You are on page 1of 4

18 MAYIS

*Video formatlarına giriş yapacağız. Kalan derslerde video üzerinde durup uygulamaları yapacağız. Burada
video dediğimiz nesneler nedir ne değildir?

*Hareketli görüntü formatları, sahneleri arka arkaya sürekli gösterebilen formatlardır. Web üzerinde de
kullanılan en önemli hareketli görüntü formatları;
MPEG
AVI
Quick Time’dır.

*Video deyince hareketli görüntüleri kastediyoruz. Hareketli görüntü peş peşe pek çok resimden oluşmaktadır.
Eski filmleri hatırlarsınız ilk resimler nasıl oluşturulmuş peş peşe resimler var birinde eli havada diğerinde
aşağıda. Üst üste gösterdiğinde sanki gözümüz hareket ediyor gibi algılanıyor. Hareketli görüntüler tamamen
insan gözünün yanılmasından kaynaklanıyor. Aslında video diye bir şey yok! Aslında hareketli görüntü diye bir
şey yok. Fotoğrafları arka arkaya gösterince sanki hareket ediyormuş gibi algılanıyor. Bu insan gözünün
yanılmasıdır.

*Gözünüzün ne kadar hassas olduğuna bağlı ama baktığınız zaman gerçek hayatta bu hareket kesintisiz. Her
zaman bir noktada hareket devam ediyor fiziksel hareket var. Saniyenin beşyüz trilyonda birini bile
yakalayabileceğim hassas bir video görüntüleme kaynağıyla bunu yakalasam bütün hareketi görmüş olurum.
Ama hala arada göremediğim kareler vardır. Dijital analog tartışmasının da şeylerinden biri. Bu hareketi
örnekliyorum. Maksimumdayken 4 resim alsam arka arkaya hızlı hızlı göstersem kol hareket ediyormuş gibi
gösterilir. Demek ki bu tamamen gözün kırpıp açtığımız zaman bile fark olur. Kırpıp açana kadar bir farklı
resim görmesine dayanıyor. Bu da film şeridi dediğimiz resimlerin yan yana gelmesiyle videolar oluşuyor.
Gözümüz saniyeden 24 taneden fazla resim gösterilirse gözümüz bunu sürekli bir hareket olarak algılıyor. Bu
işin de genel standardı 30 kare saniyedir. Saniyede 30 kare peş peşe gösterilirse göz tamamen hareketli olarak
algılar. Yavaşlar ise hareket durdukça ve aralarda başka hareket oldukça hareket uzar kesik kesik kol hareketi
olur. Ama 30a çıktıkça olduğu gibi gözükür.

*Video var.mesela bir ses kaydını şarkı söylerken pat diye bir noktada kesseniz ve o noktayı dinleseniz dııt diye
bir ses gelir. Ama görüntüyü bir noktada dondurursanız mutlaka bir resme karşılık gelir.

*Ben aslında gözün özelliğine göre ve göz sinirlerinin gelen ışığı şuradaki sinirlere kadar uzanan ölçüde
algılamasıyla alakalı bir şey. Gözün yapısıyl.a ilgili. Göz dediğimiz şey tamamen bir mercek sisteminden oluşur.
Çok basit optik bir araç, sistem.a slında göz dediğimiz şey optik olarak ışığı elektrik sinyallerine çeviren bir
araç. Işık geliyor gözünüzü kapıyorsunuz çünkü sinirler fazla ışık algılıyor gibi. Bunun dışında bir de belirli
cisimleri algılama gibi işlevleri var. Beyin olmazsa sadece göz ile göremeyiz!

