You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/13 6 Nisan 2007 50 YKr

Emperyalist saldÝrganlÝÛa ve savaßa,


SšmŸrŸye, sosyal yÝkÝma ve talana,
Faßizme, ßovenizme ve ÝrkÝlÝÛa,
Devlet teršrŸne ve kirli savaßa karßÝ,

1 MayÝs
seferberliÛi!
2  Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

İÇİNDEKİLER
Şovenist kudurganlığa karşı
Kızıl Bayrak’tan
Kürt halkıyla omuz omuza!.... . . . . . . . . 3 İşçi sınıfının uluslararası birlik dayanışma ve
Sendikal ihanet Türk şovenizminin mücadele günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Ve Türkiye işçi
hizmetinde! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 sınıfı, bir 1 Mayıs’a daha sendikal ihanetin gölgesinde
hazırlanmakta.
Ordu-hükümet çatışması sertleşirken
Kanlı 1 Mayıs’ın 30. yılında, bu kontrgerilla
düzenin ipliği de pazara çıkıyor! . . . . . . 5 katliamından hesap sorulması talebiyle, 30 yıldır işçi
14 Nisan mitingi sadece sınıfına yasaklanmış olan Taksim Meydanı’na çıkılacak.
cumhurbaşkanlığı için mi? . . . . . . . . . . 6 Ancak Türk-İş ve Hak-İş, bu aynı günlerde sınıfı bir
Sömürü ve soygun bütçesine karşı kamu kez daha arkadan hançerlemekle meşguller. Bu
konfederasyonların başına çöreklenmiş durumdaki
emekçileri 14 Aralık'ta iş bırakıyor… ihanet şebekeleri, sadece yollarını ayırmak suretiyle
“Bölge gücü” olma hevesleri başka sınıf güçlerini bölmeye çalışmakla yetinmiyor, işçi
bahara . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 düşmanı sermayenin kanlı düzenine daha yukarıdan da
Sermayenin işçi sınıfı içindeki hizmet verebilmek için yarışıyorlar.
İşçi sınıfı ve emekçiler hak ve özgürlük talepleriyle
temsilcileri 1 Mayıs’ı bölmek için
düzene karşı mücadele hazırlığını sürdürürken, Türk-İş
harekete geçti! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 ve Hak-İş yönetimleri Türk milliyetçiliğinin, ırkçı-şoven
1 Mayıs çalışmalarından... . . . . . . . . 9-10 kudurganlığın hizmetine koşuyor, Kürt düşmanlığında
1 Mayıs 2007’yi kaybetmek herşeyi tüm diğer gericilik odaklarıyla yarışa giriyorlar.
kaybetmek gibidir!.. . . . . . . . . . . . . . . . 11 Üyelerinin yarıya yakını Kürt olan sendikaların
tepesini tutmuş bu hainler, acaba, bu cüreti nereden
DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası almaktadır. İhanetlerini nasıl bu derece açığa
3 No’lu Bölge Başkanı Veysel Demir ile vurabilmektedir?..
1 Mayıs üzerine konuştuk….. . . . . . . . 12 Tarihi boyunca, sınıfa karşı sermaye düzeni ve
Tekstilde ihanet sözleşmesine geçit devletiyle işbirliği yapmış, dahası, bizzat devlet
tarafından kurulmuş Türk-İş ve muadili Hak-İş, sırtını
vermeyelim!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13
devlete dayamış olmanın ötesinde, temsil ettikleri
“Büyüyen ekonomi” canımız ve kanımız sendikalar ve onlara üye işçiler tarafından ‘serbest’
üzerinde yükseliyor!... . . . . . . . . . . . . . 14 bırakılmanın rahatlığıyla davranıyor. Kendilerinden bir gözetmeksizin, her sendikadan işçinin taban iradesiyle
Eğtim-Sen bölge mitingleri. . . . . . . . . . 15 hesap soran bulunmuyor. Hesapların kongrelerde birleşmesi ve 1 Mayıs alanında buluşmasını gerektiriyor.
NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş sorulduğu ‘demokratik’ bir yapılanmadan yoksunluğun Bu buluşma sadece işyerleri bazında değil, farklı
huzuruyla, ihanet üstüne ihanet yaşıyorlar. konfederasyonlara bağlı sendikalar bazında da
örgütü (Orta sayfa) . . . . . . . . . . . . 16-17 Artık iş sendika ağalığını da, bilinen kapsamıyla sınıf gerçekleşebilmeli, ihanetin hesabı örgüt içinde ve
Gençlik 1 Mayıs’ta alanlara! . . . . . . . . 18 ihanetini de aşmıştır. Şovenizm kampında uluma örgütlü biçimde de sorulabilmelidir.
Gençlik hareketinden . . . . . . . . . . . . . . 19 korosuna katılmak, sermaye sınıfı ve devletinin 1 Mayıs çalışmalarının, bir yanıyla da bu
İşçi-emekçi hareketinden.. . . . . . . . . . . 20 hizmetine açıktan soyunmaktır. İşçi sınıfının karşısında hesaplaşmaya yaraması, önünü açması ve cesaret
açıktan cephe almak, sınıf savaşımına düşman saflarda vermesi gerekir.
Türk ordusu bir kez daha Afganistan’daki
katılmaktır. 1 Mayıs’ta Taksim’e çağrısının, kuşkusuz, örgütlü
işgal güçlerinin komutasını üstlendi! . . 21 Bu hainlerin bundan böyle göreceği muamele de bu örgütsüz tüm fabrika ve işletmelere ulaştırılmaya
Siyonistlerin derdi barış değil yeni durumlarına uygun olmalıdır. çalışılması gerekiyor. Ancak bu amaca hizmet etmesi
toprak ilhakları! . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22 Türkiye işçi sınıfı, 1 Mayıs alanlarında, taleplerinin açısından öncelikle Türk-İş ve Hak-İş’in örgütlü olduğu
Dünyadan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 yanısıra, sendikal ihanetten hesap sorma istek ve fabrika ve işletmelere ulaşılmalı, öncelik bu ihanet
iradesini yüksek sesle dillendirebilmelidir. Bu, tıpkı 15- şebekelerinin dağıtılabilmesi için tabanının ayağa
GOP’ta cezalandırma! . . . . . . . . . . . . . 24 16 Haziran’da olduğu gibi, konfederasyon ayrımı kaldırılmasına verilmelidir.
Liselilerin Sesi’ndedn. . . . . . . . . . . . . . 25
Bültenlerden . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26-27
Ömer, Ramazan, Erdoğan ve Mehmet’in
hikayesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28-29
13-14 Nisan’da gerçekleşecek “GATS,
AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?”
sempozyumuna çağrı!.. . . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

Kızıl Bayrak
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/14  13 Nisan 2007


Fiyatı: 50 Ykr
i l e r d e . . .
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
v e b a y i
Kitapçı
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Kapak Kızıl Bayrak  3

Burjuva gericiliği Kürt halkına düşmanlıkta sınır tanımıyor...

Şovenist kudurganlığa karşı


Kürt halkıyla omuz omuza!
Türk devletinin Musul-Kerkük “ağrısı” Irak’ın
işgali ve parçalanmaya doğru gidişi üzerine yeniden Türk devletinin, bir zamanlar imparatorluk sınırları içinde kalması
depreşmiş bulunuyor. Uşaklığını yaptığı emperyalist
işgal kuvvetleriyle paylaşım üzerine bir pazarlık şansı
haricinde, Irak ve Musul-Kerkük üzerine hak iddia edebilmesinin hiçbir
da bulunmadığından, durmaksızın Irak’ın yerel ulusal-tarihsel zemini yoktur. Kerkük ve Irak’ın başka kentlerinde yaşayan
yönetimlerini, özellikle de Kürt yönetimini taciz
ediyor. Bu taciz, bir süredir de yapılacak referandum
Türkmen nüfus, bu çerçevede en fazla Türkmenistan Cumhuriyeti’ne
nedeniyle Kerkük üzerinden yoğunlaştırılmış ilgilenme hakkı verebilir, Türkiye Cumhuriyeti’ne değil. Kaldı ki, Türk
durumda. Bir yandan tarihi emelleri açığa vuran bu devletinin Türkmenler konusunu ne kadar önemsediğinin göstergesi
tacizler, diğer yandan Kürtler’in devletleşme
girişimlerine yönelik tepkisel ve aşağılayıcı Kerkük’e ilgisi değil, örneğin, doğalgaz alımında kendi ekonomik
açıklamalar, sonunda Kürt yöneticilerin de tepki çıkarlarını bile gözardı ederek Türkmenistan’ı nasıl dışladığıdır.
Türkmenistan, başka yerlerden aldıklarının yarı fiyatına vereceğini bağıra
göstermelerine yol açtı. Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt
yönetimi lideri Mesud Barzani, “Eğer Türkiye
Kerkük’e müdahale ederse, biz de Diyarbakır ve bağıra açıklamasına rağmen, Türk devleti gazı fahiş fiyatlarla Rusya’dan
almayı tercih etmiştir, üstelik bu kadar pahalıya aldığı gaz, büyük oranda
Türkiye’deki diğer kentlerle ilgili işlere müdahale
ederiz” içerikli bir açıklama yaptı.
Barzani’nin bu açıklaması, Türk egemenler yine Türkmen gazıdır. Son tahlilde, değil Kerkük’teki Türkmenler, yeri
cephesinde ortak bir kin ve nefret kusma vesilesi
yapıldı. Hükümetinden ordusuna devlet katlarından ve
geldiğinde “kardeş” Türkmenistan da, Türkiye halkları da Türk devletinin
faşistinden “sosyal-demokrat”ına düzen partilerinden umurunda değildir.
ardardına açıklamalar birbirini izlemeye başladı.
İçeriği hemen tümüyle aynı olan bu açıklamaların Kerkük bir iç meseledir ve bu mesele Kürt, Türkmen, açıktan saf belirlemesi, diğerlerinden farklı olarak,
özeti özelde Kürt, genel hatlarıyla ise halk Arap, Keldani ve Asurilere has bir meseledir” düzen gericiliğinin karşısında, halkların kardeşliği
düşmanlığıdır. sözleriyle, Barzani’nin tepkisine neden olanın da aslen safında konumlanması gereken işçilerin aldatılması,
Türk devletinin, bir zamanlar imparatorluk bir öz savunmadan ibaret olduğunu gösteriyor. Mesut kendi kendilerine ihanet anlamına gelecek şekilde
sınırları içinde kalması haricinde, Irak ve Musul- Barzani’ye sahip çıkan Kürt Parlamentosu’nun düşman saflarına yerleştirilmeleri amacı da taşıdığı
Kerkük üzerine hak iddia edebilmesinin hiçbir ulusal- açıklaması da aynı minvalde. Kürt Parlamentosu için, daha büyük bir önem taşıyor. Sermayenin faşist
tarihsel zemini yoktur. Kerkük ve Irak’ın başka Başkan Yardımcısı Kemal Kerküki’nin, “Bütün düzeni, gericilik saflarını sıkılaştırmakla kalmıyor,
kentlerinde yaşayan Türkmen nüfus, bu çerçevede en Kürdistan halkı, sayın Mesut Barzani’nin yanındadır. devrim saflarından çalma kitlelerle
fazla Türkmenistan Cumhuriyeti’ne ilgilenme hakkı Şunu bilmek gerekiyor ki tehdit eden herkese karşı kalabalıklaştırmaya çalışıyor.
verebilir, Türkiye Cumhuriyeti’ne değil. Kaldı ki, cevap vermek çok normaldir” sözleri de aynı anlama Elbette Türk-İş ve Hak-İş’in açıklamaları üye
Türk devletinin Türkmenler konusunu ne kadar geliyor. Kürtlerin sarfettiği sözler, yeni yeni kurmaya kitlesini bağlamıyor. Bu konfederasyonlara bağlı
önemsediğinin göstergesi Kerkük’e ilgisi değil, başladıkları egemenliklerine (üstelik daha üst bir sendikaların üyesi işçilerin de, halkların kardeşliği
örneğin, doğalgaz alımında kendi ekonomik egemenin-ABD emperyalizminin- vesayeti altında) şiarıyla, düzene karşı mücadele saflarında yerlerini
çıkarlarını bile gözardı ederek Türkmenistan’ı nasıl yönelik tehditlere verilmiş bir yanıt oluyor. Fakat almaları gerekiyor. Yaklaşan 1 Mayıs faaliyetlerinde
dışladığıdır. Türkmenistan, başka yerlerden Türkiye’yi yönetenler Kürtleri hala ilkel aşiretler ve konfederasyonların bu gerici, bu işçi ve halk düşmanı
aldıklarının yarı fiyatına vereceğini bağıra bağıra yöneticilerini de aşiret reisi olarak gördükleri, Kürtleri açıklamalarının yeterince teşhir edilebilmesi ise büyük
açıklamasına rağmen, Türk devleti gazı fahiş fiyatlarla temel ulusal haklarını kullanmaya layık bir halk bir önem taşıyor.
Rusya’dan almayı tercih etmiştir, üstelik bu kadar saymadıkları için, kudurgan bir tepki gösteriyorlar. Düzen gericiliğinin Kürt düşmanlığıyla sınırlı bir
pahalıya aldığı gaz, büyük oranda yine Türkmen Hükümetin başının Barzani’nin açıklamaları reflekse sahip olmadığı, ileri olan her şeye, en başta da
gazıdır. Son tahlilde, değil Kerkük’teki Türkmenler, karşısında sarfettiği, “Ben şunu tavsiye ederim: işçi sınıfı devrimciliğine karşı amansız bir kin ve
yeri geldiğinde “kardeş” Türkmenistan da, Türkiye Altından kalkamayacakları sözler söylemesinler.... düşmanlık beslediği biliniyor. Daha da ötesi, Kürt
halkları da Türk devletinin umurunda değildir. Yerlerini, konumlarını çok iyi tespit etmeleri gerekiyor. düşmanlığının temelinde de Kürtler’in devrimci bir
Öte yandan, Diyarbakır “resmen” bir Kürt kenti Bu sözlerin altında ezilirler.... Bedeli onlar için ağır çözüme yönelmesi korkusu yatıyor. Kürtler’in hak ve
olduğu oranda, tüm Kürtler’in buradaki gelişmelere olur. Biz bir devletiz. Tarihi asırlara dayanan bir özgürlük taleplerine karşı her fırsatta kullanmaya
ilgi duyması doğal kabul edilmek zorundadır. En başta devletiz. Bırakın Kuzey Irak’ı, Bağdat’a kadar nasıl çalıştıkları gibi, Kürt hakim sınıfları içindeki
da Güney Kürdistan’daki bölgesel Kürt bir tarih geçirmişiz. Bu ifadeleri kullanırken çok gericilerle pekala sıkı işbirliğine girebiliyor, hatta
yöneticilerinin... Ancak onlar henüz kendi dikkatli kullanmak lazım“ sözleri, Türk devletinin onlara devlet kademelerinde yer bile ayırabiliyorlar.
bölgelerinde tam bir egemenlik sağlayamadıklarından, Kürtler’e yönelik ilkel bakışını açık biçimde ortaya Elbette bu, onların Türk kimliğiyle özdeşleşmeleri
Kürdistan’ın geneliyle ilgilenme imkanlarına sahip koyuyor. Devletin gerçek yönetim merkezi MGK ise, temelinde gerçekleşiyor, ama yeri geldiğinde “falanca
bulunmuyorlar. En fazla, Barzani’nin fırtınalar bu açıklamaların hemen ardından yaptığı toplantıda, da Kürt, filanca da Kürt” sahtekarlığından da geri
koparan açıklamalarında olduğu gibi, Türk devletinin ana gündem maddesi olarak Irak ve Kürt yönetimini durmuyorlar.
tacizlerine cevap mahiyetinde bir tepkiye konu masaya yatırıyor. Bekleneceği gibi MGK’den Kürtlere Barzani’nin açıklamaları üzerinden kudurganlaşan
edebiliyorlar. Barzani’nin sözlerinde bir tehdit unsuru yönelik saldırıların şiddetini artırma kararlılığı çıkıyor. Kürt düşmanlığı, yöneltilen tehditler, Irak’ın işgalci
da bulunmakla birlikte, bunların temelde savunma Ancak başbakanın açıklamalarından ve MGK egemenleri karşısında, bu topraklara yönelik gerçek
içerikli sözler olduğu çok açıktır. Nitekim, Türk kararlarından da önemli olan, muhalefet partilerinden, bir tehdit oluşturmuyor kuşkusuz. Fakat, asıl konu
devletinin Barzani’nin açıklamalarına karşı gösterdiği kimi sendikalardan gelen açıklamalardır. “Sol”dan Kerkük olduğu halde, Irak’a verilen nota ve MGK
tepkiler üzerine bir açıklama yapan Federal Kürt CHP ve SHP, “sağ”dan faşistler, sendikal cepheden kararları üzerinden bakıldığında, dönüp dolaşıp PKK
Bölgesi Başkanlık Divanı Başkanı Dr. Fuad Hüseyin; Türk-İş ve Hak-İş, başbakanın sözlerini de aşan konusuna, yani aslında Kuzey Kürtleri’ne geliyorlar.
“Biz hiç kimsenin sorunlarıyla uğraşmayız. Kimsenin azgınlıkta açıklamalarla yerlerini alıyorlar düzen Barzani’ye yöneltilmiş görünen tehdit, aslında
işine karışmayız. Diğer devletlerden Kerkük cephesinde. Özellikle bu sonuncuların, sendika Türkiye’deki Kürtler’i işaret ediyor. Gerçi ek bir
meselesine karışmamaları çağrısında bulunuyoruz. konfederasyonlarının başındaki hainlerin böyle tehdide ihtiyaç bırakmıyorlar. Aylardır
4  Kızıl Bayrak Uşaklık ve ihanetin sınırları! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

yoğunlaştırılmış bir saldırı altında yerel


yönetimler, DTP üzerinden yasal örgütlenmeler
tam bir ablukaya alınmış, azgın bir
saldırganlığın odağı haline getirilmişlerdir.
Türkiye Barzani’yi “sahib”ine şikayet etti!
Newroz’u önceleyen günlerde başlatılan ve Mesud Barzani’nin “Türkiye Kerkük’e karışırsa devletin, onun çıkarları haricinde ve izni dışında
ardından askeri operasyonlarla kırsala da biz de Diyarbakır’a karışırız” sözleri Türkiye’yi parmağını bile oynatamayacağının tipik örneğini
sıçratılan bu tırmandırılan yeni savaş hali, Kürt “ayağa kaldırdı”. Özelde Barzani ve Irak Kürt oluşturuyor.
halkı için yeterli bir tehdit unsuru. Buna yönetimine, genel olarak da tüm Kürtlere yönelik Nitekim, Barzani’nin açıklamaları konusunda da
rağmen bununla da yetinmiyor, Güney Kürtler’i birikmiş bütün kinler kusuldu. Hükümetinden Türk devleti, iç politika malzemesi atıp tutmaları
üzerinden de tehdit savuruyor, Kürtler’i muhalefet partilerine, ordusundan medyasına ve “sivil ötesinde, asıl girişimini, Barzani’yi ABD Dışişleri’ne
aşağılamak, horlamak, hakir görmek için her toplum kuruluşları”na kadar, devlet ve düzen şikayet tarzında gerçekleştirmiş bulunuyor.
fırsatı kullanıyorlar. cephesindeki tüm gericilik ortaya döküldü. Açıklamaların kamuoyunda duyulması üzerine, Türk
Burjuva gericiliğinin bu saldırıları Kürtler aşağılandı. Komşu bir ülkenin devletinin “resmen” iki girişiminden biri, Dışişleri
karşısında Kürt halkının yalnız bırakılmaması, yöneticilerine “aşiret reisi” muamelesi çekildi. Akılları Bakanı Gül’ün ABD Dışişleri Bakanı Rice’yi arayıp
giderek sıkılaştırılan gericilik safları karşısında sıra bu yolla Kürtlere hakaret ediyor, onları küçük Barzani’yi şikayet etmesidir. Diğer resmi girişim de,
devrim ve sosyalizm saflarının güçlendirilmesi düşürdüklerini sanıyorlar. Hükümetin başındaki zat, Irak hükümetine nota göndermek oldu. Fakat, Barzani
gerektiği ortadadır. Devrimci baharın bir kez “hadlerini bilsinler, sonu kötü olur!” türünden hakaret ile sürtüşmenin konusu Kerkük olmasına rağmen,
daha biraraya getirdiği ve ortak hareket ve tehditler savururken, MGK kararları da “askeri Irak’a verilen notanın konusu PKK’dir. Türk devleti
konusunda 1 Mayıs’a doğru daha güçlü müdahale” tehdidinde bulundu. Devlet katında süren aklı sıra Irak ve Kürtler’le, bu arada dünya ile oyun
birliktelikler için çaba gösteren devrimci bu tehditler faşist cenaha yeterli gelmemiş olacak ki, oynamaktadır.
hareket cephesinde, bu konuda ciddi bir sorun BBP’nin başındaki zat ağzından köpükler saçarak, Fakat hiç kimseyi kandırma imkanına sahip
bulunmuyor. Ancak düzen gericiliği karşısında “Diyarbakır’da yargılayıp, Habur’da asmak”tan değiller. Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi ve ona arka
safların daha geniş tutulabilmesi gerekiyor. sözedebildi. çıkan Irak devlet yönetimi, Türkiye’nin acemice
Başta işçi sınıfı ve emekçi kitleler olmak üzere, Ancak, düzenin en gerici odakları böyle sahnelemeye çalıştığı bu oyunlara tepki göstermeye
ülkenin tüm ilerici, demokratik potansiyelini uluyadursun, devlet cephesinden bol keseden savrulan başladı. Ülkedeki tüm kargaşaya ve iktidarsız
halkların kardeşliği için, gericilik ve halk tehditlerin hiçbir maddi zemine sahip olmadığı çok iyi iktidarına rağmen, Irak hükümetinin aldığı tutum,
düşmanlığı karşısında birleşmeye, tutum biliniyor. Irak’a, Kerkük’e müdahale yönünde ilk gerçekte ABD tarafından kurulmuş olmasıyla
almaya sevkedebilmek gerekiyor. Emekçi girişimlerinden başlarında Aamerikan çuvalıyla doğrudan ilişkilidir. Emperyalist işgal kuvvetlerinin
kitlelere, karşısında birlikte ve güçlü biçimde dönmüşler, sonra da kendilerini affettirebilmek için işbirlikçisi bu egemenlerin tutumu da Türk devletinin
durulmayan gericiliğin Kürt düşmanlığıyla efendilerinin önünde bin takla atmak zorunda tutumundan farklı değildir. Tüm uşak ruhlulara hakim
sınırlı bir hedefe sahip olmadığı, her ileri kalmışlardı. O gün bu gündür, Irak’a müdahaleye bu tutum, aciz karşısında aslan, güçlü karşısında kedi
hareket ve oluşuma karşı korku ve düşmanlık ilişkin her açıklamaları, hemen, ABD’den bir karşı kesilmekten ibarettir. Türk devletinin tacizlerine tepki
beslediği, Türkiye’nin yakın tarihi üzerinden uyarı açıklamasıyla yanıtlanıyor. Türk devletinin bu gösterme haklılığı, Irak yönetiminin bu cüreti
hatırlatılmalıdır. Ülkede ileriye doğru her durumu, emperyalist bir gücün peyki haline gelen bir efendisinden aldığı gerçeğini karartmamalıdır.
gelişmenin önünü askeri faşist darbelerle kesen
onlardır. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin tarihsel
hak ve kazanımlarını gaspeden, aç ve sefil
sürüler haline getirmeye çalışan, ilerici
aydınları kontrgerilla suikastleriyle susturan, Sendikal ihanet Türk şovenizminin hizmetinde!
üniversiteleri tüm ilerici demokrat
potansiyellerden temizleyip birer gericilik Barzani’nin açıklamaları Türkiye’nin tüm ırkçı, Sınıfı sömürmeye ve düzene peşkeş çekmeye devam
kalesi haline getiren onlardır. Kürtler’e düşman gerici, faşist odaklarını bir kez daha birleştirmiş ettiler.
olan gericilik, hepimize düşmandır. bulunuyor. Hemen tüm kurumlarıyla devlet, Nitekim geldikleri noktada, en gerici, faşist
Diğer yandan, sistemli hale getirilen yoğun faşistinden ‘sosyal demokrat’ına kadar tüm düzen düzen ve devlet kurumlarıyla yarışa girmiş
saldırılar altında bunalan, artık yok partileri, Kürt düşmanlığı konusunda yarışa girişmiş bulunuyorlar. Barzani’nin açıklamaları sonrasında
sayılamadığı noktada aşağılanarak, horlanarak durumdalar. Kim Kürt halkını daha fazla yükseltilen şoven-ırkçı Kürt düşmanlığı
rencide edilmeye çalışılan Kürt halkı da, aşağılayabilir, kim daha sunturlu küfürler icat kampanyasında, Türk-İş yarışın başını çekmeye
yüzünü daha fazla işçi ve emekçi kitlelere, edebilir, kim daha etkili tehdit savurabilir, kim çalışıyor. Üstelik sonradan kıvırma payı olsun
devrimci ve sosyalist harekete dönmelidir. Türk ağzından daha fazla köpük saçabilir... babında, herhangi bir yönetici adına değil, yönetim
devletinin attığı her adım, işçi ve emekçi Hepsi düzenin has adamı, asli kurumu. Kürt kurulu adına açıklama yapan Türk-İş,
kitlelere olduğu kadar, Kürt halkına da, halkını 80 yıldır sindirmeye çalışıp bir türlü ‘Bağımsızlığımıza, birlik ve bütünlüğümüze yönelik
kurtuluşun birleşik mücadeleden geçtiğini sindiremeyen, 80 yıllık uğraşının ardından hala bu sözler, artık Türk milletinin sabrını
kanıtlamıştır ve kanıtlamaktadır. Gelişmeler, şiddetli karın ağrılarıyla kıvranan sermaye düzeni ve taşırmaktadır’ ifadeleriyle, sadece üyelerinin de
döne döne devlete ve düzene bağlanan devleti katında, bunlar, şiddetli tepkiyi haketmekle değil, Türk milletinin sözcülüğüne soyunmaya
umutların temelsizliğini gösteriyor. birlikte ‘anlaşılır’ bir durumdur. Düzen, varlık ve kalkıyor.
Yoğunlaştırılan askeri saldırılar, son ateşkesin egemenliğinin gereğini yerine getirmeye çalışıyor. Türk-İş’in bu ifadeleri, aslında, örgütün adı
de öncekilerle aynı akıbete uğradığını anlatıyor. Ama bu kampa kendiliğinden dahil olan başka gereği işçi temsilcisi falan olmadığını, ‘Türk
Sermaye devletinin sözlüğünde, barış, bazıları var ki, onların tutumunu ne anlamak milleti’nin, yani onun adına egemenlik sürdüren
kardeşlik, hak, hukuk, özgürlük gibi sözcüklere mümkün ne de sadece ‘şiddetli tepki’yle yetinmek... burjuvazinin temsilciliğini/sözcülüğünü yaptığını da
yer bulunmuyor. Bu ve benzeri sözleri sarfeden Onlar, Türk-İş, Hak-İş adlarıyla faaliyet gösteren kanıtlıyor. Türk milliyetçiliği de, özünde, bu sınıfın
herkese, her kesime karşı azgın bir kin ve işçi sendikaları konfederasyonlarıdır. Sermaye ideolojisidir ve bu ideoloji sadece Kürtlere değil,
düşmanlık besliyor. Bu yönlü istemleri düzeninin gerçek mağduru işçilerin örgütlerinin sırası geldiğinde Ermenilere, Yunanlılara, Ruslara,
susturabilmek için her yol ve aracı mübah başını işgal etmiş, bu örgütleri ve işçinin alınterini, Araplara, en yakın komşu halklar en başta olmak
görüyor. beynini sermaye sınıfına ve düzenine peşkeş üzere tüm dünya haklarına düşmandır.
Sistemin saldırılarından korunmanın tek çekmektedirler. Sermaye sınıfı ile işçi sınıfı, düzen Fakat işçi sınıfı ve örgütleri cephesinden daha
yolu, devrim ve sosyalizm mücadelesini ile devrim arasındaki her kritik çatışma sürecinde, önemli olmak üzere, Türk milliyetçiliği öncelikle
yükselterek onun korkularını büyütmekten bunların görevi sınıfı satmak, sıkışan sermaye işçi ve emekçi düşmanlığıyla malüldür.
geçiyor. Kürt halkı da diğer tüm muhalefet düzenini düze çıkarmak olmuştur. Düzenin ve ‘77’nin kanlı 1 Mayıs’ında katledilen onlarca işçi
odaklarıyla birlikte işçi sınıfının sosyalizm devletin işçi sınıfına karşı her saldırı atağı, bunların dahil, yüzlerce işçi, emekçi, devrimci, sosyalist, bu
bayrağı altında toplanmalı ve sisteme karşı ihaneti sayesinde başarıya ulaşmaktadır. Mezarda faşist katillerin kurşunları, satırları, bıçakları,
mücadelede birleşmelidir. Unutulmamalıdır ki, emeklilik yasası da onlar sayesinde çıkarılabildi, bir zincirleriyle öldürülmüş, idam sehpalarında, işkence
ayrı devlet kurma hakkı dahil, ulusların kendi kölelik yasası olan yeni iş yasası da... Onlar DİSK’i tezgahlarında can vermiştir.
kaderlerini tayin hakkının kayıtsız-şartsız kapatma çabasında devletin başlıca destekçileri Azılı işçi düşmanlarının saflarında uluyan Türk-
kabulü, sadece işçi sınıfı sosyalizminde oldular, faşist darbelerde tüm işçi emekçi örgütleri İş ve Hak-İş yöneticilerinin, işçi sınıfına bu
mevcuttur. Kürt halkının tek kurtuluşu kapatılırken, sadece bu hain bürokratların ihanetlerinin hesabını vermekte çok zorlanacakları
devrimde, işçi sınıfının sosyalist iktidarındadır. sendikaları bu hizmetleri karşılığında açık kaldı. açıktır.
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Darbeci generaller ABD’ye! Kızıl Bayrak  5

Ordu-hükümet çatışması sertleşirken


düzenin ipliği de pazara çıkıyor!
Haftalık Nokta dergisi, 29 Mart tarihli sayısında, devrimci güçler, durumdan yararlanmak için azami darbesi” sırasında da yaşanmıştır.
eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e ait uyanıklığı ve pratik-politik girişkenliği Fakat darbeci generallerin bu planı suya düşer.
olduğu belirtilen “günlük”den bölümler yayınladı. İlk göstermelidirler. Bu kapsamda düzenin ortaya çıkan Çünkü ilk olarak darbelerine meşruluk sağlayacağını
günlerde üzeri örtülmeye çalışılsa da çok geçmeden kirli çamaşırlarını teşhir etmek, böylelikle işçi ve düşündükleri Annan planı suya düşmüştür. İkinci ve
gündemin baş sırasına yerleşen bu “günlük”, 2003-‘04 emekçilerde düzen ve devlet gerçeği, onun işleyiş asıl olaraksa durumun farkına varan Genelkurmay’ın
yıllarında ordunun kuvvet komutanlarının mekanizmaları ve bağlantıları hakkında bilinç açıklığı müdahalesi gelmiştir. Bu müdahaleyle birlikte darbe
Genelkurmay’dan gizli olarak darbe hazırlığı sağlamak, öncelikle yapılması gerekendir. Bu amaçla, tezgahının içinde bulunan generaller arasında bir
yaptıklarını ortaya seriyor. Devlet ve ordu içerisindeki “Günlük”ün ayrıntılarına bakarak, oldukça çarpıcı bir çatlak ortaya çıkmış ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile
ilişki ve çatışmaların aldığı boyutlara ışık tutan takım noktaları sıralayalım. “Günlük”ün sahibi Deniz Kuvvetleri Komutanı saf
“günlük”, aynı zamanda ordunun bu düzen içerisinde Bu noktada konuyu işçi ve emekçiler nezdinde değiştirmiştir. Aslında durumun bu hale varmasının
oynadığı rol ile birlikte ordu-medya-STK ilişkilerine tartışılır kılabilmek için, ordu ve eteklerindeki güçlerin daha temeldeki nedenini “Günlükçü” general oldukça
de ışık tutuyor. kendilerini savunmak amacıyla sıklıkla kullandıkları özlü biçimde özetlemektedir: “ABD’ye rağmen bu
Dahası “günlük”, sadece tarihin bir döneminde bir çarpıtma yöntemine değinmek gerekiyor. Son işlem olmaz”!
yaşanmış bir olayla da sınırlı değil. Günlüklerin dönemlerde sıklıkla kullanılan bu dezenformasyon Diğer taraftan, bir darbenin olmazsa olmaz bir
ayrıntısı, bugün yaşanmakta olan düzen içi taktiği, ortada duran somut gerçeklerin tartışılmasına diğer şartı da, gerçek iktidar sahibi tekelci
gerilimlere, mücadelelere ve ilişkilere de açıklıklar set çekecek biçimde, bu gerçekleri “dış güçler” ve burjuvazinin onay ve desteğini alabilmektir. Bu
getiriyor. Zira sözkonusu olan, hala da bir çözüme “irticacılar”ın komplosu olarak göstermek gerçeğe dayanarak hareket eden generaller Rahmi
bağlanmamış olan düzenin önemli güç odakları, biçimindedir. Bu taktik daha önce de Şemdinli olayı Koç’la yaptıkları görüşmeden de elleri boş ayrılırlar.
özelde ordu ile hükümet arasındaki mücadeledir. ve Hrant Dink cinayeti sırasında etkili biçimde Böylelikle umutları iyice tükenir. Fakat bu da darbe
Emperyalist odakların ve tekelci burjuvazinin rolü de kullanılmıştı. Böylelikle ortaya çıkmış bulunan kontr- yapmakta kararlı olan Jandarma Genel Komutanı
hesaba katıldığında, hala devam eden ve bugün gerilla devleti gerçeği perdelenebilmiş, tepkilerin önü Şener Eruygur’u durduramaz. Bu general “Sarıkız”ın
Cumhurbaşkanlığı seçimleri şahsında en kritik alınmıştı. Bugün de yapılan aynısıdır. Bunun için suya düşmesi üzerine bu kez de bilgisayar grafik
safhalarından birinden geçen mücadelenin muhtevası ortada duran somut ve reddedilmez gerçekleri çizimleriyle ayrıntılandırdığı ve “Ayışığı” adını
iyice aydınlanmaktadır. perdeleyecek biçimde, “günlük”ün ABD ve verdiği bir darbe planı yapar. Ancak “Günlükçü”
Zaten “Günlük”ün ortaya çıkarılması ve Fetullahçılar tarafından Nokta dergisine servis edildiği generalin belirttiği şartlardan yoksun olduğu için, bu
yayınlanması da, sertleşen ve artık çatışmalı hale gelen iddiası öne sürülmekte, tartışmanın ekseni buraya planın suya düşmesi de kaçınılmaz olacaktır.
bu kavganın bir sonucudur. Yoksa düzenin ipliğini kaydırılmaya çalışılmaktadır. Oysa böyle olsa dahi (ki Belirtmek gerekir ki, AKP karşısında rahatsızlık
pazara çıkaran böylesine kapsamlı ve ayrıntılı bir yukarıda belirttiğimiz gibi bu pisliklerin ortaya duyanlar sadece darbe tezgahlayan generaller değil bir
belgenin, düzen kurumlarının baskı ve engellemeleri serilmesinin kaynağı düzen içi çatışmadır) ortada bütün olarak ordudur. Zaten “Günlük”te AKP
ile artık yerleşik olduğu iyi bilinen oto-sansüründen duran pisliğin sahiplerine ait olduğu gerçeği karşısında politika geliştirmek üzere Genelkurmay
geçerek yayınlanabilmesi mümkün olamazdı. Düzen değiştirilemez. İşçi ve emekçiler gözlerini bu nezdinde bir dizi toplantı yapıldığı ve AKP’ye baskı
içi çatışma durumu, tarafların birbirlerine karşı gerçekten ayırmamalı ve çatışan taraflarıyla tüm düzen kurmak amacıyla bir dizi karar alındığı da
ellerindeki silahları kullanmaya zorlamaktadır. güçlerinin kendisine düşman olduğu gerçeğini bir an anlatılmaktadır. Fakat darbe tezgahlayan generaller
“Günlük” öncesinde yine aynı dergi aracılığıyla olsun dahi unutmamalıdırlar. bunları yetersiz görmekte ve çok daha sert tedbirlere
yayınlanan “Andıç” da esasta bu amaçla kullanılmıştı. Ortada duran gerçeklere bakıldığında, başvurmak istemektedirler. Ancak emperyalistler ve
Çatışma sürdükçe ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri “Günlük”ün aydınlatmış olduğu tablo şöyle izah tekelci burjuvaziyle çok daha doğrudan (emir-komuta
yaklaştıkça benzer kirli çamaşırların ortaya serilmesi edilebilir. 2003-04 yıllarında, AKP’den ve onun “anti- düzeyinde) ilişkileri olan Genelkurmay başkanlığı
kaçınılmaz olacaktır. Nokta dergisinin Genel Yayın laik” olarak tanımlanan icraatlarından ve Annan destur vermediği içindir ki, girişim başarılı
Yönetmeni Alper Görmüş, bu belgelerin kendilerine planının referanduma sunulmasıyla kritik bir aşamada olamamıştır.
nasıl ulaştığına dair sorulan sorulara verdiği yanıtta bu bulunan Kıbrıs’taki gelişmelerden rahatsızlık duyan ve Ayrıca belirtelim ki, her ne kadar darbe girişimine
gerçeği şöyle ifade etmektedir: “Sonuçta devlet dönemin Genelkurmay Başkanı’nın da AKP ile gerekçe olarak Kıbrıs ve AKP’nin irticai faaliyetleri
denilen yapı yekpare bir blok değil. Biz gazeteciler de işbirliği yaptığı kanaatine varan generaller (ordunun gösterilse de, esasında “Günlük”ün genel havasından
bilgilere böyle ulaşıyoruz. Çünkü devlette sadece emir komuta zincirinde Genelkurmay başkanından ve yer yer kullanılan bazı sözlerden, ordunun esasında
kurumlar arasında rekabet yaşanmıyor, her kurumun sonra gelen kara, hava, deniz ve jandarma kurulu düzende sahip olduğu ayrıcalıkları kaybetme
kendi içinde de çıkar ve güç çatışmaları, düşünce komutanları) bir darbe tezgahlamaya girişirler. Bu telaşı içerisinde olduğu gözlenebilmektedir. Örneğin
farklılıkları, yarılmalar var. Soruşturma açıldığında, tezgahta başı Jandarma Genel Komutanı Şener daha sonra “Günlükçü” generalin yerine Deniz
darbe iddialarıyla ilgili başka belge ve bilgiler ortaya Eruygur (bugün ADD başkanı) çekmektedir. Darbeci Kuvvetleri Komutanı olan Faruk Cömert’in
çıkacak. Bu bilgiler Silahlı Kuvvetler’in içinden de generaller sık sık (bazen gün aşırı) toplantılar Genelkurmay’da yapılan toplantıda söyledikleri son
gelebilir.” (Radikal Gazetesi, 9 Nisan ’07, Neşe yapmakta, bu toplantılarda durumu değerlendirmekte derece çarpıcıdır: “AKP yerel seçimleri kazanırsa
Düzel’in röportajı) ve darbenin yol haritasını oluşturmaya amacına ulaşabilmek için batıya daha fazla taviz
Yani “Andıç” da, “Günlük” de düzen içi kavga çalışmaktadırlar. Bu “çalışmalar” sonucunda bir plan verebilir, dolayısı ile haklarımızı kaybedebiliriz.”
sonucunda ortaya çıkmıştır, bu kavganın daha da da hazırlanır. Bu plana göre “Sarıkız” adı verilen Bu, bugün sürmekte olan düzen içi çatışmanın
alevlenmesiyle bunları yenileri izleyecektir. Bu darbe, sendika yöneticileri ve üniversitelerin muhtevasına da ışık tutmaktadır. Diğer taraftan,
mücadele sonucunda düzenin yıpranması ve ipliğinin kullanılarak kamuoyu oluşturulması, medyayı kontrol ayrıntısı verilen darbe planlarına bakıldığında, bugün
pazara çıkmasını engelleyecek olan, ya çatışan etmek üzere medya patronlarıyla ilişkiler kurulması, sürmekte olan çatışmada tarafların yürüttükleri
güçlerin bir ara çözümde anlaşmaya varmaları kendilerine karşı durması halinde Genelkurmay karşılıklı hamlelerin ve bu hamlelerde piyonluk
olacaktır. Ya da çatışan güçlerin iplerini ellerinde başkanının istifaya zorlanması ve devlet yönetiminin yapanların davranışlarının içeriği de anlaşılır hale
bulunduran emperyalistler ve tekelci sermaye, bu kontrolünün ellerine alınması gibi aşamalardan gelmektedir.
gidişe bir dur diyebilir. Gidişatın ne tür bir yön oluşmaktadır. Anlaşılan o ki, ordunun darbe planlayan Tüm bunlar, işçi sınıfının, ordusuyla,
kazanacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. bu kanadı devletin elden gittiği korkusuyla (aslında bir hükümetiyle, işbirlikçi burjuvazisiyle ve arkasındaki
Bununla birlikte, ordusuyla, hükümetiyle, takım ayrıcalıklarını koruma telaşı da denebilir buna), emperyalizmle bir bütün olarak bu düzene karşı
emperyalisti ve tekelci burjuvasıyla birlikte bir bütün yeni bir 28 Şubat planlamıştır. 28 Şubat diyoruz, mücadeleden başka bir yolunun olmadığını
olarak bu çete düzenini yıkmayı misyon edinmiş olan çünkü burada ifade edilenler, 28 Şubat “post-modern göstermektedir.
6  Kızıl Bayrak Şovenizme karşı mücadeleye! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

