You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/19 18 MayÝs 2007 50 YKr

Burjuva gericiliÛine ve
SšmŸrŸ ve talan dŸzeninin cellatlarÝnÝ semek
zorunda deÛiliz!
Sõnõfõn devrimci programõ

parlamenter hayallere karßÝ, etrafõnda birleßerek sermaye


dŸzeninden
hesap soralõm!

Seimler ve devrimci
mŸdahalenin sorunlarõ

ÒCumhuriyet mitingleriÓ...
M. Can YŸce

Devrimci
sÝnÝf alternatifi!..
2  Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

İÇİNDEKİLER
Burjuva gericiliğine ve parlamenter
Kızıl Bayrak’tan
hayallere karşı devrimci sınıf alternatifi..3 Kızıl Bayrak siyasal faaliyeti örgütleyen temel
Sınıfın devrimci programı etrafında araçlardan biridir. Gazetemiz aynı zamanda politik
propaganda ve ajitasyonumuzun da en önemli
birleşerek sermaye düzeninden hesap araçlarından bir tanesidir. Örgütleyici ve yol
soralım! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 göstericidir. Her türlü siyasal gelişmeyi
yorumlayan, çalışmaya yön gösteren en etkili
Düzenin seçim oyununu bozmak için
araçtır. Aynı zamanda her kampanya sürecinde
bağımsız devrimci sınıf çizgisini olduğu gibi çalışmanın hem politik hem de pratik
güçlendirelim! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 olarak temelinde durur.
Nitekim seçim kampanyasının en önemli
Seçimler ve liberal solun araçlarından biri yine gazetemizin kendisi
tükenmişlik tablosu . . . . . . . . . . . . . . . . 6 olacaktır. Hal böyle iken bütün alan ve
birimlerimiz seçim kampanyası planlamalarında
Düzen partilerinin DTP’ye yeni tuzağı!. 7
gazetemizin en işlevli şekilde nasıl kullanılacağına
Kapitalizmin söndürdüğü hayatlar . . . . . 8 dair bugünden tartışmalar yürütmeli, sonuçlar
Kapitalist sistemde ayrımcılık her yerde!9 çıkarmalıdır. Tüm çalışma alanlarımız ve
yerelliklerimiz belirlenen politik hattın hayata
Devrimci gençlik mücadelesinde geçirilmesinde, gerçekleştirilen toplantılarda, kitle
gelecek için notlar. . . . . . . . . . . . . . 10-13 faaliyetinde gazeteyi en etkin şekilde kullanmalı,
10 Haziran’da Kadıköy’de ondan beslenmeli ve onu beslemelidirler.
Bu seçim döneminde gazetemizi en etkin ve
“ÖSS duvarını yıkalım!” . . . . . . . . . . . 14 yaygın şekilde kullanmak için bugünden gerekli
3 Haziran’da “Öğrenci Sömürü Sınavı planlamalar yapılmalıdır. Her bölge elden dağıttığı
gazete sayısını artırmayı hedeflemelidir. Gazetenin
Kaldırılsın Şenliği”’nde buluşalım! . . . 15
hem politik olarak hem de pratik çalışmayla
Seçimler ve devrimci müdahalenin beslenmesi eylem ve etkinlik haberlerinin
sorunları (Orta sayfa) . . . . . . . . . . . 16-17 zamanında yansıtılması için gerekli
görevlendirmeler vakit kaybedilmeden bugünden
İşçi-emekçi hareketinden... . . . . . . . . . 18 yapılmalıdır.
İşten atılan Yasan işçileri ile konuştuk . 19 Kuşkusuz bu söylenenler günlük internet
sitemiz üzerinden de geçerliliğini korumaktadır.
Sağlık emekçilerinin eylemlerinden... . 20
Seçim sürecinde günlük sitemiz en etkin ve etkili
Gençlik düzen içi çatışmalarda taraf şekilde kullanılmalıdır. Günlük sitenin özellikle
olmayacaktır!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 böylesi süreçlerde faaliyetin ortaklaştırılması,
deneyimlerin aktarılması ve paylaşılması ve Komünistler seçimler vesilesiyle bir kez daha
Seçim mi, salaklığın tescili mi? - Yüksel çok yönlü bir sürece hazırlanıyorlar. Tüm güç ve
hepsinden ötesi yürütülen faaliyetin duyarlı
Akkaya . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22 kesimlere ulaştırılmasında oynadığı muazzam rol enerjimizi en verimli şekilde değerlendirmek, işçi
Sermaye temsilcilerinin meslek lisesi ve önem yeterince bilince çıkarılmalıdır. Bu yönlü ve emekçileri en tok ve açık bir şekilde devrimin
tartışmaları gerçekleştirmek, görevlendirmeler ve sosyalizmin bayrağı altına çağırmak hedefiyle
çığırtkanlığı… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 yapmak, teknik olarak da buna uygun hazırlıkları davranmalıyız. Bir kez daha cüret etmeli, hedefe
Gençlik hareketinden... . . . . . . . . . . . . 24 tamamlamak tüm çalışma alanlarımızın ve kilitlenmeli, büyük bir azim ve inatla sürece
yerelliklerimizin görev ve sorumluluğundadır. yüklenmeliyiz.
Seçim çalışmalarından... . . . . . . . . . . . 25
Dünyadan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26-27
“Cumhuriyet mitingleri”…
M. Can Yüce . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28
Bültenlerden... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
Eylem ve etkinliklerden . . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

Kızıl Bayrak
Çıktı!..
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/19  18 Mayıs 2007

l e r d e . . .
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
v e b a y ii
Kitapçı
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30

CMYK
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Kapak Kızıl Bayrak  3

Burjuva gericiliğine ve parlamenter


hayallere karşı devrimci sınıf alternatifi
Türk burjuvazisinin ve siyasi figüranlarının birleşmelerin üstten dayatmayla, böyle olunca da iğreti yararlanmaktan değil, fakat bizzat bu meclisin
yönetememe krizi 22 Temmuz’da yapılması olduğu her halinden bellidir. Gerici/sağcı partilerin kirli emekçilere çözüm platformu olarak sunulmasından
kararlaştırılan erken seçim sonrasına ertelenmiş savaş şefi Mehmet Ağar başkanlığında birleştiği çıkmaktadır. Parlamentarist hayallerle sersemlemiş
görünüyor. Ancak bu erteleme pasif bir bekleyiş sürecini söyleniyor. Ancak bu birleşmenin “mucize” yaratmasını durumdaki liberal sol için seçim çalışması, burjuva
ifade etmiyor. Tersine, veriler, krize yol açan egemenler pek bekleyen yok. Sol kılıklı sağı temsil eden CHP-DSP parlamentosu da dahil olmak üzere kapitalist düzeni tüm
arası iktidar çatışmasında cephelerin karşılıklı olarak ise, şovenist histeriyi körükleyen organizatörlerin başını kurumlarıyla teşhir etmenin, işçi sınıfı ve emekçileri
tahkim edildiği hareketli bir sürece girildiğini çektiği mitinglerde de gündeme gelen “birleşin” meşru-militan mücadeleye çağırmanın bir fırsatı ve
gösteriyor. baskısına rağmen birleşmekte güçlük çekiyorlar. Zira olanağı değil, fakat meclise girmek için “oy desteği”
Düzenin “asıl efendileri” tarafından “sanal koltuk hesabı üzerinde yoğunlaşan pazarlıklarda elde etme aracıdır.
muhtıra”ya maruz bırakılan “milletin iradesi”, derin bir anlaşmaları kolay görünmüyor. “Laik, anti-laik” kutuplarıyla, bu iki kutup dışında
şoka eşlik eden kısa süreli bir şaşkınlığın ardından yeni Dinci gericiliğin yanısıra milliyetçi şoven söylemin görünmeye çalışan versiyonlarıyla tüm emekçi düşmanı,
dönem taktiklerini belirlemiş görünüyor. Kendini de şampiyonluğunu yapan AKP’ye karşı olma gerici düzen partileri, “tek”leşen programlarıyla işçi
“milletin iradesi” diye lanse eden AKP hükümeti ile iddiasındaki partiler, üstten gelen talimatla birleşse bile, sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların karşısına çıkmaya
müritleri postallı muhtıraya boyun eğdikleri halde, egemenler arası çatışmada denge sağlayacak güce ulaşıp hazırlanıyor. Düzen, bir kez daha “celladınızı seçmek
“cumhur”a başvurarak “biz mazlumuz” edebiyatına ulaşmayacakları belli değil. Dahası verili durumda bunu hürriyetiyle hürsünüz!” diyor.
başladılar bile. başaracak gibi de görünmüyorlar. Bu durum hem Meclise girme hayalleri kuran reformistler de, belli
“Biz mazlumuz” söylemiyle oy avcılığına çıkan sömürü çarkının istikrarlı bir şekilde dönmesini isteyen pazarlıklardan sonra, “demokratik sorunların çözümü
Tayyip, yabancı basının, ordunun cumhurbaşkanı sermeyenin, hem de kalemşör takımının AKP’ye için bizi meclise gönderin, demokrasi güçlerinin
seçimine müdahalesiyle ilgili sorularına maruz kalınca “uzlaşmaya hazır olun” telkininde bulunmalarına yol parlamentoda olmaması büyük bir kayıptır, biz oraya
takındığı sahte sükuneti bir anda yitiriyor. Ama yanıtları açıyor. Aksi halde yine postallı muhtıracılar sahneye giderek bu durumu emekçiler ve Kürt halkı lehine
“Başbakan benim, ordu bana bağlı çalışan bir kurumdur, çıkacak. Olayların bu noktaya varması halinde çevireceğiz” mealindeki düzene hizmet eden
burası bir hukuk devletidir” türünden gevelemelerin egemenlerin yönetememe krizinin farklı boyutlara propagandaya başlayacaklardır. 2002 seçimlerinde bu
ötesine geçemiyor. Bu tür sözleri elbette pek ciddiye evrilebilme olasılığı gündeme gelecek. eksende nasıl çırpındıkları, ne türden ham hayaller
alan olmuyor. Zira 353 milletvekili olan bir hükümetin Her ne kadar egemenler cephesi, sermaye ve kurdukları bilinmektedir.
sanal muhtıranın yayına girmesiyle büyük ölçüde emperyalist merkezler, “sorun demokratik işleyiş Komünistler seçimlere ve burjuva parlamentosuna
işlevsizleştiğini “yabancı”lar da dahil artık herkes zedelenmeden çözülmeli” dese de, tüm taraflar bu karşı ilkesel ve politik yaklaşımlarını her zaman bütün
biliyor. “demokratik işleyişin” ne menem bir şey olduğunu bir açıklığı ile ortaya koymuşlardır:
Karşıt kutbun tanımıyla “anti-laik” cepheyi temsil gayet iyi biliyor. Yani “cumhur”un ne diyeceği fazla bir “Komünistler seçimlere katılmayı ve burjuva
eden AKP, -ki kendisi laiklikten hiçbir koşulda ödün şey ifade etmeyebilir. Ancak AKP dışındaki partilerin parlamentosundan devrimci amaçlar için yararlanmayı
vermeyeceğini yineleyip duruyor!- “cumhur”dan büyük meclis çoğunluğuna ulaşabilmesi durumunda postallı ilke olarak reddetmezler. Fakat bunu yaparken, bizzat
destek göreceğini varsayarak hem Başbakanlığı, hem de muhtıracılar “milletin iradesi”ne “saygı” gösterecek. bu çaba içinde parlamentarizmi en etkin biçimde teşhir
Çankaya tepesini ele geçirmeye odaklanmış görünüyor. Aksi halde “cumhur”un tercihi bir kez daha postallar ederler ve bu konuda kitlelerde en ufak bir yanılsamaya
Burjuva siyaset arenasındaki diğer figüranların vaziyeti altında çiğnenebilir. mahal vermemeye özel bir dikkat gösterirler. Seçimler
ise, en azından verili koşullarda bunu engelleyebilecek Aslında “demokratik işleyiş”in ne menem bir şey süreci ve olanaklı olduğu ölçüde parlamento kürsüsü,
gibi görünmüyor. olduğunu görmek için 22 Temmuz sonrasını beklemeye onlar için, temel yapısı ve kurumlarıyla burjuva düzeni,
Bu durum sermayenin kalemşör ve “uzman” gerek yok. Postallı muhtıra bir yana, bugünlerde Kürt bu arada bizzat burjuva parlamentosunun içyüzünü ve
takımını fazlasıyla endişelendirmektedir. Zira bu milletvekillerinin meclise girmesini önlemek için akla temel işlevini teşhir etmenin; devrimci ilke ve amaçları
varsayım tutarsa, egemenler arası çatışmanın hayale gelmeyecek şaklabanlıklar yapan meclis propaganda etmenin, kitlelere gerçek kurtuluş yolunu
şiddetleneceği, postallı muhtırayı verenlerin işi daha da bileşimine bakmak bile yeterlidir. Güya iki cepheye göstermenin bir aracından ve fırsatından başka bir şey
ileriye taşıyacağı öngörülüyor. Washington’ın haber ayrılan düzen partileri, ırkçı-gerici zihniyet sözkonusu değildir.
devşiricilerinin aktardığı bilgiler ise bu endişeyi daha da olunca tam bir mutabakat için harekete ediyor. Amaç; “Seçimler dönemi burjuva düzen partileri için,
derinleştiriyor. Belirtildiğine göre, Beyaz Saray’la DTP’nin milletvekili adaylarının ne pahasına olursa hoşnutsuzluğu büyümüş ve sorunlarına çözüm arayışları
Pentagon’un şefleri her koşulda Türk ordusuyla arayı olsun meclise girmesini engellemek. İşte “demokratik peşindeki kitleleri sahte vaatler ve çözümlerle
bozacak girişimlerden kaçınacak. ABD’nin Ankara işleyiş”in sınırları da buraya kadar. aldatmanın, onları kendi bağımsız güçleriyle siyasi
büyükelçisinin birkaç gün önce generaller huzurunda Hal böyleyken, DTP’nin bağımsız adaylarla seçime yaşama katılmaktan alıkoymanın, parlamento dışı sınıf
yaptığı konuşmada, Kürt hareketiyle ilgili ifadelerde girme kararı, parlamenter avanaklıkla malul reformist mücadelesinin önünü kesmenin bir olanağıdır. Tersinden
gözlenen belirgin üslup değişikliği de, ordu şeflerini çevreleri pek heyecanlandırmış görünüyor. DTP devrimci sınıf partisi içinse, parlamenter hayalleri
hoşnut edecek cinstendi. Bush liderliğindeki savaş etrafında pervane gibi dönen reformist şefler, belli ki, darbeleyerek devrimci sınıf bilincini ve mücadelesini
kundakçıları, Türk egemenleri arasındaki çatışmada kendilerini şimdiden mecliste hayal etmeye başladılar. geliştirmenin temel önemde bir fırsatıdır. Bu çerçevede
generalleri rahatsız edecek girişimlerden kaçınacak, Bu hayallerden dolayı olsa gerek, emperyalistler, komünistler için seçim çalışmaları tümüyle devrimci
durum bunu gösteriyor. sermeye örgütleri, düzen partileri ve gericiliğin pekçok sınıf mücadelesine ilişkin genel hedef ve görevlere
Elbette Washington’daki efendilerin bu tutumu, versiyonunu temsil eden güçler “milletin iradesi”nin tabidir; onlar seçim atmosferinden, kitleleri devrimci
darbe istedikleri veya Ankara’daki uşaklarından birini sınırları konusunda gerçekçi olabilirken, sermayenin hedeflere kazanmanın, onların birliğini, örgütlenmesini
feda etmeye karar verdikleri anlamına gelmiyor. Ancak meclisine itibar atfetmek sol, hatta sosyalist söylemi ve mücadelesini bu doğrultuda geliştirmenin bir olanağı
bu, dönemsel işlevi olan bir partiyi (AKP’yi), bırakmayan reformistlere “nasip oluyor”. olarak yararlanmaya bakarlar. Bu çerçevede onlar
hizmetlerindeki düzene sadakatle bekçilik yapan temel “Özgürlükçü/demokratik” güçlerin mecliste kitlelerin karşısına düzenin yasallık cenderesine ve
bir kuruma, yani düzen ordusuna tercih etmeyeceğinin olmasının önemine işaret eden reformistler, emekçilerin, seçimlere uyarlanmış güdük seçim platformları ve
de somut bir göstergesidir. Görünen o ki, itibarı yerlerde sürünen sermaye meclisinden medet bildirgeleriyle değil, kendi bağımsız devrimci sınıf
Washington’daki efendiler gelişmelere bağlı olarak ve ummasını sağlamaya çalışıyorlar. Parlamentoya kapağı programlarıyla, bunun döneme uyarlanmış ve güncel
eğer ihtiyaç kalırsa, Tayyip, müritleri ve temsil ettikleri atabilmek için iyi bir gerekçe; “Mecliste demokrasi devrimci görevlere bağlanmış popüler açıklamalarıyla
sermaye güçlerinin artı-değer yağmasından daha çok mücadelesi!” Ceylan derili koltuklar, 10 bin YTL’ye çıkarlar. (Seçimler ve Devrimci Sınıf Çizgisi, Parti
pay alma, bununla bağlantılı olarak iktidarda daha etkili yakın maaş, iki yıl içinde süper emeklilik... Tüm bunlar Değerlendirmeleri-1, Eksen Y., s. 422)
bir güç olma hırsını dizginleme yoluna gidebilecekler. fena değil elbette, ancak bunların işçi sınıfının, Bu görüşler komünistlerin gündemdeki seçimlere
Irkçılık ve gericiliğin en berbat versiyonlarıyla malul emekçilerin, ezilen hakların kazanımlarıyla bir ilgisi yaklaşımlarının ilkesel ve politik çerçevesini vermekle
olan “laik cephe”nin sağcı partileri ile “sol kılıklı” sağcı yoktur. kalmamakta, devrimci güçlerle muhtemel bir ortak
patilerini birleşmeye veya seçim ittifakına gitmeye Sorun elbette seçimlerden ve burjuva seçim çalışmasının özüne ve amacına bakışlarını da
zorlayan güçlerin işi de pek kolay görünmüyor. Zira bu parlamentosundan devrimci amaçlar doğrultusunda esası yönünden ortaya koymaktadır.
4  Kızıl Bayrak Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde! Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

Sömürü ve talan düzeninin cellatlarını seçmek zorunda değiliz!

Sınıfın devrimci programı etrafında birleşerek


sermaye düzeninden hesap soralım!
Egemenler arası çatışmada İMF-TÜSİAD reçetelerini bu kadar pervasız
askeri darbe tehdidi savuran uygulayabilir miydi? Eğer böyle olmasaydı,
Amerikancı generaller, emekçilerin hak ve özgürlükleri için mücadele
cumhurbaşkanı seçimini edenleri “vatan haini” ilan eden sermayenin silahlı
engelleyerek erken seçimi bekçileri, 50 yıldır NATO’nun ikinci büyük ordusu
dayattılar. Düzen yasalarını bile olmakla övünebilir miydi?
hiçe sayan ordunun muhtırası ile
panikleyen Amerikancı AKP Emekçi kardeşler,
hükümeti, 22 Temmuz’da erken Mademki siyasette belirleyici olan sınıfsal
seçime gitme kararı alarak çıkarlardır; o halde işçiler, emekçiler, sömürü
Genelkurmay karşısındaki düzeninin sefilliğe mahkûm ettiği kent ve kır
iradesinin sınırlarını ortaya yoksulları neden sermaye sınıfına hizmet eden düzen
koydu. partilerinin peşinden sürüklensinler ki?
Soysuzlaşmış, soyguncu, Varlık nedeni sömürü ve soygun düzeni olan
çeteci, vurguncu, hortumcu, kapitalist çarkın dönmesine hizmet etmek olan
menfaatçi, riyakârlarla dolup sermaye meclisine emekçiler neden umut bağlasınlar
taşan düzen partileri, bir kez
ki? Dahası kurulduğu günden beri bu meclise
daha asalak kapitalist patronların
bağlanan umutların tümü hüsranla sonuçlanmamış
ve emperyalistlerin çıkarlarına
mıdır?
hizmet etmek için bizden oy
Hal böyleyken, işçi sınıfı ve emekçiler, kendilerine
istemeye hazırlanıyorlar.
sağcı, dinci, liberal, solcu, muhafazakâr gibi isimler
uyduran, fakat özü itibarıyla aralarında kayda değer
Emekçi kardeşler, bir fark bulunmayan düzen partilerinin peşinden ne
Düzenin yeni bir seçim oyunu diye koşsunlar ki?
ile karşı karşıyayız. Emekçiler Mademki düzen partileri sömürü ve yağma
nezdindeki itibarları yerlerde düzeninin hizmetkârları; mademki bu partiler
sürünen düzen partileri, emperyalist haydutlardan ve iç dayanakları olan
yarattıkları sahte kutuplaşmayla sermayeden emir alıyorlar, mademki işçi sınıfına,
itibarlarını düzeltmeye çalışıyor.
emekçilere, ezilen halklara düşmanlıkta ortak hareket
Bir taraf “laiklik elden gidiyor”,
ediyorlar… O halde onurlu işçi ve emekçilerin
öbür taraf ise “din elden gidiyor”
yapması gereken de, kokmuş karanlığın bu soysuz
teranesini tutturarak işçi ve
temsilcilerinin peşinden koşmak değil, onlardan hesap
emekçileri de bu tuzaklara çekme
sormaktır.
derdindeler. Oysa işçi ve emekçi
Düzen partileri salt şu veya bu parti olarak
düşmanı olan her iki kutuptaki
algılanmamalıdır; bunlar sömürü ve kölelik düzeni
güçlerin asıl derdi aynıdır; kafa
kapitalizmin siyasi alandaki çirkin görünümlerinden
ve kol gücümüzle ürettiğimiz
başka bir şey değiller. Demek ki bu partilerle
değerlerin yağmasından daha
hesaplaşmayı, sömürü ve soygun, ücretli kölelik ve
büyük pay almak…
daha seçim tarihi bile belli değilken, kurulacak kula kulluk düzeniyle hesaplaşmaktan ayrı
Aslında biz işçi ve emekçiler artık düzen
hükümetin İMF ile yapılan anlaşmalara harfiyen düşünmemek gerekiyor. İşçi sınıfı ile müttefikleri
partilerinin neden oyumuzu istediklerini tahmin
etmekte zorluk çekmiyoruz. Zira şimdiye kadar uyacağı konusunda emperyalistlere güvence vermiştir. sermaye ile hesaplaşmayı başardığında, düzeni ve
kurulan hükümetlerde yeralan bu partilerin kirli sicili, onun meclisini çözüm yeri olarak sunan düzenin
icazetindeki reformist sola da itibar etmeyeceklerdir.
kimlere hizmet ettiğini ayan/beyan ortaya İşçi ve emekçi kardeşler,
koymaktadır. Bir yandan ekonomi büyüyor, verimlilik Herşeyin güçle belirlendiği sınıflı bir toplumda,
Emperyalistlerle Türkiye’deki işbirlikçileri olan
artıyor, Türkiye’deki dolar milyarderinin sayısı emekçilerin egemenlerden hesap sorması öyle lafla
asalak kapitalistlerin çıkarlarını korumak, ancak işçi
Japonya’dakileri bile aşıyor, öte yandan ise işsizlik olacak bir şey değildir. Bunu başarmak, işçi sınıfı ve
sınıfının, kent ve kır emekçilerinin hak ve
artıyor, işgünü giderek 12 saate çıkarılıyor, reel emekçilerin eşsiz gücünün örgütlü mücadelesi ile
kazanımlarını gaspetmekle mümkündür. Zira sınıflara
ücretlerimiz günden güne eriyor. Bu katmerli mümkün olacaktır.
ayrılmış bir toplumda, egemenlerin uydurduğu gibi,
sömürüye karşı örgütlenme ve hak arama Sınıfın bağımsız devrimci çizgisini temsil eden
“milletin/ulusun” veya “din kardeşlerinin” ortak
mücadelesine giriştiğimizde ise karşımıza yasal sınıf devrimcileri, bu hesaplaşmayı başarıyla
çıkarları olamaz! Gerçek toplumsal hayatta iki temel
engeller ve patronların zorbalığı çıkarılıyor. Bunların gerçekleştirmek için, sermayenin saldırılarının
sınıfın çıkarları vardır. Bir yanda işçi sınıfı ile
yetmediği yerde de polis copu/jandarma dipçiği öncelikli hedefi olan işçi sınıfı ve emekçileri, ulusal,
emekçilerin çıkarları, öte yanda ise asalak kapitalistler
devreye giriyor. Özelleştirme, sosyal kazanımların sınıfsal, cinsel baskı altındaki kadınları, geleceksizliğe
ve onların her türden bekçilerinin/uşaklarının çıkarları
gaspı, meşru/demokratik hakların kullanımını devlet mahkum edilen gençleri, varlığı inkar elden ezilen
sözkonusudur. halkları yükselttikleri kızıl bayrak altında kenetlenip
terörüyle engelleme girişimleri ve emperyalistlerin Unutmamak gerekir ki, bu çıkarlar tamamen
hizmetine girip komşu halklara karşı düşmanlık mücadele etmeye çağırıyor.
birbirine zıttır. Zira işçi sınıfının ve emekçilerin Çözüm ne seçim oyununda, ne yağma düzeninde,
tabloyu tamamlıyor. yararına olan herşey, genel olarak patronlar sınıfının
Demek ki, TBMM’ye “milletin meclisi” denmesi ne de onun kokuşmuş meclisindedir!
zararınadır. Ya da tersi; onların yararına olan herşey
bir safsatadan ibarettir. Kurulduğu günden beri Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmdedir!
bizlerin, işçilerin ve emekçilerin zararınadır.
emekçiler aleyhine çalışan bu meclis, olsa olsa emir Sınıfa karşı sınıf! Düzene karşı devrim!
Sömürücü sınıflar yararına olan herşey emekçilerin
aldığı İMF’nin ve onunla çıkar birliği içindeki Kapitalizme karşı sosyalizm!
sömürücü/yağmacı asalak patronların meclisi olabilir. yıkımına giden yoldur.
Eğer böyle olmasaydı, “milletin iradesini temsil Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
Nitekim Amerikan işbirlikçisi TÜSİAD kodamanları,
ediyoruz” diye demagoji yapıp duran tüm hükümetler, (BDSP)
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Düzenin seçim oyununu bozalım! Kızıl Bayrak  5

Düzenin seçim oyununu bozmak için


bağımsız devrimci sınıf çizgisini güçlendirelim!
Sermayenin açmazları ve borsada özünü ve özetini bulan kumarhane önü bu şekilde düzlenen seçim süreci sandıkların
çözümsüzlükleri kapitalizmine muhtemel yıkıcı etkilerini iyi bilen kurulduğu “2. perde” ile devam edecek.
işbirlikçi büyük burjuvazi çatışmayı dizginlemeye ve
Bilindiği üzere en genel çerçevede seçimler, tarafları uzlaştırmaya şimdiden başlamış olsa bile, Seçimler ve olanaklar
burjuva düzen açısından demokrasi oyunundan öte bu çabanın öyle kolay sonuç vermeyeceği de
bir anlam ifade etmiyor. Kapitalizmin yapısal ortadadır. Ekonomi tüm bu iç ve dış sorunlara karşı, Tüm bunlara rağmen böylesi süreçler, düzenin
sorunları, bu sorunların genel toplumsal yaşama olan düzen temsilcilerinin zarif ifadeleriyle, fazlasıyla kendi pisliklerini ortaya sermesine, düzen içi
yansımaları ve kendine has sonuçları siyasal ‘duyarlı’, aynı anlama gelmek üzere aşırı dalaşmanın aynı zamanda döne döne kendi
yaşamda doğrudan kendi karşılığını üretiyor. İşte ‘kırılgan’dır...” (Sermaye Düzeninin Zor Yılı, Şubat kurumlarını yıpratmasına yolaçabiliyor. Sermaye
böylesi bir tablo içerisinde seçimler, çoğu zaman 2007) tarafından kitlelerin bilincine yapılan burjuva
burjuvazi açısından bir çözümden çok mevcut ideolojik müdahalenin tüm olumsuz sonuçlarına
tıkanıklıkların bir yansıması olarak gündeme geliyor. Burjuva siyasal gericiliğin bir arenası: rağmen, devrimci müdahaleye olanak sağlayan bir
Buradan bakıldığında seçim süreçleri sermaye Seçimler dizi politik-siyasal gelişme açığa çıkabiliyor.
açısından bir çözümden çok “durumu idare etmenin” Bu açıdan etkin bir düzen teşhiri için, seçimlere
bir aracı olarak değerlendiriliyor. Sermaye tarafından Önümüzdeki seçim sürecine sermaye iktidarı yönelik etkin bir taktik politika geliştirmek, estirilen
seçim süreçleri ara dönemde yıpranan kurumlarının böylesi sıkıntılı bir tablo ile giriyor. Dolayısıyla siyasal gericilik rüzgârına karşı alternatif devrimci
onarıldığı ya da yenilendiği, bir dizi mekanizmanın seçim süreçlerini kendisinden ibaret ve bir öncekinin politik bir tutumla seferber olmak devrimcilerin
toplum şahsında tekrar parlatıldığı, saldırı tekrarı olarak algılamamak gerekmektedir. Zira önünde güncel bir sorumluluk olarak durmaktadır.
programlarının daha pürüzsüz hayata geçirildiği bir sandıkların kurulduğu her süreç sermaye açısından Her türlü burjuva gericiliği karşısında kendisini
olanak olarak ele alınıyor. bir nebze de olsa güncel ihtiyaçlarına yanıt aradığı, alternatifsiz ve yalnız hisseden işçi ve emekçilerin
Önümüzdeki seçimleri ve sonrasında kurulacak dahası bu ihtiyaçlar çerçevesinde topluma ve kendi politikaya bir nebze de olsa yüzünü döndüğü, dahası
hükümeti de bu çerçevede yeni görevler ve sorunlar kurumlarına yeni misyonlar ve konumlar belirlediği düzenin bir dizi kurumunu, dolayısıyla düzeni
beklediğini söyleyebiliriz. Hem de bir öncekinden bir plan çerçevesinde yaşanıyor. tartıştığı böylesi süreçlerde devrimci bir alternatif
daha ağır sonuçları olacak görevler. Elbette Özellikle son dönem yaşanan düzen içi olarak çıkabilmek çok daha yakıcı bir görev olarak
burjuvazi açısından seçimlerin bir başka misyonu da dalaşmaya ve bunun toplum şahsında yarattığı önümüzde durmaktadır.
toplumsal yaşama bir müdahale işlevi görmesi olarak sonuçlara buradan bakmak gerekmektedir. Zira Diğer tüm süreçlerde olduğu gibi, seçim
tanımlanabilir. Seçim süreçleri kitleleri güncel tablo üzerinden sermaye tarafından yapılan dönemlerinin açığa çıkardığı bu olanaklardan doğru
sersemletmenin, dönüp tekrar düzene bağlamanın bir hesapların sonuçları şimdiden kendisini ortaya bir temelde yararlanabilmek ve dahası bunu devrimci
olanağı olarak sermaye tarafından etkin bir şekilde koymaya başlamıştır. Adım adım tırmandırılan bir program çerçevesinde şekillenen politik bir
değerlendiriliyor. gerilim, siyasal planda bir gericilik yarışına kampanyaya konu edebilmek toplum şahsında
dönüştürüldü. Burjuvazi iğnelerini kitlelerin politika yapabilmenin bir gereği olarak ele
Sermayenin “hassas dönemi” ve bilinçlerine batırarak her türlü gericiliği içerisinde alınmalıdır.
barındıran zehrini boşalttı. Özellikle ordu eksenli
seçimler yürütülen faşist-şovenist kampanya meydanlarda Düzenin açmazlarını derinleştirecek olan
kitlesel gösterilerle devam etti/ediyor. Tabloyu
Sermaye iktidarı tarafından bizzat yaratılan ve düzen içi dalaşma değil işçi sınıfının
tamamlayan bir başka yön ise, uzun süredir devam
esasta kitleleri hedef alan siyasal gericilik atmosferi eden ve bizzat düzen tarafından tertiplenen devrimci mücadelesidir
“seçim oyunu” ile yeni bir boyuta evriliyor. Giderek provokasyonlar, sokak ortasında infazlar ve bunlara
tırmandırılan laik-şeriat ikilemi ve bu taraflaşmanın dayanan siyasal ortam oldu. Görünen o ki, zor bir Burjuva düzen içerisinde bir dizi kurumun it
esas aktörleri ordu-AKP çekişmesi önümüzdeki döneme girildiğinin farkında olan sermaye düzeni işi dalaşına girmesi, dahası iktisadi ve siyasal planda
günlerde sandıkların kurulması ile devam edecek. “şansa bırakmak istemiyor”, çıkacak her türlü pürüze “kırılgan” bir süreçten geçiyor olması doğrudan bir
Temelde bu kutuplaşma üzerinden konumlarını karşı “kapsamlı” önlemler almaya çalışıyor. çöküş yaşayacağı anlamına gelmiyor. Tersine,
belirleyen sermayenin bu has pehlivanları 22 Bu açıdan içerisinden geçilen süreci ve seçim sermaye düzeninin bunalım ve çatlakları ne kadar
Temmuz’da bilindik güreşlerine tutuşacak. oyununu gerçekte toplumsal yaşama ve siyasal derinleşirse derinleşsin, karşısında devrimci bir sınıf
Yaratılan bu kutuplaşmayı kendinden menkul bir atmosfere yapılan bir müdahale ve çeki düzen verme mücadelesi yoksa ya da zayıfsa kendisini onarmanın
gerilim olarak algılamamak gerekiyor. Düzenin kısa operasyonu olarak algılamak gerekiyor. Öyle ki, yollarını arar. Bu yönlü hazırlıklarını her türlü kirli
ve orta vadede hesaplarına, bu hesapların yaratacağı düzenin yarattığı ikilem ve bu çerçevede yaşanan yol ve yöntemi kullanarak sürdürür. Dolayısıyla
bir dizi sonuca dayanan bir seçim sürecidir söz taraflaşma en geniş çerçevede tüm toplumu düzen güncel süreçte bu çatlakları daha da derinleştirecek
konusu olan. Yılın başında komünistlerin yaptığı saflarında konumlandırmayı hedefliyor. Dahası bir bir yaklaşımla sürece müdahale etmek, bu çerçevede
değerlendirme bu hesaplara özet bir çerçeve dizi sendika ve kitle örgütü şimdiden kendi işçi sınıfını bir taraf olarak devrimci bir zeminde
sunuyor: konumunu bu eksende belirlemeye başladı. Birçok birleştirmek tutumu ile hareket etmek gerekmektedir.
“… 2006 yılı bu açıdan ilk belirtilerin açığa yönden sıkıntı içerisinde bulunan sermaye düzeni, Buradan hareketle seçim sürecine müdahale salt
çıktığı bir yıl oldu ve yeni yıla bu açıdan daha büyük önünü açmaya, bir nebze de olsa yarattığı kirli başına propaganda faaliyetine indirgenmemelidir.
kaygı ve korkularla giriliyor. Zira yeni yıl, birikmiş atmosfer üzerinden soluklanmaya çalışıyor. Elbette düzen karşısında bu dönemde etkin ve yaygın
ekonomik ve mali sorunların ötesinde, Türkiye’yi İşte bu atmosferi soluyan milyonlarca örgütsüz bir propaganda faaliyeti örmek fazlasıyla önemlidir.
yönetenler için büyük siyasal gerilimlere de gebe bir işçi ve emekçi bugün için yönünü bulmakta Ama bununla birlikte işçi sınıfının yüzünü devrim
yıldır. Bunun AB, Kıbrıs, Güney’de Kürt devleti, zorlanıyor, dönüp dolaşıp düzen sularında umut alternatifine çevirmek, siyasal bir sınıf tutumu
Kerkük, bölgede Amerikan emperyalizmine aramaya devam ediyor. Elbette bunun gerisinde etrafında harekete geçirmek, dönem açısından
doğrudan tetikçilik ihtiyacı ve dayatması gibi bir dizi birçok neden olmakla birlikte, verili güncel gerçeklik önemli bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
içinden çıkılamaz sorundan oluşan dış cephesi zaten dahi birçok emekçiyi düzenden ve onun Sınıf devrimcileri olarak seçim kampanyasını bu
kendi başına yeterince bunaltıcıdır. Fakat içerde de kurumlarından medet ummaya itebiliyor. Bizzat bakışa uygun bir şekilde planlamalı, “düzene karşı
durum hiç de daha rahat değildir. Egemen sınıf düzen tarafından yaratılan bu karanlık ve karmaşık devrim” perspektifi ile güncel bir program etrafında
bloku içinde ve devlet bünyesinde kıyasıya bir iç “tehlike”, toplumu “denize düşen yılana sarılır” ele almalıyız. Seçim sürecini kendi sınırlarında bir
iktidar mücadelesi hüküm sürmektedir. misali tekrar düzen kurumlarına bağlamanın kampanya olarak değil, işçi sınıfını devrimci siyasal
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler yılı olan dayanağı haline getiriyor. Bir uçtan bir uca pislik bir güç olarak örgütlemenin bir olanağına
2007 yılı, bunlarla bağlantılı birikmiş sorunlar akan ve tüm kurumları ile gerici olan sermaye düzeni dönüştürmeliyiz. Krizlerle cebelleşen sermaye
çerçevesinde, düzen içi dalaşmaların sertleşmesine yine bir seçim oyunu ile kitleler karşısına “tek düzeninin korkularını gerçek kılmanın yolu buradan
sahne olacaktır, bu genel bir beklentidir. Bunun seçenek” olarak çıkarılıyor. İşte toplumsal tabloda geçmektedir.
6  Kızıl Bayrak Devrimci seçim çalışmalarına güç verelim! Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

