You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/20 25 MayÝs 2007 50 YKr

DŸzen cephesinde seim hazÝrlÝÛÝ...

Ankara'nÝn gšbeÛinde Sõnõfõn baÛõmsõz devrimci


programõnõ emekilere

kontgerilla provokasyonu!..
taßõmanõn šnemi

Rejim krizi ve gŸndemdeki


parlamento seimleri

Batõ Avrasya ve OrtadoÛu


Abu Þehmuz Demir

AÝk-gizli tŸm faßist-


militarist šrgŸtlenmeler
daÛÝtÝlsÝn!
2  Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

İÇİNDEKİLER
Düzen cephesinde seçim hazırlığı...
Kızıl Bayrak’tan
Sınıfın bağımsız devrimci programını Ankara’da patlayan bomba 6 insanın ölmesine
emekçilere taşımanın önemi. . . . . . . . . . 3 yüzlercesinin yaralanmasına yol açtı. “Birlik ve
baraberlik” çağrıları kılıfına büründürülmüş Kürt halkını
Sermayenin seçim sonrası “niyeti” . . . . 4 hedefleyen açıklamaların arkasında kuşkusuz en dikkat
Açık-gizli tüm faşist-militarist çekici olanı Yaşar Büyükanıt’ın “yeni saldırılar olabilir”
demesiydi. Sermaye basını ve partileri saldırıyı fırsat
örgütlenmeler dağıtılsın!.. Ankara’nın
bilerek yeni bir şoven dalganın peşinde koşan düzen
göbeğinde kontrgerilla provokasyonu!.. 5 bekçilerinin tersine “biz ölen ve yaralanan insanların
Ankara’daki patlama: Balans ayarında derin acısını içimizde duyuyoruz” söylemiydi. Faillerin
ve uzantılarının bulunmasının oldukça zor olduğunu
şiddet aşamaları (mı?)... . . . . . . . . . . . . . 6 bildiğimiz bu tür saldırıların en bilinen adresinin ise
Liberal “aydınlar”ın CHP düşleri düzen Şemdili’den ve birçok başka örnekten test edildiği üzere
siyasetinin katı gerçeklerine çarpıyor! . 7 Genelkurmay karargahı olduğunu hatırlatıyoruz. Kim
yapmış olursa olsun bombalamanın Kürt halkına yönelik
10 Aralık’tan 27 Nisan’a… yeni bir saldırı dalgasının mihenk taşı olarak
Bir “solda dönüşüm” öyküsü . . . . . . . . . 8 kullanılmaya çalışılacağından şüphe yok. Bu saldırılara
karşı Kürt halkı ile birlikte karşı durmak, işçi ve
CHP-DSP ittifakı üzerine . . . . . . . . . . . . 9
emekçilerin şovenizim zehiri ile sersemletilmesine karşı
“Sol” görünümlü faşist parti DSP . . . . 10 mücadele etmek tüm devrimci ve ilerici güçlerin güncel
Ah şu liberaller.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11 görevidir. Saldırıyı, kan ve can pahasına kendi iç
hesaplarını görmeye çalışan sermaye uşaklarını şiddetle
Düzen güçlerinin Kürt halkına karşı kınıyoruz.
“kutsal ittifakı” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12 ***
Büyükanıt emretti, Yargıtay uyguladı! DTP’nin bağımsız adaylarla seçime gireceğinin
açıklanmasından itibaren alevlenen “bağımsız adayımı
Şemdinli’nin “iyi çocukları” yeniden istiyorum” tartışmaları reformist bir çeşni yaratmanın
yargılanacak!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13 ötesine gidemeyecek gibi görünüyor. “Program
tartışmayalım, adayları konuşalım”, “parlementoya 60
İşçi-emekçi hareketinden. . . . . . . . . 14-15
milletvekili sokabiliriz” vb. söylemler parlementer
Rejim krizi ve gündemdeki parlamento avanaklığın en uç örneklerini yansıtıyor. Kampanyanın,
seçimleri (Orta sayfa) . . . . . . . . . . . 16-17 bu hali ile seçimlerden devrimci amaçlar için Haziran günü “ÖSS duvarını yıkalım!” şiarı ile
yaralanmak ile herhangi bir bağlantısı bulunmuyor. Kadıköy’de ortak bir miting örgütleniyor.
Seçmi kampanyası ve kadro sorunu. . . 18 Tersine yayılan parlementer hayaller ile “sol” adına hatta İstanbul Liseli Gençlik Platformu’nun ulaştığı yeni
İbrahim Kaypakkaya ülke genelinde “sosyalizm” adına sol liberalizmin en tehlikeli zehirini düzeyin ifadesi olacak şenlik çalışmalarına destek
düzenlenen eylemlerle anıldı... . . . . 19-20 ilerici ve demokrat kamuoyuna enjekte ediliyor. Mevcut vermek tüm sınıf devrimcilerinin ortak görevidir. Bu
durum sınıf devrimcilerinin mücadele edeceği alanları çabayı büyütmek ve kalıcı mevziler yaratmak
Lübnan’da iç çatışmalar genişletiyor, reformist odakları çoğaltıyor. mücadelesinin temel dayanakları haline getirmek
yeniden başladı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 *** ertelenemez güncel bir sorumluluktur.
Geleceksizlik korkusu ve kaygısı içinde yaşamları ***
“Özel güvenlik” şirketleri . . . . . . . . . . 22 karartılan yüzbinlerce liseli genç yeni bir sınava Ekim Gençliği’nin Mayıs-Haziran tarihli 103. sayısı
Alman devleti G8 karşıtlarına saldırılarını hazırlanıyor. ÖSS liseli gençlerin kabus olmaya devam ile Liselileri Sesi dergisinin Mayıs tarihli 16. sayısı çıktı.
artıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 ediyor. Liseli gençlik geleceklerini karartan bu sisteme Okurlarımız Liselilerin Sesi ve Ekim Gençliği dergilerini
karşı mücadelelerini yükseltmeye devam ediyorlar. Bu Eksen Yayıncılık büroları ve kitapçılardan temin
Dünyadan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24 çerçevede İstanbul’da 3 Haziran günü bir şenlik ve 10 edebilirler.
Batı Avrasya ve Ortadoğu . . . . . . . . 25-26
Ekim Gençliği’nden . . . . . . . . . . . . . . . 27
Liselilerin Sesi’nden. . . . . . . . . . . . . . . 28
Seçimler ve devrimci
yurtsever tavır/1.. . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
Eylem ve etkinliklerden... . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

Kızıl Bayrak 1 0 3 . s a y ı sı
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

ç l iğ i ’ n i n
Sayı: 2007/20  25 Mayıs 2007
G e n
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
Ekim çıktı!..
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30

CMYK
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Kapak Kızıl Bayrak  3

Düzen cephesinde seçim hazırlığı...


Sınıfın bağımsız devrimci programını
emekçilere taşımanın önemi
Tüm hazırlıklar vermekten kaçınan, dahası kimi zaman köstek
erken seçime olabilenlerin, bir kadavradan işçi sınıfı ve emekçiler
endekslenirken, düzen lehine bir şey çıkarmaları elbette mümkün değildir.
parlamentosu Türk-İş Başkanı Salih Kılıç ise, tüm düzen
tarihinin en itibarsız partileriyle görüşmeye hazırlanıyor. Parti
dönemlerinden birini başkanlarıyla görüşeceğini ilan eden bu sendika ağası,
yaşamaktadır. Zira seçimler vesilesiyle işçi sınıfını sırtından
silahlı bürokrasinin hançerlemenin ödülünü talep edecek olmalı. Zira her
27 Nisan muhtırasıyla fırsatta sınıfa ihanet eden Salih Kılıç ve benzerleri,
yaptığı müdahale hem genellikle en büyük ödüllerini seçimler döneminde
sermaye meclisinin sermaye düzeninden almaktadırlar.
yetki sınırlarını ortaya Seçimi gündemine alan bir diğer oluşum ise Alevi
koymuş, hem de örgütleri oldu. Ankara’da iki günlük sempozyum
meclisteki tek parti düzenleyen Alevi örgütleri parçalı bir tablo
hükümetini ıskartaya sergilediler. Bir kısmı “sol kılıklı” sağcıların CHP-
çıkarmaya yetmiştir. DSP ittifakıyla birleşmesini “olumlu gelişme”
Muhtırada savrulan sayarken, bir kesim “Marksizmden arınmış” bir
darbe tehdidi ise, platform önerdi. Buna karşın çerçevenin emek ve
militarist güçlerin demokrasi mücadelesi şeklinde çizilmesi, dinci
seçim sonuçlarına gericilik ve darbeye karşı tutum alınması, önerilen
tahammül edip etmeyeceği konusunda ciddi şüpheler yarışına gireceklerini ilan etmiş bulunuyorlar. Gerçi “sol ittifak” içine sosyalistlerin de dahil edilmesi bu
bırakmıştır. Bu yönüyle sadece 22 Temmuz sonrasında iki gerici kamp ve onların çevresindeki güçlerin bir örgütlerdeki “ilerici” dinamiğin de göstergesidir.
kurulacak hükümet askeri vesayet altına girmeyecek, kısmı “cumhuriyeti” savunduğunu, öteki kesim ise Sempozyum, sınıflı bir toplumda mezhepsel
fakat bizzat seçimin kendisi de militarist güçlerin “demokrasiyi/ılımlı islamı yaşatacağı” söylemiyle oy aidiyetin birleşmeye yetmeyeceğini bir kez daha
gölgesinde gerçekleşecektir. Seçim sonrası beklenti talep edecekler. Ancak, bu nüansı bir yana koyarsak, göstermiştir. Nitekim bir kısım Alevi burjuvazisinin,
ise, “ordu ne yapar, ABD ne der” şeklinde özetleniyor. geriye hiçbir ayrılıkları kalmıyor. MHP gibi faşist katillerin fideliği olan, dahası Maraş
Aslında sermaye partilerinin kendilerini “merkez ve Çorum katliamlarının tetikçiliğini yapan bir
Sermaye partilerinin emekçilere partisi” şeklinde tasnif etmelerinde bir doğruluk payı partiden aday olabilecek kadar düşkünleşmesi de,
sunabileceği hiçbir şey yoktur! var. Ne de olsa tümü de İMF-TÜSİAD programını tamamen sınıfsal bir tutumdur. Bu durum, Alevi işçi
uygulayacaklar. Söylemde öne çıkarılan biçime dair ve emekçilerin Alevi burjuvazisiyle yollarını
bazı farklar, ya da yaşam biçimlerinin farklı olması ayırmaları gerektiğinin de göstermektedir. Zira Alevi
Düzen partileri, popülistlik yapmayı, yani
ise, farklı eğilimler gösteren toplumun tüm işçi ve emekçilerin hem sınıfsal, hem de mezhepsel
emekçilerin karşısına çıkıp sahte vaadlerde bulunmayı
kesimlerinden oy alabilme olanağı sunması açısından baskıya karşı mücadele etmeleri gerekiyor. Özü
terkedeli yıllar oldu. Zira sermaye sınıfı onları
işlevsel. Zaten TÜSİAD’ın Tayyip Erdoğan’dan itibarıyla anti-kapitalist olan bu mücadele çizgisinin
uyarmış, bu tür vaadlerin kısa süreli de olsa “seçim
başlayarak AKP, CHP, MHP ve yeni DP şeflerini en tutarlı temsilcisi ise sermayeye karşı sınıfın
ekonomisi”ne yol açtığını, bundan dolayı da İMF-
huzuruna çağırma seanslarını başlatması da, bu bağımsız devrimci bayrağını yükselten sınıf
TÜSİAD reçetelerinde kısmi sapmalar meydana
soysuzların kimlerden emir aldıklarını, kimlere devrimcileridir.
geldiğini hatırlatmıştı.
yaranmak derdinde olduklarını ayan beyan ortaya Liberal Kürt burjuvazisine yamanarak meclise
Düzen partilerinde “tek”leşme dediğimiz olgu
koyuyor. girme hayalleri kuran reformistler ise, DTP’nin seçime
kuşkusuz yeni değil. Ancak bu partilerin kurduğu
“milletvekili pazarı” da, “siyasi züccaciyeci”lere bağımsız adaylarla katılma kararını açıklaması ile
havale edilen “vitrin düzenleme” çalışmaları da, Düzen meclisini çözüm platformu heyecanlanmış, ancak Kürt siyasilerin kendileriyle
durumun önceki seçimlerden çok daha kaba, çok daha olarak sunma girişimleri görüşmeyi ağırdan alması belli bir hayal kırıklığı
tiksinti verici bir hal aldığını göstermektedir. yaratmıştı. Buna rağmen herhangi bir düzen partisi ile
İlkin sermaye partileri “sağcı”, “solcu”, “dinci”, AKP’nin dinci-gerici çizgisine eklemlenen Hak-İş ittifak kurma umudu kalmayan DTP yöneticileri,
“faşist” tüm eğilimleri temsil etme iddiasındalar. Konfederasyonu’nu bir kenara bırakırsak, DİSK ve gecikmeli de olsa reformistlerle görüşmeye başlayarak
Bundan dolayı son günlerde canlı alışverişlere sahne Türk-İş konfederasyonları da seçim sürecinden yüreklerine su serptiler. Aday listeleri sıralamasında
olan “milletvekili pazarı”nda “at izi it izi”ne karışmış nemalanma hazırlığına başlamış bulunuyor. “Sol anlaşma sağlanır sağlanmaz reformist cenah, düzen
gibi görünüyor. Ama gerçekte olay o kadar karmaşık kılıklı” sağcılarla uzun süre flört eden Süleyman temsilcileri nezdinde bile itibarı beş paralık olan
değil. Zire toplumun karşısına farklı sıfatlarla Çelebi ve ekibi, hesapta olmayan CHP-DSP ittifakı sermaye meclisini parlatıp emekçilere “sorunların
çıkanların özü itibarıyla birbirinden farkı yoktur. gündeme gelince, “asli aktör” olarak denklemin çözüm platformu” olarak sunmaya başlayacaklar.
Bundan dolayı bir MHP’liyi, AKP’liyi veya yeni dışında kaldı. Geriye ÖDP ve kirli savaş şefi Murat Kitlelerin de politikleşmeye başladığı bu dönemde
DP’liyi CHP’de görmek mümkün olduğu gibi, bir Karayalçın’ın SHP’si kaldı ki, bunlarla meclise kapağı eksik kalan, burjuva gericiliği ve parlamenter
DP’liyi, CHP’liyi veya MHP’liyi AKP’de görmek de atmak olası değil. Zira SHP şefleri, CHP-DSP hayallere karşı devrimci hareketin birleşik duruşudur.
mümkündür. Tabii benzer durumlar diğer sermaye ittifakına eklemlenmenin yollarını şimdiden aramaya Bilinen nedenlerden dolayı gerekli olan birleşik duruş
partileri için de geçerlidir. Bu arada Alevi burjuvazisi başladı. Binde 1-2 oranında oy alan ÖDP’nin ise sağlanamayınca, bu açığı kapatmayı bir kez daha sınıf
de bu tabloda kendine yer edinme çabası içine parlamenter hayaller kuranlara pek bir faydası olmaz. devrimcileri omuzlayacaklar. Bu koşullarda bağımsız
girmiştir. Yakın geçmişe kadar düzen solu, yani CHP “Sol kılıklı” sağcıları seçim arifesinde birleştiren devrimci sosyalist adaylarla öreceğimiz, işçi sınıfı ve
saflarında kendini ifade eden bu kesim, artık AKP, CHP-DSP ittifakından sonra “10 Aralık Hareketi”nin emekçilere çözüm yolu olarak devrim ve sosyalizmi
MHP gibi dinci, ırkçı/faşist partilerde yer almakta bir akıbeti ne olur henüz belli değil. Ancak DİSK Başkanı gösterecek olan devrimci seçim çalışmamızın önemi
sakınca görmüyor. Ne de olsa belirleyici olan sınıfsal Süleyman Çelebi’nin “Emek Platformu” bileşenlerini bir kat daha artmaktadır. Sınıf devrimcileri sürece bu
çıkarlardır. sürüklemeye çalıştığı gözleniyor. Başını Çelebi’nin bilinçle hazırlanacaklar, sınıfın bağımsız devrimci
Halen devam eden bu vitrin düzenleme çabasını bir çektiği DİSK, TMMOB, TTB, Diş Hekimleri Birliği programını işçi sınıfına, emekçilere ve tüm ezilenlere
çeşit “maskeleri atma ayini” olarak değerlendirmek de yöneticileri, “Emek Platformu”nun kadavradan ibaret ulaştırmak için etkin bir çaba sergileyecekler,
mümkündür. Öyle ki, düzen partileri, bu defa benzer olan “2002 Programı”nı güncelleştirmeye emekçilere alternatifsiz olmadıklarını
tipleri vitrine yerleştirip her kesimden “oy kapma” hazırlanmaktadır. Sınıf mücadelesinin hakkını göstereceklerdir!
4  Kızıl Bayrak Düzen cephesi... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Sermayenin seçim sonrası “niyeti”


Düzen partilerinin programları artık neredeyse özelleştirme yağmasına açıldı. Az sayıda KİT daha fazla saldırı, daha fazla yıkım ve yoksulluk. Bu
tekleşti. Tornadan çıkmış gibi birbirine benziyor. İşçi işletmesi için ise geriye sayım başlamış durumda. saldırı politikalarını AKP’nin mi yoksa CHP-DSP gibi
ve emekçiler de bunun farkında. Dolayısıyla seçimden Seçim yaklaştığı için ağırdan alınan Tekel, şeker başka partilerin mi yürüteceği sermaye açısından fazla
sonra kurulacak hükümetin uygulayacağı politikaların fabrikaları, Pektim gibi özelleştirmelerde son bir önem taşımıyor.
neler olduğunu pek merak eden yok. Hangi parti/ adımların önümüzdeki yıl başından itibaren atılacağı, İşçi ve emekçiler seçimlere ve seçim sonrası
partiler seçimi kazanırsa kazansın, kurulacak 2009 yılı sonuna kadar özelleştirilmesi planlanan tüm döneme bu gerçekler ışığında bakmak durumundadır.
hükümetin her alandaki politikalarını esasta İMF ve kuruluşların elden çıkarılacağı niyet mektubunda açık Seçim oyununda işçi ve emekçilerden kendi
TÜSİAD’ın belirlediği gerçeği genel kabul görüyor. O bir dille vurgulanıyor. cellatlarını seçmeleri istenecektir. Bu politikayı boşa
nedenle de seçim sonrası uygulanacak politikaları Kısacası seçimler işçi ve emekçilere hiçbir şey çıkarmanın yolu bağımsız sınıf çıkarları
merak edenler asıl olarak İMF veya TÜSİAD gibi vaat etmiyor. Hangi düzen partisi hükümet olursa doğrultusunda İMF-TÜSİAD düzenine ve onun uşağı
sermaye kuruluşlarının raporlarına, açıklamalarını olsun işçi ve emekçilerin payına düşecek olan tek şey partilere karşı mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.
dikkate alıyor.
Buradan hareketle baktığımızda, seçim sonrası
uygulanacak ekonomik ve sosyal politikaların büyük
bölümünün şimdiden belli olduğunu söyleyebiliriz.
Çünkü bundan birkaç gün önce Türkiye ile yürütülen
Düzenin propagandasına kanma,
gözden geçirme görüşmelerini ele alan İMF yönetimi,
sunulan niyet mektubunun metnini de kamuoyuna
açıkladı. Açıklanan niyet mektubu, 22 Temmuz
Şemdinli’yi unutma!
sonrasında kurulacak hükümetin programı niteliğinde. Ankara’nın en işlek
Niyet mektubu toplam 26 maddeden oluşuyor. merkezlerinden olan
Yakın zamanda düzen siyasetinde yaşanan siyasal Ulus’ta patlayan
çalkantıların ekonomi alanındaki kimi riskleri bomba sonucu 6 kişi
arttırdığı belirtilen mektupta, buna rağmen “güçlü öldü 100 kişi de
politikaların” sürdürülmesi konusunda taahhütlerde yaralandı. Ne amaçla
bulunuluyor. Bu, kim hükümete gelirse gelsin, iç ve kimler tarafından
siyasal dalaşmanın sonucu ne olursa olsun, işçi ve konulduğu henüz
emekçilere dönük saldırı planları aksamayacak açıklık
anlamına gelmektedir. İMF de mektubu onaylayarak kazanmamasına
bundan herhangi bir şüphesi olmadığını göstermiştir. rağmen düzen ağız
Bilindiği gibi geçtiğimiz aylarda İMF’nin bütçe birliği ederek suçluyu
uygulamaları konusundaki en temel eleştirilerinden ilan etti: PKK. Öyle ki,
biri sağlık harcamalarındaki artışa ilişkindi. SSK daha olay sıcaklığını
hastanelerinin devredilmesinden sonra sağlık korurken ve olay
sektöründeki yağma ve talanın görülmemiş boyutlara yerinden yaralılar
artmasının ürettiği sonuçlardan biri de bu alana taşınırken askeri ve sivil devlet yöneticilerin bu duruyorken!
ayrılmış bütçe harcamalarının şişmesiydi. yöndeki açıklamaları birbirini izledi. Medya da Aslında Şemdinli’den sonra böylesi bir olay
Gözden geçirme görüşmeleri sırasında bu durum bu koroya eşlik etmekte gecikmedi. Bu koroya karşısında bombacıların ilk aranacağı yer
İMF heyeti tarafından eleştirilmiş ve hükümetten ek bakılırsa, olay üzerinde tartışma götürmeyecek Genelkurmay Başkanlığı olmalıdır. Şemdinli’de
tedbirler alması istenmişti. Niyet mektubunda “sağlık biçimde PKK’nin eseri ve bundan dolayı da halkın üzerine atılan, sonra da PKK’ye
harcamalarının hedefleri riske etmemesi için önlemler terörle mücadelenin şiddetini yükseltmekten maledilmeye çalışılan bombalamaların faillerinin
geliştirildi” denilerek, sağlıkta yıkım politikalarının başka yol yok! bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından korunan
derinleştirilmesinden övgüyle söz ediliyor. Mektupta Fakat, olaya böyle bakılırsa, bombanın adresi jandarma astsubayları olduğu açığa çıkmıştı. Bu
bununla da yetinilmiyor, artık her hastane için 3’er PKK’yi değil bizzat devletin kendisini gösteriyor. nedenle her bakımdan devletin, ama özellikle de
aylık bütçeler belirleneceği, harcamalar üzerinde daha Öyle ya, medya bombanın askeri ve sivil devlet ordunun yararına olan, yarar ne kelime can simidi
sıkı bir kontrol uygulanacağı, bu sayede harcamaların yöneticilerinin geçiş güzergahı olarak kullanılan gibi işlevi yerine getiren bu bombanın faillerinin
daha da kısılacağı müjdeleniyor. Demek oluyor ki bir noktaya konulduğunu iddia ediyor fakat, bu PKK’den ziyade Genelkurmay’da aranması
seçimden sonraki hükümetin ilk hedeflerinden biri kocaman bir yalandan başka bir şey değildir. gerekir. Ortada Şemdinli duruyorken, düzen
sağlıkta yıkımı derinleştirmek olacak. Bombanın patladığı mekan protokol güzergahı güçlerinin olay henüz yaşanmışken hepbir
Bir diğer önemli taahhüt de kazaya uğrayan sosyal değil, bir emekçi semti olan Mamak’a kalkan ağızdan PKK’yi lanetlemelerinin başka bir izahı
yıkım yasasına ilişkin. Niyet mektubunda sosyal halk otobüslerinin duraklarıdır. Diğer taraftan da olamaz.
yıkım yasasının seçimden hemen sonra yeniden bombanın zamanlamasına bakıldığında, böyle bir Dikkatte değer bir biçimde, olay mahallinde
meclisin gündemine geleceği, bunu takip eden 6 ay olayın PKK tarafından yapılmasının ne derece ilk beliren devlet görevlilerinin başında Şemdinli
içinde de mutlaka uygulamaya geçileceği ifade manasız olduğu kolayca anlaşılabilir. Zira, bomba “kahramanı” Genelkurmay Başkanı Yaşar
ediliyor. DTP’nin bağımsız adaylarla seçimlere girmesi Büyükkanıt gelmiştir. Büyükkanıt, olay yerinde
Gene seçim sonrasına ertelenen saldırılardan biri nedeniyle seçim sürecinin düzen için tam bir yaptığı açıklamada, benzer olayların
de eletrik özelleştirmeleri ve elektrik fiyatlarına handikaba dönüştüğü bir dönemde patlatılıyor. sürebileceğine dair kötü bir kahenette bulunmuş,
yapılacak zamlar. Bu yıl yapılması düşünülen elektrik Böyle bir ortamda PKK tarafından yapılacak terörle mücadelenin süreceğini söylemiş,
dağıtım özelleştirmelerine 3 şirket üzerinden 2008 böyle bir eylem, kendi ayağına kurşun sıkmaktan uluslararası desteğe vurgu yapmıştır. Belli ki,
yılından itibaren başlanacağı yönünde İMF’ye söz başka bir sonuç yaratabilir mi? PKK’nin bunun ortada duran klasik bir kirli propaganda savaş
veriliyor. Elektrik fiyatlarının bugüne kadar neden yapabilmesi için tüm mantığını yitirmesi ya da taktiğinden başka bir şey değildir.
arttırılmadığı münasip bir dille gerekçelendirildikten daha da kötüsü devletin karanlık odakları Amaç, Kürt halkını sindirmek, amaç işçi ve
sonra, seçimi takip eden dönemde bu konuda da tarafından planlanan provokasyonların basit bir emekçileri şoven ve milliyetçi histeriyle
düzenleme yapılacağı ifade ediliyor. Yani seçimden aleti haline gelmiş olması lazım... zehirlemektir. Amaç, bu yolla baskı ve zoru
sonra hem elektriğe zam geliyor, hem de enerji Ortada duran birçok açık olgu, böyle bir meşrulaştırmaktır. Amaç, düzen içi kavgada güçlü
dağıtım tesisleri birer birer yağmaya açılıyor. Belli bombanın en çok da devletin, ama özellikle de bir konuma gelebilmektir.
başlı tüm sermaye grupları bu alandaki yağmadan pay ordunun işine yaradığını göstermektedir. Dahası İşçi ve emekçiler, düzenin kirli
kapmak için şimdiden sıraya girmiş durumda. bir de, bombanın atılmasının hemen öncesinde propagandasına prim vermemeli, tüm bu
Sermaye son iki yılda özelleştirme konusunda büyük “Terörle mücadele sorumlusu” Edip Başer’in gerçeklerin ışığında Şemdinli halkının izinden
mesafe katetti. Belli başlı tüm büyük KİT işletmeleri görevden alınması gibi bir gündem ortada gerçek katillerin yakasına yapışmalıdırlar.
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 “İyi çocuklar” işbaşında! Kızıl Bayrak  5

Açık-gizli tüm faşist-militarist örgütlenmeler dağıtılsın!..

Ankara’nın göbeğinde kontrgerilla


provokasyonu!..
AKP ile ordu arasında yeni cumhurbaşkanının geçmekte olduğumuz dönemin toplam özellikleri
seçilmesi üzerinden kopan kavga Genelkurmay’ın gözetildiğinde, kontr-gerillanın bu işler için harekete
muhtıralı müdahalesiyle yeni bir boyuta taşınmıştı. geçirilmesinin zamanının geldiği anlaşılmaktadır.
Peşi sıra paşaların merkezinde durduğu “Cumhuriyet Ordunun başının daha olayın ne olduğu konusunda
mitingleri” ile AKP’ye yeni bir balans ayarı çekilmek ellerinde hiçbir açık bir kanıt yokken büyük kentlerde
istendi. “Cumhuriyetin bekçisi”, “laikliğin bunun yeni örneklerini bekleyiniz türünden şom ağızlı
savunucusu” ruhhaliyle alanlara çıkan, ağırlığını kehanetleri de bunun bir işareti sayılmalıdır. Ve hiç
kadınların ve Alevi kesimin oluşturduğu miting kuşku duyulmasın, bu provokasyonu izleyecek
meydanları ile AKP’ye gözdağı verilmek istendi. olayların genel görünümü ile devlet terörünün somut
AKP her ne kadar orduya karşı “sert” hedefleri, onu planlayanların somut amacını da çok
açıklamalarla, “biz daha cumhuriyetçiyiz” geçmeden tüm çıplaklığı ile açığa çıkaracaktır.
minvalinde gerçekleştirilen mitinglerle kuyruğunu Patlamanın ardından sermaye düzeninin
dik tutmaya çalışsa da erken seçime razı olmak temsilcileri olay yerine gelerek peşi sıra açıklamalarda
zorunda kaldı. Ancak tüm bunlar devletin kurucusu, yönelik saldırılarda, imha ve inkar politikalarında, bulundular, “terörü” lanetlediler. Ancak en dikkat
kollayıcısı ve koruyucusu misyonu ile davranan devrimciler, toplumsal muhalefet sözkonusunu çekici açıklama bugüne kadar olmadığı tarzıyla
orduya yetmedi. 28 Şubat ürünü AKP’yi hala “tehdit” olduğunda nasıl birleştiklerini söylemeye de gerek patlamanın hemen arkasından olay yerine “koşan” ve
olarak görmeye devam etti. AKP, her ne kadar ABD yok. açıklamalarda bulunan “iyi çocuk”ların babası,
etiketli “ılımlı islam” modelinin Türkiye versiyonu DTP’nin önünü kesmek, Kürtler’in meclise vekil Şemdinli organizatörü Büyükanıt paşadan geldi. Gerçi
olsa da, emperyalizme, İMF’ye, TÜSİAD’a hizmet göndermesini engellemek için seçim yasasından yaş hepsinin söyledikleri özünde aynıydı ve aynı yeri
için canla başla çalışsa da, son dönemlerin en azılı sınırına, birleşik oy pusulasından Kürt illerinde işaret ediyordu. Olayın üzerinden henüz çok fazla bir
işçi-emekçi düşmanı uygulamalara ve yasalara imza DTP’nin adaylarıyla benzer isimleri taşıyan bağımsız zaman geçmeden, “delil” karartmakta ve yoketmekte
atsa da ordu AKP’yi “cumhuriyeti tehdit eden en adayları ileri sürmek vb. konularda düzen güçlerinin ustalaşmış emniyet güçleri olayı “araştırmadan” kesin
büyük tehlike” olarak görmeye devam etti. nasıl birleştikleri ortada. Düzen güçlerinin işçi ve yargılarla açıklamalarda bulunan Büyükanıt,
En Amerikancı AKP ve daha Amerikancı ordu emekçilere düşmanlıkta, Kürt halkına yönelik patlamayla ilgili olarak “Organize bir terör örgütünün
arasında süren kavganın emperyalizmin ve saldırılarda, devrimcilere, toplumsal muhalefete patlamasıdır” sözleriyle PKK’yi işaret ediyor, “Bu
işbirlikçilerinin çıkarı sözkonusunda olduğunda nasıl yönelik baskı ve terörde aralarında hiçbir ayrım yok. terör örgütünün arkasındaki kurumlara bakmamız
rafa kaldırıldığını ise söylemeye dahi gerek yok. 2007 Böylesi bir atmosferde seçim sürecine girilirken lazım. Terör örgütlerini kim besliyor bunlara
Taksim 1 Mayıs’ında ordu ve hükümetin elele vererek Ankara’nın göbeğinde bir patlama gerçekleşti. bakmamız lazım, başka bir şey söylemeyeceğim.
işçi ve emekçilere karşı aldıkları “Taksim önlemleri” Açıklamalara göre patlama sonucunda 6 ölü, 100 Yorumlarını size bırakıyorum” diyordu.
veya -eyleme katılan/katılmayan farketmez- halka yaralı var. Toplumu terörize eden, halka açık yerlerde “Terörizmle uluslararası mücadelenin son yıllarda
uygulanan devlet terörü sermaye düzeninin bekası ve halkı hedef alan bu türden iğrenç ve vahşet örneği her platformda konuşuluyor olmasına ve BM, NATO,
çıkarı sözkonusu olduğunda it dalaşının hiçbir eylemler, dünyada ve Türkiye’de örnekleri genellikle AB gibi birçok önemli kurum ve kuruluşun konuya
öneminin olmadığını bir kez daha göstermiş oldu. görüldüğü gibi, devlet aygıtlarının karanlık yönelik son derece sert tedbirler içeren karar ve
Aynı şekilde, muhalefet partileri, ordusu, medyası, bölümlerinin marifetidir. Türkiye bu türden sayısız açıklamaları olmasına rağmen, bugüne kadar gereken
hükümeti ile düzenin tüm kurumlarının Kürt halkına kontrgerilla provokasyonuna tanık olmuştur. İçinden tedbirlerin alınamadığı”nı söyleyen ve bu yönlü
uluslararası işbirliğine vurgu yapan Büyükanıt,
“organize suç”a da dikkat çekiyordu.
Ancak Büyükanıt bu açıklamalarla da yetinmiyor,
TİKB’den canlı bomba iddiasına karşı açıklama “Şimdi bunu her büyük şehirde bekleyebilirsiniz...
Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği Merkez yoktur, asla olmamıştır ve asla olmayacaktır! O bütün Olur demiyorum ama büyük şehirlerde böyle şeyleri
Komitesi, bazı internet sitelerinde Ankara Ulus’taki tarihi boyunca, hangi gerekçe ve nedenle olursa olsun yapabilirler” diyerek seçim arifesinde Kürt hareketini
provokasyon saldırısının kendileriyle bu tür kör terör eylemi biçimlerine başvurulmasını ve devrimci muhalefeti terörize etmeyi amaçlayan
ilişkilendirilmesi üzerine bir açıklama yayınladı. şiddetle eleştirmiş, bunun ancak işçi sınıfı ve emekçi kontgerilla eylemlerinin yenilerinin olacağına işaret
Açıklamada polisin kasıtlı sızdırmasına dayalı halkların düşmanı karanlık güçlerin, kontrgerilla tipi ediyordu. Organize suç denilince ilk akla gelen
iddialar yalanlandı ve canlı bomba diye sunulan örgütlenmelerin, burjuva faşist yapılanmaların işi kontrgerillanın hamisi Büyükanıt paşa, büyük bir
Güven Akkuş ile ilgili bilgi verildi... Güven Akkuş’a olabileceğinin ya da onların ekmeğine yağ sürmekten pervasızlıkla yeni “terör” eylemlerinin startını
ilişkin bu bilgi, polisin kamuoyunu yanıltmak için başka hiçbir sonuç doğurmayacağının altını çizmiştir. veriyordu.
açıkladığı canlı bomba iddialarının da tümüyle Yıllardır ezilen, ulusal hakları ve kimliği inkar Düzen içi it dalaşının sürdüğü, Kürtler’in
gerçek dışı ve kontrgerilla provokasyonunu gizlemeye edilen, son yıllarda yeniden hortlatılan şoven seçimlere girmesinin önünün kesilmek istendiği bir
yönelik olduğunu göstermiş oldu... milliyetçi gözüdönmüşlüklerin hedefi haline getirilen atmosferde Ankara’daki patlama kontgerillanın bir kez
Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği Merkez Kürt halkının samimi dostu ve kardeşi olarak daha sahneye çıktığına işaret ediyor. Bu saldırılarda
Komitesi imzalı açıklamanın tam metni şöyle: örgütümüz, isminin, asla onaylamadığımız ve hedeflenen açıktır, Kürt hareketini ve devrimci, ilerici-
“22 Mayıs günü Ankara’da Anafartalar Çarşısı nefretle lanetlediğimiz bu provokasyona toplumsal muhalefeti terörize etmek, emekçi halk
önünde bombalı bir intihar eylemi gerçekleştirildi. bulaştırılmasını şiddetle reddeder. kitlelerinde panik yaratmak, şovenizmi kışkırtmak,
Kürt halkının azılı düşmanlarının ekmeğine yağ süren Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği Merkez yeni linçlere zemin hazırlamak, Kürtler’in seçim
ve yöntem olarak asla onaylanamayacak olan bu Komitesi çalışmasının önünü tümden kesmek.
insanlıkdışı eylemin polisten sızdırılan bilgilere 23 Mayıs 2007 Bu aynı zamanda kontgerilladan ve düzenden
dayanılarak örgütümüz Türkiye İhtilalci Komünistler Not: Edindiğimiz bilgilere göre eylem zanlısı hesap soracak güçlerin yapması gerekenlere de işaret
Birliği ile ilişkisinin kurulmaya çalışıldığını olduğu iddia edilen -ama kurbanlardan birisi olma etmektedir. İşçi ve emekçilerin, Kürt halkının,
görüyoruz. ihtimali de bulunan- Güven Akkuş‘un 1997 yılında devrimci muhalefetin “Açık-gizli tüm faşist-militarist
TİKB sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın uzak bir taraftarlık ilişkisi biçiminde örgütümüzle örgütlenmeler dağıtılsın!” şiarıyla Susurluk
kurulmasını amaç edinmiş komünist bir örgüttür. kısa süreli bir ilişkisi olmuş, cezaevine girip devletinden hesap sorma bilinciyle davranması,
Onun eylem anlayışı içerisinde masum ve çıkmasından sonra kendisiyle hiçbir örgütsel/siyasal seçimlerde “Düzen partilerine verilecek oyumuz yok,
savunmasız sivilleri hedef alan hiçbir biçime yer ilişkimiz kalmamıştır.” sorulacak hesabımız var!” şiarını yükseltmesidir.
6  Kızıl Bayrak Düzen cephesi... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Ankara’daki patlama: Balans ayarında


şiddet aşamaları (mı?)...
Yüksel Akkaya

22 Mayıs akşamı, eski Ankara’nın merkezinde bir Sözlük’e göre terör, “Yıldırma, korkutma, tedhiş” darbesi” olarak “muhtırası”. Sonuç: Korku, kaygı,
patlama oldu. Yazının yazıldığı saatte ölü sayısı 6, anlamına geliyor. “dik” durma gösterisi… “Vurdumduymazlık”.
yaralı sayısı 60 civarında açıklandı. Ankara, yıllar Güzel. Başka, felsefi, sosyolojik anlamları Beşinci ayar girişimi: Mitinglerde “sol”a birleşin
sonra ilk kez bu kadar “sert” bir “patlama”ya şahit açıklayan sözlüklere başvurmaya gerek yok. Zira, çağrısı. Baykal’ın “partinizi kapatın gelin çağrısı”,
oluyor. Türkiye ise ilk kez böyle bir patlama bizim meramımızı anlatmaya TDK’nın Sözlük’ü “aymazlık”…
ziyaretine, önce ana muhalefet partisinin, sonra yeterli. Ankara’daki patlama ister “şiddet”, ister Altıncı ayar girişimi: Baykal’a kapalı kapılar
Başbakan’ın, daha sonra da Genelkurmay Başkanı ve “terör” olayı olarak adlandırılsın farkeden çok şey yok ardından açık uyarı, ne olursa olun bir “alternatif”
Kuvvet Komutanları’nın ziyaretine tanık oluyor. mu? Bizce var! TDK Sözlük’üne göre bu bir “terör” olduğunuzu “birleşmiş” gibi olarak yapın. Sonuç:
Patlamaya ve nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanlığı ve olmaktan çok bir “şiddet” olmaya aday. Niye mi? Bir CHP-DSP birlikteliği, balans ayarında ilk sonuç alma,
Hükümet’ten resmi bir açıklama gelmeden önce CHP kez bu olay ile bir devinimin, bir gücün derecesi, mitinglerden sonra, yeni aşama ve araçlar için fırsat
Başkanı D. Baykal terörü lanetliyor, ilgili adresi sertliği ortaya konmaya çalışılıyor. Ve, bu çaba karşıt oluşturma.
gösteriyordu. Olay yerine gelip gelmeyeceği son görüşte olanları inandırmak, uzlaştırmak yerine bir Yedinci ayar girişimi: Emekli General E.
dakikaya kadar belli olmayan Başbakan, D. kaba kuvveti içeriyor, yani, bugüne kadar söylenenleri Başer’in “terör”e dair açıklamaları nedeni ile
Baykal’dan sonra hızla olay yerine gelip, bir terör anlamadıysanız, çok açık değilse, bir de buradan bakın kendisine verilen görevden alınmasına “sert” yanıt:
açıklaması yapıyordu. Başbakan’dan sonra da deniliyor. Terör eski Ankara’nın merkezinde… Sırada Kızılay ve
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları olay Balans ayarı çok ciddi bir irade ortaya koymayı büyük kentler… Sonuç: Hükümette panik…
yerine geliyordu. Genelkurmay Başkanı Y. Büyükanıt gerektiriyor. Anlaşılan o ki, balans ayarı isteğinin arka Peki ne olacak… Öyle görünüyor ki, her ne
da teröre dikkat çekiyor, bir değerlendirme yaparak, planı çok iyi anlaşılmamıştır. Anlaşılmayacağı pahasına olursa olsun DTP üzerinden bağımsız olarak
büyük kentlerde bu olayların yaşanacağına dikkat düşünülmektedir, bu nedenle, devreye yeni araçlar Meclis’e girenlerin sayısı en aza indirilecek, en etkili,
çekiyordu. sokulmaktadır. aktif olanlar elimine edilmeye çalışılacak, DTP ve sol
Faili meçhul kalmaya aday olan bu insanlık dışı Birinci ayar girişimi: Genelkurmay Başkanı Y. üzerinde hatırı sayılacak ve geçen günleri aratacak bir
olay bazı soruları “şiddet” ve “balans ayarı” gibi Büyükanıt’ın basın “brifingi”. Sözdelik, özdelik baskı oluşturulacak (Alınteri okuyucularının
olgular üzerinden tartışmayı daha anlamlı kılıyor. uyarısı. Sonuç: Anlaşılmama! tutuklanması böyle okunabilir mi?). Böylece, CHP-
Öyleyse başlayalım. İkinci ayar girişimi: Cumhurbaşkanlığı DSP (artı Demirel) ittifakı “hükümet”in asıl kurucusu
Önce, “şiddet/terör” nedir? Türk Dil Kurumu’nun seçimlerinde Anayasa Mahkemesi kararı. Sonuç: Özde yapılmaya çalışılacak. Çünkü, kendisini “solda”
(TDK) Türkçe Sözlük’üne göre şiddet, “1. Bir ile sözdeden kastın farkına varılması, ama bilmezlikten görenlere sunulacak tek seçeneğin bu olması bir
devinimin, bir gücün derecesi, yeğenlik, sertlik. 2. Hız: gelinmesi. olmazsa olmaz olmak durumunda görülüyor. CHP-
Rüzgarın şiddeti. 3. mec. (Duygu ya da davranış için) Üçüncü ayar girişimi: Ankara’da Tandoğan DSP (artı Demirel) ittifakının milletvekili aday
Aşırılık. 4. Karşıt görüşte olanlara, inandırma ya da mitingi. Sonuç: Anlamama da ısrar, “cehalet”. adaylarının kompozisyonu balans ayarının iyi
uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanmak”tır. Aynı Dördüncü ayar girişimi: Genelkurmay’ın “esnek işlediğini gösteriyor.
Balans ayarı ciddi bir gerekçeye dayanıyor mu?
Uygulamalara ve sonuçlara bakıldığında, yanıtın evet

