You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/07 23 Þubat 2007 50 YKr

Kapitalizm ifte sšmŸrŸ,


baskÝ ve eßitsizlik demektir!

…zgŸrlŸk ve eßitlik iin


8 MartÕta alanlara!
2 ★ K›z›l Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

İÇİNDEKİLER
İsrail başbakanının Türkiye ziyaretiÖ
K›z›l Bayrak’ tan
Siyonist İsrail'le işbirliği pekiştiriliyor.. . 3 İşçi ve emekçi kadınların 8 Mart yürüyüşü, bu
Gül'den sonra Büyükanıt da yıl da, finale yaklaşmış bulunuyor. İstanbul
Washington'un huzurunda... . . . . . . . . . . 4 Kadıköy'de 4 Mart günü yapılacak mitingle
sonuçlandırılacak bu yılki etkinliklerimizin
Ordu ve hükümet arasında Güney haberleri, birkaç sayıdır iç sayfalarımızda yer
Kürdistan gerilimi... . . . . . . . . . . . . . . . 5 alıyor. Bu haberlerde ve farklı değerlendirme
Dinci gericiliğe ve düzenin laiklik yazılarında yer bulan bir başka konu, 8 Mart
faaliyeti mitingle sonuçlanacak olmasına rağmen,
sahtekarlığına karşı işçi sınıfının sosyalist
öne çıkarılan talepler uğruna mücadelenin hız
iktidarı için mücadeleye! . . . . . . . . . . . . 6 kesmeden sürdürülmesi gerekliliğidir.
Katliamın 30. yılında kontrgerilla ile Bu 8 Mart için öne çıkarılan talepler daha
hesaplaşmak için 1 Mayıs'ta Taksim'e! . 7 kadınlara özgü ve genel istemler üzerinden
formülleştirilse de, başta ülkemiz ve
Katil müteahhitlerin davaları bölgemizdekiler olmak üzere, işçi ve emekçi
zamanaşımıyla aklandı!.... . . . . . . . . . . . 8 kadınlar bu uluslararası mücadele gününe kan
Milliyetçilik versiyonları ve düzen kokuları içinde girmekte. Başta Irak ve Filistin
olmak üzere, bölge halkları emperyalizm ve
medyası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9
siyonizm tarafından kana boğulmaya devam ediyor.
8 Mart etkinliklerinden. . . . . . . . . . . . . 10 Iraklı, Filistinli kadınlar bir 8 Mart'ı daha kan ve
8 Mart yaklaşırken emekçi kadınlara gözyaşıyla karşılamaya hazırlanıyor. Ama onlar,
yönelik çalışmamız üzerine.... . . . . . . . 11 aynı zamanda, emperyalist/siyonist saldırganlığa
karşı direnişin ön saflarında yer almak suretiyle,
“Ev kadınlarına sigorta hakkı!”.. . . 12-13 tarihsel anlamına en yakın şekliyle karşılıyorlar
İşçi-emekçi eylemlerinden.. . . . . . . 14-15 mücadele gününü.
Haluk Gerger ile Ortadoğu'daki son Önümüzdeki yakın sürecin, İran'ın emekçi
kadınlarını da benzer bir direnişin ön saflarına
gelişmeler üzerine konuştuk...
çağıracağı biliniyor. Emperyalist savaş makinesinin
“ABD'nin bütün bir yönelimi çılgınca bir yalan üretim merkezleri, dün Irak'a karşı olduğu
sürüklenişin dinamiklerini üretiyor...” gibi, bugün de İran'a karşı faaliyete geçmiş
(Orta sayfa). . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17 durumda. Molla rejiminin ağır şeriat koşulları
altında çifte baskı ve sömürüye maruz bırakılan
Dışişleri Bakanı Washington'dan sonra İranlı kadınların, dün Şah rejimine karşı
Suudi Arabistan'da! . . . . . . . . . . . . . . . 18 mücadelede olduğu gibi, bugün emperyalizme karşı
ABD-İsrail boykotu devam edecek! . . . 19 mücadele içinde özgürleşmesi kaçınılmazdır.
Mollalar, iktidarlarını pekiştirebilmek için silahlı
Avrupa Parlamentosu CIA'yla suç
kadınları silah zoruyla örgütsüzleştirmek,
ortaklığını tescil etti . . . . . . . . . . . . . . 20 etkisizleştirmek zorunda kalmıştı. Emperyalist çocuklarının emperyalist orduların emrinde savaşa
Yükselen bir kapitalist güç: Sosyal- haydutlarınsa böyle bir şansları dahi bulunmuyor. sürülmesine karşı düşünce ve tavırlarını da ortaya
Türkiyeli egemenlerin, emperyalizmin koymalıdır. Emperyalist savaşların önlenmesi, biraz
emperyalist Çin . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 da, savaşlardan en fazla zarar gören kadınların aktif
hizmetinde Ortadoğu'da kızıştırılan yeni paylaşım
TİB-DER Genel Kurulu gerçekleşti... . 22 savaşında piyonluk yapması, Türkiyeli işçi ve karşı duruşlarıyla mümkün olacaktır. Kadınları
Eylem ve etkinliklerden.. . . . . . . . . . . . 23 emekçi kadınların kaderini komşu ve kardeş emperyalizmin ve emperyalist savaşların karşısında
Dünyanın tüm dillerini konuşuyoruz.... 24 halkların kadınlarıyla birleştirmektedir. Türkiyeli konumlandırmak görevi ise, işçi ve emekçi kadınlara
kadınlar, halkların kardeşliği şiarıyla birlikte, düşmektedir.
Sempozyuma hazırlık... . . . . . . . . . . . . 25
Gül'den sonra Büyükanıt da
Washington'un huzurunda... . . . . . . . . . 26
Bültenlerden . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27
Bir dizi iki anket. . . . . . . . . . . . . . . . . . 28
Bültenlerden.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
Basından... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

K›z›l Bayrak
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/07 ● 23 Şubat 2007

. . .
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ

i i le r d e
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

v e b a y
ç ı
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52 Kita p
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Kapak K›z›l Bayrak ★ 3

İsrail başbakanının Türkiye ziyareti...

Siyonist ‹srail’le iflbirli¤i pekifltiriliyor


Tayyip Erdoğan’ın de yararlanıyor. Örneğin son dönemde Türk
resmi davetiyle burjuvazisinin öne çıkan kaygısı, Yahudi lobisinin
Türkiye’ye gelen İsrail aktif katkılarıyla Ermeni soykırımı yasa tasarısının
Başbakanı Ehud Olmert, ABD kongresinde onaylanmasını engellemektir.
üst düzey devlet erkanıyla İsrail’le geliştirilen mali, siyasi, askeri işbirliğinde de
kapsamlı görüşmeler farklı çıkarların gözetildiği muhakkak. Bölgesinde
yaptı. Siyonist şef, halen büyük ölçüde yalıtılmış olan İsrail için ise
Başbakan Tayyip Türkiye’yle işbirliğinin çok yönlü yararları olduğu
Erdoğan, Cumhurbaşkanı biliniyor.
Necdet Sezer, Dışişleri Siyonist başbakan, ilişkilerin ekonomik, siyasi ve
Bakanı Abdullah Gül, enerji alanında ileri taşınmasından söz etti. Bunlara
Milli Savunma Bakanı tank modernizasyonu ihalesi ve İran’a karşı saldırgan
Vecdi Gönül ve patron tutuma Türkiye’den talep ettiği destek de eklenmelidir.
örgütlerinden TOBB İsrail’in, Türk Kara Kuvvetleri’nin M-60 tank
Başkanı Rifat modernizasyonu ihalesini almak istediği, Ehud
Hisarcıklıoğlu ile Olmert-Vecdi Gönül görüşmesinin de esasen bu konu
görüşmeler yaptı. üzerinde odaklandığı biliniyor. İran’ın nükleer silah
Sermaye medyası geliştirmesinden duyulan “kaygıyı” da Ankara’daki
siyonist şefin ziyaretini işbirlikçi takımı birçok vesileyle dile getirdi/getiriyor.
“hafife” alan bir tutum Siyonist meslektaşıyla yaptığı görüşmelerin
sergiledi. Bazıları ise ardından gazetecilerin İran’ın nükleer programıyla
sanki İsrail Başbakanı ilgili sorularını yanıtlayan Tayyip Erdoğan, Lübnan,
Harem üş-Şerif’te Ankara’daki soysuz işbirlikçi takımı, “Harem İran ve Irak’ta Türkiye’nin attığı adımların ortada
yapılan kazılarla ilgili olduğunu ifade ederek şunları ekledi: “Yani insani
rapor vermeye gelmiş üş-Şerif’e sahip çıkıyoruz” pozları takınarak amaç dışında nükleer enerjinin zenginleştirilmesine
gibi bir hava yaratmaya olumlu bakmadığımızı bugüne kadar hep yineledik,
çalıştı. Ziyaretin asıl toplumu oyalarken, kapalı kapılar ardında söyledik. Bugün de yine aynı noktadayız. Ki biz de
amacını ise, geziyle ilgili
açıklamasında bizzat
kotardıkları anlaşmalarla ırkçı-siyonistlere insani amaçlı olarak yarın böyle bir yatırımı
ülkemizde yapacağız. Şu anda hazırlıklarını
siyonist Başbakan kısaca verdikleri çok yönlü desteği pekiştiren adım yapıyoruz. Ama bunun dışına çıkması ve böyle bir
özetledi. “İlişkilerin zenginleştirmeye gidilmesi olayına ülke olarak,
siyasi, ekonomik ve atıyor. Bu destek, bölge haklarını hedef alan bölgesel olarak olumlu bakmadığımızı yine
enerji alanlarında daha söylüyoruz.”
ileri taşınmasını emperyalist zorbaların saldırılarına dolaysız Tayyip Erdoğan’ın, nükleer silah deposu İsrail’in
hedeflediklerini” belirten
Ehud Olmert, ziyareti
destek vermek anlamına da geliyor. başbakanıyla görüştükten sonra bu sözleri sarfetmesi
gülünçtür. Hizmet ettiği ABD-İsrail ikilisi dünyayı
sırasında bu çerçevedeki nükleer silahlarla tehdit ederken, Tayyip kalkıp
somut projeleri görüşeceklerini söyledi. Bu listeye “pazarlık” sonucu Türkiye’nin oluşturacağı teknik bir İran’ın yıllar sonra yapacağı varsayılan nükleer
silah alımı projelerini de eklediğimizde tablo genel heyetin Kudüs’e gidip olayı yerinde incelemesine silahlara karşı olduğunu söylüyor. Tabi sermaye
çerçevesiyle ortaya çıkıyor. karar verdiklerini ilan eden Tayyip’in imdadına her medyasının tezgâhında biçimlendirilen “gazeteci”
zamanki gibi sermaye basını yetişti. Yalan makinesi taifesinden de hiçbiri kalkıp İncirlik Üssü’ndeki 90
Harem üş-Şerif üzerine demagoji medyanın katkılarıyla öyle bir hava yaratıldı ki, sanki atom bombasının akıbetini sorma cesaretini
Olmert-Erdoğan görüşmesinin temel gündemini gösteremiyor.
Siyonist şefin ziyaretinden birkaç gün önce ırkçı Harem üş-Şerif’te devam kazı oluşturuyordu. Başbakanın sözleri, işbirlikçi Türk sermaye
rejim Harem üş-Şerif’te yeni bir kazı başlattı. Hem Harem üş-Şerif’teki kazıların bu tarzda gündeme rejiminin de nükleer silah elde etme hevesinde
provokasyona hizmet eden hem de Filistin topraklarını getirilmesi, esas amacın Filistin halkının cellatlarıyla olduğunun ilanıdır aynı zamanda. Bu arada Tayyip
parça parça gaspetmeyi hedefleyen bu tür girişimler, geliştirilen kirli ilişkilerin üzerine “Harem üş-Şerif Erdoğan, Ehud Olmert’in ziyaretinin iki ülke
İsrail devletinin yeni iğrenç hesaplar peşinde olduğunu örtüsü” çekme gayreti olduğunu gösteriyor. ilişkilerine ciddi katkı sağlayacağına inandığını dile
gösteriyor. İsrail’in bu küstahça girişimi başta Filistin getirmeyi de ihmal etmedi.
olmak üzere tüm Arap dünyasında tepkilere yol açtı, Siyonizme hizmet Ankara’daki soysuz işbirlikçi takımı, “Harem üş-
bazı ülkelerde ise kazılara karşı protesto eylemleri emperyalist saldırganlığa hizmettir! Şerif’e sahip çıkıyoruz” pozları takınarak toplumu
yapıldı. oyalarken, kapalı kapılar ardında kotardıkları
Bu gelişmeler yaşanırken siyonizmin işbirlikçisi İsrail Başbakanı’nın Türkiye ziyareti, Ankara- anlaşmalarla ırkçı-siyonistlere verdikleri çok yönlü
“müslüman başbakan” Tayyip, Filistin halkına olmasa Washington trafiğinin yoğunlaştığı günlere denk geldi. desteği pekiştiren adım atıyor. Bu destek, bölge
da Harem üş-Şerif’e “sahip çıkan” pozisyonlar Bu çakışma tesadüf değil elbette. Zira Bush haklarını hedef alan emperyalist zorbaların
takınmaya başladı. Yakın dostu Ehud Olmert liderliğindeki neo-faşist çetenin emriyle üçlü şer saldırılarına dolaysız destek vermek anlamına da
Ankara’ya gelme hazırlığına başladığında sahneye ekseni oluşumuna katılan her iki devlet de ABD geliyor. Zira halkları köleleştirme projesinin temel
çıkan Tayyip Erdoğan, ”Ben yaptım oldu şeklinde bir emperyalizminin Ortadoğu’daki temel dayanakları hedeflerinden biri, “büyük İsrail” düşünün
politika izlemeye hiç kimsenin hakkı yoktur” demiş, arasındadır ve neredeyse attıkları her adım gerçekleşmesine zemin hazırlamaktır. Dinci-gerici
Harem üş-Şerif’te devam eden kazı çalışmalarına son Washington’daki efendinin bilgisi ve onayına tabidir. parti dahil, Türk sermaye rejimi bütün taraflarıyla
verilmesini istemişti. Tayyip bu konudaki Bu da merkezinde “İran’a saldırı” olan görüşme bölgeyi yangın yerinde çevirecek bu projenin
hassasiyetlerini, Ankara ziyareti sırasında Ehud trafiğinin aynı bütünün parçalarından ibaret olduğunu hizmetindedir.
Olmert’e aktaracağını da ifade etmişti. gösterir. Emperyalist/siyonist güçlerin işlediği ağır suçlara
Siyonist meslektaşıyla kapalı kapılar ardında Kıblenin Washington olması, Türk ve Yahudi ortak olan, giderek bu ortaklığı pekiştiren işbirlikçi
yaptığı uzun görüşmenin ardından basın karşısına burjuvalarının özel çıkarları olduğu gerçeğini ortadan egemenlerin bu pervasızlığına biran önce dur demek
çıkan Tayyip, Harem üş-Şerif’e verdiği “önemi” bir kaldırmıyor. Muhakkak ki, Ankara-Tel Aviv lazım. Bu sorumluluk ilerici-devrimci güçlerin, işçi
kez daha gündeme getirdi. İsrail Başbakanı’yla yaptığı işbirliğinin geliştirilmesinden iki ülkenin egemenleri sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların omuzlarındadır.
4 ★ K›z›l Bayrak Ortadoğu emperyalizme mezar olacak! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Gül’den sonra Büyükanıt da Washington’un huzurunda...

‹flbirlikçiler yeni suçlara ortak


olmaya haz›rlan›yor!
Son günlerde sermaye devleti yetkilileri yoğun bir
dış gezi ve konuk ağırlama trafiği içinde. Rejimin
temel kurumlarının tümü sözkonusu trafiğin
bileşenleri arasında. Ortadoğu merkezli bu
yoğunluğun ucu Washington’a kadar uzanıyor. Dahası
savaş kundakçılarının ikametgahı Washington,
yoğunluğun düğümlendiği merkezdir. Bu uğursuz
hareketlilik de, Irak bataklığına saplanan halkları
köleleştirme projesine yeni çıkış yolları aramakla
doğrudan bağlantılıdır.
Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın,
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Washington
dönüşünün hemen ardından Amerika yollarına
düşmesi, Ankara’daki görevlilerin Washington-Tel
Aviv merkezli projeye atfettikleri önemi
göstermektedir.

Sorun, Washington’daki efendiye taleplerin


iletilmesinden ibaret mi?

Resmi açıklamalara, basın huzurunda verilen


demeçlere veya medyadaki “görevli”lerin yorumlarına
bakılırsa, ordunun başındaki general, Türkiye’nin bazı
hassasiyetlerini iletmek ve ABD rejiminden bu yönde
somut adımlar atmasını istemek için Washington’a Amerika’nın Türkiye’den beklentileri ya da Sözkonusu dosyalarla Türkiye’nin ABD, Ortadoğu ve
gitti. Bilindiği gibi bu hassasiyetler Ermeni soykırımı dayatmaları! İsrail için taşıdığı önemin altı çiziliyormuş. Yapılan
tasarısının kabulünün engellenmesi, PKK’ye karşı açıklamaya göre Yaşar Büyükanıt’ın ziyaretinden bir
büyük bir askeri saldırı ve Kerkük kentinin Güney Neden Türk devleti için “seferber” oldular? hafta önce Genelkurmay, Tom Lantos ve Yahudi
Kürdistan sınırlarına dahil edilmesinin engellenmesi lobisinin diğer üyelerine bir bilgi notu yolladı. Türkiye
şeklinde özetleniyor. Türk Genelkurmay Başkanı, ABD’li askeri ve İsrail arasındaki askeri işbirliğinin tarihini aktaran
Burjuvazi adına devleti yönetenlerin bu konularda yetkililerin yanısıra haydutbaşı Bush’un yardımcısı ve bilgi notunda, halihazırda İsrail ve Türkiye arasında
belli hassasiyetler taşıdığı biliniyor. Her ne kadar bu neo-faşist çetenin başı kabul edilen Dick Cheney, devam eden askeri işbirliği projeleri de sıralandı. Bilgi
sorunlar pazarlık konusu olsa da, militarist kurumla Savunma Bakanı Yardımcısı Eric Edelman, ulusal notunun Yahudi asıllı vekiller üzerinde etkili olduğu ve
peşinden giden sermaye kesimleri, bu sorunların güvenlik başdanışmanı Stephen Hadley, temsilciler bazı vekillerin Ermeni soykırım tasarısı aleyhine
“çözümü” konusunda halen savaş kundakçılarından meclisi ve Yahudi lobisinin önde gelen isimlerinden döndüğü belirtiyor.
destek istemektedirler. Destek isterken, 60 yıla yakın Tom Lantos gibi kişilerle de görüştü. Bu görüşmelerin ABD savaş kurmayları önüne konan dosyalarda ise,
süredir “NATO’nun ikinci büyük ordusu olarak” ifa “rutin” olmadığını, pekçok çevre tarafından dikkat NATO’nun ikinci büyük ordusunun sadakatle
ettikleri hizmetin listesini masaya seriyorlar. Hizmet çekici bulunduğunu sermaye kalemşörleri de dile sürdürdüğü yarım asrı aşan hizmetler listesinin
aşkının zedelenmemesi için istenen desteğin getirdi. sıralandığı belirtiliyor. Tabii Türk ordusunun halen
sağlanması gerektiği hatırlatılıyor. Yaşar Büyükanıt’la görüşen savaş kışkırtıcılarının dünyanın birkaç bölgesinde NATO işgal gücü olarak
Bush liderliğindeki savaş çetesinin, NATO’nun şeflerinin, Ermeni soykırımı tasarısının ABD “görev” yaptığı da hatırlatılmış. Tam da bugünlerde
ikinci büyük ordusundan yeni dönemdeki beklentileri kongresinden geçmesini engellemek için harekete Afganistan’daki NATO işgal gücüne birkaç yüz Türk
göz önüne alındığında, Ankara’daki görevlilerin geçtiği öne sürülüyor. Açıklandığına göre harekete askerinin daha gönderileceği açıklandı. Oysa Yaşar
dillendirdiği taleplerin tümüyle kulak arkası edildiği geçenler bunlarla da sınırlı değil. Halkların dökülen Büyükanıt daha önce Afganistan’a tek bir Türk
söylenemez. Hatta mümkün olduğu ölçüde bir takım kanıyla günden güne palazlanan silah tekelleri, İsrail askerinin bile gönderilmeyeceğini öne sürmüştü.
taleplerin kısmen de olsa karşılanmaya çalışıldığı savunucusu Yahudi lobisi ile bazı Yahudi dernekleri, Suç ortaklığını belgeleyen dosyaların
gözlenmektedir. Nitekim Washington’da basın Pentagon ve CIA şeflerinin de aynı yönde çaba Washington’da masaya serilmesi, Türk burjuvazisi ve
toplantısı düzenleyen Yaşar Büyükanıt da bunu dile harcamaya başladığı söylenmektedir. onun devletinin yeni suçlara ortak olmaya hazır
getirme ihtiyacı hissetmiştir. Bu bileşen dikkat çekicidir. Zira adı geçen kişi olduğunun göstergesi sayılmalıdır. Bu dosyaların
Fakat bu kadarı hiç de isteklerin tek yanlı olduğu veya kurumların tümü, büyük-Ortadoğu/büyük İsrail verdiği mesaj, “biz sizinle her suçu işlemeye hazırız,
savını doğrulamıyor. Kaldı ki, böyle bir iddia projesinin ne pahasına olursa olsun uygulanmasını, ancak sizin de talep ettiğimiz desteği sağlamanız
saçmadır. Washington’dakilerin efendi olduğu hesaba dahası bu uğurda sınırsız yıkım ve kitlesel kıyımlardan gerekiyor” şeklinde tercüme edilmektedir. Bu ise,
katıldığında, isteklerin veya dayatmaların hangi kaçınılmaması gerektiğini savunmaktadır. egemenlerin bazı kırıntılar karşılığında
yönden geldiğini anlamakta bir güçlük yoktur. Radikal Böylelerinin, pazarlık yapmadan Türkiye için kılını emperyalist/siyonist saldırganların tam hizmetine
gazetesinden Murat Yetkin, konuyla ilgili yazısında şu kıpırdatması bile sözkonusu olamaz. gireceği anlamına gelmektedir.
ifadeleri kullanıyor: Genelkurmay Başkanı’nın Bu, egemen sınıflarla hizmetkarlarının tercihidir.
görüşeceği kurumlardan birinde görevli bir Amerikalı, Suç zincirine yeni halkalar eklemeye Devrimci-ilerici güçlerin, Türkiye işçi sınıfının,
Türk katılımcılardan Türkiye’nin beklentilerini emekçilerin ve ezilen halklarının tercihlerinin farklı
hazırlanıyorlar
dinledikten sonra şu basit soruyu sordu: “Hep olduğuna kuşku yoktur ve bu fark ancak
Türkiye’nin beklentilerini konuştuk. Peki ABD’nin emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçilerine karşı
Washington’dan destek talep eden genelkurmay
beklentileri konusunu hiç kendinize sordunuz mu?” kararlı bir mücadelenin yükseltilmesiyle ortaya
başkanlığının, neo-faşist çete ile Yahudi lobisinin
İşte meselenin düğüm noktası burasıdır; konulabilir.
önüne bazı dosyalar koyduğu belirtilmektedir.
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Yaşasın halkların kardeşliği! K›z›l Bayrak ★ 5

Ordu ve hükümet arasında Güney Kürdistan gerilimi...

Gerçek mi, dan›fl›kl› oyun mu?


Ordu-hükümet gerilimi geçtiğimiz haftanın da ABD’nin Ortadoğu siyasetiyle yakından bağlantısı
başat konusu durumundaydı. Bu kez gerilimi olmalıdır. Bu bağlantı kurulmadan ve çerçeve tüm
yükselten neden, Güney Kürdistan yönetimi ile bunları içerecek kadar büyütülmeden siyasal tablonun
diyalog kurulup kurulmayacağına ilişkin tutum anlaşılması hep eksik kalacaktır. Gerçekte ciddi fikir
farklılığıydı. ABD ziyaretinin sonunda konuşan ayrılıkları ve karşıt tutumlar içerisinde olan düzen
Büyükkanıt, kendisine bu konuda sorulan bir soruya siyasetinin bu iki gücünü, bir danışıklı dövüş
sert bir üslupla “PKK’ye destek veren güçlerle içerisinde bir araya getiren gücün iradesine ve
konuşulmaz. Hükümet istiyorsa konuşur” biçiminde amaçlarına bakmak, bize ihtiyaç duyduğumuz
bir yanıt verdi. Aynı konuda konuşan Erdoğan ise, çerçeveyi sunacaktır.
“gerekirse görüşürüz” diyerek tavrını ortaya koydu. ABD emperyalizminin hedefi malum,
İşte bu tutum farklılığı etrafında her zaman olduğu Ortadoğu’ya, dolayısıyla enerji kaynaklarına ve
gibi bir tartışma oluşturuldu. Saflar yeniden yollarına egemen olmaktır. Bu doğrultuda yürüttüğü
belirginleşirken hararetin düzeyi yükseldi. savaşın Irak’tan sonraki halkası İran’dır. Her ne kadar
Halihazırda bu tartışmada orduyu destekleyen Irak bir batağa dönüşmüşse de, bu onu savaşı
taraf, hükümeti kendisine yabancı güçlerce dikte yaymaktan da alıkoymayabilir. Böyle bir durumda
edilen bir “gayri-milli programı” uygulamakla ABD’nin Ortadoğu’daki temel dayanakları olabilecek
suçlarken, ordunun Büyükkanıt şahsında ortaya güçler Türkiye-İsrail ve Irak batağında dayanabilecek
Peki generallerin bu tür bir sahtekarlığa
koyduğu mücadeleye alkış tutuyor. Ordunun kuvvette bir toprak parçası olarak Güney
başvurmasının nedeni ne olabilir? Gerçekten hükümet
eteklerinde bu minvalde saldırgan bir siyaset izleyen Kürdistan’dır. Buradan bakıldığında İran’a yönelik bir
sözcülerinin iddia ettiği gibi ortada, kararı önceden
bu güçlere hükümet cephesinden verilen yanıt ise, Amerikan saldırı planının işlerliği için bu güçlerin
alınmış bir danışıklı kavga mı sözkonusudur?
farklı gibi duran politik tavırların birbirine karşıt birlikteliği ve birlikte savaş cephesine sürülmesi
Durumun hiç değilse bir ölçüde böyle olma olasılığı
olmaktan çok tamamlayıcı olduğu ve bu durumdan bir kaçınılmazdır. Dolayısıyla, bu savaş koalisyonu bu
yüksektir. Çünkü esasında ortada hem savrulan
polemik çıkarmanın yanlış olduğu biçimindedir. güçler arasında tam uyumu, diyalogu ve arada ciddi
iddiaların aksine ve hem de iddiayı savuranları
Esasında durumun gerçeğe en yakın izahını da bu pürüzler yaratan sorunlardan kurtulmayı
sahtekar kılacak çapta somut olgular bulunmakta, bu
açıklama sunmaktadır. Çünkü, Büyükkanıt’ın iddiası gerektirmektedir. Öyleyse, ABD’nin uşaklarını
olgular da gündeme taşınan sorunun son derece yapay
ve tavrının gerçeklerle bir ilgisi bulunmamaktadır. huzuruna alarak dikte ettirdiği diyalog ve işbirliği
olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan mesele
Dahası, onun bu tutumu, ortada duran gerçeklerin planının hedefinde böylesi hesaplar olma olasılığı son
PKK’nin askeri varlığı ve bu varlığın desteklenmesi
kabaca ters yüz edilmesine dayandığı ölçüde derece yüksektir.
temelinde gerekçelendirilmekteyse de, Türk devletinin
ikiyüzlüce ve sahtekarcadır da. Çünkü Büyükkanıt, Tekelci burjuvazinin Güney Kürdistan’a yönelik
tehlikeyi bu askeri varlıktan ziyade Kürt sorununun
diyalog kurmama gerekçesi olarak sunduğu PKK’nin yaklaşımı da zaten hemen hemen aynıdır. Tekelci
kontrol edilemez dinamiklerinde gördüğü malumdur.
siyasal varlığının tanınması iddiası, Güney Kürdistan burjuvazi, Güney Kürdistan’daki devletsel oluşumun
Bu temelde de esas sorun Kürt sorununun güçlü
yönetimi için olduğu gibi ABD için de geçerlidir. Öyle reddedilmeyecek bir gerçek olduğunu, bu gerçeği yok
dinamiklerinden biri olarak Güney Kürdistan’ın
ki, bizzat ABD’nin kendisi PKK sorununun atılacak saymanın ve gelişimini durdurmanın imkansız, dahası
devletsel kuruluşunu ve gelişimini engellemek, ya da
bir takım siyasal adımlara paralel olarak böyle davranmanın ülkedeki Kürt sorununu daha da
buradan doğacak tehlikeyi en aza indirebilmektir.
çözümlenebilir bir sorun olduğunu kendilerine büyüteceğini, yapılması gerekenin Güney Kürdistan’a
Başka bir ifadeyle Güney Kürdistan’daki gelişmelerin
dayatmaktadır. Fakat Yaşar Büyükkanıt Kürt düşman olmak yerine onun hamisi olarak çıkmak
Kuzey’deki ulusal dinamikler üzerindeki etkilerini
yönetimine karşı bu denli gözü dönmüş bir olduğunu, eğer böyle yapılırsa Türkiye’nin bir bölge
bertaraf edebilmektir.
düşmanlıkla saldırırken bu konuyla ilgili ABD gücü haline gelebileceğini dile getirmektedir. Bu
Bu açıdan bakıldığında yürütülen bir danışıklı
yönetimine karşı tek söz etmemekte, dahası ABD’ye düşünce, generaller tarafından ileri sürülen görüşler
dövüşse (buna iyi polis-kotü polis oyunu da denebilir),
yönelik bir takım sert suçlamalar karşısında kendisini yanında oldukça ılımlı gibi dursa da gerçekte ABD
bu dövüşün hedefinde Güney Kürdistan yönetimi
de siper etmektedir. emperyalizminin dümeninde yayılmacı ve saldırgan
olduğu açıktır. Belli ki, bir yandan gelinen yerde yok
Diğer taraftan Kürt yönetimiyle ilişki kurulup bir siyaseti öngörmektedir.
sayılması ve engellenmesi mümkün olmayan Kürt
kurulmayacağı tartışmasını anlamsız kılacak ölçüde, Kabaca ifade edersek devlet yönetimindeki etkinlik
devletinin varlığı kabullenilmekte, fakat diğer
Türkiye ile Güney Kürdistan arasında ilişkiler çok alanlarının korunması ve paylaşımı konusunda kavgalı
taraftansa bu devleti alabildiğine zayıf tutmak ve
yönlü ve çok kapsamlıdır. Örneğin ilişkilerin en yoğun durumda olan hükümet ve ordunun, üzerinde
Irak’tan kopuşunu engellemek için bir takım
olduğu alanların başında gelen ekonomik ve ticari ortaklaştıkları çizgi, ABD emperyalizminin ve tekelci
yönelimlerinden (özelde Kerkük) alıkoyulmaya
ilişkilerin büyüklüğü 10 milyar doları bulmaktadır. burjuvazinin bu türden çıkarları ve hesapları üzerine
çalışılmaktadır. Kürt yönetimi ordunun sopasıyla
Dahası bu ekonomik büyüklükten, en büyük paylardan kuruludur ve danışıklı dövüşün de bunun gerekleri
terbiye edilerek hükümetin açık tuttuğu kapıdan
birini de Ordu kuruluşu Oyak almaktadır. İşler bu doğrultusunda yürütülme olasılığı da son derece
pazarlık masasına oturmaya zorlanmaktadır.
durumdayken Büyükkanıt’ın üst perdeden savurduğu yüksektir. Zira, kurulu düzenin gerçek yönetenleri ve
Bu noktada çerçeveyi genişletmek yoluyla başka
“diyalog kurmayız” sözleri, boşa atmaktan başka bir karar vericileri asıl olarak bu güçlerdir.
sonuçlara varmak da mümkündür. Böyle yapmak da
anlam taşımamakta ve sahtekarlık olarak Bununla birlikte, son tartışma vesilesiyle bir kez
gerekmektedir, çünkü, ABD yollarında ve Pentagon
tanımlanmayı hak etmektedir. daha görülmüştür ki, düzen siyasetindeki bölünme o
kapılarında yürütülen bu kavganın mutlak suretle
denli derindir ki, bir takım hesaplar uğruna
gerçekleştirilen oyunların denetim altında tutulması ve
yönetilmesi bile çok zordur. Bu, dış politikanın iç
‹zmir: “Katil Olmert ülkemizden defol!” politika alanı ile olan güçlü ilişkisini ortaya
koymaktadır. Düzen cephesi iç siyasal
bölünmüşlüğüne son vermeksizin dış politikanın
İsrail Başbakanı katil Olmert’in Türkiye’ye istemiyoruz denilerek emperyalizme ve
gerekleri konusunda rahat davranamayacaktır. Öyle ki,
gelişi, İzmir Emperyalizm ve Siyonizm Karşıtı işbirlikçilerine karşı mücadelenin süreceği
dış politik sorunlar iç politikadaki bölünmüşlüğü daha
Birlik ile ESP, Alınteri ve Partizan tarafından vurgulandı.
da arttırmakta ve bu da dış politika alanında çok daha
düzenlenen ortak bir eylemle protesto edildi. Eylemde sıklıkla, “Emperyalizm yenilecek
ciddi sorunlara yol açarak kendisini göstermektedir.
15 Şubat Perşembe günü Konak Kemeraltı direnen halklar kazanacak!”, “Filistin’de intifada,
Tüm bunlardan devrimci güçler payına çıkarılması
girişinde yapılan eylem saat 13:00’te başladı. Irak’ta direniş kazanacak!”, “Kahrolsun AB-ABD
gereken temel görev ve sorumluluk, bir kez daha
“Katil Olmert ülkemizden defol!” pankartının emperyalizmi!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”
bağımsız devrimci politik bir odak olarak hareket
açıldığı eylemde, dün olduğu gibi bugün de sloganları atıldı.
etmek ve pratik görevleri omuzlamak olacaktır.
emperyalistleri ve işgalcileri topraklarımızda Kızıl Bayrak/İzmir
6 ★ K›z›l Bayrak Dinci gericiliğe sosyalizm son verecek! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Dinci gericiliğe ve düzenin laiklik sahtekarlığına karşı

