You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/15 20 Nisan 2007 50 YKr

Egemenlerin ҂ankaya tepesiÓ


Dalaßan dŸzen gŸlerine etrafÝndaki atÝßmalarÝ ßiddetleniyor...
Üߍi sÝnÝfÝ ve emekilerin safÝ
karßÝ emeÛin ve sermaye dŸzeninin tam
karßÝsÝdÝr!

devrimin safÝnda!..
Taksim kararlÝlÝÛÝ dŸzen sšzcŸlerini korkutuyor,
korktuka saldÝrganlaßÝyorlar...
KorkularÝnÝ gereÛe evirmek
iin
alanlara!

AdÝ ŸstŸnde ÒTŸrkÓ Ceza KanunuÉ


Bu coÛrafyada yaßlÝ-gen demeden
KŸrt šldŸrmek
su deÛil!

Üߍi sÝnÝfÝnÝn devrimci


bayraÛÝ altÝnda NATO: Bir saldõrõ, savaß ve
i savaß šrgŸtŸ / 2

1 MayÝs'ta
H. Fõrat

Devrim ve parti davasÝna adanmÝß bir yŸrek...

Hatice YŸrekli yoldaß


šlŸmsŸzdŸr!

alanlara!
2  Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/01  18 Ocak 2007

İÇİNDEKİLER
İşçi sınıfı ve emekçilerin safı sermaye
Kızıl Bayrak’tan
düzeninin tam karşısıdır!. . . . . . . . . . . . . . 3
1 Mayıs yaklaşırken yerde duruyor.
ABD’nin yeni Özal olma yolunda ilerleyen
sınıf savaşları da kızışıyor. Kendi suçlarının cezasını işçi
Erdoğan karşısında, ipleri Pentagon’un Fakat bu yıl düzen, hem iç sınıfına kesiyorlar. 30 yıl yeterli
elinde bulunan ordu çaresiz!.. . . . . . . . . . . 4 ve hem de işçi sınıfına karşı gelmiyor, müebbete çevirmek için
14 Nisan’da Ankara kırmızı-beyazdı... olmak üzere ‘dış’ ellerinden geleni yapıyor, yeni
1 Mayıs’ta Taksim kızıl olacak! . . . . . . . . 5 mücadeleyle başetmek provokasyonlar, yeni katliamlarla
Taksim’de 1 Mayıs’a ortak çağrı. . . . . . . . 6 zorunda. Onu sıkıştıran ve tehdit ediyorlar sınıfı.
Taksim kararlılığı düzen sözcülerini öfkesini dizginlerinden ‘77’nin hesabını soramaması,
korkutuyor, korktukça boşaltan da bu sıkışıklık düzenin katliam suçunun
saldırganlaşıyorlar... . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 oldu. ceremesinin 30 yıl boyunca
İstanbul’da 1 Mayıs çalışmaları... . . . . . . . 8 Bir yandan çekmeye devam etmesi, sınıf
cumhurbaşkanlığı kavgası, mücadelesi için bir zayıflık olarak
İzmir’de 1 Mayıs çalışmalarından... . . . . . 9
diğer yandan ve bununla da görülebilir. Ancak bu zayıflamanın
1 Mayıs çalışmalarına polis terörü . . . . . 10
bağlantılı biçimde yaklaşan arkasındaki 12 Eylül darbesi ve
Bu coğrafyada yaşlı-genç demeden genel seçimler üzerine sonrasında kurulan rejim hesaba
Kürt öldürmek suç değil!. . . . . . . . . . . . . 11 çekişme, düzen güç ve katıldığında bu zayıflık
Tahkim edilen 12 Eylül hukukuyla kurumlarının, işçi sınıfının anlaşılabilecektir.
ordu fiilen de yönetimde! . . . . . . . . . . . . 12 mücadelesi karşısındaki Anlamak, ortadan kaldırmak
Ulusal egemenliğin 87 yılda katettiği birlik ve bütünlük için gerekiyor.
mesafe emperyalizmin kucağına daha görüntüsünü bozmakta, elini Önemli olan kaç yıl boyunca
muhkim yerleşmektir... . . . . . . . . . . . . . . 13 zayıflatmaktadır. hesap sorulamadığı değil, o hesabın
Sınıf ve emekçi hareketinden... . . . . . . . . 14 Bununla birlikte, nasıl sorulabileceğinin
düzenin sınıf mücadelesi kavranmasıdır. İki sınıf arasındaki
Yapı-Yol Sen’den iş yavaşlatma.... . . . . . 15
için özel olarak eğitilmiş ve hesap defterlerini hep açık tutmak,
Neofaşist çete ile bölgedeki işbirlikçileri
ayrılmış güçleri de var ve sınıfa yönelik kontrgerilla
seferber durumda… Ortadoğu'yu düzen içi çatışmanın boyutları nereye ulaşırsa ulaşsın, operasyonlarını unutmamak/unutturmamak, sınıf
Balkanlaştırma planı!.. (Orta sayfa) . 16-17 bu güçler her an göreve hazır bekliyor. Yaklaşan 1 kininin bilenmesi, bilincinin gelişmesi açısından önemli
Devrim ve parti davasına adanmış bir Mayıs ve İstanbul’da 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama ısrar tutumların başında geliyor. Taksim yasağının delinmesi
yürek... ve inisiyatifi üzerinden yaklaşıldığında, İstanbul de, bu çerçevede özel bir önem arzediyor.
Hatice Yürekli yoldaş ölümsüzdür!. . . . . 18 Emniyeti ve Valiliği’nin, bu konuda kilit rol üstlendiği Düzen cephesinin İstanbul Valisi’nin ağzından
Özgür bir gelecek için açıktır. Vali’nin açıklamaları da bu özel rolü ortaya savurduğu tehditler, Taksim’e çıkma kararının
1 Mayıs’ta alanlara!. . . . . . . . . . . . . . . . . 19 sermektedir. pekişmesi, ‘77’nin hesabını sorma isteğinin artması ve
“GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Emniyet’in, 1 Mayıs faaliyetlerini terörle engelleme birlik ve dayanışma fikrinin güçlenmesine yaramalıdır.
Nereye?” Sempozyumu başarıyla girişimlerini, Vali’nin Taksim mitingine yönelik terör Bundan böyle yararlanılabilmesi, işçi örgütlerinin,
tehditleriyle caydırma girişimleri takip etti. İstanbul’un devrimci ve sosyalist yapıların 1 Mayıs hazırlıklarına,
gerçekleştirildi! . . . . . . . . . . . . . . . . . 20-21
bu ‘özel’ valisi Muammer Güler, tehditlerini, yılların bu hazırlık kapsamındaki faaliyetlerine bağlıdır.
Gençlik hareketinden... . . . . . . . . . . . . . . 22 teranesi haline getirdikleri ‘Taksim gösterilere kapalıdır’ 1 Mayıs’a yönelik faaliyetlerimiz, hemen her
1 Mayıs’ta Taksim’e giderken: tekerlendirmesine dayandırmaya çalışıyor. Fakat boyutuyla gazete sayfalarımızda başlangıçtan beri yer
İki miting, bir yorum/Yüksel Akkaya . . . 23 Taksim’in sadece işçi sınıfına ve emekçiyere alıyor. Kızıl Bayrak’ta yeterince yer verilemeyen yerel
DİSK/Dev Sağlık-İş Sendikası Genel kapatıldığı, her türlü gerici-faşist gösteri, yılbaşı yayınların, bu çalışmada önemli bir mevzi tuttuklarını,
Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ile 1 Mayıs eğlencesi vb. içinse hep kullanıldığı biliniyor. İşçi bu yayınların kullanımıyla ilgili haberler de gösteriyor.
üzerine konuştuk… . . . . . . . . . . . . . . . . . 24 sınıfına ve emekçilere yasaklanma gerekçesinin 1 Mayıs’a doğru yaşanan her gelişme, sınıfı ‘birlik
Hasan Gülüm’le 1 Mayıs üzerine arkasındaki ‘77 1 Mayıs’ı ise, 30 yılın ardından, hala ve dayanışma’ içinde mücadeleyi yükseltme ihtiyacını
konuştuk... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 sermayenin kontra düzeninin kanlı katliam suçuyla orta daha açık biçimde ortaya koyuyor.
Lübnan’da iç savaş kışkırtıcıları . . . . . . . 26
Dünyadan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27
Prof. Jose Maria Sison ile konuştuk... . . . 28
Saldırganlığın “dayanılmaz” sınırsızlığı!
M. Can Yüce . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
6. Bir-Kar Gençlik Kampı başarıyla
gerçekleşti... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

Kızıl Bayrak
Çıktı!..
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/15  20 Nisan 2007

l e r d e . . .
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
v e b a y ii
Kitapçı
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30

CMYK
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Kapak Kızıl Bayrak  3

Egemenlerin “Çankaya tepesi” etrafındaki çatışmaları şiddetleniyor...

İşçi sınıfı ve emekçilerin safı sermaye


düzeninin tam karşısıdır!
Artı-değer yağmasından daha büyük pay, siyasal
iktidarda belirleyici güç, emperyalizmin iç dayanağı
Orduyu “laikliğin bekçisi” sayan, NATO’nun ikinci büyük ordusundan ABD
olma noktasında başat rol oynamak isteyen egemen karşıtlığı bekleyen bu “solcu”ların durduğu yer, kendi niyetleri böyle olmasa bile
güçler arasındaki çekişme/hesaplaşma, Çankaya sonuçta faşizmin yedek güçlerinin toplanma alanıdır. Bu kişi ya da kurumlar, 12
tepesini fethetme merhalesi yaklaşınca daha da
keskinleşmiş durumda. Başını AKP hükümetinin Eylül faşist cuntası döneminde bir yandan ilerici-devrimci toplumsal muhalefeti
çektiği dinci-gericilik cephesi bir yanda, Genelkurmay ezerken, öte yandan her tarafa imam hatip lisesi açan, Alevi köylerine bile camiler
ile güdümündeki bir takım güçlerden oluşan
militarist/şovenist gericilik cephesi diğer yanda. inşa ettiren, orta öğrenimde din dersini zorunlu kılan, memurlarına şeriat
Birinciler “demokrasi”yi, ikinciler “cumhuriyet”i simsarlarının petro-dolarlarından maaş bağlatan generalleri laikliğin bekçisi
koruyup kollamakla mükellef olduklarını öne
sanıyor. Keza bu güçler, Kürt halkının özgürlük özlemlerini boğmak için yıllarca
sürüyorlar.
“Çankaya fatihi” olmaya hazırlanan şahsiyetlerin kirli savaş yürüten, Bosna’dan Somali’ye, Afganistan’dan Lübnan’a, emperyalist
açıklanmasına az bir süre kala harekete geçen işgal güçlerinin hemen her cephesine katılarak onlarla suç ortaklığı yapan bu aynı
şovenist-gericiler önce Genelkurmay Başkanı’nın
düzenlediği basın toplantısı, hemen ardından ordudan “Tam bağımsız Türkiye” beklentisi içinde görünüyorlar.
Cumhurbaşkanı’nın Harp Akademileri’nde yaptığı
konuşma ile saldırıya geçti. “Darbeci general” diye doğrudan “emekli” generaller tarafından kurulmuş, içinde tutulmaya çalışılacak. Zira rejimin iç bütünlüğü
anılan biri tarafından yönetilen Atatürkçü Düşünce diğerleri ise ordu ile paralel çalışan ve son yıllarda parçalanmış bir görünüm sergilemesi ne TÜSİAD’taki
Derneği (ADD) öncülüğünde organize edilen 14 yönetim kademesini (ADD örneğinde olduğu gibi) sermaye kodamanlarını, ne de Washington’daki savaş
Nisan mitingiyle gövde gösterisi yapan şovenist generallere açan yapıdadır. Ankara’daki mitingin bu kundakçılarını memnun eder. İki tarafın da bu güçlere
cenah, “kılıç kuşandığı”nı ilan etti. türden 250 “sivil toplum” kuruluşu tarafından itaat eden nitelikte olmaları, böylesi bir müdahalenin
Ankara’da gerçekleştirilen ve söylendiğine göre desteklendiği iddia ediliyor. ciddi bir dirençle karşılaşma ihtimalini ortadan
300 bin kişinin katıldığı mitingden yansıyanlar, Darbeci generalin basına yansıyan günlüklerinde kaldırıyor.
eğitimli orta sınıfın azımsanmayacak bir kesiminin de, silahlı bürokrasinin “sivil toplum”un Egemenler arası iktidar savaşında karşı karşıya
şoven milliyetçi histerinin etkisi altında olduğunu, gücünü/önemini keşfettiği, özellikle de 2003’ten sonra gelen güçlerin ortak özelliklerine bakıldığında, ayrım
yanısıra şeriat paranoyası ile de sersemletildiğini bu alana özel bir şekilde yöneldiği ifade edilmektedir. noktalarının tali planda kaldığı rahatlıkla görülebilir.
gösterdi. Bu kitle içinde kendini “solcu” sayan Nitekim çeşitli adlar altında kurulan ırkçı-militarist Gerçi iki gerici güç arasında ciddi bir çatışma var.
kesimler de var. Nitekim eyleme katılan kitlenin belli dernek/cephe türü oluşumların tümünün başında Ancak bu çatışma düzenin niteliğiyle ilgili olmadığı
bir kısmının “Tam bağımsız Türkiye”, “Kahrolsun “emekli” üst düzey ordu mensuplarının bulunması da, için, aynı sınıf veya sınıfların yelpazesinde yer alan,
ABD emperyalizmi” gibi sloganlar atması da böyle darbeci general günlükleriyle tam bir çakışma aynı dünyaya, yani kapitalist/emperyalist dünyaya ait
bir kesimin varlığına işaret ediyor. içindedir. olan güçler arasında cereyan etmektedir.
Orduyu “laikliğin bekçisi” sayan, NATO’nun Silahlı bürokrasi etrafında öbeklenen “laik Düzen sınırları içinde çatışan egemen güçler, işçi
ikinci büyük ordusundan ABD karşıtlığı bekleyen bu cephe”nin atağına, “dinci cephe” yanıt vermekte sınıfı ve emekçileri yedeklemek için de çaba
“solcu”ların durduğu yer, kendi niyetleri böyle olmasa gecikmedi. Tayyip Erdoğan ile müritlerinin Çankaya harcamaktadırlar. Nitekim bazı sendikaların bu gerici
bile sonuçta faşizmin yedek güçlerinin toplanma tepesine tırmanacak kişiyi belirlemek için kapalı kapışmaya taraf olma eğiliminden söz etmek
alanıdır. Bu kişi ya da kurumlar, 12 Eylül faşist kapılar ardındaki kulisleri devam ederken, dinci mümkündür. Oysa böylesi bir tutum emekçileri
cuntası döneminde bir yandan ilerici-devrimci gericilik cenahı da “sivil toplum” kuruluşlarıyla boy sırtından hançerlemekle eş anlamlıdır.
toplumsal muhalefeti ezerken, öte yandan her tarafa gösterdi. İşçi sınıfı ve emekçiler, gerici güçler arasında
imam hatip lisesi açan, Alevi köylerine bile camiler İlan panolarını dev boyutlarda “Meclisin Sesi, cereyan eden bu çatışmada hiçbir koşulda taraf
inşa ettiren, orta öğrenimde din dersini zorunlu kılan, Milletin Sesidir!” içerikli afişlerle donatan bu güçler olmamalıdır. Zira hem “demokrasi”yi savunma
memurlarına şeriat simsarlarının petro-dolarlarından de, “Türkiye sivil toplumu” imzasını kullanıyor. Bu iddiasındaki hükümet, hem de “cumhuriyet”i savunma
maaş bağlatan generalleri laikliğin bekçisi sanıyor. cephedeki “sivil toplum” örgütü sayısının da 250 iddiasındaki ordu; İMF-TÜSİAD reçetelerinin
Keza bu güçler, Kürt halkının özgürlük özlemlerini olduğu öne sürülmektedir. Bu arada bu “sivil” uygulanmasını istiyor, eğitim ve sağlık hizmetleri
boğmak için yıllarca kirli savaş yürüten, Bosna’dan görünüme aldanan bazı “solcu”ların da dinci dahil özelleştirmeyi destekliyor, işçi ve emekçilerin
Somali’ye, Afganistan’dan Lübnan’a, emperyalist gericilere yaklaştığı izlenmektedir. Militarist zaten kırıntı düzeyinde olan sosyal kazanımlarının
işgal güçlerinin hemen her cephesine katılarak onlarla güçlerden rahatsız olan bu kesimler, “denize düşen gaspedilmesi için çaba harcıyor. Bu güçler,
suç ortaklığı yapan bu aynı ordudan “Tam bağımsız yılana sarılır” misali, şoven gericiliğe karşı, dinci emperyalistlerin komşu halkları katletmesine destek
Türkiye” beklentisi içinde görünüyorlar. “İlerici” diye gericilikten medet umacak kerteye gerilemiş verdikleri gibi, işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenme
tanımlayabileceğimiz bazı kesimler de şeriat bulunuyorlar. ve hak arama mücadelesinin de karşısındadırlar.
korkusuyla sersemlediği için, en az şeriatınki kadar Görüldüğü üzere iki taraf da “sivil” görünmeyi pek Devlet terörünü azdırarak demokratik hak ve
koyu bir karanlık vaadeden güçlerin yedek kuvvetleri önemsiyor. Oysa ister üniformalı/emekli” olsun, ister özgürlükleri tırpanlayan, Kürt halkı üzerindeki baskıyı
arasına katılabiliyor. kravatlı/takunyalı olsun taraflar, özü itibarıyla aynı arttıran, ırkçı-inkarcı politikada ısrar eden zihniyet her
Eylemin kitleselliğine bakarak, bunu “sivil zorba zihniyetin temsilcileridir. Rol farkı ise mevcut iki tarafı da temsil etmektedir.
toplum” örgütlerinin tepkisi şeklinde yansıtan durumun getirdiği “kuvvetler ayrılığı”ndan Kısacası iktidar kavgasına tutuşan egemenler, işçi
çevreler, ırkçı-şoven histeri yayıcılarını “sivil” kılığa kaynaklanıyor. Türkiyeli işçi ve emekçilere “sivil” sınıfına, emekçilere, Kürt halkına, ilerici devrimci
büründürmeye çalışıyorlar. Bu aynı güçler, faşist görünmek bir yana, polis copu/jandarma dipçiği ile güçlere saldırı sözkonusu olduğu zaman tam bir
güruhların linç girişimlerini de “vatandaş hassasiyeti” özdeşleşen bu gerici güçlerin “sivil toplum”u öne mutabakat içinde hareket ediyorlar.
diyerek savunmuşlardı. Oysa bu eylemin çıkarmalarının nedeni, “dış dayanakları” olan 1 Mayıs’a hazırlanan işçi sınıfı, emekçiler ve
propagandasını yapan, organize eden, programını emperyalist güçlerin söylemiyle ortak bir dil ilerici-devrimci güçler de, aralarında çatışan sermaye
hazırlayan “sivil toplum” kuruluşlarının, ya militarist yakalama kaygısından kaynaklanıyor olsa gerek. odaklarının emekçi düşmanlığını teşhir etmeli, 1
güçlerin uzantısı ya da ordu güdümünde hareket eden Gerici güçler arasındaki çatışma, büyük ihtimalle Mayıs alanlarını sermaye düzenini bir bütün olarak
yapılar olduğu bir sır değil. Bu oluşumların bir kısmı her iki tarafın da üstündeki güçlerin, örneğin TÜSİAD hedef alan kavga alanlarına dönüştürme hazırlığı
veya Beyaz Saray’ın müdahaleleri ile belli sınırlar içinde olmalıdır.
4  Kızıl Bayrak Düzen cephesinden Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

ABD’nin yeni Özal olma yolunda ilerleyen Erdoğan karşısında, ipleri


Pentagon’un elinde bulunan ordu çaresiz!..

ABD emperyalizmine ve yerli uşaklarına


karşı mücadeleyi yükseltelim!
Cumhurbaşkanlığı seçimleri düzen siyasetinin başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK’yı yakından gelgitler sürmektedir, konu hakkında kesin bir şey
gündeminde başat konumunu koruyor. Bilindiği ilgilendirmektedir. Hem Cumhurbaşkanı’mızın hem söylemek henüz mümkün görünmemektedir).
üzere bu çerçevede yürüyen tartışmaların iki ana de başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk Bu durumda, ordu yönetiminin açıkça adaylığını
odağı bulunuyor. Bunlardan birincisi, kendini devleti milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel onaylamamasına karşın, Erdoğan’ın bu tutumunun
koruma ve kollamakla mükellef addeden ordu, diğeri değerlerine, Anayasa’mızda ifadesini bulan laik, nedeni nedir sorusunu sormak gerekmektedir. Bu
ise AKP’dir. Düzen siyasetindeki diğer oyuncular demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin sorunun yanıtı aslında Yaşar Büyükkanıt’ın
ise, bu iki ana odaktan birinden yana saf tutmakta, üniter yapısına bağlı ama sözde değil özde, bunu konuşmasında gizlidir. Büyükkanıt’ın konuşmasında
pozisyonlarını da bu iki odağa bağlı olarak davranışlarına yansıtacak şekilde bir sadece Erdoğan’ın adaylığına karşıtlık yoktur,
belirlemektedir. Yakın zamana kadar mücadelenin Cumhurbaşkanı’nın oraya seçileceğine olan yanısıra bu adaylığı engellemeye bugünkü
ana odakları, bu mücadelelerini doğrudan vermek inancımı belirtmek istiyorum. Karar Meclis’in koşullarda gücünün yetmediğini belirtir ifadeler de
yerine, siyaset arenasında çevrelerinde kümeleşen kararıdır. Başka da bir şey söyleme durumunda bulunmaktadır. Yukarıda aktardığımız konuşmasına
unsurlar aracılığıyla yürütmekteydiler. Fakat değilim. Hukuken de hakka sahip değilim.” bakıldığında bazı vurgular dikkat çekmektedir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşıldıkça durum Düzen medyası ve siyaseti bu sözler üzerinde “Cumhurbaşkanı TSK’nın başkomutanıdır, bu
değişmektedir. Değişmesi de zorunlu hale yoğun bir tartışma yürüttü. Ordu yandaşları genel yönüyle TSK’yı yakından ilgilendirmektedir”
gelmektedir. Zira düzen siyasetinde gerilen ortam ve olarak bu sözleri ordunun Erdoğan’ın adaylığına diyerek Cumhurbaşkanı seçimine yönelik ilgisinin
kutuplaşmanın had safhaya çıkması, bu ana aktörleri karşı sert bir çıkışı olarak değerlendirdiler. Bu genel düzeyini ortaya koyan Büyükkanıt, bu sözlerinin
de sahneye çıkmaya zorlamaktadır. Bundan dolayı tavırdan farklı olarak Tuncay Özkan gibi bazıları ise arkasında Cumhurbaşkanı tarifini vermekte, “sözde
bugünlerde gerek ordu ve gerekse de AKP ordunun kendisinden beklenen kararlılığı değil özde cumhurbaşkanı istemekte”, fakat
cephesinden birbirini izleyen çıkışlar gelmekte, göstermediği biçiminde değerlendirmelerde akabinde boynunu bükmekte ve sadece bunları
kartlar çok daha açık oynanmaktadır. bulundular. Hatta adını andığımız bu kişi, halkın söyleyebileceğini, karar vermeye yetkili olmadığını,
Yaşar Büyükkanıt, geçtiğimiz hafta yaptığı gerekli kararlılığı göstermeyen bu ordu yerine kararı meclisin vereceğini (“Karar Meclis’in
açıklamalarla ordunun Cumhurbaşkanlığı ihtiyacı görecek bir ordu kurabileceği biçiminde kararıdır...”) belirtmektedir.
konusundaki tutumunu ortaya koydu. Onu, aynı çıkışlar da yaptı. Diğer yandan AKP cephesi ise Oysa bu aynı ordunun “devletin temel
safta duran Cumhurbaşkanı Sezer’in yaptığı genellikle Büyükkanıt’ın sözlerinin son derece nitelikleri” konusundaki hassasiyetinin gereklerini
konuşma izledi. Diğer yandan Tayyip Erdoğan ve üst “demokratik ve hukuka bağlı” bir içeriğe sahip yerine getirmek için kanlı darbelerden katliamlara
düzey AKP’liler anında yanıtlarını verdiler, durumu olduğu biçiminde değerlendirerek alkış tuttu. kadar uzanan bir geleneğe imza attığı iyi biliniyor.
kendi lehlerine çevirmek için karşı hamleler yaptılar. Özellikle Sezer’in Harp Akademileri’nde yaptığı Dahası bu geleneğin son halkalarından biri olarak
Ancak haftaya damgasını vuran ve tüm diğerlerini konuşmadan sonra, Büyükkanıt’ın tutumuyla bugünkü AKP yönetiminin de içerisinde olduğu
gölgede bırakan hamle, yine ikincil aktörler Sezer’in tutumu karşı karşıya konularak ilki hükümete yönelik yapılan 28 Şubat “postmodern
tarafından gerçekleştirildi. ADD’nin başını çektiğini demokrasiye bağlılık, ikincisi ise anti-demokratiklik darbesi”nin üzerinden de henüz çok bir zaman
güçler tarafından tertiplenen miting, Erdoğan’ın örneği sayıldı. geçmiş değil. Demek ki, Büyükkanıt’ın meclisin
adaylığını hedef alan oldukça kitlesel bir gösteri Sezer ilgili konuşmasında, “Cumhurbaşkanı’na iradesinin önünde yapacak bir şeyi olmadığına dair
olarak gerçekleşti. Bu mitingin ordu odaklı ve Anayasa Mahkemesi’ne verilen görev ve yetkiler, söylediği o pek “demokrat” ifadeler gerçekte bir
muhalefetin elini güçlendirmesi karşısında, AKP siyasal iktidar gücünün, dengelenip frenlenerek samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük örneğidir. Fakat bu
cephesi de Turgut Özal’ı anma mevlidi adı altında ‘çoğunluk diktatörlüğüne’ dönüşmesinin önlenmesi tutum bir samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük örneği
bir gösteri düzenledi. ve Anayasa’da somutlaşan Devlet rejiminin olmakla birlikte, Erdoğan’ın aday olmayacağı
Bu yazının kaleme alındığı saatlerde yeni hamle korunması yönünden çok önemlidir” diyerek garantisini almamışlarsa eğer, bu durumda bir
ve manevralar birbirini izlemeye devam etmekteydi. misyonunu ortaya koymaktaydı. Yanısıra Yaşar gerçeğin de itirafı sayılmalıdır. Bu gerçek, devletin
Aslında bu noktada artık bu türden olayları kendi Büyükkanıt’ın daha önce kullandığı aynı ifadelerle asıl omurgasını oluşturan ordunun, Erdoğan’ın
başına ele almak ve önemsemek gerekmiyor. Zira de gerilimi yükselten bir tavır takınmaktaydı: cumhurbaşkanlığına kesin olarak karşı olmasına ve
özellikle son bir hafta içerisinde ana odakların “Türkiye’de siyasal rejim, Cumhuriyet bunun kendini bekçisi ve kollayıcı olarak gördüğü
tutumlarını net bir biçimde ortaya koymalarıyla kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde rejimi tehlikeye düşüreceğini düşünmesine karşın,
birlikte, tarafların mücadeledeki pozisyonları, olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. bu girişime engel olacak fiili kuvveti sergilemeye
hedefleri, beklentileri, nereye kadar gidebilecekleri Laik Cumhuriyet’in temel değerleri ilk kez açıkça muktedir olmadığını anlatmaktadır. Muktedir
de esasen ortaya çıkmış bulunmaktadır. Dolayısıyla tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu değildir, çünkü Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı
bu çerçeveden bakıldığında bugünkü mücadelenin konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde adaylığının gerisinde halen ABD ve AB, onlarla
niteliği ve kapsamı anlaşılacağı gibi, bundan sonraki hareket etmektedir.” bağlantılı olarak da TÜSİAD bulunmaktadır.
seyrine dair doğru tahminlerde de bulunulabilir. Aslında doğru bakıldığında görülecektir ki, Erdoğan’ı adaylıktan alıkoyacak güçler de yine
Bunun için, çok sayıda verinin ortaya serilmiş gerek Yaşar Büyükkanıt’ın gerekse Sezer’in bunlardır. Tercihlerini bu yönde kullanmaları halinde
olduğu tabloya bakarak durumu anlaşılır kılmaya sözlerinin, AKP cephesinden yorumlandığının ise bunun nedeni ordunun tepkisinden ziyade,
çalışalım. Bunu yapmanın en doğru yöntemi ise, aksine özünde bir farkı yoktur. Hem ordu ve hem de toplumu yönetmede ortaya çıkabilecek kriz
bizzat ana odakların tutum ve söylemlerine Sezer, sözbirliği etmişçesine Erdoğan’ın dinamikleridir.
başvurmak, akabinde ise onların bu tutumlarını daha Cumhurbaşkanlığı’na karşı olduklarını açık Cumhurbaşkanı Sezer’in yukarıda aktardığımız
genel bir tabloda, ama yüzeyde değil, sınıfsal güç ifadelerle ortaya koymaktadırlar. Ancak bu noktada sözleri içerisinde yer alan, “Laik Cumhuriyet’in
ilişkileri alanından hareketle yapmaktır. Öyle ki dikkat edilmesi gereken AKP’nin bu iki çıkış temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu
ancak böyle yapılırsa düzen siyasetinin bulanık karşısındaki tutumu değil, bariz biçimde rahatlaması yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç
sularında kaybolma riski ortadan kaldırılabilir. ve artık Erdoğan’ın adaylığının önünde bir engel doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket
Bu çerçevede ilk olarak ordu cephesinden Yaşar olmadığına inanmış görünmesidir. Öyle ki, Erdoğan etmektedir” biçimindeki ifade ise, bu çerçevede bir
Büyükkanıt’ın sözlerine bakalım. Büyükkanıt’ın bu konuşmalardan birkaç gün öncesine kadar yakınma olarak görülmelidir. Öyle ki, Sezer aynı
Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında söyledikleri adaylığı konusunda son derece temkinli ve titrek konuşmasının başka bir yerinde ise ABD’ye, AB’ye
içerisinde en dikkat çekici bölümleri şöyle: yanıtlar verirken gelinen noktada artık neredeyse ve NATO’ya bağlılıklarını özlü biçimde ortaya
“Cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK’nın adaylığını ilan etmiş görünmektedir (yine de hala koymaktadır. ABD-Türkiye, özelde ise ABD-Ordu-
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Düzen içi çatışmalar Kızıl Bayrak  5

Sezer ilişkilerine ışık tutan bu sözleri konuyu boğma


ihtimaline karşın burada vermek istiyoruz:

14 Nisan’da Ankara kırmızı-beyazdı...


“Dış politikamızın temel bir eksenini de Amerika
Birleşik Devletleri’yle ilişkilerimiz oluşturmaktadır. Bu
ilişkiler aynı zamanda Avrupa Birliği’ne üyelik sürecimizi
tamamlayan önemli bir öge niteliği taşımaktadır.
“Amerika Birleşik Devletleri’yle köklü bağlarımız çok
geniş bir alanı kapsamakta, aramızdaki derin dostluk ve 1 Mayıs’ta Taksim kızıl olacak!
işbirliği, birçok konuda ortak anlayışı da beraberinde
getirmektedir. Geçtiğimiz yıl iki ülke arasında kabul
edilen “Ortak Stratejik Vizyon Belgesi”, bu anlayış 14 Nisan’da Ankara’da yapılan çok fazla ciddiye almak da gerekmiyor.
birliğini bir kez daha vurgulamış, daha örgün bir Cumhuriyet Mitingi, düzenleyicilerin ve Ancak, mitingin ortaya koyduğu ve
işbirliğinin önünü açmıştır. arkasında duran güçlerin yüzünü güldürdü. kesinlikle çok ciddiye alınması gereken başka
“Önümüzdeki dönem, Türkiye ile Amerika Birleşik Muhtemelen kendileri de katılımın bu kadarını bir gerçek var ki, orduya bağlılık ve hayranlık,
Devletleri’nin pek çok bölgesel ve küresel konuda daha beklemiyordu. Örneğin, bu kitle tek başına düzen içi politikanın dar mecrasından çıkmış,
yakın bir işbirliği içinde olmasını gerektirecektir. CHP’nin çağrısıyla toplanamazdı. Hakeza, orta ve biraz altındaki sınıf kesimlerini etkiler,
İlişkilerimizin dayandığı geniş payda üzerinde mitingi Genelkurmay açıktan organize etse daha ötesinde, işçi ve emekçi hareketinin
birbirimize sağlayacağımız katkılar, ortak hedeflerimize yine bu katılım sağlanamazdı. Fakat sınırlarını zorlar duruma gelmiştir.
ulaşmamızı kolaylaştıracak, aramızda varolan danışma elbirliğiyle ve AKP hükümetinin de ‘desteği’ Yüzbinlerce insanın, salt aldatılmak suretiyle
ve eşgüdüm pekiştirilecektir. Bu bağlamda, kimi sayesinde, çok farklı renklerdeki ‘laik’ kesim, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya
çevrelerin etkisi altında, onarımı olanaklı bulunmayan böylesine kitlesel biçimde ve bir kez daha bir toplandığını iddia etmek, mantıksızlığın
adımlardan kaçınılmasının önemini bir kez daha araya getirilebildi. ötesinde gülünç olurdu. Yıllar süren bir şoven
vurgulamakta yarar görüyorum. 14 Nisan’da Ankara’nın rengi kırmızı- kampanya, düzen içi çatışmada depreştirilen
“NATO, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri beyaza kesti dediler. Doğru fakat eksik bir şeriat paranoyası ve daha binbir tuzak devreye
arasındaki bağlaşıklığın yapı taşlarından biridir. Değişen tanımlama. Bu renk sadeliği sadece dış sokulmakla birlikte, Tandoğan’da toplanan
dünya koşullarına başarıyla uyum sağlayan Kuzey görünüşü açıklıyor. Oysa o gün Tandoğan yüzbinlerin, düzenin en karanlık güçleri
Atlantik Antlaşması, ülkemizin dış ve güvenlik Meydanı’na, siyaseten, kızıl hariç her renk ve tarafından
politikasındaki kilit konumunu korumaktadır. Türkiye, tonun mevcudiyetinde bir renk cümbüşü yönlendirilebildiği/yönlendirilebileceği
Avrupa’nın güvenlik alanında attığı adımları da tutarlı ve hakimdi. Özellikle de geleneksel ve ‘ulusal’ görülmüştür bu mitingle.
bütüncül bir yaklaşımla desteklemekte, ancak bu alandaki faşizmin karası baskın çıkıyordu. Topladıkları kitle karşısında ağızları
gelişmelerin NATO’nun sağlaya geldiği kazanımları Bu da, maalesef ve halen, sadece gerçek kulaklarını yırtan organizatörlerin tek
aşındırmadan ilerletilmesine önem vermektedir.” devrimcilerin oynanan oyunların farkında rahatsızlığı ise, ihlal için yırtındıkları sınıfın
(Vurgular bize ait) olduğunu, azımsanmayacak kalabalıklar sınırlarını delememeleridir. Miting
Demek ki, ordu merkezli devlet ve Cumhurbaşkanı, halinde orta ve alt tabakaların, düzenin dümen sonrasındaki yorumlarda tek şikayet konusu,
Erdoğan’ın yeni Cumhurbaşkanı olarak seçilmesine karşı suyuna çekilebildiğini gösteriyor. Kimi medya ‘işçi-emekçi örgütleri’nin katılmama kararı
olmakla birlikte, bugün için belirgin bir açık tutumla aynı mensubunun, ’77 1 Mayıs’ını, 15-16 açıklamasıdır. Hiç olmazsa üyelerini serbest
Erdoğan’ı destekleyen ABD’ye kölece bir bağlılıkla Haziran’ı, Büyük Zonguldak yürüyüşünü, vs., bırakmalı, ya da en azından tarafsız
hareket etmeye devam etmektedir. Buna karşı ABD vs... bir çırpıda tarihten silip, ‘Cumhuriyet davranmalıydılar, yakınması, bu kontra
nezdinde yaptıkları ise alabildiğine dolaylı sitemkâr tarihinin en kitlesel’ mitingi ilan ettiği bu operasyonun tek falsosunu açığa vuruyordu.
uyarılardan öteye geçememektedir. Sezer’in, “Kimi toplaşma, anılan ve anılmayan örnekleriyle Başta Türk-İş’in açıktan katılım çağrısı
çevrelerin etkisi altında, onarımı olanaklı olmayan sınıf hareketi dışta tutulduğunda, orta-alt yapmaması/yapamamasının gerisinde,
adımlardan kaçınılması” sözleri bunun bir yansımasıdır. tabakaların düzen tarafından şüphesiz, kendi kitlesinin tepkisinden duyduğu
Sezer’in konuşmasında, ayrıca önümüzdeki dönemde yönlendirilebildiği birkaç kitlesel eylemden korku yatıyor. El altından desteklemeye
ABD’nin güdümünde yeni maceralara girileceği de ilan sonuncusu oldu. Daha önce, fakat yarım- kalktığı ise kuşku götürmez. Fakat bu
edilmektedir. Nitekim ABD’nin Erdoğan’a desteğinin yamalak olarak, Uğur Mumcu cenazesinde konfederasyon yönetiminin düzenle ilişkisi
nedeni de esasta buradan kaynaklanmaktadır. AKP’nin denemişlerdi. Yarım-yamalak, çünkü gözönüne alındığında, bu katılım, sınıfın
bugünlerde yürüttüğü kampanyada özel bir vurguya kontrgerilla operasyonu olduğu apaçık olan bir sınırlarını ihlal kapsamında değerlendirilemez,
dönüştürdüğü Erdoğan-Özal benzerliği bu çerçevede suikasti protesto için, o gün, yürüyüşte kızıl ki zaten değerlendirilmiyor.
boşuna değildir. ABD maşalığında son derece heyecanlı bayraklar da yer aldı. Düzenin yönlendirme Mitingle ilk elden hedeflenen, Çankaya
ve girişken olan Özal, hala da ABD’nin uşakları için çabaları bir oranda boşa çıkarıldı. Eyleme savaşında mevzi kazanmaktır. Ki, işin bu
biçtiği bir model durumundadır. ‘91’deki Körfez Savaşı katılan kitleler, kontrgerilla ve kanlı yanıyla, ‘ulusalcı-laik-darbeci-faşist’ cenahın
süresince gösterdiği girişkenliği, titrek davranan dönemin operasyonları konusunda uyarıldı, eğitildi. seferber edebildiği kitleyi azımsamak mümkün
Genelkurmay Başkanı’nın dahi istifa etmesine neden olan Bugünkü mitingse, bırakın ordunun gizli- değildir. Ancak işçi sınıfı ve emekçi kitleleri
Özal örneği, cumhurbaşkanlığına hazırlanan Erdoğan’ın kirli örgütlenme ve faaliyetlerini hedef almak, daha doğrudan ilgilendiren, mitingin bu amacı
orduya rağmen Çankaya yolunu tutmasının sırrını da, baştan sona kontracı ordunun denetim ve değildir. Savaşı hangi cenah kazanırsa
önümüzdeki dönem üstleneceği rolü de ortaya yönlendirmesinde gerçekleşmiş bulunuyor. kazansın, sonuçta kaybedenin kendisi
koymaktadır. Tabii, O’nun tek özelliği kontracılık değildir. olacağını, artık, sınıf kitleleri daha iyi
ABD, Erdoğan şahsında yeni bir Özal görüyor ve Ama onunla bağlantılı biçimde darbecidir, görmektedir. İşçi sınıfı ve emekçiler
İran’a yönelik saldırı planlarının yapıldığı bugünlerde faşisttir, Amerikancıdır. cephesinden önem arzeden, mitingin daha
Erdoğan’a Özal’ın koltuğunu veriyor. Ve Erdoğan’ın ve Mitingin ilginçliği de tam burada başlıyor. uzun vadeli ve kendilerine yönelik hedefidir
temsil ettiği siyasal geleneğin koruyucusu, kurucusu ve Darbeci, Amerikancı, faşist ordunun ki, bunda şimdilik fazlaca bir mesafe
kollayıcısı olduğuna inandığı devlete rengini verecek yönlendirdiği bir mitingten, devrimcilik, katedemedikleri, işçi ve emekçi kitleleri
olması karşısında büyük bir öfke duymasına karşın ordu, demokratlık, Amerika ve emperyalizm düzene yedeklemede halen başarısız oldukları
efendisini karşısına alamadığından öfkesini bastırıyor, en karşıtlığı dillendirilebiliyor. Bunları açıktır.
fazlasından yakınmakla ya da sivil uzantılarının dillendirmeden bu kitlenin bu meydanda Ancak işçi sınıfı düzenin karanlık
hareketinin yaratacağı basınçla yetinmek zorunda kalıyor. toplanamayacağı, toplansa da tutulamayacağı odaklarının başarısızlığıyla avunamaz.
İşte düzen siyasetindeki puslu havanın gerisinde bu hesaplanıyor. Başardıklarına bakıp ders çıkarmak, yani,
türden bir tablo durmaktadır. Miting düzenleyicilerinin orduya düzene yedeklenebilenlerin yönünü kendine
İşçi ve emekçiler, mevcut tabloya bu gözle bakarak hayranlık ve bağlılık, ardında duran çevirmeye çalışmak zorundadır. 1 Mayıs
kendilerine kurulan tuzaklardan kurtulabilirler. Belli ki, kimilerinin daha ileriden yalakalık hali bunun için bulunmaz bir fırsat olacak, mitingle
ülke yönetenleri aralarındaki kavga ne olursa olsun biliniyor. Bilinen bir başka gerçekse, bu halin palazlanan şovenizme karşı proleter
ABD’ye uşaklıkta ve halklara düşmanlıkta ortaktırlar. bu kesimlere siyasi bir prim sosyalizmi kalkanını güçlendirme imkanı
Bunun için düzen siyasetinin puslu havasına düşmeden, kazandırmadığıdır. Tam da bu halleri verecektir. Tüm devrimci, ilerici, demokrat
sermaye iktidarı ve efendilerini birlikte hedef alan ve yüzünden düzenin politik arenasında iyice kesimlerle komünistler, bu bakışla 1 Mayıs
hesaplarını bozan bir mücadele hattında yürünmelidir. marjinalleşmişlerdir. Bu düzen içi durumları gösterilerini örgütlemeyi bugünden
ve konumları itibarıyla, bu siyaset erbaplarını güçlendirmelidir.
6  Kızıl Bayrak Taksim çağrısı... Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

Taksim’de 1 Mayıs’a ortak çağrı:

“1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanındayız!”