KKK: Ankara’daki patlamayla ilgimiz yok olması bu düzen içinde yaşayan ve yaşamak isteyenler
açısından sürpriz olmasa gerek. Cumhuriyetin kurucu
kadrosunun devamı olduğunu iddia edenler CHP’nin
Koma Komalen Kurdistan (KKK) Yürütme Konseyi ve Güneyli güçlerin destek vermelerini sağlamaya
altı okunun da Anayasa’daki mirasçıları olarak sistem
Başkanlığı, Salı günü Ankara Ulus’ta meydana gelen yöneliktir. Ancak bu politikaların varolan çatışmaları
patlama ile hiçbir ilgilerinin olmadığını açıkladı. (...) daha da derinleştireceği açıktır. Yine Türk ve düzen açısından altı ilkenin (altı okun olarak da
“Türk Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay başkanı, ‘Türkiye’nin büyük okunabilir) ikisini son ve direnilecek sınır olarak kabul
Başbakan ve Deniz Baykal, henüz patlamanın şehirlerinde bu eylemler beklenmelidir’ demektedir. etmektedir: Milliyetçilik ve laiklik. Ne var ki, bu ayarı
dumanı dağılmamışken, alelacele olay yerine Bununla Türk halkının ve emekçilerini terör yapanlar tarihin en büyük çelişkilerini de
gelerek, direk hareketimizi ima eden suçlamalarda korkusuyla sindirerek, istedikleri atmosferi yaratmayı yaşamaktadırlar. Zira, milliyetçilik ve laikliği tehdit
bulunmuş ve hareketimiz ile halkımızın özgürlük amaçlamaktadırlar. Eğer böyle değilse, Türk eden bu “kitle” ve “öncü örgütleri” 12 Eylül
davası hedef gösterilmiştir” diyen KKK, şunları belirtti: Genelkurmay başkanının bildiği varsa, bunu
faşizminin mimarı genarellere aittir. Zira, sola kapıyı
Türk medyası provokasyon yapıyor kamuoyuna açıklamalıdır. Ayrıca Ulus’taki
“Bu açıklamalar ardından Türk medyası da ortada patlamanın, hükümetin Edip Başer’i görevden alması kapatmak için “Türk-İslam” sentezine başvuranlar,
hiçbir veri olmamasına rağmen olayı hareketimize ardından gelişmesi de tesadüfü değildir ve dikkat çeyrek yüzyıl içinde İslamın hızla gelişip yayılmasının
mal etme iddiasını basın ahlakı ve ilkelerini ayaklar çekicidir. Çok açık ki, Türk medyası ile tüm olanaklarını yaratırken Türklüğün aynı ölçüde
altına alarak kamuoyuna yansıtmıştır. Hatta ‘bu Genelkurmay’ın, Ulus’taki patlama hakkında ortada tutamayacağını hesaplayamadılar. Şimdi, yeni balans
saldırı ulusa yapılmıştır’ denilerek, halklar arası henüz hiçbir bilgi, veri ve delil olmamasına rağmen ayarında “kantarı” kaçmış olan İslamiyet biraz geriye
düşmanlığı körükleyen tahrik edici bir üslup olayı direk bizimle ilişkilendirmesi maksatlıdır. Bu çekilip, milliyetçilik biraz daha öne çekilerek “Türk-
kullanılmış ve kullanılmaktadır. Türk medyasının ve açıklamalar hareketimize ve halkımıza karşı adım
İslam” sentezi daha ayakları yere basan bir şekilde
bazı yetkililerinin, bu olayla kullandığı üslup büyük bir adım devreye konulan topyekün savaş kapsamında
çarpıtma, yalan ve provokasyon niteliğindedir. yapacakları saldırı ve katliamlara zemin oluşturmaya oluşturulmak isteniyor. Sorun, kantarın topuzunu
Türkiye’de bizzat Genelkurmay’ın öncülük ettiği ve dönüktür. kaçıranların ikna olma sürecinde. Şiddetin ayarı da bu
neo-ittihatçı kesimin yarattığı ırkçı-şoven dalga ve Saldırı ile hiçbir ilgimiz yok ikna düzeyine bağlı olarak değişecek.
Kürt düşmanlığına dayalı geliştirilen kitle psikolojisini Bir kez daha belirtelim ki, hareket olarak bizim bu Balans ayarındaki şiddet uygulamalarını da tam da
derinleştirmeyi amaçlayan bu maksatlı açıklama ve olayla hiçbir biçimde ilişkimiz yoktur. Bu eylem biçimi TDK’nın Sözlük’üne göre okumak gerekiyor. Karnı
suçlamaları reddediyoruz. Başta Kürt halkı olmak hareketimizin eylem tarzı olmadığı gibi, yönetimimizin aç, imalathanelerde köle gibi çalıştırılan, apartman
üzere tüm Türkiye kamuoyunu bu kirli oyun bu tür eylemler için herhangi bir kararı da yoktur.
bodrumlarında gün yüzü görmeyen soluk benizli çocuk
karşısında duyarlı olmaya çağırıyoruz.” Şimdiye kadar hiçbir sivil hedefe yönelik eylemimiz
Genelkurmay başkanı sınırötesi operasyon olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır. KKK işçileri hiç hatırlamayan, tersanelerde, madenlerde her
amaçlıyor sistemi içindeki hiçbir gücün bu eylemle herhangi bir gün karın tokluğuna ölüme mahkum edilen emekçileri
KKK açıklamasında devamla şu ifadeler yer aldı: ilişkisi olmadığı gibi KKK sistemi içindeki güçlerin bu hiç duymamış olanlar balans ayarlarında elbette ki
“Türk devletinin öteden beri hareketimize karşı ABD tür hedeflere yönelme durumu da sözkonusu değildir. başarılı olabilir.
ve Güney Kürdistanlı siyasi güçleri harekete Hareketimiz sadece kendi sistemi içindeki güçlerin Peki, bu “başarı” kalıcı olabilir mi? Huzursuz
geçirmek için çok yönlü baskılar geliştirdiği pratiğinden sorumludur. Herkesin bu gerçeği görerek, tarihin huzursuz sorusu da bu olmalı. Yanıt mı?
bilinmektedir. Genelkurmay başkanının Ulus’taki olay yapılan çarpıtmalara karşı duyarlı olması
vesilesiyle yaptığı son açıklamada, bu olayı gerekmektedir. Hareketimiz ve yönetimimizin bu tür
Bilineni, yüzyıllardır pek çok anlatılmış olanı bir daha
hareketimize mal etmesi, uzun süredir eylemlerle hiçbir alakası yoktur ve olamaz.” açıklamaya gerek var mı? Zaman en büyük öğretmedir,
gerçekleştirmek istenilen sınır ötesi operasyona ABD ANF / 23 Mayıs ‘07 kuşkusuz aynı anlama gelmek üzere tarih de…
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Düzen solu ve katı gerçekler... Kızıl Bayrak  7

Liberal “aydınlar”ın CHP düşleri düzen


siyasetinin katı gerçeklerine çarpıyor!
Bir süredir düzen siyasetinin temel gündemi haline siyasi seçenek üretememenin sıkıntılarıyla
gelen CHP ve DSP ittifakı, nihayet gerçekleşti. Bu boğuşmakta ve bir çözüm bulamamaktadır.
ittifakın gerçekleşmesinde bu partilerin iradesinden İşte bundan dolayı, düzen medyasının kadrolu
çok dış güçlerin, ordu ve burjuvazinin müdahalesi solcu aydınları ne derlerse desinler, CHP sonu
belirleyici oldu. Öyle ki, son ana kadar birlikten uzak hezimetle bitecek bile olsa oyunu kurallarına göre
duran ve niyetli olmadıklarını da açıktan ortaya koyan oynamaktadır. Deniz Baykal’ın geçtiğimiz günlerde
parti yönetimleri, üzerlerindeki baskıya CNN Türk kanalında katıldığı bir programda
dayanamayarak gönülsüzce ortaklığa imza attılar. kullandığı şu ifadeler durumu son derece özlü biçimde
Böylelikle, AKP karşısında CHP’yi güçlü bir seçenek açıklamaktadır: “Bir iktidar değişikliğinin ekonomi
olarak çıkarmak isteyen egemen güçler, öncelikli iş politikasında bir kesinti, kopukluk, kriz yaratması
olarak gördükleri bu adımı atmış oldular. Büyük bir hiçbir şekilde söz konusu değildir... Siyasal iktidar
şevkle doğurmak için seferber oldukları çocuğun değişiminin, Türkiye’nin ekonomik kazanımını ortadan
doğumunu nihayet sezeryanla da olsa sağladılar. kaldıracak bir doğrultuya sebep olacağını düşünmek
Fakat çocuk doğdu doğmasına da, laiklik-şeriat tamamen gerçek dışıdır. Herkes, Türkiye’nin ekonomik
kutuplaşmasıyla sersemletilmeye çalışılan halka bunu kazanımını, altyapısını, kurduğu ilişkileri bir çıkış
kendi çocuğu olarak kabul ettirmek yine de büyük bir noktası kabul ederek, kendi politikasını yürütme
sorun durumunda. Zira, emekçi halkın hafızası ne arayışına girecektir... Kurallar belli. Piyasa ekonomisi
denli zayıf olursa olsun, söz konusu olan, onlarca CHP’yi doğuran ve umut bağlayanlar da bu gerçeğini değiştirmeye gerek yok.... Ekonominin
yıldır düzen tarafından halka karşı kullanılmaktan gerçeğin çok iyi farkındadırlar. Böyle olduğu için içindeki temel kurumların, eğitim politikasını
paçavraya dönmüş CHP ve DSP’dir. Ayrıca şeriat CHP’nin elindeki bayrağa laiklik dışında başka siyasi düzenleyen kuruluşların uyum içinde olması lazım.”
korkusunu hayatının merkezine koyarak seçimini açılımları yazabilmek için yoğun bir uğraş içerisine Baykal konuşmasının devamında tekelci burjuvazi
yapanların emekçi halk içerisindeki oranı, CHP’yi girmiş bulunuyorlar. Burjuva medyanın pek “solcu” ve emperyalizmin AKP’den duyduğu rahatsızlık
bulunduğu noktadan sıçratacak bir büyüklüğü ifade yazarları bugünlerde kendilerini büyük ölçüde bu noktasında da güvence vermektedir. CNN Türk bunu
etmemektedir. Gözü kapalı bir şekilde sadece şeriat soruna hasretmiş durumdalar. CHP-DSP ortaklığının şöyle aktarmaktadır: “Türkiye’de siyasetin piyasa
korkusundan CHP’ye oy verecek olanlar, daha çok kendisinden beklenen sonucu yaratması için, halka ekonomisi kurallarını işletmesinin ötesinde, yeni bir
Alevi kökenli emekçiler ile kentin eğitimli ara laiklik dışında başka sözler söylemesi, yeni umutlar rol üstlenmeye yönelmesini de engellemek gerektiğini
katmanlarıdır. Bu kesimlerin zaten önceki seçimlerde taşıması gereği bu uğraşta hepsinin ön kabulüdür. ifade etti. Piyasa ekonomisi içinde son dönemde
ağırlıkla CHP’ye oy verdikleri düşünülürse, CHP’nin Ancak bu ön kabülden yola çıkılarak üretilen siyasetin de bir ticari aktör haline gelmeye
oylarında büyük bir sıçrama olasılığının zayıf olduğu neredeyse tek bir şey yoktur. Büyük çoğunluğu bu ön başladığına dikkat çeken Deniz Baykal, şu
görülecektir. kabulü ağzında sakız etmekten başka bir söz değerlendirmede bulundu: Bu çok tehlikeli ve vahim
Göründüğü kadarıyla, CHP-DSP ittifakı etmezken, Can Dündar gibi bazıları da düzen bir olay. Siyasetle ticaret ayrışmak zorunda.”
sonrasında, şeriat korkusuyla yüzlerini CHP’ye siyasetindeki diğer tüm kanalların doldurulmuş (cnn.turk.com)
dönecek olanlar öncelikle yine Alevi kökenli olmasından hareketle, CHP’nin emekçi halkın sosyal Kısacası, düzen siyasetinin temel kuralını özlü
emekçiler ile kentlerin eğitimli ara katmanlarının ve ekonomik taleplerini bayrağına yazması biçimde ifade ettikten sonra, hükümete gelirsek,
CHP’ye “küsmüş” kesimleri olacaktır. Daha fazlası ise gerektiğini, böyle yapması halinde küreselleşme ve AKP’nin bıraktığı yerden devam edeceğiz demektedir
çok zordur. Öyle ki, bugünkünden çok daha kapsamlı özelleştirme süreçlerinin yarattığı toplumsal Baykal. Sosyal güvenlik yasasından özelleştirme
bir operasyon olan 28 Şubat sonrasındaki benzer hoşnutsuzluğu arkasına alarak seçimlerden güçlenerek politikalarına, sosyal yıkım programlarından sefaleti
siyasal atmosferde yapılan seçimlerde ordunun çıkacağını söylüyor. katmerleştiren politikalara kadar AKP’nin işçi-emekçi
hışmına uğrayan “şeriatçı” FP, herşeye rağmen Son derece mantıklı olan bu değerlendirme, düşmanı siyasetine aynen devam edeceğiz, anlamına
seçimlerde önemli bir oy oranı ve milletvekili mantıklı olmasına karşın “aydın” hamlığından öte bir geliyor bu sözler. Son sözlerin anlamı ise, bu hizmetin
sayısıyla çıkmıştı. FP karşısında laikliğin bayrağını anlam taşımıyor. Öyle ki, bu değerlendirme 3 Kasım AKP’den farklı olarak karşılıksız yapılacağı ve siyasi
taşıyan ordu destekli DSP ise, bir de Öcalan’ın seçimleri sonrasından başlayan sol tartışmalarında da gücün ekonomiden nemalanma, yakın sermaye
yakalanmasının sağladığı şoven rüzgarı arkasına oldukça revaçtaydı. Fakat nedense (!) CHP kurmayları gruplarını kayırma yerine tekelci burjuvazinin ortak
almasına rağmen, ancak çok düşük bir oy oranıyla tarafından pek ciddiye de alınmadı. CHP sınıf çıkarlarının gözetileceğidir. Oyunun kuralları,
MHP ve ANAP ile üçlü bir koalisyon hükümeti kurmaylarının bu tutumu, ne kafasızlıklarından ne de düzenin egemen güçlerine ve onların sömürü ve
kurabilmişti. Oysa bugünün CHP’si laiklik siyaset bilmemezliklerinden geliyordu. Aksine CHP yağma programlarına uyacağına dair güvence vermek
bayraktarlığının yanısıra ‘99 DSP’sinin sahip olduğu yönetimi, sadece oyunu kuralına göre oynuyor ve ve sadakat beyanında bulunmak olduğu ölçüde
Öcalan’ın yakalanmasıyla estirilen şoven rüzgarla oldukça gerçekçi davranıyordu. CHP konusunda boş Baykal, diğer düzen partileri gibi yola çıkarken
yelkenlerini şişirme şansına sahip bile değildir. Ayrıca hayaller kuran burjuva aydınların bir türlü buradan başlamaktadır. Aksi halde laikliğin bekçiliğini
unutmamak gerekir ki, Öcalan yakalandığında anlayamadığı bu tutumun nedeni oldukça basittir: yapmak tek başına önünün açılması için yeterli
başbakan Ecevit’ti, fakat oluşturulan şoven Kurulu düzen, sosyal nitelikte bir muhalefete ve bu olmayacaktır.
atmosferden DSP’den çok MHP yararlanmıştır. Çünkü muhalefetin toplumsal hoşnutsuzluğu açığa çıkaracak Demek ki, düzenin has partisi olarak CHP oyunu
düzen siyasetinde bu kanalı MHP tuttuğu ölçüde, söz ve eylemlerine müsaade etmemektedir. Düzenin kurallarına göre oynamakta, boş vaadler ve laiklik
milliyetçi-şoven rüzgar da DSP’den önce MHP’ye yönetici güçleri olan emperyalizm ve tekelci istismarı dışında liberal aydınların gösterdiği gibi
yönelmiştir. Bugün de esasında toplum düzeyinde burjuvazi, hassas dengeler üzerinde duran düzenin emekçi halkın aklını çelmeye, sosyal öfkeyi arkasına
laiklikle birlikte estirilen şovenizmin öncelikli adresi selameti uğruna bu konuda katı kurallar koymuş almaya yönelik esaslı bir hamleden özenle uzak
CHP’den ziyade MHP olacaktır. bulunmaktadırlar. Düzen siyasetinin kapıları ancak bu durmaktadır. Dediğimiz gibi bu, düzenin egemen
Sonuç olarak, düzenin egemen güçleri güç bela kurallara uyum gösterildiğinde açılmaktadır. Düzen güçlerinin belirlemiş olduğu siyaset oyununun
doğurdukları CHP-DSP ortaklığını halka yutturmak siyasetinin artık kanıksanmış ve yerleşik bir geleneği kurallarının bir gereğidir. CHP gibi düzenin kurucusu
gibi bir sorunla yüzyüzedirler. AKP’nin demokrasi ve haline gelmiş bu gerçeğinden dolayı, düzen ve bekçisi olmak payesini taşıyan bir partinin bu
İslami duyarlılıkların, DP’nin esasta kentli orta partilerinin programları tekleşmiştir. Hükümete gelen kurallara uymaması düşünülemez bile. Böyle de
sınıfların ve köylülüğün çıkarlarının, MHP’nin ise her parti önceki hükümettin bıraktığı yerden devam olmaktadır.
milliyetçi-şoven histerinin bayraktarlığını yaptığı bir etmekte, emperyalizme ve sermayeye hizmette sınır Bu noktada sorumluluk ilerici ve devrimci güçlere
siyaset tablosunda CHP’nin laiklik yazan bayrağının tanımamakta, emekçi halka kan kusturmaktadır. İşte düşüyor. Düzenin seçim oyununu boşa çıkararak
siyasi cazibesinin sınırları bellidir. Tabansız bir bundan dolayıdır ki, düzen solunun yaşadığı kriz devrimci alternatifi güçlü bir siyasi çalışmayla işçi ve
DSP’nin katılımının bu sınırlarda yapacağı oynama ise gerçekte düzen siyasetinin krizidir. Zira düzen siyaseti emekçilerin önüne koymak bu sorumluluğun temel
belli-belirsiz olacaktır. bu koşullarda işçi ve emekçileri düzene bağlayacak bir gereğidir.
8  Kızıl Bayrak Seçimler ve düzen solu... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

10 Aralık’tan 27 Nisan’a…

Bir “solda dönüşüm” öyküsü


Düzen demokratik sol / özgürlükçü sosyalist kesimlerin
cephesinde desteğini alabilmesi için demokratikleşme sürecinin
hızlanan siyasal hızlandırılması konusunda samimi ve kararlı bir tutum
gelişmeler sergilenmelidir. Bu çerçevede çeşitli yamalarla
sonucunda düzeltilmeye çalışılmış 1982 Anayasası yerine çağdaş,
seçimler 22 demokratik bir anayasanın hazırlanacağı, % 10 seçim
Temmuz’a alındı. barajının düşürüleceği, çalışanların başta sendikal
Seçimlerin haklar olmak üzere tüm demokratik haklarının
erkene alınması, önündeki engellerin kaldırılacağı, ifade ve dolayısıyla
kendini Kasım’da basın özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin çağdaş
yapılacak bir normlara uygun şekilde değiştirileceği, siyasal
seçime göre partiler arasında ittifakın yasal hale getirileceği,
ayarlamış siyasal partilerde lider egemenliği yerine üyelerin
bulunan tüm demokratik söz ve karar hakkını güçlendirecek
siyasal aktörleri önlemlerin getirileceği açıkça ortaya konmalıdır.” (10
hazırlıksız Aralık Hareketi’nin açıklamasından)
yakaladı. 12 Eylül askeri faşist darbesini yapan generallerin
Başını hazırlatıp uygulamaya soktuğu 1982 Anayasası’nı
Süleyman Çelebi ortadan kaldıracak, onun yerine “çağdaş,demokratik
ve ekibinin bir anayasa” hazırlayacak olan kim? Artık açıktan
çektiği 10 Aralık açığa generaller adına siyaset yapan, darbe girişimleri
Hareketi baskın dahil paşaların hiçbir yaptığına toz kondurmayan
seçime en hazırlıksız yakalanan aktörlerden birisiydi. yapmasının koşullarını ve yöntemlerini araştırdık, Baykal ve çetesi mi?
Üstelik son siyasa gelişmeler 10 Aralık Hareketi’nin tartıştık. Önerdiğimiz süreç yenilenme temelinde Ya yüzde 10’luk seçim barajı? Bu barajı açıktan
belirleyip hayata geçirmeye çalıştığı seçim bütünleşme ve kitleselleşmedir. Bu yolla hedef solun açığa savunan, daha bir iki hafta önce de mecliste
politikalarını önemli oranda boşa çıkartmıştı. tek başına iktidarıdır. Sosyal demokrat, özgürlükçü sol kanlı bıçaklı olduğu AKP ile anti demokratik seçim
10 Aralık Hareketi yöneticileri nihayet geçtiğimiz partilere, kuruluş ve kişilere dünyadaki ve yasası konusunda tam mutabakat sağlayan CHP mi, bu
hafta sessizliklerini bozdular ve seçimlere ilişkin Türkiye’deki koşulların, gelişmelerin ve ihtiyaçların partinin başındaki Baykal mı kaldıracak bu barajı?
görüşlerini bir basın toplantısıyla açıkladılar. Düzen zorunlu kıldığı kapsamlı bir yenilenme sürecini ve Çalışanların sendikal ve demokratik hakları
siyasetinin sol kanadına yeniden biçim verme bunun gerektirdiği dönüşümü başlatmaları için konusunda CHP-DSP ittifakının ne yapacağı ortadadır.
operasyonu kapsamında zorla bir araya gelen/getirilen çağrıda bulunuyoruz. Bu güçleri, gerek temel ilkeler, Baykal, Bülent Ecevit’i “tüm sosyal demokratların”
CHP ve DSP’nin seçim işbirliğini kutsamakla yaklaşımlar ve politikalar, gerekse siyaset yapma tarzı lideri ilan etmedi mi? Bülent Ecevit’ten öğrenecekleri
kalmadılar, bunun “geniş bir halk kesiminin beklenti ve yönetim anlayışını kapsayacak bir yenilenme şeylerin başında ise tabii ki işçi ve emekçilere yönelik
ve taleplerine uygun bir adım olduğunu” da sevinçle temelinde 2007 seçimlerine mümkün olan en geniş güç saldırı yasalarının kararlılıkla uygulanması vardır.
ilan ettiler. Fakat Çelebi ve ekibine göre bu işbirliği birliği içinde girilmesi için kararlı adımlar atmaya Çalışma yaşamını cehenneme çeviren, sömürü ve
genişlemeliydi, “bu iki parti dışındaki sosyal çağırıyoruz.” yıkımı arttıran yasaların pek çoğunun altında, “sosyal
demokrat, demokratik sol ve özgürlükçü sosyalist “Geleceğe kaygıyla, korkuyla değil, umutla demokratların lideri” Ecevit’in imzası vardır. Ve bunu
kuruluşların” da katkısı sağlanmalıydı. Aksi takdirde bakmak isteyen yurttaşlar yeni bir siyaset anlayışı, en iyi bilenlerden biri de Süleyman Çelebi ve
“sol seçmen desteği” tam olarak elde edilemezdi. kararlı ve yapıcı bir tutum bekliyor. Ülkemizi avanesidir.
Süleyman Çelebi ve ekibinin açıklamasında ayrıca gerçekten demokratik, hızla kalkınan, gelirini adaletli Tabii bir de ifade ve basın özgürlüğü konusu var.
CHP’ye akıllar verildi; neo-liberal politikaları terk biçimde paylaşan ve fırsat eşitliğine dayalı bir düzene “Sosyal demokrat” olduğu rivayet edilen CHP, son
etmesi, etkin tarımsal desteği ve sosyal devlet ilkesini sahip bir ülke durumuna getirmek, hukuk devletini, aylarda ceza yasasındaki ünlü 301. maddenin
kararlılıkla savunması istendi. Yani bir bakıma sosyal devleti ve katılımcı demokrasiyi yalnızca sözde değiştirilmesine karşı kararlı bir mücadele
seçimde “çatı” vazifesi görecek CHP’ye bir seçim ve değil, inançla ve kararlılıkla savunan, evrensel sol sergilemektedir. Bu maddenin değişmesini veya
iktidar programı önerilmiş oldu. değerlere sahip çıkan bir sosyal demokrat kaldırılmasını önerenleri faşist partilerden hiç de farklı
Kuşkusuz ki programa ilişkin bu öneri ve talepler bütünleşmeyle mümkündür.” olmayan gerici-milliyetçi bir söylem kullanarak
bir ciddiyet ve samimiyet taşımamaktadır. Bunlar daha Düzen siyasetindeki mevcut anlayış ve suçlamaktadır.
ziyade görüntüyü kurtarma, emekçilere sempatik alışkanlıklara belli eleştirilerin getirildiği,
görünme amaçlıdır. Tıpkı son günlerde Baykal’ın “yenilenme”, “dönüşüm”, “ katılımcı demokrasi” ve Oyun bitti, herkes kendi bayrağı altına!
arkasında dolanan SHP’liler gibi, 10 Aralık “evrensel sol değerler” gibi lafların bolca edildiği bu
yöneticilerinin de asıl derdi, seslerini CHP’ye açıklamanın üzerinden henüz beş ay geçti. Bu lafları Bugün ortaya çıkan tablo, taşların yerine oturması,
duyurmak ve milletvekili aday listelerine eden Süleyman Çelebi ve ekibi şimdi generaller adına safların netleşmesi, herkesin yerli yerini bulması
girebilmektir. 10 Aralık Hareketi’nin gerçek misyonu siyaset yapan, darbe girişimlerine alkış tutan, tablosudur. Çok fazla inandırıcı olamasa da bugüne
siyaset alanında sermayeye hizmet vermek, özgürlüklere düşman olduğunu saklama gereği kadar “solculuk” oynayan, AB ülkelerinde görüp
sermayenin sol koltuk değneği olarak görev yapmak duymayan, şovenizmin bayraktarlığını elinde imrendikleri türden bir düzen solculuğu yapmaya
olduğuna göre bunda, şaşılacak bir şey de yoktur. bulunduran, artık en sıradan insanların dahi “bunlar heveslenen 10 Aralık Hareketi mensupları için de aynı
Fakat bu, Süleyman Çelebi ve arkadaşlarının solcudur” diyemediği CHP ve DSP gibi iki partinin şey geçerlidir.
dünkü söylemleri ile bugünkü icraatları arasındaki seçim işbirliğine şapka çıkartıyor. Seçimlerde CHP 10 Aralık Hareketi kendi seçimini yapmıştır. Onun
tutarsızlığı mazur göstermiyor. Sözünü ettiğimiz bu çatısı altında kendine yer bulabilmek için bin bir yeri hak ve ve özgürlükler mücadelesi verenlerin
tutarsızlığın, daha doğrusu ikiyüzlülüğün ne olduğunu methiye diziyor. Kısacası yüzsüzlüğün bu kadarına da değil, generaller adına siyaset yapanların, hak ve
anlayabilmek için öncelikle 11 Ocak’ta yayınladıkları pes dedirtiyor. özgürlüklere düşman olanların yanıdır. Onun yeri Kürt
“Solda yenilenme ve bütünleşme çağrısı” başlıklı Açıklamada bazı göstermelik taleplere de yer halkının düşmanlarının, işçi ve emekçilere saldırı
açıklamaya bir göz atmamız gerekiyor. Açıklamanın verilmiş olduğunu daha önce vurgulamıştık. Talepler programlarını kararlılıkla uygulamaya yeminli
önemli bulduğumuz iki ayrı paragrafında şunlar konusunun bir başka boyutu da bu istemlerin kimden olanların yanıdır.
söyleniyor; beklendiği. Yakından bakıldığında Süleyman Çelebi “10 Aralık Hareketi” artık “27 Nisan Hareketi”nin
“10 Aralık Hareketi olarak bir yıldır sosyal ve ekibinin “güçbirliği”nden “beklentileri” ölüden bir parçası olarak sermayeye hizmete taliptir. Bu görev
demokrat, demokratik sol, özgürlükçü sosyalist parti, gözyaşı beklemek gibi bir şey. talebinin sermaye tarafından dikkate alınıp
grup ve kişilerin Türkiye siyasetine en etkin katkıyı “Kurulan güçbirliğinin sosyal demokrat / alınmayacağını ise ilerleyen günler gösterecektir.
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Düzen solunun yeni arayışı... Kızıl Bayrak  9

CHP-DSP ittifakı üzerine


Siyaset mühendisliğine soyunan sermaye Burjuvazinin ve partilerinin temel hedeflerinden çalıştıkları işyerlerinde ya da yaşadıkları yerlerde
iktidarının uşakları DYP ve ANAP’ın birleşerek, biri tüm toplumu en azından apolitikleştirmek, olmayan, emeğin korunması için kılını kıpırdatmayan
Demokrat Parti’yi kurmasını sağladılar. Gözü, kulağı toplumsal duyarsızlığın zeminini güçlendirmektir. DSP ve CHP gibi partilerden uzaklaşmaktadır.
ve dili sermaye için çalışan, sömürü düzeninin devam Fakat bunun işçi ve emekçileri yönetmekte büyük Kimi aydınların sandığının aksine CHP ve DSP,
etmesini varlık nedeni sayan sermayenin siyaset sorunlara yol açacağını da en iyi burjuvazi bilir. İşçi ve dincilikle karşıtlık içinde de değildir. Tersine, gerek
erbaplarının başını, sermaye basınının satılık emekçilerin sorunlarının çözümü için harekete hükümet oldukları dönemlerde, gerekse de muhalefet
kalemşörleri çekiyor. Daha birkaç ay öncesine kadar, geçmesi, düzeni aşan devrimci politik mücadeleden olarak, sermayenin çıkarları için dini, emeğin
aralarında Derya Sazak’ın da bulunduğu, çeşitli yana saf tutması sermayenin ve faşist devletinin en toplumsal mücadelesine karşı kullanmasını
vesilelerle CHP’nin sol olup olmadığının tartışılır büyük korkusudur. Sermaye iktidarının işçi ve onaylamışlardır. DSP ve CHP’nin büyük lider olarak
olduğunu yazanlar bile, CHP-DSP arasındaki ittifak emekçilerin düzen dışına çıkmasını engellemek için, andığı Bülent Ecevit, Fethullah Gülen hayranıydı.
görüşmelerinin üzerine “solda birlik” yaftası asarak onları düzen içinde tutacak kanallara ihtiyacı vardır. O Ecevit’in ölümü sonrasında, duyduğu büyük üzüntüyü
büyük bir heyecanla karşıladılar. siyasal kanallar da, kaçınılmaz olarak “sağ”, “sol” gibi dile getirenlerin başında Fethullah Gülen geliyordu.
Nasıl “solda birlik” diyeceğiz şimdi buna? sıfatlar taşıyacaktır. Burjuvazi, DSP, CHP gibi Kurulan DSP-CHP ittifakı gerici bir ittifaktır.
CHP’nin ve DSP’nin merkezi kadrolarında sol partilerin birleşmesini sağlayarak, “sol”da ısrar eden Öyle ki, onların baktıkları yerden SHP bile “aşırı sol”
duyunun zerresi var mı? CHP ve DSP’nin merkez işçi ve emekçilere aldatıcı bir alternatif sunmak olarak gözükmektedir. DSP ve CHP geçen yerel
yöneticileri “sol”un, emeğin korunması mücadelesinin istemektedir. seçimlerde DEHAP’la işbirliği yaptığı için SHP’den
yeminli düşmanları değil mi? Bugün ilerici, demokrat birçok aydın, “şeriata” özeleştiri yapmasını istemektedirler. 10 Aralık
AKP’nin sürdürdüğü İMF programlarını ilk karşı olmak ve AKP’yi alt etmek adına, CHP’yi tek Hareketi’ne, sosyal reformizmin politik platformundan
uygulamaya başlayan DSP’nin en büyük ortağı olduğu kurtuluş yolu, ‘sol’ çatısını ise altında birleşilecek yer beslenen siyasal partilere de kapılarını sıkı sıkı
hükümet değil mi? Başta Hikmet Sami Türk olmak olarak görmekte ve göstermek istemektedir. Kimileri kapamışlardır.
üzere, DSP’nin bakanları, MHP ve ANAP’lı bunu “ne yapalım elimizde daha iyisi yok” diyerek CHP-DSP ve aynı çizgideki başka güçlerin birliği
ortaklarıyla tam bir uyum içinde 19-22 Aralık cezaevi yapmaktadır. Bu çağrıyı yapanlar, işçi ve emekçilerin “sol” diye tanımlamak, sol kavramını lekelemektir. Bu
katliamı için düğmeye basmadılar mı? 122 sermayeden bağımsız mücadelesine zarar vermekte, birliği “solda birlik” olarak adlandıran DSP ve CHP,
devrimcinin yaşamını yitirmesine yol açmadılar mı? sermayenin dümenine su taşımaktadırlar. devrim ve sosyalizm mücadelesinin katıksız
Yıllardır mecliste olan CHP milletvekilleri, işçi ve Solla hiçbir ilgisi olmayan, sömürü düzeninin düşmanıdırlar. Sermayenin dümenine su taşıyan bu ve
emekçilerin hiçbir sorununu meclis gündemine efendilerinin hizmetkârı düzen partileri işçi ve emekçi benzeri ittifakların içyüzünü sergilemek sınıf
taşıdılar mı? Laikliği temel politika haline getirip, kitleler tarafından dışlanmıştır. Zira işçi ve emekçiler devrimcilerinin öncelikli görevidir.
Genelkurmay’ın meclisteki sözcülüğünü yapmanın ve
postal yalayıcılığının dışında ne yaptılar?
DSP-CHP ittifakını “solda birlik” diye
adlandırmak, en hafif deyimle emeğin korunması Alınteri’ne tutuklama terörü...
mücadelesi ile bütünleşmiş sol kavramını lekelemektir.
Irkçı faşist politikalarda, katliamcılıkta “sağcı” diye “Saldırıları boşa çıkaracağız!”
bilinen partileri geride bırakan bu partiler, MHP ile
yarışan bir düşünsel yaklaşımın temsilcileridir.
21 Mayıs sabahı saat
“Solda birlik” konusunda anlaşmaya varan
06.00 civarında
partilerinden birinin DSP olduğunu biliyoruz. DSP,
Ankara’da Terörle
AKP hükümetinden önceki sermaye hükümetinde yer
Mücadele Şubesi
aldı. Faşist MHP ile ortaklığı bile, hizmetinde olduğu
tarafından bir Alınteri
sermaye iktidarının çıkarları için kolayca içine
muhabiri ve 11 Alınteri
sindirebildi. Ulucanlar katliamı, 19 Aralık cezaevi
okuru gözaltına alındı.1
operasyonu ve ölüm oruçları süreci boyunca
Mayıs eyleminde yasa
sergilediği tutum ortada.
dışı slogan attıkları ve
Solda birliğin diğer aktörü ise CHP’dir. CHP,
örgüt propagandası
AB’den Kürt sorununa kadar tüm konularda faşist
yaptıkları gerekçesiyle
MHP’ye taş çıkaran bir politik tutumun temsilciliğini
gözaltına alınanlardan 6
yapıyor. CHP bünyesine almak için, faşist söylemin en
kişi tutuklanarak
rafine örneklerinden Genç Parti’yle görüşmeler
cezaevine götürüldü.
yapmaktan kaçınmayacak kadar sağcılaşmıştır. Sosyal
Mahkeme saat 17:00
sorunları demagojik bir tarzda da olsa özenle gündeme
gibi başlarken mahkeme
getirmemektedir.
boyunca ve mahkeme
CHP’nin tek derdi AKP’nin yerine hükümet
bitiminde
olmaktır! Emperyalizme, işbirlikçilerine sınırsız noktasındasınız! Açlık, yoksulluk, yozluk, işsizlik
gözaltındakiler çıkartılana kadar yaklaşık 40 kişi
hizmet etmektir. ancak bu kadar unutturulabilinir! Kitleler çıkar
Adliye önünde bekledi. Serbest bırakılanlar
2004 yerel seçimlerinde YTP’nin kurucularından kavganıza ancak bu kadar altlık yapılabilir! Ve
mahkemeden çıkarken ve tutuklananlar
İsmail Cem, partinin çizgisini tanımlamakta zorlanmış, parlemanterizm hayalleri ancak bu kadar
hapishaneye götürülürken hep bir ağızdan “İçerde,
“galiba demokratik soldayız” demişti. Kemal Derviş yayılabilir!
dışarıda hücreleri parçala!”, “Baskılar bizi
ise “Liberal sosyal demokrat” diye yanıtlamıştı. Açlık, işsizlik, kölece çalıştırma, yozluk, yoksulluk,
yıldıramaz!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”,
Hatırlanacağı gibi daha sonra ikisi de CHP’ye transfer özgürlüksüzlük yokmuş gibi yapmıyor; bunların
“Devrimci tutsaklar onurumuzdur!” sloganları
oldular. Bu transferin temel nedeni Baykal’ın yaratıcılarını düşman belliyoruz. Kürt halkı
atıldı.
CHP’sinin sermayenin ihtiyacı olan, düzen solunun yokmuş gibi yapmıyor; ‘Ne mutlu Türküm diyene’
Alınteri gazetesi, gözaltı saldırısı ile ilgili
temsilcisi olmasıydı. demiyoruz... Darbe çığırtkanlığı katarına
olarak İstanbul İHD’ Şubesi’nde 21 Mayıs günü
DSP’ye gelince, meclise taşıdığı milletvekillerinin binmiyor; şovenizmin karşısına devrimci 1
bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada,
bir kısmının MHP’ye geçtiği bir partiden söz ediyoruz. Mayıs’la, birlik - dayanışma - mücadele ruhuyla
saldırıların boşa çıkarılacağını ifade edildi.
İktidar için “hoşgörülü laiklik” deyip Fethullah dikiliyoruz… Hayallerinizin doruk noktasındasınız
Gözaltı terörü 22 Mayıs günü Taksim Tramvay
Gülen’e göz kırpan, 28 Şubat askeri faşist ve size daha fazla ışık yok!”
durağında yapılan basın açıklamasıyla da protesto
müdahalesini destekleyen, sonrasında 60 milletvekili Alınteri ve Devrimci Proleter Gençlik adına
edildi. Açıklamada şunlar söylendi:
ile azınlık hükümeti kurmayı içine sindiren, faşist yapılan açıklamaya BDSP, ESP ve TUYAB da
“Hayallerinde bir Ankara var! Hayallerinde
MHP’yle “uyumlu” ortaklık yapabilen, koalisyon destek verdi.
14 Nisan Tandoğan Meydanı’nın Ankara’sını ebedi
hükümeti boyunca her konuda tam bir anlayış birliği Kızıl Bayrak/ İstanbul
kılmak var... Bugün hayallerinizin doruk
içinde hareket edebilen bir partiden söz ediyoruz.
10  Kızıl Bayrak Düzen solu... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