‹flçi s›n›f›n›n sosyalist iktidar› için


mücadeleye!
Düzen cephesi yine laiklik tartışmalarını Afganistan’da Taliban’da, Hizbullah’ta ulaşacağı işlerinin tam olarak ayrılması, Diyanet’in dağıtılması,
kızıştırmaya başladı. Takvim seçimlere ilerlerken, sonuçlar hakkında, elbette kafa yorma ihtiyacı devletin dinsel kurumlara her türlü yardımına son
kitleler, laik/dinci kutuplaşmasında saf tutmaya duymadılar. Kuşkusuz kafa yorup bugünkü sonuçları (verilmesi), gericilik yuvası tarikat ve cemaatlerin
çağrılıyor. tahmin etseler de sonuç değişmezdi. Çünkü dağıtılması, mezhepsel ayrıcalıklara ve baskılara son”
Son tartışmalardan biri de, Meclis Başkanı Arınç sosyalizmden, işçi sınıfının devrimci eylemliliğinden verilmesi taleplerini öne çıkararak, laikliğin, devrimci
ile Cumhurbaşkanı Sezer’in laiklik tanımları üzerinden öylesine korkuyorlardı ki, dinci gericilikle kıyas bile proletarya tarafından nasıl tanımlandığını ortaya
yürütülüyor. Arınç laikliği “din ve vicdan özgürlüğü” kabul etmez. Bugünkü sonuçları tahmin etseler de yine koymuştur.
şeklinde tanımlarken, Cumhurbaşkanı “din ve vicdan aynı tercihi yapar, aynı yolu yürürlerdi. Din ve vicdan özgürlüğü, bireysel -ama sadece
özgürlüğü değildir”le başlayan ve Arınç’a yanıt Düzen tarafından ayartılıp düşman saflarında bireysel- anlamda, proleter devletin güvencesi altında
niteliğinde bir tanımla katılıyor sürece. İşçi sınıfı ve birbirlerine karşı konumlanmamaları için, laiklik olacaktır. Diğer yandan, ondan kitlelerin afyonu olarak
emekçi kitleler cephesinden sorun, hangi tarafın tanımına, bir de işçi sınıfı ve emekçiler cephesinden yararlanma niyet ve tutumunda bir sömürücü sınıf
laikliği daha doğru tanımladığı değil kuşkusuz. Her iki yaklaşmakta yarar var. Burjuvazinin anlayış ve yönetimde olmadığı için; ve proletarya, geçmiş
tanımla da çağırılan saf düzenin safları olduğu ölçüde, uygulaması orta yerde durduğuna göre, işçi sınıfının yüzyılların kötü mirası anlamında bu afyon zehirine
doğruluğu tanımlarda değil uygulamalarda aramak laiklik anlayışı nedir ve iktidarında uygulama biçimi karşı bilimi çıkaracağından, dinci gericiliği devlet
gerekiyor. nasıl olacaktır? olarak kendisi kurumlaştırmak şöyle dursun, her türlü
Elbette, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin dinsel Bu soruları yanıtlayan çerçevede bir propagandayla, kurumlaşma girişimine karşı gereken her türlü önlemi
gericiliğe kökten karşı olması gerekiyor. Ancak, bu işçi sınıfı ve emekçiler düzenin bugünkü oyunlarına alacağından; emekçi kitleler açısından artık dinci
karşıtlıkla oluşturulacak saf, düzene ait başka karşı uyarılmalı, aynı zamanda, dinci gericiliğe gericilik diye bir problem, esas itibarıyla,
gericiliklerin safı olamaz. İşçi sınıfı, farklıymış gibi karşıtlık adına düzenin belirlediği saflara yönelenler de kalmayacaktır.
gösterilen bu iki tanımla ortaya konan burjuva işçi sınıfının, sosyalizmin saflarına çağrılmalıdır. Ezilen halklar gerçek laikliği işçi sınıfının sosyalist
laikliğine toptan karşı çıkmak durumunda. Çünkü, İşçi sınıfının devrimci partisi, programının ‘Acil iktidarı altında tanıyabilir. Dinci gericiliğin her türlü
bugüne dek yapılagelen ve şimdi de yapılmakta olan, demokratik ve sosyal istemler’ bölümünde, ‘inanç ve sapkınlığından, işçi sınıfının sosyalist iktidarıyla
dinin ve laikliğin, aynı burjuva gericiliği tarafından ve vicdan özgürlüğü’; ama aynı zamanda, “Din ve devlet kurtulabilir.
aynı amaçla, kitleleri kandırıp birbirine karşı
saflaştırmak, dolayısıyla, asıl sorunlarını, gerçek
düşmanlarını unutturmak amacıyla kullanılmasıdır. İstanbul gençliğinden faşist saldırganlığa karşı eylem...
Türkiye Cumhuriyeti, laikliği, dinin devlet
tarafından ve sadece devlet eliyle kullanılması olarak
algılamış ve uygulamıştır. İlkokul kitaplarına koyduğu
“Faflizme karfl› omuz omuza!”
tanımın aksine, din ile devlet işlerini ayırmamış,
13 Şubat günü Mustafa Kemal Üniversitesi’ne
Diyanet adı altındaki kurumlaşma ile, tüm dini
bağlı Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan üç Kürt
etkinlikleri devletin tekeline toplamaya çalışmıştır.
öğrenciye faşistler tarafından saldırılmış, öğrenciler
Halen süregiden tartışma/çatışmaların bir yerinde de bu
ağır yaralanarak hastaneye kaldırılmıştı. İskenderun
konudaki kimi başarısızlıkları yatmaktadır. 80 yıllık
Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınan
cumhuriyetin tüm çabalarına rağmen, hala, devletten
öğrencilerden Metin Kurt aldığı bıçak darbeleri
habersiz ve bağımsız dini etkinlikler
nedeniyle kan kaybından ölmüştü.
sürdürülebilmektedir. Kurulması ve kullanılması her ne
Yapılan faşist saldırıyı ve Metin Kurt’un
kadar devlet denetiminde de olsa, dinci partilerin
katledilmesini protesto etmek için bir araya gelen
varlığının belirli bir rahatsızlık verdiği ortadadır.
üniversite öğrencileri 21 Şubat günü Yıldız Teknik
Devlet, dinin kullanılmasını, örneğin, ‘laikliğin kalesi’
Üniversitesi ana kapısı önüde bir basın açıklaması
CHP eliyle yapmayı tercih eder. Ya da örneğin,
yaptılar.
laikliğin ‘güvencesi’, ‘koruyucu ve kollayıcı’ gücü
YTÜ içinden çıkan ve diğer üniversitlereden
ordunun, Türk-İslam sentezci darbeci generalleri Ocakları tarafından yetiştirildiği açık olduğu gibi
gelen öğrenciler saat 13.00’de ana kapı önünde
eliyle. Metin’in katilerinin de Atatürkçü Düşünce
buluşarak “YÖK, polis, sivil faşist işbirliğine son!
Ancak, kimin eliyle olursa olsun, çok fazla Dernekleri ile olan ilişkisi bilinmektedir. Ülkü
Kahrolsun faşizm!” pankartını açtılar. Basın
kullanıldığında ipin ucunun nasıl kaçırılacağı da Ocakları, Kuvayi Milliye gibi gerici örgütlenmeler
açıklamasını okumak için Beşiktaş’a
ortadadır. Burjuvazinin laik cumhuriyeti, yoksul şovenizm ve milliyetçilik haykırışlarıyla halkları
yürüyeceklerini söyleyen öğrencilerin önü ana kapı
çocuklarına afyon niyetine ortalığı imam hatip lisesine düşmanlaştıracak faşist söylemlerle
önünde kolluk güçleri tarafından kesildi. Yürüyüşe
boğarken, böylece laliklik, hatta cumhuriyet düşmanı beslenmektedirler. Bu katil ocaklarının merkezi
izin verilmeyeceği söylendi. Polis barikatı
bir kitlesel fanatizmin yolunu düzlemiştir. Burjuvazinin hemen YTÜ’nün karşısında bulunmaktadır. Birçok
kurulması üzerine beklemeye başlayan öğrenciler
laik cumhuriyetinin, ülkeyi 80 yılda getirdiği nokta faşist saldırının ordan örgütlendiğine, saldıranların
“Öğrenciye değil çetelere barikat!”, “Katil polis
özetle şudur: Onların yönetimi altında bu ülke, ordan çıktığına ve saldırı sonrası oraya kaçtıklarına
üniversiteden defol!” sloganlarını attılar ve polisin
tarikatlerin cirit attığı; laik cumhuriyet partileri meclise defalarca tanıklık ettik...”
tutumunu protesto etmek için 10 dakika oturma
zor girerken, ancak üçü beşi bir araya gelerek hükümet Tüm faşist saldırılara, açılan soruşturmalara,
eylemi yaptılar. Oturma eylemi sırasında “Gün
kurabilirken, dinci partilerin ezici oylarla ve tek tutuklamalara rağmen onlara asla dikensiz bir gül
Doğdu”, “Çav bella” ve “Beyazıt Marşı” söylendi.
başlarına hükümet kurabildiği; adım başına bahçesi sunmayacaklarını ifade eden öğrenciler
Öğrenciler adına ana kapı önünde yapılan
kondurdukları camilerin çeşitli cemaatler tarafından “Dün hepimiz Ermeni’ydik, bugün hepimiz
açıklamada şunlar söylendi: “Dün üniversitelerde,
paylaşıldığı, minberlerinden şeriat yeminleri ettirildiği; Kürd’üz” diyerek basın açıklmasını bitirdiler.
muhalif, devrimci, demokrat öğrencileri siyasi
sokakları takkeli-cüppeli, saçlı-sakallı, çarşaflı-türbanlı Eylem sırasında sıklıkla “Türk-Kürt-Ermeni,
ucubelerin doldurduğu bir yer haline gelmiştir. Bu
kimlikleri nedeniyle satır çekip yaralayanlar bugün
Hrant Dink’e kurşun atanlarla aynı kişilerdir, aynı yaşasın halkların kardeşliği!”, “Hepimiz Metin’iz,
tablo, o çok “modern” burjuvalarımıza, Koçlar’a, hepimiz Kürt’üz!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”,
Sabancılar’a rağmen değil, tam da onların istek ve zihniyetin ürünleridir. Şimdi de Metin’i katlettiler.
Soruyuruz: Neden? Çünkü Metin muhalif bir Kürt “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Faşizmi döktüğü
iradeleriyle ortaya çıkmıştır. kanda boğacağız!” sloganları atıldı.
Emperyalizm işbirlikçisi bu kodamanlar, ABD’nin öğrencisiydi. Katiller, kimliği belirsiz kişiler
değildir. Ogün Samast’ın doğrudan Alperen Kızıl Bayrak/İstanbul
“yeşil kuşak” projesine dahil olurken, ABD’nin
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Sorarlar bir gün! K›z›l Bayrak ★ 7

Katliamın 30. yılında kontrgerilla ile hesaplaşmak için

1 May›s'ta Taksim'e!

1 Mayıs yaklaşıyor. Sermayenin işçilere, sermayenin hizmetindeki kontrgerilla çetelerini çalışılmalıdır.


emekçilere ve ezilen halklara dönük saldırılarını doğrudan hedef tahtasına oturtmak olmalıdır. DİSK, 1977 katliamının sorumlularıyla
yoğunlaştırarak sürdürdüğü, diğer yandan bölgede “Katliamın ardındaki gerçeklerin ortaya çıkartılması ve hesaplaşma, 2007 1 Mayıs'ını Taksim'de kutlama
emperyalizme uşaklık zincirine yeni halkalar eklemeye sanıkların yargılanması” gibi yuvarlak laflar bir kenara konusunda gerçekten samimi ve kararlı ise, bunu
hazırlandığı bir dönemde, 1 Mayıs'ı karşılamaya bırakılmalı, 2007'de 1 Mayıs alanlarına “Kontrgerilla mümkün kılmak için atması gereken adımlar genel
hazırlanıyoruz. dağıtılsın!” talebiyle çıkılması hedeflenmelidir. planda bellidir. İlk iş olarak, hem kendi tabanındaki
Bundan bir süre önce toplanan DİSK Genişletilmiş Yapılması gereken budur; geçmişte katliamlara hem de kendi tabanı dışındaki işçileri bu sürece pratik
Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs 1977'de Taksim'de karşı “faşizme ihtar” mitingleri düzenleyen DİSK'in olarak katma çabası içine girmelidir. Zira tabandan
sermayenin kontrgerilla çeteleri tarafından yaptığı da budur. Fakat “faşizme ihtar” eylemlerinin örgütlenmeyen, taban örgütlenmesinin gücüne ve
gerçekleştirilen katliama dikkat çekti.1 Mayıs 1977 üzerinden uzun yıllar geçmiştir. 1970'lerin DİSK'i ile enerjisine yaslanmayan bir eylem planının etkili
katliamının DİSK'in tarihinde özel bir yeri olduğunu bugünkü DİSK arasında uçurum vardır. Sendikal sonuçlar üretmesi imkansızdır.
vurgulayan DİSK Başkanlar Kurulu, “77 Katliamı'nın anlayış, örgütlenme ve mücadele yeteneği planındaki Önemli bir diğer nokta ise şudur: Eğer DİSK
ardındaki gerçeklerin ortaya çıkartılması ve mevcut tablosu, DİSK'in bugün benzer bir tutum söyleminde samimi ise, 1 Mayıs kutlamalarına
sanıklarının yargılanması” talepleriyle 2007 1 almasını engelleyecek niteliktedir. “Kontrgerilla hazırlıkta son yıllarda düştüğü devrimcileri dışlama
Mayıs'ının Taksim'de, özüne ve geleneklerine uygun dağıtılsın!” talebiyle Taksim'e çıkmayı bir kenara hatasını tekrarlamamak durumundadır. DİSK
bir biçimde kutlanmasını karar altına aldı. bırakalım, bugünkü DİSK Başkanlar Kurulu'nun 1 devrimcilere sırtını dönerek ne '77 katliamının
DİSK Başkanlar Kurulu'nun almış olduğu bu karar Mayıs'ı Taksim'de kutlama kararının arkasında sonuna sorumlularıyla hesaplaşabilir, ne de bunun için
elbette olumlu ve anlamlıdır. Fakat bu kararın kağıt kadar durabilmesi dahi şüphelidir. Böyle bir niyet Taksim'e çıkabilir. Sermayenin karşısına dikilebilmek
üzerinde kalmaması, 1 Mayıs'ın Taksim'de sınıfsal ve taşınsa bile, DİSK'in mevcut durumu ve sorunları buna için, katliamların hesabını sorabilmek için, 2007 1
devrimci özüne uygun bir biçimde kutlanması ve izin vermemektedir. Mayıs'ını bir kazanıma çevirebilmek için DİSK yüzünü
kontrgerillayla hesaplaşma iradesinin ortaya Mevcut tablo karanlık görünse de, 2007 1 devrimci harekete dönmek zorundadır. Dahası DİSK
konulabilmesi için yapılması gereken şeyler vardır. Mayıs'ını özüne uygun bir biçimde Taksim'de devrimcileşmek zorundadır. DİSK için bunun dışında
Öncelikle, 1 Mayıs 1977 katliamının failleri kutlamak, sermaye düzeni ve eli kanlı çeteleri ile bir yenilenme ve ileri çıkma alternatifi
konusunda net olmak gerekmektedir. Bu katliamın militan bir hesaplaşma gününe çevirmek herşeye bulunmamaktadır.
NATO güdümlü kontrgerilla organizasyonunun en kirli rağmen başarılabilir. Bunun için işçi sınıfına ve onun Elbette, hem tabanla, hem de devrimci hareketle
ve kanlı icraatlarından biri olduğu, o dönem güçlü bir tarihsel misyonuna inanan, 1 Mayıs'ın devrimci özünü birleşmek ancak mücadele alanlarında mümkündür ve
biçimde yükselmekte olan işçi ve emekçilerin sahiplenen bütün ilerici-devrimci güçlere önemli en sağlıklı olanı da budur. Önümüzdeki bahar
mücadelesini dizginlemek ve sindirmek, bu amaç görevler düşmektedir. döneminin yoğun mücadele gündemi ve bir bütün
çerçevesinde kitlelere korku salmak üzere DİSK bu çerçevede bir rol ve sorumluluk olarak 2007 yılı bunun için önemli fırsatlar
tezgahlandığı bilinmektedir. Tıpkı çok sayıda ilerici üstlenecekse eğer, öncelikle kendi zayıflıklarıyla barındırmaktadır. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
aydının katledilmesi gibi... Tıpkı dönemin önemli hesaplaşmak durumundadır. Sendikal anlayış, Günü'nden 21 Mart Newroz'a, oradan 1 Mayıs'a, aynı
sendika liderlerinden Kemal Türkler'in öldürülmesi mücadeleye ve örgütlenmeye bakış gibi noktalarda süreçte gerçekleşecek bir dizi işçi emekçi eylemlerine
gibi... Tıpkı “faili meçhul” cinayetlere, “bin kendini yenileme ve aşma çabası içine girebilmelidir. kadar bütün fırsatlar birleşik mücadelenin geliştirilip
operasyon”lara hedef olan binlerce ilerici ve DİSK'in kuruluşunun 40. yılı vesilesiyle doğan yükseltilmesi için etkin bir biçimde kullanılmalıdır.
devrimcinin katledilmesi gibi... Ve tıpkı en son Hrant tartışma ortamı bunun için önemli kolaylıklar da 8 Mart'ın, Newroz'un, 1 Mayıs'ın ve bir bütün
Dink'in katledilmesi gibi... sağlamaktadır. DİSK'in sorunlarının tartışılması, olarak 2007 yılının kazanılması da, “D”İSK'in yeniden
DİSK yönetimi eğer sadece geçmişi duygusal boş geçmişe methiyeler düzmekle, duygusal nostaljilerle DİSK olabilmesi de bu konuda ortaya konulacak
sözlerle anarak nostalji yapmakla yetinmeyecekse, 1 sınırlı kaldığı takdirde değişen hiçbir şey olmayacaktır. çabaya bağlı olacaktır.
Mayıs 1977 katliamının failleriyle gerçekten Tartışmalar mevcut sorunlara somut çözümler BDSP
hesaplaşmak istiyorsa, yapılması gereken ilk iş, eksenine kaydırılmalı, buradan mesafe alınmaya (Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu)
8 ★ K›z›l Bayrak Katil devlet hesap verecek! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Katil müteahhitlerin davaları zamanaşımıyla aklandı!..

Katil devlet için zamanafl›m›


geçerli olmayacak!
‘99 depremlerinde, tümüyle sistemin ve devletin konutları da, daha içine bile girilmeden dökülmeye Hatta, konsey içinde bile bir ağız birliği, bir bütünlük
ihmali ve umursamazlığı yüzünden onbinlerce insan başlamıştı. Deprem sırasında, ‘unutmayacağız, sağlayamadılar. Zaten zaman kitlelerin öfkesini de
ölmüştü. Sermayenin devleti, sadece ölüme sebep unutturmayacağız!’ şiarıyla reyting peşinde koşan yatıştırmıştı. Yaralar sarılmasa da kabuk bağlamış; iş,
olmakla değil, deprem sonrası tutumuyla da nasıl bir düzen medyası, bu konutlar şimdilerde ne güç, yaşam telaşı derken, insanlar deprem suçlarından
işçi ve emekçi düşmanı olduğunu kanıtladı. durumdadır, duyurmamayı tercih ediyor. Ancak, o daha az söz eder hale gelmişti. Sonuçta zaten işlevsiz
Onbinlerce ölümün yaşandığı bölgeye yardım için günkü halleri göz önüne alındığında bugünkü kalan Konsey dağıtıldı.
günlerce kılını kıpırdatmadı. Ama, bu acılı durumdan durumlarını tahmin etmek hiç zor olmasa gerek. Deprem bilimcilerin sürekli uyarısını yaptıkları
istifade, mezarda emeklilik yasasını çıkarmak üzere Ondan önce de pek çok büyük deprem yaşanan ve büyük İstanbul depremi hala bekleniyor. Ancak bu
alelacele meclisi toplamayı ihmal etmedi. büyük felaketlerle sonuçlanan ülkemizde, en son arada, büyük depremi asla unutturmamaya
Devletin bu tutumu, elbette, öncelikle büyük yıkıma yol açan Marmara depremleri çalışırcasına, ülkenin dört bir yanından sık sık
depremzedeler olmak üzere, en geniş işçi ve emekçi nedeniyle, devletin pek çok cepheden ve ağır biçimde deprem haberleri gelmeye devam ediyor. Aslında
kitleler tarafından sorgulandı ama yargılanamadı. suçlanması, bir takım göstermelik tedbirler almasını yıkım ve felaket haberi için deprem olması da
Yargıya taşınanlar, hırsız ve katil müteahhitlerden gerektirdi. Bir deprem konseyi kuruldu örneğin. Bu gerekmiyor. Çürük yapılar ve her hangi bir nedenle
bir kısmıydı sadece. Davalar yıllardır konseyle, bir yandan kitlelere ‘bakın, duyarsız yıkılmaları adeta bir devlet politikasıymış gibi,
sürüyor/süründürülüyor. Bu kadar süründürmenin değiliz, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz’ mesajı binalar durduk yerde çökmeye, insanlar ‘durduk
sebebi de nihayet ortaya çıktı. Düzen, başka pek çok verilmeye çalışıldı. Ama öte yandan, asıl, depremin yerde’ ölmeye devam ediyor. En son en küçük
konuda yaptığı gibi, deprem konusunda da tetikçi ardından tepkilerini açıkça ifade etmeye başlamış sarsıntıda yerle bir olacağı bilinen İstanbul
katillerini aklamanın bir yolu olarak, zamanaşımını olan bilim adamlarını susturmanın bir aracı olarak Zeytinburnu’nda bir bina çöktü. Son anda fark edilip
kullanacaktır. Zaten bir kısmı daha baştan davaları kullanılmak istendi. Konseydeki kimi isimler, boşaltılmasa onlarca cana mezar olacak binadan buna
düşürülmek suretiyle, bir kısmı da bölgede yapılacak depremle ilgili bilgilerin uluorta ve kamuoyu önünde rağmen 2 ölü çıkarıldı.
deprem konutları ihale edilerek aklanmıştı. Önceki konuşulmaması/tartışılmaması gereğini savundular. Beklenen İstanbul depremi için, devletin, önlem
yaptığı konutları yıkılıp binlerce cana mezar olan bu Fakat yeterli olmadı. Konuşmaların ve devlete kapsamında en küçük bir hazırlığının bulunmadığı
hırsız ve katil müteahhitlere yaptırılan deprem yönelik suçlamaların önünü almayı başaramadılar. biliniyor. Bırakın insan canı için yatırım yapmayı,
göstermelik dahi olsa yasal tedbirlere bile gidilmiyor.
Çünkü sorun tek başına devletle başlayıp biten bir
sorun değil, bir sistem sorunudur. Yasal önlemler
Gençlikten faşist saldırganlığa karşı eylem... alınacak olursa eğer, bundan kimi şirketler zarar
görebilecektir. Öncelikle de inşaat firmaları.
“Faflist katillerden hesap soraca¤›z!” Zamanaşımına götürülen davalar da göstermektedir
ki, yargı kurumu dahil, kapitalist devlet ve düzen
baştan ayağa insanlık düşmanı kesilmiştir. Kapitalist
Geçtiğimiz hafta Hatay Dörtyol’da Metin
kar insan yaşamından önce gelmektedir. Onun
Kurt isimli öğrenci Kürt olduğu için,
korunması uğruna her türden cinayet işlenebilmekte,
Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi üç faşist
insanlar, onbinlerle hesaplanacak tarzda toplu
tarafından katledilmişti.
ölümlere mahkum edilebilmektedir. Soykırım eğer,
Faşist saldırıyı protesto etmek amacıyla 17
belirli bir kesimin toplu olarak ve planlı hesaplı
Şubat günü Taksim Tramvay durağında bir
biçimde katliyse, soykırım iddiaları karşısında pek
araya gelen ilerici devrimci gençlik güçleri
hassas davranan sermayenin devleti bu suçu işlemeye
(Ekim Gençliği, SGD, YDG, EHP Gençliği,
devam etmektedir ve edecektir.
GD, ÖGD, DPG, AKİ, Emek Gençliği,
Marmara depremleri, yapılaşma tarzının da
ÖDP, TÜM-İGD ve Öğrenci Kolektifi)
etkisiyle onbinlerce cana maloldu. İstanbul depremi
“Türk-Kürt-Ermeni, Yaşasın halkların
ise, yine yapılaşmanın da etkisiyle yüzbinlere
kardeşliği! Kahrolsun faşizm!” şiarlı pankart
malolacak. Bunu görebilmek için gerçi uzman
açtılar. Eylemde katliam lanetlendi, faşizme
olmaya gerek yok ama, konunun uzmanları böyle
karşı halkların kardeşliği dile getirildi.
söylüyor. Önlem, önlem diye bağırıyorlar, ama önlem
“Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”,
alma imkanına sahip tek güç, yani devlet, önlem
“Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bir bebekten
olmaktır. Gücümüzü tarihsel haklılığımızdan adına belki bir miktar ceset torbası teminine gidiyor.
bir katil yaratan karanlığı sorguluyoruz!”
alıyoruz ve hiçbir tehdit, hiçbir katliam bizleri Esas olarak da, deprem sonrası beklenen tepkileri
dövizlerinin açıldığı eyleme 100’ü aşkın kişi
yıldıramaz. Buradan tekrar tüm gençleri faşizme bastırmaya yönelik ‘polisiye önlem’ler görüşülüp
katıldı.
karşı halkların kardeşliği için mücadeleyi kararlaştırılıyor.
Yapılan basın açıklamasında şunlar
büyütmeye çağırıyoruz. Hrant katledildiği zaman İstanbul’un en kötü semtlerinde, en berbat
söylendi:“Üniversitelerde satır çekenler önce
hepimiz Ermeni’ydik, bugün Metin’i katlettiler binalarında yerleşik işçi ve emekçi kitleler de,
Hrant’ı sonra Metin’i katletti. Bu sefer kurşunlar,
hepimiz Kürt’üz. Hangi halk katlediliyorsa, beklenen depreme yönelik kendi önlemlerini almak
bıçak darbelerine dönüşmüştü! Bu sefer cinayet,
sömürülüyorsa biz o halkız”. zorundalar. Çocuklarını binbir zorlukla doyurmaya
İstanbul’un orta yerinde değil de Hatay’ın en
Yapılan açıklamadan sonra Avusturya İşçi çalışan bu insanların binalar konusunda yapabileceği
işlek caddesinde işlenmişti! Bir ay önce katledilen
Marşı ve Beyazıt Marşı hep bir ağızdan söylendi. bir şey bulunmadığına göre, onların önlemi de
bir aydındı, dört gün önce katledilen ise bir
Eylem boyunca sık sık “Faşist katillerden hesap devletinkiyle paralel olmalıdır.
üniversite öğrencisiydi. Bir ay önce katledilen bir
sorduk, soracağız!”, “Kahrolsun MGK, MİT, Bunun dışında, deprem felaketleri yaşamamak
Ermeni’ydi, dört gün önce Kürt’tü”.
CİA, kontrgerilla!”, “ Katil devlet hesap için alınacak en kalıcı önlem, felaketlerin tek
“Metin, üniversite öğrencisi bir Kürt genciydi.
verecek!”, “Faşistlerin ipleri sermayenin elinde!”, sorumlusu konumundaki sermaye devletinden
Zihinleri şovenizmle zehirlenmiş, yürekleri
“Hepimiz Metiniz, hepimiz Kürt”üz!”, kurtulmak olacaktır. Depremlerde kitleler halinde
milliyetçilikle karartılmış gençler tarafından
“Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz” ölmemek, sağlam ve sağlıklı konutlarda
katledildi. Biz gençliğe düşen görev halkların
sloganları atıldı. yaşayabilmek için, bunu programlaştıran tek sınıfın,
kardeşliği şiarını yükseltmek ve halkların
Kızıl Bayrak/İstanbul proletaryanın devrimci sınıf iktidarı kurulmalıdır
düşmanlığından beslenenlere karşı bir set
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Şovenizmin panzehiri sosyalizmdir! K›z›l Bayrak ★ 9

Yüzbinlerin yürüyüşünü güçlendirerek sürdürmek tek çözüm yoludur!..

Milliyetçilik versiyonlar› ve
düzen medyas›
Hrant Dink’in cenaze töreni, bir milliyetçi konumdur. Hepsinin hareket noktası da,
“milliyetçilik” tartışmasını devletin geleneksel kırmızı çizgileridir. Besbellidir ki,
gündemin ön sıralarına yerleştirdi. bu ülkedeki milliyetçiliğin bütün sürümleri devletin
Çünkü Dink cinayeti gerici ve şoven resmi ideolojisinden beslenmiştir. O “tek millet”çi
milliyetçi ideolojinin bir ürünüydü. ideolojik çerçeveden beslenmeyen hiçbir milliyetçilik
Doğal olarak buna tepki duyan kitle türü yoktur. Bu ırkçı-milliyetçiler, “Biz ‘Ne mutlu
de, üzerindeki milliyetçi- şoven Türküm diyene’ diyoruz, Türk doğmaktan
etkiyle hesaplaşmasının bir adımı bahsetmiyoruz, kafatasçı değiliz” diyorlar. Fakat “Türk
olan tarihsel eylemiyle ona ağır bir doğmayanı Türkleştirme” icraatlarını örtbas etmeye
darbe vurdu. Halen cinayet çalışıyorlar. Hepsi de devlet milliyetçiliğinin
üzerinden bir ay geçmiş yansımalarıdır. Bu nedenle, “özel harekât
bulunmasına rağmen, tarafların milliyetçiliği” tanımını haketmektedirler. Çetecilerin,
sosyal ve siyasal konumuna uygun tetikçilerin, mafya çakallarının hemen hepsinin
düşen tepkileri derinleşerek sürüyor. “milliyetçiyim, devlet düşmanlarının kafasını
Hrant Dink’in öldürülmesinden koparırım” demesi boşuna değil. Susurluk
sonra yürütülen tartışmaların dikkat örgütlenmesi de, Şemdinli bombacıları da, bugün
çeken bir yanını, burjuva medyanın, Ogün Samast’a kadar uzanmış bir zincirin halkaları
cinayetin yüzbinlerce emekçi, genç ve aydın tarafından Burada Radikal Gazetesi, “özel harp” vurgusuyla olarak bu milliyetçi şoven zemine yataklık eden
protesto edilmesi ve böylece düzenin ideolojik dikkat çekse de, olaylar arasındaki iç bağlantılara kontrgerilla birimleridir. Bu durum, milliyetçi ya da
cephesinde açılan gediğin kapatılması, tahkim yaklaşımı ve önerdiği çözümle ikinci kesimde ‘ulusalcı’ çevrelerin, Hrant Dink cinayetinde açıkça
edilmesi için girişilen karşı kampanya oluşturuyor. konumlanıyor. Örneğin, İsmet Berkan’ın, Mersin’den ortaya çıkan ve JİTEM’e, Emniyet’e uzanan ilişkileri
Karşı kampanya organizatörleri, “cenazede Türk hareketle yazdığı “Başbakan’a sorular” başlıklı örtbas etme çabalarının nedenini de açıklamaktadır.
bayrağı taşınmaması”ndan, “Hepimiz Ermeni’yiz yazıda (14 Şubat 2006-Radikal) bir yandan özel harpçi Bugün, işçilerin sınıfsal çıkarlarının bilincine
sloganının ayrımcılık ifadesi olduğu”ndan söz örgütlenmeyi işaret ederken, diğer yandan özel harpçi varmasına engel olan milliyetçilik, sermayenin sınıfı
etmektedirler. Büyük bir ikiyüzlülükle “ayrımcılık”tan milliyetçiliğin karşısında MHP’yi bir güvence kontrol etmesinin en etkili araçlarından birisidir.
söz edenler, seksen yıllık imha, inkar ve asimilasyon saymaktan kendini alıkoyamıyor. İ. Berkan, “Öyle bir Milliyetçilik, işçi sınıfının gözbağıdır. Bu salt
politikalarının tescilli savunucusudurlar. Onlar, milliyetçi-ırkçı yoğunlaşma var ki MHP bile durumdan Türkiye’de değil, dünyanın tüm ülkelerinde böyledir.
Türkiye’de yaşayan herkesin Türk olmak gibi bir tedirgin” diyor. İşçi sınıfına hiçbir gelecek vaat edemeyen, yapısal
zorunluluğu olduğu anlayışını dayatan ve bunu MHP’yi bile tedirgin eden bir milliyetçilik varsa, sorunları nedeniyle kitleleri işsizlik-yoksulluk
kabullenmeyenleri bölücü ve hain olarak dışlayan bir çözüm, “makul” bir milliyetçilikte aranabiliyor! sarmalıyla bunaltan sermaye düzeni sorunların
gerici-ırkçı “kültür”ü egemen kılmaya çalışanlardır. Liberal korku ve panik, MHP’nin “makul kaynağını dışarıya havale etmektedir. Dışarının kim
Emperyalizmin ve sermaye düzeninin çıkarlarının milliyetçilik” vitrinini meşrulaştırıcı bir etken oluyor. olduğu ise döneme göre değişmektedir. Ancak Türkiye
yönlendirdiği politikaların beslediği “zehirli politik Bir başka deyişle, ölümü gösterip sıtmaya razı sözkonusu olduğunda, milliyetçi dalganın düzen içi
kültür”ü, cenazeye katılan kitleye mal edecek kadar olmamız isteniyor. MHP’ye atfedilen bu misyon, çatışmanın önemli bir boyutu olduğu da görülmelidir.
“yavuz hırsız”dırlar. Kuşkusuz ki, onları Hrant Dink’in açıktır ki, öteden beri kotarılmaya çalışılan “MHP’yi AB üyelik sürecinde tekelci burjuvazi tam destek
cenazesinin kaldırılmasından bir gün sonra karşı merkez partisi yapma” çabasına omuz vermektir. verirken, ordu destekli kimi devletçi-milliyetçi
kampanya düzenlemeye iten temel etken, emekçi Oysa, MHP’yi bile tedirgin ettiği var sayılan “özel kesimler AB sürecine şüpheyle yaklaşmış ya da biraz
kitlelerin ırkçı milliyetçiliğe, linçlere, kontra milliyetçilik” arasında niteliksel olarak hiçbir farklılık daha ileri giden kimileri “vatan satılıyor” çığlıkları
provokasyonlarına, gizli-açık devlet operasyonlarına yoktur. Kontrgerilla devletinin körüklediği atmışlardı. Bunun gerisinde cumhuriyet tarihi boyunca
karşı tepkilerinin daha kitlesel harekete geçmesinin milliyetçiliğin MHP tarafından engellenmesini elde ettikleri kendilerine özgü konumlarını kaybetme
önünün açılabileceği “tehlikesini” görmeleridir. beklemek, ölüden gözyaşı beklemekle aynıdır. telaşı yeralmaktadır. Yoksa vatan dedikleri şeyin
Karşı kampanya, iki kesim tarafından ve başlıca iki Engelleme bir yana, MHP de bu zeminden onların arpalıklarından başka bir şey olmadığı
biçim altında sürdürülüyor: MHP-BBP- beslenmektedir. Bugün yaptığı da budur. Şu gerçeğin biliniyor.
Kızılelmacı’ların oluşturduğu birinci kesim, Dink’in altı çizilmelidir ki, “emekli” subay ve polislerin Elbette bu kesimler özel konumlarını kaybetmeme
cenazesinde atılan sloganlarla taşınan pankartları oluşturduğu kontrgerilla çeteleri karşısında MHP’yi çabasındalar ve genel olarak toplumu manipüle etme
gerekçe göstererek “Hepimiz Türk oğlu Türküz!” çare göstermek, bilinçli bir planın parçası değilse, olanaklarına sahipler. Milliyetçi-şoven histeri bunun
diyerek şovenizmi açıkça savunuyorlar. Türkiye’deki milliyetçiliğin devletçi niteliğinden için biçilmiş kaftan. Emperyalistler tarafından şu veya
Doğan Holding’e bağlı gazete ve televizyon habersiz olma saflığıdır. bu niyetle gündeme getirilen ancak Türk devletinin
kanallarının bazı yazar ve yorumcularının oluşturduğu Bir süredir devam eden milliyetçilik inkarda ısrar ettiği Ermeni soykırımı, Kıbrıs işgali, ve
ikinciler ise, liberal demokrat bir görünüm de vererek tartışmalarında sorunun gözden kaçırılmaya çalışılan ABD’nin Irak’a müdahalesiyle farklı bir minvalde
ve birincilerin aşırı ırkçı politikalarıyla belirli temel bir boyutu, milliyetçiliğin veya şovenizmin akan Kürt sorunu, ihtiyaç duydukları olanakları bu
farklılıklarını ortaya koymayı da ihmal etmeyerek, toplumda ‘kendiliğinden’ oluşan bir dalga olmadığı, kesime fazlasıyla sağlamaktadır.
daha inceltilmiş biçimde Dink’in cenazesinin devletin kontrgerilla birimlerinin bizzat içinde olduğu Yaşananlar, milliyetçiliğin hiçbir türünün işçi sınıfı
yüzbinler tarafından sahiplenilmesini yine şoven bir yapılanma üzerinden örgütlenip yönlendirilmeye ve emekçi kitleler açısından tercih edilemeyeceğini
milliyetçi bakış açısıyla değerlendiriyorlar. Oktay çalışıldığı gerçeğidir. Bugün “Benim milliyetçiliğimi göstermektedir. Bir milliyetçilik versiyonunu
Ekşi, Ertuğrul Özkök, Taha Akyol bu konumda onunkiyle karıştırma” diyenlerden “ulusalcıyız” diğerlerine göre “kötünün iyisi” gösterenler, eğer
bulunuyorlar. Bunlar, Hrant Dink cinayeti bağlantılı diyenlere, “kültür milliyetçisiyiz” diyenlerden bilinçli bir gerici planın parçası değillerse sıfır numara
olay ve gelişmeleri yorumlarlarken öncelikle, sermaye “Atatürk milliyetçiliği”ne kadar çeşitli cinsten bir liberal saflık içindedirler.
düzeni ve devleti tarafından izlenmiş ve kendilerince milliyetçi- şoven tayfanın hepsi de katil “Ogün-Yasin Bugün ağırlaşan sorunlar karşısında, işçi sınıfı ve
de benimsenmiş politikaların olaylardaki rolünü milliyetçiliği”yle alakalı olmadıklarını iddia edip emekçi kitlelerin birleşik, kitlesel ve militan bir
gizliyorlar. Yanısıra, olup bitenleri psikolojik sorun ve duruyorlar. Ama açıktır ki, aralarındaki biçimsel fark mücadele hattına acilen ihtiyaçları var. Kuşkusuz ki
bozukluklarla izah etmeye çalışıyor, ayrıca ne olursa olsun, hepsini buluşturan ortak payda, bu, kendiliğinden gerçekleşmeyecektir ve yüzbinlerin
emperyalistlerin Ermeni sorununu istismar sermaye devleti ve onun “güvenliği” üzerinden yürüyüşünü güçlendirerek sürdürmek tek çözüm
politikalarını örtbas etmeyi öne alıyorlar. tanımladıkları “düşman” kavramını eksen alan şoven yoludur.
10 ★ K›z›l Bayrak 8 Mart eylem ve etkinliklerinden... Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