14 Nisan mitingi sadece cumhurbaşkanlığı için mi?

Düzen içi kamplaşma ve


çatışma kızışıyor!
Düzen içi kamplaşma ve çatışma, cumhurbaşkanlığı seçimleri
üzerinden bir kez daha kızışmış bulunuyor. Bugünkü kamplaşma -
CHP ve 14 Nisancıları’na bakılırsa- dinci gericilikle laik
cumhuriyetçilik arasındadır. Ve laik-cumhuriyetçiler 14 Nisan’da,
güya, “cumhuriyetin son kalesi” Çankaya burçlarına laiklik
bayrağını dikeceklerdir.
Muharebenin karşı cephesinde AKP ve hükümeti yalnız kalmış
gibi görünüyor. Nerdeyse hükümet kurulalı beri süregiden,
Danıştay’a saldırı sürecinde olduğu gibi, zaman zaman da kanlı bir
tırmanışa geçirilen yıpratma kampanyası, cumhurbaşkanlığı ve
genel seçimlerin yaklaştığı günümüzde yeniden ve daha kapsamlı
biçimde yürütülmeye başlandı. Üstelik bu kez kimi sözde
“STK”lar da kampanyaya dahil edildi. Daha doğru bir ifadeyle, bu
kez kampanya bu sözde “STK”lar üzerinden yürütülmeye
çalışılıyor.
Mitingin organizatörü, başında bir emekli generalin bulunduğu “Bağımsızlık” maskesi altında emperyalizme kölece bağımlılık!
Atatürkçü Düşünce Derneği. Destekçileri ise, CHP’den orduya
tüm “ulusal” faşist kurumlar. Bu gericilik kampı, ADD’yi sisteme “Ulusalcı” faşistlerle kol kola girenler!
bu hizmetinde yalnız bırakmamak için tüm gerici-faşist dernek ve TİT İntikam Tugayı (TİT) ile bağlantısı çıkmasının ardından kontra mitingine tüm
sendikaları da harekete geçmeye zorluyor. Mümkünse Türk-İş’i, en deşifre olan 14 Nisan’daki kontra mitingine üniversitelerden otobüs kaldırılacağı, İnönü
gerici sendika yönetimleri bazında, bu kamplaşmada saf tutmaya YTÜ’den de otobüs kaldırılıyor. İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu
çağırıyorlar. Tabii asıl niyetleri, geçmişte de yaptıkları türden bir Üniversitesi’nden sonra Yıldız Teknik tarafından zaten açıklanmıştı.
dinci-laik kamplaşması üzerinden işçi ve emekçileri yanıltmak, Üniversitesi de 14 Nisan mitingine Üniversite içerisinde her türlü hak
düzen saflarında konumlanmalarını sağlayarak kendi sınıf çalışanları ve öğrencileri götürmek için arama mücadelesinin, her türlü demokratik
cephelerini unutturmaya çalışmaktır. otobüs kaldıracağını duyurdu. istemin önüne barikat kuranlar ve onların
Ancak bu kez bunun için seçtikleri aktörler yanlış, yöntemler Üniversitenin resmi internet sitesinden sözcüleri, şimdileri “vatan elden gidiyor”
berbat. Gerici-faşist kimliklerini bütün açıklığıyla ortaya sermiş yapılan duyuruda otobüslerin kampüs nidaları arasında “bağımsızlık” maskelerini
kişi ve kurumların peşinden gidecek işçi ve emekçi içinden kaldırılacağı açıklandı. Sitede “14 takıp yollara düşme niyetindeler. Ancak biz
bulamayacaklar. 14 Nisan’da Ankara’da, sadece gerici-faşist Nisan’da Tandoğan Meydanı’ndayız” bu mitingin neden yapıldığını da, o
çetelerin gövde gösterisini izleyeceğiz. başlığı ile ilan edilen duyuruda şu çağrı maskelerin altında nelerin olduğunu da çok
Bu çerçeveden bakıldığında, 14 Nisan mitingini, sadece düzen yapılıyor: iyi biliyoruz!
içi çatışma üzerinden yorumlamak doğru olmayacaktır. Evet, bu “Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Bu maskelerin altında; yemekhaneye,
güruh bu mitingle, cumhurbaşkanlığı seçimi için elini Birliği’nin de katılımıyla düzenlenen okul servislerine bütçe ayırmayıp kontra
güçlendirmeye çalışıyor. Hatta, kimi burjuva yorumculara göre, ‘Cumhuriyetine Sahip Çık’ yürüyüşüne mitingine öğrencilerin parasıyla bütçe
bu, bir tür “sivil” 28 Şubat’tır. O gün Sincan’da tankların yaptığını, katılmak isteyen çalışanlarımız ve ayıranlar, otobüs kaldıranlar vardır!
bugün Tandoğan’da kitleler yapacaktır. öğrencilerimiz için 13 Nisan 2007 Cuma Bu maskelerin altında; emperyalist
Çağrıcıların darbeci fikirleri, çizme yalayıcılıkları vb. gecesi saat 01.00’de Yıldız Kampüsü’nden işgale ve tetikçiliğe hayır diyenlere,
gözönüne alındığında, bu, yabana atılacak bir yorum da sayılmaz. araç kaldırılacaktır. İlgilenenlerin 12 Nisan yemekhane zamlarına karşı çıkanlara,
Fakat, tam da bu özellikleri nedeniyle, bu mitingçi kampın 2007 Perşembe gününe kadar Halkla yaşasın halkların kardeşliği diye
arkasındaki güçler, AKP ve dinci gericilikten çok fazla, işçi sınıfı İlişkiler Koordinatörlüğü’ne (dahili 2960) haykıranlara soruşturma açanlar, eğitim
ve emekçi halkların düşmanıdır. Daha ziyade, çünkü Türkiye’de isim ve telefon numarası yazdırmaları hakkını gasp ederek onları okuldan atanlar
dinci politikanın önünü açan da, ABD emperyalizminin “ılımlı gerekmektedir.” İnternet sitesindeki vardır!
islam” projesi kapsamında Türk-İslam Sentezi’ni uygulayan da, duyuruya çağrı posteri ve el ilanları da Bu maskelerin altında; Hrant Dink’in
darbeci generallerin yönetimindeki ordudur. Bu ordunun eklenerek “ulusalcı”ların faşist cenazesine katılım için bildiri dağıtan
gerçekleştirdiği darbe ve kurumsallaştırdığı 12 Eylül faşizmi söylemlerine yer veriliyor. öğrencilere “karşı görüşlü öğrencileri
sayesinde, devrimci gelişmelerin önünü alabilmek için, dinci Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da TİT’e tahrik etmek” gerekçesiyle ceza yağdıranlar
örgütlenme ve politikanın önü açılmıştır. yönelik yapılan operasyonda TİT’in, vardır!
Şimdi dinci gericiliğin önünü almaya çalışıyorlarmış! Mitingte YTÜ’nün internet sitesinden de çağrısı Bu maskelerin altında; türkü söylemeyi,
de göreceğiz, devrime, demokrasiye, halkların kardeşliğine karşı yapılan 14 Nisan mitingini örgütlediği halay çekmeyi suç sayanlar, sivil faşist çete
biriktirdikleri tüm kinlerini kusacaklar. 1 Mayıs’a doğru, işçi duyuruldu. TİT’in kurucusu Semih Tufan saldırılarının önünü açanlar, polisiyle- özel
sınıfının tüm devrimci değerlerini ayaklar altına almaya Gülaltay’ın telefon kayıtlarından emekli güvenliğiyle üniversiteleri karakola
çalışacaklar. Hrant Dink’in İstanbul’da buluşturduğu onbinlerin paşalar (H.T. -muhtemelen Hurşit Tolon- ve çevirmeye çalışanlar vardır!
“kardeşlik ve demokrasi” çıkarmasının rövanşını almak İ.K.) ile telefon üzerinden mitingle ilgili Bu maskelerin altında; Dink’in
isteyecekler. İşçi ve emekçi kitlelerin kardeşlik duygularından planlar yaptığı, atılacak sloganları dahi tetikçilerini emniyet müdürlüklerinde
rahatsızlıklarını haftalar boyu televizyon kanallarından yansıtanlar, kararlaştırdıkları saptanmış durumda. kahraman gibi karşılayan faşist zihniyet
bu mitingle, meydanlarda ve bir ağızdan halklara düşmanlıklarını Ulusalcı kontra örgütlerin “sivil darbe” vardır!
kusacaklar. girişimleri sonucu, AKP iktidarı tarafından Bu maskelerin altında; 12 Martları, 12
Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitleler, elbette bu halk söz konusu operasyon miting öncesine denk Eylülleri yaratan darbeci generaller ve
düşmanlarından hangisinin, dinci olanın mı, faşist olanın mı, getirildi. Böylece, düzen içi pisliğin ne onların günümüz şakşakçıları vardır, yani
Çankaya’ya çıkması gerektiği üzerinden bir konumlanışı kabul boyutta olduğu ve önemli “derin” ABD’nin “bizim çocukları” vardır!
edemezler. İşçi sınıfının tercihi ehven-i şer olamaz. Zaten gerçeklerin ancak düzen içi kısır tartışma ve Bu maskelerin altında; bağımsızlıktan
bunlardan daha az kötü olanı da yoktur. İşçi sınıfı, düzen içi iktidar çekişmeler sonucu açığa çıktığı/çıkartıldığı dem vuran emperyalizme kölece bağımlı
çatışmalarından, kendi iktidarına yürüme doğrultusunda bir kez daha görülmüş oldu. işbirlikçi uşaklar vardır!..
yararlanmalıdır. Miting için sınav ertelemesinin açığa Ekim Gençliği/YTÜ
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Ortadoğu emperyalizme ve uşaklarına mezar olacak! Kızıl Bayrak  7

Irak’a komşu ülkeler konferansı İstanbul’da değil, Şarm el Şeyh’te yapılacak...

“Bölge gücü” olma hevesleri başka bahara


Irak’a komşu ülkeler tarafından düzenlenen olmaktan çok uzaktır. Nitekim bu duruma hayıflanan Pentagon’un, bir kısmı ise Brüksel’deki NATO
konferanslar dizisi, emperyalist işgalin yerle bir ettiği, sermaye medyasındaki pekçok kalemşör, egemenlere, karargâhının rahle-i tedrisatından geçen bu ricalin
insan kıyımının had safhaya ulaştığı bu ülke halklarına “bölge gücü” olmanın yollarını işaret eden yazılar bölgenin reel politiğinden habersiz oldukları
bir fayda sağlamasa da, gerici devletlerin ABD kaleme alıp duruyor. Rejimin şeflerini, bölgenin “reel” söylenemez. Devlet ricalinin temel açmazı,
şemsiyesi altında bölgenin “etkili gücü” olma durumuna uygun yeni politikalar geliştirsinler diye Washington’la aralarındaki anlaşmazlığın Kürt
çekişmelerine sahne oluyor. Bu durumda ikna etmeye çalışan medya vaizleri, her konuda ABD sorunundan kaynaklanmasından geliyor. Genlerine
konferansların, Irak halklarının vahim boyutlara emperyalizmiyle uyumlu bir çizgi izleyerek söz Kürt halkına düşmanlığı şifreleyen bir zihniyetin
ulaşan sorunlarına çözüm üretme değil, fakat bir takım konusu amaca ulaşılabileceğini öne sürüyorlar. “Reel mirasçıları olan sermaye düzeninin şefleri, bundan
hesaplar peşinde olan bölgedeki gerici güçlerin, ABD politik” duruma önem veren böylelerinin dolayı kapana kısılmış gibi çırpınıyorlar. Zira ne
gözetiminde tepişme arenası olma işlevi gördüğünü “vizyonu”nda “insan öğesi”ne yer olmadığı için, ABD Washington’daki efendiyle çatışmayı göze alabiliyor,
söylemek mümkün. emperyalizminin bölge halklarına kefen biçmesi ne de Kürt halkına karşı izledikleri ırkçı-inkarcı
Ankara’daki Amerikancı takımı, yıllardır bu onların ilgi alanlarına girmiyor. politikadan vazgeçme cesaretini bulabiliyorlar.
konferansları başlatmış olmakla övünüp duruyor. Kalemşör takımının devlet ricalinden daha akıllı Türk egemenlerinin, iflası kendileri tarafından da
Ancak kimi zaman gündeme getirilen iddiaların olduğu söylenemez. Ancak bir şeyi yazıp/çizmekle kısmen kabul edilen bu geleneksel politikanın
aksine, Türk sermaye devleti bölgenin “etkili gücü” uygulamak aynı şeyler değildir. Bir kısmı dışavurumlarından biri, ABD’nin Irak’taki “gözdeleri”
Mesut Barzani-Celal Talabani ikilisine karşı

“Adalet Gemisi” Kadıköy İskelesi’ndeydi...


takındıkları kibirli tutumdur. Barzani-Talabani ikilisini
“dikkate almama” havasında olan düzen
temsilcilerinin bu kibri, Irak’a komşu ülkelerle BM
“Katliamların sorumlusu gizli ve Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin bakanlar
düzeyinde katılması beklenen toplantısının İstanbul’da
kirli devlet yapısıdır!” yapılması girişimlerinin boşa düşmesine yol açtı.
Bağdat’taki kukla yönetim, ABD desteğine rağmen
toplantının İstanbul’da yapılmasına razı olmadı. Irak
“dışişleri bakanı” Hoşyar Zebari’nin, 3-4 Mayıs’ta
dışişleri bakanları düzeyindeki Irak konferansının
Mısır’ın Şarm el Şeyh kasabasında yapılması
konusunda anlaşmaya varıldığını açıklaması,
İstanbul’daki toplantının “başka bahara” kaldığını
kesinleştirdi.
Bu karar, ABD emperyalizminin bölge
politikalarında “daha aktif rol” oynayıp yağmadan pay
alma hevesinde olan Türk egemenlerinin bu
heveslerini, en azından şimdilik ertelemek zorunda
olduklarını gösterdi. Washington’daki efendi, Kürt
sorunu konusunda sızlanıp duran Ankara’daki
işbirlikçilerini arada bir teskin etmekle birlikte, Suudi
Arabistan, Mısır, Ürdün gibi gerici Arap devletlerini
öne sürmenin, bölge politikaları için daha işlevsel
olacağına karar vermiş görünüyor.
Uzun yıllar boyunca NATO’nun güney kanadını
tutan Ankara’daki “stratejik ortak”lar, bir kez daha
efendi tarafından itilip kakılarak hizaya girmeye
zorlanıyor. ABD’nin organize ettiği bu terbiye
operasyonu, Türk devletini İran ve Güney Kürdistan
Bir grup aydın tarafından örgütlenen “Adalet Gemisi yola çıkıyor” başlıklı kampanyanın duyurusu 7
konularında savaş kundakçılarının politikalarına daha
Nisan günü bir basın açıklamasıyla yapıldı. Aydın, sanatçı, gazeteci, yazar ve hukukçulardan Adalet Gemisi
uyumlu hale getirmeyi de amaçlıyor.
Jüri üyeleri, son dönemde ilerici güçlere yönelik saldırıları İstanbul’un farklı iskelelerinde yaptıkları
Yine son günlerde Washington’dan gelen bir
sembolik yargılamalarla gündeme taşıyorlar.
açıklama, Ankara’daki ABD muhiplerini yüreğinden
Kampanyanın ilk etkinliği 10 Nisan günü Kadıköy iskelesinde gerçekleştirildi. Adalet Gemisi jürisi ilk
vurmuş görünüyor. Eski ABD genelkurmay başkanı,
duruşmasına Susurluk ve Şemdinli davalarıyla başladı.
emekli orgeneral Richard Myers, Türk askerinin
Susurluk ve Şemdinli davaları ile ilgili iddianamelerin okunduğu ilk duruşmaya jüri olarak Av. Eren
Kuzey Irak’a müdahalesi halinde ABD askerleriyle
Keskin, Av. Keleş Öztürk, Ferhat Tunç, Gazi direnişi sırasında katledilen Hasan Ocak’ın annesi Emine
çatışma çıkabileceğini söyledi. Barzani’nin, “Türkiye
Ocak, Seferi Yılmaz’ın avukatlığını yapan Deniz Tuna ve ‘78’liler Türkiye Girişimi Sözcüsü Celalettin Can
Kerkük’e müdahale ederse, biz de Diyarbakır’a
katıldı.
müdahale ederiz” şeklindeki sözlerini, Richard
İddianameleri okuyan Av. Deniz Tuna, Şemdinli ve Susurluk süreçlerine ayrıntılarıyla değinerek, bütün
Myers’in açıklamasının hemen ardından sarf etmesi
bu katliamların, kirli ilişkilerin ardında kontr-gerilla olduğunu, gerek Susurluk gerekse Şemdinli’de
ise Ankara’da “infial” yarattı. “Vururuz/müdahale
gerçeklerin ortaya çıkarılmadığını ve hızla üzerlerinin örtüldüğünü vurguladı. Ardından konuşan Ferhat
ederiz” tehditleri savuran Ankara’daki sermaye
Tunç, ülkede demokrasiden bahsedebilmek için öncelikle Susurluk ve Şemdinli’de açığa çıkan çetelerin
sözcüleri, belli ki, durumu henüz kabullenmekte
dağıtılması ve Kürt sorununun demokratik biçimde çözülmesi gerektiğini söyledi. Konuşmasına Ermeni
güçlük çekiyorlar.
Soykırımı ve Cumhuriyet sonrası katliamlardan bahsederek başlayan Celalettin Can ise , Susurluk,
ABD ile “stratejik müttefik” olmakla övünüp
Şemdinli ve Hrant Dink cinayetinin bu katliamların bir devamı olduğunu belirtti.
duran işbirlikçi egemenlerin bu sefil halleri,
Av. Keleş Öztürk, bu ülkenin gizli kanunlar ile yönetildiğini ve katliamların bu gizli kanunlara göre
“emperyalizme uşaklık/halklara düşmanlık”
yapıldığını, bu nedenle devletin bunları ortaya çıkarmasını beklememek gerektiğini söyledi.
politikasının dolaysız sonucudur. Elbette savaş
Son olarak jüri üyeleri adına kararı açıklayan Eren Keskin şunları söyledi:
kundakçıları Ankara’daki hizmetkârlarından
“Türkiye’de yaşanan Susurluk, Şemdinli, Ermeni soykırımı, Hrant Dink cinayeti... Bunların hepsinin
vazgeçmiş değiller. Ancak başa çuval geçirmekten
sorumlusu Teşkilat-ı Mahsusa’dan bugüne kadar devam eden bu gizli ve kirli devlet yapısıdır. Biz buna
burun sürtmeye kadar varan tutumların da gösterdiği
kontrgerilla diyoruz. Türkiye’de bir demokratikleşme ve sivilleşme yaşanmadan bunların ortaya
gibi, “en değerli” tetkikçinin bile efendi nazarındaki
çıkarılmayacağını biliyoruz.”
işlevlerinin sınırları vardır.
8  Kızıl Bayrak 1 Mayıs kızıldır! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

Sermayenin işçi sınıfı içindeki temsilcileri 1 Mayıs’ı bölmek için harekete geçti!

İhanete değil, mücadeleye destek!


Türk-İş’in tutumu sermayeye hizmet ediyor emek güçlerinin bir bölümünü Abide-i Hürriyet’te Türk-İş’in kuyruğuna takılan güçlerden bir bölümü
devletin icazetine hapseden Türk-İş şimdi aynı şeyi bugün artık bu tutumlarından vazgeçmişlerdir. O gün
Son yılların tartışmalarına dönülüp bakıldığında Kadıköy’de yapmaya soyunmaktadır. Ve elbette bunu Saraçhane’de, bugün ise Taksim’de ifadesini bulan
Türk-İş yönetiminin her 1 Mayıs’ta sınıf hareketini sermayeye hizmet aşkıyla son derece bilinçli bir mücadeleci eğilim ise nispeten daha yaygın ve güçlü
geriye çekmek, güçlerini bölüp parçalamak, biçimde yapmaktadır. bir desteğe kavuşmuştur. Sadece bu kadarı bile 2007 1
değerlerinin içini boşaltmak gibi amaçlarla hareket Mayıs’ının sınıf hareketi açısından daha şimdiden
ettiğini rahatlıkla görmek mümkün. Uzun yıllar Bu oyun boşa çıkartılmalıdır bazı kazanımların önünü açtığını göstermektedir.
boyunca İstanbul 1 Mayıs kutlamalarının Şişli Abide-i Fakat sermayenin saldırılarının kapsamı, sınıf
Hürriyet meydanına hapsedilmesinin temel 2004’te Saraçhane ve Abide-i Hürriyet üzerinden hareketinin önündeki engel ve sorunların büyüklüğü
sorumlularından biri elbette ki Türk-İş’i yönetenlerdir. ifadesini bulan ayrışma, hem Türk-İş hem de liberal düşünüldüğünde bu ölçüde bir ilerleme ve kazanım
Bu durum 2004’e kadar sürmüştür. 2004’te DİSK ve reformist çevreler tarafından basit bir yer anlaşmazlığı asla yeterli değildir. Taksim’e çıkma kararlılığında
KESK’in başını çektiği, ilerici ve devrimci güçlerin olarak gösterilmeye çalışılmıştı. Saraçhane’ye yönelen ifadesini bulan eğilimin daha da güçlendirilmesi,
de desteklediği Abide-i Hürriyet’ten çıkma, Taksim’e güçler gereksiz yere sınıfı bölmekle suçlanmışlardı. sınıfın ve emekçilerin daha geniş kesimlerine mal
yönelme politikasının karşısına ilk dikilen gene Türk- Kuşkusuz bu suçlamanın herhangi bir inandırıcılığı ve edilmesi yakıcı bir ihtiyaçtır. Bu konuda sorumlulukla
İş olmuştur. 2004’te DİSK ve KESK, devrimci ve dayanağı yoktu. Komünistler, 2004 1 Mayıs’ının davranması gereken güçlerin başında da Türk-İş
ilerici güçler sermayeden icazet almadan ardından yaptıkları bir değerlendirmede bu konuda içerisinde yer alan, kendisini sınıftan yana, ilerici,
Saraçhane’de militan bir 1 Mayıs kutlaması şunları yazmışlardı: devrimci, solcu gibi sıfatlarla tanımlayan öncü işçiler,
gerçekleştirmiş, Türk-İş ise 1 Mayıs’ta Abide-i “Evet, ortada alan tartışmasından önce ortaya sendikacılar ve sendikalar gelmektedir.
Hürriyet’te devletin icazeti altında bir miting konulan iki eğilim var. Sözkonusu bölünmeye bu Türk-İş’i Kadıköy’de miting yapmaya iten temel
yapmıştır. Sonuçta emek güçleri 2004’te Türk-İş eğilim farklılığı yol açmış, iki ayrı 1 Mayıs’a bu nedenlerden birinin kendi içerisindeki bu güçlerin
yönetiminin marifetiyle bölünmüştür. eğilimler damgasını vurmuştur. Bu eğilimlerden ilki; basıncı olduğu elbette açıktır. Fakat bilinmelidir ki
Bu bölünmeye rağmen Saraçhane’de neresi olursa olsun, devletin izin verdiği ve sendika bugünün Kadıköy’ü dünün Abide-i Hürriyeti’dir.
gerçekleştirilen militan eylem üzerinden sınıf hareketi bürokrasisinin denetiminde kutlanan bir 1 Mayıs’a Bugün Kadıköy’de ısrar, dün Abide-i Hürriyet’te
1 Mayıs’ı gerçek anlamı ve içeriği üzerinden kazanma tabi olmak biçimindedir ve bugünkü karşılığı ısrardan farksızdır. Sınıftan yana, mücadeleden yana
yolunda önemli bir adım atmıştır. Nitekim bir sonraki Çağlayan’dır. Burada devletin izin vermesini esas olmak bugün Taksim’e çıkma kararlılığının yanında
yıl 1 Mayıs kutlaması, uzun yıllar mahkum edildiği almak, alan seçimi ve 1 Mayıs kutlamalarının içeriği yer almayı gerektirmektedir. Türk-İş içerisindeki
Abide-i Hürriyet’ten kurtulmuştur. Sermaye devleti o konusunda sınıfın devrimci değerlerini değil, devletin mücadeleci güçler kendi sorumluluklarına bu
güne kadar gösteri alanları arasında yer almadığı iradesini temel almak demektir. Nitekim anlaşmazlığı çerçeveden bakmak durumundadır.
gerekçesiyle mitingler için vermediği Kadıköy’de 1 fiili bölünmeye götüren de bu eğilimin kendisi Bilinmelidir ki, 1 Mayıs’ta yaşanan ayrışmada
Mayıs kutlamalarına izin vermek durumunda olmuştur. Alan seçiminden önce eğilimler, politik icazet dilenenlerden yana değil mücadeleden yana
kalmıştır. Kuşkusuz bunu 1 Mayıs’ı Taksim’de tutumlar ayrışmıştır.” tutum almak, Türk-İş’in tepesindeki ihanetçi çeteyle
kutlama talebinin önünü kesmek gibi bir niyetten Bugün ilerleyen günlerde Taksim ve Kadıköy hesaplaşmanın da önünü açacak ve sonuçta kazanan
hareketle yapmıştır. üzerinden yaşanacak ayrışma ve buna bağlı tartışmalar sınıf hareketi olacaktır. 1 Mayıs’ı sermaye ve sendikal
Şimdi Türk-İş yönetimi 2004’te oynadığı türden da özünde aynı niteliktedir. Bir farkla ki, üç yıl önce ihanetle bir hesaplaşmanın vesilesi haline getirmek
bir role bir kez daha hazırlanmaktadır. O gün sınıf ve Abide-i Hürriyet’teki icazetli 1 Mayıs’ı sahiplenip işçi sınıfına kazandıracaktır.

Ankara’da 1 Mayıs çağrısı Anti-emperyalistler serbest


Alınteri, BDSP, HÖC,
Kaldıraç, Partizan bırakılsın!
bileşenlerinden oluşan
Ankara Devrimci 1
Mayıs Platformu 10
Nisan günü Yüksel
Caddesi’nde bir basın
açıklaması
gerçekleştirerek, işçi ve
emekçileri 1 Mayıs
alanlarına çağırdı.
Platform adına
yapılan açıklamada
şunlar söylendi:
“Bizler 2007 1
Mayıs’ını, emperyalist
saldırganlığa, sosyal yıkım saldırılarına, neo-liberal politikalara, Kürt ulusuna yönelik imha 6 Nisan akşamı Kızılay Gima önünde Emperyalizme ve
ve inkâr uygulamalarına, ırkçılığa ve şovenizme, devlet terörüne yanıt olacak bir tarzda, Siyonizme Karşı Ankara Platformu tarafından bir basın
tarihsel ve güncel anlamına uygun olarak birleşik, kitlesel ve devrimci bir zeminde kutlamayı açıklaması gerçekleştirildi. 5 Eylül ‘06 günü Lübnan’a asker
hedeflemekteyiz.” gönderilmesi yönünde çıkarılan tezkerenin ardından Türkiye ‘ye
“Bilindiği gibi 2007 1 Mayıs’ı sınıf mücadelesi tarihimizin önemli bir günü olan 1 Mayıs gelen Kofi Annan’ı protesto etmek isteyen 18 anti-emperyalistin
‘77 katliamının 30. yılına denk gelmektedir. 37 insanımızın katledildiği ve o günden bugüne tutuklanması protesto edildi. Açıklamada; emperyalizmin
devletin katliam geleneğinin bir simgesi haline gelen ‘77 Taksim 1 Mayıs katliamının katliam ve kıyımlarına karşı çıkmanın meşru olduğu, gayri
yıldönümü önümüzdeki 1 Mayıs’a tarihsel bir anlam yüklemektedir. Bu çerçevede ‘Taksim meşru olanın halkın iradesine karşı tezkere çıkarmak olduğu
yasağının kaldırılması ve 30 yıl önce yaşanan katliamın hesabının sorulması’ talebi ile işçi ve vurgulandı. Uzun süre tutuklu kalan anti-emperyalistlerin
emekçi kitleler 1 Mayıs alanlarında olmalıdır.” mahkeme gününün 11 Mayıs 2007 olarak belirlendiğinin ifade
35 kişinin katıldığı eylemde sık sık “Yaşasın 1 Mayıs, Biji Yek Gulan!”, “Yaşasın devrim edildiği açıklama, duruşmaya yapılan çağrı ile sona erdi. Basın
ve sosyalizm!”, “1 Mayıs kızıldır, kızıl kalacak!”, “1 Mayıs şehitleri ölümsüzdür!” sloganları açıklamasına yaklaşık 80 kişi katıldı.
atıldı.
Kızıl Bayrak/Ankara Kızıl Bayrak/Ankara
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 1 Mayıs çalışmalarından... Kızıl Bayrak  9

1 Mayıs çalışmalarından...

Birleşik, kitlesel ve devrimci 1 Mayıs için!