1 Mayıs Tertip Komitesi 12 Nisan günü Taksim
Gezi Parkı’nda yaptığı ortak açıklama ile 1 Mayıs’ı
ortak bir şekilde Taksim’de kutlayacaklarını ilan etti.
DİSK, KESK, Devrimci 1 Mayıs Platformu,
reformist sol çevreler, meslek odaları, demokratik kitle
örgütleri ve platformlar adına 2007 1 Mayıs’ın
Taksim’de kutlanmasına ilişkin yapılan açıklamayı
DİSK Genel Sekreteri Musa Çam okudu.
Açıklamada Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs alanı
olarak işçi ve emekçilere açılmamasının asıl nedeninin
demokrasi güçlerinin halkla olan bağını koparmak
olduğu vurgulanarak, bu yıl kutlanacak 1 Mayıs’ta bu
oyunların boşa çıkartılacağı ifade edildi.
“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Yaşasın 1
Mayıs!”, “1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanındayız!”, “İnadına
Taksim, inadına 1 Mayıs!” sloganlarının atıldığı
açıklamaya 100’ü aşkın kişi katıldı.

Eylemde okunan metin:


“Engelleri, yasakları aşarak ölümüne neden olan olaylar aydınlatılmadan YAŞAMAK İÇİN

Taksim Alanı’nda olacağız!”


Dünyanın pek çok ülkesinde bayram olarak YOKSULLUK, ADALETSİZLİK VE SÖMÜRÜYE
kutlanan 1 Mayıs’ı ülkemizde de bayram ilan etmeden, KARŞI
1 Mayıs kutlamalarını demokrasi mücadelesinin PARASIZ EĞİTİM, PARASIZ SAĞLIK İÇİN
Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Arkadaşlar,
sesi olan, ülkenin en seçkin sendika ve örgütlerince NEOLİBERALİZM ve IRKÇILIĞA KARŞI
İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin uluslararası
bugün en anlamlı yerde kutlamamıza olanak İŞSİZLİK, ÖZELLEŞTİRME VE
birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı
tanınmadan “demokratikleşmeden” söz edilemez. TAŞERONLAŞTIRMAYA KARŞI
kutlama ve 1 Mayıs 1977 katliamının 30. yıldönümünde
Çünkü 1977 1 Mayısı, aydınlatılmayan tüm siyasal İŞÇİLERİN, EMEKÇİLERİN ve EZİLENLERİN
yitirdiklerimizi anma çalışmalarımız devam etmektedir.
cinayetlerin, Maraş, Çorum, 16 Mart’ta üniversite BİRLİĞİ İÇİN
Bütün dünyada bayram havasında geçen 1 Mayıs,
gençlerinin üzerine bomba atılması gibi katliamların HER TÜR AYRIMCILIĞA KARŞI EŞİTLİK ve
ne yazık ki ülkemizde uzun yıllardır gerilimler
başlangıcıdır. Kim ne derse desin, ister derin devlet, ÖZGÜRLÜK İÇİN
yaratılarak, kutlamalara gölge düşürülerek, çeşitli
ister kontrgerilla, ister çete… Bütün bunlar aydınlığa TECRİTE VE F-TİPİ CEZAEVLERİNE KARŞI
vesileler öne sürülerek engellenmek istenmektedir. Biz
çıkarılmadan ülkemizde gerçek bir demokrasiden SAVAŞA, İŞGALE ve İŞBİRLİKÇİLİĞE KARŞI
biliyoruz ki burada asıl hedeflenilen şey, demokrasi ve
bahsedilmesinin olanağı yoktur, olamaz! 12 EYLÜL DARBECİLERİNİN YARGILANMASI
özgürlükler mücadelesinin engellenmesi, birlik ve
Bu nedenlerle, toplumsal hassasiyetlerin tepe İÇİN
dayanışmamızın önüne set çekilerek, özgürlük ve
noktalarda yaşadığı günümüz koşullarında; ÜLKEMİZE SAHİP ÇIKMAK İÇİN
demokrasi güçlerinin halkla bağlarının koparılarak
- 1 Mayıs’ın İŞÇİ SINIFININ BAYRAMI olarak 1 MAYIS 1977 KATLİAMI DOSYASININ AÇILMASI
zayıflatılmak istenmesidir. Bu oyunları, bu yıl da boşa
TBMM’de ilan edilmesi, İÇİN
çıkartarak, 1 Mayıs’ı hakettiği anlam ve önemle
- 1977 suçlularının ortaya çıkarılması ve 1 MAYIS’IN RESMİ TATİL İLAN EDİLMESİ İÇİN
kutlamakta kararlıyız.
yargılanması için TBMM Araştırma Komisyonu’nun 1 MAYIS’TA TAKSİM’DEYİZ!
Değerli Arkadaşlar,
kurulmasını talep ediyoruz. 1 MAYIS 2007 KATILIMCILARI
30 yıl önce, 1 Mayıs 1977’de bu meydanda,
Bu taleplerimizin gerçekleşmesi, toplumumuzun DİSK-KESK
üzerlerinde oynanan oyundan habersiz, bir hukuk
büyük çoğunluğunda olumlu karşılanacak ve bugüne PARTİLER
devletinde yaşadıklarına duydukları inanç ve güvenle
kadar gerginlik ve ‘tabu’ olan bir sorun çözümlenmiş CHP, DSİP, DTP, EMEP, HKP, ÖDP, SDP, SHP,
kaygı duymadan, bir bayram sevinci yaşarken
olacaktır. SOSYALİST DEVRİM PARTİ GİRİŞİMİ, TKP
yaşamlarını yitiren 36 yurttaşımıza, yakınlarına ve
1 Mayıs, bu görev ve sorumluluk duygusuyla emek
işçi sınıfına, demokrasi adına toplum olarak ve
hareketinin uluslararası birlik, dayanışma, mücadele MESLEK ODALARI
vicdanen borçluyuz.
ve direniş günü olarak en geniş katılımla Taksim’de TMMOB, TTB, 78’LİLER TÜRKİYE GİRİŞİMİ,
Bu yıl, bu borcumuzu ödemek, yarım kalmış bir
kutlanacaktır. BİRLİK DAYANIŞMA HAREKETİ, EZİLENLERİN
sevinci tamamlamak, kaybettiklerimizin yaşıyor
2007 1 Mayıs’ı, ülkemizde yaşanılan toplumsal SOSYALİST PLATFORMU, HALKEVLERİ, İŞSİZLİK
olsalardı duyacakları coşkuyu sürdürmek, 1 Mayıs
sorunlara “dur” demek için, haklarımıza, ekmeğimize VE PAHALILIKLA SAVAŞ DERNEĞİ, KEMAL
geleneğini yasaklardan arındırmak için emekçilerin
ve daha da önemlisi geleceğimize sahip çıkmamız için TÜRKLER EĞİTİM VAKFI, MAYISTA YAŞAM
önlerine konan engelleri, yasakları aşarak, Taksim
meydanları dolduracağımız bir gündür. KOOPERATİFİ, PİR SULTAN ABDAL DERNEĞİ,
Alanı’nda olacağız.
Yer, Taksim’dir! TMMOB İST İKK, TÜM İGD, Yurtsever Cephe,
Ancak, bu demokratik istemimizin siyasi iktidar
Şekli ise, BİRLİK, MÜCADELE ve PSAKD MARMARA ŞUBELERİ, SODAP, Sosyalist
tarafından yeterince anlaşıldığından ve
DAYANIŞMADIR! Emek Hareketi (SEH), SOSYALİST GENÇLİK,
beklentilerimizin karşılanması için gerekli duyarlılığın
Biz, aşağıda imzası olan demokrasi güçleri 1 TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK, ÖĞRENCİ
gösterildiğinden söz edebilmenin koşulları yoktur.
Mayıs’ı birlikte örgütleyecek; hakettiği anlam ve MUHALEFETİ, UMUT KOOPERATİFİ, TOPLUMSAL
Sayın Basın Mensupları
önemle Taksim’de kutlayacağız. ÖZGÜRLÜK PLATFORMU, İLERİCİ GENÇLER
Gerek dünya kamuoyu karşısında ve gerekse
Buradan, başta diğer işçi konfederasyonları ve DERNEĞİ, BİRLİK VE DAYANIŞMA, Mücadele
ülkemizde, hükümet çevrelerinden veya üst düzey devlet
üyeleri olmak üzere, bütün halkımızı, emek dostlarını, Birliği, DEVRİMCİ 1 MAYIS PLATFORMU (Alınteri,
görevlilerinden kim ağzını açarsa açsın, ülkemizdeki
özgür ve demokratik bir ülke özlemi içinde olan herkesi Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Demokratik Haklar
demokratikleşmeden, hak ve özgürlüklerin
1 Mayıs’a davet ediyor, 1 Mayıs 2007 günü Taksim’de Platformu, Devrimci Hareket, Emekçi Hareket Partisi,
genişlemesinden vs. dem vuruyor.
yapılacak 1 Mayıs kutlamalarında aramızda görmek Haklar ve Özgürlükler Cephesi, Halk Kültür
Oysa,
istiyoruz. Merkezleri, Kaldıraç, Köz, Partizan, Proleter Devrimci
1 Mayıs 1977’de Taksim’de 1 Mayıs bayramını
İNSANCA YAŞAM, İNSANCA DÜZEN İÇİN Duruş, Odak, Yeni Dünya İçin Çağrı), İşçi Mücadelesi,
kutlayan 500 bin kişiye saldırarak 36 yurttaşımızın
HALKLARIN KARDEŞLİĞİ ve BİRARADA Ürün Sosyalist Dergisi
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Yaşasın birlik, dayanışma, mücadele!.. Kızıl Bayrak  7

Taksim kararlılığı düzen sözcülerini korkutuyor, korktukça saldırganlaşıyorlar...

Korkularını gerçeğe çevirmek


için alanlara!
1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. 1977 katliamının başvurmaktan kaçınmayacağının da en açık şekilde
30. yıldönümünde 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama ortaya konulmasıdır. 1977 katliamının 30.
eğilimi güç kazanıyor. DİSK ve KESK, devrimci ve yıldönümünde sermaye, en yetkili uşaklarından
ilerici çevreler, pek çok kurum ve dernek bu yıl 1 birinin ağzından konuşmaktadır. Ve bu uşak işçi ve
Mayıs’ta Taksim’e çıkmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz emekçileri 30 yıl sonra yeni katliam ve
hafta bu konuyla ilgili bir ortak basın açıklaması provokasyonlarla tehdit etmektedir. Kuşkusuz ki
yapılarak, Taksim’e çıkma konusundaki ortak irade Vali Güler’in bu sözleri üstü örtülü biçimde 1977
ve kararlılık ilan edildi. katliamının sermaye adına üstlenilmesi anlamına
2007 1 Mayıs’ı hem 1977’de Taksim’i kana gelmektedir.
bulayan kontrgerillayla hesaplaşmak, hem de bugün Belirttiğimiz gibi sermaye uşaklarını bu denli
gündemde olan saldırı ve savaş politikalarına, saldırganlaştıran şey, 1 Mayıs’ın özüne ve anlamına
gericilik ve şovenizme karşı işçi sınıfının tepkisini uygun biçimde kutlanması, buradan hareketle sınıf
ortaya koyabilmek açısından önem taşıyor. Bu hareketinin güç kazanması ihtimalidir. Onun
önemin farkında olan güçlerin büyük bir bölümünün ötesinde Vali Güler’in konuşmasında muhtemel bir
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama eğilimi içerisine saldırı ve provokasyona dayanak yapmaya çalıştığı
girmeleri, bu yönde irade ortaya koymaları ve mazeretlerin en ufak bir geçerliliği
giderek güçlerini birleştirmeye dönük adımlar bulunmamaktadır.
atmaları, 2007 1 Mayıs’ının önemini arttırıyor. Taksim’in İstanbul Valiliği’nin toplantı ve gösteri
baskı ve terör politikasını kullanmaktan
Şu andaki mevcut tablo, 1 Mayıs’ı geçmiş yıllara yapılacak alanlar listesinde olmaması tümüyle kendi
kaçınmayacağını ortaya koymaktaydı.
göre daha ilerden kazanabilmek, birleşik, militan ve sorunlarıdır. Hatırlanacağı gibi bundan iki yıl öncesine
Vali Güler, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin
devrimci bir 1 Mayıs yaratabilmek için gerekli zemin kadar Kadıköy de bu pek önemli listede
anayasal hak olduğunu söyledikten sonra Taksim’e
ve koşulların önceki yıllara göre çok daha elverişli bulunmuyordu. Ne zamanki işçi ve emekçiler,
dair yapılan çağrılara geçti ve niçin Taksim’de
olduğunu gösteriyor. Bu durum sınıf hareketinin devrimciler Taksim’i zorladılar, Saraçhane’den
kutlama yapılamayacağına dair düzen sözcülerinin her
mücadeleci güçleri açısından 1 Mayıs’a dönük hazırlık Yenikapı’ya uzanan coşkulu bir eylem
zaman yineledikleri o bildik bahaneleri sıraladı.
motivasyonunu arttırıyor, beklentileri güçlendiriyor. gerçekleştirdiler, Kadıköy bu listeye giriverdi. Üstelik
Taksim’in İstanbul’da toplantı ve gösteri yürüyüşü
Sermaye cephesinde ise tam tersi bir tablo söz Taksim’de hiçbir gösteri, etkinlik yapılmadığı,
yapılacak alanlar arasında bulunmadığını, bu konuda
konusu. 1997’den itibaren 1 Mayıs’ları denetim ve yapılamayacağı sözleri de koca bir yalandan ibarettir.
belirlenen yerlerin Kadıköy, Çağlayan ve Kazlıçeşme
icazet sınırları altında tutma konusunda ciddi bir Yılbaşı kutlamaları, polis haftası etkinlikleri ve burada
olduğunu belirttikten sonra Taksim’de bir gösteriye
problem yaşamayan sermaye iktidarı, son iki yıldan sayılamayacak pek çok gösteri bugüne kadar Taksim
izin vermeyeceklerini ifade etti. Güler, saydığı üç alan
beri bu alanda doğan yeni sorunlarla uğraşmak meydanında gerçekleştirilmiş ve bunu yapanlara hiç
dışında yapılacak eylemlerin, “kanunsuz” olacağını,
zorunda kalıyor. 1996’dan sonra 1 Mayıs kimse tek söz söylememiştir. Demek ki Taksim
“bu kanunsuz toplantının dağıtılacağı”nı söyleyerek 1
kutlamalarını Abide-i Hürriyet’e hapsederek nispeten meydanı gösteri ve etkinliklere açıktır. Sadece işçi ve
Mayıs’ı Taksim’de kutlama konusunda ısrar edenlere
rahatlayan sermaye, 2004’ten bu yana somut bir hal emekçilerin eylemlerine kapalıdır. Bu yasağın da
saldırmaktan çekinmeyeceklerini açıkça ortaya koydu.
alan Abide-i Hürriyet’ten çıkış ve Taksim’e yöneliş hiçbir hukuksal temeli ve meşruluğu
Şu satırlar, Vali Güler’in konuşmasının
eğilimi karşısında giderek saldırganlaşan bir politika bulunmamaktadır. Diğer yandan ortada Taksim’in 1
devamından: “Yasal toplantılarda, … güvenlik güçleri
izliyor. Mayıs kutlamalarıyla özdeşleşmiş bir anlamı da vardır.
… toplantının huzur ve güvenli bir biçimde geçmesini
Sermaye, Taksim yönelimini 2004’te Özellikle de 1977 katliamının 30. yılında bu anlam
sağlayacak önlemlerle mükelleftir. Ancak kanunsuz
Saraçhane’den Yenikapı’ya yapılan fili yürüyüşe göz daha da özel bir boyut kazanmaktadır. Taksim yasağı,
toplantılarda … önceden tertip planlaması
yumarak, 2005’te ise yıllardır yasaklı bulunan sermayenin 1 Mayıs’ı denetim altında tutma
yapılamadığı için güvenlik güçlerince maalesef böyle
Kadıköy’ü yeniden mitinglere açarak savuşturdu. Bu politikasının başarısını simgelemektedir.
bir imkan verilememektedir. (…) Açık söylüyorum,
yıl ise Taksim eğiliminin güç ve meşruluk kazanması O nedenledir ki, 2007 1 Mayıs’ında sınıf
kendilerinden rica ediyorum. Devletin burada görevli
nedeniyle benzer taktiklerle sonuç almasının oldukça hareketinin öne çıkan temel taleplerinden biri,
ve yetkilisi olarak böyle bir eyleme tevessül etmesinler.
zor olduğunu görüyor. Bu da onu daha da Taksim’deki 1 Mayıs yasağının kaldırılmasıdır.
Ancak kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşünü
saldırganlaştırıyor. Yüzündeki demokrasi maskesini Sermayenin bu talebi gönül rızasıyla hayata geçirmesi
yapmak isteyenleri, bunun sonuçlarına katlanacakları
sıyırıp atıyor ve Taksim’e çıkma kararlılığındaki ise mümkün değildir. Tersine, İstanbul Valisi’nin
ve bundan sorumlu olacakları konusunda
güçleri tehdit etmeye, onlara gözdağı vermeye açıklamasından da anlaşılacağı gibi sermaye, işçi ve
uyarıyorum.”
çabalıyor. emekçileri Taksim’e sokmamak için tüm kozlarını
Vali’nin tehdit ve gözdağı yüklü konuşmasının 1
Bu işin sözcülüğünü ise şu sıralar İstanbul Valisi kullanmaya çalışacaktır.
Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyeceklere iki temel
Muammer Güler yürütüyor. Vali, 1 Mayıs’ın Elbette ki 1 Mayıs’ı kazanmak, kutlamaları
mesajı var. Birincisi; “sakın Taksim’de kutlama
Taksim’de kutlanmasıyla ilgili hemen her gelişme Taksim’de yapmaya indirgenemez. Fakat Taksim’i
yapmaya yeltenmeyin, buna göz yummayız, saldırırız
vesilesiyle gazetecilerin karşısına geçiyor ve kazanmak ile 1 Mayıs’ı kazanmak bugün önemli
dağıtırız” diyor. İkincisi ise “Taksim’e çıkmaya
Taksim’in 1 Mayıs kutlamalarına kapalı olduğunu, ölçüde özdeşleşmiş bulunmaktadır. Sermayeye bu
kalkarsanız devlet olarak bizim, sizin güvenliğinizi
Taksim çağrısı yapanların yasadışı bir iş yaptığını gözdağı ve tehditlerin sökmeyeceğini göstermek ise
sağlama sorumluluğumuz ortadan kalkar, başınıza her
söylüyor. sınıf hareketinin öncülerine düşmektedir. Şu ana kadar
türlü bela gelebilir, bunun sorumluluğu da size ait olur,
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Emniyet yakalanan birliktelik ve kararlılık umut vericidir. Bu
ona göre ayağınızı denk alın” demeye getiriyor.
Müdürlüğü’nde, Vali Güler ile birlikte kolluk umudun ete kemiğe bürünmesi ise 1 Mayıs
Bu açıklamayı sermaye iktidarının yerel
güçlerinin yöneticilerinin de katıldığı bir toplantı gündeminin en yaygın biçimde işçi ve emekçilere
yöneticilerinden biri olan İstanbul Valisi yapmaktadır.
gerçekleştirildi. Toplantının temel gündem maddesi 1 taşınmasına, en geniş işçi-emekçi kitlesinin kendi
Fakat sözlerinin niteliği de göstermektedir ki, asıl
Mayıs’tı. Vali Güler’in sonrasında yaptığı açıklamalar, sorun ve talepleri üzerinden 1 Mayıs’a katılımının
konuşan sermaye sınıfının ta kendisidir. Vali’nin
sermaye uşaklarının 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama sağlanmasına bağlıdır. Düzenin zorba sözcülerine en
ağzından dile gelenler sermayenin 1 Mayıs’a ilişkin
konusunda ortaya konulan kararlılıktan hiç de hoşnut iyi yanıtı kararlı ve coşkulu bir biçimde 1 Mayıs
korku ve kaygılarının ifadesidir. Sermayenin sınıf
olmadığını, bu kararlılığı kırmak, 1 Mayıs’ı bir kez alanlarına akan işçi ve emekçi yığınları verecektir,
hareketini denetim altında tutmak uğruna katliamlara,
daha icazet sınırları içerisine hapsetmek için her türlü vermelidir.
provokasyonlara, her türlü zorbaca yönteme
8  Kızıl Bayrak 1 Mayıs kızıldır! Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

İstanbul’da 1 Mayıs çalışmaları...

Küçükçekmece’de yaygın kararı alındı. Nisan’da düzenlenecek pikniğe etkin şenlik için işçi ve emekçilere yönelirken, diğer yandan

faaliyet
katılım, 29 Nisan’da kadın sağlığıyla ilgili bir program programa yönelik hazırlıklarımız yoğun bir tempoyla
hedefi konuldu. Oldukça verimli geçen toplantının devam ediyor.
Küçükçekmece’den komünistler olarak 1 Mayıs ardından daha sonraki sürece ilişkin eğitim
çalışmalarını hızlandırarak sürdürüyoruz. Üçüncü çalışmalarının duyurusunu yapan ozalitlerin Ümraniye’den sınıf devrimcileri
sayısını çıkardığımız Emekçinin Gündemi yerel hazırlanması, özel sayıların 1 Mayıs alanına çağrıyla
gazetemizin bu sayısını 1 Mayıs ağırlıklı olarak bütünleştirilmesi kararı alındı.
1 Mayıs öncesi kitle etkinliği olarak planladığımız
Kartal’da 1 Mayıs hazırlıkları
çıkardık. Yaklaşık 25 işletmeden yaptığımız
piknik çalışmamız ise devam ediyor. Mahalle 1 Mayıs hazırlıkları çerçevesinde 22 Nisan Pazar
röportajlarla işçileri 1 Mayıs’ta iş bırakıp alanlara
dernekleri ve sendikalara davetiyelerimizi bıraktık. günü Kartal’da yapacağımız “Birlik ve Dayanışma
çıkmaya çağırdık. Emekçinin Gündemi işçiler
Pikniği işçi dostlarımızla birlikte örgütlemeye Şenliği”ne dönük hazırlıklarımız devam ediyor.
tarafından ilgiyle karşılandı. Yaklaşık 800 gazeteyi
çalışıyoruz. Çeperimizdeki her bir ilişkimize çeşitli Anadolu Yakası’nın dört bir yanında yaptığımız
sanayi ve fabrika girişlerinde sesli ajitasyon-
konularda görevler veriyoruz. şenliğe çağrılarla işçi ve emekçileri 1 Mayıs
propaganda eşliğinde kullandık. 1 Mayıs’ın ücretli izin
1 Mayıs’a kısa bir süre kaldı. Önümüzdeki süreyi şenliğimize davet ediyoruz.
günü olması talebiyle, emperyalist savaş ve işgale,
en etkili şekilde değerlendirerek birleşik, devrimci ve Planlamalarımız dahilinde Anadolu Yakası’nda
kölece çalışma koşullarına, faşizme ve şovenizme
kitlesel 1 Mayıs için çalışmalarımıza devam edeceğiz. yaygın olarak şenlik duyurumuzu gerçekleştiriyoruz.
karşı işçilerin birliği ve halkların kardeşliği için 1
Küçükçekmece’den komünistler Bu hafta içerisinde Kartal-Esentepe, Kartal-Cevizli,
Mayıs’ta alanlara çıkma çağrısı yaptık. 1 Mayıs’a
Kartal Pendik hattına etkinliğe çağrı afişleri yaptık.
komiteler aracılığıyla hazırlanmak gerektiğini
Ümraniye: 1 Mayıs
Bunun dışında kitle ilişkilerimize etkinlik
vurguladık.
davetiyelerimizi ulaştırdık ve şenliğe çağırdık.
1 Mayıs afişlerini ve bildirilerini de yaygın olarak
kullandık. “Emperyalizme, faşizme ve şovenizme hazırlıklarımız yoğunlaştı! Düzenleyeceğimiz etkinliğin teknik olarak tüm
hazırlıkları eksiksiz bir şekilde tamamlanmış
karşı 1 Mayıs’ta alanlara!/BDSP” ve “Taksimi
bulunuyor. 1 Mayıs alanına katılım çağrısıyla içiçe
kazanmak, zincirleri kırmaktır! 1 Mayıs’ta Ezilenlerin ezenlerle hesaplaştığı, geleceğin
geçen şenlik çalışmamızın temposu gün geçtikçe
alanlara!/BDSP” şiarlı bin afişi E-5 hattı üzerinde, yaratıcısı işçi sınıfına ait olan 1 Mayıs yaklaştıkça
artıyor.
Yanibosna, Güneşli ve Küçükçekmece sanayi çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. 1 Mayıs’ı işçi ve
Anadolu Yakası BDSP
bölgelerinde, Şahintepe ve İnönü Mahallesi gibi emekçi kitlelere taşımak doğrultusunda faaliyet
yürütüyoruz. Ümraniye’den Sultanbeyli’ye kadar ana
Tersane işçileri 1 Mayıs’a
emekçi semtlerinde kullandık. Yanı sıra Devrimci 1
Mayıs Platformu’nun ortak afişlerini de bu bölgelere güzergahlara ve mahallelere 1 Mayıs’a çağrı
yaptık. 8 bin bildiriyi ise semt ve fabrikalarda işçi ve
emekçilere ulaştırdık.
afişlerimizi yaptık. Afişlerin belli yerlerde hızla
sökülmesi, devlet güçlerinin 1 Mayıs’a ne kadar
hazırlanıyor!
Bölgemizde bulunan çeşitli sektörlerden orta ve tahammülsüz olduğunu gösterdi. 1 Mayıs’ta Taksim’e İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan
küçük ölçekli 10 fabrikaya seslenen bildiriler çağrı yapmamızın burjuvazinin duyduğu korkuyu daha 1 Mayıs’a kısa bir süre kaldı. Tersane İşçileri Birliği
dağıtacağız. Daha özelden sesleneceğimiz bu da büyüttüğünü görüyoruz. olarak 22 Nisan’da BDSP ve Osim-Der’le ortak
fabrikalarda aynı zamanda 1 Mayıs toplantıları Bir yandan da işçi ve emekçi kitlelere Devrimci 1 gerçekleştireceğimiz “Birlik ve Dayanışma
yapmaya başladık. Çalışmanın bu ayağının oldukça Mayıs Platformu’nun yürüttüğü imza kampanyasıyla Şenliği”nin çalışmalarına devam ediyoruz.
belirleyici olduğunu düşünüyoruz. Bir tek ilişkimizin gidiyoruz. Birebir toplanılan imzalar dışında, kimi Şenliğe çağrı afişlerini Tersaneler Caddesi,
dahi olduğu fabrikalarda bu toplantıların koşullarını fabrikalarda içeriden imza toplamayı zorluyoruz. Aynı İçmeler İstasyonu, Aydıntepe İstasyonu ve E-5’e
zorlayacağız. Bu süreçteki asıl kazanımımızın bu zamanda 15 Nisan günü kitlesel olarak Dudullu yaptık. Etkinlik çalışmaları kapsamında bilet
olduğunu düşüyor ve buna uygun adımlar atıyoruz. pazarında imza topladık. “1 Mayıs’ın resmi tatil ilan satışlarımız devam ediyor. 15 Nisan’da bir grup
Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu da 1 edilmesi, Taksim yasağına son verilmesi, ‘77 tersane işçisi ve ailesiyle piknik gerçekleştirdik.
Mayıs çalışmalarına devam ediyor. Komisyonumuz katliamcılarının yargılanması” taleplerini ajitasyon İmza standıyla 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan
ikinci değerlendirme toplantısı ile 1 Mayıs konuşmalarıyla beraber haykırdık. Bu esnada edilmesi, ‘77 katliamının hesabının sorulması ve
çalışmalarına ilişkin bir toplantı yaptı. Öncelikle işçi emekçilerden onlarca imza topladık. Taksim’de 1 Mayıs yasağına son verilmesi talepleriyle
kadınların yoğunluklu çalıştığı fabrikalar tespit Bir yandan da yoğun bir şekilde 22 Nisan’da başlattığımız çalışmalarımız İçmeler ve Aydıntepe
edilerek buralarda kreş çalışmasına ağırlık verilmesi Kartal’da gerçekleştireceğimiz “Birlik ve dayanışma” İstasyonu’nda devam ediyor.
şölenine hazırlanıyoruz. Çok kısa bir sürenin kaldığı Tersane İşçileri Birliği
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 1 Mayıs’a doğru... Kızıl Bayrak  9

İzmir’de 1 Mayıs çalışmalarından...


