You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/23 15 Haziran 2007 50 YKr

Genelkurmay adõm adõm Ÿlkeyi savaßa


Faßist ÝrkÝlÝÛa ve gštŸrŸyor!
Halklara dŸßman savaß aÛalarõna

darbe tehditlerine geit vermeyelim!

Seim sandõÛõ PandoraÕnõn kutusudur!

karßÝ; Üߍi ve emekilerin õkarõna olan


tek ßey šrgŸtlŸ
mŸcadeledir!

15-16 Haziran Direnißi yol gšstermeye


devam ediyor...
Üߍi sõnõfõ ve emekiler kendi
davasõ iin dšvŸßme yolunu
semelidir!

Devrimci mirasÝ yaßatmak,


daha ileriye taßõmakla

Üߍilerin birliÛi, mŸmkŸndŸr!


Kadõnõn kurtulußu sosyalizmde!

halklarÝn
kardeßliÛi!
www.kizilbayrak.net
2  Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

İÇİNDEKİLER
Faşist ırkçılığa ve darbe tehditlerine karşı
Kızıl Bayrak’tan
“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!”. . 3 22 Temmuz seçimlerine doğru yol alınırken düzen
Genelkurmay adım adım ülkeyi savaşa içi çatışmalar derinleşiyor. Her ne kadar 12 Haziran
götürüyor! Halklara düşman savaş günü “mini MGK”nin gerçekleştirdiği “Güvenlik
ağalarına geçit vermeyelim!. . . . . . . . . . 4 zirvesi”nde “terörle mücadelenin ülke gündemindeki
Rayından çıkan ordu-hükümet çatışması en öncelikli konu olduğunun bir kez daha teyit edildiği
ve bu konunun tüm çıkarların ve siyasi mülahazaların
ABD ve tekelci burjuvazinin üstünde olduğu konusunda kimsenin kuşkusu
müdahalesiyle yeniden seçim zeminine bulunmaması gerektiği” ve “TSK ve güvenlik
taşındı… Düzene karşı devrim kuruluşları arasındaki çalışmaların tam bir uyum ve
mücadelesini büyütelim!. . . . . . . . . . . 5-6 eşgüdüm içerisinde yürütüldüğü, asker ile hükümet
“Sınır ötesi operasyon”da son perde . . . 7 arasında herhangi bir görüş ayrılığı olmadığı” dile
Darbeci generaller “kitlesel refleks” getirilse de, kamuoyuna sunulan bu “birlik ve
beraberlik” görüntüsünün gerisindeki gerici iç
çağrısı yapıyor... Yanıtımız işçilerin hesaplaşmalar/çatışmalar devam ediyor.
birliği halkların kardeşliği mücadelesini İşçi, emekçi ve Kürt halkına karşı yürütülen
yükseltmek olmalı!... . . . . . . . . . . . . . . . 8 topyekûn bir savaşta birlik olan tüm düzen kuvvetleri,
Seçim sandığı Pandora’nın kutusudur! kendi gerici hesaplaşmalarında/çatışmalarında işçi ve
İşçi ve emekçilerin çıkarına olan tek şey emekçileri kendi yanlarında saf tutmaya çağırıyorlar.
örgütlü mücadeledir!. . . . . . . . . . . . . 9-10 Kuşkusuz bugünkü koşullarda işçi ve emekçiler düzen
içi çatışmada kendi bağımsız sınıf çıkarlarının
15-16 Haziran Direnişi yol göstermeye gerektirdiği bir sınıf tutumu almaktan uzak
devam ediyor... İşçi sınıfı ve emekçiler durumdadırlar. Düzenin çok yönlü olarak, sayısız araç
kendi davası için dövüşme yolunu ve yöntemi de kullanarak şovenist/milliyetçi
seçmelidir! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11 söylemlerle sersemlettiği ve bilincini dumura uğrattığı
Liseli gençlik ÖSS’ye ve geleceksizliğe işçi ve emekçiler, ancak kendi bağımsız sınıf
çıkarlarının gerektirdiği bir tutumla mücadele saflarını
karşı alanlara çıktı... ÖSS duvarını
ayrıştırabilir ve kendi sınıf çıkarlarına sahip
yıkacağız!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12-13 çıkabilirler.
İşçi-emekçi hareketinden... . . . . . . . . . 14 İşçi sınıfı tarihinde bu saflaştırıcı “an”lardan biri de
KESK eylemlerinden . . . . . . . . . . . . . . 15 15-16 Haziran büyük işçi direnişidir. 15-16 Haziran
Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye direnişinin 37. yılında, işçi sınıfı, sınıflar mücadelesinde Haftalara sığdırılacak çok yönlü, sistemli, hedefli ve
taşımakla mümkündür! (Orta sayfa)16-18 kendi konumuna ve misyonuna uygun bir rol yoğunlaştırılmış bir seçim çalışması ile sınıf ve emekçi
oynamaktan uzaktır. Bu rolün oynanmasının kitleleri “Düzene karşı devrim!” şiarı ile mücadeleye
Seçim faaliyetlerinden.... . . . . . . . . . . . 19
kendiliğinden olmayacağı açık olmalı. Bu rol ancak işçi çağıracaklar. Çözümün ne seçimde ne mecliste, çözümün
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!... . . . . 20 sınıfının bağımsız sınıf çizgisi temelinde mücadele devrimde kurtuluşun sosyalizmde olduğunu dile
Seçim süreci ve emekçi kadın çalışmamız sahnesine çıkmasıyla mümkündür. Bu ise devrimci bir getirecekler. Kuşkusuz bu çabanın sınıf kitlelerinde
üzerine.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 önderlik müdahalesiyle başarılabilir. etkisini gösterebilmesi ve yankı bulabilmesi, sınıf
G8’ler Zirvesi ve aldatıcı vaadler. . . . . 22 Yeni bir seçim sürecinde, işçi sınıfının bağımsız devrimcilerinin ortaya koyacakları devrimci önderlik
Venezüellalı emekçiler ABD devrimci tutumunun ifadesi olacak bir devrimci seçim pratiği ve yeteneğine sıkı sıka bağlı olacaktır.
platformu ile sınıf ve emekçi kitlelerin karşısına çıkmak, Seçim çalışması, sınıf devrimcileri için yeni bir
emperyalizm ile işbirlikçilerine geçit
güncel planda temel önemde devrimci bir müdahale düzeye sıçramanın sınanacağı bir alan olacaktır. Sınıf
vermiyor! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 zeminidir. Sınıf devrimcileri, sınıfın bağımsız devrimci devrimcileri, bu yeni düzeyi kazanma merkezli bir
Kapitalizm ve doğanın yıkımı . . . . . . . 24 tutumunu politik ve pratik planda ortaya koyacak bir çalışma örgütlemenin tüm yakıcı sorumluluğu ve
Bültenlerden. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 müdahaleyle süreci karşılıyorlar. görevleriyle karşı karşıyadırlar.
Basından . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26-27
Birinci yılında günlük Kızıl Bayrak
sitesi... Birinci yayın yılımızı geride
bırakmış durumdayız . . . . . . . . . . . . . . 28
Kızıl Bayrak sitesi Mayıs ayı
rakamları.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
“Halkın Hakları Var” forumu . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

Kızıl Bayrak
Çıktı!..
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/23  15 Haziran 2007

l e r d e . . .
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
v e b a y ii
Kitapçı
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30

CMYK
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Kapak Kızıl Bayrak  3

Faşist ırkçılığa ve darbe tehditlerine karşı

“İşçilerin birliği,
halkların kardeşliği!”
Bazı işlerini karanlıkta yapmayı adet edinen devrimci güçler bir kez daha hedef gösteriliyor.
militarist güçler, yine bir geceyarısı Genelkurmay’ın Türkiye’nin kapitalist rejimi, düzen bekçilerini her
internet sitesine “e-muhtıra” yerleştirerek, namluyu zaman, toplumsal uyanışı bastırmak, sınıf hareketi ve
birkez daha “mutlu Türk” olmayanlara çevirdiler. ilerici-devrimci güçleri ezmek, Kürt halkının özgürlük
Toplumsal uyanışı, demokratik tepki gösteren işçi özlemlerini yok etmek için seferber etmiştir. 12 Eylül
sınıfı ve emekçileri, ilerici-devrimci hareketi tank faşist darbesinin açtığı alanlarda güçlenen dinsel
paletleri altında ezenler, bu defa “yüce Türk gericiliğe “balans ayarı” yapmak için gerçekleştirilen
milletinin kitlesel karşı koyma refleksi”ne seslenerek 28 Şubat “postmodern” darbesiyle de, fiili saldırıya
“harekete geç!” emri veriyorlar. uğrayan bir kez daha işçi sınıfı ve devrimci hareket
Daha önce yaptıkları darbeler savaş aygıtı olmuştur. Hem işçi sınıfının kazanımlarının pervasızca
NATO’nun Brüksel’deki karargahında kutlamalara gaspı, hem de en vahşi cezaevleri katliamları, tam da
vesile olurken, verili durumda Kürt sorunu 28 Şubat darbesinin yarattığı iklimde
konusunda Washington’daki efendileriyle gerçekleştirilmiştir.
anlaşamayan Türk ordusunun kurmayları, yeni bir Devletin karanlık güçlerinin yönlendirmesiyle
askeri darbe için vize alamıyorlar. Tabii önceki toplum kesimlerini sokaklara salan, “e-muhtıra”lar
darbelerin baş destekçisi olan TÜSİAD kodamanları yayınlayıp darbe tehditleri savuran, “bize yetki verin
da, bugünkü koşullarda darbeyi pek “şık” Kuzey Irak”a saldıralım diyen düzen bekçilerinin bu
bulmuyorlar. Bundan dolayı generaller öncelikle girişimleri, elbette dinsel gericilik şahsında temsil
sorunu “e-muhtıralar”la çözmeye çalışıyorlar. günlerde orduya yetki verecek.” Buna karşın edilen düzenin diğer kutbu ile tutuştukları iktidar
Abdullah Gül’ün Çankaya tepesine tırmanmaya sözkonusu yetkinin Güney Kürdistan’a hemen saldırı mücadelesinden bağımsız değildir. Generallerin
heves etmesiyle yeni bir evreye giren egemenler arası başlatmak anlamına gelmeyeceği de bugünkü rejim içi dalaşmadan galip ayrılmak için
iktidar savaşı, gelinen yerde, Kürt halkına düşmanlık, vurgulanmaktadır. gerekirse yeni girişimlerde bulunmaktan
‘Kuzey Irak’a operasyon’, “terör”, “güvenlik” NATO’nun ikinci büyük ordusu olan Türk Silahlı kaçınmayacakları açıktır.
görünümüne bürünmüştür. 27 Nisan muhtırasının Kuvvetleri, ABD’ye rağmen, ondan onay almadan bir Egemenler arası çelişkinin bu kadar sertleşmesi,
gerekçesi “laikliği korumak” şeklinde ifade edilirken, girişimde bulunmak bir yana, Amerikan savaş rejimin siyasi krizini daha da derinleştirse de,
birbuçuk ay gibi kısa bir sürede “laiklik/şeriat” makinesi ile yoğun işbirliği/suç ortaklığı yapmaya sermayenin iki farklı kesimi arasındaki iktidar
kutuplaşması unutulmuş, taraflar savaş çığırtkanlığı devam ediyor. Örneğin Ankara’daki işbirlikçiler, 23 mücadelesinin fiili çatışmaya yol açması olasılığı
yarışına girmiştir. Tam da bu evrede, militarist Haziran’da süresi dolacak olan İncirlik ve bazı üslerin düşüktür. Çatışan kutupların polis devletini birlikte
güçlerin argümanlarını güçlendiren Ankara’daki kullanımını içeren anlaşmayı bir yıl daha uzatma tahkim etmesi, dahası en basit demokratik hak
patlama ile mayınların peşpeşe patlamasıyla çok kararı aldılar. Öte yandan Anadolu Kartalı Tatbikatı kazanımlarını bile sürüp süpürecek hazırlıklara
sayıda askerin ölmesi dikkat çekicidir. Konya Ovası’nda başladı. Üstelik bu yıl ABD-İsrail başlanması, asıl hedefin bu iki kutup dışında olduğunu
Bu arada Tayyip Erdoğan ve müritlerinin ikilisinin yanısıra, işgalci İngiliz ordusu da tatbikata gösteriyor. Demokrasiden, özgürlüklerden, insan
katılmaya cesaret edemediği asker cenazelerinin, tam katılıyor. haklarından söz edenleri, “terörün destekçisi”, “mutlu
bir ırkçı-intikamcı gösteriye dönüştürülmesi, Egemenler arası iktidar savaşının vardığı aşamada, Türk” olmadıkları için de “düşman” ilan eden
generaller cenahına avantajlar sağlıyor. Zira Kürt sorunu ve PKK bahanesiyle Güney Kürdistan’a Genelkurmay muhtıraları, düzen bekçilerinin namluyu
gösterilerin “Kuzey Irak’a girelim, Kandil’i dağıtalım, saldırının gündeme damgasını vurması, ırkçılık kimlere çevirme hazırlığı içinde olduğunu ayan beyan
Barzani’ye haddini bildirelim” türünden saldırgan bir zehiriyle sersemleyen toplumun belli bir kesiminin ortaya koymaktadır.
havaya bürünmesi AKP’yi sıkıştırıyor. Bunu fırsat savaş çığırtkanlığına destek vermesi, emperyalist Düzen bekçilerinin hazırlıkları devam ederken,
bilen militarist cenah ile arkasında saf tutan güçler de merkezlerde bazı kaygılara yol açıyor. Buna, militarist ırkçı-şoven histerinin yayılması ile halklar arası
öyle bir hava yarattılar ki, kokuşmuş kapitalist rejimin cenahın erken seçim aracılığıyla AKP’yi belli bir düşmanlık da körüklenmektedir. Ankara’nın ortasında
ürettiği her sorunun günahı sanki sadece hükümetin noktaya kadar geriletmesinin zor görünmesi eklenince, bomba patlatan zihniyetin de hizmet ettiği bu vahim
boynundadır. Bunlara göre hükümet, generallere askeri darbe de, Güney Kürdistan’a saldırı da olasılık rotayı çizenler, halkların kardeşliğini dinamitlemeyi,
“saldırın” yetkisi verirse, “terör sorunu” o dakika dahilinde görünüyor. Bush liderliğindeki savaş işçilerin birliğini paramparça etmeyi hedeflemektedir.
kökten hallolacak! kundakçılarının Ankara’daki işbirlikçilerini sık sık Kapitalist rejim bekçilerinin dayattığı bu gidişat,
Oysa Kürt sorunu burjuva cumhuriyetinin uyarma ihtiyacı hissetmesi, bunların medyadaki bazı bir yandan işçi sınıfının, emekçilerin, Kürt halkının,
kuruluşuyla ile yaşıttır. Sorunun özünde ve temelinde, borazanlarının ardı ardına uyarı/tehdit içerikli ilerici-sosyalist güçlerin maruz kaldığı/kalacağı
ırkçı-inkarcı burjuva devlet politikası yatıyor. Bu makaleler yayınlaması, taşınan kaygıların tehditlere işaret ediyor. Öte yandan ise, toplumun bu
sorunu “terör” kategorisine yerleştirme çabası içinde dışavurumudur. Tehdit savuranların, Türkiye’nin Irak ileri kesimlerine dönemin yüklediği ciddi
olanlar, devletin iflas eden bu inkârcı politikasında sahnesine çıkmasının zamanının henüz gelmediğini sorumlulukları gösteriyor. Emperyalistlerle
ısrar edenlerden başkaları değildir. Gerici rejim ifade etmeleri kayda değerdir. işbirlikçilerine, ırkçılığa, şovenizme, darbeye,
kurumları içinde AKP, Kürt halkına karşı işlenen bu Irkçı-militarist cenahın (bunu başarıp gericiliğe karşı net bir tutum! İşçilerin birliğini,
ırkçı-inkarcı tarihsel suça ortak olan son figürandır başarmayacağından bağımsız olarak) Kürt halkının her halkların kardeşliğini pekiştirmek için azami çaba!
yalnızca. tür kazanımını yok etmek istediği açıktır. Ancak Düzenden, düzen içi çatışmalardan, düzen
Savaş çığırtkanlığını ifrata vardıran generallerin generallerin hazırlığının bu aşaması, esas olarak dışa kurumlarından medet ummayı değil, (seçim ortamının
hükümeti sıkıştırdığı kesin, ancak ABD’ye rağmen değil, içe dönüktür. “Terör” bahanesiyle ırkçı dozu yarattığı politik atmosferi de en iyi şekilde
Kuzey Irak’a girmeyi göze almaları pek kolay değil. yüksek saldırganlığı kışkırtan, malum kesimleri değerlendirerek) egemenlerin saldırılarına karşı,
Güney Kürdistan’a saldırmak için hükümetten “yetki” sokağa çıkmaya çağıranlar, söylendiği gibi “teröre öznesi işçiler ve emekçiler olan meşru-militan bir
talep eden ordu, üç ili “güvenlik bölgesi” ilan ederken destek veren müttefikler”i veya ‘Kuzey Irak’taki mücadele hattını örmeyi esas almak, bu doğrultuda
kimseye danışma ihtiyacı duymuyor. Bu da yetkinin güçleri hedef almıyor. Hazırlık içe dönük olunca, anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-şovenist
kimde olduğunu açıkça gösteriyor. Hal böyleyken, özgürlük talebinden vazgeçemeyen Kürt halkı, mücadeleyi yükseltmek!
Ankara kulislerinin müdavimi olan bazı kalemşörlere ırkçılığa, militarizme karşı çıkan toplum kesimleri, Günün acil devrimci görevleri bu çerçevede ele
göre, “sıkışan hükümet büyük ihtimalle önümüzdeki işçi sınıfı ve emekçilerin haklarını savunan ilerici- alınmalıdır...
4  Kızıl Bayrak İşçilerin birliği, halkların kardeşliği! Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Genelkurmay adım adım ülkeyi savaşa götürüyor!

Halklara düşman savaş ağalarına


geçit vermeyelim!
Bir süreden beridir PKK’ye yönelik sınır ötesi yeni bir miting kararı aldılar. Diğer taraftan ise
operasyon temasıyla yürütülen sistemli politik ordunun postal yalayıcısı İP çetesi daha da ileri
kampanya, Ulus’taki patlama ile ivme kazanarak giderek Diyarbakır’daki “bayrak mitingi”ni
bir savaş haline vardırıldı. Ulus’taki patlamanın talebedilen “refleks” ile ilişkilendirdi. Tam
hemen ardından olay yerinde boy gösteren anlamıyla bir provokasyon olan bu girişimin en
Genelkurmay Başkanı, büyük şehirlerde benzer heyecanlı destekçilerinden biri de Türk-İş’in hain
saldırıların yaşanacağını kesin bir dille ifade sendika bürokratları oldu.
ederken, hedef olarak da, birkaç yıldır benzer her Yaratılan bu savaş halinin birçok nedeni
durumda yapıldığı üzere Güney Kürdistan’ı mevcuttur. Bunlardan ilki, ordunun hükümet
gösterdi. karşısında konumunu güçlendirmek amacıyla bu tür
Genelkurmay Başkanı’nın sergilediği bu bir manevraya başvurmuş olmasıdır. Ordunun ülke
tutum, olağanüstü bir sürece girildiğine dair açık yaşamı ve siyasetindeki ayrıcalılı konumunu
bir işaretti. Genelkurmay Başkanı, Ulus’tan kısa sürdürmek için Kürt sorununu nasıl kullandığı
bir süre sonra bu kez bir askeri toplantıda boy biliniyor. Ek olarak, son dönemde artan düzen içi
göstererek aynı minvalde yeni hamleler yapmaya çatışmada rakibini zora sokmak için bu konuyu
devam etti. Burada yaptığı konuşmada, sınır ötesi alabildiğine istismar etmeye çalıştığı da bir gerçek.
operasyon için siyasi bir karara ihtiyaçları Ülkenin seçim havasına girdiği bir dönemde, düzen
olduğunu, çünkü böyle bir adımın sadece PKK’yi siyasetine müdahalenin en etkili ve rahat yolu olarak
değil, ABD ve Kürt Yönetimi’ni de hesaba böyle bir savaş halini örgütlediğini söyleyebiliriz.
katmak zorunda olduğunu söyledi. Bununla birlikte bu kadarı mevcut durumu anlamak
Büyükanıt bu konuşmayı yaparken, Irak için yetersizdir.
sınırında yoğun bir askeri hareketlilik göze Bu savaş halinin iç siyasal amaçları olmakla
çarpıyordu. Günler öncesinden bölgeye sevk birlikte, durumun bunu aşan bir kapsama sahip
edilen asker sayısı onbinleri bulmuştu ve olduğuna da kuşku yoktur. PKK’nin askeri
sınırdaki dağlar bombalanmaya başlanmıştı. Her kişi ve kuruluşların, bu olayların gerçek yüzlerini varlığından ziyade, Güney Kürdistan’daki
ne kadar hem Genelkurmay hem de ABD ve Irak görme zamanı artık gelmiştir.” devletleşme adımlarının ileri boyutlar kazanması ile
ordunun sınırı geçtiğini yalanlasalar da, yerel Açıktır ki, Genelkurmay’ın gösterdiği hedef, başta birlikte, Kürt sorunu konusunda 80 yıllık inkar ve
kaynaklar sınıra yakın Kürt köylerinin bombalandığını Kürt halkının örgütlü mevzileri olmak üzere ilerici ve imha siyasetindeki iflas, düzeni bu tür arayışlar
açıkladılar. devrimci kurum, örgüt ve kişilerdir. Genelkurmay’ın içerisine sokmaktadır. Kendi aralarında kavgalı olan
Kademe kademe arttırılan sınır ötesi operasyon bu hedeflere yönelik verdiği saldırı emri de şöyle düzen güçleri, sonuçta bu konu üzerinden yekpare bir
havası, daha sonraki günlerde atılan yeni adımlarla ortaya konulmaktadır: tutum sergilemektedir. Yakın zamanda Kürt Yönetimi
birlikte tam bir savaş haline gelip dayandı. Bu yeni “Türkiye Cumhuriyeti, ulusal ve üniter yapısının, ile görüşüp görüşmemek konusunda orduyla ters
adımlardan ilki, Siirt, Şırnak ve Hakkari illerinin “özel çağ dışı bir yapı olduğunu düşünen bir yaklaşım ile düşen hükümetin başı Erdoğan, gelinen yerde “bir
güvenlik bölgesi” ilan edilmesi oldu. Buna göre, bu karşı karşıyadır. Ulusumuzun bu tehlikeli yaklaşımı kabile reisiyle ne görüşeceğiz” noktasına varmıştır.
illere giriş-çıkışlar sıkı kontrole tabi tutulacak ve hava fark etmek zorunluluğu vardır ve olmalıdır.(!) Türk Elbette bunun seçimlere dayalı bir iç hesabın ürünü
sahaları kapatılacak. Bu karar esasında bu illerde Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak TÜSİAD
olağanüstü hal ilan etmek anlamına geliyor. olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı kodamanlarının da, “devlet bu konuda yekpare bir
Bununla birlikte atılan diğer adım ise 27 Nisan’da koyma refleksini göstermesidir.” tutum içinde” ve “güvenliğin sözkonusu olduğu yerde
yapılan müdahaleyle aynı biçimde gerçekleştirildi. Bir Genelkurmay’ın bu emrinin gerekleri çok ekonomi ikinci plandadır” biçimindeki açıklamalarla
gece yarısı Genelkurmay’ın internet sitesinde geçmeden yerine getirilmeye başlandı. Emrin mevcut savaş haline açık onay vermesi ile birlikte
yayınlanan ve askeri bir savaş ilanını andıran verilmesinden saatler sonra, ilk saldırı DTP Eskişehir düşünüldüğünde, yaşananların egemen güçlerin ortak
bildirgeyle yeni bir saldırı hedefi gösterildi: il binasına yönelik oldu. “Kimliği belirlenemeyen” (!) iradesine dayandığı da söylenebilir.
“Her fırsatta, yurt içinde ve yurt dışında barış, saldırganlar binayı ateşe verdiler. Bu saldırıyla aynı Belli ki, sermaye devleti, saldırı ve savaş
özgürlük ve demokrasi gibi insanlığın yüksek saatlerde, yeteneklerini “Cumhuriyet Mitingleri” ile makinasını harekete geçirerek tehdit, şantaj ve zor ile
değerlerini, terör örgütüne paravan olarak kullanan kanıtlayan ordunun sivil uzantıları vazife başı yaparak Kürt halkının ulusal mücadelesini ve kazanımlarını
ortadan kaldırmak istiyor. Bu amaçla harekete
geçirilen savaş makinesinin yanısıra tüm gerici
CHP’den beklenen “refleks”! odaklarını da seferberliğe çağırıyor. Böylelikle yakın
zamanda düzen siyasetinin iplerini sıkan ordu, ülkeyi
CHP, Meclis’i genel görüşme istemiyle seçim öngününde partisine oy kaybettireceği her bakımdan askeri bir rejimin gereklerine uygun
olağanüstü toplantıya çağırmak için hazırlık kaygısına dayanıyor. Fakat Baykal ve Öymen, olarak yönetmeye çalışıyor.
başlattı. Bunun için öne sürdüğü gerekçe ise “son basına yansıyan bilgilere göre, Meclis’in Genelkurmay’ın düzen siyasetinin iplerini elinde
günlerde tırmanan terör olayları, Kuzey Irak’taki olağanüstü toplanması konusunda ısrarını toplayarak yürüttüğü bu gerici saldırganlık ve savaş
PKK unsurlarına yönelik operasyon ve yerel Kürt sürdürüyor. siyasetinin, başta bu ülkenin emekçi halkları olmak
gruplarının Türkiye’ye dönük amaçları” oldu. Kuşkusuz ki CHP’nin bu genel görüşme Ortadoğu’nun kardeş halklarına büyük acılar ve
CHP Genel Başkan yardımcısı Onur Öymen’in girişimi, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet kıyımlar getireceği aşikardır.
teklifi üzerine hazırlıkları başlatılan genel sitesinde yayınladığı son bildiriden ayrı Kürt halkının esareti uğruna yürütülen bu kirli ve
görüşme istemi parti içinde de tartışma yarattı. düşünülemez. Bir postal yalayıcı olarak CHP kanlı savaş siyasetini durdurmak için harekete geçmek
Deniz Baykal Öymen’in önerisini desteklerken, kendinden beklenen “refleks”i göstermekte, hem günün acil görevi, hem de büyük bir
Genel Sekreter Önder Sav meclisin bu aşamada geleneksel inkar, imha ve asimilasyon sorumluluktur. Başta devrimci ve ilerici güçler olmak
olağanüstü toplantıya çağrılmasına karşı çıktı. politikalarını sürdürerek sömürgeci sermaye üzere tüm işçi ve emekçileri bu görev ve
Açık ki Önder Sav’ın bu karşı çıkışı ilkesel bir düzeninin kendinden beklediği “refleks”i ortaya sorumluluğun gereklerini yerine getirmek üzere
nedene değil, Kürt halkına yönelik tartışmaların koymaktadır. harekete geçmeye çağırıyoruz.
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Düzene karşı devrim! Kızıl Bayrak  5

Rayından çıkan ordu-hükümet çatışması ABD ve tekelci burjuvazinin müdahalesiyle yeniden


seçim zeminine taşındı…

Düzene karşı devrim


mücadelesini büyütelim!

22 Temmuz seçimleri, Cumhurbaşkanlığı düzen siyasetini yeniden yoluna sokmak, en azından “Böylesine hassas bir dönemde, devletin
seçimleriyle patlayan düzen güçleri arasındaki kontrol altına almak üzere harekete geçtiler. zirvesindeki yöneticiler arasındaki diyalog olması
çatışmanın yarattığı siyasi krize bir çözüm olarak Bu çerçevedeki ilk müdahaleyi yapan ABD oldu. gereken ölçülerden uzaktır. Ahenk görüntüsünden söz
gündeme getirilmişti. Fakat mevcut koşullarda ABD emperyalizmi, dolaylı yollardan, “Türkiye’nin etmek güçtür.
seçimlerden bu krize çözüm olabilecek bir sonucun caydırıcılık kabiliyeti sorgulanıyor, gerçekten oldukça “Türkiye, bütün ayarları bozulmuş bir ülke
çıkması son derece zayıf bir ihtimaldir. Ordu eliyle zayıflamış bir devlet görüntüsü veriyor” (Washington görüntüsü vermemelidir.
yürütülen AKP’yi zayıflatma ve CHP’yi güçlendirme Times) biçiminde açığa vurduğu bir uyarı yaptı. İlgili “Ülkemizin bir an önce bu bunalımdan çıkması
yönündeki müdahalenin beklenen sonucu yaratmaktan gazetenin Beyaz Saray yetkililerine dayandırarak elzemdir. Demokrasilerde bunalımları aşmanın yolu,
uzak olduğu anlaşılmaktadır. Yanısıra, AKP’ye karşı verdiği haberde ordu, “askerlerin caydırıcılık politikası ulusal iradeye başvurmaktır.
“merkez sağ”a aday olarak hazırlanan DYP-ANAP PKK’den çok ABD’ye yönelik” denilerek uyarıldı. “Erken seçim, Türkiye’yi içine girdiği belirsizlikten
birleşmesi de tam bir fiyaskoya dönüşünce, mevcut Bu uyarı içerisinde ordunun yürüttüğü psikolojik kurtaracak, ülkenin dengelerinin demokratik meşruiyet
durumda AKP’nin şansı daha da artmıştır. savaşa da gönderme yapılmaktadır: içinde yeniden yerli yerine oturmasını sağlayacaktır.
Seçimlerin düzen siyasetinin krizine bir çare “ABD, Türkiye’nin Irak sahnesine girmesi “Bütün güçlüklere rağmen, Türkiye, terörle
olamayacağı ihtimali güçlenince, ordu müdahalelerini zamanının henüz gelmediğini biliyor. Üst düzey bir mücadelesini demokrasisinden ödün vermeden
daha da yoğunlaştırma gereği duydu. Bu amaçla ABD’li yetkiliye göre, Türkiye’nin, Kuzey Irak’a sürdürmek zorundadır.
AKP’ye yönelik olarak seçim oyununun kurallarını girerse, toprak bütünlüğü tehlikeye girer. Türk askerleri “Türkiye, 1991 ve 1995 seçimlerini PKK terörünün
aşacak boyutlarda bir psikolojik harekat örgütlemeye bu yetkiliyle hem fikir olabilir. Mesele, Türkiye’de son zirvede olduğu dönemlerde düzgün bir şekilde
yöneldi. Ulus’taki bombalamayla start alan bu harekat terörist saldırıları gerçekten kimin provoke ettiğidir.(…) yapabilmişti. Geçmişte gösterdiği bu beceriyi bugün de
her geçen gün sertleştirilerek, AKP hükümeti tam bir Washington, İran’ın nükleer silahları elde etmesini sergilememesi için hiçbir neden yoktur.
kuşatma altına alındı. önleyip önlemeyeceğine veya bunun nasıl yapacağına “Yolunu kaybeden gemiler için kutup yıldızı nasıl
Ordu merkezli bu psikolojik harekatın ana karar verinceye kadar PKK’ya karşı açık bir eylemi yol gösterici ise 22 Temmuz’da yapılacak olan seçimler
malzemesi PKK ve sınır ötesi operasyondur. Ordunun olmayacak. Şimdiye kadar Washington, Kürtleri İran ve de Türkiye için aynı değerde bir umut ışığıdır.
yoğunluğunu arttırdığı askeri operasyonlara bağlı olarak Suriye’de kargaşa yaratmaları için kullanmaya niyetli “Gözümüzü bu ışıktan ayırmayacağız.”
artan asker ölümleri, sınır ötesi bir operasyonun görünüyor. Açık ki ABD, Türkiye’ye zarar vermek Aynı tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Ertuğrul Özkök
gerekliliğine bağlanarak, bu konuda hükümetin istemiyor ancak mecbur kalınca yapabilir.” de “Daraltılmış gayri resmi MGK” başlıklı yazısında
iradesizliği öne çıkarılmaktadır. Aynı yazıda ordunun yanısıra AKP de, ordu benzer şeyler söylüyor ve sorunun çözüm adresini
Ordunun bu çabası kısa sürede oldukça etkili de karşısındaki sinmişliğinden ötürü eleştiriliyor. Yazıda gösteriyordu:
oldu. Özellikle yeni bir gece yarısı bildirisiyle “kitlesel ABD Büyükelçisi Wilson’un, Erdoğan’ın “ordu talep “Bugün Ankara’da çok önemli bir toplantı var.
refleks” emrinin çıkmasıyla birlikte hükümet üzerindeki etsin operasyon iznini veririz” biçimindeki sözü ve son Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah
kuşatma tam bir ablukaya döndü. Bu arada TÜSİAD da, günlerde ordu ile aynı telden çalması ile birlikte Gül, İçişleri Bakanı Osman Güneş, Genelkurmay
“ekonomiden önce güvenlik” biçimindeki bir tutumla iradesizliğini göstermiş olması nedeniyle, hükümeti Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri
ordunun yanında tavrını ortaya koydu. Bu, burjuva aşarak Genelkurmay’la görüştüğü belirtilmektedir. Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Jandarma Genel
meydanın ve ordunun sivil uzantılarının sergilediği İkinci müdahale tekelci burjuvaziden geldi. Bu Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, MİT Müsteşarı Emre
performansla da birleşince, kısa sürede asker cenazeleri, müdahale de yine medya aracılığıyla yansıtıldı.12 Taner ile Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal,
hedefinde hükümetin olduğu öfkeli kitle gösterilerine Haziran tarihli Milliyet gazetesinde bu konuya ayrılan saat 17.00’de bir araya gelecek. Çünkü son bir haftadır
dönüştürüldü. Bu gösteriler öyle bir noktaya vardı ki, en “başyazı”da şunlar ifade edilmekteydi: meydana gelen gelişmeler, ‘olayların kontrolden
sonunda başta Bülent Arınç olmak üzere AKP “Terörün tırmanışı, ne yazık ki, Cumhurbaşkanlığı çıkması’ riskini taşımaya başladı. 23 Temmuz’a kadar
yöneticilerine yönelik fiili saldırılara vardı. seçiminin krize dönüşerek siyasal sistemin tümüyle geçecek sürede, toplumun her kesiminin, bütün siyasi
Bu koşullarda, düzen güçlerinin iç dalaşının tıkandığı ve çare olarak erken seçime gidildiği bir partilerin, böyle ‘eldivensiz’ bir iç muhasebe
yarattığı krizi yönetmek amacıyla gündeme getirilmiş döneme denk geliyor. yapmasında büyük yarar var (… ) İsterseniz, işe
olan seçim oyunu da giderek anlamsız hale geldi. İşte “Teröre verilecek yanıtın etkili olabilmesi için, ‘Cenaze başı siyasetinden’ başlayayım.”
bu noktada seçimlerin iptal edilmesi konusu ciddi ciddi toplumsal seferberlik ve ulusal refleksler kadar ülke İşte Özkök’ün duyurusunu yaptığı bu toplantı,
tartışılır oldu. Durumun bu noktaya ulaşması üzerine, yönetiminden sorumlu olan kurumların verecekleri zıvanadan çıkan düzen siyasetini yeniden yoluna
ABD, tekelci burjuvazi ve hükümet rayından çıkan birlik ve dayanışma görüntüleri de hayati önem taşır. sokmak, en azından kontrol edilebilir hale sokmak
6  Kızıl Bayrak Düzene karşı devrim! Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