Esenyurt Sefaköy
Kartal’da 1 Mayıs’a hazırlık İşçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta alanlarda olmaya

Ümraniye: İşçiler 1 Mayıs’ı


çağıran afişlerimizi ise Pendik-Aydos, Sülüntepe
toplantısı semtlerine ve Kurtköy Sanayii’ne, Kartal fabrikalar
tartıştı bölgesine ve Gebze Ulaştepe, Çayırova, Mudurnutepe
semtlerine yaptık.
Son haftalarda toplumsal muhalefetin gündemine
OSİM-DER’de “İşçiler 1 Mayıs’ı tartışıyor” Ayrıca ayın 22’sinde düzenlenecek 1 Mayıs şenliği
giren ve önceki yıllara göre daha geniş bir yelpazede
toplantısı 8 Nisan günü gerçekleşti. Toplantıda 1 Mayıs hazırlıkları da devam ediyor. Bu kapsamda birçok
çeşitli tartışmaların yürüdüğü 1 Mayıs gündemi daha da
üzerine iki ayrı sunum gerçekleştirildi. İlk sunum 1 fabrikaya davetiyeler ulaştırıldı, ev ziyaretleri
ısınmaya başlıyor. İstanbul’da yaklaşık bir aydır
Mayıs’ın tarihi üzerine yapıldı. 1 Mayıs’ın ortaya çıkışı gerçekleştirildi.
hazırlıklarını sürdürdüğümüz 1 Mayıs çalışmasını
ile birlikte dünyada ve Türkiye’de kutlanışı anlatıldı. Anadolu Yakası BDSP
başlattık.
Sunumda ‘77 katliamına özel vurgu yapıldı. Katillerin
Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak ‘77 1 Mayıs
hala açığa çıkartılmadığı ve kontgerilladan hesap
katliamının 30. yıldönümü olması ve 1 Mayıs’ın
Taksim’de kutlanmak istenmesi vb. nedenlerle de ayrıca
sormanın gerekliliği vurgulandı. Maltepe’de 1 Mayıs paneli
İkinci sunum ise 1 Mayıs’ın güncel anlamı üzerine
gündemleşen 1 Mayıs tartışmaları ve hazırlıkları Maltepe BDSP 8 Nisan günü “İşçi ve emekçiler 1
gerçekleşti. Sınıfa yönelik saldırılar, emperyalist
bölgemizde de yoğun bir biçimde yaşanıyor. Çeşitli Mayıs’ı tartışıyor” başlıklı bir panel düzenlendi. Pir
saldırganlık ve şovenizm anlatıldı ve 2007 1 Mayıs’ının
sendikaların temsilciler kurulunda ve kimi örgütlü Sultan Abdal Kültür Derneği Maltepe Şubesi’nde
Taksim’de kutlanmasının gerekliliği dile getirildi.
fabrikalarda da 1 Mayıs gündeme girmiş ve bu yönde düzenlenen panele yaklaşık 50 kişi katıldı.
Ardından 1 Mayıs’ın güncel ve tarihsel önemine ilişkin
hazırlıklar başlamış bulunuyor. İlk olarak BDSP temsilcisi 1 Mayıs’ın çıkışını ve
tartışmalar yapıldı. 1 Mayıs ön hazırlık çalışması, 1
Kendi cephemizden ise yaklaşık iki hafta önce Türkiye’deki 1 Mayıs kutlamalarının tarihsel gelişimini
Mayıs’ın Taksim’de kutlanması ve 1 Mayıs’ın resmi tatil
bölgemizdeki güçlerimizle yapılan 1 Mayıs hazırlık anlattı. 1 Mayıs günü neden işçi ve emekçilerin alanlara
ilan edilmesi üzerine canlı tartışmalar gerçekleşti. Aynı
toplantısıyla çalışmalarımız başlamış oldu. 22 Nisan çıkması gerektiğini açıklayan BDSP temsilcisi; o gün
zamanda tüm çalışmaların 1 Mayıs alanına katılımla
günü gerçekleştirilecek 1 Mayıs Şenliği’nden yapılacak iki sınıfın karşı karşıya geldiğini ve bunun bir
birleşmesi gerektiği vurgulandı. Kitlesel bir 1 Mayıs için
ara etkinliklere, İstanbul’da yürüyen ortak çalışmalardan hesaplaşma günü olduğunu vurguladı.
işçi ve emekçilere iş bırakma çağrısının bugünden
diğer kurumlarla ortaklaşma girişimlerine kadar oldukça Panelin ikinci bölümünde ise Gülsuyu Mahallesi
yapılması gerekliliği dile getirildi. Toplantının ilerleyen
ayrıntılı sayılabilecek bir tartışma ve planlama toplantısı emekçilerinden olan, ‘77 1 Mayıs katliamında
aşamalarında bir dönem önce işten atılan ve OSİM-
gerçekleştirildi. Taksim’de bulunan bir devrimci işçi o gün yaşanan
DER’in hukuki süreçlerini takip ettiği Star Çuval
Bu toplantıda alınan kararlar gereği faaliyetin katliamı anlattı. ‘77 katliamı öncesinde Maraş ve Çorum
işçilerinin de toplantıya topluca katılımı üzerine 1
yerellerde daha özgün biçim ve yöntemlerle katliamlarının yapıldığını, bu katliamların her gün daha
Mayıs’ın güncel ve tarihsel önemine ilişkin sunum
örgütlenebilmesi için alanlarda 8 Nisan günü “İşçiler 1 da güçlenmekte olan işçi sınıfı hareketini ezmek amacını
yeniden özetlendi.
Mayıs’ı tartışıyor” başlıklı toplantılar düzenlendi. taşıdığını vurguladı. Tüm katliamlara rağmen işçi
Toplantıda Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun
Bunlardan birini de Kartal yerelinde gerçekleştirdik. sınıfının ve devrimcilerin mücadeleden geri adım
“Taksim’de 1 Mayıs yasağına son!”, “1 Mayıs resmi tatil
Toplantı öncesi çıkarılan el ilanlarının çeşitli fabrikalara atmadığını söyledi.
ilan edilsin!” ve “’77 katliamcıları yargılansın!” talebiyle
dağıtımı yapıldı ve çevre-çeper güçlerimiz yine Bu anlatımların sonunda dinleyiciler söz alarak 1
örgütlediği imza kampanyasının etkin bir şekilde
davetiyelerle toplantıdan haberdar edildi. Toplantıda Mayıs’a ilişkin düşüncelerini belirttiler. Panel 1 Mayıs’ı
yürütülmesi ve 22 Nisan’da Kartal’da gerçekleşecek
kısaca Türkiye’de 1 Mayıs’ın tarihçesi, ‘77 1 Mayıs örgütleme çalşmalarına destek olma ve alanlara çıkma
geceye etkin katılım alınan kararların başında geliyordu.
katliamının yıldönümü olması ve genel bir 1 Mayıs çağrısı ile son buldu.
Ümraniye’den sınıf devrimcileri
havasının bugünden oluşmasının önemi anlatıldı. Ortak Kızıl Bayrak/Kartal
yürüyen çalışmalar ile sendika ve kitle örgütlerinin 1
Mayıs hazırlıklarına değinildi. Bu yılki 1 Mayıs’a Anadolu Yakası 1 Mayıs Tersane işçisi 1 Mayıs’a
çalışmalarından...
kitlesel katılımın özel önemine dikkat çekildi.
Sunumun ardından ise işçi sınıfının mirasına sahip hazırlanıyor!
çıkmak, 1 Mayıs’ın özüne uygun ve kitlesel kutlanması 1 Mayıs’a yaklaşık üç hafta kala Anadolu Yakası
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve
konular tartışmaların ortak noktasıydı. Tartışmalara BDSP olarak 1 Mayıs’ın mücadele çağrısını işçi ve
dayanışma günü olan 1 Mayıs yaklaşırken Tersane
paralel olarak kitlesel bir katılım için yapılması emekçilere taşımaya devam ediyoruz. Geçen hafta üç
İşçileri Birliği olarak toplantılarımızı yoğunlaştırmış
gerekenler belirlendi. Bölgemizde yapılabilecekler bölgede gerçekleştirilen toplantıların ardından bu hafta
bulunuyoruz. Bugüne kadar üç ayrı toplantı
konusunda çeşitli düşünce ve öneriler sunuldu. Yine 22 propaganda-ajitasyon faaliyetine ağırlık verildi. 1 Mayıs
gerçekleştirdik. Toplantılarda 1 Mayıs’ı nasıl
Nisan tarihinde gerçekleştirilecek etkinliğe hazırlık ve 1 çağrı bildirilerimizi Tersane işçilerinin yoğun olarak
örgütleyeceğimizi tartıştık.
Mayıs çalışmasının bölgemizde güçlü bir biçimde geçtiği Aydıntepe İstasyonu, İçmeler köprüsü mevkinde
Bu toplantıların bir parçası olarak, 1 Mayıs’ın
hissedilmesini sağlayabilmek ve 1 Mayıs’a güçlü bir dağıttık. Ajitasyon konuşmaları eşliğinde dağıtım
tarihsel anlamının anlatılacağı bir panel örgütleme kararı
katılım örgütlemek için ev ve fabrika toplantıları ile işçilerin ilgisini çekti. Ayrıca Kartal’da ABB, Kartal
almıştık. Çalıştığımız işyerlerinde, evlerde pek çok işçi
yerel piknik önerileri üzerinden çeşitli planlamalar Belediyesi, Adel, Modital, Yakacık Klinger, Mimaysan,
arkadaşa sözlü olarak çağrı yaptık. Tersaneler Caddesi,
yapıldı. Aldağ, Euronoks fabrikalarına da dağıtımlar
İçmeler ve Aydıntepe İstasyonu’na panele çağrı yapan
Kartal’dan BDSP’liler gerçekleştirildi.
10  Kızıl Bayrak 1 Mayıs mücadeleye çağırıyor! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

ozalitler astık. İçmeler ve Aydıntepe’de sözlü ajitasyon Esenyurt’ta 1 Mayıs hazırlıkları KİP’ten basın açıklaması
eşliğinde bin bildiri dağıttık.
Sınıf devrimcileri olarak 1 Mayıs gündemli siyasal Küçükçekmece İşçi Platformu 1 Mayıs çalışmaları
Paneli 7 Nisan günü saat 18:00’de Tersane İşçileri
sınıf çalışmamızı yoğun bir tempoyla sürdürüyoruz. İki kapsamında 8 Nisan günü İnönü Mahallesi postanesi
Birliği Derneği Toplantı Salonu’nda gerçekleştirdik.
sınıfın karşı karşıya geldiği ve birbirlerini sınadıkları bu önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Panele 20 tersane işçisi katıldı. İki ayrı işyerinden bir
tarihsel günde, biz de sınıf devrimcileri olarak 1 Mayıs’a “Kölece çalışma koşullarına, emperyalist işgale ve
grup işçi arkadaşımız telefonla arayarak zorunlu mesaiye
güçlü bir biçimde hazırlanmak için çeşitli planlar yaptık. faşist saldırılara karşı 1 Mayıs’ta iş bırak alanlara çık!
bırakıldıklarını, panele katılamayacaklarını belirttiler.
Bu planlar çerçevesinde 8 Nisan günü, Esenyurt İşçi /Küçükçekmece İşçi Platformu” pankartının açıldığı
Panelde işçi sınıfının can bedeli kazanmış olduğu 1
Kültür Evi’nde 1 Mayıs etkinliği gerçekleştirdik. eylemde, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya
Mayıs’ın tarihsel anlamı ve önemi ele alındı. Katliamın
Etkinliğimiz kısa bir sunumun ardından, tüm devrim ve hiçbirimiz!”, “Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın sosyalizm!”,
30. yılında Taksim vurgusu yapıldı. Ardından 1 Mayıs
sosyalizm kavgasında şehit düşenlerin anısına saygı “İşçiler birlik, halklar kardeş olmalı!”, “Kahrolsun
çalışmalarında hangi araç, yol ve yöntemlerin
duruşuyla başladı. Ardından Tez Koop-İş’in hazırlamış ücretli kölelik düzeni!”, “İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm
kullanılacağı tartışıldı. İşyerlerinde ve işçilerin yoğun
olduğu dünyada ve Türkiye’de 1 Mayıslar’ı anlatan kazanacak!” sloganları atıldı.
olarak oturduğu semtlerde “1 Mayıs komiteleri”
sinevizyon gösterimi yapıldı. Sinevizyon ilgiyle izlendi. 2007 1 Mayısı’nın öneminin ve Taksim’de
oluşturma kararı alındı. Daha somut ve pratik bir
Mavi Dersim Müzik Grubu devrimci marşlardan oluşan kutlanmasının anlamının vurgulandığı açıklamada,
planlama yapılması fikriyle başka bir toplantı günü
parçalarını Türkçe ve Zazaca seslendirdi. “Emperyalist saldırganlığa faşist-şoven kudurganlığa
kararlaştırıldı. Bunun için TİB-DER’de gerçekleşen
İkinci bölümde ise 1 Mayıs’ın güncel anlamı, çağrısı karşı işçi sınıfının devrimci birliği için, devletin baskı,
Cumartesi toplantılarının güçlü tutulması gerektiği
ve talepleri üzerinden tartışmalar gerçekleştirildi. 1 yasak ve terörüne karşı çıkmak için, katliamın 30.
vurgulandı. İlk elden yapılacaklar işyerlerinde ve
Mayıs’ın önemi vurgulandı. Bu yılki 1 Mayıs’ın politik yılında kontrgerilladan hesap sormak için, eşit ve özgür
semtlerde imza kampanyasının yaygınlaştırılması,
içeriği anlatıldı. Etkinliğe katılan işçi ve emekçilerin bir dünya özlemini haykırmak için, 1 Mayıs’ta alanlara,
tersanelerde açılacak imza stantlarının güçlü tutulması,
tartışmalara katılması ve öneri sunması tartışmayı 1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanına çıkalım!” çağrısı yapıldı.
Tersane İşçileri Bülteni’nin çıkarılması ve etkili
zenginleştirdi. 50’yi aşkın işçi ve emekçinin katıldığı Çevrede toplanan emekçilerin de ilgiyle izlediği
kullanılması şeklinde kararlaştırıldı. Tüm bu
etkinliğimizin sonunda 1 Mayıs’a katılımı güçlendirmek eylem açıklamanın okunmasının ardından sloganlar ve
çalışmaların ardından 22 Nisan günü gerçekleştirilecek
için seferberlik çağrısı yaptık. alkışlarla son buldu.
şenliğe etkin katılım hedeflendi.
BDSP Esenyurt Kızıl Bayrak/İstanbul
Tersane İşçileri Birliği

Kapitalist sömürüye ve soyguna, Emperyalist saldırganlığa ve savaşa, Şovenist


kudurganlığa ve gericiliğin karanlığına karşı,
Birlik, mücadele ve dayanışma için 1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!
İşçiler, emekçiler, kardeşler! sorunlarına çözüm sağlayabilecek zenginlik, bilgi saldırı ve savaş üssü haline getirmek eşlik ediyor.
Dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve ve teknolojik birikim fazlasıyla vardır. Fakat bütün Türk burjuvazisi emperyalizmin ve siyonizmin
dayanışma günü 1 Mayıs’ın öngünlerindeyiz. bunlar üzerindeki kapitalist mülkiyet tekeli, bu hizmetinde, Ortadoğu halklarına karşı yeni suçlar
Kapitalist düzenin çıkarları uzlaşmaz iki temel birikimi emekçiler ve bir bütün olarak insanlık için işlemeye hazırlanıyor.
sınıfı, proleterler ve burjuvalar, yüzyılı aşkın bir kullanmanın önündeki en temel engeldir.
süredir her 1 Mayıs’ta karşı karşıya geliyorlar. Bu Emekçilerin, insanlığın ve gezegenimizin Emekçi kardeşler!
1 Mayıs’ta iki karşıt dünya, işçi sınıfı ve emekçiler kurtuluşu bu engelin aşılmasına, kapitalist Tüm bunlara seyirci kalamayız, tüm bunlara
dünyası ile kapitalist asalaklar dünyası, bir kez mülkiyet tekelinin parçalanmasına, kapitalist- katlanmak zorunda değiliz. Sınıflar mücadelesi
daha karşı karşıya gelecek. emperyalist düzenin yıkılmasına bağlıdır. tarihinin ve şanlı 1 Mayıs geleneğinin sayısız kere
Dünya işçi sınıfı ve emekçileri için apayrı bir gösterdiği gibi, sömürü ve yağma düzeninin her
önem taşıyan şanlı 1 Mayıs geleneği, burjuvazinin İşçi ve emekçi kardeşler! gün yeniden ürettiği hiçbir felaket kader değildir.
tüm oyunlarına, baskı, zorbalık ve katliamlarına Türkiye’de durum farklı olmak bir yana birçok Yeter ki, işçi sınıfı 1 Mayıs’ın birlik, dayanışma ve
rağmen, öneminden hiçbir şey yitirmeden bakımından daha da kötüdür. Bugünün direniş ruhu ile kapitalistlerin karşısına dikilebilsin.
günümüze kadar yaşatılmıştır. Asalak burjuvazinin Türkiye’sinde dolar milyarderlerinin sayısındaki Hiçbir onurlu işçi ve emekçi, günümüzü ya da
ve onun silahlı bekçilerinin gücü, şimdiye kadar bu sürekli artışa, çalışma ve yaşam koşullarının geleceğimizi emekçiye ve halklara düşman ellere
şanlı geleneği engellemeye yetmediği gibi bundan milyonlarca emekçi için günden güne daha terk etme hakkını kendinde göremez. Bu nedenle,
sonra da yetmeyecektir. çekilmez hale gelmesi eşlik ediyor. Açlık, 1 Mayıs’ın direnme ruhunu kuşanarak kavga
Yüzyılı aşkın bir süreden beri dünyanın dört bir yoksulluk ve işsizlik daha geniş emekçi katmanlara alanlarına inmeli, sömürü ve yağma dünyasına
yanından milyonlarca işçi ve emekçinin özverili yayılarak sürekli büyüyor. İşçilere kölece çalışma karşı devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütüp
mücadelesiyle ve ağır bedeller ödenerek günümüze koşulları dayatılıyor, 12 saatlik işgünü fiili güçlendirmeliyiz.
kadar yaşatılan bu şanlı geleneğin önemi bugün her uygulama haline getiriliyor. Sendikal örgütlenme
zamankinden daha büyüktür. Çünkü kapitalist zora dayalı olarak engellenirken, zaten son derece Kuşaklar boyu yaşatılan şanlı 1 Mayıs
barbarlığın bugün emekçileri düşürdüğü durum her sınırlı ve güdük olan sosyal haklar sistemli biçimde geleneğini bugün de yaşatmak,
zamankinden daha ağır, bir bütün olarak insan gaspediliyor. 1 Mayıs 1977 katliamının hesabını sormak,
soyunu karşı karşıya bıraktığı sorunlar ve felaketler Bu onur kırıcı köleliğe karşı isyanı engellemek 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesini sağlamak,
her zamankinden daha büyüktür. için seferber olan sermaye düzeninin bekçileri, bir Emperyalist saldırganlık ve savaşa hayır
Servet/sefalet kutuplaşmasının vardığı boyut yandan baskı ve terörün dozunu artırırken, öte demek,
milyarlarca insanın işsizlik, açlık, yokluk, yandan emekçilerin bilincini ırkçı-şovenist zehirle Irkçı-faşist histerinin yaydığı karanlık sisi
yoksunluk, sefalet ve salgın hastalıkların pençesine felç etmek, şeriat karanlığı ile körleştirmek için her dağıtmak,
itilmesi anlamına gelirken, emperyalist saldırı, türlü yola ve yönteme, hileye ve araca İMF-TÜSİAD saldırılarını püskürtmek,
savaş ve işgallerle ülkeler yakılıp/yıkılıyor, halklar başvuruyorlar. İşçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarını
ileri teknoloji ürünü silahlarla katliamlardan İşçi sınıfının örgütlü devrimci bir güç olarak haykırmak için,
geçiriliyor. Kapitalist emperyalizmin sınırsız ve davranamadığı bu koşullarda, işbirlikçi burjuvazi 1 Mayıs’ta kavga alanlarında olalım!
kuralsız sömürü, soygun ve talana dayalı meydanı boş sayıyor ve emekçilere karşı
mekanizmaları, yolaçtıkları çevre felaketleriyle pervasızlıkta sınır tanımıyor. Demokratik hak ve Yaşasın 1 Mayıs!
emekçilerden öteye insanlığı, insanlıktan öteye tüm özgürlükler ortadan kaldırılıyor, devlet terörü Yaşasın devrim ve sosyalizm!
canlılar dünyasını, bir bütün olarak gezegenimizi azgınlaştırılıyor. Şovenizm azdırılarak öteki Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
tehdit ediyor. halklara düşmanlık körükleniyor, faşist çeteler İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!
Bütün bunlardan kurtulmak için tek çıkış yolu
sosyalizmdir! “Ya barbarlık içinde yokoluş, ya
kullanılarak linç kültürü meşrulaştırılıyor.
Özgürlük ve eşitlik isteyen kardeş Kürt halkına
Türkiye Komünist İşçi Partisi
sosyalizm!” şiarı mevcut durumun en iyi ifadesidir karşı kirli savaş tırmandırılıyor. (TKİP)
ve bu şiar bugün her zamankinden daha günceldir. Ve elbette bütün bunlara, Türkiye’yi bölge Nisan 2007
Bugün dünyamızda emekçilerin ve insanlığın tüm halklarına karşı emperyalizmin ve siyonizmin
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 1 Mayıs kızıldır! Kızıl Bayrak  11

Sanayi işçileri 1 Mayıs’ı tartıştı


İşçiden İşçiye Ankara İşçi Bülteni olarak 8 Nisan günü bir piknik
gerçekleştirdik. 1 Mayıs hazırlıkları çerçevesinde düzenlediğimiz
pikniğin çalışmasına öncelikle sanayide çalışan işçileri davet ederek
1 Mayıs 2007’yi kaybetmek
başladık.
Pikniğimiz hep birlikte hazırladığımız kahvaltı ile başladı. Daha
sonra işçi sınıfının güncel sorunlarının tartışıldığı sohbet
herşeyi kaybetmek gibidir!..
gerçekleştirildi. İşçi sınıfının mevcut örgütsüzlük tablosuna ve
güvensizliğine değinildi. Diğer illerde yaşanan dernek deneyimleri Yüksel Akkaya
tartışıldı. İşçiler ise temel sorun olarak fabrikalarda işçilerin
birbirlerine karşı duydukları güvensizliğe vurgu yaptılar. Benim 1984 yılından itibaren okumama kararı
Sohbetin ardından sportif faaliyetler ve öğle yemeği hazırlıkları aldığım Cumhuriyet gazetesi, İlhan Selçuk kafası
başladı. Birlikte türküler söylendi. Pikniğin ikinci bölümüne ise ile bir soru sordu, reklamını yaptı: Tehlikenin
ağırlıklı olarak 1 Mayıs gündemi tartışıldı. Bülten çalışanı bir farkında mısınız? Kendi adıma 1984 yılı itibari ile
arkadaşımız 1 Mayıs’ın tarihsel sürecini anlatan bir konuşma yaptı. Cumhuriyet ekolünün tehlikesinin farkında idim,
İşçilerin 1 Mayıs’a nasıl hazırlanması gerektiğini ifade etti. Buna o günler itibari ile okumayarak aklımı korudum.
yönelik somut öneriler sundu. Yanısıra dernekleşme tartışması sohbette Ancak, bugün 1984 sonrasının günahını çıkaran
belirgin bir yer tuttu. Sohbetin sonunda 1 Mayıs hazırlıkları bu soru beni “kaşıyor”. Bir tehlike var da, nerede?
çerçevesinde 1 Mayıs’ın gündemleştirileceği bir etkinlik yapma kararı Bu anlamda, Cumhuriyet gazetesinin “tehlikenin
alındı. Etkinliğin çalışmasının sanayide yürütülmesi kararlaştırıldı. farkında mısınız?” sorusunu, gariban sosyal
Buna yönelik bir işbölümü yapıldı. demokrat olmayı bile içine sindirememiş bir halka
1 Mayıs hazırlıkları çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz piknik sormanın anlamı yok. “Ektiğin darı, biçtiğin darı”
sürecin ilk etkinliği oldu. Bu çerçevede sanayi işçileri ile birlikte somut da, soru sadece ekilen ve biçilen darılara yönelik
bir takım kararlar alınmış olması pikniğin en anlamlı tarafı oldu. olmasa gerek.
İşçiden İşçiye Bülteni çalışanları Cumhuriyet gazetesi tarihsel açıdan çok
büyük bir sorumluluk sahibi olsa da, geç de olsa
bir “akil” soru sordu. Ancak, soru eksik! Zira
İMES’te 1 Mayıs çalışmaları tehlikede olan Cumhuriyet değil, halk,
Sömürülen milyonlarca işçinin birlik, mücadele ve dayanışma günü emekçiler… Cumhuriyet gazetesinin aklı
olan 1 Mayıs’ı işçilerin çalıştığı alanlara taşıyoruz. evvellerinin de algılamadığı bu. Ancak, bizim
10 Nisan sabahı, İMES A kapısı önünde sabah giriş sırasında bildiri radikal sol ve devrimcilerin de burada göremediği
dağıtımı gerçekleştirdik, beraberinde imza topladık. Sabahları binlerce bir şey var (gibi).
işçinin geçtiği kapıdan ajitasyon konuşmaları eşliğinde 1 Mayıs’ın Türkiye, tam da Netekim Paşa ve onun akıl
resmi tatil ilan edilmesi, 77 katliamının sorumlularının yargılanması ve babası olan ABD’nin bir yönetim biçimine dört dörtlük uyacak bir noktaya gelmiş bulunuyor.
Taksim alanındaki yasağın sona erdirilmesi doğrultusunda Aslında, kazaran A. N. Sezer değil de B. Arınç Cumhurbaşkanı olsa idi bu süreç çoktan
taleplerimizi haykırdık. tamamlanmış olurdu. Ve fakat, felek bir gün sakat ve salakken, en sakat, ama en hasta yönetici
Aynı zamanda sanayi bölgesi çevresi ve Sarıgazi’de de 1 Mayıs olan B. Ecevit’in ısrarı ile Cumhuriyet döneminin akil bir insanını Cumhurbaşkanı yaptılar.
çağrı afişlerimiz yapıldı. Hoş, bu Cumhurbaşkanı, grev ertelemeleri konusu önüne geldiğinde her seferinde sermaye
Ümraniye/BDSP cephesinde yer alarak, bir hukukçuya uymayan, kararların altına imza attı. Ancak bu zararlara
rağmen, kamu yönetiminde, sosyal güvenlikte reform adında yapılan saldırılara da ne
sendikaların ne de bundan zarar gören halkın etkili olmadığı bir dönemde, İTİRAZ hakkını
1 Mayıs çalışmasına gözaltı terörü... kullandı. Halkımız olmasa da onun örgütlü temsilcileri Cumhurbaşkanı’nın bu tavrı üzerinden
Geniş kitlelerin ‘77 katliamının faillerinin yargılanmasını dile bir pasif eylem planına kendilerini teslim ettiler. Nitekim, A. N. Sezer kamu yönetimi ve
getirmesi, yıllardır en yoz etkinliklere ev sahipliği yapan ancak sadece sosyal güvenlik konularında toplumdan daha etkili bir muhalefet yaparak bu yasaları ya
işçi ve emekçi kitlelere kapatılan Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs erteledi, ya da bir yargı sürecine bıraktı. Bu tavrı ile bulunduğu mevkiinin atıl bir muhaliflik
eylemine açılmasının istenmesi sermaye devletini telaşlandırıyor. döneminde anlamını bize gösterdi. Şimdi keskin devrimci bir söylem ile bu cumhurbaşkanı
Her yıl olduğu gibi bu yılda 1 Mayıs hazırlıklarını erken bir tarihte “mahkum” edilebilir. Ancak, tek bir koşul ile, sol adına hareket eden DİSK ve CHP’den ne
başlatan biz BDSP’li güçler, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da devlet kadar gerici olduğu koşulu ile.
terörüne maruz kalıyoruz. Türkiye’de, Kasımpaşa jargonuna sahip çıkamamış, para ile ilk tanıştığı anda bozulmuş,
9 Nisan günü Anadolu Yakası E-5 yoluna işçi ve emekçileri 1 dağılmış, gariban bir o kadar zavallı, kendisine bu kapıları açan CHP’nin kadirşinaslığına bir
Mayıs’a çağıran afiş asan iki çalışanımız gözaltına alındı. ‘İzinsiz afiş’ Brütüs gibi saldıran, gariban, zavallı sıfatını bile hak etmeyen, Brütüs’ten daha hain, kaypak,
yaptıkları gerekçesiyle keyfi olarak gözaltına alınan çalışanlarımız onursuz, kimliksiz, biat ettikçe alçalan bir insan olan RTE ile hem Cunhurbaşkanlığı
yaklaşık 5 saat Erenköy Polis Merkezi’nde alıkonuldular. seçimlerine, hem de Meclis seçimlerine giriliyor.
Çalışanlarımızı baskı altına almaya ve aşağılamaya çalışan polise Tarih mi şaşkın, CHP denen parti, hakikaten RTE gibi geri kafalı ve zekalı bir insan
hakettiği yanıt verildi. Çalışanlarımız hiçbir belge imzalamadılar ve tarafından aşağılanacak bir şeyi hak eden bir yerde mi duruyor? Siirt’te her şeyi zorlayarak
kendilerine kesilen “çevreyi kirletme” cezasını kabul etmediler. RTE’ye Başbakanlık yolunu açanlar, acaba bu adamın Cumhurbaşkanı olmayı isteyeceğini
1 Mayıs hazırlıklarını sınırlandırmaya ve etkisizleştirmeye yönelik düşünmeyecek kadar geri kafalı mı idiler?
bu saldırıların çalışmalarımızı engellemeyeceği açıktır. Gözaltılar ve Soru basit: Hem RTE hem de “aslan sosyal” demokrat genç jigolo Denis Baykol (Deniz
yasaklamalar devrimci faaliyeti engelleyemez. Hem Anadolu Yakası Baykal) Fetullah efendinin müridi olabilir mi? Eh, Genelkurmay başkanı Hilimi Özkök
E-5’inde hem de onlarca emekçi semti ile sanayi havzasında işçi ve burada durabilmişse geri kalanı da orada duracaktır. O zaman şimdiki zamanlarda yaşadığımız
emekçiler afişlerimizi, bildirilerimizi ve pankartlarımızı görmeye bir tuluat! Genelkurmay Başkanı RTE’ye Cumhurbaşkanım diyorsa gerisi hikayedir de, geriye
devam edeceklerdir. kalan nedir?
Kartal BDSP Geriye ağır bir saldırı kalıyor. Tek başına iktidar olacak olan bir AKP iktidarının başı
olacak olan Cumhurbaşkanı RTE emperyalist ve kapitalist dünyaya uygun davranacak, ara
sıra şımarıklıklar yapacak, ama Türkiye, 12 Eylül 1980-12 Eylül 1983’te yaşadığı zulmü bu
1 Mayıs çalışmasına saldırı! dönemde yaşamayacak! Ve, fakat, bir dört yıl sonra işçiler, emekçiler, işsizler kendi
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a hayatlarına baktıklarında çok büyük bir düş kırıklığına uğrayacak.
yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede yürüttüğümüz afiş Tarih bir birikim ise, 2007 1 Mayıs’ında çok şey olması için bir neden olmasa da, 2010,
çalışması 9 Nisan günü jandarma tarafından engellenmeye çalışıldı. 1 2011, 2012 1 Mayısları’nda çok şey olması için çok neden olacak. Umar ve dilerim ki 2011 ya
Mayıs’a çağrı afişlerini yapan 2 BDSP çalışanı jandarmanın gözaltı da 2012 Mayısları yeni bir Bahar Eylemliğini müjdeler!
terörüne maruz kalarak 1.5 saat keyfi biçimde karakolda tutuldular. Bu yazı hem çok karamsar, ama bir o kadar gerçekçi olma iddiasını taşır: Hem 2007 1
Faaliyetimizi hiçbir şekilde engelleyemeyecekler. Çalışmamızı Mayıs’ı hem de 2010 veya 2011 1 Mayıs’ı itibari ile. Bilim ve siyaset arasında bir ilişki var
daha bir kararlılıkla sürdüreceğiz. ise, bu yazı da onun sorgulandığı, denendiği bir yazı olmalıdır. Tarih bize bugünden yarına
Esenyurt BDSP bakma “zenginliğini” tarih dışı olarak tanırken, aslında kendisini tam da bir bilim dalına
dönüştürüyor. Dört ya da beş yıl sonra bu yazıyı bir başka yazı ile birlikte okumak dileği ile…
12  Kızıl Bayrak 1 Mayıs kızıldır, kızıl kalacak! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge Başkanı Veysel Demir ile 1 Mayıs
üzerine konuştuk…

“Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine


karşı tüm güçlerle Taksim’de olmalıyız!”
- İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve kadınları, kayıt dışı çalışanlar, ödünç işçilik yapanlar,
mücadele günü 1 Mayıs yaklaşıyor. İşçi öğrenciler ve devrimci sosyalistler…DİSK’in bunları
sınıfına dönük kapsamlı saldırıların biraraya getirmesi lazım ve DİSK bugün Taksim’e
eşiğinde 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Bir yandan çıkacaksa bu arkadaşlarla da görüşülmesi, bu
işçi sınıfına kölelik koşulları ve sefalet arkadaşların görüşlerine değer verilerek uzlaşma
dayatılırken işçi ve emekçilerin emeklilik ve içinde Taksim’e çıkılabileceğine inanıyorum. O zaman
sağlık hakkına göz dikilmiş durumda. Diğer DİSK, DİSK olur. Emek, emek olur. Yoksa biz DİSK
yandan işçi emekçiler iş güvencesinden olarak çıkarsak devrimci arkadaşların taleplerine ve
yoksun bir şekilde sözleşmeli, taşeron vb. önerilerine kulak verilmeden yaptığımız herşey
şekillerde istihdam edilmek isteniyor. yapmacık olur. Kendi kendimizi kandırmış oluruz.
Sermaye devleti son yılların en ağır Böyle günlerde sosyalist hareketle yanyana durmamız
saldırısını gerçekleştirmeye hazırlanıyor. gerektiğini düşünüyorum.
Tüm bu saldırılar İMF, DB ve diğer - Türk-İş, Hak-İş, KESK ve TMMOB’la beraber1
emperyalist kuruluşların emirleri Mayıs’ın Taksim’de ortak kutlanabilmesi için neler
doğrultusunda gerçekleşiyor. Ortadoğu’da yapılabilir?
sürmekte olan emperyalist savaş ve işgal, - DİSK’in bu konuda hazırladığı program
tırmandırılan şovenizm dalgası, devletin doğrultusunda illerde, ilçelerde, bölgelerde
artan baskısı, saldırılar devam ediyor. kampanyalar yapacağız. Örneğin Uluslararası
Saldırıların arttığı böylesi bir dönemde 1 Sendikalar Birliği ETUC’u çağıracağız.
Mayıs’ı karşılıyoruz. DİSK, 40. kuruluş Milletvekillerinden tutun da çeşitli siyasi partileri
yılında, 1977 1 Mayıs katliamının 30. dolaşacağız. Bununla birlikte Türk Tabipler Birliği,
yılında yaptığı Başkanlar Kurulu kararı ile TMMOB’la, KESK’le birlikte hareket ediyoruz.
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması Sosyalistler zaten 1 Mayıs’ta Taksim kararını
gerektiğini söyleyerek bir süreç başlattı. Siz açıkladılar onları söyleme gereği duymuyorum. Biz
bu karara ilişkin ne düşünüyorsunuz? istiyoruz ki kimsenin hegemonyasında olmayan 1
- 1 Mayıs işçi sınıfı için çok değerlidir. Mayıs’ı DİSK dışındaki tüm güçlerle kutlamak isteriz.
1886’daki kölelik koşulları yaşanmaktadır. O Tabii ki gelmezlerse sonu ölüm olmaz, gelirlerse de
dönemde 8 saatlik iş günü için, çocuk işçi ve kadın kutlamayı düşünüyoruz. Şu bir gerçek ki; işçi sınıfı seviniriz. Gelmeleri işçi sınıfının birliği için cesaret
işçi köleliğine karşı mücadele verildi. Üzerinden 121 verimli bir topraktır. Bu toprağa ne ekersen onu verir. Bunun için biz çaba sarfederiz. Anladığım
yıl geçmesine rağmen aynı koşullar bugün hala biçersin. Eğer biz işçi sınıfına doğru zamanda doğru kadarıyla Hak-İş Kayseri’de miting yapmak Türk-İş
geçerli. Çok mücadeleler edilmesine karşı bir zeminde önderlik yapabiliyorsak, 1 Mayıs’ın ise 1 Mayıs’ı salonlarda kutlamak istiyor. Bu da bizim,
kayıplarımız da çok. Bugün tekstilde 12 saat asgari anlam ve önemini işçi sınıfına anlatabilirsek, atölyede, DİSK olarak temel ilkelerimizden biridir ve bunu
ücretle işçi çalıştırılıyor ve bu işçilerin birçoğu sigorta süpürgede, kazma-kürekte, park ve bahçelerde çalışan kabul edemeyiz. Saraçhane’yi hepimiz hatırlarız.
hakkından yoksun. Aynı şekilde yemekhanelerde, oto işçi arkadaşlarımızın tek tek elini sıkarak 1 Mayıs’ın Türk-İş ve Hak-İş Çağlayan’ı tercih ederek sistemin
sanayi sitelerinde, tuğla fabrikalarında, tarlalarda kutlanması ve kitlesel olması gerektiğini söylersek, 1 önerdiği yere gittiler. Biz de DİSK olarak sistemin
Anadolu’nun değişik bölgelerinden gelenler çocuk, Mayıs’ın bir mücadele günü olduğunu, emek karşıtı önerdiği çukur yerden çıktık, örgütümün tercih ettiği
yaşlı demeden kuralsızca çalıştırılıyor. Bu ortamda yasaların kaldırılmasının alanı olduğunu anlatabilirsek yerde kutladık. Bu kadar güzel bir şey yoktur.
121 yıl öncesinin koşullarını yaşıyoruz. anlamlı olur. Bizim hedefimiz budur ve bu hedef Çağlayan 15 bin’lerde kalırken biz 100 binleri bulduk.
Çok açık olarak söylüyorum ki DİSK’in bu sene doğrultusunda 1 Mayıs komitelerimizi kurmuş Hak-İş ve Türk-İş sınıfın bölünmesini istemiyorlarsa
karar aldığı 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması hedefini bulunuyoruz. onları Taksim’e bekliyoruz. Ben onların
yürekten destekliyorum. Kin ve öfkeyle bakmıyoruz, Şu anda Kızıl Bayrak Gazetesi’yle yaptığımız gibi konfederasyon olarak katılacaklarını tahmin
biz bir sınıfız. DİSK’imizin 40. yılı ‘77 katliamının açıklamalar, röportajlar yapıyoruz, işin basın ayağını etmiyorum. Bunlar içerisinde emek yanlısı, mücadele
30. yılında buna rağmen hoşgörüyle bakmaya örüyoruz. 1 Mayıs’la ilgili ulusal basında açıklamalar eden temsilci arkadaşlarımızın, genel başkan
çalışıyoruz ama geçmişte yapılan bu katliamı da yaptık ve önümüzdeki günlerde bu açıklamalarımız düzeyinde olan arkadaşlarımızla omuz omuza
unutmuyoruz. Amacımız tek başına DİSK’in Taksim sürecek. Diğer bir hedefimiz 1 Mayıs’a kadar 4-5 Taksim’e çıkacağımıza inanıyorum.
Meydanı’na çıkıp, rövanşı almış gibi gözükmesi de yerde üye toplantıları yapmak en son aşamada ise - DİSK, dışındaki güçlere, siyasi partilere,
değildir. Ama şunu da görüyoruz ki Taksim Meydanı genel toplantıyla 1 Mayıs hazırlıklarımızı konfederasyonlara, ilerici, devrimci güçlere
serserilere, gericilere, faşistlere, lümpenlere her türlü tamamlamak. Biz Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge mesajınız nedir?
aktiviteye açılıyor, veriliyor ama işçi sınıfına olarak bundan önceki 1 Mayıslar’da en yüksek - Biz 1 Mayıs’a çıkarken sadece emeği gündeme
verilmiyor. katılımı sağladık. Bu katılımı bu seneki 1 Mayıs’ta da getirmiyoruz. Bugün burnumuzun dibinde emperyalist
İşçi sınıfının, sol güçlerin de hakkı değil midir? sağlayacağımızı iddia ediyoruz. işgal ve saldırılar var. ABD emperyalizmi ve İsrail
Tatlı olacağız ama sertlik istiyorlarsa da hodri meydan - 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama iddiasının altının siyonizmi Ortadoğu’yu kan gölüne çeviriyor.
deriz, gerekirse sertleşiriz de. doldurulması, güçlendirilmesi, geliştirilmesi Afganistan’a, Filistin’e, Irak’a ve şimdi İran’a
- DİSK, aldığı bu kararın bir gereği olarak sürece açısından DİSK’in dışındaki güçlerle bundan demokrasi, özgürlük götüreceğiz bahanesiyle
nasıl hazırlanıyor? Tabanda, şubelerde, işyerlerinde sonraki süreçte daha somut olarak neler yapılabilir? saldırdılar. Ancak sadece kan ve gözyaşı bıraktılar.
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına dönük neler - Sizinle daha önce DİSK’in 40. yıl gecesinde Bugün birlik, bütünlük içerisinde olan kardeş halklar
yapıyor, neler yapması gerekir? yaptığımız röportajda DİSK’in tek başına bir şey ifade birbirlerine düşürülüyor. Bizler de bu topraklardan
Biz DİSK/Genel-İş Sendikası 3 No’lu Bölge olarak etmediğini DİSK’i DİSK yapanın taşıdığı değerler emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı
işyerlerimizde müdürlükler düzeyinde dahi 1 Mayıs olduğunu söylemiştim. O değer de DİSK’in baş harfi sesimizi yükseltmeliyiz. 1 Mayıs’ta haykıracağımız
Hazırlık Komitelerimizi kurduk. Çok az işyerinde olan “D”nin devrimci yapısıdır. Ondan dolayıdır ki sloganlardan biri de bu olmalıdır. 1977 1 Mayıs’ını
komite kuramadık. Bu komiteleri kurarken sömürü DİSK, siyasi parti, legal ve illegal örgüt değil DİSK. unutmadığımızı göstermek, Taksim’in 1 Mayıs alanı
çarkında iki kat ezilen kadın işçileri de sürece kattık. 1 İşçi sınıfının demokratik taleplerini hayata geçirebilen, olarak işçi ve emekçilere açılması talebiyle tüm emek
Mayıs’ı daha geniş bir tabanla örgütlemeyi ve geçirmesi gereken bir kurumdur. Bunun içini ise güçlerini 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na çağırıyorum.
dolduracak olanlar aydınlar, yazarlar, sanatçılar, ev Kızıl Bayrak/İstanbul
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Sınıf hareketi Kızıl Bayrak  13

Tekstilde ihanet sözleşmesine


geçit vermeyelim!
Tekstilde yeni bir sözleşme dönemine daha girmiş Yeni bir ihanet sözleşmesi istemiyorsak olarak tekrar gitmeye kararlıydık. Bu sefer
bulunuyoruz. Geçtiğimiz dönemi hatırlarsak, yeni bir bugünden hazırlanalım! servislerin önünde kadınlı-erkekli daha büyük bir
ihanet sözleşmesinin arifesindeyiz diyebiliriz. kalabalık vardı. İşten çıkan işçilerin tamamı ve diğer
Patronlar sınıfının önümüzdeki sözleşmede yeni hak Sözleşmeyle ilgili olarak henüz yansıyan bir şey vardiyadan gelen işçilerle sendikaya tekrar gittik.
gasplarını gündeme getireceklerinden kuşku yok. Görüldüğü kadarıyla sözleşme şimdilik Hepimiz çok öfkeliydik. Bu sendikanın yaptığı
duymamak gerekiyor. Bu konuda sendika ağalarının fabrikalardaki işçilerin gündemine girmiş değil. bardağı taşıran son noktaydı. Bu sözleşmeyi
pratikleri de çok söze gerek bırakmıyor, zira Bugünden söylenebilecek olan, tekstil işçileri olarak kabullenmiyor, yeni bir sözleşme yapılmasını
deyimlerimizle hangi renkte bir sendika olduklarını bugünden ayağa kalkmaz, TİS sürecinde taraf olmaz, istiyorduk. Yeni Bosna Şube Başkanı Şükrü
öğrendik. Sapsarı bir renkteler… TİS komiteleri kurmazsak yine ihanete uğrayacağız. Devrimöz vardı. Bizi tüm işçileri birarada ve
Bir kez daha sırtımızdan hançerlenmek, satışa gelmek karşısında görünce büyük bir korkuya ve paniğe
Patronlarla sendikacılar kolkola! istemiyorsak şimdiden hazırlanmalıyız! kapıldı. Her söylediğimizi kabul ediyor, sözleşmenin
Sağlam bir iç örgütlülüğe sahip olamamak yenilenebileceğini söylüyordu.
Geçtiğimiz sözleşme dönemi bizler için büyük halihazırdaki en temel sorunumuz ve bunu Sonra işyerinde üretim direktörü Zeki Çaputlu
kayıplar yaşadığımız bir 2,5 yıl oldu. Tekstil yaratabilmek ise en temel görevimiz. İlerici, öncü geldi. Çin tehdidinden, sektörün nasıl bir kriz
patronları kendileri için büyük bir yük olarak işçilere düşen sorumluluk taban örgütlülüklerini içerisinde olduğundan bahsetti. Şükrü başkanı bol bol
gördükleri sosyal haklarımızı ortadan kaldırmak için övdü. Sendika başkanının bizler adına patronlarla
oluşturmak, TİS sürecine buradan müdahale etmektir.
adımlar attılar. İkramiye hakkımızı yarı yarıya kıran kırana nasıl “mücadele” ettiğinden bahsetti.
indirdiler. Boynerler’in nasıl iyi, vicdan sahibi patronlar
Bu noktada sendikamız Teksif de patronlarla olduklarını, işçilerini çok düşündüklerini anlattı.
benzer düşüncelere sahip olduğundan (siz bunu ortak Altınyıldız’dan bir işçiyle geçen Bizlerse sendika adına konuşan ancak patronun
çıkarlar olarak da anlayabilirsiniz) sözleşmeye imzayı yılki sözleşmeyi konuştuk... temsilcisi olan bu zatı karşımızda görünce bocaladık.