Çiğli İşçi Platformu’nun 1
Mayıs çalışması
Çiğli İşçi Platformu, 1 Mayıs’a hazırlık
çerçevesinde 15 Nisan günü bir söyleşi ve sinevizyon
gösterimi gerçekleştirdi. Öncesinde etkinliğe çağrı
amaçlı ikibin el ilanı Çiğli Organize Sanayi
Bölgesi’ndeki fabrikalara ve sabah servis
güzergahlarına dağıtıldı. Çağrı afişleri yaygın bir
şekilde kullanıldı.
“İşçiler ve 1 Mayıs” konulu söyleşi 1 Mayıs’ı
tarihe kanlarıyla yazdıran 1 Mayıs şehitleri ve işçi
sınıfının kurtuluşu için ölümsüzleşen tüm dünya
devrim şehitleri için saygı duruşu ile başladı.
Söyleşinin açılış konuşmasında “1 Mayıs kapitalist
sömürü düzenine karşı birliğimizi ve gücümüzü
ortaya koyacağımız bir mücadele günüdür. Bugünü
sömürüye, sosyal ve demokratik hak gasplarına,
emperyalist savaşa, ırkçılığa ve faşizme karşı güçlü

Ankara’da 1 Mayıs çalışmaları...


bir mücadele gününe dönüştürelim. Bunun için
sizleri hep birlikte mücadele alanlarına çıkmaya,
kavga bayraklarını yükseltmeye davet ediyoruz”
denildi.
Ardından Tez Koop-İş Sendikası’nın hazırladığı 1
Mayıs ile ilgili sinevizyon gösterildi. Daha sonra 1
Mayıs konulu söyleşiye geçildi. Çiğli Organize’den
BDSP: Faaliyetimiz çeşitli MİKE’de 1 Mayıs
çeşitli sektörlerden işçiler 1 Mayıs ile ilgili araçlarla sürüyor toplantıları
görüşlerini ifade ettiler. Söyleşide genel olarak 1 Ankara BDSP olarak, işçi ve emekçileri Mamak İşçi Kültür Evleri olarak 1 Mayıs
Mayıs’ta alanlarda olmanın önemine değinildi. emperyalizme, faşizme ve şovenizme karşı 1 çalışmamız kesintisiz sürüyor.
Devletin baskı ve terörüne verilecek en iyi yanıtın Mayıs alanlarına çağıran faaliyetimizi yaygın İlk olarak 1 Mayıs bildirilerini kapı kapı
alanlara çıkarak özgürleşmek olduğu vurgulandı. bildiri dağıtımları ile sürdürüyoruz. Bu çerçevede dolaşarak emekçilere ulaştırdık. İşçi ve emekçileri
Söyleşi Çiğli Organize işçilerinin 1 Mayıs’ta iş 12 Nisan günü Batıkent Metro istasyonunda sabah bildirilerimizle hem 1 Mayıs’ta mücadele
bırakarak alanlara çıkması, bunun için yoğun bir dağıtımı gerçekleştirdik. “Sömürüden ve alanlarına hem de 1 Mayıs’ı emekçilerle birlikte
çalışma yürütülmesi çağrısıyla son buldu. kölelikten kurtulmak için 1 Mayıs’ta’ örgütlemek için yapacağımız toplantıya çağırdık.
Çiğli İşçi Platformu alanlara!/BDSP” şiarlı iki bin adet bildiriyi 15 Nisan’da bu amaçla iki kurumumuzda birer
Batıkent’te emekçilere ulaştırdık. toplantı gerçekleştirdik. 1 Mayıs çalışmalarına
Çam-Der’in 1 Mayıs pikniği 13 Nisan günü ise Kızılay’da önlüklerle bildiri
dağıtımı gerçekleştirdik. Yapılan ajitasyon
katılan güçlerle yapılan her iki toplantı da 1
Mayıs’ı anlatan sinevizyon gösterimi ile başladı.
Çamlıkule Kültür Sanat ve Dayanışma konuşmalarıyla emekçileri sermaye iktidarına Ardından 1 Mayıs çalışmasını hep birlikte
Derneği’nin 1 Mayıs öncesi düzenlemiş olduğu karşı bağımsız devrimci sınıf çizgisinde mücadele planladık. 1 Mayıs’ın güncel çağrısını anlattığımız
piknik 15 Nisan günü gerçekleşti. etmeye ve 1 Mayıs’ta alanlara çağırdık. Bildiri ve içeriğini tartıştığımız toplantılar 29 Nisan günü
Pikniğin ön çalışması mahalledeki emekçi halkla dağıtımı sırasında Kızıl Bayrak ve Ekim Gençliği yapacağımız etkinliğin çağrısı ile sona erdi.
birlikte örgütlendi. Piknik öncesi dernekte satışı yaparak emekçilerle çeşitli konularda sohbet Mamak İşçi Kültür Evleri
gerçekleştirilen ortak sabah kahvaltılarını dışarı ettik.
taşıyarak ortak davranma ve dayanışmayı BDSP/Ankara
güçlendirdik. Emekçilere ev ziyaretleri yapılarak
pikniğe davet edildi.
50 emekçinin katıldığı pikniğimiz ortak kahvaltı Mamak’ta 1 Mayıs
ile başladı. Öğlen yemeğine kadar çeşitli oyunlar
oynandı, bilgi yarışması yapıldı. Türkülerimizi hep
çağrısı
birlikte söyleyerek halaya durduk. Öğlen yemeğinin Mamak BDSP yaklaşan 1 Mayıs’ın
ardından 1 Mayıs’ı ve gündemlerini anlatan sohbet coşkusu ve kararlılığıyla işçi ve
kısmına geçtik. emekçileri sermaye iktidarına karşı
Düzenlediğimiz pikniğin amacını anlattık. 2007 1 kavga alanlarına çağırmaya devam
Mayıs’ına neden katılmak gerektiğini ifade ettik. ediyor.
Sınıfa yönelik saldırıları gündemleştirdik. 4857 sayılı 1 Mayıs gündemi çerçevesinde
İş Yasası’nın işçi ve emekçilerin yaşamlarını planladığımız kitle çalışması ve farklı
köleleştirdiğini vurguladık. Esnek üretim, araçlarla güçlendirdiğimiz faaliyetimizi
taşeronlaşma, sendikasız ve sigortasız çalıştırmanın yaygın bir seslenişle sürdürüyoruz. 13
sonuçlarını anlattık. Son dönemlerde SSGSS saldırısı Nisan’da, “Emperyalizme, faşizme ve
ile sağlık ocaklarının kapatılacağını, aile hekimliği şovenizme karşı 1 Mayıs’ta
uygulamasına geçileceğini, pilot bölge olarak da alanlara!/BDSP” şiarlı çağrı afişlerini
İzmir’in seçildiğini söyledik. Tüm bu saldırılara karşı Tuzluçayır Mahallesinde yaygın bir
1 Mayıs’da alanlara çıkma çağrısı yaptık. 1 Mayıs’ın şekilde kullanmaya başladık. 1 Mayıs’ın
tarihini, anlam ve önemini anlattık. 29 Nisan günü çağrısını daha güçlü bir şekilde yaymaya
GSS ile ilgili bir etkinlik yapmayı ve emekçileri 1 devam edeceğiz.
Mayıs’a çağırmayı planladık. Mamak/ BDSP
Çam-Der çalışanları
10  Kızıl Bayrak Devlet terörü 1 Mayıs faaliyetimizi engelleyemez! Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

1 Mayıs çalışmalarına polis terörü


1 Mayıs çalışmasına saldırı! gözaltına almayacaklarını söylediler. Hiçbir şekilde
afişlerimizi sökmeyeceğimizi ve söktürmeyeceğimizi
Anadolu Yakası’nda 1 Mayıs çalışmalarının
belirttik ve bunun üzerine gözaltına alındık.
pratik ayağı olan fabrika dağıtımları sırasında
Yaklaşık 3 saat gözaltında tutulduk ve para cezası
Kartal’da bulunan Danışment isimli fabrikaya 1
kesilerek serbest bırakıldık. Bırakıldıktan bir süre
Mayıs’a çağrı bildirilerimizi ulaştırdık. Dağıtım
sonra çalışmamıza kaldığımız yerden devam ettik ve
sırasında patronun kışkırtması sonucu sözlü ve
Kuruçeşme trafoyu afişlerimizle donattık.
fiziki saldırıya uğradık.
Devletin 1 Mayıs faaliyetimizi engellemek için
Patron arabası ile fabrika kapısından çıkarken
uyguladığı tüm baskı ve gözaltı terörüne 1 Mayıs
güvenliği yanına çağırarak, önce güvenlik
çalışmalarımızı daha da güçlendirerek yanıt vereceğiz.
aracılığıyla çalışmamızı engellemek istedi.
Buca BDSP çalışanları
Faaliyetimizi sürdüreceğimizi kararlı bir şekilde
ifade ettik. Bunun üzerine patron bir işçinin elinden
bildiriyi alarak yırttı. Bir yoldaşımızın patronun 1 Mayıs çalışmamız
engellenmez!
arabasının yanına giderek böyle yapamayacağını
söylemesi üzerine patron yanına çağırdığı 3 çanak
yalayıcısını üzerimize saldırttı. Bir çalışanımız Çiğli BDSP olarak 1 Mayıs çalışmalarımız tüm
sözlü ve fiziki saldıraya maruz kaldı. Diğer işçilerin hızıyla sürüyor. Bölgemizdeki işçi ve emekçilere 1
araya girmesiyle saldırganlar uzaklaştırıldı. Devrimci faaliyet Mayıs gündemli çeşitli araçlarla sesleniyoruz.

engellenemez!
Asalak patronların, çanak yalayıcılarının ve onların “Emperyalizme, şovenizme, faşizme karşı 1 Mayıs’ ta
devletinin hiçbir saldırısı devrimci faaliyetimizi alanlara!/BDSP” imzalı afişlerimiz Çiğli’deki emekçi
engelleyemeyecek, bize geri adım attıramayacaktır. 17 Nisan günü 1 Mayıs afişlerimizi Kuruçeşme semtlerinde ve Ata Sanayi Sitesi’ne yaygın bir şekilde
Anadolu Yakası BDSP çalışanları olarak faaliyetimizi Doğum Hastanesi önünde yaparken sivil polisler kullanıldı. Afişlerimizi yaparken iki çalışanımız devlet
daha da büyüteceğiz. İşçi ve emekçileri emperyalizme, yanımıza gelerek afiş yapmamız durumunda para güçlerinin engellemeleriyle karşılaştı. Çiğli
şovenizme ve kapitalist sömürüye karşı 1 Mayıs’ta cezası ve gözaltı işlemi uygulayacaklarını belirttiler. Emniyeti’ne götürülen iki BDSP çalışanı keyfi bir
alanlara çağırmaya devam edeceğiz. Tehditlere rağmen faaliyetimizi sürdürdük. Yaklaşık biçimde 1.5 saat tutuldu. Faaliyetimiz hiçbir şekilde
Anadolu Yakası BDSP çalışanları 15 dakika sonra Kuruçeşme Trafo önüne 3 sivil polis engellenemeyecek.
ekibi gelerek, yaptığımız afişleri sökersek bizi Çiğli BDSP

Türk-İş 1 Mayıs’ta Temel Haklar ve Eşit Özgür Yurttaş


Kadıköy’de! Hareketi’nden ortak açıklama...
Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi ve 1 Mayıs Tertip Temel Haklar ve Özgürlükler
Komitesi Başkanı Faruk Büyükkucak, 18 Nisan günü Derneği ile Eşit Özgür Yurttaş
İstanbul Valiliği’ne Kadıköy’de miting yapmak için Hareketi, 15 Nisan akşam
başvuruda bulundu. Valilik önünde saat 10.00’da konu saatlerinde Okmeydanı Temel
ile ilgili basın açıklaması gerçekleştirildi. Haklar Derneği önünde
Büyükkucak basın açıklamasında, “Türkiye İşçi yaptıkları ortak bir basın
Sendikaları Konfederasyonu, TÜRK-İŞ işçi sınıfının açıklaması ile son günlerde
birlik, mücadele ve dayanışma günü ve emeğin bayramı Ümraniye, Eyüp ve
1 Mayıs’ı kitlesel güçlü bir mitingle kutlamak için Okmeydanı’nda iki yapı arasında
çalışmalarını yürütmektedir. Bugün, 1 Mayıs 2007 yaşanan gerginliklere yönelik
yürüyüş ve mitingi için İstanbul Valiliği’ne bildirimde bilgilendirmede bulundular.
bulunduk. 1 Mayıs 2007’de Kadıköy İskele Temel Haklar ve Özgürlükler
Meydanı’nında olacağız” dedi. Derneği, Eşit Özgür Yurttaş
1 Mayıs’ın emeğin bayramı olduğunu, korkunun ve Hareketi ve Devrimci
gerilimin bayramı olmadığını ifade eden Büyükkkucak, Demokratik Yapılar Arası
Taksim’de 1 Mayıs’ın kutlanmasına karşı olmadıklarını Diyalog ve Çözüm
ama Taksim’de sadece basın açıklaması olarak Platformu‘nun birlikte hazıladığı
yapılmasını ve emek örgütlerinin ortak iradesini basın metnini Eyüp Baş okudu. olayların mahkum edilmesi ve bir daha
yansıtmayan basın açıklamaları girişimlerine Yapılan açıklamada şunlar söylendi: tekrarlanmaması kararına varmışlardır. İlgili
katılmalarının mümkün olmadığını vurguladı ve Taksim “Son günlerde Ümraniye, Eyüp ve kurumlar, sorunu kendi arasında diyalog
tartışmasını yer tartışması olarak gördüklerini, önceliğin Okmeydanı’nda gelişen talihsiz ve üzüntü verici yoluyla çözeceklerdir.
yer tartışması değil de emekçilerin taleplerinin güçlü bir olaylar kamuoyu tarafından bilinmektedir. Hiç Bu aşamadan sonra devrimci ve demokratik
şekilde dile getirilmesi olduğunu söyledi. Büyükkucak kimsenin tasvip etmediği bu olumsuzluklar güçler arasında, gerilimi tırmandıracak,
açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: “1 Mayıs 2007’de üzerine DTP İstanbul İl Örgütü’nde biraraya olayları yeniden başlatacak her türlü girişimi
‘demokratik, laik, sosyal hukuk devleti’ için, hükümetin gelen Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği, nereden gelirse gelsin provokasyon
emek karşıtı uygulamalarını protesto etmek için, sağlık Eşit Özgür Yurttaş Hareketi, Devrimci sayılacaktır. Bugüne kadar yaşanan olayları
ve sosyal güvenlik haklarımızı savunmak için, Demokratik Yapılar Arasında Diyalog ve engelleyememekten ötürü, büyük bir üzüntü
özelleştirmeye, piyasalaştırmaya ve yeni liberal Çözüm Platformu (EHP, Kaldıraç, DHP, Odak, içerisindeyiz ve devrimci demokratik
politikalara karşı çıkmak için, kıdem tazminatımıza Barikat, TKP, ÖDP, Devrim Dergisi, Devrimci kamuoyuyla, Türk, Kürt ve diğer
sahip çıkmak için alanlarda olacağız.” Hareket, HÖC, İşçi Mücadelesi, BDSP, PDD) halklarımızdan özür diliyoruz.
Açıklamada, “1 Mayıs’ta alanlardayız!”, “Yaşasın 1 ve ESP konuyu görüşmüşlerdir. Devrimci demokratik güçlerin birliğini
Mayıs!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” ve “Yaşasın Sonuç olarak, tüm kurumlar söz konusu kimse bozamayacaktır.”
işçilerin birliği!” sloganları atıldı. Eyleme 50 kişi olayların son derece olumsuz olduğu ve Açıklama, “Yaşasın devrimci dayanışma!”
katıldı. devrimci demokratik güçlere büyük zarar sloganıyla sona erdi.
Kızıl Bayrak/İstanbul verdiği konusunda hemfikir olmuşlar, bu tür Kızıl Bayrak/İstanbul
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Yaşasın halkların kardeşliği! Kızıl Bayrak  11

Adı üstünde “Türk” Ceza Kanunu…


Bu coğrafyada yaşlı-genç demeden
Kürt öldürmek suç değil!
Uğur Kaymaz davası sonuçlandı. 13 yaşında bir önce öldürülebilme ihtimalini hepimiz biliyorduk. attığımız güçlülükte haykıramadığımız için Uğur’un
çocuğu -kaç kurşunla olduğunun hiç önemi yok- Adını bilmiyorduk belki, yaşını, hangi şehrin hangi adını sokaklarda… Sermaye düzeninin suratına
katletmek Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil kana bulanmış tepesinde yaşadığını da… Ama bu “Hepimiz Kürdüz” diyerek bir tokat gibi
etmiyor. Bugün bunu öğrendik! Hele ki bu çocuk Kürt coğrafyada devlet eliyle yükseltilen şovenizmin bir çarpamadığımız için suçluyuz. Bir kısmımız estirilen
ise kaç yaşında olduğunun da önemi yok, isterse gün O’nu da vuracağını biliyorduk. Engellemeye ilk şoven rüzgarda kabuğuna çekildiği ve korktuğu
kundakta olsun! Bırakın cezayı öldürenler neredeyse çalışmadık. Engellemek bunu ilk öğrendiğimiz anda için, bir kısmımız bu rüzgara kapılıp sürüklendiği
kahraman ilan ediliyor. sokağa çıkmak ve bu düzene lanet okumakla mümkün için…
Uğur Kaymaz Mardin Kızıltepe’de yaşayan 13 olabilirdi ancak. Ve işte bizler böylece elbirliği ile 13 yaşında bir
yaşında bir çocukken, bir gün evden terlikleriyle Suçluyuz; çünkü bu bilgimiz çok eskilere çocuğun ölümüne neden olduk! Ölümüne göz
babasının kamyonunun yanına çıktığı sırada dayanıyordu bizim. İlk bilinçli bilmemiz lise yumduk, ölümünden sonra sustuk, sustuktan sonra
kurşunlanarak öldürüldü. Ardından terörist olduğuna yıllarımızdı belki… Ama ilkokul sıralarında okuma unuttuk.
dair açıklamalar yapılan Uğur, devlet terörünün yazmayı en geç öğrenen sıra arkadaşımıza öğretmenin Sözün bittiği yerdeyiz bugün. Söylenecek çok söz
kurbanı olmuştu. 13 yaşında bir çocuğun ölümünün nasıl bir muamale yaptığında öğrenmiştik aslında. var ama Uğur’a değil, birbirimize… Artık daha fazla
sorumluluğunu üzerinden atmak isteyen devlet Ama işte bildiklerimizi unuttuğumuz için suçluyuz! cinayetin istemsiz suç ortağı olmak yerine, gönüllü
“terörist” propagandasında ısrar etti. Hatta silahlı Mahkeme sonucundan bile biz sorumluyuz! Hrant bir mücadelenin parçası olmak zorundayız. Çünkü
çatışma iddialarında bile bulundu. Ama Kaymaz “ölü Dink’in cenazesinde “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganını bizler Uğur’a koca bir yaşam borçluyuz!
ele geçirildiğinde” ayağından yattığı yerin az ilerisine
fırlamış terlikler devletin katliamcı yüzünün küçük
birer kanıtı olarak tarihe geçti.
Sonra Kaymaz’ı katleden polisler mahkemeye
verildi. Uzunca bir süreç başlamış oldu. Kaymaz
Büyükanıt’ın açıklaması
ailesi ve davayı takip eden duyarlı kesimler için tam
bir kaçma-kovalamaya dönüşen bu süreçte,
duruşmalar güvenlik gerekçesi ile Mardin’den
Kürt düşmanlığının tescilidir
Eskişehir’e taşındı. Aynı süreçte ancak “mülkün”
temeli olabilmiş adalet kapılarını bir kez daha Bu ülkede kurmaylar hemen her konuda ve kuvvet komutanını yalnız bırakacak değildi
topluma kapadı. Devlet terörünü aklama kurumu çok sık konuşsa da, Genelkurmay’ın MGK kuşkusuz.
olarak işletilen mahkemelerden dışarıya bilgi toplantısı ardından ayrıca bir basın açıklaması Büyükanıt’ın Türkiye’deki Kürtlere yönelik
sızmaması için duruşmaların halka açık işletilmesi yapma ihtiyacı duyması rutin dışı bir tutumdu. olarak bir kez daha açığa vurduğu bu azgın kin
mahkeme kararıyla ve sözde kamu yararı için Büyükanıt’ın gündeme taşıdığı konular, hiç ve düşmanlık, Irak’taki Kürtlere yönelik olanlar
yasaklandı. kuşkusuz MGK toplantısında da tartışma ve ve operasyon tehditlerinin aslında ve daha çok
Sermaye düzeni içeriden dışarıya bilgi sızmasını, karar konularıydı. Ancak bu kez ayrıntıyı içerdekilere yönelik tehdit anlamına geldiğini
mahkemelerde dökülen pisliklerinin kamuoyuna olabildiğince gizleyen genel ifadelerle kaleme gösterir. Özellikle Kürtler’in yasal haklarına ve
duyurulmasını engelleme çabasına dalmıştı ama, alınmış bir MGK bildirisini yeterli görmemiş kazanılmış mevzilerine karşı sarfedilen sözler,
içeriden dışarıya leş kokuları sızıyordu. Kapıların olmalılar ki, bu basın açıklamasına ihtiyaç terörün artık büyük oranda bir bahaneden ibaret
altını tıkasalar, bütün anahtar deliklerini, pencereleri, duydular. MGK bildirisi yine aynı ayrıntısız olduğunu, Kürt halkını daha çok ezmek ve
havalandırmaları da kapasalar engelleyemedikleri bir biçimiyle yayımlandı, ayrıntılarını açıklamak sindirmek amacıyla
çürüme kokusuydu bu. Dışarıda mahkemenin Büyükanıt’a kaldı. kullanıldığını/yararlanıldığını da gösteriyor.
sonucunu bekleyen, Uğur Kaymaz’a sahip çıkanlara Gerek iç gerekse dış basında, Büyükanıt’ın Zaten bu konuşma, Newroz öncesinde
sıkılan biber gazını bastıran bir kokuydu. Ve o koku söyledikleri arasından öne çıkarılan, Kuzey yoğunlaştırılan ve giderek dozajı artırılan DTP
bugün hiç olmadığı kadar keskinleşti. Çünkü bugün Irak’a operasyon meselesi oldu. Dünyada bu ve yerel yöneticilere yönelik saldırıların ardından
Uğur Kaymaz bir kez daha devlet terörüne kurban konunun yankı bulmasının belirli bir zemini var gelmiştir. Büyükanıt’ın açıklamaları, tümüyle
gitti. Uğur Kaymaz’ın katili olan 4 polis beraat etti. kuşkusuz. Ancak içerde, ABD’nin izni ve desteği yasadışı bu saldırıları sürdürme kararlılığının
Böylece sermaye düzeni bundan sonra yeni olmadan bunun mümkün olmadığı biline biline ifadesidir.
cinayetlerin önünü açacak tarihi bir içtihat yaratmış (kuşkusuz bunu dünya da bilmekte, konuyu Yalnız, andıç ve darbe hazırlığına ilişkin
oldu, “Bu ülkede Kürt öldürmek suç değil! Kürt işleyen basın organlarında ABD’nin uyarılarına iddialarla ilgili tutum da gösteriyor ki,
öldürmenin cezası yok ama Kürt olmanın cezasını yer verilmektedir) ve başka pek çok iç mesele Genelkurmay’ın hıncı ve düşmanlığı hiç de
Kürt olan ölü ya da diri çekmek zorunda!” hakkında onca vahim görüş ortaya dökülmüşken, Kürtlerle sınırlı değildir. Ülkenin tüm ileri,
operasyon konusunun öne çıkarılması, devrimci, demokrat hareketine karşı büyük bir
Uğur Kaymaz’a borçluyuz! diğerlerinin üstünü örtme niyetinden başka bir öfke ve hınç besledikleri açıktır. Nitekim ilk
anlama gelmiyor. darbe, Büyükanıt’ın konuşmasından bir gün
Büyükanıt, andıç meselesinden darbe sonra, Genelkurmay emriyle yapılan ani bir
Dava sonucuna şaşırmamak gerekiyor. Sermaye
iddialarına, Şemdinli davasından yasal bir parti baskınla bilgisayar ve belgelerine el konmak
düzeninin hukukunun uygulaması yine onun kendi iç
(DTP) ve yasal bir yayın organına (Gündem) suretiyle Nokta dergisine yönelmiş bulunuyor.
dengelerinin ihtiyaçlarına göre değişir. Kimine
kadar, çoğu Kürtlerle ilgili olmak üzere, başka Bu dergiyi, bilindiği gibi ne Kürtler ne dinciler
uygulanır, kimine uygulanmaz. Bugün vardır, yarın
herhangi bir vatandaş söylese tümü de suç ve ne de devrimciler çıkarıyor. Fakat gene de
yoktur. Evet, TCK’da adam öldürmek suçtur. Ama adı
unsuru oluşturan açıklamalarda bulundu. suçu büyüktür. Askeri sırları ifşa etmiştir.
üstünde o “Türk” ceza kanunudur. Ve dahası sermaye
Nitekim, Diyarbakır Barosu’ndan, Şemdinli Büyükanıt’ın bu son konuşması bir kez daha
düzenine göre hangi Kürt adamdan sayılır?
davasıyla ilgili sözleri nedeniyle hakkında suç göstermiştir ki, Türkiye’de ordu yönetimdeki
Bütün bu tartışmaları bir kenara bırakmak
duyurusunda bulunulacağı açıklandı. Büyükanıt, tekelini koruma konusunda kararlıdır. Terör
gerekiyor. Sözün bittiği yerdeyiz artık. Uğur
DTP’yi terör örgütüyle bağlantılı göstermekle edebiyatını da uzunca bir zamandır bu amaca
Kaymaz’a borçluyuz. Ve borcumuzu sözlerle,
yetinmedi, Gündem’i örgüt yayını yaptı. Ve hizmet edecek biçimde kullanıyor. PKK’nin
ağıtlarla ödeyebilmemiz mümkün değil. Borçluyuz
elbette, andıçı da, darbe kurgucularını da attığı hiçbir geri adım yeterli olmuyor. Kürt
çünkü bir bütün olarak suçluyuz!
sahiplendi. Şemdinli günlerinde bombacı halkına karşı kirli savaşı sürdürerek yerlerini
Suçluyuz; çünkü Uğur Kaymaz öldürülmeden
katilleri sahiplenmiş biri, emekli de olsa bir korumaya, önemlerini kanıtlamaya çalışıyorlar.
12  Kızıl Bayrak Kontrgerilla dağıtılsın!.. Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

Tahkim edilen 12 Eylül hukukuyla


ordu fiilen de yönetimde!
Genelkurmay hesabı, ordu, hukuken yönetimde fiilen kışlada mı
Başkanı’nın son konuşması kalacaktır?
başlıbaşına bir darbe oldu. Son gelişmelerin de gösterdiği gibi, ordu, hukuken
Ancak bu klasik anlamda bir de fiilen de yönetimdedir ve yönetimde kalmak için de
darbe değil kuşkusuz. elinden geleni ardına koymamaktadır. Kürt
Demokratikleşme sorunundan cumhurbaşkanı seçimine kadar her olayı,
yalanlarına, hayallerine, andıçtan darbe söylentilerine kadar her malzemeyi bu
umutlarına vurulmuş bir amaçla kullanmak generallerin gözünde son derece
darbedir. mübahtır.
Bu konuşmasında Türkiye’deki kimi demokrasi havarilerinin, ordu
Büyükanıt, Kürt sorunu gibi demokratikleşti, artık darbe falan olmazcıların
temel bir konuda verdiği iddialarında bir nebze gerçeklik payı olsa, darbe
mesajlar, savurduğu günlükçü general de, andıççı Genelkurmay da, ve son
tehditlerin yanısıra, son konuşmasının tüm içeriği nedeniyle Genelkurmay
günlerin popüler Başkanı da yargı karşısına çıkarılırdı. Gerçi
konularından birine, “TSK’yı Büyükanıt’ı yargılamak ve mahkum etmek için
yıpratma çabaları”na da Genelkurmay’ın başına geçmesini beklemek de
değindi. Hatırlanacağı gibi gerekmiyordu. Şemdinli’deki tutumu, iddianamedeki
bu çabalardan biri bir eski isnatlar ve benzeri yüzünden çoktan hapsi
kuvvet komutanına aitti. Bu boylamalıydı. Ama TSK Büyükanıt’ı Şemdinli
zat, bir darbe hazırlığı üzerine girişimlerini günlüğüne anayasasıyla ve her yeni düzenleme ile daha da meselesinde korumaya almakla yetinmedi,
kaydetmiş ve nasıl olduysa, bu günlük tam da ağırlaştırılan ceza yasaları, iş yasaları ve benzeriyle, Genelkurmay’ın başına getirerek Şemdinli savcısına
bugünlerde basına sızdırılmıştı. Diğer popüler konu da 12 Eylül hukukuyla yönetildiğimiz, yönetilmeye da, iddianame nedeniyle heveslenenlere de iyi bir ders
yine orduyla ve yine sızdırmayla ilgiliydi; alıştırıldığımız/26 yıl sonra hala alıştırılmaya vermiş oldu. Fakat aynı zamanda, Türkiye’de
Genelkurmay’ın andıç metni… Sözkonusu metinlerin çalışıldığımız, malumdu. İnkar edilen/gizlenmeye kontrgerilla örgütlenmesinin, öyle üç-beş general, 300-
yazımı da sızımı da ordu içinde gerçekleşmesine -ve çalışılan/itiraz edilen, sadece ordunun yönetimdeki 500 subay, 3 bin-5 bin siville sınırlı olmadığını da
zamanlamasının da dikkat çekici olmasına- rağmen, ağırlığıydı. Sözde Avrupa Birliği bu “ağırlığa” gösterdi. Mademki kontrgerilla NATO bünyesinde
Büyükanıt’ın işaret ettiği “yıpratma çabası”nın karşıydı. Bu emperyalist odaktan duyulan kimi örgütlenmiştir, madem ki TSK NATO üyesidir, madem
muhatabı kim ya da kimlerdi, anlaşılmadı, ancak, bir açıklamalar böyle söylüyor, içerideki kimi “demokrasi ki NATO ve TSK ABD emrindedir… O zaman
“psikolojik harekat” kapsamında yürütüldüğünü yanlıları” bu söylemlerden hareketle, AB üyeliğini kontracılığı benimsemeyeni neden ordu yönetiminde
düşündüren bu girişimlerin suçu, harekatın amaç ve demokratikleşme umudu olarak yaymaya çalışıyordu. tutsunlar?
hedefleri gereği, dışarıda birilerine yüklenecekti, öyle Oysa bilindiği gibi, AB’nin güya dayatmalarıyla Konu kontrgerillaya gelmişken, Genelkurmay
de oldu. çıkarılmış olan tüm uyum yasaları, 12 Eylül Başkanı’nın legal bir gazeteyi (Gündem) ve legal bir
Yüklemenin ilk açık sonucu ise, andıç ve darbe hukukunun daha da sertleştirilmesinden, yani partiyi (DTP) açıkça terörist ilan eden, darbe
tartışmalarını gündeme taşıyan Nokta dergisinin, demokratik hakların tırpanlanmasından başka bir girişimcilerini aklayıp, andıçı sahiplenip, kimi basın
generalin konuşmasından bir gün sonra askeri anlam ifade etmedi. Bu da demektir ki, bu ülkedeki organlarını (Nokta dergisi) suçlu ilan eden
mahkeme kararıyla basılmasında görüldü. Bu baskının darbe hukuku, o pek heveslenilen Avrupa konuşmasını ‘hukuk sınırlarında’ gösteren medyanın
gösterdiği asıl gerçekse, TSK’nın tüm ağırlığıyla demokrasisinin de katkılarıyla pekiştirildi, rolüne de işaret etmek, önemsemek gerekiyor. Çünkü,
yönetimde olduğu, bir başka deyişle, tüm pekiştirilmeye devam ediliyor. Bu koşullarda ordunun ordu merkezli kontrgerilla, hemen her ülkede olduğu
demokratikleşme iddia ve komedilerine rağmen, yönetimdeki ağırlığı nasıl giderilecek, bir zamanlar gibi Türkiye’de de, psikolojik harekatlarını kontracı
halen, 12 Eylül rejiminin sürdüğüdür. Zaten, ‘biz içerdeyiz ama fikirlerimiz yönetimde’ diyenlerin medyanın üstlendiği stratejik rol sayesinde yürütüyor.
Gerekli gereksiz her konuda konuşmayı ve fakat
özellikle de ikide bir “demokratikleşme raporları”
hazırlatıp yayınlatmayı iş edinen TÜSİAD’ın, ne
13 Nisan duruşmasına polis saldırısı... darbe günlükleri, ne andıçlar ve ne de Genelkurmay
Başkanı’nın darbeci konuşmalarına ilişkin tek ses
“Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!” çıkarmaması ise, askeri darbelerin baş destekçisi
olmuş sermaye sınıfının, ordunun hukuken olduğu
Eylül 2006 tarihinde tutuklanan 16 devrimcinin bombaları ve biber gazı ile kitleye saldırdı. Saldırı kadar fiilen de yönetimde olmasına hiçbir itirazının
mahkemeleri 13 Nisan’da Beşiktaş Ağır Ceza sırasında birçok kişi yaralandı ve gözaltına alındı. olmadığını gösteriyor. Nasıl olsun, bugünkü azgın
Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Saldırı sonrası yeniden Beşiktaş Parkı’nda sömürü ortamına ordunun darbeleri ve darbe
Tutuklularla dayanışmak amacıyla saat toplanmaya çalışan kitleye polis ikinci kez saldırdı. hukuklarıyla, kontra operasyonlarıyla kavuştular. Bir
11:00’den itibaren Beşiktaş İskele Parkı’nda İkinci saldırı sırasında gözaltına alınanlar oldu. zamanlar TÜSİAD’ın da başkanlığını yapmış ve
toplanan eylemcilere polis gaz bombaları ile Gözaltına alınanlardan 20 ESP ve SDG’li kontrgerilla ile doğrudan ilişkisi çok konuşulmuş Halit
saldırdı. İskele Parkı’nda toplanan ve aralarında tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi’ne konuldu. Narin’in, “gülme sırası bizde” dediği 12 Eylül faşist
birçok sendika, demokratik kitle örgütü, yasal sol ESP, gözaltıların serbest bırakılması talebiyle darbesi, onları çok arzuladıkları bu ortama
parti temsilcileri ile devrimci grupların, aydın ve aynı akşam saat 18.00’de Galatasaray Lisesi kavuşturmak üzere hazırlanmıştı.
sanatçının olduğu kitle sloganlarla ve pankartlarla önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Bütün bunlar, Türkiye’de demokrasi taleplerinin
beklemeye başladı. Açıklamada, “Söz, eylem, hakkımızı savunacağız, anti-kapitalist/anti-emperyalist nitelikli bir kökten
Kitle bekleyiş sırasında sıklıkla “Yaşasın baskılar bizi yıldıramaz!/ESP” pankartı açıldı, dönüşüme, bir sosyalist devrime, kaçınılmaz biçimde
devrimci dayanışma!”, “ESP susmadı polisin saldırısı ve gözaltı terörü protesto edildi. bağlandığını göstermektedir. En geniş demokratik hak
susmayacak!”, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar Eyleme, BDSP, EHP, Kaldıraç, İHD, DTP, EMEP, ve özgürlükler değil, kırıntı halindeki hak ve
bizi yıldıramaz!”, “Tutuklu sendikacılar serbest KESK, SDP, HKM, HÖC, Çağrı ve Alınteri destek özgürlüklerin kullanımı dahi, açık gizli askeri
bırakılsın!” sloganlarını haykırdı. ESP temsilcisi verdi. yönetimlerle hakları güvenceye alınmış kapitalist sınıf
Hatice Aydemir’in konuşması sırasında polis gaz Kızıl Bayrak/İstanbul tarafından engellenmektedir ve engellenmeye devam
edilecektir.
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Ulusal egemenlik sahtekarlığı... Kızıl Bayrak  13

Ulusal egemenliğin 87 yılda katettiği mesafe emperyalizmin kucağına daha muhkim yerleşmektir...

Bağımsızlık ve egemenlik
sosyalizmle mümkündür!
A. Aydın

TBMM’nin 23 Nisan 1920’de açılışı, bir süre kaçınılmaz akibettir. iktisadi, siyasi, askeri bağımsızlıktan yana olan
sonra, ulusal egemenlik ve çocuk bayramı ilan edildi. 87 yıl önce ortaya atılan “egemenlik milletin” herkesin bunu böyle bilmesi, bunun üzerinden bir
Özellikle ilköğretim okullarında kutlamalar yasal rivayeti, bilimsel açıdan ne ölçüde yalan-yanlış- karar vermesi gerekiyor.
zorunluluk olarak uygulanageldi. Öyle ki, bu kutlama sahtekarca ise, gelinen noktada emperyalizmin her yol Çıkarları emperyalizmle uyuşmayan, tersine zarar
zorunluluğu, meclisin silah zoruyla dağıtıldığı askeri ve araçla ve artık apaçık hale gelmiş egemenliği gören işçi sınıfının, Türk milleti adına ve sahtekarca
darbe dönemlerinde de sürdürüldü. Kimseler de çıkıp, altında aynı masalı okumayı sürdürmek, o milleti değil, Türkiye’de yaşayan tüm halklar, tüm emekçiler
kapatılmış bir meclisin açılışını niye kutlayacakmışım, oluşturan emekçi halklarla, işçi sınıfıyla alay etmektir. adına ve açıkça diktatörlük ilan etmesi dışında -sert
kutlamıyorum demedi, diyemedi. Sınıflı toplumlarda, hiç bir yer ve koşulda, millete bir yumruk isteyenlere duyurulur- bağımsızlığın
23 Nisan şiirlerinde, metinlerinde, 87 yıl sonra ait bir egemenlik yoktur, olamaz. Egemenliği şunun hayalden gerçeğe dönüşmesi imkanı bulunmadığı,
hala, ulusal egemenlik nutuklarının çekiliyor olması, yada bunun adına ama sonuçta bir sınıf kullanır. Ve o ülkemiz ve halklarımız üstünde emperyalist
biraz bu kutlama mecburiyetiyle, daha ziyade de, sınıf, o egemenliği kendi yapısı ve karakterine, egemenliğe son verilemeyeceği kabul edilmeli ve
kullanılan malzemenin o ilk yılların heyecanıyla çıkarlarına, çıkar ilişkilerine uygun biçimde kurtuluşun bu tek yolu ve imkanı üzerinde
yazılmış aynı şiirlerden, yazılardan ibaret olmasıyla kullanacaktır. Türkiye burjuvazisi de, Türk milleti durulmalıdır.
ilgili. İşgale karşı savaş, Cumhuriyetin ilanı, yüzü adına ilan ettiği egemenliğini, çıkarları öyle Yurdun tam bağımsızlığı ve emekçilerin
batıya dönük ‘inkılap’lar... ve benzerinin, dönemin gerektirdiği için, emperyalist vesayet, askeri toplumsal-siyasal yaşama geniş çaplı katılımında
aydınlarını heyecanlandırması normal, nitekim despotluk, koyu bir baskı rejimi şeklinde kullanıyor. ifadesini bulacak gerçek halk egemenliği, Türkiye işçi
yazılarında, şiirlerindeki bu heyecan bugünü Egemenliğin bu biçimde kullanılmasından sınıfının sosyalist iktidarıyla mümkün olacaktır!
kurtarmaya bile yetiyor. rahatsız olan, hoşlanmayan, onuruna dokunan;

“Devlet terörüne son!”