Seçimler ve liberal solun


tükenmişlik tablosu
Düzen partileri dışında liberal sol partiler de “DTP’nin seçime bağımsız adaylarla gireceğini
seçim hazırlıklarına başlamış bulunuyorlar. Bu açıklaması dikkatleri diğer partilere yöneltti. Ancak bu
partilerin seçim hazırlıklarına bakıldığında partiler arasında kamuoyunun beklentisini
elbette aynı kanalda ve aynı tonlarda olmasa da, karşılayacak bir işbirliği henüz ortaya çıkmadı. EMEP
özünde düzen partilerinden çok da farklı ve SDP, seçime demokrasi mücadelesi cephesiyle
olmayan yöntem ve biçimlere tanık katılma çağrısı yaptı.”
olunmaktadır. Tüm hesapların meclise girmek Bu ifadeler haberin başındaki netliği biraz
üzerine yapıldığı ilkesiz seçim ittifakları, “üç bulandırmaktadır. Fakat haberin devamı, baştaki
senden-beş benden” biçimindeki pazarlıklar, iddiaları tümüyle yalanlamaktadır. Öyle ki, haberin
düzenbazca kurulmuş diplomatik oyunlar, devamında yer alan Levent Tüzel’in açıklamalarını
ölçüsüz meclis hayalleri vs., vs. İşte liberal sol içeren bölümde şunlar yazılıdır:
tayfanın seçim hazırlıkları bu minvalde “EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, DTP’nin
gelişmektedir. Bununla birlikte liberal solun aldığı bu kararın kendi fikirleriyle örtüştüğünü
seçim hazırlıklarının ayırıcı ve belirleyici söyledi. ‘Biz seçim öncesi aydınları, demokratik
eksenini Kürt ulusal liberal partisi DTP örgütleri ve sendikaları da içerisine alan geniş bir
oluşturmaktadır. Elbette bu sadece seçim ittifakın olması gerektiği konusunda çalışmalar yaptık’
hazırlıkları için geçerli bir durum değildir. diyen Tüzel, ‘Demokrasi ittifakı önerdik. Bağımsız
Gerçekte, siyasi iddiasını büyük ölçüde tüketmiş soğukkanlılıklarını yitirmelerine neden olan bir adayların önünü bu birliktelik açabilir. Meclis’te sağ
bulunan liberal sol partiler (EMEP, SDP vb.) uzun heyecanla DTP’nin ilgisini çekmeye çalışmaktadırlar. grup, sol grup oluşturmanın ötesinde daha geniş halk
süredir DTP’nin eteklerine tutunarak siyasi varlıklarını Onların bu halini oldukça yalın bir biçimde kesimlerine yer veren bir birlikteliği savunduk. Ve
sürdürmeye çalışmaktadırlar. Fakat, siyasal mücadele görebilmek için Evrensel’in 12 Mayıs tarihli DTP’nin aldığı bu karar tam da böyle bir birlikteliğin
ufukları parlamenterizmi aşamadığı için bu partiler nüshasında yayınlanmış bir habere bakmak yeterli kendisidir’ diye konuştu. Tüzel bu konuda görüşme
seçim sürecinde çok daha aktif bir duruma olacaktır. talep ettiklerini de sözlerine ekledi.”
gelmektedirler. Bu nedenle konumları ve politik- DTP’nin tutumunun netleşmesinin üzerine Bu bölümdeki mantık dizgesine, ama özellikle
örgütsel durumları da bir o kadar belirgin hazırlanmış olan bu haber, bir önceki seçimlerde DTP onun final kısmındaki ifadeye dikkat: “Tüzel bu
görünmektedir. Geçmeden belirtelim ki, burada adını ile birlikte blok oluşturan partilerden EMEP, SDP ve konuda görüşme talep ettiklerini de sözlerine ekledi.”
anmadığımız partilerden ÖDP ise diğerlerinden çok SHP ile ÖDP’nin seçimlere ilişkin görüşlerine yer Demek ki, başta ileri sürülenin aksine, DTP ile
daha tükenmiş bir halde SHP’nin gölgesinde vermektedir. Fakat haberin ayrıntılarına bakıldığında EMEP ve SDP arasında herhangi bir görüşme
dolaşmaktadır. görülmektedir ki amaç, yeni bir seçim bloğunun olmadığı gibi, EMEP Genel Başkanı görüşme talebini
Sözkonusu ettiğimiz bu partilerin seçim zeminini hazırlamak üzere DTP’ye mesaj dahi gazetesi aracılığıyla yapmak zorunda
hazırlıklarını nasıl yürüttüklerine daha yakından göndermektir. Zaten haberin başlığı da, EMEP ve SDP kalmaktadır. Durum bu liberallerin parlamenter
bakarsak durumlarını çok net biçimde görebiliriz. genel başkanlarının açıklamalarının ortak mesajı olan hayaller peşinde düştüğü tükenmişlik halinin çarpıcı
Öncelikle belirtmeliyiz ki, DTP seçimlerde izleyeceği “Demokrasi bloğu oluşmalı” biçimindedir. Haberde bir görüntüsünü sunmaktadır. Doğrusu oldukça
politik taktiği açıklamadan önce bu partiler EMEP ve SDP başkanlarının bu mesajı ayrıntılı bir trajikomik bir tablodur bu. Burada sadece EMEP’in
tutumlarına ilişkin tek bir açıklamada bulunmadılar. biçimde ortaya konulurken, SHP ve ÖDP’nin ise DTP ile seçim ittifakı oluşturmaktaki karşılıksız ve bir
Sanılabilir ki, bu partiler DTP ile birlikte blok halinde yüzlerini başka bir yöne çevirdiklerine ilişkin yerde dramatik çırpınışına değil, aynı zamanda onun
tutum belirlemeye çalışmaktadırlar. Fakat bunun böyle açıklamaları eklenmiştir. SHP ve ÖDP cephesinden tüm bunları meclise endeksli bir biçimde yapıyor
olmadığı hem daha DTP tutumunu açıklamadan, hem yapılan bu açıklamalarda, ilkinin CHP ve DSP’ye olmasına da dikkat çekmek istiyoruz. Tüzel’in
de açıkladıktan sonra görülmüş oldu. Öyle ki, DTP bu gözünü diktiği anlatılırken, ikincisinin ise 10 Aralık yukarıda aktardığımız sözleri içerisinde yer alan
partilerle ortak tutum belirleme konusunda bir diyalog Hareketi ile diyalog halinde olduğu vurgulanmaktadır. “Bağımsız adayların önünü bu birliktelik açabilir.
içerisinde olmadığı gibi bu yönde herhangi bir Belli ki, SHP ve ÖDP’nin tutumu haberin başlığındaki Meclis’te sağ grup, sol grup oluşturmanın ötesinde
girişimde de bulunmamıştır. Zira hem düzen mesajı güçlendirmek üzere habere konulmuştur. Bu daha geniş halk kesimlerine yer veren bir birlikteliği
partileriyle seçim ittifakının mümkün olamayacağını, kadarı, haberin yazımındaki amacı çok daha anlaşılır savunduk. Ve DTP’nin aldığı bu karar tam da böyle
hem de liberal sol partilerle girilen seçim bloklarından kılmaktadır. EMEP, DTP’ye mesaj göndererek girdiği bir birlikteliğin kendisidir” ifadeleri bu bakımdan
sonuç alamayacağını deneyimleriyle kavramış yolda yanlarında olmak istediğini ilan etmekte ve bu dikkat çekicidir.
bulunan DTP yönetimi, düzenin seçim barajını aşmak isteği Evrensel gazetesi aracılığıyla etkili bir biçimde Bu ifadeler devrimci seçim taktiği ile liberal solun
için tek yol olarak gördüğü bağımsız adaylarla seçime muhataplarına taşımayı hedeflemektedir. seçim platformu arasındaki temel bir ayrım noktasına
girme konusuna odaklanmıştır. İşte bundan dolayı Son seçimlerin bütününde birlikte davranan bu da ışık tutmaktadır. Öyle ki, devrimci seçim çalışması,
DTP tarafından kapıları çalınmayan bu partilerin aksi partilerin böyle bir istekte bulunmalarında şaşılacak çözümün seçimlerde ve mecliste değil devrimde
yöndeki girişimleri de karşılıksız kalmaktadır. DTP bir şey yoktur esasında, fakat haberin ayrıntısına olduğu gerçeğini döne döne işçi ve emekçilere
sahip olduğu Kürt halk desteğiyle bağımsız adaylık bakıldığında ortada bundan öte bir durumun varlığı taşımayı ana görev yaptığı gibi, çalışması boyunca
yoluyla meclise girebileceği yönünde büyük bir dikkat çekmektedir. Bu durum, yukarıda belirttiğimiz kitlelerde seçime ve meclise yönelik en ufak bir
özgüvene sahip bulunmaktadır. Beraberinde ise EMEP gibi DTP’nin meclis yolunda kendilerini terk etmesi beklenti yaratmamaya azami gayret sarf eder. Fakat,
ve SDP gibi partilerle kurulacak ortaklıkların karşısında soğukkanlılıklarını yitirmiş olduklarını liberal sol burada da görüldüğü üzere herşeyini
kendisine bir yararının bulunmadığını bildiği ölçüde, göstermektedir. Öyle ki, haberin giriş kısmında yer seçimlere ve meclise girmeye endeksli olarak kurar,
bir önceki seçimde o çok parlatılan bloktan uzak alan ifadede, “DTP’nin seçimlere bağımsız adaylarla bu yolda düzenin icazetinde bir siyasi duruş sergiler,
durmaktadır. gireceğini açıklamasının ardından EMEP ve SDP’den bundan dolayı da yukarıdaki ifadelerde görüldüğü
Ancak DTP’nin bu tutumu EMEP ve SDP’yi ‘Demokrasi bloku oluşturarak girelim’ önerisi geldi” üzere devrim ve sosyalizm düşüncesinden özenle
durdurmamakta, DTP’nin kapısını aşındırmaktan denilerek ortada bu partiler arasında bir diyaloğun kaçındığı gibi “sol” kimliğine dahi sahip çıkma
alıkoyamamaktadır. Çünkü, yukarıda belirttiğimiz gibi olduğu iması yaratılmaya çalışılmaktadır. Devamında iradesini gösteremez. Tükenmişlik dediğimiz olgu da
bu partilerin siyasi ufukları parlamenterizmle sınırlıdır ise “Geçtiğimiz seçimlerde, ‘Emek, Barış ve tam olarak budur.
ve DTP dışında onlara bu ufku yakın kılan başka bir Demokrasi Bloku’ ile seçimlere giren EMEP, SDP ve İşte bundan dolayı, işçi ve emekçiler ile ilerici-
yol da ortalıkta görünmemektedir. Dahası, bağımsız DTP, seçimde birlikte hareket etmek için görüşmeler devrimci güçler liberal solun seçim hayallerine prim
adaylığın meclise girme ihtimalinin oldukça güçlü yapıyor” ifadesiyle imadan da öteye geçiliyor. Fakat vermemeli, seçimlerde, devrim ve sosyalizm bayrağını
olması da onların parlamento hayallerini alabildiğine tam herşey netleşti derken haberin devamında şu yükselten devrimci seçim çalışmalarına güç
depreştirmekte, bundan dolayı yer yer ifadeler yer alıyor: vermelidirler.
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde! Kızıl Bayrak  7

Bağımsız adayların isimleri birleşik oy pusulasında yer alacak...

Düzen partilerinin DTP’ye yeni tuzağı!


AKP tarafından hazırlanan anayasa paketinde yer “birlik ve beraberlik” konusunda kendilerinden ediyor. Çünkü bağımsız adayların oy pusulası ayrıca
alan bağımsız milletvekili adaylarının birleşik oy beklenen performansı göstermiş, Kürt halkına karşı basılır ve seçmenlere önceden dağıtılırdı. Ayrıca,
pusulasında yer almasıyla ilgili değişiklik, Meclis “tek yumruk” olmuşlardı. Bu yüzden keyiflerine pusulalar sandık başında da olurdu. Yeni
Genel Kurulu’nda CHP’li, AKP’li, ANAP’lı, DYP’li diyecek yoktu! düzenlemeyle birlikte bağımsız adayların pusulalarını
milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Meclis Böylece Meclis’teki düzen partileri, bağımsız kendilerinin hazırlaması uygulamasına son veriliyor.
tarihinin görülmemiş bir çoğunluğu, oylamaya katılan girerek barajı aşmak isteyenlere yeni “barajlar” örerek Buna göre, bağımsız adaylar partilerle birlikte birleşik
456 milletvekilinden 430’u, DTP’nin bağımsız kalelerini tahkim ettiler. Anlaşılan hazineden aktarılan oy pusulasında yer alacak. Değişiklik, okur-yazar
adaylarla Meclis’e girişini güçleştirecek anayasa seçim yardımları ve dünyanın en yüksek seçim olmayan seçmenlerin oy vermek istedikleri bağımsız
değişikliği lehine oy kullandı. barajları kendilerini güven içinde hissetmelerine adayı birleşik pusulada adayı temsil eden işaret
Bu yasa değişikliğinin DTP’nin seçimlere yetmiyor. bulunmadığından nasıl bulacağı sorusunu da birlikte
bağımsız adaylarla girme kararı aldığı günün hemen Öte yandan CHP’nin bu yasa değişikliğine destek getiriyor. Açıktır ki söz konusu değişiklik, DTP’nin
ertesinde gündeme getirilip kabul edilmesi, kuşkusuz vermesi tam bir ikiyüzlülüktür. Zira eski Anayasa oy oranının yüksek olduğu seçim bölgelerinde önemli
ki tesadüf değildi. Pek çok konuda anlaşamayan AKP Mahkemesi Başsavcısı Kanadoğlu’nun “seçim kararı miktarda seçmenin okur-yazar olmadığı gerçeği
ve CHP, seçim barajının yüzde 10’da tutulmasında ve almış bir Meclis’in kararlar alamayacağı” şeklindeki dikkate alınırsa, seçime bağımsız adaylarla girmeye
bağımsız adayların adlarının da partilerle aynı listeye yorumuna destek veren bizzat CHP’nin kendisiydi. hazırlanan DTP’nin önünü kesmeyi amaçlıyor. Eski
konması için anayasa değişikliğinde anlaşabildiler. Bu Böylece CHP’nin takiyecilikte AKP’den hiç de geride uygulamada bağımsız adaylar kendi pusulalarını
durum, onların asıl kimliklerine ve demokrasi kalmadığı bir kez daha görülmüş oldu. önceden seçmenlerine ulaştırabiliyor, böylece okuma-
anlayışlarına da ayna tutuyor. Bağımsız adayların adlarının da partilerle aynı yazma bilmeyen seçmenler sandık başında pusula
Meclis’te birbirlerinin gölgelerine bile “kurşun listeye konması için anayasa değişikliğini aramak durumunda kalmadan istedikleri bağımsız
sıkan”, kanlı bıçaklı düşman görünümü yaratmayı pek savunanlar,“Bağımsız seçime girmek isteyen adaya oy verebiliyordu.
seven, durmadan birbirlerine bağırıp çağıran, hitapları vatandaşları, oy pusulası bastırma külfetinden, seçim Son değişiklik, gerçekleştirilmesi kolay hilelere de
bozuk, yumruk atmalara, itip kakmalara varan kavga kabinlerinde bağımsız oylarının korunması gibi kapı aralamaktadır. Örneğin, devlet tarafından
halleri hiç eksik olmayan AKP ile CHP güçlüklerden kurtarmak için bu değişikliğe gidildi” görevlendirilmiş, seçilme iddiası olmayan çok sayıda
milletvekillerinin öncekilerin aksine, oylama sırasında diyorlar. kişi, sırf isim sayısını çoğaltmak için bağımsız aday
birbirleriyle şakalaşmaları, tam bir “kanka” görünümü Oysa gerçekler tamamen tersini gösteriyor. Birleşik olabilecek ve liste kabaracaktır. Sayı kabarınca, okur-
sergilemeleri gözlerden kaçmadı. Onlar, sonunda oy pusulası bağımsız adaylar için bir dezavantaj teşkil yazar olmayan seçmen damgayı nereye vuracağını
şaşıracaktır. Ayrıca kazanması beklenen bağımsızın

Haluk GERGER’den Basına ve Kamuoyuna...


adına benzer ismin aday gösterilmesi muhtemel ve
kolay hilelerdendir. Burada açıkça, bırakalım seçim

“‘Devrimci sol’ kendi ortaklığını inşa


barajını kaldırmayı mevcutlara yenileri eklenmekte,
bağımsızların Meclis’e girişi yasayla tuzak kurularak

etmelidir!..”
daha da zorlaştırılmaktadır. Son yasa değişikliği ile
amaçlanan kısaca budur.
Görüldüğü gibi, düzen partileri, kendi
politikalarının sonucu okuma-yazma öğrenmekten bile
DTP’nin, seçimlere, kendi özel konumu mahkum edilmemelidir. Özellikle yoksul Kürt alıkoyduğu Kürt emekçilerin bu zaafından
çerçevesinde, bağımsız adaylarla katılacağını yığınlarının bu oyunda solcu-liberal “Türk aydınları”na yararlanarak kendi istedikleri adayları seçmelerini
açıklamasının ve belli yerlerde de oy potansiyelini peşkeş çekilmesi asla kabullenilmemelidir. Bu, ölümü engellemeye çalışıyorlar. Bu durum, gerçekte
“Türk aydınları” lehine yönlendirmesi olasılığının gösterip onları sıtmaya razı etmek demektir.
Kürdistan’ın bilerek eğitim ve öğretimden yoksun
belirmesinin ardından, Sol’un “ortak aday” projesi Sosyalistlerin böylesi kirli bir oyun içinde yer almaları
tartışılmaya başlandı. Doğal olarak, DTP’nin tavrının düşünülemez bile. Devrimcilerin bu konudaki tavrı, bırakılmasını da açıklıyor. Kürt emekçilerin büyük
muhatabı konumundaki parti, kurum ve kişiler kendi düzen içi meşruiyet arayışına mahkum edilen Kürt ölçüde okur-yazarlıktan ve eğitimden yoksun oluşu,
aralarında ve DTP ile bu konuda görüşmeler politikacılara rağmen de böyledir. sömürgeci Türk devletinin bilinçli bir tercihidir.
yapmaktalar. Ben, bu tartışmaya katkısı olabilir diye, hiçbirine Bugün bu, onun elinde güçlü bir silaha dönüşmüş
Bu gelişmeler karşısında, “devrimci sol”un tavrı danışmadan, bu konu hakkında onlarla hiç bulunuyor.
özel önem taşımaktadır. Sosyalist sol içinde “ortak konuşmadan ve listenin elbette eksik olduğunu AKP, varolan barajlara yeni barajlar ekleyip Kürt
aday” düşüncesine sıcak bakan ve önce kendi bilerek, aşağıdaki isimleri devrimci kamuoyunun
sorununda 80 küsur yıllık geleneksel imha, inkar ve
aralarında görüş alışverişinde bulunan çevreler var. dikkatine sunmak istiyorum. Sadece bu listeden de
Bu türden bir işbirliğinin “devrimci sol” bakımından görülebileceği gibi, “ortak aday” projesi, “bezirgan asimilasyon çizgisinde ısrarlı olduğunu bir kez daha
ödün kabul etmez ilkelerinin de bu tartışma sürecinde liberaller”e muhtaç değildir ve Kürtlerin, bilinçli göstererek bir yandan orduya, özellikle 27 Nisan
saptanacağı kuşkusuzdur. işçilerin, sosyalistlerin oylarının “kurda olduğu kadar muhtırası çerçevesinde “Bakın, ben bu konuda ne
Kürtlerin oyları ile devrimcilerin iyi niyetini, kuşa da yem yapılması”nın gereği yoktur. kadar duyarlıyım” mesajını verirken, öte yandan
emeğini, “sol liberaller”in tekeline ve insafına 16 Mayıs 2007 DTP’nin alamayacağı oylara da göz dikmiş oluyor.
terketmemek için, “devrimci sosyalist sol”un, en * İsmail Beşikçi Kuşkusuz ki, Kürtleri Meclis’ten uzak tutma
azından seçimleri “işçi sınıfı, emekçiler ve bütün * Dr. Sungur Savran
tutumu salt AKP’nin tercihi değildir. 8 yıllık İmralı
ezilenlerle diyalog kurma”nın elverişli bir yolu olarak * Prof. Yüksel Akkaya
gören kesimlerinin, kendi “ortak aday” adaylarını * Hacı Orman sürecine rağmen bütün düzen partilerinin ve
oluşturma sürecini başlatmaları gerekir. * Prof. Korkut Boratav kurumlarının ortak politikasıdır bu. Kürt ulusunun
Elbette aslolan ilkelerdir. Yine de, burjuva * Varlık Özmenek bütün bir Cumhuriyet dönemi boyunca tüm temel
demokrasisinin seçim panayırını kendi öz yozluğunun * Prof. Cem Somel ulusal hak ve özgürlüklerinden zorla yoksun
bile ötesine taşıma eğilimini barındıran “kariyerizm” * Prof. Izzettin Önder bırakılması ve sistemli bir asimilasyona tabi tutulması
ve “liberal dolandırıcılık” karşısında da tavır almak * Ercan Kanar demek olan “tek devlet, tek ulus, tek bayrak, tek dil”
gerekmektedir. Ulusalcı ve liberal “sol”lar karşısında, * Atilay Ayçin
“sosyalist sol” seçeneğinin varlığı mutlaka * Dr. Sibel Özbudun
politikalarının uzantısıdır. Özetle Kürtlere nefes alacak
vurgulanmalı ve “ortak aday” projelerine bu * Behiç Aşçı alan bırakmayan, katı inkarcı politika olduğu gibi
perspektifle yaklaşılmalıdır. Gerektiğinde de, düzene * Eren Keskin sürdürülüyor.
monte edilmiş liberal ya da ulusalcı “solculuk”la * Prof. Tülin Öngen Açıktır ki, bugün Kürtler’e Meclis’in kapısını
bağları kesinlikle kopartarak, “devrimci sol” kendi * Selçuk Kozağaçlı kapatma biçimine bürünen ulusal baskı ve eşitsizlik,
ortaklığını inşa etmelidir. Toplum, elbette, AKP ve * Necati Abay sınıfsal baskı ve eşitsizliğin bir yansımasıdır.
liberaller-Genelkurmay ve milliyetçiler-ABD * Hüsnü Öndül Yaşananlardan hareketle söyleyecek olursak, ulusal
üçgenindeki iktidar mücadelesinin cenderesinden * Ruhan Mavruk
kurtarılmalıdır ama köşe başlarını sol liberalizm ile * Tayfun İşçi
sorunun köklü ve kalıcı çözümü ise, proleter devrim
AB’nin tuttuğu bir başka düzen kısır döngüsüne de * Tayfun Görgün ve sosyalizmdir.
8  Kızıl Bayrak Kapitalizme ölüm! Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

Kapitalizmin söndürdüğü hayatlar


Kapitalizmi tahlil eden Marx, “ölü emek, canlı anlatmanın çarpıcı biçimlerinden biridir. Ancak Vampirin estetik uzmanları, her yıl 1 milyon 200 bin
emeğin kanıyla beslenir” saptamasında bulunur. kişileşmiş sermayeden başka bir şey olmayan işçinin katledilmesini “iş kazaları/meslek hastalıkları”
Sermayenin birikmiş ölü emekten başka bir şey kapitalistlerin vampirliği bununla sınırlı kalmaz. “İş adı altında “uygar toplumlar” nezdinde
olmaması, buna karşın canlı emeğin/emek-gücünü kazaları” veya “meslek hastalıkları” diye tanımlanan meşrulaştırıyorlar.
kapitaliste satan işçinin sinirlerini, kaslarını, kanını, “cinayet makinesi”, bilindiği gibi kapitalist üretim Belirtmek gerekir ki, bu rakamlar kayıt altına alınan
iliğini emip artı-değere dönüştürerek kapitaliste sunması sürecinin temel çarklarından biridir. Bu cinayet cinayetlerle sınırlıdır. Oysa biliyoruz ki, kayıt altına
olgusu, bu saptamanın ne kadar isabetli olduğunu makinesi, vampire ek mesai yapma olanağı sağlar. alınmayan cinayetlerin haddi hesabı yoktur. Çarpıcı bir
gösterir. Marx bu yönüyle sermayeyi ve “kişileşmiş Örneğin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) örnek vermek gerekirse, resmi rakamlara göre
sermayeden başka bir şey olmayan kapitalist”i kan emici kaynaklarına göre her yıl 1.2 milyon kadın ve erkek Türkiye’deki “meslek hastalıkları” vakaları Almanya’nın
vampire benzetir. işçinin kanı bu cinayet makinesi sayesinde vampire altın çok gerisindedir. Oysa Türkiye’de “meslek
Bu saptama, işçilerin karşılığı ödenmemiş emeğiyle kupalarda sunulmaktadır. Bunların 22 bini çocuk hastalıkları”ndan kaynaklı cinayet ve sakatlanmaların
ürettikleri artı-değere kapitalistlerin el koymasını işçilerden oluşmaktadır Almanya’nın birkaç katı olduğuna şüphe yoktur. Zira “iş

Düzenin soygun ve rant kapısı olarak


kazaları”nda Avrupa birincisi olan Türkiye’nin, “meslek
hastalıkları” konusunda önlem aldığına dair hiçbir veri
yoktur.

parlamento seçimleri…
Kapitalizmin vazgeçilmezleri arasında yer alan bu
ölüm makinesinin sakat bıraktığı veya yaraladığı işçi
sayısı ise akıl almaz boyutlardadır. Sadece kayıtlara
Düzen siyasetinde yaşanan tıkanma, alınan erken YTL, CHP 86,7 milyon YTL, DYP 42,7 milyon YTL, geçen rakamlar bile insanı dehşete düşürecek orandadır.
genel seçim kararıyla aşılmaya çalışıyor. YSK’nın MHP 37,4 milyon YTL, Genç Parti 32,4 milyon YTL Yine İLO kaynaklarına göre her yıl 250 milyon işçi “iş
belirlediği 22 Temmuz tarihli seçim öncesinde düzen hazine yardımı almaktadırlar. Böylece hazineden siyasi
kazaları”, 160 milyon işçi ise “meslek hastalıkları”
partilerinde de hummalı bir çalışma almış başını gidiyor. partilere aktarılan toplam ödeneğin tutarı 360 milyon
Zira seçimler hem meclise kapağı atabilmenin umudu YTL’yi aşmaktadır. Sırf bu yağlı kemikten pay sonucu yaralanıyor, sakatlanıyor veya malullülüğe
oluyor, hem de önemli bir rant ve vurgun alanını teşkil kapabilmek umuduyla sermaye düzeninde birçok mahkûm ediliyor.
ediyor. “naylon” partinin kurulduğu da yine herkesçe İLO kaynaklarının ortaya koyduğu bir diğer çarpıcı
Burjuva düzen siyaseti, sömürü düzeninden bilinmektedir. Öte yandan bu yılki seçimlerin maliyetinin nokta ise, Türkiye’deki vampirin, dünyadaki emsallerine
beslendiği için düzen partilerinin ve de “siyasetçilerin” 100 milyon YTL tutarında olduğu açıklanmaktadır ve bu göre çok daha gözü doymaz olmasıdır. Türkiye, iş
genel olarak siyasete ve de seçimlere bu gözle paranın YSK’ya verileceği bildiriliyor. Sonuçta bu kazaları konusunda da başı çekiyor. Aynı kaynaklar, “iş
bakmaları eşyanın tabiatı gereğidir. Zaten misyonları ödeneğin de işçi ve emekçilerin cebinden çıkan kazaları”nda Avrupa’da lider konumundaki Türkiye’nin
gereği işçi ve emekçilerin sömürü ve baskı koşullarına paralarla yapıldığı düşünüldüğünde düzen partilerinin
dünya ölçeğinde de üçüncü sırada olduğunu ifade ediyor.
karşı duydukları tepkiyi, düzen içi kanallarda boğmaya önemli bir yatırım aracı olarak gördükleri genel
çalışırlarken, bunun aynı zamanda kendileri için de seçimlerin, işçi ve emekçilere çıkardığı maliyetin yarım Demek ki, dünyanın en kan emici üçüncü vampirinin
önemli bir gelir ve “nemalanma” kaynağı olduğunu da milyar YTL’yi bulduğu unutulmamalıdır. vantuzları Türkiye işçi sınıfının sırtına saplanmıştır.
iyi bilirler. Zira işçi ve emekçileri, kim daha “iyi idare Böyle büyük meblağların döndüğü siyaset İşçilerin bir kısmı, giderek uzayan iş saatlerinin
eder”, kitleleri kandırmak noktasında kim daha yetenekli arenasında bir işçi ve emekçi için düzen partilerinin yarattığı yorgunluk, uykusuzluk, dikkat dağınıklığı gibi
davranırsa sonuçta ona, sermaye düzeninin maddi ve herhangi birinden “milletvekili aday adayı” olabilme nedenlerle vampirin sofrasına sunulurken, önemli bir
manevi alanda çok önemli kapıları aralanmış olur. şansı dahi yok denecek kadar azdır. Düzen sömürü kısmı da iş güvenliğinin kapitalistler tarafından hiçe
Bu durum kendisine toplum çapında da öyle bir düzeni, meclis burjuva meclisi olduktan sonra bir takım
sayılmasının kurbanı oluyor. “Meslek hastalıkları”na
meşruiyet ve kabullenmişlik yaratmıştır ki, işçi ve istisnai durumlar dışında işçi ve emekçilerin düzen
emekçilere “siyaset” dendiğinde ilk akıllarına gelen partilerinden milletvekili adayı gösterilmesine izin
karşı önleyici sağlık hizmetlerinin ise sözü bile
çeşitli menfaatler doğrultusunda başvurulan her türlü verileceğini düşünmek, saflık olur. Zira 2 ila 3 bin YTL’yi edilmiyor. Oysa tekniğin ve tıbbi alandaki gelişimin
yalan, dolan ve “ayak oyunları” olmaktadır. bulan “aday adaylığı” masrafı ödense dahi, milletvekili olanakları seferber edilseydi, bu sakatlanma ve
Zira bugün burjuva siyasetinde yaşanan kokuşma seçilecek bir adayın en az 150 bin YTL’lik masrafı cinayetler önemli ölçüde önlenebilirdi. Ancak vampir
öyle bir ifrata varmıştır ki, her türlü yolsuzluğun ve gözden çıkarması gerektiği belirtiliyor. Böylece düzen vampirdir ve sadece kanla semirir.
pazarlığın, rüşvetlerin ve işbirliğin sayısız örneğini partileri hem “aday adaylığı” ödeneğiyle yine kasalarına Bilindiği gibi İLO, kapitalist/emperyalist güçlerin
görebilmemiz mümkündür. En basitinden türlü önemli miktarda bir para akışını sağlamakla birlikte hem fonlarıyla çalışan, onların denetiminde bir örgüttür. Yani
pazarlıklar sonucunda milletvekillerinin defalarca parti de milletvekili adaylarının hangi sınıfsal kökenden
bir anlamda vampirin suratına taktığı maskedir aynı
değiştirmesini, meclis çatısı altında yaşananlara bir olması gerektiğinin çizgilerini daha başından net bir
örnek olarak gösterebiliriz. şekilde belirlemiş oluyorlar. zamanda. Buna karşın sözkonusu verileri toplayıp
Düzen partilerinin en köklüleri ve siyasetin belli Nitekim bu meblağı kaybetme riskini göze yayınlamak durumunda kalıyor. Herşeye rağmen
yerini tutmuş kesimleri artık sadece bir siyasi parti alabilecek bir maddi varlığa sahip kişinin, milletvekili İLO’nun hangi sınıfsal zeminde çalıştığını gözardı
olmaktan öte adete ticari bir kuruluş gibi seçilip de Meclis’e kapağı attığı takdirde harcadıklarının etmemek gerekiyor. Örneğin İLO’nun kaynaklarında yer
davranmaktadır. Büyük plazalara kurulan merkezler, misliyle fazlasını kazanacak bir konuma erişecek alan dikkat çekici bir saptama da var. Bu saptamaya
birçok işletme ve finans sektörüyle kurulan ortaklıklar, olması, adaylık şansını daha da artırmak için partisine göre, iş kazalarının yüzde 72’si, 50’den az işçi çalıştıran
bankalardaki yüklü paralar, önemli sermaye kuruluşları çeşitli rüşvetlerle “ek kazançlar” sunmaktan da geri işyerlerinde meydana geliyor.
tarafından yapılan yardımlar (“rüşvetler”) ile adeta bir durmayacağının nerdeyse teminatıdır. Örneğin bugün
Bu saptama tekellerin denetiminde bulunan büyük
holding görünümü vermektedirler. Partilerin içinde milletvekili maaşları 8 bin YTL ise 150 bin YTL’lik bu
yaşanan iktidar kavgaları ve liderlik yarışları da zaten masraf yirmi ay da çıkarılacağı gibi aynı zamanda elde işletmeleri kısmen de olsa aklıyor. Zira soruna yüzeysel
bu zenginliğin yönetiminde kimin söz sahibi olacağı edilen dokunulmazlık zırhıyla her türlü yolsuzluğun ve bakanlar, “büyük işletmeler iş güvenliğine önem vererek
üzerine sürüp gitmektedir. rüşvetin de kapıları ardına dek açmaktadır. Ayrıca iki yıl iş kazaları oranını düşürüyor” sonucuna varılabilir.
Tamamen şirket mantığıyla çalışan düzen içerisinde “kıyak emeklilik” kanunundan yaralanılarak Ancak İLO’nun kaynakları, 50’den az işçi çalıştıran
partilerinin tüm yatırımlarının gelip bağlandığı daha daha sonraki yıllar için emeklilik maaşından işyerlerinin önemli bir kısmının büyük işletmelerin
doğrusu sonuç alacağı nokta seçimler olmaktadır. Zira faydalanarak yapılan onca harcamaların masrafı taşeronu olduğuna değinmiyor. Oysa biliyoruz ki, her
meclise girerek hele bir de bunu hükümet olma gücüne çıkarılabilmektedir. Ömür boyu sürecek standartların büyük işletmenin onlarca, hatta bazen yüzlerce taşeronu
elde ederek sağlayan bir parti, yaptığı tüm yatırımların üzerinde bir sosyal güvence imkanına da
misliyle fazlasını kazanma olanağına kavuşmuş olur. kavuşulmaktadır.
olabiliyor. Bu olgu, iş cinayetlerinden sadece şu veya bu
Nitekim 2002 seçimlerinden sonra AKP’nin, tek başına Sonuçta seçimler, hem sermaye düzenine hizmet kapitalistin değil, kapitalizmin bir sistem olarak sorumlu
hükümet olarak bu sonuçtan en iyi şekilde nasıl yarışında düzen partilerini öne çıkartmanın bir aracı, olduğunu ortaya koyar. Zaten kapitalist üretim süreci bir
faydalandığı herkesçe malumdur. hem de yeni bir vurgun ve talan kapısı olarak bütündür ve bu üretim sürecinde meydana gelen her
Ama sonuçta Meclise girilememiş olsa da seçimler, görülmektedir. Bu nedenle de işçi ve emekçilere birçok sorunun kaynağı doğrudan doğruya kapitalist sistemin
düzen partileri için önemli bir rant alanı teşkil eder. Zira boş vaadde bulunarak onları aldatmanın yolunu kendisinden kaynaklıdır.
seçime giren düzen partilerine Hazine ve Maliye arayacaklardır. Emekçilerin tepkilerini, meclis çatısı “İş kazaları”, “meslek hastalıkları” adlı ölüm
tarafından, daha önceki seçim sonuçlarına göre aldığı altında sürdürdükleri kendi çıkar çatışmalarının dolgu
makinesine her yıl 1.2 milyon neferini sunan dünya işçi
oy oranında her yıl belli bir para yardımında malzemesi haline getirmeye çalışacaklardır. Bu yüzden
bulunulmaktadır. Önceleri yüzde on barajını aşan işçi ve emekçiler, “düzen partilerine vereceğimiz oy yok,
sınıfının bu beladan kurtulabilmesinin tek çaresi,
partilere ayrılan bu ödenek daha sonradan yüzde yedi soracağımız hesap var!” diyebilmelidirler. Zira çözüm ne semirdikçe daha bir gözü doymaz olan bu vampiri, yani
oranında oy olan partilere de uygulanmaya başlandı. seçimde ne meclistedir, çözüm devrimde kurtuluş kapitalist sistemi ve onun kurumlarını parçalayıp yok
Buna göre 2002 seçimleri sonucunda AKP 153,3 milyon sosyalizmdedir! etmektir.
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Gerçek eşitlik sosyalizmde! Kızıl Bayrak  9

Kapitalist sistemde ayrımcılık her yerde!