Deneyimlerden ders
atıverdiler. Böylece, bizlerin çıkarlarını korumak Taleplerimizi tekrar ettik, ancak daha cılız bir
iddiasıyla o koltuklarda oturanlar işçi sınıfına ihanet şekilde. Patronun temsilcisi de bizdeki bu kırılmayı

çıkararak yeni döneme


ettiler. farkettiği içindir ki, isteklerimiz konusunda bir şeyler
yapabileceklerini söyleyip dağılmamızı istedi.
Geçmiş deneyimlerden dersler çıkaralım
hazırlanmalıyız!
Ertesi gün fabrikaya geldiğimizde, isteklerimizin
gerçekleşeceği beklentisi içerisindeydik.
Altınyıldız, Bahariye gibi fabrikalarda geçtiğimiz - Altınyıldız’ da geçtiğimiz sözleşme döneminde Yanıldığımızı çok geç olmadan anladık. Zeki Çaputlu
sözleşme döneminde yaşanan hoşnutsuzluk ve neler yaşandığını anlatır mısınız? tüm bölümleri dolaşarak tehditler yağdırmıştı.
tepkiler basınımıza da yansımıştı. Bahariye’de - Geçtiğimiz sözleşme döneminde çok büyük bir Ortalığı karıştıranlara izin vermeyeceğini,
sendikanın işyeri temsilcileri, işçilerin elinden dayak ihanet yaşadık. İkramiyelerimiz yarı yarıya “Çorbamda maydanoz istemem” benzetmesiyle açık
yemekten zor kurtulmuştu. Altınyıldız’da işçiler düşürüldü. Eski işçiler ile yeni işe girecek olanlar bir şekilde belirtmişti.
sendikanın kapısına dayanıp, bu ihanet sözleşmesine arasında böylece bir ayrıştırma oldu. Tabii ki biz Sonrasında prim gibi uygulamalar koydular,
duydukları tepkiyi göstermişlerdi. Ancak tüm bu bunun zamanla ikramiye hakkının ortadan erzaklara kaşar peyniri ekleyerek sözde iyileştirmeler
işyerlerindeki tepkiler kararlı bir mücadeleye kaldırılması anlamına geleceğini biliyorduk. Zaman yaptılar. Asıl olarak da tehditlere başvurarak bizim
dönüşemeden, patronların tehditleriyle sönümlendi. içerisinde 4 ikramiye alan işçiler işten atılacak, durumu kabullenmemizi sağladılar.
Yine bu fabrikalarda, yaşanan ihanet sözleşmesinin işçiler 2,5 ikramiyeyle çalışmaya başlayacaktı. - Neden bu mücadele böyle sonuçlandı sizce?
ardından yeni saldırılar geldiğini de biliyoruz. Bunun yanında ikramiyelerin aylara bölünüp, Herşeyden önce sendikaya karşı büyük bir tepki
Taşeronlaştırma yaygınlaşırken, 2,5 ikramiyeyle bordroya sokulması durumu da vardı. Bu da vardı ancak bu tepki patronlara yönelmiyordu.
çalışan işçi sayısında da büyük artışlar oldu. Son ikramiyenin erimesi anlamına geliyor. Daha önce Altınyıldız işçisi için şunu söyleyebiliriz. İşçilerin
dönemde Altınyıldız patronunun sözleşme öncesi bir başımıza geldi biliyoruz. Önce yakacak parası geneli çalıştığı yeri bir aile ortamı olarak görme
“temizliğe” giriştiğini, toplu çıkışlar yaşandığını da konuldu bordroya, sonra çocuk vs. Şimdi tüm bunlar eğilimindedir. Osman Boyner işçiler arasında çok
biliyoruz. bordroda görünüyor ancak elimize geçmiyor. sevilir. Buna sağlam bir sınıfsal bilince ve kimliğe
Bu işyerlerinde işçiler olarak sağlam bir iç İkramiyeyi de böyle yapacaklardı. Yine fazla mesai sahip olamamak diyebiliriz. Zaten bu süreçte ilk
örgütlülüğe sahip olmadığımız ve kararlı bir ücretlerimizi de yarı yarıya azalttılar. Bir süre için tepkiler sendikaya yöneldi. Onunla da sınırlı kaldı.
mücadele sürdüremediğimiz için kazanım elde böyle yapıyoruz dediler ama 2,5 yıldır aynı mesai Sendikanın ihaneti daha çok öne çıktı. Oysa
edemedik. Mücadeleyi sonuna kadar sürdürebilecek ücretine çalışıyoruz. haklarımızı elimizden alan patronlar sınıfıydı. Bunu
bir irade ortaya koyamadık. Tabii tüm bu olanlar sabrımızı taşırdı. Yapılan işçilerin geneli açısından söylüyorum, patronlara
satışlara zaten alışkındık ama bu kadarını gerçekten savaş açacak gücü göremedik kendimizde.
Yine Çin tehdidi, yine kriz! beklemiyorduk. Greve bir gün kala sözleşme Sendikaya gitmenin yanı sıra işyerlerimizde de
imzalanmıştı, fabrikadaki hiçbir temsilci bir takım eylemler gerçekleştirebilseydik, geçmişteki
görünmüyordu ortalıkta. Tabii böyle utanç verici bir gibi bu şekilde sonuçlanmayacağı açıktı. Bu
Çin’e konulan kotaya rağmen, patronların
sözleşme imzaladıkları için değil, korkudan... Gizlice sözleşmenin iki tarafı vardı. Bir tarafı işçiler, bir
feryatları yine yükselmeye başlıyor. Tekstil
sözleşmeyi panolara asıp kaçmışlar. İmzalanan ihanet tarafı patronlar. Bizim asıl kavgamız patronlarlaydı.
sermayedarları yine “Çin tehdidi”ni öne sürüp, Uzak
sözleşmesi kulaktan kulağa yayılmaya başladı. Sendikalarımızın tepelerine çöreklenmiş ağalarla da
Doğu ülkeleriyle rekabet edemediklerini
Herkeste büyük bir tepki yarattı bu durum. ancak böyle hesaplaşabilirdik.
söyleyecekler. “Aynı gemideyiz” diyerek tıpkı kriz
Öncelikle boya-apre-dokuma işçileri olarak Bunu değerlendiremedik ve kaybettik. Ancak
dönemlerinde yaptıkları gibi, geçtiğimiz sözleşme
çıkışta toplanıp sendikayı basmaya karar verdik. sınıf mücadelesi büyük ölçüde kayıplar ve
döneminde bizzat tanık olduğumuz gibi bizleri yine
Bizim fabrikada bu bölümlerde çalışan işçilerin sözü yenilgilerle, geri çekilmelerle dolu bir süreçtir.
fedakarlığa çağıracaklar.
daha çok geçer. Çıkışta toplandık ve sendikaya gittik. Önemli olansa tüm bu olanlardan dersler çıkartıp
Tüm bunların birer yalandan ibaret olduğunu
İlk gün sendikada bir muhatap bulamadık. Ama bu yeniden bir araya gelmek, sonuna kadar kararlı bir
biliyoruz artık. İşçilerin ücretleri, sosyal hakları vb.
ihanet sözleşmesinin hesabını sormakta kararlıydık. mücadele yürütebilmektir.
sözkonusu olduğunda “kriz var” diyorlar. Ancak sırası
Ertesi gün yemek saatlerinde, iş başında, dolaplarda Yeni sözleşme dönemine tüm bu yaşanılanlar
gelince de tekstil sektörünün nasıl gelişip
hep bu konu konuşuluyordu. Tüm mensucat bölümü ışığında yeniden bakabilmek gerekiyor.
büyüdüğünden gururla bahsediyorlar.
14  Kızıl Bayrak Sermayenin soygun düzenine karşı mücadeleye! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

“Büyüyen ekonomi” canımız ve kanımız


üzerinde yükseliyor!
Ne mutlu ki artık “büyüyen bir ekonomiye” sahibiz! “yetkililer” ise, iş kazalarının “büyüyen ekonomiye” onbinlerce işçi meslek hastalığına yakalanmış. ILO
2001 krizinden bu yana “ekonomimiz” ortalama zararının en iyimser tahminle 4 milyar YTL’ye vb. kuruluşlar tarafından iş güvenliği ve işçi sağlığı
yüzde 6’lık bir büyüme başarısı sergilemiş. Büyük ulaştığını bildirerek, konunun sadece kendilerini bakımından yükümlülüklerini yerine getirmeyen
sermaye temsilcilerinin en büyük temennisi, seçimle “ilgilendiren” yanına dikkat çekiyorlar. ülkeler tanımlamasında Türkiye, sicili en bozuk
gelecek yeni hükümetin aynı başarılara imza atması. Kriz sonrası dönemde AKP hükümetinin sermayeye ülkelerin başında gelmektedir.
Ama sadece ekonomide mi büyüdük? “Büyüyen sağladığı olanaklarla birlikte işçi ve emekçiler Türkiye’nin de altına imza attığı ILO sözleşmeleri
ekonomimizin büyüyen sonuçları”ndan üzerindeki sömürü çarkı daha da ağırlaştı. Bunun ile Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) işçi sağlığı ve iş
bahsedilmezse, bu icraatların gerçekleşmesinde büyük sonucunda yaşanan “iş kazaları” her yıl biraz daha güvenliği ortak komisyonunda işçi sağlığının esasları
katkısı bulunan hükümete karşı da haksızlık edilmiş artış gösterdi. Ölümle sonuçlanan “iş kazaları” resmi şöyle belirlenmiştir: Bütün işkollarında işçinin
olunur! rakamlarla aynı düzeyde seyrederken 2005 yılında fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan
Uluslararası çalışma Örgütü’nün (ILO) verilerine bini aşarak yeniden kriz dönemindeki rakamlara sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını
göre, her yıl dünyada 1 milyon 200 bin işçi iş kazaları yaklaşmış oldu. Yine “SSK kayıtlarına yansıdığı” sağlamak; Çalışma şartları ve kullanılan zararlı
(iş cinayeti) ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kadarıyla, 2005 yılında iş kazaları ve meslek maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını
kaybediyor. Yine 250 milyon kişi iş kazaları,160 hastalıkları sonucunda kaybedilen işgünü sayısı 1 engellemek; Her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal
milyon kişi ise meslek hastalıkları sonucunda sakat milyon 797 bin 917. Türkiye, “iş kazaları” yapısına uygun işte çalıştırmak; Özet olarak işin
kalıyor. Türkiye’de ise sadece 2001-2005 yılları bakımından AB’nin en yüksek rakamlarına sahip ülke işçiye ve işçinin işe uyumunu sağlamak.
arasında iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle konumundayken, ekonomik ve istihdam kapasitesiyle Türkiye’de bu en basit kurallara dahi uyulmazken,
ölen işçi sayısı 4 bin 636’dır. 2005 yılında iş kendisini üstün gördüğü Bulgaristan ve Estonya gibi kısmen uyulan büyük işletmelerde de bu durum işçi
kazasında ölen işçi sayısı ise bini aşıyor. Bu rakamlar eski Doğu Bloku ülkelerinden daha kötü bir durumda. ve emekçilere bir lütufmuş gibi sunuluyor.
SSK kayıtları ile sınırlı olduğu için gerçeğin sadece Türk-İş’in her yıl açıklanan resmi rakamlara İş güvenliği ve işçi sağlığı alanındaki bu “başarı”,
küçük bir kesiti. dayanarak yaptığı araştırmaya göre ise, 1965 yılından “büyüyen ekonominin” en önemli sonuçları
TMMOB, Türkiye’nin iş kazalarında “Avrupa 2000 yılına kadar Türkiye’de 4 milyon 645 bin iş arasındadır. Zira büyüyen ekonomi sermayenindir. Bu
şampiyonu” olduğunu, dünyada ise üçüncü sırada yer kazası gerçekleşmiş. Bu dönemde 111 bin işçi sakat büyüme işçi ve emekçiler üzerindeki sömürünün
aldığını belirtiyor. Yine bu verilerden yola çıkan kalmış, 41 bin işçi hayatını kaybetmiş. Yine azgınlaşması, çalışma koşullarının ağırlaşması
anlamına gelmektedir.
Son yıllara ait “iş kazaları”na ilişkin istatistiki veriler Büyüyen ekonomi sermayenin ekonomisi
olduğuna göre, küçülen ekonomi de işçi ve
emekçilerinkidir. Bunu ekonomik ve sosyal
Yıl Kaza sayısı Ölen işçi Sürekli iş göremez işçi Meslek hastalığı
durumumuza ilişkin göstergeler üzerinden de
1995 87 960 910 3984 975 görebiliriz. Bunun için sendikaların kamuoyuna
1996 86 807 1492 4563 1115 açıkladığı verilere şöyle bir göz atmak yeterli
1997 98 398 1473 4374 1055 olacaktır.
1998 92 063 1252 3832 1380 Sermayenin “büyüyen ekonomisi”, işçi ve
1999 78 000 1333 3407 1030 emekçilerin azgın sömürüsü, canı ve kanı üzerinden
yükselmektedir. Her gün yeni iş cinayetlerine kurban
2000 74 847 1173 1818 803
gitmek, meslek hastalıklarıyla yaşamımızı tüketmek
2001 72 367 1065 1866 756 kaderimiz değildir. Bize azgın bir sömürüyü ve
2002 72 344 878 2087 601 insanlık dışı çalışma koşullarını dayatan, yaşamımıza
2003 76 668 811 1596 440 kasteden kapitalist patronlara ve onların düzenine
2004 83 830 843 1788 384 karşı mücadele yolunu tutmak dışında bir
2005 73 923 1096 seçeneğimiz yoktur.

İzmir Eğitim-Sen mitingine üçbin emekçi katıldı...


Zafer direnen emekçinin olacak!
Eğitim-Sen tarafından daha önce iki kez ertelenen talepleri öne çıktı. anımsatarak “Karanlık katil üretmeye, katiller cinayet
Ege bölge mitingi 7 Nisan günü gerçekleşti. Sadece Mitinge katılımı ağırlıklı olarak Ege bölgesinden işlemeye devam ediyor” dedi. Daha sonra “‘77 1
Eğitim-Sen pankart ve flamalarının taşındığı eylemde ve ilçe şubelerden gelen eğitim emekçileri Mayıs’ında işçileri ve yoldaşlarımızı katledenlere
öne çıkan temel talepler şunlardı: “Sözleşmeli, geçici oluşturmaktaydı. Bergama, Tire, Kütahya, Manisa, karşı 1 Mayıs’ta KESK olarak Taksim’de olacağız”
değil kadrolu istihdam istiyoruz!”, “Piyasa Salihli, Uşak, Eşme, Balıkesir, Aydın, Kuşadası, Söke, dedi ve diğer illerde de KESK’in 1 Mayıs
işletmeciliği değil kamu hizmeti istiyoruz!”, “Parasız Muğla Eğitim-Sen şubeleri katılımlarıyla dikkat çekti. mitinglerinde olacağını ifade etti.
eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik istiyoruz!”, “Gelir Mitingde ilk konuşmayı Eğitim-Sen Genel Miting Grup Umuda Ezgi tarafından söylenen
dağılımında adalet istiyoruz!”, “İnsanca yaşanabilir Örgütlenme Sekreteri Ali Berberoğlu yaptı. Gerici- türkülerle son buldu. İranlı eğitim emekçileri mitinge
ücret istiyoruz!”, “Uzman, baş öğretmen değil ücrette faşist eğitim sistemi, ABD’nin Ortadoğu’daki gönderdikleri mesajlarında, eşit işe eşit ücret için 10
eşitlik istiyoruz!”, “Özgür bilim, özerk, demokratik emperyalist politikaları, özelleştirmeler, eğitim ve günlük açlık grevi yapacaklarını belirttiler.
üniversite istiyoruz!”, “Demokratik, özgürlükçü sağlık hakkına yönelik saldırılardan bahsetti. Son Eylemde “AKP’nin/İMF’nin imamı kaça sattın
anayasa, yasaksız siyaset hakkı istiyoruz!”, “Şiddete, dönemlerde kışkırtılan linç kültürüne de değinerek vatanı!”, “Bu ülke, bu halk satılık değil!”, “Yaşasın
savaşa, ırkçılığa, gericiliğe karşı barış, kardeşlik ve Sakarya Şubesi’ne yönelik saldırının da bunun bir halkların kardeşliği!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”,
demokrasi istiyoruz!” parçası olduğunu ifade etti ve eğitim emekçilerini “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Susma sustukça
Bornova stadı önünde toplanan eğitim emekçileri mücadeleye çağırdı. sıra sana gelecek!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep
diğer il ve ilçelerden eğitim emekçilerinin gelmesiyle KESK Genel Sekreteri Abdurrahman Daşdemir beraber ya hiçbirimiz!”, “İMF defol bu memleket
kortejler oluşturdular. Bornova Cumhuriyet konuşmasında, katıldığı eylemlerden kaynaklı ceza bizim!”, “Katil ABD işbirlikçi AKP!”, “Biz
Meydanı’na doğru yürüyüşe geçildi. Taşınan alan KESK yöneticilerine atfen “biz de aynı suçu çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak istiyoruz,
pankartlarda ek ders ücreti, parasız eğitim-parasız işliyoruz, gereği yapılsın” çağrısını alandaki eğitim ya siz!” sloganları sıklıkla atıldı. Eyleme yaklaşık 3
sağlık, toplu sözleşmeli grevli sendika hakkı ve emekçilerinin de onayıyla dile getirdi. Devamında bin emekçi katıldı.
örgütlenme özgürlüğü, insanca yaşanır bir ücret Hrant Dink’in eşinin yapmış olduğu konuşmayı Kızıl Bayrak/İzmir
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Kamu hareketi... Kızıl Bayrak  15

“Sözleşmeli köle olmayacağız!”


Eğitim-Sen İstanbul mitingine dağılmaya bıraktı. Kitlenin yarısı miting bitmeden alanı cumhurbaşkanını seçemeyeceğini belirtti. Eşit,

binlerce eğitim emekçisi katıldı...


terketti. Kürsünün kitleyi canlandırmaya çalışan ajitatif demokratik, özgür bir ülke için mücadele edeceklerini
konuşmaları dikkat çekti. söyleyerek kürsüyü TMMOB Başkanı Mehmet
Eğitim-Sen, 7-8 Nisan tarihlerinde Türkiye’nin yedi Eyleme EMEP, ÖDP, ESP, Limter-İş döviz, flama ve Soğancı’ya bıraktı. Soğancı, baskı ve cezaların
kentinde “İnsanca yaşam, demokratik Türkiye için önlükleriyle katılarak destek verdiler. Komünistler ise mücadelelerini durduramayacağını, kapitalizmin
yürüyoruz!” şiarıyla bölge mitingleri düzenledi. mitinge “Kahrolsun ücret kölelik düzeni!/BDSP” imzalı emekçilere karşı açtığı savaşta kazananın mücadele
İstanbul’da gerçekleştirilen Marmara Bölge Mitingi’ne pankartları ve kızıl bayrakları ile katıldılar. Sosyalist eden emekçiler olduğunu vurguladı. Sivas Cumhuriyet
binlerce eğitim emekçisi katıldı. Kamu Emekçileri de alanda Kamu Emekçileri Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik soruşturmaları ve
8 Nisan günü saat 15.00’te Tepe Nautilius’tan Bülteni’nin son sayısını dağıttılar. artan faşist saldırıları kınadı. “Faşizme karşı omuz
başlayan yürüyüşte en önde “İnsanca yaşam, Kızıl Bayrak/İstanbul omuza!” ve “Emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”
demokratik Türkiye için yürüyoruz!” pankartı yer aldı. sloganları atıldı.

Ankara: Eğitimciler insanca


Ardından ise mücadele taleplerinin yer aldığı pankartlar Grup Lal’in söylediği türküler ve çekilen halaylarla
sıralandı. “Eşit işe eşit ücret!”, “Ek ders genelgesi geri sona eren mitinge binlerce emekçi katıldı.
çekilsin!”, “Sözleşmeli değil kadrolu çalışma!” yaşam istiyor! Kızıl Bayrak/Ankara
taleplerinin yükseltildiği mitingde Gebze Darıca’da
faşist bir öğretmen tarafından katledilen Eğitim-Sen
Eğitim-Sen’in “İnsanca yaşam, demokratik
Türkiye!” şiarıyla örgütlediği miting 7 Nisan günü saat Adana’da emekçiler alandaydı
üyesi Hüseyin Cebe de sahiplenildi. Yürüyüşte önde Eğitim-Sen’in daha önce iki kez ertelenen bölgesel
14.00’te kitlenin Ankara Tren Garı önünde
Eğitim-Sen’in İstanbul 1, 2, 3, 4, 5, 7, 8 No’lu Şube mitingi 7 Nisan Cumartesi günü saat 13.00’te Mimar
toplanmasıyla başladı. En önde “İnsanca yaşam,
pankartları arkasında ise Kırklareli, Bursa, Yalova, Sinan Açık Hava Tiyatrosu önünde kitlenin
demokratik Türkiye için yürüyoruz!” yazılı pankart
İznik, Kocaeli, Düzce, Gebze ve Edirne şube pankartları toplanmasıyla başladı. Diğer illerden gelenlerin de
taşındı. Ardından “Bakan Çelik elini cebimden çek!”
yer aldı. Her şubenin farklı şiarlarla yer aldığı yürüyüşte katılımıyla düzenli kortejler halinde Uğur Mumcu
pankartı ile geçtiğimiz günlerde görev yaptığı okulda
hükümet karşıtı sloganlarla emperyalizme karşı Meydanı’na yüründü.
meslektaşı tarafından öldürülen Hüseyin Cebe’nin resmi
sloganlar da atıldı. Yürüyüş sırasında en önde geçtiğimiz günlerde
taşındı. Taleplerin yazılı olduğu ayrı bir pankartın
Yer yer canlılık kazansa da coşkusuz geçen mitinge görev yaptığı okulda bir başka öğretmen tarafından
arkasında ise Ankara 1, 2, 5 No’lu Şubeler, Çubuk,
eğitim emekçileri flama ve dövizleriyle katıldılar. vurularak öldürülen öğretmenin resmi taşındı. Ardından
Nallıhan, Kırıkkale, Divriği temsilcilikleri, Çorum,
Miting alanına yürüyüş boyunca AKP hükümetinin “İnsanca bir yaşam, demokratik Türkiye!/Eğitim-Sen”
Tokat, Sivas, Ilgın, Ereğli, Antalya, Burdur, Karabük,
eğitim alanındaki saldırıları anlatıldı ve Eğitim-Sen’in imzalı ortak pankart taşındı. Ortak pankartın arkasında
Bartın, Karaman, Isparta, Bolu, Aksaray, Amasya,
mücadelesi vurgulandı. Yürüyüş boyunca mücadeleyi sırasıyla; Adana, Gaziantep, Kilis, Hatay, Düziçi,
Afyon, Yozgat, Nevşehir, Kastamonu, Kayseri,
ve emekçilerin taleplerini dile getiren sloganlar atıldı. Kahramanmaraş, Niğde, Mersin, Mut, Tarsus Eğitim-
Zonguldak, Çaycuma, Karadeniz Ereğlisi, Konya
Mitinge Körfez Öğretmen Evi’nde çalışan ve DİSK Sen Şube ve temsilciliklerinin pankartları yer aldı.
şubeleri yürüdüler. Emekçiler yürüyüş boyunca “Gün
Oleyis Sendikası’nda örgütlü işçiler de katıldı. Mitinge Ardından Tarsus’tan İşgüvencesiz Öğretmenler, SES,
gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!”,
destek veren işçilerle eğitim emekçileri “Yaşasın sınıf Haber-Sen, Türk-İş, DİSK, TMMOB, İHD, Halkevleri,
“Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Sözleşmeli köle
dayanışması!” sloganını attılar. Genç Umut, Alınteri, BDSP, DHP, ESP, EMEP,
olmayacağız!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber
Yürüyüş kolunun alana girmesiyle miting programı Mücadele Birliği, YDG, ÇHKM, ÖDP ve
ya hiç birimiz!” sloganlarını haykırdılar. Nevşehir
başladı. Kürsüden yapılan konuşmalarda AKP hükümeti Enternasyonalist Gençlik mitinge pankartlarıyla
Şubesi Eğitim-Sen flamalarının yanı sıra taleplerin
tarafından dayatılan saldırılara değinildi ve bu saldırı katıldılar.
yazılı olduğu dövizler de taşıdılar.
politikalarından rahatsız olan onbinlerce eğitim Kitlenin alana girmesiyle miting programı başladı.
Eğitim ve demokrasi şehitleri anısına gerçekleştirilen
emekçisinin Türkiye’nin dört bir yanında alanlara çıktığı İlk olarak emek ve demokrasi mücadelesinde şehit
saygı duruşunun ardından kürsüden “Devrim şehitleri
belirtildi. Son dönemde KESK yöneticileri aleyhine düşünler anısına bir dakikalık saygı duruşu
ölümsüzdür!” sloganı attırıldı.
verilen yargı kararlarına ve Eğitim-Sen’in insanca gerçekleştirildi. Tertip komitesi üyesi ve Eğitim Sen
Kürsüye ilk olarak Eğitim-Sen Genel Sekreteri Emir
yaşam, demokratik Türkiye mücadelesini boğmaya Adana Şube Başkanı Güven Boğa bir konuşma yaptı.
Ali Şimşek çıktı. Konuşmasında Türkiye’deki iktidarın
dönük saldırılar kınandı ve mücadelenin devam edeceği Sermayenin işçi ve emekçilere yönelik saldırılarını
giderek daha fazla emperyalizme yedeklendiğini,
vurgulandı. anlatan Boğa sözlerini şöyle sonlandırdı, “Emekçi
Türkiye’nin bir kayıkçı kavgası içerisinde yer aldığını,
Çalıştığı okulda öldürülen Hüseyin Cebe şahsında kardeşlerim bu yoğunlaşan saldırılara karşı 1 Mayıs
gericiliğin ve ırkçılığın yükseltildiğini vurguladı. Artan
yapılan saygı duruşunun ardından hep bir ağızdan Adana’da kutlanmalı ve yoksul insanların isyan çığlığı
linç girişimlerinin Kürt sorununda demokratik ve
“Faşizme karşı omuz omuza!” sloganı atıldı. Alanda ilk olmalı, onları kapsamalıdır. Bugün emekçiler birlikte
barışçıl çözüm yerine nefreti aşıladığını söyledi. Bu
konuşmayı İstanbul Eğitim-Sen Şubeleri dönem sözcüsü yürüdü. Bu yürüyüşümüzü 1 Mayıs’ta taçlandırarak
sırada “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganı atıldı.
Nizamettin Aktepe yaptı. Ardından Eğitim-Sen Genel devam etmeliyiz.” Ardından Eğitim-Sen Genel Eğitim
Eğitim-Sen tarafında 24-25 Kasım 2005 tarihinde
Başkanı Alaattin Dinçer yaptığı konuşmada, 301. Sekreteri İsmail Sağdıç bir konuşma yaptı. KESK MYK
gerçekleştirilen yürüyüş sonrasında Eğitim-Sen
maddenin de etkisiyle kışkırtılan şovenist dalgaya dikkat üyesi Kamuran Karaca ise genel olarak işçi ve
yöneticilerine verilen hapis cezaları kınandı. Şimşek
çekti ve kardeş halkları birbirine kırdırma planlarına emekçilere yönelik saldırılardan bahsetti, ABD
konuşmasını mücadele çağrısı ile bitirdi.
vurgu yaptı. 2006 yılında Ankara’ya yapılan ‘Büyük emperyalizminin işgaline karşı halkların kardeşliğini
DTP, EMEP, ÖDP temsilcilerinin yanı sıra CHP
Eğitimci Yürüyüşü’ sebebiyle haklarında hapis cezası savunduklarını ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
Isparta milletvekili, SHP Ankara temsilcileri, DİSK İç
kararı verilen KESK yöneticilerine dönük saldırılara da halktan yana, laik, bağımsız bir aday istediklerini ifade
Anadolu Bölge temsilcisi ve TMMOB Genel Başkanı
değinerek, Eğitim-Sen ve KESK’in mücadelesinin etti.
da kürsüden anons edildi. Bu sırada “Yaşasın sınıf
bundan sonra da süreceğini belirtti. AKP hükümetinin Mitinge en kitlesel katılımı Adana, Mersin ve Antep
dayanışması!” sloganı atıldı. CHP milletvekilinin adı
çıkartmaya çalıştığı ek ders genelgesinin çıkması Eğitim Sen şubeleri gerçekleştirdi. Türk-İş ağırlığı
okunduğunda bir kısım emekçi tarafından yuhalanması
halinde hizmet üretmeme haklarını kullanarak alanlara Tümtis’li işçilerden oluşan yaklaşık 70 kişilik bir
dikkat çekti.
çıkacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılımla alanda yerini aldı. SES yaklaşık 50 kişilik
Daha sonra kürsüye KESK Genel Başkanı İsmail
KESK’in ne darbecilerin ne de şeriatçıların yanında kortejiyle anlamlı bir katılım sağladı. DİSK ve TMMOB
Hakkı Tombul çıktı. Neo-liberalizme yedeklenen AKP
olacağını, KESK’in insanca yaşam demokratik Türkiye eyleme temsili katıldı. Mitingde son dönemdeki
yönetimini eleştirdi, Eğitim-Sen yöneticilerine verilen
mücadelesinden yana bir tutum takınacağını ifade etti. saldırıları teşhir eden ve AKP’yi eleştiren sloganlar öne
hapis cezasını kınadı ve “İnsanca yaşam istemek suçsa
Ardından KESK MYK Üyesi Hasan Hayır söz aldı. çıktı.
biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz” dedi. Bu sözün
Son 25 yıldır uygulanan neoliberal politikaların Komünistler eyleme “Kahrolsun ücretli kölelik
ardından coşkulu sloganlar atıldı. Irkçı-şoven gericiliğe
emekçilerin yaşamlarını ne kadar zorlaştırdığına düzeni!/BDSP” imzalı pankartlarıyla katıldılar.
karşı farklı kültürlerin birarada yaşamasının öneminden
değindi. Mitingde yaygın bir şekilde Kamu Emekçileri Bülteni
bahsetti. 1 Mayıs’ta bütün emekçileri Taksim’de ‘77
Mitingin son bölümünde ezgileriyle Grup Güneşe dağıtımı yapıldı.
katliamının hesabını sormaya çağırdı.
Yolculuk ve Gökhan Birben yer aldı. Eyleme 1500’ü aşkın emekçi katıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan taraflaşmaya
Yürüyüşteki canlılık alana girildiğinde yerini Kızıl Bayrak/Adana
değindi. Halkı temsil etmeyen bir meclisin
16  Kızıl Bayrak  Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 NATO: Bir saldırı, sava

