You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/04 2 Þubat 2007 50 YKr

KerkŸk ÝkÝßÝnÝn anlamÝ ve

Faflizme ve hedefleri
Sayfa 4

flovenizme karfl›
Darbelerde Òson gŸlenÓ olmak
isteyen patronlar demokrasiden
sšz ediyorlar!
Demokrasi iߍi
sÝnÝfÝnÝn diße diß
mŸcadelesiyle
kazanÝlacaktÝr!
Sayfa 6

Komßu halklara
karßõ saldõrõ
ŸssŸ...
Üncirlik †ssŸ
derhal
kapatÝlmalÝdÝr!
Sayfa 7

Sermaye dŸzeninin

‹flçilerin birli¤i zor yÝlÝ


Sayfa 16

ve halklar›n KadÝnlar
mŸcadele
ile

kardeflli¤i için! šzgŸrleßir!


Sayfa 24
2 ★ K›z›l Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

İÇİNDEKİLER
Düzenin şovenizm dalgasını kırmak için
K›z›l Bayrak’ tan
devrim rüzgarını güçlendirelim!..... . . . . 3 Devlet hala Hrant Dink cinayetiyle yarattığı
sorunlarla uğraşıyor. Gelişmeler, daha da epey bir süre
Kerkük çıkışının anlamı ve hedefleri . . . 4 uğraşmak zorunda kalacağını gösteriyor.
ABD'nin hesapları ve uşakların Sorunlardan biri, tetikçiyi anında yakalayıp teşhir
etmekle paçayı kurtaramaması, şaibeleri ortadan
“muhatap” krizi!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 kaldıramaması üzerinden gelişen olaylardır. Döne döne
Demokrasi işçi sınıfının dişe diş bireysel saikler/milli duygular üzerinde durmalarına ve
sözde tüm bilgi akışını tekellerinde tutmalarına rağmen,
mücadelesiyle kazanılacaktır! . . . . . . . . 6 cinayetin, önce Trabzon ardından da İstanbul
Komşu halklara karşı saldırı üssü... emniyetiyle bağlantılı olduğu bilgileri ortalığa saçılmış,
bu bombardıman üzerine de önce Trabzon Emniyet
İncirlik Üssü derhal kapatılmalıdır! . . . . 7 Müdürü ile Trabzon Valisi görevinden alınmıştır. Şimdi
Sendikal hareketin durumu/2 . . . . . . . 8-9 de suçun İstanbul Emniyeti ile bağlantısı ve Müdür
Celalettin Cerrah’ın görevden alınıp alınmayacağı
Hrant Dink protestoları... . . . . . . . . 10-11 tartışılıyor. Bakanlık müfettişleri, güya, olayı
soruşturmak üzere İstanbul Emniyeti’ne gönderilmiş
Sermaye düzeninin has hizmetkarı...
bulunuyor.
İsmail Cem devlet töreniyle Gerek Trabzon’da görevine son verilmiş olan
yetkililer, gerekse de İstanbul’da soruşturulmakta
uğurlandı... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12
olanlar, kuşkusuz, bir hükümet yetkilisinin de itiraf
Büyük korku!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13 ettiği gibi, başka yerde daha önemli görevlerle taltif
edileceklerdir. Çünkü gerçek katil nasıl ki 18 yaşındaki
İLGP'den basın açıklaması eylemi... tetikçi değilse, bu görevliler de değildir. Hepsi bir arada
“Karneler çürüyen sistemin ve elbirliği ile katil devletin tetikçiliğini yaptıklarına
göre, korunma ve ödüllendirilme hakkına sahiptirler.
aynasıdır!”... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14 Geçmişte pek çok olayda da olduğu gibi, korunup
Sağlık emekçilerinin eylemlerinden... . 15 ödüllendirileceklerinden kimsenin bir kuşkusu
bulunmamaktadır.
Sermaye düzeninin zor yılı Devlet ve düzen cephesinden, Dink cinayetiyle
(Orta sayfa). . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-19 ortaya çıkan bir başka sorun, cinayetle amaçladıklarının
ters tepmesi, şovenizm dalgasını güçlendirmek yerine,
Filistin'deki çatışmanın gerisinde ABD- ona karşı bir dalgakıran oluşmasına yol açmasıdır.
Faşist devlet, uzun yılları bulan yoğun çabalarla gücünü unutmak ya da unutturmak kolay değildir. Zaten
İsrail var . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20
oluşturabildiği şovenizm kampının gücü ve genişliği ile devlet unutmak değil, kırmak, bozmak, tersine çevirmek
Emperyalist/siyonist güçlerin Lübnan övünedursun, Hrant Dink’in katli, hiçbir özel çaba ve için hesap-kitap yapmayı, plan program çizmeyi tercih
örgütlenme ihtiyacı duymadan, tek bir ilde, İstanbul’da edecektir.
halklarını birbirine kırdırma planı . . . . 21
onbinlerce emekçiyi anti-şovenist bir gösteride Bu çok önemli ve muazzam gelişmeyi, işçi ve
Suudi bakandan İran'a tehdit! .. . . . . . . 22 birleştirebilmiştir. Bu sorun, hiç kuşkusuz, ilkini de aşan emekçi kitlelerin unutmaması, daha da ileri
bir güç ve etkinliktedir, ve devleti çok daha uzun süreçte götürebilmesi için görev ve sorumluluk ise, devrimci ve
Afganistan'a ek kuvvet gönderme sosyalist harekete düşmektedir.
etkileyeceği kesindir.
hazırlığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 İlk sorun, daha teknik olmakla birlikte daha kısa Devrimci baharın olanakları bu görev ve
sürede gündemden düşürülebilir. Farklı gündemlerin öne sorumluluklar için önemli bir imkan sunmaktadır. Bu
Kadınlar mücadele ile çıkarılması suretiyle kitlelere unutturulabilir. Ancak imkanları bu doğrultuda ve elbirliği ile
özgürleşecek! . . . . . . . . . . . . . . . . . 24-25 Dink cenazesinde açığa çıkan şovenizm karşıtı kitle değerlendirebilmek gerekiyor.

2007'ye girerken/4. . . . . . . . . . . . . . 26-27


Bir emperyalist yeniden yapılandırma
projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi/3
GOİ, NATO ve Türkiye. . . . . . . . . . 28-29
Eylem ve etkinliklerden.. . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

K›z›l Bayrak
Haftalk Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/04 ● 2 Şubat 2007

. . .
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ

i i le r d e
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

v e b a y
ç ı
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52 Kita p
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30

CMYK
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Kapak K›z›l Bayrak ★ 3

Düzenin flovenizm dalgas›n› k›rmak için


devrim rüzgar›n› güçlendirelim!
Faşist devletin kadim politikası gizleme ve daha cenazesi ancak kalkmışken de ırkçı göstermiş bulunuyor. Devrimci hareket bundan gerekli
ve kitleler için zehirli otu şovenizm faşizmi aklama yarışına girdiler. Bu ülkenin onlarca sonuçları çıkarmak ve durumdan en iyi biçimde
değerli aydını ve binlerce devrimcisi gibi Hrant Dink’i yararlanmak acil göreviyle yüzyüzedir. Düzen ve devlet,
Hrant Dink cinayetiyle bir kez daha görüldü ki, de kimlerin katlettiği ayan-beyan ortadayken bunu nasıl cenaze eylemiyle ortaya çıkan büyük kardeşlik ve
şovenizm bu toplumun iliklerine kadar işletilmiştir. gözlerden gizlemeye çalıştılar. Faşist katillerin önde dayanışma duygularını kundaklayıp köreltmek üzere
Sadece faşist devletin, faşist parti ve örgütlerin söylem gelenlerinden ve “bin operasyon”ların elebaşısı şovenizm dalgasını yükseltme peşindeyse, devrimci
ve eylemlerinde değil, artık toplumsal zeminde de, yani durumundaki Mehmet Ağar gibileri anında ekranlara hareket de tersinden aynı kardeşlik ve dayanışma
sıradan kitleler içinde de yer bulduğu ortadadır. Trabzon konuk edildi ve güya konuya ilişkin olarak toplumu duygularını daha da geliştirip güçlendirmek için kolları
ilk olabilir, ancak tek olmadığı, faşist/ırkçı örgütlerin aydınlatacak olan görüşleri alındı. Devletin ağzından sıvamak durumundadır. Düzen ve devlet eliyle bizzat
tutunabildiği, kolayca militan derleyebildiği üç-beş ilin kaçırmayı adet edindiği ‘milliyetçi duygularla işlenmiş yaratılan ve kitleleri sersemleten şoven Türk
cinayet’ gafı, faşist mayalı Türk milliyetçiliğini milliyetçiliğinin karşısına, halkların devrimci birliği ve
daha olduğu, kamuoyuna yansıyan olaylar üzerinden
savunma ve övme fırsatına dönüştürüldü. kardeşliğini eksen alan devrimci enternasyonalist
uzun zamandır biliniyor. Ne var ki artık problem bu
Susurlukta ortalığa saçılan kirli-kanlı gerçekleri ‘bin tutumla çıkılmalıdır. Binlerce insanın şovenist histeriye
birkaç ildeki faşist örgütlenme sınırını çoktan aşmış,
operasyon’ söylemiyle ‘dobra dobra’ savunarak devletin karşı sahiplendiği ve haykırdığı “Yaşasın Halkların
yıllar boyu sistemli biçimde estirilen şovenizm dalgası
en kanlı örgütü kontr-gerillaya toz kondurmayan Ağar, Kardeşliği” bu tutumun sözü ve şiarı olmalıdır.
toplumu önemli ölçüde zehirlemiş, tüm ülkede ciddi
Dink cinayetinden bile şovenizm dalgasını yaymak Bir devrim toprağı olduğundan her vesileyle ve
hasarlar yaratmıştır. Özellikle CHP’nin son zamanlarda
üzere yararlanmaya kalkan bu kokuşmuş düzende hiç de övünerek söz ettiğimiz ülkemiz, işçi sınıfı ve emekçi
ırkçı-şoven söylemleri öne çıkarması ve sistemli
yalnız değildi. En sağından en soluna, tüm düzen halklarımızın oluşturduğu bu engin deniz, hiç kuşku yok
biçimde işlemesi, işin nerelere vardığını göstermekle
partilerinin liderleri, sözcüleri günler boyu ekranlardan ki, en fazla devrim rüzgarlarıyla dalgalanmayı bekliyor.
kalmamış, dalganın boyutlarını da iyice büyütmüştür.
eksik olmadı. Günler boyu, el birliğiyle besleyip Türkiye’nin emekçileri yakın tarihimizdeki devrimci
Burjuva gericiliği ve onun iktidar aygıtı olarak büyüttükleri şovenizmi, ağız birliğiyle savundular.
devlet zaten bütün bir ömrünü “milliyetçilik” adı altında yükselişleri besleyen kanallarıyla, bunu fazlasıyla hak
Bireysel ve toplu katliamlardaki suçları düzen yargısının ettiklerini kanıtlamış bulunuyor.
sürdürülen ırkçılıkla, toplu kırımlara kadar varabilen kararlarıyla bile sabit faşist partilerin sözcülerine dahi,
halklara düşmanlıkla geçirmiş bulunuyor. Bunu Bu ülkeyi derinden derine bir devrim toprağı olarak
hiç utanıp sıkılmadan söz verdiler düzenin medya mayalayan koşullar, bizzat sermaye düzeni ve devleti
onyıllardan beridir komşu halklara açık düşmanlık, ülke kanalları ve organları.
içindeki halkları ise yok sayma, sindirme, kültürel eliyle hazırlanıyor. Kitleler bizzat bu düzen ve devlet
açıdan yoketme politikalarıyla sürdüregeldi. Burjuva tarafından sefalet bataklığına sürükleniyor. İşsizlik ve
Dink cenazesiyle kırılan dalga açlığa terkediliyor. Eğitimsizliğe ve temel sağlık
gericiliği ve devleti için bu gök kubbe altında uşaklığını
yaptıkları Amerikan emperyalizmi dışında herhangi bir hizmetlerinden yoksunluğa mahkum ediliyor.
Düzen cephesinin bu süreçteki kollektif savunma
‘dost’, ‘müttefik’ ya da ‘kardeş’ topluluk yoktur. Gençlerimiz, bizzat şovenizm bayraktarlığı yapan sicilli
pozisyonu anlaşılmaz değil. Çünkü Dink’in cenazesi,
Onların “Türkün Türkten başka dostu yok” söylemleri Amerikan işbirlikçileri eliyle, emperyalist plan ve
onlarca yılın emeğiyle yarattıkları şoven milliyetçilik
gerçekte “Türkün Amerika’dan başka dostu yok” ile politikaların savaş gücü yapılmaya çalışılıyor.
canavarının, aslında, nasıl da kağıttan bir kaplana
aynı anlama gelmektedir. Amerikancılık bu ülkenin Bu ve daha saymakla bitmez suçları, bu ülkenin
dönüşebileceğini de göstermiş oldu. Özellikle Ermeni
burjuva gericiliğinin iliklerine öylesine sinmiştir ki, emekçi halklarına ve işçi sınıfına karşı sistemli biçimde
sorunu üzerinden bunca kışkırtmaya rağmen, onbinlerin
onyılları bulan bir macera olarak Avrupa Birliği süreci ‘hepimiz Ermeniyiz!’ şiarıyla, İstanbul’un göbeğinde işleyenler, bu düzenin ve devletin sahipleridir. Bu
bile ona bu birliğin üyesi ülkeleri olsun ‘dost’ olarak sabahtan akşama gösteri yapması, zeminin aslında neye gerçekleri işçi sınıfı ve emekçi kitleler arasında sistemli
görme olanağı sağlayamadı. Öcalan meselesinde uygun olup neye olmadığını da ortaya koydu. Emekçi bir biçimde işlemek ve yaymak, düzenin ve devletin
İtalya’ya ve Ermeni yasası konusunda Fransa’ya karşı halklarımız özgür ve demokratik bir ortamda birlikte onları şovenizmle zehirlemesini engellenmek günün
yürütülen histerik kampanyalarda görüldüğü gibi, her kardeşçe yaşamaya hasrettir. İstanbul’un ilerici halk temel önemde görevidir. Bu görevi de ancak bu ülkenin
fırsatta şovenizmi ve halklara karşı düşmanlık kitleleri, bunu Dink’i sahiplenme biçimiyle bir kez daha devrimcileri yerine getirebilir. Kuşkusuz, bu hareketi
duygularını körükleyip durdu. Düşününüz ki bu aynı göstermiş oldular. Sadece İstanbul’un işçi ve emekçileri oluşturan her bir yapı, kendi çapı, kavrayışı ve gücü
ülkeler neredeyse 60 yıldır NATO üzerinden de bu aynı de değil, çok sayıda ilde gerçekleştirilen protesto oranında bu yöndeki görevleri yerine getirmeye
burjuva gericiliğinin güya dostu ve müttefiki idiler. Yine eylemlerinin de gösterdiği gibi, bu, yurt sathında çalışıyor. Bunu, devrimci olmanın bir gereği ve varlık
de burada bir bakıma herhangi çelişki yok; zira Türk kendini gösterebilen güç ve umut verici bir gelişme koşulu olarak görüyor. Ama aynı zamanda, aynı işçi
burjuva gericiliği NATO’ya Amerikan emperyalizmi oldu. sınıfı ve aynı emekçi kitlelere karşı bu görevlerin, kendi
üzerinden girdi ve AB’ye de aynı Amerikan Dink’in katli, büyük bir ihtimalle tam tersi bir amaç aralarında bir bayrak yarışı gibi görüldüğü de açıktır.
emperyalizminin beşinci kolu olarak girmeye çalışıyor. uğruna hazırlanmıştı. Fakat faşizmin kirli ve karanlık Her vesileyle olduğu gibi Hrant Dink cinayeti
Üzerine bir yığın ikiyüzlü laf edilen AB, tüm ötekiler hesapları ters tepti. Bu alçakça cinayet üzerinden olayında da görülmüştür ki, gerici düzen ve devlet
için olduğu gibi Türk burjuvazisi için de halklar arası sindirici ve yıldırıcı hesaplar yapanlar, büyük kitlelerin cephesi, gerektiğinde tek bir yumruk gibi hareket
bir ilerici birleşme ve bütünleşme zemini değil, fakat öfkeli ayağa kalkışıyla karşılaştılar. Bu cinayetle etmeyi başarabilmektedir. Ve iyi bilindiği gibi o yumruk
yalnızca emperyalist ve gerici çıkarların platformudur. şovenizme güç taşımak isteyenler, Türkiye şovenizminin her seferinde öncelikle devrimci hareketin başına
Şoven kudurganlıkla toplumun sersemletilmesinde en utanç verici tabusunu hedef alan “Hepimiz inmektedir. Artık emekçi halklarımızı da zehirlemeye
neredeyse tüm düzen güçleri artık eleledirler. Ermeni”yiz tutumunun kamçı etkisi yaratan gücüyle başladığı gün gibi ortada olan gerici-şoven dalgaya
Geleneksel ırkçı-milliyetçi düzen güçleri ile düzen solu yüzyüze kaldılar. Olayın düzen cephesinde yarattığı karşı, devrimci hareketin de tam bir birlik ve dayanışma
artık aynı çizgide ve söylemlerde buluşmuş durumdalar. telaşın asıl sebebi de gerçekte işte budur. Şovenizm içinde hareket etmesi, son zamanlarda olumlu örnekleri
Son zamanlarda CHP’de doruğuna ulaşan şoven-faşizan dalgasını yükseltmeye çalışırlarken, hiç beklemedikleri görülen devrimci güç ve eylem birliğini daha da
söylemler, bu konuda burjuva gericiliği için adeta bir bir dalgakıranın oluşmasına vesile olmuşlardır. Şimdi ilerletmesi zorunludur. Devrimci saflarda “Yaşasın
taze kan işlevi gördü, şovenizmin ve ırkçılığın sıradan yapmaya çalıştıkları ise bunu yıkma çabasından başka devrimci dayanışma!” şiarının yarattığı etki ve heyecan
kitleler içinde meşrulaşmasını kolaylaştırdı. bir şey değildir. biliniyor. Aynı şekilde son zamanlarda kitle hareketi
Bu aynı konuda geçmişten bugüne temel bir Fakat bu artık o kadar kolay da değildir. Bu ülkenin içinde giderek daha çok kullanılan ve yaygın biçimde
zehirleme ve sersemletme kaynağı da doğal olarak tarihinde bir ilk yaşanmış, onbinlerce insan faşist Türk sahiplenilen “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!”
düzen medyasıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda katliamcılarına karşı Hrant Dink şahsında kardeş şiarının özellikle son gelişmelerle birlikte kazandığı özel
da geniş kitleleri etkileme, yanıltma ve sersemletme Ermeni halkını sahiplenmiştir. Bu bir kez yaşanmıştır, önem ve anlam da yeterince açıktır. O halde bu anlamlı
konusunda düzen medyası, düzenin ve devletin elinde hiçbir çaba bu son derece anlamlı olayın yarattığı derin şiarlara hayatın içinde daha büyük bir güç, anlam ve
yeri doldurulamaz bir araçtır. izi artık silemez. işlev kazandırmak da her kesimden ve eğilimden
Medyanın gerçekte ne kadar etkili (ve aynı ölçüde devrimcilerin ortak kaygısı ve pratik çabası olmalıdır.
rezil!) bir araç olabileceğini, son olarak Hrant Dink Gerici dalgayı devrim rüzgarıyla Dink cenazesiyle yakalanan zemin, devrimci baharın
cinayeti bir kez daha çarpıcı bir biçimde göstermiş kırma görevi imkanlarıyla birleştirilebilir. Ve bütün bu imkanlar
bulunuyor. Televizyon kanalları bir yandan Dink’e her birarada, sınıf ve kitle hareketinin yükseltilmesi yoluyla
türlü samimiyetten yoksun övgüler ve ağıtlar düzdüler. Hrant Dink olayı ile görkemli caneze töreni, gerici- ırkçı-şoven dalganın kırılması hedefine yöneltilebilir.
Diğer yandan ise daha baştan Hrant’ın gerçek katillerini şoven-faşist dalgayı kırmanın yolunu ve imkanlarını da
4 ★ K›z›l Bayrak Kerkük... Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Kerkük ç›k›fl›n›n anlam› ve hedefleri


Düzen cephesi yeni yılın imkanımız olacaktır.
ilk günlerinden başlayarak Buradan giderek sorulacak en kritik soru şudur:
Kerkük konusuna Sermaye devletinin celallenmesi bir pazarlık marjı
yoğunlaşmış durumda. oluşturmak hedefliyse, o halde ABD ondan bazı ağır
Açılış Başbakan tarafından taleplerde bulunuyor demektir. Öyleyse bu talepler ne
yapıldı. Erdoğan özlü olabilir? Elbette “talepleri şu şu” demek mümkün
biçimde “dış politikada değildir, görüşmeler kapalı kapılar ardında
önceliğimiz AB değil sürmektedir. Fakat ortada bir takım taşların oynatıldığı
Irak’tır” diyerek, gerçeği durduğu ölçüde, bu taşların hareket yönüne
konuşmasında ayrıca bakarak bir takım sonuçlar çıkarmak mümkündür
ABD’ye göndermelerde Bilindiği üzere ABD yönetimi 2007’ye “yeni Irak
bulunarak, Irak’a müdahale politikası”nı açıklayarak girmişti. Bush’un açıkladığı
haklarının olduğunu iddia bu politika, “Çalışma Grubu”nun hazırladığı ve Baker
etti. Onu MİT Raporu olarak bilinen politikadan oldukça farklı
Müsteşarı’nın, “Türkiye görünüyordu. Öyle ki, Baker raporunda Irak’ta çıkış
bölgedeki gelişmeler için İran ve Suriye ile işbirliği yapılması bir seçenek
karşısında savunmada olarak sunuluyordu. Bir takım çevreler bu rapora
kalamaz” biçimindeki çok bakarak ABD’nin yeni Irak politikasında ciddi bir
konuşulan çıkışı izledi. Hemen ardından CHP, meclisi çıkışlara bakılırsa, sermaye devletinin Kerkük esneme olacağı ihtimali üzerinde durmaktaydılar.
Kuzey Irak ve özelde Kerkük konusunda konuşmak üzerinden geliştirdiği tek siyaset, hiçbir karşılığı Fakat Bush’un açıkladığı resmi politika, tersine, askeri
üzere olağanüstü toplantıya çağırdı. CHP’nin olmayan Türkmen kartı ve askeri bir saldırıdan başka güç kullanımında ısrar ve yeni askeri güç takviyesi
meclisten talebi Güney Kürdistan’a askeri bir bir şey değildir. Hükümetinden muhalefetine düzenin biçimindeydi. Bush yönetimi bu yönde ciddi adımlar
operasyon için düğmeye basılması ve meclisten bu tüm siyasal aktörleri de bu seçenekten başkasını atmaya da başladı. Bu adımlardan ilki, Güney
yönde karar çıkarılmasıydı. CHP’nin bu girişimiyle telaffuz etmemektedirler. CHP’ye kalsa hemen Kürdistan’daki İran Konsolonsluğu’na yönelik bir
toplanan Meclis konuyu “gizli gündem” kapsamına bugünden saldırı başlatılmalıdır. Daha gözü dönmüş çuval operasyonuydu. Bunu Irak’taki İran gizli
alarak görüştü. Son olarak ise, Irak Milli Petrol milliyetçi çevreler ise Kerkük’ü işgal düşleri kurmaya istihbarat ajanlarının öldürülmesi emri izledi. Hemen
Şirketi’nin, petrol ticareti yapan Türk şirketlerine başlamış bulunuyorlar. Oysa daha akıllı olanları (buna ardından da yeni bir savaş gemisinin Basra Körfezi’ne
bundan böyle muhataplarının Güney Kürdistan CHP de dahil) bu çıkışlarının içeriye dönük etkili bir gönderilmesi geldi. ABD Başkan Yardımcısı Cheney,
yönetimi olduğu biçimindeki kararı gündeme geldi. siyaset malzemesi olduğunun da farkındalar. Bu güçler bu son adımın İran’a yönelik askeri kararlılığın bir
Kerkük gündemi bu tartışma konularına bağlı toplum düzeyinde estirilen milliyetçi-şoven rüzgarlarla göstergesi olduğunu vurguladı. Tüm bunlar, ABD’nin
olarak sistemli bir şekilde işleniyor, bu şoven- yelkenlerini şişirmenin hesabını yapıyorlar. İran’a yönelik bir askeri operasyon hazırlığı yaptığını
milliyetçi bir kampanya biçiminde yürütülüyor. Belli ABD’ye rağmen Güney Kürdistan’a yönelik bir gösteriyor. O halde, ABD’nin Türkiye’den istekleri de
ki, sermaye devletinin gündemini seçimlerle birlikte askeri müdahalenin mümkün olmadığı artık biliniyor. bu askeri saldırı kapsamında olmalıdır. Nitekim, bu
2007’nin önemli gündemlerinden biri olan Kerkük Zira düzenin Güney Kürdistan’a askeri müdahale günlerde Türkiye’ye gelen ABD üst düzey yetkilileri
oluşturuyor. tehdidi yeni değildir. Dahası bu tehditlerin askeri çantalarında İran ve Irak konusunu taşıdıklarını
Kerkük’ü düzen için bu denli önemli bir gündem hareketliliklerle de birleştirildiğini biliyoruz. Ancak, özellikle vurguluyorlar. İşte, şoven-milliyetçi
haline getiren neden, Kerkük’ün statüsünün bu tür çıkışların hepsinde devletin siyasi ve askeri kükremelerle kardeş haklara karşı diş gösterenler,
belirleneceği referandumun 2007 yılı içerisinde yetkilileri tükürdüklerini yalamak zorunda böylesine soysuz ve uşakça bir ilişkiden güç alıyorlar.
yapılacak olmasıdır. Zira referandumun sonucu kalmışlardır. Çünkü, köpekçe bir sadakat düzeyinde İşin esasında, ABD Kürt sorununu bir kement gibi
şimdiden bellidir. Kürt nüfusu Kerkük’te ezici bir Amerikancı olan hükümet ve ordunun, daha genelde kullanmakta, sermaye devletini terbiye ederek kirli
ağırlığa sahiptir ve bu durumda Kerkük’ün Güney ise sermaye iktidarının ABD’ye rağmen bunu yapma planlarının soysuz bir aleti haline getirmektedir. Bu
Kürdistan yönetimine bağlanacağı kesin gibidir. Bu olanağı yoktur. Öyle ki, Güney Kürdistan konusunu yeni bir durum da değildir. Irak saldırısı öncesinde de
sonuç, Irak petrollerinin yüzde 45’inin çıkarıldığı bu “kırmızı çizgi” diye pazarlık konusu yapmaya bunu etkili bir biçimde kullanmıştır. Fakat gelinen
kentin Kürt yönetimine bırakılması anlamı taşıdığı kalkanlar, ABD’nin tavrı karşısında, artık kırmızı yerde ABD yönetiminin bu oyunu iki yönlü oynadığı
ölçüde, bağımsız bir Kürdistan için de hayati bir adım çizgilerinin olmadığını ilan etmek zorunda daha iyi görülmektedir. Amerikan kementi, sadece
olacaktır. Öyle ki, Barzani’nin de vurguladığı üzere kalmışlardır. Böylesine utanç verici bir duruma düşen sermaye iktidarının değil Güney Kürdistan’daki Kürt
Kerkük Kürdistan’ın kalbidir. Kürkük’ün Kürdistan’a sermaye iktidarının, bugün kalkıp ABD’ye kafa güçlerinin de boynundadır. Zira, sermaye iktidarının
bağlanması, bağımsız bir Kürdistan’a sağlam bir tutması ve Irak’a girmek üzerinden yüksek perdeden dişlerini göstermesi, ABD’nin Kürt halkının hamisi
ekonomik temel hazırlayacaktır. Elbette bu durum, atmasının hiçbir inandırıcılığı yoktur. Kerkük maskesini takmasını kolaylaştırmakta ve Kürt yönetici
Türkiye’de de Kürt sorununu alevlendirecek ve Kürt konusundaki bu tavır yalnızca bir çaresizlik ve aczin güçleri ABD’nin dümenine çok daha sıkı biçimde
sorunu konusunda 80 yıllık politikası iflas etmiş ifadesi olabilir. bağlanmaktadırlar. Dikkat edilirse, sermaye devletinin
bulunan düzen açısından büyük bir handikap olacaktır. Ancak, yaşananlar karşısında başka soruları da diklenmesi, Güney Kürdistan Yönetimi’nin ABD
Bu çerçevede Güney Kürdistan’daki gelişmelerin gündeme getirmek durumundayız. Bu çerçevede en hesabına Irak’ta savaşma isteksizliğini dışa vurdukları
Kuzey’de yaratacağı sonuçlar konusunda uzun süredir önemli soru şudur: ABD karşısında tam bir teslimiyet bir zamanda olmuştur. Güney Kürdistan yönetimi
etraflı bir tartışma yapılıyor. En son eski MİT müsteşar sergileyen sermaye iktidarını, böyle bir celallenme üzerinde bundan daha etkili bir denetim mekanizması
yardımcısı soruna ilişkin oldukça net ve çarpıcı içerisine sokan ve sonuçsuz kalacağını bile bile bu tür bulunamaz. Bu mekanizmanın etkinliği, özellikle
ifadeler kullandı. Devletin inkar ve imha siyasetinin yollara iten nedir? ABD ile sermaye iktidarı arasındaki Baker Raporuyla dışavurulan politika değişikliği
çözümsüz bir siyaset olduğunu, artık Güney ilişkilerin son birkaç yılki seyrini bilenler, buradan ihtimaliyle birlikte son derece artmış bulunmaktadır.
Kürdistan’daki önü alınamayan devlet oluşumu ABD’nin sermaye iktidarından yeni taleplerinin Zira, bir kez daha görülmüştür ki, ABD’nin Kürt
karşısında imha siyaseti dışında yeni politik olduğu sonucu çıkarması zor olmayacaktır. Sermaye halkıyla ilişkisi gerici çıkarları temelindedir. Bu
açılımların üretilmesi gerektiğini, aksi halde devletinin ABD’ye kafa tutar bir pozisyon takınarak çıkarlar başka bir yoldan gitmeyi gerektirirse, ABD
Türkiye’nin oldukça ciddi bir bölünme riskiyle yüz bölge halklarına diş gösterdiği her durumda, geri bunu yapmaktan çekinmeyecektir.
yüze kalacağını, Kürt sorunu konusunda inisiyatifi planda ABD’nin oldukça ağır taleplerinin olduğu Bu tablo, halkların emperyalizme ve işbirlikçi
tümden yitirebileceğini dile getirdi. görülmüştür. Sermaye devleti böylelikle kendince bir gerici rejimlere karşı birleşmesinin, tam bir dayanışma
Statüsünün kesinleşmesiyle birlikte Kürdistan pazarlık marjı oluşturmaya, ABD’ye hizmet içerisinde hareket etmesinin ne denli yakıcı bir ihtiyaç
devletine sağlam bir ekonomik temel kazandıracak karşılığında koparabildiğini koparmaya çalışmaktadır. haline geldiğini göstermektedir. Bölgenin mazlum
olan Kerkük, tam da bundan dolayı sermaye devletinin Dolayısıyla sermaye devletinin Kerkük celallenmesini, halklarının birbirlerine dayanmaktan, emperyalizme ve
öncelikli siyaseti haline gelmiş durumdadır. “askeri bir saldırı olur mu olmaz mı?” ikileminden işbirlikçilerine karşı birleşmekten başka bir çıkış
Fakat, düzen cephesinden yapılan açıklama ve çıkararak tartıştığımızda, resmin bütününü görme yolları yoktur.
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 İşbirlikçilerden hesap soralım! K›z›l Bayrak ★ 5