*Burada biz video formatlarına girerken ilk olarak şunu bilmeliyiz ki video dediğimiz şeyin çıkış yeri banttan
bir araçtan çekilmiş fotoğraflardan sinema oluşturmakla başlar. Daha sonra bunun televizyon şekilnde bir yayın
formatına çevrilmesiyle devam eder. Buradaki aşama nedir? Film seyretmek için mekanik ve optik araçlar
yeterli oluyor. Eski klasik fotoğraf makinelerini düşünün. Peş peşe fotoğraf çeken modelini düşünün. Bu aslında
sinema çekiminde kullanılan kameralardır. Belirli bir motor etrafında çevrildikçe kare kare resimler alınır. Bu
resimlerin de aynı hızda çevrilerek resimlerin perdeye yansıtılmasıyla eski bildiğimiz sinema sistemleri
oluşturulmuş. Ben televizyona gelinceye kadar sinema ya da hareketli animasyon, filmler tamamen mekanik ve
optik olarak yapılabilir durumdadır. Hepimiz evde bile yapabiliriz.
Televizyona gelince artık benim optik araçlarla elde ettiğim görüntüler elektrik sinyalleri olarak elektronik
olarakr bir yerden bir yere iletdilip bu iletişim sonucunda çeşitli dijital veya analog elektrik sinyalleri şeklinde
görüntüye çevriliyor. Bu olayı değiştiren bir faktör. Bugün mekanik optik i hepiniz uğraşsanız evde bir şeyler
yaparsınız. Ama elektronik olarak evde televizyon yapın dijital video sistemi yapın dediğim zaman biraz zor.
Baya zor. Dolayısıyla burada video dediğimiz şey aslında tv ile birliket çıkıyor. Televizyonda kullanılan video
(birbirini takip eden resim kareleri) fotoğraflar olarak algılıyoruz.
Birkaç format var. Video formatları resim kayıt sistemlerinde hangileri kullanıyor?

Composit en fazla kullanılıyor.


NTSC Amerika’da yaygın olarak kullanılıyor. Japonlar da kullanıyor. Japonlar her zaman ABD standartlarına
uymuşlardır.
PAL Avrupa ve Türkiye’de kullanılıyor.
Arasındaki fark: PAL 25 fps (frame per second –saniyedeki çerçeve yani çerçeve dediğimiz bir kare resim.
Saniyede ne kadar daha fazla çerçeve yani kare görürseniz o derece hareketler orijinal olur.) Göz 24’ten
sonrasını pek ayırt edemez ama hızlı hareketlerde kopukluk olmaz.

PAL sistem ile NTSC izleyemezsiniz. PAL’a uyumlu değilse izleyemezsiniz. PALı alıp ABD’ye
götürdüğünüzde uymaz. İstanbul’ad oturup ABD’deki tv yayınlarını alamıyorum eğer uyduya çıkmadıysa.
Uyduya yayın gittiğinde benim televizyonum formatları çözebilmesi lazım. Bugün bir sürü televizyon artık
bunları çözebiliyor. Televizyon alıcıları kablo tv veya antenle aldığımız yayınları çözen tuneller (alıcılar) o
kadar gelişmiş durumda ki bütün yayınları alabilen alıcı üniteleri üretilmiş durumda. Dolayısıyla hepsi
bulunuyor ve ayarlanabiliyor.

*Eskiden bir ara video furyası çıkmıştı. O zamanlar kasetli video bantlarda video izleniyordu. O zaman 2 tane
sistem vardı. Bir tanesi beta, diğeri de DAS. İkisinin video cihazının teknolojik özelliklerinden dolayı fark
vardı. Tutup ABD’den gelmiş videoyu burada istediğiniz kaseti takın kullanamazdınız.

*buradaki en büyük problem PAL’dan NTSC’ye filmi çevirdiğinizde görüntü kalitesi düşer.ç ünkü NTSC’de 30
kare göstermek zorundasınız. PAL’ad en fazla 25 tane olur. 25 tane resimle 30 kare göstermeniz lazım. Bu
görüntü kalitesini düşürür. İyi çevirici yoksa arada atlama, duraklama olabilir. Ama NTSC’yi pal’a
çevirdiğinizde bu sorun yoktur ama arada bir iki kare atlanabilir. Önceden böyle sistemler iyi çeviriciler yoktu.

*NTSC’nin kalitesi biraz daha iyidir.

*Component (Bir başka farklılıktır.) Kare kare resimleri gösteriyorum ama renkleri nasıl aktarıyorum? Renk
bilgisini aktarmada RGB diye bir formattan bahsetmiştik. Videoda daha farkıl bir şey var. Renkleri anlatmak
için (Hareketi anlatabiliyorsunuz üst üste rkarelerde) ayrı bir elektronik sinyal olarak gönderiyorum. Elektronik
sistemlerde renk yuvaları denilen sistemler mevcut. Sinyal olarak nasıl gönderdiğinle alaklaı.
Şu anda da kullandığımız sistem RGB. RGB verileri biraz çok olabilir televizyon sinyali olarak gönderdiğinizde
bu sinyalde daha farklı şeyler kullanmak durumunda kalabiliriz.