ILO tarafından açıklanan 2006 raporu, kapitalist aynı işi yaptıkları halde kadınların erkeklerden %15 Ayrımcılığın kaynağı olarak kapitalist
sistemin kadınlara ve dezavantajlı gruplara oranında daha az ücret aldıkları tespit edilmiştir. üretim biçimi
yaklaşımını gözler önüne sermektedir. Rapor; Yine her sektörde ayrımcılık uygulamaları ile
cinsiyete, ırka, dine, toplumsal kökene, göçmenliğe, karşılaşılsa bile özellikle kayıt dışı ekonomide ILO’nun ortaya koydukları bizim için yeni olan
yaşa, cinsel tercihe, özürlülüğe, HIV/AIDS hastası ayrımcılığın yüksek olduğu görülmektedir. Kayıt dışı şeyler değildir. Kâr odaklı sistemin en ucuz ama aynı
olup olmamaya bağlı ayrımcılığın artan bir seyir ekonomide aslolarak kadınların ve düzenli iş zamanda en fazla artı-değer bırakan bireyleri tercih
izleyerek sürdüğünü ortaya koymaktadır. Aynı bulamayanların yer aldığını düşündüğümüzde bu ettiğini biliyoruz. Doğal olarak örgütsüzlüğün-
raporda, genetik biliminin katettiği ilerlemeye bağlı alandaki ayrımcılığında kadınlara, göçmenlere ve işsizliğin yoğun olduğu, genç ve uzun süre
olarak belli hastalıklara yatkınlık gösteren bireylerin özürlülere karşı uygulandığı kendiliğinden ortaya çalışabilecek işçi adaylarının sırada beklediği
baştan elendikleri, işe alınmadıkları da çıkar. koşullarda kadınlara ve özürlülere karşı ayrımcı
belirtilmektedir. Raporun yaptığı bir diğer tespit, istihdama katılan uygulamaların olması bu sistemin mantığı içinde
Rapora göre ayrımcılıkla tüm dünyada, farklı kadın sayısında artış olmasına rağmen, gelirde bir olağandır.
düzeylerde olsa da karşılaşılmaktadır. Örneğin artışın gerçekleşmediği, bir başka deyişle daha fazla Ancak üretim ilişkilerine ayak uydurabilenler
ayrımcılığa en az rastlanan coğrafyada, Avrupa’da, çalışıldığı halde daha az kazanıldığıdır. sistemin içine alınmaktadır. Kadınların neslin devamı
için yaptıkları çocuk doğurmak, beslemek, büyütmek,

Eğitim emekçilerinin eylemlerinden...


bundan dolayı aldıkları izinler, talep ettikleri kreşler
maliyetli görülmekte ve baştan kadınların dışarıya
atılmasına neden olmaktadır. Bunun tersinin
Güvencesiz gerçekleştiği, yani kadınların hiçbir talepte
bulunmadıkları koşullarda -ki hakim olan durum
çalışmak istemiyoruz! budur-, tüm bunlar gerekçe gösterilerek daha az ücret
Eğtim-Sen Üniversiteler verilmekte, kadınlara ikincil işler yaptırılmaktadır.
Şubeleri 10 Mayıs günü asistanların Benzer argümanlar hastalıklara genetik yatkınlık
işine son verilmesini ve işten gösteren bireyler için de geçerlidir. Bilimi kâr odaklı
atılmalarını kolaylaştıran 50/D kullanan kapitalizm baştan bu insanları eleyip
maddesine karşı basın açıklamaları üretimin ve toplumsal ilişkilerin dışına itmektedir.
gerçekleştirdiler. Fabrikada özürlülerin ya da hasta işçilerin
İstanbul’da Eğitim-Sen 6 No’lu çalıştırılması maliyet artışını kabul anlamına
Şube İstanbul Üniversitesi Beyazıt gelmektedir. Oysa kapitalizm maliyet minimazasyonu
anakapısı önünde saat 12.30’da üzerinden yürür, maliyetleri düşürenin piyasada
konu ile ilgili bir eylem kalabildiği bir sistemdir. Bundan dolayı ABD’de pek
gerçekleştirdi. çok şirket hastalık riskini artırdığı gerekçesiyle sigara
“Asistan kıyımına son!” içenleri bile işe almamaktadır.
pankartının açıldığı eylemde “İş Bugün kadınlara, özürlülere, çoğu zaman az
güvencesiz akademik ögürlük??? eğitimli olmak zorunda olan göçmenlere karşı
Bizce bir düşünün!”, kapitalizmin uyguladığı ayrımcılığı güç ilişkileri
“Üniversitelerde asistan kıyımına üzerinden ifadelendirmek mümkün. “Güç sahibinin-işi
son!”, “50/D kaldırılsın!” şiarlı verenin” bu sahiplikten nasibini almayanı ezmesi, yok
dövizler taşındı. sayması kapitalizmin doğasının gereğidir. Kimi
Basın açıklamasını Eylem dönemler öne çıkan dengeleyici (“işi vereni” işçiyi
Özdemir okudu. Özdemir, reform kaale almaya zorlayan) politikalar ise can havliyle
adı altında yapılan saldırılara sarıldıkları geçici çözümlerdir onun için. Aslolan
değindikten sonra şunları söyledi: ezme ve ezilme ilişkisi; güçlü-güçsüz, yöneten-tabi
günü konuyla ilgili bir basın toplantısı olandır. Ancak bununla yetinilmez. Hükümranlık
“Çözüm olarak ileri sürelen öneriler sorunu
gerçekleştirdi. kurdukları üzerinden ikincil ilişkiler çıkarırlar ortaya.
ortadan kaldırmaya değil, üniversitelerde keyfiliğe
Saat 13:00’te Adana Şube binasında Kendi işine en iyi yarayanları bir kenara koyar, yeni
dayanan statükonun bekasına hizmet etmektedir.
gerçekleştirilen basın toplantısında çıkarılan cilalanmış makineler gibi biraz daha özen gösterirler.
Oysa ki asistanlar üniversitelerin asli bileşenidir,
yönetmelik ile birlikte atanan 124 okul müdürünün Diğerlerini arada aksayacak, tökezleyecek olanları ya
bugünüdür, geleceğidir. Asistan istihdam ederek
80’inin Eğitim Bir-Sen üyesi olduğu söylendi. görmezden gelir ya da verdikleri emeğin çok daha
akademisyen yetiştirmeyen bir üniversite topluma
Yönetmeliğin kadrolaşmaya hizmet ettiği belirtildi. azına biat etmelerini ister, ucuz işgücü sınıfına dahil
karşı asli görevlerinden birini yerine getirmemiş
Kızıl Bayrak/Adana ederler. Ve giderek daha fazlasını ucuz işgücüne
olacaktır. Keza akademik kaliteyi yükselteceği
argümanıyla meşrulaştırılmaya çalışılan bu katarlar.
uygulama tam aksine sonuçlanmaktadır.” 4 No’lu Şube’den basın Bunu yaparken işgücünü-işçileri birbirine düşman

açıklaması
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi M2 etmekten kaçınmazlar. Herbirini diğeri için
amfisinde konu ile ilgili panele çağrı yapıldıktan işinin/hayatta kalma şansının düşmanı, gaspçısı haline
sonra basın açıklaması sona erdi. İstanbul Eğitim-Sen 4 No’lu Şube 9 Mayıs’ta getirirler. Bundan dolayı Avrupalı işsizler arasında
Eylem de “50/d’yi kaldırın, kıyımları GOP Meydanı’nda “ek ders yönetmeliğinin göçmenlere yönelik nefreti kışkırtır, özürlüleri yok
durdurun!” ve “Güvencesiz çalışmak istemiyoruz!” tamamen geri çekilmesi”, “yönetici atama sayar, görmezlikten gelir, eve saklamaya çalışırlar.
sloganları atıldı. yönetmeliğinin geri çekilmesi” gündemleriyle ilgili Kadınları verimlilikleri düşük diyerek ve buna
Kızıl Bayrak/ İstanbul basın açıklaması gerçekleştirdi. Coşkulu geçen yanındaki erkek işçiyi de inandırarak düşük ücretle
eyleme 70 eğitim emekçisi katıldı. Çevrede çalıştırırlar. Özcesi ayrımcılık sadece üstten

Adana Eğitim-Sen’den
bulanan halk da açıklamaya destek verdi. dayatılmaz, toplumun ve sınıfın iliklerine işletilerek
Basın açıklamasını yapan Şube Başkanı Ahmet sürekliliği sağlanır.
açıklama Korkmaz, yönetmeliklerin amacını ve emekçileri Bunun anlamı ayrımcılığın bireyler üzerinde
nasıl mağdur ettiğini anlattı. Açıklamanın ardından varolduğu ve onlar “iyileştirildiği” zaman yok olacağı
Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
emekçiler sloganlarla şube binasına kadar değildir. ILO’nun bireylerden kaynaklı olduğu
çıkarılan “Eğitim kurumları yöneticilerinin atama
yürüdüler. Eylemde “Parasız eğitim, parasız söyleminin tersine, ayrımcılık kapitalist sistem
yönetmeliği”nin bazı maddelerinin iptali için dava
sağlık!”, “Ek ders yönetmeliği kaldırılsın!”, üzerinden yükseliyor ve çözümü bireylerin
açmıştı. Dava sonucunda yönetmeliğin bazı
“Öğretmen düşmanı bakan istifa!” sloganları atıldı. eğitiminden çok daha fazlasını, bu sistemin aşılmasını
maddeleri hakkında yürütmenin durdurulması
Kızıl Bayrak/GOP gerektiriyor.
kararı verildi. Eğitim-Sen Adana Şubesi 10 Mayıs
10  Kızıl Bayrak Birleşik, devrimci bir gençlik hareketi için... Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

Bir dönemin ardından…

Devrimci gençlik mücadelesinde


gelecek için notlar
Gençlik mücadelesi nispeten eylemli ve hareketli
bir süreci geride bıraktı. Geçtiğimiz yılın ortaya
çıkardığı deneyimler ve yıl içinde ortaya çıkan
tartışmalar, yeni dönem gençlik mücadelesinin sorun,
ihtiyaç ve olanakları açısından belirleyici bir öneme
sahiptir. Bu önem çözücü bir sonucun ortaya çıkmış
olmasında değil, hâlihazırdaki sorunların ve
ihtiyaçların tartışılmaya başlamış olmasında kendini
göstermektedir. Bugün için bu tartışmaların güçlü
saiklere sahip olduğunu, gençlik mücadelesinin
birleşik gelişimi açısından olanaklar yarattığını
söylemek ne yazık ki olanaksızdır. Ancak yine de bu
durumun kendisini anlamlı bir gelişme olarak ele
almak, bunu birleşik bir gençlik mücadelesinin
olanağına çevirmek ertelenemez bir sorumluluktur.

Ticari eğitim kitlesel bir gençlik


mücadelesi mayalıyor!
hiçbir biçimde yerel sorun ve gündemlerin darlığına
Gençlik mücadelesi geçtiğimiz yıllarla sıkıştırılamaz. Bu ticarileşen eğitim sürecinin sistemin Devrimci gençlik mücadelesinin temel
kıyasladığımızda eylemli bir süreci geride bırakmıştır. yapısal bir dönüşüm projesi olduğu gerçeği ile taban hareket noktası: Gelecek sorunu, mesleki
Merkez üniversitelerinde sınırlı bir ilerici kesimin tabana çelişen bir tutumun ifadesi olmakta, bu anlamı dönüşümler, ticarileşen eğitim!
hareketliliğine dayanan eylemlilikler, zaman zaman ile sistemin neo-liberal dönüşümüne karşı mücadelede
daha geniş bir karakter kazanmıştır. Taşra aşılması gereken bir ilk durumu ifade etmektedir. Bu
Bugünün gençlik mücadelesi yöntemsel planda
üniversitelerinde ise nispeten geniş kesimlerin aşılamadığı koşullarda ise sorunun kendine daralma ve
derin bir çelişki yaşamaktadır. Sermayenin
katıldığı eylemlilikler kısa erimli ancak alanlardaki bir süre sonra da zayıflama sonucunu doğuracağından
saldırılarının ve dönüşümlerinin yoğunlaştığı temel bir
eylemsizliği kıran ve ilerici çevrelere güven veren kuşku duyulmamalıdır. Nitekim geçen dönem yaşanan
alan olarak gelecek sorunu orta yerde duruyorken,
sonuçlar yaratmıştır. deneyimlerde bu sorun aşılamamış, çalışmalar
gençlik mücadelesi içerisinde belki de en az tartışılan
Bu eylemsel süreçler iki temel gündemin yukarıda ifade ettiğimiz akıbetle karşı karşıya
sorunların başında bu sorun gelmektedir. Hal böyle
belirleyiciliğinde gerçekleşmiştir. Birincisi ticarileşen kalmıştır.
olduğu sürece sermaye saldırılarını yoğunlaştırmakta,
eğitimin yerel ve genel sonuçlarıdır. Özellikle taşra Öyleyse asıl sorunu tanımlama ticari eğitime karşı
ancak bu alanda bütünsel bir tepki ortaya
üniversitelerinde nispeten geniş gençlik kesimlerini verilecek mücadelenin yöntemi ve ihtiyaçları
çıkamamaktadır. Güncel plandaki sorunlara karşı
içine alan bu eylemlilikler yerel planda ortaya çıkan açısından da belirleyici olacaktır. Bu gençliğin
verilen mücadele ise sermayenin hedeflediği ve adım
ticari eğitim uygulamalarının dolaysız sonuçlarına mücadelesinin politizasyonu sorunudur. Tartıştığımız
adım uygulamaya başladığı dönüşümlerle bütünlüklü
karşı gerçekleşmiştir. Kimi yerlerde yemekhane kapsamda bu sorun hiç de dışsal bir takım
tartışılamadığı içindir ki, gençlik mücadelesinin
zamları, kimi alanlarda yurt sorunu ve ulaşım sorunu gündemlerle gençliğin gündemlerini birleştirmek
politik ve birleşik mücadelesinin olanakları
gibi gündemler, kimi alanlarda ise kayıt paraları ve değil, hâlihazırdaki gündemleri gerçek politik
zayıflamaktadır.
benzeri paralı eğitim uygulamaları gençlik muhtevasında ele almak ve bu temelde gençlik
“… gençlik hareketi gelecek sorununu etkin bir
eylemlerinin çehresini değiştirmiş, birçok alanda mücadelesini politikleştirmektir.
biçimde işlemek zorundadır. Zira sermayenin
kitlesel karakterli eylemler gerçekleştirilmiştir. “Gençlik hareketini politikleştirmek, eğitim
saldırılarını bu ölçüde sistematik ve sürekli hale
Gençliğin bu eylemsel çıkışları hiçbir alanda sisteminin sorunlarından kopmak anlamına
getirdiği bir alana dair söylenecek her söz, ortaya
sürekli bir karakter kazanamamış, gençlik hareketinin gelmemektedir. Gençliği politikleştirmek bir süreç ise,
konulacak her çaba yeni dönem gençlik mücadelesi
birer kaldıracına ne yazık ki dönüştürülememiştir. bu sürecin belirleyici halkasını eğitim sisteminin
açısından belirleyici olacaktır.
Elbette ki bu sorun asıl olarak öznel bir sorun ve sorunları oluşturmaktadır. Bugün eğitimin temel
“Gençlik hareketi gençliğin sorun ve ihtiyaçlarına
yetersizlik alanına işaret etmekte, bu alanlardaki sorunları ve bunun genel tanımı olarak ticari eğitim,
yanıt veren bir politik süreç oluşturmakta ciddi bir
sorunlar çözümlenemediği koşullarda hareketin yerel sistemin temel sorunları ve saldırıları ile güçlü bağlar
kısırlık yaşamaktadır. Bu kısırlık aşılmadığı, gençlik
planda oluşan olanaklarla kitlesel ve sürekli bir taşımakta, bu akademik-demokratik mücadelenin hızlı
hareketi hedefli bir politik zeminde geniş gençlik
karakter kazanamayacağını tüm açıklığı ile ortaya bir biçimde politikleşmesinin olanaklarını ortaya
yığınlarını harekete geçirmeye çalışmadığı ölçüde var
koymaktadır. koymaktadır. ‘Çürüyen eğitim sistemi çürüyen düzenin
olan sorunlarını aşma şansına sahip olmayacaktır.
Ticari eğitime karşı mücadeleyi konu alan aynasıdır’ şiarı bugün hiç olmadığı kadar açık ve
“Bugün bu hedef oldukça açıktır. Gençliğin
değerlendirmelerimizin birinde şunları söylemiştik: güncel tespitin özlü bir ifadesi olarak tanımlanmalıdır.
gelecek sorunu ve bu çerçevede mesleki yeterlilik
“Gençlik ticarileşen eğitimin çok yönlü sorunları İşte tam da bu nedenle ticarileşen eğitim sistemine
saldırıları yeni dönem gençlik hareketinin temel
ile karşı karşıyadır. Birleşik ve devrimci bir gençlik karşı bütünlüklü bir mücadele platformu oluşturmak
gündemleri olmak zorundadır. Sermayenin onca
hareketinin temel dinamiğini bu gündemin gençlik bugünün gençlik hareketi için yakıcı bir sorundur.”
politik yaklaşım ve saldırı oluşturduğu bir alanda
içerisinde nasıl bir mücadele pratiğine konu edildiği (a.g.y.)
gençlik mücadelesinin etkili bir karşı duruş
belirleyecektir. Bugüne kadar ticari eğitime karşı İşte tam da bu noktada ticarileşen eğitime karşı
örememesi, geniş gençlik yığınları ile buluşma
verilen mücadele temel bir kısırlık taşımış ve gençliğin mücadelede yerel sorunlar ve bu sorunların kaynağı
kanallarını kendi elleri ile kapatması anlamına
geniş kesimlerinin bir mücadele gündemi haline durumundaki piyasalaşan eğitim sistemi diyalektik bir
gelecektir.
dönüştürülememiştir. Bunun nedeni ise ticarileşen bütünlük içinde ele alınmalıdır. Yerelde ortaya çıkan
“Bugün gençlik yüzünü geleceğe dönmeli,
eğitim sürecinin ortaya çıkardığı sonuçların yeterince dinamikler, merkezi planda eğitim sürecinin yaşadığı
geleceğine sahip çıkmalıdır. Ancak bu temelde
kavranamamasıdır.” (Ticari eğitime karşı birleşik sorunlarla bağlanarak işlenebildiği koşullarda sorunun
halihazırdaki kapsamlı saldırı dalgası yanıtlanabilir
mücadeleye!, Ekim Gençliği, sayı: 91) temel önemde bir yanı, gündemlerle ilgili olan yanı
ve sermaye politikaları karşısında politik bir gençlik
Ticarileşen eğitimin sonuçlarına karşı mücadele doğru bir yöntemle ele alınmış olacaktır.
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Birleşik, devrimci bir gençlik hareketi için... Kızıl Bayrak  11

muhalefeti örülebilir. Bu nedenle gençlik mücadelesi soruşturma karşıtı eylemler, Kürt halkı ile dayanışma çarpıklığına karşın bu tartışmanın ortaya çıkardığı
içerisindeki tüm özneler somut saldırılar karşısında eylemleri, üniversitelerde gerçekleşen Newroz olanaklarla gerçekleşmiştir. Bu noktada tartışmanın
etkili ve birleşik bir karşı duruş örmek sorumluluğu ile gösterileri; gerek yaygınlık gerekse kitlesel katılım başlangıç noktasındaki zaafı değerlendirmek yerinde
karşı karşıyadır.” (Ticari Eğitime Karşı Gençlik açısından anlamlı eylemlilikler olarak yaşanmıştır. olacaktır. Genç-Sen gençliğin öz dinamikleri ile
Koordinasyonu 3. Toplantısı Sonuç Bildirgesi) Ancak bu sürecin de belirgin bazı zaafları olduğunu sürdürülen, bu dinamiklere dayanarak oluşturulan bir
Geçtiğimiz dönem yapılan çalışmalar ile gençliğin söylemek yanlış olmayacaktır. çalışma değildir. Bu açıdan da örgütleyicilerinin ve
ileri unsurları cephesinden sorun tartışılmaya Gençliği şovenizme karşı halkların kardeşliği hatta çağrıcılarının politik eğilim ve yaklaşımlarını
başlanmıştır. Zira özellikle merkez üniversitelerinde mücadelesi ekseninde birleştirmek için harcanan çaba dolaysız olarak taşımaktadır. Bu noktada aylardır
bu konuda atılan başlangıç adımları mücadelenin ne yazık ki sistematik bir kapsam ve düzeye Genç-Sen çalışması içinde olan gençlik grupları
yöntemi ve yapısını oluşturmak açısından anlamlı bir ulaşamamıştır. Yapılan eylemlilikler dönemsel cephesinden Genç-Sen projesine dönük bütünlüklü bir
dizi deneyim yaratmış bulunuyor. Bu çerçevede eylemler olarak kalmıştır. Bu anlamı ile eylemsel değerlendirme ve yaklaşımla karşılaşabilmiş değiliz.
İstanbul’da gerçekleştirilen Meslekler Nereye olanaklar süreklileştirilememiş, daha geniş bir kesimin “Genç-Sen sürecini biz başlattık”, “ DİSK’in
Sempozyumu bir ilk adım olarak sorunun aktifleştirilmeye çalışıldığı bir mücadele süreci olanaklarını değerlendirmeliyiz”, “öz örgütlenme
gündemleşmesi, bir dizi ilerici çevrenin katıldığı bir oluşturulamamıştır. Burada temel sorun gündemlerin olarak anlamlı bir adım olabilir”, “sendika yeni ve
tartışma ekseni oluşturması açısından anlamlı bir birbirinden kopuk ve hedefsiz bir biçimde ele yıpranmamış bir biçim” vb. tartışmaların dışında bir
takım olanaklar ortaya çıkarmıştır. Bu çaba tüm alınmasıdır. Hedefli bir çalışma açık ki hedefli bir değerlendirme ne yazık ki bulunmuyor. Bu açıdan
eksikliklerine rağmen yeni dönem gençlik mücadelesi politik programı zorunlu kılmaktadır. Ancak birkaç Genç-Sen bugün için politik sürecin dışına düşmüş,
açısından onlarca deneyim bırakmıştır. örnek dışta tutulursa –ODTÜ’de ve Boğaziçi gençlik mücadelesi ile politik ve örgütsel bağları
Bu deneyimleri birkaç başlık altında toplamak Üniversitesi’nde örülen sistematik çalışmalar dışında- olabildiğine zayıflamış gençlik gruplarının “örgütün
gerekirse; mesleki dönüşümlere karşı geniş bir gündemsel ve eylemsel sürekliliğin sağlanması yönlü öne çıktığı” çatısını ifade etmektedir. Ancak tablo o
muhalefet alanı oluşturulması, meslek örgütlenmeleri çabalar oldukça cılız kalmıştır. kadar içler acısı bir haldedir ki; onca siyasal çevrenin
ve gençlik komisyonlarını sürecin içerisinde aktive Sorunun bir diğer önemli yönü ise, bu bir araya geldiği bir “çatı” geçtiğimiz yıl içerisinde
etme çabası ve öte yandan da yerel dinamikleri ortaya gündemlerin nasıl bir mücadele yöntemi ile ele birkaç forum ve parti dışında elle tutulur bir çalışma
çıkarmaya çalışarak süreci geniş bir örgütsel ve politik alındığıdır. Faşist ve şovenist saldırganlığa, sistematik ortaya çıkartamamıştır. Ortaya konulan ilerici çabalar
platformla sürdürme kararlılığı olarak tanımlanabilir. devlet terörüne karşı verilen mücadele açık ki ise ya DİSK bürokratlarının ya da liberal çevrelerin
Elbette süreç bir dizi mesleki örgütlenmenin gerici ve gençliğin geniş kesimlerinin gündem ve sorunları ile müdahaleleri ile durdurulmuştur. Bu açıdan Genç-Sen
anti demokratik müdahaleleri sonucunda sekteye etkili bir biçimde birleştirilerek ele alınmalı, soruna bugün gençlik mücadelesinin dışındadır. Gençliğin
uğramış, ancak özetlenen başlıklarda asgari planda da karşı mücadele bu yaklaşımla süreklileştirilmeliydi. onca gündemi ve sorunu ortaya yerde duruyorken,
olsa başarı sağlanmıştır. Şimdi bu çalışmanın önünde Bunun başarılabildiği yerlerde –örneğin YTÜ’de gençliğin sorun ve ihtiyaçlarının dışında süregiden bu
iki önemli hedef bulunmaktadır. Birincisi; sorunu soruşturma saldırısı yemekhane zamları ve boykot “tartışmalar” politik bir gençlik mücadelesinin
işlemeyi hedefleyen tüm ilerici birikimi bir araya gündemi ile etkili bir biçimde birleştirilmiştir- ilgili olanağından çok liberal yaklaşımlar açısından bir çatı
getirmek, öte yandan da mesleki dönüşümlerin gündemler, etkili bir biçimde geniş kesimlerin işlevine doğru hızlı adımlarla ilerlemektedir. Bu
sonuçlarını hedefli bir biçimde kitle ajitasyonu ile gündemine sokulabilmiştir. tabloyu değiştirmek elbette olanaklıdır, ancak bu
işlemek. Bu süreç önümüzdeki yıl geniş bir katılımla Sistemin gençliğin geniş kesimlerini şovenizm ile yönlü çabaların yetersizliği ve gençlik gruplarından
sempozyumdan daha kapsamlı, İstanbul sınırlarını zehirlemeye çalıştığı, gençliğin ilerici güçlerinin faşist yansıyan apolitizm bu durumun aşılmasının önündeki
aşan bir tartışma platformu ile mutlaka sürdürülmeye baskı ve terör ile susturulmaya çalışıldığı bir dönemde en temel engel durumundadır.
çalışılacaktır. Bu başarılabildiği koşullarda gelecek örülecek olan mücadele açık bir politik taraflaştırma Geleneksel hareket bugün reformist ve devrimci
sorununa karşı güçlü bir mücadele odağı çabasını hedeflemelidir. Tekil eylemlerin, hedefsiz kanatları ile örgüt sorununda derin bir kafa karışıklığı
oluşturulabilecektir. çalışmaların devletin sistematik müdahaleleri yaşamaktadır. Bu kafa karışıklığı aşılamadığı
Yine bu kapsamda örülen çalışmalardan bir diğer karşısında başarı şansı bulunmamaktadır. koşullarda hareketin dışından dayatılan bir takım
önemli olanı ise ODTÜ’de gerçekleştirilen “Rüya Geçtiğimiz dönem genç komünistlerin 5 ilde şablonların bugün olduğundan daha geniş bir çevre
Bitti” kampanyasıdır. İkinci döneme taşınamamış ve gerçekleştirdiği “Dünyanın bütün dillerini tarafından alkışlanacağından kuşkumuz yok.
çalışmanın sonuçlarını güçlendirecek dinamik bir konuşuyoruz” kampanyası, merkezi bir politik Sorun, yıllardır örgüt sorununun politik
irade ortaya konulamamış olmasına karşılık; özellikle yönelimin etkili bir kitle çalışması ile alana taşınması süreçlerden ve kitle hareketinden kopuk bir bakışla
ilk dönem çalışmanın ortaya çıkardığı sonuçlar ve açısından anlamlı bir sonuç oluşturmuştur. Yine bu 5 tartışılmasından kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım
bundan da önemli olarak çalışma yöntemi gelecek için ilde 500’e yakın öğrenciyi etkinliklerde bir araya örgüt sorununu gençlik mücadelesinden kopartarak
anlamlı sonuçlar barındırmaktadır. Çalışmanın getirmiş olmak, anlamlı bir sonucu ifade etmektedir. onu tüm durumlar ve zamanlar üzeri bir biçime
aktivistleri açık kitle toplantıları ile yaygın bir kitle Çalışma kitle ajitasyonu açısından da anlamlı bir indirgemektedir. Tartışılan ‘gençlik örgütlenmesi
ajitasyonunu birlikte sürdürerek, ODTÜ genelinde düzeyi ifade etmektedir. Sadece İstanbul’da kullanılan sorunu nasıl çözülür?’den çok, ‘hangi örgütsel biçimle
binin üzerinde öğrenciyle yüz yüze sorunu tartışarak 5 bin afiş, 20 bin el ilanı çalışmanın yaygınlığını çözülür?’ olmaktadır. Bu bakışın ortaya çıkardığı
süreci örmüşlerdir. Yüzlerce afiş, yüzlerce anket, açık göstermesi bakımından anlamlıdır. Çalışma yöntemi zorunlu sonuç ise “dar örgütsel şablonlar”, kitle
toplantılar, masalar, etkinlikler bu sürecin geniş bir özellikle halkların kardeşliği ve şovenizme karşı mücadelesinden kopuk örgütsel arayışlardır. Bir
kesimin gündemine girmesini sağlamıştır. Elbette mücadelede mutlaka geliştirilmesi gereken bir gençlik örgütlenmesi kitle mücadelesinin gündelik
atılan bu başlangıç adımları kitle ajitasyonunu yöntemi ifade etmektedir. Çalışmanın eksik yanları sorun ve ihtiyaçları ile kurduğu bağ kadar, bir kitle
yaygınlaştırarak, kurumsal bir faaliyet süreci elbette mevcuttur. Bunların başında da taşra örgütlenmesi olma özelliği gösterebilir. Bugün “yeni
hedefleyerek ve bundan da önemlisi bir takım üniversitelerine gündemin taşınmasında yaşanan bir şey yaratma” hezeyanındaki reformist grupların da,
eylemsel hedeflere kilitlenerek işlenmiş olsaydı elbette sıkışma gelmektedir. Bu durum elbette taşra sendikayı “yıpratmadan” koltuk kapma derdindeki
ki çalışmanın bütünlüklü bir başarı oluşturmasının üniversitelerinde bu gündemin taşınmasının siyasal çevrelerin de anlayamadığı bu gerçek, örgüt
önünde bir engel bulunmayacaktı. Bu güçlü ve eksik olanaklarından çok komünist gençlik örgütünün taşra sorununun çözümündeki temel halkayı ifade
yanlar doğru değerlendirildiği koşullarda, önümüzdeki örgütleri ile kurduğu dinamik politik ve örgütsel etmektedir.
yıl açısından onlarca deneyimin oluştuğu bir yılı ilişkideki yetersizliklerden kaynaklanmıştır. Bu sorun Sorun ne sendikayı, ne kolektifi, ne de başka bir
geride bıraktığımızı ifade edebiliriz. önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek etkili bir politik ve biçimi; gençlik hareketinin mutlak aracı olarak
örgütsel yönelimle mutlak suretle aşılacaktır. tanımlayamayacak bir derinlik ve kapsama sahiptir.
Dünyanın bütün dillerini konuşan Bu anlaşılamadığı koşullarda yapılan tartışmanın
bir gençlik mücadelesi için! Örgüt sorunu nedir, geleneksel hareket düzlemi “hayır bizim biçimimiz daha doğru”nun
nerede tıkanmaktadır? ötesine gidememektedir.
Sorunun bir diğer yanını ise hâlihazırdaki ilerici
Gençlik mücadelesinin öne çıkan bir diğer
potansiyeli ne ölçüde kapsadığı ve kapsamayı
gündemi ise sermaye düzeninin sistematik baskı ve Geçtiğimiz dönemin bir diğer önemli gelişmesi
hedeflediği ile ilişkilidir. Bu kapsamda tartışılan hiç de
terörüne karşı mücadeledir. Üniversitelerde derinleşen gençlik örgütlenmesi sorununa dair tartışmaların dışsal
tek başına siyasal gençlik grupları değildir. Bunları da
soruşturma terörü, faşist saldırılar bu başlığın eğitim saiklere dayanarak olsa da başlamış olmasıdır. Bu
içerisine alan bir biçimde üniversitedeki ilerici
alanındaki özgün sonuçlarıdır. Ancak başlığın kendisi durum bir takım hata ve zaafları da beraberinde
duyarlılığın bütünüdür. Bu elbette bir çırpıda
halklar arasında şovenist bir düşmanlığın körüklendiği getirmiştir. Gençlik mücadelesi için anlamlı bir
gerçekleşebilecek bir süreç değildir. Ancak bahsedilen
sistematik bir ideolojik ve fiili saldırı sürecinin tartışma olanağı ortaya çıkan zaaflarla sürmektedir.
kitlesel bir gençlik örgütlenmesi sorunu ise, bu
dinamik bir parçasıdır. Bu anlamı ile sorun toplumda Sorunun temel bir yanını Genç-Sen kapsamında
başarılamadığı koşullarda geçmişin gençlik
yaşanan gerici ve şoven saldırganlığın dolaysız bir ortaya çıkan tartışmalar ve sonuçlar oluşturmaktadır.
mücadelesinin oluşturduğu derslerin üzerinden
yansımasıdır. Ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen Zira yakın dönem örgüt sorununa dair tartışmalar, tüm
12  Kızıl Bayrak Birleşik, devrimci bir gençlik hareketi için... Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