ABD’nin hesaplar› ve
uflaklar›n “muhatap” krizi!
Güney Kürdistan ve Kerkük sorunu gündemin ön
sıralarındaki yerini koruyor. TBMM, geçtiğimiz hafta
Kerkük gündemiyle bir gizli oturum gerçekleştirdi.
Oturum sonrasına damgasını vuran ise, bildik
kararlılık mesajları oldu. ASAM tarafından
düzenlenen bir toplantıda konuşan ABD elçisi
Türkiye’nin bu konudaki hareket alanının sınırlarını
çizmiş görünüyor. Öte yandan ABD ve Irak
Kürdistan Bölge Yönetimi, Türkiye’yi bu konuda
daha da sıkıştıracak yeni adımlar atmayı sürdürüyor.
Basına yansıyan bilgilere göre, Irak Milli Petrol
Şirketi (SOMO) Genel Müdürü Dr. Fallah Alamri,
Dış Ticaret Müsteşarlığı’na bir yazı göndererek,
Irak’tan petrol ürünleri ihraç eden Türk firmalarının,
bundan sonra süresi biten sözleşmelerini Irak
hükümeti ile değil, Kürdistan Bölge Yönetimi ile
yapması gerektiğini bildirdi. Firmalara gönderilen
yazıda; “Bahse konu kontratlar... tarihinde sona
ermiştir. Ancak, Türkiye üzerinden Irak’a petrol
ürünü sevkıyatına devam etmek istiyorsanız kuzey
eyaletlerindeki ilgili yetkililerle temasta bulununuz”
denildi.
Ankara’da soğuk duş etkisi yaratan bu gelişmenin uşaklığının sınırlarını sonuna kadar zorluyor. Türk ve iktidarı tarafından Kerkük ve Türkmenler’in
bir ifadesi olarak, SOMO’nun yeni tavrının kabul Kürt işbirlikçi takımının temel hareket noktaları, mağduriyeti ile perdelenmektedir. Ancak,
edilemez olduğunu vurgulayan Devlet Bakanı Kürşat ABD’nin bölgede kendilerine duyduğu ihtiyaçtır. Bu, Türkiye’nin ABD işgali altındaki Irak’a geçmişte
Tüzmen, “Türkiye bölünmemiş ve toprak bütünlüğü sınırları olmakla beraber kuşkusuz ki bir gerçeği olduğu gibi girme veya onun izni olmadan askeri
olan bir Irak’ı tanımaktadır. Dolayısıyla petrol ifade etmektedir. Zira ABD emperyalizmi, müdahalelerde bulunma olanağı yoktur. Son
ticaretindeki muhatabımız Irak Merkezi Hükümeti’dir, rakiplerinin önünü enerji kaynakları ve taşıma yolları zamanlarda tırmandırılan milliyetçilik ve şovenizmin
Irak Milli Petrol Şirketi SOMO’dur. Birileri üzerinde tam ve kesin denetim sağlayarak kesmeyi gerisinde, bir yanıyla Irak petrollerinin yarıya
Türkiye’ye bir şeyleri dayatmak istiyorsa, bunu amaçlıyor. Irak’ta petrolün geleceğine dair bugünden yakınını bulunduran Kerkük’ün referandumla Güney
başaramayacaklarını göreceklerdir. Türkiye kararlar almak, Hürmüz Boğazı’na patriot Kürdistan’a dahil olmasıyla Kürtler’in bölgede elde
Cumhuriyeti, oldu bittilere asla izin vermez” dedi. yerleştirmek, Suudi Arabistan’la gerilen ilişkileri edecekleri güç ve etkiden duyulan korkunun yanı
Benzer yönde sert bir açıklama yapan Başbakan düzeltmek gibi İran’a müdahale etmek de bu sıra, ABD’nin bölge politikalarına yedeklenme
Recep Tayyip Erdoğan ise, “Bu konularla ilgili adımlardan biridir. Ancak, Irak sorunu dahil çeşitli çabalarını gizlemek de yatıyor. ABD, Türkiye
muhatap kesinlikle merkezi hükümettir” dedi. nedenlerle bölgede yaşadığı sıkışma, geleneksel halkında hayli yüksek olan kendisine dönük tepkileri
Anlaşılacağı üzere, Ankara’da gerilim yaratan olayın işbirlikçi rejimleri istediği biçimde kullanmayı yumuşatmak amacıyla bir yandan Mahmur Kampı’na
gerisinde, Türkiye’nin, Kürdistan Bölge Yönetimi’ni güçleştiriyor. yönelik operasyon gibi göstermelik adımlar atıyor,
muhatap almaması yatıyor. Kürdistan Bölge Böyle bir süreçte Türkiye’ye, özellikle komşusu öte yandan da Türk ordusunun sınır ötesine çok
Yönetimi yetkilileri ise, son gelişmeler üzerine olduğu ülkelere dönük ABD politikaları sınırlı boyutlarda sarkmasına göz yumabiliyor. Son
muhatap alınmadıkları sürece sınırdaki akaryakıt doğrultusunda yeni roller biçilmiş durumda. MİT yaşanan gelişmelere bu gözle bakılmalıdır.
geçişine izin vermeyeceklerini belirttiler. Müsteşarı’nın “Türkiye’nin bekle-gör-tavır al ABD bir yandan her iki “müttefiki”ni Kürt
Yine basına yansıyan bilgilere göre, Kürdistan politikası izleyemeyeceği; statükocu sorunda ortak bir politikada birleştirmekte
Bölge Yönetimi yetkilileriyle temas kuran ve bu davranılamayacağı ve gecikmeden aktif politikalar zorlanırken, öte yandan “Kerkük krizi”ni kendisi için
kararı tanımadıklarını açıklayan Türk devlet geliştirilmesi gerektiği” vurgusu, Erdoğan’ın bir imkana da dönüştürebilmektedir. ABD, bir yandan
yetkililerinin çabaları sonuçsuz kalınca, gözdağı Saddam’ın idamından sonra, “Artık öncelikli işimiz Türkiye’yi, Kürtleri ve diğer bölge ülkelerini kendi
vermek amacıyla Cizre Tank Taburu’ndan zırhlı AB değil Irak’tır” açıklaması ve ABD ile Türkiye bölge stratejisine bağlıyor, öte yandan da Türk, Kürt,
araçlar, sınır bölgesine konuşlandırıldı. Daha sonra da arasında yoğunlaşan diplomatik trafik bunun Arap, Acem, Şii, Sünni gibi ulusal ve mezhepsel
Uludere-Beytüşşebap sınır bölgelerinin Gülyazı ve yansımalarıdır. ayrımları kışkırtarak kendi varlığını bölgenin istikrarı
Andaç Alay Komutanlığı bünyesindeki sınırda Söylenenler, özgün koşulları dikkate alınmak için bir ihtiyaç gibi gösteriyor. ABD, Güney
bulunan birlikler, sınırda belli aralıklarla top atışı kaydıyla, Irak Kürdistan Federal Bölgesi için de Kürtleri’ne “Bölgeden ayrılırsam Türkiye size
yaparken, Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Demirköprü geçerlidir. Zira, ABD için tam bir bataklığa dönüşen müdahale eder”; Türkiye’ye de, “Ben olmazsam
mevkiinden de yine gözdağı amacıyla savaş Irak’ta şimdilik ayağını güvenle basabileceği yegâne Kürtler Kerkük’ü alır, bağımsızlığını ilan eder” diyor.
uçaklarının uçuşları gerçekleştirildi. Türk ordusunun bölge burası. Onun, salt Türkiye istiyor diye buradan Kısacası, ABD’nin Kürt politikası, sorunu bölgedeki
Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Demirköprü vazgeçmesi mümkün değil. Nitekim ABD varlığını kalıcılaştırmak ve sorun üzerinden karşı
mevkiinden Federal Kürdistan Bölgesi’ne girmek Büyükelçisi’nin ASAM’da yaptığı konuşma da bu karşıya getirdiği güçleri kendi stratejisine
istemesine peşmergeler engel oldu. Bunun üzerine yönde olmuştur. Kısacası, ABD emperyalizmi bir yedeklemektir.
Habur Sınır Kapısı kapatıldı. Akaryakıt geçişlerine yandan Türkiye ile ilişkilerini sıcak tutmak istemekte, Kapitalist emperyalizm, açıktır ki, her türlü
de izin verilmedi. Halen karşılıklı gerginlik devam diğer yandan da Kürt peşmergeleri Bağdat’ta kötülüğün olduğu gibi, Kürt sorununun da ana
ediyor. savaştırmak istemektedir. ABD, her iki işbirlikçisine kaynağıdır. İşçi sınıfı ve ezilen halklar bu ana kaynağı
Açıktır ki, “muhatap krizi”nin sınırda fiziki bir olan yoğun ihtiyacından dolayı, bir bakıma Kerkük hedefleyen devrim ve sosyalizm bayrağını
gerginliğe dönüşmüş olması, her iki tarafın da konusunda sıkışmış durumdadır. yükselterek kısır döngüyü kırabilirler. Ancak
bağımsız hareket ettiği anlamına gelmiyor. Tarafların Ancak bu, Türkiye’nin Kerkük üzerinde şu veya “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” temelinde
tutumlarına açıkça yön veren temel etken, ABD bu oranda üstünlük kurabileceği anlamına gelmiyor. yükseltilen bir mücadele, emperyalizmin ve işbirlikçi
emperyalizmidir. Her iki taraf da ABD’nin desteğini Halen kopartılan fırtına, göz boyama amaçlı iç uşak takımının Kürt sorununu, bölge ülke ve
aldığı ölçüde sesini yükseltip kükrüyor, aksi halde siyaset malzemesinden ibarettir. ABD’nin Türkiye’yi halklarını kendi gerici emellerine yedeklemek için
ise, sesini kısıp yeniden destek alabilmek için Ortadoğu savaş bataklığına sürükleme isteği sermaye kullanmasını engelleyebilir.
6 ★ K›z›l Bayrak Gerçek demokrasi için sosyalizm! Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Darbelerde “son gülen” olmak isteyen patronlar demokrasiden söz ediyorlar!

Demokrasi iflçi s›n›f›n›n difle difl


mücadelesiyle kazan›lacakt›r!
Patronlar kulübü TÜSİAD karanlık sularına itilmiştir. Her darbe ile demokratik
yine gündemdeki yerini aldı. hak ve özgürlükler biraz daha daraltılmış, zemin
Önce, mutat “demokratikleşme TÜSİAD baronlarının azgın sömürüsü için adeta
raporu”nu güncelleştirip dozerle düzeltilmiştir. Sendikaları kapatan, sınıf ve
açıklayarak, ardından da kitlelerin örgütlenme/hak arama yollarını tıkayan
başkanlığa bir kadın patron darbelerin arkasında, dışta ABD emperyalizmi, içte ise
seçerek, demokrasi havariliğini TÜSİAD lordları durmaktadır. 12 Eylül darbecileri,
tescillemiş oldu. Üstüne üstlük Pentagon’da “bizim oğlanlar başardı!” alkışlarıyla
faşist partilerden birinin övülürken, patronlar kulübünde de “gülme sırası
başındaki Devlet Bahçeli’nin bizde” sevinciyle karşılanıyordu.
pek ‘sert’ eleştirileri ve Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitleleri, hala 12
‘büyük’ basının kimi Eylül anayasasının gölgesi altında inlemekteyken,
köşelerinden gelen övgülerle darbe destekçisi patronların “demokratikleşme”
bu tescil iyice pekişti. masallarıyla avunacak değil elbette. Onlar, demokratik
TÜSİAD’ın demokratlığına hakların raporlarla, yasalarla, bahşedilerek
şıracı şahitlerden biri, kazanılmayacağını, hak ve özgürlükler için kıyasıya
Milliyet’in Hasan Cemal’i. bir sınıf savaşımının ne kadar gerekli ve zorunlu
Ancak, rapordaki demokrasi olduğunu biliyorlar. Bu bilgiyi, kanlı darbelerle,
numunelerini sıralarken övdüm hukuksuz yargılarla, yüzlerce şehitle öğrendiler. Yani,
sandığını gerçekte yerin dibine batırıyor. Çünkü bu demokrasi raporları, bilinen, genel kabul gören bir öyle kolay unutulacak cinsten bilgiler değil bunlar.
yorumlarla ortaya koyduğu, aynı zamanda kendinin de demokrasi anlayışıyla yüklü olsa bile, demokrasi Sınıf mücadelesi tarihine kanlarıyla yazıldı. Ve akan o
benimsediği bir ‘demokrasi’ anlayışıdır. Bu ise, konusunda sicili bu kadar kirli bir kulübün aklanma kanlarda en az darbeci generaller kadar TÜSİAD
burjuva demokrasisini bile anlatmıyor. ihtimali bulunmuyor. TÜSİAD’ın sicilini kanla lordlarının da suçu ve sorumluluğu vardır.
Sadece iki örneği üzerinden bile bunu görmek kirleten tarihi orta yerde duruyor. Bu ülkede demokrasi, patronların bağışlaması
mümkün. “Örneğin” diyor Hasan Cemal, “yargıdaki Bu ülkede demokrasinin yeşermesi, yerleşmesi, sayesinde değil, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin dişe diş
bozuk düzen, Türkiye’ye daha çok yabancı sermaye gelişmesi için, ne zaman toplumsal bir mücadele mücadelesi sayesinde kazanılacaktır. Bu nedenle,
akışını engelleyen nedenlerin başında geliyor. Yargı gelişti ve yükseldi ise, bu mücadelenin önü kanlı demokratik bir yaşam isteyen herkes, işçi sınıfının
reformu bunun için şart.” Yani TÜSİAD’ın yargı darbelerle kesilmiş, ülke her seferinde faşizmin iktidar mücadelesine destek vermek durumundadır.
reformundan kastı yabancı sermaye akışını
serbestleştirmekmiş. Kapitalisttir ve istemesi
normaldir; bunun demokrasiyle alakası nedir diye ne
soran var, ne de açıklayan....
Öteki yorumu ise eğitim reformu üzerine:
ABD ile nükleere karfl› iflbirli¤i
“Eğitimde reform da öyle. Yetişmiş, vasıflı insan
gücünün yetersizliği de bir başka engel çünkü…” kimi hedef al›yor?
Görüleceği gibi yorum, yorum gerektirmeyecek kadar ABD ile Türkiye 14 Haziran 2005’te “kitle kitle imha silahları tüm dünya halkları için ciddi
açık. TÜSİAD’ın arzuladığı eğitim reformunun imha silahlarının yayılmasını önleme” konusunda bir tehdittir. İkincisi, İncirlik Üssü’ne 90 atom
tercümesi -ki bunu her fırsatta tekrar edip duruyorlar- işbirliği anlaşması imzalamıştı. Yürürlüğe bombası stoklayan ABD ile Ankara’daki
kalifiye işgücü ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Başka girmesi için 7 aydır meclis onayını bekleyen uşaklarından başkası değil. Üçüncüsü, herkes
hiçbir şey değil. anlaşma, 24 Ocak’ta onaylandı. biliyor ki, Ortadoğu’nun silah deposu İsrail’dir.
Oysa demokrasi ile hak ve özgürlükler etle tırnak Anlaşmanın yürürlüğe girmesine vesile olan Bu ülke ise, ABD, Türkiye ile “şer ekseni”nin
gibidir. Birbirlerinden ayrı düşünülemez, ele alınamaz, yasa tasarısına göre amaç; “Taraflar arasındaki üçüncü ayağıdır. Demek ki, Ortadoğu halklarını
yorumlanamaz, hele hele uygulanamaz. Yargıda işbirliğinin güçlendirilmesi. Türkiye’nin kitle tehdit eden kitle imha silahları ABD-İsrail-
demokratik reformdan söz edilecekse, düşünce, söz, imha silahları, füze fırlatma sistemlerinin ve Türkiye üçlü “şer mihveri”nin denetimi altındadır.
basın, örgütlenme, gösteri vb. özgürlüklerden mutlaka bağlantılı çift-kullanımlı malzeme ve Bu durumda Ortadoğu’da nükleer silahların
söz edilmek zorundadır. Yabancı sermayeye kolaylık teknolojisinin yasadışı ticaretinin engellenmesi, yayılmasına karşı çıkmanın ilk adımı, öncelikle
sağlanmasının bu tanımda hiçbir yeri yoktur. caydırılması, tespit edilmesi ve önlemesine üçlü “şer mihveri”nin denetimindeki silahların
Benzer bir biçimde, eğitimde demokratikleşmeden hazırlık yapması. Bu çerçevede Türkiye’nin ortadan kaldırılmasını talep etmektir. Oysa ABD-
söz edecekseniz; eşit, bilimsel, anadilde, demokratik, ulusal ihracat kontrol sistemini, kolluk Türkiye anlaşmasında tam tersi yapılıyor.
parasız vb.’nden mutlaka söz etmek zorundasınız. uygulamalarını ve sınır güvenliğini takviyeye Nükleer silah peşinde koşan İran’ın
Burada da burjuvazinin kalifiye eleman ihtiyacından dönük çabalarının ABD tarafından Türkiye’den değil, Rusya, Çin gibi ülkelerden
bahsetmenin imkanı yoktur. Eğitim hakkı çocukların, desteklenmesini sağlamak”tır. teknoloji/yardımcı malzeme aldığı bilinmektedir.
gençlerin, yetişkinlerin, toplumu oluşturan tüm Kamuoyuna verilen bilgide ülke adı Yani bunun Türkiye-İran sınırı ile bir ilgisi yok,
bireylerin öğrenme, yetişme, gelişme hakkıdır. zikredilmese de, bu anlaşmanın İran’a karşı, ama hazırlık bu sınır etrafından yapılıyor. Bu da
Burjuvaziye ucuz işgücü hakkı değil. emperyalist/siyonist güçlerle işbirliğini asıl niyetin sınır güvenliğini güçlendirmek değil,
Kulüp üyelerinin bir kadını başkan seçmelerinin de pekiştirmeye yönelik bir hazırlık olduğu ortada. emperyalist/siyonist güçlerin İran’a karşı olası bir
demokrat olmalarıyla ilgisi bulunmuyor. Kendilerinin Sözü edilen sınır bölgelerinin Türkiye-İran saldırısı için hazırlık yapmaktır.
de belirttiği gibi, TÜSİAD tarihinde ilk kez bir kadın sınırına işaret ettiğini ise hatırlatmaya bile gerek Göründüğü kadarıyla Türkiye’nin egemen
başkan görüyor. Bu ‘ilk’lik bile durumu yeterince yok. “Sınır güvenliğini takviyeye dönük çabalar” sınıflarıyla komuta ettikleri savaş makinesi,
anlatıyor. Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti de tarihinde ise, belli ki ABD-İsrail ikilisinin İran’a karşı ABD-İsrail saldırganlarından yana aldıkları
“ilk” ve tek kez bir kadını başbakan yapmıştı. Ne casusluk faaliyetlerini daha da yaygınlaştırma tutumu pekiştiriyor. Komşu halklar şahsında
oldu? Kirli cinayetlerde tetikçilik yapanların şerefli ihtiyacını karşılamaya dönük bir düzenlemedir. insanlığa karşı işlenecek ağır suçlara ortak
ilan edildiği bir “demokrasi”ye kavuştu bu ülke! Anlaşma başlığının “kitle imha silahlarının olmamak için anti-emperyalist-anti-siyonist
Kaldı ki, TÜSİAD’ın demokrasi anlayışı böylesine yayılmasının önlenmesi” şeklinde açıklanması güçlerin de savaş tellallarına karşı mücadeleyi
demokrasiyle alakasız olmasa bile, yayımladıkları kaba bir riyakarlıktır. Zira ABD emperyalizminin daha da yükseltmeleri gerekiyor.
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 İncirlik Üssü kapatılsın! K›z›l Bayrak ★ 7

Komşu halklara karşı saldırı üssü...

‹ncirlik Üssü derhal kapat›lmal›d›r!


Defalarca komşu halkların üzerine bomba yağdıran
Amerikan Awacs erken uyarı sistemli uçakları ile F-16
savaş uçakları 3 yıllık aradan sonra yeniden İncirlik
Üssü’ne getirildi. F-16’ların, ABD’nin Almanya’daki
üslerinden Awacslar eşliğinde İncirlik Üssü’ne
getirilmesiyle ilgili yapılan açıklamada, savaş
uçaklarının “Türkiye-ABD ortaklığıyla yapılacak bir
askeri tatbikatta kullanılacağı” belirtildi. Bu
açıklamaya göre uçakların geliş sebebi tatbikata
katılmak.
Bu açıklamanın gerçeği yansıtmaktan çok, üstünü
örtmek amacıyla yapıldığı bellidir. Bu şartlarda sözü
edilen “ortak tatbikat” yapılsa bile, bu manevranın,
komşu halkları hedef alacak olası bir
emperyalist/siyonist saldırıya hazırlıktan öte bir anlam
taşımayacağı açıktır.
ABD savaş uçaklarının İncirlik Üssü’ne getirildiği
günlerde gelişen olaylar, belli merkezlerden yapılan
açıklamalar, bu güç kaydırmasının salt tatbikatla ilgili
olmadığını ortaya koyuyor.
İlkin, “yeni Irak stratejisi”nin Suriye ile birlikte
İran’ı hedef alacağı resmen ilan edildi. Bu küstahça İşte F-16 ve Awacs uçaklarının İncirlik Üssü’ne etmesinin, istisnasız tüm bölge haklarının kaderini
tehdidin ardından bölge turuna çıkan ABD dışişleri getirilmesini bu tablo içinde değerlendirmek, yakından ilgilendireceğini hemen herkes kabul ediyor.
bakanı, gerici Arap rejimlerini İran’a karşı harekete meselenin tatbikattan ibaret olmadığını görmek Böylesi bir savaşın bölgeyi yangın yerine çevirmesi
geçirmek için uğraştı. Aynı günlerde ABD gerekiyor. İncirlik Üssü’nün komşu haklara karşı ihtimalinin çok yüksek olduğu da bir sır değil.
donanmasına bağlı ikinci savaş gemisinin Basra kullanılması sürpriz olmayacaktır elbet. Zira Dolayısıyla anti-emperyalist/anti-siyonist güçlerin
Körfezi’ne doğru yola çıktığı açıklandı. Bu arada İsrail kurulduğu günden beri bu üssün komşu halklara saldırganlık ve savaş karşıtı mücadeleyi bu bilinçle
ordusunun da, Türkiye’nin açacağı hava koridorundan bomba yağdırma merkezi işlevi gördüğü bilinmektedir. örmelerinin önemi büyütür. Bu mücadelede, İncirlik
ilerleyerek İran’a nükleer başlıklı bombaların da Ankara’daki Amerikan uşaklarının bu yönde itiraz Üssü’nün emperyalist ordulara açılmaması, dahası
kullanılacağı bir saldırı hazırlığı içinde olduğu ilan ettikleri zaten görülmemiştir. tamamen kapatılması, öncelikli şiarlar arasında yer
edildi. Emperyalist/siyonist güçlerin İran’a savaş ilan almalıdır.
Irak’ın “toprak bütünlüğünü” korumaya çalıştığını
öne süren savaş kundakçıları, bu bütünlüğü bozan
faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle, İran’a dönük
sınırötesi askeri operasyon yapılabileceğini
tekrarlamaya başladılar. Tehdide resmi boyut katan
F-35 savaş uçağı projesi için ABD ile yeni anlaşma...
haydutbaşı Bush’un “ulusal güvenlik” danışmanı
Stephan Hadley, ABD askerlerine terörist saldırılar Silah tekellerinin kasalar› dolduruluyor!
düzenleyen İranlıların yakalanması için İran’a
sınırötesi operasyon düzenlenebileceğini söyledi. “Savunma” adı altında savaş aygıtlarına tahsis dolar Amerikan silah tekellerinin kasalarına
Tehditlere katılan Amerikan Donanması 5’inci edilen bütçeler katlanarak artarken, bu çılgınlığın akıtılacak.
Filosu komutanı Kevin Aandahl, uçak gemisi başını ABD emperyalizmi çekiyor. Dünya Sermaye devleti, bu anlaşma ile F-35 savaş
Stennis’in Basra Körfezi’ne gelişiyle bölgede, 2003’te jandarması ABD, halen dünyadaki toplam savaş uçaklarının alımı konusunda gerekli olan
Irak’a müdahaleden sonra ilk kez iki Amerikan uçak harcamalarının yarısını yapıyor. Ortadoğu’da ise prosedürü tüketmiş oldu. Böylece emperyalist
gemisinin olacağını belirterek, “Bu, bölgeye güvenlik silahlanma yarışının başını Türkiye, Suudi silah tekellerinin yeni geliştireceği F-35 savaş
ve istikrar getirmek için ne yapabileceğimizi Arabistan, İsrail gibi ABD işbirlikçileri çekiyor. uçaklarının finansörlerinden biri de Türkiye oldu.
gösteriyor. Bu açıkça diğerlerini bizim ulusal Emperyalizmin “ileri karakolu” misyonuna Bu arada Washington ziyareti sırasında bir
çıkarlarımıza karşı hareket etmekten vazgeçirmektir” soyunan Türk sermaye devletinin, savaş aygıtının gazetecinin sorusu üzerine Eurofighter savaş uçağı
diye konuştu. finansmanı ve silahlanmaya ayırdığı harcamaların satın alınmasının gündemde olmadığını söyleyen
Bu pervasız tehditler, sadece basına yansıyanların haddi hesabı bilinmiyor. Ancak son yıllarda silah savunma bakanı, “ayrılan parayla 30 tane F-16
bir kısmı. Tabi savaşın esas hazırlıklarının gizli teknikleri geliştirme, yeni silah alımları, eldeki alıyoruz. Belki iki sene sonra alınabilir. Yeni
yürütüldüğünü unutmamak gerekiyor. silahların modernizasyonu için yapılan hükümetin kararına bağlı” dedi.
ABD yönetim merkezlerinin son günlerdeki harcamaların astronomik rakamlara vardığı F-16, yeni geliştirilecek F-35 savaş uçakları
tablosunu değerlendiren emperyalist Amerikan biliniyor. Bu harcamalar sonucunda ABD ile yetmiyor olmalı ki, Eurofighter savaş uçağı alımı
rejiminin -suç dosyası en kabarık olanlardan biri- İsrail’deki silah tekellerinin kasalarına on için de hazırlıklar yapılıyor.
tanınan akıl hocalarından Brzezinski, şu yorumu milyarlarca dolar akıtılmıştır. İşçi sınıfının ürettiği artı değeri yağmalayarak
yapıyor: “Başkan Bush’un yeni politikası, Irak’ta işleri Emperyalist/siyonist güçlerin bölge halklarını dünyanın en büyük savaş aygıtlarından birini
düzeltmeyi başaramayacak. Ama bu politika, köleleştirme saldırısına destek vererek bu ağır besleyen Türk burjuvazisi ve onun devleti,
Amerika’nın askeri müdahaleyi pekala İran’a suça ortak gerici rejim, geçen hafta savuna bakanı herhangi bir dış tehdit altında olmadığı halde, bu
genişletmesiyle sonuçlanabilir. Bu da bütün Vecdi Gönül’ü Washington’a göndererek, yeni bir silahlanma çılgınlığına neden ihtiyaç duyuyor?
Ortadoğu’yu, komşu bölgelere ve Batı başkentlerine silahlanma hamlesine daha imza attı. Burjuvazinin, emperyalist saldırganlık ve savaş
kadar yayılacak yeni bir kargaşaya sürükleyebilir. Irak Washington’a gelişinde, “İki ay evvel bu seferine katılıp yağmadan pay alma hevesi, bu
dalgası, Vietnam savaşındaki tırmanışa benzemeye sözleşmenin esaslarını görüşmek üzere gelmiştim. soruya verilebilecek yegâne yanıttır.
başladı. O zaman Vietnam’daki savaşı Kamboçya’yla O zaman bir hayli mesafe aldık. Şimdi sözleşmeyi Yağmadan pay alma hesabı yapan asalak
Laos’a yaymış olan Amerika, şimdi de aynı şeyi İran imzalamak için geldim” diye konuşan Vecdi kapitalistler, işçi ve emekçi çocuklarını Amerikan
ve Suriye’ye karşı yapabilir. Gönül, JSF (Joint Strike Fighter) Projesi Üretim askeri olarak cepheye sürmenin yolunu arayacak.
Tek olasılık savaşı yaymak olmamakla birlikte, ve Destek Evresi’ne Yönelik Uluslararası Emekçilerin ise, hem komşu halkların cellâtlığını,
neo-faşist çetenin temsil ettiği Amerikan tekellerinin Mutabakat Muhtırası’nı imzaladı. Böylece işçi hem de hangi kılıf altında olursa olsun Amerikan
bu yönde çaba harcadığı, toplam tablodan anlaşılıyor. sınıfı ve emekçilerden gaspedilen milyarlarca askeri olmayı kesin olarak reddetmeleri gerekiyor.
8 ★ K›z›l Bayrak Sendikal hareket... Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Sendikal hareketin durumu/2


Düzen sendikacılığı ve uzlaşmacı gerçeklerin hiç de yansıtıldığı gibi olmadığını
sendikacılık anlayışı, bugün sendikal göstermektedir. Bugün Deri-İş ya da Dev Sağlık-İş
hareketin bünyesinde bir hayli gibi parmakla sayılabilecek istisnalar dışında hemen
yayılmış durumdadır. Kimi istisnalar hiçbir sendikanın elle tutulur ciddiyette bir
dışında, sendika ya da şube örgütlenme politikası yoktur. Bu konuda sistemli bir
yöneticilerinin pek çoğu sendikacılığı çalışmalarına da rastlamak mümkün değildir.
tıpkı konfederasyon yönetimleri gibi Son bir iki yılda yaşanan başarılı örgütlenme
kavramakta ve uygulamaktadır. İşyeri pratiklerinin hemen hepsinde sendikalaşma süreçleri
temsilciliklerinde de durum pek farklı öncü işçilerin, ilerici ve devrimci unsurların
değildir. İşverenlerin ve sendika çabalarıyla başlamıştır. Çoğu zaman sendikacılar bu
yönetimlerinin ortak çabalarının da bir çalışmaların ilerleyen aşamalarında haberdar
sonucu olarak, hemen tüm önemli edilmişler ve ancak bu sayede işin içerisine
işletmelerde, sendika yöneticilerine ve girebilmişlerdir. Sendikaların işin içine girmesi ise
aynı zamanda gerici düzen partilerine çoğu durumda görüldüğü gibi örgütlenmeyi
yakın işçiler işyeri temsilcisi olarak kolaylaştıran değil zorlaştıran bir etken olmuştur. En
görev yapmaktadır. Bu alanda çok “solcu” geçinenleri dahil sendikalar, örgütlenmeye
ciddi bir kadrolaşma, hatta kastlaşma çalışan ve bu konuda patronun baskılarıyla, kolluk
yaşanmaktadır. kuvvetlerinin saldırılarıyla yüzyüze kalan işçileri
Elbette bu durumu sadece yüzüstü bırakmaktan çekinmemişlerdir.
işverenlerin ve sendika yönetimlerinin politik çalışmanın güçlenmesinden, bunun ürünü Özellikle son aylarda daha rahat gözlenen başka bir
çabalarının bir sonucu olarak görmek mümkün devrimci örgütlenmelerin yaratılmasından olgu var. Bilindiği üzere şu an hemen bütün sendikalar
değildir. Sınıf içerisindeki devrimci politik çalışmanın geçmektedir. genel kurul süreçleri yaşıyorlar ya da yaşamaya
ve örgütlenmenin zayıflığı, işçi kitlesinin mevcut hazırlanıyorlar. İşte sendika ya da şube yönetimleri bu
sendikalara bilinen nedenlerden dolayı giderek daha Konfederasyon yönetimleri nedenle şu sıralar bütün hesaplarını genel kurullara
fazla yabancılaşması, daha da önemlisi işçi ve sınıfın sendikal örgütlenme arayışı göre yapıyorlar. Örgütlenme çalışmalarına da bu gözle
yığınlarının kendi sınıf kimliklerine bakıyorlar. Örneğin birçok yerde şube yöneticileri eğer
yabancılaştırılmaları neticesinde işverenler ve ihanet Konfederasyon yönetimleri her fırsatta sendikaların filanca işyerinde örgütlenirsek oradan seçilecek
çeteleri sendikal hareketin tüm basamaklarını kendi üye tabanının eridiğinden şikayet ederler. Hatta delegeler genel kurulda bizi destekler mi desteklemez
istedikleri şekilde biçimlendirme imkanı örgütlenmenin önünde engel oluşturan yasalar mi diye ölçüp biçmekten geri durmuyorlar. Buradan
bulmaktadırlar. Sendikalarla ilgili yasal düzenlemeler yüzünden kaç işçinin işten atıldığını gösteren raporlar hareketle bir işyerinin örgütlenmesine ilişkin politika
ve örgütlenmenin önündeki her türlü engel de onlara yayınlamayı da ihmal etmezler. Yasaların sendikal belirleyebiliyorlar. Sınıfın örgütlenmesini böyle küçük
bu konuda büyük bir hareket sahası açmaktadır. örgütlenmenin yaygınlaşmasının önündeki temel hesaplarla sekteye uğratabiliyorlar.
Bu durum konfederasyonların tepesini tutan ihanet engellerden biri olduğu doğrudur. Keza yayınlanan
çetelerinin nereden güç aldıklarını da bir parça raporlar da önemli ölçüde gerçekleri yansıtmaktadır. Genel kurullar süreci
açıklamaktadır. Tepeleri tutan ihanet çeteleri, Fakat ne bu konudaki yakınmalarda, ne de
sendikaların iç mekanizmaları yoluyla tabanın yayınlanan raporlarda sendika yönetimlerinin Yukarda da değindiğimiz gibi sendikalarda genel
kendilerine hesap sormayacağını, soramayacağını örgütlenme konusunda üzerlerine düşen görevleri kurul süreçleri başladı. Türk-İş’e bağlı sendikalarda
bildikleri için bunun rahatlığıyla davranmaktadırlar. yapıp yapmadıkları sorgulanmaz. Sanki sendikacılar şube genel kurulları yapılıyor. Peşinden de Türk-İş
Rahatlıkla anlaşılacağı gibi, bu kastlaşmış yapıyı, örgütlenmek için gece gündüz canla başla çalışıyor da genel kurulu yapılacak. Fakat bu konunun henüz Türk-
sendikaların iç mekanizmalarını kullanarak tasfiye yasalar onları engelliyor gibi bir hava yaratılır. İş’in ya da bağlı bir dizi sendikanın yöneticisinin
etmek neredeyse imkansızdır. Bu yapıyı parçalamanın, Son yıllarda yaşanan sendikal örgütlenme pratikleri gündemine dahi girmediği gözleniyor. Bunun nedeni
tasfiye etmenin yolu tabanda yürütülen devrimci de açık, çünkü Türk-İş genel kurulundan önce
milletvekili genel seçimleri yapılacak. Şu anda bir
şeyler söylemek için henüz vakit var. Fakat Türk-İş
Eğitim emekçilerinden eylem... ve bağlı sendikaların yöneticilerinden pek çoğunun
kendilerini meclisin ceylan derisi koltuklarında hayal
‹zmir’de sözleflmeli ö¤retmenler kadro talebiyle yürüdüler ettiğini, daha şimdiden tüm güç ve ilişkilerini
kullanarak üç beş ay sonra açılacak milletvekili
İzmir Eğitim-Sen 1 No’lu Şubesi, sözleşmeli borsasına hazırlandıklarını tahmin etmek güç değil.
çalıştırmanın son bulması, sözleşmelilerin kadroya Bugün Türk-İş yönetiminde olanlardan herhangi
alınması talebiyle bir kampanya başlatmıştı. birini, gelecek hükümet döneminde Çalışma Bakanı
Kampanya çerçevesinde toplanan imzalar 27 Ocak olarak görmek kimse için şaşırtıcı olmamalı.
günü gerçekleştirilen eylemin ardından Milli Eğitim Bunun da ötesinde Türk-İş genel kurulundan
Bakanlığı’na gönderildi. sendikal hareket ya da işçi sınıfı adına hiç kimsenin
Sümerbank önünde saat 11.00’de toplanan kitle kayda değer bir beklentisi yok. Geçtiğimiz Türk-İş
sloganlar, düdükler ve alkışlarla belediye binasına genel kurulu bu bakımdan bir cenaze töreni
kadar yürüdü. Burada Eğitim-Sen Şube Başkanı ve niteliğindeydi. Başbakan Erdoğan’ın huzurunda
bir sözleşmeli öğretmen konuşma yaptı. eğilip bükülerek onun azarlamalarını dinleyen Türk-
Konuşmalarda İzmir’de eğitimin gerilediği ve İş genel kurul bileşeni, geleneksel sendikal harekette
sözleşmeli olarak çalışan öğretmen oranının %5’ten bazı şeylerin artık sonuna gelindiğini göstermeye
%20’lere çıktığı belirtildi. Sözleşmeli öğretmenlerin yetiyordu.
iş güvencesiz olarak çalıştırılmasına son verilmesi, PTT’ye yürüyen kitle burada imzaları Milli Eğitim DİSK’e bağlı sendikalarda da bu yıl genel kurul
sözleşmelilerin kadroya alınması talebi dile Bakanlığı’na yolladı. süreçleri yaşanacak. Türk-İş’in aksine DİSK
getirildi. Eylemde “Ücretli köle olmayacağız!”, yönetimi daha şimdiden genel kurul sürecini
Yaklaşık 70 kişinin katıldığı basın açıklamasına “KPSS’ye, sözleşmeye hayır!”, “Kadro istiyoruz!”, gündemine aldı, bununla ilgili bazı şeyler söylemiş
öğretmenlerin yanısıra ilkokul öğrencileri de “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya oldu. 26 Kasım 2006 tarihinde toplanan DİSK
katıldı. “Öğretmenimi üzme!”, “Öğretmen hiçbirimiz!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nun sonuç
istiyoruz!” dövizleriyle yürüyüşte yerlerini alan “Savaşa değil, eğitime bütçe!” sloganları atıldı. bildirgesinin genel kurullar sürecine ilişkin
öğrenciler daha sonra Yeni Kapı Tiyatrosu’yla Eylem coşkulu geçti. paragrafında; “DİSK ve üye sendikalar 1 Ocak
beraber bir oyun sergilediler. Oyunun ardından Kızıl Bayrak/İzmir 2007 tarihinden itibaren işyeri delegelikleri, şube
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Sendikal hareket... K›z›l Bayrak ★ 9