Çeşitli çevrim formülleri var. Bizim kırmızı yeşil ve mavi ile şu kadar oranda şu kadar mavi diye
tanımladığımız resim renkelrini kodluyoruz bu kodlama yoluyla televizyon sinyalinin içine aktarıyoruz. O
görüntü formatları radyo dalgaları aslında. Bu dalgaların içine renklerle ilgili sinyal gönderiyoruz.
3 ayrı sinyal olarak gönderiliyor televizyon alıcısı bu sinyalleri alıyor. Resmin şu noktalarında kırmızı, mavi,
sarı bilgisi olacak. Televizyon ne yapıyor? Televizyon buradaki piksellere göre burada gelen tüm bilgiyi sarı
olarak monitöre yansıtacağım. Burada gelen bilgiyi mavi burada gelen bilgiyi de kırmızı olarak.
Klasik tv tüplerinde üç ışın tabancası vardır. Burada gelen bilgilere göre ekranda nokta nokta bu şekil
oluşturulur. Televizyonun görüntü kalitesi bilgisayara göre daha düşüktür. Televizyon yayının kalitesi düşüktür!
Normal analog sinyallerle bir dereceye kadar iletebilirsiniz. Dijitalleştirirseniz digitürk d smart gibi dijital
kanallar çıkar.

Ekranda gördüğünüz görüntü şu şekilde aynı anda bir defada ekrana pat diye aktarılmaz. 3 tane ışın var
demiştik. Işın tabancası denilen ışık huzmeleri var. Aslında 3 tane piksel var. 3 noktayı birleştirdiğimizde 1
piksellik renk oluşuyor. O ne yapıyor? Tek tek o ışığı tek noktayı şuradan itibaren getiriyor. Satır satır. Buna
tarama frekansı deniliyor. Saniyede kaç milyon defa o noktayı oluşturacak. Bunu o kadar hızlı yapılyor ki bu
hızdan dolayı ekranda bir resim varmış gibi görünüyor. Ekranın ön yüzüyi fosforlu özel bir şeyle kaplıdır. O
noktaya ışın gelse bir süre ışıldamaya devam eder.
*Ekrandaki görüntü küçük küçük piksellerden oluşuyor. Işın tabancası yatay ve dikey olarak oluşturuoyor. Bunu
o kadar hızlı yapıyor ki ekranda bir anda tek resim görülüyor. Bir kareyi oluşturmak için iki tane ışın tabancası
bunları yapıyor. Işınları tek tek bu noktaya tabanca nasıl yönlendiriyor? Onların veridği ışığı tam tüpün ortasına
gelecek şekilde ayarlıyorlar. Tam ortasında beyaz bir nokta var. İşte orası orta noktasıdır. Ondan sonra ışık
monitörün köşelerine nasıl yayılıyor? Manyetik olarak hareketlendirilen mıknatıslarla. Voltaj artınca manyetik
artıyor ışık geliyor kırılıyor. Bunlara yatay saptırıcı, dikey saptırıcı deniyor. Bu şeylerle ışık ekran yüzeyinde
oluşturuyor. Ekranın ön yüzeyi fosforlu olduğu için birkaç saniyeden daha az süre orada ışık huzmesi duruyor.
Ben ekrana bakınca bir resim görüyorum. Bu resimlerin sayısı artınca ana resmimiz oluşuyor. Şurada
gördüğünüz her şey birer karedir, çerçeve yapısıdır.