NATO: Bir saldırı, sav


(NATO’nun Riga Zirvesi vesilesiyle Aralık
2006’da verilmiş bir konferansın kayıtlarıdır...) Zamanında NATO’nun kuruluş gerekçesi yapılan Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku
NATO belli aralıklarla, bu son zamanlarda bugün artık yok. ‘89 yıkılışından beri durum bu ve o zamandan beri NATO’nun yeni işlevi
yaklaşık 2-2,5 yılda bir olur, devlet ve hükümet tartışılmaktadır. Ve gitgide belirginleşen yeni işlevine baktığımızda, bir iç savaş örgütü
başkanları zirvesi yapar. Kasım ayı sonunda olarak kendini gösteren yanı giderek daha belirgin bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu,
Letonya’nın başkenti Riga’da yapılanı bunların
sonuncusu. Ayrıca ortalama her 6 ayda bir de, her biri
NATO’nun temelde, sistemi Sovyetler Birliği’nin sözde tehditine karşı değil fakat gerçekte
ayrı ayrı olmak üzere, NATO ülkeleri dışişleri sistem karşıtı güçlere karşı korumak üzere oluşturulduğunun da bir itirafıdır. Sovyetler
bakanları ve yine NATO ülkeleri savunma bakanları Birliği tarih olduğu halde NATO’nun tüm varlığıyla ortada durmasının, dahası etkinlik
toplantıları yapılır. sahasını tüm dünya olarak ilan etmesinin anlamı da budur.
NATO Brüksel’de sürekli karargahı olan bir örgüt; Gelinen yerde, yani bloklardan biri yıkılıp ünlü “dehşet dengesi” geride kaldığından
izlenecek politikalar gerçekte bu karargahta
hazırlanır, planlanır, bir noktaya getirilir ve belli
beri, NATO’nun bir devletler arası savaş örgütü olarak yeni rolü de daha belirgin biçimde
aralıklarla toplanan bu türden zirvelerde hükümet açığa çıkmaktadır. Dün Yugoslavya üzerinden görmüştük bunu, bugün halen Afganistan
başkanlarının biçimsel kalan resmi onayına sunulur. üzerinden izliyoruz. Yarın emperyalistler arasındaki ilişkilerin gidişatına bağlı olarak belki
Bu nedenle belli aralıklarla yapılan hükümet ve Ortadoğu’daki başka roller üzerinden göreceğiz bunun yeni örneklerini.
devlet başkanları zirvelerine gereğinden fazla bir
önem ve anlam atfetmemek gerekir. Zirveler çıkan gerçekler, bu konuda hiçbir tartışma bırakmadı, İtalya’daki isimlendirmeyle Gladiolar, hemen
toplandığında gerçekte karar tasarıları iyi kötü örgütün her ülke bünyesindeki kirli iç savaş aygıtları tamamen CIA eliyle dolaysız olarak NATO
hazırdır, yeni politikalara ilişkin hazırlıklar ve elbette bir bir açığa çıktı. Bir tek Türkiye ve elbette ABD bünyesinde kurulmuş, NATO tarafından yönetilen ve
pazarlıklar iyi kötü bir sonuca bağlanmıştır. dışında, bu gerçek resmi düzeyde kabul de gördü. finanse edilen, NATO’nun genel stratejisine hizmet
Zirvelerde bunlara ilişkin çoğu kere önemsiz bazı son İtalya’da (ünlü Gladio), Almanya’da, Belçika’da, eden örgütler olmuşlar ve tam olarak birer iç savaş
rötuşlar yapılır, ince ve zorlu pazarlıkların son safhası Hollanda’da, İngiltere’de, Norveç’de, Danimarka’da, örgütü olarak iş görmüşlerdir. Türkiye ve İtalya, bu
bir sonuca bağlanır ve sonuçta kararlar alınır, uygun Yunanistan’da (ve hatta ittifakın askeri kanadından konuda özellikle önplandaki iki önemli NATO
sınırlar içinde kamuoyuna açıklanır. 1966’da çekilmiş Fransa’da ve tarafsızlığı ile ünlü ülkesidir ve bu, bu ülkelerde sosyal mücadelenin ve
Yine de bir önemi olabiliyor bu toplantıların, İsviçre’de bile), bu kanlı ve kirli uluslararası örgütün ilerici-devrimci siyasal muhalefetin gücü ve etkisiyle
burada alınan ve bazen gösterişle dünyaya açıklanan ulusal uzantıları olduğu açığa çıktı. Çöktükten sonra dolaysız olarak bağlantılıdır. Zira bu kirli iç savaş
kararların... 1999 Nisan’ında Washington’da yapılan her ülkede kontr-gerilla örgütleri, Gladio vb. isimler örgütlerinin işlevi tam da ve tümüyle bu alandadır.
50. yıl Zirvesi buna bir örnek. Bu Zirvede önemli altında bir dizi kirli savaş örgütü, birbiri peşi sıra Türkiye’nin son 50 yılında Kontr-gerillanın oynadığı
kararlar alındı ve deklare edildi. Sovyetler Birliği’nin açığa çıktı, hükümetler bu örgütlerin varlığını itiraf çok özel rol gözönüne getirilirse, sözkonusu
yıkılışının ardından ilk önemli deklarasyonuydu bu etmek zorunda kaldılar ve görünüşe göre tasfiye de örgütlerin bu özelliği ve işlevi kolayca anlaşılır.
NATO’nun. Zirve toplandığında Kosova bahane ettiler. Gerçekte ise bu örgütlerin varlığını halen de Bu onun, NATO’nun her ülkedeki sınıf
edilerek Yugoslavya’ya karşı başlatılan yıkıcı savaş sürdürdüğünden kuşku duyulmamalıdır. mücadelesinde dolaysız olarak taraf olan bir örgüt
tüm şiddetiyle sürüyordu ve örgüt bu “tarihi” zirvede Türkiye’de ise NATO uzantısı bu aynı kirli olduğu, dolayısıyla da aynı zamanda bir içsavaş
dünya polisi ilan edilmiş, yani o sıra Yugoslavya içsavaş örgütü Kontr-gerilla olarak biliniyor, resmi örgütü olduğu anlamına gelir. NATO’nun zamanında
üzerinden yapılmakta olan işin adı konulmuştu. adıyla ise Özel Harp Dairesi. Öteki ülkelerden farklı Sovyetler Birliği liderliğindeki bloka karşı bir politik-
Bunun, dünya polisliği misyonunun, daha sonraki olarak Türkiye’de hükümetler böyle bir örgütün askeri örgüt olarak oynadığı temel önemde rol ile, her
Prag Zirvesi’nde (Kasım 2002) daha da varlığını bugüne kadar itiraf etmediler, Özel Harp bir NATO ülkesindeki içsavaş örgütü rolünü birlikte
geliştirildiğini, daha açık ve kesin hükümlere Dairesi’nin ise olağan bir askeri oluşum olduğunu düşünmek gerekir. Dahası ilki potansiyel, oysa bu
bağlandığını biliyoruz. ileri sürdüler. Dolayısıyla biçimsel ve aldatıcı bir ikincisi gerçek, fiili bir rol olmuş, olagelmiştir.
Resmi kuruluş gerekçesine ve taşıdığı isme göre tasfiye bile sözkonusu olmadı Türkiye’de. Tersine, NATO, yakın zamanda Yugoslavya ve Afganistan
NATO sözde “savunma amaçlı” bir devletler birçok belirti bu arada bu örgütün daha da savaşlarını saymazsanız, tarihi boyunca bu anlamda
ittifakıdır; ittifak kapsamındaki ülkeleri, Sovyetler pekiştirildiğini ve örneğin Özel Kuvvetler adı altında bir devletler arası savaş örgütü olarak herhangi bir
Birliği ve müttefiklerinin saldırısına karşı korumayı kısmen resmileştirilip meşrulaştırıldığını gösteriyor. fiili icraat yerine getirmiş değildir. Bu açıdan bir
amaçlamaktadır. Oysa bütün bir tarihi, onun gerçekte Fakat yine de bu kanlı ve kirli örgütün tüm ülkelerden emperyalist karşı kuvvet organizasyonu olarak
bir saldırı ve savaş örgütü, bu çerçevede bir tehdit ve önce ilk kez Türkiye’de deşifre edildiğini vurgulamak Sovyetler Birliği liderliğindeki Doğu Blok’una karşı
şantaj örgütü olduğunu ortaya koyar. Dahası o sadece gerekir. ‘60’lı yıllarda başgösteren büyük sosyal elbette temel önemde bir işlevi olmuştur, kışkırtıcı bir
bir uluslararası saldırı ve savaş örgütü değil, belki uyanış ve bu uyanışın bastırılmasına yönelik CIA- tehdit ve şantaj örgütü olarak. Ama fiili savaş olarak
çok daha önemli olarak, aynı zamanda ittifak NATO odaklı kirli savaş, bu örgütün Türkiye’de asıl rolünü, bir iç savaş örgütü olarak tek tek ülkeler
bünyesindeki tüm ülkeler için gizli ve kirli bir iç ‘70’li ilk yıllara denk gelen bir erken tarihte teşhis ve bünyesinde oynamıştır. Bu kirli rol, her ülkedeki sınıf
savaş örgütüdür de. Özellikle ’89 yıkılışına kadar teşhir edilmesini sağladı. Tümüyle CIA-NATO mücadelesine dolaysız olarak ve sistematik tarzda,
olan dönemde onun bu özelliği çok daha belirgin ve bağlantılı bir askeri faşist darbe olan 12 Mart’ı ama tümüyle gizli olarak müdahale etmek yoluyla
fiili uygulama olarak önplandadır, buna ilişkin kanlı izleyen yeni kitle hareketinin en dolaysız yerine getirilmiştir.
ve kirli icraatları yıkılışa denk düşen yakın yıllara hedeflerinden biri Kontr-gerilla’ın açığa çıkarılması Örneğin İtalya’da oynadığı bu rol çok belirgin ve
kadar önemli ölçüde karanlıkta kalmış olsa bile. ve tasfiyesi idi. Bu mücadelenin baskısı ve o döneme aynı ölçüde önemlidir. Yıllarca İtalya’nın siyasal
NATO elbette ki başından beri bir saldırı ve savaş denk gelen Kıbrıs bunalımının özel koşulları altında, yaşamında önemli bir güç ve hükümet olma
örgütüdür, bu kadarı onun dolaysız olarak açık olan dönemin başbakanı olarak Ecevit böyle bir örgütün potansiyeli taşıyan İtalyan Komünist Partisi’ne karşı
konumuna ve rolüne işaret eder. Fakat NATO aynı varlığını ve denetim dışılığını, yani dolaysız olarak sistemli bir kirli savaş yürütmüştür. Bu çerçevede bir
zamanda dört dörtlük bir içsavaş örgütüdür de. Bu CIA-NATO denetimi altında olduğu gerçeğini, itiraf kısmı kitle katliamları olarak gerçekleşen sayısız
temel özelliği oldukça erken yıllardan beri dünya etmek zorunda kalmıştı. Fakat bu durum bir tasfiyeye provokasyolarda ve girişimlerde bulunmuştur.
devrimcileri tarafından biliniyor ve teşhir ediliyordu. yolaçmamış, tam tersine, bu CIA-NATO güdümlü Bunların yetmediği yerde açık tehditlere girişilmiş ve
Fakat resmi düzeyde bu her zaman inkar ediliyor, bir örgüt Türkiye’yi yeni bir askeri faşist darbeye böylece İtalyan seçmeninin tercihi dolaysız olarak
komünist iftirası sayılıyordu. Sovyetler Birliği ve sürüklemişti. baskı altına alınmıştır, vb.
Doğu Bloku’nun çöküşünü izleyen dönemde açığa Her bir ülkedeki bu kirli savaş örgütleri, Türkiye’de her iki faşist askeri darbe de CİA-

CMYK
aş ve iç savaş örgütü... Sayı:2007/14  13 Nisan 2007  Kızıl Bayrak  17

vaş ve iç savaş örgütü


H. Fırat

NATO ikilisinin Kontr-gerilla eliyle uyguladığı ölçüsünde kabaran devrimci dalga karşısında sistemi dolaysız olarak ABD emperyalizmini ve NATO’yu
icraatın ürünü olmuşlardır. Son 50 yıldır ilerici- emekçilere ve halklara karşı savunma olarak kendini bulacaktır, bunu hep akılda tutmak gerekir. ABD
devrimci muhalefete karşı yürütülen kirli savaşta, gösteriyor. İkinci Dünya savaşında Sovyetler Birliği emperyalizmi ve NATO, her zaman ve bugün halen
CİA-NATO güdümlü Kontr-gerilla ve onun uzantısı büyük bir prestij kazanmıştı. Halkların verdiği bu açıdan oynadıkları kirli karanlık rolü günü
faşist paramiliter örgütler, temel önemde bir rol mücadele Doğu Avrupa’da komünistleri öne çıkarmış, geldiğinde çok dolaysız ve açık olarak
oynamışlardır. 12 Eylül askeri faşist darbesi kuşkusuz iktidarı almalarını kolaylaştırmıştı, Sovyetler oynayacaklardır, devrim yapmak isteyenler bugünden
birinci elden bir Amerikan ürünü olmuştu. Fakat Birliği’nin savaşta elde ettiği başarıya da bağlı bunun bilincinde olmalı, buna göre
ilkin, başından itibaren ve halen, NATO demenin olarak. dünyada devrim dalgası doruğundaydı. Çin hazırlanmalıdırlar. Konu bu açılardan ayrıca bizler
büyük ölçüde ABD demek olduğunu unutmamak Devrimi en iyi dönemindeydi ve kesin zaferi için temel önemde bir stratejik sorundur. Türkiye’de
gerekir. İkinci olarak, bu organik bağdan öteye, 12 göğüslemek üzereydi. Vietnam Devrimi ilerliyordu, NATO’ya karşı ‘60’lı yılların o etkin çıkışlarından
Eylül askeri faşist darbesi aynı zamanda dolaysız Kore’de devrim vardı. Genelde büyük bir sosyal- kök alan bir mücadele geleneği de var; bunu, yeni
olarak NATO’nun da bir ürünüdür. Mehmet Ali siyasal kaynaşma vardı tüm dünyada ve kapitalist koşulları, NATO’nun bugünkü yeni rolünü ve
Birand, çok iyi bilindiği gibi sistemin ve Amerika’nın dünya sistemi kendini gerçek anlamda tehdit altında misyonunu da gözeterek, canlandırıp geliştirmemiz
has adamlarından biridir, gazeteciliğini uzun yıllar hissediyordu. gerekir.
boyunca Brüksel’deki NATO karagahı üzerinden Bu anlamda, yani kapitalist-emperayalist sistemi Türkiyeli devrimciler olarak bu açıdan halen zaaf
yapmıştır; “12 Eylül” konulu ve isimli kitabında, ayakta tutmaya çalışma anlamında, evet, bir içinde olduğumuz için bunun altını özellikle
darbenin yapıldığı günün gecesi, 12 Eylül’ün NATO “savunma” örgütü. Yani dünya halklarının ulusal çiziyorum. NATO, her şeyden önce ABD demek.
karargahında sevinçle karşılandığını ve kutlamalara kurtuluş ve özgürlük mücadelelerini boğmak, dünya NATO’nun arkasında en başta ve etkin yönetici güç
konu edildiğini tüm açıklığı ile yazmaktadır. Ufuk çapında emekçilerin sosyalizm uğruna verdikleri olarak Amerikan emperyalizmi var, bunu
Güldemir yine bir Amerikancıdır, o da Kanat mücadeleyi dizginlemek ve ezmek, ona karşı kendi yineliyorum. Amerikan emperyalizminin dünya
Operasyonu isimli kitabında, Türkiye’deki sosyal sistemlerini ayakta tutmak üzere kurulmuş bir örgüt. halklarına karşı faaliyetleri ile, politikalarıyla, saldırı
hareketliliğin ve bunun ürünü devrimci gelişmelerin Bu anlamda bir “savunma örgütü”! Bir bütün olarak ve işgalleri ile o kadar ilgileniyoruz da, NATO’nun
NATO karargahında nasıl kaygıyla izlendiğini, içinde sistemi ve tek tek ülkelerdeki sermaye buna etkin bir biçimde hizmet ettiğini gözden
bulunduğu coğrafi-stratejik konumdan dolayı Türkiye diktatörlüklerini savunma örgütü! Çeşitli ülkelerde kaçırabiliyoruz. Oysa NATO esası yönünden bir
için değil devrimci akımların “ılımlı bir solu”n bile bir iç savaş örgütü olarak çalışması da zaten bunu Amerikan örgütüdür. NATO Irak’a yönelik
bir lüks sayıldığını anlatıyor ve bunun toplumsal gösteriyor. emperyalist saldırı savaşında da gerçekte aktif ve
muhalefeti ve devrimci hareketi ezmek üzere Zamanında NATO’nun kuruluş gerekçesi yapılan etkin bir biçimde rol oynadı. Awaks uçaklarından
gündeme getirilen 12 Eylül askeri faşist darbesi ile Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku bugün artık yok. ‘89 Alman teknisyenlerine kadar... Almanya güya savaşa
bağını ortaya koyuyor. Bu çerçevede NATO’nun yıkılışından beri durum bu ve o zamandan beri karşıydı ve savaşın dışındaydı, ama gerçekte NATO
güneydoğu kanadındaki Türkiye operasyonunu ima NATO’nun yeni işlevi tartışılmaktadır. Ve gitgide üzerinden sunulan lojistik destek ile Irak’a
eden Kanat Operasyonu, 12 Eylül’den başka bir şey belirginleşen yeni işlevine baktığımızda, bir iç savaş müdahalenin dolaysız olarak içindeydi. NATO’yu
değildir. İran Devrimi’nin ardından doğan kritik örgütü olarak kendini gösteren yanı giderek daha Amerika’dan ayırmak zaten mümkün değil; şu veya
boşlukta bu operasyon NATO için özellikle acil ve belirgin bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu, bu ülkeye ABD müdahalesi olacak da NATO bunun
zaruri hale gelmiştir. Toplumsal muhalefet ezilmiş, NATO’nun temelde, sistemi Sovyetler Birliği’nin dışında kalacak, bu düşünülecek şey değil.
Yunanistan ile sorunlar çözülmüş, bu koşullarda sözde tehditine karşı değil fakat gerçekte sistem ABD emperyalizmi İkinci Dünya Savaşının
Türkiye, İran Devrimi ile doğan boşluk da karşıtı güçlere karşı korumak üzere oluşturulduğunun ardından kapitalist dünya sisteminin patronu olduğu
gözetilerek, emperyalist sistemin hizmetinde da bir itirafıdır. Sovyetler Birliği tarih olduğu halde için, zaten bunu doğal bir biçimde, herhangi bir
Ortadoğu halklarına ve Sovyetler Birliği’ne karşı NATO’nun tüm varlığıyla ortada durmasının, dahası zorlamayla değil, tam tersine, öteki emperyalist
daha etkin bir biçimde konumlandırılmıştır. İçteki etkinlik sahasını tüm dünya olarak ilan etmesinin müttefikleri de buna ihtiyaç duydukları ve buna her
toplumsal muhalefetin ezilmesi NATO payına bu anlamı da budur. bakımdan muhtaç oldukları için aynı zamanda, bu
bölgesel ihtiyaçlar için özellikle önemli olmuştur. Gelinen yerde, yani bloklardan biri yıkılıp ünlü liderliği kolayca üstlendi ve bu liderlik aynı biçimde
Bütün bunları, NATO’nun bir iç savaş örgütü “dehşet dengesi” geride kaldığından beri, NATO’nun NATO’nun içinde de yansıdı. En büyük kuvvetler
olarak çok belirgin olan rolüne ve bunun da onun bir devletler arası savaş örgütü olarak yeni rolü de ABD’ye ait, teknolojik alt yapı büyük ölçüde
uluslararası stratejisi ve politikalarıyla dolaysız daha belirgin biçimde açığa çıkmaktadır. Dün ABD’ye ait. Faturasını önemli ölçüde ABD ödüyor.
bağına işaret etmek için ortaya koymuş oluyorum. Yugoslavya üzerinden görmüştük bunu, bugün halen Ve doğal olarak esas sözü de bu durumda her zaman
NATO’nun devletler arası saldırgan bir askeri ittifak Afganistan üzerinden izliyoruz. Yarın emperyalistler ABD söylüyor, örgüt esası yönünden onun
olmaktan öteye böylesine temel önemde bir rolü arasındaki ilişkilerin gidişatına bağlı olarak belki denetiminde ve hizmetinde. Karargah Brüksel’dedir,
olmuştur. Bu askeri ittifakın bir savaş örgütü olarak Ortadoğu’daki başka roller üzerinden göreceğiz coğrafyası Avrupa olmak zorundadır, çünkü
karşı kampa karşı oynadığı rol potansiyel, oysa şu bunun yeni örneklerini. Şunu da eklemek gerekir; çatışmanın ve muhtemel bir savaşın esas alanı
veya bu ülkedeki toplumsal muhalefete ve devrimci Yugoslavya’dan farklı olarak, işbirlikçi bir kukla Avrupa’dır. Ama gerçek komuta, yönetim ve denetim
harekete karşı icraatı fiili olmuştur. İlki karşılıklı bir yönetimin bulunduğu Afganistan’daki rolü, her zaman Amerika’nın elindedir. Özetle tartışmasız
etkin güç dengesi oluşturmaktan ibaret kalmıştır. emperyalist işgali sürdürmek ve buna karşı direnişi bir ABD hegemonyası var NATO’da. Bu kuşkusuz iyi
Sovyetler Birliği ile kurulan o “soğuk savaş” dengesi ezmek olarak çıkıyor karşımıza. Yani savaş ve iç bilinen bir olgu, fakat yeterince bilinmeyen ya da
bunu anlatmaktadır. Ama bu denge içinde NATO, bir savaş örgütü rolleri burada içiçedir, bu da ilginç bir gözetilmeyen temel önemde bir sonucu var bunun.
iç savaş örgütü olarak her zaman aktif ve etkin bir rol durum örneğidir ve yarının devrimci gelişmeleri NATO aynı zamanda sistem içi çelişkileri kontrol
oynamıştır. Çeşitli ülkelerin sınıf mücadelelerinde karşısında NATO’nun üstleneceği role açıklık etmenin ve uzlaştırmanın da temel önemde bir
dolaysız ve etkin bir taraf olmuştur. Bu anlamıyla o, getirmektedir. aracıdır. Bu NATO’nun temel önemde bir siyasal
kapitalist-emperyalist sistemi Sovyetler Birliği Bu açıdan NATO konusu fazlasıyla önemli. Bu işlevi olagalemiştir ve bugün, daha doğrusu Doğu
liderliğindeki kamptan çok halklara ve devrimci çerçevede NATO’nun teşhirini, kitleler içinde Bloku’nun çöküşünden itibaren, NATO’nun bu işlevi
akımlara karşı savunmuş ve korumuştur. NATO’nun konumu, işlevi ve hazırlandığı yeni özellikle de ABD emperyalizmi hesabına giderek ayrı
NATO sözümona bir savunma örgütü olarak misyonlar konusunda açık bir devrimci bilinç bir önem kazandığı için bunun üzerinde de durmak,
kurulmuştu ama biz onun başından itibaren gerçekte geliştirmeyi önemsemek, sürekli bir iş edinmek bu çerçevede son Riga Zirvesi’ne de yansıyan bazı
bir saldırı örgütü olduğunu biliyoruz. Evet, burada bir durumundayız. Türkiye’de burjuva gericiliğini zora sorunları irdelemek durumundayız.
savunma fonksiyonu da var kuşkusuz, ama bu, dünya sokacak her önemli devrimci gelişme karşısında (Devam edecek...)

CMYK
18  Kızıl Bayrak Gençlik 1 Mayıs’ta alanlara! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

Geleceği kazanmanın yolu mücadeleden geçiyor!

Taleplerimizle 1 Mayıs alanlarına!


Neo-liberal dönüşümlerin eğitim ayağını Genel hatlarıyla bakıldığında karşımıza çıkan bu göstergesidir. Üniversite sıralarındaki eğitimin
oluşturan saldırılardan, kapitalizmin olmazsa olmaz tablo, gençliğe dayatılan geleceksizliğin özeti yetiştiremediği mühendis ve mimarların en az beş sene
alanlarından mühendislik ve mimarlık alanı da payına durumundadır. Toplumcu Mühendislik Mimarlık bir yetkin mühendisin gözetiminde çalıştırılması ve
düşeni “mesleki yeterlilik” çerçevesinde alıyor. Öğrencileri olarak, bu neo-liberal saldırıların daha sonra bir sınava girmesini içeren uygulamanın
Mühendislik ve mimarlık alanları sermayenin geleceksiz bıraktığı, diplomalı işsizler yarattığı eğitim alanındaki sorunu çözmekten uzak olduğu
ihtiyaçları doğrultusunda birçok bölüm gibi mühendislik mimarlık fakülteleri öğrencilerini açıktır. Dahası, sermayenin teknik eleman derdine,
şekillendirilmeye çalışılırken, tüm uygulamaların geleceğine sahip çıkmaya, emekten, bilimden ve daha fazla kar elde edecek yeni rant alanları bulma
faturası öğrencilere kesiliyor. Sorunun kaynakları toplumdan yana saf tutmaya çağırıyoruz. derdine deva olduğu ortadadır.
tarafından ortaya atılan çözümler öğrencilerin değil, Rüya bitti! Yetkin mühendislik geliyor! Böylesi bir saldırıyla mühendislik mimarlık
yine sermayenin sorunlarının çözümleri oluyor. Sermayenin mühendislik mimarlık alanlarında öğrencilerinin güzel bir meslek, ev, araba gibi bireysel
Öğrenciler diplomalı işsizlere ya da sermayenin gittiği dönüşümlerin başını yetkin mühendislik kurtuluş rüyaları bitmiş bulunmaktadır. Karşımızda
kölelerine; üniversiteler ise topluma değil, sermayeye çekiyor. Mühendislik öğrencilerini geleceksizlikle duran sermayenin bütünlüklü bir saldırısıdır. Bu saldırı
hizmet eden kurumlara dönüştürülüyor. karşı karşıya bırakan uygulamalardan biri olan yetkin karşısında kendi geleceğimiz için mücadele etmek ve
Sermaye için değil, toplum için bilim! mühendislik sermayenin ikiyüzlü politikalarının açık sermayenin saldırılarını boşa düşürmek bir sorumluluk
olduğu kadar zorunluluktur da. Yetkin mühendisliği
anlatan cilalı sözlerin ardındaki gerçekleri öğrenci
İHD’den 14 Nisan açıklaması... kitlelere taşıma amacıyla İzmir’de Ege Üniversitesi ve
Dokuz Eylül Üniversitesinde yürüttüğümüz “Rüya
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bitti” kampanyası tüm hızıyla sürüyor. Kampanya
Atatürkçü Düşünce Derneği gibi faşist- çerçevesinde yaptığımız imzasız “Rüya bitti” afişleri
militarist kurumlar tarafından organize edilen ilgi yaratmış, bildirilerimizle birleşen bu ilgi sayesinde
ve 14 Nisan’da Ankara’da gerçekleştirilecek etkili bir çalışma yürütülebilmiştir. Faaliyetimiz
olan mitinge destek vermediklerini açıklamak örgütleyeceğimiz söyleşi ile tamamlanacaktır.
üzere 9 Nisan günü İstanbul İHD’de bir basın GATS, AB uyum sürecinde meslekler nereye?
açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamayı 74 sempozyumu:
aydın, sanatçı ve meslek örgütü bileşeni adına Gençliğin tartışma kürsüsü
Eren Keskin okudu. Yaklaşan Neo-liberal dönüşümlerin bu bütünlüklü
Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden statükocu saldırısına karşı bütünlüklü bir karşı duruşu
kesimlerin bilinçli olarak gerilim yaratmaya simgeleyen “GATS, AB uyum sürecinde meslekler
çalıştığından bahseden Keskin şunları söyledi: nereye?” sempozyumu, birleşik gençlik hareketini
“ ... bizler, adına sivil toplum örgütü denen geliştirme doğrultusunda atılan bir adımdır.
ancak her türlü sivilleşme çabasına karşı Mühendislik mimarlık alanında yetkin mühendislik,
çıkmayı kendilerine yegane görev edinen ve hukuk alanında ücretli avukatlık, tıp alanında aile
çoğunlukla emekli askerlerin yönetiminde hekimliği, eğitim alanında sözleşmeli öğretmenlik ve
bulunduğu kuruluşların düzenlediği 14 Nisan formasyon sorunu bu saldırıların ayaklarını
mitingini mevcut statükocuların demokratikleşme ve sivilleşmeye karşı bir direniş olarak nitelendiriyor ve oluşturmakta, adı ne olursa olsun, nasıl uygulanırsa
desteklemiyoruz. Demokratikleşmeye ve sivilleşmeye taraf olan her bireyi söz konusu mitinge katılmayarak, uygulansın, aynı mantığın ürünüdür. Tüm bu
açık bir şekilde tavır göstermeye davet ediyoruz.” saldırıların derinlemesine tartışılacağı sempozyum
Ardından söz alan Şaban Dayanan ise, “Kurulduğu günden beri akademik özgürlükler için hiçbir şey gençliğin kendi sorunlarına karşı çözüm aradığı bir
yapmayan ve yapanları susturan YÖK, bu eylemi en başta destekleyen kurumlardan birisidir. 12 Eylül kürsü olacaktır. Bu anlamıyla özel bir yerde duran
hukukukunun öz çocuğu olduğunu YÖK ispatlamaya devam etmektedir” dedi. sempozyuma İzmir’den de toplumcu mühendislik
Kızıl Bayrak/İstanbul mimarlık öğrencileri olarak katılım sağlamak ve
İzmir’deki kurumlarla ilişki kurup destek almak
doğrultusunda yürüttüğümüz çalışmamız

Sefaköy İLGP: “ÖSS’ye


sempozyumun yaratacağı etkiyi İzmir’e de taşımayı
hedeflemektedir.
hayır!” Toplumcu mühendislik mimarlık öğrencileri
talepleriyle 1 Mayıs alanlarına!
Kendi sorunlarına sahip çıkan mühendislik
İLGP olarak başlattığımız ÖSS karşıtı mimarlık öğrencileri, 1 Mayıs gibi işçi ve emekçilerin
kampanyamız devam ediyor. Referandumla mücadeleyle yarattıkları bir günde sermaye düzenine
başlattığımız kampanyamızı film gösterimleriyle karşı işçi ve emekçilerle omuz omuza yürümeli ve 1
sürdürdük. Mayıs alanında taleplerini yükseltmelidir. Zira, bugün
ÖSS’ye iki ay kala öğrenciler test kitaplarına bizlerin geleceğini karartan ile işçi ve emekçilere
kölece yaşam koşullarından başka bir şey sunmayan
hapsolmuş durumda. Sosyal yaşantıdan uzaklaşan
aynı kokuşmuş sermaye düzenidir. Bundan dolayıdır
öğrencilere sınavın eşit olmadığını anlatıyor ve öte ki, mühendislik mimarlık öğrencileri “Toplumcu
yandan da asosyal bir yaşamın dayatıldığını mühendislik mimarlık öğrencileri” pankartının
göstermeye çalışıyoruz. Referandumlarla birlikte arkasında sermayeye gereken cevabı vermeli,
bunları tartışıyoruz. Kampanya kapsamında geleceğine sahip çıkmalıdır.
Sefaköy İLGP olarak “Sınav” filmini gösterdik. Biliyoruz ki, bizler geleceğiz ve yaşanası bir
Film, yarış atı gibi sınava hazırlanan bir öğrencinin toplumun inşacılarıyız. Sermayenin üzerimizde
oynamaya çalıştığı tüm oyunlara karşı biz bir tarafız;
yaşadığı bunalımları göstermesi bakımından
emeğin tarafıyız. Biz, bilimi sermayenin çıkarları
anlamlıydı. Film bittikten sonra katılımcıların da
doğrultusunda değil toplum için üretmek istiyoruz ve
benzer yorumlar yapmaları ve benzer bunalımları toplumcu kimliğimizle sermayenin bütünlüklü
yaşadıklarını dile getirmeleri dikkate değerdi. saldırılarını yırtıp atmak için mücadeleyi daha da
Sefaköy İLGP büyütüyoruz.
İzmir/Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri
Gençlik hareketinden...
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Kızıl Bayrak  19

Çukurova Üniversitesi’nde AÜ: “Söz, eylem hakkımızı istediler. Ancak öğrencilerin önü çevik kuvvet

gözaltı terörü! istiyoruz!”


tarafından kesildi. Bunlar yaşanırken suların geldiği
haberi üzerine eylem bitirildi. Ancak sabah saatlerinde
11 Nisan günü Çukurova Üniversitesi’nde, geçen Geçtiğimiz dönem Anadolu Üniversitesi Yunusemre sular tekrar kesildi. Binlerce öğrencinin kaldığı Balgat
hafta tutuklanan 3 öğrencinin serbest bırakılması için bir Yurdu’nda artan yemek fiyatlarının düşürülmesi, günlük yurdunda 14 Nisan’a kadar sular akmayacak.
basın açıklaması düzenlendi. Kolluk güçleri eylemde kuponlara getirilen sınırlamanın kaldırılması, yurdun Beytepe Ekim Gençliği
açılan pankartı yırtarak öğrencilere saldırdı. Gözaltına tüm mekanlarında hijyen sağlanması ve son dönemde

Rektör Parlak’a yanıt


alınan öğrencilere plastik mermili boyalı silahlar sıkıldı. idarenin artan baskıcı tutumuna karşı basın açıklaması
Bir öğrencinin kafası sıraya vurularak vahşice gözaltına yaparak boykot başlatan öğrencilerden 4’ü yurttan
alındı. Polisin bu azgınlığına etraftaki öğrenciler tepki atılmıştı. Yunusemre Yurdu öğrencileri 6 Nisan günü İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün hakkında
gösterdi. Polis, yaşanan saldırının nedenini soran yurdun önünde atılan 4 öğrencinin geri alınması ve okuldan atma kararı verdiği Gençlik Federasyonu Üyesi
öğrencileri de gözaltına aldı. Toplam 19 öğrenci kesilen burslarının geri ödenmesi talebiyle bir basın Günay Dağ 5 Nisan günü EMO İstanbul Şubesi’nde
gözaltına alındı. açıklaması gerçekleştirdiler. yaptığı basın açıklaması ile İÜ Rektörü Mesut Parlak’a
Aynı günün akşamı saat 17.00’de İnönü Parkı’nda Basın açıklamasına yaklaşık 50 kişi katıldı. Eylemde cevap verdi. Günay Dağ’ın okuldan uzaklaştırma
saldırıyı teşhir eden bir basın açıklaması gerçekleştirildi. “İdarenin baskısı yıldıramaz bizleri!”, “Canımızı kararının 22 Mart tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
Üniversite öğrencilerinin ve demokratik kitle sıktınız, insanız unuttunuz!”, “Öğrenciyiz, haklıyız, çıkmasının ardından Rektör Mesut Parlak 30 Mart
örgütlerinin yeraldığı açıklamada, sivil ve çevik kuvvet kazanacağız!”, “Yurttan atmak çözüm değildir!”, “Söz, tarihinde bir açıklama yaparak, yapılan haberin gerçeği
polislerinin üniversitede yeri olmadığı vurgulandı. eylem hakkımızı istiyoruz!” sloganları atıldı. yansıtmadığını öne sürmüş ve konuyla ilgili
Demokratik haklarını kullanarak basın açıklaması Anadolu Üniversitesi Ekim Gençliği Cumhuriyet Gazetesi’nin atılma gerekçesine ilişkin
gerçekleştiren öğrencilere azgınca saldırılması ve hiçbir araştırma yapmadığını söylemişti.

“Arkadaşıma dokunma” paneli


gözaltına alınmaları protesto edildi. Parlak’a yapılan açıklamayla cevap verildi.
“Faşizme, soruşturmalara, tutuklamalara karşı Açıklamada Günay Dağ hakkında verilen uzaklaştırma
üniversitemizi savunuyoruz!/Çukurova Üniversitesi Trabzon’da soruşturmalara yönelik başlattığımız kararının hiçbir somut gerekçesinin olmadığı, 8 Kasım
Öğrencileri” imzalı pankartın açıldığı eylemde “Arkadaşıma dokunma” kampanyası gerçekleştirilen 2006 tarihinde Tunahan Furuncu isimli güvenlik
“Baskılar bizi yıldıramaz!’’, “Katil polis üniversiteden panel ile sonlandırıldı. Bildiri ve afişlerle duyurusu görevlisini darp ettiği iddia edilen Günay Dağ’ın olayın
defol!’’, “YÖK, polis, medya bu abluka dağıtılacak!” yapılan panele panelist olarak Temel Demirer katıldı. olduğu saatlerde okulda dahi bulunmadığı açıklandı.
sloganları atıldı. Demirer konuşmasında üniversitedeki anti-demokratik, Hiçbir kanıt olmaksızın hakkında “Yüksek Öğretim
Ekim Gençliği/Adana anti-bilimsel eğitime, anadilde eğitim hakkına ve Kurumlarından Çıkarma” kararı verilen Günay Dağ
üniversitedeki saldırılara değindi. Ayrıca kapitalist olayla ilgili Parlak’tan açıklama yapmasını istedi.