amacıyla ABD ve tekelci burjuvazi tarafından yapılan

TSK’nın körüklemeye çalıştığı ırkçılığa karşı


müdahalenin sonucu olarak gündeme geldi. Belirtmek
gerekir ki, NATO başkanının toplantıdan birkaç saat
önce Türkiye’ye gelerek ordunun AB komutasında
bulunan askeri birlikleri çekme kararını tartışmaya
açması da, bu çerçevede yapılan müdahalelerin bir
parçasıdır. Dolayısıyla bu bağlamda gerçekleşen “mini
“İşçilerin birliği, halkların
MGK toplantısı”, esasında AKP’nin ordu karşısında
durumu dengeleme ve inisiyatifi yeniden ellerine
alması yönünde yapılmış bir adımdı. Bundan dolayı bu
kardeşliği!” şiarını yükseltelim!
toplantıdan hemen önce günlerdir ordu kuşatması
altında sinen Erdoğan’ın karşı saldırıya geçmesi
şaşırtıcı olmadı.
Öyle ki, birkaç gün önce “kabile reisleriyle
görüşmeyiz” diyerek daha önce söylediklerinden
çarkedip ordu karşısında ne ölçüde sindiğini gösteren
Erdoğan, bu toplantı öncesinde yaptığı açıklamalarda
bu kez tersine bir dönüş yaptı.
“Türkiye’deki 5 bin terörist ile ilgili mücadele bitti
mi yani bu halledildi mi, Kuzey Irak’taki 500 kişi ile
uğraşma safahatine gelinecek” diyerek sınır ötesi
operasyona açıkça karşı duran Erdoğan, kendilerine
yönelik ordu merkezli psikolojik harekat konusunda da,
“şunu açıkça söylüyorum, bazı emekli generaller,
paşalar televizyon televizyon dolaşıp hükümete karşı
adeta böyle saygı sınırlarını aşan ifadeler kullanmak
suretiyle toplumda sanki bir psikolojik olumsuz hava
oluşturmanın gayreti içine giriyorlar, bunlar hoş şeyler
değil” biçiminde konuştu.
Erdoğan karşı saldırısını ordu ile sınırlı da tutmadı,
TÜSİAD’a da yönelerek şunları söyledi: “TÜSİAD
dediyse yanlış demiş. Yani bunların hepsi birbiriyle
ilgili konular, birbirinden ayıramazsınız. Bugün
güvenliğini sağlayacaksanız, ekonomik gücünüzün
olması lazım. Bu ekonomik gücünüz yoksa yarın bu
güvenliği de sağlayamazsınız. Tabii ki güvenliğiniz
olacak, ekonomi de... Bunlar hep birbirinden ayrılmaz
olan adeta ikizler. Dolayısıyla birini tercih edeyim,
diğerini etmeyeyim, böyle şeyler olmaz ve bunlar yanlış
yaklaşımlardır.”
Tüm bunlar, AKP hükümetinin ABD ve tekelci
burjuvazinin desteğiyle birlikte siyasal durumu TSK yine bir gece yarısı açıklaması hepimizin haklarını çiğneyeceklerdir bilinci, ne
dengeleme yönünde belli bir inisiyatif koyduğunu yayımladı. Yine ortalığa kinini saçtı. Fakat yazık ki yaygın değil. Bir ülkede
gösteriyor. Bu amaçla yapılan AKP-ordu zirvesinde de açıklama, sadece TSK’nın Kürt halkına karşı “demokrasi”nin halkın sadece bir kesimine
bu dengenin şimdilik sağlanmış olduğu ortaya konuldu. bitmek bilmez kinini, bu kinle beslenen uygulanamayacağı, eğer demokrasi bir kısım
Zirve sonrasında yayınlanan açıklama şöyle: düşmanca planlarını ortaya dökmüyor; halk için ortadan kaldırılıyorsa herkes için
“Toplantıda, terörle mücadelenin ülkemizin halkların kardeşliği temellerini dinamitlemek, kaldırılmış olacağı hesap edilmiyor.
gündeminde en öncelikli konu olduğu bir kez daha Türk-Kürt düşmanlığı yaratmak, iki halkı Bu suskunluktur ki, bugün TSK’ya, halkın
teyid edilmiş, bu konunun tüm çıkarların ve her türlü birbirine kırdırmak gibi sinsi niyetlerini de bir kesimini diğerine karşı kendi ırkçı fikirleri
siyasi mülahazaların üstünde olduğu hususunda açığa çıkarıyor. ardından sürükleyebileceği umudu
kimsenin kuşkusu bulunmaması gerektiği kaydedilmiş, Irkçılığı tescilli bu kurum, Kürt hareketini vermektedir.
halkımızın terör eylemlerine karşı her zaman birlik ve ırkçılıkla suçlamakla yetinmiyor, “Her fırsatta, Zaten bu açıklama epeyce geriden gelmiş
beraberlik içinde olduğu vurgulanmıştır. yurt içinde ve yurt dışında barış, özgürlük ve sayılır. Son dönem düzenlenen asker
“Terörizle mücadele, her zaman olduğu gibi demokrasi gibi insanlığın yüksek değerlerini, cenazeleri, TSK’nın gözetiminde, faşist
demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde, ancak terör örgütüne paravan olarak kullanan kişi ve güruhların ırkçı mitinglerine dönüştürülmüş
büyük bir kararlılıkla ve tüm ilgili kurumların ortak kuruluşların, bu olayların gerçek yüzlerini bulunuyor. Devrimci cenazelerinde,
katkısı ve işbirliği ile sürdürülecek, ülkemize yönelik görme zamanı artık gelmiştir” ifadeleriyle, anmalarında slogan yasaklamaya kalkanlar, bu
tehdidin üstesinden gelinecektir. Terörle mücadele tam Kürt halkının özgürlük ve demokrasi törenlerde en gerici, ırkçı sloganları, faşistlerin
bir uyum ve eşgüdüm halinde yürütülmektedir.” taleplerine hiçbir koşulda yanıt köpek işaretlerini amaçları doğrultusunda
Kurulu düzen, rayından çıkma tehlikesi üzerine verilmeyeceğini de anlatmış oluyor. kullanmayı marifet biliyor. Bu gelişmeler
müdahalede bulunan ABD ve tekelci burjuvazi eliyle Zaten, terör edebiyatına bu derece sıkı üzerine yayınlanan son TSK bildirisini, bu
şimdilik yoluna konulmuş bulunuyor. Fakat düzen sarılmalarının arkasında da bu yatmıyor mu? nedenle ve öncelikle ırkçı-faşist çetelere bir
güçleri arasındaki çatışmanın maddi temelleri varlığını Kürtler’den gelen her türlü hak ve demokrasi çağrı kabul etmek gerekiyor. Yine taşları
koruyor. Dolayısıyla, egemen güçlerin iradesine karşın talebini terör yaygarasıyla bastırmaya bağlayıp itleri serbest bırakıyorlar. Faşist
ordu ve hükümet ekseninde yaşanan siyasi kriz halinin çalışmak, bu talebi ortaya koyan legal parti, güruhlar yine linç ve katliam saldırılarına
yeni çatışmalar biçiminde dışavurması kaçınılmazdır. kurum ve kuruluşları “terör örgütü” ile yöneltilecek ve bu da “Türk halkının teröre
Düzen cephesindeki durum bu iken, ilerici-devrimci bağlantılandırmak, bu amaçla kendi hukuk karşı öfkesi” diye yutturulmaya çalışılacak.
hareket ile toplumsal muhalefet güçleri bu durumu kurallarını da hiçe sayarak Kürt Türkiye işçi sınıfının, devrimci hareketin ve
izlemekle yetinemezler. Düzen güçleri arasındaki milletvekillerini hapislerde çürütmek… Onlar Kürt hareketinin bu kışkırtmalara karşı uyanık
çatışma durumunda da, uyum halinde de hedefte onlar için artık günlük sıradan olaylardandır. ve hazırlıklı olması gerekir. Özellikle seçim
vardır. Dolayısıyla temel demokratik hak ve Böylesine kaba hak ihlallerini sıradan vaka ortamının yarattığı politik havada, burjuva
özgürlükler mücadelesini yükseltme görev ve haline getirebildiler, çünkü karşılarında duran, partilerin ırkçılık yarışına girdiği bir süreçte,
sorumluluğu ile yüzyüzeyiz. Elbette bu aynı zamanda, bunu yapamazsınız diyen yok. Çünkü işçilerin birliği, halkların kardeşliği fikrine
“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarı Kürtler’in hakları bu kadar kolayından daha sıkı sarılarak, estirilmeye çalışılan ırkçı
doğrultusunda ve “Düzene karşı devrim” ekseninde çiğnenirse, buna kimse ses çıkarmazsa, rüzgarlar göğüslenmeli ve püskürtülmelidir.
yürütülecek bir mücadele olmak durumundadır.
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Kürt halkına özgürlük! Kızıl Bayrak  7

“Sınır ötesi operasyon”da son perde


Güney Kürdistan’a askeri operasyon konusu
gündemdeki yerini koruyor. Bununla ilgili son
gelişme, aylar öncesinden hükümetin belli sınırlarda
bir sınır ötesi operasyon düzenleme konusunda
generalleri aylar öncesinden yetkilendirmiş olduğunun
ortaya çıkmış olması. Bu da, generalleri bir sınır ötesi
operasyondan alıkoyan asıl etkenin, yetkisizlikten
ziyade, ABD emperyalizminin onay vermemesi ve
uluslararası plandaki yaygın tepki olduğunu
gösteriyor. Gene de son gelişmeler ve yapılan son
açıklamalar, ABD emperyalizminin, Kandil bölgesiyle
sınırlı ve süresi belli bir operasyona yeşil ışık yakma
ihtimalinin güçlenmekte olduğunu gösteriyor.
Bir süredir sınır ötesi operasyon yetkisi
tartışıladursun, Genelkurmay Başkanlığı’nın “terörle
mücadele” için hazırladığı harekat planını 2006 Aralık
ayında hükümete sunduğu ve hükümetin 12 Mart’ta
Genelkurmay’a, sınır ötesi operasyona kadar
genişleyen yetki verdiği ortaya çıktı. Basına yansıyan
bilgilere göre, Genelkurmay’a “terörle etkin bir
mücadele” için sıcak takipten başlayarak kademeli
olarak artırılmak üzere sınır ötesi operasyon dahil
olmak üzere tam yetki verilmiş.
Yetki kapsamında kara ve hava kuvvetlerinin de
“koordineli ve etkin bir şekilde kullanımı”
öngörülüyor. Ordu da harekat planının onaylanmasının
ardından Türkiye ile Güney Kürdistan sınırına yeni
birlikler kaydırarak operasyon hazırlıklarına girişti.
Hatırlanacağı üzere, Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 12 Nisan’da düzenlediği
fazlasından ABD ve Barzani ile anlaşıp “namusu taşımadığını gösteriyor. Böylece bir kez daha
basın toplantısında, hükümetten sınır ötesi operasyon
kurtarma” kabilinden sınırlı bir askeri harekat için burjuvazi ve onun politik temsilcilerinin demokratik
için talimat istediklerini belirtmişti. Harp Akademileri
karar çıkarabileceğini vurgulamıştık. hak ve özgürlük taleplerinin karşılanmasıyla bir
Komutanlığı’nda yapılan sempozyumda, Güney
Sözkonusu değerlendirmemizde, “Yapılan, bir ilgisinin olmadığı görülmüş oldu.
Kürdistan’a harekât hakkında, “İçeri girip sadece
‘sınır ötesi operasyon’ değil, psikolojik savaş odaklı Genelkurmay, geçtiğimiz günlerde yaptığı ve
PKK ile mi uğraşacağız, yoksa Barzani ile bir şeyler
‘sınır içi bir operasyon’dur. Hükümet ve Genelkurmay, “terör olaylarına karşı Türk milletini kitlesel karşı
olacak mı? Ben asker olarak ihtiyaç bildirdim. Önüme
psikolojik savaşın bütün unsurlarının kullanıldığı bir koyma refleksini göstermeye” çağırarak müdahale
sözlü değil yazılı talimat gelmesi lazım” demişti.
mücadele yürütmektedir ve mücadelenin hedefi ise, sürecine yeni bir boyut getirdi. Genelkurmay’ın bu
Arkasından hükümetin karşı hamlesi gelmiş,
işçi sınıfı ve tüm emekçi kitlelerdir. Bu gerilim açıklaması, Cumhuriyet’in 80 yılı aşkın bir zamandır
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Eğer böyle bir
politikalarının genel amacı, geleneksel imha, inkar ve çözemediği Kürt sorununun bir “iktidar kavgasının”
ihtiyaç varsa, Genelkurmay yazılı izin başvurusunda
asimilasyon politikalarının devamını sağlamaktır. Kısa unsurları olarak kullanıldığının/kullanılacağının bir
bulunsun verelim” diyerek topu yine karşı sahaya
vadede ise, birincisi, Kürtler’in meclise girmesinin göstergesidir. Müdahalelerin “sivil” ayağını oluşturan
atmıştı. Görünüşe göre, Genelkurmay’ın hükümetten
önlemek veya en azından sınırlamaktır. İkincisi, AKP ve daha önce “cumhuriyet mitingleri”ni gerçekleştiren
talebi, sadece PKK’yi değil, Güney Kürdistan’daki
hükümetini basınç altında tutarak seçimlerde AKP’nin kurumlar, son çağrı üzerine yeniden harekete geçti ve
siyasi yapıyı da hedefleyen askeri bir operasyon kararı
başarısını mümkün mertebe azaltmaktır” tespitinde mitingler serisi için hazırlıklara başlandı. Bu mitingler
almasıydı.
bulunmuştuk. Basına yansıyan bu son bilgilerin de üzerinden milliyetçi-şoven zehir bütün topluma
Basına yansıyan bu son bilgi ile birlikte, sınır ötesi
gösterdiği gibi, gelişmeler bizi doğrular mahiyettedir. akıtılmaya çalışılacak. Böylece, Türk-Kürt düşmanlığı
operasyonun önündeki esas engelin hükümet olmadığı
Psikolojik savaşın bütün unsurlarının kullanıldığı daha ileri bir boyuta taşınmış olacaktır.
da böylece açığa çıkmış oldu.
“sınır içi bir operasyon” tüm hızıyla sürüyor. Bugün Bu gelişmelerin ortaya çıkardığı bir diğer sonuç da,
Kuşkusuz ki, ABD’nin onayı olmadan bir “sınır
Genelkurmay, Kürdistan’daki operasyon ve Genelkurmay’ın, artık söylem düzeyinde bile,
ötesi operasyon”un mümkün olmadığını en başta
çatışmaları kullanarak, Kürt sorunu üzerinden kendisini siyaset dışı bir alanda tanımlamaktan
Büyükanıt da bilmektedir. Ayrıca, daha önce defalarca
müdahale ve kamplaşmaya yeni bir boyut vazgeçmesidir.
yapılan geniş kapsamlı sınır ötesi operasyondan sonuç
kazandırmaya yönelik adımlar atıyor. Son günlerde AKP hükümeti, OHAL benzeri uygulamalar ve
çıkmadığını, bugün yapılacak bir operasyondan da
asker cenazeleri üzerinden bütün ülkede halklar “sınır ötesi operasyon” konularında Genelkurmay’a
farklı bir sonuç çıkmayacağını, herkesten önce
arasında düşmanlık yaratılmaya çalışılmakta, Türk yetkiyi hükümetin verdiğini söyleyerek, Kürt
bölgede kolordu komutanlığı da yapmış olan
halkını savaş politikalarına yedeklemeye yönelik bir sorununa yaklaşım konusunda aynı noktada
Büyükanıt bilir. Durumun böyle olduğunu “Kuzey
çaba sergilenmektedir. Anafartalar Çarşısı’nda bulunduklarını göstermektedir.
Irak’a bir askeri harekâtın önkoşullarından birisi ABD
patlatılan provokasyon bombası ile daha önce “şeriat Tüm bunlar, “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!”
ile uzlaşmaktır” şeklindeki tespitler de göstermektedir.
tehdidi”ne karşı alanlara çıkarılan kitleler, bu kez şiarı ve “Düzene karşı devrim!” perspektifiyle
Dolayısıyla, bugünkü siyasi konjonktürde AKP
“teröre karşı” birleşme söylemiyle milliyetçi-şovenist devrimci bir karşı duruşun ne denli gerekli olduğunu
hükümetinin, Büyükanıt’ın tanımladığı gibi bir kararı
politikalara yedeklenmeye çalışılmaktadır. Yaratılan bir kez daha ortaya koyan gelişmelerdir. Egemenlik ve
çıkarması imkansız görünmektedir. Elbette ki, onların
hava üzerinden Hakkari, Siirt ve Şırnak illeri üç aylık ayrıcalık için çatışan düzen güçleri, bu çatışmada
tüm kulakları sağırlaştıran kuru gürültülere rağmen
“Geçici Güvenlik Bölgesi” ilan edildi. Atılan adımın avantaj sağlamak üzere halkları birbirlerine düşürecek
kapsamlı bir operasyondan uzak durmalarının nedeni,
bununla sınırlı kalmayacağı, yaratılan gerginlikle kanlı provokasyonlara başvurmakta, çatışmalarına
hem efendileri ABD’nin böyle bir operasyona
bütün Kürdistan’da yeniden OHAL koşullarının emekçi halkı alet etmeye çalışmaktadırlar. Bu yolda
göstereceği tepkiden, hem de girilecek maceranın tam
dayatılacağı sır değil. elde edecekleri mesafe, emekçilerin yıkımı, kırımı ve
bir bataklığa dönüşmesinden duyulan korkudur.
Polise geniş yetkiler tanıyan yasanın aynı dönemde geleceğinin karartılmasından başka bir sonuç
Komünist basınımızda, bugünkü siyasi
Meclis tarafından kabul edilmesiyle birlikte yaratmayacaktır.
konjonktürde, AKP hükümetinin, Büyükanıt’ın çizdiği
düşünüldüğünde, birkaç yıldır gündem haline gelen Tüm devrimci ve ilerici güçler bu oyunu bozmak
çerçevede bir “sınır ötesi operasyon” kararı
“demokratikleşme tartışmaları”nın da burjuvazinin üzere düzene karşı mücadele bayrağını yükseltmek
çıkarmasının mümkün olmadığını, hükümetin en
dönemsel ihtiyaçlarını karşılamaktan öte bir amaç üzere çabalarını yoğunlaştırmak zorundadırlar.
8  Kızıl Bayrak “Kitlesel refleks”e yanıt... Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Darbeci generaller “kitlesel refleks” çağrısı yapıyor...

Yanıtımız işçilerin birliği halkların kardeşliği


mücadelesini yükseltmek olmalı!
Generaller Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden sorununun çözümüne yaptığı katkıları” örnek politikalarını, hukuksuzlukları, hak gasplarını dile
kilitlenen düzen siyasetine 27 Nisan’da vererek yanıtlamaya çalışmaktadırlar. Bu tür izah ve getirerek kendince kimi çözüm önerileri ve talepler
yayınladıkları bir bildiriyle müdahale etmişler ve savunma çabaları her türlü temelden yoksundur. formüle etmeye çaba göstermektedir.
sürecin yönünü belirlemişlerdi. Neticede AKP kendi Postal yalayıcıların düzenlemeyi planladıkları “Tırmanan bu gerilim, ne toplumun iradesini
Cumhurbaşkanı adayını seçemedi, yıl sonunda mitinglerin çağrısını, İspanya’dakilerden farklı parlamentoya yansıtmayan bir seçimle, ne de
yapılacak genel seçimler de Temmuz ayına alınmış olarak, bizzat generaller yapmış bulunmaktadır. Ve herhangi bir geçici düzenlemeyle aşılabilir. İçinden
oldu. bu “kitlesel refleks”ler, generallerin güdümünde geçmekte olduğumuz kriz, 12 Eylül’den bu yana
Ancak, düzen siyasetinde yol açtığı sonuçlara olması gibi bir dizi nedenden dolayı, şiddetin son bizlere dayatılan yaşam biçiminin, siyaset tarzının,
bakarak, 27 Nisan bildirisinin sadece AKP’yi ve bulmasına değil, Kürt halkına dönük saldırıların ekonomik politikaların ürünüdür.”
onun politikalarını hedeflediğini söylemek yanıltıcı daha da yoğunlaşmasına, halklar arasındaki gerici “Bugünün siyasal krizinin temelinde, siyasetin
olacaktır. Bildirinin düzen siyasetine anlık bir boğazlaşma riskinin katlanarak büyümesine hizmet toplumsal dayanaklarından ve demokrasiden uzak
müdahalenin çok ötesinde amaçlar taşıdığı, AKP edecektir. Zaten generaller de bunu ummakta ve bir alanda yürütülüyor olması yatmaktadır. 12 Eylül
gericiliğinden ziyade Kürt halkını ve devrimci istemektedir. hukukunun yarattığı baskı, geniş halk kesimlerini
demokrat güçleri hedef tahtasına oturttuğu siyasetten uzaklaştırmış, emek ve meslek örgütlerini,
görülecektir. Zira bildiride geçen “Cumhuriyetimizin Hazırola geçmeyenler cephesi demokrasi güçlerini siyasete müdahalenin uzağına
kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türküm itmiştir.”
diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Generallerin söz konusu kin dolu provokatif “… seçim sistemi ve siyasi partiler yasası derhal
Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır” açıklamasına tek yanıt postallı sivillerden gelmedi değiştirilmelidir. Temsil sistemi, yasaklardan ve
ifadesi, faşist generallerin asıl derdinin ne olduğunu elbette. İlerici ve devrimci güçler, insan hakları eşitsizliklerden arındırılarak demokratik bir içerikle
ortaya koymaktadır. örgütleri vb. kurumlar değişik açıklamalarla yeniden düzenlenmelidir...”
Generaller 8 Haziran’da yeni bir bildiri generallerin açıklamasının gerçek yüzünü teşhir Açıklamanın, “Yoksulluğa, ırkçılığa ve
yayınlayarak Kürt halkına ve toplumsal muhalefete ettiler. Ne anlama geldiğini belli yönleriyle ortaya gericiliğe teslim olmayacağız” başlıklı son
karşı olan gerici kinlerini, saldırgan amaçlarını bütün koydular. bölümünde ise “Halkımıza dayatılan sahte
açıklığıyla ortaya koydular, daha doğrusu kustular. Bunlar içinde en derli toplu olanı DİSK, KESK, çözümlerin çıkmaz yol olduğunu, ırkçılığa varan
Bunu yaparak, hem önceki açıklamada yer alan “Ne TMMOB, TTB ve TDHB’nin yaptığı ortak açıklama milliyetçi söylemlerin, sosyal ve siyasal yaşamı din
mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes idi. Bilindiği gibi bu beş kurumdan bazıları, temelli anlayışa göre kurgulamak isteyenlerin
Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır” sözünü geçtiğimiz aylarda gene ordunun talimat ve moral ülkemizi içinden çıkılmaz bir kaosa doğru
boşuna etmediklerini kanıtlamış oldular. Hem de bu desteğiyle kotarılan “Cumhuriyet mitingleri” sürüklediklerini, bu kaostan çıkış yolunun demokrasi
sözün muhatabının kimler olduğunu net biçimde karşısında net bir duruş sergileyememişlerdi. dışı yöntemlerle olamayacağını bir kez daha ifade
ifade ettiler. Örneğin DİSK, işin başında bu Cumhuriyet ediyoruz” denilerek hem milliyetçilik ve şovenizme,
“Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanları”, 8 mitinglerinin niteliğini doğru bir biçimde tanımlamış bundan beslenmeye çalışan darbeci generallere, hem
Haziran tarihli bildirinin dördüncü maddesinde, ve katılmamayı tercih etmişken, ilerleyen süreçte bu de AKP tarafından temsil edilen dinsel gericiliğe
“Her fırsatta, yurt içinde ve yurt dışında barış, duruşunu koruyamamış ve özellikle İzmir mitingine karşı tutum alınmaktadır.
özgürlük ve demokrasi gibi insanlığın yüksek önemli sayılacak bir kitleyle katılım sağlamıştı. Bu Amacımız, ortak açıklamada saptanan sorunlar
değerlerini, terör örgütüne paravan olarak kullanan tutum değişikliğinde DİSK yönetiminin CHP ve DSP için önerilen çözüm politikalarını tartışmak değil.
kişi ve kuruluşlar” olarak tarif edilmektedir. üzerinden inşa edilen “sol ittifak” projesine dair bazı Buradan bakıldığında, temelli sorunlar olduğu
Anlaşılacağı gibi, bu tanımın içerisine daha fazla beklentilerinin de rolü vardı. Nedeni ve olursa olsun, açıktır. Zira, “Nasıl bir Türkiye istiyoruz?” başlığıyla
özgürlük isteyen, mücadele eden tüm güçler bu tutum değişikliği, generallerin politikalarına formüle edilenler, düzeni içi sosyal-siyasal
girmektedir. yedeklenme eğiliminin güçlendiğini göstermekteydi. düzenlemelere dayalı reformist bir platformun
Ancak generaller bununla da yetinmemekte, Bugün ise daha farklı bir tabloyla karşı ötesine geçememektedir. İmzacı kuruluşların genel
kendi hakimiyetlerini sağlamlaştırma uğruna Kürt ve karşıyayız. Seçime girecek güçler tablosunun konumu gözönüne alındığında bu şaşırtıcı da
Türk haklarının birbirlerini boğazlamalarından, netleşmesi, düzenin “sol ittifak” projesinin değildir. Ama yineliyoruz, burada sorunumuz bu
gerici bir savaşa tutuşmalarından medet ummaktadır. kapsamının artık tam olarak şekillenmesi gibi değil. Bizim işaret etmeye çalıştığımız olumluluk,
8 Nisan bildirisinin son paragrafında yer alan “Türk gelişmeler geride kaldı. Düzenin “sol ittifak” projesi metnin, hem ordu hem de dinci gericilik tarafından
Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör CHP ve DSP’yle sınırlı tutuldu, SHP ve Süleyman gündeme getirilen dayatmalar, sahte gündemler,
olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı Çelebi’nin 10 Aralık Hareketi bu oluşumun dışında sahte çözümler karşısında belli bir tutum almayı
koyma refleksini göstermesidir” çağrısı bunun tutuldu. Hem siyasal düzlemdeki bu tablo, hem de başarmış olmasıdır.
ifadesidir. generallerin saldırgan yüzünün giderek daha açık bir Darbe heveslilerin peşine takılmanın olduğu
Generallerin bildirisinde yer alan bu provokatif biçimde görülür hale gelmesi, “sol ittifak” düşlerine kadar, demokrasiye sahip çıkma adına dinsel
çağrı, takip eden günlerde değişik tepki ve dalanların bir parça kendilerine gelmesine yol açtı. gericilikle dirsek temasına girmenin moda olduğu bir
tartışmalara konu olmuştur. Düzenledikleri Generallerin 8 Haziran bildirisinden sonra DİSK, süreçte, emek ve meslek örgütlerinin böyle bir
“Cumhuriyet mitingleri” sayesinde bir hayli ünlenen KESK, TMMOB,TTB ve TDHB tarafından bildiriyle tavırlarını ortaya koymaları, “işçilerin
“postallı siviller” generallerin bu çağrısının üzerine yayınlanan “Nasıl bir Türkiye istiyoruz?” başlıklı birliği, halkların kardeşliği” mücadelesi açısından
atlamışlardır. Ordunun sivil görünümlü uzantıları açıklama, hem bu özetlediğimiz sürecin hem de söz olumludur. Bu olumluluğu değerlendirecek, genel bir
durumundaki ÇYDD, ADD gibi örgütler “Teröre konusu örgütlerin bünyelerinde değişik ölçülerde tutum haline gelmesi için çaba gösterecek olanlar hiç
karşı sessiz protesto” eylemleri düzenlemek için varlığını koruyan ilerici ve devrimci hassasiyetlerin şüphe yok ki devrimci güçlerdir. Kitlelerin, savaş
vakit yitirmeden kolları sıvamış durumdadır. bir ürünü olarak ortaya çıktı. tamtamlarıyla, milliyetçi-şoven histerilerle, “kitlesel
Bu postal yalayıcılar, yapmayı planladıkları “Nasıl bir Türkiye istiyoruz?” başlıklı açıklama refleks” gösterileriyle ve muhtemel yeni
eylemleri demokratik bir hareket olarak göstermeyi onu, benzer amaçla yapılmış pek çok açıklamadan provokasyonlarla, diğer yandan AKP’nin yeni
de ihmal etmemektedirler. Genelkurmayın çağrısının daha farklı bir yere koymayı gerektirmektedir. Zira aldatma politikalarıyla kuşatıldığı, her iki tarafın da
bir kışkırtma olduğu, bunun toplumda hızla bir söz konusu metin, generallerin provokatif işçi ve emekçilerin kanı ve alınteri üzerinden
kamplaşmanın önünü açacağı, düşmanlıkları açıklamalarını en genel hatlarıyla eleştirmek yerine hesaplar yaptığı bir süreçte, oyunu bozmanın yolu
besleyeceği, saldırı ve linç girişimlerine neden düzen siyasetindeki dalaşmanın arka planına ışık işçilerin birliği, halkların kardeşliği fikri etrafında
olacağı türünden eleştirileri, geçmişte İspanya’da tutmaya çalışmakta, buradan hareketle işçi ve kararlı bir duruşun örgütlenebilmesine, bu temelde
yapılmış olan kitlesel gösterileri ve bunların “terör emekçilerin karşı karşıya olduğu sömürü mücadelenin yükseltilmesine bağlıdır.
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Düzen cephesi Kızıl Bayrak  9

Seçim sandığı Pandora’nın kutusudur!

İşçi ve emekçilerin çıkarına olan tek şey


örgütlü mücadeledir!
Postal tehditleri ile gündeme gelen erken seçim
süreci ile beraber düzen partilerinin milletvekili
kriterleri gözler önüne serildi. Seçim listeleri
hazırlanırken islamcısından faşistine, sözde solundan
liberaline herkes aynı reçeteyi kullandı. Bol miktarda
gericilik, kafatasçılık, güçlü bir çıkar bilinci, tümüyle
onursuzluk ve biraz da popülerlik… Bir-iki de hitabet
yeteneği güçlü zat-ı muhterem listeye eklendi mi, işte
bir düzen partisi için ideal bir seçim listesinin
formülü!

Eli kanlı katillere “buyurun gelin”


demeyeceğiz!