Görüntüyü elde ettikten sonra belirli formatlar var. Bugün dünyada artık ilk televizyonda anlattığımız
teknolojiler yerine MPEG diye çok yaygın bir format var. Dijital formatta yayın yapan uydu üzerinden digitürk
d smart gibi dijital uydu özelliği olan yayınlarda bunlar türkiyedeki ticari yayınlar. Normal bir uydu alıcısı
aldığınızda da dijital bir yayın alıyorsunuz. Sadece kalite standartları şifrelenme gibi diğer özellikleri var.
MPEG dünya standardı. Sonra AVI geliyor. Bir süre video formatı var. Cep telefonlarında bu formatların daha
farkıl versiyonları var. En önemli ve en temel hareket formatları bu 3’ü.
Quik time şu anda özellikle multimedya ortamını ilk olarak kişisel bilgisayarlarda sunan ve üzerinde işlem
yapabileceğimiz işlemi yapabileceğimiz Apple’da çıktı. AVI yine Standard MPEG ise tüm dijital televizyon
formatlarını içeriyor.

MPEG formatı aslında sıkıştırma standardı. Sıkıştırma formatlarını kullanmadan aslında bu kadar kare resmi
iletip videoyu oluşturmak çok zor bir iş. Sıkıştırma oranları da 1:50’lere kadar çıkmakta. 50 olduğu zaman
MPEG 2 dediğimiz kodlama var.
Digitürükün kurudğu cihaz sizin için bu decoder diyoruz sıkıştırma kodlamasını geri açabilecek cihaz. Bu
cihazlar yapabiliyorsa bunu gerçekleştirebiliyoruz!

AVI-Microsoftun geliştirdiği bir video formatıdır. Microsoft geliştirdi ama ilk işletim sistemleri ve pc’lerde
lider. Renkelir ve çözünürlükleri ile yüklenerek kullanılabilir. AVI’nin çeşitil kalite özellikleir var.

Quick Time: Apple’ın geliştirdiği bir hareketli görüntü formatıdır. Çok ortamda desteklenmesi de AVI’ye göre
bir avantajdır. Apple’ı destekleyenlerin çoğu microsoftun çatısına girmek istemeyenler!

Bu 3 formatı bilgisayarlardaki hemen her yazılım açıyor.

Bunlar dışında 100/200 video formatı vra. Bunlar belirli uygulamalar için gerektiğinde bakabileceğiniz şeyler.

FORMATLAR:
VCD: Video CD. Bildiğiniz CD’lerin video içereni. 350x240 çözünürlüğe sahip. Çözünürlük düşünce resim
küçülüyordu. Düzgün izleyebilmek için küçük görünüyor. Genelde düşük kalitede tek cd’ye sığdırabilmek
amaçlı kullanılır.
1 dvd’ye sığanı vcd’ye de sığdırabilirsiniz. Vcd’ler bir de süper Video cd’ler var. SVCD. Arasında ne fark var
ikisinin? Bir formatlama farkı var. Sıkıştırma yapıyor. SVCD ler genelde 80 dakikalık sığdabiliyor. SVCD
dediğimiz zaman biraz daha sıkıştırılmış ama görüntü özelliği de bozulmamış bir format olarak algıyıoruz. Onu
da nereden elde ediyoruz?
VCD MPEG 1 bazlı sıkıştırma programını kullanıyor, SVCD ise MPEG 2 kullanıyor. 480X480 SIKIŞTIRMA
özelliği var NTSC ile aynı. (çözünürlüğü) 4x3 görüntü oranı var. Ekrandaki görüntünün en boy oranıdır. Klasik
televizyon formatı 4 e 3’tür. 4 birim yatay, 3 birim dikey. Ama bugün herkes genişletilmiş ekranlardan alıyor 4 e
4 lük formattaki yayını yatayta izlersen bacaklar geniş çıkar!