Öğrenciler Baskın Oran’a sahip


sistemin çelişkilerinin günümüze yansıyan yüzü ile Muhalif kimliğinden dolayı böyle bir ceza aldığını
bugün halkların kardeşliği talebinin ne denli önem arz söyleyen Dağ, üniversitelerdeki baskıcı politikalara,
çıktı! ettiğini ifade eden Temel Demirer konuşmasını tüm bu özelleştirmelere, Ortadoğu’da süren emperyalist işgale
karşı çıktığı için bu cezayı aldığını dile getirdi.
saldırılara ve kapitalizmin çürümüşlüğüne karşı tek
10 Nisan günü Ankara Üniversitesi Cebeci Parlak’ın keyfi olarak verdiği kararın teşhir edildiği
alternatifin mücadeleden geçtiğini söyleyerek bitirdi.
Kampüsü’nde Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrencileri açıklamada üniversitede soruşturma saldırısına uğrayan
Panele 65 kişi katıldı.
Dayanışma Derneği (SBF-Der) tarafından bir basın başka öğrencilerin de benzer durumlarla karşılaştığı
Trabzon Ekim Gençliği
açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada Rektör Nusret belirtildi.
Aras’ın fakülte öğretim üyelerinden Baskın Oran’ın Kızıl Bayrak/İstanbul
emekli olması dolayısı ile fakültede ders vermesine
müdahale etmesi kınandı. Bu tutumun YÖK’ün baskıcı
ÇÜ’de saldırılar sürüyor
zihniyeti ve şirket-üniversite birleşiminin bir sonucu Çukurova Üniversitesi’nde baskı ve saldırılar devam
ediyor. 5 Nisan günü saat 06.00 civarında, kampüs
Beytepe’de ulaşım sorunu
olduğu vurgulandı. Basın açıklamasına çok sayıda
sınırlarındaki Fevzi Çakmak Öğrenci Yurdu TMŞ Bir süredir bizim de içinde bulunduğumuz
öğrenci katıldı. Öğrenciler, “Özerk, bilimsel üniversite!”
polisleri tarafından basıldı. 5 Kürt öğrenci gözaltına Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Derneği ulaşım
ve “Öğrenciler burada, Nusret arazi!” sloganlarını attılar.
alındı. Baskın sırasında yurt müdürlüğü ve öğrenci işleri sorunuyla ilgili bir çalışma başlatma kararı aldı.
Ekim Gençliği/Ankara Üniversitesi
de polisle işbirliği yaptı. Her zaman saat 08.00’de açılan Rektörlüğün özel servislerle çözmeye çalıştığı sorunun
öğrenci işleri bürosu baskın günü saat 06.00’da açıldı. öğrencilere ucuz vesürekli bir ulaşımın sağlanmasıyla
AÜ’de “Yurttaşlık sorunu” Bu, saldırıların tek merkezden yönetildiğini gösteriyor. çözüleceği açıktı. Yaptığımız son dernek toplantısında
bir tartışma platformunun oluşturulmasına karar verildi.
paneli
Deniz Ökmen, Hasan Akar, Çetin Demir, Sergen
Büyükkaya ve Vildan isimli Kürt öğrenciler okulda Asılan afişlerle ve dağıtılan el ilanlarıyla, tartışma
6 Nisan günü Anadolu Üniversitesi Hukuk YÖGEH imzalı afiş yapmak ve “yasa dışı” pankart forumunun geniş bir duyurusu yapıldı. 40 kişinin
Fakültesi’nde, ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. asmak gerekçeleriyle gözaltına alındılar. katıldığı bir forum düzenlendi. Somut tartışmaların
Mesut Yeğen’in katıldığı yurttaşlık sorunu ile ilgili bir yapıldığı forumla beraber ulaşım sorununa dair bir
Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliği
panel gerçekleştirildi. kampanyanın startı verildi. Forumda okulumuza
Yurttaşlık kavramı ve ulus devlet konusunda gönderilen belediye otobüslerinin azaltılması, semtlere

Balgat Yurdu’nda su eylemi


görüşlerini ifade eden Yeğen şunları söyledi: özel servislerin ücretlerinin pahalı olması (1,5 YTL),
“Osmanlıdan günümüze geçiş aşamalarında ulus devlet okulun girişinden kampüs içerisine giriş ücretinin 75
fikri hakim olmaya başlamıştır. Ulus devlet olarak Ankara Tahsin Banguoğlu (Balgat) Yurdu’nun Ykr olması, özel servislerin artmasıyla birlikte dolmuş
örgütlenen devlet heterojen bir yapıya sahip olabilir. çevresine yapılan AKP binası inşaatı sırasında su sayılarının azaltılması, yurtların tasfiye edilmesi ve
Başka ulusları içinde barındırabilir. Bu devlet açısından borularının patlaması üzerine bir haftadır sular kesik. yurtlarda kalan öğrenci sayısının azaltılmasıyla
bir sorun olarak algılanmayabilir, çünkü Türklük adı Suların kesik olması ve günde 15 dakika sıcak su öğrencilerin kampüs dışında konaklamaya zorlanması,
etrafında örgütlenen bir yapılanmadır. Bu anlayış verilmesi öğrencileri ayaklandırdı. Saat 20.30’da kampüsün merkeze uzak bir yerde olması ve tek ulaşım
çerçevesinde asimilasyon ve Türkleştirme politikaları ışıkların yanıp söndürülmesiyle başlayan eylem daha aracının Sıhhiye’ye olması ulaşım sorunun başlıca
izler. Asimilasyon politikaları cumhuriyetten önce sonra yurt bahçesinde toplanan bine yakın öğrencinin maddeleri olarak sıralandı.
Osmanlı döneminde başlamıştır ve cumhuriyet Eskişehir yolunu 10 dakikalığına trafiğe kapatmasıyla Bu tartışmalarla beraber kampüsten okulun kapısına
kurulduktan sonra da devam etmiştir.” devam etti. Eylem sırasında öğrenciler “Yurt-Kur bizi ve Eskişehir yoluna ücretsiz ring servislerinin konması
Ulusal sorunun tarihi gelişiminden bahsedilen hamama götür!”, “Kokarca değil öğrenciyiz!”, talebiyle bir kampanyanın örgütlenmesine karar verildi.
panelde, bugün çok yakıcı bir sorun olan Kürt ulusal “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı. Ardından Kampanya çerçevesinde bir imza kampanyası ile
sorunu da sorularla ayrıntılı bir şekilde tartışıldı. Panele Yurt-Kur Bölge Müdürü ve Yurt Müdürü’nün eylem öğrencilere ulaşılması, taleplerimiz için Rektörlükle
yaklaşık 70 kişi katıldı. yerine gelerek sorunun kendilerinden kaynaklı görüşülmesi ve önümüzdeki hafta bir eylem
olmadığını söylemek zorunda kaldılar. Tepkileri devam gerçekleştirilmesi kararı alındı.
Anadolu Üniversitesi Ekim Gençliği
eden öğrenciler tekrar yola çıkarak trafiği kesmek Beytepe Ekim Gençliği
İşçi-emekçi hareketinden...
20  Kızıl Bayrak Sınıf hareketi Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

Esen Plastik’te işten - Kadın işçilerin, evlenmek için işyerinden izin


alması gerekiyor.
atma saldırısı - Evli kadın işçilerin ne zaman çocuk
Petrol-İş Sendikası’nda yapacaklarına işverenleri karar vermekte olup, evli
örgütlendikleri için işten atılan Esen kadınların çocuk yapmaları bir takvime bağlanarak
Plastik işçileri 7 Nisan günü fabrika sıraya konmuş. Hangi ay hamile kalabileceği
önünde bir eylem yaptılar. Çiğli belirlenmiş. Bu takvime uyulmadığı taktirde, işçi
Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu tazminatı ödenmeden işten çıkarılıyor.
olan Esen Plastik ve Profil Fabrikası
patronu, sendikaya üye oldukları için
20 işçiyi tazminatsız olarak işten attı. Tüm Bel Sen’den sempozyum
Esen Plastik’te ağır çalışma Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri
koşullarına ve düşük ücrete karşı Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) Avrupa İnsan
sendikalaşma yolunu seçen işçiler Hakları Mahkemesi’nin toplusözleşmelerle ilgili
patronun işten atma saldırısı ile verdiği kararı iç hukuk açısından değerlendiren bir
karşılaşınca fabrika önünde eylem sempozyum gerçekleştirdi. “AİHM’in kamu
yaptı. Saat 19:00’da fabrikanın önünde çalışanlarının toplu sözleşme yapması kararının iç
toplanan işçiler “İş, ekmek yoksa barış hukuktaki yeri” konulu sempozyuma, Türkiye Barolar
da yok!”, “Buraya sendika mutlaka Birliği Başkanı Özdemir Özok, Marmara Üniversitesi
girecek!”, “Sendika hakkımız engellenemez!” Alman sermayeli Novamed fabrikasında ağır çalışma
koşullarına karşı Petrol-İş’te örgütlenen 84 işçi 26 Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim
sloganları attılar. Saat 19:00’daki vardiye değişimi Kaboğlu, KESK Genel Başkanı İ.H. Tombul katıldı.
sırasında fabrikadan çıkan ve fabrikaya giren işçilerle Eylül 2006 tarihinden bu yana grevdeler. Fabrikada
çalışan 235 sendikasız işçi ise işten atılma korkusuyla Sempozyumu yöneten Tüm Bel-Sen Genel
eylem yapan işçileri karşılaştırmak istemeyen patron Başkanı Vicdan Baykara, kamu çalışanlarının sendika
bu yönlü çaba gösterdi. İşten atılan işçiler saat 19.30 sendikaya üye olmuyorlar.
Direnişteki işçilere destek olmak için Novamed’i kurma ve toplu sözleşme yasağına rağmen uluslararası
sıralarında, daha sonra tekrar buluşmak üzere sözleşmelere dayanarak bu haklarını fiili olarak
fabrikanın önünden ayrıldılar. ziyaret edecek olan Türk-İş, fabrikadaki çalışma
koşullarına ilişkin aşağıdaki açıklamayı yaptı: kullandıklarını belirterek, kanunların uygulanabildiği
Patron 20 işçiyi attıktan sonra fabrikanın önüne ölçüde önemli olduğunu söyledi. Prof. Dr. İbrahim
“Üretim işçileri aranıyor” yazılı levha astı. Patronun - Çalışma saatlerinde 15 dakika ara dinlenmesi, 25
dakika da yemek molası verilmektedir. İşyerinde Kaboğlu, AİHM kararının hukuk ve insan hakları
asıl niyeti fabrikadaki örgütlülüğü dağıtmak. Sendikalı açısından önemli bir aşama olduğunu dile getirdi.
işçiye tahammül edemeyen Esen Plastik patronu, yemek dağıtımı uygulaması birkaç ay önce
kaldırılmıştır. Yemek saatinde bir poğaça ve çay Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ise,
işçileri işten atmasının yolaçtığı üretim açığını AİHM kararının önemine vurgu yaparak “Türkiye,
kapatmak için 12 saatlik iki vardiyalı çalışma sistemine verilmektedir.
- Çalışma saatlerinde yan yana olan iki işçinin anayasanın 90. maddesi gereğince bu karara uymak
dönmüş bulunuyor. Bu nedenle işyerinde çalışma zorundadır. Bu karardan sonra kamu çalışanlarına
koşulları daha da ağırlaşmış durumda. birbirleriyle konuşmaları, hatta servis araçlarında işe
gidip gelirken konuşmaları yasaktır. ‘sendika kuramazsınız, toplu sözleşme yapamazsınız!’
Konuyla ilgili açıklama yapan Petrol-İş Sendikası demek hukuki açıdan artık mümkün değildir...” diye
“Sendikaya üye olmak suç mu?” başlıklı bir bildiri - Servis araç sayısı yetersiz olduğundan, bir servis
aracının bir seferi bir buçuk, iki saat sürmektedir. Bu konuştu. İsmail Hakkı Tombul’un konuşmasının
yayınladı. Açıklamada şunlar söylendi: “... Şu anda bu ardından sempozyum soru-yanıt bölümü ile son buldu.
işyerinde çalışma koşulları o kadar ağır ki, işçilerin da bazı çalışanların günde iki saatlerinin yolda
geçmesi demektir. Kızıl Bayrak/İstanbul
hafta tatili hakları yok! Haftalık 45 saat olan yasal
çalışma sınırı kat kat aşılmaktadır. Vardiyalı olarak - Çalışma saatlerinde sigara içmek yasaktır. Bu
çalışan işçiler uzun bir süredir hiç hafta tatili yasak o kadar abartılmıştır ki, fabrikaya girerken tüm
işçiler, şefleri ve müdürleri tarafından koklanarak içeri
Dev Sağlık-İş: “4/B değil
yapmamışlar. Şimdi ise, işten çıkarılan işçilerin
yarattığı işgücü açığı nedeniyle sabah 07.00 - akşam alınmaktadırlar. kadro!”
07.00 olmak üzere günde 12 saat çalışmaktalar. İşlerin - İşçiler insan olarak görülmemekte, üretimin bir Dev Sağlık-İş 6 Nisan’da yaptığı yazılı açıklama
yoğun, ücretlerin düşük olduğu, insanca bir çalışma parçası olarak görülmekte ve hata yapsın yapmasın ile 4/B değil kadro istediklerini ifade etti. “Geçici
ortamının ise hiç olmadığı bu işyerinde, sendikaya üye sürekli olarak aşağılanmaktadırlar. İşçilerin Kadroya Geçirilmesi” ile ilgili hazırlanan
olmaktan başka çarelerinin kalmadığını söyleyen - İşçiler, aralıklarla şeflerin, müdürlerin odalarına yasa tasarısının mecliste kabul edildiğini belirten
işçilerin kendileridir. Eğer bu suç ise, bu suçu işlemeye çağrılmakta ve yersiz suçlamalarla hakaret Sağlık-İş, tasarıya göre 2006 yılında 6 aydan fazla
edilmektedirler. çalışan geçici işçilerden bir kısmının sürekli işçi
devam edeceğiz diyen işçilerin kendileridir...”
- İşçilere, iş saatleri dışında da birbirleriyle kadrosuna alınması, memurlarla aynı işi yapanların ise
görüşmemeleri, evlerine misafir kabul etmemeleri ve 4/b statüsünde sözleşmeli personel haline
Novamed’de çalışma koşulları “ertesi gün işe geleceksiniz, yemeğinizi yiyin yatın”
şeklinde sözler söylenmektedir.
getirilmesinin hedeflendiğini vurguladı. “Kadro
verileceği” söylenen geçici işçilerin belediyeler,
Antalya’da Serbest Bölge’de faaliyet gösteren,
eğitim ve büro işyerleri ile üniversite hastanelerinde
yoğunlaştığı ifade edilerek, “Sağlık çalışanlarına bir
Novamed direnişine selam! ‘müjde’ olarak duyurulan bu haber, bizler için yeni bir
mücadele dönemine hazırlık yapmamız gerekliliğini
Selam Novamed’deki sınıf kardeşlerim! Selam olsun sizlere! Selam olsun bu şanlı direnişimize! gösteriyor” denildi. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı
Ben İstanbul’dan bir tekstil işçisiyim. Sizleri bu onurlu davranışınızdan dolayı yürekten kutluyorum ve verilen uygulamaların işgüvencesini gaspettiği, sağlık
sevgiyle kucaklıyorum. Asla bağdaşmayan iki karşıt sınıf, asla doymak bilmeyen gözü doymaz burjuva hizmetlerinin ticarileştirilemez olduğu dile getirildi.
patronları. Onlara verilecek cevapların en onurlusu. Bu cevap “DİRENİŞ”! Açıklamanın devamında şunlar söylendi: “İşte bu
Onlar ancak bundan anlarlar. Biz emekçilerin kaybedeceği tek bir şey kaldı. Zincirlerimiz. Şimdi nedenle biz, Dev Sağlık İş Sendikası olarak, 4/B
Novamed patronu düşünsün bakalım kaybedeceklerini. Biz emekçiler ne badireler atlattık. Ne darbeler, ne statüsünün güvencesiz çalıştırmayı yaygınlaştırmak
baskılar, ne tutuklamalar, ne grevler, ne direnişler... Bizleri, yani zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi için gündeme getirilen bir ayrımcılık uygulaması
kalmayan işçi sınıfını bu savaşımızdan kim geri koyabildi. Kim bu duyguyu bastırabildi. Son olarak olduğunu söylüyoruz. Sağlık emekçilerini, sağlık
eklemek istiyorum. Üreten biziz. Son sözü söyleyen ve yöneten de biz olacağız. Ve sınıf olduğumuzu onlara ortamında yaratılan bütün statü ayrımlarını ortadan
göstereceğiz. kaldırmak için mücadeleye çağırıyoruz ve tüm sağlık
Haksızlığa karşı direniş! çalışanları için güvenceli, yani grevli, toplu sözleşmeli
Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm! sendika hakkının özgürce kullanılabildiği tek ve eşit
İstanbul’dan bir tekstil işçisi çalışma statüsü istiyoruz.”
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Emperyalist işgallere son! Kızıl Bayrak  21

Cellâdın yanındaki melek…

Türk ordusu bir kez daha Afganistan’daki


işgal güçlerinin komutasını üstlendi!
ABD emperyalizmi emriyle gerçekleştirilen
Afganistan işgaline “Sürekli Özgürlük Harekâtı” adı
uygun bulunmuştu. ‘90’lı yıllarda CIA-Pakistan
istihbaratı işbirliği ile Afganistan’ın başına musallat
edilen Taliban sürüleri, ülkeyi harabeye çevirip
ortaçağ karanlığına sürükledikten sonra, NATO
ordularının katliamları eşliğinde yönetimden
uzaklaştırıldı. Türkiye’nin beslediği NATO’nun
ikinci büyük ordusu da Afganistan’ı “özgürleştiren”
işgalci güçler arasındaydı.
ABD ile suç ortaklarının beş yılı aşkın süreden
beri devam eden “sürekli özgürlük harekâtı”nın
Afganistan halklarına bahşettiği “kazanımlar”a
bakıldığında, işgalcilerin “özgürlük” derken neyi
kastettikleri kolayca anlaşılır. CIA yetiştirmesi
Taliban yönetimini B-52 ağır bombardıman uçakları
eşliğinde Kabil’den uzaklaştıran NATO orduları,
savaş ağaları arasındaki çatışmalarla tahrip olan
ülkeyi daha bir yakıp yıktılar. Böylece yıllardır
devam edecek “özgürleştirme”nin ilk adımı enkaz
yığınları üzerinde yükselmiş oldu. Yıkıma uğratılan
Afganistan’da işsizlik, yoksulluk, açlık tehlikesi
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı’nın Şam ziyareti...
milyonlarca insanı içine çeken bir girdap halini aldı. Halkları köleleştirme saldırısında farklı yöntem ve
“Yeniden yapılanma” için ayrıldığı söylenen
kaynaklara, CIA fideliğinde yetiştirilen “başkan” araçlar arayışı!
Hamit Karzai ve çevresindeki soysuzlar tarafından el
konulduğu için, yapılanma alanında bir arpa boyu yol
alınmadı. Bu koşullarda Afganlılar’ın Bush liderliğindeki savaş kundakçıları ile İsrail projesi”nden umut kestiğine işaret ediyor.
azımsanmayacak bir kısmı, hayatta kalmak için medyadaki uzantılarının, “Irak’ın işini bitirdikten” Bu gelişme, sözkonusu projeyi uygulamak için
uyuşturucu baronlarının hizmetine girmek sonra sıranın Suriye’ye geleceğini ima eden ülkeleri yerle bir edecek kadar gözü dönmüş olan
durumunda kaldı. küstahça söylemleri hatırlardadır. Ortadoğu’da Bush ve şürekasının Amerikan rejimindeki
Ülkeyi boğulma noktasına getiren ortaçağ Amerikan egemenliğini tesis etmek, bunun etkisinin ciddi ölçüde aşındığını göstermesi
karanlığında da kayda değer bir değişiklik olmadı. dolaysız sonucu olarak İsrail’in elini açısından da bir ilk sayılıyor.
Vahametin de ötesinde olan bu tabloyu, işgalcilerin güçlendirmek için Suriye yönetimi “temizlenmesi Suriye’nin yanısıra İsrail, Suudi Arabistan gibi
hava bombardımanlarıyla sık sık yaptıkları katliamlar gereken engeller”den biri ilan edilmişti. Irak-İran- ülkeleri de ziyaret eden temsilciler meclisi
tamamlıyor. Suriye üçlüsünün “dize getirilmesi”yle temel başkanının, meclis dış ilişkiler komitesi başkanı
İşgalin üzerinde yıllar geçti, ancak NATO engellerin aşılacağı, böylece Büyük Ortadoğu Tom Lantos’u da yanına alarak Ortadoğu turuna
orduları halen başkent Kabil’de dahi tam denetim Projesi’nin (BOP) halkların direnişiyle çıkması, Bush’la neo-faşist çete artıklarını fazla
sağlayabilmiş değiller. İşgalcileri hedef alan karşılaşmadan uygulanabileceği varsayılıyordu. ciddiye almadığının göstergesi sayıldı. Nitekim
saldırılarda ise ciddi bir atış olduğunu NATO Ancak hesaba bile katılmayan direnişin Irak’ı Bush ve çetesi geziye sert tepki göstermiş,
ordularının başındaki generaller itiraf ediyor. Geçen emperyalist ordular için bataklığa çevirmesi ile medyadaki borazanlarıyla birlikte meclis
hafta gerçekleştirilen tek saldırıda 7 NATO askerinin BOP fantezisi ölümcül bir darbe aldı. başkanına karşı saldırıya geçmiştir.
öldürülmesi, Afganistan’ın “Iraklaşma” süreci içinde Tüm zayıflıklarına karşın Irak direnişinin ABD emperyalizminin Ortadoğu politikasında
olduğu kanısını daha da güçlendirdi. emperyalist saldırganların yeni cepheler açmasını meydana gelen bu “çift başlılık”, kuşkusuz ki,
Afganistan’ın tablosu bu kadar vahimken, Türk engellediği sık sık dile getirilen bir gerçektir. Eğer halkları köleleştirme saldırısından vazgeçileceği
ordusu, “Uluslararası Güvenlik Gücü” (ISAF) adı Irak’ta direniş olmasaydı, büyük ihtimalle ilk anlamına gelmiyor. Görünen o ki, bu girişim, aynı
verilen işgal güçlerinin Kabil bölgesindeki cephe Suriye’ye karşı açılacaktı. Zira Suriye, amaca farklı yöntem ve araçlarla ulaşma
komutasını Fransız ordusundan devraldı. İşgal yıllardan beri savaş kundakçılarının tacizlerine hazırlığının bir adımı olarak gündeme gelmiştir.
güçlerinin hizmetine 750 asker sunan NATO’nun maruz kalıyor, dozu değişse de sürekli tehdit Zira Demokratlar da, en az Cumhuriyetçiler kadar
ikinci büyük ordusu, ISAF komutanlığını devralınca altında tutuluyor, Beşar Esad’ın ABD ile uzlaşmak ABD’nin emperyalist projelerinin daimi
bu sayıyı 1150’e çıkarttı. için yaptığı sayısız girişim dikkate bile uygulayıcısıdır.
Militarizm borazanlığı yapan malum yayın alınmıyordu. Bu tutum salt haydutbaşı Bush ve “Teröre destek veren” ülkeler listesinin
organları, Türk ordusunun 1150 askerle NATO’nun Cumhuriyetçi Parti’si değil, emperyalist başında yer alan Suriye’ye karşı farklı bir
hizmetinde hareket etmesini, tam bir utanmazlıkla saldırganlık ve savaşa itirazı olmayan Demokrat yaklaşımın gündeme getirilmesi, Amerikan savaş
“Afgan halkına yardım eli uzatmak” şeklinde Parti için de geçerliydi. makinesinin açtığı yollardan ilerleyerek Irak’la
sunuyor. Bu iddiayı, Türk ordusunun çatışma ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Demokrat birlikte 6 ülkeyi işgal etme hayallerinin sönmek
bölgelerine gitmekten kaçınmasına dayandırıyorlar. Parti’li Nancy Pelosi’nin, Bush ve savaş üzere olmasıyla da yakından bağlantılıdır. Varılan
Ordunun doğrudan çatışmalara katılmaktan geri kurmaylarının itirazlarına rağmen gerçekleştirdiği nokta, hesaba bile katılmayan halk direnişinin,
durduğu biliniyor. Zira Afganistan’dan gelecek Şam ziyareti, BOP’ta işlerin planlandığı gibi dünyanın en güçlü, en yıkıcı savaş aygıtını acze
tabutları izah etmek kolay değil. Ancak işgalci gitmediğinin, bu projenin ıskartaya çıkmak üzere düşürdüğünün bir başka kanıtıdır. Yine de
NATO’nun hizmetine giren orduların suç ortağı olduğunun yeni bir göstergesi oldu. Zira Amerikan unutmamak gerekir ki, hangi parti başa gelirse
olması için çatışmalara girmesi gerekmiyor. Türk devlet protokolünde başkan ve başkan gelsin, hangi strateji uygulanırsa uygulansın,
ordusu, Afganistan’da yıllardır “cellâdın yanındaki yardımcısından sonraki üçüncü mevkiyi işgal eden emperyalistlerle işbirlikçilerini bölgeden söküp
melek” rolünü oynuyor ve bu rol cellâtla dolaysız suç görevlinin attığı bu adım, Beyaz Saray’daki atmadan Ortadoğu halklarının bedeli ağır
ortaklığından başka bir anlama gelmiyor. önemli bir kesimin artık “büyük Ortadoğu/büyük musibetlerden kurtulması mümkün olmayacaktır.
22  Kızıl Bayrak Kahrolsun emperyalizm, yaşasın intifada! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

Siyonistlerin derdi barış değil yeni


toprak ilhakları!
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da siyonistler, haliyle Arap Birliği’nin önerdiği plana dair
gerçekleşen Arap Birliği Zirvesi, “Arap birşeyler gevelemek zorunda kaldılar. “İsrail’in barış
Barış Planı”nın canlandırılması süreci için ‘büyük ve acılı’ tavizlere hazır olduğunu”
tartışmalarını yeniden başlattı. Zirvede öne süren İsrail’in imajı yerlerde sürünen başbakanı
başbakan/devlet başkanı düzeyinde temsil Ehud Olmert, “Çok önemli bir lider gördüğüm Suudi
edilen bütün Arap ülkeleri, sözkonusu Kralı dahil tüm Arap liderlerini, bizimle konuşmaya
planı onayladı. Bu sözde barış planı, genel çağırıyorum. Diplomatik sürece ivme kazandırmak
hatlarıyla, İsrail’in 1967’de işgal ettiği için ciddi çaba sarf etme zamanı. Bu konuda
Arap topraklarından çekilmesini, başkenti iyimserim” açıklamasını yaptı. Ama hemen ardından
Doğu Kudüs olan Filistin devletinin sadece “ılımlı” Arap liderlerle görüşebileceğini ekledi.
kurulmasını, 4 milyonu aşkın mültecinin “Ilımlı liderler”, “ılımlı devletler” safsatasını
topraklarına geri dönüş hakkının uyduran ABD emperyalizmi, İran’a karşı kullanmak
tanınmasını, bunun karşılığında ise Arap istediği gerici rejimleri bu kategoriye yerleştiriyor.
devletlerinin İsrail’le ilişkileri “Ilımlılar”ın başında ise Ortaçağ kalıntısı bir rejimle
normalleştirmesini öngörüyor. yönetilen Suudi Arabistan var. Bu çarpık zihniyete
Bu arada planı hazırlayan Amerikancı göre emperyalist/siyonist güçlerin saldırganlığına
Suudi Arabistan rejimi zirve öncesinde destek verenler “ılımlı”, buna karşı çıkanlar
plan sayesinde Arap devletleri nezdinde
siyonist devletle gizli görüşmelere başlamış, müzakere “radikal/terörist”tir. Bu önerme, neo-faşist çetenin “ya
meşrulaşacaktı. Ancak ırkçı siyonistler bir kez daha,
süreci ile birlikte plan üzerinde bazı değişiklikler bizden yanasınız ya teröristlerden” anlayışının
mültecilerin geri dönüş hakkını hiçbir koşulda kabul
yapılabileceği vaadinde bulunmuştu. Ortadoğu’ya uyarlanmış halidir.
etmeyeceklerini, 1967’de işgal ettikleri topraklardan
Eğer İsrail’de barış isteyen bir rejim olsaydı, planı Arap Birliği’nin “barış” öneren zirvesinden sonra
çekilmelerinin de söz konusu olmadığını açıklayarak
görüşmek için zaman geçirmeden masaya otururdu. ırkçı İsrail devletinin Filistin’de sergilediği tutum,
yanıtladılar Arap Birliği’ni.
Zira siyonistlerin vahşi katliamları ve yaydıkları halihazırda iğreti bir çözüme bile yanaşmayacağını
Birçok konuda Nazileri örnek almalarına rağmen
dehşetten dolayı topraklarını terketmek zorunda kalan ortaya koydu. Bir takım demagojik söylemler
“mağdur” rolünü oynamaya pek hevesli olan
Filistinliler’in yurdu üzerine kurulan İsrail devleti, bu gündeme gelmekle birlikte, İsrail’in “ılımlılar”la dahi
sorunu çözücü herhangi bir müzakereden kaçındığı

15 İngiliz askeri serbest bırakıldı...


anlaşılıyor. Kısacası siyonistler yıkım ve katliam
demek olan geleneksel üsluplarıyla konuşmaya devam
ediyorlar. İsrail savaş makinesinin son günlerde Gazze
Sömürgeci Britanya’nın kibri Şeridi’ndeki mülteci kamplarına hava bombardımanı
eşliğinde düzenlediği saldırılar bunun göstergesidir.
İran karşısında sökmedi İsrail zindanlarına kapatılan Filistinli tutsaklardan bir
kısmının esir alınan İsrail askeriyle takas edilmesi
görüşmeleri devam ederken, bir kez daha onlarca
İran, kara sularını ihlal ettiği için esir aldığı 15 kendisine, İranlı ajanların Iraklı direnişçilere kişiyi toplayıp birer işkence merkezi olan İsrail
İngiliz askerini serbest bıraktı. Başkent Tahran’da “gelişmiş silah” tedarik ettiğini söylediğini öne zindanlarına kapattı.
düzenlenen “veda töreni”nin ardından ülkelerine süren bir açıklama yaptı. Öte yandan çoğunluğu Yahudi şeriatçısı
gönderilen İngiliz askerlerine, cumhurbaşkanı Londra’dan yapılan keskin çıkışlar, İran’ın faşistlerden devşirilen yerleşimcilerin toprak gaspları
Mahmud Ahmedinecad ve “Devrim Muhafızları” soğukkanlı tutumuyla boşa düşürüldü. Tahran, yer yer devam ederken, ırkçı-duvar inşaatı kapsamında
tarafından çok sayıda hediye verildiği bildirildi. sorunun çözümü için müzakere olmaması yağmalanan Filistin topraklarına da yüzlerce dönüm
İran halkının öfkesini anladıklarını ve durumunda esir askerlerin yargılanabileceğini daha ekleniyor.
işledikleri hatadan dolayı özür dilediklerini basın açıklayınca, kendinden pek emin görünen İngiliz Bu ve benzer saldırılar siyonistlerin “rutin”
önünde ifade eden İngiliz askerlerinin, Londra’ya başbakanı, kısa sürede küstahça tehditlerini işleridir. Herhangi bir yasa ya da kural tanımayan
ulaştıktan kısa süre sonra askeri yetkililer ve dış yutmak zorunda kaldı. Sorunun çözümü için İbrani devleti, önerilen “barış”a, “uluslararası toplum”
istihbarat örgütü M16 tarafından sorguya alındığı Tahran’a heyet gönderen Blair, Britanya ile İran kalkanının ardına sığınarak geleneksel politikalarla
belirtildi. arasında gizli bir anlaşmaya varıldığı yönündeki yanıt veriyor.
Sorunun kısa sürede çözülmesi, İngiliz iddiaları reddediyor. Siyonist devleti Arap dünyasının kalbine
başbakan Tony Blair’in 180 derece dönüş Tahran’dan yapılan açıklamada ise, Tony yerleştiren emperyalist güçler, yarım asırdan beri bu
yapmasıyla mümkün oldu. Başta İran’a heyet Blair’in İran’ın istediği noktaya geldiği ve bu devleti/projeyi savunmayı bölge halklarına
göndermeyi reddeden, Tahran yönetimiyle sayede krizin çözüldüğü ifade edildi. Blair ile bir saldırmanın gerekçesi sayıyor. Dolayısıyla, ABD ile
herhangi bir müzakere yapılmayacağını ilan eden çeşit alay da içeren bu açıklamanın ardından batılı müttefiklerinin Filistin sorununa iğreti bir çözüm
Blair, ticari ve diplomatik ilişkileri askıya aldığını askerlerin serbest bırakılacağı duyuruldu. istedikleri de şüphelidir. Görünen o ki, “ılımlı” Arap
ilan etmişti. İşgalci Britanya ordusuna bağlı İngiliz devletleri İran’a karşı ABD’nin hizmetine girmeden,
Sorunu fırsat bilip BM Güvenlik Konseyi ile donanması Basra körfezindeki devriye emperyalistler İsrail’i iğreti bir çözüme
AB’yi İran’a karşı kışkırtan İngiliz emperyalizmi, faaliyetlerini askıya alırken, İran, İngiliz zorlamayacaklardır.
Washington’daki savaş çetesinin de desteğiyle askerleriyle birlikte el koyduğu donanımı iade Mevcut koşullarda, Filistin sorununu iğreti bir
“İran’ı şeytanlaştırma” kampanyasına hız etmedi. Bu arada Irak’ta işgalciler tarafından çözüme kavuşturduktan sonra ABD emperyalizmi ile
vermişti. Kendinden pek emin görünen İngiliz tutuklanan İranlı diplomatlardan biri serbest gönül rahatlığıyla suç ortaklığına girmeye meyleden
başbakanı, sömürgeci bir geleneğin temsilcisi bırakılırken, diğer tutsak diplomatlarla İranlı gerici devletlerin bu heveslerinin gerçekleşmesi pek
olarak, askerleri derhal serbest bırakmazsa, İran’a yetkililerin görüşmesine izin verileceği bildirildi. kolay görünmüyor.
karşı tutumlarının değişeceğini ilan etti. Esir alınan askerleri bahane ederek, “İran’ı Arap devletlerinin Filistin sorununun çözümüne
Bu arada Irak’taki işgalci İngiliz ordusunun şeytanlaştırma” seferine hız veren emperyalist- katkı sunmalarının yolu, emperyalist-siyonist
şefleri de İran karşıtı propaganda cephesine siyonist güçlerin bu hevesli teşebbüsü, kısa sürede zorbalara payandalık etmekten değil, Ortadoğu
katıldı. Britanya’nın Basra’daki işgal güçlerinden fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Sorunun İran’ın haklarının bu azgın düşmanlarına karşı dik
sorumlu Albay Justin Masherevski, tam da inisiyatifinde çözülmesi, Britanya emperyalizmini durabilmekten geçiyor ki, bu da onların yapabileceği
askerlerin tutuklandığı gün, yerel kaynakların gülünç duruma düşürmüştür. bir şey değildir.
Dünyadan...
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Dünyada sınıf ve kitle hareketi Kızıl Bayrak  23

Hamburg’da Peru’da bakır işçileri süresiz


Paskalya yürüyüşü grevde
Almanya’da Paskalya Yortusu La Oroya kentindeki Doe Run Metalurji
vesilesiyle düzenlenen geleneksel fabrikasında çalışan 1.700 işçi 2 Nisan’da süresiz
Barış Yürüyüşleri’nde bu yıl greve gitti. Grev işletmeyi felce uğrattı. İşçiler bakır
Almanya’nın yurtdışındaki askeri kurşun çinko ve altın ürettikleri işletmenin elde ettiği
misyonları ve silahlanma kardan daha fazla pay istiyorlar. Doe Run Co. Kuzey
faaliyetleri gündeme getirilerek Amerika’nın en büyük kurşun üreten işletmesi
protesto edildi. durumunda.
Hamburg Formu tarafından

Vietnam’da son 3 ayda 43 grev


düzenlenen Paskalya Yürüyüşü’ne
çeşitli Alman derneklerinin
yanısıra Sol-Parti, DKP, Kürt Halk Vietnam’da 2007’nin ilk üç ayında resmi rakamlara
Evi, ATIK, Aveg-Kon ve BİR-KAR göre 43 grev gerçekleşti. Greve çıkan işçiler ücretlerde
katıldı. Yürüyüş Altona’da Barış artış, çalışma saatlerinin düşürülmesi, mola saatlerine
Kilisesi’nin önünden kitlenin uyulması ve sosyal sigorta taleplerini yükselttiler.
yıldır iki rakamlı seyrettiğini söyleyen öğretmenler
toplanmasıyla başladı. Burada yapılan konuşmalarda Grevlerin gerçekleştiği 16 fabrika Japonya ve Güney
kendilerine verilen %10’luk zammı reddediyorlar.
başta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm Kore’ye ait.
Kolluk güçleri birçok kentte eylem yapan
emperyalist güçlerin Irak ve Afganistan’da
öğretmenlere vahşice saldırdı. Birçok öğretmen
gerçekleştirdikleri işgal ile İran’a yönelik emperyalist
kuşatma ve tehdit protesto edildi. Almanya’nın
polisin kullandığı plastik mermiler sonucu yaralandı.
Öğretmenler sendikası polisin bu tutumunu protesto Fransa’da Malili göçmenlerin
sınır dışı edilmesine karşı
yurtdışına asker göndermesi eleştirildi.
etmek için Pazartesi günü (9 Nisan) öğretmenleri ülke
Yürüyüş boyunca kitle emperyalizmi teşhir eden
protestolar
genelinde bir günlüğüne greve çağırdı.
sloganlar attı. İki kilometre kadar yürüdükten sonra

Amerika’da kömür
miting toplanma yerine ulaşıldı. Burada günün anlam
Fransa’da Bretagne bölgesindeki Montfort
ve önemi üzerine yapılan konuşmaların ardından
madenlerinde grev
köyünde yürüyüşler, piknikler, konser ve protesto
miting sona erdi. Eyleme yaklaşık 1500 kişi katıldı.
mektupları ile Mali’den gelen 23 sığınmacı göçmenin
Bir-Kar/Hamburg
Amerika’da üç ayrı kömür madeninde çalışan sınır dışı edilmesine karşı başlatılan mücadele sürüyor.
1.250 madenci 4 Nisan’dan beri grevde. Bu Şimdiye kadar sigortalı işçi olarak çalışan 23 Malili
Arjantin’de öğretmenlerin Amerika’da 1994’ten bu yana madenlerde gerçekleşen göçmen, halen kağıtları verilmediği gibi sınır dışı
edilmek isteniyor. Montfort halkı Fransız polisini,
eylemleri
en büyük grev. Madenciler bu grevleriyle her üç ocak
için yeni bir toplu iş sözleşmesi talep ediyorlar. özellikle Afrika’dan gelen siyahlara karşı takındıkları
Arjantin’de 4 Nisan günü ülkenin birçok yerinde Pennsylvania ve Illinois’ta Foundation Coal Holding’e sert tutumları nedeniyle eleştiriyorlar. Malili
öğretmenler maaşlarının yükseltilmesi için yürüyüşler ait bu ocaklarda yılda 15.4 ton kömür madeni göçmenlerle dayanışma yürüyüşüne 6.500 nüfuslu
yaptılar, işi bıraktılar. Arjantin’deki enflasyonun iki çıkarılıyor. köyden 1.500 kişi katıldı.