kongreleri ve sendika merkez başlamak üzere olan toplu sözleşme süreci bu alanda
kongreleri ile DİSK Genel ilk akla gelen başlıklardır. Gene 1 Mayıs gündemi
Kurul süreci yaşayacaklardır. bunlardan biridir. Bu yıl gerçekleştirilecek
Bu süreç DİSK’in mücadele Cumhurbaşkanlığı seçimi ya da milletvekili genel
içerisinde yeni koşullara seçimleri de sendikal ihanet çetelerinin sermaye sınıfı
uygun yapılanmasını da ile ilişkilerinin en açık biçimde ortaya serilmesine
gündeme taşıyacaktır. hizmet edecek gündemlerdir.
Öncelikle bu süreçte genç Fakat sadece teşhirin yetmediği, tabanda güçlü bir
işçilerin ve kadın işçilerin devrimci politik faaliyet örülüp, bunun ürünü
sendikal örgütlenmelerde örgütlenmeler yaratılmadığı koşullarda genel teşhirin
konumlarının güçlendirilmesi kendi başına çok etkili sonuçlar üretmediği ortadadır.
temel alınacaktır” Dolayısıyla çözüm tabanda, fabrikalarda, havzalarda
denilmekteydi. daha hızlı, daha fazla, daha etkin örgütlenmeyi
Kuşkusuz ki genel kurullar başarabilmekten geçmektedir.
sürecine ilişkin bu iddialı Sözümüzü Castleblair’de örgütlenen, direnen ve bu
ifadeler somut olmaktan süreçte DİSK bürokratlarının ihanetini somut olarak
uzaktı. Örneğin “DİSK’in yaşayan ve şu anda F Tipi Cezaevi’nde tutuklu
mücadele içerisinde yeni bulunan sınıf bilinçli işçilerden Ayten Özdoğan’ın
koşullara uygun İstanbul İşçi Kurultayı’na gönderdiği mesajla bitirmek
yapılanması”nın ne anlama en anlamlısı olacaktır.
geldiği belirtilmemişti. 2007 yılında DİSK’le ilgili tartışmaların önemli “İşçi sınıfı denetlemediği, sahip çıkmadığı
Toplantının yapıldığı tarihte DİSK yöneticileri de başlıklarından birini bu konu oluşturacaktır. koşullarda sendika bürokratları ihanet etmeye devam
bunun içini nasıl dolduracaklarını tam olarak bilmiyor Sermayenin saldırıları ve sendikal ihanet birbirini edecektir. Önemli olan eksikliklerimizi görüp,
olmalılar ki, “DİSK kararlarının temellendirileceği tamamlamaktadır. Dolayısıyla 2007 yılında da deneyimlerimizin ışığında başka fabrikalar
Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısı’nın Ocak sermayenin saldırılarına karşı mücadelenin en temel örgütleyerek mücadeleyi yükseltmektir. Bu yüzden
ayı içerisinde gerçekleştirileceği”ni sonuç bildirgesinin ayaklarından birisini sendikal ihanet barikatını yıkma, daha bir inatla, daha bir hırsla sendikalarda
son paragrafında özellikle belirtmişlerdi. aşma çabaları oluşturacaktır. Bunun bir yanı sınıfın örgütlenmeliyiz. Çünkü; sendikalar bizimdir. Ancak
Fakat bilindiği gibi Ocak ayı içerisinde DİSK temel mücadele gündemlerini sendikal ihanet tabanda, fabrikalarda örgütlenerek sendikalarımıza
Genişletilmiş Başkanlar Kurulu böyle bir toplantı çetelerine karşı mücadeleyi de kapsayan bir biçimde çöreklenmiş sendika ağalarından hesap sorabiliriz. Bu
yapmamıştır. Neden yapılmadığı konusunda ele almaktır. Kıdem tazminatına dönük saldırılar, işçi satıcılarını sendikalarımızdan atıp yerine sınıf
kamuoyuna bir bilgi de verilmemiştir. Ancak onun Anayasa Mahkemesi’nin iptali nedeniyle bir süreliğine bilinçli, sınıfın çıkarlarını savunan öncü işçileri
yerine DİSK Yönetim Kurulu, “2006 yılı askıya alınan ve üç beş ay sonra yeniden gündeme getirebiliriz. Bunun için fabrikalarımızda
değerlendirmesi ve 2007 yılı için hedefler” başlıklı gelmesi beklenen sosyal yıkım saldırısı, kamuda örgütlenmeliyiz.”
uzun bir açıklama yayınlamıştır.
Bir basın açıklamasıyla duyurulan bu uzun
değerlendirme “DİSK kararlarının temellendirildiği”,
“DİSK’in mücadele içerisinde yeni koşullara uygun
yapılanması” gibi sorulara yanıtların arandığı bir
Alt›ny›ld›z’da iflçi k›y›m›
metin olma niteliğinden hayli uzaktır. Enine boyuna
Uzun zamandır işçiler arasında dolaşan çıkış bildikleri için, sendikasının kapısına dayanmış,
hükümeti eleştiren ve işçileri seçmen listelerine
söylentileri gerçek oldu. 31 Ocak günü kesin bu ihanetin hesabını sormuş; eski işçi-yeni işçi
kaydolmaya çağıran bu metnin genel kurullardan
rakam henüz net olmamakla birlikte (zira bu ayrımı yapılmaksızın tüm işçilerin 4 ikramiye
ziyade seçimler düşünülerek hazırlandığı ortadadır.
yazının yazıldığı esnada 7-3 ve 3-11 vardiyasında almasını talep etmiş, sözleşmenin fesh edilmesi
Fakat hakkını yememek gerekir; DİSK’in önümüzdeki
çıkışlar gerçekleşti, gece vardiyası henüz için çabalamıştı. Sağlam bir iç örgütlülüğe,
yılda neler yapacağına son arabaşlık altında
bilinmiyor) 60 civarında işçi işten çıkartıldı. kararlı bir birlikteliğe sahip olamadığı için ortaya
paragraflar şeklinde değinilmektedir.
Ağırlıklı olarak mensucat kısmında gerçekleşen konulan tepki, işverenin tehditleriyle, prim gibi
Değerlendirmede, “DİSK’in mücadele içerisinde yeni
kıyım, 4 ikramiye alan ve yüksek ücretle çalışan, uygulamalarla bir sonuca ulaşamadan
koşullara uygun yapılanması”na dair sorulara yanıt
kıdem olarak 6 yıl ve üzerinde çalışmış işçileri bastırılmıştı. Bir yenilgiyle de sonuçlansa, ayağa
oluşturabilecek tek paragraf da burada yer almaktadır.
hedefliyor kalkmak onurluca bir davranıştı ve TEKSİF
Bu paragrafta harfi harfine şunlar söylenmektedir:
Sendikası’na üye işyerlerinden en anlamlı tepkiyi
“DİSK olarak, 2007 yılında 12 Eylül hukuku ve
Çıkışlar 4 ikramiyeyi hedefliyor koyan Altınyıldız işçisi olmuştu. Hem kendisine,
yasalarına karşı mücadele edeceğimizi, bu kısır döngü
hem dosta, hem düşmana, istendiğinde
içine sıkışıp kalmayacağımızı ilan ediyoruz. Sendikal
Altınyıldız patronu, işten atılan işçilerin önyargılara, güvensizliklere, kuşkulara rağmen
örgütlenmede ve sendikal mücadelede, Anayasa’nın
çoğunluğunun çıkışını istediği demogojisine biraraya gelinebileceğini göstermişti. Ancak bunu
90. Maddesi’nde yer aldığı gibi, uluslararası
sığınmaktadır. Bu, atılan işçilerin bir kısmı için sürekli kılamamıştı, mücadeleyi sonuna kadar
sözleşmelerden kaynaklanan haklarımızı kullanacağız.
doğru olsa da, tamamı için geçerli değildir. Patron yürütebilecek kararlılığa sahip olamamıştı...
Örgütlenmemizi ILO sözleşmelerinin sağladığı
bu tür söylemlerle gerçek niyetini gizlemeye Unutmamak gerekir ki; sınıf mücadelesi salt
doğrultuda ve biçimde sürdürerek,
çalışmaktadır. Gerçek hedefi fabrikanın son iki zaferlerle dolu, kazanımların elde edildiği bir
yaygınlaştıracağız.”
yıllık tablosuna bakıldığında son derece bariz bir süreç değildir. Çoğu durumda yenilgilerden
Yani DİSK’in 2007 yılında yürüteceği mücadelede,
şekilde görülmektedir. 2,5 ikramiye alan veya öğrenmek ve küllerin içerisinden yeniden
12 Eylül hukukunun ürünü yasalara bel
hiçbir sosyal hakkı olmadan taşeron olarak doğmayı, ayağa kalkmayı bilmek gerekir.
bağlamayacağı, bu yasaların çizdiği sınırlara takılıp
çalıştırılan işçi sayısı geçtiğimiz sözleşmeden bu Altınyıldız işçisinin de yapması gereken budur.
kalmayacağı, onun yerine Anayasa’nın 90. maddesine
yana her geçen gün artmıştır. Şimdi de 4 Yeniden ayağa kalkmak, daha güçlü, daha
dayanarak ILO sözleşmelerinin hükümlerini esas
ikramiyeyle çalışan işçiler peyder pey işten kararlı...
alacağı ilan edilmektedir.
çıkartılmaktadır. İşten atılan 60 işçiyi ilk grup İki seçenek var: Ya mücadele, ya da köleliğe
Örgütlenmeye, hak mücadelesi vermeye çalışan
olarak görmek ve devamının geleceğinden şüphe boyun eğme!
işçilerin karşısına her seferinde “ama yasalar şöyle”,
etmemek gerekir. Bu çıkışlar, patronlar sınıfının, Bu çıkışların arkasının geleceği kesindir.
“fakat mevzuat böyle” diyerek çıkmayı adet edinen
hiçbir sosyal hakkı olmayan, karın tokluğuna Altınyıldız işçisinin önünde iki seçenek var. Ya
DİSK yönetiminin 12 Eylül yasalarına pratik tutum
çalışan bir işçi sınıfı yaratma düşüne bir adım işini savunmak, işten atılan arkadaşlarının geri
alacağını, örgütlenme çalışmalarında bu yasaların
daha yaklaşması anlamına gelmektedir. alınmasını sağlamak ve işi için, 4 ikramiye hakkı
sınırlamalarına takılmayacağını ilan etmesi kuşkusuz
için mücadele etmek, hiçbir ayrım gözetmeksizin
ki önemlidir.
Geçmiş deneyimlerden ders çıkartmalı birbirine kenetlenmek ve direnmek...Ya da kader,
Fakat bunu yaparken sırtını, sermaye devletine
kısmet deyip olanlara boyun eğmek...
hemen hiçbir somut yaptırım getirmeyen, bu anlamda
Geçtiğimiz sözleşme dönemini hatırlarsak, Son olarak şu an fabrikada hala çalışan işçi
da sermayeye hizmet konusunda 12 Eylül yasalarını
işverenler 2,5 ikramiyeyi sözleşmeye sokarak arkadaşlara bir mesajımız var:
aratmayan ILO normlarına dayaması burada başka
bugünü hazırlamaya başlamışlardı. Altınyıldız Susma sustukça sıra sana gelecek!
hesaplar olduğunu göstermektedir. Anlaşılan o ki,
işçileri de geçmişteki deneyimlerinden bunu Altınyıldız’dan işçiler
10 ★ K›z›l Bayrak “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!” Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

“Hepimiz Hrant’›z, hepimiz Ermeni’yiz!”


Mamak halkı basın metninde şunlar söylendi:
Adana “... Soruşturma kapsamında cinayetin faili ve
Hrant Dink’i azmettiricisi 5 kişi tutuklanmıştır. Ancak eldeki deliller
ve kamuoyundaki genel kanı bu cinayetin birkaç
uğurladı kişinin bireysel saiklerle, işlemediği düşüncesini
Hrant Dink, katledilişinin yaratmaktadır. Bu cinayeti organize eden arkasındaki
birinci haftasında Mamak İşçi suç örgütlerinin ve çetelerin tam olarak ortaya
Kültür Evleri tarafından çıkarılması gerekmektedir.”
düzenlenen bir etkinlikle anıldı. Basın metninin okunmasının ardından her
Mamak İşçi Kültür Evleri, katliamı kurumdan bir temsilcinin oluşturduğu heyet Adliye’ye
teşhir etmek amacıyla “Hrant girerek suç duyurusunda bulundu. KESK, ATO, İHD,
Dink’in katili çeteleşmiş sermaye EMEP, SDP, ESP, İşçi Mücadelesi, ÇHKM, Halkevleri,
devletidir!” şiarıyla bir çalışma BDSP, AMARGİ, THAYD-DER tarafından örgütlenen
başlattı. Kısa bir sürede yaklaşık eylem suç durusunun ardından sona erdi.
1500 emekçiye ulaşarak Hrant Kızıl Bayrak/Adana
Dink’i sahiplenmeye çağıran
Mamak İşçi Kültür Evleri, aynı
zamanda yüzlerce afişle İHD’den Cerrah’a suç
emekçilere seslendi. duyurusu
Anma etkinliği 26 Ocak Cuma
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi 30 Ocak
günü saat 18:30’da Tuzluçayır Feyzullah Çınar Hrant Dink’in katilleri günü İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah
Parkı’nda sloganlarla başladı. Yaşlısıyla genciyle tüm
kitle hep bir ağızdan “Hrant’ın katili sermaye hakkında suç duyurusu hakkında suç duyurusunda bulundu. Sultanahmet’te
devleti!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Hepimiz Hrant Dink’in katillerinin gizlenmesi ve olayın bulunan İstanbul Adliyesi’ne yapılan suç
Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!”, “Yaşasın halkların örtbas edilmesi konusunda gösterdikleri çaba ile duyurusunda, Cerrah hakkında “görevi ihmal, görevi
kardeşliği!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber katliamcıların suç ortakları olduklarını gösteren devlet kötüye kullanma, suç ve suçluyu övme” gerekçesiyle
ya hiçbirimiz!” sloganlarını haykırdı. Kısa sürede yetkilileri hakkında 26 Ocak günü Adana Adliyesi’ne suç duyurusu yapıldı. Suç duyurusu öncesi bir basın
kitlenin sayısı 120 kişiye ulaştı. Hrant Dink’in suç duyurusunda bulunuldu. Saat 11.00’de Adana açıklaması yapan şube başkanı Hürriyet Şener, Hrant
fotoğrafının önünde toplanan kitle yanlarında getirdiği Adliyesi’nde bir araya gelen kurumlar adına okunan Dink cinayetiyle ilgili gelişmelerin takipçisi olacağız
mumları yakmaya başladı. Ardından Mamak İşçi dedi.
Kültür Evleri adına bir konuşma yapıldı.
“Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” sözleriyle biten
konuşmanın ardından kitle alkışlar eşliğinde “Katil “Anti-emperyalistler yarg›lanamaz!”
devlet hesap verecek!” sloganını haykırdı. Anma
etkinliği sermaye devletinin katliam dolu tarihinden
kesitler içeren “Gayrimuayyen” belgeselinin
gösterimi ile devam etti. Belgeselin ardından etkinlik
alkış ve sloganlarla sona erdi. Etkinlik sonrası
Mamak İşçi Kültür Evleri çalışanları kısa bir yürüyüş
gerçekleştirdi.
Kızıl Bayrak/Ankara

ESP’den Hrant Dink için


eylem
Hrant Dink’in katledilmesi gündemi ile Ankara’ya
gelen ESP’liler 29 Ocak günü öğlen saatlerinde bir
basın açıklaması gerçekleştirdiler.
Saat 12:00’de Kızılay’da YKM önünde toplanan
yaklaşık 200 kişilik grup “Hepimiz Kürt’üz, hepimiz
Ermeni’yiz!”, “Katillerden hesabı ezilenler soracak!”,
“Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganları ile Adalet
Bakanlığı’na doğru yürüyüşe geçti. Çevik kuvvet
yürüyüşe izin vermedi. Bunun üzerine oturma eylemi
gerçekleştiren grup “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz 5 Eylül’de Lübnan’a asker gönderme bırakılsın!” talebiyle mektup gönderme eylemi
Ermeni’yiz!” sloganını attı. Oturma eyleminin tezkeresine hayır diyen binlerce işçi, emekçi, yapıldı.
ardından basın açıklaması okundu. devrimci, sosyalist, anti-emperyalist Ankara Saat 12:00’de Galatasaray Postanesi önünde
Basın açıklamasının ardından Vardiya müzik sokaklarını doldurmuştu. 6 Eylül günü Kofi toplanan kitle “Anti-emperyalistler
topluluğu kısa bir müzik dinletisi verdi. Ardından şair Annan’ın Türkiye’ye gelişini protesto etmek için yargılanamaz!” pankartı açtı. Eylem sloganlarla
Mehmet Özer ile tutuklu bulunan bir sendikacının sokaklara çıkan onlarca anti emperyalist ise başladı. Ardından basın açıklaması metni okundu.
annesi konuştu. Eyleme BDSP ve Partizan destek polisin terörüyle karşılaşmıştı. Onlarca kişi Eylemde “Anti emperyalistler yargılanamaz!”,
verdi. yaralanmış, 60 kişi gözaltına alınmış, bunlardan “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Emperyalizm
ESP’liler akşam saatlerinde Mamak Tuzluçayır 18’i ise tutuklanmıştı. Yaklaşık 5 ay geçmesine yenilecek, direnen halklar kazanacak!”, “Katil
Mahallesi’nde bir eylem gerçekleştirdi. Saat 17:30’da rağmen keyfi şekilde Sincan F Tipi ABD işbirlikçi AKP!” sloganları atıldı. Eylemi
Tekmezar HBV Parkı’nda toplanan ESP’liler buradan Hapishanesi’nde tutulmakta olan anti- Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Devrimci
Tuzluçayır Mahallesine kadar meşaleli yürüyüş emperyalistlerle dayanışmak amacıyla 27 Ocak Hareket, Halk Kültür Merkezleri, Kaldıraç,
gerçekleştirdi. Yürüyüşün ardından mahallenin günü Galatasaray Postanesi önünde basın Haklar ve Özgürlükler Cephesi, İLPS, Odak,
merkezinde bir basın açıklaması yapıldı. açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamanın ardından Proleter Devrimci Duruş örgütledi.
Kızıl Bayrak/Ankara Adalet Bakanlığı’na “Tutuklananlar derhal serbest Kızıl Bayrak/İstanbul
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Hrant Dink’in katili sermaye devleti! K›z›l Bayrak ★ 11

Emekçilerle Hrant Dink’in katledilmesi ile Yurtdışında Hrant Dink


ilgili konuştuk...
“Devlet devrimcileri, ilericileri protestoları...
yok etmeye çal›fl›yor” Hamburg: “Yaşasın halkların kardeşliği!”
Hrand Dink’in katledilmesi Hamburg’da 22 Ocak günü düzenlenen bir yürüyüşle
Hüseyin (işsiz): Ben gazeteci protesto edildi. Yürüyüş Hamburg’un merkezi Sternschanze İstasyonu’nda başladı Türk
Dink’in derin devlet tarafından Konsolosluğu önünde sona erdi. Eyleme yaklaşık 600 kişi katıldı. Yürüyüş boyunca
öldürüldüğünü düşünüyorum. “Hepimiz bir Ermeni’yiz, hepimiz bir Kürt’üz!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Hrant
Gerçekten insanların devlet tarafından Dink’in katili TC devletidir!” sloganları atıldı.
böyle katledilmesi ve halen de Yürüyüş boyunca devrimci marş ve türküler söylendi. Yürüyüş güzargahının uzun
insanların göz yummasını hiçbir olması nedeniyle 15 dakikalık dinlenme molası verildi. Molada katliamı teşhir eden
zaman istemezdim. Ama toplumda Almanca, Türkçe, Ermenice bildiriler okundu. Yapılan konuşmalarda bugüne kadar
bilinçsizlik var. Bundan dolayı çok gerçekleştirilen katliamlar sıralandı ve bunların failinin devlet olduğu vurgulandı.
üzülüyorum. Konsolosluğun önüne yaklaşıldığında kitlenin önü polis barikatı ile kesildi. Burada
Keşke bütün insanlar iyi şekilde günün önemine ilişkin konuşmalar yapıldı, sloganlar atıldı.
yetiştirilebilse ve insanlara gerçek bir Hamburg Bir-Kar
kültür tanıtılsa, insanlar kendi
yaşamları konusunda iyi birer yön Nürnberg’de Dink anması
çizebilse. Ama yine de neden bunlar
27 Ocak günüTürkiyeli demokratik kurum ve kuruluşlar, devrimci gruplar, Türkiyeli
oluyor? Çok insan kendi haklarını
dernekler, Alman sol gruplar Hrant Dink’i anma mitingi gerçekleştirdiler.
savundu, çok insan sesini duyurdu ve
Etkinlik boyunca Ermenice halk şarkıları çalındı, “Hepimiz Ermeni’yiz, hepimiz
her defasında insanları yok etmek için
Hrant Dink’iz!” yazılı pankart ve dövizler taşındı. Almanca, Türkçe ve Ermenice
bir hedef seçtiler. Bu sefer hedef
konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda halkların kardeşliği ön plana çıktı, halkların birlik ve
Hrant Dink oldu. Onlar insanların
kardeşlik duygularının yükseltilmesi gerektiği vurgulandı. Etkinliğe 90 kişi katıldı.
bilinçli olmasını istemezler. Çünkü bu
Kızıl Bayrak/Nürnberg
sistemi yöneten, yani üst kademelerde
olan insanlar şu anda yaşamları iyi
olduğu için eşitliği, kendi ayrıcalıklı Paris’te Dink anısına gösteri
yaşamlarının yok edilmesini istemezler. Onlar için insanların ezilmesi bir Fransa’nın başkenti Paris’te Hrant Dink’in anısına 27 Ocak günü sessiz bir gösteri
hiçtir. İnsanların kanlarının dökülmesi onlar için bir hiçtir. Ama çok iyi yürüyüşü yapıldı. Paris’teki Türk göçmen derneklerinin girişimiyle düzenlenen gösteri,
bilsinler ki, bir gün insanlık ayağa kalkacaktır ve bunların hesabını Republic meydanında başladı ve Bastille meydanında sona erdi. Yaklaşık bin kişinin
soracaktır. katıldığı gösteride, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!’’ pankartları taşındı.
Tabii ki çok üzülüyorum bir gazetecinin daha derin devlet tarafından Yürüyüşün başında yapılan konuşmalarda, Dink’in barış, diyalog ve uzlaşma yanlısı
öldürülmesinden. Ve nice insanlar bu ölümlerle karşı karşıya geldiler. olduğu belirtildi. Başta “Sarı Gelin’’ olmak üzere çeşitli Anadolu türküleri eşliğinde
Kendi haklarını savunmak için, insanlık için uğraştılar belki. Bizim için gerçekleşen yürüyüşe, Paris’te yaşayan bazı Ermeniler de katıldı. Strasbourg’un Kleber
Laz, Çerkez, Rum, Ermeni, Kürt, Türk veya insanlar arasında herhangi bir meydanında da yaklaşık 200 kişi, Hrant Dink’i anmak için toplandı.
ayrımın olmaması gerekiyor. Ama maalesef bu devlet sürekli olarak
insanların arasına ayrımcılık tohumları atıyor. Ve Hrant Dink de kendi
hakları, kendi insanı için uğraşım gösteren ve insanların gerçekten de özgür Berlin’de Hrant Dink protestosu
bir iradeye sahip olması için mücadele eden bir kişidir. Ve tabii ki bu da Hrant Dink’in katledilmesi 27 Ocak günü Berlin Türk Konsolosluğu önünde yapılan
devletin işine gelmedi, derin devlet arkadaşımızın ölümüne neden oldu. mitingle protesto edildi. Berlin Ermeni Cemiyeti’nin çağrısı üzerine düzenlenen mitinge
Güler (Ev kadını): Cinayeti duyduğumda müthiş bir öfke duydum. Bu devrimci, ilerici, demokrat birçok kurum ve kuruluşlar da destek verdi. Yaklaşık 250
cinayetin failinin 17 yaşında bir genç olmadığını herkes biliyor. Şurası çok kişinin katıldığı eylemde katliam lanetlendi. Mitingde “Hepimiz Hrant Dink’iz, hepimiz
açık ki, bu cinayetin asıl faili derin devletin kendisidir. Cinayetin Ermeni’yiz!”, “301. madde derhal kaldırılsın!”, “1915-16 1.500.000 , 2007 Hrant Dink!”
iğrençliğinin karşısında cenazede yüzbin kişiyi görünce ümitlendim. Bu yazılı pankartlar açıldı.
durumun bu ülkede bir şeyler değişeceğinin göstergesi olduğuna Bir-Kar olarak eyleme “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Hepimiz Hrant Dink’iz,
inanıyorum. Bu kadar kitleyi bugün 1 Mayıs’a bile götüremezsin. Ama bu hepimiz Ermeni’yiz!”, “Hrant Dink’in katili faşist sermaye devletidir!” yazılı
cinayet insanlarda büyük bir öfke yarattı. Ve bu öfkeyle oraya geldiler. dövizlerimizle katıldık, Almanca ve Türkçe bildirilerimizi dağıttık.
Devlet sürekli olarak devrimcileri, ilericileri yok etmeye çalışıyor. Bir-Kar/Berlin
Aylardır operasyon üstüne operasyon yapıyorlar. Medyalarından
devrimcilerin çözüldüğünü, dağıldığını, devrimcileri yıldırdıklarını iddia
ediyorlar. Bu gösteri onlara çok güzel bir yanıt oldu. Devrimciler ve
İsviçre’de katliam lanetlendi!
ilericiler bir kez daha dağılmadıklarını ve yılmadıkları gösterdiler. Hrant Dink’in katledilmesini 26 Ocak günü gerçekleştirdiğimiz basın açıklaması ile
Sözümü bu cinayeti işleyenlere ithafen geçenlerde Kızıl Bayrak’ta kınadık. Bölgemizdeki devrimci, demokrat kurumlar olarak Hrant Dink’in
yayınlanan bir şiirle bitirmek istiyorum. “Öyle bataklıksınız ki, bir çiçek öldürülmesiyle ilgili bir toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda basın açıklaması yapma
düşü bile geçmemiş içinizden” kararı alındı. Türkçe ve Fransızca bildirilerin yanısıra dosya hazırlanması için planlama
Recep (İşçi): Bu cinayetin gerisinde halkların katledilmesi düşüncesi yapıldı. Hazırlanan bildiride Dink’in Susurluk güçleri tarafından katledildiği ifade edildi.
var. Halkları birbirine düşürmek istiyorlar. İnsanları, ileri görüşlü, barış Basın açıklamasına 50 kişi katıldı. Açıklamanın ardından Fransızca bildiriler dağıtıldı.
isteyen, halkların kardeşliğini isteyen insanları yok etmek istiyorlar. Bir-Kar/La Chaux-de-Fonds Suisse
İnsanların birlik ve beraberlik içinde olmasını istemiyorlar.
Bu saldırının gerisinde BBP’nin ve bir dizi faşistin ismi geçiyor. Geride Köln’de Hrant Dink eylemi
tamamen faşizm var. Birbirine sahip çıkmak neden vatan hainliği olsun ki?
Köln’de 27 Ocak günü düzenlenen ve yaklaşık bin kişinin katıldığı eylemle Hrant
Onlar dünya çapında kafası dik duran insanları yok etmek istiyorlar.
Dink cinayeti bir kez daha protesto edildi. Eylemi Köln’deki Ermeni Cemaati, Ermeni
Halkların eşitliğini istemiyorlar, birilerinin bir yerlere gelmesini
Kilisesi, Ermeni Kültür Derneği ve Ermeni işadamları vb. kurumlar organize etti.
istemiyorlar. Faşizm halkları birbirine boğdurmak istiyor. Bundan ise devlet
Eyleme, AGİF, ADHF, Yaşanacak Dünya, ÖDP ve Tüday gibi Türkiyeli kurumlar da
kazanıyor. Başlarına geleceklerden korktukları için aydınları, devrimcileri
katıldı. Eylemi organize edenler tarafından pankart, bildiri vb. getirilmemesi yönünde
öldürüyorlar. Rahat yaşamak, kârlarını korumak için insanların kanını
uyarı yapılmasına rağmen, eylemde “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” yazılı
emiyorlar.
pankart ve dövizler taşındı. Eylemde Ermenistan bayraklarının taşınması dikkat çekti.
Ama bir can almakla bu mücadeleyi bitiremezler. İlla ki faşizm
Bir-Kar olarak eyleme katılarak bildirilerimizi dağıttık. Eylem, anma ve sessiz
karşısında birileri doğacak, mücadele edecek.
yürüyüşün ardından sona erdi.
Kızıl Bayrak/Ümraniye
Bir-Kar/Köln
12 ★ K›z›l Bayrak Düzen uşaklarına ağlıyor... Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Sermaye düzeninin has hizmetkarı...

‹smail Cem devlet töreniyle u¤urland›


Son dönemeçte yolları ayrılmış gibi görünse de, Cem’in politik sağlığında gerçekleştirdiği bu son
her konuda Ecevit’in sıkı takipçisi olmuş olan İsmail eylem -partisine ve hükümetine karşı Beyaz Saray’da
Cem, dünyadan ayrılma konusunda da bu takibi
Övgü düzenler cephesinden kotarılmış bir komploya dahil olma-, arkasından
sürdürdü. Elbirliğiyle gerçekleştirdikleri siyasi bakıldığında, gerçekten de İsmail düzülen ‘dürüstlük/tutarlılık’ övgülerini anlatmaya
intiharlarının ardından, çok geçmeden ardı ardına bu Cem’in, tıpkı ülküdaşı ve önderi Ecevit yetecektir. Bu ne menem bir dürüstlüktür ki, nerdeyse
dünyadan göçüp gittiler. bütün bir politik ömrünü birlikte yaşadığı yol
Sermayenin devleti, tıpkı Ecevit’e yaptığı gibi,
gibi, kolay bulunur cinsten bir politikacı arkadaşlarının, özellikle de liderim dediği ülküdaşının
İsmail Cem’e de ‘görkemli’ bir devlet töreni olmadığı görülecektir. Yıkım arkasından kuyusunu kazabiliyor? Onu sadece
düzenledi. Belki de sağlıklarında karşılığını hakkıyla politikalarından huzursuzlanan kitleleri, siyaseten öldürmekle kalmıyor, anatomik ölüm
ödeyemediğini düşündükleri hizmetleri için böyle ortanın solu peşinde düzene yedeklemeyi sürecini de hızlandırıyor. Bu nasıl bir politik
teşekkür ediyorlardı. Ancak, düzenin bu ‘eski’ tutarlılıktır ki, bir sosyal-demokrat olarak emperyalist
siyasilerin mevtalarını gömme tutumundaki tek başarabilen nadir politikacıların merkezlerin hizmetine bu derece kolay girebiliyor? Bu
benzerlik resmi törenler değildir. Her ikisinin de başında, Ecevit-Cem ikilisi gelmektedir. nasıl barışseverliktir ki, hükümeti olduğun devlet,
ardından edilen laflar, düzülen övgüler nerdeyse aynı Bu da, düzen açısından kolay bulunmaz emperyalist savaş ve saldırganlığa çanak tutuyor,
sözcüklerle ifade edilecek tarzda benzemektedir. emperyalist haydutların hizmetinde, komşu halkların
Barışseverlikten dürüstlük ve tutarlılığa kadar, bir bir imkandır. Nitekim, halihazırda düzen katline ferman imzalayabiliyor?
düzen politikacısı için inanılmaz övgüler düzüldü. solu içinde bunu başarabilecek ne bir Bu tür politikacıların ardından bu tür sorular,
Televizyonlar akşamdan sabaha İsmail Cem politikacı ve ne de bir parti kuşkusuz, sadece işçi ve emekçilerin zihninde
programları yaptılar. Ne kadar değerli bir politikacıyı oluşmaktadır. Sermayenin düzeni, sahipleri ve uşakları
kaybettiklerinden hayıflanıp durdular.
bulunmaktadır. nezdinde zaten dürüstlük, tutarlılık, namus,
Övgü düzenler cephesinden bakıldığında, vatanseverlik gibi kavramlar çoktan anlamını yitirmiş
gerçekten de İsmail Cem’in, tıpkı ülküdaşı ve önderi hazırdaki kadrosu ve gidişatıyla, Ecevit ve Cemler’in durumdadır. Böyle olduğu içindir ki, böyle gelişigüzel
Ecevit gibi, kolay bulunur cinsten bir politikacı başardığını başarabilmekten son derece uzaktır. sarfedebiliyorlar. İşçi ve emekçi sınıflar içinde, on kez
olmadığı görülecektir. Yıkım politikalarından Cem’in, Ecevit hükümetinin düşürülmesi düşünüp bir kez kullanılabilen böyle hassas sözcükler,
huzursuzlanan kitleleri, ortanın solu peşinde düzene operasyonunun ardından, kurduğu partiyle birlikte hiçbir anlam ve değer vermeyenlerin dilinde, uluorta
yedeklemeyi başarabilen nadir politikacıların başında, katılması da CHP’nin bu durumunda en küçük bir her yerde ve herkes için sarfediliyor. Kaldı ki, üzerine
Ecevit-Cem ikilisi gelmektedir. Bu da, düzen değişime yol açacak etkide bulunamamıştır. Kendi yüz kez de düşünseler, burjuva siyaset alanında bu
açısından kolay bulunmaz bir imkandır. Nitekim, hükümetinin, kendi partisinin, kendi liderinin, kendi sıfatlardan birini bile hak edecek tek bir adam
halihazırda düzen solu içinde bunu başarabilecek ne ‘ülkü’sünün kuyusunu kazan bir burjuva politikacısı bulamayacaklardır. Bu yüzden, giden politikacı
bir politikacı ve ne de bir parti bulunmaktadır. olarak, halk nezdinde, tencere-kapak meselini düzene ne kadar fazla hizmet sunduysa, o kadar fazla
CHP, ki soldan ana muhalefet partisidir, hali tamamlamıştır sadece. övgüye boğuluyor.

İşkenceye bir kez daha zaman aşımı!

“‹flkence kan›tlanm›flt›r ama ceza vermiyoruz”


Aralarında Kızıl Bayrak’ın eski yazı işleri Bayrakçı ve Mehmet Hallaç hakkında dava açtı. ivedilikle yerel mahkemeye gönderilmesini
müdürünün de bulunduğu 3 kişiye işkence Dördüncü sanık ise firari olduğu için dosyası istediler.
yapmak suçundan yargılanan polislerin davası ayırdı. Bu sanık sendikacı Süleyman Yeter’i Yargıtay 26/4/2006 tarihinde kararı bozdu.
zamanaşımına uğratıldı. işkence ile öldürmek suçundan kırmızı bültenle Yargıtay kararında “dosyadaki raporlara ve
Kızıl Bayrak’ın eski yazı işleri müdürü Ahmet aranan Ahmet Okuducu idi. delillere göre gözaltında bulundukları sırada
Turan ile Müslüm Turfan ve Dinçer Erduvan Yargılamayı yapan İstanbul 7. Ağır Ceza mağdurlara işkence yapıldığının kanıtlandığı,
Kasım 1998’de İstanbul TEM polislerince Mahkemesi’nin dosyanın gereği olmayan birçok sanıkların cezalandırılması gerektiği”
gözaltına alındılar. Gözaltına alındıklarında yazışması nedeniyle dava uzadı. Mağdurlar vurgulandı.
sağlam olduklarını, savcılığa çıkarıldıklarında ise duruşmada, teşhis amacıyla getirtilen 15 tane 9/8/2006’da dosyayı yeniden ele alan İstanbul
bir çok darp izi olduğunu gösteren raporları vardı. polisin arasından sanıkları teşhis ettiler. Mahkeme, 7. Ağır Ceza mahkemesi tam 4 ay sonraya
Adli tabibe, ardından savcıya ve hakime ne tür mağdur avukatların itirazlarına rağmen uzun süre, duruşma günü verdi. Bu duruşmada “temyiz
işkenceler gördüklerini anlatıp şikayetçi oldular. zaten DGM tarafından tastik edilerek gönderilen mahkemesinin bozma nedenleri yerindedir”
Bu şikayetleri de, avukatlarının mahkemeden suç raporların asıllarını istedi. Sonra da hiç bunlar dedi ve bu karara uydu. Ardından hemen davanın
duyurusu yapılması yolundaki istekleri de işleme olmamışcasına kararından vazgeçti. Fakat sadece zamanaşımına uğradığını belirterek düşme kararı
konulmadı. Avukatlar, İstanbul Üniversitesi Adli bu yazışmalar için 1,5 yıl zaman geçmişti. verdi. Gerekçeli kararını yeni açıklayan mahkeme,
Tıp Ana Bilim Dalı’na başvurarak ayrıntılı rapor Mahkemece yapılacak bir işlem kalmayınca, bu kararında yeralması gerektiği halde, Yargıtay’ın
aldılar. Üç Adli Tıp Profesörü tarafından verilen bu defa sanık avukatı istifa etti. Yeni avukat bozma gerekçesinden ve buna uyduğundan hiç söz
bu raporda, mağdurlardaki darp izlerinin gözaltı tutsunlar diye üç duruşma daha beklendi ve etmedi.
süresi içinde olduğu, tarif ettikleri işkence türleri nihayet 30.9.2004’de bütün bu kesin deliller hiçe Böylece Yargıtay ve yerel mahkemenin uyma
ile uyumlu olduğu ve iddia edildiği gibi direnme sayılarak beraat kararı verildi. kararı ile şu söylenmiş oldu: “Evet işkence
sebebi ile oluşamayacağı belirtiliyordu. Mağdur avukatları kararı temyiz ettiler ve yapılmış ve ispatlanmıştır. İşkenceyi yapanların
Bilimsel olarak işkencenin raporlanması zaman aşımına uğratılma riskini de belirterek yargılanmakta olan polisler olduğu da
karşısında avukatlar DGM’den yeniden suç kararın bozulmasını istediler. ispatlanmıştır. Ama 8 yıl bu soruşturmayı ve
duyurusu yapılmasını istediler. Mahkeme bu rapor Dosya Yargıtay’da bir yıl bekledikten sonra davayı uzatmanın sonunda onlara ceza
karşısında suç duyurusunda bulmak durumunda Yargıtay Cumhuriyet Savcısı 30/10/2005 tarihinde vermiyoruz.”
kaldı. görüşünü açıkladı. Bu görüş mağdur avukatlarına Bir işkence davası için bütün deliller ortada
Yetkili Fatih Savcılığı, mağdurlar birkaç kez tam 5,5 ay sonra postalandı. Avukatlar acilen olduğu halde işkenceyi yapanlara ceza vermeyen
dilekçe verdiği halde, ancak iki yıl sonra cevap yazıp tekrar zamanaşımına dikkat çekerek, yargı, onları görevde tutan idare, bir kez daha
(4/7/2000’de), sanıklar Mahmut Yıldız, Şeref dosyanın öncelikle ele alınmasını ve bozularak işkenceci devlet gerçeğine ışık tutmuştur.
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Tecrite hayır! K›z›l Bayrak ★ 13

Tecrit karşıtı eylemlerden... Büyük korku!..