Aday listelerinin kesinleşmesi ile beraber ilk


dikkati çeken, eli kanlı faşistlerin sayısındaki bolluk
oldu. Bu isimlerden yeterince teşhir olmuş olanı
Mehmet Ağar, kendi kirli geçmişini bütünüyle
unutmuş bir biçimde demokrasi havariliğine soyunmuş
durumda. Kürt halkının kanını hala ellerinde taşıyan
Mehmet Ağar’ın yanında Susurluk’tan çok iyi
tanıdığımız Sedat Bucak yer alıyor. Ve elbette
Bucak’ın avukatı da DP’den aday… Sözde şaibeli
isimlere aday listelerinde yer vermeyen MHP ise 7
TİP’linin ölümü ile sonuçlanan Bahçelievler
katliamının sanığını Sivas’tan 1. sıradan aday gösterdi. kendini konumlandırmakta oldukça başarılı olduğu
Yıllarca devletin tetikçiliğini yapmış bu isimler, Ordu yardakçılarına, postal yalayıcılarına görülecektir. 28 Şubat’tan bu yana ordunun toplumsal
şimdi ceylan derili koltuklara çöreklenerek bu kez
verilecek oyumuz yok! tehditlerinin destekçisi olacak bir kitle tabanı yaratma
tetiği çeken değil de emri veren olmak niyetiyle seçim mücadelesini veren Serter, doğal olarak bu seçimlere
yarışına girmiş bulunmaktalar. Geçtiğimiz yıllarda ordu destekli CHP ile katılmayı tercih etmiştir.
Henüz seçim kararı alınmaksızın seçim
sivil faşistlerle Tempo dergisinde yapılan bir Burada en önemli soru, Nur Serter ve onun gibi
çalışmalarına Tandoğan’da başlayan ve ordu
röportajda “baltalarımızı gömdük ama yerlerini sayısız postal meraklısının bizden ne karşılığında oy
tarafından açıkça görevlendirilmiş kesim, bu
unutmadık” diyerek tehditler savuranlar, şimdi istedikleridir. Çok açık ki bizden istenen kardeşlik
seçimlerde karşımıza geçmiş yılları aşan bir güçlülükle
baltalarını da yanlarına alarak milletvekili olabilmek duygularımızı bir yana bırakmak, haki üniformalarla
çıkıyor. Laik-antilaik sözde çatışması ile toplumun
derdinde. Şovenizm zehrinin oluk oluk akıtıldığı şehit barışmak, geçmişin kanlı katliamlarını unutmak,
bilincini doğrudan hedef tahtasına çakan bu kesim,
cenazelerinde seçim çalışması yapan bu leş “hepimiz Ermeniyiz” bilincinin karşısına “ne mutlu
artık ömrünü doldurmuş olan cumhuriyetin sadık
kargalarının ağızlarından dökülen her cümle Türküm” şovenizmiyle çıkmak...
bekçileri olma imajıyla seçim pazarında kendilerini
düşmanlık, her cümle nefret saçıyor. Ulusal onur Ancak Nur Serter ve benzerlerinin özü itibariyle
satışa sürüyorlar. Cumhuriyetin değil kapitalist
olarak pazarladıkları kardeş halkları katletme tetikçilerden büyük farklılıkları yoktur. Aksine Serter
saltanatın bekçiliğini yaptığını bildiğimiz bu ordu
politikaları, terörizmle mücadele diye kamufle ettikleri ve benzerleri her daim tetikçilerin en büyük alkışçısı
yardakçıları, Hrant Dink cinayeti sonrası oluşan
sistematik işkence, yargısız infaz ve linç uygulamaları ve coğrafyamızda eşitlik, özgürlük adına dile getirilen
toplumsal atmosfere karşı cumhuriyet mitinglerinde
ile şovenizm batağına çekilmek istenen Türkiye işçi ve ne varsa azılı düşmanı olmuşlardır. Bizlere düşense
açık bir şoven zehir kusarak, esasında Türkiye’nin
emekçilerinin karşısına sözde alternatif olarak seçim sandıklarına bakarken umut beslemek yerine
kukla oynatıcısı olan “yüce” ordusunun toplumun
çıkartılan bu katiller sürüsünün ellerinden hala kan bizden oy isteyenlerin ellerine geçen her fırsatta bizleri
tabanına yayılan kardeşlik özleminden ne ölçüde
damlıyor. Yüksek Seçim Kurulu katil adaylara hızla nasıl sömürdüklerini hatırlayarak öfke duymaktır. Bu
rahatsız olduğu mesajının da taşıyıcısı olmuşlardır.
onay verirken, bir hayat kadınının ve bir travestinin öfke seçim sandıklarında soracağımız hesabın mayası
Bugün ulusal onur, ulusal birlik-beraberlik vb.
adaylık başvurusunu reddediyor. Hem de yüz kızartıcı olacaktır.
söylemlerle, güncel tartışmalardaki politik ekseniyle
suçtan mahkumiyetleri var denerek... Dolandırıcılığın
MHP ile aynılaşmış olan CHP’nin ağırlıklı olan
ahlaktan, ancak kocası tarafından zorla pazarlanmanın
listelerinde yer alan bu isimler ciddi bir yekün Çalıp çırpmanın duayenleri de meclis
ahlaksızlıktan sayıldığı bir düzende yaşıyoruz!
oluşturuyor. Ancak bu isimlerden bir tanesi var ki, yolunda!
Açık ki burada sembolik olarak sayılan isimler,
üzerinden atlamamak gerekiyor.
onların işbirlikçileri ve seçim listelerindeki daha
Mitinglerde kraliçe edasıyla konuşmalar yapan, Yıllar yılı işçi ve emekçilerin kanını emen, görevi
niceleri basit birer cinayet zanlısı değildir. Onların
ordunun önünde secdeye varan Nur Serter CHP’nin kötüye kullanmaktan rüşvete kadar her türlü
işledikleri cinayetlerin hedefi her zaman
İstanbul adaylarından. İstanbul Üniversitesi’nde rektör uygulamada bataklık içinde debelenen hortumcular,
coğrafyamızdaki işçi sınıfı ve emekçilerin
yardımcılığı yaptığı dönemde dünya görüşünü, dolandırıcılar şimdi de meclis duvarlarını tırmalıyor.
mücadelesine ket vurmak olmuştur. Onların düşmanı
demokrasi anlayışını bir an bile gizleme gereği Gözlerini para hırsı bürümüş bu bezirganlar topluluğu
hiçbir zaman cinayete kurban giden kişiler değil, ama
duymamış olan sözde akademisyen Serter’in yıllar yılı meclis dışında yaptıkları vurgunlarla
bir bütün olarak işçi sınıfı ve emekçiler, onların
döneminde üniversite içerisinden polis eksik olmamış, yetinemeyerek şimdi de hukuk geçirmeyen
gelecek mücadelesidir. Bütün bu gerçeklere bakarak
üniversitedeki polisiye saldırıların altına bizzat imza dokunulmazlık kalkanının ardına sığınmak istiyor.
işçi sınıfı ve emekçiler seçim sandıklarına umut
atmıştır. İşçi ve emekçiler açısından sosyal yıkım
bağlamış bu azılı sınıf düşmanlarının, düzenin
Elden giden cumhuriyet için ayağa kalkmış olan saldırılarının bu ölçüde derinleştiği, bütün kamusal
tetikçilerinin karşısına tok bir biçimde çıkabilmek
Serter’in geçmişine bakıldığında, esen rüzgara göre alanların birer birer özelleştirildiği böylesi bir süreçte
durumundadır.
10  Kızıl Bayrak Düzen cephesi Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

meclise kapağı atarak bu dönüşümlerden karlı çıkmak

Hükümet şakşakçısı Fehmi Koru...


derdindeki bu geniş kesim için milletvekilliği bir yatırımdan
ibaret! Bizlerin yaşamının pazarlık malzemesine dönüştüğü
günümüzde, sırtımızda bir kambur gibi taşıdığımız bu
asalaklar sınıfı soframızdaki bir parça ekmeği almak için
bugün bizden oy dileniyor. Açık ki bu kesimlere verilecek her
oy, onlara parlamento kapılarını açmanın ötesinde bir anlam
Kapitalistler AKP hükümeti
taşıyacaktır. Verilecek her oy, soframızdaki son ekmeğin
savaşmadan teslim edilmesi olacaktır. döneminde kasalarını
Listelere giren süs adayların tek hedefi
bizleri kandırmaktır! tıka basa doldurdu
Kapitalist düzenin efendileri olan
Bu seçimlerde İbrahim Tatlıses gibi, Naim Süleymanoğlu
TÜSİAD kodamanları, işçi sınıfının
gibi birçok isim aday listelerinde yer alıyor. Geniş işçi ve
ürettiği artı-değeri yağmalayıp kasalarını
emekçi kesimler üzerinde oynanan bu oyunun hedefi, tanınan-
doldurmakla yetinmez, gerekli gördükleri
bilinen bu simalar üzerinden toplumsal bilince bir darbe daha
yerde iç ve dış politika konusunda
vurabilmek. Birçok siyasal parti açısından afiş yapmaktan
demeçler verip raporlar hazırlayarak
bildiri dağıtmaya kadar birçok propaganda faaliyetinin yerine
beklenti ve direktiflerini rejimin
bu isimlerin merkezinde durduğu bir takım reklâmlar
bekçilerine iletirler. Düzen medyası,
örgütlemek, tanıtım sürecini yaygınlaştırmak hedefi düzen
TÜSİAD kaynaklı her bilgiyi manşet veya
açısından önemli bir olanak olarak görülmektedir.
baş sayfa haberi şeklinde sunarken, siyasi
Açıldığında, Pandora’nın kutusu misali içinden her türlü
arenanın aktif figüranları ise, icraatlarını
kötülüğün, düşmanlığın çıkacağı kesin olan seçim
gelen direktiflere göre ayarlarlar.
sandıklarında bu reklamların, propagandaların sökmediğini
TÜSİAD kodamanlarının rutin
ispatlamak zorundayız. Bizler sofralarımızdan aç kalkarken,
teamülleri çerçevesinde yaptıkları son
gün boyunca aç açına çalışırken, çalışma yaşamının en ağır
açıklamalar, AKP hükümetinin gerici-
yüklerini taşırken, sefahat içerisinde yaşayan, paraya para
dinci medyadaki önde gelen
demeyen, bu coğrafyanın işçi ve emekçileri ve ezilen halkları
savunucularından Fehmi Koru’yu fena
adına bugüne dek olumlanacak tek bir icraatı olmayan
halde kızdırmış görünüyor. “Kapitalistler “TÜSİAD’ın kurucularından önemli bir
isimlere, ünlü diye, şarkıcı diye oy vermek, geleceğimizi
akıllı mı?” (Yeni Şafak, 10 Haziran ‘07) işadamı da, bir gün önce, ‘Başörtülü eşle
önemsemediğimiz anlamına gelecektir. Oysa bugün en çok
başlıklı bir makale yayınlayan “liberal-dinci” Çankaya’ya çıkılmaz’ vecizesini kayıtlara
sahip çıkmamız gereken, geleceğimizdir!
Fehmi Koru, gayet yerinde bir tespitle, geçirmişti.”
TÜSİAD kodamanlarını “vefasızlık”la Adı geçen makalede TÜSİAD
İşçi ve emekçilerin parlamento suçluyor. kodamanlarının yukarıdaki sözlerini
hayallerine karnı tok! Geçerken belirtelim ki, bu kişi “mühim alıntılayan Fehmi Koru, “‘Kapitalistler akıllı
gazeteciler” kategorisinde yer alıyor. Geçen insanlardır’ genel kabulü vardır ya, işte o
Etraf, dokunulmazlığın o hukuk geçirmez kalkanına yıl Bilderberg toplantısına katılması, Fehmi kabul şu sıralarda ciddi bir sarsıntı
sığınmak için kırk takla atanlarla doldu. Suç dosyası kabarık Koru’nun bu kategoride yer aldığının geçiriyor...” saptamasını yapıyor. Nedenine
bir sürü isim, milletvekili olarak haklarında verilen ispatıdır. Zira sonuncusu geçen günlerde gelince: “Büyük holdinglerin bu yılın ilk üç
mahkûmiyetlerden kurtulmak derdiyle seçim propagandalarına İstanbul’da yapılan bu toplantıya herkes ayındaki kârlılık performansları yayınlandı şu
başladılar bile. Bu coğrafyanın işçi ve emekçilerinin, ezilen katılamaz. Her yıl gizli yapılan bu toplantının yakınlarda: Koç Holding’in kârı bir yıl
halklarının bugün karşı karşıya kaldığı iktisadi saldırıların her müdavimleri arasında, ömrü boyunca ABD önceye göre 14 kat artmış; Sabancı
birinin temelinde postal izi olan ordunun önünde secdeye emperyalizminin kitlesel katliamlar öngören Holding’in kârı da ona yakın.”
varan Nur Serter’den, yıllarca kirli savaşın en etkin planlarının fikir babası Zbigniew Brzezinski “Bir yandan servetlerine servet katmaya
yürütücülerinden biri olup da bugün demokrasi havarisi kesilen gibi kişiler, büyük kapitalistler, “gazeteciler”, yarayan 4,5 yıllık bir iktidar, bir yandan
Mehmet Ağar’a kadar geniş bir yelpaze içeren aday listeleri siyasetçiler, bürokratlar vb. yer alır. Bu kasaları kârları almayacak kadar şişen
bizleri temsil etme iddiasındaki şarlatanlarla dolu. organizasyonun Türkiye temsilcisi ise Koç kapitalistlerin kendilerine bu imkânı sağlayan
Tandoğan’da orduyu göreve çağıranlar, şehit cenazelerinde Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa iktidarın sonunu getirmek üzere başlatılan
Kuzey Irak’ı namus meselesi yapanlar da bu seferki seçimlerin Koç’tur. Çok sayıda TÜSİAD üyesi de bu sürece verdikleri güçlü destek.”
gözdesi! toplantıların müdavimleri arasındadır. Demek Fehmi Koru’ya göre büyük kapitalistlerin
Diğer yandan miadını doldurmuş parlamento binasına göz oluyor ki, Fehmi Koru, Pentagon’un akıl yaptığı bu “vefasızlık”, “akıllı” oldukları
ucuyla bakan ve kitlelere “meclise girersek her şey değişecek” hocalarıyla gizli toplantılara katılacak kadar genel kabulünü sarsıyor olabilir. Ancak
mesajı veren gruplar var. Ancak işçi ve emekçiler bugüne “önemli” sayıldığı gibi, TÜSİAD’da burada önemli olan, kimi zaman AKP
kadar meclis binasının duvarlarından kendi hayırlarına tek bir öbeklenen kapitalistler nezdinde de “özel” bir hükümetinin baş şakşakçısı, kimi zaman da
şeyin sızmadığı bilinciyle yol almak zorundadır. Açıktır ki bu yeri vardır. akıl hocası misyonunu icra eden gerici-dinci
meclis isterse bütün milletvekillerini yenilesin, yine de işçi ve Bu yakınlığa rağmen, TÜSİAD medyanın önde gelen yazarı Fehmi Koru’nun,
emekçiler lehine tek bir kararın alınmayacağı bir alan olacaktır. kodamanlarının AKP hükümetine “vefasızlık” AKP hükümetinin kimin kasalarını tıka basa
etmeleri, “Bilderberg’ci/İslamcı” Fehmi doldurmak için çırpındığını ortaya koymuş
İşçi ve emekçiler sandıkta sınıfsız ve Koru’yu kızdırınca, bazı hatırlatmalarda olmasıdır.
sömürüsüz dünyayı seçmelidir! bulunarak “hayırlı” bir iş yapmıştır. Bu gerçek elbette gizli-saklı değildi.
“‘İmam-hatip dışındaki tüm liseleri Ancak toplumun karşısına çıkıp demagoji
Pandora’nın kutusuna benzettiğimiz seçim sandıklarına ahlâksızlık yuvası olarak gören bir zihniyet yapan Tayyip Erdoğan ve müritleri, TÜSİAD
gidip oy vermek, işçi ve emekçiler açısından kendi gelecekleri Milli Eğitim camiası içinde hâlâ kendine yer kodamanlarının değil, toplumun hizmetinde
hakkında söz söylemek demektir. Ya o sandıklardaki düzen bulabiliyor’ demiş TÜSİAD Başkanı Arzuhan olduklarını iddia ediyor, yalanlarla dolu seçim
partilerinin adaylarına, o sandıktaki burjuva vaatlere, o Doğan Yalçındağ.” broşürlerinde ise, TÜSİAD kapitalistlerinin
sandıktaki parlamenterist hayallere sırt çevirecekler, ya da “TÜSİAD Başkanı, cumhurbaşkanı dolup taşan kasalarından değil, topluma
kendi geleceklerinin ceylan derisi koltuklarla hiçbir ortak seçememekle sonuçlanan süreci de, ‘Arabayı yaptıkları “hizmetler”den söz ediyorlar.
paydası olmadığını görerek mücadeleyi seçeceklerdir! Ya düz yolda şaşırtmak’ deyimiyle açıklamaya Gerici-dinci takımının seçim propagandasını
hangi düzen partisini seçerlerse seçsinler TÜSİAD ve orduya çalışmış.” vesile ederek öne çıkarttığı cilalı sözlerin
kendi yaşamlarını ipotek edecekler, ya da ordusuyla, “Ak Parti iktidarı döneminde varlığına çirkin yalanlar olduğunu, AKP hükümetinin
TÜSİAD’ıyla, kukla partileri ile, bu partilerin tek ortak onlarca varlık katanlardan biri, ‘Biz bu akıl hocasının yazdıkları bile ortaya
paydaları onursuzluk olan adayları ile mücadele alanında işadamları olarak konsorsiyumlara katılmıyor koymaya yeter. Zira vahşi bir sömürü ve
hesaplaşmayı seçeceklerdir! Sınıfın bağımsız devrimci adayları muyuz, siyasiler de iktidarlarını başkalarıyla yağma olmadan kapitalistlerin kârlarını
işte bu mücadelenin yolunu göstermektedirler. paylaşmayı öğrenmeli’ demiş.” ondört kat arttırması sözkonusu bile olamaz.
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak! Kızıl Bayrak  11

15-16 Haziran Direnişi yol göstermeye devam ediyor...

İşçi sınıfı ve emekçiler kendi davası için


dövüşme yolunu seçmelidir!
Düzen cephesi bir seçim sürecine daha girmiş bulunuyor.
İşçi ve emekçi düşmanlığında, halk düşmanlığında aynılaşmış
düzen partileri işçilerin, emekçilerin, Kürtler’in önüne farklı
seçenekler gibi sunuluyor. Genelkurmay’ından TÜSİAD’ına,
düzenin ve devletin en etkili ve yetkili kurumları, ülkeyi
Balkanlaştırmak için elbirliğiyle çalışıyor. Emekçi halklarımızı
birbirine düşürmek ve kırdırmak niyetlerini resmi
açıklamalarının temel konusu haline getirmiş durumdalar.
Bu durumda, işçi sınıfı, emekçi kitleler ve Kürt halkına, en
hafifinden, düşmanlarının arasından düşman beğenmek kalıyor.
Ya da, düzenin sunduğu bu ‘kırk satır-kırk katır’ seçeneğini
elinin tersiyle itip kendi seçimini yapacaktır. Bu seçim, kendi
sınıfsal çıkarları temelinde, temel hak ve taleplerini elde etmek
üzere mücadeleye atılmak olmalıdır. Türkiye işçi sınıfının
mücadele tarihi, en doğru seçimin mücadele olduğunu gösteren
örneklerle doludur. Bu örneklerin başında da 15-16 Haziran
Direnişi gelir.
15-16 Haziran’da işçi sınıfı kendi davası için dövüşme
yolunu seçti. Bu seçimin patronlar güruhunu nasıl
korkuttuğunu ise sadece ülkeyi terketme hikayeleri değil,
aradan bir yıl bile geçmeden gerçekleştirilen faşist darbe ve
takibeden yıllar boyunca sınıfa yöneltilen saldırılar
kanıtlamaktadır. Burjuvazi, askeri darbeyle sınıf hareketini

GOP’ta 15-16 Haziran etkinliği...


bastırmakla yetinmemiş, korkularını daha da ilerilere
erteleyebilmek, sınıf hareketini bir daha belini
doğrultamayacak biçimde kırabilmek, sınıfı parçalamak ve
güçten düşürebilmek için, her türlü yasal ve fiili saldırının “Yeni 15-16 Haziranlar yaratmak için mücadeleye!”
planlarını yapmış ve hayata geçirmiştir.
Fakat, bir kez kendi davası için dövüşmenin önemini kendi Gaziosmanpaşa İşçi
mücadele deneyimiyle öğrenmiş bir işçi kuşağını yola getirmek Platformu’nun “Yeni
hiç de kolay değildir. Nitekim, ‘71 darbesiyle sendeleyen işçi 15-16 Haziranlar
sınıfı çok geçmeden kendini toparlayıp, 15-16 Haziran’ın yaratmak için
dersleriyle yeniden yola koyulduğunda, onu ne darbe koşulları, mücadeleye!” etkinliği
ne darbe yasaları engelleyebildi. Yeniden ve daha hızlı 10 Haziran günü GOP-
yükselişe geçen sınıf hareketini, bu hareketle beslenip güçlenen DER’de gerçekleşti.
devrimci hareketi bir kez daha bastırmak, bir kez daha bir Açılış
askeri darbenin işi olacaktı. konuşmasında,
‘80 darbesi ve darbe yasaları sınıf hareketinin 1950’lerden sonra
baskılanmasında önemli bir rol oynamakla birlikte, sonuçta Türkiye kapitalizminin
hepsi yasaklardan ibaret olduğundan ve yasaklar da çiğnenmek gelişimi anlatıldı, işçi
için varolduğundan, en büyük kırılmayı yaratan olamadı. Bu sınıfının gelişimine ve
aşamada Türk burjuvazisinin imdadına İMF-TÜSİAD 15-16 Haziran’ı yaratan
programları yetişti. Sınıfın bölünmesi, parçalanması, süreçlere değinildi. İşçi
örgütsüzleştirilmesi, yoksullaştırılması, işsizleştirilmesi sınıfı ve emekçilerin
temelinde süregiden uygulamalar sonunda, bugün artık, işçi kurtuluş mücadelesinde
sınıfı ve emekçi kitleleri, kendi davaları yerine burjuvazinin şehit düşenler adına
davası için savaşacak kıvama getirebildiklerini düşünüyorlar. gerçekleştirilen saygı verebiliriz. Bu doğrultuda biz, işçi sınıfının
Genelkurmay, sınıfı ve emekçileri “teröre karşı kitlesel duruşunun ardından DİSK tarafından programını temsil eden, onu işçi sınıfı ve
tepki”ye çağırıyor. Düzen solu “cumhuriyeti koruma” görevine hazırlanan 15-16 Haziran konulu sinevizyon emekçilere ulaştırarak mücadele çağrısı
davet ediyor. “Teröre karşı” dedikleri, kuşkusuz Kürt halkına gösterimi yapıldı. yapmak için seçimlere bağımsız adaylarla
karşı anlamına geliyor. Kürt düşmanlığını körükleyip, sınıf Sinevizyonun ardından GOP İşçi Platformu giren Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun
kitlelerine kadar yayıp, işçilerin birliğini bir de bu yolla temsilcisi 15-16 Haziran’ın Türkiye işçi adaylarını destekliyoruz. Kendi bölgemizde
dinamitlemektir amaçladıkları. Diğer yandan, aynı amaca hareketindeki öneminden bahsetti. “Düzenin sınıfın programının geniş kitlelere ulaşması
hizmet etmek üzere işçi ve emekçiler düzen partilerinden birini seçim oyununa karşı 15-16 Haziran direnişi için BDSP’nin seçim çalışmasının
desteklemeye, dolayısıyla da, biribirlerine karşı mücadeleye bizlere izlememiz gereken yolu gösteriyor” örgütleyicisi olacağımızı ilan ediyoruz”.
çağrılıyor. Buna özellikle düzen solunun bulduğu kılıf, “oylar sözleriyle tüm işçileri mücadeleye çağırdı. Konuşmanın ardından GOP-DER şiir
bölünmesin”dir. Temsilci şunları söyledi:“Bizler öncü, topluluğu işçi şiirlerinden oluşan bir dinleti
Komünistlerin sınıfa çağrısı ise, her koşulda işçilerin birliği ilerici işçiler, ulaşabildigimiz en geniş işçi ve sundu. Daha sonra sahneye çıkan Grup
olmuştur. Seçimlerde de işçiler burjuva partilerden birinin emekçiye kapitalist sisteme ve onun seçim Köşebaşı türkü ve marşlar söyledi, halaylar
oylarının bölünmesini değil, kendi bölünmelerini dert etmeli, oyununa karşı mücadele çağrısı yapmakla, çekildi. Etkinlik kapanış konuşmasıyla sona
şu ya da bu partinin peşine takılıp sınıfsal bütünlüğünü işçi ve emekçilerin programını en geniş erdi.
bozmamalıdır. Başkalarının davası için dövüşmeyi kabul kesimlere ulaştırmakla yükümlüyüz. Bizlerin Ön hazırlığını çeşitli fabrikalardan işçilerin
etmemeli, 15-16 Haziran yıldönümünde, yeniden kendi davası sırtından kazanıp bizleri açlığa ve yoksulluğa yaptığı programa 10’dan fazla işyerinden 50
için dövüşme yolunu seçmelidir. Komünistlerin sınıfa en temel mahkum edenlerin saltanatına ancak geniş işçi işçi katıldı.
çağrısı budur. ve emekçilerin mücadeleye katılmasıyla son Kızıl Bayrak/GOP
12  Kızıl Bayrak “Geleceğimize sahip çıkacağız!” Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Liseli gençlik ÖSS’ye ve geleceksizliğe karşı alanlara çıktı...

ÖSS duvarını yıkacağız!

İstanbul Liseli Gençlik Platformu’nun da Okullarınızda tek öğrendiğimiz rekabet etmekse; Tiyatro gösterisinin ardından liselilerin
örgütleyicilerinden biri olduğu “ÖSS Duvarını Okullarınız ve sınavlarınız, korku ve bunalım konuşmalarına geçildi. Cinsel ve ulusal sömürünün
Yıkacağız” mitingi gerçekleştirildi. Ön tartışmalarının yayıyorsa; eğitim alanındaki yansımaları, daha sınava bile
yaklaşık üç ay sürdüğü miting, yaşanan bir dizi Bizi yalnızlaştırıp intiharlara sürüklüyorsa; giremeden elenen genç işçilerin yaşadıkları, meslek
aksaklığa rağmen Kadıköy İskele Meydanı’nda Ne ölçeceksiniz okullarınızda; ne ölçeceksiniz liselerindeki sömürü koşulları, liseli gençliğin yaşadığı
yapıldı. sınavlarınızla?” yozlaşma, disiplin yönetmeliklerinin okullardaki
Saat 13.00’de kitle Kadıköy Numune Hastanesi “Yolumuz açık dostlar… Yolumuz açık… Yeter ki etkileri, dershane denilen soygun sistemine ilişkin
önünde toplanmaya başladı. Harem yol ayrımında mücadeleden vazgeçmeyelim… Yeter ki dayanışmadan olarak liseliler tarafından yapılan konuşmalar oldukça
kortej düzenine geçilmesiyle, saat 14.00’de yürüyüş vazgeçmeyelim.” sözleriyle biten ortak metnin anlamlıydı.
başladı. Mitingin ortak pankartının gecikmesi ardından “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya Liselilerin konuşmalarının ardından mitingin
nedeniyle yürüyüş kolunda bir dizi aksaklık yaşandı. hiçbirimiz!” sloganı atıldı. kapanış konuşması yapıldı:
Yürüyüş kolu boyunca çevreden geçenlerin ve Ardından aileler adına söz alan Ayşe Yılmaz, “Bugün liseli gençlik bu alanda bir iradeyi dışa
özellikle liselilerin yoğun ilgisi oldu. mücadelede birlikte ve elele olmanın önemini vurdu. ÖSS karşısındaki gücünü açığa çıkarttı. Bugün
İLGP olarak mitinge ‘ÖSS’ye ve Geleceksizliğe vurguladı. Sistemin dayatmalarının ve eşitsizliğinin liseli gençlik bu alanda geleceğinin takipçisi olduğunu
Karşı Liselilerin Sesi Yükseliyor!’ pankartıyla aşılabilmesinin tek yolunun mücadeleden geçtiğini dosta düşmana ilan etti. Açık ki bugünkü buluşma
katıldık. Yürüyüş kolu boyunca gür sloganlarımız ve söyleyen Yılmaz, mücadele çağrısı yaparak oluşturulan birlikteliğimizin bir başarısıdır ve bundan
disiplinimizle kolun en disiplinli kortejini oluşturduk. konuşmasını bitirdi. sonra söz konusu ortak zemin, ortak iş yapabilme
80 kişilik kortejimizle yürüyüş boyunca “Eşit, parasız, “Miting öncesi destek amacıyla çokça kapıyı kültürü ÖSS karşıtı mücadelenin sürdüğü tüm
bilimsel, anadilde eğitim!”, “Gençlik gelecek, gelecek çaldık. Ancak açık ki çaldığımız bu kapılardan en çok alanlarda bizleri yan yana getirmeye ön ayak
sosyalizm!”, “Yeni Ekimler için ileri!”, “Marx, yanıt almayı istediklerimizin başında öğretmenlerimiz, olacaktır. Bugün liseliler bir sınav verdi. Geleceğine
Engels, Lenin! Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, eğitim emekçileri geliyordu” sözlerinin ardından sahip çıkma sınavı. Çok açık ki geleceğe giden yol 17
“Kurtuluş devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”, “Savaşa Dursun Yıldız kürsüye davet edildi. Yılmaz, Eğitim Haziran’dan geçmiyor. 17 Haziran’ın sonunda salt
değil eğitime bütçe!”, “Liselilerin Sesi yükseliyor!”, Sen 3 No’lu Şube adına yaptığı konuşmasında, işçi ve geleceksizlik var. Ancak işte bizler bugün geleceğe
“Sınavsız üniversite istiyoruz!”, “Diplomalı işsiz emekçi çocuklarının niteliksiz eğitim nedeniyle dair atılmış anlamlı adımların sahipleriyiz ve artık
olmayacağız!”, “Sermaye defol, liseler bizimdir!”, yeteneksiz ve mesleksiz bırakıldığını, 12 yıllık bilgi daha hızlı yürüyeceğiz. Evet dostlar, miting
“ÖSS’nin mağduru olmayacağız!”, “Yaşasın devrim birikiminin 3.5 saatlik bir sürede ölçülmeye programımız burada bitiyor. Şimdi elimizde güçlü bir
ve sosyalizm!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, çalışıldığını, Kürt illerindeki öğrencilerin, anadilde ÖSS duvarını yıkma iradesi var!”
“ÖSS, AOBP kaldırılsın!” sloganlarını attık. eğitim verilmemesinden kaynaklı anlama ve yorumla “ÖSS duvarını yıkacağız!”, “Susma haykır,
Miting alanına girilip kortejlerin yerlerini güçlerinin zayıf olduğunu vurguladı. ÖSS’nin ÖSS’ye hayır!”, “ÖSS’ye hayır!” sloganlarıyla miting
almasının ardından program, sunucuların Yaşar adaletsiz ve tuzak bir sınav olduğunun altını çizdi. bitirildi.
Kemal’in Merhaba şiirinden bir parça okumasıyla Öğrenci velilerinin parasız eğitim ve sağlık için Zamanın sıkışması ve kitlenin dağılmaya
başladı. İlk olarak miting örgütleme bileşeninin ödedikleri vergilerin IMF’ye, DB’ye, emperyalistlere, başlaması nedeniyle program tamamlanamadı. Grup
hazırladığı ortak metin okundu. Eğitim sisteminin, derin devlete, adam öldürmeye, köy bombalamalarına Mayıs ve Grup Fırtına sahneye çıkamadı. Yürüyüş
özelde ÖSS’nin adaletsizliğinin ve bu sistemin aktarıldığını söyledi. kolunda yaklaşık 500 kişi olan kitle alanda 600 kişiyi
çözümsüz olduğunun vurgulandığı metin şöyle devam Ardından sahneye çıkan Grup Vardiya, coşkulu aştı. Miting bitirilirken ise alanda ancak 150 kişi
etti: bir program sundu. Marşlar ve türküler eşliğinde kalmıştı. Grup Vardiya’nın programının ardından
“Kurduğunuz okullar, bilim ya da ilim adı altında durulan halaylarla programını tamamlayan Grup alanda atılan bazı sloganlar çok sayıdaki bağımsız
her türlü hurafeyi patronların, generallerin, Vardiya yerini Kaktüs Tiyatro Grubu’na bıraktı. Grup liselinin alanı terk etmesine yolaçtı. Bağımsız
tarikatların ihtiyaçlarına göre yayıyorsa, Vardiya’nın sahneden inmesinin ardından SGD unsurların mitingde kendilerini var edememelerinin
Ders kitaplarınız ırkçı, şovenist, cinsiyetçi kitlesinin dağılmaya başladığı gözlendi. nedenlerinden biri de alanda ortak sloganların atılması
propagandalarla doluysa; Kaktüs tiyatro grubu, miting öncesinde 10 dakika iradesinin gösterilememesiydi. Kaktüs tiyatro
Baskı ve dayak merkezinden başka bir şey olarak anlaşılmış olmasına rağmen, 40 dakikayı bulan grubunun uzun gösterisi ise kitlenin dağılmasındaki
olmayan okullarınızda en ufak bir demokratik hak bir gösteri sundu. Gösterilerinde lise ve dershanelerde son etken oldu.
talep ettiğimizde karşımıza disiplin yönetmelikleriyle yaşanan çarpıklıkları esprili bir dille anlatmaya
dikiliyorsanız, çalıştılar. Bu süreçte kitle dağılmaya başladı. İstanbul Liseli Gençlik Platformu
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 “Geleceğimize sahip çıkacağız!” Kızıl Bayrak  13

Liseli gençlik ÖSS’ye karşı alanlara çıktı!

“Öğrenci sömürü sınavı kaldırılsın!”