8 Mart faaliyetleri ve etkinliklerinden...

Tempolu bir faaliyet ile


8 Mart’a haz›rlan›yoruz!
Mamak’ta 8 Mart etkinlikleri
Bir yandan bölgemizde yaşayan emekçi kadınların GOP-DER K.çekmece
karşı karşıya kaldıkları sorunları tespit etmek amacıyla
başlattığımız anket çalışması sürerken diğer yandan
çeşitli materyallerimizle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü’ne atfettiğimiz Şubat ayı etkinlik programımızı
yüzlerce eve birebir ulaştırmaya devam ediyoruz.
Etkinlik programız kapsamında 17 Şubat Cumartesi
günü saat 12:30’da Mamak İşçi Kültür Evleri Kadın
Komisyonu olarak “Birlik ve Dayanışma Aşuresi”
düzenledik. 150’yi aşkın emekçinin katılımıyla
düzenlenen “Birlik ve Dayanışma Aşuresi”nde Mamak
İşçi Kültür Evleri Kadın Komisyonu adına bir konuşma
yapıldı. Sömürünün, sosyal yıkım saldırılarının arttığı,
sistemin saldırılarının yoğunlaştığı bir süreçte sermaye
düzenine karşı bir arada durmanın yakıcığı vurgulandı.
Ardından “Kadınlarımızın yüzleri” isimli belgesel
gösterildi. Aynı gün gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz
“Yozlaşma ve Kadın” başlıklı seminer ise programın
yoğunluğundan kaynaklı başka bir tarihe ertelendi.
8 Mart’a yönelik hazırladığımız program
çerçevesinde 18 Şubat’ta bir etkinlik gerçekleştirdik.
Emekçilere, Mamak İşçi-Gençlik Kültür Evi tiyatro düzenleyeceğimiz salonu görsel açıdan düzenlemek için yaklaşmasıyla beraber Anadolu Yakası’nda
topluluğunun hazırladığı “Vatan Kurtaran Şaban” isimli çeşitli planlamalar yaptık. Buna uygun bir görev yürüttüğümüz 8 Mart çalışmalarını hızlandırıyoruz.
oyunu sergiledik. Haldun Taner’in yazdığı ve düzenin dağılımı gerçekleştirdik. Emekçi semtlerinde yaptığımız ev toplantıları ve
kültür-sanat anlayışının teşhir edildiği oyun, Mamak Bu hafta içerisinde 8 Mart bildirilerini kadınların başlattığımız imza kampanyasıyla emekçi kadınları
İGKE tiyatro topluluğu tarafından yoğun bir emeğin yoğun olarak çalıştığı fabrikalara dağıtacağız. Ayrıca eşitlik ve özgürlük için mücadeleye, örgütlenemeye
ürünü olarak ilk defa sahnelendi. Kızıl Bayrak’ın 8 Mart özel sayısını kadınlara çağırıyoruz. Her gün Kartal Meydanı’nda açtığımız
Saat 15:00’te Mamak İKE’de gösterilen oyuna ulaştıracağız, şenliğimize ve 8 Mart’a çağrı yapacağız. imza standıyla 8 Mart’ı gündemleştiriyoruz. 8 Mart
emekçilerin ilgisi ve katılımı anlamlı oldu. 60 kişinin Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu hazırlıkları çerçevesinde “8 Mart’ta alanlara!” çağrılı,
katıldığı tiyatro gösteriminin ardından emekçilerle BDSP imzalı afişlerimizi şimdiye kadar Pendik’in
Aydos, Sülüntepe Mahallelerine ve Kurtköy Sanayi’ne,
birebir sohbet ettik. Özel sayılarımızı, etkinlik GOP-DER’de film gösterimi Kartal-Pendik Minibüs Yolu’na, Kartal’ın Esentepe ve
programımızı ve diğer materyallerimizi verdik.
GOP-DER Emekçi Kadın Komisyonu olarak, Karlıktepe Mahalleleri ile Kartal Merkez’e, Gülsuyu,
8 Mart yaklaşırken yoğun bir tempoyla çalışıyoruz.
daha önce açıkladığımız eylem ve etkinlikler programı Gülensu Mahallellerine yapmış bulunuyoruz.
Kampanyamızın sonunda emekçi kadınların sorunlarını
çerçevesinde belirlediğimiz “Demir Çeneli Melekler” Diğer yandan 25 Şubat Pazar günü Kartal TMMOB
ve taleplerini eylem alanlarına yansıtmaya çalışacağız.
isimli filmin gösterimi 18 Şubat günü gerçekleştirildi. Temsilciliği’nde yapacağımız 8 Mart Şenliği’ne dönük
Mamak İKE çalışanları
Film gösterimi öncesinde çıkarttığımız davetiyeleri hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Şenlik hazırlığı
ev ziyaretleri yaparak emekçi kadınlara ulaştırdık. çerçevesinde şimdiye kadar yaptığımız ev toplantılarıyla
8 Mart çalışmalarımız sürüyor! Filmin gösteriminden sonra gerek film, gerekse emekçi hem 8 Mart’ı, hem de kadınların ev ve işyerlerinde
8 Mart çalışmalarımız sürüyor. Faaliyetimiz kadın mücadelesi üzerine bir söyleşi yaptık. Söyleşi yaşadıkları sorunları tartışma imkânlarını yakalamış
panellerle, film gösterimleriyle ve anket çalışmasıyla canlı bir atmosferde, katılan herkesin söz alarak kendini oluyoruz. Başlatmış olduğumuz imza kampanyasının
hızlanarak büyüyor. Önümüzdeki haftasonu ifade ettiği ve kafasındaki sorularla tartışmayı taleplerinin de yine kadınlar tarafından sahiplendiğini
gerçekleştireceğimiz şenliğin hazırlık çalışmalarına geliştirdiği bir biçimde sürdü. söylemek gerekiyor. Ayrıca imza kampanyasını bazı
devam ediyoruz. 4 Mart günü de emekçi kadınlarla Filmin konusunu da oluşturan “emekçi kadınlar için semtlerde toplu bir şekilde kapı kapı dolaşarak,
Kadıköy’de olmayı hedefliyoruz. oy hakkından” bugünün “seçimlerine”, emekçi kadının kadınlarla sohbet ederek yürütmeye çalışıyoruz.
Geçtiğimiz hafta Sefaköy İşçi Kültür Evi’nde sınıf mücadelesindeki yerinden, emekçi kadınların Bu çalışmalarla 25 Şubat’ta yapacağımız şenliğe ve
“Kadın sorunu” üzerine bir seminer gerçekleştirmiştik. yaşadığı güncel sorunlara ve bu sorunlara karşı nasıl bir buradan da 4 Mart’ta Kadıköy’de yapılacak mitinge
Hem çevremizdeki işçi arkadaşlarımızla hem de mücadele yürütülmesi gerektiğine kadar kapsamlı ve etkin katılım sağlamayı hedefliyoruz.
yoldaşlarımızla kadının ikinci cins konumu ve sınıfsal canlı bir tartışmalar yapıldı. Anadolu Yakası BDSP
ezilmişliği üzerine tartışmıştık. Özel mülkiyetin Şöyleşi, Emekçi Kadın Komisyonu’nun 24 Şubat
çıkışıyla birlikte kadın sorununu işleyerek, kurtuluşunun günü GOP Meydanı’nda gerçekleştireceği basın
sosyalizmde olduğunu vurgulamıştık. açıklamasına ve 25 Şubat günü gerçekleştirilecek Maltepe PSA’da film gösterimi...
Seminerin ardından 25 Şubat’ta gerçekleştireceğimiz “GOP İşçileri Buluşuyor” etkinliğine çağrı yapılması 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne hazırlık
Emekçi Kadınlar Şenliği’nin davetiyelerini ve el ile bitirildi. çerçevesinde Maltepe Pir Sultan Abdal Kültür
ilanlarını İnönü Mahallesi’nde Maslakçeşme caddesi Daha önce açıkladığımız 8 Mart program Derneği’nde film gösterimi gerçekleştirildi. 17 Şubat
boyunca emekçilere ulaştırmaya devam ediyoruz. çerçevesinde çalışmalarımızı devam ettireceğiz. akşamı dernek binasında yapılan etkinlikte 1912 yılında
Emekçi kadınları şenliğimize çağırıyoruz. GOP-DER Emekçi Kadın Komisyonu Amerika’da başlayan ve yaklaşık 8 yıl süren Amerikalı
Bu hafta sonu üzerinde “Vardık, varız, kadınlara oy hakkı mücadelesini konu alan ‘Demir
Çeneli Melekler’ filmi gösterildi.
varolacağız!/Küçükçekmece Emekçi Kadın Anadolu Yakası’nda 8 Mart Yaklaşık 30 kişinin katıldığı film gösterimi etkinliğe
Komisyonu” yazılı önlüklerimizle toplu dağıtımlar
gerçekleştirdik. Aynı gün içerisinde şenliğin afişlerini hazırlığı... gelenler tarafından ilgiyle izlendi ve kadınların militan
bölgemize yaygın olarak yaptık. Diğer yandan şenliği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ve direngen tutumları izleyenleri oldukça etkiledi.
Kızıl Bayrak/Kartal
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Baharı kazanalım! K›z›l Bayrak ★ 11

8 Mart yaklaşırken emekçi kadınlara yönelik çalışmamız üzerine...

Daha büyük bir inisiyatif, çaba ve enerji


ile sürece yüklenmeliyiz!
8 Mart çalışmamız yayılarak ve yoğunlaşarak Bu çerçevede 8 Mart vesilesi ile öne çıkan daha Bir diğer zorluk alanımız ise, çalışmayı yürüten
sürüyor. Emekçi kitlelere ve özelikle emekçi kadın özgün bazı sorunlara değinmek istiyoruz. güçlerimize ilişkindir. Halihazırda çalışmalarımız
kitlelerine imza metinleriyle, bildirilerle, panel, Sorunların bir kısmı bizzat ileri sürülen taleplerin öncelikli olarak Emekçi Kadın Komisyonları
seminer, toplantı vb. türü etkinliklerle sesleniyoruz. kendisine dair yaşanan zorlanmalarla ilgilidir. Bugüne üzerinden yürüyor. Bu kendi içinde fazlasıyla anlamlı
Kendi içerisinde yoğunlaşmış faaliyetimiz, emekçi kadar kadınların özgün sorunları ve taleplerinin bir adımdır. Her yolla ilişkide bulunduğumuz kadın
kadınlarla daha ilerden buluşmayı ve onları mücadele işlenmesi konusunda sınırlı çalışmalar yürüttük ve emekçilerin inisiyatifini geliştirmek, emekçi
alanlarına taşımayı hedefliyor. Yürütülen çalışmalar, dolayısıyla bu konuda nispeten sınırlı bir deneyime kadınlardan oluşan her türden çevre çeper güçlerimizi
hemen hemen tüm alanlarımızda 25 Şubat’ta sahibiz. Herşeyden önce kendi yoldaşlarımız buna harekete geçirmek ayrıca önem taşıyor. Ancak, 8 Mart
gerçekleştirilecek şenliklerle daha da güçlenecek. ilişkin yeterli bir eğitimden yoksun durumdalar. Bunun hazırlık çalışmalarına vakit geçirmeksizin aynı
Ardından 4 Mart mitingine güçlü bir katılım için son bir parçası olarak, ileri sürülen talepleri emekçi kadın inisiyatif ve çabayla erkek yoldaşlarımızı da dahil
hazırlıklarımızı bir kez daha gözden geçireceğiz. kitlelerine başarıyla anlatabilmek için öncelikle bunu edebilmemiz, toplam bir yüklenme süreci içinde
8 Mart’a kısa bir süre kalmışken faaliyetimiz yapacak olanların özel bir eğitimden geçmesi olmamız gerekmektedir. Bu bir yandan mevcut zaaflı
giderek yoğunlaşıyor. Canlı ve etkin bir süreci gerekmektedir. Örneğin ev kadınlarının ve çarpık yaklaşımları kırmak için gerekli olduğu gibi,
örgütlemeye çalışırken karşılaştığımız bir takım sigortalanmasına ilişkin talep henüz bu çalışmayı güç tablomuz açısından da önem taşıyan bir
eksikliklere da bu arada vurgu yapmak istiyoruz. yürüten kendi yoldaşlarımız tarafından bile yeterince gerekliliktir.
Daha önceki değerlendirmemizde de ifade ettiğimiz anlaşılmış değil. Halihazırda yürüyen tüm çalışmalarımız, şu andan
gibi, takvimsel süreçler komünistler açısından etkin Bir diğer zorluk alanımız imza metinleri vesilesiyle itibaren kesintisiz bir şekilde miting hazırlığına
birer kampanya olarak örgütlenmesi hedeflenen ulaştığımız emekçi kadınların taleplere yaklaşımlarıdır. yönelmelidir. 8 Mart’ı bahar sürecinin başlangıcı
dönemlerdir. Tüm bir kampanya süreci boyunca işçi ve Yüz yüze geldiğimiz kadınların bir kısmı, “iyi güzel olarak gördüğümüz bir durumda mitinge kadın-erkek
emekçi kitlelere somut sorunlar karşısında somut söylüyorsunuz ama bu taleplerin gerçekleşmesi zor” sınırlaması yapmadan etkin ve aktif katılım sağlanması
taleplerle seslenir, bu talepler doğrultusunda emekçi anlayışı ile yaklaşıyorlar soruna. Bu yaklaşım etkili ancak bu türden bir genel seferberlik ile mümkündür.
kitleleri harekete geçirmeye çalışır, onları mücadele olabiliyor, çalışmayı yürüten kendi yoldaşlarımızda bile Hele ki, kadın çalışmamızın yeni yeni sistemli bir tarz
alanlarına çağırırız. kimi zaman bir tür atalete yol açabiliyor. Oysa bizim kazandığı düşünüldüğünde ve bu yeniliğin doğal bir
Komünistler olarak 8 Mart sürecine de bu temelde görevimiz, geri bilincin ürünü bu umutsuz ve güvensiz sonucu olarak da alana kadınları taşımakta
yaklaştık. Ancak sürece sadece kendi bağımsız yaklaşımlar karşısında sıradan kadın emekçiye güven yaşayabileceğimiz zorlanmalar gözetildiğinde, bu
çalışmamız üzerinden bakmadık. Diğer devrimci ve vermek, mücadele isteği ve gücü aşılayabilecek somut genel seferberlik ihtiyacı daha fazla önem kazanarak
ilerici güçlerle ortak hareket ederken 4 Mart’ta çıkış yolları, mücadele zeminleri ve kanalları karşımıza çıkmaktadır.
gerçekleşecek mitingi de tek bir günden ibaret gösterebilmek, bu doğrultuda onu ikna edebilmektir. ***
görmeden, tüm süreç boyunca devrimci bir atmosferde, Yineliyoruz; bu sorunun çalışmayı yürüten güçlerin Geçmeden belirtelim ki, bugünden tüm çalışma
devrimci talep ve şiarlarla, işçi ve emekçi kitlelere, niteliğiyle olduğu kadar ulaşılan kadın kitlelerinin alanlarında kilitlendiğimiz en temel etkinlik, 25 Şubat
özellikle de emekçi kadınlara yönelmeyi hedefledik. bilinciyle de ilgisi vardır. Ve bu sorunlar bugünden tarihinde gerçekleşecek şenlikler olacak. Hedefimiz
Fakat yazık ki 8 Mart süreci, toplam ilerici-devrimci yarına hızla çözümlenebilecek sorunlar değildir. Bu tür bütün bu şenliklerin teknik planda güçlü, olanaklı en
güçler payına, etkin bir kampanya süreci olarak değil sorunları, toplam siyasal sınıf çalışmamızda yolaldıkça, geniş katılımın sağlandığı, politik olarak vurguların en
de daha çok bir mitinge endeksli biçimde gelişti ve bu bu çalışma içinde çok yönlü olarak deneyim güçlü bir şekilde yapıldığı, mücadele alanlarına ve
halen de böyle sürüyor. kazandıkça, güçlüklere yönelik iradi müdahalelerde özelinde 4 Mart’a çağrı yapıldığı etkinlikler olarak
Bu duruma ilişkin söyleyeceklerimizi şimdilik saklı bulundukça, yani sorunları aşma gücü ve iradesi gerçekleşebilmesidir. Bu ise, az bir süre kalmasına
tutuyoruz. Ancak bu kısa hatırlatmayı toplamda bir 8 gösterdikçe zaman içinde adım adım aşacağız. rağmen, çalışmanın en ince detaylarına kadar gözden
Mart havasının olmamasıyla birleştirmek istiyoruz. Bu 8 Mart vesilesiyle bu sorunu bir ölçüde olsun geçirilerek sıkı bir planlama ve organizasyon
Böylesi bir durum ve ortamda bizim kendi siyasal aşabilmek için, öncelikli olarak toplam güçlerimiz yapılabilmesi ile olanaklı olabilecektir.
faaliyetimizin kesintisiz bir biçimde ve sürekli içerisinde ileri sürülen talepler noktasında bir bilinç Belirteceğimiz son nokta ise, doğal olarak 4 Mart
ivmelenen bir tarzda yürütülebilmesi ayrı bir önem açıklığı sağlamak gerekmektedir. İleri sürülen mitinginin kendisi olmalıdır. Alanda kapitalizmin
kazanıyor. Dolayısıyla toplam bir hava ve atmosferin taleplerin ve buna dayalı çalışmamızın 8 Mart ile sınırlı kadın üzerinde yarattığı çifte sömürü, baskı ve
olmamasına ve bunun yarattığı kimi zorluklara rağmen, kalmayacağı açıktır. Dolayısıyla 8 Mart’ın yaklaşıyor eşitsizliğe karşı mücadele çağrısının yanı sıra, çalışma
çalışmamız ilk andan itibaren kendi sınırlarını olması, bu konuda “artık geç kaldık” türü manasız boyunca işlediğimiz acil istemlerimizle de yerimizi
zorlayan, her geçen gün temposunu hızlandıran bir yaklaşımlara neden olmamalıdır. Buna takılmadan, alacağız. Bu süreç boyunca yürüttüğümüz çalışma
tarzda devam ediyor. tersine çalışmamızın 8 Mart’ın kazanımlarıyla daha da kapsamında, emekçi kadınların çalışma yaşamında
8 Mart hazırlıklarımız çerçevesinde çeşitli araçlarla güçleneceği bilinciyle, gerekli tartışma süreçlerini karşı karşıya bulunduğu keyfi kuralsızlıklar arasında
sürece müdahale ettiğimizi, emekçi kadınlara devam ettirmeli ve geliştirmeliyiz. Başta Emekçi yeralan gece çalışmasının yasaklanmasını ve sigortasız
seslendiğimizi ifade etmiştik. Kuşkusuz bu araçların Kadın Komisyonları olmak üzere tüm güçlerimizle çalışmanın engellenmesini işleyeceğiz ve isteyeceğiz.
herbirinin kendi içinde ayrı bir yeri, önemi ve herbir talep üzerine kapsamlı tartışmalar yürütmeliyiz. Tüm işyerleri ve emekçi kadınlar için kreş talebimizi
özgünlüğü var. Ancak şu sıra imza çalışması, Emekçi kadınların acil ve öncelikli sorunları üzerinden alanlarda da yineleyeceğiz. Toplumsal yaşamın her
dolayısıyla bu 8 Mart vesilesiyle de ileri sürülen ileri sürdüğümüz taleplerle yürüyen çalışmayı hiç de 8 alanında kadın-erkek eşitliği istemini ve özlemimizi bir
taleplerin gündemleştirilmesi, ayrı bir önem taşıyor. Mart’tan ibaret görmediğimizi, bunları sınıfa ve kez daha haykıracağız. Nihayetinde işçi sınıfının
Halen imza çalışmamız, saptanan hedefle emekçilere yönelik genel çalışmamızın sürekli biçimde mücadelesine mal olmuş 8 Mart’ın ücretli izin ve resmi
karşılaştırıldığında, ciddi bir mesafe alabilmiş değil. ayrılmaz bir parçası olarak ele aldığımızı söylediğimiz, tatil günü olması doğrultusunda istemimizi
Daha da ötesi, belli bir takım anlamlı adımlar atılmış bu çerçevede sürekli ve sistemli somut çalışmalara tekrarlayacağız.
olsa da bu, taleplerden yola çıkılarak somut bir konu etmek ihtiyacını vurguladığımız yerde bu ayrıca Tüm çalışma boyunca taşınan heyecan ve coşkuyu
çalışmaya dönüştürülebilmiş, dolayısıyla bu talepler bir önem kazanmaktadır. alana da taşımak, bu çerçevede kitlesel katılım
ekseninde somut bir çalışma zemini döşenebilmiş İkinci bir husus, yöneldiğimiz emekçi kadınların sağlamak, beraberinde günün anlamına yakışır şekilde
değil. Kuşkusuz bunun çeşitli nedenleri var ve bir çalışmaya yaklaşımlarıdır. Bu durumdan da çalışmayı yürüten işçi ve emekçi kadınların
kısmı bizden kaynaklı, öteki bir kısmı bizi aşan yakınılacak bir yan görmememiz gerekiyor. Yapılacak inisiyatifini öne çıkarmak, kesintisiz bir şekilde
nedenlerdir bunlar. Doğal olarak biz öncelikle her tartışma, geliştirilecek her sohbet, bir çok açıdan yürüttüğümüz çalışmanın temposunun düşürülmeden
kendimizden kaynaklanan nedenler/sorunlar üzerinde kafalarda soru işaretleri oluşturmanın, kadınlarda sürdürülmesine bağlı.
durmak ve onları olanaklı olduğunca gidermek değişim yaratmanın bir adımı olacaktır, bundan kuşku Bir kez daha, daha fazla inisiyatif, daha fazla çaba
sorumluluğu ile yüzyüzeyiz. duyulmamalıdır. ve enerji ile sürece yüklenmeye!...
12 ★ K›z›l Bayrak Taleplerimiz için mücadeleye! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Görünmez emeğin yaratıcılarına sağlık güvencesi istiyoruz!

“Ev kad›nlar›na sigorta hakk›!”


Kapitalizm kâra dayalı bir işleyişe sahiptir. Doğası gereği insanın
mutluluğu ve asgari de olsa ihtiyaçları ile ilgilenmez. Sömürü ve birikim
peşinden koşar. Özel mülkiyetin ortaya çıkışı ile ikincil cins olarak
tanımlanan kadın, kapitalist toplumda da payına düşeni almıştır. Kimi tarihsel
süreçlerde mücadele yükselmiş, kısmi bir takım haklar elde edilmişse de,
kapitalizmin kendisi her fırsatta bu gedikleri yamamaya çalışarak
mengenesini sıkıştırmıştır.
Sanayi devriminin etkisiyle ve yeni gelişmeye başlayan kapitalizmin
ihtiyaçları doğrultusunda kimi yerde kadın hapsolduğu evden kısmen çıkmış,
üretim sürecinin bir parçası olmuştur, ucuz işgücü olarak kullanılmaya
başlamıştır. Ancak kimi yerde, özellikle de kriz dönemlerinde kadınları
üretimden uzaklaştırarak, iktisadi, dini, toplumsal yollarla eve tekrar
hapsetmeyi bilmiş, savaş dönemlerinde tekrar fabrikalarda, maden
ocaklarında kadınların işgücünden yararlanmıştır. “Eşit işe eşit ücret”,
“kadınlara oy hakkı”, “kreş ve emzirme odaları,”, “doğum izni” vb. haklar da
kadınların zorlu ve kanlı mücadeleleri sonucu kazanılmıştır ve bugün de
kısmen korunan haklardandır.
Dolayısıyla kadının iktisadi, kültürel, sosyal ihtiyaçları da kapitalizm için
talidir. Bu ihtiyaçlar sözde “burjuva demokrasisi“ kapsamında dile gelir,
ancak gelir-geçer şeylerdir. Kapitalizm bireyci, bencil, kendi kurtuluşunu
düşünen insanlar yaratarak, kendi işleyişine uygun kafalar yaratmada

Ankara: 8 Mart’ta alanlarday›z! zorlanmaz ve her koldan kuşatarak düzen prototipini oluşturmaya çalışır.
Kadın da sistemin dört bir koldan kuşatarak, maddi, manevi, sosyal, iktisadi,
kültürel, dini, cinsel baskılarla katbekat sömürdüğü, ikincil cins olarak
gördüğü bir metadır.
Kadının kısmen de olsa özgürleşebilmesi, cinsel kimliğinden dolayı
yaşadığı her türlü bağımlılık ilişkilerinden kurtulabilmesi için öncelikle
üretime katılabilmesi, sosyal bir güvenceye ulaşması ve iktisadi özgürlüğünü
ele alabilmesi gerekir. İkincil olarak da üzerindeki ev ve çocuk yükünün
toplumsal olarak karşılanması gerekir. Ancak kapitalizm kadının
özgürleşmesini istemediği gibi, bunun için de bilinçlenmesini ve ekonomik
olarak kendini varetmesini istemez. Toplumsal bir yükümlülük olması
gereken çocuk bakımını, sosyal hakların sağlanmasını vb. karşılamak
istemez. Böylece hem görünmeyen işgücü maliyetini düşürür, kârını artırır,
hem de kadını eve kapatarak bilincinin açılmasını engeller, güvencesiz,
geleceksiz, sistemin kendisine bağımlı olarak evin tekdüzeliğine hapseder.

Ev kadınları görünmez emeğin yaratıcısıdırlar!

Ülkemizde kadınlara biçilen misyon bellidir. En önemli görevi “iyi anne,


iyi eş” olmaktır. Küçük kız çocukları böyle yetiştirilir. Kapitalizmin
Ankara’da yaklaşık bir aydır 8 çerçevesinde emekçi kadınları çığırtkanlığı ve geleneksel değer yargılarıyla beslenen eğitim sistemi de bu
Mart’ın örgütlenmesine yönelik mücadele alanlarına çağırmayı anlayışı pekiştirir. Bugün “vicdanlı, yardımsever” burjuva çevrelerin çeşitli
hazırlıklarını sürdüren devrimci ve hedeflediklerini vurgulayan bileşenler, demogojileri ve kampanyaları da dahil olmak üzere, kız çocuklarının eğitim
ilerici güçler, 17 Şubat günü yaptıkları “8 Mart’ı emekçi kadınların taleplerini almaları çok fazla özendirilmemekte, bunun olanakları yaratılmamaktadır.
basın açıklaması ile 8 Mart’ta haykırdığı bir kavga günü olarak Kadına biçilen temel rollerden biri, çalışsa da çalışmasa da “evinin kadını”
alanlarda olacaklarını duyurdular. yaşatmaya devam edeceğiz” dediler. olmaktır.
BDSP, Alınteri, ÇHD Ankara Mücadele çağrısıyla son bulan Ev kadınları, bir yandan evin, çocukların yükünü omuzlarken, diğer
Şubesi, DHP, ESP, HÖC, AKA-DER, açıklamada; “Bir süreç olarak yandan da gelecek güvencesinden yoksun, eşine bağımlı bir hayat sürer.
Kaldıraç, Odak, SGD, Partizan örgütlemeyi hedeflediğimiz Dünya Zincirleriyle sıkı sıkıya bağlanmış, erkeğin ve sistemin himayesi altında bir
tarafında gerçekleştirilen eylem saat Emekçi Kadınlar Günü’nü tarihsel, yaşamdır bu. Ve bu yaşam içerisinde ev kadınları gelecek ve sağlık
12:30’da başladı. “Kadınlar sınıfsal ve devrimci özüne uygun bir güvencesinden yoksundur.
emperyalizme, şovenizme, sömürüye temelde gerçekleştireceğimiz Ev kadınlığının diğer işlerden farkı, bir ücret karşılığı yapılmıyor
karşı birleşik mücadeleye!” yazılı eylemlerle kutlayacağız. Bu çerçevede oluşudur. Ev kadınlarının yarattığı değer görünmeyen emek sonucu oluşur.
pankartın arkasında toplanan tüm işçileri, emekçileri, ilerici ve Bulaşık, çamaşır, ütü, yemek ve çocuğun bakımı gibi en önemli işleri kadınlar
bileşenler Yüksel Caddesi’ne devrimci güçleri gerçekleştireceğimiz yapmaktadır. Günün 24 saati ücretsiz köleler gibi çalıştırılmaktadır. Onların
yürüdüler. Burada ortak deklarasyon eylem ve etkinliklere davet ediyoruz.” evde harcadığı bu emek, işgücü maliyetini düşürerek kapitalistlerin kârını
metni okunarak, işçi sınıfının denildi. artırmasını sağlamaktadır.
mücadele tarihinde önemli bir yere Eylemde “Yaşasın 8 Mart Dünya Ev kadınlığı ağır bir işçiliktir. Ama ücreti ve sosyal güvenliği olmayan bir
sahip olan 8 Mart Dünya Emekçi Emekçi Kadınlar Günü!”, “Cinsel, iştir. Ayrıca iş açısından bakınca ev işlerinin riski çok fazladır. Pek çok kadın
Kadınlar Günü’nün kitlesel, sınıfsal ulusal, sınıfsal sömürüye son!”, “Şan evde iş yaparken kaza geçirir. İstatistikler ev kazalarının giderek arttığını
özüne ve devrimci içeriğine uygun bir olsun 8 Mart’ı yaratanlara!”, “8 Mart gösteriyor. Evde yaşanan kazalar elini kolunu yakma, çamaşır makinesine
şekilde kutlanacağı ifade edildi. kızıldır, kızıl kalacak!”, “Kurtuluş yok kolunu kaptırma, elektrik kazaları vb. sonuç olarak karşımıza çıkıyor.
Emperyalist saldırganlığa, tek başına, ya hep beraber ya Diğer yandan, evin ekonomisine bir nebze olsun katkıda bulunabilmek
şovenizme, devlet terörüne, sosyal hiçbirimiz!”, “Yaşasın devrimci için eve iş alan kadınlar ve ev eksenli çalışma bugün oldukça yaygınlaşmış
yıkım saldırılarına ve her türden dayanışma!” sloganları atıldı. Eyleme bulunmaktadır. Boncuk işleme, taş dizme...vb. gibi parça başına oldukça
gericiliğe karşı işçi ve emekçilerin yaklaşık 50 kişi katıldı. düşük bir fiyat alarak çalışan bu kadınların da herhangi bir güvenceleri yoktur
birliği, halkların kardeşliği Kızıl Bayrak/Ankara ve ağır bir sömürüye maruz kalmaktadırlar. Ya da bir işletmeye bağlı
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Taleplerimiz için mücadeleye! K›z›l Bayrak ★ 13

olmadan, çeşitli yerlere, mekanlara temizliğe,


bulaşığa, çamaşıra giden kadınların da aldıkları ücret
hem asgari ücretten düşüktür hem de bu kadınlar işçi Yaklaşan 8 Mart süreci ve yapılan hazırlıklar çerçevesinde OSİM-
olarak görülmemekte, sigorta hakkından yoksun
olarak çalıştırılmaktadırlar. DER Kadın İşçi Komisyonu adına Sevgi Alkan ile konuştuk...
Tüm ev kadınları sigortalansın, “Erkek s›n›f kardefllerimizle omuz omuza
sigorta primleri devlet tarafından ödensin!