atlanmış olacak, gelişen bir gençlik üniversiteler halen gençlik hareketinin de politik
muhalefeti içinde tekrar benzer merkezi konumundadır. Bu durumu kavramak ortaya
sorunlar karşımıza çıkacak demektir. konulacak mücadelenin yönünü belirlemek açısından
Kitle örgütlenmesi sorununu bir da birincil önemdedir. Taşra üniversiteleri
çırpıda masa başında çözeceğini merkezlerdeki hareketlilikten dolaysız olarak
sanan yaklaşım, elbette ki ilerici etkilenmesine karşılık, bu alanlardaki mücadele
potansiyelin bir araya gelmesinin yöntemleri ve hatta gündemleri çoğu durumda merkez
önemi ve kapsamını kavramakta üniversitelerine göre özgün yanlar taşımaktadır. Bu
zorlanacaktır. Sorunu “örgütleri özgün biçimleri ortaya koyamayan bir çalışmanın bu
birleştirmeye” indirgediğimizi alanlarda başarı oluşturma şansı yoktur. Bu sorun
düşünmeleri de örgüt sorununa gündemler, kitle çalışması yöntemi ve araçları gibi bir
bakıştaki bu yavanlığın dizi alanda özgünlükler olarak ortaya çıkarmaktadır.
dışavurumundan ibarettir sadece. Zira Yakın dönemde bu alanda örnek bir pratik sergileyen
birleşik bir gençlik örgütlenmesi Trabzon çalışmamız ve oluşturduğu deneyimler yeni
sorunu öznel bir sorundur, öznelerin dönem taşra çalışmamızın çerçevesini çizmek
iradi çabası ve müdahalesi ile elbette açısından zengin veriler sağlamıştır. Önümüzdeki
bir çırpıda başarılabilir. Ancak bu dönem komünist gençlik faaliyeti bu üniversiteleri
hiçbir biçimde gençlik örgütlenmesi politik ve örgütsel olarak kazanmanın olanaklarını
sorununun çözüldüğü anlamını yaratmak için etkili bir çaba ortaya koyacaktır.
taşımamaktadır. Bu sadece bir sorunları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz: 4) Bir diğer önemli tartışma gençlik içerisinde
olanağa, hareketi sıçratabilecek bir dinamiğe işaret 1) Gençlik mücadelesi bugün halen politik bir kültürel çalışmalardır. En sıradan üniversitede dahi
etmektedir. İlerici potansiyeli bir araya getiren bir hedef ve bu hedefle paralel sistematik bir çalışmadan rektörlük bünyesindeki kulüplerin sayısı ve bu
birleşik örgütlenme asıl hedefin, geniş gençlik yoksun bir sürüklenme yaşamaktadır. Bu durumun kulüplere üye olan öğrenci sayısı dikkate alındığında
yığınları ile buluşma hedefinin bir kaldıracıdır sadece. kendisi politik çalışma ve yönelimde ısrarı zorunlu bu alanda ciddi bir arayış olduğu ve üniversiteli
Ve hedefe, doğru bir yöntem ve bakışla ilerleyebildiği kılar. Ancak yakın dönemde ortaya çıkan çalışma kesimlerin ağırlıklı olarak sosyal-ekonomik
koşullarda bir anlam taşır. deneyimleri (genç komünistler de bu sürecin dışında koşullarından da kaynaklansa bu arayışlarını
“Bugünün koşullarında gençlik hareketini değildir) bu ısrarın gösterilemediğini göstermektedir. üniversite bünyesi içerisinde karşılama çabası
kucaklamaya ve ilerletmeye hizmet edecek ve Kitle mücadelesinde bugün için kısa dönemde etkili harcadıkları görülecektir. Üniversite bünyesindeki
gerçekten kitlesel karakter taşıyabilecek bir gençlik sonuçlar oluşturmayı beklemek ne yazık ki kültür-sanat alanlarıyla öğrenciler arasındaki ilişki
örgütlenmesi, ancak mevcut ilerici-devrimci gençlik olanaksızdır. Ancak politik hedef ve yönelimlerdeki esasında daha geniş bir kesimi kapsar. Çünkü bu kulüp
birikimini her düzeyde kapsayan bir birleşik ısrar yaşanan politik ve örgütsel sorunların çözümünün ve toplulukların üye sayısından kat be kat fazla bir de
örgütlenme olabilir. Nasıl ki gençlik hareketinin temel halkasıdır. Yazının üst kısmında etkinliklere katılan geniş kesimler mevcuttur. Bütün
kitlelerle birleşmeyi başarabilecek etkili bir çıkışı örneklendirdiğimiz ODTÜ “Rüya Bitti” çalışması bu veriler üniversitede alternatif kültür ve sanat
bugünün koşullarında mevcut güçlere birarada yarattığı onca imkâna, öte yandan ise gençliğin bugün çalışmalarının öğrenci gençlik açısından ilgiyle
dayanmayı gerektiriyorsa, aynı şekilde, gençlik temel gündemlerinden birisini –gelecek sorununu- karşılandığını gösterir. Zira ortada bir ilgi ve arayış
hareketinin örgütlenme sorununun sağlıklı ve hareketi etkili bir biçimde tutmuş olmasına rağmen ne yazık ki vardır ve bu ilgi ve arayış başka biçimlerde
ilerletici çözümü de ancak bu güçleri birarada içeren ısrarlı bir çalışma yönelimi ile sürdürülememiştir. Bu karşılanmadığında, yine yoksunluğu yaratanlarca
bir örgütsel oluşumla olanaklı olabilir. gibi sorunlar aşılamadığı koşullarda gençlik karşılanmaktadır. Birçok üniversite kültürel faaliyet
“Bunu güç, hatta bir hayal olarak görmeye mücadelesinde süregiden sürüklenme aşılamayacaktır. olanakları olarak gençliğe yoz şenlikler dışında hiçbir
kalkmanın gerisinde, onyılların zihinlere işlemiş 2) Geniş gençlik kesimlerinin sorun ve olanak tanımamaktadır. Ancak bu durum alternatif
grupçu önyargıları ile bunun hem kaynağı ve hem de ihtiyaçlarını tanımlayabilmek, gençliğin gündelik kültürel çalışmaları ilgi ile karşılayan bir kesimin
ürünü olan grupçu pratikler olabilir ancak. yaşam alanlarında var olmak anlamına gelir. oluşmasını da doğurmaktadır. Zira bir dizi
Unutmayalım; bu ülkede gençlik hareketinin kitlesel Üniversiteler içerisinde dışarıdan politika yapan üniversitede herhangi bir devrimci müdahale
bir uyanış yaşadığı dönemde ortaya çıkardığı propagandistler olmamak, gençlik içerisinde ne ölçüde olmaksızın sponsorlu şenliklere karşı kulüplerin aldığı
örgütlenme (Dev-Genç), tam da bu türden bir birleşik güçlü ve etkili bir konumlanışa sahip olduğumuzla tutum bunun bir dışavurumudur. Kendi adımıza temel
örgütlenme idi ve bu örgüt bünyesinde değişik dolaysız olarak bağlıdır. Bu sorun gençlik kesimlerinin sorun kültürel çalışmaların çoğu durumda politik
eğilimden sol siyasal akımlar vardı. Birleşik gençlik içerisinde bulunduğu alanlarda, kulüp, topluluk gibi süreçlere bağlı ve onun belirleyiciliğinde ele
örgütlenmesine ilişkin bu olumlu pratik, ‘70’li yılların akademik kültürel örgütlenmeler ile çeşitli alanlarda alınmasıdır. Bu ilişki bu ölçüde bir alanın
ilk kitlesel hareketlenme döneminde yeniden ortaya bulunan mesleki örgütlenmelerin içerisinde belirleyiciliğinde ve onun ihtiyaçlarına dönük olarak
çıktı. Büyük kentlerde her eğilimden sol gençlik konumlanmak, bu örgütlenmeleri sistematik bir kurgulandığında ortaya çıkan sonuç ne yazık ki
güçlerini birarada kapsayan ve birimler düzeyinde çalışma yönelimine sokmak anlamı taşır. Bu başarısız olmaktadır. Bu açıdan gençlik faaliyetinin
geniş bir kitlesel desteğe sahip olan gençlik örgütlenmeleri gençlik mücadelesinin etkin bir aracı çok yönlü bir kültürel çalışma disiplini ve yönelimine
örgütlerinden sözediyoruz. İstanbul’da İYÖKD ve haline getirmek sistematik ve hedefli bir müdahaleyi ihtiyacı vardır. Sorunun bir diğer önemli yanı ise
Ankara’da AYÖD bunun örnekleriydi. Bu örgütler zorunlu kılmaktadır. Bu alanda sonuç almak, devrimci kulüp ve topluluklarda çalışmadır. Bu çalışma kültürel
tabandan gelen kitlesel bir öğrenci hareketinin gençlik mücadelesinin güncel hedeflerinden birisi ve akademik olarak iki yönlü yapılmak zorundadır. İki
dinamizmine ve desteğine dayanmakla kalmadılar, onu olmak durumundadır. Sorunun bir diğer önemli yanı alanında özgün çalışma biçimleri olmakla beraber,
bir süre için başarıyla kucaklayıp daha ileriye de ise faaliyetin bu alanlarla yeterli düzeyde bütünlüklü bir kulüp ve topluluk yönelimi devrimci bir
taşıdılar.” (Gençlik Hareketinin Sorunları, Ekim, beslenememesinden kaynaklanmaktadır. Bir kitle gençlik mücadelesinin önemli araçlarından birisini
sayı: 239, Ekim 2004, başyazısı) çalışması süreci başlangıç aşamasında bu gibi ifade etmektedir.
örgütlenmelerle kurduğumuz bağ sınırlarında 5) Şimdi çalışmamızın belki de olanaklarını en az
Yeni bir mücadele dönemi için notlar… yaygınlık taşıyacaktır. Doğru bir politik yönelim ve zorladığı alanlardan birisine, yerel yayın faaliyetleri
sistematik bir müdahale sorunun çözümünün hiç de başlığına değinmekte fayda var. Bugün gençlik
Yeni mücadele dönemi için gençlik hareketinin ve zor olmadığını, İstanbul Sempozyum deneyimi kesimleri kültürel ve sosyal anlamda
elbette çalışmamızın sorun ve zayıflık alanlarını tespit göstermiş bulunuyor. yalnızlaşmaktadır. Yerel yayın faaliyetleri bu yalnızlığı
etmek gerekiyor. Bu başarılı olan çalışmaların 3) Bugün gençlik faaliyetinin kitlesel tabanı taşra politik bir çerçevede kırmanın önemli araçlarından
genelleşmesi ve yetersiz olan alanlara yüklenmekle üniversitelerine kaymış durumdadır. Bu üniversiteleri birisidir. Bir yıl önce adımları atılan ve geçtiğimiz yıl
başarılabilecektir. Bugün gençlik mücadelesi açısından içine katmayan bir gençlik hareketi, kitlesel bir yeterli düzeyde çaba harcamadığımız yerel yayın
nesnel olanaklar ile öznel yetersizlikler temel bir karakter oluşturma şansına sahip değildir. Bu nesnel çalışmaları, geniş gençlik kesimleri ile buluşmak,
çatışma alanıdır. Çokça tekrarlandığı ölçüde bir durumdur, gençliğin emekçi kökenden gelen onları kültürel ve politik üretim sürecinin etkin bir
anlamsızlaşan yetersizlikler, ağırlıklı olarak öznel kesimlerinin bu üniversitelerde tutulması ile ilişkilidir. parçası haline getirmek için anlamlı bir dizi olanağa
müdahale alanında karşımıza çıkmaktadır. Bu alandaki Ancak bu nesnel durum temel bir çelişki sahip durumda. Yerel yayın çalışmaları özellikle taşra
sorunların çözümü gençlik hareketindeki tıkanıklığın doğurmaktadır. Zira bugün ve yakın bir gelecekte; üniversiteleri açısından paha biçilmez olanaklara
aşılmasının önkoşuludur. Önümüzde, burada çerçeve taşra üniversitelerindeki mücadeleler kitlesel bir boyut sahiptir. Bu nedenle de özellikle taşra üniversiteleri
olarak çizeceğimiz sorunları derinlemesine kazansa dahi, gençlik hareketinin bütününü etkileyen açısından oluşturulacak yeni dönem yönelimi
işleyeceğimiz ve tartışacağımız bir dönem olacak. bir düzeye ulaşamayacaktır. Bu anlamı ile merkez içerisinde yerel yayın çalışmaları etkili bir yer
Yeni dönemde üzerinde tartışılması gereken tutabilmelidir.
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Birleşik, devrimci bir gençlik hareketi için... Kızıl Bayrak  13

6) Meslek ve alan temelli çalışmalar üzerine giriş

Üniversitelerde şenlikler başlıyor...


niteliği taşıyan birkaç tartışma ile devam edelim.
Burada tartışmanın giriş niteliğinde kalması birkaç
önemli nedenden kaynaklanmaktadır. Bunlardan
birincisi sorunun tek yönlü olarak bir gençlik sorunu
olmamasıdır. Zira bugün toplumcu mühendislik ve
Sermayenin yozlaştırma mekanizmalarına
mimarlık öğrencileri ile mühendislik ve mimarlık alanı
(bunun örgütlülüğü olan TMMOB’nin içerisinde) karşı devrimci alternatif ihtiyacı
arasında, eğitim ve fen edebiyat fakülteleri ile kamu
emekçileri arasında, TIP öğrencileri ile TTB ve SES Bahar ayının gelişiyle beraber üniversitelerde birliği tarafından organize edilen şenlikler, bugün
vb. arasında dinamik bir ilişki kurulamadığı koşullarda şenlikler başladı. Genelde Mayıs ayına yayılan sadece birkaç kulübün fiili etkisi altında
gençlik merkezli yönelimin belli sınırlara sıkışacağını şenlikler aşağı yukarı tüm üniversitelerde profesyonel bir organizasyon şirketi tarafından
söylemek yanlış olmayacaktır. Burada meslek ve alan organize ediliyor. Popüler gruplara veya örgütleniyor. Ancak şenliğin dışında kalan
temelli örgütlenmelerin yapısına dair bir tartışmadan şarkıcılara verilen milyarları sırtlayan sponsor kulüplerin bu konudaki sessizliği bir yönüyle
çok, bu alanları kesen gündemlerin gençliği aşan bir firmalar şenlik süresi boyunca kampüsleri adeta sindirilmişliği ifade etse de, temelde öyle veya
kapsama sahip olması sorununu tartışmaktayız. Zira işgal ediyorlar. Normal şartlar altında değil böyle kabullenmişliği anlatmaktadır. Daha önceki
bugün gençlik bünyesinde oluşturulan herhangi bir üniversitelilerin karşısına çıkmak üniversitenin senelerde sponsor başlığı bir tartışma iken bugün
örgütlenmenin (mesleki örgütlenmeler de dâhil olmak çevresine bile yaklaşmaması gereken bir avuç artık bu kanıksanmış bir realite konumuna
üzere) temel sorunu, farklı gençlik kesimlerinin şarlatanın şarkıcı diye sahne aldığı şenlikler gelmiştir. Yani sponsor kavramı artık öğrencilerin
birleşik mücadelesini oluşturma sorunudur. Ve buna öğrenci gençliğin geldiği/getirildiği noktayı gözünde bir tehlike değildir. Asıl sorun da burada
hizmet ettiği ölçüde bir anlam ve değer taşır. Ancak açıkça ortaya koymaktadır. Bu üniversitelere düğümlenmektedir. Üniversite içine taşınan bu
yine de sorun gençliği de içerisine alan bir kapsamda hakim zihniyetin de en kısa yoldan tarifi anlayış kendine ciddi bir zemin yaratmıştır.
bir bütün olarak meslek alanlarını kesmektedir. olmaktadır. Kendine küçümsenmeyecek bir destekçi bulan bu
Gündemsel plandaki bu birleşikliği, birleşik bir Sponsor bahanesiyle üniversite içlerine giren ideolojik provokasyonun karşısına alternatifi
politik ve örgütsel yönelimle bütünleştirmek; bugün sermaye açısından sorun hiç de basit bir reklam koyulamadığı ölçüde arkasına aldığı güçle yoluna
gençlik alanının olduğu kadar partinin de temel kaygısı değildir. Şirketlerin üniversitelere devam edeceğini söylemek zor olmayacaktır.
sorumluluk alanlarından birisi olarak durmaktadır. özellikle şenlikler sırasında gösterdiği ilgi hiç de Bugün üniversitelerde politika ve onun
Yakın dönem çalışma deneyimlerimiz meslek alanları boşuna değildir. Etkin bir araç olarak şenlikler yürütücüleri açık bir sınıf ayrımı temelinde
ve gençlik çalışması arasında bir köprü kurulmasının öğrenciler tarafından neredeyse bir sene boyunca şekillenmektedir. Özellikle metropol
asgari politik olanaklarını tüm açıklığı ile ortaya beklenmekte ve üniversite içinde geriye kalan tek üniversitelerinde bariz bir şekilde görülebilen bu
koymuştur. Bugün temel sorun bu olanağı hedefli bir sosyal alan olarak tariflenmektedir. İstisnasız tüm ayrım, dün basitçe solcu ve sağcı öğrenciler
politik ve örgütsel yönelimle bütünleştirme sorunudur. üniversitelerde yapılan sponsorlu şenlikler bugün temelinde rahat bir ayrıma tabi bu gerçek, bugün
Bu başarılabildiği koşullarda ortaya çıkan kazanımlar kapitalizmin ideolojik mevzilerine dönüşmüş şenliklerle de açığa çıktığı gibi sınıfların
tek başına gençlik mücadelesinin değil, ilgili tüm durumdadır. temsilcileri üzerinden olmaktadır. Kapitalizmin
alanlardaki komünist faaliyetin kazanımları olacaktır. Bu yaklaşımın dışına çıkan en önemli örnek yeni köle pazarı üniversitelerde kendini
Bu uzun girişten sonra birkaç noktayı daha olan İTÜ şenlikleri, geçen yıl yaşananlarla da pazarlamaya hazır binlerce öğrenci buna uygun
değerlendirerek tartışmamızı sonlandıralım. somutlandığı üzere, kendi kendini tüketse de sırf yaşam biçimleri oluşturmaktadır. Şenlikler de
Bunlardan birincisi; bugün için öne çıkmış bir bu şenliğin yapılmaması için valilikçe tüm bunun doğal birer yansıması olarak ortaya çıkıyor.
örnek olarak mühendislik ve mimarlık alanındaki şenliklerin yasaklanmaya çalışılması, durumun Örneğin ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ gibi önemli
faaliyetin sistemli ve yaygın bir karakter kazanmasıdır. önemini ortaya koymaktadır. Bu sene İTÜ üniversitelerde düzenlenen şenlikler tıpkı ABD ve
Burada yaygınlaşma hem bir dizi üniversiteye şenlikleri boyunca yaşanan saldırılar da bu Avrupa ülkelerinde yıllardır süren benzerlerini
taşınmak, hem de yerel planda daha esnek bir yapıya gerçeği bir kez daha açıkça kanıtlamıştır. aratmıyor. Bu üniversitelerin sermaye açısından
kavuşarak bu çalışmaların geniş bir mesleki çalışma Sponsor desteğini arkasına alan ve sermaye taşıdığı önem bir yana bu üniversitelerin
haline gelmesini sağlamakla olanaklıdır. açısından kendi düşünsel yaklaşımını yaşatmanın öğrencileri açısından gelecek sorununun
Öte yandan ise bu yıl için hedeflenen ancak en kolay aracı olarak görülen şenlikler bugünkü niteliğinin de farklı şekilleniyor olması bu
istenilen düzeyde başarılamayan merkezi politik şekliyle küçümsenmeyecek bir etkiye sahiptir. üniversitelerde düzenlenen tüm etkinliklere
kampanya hedefi yeni dönemde bu alan çalışmasının İçkinin en temel eğlence aracı olarak kullanıldığı damgasını vurmaktadır.
temel hedeflerinden birisi olmak durumundadır. şenlikler türlü rezilliklere de ev sahipliği yapıyor. Şenlikler bir sonuç olarak görülebilmelidir. Bu
Bir diğer önemli başlık ise TMMOB öğrenci İçki komasına girenlerden sokak ortasında içkinin sonuçla savaşmak ancak onu üreten mantığın
örgütleri ile kurulan bağdır. Hâlihazırdaki bürokratik de etkisiyle birbirlerine olan “aşklarını” açık bir karşısına dikilmekle olabilir. Burjuvazinin
yönetimin tüm müdahalelerine karşılık bu alanda şekilde ilan eden çiftlere kadar, her türlü çirkinlik popüler kültürü, hayatın her alanında olumsuz
başarılı politik ve örgütsel sonuçlar oluşturmak bu şenliklerin alışılmış görüntüleri arasında. Tüm anlamıyla ideoloji üretmekte ve bu ideolojik
kuşkusuz zor değildir. Bürokratlar ne düşünürlerse bu görüntülere bakıp da “ahlak zabıtalığına” düşünce yapısı türlü yollarla kitlelerin bilinç
düşünsünler bizim alanımıza, gençlik mücadelesinin soyunmak ise gelinen yerde sorunu değil çözmek altına yerleştirilmektedir. Kültür bir hapishaneye
alanına öğrenci komisyonları ile girdikleri sürece –ki tanımlamak konusunda bile yeterli bir yaklaşıma dönüşerek, yabancılaşma parmaklıklarının
bu yönelim onlar adına bir tercih değil, zorunluluktan denk düşmemektedir. Yaşanan bir yozlaşma arkasına gençliği tutsak etmektedir. Faşist deyince
doğan bir yönelimdir- o çalışmalar gençlik hareketinin olmanın ötesinde bir dönüşümdür ve ne ayağa kalkan sol, sermayenin bu temsilcilerine
araçları olacaktır. Bu meşruluk ve güvenle hareket soruşturmalardan bağımsızdır, ne de karşı da aynı duyarlılıkla hareket etmek
etiğimiz koşullarda gençlik komisyonlarını gençlik üniversitelerin sermaye ile kurduğu bağdan. zorundadır. Zira üniversiteleri kuşatan ve öğrenci
mücadelesinin etkili birer aracına dönüştürmek hiç de Saldırı ideolojik temellidir ve bir ayrım gençliğin gözlerini boyayan şey hiç de faşistlerin
zor olmasa gerek. yaratılacaksa tam da buradan yaratılmak ipe sapa gelmez ideolojik hezeyanı değil, bizzat
Elbette bu başlıklar dışında sıralanabilecek ve zorundadır. kapitalizmin bireysel kurtuluş düşleridir.
tartışılması gereken bir dizi başlık daha bulunmaktadır. Bugün için zaten sistemin tüm araçlarıyla Şenliklerde kendinden menkul bir eğlence
Özellikle kitle çalışması yöntemi, yapısı ve araçları kuşatılan gençlik kendi kimliğini taşımaktan anlayışının egemenliğinin de anlamı budur.
eksenli tartışmaları yeni dönemin ortaya çıkardığı gittikçe uzaklaşırken şenlikler de bir yandan bu Ortadaki ayrım omuz omuza çekilen bir halay ve
olanaklarla bir bütün olarak değerlendirmek anlamlı zihniyetin yansıması olarak şekilleniyor. Zira tüm tek başına zıplayan yüzlerce öğrencinin arasındaki
olacaktır. Burada sıraladığımız başlıklar ve tartışmalar üniversitelerde bu şenlikler bizzat öğrenci fark kadar nettir.
ilgili sorunlara giriş niteliği taşımaktadır. Yaz dönemi kulüpleri veya toplulukları tarafından Kapitalizmin kendi kurallarıyla oynadığı
bu tartışmaların derinleştirileceği bir döneme işaret örgütlenmektedir. Aynı kulüplerin üniversitelerde oyunu bozacak tek şey, onun mantık sınırlarının
etmektedir. Yeni dönemde amatör çalışma yöntemini benzer bir şekilde kariyer günleri gibi etkinlikler dışına çıkmak olacaktır. Sponsorun yarattığı ve
etkili bir biçimde terk ederek, güçlü ve dinamik bir düzenlediğini düşündüğümüzde, karşımızda öğrenciyi izleyici konumuna iten yaklaşım her
gelişim yaşayacağımızdan kuşku duyulmamalıdır. Bu duranın açık bir ideolojik saldırı olduğu net bir biçimiyle mahkum edilmeli tersinden alternatifi
gelişimin olanakları bugün mevcuttur. Sorun doğru bir şekilde görülmektedir. de oluşturulmalıdır. Sponsor desteğine karşı
politik ve örgütsel bir yönelimle bu olanakları güce Örneğin Yıldız Teknik Üniversitesi’nde paylaşım alanları üniversiteler içinde
çevirmektir. yıllardır “Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür, Bir yaratılmalıdır.
Ekim Gençliği Orman Gibi Kardeşçesine” sloganıyla ve kulüpler Ekim Gençliği/İstanbul
14  Kızıl Bayrak 10 Haziran’da Kadıköy’de buluşalım! Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

10 Haziran’da Kadıköy’de
“ÖSS duvarını yıkalım!”
ortak şiarı ile örgütleniyor. Şu an görece bir genişlikle
gerçekleştirilen miting toplantılarının, önümüzdeki
süreçte daha da genişlemesi hedefleniyor. Miting
örgütleme bileşenleri mitingin mümkün olan en geniş
bileşenle örgütlenebilmesi konusunda ortak
kaygılarla davranıyor.
Mitingte ÖSS çok yönlü bir biçimde ele
alınacak. ÖSS eşitsizliği özellikle sınıfsal, ulusal ve
cinsel temelde irdelenecek. Sınıfsal temelde okullar
arası eşitsizlik öne çıkartılarak, bu çerçevede meslek
liselilerin özgün sorunları işlenecek. Yine bu başlık
içerisinde dershaneler ve dershaneli öğrencilerin
özgün durumu vurgulanacak. Bölgesel temelde
yaşanan eşitsizlik başlığı altında, Kürt illerindeki
eğitim ile batı illerindeki eğitim arasındaki nitelik
farkı ele alınacak ve anadilde eğitim hakkının
sermaye iktidarınca gaspının sonuçları işlenecek.
Cinsel temelde eşitsizlik kapsamında kız öğrencilerin
karşı karşıya kaldığı sorunlar ve bu sorunların onların
eğitim yaşamlarına ve dolayısıyla ÖSS sonuçlarına
etkileri tartışılacak.
Bugün hala süren tartışmalar ekseninde mitingin
olabildiğince geniş tanıtımının yapılması
hedefleniyor. Mitingin başarısı da ancak bu
çerçevede tartışılacaktır. Bunca farklı örgütlenmenin
ÖSS karşısında yanyana gelişi anlamlı bir adım, liseli
gençlik mücadelesi açısından bir başarıdır. Ancak asıl
başarı, mitingin hem ortak yapılacak işlerle, hem de
Geçen sene 1 Mayıs’ında liseli gençliğin alanlara ve bunlardan en önemli ikisinin, liseli gençlik alanında her grubun kendi öz faaliyetine dayanarak güçlü bir
adeta akın etmesi, liseli gençliğin eğitimin çığ gibi mücadele veren siyasal örgütlenmelerin bu alanı özgün ön çalışma örgütleyebilmesinden geçmektedir.
büyüyen sorunları karşısında artan tepkisinin bir bir çalışma alanı olarak görerek politika üretmemesi ve
işaretiydi. Alanda okul formalarıyla ve coşkulu birleşik mücadelenin kanallarının yaratılmasında ÖSS duvarlarını yıkmak düzeni
sloganlarıyla liseliler büyük bir dikkat çekiyordu. Liseli yaşanan güçlükler olduğunu ifade etmiştik. Gelinen yıkmaktan geçmektedir!
gençliğin egemenlerin her türlü apolitizasyon yerde geçtiğimiz haftalarda bu konuda anlamlı bir adım
saldırısına rağmen 1 Mayıs’a anlamlı bir katılım atıldı. İstanbul’da bir dizi siyasal örgütlenme yanyana 10 Haziran’da gerçekleşecek olan miting İstanbul
sağlaması, düzenin karşısına bir güç olarak gelerek, ÖSS karşıtı bir mitingi beraberce emek vererek
Liseli Gençlik Platformu açısından ciddi bir öneme
çıkabilmenin olanaklarını işaret ediyordu. örgütleme kararını aldı. sahip. Zira bu mitingde liseli gençliğin mevcut
Bugüne kadar Liselilerin Sesi’nde defalarca, bu 10 Haziran günü Kadıköy’de gerçekleştirilmesi mücadele gücünün açığa çıkarılabileceğini
olanakların önünü tıkayan birçok etmene işaret etmiş hedeflenen ÖSS karşıtı miting “ÖSS duvarını yıkalım!” düşünüyoruz. Beraberinde önümüzdeki dönem
açısından anlamlı bir ortak mücadele deneyimi
kazanacağımızı düşünüyoruz.

İLGP’nin ÖSS karşıtı imza kampanyası metni


İLGP’li tüm yoldaşlar, mitingin gerek ÖSS
karşıtı mücadele açısından, gerekse bir bütün olarak
liseli gençlik mücadelesi açısından taşıdığı önemi
görerek, ön çalışmayı bu çerçevede ele almalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne... Hazırlıklarına başlanan ve İLGP tarafından 3
Her yıl 2 milyona yakın öğrencinin üniversite Haziran’da gerçekleştirilecek olan “Öğrenci Sömürü
eğitimi görme hakkının bir ön koşulu olarak girmek Sınavı’na Hayır!” şenliği 10 Haziran mitinginin
zorunda kaldığı Öğrenci Seçme Sınavı eğitimin güçlendirilmesi çerçevesinde ele alınmalıdır. Bizleri
şehirden şehre ve okuldan okula gösterdiği nitelik yoğun bir ay beklediği açıktır.
farklılıkları, AOBP gibi ayrıcalıkları derinleştiren Diğer illerdeki yoldaşlarımızın da benzer
uygulamalarla beraber bütünüyle adaletsiz bir yapıyı tarihlerde ÖSS karşıtı birleşik eylem ve etkinliklerin
ifade etmektedir. Sınava girişin paralı olması ve gerçekleştirilmesi için çaba harcamaları
sınava hazırlık sürecinin dershaneleri zorunlu gerekmektedir. Bu çerçevede İzmir’de gerçekleşecek
kılması geniş bir liseli kesiminin sınavın ön hazırlık olan ÖSS karşıtı basın açıklaması anlamlı ve
sürecinde maddi olanaksızlıklarından dolayı yaygınlaştırılması gereken bir örnektir.
doğrudan elenmesini sonuçlamaktadır. Eğitimin ÖSS’nin nasıl çarpık bir yapı üzerinde
parasız bir kamusal hak olma gerekliliği ve eşitlik şekillendiğini bilen, geleceğine sahip çıkma
ilkesi ile bütünlüklü olarak çelişen bu sınav, * Meslek Liselilerin üniversiteye girişini bilincine sahip bütün liseli ve dershanelileri 10
öğrenciler üzerinde derin ruhsal sorunlara da yol engelleyen her türlü uygulama son bulmalıdır! Haziran’da İstanbul Liseli Gençlik Platformu
açmaktadır. * Eğitimde eşitsizliğin derinleşmesi anlamına saflarına davet ediyoruz. 10 Haziran’da Kadıköy’de
Bu çerçevede; gelen Özel Eğitim Kurumları ve Dershaneler geleceğimizin önüne çekilen ÖSS duvarını
* Eğitim her düzeyde parasız olmalıdır! kapatılmalıdır! yıkacağız! Çünkü biz biliyoruz, ÖSS’nin 5
* Eğitimde ayrıcalık anlamına gelen AOBP * ÖSS derhal kaldırılmalı ve sınavsız seçeneğine karşı tek seçenek mücadele!
ve benzeri uygulamalar son bulmalıdır! üniversite bir hak olarak tanınmalıdır! İstanbul Liseli Gençlik Platformu
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 3 Haziran’da şenlikte buluşalım! Kızıl Bayrak  15

3 Haziran’da “Öğrenci Sömürü Sınavı


Kaldırılsın Şenliği”’nde buluşalım!
İstanbul Liseli Gençlik Platformu olarak ikinci yapılacak. Yine bu şenlikte ÖSS’ye tepki duyan
dönem başında ilk adımlarını attığımız ÖSS karşıtı liselilerin birleşik mücadelesine vurgu yapılacak.
kampanyamız okulların kapanmasına sayılı günler Şenliğimizi, 10 Haziran’da ortak gerçekleşecek olan
kala oldukça yoğun bir sürece girmiş durumda. 3 mitingi güçlendirmenin, ama bundan da önemlisi ÖSS
Haziran’da İLGP olarak “Öğrenci Sömürü Sınavı karşıtı mücadelenin güçlendirilmesinin bir aracı olarak
Kaldırılsın!” başlıklı şenliğimizin hemen ardından 10 görüyor, bu çerçevede örgütlüyoruz.
Haziran günü farklı gençlik güçleri ile birlikte ÖSS karşıtı mücadelede etkili bir araca
gerçekleştireceğimiz “ÖSS duvarını yıkalım!” mitingi dönüşeceğini düşündüğümüz şenliğimize dönük
kampanyamızın da finali olacak! çalışmalarımızı büyütmek, geleceği kazanmak için
ÖSS’yle ilgili İstanbul genelinde 2 bine yakın güne yüklenmek bugün temel bir sorumluluk olarak
dershane ve lise öğrencisi ile gerçekleştirdiğimiz karşımızda durmaktadır. İLGP’liler şenliğimize sayılı
referandumun sonuçları üzerinden bir kez daha gördük günler kala bu sorumluluğun bilinciyle hareket
ki, bugün liseli ve dershaneli gençliğin geniş bir etmeliler.
kesimi ÖSS’ye karşı. Bu karşıtlığın kendisi hiç de İstanbul Liseli Gençlik Platformu faaliyete
çocukça bir sınava girmeyi istememe kaprisinden ileri başladığı günden bu yana liseli gençlik mücadelesine
gelmiyor. Tersine, referandum yaptığımız ve sohbet yeni bir soluk kazandırdı. Gerek politik gündemler
etme fırsatını yakaladığımız yüzlerce liseli, bu sınavın ekseninde örülmüş kitle çalışmasındaki ısrarcılığı,
kökeninde yatan eşitsizliğe, ÖSS sonrası kendisini gerek sürekli ve sistematik bir faaliyet örgütleyebilme
bekleyen derin belirsizliğe tepkili, ÖSS ve eğitim becerisi ile sınırlı bir takım güçlere dayanarak
sisteminin bütününe egemen olan paralı eğitimden başlayan bu çalışma bugünkü tabloyu oluşturdu. Bu
bıkkın olduğu için bu sınav karşısında bir tutum noktada “bugünkü tablo” olarak ifade edilenin
alabilmek, geleceğini belirleyebilmek istiyor. İLGP’nin genişliği olmadığını belirtelim. Burada
Referandum sonrası faaliyetlerimizi çeşitli vurgulanan, İLGP’nin artık bulunduğu alanda lise
araçlarla sürdürdük. Birçok yerelde, sorunu bütün gündemlerini belirleyebilen ve kendi çevresi dışında
yönleriyle işlemese de ÖSS’yi gündemleştirdiği için da bir etki yaratabilen bir örgütlenme olmasıdır.
“Sınav” filminin gösterimini gerçekleştirdik. Bu film Politik mücadelede esas önemli olan da budur!
gösterimleri üzerinden birçok liseli ile bağ kurma mücadelemizi konu alan bir sinevizyon gösterimi “Öğrenci Sömürü Sınavı Kaldırılsın Şenliği” bir
olanağı yakaladık. Dahası filmin bir takım boşlukları programda yer alacak. Aynı zamanda 3 Haziran Nazım dönem boyunca sürdürdüğümüz çalışmamızın
her bir gösterimin söyleşiye dönüşmesini sağladı. Hikmet’in ölüm yıldönümü olduğu için “Şiirlerle sonuçlarını alacağımız, ÖSS karşıtı liseli ve dershaneli
Şimdi ise 3 Haziran’daki şenliğimizin Nazım Hikmet” isimli bir gösteri sunacağız. öğrencilerle buluşacağımız gün olacaktır. Bu
çalışmalarına start vermiş durumdayız. Şenlik Leman dergisinden ve Eğitim-Sen’in kimi çerçevede bütün liseli ve dershaneli dostlarımızı,
çalışmaları kapsamında ÖSS karşıtı bir imza şubelerinden de destek aldığımız şenliğimiz için ÖSS’ye karşı tüm güçleri 3 Haziran günü saat
kampanyasını da devreye soktuk. İmza kampanyamızı yaygın bir çalışma öreceğiz. Bu şenliği duymayanın 12.00’de Muammer Karaca’da olmaya davet
İstanbul’un dört bir yanındaki liselere taşıyacağız. kalmaması için bütün İstanbul’u afişlerimizle ediyoruz!
Ayrıca İstanbul’un merkezi yerlerinde stantlar açarak donatacak, binlerce bildiri kullanacağız. Ayrıca Gelin, geleceğimizin türkülerini beraber
kampanyamızı güçlendireceğiz. ücretsiz gerçekleşecek olan şenliğimizin davetiyelerini söyleyelim!
Şenliğimizde birçok müzik grubu yer alacak. katılmayı dileyen herkese ulaştırmaya çalışacağız. Gelin, geleceğimizi kendi ellerimizle belirleme
Kızılırmak, Hasan Sağlam, KEOPS, Grup Göç, Yersiz Bu şenlikte ÖSS karşıtı tepkiler açığa vurulacak, irademizi omuz omuza güçlendirelim!
Oyuncular isimli tiyatro topluluğu ve ÖSS karşıtı ÖSS’ye neden karşı durduğumuzun gerekçelendirmesi İLGP

Cebeci’de gerginlik ve şenlik İstanbul’da TMMOB öğrenci pikniği!


TMMOB’a
9 Mayıs günü Cebeci Kampüsü’ndeki arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını bağlı odaların
devrimci öğrenciler, İP çetesinin sopalı istedik. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden bazı İstanbul
saldırısına uğramıştı. Çıkan olaylarda birçok öğretim görevlileri ve araştırma görevlileri şubelerinin
öğrencinin yaralanması ile birlikte polis dekanlık ve polis amirleri ile bir görüşme Öğrenci
okula girmişti. yaptılar. Görüşme sonucunda polis barikatı Komisyonları
10 Mayıs’ta sabah saatlerinden itibaren kaldırdı, fakat “güvenlik” gerekçe düzenledikleri
çok sayıda sivil polis ve çevik kuvvet gösterilerek kampüs terkedilmedi. piknikle bir araya
panzerler ve gözaltı araçları ile birlikte okula Ankara Gençlik Derneği’nin yapacağı geldiler.
yığınak yaptı. Okula girmek isteyen her bahar şenliği de bu nedenle gecikmeli olarak Kahvaltı ile
öğrenci polis şefleri kontrolünde kimlik ve başladı. Şenlik programı devrim şehitleri başlayan piknik
çanta kontrolünden geçirilmek istendi. Öğlen anısına saygı duruşu ile başladı. Ardından programı,
saatlerinde ise, kapıda kimlik ve çanta Adana Gençlik Derneği müzik topluluğu konuşmalarla,
kontrolü üzerinden yaşanan tartışmalar tarafından bir dinleti sunuldu. Ankara türkü ve halaylarla,
gözaltılara dönüştü. Polis kimlik Gençlik Derneği’nden bir temsilci açılış oyunlarla devam
göstermeyen herkesi gözaltına almaya konuşmasını gerçekleştirdi. Sloganların etti. Öğle yemeğinden sonra “öğrenci komisyonlarının önemi” başlıklı
başladı. Bu sırada 10’u aşkın öğrenci ardından Haymana halk oyunları ekibi bir bir sohbet gerçekleştirildi. Ortak çalışma kültürünün zayıfladığı,
gözaltına alındı. Öğlen saatlerinde, bir gün gösteri yaptı. İdilcan Müzik Topluluğu’nun öğrencilerin oda çalışmalarından uzaklaştığı bir dönemde biraraya
önceki saldırıya katılan İşçi Partili bir öğrenci müzik dinletisi sırasında halaylar çekildi. gelenler yapılması gerekenler üzerinden canlı tartışmalar yürüttüler.
devrimci öğrenciler tarafından kovalandı Ardından halay çekme yarışması yapıldı. Çalışmalara yeni katılan öğrenciler beklentilerini ifade ettiler.
fakat yakalanamadı. Diğeri ise güçlükle Son olarak Grup Yorum’un türkü ve marşları Komisyonların çalışmalarını ve deneyimlerini aktardığı sohbette,
İletişim Fakültesi binasına sığınabildi. Bu hep birlikte coşkuyla söylendi ve halaylar üniversitelerde ortak çalışma yapmanın önemi vurgulandı. Piknik
esnada çevik kuvvet kampüse girdi. Bizler çekildi. Kitle Ulaş’a Ağıt isimli şarkı ile vesilesiyle biraraya gelen öğrencilerin bundan sonraki sürece aktif
de Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin önüne Gündoğdu marşını yumruklar havada katılması çağrısı yapılarak sohbet bitirildi.
çekildik. Polis fakülte binasının önüne kadar söyledi. Çav Bella marşının ardından devrim 7 öğrenci komisyonundan 55 kişinin katıldığı piknik çekilen
geldi. Burada alkış ve sloganlarla bu durumu ve sosyalizm sloganları coşku ile atıldı. halaylarla son buldu.
protesto ettik ve gözaltına alınan Ekim Gençliği/Cebeci Toplumcu Mimarlık-Mühendislik Öğrencileri
16  Kızıl Bayrak  Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Seçimler ve devrimci m

Seçimler ve devrimci m
Yeni bir seçim sürecine girmiş bulunuyoruz. Her birinden geçtiği gerçeğini değiştirmemektedir.
seçim süreci kitlelerin politik duyarlılığının arttığı, Cumhurbaşkanlığı tartışmaları ile derinleşen
sorunlarına ve bu sorunların çözümlerine karşı siyasal krizden çıkış imkanı olarak düşünülen
ilgilerinin yükseldiği bir dönemdir. Bu nedenledir ki, seçimlerin de düzenin yapısal sorunlarına çözüm
seçim dönemlerinde her parti kitlelerin karşısına olabilmesi mümkün değildir. Ancak yine de
kendi programı ve mevcut sorunlara ilişkin çözüm seçimlerin, işçi ve emekçilerin burjuvazinin değişik
önerileri ile çıkar. Bu çerçevede devrimci örgüt ve kesimleri hesabına saflaştırılmasında önemli bir
partilerin de bu zemini kendi ilke ve amaçları işlev göreceği açıktır. Bu tablo devrimci güçleri, bu
doğrultusunda değerlendirmeleri, kitlelerin karşısına saflaşmanın gerici mahiyeti ve işlevi konusunda
devrimin ve sosyalizmin programı ve çözümleri ile işçi ve emekçileri aydınlatmak ve düzene karşı
çıkmaları, vazgeçemeyecekleri temel önemde bir devrim çizgisinde mücadeleye çekmek görevi ile
sorumluluktur. karşı karşıya bırakmaktadır. Devrimci güçler diye
Burjuva düzen partilerinin uzun bir dönemdir ifade ediyoruz, zira her türden reformist eğilim ve
kendi programlarını kitlelere anlatmak diye bir çizginin, mevcut çatışmanın sertleşen safhalarında
sorunları bulunmuyor. Zira her biri diğerinin aynı taraf olmaktan kendini alıkoyabilmesi mümkün
olan, işçi ve emekçilere düşmanlığın belgesi değildir. Şu ana kadar bunu bir şekilde
niteliğindeki programlarını bir kenara koymaktan başarabilenlerin de bu cereyana kapılmaları şaşırtıcı
başka çıkar yolları bulunmuyor. olmayacaktır.
Seçimler dönemi burjuva düzen partileri ve Seçim zemini, bu sahte kutuplaştırma
onlar şahsında bir bütün olarak düzen için, tepki ve oyununun bozulması, işçi ve emekçilerin düzen içi
hoşnutsuzlukları artan, sorunlarına çözüm arayışları taraflaştırmadan alıkonulması bakımından önemli
içindeki kitleleri sahte vaadler ve çözümlerle imkanlar sunmaktadır. Bu imkanlar en iyi bir
aldatmanın, onları kendi bağımsız sınıf tutumlarıyla biçimde değerlendirilmek durumundadır. Fakat
siyasi yaşama katılmaktan alıkoymanın ve devrimci bunu yapabilmek için, gerek yaşanan saflaşmanın
sınıf mücadelesinin önünü kesmenin bir imkanı mahiyeti gerekse buna karşı örgütlenecek hattın
olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu tablo temel ilkeleri konusunda tam bir bilinç açıklığına
devrimci örgütlenmelerin bu sürece ilgisiz ya da sahip olmak gerekiyor. Bundan dolayıdır ki, seçim
kayıtsız kalmasını gerektirmez. Tam tersine sürecini, düzenin sahte kutuplaştırmalarına karşı
seçimler, devrimcilerin, parlamenter sistemin gerçek işçi ve emekçileri “sınıfa karşı sınıf!” çizgisi
yüzünün kitlelere gösterilebilmesi, düzenin işçi ve temelinde saflaştırmanın başarılmaya çalışacağı bir
emekçilerin yaşadığı sorunları karşısındaki süreç olarak değerlendirmek devrimci güçlerin
çözümsüzlüğünün teşhir edilebilmesi, devrim ve yerine getirebileceği bir görevdir. Ancak ne yazık
sosyalizm düşüncesinin en geniş kitlelere ki, yıllardır esen tasfiyeci rüzgarın yarattığı
maledilebilmesi bakımından önemli olanaklar tahribat, temel ilkesel konularda süregelen kafa