İzmir Mersin
İzmir: “ÖSS duvarını yıkalım!” ifade ettiğine ilişkin cevapları biz vereceğiz.”
Ardından Özgür Yaşam ve Dayanışma
Antakya’da ÖSS karşıtı eylem
İzmir’de 10 Haziran günü 2 milyonu aşkın Kooperatifi’nden bir arkadaşımız yaptığı konuşmada, 9 Haziran günü DSG, Öğrenci Birliği, SGD, ÖGD,
öğrencinin hayatında belirleyici bir yere sahip olan ÖSS’nin cinsel olarak kız öğrencileri elediğini, İşçi Ekim Gençliği tarafından 17 Haziran’da yapılacak
ÖSS’ye karşı, “ÖSS Duvarını Yıkalım!” şiarıyla Mücadelesi’nden bir arkadaşımız ise ÖSS’nin Kürt ÖSS’yi protesto etmek amacıyla bir eylem
kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirildi. çocuklarını elediğini, doğu ile batı arasındaki eğitim gerçekleştirildi. Gelişim Dersanesi önünde toplanan
10 Haziran günü saat 15.00’de, Gümrük Telekom farkını vurguladı. Liselilerin yaptıkları konuşmanın yaklaşık 60 kişilik kitle, sloganlarla yolu trafiğe
yanında toplanan DGH, İşçi Mücadelesi, İzmir Liseli ardından bir işçi de söz alarak, çocuklarını okutmakta kapatarak Ulus Alanı’na doğru yürüyüşe geçti.
Gençlik Platformu-Girişimi, SGD’li Liseliler, Özgür yaşadığı zorlukları anlattı ve liseli gençliğin Ulus Alanı’nda basın açıklaması metni okundu.
Yaşam ve Dayanışma Kooperatifi ile eyleme destek geleceğine sahip çıkma mücadelesine destek verdiğini Açıklamada 2 milyon öğrencinin sınava gireceği,
veren Dev-Lis, “ÖSS Duvarı Yıkılsın!” ortak pankartı açıkladı. bunlardan sadece 200 bin kişinin alınacağı, sınav
arkasında yürüyüşe geçti. Eylemde “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber sisteminin ticari eğitimin bir ürünü olduğu, ÖSS’nin bir
İzmir Liseli Gençlik Platformu-Girişimi olarak, ya hiçbirimiz!”, “Öğrenci sömürü sınavı kaldırılsın!”, eleme aracı olduğu, üniversite kapılarının işçi ve emekçi
“ÖSS’nin 5 seçeneğine karşı tek seçenek mücadele!” “ÖSS duvarı yıkılsın!”, “Parasız, bilimsel, anadilde çocuklarına kapatılmak istendiği vurgulandı, mücadele
şiarlı pankartımız ve çeşitli taleplerin yazıldığı eğitim!” sloganları atıldı. Grup Kavel’in söylediği çağrısı yapıldı. Açıklamadan sonra yerel müzik grubu
dövizlerimizle kortejdeki yerimizi aldık. Yürüyüş marşlarla halaylar çekildi. Grup Serüven müzik dinletisi verdi. Türküler eşliğinde
boyunca “Susma haykır, ÖSS’ye hayır!”, “Öğrenci Eyleme 200 kişi katılırken, İzmir Liseli Gençlik çekilen halaylarla eylem sona erdi.
Sömürü Sınavı kaldırılsın!”, “Sınavsız üniversite Platformu Girişimi olarak 40 kişilik bir katılım Eylem boyunca sık sık “Ticari eğitime hayır!”,
hakkımızdır!”, “Müşteri değil, liseliyiz!” , “Savaşa gerçekleştirdik. “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “ÖSS, AOBP
değil eğitime/sağlığa bütçe!”, “ÖSS’ye, İzmir Liseli Gençlik Platformu Girişimi kaldırılsın!”, “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”,
geleceksizliğe, paralı eğitime, disiplin “ÖSS’nin 5 seçeneğine karşı tek seçenek mücadele!”
yönetmeliklerine, gerici müfredata, staj sömürüsüne sloganları atıldı.

Mersin’de ÖSS karşıtı eylem


hayır!”, “Sermaye defol, liseler bizimdir!”, “Gençlik Genç komünistler eyleme “Gençlik duvarları
gelecek, gelecek sosyalizm!”, “Yaşasın devrimci yıkıyor!”, “ÖSS duvarını yıkalım!”, “ÖSS kaldırılsın,
dayanışma!” sloganları atıldı ve Gündoğdu Marşı 9 Haziran günü Mersin’de liseli gruplar tarafından, herkese sınavsız üniversite hakkı!”, “Ticari eğitime
söylendi. ÖSS’ye karşı bir yürüyüş ve ardından basın açıklaması hayır!” şiarlı dövizlerle katıldı. Eylem coşkulu geçti.
Kitle, Gümrük Telekom’dan önünde toplandı ve gerçekleştirildi. Kızıl Bayrak/Antakya
sahil yolu izleyerek Sümerbank önüne geldi ve burada Mersin İHD binası önünde toplanan kitle, saat
basın açıklaması yapıldı. Ardından Yenikapı Tiyatro 13.00’te ortak pankart arkasında yürüyüşe geçti.
grubu bir oyun sergiledi. Tiyatro gösterisinin ardından
İzmir Liseli Gençlik Platformu’ndan bir arkadaşımız
Sloganlar ve dövizlerle Taş Bina önüne gelindikten
sonra kitle adına basın metni okundu. Ardından mersin
ÖSS’ye karşı zincirli eylem
ÖSS’nin sınıfsal boyutunu ortaya koyan metni okudu: otonom üyesi arkadaşlar bir skeç sundular. Burada bir Gençlik Federasyonuna bağlı liseli gençlik,
“Liseli gençliğin geleceksizliğinin dayanağı 3 saat de şiir okundu. Eylem sloganlarla sona erdi. “Elenmeden, Seçilmeden Üniversite Hakkımızı
15 dakikalık bir sınav gibi görünse de, ötesinde bu Yürüyüş sırasında sıklıkla “ÖSS kaldırılsın, YÖK İstiyoruz!” şiarıyla 11 Haziran günü Galatasaray Lisesi
sınavın sonuçlarında baştan belirleyici olan sınıflı dağıtılsın!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber önünde bir eylem gerçekleştirdi.
toplum yapısı, sömürü düzeni, bu elemenin esas ya hiçbirimiz!”, “Katil polis liselerden defol!”, “YÖK, Kendileri Galatasaray Lisesi’ne zincirleyen ve
kaynağıdır. Yani bu eleme esasta bir öğrencinin bu polis, medya bu abluka dağıtılacak!” sloganları atıldı. ÖSS’ye hayır yazılı tişörtler giyen öğrenciler ÖSS karşıtı
sınavdan önceki bir yılda ne kadar çalışıp Liselilerin Sesi, DGH, YDG, LÖB, GENÇ DÜŞ, konuşmalar yaptılar. Konuşmalar sırasında çevre
çalışmadığıyla değil, bu toplumda hangi sınıfa mensup mersin otonom ve DEV-LİS’in örgütleyicisi olduğu binalardan ÖSS’ye hayır kuşlamalar yapıldı. 10 dakika
olduğuyla ilgilidir. Ancak burjuva yani patronlar eyleme 150 kişi katıldı. süren eylemde öğrenciler, “Soruyu değil ÖSS’yi çöz!”,
sınıfının farklı farklı klikleri tarafından ÖSS’yi Mersinde kendi imzamızı ilk kez kullandığımız ve “Öğrenciyiz, haklıyız, kazanacağız!” ve “Elenmeden,
gündemine alan tartışmaların yarattığı keşmekeş anlamlı bir katılım sağladığımız eylem bizim seçilmeden üniversite hakkımızı istiyoruz!” sloganlarını
içerisinde, konuya ilişkin bir söz hakkı bile açımızdan oldukça önemliydi. Mücadelemizi attılar.
tanınmayan tek kesim yine işçi ve emekçi çocuklarıdır, güçlendirerek devam ettireceğiz. Kolluk güçleri zincirleri keserek öğrencileri
yani bizleriz! İşte bugün bu söz hakkımızı Liselilerin Sesi/Mersin gözaltına aldı.
kullanıyoruz. ÖSS’nin işçi emekçi çocukları için ne Kızıl Bayrak/İstanbul
İşçi-emekçi hareketinden...
14  Kızıl Bayrak Direne direne kazanacağız! Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Ankara’da sağlıkta sonuçlanmış, şirket ve üniversite yetkilileri

taşeron işçi kıyımı


Yargıtay’a gitmişti. Ancak dava yine işçiler
lehine sonuçlandı.
Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yargıtay haksız fesih nedeniyle taşeron
Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde taşerona şirketin ve üniversitenin sorumlu tutulacağına,
bağlı temizlik işi yapan işçiler sendika üyesi işçilerin işe iadesine ve boşta geçen sürelerin
oldukları için ihaleyi alan yeni şirket ücretlerinin işçilere ödenmesine karar verdi.
tarafından görevlerine başlatılmıyorlar. Yargıtay’ın kararı, üniversite ve şirket
Anadolu Medikal Temizlik Şirketi’ne bağlı yönetiminin hukuksuzluğunun belgelenmesi
çalışan 76 işçi ’06 Temmuz’unda DİSK oldu.
Genel-İş’e üye olmuşlardı.
Bu durum üzerine biraraya gelen SES,
ATO, DİSK Dev Sağlık-İş, ortak
Delta Gıda işçilerinin
davranacaklarını ilan ettiler. İşçilerin iş ücretleri ödenmiyor!
akidlerinin feshedilmesine karşı mücadele Düzce-Konuralp’te kurulu olan Delta Gıda
edeceklerini duyurdular. 14 Haziran günü San. ve Tic. A.Ş’de örgütlenen Tek Gıda-İş
SES, ATO, DİSK Dev Sağlık-İş yetkilileri Sendikası yetkiyi aldı. Patron bunun üzerine
hastanenin başhekimliği ve taşeron şirket işçilere baskı uygulamaya başladı. Sene
yetkilileri ile bir görüşme yapacak. başından itibaren 69 sendikalı işçi işten atıldı,
25 sendikalı işçi ise istifaya zorlandı. İşten
Balcalı Hastanesi işçileri atılan işçilerin işe iade davaları sürüyor.

kazandı
Sendika patronun sendikalaşma hakkına
yönelik saldırısını ve antidemokratik
Sağlık-İş, Adana Çukurova Üniversitesi tutumunu yaptığı açıklama ile kınadı. Sonuç
Balcalı Hastanesi’nde geçen yılın Ağustos alıncaya kadar mücadelelerine devam
ayından bu yana örgütlenme faaliyeti edeceklerini ilan eden sendika yönetimi

Balcalı
yürütüyor. Bu süreçte 4 işçi işten atılmış, işverenin üretime devam ettiği halde üç aydır
bunun üzerine yargı yoluna gidilmişti. Açılan işçilerin ücretlerini ödemediğini ifade etti.
dava geçen yılın Aralık ayında işçiler lehine Patronun küçük miktarlarda verdiği avanslarla
işçilerin ücret hakkını ertelediğini dile getirdi.
Angarya uygulamasına dikkat çeken sendika,
Esen Plastik’ten direnişçi bir işçi ile konuştuk... Delta patronunu işçilerin ücretlerini ödemeye

“Yürekli olmalarını bekliyoruz!”


çağırdı.

Eğitim-Sen: “OKS ve ÖSS


5 Nisan’dan beri sınavları kaldırılsın!”
direnişte olan Esen Plastik Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin
işçileri fabrika önündeki Dinçer yaptığı açıklama ile Türkiye’de eğitim
protesto eylemlerine devam sisteminin ilköğretimden başlayarak
ediyorlar. Esen Plastik üniversite sonrasına kadar sınav merkezli hale
işçileri önümüzdeki getirildiğini ifade etti. Eğitim sisteminin
günlerde İzmir’e ve öğrencileri eğitmek, onları çok yönlü olarak
özellikle Çiğli Organize geliştirmek yerine her yıl milyonlarca
işçilerine direnişlerini öğrencinin girdiği OKS, ÖSS gibi sınavlara
duyurmak için çeşitli araç hazırlayan bir yapıya büründüğünü dile
ve eylemlerle seslenmeyi getirdi.
düşünüyorlar. Yaklaşık 70 Her yönüyle sınavlara endekslenen eğitim
gündür fabrika önündeki sisteminin kamu eğitimini işlevsiz bıraktığını,
eylemlerine aralıksız eğitimi dershane, özel ders, özel okul alanına
devam eden işçiler, her gün kaydırdığını söyledi. Son birkaç yılda yapılan
“Direne direne OKS ve ÖSS sonuçlarının ortaya çarpıcı
kazanacağız!”, “Kurtuluş sonuçlar çıkardığını ifade eden Dinçer,
yok tek başına, ya hep eşitsizlikler üzerine kurulu eğitim
beraber ya hiçbirimiz!”, politikalarıyla eğitim sistemini iflas noktasına
“Kahrolsun işçi geldiğini vurguladı.
düşmanları!” gibi
sloganlarla haklı davalarına sahip çıkıyor, yapardı. Benim gönlüm rahat ama o rahat
kararlılıklarını gösteriyorlar. uyuyamıyordur.
- Son olarak söylemek istedikleriniz var mı?
Ordu’daki Sagra’ya
- Son gelişmeler hakkında bilgi verir misiniz? - İçerideki arkadaşlar gözlerini açsınlar. Her şey TMSF el koydu
- Halen direnişteyiz. Çoluk-çocuk, gelen aleni ortada. Bu şartlarda çocuklarına nasıl bir gelecek Ordu’da kurulu bulunan Sagra Gıda’da
desteklerle beraber direnişteyiz. Davamız da bırakacaklar? Yürekli olmalarını bekliyoruz. Attıkları örgütlü olan Tek Gıda-İş Sendikası, fabrikanın
görülüyor. imzanın arkasında durmalarını, boş vaatlere iki hafta önce kapatılması sonucunda işçilerin
- İçerideki durum hakkında bilgi verebilir misiniz? inanamamalarını, bunların kendilerine zarar vereceğini mağdur olduğunu, ancak Tasarruf Mevduatı
- Destek var, ama patronun adamları tarafından görmelerini istiyoruz. Bugüne kadar hangi işçi Esen Sigorta Fonu’nun (TMSF) Bayındır
sürekli baskı var. Bundan dolayı korkuyorlar. Plastik’ten hakkını alarak ayrıldı ki? Patron içeride Grubu’nun borçları nedeniyle Sagra’ya el
- Direnişle ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? yaygara yapıyor, “sendika vazgeçiyor” diyor. İşçileri koyduğunu ifade etti. Sendika, işletme faal
- Haksız olduğumuz bir şeyin mücadelesinin yanıltıyor. Üye olmayanları bile notere götürüp hale getirileceği için, TMSF’nin aldığı bu
vermiyoruz. Biz ne hırsızlık ne arsızlık yaptık. Eğer üyelikten ayrılmaya zorluyor. kararı memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
bizim kadar yürekli olsaydı patron bu şekilde açıklama Kızıl Bayrak/Çiğli
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Kamu emekçileri eylemlerinden... Kızıl Bayrak  15

KESK eylemlerinden...

“Sefalete teslim olmayacağız!”


katıldığı eylemde “Ek zam hakkımızı istiyoruz!”, “Toplu
sözleşme hakkımız, grev silahımız!”, “Sefalete teslim
olmayacağız!” dövizleri taşındı.
Açıklamayı KESK İzmir Şubeler Platformu dönem
sözcüsü ve BES İzmir Şube Başkanı Musa Sever okudu.
Sık sık “Toplu sözleşme hakkımız, kullanacağız!”, “Gün
gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!”,
“Ek zam hakkımız söke söke alırız!” sloganlarının
atıldığı eylem mücadele çağrısıyla sona erdi.
Kızıl Bayrak/İzmir

Ankara: “Sefalete teslim


olmayacağız!”
KESK Ankara Şubeler Platformu YKM önünde
yaptığı eylemle ek zam talebini dile getirdi. Eylemde
“Sefalete teslim olmayacağız!”, “Ek zam istiyoruz!”,
“Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap
verecek!”, “Devlet güdümlü sendika istemiyoruz!”,
“Sadaka değil, toplu sözleşme!”, “Toplu sözleşme
KESK 7 Haziran günü enflasyon farkından doğan karanlık tablonun rakamlara boğulmak istendiği
hakkımız, grev silahımız!” sloganları atıldı.
ücret kayıplarının telafi edilmesi ve büyümeden söylendi. 2007 yılının ilk altı aylık dönemi için yapılan
YKM önünden Başbakanlığa doğru yürüyüşe geçen
paylarına düşen kısmın verilmesi için, “Sefalete teslim %3’lük maaş zammının enflasyon karşısında eridiği, bu
yaklaşık 250 emekçi Başbakanlık karşısındaki dolmuş
olmayacağız, ek zam istiyoruz!” şiarıyla ülke genelinde erimeyi gidermenin yolunun ek zam olduğu vurgulandı.
duraklarının önünde basın açıklaması yaptı. KESK
çeşitli eylemler düzenleyerek alanlara çıktı. AKP’nin emekçilerin taleplerine kulağını kapadığı, bu
Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, kamu
tablodan kurtulmanın yolunun grev ve toplu sözleşme
emekçilerinin en düşük maaşının 725 YTL, açlık
hakkının verilmesi olduğu söylendi.
İstanbul: “Sadaka değil toplu Eylemde KESK MYK üyesi Sevgi Göyçe de bir
sınırının ise 1.150 YTL olduğunu vurguladı. Bu farkın
kapatılması için mücadeleye devam edeceklerini ve 22
sözleşme!” konuşma yaparak, yaklaşan seçim sürecinde hükümetin
kamu emekçilerinin yoksulluğunu görmezden geleceği,
Temmuz’da işçi ve emekçilerin düşmanlarından hesap
KESK İstanbul Şubeler Platformu saat 18.00’de sorulacağını söyledi.
hak kısıtlamalarının devam edeceği konusunda uyarıda
Taksim Tramvay Durağı’nda bir basın açıklaması Kızıl Bayrak/Ankara
bulundu.
gerçekleştirdi. Eylemde “Ek zam istiyoruz!”, “Sefalet Kızıl Bayrak/İstanbul
ücretine son!” dövizleri taşıyan KESK üyeleri “Gün Bursa: “Ek zam hakkımız
İzmir: “Ek zam hakkımızı gaspdilemez!”
gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!”,
“Sefalete teslim olmayacağız!”, “Sadaka değil toplu
sözleşme!” sloganları attı. istiyoruz!” KESK Bursa Şubeler Platformu’nun çağrısıyla
Yapılan açıklamada, yaklaşan genel seçimler Heykel-Ünlü Cadde’de toplanan kamu emekçileri
KESK İzmir Şubeler Platformu Konak Belediyesi
öncesinde AKP hükümetinin herşeyi güllük gülistanlık buradan AVP Tiyatro önüne kadar yürüyerek bir
önünde bir basın açıklaması yaptı. 100 emekçinin
göstermeye çalıştığı ve halkın günlük yaşamındaki açıklama yaptılar.
“Sefalete teslim olmayacağız!”, “Ek zam hakkımız
gaspedilemez!” sloganlarının atıldığı eyleme yaklaşık
100 kişi katıldı. BES Bursa Şube Başkan tarafından
Tuzla tersanelerde ücret gaspları tartışıldı yapılan açıklamada, kamu emekçilerinin enflasyon
karşısındaki kayıplarının telafi edilmesi talep edildi,
9 Haziran akşamı Tersane İşçileri Birliği geçilmesi gerektiğini ifade etti. grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı için mücadele
Derneği’nde “Ücret gasplarına karşı işçiler Ardından Avukat S. Nusret Öztürk bir çağrısı yapıldı.
mücadele yol ve yöntemlerini tartışıyor” konuşma yaptı. Öztürk, ücretin ne anlama Kızıl Bayrak/Bursa
konulu bir seminer gerçekleştirildi. geldiğini ve sorunun hukuksal boyutunu anlattı.

Kırşehir: “Kurtuluş yok tek


Seminerin açılış konuşmasında TİB-DER Orman kanunlarının hüküm sürdüğü tersaneler
Başkanı Zeynel Nihadioğlu şunları söyledi: “Son cehenneminde hukuksal mücadelenin önemine ve
bir ay içerisinde değişik tersanelerden yaklaşık nasıl verilmesi gerektiğine değindi. Hukuksal başına, ya hep beraber ya
hiçbirimiz!”
200 işçi, alacağı için derneğimize başvurdu. Yer mücadelenin yetersiz kaldığı koşullarda fiili
yer direnişle, yer yer direnişe gerek kalmadan direnişlerin meşru olduğunu, tüm bu sorunların
başvuruyu yapanların ücretlerini aldık. Şu an örgütlenmek ve bilinçlenmekle çözülebileceğini KESK Kırşehir Şubeler Platformu ek zam ve insanca
derneğimize başvurular sürüyor. Ancak parça vurguladı. yaşanacak ücret talebiyle Ahi Meydanı’nda bir basın
parça gerçekleşen bu direnişlerin toplam bir Ardından derneğin eğitim danışmanı bir açıklaması yaptı.
mücadeleye dönüşmesi gerekmektedir. Bunun için konuşma yaptı. Tersaneler cehennemindeki KESK dönem sözcüsü yaptığı açıklamada, alım
işçiler örgütlenmeli ve hak arama kuralsızlığın son bulabilmesi için tersane gücünün düştüğünü, bundan AKP’nin sorumlu olduğunu
mücadelesindeki yerini almalıdır.” işçilerinin BİRLİK çatısı altında örgütlenmesi vurguladı. Emekçilerin bu kısır döngüden
Nihadioğlu, havzada ücret sorunu üzerinden gerektiğini vurguladı. kurtarılmasının tek yolunun grev ve toplusözleşme
yaşanan bazı deneyimler üzerinde durarak, Seminerin soru-cevap kısmında işçiler hakkının kullanılması olduğunu dile getirdi.
tersane patronlarının bu gibi durumlarda, işçilerin çalıştıkları yerlerde yaşadıkları sorunlar üzerine Eylem boyunca “Sadaka değil toplu sözleşme!”,
etnik kimliğini kullandığını ve taşeronlar konuştular ve çeşitli sorular sordular. Oldukça “Söz yetki, karar çalışanlara!”, “Kurtuluş yok tek başına,
vasıtasıyla işçileri bölüp güçlerini kırmaya verimli geçen tartışmalarda işçiler artık taşın ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları haykırıldı.
çalıştığını vurguladı. Ücret gaspları sorununun altına elini koyacaklarını ifade ettiler. Eyleme halk da alkışlarla destek verdi. Eyleme yaklaşık
havzada yaşanan diğer sorunlardan bağımsız Seminere 30 kişi katıldı. 50 kişi katıldı.
olmadığını, bunun için topyekûn direnişe Tersane İşçileri Birliği Kızıl Bayrak/Kırşehir
16  Kızıl Bayrak  Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Devrimci mirası yaşatmak, daha

Devrimci mirası yaşatmak, daha


‘71 Devrimci Hareketi’nin simge isimleri Mahir
Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya ve
yoldaşları her yıl ölüm yıldönümlerinde anılmakta,
Reformizmden devrimci kopuşun sağlanmasına önderlik eden kadroların,
devrimci kadro tipinin seçkin örnekleri olarak, Mahirler, Denizler, Kaypakkayalar ve onların yoldaşlarının devrimci
devrimci harekete kattıkları olumlu değerlere vurgu kişiliklerinde içselleştirdikleri üstün nitelikler de, Türkiye devrimci hareketine
yapılmaktadır. Ancak Türkiye devrim mücadelesinin
yüzakı olan bu devrimcileri ananlar, dahası onların ‘71’den miras kalan önemli kazanımlardır. Her yönüyle düzeni cepheden karşıya
devrettiği mirası yaşattığını öne sürenler arasında alan devrimci bir duruş, düzenin cellâtları karşısında hiçbir koşulda eğilmeme,
ciddi farklar bulunmaktadır. Öte yandan, özellikle tereddütsüz bir şekilde davaya adanma, devrimci dayanışma ve siper yoldaşlığı
idam edilerek katledilen Deniz Gezmiş ve yoldaşları,
reformistinden devlet solcusuna, gericisinden ırkçı- konusunda pürüzsüz bir içtenlik, devrimci örgüt ve pratiğe olduğu kadar teoriye,
şoven zihniyetin bazı temsilcilerine kadar bir takım düşünsel gelişim ve üretime önem veren bir devrimci kadro…
soysuzlar tarafından istismar konusu da edilmektedir.
Türkiye’deki devrimci örgüt ve partiler uzun
yıllar ‘71 Devrimci Hareketi’nin şu veya bu akımının önemli kazanımlardır. Her yönüyle düzeni cepheden devrimcilerin emekçiler nezdindeki itibarlarının
mirasçısı olduğunu savunmuştur. Halen de bu çizgide karşıya alan devrimci bir duruş, düzenin cellâtları sarsılmasına yol açabilecek derecede sorunlu
ısrar eden, yaklaşık 40 yıl önce bu genç devrimciler karşısında hiçbir koşulda eğilmeme, tereddütsüz bir olabiliyor.
tarafından ortaya konulan düşünsel düzeyin ötesine şekilde davaya adanma, devrimci dayanışma ve siper Bazı ara akım kadroları üzerinden yansıyan
geçemeyen akımlar vardır. Henüz yirmili yaşlardaki yoldaşlığı konusunda pürüzsüz bir içtenlik, devrimci sorunlu kişiliklerde, devrimci değerlerin önemli
devrimcilerin ortaya koyduğu ideolojik-politik örgüt ve pratiğe olduğu kadar teoriye, düşünsel ölçüde yitimine tanık olmaktayız. Devrimci
tahlillere takılıp kalanların, ‘71 devrimci hareketinin gelişim ve üretime önem veren bir devrimci kadro… samimiyetini büyük oranda tüketmiş olan bu kesim
mirasını yaşattıklarını sanmaları kolay anlaşılır bir ‘71 devrimci akımlarının ideolojik-politik dar grupçu, fazlasıyla faydacı, ortamına göre kibirli ve
durum değildir. Böyleleri, genç devrimcilerin 40 yıl çizgilerini, pratik eylem tarzlarını burada tartışmak saldırgan olabilmektedir. Bunlar, uzun zamandır
önce ortaya koyduğu düşünsel ürünlere sıkı sıkıya gerekmiyor. Zira bu alanda düşülen yanlışlar veya reformistlerle aynı kulvarda bulunmanın da etkisiyle,
sarılarak, teorik üretim için çaba harcama “yükü”nden acemilikler, devrimci harekete miras bırakılan seçkin burjuva siyaset tarzının olmazsa olmazları olan hile,
de kurtulmuş oluyorlar. devrimci kadro örneğinin değerini hiçbir koşulda ayak oyunları, iç hesaplar, perde arkası kulisler vb.
eksiltmez. Önemli olan reformizmden gerçekleşen “haslet”leri, pekçok yerde politik çizgilerine dahil
Reformizmden devrimci kopuş, devrimci kopuşun bu erken döneminde bile bu etmekte bir sakınca görmeyebilmektedirler.
üstünlüklerin devrimci kişiliklere içerilebilmiş Dejenerasyonun böylesi uç noktalara varmasını,
seçkin devrimci kişilik… olmasıdır. Örnek alınması, yaşatılması, yeniden ve devrimci değerlere sırt çevirip reformistlerle
daha ileriden yaratılması gereken yön de budur. kucaklaşmanın sonuçlarından biri saymak
Komünistler, ‘71 Devrimci Hareketi’ni mümkündür.
Türkiye’nin reformist geleneğinden devrimci bir ‘71’den miras kalan devrimci ‘71 Devrimci Hareketi’ni değil, fakat Denizler’i
kopuş olarak değerlendirmişlerdir. Bu kopuşa asıl
anlamını veren, küçük devrimci grupların kent veya değerlerin tüketilmesi… öne çıkaran, onları “ikon”laştırıp siyasi rant aracı
olarak kullanmak isteyen ırkçı-şoven zihniyetin
kırda silahlı eylemler yapması değildir elbette. temsilcileri de var. Bu gerici çevrelerin ayırdedici
Kopuşun asıl anlamı, bu akımların ideolojik-politik Devrimci mirası ve değerleri yaşatmanın yolu,
özelliği, Kürt halkına düşmanlık ve devletin militarist
bilinç planında gerçekleştirdiği sıçramadır. Bilinç günün koşullarına göre yeniden üretmekten geçer.
güçlerine payandalık etmektir. Oysa Deniz Gezmiş’in
planındaki sıçrama, bu akımların devlet konusunda, Ancak bu kadarı yeterli değil. Bundan da önemli olanı,
idam sehpası önünde haykırdığı “Yaşasın Marksizm-
şiddete dayalı devrim konusunda, kapitalizmin temel bu mirasın yetişen devrimci kadroların bilicinde
Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının
noktalardan reddi konusunda radikal, devrimci bir içselleşmesini sağlamak ve devrimci kişiliğe içerilmiş
kardeşliği!” şiarı bile, bunların Denizler’le karşıt
ideolojik-politik tutum geliştirebilmesinin yolunu değerler bütününe dahil edebilmektir. Ancak o zaman
dünyalara ait olduklarını kanıtlamaya yeter. İdam
açmıştır ki, kopuşa asıl anlamını veren de budur. bu devrimci mirasın, devrimci kadronun düşünce ve
sehpasında ölüm yiğitlikle göğüslenirken haykırılmış
‘60’lı yıllar sosyal uyanışın yaygınlaştığı, eylemine yol gösterici olması sağlanabilir.
bu şiarlar, devrim ile düzen arasında aşılmaz bir
toplumsal muhalefetin hızla gelişip kabardığı bir Bunu başarmak sanıldığı kadar kolay değildir.
uçurum olarak durmaktadır.
dönemdir. İşçi sınıfı, kentin ve kırın emekçileri, Zira bu niyetleri aşan bir sorundur; örgüt veya
Türkiye’nin sosyal reformist partileri de, ‘71
Türkiye tarihinde ilk defa bu dönemde, bu kadar partilerin ideolojik-politik çizgileri, ilkesel tutumları,
Devrimci Hareketi’nin önderlerini öne çıkartma
kitlesel bir şekilde eylem alanlarında, grevlerde, devrimci örgüt anlayışları ile yakından ilgilidir.
tutumunu, onların miras bıraktığı değerlerin arkasında
direnişlerde, toprak işgallerinde sözünü söylemeye, Geleneksel devrimci-demokrat akımlar, ‘71 devrimci
durma iddiasını halen terk etmiş değiller. Komünist
sola, sosyalizme yakınlaşmaya başlamıştır. akımlarının ortaya koyduğu ideolojik-programatik
yazında pek çok kere dile getirildiği gibi bunlar,
Mücadele alanlarında işçi sınıfı ve emekçiler düzeyin ilerisine çıkmadıkları ölçüde, geçmişe sımsıkı
burjuva karşı-devriminin zoru karşısında sinmiş,
olduğu halde, dönemin sosyalist olma iddiasında olan sarılıyorlar. Bu ise düşünsel alanda bir kısırlık, kendini
ihtilalci çizgiden yüzgeri etmiş, devrimci örgüt
akımların çizgileri, büyük ölçüde orta sınıf aydınları yenileyememe ve kapitalist toplumun tek tutarlı
anlayışını ve pratiğini terk etmiş, devrimci miras ve
tarafından belirlenmiştir. TİP, YÖN, MDD, dönemin devrimci sınıfı olan proletaryanın tarihsel devrimci
değerleri düzen bekçilerinin ayakları altına sererek
öne çıkan sol akımlarıdır. Ancak bu akımların hiçbiri, rolünü gerçek içeriğiyle kavrayamama noktasında
burjuvazinin icazetine sığınmışlardır. Düzen
devrimci iktidar perspektifi bir yana, düzeni cepheden takılıp kalmalarına yolaçıyor. Böylece, devrimci
bataklığına boylu boyunca uzanan bu “tövbekar”lar,
karşıya alabilecek bir çizgiyi temsil edebilecek değerlerin daha ileriden üretilmesi bir yana, var olan
artık sermayenin parlamentosuna kapağı atma
durumda değildi. ‘71 devrimci hareketi, döneme mirasın gerisine düşme, dahası o değerleri tüketme
hayalleriyle avunuyorlar. İşi soysuzluğa vardıran
egemen olan reformist cendereyi kırmış, bu devrimci noktasına varılabiliyor.
bazıları ise, “Deniz Gezmişler’in yolu bugün
kopuş sayesinde radikal devrimci akımlar Sınıf ve kitle hareketinin zayıflığı koşullarında
parlamentoya çıkmıştır” diyebiliyorlar.
oluşturabilmiştir. Burjuva sosyalizmi olarak yetişen kadro tipinin sorunlu yapısı, semt kökenli bu
Oysa ‘71 devrimcileri, Deniz Gezmişler, Mahir
tanımladığımız TİP, YÖN, MDD ise, 1974’ten sonra kadroların devletin sistemli yozlaştırma saldırısına
Çayanlar, İbrahim Kaypakkayalar, TİP’in parlamenter
devrimci akımların güçlenmesiyle esas olarak maruz kalmaları ise soruna bambaşka bir boyut
çizgisini reddederek devrimi seçmişlerdi. Onlar
dönemini kapatmıştır. katıyor. Sorunlu haline rağmen bu “kadro” tipinin,
kurtuluşun reformlarda değil, devrimde olduğunu fark
Reformizmden devrimci kopuşun sağlanmasına üstelik devrimci bir kimlik geliştirmeden bünyeye
etmiş, gerçekleştirdikleri sıçrama ile devrimci
önderlik eden kadroların, Mahirler, Denizler, alınması nedeniyle, ‘71’in devrimci kadro kişiliğinin
akımların kurucuları olmuşlardır. Başka bir ifadeyle,
Kaypakkayalar ve onların yoldaşlarının devrimci niteliklerine fazlasıyla uzak, devrimci mirası ancak
‘71’in devrimci akımlarını devrimci yapan, reformist
kişiliklerinde içselleştirdikleri üstün nitelikler de, söylem düzeyinde savunabilen bir anlayış hakim hale
partilerin bugün içinde bulundukları düzen içi zemini
Türkiye devrimci hareketine ‘71’den miras kalan gelebiliyor. Öyle ki, bu kişiliklerin pratiği, kimi zaman
mahkum ederek aşabilmiş olmalarıdır.
CMYK
a ileriye taşımakla mümkündür! Sayı:2007/23  15 Haziran 2007  Kızıl Bayrak  17

a ileriye taşımakla mümkündür!


Geleceği kucaklamak için geçmişi
aşmak!