*Ticari olarak XVCD gibi XSVCD’ler çıktı. Bunlar her VCD player’da çalışmayacak ya da kapasiteye bağlı
olarak evlerdeki sistemlerde kullanılan formatlar. Üreticiden üreticiye değişiyor. Biraz daha sıkıştırma
oranlarıyla oynayarak uzun filmleri VCD formatına sıkıştırmak. Bundan sonra 2 tane önemli video formatımız
var.
Divx aslında bilgisayarda geliştirilmiş bir format fakat özellikle kopya filmlerle acaip internet dünyasında yer
bulmuştu. Avantajı şu: mesela benim videomu çekerseniz ben ders anlatıyorum. Bu tür karelerde her şey sabit
ise benim sıkıştırma oranım çok iyidir. Ben bir kere arka planda görülen sabit alanları sıkıştırırım sonraki 20
karede hep bu var 20 kareyi sıkıştırmaya gerek yok. Derim ki bu çerçevenin içinde şu kadar alan var. Bu yüzüm
sadece hareketlerini bilgi olarak kaydetsem alandan tasarruf ederim. Buna göre çok hareket olan karşılıklı
konuşma sahnelerinin8 farklı sıkıştırma oranlarında birini low motion diğerini high motion’da sıkıştıralım farklı
kodlama yapalım böylece yerden tasarruf edelim. Bir DVD 4.7’lik gb lik yer kaplıyor. Divx’e aktarıyorsunuz
700 e iniyor. Ben niye DVD ile muhatap oluyorum? Görüntü kalitesi açısından da bir şey fark etmiyor.a vantajı
bu. Bu şekilde Divx formatı bir standarda dönüştü. Bilgisayar standardı olmaktan çıktı bir sürü tv de kullanıyor.
Hareketli sahnelerle durağan sahneleri farkıl kodlama yöntemiyle kodulyor!!!!

Bit oranı nokta oranı dediğimiz şey nedir? Resim görüntü şeylerinden hatırlarsanız. Çok detaylı olan karelerin
görüntülerini daha fazla bit derinliği ile gösterirsiniz. Ama bazı şeyler vardır tutup bir noktdada durursam
arkada iki fon var. Beyaz ve yeşil. Dolayısıyla bu iki rengi oluşturmak çok iyi. Benim arka planım siz iseniz
burada çok farkıl bir renk derinliği var. Bit derinliği değişken bit derinliği şudur: arka plan çok detaylı ise
derinliği artırıyorum daha fazla rengi toplayabilmek için arka plan düz ise bit derinliğini azaltıyorum daha sığ
oluyor. Arka plan daha derinlikli ise daha fazla detay toplamam lazım. Sıradan ise çok daha küçkü bir şeyle elde
edebilirim. Buna akıllı bit oranı kontrolü deniyor. Fotoğrafta uygulamayan hiçbir şey videoda uygulanamaz.

*Recordable. R varsa buna kayıt yapılmış veya boş ise sadece 1 kere kayıt yapılabilir ondan sonra yapılamaz,
değiştiremezsiniz. R=Recordable 1 kere kayıt edilebilir.
*DVD ise bu 4.7 gb veri taşıyor. Çift taraflı yazılırsa 9’a çıkabiliyor. MPEG 2 görüntüleri DVD ye çekilirse
daha uzun kalitede daha uzun filmler oluşabiliyor. DRD-RAM, DVD- R formatları var. Artı formatı daha sonra
ikinci bir üretici grubu tarafından çıktı. Daha kaliteli bir format. Artı olanları dercih edin. Çünkü verileri daha
düzgün disk üzerine yazıyor. Bozulma oranı daha az.
DVD RAM ise hard disc gibi yazıp çizebileceğiniz bir format. Medyası biraz farklı. Görüntüde ufak birf ark
var. Japonlar bunu kullanmaya bayılır şu anda pek yaygın değil. Hard disckler çok genişledi.

*ini DVD boyut olarak küçük!

*MKV: Matroska Video Avi daha profesyonel formatlar.

*AAC ile başlayan kodlamalar ses kodlama formatları. Şu ana kadar biz sadece görüntüden bahsettik. Video
içinde görüntüden başka ses de var . ama ses kodlaması ayrı bir konu. Kalitesi formatı değişiyor. Bir sürü
format var. Bu formatların görüntü ile uyumlu olması lazım. Senkronizasyon derken ağız açıp kapanırken o
ağzın açıp kapanmasıyla ilgili sözcükler çıkması. Normal bir konuşmacı videosu çekerken kalite daha düşük
kalitede olabilir ama müzik videosunu daha kaliteli kodlamanız lazım çünkü çok daha geniş yelpazede farklı
tınılar vardır. O sesleri kaydedebilmek lazım. Dolayısıyla farklı video formatları kadar farklı ses formatları var.
Bunların uygun kombinasyonda kullanılması lazım.

You might also like