Arjantin’de onbinler bir eğitim Necef’te yüzbinler emperyalist işgale hayır dedi!
emekçisinin katledilmesini İşgale karşı çıkan Şii Araplar’ın etkili isimlerinden Mukteda El Sadr, emperyalist orduların
protesto etti Bağdat’a girişinin 4. yıldönümünde kitlesel eylem çağrısı yaparak, Iraklılar’ın işgali proteste
etmesini istemişti.
Irak’taki sorunların ancak işgalin sona ermesiyle çözülebileceğini sık sık dile getiren Sadr’ın
Arjantinli eğitim emekçilerinin geçen hafta ekonomik ve çağrısına yanıt veren yüzbinlerce Iraklı, Necef yakınlarındaki Kufe’de toplandı. Otobüs ve
sosyal hakları için gerçekleştirdikleri eylemlere kolluk kamyonlarla eylem alanına gelen kitle, Irak bayraklarıyla donatılan yüzbinlerce kişilik bir
kuvvetleri vahşi bir şekilde saldırmış, başına gaz bombası yürüyüş kolu oluşturarak Necef’e hareket etti.
isabet eden kimya öğretmeni Carlos Fuente Alba ağır Eyleme davet edilen Sünni din adamları da gösterinin ön saflarında yer aldı. Sünni Irak İslam
yaralanmıştı. Eğitim emekçisi Alba’nın hayatını kaybetmesi Partisi (IİP), Basra’dan üyelerini Necef’e seferber ederek eyleme katıldı. İşgali reddetmek için
üzerine onbinlerce emekçi hizmeti durdurarak alanlara indi. Necef’e geldiklerini belirten IİP yetkilisi Abdülkadir Daim, “Gösteri Irak birliği ve işgalin
Başkent Buenos Aires ve diğer kentlerde onbinlerce bitmesi için dostça bir mesajdır” diye konuştu. Bu arada bazı Iraklı askerlerin de üniformalarıyla
emekçinin alanlara çıkması nedeniyle ülke genelinde bütün gösteriye katıldığı gözlendi.
okullar kapandı. Arjantin’in en büyük sendikasının çağrısına “Evet, evet, Irak’a evet!”, “Evet, evet, Mukteda’ya evet!”, “İşgalciler çekip gitsin!” yazılı
uyan bankalarda ve bazı resmi kurumlarda çalışan emekçiler de bildiriler dağıtan göstericiler, “Sünni ve Şii kardeşler, bu ülke satılamaz!”, “ABD’ye ölüm!”,
hizmet üretimini durdururken, kamuya bağlı toplu taşıma “Bush’a ölüm!” yazılı pankartlar taşıdılar. Coşkulu olduğu gözlenen kitle, “Hayır, hayır,
araçları da birkaç saat işlemedi. Amerika’ya hayır, özgürlüğe evet!”, “Kahrolsun ABD!”, “Kahrolsun Bush!” sloganları attı.
Buenos Aires ve diğer kentlerde yapılan gösterilerde İşgal karşıtları Amerikan bayraklarını ateşe verirken, gösteri alanının zeminine de
emekçiler, Alba’nın katillerinin yargı karşısına çıkarılması çiğnenmesi için yüzlerce ABD ve İsrail bayrağı serildi.
çağrısında bulundu. Emekçiler, kolluk kuvvetlerinin gözü Gösteriye katılan Sadr hareketine yakın milletvekillerinden Felah Hasan Şansil, “Bu
dönmüş saldırganlığından sorumlu tuttukları eyalet valisinin kalabalık, işgalciyi istemediğini göstermek için burada toplandı” derken, Nasır Er Rubai de
derhal istifa etmesini istediler. “Dört yıllık işgal bize sadece kan ve gözyaşı getirdi; gıda ve su değil...” diye konuştu.
Seçimlere hazırlanan “solcu” başkan Nestor Kirchner ve İşgal ordularıyla Iraklı devşirme askerlerin iki ay önce başlattığı kapsamlı saldırılara hedef
yönetimi, ülke genelinde emekçilerde büyük öfke yaratan olan Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’nu güçten düşürme girişimleri devam ederken, Mukteda
cinayet hakkında herhangi bir açıklama yapmadı. Cinayet ve Sadr’ın İran’a kaçtığına dair propagandalar yapılıyor. Ancak bu iddiaların, Sadr’ın çağrısıyla bir
caniler hakkında konuşma cesareti gösteremeyen Kirchner, milyona yakın Iraklı’nın Necef’te toplanmasıyla kof olduğu anlaşıldı. Bazı çevrelere göre, Sadr
böylece “solcu”luğunun sınırlarını da gözler önüne sermiş hareketi görünenden daha güçlü ve asıl sözünü işgal güçlerinin çekilmesinden sonra söylemek
oldu. için hazırlık yapıyor.
24  Kızıl Bayrak Ya barbarlık ya sosyalizm! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

GOP’ta cezalandırma!
“Çetelerden hesabı
Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi’nde polisle
işbirliği yaparak uyuşturucu satışı, haraç kesme,

emekçiler soracak!”
hırsızlık gibi birçok pis işi gerçekleştirdikleri
tarafımızdan tespit edilmiş olan ve GOP İşçi Derneği
başta olmak üzere ilerici-devrimci kişi ve kurumlara Karadeniz Mahallesi’nde son zamanlarda iyice
saldırgan tutumlar geliştiren, bundan yaklaşık 6 ay artan gasp, uyuşturucu ve hırsızlık olayları hakkında
önce GOP İşçi Derneği’nin uyuşturucuya, Gaziosmanpaşa İşçi Derneği olarak başlattığımız
çeteleşmeye, yozlaşmaya ve faşist saldırılara karşı “Uyuşturucuya, faşizme ve yozlaşmaya geçit
kampanya çalışmalarının yürütüldüğü bir dönemde vermeyeceğiz!” başlıklı kampanya çalışmamız
polis ile birlikte GOP İşçi Derneği’ne ellerinde balta, kapsamında, 8 Nisan günü akşam saatlerinde mahalle
bıçak ve satırlarla saldıranlardan iki kişi geçtiğimiz halkına çağrı yapmak için bir eylem gerçekleştirdik.
hafta komünistler tarafından cezalandırıldı. Mahalle içerisinde “Çetelerden hesabı emekçiler
Yakalanan iki kişi ilk olarak yere yatırılarak üzeri soracak!” yazılı pankart ile sloganlar eşliğinde gerçekleşen eylemde mahalledeki kahvehanelere topluca
arandıktan sonra, işledikleri suçlar kendilerine ve girilerek ajitasyon konuşmaları yapıldı. Konuşmalar hemen her yerde emekçiler tarafından alkışlandı.
etrafta toplanan emekçi halka açıklandı. Daha sonra bu Birçok emekçi böyle bir çalışmaya katılmak istediklerini ancak yalnız kaldıkları için cesaret edemediklerini,
işbirlikçilere gereken ceza verildi. Komünistler böyle bir çalışmada seve seve yer alacaklarını belirttiler.
tarafından sokaklarda dolaştırılan bu kişiler, yaptıkları Gaziosmanpaşa İşçi Derneği olarak düzenin işçi ve emekçilere dönük saldırılarını püskürtebilmek için
tüm pis işlerden dolayı yüksek sesle bağırarak fabrikalardan mahallelere her alanda var gücümüz ile mücadele edeceğiz.
emekçilerden özür dilettirildiler. Komünistler çevrede GOP-DER çalışanları
toplanan emekçi halka sistemin maşalarını ve
kapitalizmi teşhir ettiler, insanca bir yaşam, özgür bir
gelecek için işçi sınıfının komünist partisinin sahiplenen ve bu mücadelenin içerisinde olma Komünistler olarak bundan sonra da işçi sınıfını
saflarında mücadele çağrısı yaptılar. isteklerini belirten konuşmaları dikkat çekti. kazanma mücadelemizde önümüze çıkanlara karşı
Komünistler olaydan birkaç saat sonra mahalledeki Eylemimiz sırasında bazı emekçiler de olay yerine amansız bir mücadele yürüterek emekçilere devrim ve
kahveleri dolaşarak cezalandırmanın nedenlerini gelen ve cezalandırılan kişilerle beraber hareket eden sosyalizm davasını sahiplenmeye, mücadeleyi
açıkladılar ve sistemi teşhir eden konuşmalar yaptılar. birini döverek mahalleden kovdular. Bu tutumlarıyla büyütmeye çağırmaya devam edeceğiz.
Özellikle emekçilerin cezalandırma eylemini eylemimizi sahiplendiklerini gösterdiler. Gaziosmanpaşa’dan komünistler

“Halk aydınına sahip çıkıyor!” “Erol Zavar’a özgürlük!”


Erol Zavar’a Yaşama Hakkı Koordinasyonu 10
Antikapitalist, DTP, EHP, EMEP, ESP, İşçi Mücadelesi, İHD
Nisan günü Kızılay postanesi önünde bir basın
İstanbul Şubesi, Odak Dergisi, ÖDP İstanbul İl Örgütü, Sosyalist
açıklaması gerçekleştirdi. “Sağlığı yaşamı tehlikede
Dayanışma Platformu, SDP, SEH ve TÖP, 7 Nisan günü Taksim
/ Erol Zavar serbest bırakılsın!” pankartının açıldığı
Tramvay durağında yaptıkları açıklamayla, 301. madde ve TMY
eylemde “İçerde dışarıda hücreleri parçala!”, “Erol
terörüyle devletin hedef durumuna getirdiği aydınlarla
Zavar yalnız değildir!” sloganları atıldı. Halen
dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler. 200’ü aşkın kişinin
Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevinde tutsak olan Erol
katıldığı açıklamayı İHD yöneticisi Ayşe Yılmaz okudu.
Zavar’ın sağlıklı koşullarda tedavi edilebilmesi için
Yaşar Kemal, Baskın Oran, Nuray Mert, İsmail Beşikçi,
Anayasa maddesinin 104/b maddesi uyarınca
Haluk Gerger, Vedat Türkali, Pınar Selek, Bilgesu Erenus,
cezasının kaldırılması talebini içeren 750 adet
Mehmed Uzun, Murat Belge, Sungur Savran, Eren Keskin,
dilekçe Cumhurbaşkanlığı’na postalandı.
Fikret Başkaya, Ece Temelkuran’ın da destek verdiği açıklama
Yapılan açıklamada, Erol Zavar’ın sağlık
metninde şunlar söylendi:
durumunun endişe verici olduğuna, kanser hastası
“Aydınlarımızın kitaplarını sahipleniyoruz. Bugün güncel olarak tehdit edilen aydınlarımızın kitapları,
olmasına karşın tedavisinin üç ayda bir ameliyat
düşüncenin kaynağını kurutmak isteyenlerin, çağlar boyunca meydanlarda yaktığı kitaplarımızdan ayrı
edilmesinin dışına çıkmadığına dikkat çekildi.
değildir. Kitaplarımızla, aydınlarımızla, düşünce özgürlüğü için gadre uğrayanlarla kaderimiz birdir. Bizler,
Ameliyat sonrasında hastane sevklerinin, insani
onların yanındayız ve sözümüz, Hrant Dink’in sözleri; ‘yürüyeceğiz, yürüdükleri yollardan...”
olmayan koşullarda ve hasta haklarına aykırı bir
“Halk aydınına sahip çıkıyor!” dövizlerinin taşındığı eylemde 301. madde nedeniyle yargılanan, kitapları
şekilde yapıldığı ve her defasında hakarete ve kötü
yasaklanan yazarların kitapları taşındı. Makaleleri yasaklanan bazı yazarların metinlerinden pasajlar okundu.
muameleye maruz kaldığı vurgulandı.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. İbrahim Kabaoğlu’nun hazırladığı ve geniş tartışmalara
Kızıl Bayrak/Ankara
neden olan rapordan bir bölüm okundu. Şanar Yurdatapan da Yargıtay tarafından suçlu görülen kendi yazdığı
kitabından bir bölümü okudu. Basın açıklamasının ardından İstiklal Caddesi’nde aydınların kitapları toplu bir
şekilde ajitasyon konuşmaları eşliğinde satıldı.
Kızıl Bayrak/İstanbul Sivas Sanat ve Hayat Kültür
Merkezi’ne faşist saldırı!
4 Nisan günü kuruluş yıldönümünde Sanat ve
“Faşizme karşı omuz omuza!” Hayat Kültür Merkezi’ne gece geç saatlerde saldırı
düzenlendi. Kapısı sökülüp, camları kırılan ve talan
Eskişehir’de 6 Nisan günü bir Halkevi üyesinin lisede öğrenim gören çocuğuna okul çıkışında demir sopa edilen kültür merkezine destek için gelenler ise
ve coplarla saldırıldı. Aynı günün akşamı Eskişehir Halkevi’nin camları yine faşistler tarafından taşlarla gözaltına alınmaya çalışıldı. Hem saldırı, hem de
kırıldı. Faşist saldırılar 8 Nisan günü Adalar Migros önünde gerçekleştirilen basın açıklamasıyla kınandı. saldırıyı yapanlara değil de mağdurlara uygulanan
Basın açıklamasında şunlar söylendi: “Daha liseye yeni başlamış bir çocuğa pusu kuracak kadar kalleş ve baskı ve sindirme uygulamaları 5 Nisan’da Sanat ve
kimsenin olmadığı bir saatte derneğimizin camlarını kırıp kaçacak kadar korkak ve onursuz olan bu Hayat Kültür Merkezi’nde yapılan basın açıklaması
‘insanları’ ve onların arkasındaki zihniyeti tanıyoruz. Ülkemiz tarihi bu kafatasçı faşist zihniyetin ülkemizi ile kınandı. Açıklamada, saldırının faillerinin belli
karanlığa sürüklemek için yaptığı katliam ve provokasyonlarla doludur. Bizler, çocuklarına onurlu bir yaşam olduğu, saldırılarla devrimci kültür sanat
bırakma iddiası taşıyan insanlar olarak, dün olduğu gibi bugün de insanca yaşam için mücadele etmeye çalışmasının engellenemeyeceği, can bedeli
devam edeceği...” yaratılan mevzilerin mücadeleyle korunacağı
Yaklaşık 80 kişinin katıldığı basın açıklamasına sendikalar, partiler ve devrimci kurumlar destek verdi. vurgulandı. “Yaşasın devrimci dayanışma!” ve
Açıklamada “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” “Faşizme karşı omuz omuza!” şiarıyla sonlandırılan
sloganları atıldı. basın açıklamasına 40 kişi katıldı.
Kızıl Bayrak/Eskişehir Kızıl Bayrak/Sivas
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Kızıl Bayrak  25

ÖSS’ye, paralı eğitime ve geleceksizliğe


karşı 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız!
1 Mayıs’ın öngünlerindeyiz. Gerek araç olarak düşünülebilir. Yine yerellerin ihtiyacı olan
coğrafyamızın ezilen halkları, gerek işçi ve çalışma yöntemlerini gözeterek faaliyet yürütmek de
emekçiler açısından oldukça önemli olan 1 Mayıs, özel olarak önemlidir. İstanbul çalışmamızın bu
bu sene diğer senelere oranla daha farklı bir anlam dönemin başında sergilediği pratik bu açıdan anlamlı
taşıyor. 1977’de 500 bini aşkın işçi ve emekçinin bir deneyime işaret etmektedir. Bir okulda referandum
katılımıyla gerçekleşen 1 Mayıs sermaye 200’lü sayılara ulaşmışken ve orası için uygun bir
iktidarının azgın saldırıları ile sonlanmış, onlarca araçken, başka bir okulda uygun olmadığı
emekçi 1 Mayıs günü katledilmişti. İşte bu yıl düşünüldüğünden bu araç hiç kullanılmamış, ÖSS
katliamın 30. yılı ve bizler 1 Mayıs’ı işçi ve gündemi afiş, kuşlama gibi araçlarla işlenmiştir.
emekçilerin özgürlük mücadelesine yaraşır bir İstanbul çalışmamızın yarattığı bu örnek, farklı
biçimde, tarihimizi unutmadan örgütleyebilmek araçları aynı anda devreye sokabilmenin bir örneği
sorumluluğu ile karşı karşıyayız. olduğu gibi, alanlarını tanıyan, yerellerin
Geçen 30 yıl içerisinde Türkiye’de ve dünyada özgünlüklerinin bilincinde bir çalışma olmanın
çok şey değişti. Ancak bu değişimlerden hiçbiri öneminin de göstergesidir.
işçi ve emekçiler için, ezilen halklar için olumlu 1 Mayıs’a yürürken ileriye dönük hedefler özel
olmadı. Yaşam koşulları ağırlaştı, sömürü olarak önemlidir. 1 Mayıs’ta güçlü bir kortej
derinleşti, dünya ölçeğinde emperyalist oluşturabilmek kendi sınırlarında anlamlıdır ancak
saldırganlık dizginlerinden boşaldı. Gençlik ertesi güne devrettikleri her zaman için esas kriterimiz
kesimleri bugün 30 yıl öncesinde olduğundan çok olmalıdır. Bu açıdan 1 Mayıs çalışmamız her koşulda
daha umutsuz, geleceğimiz elimizden bugünden örgütsel hedeflerle bütünlüklü ele alınabilmelidir.
alınmış gibi adeta. 30 yıl öncesine oranla daha Yerelleşme vurgusu ve liseli gençliğin sorunlarından
fazla insan aç, daha fazla insan sokakta, daha fazla kopmayan bir gündem belirleme tercihi bu yaklaşımın
insan güvencesiz koşullarda çalışıyor! Geçmiş ile bir ürünü olarak ele alınabilmelidir.
bugün arasındaki bu kaba farklılıklar bile 30 yıl Yine aynı şekilde 1 Mayıs günü liseli gençliğin
öncesine göre mücadelenin bugün “daha fazla” politizasyonunun bir aracı olduğu yerde, sorun tek
ihtiyaç, adeta bir zorunluluk olduğunun göstergesi. başına alana kaç kişi getirebildiğimiz sınırında ele
İşte bugün liseli genç komünistler alınmamalı ve liseli gençliğin bütününe seslenen bir
mücadelenin kaçınılmaz bir zorunluluk ve çalışma tarzında ısrarcı olunabilmelidir. Bu açıdan lise
ertelenemez bir görev olduğunun bilinciyle, 1 çalışmalarımız afiş, kuş, bildiri vb. etkin kitle
Mayıs’a hazırlanmak sorumluluğu ile karşı karşıyadır. ikinci dönem başından bu yana ele alınmaktadır. çalışması araçlarını devreye sokabilmeli ve bunları
Bu aynı zamanda 30 yıl önce bizlere sınıfsız ve İstanbul çalışmamız açısından şu dönemde yürütülen mümkün olan en yaygın biçimlerde kullanmalıdır.
sömürüsüz bir dünya yaratabilmek uğruna 1 Mayıs çalışmalarının 1 Mayıs gündemi ile Liseli gençlik çalışmamızın temel hedefinin politik bir
alanını dolduranların anısına sahip çıkma bütünleştirilebilmesi esas önemli noktayı liseli gençlik mücadelesi yaratmak olduğu bir an bile
sorumluluğunun da bir gereğidir! oluşturmaktadır. unutulmamalıdır. Bizler anlık başarıların değil, uzun
Diğer illerde yürütülen liseli gençlik vadeli ve kalıcı kazanımların mücadelesini veriyoruz.
1 Mayıs’ta liseli gençlik çalışmalarımız ise yüzlerini bu gündeme çevirmeli ve 1 Mayıslar’ı da bu mücadele içerisinde özel olarak
1 Mayıs öncesinde kalan üç haftayı yaygın bir ÖSS
kendi taleplerini alana taşımalıdır! önemli oldukları gerçeğini bilerek ama bir araç olarak
karşıtı propaganda çalışması ile bütünleşmiş bir politik ele alıyoruz.
kampanya olarak ele alabilmelidir.
1 Mayıs İşçi Bayramı’dır ancak 1 Mayıs’ın İşçi
Bütün bu faaliyetler özel olarak 1 Mayıs alanını 1 Mayıs bugüne kadarki çalışmalarımızın
Bayramı olarak kutlanabileceği günler gelene dek, 1
hedeflediği kadar, belki bundan da fazla sonrasını
Mayıs açık ki bir mücadele günü olarak kalacaktır! bir yansıması olmalıdır!
düşünmelidir. Zira her zaman söylediğimiz gibi, 1
Liseli gençlik de 1 Mayıs alanını kendi yürüttüğü
Mayıs bir takvim gündemi olmayıp, mücadele
özgürlük ve gelecek mücadelesinin taşındığı bir alan 1 Mayıs bugüne kadarki çalışmalarımızın bir
içerisinde önceli ve sonralı bir günü ifade etmektedir.
olarak görebilmelidir. yansıması olmalıdır, olacaktır da. Liseli gençlik
Bu haliyle çalışmalar elbette 1 Mayıs gündemine
Liseli gençlik çalışmamız bir dönemdir ÖSS çalışmamız geride bıraktığı bir yılın tablosunu 1
kilitlenmelidir; ancak İstanbul çalışmamızın dönem
karşıtı bir çalışma süreci içerisine girmiş Mayıs’ta açığa çıkartacaktır. Bu açıdan liseli gençliğin
başında ÖSS gündemini ilk ele almaya başladığı
bulunmaktadır. ÖSS bugün geniş gençlik kesimlerinin eylem alanları ile arasına çekilmiş mesafe kapatılmalı,
günlerde ortaya çıkarttığı biçimde çalışma takvimleri
en temel sorunlarının başında gelmektedir. Özünde liseli gençlik kesimlerine 1 Mayıs’a katılmanın neden
oluşturularak, ÖSS gündeminin 1 Mayıs sonrasında da
yaşadığımız sınıflı toplum yapısının bütün gerçeklerini bir ihtiyaç olduğu güçlü bir biçimde anlatılmalıdır.
etkin bir biçimde teşhirine devam edilmesi
barındıran bu sınav, liseli gençliğin adım adım Liseli gençlik çalışmamızın önünde duran görev
hedeflenmelidir.
geleceksizleştirilmesindeki en önemli halkalardan da açıktır. Bir yüklenme sürecine girmiş bulunmaktayız
birini oluşturmaktadır. ÖSS fırsat eşitsizliği üzerinden ve bu sürecin gereklerini yerine getirmek zorundayız!
şekillenen bir eleme sınavıdır. Esasında bu düzende,
1 Mayıs’a yürürken…
Liseli gençlik çalışmamızın bugüne kadarki
düzen tarafından baştan elenmişlere, bunun bir de deneyimleri, kısa sürede aldığı mesafe daha güçlü
sonuç belgesi ile açıklanmasıdır. Her yıl 2 milyon 1 Mayıs çalışmamızı yürütürken özel olarak
sonuçlar yaratabilmenin potansiyel olanaklarını
gencin kabusu olan bu sınava karşı yürüttüğümüz yerelleşebilme hedefini gözetebilmek durumundayız.
taşıdığının bir göstergesidir! Öyleyse güne yüklenip
çalışmaları 1 Mayıs alanına taşımak bugün özel olarak 1 Mayıs’ı tekil bir gün olarak ele almadığımız ölçüde,
geleceği kazanmanın zamanıdır!
önemlidir. Zira yapılan değişikliklerle sınav sisteminin liseli gençlik mücadelesinin 1 Mayıs sonrasında güçlü
ÖSS’ye, paralı eğitime ve geleceksizliğe karşı 1
yeni tablosu eşitsizliği derinleştirmekte, doğal olarak temellerde sürdürülebilmesi açısından güçlü ve
Mayıs’ta alanlarda olacağız!
ÖSS’nin sosyal, ekonomik ve psikolojik sonuçları güvencesini kendi gücünden alan yerel çalışmalar
Özgür bir gelecek için 1 Mayıs’ta alanlarda
katmerlenmektedir. yaratabilmek özel önemdedir. Bu, elbette çalışma
olacağız!
Özetle, liseli gençlik çalışmamız hedefe ÖSS alanlarımızın bugünkü çalışma düzey ve kapasiteleri
Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için 1 Mayıs’ta
karşıtlığını koyduğu bir 1 Mayıs çalışması göz önüne alınarak pratiğe taşınabilecek bir konudur.
alanlarda olacağız!
Ancak 1 Mayıs çalışması kendi tablomuzu da aşmaya
yürütebilmek zorundadır. İstanbul liseli gençlik
çalıştığımız bir süreç olabilmek durumundadır. Liselilerin Sesi
çalışmamız açısından bu gündem halihazırda güçlü bir (Liselilerin Sesi’nin Nisan ‘07 tarihli
kitle çalışması ile bütünleştirilebilmiş bir biçimde Yerel etkinlikler gerçekleştirmek, yerel yayın
faaliyetlerine adım atmak bu noktada anlamlı birer 15. sayısından alınmıştır...)
26  Kızıl Bayrak Bültenlerden... Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için

1 Mayıs’ta alanlara!
1 Mayıs, tüm dünyada işçi sınıfının uluslararası
birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Kendi sömürü
düzenini devam ettirebilmek için işçi ve emekçileri
ezen patronlar sınıfına karşı işçi sınıfının direniş
bayrağıdır. 1 Mayıs, kapitalist sömürü düzenine
öfkemizi, eşit ve özgür bir dünyaya olan özlemimizi
haykırdığımız günün adıdır.
Kardeşler;
Sömürücü zorbalar, kendi bezirgân saltanatlarını
tüm dünyada egemen kılabilmek için saldırmaya
devam ediyorlar. Fabrikalara ve atölyelere, iş aletleri
ve makinalara el koyuyor, bizlerin emeği ile var olan
tüm zenginlikleri kendi özel mülkleri haline
getiriyorlar. Onlar, kârlarını her geçen gün arttırırken
bizlere açlık ve sefalet düşüyor. Fabrika ve
atölyelerdeki kölelik uygulamaları, sefalet ücretleri,
sağlıksız ve güvencesiz çalışma ortamları, sağlık,
sigorta, emeklilik, kıdem tazminatı gibi en temel
sosyal haklarımızın gaspı ile hayatımız her geçen gün
daha da fazla cehenneme dönüştürülüyor.
1 Mayıs, tüm bu kölelik koşullarına “Artık yeter!”
diyeceğimiz, insanca çalışma ve yaşam koşulları için
taleplerimizi haykıracağımız günün adıdır.
Sadece alınterimizle var ettiğimiz zenginliklere el
koymakla kalmıyor, dünyadaki tüm yeraltı ve yerüstü
zenginliklerini de sürekli yağmalıyorlar. Petrol ve daha
fazla kâr uğruna halkların üzerine bombalar
yağdırmaktan çekinmiyorlar. Özellikle Ortadoğu
onyıllardır emperyalizmin kirli planları ile kana “Bugün bize düşen görev G-U işvereni karşısında
bulanıyor. Filistin halkı siyonizmin saldırılarına
uğrarken, ABD Irak’ı işgal ediyor. Şimdi de tüm
bir bütün halinde dimdik durmaktır!”
emperyalistler el ele vererek yeni işgal planları
yapıyorlar. Merhaba arkadaşlar;
1 Mayıs, tüm bu kanlı işgallere ve yeni işgal Öncelikle her şeyin en iyisine layık olan, ezilmeye, sömürülmeye karşı bir araya gelerek örgütlenen,
girişimlerine “Dur!” diyeceğimiz, emperyalizm ve alınterinin mücadelesini veren bütün işçi sınıfını selamlıyorum.
siyonizmden katliamlarının hesabını soracağımız Arkadaşlar, bizler G-U işçileri olarak 2006 Ocak ayından itibaren başlatmış olduğumuz bu mücadelede sona
günün adıdır. doğru yaklaşıyoruz. Her ne kadar G-U işvereni bunu engellemeye çalışsa da, inanıyorum ki zafer örgütlü bir
Emperyalizmin ülkemizdeki işbirlikçisi olan şekilde bugüne kadar gelen G-U işçilerinin olacaktır. Evet arkadaşlar bugün geldiğimiz noktada halen G-U
sermaye iktidarı da içerde ve dışarıda tüm bu yönetimi bizlerin taleplerine komik teklifler sunmaktadır. Soruyorum sizlere arkadaşlar, biz G-U işçileri bu
saldırıların ortağı oluyor. Bu saldırıları rahatından sunulan 30 kuruşları mı hak ediyoruz? Artık örgütlülüğümüzü, birlik beraberlik içinde olduğumuzu
hayata geçirebilmek için ise halkları birbirine düşman ispatlamamızın zamanı gelmedi mi?
etmeye çalışıyor. Dün topluma yaydıkları şovenizm Unutmayalım ki; bir zamanlar emeğinin karşılığını istedi diye suçsuz yere arkadaşlarımızı işten atan G-U
zehiri ile Ermeni gazeteci Hrant Dink’i katledenler, bu yönetimidir.
katliamın karşısında yüz binlerin kardeşlik Unutmayalım ki; bir zamanlar “Sen de sendikaya imza attın mı?”diye bizleri sorguya çeken G-U
gösterisinden duydukları korkuyla Kürt halkına karşı yönetimidir.
on yıllardır yürüttükleri saldırıları daha da Unutmayalım ki; 5S, Kayzen diye tutturup bizleri daha fazla sömürmeyi hedefleyen G-U yönetimidir.
azgınlaştırarak devam ettiriyorlar. Ve unutmayalım ki, şu geçen toplu sözleşme döneminde bizleri temsilen masada oturan sendika yönetimiyle
1 Mayıs, sermaye düzeninin işçi ve emekçileri anlaşamayan yine G-U yönetimidir.
birbirine düşürme girişimlerini boşa çıkaracağımız, Bizler, G-U işçileri olarak patrondan hak ettiğimizden fazlasını istemedik. Üstelik geçen bir yıl içerisinde
halkların kardeşliği şiarını yükselteceğimiz günün üretimin artmasıyla istediklerimizin karşılığını da peşinen fazlasıyla ödedik.
adıdır. Arkadaşlar, biz G-U işçileri olarak üzerimize düşeni bugüne kadar fazlasıyla yaptık. Gece gündüz çalıştık,
Kardeşler; üretimi arttırdık. Karşılığında G-U yönetimi bizlere 30 kuruşluk zammı reva görüyorsa, bundan sonraki
Bugün dünyanın çeşitli ülkelerinde işçi sınıfının dönemlerde fedakârlık yapması gereken G-U yönetimidir.
bilinçli bölükleri, emeği ücretli kölelikten, halkları Bir zamanlar patron sendikalaşmamızı engellemek için nasıl ki, her yolu denedi. Şimdi sıra biz G-U
emperyalist barbarlıktan kurtarmak için mücadele işçilerindedir. İstediklerimizi gerçekleştirmek istiyorsak, alınterimizin karşılığını almak, soframıza yeni bir
ediyor. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya, insanlığın eşit şeyler katmak istiyorsak, bizlere düşen görev sonuna kadar emeğimizin mücadelesini vermektir. Sizleri kararlı
ve özgür geleceği için her 1 Mayıs’ta dünyanın dört bir bir şekilde, tek yumruk tek yürek olarak işverene sunmuş olduğumuz taslağın arkasında durmaya davet
yanında milyonlarca işçi ve emekçi alanlara çıkıyor, ediyorum.
taleplerini haykırıyor. Unutmayalım ki bugüne kadar böyle bir şansımız yoktu. Eğer bugün varsa ve ileride G-U yönetiminin elde
Birlik ve dayanışmaya en çok ihtiyacımızın olduğu ettiğimiz hakları gaspetmeye çalışacağının farkındaysak, bugün bize düşen görev G-U işvereni karşısında bir
bu dönemde, bu mücadeleye ortak olmak bizlerin de bütün halinde dimdik durmaktır. Evet dostlar, iş yavaşlatmak gerekiyorsa yavaşlatırız, aç kalmak gerekiyorsa
en temel sorumluluğudur. 1 Mayıs’ın mücadele kalırız, greve çıkılacaksa çıkarız. Kim durdurabilir soruyorum sizlere. Korkması gereken biz emekçiler,
geleneğine sahip çıkalım. Kapitalist sömürüye ve sömürülenler değil, sömürenlerdir. Zafer inanan, emeğin mücadelesini veren biz G-U işçilerinin olacaktır.
emperyalist barbarlığa karşı işçilerin birliği, halkların “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
kardeşliği için 1 Mayıs alanlarında olalım. Ve bir orman gibi kardeşçesine!”
(OSB-İMES İşçi Bülteni’nin Nisan sayısından G-U’dan bir işçi
alınmıştır) (OSB-İMES İşçi Bülteni’nin Nisan sayısından alınmıştır)
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Bültenlerden... Kızıl Bayrak  27

İşçilerin örgütlenme sorunları üzerine...


1 Mayıs geleneğimize sahip çıkalım!
“Sendikalar bitti, sendikacılık bitti, sendikal
hareket öldü.” Sermayenin propaganda merkezlerinden
çıkan bu sözler, sendika bürokrasisi tarafından da
“Sendikaları bitirdiler, sürekli üye kaybediyoruz”
biçiminde bir yakınmaya dönüştürülüyor. Bu yıkıcı Geleceğimizi kazanalım!
propaganda işçilerin sendikalaşma eğilimini kırmayı
hedeflemektedir. İşçi ve kamu emekçisi sendikalarının
bir çoğu, özellikle hareketin gerileme dönemlerindeki
ritmine bakarak sermayenin bu “Psikolojik savaş
harekâtı”nın etkisinde kalmıştır.
Sendikal hareket bir yığın hareketidir ve her yığın
hareketi zaman zaman yükselip, zaman zaman da
durağanlık gösterebilir. Bugün yürütülen propaganda
‘90’ların başında olduğu gibi işçi sınıfının ortadan
kalktığı propagandasının devamıdır. Milyonlarca
gencin sendikasız, sigortasız ve en ilkel koşullarda
üretim yapan sanayi sitelerindeki atölyeler ve organize
sanayi bölgelerindeki fabrikalarda çalışmaya
zorlandığı koşullarda örgütsüz bir yığın ortaya çıkıyor
ve sendikaların bu yığını örgütlemesi de zorlaşıyor.
Örneğin, özellikle özelleştirmenin de hızlanmasına
bağlı olarak pek çok sendika üyelerinin önemli bir
kısmını kaybetmiştir. Dahası bazı sendikalar işçi
yığınlarını saflarına katarak ayakta kalmak yerine
patronlar ve hükümetlerle uzlaşarak, işçileri satarak
ayakta kalmayı tercih etmişlerdir. İşte bu yaygın
örgütsüzlük ve sendika bürokrasisinin uygulamaları
gerçekte işçi sınıfının yanında olan sendikalara zarar
verirken, işçiler arasında da sendikalaşma eğilimlerine
darbe vurmaktadır.
1 Mayıs dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma saldırılara karşı tüm ülkelerde işçi sınıfının verdiği
Ancak bunlar gerçeğin bir yanıdır. Diğer taraftan
ve mücadele günüdür. Her yıl 1 Mayıs’ta bütün cevap olacaktır.
bütün dünyada olduğu gibi Türkiye işçi sınıfı
ülkelerin işçileri dil, mezhep, ulus, cinsiyet farkı Topkapı işçileri de bu saldırılara karşı kendi
açısından da gerçek anlamda kitlesel bir sendika
gözetmeksizin baskı ve sömürüye karşı taleplerini haykıracaktır.
hareketi daha net olarak kendini ortaya koymaktadır.
mücadelede birleşirler. Biz Topkapı’da çalışan matbaa, metal ve tekstil
“Bitti”, “iflas etti” denilen sendikacılık işçilerin
1 Mayıs’ta dünyanın dört bir yanından işçileri olarak, bütün işçi kardeşlerimize
birlikte ve kararlı şekilde hareket etmelerine
enternasyonal mücadele bayrakları yükseliyor. Bu sesleniyoruz:
dayandığında neler yapabileceğini göstermiştir.
yıl işçi sınıfı 1 Mayıs’ı sermayenin saldırılarının 1 Mayıs’ta iş bırakarak alanlarda olmalıyız.
Yüzbinlerce işçinin grevler, direnişler ve büyük sokak
giderek yoğunlaştığı, buna karşı örgütlü bir Katledilen onca işçi kardeşimizin anısına ve
eylemlerinin yarattığı sarsıntıya dayanamayıp yıkılan
mücadelenin giderek daha büyük bir ihtiyaç haline haklarımızı elimizden almaya çalışan bu sisteme
hükümetler oldu. Yine son 10-15 yıllık süreçte kamu
geldiği koşullarda karşılıyor. Karşı karşıya ve sermayeye karşı tek bir vücut olalım. Topkapı
emekçilerinin daha önceki yıllarda görülmemiş bir
kaldığımız düşük ücretler, Kıdem Tazminatı Yasa İşçileri pankartının altında buluşalım.
biçimde yasal engellere rağmen sendikalarını
Tasarısı, özelleştirmeler ve birçok saldırıya karşı * Birlik içinde olmalı, örgütlenmeliyiz.
sahiplenip yüzbinlerle ifade edilen kitlesellikle
bu yılki 1 Mayıs bir cevap olacak. Çünkü bir avuç asalak gücünü bizim
örgütlenip taleplerini büyük gösterilerle ve grevlerle
Bu 1 Mayıs’ı Türkiye işçi sınıfı için anlamlı örgütsüzlüğümüzden almaktadır.
ifade edişine tanık olduk.
kılan çok daha özel bir neden var. Bu yıl 500 bini * Dayanışmayı yükseltmeliyiz. Çünkü, aynı
Öte yandan bu süreç içerisinde sanayi ve organize
aşkın işçi ve emekçinin katılımına ve buna karşılık sınıfın neferleriyiz, sorunlarımız bir ve
sanayi bölgeleri, ülkenin nerdeyse her yanında boy
sermaye iktidarının kanlı bir saldırıyla 36 işçinin ortaktır.
verdi. Yaklaşık 6 milyon işçi bu işletmelerde kölelik
ölümüne sebep olduğu ‘77 1 Mayıs’ının 30. yılı! * Mücadele etmeliyiz. Çünkü haklarımızı,
koşullarıyla kıyaslanabilecek zor şartlarda çalışmaya
İşçi sınıfı 30. yılında ’77 1 Mayıs’ında dökülen özgürlüğümüzü elde etmenin başka bir yolu
zorlanıyor. Ülkenin dörtbir yanındaki bu işletmelerde
işçi kanının hesabını soracak ve onların mücadele yoktur.
‘3 S’ diye ifade edilen; sendika, sigorta, sekiz saat iş
geleneğine sahip çıkmak için Taksim’de olacaktır! Topkapı İşçileri
günü mücadelesiyle beraber işten atmalara karşı
Yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın dört bir (Topkapı İşçi Bülteni’nin Nisan sayısından
sayısız eylemlere başvuruldu. Bu direnişler Gaziantep-
yanındaki işçilerin karşılaştıkları benzeri alınmıştır)
Ünaldı’da doruğa çıktı. 20 bin Ünaldı işçisi bir aylık
bir grevle taleplerini önemli ölçüde kabul ettirdi. Bu işçilerin arasında örgütlenmenin handikaplarından Sendikal hareket bir yığın hareketidir ve bizim yeni
hareket uzlaşmacı sendikacılığa karşı gelişen sendikal birisi olarak ortaya çıkmakta ve işçilerin biraraya gelip örgüt biçimleri icat etmemiz gerekmez. Ya da sanayi
hareketin dayanağıdır. Ve gerçek işçi sendikalarının aralarında birlik kurmasını zorlaştıran bir etken sitelerinde ortaya çıkan örgütlenmeler, dayanışma
hüviyetini kazanması için bu yığınsal hareket oldukça olmaktadır. Yine de bütün bu çok yönlü kıskaca karşın dernekleri, kurultaylar kitlelerin bu biçimler içinde yer
önemlidir. Sanayi siteleri ile organize sanayi bölgeleri, işçi sınıfının acil talepleri mücadelenin zeminini her almasının hangi etkinliklerle sağlanacağı, hangi
çalışma koşulları ve işletme büyüklüğü bakımından geçen gün genişletmekte, her geçen gün sınıfın yeni araçların kullanılacağı faaliyetin önünde yer alanların
farklıdır. Bu farklılıklara rağmen onbinlerce işyerinde kesimleri şu ya da bu taleple hareketlenmektedir. gayret ve bilgi birikimlerine bağlıdır. Sendikal eylem
mücadelenin sorunları birbirine çok yakındır. Koşullar Yaşanan koşullar gözönüne alındığında bu için, illaki sendikaların çatısı altında olmak gerekmez.
sermaye tarafından tek taraflı olarak belirleniyor. mücadelenin ancak, geçmiş mücadelelerin teorik ve İşçilerin günlük talepleri uğruna giriştiği her eylem
İşçiler kuralları belli bir iş aktiyle çalışmıyor. Üretim pratik birikimlerinin temsilcisi ileri işçi kesimleri, sendikal bir eylemdir. Ancak işçilerin kazanımlarının
sipariş üzerine ve fason olarak yürütülüyor ve bu sınıftan yana sendikacılar, en önemlisi işçinin kendi istikrar kazanması ve aralarındaki birliğin somutluk
imkandan yararlanan patronlar sıkça işçilerin işlerine kararlı duruşu ve taleplerine sahip çıkışıyla, örgütlü kazanması da ancak resmen sendikalı olmalarıyla
son vermekte. Bu durum işçilerin bir işyerinde uzun mücadelenin gerekliliğine olan inancıyla başarıya mümkündür. Bu yüzden de dernek, kurultay ya da
yıllar çalışmasına olanak sağlamamaktadır. Tam aksine ulaşacağı ortadadır. Sendikalar ilk ortaya herhangi bir işyerindeki sendikal birlikleri sendikalara
kimi zaman patronların işçilerin işine son vermesi çıktıklarından bugüne bütün diğer işçi örgütlerinden taşımak unutulmaması gereken bir görevdir.
kimi zaman işçilerin daha iyi koşullarda bir iş bulma farklı olarak, dil, din, mezhep, milliyet, ırk siyasal Deniz-Bir ofset işçisi
isteğiyle işten ayrılması işyerleri arasında bir görüş vb. hiçbir fark gözetmeksizin bütün işçileri (Topkapı İşçi Bülteni’nin Nisan sayısından
sirkülasyon yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu da birleştiren kurumlar olmuştur. alınmıştır)
28  Kızıl Bayrak Kahrolsun faşizm! Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