İ s t a n bu l Yüksel Akkaya
“Büyük Korku”, Fransız tarihçi G. Lefebvre’in 1789
yazını anlatan önemli kitabının adıdır. Devrim sonrası,
20 Temmuz-4 Ağustos 1789’da köylülerin aristokrasiye
başkaldırısını ve saldığı korkuyu anlatır. Ne yazık ki bir
sürü ıvır zıvır kitabın çevirilip yayınlandığı ülkemizde
bu kitap hak ettiği ilgiyi görmemiştir!.. Son çeyrek
yüzyıldır önce “Türk-İslam Sentezi” ile sonra bunun
sadece İslamı ile ve en sonunda da Türklüğü ile
toplumu “stabilize” edip, sermaye cephesi adına tahkim
edenler ulaştıkları noktadan oldukça memnunken Hrant
Dink’in cenazesi ile büyük korkuya kapılmışlardır.
Zira, bu gösteri, taşların yerinin pek sağlam olmadığını,
harcın bozuk olduğunu göstermiştir. Üstelik, H. Dink’i
öldürerek milliyetçiliği daha da tahkim edip, karşı
tarafa korku salıp, ürkütmek isteyenler bu kez kendi
silahları ile vurulmuş, milliyetçilik bu süreçte hayli
İzmir yıpranmıştır. Uzun yıllardır sesi çıkmayanlar, önce
konuşmaya başlamış, ardından da yüksek sesle
düşünceleri dile getirmeye başlamıştır. Milliyetçiliği
aşındıran bu dalga ve tersten esen rüzgar hemen karşı
tarafın gardını almasına yol açmış, “amiral gemisinin”
kaptanı Ertuğrul Özkök hızla sürece müdahale ederek
tartışılmaya ve sorgulanmaya başlayan milliyetçiliği
rehabilite etmeye soyunmuştur. Bunda da çok başarılı
olmuştur. Zira, H. Dink’in öldürülmesinden sonra
yaşananlar bir büyük korkuyu da açığa çıkarmıştır:
Milliyetçiliğin tam oturmamış olması ve her an
aşındırılmaya açık olması. Öyle anlaşılmaktadır ki,
1960’lı yılların sonu ile 1970’li yıllarda bu topraklara
TAYAD’lı Aileler adına okunan basın ekilen sosyalist, devrimci tohumların filizleri her
İstanbul: Direniş kazandı, seferinde budansa da oldukça sağlam bir şekilde
açıklamasında, direnişin bitirilmediği, ara verildiği
mücadelemiz sürüyor! vurgulandı. Çağdaş Hukukçular Derneği adına toprağa kök salmıştır ve ilk fırsatta, uygun iklimde
Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı genelge Avukat Selçuk Kozağaçlı ise gelişmeleri aktardı. hızla serpilip büyümektedir. İşte sermaye cephesi ile
üzerine Taksim’de gerçekleştirilen cumartesi Genelgenin somut bir adım olması nedeniyle milliyetçi cenahı en çok korkutan da budur.
eylemlerinin sonuncusu gerçekleştirildi. 27 Ocak direnişe ara verildiğini ancak tecritin kaldırılması Tıpkı Fransız Devrimi sonrasında, taşrada
günü saat 16:00’da Taksim Tramvay duraklarında için başka somut adımlar atılması gerektiğini köylülerin kendi korkularını yenip, evlerinden,
biraraya gelen kitle “Direniş kazandı, tecrite karşı vurguladı. Behiç Aşçı’nın halen hayati tehlikeyi köylerinden çıkıp, çoğalan köylüler gibi İstanbul’da da
mücadelemiz sürüyor!” pankartı açtı. atlatamadığını sözlerine ekleyen Kozağaçlı, Abdi evlerinden, sokaklarından çıkanlar şehrin ana
İlk konuşmayı Tecride Karşı Avukatlar İpekçi direnişinden ve saldırılardan da bahsetti. caddelerinde bir sel gibi akmıştır. Bu büyük gösteri, bir
grubundan Taylan Tanay yaptı. Tanay, Adalet Şiirlerin okunduğu etkinlikte tutsak yakınları da anda tehlikenin de ne kadar büyük olduğunu
Bakanlığı’nın yayınladığı genelgeyle devletin tecriti konuşmalar yaptılar. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı göstermiştir. Zira, herkesin cenaze törenine katılmasını
kabul ettiğini vurguladı. Bugüne kadar gerçekleşen etkinlikte ölüm orucu şehitlerinin fotoğraflarının isteyen E. Özkök, F. Altaylı gibi sermaye sözcüleri
122 ölümden siyasi iktidarı sorumlu tuttu. Tanay, bulunduğu dövizler taşındı. ummadıkları bir başkaldırı ile karşılaşmışlardır. Onlar,
Cumartesi eylemlerinin son bulduğunu ancak Kızıl Bayrak/Ankara bir kırk-elli binlik gösteriyi makul buluyordu;
tecride karşı mücadelenin devam edeceğini ifade akıllarından yüzbinlerin başkaldırısı geçmiyordu.
Kuşkusuz, sorun sadece sayı değildir. Sorun, yıllardır,
etti. İzmir: “İçerde dışarda sindirilmiş olan bir kitlenin, Türkiye’de çok duyarlı olan
Ardından ortak basın açıklaması metnini PSA
Marmara Şubeleri adına Ali Rıza Telek okudu ve hücreleri parçala!” ve çekinilen bir konuda isyan etme cesaretini
siyasal iktidarı tecrit işkencesine son vermeye İzmir’de çeşitli devrimci-demokrat güçlerin ve göstermesidir, ki, bir büyük korkunun yenildiğini,
çağırdı. sendikaların yer aldığı bileşenler, 29 Ocak günü büyük bir güvenle hareket edildiğini gösterir. İşte,
Eylemde sık sık “Tecrite hayır!”, “Yaşasın Karşıyaka çarşısında tecrit karşıtı bir eylem “Hepimiz Ermeni’yiz” düşüncesine karşı çıkışın
devrimci dayanışma!” sloganları atıldı. gerçekleştirdi. Saat 19.00’da Karşıyaka dolmuş arkasında da bu korku ve kaygı yatar. Yoksa, herkesin
Kızıl Bayrak/İstanbul durakları önünde kitlenin toplanmasının ardından Ermeni olduğu korkusu değil!
“Tecridi kaldırın, ölümleri durdurun!” pankartı H. Dink’in cenaze törenindeki salınan büyük
arkasında meşalelerle yürüyüşe geçildi. “İçerde korkunun tersine çevrilmesi için, kuşkusuz, yeni bir
Abdi İpekçi direnişine ara milliyetçi dalganın yükseltilmesi gerekecekti. Bunun
dışarda hücreleri parçala!”, “İnsanlık onuru
verildi işkenceyi yenecek!”, “Behiç Aşçı, Gülcan için de milliyetçilik temelli en ufak eyleme bile büyük
TAYAD’lı Aileler 27 Ocak günü, Adalet Görüroğlu, Sevgi Saymaz yalnız değildir!”, önem verilerek, ilk sayfalara ve ilk haberlere taşınması
Bakanlığı’nın attığı adımın ardından, 4 yıldır “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganlarının gerekiyordu. Nitekim, çok beklemek gerekmedi.
sürdürdükleri Abdi İpekçi direnişine ara atıldığı eylem Karşıyaka çarşı girişinde yapılan Gazeteler ve televizyonların haber bültenleri bu tür
verdiklerini açıkladılar. Etkinlik saat 17:30’da açıklamayla devam etti. haberler ile dolmaya başladı. Böylece, milliyetçiliğin
gerçekleştirilen basın açıklamasıyla başladı. Yapılan açıklamada ölüm oruçlarına ara veren taşları yeniden örtülmeye, çözülen harcı yeniden
“Yaşasın ölüm orucu direnişimiz/zaferimiz!”, Behiç Aşçı, Gülcan Görüroğlu ve Sevgi Saymaz’ın karılmaya başlandı. Ne fayda! Ok bir kez yaydan
“Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Yaşasın Abdi sağlık durumları hakkında bilgi verilerek, tecridin çıkmıştır. Şimdi, emekçilerin, yalnız olmadıklarını
İpekçi direnişimiz!”, “Devrim şehitleri kaldırılması için mücadele etmeye ve konunun gösteren bu büyük gösteriden dersler çıkarak, daha
ölümsüzdür!” sloganları atıldı. Etkinlikte “Yaşasın takipçisi olmaya devam edeceğiz denildi. Grup büyük bir güvenle mücadeleye dört elle sarılmaları
direniş! Yaşasın zafer!” şiarının yazılı olduğu iki Günışığı ve Grup Kavel’in söylediği marşlarla sona gerekmektedir. Milliyetçi rüzgarları tersine çevirecek
pankart açıldı. eren eyleme yaklaşık 80 kişi katıldı. büyük güç sınıf mücadelesinde yatmaktadır.
Kızıl Bayrak/İzmir Tarih devam ediyor, sınıf mücadelesi de.
14 ★ K›z›l Bayrak Karneler çöpe! Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

İLGP’den basın açıklaması eylemi...

“Karneler çürüyen sistemin aynas›d›r!”


İstanbul Liseli Gençlik yanlış tarih kitapları, garip yaratılış hikayeleri ile
Platformu 28 Ocak günü büyüyen, işte ancak parası yettiği kadar okuyabilen,
Taksim Galatasaray Postanesi işte ulaşabilecek bir tane kütüphanesi olmayan… Siz
önünde bir basın açıklaması yetiştirdiniz onları Hrant Dink’i vursunlar diye, siz
gerçekleştirdi. Basın yetiştirdiniz onları boyun eğsinler diye!”
açıklamasında eğitim “Burjuva eğitim sistemi sınıfta kalmıştır. Bizlere
sistemindeki çürüme ve bu dağıttıkları karneler çürüyen eğitim sistemi gibi küf
çürümenin yarattığı sonuçlar kokmaktadır. Bu küf kokusunu dağıtacak olansa biz
teşhir edildi. liselilerin özgür bir lise, özgür bir gelecek için
“Karneler çürüyen eğitim verecekleri mücadeledir!”
sisteminin aynasıdır! Eylemde “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”,
Karneler çöpe!/İLGP” “Savaşa değil, eğitime bütçe!”, “Müşteri değil
pankartının açıldığı eylem bir liseliyiz!”, “Liseler bizimdir, bizimle özgürleşecek!”,
liselinin yaptığı konuşma ile “ÖSS, AOBP kaldırılsın!”, “Hrant’ın katili, sermaye
başladı. Açıklamada liselilere devleti!”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”
verilen karnedeki notların sloganları atıldı. “Burjuva eğitim sistemi sınıfta
hiçbir şeyi ölçmediği, kaldı!” ve “Özgürlük ve gelecek istiyoruz!”, “Savaşa
düzenin kendi gediklerini değil, eğitime bütçe!” yazılı dövizler taşındı.
kapatmak amacıyla hazırlanan bir oyun olduğu kamerasıyla yapılmış yakın çekim kavgaları övünerek Basın metninin okunmasının ardından büyük boy
vurguladı. İLGP adına yapılan açıklamada ise şunlar izleyebilirler. Biz bu görüntülerin başına bir jenerik hazırlanmış karne gösterilerek, bu karnenin Hüseyin
söylendi: ekliyoruz ve diyoruz ki ‘işte sizin eseriniz!’ İşte Çelik şahsında burjuva eğitim sisteminin bütün
“Hüseyin Çelik ve elbette yıllardır ticari ve gerici siyasetten arındırılış, apolitize edilmiş yeni nesliniz, sorumlularına verildiği ifade edildi. Açıklamaya ilgi
bir eğitim sisteminin düşünsel ve fiili mimarlığını işte ‘ne yaparlarsa yapsınlar yeter ki düşünmesinler, yoğun oldu.
yapanlar, haber bültenlerinde cep telefonu sorgulayıp eleştirmesinler’ dedikleriniz! İşte yalan İstanbul Liseli Gençlik Platformu

Devrim Okullar› ile yeni döneme İzmir Liselilerin Sesi’nin faaliyetlerinden...


haz›rlan›yoruz Sesimiz flimdi daha güçlü!
Esenyurt: İzmir’den
Esenyurt İLGP olarak güz dönemi devrim okuluna 29 Ocak günü Liselilerin Sesi
gerçekleştirdiğimiz ilk etkinlikle başladık. Çeşitli sorunlardan kaynaklı beklediğimiz okurları olarak aynı
katılım gerçekleşmedi. zamanda Çiğli İşçi
Bu ilk günün tartışma konusu “Eğitim nereye?” başlığını taşıyordu. Dünyada Kültür Evi
gençlik hareketinin gelişimini, İLGP’nin amacını ve mücadelesini anlatan bünyesinde
sinevizyon gösteriminin ardından konuyla ilgili tartışmalara geçildi. Tartışmalara oluşturulan Liseli
bütün arkadaşlarımız katıldı. Canlı geçen tartışmalarda eğitimin ticarileşmesi süreci Komisyonu’nda
ve sermaye cephesinden gerçekleştirilen saldırılar güncel örnekleriyle ortaya faaliyet
konuldu. yürütüyoruz. 27
Oldukça verimli geçen ilk günün sonunda etkinliğe sohbetle devam ettik. Ocak günü Liseli
Sohbetin konusunu, gündemde olan Ermeni sorunu ve bağlantılı olarak Kürt sorunu Komisyonu olarak
oluşturdu. Ayrıca “milli tarih” üzerine de sohbet ettik. 10 liselinin katılımıyla planladığımız
gerçekleşen Devrim Okulu derslerine devam edeceğiz. seminerlerden ilkini
Esenyurt İLGP gerçekleştirdik. “Paralı eğitim ve eğitimin ticarileştirilmesi”ni konu alan
seminerde ilk sunumda paralı eğitimin teşhiri yapıldı. Türkiye’de GATS vb.
Gaziosmanpaşa: anlaşmalarla beraber ticarileşen eğitim süreci anlatıldı. Daha sonra liseli bir
arkadaşımız “Ortadoğu’da işgalci okulda müşteri olmayacağız!”
Gaziosmanpaşa Devrim Okulu 29 Ocak Pazartesi günü gerçekleştirildi. Üç gün
kampanyasının önemini ve ortaya çıkaracağı olanakları anlattı. Seminerin
sürecek olan tartışma planlamasının ilk günkü başlığı, “Denizler neden devrimci
sonunda topladığımız 150’yi aşkın imza değerlendirildi. Önümüzdeki hafta
oldu?” idi. Tartışma başlığına geçilmeden önce Devrim Okulları gerekçelendirilerek,
için “Disiplin yönetmelikleri ve sınav paranoyası” başlıklı seminerin
burjuva eğitimin anti-bilimsel, ezberci ve gerici yönleri üzerinde duruldu.
duyurusu yapıldı.
Tartışma Denizlerle başladı. Devrimci olma zorunluluğumuzun nedenlerinin
***
temellendirilmesi ve Denizler’in bu noktada anlamlı bir simge oldukları vurgulandı.
30 Ocak günü, dershanelerin kalabalık olduğu Karşıyaka Çarşı yoluna
Sürekli olarak sorular ve karşılıklı konuşmalarla canlı bir biçimde geçen tartışma
kampanya masası açtık. Bu masa aracılığıyla “Savaşa değil, eğitime
içerisinde, gençlik hareketi tarihi, ‘80 darbesinin toplumsal muhalefet üzerindeki
bütçe!” şiarını haykırdık.
etkileri, işçi sınıfının devrimci misyonu gibi bir dizi başlığa değinildi.
Öğle saatlerinde başlatılan faaliyet boyunca ajitasyon konuşmalarıyla
İlk günkü toplantımız oldukça verimli geçti. Toplantılarımız devam edecek.
taleplerimizi duyurduk. Yaklaşık bir saat boyunca imza topladık,
Gaziosmanpaşa İLGP
konuşmalar yaptık ve Liselilerin Sesi’nin militan satışını gerçekleştirdik.
Yaptığımız konuşmalar ile Ortadoğu’da işgalci, okullarda müşteri olmayı
Anadolu Yakası: reddettiğimizi, eğitime ayrılan bütçenin arttırılmasını, eşit, bilimsel, parasız
Anadolu Yakası Devrim Okulu 30 Ocak günü başladı. İlk günün konusu olarak ve anadilde eğitim hakkını savunduk ve savaşa değil, eğitime bütçe
“Eğitim Nereye?” başlığı işlendi. taleplerini dile getirdik. Kampanya masasına ve militan satışa ilgi oldukça
Tartışmalarla güçlenen sunumda, bugün eğitimdeki dönüşümlerin somut olarak yoğundu. Bir saat içinde 180 imza topladık.
nasıl karşımıza çıktığı ve arka planındaki köklü nedenler tartışıldı. Daha sonra ikinci Çalışmamızı daha çok bulunduğumuz liselerde yürütmenin yanı sıra
günün planlaması yapıldı ve Devrim Okulları’nı büyütmenin ikinci dönem açtığımız kampanya masamızla dergimizi ve taleplerimizi birçok liseliyle
yürütülecek çalışmalara katkısı vurgulandı. Devrim Okulları’nın ikinci günü 1 Şubat buluşturduk. 3 Şubat günü gerçekleştireceğimiz “Disiplin yönetmeliği ve
günü gerçekleştirilecek. sınav maratonu” başlıklı seminerle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Anadolu Yakası İLGP İzmir Liselilerin Sesi
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Özelleştirme sağlıkta yıkım demektir! K›z›l Bayrak ★ 15

Sağlık emekçilerinin eylemlerinden...


Direnen Dandy
“Sa¤l›kta y›k›m› durdural›m!”
iflçileriyle dayan›flmaya!

TTB ve SES üyeleri, “İthal Ucuz Hekim... Zorunlu çalışanlarının çalışma sürelerinin uzatıldığını
Mali Sorumluluk Sigortası... Eğitim Hastanelerinde vurguladı.
AKP Kadrolaşması... 100.000 Hekimin Başına Eylemde konuşma yapan SES Genel Başkanı
Geçirilmeye Çalışılan Torba Yasaya Karşı” 30 Köksal Aydın da yasanın kazanılmış hakları Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten
Ocak’ta, Türkiye’nin çeşitli illerinde, “itiraz eylemi” gaspedeceğini vurguladı, mücadele çağrısı yaptı. atılan Dandy Sakız işçileri eylemlerine devam
gerçekleştirdiler. ediyor. 15 Aralık’tan bu yana, sendikal örgütlenme
Adana: “Sağlıkta tasarruf faaliyetinden dolayı, 54 işçi işten atıldı. Atılan
İstanbul: “İtirazımız var!” işçiler birbuçuk aydır “Atılan işçiler geri alınsın!”
ölüm demektir!” talebiyle direnişlerini sürdürüyorlar.
İstanbul’da Okmeydanı Eğitim ve Araştırma 3 vardiya olarak üretim yapan fabrikada toplam
Saat 12:30’da Adana Numune Eğitim ve
Hastanesi’nde eylem yapan emekçiler “torba yasa”yı 1050 işçi çalışıyor. Fabrikada taşeron üretimi
Araştırma Hastanesi Acil Servis’i önünde biraraya
protesto ettiler. “İtirazımız var!”, “Angaryaya son, yapılıyor. 3 bölüme ayrılan fabrikada bir dizi sorun
gelen sağlık emekçileri adına basın açıklamasını
mesaimiz 40 saate düşürülsün!”, “Radyolojide mevcut. Fabrikanın %70’ini kadın işçiler
Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Osman
çalışma saati yükseltilmesin!”, “Memurlar 40 saat oluşturmasına rağmen kreş yok ve düşük ücret
Küçükosmanoğlu yaptı. Küçükosmanoğlu şunları
sağlık personeli 45 saat çalışıyor!” vb. dövizler politikası uygulanıyor. Yeni işe başlayan işçilere
söyledi:
taşıyan sağlık çalışanları sloganlarla da tepkilerini asgari ücret verilirken, 10 yıllık işçiler 490 YTL
“Gerek kamuda gerekse de özel sektörde çalışan;
dile getirdiler. ücret alıyor. İşçiler kadrolu-sözleşmeli olarak
akademisyen, uzman, asistan, pratisyen bütün
Eylemde konuşma yapan TTB Başkanı Gencay birbirinden yalıtılıyor. 5 ay sözleşmeli çalıştırılan bir
hekimlerin bu yasa tasarısına şiddetle karşı
Gürsoy AKP hükümetini eleştirerek şunları söyledi: işçi ardından şirket bünyesindeki başka bir taşeron
olduklarını daha önce de defalarca yetkililere ve
“Bugün Türk Tabipleri Birliği heyeti diğer oda firmada da 5 ay sözleşmeli olarak çalıştırılıyor.
kamuoyuna duyurduk. Hükümet ise ne yazık ki;
temsilcileriyle birlikte, mecliste grup başkan vekilleri Böylece işçiler toplam 10 ay çalıştırılıyor. Ardından
hekimlerin bu itirazını duymamak ve anlamamakta
ve milletvekilleriyle görüşecekler. Umuyoruz ki hiçbir hakkı verilmeden işten atılıyor. Geçmişte
ısrar etmektedir.
burada bu sorun çözülür, geri alırlar yasayı ve Dandy işçilerinin mücadelesi ile kazanılan birçok
100.000 hekimin başına torba geçirmeye çalışan
tarafların soğukkanlı biçimde, bilimsel verileri temel hak bugün bir bir gaspediliyor. Erzak hakları
bu Torba Yasa’nın muhtemel görüşülme tarihi olan
alarak ortak çözümlere kavuşulması konusunda bir ellerinden alınan işçilerin ikramiye hakları da yavaş
bugün bütün Türkiye’de ‘itiraz eylemi’
kapı açarlar. Bu olmadığı takdirde geçmiş yavaş ortadan kaldırılıyor.
gerçekleştirmekteyiz. Bugün TBMM’de görüşlerimizi
dönemlerde olduğu gibi eylemlerimiz devam Eski bir fabrika olan Dandy Sakız
ve tepkilerimizi hükümete ve siyasi partilere
edecektir.” Fabrikası’ndaki sendikal örgütlenme mücadelesi
ileteceğiz...”
Daha sonra SES Aksaray Şube Başkanı Rabia geçmişe dayanıyor. ‘70’li yıllarda DİSK/Gıda-İş
Adana Tabip Odası ve SES Adana Şubesi
Tuncer bir konuşma yaptı. Tuncer, hükümetin Sendikası’nında örgütlü olan fabrika, ‘80 darbesinin
tarafından düzenlenen eyleme Dev Sağlık-İş de
gerçekleştirdiği uygulamaların sadece sağlık ardından Tek Gıda-İş’te örgütlendi. Bu süreçte
destek verdi. Eylemde “Sağlıkta tasarruf ölüm
çalışanlarını değil halkı da etkilediğini ifade etti. işçilerin taleplerini karşılayamayan sendikadan
demektir!”, “Sağlıkta yıkımı durduralım!” sloganları
Sağlık hizmetinde çalışan tüm emekçilerin saldırılara ayrılan işçiler, Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş’te
atıldı. Yaklaşık 50 sağlık emekçisinin katıldığı eylem
karşı mücadeleye devam edeceğini vurguladı. örgütlendiler. Ancak bu sendika da ‘99 yılında
basın metninin okunmasının ardından sona erdi.
Ardından İstanbul Eczacı Odası Genel Sekreteri patronun saldırılarına karşı etkili bir tutum almadı.
Kızıl Bayrak/Adana
Semih Güngör kısa bir konuşma yaptı. Basın metnini Kazanılmış haklar kaybedildi. Üstelik sendika,
İTO Genel Sekteri okudu. işçilerin seçtiği temsilciyi de değiştirdi. Bunun
İzmir: “Herkese eşit, ücretsiz üzerine işçiler bu sendikadan da istifa ettiler.
Ankara: “Özelleştirmeye sağlık!” O tarihten beri örgütsüz olan işçiler,
örgütsüzlüğün kötü sonuçlarını yaşayarak
hayır!” Sağlık çalışanları İzmir’de eylemlerini Tepecik
öğrendiler. Bunun üzerine tekrar örgütlenme
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Poliklinikleri önünde
TTB ve SES’in düzenlediği eylemde emekçiler çalışmalarına başlayan işçiler, Tek Gıda-İş’te
gerçekleştirdiler. Taleplerini içeren önlükler giydiler,
“Herkese eşit ücretsiz sağlık!”, “SES’siz örgütlendiler. Bu durumdan rahatsız olan patron
dövizler taşıdılar. “Sağlıkta yıkımı durduralım!”
kalmayacağız”, “Özelleştirmeye hayır!” yazılı yeni bir saldırı başlatmış durumda.
“Sağlık haktır satılamaz!”, “Herkese eşit, ücretsiz
dövizler taşıdılar, benzer içerikte slogan attılar. 1,5 aydır işten atılma saldırısına direnen Dandy
sağlık!” talebini yükselten emekçiler adına basın
Açıklamayı TTB adına Sinan Adıyaman yaptı. Sakız işçileri tüm duyarlı kesimlerden sınıf
açıklamasını SES İzmir Şube Başkanı okudu.
Adıyaman, “torba yasa”nın ucuz hekim çalıştırmanın dayanışması ve destek bekliyor. Dandy Sakız
Açıklamada sağlıkta dönüşüm adı altında hem
zeminini döşediğini, hekimlere mali sorumluluk Fabrikası işçileri ile dayanışmayı yükseltelim!
çalışanlara hem de halka yıkım dayatıldığı
sigortası yaptırma zorunluluğu getirdiğini, radyoloji Küçükçekmece İşçi Platformu
vurgulandı.
16 ★ K›z›l Bayrak ★ Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Sermaye düze

Sermaye düze

Dünyada ve özellikle de Ortadoğu’daki yeni bir çözüm üretemiyor. Ekonomi yapısal olarak bu birikmiş sorunlar çerçevesinde, düzen içi dalaşmaların
gelişmelerin Türkiye ve Türk burjuvazisinin izlemekte sorunlarla içiçe yol alıyor ve bu sorunların yarattığı sertleşmesine sahne olacaktır, bu genel bir beklentidir.
olduğu dış politika çizgisi üzerindeki etkilerini, birikimlerin etkisi altında, devrevi olarak çöküntülere Bunun borsada özünü ve özetini bulan kumarhane
yanısıra AB ile ilişkilerin seyrini ayrıca ele almış uğruyor. Son 10 yılda üç kez (1994, 1999 ve 2001’de) kapitalizmine muhtemel yıkıcı etkilerini iyi bilen
bulunduğumuz için (Bkz. Yeni Bir Yılın Başında olduğu gibi. işbirlikçi büyük burjuvazi çatışmayı dizginlemeye ve
Dünya, Ortadoğu ve Türkiye) burada daha çok Türkiye’de kriz atlatılmıyor, yalnızca yönetiliyor, tarafları uzlaştırmaya şimdiden başlamış olsa bile bu
ekonomik ve siyasal cephede düzenin bugünkü olduğu kadarıyla başarı burada. İMF ve Dünya çabanın öyle kolay sonuç vermeyeceği de ortadadır.
durumu üzerinde duracağız. Bankası reçeteleri engelsizce uygulanabiliyorsa, Ekonomi tüm bu iç ve dış sorunlara karşı, düzen
Bugünün Türkiye’sinin genel durumunu sermaye emekçilerin sefaletini derinleştirmek pahasına faiz ve temsilcilerinin zarif ifadeleriyle, fazlasıyla “duyarlı”,
düzeni yönünden en özlü ama aynı ölçüde en dış borç ödeme çarkı döndürülebiliyorsa, devlet aynı anlama gelmek üzere aşırı “kırılgan”dır.
kapsayıcı biçimde ifade eden kavram krizdir. Bu kuruluşları haraç mezat satılıp borç çarkının dönüşü Dış politikada Amerikan emperyalizmine mevcut
ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yaşam alanlarını bir de bu yolla bir parça kolaylaştırılabiliyorsa, kölece bağımlılığın ve tam uyumun gerisinde aynı
kapsayan, birarada kesen, çok yönlü ve çok boyutlu emekçilerin ücret artış talepleri engelsizce zamanda dolaysız olarak ekonomik durum var. Bu tür
bir krizdir. Uzun yılların ürünü ve uzantısı olan bu kriz savuşturulabiliyor ve gerçek ücretler sistemle biçimde bir uyumdan herhangi ciddi bir sapma, ekonomiyi bir
güncel görünümler içinde halen de sürmektedir ve düşürülebiliyorsa, binlerce işçiyi sokağa atan anda 2001 Şubatı’ndaki türden bir çöküntü ile
ortada aşılabileceğine ilişkin herhangi bir belirti de tensikatlar kolayca gerçekleştirilebiliyorsa, yüzyüze bırakabilir. Bunu en iyi bilen de yine bizzat
görünmemektedir. Tersine, özellikle dış gelişmelerin sendikasızlaşma sürdürülebiliyor ve böylece işbirlikçi büyük burjuvazinin kendisi ve onun hesabına
de bunaltıcı etkisi altında, durum gitgide daha emekçinin eli kolu bağlanabiliyorsa, bu durumda kriz Türkiye’yi yönetenlerdir. Bu nedenle tümü de ABD ile
karmaşık, içinden daha zor çıkılır bir hal almaktadır. ekonomisi de iyi kötü yönetilebiliyor demektir. Çok ilişkiler üzerinde titremektedirler. Kendi aralarında
yönlü yapısal krize rağmen Türk burjuvazisinin en birçok konuda görüş ayrılıklarına düşebildikleri halde
Krizi yönetme başarısına rağmen önemli şansı ve başarısı, çok farklı imkanları ve bu konuda tam bir mutabakat halinde hareket
ekonomide büyüyen sorunlar etkenleri birarada kullanarak kitleleri denetim altında etmektedirler.
tutması ve böylece krizi yönetmesini bilmesidir. Bütün bunlar Türkiye ekonomisinin, emperyalist
Kitlelerin istemleri dizginlenebildiği, bu sayede de finans kuruluşlarına ve “sıcak para” girişi sağlayan
Ekonomideki kriz, dönemsel çöküntülerin
İMF reçeteleri ve direktifleri engelsizce borsa spekülasyonlarına aşırı ekonomik-finansal
ötesinde, yapısal bir dizi sorunun ifadesi olarak uzun
uygulanabildiği ölçüde, çarklar şimdilik dönmektedir. bağımlılığının ötesinde, siyasal etkenlere aşırı
yıllardan beridir ve halen de sürüyor. Emperyalizme
Fakat sorunlar da sürekli yeni boyutlar kazanmakta, bağımlılığını da gösteriyor ki, bu nokta ekonominin
aşırı bağımlı, tam da bu nedenle gelinen yerde
mevcut gidişin her an rayından çıkmasına yönelik gidişatını anlamak bakımından özellikle önemlidir.
yönetimini neredeyse tümden emperyalizmin finans
korkular ve kaygılar da günde güne büyümektedir. Yakın yıllara ait bir parti metninde, kapitalist
kuruluşlarına teslim etmiş bulunan Türkiye
2006 yılı bu açıdan ilk belirtilerin açığa çıktığı bir ekonominin siyasal etkenlere bu aşırı bağımlılığına
kapitalizminin yapısal bir dizi sorunu var ve bu
yıl oldu ve yeni yıla bu açıdan daha büyük kaygı ve ilişkin olarak bugün de tüm önemini koruyan şu
yapısal sorunlar üzerinden süreç yıllardan beridir
korkularla giriliyor. Zira yeni yıl, birikmiş ekonomik değerlendirme yapılmıştı:
bıçak sırtında gidiyor. Kronik bütçe ve dış ticaret
ve mali sorunların ötesinde, Türkiye’yi yönetenler için “Bugünün Türkiye’sinde ekonominin gidişatı
açıkları, ödendikçe büyüyen iç ve dış borçlar, yıllardır
büyük siyasal gerilimlere de gebe bir yıldır. Bunun ekonomik olmaktan çok siyasi nitelikteki şu iki temel
devlet bütçesinin yarısını yutan ağır faiz yükü, adına
AB, Kıbrıs, Güney’de Kürt devleti, Kerkük, bölgede etkene sıkı sıkıya bağlıdır. Bunlardan ilki, sınıf
“sıcak para girişi” denilen uluslararası borsa
Amerikan emperyalizmine doğrudan tetikçilik ihtiyacı mücadelesinin seyridir. İşçi sınıfına ve emekçi
spekülasyonlarına bağımlılık ve bunların vurguna
ve dayatması gibi bir dizi içinden çıkılamaz sorundan katmanlara boyun eğdirmeyi ve ekonomik krizin
dayalı oyunları karşısında tam bir çaresizlik, sürekli
oluşan dış cephesi zaten kendi başına yeterince ürettiği faturayı onlara döne döne ödetmeyi başaran
biçimde büyüyen bir işsizlikle birlikte emekçileri açlık
bunaltıcıdır. Fakat içerde de durum hiç de daha rahat burjuvazi, böylece bir parça soluklanabilmekte ve bu
sınırında çalıştırma zorunluluğu vb., vb... - bütün
değildir. Egemen sınıf bloku içinde ve devlet arada ucuz işçilik üzerinden düşük maliyete dayalı bir
bunlar Türkiye kapitalizmi için yapısal sorunlardır ve
bünyesinde kıyasıya bir iç iktidar mücadelesi hüküm ihracat olanağı bulmaktadır. Özelleştirme yağması,
krizin önemli göstergeleri arasındadır. Burjuvazi
sürmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel ardı arkası kesilmeyen vergiler ve geniş çaplı sosyal
kronikleşmiş bu sorunlara onyıllardan beridir herhangi
seçimler yılı olan 2007 yılı, bunlarla bağlantılı harcama kısıntıları üzerinden mali kaynak sağlamakta,