“Sol” görünümlü faşist parti DSP


22 Temmuz seçimleri yaklaşırken kitlelere umut olacak “sol”u
yaratma uğraşı da hız kazandı. DSP seçim sloganı olarak “Solda yürek
var, sol umut” derken, CHP “Yürek solda atar” sloganını kullanıyor.
Sadece slogan bazında değil ortaya konulan söylemlerde “sol”
argümanların seçim sürecinde bolca kullanılacağını göstermektedir.
Düne kadar ordunun peşinden gitmeyi marifet sayan, işçi ve emekçilerin
sorunlarına kulaklarını tıkayan, en gerici yasaları savunan, İMF’nin
direktiflerine ses çıkarmayan düzen partileri nasıl birden bire işçi ve
emekçi dostu olabilirler, İMF karşıtı bir karaktere bürünebilirler? Ya da
Rahşan Ecevit’in “sol”un iktidara gelmesi ile “ülkemiz Avrupa
Birliği’nin ve Amerika‘nın dayatmalarından kurtulur ve nüfusumuzun
yarısına yakınını oluşturan işçilerimiz, çiftçilerimiz ve köylülerimiz rahat
nefes alabilirler” söylemini neden kullanmaktadır?
2001 krizi sonucu kitlelerin tamamen terkettiği DSP, bir süredir
kitlelerle yeniden bağ kurmak için uğraş vermektedir. Bunun için geçen
dönemde bir dizi kurultay örgütledi. Bunların başında Esnaf Kurultayı,
işçi ve memur sendikalarının katıldığı 25 Şubat’ta gerçekleştirilen
Zenginlikte Sosyal Adalet için Emek Kurultayı gelmektedir. Bu
Anadolu Yakası: Seçim seferberliğine hazırız! kurultayların ve DSP’de son dönemdir yeniden hatırlanan “sol”
argümanların neden ortaya döküldüğünü anlamak için dört-beş yıl
Anadolu Yakası’ndan sınıf devrimcileri olarak yürüteceğimiz seçim kampanyasına öncesine dönmek yeterli olacaktır.
düzenlediğimiz bir dizi iç toplantı ile hazırlanıyoruz. Bölge güçlerimizin katılımı ile
gerçekleşen “Seçimler ve devrimci tutum” seminerinin ardından ilk olarak genel bir toplantı 2001 krizi ve Kemal Derviş’in
düzenledik. Bu toplantıda seçim platformumuz tartışıldı ve geçmiş dönem deneyimleri Türkiye’ye getirilmesi
ışığında politik platformumuzu en etkin nasıl ete-kemiğe büründürebiliriz sorusuna yanıtlar
arandı. Her alanda seçim komisyonlarının oluşturulmasının karar altına alındığı toplantıda “İMF’ye teslim edilen ekonomik programa karşı milli bir program
ayrıca etkin bir kitle çalışmasının araçları ve propaganda faaliyetimizin sorunları üzerinde izlenmeli. Kimlik tartışmalarının önüne geçilmeli. AB ve ABD’nin
duruldu. Temel yönelim ve araçlarının belirlendikten sonra kampanya programının ‘dayatmaları’ geri çevrilmeli. Türkiye AB ve ABD’nin pazarı olmaktan
ayrıntılarının şekilendirilmesi alanlara bırakıldı. kurtarılmalı. Yabancılara toprak satışları durdurulmalı”!
Bu toplantının ardından oluşturulan Maltepe, Kartal, Pendik ve Tuzla seçim komisyonlar Bu cümleler 2001 kriziyle birlikte Dünya Bankası’ndan gönderilen
bu hafta sonu ayrı ayrı bir araya gelerek seçim kampanyasının ayrıntılarını ve kullanılacak Kemal Derviş’e ülke ekonomisini teslim eden DSP’ye ait. Kemal
araçları belirlediler. Derviş’in uyguladığı ekonomik program (Güçlü Ekonomiye Geçiş
Artık ana hatları ortaya çıkmış planlamalarımızın ışığında söyleyebiliriz ki, tüm bölgeyi Programı) İMF ve Dünya Bankası’nın direktifleriyle uygulanmıştır. Bu
kapsayan ama belirlenmiş alanlarda yoğunlaşan, geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında çok süreçte binlerce işçi işten atılmış, çalışmaya devam eden işçi ve
daha fazla gücün öznesi olduğu etkin bir kitle faaliyeti yürüteceğiz. Çevremizdeki hemen emekçilerin gelirleri düşmüş, yoksullaşma hız kazanmış, binlerce küçük
hemen herkesi değişik örgütlenmeler etrafında tanımlı hale getirecek olan çalışma tarzımız esnaf iflas etmiştir. Yine aynı dönemde tarımda peşin ödeme sistemine
aynı zamanda birçok aracı içe içe kullanacak. geçilmiş, destek alımları ortadan kalkmış ve küçük köylünün tasfiye
Seçim çalışmamız yalnız yaygın bir propaganda faaliyeti olarak değil aynı zamanda süreci hızlandırılmıştır.
örgütlenme ve eylem seferberliği olarak kendini hissettirecek. Çalışmada ev ve kahve Mezarda emeklilik yasası yine DSP’nin iktidarı döneminde
toplantılari ile açık hava etkinliklerine ağırlık verilecek. 15-16 Haziran Direnişi, 2 Temmuz yasalaştırılmıştır. Bundandır ki DSP’nin dillendirdiği İMF karşıtı milli
gibi gündemler etkin olarak işlenecek. Materyalerin kullanımında görsellik öne çıkarken, 4 program, işçi-çiftçi-köylü argümanları işsizlik-yoksulluk sarmalı
ayrı alanda açılacak olan seçim bürolarımız hem faaliyetimizin organize edildiği içindeki kitleleri manipüle etme isteği dışında bir şey ifade
karargahlar hem de kitlelere çok yönlü bir etkinlik programı ile seslenecek aydınlatma etmemektedir.
merkezleri olacaklar.
Şimdi önümüzde belirlenen işlerin büyük bir kararlılık ve enerjik bir çabayla hayata
geçirilmesi görevi duruyor. Anti emperyalizm mi, düşmanlığın beslediği anti AB ve
Anadolu Yakası’ndan sınıf devrimcileri ABD’cilik mi?

DSP, kullandığı anti İMF’ci söylemleri milliyetçilikle harmanlamayı


Esenyurt’ta seçim semineri da unutmamaktadır. Türkiye’de milliyetçi söylemin kullandığı birkaç
argüman vardır: Kıbrıs’ın bağımsızlığı, Kürtlerin inkarı, Ermeni katliamı
Semaye düzeninin kendi iç çatışmalarının ürünü olarak erken seçim kararının ve dönem dönem parlatılan misyonerlik faaliyetleri. DSP’ye
alınmasıyla birlikte bizler de kendi cephemizden işçi sınıfının devrimci programıyla baktığımızda tüm bu argümanların kendilerine rahatından yer
emekçilerin karşısına çıkarak, devrimci bir temelde seçimlere müdahale etmek için bulduğunu, dahası partinin temel politik platformunu oluşturduğunu
hazırlıklara başlattık. söyleyebiliriz.
İlk olarak güçlerimize yönelik seçim gündemli toplantılar gerçekleştirdik. Bu Yukarda sıralanan kangrenleşmiş sorunlar Türkiye’de varolan anti
toplantılarda seçim çalışmamızı nasıl bir politik-örgütsel perspektifle örgütleyeceğimizi, AB ve anti ABD’ci dalganın güçlenmesini de beraberinde getirmektedir
hangi araç ve yöntemleri kullanacağımızı, hangi alanlara ve hedeflere yöneleceğimizi (80 yıldır sorunların kaynağını dışarda arama alışkanlığının uzantısı
tartışarak belirledik. Tüm güçlerimizin seçim çalışmasına etkin ve enerjik bir şekilde olarak). Sanılıyor ki AB ve ABD’nin verdiği destek olmasa Türkiye
katılmalarını sağlayacak somut bir planlama yaptık. güllük-gülistanlık olacak, ülkede tek bir Kürt bile kalmayacak, Ermeni
Bu çerçevede “Seçimler ve devrimci tutum” başlığıyla bir seminer gerçekleştirdik. katliamı yerini “arkadan hançerlenen millet” aldatmacasına bırakacak!
Seminer üç başlık altında işlendi. Genel olarak seçimlerin sermaye düzeni için ne ifade Böylelerinin Avrupa Birliği ve ABD karşıtlığı anti kapitalist nitelikte
ettiği, burjuva partilerinini seçimlere nasıl baktığı, reformist-liberal sol güçlerin seçimler olmaktan uzaktır. AB-ABD karşıtlıkları aslolarak gerici-şoven bir
konusundaki tutumu ve son olarak işçi sınıfının temsilcilerinin seçimlere ve parlementoya milliyetçiliğin ürünüdür. Kuzey Irak’taki gelişmelere paralel olarak
bakışı ve seçimlere devrimci müdahalenin sorunları ele alındı. Tüm bu tartışmalar güncel ve büyüyen Kürt düşmanlığının bir ürünüdür. Bunların AB ve ABD’ye
tarihsel örneklerle birlikte ayrıntılı ve somut olarak açıklandı. yönelik öze ilişkin bir eleştirileri bulunmamaktadır. Bu nedenle DSP’nin
Yapılan sunumun ardında seçimlerde Kürt hareketinin ve reformistlerin tutumu ve bu toplumdaki anti emperyalist tepki ve duyarlılığ gerici şoven kanallara
tutuma bağlı olarak sınıf devrimcilerinin reformist-libarel hareketlere karşı alması gereken akıtma isteği olarak değil, zaten kendisinin de bir parçası ve yaratıcısı
tutum ortaya kondu. Verimli ve canlı tartışmaların yapıldığı toplantılarla seçim çalışmamızı olduğu gerici şoven dalganın DSP’de bir bütün olarak ifade edilmesi,
bölgemizde başlatmış olduk. MHP ve benzeri partilere bunun öncülüğünün bırakılmaması olarak
Esenyurt/ BDSP anlaşılmalıdır.
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Seçim üzerine... Kızıl Bayrak  11

Ah şu liberaller
Haluk Gerger
Haluk Gerger, daha önce kizilbayrak.net‘de de getirmeyeceğinin kavratılması ve onda buna ilişkin savunmuşlardır, ama buna rağmen, burjuvaziyi çarlığa
yayınlanan yazıları hakkında köxüz sitesine gelen oluşturulan yanılsamaların kırılması bakımından seçim karşı desteklemekte hiç bir zaman kusur etmemişlerdir
liberal tepkilere yanıt olarak aynı siteye gönderdiği süreçleri kullanılabilir araçtır. Süreçe aktif katılım (örneğin iki dereceli seçimlerde ya da seçimlerin ikinci
yazıyı bize de iletmiş bulunuyor. Seçimlerle birlikte sonunda ‘ortak adaylar’la seçime katılmak, döneminde olduğu gibi) ve hiç bir zaman, burjuva
solda parlamenter hayallerin yeniden depreştiği ve parlamentoda yer almak gibi tali konularda yeniden devrimci küçük köylüye karşı, sosyalistlik iddia eden
hayati önemdeki ilkesel ayrım çizgilerinin kendilerine kararlar alınabilir elbette. Önemli olan, ‘sosyalist küçük-burjuva demokratlar olarak suçladıkları
devrimci diyenler tarafından bile liberal bir gevşeklik sol’un sistem dışı ilkelerini bütün açıklığıyla ‘üçüncü ‘devrimcl-sosyalistlere’ karşı, en sert ideolojik ve siyasî
ve umursamazlık içinde tümden bir yana bırakıldığı bir yol’ bileşenlerine ve topluma güçlü bir sesle mücadeleyi durdurmamışlardır. 1907’de bolşevikler,
dönemde, liberal solla araya çizilmesi gereken ilkesel sunabilmesidir.” Bütün bunlar Köxüz’deki “Üçüncü kısa bir süre için, ‘sosyalist-devrimciler’ ile Duma
ayrımın anlamına ve önemine net vurgular yapan bu Yol” başlıklı yazımda var. seçimlerinde belirli bir siyasî blok teşkil etmişlerdir.
yazıyı okurlarımızın ilgisine özellikle sunuyoruz... Köxüz’deki iki yazımda da, asıl oy potansiyelini 1903’ten 1912’ye kadar menşeviklerle bazan yıllarca
Kızıl Bayrak oluşturan Kürtler’in savunulması sözkonusu. Yazdığım süren yoldaşlık ettik ve aynı sosyal demokrat parti
şu: “’Ortak adaylar’ın saptanmasında da, liberal içinde kaldık, ama onlarla, proletarya üzerinde burjuva
Genel olarak liberallerin, özel olarak da sol sol’un seçkinci-hegemonik, hatta kapkaçcı, tekelci bir etkisinin ajanları olarak ve oportünist olarak ideolojik
versiyonunun toplumsal etkisi kendini bütün ağırlığıyla tavır içinde olacakları açık. Bu bakımdan, ‘devrimci ve siyasî alanda mücadele etmekten bir an bile geri
hissettiriyor. Benim Köxüz’de yayımlanan iki eleştirel sol’a, Kürt oy potansiyelini korumak (kendine çekmek durmadık. Savaş sırasında ‘kautskyciler’le, sol
yazıma tepkiler hemen gelmeye başlamış. Avrupa’dan anlamında değil) görevi de düşmektedir.” Ne demek menşeviklerle (Martov) ve ‘devrimci-sosyalistler’le
telefon eden bir arkadaşım, “liberallere ilişkin bu? Dörtbir yandan hain tuzaklarla kuşatılan Kürt (Çernov, Natanson) bir çeşit uzlaşma yaptık;
görüşlerini, onları seçim ortaklığından dışlamak Hareketi’nin karşısında liberaller hegemonik bir Zimmerwald ve Kiental kongrelerine onlar birlikte
isteğine bağlıyorlar ve bil ki sana kızan çok” diye etkinlik kazanamasın diye, ve Kürtlerle bir dayanışma katıldık, onlarla ortak bildiriler yayınladık; ama
uyardı beni. eylemi olarak, Sosyalist Sol’un “bağımsız ortak ‘kautskicilere’, Martov ve Çernov’a karşı ideolojik ve
Oysa, yazdıklarım yanlış anlamaya müsait değil. adaylar” projesinde karşı ağırlığını koymasını istedim. siyasî mücadelemizi durdurmadık, onu gevşetmedik
Görüşlerimi ancak bilinçli olarak çarpıtmak mümkün Bu arada, bunun yoksul Kürt yığınlarının pek çok (...)“
olabilir. Ben, sol liberallerin bağımsız “ortak aday” milli-sınıfsal ihtiyaç ve çıkarlarına hizmete de yardım Demek ki, eleştiri ile belli alanlarda, belirli bir
projesinde ikinci asli unsur olduklarını yazdım. Hatta edeceğini düşündüğümü belirttim. tarihsel momentte birlikte çalışmak birbirleriyle
onları, ana unsur olan “Kürt Halk Hareketi” yanında İşbirliği ya da seçim ittifakı yaparken, elbette, sol çelişmek zorunda değil.
bir tür “demokrasi cephesi” olarak” tanımladım. Sonra liberallere ilişkin eleştirel tavrımı da netlikle ve Bakın, “... gençliklerinde Marksist ya da yarı-
da, bu üç öğenin, yani Kürt Halk Hareketi (esas olarak dürüstçe ortaya koydum. Marksist olup da, yaşlanınca ‘akıllılaşıp’ liberal
DTP) ile sol liberallerin oluşturduğu “Demokratik Kimileri öfkeden kudursa da, bir komünist olarak cahillere dönüşen” Rus liberalleriyle eski Avrupa
Cephe”nin ve mümkün olursa da, sosyalist solun kendi ben elbette Lenin’e başvuracağım. O’nun bu konudaki liberallerinin “sosyal demokrasi”ye (komünizme)
aralarında inşa edecekleri “işçi-emekçi platformu”nun görüşlerini, uzağa gitmeye gerek yok, hemen bu sitede bakışlarındaki farklılığı Lenin şöyle anlatıyor, Za
ortak “devrimci-demokratik cephe” Demir Küçükaydın’ın “Seçimler ve Sosyalistler” Pravda’nın Ekim 20-26 1913 tarihli nüshasında:
oluşturabileceklerini yazdım. başlıklı yazısında bulmak mümkün: “Çarlığın “[Avrupalı liberaller] Sosyal Demokrasi’nin oluşmasını
Bunu yazarken de, seçimlerin ve parlamentoya iktidardan düşmesine kadar, Rusya’nın devrimci önlemeye çalıştılar ve onun var olma hakkına karşı
seçilmenin sosyalist sol bakımından ne anlam ifade sosyal-demokratları çok defa liberallerin yardımlarına çıktılar; [Rus liberallerse] kendilerini bu gerçeğe
ettiğini şöyle anlatmaya çalıştım: “Bu çerçeve içinde başvurmuşlardır, yani bunlarla bazı pratik uzlaşmalar uydurmak zorunda kaldılar... Bunun içindir ki, bizim
sormamız gereken temel bir soruysa, şu olmalı: yapmışlardır. 1901-1902’de Bolşevizm’in liberallerimizin sosyal demokrasiye karşı mücadelesi,
‘Sosyalist sol’ seçimlere nasıl bakmalı? Ben, bugünün doğmasından az önce, Iskra’nın eski redaksiyonu sosyal demokrat saflar arasında oportünizmin
koşullarında, Kürt halkıyla stratejik güçbirliğinin (Plehanov, Akselrod, Zasuliç, Martov, Potressov ve geliştirilmesi yönünde olmaktadır.
oluşması ve toplumla kesilmiş diyalog kanallarının ben, bu redaksiyona dahildik) burjuva liberalizminin Sosyal Demokrasinin yükselmesi ve büyümesini
açılması bakımından seçimlere katılıma olumlu siyasî lideri Struve ile, - çok uzun süreli olmamakla durdurmaya gücü yetmeyen bizim liberal
bakılabileceğine inanıyorum. Genel olarak burjuva birlikte - belirli bir ittifak kurmuştuk. Ama bu, burjuva burjuvazimiz, onun liberal yönde gelişmesi için elinden
demokrasisinin, özel olarak da onun Türk militarist liberalizmine karşı ve onun işçi hareketi içinde geleni yapıyor. Liberaller haklı olarak bunu
versiyonunun bütün bildik sınırları ve kısıtlamaları etkisinin en küçük belirtilerine karşı, en amansız (oportünizm ve likidasyon), proletarya üzerindeki
içinde, parlamentoya girmeyi öncelikler listesine bile ideolojik mücadeleyi sürdürmemize engel olmuyordu. etkilerini elde tutmanın ve işçi sınıfını liberal
almayan bir anlayışla süreç içinde yer alınabileceğini Bolşevikler, her zaman bu siyaseti gütmüşlerdir. burjuvaziye bağımlı halde tutabilmenin tek yolu olarak
düşünmek gerek. En geniş haliyle bile burjuva 1905’ten beri, işçi sınıfı ile köylülüğün liberal görüyorlar...
demokrasisinin İşçi Sınıfı’na nihai kurtuluşu asla burjuvaziye ve çarlığa karşı ittifakını, sistemli olarak Liberaller, eski Partiye karşı ve ‘parlamento dışı
işçi çoğunluğu’na karşı aydınlardan, parlamenterlerden
ve legalistlerden oluşan bir engel dikmekten daha iyi
Ümraniye’de seçim çalışması... ne isteyebilirlerdi ki...” (Collected Works, C:19,
Moskova, 1977, s.451-453)
Seçimlere devrimci amaç ve ilkeler yürüteceğimiz çalışmalar temel yönleriyle ele Açık değil mi: Önleyemezsen, kontrol etmeye çalış,
doğrultusunda müdahale etmek için yürüteceğimiz alındı. ehlileştir, sisteme entegre et, böl ve eski kuşaklar
kampanyanın ilk adımlarını attık. Seçim bürolarının hızla tutulması ve çalışmaya yerine yeni liberaller devşir...
Seçim çalışmamıza ilk olarak “Seçimler ve dahil edeceğimiz çevre-çeper güçlerinin bir araya Benim sol liberallere karşı asıl eleştirim bu noktada
devrimci tutum” semineri ile başladık. Seminerde, getirilmesi ise öncelikli görevler olarak belirlendi. yatıyor. Lenin’in sözlerinden “işçi/proletarya, sosyal
ülkede erken genel seçimi doğuran siyasal Bunu oluşturulacak komisyonların ilk adımlarının demokrasi” sözcüklerini çıkarın ve “Kürtler”i, Kürtlere
gelişmeler, ordu-laiklik çatışması ve ardından atılması izledi. ilişkin öteki ilgili/anlamlı sözcükleri yerleştirin, benim
seçimlere neden ve hangi amaçlar için katıldığımız Seçim döneminde eğitimin tartışılmaz ne demek istediğimi daha kolay anlayacaksınız...
tartışıldı.Ayrıca burjuva partilere, reformist sol öneminden yola çıkarak bölge güçlerinin Ne var ki, küfür korosuna anlaşılan sadece bizim
partilere yönelik yaklaşımlarımız ne olmalıdır hazırlığına dayanacak bir şekilde eğitim liberallerimiz değil, “ehlileştirilmiş/liberalleştirilmiş”
sorusuna yanıtlar arandı. Son olarak kendi seçim programları hazırlandı. Kürtler de, ultra Marksistler de katılıyorlar.
platformumuz ortaya konuldu. Aynı zamanda BDSP imzalı bildiriler de Benim bu polemiklerle işim yok. Seçimler sırasında
Seçimi farklı yanlarıyla ele alan ve canlı yaygın bir şekilde çalışma alanımızda emekçi üstelik Avrupa’da olacağım. Varsın, “Haluk Gerger,
tartışmalara vesile olan seminerin ardından seçim kitlelere ulaştırılmaya başladı. Genelkurmay’a yardım için tam da seçim sırasında
çalışmasının örgütlenmesiyle ilgili toplantılar Çalışmamız belirlediğimiz hat üzerinden her Avrupa’ya kaçtı” desinler. Liberalizmin doruğa çıktığı
devam etti. Bu toplantılarda geçmiş seçim geçen gün yükselen bir tempoyla devam edecek. modern zamanlarda artık herşeye alıştık...
deneyimlerinden çıkartılan sonuçlar ekseninde Ümraniye BDSP Neyse, benden bu kadar...
12  Kızıl Bayrak Kürt halkına özgürlük! Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Düzen güçlerinin Kürt halkına karşı


“kutsal ittifakı”
DTP’nin seçimlere bağımsız adaylarla gireceğini Kürtler’e yönelik tahammülsüzlüğün boyutlarını bir kez gerektirmeyecek kadar kör kör parmağım gözüne
açıklamasından sonra harekete geçen AKP, CHP ve daha gösteriyor. dercesine açık yazmış. O, açıkça, Kürtler’in meclise
DP’nin bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer Yaşananlar meclisiyle, muhalefetiyle, girmesini engellemek bir “sistem” tercihidir, “laiklik-
almasına ilişkin hazırladığı yasa teklifi Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı’yla, ordusuyla bütün düzen güçlerinin, anti laiklik” üzerinden ortalığı velveleye verenlerin ortak
tarafından onaylandı. DTP’li bağımsız adayların birleşik Kürtler’i siyaset dışına atma konusunda tam bir “birlik sorunudur demeye getiriyor. Bu, bugün sistem içi
oy pusulasında yer almasını sağlayarak, okuma-yazma ve beraberlik” içinde davrandıklarını bütün açıklığıyla bölünmenin sınırlarını da gösteriyor. Sistem güçleri,
oranı düşük olan Kürt illerinde oy kaybı yaşamasını bir kez daha göstermektedir. Düne kadar birbirlerine Kürt halkı, işçi ve emekçiler söz konusu olduğunda,
hedefleyen yasa, yayımlanmak üzere Başbakanlığa demediklerini bırakmayanlar, yüzde 10’luk seçim tercihini “laik-anti laik” demeden birbirinden yana
gönderildi. Böylece “Bu düzenleme hukuka aykırıdır, barajını koruma ve bağımsız adayları zorlayacak seçim koymaktadır.
Cumhurbaşkanı bunu mutlaka geri çevirir” diye pusulası hilesinde hemen kenetleniverdiler. AKP’nin Zira, düzen güçleri arasındaki çelişki, özünde
düşünenlerin büyük bir yanılgı içerisinde oldukları da bir “şeriatçılığı” birden unutuluverdi! CHP, “şeriatçı AKP”, emekçi kitlelerin yaşamına hükmetmenin kimler eliyle
kez daha açığa çıkmış oldu. Öte yandan Yargıtay “demokrat” maskeli Ağar ve değişikliği onaylayan sürdürüleceğine ilişkin bir sorundur. Burada, çatışan
Cumhuriyet Başsavcılığı da, DTP’nin 120 üye ve laiklik bekçisi Cumhurbaşkanı Sezer, Yargıtay ve düzen güçleri arasında temel sorunlarda tam bir anlayış
yöneticisinin parti üyeliğini düşürdü. Yüksek Seçim nihayet TSK hep birlikte “rejim”i korumak için ve amaç birliği vardır. Kuşku yok ki, bugün bölünmüş
Kurulu (YSK) Başkanı Muammer Aydın ise, milletvekili Kürtler’e karşı kutsal ittifakta yerlerini alıverdiler. olmaları ve kitleleri yedeklemek için “laik-anti laik”
adaylığına engel teşkil eden suçların yasada belirtildiğini “Laiklik elden gidiyor” cephesinin önde gelen kutuplaşmasından fayda ummaları, işçi sınıfı, emekçiler
kaydederek, milletvekili aday listeleri YSK’ya kalemşörlerindan Emin Çölaşan’ın şu sözleri herşeyi ve Kürt halkı karşısında aynı safta durmadıkları
iletildikten sonra listeleri inceleyeceklerini söyledi. tüm açıklığıyla ifade ediyor: “DTP’yi Meclis’te anlamına gelmiyor. Bugün her iki düzen kampının da,
Ayrıca basına yansıyan bilgilere göre, Şırnak ve istemeyen sistem de, elbette önlemini alıyor! Şimdi sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma
Hakkâri’ye 2006 yılından bu yana sevkedilen binlerce Diyarbakır bağımsız adaylarının isimleri çok sayıda özgürlüğü, açık-gizli tüm faşist-militarist
asker, 22 Temmuz seçimlerinde oy kullanmak için parti ve öteki bağımsız adayların arasında kaynayıp örgütlenmelerin dağıtılması, tüm çalışanlar için grevli,
seçmen listelerine kayıt yaptırdı. Yasal olarak oy gidecek. (...) Nice DTP’li seçmen, büyük olasılıkla oy toplusözleşmeli sendika hakkı, emperyalistlerle tüm
kullanma hakları bulunmayan erlerin bir kısmı subay vereceği adayı onlarca isim arasında bulamayacak. (...) anlaşmaların iptal edilmesi, herkese iş, tüm çalışanlara
olarak gösterildi ve muhtarlara ikametgâh işlemlerini Sayı kabarınca, okur yazar olmayan seçmen damgayı işgüvencesi, parasız eğitim ve sağlık hakkı, toplumsal
yapmaları için baskı yapıldı. Bugün Şırnak ve nereye vuracağını şaşıracak. Anayasa değişikliği bu hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği, din ve
Hakkâri’nin yüzde 30’u asker nüfusundan oluşuyor. yüzden yapıldı!” devlet işlerinin tam olarak ayrılması, diyanetin
Dışarıdan gelen askerlere seçimlerde oy kullandırtmak, “Sistem”in içinden biri olarak Çölaşan, yorum dağıtılması, devletin dinsel kurumlara her türlü
yardımına, mezhepsel ayrıcalıklara ve baskılara son
verilmesi, her türlü ulusal baskı, eşitsizlik ayrıcalığın

Gözaltında Kayıplarla Mücadele Haftası eylemlerinden...


ortadan kaldırılması, Kürt ulusuna kendi kaderini tayin
hakkı, tüm dillerin tam hak eşitliği vb. istemlerine
yaklaşımı açısından öze ilişkin bir fark bulunmuyor.
İstanbul: “Kaybedenler devlet güvencesinde olan yüzlerce insan benzer Bugün her iki kamp da, Kürt halkına yönelik geleneksel
imha, inkar ve asimilasyon politikalarının sürmesinden,
kaybedecek!” yöntemlerle kaybedildi. Devletin kaybedilenlerin
akıbetleri ve sorumluların bulunması
emperyalistlerle bağımlılık ilişkilerinin
17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplarla Mücadele derinleşmesinden, işçi ve emekçilerin demokratik,
konusundaki akıl almaz suskunluğu devam ediyor.
Haftası etkinlikleri kapsamında 19 Mayıs günü iktisadi, sosyal haklarını gaspetmekten yana. Bu
Kayıp aileleri ve insan hakları örgütlerinin tüm
Galatasaray Postanesi önünde sembolik bir konularda tam bir anlayış birliği içindeler.
taleplerine rağmen, aradan geçen 27 yıl boyunca
oturma eylemi gerçekleştirildi. Son günlerde Uğur Kaymaz ve babası Ahmet
hukuk devleti olmanın ve ilgili BM Kaymaz’ın katillerinin aklanmaları, Şemdinli davası
Yaklaşık 50 kayıp yakınının katıldığı eylemde sözleşmelerinin devletlere yüklediği tüm
gözaltında kaybedilen kişilere ait fotoğraflar sanıklarının “iyi çocuklar” olarak tescil edilmeye
sorumlulukları yok sayanlara ve bizim ‘onları’ çalışılması, DTP’ye yönelik artarak devam eden
taşındı. Eylem ilk olarak devletin kaybetme unutmamızı bekleyenlere bir kez daha saldırılar, Ankara’nın göbeğinde patlayan bombalar,
saldırılar ve bunlara karşı yürütülen mücadelenin sesleniyoruz. Onları unutmayacağız”. süren provokasyon ve operasyonlar zor ve çetin bir
anlatılmasıyla başladı. Kayıpların peşinin Daha sonra kayıpları temsilen yere üzerlerine evreye girildiğini işaretliyor. DTP’ye yönelik saldırılar
bırakılmayacağı vurgulandı. Konuşmanın karanfil konulmuş ayakkabılar bırakıldı, 5 çok açık olarak Kürtler’in iradesinin meclise
ardından oturma eylemine geçildi. Oturma eylemi dakikalık oturma eylemi yapıldı. Eylemde yansımaması için yapılıyor. Bu gelişmeler, önümüzdeki
sırasında başta Hasan Ocak’ın annesi olmak “Failler bulunsun hesap sorulsun!”, “İnsanlık sürecin ve 12 Eylül anayasası ve 27 Nisan muhtırasının
üzere birçok kayıp yakını devletin katliamcı onuru işkenceyi yenecek!”, “Susma, sustukça sıra gölgesindeki 2007 seçimlerinin nasıl seyredeceği
yüzünü teşhir eden çeşitli konuşmalar yaptılar. sana gelecek!” sloganları atıldı. konusunda da bir fikir vermektedir.
Eylem boyunca “Anaların öfkesi katilleri Kızıl Bayrak/İzmir Muhtırayla yeniden bir “balans ayarı”ndan geçirilen
boğacak!”, “Kaybedenler kaybedecek!”, “Katiller meclisin kapıları “‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ anlayışına
bulunsun hesap sorulsun!” sloganları atıldı.
Yaklaşık 15 dakika süren oturma eyleminin EKD: “Kayıplar bulunsun, karşı çıkan herkese” kapalı. Fakat postal yalayıcı Deniz
Baykal’a, “bin operasyoncu” Mehmet Ağar’a, “F tipçi”
ardından tutsak yakınları Hasan Ocak’ın hesap sorulsun!” Cemil Çiçek’e, işkenceci katil İbrahim Dedeoğlu’na,
mezarına gerçekleştirilecek olan ziyarete Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) Gözaltında Susurlukçu Sedat Bucak’a, Susurlukçu kontra Abdullah
katılmak için yola çıktılar. Kayıplarla Mücadele Haftası etkinlikleri Çatlı’nın kardeşi olan Zeki Çatlı’ya açık. Böylelerinden
Kızıl Bayrak/İstanbul kapsamında Taksim Tünel’den Galatasaray’a oluşan bir meclisin işçi sınıfı, emekçi kitlelere ve Kürt
yürüyerek, kayıpların akıbetlerinin açıklanmasını halkına en ufak bir hayrının dokunmayacağı da bir o
İzmir: “Failler bulunsun!” ve sorumluların yargılanmasını istedi. Eylemde
kadar açık olmalı.
Öte yandan, son yaptıklarıyla Kürtler’e karşı “kutsal
Uluslararası Kayıplar Haftası nedeniyle İzmir “Bin operasyon açıklansın, suçlular
ittifak”a giren bütün düzen güçleri, “Kürt sorunu vardır”
İHD tarafından 17 Mayıs günü bir eylem yargılansın!/EKD” pankartı açıldı
diyen Erdoğanlar, “düz ovada siyaset”ten söz eden
gerçekleştirildi. Konak eski Sümerbank alanında EKD adına yapılan açıklamada sonra kayıp Ağarlar, “hukukçu” Sezerler, “laiklik bekçisi” generaller,
gerçekleştirilen eylemde “Failler bulunsun, yakını Hanife Yıldız konuştu. 12 yıldır başsavcılar emekçi kitlelerin bu düzen ve devletini
cezalandırılsın!” pankartı ile devlet tarafından Galatasaray’da kayıpların bulunması için oturma tanıması için öğretici pratik dersler sunmaktadır. Hele de
kaybedilenlerin isimlerinin yazılı olduğu bir eylemi yaptıklarını ancak adli mercilere pelteleşmiş liberal ve reformist politik çevrelerin düzen
pankart açıldı. İHD İzmir Şube Başkanı yaptıkları başvurulardan sonuç alamadıklarını güçleri konusunda kabaran umut ve beklentileri, onlara
tarafından yapılan açıklamada şunlar söylendi: söyledi. biçtikleri olmadık misyonlar düşünülürse, bu dersler hiç
“ 27 yıl boyunca Türkiye’de yaşam hakları Kızıl Bayrak/İstanbul de küçümsenemez.
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 “İyi çocuklar” işbaşında! Kızıl Bayrak  13

Büyükanıt emretti, Yargıtay uyguladı!