Ömer, Ramazan, Erdoğan ve


Mehmet’in hikayesi

BİA (İstanbul) - Ömer Yazgan’ın 29 Ocak ve vicdanları rahatlatan bir sona ulaşmayacaktı. Askeri hastanede kısa süreli tedaviden sonra
1983‘te idam edilmeden önce ailesine yazdığı mektup Aralarında sadece soyadı benzerliği bulunan iki Gayrettepe’ye götürüldüler. Yaraları henüz
25 yıl sonra ‘78’liler Derneği’nin girişimiyle Kara Yazgan ile Yukarıgöz ve Kanbur’u idama götüren kapanmamıştı, bir ay işkencede tutuldular.
Kuvvetleri Komutanlığı arşivinden adresine ulaştı. 10 süreç 17 Ocak 1981’de başladı. Selimiye’de tutuklandılar, Gölcük Askeri Cezaevi’ne
Eylül 2000’de Cumhuriyet Dergi’de Berat Darbenin olanca ağırlığına, binlerce insanın konuldular. 30 Mart’ta iddianame hazırlandı, 20
Günçıkan‘ın “o gece”yle ilgili haberini yeniden gözaltına alınmasına, işkence görmesine, işkencede Nisan’da karar açıklandı:
yayımlıyoruz. yaşamını yitirmesine ve tutuklanmasına rağmen bir İdam. İsmail Gökalp’in cezası yaşının küçüklüğü
avuç genç bir araya gelip eylem kararı aldı. nedeniyle yirmi yıl ağır hapse çevrildi. 25 Kasım günü

Asıldılar...
Siyasal düşünceleri değişik örgütlerde Askeri Yargıtay kararı onayladı.
biçimlenmiş, sonunda daha çok askeri okullarda Bu arada idam kararını veren hâkim yine bir siyasi
kendisine yandaş bulan “Sanayi Dev Genç”de karar davada rüşvet alırken suçüstü yakalanacak, buna
O gece yarısı, hemen hemen aynı saatlerde
kılınmıştı. Bu isim daha sonraları Nikaragua’dan rağmen dört arkadaşın avukatlarının davanın yeniden
Ankara’da bir, İstanbul’da üç evin kapısı çalındı.
esinlenerek, Dev-Sol, Dev-Yol ayrımına bir eleştiri görülmesi istemi kabul edilmeyecekti. 3 Mayıs’ta
Kapıyı açanlara aynı cümleler kuruldu: Oğlunuz infaz
anlamında “Üçüncü Yol” olarak mimlenecekti. Danışma Meclisi de Askeri Yargıtay’ın onayına
edildi, cenazelerini alacak mısınız?
Eylemin ismi konulmuştu, Akyazı’da iki kuyumcu katıldı. Asılacaklardı.
Tarih 29 Ocak 1983’tü.
soyulacaktı. Elde edilen altın ve para silah Yanlarında ne kadar para varsa diğer koğuşlara
Cenazeler aynı günün bitim saatlerinde ailelerine
alınmasında ve hâlâ ayakta olduklarını gösterecek yeni ziyafet verildi, vedalaşıldı. Vasiyetler yazıldı, organlar
verildi. Yeni güne başlanan saatlerde dört ayrı
eylemlerin hazırlıklarında kullanılacaktı. Organ Nakli Kurumu’na bağışlandı. Her gece gün
mezarlıkta, dört mezar kazıldı. Askeri battaniyeler
Yedi kişiydiler. İki gruba ayrılıp, aynı anda iki ışıyana kadar biri nöbet tuttu. Geldiklerinde diğerlerini
içindeki dört genç beden en yakınlarının gözyaşları
kuyumcuya daldılar. Bir grup sorunsuz çıktı altınlarla uyandıracaktı.
içinde mezara bırakıldı.
dışarı, diğerinde ise kuyumcu direndi, üst katta oturan Gelmediler. Her şey normal seyrine dönmüş
Yakınlardan iki kadın gözaltına alınıp sorguya
oğlu, seslerden olup biteni kavrayıp polise telefon gibiydi, ölüm giderek uzaklaşan bir ihtimaldi. 28
götürüldü, biri anne, diğeri kız kardeşti. Suç, acının
ettikten sonra silahına sarıldı. Ocak, Ömer Yazgan’ın doğum günüydü. Gardiyanlarla
içinden çıkan ama gerçeği bütün çıplaklığıyla sunan
Kuyumcunun önündeki arabada bekleyen ve voleybol maçı yaptılar, yorgun düştüler. Nöbetten de
sözcüklerdeydi:
içlerinde otomobil kullanmasını bilen tek kişi olan Ali vazgeçilmişti artık ama Mehmet’in mide ağrısı tutmuş,
“Katiller.”
Aktürk’e ateş etti. Bir kurşun da kuyumculardan koğuşta volta atıyordu.
Anne ondört gün, kız kardeş birbuçuk yıl hapis
Hasan Kahveci’ye isabet etti. Aktürk ve Kahveci öldü. Geldiler.
yattı.
Çatışma saatler sürdü. Metin Adil Toraman İzmit Kapalı Cezaevi’nde yapılan infaz ne
Hem idamlar, hem idam edilenlerin yakınlarının
vuruldu. Arkadaşları bir süre kollarında taşıdılar, ama yakınlarına haber verildi ne de avukatlarına.
hapisliği 12 Eylül darbesinin aynasıydı. Dört gencin;
yapılacak bir şey yoktu, o da ölmüştü. Mehmet Gömüldüler.
Ömer Yazgan, Ramazan Yukarıgöz, Erdoğan Yazgan
Kanbur kalçasından vurulmuş, çevresi sarılmıştı. Hem yakınlarının hem de toplumun vicdanında
ve Mehmet Kanbur’un da aralarında bulunduğu kırk
Erdoğan Yazgan da uzun süre kaçamadı. Ramazan başka bir süreç başlamıştı. Yakınları işte o süreci ve
dokuz kişi idam edilmişti.
Yukarıgöz ile İsmail Gökalp, yaralı olan Teğmen öncesini anlattılar...
Kalemin kırıldığı duruşmaların tümü hukuka
Ömer Yazgan’ı da beraberlerinde sürükleyerek izlerini ***
uygunluğu yönünden tartışmalıydı. Erdal Eren’in
kaybettirdiler. Bir köyün girişindeki inşaata sığındılar, Mehmet Kanbur bekçiydi. Dönemin valisi
boynuna ilmek, yakınlarının, avukatlarının “on sekiz
ama sabaha karşı çevreleri kuşatılmıştı. Nevzat Ayaz’ın korumalığını yapmıştı. Evlenmiş bir
yaşından küçük” çığlıklarına kulak kapatılarak
Bu çatışmada ise polis Mustafa Kılıç yaşamını de oğlu olmuştu. 12 Eylül’den sonra bir operasyonda
geçirilmişti.
yitirdi, Ramazan ağır yaralandı. gözaltına alınana kadar, sicili “temiz”di. 40 günde
Tartışmalar, aradan geçen yirmi yıla rağmen akıl
Sayı:2007/14  13 Nisan 2007 Yaşasın devrim ve sosyalizm! Kızıl Bayrak  29

salıverildi, üç ay sonra...
O gün O gece yarısı, hemen hemen aynı saatlerde Ankara’da bir, İstanbul’da üç
orada
o yerde
evin kapısı çalındı. Kapıyı açanlara aynı cümleler kuruldu: Oğlunuz infaz edildi,
Karakolda geri hizmete alınmıştı bekçi Mehmet. cenazelerini alacak mısınız?
Sürekli izlendiğinin farkındaydı... Yine de hiç Tarih 29 Ocak 1983’tü.
aksatmadı işini, sabah dokuz, akşam beş karakoldaydı.
Cenazeler aynı günün bitim saatlerinde ailelerine verildi. Yeni güne başlanan
Ta ki 17 Ocak 1981’e kadar... Çatışmada kalçasından
yaralanmış, yakalanmıştı... saatlerde dört ayrı mezarlıkta, dört mezar kazıldı. Askeri battaniyeler içindeki
Aynı günün akşamı Sarıyer Dağevleri’ndeki ev dört genç beden en yakınlarının gözyaşları içinde mezara bırakıldı.
polis ve asker tarafından sarıldı. Karısı Zeynep, evde Yakınlardan iki kadın gözaltına alınıp sorguya götürüldü, biri anne, diğeri kız
bulunan üç kişinin kaçması için kapıyı açmakta
oyalandı. Ortalığı silah sesleri sardı. Ortalık kardeşti. Suç, acının içinden çıkan ama gerçeği bütün çıplaklığıyla sunan
durulduğunda Zeynep, Mehmet’in kardeşi Şahin, sözcüklerdeydi:
kızkardeşi İnsaf, kocası, ekip araçlarına bindirildi. “Katiller.”
Sekiz yaşlarındaki Murat karanlıkta bir o yana bir bu
yana koşturup ağlıyordu. Ona da polis aracında yer Anne ondört gün, kız kardeş birbuçuk yıl hapis yattı.
açıldı, hâlâ küfrediyordu. Hem idamlar, hem idam edilenlerin yakınlarının hapisliği 12 Eylül
İşkence, yüzleştirme, aralıksız sorgu... Sonunda darbesinin aynasıydı. Dört gencin; Ömer Yazgan, Ramazan Yukarıgöz, Erdoğan
Zeynep dışında hepsi salıverildi. Mahkemeye
götürülürken Zeynep’le Mehmet aynı kelepçede
Yazgan ve Mehmet Kanbur’un da aralarında bulunduğu kırk dokuz kişi idam
birleşti. edilmişti.
Mehmet karısına tecavüze uğrayıp uğramadığını Kalemin kırıldığı duruşmaların tümü hukuka uygunluğu yönünden
sordu, yanıt “hayır”dı. Mehmet “Utançtan ya da benim
üzülmemden çekinip söyleyememiş olabilir” diye
tartışmalıydı. Erdal Eren’in boynuna ilmek, yakınlarının, avukatlarının “on
düşünüp, kendince karısını korudu, dışarıya haber sekiz yaşından küçük” çığlıklarına kulak kapatılarak geçirilmişti.
sızdırdı:

İdam mektubunu 24 yıl


“Zeynep hamile...”
dışarıya haber yolluyorlardı, kamuoyunu harekete
Sivas’ın Divriği ilçesindendi Kanbur Ailesi.

sonra aldılar
geçirin diyorlardı. Çünkü haklarındaki kararın kesin
Mehmet, yedi kardeşin, büyüklerden üçüncüsüydü.
olduğunun farkındaydılar, darbeciler, üç-beş kişinin
Gaziantep’te parasız yatılı okumuş, son yılda Zeynep’i
üstelik darbeden sonra ortaya çıkıp kendilerine kafa
kaçırıp evlenince diplomasız kalmıştı.
tutmasını ‘kötü örnek oluşturur’ korkusuyla kabul
Askerlik dönüşü büyük abla ve ağabeylerinin 12 Eylül askeri darbesinden sonra idam cezasına
edemezlerdi.”
izinde İstanbul’a gelip, bir gecekondu kiralamıştı. çarptırılan piyade teğmen Ömer Yazgan’ın idamından 10
O gün, 29 Ocak 1983’te Şahin, Avşar
İçişleri Bakanlığı’nın açtığı sınava katılmış, bekçi dakika önce, “kelepçeli elleriyle” yazdığı mektup tam 24
İstasyonu’ndaydı:
kadrosundan işe alınmıştı. Şimdi ilkokulu bitiren yıl sonra ailesine verildi. Yazgan’ın mektubunda, “Yirmi
“Eve yaklaştığımda kalabalığı gördüm, tanıdığım,
Şahin de yanlarındaydı: yedi yaşına bastığım bu gecenin sabahını kimse
tanımadığım bir sürü insan. Annem-babam
“Zeynep yengem, büyük abim, büyük yengem ve unutmayacak. Ellerinizden öperim” yazıyordu.
ağlaşıyordu. O zaman öğrendim, abim asılmıştı.”
büyük ablam okuma yazma kurslarına gidiyordu.
O gece İstanbul’da İnsaf’ın kapısı çalınmış, haber
Mehmet Abimde ise politik düşünceler gelişmeye Tozlu raflardaki mektup
verilmiş, onlara da cenazeleri alıp almayacakları
başlamıştı...”
sorulmuştu. Ertesi akşam Çaybaşı Mezarlığı’nda İnsaf,
Şahin’in anılarında daha Avşar istasyonunda iken, Ömer Yazgan, 1981 yılının Ocak ayında Sakarya’da
mezarın çevresini saran polis ve askerlere, daha çok da
babasının demiryolcu paltosunu kuşanıp beline taktığı askerle girdiği bir çatışmada yaralı olarak yakalandı.
idam kararını aldıranlara “faşistler” diye bağırdı.
lagant tabancasıyla köylünün korumasını üstlenen Yargılama sonucu “anayasal düzeni zorla değiştirmeye
Bu çığlığın cezası Sağmalcılar, Kastamonu ve
Mehmet vardı. O da babası gibi silahı seviyordu. teşebbüs” suçlamasıyla idam cezasına çarptırıldı.
İzmit cezaevlerinde geçirilen bir buçuk yıl olacaktı.
Sarıyer Dağevleri politik hareketliliğin yoğun Yazgan, İzmit Kapalı Cezaevi’nde 29 Ocak 1983 günü
Şahin okulu bırakıp abisinin izinden gitmeyi düşündü
olduğu, on-on beş bin kişinin yaşadığı mahalleydi. saat 04.00’de Mehmet Kambur, soyadı benzerliği olan
önce:
Mehmet semt örgütlenmesinde yerini aldı, okumayı- Erdoğan Yazgan ve Ramazan Yukarıgöz’le birlikte idam
“Okul ya da iş yaşamıyla mücadele birarada
yazmayı yeni yeni söken Zeynep de. edildi. İdamdan önce 4 kişi de ailelerine veda mektubu
yürümüyordu. Sonra Divriği’ne gittim. Okulda zeki
İkisi de hem insanlarla kurdukları ilişkilerle, hem yazdı. Ancak bu mektuplar “sakıncalı” bulunarak
olduğum söylenirdi ama artık durgunlaşmış, içime
de kararlılıklarıyla kısa sürede sivrildiler... Mehmet, ailelere verilmedi. Uzun yıllar Kara Kuvvetleri
kapanmıştım. Yine de liseyi bitirdim...”
mesleğinde oldukça başarılı görülmüş olmalı ki, özel Komutanlığı arşivinin tozlu raflarında bekleyen mektubu
Zeynep acısını, babasının ölümünden sonra ailenin
alanlarda da görevlendirildi: almak için ailesi ve arkadaşları bugüne kadar çok sayıda
diğer bireyleri gibi içine kapanan Murat’ın yanında
“1979-80 yıllarıydı, abim Vali Nevzat Ayaz’ın ya resmi başvuruda bulundu. Yazgan ailesinin avukatlar
dindirmeye çalıştı. İki yıl sonra ana-oğul Fransa’ya
evinin ya da kendisinin korunmasıyla görevlendirildi. aracığıyla yaptığı başvurular çeyrek asır sonra yanıtlandı
iltica etti. Bir iş buldu, oğlunu büyüttü ve evlendirdi:
12 Eylül’e kadar da bu görevde kaldı...” ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı yetkilileri mektubu 4
“Yengemi en son geçen yıl, düğün için geldiğinde
Mehmet önceleri Dev-Yol içinde yer almış, sonra Nisan 2007 tarihinde ailesine teslim etti.
gördüm. Belki çok iyi gizliyor ama henüz o izleri
“Üçüncü Yol”a geçmişti. Bunda ordu içindeki
attığını düşünmüyorum. Murat en büyük tesellisi,
örgütlenmeden çok siviller arasına karışmayı yeğleyen
onda abimi yaşıyor. Murat da hem mizaç hem de Doğduğu gün asıldı
Teğmen Ömer Yazgan’ın da etkisi vardı. Polatlılı
davranış olarak abimin özelliklerini yansıtıyor.”
Yazgan, dört çocuklu bir ailenin tek oğluydu.
Şahin, İstanbul’a dönüp tarih okudu. Üçüncü yılda Yazgan’ın, “Anama, Babama ve Kardeşlerime”
Harp Okulu’nda Dev-Genç’le bağlantı kurmuş,
okulu bıraktı. Siyasi dergilerde yazı işleri müdürlüğü seslenişiyle başlayan mektubunda verdiği mücadeleyi
sonraları yaşanan ayrışmalarda fraksiyonculuğun
yaptı. Bir gün bir arama sırasında çantasında dergiler savunduğu ve tarihin kendilerini haklı çıkaracağını
yanlışlığından dem vurmuş ve Üçüncü Yol’da
bulununca gözaltına alındı, dosyasında asker kaçağı anlattığı paragraflar yer aldı. Ailesine de, “gözyaşlarınızı
durmuştu. Bir pavyon baskınında gözaltına alınmış,
olduğu yazılıydı. düşmandan gizleyin, soğukkanlılığını yitirmeyin”
ordudan atılmıştı. 12 Eylül’ün şiddeti pek de öyle sert
Birliğine gönderildi, 14. ayda firar etti, nedeni diyerek şu çarpıcı sözleri yazdı: “Şu anda saat 04.00 ve
hissedilmedi Dağevleri’nde:
askerlik öncesi evlendiği eşi Nilgün’e duyduğu ben infaz için son hazırlığım olarak bu mektubu
“Eylemler sürüyordu, hatta bir gün kadınlar
özlemdi. Bir buçuk yıl sonra evinde yakalandı, dört ay yazıyorum... Malım mülkün yok ki miras bırakayım...
karakolu basmışlardı, sanırım gözaltına alınan birinin
cezaevinde kaldı... Biraz acele etmek zorundayım. On dakika bile bana çok
salıverilmesini istiyorlardı... Bir gün çok sayıda
Mehmet’in fotoğrafı evlerinin duvarında asılıydı, görüldü. Elimde kelepçe ile yazmak zor.... Az sonra son
gözaltına alma oldu, Mehmet Abim de aralarındaydı.”
birkaç yıl önce indirildi: görevimi yapmak üzere darağacına çıkacağım.
Kırk gün sonra salıverildi Mehmet. İşine geri
“Çünkü annem ve babam sürekli bakıp Sloganlarımı haykıracağım, dizlerim titremeyecek. Yirmi
döndü ama artık şüpheliler arasındaydı. Bir kaç ay
üzülüyorlardı...” yedi yaşına bastığım bu gecenin sabahını kimse
sonra Akyazı’da yakalandı:
BİA Haber Merkezi, 11/04/2007 unutmayacak. Ellerinizden öperim.”
“Görüşlerde, abim Murat’ı içeri, yanına almaya
(Nergis Demirkaya / Sabah, 11 Nisan ’07)
çalışıyordu. Alıyordu da. Hukuksal süreci izliyor, ***
30  Kızıl Bayrak Sayı:2007/14  13 Nisan 2007

13-14 Nisan’da gerçekleşecek “GATS, AB Uyum


Sempozyuma çağrı...

Sürecinde Meslekler Nereye?” sempozyumuna çağrı!


“GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?”
sempozyumu bileşenleri 7 Nisan günü İnsan Hakları
Derneği İstanbul Şubesi’nde bir basın toplantısı
düzenlediler. 13-14 Nisan’daki sempozyuma çağrı ve
bilgilendirme yaptılar.
İlk sözü sempozyum bileşenleri adına YTÜ
Mimarlık öğrencisi ve Mimarlar Odası Büyükkent
Şubesi Gençlik Komisyonu’ndan Burçin Kuz aldı.
Kuz yaptığı açıklamada, son yıllarda hayatın birçok
alanında kendini gösteren değişimlerin meslek ve
mesleki eğitim alanında da ciddi dönüşümlere sebep
olduğunu belirterek, bu alanların özel bir biçimde
piyasanın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirildiğini
söyledi. Yakın zamanda çıkarılan “Mesleki Yeterlilik
Kurumu Kanunu”na dikkat çekerek, “Saldırı
bütünlüklü ve çok boyutlu bir kapsama sahip olmasına
karşın, her alanda karşımıza, benzer şekilde, somutta
ünvansız diplomalar, stajlar, kurullar, sınavlar,
yeterlilik belgesi, zorunlu çıraklık olarak çıkmaktadır” vurgulandı. İkinci bir başlık olarak mesleki (YTÜ), Tolga Akbulut (YTÜ), Bülent Tarım (YTÜ),
dedi. örgütlenmelerin bugün içinde bulunduğu durum, Işık Aydemir (YTÜ), Ebru Şahin (YTÜ), Ercan Koç
Açıklamada saldırının, mühendislik/mimarlık misyon kaybı vb. olarak belirlendi. Üçüncü tebliğin (YTÜ), Elif Örnek (YTÜ), Oya Akın (YTÜ), Erhan
alanında yetkin mühendislik, eğitim alanında ise, sempozyumu örgütleyen bileşenin sonrasında da Kurtarır (YTÜ), Emrah Altınok (YTÜ), Özer
sözleşmeli öğretmenlik ve formasyon sorunu, tıp birleşiklik zeminini muhafaza etme ve söz konusu Karakayacı (YTÜ), Ali Kılıç (YTÜ), Mehmet Gür
alanında aile hekimliği uygulaması, hukuk alanında gündemlere ilişkin ortak bir mücadele hattında yol (YTÜ), Eyüp Akaryıldız (YTÜ), Müge Akad (YTÜ),
ücretli avukatlık şeklinde ortaya çıkmış olmasına yürüme iradesinin somutlandığı, ileriki sürecin Ahu Karasulu (YTÜ), Murat Donduran (YTÜ),
rağmen, bunların aslında bir bütünün parçaları olduğu tartışılacağı toplantının sempozyumda deklare Erdal Eyüpoğlu (GSÜ), Murat Cemal Yalçıntan
belirtildi. “Kapitalizmin yapısal krizleri dönüşüm adı edilmesi kararı alındı. Sempozyum öncesi son toplantı (MSGSÜ), Toktamış Ateş (İÜ), Ülker Yükselbaba
verilen bu saldırı dalgası ile giderilmeye çalışılırken, 11 Nisan a günü gerçekleştirilecek. (İÜ), Birsen Ors (İÜ), C. Burcu Kartal (İÜ), Dursun
kapalı kapılar ardında geleceğimiz bu dönüşümler Av. Güçlü Sevimli tarafından okunan imza metni Arıkboğa (İÜ), Ali Kemal Sayın (İÜ), Tekin Akgeyik
eliyle kapitalizmin sahte tanrılarına kurban edilmek şöyle: (İÜ), Gizem Bilgin (İÜ), A. Emre Ateş (İÜ), Burcu
istenmektedir. Aynı kaynaktan, farklı alanların kendi “Mesleki yeterlilik, yetkinlik, uzmanlık, stajyerlik... Sunar (İÜ), Semiha Arayıcı (İÜ), Nükhet Sivri (İÜ),
özgünlüklerine uygun biçimde paketlenen bu dönüşüm Hepimizin özellikle son dönemde sıkça duyduğu Kadir Karadoğan (İÜ), Rıfat Okçabol (BÜ), Fatma
güzellemesinde temel amaç piyasanın yeni kavramlar. Tartışmaları uzun dönemlere dayansa da, Gök (BÜ), Ünal Anıl Doğan (İTÜ), Cem Terzi
ihtiyaçlarına göre yeni meslek tanımlamasını meslek alanlarının yeniden düzenlenmesi kapsamında (Dokuz Eylül Üniversitesi), Nergis Doğan (İÜ), Sevgi
yaratabilmektir” vurgusu yapıldı. hayatımıza giren bu kavramlar; mühendislik, Türkan (İTÜ), Zerrin Yılmaz (İTÜ), Turgay Kerem
Yaşanan mesleki dönüşüm saldırılarına karşı mimarlık, hukuk, eğitim, tıp gibi pek çok alanda somut (İTÜ), Gülçin P. Gökmen (İTÜ), Nezih Ayıran (İTÜ),
örgütlü bir karşı koyuş yaratılması ihtiyacı ile adımlar atılmasıyla, öğrencileri daha bugünden Ülger Bulut (İTÜ), Onur Sönmez (İTÜ), Şebnem
sempozyum çalışmasının başlatıldığı dile getirildi. gelecekleri konusunda karamsarlığa itiyor. Kuloğlu (İTÜ)
“Önümüzde bu çalışmaları, gençliğin gelecek Her meslek alanında değişik biçimlerde ortaya
sorununun etkili bir biçimde tartışıldığı bir kürsü çıksa da, özü itibariyle aynı olan bu uygulamalar Sendikalar, Demokratik Kitle Örgütleri
haline getirebilmenin gerekliliği durmaktadır. Bu karşımıza ünvansız diplomalar, değişen sürelerde Eğitim Sen 6 No’lu Şube, Eğitim Sen 7 No'lu
yönde yaşanan dönüşümlerin kapsamı sempozyumu stajlar, mesleğe kabul kurulları, mesleğe kabul Şube, Disk Genel-İş Sendikası 3 No'lu Bölge
aşarak gelecek sorununa sahip çıkan tüm kurumların sınavları vb. olarak çıkıyor. Üniversite eğitiminin Başkanlığı, Tüm Bel-Sen 3 No'lu şube, Tüm Bel-Sen
ve kişilerin ortaklaştığı bir mücadele döneminin yetersizliği, meslek içinde karşılaşılan sorunlar sebep 4 No'lu şube, Dev- Sağlık İş Sendikası, Sağlık
başlangıç adımına dönüştürülmelidir” denildi. olarak gösterilse de, bu eş zamanlı dönüşümlerin Emekçileri Sendikası, Tarım Orkam-Sen İstanbul
Açıklama mücadele çağrısı ile son buldu: gerisinde farklı bir amaç olduğu açık. Şubesi, Bes 1 No'lu Şube
“Çağrımızı buradan tekrar ediyoruz! Geleceğine ‘95 yılında imzalanmış GATS anlaşmasının
sahip çıkan, mesleki dönüşümlere, işsizlik saldırısına koşulları gereği ve AB uyum sürecinde, mesleklerin Mesleki Örgütlenmeler-Kulüp ve
hayır diyen herkes bu sempozyumun bir bileşeni yeniden yapılandırılması çerçevesinde, bazı
olmalı ve sempozyumun ortaya çıkaracağı sonuçların Topluluklar
düzenlemelerin yapılması dayatılırken, dönüp
yaygınlaşması için çaba harcamalıdır!” denildi. Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Çağdaş
meclisten çıkan kararlara, bu kararların altyapısını
Ardından Çağdaş Hukukçular Derneği temsilcisi Hukukçular Derneği, Çağdaş Genç Avukatlar, Tıp
oluşturan yönetmeliklere baktığımızda, bu yolda hızlı
Güçlü Sevimli de sempozyumu destekleyen kurumlar Öğrencileri Komisyonu, Mimarlar Odası İstanbul
adımların atıldığını görüyoruz.
adına bir konuşma yaptı. Sempozyumu oldukça Büyükkent Şubesi Öğrenci Komisyonu, Çevre
Ortak sorunların birlikte mücadele etmeyi
anlamlı buldukları için destekçi olduklarını belirten Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci
gerektirdiği açık. Bizler, sorunları tartışabilmek ve
Sevimli, yaklaşık birbuçuk hafta önce destek imzası Komisyonu, Maden Mühendisleri Odası İstanbul
birlikte çözüm üretebilmek için bir araya gelmenin
için açılan metni ve destekçileri kamuoyuna duyurdu. Şubesi Öğrenci Komisyonu, İÜ ÖKM Sinema
önemli olduğuna inanıyoruz. Bu yönde, 13-14 Nisan
Basın toplantısının ardından yine İHD’de Kulübü, Toplumcu Mühendislik-Mimarlık
tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde
Sempozyum Hazırlık Toplantıları’nın 6.’sı öğrencileri, Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada
gerçekleştirilecek “GATS ve AB Uyum Sürecinde
gerçekleştirildi. Hazırlık toplantısında sempozyumda +İvme Dergisi, Emek Hareketinden Mühendis ve
Meslekler Nereye” konulu sempozyumu anlamlı
tartışmaya açılması istenen tebliğlerin başlıkları Mimarlar, İTÜ Yetkin Mühendislik Karşıtları, İÜ
buluyor, atılan adımı destekliyoruz!”
belirlendi, içerikleri tartışıldı. Karar deklarasyonu ÖKM Müzik Kulübü, İÜ Öğrenci Derneği Girişimi
oldukça uzun süren tartışmaların sonucunda 3 ana İmza metnine bugüne kadar destek sunan
tebliğ başlığı üzerinde ortaklaşıldı. Tartışmalar Siyasal Gençlik Grupları
kişi ve kurumlar:
sonucunda, AB ve GATS sürecinde mesleki Devrimci Proleter Gençlik, Devrimci Sosyalist
dönüşümler, bu dönüşümlerin iktisadi arka planının Gençlik, EHP Gençliği, Ekim Gençliği, Emek
tanımlanması ve güncel uygulamalarının, hem genel Akademisyenler: Gençliği, İstanbul Gençlik Derneği, Yeni Demokrat
hem de alanlara özgü bir biçimde tarif edilmesi, Özgür Müftüoğlu (Marmara), Bülent Tanju Gençlik
saldırılara karşı birleşik mücadelenin önemi (YTÜ), Zafer Akdemir (YTÜ), Fulya Ozsel Akipek Kızıl Bayrak/İstanbul
Mücadele Düzen partilerinden hesap soralım!
Merhaba sevgili Kızıl Bayrak okurları, burnumuzdan soluyacağımız bir hale geldik.
Postası Sizlerle bir süre önce karşı karşıya kaldığım
bir ayrımcılığı ve kötü muameleyi paylaşmak
Çünkü bu tatil köyüne girebilmek için AKP’li
olmak gerekiyormuş. Bize içeri giremeyeceğimizi
istiyorum. Biliyorum ki, Kızıl Bayrak gazetesi söylediler.
sorunlarımızı dile getirebileceğimiz bir kürsüdür. Ne kadar moral bozucu bir durum olduğunu
Bunu düşünerek yazmaya karar verdim. söylemeye gerek yok sanıyorum. İhlas Holdingin
Bir süre önce Yalova’ya yakın bir yerde patronu tüm o serveti biz işçilerin sırtından
Armutlu Tatil Köyü’ne bir arkadaşım tarafından kazanıyor. Sonra da bu serveti AKP’lilere peşkeş
davet edildim. Bilmeyenler vardır belki, bu tatil çekiyor. Onlar da daha çok oy kazanabilmek için
köyü İhlas Holding’in patronu Enver Ören’e ait. bunu seçim yatırımına dönüştürüyorlar.
Bursa’da DTP ile dayanışma eylemi Ben bir işçiyim ve tatil bizler için oldukça
uzak bir kavram. Bizler için tatil, televizyonlardan
“Ancak bizden olanlar bu tür imkanlardan
yararlanabilir” diyorlar. Ancak AKP’nin de
DTP’ye yönelik tutuklama ve gözaltı terörü 10 izlenir, buralara zenginler gider. Bu tür yerlerin zenginleri temsil ettiğini, zenginlerin çıkarlarını
Nisan günü Bursa Adliyesi önünde yapılan basın önünden bile geçmişliğimiz yoktur. Biz bilmeyiz savunduğunu görelim. İki kilo bulgur, üç kilo
açıklamasıyla protesto edildi. DTP, İHD, SDP, yani tatil nedir diye. şekere oylarımızı satmayalım. Onlardan hesap
Partizan, EMEP, ESP, DHP, BDSP, HÖC, Bu fırsat kaçmaz diye düşündüm. Ve soralım.
78’liler Derneği, KESK, Tunceliler Derneği, ÇHD, akrabalarımla soluğu orada aldık. Sonrasındaysa Sefaköy’den bir okur
Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Derneği, Sarya Kültür
Merkezi tarafından yapılan açıklamada saldırılara
karşı mücadele ve dayanışma çağrısı yapılarak
tutuklananların serbest bırakılması talep edildi. Barış Anneleri’nden açıklama...
Eyleme 100 kişi katıldı.
“Keyfi tutuklamalara, TMY terörüne son!” Barış Anneleri İnsiyatifi, 6 haftadır gerçekleştirdikleri eylemlerini bu hafta da sürdürdüler. 11 Nisan
pankartının açıldığı eylemde sıklıkla günü Taksim Galatasaray Postanesi önünde bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdiler. Eylemde
“Hepimiz Kürdüz, hepimiz DTP’liyiz!”, “Gözaltılar, açılan “Barış için İmralı’ya bağımsız heyet gönderilsin!” pankartı polisin açıklamaya izin vermeyeceği
baskılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz!”, “Susma tehditi üzerine indirildi. Eylemde “ Toplumsal barışın sağlanması imkansız değil!”, “İmralı’ya bağımsız
haykır halklar kardeştir!” sloganları atıldı. heyet gönderilsin!”, “Kin, nefret, ırkçılık değil adaleti geliştirelim!”, “1 Ekim’de uzatılan barış eline sen de
Kızıl Bayrak/Bursa elini uzat!”, “Erdoğan barışı seçimlere kurban etme!” dövizleri taşındı.
İlk olarak Barış Anneleri İnsiyatifi, ardından Türk aileleri adına birer konuşma yapıldı. Konuşmada, bu
kirli savaşı sürdürmek isteyenler olduğu vurgulanarak, kardeşçe ve barış içinde bir arada yaşama talebi

İHD’den Hrant Dink için gece... yükseltildi. On dakikalık oturma eyleminden sonra basın açıklaması sona erdi. Açıklamaya 60 kişi katıldı.
Kızıl Bayrak/İstanbul

İnsan Hakları Derneği, 20 Nisan akşamı “Hrant


İçin Aynı Göğün Ezgileri” etkinliği düzenliyor. Saat Samandıra peşkeş çekiliyor!
19.00’da Beyoğlu’nda PUBBORSA’da başlayacak Sermaye düzeni daha fazla rant uğruna tuttu.
olan gecede müzikleriyle Kardeş Türküler, Sayat emekçilerin taleplerini hiçe saymaya devam En son olarak iki mahalle ortasında kalan bir
Nova, CAZZ BAZZ, Rojin, Metin-Kemal Kahraman, ediyor. Samandıra’nın Veysel Karani ve Akpınar arazi geçtiğimiz hafta Belediye tarafından
Harun Topaloğlu, Hakan Yeşilyurt, Grup Mahalleleri’nde yaşayan Alevi emekçiler bir ihaleye açıldı. Bu arazi içinde kendilerine
Helesa,YORGO yer alacak. Geceye konuşmacı olarak süredir mahallelerinde bir Cemevi’nin yapılması Cemevi inşaatı için bir alan verilmesini isteyen
Yazar Vedat Türkali ve Av. Eren Keskin katılacaklar. için girişimlerini sürdürüyorlar. Cemevi için emekçilerin talepleri burada da yok sayıldı.
Adres: Sakızağacı Cd. Küçük Bayram Sk. No:1 arazi talepleri karşılanmayan emekçiler sorunu Mahalledeki emekçilerinin verdiği bilgiye göre
Kat:1 Beyoğlu kendi imkanları ile çözmek yönünde çaba arazi değerinden oldukça düşük bir ücrete
sarfediyorlar. Belediyeden bir yer sağlanmasını Otosan’a peşkeş çekildi. Bu durum emekçi
talep ettiler. Samandıra Belediyesi ise bir halkın taleplerinin nasıl görmezden gelindiğinin

Trabzon İHD’den basın açıklaması


yandan “Bu sizin hakkınız!” derken bir yandan en son örneklerinden biri oldu.
da sürekli olarak bu talebi geçiştirme yolunu Kızıl Bayrak/Samandıra
21 Mart günü “Arkadaşıma dokunma!”
kampanyasının son eylemini gerçekleştirmek
üzereyken, KTÜ kampüsünde jandarmanın azgınca Adana HÖC: “Komploları boşa çıkaracağız!”
saldırısına uğramış ve 11 kişi gözaltına alınmıştık.
Bunun üzerine İHD 6 Nisan günü İHD Trabzon 6 Nisan günü Adana’da terörle mücadele polisleri tarafından “bombalı eylem hazırlığı” gerekçesiyle bir
Şube’sinde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan operasyon düzenlendi. Yaklaşık 10 ev basılarak 3 kişi gözaltına alındı. Bu evlerden birinde polis bomba ve
açıklamada Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde baskı ve bomba yapımında kullanılan malzeme ve mühimmat bulunduğunu iddia edip burjuva medyayı da
saldırıların sürekliliği vurgulanarak, “KTÜ şiddet kullanarak bir zafer havası yaratmaya ve ortamı terörize etmeye çalıştı.
üniversitesi olma ayıbından ne zaman kurtulacak?” Bu saldırılarla ilgili olarak Adana HÖC temsilciliği, gözaltına alınan Emrah Yayla, Soner Yılmaztürk
sorusu soruldu. İHD’nin bu konuyu gündeme getirmek ve Uğur Kılıç’ın mahkemeye çıkarıldığı 8 Nisan günü Adana Adliyesi arkasında bir basın açıklaması
için mücadele etmeye devam ettiğinden bahsedilen gerçekleştirdi. “Komploları boşa çıkaracağız!” şiarlı pankartın açıldığı, BDSP ve ÇHKM’nin destek
açıklama KTÜ’deki bu şiddet ortamının bir an önce son verdiği basın açıklamasında sıklıkla “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Komploları boşa çıkaracağız”,
bulması çağrısı ile son buldu. Açıklamaya gözaltına “Baskılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı.
alınan öğrenciler de katıldı. Gözaltına alınan üç kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Adliye giriş ve çıkışında slogan atan Emrah
KTÜ Ekim Gençliği Yayla’nın yüzünde morluklar olduğu görüldü.
Kızıl Bayrak/Adana

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.
TaksimÕi kazanmak
zincirleri kÝrmaktÝr!

1MayÝsÕta
alanlara!
BaÛÝmsÝz Devrimci
SÝnÝf Platformu BDSP

You might also like