Şiirler bayramları kurtarmaya yetiyor yetmesine
de, ulusal egemenlik nutuklarıyla günü kurtarmak
mümkün mü? 87 yıl önce sağlanmış o egemenlikten
geriye, acaba zırnık kaldı mı?
Türk ulusu adına egemenlik ilan eden, genel
çerçevesiyle olduğu kadar, Türkiye özelinde de, Bursa’da saldırılara karşı eylem izlemek üzere yurtdışından gelen kitle örgütü
elbette burjuvaziydi. Hatta 87 yıl öncesinin Son dönemde DTP’ye yönelik artan devlet temsilcileri de konuşma yaptılar. (Kızıl
koşullarında, burjuvazinin de adına hareket edildiği terörüne ve 13 Nisan’da Beşiktaş’ta yapılacak davaya Bayrak/İstanbul)
söylenebilir. Bu açıdan, o günden bugüne egemenlik çağrı amaçlı 12 Nisan akşamı Osmangazi Metro Gülsuyu’nda saldırılar kınandı
konusunda bir değişiklik yaşanmadığı da, belirli İstasyonu önünde bir basın açıklaması 14 Nisan akşamı saldırıları protesto etmek
açılardan doğruluk payı taşımakta. Ne var ki, birinci gerçekleştirildi. “Keyfi tutuklamalara, TMY terörüne amacıyla Gülsuyu Mahalesi Heykel Meydanı’nda bir
emperyalist savaş koşullarında şekillenen ve akabinde son!” pankartının açıldığı eyleme DTP, EMEP, SDP, basın açıklaması yapıldı. ESP’nin düzenlediği, BDSP,
kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim kadrosu, ve ESP, DHP, Partizan, HÖC, BDSP, BATİS, KESK, SDP, HÖC, Alınteri, Partizan, PDD’nin destek
yönetici organ ilan edilen meclisi, yönünü döndüğü Tuncelililer Derneği katıldı. 60 kişinin katıldığı verdiği açıklamaya yaklaşık 100 kişi katıldı. Okul
‘muasır medeniyetler’in, adım adım dünyaya hakim açıklamanın ardından sloganlarla DTP binasına durağından Heykel Meydanı’na doğru yürüyüşe
olma emperyalist stratejileri karşısında, ne iktisadi, ne yüründü. (Kızıl Bayrak/Bursa) geçen kitle sık sık sloganlar attı. (Kızıl
siyasal ve ne de ahlaki açıdan ayakta durma güç ve İzmir’de polis saldırısı protesto edildi Bayrak/Gülsuyu)
cesaretine sahip değildir. Sahip olmadığı oranda da, 13 Nisan saldırısını protesto etmek amacıyla İzmir Eskişehir’de saldırı protesto edildi
ipleri (ulusun egemenliğini) pek çabuk ve pek kolay Acil Hat ve İHD tarafından ortak bir basın açıklaması İstanbul’da Beşiktaş Adliyesi’nde yaşanan saldırı
biçimde emperyalizmin eline tutuşturmakta (ülkeyi, gerçekleştirildi. Son günlerde giderek artan devlet 14 Nisan’da Eskişehir Adalar Migros önünde
ulusu emperyalizme peşkeş çekmekte) hiçbir siyasal terörüne değinildi. 21 Eylül günü tutuklanan kurum gerçekleştirilen basın açıklaması ile kınandı. İHD,
ve ahlaki sorun görmemiştir. temsilcilerinin ve bugüne kadar birçok ilde tutuklanan Halkevleri, BDSP, SDP, EHP, DTP, DGH, DPG,
Adım adım teslim edilen iplerin, gelinen noktada, DTP başkan ve yöneticilerinin derhal serbest Gençlik Derneği, Odak, ÖDP ve TKP’nin örgütlediği
tümüyle ABD emperyalizminin ellerinde olduğu, bırakılması istendi. (Kızıl Bayrak/İzmir) basın açıklamasına yaklaşık 80 kişi katıldı. (Kızıl
sözde ulusal egemenliğin tecelli ettiği meclis, onun Adana’da gözaltılar protesto edildi Bayrak/Eskişehir)
oluşturduğu hükümet, hatta başta Genelkurmay olmak Beşiktaş’taki saldırıyı kınamak amacıyla 14 Limter-İş saldırıları kınadı
üzere, en tepelerde oturan tüm yönetim kadrosuyla Nisan’da Kültür Sokak girişinde basın açıklaması Limter-İş, İçmeler tren istasyonunda saldırıları
Türk devlet erkanı, bu iplerin ucunda kuklalardan gerçekleştirildi. Eylemde “Gözaltılar, tutuklamalar kınayan bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada
ibaret durumdadır. Gelinen bu noktanın tarifini, en baskılar bizi yıldıramaz!/ESP” pankartı açıldı. mahkeme için biraraya gelen kitlenin meşru ve
veciz biçimde özetleyen; ‘siyasetini Beyaz Saray’a, Eyleme ÇHKM, BDSP, SDP, DHP, HÖC, İHD, demokratik hakkını kullandığı ancak devletin buna
savunmasını Pentagon’a, ekonomisini İMF’ye’ emanet YÖGEH, ÖDP destek verdi. (Kızıl Bayrak/Adana) azgınca saldırdığı vurgulandı. Eyleme Tersane İşçileri
etmek deyimi, komünistlerin bir derinlikli “Gözaltılar serbest bırakılsın!” Birliği Derneği ve BDSP çalışanları destek verdi.
değerlendirmesi değil, yaşanan gerçeklerin acı ve bir o 14 Nisan’da saat 14.00’te gözaltına alınanların (Kızıl Bayrak/Kartal)
kadar ibret verici kaba tablosudur. çıkarıldıkları Sultanahmet Adliyesi önünde gözaltına Saldırılar Sultanahmet’te protesto edildi...
Ancak bu sonucu, ne bir kısım aklıevvelin iddia alınanların serbest bırakılması için bir basın 13 Nisan saldırısı, DTP yöneticilerinin
ettiği gibi, iradesiz-inisiyatifsiz-yeteneksiz-ahlaksız açıklaması gerçekleştirildi. “Söz, eylem, örgütlenme tutuklanması ve Gündem gazetesine yayın durdurma
vb., vb. yöneticiler ortaya çıkardı ve ne de bağımsızlık hakkımız engellenemez! Gözaltılar serbest cezası verilmesi, Nokta dergisine yapılan baskına
yolundan gide gide emperyalizmin kucağına oturan bırakılsın!” pankartı ile “TMY ve 301 çöpe!”, “Özgür karşı 16 Nisan günü Sultanahmet Adliyesi önünde
tek devlet Türkiye Cumhuriyeti oldu. Emperyalist bir basın susturulumaz!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” basın açıklaması gerçekleştirildi. “Söz, eylem,
dünyada (üstelik sosyalist bir kurtuluş ve gelişme yolu dövizleri açıldı. (Kızıl Bayrak/İstanbul) örgütlenme hakkımızı savunacağız!” pankartının
da açılmışken) ‘muasır medeniyet’i hala “tek dişi “Gözaltılara, baskılara son!” açıldığı eylem Antikapitalist, BDSP, DHP, EHP, ESP,
kalmış” emperyalist kapitalizmde aramak ve bulmaya ESP 14 Nisan’da Taksim Tramvay Durağı’nda Ezilenlerin Kurtuluşu, Devrim Dergisi, HKM, HÖC,
çalışmak, burjuva sınıf çıkarlarının ve özlemlerinin yaptığı açıklamayla gözaltı terörünü protesto etti. İşçi Mücadelesi, Kaldıraç, Partizan, Odak, ÖMP,
ihtimal dahilindeki tek olanaklı sonucu olarak, bu yolu Eylemde, “Gözaltılara, tutuklamalara, baskılara son! SDP, TUYAB ve TKP tarafından gerçekleştirildi.
tutan her yeni “bağımsız” devletin elde ettiği Adalet İstiyoruz!” pankartı açıldı. Duruşmayı (Kızıl Bayrak/İstanbul)
Sınıf ve emekçi hareketinden...
14  Kızıl Bayrak Sınıf ve emekçi hareketi... Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

BTS İ stan b u l Adana Ses Şubesi

Esen Plastik işçisi direniyor! yürünerek Novamed işçilerine dayanışma kartları * 25 Nisan Çarşamba günü -sevk alınarak- hizmet
Çiğli Organize’de bulunan Esen Plastik AŞ’de gönderildi. Çiğli İşçi Platformu’ ndan işçiler daha üretilmeyecek. Emekçiler tüm illerde alanlara
çalışan, Petrol-İş Aliağa Şubesi’ne üye işçilerden 20’si sonra şu an direnişte olan Tek Gıda-iş üyesi Bağ çıkacaklar, yürüyüş ve basın açıklamaları
işten atılmıştı. Esen Plastik patronu diğer işçilerin de Yağları işçilerini ziyarete gittiler. gerçekleştirecekler.
sendikadan istifa etmeleri için baskı yapıyor. 4857 Kızıl Bayrak/İzmir
sayılı yasanın 25/2 maddesine dayanarak işten attığı Paşabahçe işçisiyle dayanışma
işçilerin bir kısmını sendikadan istifa etmeleri BTS ve Liman-İş’ten eylem Paşabahçe Eskişehir Fabrikası’nda yaşanan
durumunda işe alacağını vaadediyor.
Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) ayrımcı uygulamalara karşı cam işçileri seslerini
İşten atılan işçiler, işten atma saldırısına ve tüm
ve Liman-İş Sendikası, TCDD gayrimenkullerinin yükseltmeye başladı. Şişecam’a bağlı diğer cam
tehditlerine karşı direnme kararı aldılar.18 Nisan günü
ihale yolu ile satılmak istenmesini protesto ederek, fabrikalarında çalışan işçiler üçbuçuk yıldır
Esen Plastik önünde saat 11.00’de bir araya gelen
satış işlemlerinin anayasaya aykırı olduğunu açıkladı. sendikalaşmak için mücadele yürüten Paşabahçe
işçiler bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.
12 Nisan’da Haydarpaşa Garı önünde toplanan BTS Eskişehir işçisine destek olmak amacıyla protesto
Açıklamada şunlar söylendi: “Bizler biliyoruz ki bu
ve Liman-İş üyeleri, TCDD Genel Müdürlüğü’nün eylemleri gerçekleştiriyor, ziyaretler düzenliyorlar.
yasalarla ülkemizde egemen olan bu zihniyetle
204 gayrimenkulünün ihaleye çıkarılarak TCDD 6 Nisan günü Kristal-İş Başkanlar Kurulu’nun
örgütlenmek zor. Ama yine de bütün güçlüklere
yetkilileri tarafından satılmak istediğini belirterek, almış olduğu karar üzerine Paşabahçe Eskişehir
rağmen başka çaremiz yok. Esen Plastik’te çalışan
taşınmazların satışının hukuka aykırı olduğunu ve Fabrikası’ndaki ayrımcı uygulamaları protesto etmek
işçilerde böyle düşünüyor. Bu yüzden de onları kimse
iptal edilmesi gerektiğini söyledi. ve Eskişehir Cam işçileriyle dayanışma amacıyla
bu yoldan geri döndüremeyecek. İşverenin yaptığı
Her iki sendika adına açıklama yapan BTS 1 No’lu bütün cam işçileri servislerinden inerek fabrikalarına
baskılar sonuç vermeyecek. Esen Plastik işvereni,
Şube Başkanı Hasan Bektaş, daha önce aynı firmaya kadar yürüdüler. Yürüyüş sırasında tüm cam işçilerinin
sendikanın varlığını tanımak zorunda kalacak!...”
gayrimenkul satışının hukuka aykırı olması nedeniyle Paşabahçe işçisinin yanında olduğu vurgulandı.
Direnişlerini fabrika önünde bekleyerek sürdürecek
TCDD Genel Müdürlüğü tarafından ihalenin 9 Nisan günü ise Gebze Kristal-İş Şubesi’ne bağlı
olan işçiler oldukça kararlı ve coşkulular. Esen Plastik
ertelendiğini ve gelinen aşamada ihalenin tekrar işyerlerinde çalışan cam işçileri Eskişehir Şişecam
işçinin direnişi ve başarısı Çiğli Organize’deki diğer
yapılarak 204 parça gayrimenkulün satılmak Fabrikası işçilerini ziyaret ederek destek verdiler.
işçilere büyük bir moral olacak. Esen Plastik
istendiğini söyledi.
SES Adana Şubesi’nden basın
işçilerinin kazanması için sınıf dayanışmasını
Kızıl Bayrak/İstanbul
yükseltelim!
Çiğli BDSP
Ek ders için eylem takvimi açıklaması
“Novamed işçisi yalnız Milli Eğitim Bakanlığı ek derslerle ilgili Şubat
SES Adana Şubesi, SHÇEK çalışanlarının
başbakanlık tazminatlarında yaşanan adaletsizliği ve
değildir”
ayında bir genel yayınladı. Genelge ile onbinlerce
çalışanların hükümet tarafından ‘üvey evlat’ gibi
eğitim emekçisi mağdur olacak. Eğitim emekçileri
görülmesini protesto etmek için, 17 Nisan günü
Çiğli İşçi Platformu, yaklaşık 7 aydır grevde olan herhangi bir nedenle okula gelemedikleri bir günde,
Camalpaşa Postanesi önünde bir basın açıklaması
Novamed işçileriyle dayanışma amacıyla 14 Nisan örneğin mazeret izni, sevk ya da rapor aldıklarında o
yaptı.
günü bir basın açıklaması ve kart atma eylemi günkü ders saati sayısı ve ona karşılık gelen hazırlık
Basın metninin okunmasının ardından sağlık ve
gerçekleştirdi. ücretinin kesilmesi öngörülüyor.
sosyal hizmet emekçileri postane içine girerek
Novamed işçilerinin kölece çalışma koşullarına Bir süredir konuyla ilgili eylemler yapan Eğitim-
çalışanların tazminat ücretlerini gönderdiler.
karşı sürdürdüğü direnişin anlamının vurgulandığı Sen birçok il ve ilçede eylemler gerçekleştirdi.
Kızıl Bayrak/Adana
basın açıklamasında “İnsanca bir yaşam elde etmek Konuyla ilgili toplanan onbinlerce imzayı geçen hafta

Tüm Bel-Sen ile Çayırbağı


tüm işçilerin ortak mücadelesiyle olabilir ancak. MEB’e teslim etti. 7-8 Nisan tarihleri arasında 7 ilde
Novamed direnişine destek verelim! Bulunduğumuz gerçekleştirilen bölge mitinglerinde genelgenin geri
her alanda bu mücadeleyi sürdürelim, büyütelim.
İnsanca ve onurlu bir yaşam için hak arama
çekilmesi talebini dillendirdi.
Eylemlerine devam edeceğini ilan eden Eğitim-Sen
Belediyesi arasında TİS
mücadelesine destek verelim..” denildi. Basın aşağıdaki eylem takvimini açıkladı. Tüm Bel-Sen ile Çayırbağı Belediyesi arasında 7
açıklaması sırasında “Yaşasın Novamed direnişi!”, * 19-20 Nisan tarihlerinde “Ek Ders Ücretime kamu emekçisini kapsayan toplu iş sözleşmesi
“Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Kurtuluş yok tek başına Dokunma” içerikli kokartlar tüm işyerlerinde imzalandı. Mayıs ayından itibaren bir yıl geçerli
ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Kahrolsun ücretli takılacak, olacak toplu iş sözleşmesiyle ücretlere her ay 250 YTL
kölelik düzeni” , “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” * 21 Nisan Cumartesi günü tüm illerde, bir saat zam yapıldı. Yapılan sözleşmede çeşitli sosyal haklar
sloganları atıldı. Ayrıca 13 Nisan duruşmasına polis sürecek oturma eylemi ve kitlesel basın açıklamaları da sağlandı. Buna göre her yıl Kurban Bayramı’nda
saldırısı da protesto edildi. gerçekleştirilecek, Ankara’daki eylem MEB önünde 100 YTL İkramiye, Ağustos ayında 200 YTL yakacak
Basın açıklamasından sonra Konak postanesine saat 13:00’te yapılacak, yardımı, Temmuz ayında ise 200 YTL giyecek yardımı
gibi haklar maddelerde yeraldı.
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Sınıf ve emekçi hareketi... Kızıl Bayrak  15

Yapı-Yol Sen’den iş yavaşlatma eylemleri...

“Toplusözleşme hakkımız, grev silahımız!”


14 Eylül 2006 ve 13-14 Aralık 2006 tarihlerinde
otoyol ve köprülerde fiili hizmet zammı, insanca
yaşanacak ücret ve otoyol ve köprülerin
özelleştirilmesinin durdurulması talepleri iş yavaşlatan
Yapı-Yol Sen, 12 Nisan günü Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı bünyesinde çalışan üyeleriyle Tapu
Kadastro ve Bayındırlık Müdürlükleri’nde iş bırakarak
alanlara çıktı.
İstanbul’da sabah saatlerinde Çamlıca’da
başlayarak uzun araç kuyrukları oluşturan iş
yavaşlatma eylemi öğle saatlerinde Fatih Sultan
Mehmet Köprüsü’nde yapılan basın açıklaması ile
devam etti. Çorlu, Edirne, Tekirdağ, Lüleburgaz ve
Gebze’den otobüsler tutarak Fatih Köprüsü’ne gelen
Yapı-Yol Sen üyeleri burada yapılan basın
açıklamasına destek verdiler.
KESK Genel Başkanı İ. H. Tombul, Yapı-Yol Sen
Genel Başkanı Bedri Tekin, TMMOB Genel Başkanı
Mehmet Soğancı ve karayolları işçilerinin de katıldığı
açıklamada konuşan Bedri Tekin, otoyol ve köprülerde
yapılan iş yavaşlatma eyleminin sorumlusunun
kendileri değil taleplerini duymayan siyasi iktidar
olduğunu söyleyedi. Talepleri kabul edilmediği
taktirde, 16 Mayıs’tan itibaren süresiz iş yavaşlatma
eylemi kararı aldıklarını ifade etti. Birimler arasındaki
ücret adaletsizliğinin giderilmesi, ek ödeme yasa İzmir: “Ücrette adalet istiyoruz!” müdahale ettiği gözlendi.
Yapı Yol-Sen 12 Nisan günü tapu ve kadastro Kızıl Bayrak/İzmir
tasarısının geçirilmesi, tapu kadastro çalışanlarına
döner sermayeden pay ayrılması ve mecliste bekletilen işyerlerinde, otoyollarda ve gişelerde çalışan
fiili hizmet zammının geçirilmesi taleplerini emekçilerin haklarını savunmak amacıyla tapu ve Bursa: “Sadaka değil
yükselteceklerini, 17. Karayolları Bölge Müdürlüğü kadastroda iş bırakma, oto yol ve gişelerde ise iş topluşözleşme!”
arazisinin Zorlu Grubu’na satılması planına karşı yavaşlatma eylemi yaptı. Sabah eylemlerin Yapı-Yol Sen Bursa Şubesi üyesi kamu emekçileri,
çıkacaklarını söyledi. duyurusunu yapmak amacıyla saat 10:30’da Konak 12 Nisan’da Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüğü,
Eylemde konuşan KESK Genel Başkanı da toplu Tapu Kadastro Müdürlüğü önünde, saat 12:30’da ise Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü, Karayolları, İller
sözleşme haklarını eninde sonunda kazanacaklarını ve Işıkkent otoyol gişeleri önünde basın açıklamaları Bankası, Afet İşleri ve Yapı İşleri Genel
taleplerinin ancak bu şekilde karşılanabileceğini yapıldı. Eylemlerde “Ücrette adalet istiyoruz!”, Müdürlüğü’nde iş bıraktı. Bursa Tapu Sicil ve
vurguladı. Eylemde sıkça “Direne direne “Rantiyeye değil halk için bütçe!”, “İMF bütçesine Kadastro Müdürlüğü önünde basın açıklaması
kazanacağız!”, “Toplu sözleşme hakkımız grev hayır!”, “Eşit işe eşit ücret!” yazılı dövizler taşındı. gerçekleştiren kamu emekçilerinin eylemine KESK’e
silahımız!”, “Ek ödeme hakkımız grev silahımız!” Açıklamalarda sendika üyesi emekçilerin yaşadığı bağlı sendikalar da destek verdi.
sloganları atıldı. sorunlara değinildi. Taleplerinin kabul edilmediği Yapı-Yol Sen adına yapılan açıklamada, insanca
Açıklamanın ardından otoyol ve gişeleri kullanan koşullarda daha uzun süreli eylemler yapılacağı ifade yaşanacak ücret ve toplu sözleşme gibi taleplerin
sürücülere eylemle ilgili bilgilendirme yapmak ve iş edildi. kazanılması için mücadeleye devam edecekleri
yavaşlatma eylemini başlatmak üzere bildiriler “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap vurgulandı. Yaklaşık 100 kamu emekçisinin katıldığı
dağıtıldı. Uzun kuyruklar oluşan gişelerdeki eylem verecek!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Direne eylemde “Sadaka değil toplusözleşme!”, “Zafer
saat 19.00’a kadar sürdü. direne kazanacağız!” sloganları atıldı. Otoyol direnen emekçinin olacak!” sloganları atıldı.
Kızıl Bayrak/İstanbul gişelerinde yapılan iş yavaşlatme eylemi sırasında Kızıl Bayrak/Bursa
uzun kuyruklar oluşurken, polisin yer yer eyleme

Esenyurt’ta jandarma Gündem’den suç duyurusu


terörü Gündem gazetesinin Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt’ın ithamları ile hedef haline
Esenyurt’ta son dönemde jandarma terörü getirilmesi ve ardından yayınının durdurulmasına
giderek tırmanıyor. Son olarak Bingöl kırsalında karşı 17 Nisan günü Sultanahmet Adliyesi’nde suç
çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG gerillası duyurusunda bulunuldu.
Ramazan Kaplan’ın cenazesinin 17 Nisan günü Suç duyurusu sonrası saat 11:20’de adliye
Esenyurt’a, ailesinin evine gelmesiyle birlikte önündeki parkta bir araya gelen Gündem gazetesi
jandarma baskın düzenledi. Ailesinin taziye çalışanları ve demokratik kitle örgütleri bir basın
ziyareti için kurmuş olduğu çadıra belediye açıklaması yaptılar. Açıklamada şunlar söylendi:
görevlileri eşliğinde iki defa el koyarak terör “Büyükanıt yaptığı açıklamalarda, bizi direk hedef
estirdi. olarak gösterdi. Biz, hedef gösterilenlerin sonunu
Mahalle girişlerinde yapılan kimlik Hrant Dink’ten biliyoruz. Basın özgürlüğü
kontrollerinde yaklaşık 20 kişi gözaltına alındı. üzerinde son dönemde yoğunlaşan saldırılar,
Mahalleyi abluka altına alan jandarma, Ramazan Büyükanıt’ın ifade etmiş olduğu hedef müdahaleyi hukuka karşı yapılmış bir müdahale
Kaplan’ın Esenyurt Mezarlığı’nda defnedilmesine göstermeden farklı algılanamaz. Yaptığımız suç olarak görüyoruz” dedi. Açıklama Av. Özcan
izin vermedi. Bunun üzerine aile cenazeyi duyurusu bu sürece yöneliktir. Gazetemiz’e Kılıç’ın yaptığı konuşmanın ardından sona erdi.
Altınşehir Mezarlığı’na götürdü. yönelecek her türlü saldırının sorumlusu Yaşar Açıklamaya 50 kişi katıldı.
Kızıl Bayrak/Esenyurt Büyükanıt’tır. Ayrıca Büyükanıt’ın yaptığı Kızıl Bayrak/İstanbul
16  Kızıl Bayrak  Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 NATO: Bir saldırı, sava

NATO: Bir saldırı, sava


(Nato’nun Riga Zirvesi vesilesiyle Aralık çetin pazarlıklara konu olması, projenin gerisindeki her açıdan bir olanak bu üyelik. Oysa aynı Türkiye
2006’da verilmiş bir konferansın kayıtlarıdır...) gerçek niyet ve hesapların taraflarca açık onyıllardır kendini paraladığı halde bir türlü AB
olmasından kaynaklanıyordu. ABD projeye karşı üyesi bir ülke olamıyor, zira olması durumunda bu,
Sistem içi çelişkileri denetleme ve çıkmıyor, fakat onu NATO’nun bir uzantısı olarak emperyalist ittifak için bir dizi sorun ve yük
çıkarları uzlaştırma aracı görmek ve böylece denetimi altında tutmak demektir. AB’ye bir uyum süreci gerekiyor yeni
istiyordu. Oysa Fransa ve Almanya için sorun, tam aday ülkeler için, ama NATO için böyle şeyler
Sonradan, Sovyetler Birliği’nin savaşa da ABD hegemonyasının askeri-politik biçimi olan fazlaca yok. Dolayısıyla NATO daha rahat bir
katılmasının ardından, farklı bir yön de kazanmakla NATO’ya bağımlılıktan kurtulmanın bir adımı biçimde genişleyebiliyor. Önden NATO genişliyor,
birlikte, İkinci Dünya Savaşı emperyalist kampın olarak projeyi geliştirmekti. arkadan AB. Baltık ülkeleri henüz AB’ye üye
kendi içinde yeni bir emperyalist paylaşım savaşı ABD’nin NATO’ya alternatif olma niyet ya da olmadan önce NATO’ya girmiş durumda idiler. Aynı
olarak başlamıştı. Savaşın sonunda bütün bir potansiyeli taşıyan bu türden adımlara karşı bu şey Bulgaristan ve Romanya için de geçerli, bu
kapitalist-emperyalist dünya kampı ABD’nin o gün hassasiyeti, bize örgütün daha önce sözünü ettiğim ülkeler çoktandır NATO üyesi, ama henüz AB üyesi
için tartışmasız olan hegemonyası altında birleşti. temel fonksiyonlarından birini göstermektedir. değil. (Sözkonusu iki ülke konferansı izleyen
Savaştan hemen hiç zarar görmeyen ve gücünü NATO, ABD emperyalizminin elinde, öteki günlerde, Ocak 2007’de, AB’ye tam üye olarak
büyüterek çıkan tek emperyalist güç ABD idi ve bu emperyalistleri denetim altında tutmanın, herşeye alındılar -HF)
ona tartışmasız bir üstünlük, tüm ötekiler tarafından rağmen kendini gösteren çelişki ve çatışmaları Ve bu önden genişleme, aynı zamanda,
doğal biçimde kabul edilen yeni emperyalist dizginleyip uzlaştırmanın da temel önemde bir ABD’nin Avrupa Birliği genişlemesini NATO
hegemon güç konumu kazandırmıştı. Bu bir dönem aracıdır. Onun bu özelliği ABD için bugün her üzerinden kontrol etmesi anlamına da geliyor. Aynı
için emperyalist kampın kendi içinde belirgin bir zamankinden daha önemlidir; zira onun bir döneme zamanda diyorum, zira bu tek, hatta asıl amaç değil.
uyum demekti. kadar tartışmasız olan egemenliğine kampın içinden Asıl amaç elbette ABD’nin Avrupa’ya NATO
Fakat bu çok sürmedi, daha ‘60’lı yılların itirazlar gelinen yerde daha açık ve güçlü bir üzerinden sağlam bir biçimde yerleşmesi, bu onun
başında bazı sorunlar, çelişki ve çatışmalar kendini biçimde ortaya konulabilmekte, bu çerçevede, çok yönlü hesap ve çıkarlarının bir gereği. ABD,
göstermeye başladı. Kapitalizmin eşitsiz ve bunları dizginleyebilmenin bir temel aracı olarak Avrupa’dan öteye Avrasya üzerinde egemenlik
sıçramalı gelişme yasası işlemiş, savaşın adeta yere NATO’nun önemi de ABD payına artmaktadır. ABD, peşinde, onun dünya imparatorluğu hesapları bunu
serdiği Avrupalı emperyalistler aradan henüz iki on kendi dünya imparatorluğu hesapları ve stratejisi gerektiriyor. Tüm öteki adımların ve araçların
yıllık bir süre bile geçmemişken kendini toparlamış çerçevesinde, NATO’yu öteki emperyalistler yanısıra NATO genişlemesi de bu stratejik
ve kendi özel çıkarları konusunda ABD ile bazı üzerinde bir denetim aracı, çelişki ve çatışmaları hesapların içine oturuyor. AB genişlemesini bu yolla
sorunlar yaşamaya başlamışlardı. Fransa’nın ‘60’lı kontrol aracı olarak elde tutmak istemektedir. kontrol etmek de bunlardan biri, ama yalnızca biri.
yılların başında NATO’nun askeri kanadından Evet, NATO işçi sınıfına, emekçilere ve dünya NATO bünyesine alınmış ülkeler dolaysız olarak
çekilmesi bunun bir örneğidir. Bugünkü AB’ye halklarına karşı bir tehdit aracı, bir şantaj ve saldırı Amerikan emperyalizminin askeri ve siyasal
varan oluşumun bir Almanya-Fransa mihveri olarak örgütüdür temelde. Ama aynı zamanda, gelinen hegemonyası altına da bir biçimde girmiş oluyorlar.
gelişmesi, Almanya’nın el altından Fransa’nın ABD yerde özellikle ABD emperyalizmi payına, Batılı Böylece ABD bu ülkeleri tüm öteki yol ve
hakimiyetine muhalefetini desteklemesi, emperyalistler arasındaki çelişkileri kontrol etmenin, yöntemlerin yanısıra bir de bu yoldan egemenlik ve
desteklemekten de öteye dipten dibe teşvik etmesi, çıkarları mümkün olduğu kadar uzlaştırıp kontrol altına almış oluyor. Polonya güya AB
yine bunun bir örneğidir. bağdaştırabilmenin bir aracıdır da. Avrupa’da AB üyesidir, ama AB’den çok ABD’nin denetiminde ve
Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ve Varşova genişlemesine, üstelik onu önceliyerek NATO hizmetindedir. Bunu tüm öteki eski Doğu Bloku
Paktı’nın dağılışından beri ise artık durum belirgin genişlemesinin eşlik etmesinin gerisinde de aynı ülkeleri için de söylemek olanaklı. Fransa ve
biçimde değişmiş bulunmaktadır. Zira bu iç çelişki zamanda bu var. Amerikalı stratejistlerin, Amerikan Almanya’nın açık muhalefetine rağmen Irak’a karşı
ve çatışmaları dizginleyen, sınırlayan, nispeten hükümetlerine akıl hocalığı yapanların yazdıklarına oluşan emperyalist koalisyonun Avrupalı bileşimi bu
kolayca uzlaşmayı zorlayan çok önemli bir engelin baktığımızda, buradaki amacı tüm açıklığı ile gerçeği ayrıca tescil etmiş durumda.
ortadan kalkması demekti. O zamandan beri görebiliyoruz. Bu adamlar, Avrupa Birliği’ni, Öte yandan, Avrupalı emperyalistler, tümüyle
emperyalist batı kampının kendi iç çelişki ve özellikle de Fransa-Almanya mihverini denetim ayrı bir baş çekemedikleri sürece, politikalarını ve
çatışmaları gitgide daha açık bir görünüm kazandı ve altında tutabilmenin önemine özellikle işaret dolayısıyla çıkarlarını, ABD ile bağdaştırmanın
doğal olarak bunlar NATO bünyesinde de kendini etmekte ve bunun bir dizi yol ve yöntemi üzerinde yolunu tutuyorlar. ABD de bunun farkında, hem de
gösterdi. ‘60’lı yıllarda NATO’nun askeri durmakta, NATO’nun bu açıdan oyanayabileceği çok iyi biçimde. ABD onların henüz cepheden ve
kanadından çekilen Fransa ‘89 yıkılışının ardından role de özel bir tarzda işaret etmektedirler. Onlar geri dönülmez biçimde kendi karşısına
geri dönmüş olsa bile, süreç gerçekte olanaklı kuşkusuz AB’nin genişlemesine doğrudan karşı geçemeyeceklerini çok iyi biliyor. Bunu Irak savaşı
olduğunca ABD hegemonyasından kurtulmak çıkmıyorlar, fakat ABD eğer Avrupa üzerindeki sırasında, savaşa muhalefet ederek Fransa ve
yönünde ilerliyor ve bu kendini, AB bünyesinde, denetimini korumak ve çıkarlarını güvenceye almak Almanya bir biçimde gösterdi, ayrı bir baş çekmeyi
gitgide NATO’ya bağımlılığı da azaltacak yeni istiyorsa, AB genişlemesine paralel olarak NATO’yu denedi. Emperyalist batı kampında İkinci Dünya
organizasyonların geliştirilmesi olarak gösteriyor. da genişletmeyi bilebilmeli, diye düşünüyorlar ve Savaşı sonrası dönemde ilk kez bu çapta bir çatlak
Bir ara büyük gürültülere konu olan Avrupa ABD yönetimlerine bunu öneriyorlar. Sonuçta ortaya çıkmıştı. ABD’nin bu çıkışı
Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP), bunun bir yapılan da bu olmaktadır. hazmedemediğini, yeni ve eski Avrupa türünden
ifadesi idi. Almanya ve Fransa önderliğinde AB’nin ‘89 çöküşünden beri NATO Avrupa’da, AB’ye söylemlerle AB’yi bölmekle tehdit ettiğini, hatta işi
uzantısı bir yeni Avrupa ordusu olarak düşünülen bu paralel, fakat ondan daha hızlı bir biçimde, onu özellikle Fransa’yı cezalandırmaktan sözetmeye
proje, tam da NATO’nun 50. yılı kutlamalarına önceleyerek genişliyor. Ne de olsa bu her vardırdığını biliyoruz. Ama ne mutlu onlara ki, Irak
vesile olan o aynı Zirvede (Nisan 1999 Washington bakımından daha kolay. Neden daha kolay? Zira ne direnişi sayesinde ABD’nin muhtemel şerrinden
Zirvesi) çetin pazarlıklara ve çekişmelere neden yerine getirilmesi gerici burjuva yönetimlerini kendilerini kurtarabildiler. Irak direnişinin yarattığı
olmuştu. Burada bir yandan NATO’yu dünya polisi zorlayan “kriterler”i var ve ne de yeni üyeliklerin sonuçların ağır etkisi altında, ABD Almanya ile
haline getirmenin sorunları tartışılırken, öte yandan getireceği gereksiz özel bir ekonomik yük. Türkiye Fransa’nın dünkü muhalefetini unuttu, önemli olan
Avrupalı emperyalistlerin kendi uluslararası askeri 55 yıldır bir NATO ülkesi ve bunun emperyalistlere bundan sonrasını birlikte götürebilmektir deyip,
örgütlenmesi olarak AGSP tartışılıyordu. Bunun getirdiği herhangi bir yük yok, tersine onlar hesabına onlara uzlaşma elini uzatmak zorunda kaldı. Onlar
CMYK
aş ve iç savaş örgütü/2   