Devrimci mirasın değerler planında erozyona


Geçmişin devrimci mirası
uğraması bir rastlantı olmadığı gibi, niyetlerle de
açıklanamaz. Sorunun esası, uzun süredir devam
eden tasfiyeciliğin yarattığı bozulmanın yanı sıra,
devrimci mirası aşındıran örgüt/partilerin
ve TKİP
programatik, ideolojik-politik çizgilerinden
kaynaklanıyor. Bu alanda yaşanan tıkanma ve
belirsizliklere rağmen, geleneksel çizgileriyle
devrimci tarzda hesaplaşma cesareti gösteremeyenler,
kendilerini devrimci değerleri öğüten bir çark işlevi
görmekten alıkoyamadılar. Sorunun bu boyuta
varması, geleneksel solun içine düştüğü “ciddiyet ve
samimiyet bunalımı” ile yakından bağlantılıdır.
Devrimci kadronun kişiliğinde boy veren sorunlar,
bütünün parçadaki yansımasıdır aynı zamanda.
Belirtmek gerekir ki, komünistlerin de güçlerini
kadrolaştırmada, kadrolarını yetkinleştirmede
karşılaştığı sorunlar, zorlandığı alanlar vardır. Ancak
burada tartıştığımız sorunun mahiyeti, komünistlerin
zorlanma alanlarının çok ötesindedir.
Devrimci mirasın aşınmasında pek çok faktörün
rolünden söz etmek mümkündür. Fakat buna rağmen
sorunun özü, geçmişi anlamak ve devrimci tarzda
aşmakla ilgilidir. Bunun anlamı ise, geçmişin “... Partimizin kuruluşu, onyıllardır bu yapmak zorundaydık. Kopuşumuzu çok
devrimciliğinden daha ileri bir devrimcilik düzeyine, topraklarda devrim ve sosyalizm davası uğruna vurguladık dedim, vurgulamak zorundaydık. Zira
küçük-burjuva devrimciliğinden işçi sınıfı kavga vermiş, emek harcamış, acı çekmiş, büyük zamanını doldurmuş bulunan bir geçmiş
devrimciliğine erişebilmektir. Komünistler, devrim ve yiğitlik örnekleri sergilemiş dünün ve bugünün devrimcilik anlayışından kopuyorduk; onu
sosyalizm davasına samimiyetle bağlı olan devrimci kuşaklarının yarattığı birikimin aştığımızı, onu geride bıraktığımızı vurgulamak
devrimcilere, bu temel önemdeki hatırlatmayı sık sık güvenceye alınmasıdır...” zorundaydık. Yeni bir ideolojik-politik kimlik,
yaptılar. Ancak halihazırda bunu başarabilen tek akım (TKİP Kuruluş Bildirisi) yeni bir örgütsel kimlik olduğumuzu, yeni bir
partimiz TKİP’dir. Bu durum, devrimci mirası devrimcilik anlayışını temsil ettiğimizi, tümüyle
geliştirip yeniden üretme noktasında da komünistlere,
Bir tarihsel birikimin üzerinde yeni bir temel kazandığımızı vurgulamak
komünist kadro ve militanlara önemli sorumluluklar
yüklemektedir. yükseliyoruz zorundaydık.
Ama gelinen yerde, partili kimlik aşamasına
Burjuvazinin her cepheden yönelttiği azgın ulaştığımız bir evrede, biz artık sadece
saldırılara karşı durmanın özel bir önem taşıdığı verili Kendi kısa tarihimiz boyunca da vesile
doğdukça vurguladık; hiçbir şey boşluktan reddettiğimiz mirası değil, aynı zamanda üzerinde
koşullarda, ‘71 mirasının devrimci özüne uygun yükseldiğimiz birikimi de yeterli açıklıkta
tarzda ve daha ileriden yaşatılmasının önemi doğmaz, doğamaz. Bizi doğuran, küçük-burjuva
devrimciliğinden kopuşumuzu ve yeni temeller vurgulamak durumundayız. Bir tarihin ürünü
yeterince açıktır. Komünistlerin devrim ve sosyalizm olduğumuzu hiçbir biçimde unutmamalıyız. Parti
davasına samimiyetle bağlı olan kesimlere yönelttiği, üzerinde ortaya çıkışımızı olanaklı kılan bir
geçmiş devrimci birikim var. Daha önce de olarak bizi doğuran tarihsel birikimin bilincinde
“geçmişi devrimci tarzda aşma” çağrısı da olmak, bu çerçevede sol hareketin 30 yıllık
güncelliğini korumaktadır. önemle belirtmiştim; bu birikimden kök
almasaydık, bu birikimle hesaplaşma yeteneği de devrimci mirasını yerli yerine oturtmak
Sermaye devletinin illegal devrimci çalışmayı zorundayız.
baltalamak için azgınca saldırdığı, sol akımların ise gösteremezdik. Her diyalektik kopuş kendinden
önceki dönemin birikimi üzerine yükselir daima. Son 30-35 yılı bilerek özellikle vurguluyorum.
önemli ölçüde illegal devrimci siyasal faaliyet Bunu hiç de ‘60’lar öncesini görmezlikten gelmek,
yürütme refleksini yitirdiği şu dönmede, Denizlerin Kopuşun ortaya çıkardığı yeni bilinç, eski bilincin
kavranması ve ileri bir noktada diyalektik olarak tarihimizin bu dönemini yaşanmamış saymak için
25’inci ölüm yıldönümü, bu durumu sorgulamanın yapmıyorum. Ya da, bu ülkede cumhuriyetin ilk
vesilesi yapılabilmelidir. En azından devrim ve aşılması anlamına gelir. Eğer komünizmin 150
yıllık mirası olmasaydı, eğer Ekim Devrimi’yle 30-40 yıllık döneminde, sosyal mücadeleler
sosyalizm davasına samimiyetle bağlı olanlar bu açısından o son derece çorak ve kısır dönemde,
özgüven ve cesareti göstermelidir. Zira devrimci başlayan 70 yıllık bir tarihi dönemin toplam
birikimi olmasaydı, bu büyük tarihi birikim ve herşeye rağmen sosyalizm davası için bir şeyler
faaliyeti düzenin dayatmasıyla belli alanlara yapmaya çalışan insanların emeğini ya da
hapsedenlerin, bugünü kurtarıp kurtarmayacakları miras olmasaydı, eğer Türkiye’nin son 35-40 yıllık
kitlesel boyutlar kazanmış siyasal mücadeleleri, bu çabasını, oradaki iyiniyeti ve samimiyeti
belli değil, ama geleceği kaybetme olasılıkları küçümsemek ya da oradan sahip çıkılabilecek
fazlasıyla yüksektir. mücadeleler içerisinde oluşmuş devrimci birikimi
olmasaydı, biz böyle bir parti kurmak gücü ve şeyleri görmezlikten gelmek için yapmıyorum.
Marksist bir partinin temeli olan devrimci teori, Ama Türkiye’de modern temeller üzerinde gerçek
devrimci örgüt, devrimci sınıf diyalektik bütünlüğünü olanağı bulamazdık. Biz bu anlamda aynı zamanda
olumlu bir birikimin, devrimci bir birikimin sosyal mücadeleler dönemi son 30-40 yıllık
bünyesinde toplayabilen TKİP, bu net çizgiye ve tok dönem olduğu içindir ki, ben de özellikle bu
iddiaya yaslanarak devrimci mirasın ve değerlerin ürünüyüz. Onu anlayan, onu özümseyen, ondan
ileriye taşınacak herşeyi alan, onda geriyi, dönem üzerinden konuşuyorum. Bu dönemin
savunulmasının, daha ileriden yaşatılmasının birikimi üzerinde yükseliyoruz. Bu birikimi
güvencesidir. Bu noktada öncülük misyonunu başarısızlığı, zaafiyeti temsil eden herşeyle de
hesaplaşan bir mücadelenin ürünüyüz. anlamalı, bu birikime sahip çıkmalı ve bu
hakkıyla yerine getirdiğinde, devrim ve sosyalizm birikimin ürünü olduğumuzun her zaman
davasına samimiyetle bağlı olan diğer devrimcilerin Bugüne kadar kopuşumuza çok vurgu yaptık.
Saflarından koptuğumuz geleneksel halkçı bilincinde olmalıyız.
de önünü açacaktır. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz, diye veciz
(Ekim, Sayı: 247, Haziran 2007) akımlarla sert bir hesaplaşma yürüttük. Bunları
bir söz vardır. Bu güzel bir özdeyiştir. Genellikle
CMYK
18  Kızıl Bayrak Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye taşımakla mümkündür! Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

geçmişe tutucu ya da oportünist bir şekilde şehir gerillacılığı yapması değildir hiç de. dinamiklerle belirlenir. Küçük insan çevrelerinin
sarılmak için kullanılır, bu noktada gerici ya da Kopuşun kendisi asıl anlamını bu akımların bilinci bunu yalnızca kavrayıp yansıtabilir. Bir
geriye dönük niyetlere alet edilmiş bir sözdür. ideolojik-politik bilincinde bulmaktadır. Bu dönem kapanıyordu, biz bunu farkettik. Yeni bir
Ama temelde doğru bir sözdür. Geçmişe tutucu bir akımlara baktığımızda, bunların devlet konusunda, dönemin ilk işaretleri konusunda ciddi bir etken o
şekilde sarılanların, geçmişin zaaflarını, devlet yıkıcılığı konusunda, düzenin daha temel dönemin sınıf hareketliliği idi. Ama bunun ‘91
zaafiyetlerini savunmak için bu özdeyişe noktalardan reddi konusunda, düzen kurumlarının yılının başında kırılmaya uğraması ve bugüne
sarılanların durumu ne olursa olsun, biz geçmişle karşıya alınması konusunda radikal bir ideolojik- kadar belini yeniden doğrultamaması, kendi
sert bir hesaplaşmayı yaşayan, o noktada geçmişi politik tutum içerisinde olduğunu görüyoruz. birikimini, kendi enerjisini bugüne kadar ortaya
aşıp geleceğe bakan bir akım olarak kendi Kopuşa asıl anlamını veren de bu zaten. Yoksa koyamaması, sınıf hareketinin damgasını vuracağı
kimliğimizi oluşturduğumuz bir noktada, “geçmişi küçük insan gruplarının silahlanarak dağa çıkmış yeni bir dönemin henüz başlayamadığının da bir
olmayanın geleceği olmaz” özdeyişinin anlamını olması ya da kentlerde bir takım silahlı eylemler göstergesi. Ama biz bu yeni dönemi kucaklayarak
pozitif bir tutumla gözönünde bulundurmalı, yapmış olması değil. Bunların sembolik politik- bir siyasal akım olarak ‘87’de doğmuşuz. Belli bir
bunun gereklerine uygun davranabilmeliyiz. pratik anlamı var yalnızca. gelişme yaşamışız ve bugün partimizi kuracak
Geçmişte olumlu olanı, bu geçmişin içinden ‘71 Hareketi, kendinden birkaç yıl sonra aşamaya gelmişiz. Deyim uygunsa başlayacak
geleceğe taşınacak olanı anlamayı ve özümsemeyi görkemli bir büyüme yaşayacak büyük devrimci dönemi kucaklayacak bir öncü hazırlık süreci
başaramayan bir hareket zaten yeni bir kimlik akımlara kaynaklık etti. Ve kalıcı olan yan hiç de içinde olmuşuz.
yaratamaz, yaşama gücü ve olanağı bulamazdı. küçük insan gruplarının silahlı eylemi olmadı. İşin Yeni döneme işçi sınıfının ve tarihsel olarak
İnkarcılığın tutunduğuna tanık olunmamıştır, bu bireysel şiddete dayalı eylem çizgisi yanı daha onun temsil ettiği proleter sosyalizminin
kendinden önceki birikimi hiçleyen bir akımın ‘74 yılında geride kalmış, aşılmıştı. Bu ancak o damgasını vuracağının açık göstergeleri şimdiden
yaşadığı görülmemiştir. Biz eğer, çok sınırlı güç ve dönem Türkiye’sinde, ‘70’li yıllarda fazla bir var. İlk gösterge, sınıfın bu yeni döneminin
imkanlarla çok kötü bir dönemde, gerçekten ciddiyeti olmayan bir takım küçük grup ve başlangıç evresinde ortaya koyduğu ilk
tarihsel konjonktür olarak çok kısır ve elverişsiz çevreler tarafından sürdürülmek isteniyordu. Oysa hareketlenmeler, oradaki kapasite, potansiyel idi.
bir evrede ortaya çıktıysak, ama buna rağmen ‘71 Hareketi’nden köklenen asıl akımlar büyük İkinci bir gösterge ise tersinden bir olgu üzerinden
yaşama gücü bulabildiysek ve bugüne kitlesel mücadelelerin içerisinde kendilerini yansıyor. Küçük-burjuva kitleler belli
gelebildiysek, belli ki biz “geçmişi olmayanın buldular. Kitle çizgisine oturdular. Büyük kitle hareketlilikler ortaya koysalar bile geçmişi
geleceği olmaz” bilincine fazlasıyla sahip bir eylemlerinin bir parçası, yer yer öncüsü haline tekrarlamayacaklarını aradan geçen on yıllık süre
hareket olarak davranmışız. Biz bu geçmişe kaba geldiler. Demek ki kalıcı olan, küçük insan içerisinde fazlasıyla göstermişlerdir.
inkarcı bir tarzda yaklaşmış olsaydık, zaten birkaç gruplarının silahlı eylemleri değil. Devrimcilik Bu ülkede yeni bir sosyal mücadeleler dönemi
yıl içerisinde silinir giderdik. Hiçbir biçimde kök orada hiç de devlete silah çekmekten ibaret değil. ancak işçi sınıfının damgasını taşıyabilir. Artık biz
tutamazdık. Biz kendi ulusal ve evrensel Devlet ve düzen kurumlarını karşıya alan, şiddete ‘60’lı ve ‘70’li yıllardaki türden küçük-burjuva
tarihimizde kendimize sağlam kökler bulduğumuz dayalı devrim fikrine bağlılık gösteren bir yığınların egemen olacağı ve damgasını
içindir ki, bu temel üzerinde yeni bir filiz olarak ideolojik ilerleme sözkonusu. Devlet ve devrim vurabileceği bir tarihsel dönemi bu ülkede
yeşermek, yeni bir gövde olarak gelişip serpilmek konusunda bir ilerleme var, kopuşun ideolojik- yaşayamayacağız. Türkiye’deki sosyal ilişkilerin
imkanını da böylece bulabildik. politik özü, ifadesini asıl olarak burada evrimi, küçük-burjuvazi üzerinde yıkıcı etkiler
bulmaktadır. ‘60’lı yılların sol akımlarına, burjuva yapan bir takım başka gelişmeler sözkonusu. Biz
Proletarya sosyalizmi dönemi sosyalizminin temsilcisi bu akımlara baktığımızda, çoğu kere yirmi yılın yorgunluğu dedik, ama bu
olmayan da bu zaten. işin gerçekte öznel yanı. Bir de bunun nesnel
Türkiye’nin ‘60’lı yıllarına baktığımız zaman, ‘70 yıllar, bu temel üzerinde ortaya çıkan ve temeli var. Türkiye’de burjuvazi bugün öyle bir
net bir biçimde bir burjuva sosyalist hareket ‘70’li yıllara egemen yaygın küçük-burjuva egemenlik kurmuş, öyle bir örgütlü aygıt yaratmış,
görüyoruz. Aslında görkemli bir dönemdir, ‘60’lı hareketliliği içinde kendini bulan küçük-burjuva siyasete, kültüre, ideolojiye ve gündelik yaşama
yıllar. Türkiye’de bir sol uyanış dönemidir. sosyalizmi dönemi oldu. Küçük-burjuva öylesine yön vermektedir ki, bu hakimiyetin
Sosyalizmin büyük heyecanlar yarattığı, sosyalist sosyalizmi de kendi çapında görkemli bir dönem karşısında ideolojik sağlamlığı ve politik bir gücü,
olmak iddiasındaki politik akımların toplumla yaşadı, gelişip serpildi. Fakat sonuçta o da ancak gerçekten bu düzenin anti-tezi olan sınıf,
yüzyüze, düzenin resmi güçleriyle karşı karşıya gelişmesinin sınırlarına vardı. Belli bir noktadan onun temsilcisi ve öncüsü politik akım, yani
geldiği, kendini bir kuvvet olarak hissettirebildiği sonra da karşı-devrimin sert karşı saldırısıyla komünist bir sınıf partisi başarabilir. Sayısız sol
bir dönemdir. Solun ilk kez olarak kitleselleştiği yüzyüze kalarak yenilgi ve yıkımla sonuçlandı. Ve akım içerisinde bütün bu kargaşaya, bütün bu
bir dönemdir. Bu gerçek bir heyecan ve coşku ‘80’lerin ortası, bu yenilginin, bu yıkımın çok da çalkantıya karşı ideolojik açıdan sağlam durmayı
dönemidir. Bence Türkiye’nin sol ve sosyalizm rastlantı olmadığını, sözkonusu olanın basit bir yalnızca komünist hareketimizin başarmış olması
konusunda samimi heyecanları ve coşkuları karşı-devrim yenilgisi olmadığını, bu hareketlerin bile bu açıdan hiçbir biçimde rastlantı değildir.
yaşadığı bir dönemdir, ‘60’lı yıllar. Ama bu aynı yapısal zaafiyetleri, açmazları temeli üzerinde bu Bu gerçek, yeni döneme işçi sınıfının
zamanda, marksist bilincin ışığında devrimci denli yıkıcı ve tasfiyeci etkisini gösterdiğini ortaya damgasını vuracağının, işçi sınıfının temsilcisi
açıdan bakıldığında, çok da yüzeysel bir dönemdir. koydu. Yine ‘80’lerin ikinci yarısı, küçük-burjuva olan akım üzerinden kanıtlanmasından başka bir
Çünkü bu dönemin soluna çok büyük ölçüde orta hareketliliğinin artık geçmişteki biçimiyle şey değil. Yani bir toplumsal sınıfın
sınıf aydınları damgasını vurmaktadır. Mücadele tekrarlanamayacağına da tanıklık etti. gösterebileceği bir kapasiteyi ve tutarlılığı, o
edenler alt sınıflar oldukları halde, o dönemin Dolayısıyla, ‘60’lı yıllar orta sınıf sınıfın henüz kendini siyaset sahnesinde ortaya
bilinci çok büyük ölçüde YÖN, MDD ve TİP’de sosyalizminin, bu anlamda burjuva sosyalizminin koyamadığı bir dönemde, o toplumsal sınıfın
ifadesini bulan orta sınıf aydınları tarafından gelişip serpilmesi dönemi olduysa, ‘70’li yıllar da temsilcisi olan siyasal akım kendi şahsında
oluşturulmaktadır. Bu dönemin ideolojik küçük-burjuva sosyalizminin gelişip serpilmesi gösterebilmektedir. Bizim üzerimizden yansıyan,
görüşlerine, programlarına, mücadele dönemi oldu. Ve ‘80’li yıllar, bu her iki sosyalizm gelecekte işçi sınıfının gerçekleştireceği önderlik
platformlarına baktığımız zaman, düzenin ve türünün ürünü olan akımların yenilgiyi yaşadıkları kapasitesinin bir göstergesinden, bu sınıfa özgü
düzen kurumlarının aşılamadığını görmekteyiz. ve dağılma süreçleriyle yüzyüze kaldıkları bir devrimci tutarlılığın bir ifadesinden başka bir şey
Biz burjuva sosyalizmi derken de bunu evreye tanıklık etti. Biz işte tam da bu dönemde, değil. Ve öyle anlaşılıyor ki, ‘60’lı yıllar burjuva
kastetmekteyiz. İşin özünde düzeni kendi temelleri ‘80’lerin ikinci yarısında, siyasal mücadele sosyalizmi için bir yükseliş, ‘70’li yıllar küçük-
üzerinde reforme etme programlarıdır bunlar. sahnesine doğduk. Ve bir dönemin, burjuva ve burjuva sosyalizmi için bir yükseliş, ‘80’li yıllar
‘60’lı yıllar burjuva sosyalizminin damgasını küçük-burjuva sosyalizmlerinin birbirlerini bu her iki sosyalizm türü için bir yenilgi ve
vurduğu bir dönem oldu ve bu dönem ‘71 izleyerek sırayla damgasını vurdukları bir çözülüş dönemi oldu. Devrimci kitle hareketleri
Devrimci Hareketi’nin çıkışıyla kapandı. ‘71 dönemin kapandığını ve artık proletarya yönünden durgun geçen ‘90’lı yıllar ise yeni bir
Devrimci Hareketi yeni dönemin, devrimci küçük- sosyalizminin damgasını vuracağı dönemin sosyalizm türü için, proletarya sosyalizmi için bir
burjuva radikalizminin, aynı anlama gelmek üzere başladığını ilan ettik. şekillenme dönemi olarak yaşandı. Ve öyle
küçük-burjuva sosyalizminin doğuşunu işaretler. Ama az önce dünya üzerinden söylediğimin bu anlaşılıyor ki, partili bir kimlikle gireceğimiz
Bilindiği gibi biz, ‘71 Devrimci Hareketi’ni çerçevede bir kez daha altını çiziyorum. Bu bizim, 2000’li yıllar, partimizin damgasını vuracağı bir
Türkiye’nin reformist geleneğinden devrimci bir deyim uygunsa dar bir insan çevresinin, o günkü dönemin de ifadesi olacaktır.
kopuş olarak değerlendiriyoruz. Buradaki bilincinin ve inancının ifadesiydi. Dönemler daima (TKİP Kuruluş Kongresi Açılış
devrimci kopuş, ‘71’in devrimci sınıflar mücadelesiyle ve sosyal hareketliliklerle Konuşması’ndan...
akımlarında/örgütlerinde ifadesini bulan küçük belirlenir. Dönemlerin bitişi, yeni dönemlerin Partinin Adı ve Amblemi, Eksen Yayıncılık,
insan gruplarının silahlanarak dağa çıkması ya da başlayışı, nesnel toplumsal nedenler ve s.32-38))
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Seçim çalışmalarından... Kızıl Bayrak  19

Seçim faaliyetlerinden...

“Çözüm ne seçimde ne mecliste!


Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”
Adana: “İşçilerin birliği, Adana Ankara Mamak
halkların kardeşliği” pikniği
İşçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki baskı ve
sömürünün giderek daha da ağırlaştırıldığı bir
dönemde, bu saldırılara karşı sınıfın enternasyonalist
birliğini haykırabilmek, devrim ve sosyalizm şiarını
geniş kitlelere daha da güçlü taşıyabilmek için
seçimlerden devrimci amaçlarla faydalanıyoruz. Bu
kapsamda planladığımız faaliyetimizin bir aşaması
olarak “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” pikniğini
gerçekleştirdik.
Piknik 10 Haziran günü sabah erken saatlerde
Adana ve Mersin’den gelen kitlenin buluşmasıyla
başladı. Ortak sofrada tüm dostlarımızla ekmeğimizi
paylaştık. Ardından müzik grupları sahne aldı.
Devrimci türkü ve marşlarla halaylar çekildi.
Öğle yemeğinin ardından etkinlik programı Adana
ve Mersin’den gelen müzik topluluklarının ortak açılış konuşması yapıldı. yapılırken, sermayenin kolluk güçleri tarafından
dinletisiyle devam etti. Dinleti, hem pikniğe gelenler Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu adına yapılan faaliyetimiz engellenmeye çalışıldı. Buca Merkez
hem de çevrede bulunan insanlar tarafından ilgiyle konuşmada komünistlerin seçimlere ilişkin tutumu, Karakolu’na götürülen BDSP çalışanları iki saat
izlendi. seçim plaftormunun dayandığı sınıf çizgisi ele alındı. boyunca keyfi bir biçimde tutuldular. Para cezası
Ardından Şakirpaşa İşçi Kültür Evi Tiyatro Seçimlere ilişkin politik hat anlatıldı. Panelde son olarak kesildikten sonra serbest bırakıldılar.
Topluluğu’nun hazırlamış olduğu “Yeniden doğarız Ankara 1. bölge bağımsız sosyalist milletvekili adayı Devletin uyguladığı her türlü baskıya en tok yanıtı
ölümlerden” isimli oyun sergilendi. Oyun sırasında Evrim Erdoğdu bir konuşma yaptı. Erdoğdu, neden aday faaliyetimizi hiçbir şekilde kesintiye uğratmadan
etkinliğimize ilgi yoğun oldu. Çevreden izleyenlerle olduğunu ve bağımsız devrimci sınıf programını anlattı. sürdürerek vereceğiz!
birlikte sayımız iki katına çıktı, 200’ü buldu. Oyundan Konuşmasını “Biz hiçbir vaadde bulunmuyoruz, işçi ve BDSP Buca
sonra yapılan konuşmada, işçilerin, emekçilerin ve emekçileri bu sömürü düzenine karşı mücadeleye davet
kardeş halkların yaşadığı yıkım ve emperyalist ediyoruz” sözleriyle bitirdi. “Bağımsız adaylar Topkapı: Düzen partilerine oy
yok!
barbarlığın dünya hakimiyeti uğruna yaptığı katliamlar bloğu”nun yaydığı parlamentarist hayallerin işçi ve
anlatıldı. İçinden geçtiğimiz süreçte alınan erken seçim emekçilerin çıkarına olmadığı ifade edildi.
kararının arka planı, nedenleri ve seçimler üzerinden Parlamentonun devrimci amaçlar doğrultusunda nasıl Topkapı işçileri olarak seçim çalışmalarına yaklaşık
sermaye devletinin kendini yenileme çabası üzerinde kullanılacağına değinildi. Panel soru-cevap kısmı ile son üç hafta önce başladık. Öncelikle seçim gündemli
duruldu. Düzen, düzen partileri ve reformist solun seçim buldu. Başlayan yağmur nedeniyle panel kısa sürdü. yaptığımız toplantılar sonucu çalışmada izleyeceğimiz
tutumları teşhir edildi. Seçimlere ilişkin komünistlerin Ardından müzik dinletisine geçildi. Yağmura inat bir hat oluşturduk. Amacımız Topkapı işçilerine seçimler
tutumu anlatıldı, mücadele çağrısı yapıldı. söylenen ezgiler eşliğinde çekilen halayların ardından vesilesiyle seslenmek ve devrimci sınıf çizgisi ekseninde
Piknik yapılan konuşmanın ardından çekilen kolektif oyunlara geçildi. Ortak sofra öğle saatlerinde bir bir tutum almalarını sağlamak. Bunu için de öncü
halaylarla coşkulu bir atmosferde sona erdi. kez daha kuruldu. işçilerden oluşan bir platform kurmayı önümüze koyduk.
Kızıl Bayrak/Adana Pikniğin son bölümünde ise komünist şair Nazım Alanımızdaki ileri-öncü işçi ilişkilerimizi
Hikmet anıldı. Mamak İşçi Kültür Evleri Şiir Topluluğu toparlayarak seçimleri tartışan bir platform oluşturduk.

Mamak İKE’den piknik ve seçim


şiirleriyle Nazım’ı anlattı. Bu platformu oluşturan metal, matbaa ve plastik
Olumusuz hava koşulları nedeniyle iki saat erken işçilerinin seçimlerden ve parlamentodan bir beklentileri
gündemi bitirilen piknik canlı ve başarılı geçti. Pikniğe 100 olup olmadıklarını tartıştık. Düzen politikalarına yön
emekçi katıldı. verenlerin kimler ve hangi kurumlar olduğu üzerine
Mamak İşçi Kültür Evleri olarak geleneksel olarak
Mamak İşçi Kültür Evleri çalışanları konuştuk. Seçimlerden ve hükümetlerden işçi sınıfının
her yıl düzenlediğimiz pikniğimizi 10 Haziran günü
sorunlarına çözüm beklemenin mümkün olamayacağı
Buca: Sermayenin seçim
gerçekleştirdik. Sermaye düzeninin yeni saldırı
sonucuna vardık.
dalgasına karşı güçlü bir faaliyet yürüttüğümüz süreçte
oyununu bozacağız!
BDSP’nin gösterdiği sınıfın devrimci adaylarına
gerçekleşen pikniğimizi siyasal sürece uygun biçimde
niçin destek vermek gerektiğini konuştuk. Bu
örgütledik. Yaygın bir kitle çalışması ile birlikte
Sermaye sınıfının seçim oyununu bozmak, işçi ve tartışmalarımız hayli verimli geçti. Platformun düzenli
örgütlediğimiz pikniğimizin ön çalışmasında yüzlerce el
emekçilerin gerçek kurtuluşunun mücadeleden geçtiğini olarak biraraya gelmesi ve seçimler üzerinden tok bir
ilanı ve bine yakın afiş kullandık.
vurgulamak, çözümün seçimde ve mecliste olmadığını tutum alması gerektiğini kararlaştırdık.
Burjuva gericiliğinin dizginlerinden boşaldığı bir
anlatmak amacıyla seçim çalışmalarına Kuruçeşme Topkapı işçileri olarak düzen partilerine verecek
süreçte kurduğumuz kardeşlik sofrasında, işçiler,
Mahallesi’de başladık. oyumuzun olmadığını ve hesap soracağımızı bir kez
emekçiler, gençler, kadınlar biraraya geldi. Piknik
Bu hedef doğrultusunda, geçtiğimiz günlerde kapı daha ilan ediyoruz.
programı piknik alanına varıldıktan sonra ortak işlerin
kapı dolaşarak yaptığımız gazete satışıyla anlamlı bir Bu arada çıkan seçim gündemli afiş ve bildirilerimizi
organize edilmesi için komitelerin oluşturulması ile
adım attık. Yaklaşık 3 saat süren faaliyetimiz boyunca alanımızda etkili bir çalışmayla tükettik. Faaliyet
başladı. Hep birlikte kahvaltı organizasyonu yapıldı.
emekçilerle birebir sohbet etme imkanı yakaladık. sırasında Topkapı işçilerinin olumlu tepkileriyle
Kurulan ortak sofranın ardından kolektif oyunlara
Yakında açılışını gerçekleştireceğimiz seçim büromuzun karşılaştık. Hedeflediğimiz bir fabrika önünde
geçildi.
duyurusunu yaptık. İlerleyen süreçte gazetenin iyi bir gerçekleştirdiğimiz bildiri dağıtımı esnasında işçilerle
Ardından bağımsız devrimci sınıf çizgisinin
araç olarak kullanılması üzerinden anlamlı olanaklar seçimler üzerine bir diyalog geliştirdik. İşçilerin
seçimlere ilişkin tutumunun tartışıldığı panel kürsüsü
yakalayabileceğimizi gözlemledik. seçimler ve düzen partileri üzerine söyledikleri hayli
oluşturuldu. Mamak İşçi Kültür Evleri adına yapılan
Buca’da “Çözüm ne seçimde ne mecliste! Çözüm anlamlıydı.
sunum ile seçim gündemi ve siyasal süreci ele alan bir Topkapı’dan BDSP’li işçiler
devrimde, kurtuluş sosyalizmde!” şiarlı afişlerimiz
20  Kızıl Bayrak Sermaye düzeninde kadın... Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Kadının kurtuluşu sosyalizmde!


