanli Devleti ise Ittifak devletleri safinda bu savasa
girdiler.

Osmanli Devleti savastan önce Ingiltere ve Fransa'ya yakin bir politika


izlemek istedi. Ancak Enver pasa ve sözde Osmanli idaresini ellerinde
bulunduran Ittihad ve Terakki cemiyeti yapmis oldugu büyük hatalarla
Osmanli devletini Birinci Dünya Savasina sokmuslardir. Özellikle Enver ve
Talat Pasalar, Osmanli Devleti'nin yeniden silkinmesi ve kaybettikleri
topraklari kazanabilmesi için Almanya'nin yaninda yer almayi uygun
buluyorlardi. Hükûmet baslangiçta tarafsiz kalmayi tercih etmisti. Almanlarin
II.Abdülhamit devrinden itibaren Osmanli Devleti'nin yenilesme çabalarina
katkida bulunmasi ve bu maksatla gönderdikleri askerî ve sivil uzmanlarin
varligi, Itilaf Devletleri'nin, Osmanli Devleti'nin tarafsiz kalamayacagi
süphesini artiriyordu. Bu tutum, dolayisiyla Almanya yanlilarinin tezini
kuvvetlendirmekteydi. Enver ve Talat Pasa'nin öncülük ettigi bu grup,
Almanlarin yaninda savasa girmekle, Kafkaslar, Balkanlar ve Ege'de
kaybedilen topraklarin geri alinabilecegi ve Osmanli Devleti'ni nefes alamaz
hâle getiren kapitülâsyonlar ve düyun-i umumîden kurtulunabilecegini öne
sürmekteydiler. Nitekim Almanya'ya ait Goben ve Breslav zirhlilarinin Türk
bayragi çekilerek, Rus limanlarini bombalamasi, Osmanli Devleti'nin
Almanya safinda savasa girmesine vesile olacaktir (1 Kasim 1914). Osmanli
Devleti I.Dünya Savasi'nda tam yedi cephede mücadele etti; Kafkasya,
Kanal, Hicaz ve Yemen, Irak, Suriye ve Filistin, Galiçya ve Çanakkale.
Bütün cephelerde Osmanli askerleri büyük bir kahramanlik örnegi

http://vasetuge.blogspot.com/
gösterdiler. Ancak, yedi cephede birden savasi sürdürmek, zor sartlar
içerisinde bulunan Osmanli Devleti için çok güçtü. Enver Pasa'nin kumanda
ettigi Kafkas Cephesi'nde Osmanlilar büyük zayiat verdiler. Dogu Anadolu
ve Trabzon düstü. Kanal (Süveys) cephesinde ise Cemal Pasa, Fransiz ve
Ingilizlere basariyla direndi. Hicaz ve Yemen'deki Osmanli birlikleri, destek
görmemelerine ragmen, kutsal yerleri korumak ugruna, harbin sonuna
kadar Serif Hüseyin ve Ingilizlere karsi koydular. Basra'ya çikan Ingilizler
Kuttü'l-Amare'de büyük bir bozguna ugradilar. Komutanlari General
Townshend esir edildi (29 Nisan 1916) Ancak, 1918'de yeni birliklerle
saldiran Ingilizler, ihanet eden Arap kabilelerinin de yardimiyla Basra'da
oldugu gibi, Suriye'de de saldirilarini artirdilar.Osmanlilar, en büyük
direnmeyi Çanakkale'de gösterdiler. Itilaf Devletleri 19 Subat 1915'den
itibaren muazzam bir donanma ve yüz binlerce askerle saldiriya geçtiler. 18
Mart'ta Itilaf donanmasina ait pek çok gemi batirildi. Ardindan Gelibolu
Yarimadasi'ndaki Settü'l-Bahir ve Ariburnu'na asker çikararak, karadan da
saldiriya geçtiler. Anzak ve Hint birliklerinin de katildigi kara savaslari, tam
bir ölüm kalim savasi oldu. Itilaf Devletleri geri çekilmek zorunda kaldi.

Bütün dünyaya ögretilen "Çanakkale Geçilmez" sözü, 250 bin Türk


evlâdinin sehit kaniyla yazilan bir büyük destan oldu. Itilaf Devletlerinin
Çanakkale bozgunu, Rusya'nin yardim alma ümitlerini suya düsürmüs ve
bunun neticesinde gerçeklesen Bolsevik Ihtilâli, Çarlik Rusyasi'nin sonu
olmustur. Rusya'nin savastan çekilmesi üzerine 7 Aralik 1917'de imzalanan
anlasmayla Dogu cephesinde Türk-Rus Savasi sona ermistir.

Osmanli Devleti, I.Dünya Savasi'nda yedi düvele karsi muhtesem bir


mücadele sergilemistir. Ancak 29 Eylül 1918'de Bulgaristan'in teslim olmasi
Osmanlilar ile Almanya arasindaki irtibatin kesilmesine yol açmistir.
Müttefiklerinin savastan yenik ayrilmasiyla birlikte Osmanlilar da ateskes
anlasmasini imzalamak durumunda kalmislardir. Ittihat ve Terakki
Firkasi'nin hükûmetten çekilmesinin ardindan kurulan Ahmet Izzet Pasa
baskanligindaki hükûmet, Bahriye Naziri Rauf Bey baskanligindaki bir heyeti
Limni'nin Mondros limanina göndermis ve Mondros Ateskes Anlasmasi'nin
imzalanmasıyla (30 Ekim 1918), Osmanlılar resmen savaştan çekilmişlerdir.
Ateşkes anlaşmasıyla Đtilaf Devletleri, Osmanlı ülkesini işgal etme hakkini
elde etmişlerdir. Bu durum, Osmanlı Devleti'nin fiilen paylaşılması demekti.

Nitekim Đngiliz, Fransız, Đtalyan birlikleri bu anlaşmaya dayanarak


Anadolu'da işgallere başlamışlar, Asırlarca Osmanlının hâkimiyetinde
yasayan Yunanlılar da, ağabeylerinin müsaadesiyle Đzmir’e asker
çıkarmışlardır (15 Mayıs 1919). Đşgallere karsı Anadolu halkında büyük bir
infial yaratmış ve düşmana karsı "Milli Mücadele" başlamıştır. Đtilaf
Devletlerinin Sevr Anlaşması’nı Đstanbul hükümetinin imzalamak (10
Ağustos 1920), zorunda kalması Milli Mücadele'nin güçlenmesinden endişe
eden düşmanların bir an önce Osmanlı varlığını ortadan kaldırmayı

http://vasetuge.blogspot.com/
amaçlamalarindan baska bir sey degildi. Fakat bu anlasma hükümleri hiçbir
zaman uygulanamadi. Halkin açtigi Milli mücadele iradesi,ve savasi bu
oyunlari bozdu. Istiklâl Harbi'nin kazanilmasiyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti
kurulmus oldu. Yeni Türk devleti 1 Kasim 1922'de saltanati kaldirdi.
Dolayisiyla bu tarih 622 yil devam eden Osmanli Devleti'nin de resmen sonu
oluyordu.

Kaynak: Osmanli tarihi

VASETÜGE

mailto:vasetuge@gmail.com

http://vasetuge.blogspot.com/

You might also like