aş ve iç savaş örgütü/2
H. Fırat

da savaşın hemen ardından zaten muhalefetten etmiş bulunuyor. Düne kadar, adı üzerinde, Kuzey
yüzgeri etmiş ve ABD’nin Irak’taki emperyalist Dünya jandarmalığı ve sudan bahaneler... Atlantik İttifakı idi. Şimdi etkinlik alanını tüm
işgaline BM kararları üzerinden onay vermişlerdi. dünya ve işlevini de küresel jandarmalık olarak
Ama bu olay bile, Avrupalı emperyalistlerin NATO’nun gerçekte aynı zamanda bir iç savaş tanımlıyor. İşin aslına bakarsanız fiilen bu her zaman
halihazırda ABD emperyalizminin karşısına kolayca örgütü olduğu olgusu üzerinde daha önce durdum. böyleydi, ama bu şimdi resmen de bir politika olarak
çıkamadıklarını gösteriyor. Bunu kaldırabilecek bir Onun bu rolü Varşova Paktı’nın ayakta olduğu tanımlanıyor ve ilan ediliyor. Bütün bunlar önemli
güç ve hazırlıktan henüz yoksunlar, bunun için döneme kadar daha belirgin bir biçimde gelişmeler.
zamana ihtiyaçları var. Bu nedenle, ABD’nin önplandaydı, bunu yineliyorum. O zaman bir “soğuk Nitekim sorun tanımlamalardan öteye buna
bugünkü gücü ve avantajlarını gözeterek, cepheden savaş” dengesi, bir “nükleer dehşet dengesi” vardı. uygun somut organizasyonlar olarak
bir karşı karşıya gelişten olanaklı olduğunca Ordular karşılıklı olarak konumlanmak, teknolojik pratikleştiriliyor da. Riga Zirvesi’nde kararlaştırılan
kaçınmaya, işleri daha ihtiyatlı götürmeye, geleceğin olarak savaş makinalarını sürekli beslemek ve Acil Müdahale Gücü (NRF) bunun bir ifadesi. 30
kaçınılmaz karşı karşıya gelişlerine mümkün yetkinleştirmek, ama öylece de kalmak zorunda bin kişilik, en son teknoloji ürünleriyle donatılmış,
mertebe suyundan giderek hazırlanmaya çalışıyorlar. idiler. Oysa ittifak üyesi ülkelerin sosyal seri hareket edebilen, anında kriz bölgesine
Tarihsel nedenlere de bağlı olarak Fransa bu konuda mücadelelerine, iç sınıf mücadelelerine müdahale, ulaşabilen bir yeni örgütlenme, burada sözkonusu
daha atak ve açık davransa da, bu sinsi ve derinden bu çerçevede kontrgerilla ya da gladio türü karanlık olan. Her an müdahaleye hazır bir kuvvet olarak
gidiş Almanya için çok açık bir davranış biçimi. Irak örgütler aracılığıyla kirli savaş, sürekli bir düşünülüyor ve 2007 yılında kurulmuş olacak.
savaşının hemen öncesinde SPD Irak savaşına uygulamaydı ve bu alanda fiili icraat olarak Tahmin edilebileceği gibi “terörizme karşı
muhalefet ederek seçimi kazandı, ama ABD NATO’nun yapmakta olduğu ve yapacağı çok iş mücadele”, kriz bölgelerine yapılacak müdahalenin
karşısında Alman emperyalizmini de zamansız vardı. Onun fiili icraat olarak uluslararası bir iç temel gerekçesini oluşturacak. Riga Zirvesi’nde
olarak belli bir sıkıntıya soktu. Daha o zamandan savaş örgütü işlevini öne çıkaran buydu. kabul edilen yeni belgede bu önemli bir yer tutuyor.
Hıristiyan Demokratlar bu tutuma açık bir biçimde Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından Bu son derece muğlak tanımlama, ihtiyaca göre her
muhalefet ediyorlardı ve hükümet olduklarından beri NATO’nun uluslararası bir savaş aygıtı olarak da yöne çekilebilecek, her özel durumda bir bahane
de ABD ile ilişkileri mümkün mertebe düzeltmeye rolünü fiiliyata döktüğünü görüyoruz. İlk uygulama olarak kullanılabilecek, bu yeterince açık. Direniş
çalışıyorlar. Zira ABD ile zamansız bir atışmayı Yugoslavya’ya karşı savaş olmuştu ve bu savaş örgütlerinin faaliyetleri kadar kontrol dışı ya da
kaldırabilecek durumda olmadıklarını biliyorlar. Bu, anlamlı bir biçimde NATO’nun dünya polisi ilan ABD zorbalığına şu veya bu biçimde muhalif
bugünkü koşullarda Alman tekellerinin çıkarlarına edildiği Washington Zirvesi’nin hemen öncesinde devletlerin tutumu da pekala “terörizm” kapsamında
çok uygun bir yol ve politika değil henüz. başlatılmıştı. Yine de Yugoslavya Avrupa sahasında görülebilecek ve dolayısıyla “terörizme karşı
Zamansız olarak buna girişmek istemiyorlar bir ülke idi, buna rağmen misyon alan dışı olsa da mücadele”nin hedefi haline getirilebilecek. Bu yolla
dedim ama, bu, çelişkilerin tümden yatışması ya da coğrafya alan içi idi. Coğrafya olarak da “alan dışı” ülkelere ve bölgelere her türlü keyfi müdahalenin
uyutulması anlamına da gelmiyor. Çelişkiler ve olan ilk ülke gerçekte Afganistan oldu. önü açılıyor, şu veya bu ülkenin iç siyasal
bunun ürünü çatışma, herşeye rağmen varlığını 11 Eylül’ün hemen ardından, NATO ABD’ye yaşamında dolaysız biçimde taraf olmak
sürdürüyor. Nitekim bunu son zirve üzerinden bir siyasal açıdan tam desteğini açıklamış, bu desteğin meşrulaştırılıyor. Örneğin Almanya’nın “terörizm
kez daha gördük. Kapsamlı Siyasal Yönerge başlığı askeri bir biçim alabileceğini ilan etmiş ve bunu da tehdidi” altında olması bile bu kapsama girebiliyor
taşıyan ve 30 küsur maddeden oluşan bir bildirge ünlü 5. Maddeye (Herhangi bir ittifak üyesi ülkeye ve NATO’nun bu ülkenin iç yaşamında dolaysız
yayınlandı, bu son zirvenin ardından. Bu belgede yapılmış saldırı ittifakın tümüne yapılmış kabul olarak taraf olmasını beraberinde getirebiliyor.
ABD’nin NATO’ya vermeye çalıştığı yeni yönün edilecek ve buna göre mukabele görecektir, Herhangi bir ülkede rejimi zorlayabilecek bir siyasal
çerçevesi var, önümüzdeki dönemin stratejik mealindeki madde) dayandırmıştı. Buna rağmen mücadeleye bu yolla müdahale edilebilecek, önden
yaklaşımları formüle ediliyor burada. Büyük ölçüde Afganistan’a karşı savaş başlangıçta daha çok bir Acil Müdahale Gücü ve arkadan NATO’nun savaş
ABD’nin arzularına ve ihtiyaçlarına göre. Ama Amerikan müdahalesi olarak başladı, NATO ve aygıtı kurulu düzeni ayakta tutabilmek için seferber
Fransa ve Belçika’nın açıktan, Almanya’nın ise daha emperyalist müttefiklerin askeri desteği ve savaşa edilebilecek.
dolaylı muhalefetiyle, Zirve’de bu da hararetli katılımı bu ilk aşamada daha dolaylı biçimlerde Yeni yönergede dile getirilen bir öteki
pazarlıklara konu oldu ve sonuçta hiç değilse gerçekleşti. Fakat 2001 sonbaharında başlayan bu müdahale ve saldırı bahanesi, “nükleer tehdit”in
şimdilik belli bir uzlaşmaya bağlandı. Büyük ölçüde işgalin resmi sorumluğunun ve komutasının 2003 önlenmesi. Bunun ucunun nereye varacağı da
ABD’nin hesaplarına, ihtiyaçlarına ve öncelikli yılından itibaren resmen NATO’ya geçtiğini yeterince açık. Bu tanımlamayla birlikte örneğin
tercihlerine göre saptanmış yönerge imzalandı biliyoruz. Yıllardır ve halen NATO, eski İran bir anda tüm NATO ittifakının açık hedefi
imzalanmasına ama, bunun uygulanmasında tüm Yugoslavya’nın ardından Afganistan’da da resmen haline getiriliyor. Ve daha ilk bakışta görülebileceği
ülkelerin tam onayı, oybirliği koşulu da Fransa ve bir savaş ve işgal gücü olarak işbaşında. Genişlemiş gibi, bütün bunlar Amerikan emperyalizimin savaş
Belçika’nın çok özel muhalefetiyle eklendi. Sonuçta biçimiyle 26 üyeli ittifak bu ülkede halen bir batağın şeflerinin bugünkü dünya olaylarına bakışının bir
hem Amerika’nın ortaya koyduğu siyasal çerçeveyi göbeğinde, bu ayrı bir gerçek. NATO’nun bir yansıması. Onlar kabul ettirdikleri bu yeni yönerge
onaylamak zorunda kaldılar, ama hem de onun müdahale, savaş ve işgal gücü olarak devrede ile öteki emperyalist müttefikleri de NATO üzerinde
uygulanması konusunda veto hakkını da kazanmış olmasıdır, burada önemli ve yeni olan. kendi politikalarına tabi kılmak istiyorlar. Yeni
oldular. Böylece gelecekte kendi çıkarlarına uygun Kasım 2006’da Riga’da benimsenen yeni yönergenin bazı Avrupalı emperyalist güçleri
olarak yapacakları kirli pazarlıklar için önemli bir antlaşma bu konuda yeni tanımlar getiriyor ve rahatsız etmesi de bundan. Bu ülkeler Amerika’nın
avantaj elde ettiler. hedefler ortaya koyuyor. NATO’nun benzer bir maceracı ve sonuçta kendilerine de zarar verebilecek
Bütün bunlar NATO’nun bir yandan ortak görevi bundan böyle dünyanın herhangi bir yerinde emperyalist hedeflerine ve planlarına öyle ölçüsüzce
çıkarlara hizmet ederken, öte yandan farklılaşan üstlenebileceğini açık hükme bağlıyor. Dünyanın alet olmayı çok da istemiyorlar. Bunu çıkarlarına
çıkarları denetim altında tutmanın ve karşılıklı neresinde olursa olsun herhangi bir kriz bölgesine 30 uygun görmüyorlar, ya da buna ancak kendi
tavizlerle uzlaştırmanın bir aracı olduğunu gün içerisinde müdahale etmeyi olanaklı kılacak ve çıkarlarının da tatmin edilmesi koşuluyla destek
göstermektedir. Ve söylenenlerden anlaşılmış olmalı; bunu uzun süreli olarak sürdürebilecek yeni askeri vermek istiyorlar. Son yönerge kapsamında gündeme
temelde ABD’ye hizmet etse de örgütün bu işlevinin organizasyonlar gündeme getiriliyor. gelebilecek kararlarda oy birliği koşulu işte bunun
ittifak bünyesindeki öteki emperyalistler için de hala Böylece NATO, dünyanın dört bir yanındaki bir aracı ve güvencesi.
bir anlamı ve önemi var. kriz ve çatışmalarda taraf olacağını resmen ilan (Devam edecek...)

CMYK
18  Kızıl Bayrak Mücadelemizde yaşıyor!.. Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

Devrim ve parti davasına adanmış bir yürek...

Hatice Yürekli yoldaş ölümsüzdür!


Takvimler 22 Nisan 2001’i kurtarma çabalarının yerini kendini kurtarma
gösterdiğinde, Hatice Yürekli kaygılarının aldığı; iradesi kırılmış, çökmüş,
yoldaş, Ölüm Orucu sürüleşmiş bir insan topluluğundan, eskimiş solcular
Direnişi’nin 182. gününde mezarlığından pis kokuların yayıldığı bunaltıcı bir
ölümsüzleşti. O, Ümit ve Habip dönemdir. Böyle bir dönemde devrimcilik sağlam bir
yoldaşların yolundan ilerleyerek bilinç, sarsılmaz bir inanç ve mücadeleye soluklu bir
ölümsüzler kervanına katıldı. bakış gerektirir. O, böylesi bir zor dönemde partinin
Türkiye Komünist İşçi yol göstericiliğinde bu niteliklerle donanarak
Partisi’nin kurucu üyelerinden mücadele safında yerini aldı, adeta akıntıya karşı
olan Hatice Yürekli yoldaş, yüzdü.
Ölüm Orucu maratonunu Hatice Yürekli yoldaş, çok yönlü, gerçek bir dava
soluklu bir biçimde koşmuş ve insanı kimliğine sahiptir. O, tüm çalışma, mücadele ve
sarsılmaz bir iradeyle sınama alanlarında, bütünsel bir tartışmasız devrimci
göğüslemiş bir komünistti. kimliğin temsilcilerinden birisidir. O’nun siyasi
Örgüt ve parti yaşamında, poliste, zindanda ve mahkemelerdeki duruşu bu
düşman karşısındaki tavizsiz kimliğinden bağımsız olarak değerlendirilemez.
tutumunda olduğu gibi, Çünkü O, partinin ideolojik çizgisini özümsemiş,
yaşamının son direnişinde de örgütlü yaşamın ve direnişçi kimliğin hakkını veren
parti, devrim ve sosyalizm örnek bir profesyonel devrimcidir.
davasına sonuna kadar bağlı Hatice Yürekli, ailesine yazdığı 12 Kasım ‘00
olduğunu gösterdi. tarihli veda mektubunda “... siyasi kimliğimizi,
Sınıfsız ve sömürüsüz bir devrimci kişiliğimizi ve insan onurumuzu teslim
dünya uğruna yaşamlarını almaya dönük bu kapsamlı saldırıya karşı, ölümüne
ortaya koymayı bu ideali bir direnişi başlatmış bulunuyoruz” diyor ve bunun
savunmak kadar doğal sayan “yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin
devrimcilerin, kuşkusuz haklı davasını savunmak” anlamına geldiğini
övülmeye ihtiyaçları yoktur. söylüyordu. Ne dediğinin ve ne yaptığının tümüyle
Zira yaşamları ortadadır. Bizim bilincinde olarak o, dediğini yaptı. Açıktır ki burada
için önemli olan; yansıyan, sağlam bilince dayalı bir devrimci kimlik,
yoldaşlarımızın yaşamından, buna dayalı bir siyasal ve örgütsel tutum, bunun
mücadelesinden, bu mücadele ifadesi bir siyasal yaşam çizgisidir.
içinde oluşturdukları kişilikten O, şu veya bu yoldaş üzerinden partiye bakan,
öğrenmektir. Onlardan geleceğe ilişkisini buna göre güçlendiren ya da zayıflatan biri
kalacak olan, kalması gereken değildi. Kendini partinin asli temsilcilerinden, onun
herşeyi süzüp almaktır. Bu organik dokusundan biri olarak gören Hatice Yürekli
temel üzerinde saflarımızdaki tutumla komünist kimliğini ve mücadelesini savundu. yoldaş, kendisine yöneltilmiş bir eleştiriyi, kendisine
militanları eğitmek ve bu eğitim öğelerini tüm O, Ulucanlar katliamını da yaşadı ve katliamın parti tarafından gösterilen bir tepkiyi hiçbir biçimde
devrimci harekete, devrimci işçi, emekçi ve gençlere ardından açılan davada yargılandı. Bu yargılama sorun etmeyen, bunu partiyle olan genel ilişkileriyle
sunmaktır. esnasında da siyasi savunma yaptı, mahkeme hiçbir biçimde karıştırmayan bir yoldaştı. Çünkü o
Hatice Yürekli yoldaş 1968’de Tokat’ın Almus kürsüsünden katliamın içyüzünü gözler önüne serdi. kendisini partisiyle özdeşleştirmiş bir devrimciydi.
ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de O, 20 Ekim 2000’de F tipi saldırısına karşı Hatice yoldaş neredeyse, parti oradadır. Emeğini
tamamladı. 1990 yılı başında bu kentte komünist başlayan Ölüm Orucu Direnişi’nin 1. Ekibi’nde partiden hiç sakınmayan her sınıf devrimcisi gibi
saflara katılarak ölümü yiğitçe göğüslemesine kadar yeraldı. Siyasi poliste tereddütsüz direnen, Hatice yoldaşı da yücelten şehit düşme biçiminden
kesintisiz olarak sürecek örgütlü yaşamına başlamış mahkemelerde hep siyasi savunma yapan Hatice çok, partiye hiç zorlanmadan verdiği emektir. O,
oldu. İlk dönem faaliyetlerinden dolayı aynı kentte Yürekli yoldaş, zindan direnişçiliğinin gereğini de her partisinden ve mücadeleden emeğini hiç sakınmadı.
birçok kez gözaltına alındı, bir süre cezaevinde yattı. zaman sağlam ve sarsılmaz bir komünist devrimci O’nu güçlü kılan da buydu. O’nun için partiyi
Sonraki yıllarda örgütlü yaşamını İstanbul’da devam olarak yerine getirdi, bunu kendisi için en büyük onur sahiplenmek, partiye harcanan emekle orantılıydı.
ettirdi. Bu kentte kaldığı tüm süre boyunca işçi saydı. Hatice yoldaş, sabırlı ve kararlı bir örgütçüydü.
çalışması yürüttü. Bu amaç çerçevesinde birçok tekstil O, örgütlü politik yaşama parti saflarında başlamış İşler ters gittiğinde ya da aksadığında yılmaz, o işi
fabrikasında işçi olarak çalıştı. ve parti saflarında ölümsüzleşmiş, komünist kimliği ve yapmanın bütün olanaklarını zorlayarak yapmaya
‘95 Nisan’ında gerçekleşen bir operasyonda, Habip parti üyeliği onurunu hep yükseklerde tutmuş, çalışırdı. Açıktır ki, O’nun bu sabrı ve kararlılığı
Gül ile birlikte kaldığı evden gözaltına alındı. Siyasi direnişçi kimliği değişmez bir davranış biçimi haline içselleştirdiği öz disiplininden kaynaklanıyordu.
poliste tam direniş göstererek ifade vermeyi reddetti, getirmiştir. Bu nitelikleri çerçevesinde sağlam ve Kuşkusuz ki, devrim davası yaşama, büyüme ve
hiçbir belgeyi imzalamadı. Yargılanma esnasında ise sarsılmaz bir profesyonel devrimci olan Hatice er-geç zafere ulaşma olanağını bu türden sağlam ve
siyasi savunma yaptı. Bir süre Sağmalcılar Yürekli yoldaş, bunu, sınıf çalışmasının ihtiyaçları sarsılmaz dava insanı devrimciler sayesinde
Cezaevi’nde tutuklu olarak kaldı. Dışarı çıktıktan çerçevesinde sık sık fiilen fabrikada bir işçi olarak bulacaktır.
sonra İstanbul ilindeki siyasal faaliyetine Rumeli çalışmayla da birleştirebilmiştir. Hatice yoldaşımız, Habip ve Ümit yoldaşlardan
Yakası tekstil çalışmasının sorumluluğunu üstlenerek Hatice Yürekli yoldaş, zor bir dönemin aldığı direniş bayrağını, leke sürdürmeden bugünlere
devam etti. Ardından Güney çalışmasının ihtiyaçları devrimcisiydi. Ne ‘60’ların sosyalizmin prestijinin taşıdı. Biz ise ondan devraldığımız bayrağı işçi
çerçevesinde bu bölgeye geçti. Burada önemli yüksek, ne ‘70’lerin devrimci mücadelenin sınıfının öncü partisi önderliğinde burjuvazinin
sorumluluklar üstlendi. kitleselleştiği ve devrimciliğin neredeyse tek seçenek kalelerine dikeceğiz.
Parti Kuruluş Kongresi’ne bu bölgenin delegesi olduğu koşullarından gelmişti. O’nun mücadeleye Devrimci yaşamı dışında bir yaşam tanımayan, bu
olarak katılan Hatice Yürekli yoldaş, Kongre sonrası girme yılları, ‘90’ların başıdır. Bu dönem, 12 Eylül uğurda ailesi ile olan bağları da dahil düzenle tüm
Ankara’da gerçekleşen operasyonda yeniden yenilgisine modern revizyonizmin yenilgisinin bağlarını koparmakta tereddüt etmeyen, tüm örgütlü
tutuklandı. Siyasi poliste bir kez daha tam direniş eklendiği, devrim dalgasının geri çekildiği, kitle devrimci yaşamı boyunca onurlu bir parti üyesi olmayı
göstererek ifade vermeyi reddetti, hiçbir belge hareketinin durgunlaştığı, devrim ve sosyalizmi herşeyin üzerinde gören ve bunun gereklerini yerine
imzalamadı. Yaptığı siyasi savunmayla düzeni ve savunmanın “marjinallik” olarak algılandığı, toplumu getiren bu yiğit kadın komünist yoldaşımızın anısı
düzen mahkemelerini cepheden yargıladı, tok bir önünde derin bir saygı ile eğiliyoruz.
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Ekim Gençliği’nden... Kızıl Bayrak  19

Özgür bir gelecek için


1 Mayıs’ta alanlara!
Dünya ölçeğinde ezen-ezilen çelişkisinin dönüşümler gençliğin geleceğini hedef alan saldırılardan
derinleştiği, sermaye düzeninin saldırılarının önemli ibarettir. Üniversiteler ve liseler paralı hale
ölçüde hız kazandığı bir süreçte 1 Mayıs’a getirilmektedir. Eğitimin kamusal hizmet olma özelliği
hazırlanıyoruz. saldırıya uğramış, bu çerçevede eğitim kurumları
2007 1 Mayıs’ına sayılı günler kala öncelikle ifade ticarethaneye, öğrencilerse bu kurumlarda satılan gerici,
edilmesi gereken, bu sene 1 Mayıs’ın gerek dünya anti-bilimsel eğitimin zorunlu birer müşterisine
ölçeğinde, gerekse coğrafyamız sınırlarında öneminin dönüştürülmüş durumdadır. Bu dönüşümlerin mesleki
geçmiş seneleri aşan bir düzeyde olduğudur. Bu önem, alanlardaki yansımalarının sonucunda ise diplomalar
sermaye düzeninin açmazlarının çözümü olarak ardı hükümsüzleşmiş, çalışma hayatı sözleşmelere
ardına uygulamaya soktuğu neo-liberal politikaların bağlanarak sömürünün katmerlendiği ve hiçbir
dünya ölçüsünde işçi ve emekçi sınıfları karşı karşıya güvencesi olmayan bir alana dönüşmüştür. Üniversite ve
bıraktığı yıkımdan ve yine emperyalist odaklarca lise öğrencilerinin ve mezunlarının geniş kesimleri
sürdürülen ve farklı hedeflerle gerisinin geleceği geleceksizlik girdabı içinde kıvranmaktadır.
sinyalleri verilen emperyalist işgal politikalarının Toplumsal yaşamdaki dönüşümlere paralel olarak
halkları karşı karşıya bıraktığı durumdan ileri eğitim alanındaki saldırıların hayata geçirilmesi
gelmektedir. Neo-liberal dönüşümlerin ve emperyalist sürecinin sorunsuz yürüyebilmesi için üniversiteler ve
işgallerin sonucu kör gözlerin bile görebileceği ölçüde liselerde kışla koşulları hüküm sürmektedir. Uyuşturucu,
açıktır. Bugün dünyanın azımsanamayacak ölçüde şiddet vb. teşvik edilirken, eğitim kurumları kapısında
büyük bir çoğunluğu açlık ve sefalet koşullarında ÖGB, idare, polis ya da sivil faşist engeliyle geri
yaşamakta, önlenebilir hastalıklardan her gün binlerce çevrilen bir tek özgür düşünce olmaktadır.
kişi yaşamını kaybetmekte, işsizlik artmakta, Sermaye iktidarının bu bütünlüklü politikasının
emperyalist işgallerin ölü-yaralı bilançoları gün be gün gençlik kesimlerine ilettiği mesaj, “geleceğinizi satılığa
katlanmakta ve yine emperyalistlerin yönlendirmesiyle çıkartıyorum ve uslu durmazsanız başınızı ezerim”den
şovenizm salgın bir hastalığa dönüşmektedir. Özetle ibarettir. Gençlik kitlelerinin bu mesaja yanıtı
kapitalistlerin elinde dünya güvenilir bir yer olmaktan gelecekleri ve özgürlükleri için mücadeleyi yükseltmek
çıkmıştır. İnsanlar tek bir günlerini dahi gelecek kaygısı olmalıdır. 1 Mayıs alanı bu çerçevedeki taleplerin
yaşamadan geçirememektedir. taşınacağı en anlamlı alan olacaktır. Çünkü üniversite ve
Coğrafyamız açısındansa 2007 1 Mayıs’ı bütün bu liselerdeki yeniden yapılandırma süreci toplumun kardeşçe yaşama hakkının kendi özgürlüğü ile eş
gündemlerin yanında farklı bir önem daha taşımaktadır. yeniden yapılandırılma sürecinin sermaye düzenince anlamlı olduğunu görmeli ve ellerine bulaştırılmak
‘77 1 Mayıs katliamının 30. yılı. 77’de Taksim’de özel önem verilen bir ayağıdır yalnızca. Ve bu alandaki istenen kana, üzerine sindirilmeye çalışılan barut
gerçekleşen ve 500 bin işçi ve emekçinin katıldığı dönüşümlerin karşısında verilecek mücadele ancak kokusuna inat 1 Mayıs’ta ezilen halkların safında
görkemli 1 Mayıs kutlaması devlet eliyle kana bütüne karşı örülecek mücadele ile bağ kurulabildiği alanlarda olmalıdır.
bulanmış, 36 işçi ve emekçi yaşamını kaybetmişti. ölçüde sonuç alıcı olabilecektir.
Geçen 30 yıl içerisinde Türkiye’de ve dünyada çok şey Özgürlüğümüz ve geleceğimiz ellerimizde!
değişti. Ancak bu değişimlerden hiçbiri işçi ve Emperyalist saldırganlığa ve şovenizme
emekçiler için, ezilen halklar için olumlu olmadı. Yaşam karşı 1 Mayıs’a! Bugün gençliği hedef alan saldırılar eğitim ve
koşulları ağırlaştı, sömürü derinleşti, dünya ölçeğinde meslek alanı ile sınırlı değildir. Aksine toplumun
emperyalist saldırganlık dizginlerinden boşaldı. Gençlik Bugün emperyalist saldırganlık, işgal ve katliam bütününü hedef alan tüm saldırıların sonuçları dolaysız
kesimleri bugün 30 yıl öncesinde olduğundan çok daha politikaları yaygınlaşarak sürerken, bu saldırganlık tüm bir biçimde gençliği etkilemektedir. Gençlik hareketi ise
umutsuz… 30 yıl öncesine oranla daha fazla insan aç, bölgeyi ve hatta insanlığı tehdit eden boyutlara bütün bu saldırılar karşısında halen parçalı ve zayıf bir
daha fazla insan sokakta, daha fazla insan güvencesiz varmaktadır. Sermaye iktidarı emperyalizm ile işbirliği görüntü içindedir.
koşullarda çalışıyor! Geçmiş ile bugün arasındaki bu içerisinde bu planlara dahil olmaya, gençliği 20 centlik Peki, gençlik hareketi bugün bu tabloya mahkûm
kaba farklılıklar bile 30 yıl öncesine göre mücadelenin askerler, üniversiteleri silah fabrikaları olarak bu savaşa mudur? Elbette hayır! Balgat Yurdu’nda yurt koşullarına
bugün “daha fazla” ihtiyaç, adeta bir zorunluluk seferber etmeye çalışırken, gençlik emperyalizme karşı karşı eyleme geçen bini aşkın genç, Akdeniz
olduğunun göstergesidir. Bu çerçevede bu yıl 1 Mayıs, 1 Mayıs’ta alanlarda olmak zorundadır. Üniversitesi’nde sınav sistemine karşı sokağa dökülen
geçmiş yılların mücadelelerine sahip çıkmak, Büyükanıt’ın 12 Nisan’da yaptığı açıklamalar Kürt 500 genç, Beytepe’de ulaşım sorununa eylemli bir
geleneğimizin, değerlerimizin, geçmişimizin arkasında halkını hedef almakta, yıllardır sürdürülen inkar ve imha süreçle yanıt üretmeye çalışanlar, mesleki dönüşümlere
durmak açısından da önemlidir. politikalarının önümüzdeki süreçte sertleşeceğini karşı mücadele hattı geliştirme hedefiyle yan yana
Gençlik açısından 1 Mayıs’a çıkış, en özlü ifadesi ile göstermektedir. Bu süreçte bizlere ve “sokaktaki gelenler bu tablonun değişebilir olduğunun ispatıdır.
gelecek sorunu karşısında yapılmış bir tercihi ifade insanlara” yüklenmek istenen misyon, bu inkarın ve Gençliğin bugün kendi geleceği ve özgürlüğü için
etmektedir. Gençlik, doğrudan hedefi olduğu neo-liberal imhanın parçası olarak, linçlerle, sokak gösterileriyle, ilk yapması gereken şey, gelecek ve özgürlük
dönüşümlerin karşısında ya mücadele etmeyi seçecek ya ağza alınmaz küfürlerle milliyetçi hassasiyet beklentisinin yönünü değiştirmektir. Zira sermaye
da geleceksizlik gerçeği ile barışma yoluna gidecektir. perdelemesinde kafatasçı kuklalara dönüşmemizdir. düzeninin gençliğe verebilecek hiçbir güzel vaadi
Gençlik ya şovenist dalgayı kırmak için alanlarda Emperyalist-kapitalist sistemin derinleşen çelişkileri yoktur. Bundan daha da önemlisi, içi boş umutları
yürüyecek ya da en iyi ihtimalle şoven faşist histeri karşısında güçlenen siyasal gericiliğe karşı, halkları pazarlamakta uzmanlaşmış asalaklar sınıfı ne yaparsa
karşısında sessiz kalarak coğrafya genelinde hüküm birbirine düşman eden faşizme ve şovenizme karşı yapsın gençlik kesimlerini ikna edebilmenin
süren inkâr ve imha politikalarının işbirlikçisi durumuna gençlik alanlarda olmalıdır. Çünkü düzenin yarattığı bu olanaklarından yoksundur.
düşecektir. Gençlik ya emperyalist işgalleri karşısında karanlıktan birbirine düşmanlaşan, birbirleri ile savaşan Bu çerçevede 1 Mayıs gençliğin özgür bir geleceğe
bir tutum ve mücadele geliştirecek ya da ezilen halkların halklar, dolan kasalar, oluk oluk akan kan ve yükselen doğru atacağı en anlamlı adımların başında gelmektedir.
emperyalist haydutlar tarafından katledilmesinin hisse senetleri çıkmaktadır. Halkların özgürlüğü, Sermaye düzeninin karşısındaki tüm güçlerin buluşma
seyircisi olacaktır. emperyalistlerin dünya nimetlerinin paylaşımı için alanı olacak 1 Mayıs, gelecek mücadelesini yükselten
oturdukları masalarda pazarlık konusu yapılmaktadır. gençliği, omuz omuza yürümesi gereken işçi sınıfı ile
Neo-liberal dönüşümlere karşı 1 Mayıs’a! Halkların özgürlüğünü ve geleceğini hedef alan bu buluşturacaktır.
soysuz planların tetikçiliğini ise gençliğe yüklemek (Ekim Gençliği’nin Nisan ‘07 tarihli 12. sayısından
Bugün eğitim alanında yaşanan tüm neo-liberal istemektedirler. Gençlik halkların özgür, eşit ve alınmıştır...)
20  Kızıl Bayrak Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!.. Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

“GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu başarıyla gerçekleştirildi!

Mesleki dönüşümlere karşı


birleşik devrimci mücadeleye!
1. gün: ile foruma başlandı. Sempozyum Hazırlık
Toplantıları Bileşenleri adına bu bölümde birbirini
“GATS ve AB Uyum
bütünleyen iki ayrı tebliğ sunuldu. 1. tebliğin başlığı
Sürecinde Meslekler
“Meslek ve Alanlarda Yeniden Yapılandırma Süreci”
Nereye?” Sempozyumu’nun
idi. 2. tebliği ise “Sermaye Ekseninde Yeniden
birinci günü 13 Nisan Cuma
Yapılandırmanın Meslek ve Alanlarda Ortaya
günü YTÜ Oditoryumu’nda
Çıkardığı Somut Sonuçlar” başlığını taşıyordu.
gerçekleşti. 200’e yakın
Sempozyum bileşeni adına sunulan bu iki
kişinin katıldığı
tebliğin ardından ana başlığa ilişkin ek tebliğ
sempozyumda etkili sunumlar
sunmak isteyenlere söz verildi. Bu çerçevede ilk
ve canlı tartışmalar
önce Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada + İvme
gerçekleşti.
Dergisi adına “Yetkin ya da Yetkili Mühendislik”
Sempozyum saat
başlıklı bir tebliğ sunuldu. Ardından Mimarlar Odası
13.30’da sempozyum hazırlık
Büyükkent Şubesi Öğrenci Komisyonu adına
toplantıları bileşenleri adına
“Mimarlık Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı”
Burçin Kuz’un
başlıklı bir tebliğ sunuldu. Mimarlık alanında
gerçekleştirdiği açılış
yaşanan dönüşümlerin yasal dayanaklarının ayrıntılı
konuşması ile başladı. Bugüne
bir biçimde tartışıldığı ve birleşik mücadele çağrısı
dek sürece destek olduğunu
ile son bulan tebliğin okunmasının ardından,
açıklayan akademisyen,
İstanbul Gençlik Derneği de “GATS ve AB
demokratik kitle örgütü, sendikalar, öğrenci derece demokratik bir etkinlik olarak tanımlayıp,
sürecinde meslekler nereye?” başlıklı bir tebliğ sundu.
örgütlülükleri vb.’nin okunmasıyla son buldu. Günün böyle bir etkinlikle karşıtlık ilişkisi kurulmasını
Çağdaş Genç Avukatlar ise “Avukatın bağımsızlığı ve
programının deklare edilmesinin ardından birinci anlaşılmaz bulduklarını dile getirdiler.
savunmaya maddi hukuk (avukatlık kanunu) ve olması
oturum başlatıldı. Fuat Ercan, “Meslekler nereye?” sorusunun
gereken hukuk ışığında karşılaştırmalı bir bakış”
Birinci oturumda önce Özgür Müftüoğlu söz aldı. anlamlı olduğunu, ancak mesleklerin tarihsel
başlıklı tebliğ ile sempozyuma katkıda bulundu. Son
Müftüoğlu “eğitim alanındaki dönüşümler” üzerine bir gelişimine bakmaksızın, her birinin kendi içinde
ek tebliği ise İÜ Avcılar Kampusü Meslekler Nereye
sunum gerçekleştirdi. Eğitimle ideoloji arasındaki bağı değerlendirilmesi ile bu soruya bütünlüklü ve doğru
Sempozyum Bileşeni adına “Meslek Yüksek Okulları”
tanımlayarak, bugün yaşananın eğitim alanının bir yanıt verilmesinin olanaksız olduğunu ifade etti.
başlığı ile sunuldu.
kapitalizmin ihtiyaçlarına göre yeniden Gaye Yılmaz ise, GATS antlaşmasına ilişkin
Ayrıca, “Emek Hareketinden Mühendis,
şekillendirilmesinden ibaret olduğunu vurguladı. kapsamlı bir anlatım yaptı. GATS antlaşmasının
Mimarlar, ‘Akreditasyon ve Yetkin Mühendislik’”
Ardından hukuk alanındaki dönüşümleri anlatmak imzalandığı süreçteki esnek hükümlerine değinen
başlığı ile bir tebliği divana sunuldu. Tartışma
üzere sözü ÇHD Genel Sekreteri Selçuk Kozağaçlı Yılmaz, bu hükümlerin geçerliliğinin süreye
başlığının kapanmış olmasından dolayı bu tebliğ kayıt
aldı. Hukuk alanında yaşanan dönüşümleri gerek bağlandığını vurgulayarak, artık bu süre dolduğu için
altına alındı ancak salonda okunmadı.
hukuk alanının kendi kurumsal yapısını eleştirerek, GATS’ın temelinde vurgulanan ticarileşme /
Ek tebliğlerin sunulmasının ardından önerilerin,
gerek geçmiş mücadele deneyimlerini irdeleyerek piyasalaşmanın tüm alanlara yaygınlaştırılmaya
eleştirilerin ve eklemelerin yapılacağı serbest kürsüye
ayrıntılı bir tarzda ifade etti. çalışıldığına işaret etti. Sorunların tek çözümünün
geçildi. Bu bölümde ilk önce İTÜ Makine
Daha sonra Baro Eski Başkanı Yücel Sayman mücadele olduğunu, ancak ve ancak devrimci bir
Mühendisliği Bölümü’nde okuyan bir öğrenci söz aldı.
konuştu. TBB’nin mevcut yapısını eleştiren Sayman, kalkışmanın GATS vb. saldırıları topyekün ortadan
Tebliğ başlığına ilişkin görüşlerini ifade eden öğrenci
savunma hakkı üzerinde idari vesayet kaldırabileceğini vurguladı.
arkadaşın konuşmasının ardından YTÜ Makine
uygulanamayacağını, bu uygulandığı ölçüde savunma İkinci oturumun ardından soru-cevap bölümüne
Mühendisliği Bölümü’nden yeni mezun olmuş bir
hakkının bağımsız kullanılmasından söz geçildi. Sempozyumun ikinci gününün programının
arkadaş, okunan tebliğlere ilişkin iki öneri sundu.
edilemeyeceğini vurguladı. Ardından sağlık alanındaki deklare edilmesi ile sempozyumun ilk günü bitirildi.
Tebliğ metninde akreditasyon başlığı içerisinde önemli
dönüşümleri tanımlamak üzere Ses Aksaray Şube Saat 20.00’ye doğru biten sempozyumda, mesleki
bir örnek olan ABET’e değinilmemiş olduğunu ifade
Başkanı Songül Beydilli söz aldı. Sağlık alanındaki dönüşümlerin bütün alanlarda bir bütün olarak hayata
eden konuşmacı, kendisinin de mezuniyet sürecinde
dönüşümü sistematik bir biçimde anlatan Songül geçirildiği ve ortak bir mücadele kanalının
karşılaştığı ve artık üniversiteler genelinde uygulanan
Beydilli, aile hekimliğinin sonuçları üzerinde durdu. geliştirilmesi gerektiği temel bir vurguydu. Neredeyse
diplomalardan mühendis ibaresinin kaldırılmasının da
Daha sonra konuşan Mustafa Aral, TMMOB’ta bütün panelistler tarafından TMMOB yönetiminin
tebliğde yer alması gerektiğini vurguladı.
yaşanan dönüşümlerin mesleklerdeki dönüşümlerle tutumu sert eleştirilere konu oldu.
Bu konuşma üzerine dinleyiciler arasında olan
paralel düşünülmesi gerektiğini belirtti. Özellikle
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Tahsin
bugün bir takım yönetimler şahsında açığa çıkan anti-
demokratik ve gerici tutumların bütün oda
2. gün Yeşildere söz almak istediğini ifade etti. 14 yıl
14 Nisan günü gerçekleştirilen, 100’e yakın boyunca meslek odası başkanlığı yaptığını ifade eden
mensuplarına mal edilmemesi gerektiğini, demokrat
kişinin katıldığı sempozyumun foruma ayrılmış Yeşildere “Mühendislik odalarının bu sempozyuma
ve duyarlı kesimlerin odalara sahip çıkmasının önemli
bölümünde açığa çıkan birleşik mücadele iradesi oldu. yaklaşımları beni ürküttü.” dedi. Sempozyum
olduğunu vurguladı.
Forum açılış konuşması ile başlatıldı. Ardından öncesinde kendisinin de telefonla arandığını ve bu
Esma Özdemir ise, mimarlık alanına ilişkin
divan forumun işleyişi ve yöntemine dair bir sempozyuma yer ayarlayarak iyi yapmadıklarının
hazırlanmış taslak yasalaşırsa olabilecekleri, Türkiye
bilgilendirme yaparak, tebliğ başlıklarını açıkladı. kendilerine ifade edildiğini söyleyen Yeşildere
gerçeklerine de değinerek anlattı. Soru cevap bölümü
Forum üç ana başlıktan oluşuyordu. Bu başlıklar, “Mühendis odaları da sermayenin güdümünde, eski
bitiminde ara verildi.
GATS ve AB sürecinde mesleklerde yaşanan misyonlarını kaybetmiş ve insanların özgürce
İkinci oturumda Marmara Üniversitesi’nden Prof.
dönüşümlerin arka planı, GATS ve AB sürecinde tartışmalarının önünde geçen bir konuma gelmiştir”
Dr. Fuat Ercan ve DİSK / Birleşik Metal İş’ten Gaye
meslek örgütlerinin gidişatı ve sempozyum sonrasına dedi. Yeşildere ayrıca, bütün bu olumsuz tabloya
Yılmaz “GATS ve AB uyum sürecinin mesleklerin
ilişkin mücadele perspektifi idi. rağmen, odaların sermaye yanlılarına
dönüşümüne etkileri” başlıklarına ilişkin sunumlar
Bu çerçevede ilk önce “GATS ve AB sürecinde bırakılmamasının mücadelesinin verilmesi gerektiğini
gerçekleştirdiler. Her iki panelist de ilk elden
mesleklerde yaşanan dönüşümlerin arka planı” başlığı ifade etti. İki gündür sempozyumu izlediğini ifade
TMMOB’un tutumunu eleştirdi. Sempozyumu son
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Kızıl Bayrak  21