Sermaye düzenin ataerkil kimliği her ödüllendirildiği, hak, hukuk ve mantık kavramlarıyla
kurumunda belirgin biçimde öne bağdaşmayan bu kararlar kadınları suçlu bulmaktadır.
çıkmaktadır. Özellikle son günlerde Yargıtay’ın kararları sistemin kadına bakıştaki
medyada kadınların yaşadıkları sorunlara ayrımcılığını net olarak göstermektedir. Kadınların
ilişkin yargıya intikal eden haberler yer yaşadığı tacizin, tecavüzün sorumlusu olarak kendi hal
almaktadır. Bu haberler bu sistemin ve tavırlarının gösterilmesi, onu eve tıkayan zihniyetin
kadına gerçek bakış açısını ortaya koyan “evinden ve benim kurallarımdan dışarı çıkarsan
oldukça çarpıcı örneklerdir. Kuşkusuz bu başına geleceklerden sen sorumlusun” dercesine
örnekler olmasa da yasalarda cinsiyetçi verdiği bir intikam kararıdır.
ayrım belirgin bir şekilde ortadadır. Ancak Egemen kültür anlayışı içinde kadını aşağılayıp
yine de kapitalist sistemin gerçekliğini suçlayan, birçok gerici deyimin dile yansıdığı bu
ortaya seren bu haberler tüyler ülkede, eğitim kurumunun durumu da içler acısıdır.
ürpertmekte, bu kadar da olmaz Sermaye devletinin kadına bakışı, her kurumda olduğu
dedirtmektedir. gibi Milli Eğitim’de de kendini göstermektedir. Bu
Yargıtay’ın verdiği ibretlik kararlara konuda birçok örnek verilebilir ama en yakın örnek
ilişkin birkaç örnekten bahsedebiliriz: yine Adapazarı’nda Birinci Endüstri Meslek
“Adapazarı’nda kendisini taciz eden 2 Lisesi’nde yaşanandır: “Sakarya Adapazarı’nda 3 lise
çocuk babası doktor H.G.’yi çantasındaki öğrencisinin etek altı görüntülerini çekerek elden ele
gizli kamerayla görüntüleyen N.Ö. adlı dolaştırmak suretiyle taciz ettiği öğretmen A.A’nın
kadın hasta ile bu görüntüleri ‘Tacizci kullanılan bir yöntem olarak taciz görüntülerinin sözleşmesi, ‘dekolte giyindiği ve bazı öğrenciler ile
doktor yakalandı’ başlığıyla yayımlayan televizyon kayda alınması suç sayılıyor. Yargıtay’ın cinsiyetçi çok yakın olduğu’ gerekçesi ile iptal edildi. Görüntüyü
kanalı, doktora tazminat ödemeye mahkûm edildi. kararına ilişkin bir başka örnek de Yargıtay’ın, çeken öğrenciler ise birer gün okuldan uzaklaştırma
Yargıtay, doktorun taciz görüntülerinin kayda “Tecavüze uğrayan bağırmıyorsa suç oluşmaz” cezası aldılar.” Kadının tacize uğramasını kendi suçu
alınmasını ve yayımlanmasını özel hayata saldırı gerekçesiyle, 15 yıl hapis cezasına çarptırılan tecavüz olarak gören bir eğitim anlayışıyla insan ”yetiştiren”
olarak değerlendirdi.” Tacize uğrayan kadının “özel zanlısı A.B’nin mahkumiyet kararını bozmasıdır .” bu kurumların durumu, gelecekte yaşanacak
hayatı”na saldırılıyorken, bunu ortaya çıkarmak için Tecavüzün, tacizin meşru görüldüğü, faillerin sorunların da bir işaretidir.
Kapitalist kültürün yozlaşmış her türden örneği
medya aracılığıyla hergün beynimize kazınmaktadır.
Gerici eğitim müfredatı ve yönetim zihniyetiyle eğitim
Siyaset sahnesinden kadın manzaraları! kurumlarının durumu bellidir. Yargıtay kararlarından
da anlaşılacağı üzere yasaların vehameti de ortadadır.
Aylardır Türkiye’nin birçok yerinden kadın ettiler. Fakat mecliste kadın sorunu ile ilgili ne gibi Sistemdeki çürüme ve yozlaşma her alanda kolayca
sesleri duyuyoruz. Sesleri yükselen bu kadınlar, iyileştirme yapacaklarını bilmedikleri için, konuyu görülebilmektedir.
“laiklik elden gidiyor” diyerek çeşitli bölgelerde yine laikliğe getirdiler. Kadına bu şekilde bakan sistemin makyaj
sözüm ona cumhuriyet mitingleri örgütlediler. Bu tablo şunu gösteriyor. Bu “demokrat” tazeleme ihtiyacıyla düzenlediği erken seçimler
Peki, nedir cumhuriyet? Nedir bağımsızlık? Nedir kadınlar, kadın sorununda iyileştirmeler yapmak vesilesiyle yine kadınlardan oy istenecektir. Kadınlar
demokrasi? Nedir laiklik? Bizler bu ülkenin kadın bir yana, kadın sorunu ile ilgilenmiyorlar bile. Bu yine seçim reklamlarının malzemesi olarak
ve erkek işçileri olarak, yaşamın hangi alanında kadınlar önümüzdeki seçim sahnesinde kendi kullanılacaktır. Vitrinlerinde kadın imajıyla oy
eşitliği gördük? partilerinin erkeklerinin çalamayacağı kapıyı toplamak isteyenler, kadınları aşağılayan, suçlayan
Asgari ücreti kendileri belirleyip, kölece ‘bizler partili kadınlar olarak çalarız’ sözleriyle, yasalara karşı bir tepki dahi vermiş değildirler. Hatta
yaşamı bizlere dayatan onlar. Demokratik niyetlerini açıklıkla ortaya koyuyorlar. Sayıları kendileri “şanslı” bir azınlık olup da meclise
haklarımızı talep ettiğimizde, sırtımıza jopları beşyüzü bulan bu kadınların çıkış nedeni kadın girerlerse, bu yasaları değiştirmek bir yana, belki de
indirten ve bizleri tecrit eden yine onlar. sorununa çözüm bulmak değil, bu sistemin “kadın daha vahim sonuçlar doğuracak yasalara imza
Bağımsızlıktan bahsediyorlar, ama Kürt ulusunu kolu” işlevini görmektir. atacaklardır. Kapitalist mantık gereği ürünlerin
haklı ve meşru taleplerini yok sayan, özgürlük ve Kırca’nın “Kuzey Irak’a müdahale etmeli pazarlanmasında kullanılan kadınlar, şimdi de
eşitlik için mücadele eden Kürtleri katleden yine miyiz?” sorusuna hepsinin verdiği cevap ise, insan seçimler için kullanılacaklardır. Düzen partileri
onlar. Bu ülkeyi Amerika’ya parça parça peşkeş dehşete düşürse de şaşırtıcı değil. Bu tablo bize, bu kadınları kandırmak için sahte vaatlerde bulunacak,
çeken yine onlar! Bu ülkedeki işçi ve emekçileri kadınların emperyalizme, şovenizme, kapitalizme kadın adaylarıyla sözde kadınlara ne kadar değer
ezen, sömüren, şovenizm tohumları ekerek bölen hizmet eden bu düzen partilerinin kadınları olduğu verdiklerini göstermeye çalışacaktır.
onlar! İmam hatiplerini açıp teşvik eden onlar! Bir gerçeğini bir kez daha gösteriyor. Hiç tereddütsüz Oysa bu sistemin en çirkin yüzünü kadınlar
de utanmadan “sözde” laikliğin elden gitmemesi hepsi, “Evet, Irak’a gerekiyorsa girelim” yanıtını yaşamaktadır. Baskı ve eşitsizliğe uğramasıyla,
için mitingler düzenliyorlar. verebiliyorlar. Böylece gerçek kimliklerini, hangi kimliğinin/kişiliğinin istismar edilmesiyle,
Düzenin kollayıcıları olan bu kadınlar kendi sınıfa hizmet ettiklerin bütün çıplaklığı ile ortaya bedeninin/cinselliğinin kullanılmasıyla,
sistemlerinin seçim malzemesinden başka bir şey seriyorlar. “Kuzey Iraklı” kadınların ve çocukların tacize/tecavüze uğramasıyla, kendini savunmak için
olamazlar. Bu kadınlar düzenledikleri mitinglerle bu savaşta katledilmesi, özgürlüğünün ellerinden hakkını aradığında “suçlu” sayılmasıyla kadınlar
de, siyaset sahnesinde yeralmak kaygısı alınması bu kadınların umurlarında bile değil. Hiç kapitalist sistem tarafından en çok mağdur edilen, en
taşıdıklarını göstermişlerdir. utanmadan kadınların savaş karşısında daha insani çok ezilen ve sömürülen kesimdir.
Geçtiğimiz haftalarda Ali Kırca’nın yönettiği ve hassas olduklarını savunurken, bir yandan da Bu sömürüden, dışlanmışlıktan, suçlanmaktan
“Seçim Meydanı”nda “Partili kadınlar gündemi gerekirse Türk kadınları Kuzey Irak’a yapılacak kurtulmanın tek yolu, örgütlü bir şekilde sistemi
tartışıyor” adı altında gerçekleşen programın 4 ana operasyonda yerlerini alacaktır diyorlar. değiştirme mücadelesine taraf olmaktır. Çözüm,
başlığı vardı. Bizler bu ülkede yaşayan işçi, emekçi ve seçimler vesilesiyle kendilerine oy potansiyeli olarak
Bu başlıklardan ilki kadınlar meclise girmeli devrimci kadınlar olarak biliyoruz ki, bu kadınlar, bakan ve kullanan düzen partilerine hayır demektir.
mi sorusuydu. Programa katılan yüzlerce kadın bizlere dayatılan sömürü sisteminin bir parçası Düzenin seçim oyununa katılmamak, sınıfın bağımsız
milletvekili aday adayı, “Kadınlar içinde olarak ve bu sömürü sisteminde söz sahibi olmak çıkarları için örgütlü mücadeleye davet eden bağımsız
bulundukları kadın konumundan kurtulmak için için öne çıkmışlardır. sosyalist adaylara oy vermektir. Çözüm, eşitlik ve
meclise girmelidir” dedi. Bu ülkedeki kadın Bizler, bu ülkenin onurlu kadınları olarak, özgürlük için mücadele etmek, bu kapitalist sistemden
sorununa sırtını dönmüş bu sözde “demokrat” düzen partilerinin kendilerine ve onların hesap sormak için örgütlenmektir. Çözüm, kadınların
kadınlar, AKP hükümetinin kadına yönelik bir şey kadınlarına vereceğimiz cevap net ve toktur. ve erkeklerin toplumsal yaşamın her alanında
yapmadığını, kendilerinin ise meclise girdiklerinde Çözüm ne seçimde ne mecliste, çözüm eşitlendiği bir sistem olan sosyalizmde kurtuluşu
tüm kadınların kurtuluşunu sağlayacaklarını vaat devrimde, kurtuluş sosyalizmde! aramaktır.
Deniz Ümit
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Seçimler ve emekçi kadın çalışması... Kızıl Bayrak  21

Seçim süreci ve emekçi kadın


çalışmamız üzerine
Yeni bir seçim çalışmasının öngünlerindeyiz. ortak bir politik hatta çekebilmek, komisyonların kölelik zincirlerinin kalınlaşması, onların düzenle
Yeni bir çalışma düzeyiyle girdiğimiz seçim kolektif iradesini açığa çıkarabilmek amacıyla genel olan bağlarını daha da güçlendirmekte, burjuva
çalışmasına, genel siyasal faaliyetimizi daha da bir toplantı gerçekleştirdik. Anlamlı tartışmaların partilerin vaad ve yalanlarına daha açık hale
geliştirmek için tüm güç ve imkanlarımızla yürütüldüğü toplantıda, 8 Mart sürecini getirmektedir.
yükleneceğiz. Yoğun bir kitle çalışmasının bize değerlendirdik ve yeni dönem hedeflerimizi Seçim çalışması sürecinde burjuva düzen
sunacağı imkanları emekçi kadın çalışmamızı bir belirledik. Bu toplantı, yürüttüğümüz çalışmanın partilerinin sorunlarımızın çözümü olamayacağını
adım ileri taşımak ve büyütmek için zayıflıklarını ve eksiklik alanlarını açığa çıkarmada anlatmalıyız. Hiçbir düzen partisinin programında
değerlendireceğiz. da etkili oldu. kadın sorunu ve çözümüne ilişkin tek bir madde
8 Mart’ın öngünlerinde adımlarını attığımız Temel sorun alanı olarak şunu söyleyebiliriz: bulunmamaktadır. Burjuva partiler kadınları vitrine
emekçi kadın çalışmamız birçok açıdan ön açıcı Çalışma hala kendi güçlerine ulaşmayı beklemekte, çıkarıp zedelenen imajlarının düzeltmenin bir aracı
olmuş, bir dizi deneyim bırakmıştır. Bunlar daha işçi kadınlar arasında politika üretme noktasında olarak kullanmaktadır. Bunun ötesinde, burjuvazi ve
önceki değerlendirmelerimizde ele alındığı için, zorluklar yaşanmaktadır. Dönüp baktığımızda, 1 onların temsilcileri emekçi kadınlara hiçbir şey
burada çalışmamızın deneyimleriyle birlikte temel Mayıs süreci bu tablonun somut örneği olmuştur. veremez. Kadının ucuz işgücü olarak görülmesi,
eksiklik alanlarımıza ve seçim döneminin nasıl ele İşçi kadınlara dönük çalışmada politika zorunlu mesailer ve gece mesaileriyle yıpratılması,
alınması gerektiğine değineceğiz. üretmede yaşanan zorluğu aşabilmenin yolu, onları iş yasalarında kadının anne ve kadın olmaktan
Öncelikle, bu yıl 8 Mart’ı geçmiş senelere iyi tanımaktan, yaşamlarını anlamaktan, sorunlarını kaynaklı temel haklarının karşılanmaması, töre
oranla daha bütünlüklü bir çalışmaya konu ettik. kavramaktan geçmektedir. Bu beraberinde doğru bir cinayetlerinde devletin caydırıcılığının olmaması ve
Kadın çalışmasını 8 Mart’a endeksli takvimsel bir müdahalenin de önünü açacaktır. Zira, Türkiye gibi daha nice örnek kapitalizmde kadının yerini
etkinlik olmaktan çıkarmak, yeni bir çalışma alanı ataerkil kültürün güçlü olduğu, kadının konumunun anlamamız ve anlatmamız açısından yeterlidir.
olarak süreklileştirme hedefiyle hareket ettik. 8 diğer gelişmiş kapitalist ülkelere nazaran daha geri Tüm amacımızın kadının özgürleşmesi olduğu
Mart’ı emekçi kadın çalışmamızın ete-kemiğe olduğu, dinin kadın üzerinde etkin olduğu bir yerde, bu özgürlüğün ancak toplumsal eşitsizliklerin
büründürülmesi açısından bir vesile olarak gördük. coğrafyada çalışma yürütüyoruz. Bu açıdan emekçi ortadan kalktığı, üretimin kâr için değil ihtiyaç için
Bu doğrultuda canlı, etkin ve yüzü emekçi kadınlara kadınlara sosyalizmi anlatıp kavratmanın yolu, yapıldığı sosyalist toplumda mümkün olabileceğini
dönük bir çalışma yürüttük. Başından itibaren yönü, sabırlı ve soluklu olmaktan, sürekli ve etkin bir somut örneklerle anlatmalıyız. Bunu görebilmek
hedefleri ve araçları belirlenmiş sistematik bir çabadan geçmektedir. Bugün toplumun genelinde için, sınırlı bir zaman diliminde köklü değişikliklerin
faaliyet ördük. ciddi bir umut ve güven bunalımı olduğu da yapıldığı Sovyet deneyimine bakmak yeterlidir. Bu
Bu çalışmamızın bugün bize zengin deneyimler düşünüldüğünde, toplumun bu geri kalmış açıdan büyük Ekim Devrimi sonrasında yasalardaki
bıraktığı açık. Herşeyden önce kadın sorununa kesiminde bunun iki kat daha fazla kendini değişikliklerle birlikte toplumsal yaşamdaki değişim
hakimiyetle birlikte, geçmişe nazaran bu alana daha göstereceği bilinciyle hareket etmek zorundayız. Bu ve uygulamaları somut incelemeliyiz. Eğer emekçi
fazla çubuk büken ve bu doğrultuda emekçi da komünistlerin iki kat çaba, istikrarlı ve sistematik kadınlara somut sorunlarını kavratmak ve çözümünü
kadınları hedefleyen bir çalışma zorlandı. Çalışmayı bir çalışma yürütmesini gerektirmektedir. sunmak istiyorsak somut konuşmalıyız.
yürütecek ekipler oluşturuldu, takvimi belirlenmiş Eksiklik alanlarımızın giderilmesi, çalışmayı Çalışmanın araçlarından biri olarak seçim
planlı bir çalışma yürütüldü. Tüm bu olumlu yürüten güçlerin eğitimi, kadın komisyonlarının dönemi için hazırlanan emekçi kadın bülteni, etkin
adımlara rağmen çalışma zaman zaman kendi devamı, bu komisyonların çalışmanın sorunlarını bir araç olarak kullanılmalı, yaygın olarak emekçi
güçlerine daraldı ve kendini üretmede zorlanmalar tespit edip tartışması, bu çerçevede doğru pratik bir kadınlara ulaştırılmalı ve bir tartışma platformunun
yaşandı. hat belirlemesiyle mümkündür. Komisyonlarımızın zeminine dönüştürülmelidir. Emekçi kadınlara
Genel siyasal çalışmamızın güç ve olanakları haftalık düzenli toplantılar yapması, çözüm yönelik kullanacağımız bir diğer aracımız ise, bu
düşünüldüğünde, emekçi kadın çalışmasının daha üretebilecek somut adımlar atması çalışmanın döneme özgü hazırladığımız sinevizyondur. Bu aracı
özgün ve daha yoğunlaştırılmış bir çalışmaya geleceği açısından önemlidir. Yanı sıra, komisyon da kadınlarla buluşabilmenin zeminine
dönüşememesinin belli nedenleri var. Bu nedenleri bileşenlerinin düzeyi gözetilerek, ortak ihtiyacı dönüştürebilmeliyiz. Kitle etkinliklerinin yanısıra
ortaya koymak ve önümüzdeki seçim kampanyası karşılayacak bir eğitim programı çıkarılmalıdır. mahallelerde, ev toplantılarında, fabrikalarda
sürecini bu açıdan iyi değerlendirmek Siyasal çalışmamızın imkanları gözetilerek işçi gösterimler yapmalı, tartışma ortamı yaratan bir araç
sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Başta işçi kadınlar kadınlarla buluşabilmenin her türlü aracı ve yöntemi olarak kullanabilmeliyiz.
olmak üzere emekçi kadınları mücadelenin öznesi komisyonlar tarafından tartışılmalı ve pratik Seçim bürolarını düzenlerken kadınlara özgü
yapma hedefimiz düşünüldüğünde, henüz yeni olan planlamaya konu edilmelidir. Çalışmamızı sınıf panolar hazırlamalı, görsel materyaller
çalışmamızın eksikliklerini somut olarak tespit zeminine oturtmak ve öncelikle işçi kadınları kullanmalıyız. En önemlisi ise, seçim bürolarımızı
etmeli ve seçim sürecini bu eksikliklerin çalışmamızın bir parçası haline getirmek temel kadınlarla buluşabilmenin, onları eğitebilmenin bir
giderilmesinin bir aracına döndürmeliyiz. hedefimizse, bu çalışmaya ilişkin politika üretmek aracı olarak görmeliyiz. Kadınlara özgü sorunlar
görevi önümüzde durmaktadır. işlenebilmeli, sağlık, eğitim, kadının yasalardaki
Çalışmanın itici gücü olarak emekçi yeri vb. üzerine kitle etkinlikleri
kadın komisyonları Yaklaşan seçimler ve kadın çalışmamız gerçekleştirilebilmelidir.
Bu süreçte bir dizi kadınla buluşma
Şubat ayı başında oluşturduğumuz komisyonlar Yoğunlaştırılmış bir kitle çalışmasının olanaklarımız olduğu yerde, alta doğru komisyonlar
aracılığıyla, 8 Mart gündeminin özgünlüğü öngünlerindeyiz. İşçi ve emekçilerin siyasal oluşturma hedefiyle hareket etmeliyiz. Ancak altını
üzerinden, çevremizdeki güçlerin özne haline duyarlılığının arttığı bu süreçte emekçi kadınlarla çizmemiz gereken temel nokta şudur; seçim
getirilmesi, çalışmaya aktif katılımları sağlanmış, siyasal zeminde buluşabilmenin imkanlarını bürolarımızın emekçi semtlerinde faaliyet
faaliyet zemininde değişim ve dönüşümleri belli çalışmamız açısından iyi değerlendirebilmeliyiz. yürütmesi, yüzümüzü işçi kadınlardan ayırmaya
oranlarda başarılmıştır. Ancak o süreçte çalışmanın Gerek kitle çalışmasının gerekse siyasal çalışmanın yolaçmamalıdır. Bu konuda büyük bir titizlik
içinde ya da destekçisi olan güçler, büyük oranda atmosferinden en iyi şekilde yararlanmalıyız. Bu gösterilmelidir.
geçmiş siyasal çalışmamızın etkisiyle çevremizde dönemi yukarıda sıraladığımız eksikleri gidermek Çalışma kapasitemizin her geçen gün
bulunan güçlerdir. Yani çalışma halihazırda kendi için en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. büyüdüğünü gözeterek, biriktirdiğimiz imkanlara ve
güçlerini üretememiştir. Attığımız adımların yeniliği Emekçi kadınların içinde bulunduğu durumu deneyimlere yaslanarak, seçim dönemini eksiklik
düşünüldüğünde, bu anlaşılır bir durumdur. gözettiğimizde, birçoğunun ekonomik alanlarımızın giderildiği, emekçi kadın çalışmamızın
8 Mart’ı geride bırakmamızın hemen ardından, bağımsızlığının olmaması, toplumsal yaşama dar bir bir adım daha ileriye taşındığı bir dönem olarak
İstanbul emekçi kadın çalışmamız bünyesinde 8 zeminden bakmaları, tüm bunların asıl kaynağı olan değerlendirmeli, tüm gücümüzle döneme
Mart’ı değerlendirmek, komisyonların çalışmalarını kapitalist düzen ilişkileri içinde yüzyılları bulan yüklenmeliyiz.
22  Kızıl Bayrak G8 protestolarından... Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

G8’ler Zirvesi ve aldatıcı vaadler


100 milyon Euro’ya malolan G8 bir felaketin önlenebileceğine döne döne vurgu
Zirvesi, 6-8 Haziran tarihleri arasında yapıyorlar.
Almanya’nın Rostock kentinin Toplantının diğer ana gündemi ise Afrika’ya
Heiligendamm beldesinde yapılacak yardım konusuydu. Varılan anlaşmaya göre,
gerçekleştirildi. Zirve, katılımcıları ve G8’ler, Afrika’ya, AIDS, sıtma ve tüberküloza karşı
zirvede alınan kararlar kadar, 6 gün mücadele amacıyla toplam 60 milyar dolar verecek.
boyunca devam protesto gösterileri, Ayrıca bu paranın yarısını Washington yönetiminin
yürüyüşler ve barikatlarla, zirve vermeyi taahhüt ettiği belirtiliyor.
karşıtlarının militan, kararlı, örgütlü Ancak iki yıl önceki zirvede alınan 50 milyar
ve enternasyonal karakterdeki dolarlık yardımın bugüne kadar sadece 20 milyar
mücadeleleriyle de gündeme oturdu. dolarının toplanması, bu vaadin pek de gerçekçi
Almanya’da biraraya gelen, olmadığını gösteriyor.
dünyanın yüzde14’ünü temsil eden Emperyalistlerin ne dünya için bir felaket olacak
zengin ülkeler topluluğu G8’lerin iklim değişikliklerine yol açan sera gazı salınımını
liderleri, zirvenin son günü aldıkları engelleme, ne de Afrika’daki açlık ve sefaleti çözme
kararları açıkladılar. Ancak bu kararlar bağlayıcı değil. Zirvesi’nde sözde iklimi koruma konusunda ortak bir gibi bir amaçları ve çabaları olabilir. Onlar sadece
Zirveye ev sahipliği yapan Alman Başbakanı amaçta birleşilmiş, hatta Bush bile kabul etmişti! vaadederler ve bunlar hep kağıt üstünde vaadler olarak
Merkel, zirve sonrasında zafer kazanmış komutan Gerçekte karar verilen bir şey yok. G8’in üzerinde kalır. Doğanın tahribatı, iklim değişiklikleri, yeraltı-
edalarıyla demeçler verdi. Efendilerinin hizmetindeki vardığı anlaşma, iki senelik bir diyalog sürecini ve yerüstü zenginliklerini talan ettikleri Afrika’da açlık
Alman basını ise, “Merkel’in mucizevi etkileme “sera gazı salınımının 2050 yılına kadar yüzde 50 ve sefaletin nedeni emperyalistler ve onların kâra
gücü”, “Merkel kumar oynadı ve kazandı”, “Büyük oranında azaltılmasını” öngörüyor. Oysa uzmanlar dayalı sistemleridir. Dolayısıyla bu sorunların tam
zafer” başlıkları atarak ona övgüler dizdi. İklim hemen önlem alınsa dahi küresel ısınmanın etkisinin çözümü bu sistem sınırları içinde mümkün değildir.
değişikliği ile mücadelede yeni bir anlaşma üzerinde asırlarca sürebileceğini belirtiyorlar. İklime zarar Çözüm ancak bu sistemin yıkılması ve yeni bir
uzlaşılmış olunmasını, beklenenden çok daha etkin bir veren sera gazlarının salınımının 20 yıl sonunda yüzde dünyanın kurulmasından geçmektedir. Bu yeni dünya
içeriğe sahip önemli bir adım olarak lanse etti. G8 70-80 oranında düşürülmesi durumunda ancak küresel ise sosyalizmdir.

G8 Zirvesi’nin 2. gününde protestolar Almanya’da herkes fişleniyor!


Almanya’da yaşayan herkesten parmak izinin alınması ile ilgili karar,
8 Haziran günü hükümet partilerinin onayıyla alındı. Buna göre
pasaportların üzerine yerleştirilen çipe elektronik olarak pasaport
sahibinin sağ ve sol işaret parmağının izi yerleştirilecek. Bu karar 1
Kasım tarihinden itibaren her yeni pasaport alan için uygulanacak.
Belediye daireleri parmak izlerini ayrıca saklamayacak. Bu uygulama
Almanya’da yaşayan yabancılar için de geçerli olacak.
Almanya’da yayınlanan Spiegel dergisinin verdiği bir habere göre,
Federal İçişleri Bakanı Schauble tarafından hazırlanan; Almanya’da
yaşayan AB ve İsviçre vatandaşları dışındaki yabancıların tümünden
parmak izinin alınması ve bu bilgilerin Merkezi Kayıt Bilgi Dairesi’nde
uzun yıllar saklanması ile ilgili tasarı görüşülüyor. Bunun için Yabancılar
Merkezi Kayıt Bilgi Dairesi ile ilgili yasada bazı değişikliklerin
yapılması bekleniyor.
Yabancılar Merkezi Kayıt Dairesi’ne uzun yıllar Almanya’da yaşayan
1.7 milyon Türkiyeli de kaydedilecek. Ayrıca Almanya’ya gelmek
isteyen herkes, vize sırasında konsoloslukta parmak izi verecek. Alman
İkinci gününde de binlerce eylemlerin yasak olduğu bölgeye devleti bununla Almanya’ya girmenin önünü kesmiş olacak. Bu parmak
protestocu caddelerde ve tarlalar kadar ulaşıldı. izleri sayesinde, iltica talebinde kişinin ülkesindeki kendisine ait bilgiler
arasında G8 Zirvesi’nin yapıldığı Gözaltına alınanlar hızlandırılmış alınıp karşılaştırılabilinecek.
Heiligendamm’a giden yolları duruşmalara çıkarıldılar. 2 Haziran Tüm bu uygulamalar ile yabancılar bir kez daha “potansiyel suçlu”,
kapatmak için işgal ve barikat gününden bu yana 700 kişi gözaltına “potansiyel terörist” muamelesi görüyor.
eylemleri gerçekleştirdiler. Sabah alındı. Alman devleti gözaltına Schauble, bu uygulama yürürlüğe girdiği koşullarda, teknolojik
saatlerinden itibaren gruplar giriş alınanları hızla yargılayıp hapis rekabette, organize suç ve uluslararası terörizm ile mücadelede bir atılım
yollarına barikatlar kurarak gece cezası vererek, diğer eylemciler için yapacaklarını iddia ediyor.
barikat başında bekleyen eylemcilere caydırıcı olmayı amaçlıyordu. Dünyada ilk ülkeler olarak Almanya ve Avusturya, Haziran ayından
destek verdiler. Heiligendamm çevresinde 24 saat beri elektronik parmak izleri ile ilgili bilgileri karşılıklı değişiyorlar.
6 Haziran günü yüzlerce G8 süren barikat eylemlerinde gösteri
delegesi ve çalışanları gecikmeli yapan binlerce kişi, polisi bile
olarak toplantı salonuna ulaşabildi. şaşırtan bir soğukkanlılıkla hareket
Heiligendamm çevresinde protesto ettiler, kararlı ve disiplinli bir tutum ETA: Tüm alanlarda mücadele!
göstericileri barikatlar kurarak, sergilediler. “Yankee go home!”, Basklı örgüt ETA, Mart 2006 yılından beri sürdürdükleri ateşkesi sona
yolları kapatarak, polisle çatışarak “Bush go home!”, “Bush terörist!”, erdirdi. ETA yaptığı açıklamada, İspanya’daki “sosyalist” hükümetin,
G8’in burada ve dünyanın hiçbir “Bizler antikapitalistleriz!” sloganları kendilerinin her türlü barış çabalarına gözaltı, işkence ve takip terörü ile
yerinde meşruiyetlerinin tüm kitle tarafından sıkça atıldı. Yine cevap verdiğini belirtti. Basklılara yapılan saldırıların yoğunlaştığını, Mayıs
bulunmadığını ve buraya hoş sık sık militan bir şekilde atılan sonundaki anti-demokratik seçimlerde anti-faşistlere ait geleneksel partilerin
gelmediklerini haykırdılar. “Yaşasın uluslararası dayanışma” yasaklandığını, hükümetin Bask politikasında hiçbir değişiklik
10 bini aşkın bir kitle güvenlik sloganı, barikat ören polisle çatışan yapmayacağının şimdiden anlaşıldığını belirterek, bu nedenle mücadeleyi
çitinin kapılarına dayandı, kapıları değişik uluslardan devrimciler tüm alanlarda yeniden başlatacaklarını ilan etti.
tuttu, barikatlarda geceledi. Tüm nezdinde ete-kemiği büründü.
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Venezüella’da ABD karşıtı tepkiler... Kızıl Bayrak  23

Venezüellalı emekçiler, ABD emperyalizmi


ile işbirlikçilerine geçit vermiyor!
protesto etmek için sokaklara salınan gerici güçler,
içişleri bakanlığı yetkililerinin planlı olduğunu
saptadıkları bazı çatışmalar çıkarttı.
Beklendiği üzere, karşı-devrimcilere açık destek,
Bush liderliğindeki savaş kundakçılarından geldi. 4
Haziran tarihinde Panama’da yapılan 37. Amerikan
Devletleri Örgütü (Organization of American
States/OAS) Kongresi özel toplantısına katılan ABD
Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, RCTV davasını
araştırma teklifi sundu. Hugo Chavez’i “iletişim
özgürlüğünü yok eden demokrasi dışı uygulamalar
yapmak”la suçlayan Rice, Irak’ta katledilen bir
milyon insanın önde gelen cellâtlarından biri olduğu
halde, utanmadan “iletişim özgürlüğü”nden söz
ederek, Venezüella’daki karşı-devrimcilere
“arkanızdayız” mesajı verdi.
Gerici güçler karşılarında onbinlerce emekçiyi
bulurken, Bush’un bakanı da karşısında Venezüella
Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro’yu buldu.
Gerici cephenin girişimine anında yanıt veren
Venezüella burjuvazisi, dış dayanağı ABD askeri darbe girişimi ve çeşitli sabotajlar düzenleyen Venezüellalı işçiler, emekçiler, aydınlar, gazeteciler,
rejiminin aktif desteğiyle karşı-devrimci girişimlerini bu gerici takımından başkası değildi. öğrenci gençlik gibi toplum kesimleri, Chavez’in
sürdürüyor. Hugo Chavez’in karşı-devrimcilerin Chavez başkanlığındaki Venezüella yönetiminin kararına destek derdi. Chavez’in kararını “medyanın
borazanlığını yapan RCTV kanalının lisansını bu yıl emekçiler lehine aldığı kararlardan biri, karşı- demokratikleştirilmesi yönünde atılmış bir adım”
yenilememe kararı, son günlerde artan gerici devrimcilerin borazanı RCTV kanalının lisansının olarak değerlendiren yüzlerce kurum temsilcisi,
kışkırtmaların bahanesi olarak gösteriliyor. Görünüşe iptal edilmesiydi. Saldırı için pusuda bekleyen Chavez başkanlığındaki yönetime destek ilan eden
göre, Amerikan işbirlikçileri “basın özgürlüğü”nü burjuvazi ve uşakları, bu kararı “beklenen fırsat” ortak bir bildiri yayınladı. Bolivarcı Venezüella
savunuyor. Oysa fiyaskoyla sonuçlanan CIA destekli sanarak harekete geçti. Chavez yönetiminin kararını Cumhuriyeti’ne karşı ulusal ve uluslararası medya
tarafından yıpratıcı bir kampanya yürütülmek

Dünya işçi-emekçi hareketinden...


istendiğini ifade eden kurum temsilcileri; RCTV
sürecinin ABD emperyalizmi tarafından kışkırtma
aracı olarak kullanıldığını ve karşı-devrimcilerin
Chavez hükümetinin düşürülebilmesi için uygun
Güney Afrika’da büyük grev çapında ise 9 bin işyerinin yok edilmesi ile ilgili karmaşa ve terör ortamını yaratmaya çalıştıklarını
planlarını protesto ettiler. vurguladılar.
Güney Afrika 1994’te ırk ayrımcılığına dayalı
rejimin son bulmasının ardından en büyük greve Onbinlerce emekçinin katıldığı eylemde konuşan
sahne oluyor. Kamu sektöründe çalışan Almanya: İnşaat sektöründe Hugo Chavez ise, özel kanallara, “Hata yapmayın ve

grev oylaması
emekçilerin iki haftadır sürdürdükleri grev, diğer bastığınız yere dikkat edin çağrısı yaptım. Venezüella
sektörlerden emekçilerin de katılımıyla yayılıyor. burjuvazisi, umutsuz hale gelip birlikte barış içinde
Sendika yöneticileri, 13 Haziran günü ülke Almanya’da Niedersachsen eyaletinde 70 bin yaşama çağrımızı kabul etmez ve Bolivarcı halkın
çapında gerçekleştirilecek 40 yürüyüşe onbinlerce ve Schleswig-Holstein eyaletlerinde 40 bin inşaat altını oymayı sürdürürse, malvarlıklarını teker teker
kişinin katılacağını açıkladılar. Ülke çapında iş işçisini kapsayan toplu iş sözleşmelerinin Mayıs kaybetmeye devam edecek. Teker teker!” dedi.
bırakan emekçilerin sayısı iki milyonu bulabilir. ayında çıkmaza girmesi üzerine grev sinyali “Bugünden itibaren karşı saldırılarımız ülke
Ülkede grevden dolayı tren seferleri durmuş verildi. Böylece 6 Haziran gününden itibaren tüm genelinde başlıyor” diyen Chavez, çatışmaların farklı
durumda, 13 gündür okullar ve hastanelerin çoğu Almanya’da grev oylaması için hazırlıklar boyutlar kazanabileceği sinyalini verdi. Burjuvazinin
kapalı. Öğretmenler, hemşireler ve diğer başladı. Almanya’da inşaat sektöründe 700 bin emekçilerle uzun süre “barış içinde” yaşaması söz
sektörlerdeki kamu emekçileri maaşlarına yüzde işçi çalışıyor. konusu olmayacağına göre, çatışmaların daha da sert
11,5 zam istiyor. İnşaat işçilerinin sendikası IG-Bau, bir evreye sıçraması kaçınılmaz görünüyor.
Güney Afrika’da sendikalarla hükümet geçtiğimiz hafta Aşağı Saksonya eyaletinde 50 OAS kongresinde Amerikalı bakanın
arasındaki gerginliği tırmandıran gelişme ise inşaatta uyarı grevine gitmişti. Schleswig Holstein sataşmalarına yanıt veren dışişleri bakanı Nicolas
sağlık sektöründeki 600 işçinin görevine son ve Hamburg eyaletlerinde 14 kişilik bir grup, 40 Maduro da, Chavez gibi net vurgularla ABD
verilmesi oldu. inşaatı ziyaret ederek toplu sözleşmelerin çıkmaza emperyalizmine boyun eğmeyeceklerini dile getirdi.
girmesinin nedenlerini işçilerle tartıştı. Grevi Condoleezza Rice’a “bağımsız ve demokratik bir