Bugün toplumun her kesiminin, genç, yaşlı, işçi,


mücadeleyi sürdürmeliyiz!”
işsiz, öğrenci, memur her insanın sağlık güvencesinin
devlet tarafından karşılanması gerekmektedir. Bu en - 8 Mart’a nasıl
temel insani ihtiyaçlardan biridir. Ev kadınlarının hazırlanıyorsunuz?
böyle bir haktan yararlanmaları ise iki kat daha S. Alkan: 8 Mart
önemlidir. Çünkü ev kadınlarının eve ve eşine çalışmalarımıza başlamadan önce
bağımlılık yaratan zincirlerden bir tanesi de gelecek komisyon olarak kadın sorunu ile
ve sağlık güvencesinden yoksun olmasıdır. Kadının ilgili iki seminer gerçekleştirdik.
omzundaki yüklerin toplumsallaştırılması kadar, 2. seminerimizin konusu tarihsel
sağlık güvencesine sahip olması da bu zincirin süreç içinde kadınların mücadele
halkalarının teker teker kopması anlamına gelecektir. içindeki yeri idi. Bu seminerde
3 yıl önceki istatistiklere baktığımızda, Türkiye’de kadınların, özellikle emekçi
özel sigorta ve Bağ-Kur olmak üzere sadece 100 bin kadınların mücadeleye aktif olarak
civarında ev kadınının sigortalı olduğunu görüyoruz. katılmalarının gerekliliğini
Bu rakamlar, yaklaşık 13 milyon ev kadınının sosyal vurguladık ve mücadeleye
güvenceden uzak olduğunu göstermektedir. katılmanın önündeki engelleri
Çünkü kapitalist sömürü sistemi çarklarının tartıştık. Kadının sınıf
ritminin bozulmasını istemez. Yüklerini “kadının” mücadelesinde oynadığı rolde 8
üzerine yükler, görünmez emeği sömürerek dolaylı Mart önemli bir yerde duruyordu.
yoldan kar yapar. Sağlık, sigorta gibi ihtiyaçlarını 8 Mart üzerine yaptığımız tartışma
karşılamayarak kendisine ek bir külfet yaratmaktan ile birlikte çalışmalarımızın Kuşkusuz ki çalışmanın en büyük zorluğu
kurtulur. Bu hakları hiçbir zaman vermeyi düşünmez; startını verdik. emekçi kadınları harekete geçirebilmek.
ta ki emekçi kadınların bu talepleri, kendi düzenini Kuşkusuz 8 Mart için en temel amacımız, Ezilenlerin ezileni olarak tanımladığımız kadınlar
sarsmaya başladığı zamana kadar! kadınları kendi talepleri ekseninde mücadeleye sosyal, siyasal ve toplumsal yaşamın dışındalar.
Bugün genel bir “parasız sağlık” hakkı talebinin çağırmaktı. Bu doğrultuda komisyonun bildirisi Dolayısıyla emekçi kadınları toplantı, etkinlik ve
yanı sıra, “ev kadınlarına sigorta hakkı” da dışında imza metinlerini gündeme aldık. Ayrıca eylem vb. süreçlere katmakta zorluklar yaşıyoruz.
yükseltilmesi gereken taleplerimizden biridir. Bugün kadınlarla tartışmanın etkin bir yolu olarak çeşitli Sürekli, ısrarlı ve kararlı bir çalışma ile bu tabloyu
kadınların sahip oldukları “eşit işe eşit ücret”, etkinlikler planladık. Sultanbeyli’de bir etkinlik da tersine çevirebileceğimize inanıyoruz.
“kadınların oy kullanma hakkı”, “doğum izni” vb. gerçekleştirdik. Bölgemizdeki Çaz-der’in - Komisyonunuz sınıfı örgütlenmenin bir
haklar tarih boyunca yürütülen dişe diş mücadelelerle gerçekleştirdiği emekçi kadın etkinliğinin mevzisi olan OSİM-DER bünyesinde oluşmuş
nasıl kazanılmışsa, ev işlerinin toplumsallaştırılması hazırlığına aktif desteğimizi sunduk. Önümüzdeki durumda. Bir işçi derneği için kadın işçilerin
için açılmasını talep ettiğimiz kreş ve bakım evleri ile hafta sonu 25 Şubat’ta derneğimizde bir etkinlik örgütlenmesi ne ifade ediyor?
“tüm ev kadınlarının sigortalanması” haklarını almak daha gerçekleştireceğiz. S. Alkan: OSİM-DER olarak sınıfın kuruluş
da bu haklar uğrunda mücadele etmekle ve sesimizi Bu süre zarfında 8 Mart’a hazırlık çerçevesinde mücadelesinin bir parçasıyız. Kadınlar da sınıfın
yükseltmekle mümkündür. araçları etkin bir şekilde kullandık ve kullanmaya yarısı. Dolayısıyla kadın işçilerin örgütlenmesi,
Kapitalizm yıkılıp yerine sosyalist bir toplum inşa devam ediyoruz. Komisyon olarak hazırladığımız işçi sınıfının örgütlenmesi açısından olmazsa
etmedikçe kadının tam anlamıyla kurtuluşu, yani bildiri ile 8 Mart’ın önemini vurgularken, bugün olmaz bir yan taşıyor. Derneğimiz işçi sınıfının
özgürleşmesi gerçekleşemez. Kadınların her türlü emekçi kadınların neden mücadele etmesi tüm taleplerine sahip çıkıyor ve onların
ayrımcılığa, eşitsizliğe, baskı ve sömürüye maruz gerektiğini anlattık. Bu süre içinde imza metnini kazanılmasının mücadelesini veriyor. Aynı
kalmadan yaşamaları ancak ve ancak sosyalist yaygın bir şekilde kullanmayı hedefledik. zamanda kadın işçilerin de özgül sorunlarına
toplumda mümkün olabilecektir. Sosyalist toplum Çalışmaları başlattığımızdan bu yana bir yandan dayalı talepleri var. Kuşkusuz biz bu talepleri de
düzeni kapitalizmin eve hapsettiği kadını dört duvar İMES’te kadınların çalıştığı atölyelerin kapısında kararlılıkla savunacağız ve kazanılması için
arasından çıkararak, işsizlik ve eğitimsizlik belasını imza toplarken, öbür yandan da etkinliklerin mücadele vereceğiz. Komisyonumuz bu taleplerin
ortadan kaldırıp toplumsal üretime katılmasının gerçekleştiği semtlerde, gerek sabah servis geçiş gündemleştirilmesi, bu doğrultuda kadın işçilere
koşullarını yaratarak, çocuk bakımını noktalarında gerekse gündüz kapı kapı imza taşınması ve kadın işçilerin sorunları karşısında
toplumsallaştırarak, kadının özgürleşmesinin toplamayı sürdürüyoruz. Bu hafta başından beri duyarlılık yaratmayı amaçlıyor. Geçtiğimiz yıl
önündeki tüm engelleri temizleyecektir. Kadını sabahları sanayi bölgesine işçilerin topluca gerçekleştirdiğimiz “Sanayi bölgesinde ücretsiz ve
körelten ve köleleştiren “ev kadınlığı”na ait tüm işler bulunduğu alanlarda imza toplama çalışmalarımızı nitelikli kreş istiyoruz!” çalışması tam da bu
toplumsal kurumlaşmalar yoluyla sürdürüyoruz. bakışın ürünü olarak gerçekleşti. Daha onlarca
gerçekleştirilecektir. Önümüzdeki günlerde de çalışmalarımızı sorunu yaşamaya devam ediyorlar.
Elbette bu söylediklerimiz, tüm bu hakları bu toplantılarla, etkinlik hazırlığı ve 4 Mart’ta Geçmiş dönemde bölgemizde yaşanan kimi
düzen koşulları altında elde etme mücadelesinin Kadıköy’de gerçekleşecek mitinge yönelik hazırlık örgütlenme çalışmalarında kadınlar yer aldılar.
önemsiz olduğu ya da elde edilemeyeceği anlamına ile sürdüreceğiz. Bunun örnekleri mevcuttur. Son olarak
gelmemektedir. Kölelik zincirlerini kırmak isteyen - Çalışma içinde hangi zorluklarla bölgemizde Vi-ko Elektrik’de gerçekleşen sendikal
kadın bugünden tüm bu haklar uğruna mücadele karşılaşıyorsunuz? örgütlenme çalışmasında kadın işçiler çalışmanın
yürütmediği sürece, onun gerçek kurtuluşunu S. Alkan: En ciddi zorluğu imza föylerinin başını çektiler, kararlılıkla çalışmayı sürdürdüler.
sağlayacak sosyalist topluma ulaşmak da mümkün kullanımında yaşıyoruz. Taleplerin kazanılması Bu örnek bile kadınların önü açıldığında, davaya
olmayacaktır. Sermaye düzeninin yıkılmasını soyut ve uzak gelebiliyor. Aynı zamanda inandıklarında sınıf mücadelesinde nasıl etkin bir
hedefleyen kararlı bir mücadele ise, tüm bu hakların taleplerimizin hem işçi kadınlar, hem de ev rol oynadıklarının, oynayacaklarının somut
bu düzen altında elde edilmesini kolaylaştıracak, kadınları için olması toplam olarak göstergesidir. Komisyonumuzun temel amacı,
böyle bir mücadele içinde özgürleşen ve örgütlenen sahiplenilmesinde zorluklar yaratabiliyor. Ancak kadın işçilerin bilinçlenmesini, kendilerine güven
kadın haklarını daha kararlı bir biçimde talep bu durumun kendisi bile kapsamlı tartışmaların duymalarını ve daha çok kadının mücadelede ön
edebilecektir. yapılmasını sağlıyor. Tüm zorluğuna rağmen saflarda yer almalarını sağlamaktır. Tabii ki erkek
Bu en temel insani haklarımız için birleşmeli, geçtiğimiz yıl yürüttüğümüz kreş kampanyasından sınıf kardeşleriyle omuz omuza mücadeleyi
örgütlenmeli, mücadele içinde özgürlüğün yolunu kaynaklı olarak bu talebi tartışmanın çok daha sürdürmeleridir.
açmalıyız. kolay olduğunu söyleyebiliriz. Kızıl Bayrak/Ümraniye
14 ★ K›z›l Bayrak Direne direne kazanacağız! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

İbrahim Ethem İlaç işçisi fabrikaya kapandı...

Direnen iflçilerle dayan›flmay› yükseltelim!


BOTAfi’ta iflten atma sald›r›s›
Kurtköy Boru Hatları
ile Petrol Taşıma Anonim
Şirketi BOTAŞ’a iş yapan
Cerit Temizlik ve Emlak
Şirketi adlı taşeron firmada
çalışan işçiler, geçtiğimiz
hafta içerisinde patronun
kölelik dayatmasıyla karşı Topkapı’da kurulu bulunan ve yaklaşık iki yıldır sendikalaşma
karşıya kaldılar. İşçiler mücadelesi veren İbrahim Ethem Ulugay Fabrikası’nda çalışan işçiler
firmanın, 8 Şubat 2007 fabrikaya kapandılar. İşçilerin talebi patronun sendikayı kabul etmesi
tarihli bir sözleşmeyle ve sendika ile masaya oturması.
Biotem adlı şirket Aslında eylem önceden planlanmış değildi, patronun uzlaşmaz
tarafından satın alındığını öğrendiler. Bu altında sendikaya üye olduklarının ve aynı tutumu işçileri bu noktaya taşıdı. İşçilerin büyük çoğunluğu DİSK’e
gelişmenin ardından işçilerden geçmişe birlikteliği şimdi de göstermenin zorunlu bağlı Lastik-İş’te örgütlendi, fakat patron sendikayı tanımadı. İşçiler
ait tüm haklarından vazgeçmeleri ve olduğunun altını çiziyor. Aralarında 6 ile bunun üzerine düzenli olarak sabahları, öğlenleri ve akşam
Zonguldak Devlet Hastanesi’nde 10 yıl arasında çalışan işçi arkadaşlarının paydoslarında patronu protesto etmek amacıyla bir dizi eylem
çalışmaları istendi. Bunun üzerine işçiler, olduğunu söyleyen Taşçı, yapılan gerçekleştirdiler. Fakat eylemler patronu geri adım atmaya zorlamada
dayatılan sözleşmeyi imzalamayarak sözleşmelerde ücretlerinin artmadığını ve yetersiz kaldı. Sendikalaşma süreci de büyük ölçüde mahkemelerden
yaklaşık 7 ay önce üye oldukları Genel-İş BOTAŞ’ın kendilerinin sırtından çıkacak sonuca bağlanmıştı. Yerel mahkemenin işçiler aleyhine karar
Sendikası’na başvurdular. dünyanın parasını kazandığını dile vermesi örgütlenme sürecini iyice zora soktu. Fakat geçtiğimiz
Bir süre önce güvencesiz çalışmamak getiriyor. günlerde üst mahkeme yerel mahkemenin kararını bozdu ve böylece
için sendikaya topluca üye olan 100’ü Ercan Paydaş ise yaklaşık 10 yıldır sendikanın işyerine girmesinin önündeki hukuki engeller de
aşkın işçi şimdi patronun dayatmalarıyla BOTAŞ’ta çalışan bir arkadaşlarının kaldırılmış oldu.
karşı karşıya bulunuyor. Asgari ücrete ilaçlamada zehirlendiğini ve şirket Elbette bu kadarı işçilerin harekete geçmesi için yeterli değildi.
çalıştırılan işçilerin iş akitlerinin tarafından işte değil evde zehirlendiğini İşçileri yeniden eylemli mücadeleye yönelten neden ücretin düşmesi ve
feshedilip edilmediği henüz bilinmiyor. söylemesinin istendiğini ifade ediyor. çalışma koşullarının ağırlaşmasıydı. Ocak zamlarının sadaka sınırını
Kendilerine imzalatılmak istenen Bugün de önlerine gelen sözleşmeyi aşmaması bardağı taşıran son damla oldu. Bu aşamada fabrikadaki
sözleşmenin kabul edilemez olduğunu imzalamaları yönünde tehdit edildiklerini öncü işçilerin kararlı çabalarıyla işçiler yeniden toparlanmaya başladı.
söyleyen 27 işçi mahkemeye başvurmaya söyleyen işçiler, BOTAŞ’ın servislerinin İşçiler bir dizi toplantı yaptı. Geçtiğimiz hafta yapılan son toplantıya
hazırlanıyor. İşe temizlik elemanı olarak bile kendileri için bir ayrıcalık olarak fabrikadaki işçilerin büyük bir bölümü katıldı. Bu toplantıda mücadele
alınan işçiler, temizlik işleri dışındaki her gösterildiğini belirtiyorlar. Haklarını isteği ve kararlılığı öne çıktı. Böylelikle yeniden sendikalaşma eğilimi
işin kendilerine yaptırıldığını, hatta almak için kararlı olduklarını söyleyen güçlendi ve Lastik-İş yönetiminin de harekete geçmesine neden oldu.
BOTAŞ’ta çalışan memurların kişisel işçiler, “Hakkımızı da alacağız, işimize de Üst mahkemenin sendika lehine verdiği karar ile Ocak zamlarının
işlerini (ev taşımak gibi) bile yapmak geri döneceğiz!” diyorlar. ortaya çıkardığı tepki birleşince ortaya mücadele kararlılığı çıktı. Bu
zorunda kaldıklarını belirtiyorlar. 19 Şubat günü işçilerin üye oldukları aşamada sendika yöneticilerinin kararı, geçmişte yapıldığı gibi iş giriş
Patronun saldırısına maruz kalan DİSK/ Genel-İş Sendikası 3 No’lu Bölge çıkış saatlerinde yapılacak sınırlı eylemlilikler biçimindeydi. Birkaç
işçilerden Hüseyin Cerit, daha önce Başkanı Veysel Demir, sendika avukatı ve gündür bu eylemler düzenli olarak yapılmaktaydı. Herşey 21 Şubat
çalıştığı taşeron firmada da benzer bir işçilerin biraraya geldiği bir toplantı günü gündüz vardiyasının iş çıkışında yapılan eylem sırasında
sürecin yaşandığını, kararlı bir duruşla yapıldı. Genel-İş Sendikası, işçiler kararlı patronun yaptığı müdahaleyle başladı. Patron işçiler eylemdeyken
kazanım sağladıklarını ifade ediyor. oldukları sürece yanlarında olduklarını ve bekleyen servisleri gönderdi. Bunun üzerine işçiler bekleyişe geçtiler.
Bugün de kararlı bir mücadele her türlü desteği sunmak için çaba Talepleri servislerin geri gönderilmesiydi. Patronun buna yanaşmaması
yürütülerek hakların kazanılabileceğini göstereceklerini ifade ederek DİSK’in 40. üzerine işçiler de fabrikadan ayrılmama kararı aldılar. Sendikacılar
belirtiyor. yılında daha fazla mücadele çağrısı yaptı. işçileri bu kararlarından vazgeçirmeye çalıştılarsa da bunda başarılı
Bülent Taşçı ise çok zor şartlar Kızıl Bayrak/Kartal olamadılar ve işçilerin kararına uymak zorunda kaldılar.
Fabrika içerisinde sloganlar ve alkışlarla direnişlerini südüren
işçiler bu geceyi (21 Şubat) fabrikada geçirecekler. Şu an işçiler
arasında ertesi gün iş başı yapmamak üzerine karar alınması
Tuzluçayır Anadolu Lisesi’nde eylem sözkonusu. Durum tam olarak gündüz işe başlama saati geldiğinde
Tuzluçayır Anadolu Lisesi idaresi öğlen paydosunda öğrencilerin dışarıya çıkmasını netleşecek. İşçiler, sonuç almak için eylemi kararlı bir şekilde
yasaklamak amacıyla dış kapıyı 19 Şubat gününden itibaren kapatmaya başladı. Önceki sürdürmek gerektiğini söylüyorlar ve geri adım atmaları halinde
yıllarda da denenen bu uygulama okuldaki öğrencilerin tepkisiyle boşa düşürülmüştü. patronun pervasızca saldıracağı konusunda net bir bilince sahipler.
Eğitimin ticarileştirilmesi ve liselerin F tipleştirilmesi sürecini hızlandırma anlamına gelen bu Kendiliğinden başlayan bu direnişi sürdürmenin önlerindeki tek
uygulamayı Tuzluçayır Lisesi öğrencileri 3 gündür protesto ediyorlar. Öğlen paydosunda seçenek olduğu yönünde belirgin bir inanca sahipler.
ıslıklarla, alkışlarla, sloganlarla ana kapı önünde biriken öğrenciler 3 gündür fiili bir eylem İşçilerin direnişine çevredeki kimya işkolunda örgütlü işyerlerinden
süreci örüyorlar. Eylemde “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın temsilciler gelerek destek sundular.
demokratik lise mücadelemiz!” sloganları atıldı. Eyleme öğrencilerden anlamlı bir katılım İbrahim Ethem işçisi direnişi kararlı bir şekilde sürdürür ve
sağlandı. başarıyla sonuçlandırabilirse, bu hem Topkapı bölgesi hem de kimya
21 Şubat günü öğrenciler, yine polis ve güvenlik görevlilerinin kapıda beklemesi üzerine, işkolunda önemli bir etki yaratacaktır.
demir kapı üzerinden atlayarak bu uygulamayı boşa düşürmeye çalıştılar ve kapının Direnişin başarısı işçilerin direnişi kararlılıkla sürdürmelerine ve
açılmasını sağladılar. Bu arada okul kantinindeki gıda maddelerinin pahalanmış olması bu direnişe verilecek sınıf dayanışmasının gücüne bağlı olacaktır. Eğer
uygulamanın arkasındaki nedenlere de işaret ediyor. Tuzluçayır Anadolu Lisesi’ndeki bu hakkıyla destek verilir ve gereken kararlılık gösterilirse İbrahim Ethem
saldırıya karşı mücadele önümüzdeki süreçte öğrencilerin kararlı duruşu ile devam edecek. işçisi kazanacaktır. Sonuçta kazanan işçi sınıfı olacaktır.
Kızıl Bayrak/Ankara
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 K›z›l Bayrak ★ 15

Metal iflçileri Kamuda TİS görüşmeleri başladı...


mücadelenin ve Harekete geçmezsek bir kez daha ihanete
örgütlenmenin u¤rayaca¤›m›z kesin!
sorunlar›n› tart›fl›yor! Kamu işçilerini ilgilendiren toplu
görüşmelerin bu ay başlayacağı duyuruldu. 300
hedeflenen enflasyonla beklenen enflasyon
arasındaki farkın gözetilmesi gerektiğini, 2006
binden fazla işçiyi ilgilendiren toplu iş yılında ücretlerde reel bir aşınma olduğunu
sözleşmesi görüşmeleri için çalışmalara başlandı. söyledi.
Avrupa Yakası’ndan metal işçileri olarak 18 Bugüne kadar yürütülen TİS’lerde Türk-İş’in Beklentilerine yanıt bulamamaları
Şubat günü bir toplantı gerçekleştirdik. Bu ihanetçi tutumu bu yıl da devam edecek gibi durumunda meydanlara inmekten
toplantı ile hedeflenen, metal sektöründeki görünüyor. Kölelik dayatması, sosyal hakların çekinmeyeceklerini belirterek, “Fedakarlık yok”
çalışmada derinleşebilmek, önümüzdeki dönem gaspı vb. saldırılar TİS’lere girerken, Türk-İş dedi.
yapılacak BMİS şube ve genel merkez seçimlerine ücret artışlarını gündemleştirerek ücret Toplu iş sözleşme görüşmeleri için takvim,
müdahale edebilmek ve taban örgütlülükleri sendikacılığı yapmaya devam ediyor. Halihazırda Türk-İş bünyesindeki sendikaların, yetki
yaratabilmek; bu çerçevede metal sektöründe Türk-İş cephesinden hazırlıklara ilişkin işlemlerinin tamamlanmasının ardından kamu
mücadelenin ve örgütlenmenin sorunlarını ele söylenen, ücretler için henüz net bir rakamın işveren sendikalarına görüşme çağrısı
alabilmekti. belirlenmediğinden ibarettir. yapmasıyla başlayacak.
Toplantının ana gündemleri şöyle özetlenebilir: Kamuda çalışan 300 bini aşkın işçiyi Görüşmelerin başlamasından sonra, Kamu
Metal sektörünün son durumu; metal sektörü ilgilendiren TİS’lerde sosyal haklardan ücret Toplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu
neden belirleyici-sürükleyici sektördür; sektördeki artışlarına, fazla mesai ücretlerinden çalışma oluşturulacak. Kurul, görüşmeler sürerken
örgütlülük durumu; sektördeki örgütlü koşullarına kadar birçok madde gündeme Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile
sendikaların durumu ve metal işçilerinin güncel gelecek. Türk-İş’in pratiği bugüne kadar biraraya gelerek işçilerin ücretlerine, sosyal
görev ve sorumlulukları. bırakalım yeni haklar kazanmayı, kazanılmış yardım ödemelerine ve fazla mesai ücretlerine
Bu gündemler çerçevesinde yaklaşık iki saat hakları dahi korumaktan uzak durduğunu yapılacak artışları kararlaştıracak.
süren bir tartışma yapıldı. Toplantıya sanayi göstermektedir. Ancak sermaye ile kolkola giren, Tüm bunlar olurken asıl sürece müdahil
sitelerinden, orta ve büyük ölçekli metal devletin saldırılarının önünü düzleyen Türk-İş olması gereken işçilerin de harekete geçmesi
fabrikalarından, sendikalaşma süreci içerisinde bürokratları, TİS’lerde göstermelik olarak sıkı gerekiyor. Zira bir kez daha açık bir ihanet
olan ve sendikalı fabrikalardan 25 işçi katıldı. “pazarlıkçı” kesilirler. Bol keseden atılan yaşanacak. Bu ihaneti tersine çevirmenin yolu
Yukarıda belirtilen gündemler üzerinden “tehditler” ortalığı kaplar. Türk-İş Genel Başkanı ise hiç vakit kaybetmeden TİS komitelerini
yürüttülen tartışmalarda şu noktalar ön plana çıktı. Salih Kılıç benzer bir çıkış yaptı. Kılıç, kurmaktan geçmektedir.
Bugün metal sektöründe 650 bin işçi
çalışmakta. Metal sektörü ekonomideki yeri ve
diğer sektörlere sağladığı girdilerden dolayı temel SES 11 Mart'ta Ankara'da!
ve belirleyici bir konumda bulunuyor. Metal
fabrikalarının büyük bir bölümünde sendikal “SSGSS yasas›na karfl› seyirci kalmayaca¤›z!”
örgütlülük yok. Var olan sendikal örgütlülükler de
her geçen gün patronlar tarafından dağıtılıyor. Bu
alanda örgütlü üç sendika var. Bunların en başında Sermayenin sağlıkta yıkım saldırıları devam “- Aile Hekimliği uygulaması ile sağlık
Türk Metal Sendikası geliyor. Bu sendika sınıf ediyor. En son çıkarılan “torba yasa” ile artık “ithal ocaklarının kapatılarak koruyucu sağlık
işbirlikçisi ve ihanetçi bir kimlik taşıyor. Bu hekim” dönemi başlayacak. Yine bu yasa ile hizmetlerinin baltalanmasına ve
sendikaya karşı etkili bir mücadele yürütmek, radyoloji çalışanlarının çalışma süreleri artacak, piyasalaştırılmasına,
ihanetçi ve işbirlikçi kimliğini sınıf içerisinde anestezi teknisyenlerine ağır sorumluluklar “- Özerkleştirme gibi kavramlara sığınılarak
teşhir etmek bugünün en acil görevlerinden biridir. yüklenecek, tüm sağlık çalışanlarının çalışma hastanelerin kâr-zarar hesabını güden ticari işletme
Çelik-İş Sendikası da farklı bir durumda değil. süreleri 45 saat olarak düzenlenecek. olarak yapılandırılmasına,
BMİS, farklı bir tablo çizse de izlediği politikalar Sağlık hizmetinin paralılaşmasının ve “- Yurttaşın 'müşteri', sağlık emekçisinin
nedeniyle egemen sınıfın saldırıların kolayca piyasalaşmasının somut biçimlerinden biri olan aile köleleştirilerek, işsizlikle tehdit edilmesine,
hayata geçmesine yolaçıyor. hekimliği uygulaması ise, çalışanların itirazlarına “Anayasa Mahkemesince yürütmesi
Bu sendikalara kendi zeminleri üzerinden rağmen, Türkiye genelinde 9 ilde pilot olarak durdurulmasına rağmen hala sağlık ve sosyal
müdahale etmek öncü işçilerin ve sınıf uygulanıyor. Bu yıl pilot bölgelerin sayısının 20'ye güvenliğimizi tehdit eden SSGSS yasasına karşı
devrimcilerinin temel sorumluluklarından biridir. çıkarılması planlanıyor. Aile hekimliği seyirci kalamayız, SEYİRCİ KALMAYACAĞIZ.”
Bir öteki sorumluluk ise, büyük bir çoğunluğu uygulamaları ile bir yandan sağlık emekçileri fazla “17 Şubat 2007 günü 57 ilden 81 kişi ile
örgütsüz olan ve neredeyse çıplak ücrete mahkum çalışmaya mahkum ediliyor, diğer yandan iş toplanan Merkez Temsilciler Kurulumuz, Her Şeyin
edilen, 12-14 saat ve ağır koşulları altında çalışan güvencesiz ve rekabet ortamında çalışmaya Başı Sağlık; Sağlıkta Yıkımı Durduralım mücadele
metal işçilerini örgütleme sorumluluğudur. Metal zorlanıyor. programımız çerçevesinde TTB ile Genel
işçileri taşeronlaştırma, güvencesiz, düşük ücret, MTK toplantısının ardından SES yaptığı Merkezimizin ilkesel olarak ortaklaştığı aşağıdaki
işsizlik, sendikasız, sigortasız ve kayıt dışı açıklama ile sağlıkta yıkım uygulamalarına sessiz eylem programını hayata geçirmeyi
çalıştırma gibi bir dizi sorun yaşamaktadır. kalmayacağını, 11 Mart'ta Ankara'da miting kararlaştırmıştır:
Bugünün acil görevi, bu sorunlar temelinde gerçekleştireceğini ifade etti. “1) 1 Mart 2007 tarihinde tüm illerde sağlık
sermaye sınıfının saldırılarına ve sendikal ihanete SES tarafından yapılan açıklamada şun ocaklarının kapatılarak yerine piyasacı Aile
karşı dişe diş bir mücadele yürütmektir. görüşlere yer verildi: Hekimliğinin dayatılmasına karşı Sağlık
İşçilerin örgütlenmesinin önünde birçok “Anayasa Mahkemesi'nin pek çok maddesini Ocaklarımıza sahip çıkacağız.
“yasal” ve yaşadışı engel olsa da, bugün iptal etmesine rağmen, hükümet SSGSS “2) 11 Mart 2007'de Ankara'da, sağlıkta yıkıma
sendikalaşma girişimini sürdüren kimi işçilerin de Yasası'ndan vazgeçmiyor. 'Devlet Memurları yol açan; Aile Hekimliği, hastanelerin işletmeye
ifade ettiği gibi “işçiler kararlı olursa tüm engeller Kanunu Yasa Tasarısı'nı gündeme getirerek iş dönüştürülmesi, Genel Sağlık Sigortası, torba yasa
aşılabilir.” Bu engellerin aşılmasında devrimci bir güvencesiz, esnek çalışmayı dayatıyor, 'aba altından ve sağlık hakkını ortadan kaldıran tüm
sınıf faaliyetinin belirleyici bir önemi var. sopa gösteriyor'. uygulamalara karşı, 'Her Şeyin Başı Sağlık;
Dolayısıyla bugün tüm çaba, enerji ve dikkat bu “Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri, Sağlıkta Yıkımı Durduralım' talebi ile tüm toplum
alana yoğunlaştırılmalıdır. doğuştan kazanılmış hak olan sağlık hakkının gasp kesimlerinin katılımına açık merkezi bir miting
Verimli ve canlı tartışmaların yapıldığı bir edilmesine, hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, gerçekleştireceğiz.
atmosferde gerçekleşen toplantı, 26 Şubat günü gözümüzün önünde çocuklarımızın hastalanmasına, “3) 14 Mart Sağlık haftasında, sağlığı olumsuz
yapılacak DİSK’in 40. yıl gecesine etkin katılım insanlarımızın önlenebilir hastalıklardan ve etkileyen tüm faktörlere karşı; Herkese Eşit,
çağrısıyla bitirildi. ilaçsızlık yüzünden ölmesine seyirci kalamayız, Ücretsiz, Nitelikli Başka Bir Sağlık Sistemi
Avrupa Yakası’ndan metal işçileri kalmayacağız. Mümkün! şiarıyla GöREV'de olacağız.”
16 ★ K›z›l Bayrak ★ Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Haluk Gerger ile Ortadoğu’daki so

Haluk Gerger ile Ortadoğu’daki son gelişmeler üzerine konuştuk...

“ABD’nin bütün bir y


sürükleniflin dinam
Batakta çırpınmak ama hegemonyasına ilişkin başlattığı büyük hamlenin bir
parçası ve ABD’nin hem gücü, hem de zaaflarının,
çıkamamak... hem fırsat algılamasının, hem korkularının yarattığı
dinamikler bu total stratejik bütünlüğü oluşturuyor.
- İşgal ordularına komuta eden Irak ya da Ortadoğu stratejisi değişirse, bu, ana
ABD emperyalizmi ile suç ortağı stratejik yönelimin, global hegemonyaya ilişkin büyük
İngiltere’nin Irak’ta bataklığa planın değişmesi demek. Benzer biçimde, örneğin,
saplandığı kuşkusuz bilinmekteydi. İran politikasının değişmesi demek, Ortadoğu planının
Buna rağmen Pentagon’daki savaş değişmesi demek. Parçalar birbirleriyle bağlantılı
kurmayları 2006’nın sonuna kadar elbette. Ama bundan büyük bir tutarlılık çıkarılmasın;
taktiklerinde ısrar ettiler. Ancak “Irak aksine, çelişkiler arttıkça, olanaksızlar sisteme girdi
Çalışma Grubu”nun hazırladığı olarak yedirilince, bütün planın çökme ihtimali de
“Baker-Hamilton” raporuyla Irak’taki artıyor, tutarsızlıklar birbirini kovalıyor, sonuçta,
durumun “dehşet verici” olduğunu bütün yönelim çılgınca bir sürüklenişin dinamiklerini
itiraf etmek zorunda kaldılar. Bu itirafı, üretiyor, yani saplanılan bataklık büyüyor,
salt işgal ordularının değil, fakat aynı derinleşiyor.
zamanda “Büyük Ortadoğu/büyük
İsrail” projesinin de bataklığa Mezhepçi kışkırtmalardan medet
saplanması olarak değerlendirebilir
miyiz? umuluyor
Sizin de belirttiğiniz gibi, bu rapor
özünde yenilginin itirafıdır. Ne var ki, daha baştan ölü doğdu. - İşgalci güçlerle Bağdat’taki kukla yönetim,
“bataklık” kendini farklı biçimde, farklı yerde Bunun üzerine yeniden başa dönüldü, şiddetin Saddam Hüseyin’i idam ederek yeni yıla girdi. İnfaz
gösteriyor. Bush, yenilginin raporda sözedilen ipine sarılmak yolu tutuldu. Önce tetikçi Siyonist kararını veren ABD emperyalizmi böylece geçmişte
gereklerini yerine getirmeyeceğini açıkladı; işte Devlet’in, Filistin ve Lübnan saldırıları geldi. bölge halklarına karşı işlediği ağır suçların önemli bir
“batağa düşmek,” “batakta çırpınmak ama Ardından da Bush’un “surge” stratejisi, yani 20,000 canlı tanığını ortadan kaldırmış oldu. Irak’ta mezhep
çıkamamak” tam da budur. Bir ülke, bir başka ülkeye, yeni asker gönderme kararı. Kısır döngü, ya da sizin çatışmalarının trajik boyuta vardığı bir evrede
kendi çıkış imkanlarını da berhava ederek girer ve deyimizle “bataklığa saplanmak”, bu işte... gerçekleşen bu infazı, ABD’nin mezhep çatışmalarını,
askeri başarısızlığa uğrarsa, işte o zaman batağa Irak’tan öte tüm bölgeye yayma planının bir parçası
saplanıp kalmış olur. ABD’nin de durumu budur. olarak değerlendirmek mümkün mü?
Nitekim Baker raporu da, muhalefet de (Kerry’i
ABD’nin Ortadoğu stratejisi ve
Eskiden beri ABD’nin bölgeye ilişkin
anımsayın) Irak’tan çıkmayı gerçekçi bir alternatif global emperyalist hegemonya planı... planlamasında hep “radikal”lerle “ılımlılar” ayrımı
olarak görmüyor. Yeniliyor ama çıkamıyor, işte size vardı. “Ilımlılar”dan kasıt işbirlikçilerdi. Bugün yine
bataklığa saplanmak. - Irak’ta hezimeti kabul eden neo-faşist çetenin bu ana ayrımın içine “Sünni-Şii” ayrımı da eklendi.
Bu, Vietnem’da da böyleydi: kaç başkan geldi lideri Bush, “Yeni Irak Stratejisi”ni ilan etti. Görüldü Bunlar da aslında tehdit kabul edilen “radikaller”le
geçti, Johnson seçimlerde aday bile olamadı ama ki, “yeni strateji” Baker-Hamilton raporunun işbirlikçilerin yeni ismi olan “Sünni”ler biçiminde
hiçbiri çekilemedi. ABD 58 bin ölü verdi, ekonomik tavsiyelerine en azından şimdilik uymuyor. Bu ifade ediliyor. Yani, eski terminolojik bağlam,
bunalıma girdi, enflasyon yüzde 15’leri vurdu, yine stratejinin, özü itibarıyla, halklar üzerindeki zorbalığı “radikal” ve “ılımlı” ayrımı, artık eskisi kadar
orada debelendi durdu. İçerde muhaliflere kurşun İran-Suriye halklarını da kapsayacak şekilde yayıp ideolojik bir anlam taşımıyor, saflaşmayı kışkırtacak
atıldı, öğrenciler öldürüldü, Kongre ile Yürütme derinleştirmek dışında, öncekinden bir farkı var mı? ideolojik gücü taşımıyor, daha önemlisi,
birbirine girdi, sistem neredeyse çöktü, yine olmadı. Özünde yok. Yukarıda da belirttiğim gibi, yeniden “işbirlikçiler”e ayırdedici bir üstünlük sağlayamıyor.
Sonunda, ağır bir yenilgiye uğrayarak kovuldu, başa dönüldü ve salt kaba kuvvete indirgenen çıkmaz Bu durumda, mezhepsel kışkırtıcılık daha etkili
bataktan ancak böyle çıkabildi. Artık gerçekliği sokağa sapıldı. Belki bu kez, salt kendi gücüne görülüyor.
saptanmış yenilginin gereklerini yerine getiremektir dayanmaktan ziyade, bölge tetikçiliğine daha fazla rol Ama, burada da hatları öyle net çekmek kolay
“batağa saplanmak.” verme taktiği eklenmiş olabilir genel gidişe. İsrail’in değil. Örneğin, Irak’ta direnenlerin cephesinde, yani
BOP’a gelince; ABD, Irak’a önce salt şiddete, kaba Lübnan’da devreye sokulması bunun bir göstergesi “radikaller”in safında Sünniler de var, buna karşılık,
gücüne ve askeri varlığın tek başına yeterli olduğuna gibi. Türkiye’ye de İran’da bir rol düşmesinin “işbirlikçiler” arasında Şiiler de yer alıyor. Ama
inanarak girdi. Hatta, sadece askeri varlığıyla bütün tartışılıyor olması da bu senaryoya uygun. Başta da, bölgede mezhepçi kışkırtmadan da medet umulduğu
Ortadoğu’yu yeniden şekillendirebileceğine inandı. zorbalığın Irak’tan sonra Suriye-Iran hattından bütün ortada.
Ama bu olmadı; Irak Direnişi, bu görüşün ham hayal bölgeye yayılması sözkonusuydu, şimdi de. Ama
olduğunu gösterdi. Bunun üzerine, “kaba kuvvet tek
başına yetmiyor, ‘yumuşak gücümüz’ü de kullanmak
baştaki gözü karalık, tek başına yürüme iradesi ve Sıra bölgesel tetikçilerin devreye
kararlılık bugün yok. Yenilginin, Irak fiyaskosunun
gerek” diye BOP devreye sokuldu. Bu, kaba ve çıplak etkileri bunlar, ama ana stratejik yönelim değişmiş
sokulmasında
şiddetin yanına ideolojik/kültürel hegemonyayı de değil.
katmak projesi idi. Uygarlıklar beşiği kadim Ortadoğu Bu da kaçınılmaz; çünkü Irak, ardından Suriye-İran - Amerikan savaş makinesinin Irak bataklığına
bu değerler hegemonyası saldırısını püskürttü, daha ve giderek bütün Ortadoğu planı, ABD’nin dünya saplanması, emperyalist zorbaların bölge halklarına
doğrusu, öylesine reddedildi ki bu ideolojik saldırı,
son gelişmeler üzerine konuştuk... Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 ★ K›z›l Bayrak ★ 17