Şemdinli’nin “iyi çocukları” yeniden
yargılanacak!
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Şemdinli’de Umut suçlarla aynı suçu işledikleri şeklindeki nitelendirme,
Kitabevi’nin bombalanmasıyla ilgili davada, sanık hayal gücünün de çok ötesinde tamamen
astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz hakkında Van varsayımlara dayalı, hukuki değerden yoksun
3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen hapis düşünceye dayanmaktadır” deniliyor
cezası kararını “eksik soruşturma” gerekçesiyle, usul Hukuk fakültelerinde Yargıtay kararları
yönünden bozdu. incelemelerinde sınav sorusu olabilecek bu gerekçe
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkları Haziran üzerine kabaca düşünüldüğünde, ilk akla takılan
2006’da, “çete kurmak, insan öldürmek, insan kavram “hukuki değer” kavramı olmaktadır. Hukuki
öldürmeye teşebbüs ve yaralama” suçlarından 39 yıl değerlerin arasında askerlerin dokunulmazlığı gibi bir
5 ay 10’ar gün hapse mahkûm etmişti. Şimdi dava ilke mi söz konusudur? Yahut devlet kökenli terörün
tekrar Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecek. görmezden gelinme şartı söz konusu hukuki
Ve söz konusu mahkeme ya kararında diretecek ya da değerlerin temelini mi oluşturur? Hukuki değer ne
Yargıtay’ın direktifleri (!) doğrultusunda yeniden menem bir şeydir ki, kanun önünde eşitlik ilkesini
yargılamayı seçecektir. Van’da görev yapan hiçe sayarak insanları asker ve terörist olarak ikiye
hâkimlerin -ilk aldıkları karardan sonra hala varsa- bölüp, hayata geçirdikleri eylemleri bu toplumsal
mesleki gelecekleri alacakları karara sıkı sıkıya bağlı çocukturlar” açıklaması, Şemdinli’de yaşananların statülere göre yorumlar?
olduğuna göre, muhtemelen birkaç ay sonra yeni bir olay örgüsünün özetlenmesiyle üzerinden atlanmasını Sonra “varsayım” deniliyor! Sanıklar olay
Şemdinli davası görülecek ve yine muhtemelen sağlayamadı. Çünkü devlet çekmecesinden tam da, mahalinde yakalanmıştı. Sanıkların aracından planlar,
Büyükanıt’ın “iyi çocukları” beraat edip “PKK şuraya bomba koydu, burayı havaya uçurdu” krokiler, suçun işlendiğini gösteren bilumum delil
Genelkurmay’dan aldıkları pırpırlarla mutlu bir açıklamalarını basına dağıtmak için çıkartmak toplanmıştı. Sanıkları yakalamaya çalışanların
yaşam sürecektir. üzereydi ki, bir anda suçüstü yakalandı. Bombada üzerilerine araçlar sürülmüş, ateş edilmişti. Biz
E-muhtıra öncesi Büyükanıt, 14 Nisan mitinginin parmak izi, olay yerinde çekilmiş görüntüler ve düşüncenin yargılandığı, “gözünün üzerinde kaşın
rengini, hatta pankartların şiarını belli eden, dahası ülkenin dört bir yanından korkunç bir öfke ve var” denilerek insanların ömür boyu hapse mahkûm
önümüzdeki süreçte bu ülkede Genelkurmay tepki vardı... Sonuçta bu seferlik o önden hazırlanmış olduğu bir hukuk düzeninde yaşıyoruz. Bu düzenin
tarafından yaşatılacakların ipuçlarını veren bir bildik konuşmalar rafa kaldırılmak zorunda kalındı. mahkemelerinde varsayımlar hep güçlü delil
konuşma yapmıştı. İçerik itibariyle muhtıraya gebe Yakın dönemde ordunun hizaya çekmeye muamelesi görmüştür. Ama gerçeğin halk eliyle
olan bu konuşmanın içinde birkaç cümleyle Şemdinli çalıştığı Erdoğan, o dönemde “Sonu nereye ulaşırsa teslim edildiği yargının karşısına hiç de varsayımlar
davası da anılmış ve Büyükanıt öz çocukları olarak ulaşsın gereği yapılacak” demiş, Şemdinli’de ne değil, çırılçıplak gerçekler çıkmıştır bu kez. Devlet
görüp bağrına bastığı sanıklar hakkında verilen kararı yaşandığı apaçık ortada olmasına ve konunun üzerini terörürü gerçeği çıkmıştır! Devlet terörünün
“dünyada örneği olmayan bir hukuk cinayeti” olarak kapatmaya çalışmasına rağmen ordunun hizaya köklerinin derinliği çıkmıştır! Ve Yargıtay; bu gerçeği
nitelendirmişti. (Hukuk fakültelerinin ilk yıllarında çekme operasyonuyla karşılaşmıştı. alıp varsayıma indirgemiş, adeta bir kâğıt parçası gibi
öğrencilere, süren davalarla ilgili konuşmanın dava Yakın tarihimize Susurluk’tan sonra devletin paramparça etmiştir. Bizlere ise alt metinde başka bir
sürecini etkileme ihtimalinden dolayı yasak olduğu çeteleşen yüzünün en tartışmasız örneği olan gerçeği ifade etmiştir! Bildiğimiz bir gerçeği; “bu
anlatılır. Ama “üzerinize üst düzey bir üniforma Şemdinli olayı daha sonra da iddianamesinden ülkede yargı bağımsız değildir!”
geçirdiğinizde bu ülkede her konu hakkında ahkam duruşmalarına kadar sürekli gündemde kaldı.
kesebilirsiniz” diye bir not eklenmez!) İşte Dava süreci tartışmalarla başladı. Örneğin Yargı kimi yargılar, kimi yargılamaz?
Büyükanıt’ın bu konuşmasından kısa bir süre sonra MHP’nin Yargıtay’ın mahkumiyet kararını bozmasını
Yargıtay’ın önüne gelen dosya gerçekten de tarihe İslami gericiliğe ve PKK’ye indirilmiş bir şamar Sadece son iki ayı düşünelim. Uğur Kaymaz
yazılacak bir gerekçe ile bozuldu. Hukukun olarak nitelediği açıklamada, Şemdinli davası ile davasının polis sanıkları beraat etti. Şemdinli
üstünlüğünün, hukuk devleti ilkesinin, yargının ilgili hazırlanan iddianamenin “mesleki geçmişi davasında verilen mahkumiyet kararı bozuldu.
bağımsızlığı söyleminin burjuvazi açısından şaibeli bir savcı tarafından hazırlandığı” Yargıtay’ın Şemdinli ile ilgili bozma kararından üç
dönemsel ihtiyaçları çerçevesinde yorumlanıp vurgulanmaktadır. Bu tartışmalar Şemdinli davasının gün sonra, 24 Eylül 1996’da Diyarbakır E Tipi
uygulandığını -daha anlaşılır bir ifade ile palavra görülmeye başladığı ilk günlerden bu yana Cezaevi’nde 30’a yakın tutuklu ve hükümlünün
olduğunu- gözler önüne serdi. sürmektedir. gardiyan, jandarma ve polis tarafından cop, kalas,
Yargıtay’ın sanıkların mahkumiyetine ilişkin Sonuçta dava sonuçlanmış ve asker kökenli iki beyzbol sopası, demir, çivili sopa kullanılarak
kararı bozma gerekçesine geçmeden öne Büyükanıt’a sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Doğal vahşice dövülmesi ve 10 tutuklunun ölmesi ile ilgili
göre hukuk katlini ifade eden kararın alınmasına olarak temyize gidilmiş ve dosya Yargıtay’a davada verilen mahkumiyet kararı bozuldu. Bu üç
vesile olan Şemdinli’yi kısaca hatırlamakta fayda var. gelmiştir. Genelkurmay’ın 12 Nisan’daki dava ile ilgili alınan kararları yan yana
konuşmasında kullandığı ifadelerle zaten Yargıtay koyduğumuzda, kaba ve çıplak bir sonuçla karşı
“İyi çocuklar” babalarının izniyle kararının ne olacağını o günden tahmin etmeyi karşıya kalıyoruz: Devlet terörünün yasalarda hiçbir
bombayla oynuyor! sağlamaktadır. Sonuçta 2 sanığı değil devleti cezası yok ve yargı devletin uyguladığı terörü temize
mahkum eden bir karar bozulmuş, yasama, yürütme çıkardığı bir aklama kurumundan başka bir şey değil.
Şemdinli’de Umut Kitapevi’nde bir bomba ve yargı organlarıyla orduya bağlı olan sermaye Bu coğrafyada suç olan ne, suç olmayan ne?
patlıyor, bombayı kitapevine koyanlar arka kapıdan devleti mekanizmaları da rahat bir nefes almıştır! Kürt olmak suç bir kere. Kürtler’e uygulanan terörün
kaçarlarken halk tarafından yakalanıyor ve ardından Türk Ceza Kanunu’nda işi ne? Yoksul olmak ama
bombayı koyanların astsubay olduğu ortaya çıkıyor. Yargıtay’dan kanun önünde eşitlik yoksullukla barışık yaşamamak suç! Kendini
Şemdinli’de yaşananların en kısa özeti budur düşünmek dururken toplumun bütününü düşünmek
konusuna çarpıcı bir yaklaşım:
herhalde. sonra… Hatta yalnızca düşünmek de suç. Ekmek
“Teröristle askeri aynı yasalarla mı çalmak suç, banka hortumlamak değil ama. Kitapevi
Büyükanıt’a göre aslında ortada cezalandırılacak
herhangi bir şey yoktur. “İki genç asker, askeriyede yargılayacağız?” açmak, kitap okumak suç, kitapevi bombalayanlar
öyle dolaşırken ellerine geçen bombalarla oyun elbette suçsuz. Adaletin temeli mülkdür sonuçta.
oynarken bir hata yapmışlardır”, o kadar! Ancak Yargıtay, sanıklara dönük suçlamaların maddi ve Mülkün kadar suçsuzsun kanunlar huzurunda ve
olayın yaşandığı dönemde Büyükanıt’ın tam da bu manevi unsurları itibariyla oluştuğuna ilişkin delil giysilerindeki yama kadar suçlu! Karşınızdaki hakim,
anlama gelen “bombayı koyanları tanırım, iyi olmaması nedeniyle şu gerekçeyle kararı bozmuş savcı cübbesi giymiş adamlar, asker üniformalarını
oldu: “Asker olan sanıkların, terör örgütünün işlediği evde bırakmışlar!
İşçi ve emekçi hareketinden...
14  Kızıl Bayrak İşçi ve emekçi eylemlerinden... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Yasan’da direniş Danone işçilerinin mücadelesi


devam ediyor! İzelman işçileri devam ediyor
Sendikalaşma çalışmalarının ardından işten
7-8 Mayıs günlerinde işten atılan
çıkartılan Danone işçileri sendika hakları için
Yasan işçilerinin sendikal
direnmeye devam ediyorlar. Bir imza kampanyası
örgütlülüklerine sahip çıkmak için
başlatan işçiler Taksim, Maltepe, Bakırköy ve
başlattıkları direniş devam ediyor.
Paşabahçe’de açtıkları imza standlarıyla
Patrona karşı yürütülen bu mücadele
mücadelelerine destek istiyorlar.
aynı zamanda satılmış temsilci ve
Tek Gıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Hasan
ihanetçi şubenin de gerçek kimliğini
Başkaya, işe iade davasını kazandıklarını, ancak
gözler önüne seriyor.
uluslararası bir şirket olan Danone’nin bu kararı yok
İşten çıkartılan 7 işçi saydığını söyledi. Mücadelelerine devam edeceklerini
örgütlülüklerine sahip çıkma bilinci ile vurgulayan Başkaya, üç gün sürecek imza
direnişlerini sürdürüyorlar. Atılan kampanyasının ardından eylemlerine devam
işçiler vardiya giriş çıkışlarında edeceklerini vurguladı.
patronun tüm engelleme çabalarına Sonraki sürece ilişkin bir eylem takvimi
rağmen servisleri alkış ve sloganlarla hazırlanamamış olmasına rağmen, muhtemelen
karşılıyorlar. Danone ürünlerine karşı bir boykot örgütleyeceklerini
işçileri, G-U işçileri, Anadolu Yakası BDSP
Bu süre zarfında sendikanın Şube Genel Kurulu belirtti.
çalışanları, OSİM-DER, Çağrı Gazetesi, Yurtsever
için 18 Mayıs tarihinde delege seçimleri yapıldı. Cephe ile EMEP il ve ilçe başkanları ziyaret ettiler.
Dışarıda direnen işçilerin örgütlülüğe kazandırdığı Ziyaretleri oldukça önemli gördüklerini ve kendilerini İzmir’de Danone işçisine destek
güven bu seçimlerde içeriye de yansıdı. Bugüne kadar yalnız hissetmediklerini ifade eden işçiler “Bizler Gönen ve Lüleburgaz’da kurulu olan Danone
delege seçimi yapılmayan, temsilcinin işçileri sürekli gerekirse burada yatıp kalkacağız ve bu örgütlülüğün fabrikalarında işçiler Tek Gıda-İş’e üye oldukları için
tehdit ettiği Yasan’da işçiler bu seçimlerde temsilciyi dağıtılmasına izin vermeyeceğiz” diyerek işten atılmışlardı. Bunun üzerine Tek Gıda-İş
delege seçmeyerek tepkilerini göstermiş oldular. kararlılıklarını gösteriyorlar. sendikası eylemlilik kararı aldı. 21 Mayıs Pazartesi
Direnişteki işçileri son bir hafta içerisinde MAG Kızıl Bayrak/Ümraniye günü saat 10:00’da Konak YKM önünde açıklama
yapıldı. Açıklamada Karşıyaka Çarşı girişinde ve
Konak YKM önünde imza standlarının açıldığı
3. Sınıf Çalışmaları Sempozyumu... duyuruldu. 21-23 Mayıs tarihleri arasında açık kalacak
olan imza masalarıyla Danone işçilerinin uğradığı
Türkiye Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin ikiyüzlülük” başlığı altında Taner Akpınar sunumlar haksızlıklar işçi ve emekçilere anlatılmaya çalışılacak.
(TÜSAM) düzenlediği “Türkiye işçi sınıfı ve emek yaptılar. 2. oturumda “İş hukuku” tehlikede mi? Kızıl Bayrak/İzmir
hareketi küreselleşiyor mu?” başlıklı sempozyum, başlığıyla sunumunu gerçekleştiren Yüksel Akkaya,

İzelman’da grev kararı asıldı


19-20 Mayıs tarihlerinde, İTÜ Maçka Kampüsü işçiyi korumak için oluşturulmuş olan iş hukukunun
Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirildi. Açılış iş ve işyerini koruyan bir niteliğe büründüğünü
konuşmasını Yüksel Akkaya’nın yaptığı belirterek iş hukukunun ortadan kalktığını DİSK’e bağlı Genel-İş 1 ve 3 No’lu şubelerinde
sempozyumda ilk oturumun konusu “Küreselleşme vurguladı. İşçilerin disiplinden daha çok denetim örgütlü olan İzelman işçileri ile Büyükşehir Belediyesi
ve göç olgusu” idi. Göçmen işçiler ve kaçak işgücü altına alındığını sözlerine ekleyen Akkaya, bu arasında 14 Aralık’tan bu yana süren TİS
üzerine yoğunlaşan sunumlarda emeğin küreselleşip gelişmelerle birlikte iş hukukunun tehlikeden öte görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine 22 Mayıs
küreselleşmediği üzerine tartışmalar yürütüldü. ortadan kalkmakta olduğunun altını çizdi. Akkaya, günü Büyükşehir Belediyesi önünde yapılan eylemle
“Emek hareketinin uluslararası dayanışması” burjuvazinin iş hukukunu ortadan kaldırırken grev kararı Belediye binasına asıldı.
konulu ikinci oturumda ise milliyetçilik, sürekli olarak “kriz var!” söylemini kullandığını Eyleme yaklaşık 750 işçi katıldı. Açıklamada 14
enternasyonalizm ve uluslararası rekabet konuları belirterek, işçi örgütlerinin bu süreçte değişime Aralık ‘06 tarihinde başlayan TİS’lerde 51 madde
tartışıldı. Güncel alan araştırmalarından örneklerin gerekli direnişi gösteremediğini vurguladı. üzerinde anlaşma sağlandığı, kalan 16 maddede ise
verildiği sempozyumun 3. oturumunda ise, sendika- Sempozyumun son oturumunun başlığı, “İşçi arabulucu süreciyle birlikte uyuşmazlık tutanağı
işçi ilişkisi ve sağlık emekçilerinin karşılaştığı hareketinden güncel deneyimler” idi. Bu oturumda tutulduğu ifade edildi, grev ilan kararı alındığı
sorunlar üzerinde duruldu. “Sendikalı olmak isteyen 8. ayında hala devam eden Novamed işçi vurgulandı. AKP hükümetinin anti demokratik
işçilerin sendikacılara güvenmediği” tespitinin direnişinin örgütlenme süreci, grevin aşamaları ve uygulamalarının emekçilerin kazanılmış haklarını
yapıldığı oturumda, sendikal hareketin içinde bugünkü durumu hakkında bilgi verildi. Direnişte yokettiği dile getirildi.
bulunduğu bunalımdan çıkabilmenin tek yolunun kadın işçilerin oynadığı role vurgu yapılarak bu Eylemde “4/B’ye hayır! Sözleşmeli olmak
örgütlenmenin yaygınlaştırılması ve tabana grevin esasında bir “kadın işçi grevi” olduğu istemiyoruz!” ve “Yoksulluğa, adaletsizliğe hayır!”
yayılmasıyla mümkün olabileceği sonucuna varıldı. sonucuna varıldı. Sempozyumun 3. oturumunun pankartları açılırken, “İş, ekmek yoksa barış da yok!”,
Sempozyumun ikinci ve son günü 3 oturumla son sunum başlığı son on yıldır Türkiye’de de “Direne direne kazanacağız!”, “Yaşasın örgütlü
devam etti. İlk otururumun başlığı “Göç, yaygınlaşmaya başlayan çağrı merkezlerindeki mücadelemiz!” sloganları atıldı.
vatandaşlık, sınıf ve toplumsal cinsiyet” idi. Bu çalışma koşullarına ve bu alandaki örgütlenme Açıklamada İzelman işçilerinin sakal bırakma
bölümde, “Enformalden formale: Kadın emeği çabalarına değinildi. eylemine başladıkları duyuruldu. Eyleme katılmış olan
küreselleşiyor mu?” (Başak Ergüder), “Avrupa’da Çağrı merkezlerinde 30 bin civarında çalışan taşeron şirketi işçilerine hitaben ise bundan sonra
göçmen kadın emeği ve sosyal refah devleti” olduğu, genellikle banka, sigorta, sendikalı olmaları için DİSK ve Genel-İş’in ellerinden
(Saniye Dedeoğlu), “Ev hizmetlerinin telekomünikasyon sektörlerinde istihdam edildikleri geleni yapacağı ifade edildi.
küreselleşmesi: Türkiye’de ev hizmetlerinde çalışan ve çalışanların genellikle üniversite mezunu ve Kızıl Bayrak/İzmir
göçmen kadınlar” (Çağla Ünlütürk) sırasıyla kadın olduğu belirtildi. Bu alanda çalışanların iş
sunumlar gerçekleştirdiler.
2. oturumun başlığı ise “Uluslararası
tanımının belirsizliğinden kaynaklı sendikal
örgütlenmenin mümkün olmadığı ve çalışanların
“Kreşi kapatanlar hesap
düzenlemeler ve politikalar” idi. Bu bölümde; “gerçeğe çağrı mekezi” adı altında bir örgütlenme verecek!”
“AB’nin ortak bir emek göçü politikası olabilir çalışması başlattıkları söylendi. Sempozyum, 19 KESK’e bağlı Haber-Sen 9 No’lu Şube üyeleri 23
mi?” başlığı altında İbrahim Soysüren, “İş hukuku Mayıs günü yaşamını yitiren Petrol-İş Eğitim Mayıs günü Sirkeci Büyük Postanesi önünde PTT
tehlikede mi?” başlığıyla Yüksel Akkaya, “Küresel Uzmanı Süleyman Üstün’ün cenaze törenine çalışanlarının çocukları için kullanılan kreşin
sermaye ve sosyal denetim” başlığınyla Sinem Uz, yapılan çağrıyla sona erdi. kapatılmasını protesto ettiler. Postane binasının
“Düzensiz göçleri önlemeye yönelik politikalarda Kızıl Bayrak/İstanbul önünde kreşi simgeleyen bir çadır kurdular. Taşıdıkları
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 İşçi ve emekçi eylemlerinden... Kızıl Bayrak  15

Danone işçileri
dövizlerle kapatma kararını protesto ettiler.
Çocukların da katıldığı eylemde basın açıklamasını
Haber-Sen 9 No’lu Şube Başkanı Erdoğan Ülüş
yaptı.Ülüş, PTT Genel Müdürlüğü’nün 2006 yılında
200 trilyon lira kâr etmesine rağmen çalışanların özlük
haklarından kısıtlamalar yapıldığını söyledi. 500’ü
kadın toplam 2623 çalışanın olduğu Başmüdürlük’te
kreşin kapatılarak çalışanların çocuklarının sokakların
insafına terkedildiğini belirtti. Kapatılma kararıyla “iş
sağlığı ve güvenliği” yasasının 100 ile 150 kadın
çalıştırılan işyerlerinde işyerine en az 250 metre
uzaklıkta kreş açılması hükmünün ihlal edildiğini
söyledi. Coşkulu geçen eylemde “Kreş haktır
kapatılamaz!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Gün
gelecek devran dönecek kreşi kapatanlar hesap
verecek!” sloganları coşkulu şekilde atıldı.
Açıklamada; “Sağlık‘sız’ ve ‘a’sosyal işler
müdürlüğü kreşi kapattı!”, “Kreş var da biz mi
gitmedik?” dövizleri taşındı. Açıklamanın ardından
kreşin kapatılma kararı çalışanların çocukları çadıra
sokularak protesto edildi.
Kızıl Bayrak/İstanbul

Esen Plastik direnişiyle TAT Konserve’de TİS imzalandı YTL aralığındaki ücretler de 3.00 YTL/saate
dayanışmaya! Tek Gıda-İş ile TAT Konserve Sanayii AŞ arasında
yükseltildi. İşçi ücretlerine seyyanen 0.35 YTL zam
yapıldı. Zamlarla ortalama %13 civarında ücret artışı
Çiğli Organize’de bulunan Esen Plastik yaklaşık 6 aydır süren TİS görüşmeleri 17 Mayıs günü
sağlandı.
fabrikasında örgütlendikleri için işten atılan direnişçi anlaşma ile sonuçlandı. Maret, Seksüt,
Sosyal yardım kalemlerinde de önemli artışlar
işçiler yılmıyor. Petrol-iş’te örgütlenen işçiler her gün Mustafakemalpaşa, Balıkesir, Karacabey ve Pastavilla
gerçekleştirildiğini ifade eden Kristal-İş, izin ve
vardiya değişim saatlerinde eylem yapmaya devam işyerlerini kapsayan TİS’lerde ilk altı ay için %5 ve
bayram ödeneğinin 180 YTL, yakacak ödeneğinin
ediyorlar. seyyanen 28 YTL/ay zam yapıldı. Diğer altı aylarda
1.150 YTL, yemek parasının bir gün için 5 YTL’y
BDSP olarak düzenli destek ziyaretine gittiğimiz ise enflasyon oranı kadar artış uygulanacak.
çıkarıldığını dile getirdi. Bu oranların ilk yıl için kabul
direnişteki işçileri 23 Mayıs günü toplu ziyaret ettik. Sendikanın yaptığı açıklamaya göre üçlü sosyal
edildiğini, ikinci yıl artışları içinse TÜFE artış
Kortej oluşturarak gittiğimiz ziyaret yerinde Esen yardım ödemesi de 580 YTL’ye çıkarıldı. İşletme
oranının dikkate alınacağını vurguladı.
Plastik işçileri, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep TİS’leri 01 Ocak ‘07-31 Aralık ‘08 tarihleri arasında
beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, geçerli olacak.
“Esen işçisi yalnız değildir!” sloganlarıyla Haber-İş TİS’lerin
selamlandı.
Esen Plastik işçileri de vardiya değişimindeki Yapı Merkezi’nde TİS başlayacağını duyurdu
işçilere ve patronlara yönelik tepkilerini sloganlarla imzalandı Türk Telekomünikasyon AŞ Genel Müdürlüğü ile
PTT Genel Müdürlüğü ve bağlı işyerleri için TİS yetki
ifade ediyorlar. Sıklıkla şu sloganlar atılıyor: “Yaşasın
Kristal-İş ile Türkiye Toprak, Seramik, Çimento ve belgesi alan Haber-İş, 29 Mayıs günü Telekom’da, 30
işçilerin birliği!”, “Köle gibi değil sendikalı çalış!”,
Cam Sanayii İşverenleri Sendikası sürmekte olan Yapı Mayıs günü ise PTT ile TİS’lerin ilk oturumunun
“Kahrolsun işçi düşmanları!”, “ Kurtuluş yok tek
Merkezi Prefabrikasyon AŞ ve bağlı işyerlerinde toplu başlayacağını duyurdu.
başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “ Yaşasın
iş sözleşmesi 15 Mayıs 2007 günü imzalandı. TİS’lerle ilgili yapılan açıklamada şunlar söylendi:
onurlu mücadelemiz!”
Yapı Merkezi işletmesinde İstanbul Paşaköy, “Her iki Genel Müdürlüğümüzle akdedilecek Toplu İş
1 Haziran’da işten atılan işçilerin mahkemesi
Gebze ve Lüleburgaz’da kurulu bulunan Sözleşmelerimizde hedefimiz, yıllarca sendikal
görülecek. Esen Plastik işçileri onurlu
fabrikalarında 190 sendikalı işçi çalışıyor. mücadeleler verilerek elde edilen kazanılmış
mücadelelerinde oldukça kararlılar. Biz de destek
Sendika tarafından yapılan açıklamaya göre, TİS haklarımızın korunarak, günün şartlarına göre
ziyaretlerimize devam edeceğiz.
ile 1 Ocak ’07 tarihinden geçerli olmak üzere 6 aylık geliştirilmesi olacaktır. Dileğimiz Toplu İş
İzmir BDSP süre için en düşük ücret 2.90 YTL/saate, 2.90-3.00 Sözleşmelerinin masa başında bitirilmesidir...”

Yapı-Yol Sen’den iş yavaşlatma eylemi İzmir’de gişeler durdu


Yapı-Yol Sen 22 Mayıs günü Türkiye mağdur etmek istiyor. Bizi hiçbir oyun Yapı-Yol Sen 22 Mayıs’ta İzmir’de çeşitli eylemler
genelinde, tüm otoyol ve köprülerde iş bölemeyecek!” diyen Tekin, verdikleri gerçekleştirdi. İlk olarak saat 11:00’de Konak’ta bulunan
yavaşlatma eylemi gerçekleştirdi. Yapı-Yol Sen mücadelenin uzun soluklu olduğunu bildiklerini Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü önünde bir basın
üyeleri İstanbul genelinde insanca yaşanacak ve kendilerini yoracaklarını sananların açıklaması yapıldı. Açıklamada “Siyasi iktidar, çalışanları
ücret ve kurumlar arası ücret adaletsizliğinin yanıldıklarını ifade etti. Talepleri karşılanıncaya oyalamak için her türlü yola başvurdu. Şu anda TBMM
giderilmesi için yaptıkları iş yavaşlatma eylemini kadar mücadeleye devam edeceklerinin altını gündeminde olan Tapu Kanunu’nda Değişiklik
İstanbul genelinde sabah saat 09.00’da çizerek toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki yapılmasına ilişkin yasa tasarısı ile örgütlü olduğumuz
Mahmutbey gişelerinde başlattılar. Saat 11.00’de engellerin kaldırılmasını istedi. Taleplerine yanıt kurumlardan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde ve
Çamlıca gişelerinde de başlayan iş yavaşlatma verilmediği durumda eylemlerine devam İller Bankası Genel Müdürlüğü’nde çalışmakta olanlara
eylemi öğlen saat 14.30’da yapılan açıklamayla edeceklerini açıkladı. döner sermayeden pay verilmesi öngörülüyor. Karayolları
başladı. Eylemde konuşan KESK Genel Sekreteri Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Yapı
Basın açıklamasını Yapı-Yol Sen Genel Abdurrahman Daşdemir, Yapı-Yol Sen üyelerinin İşleri Genel Müdürlüğü, TAU Genel Müdürlüğü ile
Başkanı Bedri Tekin yaptı. Tekin, trafik, yol açlık ve yoksulluk sınırı altında çalıştıklarının ve Bayındırlık İskan Müdürlükleri görmezden geliniyor...”
bakım onarım hizmetleri üretmediklerini, alanlarında yaşanan büyümeden pay denildi.
Edirne’den Gaziantep’e kadar trafik alamadıklarının altını çizdi. Hükümetin kendi Eylemde “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Susma,
yoğunluğuna göre iş yavaşlatma eylemi yasalarını dahi çiğnediğini belirten Daşdemir, sustukça sıra sana gelecek!”, “AKP halka hesap
yaptıklarını söyledi. “Örgütlü olduğumuz tüm 4688 sayılı yasanın kendilerini tatmin etmediğini verecek!” sloganları atıldı. Açıklamanın ardında sendika
kurumlarda yapılan işler önemli işlerdir. Siyasi ifade etti. yöneticileri ve üyeleri otoyollarında yapılacak iş
iktidar bir kısmımızı diğerlerimize tercih Eylem saat 18.00’de Avcılar’da yavaşlatma eylemi için Pınarbaşı’ndaki otoyol gişelerine
ediyormuş gibi yaparak, aslında birlikteliğimizi gerçekleştirilen iş yavaşlatmadan sonra sona erdi. gittiler.
dağıtmak ve işkolumuzdaki tüm çalışanları Kızıl Bayrak/İstanbul Kızıl Bayrak/İzmir
16  Kızıl Bayrak  Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Rejim krizi ve gündemdek

Rejim krizi ve gündemde


Sermaye düzeninin rejim krizine koalisyona dayalı hükümetlerin yaratacağı sorunlarla aynı şey demek değildi. Tersine, rejime yığınlar
dönüşen açmazı yüzyüze kalınacaktır. Emperyalist çevreler ve nezdinde parlamenter bir görünüm kazandırması,
TÜSİAD bunu istememekte, bu nedenle de rejimin ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ yanılsamasına
yerleşik dengelerini sarsarak yarattığı ve yaratacağı bir inandırıcılık sağlaması, özellikle çok partili
İçinde bulunduğumuz yılın düzen payına zor bir
sorunlara rağmen bir dönem daha AKP’yle işleri dönemde ‘demokrasicilik’ ve ‘milli irade’ oyununa
yıl olarak yaşanacağı daha baştan belliydi ve hemen
götürmek istemektedirler. Kıbrıs, Kürt sorunu, bölge aksesuar oluşturması bakımından hakim sınıf payına
herkesin beklediği bir sonuçtu. Bu genel beklentinin
politikaları ve AB ile uyum sürecinin gerekleri hayli işlevsel de oldu. 27 Mayıs darbesi ile birlikte
gerisinde bir dizi öteki etkenin yanısıra egemen sınıf
konusunda AKP’nın daha uyumlu ve uysal bir ‘anayasal bir kurum’ olarak MGK üzerinden ordu
klikleri arasındaki dalaşmanın cumhurbaşkanlığı
hizmetkar olması, onların bu tercihini ayrıca vesayetine alınan hükümetler ve parlamento, buna
seçimi ve genel seçimlerin yakınlaşmasıyla birlikte
güçlendirmektedir. rağmen, halkın yükselen toplumsal muhalefetinin de
şiddetlenecek olması gerçeği vardı. Beklenen oldu;
Emperyalist çevrelerin ve TÜSİAD’ın bu tercihi, basıncı altında, egemen sınıflar arası çelişki ve
güdümlü ama etkili cumhuriyet mitingleriyle
düzen bekçiliğini cumhuriyetin yerleşik değerlerini çatışmaları belli ölçülerde yansıtan kurumlardı. Ordu
tırmandırılan gerilim, ordunun cumhurbaşkanlığı
korumak ve kollamak olarak topluma sunan ordunun bunun yarattığı sorunları bilindiği gibi 12 Mart ve 12
seçimine muhtıralı kaba müdahalesiyle yeni bir düzeye
siyasal yaşama müdahalesine belli sınırlar getirmekte, Eylül’le aştı.
ulaştı. Bu siyasal süreci kilitledi ve mevcut koşullarda
bu ise alışık olmadık bir biçimde bugünkü çatışmanın “12 Eylül darbesi bu açıdan bir dönüm noktası
erken bir genel seçimi durumdan çıkış için tek seçenek
parlamento zeminini güçlendirmekte, burjuva siyasal oldu. Darbenin hedeflerinden biri de düzen içi
olarak gündeme getirdi.
yaşamın iç dengeleri ve dolayısıyla yakın gelecekteki çatlakları onarmak, egemen sınıfın tüm gruplarını tek
Rejim krizine bir çıkış sağlayıp sağlamayacağı henüz
seyri bakımından gündemdeki seçimlere apayrı bir program/çizgi etrafında birleştirmekti. Darbeyi izleyen
belli olmayan erken genel seçim Mayıs başından beri
önem kazandırmaktadır. ilk ‘serbest seçim’ sayılan ‘87 seçimleri, 12 Eylül’ün
artık resmen toplumun gündeminde ve rejim
bu çerçevede amacına ulaştığının, düzen partilerinin
bünyesinde karşı karşıya gelen tüm gerici siyasal
güçler kendi yönlerinden en iyi sonucu almak için 28 Şubat başarısının yarattığı MGK-İMF çizgisinde giderek tekleştiğinin,
birbirinden ayırdedilemez hale geldiklerinin ilk
hummalı bir çalışma içinde. ABD, AB ve başta beklenmedik handikap işaretlerini verdi.
TÜSİAD olmak üzere işbirlikçi büyük burjuvazinin
“Yapısal bunalımın düzenin esneme olanaklarını
kendi hesapları çerçevesinde yeni bir seçim dönemi 18 Nisan 1999 seçimlerini konu alan Seçimler ve en aza indirmiş olması ile Kürt halkının özgürlük
için daha destek verdiği AKP, bu desteğin sağladığı Parti Taktiği başlıklı yazıda, Türkiye’de parlamento- mücadelesinin rejimin yerleşik dengelerinde yarattığı
siyasal-moral güçle rejim bekçileri tarafından son siyaset ilişkileri konusunda şu değerlendirmelere yer sarsıntı, MGK denetiminde bu aynı program etrafında
dönemlerde örgütlenen kuşatmayı yarmak için verilmişti: tekleşmeyi hızlandırdı ve kolaylaştırdı. 20 Aralık ‘95
seçimleri yeniden kazanmak, parlamentodaki mevcut “Türk parlamentosu başından itibaren güdümlü bir seçimlerine kadar bunun tek istisnası RP olarak
durumunu ve dolayısıyla tek başına hükümet olma kurum olarak doğdu ve bütün bir tarihi boyunca da görünüyordu. Tüm temel düzen politikalarına tam
konumunu korumak istiyor. Ordu tarafından böyle kaldı. Fakat güdümlü olması işlevsiz olması ile destek verdiği halde, halkın dini duygularını istismar
desteklenip yönlendirilen ve CHP’den MHP’ye ve
yeni DP’ye uzanan parçalı gerici-faşist cephe ise, en
fazlasından AKP’nin tek başına hükümet olmasını
engelleyebilecek bir sonucu elde etmek için uğraşıyor.
(Bunu zora sokabilecek en önemli handikap, Kürt
hareketinin parlamentoda temsilini engellemek için
Düzen içi iktidar ça
tam bir “milli mutabakat” halinde korunan yüzde on Türkiye’nin kapitalist düzeni siyasal planda da uzun
etkeni olmayı sürdürmektedir. Fakat paradoksal bir
barajından başka bir şey değildir.) yıllardan beridir aşılamayan, ancak dinamikleri ve
biçimde bu aynı sorun, toplumun önemli bir kesiminin
Bu tablo karşısında burjuva düzeninin açmazı dolayısıyla mahiyeti değişmiş bulunan bir kriz yaşıyor.
şovenizmle zehirlenmesini kolaylaştırarak, burjuva
şudur: AKP’nin kazanması, ABD, AB ve TÜSİAD’ın Bu halen çıkarları karşıt sınıflar arasındaki zorlu sosyal
gericiliğine ekonomik ve siyasal krizi yönetme imkanı da
hesap ve beklentilerine uygun bir biçimde, istikrarlı bir mücadelelerin ürünü bir siyasal kriz değil kuşkusuz,
vermektedir. 12 Eylül’ün düzlediği ekonomik, sosyal ve
parlamento bileşimi ve dolayısıyla içerde ve dışarda değişen dinamikler ve muhtevadan sözederken bu önemli
kültürel koşullarda serpilip palazlanan dinsel gericiliğin
emperyalizmin ve sermayenin çıkar ve ihtiyaçlarına noktayı vurgulamış oluyoruz. Alt sınıflardaki tarihsel
yanısıra, Kürt sorunu üzerinden kışkırtılan şovenizm,
uygun tüm politikaların zamanında ve eksiksiz olarak hareketlenmenin ürünü sosyal mücadelelerin siyasal krizi
bugün burjuvazinin elinde, kitleleri denetim altında
uygulanabilmesi demektir. Fakat bu başarı ve hizmetin yarattığı, beslediği ve derinleştirdiği dönemler oldu yakın
tutmanın, onları ilerici sosyal mücadeleden ve siyasal
dinci gericiliğin baş siyasal odağı olarak AKP zaman Türkiye’sinde. ‘60’lı, özellikle de ‘70’li yılların
bilinçlenmeden alıkoymanın, böylece tüm zorluklara ve
cephesinde karşılığı, devlet iktidarında daha etkin bir ikinci yarısında, Türkiye’de, yaygın sosyal mücadelelerin
açmazlara rağmen toplumu nispeten kolay
konum kazanmak, dolayısıyla sömürü ve rant devrimci bir kitle hareketi biçimini aldığı, böylece rejimi
yönetebilmenin iki etkili silahı durumundadır.
kaynaklarının kontrolünde temsil ettiği özel sermaye zora soktuğu, devlet işleyişini zaafa uğrattığı,
Dolayısıyla ilerici bir kriz dinamiği olarak Kürt
grupları lehine daha büyük avantajlar elde etmek ve hükümetleri etkisiz kıldığı, dolayısıyla burjuvaziyi belli
sorununun/hareketinin oynadığı role buradan, bu çelişik
elbette kendi dinsel gerici eğilimleri doğrultusunda sınırlar içinde yönetemez duruma düşürdüğü dönemler
etkileri üzerinden bakmak gerekmektedir.
toplum yaşamına daha çok biçim vermeye çalışmak yaşandı. O dönemler temel kriz etkeni, ilerici-devrimci
Yine de, yönetmekte gösterilen başarı ne olursa
olmaktadır ve olacaktır. Sonuçta rejim krizine dönüşen akımların içinde önemli bir yer tuttuğu sosyal
olsun, düzen için siyasal boyutu ile de kriz bugünün açık
sorun da buradan çıkmaktadır. Ordu eksenli faşist- mücadelelerdi ve gerici burjuva düzeninin kendi iç
bir olgusudur ve Kürt sorununun oluşturduğu ağırlığın
şovenist burjuva gericilik cephesinin AKP’nin çelişkileri de bunun bir yan ürünü olarak depreşiyor, krizi
ötesinde, bunu esas nedeni düzenin kendi bünyesinden
emperyalizme ve işbirlikçi sermayeye sorunsuz derinleştiren bir etkide bulunuyordu.
kaynaklanan sorunlardır. Siyasal kriz dinamikleri
hizmetiyle esasa ilişkin bir sorunu yoktur. Sorun tam Fakat 12 Eylül faşist darbesi ile toplumsal
öncelikle rejimin iç işleyişinde ve burjuvazinin farklı
da AKP’nin dinsel gericiliğin temsilcisi olarak bunun muhalefete ve devrimci harekete vurulan ağır darbeden
kesimleri arasındaki çıkar ve iktidar dalaşmalarında
karşılığını devlet iktidarında (ve dolayısıyla rant bu yana, Türkiye’deki siyasal kriz dinamikleri arasında
ifadesini bulmaktadır.
kaynaklarının denetiminde) etkinlik ve toplum bu etken, sözü edilemeyecek denli tali plana düşmüş
12 Eylül faşist darbesinin düzen siyasetine
yaşamına müdahale biçiminde devşirmesinde durumda. ‘90’lı yıllar boyunca ve halen bunun tek
müdahalesinin önemli sonuçlarından biri, bunu
çıkmaktadır. istisnası, Kürt sorunu eksenli toplumsal-siyasal
kolaylaştıran ekonomik ve sosyal faktörlerin de etkisi
Karşı cephenin AKP’nin tek başına hükümet muhalefettir. Bugün devrimci çizgiden tümüyle kopmuş,
altında, tüm düzen partilerinin aynı program ekseninde
olmasını engelleyecek muhtemel bir seçim başarısı ise düzen içi reformist bir çizgiye oturmuş bir siyasal akım
tekleşmesi ve böylece kitleler nezdinde inandırıcılıklarını
bugünkü biçimiyle rejim krizini hafifletecek, fakat bu tarafından temsil ediliyor olsa da, Kürt sorunu ve
yitirmesi oldu. Bu uzun yıllar boyunca, oy desteği zayıf
durumda da parçalı bir parlamento bileşimi ve dolayısıyla hareketi, düzen için ciddi bir siyasal kriz
partiler, parçalı bir parlamento bileşimi ve birbirini