Avrupa çapında Nokia-


yöneten André Grundmann işçiler arasında “öfke ülkenin içişlerine kesinlikle kabul edilemeyecek bir
büyüyor” diyerek işçilerin greve hazır oldukları müdahalede bulunuyorsunuz” uyarısında bulunan
Siemens’te eylem günü mesajını verdi. Grev oylamasının sonuçları 16 Maduro, “ABD hükümetine soruyorum: Guantanamo
üssünde kaç mahkûm var? Kim bu insanlar?
Haziran’da belli olacak.
4.300 Nokia-Siemens işçisi bugün, Almanya Herhangi bir mahkemeye çıkarıldılar mı? Onları
ve Avrupa çapında gerçekleşen protesto
eylemleriyle iş bıraktı. Nokia-Siemens çalışanları Çin: Çoğunluğu kadın 10 nerelerden kaçırıp oraya tıktınız? Herhangi bir
hakları var mı? Kadın ya da erkek, yüzleri yok,
iş bırakarak, yürüyüş ve miting yaparak işten
atılmaları protesto ettiler. En büyük eylem 2 bin
bin işçi grevde isimleri yok” şeklinde konuşarak, ABD
Çin’in Shenzhen kentinde çoğunluğu kadın emperyalizmini vahşi/çirkin yüzünü gözler önüne
kişinin katıldığı Berlin’de gerçekleşti. serdi.
Aynı şekilde Finlandiya, Belçika ve İtalya’da 10 bin işçi uzun çalışma saatlerine karşı 10
gündür grevde. İşçiler plastik noel ağacı imal CIA patentli askeri darbe dahil olmak üzere karşı-
Avrupa Metal Sendikaları Birliği’nin çağrısan devrimci saldırıları emekçilerin militan kitle desteği
uyan Nokia-Siemens çalışanlarının büyük bir ediyorlar. İşçilerin grevi polisin vahşice
saldırılarına rağmen kararlılıkla sürüyor. ile püskürten Chavez yönetimi, bu saldırıyı da boşa
bölümü de, işverenin Almanya’da 2.900, dünya düşürmekte güçlük çekmeyecektir.
24  Kızıl Bayrak Doğanın katili kapitalizme ölüm! Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Kapitalizm ve doğanın yıkımı


“Kapitalizm gölgesinden gibi birçok alanda yararlanacağına işaret etti.
faydalanamadığı ağacı keser.” ‘Termometre yükseldikçe Sibirya’nın kuzeyi veya
(Marks) Kanada’nın kuzeyi gibi geniş bölgelerde tarım
Marks’ın bu sözleri, kapitalizmin kolaylaşacak’ diyen Norveçli iklim uzmanı, hava
bugün dünyayı nasıl bir felakete sıcaklığının beş derecenin üzerine çıkacağı gün
sürüklediğine de açıklık getirmektedir. sayısının artmasıyla tarımın gelişeceğini vurguladı.
Kapitalizmin dünyanın doğal dengesini ‘Üzümleri iyileşeceği için İngiltere mükemmel beyaz
bozması sonucu yakın bir gelecekte şarap üretir hale gelirken, Fransa’daki aşırı sıcaklar
bizleri birçok felaket bekliyor. yüzünden üzümler bozulacak ve Bordeaux
Kapitalist kâr hırsı sonucu dünyanın şaraplarının kalitesi düşecek’ diyen Winther, Kuzey’de
doğal yapısı geri dönülemez derecede balıkçılık ve ormancılığın da küresel ısınma sayesinde
tahrip olmuştur. Bunun nasıl sonuçlar gelişeceğini söyledi. Norveçli uzmana göre, turizm de
doğuracağı bilindiği halde ciddi bir küresel ısınmadan nasibini alacak ve Akdeniz’in
önlem alınmamaktadır. İklim değişimi kavurucu sıcaklarından kaçmak isteyen tatilciler,
kendisini kimi bölgelerde kuraklık, soluğu Kuzey Avrupa’da alacak. Kışın da Alpler ve
kiminde sel baskınları ve bunlara bağlı Pireneler’i beğenmeyen kayakçılar yine Kuzey’e akın
olarak tarım ve yaşam ortamlarının edecek. Bugün Kuzey Kutbu üzerinden yılda ancak 30
tahribi olarak ortaya koymaktadır. Winther, küresel iklim değişikliğinin Kuzey’in zengin gün deniz ticareti yapılabildiğini hatırlatan Norveçli
Ancak kapitalistlerin gündeminde her zaman ülkeleri açısından büyük fırsat olacağını söyleyerek, uzman, deniz buzullarının azalmasıyla bu sürenin en
dünyanın bozulan dengesi değil de bozulacak olan “Güney’in yoksulları yine kaybeden olacak” az 4 kat artacağına işaret etti ve ‘Rotterdam’dan
ekonomik dengesi vardır. Bu nedenle zamanında demektedir. NTV’de yer alan haber şöyledir: Japonya’ya giden bir gemi, Süveyş yerine Kutup
önlem almayanlar, şimdi doğal yaşamın sorunlarına “Winther, küresel ısınma sonucu buzulların Denizi’ni kullandığında yolculuk 10 gün kısalacak’
bağlı olarak gelişecek ekonomik sorunları gözeterek erimesinden Kuzey ülkelerinin yanı sıra ABD ve dedi. Norveç’in Tromsö kentinde düzenlenen iklim
bu sorunu gündeme getirmektedirler. Rusya’nın da tarım, deniz taşımacılığı, madencilik konferansında konuşan uzmanlara göre de, buzulların
Norveç Kutup Enstitüsü Müdürü Jann-Gunnar erimesiyle Kuzey kutbundaki petrol ve doğalgaz
rezervlerine ulaşma imkanı doğacak, bu da Kuzey
ülkeleri için ‘ballı lokma’ olacak.”
Kapitalistlerin küresel ısınmaya da kâr-zarar
Sadr hareketi işgalin her türlüsünü reddediyor! ilişkisi üzerinde baktıkları ortadadır. Onların tek derdi
Pekçok girişime rağmen Sadr hareketi lideri Amerikan işgaline karşı Sünnilerle birlik kâr hırsı olduğu için yoksulluk, kuraklık, sel
Mukteda Es Sadr’ı ortadan kaldırmayı kurmaya çalıştıklarını ifade eden Sadr, felaketleri onları ilgilendirmez. Sorunun kaynağı olan
başaramayan emperyalist ordular, harekete bağlı geçtiğimiz günlerde Irak’ta direnişin kalesi emperyalist-kapitalist ülkeler sorunun çözücüsü
Mehdi Ordusu’nu silahtan arındırma olarak bilinen El Anbar’da görüşmeler olamazlar. Onların kendi aralarında yaptıkları
girişimlerinden de sonuç alamadı. Bunun üzerine yapıldığını da belirtti. göstermelik anlaşmalar birer aldatmacada ibarettir. En
görüşme yolu aramaya başlayan işgalciler, Bu arada, bir çekilme takvimi açıklanması fazla kendi kamuoyunu oyalamak işlevi gören bu
Sadr’ın ABD ile masaya oturmayı reddetmesiyle, konusundaki siyasi etkinliklerinden dolayı ABD anlaşmaların kağıt üzerinde kalacağı kesindir. Örneğin
bu girişimden de sonuç alamadılar. ordusunun kendileriyle görüşmek istediğini son toplanan G-8 Zirvesi’nde sözde iklim değişikliği
İngiliz The Indepent gazetesine konuşan belirten Sadr Hareketi yetkililerinden Şeyh ile mücadelede yeni bir anlaşma üzerinde
Mukteda Sadr, “Amerikalılar, geçmişte de beni Ammar es-Saidi de, yaptığı açıklamada, uzlaşılmıştır. Anlaşma, iki senelik bir diyalog sürecini
öldürmeye çalıştı. Fakat başaramadılar. Şu bir “Mukteda Sadr, ABD ordusuyla her türlü ve “sera gazı salınımının 2050 yılına kadar yüzde 50
gerçek ki, ABD halen beni ölü istiyor ve halen diyalogu reddetmektedir ve işgalcilerle yapılacak oranında azaltılmasını” öngörüyor. Çoğu uzman
suikast girişimlerinde bulunuyor” dedi. her türlü müzakereye karşıdır” dedi. hemen önlem alınsa dahi küresel ısınmanın etkisinin
“Iraklıyım, Müslümanım, özgürüm ve işgalin her Iraklı kimliğini öne çıkararak mezhep asırlarca sürebileceğini belirtirken; iklime zarar veren
türlüsünü reddediyorum” şeklinde konuştu. çatışmalarına karşı olduklarını dile getiren Sadr sera gazlarının salınımının 20 yıl sonunda yüzde 70-
Sadr’ın ayrıca, “Konuşacak çok bir şey yok. Hareketi, direnişi sürdüren Sünni hareketlere 80 oranında düşürülmesi durumunda ancak küresel bir
Amerikalılar, işgalci ve hırsız. Bu ülkeyi destek veriyor. Bu güçlerin işgal karşıtı felaketin önlenebileceğine vurgu yapıyorlar. Ayrıca
terketmek için gün belirlemeliler. Gideceklerini mücadelede birleşmeyi başarabilmesi, bataklık zirvede katil Bush’la bu konuda anlaşılmasını
biliyoruz, ama ne zaman olacağını da bilmeliyiz” içinde çırpınan işgalcilerin sonunu yaklaştıran sevindirici buluyorlar. Bilindiği gibi Bush Kyoto
dediği aktarıldı. önemli bir adım olacaktır. Protokolü denilen sözde önlemler anlaşmasına bile
“ekonomik çıkarları” öne sürek imza atmıyordu.
G-8 Zirvesi’nde alınan kararların gerçek yaşamda
karşılığı yoktur. Örneğin iki yıl önceki Afrika’ya
“Siyonist İsrail Filistin’den defol! yardım için zirvede alınan 50 milyar dolarlık yardımın
bugüne kadar sadece 20 milyar doları toplanmıştır. G-
Siyonist İsrail’in emperyalistlerin desteğiyle, 5- Ortadoğu’dan defol!”, “Her yer Filistin, hepimiz
8’ler bu sene de Afrika’ya AIDS, sıtma ve tüberküloza
11 Haziran 1967’de gerçekleştirdiği “6 Gün Filistinli’yiz!”, “Ortadoğu halkları yalnız
karşı mücadele amacıyla toplam 60 milyar dolar
Savaşı” ile Mısır, Ürdün ve Suriye ordularını değildir!”, “Katil ABD, işbirlikçi MGK/AKP!”,
vereceklerini söylüyorlar. Bu paranın yarısını
yenilgiye uğratarak Golan Tepeleri’ni, Batı Şeria, “Emperyalizm yenilecek, direnen halklar
Washington yönetiminin vermeyi taahhüt ettiği
Gazze ve Kudüs’ü işgal etmesinin üzerinden 40 yıl kazanacak!” sloganları atıldı.
belirtiliyor. Bunun hiçbir inandırıcılığının olmadığı
geçti. Konsolosluk önünde önce FHDD Sekreteri bir
ortada.
İşgalin 40. yılında HOP Koordinasyonu (HÖC, konuşma yaparak, siyonistlerin katliamlarını
Tüm felaketlerin kaynağı olan emperyalist-
Kaldıraç, EHP, Antikapitalist, Odak, İşçi lanetledi, Filistin halkının direnşininin halklara yol
kapitalist sisteme karşı mücadele etmeden bu sorunun
Mücadelesi, Sosyalist Alternatif ve bireyler), gösterdiğini belirtti.
çözümü doğrultusunda da mesafe olmak mümkün
FHDD, HKM ve ESP işgali protesto eden bir Daha sonra kitle adına yapılan açıklamada,
değildir. Ancak bu sistemi değiştirdiğimizde insan ve
açıklama gerçekleştirdi. 10 Haziran günü 1. Levent emperyalistlerin desteğiyle Filistin üzerindeki
çevre sağlığı için kalıcı önlemler alabileceğiz. Çünkü
Metro çıkışında bir araya gelen kitle, Arapça ve baskının her geçen yıl arttığı, “ayrımcılık
ancak sosyalizmde “Çevre sağlığını gözeten bir
Türkçe “Siyonist İsrail Filistin’den defol!” duvarı”yla ülkenin açık hapishaneye
üretim, kentleşme, enerji ve ulaşım politikası izlenir.
pankartı açtı ve Büyükdere Caddesi’nden dönüştürüldüğü, Filistin halkının açlık, yoksullukla
Bu, toplum sağlığının vazgeçilmez koşulu sayılır.
yürüyerek İsrail Konsolosluğu’nun önüne kadar ve katliamlarla terbiye edilmeye çalışıldığı, buna
Kapitalizmden miras çevre tahribatının giderilmesi,
geldi. rağmen boyun eğdirilemediğini vurguladı.
doğal çevrenin, toprağın, suyun ve havanın korunması
Yürüyüş ve açıklama boyunca sık sık “Siyonist Açıklamaya 75 kişi katıldı.
için köklü önlemler alınır.” (TKİP Programı)
İsrail Filistin’den defol!”, “Katil ABD Kızıl Bayrak/İstanbul
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Bültenlerden... Kızıl Bayrak  25

Sömürücü zorbalardan hesap soralım!


Erken genel seçim tarihi olan 22 Temmuz Düzen partileri tek programlıdır!
yaklaştıkça, ülkedeki siyasal atmosfer giderek daha
fazla ısınıyor. Her seçim döneminde olduğu gibi Bugün kıyasıya bir şekilde birbirleriyle yarışsalar
yıllarca işçi ve emekçileri unutan sermaye partileri da, 23 Temmuz’da içlerinden hangisi hükümete
meydanlara iniyor, aramıza karışmaya çalışıyor. gelirse gelsin, diğerlerinden farklı atacağı tek bir
Sermaye düzeni bir kez daha kendini “yenilemeyi” adım bile yoktur. Açıktır ki bu parti ve hükümetlerin
hedefliyor. Sermaye iktidarı, işçilere ve emekçi hepsi sadece birer figürandır. Yarışları da
halklara ölüm anlamına gelen saldırılarını yeni bir “parlamenter demokrasi” oyununda daha aktif roller
kuvvetle sürdürmek için “güven” tazelemeye kapmak, böylelikle siyasal ranttan daha fazla
çalışıyor. nemalanmak üzerinedir. Her zaman olduğu gibi
kararlar devletin derin merkezlerinde büyük sermaye
Düzen partilerinin her biri emperyalizme gruplarının, silahlı bürokrasinin ve emperyalistlerin
göbekten bağlıdır! katılımıyla şekillenmektedir. Hükümete hangi düzen
partisi gelirse gelsin IMF programından başka bir
Bizden görünmek ve bizi aldatmak için program, ABD ve AB’ye kölece bağlılıktan başka
harcadıkları tüm çabaya rağmen, düzen partilerinin bir siyaset şansı yoktur. Onyıllardır birbirinden
bizlere sömürü ve sefaletten başka verebileceği bir farklı birçok düzen partisi iktidara gelmiş, ancak
şey yoktur. Ekonomisi İMF ve Dünya Bankası’na hepsi bu programı uygulama noktasında tekleşmiştir.
bağımlı, siyaseti Beyaz Saray ve AB tarafından
yönetilen, ordusu Pentagon ve NATO’nun Çatışma çıkar çatışmasıdır!
hizmetinde olan sermaye devletine hükümet etmek
isteyen düzen partileri, emekçi kitlelere yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden başlayan,
“seçenek” sunamamaktadır. Herbiri katliam ve sanal muhtıra ile körüklenen ve erken genel seçim
yıkım anlamına gelen saldırıları hayata kararı ile rahatlatılmaya çalışılan kriz, sermaye
geçirebilmek, büyük sermayenin ve emperyalistlerin grupları arasında bir çıkar çatışmasıdır. Yaşananlar
gözüne girebilmek için birbirleriyle yarışmaktadır. bugüne kadar egemenliği tekelinde tutan sermaye
grupları ile artık pastadan daha büyük pay almak
isteyen sermayedarlar arasındaki kavgadan ibarettir.
Laiklik-şeriat tartışması ise bu çatışmanın kılıfı, biz
Birleşik Metal İş İstanbul 1 No’lu Şube işçi ve emekçileri kandırmanın, kendi çıkarları
etrafında taraflaştırmanın adıdır. Bugün demokrasi
havariliği yapanlar, hakkını isteyen işçi ve
Genel Kurulu’nda uzlaşmacı sendikal emekçilere “Ananı da al git!” diyerek hakaret
edenlerdir. Laiklik yaygarası koparanlar ise 12
anlayıştan hesap soralım! Eylül’ün ardından ülkenin dört bir yanını İmam
Hatip Liseleri ile dolduranlardır. Tek dertleri,
Dört yıl aradan sonra Birleşik Metal İşçileri sendikalardan uzaklaştırmak, sendikaları gerçek birer ezilenlerin ayağa kalkmasını önlemek, rejimin
Sendikası’nda yeni bir genel kurul süreci başladı. sınıf örgütüne dönüştürmek hayati önemdedir. devamını güvence altına almaktır. DTP’nin bağımsız
Anadolu Yakası’nı kapsayan İstanbul 1 No’lu Yaklaşan şube genel kurulu ise bu anlayışın tartışılıp adaylarla seçime gireceğini açıklamasının ardından
Şube’nin Genel Kurulu 17 Haziran günü mahkum edilebilmesi için önemli bir fırsattır. tüm kavgalarını bir kenara bırakarak mazlum Kürt
gerçekleşecek. Bugün ne yazık ki sendikalarda da bürokratik halkına karşı omuz omuza savaş açmaları bu
Bugün sınırlı birkaç örneği dışta bırakırsak, yozlaşma en uç noktasına ulaşmış, işler koltuk durumun en bariz kanıtıdır.
sendikal hareketin toplamında derin bir teslimiyet hesabına dayalı bir şekilde yürümeye başlamıştır.
hali yaşanıyor. Sendikaların tepesini tutan Delege seçimlerinde dönen ayak oyunları, kapalı Parlamento işçi ve emekçilere çözüm
bürokratlar takımı tabandaki bilinçsizliği ve kapılar ardında dönen koltuk pazarlıkları seçimlere olamaz!
örgütsüzlüğü de kullanarak kendi uzlaşmacı-ihanetçi de yön vermektedir. Oysa sendika genel kurulları
çizgilerini sendikalara hakim hale getiriyorlar. Ne sendikal anlayışların hesaplaştığı kürsüler olmalıdır. Ordusu, hükümeti ve tüm kurumlarıyla sermaye
yazık ki BMİS İstanbul 1 No’lu Şube’de de bu Sendika üyesi işçiler ve delegeler kişisel çıkarlara düzeninin katı gerçekliği böyleyken, seçimlerden ve
gerçek en katı haliyle yaşanıyor. dayalı çatışmalarda taraf olmamalı, sendikayı ve işçi parlamentodan biz işçi ve emekçiler lehine bir şeyler
Son 4 yıllık süreçte saldırıların ve bununla paralel sınıfını geleceğe taşıyacak çözümleri tartışmalıdırlar. beklemek, boş hayaller kurmak anlamına gelecektir.
olarak işçilerdeki örgütlenme eğiliminin de Bu çözüm bugün açıktır ki sınıf sendikacılığı Kan emici sınıflar, seçimleri sömürü düzenlerini
yoğunlaşmasına karşın şube yönetimi ne bu arayışa anlayışından başka bir şey değildir. İşçi sınıfını devam ettirmenin bir aracı olarak kullanmaktadırlar.
yanıt üretebildi, ne de eldeki mevcut örgütlülükleri geleceğe taşıyacak olan güç sınıf bilincine ve kendi Ve demokrasileri de kaba bir aldatmacadan ibarettir.
ileriye taşımak adına herhangi bir adım attı. özgücüne dayanmak zorundadır. Patronların her
Onbinlerce metal işçisinin çalıştığı bölgede yoğun saldırısı karşısında rica minnet etmenin işçi sınıfını Çözüm devrimde,
bir örgütsüzlük ve örgütlü işyerlerinde de derin bir bir yere taşıyamayacağı ortadadır. İşçi sınıfı her kurtuluş sosyalizmdedir!
vurdumduymazlık tablosu yaşanıyor. konuda kaderini kendi ellerine almalı, kitlesel
Ne yazık ki sendikalarda örgütlenen işçilerin örgütlülükleri olan sendikalarda da bu bakışı hâkim Yoksulluk ve sefaletle boğuşan, devletin baskı ve
büyük çoğunluğu örgütlenmeyi sadece sendikaya hale getirebilmelidir. terörü ile inletilen, köle gibi yaşamaya mahkum
gidip imza atmaktan ve başkanın da gelip daha iyi Yaklaşan BMİS İstanbul 1 No’lu Şube Genel edilen işçi ve emekçilerin tek çözüm yolu devrimde,
bir ücret kazanmasından ibaret görüyor. Oysa Kurulu, uzlaşmacı sendikal anlayışla hesaplaşılacak kurtuluşları sosyalizmdedir. Bugün burjuva
sendikalaşmak atılan her adımda ortak kararlar bir kürsü olmalıdır. Üye işçilerin ve toplam olarak siyasetinde yaşanan çatışmanın tarafları aslında aynı
almak ve ortak hareket etmek demektir. Birçok işçi sınıfının haklarını gerçek anlamda koruyup saftadır. İşçi sınıfına düşen görev ise bir bütün
sendikada olduğu gibi BMİS İstanbul 1 No’lu geliştireceği bir irade genel kurulda en etkin şekilde olarak burjuvaziyi temsil eden bu kampa karşı
şubeye bağlı işyerlerinde çalışan işçiler için de hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde kaybedecek olan sınıfın bağımsız tutumu ile savaşı gerçek cepheye,
durum büyük oranda aynıdır. Durum böyle olunca sadece bugün için oldukça dar bir kesimi ifade eden işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki mücadeleye
mevcut yönetim de istediği gibi hareket etmekte, örgütlü işçiler değil, bir bütün olarak işçi sınıfı dönüştürmektir.
kendi uzlaşmacı anlayışlarını işçilere taşımaktadır. olacaktır. (OSB-İMES İşçi Bülteni’nin Haziran ‘06 tarihli
Hem üye işçiler için, hem de bölgede örgütlenme (OSB-İMES İşçi Bülteni’nin Haziran ‘06 tarihli son sayısından alınmıştır...)
arayışında olan binlerce işçi için, bu anlayışı son sayısından alınmıştır...)
26  Kızıl Bayrak Basından... Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Ufuk’suz isyankârlık
Rahmi Yıldırım
İyi kötü gazete okuyup televizyon izleyenlere
Ufuk Güldemir’i uzun uzadıya tanıtmaya gerek yok. Ufuk Güldemir neye isyan etmişti, Türkiye İşçi Partisi mensupları daha iyi
Gazeteci, Habertürk TV’nin patronu, eski TİP’li, yani
Türkiye İşçi Partisi mensubu... Ayrıntısını merak
bilir. Benim bildiğim, gençliğinde isyan ettiyse de, bir seveninin yazdığı gibi,
edenler, Varlık Özmenek’in yazısından okusunlar. “Öteki Türkiye’de’ doğdu. Ama sonradan çok sıkı bir ‘Beyaz Türk’ oldu.”
Kanser, genç, yaşlı, çocuk dinlemiyor. Ufuk Kıyısında gezindiği isyankârlığı, sermayenin açtığı kültürel bitpazarında nakde
Güldemir de kansere yenik düştü. Yakın dostu
meslektaşları yas tutuyor, Ufuk’un ardından gözyaşı çevirdi. Vardıysa da isyankâr vicdanını boşaltıp sıfırladı. Bu kadarla kalmadı.
döküyorlar, Vicdanını sıfırladıktan sonra masum hayvanları avlamakla yetinmeyip insan
Güneri Cıvaoğlu, Ufuk’la ilgili yazısını avcılığına da soyundu ve isyankârları, barış eylemcilerini “Manken-Solcu-
“Yıldızlara Yürümek” başlığıyla takdim etmiş.
Ekranlarda gözyaşlarını tutamayan Hasan Cemal, İslamcı koalisyonu” diye karaladı. Ve hâlâ “isyankâr”!
yazısının başlığında “Hayat onun hızına yetişemedi” Ölen kim olursa olsun üzülmek insani bir duygu. Ne ki, çalıştırdığı bir kadını
demiş.
korkudan nasıl işettiğine ilişkin köşe yazısını ya da Kamçatka’da bir ayıyı nasıl
Yalçın Doğan, Emre Aköz, Perihan Mağden,
Derya Sazak ve öteki arkadaşları da benzeri şeyler avladığına ilişkin yazısını anımsamaya engel değil.
yazmışlar. Ertuğrul Özkök, cenaze töreninde İsyankârlığı bitpazarına düşürmeyenler, korkudan işettiği emekçiler ve
dokunaklı bir konuşma yapmış
Meliha Okur, yazısının başlığında “O bir
avladığı masum hayvanlar Ufuk Güldemir’i bağışlarlar mı bilmem, hiç değilse
anarşistti” diye yas tutuyor. Yine de yazısında bizi bağışlasınlar!
Ufuk’un serencamını yerli yerine oturtan bir cümle
kurmayı başarmış: “Farklıydı. Güldemir, ‘Öteki yazısını anımsadım. (Hürriyet Pazar, 23 Mayıs 2004) penisini açıp kemiğini çıkarıyorum. Bir karış
Türkiye’de’ doğdu. Ama sonradan çok sıkı bir uzunluğunda kalem gibi bir kemik. Ayının sadece
Yazısında anlattığına göre, bir yakın dostunun ayı
‘Beyaz Türk’ oldu.” avına ilişkin tavsiyesi üzerine önce 3 saatte postu ve başı 75 kilo. İki kişi kar motoruna
Romantik isyankâr, yani Can Dündar da, Ufuk İstanbul’dan Moskova’ya, oradan yine uçakla 9,5 taşımakta güçlük çekiyoruz. Burnunun ucundan
Güldemir’i Yunan mitolojisinin tanrılara isyan eden saatte Petropavlosk’a gitmiş. Daha sonra 5 saatlik bir kuyruk sokumuna olan mesafe 9.8 feet. Irkının
kahramanı İkarus’la bir tutmuş. otomobil yolculuğu, en sonunda 4 saatlik bir kar sıradan bir ferdi.”
Reha Muhtar ise hepsinin Ufuk Güldemir motoru yolculuğu... Nihayet ayı kampına ulaşmış. Sonrasında Petropavlosk Otel’e dönüyor avcımız.
üzerinden kendilerini pazarladıklarını, hiçbirinin Avcımız, rehberine “Ayı rehberi, dünyada nesli Otelin takma adı ‘Ayı Oteli’. Her milletten avcının
dürüst ve samimi olmadıklarını yazmış. Ne demeli? tükenen bir tür, hızla koruma altına alınmalı” diye kamptan dönüşte kaldığı tek otel. Amerika’nın
Birbirlerini en iyi kendileri bilirler. iltifatta bulunmayı ihmal etmiyor. ‘Altına hücum’ kasabalarının otellerini andırıyor.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Avcımız, bunca yolculuk cefasına niçin Birbirine merhaba bile demeden ‘Senin ayının boyu
Ahmet Abakay ise, mesajında Ufuk Güldemir’in katlandığını da anlatıyor: “Ayı o kadar büyük ki kaçtı’ diye sorduğu tek yer. Burada, tıpkı karides gibi
1979–80 yıllarında ÇGD yöneticisi olduğunu, arabası kurşunumla tek omzu kırılsa bile üç ayağı ile iç organları gözüken beyaz ve şeffaf kadınlar yaşıyor.
ve aile olanaklarıyla ÇGD’nin hizmetine koştuğunu saldırabiliyor. (...) Silahtan kaygılıyım. Her Otelde herkes ayıları ve karides kadınları konuşuyor...
anlatıyor. Abakay da Ufuk’un ardından, “O, köşeleri zamanki silahım değil. Daha önce kullanmadığım Demek, hayvan avcılığının edebi (!) olmanın
tutmuş egemen medyaya başkaldıran bir bir çap. Tehlikeli bir hayvanla karşı karşıyayım ve ötesinde böylesine “ufuk” açıcı bir yönü de varmış!..
isyancıydı. Başkaldırısında da başarılı oldu. silahın gücünü bilmiyorum. Kuvvetli bir çap ama İlk mesleğinde hayvan avlamak da değil, insan
Dostum, kardeşim Ufuğu başarılarıyla,
ayı da lokomotif gibi karı yara yara geliyor.” avlama eğitimi almış biri olarak, tiksinti ve iğrenme
isyancılığıyla, aşklarıyla , ele avuca sığmazlığıyla
Ayının her adımında yer titriyor; ama, avcımız duygusuna yenik düşüyorum, iç organlarım bir daha
hep sevgiyle anacağız” diye yas tutmuş. tehlikeye aldırmıyor, okuyucuyu av edebiyatından yerine girmeyecek gibi kusuyorum...
mahrum bırakmıyor, Sibirya karını ayının kızıl
Hayvan avcısı “isyankâr” kanıyla buluşturuyor: “Ayı ayakta... 338 Win Mag, İnsan avcısı “isyankâr”
koltuğunda patladığında sanki yanardağ patlıyor...
Ölenin ardından elbette kötü söylenmez. Sade bir Koca cüsse önce sırtüstü yere yıkılıyor, sonra Kamçatka’da ayı avlayarak yağdırdığı kızıl
insan öldüğünde hoşgörü duygusuyla dolmak, öleni ayağa kalkıyor ve göğsünü, kurşunun değdiği yeri karları gözlerimin önüne getirdikçe, Ufuk
sadece iyilikle anmak, elbette insani bir davranış. ısırmaya çalışıyor. Önüne geçilmez bir öfke topu, Güldemir’in insan avcılığına da niyetlendiğini
Zararı varsa da ölenin yakınlarıyla sınırlı. Ama, iyi 100 bin beygir gücünde bir motorlu testere, anımsıyorum. Devam yazısında anlatacağım üzere,
kötü kamuyu etkileyen bir TV patronu öldüğünde, kulakları sağır eden, adamı zürriyetinden kesen itirafçılar ve dönekler avlandıktan sora av olmaktan
gelenek icabı, “Ölenin ardından kötü konuşulmaz” bir hiddet çığlığı. 338 Win Mag bir daha patlıyor... çıkıp eski yol ve mücadele arkadaşlarının avcısı
tutumu samimiyetsizlikten başka bir şey değil. Zararı Bir daha konuşuyor... Karla kan birbirine acıyla olurlar.
tüm kamuya. Samimi olunacaksa centilmenliğin karışıyor. Kar ve kan bu kadar mı yakışırmış ABD’nin Irak’ın üzerine çullanmaya hazırlandığı
lüzumu yok. birbirine? Kızıl kar yağar mı hiç? Ayı ölünce kızıl günlerdi. Türkiye kamuoyunun yüzde 85’i işgale ve
Ölüm haberi duyurulduğunda tam da kar yağıyor ey sevgili okur...” işgalin suç ortağı olmaya karşıydı, meydanlarda
“Devşirmeler ve dönekler” konulu yazının devamını Okuyucunun vicdanına kızıl kar yağdırdıktan protesto gösterileri vardı. Ufuk Güldemir
yazıyordum. Yazının ikinci bölümünde, sonra, yalnızca postu ve başı 75 kilo gelen ayıyı yönetimindeki Habertürk ise, işgale karşı çıkanlara,
devşirmelerin, itirafçıların ve döneklerin egemen sınıf kılavuzu ile birlikte yüzmüşler: “Ayıyı yüzerken, “Manken-Solcu-İslamcı koalisyonu” diye hakaret
tarafından avlanıp devşirildikten sonra av olmaktan balık kokan bu muhteşem hayvanı okşuyorum. ediyordu. Bir bildiği vardı herhalde Ufuk’un. Belki
çıkıp avcı olduklarını, eski yol ve mücadele Ellerimi etlerine sürüyorum. Yağını kokluyorum, de, Kamçatka ayılarının penisi gibi, avlanacak
arkadaşlarını avladıklarını anlatmaya çalışıyorum. kokusunu içime çekiyorum. Ya bir gören olsa ayıyı Mezopotamya erkeklerinin penisleri de bir işe
Ufuk Güldemir’in ölüm haberi tam üstüne geldi. kokladığımı? Avcı niye avlar bu kadar muhteşem yarayacaktı! Böylesine “ufuk” açıcı bir avcıydı Ufuk!
Ölüm haberi üzerine yakın dostları dokunaklı bir hayvanı?” İnsan avlama eğitimi almış biri olarak, tiksinti ve
şeyler söylemişler, yazmışlar. Bense, “Devşirmeler Bu soruyu da kendisi yanıtlıyor: “Bir tek iğrenme duygusuna bir kez daha yenik düşüyorum, iç
ve dönekler” konulu yazıyla ne denli denk düştüğünü çirkinleri mi avlayacağız?” organlarım bir daha yerine girmeyecek gibi tekrar
düşündüm. İtirafçıların, döneklerin avlanıp Sonra okuyucusunu nasıl bir ayı avladığı kusuyorum...
devşirildikten sonra avcı olduklarını söylüyorum ya, konusunda bilgilendiriyor: “Penisinin içinde kemik Irak’ın işgal edildiği il günlerdeydi. Çağdaş
Ufuk Güldemir’in Kamçatka’da bir ayıyı nasıl olan tek canlı, ayı. Kemiğin topuzu gümüş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) Onur Kurulu’na bir
avladığını anlattığı “Acıdır ayının ölümü” başlıklı kaplanarak içki karıştırıcısı yapılıyor. Ellerimle dilekçe ulaştı. Dilekçe, ÇGD’nin 1979–80 yıllarındaki
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Basından... Kızıl Bayrak  27