eden Yeşildere, bütün tartışmaların temelinde


eğitimin durduğunu ve bu kapsamda
YÖK’ün bu dönüşümlerde oynadığı rolün de “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?”
Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
hesaba katılarak mutlaka tartışılması
gerektiğini vurguladı.
Tartışmalardan sonra oylamayla tebliğin
bütünlüklü bir biçimde kabul edilmesi, ancak Kapitalizmin içine girdiği dönemsel krizlerden Herkese eşit, nitelikli ve parasız sağlık hizmeti!
yapılan öneriler çerçevesinde, “Akreditasyon kurtulup kar oranlarını yeniden artırabilmesi için Parası olanın parası kadar sağlık hizmeti alabileceği
ve ABET örneği”, “Diplomalardan mühendis tekelleşmenin önünün açılıp hızlandırılması, yeni genel sağlık sigortası uygulamasına son verilmelidir!
unvanının kaldırılması” ve “YÖK” alanların sisteme entegre edilmesi, emek üretkenliğinin Toplumun sağlık düzeyinin yükseltilebilmesi için 1.
başlıklarının eklenmesine karar verildi. artırılması ve işgücü fiyatının ucuzlatılması basamak sağlık hizmetlerine öncelik verilmeli, nitelikli
İkinci başlığa geçilmeden, Tüm- Bel Sen gerekmektedir. Bunun için sermayenin tekelleşmesinin sağlık ocakları tüm alanlarda yaygınlaştırılmalıdır!
4 No’lu Şube adına söz isteyen bir sendikacı önündeki engellerin kaldırılması, yine uluslararası Sağlığa ayrılan tüm bütçe kamusal sağlık hizmetleri için
sempozyuma bir tebliğ sundu. İki gündür sermayenin ihtiyaçları tarafından belirlenen alanların kullanılmalıdır!
sempozyumu takip ettiğini ve tartışmaları sistematik bir biçimde talanı, son tahlilde kamu Sağlık alanında tam bir piyasalaşmayı öngören “Aile
anlamlı bulduğunu ifade eden şube hizmetlerinin tümüyle tasfiyesi öngörülmektedir. hekimliği modeli” derhal terk edilmelidir!
temsilcisi, AB ve GATS sürecinden meslek Uluslararası sermayenin ve tekellerin ihtiyaçları Sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik gibi
alanları ile beraber bütün hizmet alanlarının doğrultusunda çeşitli temel alanlarda yaşanan uygulamalar son bulmalı, tüm eğitim fakültesi ve fen
da etkilendiğini vurgulayarak, İETT’de dönüşümler, dolaysız olarak bu alanlarla bağlantılı edebiyat fakültesi mezunlarına kadro verilmelidir!
yaşanan / yaşanacak özelleştirme meslekleri de etkilemektedir. Tümüyle uluslararası Formasyon eğitimi, lisans eğitimi sürecinde ve ücretsiz
uygulamaları sonucunda ulaşım hizmetinde sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleşen bu olarak tüm fen edebiyat fakültesi öğrencilerine
yaşanacak dönüşümü tanımladı. dönüşümlere karşı “GATS ve AB uyum sürecinde verilmelidir!
Ardından ikinci başlık olan GATS ve AB meslekler nereye?” sempozyumunda yürütülen İşgücü fiyatının düşürülmesini öngören ve eğitim
sürecinde meslek örgütlerinin gidişatına tartışmalar sonucunda bütünlüklü bir mücadele emekçilerini ücretli köleler haline getiren, performansa
geçildi. Sempozyum Hazırlık Toplantıları platformu oluşturma çabasının bir ilk adımı olarak dayalı esnek çalışma uygulamalarına son verilmelidir.
Bileşenleri adına sunulan tebliğin aşağıdaki görüşler benimsenmiştir. 5204 sayılı devlet memurları kanununda değişiklik
okunmasının ardından ek tebliğler bölümüne Tüm hizmet alanlarının sermayenin tam denetimine yasası ile eğitimciler arasında, aday öğretmen,
geçildi. Bu bölümde Toplumcu Mühendislik açılmasını öngören, eğitimden sağlığa birçok alanda öğretmen, uzman öğretmen ve baş öğretmen biçiminde
ve Mimarlık Öğrencileri “Sempozyum yaşanan piyasalaşma ve ticarileşme sürecinin temel bir bir eşitsizlik dayatılmaktadır. Bu uygulamaya derhal
sürecinde İstanbul TMMOB yöneticilerinin halkası olan GATS’tan çıkılmalıdır. son verilerek, eşit işe eşit ücret uygulaması
tutumu üzerine zorunlu bir açıklama” başlıklı AB müzakereleri ile eğitim, sağlık, iş ve meslek benimsenmelidir!
bir tebliğ sundu. yaşamında ortaya çıkan sermaye eksenli dönüşümler Meslek odaları, sermayenin değişen ihtiyaçlarına
Bu tebliğ üzerine söz alan TMMOB son bulmalı, AB ile kurulan tüm ilişkiler paralel dönüşümlere karşı emekten yana açık ve kararlı
MMO Öğrenci Komisyonu çalışanlarından durdurulmalıdır. bir tutum almalıdır!
bir öğrenci, “keşke yönetimimizden birileri Eğitim alanında yaşanılan piyasalaşma/ticarileşme Meslek alanlarda yaşanılan dönüşümlere ve meslek içi
burada olsaydı da, burada ifade edilenlere uygulamaları derhal son bulmalıdır! kastlaşma yaratacak tüm uygulamalara karşı meslek
yanıt verselerdi” dedi ve daha önce TMMOB Üniversite sanayi işbirliği adı altında, üniversitelerin odaları açık ve kararlı bir tutum almalıdır.
içerisinde başlattıkları örgüt içi demokrasi kaynak ve araştırmalarının sermayenin ihtiyaçlarına Mesleki demokratik örgütlenmeler tabanın inisiyatifi ve
tartışmaları karşısında TMMOB’un yanıt verecek bir biçimde kullanılmasına son katılımına açık bir biçimde demokratik ve katılımcı bir
geliştirdiği tutumun, o dönem öğrenci verilmelidir işleyişi benimsemelidir! Her türlü muhalif yaklaşım ve
komisyonunu dağıtmaya varan anti- Eğitim hizmetleri herkese eşit ve parasız bir biçimde düşüncenin kendini özgürce ifade edebileceği bir işleyiş
demokratik uygulamalarını anlattı. sağlanmalıdır! biçimi benimsenmelidir!
İkinci tebliğe ilişkin değişiklik ya da Özel eğitim ve sağlık kurumları kapatılarak tüm bu Meslek odalarının öğrenci komisyonları tümüyle özerk
ekleme önerisi gelmedi ve tebliğ aynen kabul hizmetler kamu yararına ve devlet tarafından verilen bir işleyişe sahip olmalı, meslek odaları gençliğin
edildi. hizmetler haline getirilmelidir! taleplerine etkin bir biçimde sahip çıkmalıdır!
Son olarak “Sempozyum sonrasına Ücretsiz ya da düşük ücretle, sosyal güvenceden yoksun Sempozyum sonrasında sermayenin özelleştirme ve
ilişkin mücadele perspektifi” başlıklı tebliğ, tüm staj uygulamaları son bulmalıdır! ticarileştirme saldırısına, mesleki dönüşümler ve ücretli
yine Sempozyum Hazırlık Toplantıları Mesleki yeterlilik kurumu kanunu geri çekilerek, kölelik, diplomalı işsizlik ve geleceksizlik sorununa
Bileşenleri adına sunuldu. Bu bölümde mesleklerde tekelleşmenin ve usta çırak ilişkisinin ilişkin etkin bir mücadele ve çalışma süreci birleşik bir
yalnızca YDG tebliğ sundu. Tebliğ önünü açacak olan yasal düzenlemeler derhal son tarzda başlatılmalıdır. Bu süreç ülke geneline
kapsamında birleşik mücadeleye özel olarak bulmalıdır! yayılmalıdır. Bütünlüklü olan bu saldırılara karşı
vurgu yapan YDG, birleşik örgütlülük Eğitimde ve meslek alanlarında akreditasyon adı birliktelik en temel gücümüzdür. Buradan hareketle tüm
ihtiyacını tanımladı. altında sermayenin ihtiyaçlarına dayalı olarak demokratik kitle örgütlerini, siyasi ve meslek gruplarını
Daha sonra EHP Gençliği adına yapılan eşitsizliklerin ve emek üzerindeki sömürü koşullarının ve bireyleri 5 Mayıs 2007 tarihinde İHD’de yapılacak
konuşmada gençliğin taşıdığı dinamizme artırılması anlamına gelen uygulamalar son bulmalıdır! olan, sempozyum sonrası ortak mücadelenin
vurgu yapılarak, sempozyumdan çıkan ortak Mühendislik alanının ve mesleğinin sermayenin değişen tartışılacağı toplantıya davet ediyoruz.
iradenin mutlaka Genç-Sen’e taşınması ve ihtiyaçları üzerinden yeniden yapılandırılmasını Bugün yaşanan dönüşümler iki temel başlığı ön
Genç-Sen’de mesleki dönüşümlerin öngören yetkin mühendislik uygulamaları ve plana çıkartmakta, bu çerçevede de hedefli ve birleşik
gündemleştirilmesi gerektiğini ifade etti. yönetmelikleri ile “Yetkili Mühendis, Mimar ve Şehir bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Bunlar, hizmet
Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Plancılarının Belirlenmesi ve Belgelendirilmesine alanlarının bir bütün olarak sermayenin denetimine
Bölümü’nden bir öğrenci söz alarak, sorunun İlişkin Kanun Tasarısı Taslağı” geri çekilmelidir! açılması ve özelleşmesi, öte yandan ise mesleki
odalara taşınma kapsamından öte, okullara 4 yıllık eğitim sonrasında zorunlu staj ve sınav gibi dönüşümlerin ve ticarileşen/piyasalaşan eğitim
taşınma hedefiyle ele alınmasının öncelikli uygulamaları öngören “mimarlık hakkındaki kanun sürecinin bir sonucu olarak öğrenci kesimleri için genel
olduğunu vurguladı. Daha sonra Toplumcu taslağı” geri çekilmelidir! bir geleceksizlik ve diplomalı işsizlik, çalışan kesimler
Mühendislik ve Mimarlık Öğrencileri adına TBB tarafından hazırlanan, avukatlık alanında içinse ücretli kölelik sorunudur.
söz alan bir arkadaş, birleşik mücadelenin tekelleşmenin önünü açacak olan, “patron avukatlara” Sermayenin çok yönlü saldırıları karşısında birleşik
önemine vurgu yapan bir konuşma yaptı. 3. maddi ve düşünsel açıdan tümüyle bağımlı, sözleşmeye bir mücadele hattı oluşturmak güncel ve ertelenemez bir
tebliğe ilişkin tartışmaların sonlanması ve tabi, ücretli avukatlar oluşturulmasını öngören, bu sorumluluktur. Sempozyum sonrasında tüm demokratik
tebliğin bütün katılımcılarla onaylanmasının anlamı ile avukatlık alanında tam bir kastlaşma kişi ve kurumların yaşanan dönüşümlere ve sermaye
sonucunda sempozyuma sonuç bildirgesinin yaratacak Avukatlık Yasası Değişiklik Taslağı geri eksenli saldırılara karşı ortak tutum alması temel bir
son halinin hazırlanıp, açıklanması için ara çekilmelidir! zorunluluktur.
verildi. TBB’nin barolar üzerindeki idari vesayet hakkı Bu çerçevede “GATS ve AB Uyum Sürecinde
Aranın ardından sonuç bildirgesinin kaldırılmalıdır! Meslekler Nereye?” sempozyumu tüm demokratik kişi
açıklanması ile sempozyum bitirildi. Sağlık hizmetlerinin piyasaya bağlanmasına, bu anlamı ve kurumları birleşik bir mücadele platformu
Toplumcu Mühendislik ve Mimarlık ile ticarileşmesine derhal son verilmelidir! oluşturarak, sermayenin saldırılarına karşı etkin ve
Öğrencileri Sağlık alanındaki özelleştirmeler son bulmalıdır! sonuç alıcı bir mücadele örmeye çağırmaktadır!
Gençlik hareketinden...
22  Kızıl Bayrak Gençlik hareketi... Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

ÇÜ: Gözaltılar, tutuklamalar günde bu “kayıkçı dövüşü”nün teşhirini de yaptık.


sökmeyecek! Egemen sınıflar tarafından yaratılan Hutu-Tutsi
ayrımının sonucunda gerçekleşen vahşeti gözler önüne
Geçtiğimiz hafta Çukurova Üniversitesi’nde seren film katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi.
“YÖGEH” imzalı afiş astıkları gerekçesiyle 5 Filmin ardından bir arkadaşımız tırmandırılan şovenist
öğrenci yurt ve evler basılarak gözaltına alınmış histerinin halkları birbirine düşman ettiğini, linç
ve 3 öğrenci tutuklanmıştı. Bu saldırı üzerine kültürünün yaygınlaştığını ve 1 Mayıs’ın önemini
YÖGEH, SGD, SDP ve DGH bir basın anlatan bir konuşma yaptı. Ardından etkinlik sona
açıklaması yaparak saldırıyı protesto etme kararı erdi.
aldılar. Cebeci Kampüsü Ekim Gençliği
11 Nisan günü “Hepimiz Kürt’üz hepimiz
YÖGEH’liyiz!” pankartı açılarak yapılan basın
açıklamasına çevik kuvvet ve sivil polisler
AÜ: İnsanlığa ve bilime özgürlük!
azgınca saldırarak 19 öğrenciyi daha gözaltına Anadolu Üniversitesi Yunusemre Kampüsü Migros
aldılar. Gözaltına alınan öğrenciler tekme-tokat, karşısında 11 Nisan günü, 30 Mart Kızıldere
yerlerde sürüklenerek araçlara taşınırken, plastik şehitlerini anmak ve sermaye devletinin katliamcı
mermi sıkılması sonucu birçok öğrenci yaralandı. yüzünü teşhir etmek amacıyla bir etkinlik
gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “YÖK,
Okuldaki öğrenciler ile DKÖ’ler 11 Nisan günü gerçekleştirildi. Açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik
polis, medya; bu abluka dağıtılacak!”, “Faşizme karşı
saldırıyı protesto eden bir basın açıklaması şiir ve müzik dinletisiyle devam etti. Açılış
omuz omuza!” sloganları atıldı ve “Çeteler dışarı
gerçekleştirdiler. konuşmasında yıllardır bu ülkede çeşitli katliamların
bilim içeri!/ A.Ü.Öğrencileri” yazılı pankart açıldı.
12 Nisan günü üniversitede “Kışla mı? Üniversite gerçekleştirildiği, dün Kızıldere’de devrimcileri
Üniversite yönetimiyle görüşen arkadaşlarımız,
mi?” şiarlı ve gözaltındaki öğrencilerin mahkemesine katledenlerle bugün Ermeni olduğu için bir aydını
yapılan görüşmeyle ilgili bir bilgilendirme yaptılar ve
toplu katılım çağrısı yapan afişler yaygın bir şekilde katledenlerin aynı zamanda üniversitelerde de
basın açıklaması sona erdi.
yapıldı. Ardından topluca adliye önüne gidildi. devrimci-ilerici öğrencileri sürekli baskı altına almaya
Anadolu Üniversitesi Ekim Gençliği
Adliye’nin yan tarafındaki İnönü Parkı’nda toplanan çalıştığı vurgulandı. Son dönemde Cumhurbaşkanlığı
seçimleri nedeniyle dalaşan düzen güçlerinin
kitle, marşlarla, halaylarla ve sloganlarla gözaltındaki Cebeci’de film gösterimi farklarının olmadığı vurgulandı.
öğrencilerin mahkemeye çıkartılmasını bekledi.
Cebeci Ekim Gençliği olarak 1 Mayıs çalışmamız Çekilen halayların ardından atılan “Faşizme karşı
Savcılıkta ifade veren öğrencilerden 4’ü tutuklama
çerçevesinde planladığımız etkinliklerinden ilkini 13 omuz omuza!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep
istemiyle mahkemeye sevkedildi ve diğer öğrenciler
Nisan’da gerçekleştirdik. “Hotel Ruanda” adlı filmin beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın halkların
serbest bırakıldı. Serbest bırakılan öğrencilerin
gösterimi yapıldı. Film gösterimine çağrı amacıyla afiş kardeşliği!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”
dışarıda bekleyen kitleyle buluşmasıyla birlikte basın
ve el ilanlarını kullandık. Ayrıca Ankara’daki diğer sloganlarıyla eylem son buldu. Ekim Gençliği, DPG,
açıklaması gerçekleştirildi. “Arkadaşıma dokunma” ve
üniversitelerde de sürdürülen 1 Mayıs’a yönelik DGH, Gençlik Derneği, SGD, ÖDP Gençliği, Öğrenci
“Kışla mı? Üniversite mi?/Çukurova Üniversiteleri
anketlerimizi kullanmaya çalıştık. 14 Nisan’da Kolektifleri, SDG ve Emek Gençliği’nin örgütlediği
Öğrencileri!” şiarlı pankartların açıldığı eyleme
“ulusalcı” güçler tarafından düzenlenecek miting etkinliğe yaklaşık 120 kişi katıldı.
yaklaşık 50 kişi katıldı.
çağrısının rektörlük eliyle yoğun olarak yapıldığı bir Ekim Gençliği Anadolu Üniversitesi
Nöbetçi mahkemeye çıkartılan 4 kişiden 3’ü
serbest bırakıldı. Adana SGD Başkanı Ali Nazlıgül

Beytepe’de ulaşım hakkı eylemi


“suç ve suçluyu övmek” gerekçesiyle tutuklanarak
Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
Saldırı ve tutuklamaları protesto etmek için 15
Nisan günü Kültür Sokak girişinde bir basın Uzun süredir şeridini kapatmamız üzerine okul
açıklaması yapıldı. Üniversitelerde artan baskı, gözaltı Hacettepe yönetimi bizi kitleden yalıtmak ve
ve tutuklama terörü kınandı. Kürt halkına yönelik Üniversitesi yoldan geçen araçlara taleplerimizi
saldırılar protesto edildi. Adana Sosyalist Gençlik Beytepe iletmemize engel olmak için
Derneği, Ekim Gençliği, Yeni Demokrat Gençlik, Kampüsü’nde jandarma ve ÖGB eşliğinde yolun
ÇHKM ve İşçi Mücadelesi tarafından gerçekleştirilen mevcut otobüslerin tamamını trafiğe kapatmaya çalıştı.
basın açıklaması “Tutuklu öğrenciler serbest sayısının Ancak müdahalemiz neticesinde
bırakılsın!”, “Üniversiteler bizimdir, bizimle azaltılması, yol tekrar trafiğe açıldı. Yol
özgürleşecek!”, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi semtlere giden boyunca otobüslerin önleri
yıldıramaz!” sloganlarıyla sona erdi. özel servislerin kesilerek taleplerimizi coşkulu
fahiş fiyatları, sloganlarımızla ve dövizlerimizle
Adana Ekim Gençliği yüzlerce metrelik öğrencilere ilettik. Yol boyunca
otobüs kuyruklarıyla çileye dönüşen ulaşım “Ulaşım hakkımız engellenemez!”, “BAM’a
AÜ: “Çeteler dışarı, bilim içeri!” sorunu Beytepe öğrencilerinin en öncelikli
problemlerinden biriydi. Bu çerçevede
değil ulaşıma bütçe!”, “Sermaye defol
üniversiteler bizimdir!”, “Köprüye ücretsiz ring
13 Nisan günü Anadolu Üniversitesi Rektörlük yaşadığımız mağduriyeti Hacettepe Üniversitesi istiyoruz!” sloganları gür bir şekilde atıldı.
Binası önünde 11 Nisan günü gerçekleşen faşist Öğrencileri Derneği olarak “Ücretsiz ring!” 30 dakika süren yürüyüşten sonra
saldırıyla ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirildi. talebiyle gündeme taşımaya karar verdik. Nizamiye’ye gelindi. Yüzlerce jandarma, panzer
Sabah basın açıklamasına çağrı ve olayı teşhir eden Dernek olarak 9 Nisan gününden itibaren tüm ile Eskişehir yoluna yerleştirilen çevik kuvvet
bildirilerin dağıtımı yapıldı. Saat 13.00’de Rektörlük kampüste açtığımız dilekçe standlarıyla, yaygın polisleri öğrencilerin yoğun tepkisiyle karşılaştı.
önünde toplanılarak basın açıklaması gerçekleştirildi. afişlerle, bildirilerle ve kitle konuşmalarıyla Okul yönetiminin bu saldırgan tutumu en meşru
Eyleme yaklaşık 120 kişi katıldı. Basın açıklamasının ulaşım kampanyamızı sürdürdük. 12 Nisan günü taleplerimize dahi tahammülsüzlüğünü gözler
ardından bir grup arkadaşımız taleplerimizi üniversite gerçekleştireceğimiz Nizamiye yürüyüşü ve önüne serdi. Bu durumu öğrenciler ıslıklarla,
yönetimine bildirmek üzere rektörlüğe gitti. basın açıklamasını tüm kampüse duyurduk. alkışlarla ve sloganlarla protesto etti. Ardından
Arkadaşlarımız yönetimle görüşürken biz de halaylar, Topladığımız binlerce dilekçe taleplerimizin ve basın açıklaması okundu.
marşlar ve sloganlarla arkadaşlarımıza destek olduk. kampanyanın öğrenci kitlesinde karşılık Basın açıklamasında okul yönetiminin öğrenci
Ekim Gençliği, Öğrenci Kolektifleri, DPG, DGH, bulduğunun bir göstergesi oldu. sorunları karşısındaki duyarsızlığı, ticari
TKP’li öğrenciler, Emek Gençliği, SDG, ODAK, 12 Nisan günü 150 kişinin katılımıyla coşkulu kaygılara endeksli yönetim anlayışı, biz
Gençlik Derneği, Mücadele Birliği ve DTP bir eylem gerçekleştirdik. Saat 17.00’de EGO öğrencileri müşteri olarak gördüğü teşhir edildi,
Gençliği’nin birlikte örgütlediği basın açıklamasında son durağında buluşarak Nizamiye’ye doğru mücadelemizin devam edeceği vurgulandı.
“Çeteler dışarı, bilim içeri!”, “YÖK kalkacak, polis yürüyüşe geçtik. Yürüyüş sırasında yolun tek Beytepe Ekim Gençliği
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Gün gelir, zorbalar durmaz gider! Kızıl Bayrak  23

1 Mayıs yaklaşıyor, 1 Mayıs’ta Taksim’e giderken:


sermayenin faşist
yüzü açığa çıkıyor!
İki miting, bir yorum
Yüksel Akkaya
Eylül ayında ESP, Atılım ve birçok demokratik kurum ve
Son dönemde yaşadığımız iki “miting”in önemli Konuşmacılar, özelleştirmeye karşıydı. Ben
kitle örgütüne yönelik baskınlar sonucunda 100’ün üzerinde
dersler ve deneyimler içerdiğini düşünmek yanlış yabancılara konut, arsa satılmasına karşı değilim,
devrimci, ilerici gözaltına alınmış, onlarcası tutuklanmıştı.
olmasa gerek. Mitinglerden ilki Hrant Dink cinayeti konuşmacılar fena halde karşıydı.
Tutuklu devrimcilerle dayanışmak amacıyla 13 Nisan’da
ile ilgili. Pek çok insanın elli bin kişi katılsa iyi olur Ben ABD’nin bazı uygulamalarına kızıyorum,
gerçekleşen “ilk duruşmaya” katılmak için yüzlerce insan
dediği bu “miting” yabancı ajanslara göre ikiyüz ama Amerika düşmanı değilim.
Beşiktaş’ta toplandı. Ancak sermaye devleti kitleye binden fazla insanın katıldığı bir mitingi idi. Bu Konuşmacılar hem Amerika hem Avrupa
saldırarak bir kez daha kudurgan faşist yüzünü mitinge katılanlar en soldan en merkeze kadar olan düşmanı havadaydı.
sergilemekten geri kalmadı. Polisin gaz bombaları ve coplar insanlardı. Sadece solcular olsa idi, sayıları en Konuşmacıların büyük bölümü işadamlarına,
eşliğinde toplanan kitleye saldırması sonucunda onlarca radikal eylem ve 1 Mayıslar’da olduğu gibi elli bin medyaya kızıyordu.
devrimci, ilerici gözaltına alındı. Zira sermaye devleti civarında olurdu. Bu durumda Hrant Dink’in cenaze Ama en sevdikleri yazarların, yine bu medyada
tarafından Adliye önlerinde sadece Kemal Kerinçsiz tayfası törenlerine katılanları, yabancı ajansların verileri ile yazdıklarını dile getirmiyorlardı.
gibi faşist güruhların ırkçı-şoven gösterilerinin ikiyüz binden fazla olarak kabul edeceksek, Mutabık olduğum noktaya gelince... Laiklik
sergilenmesine izin verilmekteydi. Hatta kimi aydın ve solculardan geriye kalan yüz elli bine bir “adres” konusundaki hassasiyette ben de onlarla aynı
yazarlar, daha mahkeme kapılarında, polis gözetimindeki bu biçmemiz gerekiyor. Cinayet gecesi, Agos’un önüne kamptayım.
faşistlerin saldırılarına maruz kalarak, “cezaları infaz yürüyenler içindeki “orta sınıf” temsilcileri bize bir Öyleyse, yapılan konuşmaların yüzde 80’ine
edilmekteydi”. çok şey anlatmış olabilir mi? Hrant Dink cinayetinin karşı olduğum bir mitingi neden yararlı
Eylül ayındaki tutuklamalara yol açan, dava sürecinde protestosuna katılan “kalabalık” 12 Eylül sonrasının buluyorum?”
daha da teşhir olan “sermaye hukuku” davayı izlemek için meydana çıkmama/çıkamama korkusunu yenmiş bir Evet, E. Özkök böyle diyor. O zaman, sermaye
gelenlere de işletildi. Gözaltı sonrası savcılığa çıkarılan 114 kalabalık idi. Bu nedenle önemsenmesi gerekiyor. cephesinin en has temsilcisi olan bir kişi bunları
kişiden 20’si tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi’ne Ankara’daki 14 Nisan mitingine katılıma söylüyorsa, bizim de bir takım sorular sorup, yanıt
gönderildi. yönelik dile getirilen sayılar değişmektedir. Biz yine aramamız gerekiyor.
Elbette bu hukuksuzluğun gerisinde de yine siyasal yabancı ajansları veri alarak üçyüz bin civarında bir Soruları, 1 Mayıs ve Taksim’deki gösteri üzerine
tercihler belirleyici. Ancak yaklaşan 1 Mayıs süreciyle katılım olduğunu düşünelim (ince matematiksel kurgulamak yararlı olacak. H. Dink’in cenazesine
birlikte sermaye devleti ilerici, devrimci güçlere karşı hesaplarla sayıyı en fazla yüzbin civarında tutan katılan, Ankara’daki 14 Nisan Mitingine katılan
sergilediği saldırganlığın dozajını artırmaktadır. Nasıl ki 1 dostlarımızın görüşünü de bir kenara not ederek). H. kalabalık 1 Mayıs’ı önemser mi? Önemserse neden,
Mayıslar tüm dünyada iki sınıfın karşı karşıya geldiği ve Dink’in cenazesine katılanların temsil ettiği bir önemsemezse neden? H. Dink’in cenazesinde ve 14
deyim yerindeyse birbirlerinin güçlerini sınadığı bir gün kitlenin önemli bir bölümü Ankara’daki 14 Nisan Nisan mitinginde yollara dökülenler 1 Mayıs
muhtevasını taşıyorsa, sermaye devleti de devrimcilere ve mitingine katılır mıydı? Ya da soruyu tersine kutlamalarına niye gelmez? 1 Mayıs kutlamaları,
sınıfın öncü güçlerine yönelik uyguladığı terörü daha da çevirerek sormak gerekirse, Ankara’da 14 Nisan tam da hitap edeceği bazı kesimleri ve onların
artırarak böylece emekçi kitlelerin mücadelesini mitingine katılanların önemli bir bölümü dışındaki “daha cüretkar!” orta sınıfı, bir haklar
zayıflatmayı hedeflemektedir. İstanbul’da yaşasa idi H. Dink’in cenaze törenine manzumesi temelinde, bir toplumsal muhalefetin
Önümüzdeki 1 Mayıs’ın ‘77 katliamının 30. yıldönümüne katılır mıydı? İki soru bize, H. Dink cenazesinde parçası olarak niye aynı meydanlarda
denk gelmesi ve katliamın hesabını sorma anlayışıyla bu olduğu gibi, Ankara’da da orta sınıfın bir parça 12 buluşturamaz? Bir toplumsal muhalefet ve
yılki 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına dönük ilerici, Eylül travmasını atlatarak sokağa çıkma cesaretini mücadelede kimler müttefiktir, kimler birer müttefik
gösterdiğini sorgulatabilir. Kuşkusuz, her iki olarak dönüştürülmeye adaydır? Halk dediğimiz
devrimci kamuoyunda geniş bir fikir birliğinin doğması
mitingin düzenleyicilerinin ve amacının farklı kitle kimlerden oluşur? Halk denilen kitlenin önemli
sermayeyi rahatsız etmektedir. Düzenin yönetim erkinin,
olduğunu da gözardı etmeksizin. Ancak, bunca bir kesime ile arasına mesafe koyan bir solun
devrimci, ilerici güçlere karşı daha azgın ve pervasız
farklılığa rağmen katılımcıların önemli oranda aynı toplumsal muhalefet ve mücadelesi ne kadar başarılı
saldırıları hayata geçirmesi de muhtemeldir. Nitekim
ortak paydayı oluşturması mutlaka sorgulanmalıdır. olur? Son soru, kendi ordusunu oluşturamamış bir
İstanbul Valisi Muammer Güler’in yakın süre önce, 1 Zira 14 Nisan Ankara mitingi Ertuğrul Özkök’ü muhalefet, orduyu karşısına alıp, yok sayarak iktidar
Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına izin verilmeyeceği, aksi “ürkütmüş” durumda. Oysa, H. Dink cenazesine olabilir mi? Bu anlamda Nikaragua ve Venezüella
durumda doğan sonuçlardan kendilerinin mesul olmayacağı olan yüksek katılım ilkin sevindirmiş, sonra kaygıya sol için neyi ifade eder?
yönünde tehditkar açıklamalarda bulunması, Devrimci 1 büründürmüştü. Gerçi, E. Özkök aynı tavrını 14 Nisan Ankara mitingi, büyük ölçüde, darbeci
Mayıs Platformu’nun basın açıklamasına karşı polisin Ankara mitinginde de sergiliyor: hem sahipleniyor, emekli bir generalin başkanı olduğu bir dernek
sergilediği keyfi tutumlar vb. sermaye devletinin daha hem ürküyor. İki mitingi anlamada, bu durumda, E. tarafından örgütlendi. Ancak, mitinge katılanlar ve
şimdiden böyle bir hazırlık içerisinde olduğunun ilk Özkök bizim için turnosol kağıdı işlevi görüyor. sonuçları başlangıç amacı ve hedefini bir miktar
işaretleri olarak görülebilir. Buna karşılık devrimcilerin, Güzel. Sermaye cephesini en has temsilcisinin gözü aştı. Tıpkı, H. Dink’in cenaze töreninde olduğu gibi.
ilerici güçlerin de sürece aynı ciddiyetle yaklaşması, ile iki mitingi anlamaya, yorumlamaya çalışmak Bu iki miting bize, kitlelerin ne zaman nasıl
mücadele ve eylem birliğini daha ileri boyutta sürdürmesi önemli ipuçları verse de yeterli olmayabilir. Biz davranacağının sürprizlere açık olduğunu
yakıcı bir ihtiyaçtır. şimdilik anlamak ve yorumlamak konusunda E. gösteriyor. Zira, her iki miting için de elli bin
Öte yandan sermaye devletinin başta devrimciler olmak Özkök’ten yararlanmaya devam edelim: civarındaki bir katılım “iyi” bir sayı olarak kabul
üzere toplumsal muhalefete koyu bir terör eşliğinde cevap “Sadece Nişantaşı değilmiş”, başlığı E. ediliyordu. Ancak, her ikisi de bu sayıyı “sürpriz”
vermesinin nedenleri Genelkurmay Başkanı Yaşar Özkök’ün 15 Nisan tarihli yazısının başlığı. bir oranda aşmış olarak kabul ediliyor. Bu durumda
Büyükanıt’ın 12 Nisan tarihli açıklamalarından anlaşılabilir. Kuşkusuz, bir Ankaralı gözü ile yazıp, “Sadece her iki mitingin “sihrini” anlayarak, Taksim’deki 1
Büyükanıt, konuşmasında Kürt halkına karşı tüm kin ve Çankaya değilmiş” demesi gerekirdi, ancak kendisi Mayıs kutlamaları için ne yapılmalı ve nasıl
nefretini kusarak bugüne kadar sürdürülen inkar ve imha İstanbul kafalı düşündüğü için böyle demiş. Bu yapılmalı sorularına daha anlamlı yanıt aramak da
politikasından geri adım atmayacaklarının altını bir kez kadarcık kusur ile yetinse diyeceğimiz olmayacak devrimci bir gereklilik ve zorunluluk oluyor.
daha çizmiş oldu. Bir süredir DTP’nin kimi yöneticileri ve da, hazret sınır tanımayıp bizi tahrik ediyor ve şöyle Önümüzdeki 30 yıl öncesinin kana bulanmış, ama
yerel başkanları üzerinden gerçekleştirdikleri baskılara devam ediyor: görkeminden de çok şey kaybetmemiş 1977 1
günlük basının kapatılması, askeri operasyonlara hız “Mitingde atılan sloganların bir bölümüyle Mayıs deneyimi de dururken, bu 1 Mayıs’ı
verilmesi vb. uygulamalar eşlik etmektedir. yüzde yüz mutabıkım. görkemli kılmamak için nedenlerimiz daha az
Kürt halkının ulusal, demokratik meşru taleplerine karşı Ama yapılan konuşmalarda dile getirilen olmalıdır. “Taksim yasağı” bir tahrik olmalı,
sergilenen bu terör politikasının daha rahat görüşlerin yüzde 80’iyle kesinlikle mutabık değilim. böylece bir korku yerine bir cesareti körüklemelidir.
uygulanabilmesinin önemli koşullarından biri de, işçi ve Ben Avrupa Birliği’nden yanayım. Sorun, bunu anlatabilmek ve meşruiyetini
emekçilerin bu politikaya yedeklenmesinden geçmektedir. Konuşmacılar, karşıydı. göstermekte geçiyor. 1 Mayıs 2007’de bunu ne
İşçi ve emekçilerin bu bilinçle zehirlenmesinin Ben küreselleşmenin, Türkiye gibi ülkelerin kadar başarabildiğimiz, ve bir önceki mitinglerden
engellenebilmesi sınıf içerisinde “Yaşasın işçilerin birliği, yararına olduğuna eminim. ne kadar ders çıkardığımızı da görmüş olacağız.
halkların kardeşliği!” şiarının yükseltilmesine bağlıdır. Konuşmacılar, küreselleşmeye çok öfkeliydi. Öfke ve umut, bir güven ile kucaklaşmışsa sorun
Ben özelleştirmeden yanayım. olmayacaktır.
24  Kızıl Bayrak 1 Mayıs’ta Taksim’e... Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

DİSK/Dev Sağlık-İş Sendikası Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ile 1 Mayıs üzerine konuştuk…