CMYK
zeninin zor yılı Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 ★ K›z›l Bayrak ★ 17

eninin zor y›l›


böylece borç ve borç faizi ödeme kolaylıkları elde ülkenin yıllık ulusal gelirine (kabaca 360 milyar dolar) mücadelelerin siyasal krizi yarattığı, beslediği ve
etmektedir. oranı üçte iki seviyesine tırmanmış durumdadır. Bu derinleştirdiği dönemler oldu yakın zaman
“Öteki temel etken ise, emperyalist devletler ve bile başlı başına bir iflas tablosudur. Bu durum, Türkiye’sinde. ‘60’lı, özellikle de ‘70’li yılların ikinci
kuruluşlarla, özellikle de ABD emperyalizmi ve İMF onyıllardır süregelen ödendikçe büyüyen borç yarısında, Türkiye’de, yaygın sosyal mücadelelerin
ile ilişkilerin seyridir. İşbirlikçi burjuvazi içerde ve kuralının/çıkmazının ekonomide halen de aynen devrimci bir kitle hareketi biçimini aldığı, böylece
bölgede ABD emperyalizminin çıkar, ihtiyaç ve işlediğini gösteriyor. Bu kronik durumu büyüyen rejimi zora soktuğu, devlet işleyişini zaafa uğrattığı,
dayatmalarına yanıt veren bir politika izlediği ölçüde, bütçe ve dış ticaret açıklarında da aynı şekilde görmek hükümetleri etkisiz kıldığı, dolayısıyla burjuvaziyi
karşılığını borç ödemelerinde kolaylıklar ve yeni kredi mümkün. Bu açıkların dış borçların yanısıra devasa belli sınırlar içinde yönetemez duruma düşürdüğü
olanakları olarak almakta, bu ise bir süreliğine bir boyutlarda iç borçlarla telafi edildiğini, bunun ise dönemler yaşandı. O dönemler temel kriz etkeni,
öteki rahatlatıcı etken olmaktadır. devlet bütçesinin yarısını bir kalemde yutan ağır bir ilerici-devrimci akımların içinde önemli bir yer
“Fakat bu iki etken sorunları çözmemekte, sadece faiz yükü anlamına geldiğini de ekleyelim (Toplam tuttuğu sosyal mücadelelerdi ve gerici burjuva
durumu idare etme olanağı sağlamaktadır. Bu arada devlet borçlarının yıllık ulusal gelire oranı, resmi düzeninin kendi iç çelişkileri de bunun bir yan ürünü
ekonomide bunalım ve yıkım üreten tüm yapı, ilişki ve rakamlara göre, %65 seviyesine ulaşmış durumdadır). olarak depreşiyor, krizi derinleştiren bir etkide
dinamikler yerli yerinde kalmakta, sorunlar zaman Sosyal sorunların ise sözünü bile etmiyoruz. bulunuyordu.
içinde daha da ağırlaşmakta, böylece yeni ekonomik Ortadaki tüm başarı, sosyal sorunların her alanda ve Fakat 12 Eylül faşist darbesi ile toplumsal
çöküntülerin koşulları olgunlaşmaktadır. Dahası var. tüm boyularıyla ağırlaştırılması pahasınadır demek, muhalefete ve devrimci harekete vurulan ağır
Geçici ve aldatıcı bir rahatlama sağlayan bu iki etken durumu anlatabilmek için bir bakıma yeterlidir. darbeden bu yana, Türkiye’deki siyasal kriz
bir arada, işçi ve emekçi hareketinin bugünkü Türkiye’de kriz ancak bu sayede ve bu temelde dinamikleri arasında bu etken, sözü edilemeyecek
zayıflığının sonucu olarak işe yaramaktadır. Devrimci yönetilebilmektedir. Ekonominin çarkı tam da sosyal denli tali plana düşmüş durumda. ‘90’lı yıllar boyunca
sınıf mücadelesinin belirgin zayıflığı burjuvaziye sorunlar ağırlaştırılabildiği ölçüde ve halen bunun tek istisnası, Kürt sorunu eksenli
yalnızca sömürü ve yağmayı pervasızca ağırlaştırma döndürülebilmektedir. Daha somut ifadelerle; toplumsal-siyasal muhalefettir. Bugün devrimci
olanağı vermekle kalmamakta, kredi olanağı ve emekçiyi kolayca işsizler ordusunun içine çizgiden tümüyle kopmuş, düzen içi reformist bir
kolaylıkları karşılığında emperyalizmin istem ve savurabiliyorsanız, gerçek ücretleri sürekli olarak çizgiye oturmuş bir siyasal akım tarafından temsil
çıkarları doğrultusunda hareket etmesini de düşürebiliyorsanız, fiyatları kolayca artırabiliyorsanız, ediliyor olsa da, Kürt sorunu ve dolayısıyla hareketi,
kolaylaştırmaktadır. Güçlü bir sınıf ve emekçi kitle vergi gelirlerinin %75’ni dolaylı vergilerden, yani düzen için ciddi bir siyasal kriz etkeni olmayı
hareketi bu iki olanağın bu denli rahatça emekçiyi düpedüz soyarak elde ediyorsanız, çarkı zar sürdürmektedir. Fakat paradoksal bir biçimde bu aynı
kullanılmasının sonu olacak, böyle bir gelişme zor da olsa döndürebiliyorsunuz demektir. Ama bütün sorun, toplumun önemli bir kesiminin şovenizmle
karşısında ise ekonomik bunalım ağırlaşmakla bunlar işsizliğin büyümesi, yoksulluğun ve sefaletin zehirlenmesini kolaylaştırarak, burjuva gericiliğine
kalmayacak, ağır bir siyasal krizin de zemini haline artması demektir; sosyal yıkım kapsamında sağlık ve ekonomik ve siyasal krizi yönetme imkanı da
gelecektir...” (Yeni Bir Yılın Başında Türkiye: Güncel eğitim hakkının gaspedilmesi, bunlara ait fonların vermektedir. 12 Eylül’ün düzlediği ekonomik, sosyal
Durum ve Devrimci Görevler, Ekim, Sayı: 233, Ocak borç ve faiz ödemelerine ya da örneğin silahlanmaya ve kültürel koşullarda serpilip palazlanan dinsel
2004, Başyazı) ve baskı aygıtlarına aktarılması, böylece bu gericiliğin yanısıra, Kürt sorunu üzerinden kışkırtılan
Türkiye ekonomisinin gidişatını ve bu çerçevede vazgeçilemez temel kamusal hizmetlerin ticari kar şovenizm, bugün burjuvazinin elinde, kitleleri denetim
burjuvazinin ekonomik krizi idare etme başarısını ele alanlarına dönüştürülmesi demektir. Özetle sosyal altında tutmanın, onları ilerici sosyal mücadeleden ve
alırken ekonomik olmaktan çok siyasal nitelikteki bu sorunların her açıdan ağırlaşması ve elbette sosyal siyasal bilinçlenmeden alıkoymanın, böylece tüm
etkenleri her zaman önemle gözönünden bulundurmak çelişkilerin her bakımdan keskinleşmesi demektir. zorluklara ve açmazlara rağmen toplumu nispeten
gerekir. Bu, özetle bıçak sırtında bir ekonomi Türkiye’de ekonomik cephede işler halen böyle kolay yönetebilmenin iki etkili silahı durumundadır.
demektir. Burjuvazinin kendisi ve temsilcileri bu aynı götürülüyor. Bu ise ekonominin yapısal sorunlarına bir Dolayısıyla ilerici bir kriz dinamiği olarak Kürt
olguyu sık sık ekonominin “hassas dengeleri” ya da çare olamadığı gibi sosyal sorunları ve dolayısıyla sorununun/hareketinin oynadığı role buradan, bu
“kırılganlığı” sözleriyle daha incelikli bir biçimde dile krizi de zaman içerisinde yalnızca ağırlaştırıyor. çelişik etkileri üzerinden bakmak gerekmektedir.
getirir dururlar. İşçiyi ve emekçiyi açlık sınırında Çarkın bu biçimiyle iyi kötü dönmesini sağlayan, Yine de, yönetmekte gösterilen başarı ne olursa
tutmak, sözü edilen “hassas denge”nin en temel işçi sınıfı ve emekçi hareketinin bugün içinde olsun, düzen için siyasal boyutu ile de kriz bugünün
gereklerinden biridir. İMF, Dünya Bankası ve ikisinin bulunduğu durumdur, bunu önemle yineliyoruz. Sınıf açık bir olgusudur ve Kürt sorununun oluşturduğu
gerisindeki ABD ile ilişkileri her zaman iyi tutmak, ve kitle hareketindeki gerçek bir sıçrama tüm bu ağırlığın ötesinde, bunun esas nedeni düzenin kendi
aynı “hassas denge”nin, aynı “kırılgan yapı”nın bir hassas dengeleri tepe takla etmedikçe, yapısal bünyesinden kaynaklanan sorunlardır. Siyasal kriz
başka temel önemde gereğidir. Düzen içi siyasal ekonomik krizin yıllardır bu denli kolay dinamikleri öncelikle rejimin iç işleyişinde ve
dalaşmaları tadında tutmak, anlaşmazlıkları mümkün yönetilebilmesini olanaklı kılan bu öldürücü ve burjuvazinin farklı kesimleri arasındaki çıkar ve
mertebe yatıştırmak ve uzlaştırmak, bir başka hassas çürütücü tıkanma noktası aşılmadıkça, işbirlikçi iktidar dalaşmalarında ifadesini bulmaktadır.
denge koşuludur vb. Bunlar başarılabildiği ölçüde, burjuvazi işleri böyle götürme başarısını sürdürmeye 12 Eylül faşist darbesinin düzen siyasetine
ekonomide işler bir dönem için de olsa iyi kötü idare devam edecektir. Bu elbette yeni dönemsel çöküntüleri müdahalesinin önemli sonuçlarından biri, bunu
ediliyor. Tekellerin kasaları doluyor, devasa borç ve engelleyemeyecek, fakat fatura her zamanki biçimde kolaylaştıran ekonomik ve sosyal faktörlerin de etkisi
faiz yükü çevrilebiliyor, orduya ve öteki baskı emekçilere ödetilerek çarklar dönmeye devam altında, tüm düzen partilerinin aynı program
aygıtlarına önemli kaynaklar ayrılabiliyor vb. Fakat edecektir. ekseninde tekleşmesi ve böylece kitleler nezdinde
sonuçta ekonomideki hiçbir temel ve yapısal soruna inandırıcılıklarını yitirmesi oldu. Bu uzun yıllar
herhangi bir çözüm bulunamıyor, yalnızca işler idare Düzen içi iktidar çatışmasında zorlu yıl boyunca, oy desteği zayıf partiler, parçalı bir
ediliyor. parlamento bileşimi ve birbirini izleyen koalisyon
Bugünün ekonomik tablosu bu açıdan yeterince Türkiye’nin kapitalist düzeni siyasal planda da hükümetleri şeklinde bir siyaset tablosu çıkardı ortaya.
açıktır. Son hükümet döneminde tüm cumhuriyet uzun yıllardan beridir aşılamayan, ancak dinamikleri Düzen temsilcileri, özellikle de sermaye kuruluşları,
döneminin en büyük borç ödemeleri yapılmıştır, fakat ve dolayısıyla mahiyeti değişmiş bulunan bir kriz aynı yıllar boyunca burjuva siyasetinin bir türlü
buna rağmen toplam dış borç yükü bugün itibariyle yaşıyor. Bu halen çıkarları karşıt sınıflar arasındaki aşamadığı bu krizden “siyasal istikrarsızlık”
210 milyar doların üstüne çıkmıştır. Bu rakam 1990’da zorlu sosyal mücadelelerin ürünü bir siyasal kriz değil söylemiyle yakınıp durdular. Yakındıkları sorun,
52 milyar ve 2000 yılında 118 milyar dolar idi. Bu, kuşkusuz, değişen dinamikler ve muhtevadan ihtiyaç duydukları politikaları seri ve eksiksiz biçimde
son 16 yılda dörde ve son 6 yılda neredeyse ikiye sözederken bu önemli noktayı vurgulamış oluyoruz. uygulayacak uyumlu ve güçlü hükümetlerin mevcut
katlanan bir borç yükü demektir. Dış borç yükünün Alt sınıflardaki tarihsel hareketlenmenin ürünü sosyal parlamenter işleyiş içerisinde bir türlü çıkamamasıydı.

CMYK
18 ★ K›z›l Bayrak Sermaye düzeninin zor yılı Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

3 Kasım 2002 seçimlerinin ortaya çıkardığı yeni odaklarla birlikte hareket etmenin avantajlarına da bırakmayacaktır. İkinci ve daha da önemli olanı ise
parlamento bileşimi ve tek parti hükümeti bunun sahiptirler. Burjuvazinin iç pazara daha çok bağımlı ve şudur: AB konusundaki umutların zayıflaması
nihayet ve hiç değilse bir seçim dönemi için aşılması küreselleşmenin gerekleri adına gündeme getirilen ABD’ye daha sıkı bir bağlanmayı beraberinde
anlamına geliyordu. Nitekim şu son 4 yıllık hükümet uygulamalara daha az dayanıklı kesimleri ise, başta getirmekte ve bu ise burjuvaziyi kendi içinde tam da
icraatı boyunca burjuvazi bu anlamda bir “siyasal ordu olmak üzere devletten, yanısıra ‘milli davalar’ ve Kürt sorunu üzerinden bölmeye devam etmektedir.
istikrar”ın tüm sonuçlarından en iyi biçimde ‘ulusal çıkarlar’ söylemiyle toplumun şovenizmle Çünkü Amerikan emperyalizminin halihazırdaki
yararlandı da. İstenen her şey, AKP hükümeti ve yoğrulmuş duyarlılıklarından güç almaktadırlar. Ortadoğu politikası, Türk burjuvazisi ile Kürt
parlamento tarafından tam olarak ve gecikmeksizin Geleneksel düzen partileri ile ‘düzen bekçileri’nin güçlerini aynı cephede buluşturmayı gerektirmekte ve
yerine getirildi, emekçilere yönelik çok yönlü aynı konulardaki duyarlılıkları, bu kesimi ayrıca ABD bu çerçevede, Türkiye’ye Kürt sorununda ılımlı
saldırılar pervasızca uygulandı. Mevcut hükümet, bu güçlendirmektedir. ve uzlaşmaya dayalı bir çözüm empoze etmektedir.
çerçevede işbirlikçi burjuvazinin ve uluslararası “Kıbrıs ve Kürt sorunu üzerinden yaşanan görüş Bu, bir yandan Güney Kürdistan hükümeti ile olumlu
sermayenin tam desteğini aldı ve işin bu yönü ayrılıklarının temelinde bu var. Emperyalist ilişkilere girilmesini ve öteki yandan içerdeki Kürt
bakımından bu destek halen de sürüyor. burjuvaziyle daha ileri düzeyde bütünleşmeyi sorununun sınırlı bazı tavizlerle yatıştırılmasını
Fakat bu aynı imkanın bir de öteki yüzü vardı. Bir çıkarlarına uygun görenler, gelinen yerde Kıbrıs’ı bir gerektirmektedir. Çelişki ve potansiyel çatışma, bu
yönüyle burjuvazi için adeta bir nimet olan, yılların yük saymakta ve bu yükten kurtulmak istemektedirler. politikaya zımnen yatanlar ile ona açıktan direnenler
özlemini karşılayan bu aynı parlamento bileşimi ve Kürt sorununda ise içerde ‘uyum yasaları’ arasındadır. Taraflar için bu aynı zamanda önemli bir
ona dayalı hükümet, bir başka yönden ve üstelik daha çerçevesinde belli düzenlemelerin yapılmasını iç iktidar mücadelesi alanıdır. Her iki tarafın aynı
baştan, bir siyasal kriz etkeni oldu. Zira parlamentoda istemektedirler. Bu tutumun Güney Kürtleri’yle ölçüde Amerikancı olması ve onun desteğini iç
neredeyse anayasayı tek başına değiştirebilecek üçte ilişkilere yansıması, çatışma yerine hamilik yolunun dalaşmada konumunu güçlendirmek için vazgeçilmez
ikilik bir çoğunluğa dayalı parti ile ona dayalı tercih edilmesi olmaktadır. görmesi, bu çatışmayı daha da karmaşık hale
hükümet, gerici islamcı gelenekten geliyordu ve bu “Milli politikalar’da ısrarı savunan öteki kesim ise, getirmektedir. Aralarındaki fark, taraflardan birinin
konumuyla rejimin oturmuş dengelerini zorlayacak bir bugüne kadar izlenegelen geleneksel gerici-şoven ABD desteğini her konuda ve dolayısıyla da
ağırlık ve tehdit oluşturuyordu. Geride kalan dört yıl politikaların sürdürülmesini istemektedir. Kürdistan ve gerektiğinde Kürt sorununda da onunla uyumlu
içinde buna ilişkin bir dizi siyasal dalgalanma yaşandı. Kıbrıs, onlar için kolayca feda edilemeyecek davrananarak elde etmeye çalışması, oysa öteki tarafın
Fakat içerden işbirlikçi burjuvazinin ve dışardan kazanılmış egemenlik ve sömürü alanlarıdır. gösterilecek uyum karşılığında ABD’den Kürtlerin
Amerikan emperyalizminin dengeleyici müdahaleleri Karşılığında bir şey alamayacakları gelişmeler feda edilmesini beklemesidir.
ile; bu arada AKP’nin, büyük burjuvaziye ve karşısında bu egemenlik alanlarını yitirmeyi (Kıbrıs) Sorunu siyasal planda daha da karmaşık hale
emperyalizme güven vermek kaygısı ve geleceğe ya da buna yolaçacak gelişmelerin önünü açmayı getiren ise şudur: AKP’nin mevcut icraatlarından en
yönelik hesapları çerçevesinde ifade uygunsa (Kürt sorunu ve Güney Kürdistan’daki gelişmeler iyi biçimde yararlanan işbirlikçi büyük burjuvazi,
soluğunu tutması sayesinde, bunun rejimin işleyişini karşısında esneklik) kabul etmemekte, buna büyük bir bölümüyle onun örtülü şeriatçı özlem ve
tıkayacak boyutlara dönüşmesi bugüne kadar direnmektedirler. Öte yandan bu konular üzerinden hedeflerinden rahatsızdır. Bu konuda generallerle ve
engellendi. direnmeyi politik alanda güç ve etkinlik kazanmanın CHP-MHP-DYP gibi düzen partileri ile rejimin yapısı
Fakat bugüne kadar iyi kötü kontrol edilebilen bu bir basamağı olarak değerlendirmektedirler. ve oturmuş dengeleri konusunda aynı hassasiyetleri
ilişkiler, bu hassas dengeler siyaseti, gelinen yerde ve “Gelinen yerde AKP hükümeti ile ordu arasında paylaşmaktadır. Fakat öte yandan bir bölümüyle, esas
özellikle de girmiş bulunduğumuz yıl içinde, yerini bir yaşanacak sorunlara temelde buradan bakmak gerekir. olarak da TÜSİAD’da temsil edilen en güçlü
çatışmaya ve belki de hesaplaşmaya bırakacak gibi AKP, emperyalist odakların, özellikle de ABD’nin bölümüyle, ABD’nin Kürt politikası konusunda
görünmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yeni desteği ile başa geldi ve bu desteği koruduğu sürece AKP’ye paralel bir tutum içindedir. Daha doğrusu bu
seçim yılı bunu belirgin bir kuvvetle zorlamaktadır. başta kalabileceğini düşünüyor. Bunu içte, büyük doğrultuda AKP’yi bizzat teşvik etmekte ve
Yıllardır işbirlikçi burjuvaziye ve emperyalizme burjuvazinin TÜSİAD’da temsil edilen en güçlü cesaretlendirmektedir. Aynı şekilde siyasal cepheden
sadakatle hizmet edip güven vermeye çalışan gerici kesimlerinin halihazırdaki desteğini korumak kaygısı buna son çıkışlarıyla DYP meyletmekte, bu konuda
islamcı parti, gelinen yerde bunun karşılığını almak tamamlıyor. Böylece, normalde geleneksel konumu ve (ama yalnızca bu konuda!) düzenin kudurgan bir
istemekte; oysa kendilerini geleneksel olarak devletin temsil ettiği burjuva kesimlerin çıkarları bunu şovenizmi bayrak edinen gerici-faşist partiler
sahibi ve düzenin bekçileri olarak gören güçler -başta gerektirmediği halde, AB’ye uyum dayatmaları, blokundan bir ölçüde farklı davranmaktadır.
ordu olmak üzere- buna direnmekte, bunun önünü ne Kıbrıs, kısmen Kürt sorunu vb. konularda emperyalist Bütün bunlar çelişki ve çatışmaların, buna dayalı
edip edip almak istemektedirler. Sorun ve çatışma odakların ve TÜSİAD’ın tercihlerine uygun bir icraat saflaşmaların grift yapısını göstermektedir. Bu grift
buradan doğmakta, bunda ifadesini bulmaktadır. izlemeye çalışıyor. Bununla konumunu korumayı, ilişki ve saflaşmayı devletin zirvesini oluşturan
Rejimin içten içe yaşadığı siyasal krizin bir yönü güçlendirmeyi ve orduyu dengelemeyi, giderek kurumlar üzerinden de görmek mümkün. Örneğin,
halen budur ve bu, 28 Şubat’a yolaçan özel evre dışta iktidarda daha güçlü bir yer tutmayı umuyor...” (Yeni irticai eğilim ve hevesler karşısında devletin ve
tutulursa rejim için nispeten yeni, AKP hükümeti Bir Yılın Başında Türkiye: Güncel Durum ve düzenin oturmuş modern burjuva yapısının korunması
dönemiyle ilgili bir sorundur. Devrimci Görevler, Ekim, Sayı: 233, Ocak 2004, konusunda ordu ile aynı cephede olduğu tartışmasız
Bir dizi noktada bunu da kesen ve dolaysız olarak Başyazı) olan MİT, ABD’nin Kürt politikası konusunda
içeren öteki yönü ise, egemen sınıfın farklı kesimleri Görünüşe bakılırsa, daha önce sözünü ettiğimiz AKP’ye benzer bir esneklik içindedir ve son çıkışıyla
arasındaki çıkar ve iktidar dalaşıdır. Evet bu, çıplak bir kriz etkeninden farklı olarak iç dalaşmaya dayalı bu ona açıkça destek vermiş olmaktadır.
çıkar ve bu çıkarları kollamak, devlet katında kritik ikinci sorunlar alanında belli bakımlardan farklı bir MİT’in kendi çıkışı üzerinden ortaya koyduğu
mevzileri elde tutmak ya da ele geçirmek gelişme seyri yaşanıyor. AB politikasındaki iflas, buna yaklaşım, sorunun temel önemde bir başka boyutuna
çerçevesinde, bir iktidar dalaşıdır. Cumhurbaşkanlığı bağlı olarak AB ile Kıbrıs konusundaki “milli” da bir kez daha ışık tutmaktadır. Bu, Kürt sorunu
seçimi ile yeni parlamentoyu ve dolayısıyla hükümeti restleşme, Kürt sorunu ve Güney Kürdistan sorununda üzerinden yaşanan bölünmenin basitçe bir iç iktidar
çıkaracak yeni genel seçimlerin kritik önemi de halen yaygara yapan birleşik gerici koro, bütün bu savaşı olmanın ötesindeki anlamıdır. Burada
buradadır. konular üzerine sürmekte olan çatışmayı hafifletmiş burjuvazinin Türkiye’deki Kürt sorununun üstesinden
Daha önce başvurduğumuz parti değerlendirmesi görünmektedir. Gerçekte ise bu ancak kısmen nasıl gelinebileceği konusundaki görüş ayrılığı
bu konuya ilişkin olarak da halen tüm geçerliliğini doğrudur, esası yönünden ise yanıltıcıdır. AB ve buna çıkmaktadır karşımıza. Bir kesim bu konuda, Irak
koruyan özlü bir çerçeve sunmaktadır: bağlı olarak halen Kıbrıs sorunu eksenindeki işgalinin ardından oluşan durumun artık kabul
“Sorunların bir de öteki cephesi var. Bu ikinci gelişmeler, burjuvazinin AB’yi hararetle savunan edilmesi ve sindirilmesini, bu çerçevede ABD’nin
cephedeki sorunlar AKP’den değil burjuvazinin kendi kanadının tercihleri aşmıştır. Bu konudaki katı bölgesel politikalarıyla da uyumlu davranılarak Güney
iç bölünmesinden doğuyor. Burjuvazinin en güçlü ve dayatmalar AB’nin kendisinden gelmektedir ve Kürdistan’a hamilik yapılmasını savunmakta; gelinen
dışa en bağımlı kesimleri ile dışa bağımlılığa ilke burjuvazinin sözkonusu kanadı için fazlaca bir yerde tam da bu politikanın hem Türkiye Kürtleri
olarak itirazı olmayan, ama emperyalist küreselleşme esneklik alanı bırakmamaktadır. Bu, seçim yılı ve üzerindeki kontrolü kolaylaştıracağını ve hem de bunu
politikalarının ölçüsüz gerekleri karşısında sıkıntıya dolayısıyla gerici-milliyetçi söylemlerle oy desteği Güney Kürtlerine yayma olanağı sağlayacağını
giren, iç pazardaki ayrıcalıklarını yitiren kesimleri kaygısı ile de birleşince, ilgili konularda görünürde düşünmektedir. TÜSİAD’ın başını çektiği bu eğilime
arasındaki bir bölünmedir bu. Bu kesimler AB benzeşen bugünkü tablo oluşmaktadır. devlet katından MİT destek vermekte, düzen partileri
sürecine uyumun sorunları, Kıbrıs ve kısmen de Fakat bu tabloya aldanmamak gerekir. İlkin, cephesinden ise AKP ve DYP meyletmektedir.
Güney Kürdistan sorunu üzerinden bugün kendi çıkarları AB ile bütünleşmeye sıkı sıkıya bağlı Öteki bir kesim ise, Güney Kürdistan üzerinden
aralarında giderek daha çok dalaşmaktadırlar. bulunan, ayrıca topluma başka bir gelecek ufku Kürtlerin devletleşmesini meşrulaştırmanın
“Burjuvazinin en güçlü ve dışa en bağımlı sunmak olanağından da yoksun olan işbirlikçi büyük Türkiye’deki Kürt sorununu daha da azdıracağını ve
kesimleri, kendi konumlarından gelen olanakların burjuvazi, şu an için bu konuda geri çekilmiş görünse uzun vadede Türkiye Kürtlerinin kaybını getireceğini
yanısıra, çatışma konusu sorunlarda emperyalist de, kendi yönünden AB hedefini öyle kolayca bir yana düşünmekte; bu nedenle içerde olduğu kadar dışarıda
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Sermaye düzeninin zor yılı K›z›l Bayrak ★ 19

da Kürtlerin her türlü kazanımına karşı savaşılması bir mücadele vermek gerekir. biçimde buna endeksleniyor ve bu düzeni çok yönlü
gerektiğini, Ortadoğu politikasındaki açmazlarından Daha önce yararlandığımız parti olarak zayıflatan bir etkide bulunuyor. Türkiye’nin
da yararlanarak ABD ile uşakça işbirliğini Kürtlerin değerlendirmesine bu açıdan da başvurmak istiyoruz: Kürt sorunundan hemen her uluslararası güç bir
satılması ve ezilmesi koşuluna bağlamak gerektiğini “... düzen cephesinde büyüyen iç çatlakların iki yönlü biçimde yararlanıyor ve aynı şekilde, Kürt sorununun
savunmaktadır. Bu politikayı burjuvazi cephesinden bir sonucu olabilir. Bunlardan ilki, burjuvazinin iç yarattığı ağırlığı bir parça olsun hafifletmek için Türk
AB konusunda temkinli ya da ona açıkça karşıt bütünlüğünün zayıflaması ve böylece toplumsal burjuvazisi ve devleti hemen her uluslararası güce bir
kesimler, devlet katında ordu ve cumhurbaşkanı, muhalefetin gelişmesinin nispeten kolaylaşmasıdır. biçimde tavizler veriyor.
düzen partileri cephesinden ise CHP-MHP temsil İkincisi ise, örneğin 28 Şubat sürecinde olduğu gibi, Öte yandan, cumhuriyet tarihi boyunca değil
etmektedir. (Bu konu hakkında bkz. Ortadoğu’da toplumsal muhalefetin bu iç çatışmada taraflarca haklarını tanımak varlığı bile inkar edilen ve
gelişmeler ve sermaye düzeninin büyüyen açmazları, yedeklenmesidir. AB hayranı liberal sol ile ordu sistematik bir asimilasyon politikası ile yok edilmek
Ekim, Sayı: 243, Aralık 2005). yalakası devletçi sol, her biri kendi cephesinden olmak istenen bir mazlum halkın en haklı ve meşru
Özetle, bu alanda da AB eksenli sorunlara benzer üzere, bu konuda şimdiden çatışan tarafların taleplerini boğabilemek için burjuvazi, toplumu
bir görüş ayrılığı ve çatışma ekseni ile yüzyüzeyiz. Ve hizmetindedirler.” kudurgan bir şovenizmle zehirliyor ve tüm
yine bu tür bir görüş ayrılığı ve saflaşma Bu değerlendirme bugün de aynen geçerlidir. Buna özgürlükleri boğuyor. Zamanında Engels’in İrlanda
göstermektedir ki, düzen cephesindeki iç dalaşmalar, belki şunu da eklemek gerekir. ABD ve AB sorununun İngiliz gericiliğinin ana beslenme kaynağı
kudurgan bir şovenizmin de bayraktarlığını yapan karşıtlığını Kürt sorununda zaman zaman tüm kabalığı olduğu üzerine söyledikleri, bugünün Türkiye’sinde
resmi laik cephenin genellikle sunmaya çalıştığının ile kendini dışarı vuran incelikli bir şovenizmle Kürt sorunu ile burjuva gericiliği üzerinden bir kez
aksine, hiç de basitçe bir laiklik-irtica çatışmasından birleştirenler de var artık reformist solda. Bunlar da daha doğrulanıyor. Yıllardır Kürt sorunu, burjuva
ibaret değildir. işin aslında, milliyetçi duyarlılıklar maskesini gericiliğinin elinde, toplumu her bakımdan
Sonuçta girmiş bulunduğumuz yıl içinde bu takınarak kudurgan bir şovenizmden kendi gerici zehirlemenin, tüm demokratik ve insani değerleri
çatışmanın önce alevlenmesi ve sonra da bir süreliğine burjuva çıkararı için yararlanmaya çalışan burjuva çiğnemenin, kuralsız bir kirli savaşı meşrulaştırmanın,
yeni bir dengeye oturması muhtemel olduğu gibi, kesiminin yedeğinde hareket etmekte, onun soldaki devleti bir kirli savaş aygıtı olarak tahkim etmenin ve
beklenmedik gelişmelerle kontrolden çıkması ve rejim yankıları olmaktadırlar. AB ve ABD karşıtlığının bu her türden özgürlüğü boğmanın bir aracına dönüşmüş
içi hesaplaşmalara dönüşmesi de pekala olanak milliyetçi, sosyal-şoven yozlaştırılışına karşı mücadele durumda. Gerici burjuva düzeni bir yandan bu
dahilindedir. Daha zayıf olan bu ikinci ihtimalin de günün önemli görevleri arasındadır. ABD’nin sorunun bunaltıcı etkisini yaşarken, öte yandan onun
önünü almak için büyük burjuvazinin en kodaman mazlum Kürt halkı üzerindeki kirli oyunlarının sağladığı imkanlarla toplumu, işçi sınıfını ve
kesimleri şimdiden duruma müdahale etmekte, teşhirini, Kürt halkının tüm meşru ulusal haklarının ve emekçileri yönetiyor (Böylece başka bir ulusu ezen bir
taraflara telkinlerde bulunmakta, özellikle AKP’yi bu çerçevedeki kazanımlarının açık ve kararlı bir ulusun özgür olamayacağına ilişkin veciz marksist
dizginleyerek cumhurbaşkanlığı sorununu yumuşak savunusu ile birleştirmeyen her çaba, ikiyüzlü ve sinsi düşünce de bugünün Türkiyesi üzerinden doğrulanmış
bir biçimde çözmeye çalışmaktadırlar. Bunda başarılı bir sosyal-şoven girişim olarak şiddetle mahkum oluyor.) Ekonomik krizin bu denli kolay
olurlarsa eğer bu krizi bitirmez, fakat işlerin edilmelidir. yönetilebilmesinin gerisinde, Kürt sorunu üzerinden
kontrolden çıkmasına yolaçabilecek bir çatışmayı sistemli biçimde kışkırtılan ve emekçilerin bilincine
engeller veya şimdilik erteler. Kürt sorununun/hareketinin zerkedilen şovenizmin bulunduğunu daha önce
Öte yandan çatışmanın nasıl bir biçim alacağı ve çelişik etkisi vurgulamış bulunuyoruz. Bu sorun, kelimenin en tam
hangi sonuçları doğuracağı yalnızca siyasal etkenlere anlamıyla, sınıfsal ilişkileri ve çelişkileri örtmenin,
bağlı olmadığı gibi yalnızca iç dinamiklere de bağlı emekçileri kendi içinde bölmenin, sosyal duyarlılıkları
Düzenin yaşadığı siyasal krizin düzen dışı bir
değildir. Örneğin ekonomide beklenmedik bir ağır törpülemenin ve dolayısıyla emekçileri sınıfsal
dinamiği olarak Kürt sorunu üzerinde de kısaca
çöküntü, bugünün etkin taraflardan biri olan AKP’nin mücadelelerden uzaklaştırmanın, böylece kitlelerin
durmak istiyoruz.
sonunu getirebilir ve siyasal cephede işler ilerici-devrimci bilinçlenmesini engellemenin,
Kürt sorunu 40 yıldır, zaman içinde artan bir
kendiliğinden farklı bir seyre oturabilir. Aynı şey toplumda, özellikle de emekçiler arasında demokratik
güçle, kendini toplumun gündemine sokmuştur ve son
farklı bir çerçevede, Amerikan emperyalizminin bilinç, ilişki ve değerlerin gelişmesini engellemenin
20 yıldır da çözümünü dayatmaktadır. Bu sorunun
Ortadoğu’daki macerasının alacağı yeni biçimin iç bir bulunmaz olanağına dönüşmüş durumda
devrimci çözümünün yolu açılamadı ne yazık ki.
dengelere etkisi bakımından da geçerlidir. Amerikan burjuvazinin elinde.
Dünyanın ve Türkiye’nin genel atmosferi nispeten
emperyalizminin örneğin Baker-Hamilton raporu Özetle, daha farklı koşullarda devrimci sınıf
kısa bir dönem içinde devrimci bir çözüme olanak
eksenindeki muhtemel bir köklü politika değişimi, mücadelesinin önemli bir dinamiği ve dayanağı
tanımadı. Bu, kendi başına bunda ısrar edecek
beraberinde Kürtlerin feda edilmesini getirebilir ve bu olabilecek bir siyasal-sosyal sorun, bugün Türkiye
konumdan ve güçten zaten yapısal olarak yoksun olan
da egemen sınıf bünyesinde bu konuda halen toplumunu çürütmenin bir manivelasına dönüşmüş
Kürt hareketinin devrimle her türlü bağını kesmesine,
yaşanmakta olan görüş ayrılıklarını kendiliğinden durumda. Sorunu çözemeyen ve bu çözümsüzlüğün
soruna düzenle uzlaşarak bir çözüm aramasına yolaçtı.
ortadan kaldırabilir. Ya da ABD’nin safında İran’a ağırlığı altında bunalan burjuvazi, çareyi sorundan bu
Bu sonuç bilindiği gibi İmralı teslimiyetinde ifadesini
karşı bir savaşa katılmak orduya geniş bir inisiyatif ve biçimde yararlanmada buluyor. Ekonomik ve sosyal
buldu.
etkili bir Amerikan desteği sağlayabilir. Bunun ise iç yönden ciddi sorunlarla yüzyüze bulunduğu için de bir
Fakat tüm gelişmeler gösteriyor ki, özellikle de
dengeler üzerinde önemli sonuçları olabilir. bakıma buna önemli bir olanak olarak da bakıyor.
Türkiye’de Kürt sorunu, Kürt hareketi onu düzen
Bütün bu konularda dayanaksız spekülasyonlara Fakat bu politikanın bir sonu olmadığı açıktır.
sınırları içinde çözmeye yönelse de, bu düzenin içine
düşmeksizin şimdiden kesin şeyler söylemek kolay Burjuvazi bu yolla toplumu sersemletip çürütebilir,
bir türlü sığmıyor, sığamıyor ve dolayısıyla sınırlı bir
değildir, bunu zorlamanın anlamı da yoktur. Önemli emekçileri bir dönem daha nispeten kolay bir biçimde
çözüm için bile koşullar bir türlü oluşmuyor. Sorunun
olan sorunları, çatışma konularını, çatışan tarafların denetim altında tutabilir, ekonomik-sosyal yıkım
dört parçalı olması ve çözüm bakımından bölgesel
konum ve eğilimlerini bilmek ve bunların ışığında programlarını bu sayede nispeten kolay bir biçimde
boyutlar kazanması ise, Türkiye için sınırlı da olsa bir
gelişmeleri dikkatlice izlemektir. uygulayabilir, fakat Kürt sorununun ağırlığından
çözümü kolaylaştırmak bir yana daha da zorlaştırıyor.
*** kendini hiçbir biçimde kurtaramaz. Bu bir çıkmaz
Zira “büyük Kürdistan” korkusu Türk burjuvazisinin
Bütün bu çatışma konuları burjuva gericiliğinin yoldur. Burjuvazinin bir kesiminin, çıkarları
korku ve kaygılarını büyütüyor, bu ise tarihsel inkar ve
gerici bir temeldeki iç bölünmesini anlatmaktadır. konusunda en bilinçli ve hassas kesiminin, bu
imha çizgisinden kopuşu zorlaştırıyor, reformlara
Dolayısıyla ilerici-devrimci güçlerin bu çatışmanın şu çıkmazdan bir biçimde kurtulabilmek için Amerikancı
dayalı kısmi bir çözüme ilişkin cesareti kırıyor.
veya bu boyutunda taraf olmaları, taraflardan birine Kürt politikasına eğilim göstermesi de bundandır.
Bölgesel düzeyde işin içine Amerikan
yakınlık göstermeleri, hele hele destek vermeleri Fakat bu da halen düzenin önünü açmaktan çok
emperyalizminin girmesi de, hiç değilse halihazırda
hiçbir biçimde düşünülemez. Düzenin bu gerici iç burjuvazinin iç dalaşmalarını şiddetlendirerek yalnızca
sonuçta aynı etkiyi yaratıyor. Zira bu, sırtını ABD’ye
çatışmalarından ancak devrimci amaçlarla yeni bir siyasal kriz etkeni olmaktadır.
(ve İsrail’e) dayamış ve Kerkük petrolleri üzerine
yararlanılabilinir. Bunun içinse bağımsız devrimci bir Bu çürütücü açmaz ancak dıştan, düzenin dışından,
oturmuş bir Güney Kürt devletinin “büyük
konumda bulunmak, bunun gerektirdiği bağımsız düzene karşı devrim mücadelesi üzerinden, işçi sınıfı
Kürdistan”ın ilk basamağı olarak anlaşılmasına
devrimci bir inisiyatifle hareket etmek, işçilere ve ve emekçilerin devrimci mecrada gerçekleşecek ve
yolaçıyor. (Halen güya Türkmenlerin kaderi adına
emekçilere yönelerek devrimci alternatifi kitleler gelişecek bir kitlesel çıkışıyla parçalanıp aşılabilir.
Kerkük üzerinden koparılan şoven ve saldırgan
içinde ete kemiğe büründürmek gerekir. Ve elbette, ***
yaygaranın gerisinde de gerçekte tümüyle bu, buna
Kürt hareketi de içinde olmak üzere burjuva Sınıf ve kitle hareketi, devrimci ve reformist
ilişkin korku ve kaygılar var).
gericiliğinin iç çelişki ve çekişmeleri üzerinden kanatlarıyla sol hareket ve Kürt hareketi üzerinde
Bugün çözümsüzlük günden güne derinleşerek
politika yapan, bunu yaparken de taraflardan birinin ayrıca duracağız.
devam ediyor. Bu çözümsüzlük bir yandan bugün için
yedeğine düşmekten kurtulamayan liberal ya da (Ekim, Sayı: 246, Şubat 2007)
burjuva gericiliğinin en büyük açmazını oluşturuyor.
milliyetçi kanatlarıyla reformist akımlara karşı sürekli (tkip.org sitesinden alınmıştır...)
İç ve dış politik yaşamda neredeyse her şey bir
20 ★ K›z›l Bayrak Yaşasın halkların kardeşliği! Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Filistin’deki çat›flman›n gerisinde