Geride bıraktığımız 2007 1 Mayıs’ı


sunmaktadır. karışıklıkları ve bir türlü altedilemeyen güçsüzlük
Yukarıda ifade edilenler, neden seçimlerden ruhhali tüm devrimci siyasal yapılar için şu veya bu
devrimci bir temelde yararlanmak gerektiğini ortaya
koymaktadır, ki komünist basında bu konu farklı
ölçüde geçerlidir ve bu durum bu görevin yerine
getirilmesi doğrultusunda ortak bir pratik-politik
politik-moral kazanım oldu. İşçi ve em
dönemlerde döne döne ele alınmıştır. Bu hattın örülmesini güçleştirmektedir. Dahası ve direngen tutumlarına borçlular. Sın
sürecinde ve eylem gününde anlamlı bi
yaklaşımlara eklenebilecek olan, son siyasal devrimci hareketin önemli bir kesiminin müzmin
gelişmelerin seçimler vesilesi ile boykotçuluk tutumundan kendini kurtaramaması,
değerlendirilmesidir. seçimler vesilesiyle etkin ve birleşik bir devrimci başarımızda kararlılığımız ve bu temel
tutumumuz önemli bir rol oynadı. Ama
Her ne kadar işçi ve emekçilere yönelik odağın yaratılmasını güçleştirmektedir.
politikalar sözkonusu olduğunda tüm düzen Bu kısa değinmeler ışığında tablo oldukça
güçlerinin tam bir uyum ve bütünlük içinde
davrandığı su götürmez bir gerçek olsa da,
belirgindir. Bir yanda seçimler ve onu önceleyen
siyasal sürecin kitlelerde yarattığı politizasyon, etken, ilk andan itibaren sahip olunan
burjuvazinin kendi iç kavgasının sertleşip diğer yanda özü itibarıyla açık bir hegemonya bir duruşla birleşmesidir. Aynı politik a
kazanmanın yolu 1 Mayıs’ı kazandıran
genişlediği bir atmosferde seçim sürecine girmiş savaşından başka bir şey olmayan düzen
bulunuyoruz. Kirli bir iktidar/rant kavgası cephesindeki iç dalaşmalar ve bu çerçevede kitleleri
tanımlanması ötesinde bir sıfatı hak etmeyen bu it
dalaşının bizim için asıl önemi, geniş kitleleri şu
peşinden süreklemeye çalışan sermaye partileri...
Öte yanda, sosyalizm iddialarına rağmen geleceğini bağlılık ve bunu militan bir tutumla bir
veya bu ölçüde saflaştırma noktasında kazandığı bir şekilde parlamentoda güç olmaya endesklemiş
başarıdır. İç iktidar kavgası çerçevesinde kitleleri reformist hareket tablosu ve buna yedeklenenler...
yedeklemede sağlanan bu başarı, aynı zamanda, işçi Ve seçimler konusunda aktif bir siyasal tutum almayı işbirliğine açık olmakla birlikte) önümüzdeki seçim
ve emekçilerin sorunlarının üstünün örtülmesinde ve şu ana kadar başaramayan devrimci hareketin parçalı sürecine kendi bağımsız devrimci sınıf
geniş kesimlerin bu sorunlar üzerinden tablosu... platformumuzla müdahale edeceğiz. Bu nedenle tüm
saflaştırılmasının engellenmesinde de önemli bir rol gücümüzle yoğunlaşmamız gereken alan, etkin,
oynamaktadır. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri Seçimler ve kitle çalışmamızın bazı yaygın ve sonuç alıcı bir seçim çalışmasının nasıl
üzerinden tırmanan politik tansiyon kitlelerin sorunları örgütleneceği olmak durumundadır. Kaldı ki
gelişmelere olan ilgisini artırmış ve tepkilerini yukarıda anlatılan tablo bizim için yeni değildir,
dışavurmaya itmiştir. Bu tepkilerin açığa çıkmasını Yukarıdaki tablodan dolayıdır ki, komünistler önceki seçim deneyimleri üzerinden de
sağlayan çizginin ve yönlendirici gücün düzenin en olarak (parlamenter hayalleri hiçbir şekilde öngörülmekteydi. Kendi iç planlamalarımızda ve
geri/karanlık yüzünü temsil ediyor olması, toplumun beslememek ve düzene karşı devrim çizgisinden bir hedeflerimizi belirlerken, yerel işçi kurultaylarından
son yılların en politize olduğu dönemlerinden milim şaşmamak kaydıyla her türlü devrimci seçimlere kadar uzanan süreci bütünsel ele alma

CMYK
müdahalenin sorunları Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007  Kızıl Bayrak  17

müdahalenin sorunları
stratejik ve taktik istem ve şiarlarını kitleler içinde bir taraf olarak ortaya çıkabilmek, çalışma yürütülen
yaymak için hayati önemdedir.” Bu çerçevede, şu alanlar üzerinden tüm topluma seslenebilen bir
ana kadar yapılan tartışmalardan ve geçmiş seçim hattan yürümek, hem seçimler konusunda ortaya
dönemi deneyimlerinden yola çıkarak birkaç koyduğumuz politik tutum ile uyumludur, hem de
noktanın altını çizmek istiyoruz. yakın süreçte kurultaylar vesilesi ile daha güçlü
İlk olarak şunu hatırlatabiliriz. Kampanyalar ifade etme imkanına kavuştuğumuz “sınıfı biz temsil
kendinden önceki süreçlerin bir ürünü olarak, ediyoruz” iddiası ile örtüşmektedir.
onların birikimine dayanarak ve yeni oluşan siyasal Üçüncüsü, çevre-çeper güçlerin örgütlenmesi
zeminlerin güç ve imkanları üzerinde hayat bulur. ve seçim çalışmasının aktif birer bileşeni haline
Bu açıdan seçim kampanyasının politik ön hazırlık getirilmesi sorunudur. Değişik kampanyalarda
süreci, kendi içinde geçmiş seçim deneyimlerinin çevremizdeki tüm güçleri faaliyetin öznesi haline
değerlendirilmesi olmaktan çıkmalı, bir bütün olarak getirmek ve buna uygun esnek araçlar yaratmak bu
siyasal kitle çalışmamızın esas hatları ile seçim kampanyamızda da kritik bir öneme sahiptir.
değerlendirildiği, toplam birikimimizin süzüldüğü, Geçmiş deneyimler göstermektedir ki, seçim
kazanımların tekrar bilince çıkarıldığı ve dönemleri diğer politik kampanya süreçleri ile
eksikliklerin somut başlıklar halinde tanımladığı bir karşılaştırıldığında bu açıdan daha kolay sonuç
dönem olmalıdır. Böyle bir değerlendirme alabildiğimiz bir dönemdir. Bizim için tek amaç
yaptığımızda kabaca şöyle bir tablo karşımıza çıkar. daha fazla kişiyi faaliyete katmak olamaz. Aynı
En yalın olgu, her süreçten gelişerek çıktığımız, zamanda taraftarımız olan güçleri ve çevresini
sürekli ve sistemli bir propaganda-ajitasyon faaliyeti politik olarak geliştirmek, ideolojik-teorik bir
yürütme yeteneği kazandığımızdır. Politik eğitime tabi tutmak hayati önemdedir.
reflekslerimiz güçlenmiş, faaliyetimiz propagandadif Çeperimizdeki tüm unsurları çalışmaya katmak,
hattan eylemli bir hatta doğru önemli birikimler çeşitli örgütlenmeler aracılığıyla tanımlı hale
yaratmıştır. getirmek, önlerine somut işler koymak, faaliyeti
Bu tabloda en belirgin eksikliklerin başında ise, günü birlik değerlendirmek, eksikliklere anında
kendi özgücünün ötesinde geniş kitlelerin politik bir müdahala etmek... Kuşkusuz tüm bunlar yerel
tutum almasını sağlayabilmek ve bunu eylemli bir önderliklerin ortaya koyacağı yaratıcı ve inisiyatifli
hatla birleştirebilmek yeteneğinin henüz istenilen bir önderlik pratiğiyle çok doğrudan bağlantılıdır.
düzeyde kazanılamamış olması gelmektedir. Elbette Bu konuda yerel önderliklerimize önemli görev ve
kitleleri eylemli bir çizgiye çekebilmek, genel olarak sorumluluklar düşmektedir.
bizim çabamızın ve müdahale yeteneğimizin Dördüncü önemli nokta ise, toplam seçim
ötesinde bir durumdur. Bu türden bir çaba ve çalışmasında çok önemli bir yerde duran sosyalist
müdahalenin sonuç vermesi, kitlelerin eyleme propaganda sorununa ilişkindir. Sosyalist
yönelebileceği uygun bir zemin olması halinde propaganda bütün sorunların çözümünün

ı işçi ve emekçiler için açık bir


mümkün olabilir. Nesnel planda böyle olmakla sosyalizmde olduğunu döne döne söylemek değildir.
birlikle, bu bize öznel plandaki zayıflıklarımızı ve Ama karşıya karşıya kalacağımız kitlenin bilinç
mekçiler bu başarıyı kararlılıklarına faaliyetimizin temel zorlanma alanlarından birinin
bu olduğunu unutturmamalıdır.
durumuna göre, mevcut sorunların neden
kapitalizmden kaynaklandığını ve sosyalizm
nıf devrimcileri olarak 1 Mayıs’ın ön Seçim döneminde kitlelerin eylemli bir hatta tarafından nasıl çözüleceğini canlı ve etkin bir tarzda

ir pratik ortaya koyduk. Bizim bu


sokulmasının araçları çok yönlü ve zengindir. Basın işleyemeyen bir propaganda çalışması daha baştan
açıklamalarından bir takım hak ve talep eylemlerine, başarısız olacaktır. Ön hazırlık sürecinde belki de
lde kendini gösteren direngen şenlik ve mitinglerden kitle toplantılarına kadar üzerinde en fazla durulması gereken konu budur.

a başarının gerisindeki asıl temel


birçok araç ve yöntemi sayabiliriz. Ancak söz Kendimizi programatik temelde yeniden
konusu seçim olduğunda, işçi ve emekçi kitlelere silahlandırmak, kapitalizmin onulmaz çelişkilerini
politik açıklık ve bu açıklığın kararlı aldırmaya çalıştığımız tutumda sandık da önemli bir
yer tutmaktadır. Komünistlerin seçimlere “oy
derinlemesine incelemek ve sosyalizimin bu
sorunları nasıl çözeceği üzerine yoğunlaşmak, parti
açıklığın olduğu bu seçim dönemini toplamak için” girmiyor olmaları gerçeğinden programımızı bu gözle bir kez daha incelemek

n yoldan geçmektedir. Politikaya tam


hareketle oylar ‘bağımsız sosyalist adaylara’ büyük bir önem taşımaktadır.
diyemeyen bir çalışma, politik tutumun eyleme Beşinci ve son olarak şunu söyleyebiliriz.
rleştirebilmek!.. dönüşeceği temel bir alanı boş bırakmış demektir.
Elbette oy toplamak komünist seçim çalışmasının
Geride bıraktığımız 2007 1 Mayıs’ı işçi ve
emekçiler için açık bir politik-moral kazanım oldu.
amacı değildir, olamaz da. Ama yürütülen İşçi ve emekçiler bu başarıyı kararlılıklarına ve
çalışmanın eylemli bir hatta dönmesinde temel direngen tutumlarına borçlular. Sınıf devrimcileri
tutumumuz da bu öngörünün ürünü olmuştur. araçlardan biridir. olarak 1 Mayıs’ın ön sürecinde ve eylem gününde
Şimdi tüm çalışma alanlarımız için, “mevcut İkinci olarak, faaliyetimizin kapsamı ve anlamlı bir pratik ortaya koyduk. Bizim bu
koşullarda, bağımsız devrimci sınıf çizgisinin bulunduğumuz alanlarda derinleşme sorunu ele başarımızda kararlılığımız ve bu temelde kendini
programı ve adaylarıyla işçilerin ve emekçi alınabilinir. Tabii ki her alan kendi olanakları gösteren direngen tutumumuz önemli bir rol oynadı.
kitlelerin karşısına çıkmak, bunu işçi sınıfının çerçevesinde öncelikle yoğunlaşacağı bölge ve Ama başarının gerisindeki asıl temel etken, ilk
bağımsız örgütlenmesi gerektiğini vurgulamanın ve sektörleri tespit edecektir. Güçlerin verimini açığa andan itibaren sahip olunan politik açıklık ve bu
etkin bir seçim kampanyası yürütmenin bir olanağı çıkarmanın da, kalıcı örgütsel sonuçlar elde etmenin açıklığın kararlı bir duruşla birleşmesidir. Aynı
olarak kullanmak, devrimci propaganda ve de temel yolu budur. Ama yerellere ya da belli politik açıklığın olduğu bu seçim dönemini
ajitasyonu normal dönemlerle kıyaslanamaz ölçüde alanlara sıkışmış bir çalışma “burjuvaziye karşı işçi kazanmanın yolu 1 Mayıs’ı kazandıran yoldan
güçlendirmek, kitleleri devrimci açıdan aydınlatmak, sınıfının devrimci bayrağını yükseltiyoruz” iddiasını geçmektedir. Politikaya tam bağlılık ve bunu militan
parti programını tanıtmak, onun döneme uyarlanmış zayıflatır. Çalışma yürütülen tüm alanlarda politik bir tutumla birleştirebilmek!..

CMYK
18  Kızıl Bayrak Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

İşçi-emekçi hareketinden...
“Direne direne kazanacağız!”

OSİM-DER: Yasan’la
dayanışmaya!
Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu olan
Yasan Yassı Metal’de 7 Mayıs günü 5, ertesi gün ise 2
öncü işçi işten atıldı. Patron, DİSK Birleşik Metal-İş
Sendikası’nda örgütlü olan işçileri bir yandan “İş yok!
Para ödeyemiyorum!” gibi bahanelerle işten atarken,
diğer yandan fabrikanın girişinde iş ilanı asılıydı.
Sendika üyesi kadrolu işçiler atılırken taşeron
firmaya sürekli yeni işçiler alınıyor. Fabrikanın her
yanına döşenen 80’in üzerinde kamera ile işçiler baskı
altına alınmaya çalışılıyor. Yoğun bir ihracat hacmi
olmasına rağmen işçilerin ücretleri ayın 20’sinden
20’sine veriliyor.
İşten atmalar Yasan patronunun sendikal
örgütlülüğe yönelik ilk saldırısı değil. Daha önce çeşitli
yöntemlerle sendikal örgütlülüğü dağıtmaya çalışan,
barış da yok!” sloganları sık sık atıldı. gösterecek ve görüşmelerin sorunsuzca bitirilmesi için
birçok öncü işçiyi işten atan Yasan patronunun bu
Oldukça coşkulu olan Esen Plastik işçileri, çalışacağız” dedi.
girişimleri işçilerin kararlı duruşu ile boşa
kendilerine destek olmaları için içeride çalışan işçilere TETAŞ ve EÜAŞ Genel Müdürlükleri işyerlerini
düşürülmüştü.
çağrı yaptılar. İşçileri “İşçi arkadaş sendikalı ol!”, kapsayan görüşmelere 9 Mayıs günü TES-İŞ Genel
İşten atmaların sendikal örgütlülüğe yapılmış bir
“Yalaka işçi işçi değildir!”, “Korkma, korktukça sıra Merkezi’nde başlandı.TES-İŞ ile İzmit Atık Yakma ve
saldırı olduğu bilinci ile hareket eden Yasan işçilerinin
sana gelecek!” sloganlarıyla mücadeleye ve Depolama Şirketi (İZAYDAŞ) arasında süren toplu iş
saldırıya yanıtı direniş oldu. İşten atılan işçiler 8
dayanışmaya çağırdılar. sözleşmelerinde sona yaklaşılıyor. TES-İş ile Park
Mayıs’tan itibaren sendika önlüklerini giyerek fabrika
İşçi eşlerinin ve çocuklarının eyleme katılması Termik A.Ş arasında Çayırhan Termik Santralı için
kapısında direnişe geçtiler. Vardiya giriş-çıkışlarında
oldukça anlamlıydı. Çevredeki fabrikalardan işçiler de işletme toplu iş sözleşmesi görüşmelerine ise 11 Mayıs
alkış ve sloganlarla saldırıyı protesto eden işçilere
eyleme destek verdi. günü başlandı.
patron servisleri kaçırarak yanıt vermeye çalıştı. Ancak
Kızıl Bayrak/İzmir
işçiler her iki kapıyı da tutarak bu girişimi de boşa
düşürdüler. İçerdeki işçiler ilk gün yemek boykotu Maliyede ek ücretler arttı
yaparak dışarıdaki arkadaşlarına destek oldular. “Başhekim istifa!” BES ile Maliye Bakanlığı arasında 2003 yılında
İçerdeki işçiler eylemleri devam ettirmek için sendika Dev Sağlık-İş’te örgütlenen Dicle Üniversitesi Tıp gerçekleştirilen Kurum İdari Kurulu kararları
ile patronun yapacağı görüşmeyi bekliyorlar. Fakültesi Hastanesi çalışanları iki işçinin atılması sonucunda yapılan düzenleme ile artırılan ek ücretlere
En son 11 Mayıs günü sendika ile patron arasında üzerine eylem yaptı. Taşeronda çalışan işçiler sendikal 4 yıldır herhangi bir artış yapılmamıştı. Ek ücretlerin
yapılan görüşmede patron kararlı ve mahkeme açıldığı haklarını kullanmak istedikleri için yoğun baskı ile artırılması mücadelesini sürdüren BES, çeşitli imza
koşullarda da verilecek cezayı ödemeye hazır olduğunu karşı karşıyalar. kampanyaları, basın açıklamaları ve Bakanlık
ifade etti. Bu durumu BMİS Genel Merkezi ile birlikte Sendikal örgütlenmeye öncülük eden işçilere görüşmeleri ile ek ücretlerin günün koşullara göre
değerlendiren işçiler direnişe devam kararı aldılar. yönelik baskı ve tehditler bir süre önce fiziki saldırılara artırılmasını talep etti. Faks çekme eylemlilikleri ile ek
Sınıf dayanışmasına dayalı güçlü bir mücadele dönüşmüştü. En son iki işçi, bir gazeteye konuştukları ücretlerin artırılması talebi sürekli gündemde tutuldu. 7
direnişi zafere götürecektir. Hem içeride çalışan hem de için atıldılar. Atılan arkadaşlarına sahip çıkan işçiler 8 Nisan’da Ankara’da binlerce maliye emekçisinin
çevre fabrikalardaki işçilerden gelen destek direnişin Mayıs günü işbıraktılar. Başhekimlik binasına yürüyen katıldığı eylemde, “Eşit işe eşit ücret!” ve “Sözleşmeli
kazanılmasını sağlayacak yegane güç olacaktır. işçiler “Başhekim istifa!”, “Direne direne köle olmayacağız!” gündemleriyle ilgili bir dosya
OSB-İMES İşçileri Derneği olarak işten atılan kazanacağız!”, “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!” Maliye Bakanlığı’na sunuldu.
Yasan işçileri ile dayanışma içerisinde olduğumuzu bir sloganlarını haykırdılar. Taleplerinin yerine Sendikanın Maliye Bakanlığı yetkilileri ile yaptığı
kez daha söylüyor, tüm işçileri ve işçi sınıfının getirilmemesi durumunda yemek ve servis boykotu görüşmeler sonucunda 8 Mayıs tarihli Bakanlık oluru
mücadelesine inanan güçleri Yasan işçileri ile eylemleri gerçekleştireceklerini ifade ettiler. ile yardımcı hizmetlilere, memurlara, gelir uzmanlarına
dayanışma içerisinde olmaya çağırıyoruz. Eyleme Dev Sağlık-İş ve SES yöneticileri de ve şeflere 15 puanlık bir ek ücret artışı yapıldı. Artışın
OSB-İMES İşçileri Derneği katıldılar. Yaptıkları konuşmalarla işçilere sahip 15 Mayıs tarihinden itibaren geçerli olacağı belirtildi.
çıktılar. Konuyla ilgili açıklama yapan BES “Yapılan artış,
Esen Plastik direnişi sürüyor! taleplerimizi bir bütün karşılamaktan uzak olup, eşit işe
Yaklaşık 40 gün önce Petrol-iş Aliağa Şubesi’nde Enerjide TİS’ler başladı eşit ücret talebimizin de karşılığı değildir. Bu konuda
sendikamız mücadelesini ısrarla sürdürecektir” dedi.
örgütlendikleri için Esen Plastik’ten atılan 20 işçi TES-İş ile kamu işverenleri arasında TEDAŞ,
direnişlerini sürdürüyor. Her gün vardiya değişim TEİAŞ, EÜAŞ, TETAŞ, EİEİ, DSİ ve İller Bankası
saatlerinde fabrika önünde protesto eylemi yapan
işçiler, 11 Mayıs günü saat 12.30’ da eşleriyle birlikte
işyerlerini kapsayan 12. dönem işletme toplu iş Haber-İş’ten TİS yetki tespiti
açıklaması
sözleşmesi başladı. Çayırhan Termik Santralı ile
fabrika önündeydiler. Tüpraş ve Pektim işyeri İZAYDAŞ işyerlerine ilişkin toplu iş sözleşmesi
temsilcileri, Tümtis’ten işçiler, Tez Koop-İş, Basın-İş, görüşmeleri ise devam ediyor. TİS’ler yaklaşık 65 bin Haber-İş Genel Başkanı Ali Akcan, Posta, Telgraf
Deri-İş temsilci ve yöneticilerinin destek verdiği bir enerji işçisini ilgilendiriyor. Teşkilatı Genel Müdürlüğü ve bağlı işyerleri için 12.
eylem gerçekleştirildi. Eylemde Petrol-İş Aliağa Şube 25 Nisan’da TEDAŞ ve TEİAŞ Genel Müdürlükleri Dönem, Türk Telekomünikasyon AŞ Genel müdürlüğü
Başkanı İbrahim Doğangül bir konuşma yaparak, işyerlerini kapsayan işletme toplu iş sözleşmelerinin ve bağlı işyerleri için 7. Dönem TİS anlaşması yapmak
patronun sendikal çalışmayı engellemek için açılış töreninde konuşan TES-İş Genel Başkanı ve üzere 26 Ocak ’07 tarihinde yetki tespiti talebinde
başvurduğu yolları teşhir etti, işçilerin kararlı Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Kumlu, TES-İş’in bulunduklarını ifade etti. Bu taleplerinin sonucunda
direnişlerine devam edeceğini vurguladı. sorunların masa başında çözülmesi konusunda öteden “sendikamızın gerekli çoğunluğa haiz olduğu işverene
Ardından Basın-İş ve Tümtis adına konuşmalar beri sürdürdüğü yaklaşımı bu yıl da sürdüreceğini ve sendikamıza bildirmiştir” dedi.
yapıldı. Direnişçi işçilere Tezkop İş’in örgütlü olduğu belirtti. Aynı gün DSİ, İller Bankası ve EİEİ Genel Haber-İş’in Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesi
büyük marketlerde çalışan işçiler tarafından gönderilen Müdürlükleri işyerlerini kapsayan toplu sözleşmelerin beklediğini ifade eden Akcan, “Sendikamız yetki
erzaklar verildi. Eylemde “Kurtuluş yok tek başına, ya açılış töreninde de konuşan Kumlu, “Bizim sendikal belgesinin verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde
hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın sınıf anlayışımız toplu iş sözleşmesini masada bitirmeye Toplu İş Sözleşmesine ait talepleri işverene ileterek,
dayanışması!”, “ İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”, “ özen gösteren bir anlayışa dayanır. Ülke gerçeklerini toplu iş sözleşmesi müzakerelerinin başlaması için
Esen Plastik işçisi yalnız değildir!”, “İş, ekmek yoksa gözönünde bulundurarak elimizden gelen gayreti çağrıda bulunacaktır” dedi.
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Yasan işçisi yalnız değildir! Kızıl Bayrak  19

İşten atılan Yasan işçileri ile konuştuk…

“Geleceğimize sahip çıkmak için


direniyoruz!”
- Bize sürecinizi anlatır mısınız? Neden ilk gün geldi. Dediği sadece şu oldu, “Genel Merkeze
direnişe geçtiniz? gidelim. Davanızı sahipleniriz” Kapıda bekleyin falan
Ercan: Bizi haksız gerekçelerle işten demedi. Kendimiz “Biz gerekirse burada yatacağız,
attıkları için, diğer işçi arkadaşların da kolay kalkacağız, biz geleceğimize sahip çıkmak istiyoruz”
harcanmaması için, patrona da herşeyin onun dedik.
istediği gibi olmayacağını gösterebilmek için - BMİS Genel Merkezi sahip çıkıyor mu size?
direnişe geçtik. Ercan: Çıkıyor.
Malik: Haksız bir sebeple işten atıldık. 17. - İçerideki arkadaşlarınıza neler söylemek
ve 29. maddelere dayanarak bizi işten çıkardılar. istersiniz?
Ama hiçbir sebep yoktu. İçeride emekli işçiler, Ercan: Bana değmeyen yılan bin yaşasın hesabı
yeni işçiler olduğu halde bizi, eski ve iyi çalışan yapmayalım. Çünkü bu bir sistem sorunu. Yani Yasan
elemanlarını çıkarmaları beni hayrete düşürdü. olmasa, başka bir yer de olsa patronun kârına,
- Bu maddeler işin olmadığını, işçinin çıkarlarına ters düştüğün anda seni kapı önüne
verimsiz olduğunu söylüyor. Sizce işler durgun koyacaktır. Gelin birlik olalım, el ele verelim, omuz
muydu? Siz verimsiz miydiniz? omuza verelim diyorum. Mesela şunu demek
Malik: Hayır iş oluyor. İhracat da oluyor. istiyorum. Yemeğe çıktıkları zaman fabrikanın
Ben 1 haftada 15 tane ihracat tırının çıktığını etrafından gidebilirler, gelip bizlerle, arkadaşlarıyla
saydım. Yüklemeci olduğum için iyi biliyorum. merhabalaşabilirler. Bu yapılmıyor. Bunu bekleriz
- O zaman sebep daha farklı. Sizce sebep da çıkartacaklar” dedi bize. Personel müdürü de yani.
ne? görüşmemizde “Sendika temsilcisi ile konuştuk, - Son olarak eyleminize destek verenlerden
Malik: Sendikayı, örgütlenmeyi ortadan anlaştık. Biz çözüm aradık ama bulamadık. Tek çözüm bahsedebilir misiniz?
kaldırmak. Birincisi bu. Taşeron firmayı getirip, 5 ay sizi çıkarmak oldu” dedi. Ramazan: Sendika Genel Merkezimiz’den bize
29 gün çalıştırıp, sonra iş akdini feshetmek. - Sendikada delegelik ve şube seçimleri var. İşten sonuna kadar destek var, direndiğimiz sürece.
Sözleşmeli eleman almak. Sonucunda işi yürür. Amaç çıkarılmanızın bununla ilgisi olabilir mi? Yurtsever Cephe, Çağrı Dergisi, OSİM-DER, Kızıl
içeride örgütlülüğü yok etmek. Örgütsüz hale Ramazan: Ben de öyle düşünüyorum. Bayrak, EMEP, Evrensel, MAG işçileri geldiler. Bu
getirmek. Amaç o. Ercan: Burada dikensiz bir gül bahçesi yaratmak tabii ki bizim için çok önemli. Diğer örgütlü
Ramazan: Malik arkadaşıma aynen katılıyorum. istiyorlar. İşçiler sesini çıkarmadan çalışsın, her türlü arkadaşlarımızın bize destek olmaları. Yarın onların
Sendikaya üye olalı 4 sene oldu. Patronun saldırıları o haksızlık karşısında otursunlar istiyorlar. Ücretlerin başına gelmemesi için bize destek sunmaları
günden beri hiç durmadı. Halen de devam ediyor. geç ödenmesine, sosyal haklarımızın gaspına, işçi gerekiyor. Bizim amacımız burada yenilmemek. Haklı
- Temsilcinin tepkisi nasıl oldu? sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemlerin alınmaması zaferimizi kazanmak.
Ramazan: Bizi yemekhaneye çağırdılar. Sonra gibi uygulamalara tepki göstermemiz işlerine gelmedi. - Son olarak söylemek istediğiniz?
temsilci geldi. “Arkadaşlar üzülerek söylüyorum. 11 - Şube size destek oldu mu? Ramazan: Diğer örgütlü işyerlerinde çalışan
kişi var çıkarılacak. Şu an sizinle görüşme yapacaklar. Ercan: Şube destek olmadı. İlk gün 5 kişi arkadaşlarımızdan destek bekliyoruz.
Daha sonra diğer arkadaşlarla görüşme yapıp, onları çıkarılmıştı. Biz ikimiz sonra çıkartıldık. Şube sadece Kızıl Bayrak/Ümraniye

THY AO’da uyuşmazlık zaptı tutuldu İstanbul NKP: “Nükleere hayır!”


Hava-İş ile THY AO arasında süren 21. dönem toplu iş sözleşmesinin yasal 60 günlük 8 Mayıs 2007’de
görüşme süresinde anlaşma sağlanamadı. Bunun üzerine uyuşmazlık zaptı tutuldu. Ücretle meclisten geçirilen Nükleer
ilgili işveren tarafının teklif getirmediği son toplantıda Hava-İş de hiçbir değişiklik önerisini Yasası’na karşı İstanbul
kabul etmedi. Nükleer Karşıtı Platform 16
Sendika tarafından sunulan açıklamada, yapılan değerlendirme sonucunda süreç Mayıs günü Galatasaray
boyunca masada sonuç getirici görüşmelerin yapılmadığı, bu nedenle de görüşme turlarına Lisesi önünde bir açıklama
devam edilmeyeceği ifade edildi. yaptı. NKP, çıkartılan
Son toplantıda esnek çalışmayı önleyici, şirket yönetmeliklerinin patron tarafından tek yasayı Cumhurbaşkanı’nın
taraflı değiştirilmemesini sağlayıcı, kadro pozisyonunda çalıştırmayı güvence altına alıcı, veto etmesi talebiyle
tayinleri önleyici, taşeron çalıştırmayı kısıtlayıcı hiçbir idari değişiklik kabul edilmedi. hazırladığı mektubu
İşveren, uçucu ekiplerin haklarını düzenleyen en önemli maddeler arasında yer alan Galatasaray
105 ve diğer maddeyi tartışmadan reddetti. Belirli süreli çalışanların eski kıdemleri ve eski Postanesi’nden gönderdi.
dönemlerle ilgili intibak sorunları ise maliyet getirici düzenlemeler olarak görüldü. “İstanbul Nükleer Karşıtı Platform” pankartının açıldığı eylemde basın
Hava-İş Sendikası konuyla ilgili yaptığı açıklamada 60 günlük görüşme sürecini sabırla metnini NKP Sekretaryası adına EMO İstanbul Şube Başkanı Erol
ve sağduyu ile yürüttüklerini, bugünden itibaren yeni bir sürecin başladığını duyurdu. Celepsoy okudu.
Celepsoy yaptığı açıklamada, Nükleer santral girişiminin asıl sebebinin

Sultanbeyli Başaran Mahallesi’nde uyuşturucuya ve


uluslararası nükleer güç santrali tekellerine verilen sözler ve onlarla yapılan
pazarlıklar olduğunu söyledi. 100 bin nükleer karşıtı imzaya ve 171 bilim

yozlaşmaya karşı futbol turnuvası


adamının nükleer santral kurulmasını doğru bulmayan bildirisine rağmen
Nükleer Yasası’nın meclisten geçirildiğini belirtti. Nükleer santral kurulumu
Uyuşturucuya ve yozlaşmaya karşı yürütülen kampanya çerçevesinde Başaran Gençlik konusunda halkın tercihleri yerine enerji tekelllerinin lobi faaliyetlerine
Birliği’nin düzenlediği “Geleneksel Başaran Futbol Turnuvası” sona erdi. Altı takımın katıldığı aracılık edildiğini sözlerine ekledi.
ve 5 hafta süren turnuva sonunda Devrim Spor birinci oldu. Şampiyon takım madalyasını Açıklamanın ardından Cumhurbaşkanlığı’na gönderilmek üzere
alırken, turnuvaya katılan diğer takımlara da (Global Spor, Devrimci Başaran Spor, Fatih yazılan mektup okundu. Basın açıklamasının sona ermesiyle okunan
Gençlik Spor, Revulation Spor) birer plaket verildi. Madalyalar ve plaketler verilmeden önce mektup, Cumhurbaşkanı Sezer’e Galatasaray Postanesi’nden gönderildi.
yapılan konuşmada Başaran Mahallesi’nde uyuşturucuya ve yozlaşmaya karşı yürütülen Eylemde “Nükleere hayır!”, “Radyasyon öldürür!”, “Yaşamayı seç
çalışmanın bir ayağı olan turnuvanın sadece bir adım olduğu, bundan sonra da çalışmaların nükleerden vazgeç!”, “Nükleer enerji bağımlıdır, yenilenebilir enerji
devam edeceği vurgulandı. bağımsızdır!” dövizleri taşındı. Basın açıklamasına Toplumcu Mimarlık,
Sultanbeyli’den Kızıl Bayrak okurları Mühendislik Öğrencileri de destek verdi.
Kızıl Bayrak/İstanbul
20  Kızıl Bayrak Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

Sağlık emekçilerinin eylemlerinden...


Sağlıkta yıkıma hayır!