“1 Mayıs’ın birlikte ve beraberlik içerisinde


kutlanması gerektiğini düşünüyoruz!”
- İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele - İstanbul’da iki ayrı yakada
günü 1 Mayıs yaklaşıyor. İşçi sınıfına dönük bölge toplantısı gerekleştirdik.
kapsamlı saldırıların eşiğinde 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. DİSK’e bağlı tüm şube
Bir yandan işçi sınıfına kölelik koşulları ve sefalet başkanlarının katıldığı bir
dayatılırken, işçi ve emekçilerin emeklilik ve sağlık toplantı yapıldı. Bu toplantılarda
hakkına da göz dikilmiş durumda. Diğer yandan işçi bu çalışmalar organize edildi.
ve emekçiler iş güvencesinden yoksun bir şekilde Önümüzdeki dönemde bunlar
sözleşmeli, taşeron vb. şekillerde istihdam edilmek yeniden yapılacak. Daha geniş
isteniyor. Sermaye devleti son yılların en ağır bir biçimde temsilciler kurulu,
saldırısını gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Tüm bu temsilciler meclisi toplantıları
saldırılar İMF, DB ve diğer emperyalist kuruluşların yapılacak. DİSK en azından
emirleri doğrultusunda gerçekleşiyor. Ortadoğu’da kendi örgütlü olduğu
sürmekte olan emperyalist savaş ve işgal, işyerlerinde, belediyelerde,
tırmandırılan şovenizm dalgası, devletin artan fabrikalarda bu çalışmayı kendi
baskısı, saldırılar devam ediyor. Saldırıların arttığı örgütlülüğü doğrultusunda hayata
böylesi bir dönemde 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. DİSK, geçirmeye çalışıyor. Kuşkusuz,
40. kuruluş yılında, ‘77 1 Mayıs katliamının 30. burada şunu söylemek gerekir ki,
yılında yaptığı Başkanlar Kurulu kararı ile 1 bugün örgütsüz işçi kitlesi çok
Mayıs’ın Taksim’de kutlanması gerektiğini büyük, yani konfederasyonların
söyleyerek bir süreç başlattı. Siz bu karara ilişkin ne kapsayamadığı büyük bir
düşünüyorsunuz? örgütsüz işçi kitlesi var. İşçilerin
- 1 Mayıs 2007 gerçekten önemli sorunları yoğun olduğu bölgelerde açılacak
yaşadığımız bir süreçte gerçekleşti. Genel olarak işçi standlar, toplanacak imzalar,
sınıfına, çalışanlara ve halka yönelik hak gasplarının buralarda dağıtılacak bildiriler
yaşandığı, hükümetin DB ve IMF reçetelerini hayata gibi çalışmalar, sendikalı işçilerle
geçirdiği, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamusal yürütülen faaliyetin dışında
hakların ortadan kaldırıldığı, çalışma koşullarının önemli bir yer tutacak. Tüm
olumsuz yönde gittiği ve güvencesizleştirildiği bir örgütlü olduğumuz illerdeki
süreçte yaşanıyor. sağlık işçileri de 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklar. İş’in de bu kararın altında imzalarının olduğu bir ortak
DİSK Başkanlar Kurulu, 2007 1 Mayıs’ını, bu - 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama iddiasının altının deklarasyon kamuoyuna ifade edilmişti. DİSK, KESK
sene DİSK’in 40. yılı ve 1 Mayıs 1977 katliamının 30. doldurulması, güçlendirilmesi, geliştirilmesi ve diğer sendikalar ve meslek örgütleri bu kararın
yılı olması nedeniyle Taksim’de kutlama kararı aldı. açısından DİSK’in dışındaki güçlerle bundan gereğini yerine getirmeye çalışıyorlar. Türk-İş ve Hak-
Biz de sendikamız olarak DİSK Başkanlar Kurulu sonraki süreçte daha somut olarak neler yapılabilir? İş’le de en başta görüştük. DİSK olarak 1 Mayıs
tarafından alınan bu kararı destekliyor ve hayata - Bu 1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve organizasyonuna başladığımız ilk günlerde, ETUC
geçirilmesi için de sendikamız olarak üzerimize düşen dayanışma günü olarak gerçekten herkes için çok üyesi dört konfederasyon arasında görüşmeler yapıldı
görevi yerine getirmeye çalışıyoruz. önemli. Bu sene 1 Mayıs’ı KESK, TMMOB, TTB, ilk önce, dört konfederasyon olarak bu süreci
- DİSK, aldığı bu kararın bir gereği olarak diğer meslek odaları, siyasi partiler, demokratik kitle örgütlemek için. Tüm çabalarımıza rağmen Türk-İş ve
sürece nasıl hazırlanıyor? Tabanda, şubelerde, örgütleri ve devrimci güçlerle birlikte yürütüyoruz. Bu Hak-İş bu ortaklaşma önerisine sıcak bakmadılar.
işyerlerinde 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına çalışmalar aslında yaklaşık olarak 15 gün önce ortak Şimdi duyuyoruz ki, Taksim’in dışında bir Kadıköy
dönük neler yapıyor, neler yapması gerekir? faaliyeti örgütlemek için başladı. Her hafta, bazen başvurusu yapmayı planlıyorlar. Bunun doğru
- DİSK Başkanlar Kurulu’nun aldığı bu karar haftada iki kez toplantılar yapıyoruz ve 1 Mayıs’ın olmadığını ve özellikle bu yıl içinde bulunduğumuz
hem DİSK içerisinde hem de dışarıya dönük olarak 1 içeriği, ön çalışmaların ortaklaştırılması sağlanmaya siyasal atmosfer ve siyasal süreç düşünüldüğünde,
Mayıs’ı birlikte örgütleyeceğimiz kurum ve çalışılıyor ve bu çalışmalar oldukça olumlu gidiyor. 2007’de Taksim’de yapılacak olan 1 Mayıs’ın çok
kuruluşlarla birlikte yürütülüyor. DİSK, kendi Bununla ilgili bir takvim bugünlerde açıklanacak. önemli bir yerde durduğunu, bu süreci bilerek bozacak
konfederasyonuna bağlı sendikalara yönelik bir Geçen hafta biliyorsunuz ortak basın açıklaması yaklaşımların doğru olmadığını ve Taksim 1
genelge yayınlayarak bir çalışma programı çıkardı. Bu yapıldı, bu örgütlerin genel başkanları ve temsilcileri Mayıs’ının bu ülkede yürütülen mücadeleler açısından
çalışma programında esas olarak, tüm işyerlerinde 1 katıldı ve 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağımız deklare önemli bir yer tuttuğunu düşünüyoruz. Başta Türk-İş
Mayıs çalışmasının çok yaygın bir biçimde yapılması edildi. Bunun dışında imza kampanyaları yürütülecek, ve Hak-İş olmak üzere tüm emek örgütlerini
ve ortak bildiri okunması, işyerleri ve temsilci merkezi yerlerde standlar açılacak, 1 Mayıs’ta Taksim’de görmek istiyoruz.
toplantıları, eğitim çalışmaları, imza standları ve okunmak üzere ortak bir deklarasyon hazırlanacak. 1 - DİSK dışındaki güçlere, siyasi partilere,
kokart takma gibi çeşitli biçimler altında 1 Mayıs Mayıs gününün organizasyonu için de ortak faaliyet konfederasyonlara, ilerici, devrimci güçlere
faaliyetinin bir ay boyunca yoğunlaştırılmış şekilde yürütülüyor. mesajınız nedir?
yürütülmesini planlanıyor ve bu plan hayata - DİSK, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararını - 1 Mayıs 2007 Türkiye’de işçi sınıfı, ezilenler ve
geçiriliyor. Biz de sendikamız olarak, örgütlü 40. yıl etkinliğinde açıklamıştı. DİSK’in bu halkların özgürlük mücadelesi açısından çok önemli.
olduğumuz tüm işyerlerinde bu çalışmayı açıklamasına karşı Türk-İş, “birlikte hareket etmek İşçi sendikaları ve konfederasyonlar başta olmak
yürütüyoruz. Aynı zamanda, DİSK, 1 Mayıs yerine tek başlarına program açıkladılar, bizlere de üzere, tüm ilerici toplumsal muhalefet örgütlerinin bu
kutlamasının merkezi olarak da faaliyetlerini sonradan katılın dediler” diye ifade etti. Yani süreçte üzerine düşeni yapması gerektiğini
yürütüyor, 1 Mayıs’ı birlikte kutlayacağımız DİSK’in en başta kendilerinden habersiz bir düşünüyorum. Çünkü bu sene hem 1977 katliamının
kurumlarla, demokratik kitle örgütleriyle, başta KESK açıklama yaptığını ve daha en baştan ortak hareket hesabını sormanın hem de Taksim’de
olmak üzere sendikalarla, diğer siyasi partiler, etme zemininin ortadan kalktığını söylediler. Türk- gerçekleştirilecek bir 1 Mayıs’ın çok önemli bir
platformlar ve devrimci güçlerle bu sürecin İş’in bu açıklaması konusunda ne düşünüyorsunuz? kazanım olacağını söylemek gerekiyor. Bu 1 Mayıs’ın
ortaklaştırılması adım adım örülüyor. - 1 Mayıs 2007’nin Taksim’de gerçekleştirilmesi işçilerin kendi sözlerini söylemesi için önemli bir gün
- DİSK ve Dev Sağlık-İş olarak işyerleri kararı aslında bugün alınmış veya DİSK’in Başkanlar olduğunu, birlikte ve beraberlik içerisinde kutlanması
üzerinden 1 Mayıs öncesi yapılacak olan çalışmaları Kurulu tarafından alınmış bir karar değildir. Geçen gerektiğini düşünüyoruz ve istiyoruz. Bunun için de
anlatır mısınız? Ve şimdiye kadarki süreçte neler yılki 1 Mayıs’ta, yani 1 Mayıs 2006’da, Kadıköy’de herkes üzerine düşeni yapmalı ve buna uygun bir
yaptınız? Türk-İş ve Hak-İş’le birlikte yaptığımız mitingte karar sorumlulukla davranmalıdır.
altına alınmıştı. Ve o günkü mitingte, Türk-İş ve Hak Kızıl Bayrak/İstanbul
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Bir leşik, kitlesel, devrimci 1 Mayıs! Kızıl Bayrak  25

Türk- İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm’le
1 Mayıs üzerine konuştuk...

“1 Mayıs birleşik olmalıdır!”


- İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele hiç kimse? Bu davranışı ortaya koyanlar
günü 1 Mayıs yaklaşıyor. İşçi sınıfına dönük yarın bunun dışında bir davranış
kapsamlı saldırıların eşiğinde 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. gösterebilirler.
Bir yandan işçi sınıfına kölelik koşulları ve sefalet - 1 Mayıs’ın Taksim’de
dayatılırken, işçi ve emekçilerin emeklilik ve sağlık kutlanmasına dönük ortak bir irade şu
hakkına da göz dikilmiş durumda. Diğer yandan işçi anda oluşmuş durumda. Sizce bu
ve emekçiler iş güvencesinden yoksun bir şekilde süreçte Türk-İş ne yapacak, Türk-İş
sözleşmeli, taşeron vb. şekillerde istihdam edilmek içerisindeki ilerici sendika şubeleri ne
isteniyor. Sermaye devleti son yılların en ağır yapacak?
saldırısını gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Tüm bu Biz, Taksim’in DİSK tarafından
saldırılar İMF, DB ve diğer emperyalist kuruluşların dillendirilişinden sonra iki farklı 1
emirleri doğrultusunda gerçekleşiyor. Ortadoğu’da Mayıs kutlamasının ortaya
sürmekte olan emperyalist savaş ve işgal, çıkabileceğini görmüştük. Bu gerçeklik
tırmandırılan şovenizm dalgası, devletin artan bugün hala duruyor. Türk-İş içerisinde 1
baskısı, saldırılar devam ediyor. Saldırıların arttığı Mayıs’ı ortak kutlama tartışmasını
böylesi bir dönemde 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. DİSK, başlatmış bulunuyoruz. Bu tartışmalar
40. kuruluş yılında, ‘77 1 Mayıs katliamının 30. bizi zaman zaman konfederasyonumuzla
yılında yaptığı Başkanlar Kurulu kararı ile 1 kopma noktasına getiriyor. Türk-İş’in
Mayıs’ın Taksim’de kutlanması gerektiğini Başkanlar Kurulu kararı 1 Mayıs’ın
söyleyerek bir süreç başlattı. Siz bu karara ilişkin ne birlikte ve kitlesel kutlanmasıdır. Hatta
düşünüyorsunuz? Türk-İş’in 1 Mayıs’ı Kocaeli’de kutlama
1 Mayıs’ın önemini, işçilerin birlik ve dayanışma kararı vardır. DİSK, Taksim kararını
günü olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye açısından aldıktan sonra DİSK’e yönelik eleştiriler tarafta izinsiz kutlama olması, devletin de her gün
ise kutlamaların ayrı bir önemi vardır. Bu önem ise 1 vardır. Bu eleştiriler sendikaların klasik olarak yaptığı propaganda vb. işimizi zorlaştıran diğer yan
Mayıs’ın 1977’de 500 bin kişiyle kutlanmış olması ve yaptıkları eleştirilerdir. DİSK’in Taksim kararı Türk-İş olur. Biz, şube olarak Türk-İş içerisinde buna karşı
bu alanda 35 şehit verilmiş olmasından gelmektedir. içerisinde kopmanın bir aracı haline gelmiştir. duracak şubelerden biri olduğumuzu düşünüyoruz.
DİSK veya bir başkasının neresini talep ettiğinden “Bizimle konuşmadığınız için sizinle gelmiyoruz” Konfederasyonumuz dışında bir eylemi tüm bunlara
daha çok bu yerin Taksim olmasını önemsiyorum. anlayışı güçlenirken, ilerici sendikaların eli rağmen biz içimizde tartışabiliriz. Ancak böyle bir
DİSK açısından 39. yılı ne ise 40. yılı da öyleydi. Özel zayıflamıştır. İlişkimiz olan şubelerle konuşarak 1 tartışma tek başına yararlı ve doğru bir tartışma değil.
yıllar 1 Mayıs’taki özel anlar olarak anılmamalıdır. 1 Mayıs’ta alan tartışması yerine diğer Çünkü bizim için bugünkü asıl mesele birlikte ve
Mayıs’ın kendisi tarihsel olarak özeldir. konfederasyonlara da 1 Mayıs’ı birlikte kutlama ortak yapabilmektir. Kendi içimizdeki dinamikleri en
Ama DİSK 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamayı istiyor, çağrısı yapacağız. Böyle bir eğilimi bugün öne son noktaya kadar kullanmak istiyoruz. Bu süre
biz de önemsiyoruz açıkçası. Bir kurumun yöneticisi çıkararak belli bir noktaya getirdik. Tarafların tükendiğinde yani netleştiğinde bizim için belki yeni
olmaktan kaynaklı DİSK’in talebini ayrıştırıcı olarak kamuoyuna yansıyan ve giderek keskinleşen “Biz bir tartışma başlayacaktır. Biz bundan önce böyle bir
görmüyoruz. Ben farklı bir konfederasyonda olduğum oraya çıkarız, biz sizinle gelmeyiz” tutumları bizim tartışmayı kendi kitlemiz içinde yapmak istemiyoruz.
için değil, bu işin onlar tarafından yapılan yanı işimizi zorlaştırdı. Çünkü bu tartışma ayrıştıran tartışmadır.
olduğunu vurgulamak için söylüyorum. - Belediye-İş 1 Mayıs hazırlıkları çerçevesinde Konfederasyonlar zaten bunu yapıyorlar. Türk-İş
Konfederasyon merkezlerini oluşturan yöneticilerin işyerlerinde, şubelerde neler yapıyor? içerisindeki ilericilerin işi gerçekten zor. Bizim
gösterdiği bir tutuma bakmak gerektiğini Biz 1 Mayıs’ın özüne uygun ve kitlesel olarak dışımızdaki konfederasyonlarda yer alan ilerici
düşünüyorum. Dolayısıyla 40. yıl üzerinden 1 Mayıs’a taleplerle kutlanmasını doğru buluyoruz. Bu anlamda sendikaların burada bahsettiğim anlayışla ortak bir
farklı anlamlar yüklemenin doğru olmadığını işyerlerinde sendika üyelerimizi bilinçlendiriyoruz. 1 yerde durulabilmesi için çaba sarfetmesi gerekiyor. 1
düşünüyorum. 1 Mayıs her zaman önemlidir, Taksim Mayıs toplantıları yapıyoruz. İşyeri temsilcileriyle bir Mayıs’ın ortak ve birlikte yapılması için çok özel çaba
geçen sene ne öneme sahipse bu sene de aynı öneme program çıkardık. Yaklaşık olarak 45-50 işyerinde “1 sarfedilmesi gerektiğini düşünüyorum.
sahiptir. Bu yüzden DİSK’in 40. yılının çok özel bir Mayıs’a neden gelmeliyiz?”, “1 Mayıs’ın önemi” gibi - Son olarak 2007 1 Mayısı’na dönük olarak
anlamı olmadığını düşünüyorum. 40. yıl vesilesiyle 1 konularda konuşmalar yapıyoruz. Üye işçilere söylemek istedikleriniz nelerdir?
Mayıs’ın sol sekter yanını kullandırmak istiyorlar ve şimdilik alan tartışmasını dışta tutarak saydığım DİSK’in 1 Mayıs’la ilgili açıklamasını dinlerken
ben buradan çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Öyle başlıklarla yaklaşıyoruz ve iki noktayı önplana kaygılandım. DİSK “Biz işçilerimizle gideceğiz
bir durumda her konfederasyonun, her ilericinin 1 çıkarıyoruz: Emperyalizmin mazlum halklara yönelik kimseye ihtiyacımız yok!” diyor. Bir ilerici sendikacı
Mayıs’ta ortak, birleştirici ve güçlü politika izlemesi işgal ve katlimlarını sürdürmesi ve yaşadığımız için bu doğru bir ifade değildir. Bu ülkedeki tüm
gerekir. Bu 1 Mayıs’ta gitmemiz gereken yol budur. coğrafyada işçi ve emekçilerin her geçen gün yeni emekçilerin, emek dostlarının birlikte hareket etme
Alan üzerinden yapılan tartışmaları doğru saldırılarla karşı karşıya kalmaları. Bunun karşısına ise gerçekliğini gözardı etmemeliyiz. 1 Mayıs’ın özel yanı
bulmuyorum. Daha önce DİSK’in 40. yılıyla ilgili bir mevcut kazanımların mücadele ve birlikle da budur. 1 Mayıs sendikacıların, yani Süleyman
soruyu cevaplamıştım ve şöyle demiştim, DİSK korunacağını öne çıkarıyoruz. Bunları yaparken de 1 Çelebi ve Salih Kılıç’ın 1 Mayıs’ı değildir, böyle de
muhtemelen bu seneki 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak Mayıs’ın nasıl kazanıldığını anlatan enternasyonel anlaşılmasın. DİSK, Taksim açıklamasını yaptığında
isteyecektir. Türk-İş de bunun karşıtı bir davranış görevleri de unutmamak gerekiyor. Taksim’de şehit bunun kimin üzerinden yapıldığını görebilmeliyiz.
gösterecektir. Bu iki anlayış da tehlikelidir. İşçi olan 35 kişiyi ve Türkiye gerçeğini anlatıyoruz. İşyeri DİSK’in 1 Mayıs, Taksim gerçekliği yoktur. Taksim’e
sınıfının mücadelesine inanan her insanın bu iki komitelerimiz sorumluluklarını ve görevlerini çıkabilme koşullarını ve tabanın gerçekleğini biz
çizgiye dikkat etmesi ve reddetmesi gerekir. İki biliyorlar. Afiş ve bildiri çalışmalarımızı, 1 Mayıs’a yıllardır söylüyoruz. DİSK ve Türk-İş’in ortak
çizgiden birinin yanında olmak ayrıştırmanın bir tarafı çağrı yapan bez afişlerimizi İstanbul’un birkaç yerine kutlamaya yönelik olmayan tavırlarını, benim
olmaktır. Bütün ilericiler 1 Mayıs’ı ortak örgütlemeyi asmayı düşünüyoruz. Bu çalışmaları ajitasyon ve ihtiyaçlarıma cevap verse bile reddediyorum. Benim
hedeflemelidirler. Bu alanı 1 Mayıs’ta beraber kutlama propaganda süreci olarak görüyoruz. Son bir haftayı aklımdaki, yüreğimdeki Taksim’i istiyorlarsa bile
niyeti olanlar, bunu içselleştirenler alana çıkabilecek ise katılımı örgütleme haftası olarak görüyoruz. reddediyorum. Örneğin biz Belediye-İş olarak 2 bin
tüm emekçileri çağırarak ortak kutlamayı hedeflemek - Birleşik, kitlesel, devrimci 1 Mayıs için bundan kişiyle geleceğiz, 2 bin kişiyle orada olmak bizim 1
zorundadırlar. sonraki süreçte neler yapılabilir? Mayıs’ın gerçek sahibi olduğumuzu göstermez. 1
Bunun şu anda böyle olmadığını görüyoruz. “Biz 1 Mayıs iki farklı yerde olursa açıkçası bu en çok Mayıs işçi ve emekçilerin birlik, dayanışma ve
yapıyoruz, biz böyle düşünüyoruz, bizim programımız bizim işimizi zorlaştırır. Konfederasyon merkezleri mücadele günüdür. Yani birlikte olacağız,
budur” diyorlar. Bu davranışın 1 Mayıs’ın önemine işçiler içerisinde etkililer ve işçilerin geri yanları dayanışacağız ve mücadele edeceğiz.
uygun düşen bir anlayış olmadığını düşünmüyor mu üzerinden hareket edeceklerdir. Bir tarafta izinli bir Kızıl Bayrak/İstanbul
26  Kızıl Bayrak Emperyalist savaşa hayır! Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

Lübnan’da iç savaş kışkırtıcıları işbaşında!


ABD-İsrail ikilisinin Ortadoğu’daki direniş
odaklarını kırabilmek uğruna hiçbir vahşetten
kaçınmadıkları artık herkesin malumudur. Bu gözü
dünmüş kudurganlığın en bariz örneklerinden birine,
İsrail ordusu geçen Temmuz-Ağustos aylarında
Lübnan’ı 35 gün süreyle bombaladığında tüm dünya
tanık olmuştu.
Lübnan saldırısı, İsrail savaş makinesine ummadığı
bir darbe indiren Lübnan direnişinin tasfiye
edilmesinin sanıldığı kadar kolay olmadığını,
Washington ve Telaviv’deki savaş kurmaylarına da
göstermişti. Siyonist ordunun yapamadığını BM’ye
bağlı işgal gücüne havale eden ABD-İsrail ikilisinin,
direnişi silahsızlandırma girişimleri bir kez daha
hüsrana uğradı.
Her iki teşebbüsün fiyaskoyla sonuçlanması,
direnişi etkisizleştirme arayışlarının terkedileceği
anlamına gelmiyordu. Nitekim emperyalist/siyonist
güçlerle bölgedeki soysuz işbirlikçileri, Hizbullah
şahsında Lübnan direnişini etkisizleştirmek için, iç
savaş kışkırtıcılığı dahil birçok sinsi teşebbüste dahilinde yapılıyor ve başbakana bağlı güvenlik Görünen o ki, ABD, İsrail, bazı gerici Arap
bulundular. Ancak hiçbir teşebbüs, İsrail karşıtı birimleri de bu işi kolaylaştırıyor” dedi. devletleri ile Lübnan’daki Amerikancılar ittifakı, aynı
direnişiyle kitle desteğini tüm Arap dünyasında artıran Arap devletlerinin suç ortaklığına da değinen Naim planın uygulayıcıları durumundadır. Bu uğursuz
Hizbullah’ı güçten düşürmeye yetmedi. Son günlerde Kasım, Hizbullah’a bağlı “Nur” radyosuna verdiği bir planın başarısı halkların felaketi ile eşanlamlıdır.
iç savaş kışkırtıcılığında gözlenen artış, gerici güçlerin demeçte ise, elde ettikleri kimi istihbarat bilgilerinin Bunun farkında olan Lübnan’ın direnişçi güçleri, iç
Lübnan halklarını birbirine kırdırma hazırlığı içinde bazı Arap ülkelerinin “güvenlik bürosu” kılıfı altında, savaşa izin vermeyeceklerini sık sık dile getiriyor.
olduklarına işaret ediyor. yönetimdeki bazı siyasi partilere bağlı gruplara silahlı Önümüzdeki dönem, direnişçi güçlerin iç savaşı
Son dönemde İngiliz basınında çıkan bazı eğitim verdiğini gösterdiğini belirtti. önlemede başarılı olup olmayacaklarını gösterecek.
haberlerde, haydutbaşı Bush’un, “CIA’ya bölgedeki
İran nüfuzuyla mücadele çerçevesinde Hizbullah’a

Irak savaş araçlarının deneme alanı!


karşı gizli operasyonlar düzenlenmesine izin verdiği”
bilgisi yer almıştı. Hizbullah liderleri de, neofaşist
çetenin önde gelen ismi ve Bush’un yardımcısı olan
Dick Cheney’in, “Hizbullah’a karşı gizli bir savaş
başlatılması için emir verdiğini” dile getiren Kapitalizmin egemenliğini ilan etmesiyle bilinmektedir. Örneğin Felluce’de saldırı
açıklamalarda bulunuyor. birlikte devletler, birer savaş aygıtı olarak sonrasında fosforlu bombalarla yakılan sayısız
Öte yandan İsrail ve bazı gerici Arap devletlerinin örgütlenen orduların tahkimine her koşulda ceset olduğu, hatta sokak köpekleri ve kedilerin
Lübnan’daki Amerikancı partilerin silahlı güçlerini öncelik tanımıştır. Özellikle 20. yüzyılda, de aynı şekilde yanarak öldüğü bölgeye giden
eğittiğine dair bilgiler de Arap basınında yeralmaya bütçelerin önemli bir kısmını yutan savaş doktor ve gazetecilerin tanıklığıyla ortaya
başladı. İsrail dışında ülke adı telaffuz edilmese de, aygıtlarının silah donanımlarını geliştirmek, daha konmuştur.
askeri eğitimin, İran’a karşı “ılımlı Sünni eksen” büyük yıkım ve katliamlar yapabilme Bu alanda yeni adımlar atmaya hazırlanan
kurmakla görevlendirilen devletler tarafından verildiği yeteneklerini pekiştirmek yönünde harcanan çaba, Bush liderliğindeki savaş kundakçıları, yeni
sır değildir. teknolojik alanda görülen hızlı gelişimin itici ürettikleri uçak ve helikopter karışımı bir savaş
Bu kervana farklı bir cenahtan katılan gerici gücü olmuştur. uçağını Irak’ta denemeye hazırlanıyor.
hükümetin başı Fuad Sinyora, suikasta kurban giden Kapitalist-emperyalist devletlerin silahlanma Belirtildiğine göre yeni geliştirilen savaş
eski başbakanlardan Refik Hariri cinayetinin yarışını çılgınlık boyutuna vardırmaları, yeni uçağı, uçak gibi düz hızlı ve uzun mesafeye
soruşturulması için “uluslararası mahkeme” kurulması üretilen silahların denenmesini, yanısıra gidebiliyor. “Osprey” kod adıyla Bell Textron-
için BM’den talepte bulunuyor. Amerikancı cephenin stoklanmış silahların da “tüketilmesi”ni zorunlu Boeing şirketi tarafından yapımı gerçekleştirilen
önde gelen isimlerinden biri olan Fuad Sinyora, bu kılar. Zira kapitalistlerin karının garantiye bu uçağın en önemli özelliği kanat uçlarındaki
daveti ile emperyalist güçlerin mücadelesi için “yasal” alınması ancak metalar tüketildiği zaman motorun helikopter gibi işlev görmesi. Uçak
kılıf hazırlamaya çalışıyor. mümkündür. Sözkonusu meta silah olunca, ineceği zaman motor yukarı dönüyor uçak
Ülkeyi tükenişin kıyısına getiren uzun bir iç savaş bunların tüketilmesinin tek alanı savaşlardır. helikopter gibi iniyor ya da kalkıyor. Kalktıktan
dönemi geçiren Lübnan’ın böylesi bir tuzağa düşmesi, Bundan dolayı savaşların sürekli kılınması sonra kanat uçlarındaki motor yatay duruma
bu ülkede yaşayan halkların bir kez daha ağır bedeller kapitalist barbarlık için vazgeçilmezdir. geliyor ve bilinen pervaneli uçak oluyor.
ödemesi anlamına gelir. Buna karşın iç savaş Bir silahın, yani metanın alıcı bulması için, Ortalama hızı 500 km, menzili ise 1200 km
kışkırtıcılığı esas olarak direnişi iç çatışmalarla işlevinin ilgililere gösterilmesi gerekir. Öncesi bir olan uçak, silahla donatıldığında saldırı uçağı
yıpratmayı, mümkünse tasfiye etmeği hedefliyor. yana, ikinci emperyalist paylaşım savaşından beri, oluyor. Emperyalist ordular bu uçağı ilk kez
Bu kirli hesapların öncelikli hedefi olan Hizbullah, ezilen halklar bu konuda açıkça kobay olarak Irak’ta savaş alanına sürmeye hazırlanıyor.
iç savaş kışkırtmalarını deşifre edip halka açıklıyor. kullanılmaktadır. Silah deneme örneklerinin en Uçağın öncelikle deniz piyadelerinin
Hizbullah genel Sekreter Yardımcısı şeyh Naim vahşi örneği ise, ABD emperyalizminin kullanımında olacağı, beklenen sonucun alınması
Kasım’ın son günlerdeki demeçleri iç savaş Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine durumunda, tüm işgal birliklerince de
kışkırtıcılarının kimliğine de işaret ediyor. 1945 yılı Haziran’ında atom bombası atmasıdır. O kullanılmaya başlanacağı bildirildi.
İngiliz Guardian gazetesine bir demeç veren Naim dönemden beri işgale uğrayan ülkelerin ezilen Emekçilerin ürettiği değerleri gaspetmek, bu
Kasım, ABD’nin Lübnan ordusunu zayıflatarak ve halkları, emperyalist güçlerin ürettiği yeni değerleri ölüm araçlarına çevirmek, bu araçlarla
bazı grupları silahlandırarak Hizbullah’a karşı bir gizli silahların deneme tahtası haline getirilmiştir. insanlığın maddi, manevi ve beşeri birikimlerini
savaş başlattığını ve bunun yeni bir iç savaşın Tıpkı işgalin ardından ABD ordusunun Irak’ta yoketmek kapitalizmin en iğrenç
doğmasına sebep olabileceğini söyledi. ABD’nin yaptığı gibi. görünümlerinden biridir. Kapitalizmin dünyayı
Hizbullah karşıtı gruplara ve Batı yanlısı hükümete Irak halkları üzerinde ne tür silahların büründürmeye çalıştığı bu çirkin suret, “Ya
yardım ettiğini vurgulayan Naim Kasım, “Lübnan denendiğini tam olarak bilmesek de, özellikle barbarlık içinde çöküş ya da sosyalizm”
hükümeti, ülkenin çeşitli yerlerinde muhtelif grupları Felluce, Samarra gibi direnişçi kentlerde, işgal ikileminin günden güne yakıcı hale geldiğinin
silahlandırmakla meşgul. Bu, başbakanın bilgisi ordularının kimyasal silahlar kullandığı yalın göstergesidir.
Dünyadan...
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Sınıf mücadeleleri... Kızıl Bayrak  27

Almanya: Telekom’da Tarım işçileri Avrupa Birliği’nin tarım politikalarının

yaygınlaşan uyarı grevleri!


yeniden ele alınmasını talep ediyorlar ve kendilerinin
ürettikleri mallara biçtikleri fiyat ile alıcının ödediği
16 Nisan günü Telekom yöneticileri ile Ver.di fiyat arasında büyük bir uçurum olduğuna dikkat
sendikası temsilcileri tekel bünyesinde yapılması çekiyorlar.
planlanan değişiklikleri görüşmek için dördüncü kez
bir araya geldiler. Toplantının yapıldığı sırada Siemens’de 24 Nisan’da
protesto eylemine çağrı
Almanya’nın 15 eyaletinde Telekom’un servis
bölümlerinde çalışan işçilerden 12 bini birkaç
saatliğine iş bıraktı. Telekom ülke genelinde servis Siemens 1 Haziran’da araba yedek parçası üreten
bölümlerinde çalışmakta olan 160 bin işçinin 50 binini VDO’yu tekelden ayırmak istiyor. Almanya’da Metal
servis toplulukları olarak ayırmayı hedefliyor. Yanı Sendikası İG-Metal böylece 4 bin işçinin işten
sıra mevcut 34,5 haftalık iş saatini 38’e çıkarmak ve atılacağını açıklamıştı. Buna karşı İG-Metal Sendikası
ücretleri düşürmek de hedefler arasında. 24 Nisan tarihinde tüm VDO fabrika ve işletmelerinde
Ayırmayı tartışma konusu yapmayacaklarını dile protesto eylemleri yapacaklarını açıklarken halkı da
getiren şirketin personel şefi, tersi durumda toplu protestocularla dayanışmaya çağırdı.
çıkışları gündeme getireceklerini ifade etti. Ver.di
temsilcisi Telekom’un oyalama taktiği uyguladığını İngiltere’de gıda sektöründe
grev
açıkladı. Şirket yöneticileri anlaşmaya varılmadığı
durumda bölmeyi kendilerinin gerçekleştireceklerini
söylediler. Sendikanın buna cevabı, grevleri 12 Nisan’da İngiltere’deki gıda ürünleri firması
yaygınlaştıracakları oldu. Bu adımla Telekom yılda olan Grampian Country Food işletmesinde çalışan
900 milyon Euro tasarrufta bulunmuş olacak. 1.400 işçi greve gitti. Firmaya ait 6 işyerinde işçilerin
daha yüksek ücret, emeklilik ve daha iyi çalışma
Alman polisine dijital resimleri koşulları için başlattıkları grev 24 saat sürdü.

kullanma yetkisi Vietnam’da tekstil işçileri


grevde
Alman Federal Hükümet ve Eyaletler Konseyi işçisi, 13 Nisan’dan bu yana daha fazla ücret ve daha
polise, soruşturmalarında pasaport alırken kayıtlara da iyi çalışma koşulları için greve gittiler. İşçiler ücret
geçirilen dijital resimlere herhangi bir sınırlama Vietnam’da Thua Thien Hue kentinde Quinmax- artışının yanında emeklilik ve hastalık sigortasının da
olmadan kullanabilmesi olanağını veriyor. Şimdiye International Comp firmasında çalışan 1.200 tekstil iyileştirilmesini talep ediyorlar.
kadar resimlerin yalnızca pasaportlara kaydedildiği,
resmi makamların elinde olmadığı belirtilmişti. Yasa

Ekvadorlu emekçilerden ABD işbirlikçilerine


tasarısı sayesinde resmi dairelerin kişiye özel
bilgilerin fişlenmesinde gerçekleri söylemedikleri

referandum şamarı!
ortaya çıkmış oluyor.
Yine hükümet 2005 yılında uygulamaya giren
biyometrik pasaportlardaki dijital resimler aracılığıyla
trafik suçlularını yakalamayı hedeflediklerini Seçim propagandasını ABD emperyalizmi ile olmasından sonra televizyonlardan Ekvador
belirtmişlerdi. Ama gerçekte suç işledikleri iddia neoliberal politikalara karşıtlık ekseninde halkına yaptığı teşekkür konuşmasında, Dünya
edilenlerin yakalanması amaçlanıyor. geliştiren Rafael Correa, emekçilerin yaygın Bankası’na uyarıda bulundu ve “hükümetine baskı
Ayrıca daha önce pasaport dairelelerinde desteğini alarak Ekvador Devlet Başkanlığı’na uygulamaya kalkışırlarsa Banka’nın temsilcilerini
kopyalanan parmak izlerinin polisin her zaman açık ara oy farkıyla seçilmişti. Seçimler öncesinde sınırdışı edeceğini” söyledi.
kullanabilmesinin sağlanması amaçlanıyor. Şimdiye Correa’nın temel vaatlerinden biri Kurucu Meclis Hazırlanacak anayasada “ülke kaynaklarının
kadar parmak izleri pasaportun tahsis edilmesinden oluşturmaktı. Ancak kongre çoğunluğunu elinde millileştirilmesi, ulusal borçlar üzerinde yeniden
sonra siliniyordu. bulunduran gerici partiler, yeni devlet başkanının çalışılması ve 2009’da anlaşma süresi dolacak
Kurucu Meclis oluşturma girişimine cepheden olan Amerikan üssünün kapatılması” gibi
Alcatel-Lucent patronlarının karşı çıkarak engellediler. önlemlerin alınması öngörülüyor. Bir süre önce
Washington destekli gerici partilerin hücuma eğitim, sağlık gibi sosyal harcamaları ülkenin dış
kirli oyunları geçmesi Correa’yı tasarılarından vazgeçirmeye borç ödemelerinin önüne geçireceğini açıklayan
Telefon ve internet teknoloji tekeli Alcatel-Lucent yetmedi. Sermaye blokuna karşı emekçilerin Correa, ABD ile serbest ticaret anlaşmasına karşı
çalışanları, bir süreden beri birleşmenin sonucu olarak desteğine başvuran yeni başkan, referanduma olduğunu da vurgulamıştı.
yeniden yapılanma programı çerçevesinde 12 bin başvurarak sermaye partileri karşısındaki Durumdan tedirgin olan Ekvador’daki
işyerinin yok edilmesine karşı mücadele ediyorlar. konumunu güçlendirme yoluna gitti. Militan kitle Amerikan işbirlikçisi “muhalefet” ise,
Mart ortalarında Avrupa’nın her yerinden gelen 4 bin eylemleriyle on yılda sekiz devlet başkanı kovan referandumdan Correa’ya destek çıkması
kişi Paris’te yürüyüş yaparak işten atılmaları protesto Ekvadorlu emekçiler, bu sefer kendilerine verdiği durumunda, “Kongre gücünün zayıflayacağını ve
etmişti. sözleri yerine getirmeye çalışan Correa’yı Correa’nın sınırsız yetkilere sahip olacağını” öne
Tekel yönetimi her türlü kirli oyun ile mücadeleyi destekledi. sürüyorlar. Zira bir takım soysuzların seçim
bastırmak istiyor. Bunun bir örneği olarak, 23 Mart’ta Anayasayı yeniden yazacak özel bir Kurucu oyunuyla başa geçmesi, İMF ve patronlar
Avrupa işyeri işçi temsilcilerinin toplantılarında neler Meclis’in oluşturulmasına karar vermek için “demokrasisi”nin karakteristik özelliğidir. Gerçi
konuşulduğunu takip edebilmek için tercümanların sandık başına giden Ekvador halkının, resmi bu “orta oyunu” kepazeliğine en az katlananlar, on
bulunduğu reji odasına bir hukukçu soktukları olmayan sonuçlara göre yüzde 75’i Correa’nın yılda sekiz devlet başkanını alaşağı edip kovan
öğrenildi. tasarısına destek verdi. Halihazırdaki kongreyi Ekvadorlu emekçiler olmuştur.
devredışı bırakacak olan Kurucu Meclis kararının Toprak reformu, petrolün kamulaştırılması gibi
İspanya’da AB politikaları onaylanması, sistemde ekonomik, siyasi, hukuki
reformlar yapmaya hazırlanan Correa yönetimine
vaatlerde de bulunan Correa, sözlerinin arkasında
durduğu ölçüde, emekçilerin desteğini almaya
protesto edildi verilen desteğin boyutunu da bir kez daha ortaya devam edecek. Ancak köklü dönüşümler talep
Madrit’te onbinlerce tarım emekçisi 14 Nisan günü koymuş oldu. eden Ekvadorlu emekçilerin beklentilerinin
Avrupa Birliği’nin tarım politikalarını eleştirmek için “Referandumdan ikna edici bir zafer elde burjuva sınıfları fazlasıyla rahatsız edecek nitelikte
alanlardaydı. 40 bin kişinin katıldığı gösteri Madrit edememesi” durumunda istifa edeceğini ilan eden olması, sorunları daha karmaşık, sınıf
merkezindeki Tarım Bakanlığı’nın önünde gerçekleşti. Correa, sonuçların genel çerçevede belli çatışmalarını daha keskin bir boyuta taşıyacaktır.
28  Kızıl Bayrak Röportaj Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

Filipinler Komünist Partisi’nin kurucusu ve yıllardır Filipin devletiyle sürdürülen barış görüşmelerinde
Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi’nin politik baş danışmanı olan Prof. Jose Maria Sison ile konuştuk...