CMYK
ki parlamento seçimleri... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007  Kızıl Bayrak  17

eki parlamento seçimleri


ile sosyal demagojiyi kullanma yeteneği, yine de bu sandığa gömünce AKP’nin üçte bir oyla üçte iki tamamlayınca, bu ihtiyatlı ve ölçülü adımlar bile
partiye ayrı bir görünüm kazandırıyor ve onu çoğunluğa dayalı parlamento üstünlüğü tablosu doğdu. zaman içinde AKP, onun şahsında dinsel gericilik
parlamentoda da aykırı bir konumda gösteriyordu. payına önemli sonuçlar ve kazanımlar anlamına
“Ordunun 28 Şubat müdahalesiyle yaptığı ABD ve TÜSİAD desteği olmayınca... geliyordu. Nitekim devlette kadrolaşmada büyük bir
operasyon bu sorunu da tümüyle değilse bile önemli mesafe katedildi. Toplum yaşamına, özellikle de
ölçüde çözdü. Kürt halkına karşı kirli yoketme savaşını AKP dönemi istikrarlı parlamento bileşimi, eğitim ve kültür yaşamına sinsi ve etkili
yönetiyor ve yürütüyor olma konumunu yıldan yıla istikrarlı hükümet ve dolayısıyla emperyalizmin ve müdahalelerde bulunuldu. Hükümet olmanın da
siyasal yaşama daha dolaysız müdahale için bir araca işbirlikçi büyük burjuvazinin çıkar ve ihtiyaçlarına gücüyle düzen medyası içinde dolaysız ve dolaylı
çeviren ordu, 28 Şubat sonrasında RP ve onun isim uygun kararların seri ve eksiksiz biçimde uygulanması biçimlerde etkin bir konum kazanıldı. Ve bütün bunlar,
değiştirmiş hali FP’yi de hizaya getirerek, böylece demekti. Bu ise uzun yıllardır arzulanan bir siyaset mevcut adımlara bir sıçrama kazandırmanın ötesinde
tabloyu tamamladı. Bu arada, dinsel gericiliğe, onun tablosu anlamına geliyordu ve bir tek 1 Mart tezkere büyük bir siyasal-moral anlamı da bulunan
temsilcisi olan partiye yönelik müdahalesini ‘laiklik’ kazası dışında emperyalizme ve işbirlikçi sermayeye cumhurbaşkanlığının ele geçirilmesiyle birleştirilmek
ve ‘çağdaş değerler’ adına yaptığı için, siyasi yaşam umulan yararları fazlasıyla sağladı. Anayasayı bile istenirken, işler sonuçta izlemekte olduğumuz rejim
üzerinde bu dolaysız ve kaba müdahalesini toplumun değiştirebilecek çok belirgin parlamento üstünlüğüne krizine vardı.
ilerici kesimleri nezdinde bile meşrulaştırmayı rağmen AKP hükümet olma gücünün kaynağının Olaylar bunun düzen bekçilerinin katlanabileceği
başardı.” (Parti Değerlendirmeleri-1, Eksen parlamentoda değil fakat ABD’de ve işbirlikçi büyük sınırlar olduğunu ortaya koymuş bulunuyor ve sürecin
Yayıncılık, s. 31-32) burjuvazide olduğunun tam olarak bilincindeydi ve bu bundan sonraki seyri henüz tüm belirsizliğini koruyor.
Ne var ki bugünkü rejim krizini de işte tam da nedenle tüm çabasını bu güçlere güven vermeye ve Zira çatışma çözülmüş değil, fakat yalnızca seçimlerin
düzen bekçilerinin bu başarılı müdahaleler silsilesi onların desteğini almaya yoğunlaştırdı. Onların her ortaya çıkaracağı yeni tabloya kadar ertelenmiş
hazırladı. AKP bazı generallerin kendi nitelemesiyle istediğini ve beklediğini eksiksiz biçimde yerine durumda.
bu 28 Şubat’ın ‘post-modern darbe’siyle elde edilen getirmek, siyaseten güçlü olmanın ve parlamentodaki Bu çatışmanın egemen sınıf siyasetinde
başarının hem meyvesi ve hem de bugün soruna üstünlüğünü kendi hesapları doğrultusunda siyasal bir parlamento zeminine ve dolayısyla gündemdeki
dönüşen handikapı oldu. 28 Şubat’ın dinsel gericiliği güce dönüştürebilmenin biricik olanaklı yoluydu. AKP seçimlere alışılmadık ölçüde bir önem ve işlev
rejim için kabul edilebilir sınırlara çekmeye yönelik bu yoldan yürüdü ve bu sayededir ki aradan geçen beş kazandırdığını söyledik. Bunun gerisinde, siyasal
terbiye operasyonu, sonuçta Erbakan liderliğindeki yıla yakın bir dönemin ardından yine bu aynı güçlerin yaşamın işleyişinde bugüne kadarki çizginin, bugün
hareketi bölünmeye götürdü ve ABD’nin özel desteği desteğini bugün hala koruyabilmektedir. için ve kuşkusuz geçici bir durum olarak, bozulmuş
ve yönlendirmesi altında AKP siyaset sahnesine Fakat bunun karşılığını da son derece ihtiyatlı ve olması gerçeği var. Bugüne kadar ordunun siyasal
çıkarıldı. Bu çıkış yığınlar nezdinde 2001 krizinin ölçülü adımlarla da olsa parça parça aldı. Sözkonusu yaşama dolaylı ya da dolaysız tüm önemli
yarattığı büyük sosyal yıkımın sorumluları olarak olan beş yılı bulan bir hükümet icraatı süresi olunca ve müdahalelerinin gerisinde her zaman Amerikan
görülen ya da önceki süreçler içinde zaten yıpranmış bunu yerel yönetimlerdeki belirgin üstünlük de emperyalizmi ve işbirlikçi büyük burjuvazinin tam
bulunan CHP dışındaki tüm öteki düzen partilerini desteği, dahası dolaysız teşviki ve yönlendirmesi vardı.
12 Mart’tan 12 Eylül’e ve 28 Şubat’a kadar bu hep
böyleydi. Bugünkü özel konjonktürde ise Amerikan

atışmasında zorlu yıl emperyalizmi ve TÜSİAD bu desteği vermiyorlar, zira


bu dönem ihtiyaç duyduğu bazı adımların atılmasında
istikrarlı ve uyumlu bir hükümet istiyor ve bunu da
mevcut koşullarda AKP şahsında buluyorlar. Mevcut
oluşturuyordu. Geride kalan dört yıl içinde buna ilişkin
izleyen koalisyon hükümetleri şeklinde bir siyaset
bir dizi siyasal dalgalanma yaşandı. Fakat içerden siyasal tablo içinde, emek düşmanı politikaların
tablosu çıkardı ortaya. Düzen temsilcileri, özellikle de
işbirlikçi burjuvazinin ve dışardan Amerikan eksiksiz uygulanmasının ötesinde, (ki bu konuda tüm
sermaye kuruluşları, aynı yıllar boyunca burjuva
emperyalizminin dengeleyici müdahaleleri ile; bu arada öteki partiler AKP kadar hizmete hazır ve gönüllü
siyasetinin bir türlü aşamadığı bu krizden “siyasal
AKP’nin, büyük burjuvaziye ve emperyalizme güven durumdalar), Kıbrıs sorununun çözümü, Kürt
istikrarsızlık” söylemiyle yakınıp durdular. Yakındıkları
vermek kaygısı ve geleceğe yönelik hesapları sorununun ve dolayısıyla Güney Kürdistan sorununun
sorun, ihtiyaç duydukları politikaları seri ve eksiksiz
çerçevesinde ifade uygunsa soluğunu tutması sayesinde, Amerikancı çizgide belli bir çözüme bağlanması,
biçimde uygulayacak uyumlu ve güçlü hükümetlerin
bunun rejimin işleyişini tıkayacak boyutlara dönüşmesi ABD’nin Ortadoğu politikalarına tam uyum, AB
mevcut parlamenter işleyiş içerisinde bir türlü
bugüne kadar engellendi. sürecine uyumun gerektirdiği tavizlerin verilmesi vb.
çıkamamasıydı.
Fakat bugüne kadar iyi kötü kontrol edilebilen bu konularda AKP’yi tüm öteki partilere göre daha
3 Kasım 2002 seçimlerinin ortaya çıkardığı yeni
ilişkiler, bu hassas dengeler siyaseti, gelinen yerde ve uyumlu, uysal ve hizmete hazır görüyorlar.
parlamento bileşimi ve tek parti hükümeti bunun nihayet
özellikle de girmiş bulunduğumuz yıl içinde, yerini bir Fakat AKP’ye bu özel konumu kazandıranın aynı
ve hiç değilse bir seçim dönemi için aşılması anlamına
çatışmaya ve belki de hesaplaşmaya bırakacak gibi zamanda halen korumakta olduğu önemli seçmen
geliyordu. Nitekim şu son 4 yıllık hükümet icraatı
görünmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yeni seçim desteği olduğunu da unutmamak gerekir. Bu seçmen
boyunca burjuvazi bu anlamda bir “siyasal istikrar”ın
yılı bunu belirgin bir kuvvetle zorlamaktadır. Yıllardır desteği AKP’yi ABD ve TÜSİAD için ayrıca tercih
tüm sonuçlarından en iyi biçimde yararlandı da. İstenen
işbirlikçi burjuvaziye ve emperyalizme sadakatle hizmet nedeni haline getiriyor ve bunların verdiği destek de
herşey, AKP hükümeti ve parlamento tarafından tam
edip güven vermeye çalışan gerici islamcı parti, gelinen gerisin geri AKP’nin seçmen desteğini güçlendiriyor.
olarak ve gecikmeksizin yerine getirildi, emekçilere
yerde bunun karşılığını almak istemekte; oysa kendilerini Böyle olunca, ordu siyasal yaşama daha etkin ve
yönelik çok yönlü saldırılar pervasızca uygulandı.
geleneksel olarak devletin sahibi ve düzenin bekçileri sonuç alıcı bir müdahaleyle dinsel gericiliği
Mevcut hükümet, bu çerçevede işbirlikçi burjuvazinin ve
olarak gören güçler -başta ordu olmak üzere- buna dizginleyebilecek bir dolaysız desteği ABD ve
uluslararası sermayenin tam desteğini aldı ve işin bu
direnmekte, bunun önünü ne edip edip almak TÜSİAD’dan bugün için alamayınca, bir yandan
yönü bakımından bu destek halen de sürüyor.
istemektedirler. Sorun ve çatışma buradan doğmakta, cumhuriyet mitinglerinde görülen türden bir güdümlü
Fakat bu aynı imkanın bir de öteki yüzü vardı. Bir
bunda ifadesini bulmaktadır. kitle hareketi ve öte yandan sözde “laik cephe”
yönüyle burjuvazi için adeta bir nimet olan, yılların
Rejimin içten içe yaşadığı siyasal krizin bir yönü içindeki partilerin yeni seçimlerdeki başarısı, mevcut
özlemini karşılayan bu aynı parlamento bileşimi ve ona
halen budur ve bu, 28 Şubat’a yolaçan özel evre dışta duruma müdahalenin araçları olarak daha çok önem
dayalı hükümet, bir başka yönden ve üstelik daha baştan,
tutulursa rejim için nispeten yeni, AKP hükümeti kazanıyor. Bu özel ve kuşkusuz geçici evrede
bir siyasal kriz etkeni oldu. Zira parlamentoda neredeyse
dönemiyle ilgili bir sorundur. parlamento seçimlerinin rejim bünyesindeki krizin
anayasayı tek başına değiştirebilecek üçte ikilik bir
(...) çözümü bakımından kazandığı göreli önem de buradan
çoğunluğa dayalı parti ile ona dayalı hükümet, gerici
(Sermaye Düzeninin Zor Yılı, Ekim, Sayı: 246, Şubat geliyor.
islamcı gelenekten geliyordu ve bu konumuyla rejimin
2007)
oturmuş dengelerini zorlayacak bir ağırlık ve tehdit

CMYK
18  Kızıl Bayrak Seçimler ve devrimci müdahale... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Seçim kampanyası ve kadro sorunu


Etkin ve sonuç alıcı bir politik kampanya sözkonusu olduğunda ise, yerellerde bu alanda önemli söylediğimiz kadro sorunu seçim çalışması için asgari
örgütleyebilmenin temel şartı, çalışma yürütülecek zorlanmaların hala da yaşandığını belirtmeliyiz. ölçüde çözülmüş bir sorun sayılmaz mı?
konu ile ilgili net bir idelojik-politik hattın Sorun hiç de çok yönlü araç kullanımının Yapılacak işlerin çokluğu, tespit edilen
belirlenmesidir. Gerisi, söz konusu açıklığa uygun bir başarılmasında değildir. Bu konuda da alınması imkanların genişliği, kullanılabilecek araçların çok
çalışma tarzının tutturulabilmesi, inisiyatifli ve başarılı gereken belli bir yol olsa da, geçmiş deneyimler yönlülüğü üzerinden yetişmiş örgütçü kadro
bir önderlik anlayışının hayata geçirilmesi ve göstermektedir ki, esas sorun imkanların doğru ihtiyacının altını çizen yerelliklerimiz ulaşılan düzeyi
politikayı ete-kemiğe büründünecek dinamiklerin kavranması ve buna uygun politik-pratik bir yönelimin görmeyen bir tartışma mı yürütmektedir?
doğru saptanıp, uygun araç ve yönelimlerin sürekliliğinin sağlanmasındadır. Seçim çalışmasının hakkı tek başına mevcut
belirlenebilmesi sorunudur. Sınıf devrimcileri olarak çok önemli bir sürecin örgütsel omurgamız üzerinden gösterilen bir çaba ile
Sınıf devrimcileri 2007 seçim kampanyasının ön içerisindeyiz. Burjuva düzen cephesinde sertleşen klik verilemez. Nitekim bütün planlamalar en geniş çevre-
günlerindeler. Geçmiş kampanyalar ile savaşları, bu savaşlar etrafında geniş kitleleri çeper ilişkilerinin tanımlı bir tarzda kampanyaya dahil
karşılaştırıldığında güç, imkan ve deneyim açısından saflaştırmayı başaran manipülasyonlar, işçi ve emekçi edilmesi üzerinden yapılmaktadır. Bunun için “nicel
önemli bir birikimle bu çalışmaya hazırlanıyorlar. hareketinin bilinen durgunluğu, artan devlet terörü, olarak böyle bir çalışma için yeterli kadromuz var mı”
Özellikle geride kalan üç seçim çalışmasının devrimci hareketi de etkisi altına alan ve her seçim sorusundan önce, çalışmaya katkı yapabilecek herkes
deneyimleri ve işçi kurultaylarından bu yana dönemi basıncını artıran tasfiyeci rüzgarlar... Böyle bir zorlandı mı ve buna uygun iyi bir işbölümü yapıldı mı
süregiden yoğunlaştırılmış kitle çalışması, seçim atmosferde gerçekleşecek seçim sürecine devrim ve sorusu sorulmalıdır.
kampanyası için önemli birikimler yaratmış sosyalizimin bayrağını yükselterek müdahale etmek Nitelikli kadro sorununa gelince; politikanın genel
bulunuyor. Denilebilir ki, geçmiş dönemle aynı sağlam bir duruşla sağlanabilir. Tabii ki böyle bir olarak kavranması ön açıcı olmakla birlikte kendi
düzeyde olan nerede ise tek şey, seçim süreçleri ile sağlam duruşun temel kaynağı idelojik güçlülüktür. başına sonuç alıcı değildir. Dahası merkezi politika ile
ilgili olarak sahip olduğumuz idelojik-politik açıklık Ancak biz mevcut tabloya direnen değil, tabloyu onun mahalli birimlerce kavranması arasında her
düzeyidir. Çünkü ortaya konan idelojik yaklaşımlar ve değiştirmeyi hedefleyen bir müdahalede bulunmak zaman doğal bir açı bulunmaktadır. Politikanın
buradan belirlenen politik hat, uzun yıllardır sahip durumundayız. Deyim yerindeyse, mevzilerimizi özgünleştirilmesi, yaşamın canlı pratiği içerisinde ete-
olunan net bakışın mevcut gelişmelere uygun olarak savunmalı ve karşı saldırıya geçmeliyiz. Bu da, kemiğe büründürülmesi, genel olanı kavrama ile
güncellenmesi ile çizilmiştir. Sonuç almanın altın yukarıda işaret edilen ve bir bölümü uzun yılların bağlantılılı olsa da aynı şey değildir. Politikanın
anahtarı olan bu hattın, bütün güçlerimiz tarafından ne ürünü olan olumsuz koşullara rağmen yol almanın gündelik yaşam içerisinde karşılaştığı zorlanmalar
kadar içselleştirilebildiği tartışılabilinir. Çok başarılması iddiasıdır. ancak onu uygulayan kadronun yaratıcılığı, bu
genelleştirmeden ve geriye gitmeden değerlendirirsek, Genel politikanın gücü bu yol alma çabasına çok zorlanmaları analiz edip çözümleyebilme gücü, ısrarı
bir dönemdir sürdürülen seminer, iç toplantı vb. şey katacaktır. Geçmiş seçim deneyimlerinin ve kararlılığı ile aşılır. Yeterince yetişmiş kadromuz
hazırlık etkinlikleri bize bu açıdan yeterli bir tablo aydınlatıcılığı, özellikle propaganda-ajitasyon var mıdır? Hayır yoktur! En azından karşı karşıya
sunmaktadır. faaliyetinde sürekliliğini koruyan düzey ve kendi iç kaldığımız çok yönlü görevler için yeterli değildir.
Alanlara göre belli farklılıklar göstermekle birlikte, önderliğini sağlamış çalışma alanlarının varlığı... Ama işte tam da bu noktada başarılı bir kampanya için
seçimler ve alınması gereken devrimci tutum yalnız Bunların tümü politik açıklıklarla birlikte başarılı bir politikaya uygun bir çalışma tarzı sorunu devreye
temel kadrolarımızın değil örgütlü bütün güçlerimizin, seçim çalışmasının önemli dayanakları olacaktır. Ama girmektedir. Çalışmanın iç disiplinini sağlamak, buna
hatta çalışma ile organik bir ilişki içinde bulunan tek başına politik kuvvet, bu politikayı hayata dayalı devrimci bir yaşamı hakim kılmak ya da sürekli
taraftarlarımızın asgari açıklığa sahip olduğu bir geçirebilecek kadrolar yoksa eğer, “hiçbir şeydir”. bir denetimi örgütlemek sorunu karşımıza çıkmaktadır.
konudur. Bunda, belirlenen tutumun gücü, geçmişte Şimdi esas soruya geçebiliriz. Genel politikayı Ancak bizim zorlanma alanımız bu da değildir.
yürütülen seçim çalışmasının öğreticiliği ve ön sürecin güçlerimiz asgari planda kavradığına ve bugüne Özellikle yaygın kampanya süreçlerinde çalışmayı
eğiticiliği belirleyici faktörlerdir. kadarki çalışmamız kendi çevresine azımsanmayacak yetiştirme telaşı ile yol alan, ön planlamaların esiri
Politikaya hayat verecek dinamiklerin doğru tespiti kadar bir güç topladığına göre, döne döne ifade olan, verimsiz sonuçlara rağmen ısrarcı olmayı
ve buna uygun araç ve yönelimlerin belirlenmesi ettiğimiz, çalışmamız için kritik bir yerde durduğunu verimsizliğin nedenlerini aydınlatmadan aynı şeyleri
tekrarlamak zanneden bir pratik kendini hakim
kılabilmektedir.

İzmir’de “Seçimler ve devrimci tutum” semineri Politik gelişmelerin takibi tüm güçlerimiz
tarafından yapılabilecek midir? Gerçekleşen her
pratik, toplantı, eylem, dağıtım, bunu gerçekleştiren
İzmir BDSP olarak “Seçimler ve devrimci vesilesiyle kendi bağımsız tutumunu almaya
güçlerle birlikte vakit geçirmeden
tutum” başlıklı seminer ile seçim çalışmasını çağırmak, bilinçli ve örgütlü bir eylemliliğe
başlatmış olduk. Oldukça canlı ve verimli geçen kavuşturmak hayati bir yerde durmaktadır. Ancak
değerlendirilebilecek midir? Oluşturulan komiteler,
seminerin ilk bölümünde bir yoldaşımız genel çoğu devrimci grup boykot kararı alarak komisyonlar düzenli olarak toplanıp zorlanma
olarak burjuva ve reformist partiler açısından onyıllardır sürdürülen bir geleneği savunduklarını alanlarını ve nedenlerini tartışabilecek midir? Çevre-
seçimlerin ne anlam ifade ettiğine değindi. Daha iddia ederek böyle bir dönemde kitlelerin çeper ilişkilerimizi dahi cephenin ön safına sürmeyi
sonra devrimciler açısından seçim sürecinin nasıl karşısına politik bir alternatif dahi planladığımız bir dönemde, bu yeni güçlerin verimli
ele alınması gerektiğini anlattı. sürememektedirler... olmasını sağlayacak pratikle bezenmiş bir iç eğitim
Yapılan konuşmada şunlar söylendi: Biz Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak sürecine hakkettiği değer ve zaman verilecek midir?..
“Reformist partiler de tıpkı burjuva partiler gibi her bu seçimlerde de kitlelere kurtuluşun seçimlerde Kısacası, kitlelerle doğrudan yüzyüze gelinecek bir
ne kadar sol söylemi kullansalar da kitlelerin tüm ve mecliste olmadığını, asıl kurtuluşun işçi ve
kampanyanın zorlanma alanları, bizzat bunun
umutlarını parlamentoya sıkıştırdıklarından emekçilerin birleşik, örgütlü mücadelesiyle
meclise girmek onlar için hayati bir amaçtır. Bu kazanılacak olan sosyalizmde olduğunu örgütleyicileri tarafından günlük çalışmanın
amaç uğruna her türlü gerici ittifaklara girebilirler. haykıracağız. Emekçi kitlelere kurtuluş deneyimleri ile sınanarak düzenli ve sistematik bir
Ayrıca emekçi kitlelerin tüm umutlarını her yanıyla mücadelesinde onlara düşen görev ve değerlendirmeye tabi tutulup, dinamik bir müdahaleye
çürümüş olan meclise sıkıştırarak niyetlerinden sorumlulukları hatırlatacağız. Ve onları kendi konu edilebilecek midir?
bağımsız olarak kitleleri bir yanılsamaya iterler. bağımsız tutumlarını sandıkta devrim ve Kritik halka şudur; yerel önderliklerimiz gündelik
Bu yanılsamanın kendisi kaçınılmaz olarak sosyalizmden, yani bağımsız sosyalist adaylardan faaliyetin koşuşturması içinde kaybolmadan yukarıda
kitleleri mücadeleden alıkoymakla sonuçlanır ... yana kullanmalarını sağlayarak bilinçli ve örgütlü söylenenlerin takipçisi, uygulayıcısı olabilecek midir?
Diğer yandan değerlendirilmesi gereken bir bir eylemliliğe dahil etmiş olacağız...”
Evet, belki henüz bu kapsamda bir seçim
konu da, genel olarak devrimcilerin seçimlere İkinci bölümü soru-cevap biçiminde yapılan
yaklaşımıdır. Diğer seçimlerde olduğu gibi bu canlı tartışmalarla geçti. Katılan tüm yoldaşların çalışmasının örgütlenmesi için yeterince yetişmiş
seçimlere de devrimci hareket parçalı bir tabloyla ve dostların oldukça ilgiyle izlediği seminerin kadromuz yoktur. Ama yılları bulan bir kitle pratiği
girmektedir. Bunun sonuçları devrimciler sonunda Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde içerisinde eğitilmiş yerel örgütlenmelerimiz vardır.
açısından bir zayıflığı ifade etse de burada sendikalı oldukları için işten atılan ve direnişe Mesele, bu örgütlenmelerin sahip olduğu potasiyelin
üzerinde durulması gereken konu devrimcilerin geçen Esen Plastik işçileri ziyaret edildi. Seminer açığa çıkarılıp çıkarılamayacağında
ilkesel yaklaşımlarındaki politik hatalardır. Kitle seçimler öncesi yapılacak aday tanıtım pikniğinde düğümlenmektedir. Büyük bir rahatlıkla söylenebilinir
hareketliliğinin oldukça gerilediği, kitlelerin buluşmak üzere bitirildi. ki, politik yoğunlaşmanın sağlanması durumunda
sermayenin klik çatışmasında taraflaştırılmaya Seminere 60 kişi katıldı.
bunun önünde hiçbir engel yoktur.
çalışıldığı böylesi bir dönemde kitleleri seçimler BDSP İzmir
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Devrim davası yenilmez! Kızıl Bayrak  19

İbrahim Kaypakkaya ülke genelinde düzenlenen eylemlerle anıldı...

“Çelik aldığı suyu unutmadı, unutmayacak!”


İstanbul-Galatasaray

Adana-ŞİKE
İbrahim Kaypakkaya, coğrafyamız devrimci duruşuyla, ülkemiz devrimci hareketinin gelenek geleneğin önemini belirten, devrimci değerlere sahip
hareketinin kilometre taşlarından birini oluşturur. yaratan önderlerinden biri olduğu söylendi. Devrimci çıkan etkinliklerin destekçisi ve katılımcısı olduklarını
Ser verip sır vermeminin simgesi Diyarbakır direnişi, ve işkencede direnişçi kimliğine vurgu yapıldı. ifade eden bir konuşma yaptı.
devrimci direniş geleneğimizin en önemli politik ve Açıklamanın ardından Grup Vardiya ve Grup Diyar Etkinlik sırasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan,
moral dayanaklarından biri olagelmiştir. İbrahim devrimci marşlardan oluşan kısa bir program sundular. Hüseyin Aslan‘ın yaşamları ve mücadeleleri anlatıldı,
Kaypakkaya üç buçuk ay boyunca süren işkenceli Eyleme halkın ilgisi yoğun oldu. idam sehpasındaki son sözleri okundu. Müzik
sorgular boyunca tereddütsüzce devrimi savunmuştur. Eylem boyunca “İbo, Mahir, Deniz sürüyor, grubunun sahne almasıyla Denizler adına yazılmış
“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor; belki sürecek mücadelemiz!”, “Devrim şehitleri Şarkışla türküsü hep bir ağızdan söylendi. 18
biz olmayacağız, ama bu çelik aldığı suyu ölümsüzdür!”, “İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!”, Mayıs’da katledilen Kaypakkaya’nın hayatı ve
unutmayacak...” demişti, henüz 23 yaşındayken “Yaşasın devrimci dayanışma!” ve “Emperyalizm direnişçi kimliğini anlatan bir metin okunarak,
katledilen bu yiğit devrimci. İnanç ve iyimserlik dolu yenilecek, direnen halklar kazanacak!” sloganları “İbrahim’e Ağıt” türküsü söylendi.
bu öngörü doğrulandı; çelik aldığı suyu unutmadı, atıldı. Etkinlik, Denizler’in, Mahirler’in, İbolar’ın
unutmayacak da!.. Kızıl Bayrak/ İstanbul düzen karşısındaki başeğmez tutumlarının ve militan
Bugün İbrahim Kaypakkaya, devrim ve sosyalizm direniş çizgilerinin vurgulanması ve bu mirasa sahip
mücadelesi için anlamı tartışılmaz bir simge olmuştur.
O direngenliğin simgesidir. O inancın simgesidir. O
Kaypakkaya Adana’da anıldı çıkılması çağrısı ile sona erdi.
Kızıl Bayrak/Sefaköy
devrim davası uğruna tereddütsüz ölüme yürümenin, İbrahim Kaypakkaya 20 Mayıs günü Adana BDSP
bu toprağın, insanların geleceği için savaşmanın tarafından Şakirpaşa İşçi Kültür Evi’nde yapılan bir
etkinlikle anıldı.
Kaypakkaya Gülsuyu’nda anıldı
simgesidir. En önemlisi, ‘71 devrimci hareketinin Mayıs şehitlerini anmak amacıyla 18 Mayıs günü
diğer önderleriyle beraber bu coğrafyanın nasıl Etkinlik saygı duruşuyla başladı. Ardından
dünyada ve Türkiye’de ‘71 devrimci hareketini ortaya Maltepe Gülsuyu’nda bir eylem gerçekleştirildi. Saat
bereketli bir devrim toprağı olduğunun çarpıcı bir 20.00’de Gülsuyu Sondurak’ta toplanan kitle burada
örneğidir. çıkaran ve onu biçimlendiren toplumsal süreçler
anlatıldı. İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci yaşamının düzenli kortejler oluşturdu. En önde “İbrahim
Çelik aldığı suyu unutmadı ve İbrahim Kaypakkaya’yı anıyoruz!” şiarlı ortak pankart taşındı.
Kaypakkaya katledilişinin 34. yılında ülke genelinde anlatımıyla süren konuşma, bizlere bıraktığı mirasın
sonuna kadar sahiplenilmesi ve devrim mücadelesinin Arkasından eylemi örgütleyen siyasetler kendi pankart
düzenlenen çok sayıda eylem ve etkinlik ile anıldı. ve flamalarıyla yürüyüşe geçtiler.
Bu eylemlerden birisi de 19 Mayıs günü BDSP, büyütülmesi çağrısıyla sonlandırıldı.
Konuşmanın ardından sinevizyon gösterildi, ancak Coşkulu ve gür sloganların atıldığı yürüyüş
ESP, HKM, Kaldıraç, PDD, Partizan ve Odak boyunca ajtitasyon konuşmaları yapıldı. Kitle Heykel
tarafından Taksim Galatarasaray Postanesi önünde saat elektrik kesintisi nedeniyle yarım kaldı. Şakirpaşa İşçi
Kültür Evi Şiir Topluluğu’nun sunduğu şiirler Meydanı’ndan geçerek Nurettin Sözen Parkı’nın
16.00’da gerekleştirildi. “Devrimci önder İbrahim üstünde toplantı. Burada yapılan açılış konuşmasından
Kaypakka’ya yaşıyor!” pankartının açıldığı eyleme beğeniyle izlendi. Devrimci marş ve türkülerden
oluşan müzik programıyla etkinlik son buldu. sonra İbrahim Kaypakkaya şahsında devrim ve
100 kişi katıldı. sosyalizm mücadelesinde şehit düşenler için saygı
Kaypakkaya ve ‘71 devrimci önderlerinin Kızıl Bayrak/Adana
duruşuna geçildi.
selamlandığı açılış konuşmasının ardından yapılan Daha sonra ortak metin okundu. Önceden
ortak açıklamada, Kaypakkaya’nın katledilişinin Sefaköy: “Bıraktıkları mirasa sahip planlanan eylem programı içerisinde yer alan müzik,
yıldönümünde bir kez daha emperyalizme ve her
çıkıyoruz!” sineviyon ve şiir dinletesi yağmurun yoğunluğundan
türden gericiliğe karşı devrimde ısrarcı olunduğu dolayı iptal edildi.
vurgulandı. Sistemin krizinin derinleştiği, halk ‘68 devrimci hareketinin önderlerinden Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve İbrahim BDSP, Partizan, ESP, PDD ve SDP’nin düzenlediği
kitlelerine yönelik saldırıların arttığı, devrimci, eyleme HÖC, KSD ve KÖZ destek verdi. Eyleme 250
demokratik kurum ve kişilere saldırıların Kaypakkaya 19 Mayıs günü Sefaköy’de İnönü
Mahallesi Çevre Eğitim Kültür Derneği (İMDER) ve kişi katıldı.
tırmandırıldığı, Kürt halkına yönelik imha ve inkar Eylem sonrasında komünistler, Nurettin Sözen
politikalarının devam ettiği böylesi bir dönemde Sefaköy İşçi Kültür Evi’nin düzenlediği etkinlikle
anıldı. Parkı’ndan Okul Durağı’na “İbrahim Kaypakkaya
Kaypakkayalar’ın, Dörtler’in, Haki Karerler’in, ölümsüzdür!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”,
Mahirler’in, Denizler’in ve tüm devrim şehitlerinin Etkinlik devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit
düşenler için gerçekleştirilen saygı duruşu ile başladı. “Devrimci irade teslim alınamaz” “Habip, Ümit,
gösterdiği yolda ilerlemenin, onları örnek almanın Hatice yoldaş yaşıyor!” ve Parti’yi selamlayan
büyük bir ihtiyaç olduğu ifade edildi. Şiir eşliğinde ‘68 hareketini anlatan sinevizyon
gösterimi ile devam etti. Ardından ‘68 dönemi sloganlarla yürüdüler.
Reformizme, pasfizme ve düzenle uzlaşmaya karşı Aynı gün saat 20.30’da DHP de Gülsuyu
‘71 devrimci çıkışının önderlerinden olan İbrahim yükselen işçi ve öğrenci hareketini anlatan bir
konuşma yapıldı. Heykel’de yaptığı eylemle İbrahim Kaypakaka’yı
Kaypakkaya’nın, mücadele yaşamı ve devrime andı. Eyleme 50 kişi katıldı.
bağlılığı ile, düşman karşısındaki net ve tavizsiz İMDER temsilcisi, devrimci önderlerin bıraktıkları
BDSP Gülsuyu
20  Kızıl Bayrak Devrim davası yenilmez! Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Bursa Gülsuyu

Bursa’da Kaypakkaya anması Gazi’de Mayıs şehitleri anması Mayıs şehitleri yaşıyor komünistler
İbrahim Kaypakkaya ve Mayıs ayı şehitleri 18 18 Mayıs’ta Gazi’de İbrahim Kaypakkaya ve Mayıs savaşıyor!
Mayıs akşamı devrimci güçler tarafından Bursa’da şehitlerini anmak amacıyla bir yürüyüş gerçekleştirildi. 18 Mayıs’ta Genç Komünistler olarak İstanbul’da
yapılan etkinlikle anıldı.Bursa Tuncelililer Eylem kitlenin saat 19:30’da Cemevi önünde Mayıs şehitlerini anma etkinliği gerçekleştirdik. ÖSS
Derneği’nde yapılan anmada salona “Kırılan zincir toplanmasının ardından gerçekleştirilen yürüyüşle gündemi ile yoğun faaliyet yürüttüğümüz bir süreçte
tavındayız!” yazılı İbrahim Kaypakkaya’nın resminin başladı. En önde İbrahim Kaypakkaya’nın resminin gerçekleştirdiğimiz anma oldukça coşkulu geçti.
bulunduğu pankartın yanı sıra karanfillerle süslenmiş olduğu pankart, arkasında Deniz, Mahir, İbo ve Yaklaşık 40 kişinin katıldığı anma Mayıs şehitleri
Mayıs ayı şehitlerinin resimlerinin bulunduğu bir tablo Dörtler’in resminin bulunduğu pankart ile “Mayıs ayı şahsında bütün devrim şehitleri için saygı duruşu ile
hazırlanarak asıldı. BDSP, DHP, DPG, ESP ve şehitleri ölümsüzdür!” şiarının yazılı olduğu pankartlar başladı. Ardından Üniversiteli Genç Komünistler’in
Partizan’ın ortak örgütlediği anma saygı duruşu ile taşındı. Kitle dörtyola geldiğinde bir süre beklendi, etkinlik için hazırladığı metin okundu. Geçmişin
başladı. Okunan ortak metinde devrim şehitlerinin sloganlar atıldı. Daha sonra Heykel Parkı’na çıkıldı. devrimci mirasının tahribata uğratılmaya çalışıldığı bir
mirasına sahip çıkılacağı ve onların devrettikleri kızıl Burada gerçekleştirilen anmada İbrahim dönemden geçildiği vurgulandı. Daha sonra partinin
bayrağın daha da yükseltileceği vurgusu yapıldı. Kaypakkaya şahsında tüm devrim şehitleri anısına saygı kuruluşu selamlandı ve Partinin kuruluşunun
Gözaltında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve duruşu gerçekleştirildi. Devrimci değerlere, mücadele onyıllardır bu topraklarda devrim ve sosyalizm davası
Mayıs ayı şehitleri selamlandı. Ortak metnin ardından mirasına sahip çıkan açıklamanın ardından eylem sona uğruna mücadele etmiş, acı çekmiş, büyük yiğitlik
kurumlar adına birer konuşma yapıldı. Teknik bir erdi. örnekleri sergilemiş dünün ve bugünün devrimci
arızadan dolayı İbrahim Kaypakkaya’yı anlatan film Eylemi BDSP, Partizan, ESP, DTP örgütledi, HÖC kuşaklarının yarattığı birikimin güvenceye alınması
gösteriminin yarıda bırakılmasının ardından şiir ve destek verdi. Eyleme 200’ü aşkın kişi katıldı. olduğu vurgulandı.
müzik dinletisiyle anma sona erdi. Anmaya 70 kişi Kızıl Bayrak/GOP Ardından Liseli Genç Komünistler anma etkinliği
katıldı. için hazırladıkları konuşmayı gerçekleştirdiler.
Kızıl Bayrak/Bursa Adana: “Devrim şehitleri Konuşmaların ardından liselilerin hazırladığı şiir

Kaypakkaya yaşıyor! ölümsüzdür!” dinletisi sunuldu. Ardından kısa bir sinevizyon


gösterimi yapıldı. Kapanış konuşmasının ardından
İbrahim Kaypakkaya, 18 Mayıs Cuma günü
Devrimci önder İbrahim Kaypakkaya’yı Grup Fırtına sahneye çıktı. Grubun Mayıs şehitlerinin
Şakirpaşa’da gerçekleştirilen meşaleli yürüyüşle anıldı.
Şahintepe’de 18 Mayıs akşamı gerçekleştirdiğimiz bir anısına hazırladıkları program oldukça beğenildi.
Eylemi Partizan, BDSP, DHP, ESP, HÖC, Alınteri,
etkinlikle andık. Partizan ve BDSP’nin ortak Etkinliğin sonunda hep bir ağızdan Gündoğdu marşı
ÇHKM, Mücadele Birliği örgütledi, Halkevleri destek
düzenlediği etkinlik Şahintepe İşçi Kültür Evi’nde söylendi. Etkinlik “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”
verdi. Eylem saat 20:00’de Salı Pazarı girişinde kitlenin
gerçekleşti. Anmada “Devrim şehitleri ölümsüzdür! sloganı ile son buldu.
toplanmasıyla başladı. Kaypakkaya’nın resminin
İbrahim Kaypakkaya mücadelemizde İstanbul’dan Genç Komünistler
bulunduğu ve “Devrim şehitleri ölümsüzdür!” şiarının
yaşıyor!/Partizan-BDSP” pankartı açıldı. Etkinlik
yazılı olduğu pankart açıldı. Yürüyüş yolun tek şeridi
saygı duruşuyla başladı. Deniz, Mahir ve İbrahim’i
trafiğe kapatılarak gerçekleşti. Yürüyüş boyunca atılan Mayıs şehitleri AÜ’de anıldı
konu alan sinevizyon gösteriminin ardından, ortak
sloganlarla, yapılan konuşmalarla katil devletin teşhiri Mayıs şehitleri 17 Mayıs günü Anadolu
metin okundu. Partizan ve BDSP adına yapılan
yapıldı. İbolar’ın, Denizler’in, Mahirler’in devrimci Üniversitesi Yunusemre Kampüsü Migros karşısında
konuşmaların ardından buradaki etkinlik sonlandırıldı.
mirasının sahiplenildiği vurgulandı. saat 12:30’da gerçekleştirilen bir etkinlikle anıldı.
Etkinlik sonrası pankartımızı açarak meşaleli
Coşkulu sloganlarla Pasaj Durağı’na gelen kitle Etkinlik alanına “Mayıs şehitlerini unutmadık,
yürüyüş gerçekleştirdik. Yürüyüşte sloganlar atıldı,
burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme 50 unutturmayacağız!” şiarlı pankart asıldı. Şehit düşen
ajitasyon konuşmaları yapıldı. Yürüyüş mahalledeki
kişi katıldı. devrimcilerin resimlerinin bulunduğu sergi açıldı.
emekçi halk tarafından ilgiyle izlendi.
Kızıl Bayrak/Adana Etkinliğe Grup Boran Halayı’nın sunduğu kısa bir
Şahintepe’den komünistler
dinletiyle başlandı. Ardından açılış konuşması

DHP Gazi’de Kaypakkaya’yı andı Kaypakkaya İzmir’de anıldı gerçekleştirildi. Anma şiir dinletisi ve Grup Boran
Halayı’nın söylediği marşlarla son buldu. Anma
İbrahim Kaypakkaya katledilişinin 34. yılında sırasında “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Bedel
DHP 18 Mayıs akşamı Gazi Mahallesi’nde
İzmir’de yapılan bir eylemle anıldı. Konak eski ödedik, bedel ödeteceğiz!”, “Mayıs şehitleri
devrimci önder İbrahim Kaypakkayı’yı andı. Eski
Sümerbank alanında yapılan eylem saat 18:00’de saygı ölümsüzdür!”, “Devrimciler ölmez, devrim davası
Karakol’da toplanan kitle Cemevi önüne yürüdü. Saat
duruşuyla başladı. Eylemde İbrahim Kaypakkaya’nın yenilmez!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları
20:30’da Cemevi önünde yapılan açıklamanın
resminin bulunduğu ve “Ser verip sır vermeyenleri atıldı.
ardından eylem sonlandırıldı. Eylemde “Önderimiz
unutmadık, unutturmayacağız!” yazılı pankart açıldı. Ekim Gençliği, DPG, Eskişehir Gençlik Derneği,
İbrahim, İbrahim Kaypakkaya!”, “Devrim şehitleri
Ortak açıklamanın ardından eylem şiir ve marşlarla DGH, Mücadele Birliği ve ÖDP Gençliği’nin
ölümsüzdür!”, “İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!”
sona erdi. Partizan, DHP ve ESP tarafından örgütlenen örgütlediği etkinliğe 75 kişi katıldı. Öğrenci
sloganları atıldı.
eyleme BDSP, KÖZ ve İHD destek verdi. Kolektifleri, Odak, SGD ve DTP gençliği de etkinliğe
Kızıl Bayrak/GOP
Kızıl Bayrak/İzmir destek verdi.
Anadolu Üniversitesi Ekim Gençliği
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Ortadoğu kaynıyor! Kızıl Bayrak  21