ABD-‹srail var
Mahmut Abbas’ın geçen hafta gerçekleşen Suriye
ziyareti sırasında Hamas’ın siyasi lideri Halit Meşal’le
görüşmesi, Filistin’de devam eden iç çatışmaların
bitebileceği beklentisi yaratmıştı. Ancak görüşme sonrası
gelişmeler ters yönde oldu. Son yılların en şiddetli
çatışmaları Abbas-Meşal görüşmesinin ardından
gerçekleşti. Gazze Şeridi’nde günlerce süren çatışmalarda
35 kişinin öldüğü, 100’den fazla kişinin yaralandığı
bildirildi.
Filistin’de gerginliğin tırmanması, kimi zaman da
çatışmalara dönüşmesi emperyalist/siyonist güçlerle gerici
Arap rejimlerinin Mahmut Abbas’la ekibine verdikleri
desteği arttırmalarına neden oluyor. Bu durumu, denklemi
tersine çevirerek de açıklamak mümkün; Abbas ve ekibine
verilen destek artınca Filistin’de iç çatışmalar şiddetleniyor.
Her iki durumda da olayların aldığı vahim seyir
emperyalist/siyonist güçlerin Filistin’i iç çatışmaya
zorladığına işaret ediyor. Zira iktidar mücadelesi olsa da,
vahşi İsrail işgali altında zulümle boğuşan Filistin’de hiçbir
taraf iç savaşı kolay göze alamaz. Çatışmaların bugünkü
durumu direnişi hem moral hem de fiziki açıdan
kemirirken, iç savaşa dönüşmesi büsbütün yıkıcı sonuçlara
ABD yönetimi İsrail’i “eleştiriyor”! yol açar.

‹kiyüzlülük suç ortakl›¤›n›n üstünü örtemez! El Fetih’le Hamas liderlerinin bu durumun farkında
olmamaları mümkün değil. Nitekim her iki tarafın
temsilcileri de çatışmaları sona erdirmek için çaba
harcıyor. Bu çabaların göstermelik olduğu iddia edilemez.
İsrail ordusunun 34 gün süren vahşi Varılan her anlaşmanın Filistin halkının önünde
saldırısında Lübnan halkı üzerine açıklanarak yükümlülük altına girilmesi de ciddi çaba
yağdırdığı misket bombaları, aylar harcandığını gösteriyor. Fakat buna rağmen hiçbir ateşkes,
sonra ABD rejimi ve medyasının henüz çatışmaların bitmesini sağlayabilmiş değil. Nitekim
gündemine girebildi. ABD yönetimi, yoğun çatışmaların ardından iki örgüt liderlerinin yaptığı
“İsrail’in Amerikan yapımı misket toplantıda sağlanan anlaşma da işe yaramadı. Ortak basın
bombalarını geçen yaz Lübnan’da toplantısıyla halka duyurulan anlaşmanın ömrü bir gün bile
sivillerin yaşadığı meskûn alanlarda sürmedi.
kullanarak ‘muhtemelen’ iki ülke Bu rahatsız edici tablo, örgütlerin iç bütünlük
arasındaki silah anlaşmalarını ihlal konusunda sorunlu olduğunu düşündürmektedir. Sanki
ettiğini” bildirdi. birileri çatışmaları sona erdirmek için çaba sarfederken,
ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in başkaları çatışmaları körüklemekle meşgul. Direniş
Hizbullah örgütünü hedef alan hareketleri açısından içaçıcı olmayan bu tablo, aynı
saldırılarında anlaşmanın çiğnendiğine zamanda emperyalist/siyonist güçlerin provokasyonları
inandıklarını duyurdu. Ancak bu için de uygun bir iklim yaratıyor.
görüşün nihai bir hüküm olmadığının Çatışmaları bitirmek için arabulucu kabul edilen güçler
da altını çizdi. Pentagon’un bazı orta düzeyde araştırmalarda, Lübnan’a saçılan 1 milyondan ise ayrı bir sorun alanı. Bu misyonu çoğu zaman CIA ile
yetkililer de, “İsrail’in yerleşim bölgelerinde fazla patlamamış misket bombası bulunduğunu işbirliği yapan Mısır istihbaratı üstleniyor. Son günlerde bu
misket bombaları kullanarak ABD’nin bu tespit etmişlerdi. Nitekim saldırı bittikten sonra, işe soyunan bir diğer güç ise Suudi Arabistan krallığıdır.
konuda getirmiş olduğu yasakları ihlal ettiğini” çoğunluğu çocuk onlarca insan bu bombaların Bu köhne rejimin başında bulunanlar, büyük
söylüyor. Ancak farklı düşünen yetkililer de patlaması sonucu hayatını kaybetmiştir. Ortadoğu/büyük İsrail projesinin mimarları olan Bush
var. Sözkonusu yetkililer, “İsrail’in bu silahları, Sağır sultanlar bile İsrail’in Lübnan’da liderliğindeki neo-faşist çetenin yakın müttefikleridir.
Hizbullah tarafından yapılan füze saldırılarına işlediği ağır suçları biliyorken, Washington’daki Dahası Suudi Arabistan-Mısır rejimleri, ABD-İsrail-AB ile
karşı kendini savunmak amacıyla kullandığı, görevlilerin bu suçun bulgularına yeni ulaştığı ortak hareket edip Filistin halkının açıkla terbiye edilmesi
bunun da ancak teknik bir ihlal olabileceği” iddiasının kaba bir riyakârlık olduğu açıktır. suçunun da ortaklarıdır. Buna rağmen Hamas’la El Fetih’in
görüşünü savunuyor. Kaldı ki, İsrail’e her türlü desteği vererek Filistin halkına kesinlikle dost olmayan bu güçlerin
New York Times gazetesinin konuyla ilgili Lübnan’da dilediği gibi yıkım ve katliam arabuluculuğunu kabul etmesi, tam bir handikaptır.
haberinde ise, bu konudaki bulguların yönetim yapmasını sağlayan da ABD emperyalizmidir. ABD’nin çizdiği çerçeveye uygun hareket eden Mısır-
içinde ciddi tartışmalara yol açtığı belirtildi. Misket bombaları da Filistin, Lübnan veya Suudi Arabistan ikilisi Hamas’a karşı El Fetih’i
Haberde, tartışmaların odak noktasını diğer bölge hakları üzerine yağdırılsın diye destekliyor. Oysa geçmişte tam tersi bir politika izliyor, El
Amerikan rejiminin bir müttefikini, Hizbullah’a verilmiştir İsrail’e. Fetih’e karşı Hamas’ı destekliyorlardı. Yani her iki
ait füze rampalarının bulunduğu kasabalara Lübnan halkı şahsında insanlığa karşı durumda da Filistin halkına veya direnişine verilmiş bir
karşı düzenlediği saldırılarda misket işledikleri ağır suçların Pentagon görevlileri destek yok. Tersine, emperyalist/siyonist güçlerin isteğine
bombalarını kullandığı gerekçesiyle tarafından dile getirilmesi elbette Tel Aviv’deki uyarak Filistin direnişinin gücünü zayıflatacak bir tutum
cezalandırması konusunun oluşturduğuna işaret siyonist şefleri rahatsız etti. Ancak bundan içinde olmuş bu iki gerici rejim. El Fetih’in pragmatik,
edildi. kaygılandıkları da söylenemez. Zira Hamas’ın İslamcı çizgileri, halihazırda bu Amerikancı
Sorunun gündeme gelmesi üzerine açıklama Washington’dan İsrail karşıtı bir karar rejimlere karşı tavır almalarını engelliyor.
yapan siyonist rejimin sözcüleri, Lübnan halkı çıkmayacağını biliyorlar. Görünen o ki, direnişçi Filistin halkı devrimci
üzerine misket bombası yağdırarak insanlığa Savaş kundakçılarının buna rağmen İsrail’in önderliğine kavuşana kadar, siyonist işgalin yanı sıra iç
karşı işledikleri suçu inkâr ettiler. Oysa suçlarını gündeme getirmesi, Arap halklarını sorunlardan kaynaklı da çok sıkıntı çekecektir.
konunun uzmanları, aylar önce yaptıkları aldatmaya dönük çirkin bir manevradır.
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Direnen halklar kazanacak! K›z›l Bayrak ★ 21

Emperyalist/siyonist güçlerin Lübnan


halklar›n› birbirine k›rd›rma plan›
Emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçileri
Lübnan’da yeni bir iç savaşı kışkırtma sürecini
başlatmış görünüyor. Başını Hizbullah’ın çektiği
muhalefetin 23 Ocak’ta gerçekleştirdiği genel grevi
provoke etmeye çalışan Amerikancı güçler,
düzenledikleri saldırılarla üç kişiyi katlederek
çatışmayı silahlı boyuta taşıma niyetini ortaya
koydular.
Muhalefet provokasyonları önlemek amacıyla
eylemlerine bir süre ara verdiği halde, çatışmalar
genel grev sonrası günlerde üniversite kampusu ve
mahallelere taşındı. Çatışmaların yayılması üzerine
çağrıda bulunan Hizbullah yönetimi, taraftarlarının
sokakları terk etmesini istedi. Bu gelişme üzerine 14
Martçıların başı Saad Hariri de kendi güçlerine
sokaktan çekilme çağrısında bulundu. Ordu ve polisi
Beyrut sokaklarına salan hükümet ise sokağa çıkma
yasağı ilan etti.
Beyrut’tan yansıyan manzaralar, pek çok çevre
tarafından iç savaşın başlangıcı olarak değerlendirildi.
Amerikan işbirlikçisi güçlerin saldırıya geçmesi ise
İran’a dönük saldırı hazırlığının provası kabul
ediliyor. Bunun nedeni, Hizbullah-İran ilişkilerinin iyi
olması ve Lübnan’da patlak verecek bir iç savaşın
ancak ABD-İsrail ikilisinin işine yarayabilecek
olmasıdır.

Lübnan’a yapılan “bağış” mı, iç savaşın işbirliği yapan da bu aynı şeriatçı rejimdir. İran’ı hedef teşhir etti.
finansı mı? gösterirken “Sünnilerin hamisi” pozlarına giren Suudi “Vefakârlık direnişi ve direnişin silahını
Krallığı, İran’la ilişkileri iyi olan ama daha önemlisi korumamızı gerektirmektedir. Bu şeytanlardan
AB’den BM’ye, ABD’den İsrail’e, Amerikancı siyonizme karşı direnişin simgesi haline gelen hiçbirinin bu silahı içeriye çevirmelerine izin
Arap rejimlerinden Türkiye’ye… Çok geniş bir Hizbullah’ın da tasfiye edilmesi için 14 Martçılar’a vermeyin ki bu İsrail’e hizmet olur” dedi.
yelpaze oluşturan gerici güçler Fuad Sinyora destek veriyor. Tabii Mısır ve Ürdün rejimleri de Hizbullah’ın sahip olduğu direnme kapasitesine
başkanlığındaki hükümeti destekliyor. Bu desteğin Suudi Krallığı’nın izinden gidiyor. rağmen iç çatışmadan uzak durması, yapılan
altında yatan esas neden, İsrail savaş makinesinin açıklamaları ikna edici kılıyor. Zaten saldırılara benzer
tasfiye etmeyi başaramadığı Lübnan direnişini Hizbullah’ı iç savaşa çekme çabaları şekilde karşılık verilmiş olsaydı, büyük ihtimalle iç
pasifize etme hesaplarıdır. Oysa verili durumda savaş patlak vermiş olacaktı ki, bu Lübnan’ın bir kez
pasifize etmek bir yana, seçim yapılırsa -ki İsrail savaş makinesinin vahşi saldırısına karşı daha emperyalist/siyonist güçlerin iğrenç planları için
muhalefetin temel taleplerinden biri de seçimdir- Lübnan ordusu hiçbir şey yapamazken, Lübnan harabeye çevrilmesi anlamına gelecekti. Bundan
Hizbullah’la destekçilerinin zafer kazanmaları ihtimali direnişi kudurgan siyonistleri püskürterek, dolayı Hizbullah’ın -ciddi bir zorlanmayla karşılaşana
çok yüksektir. Bu ise emperyalist/siyonist güçlerin unutamayacakları bir ders vermişti. Buna karşın kadar- iç savaşı engelleme yönlü tutumunu sürdürme
Lübnan’a dair en büyük korkularıdır. Önemli ölçüde Hizbullah liderleri silahlarını Lübnan’ın içine ihtimali yüksektir.
yıpranmasına rağmen hükümetin “milli birlik doğrultmayacaklarını defalarca dile getirmişler, bu ABD-İsrail işbirlikçisi 14 Martçılar açısından da iç
hükümeti” kurma veya erken seçime gitmekten sözlerine sadık kalmak için özen göstermişlerdi. Bu savaşın çok tercih edilebilecek bir yol olduğu
kaçınmasının nedeni de budur. özeni kışkırtıcı ve provokatif pek çok girişime rağmen söylenemez. Zira böyle bir deneyiminden geçen bu
ABD-İsrail işbirlikçisi 14 Martçılar’ın dış destek korudular. güçlerin Lübnan’ı nasıl bir cehennemin beklediğini
olmadan direnişle baş etmeleri mümkün olmadığı için, Beyrut Arap üniversitesi öğrencilerine yapılan bilmemeleri olası değildir. Buna rağmen iç savaşı
Paris Konferansı’nda biraraya gelen 40 ülke temsilcisi, saldırı, son aylardaki en provokatif girişim olarak kışkırtacak girişimlerde bulunmaları, ancak
Lübnan hükümetine 8 milyar dolar civarında “bağış” değerlendirildi. Genel grevde üç kişinin emperyalist/siyonist güçlerin direktiflerini yerine
yapma sözü verdi. Başını ABD, AB, Suudi Arabistan öldürülmesinden bir gün sonra gerçekleşen saldırı, getirecek kadar soysuzlaşmış olmalarıyla açıklanabilir.
gibi gerici güçlerin çektiği “bağışçılar” arasında belli ki, iç savaş ateşini yakacak bir kıvılcım olarak Paris Konferansı’nda 14 Martçılar’a 8 milyar dolar
Türkiye de var. Türkiye’yi temsilen konferansa katılan planlanmış. Nitekim çatışmalar, “Lübnan’da iç savaş civarında rüşvet vaadedilmesini de bu soysuzlaşmadan
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, basın mensuplarına bir kez daha başlıyor” değerlendirmelerine konu oldu. bağımsız düşünmemek gerek.
yaptığı açıklamada, hükümet ve sivil toplum Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın Mezhep çatışmalarını kışkırtarak Arap halklarını
kuruluşları olarak Lübnan’a 20 milyon doların olaylara dair açıklaması, kanlı oyunun Lübnanlılar için birbirine kırdırma planını devreye koyan
üstünde yardım yaptıklarını söyledi ve Lübnan bir sır olmadığını ortaya koydu. Aşura törenleri emperyalist/siyonist güçler, Irak’ın ardından bu kanlı
hükümetine “yine hibe olarak 10 milyon dolar sırasında konuşan Hizbullah lideri, Lübnan’daki bazı zincirin Lübnan halkasında da yangını körüklüyorlar.
vermeyi taahhüt ettik” dedi. oluşumların İsrail’le işbirliği yaptığını ve Sünnilerle Maşa olarak kullanılabilecek güçler de emre amade
Beyrut’ta yaşanan çatışmalarla aynı gün Şiiler arasında “fitne çıkarmaya” çalıştığını ifade etti. görünüyorlar. Bu nedenle, Hizbullah’ın aksi yöndeki
gerçekleşen Paris Konferansı’nda en “cömert” rejimin “Kimse bizi bu olayların kendi kendine geliştiğine tutumunun, Lübnan’da iç savaşı engellemesi zor
Suudi Arabistan olması dikkat çekti. Bu kokuşmuş ikna etmeye çalışmasın” diyen Nasrallah, “Sünni ve görünüyor.
şeriatçı rejim, ABD-İsrail ikilisinin istediği yönde Şiilerin ortaklaşa bulunduğu üniversitede Şii kız ve Lübnan halklarının tepesinde dolaşan zehirli
mezhep kamplaşmalarını körükleyenlerin de başını erkek öğrencilere yapılan saldırılara halkın şiddetli bulutlar, her türden emperyalist/siyonist planı bozmak
çekiyor. Gazze Şeridi’nde 1.4 milyon “Sünni” cevap vermesi, böylelikle Hizbullah ve Emel’in için halkların devrimci birliğinin ne kadar önemli
Filistinli’nin soykırıma tabi tutulmasını izlemekle sokağın kontrolünü kaybetmesi ve Sünni Şii çatışması olduğunu bir kez daha tüm yakıcılığıyla ortaya
kalmayan, Filistin halkının celladı İsrail rejimiyle çıkması bekleniyordu” şeklinde konuşarak saldırıyı koymaktadır.
22 ★ K›z›l Bayrak Emperyalistler ve işbirlikçileri yenilecek! Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Suudi bakandan ‹ran’a tehdit!


Ortaçağ kalıntısı Suudi Arabistan rejiminin İstanbul’a gelen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı gerçekleşti. Bu sorunlara sadece düşünsel değil
başını çekenler, kendilerinden beklenmeyen Emir Suud el Faysal, Tayyip Erdoğan’la iki saat pratik anlamda çözümsel olarak müdahale
çıkışlarda bulunuyorlar. ABD emperyalizminin süren gizli bir görüşme yapmış, ardından basına edebiliriz” diyen el Faysal, “pratik olarak
İran’a karşı birleştirmeye çalıştığı “ılımlı Sünni yaptığı açıklamalarda, Irak konusunda benzer müdahale”den neyi kastettiğine açıklık getirmedi.
güçler”in başını çeken Suudi rejiminde görülen bu yaklaşımlar içinde olduklarını dile getirmişti. Türkiye ile herhangi bir anlaşmaya varıp
değişiklik, Washington’dan gelen direktiflere uygun Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le de görüşen varmadığı bilinmiyor. Ancak Suudili bakanın ertesi
pozisyon alma hevesinin dışavurumu olarak Suud el Faysal’ın, “Türkiye ile bakış açılarımızın gün Fransa’da yayımlanan Le Figaro gazetesine
değerlendiriliyor. ortak olduğunu söyleyebilirim. Irak’ın bütünlüğünü verdiği demeç, Türkiye’den feyz aldığına da işaret
Son zamanlara kadar dinci gericiliği yaymak için ve bağımsızlığını istiyoruz. Irak’ın iç işlerine ediyor. Demecinde, “İran’ı Arap ülkelerinin işlerine
bol miktarda petro-dolar harcamak dışında pek faal karışılmasını istemiyoruz. Tüm Irak vatandaşlarına karışmaması” yönünde uyaran Faysal “Bizim
görünmeyen bu köhnemiş şeriatçı rejim, savaş görev ve sorumluluklarda eşit davranılmasını talep işlerimize karışmanın tehlikeli olduğunu
kundakçılarının biçtiği misyon gereği sağa sola ediyoruz. Irak’taki sorunun bunlar gerçekleşmeden düşünüyoruz” diyerek küstahça tehditler savurdu.
tehditler savurmaya başladı. Kimi zaman Irak’ın çözülebileceğini düşünmüyoruz” şeklindeki Şeriatçı bakana göre, emperyalist orduların Irak
kimi zaman Sünnilerin hamisi pozisyonlarına açıklaması, gerici iki rejimin Amerikancılıkta işgaliyle yüzbinlerce insanın katledilmesine vesile
girerek, İran’a doğrudan tehditler savuran şeriatçı yarıştığını gösterdi. Zira iki taraf da, Amerikan olması, Arap dünyasının iç işlerine karışmak
şefler, denetimlerindeki hacı-hoca takımını da işgalinin “Irak’ın iç işlerine karışmak” olmadığı olmuyor. Ancak, ABD-İsrail tehditlerine karşı
harekete geçirip mezhep çatışmalarını körükler konusunda hemfikir. durmaya çalışan İran Araplar’ın işlerine burnunu
tarzda fetvalar yayınlatıyor. Suudili bakana göre görüş birliğini somut sokmamalı, yoksa kötü olur!
Son dönemlerde Ankara’daki Amerikancılarla da adımlarla da pekiştirmek gerekiyor. “Görüşmeler Bu tehditleri savuran Suudi bakanın, bir gün önce
ilişkilerini pekiştiren Suudi yönetimi, üst düzey özellikle de Irak ve Lübnan’daki son durum ve Tayip Erdoğan’la yaptığı gizli görüşmeden
şeflerini Türkiye’ye gönderiyor. Geçtiğimiz günlerde bakışaçılarımızın birleştirilmesi noktasında esinlenmiş olma ihtimali yüksek görünüyor.

ABD’de onbinler Bush’u protesto etti Siyonist rejimdeki


çürüme
Washington, işgalin başladığı 2003 yılından bu çavuş olan Tassi McKee, yurtseverlik duygularıyla
yana en büyük savaş karşıtı gösterilerden birine sahne silahlı kuvvetlere katıldığını, ancak Irak’ta görev
oldu. Barış ve Adalet İçin Birlik adlı örgütün yaptıktan sonra “söylenen yalanları anladığını”
Siyonist rejimin üst düzey şeflerinin
çağrısıyla toplanan ve aralarında ünlü sinema belirtti.
kirli icraatları ortalığa iğrenç kokular
oyuncularının da yer aldığı yaklaşık 100 bin gösterici Gösterinin en ilgi çeken konuşmasını ise 12
yayıyor.
Irak işgalini ve Bush’un politikalarını protesto ettiler. yaşındaki Moriah Arnold yaparak, “Şimdi
İsrail cumhurbaşkanı Moşe Katsav’ın
Vietnam Savaşı karşıtı faaliyetleriyle tanınan liderlerimizin bize yalan söylediğini ve gerçekleri
tecavüzcü olduğu resmiyet kazandı.
sinema oyuncusu Jane Fonda ve Sean Penn birer gizlediğini biliyoruz. Eylemlerimiz yüzünden
Soruşturma sonunda Katsav hakkında
konuşma yaptılar. Sinema oyuncularından Susan dünyanın geri kalanı bizi zorba ve yalancı olarak
tecavüz, adalete engel olma, cinsel taciz
Sarandon ve Tim Robbins de gösteriye katılanlar görüyor.” Dedi.
ve görevi suistimal suçlamalarıyla dava
arasındaydı. ABD’nin batısındaki California eyaletinde San
açılmasına yetecek kanıtların elde
Silahlı kuvvetlerin bazı muvazzaf mensupları da Francisco, Los Angeles ve Sacramento kentlerinde de
edildiği açıklandı.
sivil kıyafetlerle yürüdüler. Hava Kuvvetlerinde uzman protesto gösterileri düzenlendi.
Rejimin bir diğer şefi başbakan Ehud
Olmert de rüşvetçilikle suçlanıyor.

‹sviçre/Basel’de Davos Zirvesi’ne karfl› yürüyüfl Başsavcılık geçen yılın son haftalarında
Ehud Olmert’in 2005’te rüşvet aldığının
ortaya çıkması üzerine soruşturma
başlatmıştı. Siyonist şef Olmert’in
rüşveti, maliye bakanlığını vekâleten
yürüttüğü dönemde aldığı söyleniyor.
Ehud Olmert’in rüşveti önde gelen bir
kamu bankasının özelleştirilmesi
sürecinde aldığı vurgulanıyor. Kan
dökücülüğünün yanı sıra, mali konularda
da sicili kirli olan siyonist başbakan
hakkında başka suçlamalardan dolayı da
soruşturmalar açılmış, ancak işgal ettiği
mevkiden dolayı henüz resmen dava
açılmış değil.
Bir diğer rüşvetçi, kasap Şaron
hükümetinin çevre bakanı Zahi Hanegbi.
Bu eski siyonist bakan da rüşvet, görevi
Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos Zirvesi, yoğun güvenlik önlemleri altında başlamasıyla birlikte, toplantılar, suistimal ve adaleti engellemek
paneller ve mitingler gibi değişik eylem ve etkinliklere konu oldu. Bunlardan biri de 27 Ocak günü İsviçreli devrimci, anti- suçlamalarıyla karşı karşıya bulunuyor.
faşist, anarşist grupların ve kitle örgütlerinin düzenlediği yürüyüş oldu. Türkiyeli devrimci grupların da katıldığı yürüyüşe Olmert hükümetinin önde gelen
iki bini aşkın bir katılım gerçekleşti. isimlerinden Haim Ramon ise, cinsel
En önde “Emperyalist savaş çeteleri sosyal haklara saldırmak icin toplanıyor! Kapitalizmi tasfiye edin!” şiarının yer taciz suçları açığa çıkınca geçen aylarda
aldığı pankart ile benzer politik içerikte bir başka pankart taşındı. Tümüyle kapitalizmi hedef alan ve sosyalizmi savunan Adalet Bakanlığı görevinden istifa
pankart ve dövizlerin taşındığı yürüyüşte atılan sloganlar da aynı içerikte ve coşkulu idi. Özellikle gençliğin yoğun katılımı etmişti.
dikkat çekti. Yapılan konuşmalar, taşınan dövizler ve pankartlarla devrimci atmosferin hakim olduğu bir gösteri Kirli işler içinde bulunan yönetici
gerçekleştirildi. kesimlerin sadece bir kısmını içeren bu
TKİP taraftarları olarak yürüyüşe “Emperyalist saldırganlığa ve kapitalist sömürüye karşı bütün ülkelerin işçileri liste, kanla beslenen siyonist İsrail
birleşin!/TKİP” imzalı pankartla katıldık. rejiminin ne ölçüde çürüdüğünü ortaya
Aynı gün, tüm yasaklamalara ve yoğun önlemlere rağmen, Davos’ta da yüzlerce kişinin katıldığı bir gösteri düzenlendi. koymaya yetiyor.
TKİP İsviçre taraftarları
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Emperyalizm yenilecek! K›z›l Bayrak ★ 23

Afganistan’a ek kuvvet gönderme haz›rl›¤›


Kapitalist/emperyalist düzenin vurucu gücü
NATO, Afganistan işgalinin sorumluluğunu ABD
ordusundan devralır almaz ek kuvvet talebinde
bulunmuştu. O zaman Türkiye dahil birçok NATO
üyesi ülke bu talebe olumlu yanıt vermekten
kaçınmıştı. İşgalci güçlerle işbirlikçilerinin başkent
Kabil’i bile kontrol etmekten aciz olduğu göz önüne
alındığında, bu ülkeye ek asker göndermenin hiçbir
cazip tarafı olmadığı kendiliğinden anlaşılır. Buna
rağmen NATO’nun talep ettiği ek kuvvet, gecikmeli
de olsa Afganistan’a gönderilmişti.
Aradan geçen birkaç ay NATO güçlerinin aczine
derman olmadığı gibi, işgalci güçlerin kayıpları bu
sürede artış gösterdi. Dahası, NATO birlikleri için
durum giderek vahim bir hal alıyor. Haliyle bu
durum, ek kuvvet talebinin bir kez daha gündeme
gelmesini kaçınılmaz kılıyor. Nitekim geçen hafta
Brüksel’de toplanan NATO üyesi ülkelerin Dışişleri
Bakanları, bu kez nazlanma yoluna gitmeden talep
edileni karşılama konusunda mutabakata vardı.
Üç bin askerini NATO emrinde “hazır kıta”
olarak bekleten Türkiye’yi NATO toplantılarında
temsil eden Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül, Türkiye’nin Afganistan konusunda
“elinden geleni yapmaya” devam edeceğini söyledi.
Brüksel’de basın mensuplarının karşısına çıkan
Abdullah Gül, şöyle konuştu:
“NATO’nun Afganistan’da yürütmekte olduğu
ISAF harekâtı bütün ülkeye yayılmış durumdadır.
Uluslararası toplum, Afganistan’ın yeniden terör ve
aşırı ideolojiler için bir melce haline gelmesini arzu olacağını tahmin ediyorum” diyebiliyor. “Hazırlıklarımız büyük ölçüde tamamlandı, şimdi
etmemektedir. Taliban tarafından yapılan açıklamalar da bu harekete geçmek için yazın gelmesini bekliyoruz. Bu
Türkiye, tarihten kaynaklanan dostane ilişkiler savaş kundakçısını doğrular niteliktedir. Üst düzey yabancı askerler açısından en kanlı yıl olacak” dedi.
içinde bulunduğumuz bu ülkenin yeniden huzura Taliban komutanlarından Molla Hayat Han, Reuters Görünen o ki, 35 bin civarında işgalci asker,
kavuşması ve sürdürülebilir bir yeniden yapılanma haber ajansına yaptığı açıklamada, “Taliban bu yaz savaş uçakları, tanklar ve zırhlı araçlarla
hamlesine girişebilmesi için elinden gelen yardımı gerilla ve intihar saldırılarını artıracak” dedi. Afganistan’ı “huzura kavuşturma” seferini sürdüren
yapmaya devam etmektedir.” Toplam intihar komandosu gücünün yüzde 40’ına zorbalar, bu “ulvi” emellerine ulaşmadan, tıpkı
Görüldüğü üzere Türkiye, Afganistan’a yapmaya tekabül eden 2 bin intihar bombacısının hazır Irak’ta olduğu gibi bataklık içinde çırpınmaya
devam ettiği “yardım”ı, sırası geldiğinde işgal gücü durumda olduğunu ifade eden Taliban yetkilisi, başlayacaklar.
ISAF’a komuta ederek, komuta başka ülkede
olduğunda emrine asker vererek sağlamaktadır.
Bilindiği gibi önce Amerikan ordusu, ardından
NATO komutasında devam eden Afganistan işgali 5. ‹ngiliz polisinden seri katile 80 bin sterlinlik “ödül”
yılını geride bırakmış, ancak “ülkenin yeniden
Her kapitalist devlet, aynı zamanda bir kirli yeni yayınlanan resmi bir raporda, İngiliz polisine
huzura kavuşması” mümkün olmamıştır.
savaş aygıtıdır. Bunun açığa çıkması için, kirli muhbirlik yapan Protestan/faşist bir çetenin
Halkların, üzerlerine yağdırılan bombalarla
savaşı “gerekli” kılan koşulların oluşması üyelerinin 1990’lı yıllarda 10’dan fazla cinayet
“huzura kavuşturulacağı”nı söyleyecek kadar
yeterlidir. Sözkonusu koşulların oluşması için, ya işledikleri belirtiliyor. Cinayet şebekesinin cezadan
arsızlaşan zihniyetin temsilcileri, kavramlara ifade
toplumsal muhalefet dalgasının kabarması (tıpkı muaf tutulacağı konusunda güvence aldığının
ettiklerinin tam tersi anlamlar yükleyerek dünyayı
1970’li yıllar Türkiye’sinde olduğu gibi) ya da saptandığı raporda, İngiliz polisinin seri bir katile
aldatmaya çalışıyor. Ancak Afganistan’dan yansıyan
özgürlüğü uğruna direnen bir halkın (örneğin cinayetleri için yaklaşık 80 bin sterlin ödediği
harabeye çevrilmiş ülke resmi, işsizlik, yoksulluk,
1990’lı yıllarda Kürdistan’da olduğu gibi) rejimi belirtiliyor.
ISAF komutasında bombalanmış mahalle ve köyler
sıkıştırmaya başlaması yeter. Bu aşamadan sonra Kuzey İrlanda Polisi’ni denetleyen Nuala
türünden manzaralar, medyanın katkılarıyla
burjuva “hukuk devleti” kendi yasalarını bir O’Loan tarafından hazırlanan raporda, İngiltere
sürdürülen yalan seferini boşa düşürüyor.
kenara iter ve esas işlerini, pekçok alanda yanlısı faşist/paramiliter Ulster Gönüllüler Gücü
Hal böyleyken, işgal güçlerinin Afganistan’da
mevzilenen tetikçileri eliyle, tabi illegal üyelerinin polisçe korundukları da vurgulanıyor.
uğradıkları başarısızlığa buldukları “çözüm”, işgalin
yöntemlerle halletmeye başlar. Üç yıl süren bir çalışmadan sonra açıklanan
sona erdirilmesi değil, NATO birliklerinin takviye
Kapitalizmin bu iğrenç suretinin yalnızca raporun hazırlanması sürecinde 100’den fazla
edilmesi oldu. Brüksel toplantısının ardından
Türkiye gibi kontralaşmış rejimlere has olduğunu emekli ya da halen görevde bulunan polisle
açıklama yapan savaş aygıtı NATO Genel Sekreteri
düşünmek ciddi bir yanılgıdır. NATO’nun Avrupa görüşüldüğü belirtiliyor. Buna karşın açığa çıkan
Jaap de Hoop Scheferr, Afganistan’da gelecekte daha
çapında kurduğu Gladio yeraltı örgütlenmesi, bu iğrenç cinayetlerin failleri hakkında herhangi bir
fazla asker konuşlandırabileceği konusunda iyimser
kuralın tüm kapitalist devletler için geçerli soruşturma açılmayacak. Çünkü savcılar rapordaki
olduğunu söyleyerek bu durumdan duyduğu
olduğunu en naif liberallere bile göstermiştir. bulgularla ilgili olarak kimseyi resmen
memnuniyeti dile getirdi.
Burjuva “demokrasisi”nin nispeten yerleşik suçlamamayı kararlaştırmış bulunuyor.
Yeni birliklerle takviye edilecek NATO güçlerinin
olduğu İngiltere, bu açıdan çarpıcı bir örnek teşkil İngiltere’nin Kuzey İrlanda’dan sorumlu bakanı
daha yıkıcı saldırılara girişeceğine, daha çok yıkım,
eder. Bu kadim sömürgeci devletin kirli savaş Peter Hein raporda aktarılanlar hakkında
daha çok katliam yapacağına kuşku yoktur. Buna
uzmanı olmasının temel nedeni, İrlanda sorunudur. soruşturma açılması yönündeki çağrıları reddetti.
karşın NATO’nun zafer kazanacağına inan yok.
İrlanda halkı özgürlüğü için direndikçe, İngiliz Böylece İngiliz devleti, “cezadan muaf tutma
Örneğin, Orta ve Güney Asya’dan sorumlu ABD
burjuvazisinin zor aygıtı, kirli savaş taktiklerine güvencesi” verdiği seri katillerine sadık kaldığını
Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Boucher bile,
daha bir sarılmıştır. göstermiş oldu. Sadakatin sırrı, deneyimli İngiliz
‘”Afganistan’da büyük bir saldırıyla yüzyüze
İngiliz devletinin suçlarını ortaya çıkaran burjuvazisinin her an yeni seri katillere ihtiyaç
geleceğimizi, bahar aylarının zor, kanlı ve tehlikeli
birçok belge daha önce ifşa edilmişti. Bu konuda duyabileceğinin farkında olmasındadır.
24 ★ K›z›l Bayrak Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz! Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Kad›nlar mücadele ile özgürleflir!


Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu’ndan panel...
“Evde, iflyerinde, hapishanelerde, savaflta, yaflamda,
mücadelede kad›n olmak!”
28 Ocak günü
Küçükçekmece Emekçi Kadın
Komisyonu olarak
düzenlediğimiz, şair ve
sanatçı dostlarımızın da
katıldığı panel Sefaköy İşçi
Kültür Evi’nde
gerçekleştirildi.
Şair Berrin Taş ile İnsancıl
Atölyesi’nden tiyatro
yönetmeni Neşe Baştürk’ün
katıldığı panele Bilgesu
Erenus rahatsızlığından dolayı
katılamadı.
Panel Küçükçekmece
Emekçi Kadın Komisyonu
adına yapılan konuşma ile
başladı. Komisyon olarak
neden bu etkinliği
gerçekleştirdiğimizi anlattık. 8 olmadığı anlatıldı. Öte yandan 1886’dan bugüne Kapitalist toplumda kadınlar, çifte baskı, sömürü,
Mart’ın tarihsel ve sınıfsal özü ile New Yorklu mücadele geleneğini sürdüren kadınların Seka’da, eşitsizlik ve ezilmişlikle karşı karşıya kalmakta,
dokuma işçisi kadınların başlattığı mücadele Sümerbank’ta, gecekondu yıkımlarında ve kapitalizme özgü erkek egemen sistemin kadına yönelik
geleneğinden bahsettik. 8 Mart’ın bu özüne uygun semtlerdeki çeteleşme/yozlaşma karşıtı her türlü aşağılayıcı ve baskıcı uygulamalarını
olarak kutlanması gerektiğini vurgulandık. mücadelelerde en ön saflarda yer aldığı ve sömürü yaşamaktadır. Kadının ezilmişliği sınıflı toplumun
İlk olarak şair Berrin Taş mücadelenin iki ve baskıya karşı en ön saflarda mücadele ortaya çıkışına dayanmakta, kapitalizm ise, yeni
yönlü olması gerektiğini ifade etti. Pratik ve teorik yürüttüğü vurgulandı. biçimlerle ve boyutta kadın üzerindeki eşitsizliği daha
eğitimin kadınlar için olmazsa olmaz olduğunu, Ardından katılımcılar çeşitli sorular sordular. da ağırlaştırarak devam ettirmektedir. Dolayısıyla
bilinçlenmeyen kadının özgürleşemeyeceğini Kadınlara pozitif ayrımcılığın uygulanması kadının kurtuluşu da insanlığın kuruluşundan bağımsız
vurguladı. Berrin Taş, aynı zamanda kadınların gerektiğine değinildi. Komisyon temsilcisi, değildir. İnsanlığın kurtuluşunu da ancak bir toplumsal
maruz bırakıldığı çok yönlü saldırılardan da söz sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yaratma devrim ile gerçekleşebilir.
ederek, kadın haklarına önce kadınların mücadelesi ile yola çıkan Sovyetler Birliği’nde, Kadınların kurtuluşunu tanımlamak için
kendilerinin sahip çıkması gerektiğini dile getirdi. kadınlara tanınan haklardan ve uygulamalardan kullandığımız “Kadın olmadan devrim olmaz, devrim
Neşe Baştürk ise, tiyatronun mücadelede bahsetti. Sovyet kadınlarının 15 yıl içerisinde olmadan kadın kurtulmaz!” sloganı da bu gerçeğe işaret
önemli bir iletişim aracı olduğunu dile getirerek, katettiği yolu rakamlarla ifade eden temsilci, etmektedir.
tiyatronun tarihsel oluşum süreci ile günümüz kadınların kurtuluşunun sınıfsız bir dünya Bu slogan kadın sorunu konusunda çift yöne işaret
koşullarında taşıdığı misyona değindi. Tarihsel yaratmak olduğunu anlattı. etmektedir. Tüm insanlığın bir toplumsal devrime ve
süreç içerisinde kadının tiyatro alanında geri Berrin Taş, Rıfat Ilgaz’ın ve A. Kadir’in sosyalizme ihtiyacı olduğu gibi, kadınların da gerçek
planda bıraktırıldığını ve nadir kadın kadınlarla ilgili şiirlerini okudu. İlk kez böyle bir kurtuluşu için, her türlü eşitsizliğin sona ermesi için
tiyatrocuların, tiyatro yazarlarının olduğunu etkinliğe katılan emekçi kadınların da söyleşiye hem emekçi, hem de kadın olarak fazlasıyla devrime
anlattı. Amacına uygun olarak kullanıldığında katılması anlamlıydı. ihtiyaçları var. Ama bu ihtiyaç aynı zamanda devrim ve
tiyatronun kadınlar için bilinçlendirici ve Son olarak kadının hem kendini, hem de sosyalizm uğruna aktif mücadele sergilemeyi de
geliştirici bir zemin olduğunu, tiyatronun esas çevresini dönüştürerek özgürleşebileceği, kadın- gerektirir. İnsanlık soyunun yarısı olan kadınların
olarak emekçi semtlerde kullanılması gerektiğini erkek omuz omuza ve tüm sorunların kaynağı katılmadığı toplumsal devrim süreçlerinin olumsuz
vurguladı. Kendi bulunduğu atölyeden örnekler olan kapitalizmi hedef alarak mücadele yürütmesi sonuçlar ürettiği bir dizi tarihsel deneyim vardır.
vererek konuşmasını tamamladı. gerektiği vurgulandı. Dolayısıyla kadınların bugünden mücadeleye aktif
Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu Berrin Taş bir şiirini bizlerle paylaştı ve böyle katılım sağlaması, bugünden devrim davasını
adına yapılan konuşmada, emekçi kadının üretim etkinliklerin her zaman yapılması gerektiğini dile omuzlaması büyük önem taşımaktadır. Kadının
sürecine katılmasından başlayarak bugün kadar getirdi. Dünyanın yarısını oluşturan kadınların mücadele süreçlerine etkin katılımı mücadeleyi
karşı karşıya kaldığı baskı ve sömürü koşulları evde, sokakta, fabrikada ve yaşamın her alanında büyüteceği gibi, kadının mücadele içinde
anlatıldı. Sınıfsal, cinsel, ulusal sömürünün kendini ifade edebilmesinin yolunun mücadeleden özgürleşmesinin önünü de açacaktır.
yüzyıllardır sürdüğü ve özünde hiçbir şeyin geçtiği vurgulanarak mücadele çağrısı yapıldı ve “Kadın bu mücadele içinde kendini bulacak,
değişmediği, yalnızca biçim değiştirerek bugün de Rosa Luxemburg’un “Vardık, varız, varolacağız!” özgüven kazanacak, hükmedici erkek egemenliğinden
devam ettiği dile getirildi. İşçi kadınların sözleriyle panel bitirildi. kurtulacak, bağımsızlaşacaktır. Mücadeleye etkin ve
kapitalizmde karşı karşıya kaldığı çifte sömürü ve Panel öncesinde, hazırlanan resim sergisi ve inisiyatifli katılım kadının kendini ikinci sınıf insan
baskı, ev kadınlarının geleneksel aile yapısı ressam bir dostumuzun gönderdiği Fransız olarak görmesine, böyle algılamasına etkili darbeler
içerisinde yaşadığı sıkışmışlık ve kültürel Devrimi’nin simgesi haline gelen “Halka Yol vuracaktır. Mücadele kadının kendisine bakışını
dejenerasyon, Kürt, Ermeni ve diğer azınlık Gösteren Özgürlük” tablosu oldukça ilgi gördü. değiştirmekle kalmayacak, erkek emekçinin kadına
milliyetinden kadınların yaşadığı baskı ve Panelin bitiminde Küçükçekmece Emekçi bakışını da değiştirecektir. Toplumsal mücadele erkek
ezilmişlikten sözedildi. Ayrıca savaş koşullarında Kadın Komisyonu’nun Şubat ayı programı emekçiyi bir dizi başka konuda olduğu gibi kadın
en büyük yıkımları kadınların yaşadığına sunuldu ve katılımcılar etkinliklere davet edildi. sorununda da yeniden eğitecek, onun gerici, ataerkil,
değinilerek, bu saldırıların göğüslenebilmesi için Etkinliği yaklaşık 50 kişi katıldı. darkafalı burjuva ve küçük-burjuva önyargılarına büyük
emekçi kadınların mücadeleden başka bir yolunun Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu darbeler indirecektir. İşçi ve emekçi kadını insan ve
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz! K›z›l Bayrak ★ 25

emekçi olarak, kendi eşiti ve mücadele


yoldaşı olarak algılamasını
kolaylaştıracaktır.” (Kadın Sorunu Üzerine
Konferanslar, H. Fırat, Bölüm. 5)
Kad›na yönelik fliddet ve devletin ars›zl›¤›!
İnsanlık tarihine bakıldığında, tüm
toplumsal devrim süreçlerinde kadınların Kadına yönelik şiddet gün geçtikçe tırmanıyor. meslek sağlamak.”
aktif rol oynadığı, yılların ezilmişliği ve Töre ve namus adı altında işlenen cinayetler neredeyse Uğur İlhan şu örnekleri veriyor: “Beş altı yıl önce
baskısı karşısında önleri açıldığında nasıl meşrulaşmış durumda. Ama işin gerçeği, bu vahşet annesi babası olmayan bir kız vardı. Vasisi olarak
ileri çıktıkları görülmüştür. yıllardır uygulanmasına rağmen gündeme çok fazla tayin edilen dayısının tecavüzüne uğradığı için bir
Örneklersek; özellikle emekçi kadınlar giremiyordu. Son bir yıl içerisinde önce Malatya’da genç kız misafirhanesine gitmişti. Ama orada da başka
Fransız devrimine aktif bir şekilde çocuk yuvasındaki şiddet, yakın zamanda yetiştirme tacizlere uğramıştı. Sonra kaçıp bize geldi ama 16
katılmışlar, yoksul kadınlar (çamaşırcı yurtlarından kaçan kızların fuhuşa zorlanması ve bazı yaşında olduğu için onu sosyal hizmetlere teslim etmek
kadınlar, balıkçıların eşleri, temizlikçi yerlerde tecavüze uğraması ile peş peşe patlak veren zorunda kaldık. Sosyal hizmetler de tekrar dayısına
kadınlar vb.) ayaklanmanın başlatıcısı şiddet olayları devlet için bir skandala dönüşmüştü. teslim etti.”
olmuşlardır. Ekmek talebinin ardından Görüntüde şiddeti önlemek adı altında son günlerde Bir başka örnek: 17 yaşındaki A.R abisinin
erkekler için silah ve cephane talebi ile bir dizi çalışma yapılıyordu. Ancak sözü edilen bu tecavüzüne uğruyor. Genç kız hapiste bulunan diğer
hareket etmişlerdir. Kadınlar yığınlar hazırlıklar, şiddete uğrayan kadınların evli olmaları abisinin çıkıp gelmesinden korkuyor. Çünkü o da aynı
halinde bu sürece aktif olarak katılmışlardır. koşuluyla korumaya alınacağı üzerineydi. Bu durum şeyi yapıyor. A.R sık sık evden kaçıp o zamanki kadın
Fransız devriminden yaklaşık 82 yıl sermaye devletinin kadına yönelik şiddeti ne kadar sığınma evine gidiyor. İlhan A.R’nin annesine soruyor,
sonra Paris’te yine kadınlar, göğü fethe önemsediğini bir kez daha görmemizi sağladı. kızının oğlundan hamile kalmasından korkmuyor
çıkan komünarların içinde azımsanmayacak “Aile ve kadından sorumlu” devlet bakanı Nimet musun? Annesi’ şimdiye kadar hiç kalmadı? diyor.
roller üstlendiler, fedakarlıkları ve Çubukçu, bir soru üzerine, son beş yılda töre cinayeti A.R çaresiz eve dönerken, ‘bir daha kaçarsam
gözüpeklikleri ile dikkat çektiler. Paris ve intihar sonucu 1806 kadının öldüğünü, yabancılar dönmeyeceğim’ diyor, öyle de yapıyor.
Komünü’nde “Kadınlar Birliği’ni” da dahil 5375 kadının intihar girişiminde bulunduğunu Son bir örnek. Uğur İlhan hala bu olayın etkisinde
kurdular. Amaçlarını ise “varolan sosyal ve söyledi. Yine Emniyet Genel Müdürlüğü rakamlarına olduğunu söylüyor. “18’ine girmek üzereydi.
siyasal yapının ortadan kaldırılması, tüm göre 2001-2006 arası yıllarda 2774 kadın intihar Üniversiteye yeni başlamıştı. Yurtta kalıyordu.
sömürü biçimlerinin ve ayrıcalıkların yok etmiş. Çubukçu kadınlara yönelik 100 toplum merkezi Gebeydi ve ısrarla kürtaj yaptırmak istiyordu. Ama
edilmesi, sermayenin iktidarının yerine kurduklarını söylüyor. Töre cinayetleriyle ilgili bebek 3.5 aylık olmuştu. Çok tehlikeliydi. Sonunda
emeğin iktidarının kurulması” olarak TCK’de yapılan düzenlemelere göre, devlet biçki- neler yaşadığını anlattı. Kendi babasından hamileydi.
tanımladılar. Komünde kadınlar, gündelik dikiş, el işi ve benzeri kurslarla kadınların Kaldıramayacağını düşündüğü için annesine
yaşamın örgütlenmesinde (eğitim reformu, bilinçlendirilmesini sağlayacak, böylece kadınları söylememişti. Annesini babasını arayıp kızlarının zor
seyyar mutfakların planlanması vb.) aktif şiddetten koruyacakmış! durumda olduğunu söyleyerek Antalya’dan İstanbul’a
rol aldıkları gibi, barikatlarda da savaştılar. Bu açıklamadan önce Diyarbakır’dan bir cinayet çağırdım. Babasıyla yalnız konuştum. İyi eğitimli
Komünün yenilgisinin ardından 956’sı haberi geldi. Ayşegül Alpaslan adındaki beş çocuk biriydi. Önce inkar etti. Delillerim olduğunu
işçi olmak üzere 1051 kadın savaş annesi kadın, birlikte yaşadığı ve uyuşturucu bağımlısı söyleyince itiraf etti. Bu kez, neden böyle bir şey
konseyinin önüne çıkarıldı. Bu kadınlardan olan Abdurrezak Dikici tarafından öldürülmüştü. yaptığını açıklarken sakindi… Daha da kötüsü
biri olan Louise Michel’in son sözleri Ayşegül öldürülmeden önce şiddet gördüğü için kendinde bunu yapma hakkı görüyordu. ‘Benden
kadınların gözüpekliğinin bir örneğidir savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, ancak, Ailenin çıkma, onu ben yetiştirdim, bedeni üzerinde hakkım
yalnızca: “Bana komün’ün suç ortağı olup Korunmasına Dair Kanun kapsamında görülmediği var’ diyordu. Kızları bir daha eve dönmedi. Ve bu
olmadığım sorulmuştu. Kesinlikle evet. (yani resmi nikahlı olmadığı) için evine gönderilmiş, adam emekli albaydı.”
Dahası, Komün’ün kurucularından biri yani ölümüne göz yumulmuştu. Ayşegül’ün ailesi Dehşet verici bu örnekler her geçen gün çoğalıyor.
olmakla onurlandırıldım... Özgürlük için ölüsünü bile sahiplenmemiş, cenaze Diyarbakır’daki Fuhuş ve pornonun son derece karlı bir pazara
çarpan bir kalbi küçük bir kurşun İHD ve kadın kuruluşları tarafından kaldırılmıştı. dönüştüğü kapitalizmde bu sapkınlık görüntüleri sıra
darbesinden başka bir şey durduramaz... Türkiye’de son süreçte kadın kuruluşları dernek, dışı sayılmamalı. Bu nedenle sermaye devleti bunları
Ben de hakkıma düşeni istiyorum. Eğer beni sığınma evi vb. adı altında yaygınlaşmaya başladı. engellemek için bir şey yapmıyor, yapamıyor. Nitekim
sağ bırakırsanız intikam çığlığım asla (Bunların ve bazı ‘STK’ların bir kısmının para göz göre göre yaşanan cinayetlere nasıl göz
kesilmeyecek.” spekülatörü olan George Soros tarafından finanse yumulduğunu görüyoruz.
En sonu Ekim Devrimi’nde kadınların edildiği daha önce burjuva basına yansımıştı.) İnsana özgü ne varsa tüm değerlerin düşmanı
oynadıkları rolü anlamak açısından, Şubat Bunlardan bir tanesi de geçtiğimiz Haziran ayında olmak ve yok etmek, insani olan ne varsa çürütmek
Devrimi’nin kadın tekstil işçilerinin kurulan Genç Kız Sığınma Evi Derneği. Şu anda onun var olma nedeni. Yoksulluk, işsizlik ve cehaletin
gösterisi ile başladığını anımsamak bile İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük illerde toplumda nasıl bir çürümeye yolaçtığını, nasıl
yeterlidir. kurulmuş. Bu dernekte, 16 yıl önce Türkiye’deki ilk değerlerden yoksun insanlar ürettiğini, sapkınları ne
Yine farklı ülkelerdeki toplumsal devrim kadın sığınma evini açan Uğur İlhan tarafından düzeye vardırdığını tüm bu olaylar üzerinden görmek
süreçlerinde Nikaragua’da, Küba’da, Çin’de, kurulmuş. Aktüel dergisinin röportaj yaptığı Uğur hiç de zor değil.
Vietnam’da vb. kadınların sergilediği eşsiz İlhan derneğin amacını şöyle anlatıyor: “Derneğin İşte bundan dolayı bu insanlık dışı düzeni yıkıp
direngenlik, dünya emekçi halklarının amacı yetiştirme yurtlarından ayrılan, aile içi şiddete yerine insani olan her şeyi yaşatıp geliştiren ve bunu
belleğinde yerini hala korumaktadır. maruz kalan, tacize ve tecavüze uğrayan 18 yaş üstü yapmak onun biricik temel hedefi olan sosyalizmi
genç kızlara, gidecek yeri olmayanlara kurmak tek çıkar yolumuzdur.
barınabilecekleri bir yer, mesleği olmayanlara bir A. Arda
Kadının devrimci enerjisini açığa
çıkarmak için!

Yukarıdaki örneklerden de görüldüğü Petrol-‹fl’ten “Kad›n Öyküleri” yar›flmas›


üzere, kadınlar birçok ülkede devrim
süreçlerinde aktif olarak yer almışlar, eşsiz Petrol-İş Kadın Dergisi kadın işçilerin hikayelerini Yarışmaya katılacak öykülerin daha önce
bir çaba sergilemişler, devrimci enerjilerini açığa çıkarmak için “Kadın Öyküleri” yarışması yayınlanmamış olması gerekiyor.
ortaya koymuşlardır. Kuşkusuz bunun düzenliyor. Petrol-İş yarışma ile amaçlarını; “Kadınları Yarışmaya profesyonel, amatör tüm kadın
gerisinde yılların ezilmişliğinin yarattığı yazmak konusunda yüreklendirmek ve kadın işçilerinin öykücülerin katılabileceğini açıklayan Petrol-İş, en
tepki ve öfke yatmaktadır. Bugün devrimci de edebiyata yansıtılabilecek gerçekliklerinin ve iç fazla üç öyküyle aday olunabileceğini açıkladı. Son
sınıf mücadelesinde bu enerjiyi açığa yaşantılarının olduğunu göstererek, tablonun eksik başvuru tarihi 25 Mart.
çıkarmak gerekiyor. Bu ihtiyaç, bugünden yönlerinin tamamlanmasına katkıda bulunmak” Öyküleri değerlendirecek jüri üyeleri: Berat
emekçi kadınlar içinde yapılacak çalışmanın şeklinde özetliyor. Günçıkan, Handan Koç, Jaklin Çelik, Latife Tekin,
önemine, kadınları devrimci mücadelenin Ev kadınları, fabrikada çalışan kadın işçiler, ev Saliha Paker, Sennur Sezer, Yaşar Seyman.
aktif bir parçası yapabilmek için eksenli çalışan kadınlar, memurlar, geçici işçiler, Yarışmanın sonuçları 2 Mayıs 2007 tarihinde
sergilenmesi gereken yoğun ve sistematik taşerona bağlı olarak sendikasız, güvencesiz çalışan açıklanacak. 10 Mayıs 2007’de Sendika Genel
bir çalışmaya işaret etmektedir. işçiler, kısacası evde ve dışarıda çalışan her kadın hem Merkezi’nde yapılacak törenle ödüller sahiplerine
bu yarışmanın konusu, hem de katılımcısı olabilecekler. verilecek.
26 ★ K›z›l Bayrak Yıl değerlendirmesi... Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

2007’ye girerken/4
IV.
2006’de Kürdistan’da önemli gelişmeler oldu, 2006
önemli gerçekleri açığa çıkardı. 2007 önemli Bu topraklarda devrimci sosyalizmin bir seçenek haline
gelişmelere gebe…
Öncelikle tespit edilmesi ve altı çizilmesi gereken getirilmesi yakıcı güncel bir ihtiyaçtır. Bunun olanakları,
temel gerçekler var. Kısaca özetlemek gerekirse:
Bir: İmralı Partisi Kongra-Gel / PKK’nin bir Kürt birikimi ve koşulları vardır. Bu noktada Kürdistan ve
sorunu yoktur. Onların sözünde ve eyleminde dile
gelen “Kürt sorunu”, basit bazı kırıntılarla Kürtleri bu
Türkiye’deki devrimci birikim ve güçler, taşıdıkları sayısız
düzene entegre etme sorunudur. Daha da önemlisi
onların dilinde ve eyleminde tekrarlanan Kürt sorunu,
eksikliğe rağmen, bu ihtiyacı karşılamada önayak
PKK sorununu çözmenin bir kartı olarak olabilirler! Bu başarılırsa, bölgemizdeki gelişmelere ve
kullanılmaktadır. Onların derdi, Kürt sorunu değil,
kendi sorunları, yani PKK sorununu çözmektir; yani geleceğe daha bir umut ve heyecanla bakabiliriz! Halkların
onların temel derdi, bu düzene kabul edilmektir!
İki: Öyle de olsa İmralı Partisi Kongra-Gel / PKK ve emekçilerin ufkunu karartan, beyinlerini ve ruhlarını
ile Kürt sorunu arasında paradoksal bir birlik vardır.
Bu, iki boyutludur. Biri, geçmiş mücadeleden zehirleyen ırkçı milliyetçilik, mezhepçi gericilik ve Ortaçağ
kaynaklanan ve onun değerleri, programı ve eylemiyle
var olan paradoksal boyut; diğeri, hala mevcut
karanlığına karşı özgür ve aydınlık bir geleceğin yolu da
teslimiyetçi ve tasfiyeci çizgisini yine Kürt sorunu
bağlamında tanımlıyor olmasıdır! Bu iki temel
buradan geçmektedir!
paradoks, aynı zamanda var olan sorunların karmaşık,
anlaşılması güç bir konuma gelmesini de sağlıyor. politik ve ekonomik avantajların da itkisiyle, Kuzeyde veya eksikliği siyasal iddianın da laf düzeyinde
Aynı zamanda var olan yanılsamayı geliştiren ve emperyalist sistem içinde ve onunla tam bir uyum kalmasını sağlar.
derinleştiren bir etken… içinde düzen içi bir çözümden yanadır, bunun için Dokuz: Kürdistan halkı ekonomik yıkım,
Üç: İmralı Partisi Kongra-Gel / PKK’nin Kuzey daha etkin bir politika izleme çabası içinde göçertmenin getirdiği işsizlik, yoksulluk, konutsuzluk,
Kürdistan sorunu ve hareketi üzerinde hemen hemen görünmektedir. Ş. Elçi şahsında federasyon çözüm hastalık ve açlık gibi temel sorunlarla boğuşmayı
tam bir denetimi ve tekeli var. Bu, on yıllara uzanan önerisiyle partileşmeleri bu anılan gelişmenin bir sürdürdü. Politik baskı ve özel savaş uygulamalarının
bir iktidar sistemi biçiminde örgütlenmiş ve ürünüdür! Aslında DTP’nin de var oluş gerekçesi yanında ekonomik ve toplumsal sorunların ağırlığı
kurumlaşmıştır. Bu da paradoksun öteki bir yüzünü, düzenle barışık bir teslimiyetçi siyaseti hayata ülkemizde yaşamı çekilmez kılmaktadır. Sömürgeci
çözüm dinamiklerinin gelişimi önünde önemli bir geçirmek, Kürt egemenlerini bu çatı altında toplamak sistem ve özel savaş ile ekonomik ve toplumsal yıkım,
engeli oluşturmaktadır. ve politik temsilini sağlamaktır! Bu bir eğilim, ancak yoksulluk ve açlık birbirini besleyen bir bütündür. Bu
Dört: İmralı Partisi Kongra-Gel / PKK’nin Kuzey gelişme şansı son derece sınırlı bir eğilimdir! bütün, politik olarak Kürdistan sorununu canlı
Kürdistan hareketi üzerindeki denetimi de kendi içinde ABD’nin Ortadoğu politikası ve bunun Kürt tutmakta ve kendisini patlamalı olarak dışa vurmasını
paradoksaldır! İmralı ve onun uygulayıcıları ile egemenlerince yanlış okunması, Güney ve o alandaki koşullamaktadır. Başka bir ifadeyle, ülkemizde bütün
tabandaki dinamikler her açıdan ve her yönüyle egemen partilerin durumu ve sorunun öz dinamikleri sorunların kaynağı ve nedeni sömürgeci sistem ve
uyumlu değildir. Tabandaki dinamikler, yani Kürdistan böyle bir eğilimi teşvik ediyor. Ama öyle de olsa egemenliğin kendisidir! Bu sistem ve egemenlik
sorununun asli dinamikleri kimi zaman İmralı’yı aşan gelişme şansı sınırlı görünüyor. hedeflenmeden hiçbir sorunu doğru anlamak, ortaya
patlamalar yaşamaktadır. Diyarbakır’da gerçekleşen Yedi: İmralı Partisi Kongra-Gel / PKK, koymak ve çözmek mümkün değildir. Toplumsal
serhildan bunun en somut göstergesi niteliğindedir. Genelkurmayın iç ve dış politikası için bir bahane, yıkım, açlık, yoksulluk ve sefalet altında inleyen
Yine taban dinamiklerinin sorunu kavrayışı, koyuşu ve önemli bir alet olmaya devam etti. İç politikada iktidar Kürdistan emekçileri sömürgeci sistemi ve egemenliği
çözüm beklentileri İmralı ile temelde çelişki mücadelesinde, dış politikada ise Irak, Güney ve ABD hedefleyen bir mücadele perspektifine sahip bir
oluşturmaktadır. Kürdistan devrimci dinamiklerindeki ile ilişkiler konusunda hep kullanılan bir bahane oldu. çizgide kendilerini eylemli olarak ortaya
bu durum, İmralı’nın en zayıf noktasını, bir bakıma Gelinen noktada ABD’nin bu konuda verdiği sözlere, koyduklarında her sorunu doğru anlama ve çözme
trajik paradoksunu anlatmaktadır. TC ve özel savaş “Koordinatörlük” uygulamasına rağmen bu konuda şansına ve gücüne ulaşabilirler.
aygıtını korkutan, daha katı bir çizgide ısrarını tatmin olmaktan uzak görünüyor. Kerkük ve Kandil Ulusal kurtuluş ve toplumsal kurtuluş, ikincisi
koşullayan temel etkenlerden biri de budur! bahanesiyle Güneye müdahale tartışmaları, Meclis birincisine bağlı olmak üzere iç içedir! Bunu
Beş: İmralı Partisi Kongra-Gel / PKK’nin gizli oturumları TC’nin gerçek niyetlerini ele veriyor: kavrayacak ve bu kavrayışı çözüm perspektifine
denetimine ve tasfiyeci çizgisine, TC’nin katı inkârcı Güneye ve Kerkük’e müdahale etmek! TC’nin PKK bağlayacak toplumsal güç, emekçi sınıf ve
ve imhacı sistemine rağmen Kürdistan sorunu, bütün sorununu çözmeye yanaşmamasının en önemli katmanlardır. O nedenle hep tekrarlayageldiğimiz gibi,
objektif dinamikleriyle siyasal gündemin en önemli nedenlerinden biri, elindeki bu bahaneyi bırakmak Kürdistan sorunu bir emekçiler sorunudur! Bu kadar
maddesi olmaya, TC’nin iç ve dış politika istememesidir! Bu çizgisi ve konumuyla İmralı Partisi ağır ve karmaşık sorunun çözümü ise devrimden başka
önceliklerini önemli ölçüde etkilemeye, kimi Kongra-Gel / PKK’ye ihtiyacı var… bir yolla çözülemez! Yılların kanıtladığı, son bir yılın
noktalarda belirlemeye devam ediyor. Güney Sekiz: 2006 yılı boyunca Kuzeyde yeni bir siyasal gelişmelerinin döne döne doğruladığı gerçeklik budur!
Kürdistan’daki devletleşme ve bunun etkileri, Irak ve seçenek oluşturma iddia ve çabaları sürdü. Kürdistan davasında samimi ve tutarlı olanların
ABD’nin bölge politikasında ortaya çıkardığı Demokratik Çalışma Grubu adı altında yürütülen bu ciddiyeti bu gerçekliği kavramakta ve bunu bir yaşam
belirsizlikler, Kürdistan sorununu TC açısından daha çalışmaların politik bir seçenek üretmekten uzak biçimine ve konumlanışına dönüştürmekte
birincil ve güncel sorun haline getirmiştir! Sorunu bir olduğu görüldü. Çizgi olarak devrimcilikten uzak, düğümlenmektedir!
bütün olarak değerlendiren TC, PKK bahanesi ve kadro yapısı olarak “yorgunlara” dayanan bu çabanın On: 2006 yılının gelişmeleri, özellikle Diyarbakır
Kerkük üzerindeki iddialarından yola çıkarak askeri sonuç vermesi mümkün değildir. Farklı çevre ve serhıldanı bir kez daha gösterdi ki, Kürdistan halkının
müdahale dâhil çok yoğun bir politika yürütmeye kişilerin içinde yer aldığı bu çaba içinde devrimci dinamikleri her şeye rağmen canlıdır, diridir!
çalışmaktadır. Ne kadar sonuç alacağı veya sonuç alıp bulunduğumuz yıl içinde de yeni toplantılarla varlığını Kongra-Gel / PKK’nin yaptığı bu ateşi söndürmek,
almayacağı ayrı bir konudur. Ama Kürdistan sorununu devam ettirecek gibidir. Ancak unutmamak gerekiyor kontrol altında tutarak sıçramalı gelişimini önlemektir.
iç ve dış politikasının en temel bir önceliği olarak ki, Kürdistan’da siyaset yapmak, otellerin lüks Kürdistan’da devrimci bir siyasetin yokluğu kendisini
algıladığı ve bütün dikkatini bu nokta üzerinde salonlarında toplantılar yapmak, bol bol nutuk çok yakıcı bir tarzda hissettirmektedir. Şu anda temel
yoğunlaştırdığı bir vakadır! çektikten sonra günlük yaşamın hay huyuna karışmak sorunumuz budur! Devrimci olan bir sorunun devrimci
Altı: Kuzey Kürdistan’daki egemen sınıflar, değildir. Kürdistan’da siyaset yapmak, her şeyden önce çizgisini bir seçenek haline getirmek, en temel
Güneydeki gelişmelerin etkisiyle, Güneyin sunduğu ciddiyet, samimiyet ve tutarlık ister. Bunların yokluğu görevimiz ve sorumluluğumuzdur! Bu doğrultuda
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 Emperyalizm yenilecek! K›z›l Bayrak ★ 27