“Filipin halkının haklarını ve çıkarlarını


savunduğum için kovuşturmaya uğruyorum”
- Yıllardır ABD’nin terörist listesindesiniz. - AB karar aldığı zaman tepkinizin ne olduğunda
ABD’den sonra, nihayet AB de sizi terörist listesine söz eder misiniz? Bu karara karşı siz kişisel olarak ne
aldı. AB’nin sizi terörist listesine alması dünyadaki yaptınız ve NDFP ne yaptı? Geleceğe ilişkin
gelişmelerin bir ürünü. Bu karara tepkiniz nedir ve bu planlarınız nedir?
kararın anlamı üzerine neler söylemek istersiniz? Avrupa Birliği Konseyi’nin beni “terörist” listesine
Ayrıca, Hollanda hükümeti geçmişte Filipinler alma kararı beni elbette kızdırdı. Avukatlarıma
Ulusal Demokratik Cephesi (NDFP) ile Filipin danıştım ve basın toplantısı düzenledim.
hükümeti arasında aracılık yaptı. Fakat şimdi sizi Yurttaşlarımın ve bütün yabancı dostların desteğini
terörist listesine aldı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? almaya çalıştım. NDFP Görüşme Paneli ve
ABD ve Avrupa Birliği Konseyi’nin teröristler Enformasyon Bürosu bana destek oldular.
listesine alındım; çünkü, hem ABD hem de Manila Karara karşı Lüksemburg’daki Avrupa Adalet
hükümeti NDFP’ye Manila hükümetine teslim olması Mahkemesi nezdinde şikayette bulundum. Hala
için baskı yapmak istiyor. Bu plan, ABD’nin kendi mahkeme kararını bekliyorum. Davayı kazanayım ya
tekelci çıkarlarını dünya çapında genişletmek için da kaybedeyim, Avrupa İnsan Hakları
yürüttüğü saldırı savaşları ve devlet terörizmi için 11 Konvansiyonu’nun 3. Maddesi’ne göre Hollanda’da
Eylül’ü bahane olarak kullanma geniş planının da bir kalma hakkına sahibim.
parçasıdır. - Bu karara karşı Avrupa İnsan Hakları
NDFP ile Manila hükümeti arasındaki barış Mahkemesine bir başvuruda bulunduğunuzu biliyoruz.
görüşmelerini kolaylaştıran üçüncü taraf olarak Başvurunuzun içeriği hakkında bizi bilgilendirir
davranan bir hükümetin, beni Avrupa Birliği misiniz?
Konseyi’nin “terörist” listesine koyması gerçekten Avukatlarım ve ben, kararın, Avrupa Antlaşması ile
garip. Böyle yapmakla Hollanda hükümeti kendi diğer uluslararası konvansiyonlar ve antlaşmalara
itibarını düşürdü. göre, demokratik haklarımı çiğnediğini savunduk.
- Yıllardır Hollanda’da ikamet ediyorsunuz. Bu - Dava açmaktaki amacınız neydi ve bundan ne
süre içinde siyasal kimliğinizden dolayı ciddi gibi bir sonuç bekliyorsunuz? için kampanyalar yürütebilirler.
problemler yaşadınız. Deyim uygunsa bir ‘rehin’ Amacım kararın yasadışılığını ve haksızlığını - Son olarak bize ve bizim aracılığımızla dost parti
konumundasınız. Biraz bu durumdan söz eder misiniz? teşhir etmektir. Kazanırsam cezalandırıcı yaptırımlar ve örgütlere neler söylemek istersiniz?
Beni bir “rehine” ile karşılaştırmakta haklısınız. sona erdirilebilir. Hukuksal davayı kazanamazsam Halkın bütün parti ve örgütlerini, adalet için
Politik mülteci statüsüne sahip biri olarak bile, bana karşı yapılan haksız davranışlara karşı savaşımını ve daha da önemlisi Filipin halkının ABD
tanınıyorum, ama bir mülteci olarak kabul konuşmaya ve politik olarak karşı çıkmaya devam emperyalizmine ve onun bütün suç ortaklarına karşı
edilmiyorum. Ne var ki, fiilen Hollanda’dayım ve edebilirim. Bu davayı açmasaydım, Avrupalı yetkililer ulusal kurtuluş ve demokrasi için yürüttüğü savaşımı
kendimi, Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nun 3. beni kovuşturmaya uğratmada daha da serbest olurlar olanaklı olan her yoldan desteklemeye çağırıyorum.
Maddesi tarafından yasaklanan kötü muameleye ve tek yanlı olarak, hukuka uygun davranmakla Filipin halkının haklarını ve çıkarlarını savunduğum
uğratılma ve işkence görme riskine atmaksızın bir övünebilirlerdi. için kovuşturmaya uğruyorum.
başka ülkeye gidemem. - Sol hareketlerden, devrimci örgüt ve partilerden Bu fırsattan yararlanarak destekleyenlere ve daha
Haklarım çiğneniyor ve baskıya, insanca olmayan beklentileriniz nelerdir? fazla destek verme konusunda kararlı olanlara
aşağılayıcı davranışlara, yaşamıma yönelik tehditlere Bana karşı yapılan haksız ve baskıcı davranışlara teşekkür etmek istiyorum. Filipin halkının savaşımının
ve damgalamalara uğruyorum. 1986 yılında çıkarılan karşı çıkmalarını ve beni savunan komitenin diğer halkların emperyalizme ve gericiliğe karşı
genel afla askeri hapisaneden çıktıktığımdan bu yana, çağrılarına karşılık vermelerini bekliyorum. Bilgi savaşımlarının ilerlemesine katkıda bulunması
Filipinler’de, Hollanda’da veya dünyanın herhangi bir yaymak, halkı harekete geçirmek ve kaynak yaratmak dilekleriyle...
yerinde suç işlemedim. Ama, Hollanda, ABD ve
Manila hükümetleri tarafından daima kovuşturmaya

“Filistinli tutsaklar yalnız değildir!”


uğratıldım.
- AB’nin böyle bir karar alacağını bekliyor
muydunuz?
Evet. Avrupa Birliği ve ABD yakın bağlaşık olan
emperyalist güçlerdir. Onlar, dünyanın ezilen Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği, 17
halklarına ve ilerici önderlerine karşı kolayca Nisan’da Taksim Tramvay Durağı’nda yaptığı
birleşirler. açıklama ile İsrail cezaevlerinde bulunan
- AB’nin bu kararı tam olarak neleri içeriyor? Filistinli tutsakların serbest bırakılmasını istedi.
Bunun ABD’ninkinden farklı ne gibi yanları var? Ve 17 Nisan 1975 tarihinde siyonist işgale karşı
bu karar, bundan sonraki yaşamınızı nasıl etkileyecek? direnen Filistinliler’in İsrail cezaevlerine
Avrupa Birliği Konseyi’nin beni “terörist” listesine konulması üzerine Filistin Ulusal Meclisi
koyan kararı; suçlu olarak soruşturmaya uğratılmam tarafından ilan edilen “17 Nisan Filistinli
için herhangi bir temel neden olmamasına rağmen, Tutsaklarla Dayanışma Günü”nde yapılan
benim, banka hesabımın dondurulması, çalışmamın açıklamada, “Kahrolsun emperyalizm ve
engellenmesi, sosyal ödeneklerimin kesilmesi ve bana siyonizm! Filistinli tutsaklar serbest bırakılsın!”
karşı kamu nefretinin kışkırtılması gibi cezalandırıcı pankartı açıldı. Yapılan açıklamada, Filistin
yaptırımlara uğratılmam anlamına geliyor. Avrupa halkının emperyalizme karşı yıllardan beri
Birliği’nin kararı ABD’ninkiyle aynıdır. İnsan sürdürdüğü mücadeleye dikkat çekildi ve bugün “Filistin’de intifada Irak’ta direniş
haklarımın çiğnenmesine karşı olanaklı olduğu kadar İsrail cezaevlerinde 10 bin Filistinli tutsağın kazanacak!”, “Filistin halkı yalnız değildir!”
savaşmaktan ve dünya halkının dayanışma ve desteği bulunduğu belirtildi. “Bugün sesimizi Filistin sloganlarının atıldığı açıklamada “İsrail-Türkiye
için çağrı yapmaktan başka bir seçeneğim yok. Adalet halkının sesiyle birleştiriyoruz. Filistinli işbirliğine son!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”
ve özgürlük için savaşım uzun yıllardan beri yaşamımı tutsakların özgürlüklerine kavuşmaları için dövizleri açıldı.
etkiledi ve biçimlendirdi. dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz” denildi. Kızıl Bayrak/İstanbul
Sayı:2007/15  20 Nisan 2007 Kürt halkına özgürlük!.. Kızıl Bayrak  29

Saldırganlığın “dayanılmaz” sınırsızlığı!


M. Can Yüce

Mesut Barzani El Arabiya Televizyonuna bir


demeç verdi. Özel savaş aygıtı, bütün kurum, kuruluş Büyükanıt’ın basın toplantısında Kürtlerin ulusal istemlerini ve bu
ve çevreleriyle harekete geçti. Akıl almaz bir özel konudaki görüşlerini “ırkçı milliyetçilik” olarak damgalaması, yine
savaş kampanyası yürüttüler, yürütmeye devam Türkiye’de yükseltilen ırkçı şovenizm dalgasını, linç girişimlerini ise “milli
ediyorlar… Çok açık ki, M. Barzani’nin demeci
sadece bir bahane, öteden beri hazırlıkları süren saldırı hassasiyet”, ‘halkın meşru tepkisi” olarak değerlendirmesi ilginçtir ve bu,
planı için bir “fırsat” işlevini gördü… ipuçları ortaya çıkan kontrgerilla operasyonlarının yaygınlaşacağı mesajı
TC’nin esas amacı çok geçmeden ortaya çıktı:
Hükümet, Irak hükümetine “sert” bir nota verdi. Bu
olarak okunmalıdır. Bu, yine, birçok ilde kurulan ve emekli askerlerin
notada, PKK’ye karşı etkin önlemlerin alınması yönetimindeki derneklerin işlevinin ne olduğunu ve bunların arkasında kimin
isteniyor ve bunların belli bir süre içinde olduğunu göstermektedir.
gerçekleştirilmesi gerekliliği vurgulanıyor. Ardından
yapılan MGK toplantısında “ekonomik, politik ve iktidar odağı konumundaki ordunun gözüyle, stratejik Irak’ta kaos senaryolarına dayalı işgal hazırlığı,
diğer önlemlerin” devreye sokulacağı vurgulandı. sorunlarını irdeledi, görüş ve politikalarını anlattı. 4-5 bunun siyasal, psikolojik, hukuksal temellerini
“Diğer önlemler”den askeri müdahalenin kastedildiği ana başlık altında toplanan bu konuşmanın bütün geliştirme çabaları, aynı zamanda iç iktidar
yorumları yapıldı. TC’nin esas niyetini ise noktalarını bu kısa yazımızda değerlendirmeyeceğiz; hesaplaşmalarını da içine alıyor. Dolayısıyla
Genelkurmay Başkanı, bugün (12 Nisan 2007) yaptığı daha çok Kürdistan ile ilgili noktalara vurgu yapmak Büyükanıt’ın basın toplantısında dile getirilen görüşler
basın açıklamasında dile getirdi: “Askeri olarak Kuzey istiyoruz. Bir kez daha açıkça ortaya konuldu ki, TC bir bütündür ve iktidar hesaplaşmalarına dönük sözleri
Irak’a müdahale yapmak gerekir. Bu faydalıdır da. için en temel konu, en stratejik mesele, hatta devlet de bu bütünsellik içinde bir anlam kazanıyor. Denilen
Ama bunun için siyasi irade, Meclisin kararı gerekir”! için yaşamsal değerdeki konu Kürdistan sorunudur! şu: “Türkiye tarihinin en büyük tehlikeleriyle karşı
Böyle bir müdahalede başarılı olacaklarını belirten Kürdistan sorununu parçalı olarak değil, bir bütün karşıya, bu tehlikeleri etkisiz hale getirmek için güçlü
Büyükanıt, bu tutumunu Güneydeki devletleşme, olarak, bütün bağlantılarıyla birlikte ele alıyor ve bir stratejiye ve iktidara sahip olmak gerekiyor. Bu
Irak’ın üçe bölünmesinin neredeyse kaçınılmaz hale politikalarını bu kavrayış üzerine kuruyorlar. Bu vizyona ve güce biz sahibiz, bütün kurum ve
geldiği yönündeki algılamasına dayandırıyordu. bağlamda Güney Kürdistan’ın devletleşmesini, Irak’ın kuruluşlar, devlet unsurları bu gerçekliğe göre
“Türkiye tarihinin en riskli ve tehditlerin en ağır parçalanma olasılığını parçalı ve tek başına ele kendisini ayarlamalıdır!” (Bu konuyu başka bir yazıda
olduğu bir dönemden geçiyor” değerlendirmesi, bu almıyorlar. Bu gelişmelerin genelde Kürdistan değerlendirmek istiyoruz. Şimdi Kürdistan sorunu
algılamanın en özlü ifadesi oluyor. sorununa yapabileceği etkileri, ortaya çıkarabileceği konusundaki değerlendirme ve politik-askeri
Askeri bir işgal harekâtını yapabilirler mi? ABD sonuçları bir bütün olarak değerlendiriyorlar. hazırlıklarına ilişkin değerlendirmemizi tamamlamak
buna izin verir mi? Bu soruların yanıtı bir yana, Güney Genelkurmay, 1991 I. Körfez savaşından sonra 36. durumundayız.)
Kürdistan’ı ortadan kaldırma isteminin bu kadar açık, Paralelin kuzeyinde “Güvenlikli Bölge” oluşturma Büyükanıt’ın basın toplantısında Kürtlerin ulusal
kesin ve net olarak konulması, sömürgeci yönetimin politikasının yanlış olduğunu, bu konuda hata istemlerini ve bu konudaki görüşlerini “ırkçı-
saldırganlıkta ne denli sınır tanımadığını bir kez daha yaptıklarını açıklamaktadır. Bu “özeleştirinin” bir milliyetçilik” olarak damgalaması, yine Türkiye’de
ortaya koydu. uzantısı olarak geçmişte KDP ve YNK ile geliştirilen yükseltilen ırkçı şovenizm dalgasını, linç girişimlerini
Saldırganlık salt söz ve psikolojik savaşla sınırlı ilişkilerin de yanlış olduğu itirafını yapmaktadırlar. Bu ise “milli hassasiyet”, ‘halkın meşru tepkisi” olarak
değil; öteden beri Kürdistan’a askeri yığınak “özeleştiri” ve itirafın tek bir anlamı var: İnkârcı ve değerlendirmesi ilginçtir ve bu, ipuçları ortaya çıkan
yapılmakta, kapsamlı ve çok yönlü operasyonlar imhacı sömürgeci sistemden milim dahi şaşmamak, kontrgerilla operasyonlarının yaygınlaşacağı mesajı
gerçekleştirilmektedir. PKK bahanesine, bu kez, M. bundan taviz vermemek ve bu sistemi iç ve politika olarak okunmalıdır. Bu, yine, birçok ilde kurulan ve
Barzani’nin demeçleri eklendi. Bu bahanelerle konularında değişmez bir öncelik olarak kabul emekli askerlerin yönetimindeki derneklerin işlevinin
kamuoyu oluşturulmakta, ırkçı-şovenizm hareketi etmek! ne olduğunu ve bunların arkasında kimin olduğunu
derinleştirilmeye çalışılmaktadır. Bir kez daha ortaya TC Genelkurmayı, Irak’ın üçe bölüneceğine kesine göstermektedir. Büyükanıt, aynı toplantıda, döne döne
çıktı ki, Türk devleti, Güneyde ayaklar altına alınan, yakın inanmaktadır. Sünni ve Şiiler arasında süren Anayasada belirtilen devletin nitelikleri ve uniter
kafasına çuval geçirilen “kırmızı çizgileri”ni yeniden çatışmaların kan davasına dönüştüğünü, bu çatışmanın yapısının değişmezliğini, bu konuda hiçbir tavizin
canlandırma, kaybettiği mevzileri yeniden ele geçirme Kürtleri de içine alarak genişleyeceğini değerlendiren verilmeyeceğini vurguladı.
ve mümkün olursa Güneydeki devletleştirmeyi Genelkurmay, bu sürecin Irak’ın parçalanması ve Kısacası, TC, Güneye kapsamlı bir müdahale
ortadan kaldırma hesabı içindedir. dağılmasıyla sonuçlanacağını belirtmektedir. “Sünniler hazırlığındadır. Bu hazırlık “kaos senaryoları”na
Mesut Barzani ne demiş ki bu kadar Kürtlere de saldıracak” varsayımını ileri sürerken dayandırılmak istenmektedir. Aslında kendisi de bu
saldırganlaştılar, dört bir yandan psikolojik ve Büyükanıt, kendilerinin dışındaki bir olasılıktan mı kaos sürecinin etkin bir bileşeni konumundadır. Bu
diplomatik baskıları yoğunlaştırdılar? Mesut Barzani, söz ediyor, yoksa kendilerinin özel savaş anlamda bir yanda içte ve dışta PKK varlığına,
“TC Kerkük’e ve Kerkük’teki gelişmelere karışmasın, operasyonlarının başlayacağı mesajını mı vermek bahanesine ihtiyacı var, bölgede ise kaosu
Güneye müdahale etme girişiminde bulunmasın. Eğer istiyordu? Özel savaş operasyonlarında derinleştirecek eylemlere… Güney Kürdistan yönetimi
bu saldırgan politikasına devam ederse buna karşılık Kontrgerillanın sayısız deneyimi var. Kürtlere karşı ile ilişkileri normalleştirmek yerine tanımama ve
biz de Kuzey Kürdistan’a, Diyarbakır’a müdahale geliştirilecek kışkırtıcı eylemlerin Sünnilere yıkılması gerginlik politikası da bu “kaos” senaryosunun etkin
ederiz” anlamında sözler etmiştir. Ama TC, olasılığını ciddi bir durum olarak görmek gerekiyor. parçalarıdır. Yine bu bağlamda ABD ile var olan
yüzyılların sömürgeci ve imparatorluk kökenli bir Büyüyecek bu çatışma ortamı, ABD için stratejik çelişkilerin “akıllıca yönetilmesi” de bu “kaos”
devlet olmanın verdiği pervasızlıkla hareket ediyor, yenilgi ve giderek kaçış anlamına gelir. Bu, bölgesel senaryosunun bir parçasıdır. “Irak’ın bütünlüğü bir
her türlü saldırı ve müdahale hakkını kendinde ve uluslararası boşluk, “dengesizlik” ve kaos olarak hayal, Güney Kürdistan ise bir gerçek… O halde
görüyor, hem de dokunulmaz bir hak olarak... Bu değerlendirilecektir. İşte tam bu noktada TC, bu kaosa yapılacak tek şey var, bu süreci bir kaos biçiminde
saldırganlığı hatırlatıldığında ya da benzer bir askeri müdahaleyi gerçekleştirmek için her açıdan derinleştirmek ve bunu müdahalenin temel bir
karşılığın verilebileceği söylendiğinde ise zıvanadan kendisini hazırlamaktadır. Büyükanıt’ın basın gerekçesi yapmak gerekir”. Kaos teorisi ve askeri işgal
çıkıyor… toplantısını bu genel hazırlığın bir parçası olarak hazırlıkları bu temel algıya ve gerekçeye
Kuşkusuz bu, nedensiz değildir; salt sömürgeci, değerlendirmek gerekir. Yine Mesut Barzani ekseninde dayandırılmak istenmektedir!
“beyaz adam” kibrinden kaynaklanan bir tutum geliştirilen kampanyalar bu hazırlığa oturuyor. Güneye TC’nin hazırlıkları ve günlük olarak yürüttüğü
değildir. Esas olarak bu saldırganlıkları, sömürgeci askeri müdahale ve işgal hesapları, “kaos ve kriz” politikalar çok açık ve Kürt halkının geleceği
saltanatlarının karşı karşıya kaldığı tehlikenin algılanmasına dayandırılmak isteniyor. Bu hazırlığın açısından koyu bir karanlık ve imha anlamına geliyor.
algılanmasından ve sömürgeci imha ve inkârcı sistemi bir parçası olarak içe dönük ırkçı-şoven harekete ivme Peki, Kuzey Kürtlerinin buna bir yanıtı var mı, bu
ödünsüz sürdürme anlayışından kaynaklanıyor. kazandırma, inkârcı sistemdeki ödünsüz ısrarı konuda bir vizyonu, bir stratejisi var mı? Her
Bu noktada bugün gerçekleştirilen Genelkurmayın vurgulama ve iç iktidar hesaplaşmasında bütün bu yurtseverin bu sorular üzerinde derinlemesine
basın toplantısından söz etmek gerekir. Büyükanıt, etkenleri kullanma ve merkezi konumunu güçlendirme düşünmesi kaçınılmazdır!
birçok temel konuda devletin, özel olarak onun temel çabaları da eksiksiz ve sürekli olarak yürütülmektedir. 12 Nisan 2007
30  Kızıl Bayrak Gerçekçi ol, imkansızı iste!.. Sayı:2007/15  20 Nisan 2007

6. Bir-Kar Gençlik Kampı başarıyla gerçekleşti...

“Yeni bir dünya, yeni bir kültür için!”


Geçen yıl verilen aradan sonra, Almanya’da her yıl
paskalya tatilinde düzenlediğimiz bir haftalık gençlik
kampının altıncısını bu sene orta Almanya’da küçük
ve şirin bir kasaba olan Montabaur’da gerçekleştirdik.
“Yeni bir dünya, yeni bir kültür için! Gerçekçi ol,
imkansızı iste!” sloganıyla düzenlediğimiz
kampımıza, çoğunluğu Almanya olmak üzere,
yaklaşık 60 kişi katıldı. Katılımcı gençlerin ağırlıklı
olarak 14-25 yaş arası gençlerden oluşması kampımıza
baştan bir dinamizm katarken, azımsanmayacak
sayıda gencin ilk defa katılıyor olması da ayrıca bir
olumluluktu.
9-14 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen
kampımızın oldukça yoğun bir programı vardı. Zaman
darlığından dolayı gerçekleştiremediğimiz bir iki
planlama dışında programımızı başarıyla
gerçekleştirdik.
Kamp programımız, seminerler (Uyuşturucu ve
gençlik, Paralı eğitim, Yoksulluk ve çocuklar, Küresel
ısınma, Toplumsal yozlaşma ve gençlik), kültürel- kez ara verilmesi, bazı seminerler öncesi hazırlanmış ve paylaşmanın sevinç, mutluluk ve heyecanına
sanatsal faaliyetler (müzik, tiyatro, şiir, folklor), kitap sorular üzerinden grup tartışmalarının yapılıp sonra tanıklık etti bir kez daha.
tanıtımı (Baba yabancı ne demek? ve Martı), film bunların birleştirilmesi vb.yöntemler seminerlere ilgi Tüm devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşu
gösterimi, sportif etkinlikler, kamp tv., ilk defa bu ve katılımı arttırdı. Bazı genç arkadaşların ilk kez bir ile başlayan gecede, kısa sürede hazırlanmasına
kampta çıkardığımız Kamp gazetesi ve resim seminer sunmalarına rağmen son derece başarılı bir rağmen hepsi de birbirinden başarılı olan, tiyatro,
sergisinden oluşuyordu. Yoksulluk ve çocuklar konulu performans sergilemeleri sevindiriciydi ve bu ileriye müzik, folklor ve şiir gösterimleri yapıldı. Bu
resim sergisi kampın başından sonuna kadar açık dönük bir kazanım oldu bizim için. sunumlardan özellikle tiyatro gösterisi büyük beğeni
kaldı. Genel organizasyon bakımından ciddi bir topladı. Devrimci gençlik önderleri ile Che’yi anlatan
Kampımız, bütün katılımcıların gelmesinden sonra problemle karşılaşmadan kampımızı bitirdik. Bunda ve yoksulluk ve çocuklar konulu iki dia gösterimi
yapılan tanışma toplantısı ile başladı. Aramızda çok kamp komitesinin ciddi, disiplinli ve yaratıcı yapıldı. Ödül töreninde, kamp boyunca yapılan
sayıda yeni arkadaşın olması tanışma toplantısını daha çalışmasının önemli bir payı var. Mesela odaların yarışmalarda ve turnuvalarda hak edenlere ödülleri
bir anlamlı kıldı. Toplantıda beş gün boyunca kampı düzeni konusunda geliştirdikleri puanlama ve verildi.
yönetecek olan kamp komitesi seçildi. Komiteye yeni ödüllendirme yöntemi sayesinde düzen ve temizlik Bu sene ilk kez kamp programımıza aldığımız
gençlerin seçilmesi olumluydu. Ardından, beş gün kolayca sağlandı. Bunun yanısıra herkesin işlevli kamp gazetesi çalışmaları oldukça başarılıydı. Baskı
boyunca çalışarak ürünlerini son gün yapılacak olan olabileceği şekilde görev ve sorumluluk alması da olanağı olmadığı için, bir haftalık gazete sinevizyon
final gecesinde sunacak olan kültür-sanat kolları kampımızın disiplinini sağlayan bir diğer temel etken yoluyla tanıtıldı.
oluşturuldu. Kampın ilk günü hep beraber çekilen oldu. Final gecesi, her zaman ilgi ve heyecanla izlenen
halaylardan sonra sona erdi. Gençlerin kısa sürede birbirleriyle kaynaştıkları ve aynı zamanda kampımızın en renkli bölümü olan
Kampın diğer günleri ise, gün başına bir seminerin kampımıza baştan sona dostluk, kardeşlik ve paylaşım Kamp TV’nin bir haftalık yayınlarından kesitlerin
yanı sıra, kültür- sanat çalışmaları, spor saati, duyguları hakim oldu. Bu atmosferin kendisi, izlenmesiyle sona erdi. Final gecesinin sonunda
akşamları ise kitap tanıtımı, film gösterimi veya çeşitli gençliğin yaratıcılığı ve dinamizmiyle birleşince çok gençlerin gözlerindeki mutluluk ve parıltı görülmeye
yarışma programları ile geçirildi. güzel ve yaratıcı ürünler çıktı ortaya. değerdi. Geceye, özellikle kamp yerine yakın
Kampımızın en politik ve eğitici etkinliklerinden Kampımızı, her zaman olduğu gibi, son gün olan şehirlerde oturan gençlerin aileleri de katılarak izleme
biri olan seminerler bu sene gerek hazırlanış ve Cuma günü yaptığımız ‘final gecesi’ ile sonlandırdık. olanağı buldular. Onların da kampımız hakkındaki
gerekse de sunuluş tarzı bakımından daha verimliydi. Bir haftalık kollektif emeğin ürünlerinin sergilendiği değerlendirmeleri oldukça olumluydu.
Sunumlarda daha fazla görsel malzemenin ‘final gecesi’ kamplarımızda heyecanın doruğa çıktığı 6. Bir-Kar Gençlik Kampı, arzu ettiğimiz katılımı
kullanılması, monologların kısa tutulması, en az bir anlar oldu hep. Bu final gecemiz de, birlikte üretmenin sağlayamasak da, diğer her yönden oldukça başarılı,
nitelikli ve amacına hizmet eden bir kamp oldu.
Gençlik kamplarının bizim gençlik çalışmasında her

Önder Babat’ı anma etkinliği zaman bir yeri ve işlevi oldu. Yeni-eski tüm
katılımcıların oldukça memnun ayrılmaları bizim için
en önemli kazanımdır.
3 yıl önce Beyoğlu’nda kafasından söylediği türkülerden sonra etkinliğin ilk yarısı Şimdi bu kazanımlarımıza yaslanarak ve başarılı
kurşunlanarak katledilen Devrimci Hareket bitti. bir kamp gerçekleştirmenin verdiği moral ve
dergisi çalışanı Önder Babat’ı anmak için, 14 Etkinliğin ikinci yarısında sinevizyon motivasyonla yerellerden başlayarak gençlik
Nisan günü “İkinci Büyük Buluşma” adı altında gösterimi yapıldı. Önder Babat Çocuk Korosu ve çalışmasında daha ileri adımlar atmanın zamanıdır.
bir anma etkinliği gerçekleştirildi. Diyarbakır Sur Belediyesi Çocuk Korosu çeşitli Zira Almanya’da ve Avrupa’da gençlik, işsizlik,
Önder Babat Kültür Merkezi adına yapılan dillerde türkü ve şarkılar söyledi. Etkinlik Kardeş yoksulluk, geleceksizlik, ırkçılık, meslek yeri
konuşmada; kapitalizmin milyarlarca insanı Türküler ve İlkay Akkaya’nın söylediği türkü ve bulamama, eğitimsizlik ve geleceksizlik gibi sorunları
yoksulluğa sürüklediği, emperyalistlerin ülkeleri marşlarla sonra erdi. günden güne daha fazla hissetmektedir. Gençlik henüz
işgal ederek milyonlarca insanı katlettikleri ve Etkinlikte “Önder Babat yoldaş çok örgütsüz olsa da, onu örgütlemek için her
tüm kötülüklerin kaynağı olan kapitalizme karşı ölümsüzdür!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, zamankinden daha çok sebep ve malzemeye sahibiz
mücadele etmek gerektiği vurguladı. Devrim “Kızıldere son değil, savaş sürüyor!”, “Mahir, bugün.
şehitleri adına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı Hüseyin, Ulaş kurtuluşa kadar savaş!” “Devrim Yeni bir dünya ve yeni bir kültürü yaratmak
ve Önder Babat’ın devrimci yaşamı ve kimliği için tek yol Devrimci Yol!”, “Kahrolsun mümkün. Yeter ki gerçekçi olalım ve hayallerimizi
anlatıldı. Amerikan emperyalizmi!”, “Yaşasın devrimci gerçekleştirmek için mücadele edelim. Gençlik
Ardından Önder Babat Kültür Merkezi Müzik dayanışma!” sloganları atıldı. Etkinliğe 3500 kişi kampımız bunun küçük bir kanıtı oldu.
Topluluğu ve Fuat Saka marş ve türküler katıldı.
söylediler. Hakan Yeşilyurt ve Ali Asker’in Kızıl Bayrak/İstanbul Bir-Kar Gençliği/Avrupa
Mücadele Barış Anneleri’nden oturma eylemi
8 haftadır Çarşamba günleri Galatasaray
Postası Lisesi önünde, İmralı’ya bağımsız heyet
gönderilmesi talebiyle biraraya gelen ve 10
dakikalık oturma eylemi gerçekleştiren Barış
Anneleri İnisiyatifi, 18 Nisan günü bu talebi bir
kez daha dile getirdi. Galatasaray Lisesi önünde
toplanan 60’a yakın Barış Annesi “Barış İçin
Oturuyoruz 8. Hafta Barış Anneleri İnisiyatifi”
pankartını açtılar. İmralı’ya bağımsız heyet

Tuzla Konaşlı’da yıkım...


gönderilme talebinin yer aldığı dövize polis
tarafından izin verilmedi. değil!”, “Barış için çift taraflı ateşkes!”
Oturma eylemine geçmeden önce inisiyatif dövizleri taşındı. Açıklamaya EHP, ESP ve İHD
Tuzla’nın Aydınlı Beldesi’ne bağlı Konaşlı adına kısa bir açıklama yapıldı. Açıklamada, de destek verdi.
Mahallesi’nde, Tuzla Belediyesi ekipleri, kaçak “Toplumsal barışın sağlanması imkansız Kızıl Bayrak/İstanbul
olduğu gerekçesiyle üç evi yıktı. Yıkım sırasında
belediye görevlileri ile mahalleli arasında arbede
yaşandı. Üç kişi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Türkiye’deki “demokrasi”nin sınırı ordu ile sınırlı!
Mahalle halkı, daha önceden kendilerine bir
bilginin verilmediğini ve 20 yıldır oturdukları Askeri savcılığın talimatı ile Nokta dergisinin Askeri savcı Nokta dergisinden önce
mahallede emeklerinin hiçe sayıldığını söyleyerek İstanbul İncirli’deki bürosu 13 Nisan günü yayınladıkları haberin belgelerini istedi. Dergi
yıkıma tepki gösterdiler. basıldı. Derginin son sayılarında yayınlananlar yetkilileri basın kanununa dayanarak bu belgeleri
Konaşlı Mahallesi’nin sanayi bölgelerine ve Türkiye’deki burjuva demokrasisinin ne menem vermeyi reddettiler. Bunun üzerine savcılıktan
hava alanına yakın olması nedeniyle Kentsel bir şey olduğunu ortaya serdi. alınan arama emri ile kapıya dayanıldı ve arama
Dönüşüm kapsamına alındığını dile getiren mahalle Nokta dergisinin ülkemiz gündeminde epeyce kararının kapsamının çok geniş olduğu ortaya
sakinleri, belediye binasını da kendi evleri gibi tartışılan darbe hazırlıklarına ilişkin günlüğü çıktı. Bütün bilgisayarların hard diskleri
imarının olmadığını iddia ettiler. yayınlaması, ardından “sivil toplum örgütleri ne kopyalanarak alındı. Bir kez daha “basın
Kızıl Bayrak/İstanbul kadar sivil?” gibi can alıcı bir soruyla birlikte özgürlüğü”nün sınırları ortaya serildi.
bunun yanıtlarını deşifre etmesi, çizmeyi aşması 12 Eylül döneminde Nokta dergisinde çalışan
anlamına geliyordu! köşe yazarlarından biri, bu olay üzerine bugün
14 Nisan Cumhuriyet mitingi Atatürkçü aynı zihniyetin ayakta olduğunu yazıyor. Oysa
Çam-Der pikniğinden Düşünce Derneği’nin çağrısı ile düzenlendi. Bu benzeri manzaralara devrimci-sosyalist basın

gözlem
derneğin genel başkanı darbeci generallerden biri. sürekli maruz kaldığı halde bunun burjuva
Dolayısıyla, son dönemin en büyük kitle basında haber değeri bile olmuyor.
Çam-Der olarak 15 Nisan günü bir piknik gösterilerinden biri devlet partisi tarafından Yaşananlar toplumsal muhalefetin dibe
düzenledik. Sabah derneğin önünde toplanmaya organize edildi. Sivil toplum örgütlerinin ne vurduğu dönemlerde egemenler arası çelişki ve
başladık. Piknik alanına vardığımızda kadar sivil olduğu çok net bir biçimde ortaya çatışmaların nerelere varabileceğini gösteriyor.
arkadaşlarımızla yardımlaşarak kahvaltımızı yaptık. serildi. Aynı zamanda bu miting kitlelerin orta İşçi sınıfı ve emekçiler cephesinden böylesi
Hep birlikte top oynadıktan sonra iki gruba sınıf kesiminde asker hayranlığının ne kadar süreçler aynı zamanda umulmadık fırsatların
ayrılarak soru yarışması yaptık. İki grup da sorulara içselleştirildiğini gösterdi. Bu ülkede açığa çıktığı dönemlerdir. Bu fırsatları en verimli
doğru cevaplar verdi. Daha sonra iki arkadaş burjuvazinin bu kesimine devrimci misyonlar bir şekilde değerlendirmeli, düzenin teşhiri ve
bağlama çalarak türkü söyledi. Bizler de onlara yükleyenler, bu görüşlerini son günlerin ışığında kitlelerin aydınlatılması noktasında somut
eşlik ederek hep birlikte marşlarımızı söyledik. bir daha değerlendirmelidirler. olgulardan yararlanmalıyız.
Bir taraftan da arkadaşlarımız öğle yemeğini

Esenyurt’ta jandarma terörü


hazırlıyorlardı. Bizler de yardım ettik ve hep
beraber masaları hazırladık. Yemekten sonra tekrar
biraraya gelerek 1 Mayıs üzerine konuştuk.
Konuşmalarda 1 Mayıs 77’de Taksim Meydanı’nda Esenyurt’ta son dönemde jandarma terörü estirdi.
37 işçinin katledilmesine değinildi. Bir yoldaşımız giderek tırmanıyor. Son olarak Bingöl kırsalında Mahalle girişlerinde yapılan kimlik
söz alarak İzmir’in pilot bölge olduğunu, sağlık çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG gerillası kontrollerinde yaklaşık 20 kişi gözaltına alındı.
ocaklarının kapatılacağını anlattı. Bizler de hep Ramazan Kaplan’ın cenazesinin 17 Nisan günü Mahalleyi abluka altına alan jandarma, Ramazan
birlikte olursak sağlık ocaklarını Esenyurt’a, ailesinin evine gelmesiyle birlikte Kaplan’ın Esenyurt Mezarlığı’nda defnedilmesine
kapatamayacaklarını söyledik. 1 Mayıs’a katılarak jandarma baskın düzenledi. Ailesinin taziye izin vermedi. Bunun üzerine aile cenazeyi
sağlık ocaklarımızı kapatamayacaklarını haykıralım ziyareti için kurmuş olduğu çadıra belediye Altınşehir Mezarlığı’na götürdü.
dedik. görevlileri eşliğinde iki defa el koyarak terör Kızıl Bayrak/Esenyurt
Ardından hep beraber halaylarımızı çektik.
Pikniğimizin hem katılım hem de içerik olarak
iyi geçmesi bize moral verdi. Derneğe geri İlyas Aktaş Ankara’da anıldı...
döndüğümüzde durum değerlendirmesi yaptık.
Arkadaşlarımıza piknik hakkındaki düşüncelerini 14 Nisan günü Yüksel Caddesi’nde bir araya gelen DHP’liler, gerçekleştirdikleri eylemle geçen yıl
sorduk. Hepsi de güzel geçtiğini söyledi. Bu bizi Diyarbakır’da, 14 HPG gerillasının cenaze töreninde katledilen Devrimci Demokrasi gazetesi muhabiri
daha da coşkulandırdı. İlyas Aktaş’ı andılar. BDSP, ESP ve Partizan’ın da katıldığı eylem, “İlyas Aktaş ölümsüzdür!”,
Buca’dan bir fırın işçisi “Devrimci basın susturulamaz!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganlarıyla son buldu.
Kızıl Bayrak/Ankara

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

CMYK
ÒBizler siyasi kimlikleri, gelecek idealleri
olan ve bu idealler doÛrultusunda
yaßayan insanlarÝz. Devletin bizleri
teslim alÝp/imha etmeye dšnŸk
planlarÝna karßÝ en šnde durmak,
šlŸmŸne direnißin ilk gšnŸlleri
olmak bir onurdur bizim iin.
Kußku duymuyorum ki tŸm
arkadaßlarÝmÝz ilk gšnŸllŸler
iinde olmayÝ
istemektedirlerÓ
Hatice YŸrekli
TKÜP Kurucu Ÿyesi,
…lŸm Orucu ßehidi

Devrimciler šlmez,
devrim davasÝ yenilmez!

You might also like