Lübnan’da iç çatışmalar yeniden başladı


ABD destekli İsrail saldırısının geçen yaz Lübnan ordusu ile İslamcı bir grup arasında cereyan
püskürtülmesinden sonra BM komutasındaki NATO eden çatışmaların gündeme gelmesi, bir kez daha
güçlerinin Güney Lübnan’a yerleşmesi ile savaş son gözlerin Lübnan’a çevrilmesine yolaçtı.
bulmuş, ancak siyasi arenadaki gerginlik devam Kolluk güçlerinin Trablus’ta banka soyan silahlı
etmişti. Zira gerici Arap rejimleriyle ABD-İsrail bir grubu takibe alması ile başlayan çatışmalar kısa
ikilisi tarafından desteklenen Fuad Sinyora sürede yayılmış, 40 bin civarında Filistinli mültecinin
başkanlığındaki “Suriye karşıtı” hükümet, yaşadığı Nahr El Bared kampına sıçraması ile
Hizbullah’ın başını çektiği muhalefetle anlaşmaya katliama dönüşmüştür. Lübnan ordusu askerlerinden,
yanaşmamış, “batılı dostları”ndan aldığı desteğe Feth-ül İslam örgütüne mensup olduğu söylenen
yaslanarak dayatmalarını bugüne kadar silahlı güçlerden ve kamp sakini Filistinliler’den
sürdürebilmiştir. onlarca kişinin öldürülmesine yol açan çatışmalar
Bir çeşit “pat” durumunun yaşandığı Lübnan’da birkaç gün sürdü. Ateşkes yapıldığını bildiren
Hizbullah önderliğindeki muhalefetin, “yeni bir açıklamalar yapılmakla birlikte, çatışmaların tekrar
kabine oluşturmak veya seçime gitmek” hedefiyle başlama ihtimali ortadan kalkmış değil.
başlattığı kitlesel eylemler bir sonuç vermediği gibi, El Kaide’yle bağlantılı olduğu söylenen Feth-ül
Fuad Sinyora başkanlığındaki hükümet de meşruiyet Etnik, dinsel, mezhepsel parçalanmanın İslam örgütü adına yapılan açıklamada, örgütün
sorununu aşamamıştır. Bu arada emperyalist/siyonist alabildiğine yaygın olduğu ülkede, Lübnan direnişinin Sünnileri korumak için harekete geçtiği iddia edildi.
güçlerin Lübnan’ın iç işlerine müdahaleleri devam kısmi birleştirici etkisine rağmen her an çatışmaların Lübnan ordusu ise, örgütün kurduğu pusuya düşürülen
etmiş, bu güçlerin iç dayanakları olan “Suriye karşıtı” patlak verebileceği, hatta 1990 yılında sonra eren iç 20 askerinin öldürülmesinden sonra Nahr El Bared
ittifak her sorundan Hizbullah ve Suriye’yi sorumlu savaşın yeniden başlama tehlikesinin bulunduğu farklı mülteci kampını top ateşine tutarak karşılık verdi.
tutarak, ABD ve İsrail’in kışkırtıcı politikalarına çevreler tarafından dile getirilmiştir. Bu koşullarda Filistinli örgütlerden El Fetih, Hamas ve İslami Cihad
gerekçeler sunmaya çalışmıştır. Lübnan’ın kuzeyindeki Trablus kenti yakınlarında adı geçen örgütle bir ilgilerinin bulunmadığını
açıkladılar. Bu arada El Fetih Lübnan ordusunu
desteklediğini bildirdi.
Siyonist saldırganlığa Hamas-El Fetih çatışmaları eklendi! Çatışmaları değerlendiren “Suriye karşıtı” ittifaka
mensup bütün taraflar, herhangi bir somut veri
sunmadan hemen Suriye’yi suçlamaya başladılar.
Filistin direnişinin yakıcı sorunu devrimci önderlik Tabii bu suçlamaların bir ucu Suriye ile iyi ilişkiler
içinde bulunan Hizbullah’a da uzanıyor. Ancak ortada
boşluğunun doldurulmasıdır! Suriye ya da Hizbullah’ın böyle bir çatışma istediğini
ortaya koyan bir veri bulunmuyor. Ayrıca böyle bir
İşgalci İsrail ordusunun vahşi saldırıları devam planının bir parçası şeklinde devam etti. Bazı çatışmanın Hizbullah veya Suriye’nin çıkarlarına
ederken, Hamas ile El Fetih arasında patlak veren haberlerde ise, emperyalist/siyonist güçlerin hizmet edeceğini iddia etmek için mantıklı bir sebep
çatışmalar vahim bir hal aldı. Gazze’nin caddeleri, Filistin Birlik Hükümeti’ni yıkmaya çalıştığı dile de yok. Görünen o ki, Lübnan’daki ABD-İsrail
alanları ve sokaklarında günlerdir devam eden getirildi. işbirlikçilerinin Suriye’yi suçlamak dışından bir
çatışmalar, taraflar arasında dört kere ateşkes Bu gelişmelerin ardından iç çatışmaların dertleri bulunmuyor. Buna karşın bu suçlamaları
anlaşması imzalanmasına rağmen bitirilemedi. şiddetlenmesi, ABD ile işbirlikçilerinin kışkırtıcı henüz ciddiye alan olmadı. Zaten son 17 yılın en kanlı
Onlarca Filistinli’nin yaşamını yitirdiği girişimlerinin belli ölçüde karşılık bulduğuna çatışmalarının neden bu günlerde başladığı, kimler
çatışmalarda, yüzlerce kişinin yaralandığı işaret ediyor. Filistin halkını ve direnişi hedef alan tarafından planlandığı veya kışkırtıldığı henüz netlik
bildiriliyor. gerici kışkırtmaların karşılık bulmasında, Hamas- kazanmış değil.
Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde varılan El Fetih arasında devam iktidar mücadelesinin de Genelde bölgenin, özelde Lübnan’ın içinde
anlaşmanın ardından El Fetih-Hamas ortaklığı ile önemli bir payı var. Aksi yöndeki açıklamalara bulunduğu durum gözönüne alındığında, çatışmaların
kurulan “Filistin Birlik Hükümeti”nde bazı rağmen tarafların çatışmaları engelleyecek bir Lübnan halklarının birliğini daha da zedeleyeceğine
bağımsız bakanlar da yer almıştı. Hükümetin bu inisiyatif geliştirememesi, iktidar mücadelesinin kuşku yok. Nitekim “Suriye karşıtları”nın başını çeken
bileşimden oluşması, güya Filistin halkı etrafına kimi yerde Filistin toplumunun çıkarlarına ağır Saad Hariri’nin partisine bağlı silahlı güçler sokağa
örülen yıkıcı ablukanın kaldırılmasına vesile bastığının da göstergesidir. Oysa İsrail işgalinin inmiş, böyle bir talep olmadığı halde “Lübnan
olacaktı. Buna göre “uluslararası toplum” Filistin devam ettiği yerde ciddi bir iktidardan söz etmek ordusuna yardım etmek” bahanesiyle çatışmada taraf
Yönetimi’ne yeniden “mali yardım” yapmaya kolay değil. Gerçekte uğruna çatışılacak bir iktidar olmuştur. Siyonist işgale karşı savaşan Hizbullah’ın
başlayacak, mali iflasın eşiğindeki ekonominin için siyonist işgalin defedilmesi gerekiyor. Aksi silah bırakmasını isteyen bu parti, İsrail’e karşı
canlandırılmasına katkı sunulacaktı. Oysa halde siyonistler tarafından bir gecede Filistinli savaşmayan silahlı güçlerini dağıtmadığı gibi,
yaratılan bu beklentinin dayanaktan yoksun bakanların toplanmasının ve İsrail zindanlarına çatışmaları bu güçlerini sokağa salmak için fırsat
olduğu her halinden belliydi. Zira ABD kapatmasının önüne geçilemez. bilmiştir.
emperyalizminin başını çektiği uluslararası Gerek Hamas’ın, gerekse de El Fetih’in Öte yandan bu çatışmalar Lübnan’da yaşayan 300
toplumun İsrail’i korumak dışında bir derdi devrimci programdan yoksun oluşları, hem Filistin bin civarında Filistinli mültecinin aleyhine olmuş,
yoktur. Dünya gericiliğinin başını çeken bu halkının temel çıkarlarının savunulmasına engel Filistinliler’in Lübnan’daki varlığı yeniden tartışma
güçlerin, Filistin sorununa iğreti bir çözüm için oluyor, hem de işgal karşıtı direnişin konusu edilmeye başlanmıştır. Çatışmanın
dahi siyonistlere baskı yapması söz konusu güçlendirilmesi çabasının merkeze oturtulmasına Filistinliler’in yaşadığı kampa taşınması ise, kampın
değildir. engel oluyor. Aksi halde, vahşi işgal altında olan Lübnan ordusu tarafından kuşatılmasına vesile olmuş,
Yeni hükümetin kurulması için Hamas’ın kısmi bir ülkede tüm taraflar direnişi zayıflatacak dahası Nahr El Bared kampı sakinleri gıda ve su
geri adım atması emperyalist/siyonist zorbaları politikalardan uzak dururdu. Oysa iç çatışmanın sıkıntısı çekerken, kamp sakinlerinden çok sayıda ölü
rahatlatmaya yetmedi. Bir kez daha Filistinlileri direnişi zayıflattığı, tüm zorluklara rağmen ve yaralının olduğu da bildirilmiştir.
birbirine kırdırmak için harekete geçen ABD-İsrail direnişi bugünlere taşıyan Filistin halkının Etnik, dinsel, mezhepsel ayrımları öne çıkaran
ikilisi ve bir takım işbirlikçileri, Filistin moralini bozduğu, bu yönüyle de bu çatışmanın örgütlerin yaygınlaşması bölgedeki kaosu daha da
Yönetimi’ne değil fakat doğrudan Mahmut siyonist İsrail’e yaradığı açıktır. derinleştiriyor. Ayrıca bu tür örgütler,
Abbas’a “yardım” etmeye başladılar. Basına Devrimci önderlik planında yaşanan boşluk, emperyalist/siyonist düşmana karşı hayati önem
yansıyan pek çok haberden anlaşıldığı üzere, emperyalist/siyonist güçlerin kışkırtmalarının taşıyan halkların birleşik direnişi önüne dikilen bir
Filistin hükümetini resmen tanımayan ABD karşılık bulmasına zemin oluşturduğu gibi, engele de dönüşüyor. Oysa bölge halklarının ihtiyacı,
emperyalizmi, Hamas’a karşı El Fetih’i mali ve kaçınılmaz olarak işgal karşıtı direnişi de birleşik direnişi temel alan devrimci bir program
askeri yönden destekleyerek iç çatışmaları zayıflatmaktadır. Bundan dolayı Filistin etrafından birleşerek her tür yapay ayrımın etkisini
kışkırtmaya hız verdi. Siyonist ordunun aralıksız direnişinin devrimci siyasal önderliğe duyduğu kırmaktır.
devam eden saldırı ve katliamları da ABD’nin kirli ihtiyaç günden güne artmaktadır.
22  Kızıl Bayrak Kapitalizmi öldürelim! Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

“Özel güvenlik” şirketleri...

Düşük maliyetli katil istihdamı


Kapitalizmin gelişimine bağlı olarak başladığı 2003 yılında bu rakamın 48 bin olduğunu
servet birikimi devasa boyutlara ulaşırken, bildirdi. Oysa resmi açıklamalarda belirtilen rakam 25
sefalet ve açlığa mahkum edilen yoksul bindi.
emekçilerin sayısı da aynı şekilde Kapitalist/emperyalist barbarlığı örtmenin “incir
katlanarak artmaktadır. Yağmacıların yaprağı” işlevi gören BM, nasıl olduysa işgalden 4 yıl
biriktirdiği serveti, ondan mahrum sonra kiralık katillerle ilgili bir rapor hazırladı. “Özel
bırakılanlardan korumak, esasen egemen güvenlik” şirketlerinin işlerini denetlemek BM’nin ilgi
sınıfların bürokratik ve zor aygıtı olan alanı dışında sayılır. Irak’taki 100 bin kişilik ordu,
kapitalist devletin temel işlevleri arasında “savaş hukuku”nu belirleyen BM’nin Cenevre
yer alıyor. Ancak işsizlerin/yoksulların sözleşmesinin hiçbir maddesine uymakla mükellef
sayısındaki devasa artış, yağmaladıkları olmadan, vahşi işgal adına tetikçilik yapıyor. Yani
servete sımsıkı sarılan kapitalistleri “yakın Irak’taki emperyalist orduların emrine giren yaklaşık
koruma” önlemleri almaya sevk ediyor. İşte 200 bin işgalci askerin yarısı, kağıt üzerinde de olsa
bu serveti koruma paranoyası, “özel BM sözleşmelerine bağlı değil. Buna karşın BM
güvenlik” şirketi denen bir “sektör”ün zuhur raporu rakamsal saptamalar veya insan hakları
etmesine sebep oldu. ihlallerine değinmenin ötesine geçmiyor.
Boyu/posu belli ölçülere uyan servetten Kuşkusuz ki, hiçbir işgalci emperyalist ordu BM
mahrumlar ordusunun bir kısmını istihdam sözleşmelerini kaale almaz. Ancak herhangi bir hesap
eden “özel güvenlik” şirketleri, bunlar aracılığıyla iştigal ettiği göz önüne alındığında, bu “iş alanı”na verme kaygısı taşımaksızın ortaklıkta dolaşan kiralık
serveti, onu üreten servetsizlerden korumaktadır. gereğinden fazla ilgi gösterilmesinin şaşırtıcı bir yanı katillerin Irak halklarına karşı işledikleri suçların
Böylece servetlerini, servetsizlerden devşirdikleri yoktur. haddi hesabı yok. Üstelik göstermelik de olsa bunlar
ücretli bekçilere “emanet eden” asalak burjuvalar, Halihazırda bu “iş alanı”nın en cazip olanaklar hakkında herhangi bir yasal işlem yapmanın olanağı
gönül rahatlığı ile servetlerinin üzerine yan gelip sunduğu yer kuşkusuz ki, işgal altındaki Irak’tır. da yok. Tabii bunlar öldüğünde veya sakat kaldığında
yatabilecek olanağa kavuştular. Nitekim Washington Post gazetesine konuyla ilgili da, işgalci ordulardan hesap soran ya da onları rahatsız
İşin bu kadarı olayın “masum” boyutu sayılabilir. Zira bilgi veren Bağdat’taki kukla yönetimin dışişleri edecek tepkiler oraya koyan kimseler de olmuyor.
kâr kaynağı olabilecek her alanı doldurmaya hazır bakanlığına bağlı askeri operasyonlar şefi Muhammed Üstelik çoğunluğu Latin Amerika ülkelerinden
müteşebbislerin cirit attığı bir dünyada, emperyalist Niama, Irak’ta 236 “özel güvenlik” şirketinin faaliyet devşirildiği için, büyük ihtimalle bu tetikçilerin
savaş ve işgal cephelerinin bu müteşebbislerin halinde olduğunu teyit ediyor. Bazı tahminlere göre, ölümleri ABD medyasında haber konusu bile
gözünden kaçması olası değildi. Hele “özel güvenlik” bu şirketlerin Irak’a taşıdığı kiralık katil sayısı 100 bin edilmiyor.
alanında çok sayıda emekli polis şefi ve rütbeli askerin civarındadır. Adı geçen Amerikan gazetesi, işgalin İşgal ordularının kiralık katilleri saflarına
doldurmasının pek çok “cazip” yönü vardır. Ancak
rakamın bu kadar kabarık olmasının temel
nedenlerinden biri, 1 milyon Iraklının katledildiği
İşgalci NATO güçleri ile Kabil’deki vahşet ikliminde bile, kapitalizmin serbest piyasa
kurallarının geçerli olmasıdır. Washington Post
kuklaların aczi artıyor gazetesinin verdiği rakamlara göre, bir Amerikan
askerine harcanan para ile (aylık ücretleri 8 bin ila 16
Afganistan işgali aylar önce beşinci yılını artış sözkonusu. bin dolar arasında değişmektedir) en az altı devşirme
geride bırakmıştı. ABD emperyalizmi “Teröristleri hedef alan operasyonlar tetikçiyi (aylık ücretleri 1200-2500 dolar arasında
güdümündeki savaş aygıtı NATO’nun düzenliyoruz” şeklinde açıklamalar yapan NATO değişmektedir) cepheye koşmak mümkündür. Irak
komutasında devam eden vahşi işgal, iddia güçleri, neredeyse her saldırıda çoğunluğu kadın bataklığına saplanan Amerikan savaş makinesinin
edildiği gibi “yeniden inşa” süreci başlatmamış, ve çocuklardan oluşan onlarca Afganlıyı asker bulmakta zorlanması ise devşirme tetikçilere
tersine, Afganistan’ı ortaçağ kalıntısı bir katletmektedir. Düğünleri, cenaze törenlerini olan ihtiyacı daha da arttırmaktadır. Bir kısmının ABD
harabeye çevirmiştir. Giderek yayılan bombalı defalarca bombalayan ABD güdümündeki NATO ordusu denetimindeki kontr-gerilla eğitim kamplarında
intihar saldırıları NATO güçlerinin kâbusu cellâtları, Talibanlardan bıkan Afgan halklarının hazırlanması ise, işgalcilerin bu tetikçilere duyduğu
olurken, eylemleri düzenleyen İslamcı güçlerin nefretini kısa sürede kazanamayı başardılar. Bu rağbetin bir diğer nedenidir.
sivil halkı koruma kaygısı gütmemesi halkın da durum, Afgan halklarını ortaçağ karanlığında Bu kanlı çarkı döndüren 236 “özel güvenlik”
kayıplar vermesine yol açıyor. Patlayan boğan bir zamanların CIA yetiştirmesi şirketi Irak’a taşıdıkları katiller aracılığıyla milyar
bombalara işgal ordularının sivilleri kitlesel bir Talibanlar’ın bir kez daha güçlenmesi için dolarları bulan pastayı yağmalarken, savaş
şekilde katletmesi eklendiğinde, Afganistan’ın bulunmaz bir fırsat olmuştur. Gelinen yerde ise, kundakçıları da maliyetli düşük tetikçi çalıştırma
hızla bir mezbaha görünümüne büründüğünü Bush liderliğindeki savaş kundakçıları ile işgalin olanağına kavuşuyor. “Uygar dünya”nın ise, liberal
söylemek abartı olmaz. sorumluluğunu üstlenen NATO şeflerinin piyasa koşullarına uygun olduğu sürece bu işleyişe bir
B-52 ağır bombardıman uçaklarıyla kentleri Afganistan’da kirli emellerine ulaşabilme itirazı yoktur.
enkaza çeviren, sayısız enkaz altında yığınla beklentileri dibe vurmuştur. Taliban güçleriyle Halkların kanıyla dönen bu çark,
ceset bırakan NATO güçleri, Afganistan’ı anlaşma derdine düşmelerinin altından yatan kapitalist/emperyalist düzenin ruhuna ve yasalarına
umulandan daha kısa sürede işgal etmiş, bu neden içine düştükleri bu umutsuzluktur. tamamen uygundur. Zira bu düzenin egemenleri için
sayede CIA yetiştirmesi Hamid Karzai Verili koşullarda Afganistan’da işgal karşıtlığının öncelik her zaman işçi sınıfı ve emekçilerin ürettiği
başkanlığında Kabil’de kukla bir yönetim tesis Taliban’a kalmış olması, kuşkusuz ki Afgan zenginliklerin yağmalanmasını güvenceye alacak
etmeye muvaffak olmuştu. Ancak işgalci güçlerin halklarının önemli bir açmazıdır. Dahası Taliban “istikrarlı” bir ortamın sağlanmasıdır. Bu uğurda
“zafer” sevinci fazla sürmemiş, kısa sürede gibi gerici bir gücün emperyalist işgalciler ve yapılan herşey mübahtır ve piyasanın sağladığı
Kabil’i bile kontrol edebilecek güçten yoksun Kabil’deki kukla yönetimle anlaşma yoluna “özgürlük” ortamında hiçbir müteşebbisin hevesini
oldukları ortaya çıkmıştı. Gelinen aşamada ise gitmesi de şaşırtıcı olmaz. Durum böyle olsa da, kıracak girişimlere hoşgörü gösterilemez. Sorun şu ki,
hem kukla yönetim, hem de savaş aygıtı NATO işgal karşıtı mücadelenin dinamiğini Afgan kapitalistler için mübah olan herşey, binlerce yıllık
şefleri, devirdikleri Taliban güçleriyle halklarından aldığı gerçeği ortadan kalkmıyor. emeklerle insanlık adına biriktirilen tüm değerlere
anlaşmanın yollarını arıyor. Zira saldırılarını Zaten işgalci emperyalistlerin yenilecek, direnen düşmandır. Dolayısıyla artık kapitalizmi bir sistem
arttıran Taliban güçleri, işgalcilerin aczini halkların kazanacak olması olgusu, tam da olarak reddetmenden insanlık adına biriktirilen
günden güne derinleştirmekle kalmıyor, halkların kırılamayan bu direniş azminde evrensel değerleri savunup ileri taşımanın imkanı
Kabil’den taşınan tabut sayısında da düzenli bir somutlanmaktadır. kalmamıştır.
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Polis devleti uygulamaları... Kızıl Bayrak  23

Alman devleti G8 karşıtlarına saldırılarını artıyor


Heiligendam kentinde yapılacak olan emperyalist günlerde savcılığın emri ile küreselleşme karşıtlarına
G8 zirvesine iki hafta kala polis, küreselleşme ait 40’ın üzerinde eve, işyerine ve kuruma baskın
karşıtlarına karşı bir süredir başlattığı saldırıları, kendi yapmış, G8 karşıtı eylemlere katılanları “terörist” ilan
deyimleri ile Doğu Almanya’daki Stasi uygulamaları etmeye çalışmıştı.
ile sürdürüyor. En son uygulaması ise zirve karşıtlarını
özel yetiştirilmiş köpeklere koklatarak bu kişilerin Devletin saldırılarına karşı protesto
kolayca tespit edilmesi sağlamak. eylemlilikleri artıyor
Hamburg’da yayınlanan Hamburger Morgenpost
gazetesinin bir haberine göre Berlin, Hamburg ve Alman devletinin küreselleşme karşıtlarını
Kuzey Ren Vesfalya’da polisin, antifaşistlerin, zirve kriminalize etme kampanyası ters tepti. Bu saldırılarla
karşıtlarının evlerine veya işyerlerine yaptığı saldırılar küreselleşme karşıtları, erken bir tarihte politize olup
esnasında bu köpeklere çok sayıda kişinin vücut aktif eylemlilik içine girdi. Her çevre değişik
kokusunun koklatıldığı ifade edildi. Koku saldırılar biçimlerde emperyalist G8’leri protesto etmeye
esnasında mağdurun vücudunun üzerine konulan uzun hazırlanıyor veya protesto eylemlerini sürdürüyor.
bir boru ile alınarak, köpeklere koklatıldı. Baskınların ardından başlayan eylemler sürüyor.
Bu uygulama Alman devletinin bir süredir terör Birçok kentte açık havada, parkta toplanan onlarca
histerisi uygulayarak en temel hak ve özgürlükleri yok kişiden oluşan gruplar “sivil itaatsızlık” antremanları
etmeye yönelik bir saldırısıdır. Polis geçtiğimiz yaparak, pankartlarını parklara asarak protesto
alanlarına çevirdiler. Tüm şehirlerin merkezlerinde
standlar açılıyor, yürüyüşler düzenleniyor. Hafta sonu
Hamburg’da 10 bin kişinin katılımıyla bir yürüyüş
5. Uluslararası otomobil işçileri buluşması örgütlendi. Bu arada G8 zirvesine karşı 7 Haziran’da
Heiligendamm’da yapılmak istenen gösterinin
5. Uluslararası Otomobil İşçileri Buluşması güçlendirilmesi, sınıf sendikacılığına doğru yasaklanmasına itiraz edildi. Bu gösteriye izin verilip
17-20 Mayıs tarihleri arasında Almanya’nın gidilmesi konusunda fikir varlığına varıldı. verilmeyeceği bilinmiyor.
Stuttgart kentinde gerçekleşti. Coşkulu geçen Sendikaların bürokratlara terkedilmemesi 2 Haziran’da gerçekleşecek yürüyüşe ise 100 bin
etkinlikte enternasyonalist dayanışma öne çıktı. gerektiği dile getirildi. İlerici-devrimci işçilere ve kişi bekleniyor. Bunun 10 bininin Almanya dışından
Buluşma iki yılda bir yapılıyor. Merkezi sendikacılara yönelik saldırıların boşa gelen protestocular olacağı hesaplanıyor.
olarak Almanya’dan organize edilen etkinliğin çıkartılması için çaba harcanması gerektiği
yürütmesi her ay düzenli olarak biraraya geliyor. vurgulandı. Kolombiya delegasyonu sendikal
Ön hazırlıklardan uluslararası ilişkilere kadar alanda tablonun iyi olmadığını dile getirdi. Rusya Almanya’da temel hak ve
herşey bu komitenin sorumluluğu altında. delegasyonu ise ülkelerinde iki tür sendikacılık
Komitede devrimciler, ilerici sendikacılar ve olduğundan bahsetti. Devlet sendikalarına karşı özgürlüklerin gaspı
işçiler yer alıyor. 300 aktif sendikacının St. Petersburg’da
Buluşmaya 18 ülkeden (ABD, Arjantin, (Leningrad) sınıf sendikacılığı hareketinin Almanya’da “2007 Temel Haklar Raporu”
Meksika, Sırbistan, Belçika, Fransa, Hollanda, öncülüğünü yaptığını vurguladı. Anayasa Mahkemesi eski hakimlerinden Jürgen
Brezilya, Filipinler, Hindistan, Macaristan, Sırbistan delegasyonu etkinliğin kendisine Kühling tarafından basına duyuruldu. Her yıl
Bulgaristan, İngiltere, Rusya, Endonezya, güç ve umut verdiğini belirtti. yayınlanan Temel Haklar Raporu Anayasayı
Kolombiya, Türkiye) 50 delege katıldı. Etkinliği Alman VW işçileri, Almanya’nın Eisenach Koruma Kurumu Raporu’na alternatif olarak 9
500 kişi izledi. kentinde bulunan fabrikanın 2012 yılında insan hakları örgütü tarafından hazırlanıyor. Bu
Etkinliğe katılan işçilerin büyük çoğunluğu kapatılmasının planladığını, Belçika VW grevini yılın raporunda “telekulak, ev baskınları, internet
General Motors, Peugeot, Toyota, BMW, desteklemeye gittiklerini, bu destek ve denetimleri, dijital tarama, video ile kontrol etme
Mercedes, VW, Opel, Porsche gibi dünyanın en dayanışmaların eylemli bir hale gelmesi gibi yöntemlerle insanların 24 saat gözetim altında
büyük otomobil tekellerinde çalışan işçilerden gerektiğini vurguladılar.. yaşar hale getirildikleri”ne dikkat çekiliyor.
oluşuyordu. Artan kapitalist baskı ve sömürüye karşı Kühling Almanya’da “terör histerisiyle
Etkinliğe Almanya’dan MLPD (Almanya dayanışma ve ortak mücadeleyi örgütleme kararı özgürlüklerin yok edildiği”ni, “halkın ya özgürlük
Marksist-Leninist Parti) katılırken, Türkiyeli tüm katılımcılar tarafından kabul gördü. ya güvenlik ikilemine sokulduğu”nu, “bu durumun
gruplardan Alınteri, Trotzalledem ve Bir-Kar * Bütün ülkelerde grev hakkının önündeki endişe verici olduğu”nu söyledi. Polisin ev, dernek
işçileri olarak bizler de katıldık. Buluşmanın son engellerin kaldırılması vb. yerlere baskın yaparak arama yaparak “en
iki gününde gerçekleştirilen konuşmalar ve * 6 saatlik tam ücretli çalışma günü, 30 doğal insan haklarına saldırıldığı”nı belirtti.
tartışmalar boyunca sözümüzü söyledik. saatlik çalışma haftası Kühling, “temel hakların sessiz sedasız
Etkinliğe Türkiyeli işçiler yoğun olarak katıldılar. * Kolombiya’daki sendikacılara yönelik erozyonu, polis haklarının artırılması, hukuki
Almanya’da yaşayan diğer uluslardan işçilerin katliam ve baskılara karşı ortak tutum savunmanın kısıtlanması, yoksullarla zenginler
katılımı ise neredeyse yok denecek kadar azdı. * Arjantin’de grev esnasında öldürülen bir arasındaki uçurumu derinleştirecek ekonomik
17 Mayıs’ta gerçekleşen etkinliğin ilk günü öğretmen için dayanışma kararlar”ın Anayasa’ya yönelik büyük tehditler
delegelerin tanışmasıyla geçti. İkinci gün ortak * ABD’den, Güney Afrika’daki işçi ve olduğunu açıkladı. “Bir devlet dairesinde toplanan
sohbetler, grupların oluşturulması, grupların sendikacılara yardım ettiği için işinden atılan ve bilgilerin polis, haber alma teşkilatı ve savcılık
çalışma planlarının düzenlenmesi yapıldı. tutuklanan sendikacı ile dayanışma tarafından kullanılmasını ve bu bilgilerle
Üçüncü gün 5 farklı forum yapılması * Almanya’daki yabancı düşmanlığı ve soruşturma veya baskın yapılmasını, hukukun
kararlaştırıldı. Biz Uluslararası Enternasyonal’in ırkçılığa karşı mücadele Guantanamolaştırılması” olarak nitelendirdi.
platformuna katıldık. * Kötü çalışma ve vardiya sistemine karşı “Zanlılara kendilerini ifade etme hakkı bile
20 Mayıs’ta saat 9.30’da bütün delegelerin ve mücadele konularında ortak kararlar alındı. tanınmadan özel yaşamlarına müdahale
izleyenlerin katıldığı ve saat 14.00’e kadar süren Bochum Üniversitesi’nin Opel işçileri üzerine edildiği”ni, “polisin ifade alırken artan ölçüde
sunumlar ve tartışmalar yapıldı. Grup bilimsel bir çalışma yapma kararı aldığı, şiddete başvurmasının kabul edilemeyeceği”ni
çalışmalarından çıkan sonuçlar oylamaya sunuldu sonuçlarının ortak komiteye bildirileceği ifade söyledi.
ve geneli kabul gördü. edildi. Politik olmayan durumlarda bile kitlelerin
Sonuç olarak, uluslararası sermayenin Etkinlik organizasyonu oldukça başarılıydı. temel haklarının gaspedildiğini söyleyen Kühling
saldırılarına karşı işçi sınıfının uluslararası ortak Konuşmalar İngilizce, Almanca, Fransızca ve “Dünya Futbol Şampiyonası sırasında
bir cephede mücadelesini birleştirmesi gerektiği, İspanyolca olmak üzere 4 dilde profesyonel bir stadyumlarda güvenlik gerekçesiyle 250 bin
bu buluşmanın bir başlangıç olduğu görüldü. şekilde anında çevrildi. kişinin fişlendiğini, bu bilgilerin gelişi güzel
Bütün ülkelerde sendikal mücadelenin Bir-Kar kullanılmasının söz konusu olduğu” da ifade etti.
24  Kızıl Bayrak Dünyadan işçi-emekçi eylemleri... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Dünya işçi ve emekçi İsviçre-Zürich’te faşist “Türk Günü”nü


hareketinden... protesto yürüyüşü
İsviçre Demokratik Göçmenler Platformu (IDGP) *, İsviçre’de tutuklanarak Türkiye’ye iade edilmeye
çalışılan Mehmet Eşiyok’un derhal serbest bırakılması istemiyle bir yürüyüş örgütledi. Yürüyüş, Faşist Türk
devletinin 19 Mayıs’ı bahane ederek Zürcih’de “Türk Günü“ adı altında örgütlediği gösterinin protestosuyla
birleştirildi.
Türk devletinin son günlerde tırmandırdığı ırkçı-şoven histerinin devamı olan politikalarını lanetleyen ve
“Irkçı-faşist Türk Günü’ne hayır!” şiarıyla düzenlenen yürüyüş 19 Mayıs günü gerçekleştirildi. Yaklaşık 2 bin
kişinin katıldığı protesto yürüyüşüne, Türkiye ve Kürdistanlı göçmen kurumların yanısıra İsviçreli otonom ve
anarşist gruplarla birlikte İran’lı anti-faşist ve muhalif grupların oluşturduğu DVF (Demokratische Vereinigung
für Fluclihtlinge) de destek verdi.
Saat 14.00’de başlayan ve iki saat süren yürüyüş boyunca, Zürich’in en merkezi caddelerinde coşkulu
sloganlar haykırıldı. Merkezi kavşaklarda Almanca,Türkçe ve Kürtçe okunan metin ve bildirilerle faşist Türk
devletinin ırkçı-şoven politikaları teşhir edildi.
* İsviçre Demokratik Göçmenler Platformu (BIR-KAR, ITIF, IDHF, IGIF, Alınteri Gazetesi, FEKAR, KKA,
SAP, ZH Halkevi)
Bir-Kar/İsviçre

Mısır’da grevler!
Mısır aylardan beri grev ve direnişlere sahne 100 dolar ile geçinmek zorunda kalıyorlar.
oluyor. Bunların nedeni ise pahalılığın karşısında 2000 yılından beri faaliyetlerini illegal
eriyip giden ücretler. sürdüren İslami İşçi Partisi Genel Sekreteri,
2007 yılının başında en önemli endüstri Mısır’daki işçi sınıfının mücadelesini “işçiler
Arjantin: Çocuklar açlığa karşı kollarının yanında, özel ve devlete ait hizmet korku duvarını yıkmaya başladılar ve silaha
yürüyor sektöründe 50 grev yaşandı. Özellikle tekstil sarılıyorlar“ diyerek açıklıyor.
18 Mayıs günü Buenos Aires’te yüzlerce çocuk işkolunda ve inşaat sektöründe başlayan grevler en Mısır’da silahlar aynı zamanda Sendikalar
Arjantinde’ki çocuklar arasındaki yoksulluğu ve son Kahire’deki toplu taşımacılık alanına sıçradı. Birliği ETUF’a da yöneltilmiş durumda. İşçiler
açlığı protesto etmek için yürüyüş yaptı. Yürüyüş 7 3 bin şoför, kontrol memuru ve işçi daha iyi sendika sözcülerine “işçilerin taleplerini unutarak,
Mayıs’ta Misiones şehrinde başladı ve 6 kenti ücret ödenmediği koşullarda genel greve devletin tarafını tuttuğu” için tepkililer. Bir metro
geçerek Buenos Aires’e ulaştı. Arjantin’de 18 yaşının gideceklerini ilan ettiler. Başkentteki Nasr-City- işçisi “bu silahlar aynı zamanda unutmaya karşı da
altındaki her 3 çocuktan 2’si açlık koşullarında Distrikt deposunda çalışanlar iş bıraktılar. Metro çekilmiş” dedi.
yaşıyor. çalışanı bin kişi de benzer taleplerle onlara Gerçekleşen son grevlerin hiçbiri sendikanın
katıldılar. İki gün sonra Ulaştırma Bakanı anlaşma öncülüğünde yapılmadı. Grevlerin çoğu işçilerin
Irak’ta demiryolları grevi masasına oturmaya razı olduğunu açıkladı.
Kararın bu ay içinde çıkması bekleniyor.
tarafından örgütlendi.
Hükümet bu grev dalgasından komünist yeraltı
Kerkük, Basra ve Samava’da 15 Mayıs’ta Kahire’de toplu taşımacılıkta çalışanlar 30 ile 150 gruplarının ve illegal işçi derneklerinin sorumlu
binlerce demiryolu işçisi yeni ücret sistemi ve dolar arasında aylık alıyorlar. Bu ise 5 kişilik bir olduğunu söylüyor. Bu nedenle Nisan ayında
ödenmeyen ücret zamları talepleriyle greve gitti. ailenin beslenmesine dahi yetmeyecek kadar az. Kahire’de iş yasalarını korumak konusunda
Divaniyah kentinde de lastik endüstrisinde çalışan Enflasyon ve artan hayat pahalılığı Mısır’da faaliyet gösteren bağımsız bir kurum olan Centre
işçiler greve gittiler. Grevciler işyerinde uygulanan yaşamı zorlaştırıyor. Bu durum Mahalla’da çalışan for Trade Union&Workers Services’i kapattı.
Amerikan idaresine ait ücret sisteminin tekstil işçilerini de etkiliyor. Tekstil işçileri aylık
kaldırılmasını talep ediyorlar.