yönelimi ç›lg›nca bir


iklerini üretiyor...”
karşı yeni cepheler açmasını engellemiştir. Son yeniden İncirlik Üssü’ne getirilmesi… Siyonist yelpazeli, “etkin denetim” mekanizmalarıyla çözmek
dönemde ortaya çıkan bazı veriler, ABD’nin bölgedeki İsrail’in Türkiye hava sahasını kullanarak İran’a istiyor.
işbirlikçi devletleri bu yönde kullanma çabasına nükleer silahlarla saldırma hazırlığı içinde olduğunu
ağırlık verdiğini göstermektedir. Bölgenin “en açıklaması… Ankara-Tel Aviv-Washington hattında üst Direniş’in yapısal/ideolojik zaafları
Amerikancı” Sünni Arap rejimlerinin -Suudi düzey görüşmelerin yoğunlaşma sürecine girmesi ve
Arabistan, Mısır, Ürdün-, “mezhep savunuculuğu” adı nihayet Kürt halkına karşı büyük bir askeri saldırı belirsizliği artırıyor
altında İran’a karşı “ılımlı Sünni cephe” oluşturmaya ihtimalinin sık sık dillendirilmesi…
zorlanmaktadır. Böylesi bir cephenin ABD Bu veriler ışığında, Türk burjuvazisinin/devletinin, - Tekrar bölgeye dönersek. Şiilerle Sünnileri
güdümünde, Türkiye-İsrail desteğinde kurulup emperyalist savaş suçuna daha aktif olarak katılma, birbirine kırdıran, İran’a karşı Arapları kışkırtan
emperyalist/siyonist güçlerin savaş suçuna ortak böylece yağmadan pay alma hevesi içinde olduğunu, emperyalist/siyonist güçler, Lübnan ve Filistin’de
edilmesi mümkün mü? ancak bu hizmeti sunarken, Washington’dan “Kürt direnişçi güçlere karşı işbirlikçi takımını, daha somut
Hiç kuşkusuz doğru okuyorsunuz yeni “açılım”ları. halkının kazanımlarına saldırma vizesi” almaya bir ifadeyle Lübnan’da Fuad Sinyora’nın başını çektiği
ABD, anımsayın, “dünyayı dinlemem, NATO’yu, öteki çalıştığını söyleyebilir miyiz? 14 Martçıları, Filistin’de ise Mahmut Abbas-
emperyalist müttefiklerimi, BM’yi dinlemem girerim Bu sorunuzun yanıtı içinde var ve çok güzel de Muhammed Dahlan ikilisinin başını çektiği El Fetih
Ortadoğu”ya derken aslında tek başına kalmayı ifade edilmiş. Aynen böyle. Sizin formülasyonu içindeki işbirlikçi kesimi kullanmaya çalışıyor. Aynı
yeğlediğini de ifade ediyordu, çünkü bu global tekçi bozmamak gerekir, dolayısıyla kendimden bir şey zamanda siyonizmin “tarihsel düşü” demek olan bu
hegemonyanın ilk adımıydı. Yani, yalnız kalmayı eklemeyeyim. Bütün karmaşa içinde, en net tabloyu Ortadoğu’yu “balkanlaştırma” planının karşılık
aslında stratejisi gereği kendi seçmişti. Sadece sorunuzun içinde saptamışsınız. bulabilmesi mümkün mü?
göstermelik olarak bir “uluslararası güç” almıştı Burada söylenebilecek tek şey, Türkiye içindeki bir Bunu tam olarak kestirmek mümkün değil.
yanına. farklılık: “Ulusalcı” cephe, Güney’e ilişkin Direniş’in yapısal/ideolojik zaafları, emperyalistlere
Direniş karşısında bocalayınca, önce sınırlı bir bastırmaktan yana ve ABD ile çelişkileri de bu yüzden ve işbirlikçilerine “böl ve yönet” imkanları sunuyor.
NATO ve BM katkısı aradı, Avrupalılar da bu ikincil henüz tam çözemiyor, buna karşılık geniş “liberal” Milliyetçilik, mezhepçilik ve benzeri ideolojik
role pek hevesli olmadılar, daha fazla pay karşılığı cephe bu hattaki kırmızı çizgilerden tavize daha fazla dinamiklerin bölücü etkileri işte bu noktada iyice
müdahil olmayı beklediler. Şimdi ABD için daha emin yanaşıyor, oraya ilişkin tasfiyeci yaklaşımı ortaya çıkıyor. Sınıfsal zemin ve ideolojik önderlik bir
yol, bölgesel tetikçileri devreye sokmak. Bunlar da emperyalizmle daha fazla uyum içinde, kontrollü zaaf olarak beliriyor. Ekonomik bağımlılık zincirleri,
tam sizin saydığınız ülkeler. Bu, Arap ülkeleri zordan sosyal/ekonomik araçlara uzanan, geniş yaygın yoksulluk, sosyal gerilik, benzer etkiler
açısından çok riskli. Aslında, onların bu tür bir role yapıyor. Emeryalizmin çizmiş olduğu sınırlar,
karşı olan kamuoylarını manipüle etmek için işte buraların içine doldurulan kışkırtılmış farklılıklar,
mezhepçilik bir yeni boyut olarak denkleme oluşturulmuş idari/hukuki çerçeve, tarihsel önyargılar,
sokuluyor. Yine de, asıl mihver, Türkiye-İsrail vb. hep zalimlerin işine yarıyor. Tabii en fazla da
olacak gibi. modern işçi sınıfı hareketinin ve örgütlenmesinin
neredeyse çökmüş olması, bölge halklarının en büyük
ABD’ye tetikçiliğin karşılığı olarak talihsizliği, kurtuluş mücadelesinin en önemli zaafı.
Kürt halkının kazanımları...
Devrimcilerin bölgeye yönelik
- Bu noktada MİT müsteşarının “güçlü üç öncelikli görevi
ordu”ya, “bekle gör politikasına son verip
sınıraşan faaliyetlerde yer alma”ya vurgu yapan - Şu haliyle bile halkların direnme kararlılığı,
alışılmadık açıklamasını, Türk burjuvazisinin, emperyalist/siyonist planları hezimete uğratabiliyor.
Pentagonun planladığı “Ilımlı Sünni Cephe”ye Kuşkusuz temel sorun, Ortadoğu’yu emperyalizme,
katılma isteği ile açıklayabilir miyiz? siyonizme ve işbirlikçilerine mezar edebilmektir. Bu
Kesinlikle. Türkiye, giderek, içine düştüğü çok hedefe ulaşabilme mücadelesinde Türkiye devrimci
yönlü çıkmazdan kurtuluşu, Amerikan hareketiyle bölgenin anti-emperyalist/anti-siyonist
saldırganlığında yer almakta ve ganimet güçlerine önemli sorumluluklar düştüğü açıktır. Bu
sofrasından esas olarak Kürtlere, ya da ABD’nin çerçevede tanımlayabileceğimiz öncelikli görevler
tutumu sürerse sadece Türkiye Kürtlerine, ilişkin nelerdir?
“kazanım”lar elde etmekte görüyor. Bu, sadece bir Birincisi, kendi rejimlerinin/egemenlerinin
dış politika atağı olmayacak elbette; aynı zamanda tetikçiliğini behemahal engellemek, önlemek.
iç boyutu da olacak. Hem iktidarı, hem sınıflar İkincisi, sınıf hareketini inşa ve etkin bir aktör
ittifakını, hem de rejim modelini belirleyecek. Bu olarak denkleme sokmak.
konudaki iç çekişmeler ve dış pazarlık (ABD ile) Üçüncüsü, ilki ABD’ye, ötekisi işbirlikçi bölgesel
sürüyor. güçlere karşı olmak üzere birleşik “anti-
- Önceki sorunun bir devamı olarak… emperyalist/anti-kapitalist” iş ve güç birliğini, bölgesel
Amerikan savaş makinesinin Basra Körfezi’ne ortak, mümkün olduğu ölçüde merkezi olarak
yığınak yaptığı günlerde F-16 savaş uçaklarının hesaplanmış demokratik eylemlilikleri düzenlemek...
18 ★ K›z›l Bayrak Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadeleye! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

D›fliflleri Bakan› Washington’dan sonra


Suudi Arabistan’da!
Washington’dan koordine edilen gerici güçler arası
görüşme trafiği devam ediyor. Dışişleri bakanı ve
başbakan yardımcısı Abdullah Gül’ün Suudi
Arabistan’a gerçekleştirdiği bir günlük gezi de
sözkonusu uğrusuz trafiğin bir parçasıdır. Bu ziyareti,
bölgemizdeki Amerikancı rejimlerin, başta İran olmak
üzere tüm bölge halklarına karşı işlenme ihtimali
yüksek olan ağır suçlara ortak olma yolunda
ilerlediklerinin yeni bir göstergesi saymak gerekiyor.
Önce Washington’daki savaş kundakçılarıyla
görüşen Abdullah Gül, ABD dönüşünde siyonist
İsrail’in başı Ehud Olmert’le Ankara’da biraraya geldi.
Saldırganlık ve savaş politikasının başını çeken ölüm
tacirleriyle yaptığı görüşmelerin ardından Suudi
Arabistan’a giden Türk dışişleri bakanı, Riyad’ta
Ortadoğu’daki son gelişmeler hakkında görüş
alışverişinde bulunacağını söyledi.
Riyad’a hareketinden önce açıklama yapan
Abdullah Gül, “Aslında daha önce Washington
ziyaretinden önce yapmayı planlamıştık ancak şimdi
gerçekleşiyor” dedi. Şeriatçı rejimin şefleriyle Irak,
Lübnan ve Filistin’deki gelişmeleri
değerlendireceklerini dile getiren dışişleri bakanı,
İran’ın adını telaffuz etmedi. Ancak bugünlerde ABD
ve işbirlikçileri için “bölgenin sorunları”nın
merkezinde İran’ın bulunduğunu söylemeye bile gerek çabalara hız vermiş, mezhep çatışmalarını kışkırtma emperyalizmi ile uşakları arasındaki trafik yoğunluğu
yok. girişimlerine Filistin sorununa “çözüm bulma” gibi önümüzdeki günlerde de devam edecek. Nitekim neo-
Riyad’ta Suudi Arabistan kralı Abdullah ve iddialı bir halka eklemeye heveslenmiştir. Türkiye ise, faşist çetenin şefleri son günlerde Ortadoğu’yu
dışişleri bakanı Suud el-Faysal’la buluşan Abdullah rejimin başını çeken güçlerin Washington kapılarını mesken tutmaya başladı. Bölgeye gösterilen bu ilginin
Gül, görüşmelerin içeriğine dair herhangi bir açıklama aşındırmasından da anlaşılacağı gibi, savaş hayra alamet olmadığı biliniyor.
yapmadı. Ancak Amerikancılıkta birbiriyle yarışan kundakçıları için özel bir önem taşıyor. Bu önem, Süreci vahim kılan bir diğer nokta ise, bölge
Türkiye-Suudi Arabistan rejimlerinin gündemlerini NATO’nun ikinci büyük ordusunu besleyen bir rejimin halklarının savaş hazırlığını sessizce izlemesidir. Anti-
tahmin etmek güç değil. emperyalist saldırganlık ve savaş projesine sunacağı emperyalist/anti-siyonist mücadeleyi omuzlayan
Bu görüşme öncesinde Suudi Arabistan, İran’a katkıda somutlanıyor. güçler, birleşik bir direniş hattı kurarak enerjilerini bu
olası saldırının yolunu düzlemek için harcadığı Ortadoğu’da savaş tamtamlarını çalan ABD sessizliği kırma yönünde harcamalıdırlar.

İtalya’da onbinlerin ABD Gerici Yemen rejimi mezhep çat›flmalar›n›n ikinci


karşıtı protestosu
cephesini açt›!
İtalya’nın Kuzeyi’ndeki Vicenza kentinde 17 Emperyalist/siyonist güçlerin Irak’ta kalıntısı Suudi Arabistan devleti de Yemenli
Şubat günü onbinlerce kişi bir yürüyüş kışkırttığı mezhep savaşının ikinci cephesini Şiilere karşı saldırıya geçti. Yemen ordusu
gerçekleştirerek, Amerikan üssünün genişletilmesi Amerikancı Yemen devleti açtı. Ali Ali Abdullah Salih’in emriyle havadan ve
planlarını protesto etti. 7,5 km uzunluğundaki Abdullah Salih başkanlığındaki zorba karadan düzenlediği saldırıları
yürüyüşe katılım polisin verdiği bilgilere göre 50 bin Yemen rejimi, ordusunu Şii halkın üzerine şiddetlendirilirken Suudi Arabistan ordusu
ile 80 bin arasındaydı. salarak başlattığı yıkım ve katliamları da Yemen topraklarına girerek Şedda
Koalisyon hükümeti protestonun İtalya’da anti sürdürüyor. kentindeki Şiilere ait evleri yıkmaya başladı.
Amerikancı eğilimi güçlendireceğinden endişe Şii Araplar’ın yaşadığı Sade kentine Haberi doğrulayan şeriatçı rejim
duyduğunu açıkladı. İtalya’daki ABD Büyükelçiliği karadan ve havadan saldırı başlatan Yemen yetkilileri, operasyonun Yemen hükümetiyle
de geçen hafta bir bildiri yayımlayarak, Amerikan ordusunun yüzlerce kişiyi katlettiği yapılan anlaşmalar çerçevesinde Suudi
vatandaşlarını yürüyüş nedeniyle Vicenza kentinden bildiriliyor. Kenti havadan bombalayan ordu Arabistan sınırları içinde kabul edilen
uzak durmaları konusunda uyarmıştı. Ama “Amerika güçleri, Şiilerin yaşam alanlarını tahrip bölgelerdeki evlere yönelik olarak
önce kendi evindeki problemlerini çözsün” diyen ederek kitlesel göçlerin başlamasına yol açtı. gerçekleştirildiğini söylediler.
Amerikalılar da yürüyüşe destek verdiler. Öte yandan Yemen ordusunun Beni Yemen ordusunun Abdülmelik Tabatabai
Romano Prodi liderliğindeki merkez sol Muaz bölgesinde yaşayan halkı da sürgün el-Husi liderliğindeki Şii muhaliflere
hükümetin, Vicenza’daki askeri üssün etmek için hazırlık yaptığı haberleri geliyor. yönelik havadan ve karadan yaptığı
genişletilmesine geçen günlerde onay vermesi Beni Muaz bölgesinin toptan ortadan saldırıları, Suudi Arabistan sınırındaki en-
hükümet içerisinde de tartışmalara neden olmuştu. kaldırılması için geniş çaplı bir saldırıya Nekaa bölgesine doğru genişletildiği de
Vicenza’da ABD’ye ait Ederle adlı askeri üste, İtalyan hazırlanan Yemen ordusu, saldırısını, Beni gelen haberler arasında.
hükümetinin onayıyla yapılacak genişletme Muaz bölgesinin Şii direnişçilere destek Beyrut’ta yayınlanan el-Kifafu’l Arabi
çalışmalarının 2010 yılında tamamlanması verdiği gerekçesine dayandırıyor. gazetesine bilgi veren Yemen’deki muhalif
öngörülüyor. Ortadoğu’da mezhep çatışmaları Şiiler’in lideri el-Husi’nin bir yardımcısı, el-
kışkırtıcılığının başını çeken ortaçağ Husi’nin durumunun iyi olduğunu ifade etti.
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Ortadoğu emperyalizme mezar olacak! K›z›l Bayrak ★ 19

ABD-İsrail boykotu devam edecek!

Filistin yönetimine tam teslimiyet


dayat›l›yor
Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği Mekke
görüşmelerinde anlaşmaya varan El Fetih ve Hamas,
Filistin’de yeni bir dönemin başlayacağını
“müjde”lemişlerdi. Filistinliler’i barıştırma misyonuna
soyunan, bu amaçla ekonomik ve siyasi gücünü kullanan
Suudi Arabistan rejimi de benzer savlar öne sürmüştü.
Buna göre; Filistin halkı üzerindeki ambargo kaldırılacak,
aralarında anlaşan Filistinliler İsrail devletini tanıyarak
1967 işgali öncesi sınırlarda başkenti Kudüs olan bir
Filistin devleti kurabilecekti.
Anlaşmadan sonra İngiliz The Guardian gazetesine bir
makale yazan Hamas’ın siyasi lideri Halid Meşal, Filistin
halkını cezalandıran ambargo için ortada bir gerekçe
kalmadığını dile getirerek, uluslararası toplumun
ambargoya bir an önce son vermesi gerektiği çağrısında
bulundu. Filistin Yönetimi başkanı Mahmut Abbas da
benzer şekilde iddialı çıkışlar yaptı. Ancak beklendiği
üzere “uluslararası toplum” diye adlandırılan ABD
emperyalizmi ile müttefiklerinin Filistin’e karşı
İran’a saldırı için sahte gerekçeler... tutumlarında herhangi bir değişiklik olmadı.

Yalan kampanyas›na ilk tekzip Mekke Anlaşması’ndan sonra istifa eden Filistin
başbakanı İsmail Haniye, Mahmut Abbas tarafından ulusal
birlik hükümetini kurmakla görevlendirildi. Beş hafta
ABD savafl makinesinden… içinde kurulması beklenen Hamas-El Fetih hükümetinde,
Filistinli diğer gruplara da temsil hakkı tanınacağı
İran’ı hedef alan küstahça tehditler bazı malzemelerin” Irak’ta kullanıldığını bildirildi. Birlik hükümetinin kurulmasıyla ilgili açıklama
birbirini izlerken, bazı “uzman”lar bu ülkeye göstermekten ibaret olduğunu söyledi yapan Mahmud Abbas, “dünya, el Fetih-Hamas ortaklığıyla
saldırı tarihi vermeye başladı. Oysa bu Roketlerin İran’da üretildiğini bildiklerini yaşamayı öğrenmeli” dedi. Ancak Abbas’ın bu kendinden
pervasızlığı sergileyen ABD-İngiltere-İsrail kaydeden Amerikalı general, “Ama emin konuşması, beklendiği gibi pek dikkate alınmadı.
rejimlerinin -temsil ettikleri zihniyete göre bildiklerimizden bu silahların İran Bu arada Hamas’la El Fetih ortaklığında kurulması
bile- İran’a saldırmak için gerekçe hükümetinin bilgisi ya da işbirliğiyle Irak’a planlanan ulusal birlik hükümetinin, hem iç çatışmalara,
gösterebilecekleri hiçbir veri yok ellerinde. getirildiğini söyleyemem” dedi. hem de ekonomik sıkıntı yaratan dış yaptırımlara son
Bundan dolayı tıpkı Irak işgali öncesinde Demokrat partili senatörlerden Chris Dodd vermesini uman Filistinliler kısa sürede hayal kırıklığına
olduğu gibi yalan kampanyası başlatan savaş ise, Bush yönetiminin bundan önce kanıt uğradılar. Zira Washington-Tel Aviv merkezli açıklamalar
kundakçıları, çeşitli gerekçeler uydurarak olarak sunduğu bilgi ve belgelerde sahtecilik herhangi bir değişiklik olmayacağı konusunda, iki tarafın
İran’ın “dünya barışı” için ne kadar “tehlikeli” yapmaya çalıştığını ve bu nedenle sözkonusu da fikir birliği içinde olduğunu ilan ediyordu.
olduğunu ispatlamaya başladılar. iddialar konusunda da şüpheleri olduğunu dile “Filistin birlik hükümetinin, ABD’nin bölgedeki barış
İşgal ordularının Irak’ta verdikleri getirdi. Ron Wyden adlı senatör de Bush çabalarını karıştırdığını” iddia eden ABD Dışişleri Bakanı,
kayıpların arttığı günlerde İran’ı hedef yönetiminin Irak’ın işgalinden önce “birlik hükümetinin, İsrail’i tanımayı da kapsayan tüm
gösteren yalanlar serisi piyasaya sürüldü. sahnelediği senaryoyu şimdi İran için uluslararası anlaşmaları tanımaması durumunda,
Buna göre İran, Şii milislere gelişmiş bomba tekrarlamaya uğraştığını belirtti. bakanlıkları ayırt etmeksizin boykot edeceğini” belirtti.
düzenekleri sağlamış, bu bombalarla yapılan Öte yandan BBC yayın kuruluşuna Beyaz Saray Sözcüsü Tony Snow ise “Koşullarımız aynı”
saldırılarda 170 ABD askeri ölmüştür. konuşan bazı İngiliz yetkililer, Ortadoğu’daki açıklamasını yaparak, vahşi ambargonun devam edeceğini
Saldırılarda kullanılan silahlar, İranlı üst başka ülkelerde de benzer teknolojinin teyit etti.
düzey yetkililerin emriyle Irak’a gönderilmiş. kullanıldığını dile getirdiler. Bu küstahça tehditlerin gölgesinde Kudüs’te
Bağdat’ta basın toplantısı düzenleyen Diğerleri bir yana, bizzat Amerikan savaş gerçekleşen “üçlü zirve”den de bir sonuç çıkmadı. Zaten
işgalci Amerikan ordusu subayları da, yol makinesinin başından gelen yalanlama Beyaz çıkması da mümkün değildi. Zira İsrail başbakanı, ABD
kenarlarına yerleştirilen bombalar, çeşitli çapta Saray’da sıkıntı yarattı. Konuyla ilgili dışişleri bakanı ve Mahmut Abbas’ın katıldığı zirve, ABD-
havan topları ve farklı türden patlayıcılar açıklama yapma zorunluluğu hisseden Bush İsrail dayatmalarının yenilenmesinden öte bir anlam
göstererek, bu silahların İran tarafından Irak’a yönetimi, yalanları sahiplendi. Açıklamayı taşımıyordu. Filistin halkının iradesini kaba bir şekilde
gönderildiğini iddia ettiler. Gazetecilere yapan Beyaz Saray sözcüsü Tony Snow İran çiğneyen Olmert-Rice ikilisi, Hamas’la El Fetih’e tam
İranlılar’a ait kimlikler gösteren subaylar, bu yönetiminin Şii milislere patlayıcı düzenekler teslimiyeti dayattı. Mahmut Abbas’ın bile isteneni yerine
kişilerin Irak’taki şiddet olaylarına karıştığını sağladığına emin oldukları yalanını tekrarladı. getirmesi mümkün olmadı. Emperyalist güçlerden medet
da öne sürdüler. Ancak bu kadar iddialı Pace’in açıklamalarının hatırlatılması üzerine ummakla malul bir anlayışın temsilcisi olan Abbas,
konuşan işgalciler, gazetecilerin fotoğraf Snow, Genelkurmay Başkanı’nın kişisel ABD’den beklentileri konusunda da birkez daha hayal
çekmesine ve kayıt yapmasına izin vermediler. açıklamalarda bulunduğunu iddia ederek kırıklığına uğradı.
Her kapitalist devletin bir yalan üretme soruyu geçiştirdi. Amerikancı Suudi rejiminin planına onay veren
makinesi olduğunu bilenler için sözkonusu Halkları köleleştirme seferinin başını Hamas’la El Fetih, emperyalist/siyonist güçlerin
iddiaların uydurma olduğunu anlamakta bir çeken haydut takımı sözkonusu olunca, artık tutumlarında kayda değer bir değişiklik bekliyorlardı.
güçlük yoktur kuşkusuz. Ancak bu defa yalancının mumu yatsıya kadar bile Mekke Anlaşması’nda taviz veren taraf olan Hamas
yalanlara itiraz bizzat işgalci ABD ordusunun yanamıyor. Savaş kışkırtıcılarının uydurduğu liderleri de Mahmut Abbas gibi bazı beklentiler içindeydi.
tepesinden geldi. Avustralya gezisinde yalanların açığa çıkartılıp teşhir edilmesinin Ancak emperyalist-siyonist güçlerin küstah tutumlarına
bulunan Amerikan Genelkurmay Başkanı önemi yadsınamaz. Fakat bu pervasız karşı taviz verilerek hak kazanıldığı görülmüş şey değildir.
General Peter Pace iddialarla ilgili saldırganlığı dizginleyecek olan yine de Filistin deneyiminin de kanıtladığı gibi, özgürleşmenin
açıklamasında, bu kanıtların “İran’da üretilen halkların anti-emperyalist direnişidir. yegâne yolu işgale ve zorbalığa karşı direnmektir.
20 ★ K›z›l Bayrak Emperyalizmi döktüğü kanda boğacağız! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Avrupa Parlamentosu CIA’yla suç


ortakl›¤›n› tescil etti
CIA’nın işkence için az bin 245 gizli uçuş yapmış.
tahsis ettiği uçak filosunun Komisyonun hazırladığı raporun oylamasına
Avrupa semalarında cirit katılan milletvekillerinden 382’si kabul yönünde oy
attığını, dahası “uygar kullanırken, 256 parlamenter rapora karşı çıkmış, 74
batı”nın pek çok devletinin üye ise çekimser kalmıştır. Yani AP üyelerinin ancak
bu vahşi suça bilerek ortak yarıdan biraz fazlası raporun kabulü yönünde oy
olduğunu dünya geçen yıl kullanmıştır.
öğrenmişti. Ortaya çıkan Sonuçta rapor onaylandı, ancak oylama sonuçları,
veriler son derece somuttu; AP üyelerinin yarıya yakınının CIA’yla girişilen suç
kayıt altına alınan uçuşların ortaklığını savunan bir zihniyeti temsil ettiğini de
sayısı, yeri, tarihi gözler önüne serdi. Kuşkusuz bu sonuç şaşırtıcı değil.
saptanmıştı. Başka bir Zira vahşi kapitalizmin savunusuyla ilgili şu veya bu
ifadeyle kimin ne yaptığı kurumun işkenceyi mübah sayması istisna değil
alenen ortadaydı. Kuşkusuz kuraldır.
bu suç ortaklığı çetelesi Avrupa Parlamentosu’nda oylanan raporun Avrupa
kayıt dışı bırakılan uçuşları Birliği hukukunda bir bağlayıcılığı yok. Buna karşın
kapsamıyordu. Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz’de savcılar,
Herşey apaçık olduğu işkence uçaklarının ülkeleri üzerinden nakil yaptığı
halde Avrupa Parlamentosu suçlamalarını soruşturuyor.
(AP), suç ortaklığını AP onayından geçen raporun somut olarak ortaya
soruşturmak için geçici bir Hazırlanan raporda Türkiye’nin yanısıra 14 AB koyduğu suçlar veya bundan dolayı açılan
komisyon oluşturmuştu. Bir yıldan uzun süredir üyesi “suç ortaklığı” yapmakla suçlanıyor. Bunlar soruşturmalarla CIA’nın suç ortaklarından hesap
Avrupa ülkelerinin bu uygulamaya destek verip arasında Almanya, İtalya, İngiltere gibi ülkeler sorulması beklenmiyor elbette. İnsanlığa karşı işlenen
vermediğini araştıran İran komisyonu, nihayet özellikle sert bir üslupla eleştiriliyor. Rapora göre bu ağır suçların hesabını sormak anti-emperyalist/anti-
raporunu yayınladı. CIA’ya bağlı işkence filosuna ait uçaklar Avrupa’da en kapitalist mücadele yürütenlerin sorumluluğudur.

‹sviçre’de sa¤l›kta vurgun!