SES Şişli: “Sağlıkta dönüşüm” SES Aksaray: “Yaşasın


protesto edildi örgütlü mücadelemiz!”
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası SES Aksaray Şubesi 15 Mayıs günü
(SES) Şişli Şubesi’nde örgütlü hemşireler 10 Mayıs’ta Hemşireler günü ile ilgili bir basın açıklaması
yaptıkları eylemle, 12-18 Mayıs tarihlerinde kutlanan gerçekleştirdi. Samatya’da bulunan İstanbul
Hemşirelik Haftası’nda çalışma şartlarının ağırlığını Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde
ve “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın olumsuzluklarını gerçekleştirilen basın açıklamasında “Sağlık hakkı
protesto ettiler ve iş güvencemize sahip çıkacağız! 12 Mayıs
Şişli Etfal Hastanesi Konferans Salonu önünde Hemşireler günü kutlu olsun!/SES Aksaray Şube”
basın açıklaması yapan SES üyeleri, olumsuz çalışma pankartı ve “ Taşeron-geçici elaman değil, kadrolu
koşullarının dayatıldığı bir süreçte Hemşirelik personel alınsın!”, “Yaşasın örgütlü
Haftası’nı kutladıklarını, Hemşirelik Haftası’nı mücadelemiz!”, “Sağlıkta siyasi kadrolaşma değil,
yaşadıkları sorunların çözülmesine yönelik talepleri nitelikli eğitici ve yönetici istiyoruz!”, “Sağlık
yükseltecekleri bir hafta olarak kutlayacaklarını hizmetinde performansın ölçütü kâr değil,
söylediler. Geçtiğimiz günlerde TBMM’de kabul tedavinin başarısıdır!” ve “Baskılar bizi
edilen ve yıllardır mücadelesini verdikleri Hemşirelik yıldıramaz!” dövizleri açıldı. Basın açıklamasında ilk sözü SES Adana Şube
Yasası’nın eski yasaya oranla kısmen olumlu Basın açıklamasını SES Aksaray Şube Başkanı Sekreteri Nazan Eroğlu aldı. Hemşirelik yasası
olduğunu, ancak yasada yer alan “Aile hekimliğinin Songül Beydilli yaptı. Yapılan açıklamada, hakkında bilgi veren Eroğlu, yasada hemşirelerin Aile
öngördüğü işleri de yapar” ibaresinin hemşirelerin hemşirelikle ilgili yapacakları panelin Başhekimlik Hekimliği uygulamasının bir parçası haline
görev, yetki ve sorumluluklarını belirsizleştirdiğini tarafından soruşturma açılacağı tehditleriyle getirilmesine yol açacak maddelerden rahatsız
açıkladılar. Ayrıca “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın engellendiği dile getirildi. Beydilli, sağlıkta uygulanan olduklarını belirtti. Bunun sağlığın
ücret eşitsizliğini derinleştirdiğini, hastanelerin Sağlık sosyal yıkım politikalarına da değinerek piyasalaştırılmasının bir parçası olduğunu söyledi.
Bakanlığı’ndan çıkarılarak kâr amaçlı işletmeler özelleştirmelerle birlikte işgüvencesinin ortadan Ardından okunan basın açıklamasında şunlar
haline getirdiğini, sağlık çalışanlarının işgüvencesine kaldırıldığını ifade etti. söylendi: “Sağlıkta yıkım politikaları ile ebe ve
yönelik saldırı anlamına geldiğini dile getirdiler, sağlık Kızıl Bayrak/İstanbul hemşirelerin adının aile sağlığı elemanı olarak
hizmetlerinin paralı hale getirilmesi gibi değiştirildiği, görev tarifinin muğlaklaştırıldığı ve

SES Adana Şubesi’nden basın


olumsuzluklara zemin döşediğini ifade ettiler. koruyucu sağlık hizmetlerinin deforme edildiği aile
Hemşireler çalışma şartlarının düzeltilmesi, personel hekimliğinin yanında ithal ebe çalıştırmak için
eksikliğinin giderilmesi, ücretlerin arttırılması ve açıklaması hazırlık yapan hükümet, ebeleri ve hemşireleri ucuz
zamanında verilmesi, kreş ihtiyaçlarının karşılanması işgücü olmaya ve işsizliğe mahkum etmeye
SES Adana Şubesi, 10 Mayıs Hemşireler Günü çalışmaktadır. Zaten son dönemde vekil ebe hemşire
ve Sağlıkta Dönüşüm Programı‘nın geri çekilmesini nedeniyle Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi
talep ettiler. statüsünde çalıştırma ile ücretleri neredeyse asgari
işyeri temsilciliğinde bir basın açıklaması ücret seviyesine düşürülmüştür, özlük hakları ise
Kızıl Bayrak/İstanbul gerçekleştirdi. kadrolu çalışanlara göre yok denecek kadar azdır. Biz
sağlık ve sosyal hizmet emekçileri İMF-DB direktifi

Eğitim-Sen Başkanlar Kurulu toplandı


olan bu yanlışta ısrar edilirse halkın sağlık hakkı,
meslek onurumuz, iş güvencemiz, insanca yaşam
koşulları için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
11-13 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da Kızıl Bayrak/Adana
sendikanın Genel Merkez binasında
gerçekleşen Eğitim-Sen 6. Dönem 8. SES’e Kırklareli Valisi’nden baskı
Başkanlar Kurulu toplantısında dünyada ve
SES üyelerinin hak arama mücadelesini baskı,
ülkede yaşanan siyasal gelişmeler
yasak ve sürgünlerle engelleyebileceğini sanan
değerlendirildi. Ortadoğu’da yaşanan kaos
Kırklareli Valisi hakkında açıklama yapan sendika
ortamı ile 22 Temmuz’da yapılacak genel
Vali’nin görevden alınmasını istedi.
seçim süreci ve cumhurbaşkanlığı seçimleri
Valinin icraatları hakkında 10 Mayıs günü yazılı
ele alındı.
bir açıklama yapan SES şunları söyledi:
ABD’nin Irak işgali, İran’a yönelik
“Sendikamızın 13-17 Kasım tarihlerinde ‘Her
saldırgan tutumu, radikal islamla mücadele
Şeyin Başı Sağlık Sağlıkta Yıkımı Durduralım’
adı altında petrol ve doğal gaz kaynakları
temasıyla Edirne ve Van’dan başlattığı yürüyüş kolu
üzerinde kurmak istediği denetim ile Çin ve
esnasında yürüyüşe ve karşılamaya katılmadığı halde,
Hindistan gibi yükselen Asya güçlerinin
o gün Babaeski’de kimsesiz bir yaşlı için gözlem
enerji gereksinimlerini sağladıkları stratejik
farklı kimliklere sahip kesimlerin düşman ilan raporu hazırlayan, yani resmi görevini yapan şube
bölgelerin denetimini ele geçirmek, bu ülkelerin
edildiği ifade edildi. yöneticimiz Gürkan Başkaya valinin talimatıyla açığa
ekonomilerini bağımlı hale getirmek istediği
Son günlerde egemen sermayenin farklı alındı. 20 gün sonra hatasını anlayan sayın vali
vurgulandı.
kesimlerinin ve ABD’nin AKP modelini bir tehdit Başkaya’yı görevine başlattı. Ancak birkaç saat sonra
Türkiye’deki gelişmelerin de tüm bunlardan
olarak gördüğü, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeni bir ‘sürprizle’ Başkaya tekrar açığa alındı...
bağımsız olmadığı ifade edildi. Küreselleşmenin
AKP’ye sistem içinde iktidarının sınırlarının 17 Aralık 2006’da konfederasyonumuz KESK’in
dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’ye de
gösterilmek istendiği dile getirildi. ülke genelindeki eylemi tüm illerde sorunsuz
muhafazakarlaşma sürecinin önünü açtığı
Bu süreçte gelişen tepkilerin ve “Cumhuriyete gerçekleşirken Kırklareli valisi farklılığını göstermiş,
söylendi. Yoksullaşan kesimlerin siyasal
sahip çık” mitinglerini düzenleyenlerin niyetinin şubeler platformumuzun her zaman eylem yaptığı
tepkilerinin, sistem karşıtı gibi görünen AKP’ye
sistemin otoriter laiklik anlayışını, statükocu ve alanı keyfi olarak yasaklamış ve eylemcilere gaz
kanalize edildiği dile getirildi. AKP’nin,
militarist yapısını pekiştirmek olduğu vurgulandı. bombaları ve coplarla saldırı emrini vermiştir.”
Cumhuriyet tarihinin en kararlı sermaye partisi
Eğitim-Sen’in 14 Nisan mitingi öncesinde ve Açıklamanın devamında, valinin bu hasmane
olduğu vurgulandı.
27 Nisan muhtırasının ardından “gericiliğin ve tutumunun artarak devam ettiği, Şube Başkanı İlknur
AKP yandaşlığı veya karşıtlığı üzerinden
ırkçılığın panzehiri demokrasidir” yaklaşımını Özcan Polat ile Şube Sekreteri Yavuz Açar’ın başka
gelişen yeni bir iktidar savaşının güçlendiği dile
benimsediği söylendi. yerlere gönderildiği, Şube yönetim kurulu üyesi Dr.
getirildi. Genelkurmay’ın 27 Nisan tarihli e-
Başkanlar Kurulu’nun ardından sonuç Atilla Ergenekon hakkında soruşturma başlatıldığı, bu
muhtırasının, demokratikleşmeyi ve Kürt
bildirgesi açıklandı. saldırılara karşı sessiz kalınmayacağı vurgulandı.
sorununun çözüm yollarını tıkadığı, bir kez daha
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Gençliğin yanı işçi sınıfının ve devrimin safıdır! Kızıl Bayrak  21

Gençlik düzen içi çatışmalarda taraf olmayacaktır!

Düzene karşı devrimin safındayız!


Yakın dönemde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin
yaklaşması ile beraber sermaye düzeninin farklı
klikleri arasındaki çatışmalar da derinleşti. AKP ve
ordu arasında yaşanan, muhtıralara ve karşılıklı
meydan okumalara varan bu çatışmada
üniversiteler açık bir tutum alarak ordu eksenli bir
konumlanış içerisinde bulunmuştur. Rektörlerden
ardı ardına gelen açıklamalar, üniversitelerden
miting alanlarına kaldırılan otobüsler, ilgili
üniversitenin yönetiminin inisiyatifi üzerinden
şekillenen münferit örnekler değil, aksine
üniversitelerin sözkonusu düzen içi çatışmadaki
konumlanışının açık bir göstergesidir. Elbette 12
Eylül askeri faşist darbesinin en kurumsal
aygıtlarından birisi olan YÖK’ün başında
bulunduğu bir kurumun, ordu merkezli gericiliğin
tarafında olması şaşılacak bir durum değildir. 12
Eylül askeri faşist darbesinin öz çocuğu olan YÖK
üniversitelerin tepesine çöreklendiği günden bu
yana, eğitimde gericileşmenin, üniversitelerdeki
kışla düzeninin güvencesi olmuştur. Ancak faşist
histeri dalgasını demokrasi ve laiklik savunusu gibi
söylemlerle gizlemeye çalışmak, üniversitelerin ve
başındaki kurum olan YÖK’ün boyunu oldukça
aşmaktadır.
Zira üniversitelerin tarihi sistemin bir ideolojik İşçi sınıfı ve emekçiler, gençlik; gerici güçler arasında cereyan eden bu
aygıtı olarak onun bekası için çalışmak çatışmada hiçbir koşulda taraf olmamalıdır. Zira karşılarındaki her iki taraf da
olagelmiştir. Bu açıdan üniversiteler sistemin
değişen ihtiyaçlarına göre konumlanmak, bu özelleştirmelerin, kölelik yasalarının, mesleksizleştirme, geleceksizleştirme
çerçevede ideolojik üretim alanı olmak dışında bir saldırılarının aynı ölçüde sorumlusudur. Her iki taraf da sözkonusu olan kardeş
misyona sahip değildir. YÖK ve ordu ile birlikte
halihazırdaki dinci gericiliğin kaynağı
halkların katli için emperyalizmle işbirliği olunca ‘bu işbirliğini nasıl
durumundaki yüksek öğretim sisteminin laikliği güçlendirir de pastadan daha büyük pay alırım’ın derdiyle omuz omuza çaba
savunması, gericiliğe karşı mücadele ettiğini iddia harcamaktadır. Her iki taraf da bugün ellerinde binlerce devrimcinin, Kürt
etmesi ancak bir kara mizah olarak ele alınabilir.
halkının, bu coğrafyada emekten yana saf tutmuşların kanını taşımaktadır.
Gericiliğin dayanaklarına karşı mücadele
edilmeden “ilerici” olunamaz! “Genelkurmay Başkanı’na “memur” diyen bir burjuva cumhuriyet tarihinin hiçbir dönemi için
zihniyete karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önünde, laiklikten söz edebilmek mümkün değildir. Onun için
14 Nisanla başlayan ve akabinde devam eden şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk din ve dinsel ideoloji hep kullanılan bir araç işlevi
“cumhuriyet mitingleri” şoven faşist kesimin başını ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan’da bizim görmüştür. Burjuva gelişmenin ihtiyaçlarına
döndürürken, son yıllarda sürekli ısıtılarak toplumun sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, uydurulmuş biçimiyle din ve dinsel ideoloji,
önüne sürülen ulusalcılık söylemlerinin etkisi altındaki demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan’da Türkiye cumhuriyetin başından itibaren ve günümüze kadar
kesimlerde bir bilinç bulanıklığına yol açmıştır. Cumhuriyeti’nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır. burjuvazi tarafından bilinçli ve etkin bir biçimde
Sözkonusu mitinglere bakarak, halk hareketi Atatürk ilke ve inkılâplarıyla çatışmaktan vazgeçip, kullanımıştır. Yüzbini aşkın mensubu bulunan ve
tanımlamalarında bulunanlar, sivil darbe ilan edenler, cumhuriyet kurumlarıyla uğraşmaktan vazgeçin. Dini devlet bütçesinden en büyük paylardan birini alan
bütün bu mitingleri “kendiliğinden bir tepkinin sömürmekten de vazgeçin, Çankaya’yı kuşatma Diyenet kurumu bunun en tartışmasız örneği olarak
dışavurumu” olarak algılayanlar, bu bilinç planlarından vazgeçin” diyerek, ordunun önünde bir orta yerde durmaktadır. Fakat devletin dini etkin bir
bulanıklığının en yoğunlaşmış örnekleridir. Ancak kez daha secdeye varmıştır. ideolojik araç olarak kullanması bunun da ötesindedir.
sözkonusu mitingler hiç de bu kesimlerin sandığı gibi Elbette Nur Serter ilerici, devrimci gençlik ‘60’lı yıllardan itibaren o devletin elinde devrime karşı
bir anda ortaya çıkmamışlardır. Darbeci generalin güçlerinin yakından tanıdığı bir isimdir. İstanbul bir “dalga kıran”dır. ‘70’li yıllarda toplumsal
basına yansıyan günlüklerinde, silahlı bürokrasinin Üniversitesi’ndeki sorgu (soruşturma) muhalefet sivil faşist terörün yanı sıra güçlü bir dinsel
“sivil toplum”un gücünü/önemini keşfettiği, özellikle komisyonlarının, türbanlıları “ikna” odalarının, propaganda ile püskürtülmeye çalışılmıştır. 12 Eylü
de 2003’ten sonra bu alana özel bir şekilde yöneldiği onlarca demokrat öğretim üyesinin üniversitelerden faşist darbesini izleyen ‘80’li yıllarda generaller
ifade edilmektedir. Nitekim çeşitli adlar altında uzaklaştırılmasının, yüzlerce öğrenciye açılan tarafından Türk-İslam sentezi resmi devlet ideolojisi
kurulan ırkçı-militarist dernek/cephe türü oluşumların soruşturmaların, İstanbul Üniversitesi’nin amfilerinin haline getirilmiş, din dersleri zorunlu hale getirilmiş,
tümünün başında “emekli” üst düzey ordu içine dek çevik kuvvet sokulmasını sonuçlayan imam hatipler ile resmi kuran kursları ülke çapında
mensuplarının bulunması da, darbeci general kararların altında Nur Serter’in imzası bulunmaktadır. patlama yapmıştır.
günlükleriyle tam bir çakışma içindedir. Mitingde buram buram militarizm kokan, ordu Yine yıllardır devlet tüm kurumları ile
Son dönem yapılan “cumhuriyeti savunma” şakşakçılığında diğer konuşmacılara açık ara fark atan Kürdistan’da Kürt ulusal mücadelesine karşı dinsel
mitinglerinde üniversite senatoları, ADD ve ADT gibi bu isim halen İstanbul Üniversitesi’nde öğretim gericiliği etkili bir biçimde kullanmaktadır.
kurumlar temel bir rol oynamışlardır. Elbette tüm bu elemanı olup, esasında YÖK’ün militer yapısının Ellerinde Türk bayrakları meydanlara çıkarak
sürecin ardında Genelkurmay bulunmaktadır. Miting anlamlı bir özeti durumundadır. “laik Türkiye” sloganları atanlar, orduyu “laikliğin
organizasyonları ise sivil kılıklı askerler tarafından Burjuva cumhuriyetinin laik ve demokratik biricik savunucusu” olarak görenler bu yolla faşizmin
gerçekleştirilmiş ve planlanmıştır. Mitingde yapılan karakterini savunduğunu iddia edenler, hele ki bunun toplumsal tabanını oluşturduklarının farkında bile
konuşmalar bu noktada hiçbir kuşku bırakmayacak ordunun temel görevi olduğunu iddia edenler, açıkça değiller. Yazık ki bugün alanlara çıkan onbinlerce
açıklıktadır. Zira ordu güdümlü “prof” Nur Serter; yalan söylemekte ve demagoji yapmaktadır. Zira insanın arasında sosyal yıkım saldırıları ile
22  Kızıl Bayrak Seçim üzerine... Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

köleleştirilen emekçiler, ticarileşen eğitimle,


mesleki alanlardaki yeniden yapılandırmalarla
geleceksizleştirilen gençler, kendilerini
köleliğe, geleceksizliğe mahkum edenlerle kol
kola yürüdüklerinden bihaberler.
Seçim mi, salaklığın tescili mi?
Gençliğin safı işçi sınıfının ve Yüksel Akkaya
devrimin safıdır!
İstesek de istemesek
de bir “seçim” var. Peki
Bugün sermayenin farklı klikleri arasında
bu seçim neyin seçimi?
oldukça ciddi düzeylere varan bir çatışma
İstanbul’da “anası”
yaşandığı açıktır. Ancak bu çatışmanın
ağlatılmış tersane
taraflarını iyi okumak gerekir. AKP bugün
işçisinin seçimi mi? Bu
dinsel gericiliğin temsilcisidir. Ordu ise kendi
seçim, Çorlu’da kölelik
tarihine bakıldığında ikiyüzlülüğü rahatlıkla
düzeni içinde çalıştırılan
kavranacak bir laiklik savunusu
emekçinin seçimi mi?
perdelemesiyle şoven/milliyetçi gericiliğin
Bu seçim, Manisa’da
temsilciliğini yapmaktadır. İşte bu, sözkonusu
sigortasız çalıştırılan
çatışmanın kritik noktasıdır. Zira bu
emekçilerin seçimi mi?
coğrafyanın işçileri, emekçileri, ezilen
Ne yazık ki sorunun
halkları, gençlik kesimleri işte böyle bir
yanıtı hem evet, hem
çatışmanın tarafı yapılmak istenmektedir. Bu
hayır!..
haliyle sözkonusu kesimler ya gericilikten
Peki bu seçimi fırsat
gericilik beğenerek (!) bir tarafa
bilerek ya da bilmeyerek
eklemlenecektir ya da devrimci bir cephe
AKP’yi bir daha iktidara
açarak her türden gericiliğe karşı
taşıyan işçilere ne
duracaklardır.
diyeceğiz? Bunlara Rakel ile karşılaşsam intihar etmeyi tercih ederim!..
Bugün karşımıza derinleşen boyutuyla
“emekçi” demek etimolojik açıdan sorunlu olsa da Peki, tüm ilkel, sınıf dışı tutumu ile sevgili
çıkmış olan bu düzen içi çatışmanın
sınıf dışı demek doğru olmasa gerek… O zaman, eski Hrant’ın eşi o muhteşem konuşmanın akil güzel
taraflarının esasında aralarında ciddi bir çıkar
ve yeni dönemi bir arada değerlendirmekte yarar var. kadınını “çıkarcı” bir konumda aday gösterirse
birliği, ortaklık hukuku olduğu açıktır. Bu
Sorun sınıfsal mı, arkaik düşünceler ötesinde daha “Kürtler” destekler miyim? İtrtaf edeyim ki, Kürtler
haliyle bugün çatışan bu güçler, sözkonusu
köklü sınıfsal bir mesele mi? de, AKP’liler de aday gösterse bir tek oyum sevgili
olan işçi ve emekçileri sömüren, geniş gençlik
Aslında, klasik filmlerimiz üzerinden bir Rakel’e olurdu, nereden olursa olsun! Neden mi,
kesimlerini geleceksizleştiren sermaye
çözümleme yapmaya kalksak, “doğrusal” ilişki bizi basite indirgenmiş bir sağ/sol kavgasını ötesinde bir
düzeninin bekası olduğunda birbirleriyle gül
daha başka bir dünyada resmetmeliydi. Tıpkı halkın acısını bir kez daha yüreğimde duymak
gibi geçinmektedirler.
1930’lar, 1940’lar, 1950’ler gibi. Ama 1960’lar, istediğim için bunu yapardım. Elbette ki sevgili Rakel
İşçi sınıfı ve emekçiler, gençlik; gerici
1970’ler gibi değil!.. Zira 1970’ler ve sonrası dünya ne yapardı yapmazdı karışmazdım. Peki siz ne
güçler arasında cereyan eden bu çatışmada
olandan çok olması gerekeni bize devrimci, sosyalist yapardınız?
hiçbir koşulda taraf olmamalıdır. Zira
düzen olarak değil, Ecevit “mavisi” bir yanılsama ile Ne zor soru değil mi?
karşılarındaki her iki taraf da özelleştirmelerin,
anlatmaya çalışır. Düş kırıklığı biraz da buradan Peki bu “tuzak” sorulardan kurtularak başka
kölelik yasalarının, mesleksizleştirme,
kaynaklanır. Öyle olduğu için olsa gerek uzun yıllar sorular da sormamız mümkün mü? Bastırılmış ve
geleceksizleştirme saldırılarının aynı ölçüde
seyirci en radikal “filme” bile itibar etmez. Belki ilk tüketilmiş bir cemaat üzerinden siyaset yapmak ne
sorumlusudur. Her iki taraf da sözkonusu olan
kırılma “Uçurtmayı Vurmasınlar” ile başlar, ama bu kadar ahlakidir; ne kadar fırsatçıdır? Ömrünün en
kardeş halkların katli için emperyalizmle
da zor bir iştir. Zira bu filmin oyuncuları sıkıntılı güzel döneminde “Kürtlere” sahip çıkmaya çalışan ve
işbirliği olunca ‘bu işbirliğini nasıl güçlendirir
dönem yaşanırken de “iş bulamazlar” sonra da … bu nedenle zindanlarda en güzel “misafirperverlikle”
de pastadan daha büyük pay alırım’ın derdiyle
Bu zalim dönemi aşmaya çalışan “sinema” kendi karşılanan sevgili İsmail Beşikçi’nin günahı nedir ki
omuz omuza çaba harcamaktadır. Her iki taraf
içinde dönüşürken bir kez daha Türkiye’yi anlatmaya sevgili H. Dink’in eşi kadar “muteber” olamıyor!
da bugün ellerinde binlerce devrimcinin, Kürt
soyunur, bir avuç insanı ile. Nitekim, o bir avuç insan Başta Beşikçi olmak üzere en düzgün aydınlarını yok
halkının, bu coğrafyada emekten yana saf
“Sine Sen” pankartı altında en zalim şiddete maruz sayan bir “adalet” bize neyi anlatacak ki biz de ona
tutmuşların kanını taşımaktadır. Bugün
kalır. İyi bir dizide iyi para kazanan Nur Sürer Sine destek vereceğiz?
üniversite kapılarını işçi-emekçilere kapatan,
Sen’in en militan işçisi olur. Ne kadar kızsak da Bizim “güzel” solumuz bile seçimlerde ne
bugün istihdam sorununun bu ölçüde
kızmasak da Nur Sürer bizim bir bayrağımız olmanın yapacağımıza karar verememişken en radikal sağ
derinleşmesine yol açan, bugün kardeş halkları
ötesinde Türkiye’nin gizli bir kahramanı olur. parti olan CHP ve DSP niye bizi ilgilendirsin ki?
birbirine kırdırmaya çalışan AKP’siyle ve
Peki seçimlerde Nur Sürer gibi kahramanlarımız CHP ve DSP mi canları cehenneme!... Beşikçisiz
ordusuyla bir bütün olarak sermaye düzeninin
ne der? Önemli mi bu soru? Yanıt bence, hem evet, bir seçim mi? Kürtler için daha ne yapmalı?
kendisidir.
hem hayır! 1 Mayıs’ın en zalim “müdahalesine” Peki bu arada Van’da Bolu’da oruç tutmadığı için
Hâlihazırdaki düzenin gençliğe ne
maruz kalmış Nur Sürer İstanbul’da işçi sınıfının, öldürülen “laik” çocukları hatırlayan var mı? Ya da
gelecek, ne de özgürlük verme şansı
temsilcilerinin bir bayrağı olduğu için “bağımlı” ya da meşhur 2 Temmuz’u?
bulunmuyor. Yapay krizlerin arkasına
“bağımsız” aday olarak oy verilecek bir insandır. Peki Babat diye birinin olduğunu bilen var mı?
bakıldığında her yeri çürüyen ve çeteleşen bir
1980 öncesinde daha radikal bir yapılanmada yer Laik “güzel” kardeşlerimiz acaba Tandoğan ve
düzenle karşılaşmaktayız. İşte tam da bu
alan, ölümü ile bütün solu birleştiren sevgili Hrant devamı alanları doldururken bir çocuğun da F tipi
nedenle, düzenle cepheden çatışmaya
Dink’in eşi gibi bir eşsiz insan “bir bebekten bir katil cezaevinde yattığını biliyor mu?
girilmeden gelecek ve özgürlük adına tek bir
yaratmamak gerekir” diyorsa biz bu sevgili Rakel’e Bilmiyor musunuz? O zaman canınız AKP’nin
kazanım elde edebilme şansımız
nasıl hayır diyebiliriz ki? güzel kollarına emanet! İşte 22 Temmuz budur. Ya her
bulunmamaktadır.
Diyelim ki Metin Göktepe’nin annesi “vekil” yer F tipi ceza ve eza evi ya da her yer yeni bir
Geleceğimizin gaspedildiğini anlamadan,
olacağım dedi, biz nasıl hayır diyebiliriz ki!.. kavganın görkemli savaş alanı? Kendisine sosyal
geleceğimiz için mücadele etmeden özgür
Ne çok zor sorumuz var değil mi? Peki o meşhur demokrat diyen ve tarihleri boyunca devrimcilere,
olma şansımız yoktur. Üniversiteleri
soru ile ne yapmalı? sosyalistlere düşman olan CHP ve DSP gibi partiler
şirketleştiren, bizleri müşterileştiren, eğitimin
Belki de bu güzel soruyu tersine çevirmeli: Ne bir kez daha tarihin bu haksız çarkının dönüşünü
kendisini metalaştıran bir sisteme karşı
yapmamalı? tescil eden emekçilerin sınıf tarihine kanla ve şiddetle
mücadele etmeden özgürlük
Biliyorum ki CHP-DSP ittifakına oy versem yazılacak bir tarihin sadece şahitleri değil aynı
kazanılamayacaktır. Özgürlük bugün hiç
yaşamım boyunca sevgili merhum, devrim şehidi zamanda uygulayıcıları olarak geçecektir.
olmadığı kadar mücadele etme
Hrant Dink’in karşısında utanç duyacağım. Hatta, Bizim emekçiler adına yazacağımız tek bir tarih
zorunluluğunun ifadesidir.
kazaran bir yerde o güzel konuşmayı yapan sevgili vardır: O da ya ihanet, ya devrimdir!..
Ekim Gençliği
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Gençlik geleceği için mücadeleye! Kızıl Bayrak  23

Sermaye temsilcilerinin meslek lisesi


çığırtkanlığı…
Geçen yıl 21 Haziran’da Koç Holding mesleki olanakları sunan seminerler verilecek. İlk kariyer günü teknik eğitimde tanıtım ve yönelme çalışma planını
teknik eğitimi özendirme programıyla ilgili basın Denizli’nin Kınıklı ilçesinde Atatürk Anadolu Endüstri hazırlamak amacıyla Silopi ilçe merkezi ve köylerde
toplantısı yapmıştı. Faydasını görmüş olmalılar ki, Meslek Lisesi’nde gerçekleştirildi. Cafer Sadık bulunan ilköğretim ve ortaöğretim müdürleri Koç
meslek liselerini nitelikli ucuz iş gücü kaynağı olarak Abalıoğlu Holding, Funika Holding, Er-Bakır İlköğretim okulu konferans salonunda Silopi İlçe Milli
tanıtma faaliyetine birçok holding ve şirket grubu da Fabrikası, Kocaer Şirketler Grubu, Durtaş Şirketler Eğitim Şube Müdürü Suat Birlik başkanlığında
başladı. Grubu, Ulusal Sanayici İşadamları Derneği (USİAD), toplandı. Suat Birlik yaptığı açıklamaların ardından,
Koç Holding meslek liselerine “şefkatli” elini Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği hazırlanan Meslek ve Teknik Eğitimde Tanıtım ve
uzatmadan önce de sermaye tarafından meslek liseleri (DETGİS) ve Personel Yönetimi Derneği (Per-Yön) Yöneltme Çalışmaları isimli ortak projeyi açıkladı:
ucuz ve nitelikli iş gücü alanları olarak görülmekteydi. stand açarak öğrencilere tanıtım yaptı. “Mesleki ve Teknik Eğitim Tanıtım ve Yöneltme
Eğitim sürecinde dahi öğrencilerin iş gücünün Abalıoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çalışmaları için ilköğretim okulları 8. sınıf öğrenci ve
sömürüldüğü ticari alanlar olarak “eğitim-öğretim” Abalıoğlu, niyetini açıkca ortaya koyarak şunları velilerine yönelik rehberlik çalışmaları yapılacak.
kurumları içerisinde yer almaktaydı. Koç Holding ve söyledi: “Sanayici vasıflı iş gücü sıkıntısı yaşıyor. Tüm Mesleki Liseleri Tanıtımı CD ve afişlerin
onun gibilerinin derdi ne öğrencilere bir meslek Meslek liseleri mezunları okuldan meslek sahibi hazırlanarak İlköğretim Okullarına dağıtılacak ve
kazandırmak ne de eğitime destek vermektir. Onun ve olarak çıkıp, kolayca iş bulabiliyor. Holding olarak öğrencilere izletilecektir. Mesleki ve Teknik Eğitim
onun gibi sermaye gruplarının tek derdi daha fazla kâr, başarımızın altındaki en büyük neden çalışanlarımızın Kurumlarından telefonla randevu alınarak planlı
daha fazla sömürüdür! Meslek liseleri üzerinden çoğunun meslek lisesi mezunu olması. Amacımız ziyaretler düzenlenecek. Performans, proje
başlatmış olduğu kampanyayla da amacı meslek meslek lisesi öğrencileriyle işadamları ve sanayicileri ödevlerinde meslekleri tanımaları, mesleklerini
liselerine ilgiyi artırarak daha fazla sömüreceği iş gücü bir araya getirip, meslek liselerine ilgiyi artırmak.” tanımalarını sağlayacak konularda çalışma
bulabilmektir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın da desteği Bu açıklamaya paralel olarak İl Milli Eğitim yapılacaktır. 5-30 Mayıs, 4 Haziran 2007 tarihleri
ile ve söz konusu toplantıda birbirlerine onlarca Müdürü Ekrem Ekici ise, Türkiye’de meslek lisesi arasında meslek lisesince düzenlenecek, Mesleki Ve
teşekkür ederek sevinçlerini gizleyememişlerdir. mezunlarının normal lise ve üniversite mezunlarına Teknik Eğitim (METEF) Fuarını 8. sınıf öğrencilerinin
Toplantıda bu tür kampanyaları teşvik etmişler ve göre daha kolay iş bulduklarını söyledi. İlk kariyer gezmeleri sağlanacak...”
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de her türlü teklife günü sermaye gruplarınca kendi tanıtımlarını yaptığı,
açık olduklarını ilan etmişti. ucuz işgücü olarak gördükleri meslek liselileri Kokuşmuş düzeninizi tarihin
kandırmaya çalıştığı bir atmosferde geçti. Kariyer çöplüğüne atacağız!
Koç’un açtığı yolda tam gaz ileri! günlerinin önümüzdeki günlerde Şehit Öğretmen
Yusuf Batur Endüstri Meslek Lisesi ve 75’inci Yıl Bu projeler, öğrencilerin meslek sahibi olmasını
Bu teklif geri çevrilmedi. Cafer Sadık Abalıoğlu Tekstil Meslek Lisesi’nde de yapılacağı bildirildi. isteyen “göbekli tatlı amcalar”ın vereceği burslar, işler
Eğitim ve Kültür Vakfı, meslek liselerine ilgiyi 2 Mayıs günü Kınıklı’da sermaye grupları ağlarına ve eğitime sundukları katkı olarak ilk bakışta çok
artırmak için proje hazırladı ve proje kapsamında düşecek öğrencileri çekmeye çalışırken Silopi’de ise masumca görünüyor. Yaptıkları açıklamalar gelecek
meslek liselerinde kariyer günleri düzenleyerek, ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ilçede bulunan vaadleriyle öyle dolu ki; sanki masal anlatıyor bu
öğrencilere, iş adamlarıyla tanışma ve sanayiyi tanıma okul müdürlerine yönelik bir toplantı düzenlendi. 4 göbekli amcalar… Fakat biraz daha dikkatli
Mayıs günü 2006-2007 eğitim-öğretim yılı mesleki ve baktığımızda ve dinlediğimizde ellerine işçi ve
emekçilerin kanının bulaştığını, üzerlerindeki her şık
ve güzel elbisede babamızın, ağabeyimizin, annemizin
ÇÜ: İbrahim Kaypakkaya yaşıyor! sömürülen emeğini göreceğiz. Dinledikçe o “bal”
damlayan ağızlarından salyalar içinde çıkan
34 yıl önce kabul sözcüklerin bizleri de geleceksizliğe mahkum
Diyarbakır ediyoruz. Bu edeceğini, emeğimizi sömürmek için bizleri ağlarına
işkencehanelerinde miras kan ve çekmeye çalıştığını işiteceğiz. Bizler tenceremizde
katledilen devrimci can bedeli pişirecek aş bulamazken onlar o koca göbekleriyle
önder İbrahim bir mücadele karşımıza geçip kanlı ellerini uzatarak para hırsından
Kaypakkaya’yı 16 sonucu dört dönmüş gözlerini geleceğimize dikmiş bizi
Mayıs günü Çukurova oluşturulan “meslek kazandırma, gelecek vaadleri sunma” gibi hoş
Üniversitesi’nde bir değerler ama kapitalist sistemde bir o kadar boş söylemlerle
gerçekleştirdiğimiz bir birikimidir… kandırmaya çalışıyorlar.
etkinlikle andık. Bizler bu Fakat bilinmesi gereken şudur ki; meslek liseleri
Hafta başından şanlı tarihin ara eleman yetiştirme misyonundan çıkarak ucuz ve
itibaren yaygın yüreklerimize nitelikli işçi yetiştirme misyonuna sokulmuş,
biçimde yaptığımız ve bilincimize sermayenin aradığı ve açıkça dillendirdiği nitelikli iş
afişler ile etkinliğin serptiği gücünü kazandıracak alanlara dönüştürülmüştür.
çağrısını öğrencilere devrim Sermaye grupları da tüm gücüyle meslek liselerine
ulaştırdık. tohumunu olan ilgiyi artırarak nitelikli iş gücü ordusunu
Etkinlik günü R1 dersliklerinin yanında çeliğe verilen su ile yeşertip büyütüyoruz. büyütmek istemektedir. Bunun için de her türlü yol,
bulunan çimlik alana İbrahim Kaypakkaya’nın Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor. Belki biz yöntem ve yalana başvurmaktadır. Tüm yapılanlar tüm
resmini ve “İbrahim Kaypakkaya yaşıyor!/ÇÜ olmayacağız ama çelik aldığı suyu unutmayacak söylenenler koca göbekli “tatlı masal” anlatıcılarının
Öğrencileri” pankartımızı asarak açık alana sahne diyen İbrahim Kaypakkaya kavgamızın yaşayan gerçek yüzünü görmemizi engelleyemez. Çünkü bizler
kurduk. Anma devrim şehitleri adına savaş siperidir…” biliyoruz ki; sömürü çarkları üzerine kurulu bu
gerçekleştirilen saygı duruşuyla başladı. Ardından Anma şiirler ve marşlarla sona erdi. DGH, kapitalist düzen ortadan kalkmadıkça ne meslek liseli
etkinlik için hazırlanan ortak metin okundu. DPG, Ekim Gençliği, Gençlik Derneği ve öğrenciler ne de bir bütün olarak gençlik geleceğine
Açıklamada şunlar söylendi: ÇÖDER’in örgütlediği etkinlikte “Devrim kavuşamayacaktır. Ve biz şunu da biliyoruz ki;
“Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim şehitleri ölümsüzdür!”, “İbo, Mahir, Deniz, geleceğimize sahip çıkmak kan emici sermaye
Kaypakkaya’nın öncülüğünü yaptığı, reformizme sürüyor, sürecek mücadelemiz!”, “Faşizmi düzenini yıkmaya kilitlenmiş bir mücadeleden
ve parlamentarizme karşı halkımızın devrimci döktüğü kanda boğacağız!” sloganları atıldı. geçmektedir. Koca göbekli “tatlı masal” anlatıcıları da
öfkesini kuşanıp, halk düşmanlarına karşı Etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı. tarihin çöp sepetine atılmaktan kurtulamayacaktır.
giriştikleri, devrimci pratiklerini miras olarak Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliği Meslek Liseli İLPG’liler
24  Kızıl Bayrak Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

ODTÜ’de Devrim’in ateşi sönmedi,


sönmeyecek!
11 Mayıs günü Saatin 20.00’ye yaklaşmasıyla Stadyuma
gerçekleştirilen eylemin “DEVRİM” yazmak için öğrenciler stada çağrıldı.
ardından ODTÜ Stadyumu’na DEVRİM yazısını yazmaya 2 binin üzerinde öğrenci
mumlarla “DEVRİM” yazısı katıldı. Elele tutuşarak büyük bir çember oluşturuldu.
yazıldı. Bir gelenek haline gelen Ardından bütün bir çim sahaya mumlarla “DEVRİM”
eylem Fizik bölümü önünden yazısı yazıldı. DEVRİM yazısı yazıldığı esnada
başladı, şenlik alanı ve yurtların tribünlerdeki öğrenciler de alkışlarla destek verdiler.
önünden geçilerek stadyumda Hem yürüyüşün başlamasıyla stadyuma girene kadar
tamamlandı. hem de DEVRİM yazısı yazılana kadar tüm bir
En önde “Yaşasın devrim ve ODTÜ’ye damgasını vuran DEVRİM oldu. Tüm okul
sosyalizm!” pankartının taşındığı DEVRİM’in ateşini gördü ve geçmişten bugüne
eylem coşkulu ve kitlesel bir taşınan mirasın sahiplenildiğine tanık oldu.
katılımla gerçekleşti. Ortak Stadyumdaki tüm öğrenciler de eylemin bir parçası
pankartın ardından sırasıyla Yapı oldular. Atılan sloganlardaki coşku tüm stadı sardı.
Topluluğu, Ankara Gençlik Genç Komünistler açtıkları “Gençliğin devrimci
Derneği, Ankara Geleceğimizi hareketini yükseltmek için örgütlü mücadeleye!/Ekim
İstiyoruz İnisiyatifi, Ankara Gençliği” pankartı ile şimdiye kadar yaratılmış
Öğrenci Kolektifi, Demokratik devrimci mirası disiplinli korteji, güçlü sloganları ile
Gençlik Hareketi, Devrimci Rektör istemiyoruz!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!” sahiplendiklerini gösterdiler. Yaklaşık 40 kişinin
Proleter Gençlik, Ekim Gençliği, Kaldıraç, Marksist sloganları atıldı. Stadyuma girilmesi ile tribünlerde yürüdüğü pankartımızda ortak sloganların yanı sıra
Bakış, Sosyalist Demokrasi Gençliği, Yurtsever Özgür oturan öğrenciler alkışlarla eyleme destek verdiler. “Yeni Ekimler için ileri!” sloganları atıldı.
Gençlik Hareketi, Sosyalist Gençlik Derneği, Tribünün selamlanmasının ardından pankart ve Son yıllardaki en kitlesel eylem olmasının yanı sıra
Anarşistler, Yurtsever Cephe’li Öğrenciler yürüdüler. flamalar toplandı. Kortejlerin stadyuma girmesiyle tüm okulda yarattığı etki açısından eylem oldukça
Eyleme 1500’e yakın öğrenci katıldı. başlayan Grup Yorum konseri sloganlarla, halaylarla güçlü geçti.
Eylem boyunca “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, coşkulu bir şekilde geçti. ODTÜ Ekim Gençliği
“Gelenek sürüyor, ODTÜ yürüyor!”, “Soruşturmacı