İsveç’te maden işçileri grevde


İsveç’te maden işçileri geçtiğimiz hafta yüzde 15- Sri Lanka’da ölüm listeleri!
20 oranında ücret artışı talebiyle 3 günlük greve Sri Lanka’nın doğusundaki Batticaloa eylemlerine son vermezlerse, haklarında ölüm
gittiler. Devlet işletmesi olan demir madenlerinde çevresinde ve kuzeydeki Jaffna’da hükümet ve kararı çıkarılacağı ve kararın uygulanacağı
çalışan işçiler, bu talepleri ile, yıllık yüzde 3,4 ücret Tamiller arasındaki anlaşmazlık sürüyor. Jaffna’da açıklandı.
artışını öngören toplu sözleşmeyi protesto ediyorlar. yaşayan 600 bin Tamil halkı bölgeye yerleştirilen Bu listelerde bir dizi öğrencinin yanısıra
60 bin asker tarafından en ağır insan hakları profesörü ve okul müdürlerinin de isimlerinin
Kanada: Otobüs şirketinde grev ihlallerine maruz bırakılıyor. Ordunun sıkıyönetim bulunduğu bildiriliyor.
Kanada’da Greyhound otobüs şirketine bağlı yasalarını yeniden uygulamaya koyması ile durum Bağımsız Sri Lanka gazetesi Daily Mirror ise
1150 şöför, teknisyen ve diğer personel daha yüksek şu an daha da gerginleşmiş bulunuyor. iki gün sonra silahlı adamların yeniden ünversite
ücret ve daha iyi çalışma koşulları talep ederek 4 Mayıs günü 4 öğrencinin daha kaçırılması kampüsüne “Son Uyarı” başlığı altında ölüm
özellikle ülkenin batısındaki kentlerde greve gittiler. üzerine Jaffna’da üniversite öğrencileri 7 Mayıs tehditlerinin yeraldığı bildirileri bıraktığını
Grevden etkilenen sadece yolcular değil, yük günü derslere girmediler. Jaffna Üniversitesi yazıyor ve “terörist” eylemlere karışan ve Tamil
taşımacılığı alanında da sıkıntı yaşanıyor. Öğrenciler Birliği (Jaffna University Students Kaplanları’na destek verdiği bilinen kişiler
Union -JUSU) ve Jaffna Teknik Koleji (Technical hakkında ellerinde açık belgelerin olduğunu
Polonya: Doktorlar süresiz grevde College -JTC) öğrencileri üniversitelerdeki can
güvenliği ve kaçırılan 4 öğrencinin derhal serbest
yazıyor, tek tek fakülteler sıralanarak bu fakültede
kaç kişi olduğu ekleniyor. Toplam 323 kişinin yer
Polonya’da doktorlar 21 Mayıs günü süresiz bırakılması taleplerini yükselterek tüm öğrencileri aldığı bu listelerde, imza olarak kullanılan “Tamil
greve gittiler. Doktorlar maaşlarına 100% zam bir haftalık boykota çağırdılar. Ama bu kez Alliance to Save Sri Lanka”nın Sri Lanka
istiyorlar. kendileri de ölüm tehditleri ile karşı karşıya ordusunda kullanılan tipik bir formülasyon
600 hastaneden 200’ünde sadece acil servis kaldılar. olduğuna dikkat çekiyor.
bölümleri hizmet verdi. Tamilnet’ten alının bilgilere göre; askerler 11 Ocak ayından beri Sri Lanka’da 7 öğrenci ordu
Polonya’da halen parasız sağlık sistemi Mayıs Cuma günü Jaffna’daki üniversite tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybedildi.
uygulaması mevcut. Ama teknik araçlardan yoksun kampüsünde 323 ismin yeraladığı listeler astılar. Sri Lanka son 3 ay içinde 300 kaçırma olayına
durumda ve kalifiye eleman sıkıntısı çekiyor; çünkü Listede isimleri yazılı olanların Liberation Tigers sahne oldu ve bu sayı Irak’tan sonra dünyada
doktorlar veya diğer sağlık personeli daha yüksek of Tamil Eelam’ye (LTTE) üye oldukları ve ikinci sırayı oluşturuyor.
maaş veren diğer ülkelere göç ediyorlar.
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Emperyalistler arası çatışma derinleşiyor! Kızıl Bayrak  25

Batı Avrasya ve Ortadoğu


Abu Şehmuz Demir

Emperyalist merkezler arası adı askeri üsler inşa ediyor ve birileri her alanda sınırlarını
konulmamış it dalaşının yanı sıra, bu aştı” diyerek, ABD ve ABD’ye bu imkanları sağlayan
merkezlerin pasta paylaşımına refakat Avrupa ülkelerini üstü kapalı uyarmaktaydı. Vladimir
etmek isteyen birçok bölgesel güç Putin’in Şubat’taki bu konuşması, Batı merkezleri ile
arasında mücadele kızışıyor. Bu güçler Rusya arasında “soğuk savaşın” devamı
arasında devam eden çok yönlü değerlendirmelerine yolaçtığı gibi, ABD ve AB’nin
ekonomik, siyasi, askeri hakimiyet kimi ülkelerinde soğuk duş etkisi yarattı. V. Putin’in
kavgaları Avrasya ve Ortadoğu Münih’teki çıkışının altında yatan asıl olgulardan biri
coğrafyasının kaygan zeminlerinde de ABD’nin, Rusya’nın “arka bahçesi” olarak gördüğü
kızışıyor ve birbirleriyle kapışmaya Kafkas ülkelerine yönelik sürdürdüğü çeşitli
götürecek bir egemenlik kavgasının fay faaliyetler. Hatırlanacağı gibi, ABD ve müttefikleri bu
hatları geriliyor. coğrafyada bir dizi iç kargaşayla, Avrasyacı rejimlerin
Berlin duvarının yıkılmasından bu yerine “Kadife ve Turuncu devrimler” ile kendilerine
yana, ABD başta olmak üzere Batı yakın duran rejimleri iktidarlara taşımayı hedeflediler.
merkezleri Sovyetler Birliği’nin yarattığı Ancak bunda başarılı olmasalar da bu yönlü faaliyetler
boşluktan istifade ederek, Orta Asya’da çok yönlü devam ediyor.
kendilerine derinlemesine alan açmaya Geleceklerini Avrasya’da gören Batılı
çalışmaktalar. Avrasya ve Ortadoğu’da emperyalistler, Avrasya’nın denetim ve hakimiyetini
çok yönlü faaliyet içerisinde olan Batılı Rusya’ya bırakmaktan yana değiller. Bu yüzden başta
emperyalist güçler, askeri ve ekonomik ABD olmak üzere Batı merkezlerince Asya’ya da,
gücün yanı sıra çeşitli “Sivil Toplum Avrasya deyip geçemeyiz, çünkü burası Balkanlar’da ve Doğu Avrupa’da Rusya’nın etrafı
Örgütleri” kanalıyla bölgeye
yerleşiyorlar. Rusya’da bir nevi Batı
birçok yönüyle emperyalist-kapitalist sistemin çevriliyor. Üstelik bu alanlarda ABD’nin kurmaya
çalıştığı füze savunma sistemleri, askeri üs ve radar
hayranlığının geliştiği Yeltsin döneminde geleceğini ve kaderini belirleyecek bir sistemleri ile Rusya’yı kuşatma altına alarak, Avrasya
açılımlarını hızlandıran Batı merkezleri, coğrafyadır. Bu coğrafyanın bağrında üzerindeki Rus egemenliğini kırarak, kendi
bu süreçte adeta Rusya’yı esir almaya
çalıştılar. Boris Yeltsin sonrası iktidara
barındırdığı fosil enerji zenginliğinin yanı sıra, egemenliklerinin pekiştirmeye çalışıyorlar. Çünkü
ABD’nin ve diğer merkezlerin geleceğini
gelen Vladimir Putin, ülkenin içine demografik yapısı oldukça önemli olup, dikkat belirleyecek olan Avrasya ve Ortadoğu’dur ve başta
girdiği süreci ve ABD’nin Afganistan ve çekicidir. Dünya nüfusunun büyük bir kesimini ABD olmak üzere, emperyalist-kapitalist sistemi ve
Irak politikalarını değerlendirirken, onun 21. yüzyılda dünyanın hakim gücü olarak kalıp
“SSCB’nin yıkılışının insanlık için teşkil ettiği için ve artı hızla büyüyen ekonomisi kalmayacağını da bu bölge belirleyecektir. Zira ABD
21.yüzyılın en büyük felaketi olduğunu” ile kapitalizmin geleceği bu coğrafyada 21. yüzyılda hakim güç olarak kalabilmenin yolunun
ve “ABD’nin küresel hakimiyet peşinde yatmaktadır. Avrasya’ya hakim olmaktan geçtiğini çok iyi biliyor
koşarak, dünyayı yaşanmaz hale ve ona göre bugünden Avrasya’nın etrafını kuşatmaya
getirecek bir politika izlediğini” dile hasımlarına karşı böylesi güçlü bir silahı elinde çalışıyor.
getirmişti. Putin Rusya’nın uluslararası alandaki bulunduruyor. Rus dış siyaseti dışına çıkan ve Avrasya deyip geçemeyiz, çünkü burası birçok
rolünün artırılması için, enerji kaynakları kartını iyi çıkmaya çalışan bölgedeki kimi Batı yanlısı eski yönüyle emperyalist-kapitalist sistemin geleceğini ve
oynayarak, Yeltsin döneminde zorluklarla yüz yüze Sovyet Cumhuriyetleri’ne karşı da elindeki gaz ve kaderini belirleyecek bir coğrafyadır. Bu coğrafyanın
kalan Rusya’yı tekrar siyasi arenada sözü dinlenen bir petrol vanalarını kullanarak ve zaman zaman bu bağrında barındırdığı fosil enerji zenginliğinin yanı
konuma getirdi. Ülkenin doğal zenginlik kaynakları vanaları sağa bükerek onları dize getirdiği gibi, Batı sıra, demografik yapısı oldukça önemli olup, dikkat
sayesinde ekonomisinde hızla gelişim gösteren Rusya, merkezlerine karşı da bir koz olarak kullanabiliyor. çekicidir. Dünya nüfusunun büyük bir kesimini teşkil
geçmişte olduğu gibi şu anda da, sadece kendi Bilindiği gibi, geçen yılın son aylarında Ukrayna ettiği için ve artı hızla büyüyen ekonomisi ile
bölgesinde değil dünyada sorunların çözümüne taraf üzerinden Almanya’ya aktarılan gaz hattının birkaç kapitalizmin geleceği bu coğrafyada yatmaktadır.
olduğunu, başta kibirli Batı olmak üzere bütün günlüğüne durdurulması, Ukrayna’nın Bundan dolayı bölgede uluslararası emperyalist güçler
dünyaya dayatmaktadır. cezalandırılması olduğu gibi, Almanya’ya da bir nevi arasında kıran kırana bir güç mücadelesi
Son yıllarda Primakov’un Avrasyacı doktrinini uyarı olup, onu telaşlandırmıştı. kızışmaktadır.
hayata geçiren Rusya, Çin ile birlikte öncülük ettiği Özetle Rusya, geçmişte olduğu gibi şu anda da Bu vesileyle 1995’te bu bölgenin jeopolitik
Şanghay İşbirliği Örgütü’nü (ŞİÖ) kurarak, Avrasya ve yeniden güçlü bir devlet olduğunu önemine değinen Moskowskije Nowosti gazetesi,
Ortadoğu’da etkinliğini artırmaya çalışıyor. Özellikle hissetmeye/ettirmeye başladı ve gücünü göstermenin Hazar havzası etrafında yer alan Kafkasya’ya yönelik
Afganistan savaşından sonra ABD ve NATO, askeri zamanının geldiğini düşünüyor. Nitekim, AB’nin o dönem şöyle bir tespitte bulunuyordu: “Yeni bir
olarak belirgin bir şekilde Rusya’yı Avrupa’nın dönem başkanı Almanya Başbakanı Angela Merkel ve dünya savaşına kararı verecek olan Kafkas bölgesidir.
doğusundan ve Şark’ın Ortadoğu’sundan kuşatma Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile Bu bölge 25 milyar ton petrolün yanı sıra stratejik
altına almaya çalışıyor. ABD, AB ve NATO’nun Rus Rusya’nın yaptığı ve hiçbir görüş birliğinin ortaya noktaların ele geçirilmesinin imkanını veriyor. Ve bu
sınırlarına yerleşmesi, haklı olarak Rusya’yı çıkmadığı zirvede V. Putin, “Bundan böyle bölgenin kaybedilmesi bölgenin karakterine acı
kaygılandırıyor. Rusya bu kaygılarından hareketle, konuşmalarımızda parmak ile konuşacağız” diyerek, verecektir. 21.yüzyılın geleceğine yönelik, çatışma ve
ABD ve müttefikerine “etrafımı daraltıyorsunuz” son dönemde NATO, enerji, Baltık ülkeleri Kosova ve istikbal konusunda ise bu bölge karar verecek”.
diyerek açıktan tavır alıyor ve eski Sovyet sınırları Batı merkezlerinin “demokrasiyi geliştirme amaçlı” (Aktaran Willi Gerns, Unsere Zeit, 6 Nisan 2007)
içerisinde yer alan Asya ülkelerinde etkinliğini bölgedeki sivil örgütlerin faaliyetleri gibi konularda Bu coğrafya, sahip olduğu zengin fosil
pekiştirmen siyasetini geliştiriyor. Bu çerçevede, Rus iplerin giderek gerilmekte olduğu ABD ve AB’ye kaynaklarının yanı sıra, tarihi İpek Yolu’nun bu
topraklarından özellikle Avrupa’ya aktarılan enerji dikkatli olmaları mesajını veriyordu. bölgede bulunmasıyla önemlidir. Yine bu bölgenin
boru hatlarının kontrolünü eline almak için Mayıs ayı sahip olduğu deniz ve ırmaklarla bu kaynakların
içinde Orta Asya ülkeleri ile yaptığı antlaşmalarla, dünya pazarlarına aktarılmasında merkezi bir rol
Rusya ve batı
bölgenin gaz ve petrol sevkıyatını eline alması, oynamaktadır. Dünya enerji koridoru güzergahlarının
Rusya’nın konumunu bir kat daha güçlendirmiş burada bulunmasıyla, enerji kaynaklarının dünyaya bu
Bu arada, her yıl olduğu gibi bu yılın 10-11
durumda. Yani eski Sovyet toprakları içerisinde yer güzergahlardan aktarılmasıyla ve enerji boru hatlarının
Şubat ‘07 tarihlerinde Almanya’nın Münih kentinde
alan Avrasya coğrafyasının enerji hatlarının dünyaya ana merkezlerinin burada bulunmasıyla, Avrupa’dan
43.’sü düzenlenen Güvenlik Konferansı’na katılan
transit aktarılması yetkisine sahip olan Rusya, Çin’e kadar olan coğrafya üzerinde ulaşım
Vladimir Putin açıkça “NATO ülkeleri sınırlarımızda
26  Kızıl Bayrak Emperyalistler arası çatışma derinleşiyor! Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

sağlayamasıyla, stratejik bir öneme sahiptir. yapılacak herhangi bir dış müdahale örgütün tüm sahibi emperyalist merkezlerin de başta Rusya’nın
Velhasıl bu bölge dünyayı bir iplik düğümü gibi üyelerine yapılmış” kabul edilerek, askeri olarak da enerjisi olmak üzere, Avrasya’ya olan enerji
birbirine bağlayan bir coğrafyadır. Bu özelliğinden işbirliği boyutu kazanmış bulunuyor. Bu birlik bağımlılığı artıyor. Avrupa Birliği devletleri her ne
dolayı da herkes için büyük bir jeopolitik ve bünyesindeki bölge devletleri, ekonomik işbirliğinin kadar ileri teknolojiden yararlansalar da, halihazırda
jeostratejik özelliğe sahiptir. Bu bölge bu özelliğinden yanı sıra, son yıllarda giderek düzenli hale getirdikleri Rus ve Avrasya enerjisine olan bağımlılıktan kısa süre
dolayı, bugün ABD ve Batı merkezlerince ne kadar ortak askeri tatbikatlar ile savunma alanında da ortak içerisinde kurtulamazlar.
hayati önem taşıyorsa, bunun iki katı Rusya ve Çin hareket ediyorlar. Bu meyanda Almanya başta olmak üzere kimi AB
için de hayati önem taşımaktadır. Bu nedenlerle Özetin özeti olarak, Napolyon’dan bu yana Batı ülkelerinin ABD’nin dış politikalarına yakın duruşları
bölgede ABD ve Batı merkezlerinin yanı sıra, Rusya merkezleri, Ortadoğu ve Afrika başta olmak üzere sözkonusu. AB’nin akıl hocaları ise birliğe yönelik
ve Çin’in her geçen gün etkinliklerini artırması, AB, Avrasya’nın fosil enerji kaynaklarına yönelik emel ve olarak “AB’nin ABD’den ayrı Rus stratejisi üretip
ABD, Japonya, Rusya ve Çin gibi güç merkezleri amaçlarını gerçekleştirmek için asırlardır jeopolitik ve Rusya ile işbirliğinin sürdürmesi AB çıkarlarına en
arasındakı kavgaları giderek kızıştırmaktadır. Çünkü stratejik noktaların ele geçirilmesi babından birbirleri uygun olanıdır” diyorlar. Çünkü bu akıl hocalarına
Kafkas sınırları içerisinde yer alan sadece Kazakistan ile savaşları dahi göze almışlardır. Çok uzaklara göre, AB’nin Avrasya’ya yönelik ve “kendi geleceği”
(merkez Asya’nın coğrafik olarak en büyük ülkesi) gitmemize gerek yok. Hitler Almanya’sının büyük için oluşturduğu strateji aksamamalı.
Rusya ile 7 700 kilometre sınırdaş olması ve aşağı Avrupa macerasının yarattığı yıkımın altında yatan Zira, sermayenin politik memurları dönem
yukarı Çin ile de aynı sınırdaş uzunluğu paylaşması, amaçlardan biri de Avrasya’nın (Doğu’nun) zengin dönem kibirli davranıp sivri açıklamalar yapsalar da,
onun bölgedeki önemini daha da artırmakta. Bu enerji kaynakları üzerinde “Büyük Avrupa”nın Avrupa’nın Rusya ve Doğu’nun enerjisine ihtiyacı var.
stratejik ve jeopolitik öneminden dolayı ABD çeşitli egemenliğinin kalıcılaşmasıydı. Bugün de birçok Tersinden de Rusya ve Avrasya enerji kaynaklarının
yollarla bölgenin diğer yerlerinde olduğu gibi, yönüyle uluslararası kolektif emperyalist merkezlerin pazarlara ihtiyacı var. Bu nedenle, Rusya ile AB
Kazakistan’ı denetim altına almaya çalışıyor. Bu hedefinde Avrasya, yani Doğu’nun hakimiyet altına arasındaki ilişkiler yara alsa da, bir çıkmaz sokağa
durum başta Rusya’nın tarihi sınırlarına müdahale alınması var. Bu merkezler bölgenin pastasının girmesi beklenmemelidir. Ancak mağrur Batı
olduğu gibi, onun etrafını daraltarak, Çin’i de Batı paylaşımında kimi yerde tek başlarına kimi yerde de merkezleri her şeyin kendi denetimlerinde olması
Sibirya’dan kuşatmak anlamına geliyor. Buna karşı, kolektif hareket ediyorlar. ABD’nin yanı sıra Batı’nın hedefiyle hareket ettikleri için, var olan ilişkilerin
1996’da Rusya ve Çin’in öncülüğünde bir araya gelen AB’si de kendine has Avrasya stratejisini oluşturmuş süreç içerisinde zorluklar içinde ilerleyeceği de
Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın oluşturduğu veya daha derinlemesine oluşturmaya çalışıyor. Şu an gözden kaçmamaktadır. Rusya eksenli Avrasya sorunu
Şanghay Beşlisi ve bu beşlinin daha sonra 2001 Almanya öncülüğünde ilerleyen Avrupa Birliği’nin dış Batı merkezleri ile Rusya arasında, Almanya’da
yılında Özbekistan’ında katılması ile güçlenmesi ve siyasetinin öncelikleri arasında yer alan Avrasya Haziran’da yapılacak G-8 zirvesinde de tartışılacaktır.
2005 yılından itibaren de Hindistan, İran ve politikası çok yönlü işliyor. Özellikle Almanya’nın Toparlarsak, bölgedeki bu gelişmelerin
Pakistan’ın örgüte gözlemci olarak katılmaları ile, AB dönem başkanlığı döneminde bölgede yapılan zirve ve Ortadoğu’ya etkisi süreç içerisinde birçok cepheden
ve ABD’nin Avrasya’ya yönelik egemenlik stratejisine işbirliği gibi çeşitli anlaşmalar doğrultusunda yansıyacaktır. Özellikle ABD dışişleri Bakanı
karşı bölgesel bir güç birliği oluşturulmuş durumda. önümüzdeki Haziran ayında (2007) Brüksel’de liderler Condoleezza Rice’nin Rusya ziyareti, AB-Rus zirvesi
Avrasya coğrafyasında, coğrafyanın sahipleri düzeyinde yapacakları zirvede, AB’nin Avrasya’ya ve Dick Cheney’in Ortadoğu’ya geliş dönemine denk
tarafından oluşturulan bu birlik, ABD ve AB cephesini yönelik yeni stratejisini görüşüp karara bağlamaya gelen, ABD’nin İran’la 28 Mayıs’ta görüşeceğinin
oldukça rahatsız ediyor. çalışacaklar. Bu zirvede özellikle Rusya’nın Orta Asya kamuoyuna yansıması, sorgulanması gereken bir
ABD ve Batı merkezlerinin bölgeye yönelik ülkeleri üzerindeki etkinliğinin nasıl kırılacağı ve noktadır. Yine İran’ın üçüncü bir kanaldan kaç kez
saldırgan emellerine karşı bölge devletleri tarafından Rusya’dan bağımsız nasıl enerji temin edilebileceği görüşme talebine ABD cephesi bugüne kadar tüm
oluşturulan Şanghay Beşlisi, başlangıçta her ne kadar görüşülecek. kapıları kapatırken, şu an neden mavi boncuk uzattığı
ekonomik işbirliği çerçevesinde oluşmuş olsa da, Gelinen aşamada ABD nasıl Doğu’nun fosil dikkat çekici bir gelişmedir.
bugün gelinen yerde, “Birliğin herhangi bir ülkesine enerji kaynaklarına ihtiyaç duyuyorsa, AB’nin söz 21 Mayıs ‘07

Dortmund’da devrim şehitleri anması Haber-Sen’den Alman Telekom


Darağaçlarında, kuşatmalarda sahneye çıktı. Türkçe ve Kürtçe çalışanlarına destek
ve işkencehanelerde davaya seslendirdikleri devrimci türkü ve
adanmışlığın, devrimci marşlarla etkinliğimize anlamlı bir Almanya’da
fedakarlığın ve yiğitliğin en ileri destek sundular. Ver.di
örneklerini sergileyerek Türkiye Gecede konuşma yapan Sendikası’nın
devriminin kilometre taşları olmayı yoldaşımız ‘71 devrimci Alman
hakeden İbrahim Kaypakkaya, hareketinin hangi koşullarda ortaya Telekom’da
Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan; çıktığını anlattı. Devrimci çalışan 50 bin
yine yaşamları birer mücadele hareketin tüm birikimine ve işçinin
manifestosu olan Mustafa Suphi, mirasına sahip çıktığımızı, dahası ücretlerinin
Fatih Öktülmüş, Mazlum Doğan ve bu miras üzerinden daha ileri bir düşürülmesi
Onlar’ın bıraktığı bayrağı devralıp devrimciliğin bugün Türkiye’de saldırısı
ileriye taşıyan zor dönem komünistler şahsında temsil karşısında 12
devrimcileri yoldaşlarımız, Habip edildiğini ve böylece bu mirasın Mayıs günü
Gül, Ümit Altıntaş ve Hatice güvence altına alındığını başlattığı grevi
Yürekli’yi anmak için 19 Mayıs vurguladı. destekleyen
günü Almanya’nın Dortmund Konuşmanın ardından Haber-Sen
kentinde “Devrim şehitleri anma Salkımsöğüt Şiir Grubu, devrimci destek mesajı
gecesi” düzenledik. geçmişimizin anlamı ile örtüşen ve gönderdi.
Dortmund Bir-Kar olarak beğeniyle izlenen tiyatral bir şiir Mesajda dünyanın her yerinde uygulanan neo liberal politikaların emekçileri
organize ettiğimiz etkinliği 150’nin dinletisi sundu. Etkinliğimiz, Grup yoksullaştırdığı, ağır çalışma koşulları dayattığı ya da işsizliğe mahkum ettiği
üzerinde işçi, emekçi ve genç Su’nun seslendirdiği devrimci ifade edildi ve şunlar söylendi:
izledi. Dortmund HÖC, AGIF ve marş ve türküler eşliğinde çekilen “Böyle bir süreçte örgütlü olduğunuz Deusche Telekom’un, çalışanların
ADHK da gecemizde stand açtılar, halaylarla sona erdi. çalışma koşullarını ağırlaştıran ve düşük maaşla çalışmaya zorlayan
destek verdiler. Etkinlik vesilesiyle, başta politikasına çalışanların tamanının kararıyla GREVLE cevap vermeniz bizlere
Anma etkinliği devrim ve Dortmund kenti olmak üzere Köln, umut ve moral veriyor.
sosyalizm şehitleri anısına yapılan Essen, Wuppertal, Bielefeld gibi Sendikamız Haber-Sen olarak, Alman Telekom ve Posta çalışanlarının
saygı duruşu ile başladı. Ardından çevre illerde yaptığımız afişlerle, Sendikası VER.Dİ’nin bu onurlu mücadelesine dayanışma duygularımızı iletiyor,
devrim şehitleri konulu sinevizyon el ilanlarıyla emekçilere çağrı mücadelenizin başarılı olmasını diliyor, elimizden gelen her türlü katkıyı
gösterimi yapıldı. Daha sonra dost- yaptık. sunmaya hazır olduğumuzu bildiriyoruz.”
devrimci müzik grubu Grup İsyan Bir-Kar/NRW
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Ekim Gençliği’nden... Kızıl Bayrak  27

Sermayenin çözümü seçimde...

Gençliğin çözümü devrimde!


Sermaye düzeni emeğe olduğu kadar gençliğe de yüzbinlerin “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganları düzenin hekimliği uygulamalarıyla derinleşmektedir.
düşmandır. Gençliği ardı arkası kesilmeyen iktisadi sözde iktidar ve sözde muhalefet partilerince “Hepimiz Bu düzen gençliğe tek seçenek sunmaktadır. Bu
saldırılar ve bunları bütünleyen baskı ve zor Türk’üz” tepkisiyle karşılanmıştır. En son Boğaziçi seçenek ise açık bir geleceksizlikten ibarettir. 22
uygulamalarıyla denetim altında tutmayı hedefler. Zira Üniversitesi’nde halkların kardeşliği temalı bir etkinlik Temmuz’da karşımıza çıkartılacak olan sandıkların
gençliğin taşıdığı dinamizm sermaye iktidarı açısından burjuva bir gazetenin manşetine “tuhaf” olarak geçmiş, bugüne kadar bizleri bu geleceksizlik tablosu içerisine
derin bir korku sebebidir. Özellikle dünya ölçeğinde açıkça hedef gösterilmiştir. hapsetmek isteyenlerle, bu geleceksizliği
hafızalardan silinmeyen ‘68 gençlik hareketi bu Toplumun genelindeki bu tablonun derinleştirecek olanlarla ya da parlamentoda bu sorunu
korkuyu büyütmekte, sermaye düzenini gençliğe karşı üniversitelerdeki yansımalarını görmemek için kör çözme iddiasıyla kitleleri aldatanlarla doludur.
daha tedbirli olmaya zorlamaktadır. Bu tedbirler çok olmak gerekiyor. Hemen her üniversitenin demirbaşına Gençliğin ise artık ne sabredecek gücü, ne boyun
yönlü olup, her çeşit baskıyı, sindirme politikasını dönüşmüş ÖGB’ler, koridorlarda cirit atan sivil eğecek lüksü kalmıştır. Gençlik 22 Temmuz’da eğitim
içerdiği gibi, gençliği apolitize ederek polisler, kapı önüne ve bazen üniversite kantinlerine hakkına ve geleceğine sahip çıkmak zorundadır!
kimliksizleştirmeyi ya da düzen safına çekmeyi de konuşlanmış çevik kuvvet ekipleri… Kız arkadaşına
içermektedir. sarılmaktan yemekhane zamlarına karşı çıkmaya varan Gençlik sandıktaki emperyalist işgal
Ancak sermaye düzeninin bütün bu çabalarını geniş bir yelpazede açılan soruşturmalar, hemen her politikalarını değil, anti-emperyalist
boşa düşüren, bu düzenin kendi doğasıdır. hafta bir ildeki üniversiteden haberi yansıyan sivil mücadeleyi seçecektir!
Egemenliğinin sürekliliğini işçi ve emekçi kitleler faşist saldırılar… Bu tablonun ortaya çıkardığı
üzerindeki sömürü ve talanının sürekliliğine bağlayan fotoğraf; YÖK amblemi önünde kol kola girmiş polis-
ABD’nin Ortadoğu’da süregelen işgal politikaları
bu kokuşmuş düzen, alt sınıflara mensup gençlik idare-sivil faşist üçlüsü oluyor! Üniversiteler de bütün
Türkiye egemenlerince açıkça desteklenmekte,
kitlelerinin talepleri karşısında gün geçtikçe derinleşen bir toplum gibi kışlalaştırılıyor!
pastadan pay almak telaşıyla bu emperyalist işgal
bir çözümsüzlükle karşı karşıyadır. Bununla paralel Şovenizm de, faşizm de, halkların kardeşliğinin
planında aktif bir rol oynayabilmek için kırk türlü
olarak söz konusu gençlik güçleri de artan baskı ve önüne set çeken, halkları katleden, halklar arasına
taklalar atılmaktadır. Gelinen yerde meclis
derinleşen geleceksizlik sorunu merkezli olarak, düşmanlık tohumları eken zihniyet de işte 22
salonlarında, kapalı kapılar ardından işçi-emekçi
süregiden düzene büyük bir öfke duymaktadır. Bugün Temmuz’da “oy” atacağımız o sandıkların içinde. Tam
kesimlere mensup gençliğin yaşamı üzerine pazarlıklar
temel sorun, alttan alta biriken bu öfke ve tepkiyi da bu yüzden halkların kardeş olduğu bir dünya, sokak
yapılmaktadır. Afganistan, Irak, Lübnan, Filistin
büyüyen bir harekete dönüştürmektir. Önümüzde ortası linçlerin yaşanmadığı bir toplumsal yaşam,
emperyalist saldırganlığın sonuçlarını yaşamakta, İran,
duran seçim süreci, işçi ve emekçi sınıflara mensup koridorlarında, amfilerinde baskının ve polislerin kol
Suriye gibi birçok ülke ise namlunun ağzındadır.
gençlik kesimleri açısından bu öfkeyi açığa gezmediği bir üniversite için gençlik düzenin
Sermaye düzeni ise gençlik kesimlerinden demagojik
çıkartmanın anlamlı bir vesilesi olacaktır. Bu öfkenin partilerini değil, özgürlüğü ve halkların kardeşliğini
söylemlerle bu ülke halklarını katletmelerini
olabildiğine güçlü dışavurulması ise sandıklarda seçmelidir!
beklemekte, karşılığı olmayan vaatlerle gençliğı kendi
çözüm arayan sermaye düzeni açısından
askeri olmaya ikna etmeye çalışmaktadır.
çözümsüzlüğün tescilini ifade edecektir! Gençlik sandıktaki geleceksizliği ve Ancak bu çabalar boşunadır. Gençlik ABD askeri
Sermaye düzeni gençliğin en ufak bir talebini bile eğitimin ticarileştirilmesini değil, olmayı, sermaye düzeninin köle-askeri olmayı açıktan
karşılamaktan aciz bir durumdadır. Bugün alt sınıflara eşit, parasız eğitimi ve özgür bir geleceği reddetmektedir, reddecektir! 22 Temmuz’da sandıktan
mensup gençliğin karşı karşıya olduğu sorunların
toplamı düşünüldüğünde, bu çerçevede düzenin
seçecektir! savaş çığırtkanlığı yapanların yanında olmadığını,
emperyalizme karşı mücadeleden taraf olduğunu
yapabileceği hiçbir şey kalmadığı açıkça görülecektir.
Neo liberal politikalar çerçevesinde yeniden gösterecektir. 1 Mart’ta tezkereyi geçirmek için
Gençlik düzenin tam bir acz içinde olduğunu görmeli
yapılandırılan eğitim, alt sınıflara mensup gençlik yırtınan, bugün laik cephe içinde şövalye rolü oynayan
ve beklentilerinin karşılığını sandıkta değil, kendi
kesimleri açısından eğitim hakkının sermaye düzeni CHP de, Lübnan tezkeresinin imzacısı AKP de dün
birleşik gücünde aramalıdır. Çünkü açık ki o sandık
tarafından gaspı sonucunu doğurmaktadır. Bu yeniden cepheye sürmeye çalıştıkları gençlik güçlerinden
Pandora’nın sandığıdır. Ve içinden şimdiye kadar işçi-
yapılandırma politikaları çerçevesinde kamusal bir hak bugün oy dileniyor. Gençlik onlara yanıtını anti-
emekçilerin, gençliğin hayrına tek bir şey çıkmamıştır.
olan eğitim hakkı, yarı kamusal bir uygulamaya emperyalist mücadeleyi seçerek er geç verecektir.
kavuşturulmuş, hizmet alan bedelini öder mantığı bu
Gençlik sandıktaki şovenizmi, faşizmi değil
alanda da hâkim kılınmıştır. Gençlik sandıktaki burjuva gericiliği ya
halkların kardeşliğini seçecektir! Alt sınıflara mensup gençlik kesimleri açısından da parlamenterist hayalleri değil
bir yandan üniversiteye giriş geleceğin tek koşulu düzene karşı mücadeleyi seçecek!
Bugün içinde yaşadığımız tablo ortadadır. Sokak olarak tanımlanırken, diğer yandan gün geçtikçe
ortasında linç girişimlerinin meşrulaştırıldığı, sokak üniversitelerin kapıları bu kesimlere kapatılmaktadır. Bugün seçim sandıklarında bizlere burjuva
ortası infazların doğallaştığı, Kürt halkına dönük inkâr Milyarlık dershaneler, okullar arası eşitsizlikler, AOBP gericiliğinden gericilik beğenmek dayatılıyor! Bugün
ve imha politikalarının savaş nidalarıyla birleştirilerek uygulaması vb. ile bu süreç emekçi kökenli liseliler seçim sandıklarında bizlere emperyalist işgalin suç
her gün yeniden ve yeniden pazara sürüldüğü bir açısından içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. ortaklığı, Kürt halkına uygulanan inkâr ve imha
dönemdir bu. Üniversitelerde de tablo farksız değildir. Paralı politikalarına onay dayatılıyor! Bugün vereceğimiz
301 ve benzeri yasal düzenlemelerle hukuki eğitim uygulamaları, eğitimin yan alanlarını da oylarla bizden geleceğimizi sermayenin ellerine teslim
zemini yaratılmış olan şoven linç atmosferi, düzenin kapsayarak (barınma, sağlık, yemek vb.) etmemiz isteniyor.
kurumlarının üstünü örtme gereği duymaksızın yaygınlaştırılmaktadır. Har(a)ç bedellerine her yıl Ama bizlerin ne boş hayallere karnımız tok! Bizim
gerçekleştirdiği fiili uygulamalarla beslenmekte, yapılan zamlar, not çizelgesi, öğrenci belgesi vb. Amerikancı düzen partilerine ve çözümü burjuva
şoven-faşist kudurganlık devlet eliyle hizmetlerin dahi paralı hale getirilmesi, geniş bir mecliste gören reformist-sol partilere verilecek
ödüllendirilmektedir. Birkaç yılın bilânçosundan ilk öğrenci grubu açısından eğitimi sürdürebilmenin oyumuz yok! Bizleri geleceksizliğe mahkûm eden,
akılda kalanlar düşüldüğünde bu görülebilecektir: Uğur önünü tıkamaktadır. işsizlik, savaş, yıkım, ticari eğitim, terör ile hayatımızı
Kaymaz (13) katledilmiş, Uğur’un katili polisler beraat Artık gençlik kesimlerinin bilincinde üniversite, çekilmez hale getiren sermaye partilerinden sorulacak
etmiştir. Bu karar sermaye düzeninde Kürt öldürmenin gelecekle eşanlamlı olmaktan çoktan çıkmıştır. Bugün hesabımız var!
cezası olmadığının bir kanıtı olarak tarihe geçmiştir. azımsanamayacak genişlikte bir üniversiteli kesim Gençlik olarak, her biri mücadele bayrağını
Trabzon’da linç girişimleri yaşanmış, linç saldırısına derin bir geleceksizlik kaygısıyla karşı karşıyadır. Her yükseltmeyi gerektiren talep ve şiarlarımız için bizi
maruz kalanlar gözaltına alınmış, terörist ilan yıl üniversiteler Türkiye’nin büyük işsiz ordusuna mücadeleye çağıran bağımsız sosyalist milletvekili
edilmiştir. Bunun sonuçları çok geçmeden ülkenin dört ellerinde diplomalarıyla yeni neferler eklemektedir. adaylarını destekliyoruz. Tüm gençliği işçi sınıfının
bir yanında patlak veren linç girişimleri ile Mezuniyet sonrası iş bulabilmek neredeyse imkânsız devrimci programı etrafında birleşmeye çağırıyoruz.
görülmüştür. Hrant Dink sokak ortasında 301’in hale gelmiştir. Bu durum mesleki yeterlilik yasaları, (Ekim Gençliği’nin Mayıs-Haziran ‘07 tarihli
hediyesi olan 3 kurşunla katledilmiş, ardından yetkin mühendislik, sözleşmeli öğretmenlik, aile 103. sayısından alınmıştır...)
28  Kızıl Bayrak Liselilerin Sesin’den... Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Geleceğimiz ve özgürlüğümüz
için tek seçenek devrim ve sosyalizm!
Uzun yıllar hatırlanacak ve tartışılacak bir 1 sürecinde burjuvazinin propaganlarının iç yüzünü etmelerinin olanakları sağlanarak, bu güçlerin
Mayıs’ı geride bıraktık. Akıllardan çıkmayacak olan; teşhir etmeli ve liselilerin gelecek mücadelesinde okullardaki mücadele süreçleri ile bağ kurmalarının
birçok ilde gerçekleşen anlamlı ve coşkulu mitinglerin çözümün ceylan derili koltuklarda oturanlardan yol ve yöntemleri aranabilir.
ötesinde, İstanbul’da, şehrin dört bir yanına yayılan 1 gelmeyeceği, tek çözüm yolunun liselilerin yürüteceği İstanbul/Kartal’da Denizler anması için oluşan
Mayıs coşkusunun eyleme dökülmüş hali olacak. düzen karşıtı mücadele olduğu örnekleriyle ortaklığın, şimdi Mayıs şehitleri anması çerçevesinde
Sermaye düzeninin yıllara yaydığı Taksim yasağı anlatılabilmelidir. Bu çerçevede liseli güçlerimizin en yinelenmesi, yerel bir örnek olmasına karşın ÖSS
karşısında emekten yana güçlerin oluşturduğu cephe büyük olanağı, önümüzdeki bir ay daha da yoğun mitingi için yan yana geliş kadar önemlidir. Liseli
“Taksim 1 Mayıs alanıdır!” sözünü o gün Taksim sürdürecekleri ÖSS karşıtı kampanyadır. Söz konusu gençlik mücadelesinin süreçlerine bakıldığında,
Meydanı’na fiilen girerek, barikatlarla çevrilmiş kampanya süreci, bu düzenin ve bu düzenin neredeyse ‘96’dan bu yana ortak iş yapma örneklerine
Taksim’e çıkan bütün yolları 1 Mayıs alanına partilerinin liseli gençliğe vaat edecek hiçbir şeyi rastlanamamaktadır. İstanbul LGP’nin her yıl 6 Kasım
dönüştürerek sahiplenmiş oldu. kalmadığının güçlü bir teşhirinin yapılabilmesinin sürecinde harcadığı çabayı (ki bu maalesef diğer
Sermaye düzeninin sözcüsü İstanbul Valisi olanaklarını fazlasıyla taşımaktadır. çevrelerin ilgisizlik duvarına çarpmaktadır) dışta
İstanbul’da tam bir terör atmosferi yarattı. Bırakın 1 tutarsak, liseli gençliğin kazanılması çerçevesinde bu
Mayıs’a katılmak için şehir dışından ve şehir içinde ÖSS duvarını yıkalım! seneye kadar birleşik adımların atıldığı çok fazla
evlerinden yola çıkan binlerce insanın karşı karşıya örneğe sahip değiliz.
kaldıkları terörü, 1 Mayıs’a katılmak niyeti Eğitim ve öğretim döneminin sonuna Bu çerçevede liseli gençlik çalışmamız birleşik
taşımaksızın evinden işine-okuluna gitmek için yola yaklaşıyoruz. Bu aynı zamanda ÖSS’ye sayılı günler bir gençlik mücadelesinin gereklerini yerine
çıkan insanlar bile sermaye düzeninin 1 Mayıs kaldığının da habercisi. Şimdiden son sınıf öğrencileri getirebilmelidir. Ancak bu, liseli gençlik mücadelesine
korkusunun yarattığı sonuçlardan nasibini almış oldu. lise binalarından ayrıldı. Dershanelerin etüt salonları sistematik bir bakışa sahip olmadıkları gibi, örgüt
Bini aşkın eylemcinin gözaltına alındığı, onlarca yılın tüm aylarından daha kalabalık. ÖSS yaklaştıkça konusunda da şabloncu yaklaşan çevrelerin tartıştığı
kişinin yaralandığı ve hatta bir kişinin biber gazından ÖSS stresi ile beraber, çarpık eğitim sisteminin bir merkezi platform, birlik vb. arayışları üzerinden bir
dolayı yaşamını yitirdiği İstanbul 1 Mayıs’ında uzantısı olan bu eleme sınavına karşı duyulan tepkiler birliktelik değil, tersine okullar, semtler, dershaneler
estirilen terörden nasibini alanların arasında liseli de daha yüksek sesle dile getirilir oldu. düzleminde yan yana gelişleri, yani çalışmanın özgün
güçler de vardı. 1 Mayıs için hazırlıklarını gerek Liseli gençliğin bu en temel sorununu yanları ile uyumlu bir tarzda yürütülebilen bir
pankartıyla, gerek araç temini ile çok önceden gündemleştirebilmek için Liselilerin Sesi ikinci dönem birliktelik olmalıdır. Liseli gençliğin de birleşik
yapmaya başlamış olan Ertuğrul Gazi Lisesi İLGP’yi başından bu yana yoğun bir çaba harcıyor. ÖSS’ye kitlesel bir örgütlülüğe ihtiyacı olduğu açıktır. Ancak
1 Mayıs sabahı okulun önünde akrepler, okulun ilişkin metinler, ÖSS’nin teşhiri amacıyla çıkartılan – bugün böyle bir örgütlülüğe giden yol açık ki
içerisinde çevik kuvvet bekliyordu. Yan yana gelen 2- çoğunlukla yerel olmakla beraber- çeşitli materyallerle okullardan, dershanelerden geçmektedir. Yoksa masa
3 kişilik liseli “grupların” bile dağıtılmaya çalışıldığı sorunun üzerine gitmeye çalışıyor. Haziran ayı artık başı tartışmalarla birleşik ve kitlesel bir örgütlenmenin
Ertuğrul Gazi Lisesi’nden İLGP’li öğrenciler, bütün o bu çabaların ürünlerinin görüleceği zamana işaret olanaklarının yaratılabilme şansı yoktur.
baskı ve yasağa rağmen 1 Mayıs’ı İstiklal ediyor. 3 Haziran günü İstanbul LGP’nin Üzerimize düşen ikinci bir görevse, liseli gençliğe
Caddesi’nde kutlamayı başarabilenler oldu. gerçekleştireceği “Öğrenci Sömürü Sınavı Kaldırılsın ilişkin tartışmalarda karşımıza çıkan iki temel
Yine Beşiktaş’ta 1 Mayıs’a katılmak için buluşan Şenliği”, 10 Haziran’da İstanbul’da “ÖSS duvarını yaklaşımla mücadele etmektir.
eylemcilere azgınca saldıran polis, bu arada yoldan yıkalım!” şiarı etrafında örgütlenecek miting, yine Bu eğilimlerden birincisi, bu alanın bir kadro
geçmekte olan liselileri biber gazına boğdu. aynı tarihlerde İzmir’de ortak örgütlenecek olan basın devşirme alanı olarak görülmesi ve liseli gençliğin
Beşiktaş’taki liseliler, gazetelere yansıdığı gibi açıklaması, bir dönemdir harcadığımız çabanın devrimci mücadelesinin geliştirilmesi yönlü her türlü
eylemcilere sıkılan gazdan etkilenmediler, çevik yarattığı sonuçları görebileceğimiz temel alanlar çabanın yerini, liseli “gençlerin” mücadeleye
kuvvet tarafından bizzat tartaklanarak açık bir olacaktır. kazanılmasının almasıdır. Bu yönelimi daha önceleri
saldırıya maruz kaldılar. Tek başına sıraladığımız tarihlerde yapılacak çokça tartıştığımız için tekrarlamayacağız.
Sabah saatlerinden başlayıp hava kararana dek eylem-etkinlikler üzerinden bakıldığında bile, ÖSS Aynı derecede önemli bir ikincisi ise, liseli
süren 1 Mayıs 2007, emek güçlerinin ısrarı, iradesi gündemine ilişkin geçen seneleri aşan bir çalışma gençliği bir bütün olarak apolitik görme eğilimidir.
sonucunda kazanılmış oldu. Bu kazanım açık ki sürecinin örgütlenebildiğini ifade etmek mümkün. Bunun sonucu olarak, liseli gençliğin mücadele
devrimci güçler cephesinde ciddi bir moral ve Özellikle geçmiş yıllardan farklı olarak bu sene açığa gündemleri belirlenirken, popülerlik, ilgi çekicilik gibi
motivasyon yarattı. Şimdi yapılması gereken, bu çıkan ÖSS’ye karşı muhalefette birleşik bir zemin kavramlarla, liseli gençliğe yakıştırılan apolitizmin
moral ve motivasyonu kuşanarak, 1 Mayıs’taki yaratabilme yönlü bakış ve yaklaşımların anlamlı içine düşülmesidir. Elbette liseli güçlere kendi
zaferimizin bize yüklediği sorumlulukları yerine olduğunu söylemeliyiz. Liseli gençlikte ÖSS karşıtı gündemleri üzerinden seslenmek, bu çerçevede
getirmek, 2008’de Taksim Meydanı’na ve diğer bir bilinç yaratabilmenin, bu bilincin ilk elden gelişen bir mücadele perspektifi oluşturmak önemlidir.
illerdeki meydanlara onbinleri doldurmak için sınırlılıkları olsa da eylem alanlarına taşınabilmesinin Ancak düzenin dört koldan kuşattığı, iktisadi
bugünden çalışmak… zeminini oluşturma çabası harcamak, önümüzdeki saldırılarla geleceksizleştirirken, sosyal-kültürel
İçinden geçtiğimiz süreç, düzen içi çatışmaların dönem açısından umut vericidir. saldırılarla bir bütün olarak gericileştirmeye çalıştığı
derinleştiği, işçi ve emekçilerin, gençlik kesimlerinin Bu noktada Liselilerin Sesi çalışması yürüten tüm liseli gençlik kesimlerine devrimci alternatifi
bu suni çatışmada bir taraf haline getirilmeye alanlarımızın üzerine çok yönlü görevler düşmektedir. göstermenin yolu, açık ki düzenin güçlü bir
çalışıldığı bir süreçtir. Böylesi bir süreçte sermaye İlk olarak, hangi düzeyde olursa olsun liseli gençliğin teşhirinden geçmektedir.
düzeninin herhangi bir kliğinin peşine takılmaksızın, birleşik mücadelesinin zeminlerini yaratma çabası Liselilerin Sesi bu çerçevede üzerine düşen
düzene karşı üçüncü bir taraf olarak birleşmek, düzen ısrarla harcanmalıdır. Bugünkü koşullarda kimi siyasal görevleri, kendi seçtiği yolda zorluklarına rağmen
karşıtı mücadeleyi büyütmek ertelenemez bir örgütlenmelerle eylemsel yan yana gelişler bile ısrarlı bir biçimde yürüyerek, sürekli ve sistemil bir
sorumluluktur. Bu, toplumun bütün ezilen ve önemlidir. Kaldı ki tartışmamız hiç de siyasal yan çalışma yürüterek gerçekleştirecektir. Biz liseli
sömürülen kesimleri açısından geçerlidir. Yaklaşan yana gelme sınırında değil, tersine liselerimizdeki gençliğin devrimci alternatifiyiz, bunu bilerek
seçim süreci bu açıdan anlamlı bir olanağa işaret geniş kesimlerle buluşma tartışmasıdır. Bu konuda yolumuzu yürüyeceğiz. Bunun karşısında yer alan ve
etmektedir. Toplumun seçimler vesilesiyle politize ÖSS karşıtı kampanya süreci anlamlı bir olanağa enerjilerini liseli gençlik mücadelesine en ufak bir
olacağı bu iki aylık süreç, güçlü bir biçimde dönüşebilirse önümüzdeki seneye deneyim katkı yapmayacak bir biçimde tüketen her türlü
değerlendirilmelidir. Özellikle anti-laik/laik bırakmanın da bir vesilesi olacaktır. Mesela eğilime karşı mücadelemizi ısrarlı bir biçimde
kutuplaşmasında bir anda ortaya çıkan mitinglerde, okullardaki tiyatro toplulukları, müzik grupları, dergi sürdüreceğiz!
gösterilerde süse dönüştürülen liseli güçlerin yaşadığı çıkartan güçler, kendi kurumsallıkları ile İLGP’nin Liselilerin Sesi
bilinç bulanıklığının aşılması noktasında liseli açık toplantılarına çağırılabilir. Bu toplulukların özgün (Liselilerin Sesi’nin Mayıs ‘07 tarihli
güçlerimiz ısrarlı bir çaba harcamalıdır. Seçim çalışmaları ve kimlikleri ile kendilerini temsil 16. sayısından alınmıştır...)
Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007 Seçimler üzerine... Kızıl Bayrak  29