İsviçre’de yıllardır özel sigorta sistemi olurken kalıcı bir hastalığın olmayacak, son 5
uygulanmaktadır. İnsanlar özel sigorta yaptırmak yılda hastalık geçirmemen veya ameliyat olmaman
zorundadır. Parası olmayanlarınkini ise sözde gerekiyor. Bu koşullarda zor olduğundan kolay
devlet karşılıyor. Her yıl emekçilerin ücretine kolay sigorta değiştiremiyorsun.
ortalama yüzde 2 zam yapılırken, sigorta Kurulan kolektif sigortanın istemleri ise şunlar:
giderlerini karşılayamıyoruz diye en az yüzde 10 1- Sigorta kurumu tek ve sosyal olmalıdır.
zam yapılıyor. 2- Herkesin kazancına göre prim sistemi
2003’te kolektif sigortayı savunan bir komite olmalıdır.
oluşturulup, refarandum için 111.154 imza 3- Sigortanın tüm gelir ve giderleri herkese
toplayarak referandum kararı çıkarttı. İsviçre açık olmalıdır.
hükümeti referandumu 11 Mart’ta yapma kararı 4- Çalışmayanların primleri devlet tarafından
almak zorunda kaldı. karşılanmalıdır.
Sistem nasıl çalışıyor? İsviçre’de 87 sigorta 5- Herkes istediği doktoru seçmelidir. Gelinen
şirketi var. Bunların yaklaşık 20 tanesi pazarın yerde birçok sigorta şirketi doktorlara baskı
yüzde 89’unu kontrol ediyor, yani pastanın büyük kurarak pahalı ilaç yazmasına engel olmaktadır.
bir kısmı ellerinde. Bu arada hiç duymadığınız Eğer hastanın ameliyat masrafı fazla tutuyorsa
sigorta firmaları ürüyor, 1-2 yıl sonra ortadan ameliyatını yaptırmıyorlar.
kayboluyor. Çünkü öyle bir sistem oluşmuş ki, iki Kazanamıyoruz diye her yıl en az yüzde 10
yıl sonra ya kapatıyorlar ya da başka bir zam yapan, doktor ve ilaç parasının en az 350
kampanyayla birleşiyorlar. Sigorta şirketleri frankını hastadan alan bu sigorta sistemi vurgunun
arasında her yıl büyük bir sirkülasyon yaşanıyor. adıdır. Referandumdan evet çıkması için tam 7
Özellikle gençler arasında. Çünkü birçok milyon frank propaganda için ayırılmış durumda.
kampanya müşteri kapmak için cazip fiyatlar Önemli olan bu referandumun geçmesi değil,
uyguluyor. Müşteriyi topladıktan sonra da şube müdürleri, diğer çalışanları emekçilerin bu vesileyle böylesine önemli bir sorun üzerinden
istedikleri zammı yapıyorlar. Bu sigorta şirketleri sırtından milyarlar vuruyor. kitlelere gidebilmek, sorunları onlara
baştan kendilerine rezerv adı altında miktarı İsviçre’de 100 çeşit sigorta var. En cazip olanı anlatabilmekti. Ne var ki devrimciler bunu iyi
açıklanmayan rakamlar ayırıyor. Bu rezervler zor da ek sigorta denilen sigorta türü. Örneğin değerlendiremediler. Ancak yine de geç değil.
dönemde kullanılmak için. Ancak bu rezervlerin ödenmeyen ilaç çeşitlerinin ödenmesi, başka bir Sağlıkta yaşanan vurgunu anlatmak ve sosyal
akıbeti hiç bilinmiyor, kasalardan yokoluyor. şehir veya ülkede hastalanırsanız farkların haklar için mücadele çağrısı yapmak hala temel
Bu sigorta şirkelerinin rezervden hariç kârı ödenmesi vb. Şirketler şimdi bu sigorta çeşidini önemdedir.
oluyor. Bu firmaların direktörleri, yardımcıları, ellerine geçirmek istiyorlar. Çünkü bu sigortayı BİR-KAR/İsviçre
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Çin üzerine... K›z›l Bayrak ★ 21

Yükselen bir kapitalist güç:


Sosyal-emperyalist Çin
A.H.Yalaz
Kapitalist Çin, Büyük Britanya’yı geride bırakarak Dünya kapitalist-emperyalist sistemini anlamak,
dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi düzeyine Çin bürokratik kapitalist devleti, kavramak, açıklamak ve bölgesel ve dünya ölçeğinde
yükseldi. Bir görüşe göre de, satın alma gücü politikalar geliştirebilmek için, Çin ve Hindistan, özel
farklarına göre ayarlama yapılması durumda dünyanın batılı kapitalist şirketleri, özellikle olarak da Çin, komünist-devrimci hareketin dikkatinin
ikinci en büyük ekonomisi. de yapım sanayiinde, doğrudan odağında olmalıdır. Büyük kapitalist şirketlerin
Dünyanın en büyük ekonomisi olarak Amerika yaptığını büyük toplumsal amaçları olan komünist-
Birleşik Devletleri (ABD)’yi yirmi yıl içinde geçeceği yatırım yapmaya özendirmek için devrimci hareket de yapabilmeli. Hazırlık çalışmaları
düşünülen Çin’in ekonomisi büyük bir hızla büyüyor. sermayenin gereksinim duyduğu yapılan üçüncü bir genel emperyalist paylaşım
1978-2000 yılları arasında Çin’in gayri safi yurtiçi savaşında Çin ve Hindistan kapitalist devletleri,
hasılası (kesintisiz yurtiçi gelir) dört kat arttı. Çin
gerekli koşulları hazırlıyor. özellikle Çin sosyal-emperyalizmi, önemli roller
devletinin rakamlarına göre, 2005 yılında, gayri safi oynuyorlar ve oynayacaklardır. Bütün ülkelerinin sınıf
yurtiçi hasıla % 9,2, sanayi üretimi ise %27,7 oranında Ekonomik güç ile politik, askeri ve diplomatik güç bilinçli işçileri ve dünya komünist hareketi, savaşı
büyüdü. Çin ekonomisi petrole, diğer hammaddelere arasında yakın bir ilişki olduğu Çin örneğinde bir kez önlemek, önlenemediği durumda da bu savaşı
ve yatırım ara mallarına doymuyor. daha görülüyor. Güneydoğu Asya’nın önder gücü devrimci iç savaşlara çevirmek istiyorlar ve
Dünyanın en büyük “fabrikası” olan Çin, emek- olmak isteyen Çin sosyal-emperyalist devleti, dünya emperyalist zinciri en zayıf halkasından, 1917 Ekim
yoğun sektörlerde dünyanın başat oyuncusu politikasında da büyük bir oyuncudur. Çin, donanma Devrimi’nin yaptığı gibi, kırmak istiyorlarsa Çin ve
durumdadır. Çin-temelli fabrikalar dünya oyuncak da dahil olmak üzere, silahlı kuvvetlerini modern Hindistan’a özel bir dikkat göstermek zorundadırlar.
üretiminin %70’ini, bisiklet üretiminin %60’ını, duruma getiriyor. Ekonomik gücünü bir dış politika
ayakkabı üretiminin %50’sini, bavul üretiminin aracı olarak kullanan Çin, birçok devletle ikili Yararlanılan kaynaklar:
%33’ünü gerçekleştiriyorlar. Çin kaynaklı tekstil ve diplomatik ilişkilerini güçlendirerek uluslararası * Marvin J. Cetron , Owen Davies (2006). The
giyecek dışsatımı kotalar ve gümrük tarifeleri düzeyde politik etkisin artırırken, Hindistan’ın Dragon vs. the Tiger: China and India Reshape the
aracılığıyla denetim altında tutuluyor. Çin, teknoloji- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi bir Global Economy; India and China Will Vie for
yoğun alanlarda da önemli bir rol oynuyor. Dünya üyesi olma girişimini engellemesi örneğinde olduğu Economic and Political Dominance on the World
magnetron üretiminin %50’si, televizyon ve klima gibi, rakiplerinin diplomatik etkisini sınırlamaya Stage, www.questia.com
üretiminin %33’ü, bulaşık makinesi üretiminin %25’i çalışıyor. Çin bürokratik-kapitalist devleti, emperyalist * Aaron Schwartz (2006). Integrating China into
ve buzdolabı üretiminin %20’si Çin’de devletlerle dünya hakimiyeti için rekabet etmenin yanı the Global Economy,
gerçekleştiriliyor. Çin, hızla, otomobil sektörü gibi sıra, Güney Asya’da kendisi gibi yükselen bir http://EzineArticles.com/?expert=Aaron Schwartz
sermaye-yoğun ürünlerde de dünyanın önemli kapitalist güç olan Hindistan’la bölgesel rekabet * Oded Shenka (2005). The Dawn of the Chinese
oyuncularından biri durumuna geliyor. Ayrıca, birçok içindedir. Century, http://www.awprofessional.com
ülkede, imalat (yapım) sektöründeki sanayiciler,
rekabet edebilmek için Çin’de üretilen parçalara ve alt-
montaj tesislerine bağımlı durumdadırlar. Dünya’dan kısa kısa...
Çin doğrudan yabancı sermaye yatırımları için
çekici bir ülke. Çin bürokratik kapitalist devleti, batılı
kapitalist şirketleri, özellikle de yapım sanayiinde, Güney Afrika’da AIDS ilacı için grev
doğrudan yatırım yapmaya özendirmek için
Impala Platin madenlerinde çalışan işçiler anti-AIDS ilacının dağıtılmasını kabul ettirmek için
sermayenin gereksinim duyduğu gerekli koşulları
kendiliğinden greve gittiler. Impala madenleri dünyanın ikinci büyük platin üreticisi Implats’ın en büyük
hazırlıyor. Diğer şeylerin yanı sıra, Çin’de emek-gücü
işletmesi. Pazarlıklar önümüzdeki hafta gerçekleşecek.
görece ucuz ve kar oranları yüksektir. Doğrudan
yabancı sermaye yatırımları, Çin için aynı zamanda bir
teknoloji transferi yolu olma özelliğine sahip. Kanada’da demiryolu işçilerinin grevi sürüyor
Çin sosyal-emperyalizmi dünyanın her kıtasında Kanada’da 2800 demiryolu işçisinin grevi bir haftadır sürüyor. Grev etkisini göstermeye başladı. Grev
aktif. Dünyanın üçüncü en büyük ticari gücü olan Çin, nedeniyle birçok işyeri üretimini durdurmak veya yavaşlatmak zorunda kaldı. Ford tekeli St. Thomas, yedek
Avrupa Birliği’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve parça gelmediği için işçileri evlerine göndermek zorunda kaldı. Kimya işletmeleri ve ağaç firmaları da
Kanada’nın ikinci en büyük ticaret ortağı durumunda. üretimi yavaşlatmak zorunda kaldılar. Demiryolu işçileri bir hafta önce daha yüksek ücret ve zam talepleriyle
Çin, diğer emperyalist devletlerle, özellikle de ABD greve gitmişlerdi.
emperyalizmiyle, rekabette ekonomik ilişkilerini güçlü
bir silah olarak kullanıyor. Batı-Asya ve Ortadoğu
devletleriyle, örneğin İran, yaptığı petrol ve doğal gaz Fransa: Alcatel-Lucent’te grev
anlaşmaları hem kendine ekonomik yarar sağlıyor, Fransa’da Alcatel Lucent’e ait işletmelerde çalışanlar greve gittiler. Grev tekelin tüm dünya çapında 80 bin
hem de İran devletinin bölgedeki etkisini işyerinden 12.500 işyerinin kapatılacağını açıklaması üzerine gerçekleşti. Bu Fransa’da 1500, Almanya’da
güçlendiriyor. Çin devleti, petrol gereksiniminin %5’ 1000 işçinin sokağa atılacağı anlamına geliyor. Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde Fransız tekeli Alcatel ABD
ini karşıladığı Sudan’da petrol kaynaklarını kullanmak tekeli Lucent ile birleşmişti.
için 2 milyar Amerikan doları yatırım yaptı.
Hammadde kaynaklarına duyduğu büyük istemi Zimbabve’de öğretmenlerin grevine saldırı
karşılamak için Kanada, Arjantin, Ekvator ve
Zimbabve hükümeti ülke genelinde gerçekleşen öğretmenlerin grevini baskı ve gözaltılarla bastırmaya
Venezüella gibi, tarihsel olarak ABD’nin etki alanına
çalışıyor. 15 Şubat günü öğretmenler sendikası PTUZ’un üç temsilcisi polis tarafından gözaltına alındı.
giren devletlerle ekonomik anlaşmalar yapan Çin,
Zimbabve’de öğretmenler kamu sektöründe en düşük ücret ile çalıştırılan grubu oluşturuyor.
büyük bir küresel ekonomik güç olma yönündeki
gelişmesini sürdürüyor. Örneğin, Çin’in Arjantin’de
yaptığı yatırımın toplamı 20 milyar Amerikan Hindistan’da temizlik işçilerinin bir günlük grevi
dolarıdır. Çin’in Güney Amerika devletleriyle yaptığı Hindistan’ın Manduray kentinde temizlik işçileri greve gittiler. Grevin talepleri arasında özelleştirilme
ticaret son beş yılda % 900 oranında büyüdü. 2004 saldırısının durdurulması, 1800 olan temizlik işçisi sayısının 4400’e çıkarılması bulunuyor. Temizlik işçileri
yılında Çin’in denizaşırı doğrudan sermaye
grevlerini belediyenin özelleştirme saldırısını geri çekmesi üzerine sona erdirdiler.
yatırımlarının yarısı Güney Amerika’da gerçekleşti.
22 ★ K›z›l Bayrak Yaşasın işçilerin birliği! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

TİB-DER Genel Kurulu gerçekleşti...

Sorunlar ve mücadele yöntemleri


tart›fl›ld›
Tersane İşçileri Birliği Derneği 1. Olağan işçilerinin oturduğu semtlere ücretsiz servis konulması
Genel Kurulu 18 Şubat günü Tuzla İçmeler Tren talebiyle kampanya örgütlenmesi; işçilerden ve
İstasyonu’ndaki dernek binasında gerçekleştirildi. avukatlardan oluşan bir hukuk komisyonunun
Derneğin hedeflerinin konuşulduğu ve Tuzla kurulması; “Sigortasız tek bir işçi kalmayacak!”
tersaneler havzasındaki işçilerin örgütlenmesine kampanyasının iş cinayetleri ile birleştirilmesi ve
yönelik somut tartışmaların yapıldığı genel kurul konunun gündemleştirilmesi için havza dışında
oldukça canlı bir atmosferde gerçekleşti. etkinliklerin örgütlenmesi, bu kampanyanın 1 Mayıs
Kurul sınıf mücadelesinde yaşamını yitirenler alanına ve sonrasına taşınması, GİSBİR’e yapılacak
anısına yapılan saygı duruşuyla başladı, kürsüden bir yürüyüş ile sonlandırılması; taşeronlaştırmaya
yapılan konuşmalarla devam etti. İlk konuşmayı karşı bir kampanya örgütlenmesi; yılda bir iş
Dernek Geçici Yönetim Kurulu Başkanı Zeynel gününün iş cinayetlerinde yitirdiğimiz işçi arkadaşlara
Nihadioğlu yaptı. Genel kurulu sadece yönetimlerin adanması ve gün boyunca etkinlikler düzenlenmesi,
belirlendiği bir etkinlik olarak değil, tersane ailelerin ziyaret edilmesi; Tersane İşçileri Bülteni’nin
işçilerinin sorunlarının ve buna karşı mücadele derneğin yayın organı haline getirilmesi; internet sitesi
yöntemlerinin tartışıldığı bir etkinlik olarak ele güvercin sahiplerinin yani tersane patronlarının hazırlanması; 8 Mart, 1 Mayıs, 15-16 Haziran gibi
aldıklarını ifade etti. Bu genel kurulun da sevmediği bir kuş olan Boran’ın hikayesi ile bitirdi. işçi sınıfı için tarihi önemi olan günlere sahip
taşeronlaştırmaya, güvencesiz ve düşük ücretle Yaraşır’ın konuşmasının ardından mali rapor çıkılması, bu günlerin anlam ve önemi üzerine
çalışmaya karşı bir mücadele programı okundu ve oylamaya sunuldu. Ardından Faaliyet etkinlikler örgütlenmesi, düzenlenen mitinglere
oluşturabilmenin basamağı olarak görülmesi Raporu’nun okunmasına geçildi. Faaliyet raporunda katılım sağlanması; dernek dışında örgütlenecek eylem
gerektiğini söyledi. Tuzla Tersaneler havzasında dünyada ve Türkiye’de sınıf hareketinin genel durumu, ve etkinliklere katılım sağlanması; insanlık dışı
mücadele ruhuna ihtiyaç olduğunu ifade eden tersaneler havzası, neden bir dernek ve nasıl bir yerlerde yaşayan gurbetçi işçilere, uygun barınma
Nihadioğlu, 1872 yılında Kasımpaşa Tersanesi’nde derneğe ihtiyaç olduğu ve TİB-Der’in kurulduğu yerleri sağlanması için mücadelenin örgütlenmesi.
ücretlerini almak için direnen 600 işçinin kararlı ve günden bugüne örgütleyicisi-destekçisi olduğu eylem Her bir önerge işçiler tarafından tartışıldı. İşçiler
militan direnişini örnek verdi. Tüm tersane işçilerine ve etkinlikler anlatıldı. Oylamaya sunulan rapor örgütlenecek kampanyalara dair fikirlerini sundular.
örgütlenme çağrısı yaptı. oybirliği ile kabul edildi. Önergelerin oy birliği ile kabul edilmesinden sonra
Nihadioğlu’nun ardından Tez Koop-İş Eğitim Oylamanın ardından derneğin çalışmalarına maddi- yeni yönetim kurulunu belirlemek için oylama yapıldı.
Danışmanı Volkan Yaraşır söz aldı. Yaraşır, manevi katkı sunarak işçilere destek olan Av. Seyit Yapılan oylama sonucunda Zeynel Nihadioğlu, Ali
“Gerçekten cehennem diye tabir edilebilecek bir yerde Nusret Öztürk’e plaket verildi. Öztürk, yaptığı Gençağa Gökvelioğlu, Cahit Atalay, Erdal Ergen,
çalışıyorsunuz. Burada üç azraile karşı mücadele teşekkür konuşmasında yolun daha başında olduklarını Cesim Çay oybirliği ile yeni yönetim kuruluna
ediliyor. Birinci azrail, gerçekten ölümle karşı karşıya ve mücadelelerinin daha da güçlü olabilmesi için seçildiler.
çalışıyorsunuz, ikinci azrail gerçekten ancak örgütlü elinden gelen herşeyi yapacağını belirtti. Tersane Yeni yönetim adına Zeynel Nihadioğlu kürsüye
mücadele verildiği takdirde yenilebilecek bir azrail, işçilerine, mücadelede ellerini taşın altına koyma çıkarak kapanış konuşmasını yaptı. Nihadioğlu,
işverenler-GİSBİR-, üçüncü azrail kafalardaki çağrısı yaptı. “Buradaki sorunlar belli, yürünecek yol belli,
ümitsizliktir. Bu cehennemi cennete çevirmenin üç tane Genel Kurul’a sunulan önergeler tersane işçilerinin yapılacak işler belli. Bunların hepsini birlikte
yöntemi var; en temel talepler konusunda harekete oylarına sunuldu. Sunulan önergeler arasında şu yapacağız” diyerek, genel kuruldan aldıkları güç ile
geçebilmek, işverenlere karşı bir blok içerisinde başlıklar yeraldı: mücadeleye devam edeceklerini vurguladı. Tüm
hareket edebilmek, Tuzla’da işçi sınıfının birliğini Tuzla tersane havzasında “Gücümüz tersane işçilerini çalışmalara destek olmaya ve
sağlamak...” birliğimizden gelir, ellerimizi birleştirelim, TİB- derneğin çalışmalarına katılmaya çağırdı.
Yaraşır konuşmasını gökyüzünde uçan bütün evcil DER’de örgütlenelim!” şiarlı bir üyelik kampanyası Genel Kurula 50 işçi katıldı.
güvercinleri peşinden sürükleyen ve bu yüzden başlatılması; seçilecek yönetim kurulunun servis Kızıl Bayrak/Kartal
sorunu üzerine GİSBİR ile görüşmesi ve Tersane

Tersane Birli¤i Derne¤i Genel Kurulu’na GOP işçileri buluşuyor!


Gaziosmanpaşa’da yaklaşık 2 aydır sürdürdüğümüz “GOP İşçileri

haz›rl›k çal›flmalar›... Buluşuyor” başlıklı kampanyamızı 25 Şubat’ta gerçekleştireceğimiz


etkinlikle sonlandıracağız. Kampanyamız çerçevesinde bölgemizdeki tüm
emekçilere mücadele çağrısı yapıyoruz.
18 Şubat’ta gerçekleştirilen genel eşliğinde dağıttık. Toplam 300 adet Diğer yandan emekçileri bir mücadele programı etrafında
kurula hazırlık çerçevesinde, yaklaşık 2 çağrı afişini tersaneler çevresine astık. buluşturabilecek tartışma zeminleri yaratmaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda
haftalık bir çalışma programı belirledik. 30 ozalit çıktıyı yine tersaneler “işçi buluşmaları” gerçekleştiriyoruz. Bu buluşmalarda yalnızca tartışmalar
Her Cumartesi yapılan geniş katılımlı bölgesine astık. Kapağından “Gücümüz yürütmüyoruz, aynı zamanda bölgedeki emekçilerin yaşadığı sorunlara
işçi toplantılarında nasıl bir genel kurul birliğimizden gelir! Tersane İşçileri müdahale etmeyi hedefliyoruz.
olması gerektiğini tartıştık. 10 önerge Birliği Derneği Birinci Olağan Genel Bu açıdan bir takım olumlu adımlar attık, kısmi başarılar elde ettik.
bu toplantılarda yapılan tartışmalar Kurul’unda buluşalım!” şiarıyla çağrı Kampanya çerçevesinde “Emekçi Kadın Buluşmaları”, “Fabrika
sonucu hazırlandı. Çalışmanın kitle yapan Tersane İşçileri Bülteni’nden buluşmaları” ve “Mahalli buluşmalar” gerçekleştirdik. Bölgede GOP İşçi
ayağı ile pratik faaliyet ayağı uzun 2500’ünü Aydıntepe İstasyon, İçmeler Platformu imzalı örgütlenme çağrısı yaptığımız yüzlerce afişi Elma Bahçesi,
tartışmalar sonucu belli bir programa İstasyon, Dearsan ve Sedef Tersanesi Gazi Mahallesi, Alibeyköy, Gaziosmanpaşa, Bereç, Rami çevresine yaygınca
bağlandı. önünde dağıttık. Ayrıca 300 davetiyeyi yaptık. Ayrıca Karadeniz Mahallesi’nde “Çeteleşmeye, faşizme, yozlaşmaya
Öncelikli olarak Genel Kurula tersane işçilerine ve sendikalara izin vermeyeceğiz!” başlıklı afişleri yaygın olarak yaptık.
çağıran ve temel taleplerimizin yer ulaştırdık. Yanısıra işçilerin oturduğu Bu çalışmalarla ortaya çıkan birikimi 25 Şubat’ta gerçekleştireceğimiz
aldığı toplam 3500 el ilanını Aydıntepe evlerde toplantılar yaparak genel “GOP İşçileri Buluşuyor!” etkinliği ile pekiştirmeyi amaçlıyoruz. Etkinlik
İstasyonu, İçmeler İstasyonu, Dearsan kurulun mantığını anlattık, kurula çağrı davetiyelerimizi fabrika önlerinde, emekçi semtlerinde kapı kapı dolaşarak
Tersanesi önü ve Tuzla Gemi tersanesi yaptık. emekçilere ulaştırıyoruz.
önünde 4 gün boyunca ajitasyonlar Tersane İşçileri Birliği GOP İşçi Platformu
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Eylem ve etkinliklerden... K›z›l Bayrak ★ 23

ÇAM-DER’de birinci yıl etkinliği


Fabrika dağıtımlarından...
Çamlıkule Kültür
Sanat ve Dayanışma Yıllık zamların yaklaşmasıyla
Derneği’nin birinci birlikte Anadolu Yakası İşçi
yıl etkinliği 130 Platformu olarak Kartal’da
kişilik katılımla önceden belirlediğimiz
gerçekleşti. işletmelere yönelik bildiriler
Etkinlik hazırladık. İlk dağıtımımızı Adel
hazırlıkları Kalemcilik’e yaptık. Adel
kapsamında Kalemcilik’te imzalanan
mahallede 1000 kadar sözleşmeye göre, ilk altı ay için
el ilanı ve 500 afiş %4, 2. altı ay için ise enflasyon
kullandık. oranında zam verilmişti.
Hazırladığımız 300 Dayatılan sefalet zammını ele alan
davetiye ve ve bu dayatmaya karşı işyeri
biletlerimizi kapı kapı komitelerinde örgütlenmeye,
dolaşarak mahalle sendikalarda söz sahibi olmaya
halkına ulaştırdık. çağrı yapan bildirilerimizi
Derneğimizin çalışmalarını anlatarak açılış etkinliğimize çağrıda bulunduk ve semt dağıttık.
halkından oldukça olumlu tepkiler aldık. İkinci dağıtımı ise metal
18 Şubat günü etkinliğimizin başlamasına bir saat kala dernek binamızın önünde fabrikası Aldem’e yaptık. Bu
toplanarak davul-zurna eşliğinde halaylar çektik. Halayların ardından etkinliğe geçildi. fabrikaya yaptığımız dağıtımda da
Etkinliğimiz bugüne kadar işçi sınıfının haklı davası uğrunda şehit düşmüş bütün devrim sefalet ücretine karşı işyeri
şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından Dernek komitelerini kurma ve sendikalarda örgütlenme çağrısı yaptık. Kapitalist
Yönetim Kurulu üyemiz Handan ana bir açılış konuşması yaparak, derneğimizin bugüne patron dağıtımı engellemeye çalıştı ve arkadaşımızı tehdit etti. Aldem
kadar düzenlediği etkinliklerden ve çalışmalardan bahsetti. patronu ile yapılan tartışma sırasında bir grup işçi engellemelere rağmen
Ardından derneğimizin bağlama hocası bir müzik dinletisi gerçekleştirdi. Etkinlik bildirileri alıp okumaya başladı. Dağıtımı son işçi çıkana kadar sürdürdük.
derneğimizin yönetim kurulu üyesi, tekstil işçisi bir bayan arkadaşımızın 8 Mart Dünya Son belirlediğimiz işletme ise Silvan AŞ metal fabrikasıydı. Burada da
Emekçi Kadınlar Günü ile ilgili yaptığı konuşma ile sürdü. Kadınların fabrikalarda ağır Şubat zamlarına ve örgütsüzlüğe vurgu yapan ve yine işyeri komitelerinde
yaşam koşullarında çalıştıkları, eve gittiklerinde ev işleriyle ve çocuk bakımıyla ve sendikalarda örgütlenmeye çağrı yapan bildiriler dağıttık. Dağıtım
ilgilenmek zorunda kaldıkları, patronlar tarafından ucuz işgücü olarak kullanıldıkları ve esnasında bir grup işçi ile çeşitli konularda sohbet ettik. İşçiler, tekrar
kriz dönemlerinde işten ilk çıkarılanların kadınlar olduğu vurgulandı. “Biz emekçi görüşmek istediklerini ve örgütlenme gerekliliğini ifade ettiler. Farklı
kadınlar çalıştığımız yerlerde ve mahallelerde kreş, emzirme odalarının kurulmasını ve 8 gündemle düzenli olarak seslendiğimiz bu işletmelere kendi özgün
Mart’ın ücretli izin günü kabul edilmesini istiyoruz. (...) Kadınlar ve erkekler olarak sorunlarına dayalı metaryallerle seslendiğimizde, işçilerden aldığımız
yaşadığımız bütün toplumsal sorunlar var olan kapitalist sistemden kaynaklanıyor, bu tepkiler daha olumlu olmaktadır. Bunu bu üç fabrikaya yaptığımız
nedenle sorunların çözümü de ancak bu sistemi yıkıp yerine sınıfsız, sömürüsüz, yaşanası dağıtımlarda bir kez daha görmüş olduk.
bir dünyanın kurulması ile mümkün olur” şeklindeki konuşma kadın-erkek birlikte Yıllık zamlara yönelik müdahalemizin ardından Anadolu Yakası İşçi
mücadelenin gerekliliğinin vurgulanması ve 11 Mart’ta gerçekleştirilecek olan 8 Mart Bülteni’nin Şubat sayısını bölgemizde birçok fabrikaya ulaştırdık. Kartal
Dünya Emekçi Kadınlar Günü eyleminin çağrısı ile son buldu. Sanayi’de kurulu ABB, Kartal Belediyesi, Adel, Modital, Euronoks,
Konuşmanın ardından Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu, sermaye devleti tarafından Aldağ, Yakacık Klinger, Silvan AŞ ve Mimaysan’a yaklaşık 750 adet
katledilen Mustafa Suphi ve yoldaşlarını anlatan iki kişilik oyunlarını sahneledi. bülteni ulaştırdık.
Etkinliğimiz verilen aradan sonra Bornova Pir Sultan Abdal derneğinin semah Anadolu Yakası İşçi Platformu
gösterimiyle devam etti. Arkasından sözalan derneğimizin gençlik komisyonundan bir
liseli arkadaşımız, gençliğin bu sistem tarafından uyuşturucuya, yozlaşmaya itildiğini,
eğitimin paralı hale getirildiğini belirtti ve buna karşı gençlik komisyonun nasıl bir
mücadele verdiğini anlattı. Adana Eğitim-Sen: “Ayrım
Konuşmayı gençlik komisyonunun hazırladığı, dernek çalışmalarımızı ve GSS’yi
işleyen bir oyun izledi. Son olarak Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nden Kavel müzik grubu istemiyoruz!”
türkü ve marşlarıyla bize destek verdiler. Etkinliğimiz halaylarla ve Bize Ölüm Yok Uzman öğretmen, başöğretmen vb. ayrımlarla eğitim emekçilerini
marşıyla son buldu. bölen “kariyer sınavı”na karşı Adana Eğitim-Sen Şubesi 17 Şubat günü
ÇAM-DER çalışanları bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşün ardından başbakanlığa faks çekildi.
Saat 12.00’de Eğitim-Sen Şubesi önünde toplanan emekçiler
sendikanın pankartı ve flamalarını taşıyarak Merkez Postane’ye kadar
yürüdü. Yürüyüş boyunca “Okulda ayrım istemiyoruz!”, “Çetelere değil
Mersin’de tutuklu öğrenciler mahkemeye çıktı eğitime bütçe!”, “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız!”, “Parasız eğitim,
parasız sağlık!” sloganları atıldı. Merkez Postane önünde açıklamayı Şube
Başkanı Güven Boğa yaptı.
Mersin’de 19-20 Aralık’ta gerçekleşen faşist saldırıyı protesto ettiği için Boğa şunları söyledi: “Öğretmenlere uzman ve başöğretmen ünvanının
tutuklanan üniversite öğrencilerinin duruşması 20 Şubat günü yapıldı. Sabah saat verilmesini öngören Kariyer Basamaklarında Yükselme Sınavı sonucuna
09.00’dan itibaren Mersin Adliyesi önünde toplanan üniversite öğrencileri ve göre 92 bin 382 uzman, 338 başöğretmen belirlendi. Sınav sonrasında
demokratik kitle örgütleri akşam saatlerine kadar Adliye önünde idiler. Halaylar, uzman öğretmenlerin maaşında 80, başöğretmenlerin maaşlarında ise 160
marşlar ve sloganlarla saat 19:30’a kadar arkadaşlarına destek verdiler. YTL artış sağlandı. Eğitim-Sen bu düzenlemenin öğretmenlik mesleği,
Mahkemenin ardından öğrencilerin avukatları basın açıklaması yaparak eğitim bilimi ve örgütlenme kültürü ile bağdaşmadığını düşünmektedir.
kamuoyunu bilgilendirdi. Tutuklu 13 öğrencinin 3’ünün serbest bırakıldığını, diğer 10 Kariyer sınavı herşeyden önce, çalışma barışını bozan, öğretmenler
öğrencinin tutukluluk hallerinin devamına karar verildiğini açıkladı. Sonraki arasındaki mesleki dayanışmayı ortadan kaldıran, eğitim emekçileri
mahkemenin 15 Mart’ta yapılacağı bildirildi. Açıklamanın ardından kitle Adliye’den arasında rekabeti artırarak, aralarındaki güven ilişkisini zedeleyecek
Taşbina önüne yürüme kararı aldı. Polisin slogansız yürütme dayatmasına tok bir özellikler içermektedir. Ayrıca öğretmenler arasında hiyerarşi yaratmak,
yanıt verilemedi ancak kitle ıslıklar ve alkışlar eşliğinde yürüyüşe başladı. Yürüyüş aynı işi yapana farklı ücret politikası uygulamak, ‘eşit işe eşit ücret’
sırasında kitleyi taciz eden polis kameramanı cezalandırıldı. Taşbina önünde basın ilkesini ortadan kaldırmaktadır.”
metni okundu ve sıklıkla “Tutuklular serbest bırakılsın!”, “Eğitim hakkımız Basın metninin okunmasının ardından başbakanlığa kariyer sınavını
engellenemez!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganları atıldı. Çukurova protesto eden fakslar çekildi. Eyleme yaklaşık 50 eğitim emekçisi katıldı.
Üniversitesi öğrencileri de eyleme katılarak destek verdiler. Eylemde Kamu Emekçileri Bülteni’nin dağıtımı yapıldı.
Ekim Gençliği/Adana Kızıl Bayrak/Adana
24 ★ K›z›l Bayrak Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Dünyanın tüm dillerini konuşuyoruz...

100. say›m›zla sesimizi daha da


yükseltiyoruz
katılımlı ve başarılı bir etkinlik için yoğun bir çaba derinleşen çelişkileri ile işçi ve emekçilere saldırırken,
100. sayımızı, sesimizi daha da harcıyoruz. emperyalist efendileri ile pazarlıkları hızlandırırken bu
iddiayı ifade ediyor. Düzen her geçen gün daha da
yükseltmenin, soluğumuzu Susmayan ses, kesilmeyen soluk Ekim saldırganlaşıyor, kendi gericilik zehrini pompalıyor,
güçlendirmenin, geçmiş Gençliği 100. sayısında! toplumun geniş kesimleri çok yönlü bir çürüme ile
karşı karşıya bırakıyor. Tüm bu saldırılara karşı kavga
birikimimize dayanarak somut alanlarında bulunmak bunu gerektiriyor. Bize düşen
Ekim Gençliği tam yüz sayıdır kesintisiz yayın
başarıları arttırmanın vesilesi faaliyetini sürdürmekte ve devrimci önderlik elimizdeki bayrağı daha da yükseltmek, geçmişi
aşarak geleceği kazanmaktır.
haline getiriyoruz. misyonunu somutlaştırmaktadır. Elbette ki Nazım’ın
“Sesimizi daha da yükselteceğiz!”, faaliyetimizi
deyişi ile “yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ve yapı
yeri bayram yeri değil”. Geride kalan süreçte düzenin daha da güçlendireceğiz. Konuşulmadık tek bir dost,
10 yılı aşkın bir süredir gençlik alanında sürekli bir hedef kitlemiz içerisinde yayınımızın ulaşmadığı tek
azgın saldırıları gerçekleşti, zor dönemin koşulları
faaliyetin taşıyıcısı olan Ekim Gençliği’nin 100. sayısı bir kişi kalmayacak. Çalışma ve etkinliklerimize katkı
karşımıza bin türlü şekliyle çıktı ve elbetteki yeri
vesilesiyle başlattığımız kampanyamızı Ankara’da da sunabilecek olan herkesten verebildiği kadarını alacak
geldiğinde eksikliklerimiz oldu. Fakat sesimiz
güçlü bir çalışmaya konu ediyoruz. Yayınımızı ve herkese bizden alabileceği kadarını vereceğiz.
susmadı, soluğumuz kesilmedi. Çünkü o ses,
okullarda ve militan satışlarla mümkün olan en geniş Elbette bu farklı pratik politik yoğunluluklarla da
dövüşerek yazılan, zaferler ve yenilgilerle dolu bir
gençlik kesimine ulaştırmaya başladık. Okulların yeni ilişkili olarak sürecek. Aynı bakış ile 8 Mart sürecini
tarihin mirası olarak bizim dilimizde somutlaştı.
açılmış olması nedeniyle daha güçlü bir müdahaleyi örgütleyeceğiz, aynı seferberlikle okullarımızda süren
Çünkü biz o soluğu, hayatın içinde her geçen gün
gerçekleştirme kararlılığındayız. Yayınımızın ulaştığı faşist saldırganlığa yanıt vereceğiz.
kendisini yeniden üreten onulmaz sınıfsal çelişkilerin
satış rakamlarına da bu kararlılığın sonuçları yansıyor.
ürünü olarak teneffüs ettik. Bugün öne çıkardığımız
100. sayının kendi güç ve olanaklarımızı aşan bir Olanakları güce dönüştürmek yarını
şiarda da ifadesini bulan sosyalist kimlik kitlelerle
dağıtıma konu edilmesinin dışında mevcut
buluşarak, somut güç haline gelerek bugünlere taşındı. kazanmak için ileri!
materyallerimizin kullanımı ile de çalışmamızı
Bugün 100. sayımızı kutlarken bu başarıyı kutluyoruz.
güçlendiriyoruz. Tek başına yayınımızın 100. sayısına
100. sayımızdan bir alıntı ile son sözümüzü
ulaşmasının başarısını değil, yayın çizgimizin ve
arkasındaki devrimci siyasal çizgimizin döneme güçlü 100. sayımızda sesimizi daha da söylemek istiyoruz: “Elbette verilecek sınavın başarısı
yükselteceğiz da başarısızlığı da tümüyle bize bağlı değil; ama
bir yaklaşım sunan şiarını, politikasını da tanıtıyoruz.
başarısızlık da, zafer de bize maledilecektir. Öyleyse
100. sayımızda şiarlaştırdığımız enternasyonalist
100. sayımızı, sesimizi daha da yükseltmenin, gençlik içerisinde yürüttüğümüz faaliyeti bu
çizgimizin güçlü propagandası, önümüzdeki süreçte
soluğumuzu güçlendirmenin, geçmiş birikimimize sorumluluk duygusuyla örmeli, olanaksızlıkları
gerçekleştireceğimiz farklı etkinlik ve çalışmalarla
dayanarak somut başarıları arttırmanın vesilesi haline yenmeliyiz. Güçlerimiz sınırlılığı beklemenin değil,
güçlenerek sürecek. Yeni sayımıza ve toplamında
getiriyoruz. Bu aynı zamanda içinde bulunduğumuz kendimizi aşarak en zor görevlere atılmanın vesilesi
yayın faaliyetimize dair tartışmaların gerçekleşeceği
siyasal sürecin dayattığı bir görev olarak karşımıza olmalıdır. Yaşamımızın temeline oturtmamız gereken
yerel okur toplantılarını, “Dünyanın tüm dillerini
çıkmaktadır. Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de davanın bizden beklediği budur; sorumluluk,
konuşuyoruz” şiarı ekseninde müdahale edeceğimiz
emperyalist işgal ve katliamlar devam ederken fedakarlık, şevk ve hırsla devrim için çalışmak…
güncel siyasal süreçleri, toplamında çalışmamızı
“Dünyanın tüm dillerini konuşuyoruz” demek bunu Partimiz’in çağrısına yanıtımız açıktır: Gün
güçlendirecek olan aynı şiarlı etkinliğimizi de böyle
ifade ediyor. Ortadoğu, emperyalistlerin ve doğacağı anı bilir, çelik aldığı suyu tanır; Partili
değerlendirmek gerekiyor. Bunlardan birisini
işbirlikçilerin kanlı oyun tahtasına çevrilirken bu şiarı mücadelede yerimizi alacağız!”
önümüzdeki hafta sonu (3 Mart Cumartesi)
yükseltmek bunu ifade ediyor. Sermaye düzeni Ankara Ekim Gençliği
gerçekleştireceğimiz etkinliğimiz oluşturuyor. Geniş

İvme Dergisi’nden “Yetkin “Dünyanın Bütün Dillerini Konuşuyoruz!”