İÜ ve İTÜ’de protestolar...
“Rektör istifa! İşkenceci polis üniversiteden defol!”
Hafta başında 21. Geleneksel İTÜ İÜ: İşkenceci polis
üniversiteden defol!
Şenliği’ne iki kez polisi saldırtan ve
100’ü aşkın öğrenciyi gözaltına
aldırtan rektör, 12 Mayıs’ta yapılan
basın açıklaması ile protesto edildi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ilerici-
200’ü aşkın öğrencinin katılımıyla demokrat öğrenciler, üniversitede düzenledikleri
yapılan eylem yemekhane önünden bahar şenliğine müdahale eden ve çevik kuvvet
Fen-Edebiyat kapısına yapılan polisinin içeri girmesine izin vererek 83 kişiyi
yürüyüşle başladı, basın açıklaması gözaltına aldıran İTÜ Rektörü Prof. Dr. Faruk
ile devam etti. Eylem boyunca Karadoğan’ı protesto ederek, istifa etmesini
“Vali’yi alana rektör bedava!”, istediler.
“Rektör istifa!”, “İşkenceci polis 11 Mayıs günü, İTÜ Maslak Yerleşkesi’nde
üniversiteden defol!”, “Ferman “Öğrenci düşmanı yasakçı rektör defol!”
devletin, üniversiteler bizimdir!”, pankartıyla biraraya gelen öğrenciler, üniversite
“YÖK, polis, medya bu abluka yerleşkesinin ana kapısına kadar “Valiyi alana,
dağıtılacak!”, “Soruşturmalar, rektör bedava!”, “İşkenceci polis üniversiteden
klasik pankartsız, dövizsiz ve slogansız yürüyüş
gözaltılar, baskılar bizi yıldıramaz!”, “YÖK defol!” sloganları atarak yürüdüler.
dayatmasına karşı pankartlar ve sloganlar
kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle Öğrenciler adına açıklamada yapan Belkıs
eşliğinde gerçekleştirildi.
özgürleşecek!” sloganları atıldı. Emel, İTÜ Rektörü Karadoğan’ın, üniversiteye
Daha önce İTÜ’deki gözaltıları protesto eden
Eylem öncesi okul içinde alınan önlemler 1 yüzlerce çevik kuvvet polisini sokarak üniversite
bildiri dağıtan 5 öğrenci kulübü de eylemde yer
Mayıs sabahını andırır nitelikteydi. Yüzlerce çevik yaşamını baskı altına aldığını söyledi. Rektörün
aldı. İTÜ öğrencisinin büyük tepkisiyle karşılaşan
polise, TOMA (toplumsal olaylara müdahale öğrencilerle konuşmak yerine çevik kuvvet
bu saldırıların ardından bazı hocaların da
aracı) ve onlarca sivil polis eşlik ediyordu. Yapılan polisini üniversiteye sokmayı tercih ettiğini
öğrencilerle birlikte yürümesi rektöre duyulan
polis yığınağına rağmen yemekhane önünde belirterek, “Hangi bilim adamı ve eğitimci
tepkinin geniş bir zemine yayıldığını gösterdi.
toplanan öğrenciler sloganlar ve halaylarla kimliğine, polise üniversitede öğrencileri
Tüm baskılara ve üst üste yaşanan saldırılara
rektörlüğü protesto ettiler. Rektörün polisi çağırma dövdürmek yakışır? İTÜ yönetimi sergilediği bu
rağmen İTÜ öğrencileri polisin ve idarenin
nedeni kısa sürede anlaşıldı. Rektörlük önünde antidemokratik hareketten sonra asla
karşısında şenliği savunmuştur. Her saldırının ve
yapılacak herhangi bir eylemi önlemek üzere emir demokrasiden bahsedemeyecek. Rektör ve tüm
tehdidin ardından daha fazla insanın sahiplendiği
aldığı anlaşılan polisler, yürüyüş boyunca korteje idari kadro istifa etmelidir” dedi.
süreç bir kez daha öğrencilerin iradesini hiçe
eşlik ettiler. Ayrıca daha önceden içeri girebilen Yapılan açıklamadan sonra eylem sona erdi.
sayanların yanıldığını kanıtladı.
basın mensupları bu sefer İTÜ’nün “prestiji” Kızıl Bayrak/İstanbul
Ekim Gençliği/İstanbul
açısından dışarıda bırakılmıştı. Eylem polisin
Seçim çalışmalarından...
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Herkes kendi bayrağı altına! Kızıl Bayrak  25

Sınıfın kızıl bayrağı altına! güncel yönleri ile değerlendirildi. Seçim sürecinin hazırlıkları devam ediyor. Ankara BDSP olarak bizler de
kitlelerdeki politik duyarlılığı artırdığı ifade edildi. Bu seçim gündemli faaliyetimizi 13 Mayıs günü yaptığımız
Sermaye düzeni kendi cephesinden seçimlere
dönemde her partinin kitlelerin karşısına kendi programı toplantıyla resmen başlattık.
hazırlanıyor. Küçükçekmece’den komünistler olarak
ve çözüm önerileri ile çıktığı söylendi. Böylesine bir Toplantıda öncelikle siyasal gündem üzerine sohbet
bizler de seçim sürecine ilişkin genel siyasal
süreçten devrimci amaç ve ilkeler doğrutusunda gerçekleştirdik. Komünistlerin seçim taktiğini, seçime
yaklaşımımızı ve politikalarımızı anlatan seminerle
yararlanılması gerektiği vurgulandı. Parlamenter ilişkin politikamızı ve hedeflerimizi anlattık. Düzen içi
seçim çalışmamızı başlatmış bulunuyoruz.
hayallerin hiçbirine prim vermeden açık ve net bir siyasal krizin arka planını ve erken seçimle sonuçlanan
14 Mayıs günü gerçekleştirdiğimiz seminerde ilk
şekilde devrim ve sosyalizm propagandasına dayanan düzen içi dalaşmanın işçi sınıfı ve emekçilerde
olarak İstanbul 1 Mayıs’ını değerlendirdik. Devletin tüm
bir hatta seçim sürecini değerlendirmenin anlamı yaratacağı sonuçları, ordu-hükümet kutuplaşması
engelleme girişimine rağmen yaklaşık bir ay boyunca
üzerinde duruldu. Mevcut şartlarda en etkili yöntemin üzerinden sermaye düzeninin hedeflerini ele aldık.
Taksim alanı üzerinden süren irade savaşını işçi ve
seçimlere bağımsız devrimci adaylarla girmek olduğu Sermaye partilerinin tek programda birleştiklerini, bu
emekçilerin kazandığı vurgulandı. 30 yıldır devam eden
belirtildi. Bu taktiğin politik anlamı, imkan ve olanakları programın emperyalizme uşaklık, İMF’ye koşulsuz itaat,
Taksim yasağının fiilen delindiği ifade edildi. 1 Mayıs’ta
anlatıldı. Mevcut şartlarda devrimci güçlerin birlikte sermayeye sınırsız hizmet olduğunu vurguladık.
kazanılan özgüvenin önemine değinildi. Bu kazanımda
davranmasının önemli olduğu ama gerçekleşmesinin zor Parlamentoyu ve düzenin tüm kurumlarını teşhir
Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun yaşadığı iç zayıflıklara
olduğu vurgulanırken Bağımsız Devrimci Sınıf etmenin önemine değindik. Siyaset sahnesinde burjuva
rağmen önemli bir yerde durduğu vurgulandı. Düzen
Platformu olarak bu yönde çaba gösterileceği ifade sınıfsal katmaların kendini ifade ettiği bir süreçte işçi
dışı, öncesinde oluşan kararlılığın eylem günü militan
edildi. Ancak bu zorluğun bilincinde davranılacağı ve sınıfının devrimci programı ile emekçilere ulaşmanın
bir tarzda ete kemiğe büründüğü, fiili ve meşru bir hatta
kendi bağımsız çalışmamız için gerekli hazırlıkların önemini anlattık. İşçi sınıfı adına söylenmesi gereken
örgütlenen 2007 1 Mayıs’ının son yılların er görkemli 1
yerine getirileceği söylendi. sözün ve düzene karşı devrim perspektifi ile
Mayıs’ı olarak tarihteki yerini aldığı vurgulandı. 1
Seçim çalışmalarında emekçi kitlelere her türlü oluşturulacak taraflaşmanın önemine dikkat çektik.
Mayıs’ta yakalanan birliktelikten yola çıkılarak
sorunun kaynağı olan vahşi kapitalist sistemin etkili bir Ayrıca reformist-liberal çevrelerin seçim
reformizmle devrimci hareket arasındaki ayrımların
tarzda teşhir edileceği ifade edildi. Emekçilerin sömürü politikalarına, ittifak arayışlarına değindik. Seçim
iyice silikleşmesinin ve sendikal bürokrasi gerçeğinin
sisteminden kurtulup kendi iktidarını kurmadığı sürece gündemi üzerinden devrimci güçlerin ortak bir tutum
üstünün örtülmesinin önüne geçilmesi gerektiği
tüm sorunların daha da ağırlaşarak süreceği söylendi. üzerinden hareket etmesinin önemine dikkat çektik. İşçi
söylendi.
Emekçilerin tek gerçek seçeneği olan devrimin ve sınıfının kurtuluşunun kendi ellerinde, devrimde ve
Daha sonra genel siyasal gelişmeler üzerinden bir
sosyalizmin gerçek kurtuluş olduğu, bunun için sınıfa sosyalizmde olduğunu, bu bakışın dışında yer alan tüm
tartışma yürütüldü. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile
karşı sınıf tutumuyla mücadeleye çağrı yapılacağı çözüm önerilerinin düzenin sınırlarında kalacağını
birlikte oluşturulmaya çalışılan laik-şeriatçı
vurgulandı. vurguladık.
kutuplaşmasının sınıfsal ayrımların üzerine örten bir
Katılımcıların tartışmalara aktif olarak dahil olduğu Toplantının son bölümünde işçi sınıfının bağımsız
işlev gördüğü belirtildi. AKP’sinden CHP’sine,
seminerlerimiz önümüzdeki haftalarda sınıfın bağımsız devrimci adaylarının üzerinden somutlaşacak olan seçim
ordusundan TÜSİAD’ına kadar tüm düzen kurumlarının
tutumunun pratik örgütlenmesi konusu üzerinden devam faaliyetimizin pratik örgütlenmesini anlattık. Seçim
işçi-emekçi düşmanlığında, İMF’nin sosyal yıkım
edecek. taktiğimiz ve seçime yönelik politik müdahalemizin
programlarını uygulamakta, ABD emperyalizmine
Küçükçekmece/BDSP hedeflerini tartıştık. Canlı bir atmosferde geçen toplantı
uşaklıkta, halklara düşmanlıkta birleştikleri ve ortak
ile birlikte Ankara’da politik seçim faaliyetimiz fiilen
davrandıkları ifade edildi. Düzen kurumlarının öze dair
hiçbir faklılığının olmadığı bu kutuplaşmada işçi ve Sınıfın devrimci bayrağı altına! başlatılmış oldu.
emekçilerin yerinin olamayacağının altı çizildi. Düzen cephesinin birçok hesaba dayalı seçim Ankara/BDSP
Daha sonra seçim süreci, siyasal anlamı, tarihsel ve

Samandıra’da yürüyüş... TAYAD’lı Aileler: “Genelge


“Çetelerden hesap sor!” uygulansın!”
Samandıra Akpınar kullanmaktadır. Bizler TAYAD’lı Aileler, 12 Mayıs günü yaptıkları bir
Mahallesi’nde 13 Mayıs’ta Akpınar Mahallesi halkı açıklama ile, 22 Ocak tarihinde yayınlanan ve
çeteleşme ve yozlaşmaya olarak buna izin tutukluların haftada 10 saat biraraya gelmelerini
karşı yürüyüş ve basın vermeyeceğimizi ve yozlaşma öngören 45/1 sayılı genelgenin uygulanmasını
açıklaması gerçekleştirildi. ve çeteleşmeye karşı istediler.
Geçtiğimiz yıl 19 örgütlenerek mücadelemize Taksim Tramvay Durağı’nda gerçekleştirilen
Mayıs günü mahallede devam edeceğimizi burada bir açıklamayı Mehmet Güvel okudu. “Hapishanelerde
yaşayan Hüseyin Özcan kez daha haykırıyoruz” 45/1 sayılı genelge uygulansın!” pankartının açıldığı
isimli genç çeteler denildi. İnsanca bir yaşam, eylemde, tecrit uygulamasının hapishanelerde
tarafından katledilmişti. yaşanabilir bir toplum, eşit ve yasaklar, disiplin cezaları, hak ihlalleri ile
Hüseyin Özcan’ı anmak ve özgür bir dünya için düzenin ağırlaştırılarak devam ettiği belirtildi. Adalet Bakanlığı
mahalle emekçilerinin yarattığı çetelere ve tarafından yayınlanan genelgenin uygulanmadığına
yozlaşmaya ve çürümeye yozlaşmaya karşı hep birlikte dikkat çekildi. Genelgenin uygulanmamasının
karşı sessiz kalmayacağını göstermek amacıyla örgütlenip mücadele etme çağrısıyla sona eren basın gerisinde, tecrite karşı mücadelenin ve direnişin
gerçekleştirilen yürüyüş halkın saat 11:00’de açıklamasının ardından tekrar mahalle içerisine kazanımlarının hazmedilememesi olduğu vurgulandı.
Özgürlük Meydanı’nda toplanmasıyla başladı. doğru yürüyüşe geçildi. Açıklamanın ardından 7 yıldır Kandıra 1 No’lu F
100’ün üzerinde kişinin katıldığı yürüyüş boyunca Mahallede her türlü yozlaşma kol gezerken Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Ümit İlter’in 5
“Mahallene sahip çık! Çetelerden hesap sor!” ortalarda gözükmeyen jandarma halkın dönüşte Mayıs günü zor kullanılarak Bolu F Tipi
pankartı arkasında toplanan kitle mahalle içinde yolunu keserek yapılanın “yasadışı” olduğunu iddia Hapishanesi’ne götürüldüğü, tek kişilik hücreye
“Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “Yozlaşmaya etti. Yaptıklarının yasadışı olmadığını, yozlaşmaya konulduğu ve hukuk dışı uygulamalara maruz kaldığı
geçit vermeyeceğiz!”, “Çetelerden hesap sor! ve çeteleşmeye karşı demokratik mücadele haklarını ifade edildi. Tecrit ve tecrit kaynaklı saldırıların
Mahallene sahip çık!”, “Hüseyin Özcan kullandıklarını ifade eden mahalle halkı yürüyüşü bugüne kadar 122 insanın ölmesine, 600 kişinin sakat
ölümsüzdür!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, devam ettirdi. Veysel Karani son duraklarda kalmasına yol açtığı söylendi, sürgün ve sevklerin
“Akpınar faşizme mezar olacak!” sloganları attı. sloganlar eşliğinde yürüyüşü sonlandırdı. Eylemin bütün sonuçları ile ortadan kaldırılması talep edildi.
Mahalle halkı da alkışlarla eyleme destek verdi. ardından jandarma mahallede devriyeleri Açıklama, Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı 45/1 sayılı
Mahalle içinde yapılan yürüyüşün ardından halk sıklaştırarak mahalle halkını taciz etmeye çalıştı. genelgenin bir an önce uygulanması ve tecrit
Hüseyin Özcan’ın katledildiği yere kadar yürüdü. Tüm bunlara karşı mahalle emekçileri çeteleşmeye uygulamasına son verilmesi talebiyle sona erdi.
Burada yapılan basın açıklamasında ,“Özellikle son ve yozlaşmaya karşı mücadelelerini Eylemde “Tecrite son!”, “Genelge uygulansın!”,
5-6 senedir uyuşturucu, fuhuş ve mafyalaşma had sürdüreceklerini ifade ettiler. “Ümit İlter yalnız değildir!” sloganları atıldı.
safhaya ulaşmıştır. Daha ilköğretimdeki bile esrar Kızıl Bayrak/Samandıra Kızıl Bayrak/İstanbul
26  Kızıl Bayrak Katil İsrail Ortadoğu’dan defol! Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

İsrail’in Filistin topraklarını gaspı sürüyor!


Arap Birliği, Riyad’da düzenlediği son Barış Planı idi. Yani üç Amerikancı rejimin
zirvesinde, Suudi Arabistan patentli “Arap temsilcileri, Filistin halkının temsil edilmediği
Barış Planı”nı kabul etmiş, Mısır-Ürdün ikilisi bir görüşmede, güya Filistin sorununa çözüm
İsrail’le sözkonusu planı görüşmeyi ve arayışı içindeydi.
siyonistleri “barış girişimi”ne ikna etmeyi Üçlü görüşmenin Kahire’de yapıldığı
üstlenmişti. Mısır ve Ürdün Dışişleri günlerde İsrail rejimi adına yapılan bir
Bakanları, üstlendikleri bu görev çerçevesinde açıklama, siyonistlerin “Barış Planı”nı kabul
son olarak İsrail Dışişleri Bakanı’yla biraraya etmek bir yana, resmen bu girişimle alay
gelerek üçlü görüştüler. ettiklerini ortaya koydu. Zira İsrail kaynaklı
Kahire’ye giden siyonist bakan Tzipi resmi açıklamada, Yahudi yerleşimlerinin
Livni, önce Mısır Devlet Başkanı Hüsnü genişletileceği, bu çerçevede Doğu Kudüs’te
Mübarek tarafından ağırlandı. İsrailli Bakan, yerleşimciler için 20 bin konut inşa edileceği
ardından Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Ebul belirtildi. Bilindiği gibi Yahudi yerleşimleri
Geyt ve Ürdünlü muadili Abdulilah El- her zaman Filistinliler’in topraklarında inşa
Hatip’le biraraya geldi. Yapılan açıklamaya edilir, inşanın ardından ise hem yerleşim
göre, iki Amerikancı rejim temsilcisi ile bölgesi, hem de bölgenin İsrail’le bağlantısını
siyonist bakanın görüşmelerinde gündem Arap sağlayan özel yolların geçtiği topraklar
gaspedilir.
Oysa Arap Birliği’nin onayladığı planın
temelini, İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi
Britanya burjuvazisi Blair’i çöpe atmak zorunda ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin
devletinin kurulması oluşturuyor. Yani ırkçı
Emperyalist işgalin ardından 1 siyonist rejim, 40 yıldır devam eden işgal
milyona yakın Iraklı’nın süresince yerleştirdiği 500 bin Yahudiyi
katledilmesinden Bush’la birlikte birinci gaspettikleri Filistin topraklarından tahliye
derecede sorumlu olan İngiliz Başbakanı etmek bir yana, yeni yerleşimler kurmaya
Tony Blair, nam-ı diğer Bush’un “fino devam ediyor. Kuşkusuz ki, İsrail’in kararı,
köpeği”, ya da Tarık Ali’nin tanımıyla ırkçı-yayılmacı siyonist rejimin niteliğine
“imparatorluk kulübesindeki en iyi tamamen uygundur. Burada asıl sorun Mısır,
saldırı köpeği” İşçi Partisi Suudi Arabistan, Ürdün gibi Amerikancı
başkanlığından istifa etti. 27 Haziran’da rejimlerin İsrail peşinden koşması ve Filistin
başbakanlığı bırakacağına dair halkı nezdinde temelsiz hayaller yaratmak için
konuşmasını yapan Blair’in başbakanlık çaba harcamasıdır.
süresi 2010’da doluyordu. Siyonistlerin yeni ilhak kararını kınayan
İngiliz The Daily Telegraph gazetesi Filistinli yetkili Saib Erakat ise konuyla ilgili
Blair’i, “Büyük bir şovmen ama açıklamasında, “Bu kararıyla İsrail, Kudüs’ü
ortalama bir devlet adamı” diye sadece Kudüs’teki bazı insanlar için istediğini
tanımlarken, Tarık Ali ise “başlıca gözler önüne sermiştir. İsrail’in, Filistin ile
başarısı, üç genel seçimi ardarda İsrail halkının büyük bir kısmının istediği
kazanmaktı. İkinci sınıf aktör, kurnaz ve tamahkâr bir savaş aygıtı NATO’nun 1999’da Kosova ve çözümü tercih etmesini isterdim. Bu çözüm, iki
siyasetçi” diyor. Blair’in şovmenlik konusunda başarılı Sırbistan’ın bombalanmasına, ardından Kosova’nın devlet ve barışı kabul etmektir” dedi.
olduğu yaygın bir kanı. Nitekim 1 milyon insanın işgaline, 2001’de Afganistan’ın vahşi bombardımanlar Filistinliler’in nüfus artışı hızını kesmek
katledilmesinden sorumlu olduğu halde kamuoyu eşliğinde işgal edilmesine, 2003’te başını ABD’nin için hiçbir vahşetten kaçınmayan ırkçı-
önüne sırıtarak çıkabilmesi ne kadar yüzsüz olduğunu çektiği emperyalist orduların Irak’ı işgaline hararetli siyonistlerin “saf Yahudi devlet” kurma
gözler önüne seriyor. destek veren, İngiliz savaş makinesine mensup paranoyaları giderek kabusa dönüşüyor. Zira
Özel uzmanların hazırladığı metni 300 kişilik onbinlerce askeri bu işgallere katan hükümetin başı diğer bölgelerde olduğu gibi Kudüs’te de
“seçkin” dinleyici kitlesine okuyarak istifasını ilan olarak Tony Blair, İngiliz emperyalizminin insanlığa Filistinliler’in nüfus artış hızı halen
eden Blair, başbakanlığı döneminde “başardığı” işleri karşı işlediği tüm bu suçların baş sorumlusudur. Yahudiler’in iki katıdır. Bu durumun
sıralayarak, Sırbistan, Afganistan ve Irak işgallerinin Britanya emperyalizminin eli kanlı sadık uşağı demografik yapıyı Filistinliler lehine
mimarlarından biri olarak insanlığa karşı işlediği Blair’in sonunu getiren de, Bush liderliğindeki neo- değiştireceğini savunan bir takım siyonist
suçların üstünü örtmeye çalıştı. Ancak bu işe yaramadı, faşist çetenin izinden gitmesi ve İngiliz sermayesine oluşumlar, ırkçılığın daha da katılaştırılmasını
zira İngiliz halkı nezdindeki saygınlığı yerlerde arsızca hizmet etmesidir. İngiltere’yi polis devletine ve Filistinliler’in nüfus artış hızını kesecek
sürünüyor. Yapılan son anketlere göre halkın yüzde iyice yaklaştıran Blair başkanlığındaki hükümetler, önlemlerin alınması gerektiğini hazırladıkları
71’i Blair’e hiç güvenmiyor. Güvenenlerin oranı ise metroda gençlerin infaz edilmesini “yasal güvence” raporlarla açıkça savunuyorlar. Örneğin
sadece yüzde 21. altına almayı başardı. Ancak İngiliz Başbakanı’nı asıl yakında yayınlanan bu raporlardan birinde,
Irak işgaline zemin hazırlamak için uydurulan yıpratan süreç, direniş sayesinde emperyalist orduların İsrail hükümetine kentin sınırındaki Arap
yalanları, istihbarat örgütlerinin sahte raporlarını bataklığına dönüşen Irak’taki vahim tablodur. mahallelerinin kaldırılması ve Kudüs kenti
kamuoyu önünde savunduğu için tüm dünya İngiliz Tony Blair ve emperyalist-kapitalist düzenin diğer sınırlarının batıya doğru genişletilmesi tavsiye
başbakanının “yalancı Blair” olduğunu öğrenmişti. zebanileri için koltuğundan feragat etmek çok anlamlı ediliyor.
Sırıtarak dünya kamuoyuna yalan söyleme bir bedel değildir. Zira İngiliz burjuvazisi yeni bir cellat İsrail’i bölgenin “tek demokratik” devleti
fütursuzluğunu gösteren fino köpeğinin bu tavrı, layık bulmakta güçlük çekmeyecektir. Nitekim Maliye kabul eden emperyalist güçler, siyonist rejimin
olduğu siyasi çöplüğü erken boylamasındaki temel Bakanı Gordon Brown adaylığını açıkladı bile. Güney Cumhuriyeti’nin devrik ırkçı Apartheid
etkenlerden biri olmuştur. Sermaye vitrinindeki kuklaların yıpranınca yenileriyle rejimini aratmayan uygulamalarına hiç ses
Blair’i eski Şili diktatörü Augusto Pinochet’e ve değiştirilmesi teamüldendir. çıkarmıyorlar. Hatta İsrail’in ırkçılığını,
Nazi artığı eli kanlı faşistlere benzeten İngiliz Blair gitse de İngiliz emperyalizmi yerli yerinde “demokratik rejim güvenliğini sağlaması” için
muhalifler, savaş suçlusu olarak sorgulayıp mahkûm duruyor. Bu, insanlığa karşı yeni suçlar işlemeye gerekli de buluyorlar.
etmek gerektiğini savunuyorlar, “Blair’in o kanlı eli hiç devam edeceği anlamına geliyor. Elbet Blair ve onun Ciddi bir basınç altında kalmadığı sürece
sıkılmamalı ve o sırıtması suratından tamamen gibi cellatlardan hesap sorulmalıdır. Bununla birlikte İsrail devletinin toprak gaspı politikasından
silinmelidir” diyorlar. asıl hesaplaşma doğrudan emperyalist-kapitalist vazgeçmesi olası görünmüyor. Zira ırkçılık ve
Gerçekten da Blair insanlığa karşı son derece ağır sistemle, yani Bushlar’ı, Blairler’i yetiştiren çarkın ilhakçılık siyonizmin en ayırdedici özelliğidir.
suçlar işlemiştir. Başbakanlık yaptığı 10 yıllık süreçte kendisiyle olmak zorundadır.
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 G-8 Zirvesi’ne karşı eylemler... Kızıl Bayrak  27

Almanya’da G-8 protestoları...

Alman devletinin terörü kitlesel


gösterilerle karşılandı!
Alman devleti 6-8 sol çevreler ve küreselleşme karşıtları tarafından sert
Haziran tarihlerinde tepkilerle yanıtlandı. Baskınlar duyulduğu andan
Heiligendamm itibaren baştan başa tüm Almanya’da kendiliğinden
kentinde yapılacak olan dayanışma eylemleri gerçekleşti. “Teröristler savaşları
G-8 Zirvesi’nde çıkaranlar, sömürenler, G8 lerdir!”, “Terörist devlet!”
efendilerini korumak yazılı pankart ve dövizlerin taşındığı gösterilere
için kendi cephesinden militan bir ruh hakim oldu. Protesto eylemlerinde çok
hazırlanırken, sayıda kişi tutuklandı.
komünistler, solcular, En kitlesel eylemler Berlin (5 bin) ve Hamburg’ta
küreselleşme karşıtı (3 bin) gerçekleşti. Berlin’de eylemciler “Biz hepimiz
tüm grup ve çevreler de teröristiz!” sloganlarını sıkça haykırdılar.
G-8’leri protesto Polisin Hamburg’da da küreselleşme karşıtlarının
etmek, onlara “hoş ve antifaşistlerin uğrak yeri olarak bilinen Rote Flora
gelmediniz!” demek Kültür Merkezi’ne saldırdığı duyulur duyulmaz, önce
için yoğun bir biçimde yüzlerce kişi olay yerine geldi. Daha sonra 3 bin
hazırlıklarını kişilik bir kitle saldırıları protesto etmek için yürüyüşe
sürdürüyorlar. geçti. Bu kendiliğinden gelişen protesto eylemine
9 Mayıs sabahı polis vahşice saldırdı. 30’a yakın kişinin tutuklandığı
küreselleşme karşıtları bildirildi.
Alman devletinin hedef Göttingen kentinde de protestocular daha ilk
tahtası oldu. “Terör pankartı açmıştı ki, polisin azgınca saldırısına maruz
eylemleri yapacaklar” kaldı. Polis ile şehirde yarım saat süren bir ardebe
bahanesiyle bine yakın polis başta Berlin ve Hamburg aralarında terör eylemleri gerçekleştirme olasılıkları yaşandı. 5 kişi tutuklandı.
olmak üzere 6 eyalette 40’ın üzerinde ev, büro, bulunan 21 kişiyi tespit ettiklerini belirtti ve bunların Kendiliğinden gerçekleşen bu protesto eylemleri
kitapevi, kültür merkezini bastı, bilgisayarlara ve 129-a maddesine göre “terörist örgüt kurma” savıyla Hamburg, Mannheim, Köln, Leipzig, Gießen, Bremen,
dosyalara el koydu. 20 kadar kişi, “terör hücresi” suçlandıklarını açıkladı. Bu kişiler G8’e karşı militan Hannover, Rostock, Kiel, Göttingen, Duisburg,
oluşturmakla suçlanıp, haklarında soruşturma bir kampanya sürdürmekle suçlanıyorlar ve 2005-2007 Bochum, Siegen, Marburg kentlerinde akşamın geç
başlatıldı. yılları arasında Berlin ve Hamburg’da yaptıkları saatlerine kadar sürdü. Viyana, Salzburg, Amsterdam,
Amaçları tüm toplumda terör paranoyası yaratarak, eylemler sıralanıyor. Londra, Edinburg da Alman konsolosluklarının
G8 Zirvesi’ne katılacak insanları “siz de terörist olarak Yani Alman devletinin senaryosu hazır: Radikal önünde Alman devletinin G8 karşıtlarına karşı
nitelendirilirsiniz” diyerek sindirmek, grupları solcular terörist bir grup kurarak Heiligendam’daki sürdürdüğü operasyonlar eylemli protestolarla kınandı.
birbirinden yalıtarak ortak mücadele birliğini G8’i engellemek istiyorlar. Kısacası; Alman devletinin G8’e karşı süren
parçalamaktır. protesto hazırlıklarını engelleme çabası daha şimdiden
Baskınların ardından savcılığın yaptığı basın “Direniş asıl şimdi!” boşa çıktı. Kitleler daha şimdiden G8’e karşı politize
açıklamasında, aramalarda terör eylemleri planlayan Ama Alman devletinin hesapları bu kez tutmadı. oldular, atıl durumdan çıkarak eylemlilik içine girdiler.
“Militan Grup”un yapısı üzerine bilgi edindiklerini, Onların terör tehdidi gerekçesiyle yaptığı baskınlar, 2001 yılı Cenova’sı halen belleklerimizde.
Cenova’da da zirve karşıtları teröristlikle suçlanmış ve

Dünyadan...
terörist muamelesi görmüş, tüm sınırlara yığınak
yapılmıştı, tüm Avrupa savaş haline dönüştürülmüştü.
Ama bu önlemler 350 bin kişinin G8’e karşı Cenova
Almanya Telekom’da grev! dayanışma içinde olduklarını bildirdi. sokaklarında protestolarını yükseltmesini
engelleyememiş, G8’ler Cenova’nın rüzgarıyla Katar
Telekom bünyesinde yapılması planlanan
değişiklere ilişkin görüşmelerin tıkanmasının G8 karşıtları için toplu çöllerine savrulmuşlardı.
ardında Ver.di Sendikası geçen 4 Mayıs günü grev
oylamasına gidileceğini açıklamıştı. 7 Mayıs günü
cezaevi Almanya: Eski yasalar yine uygulamaya
başlayan ve üç gün süren bir oylama Federal İçişleri Bakanı Schauble ile konuldu!
gerçekleştirildi. Oylama sonucunda çalışanların Mecklenburg Vorpommern eyaleti İçişleri Bakanı G8 Zirvesi yaklaşırken tüm toplumda terörizm
%96.5’inin grevden yana olduğu ortaya çıktı. G8 karşıtlarını tutabilecekleri bir cezaevi histerisi hakim kılınmaya çalışılıyor.
Toplam geçerli oy sayısı 21.951 olarak açıklandı. planladıklarını açıkladılar. Cumhuriyetçi Avukatlar Alman devleti gerçekleştirdikleri baskınlar ve
Grevden yana oy kullananların sayısı ise 21.175. Derneği ve Ceza Savunma Oluşumu da buna karşı, gözaltılarla devrimci-demokrat çevreler üzerinde terör
Ayrıca Ver.di Sendikası kendi üyesi olmayan gözaltına alınacaklara veya tutuklanacaklara estirmeyi hedeflliyor, gözaltı tehditleri savurmaya
telekom çalışanları arasında da araştırma yaptığını parasız hizmet vermek için acil hizmet servisi devam ediyor.
ve onların da büyük çoğunluğunun desteğini oluşturacaklar. Federal İçişleri Bakanı Schaeuble, eyaletlerin,
aldıklarını açıkladı. Buna karşın Telekom şefi tehlikeli görülmeleri halinde eylem hazırlığı yapan
Rene Obermann yaptığı basın toplantısında Mısır’da grev dalgası solcu grupların mensuplarını 2 haftaya kadar
gözaltında tutabileceğine dikkat çekti. Schaeuble
planladıkları değişiklikleri uygulamakta kararlı
Mısır’da İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en bununla da yetinmeyerek, Alman ordusunu devreye
olduklarını, bunun başka bir alternatifinin
büyük grev dalgası yaşanıyor. Mısır’da 2006 sokmayı gündeme getirdi.
olmadığının ifade etti.
yılında ülke genelinde 222 grev, açlık grevi ve Bu arada dıştan gelecek “terörist”lere karşı da
Grevin birinci gününde 11 bin emekçi
yürüyüş gerçekleştiği bildiriliyor. Bu yıl da önlemler almak için kolları sıvayan Alman devleti,
grevdeydi. Ağırlıklı olarak Kuzey Ren Vestfalya
işçilerin grev yapmadığı gün yaşanmadı. Tekstil Schengen Anlaşması’nı yine devreye sokacaklarını,
eyaletinde süren greve 50 şehirde 3 bin kişi katıldı.
endüstrisinde başlayan grev, inşaat sektörüne, sınırlarda kontrolleri başlatacaklarını duyurdular.
Japonya İşçiler Birliği NTT (Workers Union of
Kahire’deki metrolara, çöpçülere, fırıncılara ve Böylece G8 süresince Almanya’da hava ve deniz
Japan ) Başkanı Shoji Morishima “grevci
gıda endüstrisine sıçrayarak yayılıyor. yolları ile sınır kapıları kontrol altında tutulacak.
kardeşlerin mücadelesi önünde eğiliyoruz” diyerek
28  Kızıl Bayrak Irkçılığa ve şovenizme karşı devrimci mücadele! Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