Seçimler ve devrimci yurtsever tavır/1


M. Can Yüce

Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinde yaşanan kriz, nitelik ve renk taşımaz. Eğer sömürgeci siyasal yarar vardır. Satırbaşlıkları biçiminde özetlemek
muhtıra, Anayasa Mahkemesi kararı ve sonuçta alınan egemenliği meşrulaştıran, bu egemenliğin bilinçlerde gerekirse;
seçim kararı ve bu eksende yaşanmakta olan politik bulanmasına yarayan bir davranış içine girerseniz, sizin Bir: Seçimlerin gayrı-meşruiyetini unutmadan ve
gelişmeler, her kesimin gündeminde; güncel politik diğer sömürgeci düzen partilerinden ve onların gözardı etmeden, hatta bu ilkesel duruşu en başta
tutum ve davranışlarını etkilemektedir. Her kesim 22 üyelerinden ne farkınız kalır? vurgulayarak, özellikle bunu temel ve vazgeçilmez bir
Temmuz seçimleri karşısındaki duruşunu, politikasını TC, sadece genel anayasal, yasal, siyasal ve idari koşul olarak görerek seçimlere katılabilir, aday
belirlemeye, politik olanak ve güçlerini harekete düzenlemelerle yetinmemiştir. Aynı zamanda bunu gösterilebilir, bu adaylar için oy istenebilir. Bu seçimler
geçirmeye çalışıyor. Bu yönüyle Kürt halkı ve politik tamamlayan özel düzenlemeler ve politikalar meşru değildir; bu gayrı-meşruiyeti deşifre etmek, teşhir
temsilcileri de sorunu her açıdan tartışıyor ve geliştirmekten de geri durmamıştır. Kürt halkının bu etmek, sömürgeci partilerin gayrı-meşruiyetini anlatmak
politikasını belirliyor. yasal düzenleme ve kurumları devrimci tarzda aşma için seçim sürecinden, onun olanaklarından yararlanarak
Genelde seçimler, Kürdistan için, KUKM için ne olasılıklarını, hatta kendi adına reformcu tarzda bile anılan tavır geliştirilebilir. Bu, bir taktik yaklaşımdır. Bu
anlam ifade ediyor? Bugüne kadar seçimlerde doğru bir delmelerini önleyici anayasal ve yasal düzenlemeler taktik yaklaşım, sömürgeci egemenliğe, meclisine,
çizgi izlendi mi? 22 Temmuz seçimlerinde devrimci getirmiştir. Yüzde onluk seçim barajı bu engellerden partilere ve seçimlere ve bunların üzerinde şekillendiği
yurtsever güçler, emekçi Kürt halkı nasıl bir tutum biridir. Yine bu son kriz döneminde birbirine olmadık resmi çizgiye cepheden tavır alma yaklaşımına oturan
almalıdır? Kürt halkını ve onun mücadele değerlerini bu laflar eden düzen partileri bağımsız adayların ortak taktik bir yaklaşım…
düzene bağlamak, bu düzenin bir parçası haline listede yazılması konusunda tartışmasız birlikte hareket İki: Seçime katılırken, aday belirlerken ve belirlenen
getirmek için çırpınan İmralı Partisi’ne, onun seçim etmiş ve bağımsız adayların seçilmesini adaylar için oy isterken, gözetilmesi gereken esas amaç,
tavrına karşı devrimcilerin tavrı ne olmalıdır? Bu zorlaştırmışlardır. ille de Meclise girmek ve orada meclisin çizdiği sınırlar
soruların yanıtlarını birçok yönüyle tartışmakta ve Geçmişte SHP listelerinde seçilen DEP içinde siyaset yapmak olmamalıdır. Oy almanın ve
ikirciksiz bir biçimde ortaya koymakta büyük yarar var. milletvekillerinin başına getirilenler de bilinmektedir. seçilmenin başka devrimci amaçları olmalı ve onlara
Kürdistan’da kurumlaştırılan siyasal sömürgeciliğin Kaldı ki bu milletvekillerin devrimci, sömürgeci sitemi hizmet etmelidir. Kendi halkının oyu ile seçilmek, onun
çok önemli özellikleri var. TC adına atılan her adım, cepheden karşılayan bir duruşları olmamasına rağmen temel istemlerini temsil etmek, bunu her platformda
gerçekleştirilen her kurumlaşma Kürtlerin inkarı ve sistem yine bastırıcı ve engelleyici davranmıştır. göstermek daha önemli ve önemsenmesi gereken bir
imhası ile Kürdistan ülkesinin yok sayılması üzerine Örneğin L. Zana ve H. Dicle, milletvekili andını Türkçe tutumdur. Kürt halkının kendi kaderini özgürce
yapılmış, Kürdistan yok sayılarak, Türkiye’nin bir ve Kürtçe okudukları için, yanı kendi dilleriyle belirleme hakkını savunmak ve olanaklar elveriyorsa
uzantısı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olarak kendilerinin inkar sistemine bağlı kalacaklarını namus seçimleri bu bağlamda bir referanduma çevirmek
tanımlanmış, her kurumlaşma ve ilişki de bu stratejik ve onurları üzerine yemin ettikleri için büyük bir mümkündür!
bakış açısına göre belirlenmiştir. Bu anlamda saldırıya, meclis içi linç girişimine maruz kalmış, bu Üç: Seçilen aday, TC yasalarına göre artık
Türkiye’nin herhangi bir il ve ilçesinde olan her baskılar karşısında geri adım atmış ve “usulüne” göre “milletvekili” sayılır. Ondan Mecliste yemin etmesi
kurumun aynısı, idari ve politik yapının aynısı milletvekili yeminini yeniden içmişlerdir. Ama buna istenir. Bu yemin, sömürgeci sisteme, kendi halkının
Kürdistan’a taşırılmıştır. Bu bir ve tek yapı sadece resmi, rağmen linç kampanyası devam etmiş, hapse inkarını ve imhasını temel ve vazgeçilmez ilke sayan
idari, siyasal yapıda değil, “sivil” alan ve kurumlar için atılmalarına ve sonra bu düzene biat etmelerine rağmen “Anayasal düzene” bağlılığı içeriyor. Bu, aslında kendi
de geçerlidir. Partiler, sendikalar, dernekler ve benzeri düzenin efendilerinin hıncını yatıştırmayı kendisini inkar etmek, kendisine verilen oylara ve onlara
kurumlar… Böyle tekçi, merkezi ve bire bir aynı başaramamışlardır. içerilen temel istemlere sırt çevirmek anlamına gelir.
kurumlaşmanın gerçekleşmesi boşuna değildir; Kürtleri Konuyu dağıtmadan şunu anlatmak istiyoruz. Bu Yemin ile Kürdistanî kimlik bağdaşmaz. O nedenle
inkar ve imha, Kürdistan’ı adı ve ülke gerçekliği ile inkar ve imha siteminde Kürt adına hiçbir şeye yaşam anılan yemini reddetmek takınılması gereken tavır
tarihten, bilinç ve bilinçaltlarından silme stratejisine hakkı tanınmadı, tanınmıyor. Teslimiyet, ihanet, itaat ve olmalıdır. Bu, düzeni cepheden karşılamanın da
oturuyor; bu, aslında sömürgeci inkar ve imha siteminin düzenin bir eklentisi olma yalvarışları sömürgeci kaçınılmaz bir gereğidir! Bilindiği gibi Kuzey İrlanda’da
kendisidir! sistemin yumuşamasını ve esnemesini getirmek şurada Cumhuriyetçi adaylar da seçildiğinde “Majestelerinin
Kuşkusuz bu kurumlaşmanın bütünü, tek tek her dursun, bu davranışlar, onların daha da Meclisine” gitmemiş ve “Majestelerine” bağlılık yemini
parçası ve ilişkisi Kürdistan açısından meşru değildir. pervasızlaşmasını tetikliyor. Kısacası seçimler karşısında etmemişlerdi…
İşgal ve sömürge sisteminin meşruiyetini kabul etmek doğru bir TC ve sömürgeci egemenlik bilincinin olması Dört: Kendisini devrimci yurtsever aday olarak
mümkün değildir! şart, yoksa ayaklar altına alınıp çiğnenmek, kaçınılmaz önerenlerin bağlı olması gereken temel ilke ve ölçüler
İnkar ve imha sitemini ve onun her bir parçasını ve son olur! bunlar olmalı ve bu adaylar da bunların bilincinde
ayrıntısını meşru görmek, bu meşruiyete onay vermek, Bu sistem, kendi kendini inkar edenlerin, bu düzenin hareket etmelidirler. Bu duruşun, herhangi bir gerilla
bilerek veya bilemeyerek bu meşruiyetin bilinç ve içinde ve onun partileri aracılığıyla siyaset yapanların duruşundan ve yaşamından daha riskli ve tehlikelerle
bilinçaltlarında derinleşmesine hizmet edecek önüne engel dikmiyor. Bilindiği gibi 1940’lara kadar dolu olduğunu bilmek gerekiyor. Düzenin siyaset
davranışlarda bulunmak, en hafif deyimle yurtseverliğe iradesi ve gücü kırılan, büyük ölçüde direniş zemininde ve açık olarak bu devrimci duruşu
sırt çevirmekten başka bir şey değildir. dinamikleri, potansiyelleri ve olasılıkları dağıtılan Kürt sergilemenin bedeli az ağır olmayacaktır. Tutuklanma,
Kürdistan’daki her kurumlaşma gibi seçimler de egemen sınıflarının sömürgeci düzen partileri içinde hapis, işkence ve ölüm dahil her türlü tehlikenin
meşru değildir, sömürgeci sistemin tamamlayıcı, onu siyaset yapmalarına olanak verilmiş, hatta çeşitli kendisini beklediğini bilmek ve bunun bilinci ve ruhsal
meşrulaştırıcı, sömürgeci egemenliği gizleyici bir biçimlerde teşvik edilmişlerdir. Çünkü bu siyaset ilişkisi donanımına sahip olmak çok önemlidir. Bu bir devrimci
kurumudur. Aynı durum partiler, daha doğru bir değişle ve siyaset yapma tarzı sömürgeci sistemi yaşam tarzı ve duruştur; devrimci politika yapma
siyaset kurumu için de geçerlidir. meşrulaştırıyor, Kürt ve Kürdistan bilincini kafalardan tercihidir. Yoksa milletvekili seçilmek, önünde açılacak
Öncelikle Türk siyaset kurumunun, onun bir parçası ve yüreklerden siliyordu. Bir yandan da aşiretçi feodal olanaklarla bu düzen içinde farklı yaşam tercihlerinde
olan seçim ve partilerin bu konumunun, inkar ve imha yapı ve parçalanmışlık particilik biçiminde bulunmak başka bir şeydir, bunun devrimci bir yaşam
sisteminin ayrılmaz birer unsurları olduğu gerçeğini derinleştiriliyor ve sürdürülüyordu. Ancak emekçiler ve olmayacağı da çok açıktır!
bilmek ve bunu açıkça ortaya koymak gerekiyor. yoksullar adına devrimci radikal, bu düzenden her Bu genel çerçevenin bugünkü Kuzey Kürdistan
Seçimlerin Kürdistan ve UKM açısından gayrı- açıdan ve tam kopuşu öngören mücadelenin gelişmesi somutunda somut-pratik bir karşılığı var mı?
meşrululuğunu net, açık ve ikirciksiz bir biçimde ortaya ve bunun Kürt halkının hemen hemen her kesimini Bu sorunun yanıtı kapsamlıdır ve bir sonraki
koymadan ulusal kurtuluş, bağımsızlık ve özgürlük, etkisine alması, sömürgeci sistemin yeni karşı-devrimci yazımızda bu konuyu tartışmayı sürdüreceğiz. Ancak şu
kimlik mücadelesi konusunda ciddi, samimi ve tutarlı önlemler ve kurumlar geliştirmesini koşullamıştır! kadarını belirtmek gerekirse, bu sorunun kısa yanıtı
olmak mümkün değildir. Seçimler karşısında en başta Sömürgeci egemenliğin bir parçası olan ve meşru “Hayır”dır! Nedenlerini açmaya çalışacağız. Ayrıca
göz önünde bulundurulması gereken birinci nokta olmayan seçimlerin bu niteliğini ortaya koymak, hiçbir yukarda sorduğumuz, ama yanıtına sıra gelemeyen
budur! Bu, ilkesel bir yaklaşımdır ve hiçbir biçimde zaman gözardı edilmemesi gereken ilkesel bir sorular var, bunların da yanıtını bir sonraki yazımızda
sulandırılmaya gelmez! Bununla birlikte Kürt halkının yaklaşımdır. Bu ilkesel yaklaşım, seçimlere katılma vermeye çalışacağız. Kürdistan’da seçim pratiklerine,
kendi kaderini tayın hakkını kayıtsız koşulsuz, net ve olanağını ortadan kaldırır mı? Ya da seçimlerde ne DEP’ten HADEP’e, oradan DTP’ye uzanan süreci
ikirciksiz savunmak da bu ilkesel yaklaşımı bütünleyen yapmalı? Sadece anılan ilkesel duruşu tekrarlamak ayrıntılı ele almak gerekir. O zaman devrimci yurtsever
başka bir ilkesel yaklaşımdır. Aslında bu ikisi birbirini yeterli mi? bakış ve duruşun pratik anlamı ve değeri daha bir yerli
bütünleyen bir bütünün iki parçası niteliğindedir. Kuşkusuz yeterli değildir. Güç ve olanaklara bağlı yerine oturur.
Bu ilkesel yaklaşım atlanarak söylenecek her söz, olarak birçok taktik geliştirilebilir. Ancak bunların (Devam edecek…)
alınacak her tavır her şeyden önce “Kürdistanî” bir ayrıntısına girmek yerine genel bir çerçeve çizmekte 22 Mayıs 2007
30  Kızıl Bayrak Sayı:2007/20  25 Mayıs 2007

Burjuva yasaların koruduğu vahşet...


Kartallı Liseliler: “Mayıs şehitleri
“Rojda Gezgin” davası! ölümsüzdür!”
Kartallı Liseliler, 22 Mayıs günü Kartal Meydan’ında gerçekleştirdikleri
Kadını aşağılayan, horlayan ve ikinci Burnu kesilen Rojda Gezgin’e, evlendirilmek bir eylemle Mayıs Şehitleri’ni andılar.
sınıf bir varlık olarak gören gerici burjuva zorunda bırakıldığı adamın akrabaları da 22 Mayıs günü Kartal Meydanı’nda “Mayıs şehitleri ölümsüzdür!” şiarlı
ideolojisi yaşamın her alanına yansıyor. Son tecavüz girişiminde bulundu. pankartı açan Kartallı Liseliler, burada ilk olarak Mayıs şehitleri nezdinde
olarak bunun en çarpıcı örneğini Olayın ortaya çıkmasının ardından 4 devrim ve sosyalizm yolunda düşenler için saygı duruşu yaptılar. Ardından
Diyarbakır’da 15 yaşında, henüz kadın kişi hakkında, “zorla alıkoyma” ve “çehrede ortak hazırlanan basın metni okundu.
olduğunun bile farkına varamayan, ancak sabit hasar bırakacak şekilde yaralama” Yapılan açıklamada şunlar söylendi: “6 Mayıs 1972’de Deniz Gemiş,
kadınların yaşadığı birçok sorunu çocuk suçlamasıyla Diyarbakır 3. Ağır Ceza Yusuf Arslan, Hüseyin İnan’ın idam edildiği gün, 18 Mayıs 1973 Diyarbakır
yaşta yaşamak zorunda bırakılan Rojda Mahkemesi’nde dava açıldı. Rojda Gezgin, zindanlarında katledilen İbrahim Kaypakkaya, Alibeyköy’de sokak
üzerinden tüm vahşetiyle bir kez daha aldığı ölüm tehditleri üzerine şikayetinden ortasında dergi satarken polis tarfından vurulan 17 yaşındaki İrfan Ağdaş,
görmüş olduk. vazgeçerken, tepki çekecek bir kararla dava Hasan Ocak, Serdar Yılmaz, Feyzi Alansoy, Kadir Manga, Sinan Cemgil ve
Diyarbakır’da çok gezdiği ileri sürülerek sonuçlandı. Mahkeme heyeti, kayınpederi nice yiğit devrimci Mayıs ayında şehit düşmüştür. Anıları önünde saygıyla
burnu kesilen 15 yaşındaki Rojda Gezgin ile Ekrem Gezgin hakkında beraat kararı eğiliyor ve kavga bayrağını daha yukarı çekeceğimizi and içiyoruz.”
ilgili davada, mahkeme, sömürü düzenine verirken, üç kayınbiraderi de 2’şer yıl 2’şer İLGP, Liseli Gençlik, SGD’li Liseliler, Devrimci Kılavuz ve PDG’nin
yakışır bir karara imza attı. Mahkeme ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, örgütlediği ve bağımsız öğrencilerinde destek verdiği eyleme 40 kişi katıldı.
insanlık dışı olayın ders vermek için olayın Rojda Gezgin’e “ders vermek Eylem boyunca “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Gençlik gelecek,
yapılmış olabileceğine karar verildi, Rojda amacıyla” gerçekleşmiş olabileceğine karar gelecek sosyalizm!”, “Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz!”, “Devrim
Gezgin’e işkence yapan akrabalarına vererek, Gezgin’e yapılan işkenceleri de şehitleri ölümsüzdür!” ve “ Mayıs şehitlerin tek tek isimleri okunarak
oldukça komik cezalar öngörüldü. meşru gördü. “Yaşıyor” sloganları atıldı.
Rojda Gezgin, önce tecavüzüne Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi Eylem öncesi ve sonrasında ajitasyon konuşmaları yapıldı. Eylemde
uğradığı kişiyle evlendirilmek zorunda kaldı. ayrıca, Rojda’nın kayınbiraderlerinin tecavüz kolluk güçlerinin yoğun önlemler aldığı gözlemlendi.
Eşinin tutuklanması üzerine, eşinin ailesinin girişimi iddiasıyla ilgili “hayatın tabi seyrine Kızıl Bayrak/Kartal
yanında kalan Gezgin, bu kez de çok uygun değildir” şeklinde karara vardı.
gezdiği iddiasıyla işkenceye maruz kaldı.

Tohum Kültür Merkezi umudu selamladı! Af Örgütü’nden 2007 raporu


Tohum Kültür Merkezi, 20 Mayıs günü Uluslararası Af Örgütü 23 Mayıs günü yayınlanan ve tüm dünyada
“Tohum olduk büyüyoruz, selam olsun umuda!” insan haklarının yıllık bir değerlendirmesinin yapıldığı 2007
başlığı altında bir etkinlik gerçekleştirdi. Raporu’nu açıkladı. Raporda güçlü hükümetler ve silahlı grupların
Salonda “Emperyalizmin köleleştirici kültürüne insan haklarını ihlal etmek, giderek daha bölünmüş ve tehlikeli bir
karşı yeni demokrasinin özgürleştirici kültürünü dünya yaratmak için kasıtlı bir şekilde insanlardaki korkuyu kışkırttığı
kuşan!/TKM”, “Umut seçimlerde değil demokratik tespitinde bulunuldu.
halk iktidarında!/Partizan”, “İMF ve Taksim Yenişehir Palas Otel’de gerçekleştirilen toplantıda basın
özelleştirmeye, tarımın tasfiyesine ve tecrite açıklamasını Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Levent
hayır!”, “Emekçi semtlerinde yıkım saldıralarına Y. Korkut okudu. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Ville
karşı birleş, mücadeleyi yükselt!” pankartları S. Forsman’ın da bulunduğu açıklamada, 2006 yılında dünyada
asılıydı. yaşanan olayların yol açtığı sorunlara ve bu sorunların toplumların
Etkinlik sinevizyon gösterimiyle başladı. bugünü ve geleceği açısından yaratacağı sıkıntılara değinildi. Korku
Sinevizyon gösteriminde İbrahim Kaypakkaya’nın politikalarının tehlikeli biçimde bölünmüş bir dünya yarattığı sonucuna
devrimci mücadelesi ile Ortadoğu’daki katliamlara karşı halkların direnişi anlatıldı. varan raporda 2006 yılı içinde Türkiye’de yaşanan gelişmelere de
Daha sonra Tohum Kültür Merkezi adına açılış konuşması yapıldı. Konuşmada bir avuç dikkat çekildi. Yazarların ve insan hakları savunucularının dava
asalak dışında kalan milyonların cehennem koşullarında yaşadığı ifade edildi. Emperyalizmin edildiği vurgulandı.
saldırıları ve Ortadoğu halklarının direnişi vurgulandı. Latin Amerika’da halkların emperyalizme Açıklamada, “Uluslararası Af Örgütü hükümetlerden, korku
başkaldırısı selamlandı. Ülkemizde egemenlerin saldırılarına, devrimci güçlere yönelik baskı ve politikalarını reddetmelerini ve insan hakları kurumlarına, ulusal ya da
teröre dikkat çekildi. Tüm bunların devrimci hareketlerin önünü kesmeye yönelik olduğu ifade uluslararası arenada hukukun üstünlüğüne yatırım yapmalarını talep
edildi. Böylesi bir dönemde Kaypakkaya’nın düşüncelerinin ve mücadelesinin önemine vurgu ediyor” denildi.
yapıldı. Kızıl Bayrak/İstanbul
Açılış konuşmasından sonra saygı duruşunda bulunuldu. Halkoyunları ekibinin oyunlarından
sonra Partizan adına bir konuşma yapıldı. Ardından Hilmi Yarayıcı sahneye çıktı. Gökhan
Birben’in söylediği Karadeniz türküleriyle horon çekildi. YDG kampanya çalışması ile ilgili
konuşma yaptıktan sonra Hasan Sağlam Kürtçe ve Zazaca şarkılar söyledi ve halaylar çekildi.
Grup Haykırış, Çar Newa ve Ferhat Tunç’un söylediği şarkılardan sonra etkinlik sona erdi.
“Mumia Abu-Jamal’a özgürlük!”
Etkinlik boyunca mesajlar okundu ve sloganlar atıldı.
Ölüm cezasına mahkum edilen ve 25 yıldır cezaevinde tutuklu
Kızıl Bayrak/ İstanbul
bulunan Amerikalı gazeteci Mumia Abu-Jamal’ın 17 Mayıs tarihinde
yargı önüne çıkarılması nedeniyle, başta ABD ve Avrupa olmak

Sendikacı Süleyman Üstün uğurlandı...


üzere birçok ülkede “Mumia’ya özgürlük!” şiarıyla eylemler
yapılıyor.
Türkiye’deki eylemler Ankara ve İstanbul’da 17 Mayıs günü
Mide kanserinden dolayı tedavi gördüğü DİSK Genel Merkezi’ne getirildi. Saat gerçekleştirildi. Galatasaray Lisesi önünde yapılan eylemle
Çapa Tıp Fakültesi’nde yaşamını yitiren, 12.00’de başlayan törene Türk-İş, DİSK, Jamal’ın adil yargılanma ve serbest bırakılma talebi aydın,
DİSK ve Petrol-İş’te çalışmış olan Süleyman Hak-İş ve KESK yönetcileri katıldı. Burada sendikacı ve yazarların imzacı oldukları bir dilekçeyle Ankara’daki
Üstün, 22 Mayıs günü Petrol-İş ve DİSK ilk konuşmayı, mücadele arkadaşı olan Amerikan Büyükelçiliği’ne gönderildi.
Genel Merkezi’nde yapılan anma BMİS Genel Sekreteri Selçuk Göktaş yaptı. “Free Mumia!/Evrensel Gazetesi”, “Mumia’ya özgürlük!/Emek
törenleriyle son yolculuğuna uğurlandı. Üstün’ün yıllarca kapitalizmi ve ayağa Partisi” pankartlarının açıldığı eylemde basın açıklamasını Evrensel
2000 yılından bu yana Petrol-İş değen taşın bile sebebinin kapitalizm Gazetesi Yazı İşleri Müdürü yaptı. Jamal’ın 1982 Temmuz’unda
Sendikası’nda eğitim uzman olarak çalışan olduğunu anlattığını, belirtti. Üstün’ün Amerika’da ülke çapında muhalif siyahlara yönelik operasyonlarda
ve bugüne kadar binlerce işçiye eğitim gözaltılardan, işkencelerden geçtiğini ancak gözaltına alındığını ve beyaz bir polisi öldürmek iddiasıyla
veren Üstün için ilk cenaze töreni Petrol-İş mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadığın dile tutuklandığını belirtti. Radyo yapımcısı ve Amerika’daki muhalif
Sendikası Genel Merkezi’nde saat 10.30’da getirdi. Törende DİSK eski Genel Sekreteri örgütlerden Kara Panterler Partisi’nin Philedepia liderlerinden olan
başladı. Saygı duruşu yapıldı ve özgeçmişi Mehmet Karaca da bir konuşma yaptı ve siyahi gazetecinin üzerine atılan suçun tanık ifadeleriyle boşa
okundu. Süleyman Üstün’ün mücadeleyle Üstün’ün “bir marksist, komünist” olduğunu düşürüldüğünü belirtti. İnsan hakları savunucularının itirazları
geçen yaşamı ve işçi sınıfı mücadelesine söyledi. Üstün’ün emekçi sınıflara sınıf olma sonucunda bugün akşam saatlerinde Amerikan Federal Temyiz
yaptığı katkılar anlatıldı. Petrol-İş Genel bilinci taşımak için çabaladığını söyledi. Mahkemesi’nde yargı önüne çıkarılacağını duyurdu.
Başkanı Mustafa Öztaşkın yaptığı Törenin ardından Süleyman Üstün’ün Eylem boyunca “Mumia’ya ögürlük!”, “Free Mumia!”, “Kahrolsun
konuşmada; Üstün’ün çok yönlü kişiliğine cenazesi DİSK Genel Merkezi’nden Şişli ABD, yaşasın halkların kardeşliği!” sloganları atıldı. Açıklamanın
değinerek, 12 Mart’ta işkencelerden Cami’ne omuzlarla götürüldü. Yolun tek ardından Galatasay Postanesi’nden Abu-Jamal’ın adil yargılanması
geçtiğini, 12 Eylül’den sonra ise 11 yıl şeridinin kapatıldığı yürüyüşe yüzlerce kişi ve serbest bırakılması talebini içeren metin Amerikan
boyunca yurtdışında yaşamak zorunda katıldı. Büyükelçiliği’ne gönderildi.
kaldığını belirtti. Kızıl Bayrak/İstanbul Kızıl Bayrak/İstanbul
Anmanın ardından Üstün’ün cenazesi
Mücadele İstiklal’de Kızıl Bayrak satışı
19 Mayıs günü Galatasaray Postanesi kurtuluşun sosyalizmde olduğunu teşhir
önünde ortak yapılan Kaypakkaya konuşmalarıyla emekçilere anlattılar. İşçi ve
Postası eyleminden sonra BDSP’liler, İstiklal emekçileri emperyalist savaş ve
Caddesi’nde yaklaşık bir saat boyunca saldırganlığa, kapitalist sömürüye ve sosyal
ajitasyon konuşmaları eşliğinde Kızıl Bayrak yıkım saldırılarına karşı örgütlü mücadeleye
gazetesinin satışını yaptılar. Çözümün ne çağırdılar.
mecliste ne seçimde, çözümün devrimde Kızıl Bayrak /İstanbul

Boğaziçi Üniversitesi: “Hepimiz Tuhaf’ız!”


14 Mayıs Günü Meksika Kültür Bakanlığı ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen kültür
etkinliği kapsamında Meksika Devlet Üniversitesi, Meksika’nın yöresel kıyafetlerinin sergilendiği bir
Sultanbeyli PSAKD’den açıklama etkinlik düzenledi. Bu etkinlik kapsamında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü ‘Hepimiz’ adlı dans-
müzik gösterisiyle Rum, Alevi, Çingene, Ermeni ve Kürt dans müziklerini sahneledi. Etkinlikler
PSAKD Sultanbeyli Şubesi, 22 Mayıs günü Taksim tramvay Cumhuriyet, Hürriyet ve Takvim gazeteleri tarafından çarpıtılarak karalanmak istendi.
durağında bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri Karanlığı Sorguluyoruz İnisiyatifi burjuva basının karalama
Sultanbeyli Belediyesi’nin açtığı davayla cemevlerinin yıkılmak kampanyasına karşı 21 Mayıs’ta BÜ Güney Kampüs Girişi’nde bir eylem gerçekleştirdi. Güney
istediği belirtilerek, daha önce de benzer saldırılarla karşı karşıya Kampüs Meydanı’ndan kampüs girişine sloganlarla yürüyen öğrenciler Hürriyet gazetesinin 16 Mayıs
kaldıkları ama şimdiye kadar devam ettikleri mücadelelerinden tarihli “Boğaziçi’nde tuhaf şov!” manşetiyle verdiği habere atfen “Hepimiz Tuhaf’ız!” pankartıyla
vazgeçmedikleri dile getirildi. yürüdüler.
Açıklama halen devam eden cemevi inşaatına destek Kampüs girişinde yapılan açıklamada; Hrant Dink’in ve Uğur Kaymaz’ın katledilmesine değinildi.
amacıyla 27 Mayıs günü saat 12.00’da İnönü Stadyumu’nda Yakın zamanda Hrant Dink’i anma etkinliğine gerçekleştirilen saldırılarla beraber üniversite girişlerine
düzenlenecek olan şenliğe çağrıyla son erdi. güvenlik kamerası yerleştirilmesinin protesto edildi.
Kızıl Bayrak/İstanbul Yürüyüş ve açıklama boyunca “Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!”, “Faşizme karşı
omuz omuza!”, “ Biji Boğaziçi!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “

“Kimsenin askeri olmayacağız!”


YÖK, polis, medya bu abluka dağıtılacak!” sloganları atıldı. Coşkulu geçen eyleme 50’ye yakın kişi
katıldı.
Vicdani Ret Platformu 20 Mayıs günü Taksim Gezi Parkı’nda Kızıl Bayrak/İstanbul
yaptığı açıklama ile 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü’nde

“Betül yoldaş ölümsüzdür!”


sayıları 60’ı bulan eski vicdani retçilerle yeni vicdani retçileri
buluşturdu. Her türlü şiddete, silah üretimine ve silahlı
organizasyona karşı mücadeleye devam edeceklerini söyledi.
“Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız!” Geçtiğimiz yıl 21 Mayıs’da
sloganı atan Platform bileşenleri, “Dün Irak, bugün İran, yarın?”, lenf kanseri nedeniyle yitirdiğimiz
“Kimse için savaşma, asker olma!”, “Savaşın insan kaynağını Betül Altındal, yoldaşları, dostları
kurutun!” yazılı dövizler taşıdılar. ve sevenleri tarafından 20 Mayıs
Eylemde yapılan açıklamada insanların hafızalarında sürekli günü gerçekleştirilen eylem ve
olarak “düşman” imgesinin canlı tutulmaya çalışıldığı belirtilerek etkinliklerle anıldı.
şunlar söylendi: “Çeşitli coğrafyalarda, mücadelelerle kazanılmış, Betül Altındal’ı anmak için
sosyal haklar, milliyetçilik ve militarist uygulamalar altında eziliyor. saat 12:00’de Zincirlikuyu’daki
Bizler savaşa, adam öldürmeye karşıyız. Savaşları durdurmanın mezarı başında biraraya gelen
temel yollarından biri onun finans ve insan kaynağını kurutmaktır. yoldaşları ve dostları Betül’ün
Herkesi militarizme karşı işbirliği yapmaya davet ediyorum”. fotoğrafını ve HKM flamaları
Açıklamanın ardından yeni vicdani retçiler açıklama yaptılar. taşıdılar. Altındal’ın mezarı
Platform Taksim Gezi Parkı’ndan Harbiye Orduevi’ne yüründükten başında “Betül Altındal yoldaş
sonra eylem sonlandırıldı. ölümsüzdür!” pankartı açıldı.
Kızıl Bayrak/İstanbul Betül’ün şahsında tüm devrim
şehitleri anısına saygı
Sinan Köylüleri toprak reformu istiyor! duruşunda bulunuldu. Halk
Kültür Merkezleri adına yapılan
Diyarbakır’ın Bismil İlçesi Sinan Köyü’nde yaşayanlar, 300 yıldır konuşmada Altındal’ın siyasal
üzerinde yaşadıkları 29 bin dönüm topraklarının Sinanlı ailesi tarafından yaşamı, devrimci kimliği, mücadelesi yapıldı, Altındal anısına şiirler okundu.
gaspedildiğini dile getirdiler. “Gaspedilen topraklarımızın anlatıldı. Mezara bırakılan kızıl karanfillerle, Yoldaşları ona dair duygu ve düşüncelerini
kamulaştırılmasını ve Sinan köylülerine dağıtılmasını istiyoruz!” diyerek Grup Diyar’ın seslendirdiği devrimci türkü ve paylaştılar. Grup Diyar, onun sevdiği
toprak reformu talebinde bulundular. marşlarla devam anmada Altındal’ın anısına devrimci marş ve türkülerden oluşan bir
20 Mayıs günü Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelen Sinan şiirler okundu. program sundu. Betül’ün mücadeleye ve
köylüleri “Sn. Adalet Bakanımız Ağaya kredi köylüye ceza adalet bu Anmanın ardından HKM’de bir etkinlik devrime olan inancını yansıtan
mudur!/Sinan Köyü Halkı” pankartı açtılar. “Ağalar Meclis’te, köylüler düzenlendi. Etkinlik devrim ve sosyalizm mektuplarından oluşan sinevizyon gösterimi
sokakta!”, “Bugün bitecek, yarın gelecek, vekiller bize hesap verecek!” mücadelesinde yitirilenler anısına saygı ilgiyle izlendi.
sloganları attılar. Köylüler, “Topraksız vatansız, oy kullanmayız!”, duruşuyla başladı. Ardından konuşma Kızıl Bayrak/İstanbul
“Başbakan, 2007 yılında kula kulluk devam etsin mi?”, “Ah ağa, zalim ağa
ölülerimizden ne istedin!” yazılı dövizler taşıdılar.
Köylüler adına açıklama yapan Ercan Güneş, köyün tapularının Hasan Ocak mezarı başında anıldı!
yeniden incelenmesi ve topraksız köylülere toprak sağlanması için 4 yıldır
mücadele verdiklerini belirtti. Şunları söyledi: “Bu süre içinde topraklarımızı Devlet tarafından katledilen Hasan Ocak 19 Mayıs’ta mezarı başında anıldı. Gazi Cemevi
ekmemize dahi izin verilmedi. 2 odalı kerpiç evimiz bile bizim değil. 4 yıldır önünde biraraya ESP’liler mezarlığa doğru yürüyüşe geçtiler. Yürüyüş boyunca “Hasan Ocak
Ankara-İstanbul gidip geliyoruz. Görenler bize gülüyor, biz kendi halimize yaşıyor, komutana bin selam!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”,
acıyoruz. Vicdanlara sesleniyoruz, bizlere yardımcı olun. Sinanlı ailesi “Kahrolsun MİT, CİA, kontrgerilla!” sloganları atıldı.
tarafından dedelerimizden hileyle gaspedilen topraklarımızın Hasan Ocak’ın mezarı başına gelindiğinde tüm devrim şehitleri anısına saygı duruşunda
kamulaştırılarak Sinan köylülerine dağıtılmasını yani Sinan’da toprak bulunuldu. Hasan Ocak’ın ailesi O’nun hayatını anlattı. Gazi Mezarlığı’ndaki diğer devrim
reformu istiyoruz. Biz kendi köyümüzde çiftçilik yaparak insanca yaşamak şehitlerinin ziyaret edilmesinin ardından kitle tekrar kortej oluşturarak Cemevi‘ne doğru yürüyüşe
istiyoruz.” geçti. Eyleme yaklaşık 200 kişi katıldı.
Kızıl Bayrak/İstanbul Kızıl Bayrak/GOP

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

CMYK
Sinan Cemgil, Alpaslan …zdoÛan,
Kadir Manga...
31 MayÝs 1971Õde ÒTeslimiyet
asla!Ó haykÝrÝßÝyla karßÝladÝlar
šlŸmŸ Nurhak daÛlarÝnda...

Nurhak ßehitleri
devrimci sÝnÝf
kavgamÝzda yaßÝyor!

You might also like