Mühendisliğe hayır!” gecesi Ekim Gençliği’nin 100. sayısı vesilesiyle düzenlediğimiz “Dünyanın Bütün Dillerini Konuşuyoruz!”
Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada kampanyamız kapsamında faaliyetlerimiz devam ediyor.
İvme Dergisi’nin düzenlediği “Yetkin Kampanya afişlerimizin çıkmasıyla birlikte İTÜ ve YTÜ girişlerine ve öğrencilerin yoğun olarak
Mühendisliğe hayır!” gecesi 17 Şubat günü kullandıkları güzergâhlara afişlerimizi yoğun bir şekilde yaptık.
19.30’da Semiramis Düğün Salonu’nda Ayrıca militan dergi satışlarımıza da devam ettik. Dergi satışları sırasında bir yandan da kampanya
gerçekleşti. bildirilerimizi dağıttık.
150 kişinin katıldığı etkinlik Mustafa Aral’ın 16 Şubat günü afişlerimizi Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi önüne ve çevresine yaygın
açılış konuşmasıyla başladı. Aral, Yetkin bir şekilde yaptık.
Mühendislik uygulamasının niçin gündemde Öğleden sonra ise dergilerimizle ve bildirilerimizle Kadıköy’deydik. Yaklaşık bir saat süren bildiri
olduğunu anlattı ve TMMOB içindeki dağıtımı ve dergi satışı boyunca birçok öğrenciyle sohbet etme imkanı yakaladık. Ekim Gençliği’ni anlattık.
tartışmalara değindi. TMMOB içinde Yetkin Kampanya faaliyetimizi yaygınlaştırarak sürdüreceğiz.
Mühendislik karşıtı düşüncelere tahammülsüzlük İstanbul Ekim Gençliği
olduğunu söyleyen Aral, Danışma Kurulları’nın
kaldırılmasının, uygulamaya karşı olan öğrenci
komisyonlarının dağıtılmasının, üye ve öğrenci
Adana’da Ekim Gençliği satışı
üyelere genel kurullarda söz verilmemesinin Ekim Gençliği’nin 100. sayısı vesilesiyle planladığımız kampanyamızı, 17 Şubat Cumartesi günü,
benzer kaygıların ürünü olduğunu belirtti. Adana’nın çarşı merkezinde bulunan İnönü Parkı’nda gerçekleştirdiğimiz 100. sayımızın satışıyla başlattık.
TMMOB öğrenci üyelerinin çağrıcısı olduğu Yaklaşık birbuçuk saat süren satış boyunca devrimin ve sosyalizmin genç sesi Ekim Gençliği’ni gençliğe
sempozyumun duyurusunun da yapıldığı etkinlik, ve emekçi kitlelere tanıtmaya çalıştık. Yaptığımız ajitasyon konuşmalarında emperyalist işgale, estirilen
Grup İvme ve Grup Yorum’un parçalarıyla sona faşist/şoven dalgaya karşı mücadele çağrısı yaptık. Halkların kardeşliğine vurgu yaptık. Gençliği eğitimin
erdi. ticarileşmesi ve geleceksizliğe karşı mücadelenin dilini konuşmaya çağırdık.
Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri Adana Ekim Gençliği
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! K›z›l Bayrak ★ 25

Sempozyuma hazırlık...

“GATS, AB uyum sürecinde


meslekler nereye?”
13-14 Nisan tarihleri birlikte oluşturmak için, alanlarında benzer
arasında YTÜ’de dönüşümleri yaşayan herkesi birlikte hareket etmeye,
gerçekleştirilecek olan bu yönde 13-14 Nisan tarihlerinde Yıldız Teknik
“GATS, AB uyum Üniversitesi’nde gerçekleştireceğimiz ‘GATS ve AB
sürecinde meslekler Uyum Sürecinde Meslekler Nereye’ konulu
nereye?” konulu sempozyumu birlikte örgütlemeye çağırıyoruz!
sempozyumun tanıtım Sempozyum 2 gün olarak kurgulanmış; program,
toplantısı 17 Şubat günü öğrencilerin de sunum yapabilmelerine imkân verecek
Mimarlar Odası İstanbul şekilde oluşturulmuştur. Sunumlar sonrasında,
Büyükkent Şubesi Dış mümkün olan en geniş katılımla bir forum
Karakol binasında yapıldı. düzenlenerek açık bir tartışma ortamı yaratılacaktır.
Mimarlar Odası İstanbul Bizim açımızdan sempozyum, öncesiyle sonrasıyla
Büyükkent Şubesi Öğrenci kurgulanmış, hedefli bir çalışmaya konu edilmek
Komisyonu’nun çağrısıyla ihtiyacı taşımaktadır. Ortak çalışmayı da besleyecek
biraraya gelen olan yerel çalışmalar, öncelikle yerel toplantılar ile
komisyonlar, kulüpler ve her alanın kendi içinde tartışmalar yapabilmesinin,
örgütlenmeler kendi bunun sonucunda da ikinci gün yapılacak foruma
gelecekleriyle ilgili somut talepler sunabilmesinin önünü açacaktır.
konularda söz sahibi olmak Bu yüzden çıkarılacak ortak afiş, bildiri, broşür
istediklerini ifade ettiler. Komisyonu, Makina Mühendisleri Odası İstanbul gibi araçların kullanımı kadar, her alanın yaşadığı
Sempozyum çalışması yeni dönemin açılmasıyla Şubesi Öğrenci Komisyonu, Harita ve Kadastro dönüşümü anlatacak ayrı bir çalışma olması
beraber üniversitelerde başlayacak. Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci kurgulanmaktadır.
Sempozyumun tanıtımının yapıldığı açıklamada; Komisyonu, Toplumcu Mühendislik Mimarlık Özet olarak yapılması amaçlanan:
‘95 yılında imzalanan GATS anlaşması ve AB uyum Öğrencileri, Çağdaş Genç Avukatlar, Tıp Öğrencileri * Çalışmayı dönüşümlerin yaşandığı tüm alanlara
süreci gereği, mesleklerin yeniden yapılandırılmasının Kolu olarak, yaşanan sorunları meslek gruplarının yaymak,
öngörüldüğü ifade edildi. Bu çerçevede meclisten öznel durumlarını da ortaya koyarak tartışabilmek ve * Hazırlanan ortak afiş, bildiri, broşür gibi
çıkarılan kararlar doğrultusunda oluşturulan ortak çözüm üretmek için biraraya gelindiği ifade araçlarla dönüşümlerin genel kapsamını anlatmak,
yönetmeliklere bakıldığında, mesleklerin tümüyle edildi. * Dönüşümlerin her alanda farklı yansımaları
sermayenin denetimine bırakıldığı ifade edildi. Birçok Sempozyumu birlikte örgütleme çağrısının olduğundan, örgütlerin kendi somut sorunlarıyla ilgili
kamusal alanda olduğu gibi tekelleşme ve tasfiyenin yapıldığı açıklamada şunlar söylendi: yerel çalışmalarını yapması,
gerçekleştirilmeye çalışıldığı dile getirildi. “Çağrımız benzer dönüşümleri yaşayanlara; dört * Konuyu üniversitelerde geniş katılımlı
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi yıllık lisans eğitimi ve bu dönem içinde yaptığı stajları toplantılara konu edebilmek,
Öğrenci Komisyonu, Elektrik Mühendisleri Odası hiçe sayılan, tüm bu uygulamaların sonucunda * Sempozyumu, sonrasına bir şeyler bırakma
İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu, Çevre işsizlikle karşı karşıya kalacak olan herkesedir! hedefiyle örgütlemektir.”
Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Sorunlarımıza çözüm arayacağımız bir platformu Kızıl Bayrak/İstanbul

“Genç”li¤e ve gerçeklere bak›fl!


İzmir 14 Şubat’ta, her hafta kanal D üniversitelerden mezun olan diplomalı işsizler duyduğu kişileri yetiştirdiğini ancak piyasada
ekranlarında yayımlanan “Genç Bakış” adlı ordusuna, üniversitelerin bilim üretmekten uzak istihdam edilecek kişiler adına yanlış politikalar
programa ev sahipliği yaptı. Gençlerin sesini anti-demokratik işleyişine, son dönemde tüm üretildiğini, Avrupa üniversitelerine bakarak
ekran aracılığıyla kitlelere taşıma iddiası taşıyan üniversitelerde baş gösteren faşist baskı ve Türk üniversitelerinde verilen eğitimin nitelikli
program, “Üniversite nedir? Üniversiteler saldırılara vurgu yapıldı. olduğunu vb. dile getirdiler.
nereye gidiyor ve üniversiteler ülkenin Özellikle 9 Eylül Üniversitesi öğrencileri, Program boyunca konuşmanın akışını
kalkınmasında lokomotif görevi üstlenebilirler son dönemde uygulanan sindirme ve baskı belirleyen ve konu hakimiyetini sağlayan
mi?” başlığını taşıyordu. Konuk olarak ODTÜ, politikalarının uygulayıcısı Rektör Emin öğrenciler oldular. “Genç Bakış” programını
Harran, Dokuz Eylül, Anadolu ve Koç Alıcı’nın yalanlarını ortaya serdiler. Eğitim ve izleyenler, eğitimin tamamen
üniversitelerinin rektörleri programa katıldılar. İktisat Fakültesi öğrencilerinin okullarına ticarileştirildiğini/paralılaştırıldığını, bu sorunun
Bizler de “sesimizi duyarmak” amacıyla gece girişlerinin engellendiği, Profesör İzge Günal’ın her geçen gün daha yakıcı hale geldiğini,
saat 00.30’da içeri girmek istedik. Ancak emekçi sağlıkçıların işten atılmasını üniversitelerde “demokrasi”nin olduğunu iddia
“gençliğin sesi”ni duyurduğunu iddia eden engellemeye kalkıştığı için Alıcı tarafından edenlerin keyfi uygulamalarla hakkını
programcılar bizim gelişimizden rahatsız bizzat görevinden alındığı, keyfi nedenlere arayanlara baskı uyguladığını görmüş oldular.
olmuştu, içeri girişimiz yoğun “güvenlik” açılan soruşturmalar teşhir edildi. Ege Gece 03:30’a doğru biten program sonrası
önlemleri arasında gerçekleşti. Keyfi olarak bizi Üniversitesi’nden bir arkadaşımızın polis tartışmalar kısmen devam etti. Programda
içeri almama çabaları sergilendi. tarafından katledilen Ali Serkan Eroğlu’nu istedikleri gibi konuşacaklarını, reklamlarını
Programın akışı içinde bu kadar yoğun hatırlatması, asıl soruşturmanın kimlere açılması yapacaklarını sanan rektörler meydanın boş
“güvenlik” önlemi almalarının nedeni ortaya gerektiğini vurgulaması “demokrasi” ve “can olmadığını görmüş oldular.
çıktı. Zira ilerleyen saatlerde program, güvenliğimiz” için kamera ve turnike sistemini Bizler, Ege ve 9 Eylül Üniversitesi’nden
rektörlerin üniversitelerinin reklamlarını getirenlerin savunduklarını boşa düşüren ilerici, devrimci, demokrat öğrenciler olarak
yaptıkları bir platforma dönüştürülmeye söylemler oldu. mücadeleye devam edeceğimizi, meydanın boş
çalışıldı. Ancak programa katılan öğrencilerin Rektörler konuşmaya fırsat bulabildiklerinde olmadığını, bizleri asla susturamayacaklarını bir
müdahalesi sonucu konunun akışı değiştirildi. devletin üniversitelere gerekli kaynağı kez daha ilan etmiş olduk.
Üniversitelerin ticarileştirilmesine, ayırmadığını, üniversitelerin piyasanın ihtiyaç Ekim Gençliği İzmir
26 ★ K›z›l Bayrak Yaşasın halkların kardeşliği! Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Yaflar Büyükan›t’›n ABD gezisi ve bir


kez daha ortaya ç›kan gerçekler
M. Can Yüce

Önce A. Gül, hemen ardından TC Genelkurmay güvenceler arasında doğrudan bir ilişki vardır. TC’nin
Başkanı Yaşar Büyükanıt ABD’yi ziyaret etti. Bu
Türkiye, yakın gelecekte resmi çizgisinin açıkça vurgulanması ve bunun
resmi ziyaretlerde ABD yöneticileri ve Yahudi Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere kararlılıkla, hem de gerçek iktidar odağı tarafından
lobisinin etkili temsilcileriyle görüşmeler yapıldı. sahne olacak… Bu seçimlerin iç dile getirilmesi, ABD’den istenilen güvenceler
Resmi açıklamalarda bu ziyaretlerin gündeminin, dengelerde çok önemli olduğu konusundaki kararlılığı vurgulamaktadır. ABD, TC ile
Temsilciler Meclisi’nde gündeme getirilmekte olan var olan bağımlılık ilişkilerine önem vermektedir,
Ermeni soykırımıyla ilgili tasarı karşısında ABD bilinmektedir. Ordu, Cumhurbaşkanlığını aralarındaki farklılıklara ve çelişkileri rağmen bu yine
yönetimini ve etkili lobileri harekete geçirmek, PKK, AKP’ye veya istemediği bir kişiye böyledir. Bu alanda çelişkileri devam edecek, bu, belli
Güney Kürdistan ve Kerkük ile ilgili istem ve kaptırmak istememektedir. Bundan dolayı dönemlerde inişli çıkışlı bir seyir de izleyebilecektir.
“duyarlılıkları” iletmek ve diğer bölgesel sorunlardan AKP ve Erdoğan’a karşı her fırsatta Ama öyle de olsa TC’yi Ortadoğu düzeninde önemli
oluştuğu vurgulandı. Bunlar, TC’nin ABD’den istediği bir “bölgesel ayak” olarak kullanacağından kuşku
konuların ana başlıkları… Ama nedense ABD’nin karşıtlığını vurgulama gereğini duymuştur. duymamak gerekir. İlişkilerde bağımlılık temel,
TC’den istedikleri ise pek gündeme gelmedi. Bunların Bununla birlikte iç politikadaki çelişkiler ise tali planda varlığını sürdürecektir...
da Ortadoğu ve Irak işgali ile ilgi istekler olduğu hesaplaşmalar ve iktidar kavgalarında dış Bugün var olan da budur! Açık ki TC’nin ABD ve
açıktır. İran’a karşı düşünülen saldırıda TC’den önemli İsrail karşısında fazla bir hareket özgürlüğü yoktur.
destek, özellikle ABD’nin desteği önemli
isteklerin olduğu, bu bağlamda birçok diplomatik Yani stratejik düzlemde bu ekseni terketme olanağı
ziyaretin olduğu bilinmektedir. görülmektedir. yoktur. Ekonomik, politik, askeri bağımlılık bu
General Büyükanıt, ABD gezisi süresince yaptığı ilişkinin stratejik özünü anlatmaktadır. Bu genel
önceden icazet almanın yolları bulunur. Bu gezinin
basın toplantılarında ve verdiği demeçlerde TC’nin doğrudan hareket ederek Kürdistan ve onunla
böyle bir ayağının olduğu kesindir. Büyükanıt, bu
bildik resmi tezlerini bir kez daha net, kesin ve kararlı bağlantılı konularda TC’nin ABD ile yaşadığı sorun
gezide sıradan bir asker değil, gerçek iktidar, hesaba
bir biçimde tekrarladı ve vurguladı. Özellikle Güney ve çelişkilerin çok önemsiz olduğu, bu noktalarda
katılması gereken temel odak olduğunu, sergilediği
Kürdistan’a karşı düşmanca tutumunu gizleme veya kolay, kestirme ve basit bir çözümün olanaklı olduğu
tutum ve verdiği “politik mesajlar”la göstermiştir! Bu
diplomatik sözcüklerle ifade etme gereğini duymadı. sonucu çıkmaz! Bu çelişkilerle birlikte bağımlılık
yönüyle önümüzdeki gün ve aylarda “iç politikanın”
Egemenler cephesinde Güney’deki hükümetle ilişkisi devam edecektir.
daha da ısınacağından, başka kartların devreye
görüşülebileceği yönünde bir eğilimin belirmeye ve ABD, İran saldırısı konusunda TC’den istediği
sokulacağından kuşku duymamak gerekir.
tartışma konusu olmaya başladığı bir dönemde bu bütün destekleri almış mıdır? Bu konuda da TC
Kaydedilmesi gereken birinci nokta budur!
düşmanca tutum dikkatlerden kaçmadı. (Daha sonra önemli bir paradoksla karşı karşıyadır. Destek verse
Ermeni soykırımı tasarısı, elbette prestij ve daha da
bu net tutum karşısında hükümetin bu “görüşebiliriz” bölge ve Kürdistan sorununda yaşanabilecek
önemlisi TC’nin üzerinden şekillendiği zemin ve
eğilimini askıya alması, daha da dikkat çekicidir ve gelişmeler, bu saldırının olası etkileri kendisini
kuruluş özelliklerini tartışma gündeminde tutmasını
gerçek iktidar gücünün kim olduğunun açık işaretidir!) korkutmaktadır. Ama öte yandan ABD
sağlaması bakımından önemlidir. Bu nedenle bu
Bunu bir propaganda ve kararlılık gösterisi olarak emperyalizminin istediği desteği vermese bu da birçok
tasarıya karşı bütün olanaklarını devreye sokmaları
değerlendirmek yanlış olur, konuyu basite almak konuda başına iş açabilecek bir gelişme olur. Hatta
şaşırtıcı değildir. Özellikle ABD’nin kendisinden
anlamına gelir. Oysa bu düşmanca tutumu dillendiren korktuğu Kürdistan sorununda daha ürkütücü
Ortadoğu politikasında önemli destekler istediği bir
herhangi biri değil, TC’nin gerçek iktidar aygıtının gelişmelerin bile olabileceğini, yeni “Çuval
dönemde bu tasarıya karşı daha kesin ve açık tavır
başındaki kişidir; TC’nin resmi Kürdistan politikasını vakalarının” yaşanabileceğini düşünmekte, bu da
istemektedirler. Ancak bu işin bir boyutudur. Bu
yapan ve yürüten bir aygıttan söz ediyoruz. Güney kendisini çok korkutmaktadır. Bu noktada tam bir
gezinin temel gündem maddesi, Kürdistan sorunu
Kürdistan hükümet yetkileriyle görüşmeyeceğini, bu açmaz içindedir. Büyükanıt, “Türkiye tarihinin hiçbir
konusunda, bu bağlamda Kerkük ve Güney’e ilişkin
yetkililerin beyanlarını düşmanca bulduğunu, PKK’yi döneminde bu kadar büyük tehlike ve tehditlerle karşı
ABD’den kesin güvenceler almaktır. Hele ABD’nin
desteklediklerini, zaten Güney sınırının PKK’nin karşıya kalmamıştı” derken, esas olarak bu paradoks
İran’a saldırı planının gündemde olduğu ve TC’ye de
kontrolüne verildiğini belirten Büyükanıt, hükümet eksenindeki gelişmeleri kastediyordu.
bu saldırıda belli roller vermek istediği bu dönemde
katında beliren görüşme eğilimine karşı tutumunu, Özetlemek gerekirse;
TC, anılan güvenceler konusunda kesin ısrarlı
“ben görüşmem, kim görüşürse görüşsün” biçiminde Bir: Büyükanıt’ın ABD gezisi, ABD ile TC
görünüyor; dile getirilenler özünde şudur: “Güneyde
ortaya koydu. arasındaki bağımlılık ilişkisinin paradoksal yanlarını
bir Kürt devletinin kurulmasına önayak olmakla bizim
Bu ve diğer konularda AKP hükümeti ile var olan bir kez daha gözler önüne serdi. TC, ABD’nin
için çok temel bir güvenlik sorununu yarattınız. Bu,
farklılıklarını sergilemekten geri durmayan Büyükanıt, Ortadoğu stratejisi konusunda bir paradoks içindedir.
bizim için stratejik, hatta yaşamsal bir zaafa işaret
ABD gezisini, aynı zamanda bir “iç politika” Bu konuda “ince ayarların” ne kadar işe yarayacağı
etmektedir. İran saldırısı, İran’daki Kürtler’in benzer
platformuna dönüştürdü. “Cumhuriyet’in temel zamanla görülecektir! TC, İran’a saldırı planında
bir süreç içine girmesi bizim varlığımızı büsbütün
nitelikleri”nin vurgulaması, bunların korunması ABD’ye vereceği desteği şimdiden önemli
tehlikeye sokar. Güneydeki devleti, ‘bölgesel hükümet’
konusunda “dinamik güçlerden” söz etmesi, AKP güvencelere bağlamak istemektedir.
yapılanmasını, federasyon gibi sistemleri kabul
hükümetine karşı bir gözdağı olarak yorumlandı. İki: Büyükanıt’ın ABD gezisi, bir “iç politika”
etmemiz, sindirmemiz mümkün değildir. Bu konuda
Bu üst düzeydeki iktidar çekişmelerinin ABD platformuna dönüştürüldü. Bu noktada
güvenlik kaygılarımızı, çok inandırıcı güvencelerle
gezisine denk getirilmesi boşuna değildir. Türkiye, Genelkurmay’ın gerçek iktidar gücü olduğu, özellikle
gidermeniz gerekir. Bunun için ilk başta PKK
yakın gelecekte Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere Kürdistan sorununda tek belirleyici odak olduğu bir
konusunda bize daha geniş bir hareket serbestîsini
sahne olacak… Bu seçimlerin iç dengelerde çok kez daha vurgulanmıştır!
vermeniz gerekir. Ortak askeri operasyon veya bize tek
önemli olduğu bilinmektedir. Ordu, Üç: TC ve onun gerçek iktidar gücü, Kürdistan
başına operasyon yapma olanağı verilmelidir. Kerkük
Cumhurbaşkanlığını AKP’ye veya istemediği bir konusunda resmi inkâr, ret ve imha siyasetini sonuna
konusunda da somut adımlar atılmalı, bu yıl
kişiye kaptırmak istememektedir. Bundan dolayı AKP kadar sürdürme kararında olduğunu, bunun dışındaki
gerçekleşecek referandumun önüne de geçilmelidir.
ve Erdoğan’a karşı her fırsatta karşıtlığını vurgulama eğilimlere de karşı olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Bunlar sağlanırsa, biz de daha rahat sizin isteklerinize
gereğini duymuştur. Bununla birlikte iç politikadaki Sonuç olarak, emperyalist saldırganlığa, TC’nin
‘evet’ deme olanağını buluruz.”
hesaplaşmalar ve iktidar kavgalarında dış destek, sömürgeci politikalarına karşı, emperyalist eksendeki
Büyükanıt’ın özellikle Güneye karşı düşmanca
özellikle ABD’nin desteği önemli görülmektedir. İster yerel politikalara karşı halkımızı, halklarımızı duyarlı
tutumunu bu gezide açıkça dile getirmesi ile ABD
askeri darbelerde olsun, isterse normal seçimlerde hale getirmek de devrimcilerin güncel görevleri
emperyalizminden Kürdistan konusunda istenen
hükümet olmadan önce bu destek mutlaka aranır, arasındadır.
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Bültenlerden... K›z›l Bayrak ★ 27

Yaşamak için zaman da yok!

‹nsanca yaflamaya yeterli ücret ve zaman istiyoruz!


Geçenlerde bir televizyon programında sağlıklı
yaşamla ilgili bir tartışma izledim. Diyorlar ki,
Matbaa işçileri konuşuyor… “insanlar sağlıklı yaşamak için mutlaka sosyal ve
kültürel olarak çeşitli aktivitelere katılmak
“Bir dernek çatısı altında birleşmek zorundayız!” zorundadır. Bu aktiviteler, ruhsal ve fiziksel olarak
insan yaşamını olumlu etkileyecek ve daha mutlu bir
yaşam sürmesini sağlayacaktır.” Böyle bir aktivitenin
- Şu anda bütün - Diğer atölyelerde durum aynı içerisinde olabilmek için paranın yanısıra zamana da
işyerlerinde olduğu gibi değil mi? ihtiyacımız var.
matbaalarda da en önemli Serdar: Valla patron diyor ki İşten çıktıktan sonra gece yarısı oluyor. Yemek ve
gündem Ocak zamları. “karşı matbaaya soruyorum iş uyku için bile yeterli zamanı bulamadığımızı
Çalıştığınız matbaada yok, çoğu yerde de zam bile biliyoruz. Hele bir de o gün mesaiye kalmışsak öbür
zamların ne kadar olduğu yapmamışlar” diyor. Benim gün yeniden kalkıp işe gitmek tam bir işkenceye
açıklandı mı? yaptığım zammı kimse vermez dönüşüyor. Ama ne yapabiliriz ki? Mesailere kalmak
Serdar: %10 zam diyor. Ama her patron aynısını zorunlu olmasa bile, yaşamımızı sürdürebilmenin tek
vereceklerini söylediler. söylüyormuş. Sanki ağız birliği yolu kuru asgari ücretin dışında biraz daha fazla para
Bu da yaklaşık 70 milyon yapmışlar da öyle konuşuyorlar. kazanabilmektir.
falan ediyor. Sinan: Birbirleriyle diyalog Neyse ki hafta sonu geliyor ve o büyük günü
- Açıklanan bu zam halindeler, aralarında toplantı değerlendirmek, yani dinlenmek için fırsat doğuyor.
beklentilerinizi karşılıyor yapıp ortak tavır belirliyorlar. Ama yine birçoğumuz hafta sonları da çalışmak
mu? Serdar: Patron bize diyor ki, zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla kendimize
Serdar: Aslında 600 milyon maaş alıyorsunuz ayırabileceğimiz bir günümüz ne yazık ki olmuyor.
yapılacak zammın en az memnun değil misiniz? Rahat Ne çocuklarımızla ilgilenebiliyoruz, ne eşimizi
200 milyon olması lazım. çalışıyorsunuz daha ne alıp bir çay bahçesine gidip şöyle bir sohbet
Neden dersen, ev kirası istiyorsunuz. Ben de dedim ki, edebiliyoruz. Zaten sinema, tiyatro gibi aktiviteler
450 milyon, bu seneki insan ev kirasını ödeyemedikten bizlere çok uzak. Birçoğumuz hayatımızda bir kez
zamla olacak 550 milyon. sonra nasıl rahat olabilir ki. İş olsun sinemaya ya da tiyatroya gitmiş değiliz. En
Minibüse zam, şuna zam, yerinde rahat olsak ne olacak ki. sosyal olduğumuz yer ise mahallede iki pişpirik
buna zam. Ama gel Evde huzur, cepte para attığımız bol dumanlı kahveler, ya da “bayanlar için”
gelelim konu bizim olmadıktan sonra. fırsatını bulurlarsa bir evde bir araya gelip iki börek
ücretlere geldiğinde diğer şeylere yapılan zamlar Hele bizim patron. Bir gün arkadaşın birisi elli açıp sohbet edip çay içmek oluyor.
gibi cömert davranmıyorlar. milyon borç istemeye gitti, ama para yok demiş Bizlere dayatılan yaşam şartları ancak bu kadar
Sinan: Minibüslere de zam gelmiş. Şimdi arkadaşa. Tam o sırada kızına sekiz yüz milyon yaşamamıza, bu kadar sosyal aktiviteye izin veriyor.
bizim oraya gidebilmek için 1.80 YTL veriyorum harçlık verdiğini gördüm. Kızı arkadaşlarıyla Peki bizler neden sosyal faaliyetlere
dolmuşa. Bir hesap yapsan aylık ne kadar olur diye eğlenmeye gidecekmiş. katılamıyoruz? Elbette hepimizin aklına iki şey
her halde maaşın yarısı yola gider. - Patronlar düşük ücretlerle de yetinmiyorlar, geliyor: İlk olarak “para mı var bunları yapmaya?”,
- Peki patron %10 zam yapacağını ikramiye gibi sosyal hakları da gasp ediyorlar. ikinci olaraksa “çalışmaktan zaman mı kalıyor?”
açıkladığında sizin tavrınız ne oldu? Sinan: Evet bizim işyerinde de ikramiyeleri diyoruz.
Serdar: Ya kabul etmeyip daha iyi koşullar için kaldırmaya çalışıyorlar. Evet bunları yapmak için yeterli ücrete ve dahası
direneceksin ya da çıkıp gideceksin. Eğer tek Yusuf: Geçenlerde bir arkadaşımızın çalıştığı zamana ihtiyacımız var. Maalesef bunlar da bizde
başınaysan yapacak bir şey yok. Ağzını açıp bir atölyede benzer bir durum yaşandı. İşçilerin bulunmuyor. Zira çalışma saatlerimiz uzun,
şey demeye kalkarsan da bir bakmışsın başına ikramiyelerini kaldırmak istemiş patron. Sonra altı ücretlerimiz ise çok düşük. Bu koşullarda çalışma
gelmedik kalmamış. Kimsede birlik yok. Ben 9 işçi, bunlar da hep makinaların ustaları, bizim hayatı tüm hayatımızı kaplıyor. Sadece çalışıyoruz ve
yıldır burada çalışıyorum, patron daha önce her 6 ikramiyelerimizi alırsanız elimizden, biz işi çalışmak için yaşıyoruz. Çünkü patronlar her
ayda bir 50 milyon zam yapıyordu. Şimdi ise yıllık bırakırız diyorlar ve patrona karşı tutum alıyorlar. dakikamızdan yararlanmak, kârlarına kâr katmak
yapıyor, başından savıyor bizi. Serdar: Öyle bir durum ki adam çıkıyor bir istiyorlar. Biz de onların bu hırslarına engel olacak
Sinan: Son iki yıldır yapılan zamlar yıllık gün ikramiyeleri kaldırıyorum diyor. Şimdi örgütlü güce sahip olmadığımızdan hayatımızı
olarak yapılıyor. ikramiyeleri kaldırdığı zaman zam yapmamış gibi patronların ellerine bırakıyoruz.
Yusuf: Patronlar borçlarım var, iş sıkıntılarım oluyor. Yani herhalükarda adamın kârı oluyor. Sağlıklı yaşamayan, sosyal ve kültürel aktivitelere
var diyor. - Nereye kadar böyle gidecek arkadaşlar? katılmayan bir toplum kendi sorunlarına karşı da
Serdar: İş sıkıntısı yaşadığı yok. Makineler Artık bir şeyler yapmak gerekmiyor mu? olabildiğince duyarsızlaşır ve giderek çalıştığı
çalışıyor, durduğu yok. Metin: Birlikte davranacağız da ben makinanın bir parçası gibi hisseder. Düzen bizleri
Yusuf: Bunları duymaya alıştık artık, her zam güvenmiyorum pek insanlara. sadece fabrikalarımızda köleleştirmekle yetinemez.
döneminde aynı nakarat. - Bu durum böyle sürüp gidecek mi peki? Her Bütün yirmi dört saatimizi işgal etmek zorundadır.
- Genelde zam ayı geldiğinde patronlar böyle geçen gün ücretlerimiz küçülüyor, haklarımız Böyle yapmadığı takdirde, örneğin belirlenen asgari
söylenmeye başlarlar. Senaryo hazırdır, hep aynı elimizden alınıyo,r bir şeyler yapmak gerekmiyor ücrete (403YTL’ye) karşı çıkacağımızı ve hakkımız
rolü oynarlar. mu? olan ücreti almak için mücadele edeceğimizi bilir. Bu
Serdar: Senaryo hazır ama bu arada 4 Serdar: Tabii ki bir şeyler yapmalı. Ama da hiç işine gelmez tabii ki. Ya da fabrikalarımızda
trilyonluk han aldılar. O handa da 15 milyarlık kira birkaç kişiyle bir şey yapamayız. Öyle bir şey sendikalaşmak için bir araya geleceğimizi, düşünen
alıyor aylık. 7 tane dükkan var. Kiradan bile büyük olmalı ki patronlar çaresiz kalmalı, ne diyorsak ve yargılayan bir sınıf olacağımızı bilir. Bunun için de
para kazanıyorlar. Büyük şirketleri var adamların. kabul etmeliler. bedenimizi köleleştirdiği gibi beynimizi de
4 tane 4 renkli makineleri var, ama sıra bize Sinan: Geçen gün de konuşmuştuk. Hani şimdi köleleştirmek zorundadır. Bize düşünecek zaman
gelince para yok diyorlar. Oysa ki çok rahat burada bir derneğimiz olsa, bütün işçileri temsil vermemek ve her dakika beynimizi değişik araçlarla
öderler isteseler. edebilse, birlik sağlansa haklarımızı alabiliriz. “futbol, dizi, magazin vb.” uyuşturmak zorundadır.
Metin: Patronlar kendi aralarında anlaşmalı. Metin: Onun için bütün matbaa işçilerini Şapkamızı önümüze koyup düşünmenin ve bir
Kimse fazlasını yapmıyor. biraraya getirmek lazım. Dediğin gibi bir dernek araya gelip bu saldırılara karşı çıkmanın zamanı
Sinan: Matbaalarda, özellikle de sitelerde olsa, hem oturup sohbet eder hem de sorunlarımızı gelmedi mi? Ya iyi bir yaşam için mücadele edeceğiz
patronlar hep aynı tavrı takınıyorlar. Bunların konuşabiliriz. Böylelikle ortak bir tutum alabiliriz. ya da köle gibi çalışarak yaşayacağız.
kurul toplantıları oluyor 3 ayda bir, hepsi yukarıya (Topkapı İşçi Bülteni’nin Şubat 2007 tarihli (Topkapı İşçi Bülteni’nin Şubat 2007 tarihli
çıkıyor, birlikte karar veriyorlar. sayısından alınmıştır...) sayısından alınmıştır...)
28 ★ K›z›l Bayrak Eylem ve etkinliklerden... Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Bir dizi, iki Brötanya’da Dostluk Spor’un dayanışma etkinliği...

anket... “Kapitalist sistemin spor anlay›fl›na karfl›!..”