yönetim kurulu üyesi Ufuk Güldemir ve dernek üyesi tarihinde ÇGD’nin Genel Kurul toplantısı vardı. Şimdiki ÇGD Başkanı’na göre Ufuk Güldemir,
Hakan Aygün hakkındaydı. Dilekçeyi soruşturmaya vakit kalmamıştı. Buna karşın “Köşeleri tutmuş egemen medyaya başkaldıran bir
Dilekçenin sahibi emektar ÇGD’li Attila Aşut, Onur Kurulu, 22 Mayıs 2003 tarihli son toplantısında isyancı” ve “isyankâr kimliğiyle anılacak”.
derneğin birçok ilkesinin yanı sıra “Gazeteci, şiddet, dilekçeyi gündeme aldı ve ifadelerinin alınabilmesi Dilimin ucundakileri yazmayayım daha iyi. Yine
zorbalık ve savaş kışkırtıcılığına araç olamaz. Barışı, için Güldemir ve Aygün’ün üyelik ve adres de kısmen yazayım ve ölenin ardından kötü
ulusların ve halkların kardeşliğini ve eşitliğini bilgilerinin dernek yönetim kurulundan istenmesini konuşmak olacaksa olsun.
savunur; insanlar, topluluklar ve uluslar arasında kararlaştırdı. Ufuk Güldemir neye isyan etmişti, Türkiye İşçi
nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir hafta sonra toplanan dernek genel kurulunda, Partisi mensupları daha iyi bilir. Benim bildiğim,
Ulusal bağımsızlık ve demokrasiyi vazgeçilmez ilke şimdi Ufuk Güldemir’in ardından ağıt yakan Ahmet gençliğinde isyan ettiyse de, bir seveninin yazdığı
olarak kabul eder” ilkesini de anımsatıyor, Abakay, Divan Başkanı idi. Genel Kurul’da Onur gibi, “Öteki Türkiye’de’ doğdu. Ama sonradan çok
Habertürk’ün İmtiyaz Sahibi Ufuk Güldemir ile Yayın Kurulu’nun “GAZETECİLİK VE AHLAK” başlıklı sıkı bir ‘Beyaz Türk’ oldu.” Kıyısında gezindiği
Kurulu Başkanı Hakan Aygün’ün bu ilkelere açıkça raporu reddedilince Onur Kurulu üyeleri Rahmi isyankârlığı, sermayenin açtığı kültürel bitpazarında
aykırı davrandıklarını anlatıyordu. Yıldırım, Ali Tartanoğlu, Cengiz Kuşçuoğlu, nakde çevirdi. Vardıysa da isyankâr vicdanını boşaltıp
Attila Aşut, 23 Nisan 2003 tarihli dilekçesinde, Muzaffer Geçtoğan ve Bekir Öztoprak dernekten sıfırladı. Bu kadarla kalmadı. Vicdanını sıfırladıktan
“Habertürk Televizyonu, bu ülkenin en namuslu, istifa etmek zorunda kaldılar. Devir, dernek ilkelerine sonra masum hayvanları avlamakla yetinmeyip insan
en yurtsever yazarlarını, gazetecilerini, değil, küçük çıkarlara sahip çıkma günüydü. avcılığına da soyundu ve isyankârları, barış
sanatçılarını, aydınlarını günlerce “Manken-Solcu- Onur Kurulu’nun raporu reddedildiği gibi, eylemcilerini “Manken-Solcu-İslamcı koalisyonu”
İslamcı Koalisyonu” diye tanıtmış ve barışseverleri intihalden kesin hükümlü “Romantik İsyankâr” diye karaladı. Ve hâlâ “isyankâr”!
psikolojik savaş yöntemleriyle yıldırmaya intihali ödüllendirilircesine, “solcu” Birgün Ölen kim olursa olsun üzülmek insani bir duygu.
çalışmıştır. Bütün bu yayınlar herkesin gözü Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr Doğan Ne ki, çalıştırdığı bir kadını korkudan nasıl işettiğine
önünde açıkça yapılırken, Çağdaş Gazeteciler Tılıç’ın listesinden Genel Başkan Yardımcısı seçildi. ilişkin köşe yazısını ya da Kamçatka’da bir ayıyı nasıl
Derneği yönetiminin sessiz kalması üzücüdür” Eski genel başkanlar Ahmet Abakay ve İsmet avladığına ilişkin yazısını anımsamaya engel değil.
diyor ve Güldemir ile Aygün’ün dernek üyeliğinden Demirdöğen de Onur Kurulu üyesi seçildiler. Şimdi İsyankârlığı bitpazarına düşürmeyenler, korkudan
sürekli çıkarılmalarını talep ediyordu. de, ÇGD Onur Kurulu Başkanı Attila Aşut. Ufuk işettiği emekçiler ve avladığı masum hayvanlar Ufuk
Aşut’un dilekçesi ÇGD Genel Merkezi’nde bir ay Güldemir ve Hakan Aygün hakkındaki savaş Güldemir’i bağışlarlar mı bilmem, hiç değilse bizi
bekledi ve Onur Kurulu Başkanı Rahmi Yıldırım’ın kışkırtıcılığı ve insan avcılığı konulu şikâyet dilekçesi bağışlasınlar!
eline tesadüfen ancak ulaşabildi. 31 Mayıs 2003 ne oldu, bilinmez. (Sansursuz.com, 13 Haziran ‘07)

Polis yasasına karşı eylemlerden...


Adana: “Polisin öldürme
yetkisi geri çekilsin!” Adana
Polis Yetki ve Selahiyetleri Yasası’yla birlikte
devletin faşist baskı ve terörüne yasal bir kılıf
giydirilmesi çabası, 8 Haziran günü, Adana’da
devrimci-demokrat çevrelerin gerçekleştirdiği bir
yürüyüş ve basın açıklamasıyla protesto edildi.
Saat 18.00’de Çakmak Caddesi girişinde
biraraya gelen kitle, “Polis öldürme yasası geri
çekilsin!” pankartı arkasında yolun bir kısmını
trafiğe kapatarak buradan İnönü Parkı’na doğru
yürüyüşe geçti. Yol boyunca “Polis yasası geri
çekilsin!”, “Polisin öldürme yetkisine hayır!”,
“Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.
Polis kitleyi kaldırıma itmeye çalışsa da, kitle
kararlılıkla yolu terketmedi.
İnönü Parkı’na gelindiğinde atılan sloganların
ardından hazırlanan basın metni okundu. Yasanın
polise sınırsız bir keyfiyet alanı tanıdığı ifade
edildi. “Bu kanunun hedefinde bulunan tüm ezilen
kesimleri, onurlu yaşam mücadelesi veren tüm
kişi ve demokratik kitle örgütlerini en temel insan
haklarına karşı yapılan bu saldırı karşısında yaşam
hakkını savunmaya çağırıyoruz” denildi.
Alınteri, BDSP, ÇHKM, DHP, DTP, EĞİTİM-
SEN, ESP, İHD, İşçi Mücadelesi, Partizan, SDP
ve TÖP tarafından örgütlenen eyleme yaklaşık 90
kişi katıldı. Eylemin ardından yasayı ve yaratacağı
sonuçları anlatan bildiri çarşı merkezinde kurumsallaştırdığı, ülke genelinde sürekli bir ESP ve SGD’den açıklama...
dağıtıldı. olağanüstü hal yönetimi getirdiği vurgulandı.
ESP ve SGD 9 Haziran günü yaptığı açıklama
Kızıl Bayrak/Adana Açıklamada “Biz hukukçular olarak sosyal,
ile polisin yetkilerinin artıran yasanın bir an önce
siyasal ve ekonomik altyapısı olmaksızın bir
geri çekilmesini istedi. Açıklamada, 21 Eylül’de
ÇHD: Polis yasası geri kanunun uygulanamayacağını çok iyi biliyoruz.
Her kişinin başına birer kolluk görevlisi de
birçok ilde ESP merkezi ve temsilcilikleri, Atılım
çekilsin!... dikseniz, her binaya birer kamera da
gazetesi merkezi ve bürolarına yapılan polis
baskınları sonucu 100’ü aşkın kişinin
ÇHD İstanbul Şubesi, Polis Vazife ve yerleştirseniz, sosyal adaletsizliklerinin ve
tutuklanmasının ardından 13 Nisan’da
Selahiyeti Kanunu’nun meclisten geçmesi üzerine ekonomik eşitliksizlerin devam ettiği bir yerde
arkadaşlarına destek olmak amacıyla Beşiktaş
11 Haziran günü İstanbul Sultanahmet Adliyesi suçu önleyemezsiniz...” denildi.
Meydanı’na gerçekleştirilen basın açıklaması
önünde yasanın iptal edilmesi için basın Yasanın iptal edilmesi için cumhurbaşkanına
sırasında polisin gaz bombalı ve coplu saldırısına
açıklaması yaptı. çekilecek olan faks metni okunduktan sonra basın
maruz kaldıkları ifade edildi.
Yapılan açıklamada, çıkarılan yeni yasanın açıklaması sona erdi.
Kızıl Bayrak/İstanbul
zaten yürürlükte olan polis devletini Kızıl Bayrak/İstanbul
28  Kızıl Bayrak Birinci yılında Kızıl Bayrak sitesi... Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

Birinci yılında günlük Kızıl Bayrak sitesi...

Birinci yayın yılımızı geride


bırakmış durumdayız
Sitemiz ilk bir yıllık yayın yaşamını geride söyleyebiliyoruz. Sitemiz bu alandaki öteki bazı 1.288 iken, bu rakam ikinci altı ayda günlük ortalama
bırakmış bulunuyor. Günlük site olarak yayın ilerici-devrimci siteleri de belli bakımlardan olumlu 2.010 ziyaretçiye yükselmiştir.
yaşamımıza başladığımız tarih 5 Mayıs 2006’dır ve yönde etkilemiştir. Fakat bizim etkilemeyi en çok Bu vesileyle aydan aya yükselen günlük ortalama
buradan bakıldığında sitemizin ilk yılını tamamlaması arzulayabileceğimiz alanlarda, özellikle de tüm ilerici- ziyaretçi sayısının Mayıs ayında en yüksek düzeye
gerçekte bir aydan fazla bir zaman oldu. Fakat 6. devrimci güçleri ayrımsız olarak kucaklayan bir yayın ulaştığını ve günlük ortalama 2.723 kişi olarak
Ayında Kızıl Bayrak Sitesi başlıklı temel politikası alanında, yazık ki fazlaca bir etkide gerçekleştiğini de belirtelim. Aynı rakam, içinde
değerlendirmemizde de belirttiğimiz gibi, başlangıç bulunamadığımız görülüyor. Mezhepçilik solun bulunduğumuz Haziran ayının ilk 9 gününde ise,
ayı olan Mayıs ayında yaşadığımız bazı karmaşık denebilir ki temel önemde yapısal zaaflarından biri, günlük ortalama olarak 3.286’ya ulaşmış durumda…
sorunlar sonuçta sunucu değişikliği gerektirmiş, bu ise belki de birincisidir ve bu kendini habercilik Sitemizin Haziran ayı içinde günlük ziyaretçi
Haziran’ın ilk haftasında gerçekleşebilmişti. Sitemizin anlayışında da belirgin biçimde göstermektedir. sayısında ilk kez olarak 4 bin rakamının üstüne (3 ayrı
izlenmesine ilişkin verilere ancak bu tarihten itibaren Küçük-burjuva sınıf kimliğinin bu en dolaysız ve günde) çıktığını da bu bilgilere ekleyelim... (9
ulaşabildiğimiz için, ilk bir yılın değerlendirmesini de çarpıcı göstergesi, bir yana bırakılması en güç bu Haziran’da, bu rakam 4.418 olarak gerçekleşti. Bu
Haziran üzerinden yapmayı tercih ediyoruz. grupçu küçük-burjuva zihniyeti, yayın yaşamındaki tüm yılın da en yüksek günlük rakamıdır..)
Bu değerlendirme daha çok sayıların bazı sitelerin denebilir ki en belirgin özelliği olmayı Bütün bu rakamlar, sitemizin aydan aya daha çok
karşılaştırmalı tablolar halinde sunulmasından ibaret sürdürmektedir. kişi tarafından ziyaret edildiğini göstermektedir.
olacak. Zira yayın politikamızın esaslarına ilişkin Bu aynı bir yıllık süre içinde ziyaretçilerin toplam
olarak söyleyebileceklerimiz esası yönünden 6. Geride kalan yıla ait bazı rakamlar 4 milyon 758 bin sayfa tıkladığını da bu rakamlara
Ayında Kızıl Bayrak Sitesi başlıklı Okurlarımıza geride bıraktığımız bir yıla (Haziran ekleyim. Bu, bir yıl içinde günlük ortalama olarak 13
değerlendirmemizde söylemiş bulunuyoruz. Şimdilik 2006-Haziran 2007) ilişkin bazı rakamlar sunmak bin sayfa tıklandığını gösterir. Bu rakam bazı günler
burada ona ekleyebileceğimiz yeni bir şey yok. istiyoruz. 30 bine kadar yükselebilmiş, bazı günlerse 8-9 binlere
Sitemizin internet alanındaki devrimci yayıncılığa Bu ilk bir yıllık sürede sitemizi toplam 600.079 kadar düşebilmiştir...
yeni bir soluk getirdiği artık tartışmasızdır. Bunu hem kişi ziyaret etmiştir. Bunun 234.473’ü ilk altı ayda ve Bu rakamsal bilgilerin ardından son bir yıla ait bir
farklı eğilimlerden ilerici-devrimci okurlardan 365.606’sı ise ikinci altı ayda gerçekleşmiştir. Buna dizi tabloyu aşağıda sunuyoruz. Okur bu tablolarda
aldığımız çok olumlu tepkilere ve hem de sürekli göre ilk altı aydan günlük ortalama ziyaretçi sayısı yıllık grafiklerin yanısıra son bir yılın aylık ve günlük
yükselen izlenme grafiğimize dayanarak ortamalarını da bulabilecek, kıyaslayabilecektir.

İlk bir yıla ait grafikler ve rakamlar...

Bir yılın (Haziran 2006-Mayıs 2007) aylık ziyaretçi tablosu: Bir yılın (Haziran 2006-Mayıs 2007) aylık bakılan sayfa (tıklama) tablosu:
Sayı:2007/23  15 Haziran 2007 Kızıl Bayrak sitesi Mayıs ayı izlenme oranları... Kızıl Bayrak  29

Kızıl Bayrak sitesi Mayıs ayı rakamları...


Sitemizin izlenmesinde Mayıs ayı içerisinde ulaşmış durumda…) ilişkin tabloların sunuşuna geçiyoruz.
ziyaretçi sayısı olarak en yüksek rakamlara Mayıs ayında bakılan sayfa sayısında da bir Hatırlanacağı gibi şimdiye kadar buna geride
ulaşmış bulunuyoruz... Nisan ayının aylık toplam önceki aya göre belli bir artış var. Mayıs ayında, kalan tüm ayların birleşik tablolarını da eklerdik.
ziyaretçi sayısı 68.394 iken, bu sayı Mayıs ayında aylık toplam bakılan sayfa sayısı 456.336 oldu. Bu Bunu geride kalan bir yıl için ayrıca yapmış
önemli bir artış ile 84.419’a ulaşmış durumda. rakam Nisan ayında 372.031 idi. Buna göre, bulunduğumuz için bir istisna olarak Mayıs ayı
Buna göre Nisan ayında 2.280 olan günlük Nisan ayında günlük ortalama bakılan sayfa sayısı için yapmayacağız. Okurlarımız yıllık
ortalama ziyaretçi sayısı Mayıs ayında 2.723 kişi 12.400 iken, bu sayı Mayıs ayında günlük karşılaştırmalı tabloları bu yazı ile birlikte
olarak gerçekleşti. (Aynı rakam Haziran ayının ilk ortalama olarak 14.721’e yükseldi. yayınladığımız Birinci Yılında Günlük Kızıl
9 günü için günlük ortalama olarak 3.286’ya Bu kısa değinmelerin ardından Mayıs ayına Bayrak Sitesi... başlıklı metin içinde bulabiler...

Mayıs (2007) ayı günlük ziyaretçi tablosu (Grafik olarak): Mayıs (2007) ayı günlük bakılan sayfa tablosu (grafik olarak):

Mayıs (2007) ayı günlük ziyaretçi tablosu (Rakam olarak): Mayıs (2007) ayı günlük bakılan sayfa tablosu (Rakam olarak):
30  Kızıl Bayrak Eylem ve etkinliklerden... Sayı:2007/23  15 Haziran 2007

“Halkın Hakları Var” forumu


Halkevleri ile Ankara Üniversitesi Fuat Ercan, herhangi bir dönemin devletine sahip
Sosyal Politika Araştırma ve Uygulama çıkmamak gerektiğini, sosyal refah devleti denilenin
Merkezi’nin düzenlediği “Halkın Hakları de sermayenin birikim sorunundan dolayı varlık
Var” forumu 8 Haziran’da Hacı Bektaş Veli gösterdiğini, herşeyden önce politika yapma hakkının
Kültür Derneği’nde kadın forumu ile savunulması gerektiğini, bunun diğerlerini
başlamış, Türkiye’nin farklı şehirlerinden öncelediğini; eğitim, sağlık, barınma vb. haklar
300’e yakın kadın bir araya gelerek üzerinden ihtiyaçlar politikasının oluşturulması ve
haklarını tartışmıştı. etnik farklılıkların gözetilmesi, kimlikler politikasının
İkinci gün etkinlikleri ise Ankara geliştirilmesi gerektiğini, ancak tüm bunların anti-
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde kapitalist bir dilin içine yerleştirilmesi zorunluluğunu
gerçekleştirildi. Saat 10:15’te Halkevleri vurguladı.
Genel Başkanı Abdullah Aydın’ın H. Velthemer, emperyalizmin bugün iki ayak
konuşmasıyla başlayan etkinlik “Neo üzerinden varolduğunu, bunların ekonomik altyapı ve
liberalizm, devletin ve toplumun sivil toplum kuruluşları olduğunu, sivil toplum
dönüşümü, toplumsal yaşama ilişkin kuruluşlarının varolanı değiştirmeden kimi yönlerini
haklar” oturumuyla devam etti. Aydın’ın törpüleyerek örneğin bugün yoksullukla mücadele
konuşmasının ana eksenini emperyalist ederek sürece destek verdiklerini söyledi.
yağma, emperyalizme karşı mücadele, Korkut Boratav ise, halkın haklarının bugün
Türkiye’de egemenler arasında süren çıkar sermayeyle bütünleştiğini, bu nedenle anti medyaya, seçimlere intikal etmeyen haklar olduğunu,
çatışmaları ve halkın gündemi ile dönemin nasıl emperyalizmin zorunlu olarak anti kapitalist olmayı insanların haklarının farkında olduklarını, parasız
karşılanması gerektiğine dair Halkevleri’nin gerektirdiğini ifade etti. eğitim, parasız sağlık, sigortalı-güvenceli iş
görüşlerinin aktarılması oluşturdu. Aydın, halkın Yasemin Özdek, neo-liberal politikalarla birlikte istediklerini ama dillendiremediklerini, piyasa
gerçek gündemlerine çözüm olabilmesi için solun sosyalizm deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının sisteminin doğası gereği hem işgücü piyasasında hem
ideolojik, politik, pratik olarak yenilenmesi gerektiğini hak gasplarını beraberinde getirdiğini, sosyal devletin de mal piyasasında anti demokratik olduğunu
belirtti. kapitalizm içinde anlık olduğunu, aslolanın vurguladı.
Ardından geçilen oturumda Prof. Dr. Yasemin sermayenin çıkarları ve imtiyazları olduğunu, devletin Meksika’dan katılan öğretmen Rocio Luna
Özdek, Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof.Dr. Fuat Ercan, özel mülkiyetin güvenliği için varolduğunu ve özel Acevedo ise, geçtiğimiz dönemlerde Meksika’ya
Doç. Metin Özuğurlu, Kanada’dan Henry Veltheyer ve mülkiyet varoldukça hak gasplarının her zaman damgasını vuran öğretmenlerin ve halk meclisinin
Meksika Qaxaca bölgesinden Rocio Luna Acevedo olacağını, muhalif bir hak mücadelesinin devrimin (APPO) eylemlerini aktardı.
konuştu. programını kendisiyle birlikte yaratabileceğini, solun 550 kişinin katıldığı, çoğunluğunu öğrencilerin,
Metin Özuğurlu, neo-liberalizmin emperyalizmin temel zaafının bağımsız program, iktidar perspektifli akademisyenlerin ve az da olsa kamu emekçilerinin
yeni sömürge stratejisi olduğunu, emperyalizmin mücadele yoksunluğu olduğunu dile getirdi. oluşturduğu oturum saat 13:00’te sona erdi.
dışsal olmaktan çıktığını, içerde bürokrasi ve yerli Kızıl Bayrak/Ankara

İHD yöneticilerine hapis cezası Kartal: “Sosyalist basın susturulamaz!”


7 Haziran gecesi İşçi Köylü Gazetesi, Partizan Dergisi ve İLPS Türkiye
İnsan Hakları Derneği Adana “... Bu ülkede 19 Aralık sözde Seksiyonu Kartal Temsilcilikleri’ne kimliği belirsiz kişiler tarafından yapılan
Şubesi 7 Haziran tarihinde yaptığı hayata dönüş katliamının saldırı, 11 Haziran günü Kartal Meydan’da yapılan ortak eylemle protesto
açıklama ile 19 Aralık Hayata sorumlularının bulunup edildi. İşçi Köylü Gazetesi, YDG, İLPS Türkiye Seksiyonu, EKD, Atılım
Dönüş katliamını protesto etmek ve cezalandırılmasını istemek halkı kin Kartal temsilciliğinin örgütlediği eyleme Kızıl Bayrak ve Devrimci
katliamın sorumlularının bulunup ve nefrete tahrik etmek olarak Demokrasi’nin Kartal temsilcilikleri de destek verdi.
cezalandırılmasını talep etmek değerlendirilir, bu talepte Eylemde “Saldırılar, baskılar bizi yıldıramaz!” pankartı açıldı. Yapılan
amacıyla Adana’da düzenlenen bulunanlara hapis cezası verilir. ortak açıklamada, saldırının basit bir hırsızlık olayı olmadığı, olaydaki tüm
mitingin ardından tutuklanan İHD Tıpkı yöneticilerimize hapis cezası izlerin faşist devletin sivil-resmi faşist güçlerine işaret ettiği vurgulandı. Son
Şube Başkanı Ethem Açıkalın, Şube verildiği gibi. Bu ülkede yargısız aylarda devrimci sosyalist basına dönük baskı ve saldırıların arttığı, saldırının
Sekreteri Mustafa Bağçiçek ve Şube infaz gerçekleştirenlerin bulunup bu çerçevede gerçekleştiği ifade edildi.
Saymanı Hüseyin Beyaz hakkında açığa çıkarılarak cezalandırılmasını Eylemde “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Yaşası devrimci dayanışma!”,
“halkı kin ve nefrete tahrik etme” istemek devletin kolluk güçlerini “Sosyalist basın susturulamaz!” sloganları atıldı.
suçundan açılan davayı ve verilen alenen aşağılamak olarak Kızıl Bayrak/Kartal
cezaları protesto etti. 7 Haziran’da değerlendirilir...”
yapılan duruşma sonucunda Ethem Verilen cezaların nefretle Tecrite karşı basın açıklaması: F tipleri lağvedilmeli!
Açıkalın, Mustafa Bağçiçek ve kınandığı, bu cezaların İHD’yi insan
Ruh Sağlığı Çalışanları, F tipi hapishanelerde kalmakta olan tutuklu ve
Hüseyin Beyaz’a 2 yıl 8’er ay hapis hak ve özgürlüklerini savunmaktan
hükümlülere uygulanan tecrit ve izolasyon politikaları sonucu ortaya çıkan psikolojik
cezası verildiği ifade edilen alıkoyamayacağı vurgulandı.
ve fiziksel sorunlarla ilgili basın toplantısı yaptılar. 100’e yakın psikologun imzası
açıklamada şunlar söylendi:
bulunan metinde tecridin kaldırılması talep edildi.
Basın toplantısı 9 Haziran günü İstanbul İHD’de yapıldı. Açıklamada, Adalet
İzmir’de komplolara karşı protesto... Bakanı’nın dahi tecriti kabul ettiği, ancak oluşan kamuoyu baskısıyla çıkartılmış
genelgenin uygulanmadığı, tecrit ve izolasyonla devrimci tutsakların yalnızlaştırılarak
ideolojik bütünlüğünden koparılması, inançlarına sırt çevirmesi, kişiliğinin
11 Haziran günü İzmir Buca Temel Haklar ve Özgürlük Derneği ve İzmir zayıflatılması ve siyasal erke itaat etmesinin amaçlandığı dile getirildi. Teciritin
Gençlik Derneğine, “bombalı eylem planı ele geçirildi” iddiasıyla yapılan baskınlara bütünüyle kalkması için F tiplerinin lağvedilmesi, mevcut durumda ise genelgenin
dair İzmir Konak Sümer Bank önünde Acil Hat çağrısıyla bir basın açıklaması uygulanmasının önündeki engellerin kaldırılması, tretman ve disiplin cezası koşuluna
gerçekleştirildi. bağlı olmaksızın aynı koridora bakan hücre kapılarının gün boyu açık tutulması,
“Baskılar sökmedi sökmeyecek!”, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi cezaevinde kalamayacak olanların serbest bırakılması, onur kırıcı aramalara, hücre
yıldıramaz!”, “Gözaltılar serbest bırakılsın!”, “Polis terörüne son!” sloganlarının cezalarına, iletişimin önündeki engellere son verilmesi, kaba dayak ve işkence için
atıldığı eyleme yaklaşık 50 kişi katıldı.Yapılan açıklamada, daha polise geniş etkiler kullanılan süngerle kaplı hücrelerin ortadan kaldırılması ve disiplin cezaları nedeniyle
veren yasa meclisten geçmeden demokratik kitle örgütlerine karşı peşpeşe saldırılar infazların yakılması uygulamalarına son verilmesi gerektiği vurgulandı.
gerçekleştirildiğine ve tüm halkın suçlu ilan edilmek istendiğine değinildi. Açıklama TUYAB çalışanlarının yaptığı konuşmalardan sonra basın toplantısı sona erdi.
komploların boşa düşürüleceği söylenerek sona erdi. Kızıl Bayrak/İstanbul
Kızıl Bayrak/İzmir
Mücadele “Barışa Semah Dönenler” etkinliği
Cem Vakfı’nın örgütlediği geleneksel “Barışa Özkan’a “Toplumsal Barış Özel Ödülü” verildi.
Postası Semah Dönenler” etkinliği, 10 Haziran günü 10. Yıl Marşı’nın çalındığı etikinlikte iki semah
Radyo Barış öncülüğünde gerçekleştirildi. ekibi sahne aldı.
Cumhuriyet mitingleriyle birlikte estirilen Ekinlik başladıktan birkaç saat sonra
şovenist dalga ve yaratılmak istenen laik-anti tribünlerde açılan “Seçimleri boykot et, devrim
laik kutuplaşmasının bir devamına sahne olan için savaş!/Mücadele Birliği Platformu”
etkinlikte Amerikancı sermaye partilerinin pankartına kolluk güçleri müdahale ederek
temsilcileri boy gösterdi. indirdiler. Sadık Gürbüz ve İlknur Kaplan’ın
Birçok sanatçının katıldığı etikinlikte birlikte sundukları etkinliğe binlerce kişi katıldı.

“Telekom paraları geri


Cumhuriyet mitinglerinin baş aktörü Tuncay Kızıl Bayrak/İstanbul

versin!” DTP’li gençlere gözaltı terörü!


TELKO-DER 10 Haziran günü, Abdullah Öcalan’a yönelik
ve Tüketiciler uygulamaları ve operasyonları Kadıköy’de protesto etmek
Birliği, Türk isteyen DTP’li gençlere polis azgınca saldırdı. Dövizler
Telekom’un 1 açarak basın açıklaması yapmak isteyen gençlere
Mart’ta yürürlüğe dövizlerin yasadışı olduğu gerekçesiyle müdahale eden
koyduğu zamlı polis, dövizleri yırtarak 3 kişiyi gözaltına aldı. Kolluk
fiyat tarifesinin güçleri açıklama sonrasında ise DTP İlçe binasına doğru
Yargıtay tarafından giden gençlere ara sokaklarda müdahale etti.
bozulmasının Polisin sert müdahalesi sonucunda birçok kişi
ardından, zamlı yaralandı. Başından yaralanan 2 kişi kelepçelenerek
fiyatlar üzerinden karakola götürüldü. Olay sırasında 8 kişinin gözaltına
ödenen paraların alındığı belirtildi.
bir an önce tüketiciye geri verilmesini istedi. Polis, basın açıklamasını takip eden Dicle Haber
11 Haziran günü yapılan basın toplantısında, Türk Ajansı (DİHA) Muhabiri Turgay Süsem’e de tekme ve
Telekom’un 1 Mart yeni fiyat tarifesi uyarınca şehirler yumruklarla saldırdı.
ve ülkeler arası iletişimde fiyat indirimine gittiği, şehir Kızıl Bayrak/İstanbul
içinde ise büyük oranda zam yaptığı belirtildi.
Danıştay’a başvuru sonucu söz konusu tarifelerin
yürütmesinin durdurulduğu, Türk Telekom’un
tüketiciden aldığı fazla paraları bir an önce geri
HÖC: “Kışkırtmalara son!”
ödemesi gerektiği ifade edildi.
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Bülent Deniz ise, HÖC 11 Haziran’da, Genelkurmay Başkanlığı’nın “terör”e
Türkiye genelinde “Telekazık Kampanyası” karşı vatandaşı kitlesel tepki göstermeye çağırmasını ve Şırnak,
yürüttüklerini, kampanya ekseninde 500 bin imza Siirt ve Hakkari’yi “geçici güvenlik bölgesi” ilan etmesini
topladıklarını ve 250 sivil toplum örgütünün Taksim’de yaptığı basın açıklaması ile protesto etti.
desteğiyle yine Türkiye genelinde protesto amaçlı bir Taksim Tramvay Durağı’nda “Türk ve Kürt halkları kardeştir!
günlüğüne sabit telefonları kapattıklarını belirtti. Kışkırtmalara son! Kürt halkına özgürlük!” yazılı pankart açan
Kızıl Bayrak/İstanbul HÖC’lüler, sık sık “Kışkırtmalara son!” sloganı attılar.
Açıklamada, Genelkurmay ve AKP hükümetinin halka karşı
politikalar ürettiği ifade edilerek, “Bu karar, hem sınır ötesi hem
sınır içinde Kürt halkına karşı katliam operasyonları hazırlığı
ESP’den açıklama... demektir” denildi. Kürt sorununun ne bölgedeki sıkıyönetim
ilanlarıyla ne de Kuzey Irak’a yapılacak operasyonlarla
13 Nisan günü, geçen yıl 21 Eylül’de çözülebileceği söyledi. Eylem alkışlarla son buldu.
tutuklananların mahkemesini izlemek için Beşiktaş’a Kızıl Bayrak/İstanbul
gelen ESP’lilere polis azgınca saldırmış, onlarca kişiyi

SES MTK toplandı


gözaltına almıştı. Gözaltına alınanlardan 20 kişi
tutuklanmıştı. İlk duruşma 7 Haziran’da Sultanahmet
4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. ESP sabah SES 2. Olağan Merkez Temsilciler Kurulu (MTK) 9-10 Haziran tarihleri arasında Ankara’da toplandı.
saatlerinde adliye önünde bir basın açıklaması Toplantıda KESK ve SES’in durumu ve yaşanan süreç konuşuldu. İller sırasıyla raporlarını okudu.
gerçekleştirdi. MTK toplantısı geçmişe göre cansız geçti. Siyasal değerlendirmelerde şovenizmin ve militarizmin
Eylemde, “Söz, eylem, örgütlenme hakkımız tırmandırılmasına özel vurgu yapıldı. Alternatif olarak ise “Bin umut” adaylarının seçimlerde desteklenmesi
engellenemez!” pankartı açıldı ve basın açıklaması gerektiği ifade edildi. Salonda bulunan devrimci güçler ise parlamenterist liberal hayallerin bir çözüm
okudu. “Söz, eylem, örgütlenme hakkımız olmadığını, sağlık çalışanlarını edilgen duruma sokacağını, yapılması gerekenin bağımsız sınıf politikalarının
engellenemez!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “13 öne çıkarılması, devrimci sınıf mücadelesinin yükseltilmesi olduğunu vurguladılar.
Nisan tutsakları serbest bırakılsın!” sloganları atıldı. Yapılan müdahaleler sonucunda, seçim döneminde SES’in karşı olduğu uygulamalara karşı mücadele
Yapılan duruşma sonucu tutukluların tümü tahliye etmeyecek adaylara oy verilmemesi kararı alındı. Önümüzdeki süreçte başta aile hekimliği ve genel sağlık
edildi. sigortası saldırıları olmak üzere birçok saldırı paketinin gündemde olmasına vurgu yapılmasına rağmen, SES
Kızıl Bayrak/İstanbul MTK’sı herhangi bir mücadele programı çıkartmadığı gibi, bir hazırlık kararı dahi almadı.

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

CMYK
15-16 Haziran direnißi iߍi ve
emekilere yol gšstermeye
devam ediyor!

You might also like