“Cumhuriyet mitingleri”…
M. Can Yüce

Öncelikle bazı sorular sormamız gerekiyor: Nisan Kısacası savunulan, devletin kendisidir, bütün paylaşılan, paylaşılmak istenen veya istenmeyen
ayının ortalarında başlayan Cumhuriyet mitinglerine renkleri ve nitelikleriyle TC’den başkası değildir! başka alanlar var, kavganın bir ucu buralara
milyonlarca insan katıldı. Milyonları ifade eden bu Kısa vadeli hedef AKP olmakla birlikte uzun vadeli dayanıyor; ama bu işin sadece bir boyutudur.
kalabalık neyin mücadelesini veriyor, hedefleri ne? hedef krize giren TC’nin geleneksel yapısını olduğu Bu egemenler cephesindeki iç dalaşta esas zararlı
Bu milyonları bulan kitle, gerçek anlamda bağımsız gibi sürdürmektir. Bunun ilk adımı olarak da iktidar çıkan, stratejik olarak gerileyen; TC, özel savaş
mı? Değilse kime, neye bağımlı? Genelkurmay düzleminde hiçbir gedik vermemektir. aygıtının bilinen yapısından en çok zarar gören Kürt
öncülüğünde geliştirilen darbe girişimi, 27 Nisan Cumhurbaşkanlığı üzerinde koparılan gürültünün en halkı, emekçi sınıflar ve devrimciler olmuştur! Resmi
muhtırası ile bu kitle eylemleri arasında doğrudan temel anlamı da budur! çizginin bu kadar kitlelere yedirilmiş olmasının,
veya dolaylı bir ilişki var mı? Daha da önemlisi bu Ankara mitinginin mesajı ile daha önce basın bunun en gerici tarzda kendisini konuşturmasının,
kitle devlet açısından ne anlam ifade ediyor; devrim toplantısında açıklanan Genelkurmay açıklamalarının devrimci güçler ve Kürtler açısından başka bir anlamı
mücadelesi açısından ne anlama geliyor? Özel savaş özü aynıdır. Bu öz, 27 Nisan muhtırası ile çok daha yoktur.
rejimi ve güncel politikalarıyla bu kitlesel eylemlerin net, açık ve dolaysız anlatılmıştır. Resmi çizginin, özel savaş aygıtının güncel ve
politik hedefleri arasındaki ortaklıklar nelerdir! “Bu devlet sahipsiz değildir, gerektiğinde uzun vadeli çizgisini milyonların eylemiyle dışa
15 Nisan’da Ankara’da gerçekleşen ilk miting, devletin, Cumhuriyetin sahipleri harekete vurması, bir bakıma, Hrant Dink’in cenaze töreninde
emekli generallerin yöneticisi olduğu dernekler geçmekten çekinmeyecektir!” yüz binlerin dile getirdiği “Hepimiz Ermeni’yiz”
tarafından organize edildi. Diğerlerine ise daha “sivil” Çekinmediklerini de çok açıkça ortaya sözünün açığa vurduğu kırılmaya bir yanıt, bir tür
bir görünüm verilmeye çalışıldı. Bu mitingin açık koymuşlardır. 27 Nisan muhtırasından sonra AKP’nin kitlesel karşı duruş hareketi olmuştur.
hedefi görünürde AKP hükümeti ve onun planları işlemez hale gelmiştir. Ama bu, sadece bir Seçimler olur, şu veya bu parti seçimi kazanır,
cumhurbaşkanlığı konusundaki politikasını adım olarak değerlendirilmiş ve devamının Cumhurbaşkanlığı seçimi olur, şu veya bu kişi bu
engellemek, “Cumhuriyetin temel değerlerini” kararlılıkla getirileceği mesajı verilmiştir. Seçim koltuğa oturur! Bunların nasıl gerçekleşeceği bir
korumak biçiminde ifade edildi. Bu, bir yönüyle kararı, seçimde AKP’yi geriletme hesapları ve bunun yana, resmi çizginin bu kadar kriz, çözülme ve
doğruydu. 12 Nisan’da yapılan Genelkurmay’ın basın bir adımı olarak “sağ ve solda birlik” dayatmaları ve bozulmadan sonra kendisini toparlaması ve bunu
toplantısında açıkça desteklendi. Bu ilk miting bunun alelacele kotarılmaya çalışılması daha sonraki kitlesel tabana eylemli olarak oturtması, bir bakıma
kitlesel olarak kalabalıktı, Türk bayrakları taşıyarak adımlar olarak gündeme gelmiştir. Bu adımların bunun kitlesel düzlemde bir restorasyon niteliğinde
resmi ideolojinin bilinen sloganlarını tekrarlıyordu. ayrıntılarına ve bunların değerlendirmesine girmek olması, bir kez daha vurgulamak durumundayız ki,
Güncel hedef AKP ve onun güncel politik konumuz değildir. Konumuz kitlesel mitingler ve bu devrimci güçler açısından stratejik gerileme, stratejik
girişimleriydi. Ama mitingin hedefi ve mesajları salt eylemlerde TC’nin, resmi çizginin kendisini eylemli handikap anlamına gelmektedir. Bu kitlesel temelin
bununla sınırlı değildi. Irkçı şovenizm, Kürt ve olarak ifade etmesi ve bunun Kürdistan ve Türkiye bu haliyle bırakılmayarak daha süreklileşmiş
devrim düşmanlığı, TC’nin resmi çizgi ve devrimleri açısından taşıdığı büyük ve ciddi örgütlenmelere kavuşturulması tehlikeyi daha bir
politikasının kitlesel temelde ortaya konulması tehlikelere işaret etmektir! sürekli kılmaktadır.
bundan sonraki karşı-devrimci, Kürdistan karşıtı TC’nin, resmi çizginin kendisini meydanlarda Kabul etmek gerekir ki, bu kendiliğinden oluşan
politikaların politik ve psikolojik dayanağı yapılmak milyonlarla dışavurması, aynı zamanda bu düzenle bir durum değildir. AKP bu hareketin oluşumunda
isteniyordu. uzlaşma, bu düzen içinde kendisine bir yer arama sadece bir bahane olmuş, bir bakıma “olgunlaşmış bir
En gerici ve karşı-devrimci politikaları şişirilmiş çabalarına, hayallerine de ölümcül bir darbe olarak zemin” sunmuştur. Bu zemin özel savaş aygıtı
kitle gösterileri aracılığıyla dayatmak, aslında eski bir algılanmalıdır. TC ve özel savaş aygıtı, 27 Nisan tarafından değerlendirilmektedir. Yoksa AKP ve diğer
özel savaş, faşist taktiklerinden biridir. Hitler ve diğer muhtırasında ifade ettikleri gibi kendisini “Ne mutlu partilerin demokrasiyle, en sıradan hak, hukuk, adalet
izleyicileri bu yöntemleri sık sık kullanmış ve bu kitle Türküm” sözüyle tanımlamayan ve başka kimlik ilkeleriyle bir ilişkisi yoktur. AKP, dinsel eğilimleri
gösterileriyle politik hedeflerine daha kolay arayışının peşinde koşanlara bu düzende yaşam hakkı olan, bu anlamda laikliği sulandırmak isteyen, ama
ulaşmışlardır. Bu mitinglere katılan kitlelerin bu tanımamakta kararlıdır! Resmi çizgi dışında ve ona TC’nin temellerini benimseyen gerici, ırkçı bir
politik hedeflerin bilincinde olup olmamalarından karşı olan herkes “düşmandır”, algıları, yaklaşımları partidir. Son yapılan anayasa değişikliği ile diğer
bağımsız olarak bu böyledir. Kaldı ki bu gösteriler ve politik tutumları budur! partilerle işbirliği içinde bağımsız adayların seçimini
kendiliğinden, kitlesel reflekslerle gelişen eylemler Anti-demokratizmin, askeri despotik yapının ve zorlaştıran bir değişikliği gerçekleştirmeleri, nasıl anti
değil, özel savaş elemanları veya onların etkisindeki çizginin temel nedeni, özü ve sürdürme gerekçesi demokratik ve Kürt düşmanı bir çizgiye sahip
kurum ve kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu budur! Bu, kuşkusuz bölünmüş, zayıf, tartışmalı bir olduğunu çok açık bir biçimde göstermiştir.
mitinglere uzaktan bakan bir gözlemci, gözüne çarpan iktidar sitemini değil, yekpare, merkezi ve Kısacası, askeri cumhuriyet ve unsurları ile
“kırmız beyaz” renklerle devletin askeri despotik, yoğunlaşmış bir iktidar sistemini koşullamaktadır! demokrasicilik oyununun figüranları arasındaki ilişki
sömürgeci, ırkçı şoven niteliklerini anlamakta zorluk Egemenler cephesindeki güncel hesaplaşmanın ve çelişkilerde bilerek veya bilmeyerek taraf olmak,
çekmez! derinlerindeki temel neden yine budur. Elbette bunu demokrasi adına yapmak, en yumuşak deyimle
aymazlıktır. Bu darbe sürecinin önemli bir özelliği,
askeri cumhuriyetin bir yönüyle kendisini kitle
eylemleriyle konuşturması ve bunu önemli bir politik
Siyonist İsrail zehir saçıyor ve psikolojik dayanak yapmasıdır! “Cumhuriyet
mitingleri” adı tam da bu amaca oturmaktadır! Bu
İsrail savaş makinesinin Lübnan direnişi Lübnan ordu kaynakları, bu zehirli balonlardan
politik ve psikolojik dayanak halkımız, devrimci
karşısında uğradığı hezimetin siyonist rejimde daha önce de Sur, Sayda ve Nebatiye kentlerinde
yarattığı sarsıntıların etkisi devam ediyor. Lübnan görüldüğünü, UNIFIL’e bağlı İtalyan birliklerinin güçler, emekçi sınıflar açısından stratejik bir
direnişinden beklenmedik bir şamar yiyen kinci balonlarda kullanılan zehirli maddenin tespiti için handikap anlamına gelmektedir. Aynı zamanda bir
siyonistler, Lübnan halkı üzerine zehir saçarak ilkel örnekler aldıklarını, ancak üç ay geçmesine rağmen kez daha reform hayallerinin de sonuna işaret
intikam duygularını tatmin etmeye çalışıyorlar. test sonucuyla ilgili herhangi bir açıklama etmektedir.
Tam bir kirli savaş aygıtı olarak tasarlanıp yapılmadığını belirttiler. Bir kez daha kanıtlandı ve doğrulandı ki,
kurulan İsrail ordusunun iğrenç taktiklerinden biri, Lübnanlı köylüler ise İsrail uçaklarından bırakılan demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi en temel istemlerin
zaman zaman Arap halkları üzerine zehirli balonlar bu zehirli balonlardaki zehrin türünün belirlenmesi
gerçekleşme yolu devrimden geçmektedir. Ama bu
atmasıdır. Bu yöntem salkım bombası atmak için için balonlardan örnekler alındığını, bu zehrin büyük
bahane bulunamadığı zaman gündeme geliyor. Bu baş hayvanların ölümüne sebep olduğunu dile yol uzun ve zahmetli bir yoldur, uzun soluklu bir
saldırı biçimine son olarak İsrail sınırına yakın getirdiler. duruşu ve yürüyüşü koşullamaktadır. Devrimcilerin
Lübnan köyleri maruz kaldı. İsrail’in hamisi ABD emperyalizmi, geçen yüzyılın işi daha bir zorlaşmıştır. Milyonların eylemli
Görgü tanıkları, İsrail hava kuvvetlerine ait M-K ikinci yarısında Vietnam, Küba, Nikaragua desteğini alan resmi çizgiye, ırkçı şoven hezeyanlara
ve F-16 savaş uçaklarının16 adet siyah-beyaz halklarının direnişini ezmek için savaşa biyolojik karşı devrimci bir kitle çizgisini geliştirmek her
renkteki zehirli balonu tarlalara bıraktığını belirtti. boyutlar eklemişti. Şimdi de İsrail ordusu, ABD zamankinden daha acil ve kaçınılmaz bir görev
Tanıklar, patlatılan üç balonun kokusuz zehirli gaz ordusundan ilham alarak Arap halkları üzerine
olmaktadır.
içerdiğinin anlaşılması üzerine köylerin paniğe iğrenç zehirlerini saçıyor.
kapıldığı ifade edildi. 15 Mayıs 2007
Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007 Bültenlerden... Kızıl Bayrak  29

İşçiler 1 Mayıs 2007’yi anlattı...


“Heyecan aynı heyecandı, coşku aynı coşkuydu!” edilse gelir misiniz?” dedim. Geliriz dediler. Daha sonra diğer arkadaşlara sordum.
Onlar da geliriz dediler. Oradaki izlenim gerçekten güzeldi.
Ben çalıştığım yerde idari konumda çalışıyorum. O yüzden diğer işçi
Alemdağ’dan bir işçi
arkadaşlarımla konuşmak çok kolay olmuyor. Sanki onları oyuna getiriyorum da isim
topluyorum gibi bir şey oluyor. Nitekim hiç kimseye hiçbir şey söylemeden, hiçbir
mazeret göstermeden 1 Mayıs’a geldim. Bu kadar tepkiyle, polisle, baskıyla “Şimdi bu cesareti işyerlerine taşımalıyız!”
karşılaşacağımı beklemiyordum. Taksim’e girileceğine emindim ama böyle baskı Ben ilk defa bu sene katıldım 1 Mayıs’a. İnsanlar Taksim’e çıkmak için azim
olacağını tahmin etmiyordum. gösteriyordu. Orada bir bedel verildiği için insanlarda bir istek vardı. Hiç 1 Mayıs’a
Bütün emekçilerin, işçilerin orada birleştiğini görmek gerçekten heyecan vericiydi. gitmeyen insanlar Taksim’e geldi. İnsanlar içindeki korkuyu atmış gibi geldi bana.
Orada önemli olan 3-5 polisin zorbalık yapması değildi. Orada ele ele, kol kola hiç Biz de Taksim’e varabilseydik çok güzel olurdu. Ama biz de her yeri Taksim’e
tanımadığım insanlarla aynı sloganı haykırıp, aynı saygı duruşuna duruyorsam, benim çevirdik. Açıkçası Tuzla’da, otobanın orada biraz heyecanlandım ben. Slogan atarken
için heyecan budur. Şunu çok açık ve net söylüyorum, her 1 Mayıs’ta değişen hiçbir büyük bir coşku duydum, etkilendim.
şey yoktu. Heyecan aynı heyecandı, coşku aynı coşkuydu. İşyerimde de sorun yaşadım. İşyerini aramayacaktım, onlar aradı. Hastayım
Daha sonra çalıştığım işyerine gittim. Orada iki arkadaşım var. Televizyonda dedim. Çarşamba günü işe gittim. Niye gelmedin dediklerinde “1 Mayıs’a gittim, bir
gördüğünü bana sormaya başladılar. Dedim ki “Onlar ne kadar bastırmaya çalışsa da sorun mu var?” dedim. Niye gittiğimi sorduklarında ise işçi haklarını savunmaya
biz daha çok sesimizi duyurduk, tüm dünya gördü.” Onlara “1 Mayıs resmi tatil ilan gittiğimi söyledim. İşyerinde bazı arkadaşlar terörist demeye kalktılar. Epeyce tartıştık.
Yarım saat sonra ise gelip özür dilediler. “Sen anlattıkça anlamaya başladık!” dediler...

Seçim oyunu başlıyor!


İşyerindeki arkadaşlarımın çoğu ise zaten gitmemi destekledi. Birçok arkadaş
gururlandığını, göğsünün kabardığını, cesaret aldığını söyledi. Biz Tuzla’da 5000
kişiydik, belki daha fazlaydık. Örnek olduk. İnsanlara cesaret geldi. Şimdi bu cesareti
işyerlerine taşımalıyız. İşyerlerinde örgütlenmeliyiz
Cumhurbaşkanlığı seçimi, sermaye iktidarını yeni bir krize sürükledi. AKP Dudullu OSB’den bir metal işçisi
demokrasicilik oyunu oynarken, diğer cephede CHP ve ordu başta olmak üzere
düzenin has efendileri, sözde laiklik adına bir savaş başlattı.
AKP, 2002’de hükümet olduktan sonra, efendilerine hizmette hiç kusur
“İstanbul’un akışı 1 Mayıs’ta değişti!”
etmedi. İşçi ve emekçilere yönelik ne kadar saldırı planı varsa, bu dönemde 1977 1 Mayıs’ından 30 yıl sonra
büyük bir gayretle hayata geçirmeye çalıştı. Elbette 4,5 yıllık kaymağın Taksim’de olmak gerçekten güzel bir
esas kısmı sermayenin tekelci kesimlerine düştü doğal olarak. Fakat duyguydu. Taksim’i yeniden kazandık.
AKP’nin yaslandığı sermaye grupları da bunun karşılığını fazlasıyla aldı. Kapitalizm ne kadar saldırırsa saldırsın
Albayraklar, Unakıtanlar, Kilerler semirdikçe semirdi. Yine 4,5 yılda devlet 2007 1 Mayıs’ında Taksim’deydik. 2008
mekanizmasında, eğitim, sağlık, ulaşım kuruluşlarında kör gözlere bile 1 Mayıs’ında da Taksim’de olacağız.
batan bir kadrolaşma sağladı. İstanbul’da genel bir grev vardı.
AKP, ekonomide, iç ve dış politikada işçi-emekçi düşmanı çizgisi ve İstanbul’da hayat kilitlendi. İstanbul’un
uygulamalarıyla tekelci sermayenin ve emperyalist devletlerin desteğini akışı bu 1 Mayıs’ta değişti. Şimdi
sürekli kılmayı da başardı. Dahası bu süreçten, kendi tabanı içinde kapitalizmin korkusu 2008 1 Mayıs’ı,
yıpranmadan çıkabildi. İşte kendisine verilen bu iç ve dış desteğe, bir de 2007 2 Mayıs’ı. Bu korku onlara yetti.
parlamento çoğunluğuna dayanarak, temsil ettiği sermaye grupları adına Vali Muammer Güler istediği kadar
iktidarda ve devlet mekanizmasında yeni mevziler koparmaya yöneldi. Bu tedbir alsın. 1 Mayıs için onlarca
konuda kendine o denli güveniyordu ki, cumhurbaşkanlığı seçimini, şehirden 17 bin polis getirdiler. Ama
AKP’yi kerhen kabul eden sermaye kesimleri ile sermaye iktidarının Taksim yine işçilerin oldu.
orduda cisimleşmiş kanadını çileden çıkaran bir oyuna çevirdi. Mitinge giderken yaşananlar çok
Sonuçta yalnızca kendilerine ve yalnızca bu konuda hassas orta ve alt güzel duygulardı benim için. Taksim’e
sınıfları peşlerine takmak gerektiğinde “laik” olan generaller ile aynı giremedik. Giremedik ama her yer
kumaştan sermaye çevrelerinin, bu pervasızlığı pek de kolay kabul etmeye Taksim’di, her yer kavgaydı. Miting
niyeti yoktu. Mahkeme kapıları, muhtıralar, her şey ama her şey sözde dönüşü haberleri izledim. Devlet
şeriatçı bir cumhurbaşkanını engellemek içindi. Bugüne kadar yaptığı televizyonu dahi o zaferi, o coşkuyu
darbelerden ders çıkaranlar, bu sefer sokakları tank paletleriyle değil, yeniden yaşattı. Bu devlet
kafası sulandırılan yüzbinlerle doldurdular. televizyonundan bile yansıdıysa,
AKP, sözde demokrasi savunucusu olarak kendi tabanındaki itibarını kapitalistler oturup bir kez daha
sağlama bağlarken, CHP ise yarattığı laik-şeriatçı kutuplaşması ile kendi düşünsün. İşçiler, sadece 1 Mayıslar’da
itibarını tazelemeye çalışıyordu. değil her gün, her direnişte, her grevde yine karşılarında olacaklar.
Bu tartışma hepimizin bildiği üzere iki tarafı da memnun ederek bir erken Miting gerçekten çok güzeldi. İnanılmaz bir coşkusu vardı. İnanılmaz bir heyecanı
seçim noktasına ulaştı. Görünen odur ki 22 Temmuz’da bir kez daha önümüze vardı. Hiç gitmeyen insanlar bile, “Ben gelmem, ne yapacağım mitingde!” diyenlerden
sandıkları getirecekler. 2 Mayıs’ta arayıp “Ben gelmedim. Nasıl geçti. Çok güzel geçmiş. Keşke ben de
Şu haliyle erken seçim biz işçi ve emekçiler için tam bir tuzağa dönüşmüş gelseydim!” diyenler oldu. Şimdi insanlar pişmanlık içinde. Şimdi onlar da kendilerini
durumda. İşçi-emekçilere saldırıda hiçbir farkı olmayan, dahası birbirleri ile 2008 1 Mayıs’ına hazırlıyorlar.
yarışan bu düzen partilerinin sahte kutuplaşmaları olacak ayrım noktası. Ümraniye’den bir işçi
İktidara geldiklerinde ise ne “laik”in laikliği, ne de “demokrat”ın demokratlığı
kalacaktır. Hepsi ama hepsi, emperyalist devletlerin ve büyük patronların “O heyecan, o hırs bürüyor insanı!”
istediği ne varsa onu gerçekleştirecektir. Doğalında ise kaybeden bizler
Çok heyecanlıydım, merakla gittim oraya. Biz Taksim Meydanı’na girmeyi
olacağız.
başardık. Oturma eylemi yaptık. Polis bize bir saldırmaya başladı. Çok heyecanlıydı.
Bunun için bu ortaoyununa kanmamalı, düzenin seçim oyununu boşa
Bir pastaneye attık kendimizi. Esnaflar da bizlere yardımcı oldu. Polis sürüleri
çıkarmalıyız. Sahte kutuplaşmaları değil, sınıfsal uçurumları düşünerek seçim
geçerken kepenkleri kapattılar. Savaş gibi geçti. Biber gazından belki geri çekildik ama
sürecine yaklaşmalıyız. Çalıp çırpmaktan başka bir şey yapmayan düzen
tekrar tekrar ısrarla Taksim’e çıkma kararlılığıyla yüründü.
partilerinden hesap sormalı, kapitalist düzenle hesaplaşmadan hiçbir
İlk defa gitmeme rağmen o heyecan, o hırs bürüyor insanı, oraya çekiyor. Dönüş
sorunumuzun çözülemeyeceğinin farkına varmalıyız. Onlar bize ancak açlık ve
gibi bir şey olmuyor. Polis saldırılarının ardından kitle yeniden toplanıp yürüyüşe
sefalet getirirler. Laikliğin de, gerçek demokrasinin de mümkün olmasının tek
geçiyordu. İlk önce bir grup eylem yapıyordu. Onlara saldırıldıktan sonra çevrede
yolu işçi sınıfının kendi iktidarını kurmasıdır.
duran sessiz topluluklar başlıyordu eyleme.
Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmdedir!
Sultanbeyli’den bir tekstil işçisi
(OSB-İMES İşçi Bülteni’nin son sayısından alınmıştır...)
(OSB-İMES İşçi Bülteni’nin son sayısından alınmıştır...)
30  Kızıl Bayrak Eylem ve etkinliklerden... Sayı:2007/19  18 Mayıs 2007

Asistan
Girişimi’nden
6 Eylül tutuklularına tahliye
9 ay önce Lübnan’a asker göndermek için mecliste

kampanya...
görüşülen tezkereye “hayır” dedikleri ve tezkere sonrası
Ankara’ya gelen BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ı protesto
ettikleri için tutuklanan 18 anti-emperyalist 11 Mayıs’ta
mahkemeye çıkarıldı.
Asistan Girişimi 10 Mayıs günü, Yüksel Ankara ve şehir dışından gelen kitle tutuklu anti-
Caddesi’inde yaptığı basın açıklamasıyla, emperyalistlerle dayanışmak için saat 09.00’da Toros Sokak’ta
imza kampanyasının duyurusunu yaptı. Ülke toplandı. Buradan duruşmanın yapılacağı 11. Ağır Ceza
çapında başlatılan imza kampanyasına Mahkemesi’ne doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüş boyunca
bugüne kadar Ankara, İstanbul, İzmir “Anti-emperyalistler yargılanamaz!”, “Anti-emperyalistler
Eğitim-Sen Üniversiteler Şubeleri ve Ankara değil işbirlikçiler yargılansın!”, “Yaşasın halkların
Tabip Odası kurumsal düzeyde destek kardeşliği!”, “Devlet terörüne son!” dövizleri taşındı.
verdiğini açıklamıştı. Pek çok demokratik Sabah saatlerinden duruşmanın bittiği ana kadar Adliye
kitle örgütü de kampanyayı gündeme almış önünde bekleyen kitle gün boyu attığı sloganlarla ve çektiği
durumda. Kampanya, istihdam edilme halaylarla tutuklu anti-emperyalistlerle dayanışma içinde oldu.
biçimleri farklılaşsa da kamu görevlisi Duruşma sonunda tutuklu tüm anti-emperyalistler tahliye
konumunda olan asistanlar, asistan hekimler, oldu.
okutmanlar, öğretim görevlileri ve diğer Kızıl Bayrak/Ankara
öğretim yardımcılarını kapsıyor.
Kampanyanın talepleri şöyle:
- Bütün üniversite çalışanlarına koşulsuz
iş güvencesi hakkı tanınmalı, pratikte iş Eczacılar 27 Mayıs’ta Ankara’da!
güvencesizliği anlamına gelen 2547 sayılı
yasanın 50/d madddesindeki gibi yıllık İstanbul Eczacılar Odası “14 Mayıs Eczacılık
atamalar öngörerek sürekli bir işsizlik Günü” vesilesiyle Galatasaray Lisesi’nden Taksim
tehdidi yaratan geçici istihdam Tramvay Durağı’na yürüyerek, sağlık alanının
uygulamalarına acilen son verilmelidir. piyasaya açılmasına ve eczacıların karşı karşıya
- Görev tanımları netleştirilmeli, kaldıkları sorunlara dikkat çekti.
akademik ve mesleki gelişime engel Eylemde AKP hükümeti tarafından çıkartılmak
olmayacak biçimde belirlenmelidir. istenen “İlaç ve Tıbbi Cihaz Yasası ve bu yasayla
- Demokratik bir üniversitenin ön koşulu beraber eczacıların ilaç satışları üzerindeki %15 kâr
olan özerkliğin ve akademik özgürlüklerin haddinin iskontonun da serbest bırakılmasıyla haksız
sağlanması için, yukarıda anılan öğretim rekabet ortamının doğacağı” belirtildi.
elemenlarının üniversite kurullarında, En önde İstanbul Eczacılar Odası pankartı yer aldı.
kendilerine ve üniversiteye dair her türlü Eczacılar “Eczacılık mesleği sahipsiz değildir!”
karar alma sürecinde etkin katılım, temsil ve pankartı arkasında beyaz önlükleriyle yürüdüler.
oy hakkı olmalıdır. Slogansız bir şekilde alkışlarla yürüyen yaklaşık
- Akademik atama ve yükseltme 75 eczacı Taksim Anıtı önüne geldi. Burada, İstanbul Eşit, adaletli ve kaliteli hizmet üretmek isteyen
kriterleri tüm üniversite bileşenlerinin Eczacılar Odası Başkanı Zafer Kaplan bir konuşma hekim ve eczacıların rahatsız olduklarını ifade eden
katılımı ile yeniden düzenlenmeli ve gerçekleştirdi. Son 3-4 yıldır AKP hükümetinin ve Eczacılar Odası Başkanı, son yasa taslağıyla ilaç
kazanılmış hakların devamlılığı birçok çevrenin kâr hırsıyla davrandığını ilaç üzerindeki %15 kâr haddinin serbest bırakılmasıyla
sağlanmalıdır. ihtiyacının istismar edildiğini söyledi. “Bizler eczacıların birbirlerine kırdırılmak istendiğini söyledi.
- Asistanların çalışma koşulları eczacılar olarak daha ucuz ve kaliteli ilaç için Konuşma, eczacıların saldırılara karşı 47 eczacı
iyileştirilmelidir. Okutmanların haftalık ders çalışıyoruz ancak siyasal iktidarın sağlık ve ilaç odasının katılımıyla 27 Mayıs ’07 günü Ankara’da
yükleri makul sürelere çekilmeli, asistan politikası buna engel oluyor” diyerek siyasal iktidarın miting yapacakları duyurusuyla sonlandı. Ardından bir
hekimlerin bilimsel araştırma ve rant elde etmek için sağlık alanını çokuluslu ilaç dakikalık saygı duruşu yapıldı.
eğitimlerine zaman ayırabilecek şekilde tekellerinin egemenliğine sunduğunu vurguladı. Kızıl Bayrak/İstanbul
mesai ve nöbetleri düzenlenmelidir.
- Akademik ve mesleki gelişim ve insan
onuruna yaraşır bir yaşam sürdürebilmek
için gereken ücret iyileştirilmeleri acilen
yapılmalıdır. Erol Zavar’a özgürlük!
- Gerekli altyapı ve eğitim programları
geliştirilmeli, bunu sağlamaya yönelik Erol Zavar’a Yaşam Hakkı Koordinasyonu 10 Mayıs
olarak her üniversite yeterli kamusal günü Galatasaray Lisesi önünde yaptığı açıklama ile
kaynaklara kavuşturulmalıdır. 2001 yılından beri tutuklu olan Odak Eski Yazı İşleri
- Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35. Müdürü Erol Zavar’ın serbest bırakılmasını istedi.
maddesi ve Öğretim Üyesi Yetiştirme Mesane kanseri olan ve birçok ameliyat geçiren Erol
Programı (ÖYP) çerçevesinde istihdam Zavar’ın hastalığı hakkında Trakya Üniversitesi Eğitim
edilen asistanların “tazminat ve zorunlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Trakya Üniversitesi
hizmet yükümlülüğü”ne son verilmelidir. Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalı tarafından
Yurtdışında eğitim kapsamında çalıştırılan verilmiş Biyopsi ve Sistoloji Raporu ve Ankara Tabip
asistanların yükümlülükleri de kamu yararı Odası Bilirkişi raporlarının mevcut olduğu ifade edildi.
gözetilerek, mağduriyeti önleyecek biçimde Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde üç kişilik hücrede
yeniden düzenlenmelidir. kalan Zavar’ın günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk
- Vakıf üniversitelerinde, asistanların çektiği, anayasanın 104/b maddesine göre cezasının
“burslu lisansüstü öğrenci” statüsünde kaldırılması ve tahliye edilmesi gerektiği söylendi.
gösterilip adeta kaçak işgücü olarak Zavar’ın serbest bırakılması talebiyle Kadıköy,
sigortasız çalıştırılması uygulamasına son Beşiktaş ve Taksim’de imza standı başvurusunun
verilmelidir. yasaklandığı açıklandı ve ardından elden toplanan yaklaşık bin imza Galatasaray Postanesi’nden
Basın açıklamasına 40’ı aşkın kişi Cumhurbaşkanlığı’na gönderildi. “Erol Zavar’a özgürlük!” dövizlerinin taşındığı açıklamada, “Hasta tutsaklar
katıldı. serbest bırakılsın!”, “Erol Zavar serbest bırakılsın!”, “Tecrit öldürür dayanışma yaşatır!” sloganları atıldı.
Kızıl Bayrak/Ankara Kızıl Bayrak/İstanbul
Mücadele Bu pisliği devrim temizler!
Postası Kapitalizm yıllar boyunca emekçiler üzerinde
oynadığı oyunları değişik yöntemlerle
Bunların hepsi haysiyetsiz, kan emici
vampirlerdir. Hiçbir zaman işçilerin yanında
uygulamaya devam ediyor. Önümüzdeki süreçte olmadılar, olamazlar da. Güçlerinin sarsılacağını
tüm emekçileri bir sürü kaos, yoksulluk, sefalet, anladıklarında o zaman bizleri hatırlarlar.
açlık, işsizlik bekliyor. Fakat mevcut kapitalist Sağda ve solda birleşme teraneleriyle bizleri
sistemde bize kurtuluşu anlatmaya ve böylece kandırmaya çalışıyorlar. Oysa bu zamana kadar
aldatmaya çalışıyorlar. mevcut düzen partileri içinde işçilerin ve
Düzenin bekçiliğini yapan tüm partiler, emekçilerin lehinde karar alanı, uygulayanı var
demokrat denilen kitle örgütleri ağız birliği mıdır? Kazanılan tüm haklarımıza göz diken
Özgür Radyo’ya saldırılar yapıyor. Düzen tehlikeye girdi, şeriat geliyor vb. düzen partilerinin hepsinin programı birdir.
diyerek kapitalistlerin ekmeğine yağ sürüyorlar. Düzen solunun da sağının da birleşip
devam ediyor Kitleleri oyalama, hedeflerini şaşırtma ve kendi birleşmemesi emekçileri ilgilendirmez. Bunların
11 Mayıs günü Özgür Radyo Genel Yayın gerçek sorunlarından uzak sorunlarla boğarak hepsi işçi düşmanıdır. Temel amaçları emeği en
Yönetmeni Filiz Aslan’a Beşiktaş’ta iki kişi emekçileri kimliksizleştirme ve fazla nasıl sömürecekleridir.
tarafından söz ve elle taciz saldırısında bulunuldu. kişiliksizleştirmenin hesaplarını yapıyorlar. Bizleri kandırmaya, kendilerine yedeklemeye
Saldırıyla ilgili olarak, 14 Mayıs günü İstanbul Şu ana kadar yapılan tüm cumhuriyet çalışıyorlar. Bu oyunlara gelmeyelim. Bir taraftan
İHD’de bir basın açıklaması gerçekleştirildi. mitinglerinde sadece söylemlerden öteye sistemin dayatması, asker, polis ve patronların
Saldırıya uğrayan Filiz Aslan yaptığı konuşmada, gitmeyen, ortak tezleri olmayan, iddiası acımasızca emek aleyhine aldığı kararlar, diğer
bu saldırıyı kişisel bir saldırı olarak algılamadığını, bulunmayan bir yapılanma öne çıkıyor. Böylesi taraftan sendika bürokratlarının oyunları. Gerici,
Özgür Radyo emekçileri olarak, halklarar arası, bir yapının içinde yeralmayalım. Düzene hizmet faşist ve liberallerin saldırısı da cabası. Bunlardan
cinsler arası eşitliği ve özgür bir yaşamı savundukları etmeyelim. Bizi yapay olarak bölmelerine, kendi kurtulmanın tek yolu sınıfsız, sömürüsüz bir
için saldırıya uğradıklarını, hiçbir saldırının onları çıkar çatışmalarına yedeklemelerine izin düzen için, sosyalizm için mücadele etmektir.
yıldıramayacağını dile getirdi. Ardından Özgür vermeyelim. Küçükçekmece’den bir kamu emekçisi
Radyo Haber Müdürü ile DTP İstanbul İl Başkan
yardımcısı birer konuşma yaptılar.
Kızıl Bayrak/İstanbul Sosyalizm mücadelesi yükselecek!
Bilindiği üzere çağlar boyu saltanat süren para babalarına, sanayi godamanlarına
Osmanlı İmparatorluğu babadan oğula geçen dönüşmüştü. Bununla birlik ‘50’li yıllarda ilk
Lanester kentinde etkinlik hükümdarlık sistemiyle yönetiliyordu. Anadolu
halklarını 16. yüzyıldan itibaren açlığa ve
filizlerini vererek ortaya çıkan işçi sınıfı hak
arama ve sınıf mücadelesini başlatmıştır.
Fransız Komünist Partisi, Fransa’nın Bretagne’ya yoksulluğa mahkum etmişti. Buna karşın Telaşa kapılan devlet erkanı ise silahlı
bölgesinde, 13 Mayıs günü 55. kez “Fête du Bol imparatorluğun çöküşünden sıyrılarak kurulan kuvvetlere cunta iktidarı kurdurtarak zaten
d’Air” adlı günü kutladı. Bu etkinliğe her yıl olduğu cumhuriyet rejimi ilerici, demokratik nitelikte göstermelik demokrasiyi bile bir kenara attı.
gibi bu yıl da katıldık. Etkinlikte açtığımız standda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Osmanlı’nın İşçi sınıfını, onun devrimci güçlerini ezdi.
Parti imzalı pankart açtık ve çadırımızı çeşitli köhne düzenini yerlebir etmiştir. Sonuç Sovyetler’in Türkiye’yi işgal edeceği
konuları işleyen afişlerle süsledik. itibariyle bağımsızlık, halk demokrasisi, korkusu suni olarak oluşturulmaya çalışılarak,
Bu yılki etkinliğe hava koşullarının kötü olması padişahlıktan parlamenter sisteme geçiş NATO üyeliğiyle TC devleti Amerikan
nedeniyle katılım zayıf oldu. Geçen yıllarda yapılan cumhuriyet rejiminin kuruluş aşamasındaki emperyalizminin kucağına oturmuş oldu.
etkinliklere binin üzerinde bir katılım olmasına ilerici nesnel koşulları hazırlamıştır. Ayrıca Emperyalizme ve işbirlikçilerine meydan
rağmen, bu yılkı etkinliğe 300 kişi katıldı. Standımız kurulan genç cumhuriyetin liberal ve sermaye okuyan devrimci işçi sınıfı devlet terörünün
Fransızlar tarafından ilgiyle karşılandı. Çeşitli müzik birikimine müsait tarzda biçimlendirilmesi boy hedefi haline geldi. “Sosyalizm artık öldü
gruplarını sundukları programla etkinliğe renk gelecekte oluşacak kapitalist tekelleşmeye kapitalizm ebedidir!” naraları atıldı. Bu
kattılar. zemin hazırlamış oldu. “Vergisi alınmış kazanç düşünceyle hareket eden emperyalist güçler
TKİP taraftarları/Bretagne kutsaldır!” perspektifiyle örgütlenen genç TC Irak’ı, Afganistan’ı, Somali’yi işgale yönelmiş,
devleti kendi içinde sermayeye hükmedecek yüzbinlerce yoksul emekçinin kanını haksız
imtiyazlı bir sınıfın oluşabileceğinin ilk yere dökmüştür ve dökmektedir.
‘78’liler Fererasyonu kuruldu sinyallerini daha 1930’lu yıllarda vermişti. Kapitalizm ve onun devlet aygıtı eşitlik,
13 Mayıs’ta yapılan basın toplantısı ile ‘78’liler Batıdaki sanayinin Türkiye’ye geleceğini ve özgürlük, eşit işe eşit ücret ve bilimsel
Federasyonu’nun kuruluşu ilan edildi. Açıklamada devleti zenginleştireceğini hesaplayan Mustafa sosyalizm şiarıyla hareket eden işçi sınıfınını
78’liler Türkiye Meclisi, ‘78’liler Federasyonu, Kemal ve dönemin yeteneksiz yönecileri, batı üzerine saldırmıştır. Bu cumhuriyet rejiminin
‘78‘liler Kültür Sanat Vakfı Girişimi, ‘78’liler hayranı bürokratları özel mülkiyetin bireylerin çürüdüğünün en önemli göstergelerinden
Dernekleri ve ‘78’liler Tükenmez Dergisi temsilcileri tekelinde toplanmasının gelecekte kapitalizmi birisidir. Sözde eşitlik ve özgürlük vaadeden
yer aldı. Yapılan açıklamada, ‘78’liler olarak geçmişte yaratacağını, emekçi sınıfların ise ağır bir kemalist rejim halkı yoksul bırakmış, zengin
ve bugün verilen mücadelenin önem ve anlamına sömürüye uğrayacağının hesabını ne kadar sınıfı devletin efendisi haline getirmiştir.
değinildi. Federasyonun, İstanbul, Gebze, Çanakkale, yapabildiler bilinmez. Devlet marksist-leninist ideolojiyle dalga dalga
Bursa, Gaziantep ‘78’liler derneklerinin katılımıyla Nitekim ‘70’li yılların ağalık düzeni yükselecek sınıf hareketini kırmayı
kurulduğu belirtildi. Toplantıda ‘78’liler Türkiye 1960’tan itibaren başlayan sanayileşmeyle başaramayacaktır. Emekçi sınıflar tüm
Girişimi Sözcüsü Celalaettin Can ve PEN Yazarlar birlikte patronluğa dönüşmeye başlamıştı. Bir baskılara, katliamlara karşı sosyalizm
Derneği’nden Tarık Günersel ve diğer kurum zamanların köylüyü kendi tarlalarında ırgat mücadelesini er ya da geç yükseltecektir.
temsilcileri de söz alarak konuştular. olarak çalıştıran ağaları artık büyük işçi
Kızıl Bayrak/İstanbul kitlelerini çalıştıran, aynı zamanda da sömüren Küçükçekmece’den özel güvenlik emekçisi

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

CMYK

You might also like