Brötanya St-Brieuc kentinde 1998 tarihinde


Dostluk Spor futbol takımı kuruldu. A ve B
takımları var. Bu futbol kulübünü işçiler kurdu.
Takımda işçilerin çocukları oynuyor.
Kuruluşundan bu yana sportif faliyetini yürütüyor.
Dostluk Spor 18 Şubat günü bir dayanışma
etkinliği düzenledi. Program yönetim adına
yapılan açılış konuşması ile başladı. Daha sonra
Kızıl Bayrak temsilcisi sporun dünyadaki konumu
ile ilgili bir konuşma yaptı. Kapitalizmin dünyada
ekonomik felaketlerin yanısıra kültürel, sosyal ve
siyasal yıkım da yarattığını ifade eden konuşmacı
sözlerini şöyle bitirdi:
“Bedensel bir faaliyeti olan spor kapitalist
toplumda bambaşka amaçlara hizmet etmektedir. Spor yapmak elbette insanın fiziksel ve zihinsel bakımdan
sağlıklı olmasını sağlar. Bu konuda sporu kirli politik amaçları uğruna kullanan sisteme karşı ve sporu, bir kâr
makinası gibi tamamen bir endüstri haline getirmiş kapitalist sistemin spor anlayışına karşı çıkmaktan başka
Haber-Sen 16 Şubat günü yaptığı açıklama bir çözüm yoktur.
ile şiddet kültürünü besleyen, mafyalaşmayı “Bu konuda bir örnek vermek istiyorum. Irkçı, saldırgan ve yozlaşmış tribünlere en güzel cevap italyan
ve çeteleşmeyi özendiren “Kurtlar Vadisi” takımı Livorno’dan ve bu takımın taraftarlarından geldi. Bu takım anti-faşist ve devrimci tavırlarıyla gerçek
dizisinin yayından kaldırılmasını yerinde bir bir örnek oluşturuyor. 2004 yılında 1. lige çıkarak dikkatleri üzerine çekti ve kirlenmiş ve mafyalaşmış futbola
karar olarak değerlendirdi. karşı direnişin sembolu oldu. Çünkü her maçı tribünlerde resmen devrimci eylemlere vesile oluyor. Maçlar
Basın açıklamasında şovenizmi esnasında Stalin’in doğum gününü kutlamak için pankartlar açılıyor, tribünlerde orak-çekiç bayrakları
körükleyen Hürriyet gazetesini de eleştiren sallanıyor, Irak’da ölen İtalyan askerleri için bütün ülkede saygı duruşu yapılırken, onlar Irak direnişine selam
Haber-Sen, hassas bir dönemden geçerken yolluyorlar.
dizinin eski ve yeni bölümlerinin şiddet “Bizler kapitalizmin bize sunduğu yozlaşmış, mafyalaşmış ırkçılık ve şiddet alanları olan bir spora karşı
kültürünü ve mafyalaşmayı özendirdiğini, bayrak açmamız artık acil bir durum olmuştur. Spor’da da yeni bir kültür yaratmamız artık devrimci bir görev
bireyleri çeteleşmeye teşvik ettiğini, etnik olarak durmaktadır. Çünkü gençliğin zihninin bulandırılmasının önünde durmak için alternatiflerimizi
çatışma ortamını besleyen bir propaganda yaratmamız artık bir gerekliliktir. Gençliği pasifize eden, milliyetçilik hastalığından uzaklaştıran, zihinimizi
yürütüldüğünü dile getirdi. Türk Silahlı ve bedenimizi zinde tutan bir spor için el ele!”
Etkinlik Grup Çağlar’ın müzikleriyle devam etti. Daha sonra sanatçı Ali Gül, Lütfü ve Emre Gültekinler
Kuvvetleri’nin Irak topraklarına sınır ötesi
sahneye çıktı. Sahneye Grup Çağlar ile konuk sanatçı Yüksel Yıldız çıktı.
müdahalesinin propagandasını da üstlenen
Etkinliğe 370 kişi katıldı.
basın-yayın organlarının Kurtlar Vadisi-Terör
Kızıl Bayrak/Brötanya
dizisinin de yayında kalmasını
desteklediklerini vurguladı.
Hürriyet gazetesinin “anket” adı altında
açıkça okurları sınır ötesi operasyon
konusunda yönlendirdiğini vurgulayan Haber- İHD’den Kuvayi Milliye Derneği’ne suç duyurusu
Sen “Önce okuyun, sonra oy kullanın”
diyerek okurların önüne koyduğu metinde, 15 Şubat günü İHD İstanbul Şubesi, Kuvayi Basın açıklamasından sonra suç duyurusu
baştan sona tartışmalı bir konuda sınır ötesi Milliye Derneği yöneticileri hakkında suç yapıldı. Kuvayi Milliye Derneği yöneticileri
operasyonun kaçınılmaz olduğu uzun uzun duyurusunda bulundu. Beyoğlu Adliyesi’nde önce hakkında Dernekler Kanunu’na muhalefet, halkın
anlattığını ifade etti. açıklama yapan İHD Şube Başkanı Hürriyet Şener, bir kısmını diğer kısmına karşı silahlandırarak
Yapılan açıklamada şunlar söylendi: “İnsan hakları savunucuları açısından bir öldürmeye tahrik etmek, halkı kin ve düşmanlığa
“Kurtlar Vadisi-Terör dizisiyle ilgili ankette derneğin kapatılmasını istemek çok doğru tahrik suçu şiddeti özendirmek, meskûn mahalde
ise Hürriyet, okurları açıkça yönlendirmeyi gelmemekle birlikte söz konusu derneğin dernek silah bulundurmak ve göstermek, 6136 sayılı
hedeflemektedir: ‘Kurtlar Vadisi Engellendi’ adı altında silahlı örgütlenmeye gittiğini, dernekler yasaya muhalefet ve bir grup insanı fişleyerek
başlığına ve ‘Ankete katıl, tepkini göster… kanununun çiğnenerek örgütlenme hakkının kötü hedef haline getirmek suretiyle tehdit etmek, halk
Sansür mü, değil mi’ ifadelerine bakılırsa, amaçla kullanıldığını, bu nedenle derneğin arasında infiale neden olmak fiillerinden dolayı
Hürriyet, anket yapmaktan çok, bir protesto kapatılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. soruşturma başlatılması talep edildi.
gösterisi örgütlemeye çalışmaktadır.
Hürriyet gazetesinin yöneticilerine,
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Hak ve
Sorumluluk Bildirgesini yeniden okumalarını
“Katil ocakları kapatılsın!”
salık veririz... İçeriği bir yana, hangi konuda
yapılırsa yapılsın, okuru bu derece etki Adana SGD 17 Şubat günü İnönü Parkı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, Hrant
Dink’in katledilmesi ve artan faşist saldırganlık protesto edildi.
altında bırakan bir sorgulamaya ‘anket’
“Katil ocakları kapatılsın/SGD” pankartının açıldığı eylemde okunan basın metninde şunlar söyledi:
denemez.”
“Şovenizm zehiri ile halkları birbirine düşürmek isteyenler, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlere,
Hürriyet gazetesi, Show Tv ve Pana film
aydınlara baskıyı, terörü, yasağı getirenler linç sürülerinin, kontrgerillanın birebir örgütlenmesinden
yöneticilerine seslenen Haber-Sen; “Basın,
sorumludur. Şemdinli olaylarında halk tarafından yakalananların ilk aradığı kişi neden Mehmet Ağar? Bu
yayın ve iletişim emekçilerinin örgütlü olduğu kişilere kim ‘iyi çocuklar’ dedi? ‘Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir’ diyen Tansu Çiller değil
Haber-Sen olarak; çocuklarımızın birbirine miydi?...”
tehdit oluşturmadığı, kardeşçe, barış içinde “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Katil ocakları kapatılsın!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganlarının
yaşadığı bir dünyayı birlikte kurabilmek için, atıldığı eyleme 15 kişi katıldı. Ekim Gençliği’nin de katılarak destek verdiği eylem basın metninin
sizleri sorumlu ve duyarlı davranmaya davet okunmasının ardından sona erdi.
ediyoruz.” dedi. Kızıl Bayrak/Adana
Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007 Bültenlerden... K›z›l Bayrak ★ 29

Sigortas›z tek bir iflçi kalmayacak!


Sosyal güvenlik sistemi bundan 100 yıl kadar
önce sanayinin geliştiği ve işçi hareketinin
yaygınlaştığı, güçlendiği Avrupa ülkelerinde ortaya
çıkmıştır. Başlangıçta sınırlı alanı kapsayan sigorta
kavramının işçi hareketindeki gelişmeye bağlı olarak
içeriği gelişmiştir.1929-33 bunalımı ve sosyalizmin
dünya ölçüsünde güçlenmesi kapitalistleri işçilere
daha geniş haklar tanımaya zorlamış ve sosyal
güvenlik 20. yüzyılın ortalarında bugünkü anlamını
kazanmıştır. Özellikle ikinci paylaşım savaşı
sonrasında sosyalizmin yarattığı basınç ve büyüyen
kitle hareketinin yarattığı kazanımlarla sosyal
politikalar burjuvazi tarafından kabul edilmek
zorunda kalmıştır. Sosyalizmin yenilgi (geçici
olduğu kesin olan) yaşadığı 1990'lardan bu yana
kapitalistler işçi sınıfının yüzyıllık kazanımlarını
budamaya başlamışlar, bir çok hakkımızı
gaspetmişlerdir. Bugün gaspedilmek istenen
(tersaneler gibi birçok sanayi bölgesinde fiilen
gaspedilmiş olan) haklarımızdan bir tanesi de sosyal
güvenlik hakkıdır. Sosyal güvenlik sisteminin amacı
iş kazaları, meslek hastalıkları, hastalık, ölüm,
sakatlık ve başka tehlikeler karşısında kişinin ve
ailesinin korunmasıdır.
Bugün tersaneler havzasında iş güvenliği
olmadığı işçi sağlığının esamesinin okunmadığı
koşullarda çalışıyoruz. Yanısıra bir de sigorta
hakkından mahrum bırakılıyoruz. Peki, tersanelerde
durum ne? Resmi rakamlara göre Tuzla tersaneler
havzasında çalışan işçinin % 65'i sigorta hakkından
mahrum durumda yani sigorta hakkımızdan
yararlanamıyoruz. Sigorta hakkından yararlanan işçi
Sigorta hakkı için mücadeleye!
kardeşlerimizin sigorta primleri ise gerçek ücret
üzerinden değil asgari ücret üzerinden yatırılıyor. Bizler işçiyiz, iğneden ipliğe
Tek sosyal güvencemiz olan sigorta hakkından herşeyi üreten biziz. Bizim de bir
mahrum bırakılan biz tersane işçileri yaşadığımız iş takım yasal haklarımız var. Ama bu
kazalarında ve cinayetlerinde sağlık imkânlarından haklarımızı merak edip
yararlanamıyoruz. Gözünü kâr hırsı bürümüş asalak öğrenmediğimiz için patronların
tersane patronları Tuzla tersane havzasını kendileri her dediğini kabul ediyoruz.
için bir cennete biz tersane işçileri için bir Örneğin kıdem veya ihbar
cehenneme çeviriyorlar. Sosyal sigortalar kanununa tazminatı hakkımızdan
göre bir işçi girdiği andan itibaren sigortalı sayılır vazgeçiyoruz. Haftalık ücretli izin
diyor ama Peki bu asalak patronlar bu kadar hakkımızdan ya da yıllık
pervasız olma cesaretini nereden alıyorlar? izinlerimizden vazgeçiyoruz.
Kuşkusuz biz işçilerin dağınıklığından, Özellikle tersane sektöründe
örgütsüzlüğünden. Hepimiz biliyoruz ki sigorta vazgeçtiğimiz bir hakkımız var ki
primlerimiz eksik yatırılıyor, ya da girdi-çıktı bu birey olarak bizi değil, tüm
yapılıyor. Birçoğumuzun da bildiği gibi 10-15-20 ailemizi ilgilendiren bir haktır.
gün gibi gün primleri yatırılıyor ve bunun üzerinden Sigorta hakkımızdır. Mesala biz
bizlerle pazarlık yapılıyor. Sigorta primleri ana tersane işçileri arasında yaygın
firma (tersane) tarafından ödenir, sigorta hakkından kullanılan bir söz var “sigortan
yararlanmamız bir yana örgütsüzlüğümüzün bir sağlam mı?” Yani bir bakıma
nedeni de hepimizin bildiği taşeronlaştırmadır. Asıl sigortanın önemini biliyoruz. Ancak ne hikmetse Bu vahşi sömürü koşullarında ailelerimize bir
işveren olan tersaneler işlerini daha ucuza yaptırmak sigortamız konusunda takipçi olamıyoruz, lokma ekmek götürmek için çalışmıyor muyuz?
ve biz işçilerin örgütlü gücünü bölmek için umursamıyoruz. Ve bu hakkımızı pazarlık konusu onlar için değil mi bunca çabamız? Onların iyiliği
taşeronlaştırmayı oldukça yaygın kullanmaktadırlar. yapıyoruz. Taşeronlar ne diyor “sigorta var ama, ve geleceği için bu hakkımıza sahip çıkmalıyız.
Yaşanan birçok sorunda topu taşerona atarak işin geldiğin gün kadar, oysa mevzuat öyle değil en Açgözlü patronlara karşı sigorta hakkımız için
altından kalkmaktadırlar. Oysa yasa önünde de asıl azından Pazar günleri işe gelmeyip dinlensen dahi mücadele edelim.
sorumluluk tersane patronuna aittir. Herşeyi işveren bunu gün olarak ödemek zorunda. Bir diğer Madem ki bu yasal olarak hakkımızdır bunun
keyfince uygulayan tersane patronları bu sorunun da hatamız ise sigortalarımızın gerçek ücret üzerinden peşini bırakmayalım. O halde örgütlenelim
üstünden atlamaktadır. değil de asgari ücret üzerinden gösterilmesini kabul mücadele edelim. 6 ay önce kurulan Tersane İşçileri
Bizler Tuzla tersaneler havzasında mücadele etmemizdir. Bunun ne gibi farkı var denilebilir. Ya Birliği Derneği'nin en önemli amaçlarından biri
eden sınıf bilinçli işçiler olarak uğruna bedeller da yevmiye üç-beş YTL fazla olsun da sigortayı sigortasız çalışmaya son vermektir. Bunun için bir
ödenmiş ve tek sosyal güvencemiz olan sigorta boşver denilebilir. Ama şöyle bir düşünmek lazım. aydır yürütülen “Sigortasız tek bir işçi kalmayacak!”
hakkımıza sahip çıkmak için TİB-DER'in başlatmış Sigortan yatmamış kaza yaptın ne olacak? Hadi kampanyası çok önemlidir. İşçiler olarak bu
olduğu “Sigortasız tek bir işçi kalmayacak!”, patron hastane masrafını karşıladı. Sakat kaldığın kampanyayı destekleyelim calışmalarına katılalım.
“Sigorta primleri ana firma tarafından ödensin!” anda ne olacak? Ya da eşin, çocuğun hasta oldu. Yalnız bu sorun için değil bütün sorunlarımız icin
kampanyasını destekliyoruz. Anan-baban hasta oldu ne olacak? Üç beş YTL gücümüzü dernekte birleştirelim.
(Tersane İşçileri Bülteni’nin Şubat fazla yevmiye ne işe yarayacak? O zaman işçi Tuzla Gemi'den işçiler
sayısından...) arkadaş iyi düşün elindeki tek sosyal güvencendir (Tersane İşçileri Bülteni’nin Şubat
sigorta. sayısından...)
30 ★ K›z›l Bayrak Basından... Sayı:2007/07 ★ 23 Şubat 2007

Savc› ve yarg›çlar›m›za So¤uk savafl de¤il ama


aç›k mektup Putin’in Münih konuşmasını yorumlama çabaları devam ediyor. Gündemde
bir “Soğuk Savaş” yok, ama çok daha karmaşık, tehlikeli bir süreç başladı.
Putin’in konuşması işte bu, şimdilik daha iyi bir betimleme bulana kadar, “çok
kutuplu dengesizlik” diyebileceğimiz sürecin dışavurumu.
BİA- Muhterem savcılarım ve avuç zibidi”. “Ekmek yediğin kapıya
yargıçlarım. Müsaadenizle, bugün size bir ihanet etme, sonra nimet çarpar”. Karar:
Çok kutuplu dengesizlik
ayna tutacağım. “Davanın reddine....”. Gerekçe: “Zibidi
*** kelimesi TDK sözlüğünde yersiz ve
“Soğuk Savaş”ın ardından, ABD’nin “Yeni Dünya Düzeni”, “tarihin
Pankart açıyorlar: “Hepimiz zamansız davranışları olan kimse olarak
sonu”, “Küreselleşme”, en son aşamasında da “Büyük Ortadoğu Projesi” adı
Samast’ız”. TCK’nin md.77/1-a bendinde açıklanmıştır. Bu Rapor’a imza atılması
altında gerçekleştirmeye çalıştığı tek “kutuplu dünya” projesi, hemen her
ağırlaştırılmış müebbet hapisle yersiz ve zamansız olarak nitelenmektedir.
düzeyde karşılaştığı engellere takıldı. Bush döneminde bu projeyi askeri
cezalandırılan “İnsanlığa karşı suç”u Rapor hakkında kamu davası da
üstünlüğe dayanarak ilerletme çabaları, daha önce de işaret ettiğimiz gibi, ABD
alenen övüyorlar. Bunun TCK md.215’e açılmıştır”.
hegemonyasındaki gerilemeyi daha da hızlandırdı.
göre cezası 2 yıl. Yargı sessiz. 4) N. K. Zeybek: “Hainler korkak olur
Bu sırada, Irak savaşıyla birlikte ABD-Avrupa çatlağının genişlemeye
İki kişi Iğdır’dan kalkıp İstanbul’a derler; peki bunlar niye bu kadar atak?”.
başlaması, Çin ve Hindistan’ın ekonomik, giderek siyasi birer güç olarak
geliyor. Yakalanınca itiraf ettikleri amaç: “Siz o uydurma azınlıklarınızı alın da gidin
yükselmesi, Rusya’nın KGB/Putin yönetimi altında, enerji piyasalarının da
Hrant’ın cenazesini protesto amacıyla Avrupanıza sokun”. Karar: “Davanın
yardımıyla toparlanması; Brezilya, Güney Afrika, hatta İran gibi güçlerin dünya
feribot kaçırmak. TCK Md.35’deki “suça reddine...”. Gerekçe: “Daha önce belli bir
ekonomik ve siyasi dinamikleri üzerinde etkili olmaya başlamaları hep “çok
teşebbüs” durumu. “Herhangi bir örgüte kesim tarafından dile getirilen bu
kutuplu bir düzenin” doğmakta olduğunu gösteriyordu. Ancak ekonomik,
üye olmadıkları, organize bir eylem görüşler(in) bu defa Raporlarda yer alması
özellikle askeri etkenler bize bunun çok dengesiz bir düzen olacağını
planlamadıkları ve eylemi nedeniyle sert eleştirilere tabi tutulması da
düşündürüyor.
gerçekleştirmemiş oldukları” için, otobüse doğaldır”.
ABD hala dünyanın toplam çıktısının yaklaşık yüzde 30’unu üretiyor, son
bindirilip Iğdır’a uğurlanıyorlar. “Türk’ün 5) Özcan Yeniçeri, Yeniçağ: “Tamamen
yıllarda ekonomik büyümesini finanse ederken devasa cari açık ve bütçe açığı,
Türk’ten başka dostu yoktur” diye bağırır dışarıdan beslenen ve yabancıların Türkiye
astronomik iç ve dış borç yarattı. Öyle ki, ABD ekonomisinin riskleri dünya
vaziyette (Milliyet online, 13 Şubat 07). üzerindeki emellerinin aracı olarak hareket
ekonomisinin riskleri haline geldi. Bu nedenle ABD hegemonyasının en önemli
Yargı sessiz. eden bu örgütlü azınlık unsurlar, bu
ayağı, doların uluslararası konumu tartışılıyor. ABD savunma bütçesi, dünyanın
Neden feribot kaçırmak? Çünkü 27 güruh”. “Örgütlü entelektüel çete, şer
geri kalan tüm ülkelerinin savunma bütçelerinin toplamından daha büyük.
Ocak’ta bir “Vatansever Türk Fedaisi” ittifakı”. Karar: “Davanın reddine...”.
ABD’den başka hiçbir ülkenin dünya üzerine yayılmış bir üsler zinciri yok. ABD
Çanakkale’de Sultantepe feribotunu aynı Gerekçe: “Yazı, eleştiri özgürlüğü
hegemonyası hızla geriliyor, ama ortada bir “hegemonya transferine” konu
nedenle kaçırdı. İki insanı rehin aldı. çerçevesindedir”.
olacak ya da bir kalıcı denge kurabilecek yeni bir güç yok!
“Vatan için yaptım” dedi. Serbest bırakıldı. 6) Milletvekili Süleyman Sarıbaş: “Bu
Bu dengesizlik enerjisini, bir taraftan, diğer güçlerin ABD karşısında
Henüz hakkında açılan bir dava yok kepazelik raporunu hazırlayan entel
karmaşık, sürekli değişen ittifaklar, bloklar oluşturma çabasıyla, ABD’nin bu
(Milliyet online, 28 Ocak 07). devşirme takımı zehirli salyalarını
bloklaşmaları engelleme, ittifakları bozma girişimleri arasındaki çelişkilerden
Mersin’de bir dernek “Türk ana- akıtmayı başardılar”. “Millet bunları
alacak. Aslında iki düzey çelişki söz konusu: Biri blok oluşturmaya çalışanların
babadan doğmuş, soyunda dönme tükürüğüyle boğar”. “Azınlık arayanlar,
küresel ve yerel, ulusal çıkarları arasındaki çelişkiler. İkincisi de ABD’nin bu
olmayan” gençlere Kuran ve tabancaya el analarına, babalarının kim olduğunu bir
ülkelere ve ittifak süreçlerine müdahale ederken harekete geçireceği çelişkiler.
bastırarak yemin ettirdi: “Bu uğurda ölmek kez daha sorsunlar”. Yargıtay kararı:
Bu, iki kutuplu, nükleer denge ve karşılıklı “anlayış” üzerinde yaşayan “Soğuk
var, öldürmek var” (Milliyet online, 10 Mahkemenin verdiği tazminat kararı
Savaş” düzeninden çok daha karmaşık, tehlikeli bir şekillenme.
Şubat 07). Yargı sessiz. yersizdir. Gerekçe hâlâ yazılmadı. Merakla
*** bekliyoruz.
Ama, Başbakanlık İHDK Yönetmeliği 7) Sırrı Yüksel Cebeci: “Bunlara Kilit ülke olarak Rusya
Md.5 tarafından talep edilmiş resmî bir Türkiyeli demek, Türkiyeli yılanlara,
Rapor nedeniyle biz iki profesör Savcılık kurbağalara ve çakallara haksızlık Putin’in konuşmasını, bu resmin içine, Rusya’nın ekonomik (enerji dahil),
tarafından hemen mahkemeye verildik. oluyor”. Karar: “Davanın reddine...”. askeri kapasitelerini de düşünerek, yerleştirmeye başlayınca ortaya ilginç bir
Toplam 5’er yıl istemiyle. Beraat edince bu Gerekçe: “Raporun hazırlanmasında görev görüntü çkıyor. Rusya, askeri gücüne, enerji kaynaklarına rağmen, ekonomisi, bir
sefer Ankara Cumhuriyet Başsavcısı alan kişiler, yazılacak eleştirilere de hegemonya adayını taşıyacak büyüklükte “ekonomik-artık” yaratma
temyiz için Yargıtay’a başvurdu. Kararı katlanmak zorundadır”. kapasitesinden, demografik dinamikten yoksun. Buna karşılık Avrupa’nın ve
bekliyoruz. 8) Selcan Taşçı: “Şu toprağa Çin, Hindistan gibi hızla yükselmekte olan güçlerin bu aşamada ABD’yle
*** küfrederek basan var. Hain desen, işbirlikçi bırakın dengeleme yarışına, polemiğe girmeye bile niyetleri olmadıkları
Arkasından, birtakım insanlar Rapor desen var. Köpek gibi, bir kemikle susan görülüyor.
nedeniyle bize açıkça hakaret ettiler. var”. Karar: “Davanın reddine...”. Halbuki, Avrupa’yla (özellikle Almanya yoluyla) ekonomik ve enerji bağları
Aşağıda alıntılar yaptığım bu hakaretlere Gerekçe: “Kamuoyunu bilgilendirmek güçlü, Çin ile ekonomik, teknolojik bağların yanısıra enerji bağlantıları ve
karşı açtığımız davalarda bakınız ne amacıyla sert sayılacak nitelikte yazıda Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) kapsamında stratejik ilişkileri geliştirmekte olan
kararlar verdiniz: kamu yararı bulunmaktadır”. (Yargıtay da Rusya özel bir konuma sahip. Üstelik, özellikle yüksek teknoloji alanında
1) Aslan Tekin, Yeniçağ: “İhanet onayladı). uzmanlaşmaya başlayan Hindistan da ŞİÖ’nün çekim alanına giriyor. Münih
şebekelerinin ağaları”, “Bence bu adamlar *** toplantısının ardından, Hindistan, Rusya ve Çin dışişleri bakanlarının Delhi’de
dövülseydi milletin içi soğurdu. Sevr’ciler Muhterem Savcılarım ve Yargıçlarım. biraraya gelerek “daha demokratik” (ABD modelinden farklı, yerel sınıflar
tekme tokadı hak etmişlerdi”. “Bölücü, Tablo şudur: Yargımız, bu terör eylemlerini matrisinin denklemlerine daha uygun demek istiyorlar) ve “çok kutuplu” bir
ihanetçi, yalakalar”. “Rapor denen ve hakaretleri yapanlara karşı son derece dünya kurmak için çalışacaklarını açıklamaları da özellikle anlamlıydı.
paçavrayı yırtma hakkı”. Karar: demokrat, bilimsel rapor yazanlara karşı Putin’in hemen Münih’ten sonra gerçekleştirdiği Ortadoğu gezisinin
“Davanın reddine...”. Gerekçe: “Kendisi son derece katı bir tavır içindedir. gösterdiği gibi, Rusya, Müslüman dünya ile ilişkilerini hızla, üstelik Şii-Sünni
şiddetli eleştiri yapan bir kişi veya kurum, Bu tavır, ikili bir “ulusal sorumluluk”a çatlağına da düşmeden (emekli diplomak, M. K. Bhadrakumar’ın Asya
zora başvurulmadığı sürece aynı şiddette denk düşüyor: 1) Kaba kuvvet sahiplerini Times’daki 16 Şubat tarihli yazısını özellikle öneririm) geliştiriyor. ABD’nin
ve daha şiddetli eleştirilere katlanmak gittikçe cesaretlendiriyor; 2) Fikir Arap ülkelerinin gözünde tümüyle iflas eden, Ortadoğu politikasının aksine,
zorundadır”. sahiplerinin içteki adalete güveni sarsıldığı Putin hem körfez ülkelerini, genelde Arap dünyasını, hem de İran’ı hoşnut
2) Türkiye Kamu-Sen Gn. Bşk. Bircan için Strasbourg’daki uluslararası edebilecek bir çizgi izlemeyi başarıyor. Alman Dışişleri’nin Putin konuşmasına
Akyıldız: “Toprağın bedeli kandır, mahkemeyi Egemen TC’nin Temyiz verdikleri desteğe bakılırsa, AB liderliği de bu politikadan hoşnut.
gerekirse dökülür”. Karar: “Davanın Mercii haline getiriyor. Özetle, önümüzdeki dönemde Rusya, Avrupa, Uzakdoğu ve Ortadoğu
reddine...”. Gerekçe: “Davacılar, Bu aynayı tutmak benim ulusal kavşağının, gelecekteki hegemonya adayını doğuracak gruplaşmalarının
hazırladıkları Rapordaki görüşlerinin görevim idi; yaptım. Karar yüce merkezinde olacak. Umarım, AKP hükümetinin ABD aşkı, bu gelişmelerin
kamuoyunda sert olarak eleştirilmesine mahkemenindir. yakından izlenerek değerlendirilmesinin önünde bir engel oluşturmaz.
katlanmak zorundadırlar”. Baskın Oran Ergin Yıldızoğlu
3) Kemal Yavuz, Akşam gazetesi: “Bir (Agos, 20 Şubat 2007) (Cumhuriyet, 21 Şubat ‘07)
Mücadele Zindan’dan mektup....
Postası Yasaklar ve keyfiyet sürüyor
Merhaba sevgili dost ve merhaba sevgili İCİ Onun dışında Nurcan ve Gökben’i başka
ailesi; hücrelere aldılar. Benim yanımda iki ESP’li arkadaş
Mektubunu alalı uzun bir süre oldu. Ancak var. Birinin ciddi sağlık problemleri var. İleri
gelebildim. Biraz da senin tavsiyeni dinledim. Size derecede kemik erimesi var. Arkadaşları bu konuda
19 Aralık kartı göndermiştim. Ama tamamı çalışma yürütüyorlarmış dışarıda. Mahkemeleri
sakıncalı bulundu, göndermediler. Umarım yeni Mart ayında. Gökçe’ye dedim sen de bir mektup yaz
yıl kartım ve yaptığım takvim elinize ulaşmıştır. diye, ama yetiştiremedi, başka zaman yazacakmış.
Yeni yıl mesajın için teşekkür ederim, çok sağol. Bir de son zamanlarda mektup problemi
Yeni yılı nasıl geçirdiğimizi sorarsan, hücre olarak yaşıyoruz, mektuplarımız çok geç veriliyor. Geçen
Kadınım ben saat 20.30’da başladık. Hapishane pastası yapmıştık, gün Nurcan’a 2,5 ay geciken bir faksı geldi.
şarap niyetine de meyve suyu içtik. Daha sonra yan Kantin problemi yine bildiğin gibi.
hücre ile türkü programı yaptık, güzel geçti. Asıl Kitapları 5 taneden fazla hücrede
Kadınım ben, program 23.00’te başladı, herkes balkonlara çıktı. bulunduramıyoruz.
Planlı bir program olmadı, herkes istediği gibi İki tane kazak sınırlaması.
Adımı doğurtkanlığımdan alırım. içinden ne geliyorsa onu söyledi. Saat 24.00’te ise Bir de arkadaş görüşü var. Telefonda görüşü
Dağlardan yürüyerek gelen gül çiçek baharım herkes sırayla kendi sloganlarını haykırdı. Çok soranlara haftaya diyorlar, insanlar haftaya geliyor.
güzeldi. Dur ben de sana Karadeniz’den bir türkü Bu sefer de geçen haftaydı deyip görüştürmüyorlar.
ben.
söyleyeyim. Oysaki o hafta arkadaş görüş haftasıydı. Bu hafta da
Toprakta buram buram kokan buğday, Yaylanın çimeninde aile görüş haftasıydı.
Emeğin anasıyım ben. Mile oynarım mile Arkadaşların ailelerine ayakkabı araması
Sarsan seni sırtıma dayatmışlar.
Yavrumu, toprağı tırnaklayarak doğururum. Yayık ipiyle bile Benden de geçenlerde müdürle yaşadığımız
Kadınım ben. Yaylanın çimeninde sorunlar ile ilgili görüşmek için ayakkabımı çıkartıp
Anadolu’nun bir köyünde töre kurbanı Gel eşme eşme hücreden çıktığımda gardiyanlardan biri çorabımı
Geli bulayım seni çıkartmamı istedi. Çıkartmadığım için de sözlü ve
Güldünya’yım ben. Sığırların peşme… fiili tacizde bulundu. Konu ile ilgili suç
İstanbul’da direniş safında Sibel Yalçın’ım, duyurusunda bulundum. Soruşturmanın yersiz
Biraz bekle de çay doldurayım size de çayla olduğu cevabı geldi. 15 gün içerisinde itirazda
Zonguldak madeninde ölen madencinin
sohbet edelim… bulunmam gerekiyor. Son zamanlarda koridorlarda
karısıyım. Evet, tekrar merhaba. Biliyor musun cam bu tür davranışlar oldukça arttı.
Filistin’de kurşunlanan çocuğun anası, bardaklarımız geldi, bir su bardağı ve bir çay Cezalara gelince, Nurcan’ın 10 günlük hücre
bardağı. Kırığını vermeden yenisini kantinden cezası vardı. Geçen hafta geldi. Bir de ESP’li
Afrika’da aç bir kadınım ben, kadın! alamıyoruz. arkadaş var. Hatta şu an hücrede. Hücrede mektup
Kadınım ben Biraz buraların havasından bahsedeyim sana. da gönderemiyormuşsun sanırım, gelen mektupları
Kimi zaman kocamın arkasında yürürüm Birkaç hafta önce bir arkadaş bağırsak da vermiyorlarmış.
tembelliği şikâyetinden dolayı revire çıkmış, aspirin Buranın atmosferi şu an böyle. Bir de yazı
Kimi zaman en önündeyim direniş safının verip göndermişler. Ne komik değil mi, aspirin ne yazdım size Kürt sorunu ile ilgili, ama onu pazartesi
Vİ-KO’da bir işçi, tarlada ırgatım ben yapabilir ki kanı sulandırmaktan başka? Neyse, göndereceğim. Hem o da bir şeyler yazmış olur.
arkadaşın o gün hep sancısı tuttu. Bizler de Yakın bir zamanda yeniden yazacağım. Bu
Kiminin uğruna can verdiği sevdası,
arkadaşın hastalığının ciddi olduğunu, hastaneye seferlik biraz kısa oldu. Saat de çok geç oldu.
Kiminin cinsel arzusunun tatmini... gitmesi gerektiğini, aksi takdirde sorumluluğun Kendinize iyi bakın, sevgilerimle.
Kadınım ben. kendilerine ait olduğunu söyledik. Görüşmek dileğiyle...
Sorumluluklarının farkında olduklarını, birazdan Ayten Özdoğan
Annemin sütünden aldım aklığımı sevk için doktorun geleceğini söylediler. Sonra sevk Sincan Kadın Hapishanesi
Türk’üm, Kürt’üm, Arap’ım oldu, doktor çok gecikmeli geldi. O gece 23.00 gibi 6 Şubat 2007
İrlandalı, Kızılderili, Amerikalı ambulans geldi ve götürdüler.

Hindistanlı, Afrikalı, Çeçenim


Her savaşta ben ağlarım oğlumun, kocamın
HKP’den devrimcilere saldırı!
ardından. Bir grup Halkın Kurtuluş Partisi üyesi 19 Bu yazı üzerine HKP’lilere giderek sözkonusu
Şubat günü Cebeci Kampüsü Hukuk yazıyı sahiplenip sahiplenmediklerini soran
Kadınım ben,
Fakültesi’nde devrimcilere saldırarak iki SGD’liler “Evet sahipleniyoruz”, “sıkıysa cevap
Sofranıza çocuklarınızdan sonra oturan, öğrenciyi bıçakladı. verirsiniz” yanıtını aldılar. HKP’lilerin
yatağınıza namusunuzdan bağlı HKP’nin yayın organı olan Kurtuluş Yolu saldırgan tarzı sonucu tartışma küçük çaplı bir
gazetesi’nde bir süre önce Hrant Dink’in arbedeye dönüştü fakat büyümeden taraflar
Kadınım ben, kadın! cenazesi üzerine bir değerlendirme ayrıldı.
Dünyanın doğum sebebi yayınlanmıştı. Bu değerlendirmede Hrant Bu olaydan birkaç saat sonra bir grup
Adımı doğurtkanlığımdan alırım. Dink’e ve suikasti kınayan yüzbinlere yönelik HKP’li, bir SGD’li ve bir DGH’li öğrenciye
hakaretler yağdırılırken, cenazeye katılan ilerici- saldırarak bıçakladılar. Saldırganların arasında
E. Derin/ Bir tekstil işçisi devrimci siyasetler için “Sevrci sahte sol”, HKP temsilcilerinin de olduğu öğrenildi.
“CİA sosyalistleri” ifadelerine yer verilmişti. Ankara Ekim Gençliği

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Ad› : .......................................................................
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710 Soyad› :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
........................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24 Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 Tel : .......................................................................
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Ayl›k Yurt içi 30.000 000 TL Yurt d›fl› 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Y›ll›k Yurt içi 60.000 000 TL Yurt d›fl› 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.
YaßasÝn 8 Mart DŸnya Emeki KadÝnlar GŸnŸ!
KadÝnlar
Emperyalizme,
Þovenizme,
SšmŸrŸye,
Ezilmeye karßõ
Birleßik
mŸcadeleye!
4M a r t Õ t a
Ý k š y Õ d e y i z !
Kad
AlÝnteri, BDSP, BES 1 No'lu Þb., DDSB, DHP, DKH, Devrimci Hareket, DPM Devrimci KomŸnistler,
DivriÛi KŸltŸr DerneÛi, EKD, EHP'li KadÝnlar, ESP, H…C'lŸ KadÝnlar, HKM, KaldÝra,
MayÝsta Yaßam Koop., K…Z, Odak, Partizan, PSAKD (Marmara Þb.), PDD, Tekstil-Sen, TŸm Bel-Sen 4 No'lu Þb.

You might also like