yürütülen çalışmalar yetersizdir,


boğuşulması ve aşılması gereken sayısız
handikabın ancak devrimci sabır ve inatla
aşılabileceğini de biliyoruz. Hep denir:
Programlanm›fl felaket!
Siyaset de doğa gibi boşluk kabul etmez!
Mumia Abu-Jamal
Ülkemizde devrimci siyasal bir boşluk var,
sisteme cepheden duran bir devrimci Bush’un Irak savaşı ile ilgili “yeni stratejisi” neden silahlar birkaç saat sonra isyancılar denilenlerin elinde
seçenek boşluğudur bu. Bu boşluğun gün eskisi gibi başarısızlığa mahkumdur? olacaktır.
geçtikçe büyüme eğiliminde olduğu bir “Yeni strateji’ye” ilişkin uzun süredir beklenen ABD aslında “aşırıcılara” kızacak en son ülke
olgudur! Beliren işaretler göstermektedir ki konuşmasında ABD Başkanı George W. Bush, Irak olmalı, çünkü bu ülke silahlı isyancılar ve “aşırıcılar”
ne yazık, bu boşluk politik İslam tarafından savaşına ilişkin ne değişik ne de “yeni” bir strateji tarafından kuruldu. 1776 yılında Britanya kralına karşı
doldurulmaya çalışılmaktadır. Bu, ülkemiz sundu. Kısa süre önce “Ulusa sesleniş” konuşmasında başkaldıran güçler o dönemin en korkunç süper gücüne
için olduğu kadar Ortadoğu için çok önemli da konuya ilişkin açıklık getirmedi. Savaş bölgesine ek karşı çıktılar. Britanya tacı kudretin merkeziydi, yasa
bir paradokstur, gelecek açısından ciddi güçler göndermek mevcut sayıyı artırmaktan başka bir ve düzeni belirlemekteydi. Ona karşı koymak ve kutsal
sorunlar bağrında taşıyan bir paradoks… anlam taşımıyor. Aslında “teröre karşı savaş”, “misyon Britanya’ya karşı savaşmak son derece “aşırıydı”.
V. yerine getirildi”, “zaferin eşiğindeyiz” gibi söylemlerin Ama ABD’nin bağımsızlığı için çabalayan güçler
Dört bölüm biçiminde kısaca doğruluk payı herkes tarafından anlaşıldıktan sonra, her şeye rağmen denediler; “kurucularından” köleliğe
özetlediğimiz gelişmeler ve gelişme başkanın boş laflar etmekten başka bir yetenek karşı olan ve yeni ulusa “Amerika Birleşik Devletleri”
eğilimlerinin öğrettiği en temel gerçeklik, sergileyemeyeceği açıktı. ismini de bulan Thomas Paine, hakkında “ihanet”
buna ders de denilebilir, şudur: Savaşlar laflarla kazanılmaz, laflar sadece suçunda dava açıldığı için, Londra kulesinde kale
Ortadoğu’ya yeni bir biçim vermek kamuoyuna savaşı daha iyi satmaya, pasif gözlemcilerin hapsinden, belki de darağacından kurtulmak için
isteyen ABD emperyalizmi bir çıkmazın ve kendi birliklerinin moralini yüksek tutmaya hizmet İngiltere’yi alelacele terk etmek durumunda kaldı.
içine girmiştir. Karşısında belli bir düzeyde eder. Bu ne demektir? “Aşırıcılara” (ya da teröristlere)
direnç noktaları da var. Ancak bu direnç Bush, “aşırıları” sorumlu tuttuğu 11 Eylül 2001 karşı bir savaş kazanılamaz, çünkü bir düşünceye
noktaları kendi içinde zaaflı, tutarsız, olaylarını da hatırlattı. Sanki Irak’a saldırının 11 Eylül inandığı için savaşan bir düşmana karşı yürütülen bir
geçmişleri ile kirli ve şaibeli ve mevcut olayları ile zerre kadar alakasının olmadığını bütün savaştır. Şimdi, Mart 2007’de dördüncü yılına girecek
çizgileriyle halklara güven ve umut dünya bilmiyormuş gibi. Ve doğal olarak konuşmasını olan bu korkunç ve haksız savaş için “yeni (askeri)
vermekten uzaktır! “Özgürlük için mücadele” çağrısı ile süsledi. Ama strateji” zamanı değil. Başarısızlığı yeni bir başarısızlık
Bölge çapında devrimci bir seçenek, sonunda sorunu, Irak’ta şimdiye kadar “ABD askerinin izler, felaketi felaket izler. Bu “yeni strateji” veba ve
belki de hiçbir zaman bu kadar yakıcı bir az” olmasına ve kendi hükümetinin politikalarına kolerayı ruj dağıtarak önlemeye çalışmaya benzer.
ihtiyaç haline gelmemişti. Ancak özellikle “haddinden fazla sınırlamalar” getirilmesine bağlayarak George W. Bush yönetimindeki ABD rejiminin
‘70’li yıllardan sonraki uygulamalar solu ve toparladı. Muhteşem “çözüm”: 21000 ek asker! savaşın başlamasından bu yana “ABD’nin güvenliğini
sosyalizmi bölge düzeyinde gözden Ama bu “yeni strateji” de başarısızlığa mahkumdur. artırmak için” aldığı önlemler ülkeye yeni
düşürmüştür. Ortaya çıkan boşluk, İran Neden? Çünkü ABD’nin yeni kurulan Irak ordusuna düşmanlar/karşıtlar kazandırdı. “ABD’ye yönelik
İslam Devriminin etkisiyle politik İslam zerre kadar güveni yoktur. Olamaz da, çünkü isyancılar tehdit” azalmadı, tersine fazlalaştı. Böyle yapmaya
tarafından doldurmuştur. Şu anda -aşırıcılar- ABD tarafından kurulan Irak içişleri devam et Başkomutan George W. Bush!
“muhalefete” damgasını vuran eğilim de bakanlığına, polis teşkilatına ve orduya sızdılar. Çeviri J. Özgür
budur! Ama bu eğilimin geleceği ve haklara ABD’nin, kendi ordusunun denetlemekte olduğu bu (Junge Welt’in 27/28 tarihli sayısından alınmıştır…)
verebileceği bir toplum projesi yoktur. birliklere silah nakliyatı yapması durumunda, bu
Tersine El Kaide türünden ABD’nin
koynunda ortaya çıkan ve gelişen eğilimler,
karanlık ve şaibelidir! Bu özelliklerinin
yanı sıra Ortaçağ karanlığını temsil eden
eğilimlerdir. Direnmekten yana olan
Giessen’de AT‹K 20. y›l flöleni!
halkların bu gerici ve şaibeli grupların Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyon’u (ATİK) 28 Ocak günü Almanya’nın Giessen kentinde düzenlediği bir
insafına ve “kurtuluş umutlarına” kalmaları şölenle 20. yılını kutladı.
tarihin garip ve anlaşılmaz cilvesidir… ATİK’in 20. yıl Şöleni, ATİK adına yapılan kısa bir açılış konuşmasıyla başladı.Konuşmada kısaca, ATİK’in 20
Dolayısıyla bu topraklarda devrimci yıllık yoğun bir emeğin ve oldukça zorlu bir mücadelenin ürünü olduğu belirtildi, onu bügünlere taşıyanlar selamlandı.
sosyalizmin bir seçenek haline getirilmesi Açılış konuşmasını devrimci aydın Haluk Gerger, avukat Eren Keskin ve Rosa Lüxemburg Vakfı üyesi Murat Çakır’ın
yakıcı güncel bir ihtiyaçtır. Bunun konuşmacı olarak katıldığı bir sempozyum izledi.
olanakları, birikimi ve koşulları vardır. Bu Sempozyumda Murat Çakır, Avrup Birliği’nin göçmenler politikası, Eren Keskin, Türkiye’de düşünce ve ifade
noktada Kürdistan ve Türkiye’deki devrimci özgürlüğü ve Haluk Gerger ise, asıl konusu olan emperyalist saldırganlık ve halkların demokrasi mücadelesi yerine,
birikim ve güçler, taşıdıkları sayısız Türkiye’deki güncel gelişmelere ilişkin düşüncelerini açıkladılar. Katılımcılar özellikle Haluk Gerger ve Eren Keskin’i
eksikliğe rağmen, bu ihtiyacı karşılamada dikkatle dinledi ve ardından da yer yer tartışmalara yol açan sorular sordular.
önayak olabilirler! Bu başarılırsa, Her üç konuşmacı da sözlerine, Hrant Dink katlimına değinerek başladı. Katliamın asıl failinin sermaye devleti
bölgemizdeki gelişmelere ve geleceğe daha olduğunu belirttiler ve katliamı lanetlediler.
bir umut ve heyecanla bakabiliriz! Halkların Türkiye’nin çok kritik bir süreçten geçtiğini, tam bir çıkışsızlık ve çaresizlik içinde debelendiğini, bu kritik süreçte
ve emekçilerin ufkunu karartan, beyinlerini devrimci güçlere çok önemli sorumlulukların düştüğünü belirtip, akılcı ve sonuç alıcı birleşik bir müdahalenin
ve ruhlarını zehirleyen ırkçı milliyetçilik, yakıcılığına değinmeleri, oldukça dikkat çekiciydi.
mezhepçi gericilik ve Ortaçağ karanlığına Sempozyumun ardından, şölenin kültürel bölümüne geçildi.
karşı özgür ve aydınlık bir geleceğin yolu Kültürel bölüm, devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşenler için yapılan saygı duruşu ile başladı. Tiyatrocu
da buradan geçmektedir! Yiğit Tuncay’ın oldukça etkileyici sesi ile okuduğu şiirler eşliğinde devam eden şölene, MLPD, İLPS ve ATİK 18.
Bu seçeneğin somut bir gerçek haline dönem YK. adına konuşmalar yapıldı. Ayrıca yurtdışındaki beş göçmen demokratik kitle örgütünün imza attığı, son
gelebilmesi için devrimci ve sosyalist sürece ilişkin olarak oluşturulan ortak platform adına kısa bir açıklama okundu. ATİK 20. yıl şöleninin kültürel
grupların anılan tarihsel ve güncel bölümünde Hilmi Yarayıcı, Grup Şiar, Grup Haykırış, Grup Serzeniş, Ozan Siyamend, Derman Bulut, Hareket
sorumlulukla hareket etmeleri, bunu her Tiyatrosu Juniors, Grup Kalamu (İtalya), Sub Terra (İran) sahne aldılar. ATİK’in 20.yılına ilişkin bir de sinevizyon
türlü grupçu mülahazanın üstünde tutmaları gösterimi yapıldı.
gerekmektedir! Şölene katılımın ağırlıklı kesimini gençlerin oluşturması dikkat çekti. Dikkate değer olan bir başka husus ise,
Her şeye rağmen 2007’ye ve geleceğe enternasyonal müzik grupları hariç, kültürel programın ağırlıklı kısmının ATİK’in kendi ürünlerinden oluşmasıydı. Bu
umutla bakıyoruz, devrimci iyimserliğimizi da ATİK’in 20 yıllık birikiminin bir yansımasıydı. Şölende Hrant Dink katliamına ilişkin de, Ermeni derneğinden bir
güncel somut görevlerimizle birleştirmeye arkadaş bir konuşma yaptı. Sunumu ve içeriği ile oldukça doyurucu olan konuşma “Yaşasın halkların kardeşliği!’’,
çalışıyoruz… “Katil devlet hesap verecek!” sloganlarıyla karşılandı.
30 Ocak 2007 Gece geç saatlere kadar devam eden ve oldukça coşkulu olan şölen, Hilmi Yarayıcı’nın söylediği türküler ve
SOSYALİST-ŞOREŞGER halaylarla sona erdi.
(Kürdistan Devrimci Şölene 500’ü aşkın kişi katıldı.
Sosyalistleri) Bir-Kar/Köln
28 ★ K›z›l Bayrak GOİ, NATO ve Türkiye Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Bir emperyalist yeniden yapılandırma projesi: Geniş Ortadoğu İnisiyatifi/3

GO‹, NATO ve Türkiye


A. H. Yalaz
GOİ ve NATO Avrupa coğrafyası dışındaki ilk askeri harekatın
Kapitalist sistemin asıl olarak 1980’li gerçekleştirildiği Afganistan’da NATO’nun oynadığı rol
yıllarla birlikte başlayan ve hem bu politikanın uygulanma örnekleri. (23) ABD,
uluslararası büyük şirketler ve sermaye ekonomik, askeri ve politik etkisi bakımından dünyanın
grupları arası hem de devletlerarası güç en büyük emperyalist devleti olmasına rağmen, tartışma
ilişkilerinin yeniden kurulmasını içeren konusu olan devasa bölgenin yeniden yapılandırılması
küresel yeniden yapılandırılması, 21. ve denetim altında tutulması için gerekli güce sahip
yüzyılın başından bu yana hız kazandı. değildir. Bu nedenledir ki, bölgesel işbirlikleri ve
Emperyalist paylaşım savaşımının olduğu ortaklıkların yanı sıra, NATO’ya da gereksinim
gibi, küresel yeniden yapılandırmanın da duyuyor. Afganistan ve Irak’ta ABD’nin NATO’ya,
temel alanı Avrasya’dır. İstatistiklere kısa “istikrar gücü” olarak, duyduğu gereksinim ortadadır.
bir göz atış gösteriyor ki, Avrasya’da , 28-29 Haziran tarihlerinde gerçekleşen İstanbul
özellikle Asya’da, 2050 yılına kadar dünya zirvesinde NATO’nun siyasi kanadı, Kafkasya ve Orta
nüfusunun üçte ikisi yaşıyor olacaktır. Asya ülkeleriyle diyalogu geliştirme yönünde yeni
(19) Küresel üretimin ve ticaretin önemli adımlar attı ve “ilgi yoğunlaştırdıkları” bu bölgelere
bir bölümü bu coğrafyada gerçekleşecek özel temsilciler atandı. Askeri alanda alınan kararlardan
ve dünya enerji gereksiniminin önemli bir biri de, “yeni tehditlere karşı koyabilmek, savunma
bölümü buradan karşılanacaktır. Kuzey alanının küresel boyuta taşınmasının gereklerini yerine
Afrika’dan Pakistan’a kadar uzanan geniş getirebilmek” amacıyla NATO’nun askeri
bir coğrafyanın yeniden yapılandırılması bulunmaz bir fırsat yarattı. ABD emperyalizmi bu yeteneklerinin geliştirilmesi yönünde alınan karar oldu.
bu sürecin bir aşamasıdır ve dünya petrol ve doğalgaz saldırıları da gerekçe olarak kullanarak ulusal güvenlik Bu çerçevede daha esnek, süratli, yetenekli askeri
rezervlerinin yaklaşık %70’i GOİ’nin kapsadığı kavramını değiştirdi ve ulusal güvenlik stratejisi birlikler kurulması gibi kararlar alındı.
ülkelerde bulunmaktadır (Stratejik Araştırmalar belgesini yeniledi. Yeni stratejisine bağlı olarak NATO’nun İstanbul zirvesinde, “isteklilerin” Irak
Enstitüsü, “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ve dünyadaki tüm askeri kapasitesini yeniden güvenlik güçlerinin eğitimine katkıda bulunmasına yeşil
Türkiye-AB İlişkilerine Etkileri”, Mart 2004, yapılandırdığı Global Defense Posture (Küresel ışık yakıldı. Bu, İstanbul zirvesine kadar Polonya’ya
www.turksae.com ). Savunma Duruşu) programını uygulamaya koydu. “lojistik destek” veren NATO’nun“bir biçimde” Irak’a
Söz konusu bölgeyi yeniden yapılandırmanın temel ABD’nin yeni güvenlik kavramına göre, yeni tehditlerin doğrudan girmesi anlamına geliyor. NATO’nun “küresel
amacı bu coğrafyadaki ülkelerin dünya kapitalist önemli bir bölümü GOİ’ye konu olan coğrafyadan boyutunu ve hedeflerini” yansıtan konu olarak
sistemine bütünleşmelerini hızlandırmak ve/veya en üst kaynaklanmaktadır. Dünya ölçeğinde yedi bölgesel Afganistan zirveye damgasını vurdu.
düzeye çıkarmaktır. Bu devasa bir girişimdir ve çok merkezi komutanlık kurmakta olan ABD emperyalizmi,
büyük ve çeşitli güç ve olanakların harekete GOİ’nin konusu olan bölgede askeri birlikler GOİ ve Türkiye
geçirilmelerini gerektirir. Böylesi bir girişimi, ekonomik konuşlandırmayı ve varolanları genişletmeyi Sosyal-emperyalist bloğun çöküşü, genel olarak
ve askeri olarak ne denli güçlü ve politik olarak ne denli hedeflemektedir. Fas, Katar, Bahreyn, Irak, Gürcistan, uluslararası durumda, özel olarak da Avrasya’daki güç
etkili olursa olsun, tek bir devlet ve onun temsil ettiği Azerbaycan, Kırgızistan ve Afganistan birliklerin ilişkilerinde köklü değişimlerin yaşanmasına neden
sermaye grupları gerçekleştiremez. konuşlandırılacağı ülkeler arasındadır. Marc Grossman, oldu.Türkiye, bu bloğun çöküşünden sonra yeniden
Kapitalist-emperyalist sistemin küresel yeniden NATO’nun geçmişte ve bugün oynadığı rolü yapılanan geniş bir coğrafyada son derece önemli
yapılandırılması sürecinin baş mimarı olarak en büyük değerlendirirken, NATO’nun, üyesi devletlerle jeopolitik bir konuma sahiptir. Türkiye, batısında,
emperyalist güç ABD, bu sürecin bir aşaması olan Kafkaslar, Orta Asya, Rusya ve Ukrayna ile işbirliği kuzeyinde, doğusunda ve güneyinde ani, büyük ve
“Geniş Ortadoğu İnisiyatifi” gerçekleştirmek için, bağını oluşturduğunu yazmaktadır (a.g.y.) (21) köklü değişimler yaşanan ve bu değişimlerden oldukça
“Genişletilmiş NATO Projesi”nin uygulanmasında ve Askeri ve politik bir örgüt olarak transatlantik etkilenen bir ülkedir. 1945-1989 arası dönemdeki
NATO’nun yeniden yapılandırılmasında baş rolü emperyalist ittifakının en önemli örgütlenme biçimi uluslararası durumdan (“Soğuk Savaş” dönemi)
oynuyor. Yeni üyelerinin birçoğunu ABD dış olan ve savunucuları tarafından Avrupa-Atlantik kaynaklanan önemi azalmakla birlikte bölgede yaşanan
politikasını destekleyen devletlerin oluşturduğu 26 üyeli bölgesinin istikrar ve güvenliğinin temel güvencesi altüst oluş ve ABD’nin, Türkiye’nin de içinde
emperyalist bir örgüt durumuna gelen NATO, genel olarak görülen NATO’nun temel işlevi, kapitalist- bulunduğu, geniş bir coğrafyayı politik-ekonomik
olarak küresel yeniden yapılandırma sürecinde, özel emperyalist sistemin, özellikle Batı Avrupa’daki olarak yeniden yapılandırma politikası çerçevesinde
olarak da GOİ’nin gerçekleştirilmesi sürecinde kapitalist-emperyalist devletlerin, devrim ve sosyalizm Türkiye’nin stratejik önemi artmaktadır. Uluslararası
ABD’nin kullanmak istediği en önemli politik-askeri tehlikesine ve dünya egemenliği için savaşımda rakip politikada daha kapsamlı, çok yönlü ve aktif bir rol
araçlarından biri durumundadır. Küresel ekonomik, olan “Sovyet bloğuna” karşı varlıklarını sürdürmeyi oynamaya başlayan TC, potansiyel olarak, daha büyük
politik ve askeri güç ilişkilerinin yeniden güvence altına almak olmuştur. “Sovyet” bloğunun bir rol oynayabilecek büyük bir bölgesel güçtür.
yapılandırılmasında ABD NATO’ya özel bir önem ve çöküşünden sonra kapitalist-emperyalist sistemi Türkiye’nin birçok bölge ülkesiyle etnik, tarihsel ve
rol veriyor. Transatlantik ittifak içinde baş oyuncu sosyalizm tehlikesine karşı koruma temel görevi ortak dini inançları da içeren geniş anlamda kültürel
olarak ABD, NATO’yu küresel bir ittifaka dönüştürmek değişmedi; ama, yukarıda ele alındığı gibi, NATO bağlara sahip olması, oldukça uzun sürebilecek olan
istiyor. Marc Grossman, Washington ve New York’ta stratejisi önemli değişikliklere uğradı. NATO, kuruluş bölgesel yeniden yapılandırma sürecinde, TC’nin, şimdi
saldırıların gerçekleştirildiği 11 Eylül 2001’i kastederek antlaşmasına göre, kendini belirli coğrafi sınırlarla ve oynamakta olduğu rolden çok daha önemli bir rol
“Acaba o gün NATO’nun geleceğini belirleyen gün üyelerine yönelebilecek askeri saldırılara karşı üstlenebileceğine işaret ediyor.
olmuş olabilir mi?” diye soruyor (a.g.y.). 11 Eylül koymakla sınırlayan eski NATO değildir artık. “Soğuk AB ile kurumsal ilişkiler kurma ve geliştirme
saldırılarından sonra, NATO’nun tarihinde ilk kez, Savaş” (22) döneminin NATO’su geçmişte kaldı. “Sınır varolan durumda öncelik taşımasına karşın, TC’nin dış
Antlaşmanın 5. Maddesi (20) uygulamaya konuldu. tanıyan” NATO “sınır tanımayan” NATO’ya dönüştü. politikası, uzun erimde, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya
NATO’nun operasyon ve kullanım alanı genişledi. ABD’nin kapitalist-emperyalist küresel yeniden ve Orta Asya üzerinde odaklanacaktır. Batı Avrupa’yla,
ABD, böylece, hem başka devletlerin, bu arada yapılandırma stratejisi, NATO’nun ABD’yle yakın AB üyeliği dahil, yakın politik ilişkiler geliştirmek
emperyalist rakiplerinin de, askeri güçlerini kendi işbirliği yapan ya da yapmaya eğilimli devletlerle isteyen TC’nin, her şeyden önce, üzerinde örgütlendiği
yayılmacı politikaları için kullanıyor, hem de uyguladığı genişletilmesini ve yeniden yapılandırılmasını coğrafyasını değiştirme olanağının olmaması onu buna
saldırgan dış politikaya uluslararası bir örgütü gerektiriyor. ABD, NATO’yu, küresel yeniden zorlamaktadır ve zorlayacaktır.
kullanarak uluslararası meşruiyet kazandırmaya yapılandırma sürecinin müdahale edici ve istikrarı Yukarıda işaret edilen değişimler, coğrafi konumu
çalışıyor. sağlayıcı ek gücü olarak kullanma politikası izliyor. ve büyük bir bölgesel güç olması, GOİ’nin yaşama
11 Eylül 2001 saldırıları ABD için bu bağlamda Balkanlar’da gerçekleştirilen askeri müdahaleler ve geçirilmesi sürecinde, Türkiye’ye son derece önemli bir
Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007 GOİ, NATO ve Türkiye K›z›l Bayrak ★ 29

rol verilmesini gerektiriyor. TC Başbakanı Erdoğan, bağımlılığı ve işbirliği yapma gereksinimi artacak olan ezilmeden GOİ’nin ABD’nin istediği sonuçları vermesi
Ocak 2004’te gerçekleştirdiği ABD gezisi sırasında, TC’nin dış politikası saldırgan ve daha yayılmacı bir olanaklı değildir.
ABD’nin GOİ’yi Türkiye aracılığıyla gerçekleştirmesi nitelik kazanacaktır. Bu demektir ki, Türkiye ve Kuzey 7.NATO’ya yeni görevler verilmemiş ve örgütsel
gerektiği mesajını verdi. ABD, gerek Küresel Savunma Kürdistan işçi sınıfı, Kürt ve Türk halkları ve diğer yeniden yapılandırılma yapılmamış olsaydı bu, etkili bir
Duruşu programıyla ilişkili olarak gerekse GOİ etnik gruplardan emekçiler emperyalist ve işbirlikçi askeri örgüt olarak, NATO’nun sonu olurdu. Bu tehlike,
çerçevesinde TC’den, ek ve yeni üsler kurulması, yayılmacı dış politikaların artan derecede getirdiği özellikle ABD tarafından, NATO’ya küresel bir örgüt
boğazların güvenliğinin ortak sağlanması, sınır ötesi risklerle karşı karşıya kalacaklardır. karakteri kazandırma politikası izlenmesinin
askeri harekatlar için birlik verilmesi gibi politik ve nedenlerinden biridir.
askeri istemlerde bulunmaktadır. Veriler, Erdoğan Bazı Sonuçlar 8.NATO, küresel kapitalist birikim süreçlerine
hükümetinin ABD’nin istemlerine sıcak baktığını, 1.Emperyalist devletler ve uluslararası ve küresel yönelik tehdit ve tehlikeleri önlemek veya ortadan
askeri otoritenin ise temkinli ve mesafeli yaklaştığını kapitalist şirketler arasındaki emperyalist rekabetin ve kaldırmak için daha saldırgan olarak kullanılacaktır.
göstermektedir. küresel yeniden yapılandırmanın bugünkü temel alanı 9.Yeniden yapılandırılan NATO, ABD’nin
Yukarıda, NATO’nun ilgi ve etki alanının daha Avrasya’dır. bağlaşıklarını denetim altında tutmasının da bir aracıdır.
doğuya kayması nedeniyle NATO’nun askeri 2.Avrasya, aynı zamanda, kapitalist-emperyalist ABD, NATO içindeki bağlaşıklarının merkezkaç
caydırıcılık rolünde ve harekatlarında da buna koşut sisteme karşı sosyalizm savaşımının da temel alanıdır. eğilimlerini ve askeri yeteneklerini denetim altında
değişiklikler yapıldığına değinilmişti. ABD, AB ve 3.Dünya ölçeğinde ekonomik güce sahip olan tek tutmaya çalışırken, kendi küresel askeri yeteneklerini ve
NATO’nun değişen güvenlik yaklaşımları ve emperyalist devlet olarak ABD, dünya çapında askeri olanaklarını olabildiğince genişletmeye çalışıyor.
uygulamaları Türkiye’nin NATO içindeki konumunu bir strateji oluşturmak zorundadır. AB’nin küresel ölçekte bağımsız bir askeri rol
yakından etkiliyor. Emperyalist devletlerin, özellikle 4.ABD’nin GOİ coğrafyasındaki petrol kaynaklarına oynayabilecek bağımsız askeri yeteneklere sahip
ABD’nin, Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasya’yı yeni bağımlılığı azalırken, Avrupa, Japonya ve Çin’in olmasını istemeyen ABD, eğer böyle bir rol
tehditler coğrafyası olarak tanımlamaları ve diğer şeyler artmaktadır. ABD, emperyalist rakiplerinin bağımlı oynayacaksa, AB’nin bu rolü NATO çerçevesinde
bir yana, NATO’nun yeniden yapılandırılması ve onun oldukları enerji kaynaklarının denetimini eline oynaması politikasını izlemektedir. Böylece, karar alma
GOİ’nin bir aleti olarak kullanılmak istenmesi ve geçirmek, varolduğu kadarıyla da bu denetimi süreçlerinde ve silahlı güçlerin kullanımında belirleyici
kullanılıyor olması, Türkiye’yi, “eski” NATO’nun bir güçlendirmek istiyor. söz sahibi olarak kalabilsin. ABD açısından AB’nin ya
kanat ülkesi olma konumundan “yeni” NATO’nun bir 5.Küresel politik-ekonomik ve askeri yapılandırma da Batı Avrupa Birliği (BAB)’nin NATO’nun seçeneği
ön cephe ülkesi konumuna getirdi. TC’ye verilen, askeri sürecinde ve bunun bir parçası olan GOİ aşamasında olması kabul edilemez.
terimlerle, “ileri karakol” rolüdür. “NATO içinde emperyalistler arası çelişkiler sertleşecektir. Devletlerin 10.ABD’nin GOİ coğrafyasına ilişkin dış politikası,
yapılan birçok çalışma, Avrupa-Asya bölgesinde yer dış politikaları daha saldırgan bir karakter kazanacaktır. bu bölgedeki devletlerde burjuva anlamda politik olarak
alan 22 sıcak noktanın 19’unun Türkiye’yi doğrudan ya Emperyalist küresel ve bölgesel rekabette, rakip demokratikleşmeyi değil, kontrollü bir biçimde politik
da dolaylı ilgilendirdiğini gösteriyor. Bu durum hem emperyalist bağlaşıkları ve bağlaşığı olmayan liberalizmi gerçekleştirmeyi ya da belirli bir ölçüde
Türkiye’ye yeni güvenlik riskleri sunuyor hem de ABD emperyalist rakipleriyle ilişkilerinde ABD politik çoğulculuğa geçişi amaçlıyor. ABD, bölge
ve NATO ile stratejik bağların güçlenmesine neden emperyalizminin ve küresel ve bölgesel işbirlikçilerinin halklarında, kendisiyle işbirliği yapan egemen politik
oluyor.” (Serkan Demirtaş, Büyük NATO Projesi, konumları güçlenecektir. güçlere karşı başkaldırı arzusu ve eğiliminin ortadan
Cumhuriyet Strateji, 5 Temmuz 2004). 6.Yeniden yapılandırma sürecinde, bugünkü kalktığı ya da kendi çıkarları ve işbirlikçilerinin politik
Haziran 2003 tarihli NATO Savunma Planı Komitesi olguların da gösterdikleri gibi, devletlerin iç politikaları iktidarları için en az tehlike oluşturabilecek politik bir
kararlarına göre, NATO acil müdahale kuvvetlerinin da sertleşecektir. Sermaye birikim süreçleri için engel ortamı yaratmak istiyor. ABD, kısa ve orta erimde bu
planlanan üç merkezinden biri İstanbul’dadır. olarak görülen işçi sınıfı hareketinin ve özel olarak da politikasını gerçekleştiremez.
İstanbul’daki 3. Kolordu , NATO görevlerinde sevk sendikal hareketin gücü kırılmaya çalışılacaktır. 11.TC’nin dış politikası, uzun erimde, AB’yle
edilmeye hazır olma derecesi yüksek karargah olarak Emperyalist devletlerde, örgütlü komünist güçlerin yanı ilişkiler üzerinde değil, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya
hazırlanmaktadır. (24) NATO Güney Saha sıra, kapitalist-emperyalist sisteme karşı şu ya da bu ve Orta Asya üzerinde odaklanacaktır.
Komutanlığı’nın yeniden yapılanması çerçevesinde derece de karşı çıkan diğer politik güçler ezilecek veya 12.TC Avrasya’nın genel olarak yeniden
Güney Bölge Hava Kuvvetleri komutanlığı İzmir’e bu güçlerin etkisi en aza indirilmeye çalışılacaktır. Tekil yapılandırılmasında, özel olarak da GOİ coğrafyasında
taşınmaktadır. “Mükemmeliyet Merkezi” olarak ülkelerde ve genel olarak GOİ coğrafyasında yakın bir bugün oynadığından çok daha önemli bir rol
adlandırılan uluslararası terörle mücadele birimlerinden devrim ve sosyalizm tehlikesi yok; ama ülkesel ve oynayacaktır. O, bölgesel bir baş oyuncudur.
biri Türkiye’de kurulacaktır. (Stratejik Araştırmalar bölgesel toplumsal krizlere yol açabilecek ülkesel, Şubat 2005
Enstitüsü, NATO’nun Tarihi İstanbul Zirvesi ve bölgesel ve uluslararası bir ortam var. İç muhalefet Notlar:
Muhtemel Sonuçları, www.turksae.com ) bastırılmadan, işçi ve genel halk hareketleri denetim (19) Çin ve Hindistan’ın bugünkü nüfuslarının
Görülüyor ki, TC, yeniden yapılandırılan NATO’da altına alınmadan, demokrat-devrimci ve komünist toplamı 2 milyar 300 milyon dolayındadır.
artan bir rol üstlenmektedir. NATO’ya ve ABD’ye devrimci politik güçler politik ve askeri olarak (20) Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. Maddesine
göre, taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da
içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir
saldırıyı hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak
Partizan Parti flehitlerini and› değerlendirecekler ve saldırıya uğrayan taraf ya da
taraflara yardımcı olacaklardır.
Partizan tarafından her yıl Ocak ayının son belirgin özelliklerle şehit ailelerinin önemi (21) “Yeni NATO” ve GOİ, diğer şeylerin yanı sıra,
haftasında gerçekleştirilen “Parti ve komünizm vurgulandı. Devrim mücadelesini geliştirmenin, Rusya’yı kuşatma ve Çin devletini frenleme amaçlarını
şehitlerini anma etkinliği” bu yıl da 28 Ocak günü şehitlerin anısına duygusal bir bağlılıkla değil, taşıyor.
Tohum Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. ancak onların savunduğu değerlerin algılanması ve (22) “Soğuk Savaş” kavramı son derece aldatıcı bir
Etkinlik devrim şehitleri anısına gerçekleştirilen savunulması ile mümkün olacağının altı çizildi. kavram. Büyük emperyalist devletler arasında dolaysız
saygı duruşuyla başladı. Açılış konuşmasında Söyleşinin ardından kürsüye çıkan şehit aileleri savaş olmaması anlamında bir “barış”tan söz edilebilir.
devrim mücadelesinin önemi ve yaşamını bu uğurda duygu ve düşüncelerini anlatan konuşmalar yaptılar. Ancak, bu durum 1945 sonrası dönemin barış dönemi
tereddütsüzce feda eden devrim şehitlerinin bu Şehitlere saygı duyduklarını ve mücadelelerini olduğu saptamasını haklı çıkarmaz. İkinci Dünya Savaşı
mücadele içerisindeki yeri vurgulandı. Açılış sahiplendiklerini ifade ettiler. Ailelerin konuşmaları sonrası yaşanan yerel, bölgesel ve iç savaşların büyük bir
konuşmasının ardından “Umudun ateş toplarına 3” kitle tarafından yer yer “Anaların öfkesi katilleri çoğunluğu ya dolaysız olarak ya da dolaylı olarak
isimli sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. boğacak!” sloganları ile kesildi. dünyanın emperyalist yeniden paylaşımı için yürütülen
Sinevizyon gösteriminde Rusya’da, Çin’de, Küba’da Aranın ardından Grup Göç sahne aldı, halk savaşımın biçimleri oldu. Emperyalist güçler, gerek kendi
ve dünyanın birçok yerinde gelişen devrimci türkülerinden oluşan bir program sundu. Daha sonra silahlı kuvvetlerini kullanarak gerekse işbirlikçi sınıf ve
sınıf katmaların yönettikleri işbirlikçi devletler ve politik-
süreçlerin ardından tüm bunların Türkiye’ye bir halk ozanı bağlama eşliğinde türkülerini söyledi.
askeri güçler aracılığıyla emperyalist rekabet savaşımını
yansımaları ve Türkiye devrimci hareketinin gelişim Sahneye son olarak Grup Munzur çıktı. Munzur’un
sürdüre gelmişlerdir.
seyri kısaca özetlendi. ‘60’lardan günümüze devrim seslendirdiği türkü ve marşlar kitle tarafından
(23) Afganistan örneği, diğer şeylerin yanı sıra,
şehitleriyle gerilla görüntülerinin yoğunlaştığı coşkuyla söylendi.
Alman emperyalizminin uluslararası düzlemde açık
sinevizyon kitle tarafından sık sık alkışlandı. 300’ün üzerinde kişinin katıldığı etkinlikte
askeri rol üstlenmesinin de örneği oldu. Aynı durum
Daha sonra Partizan adına Bayram Kama, çeşitli semtlerden İşçi-Köylü ve Partizan okurlarının Japonya için Irak’a askeri müdahalede çerçevesinde
Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri adına Semiha mesajlarının yanı sıra DHP ve BDSP’nin etkinliği görülüyor.
Köz’ün katıldığı bir söyleşi gerçekleştirildi. selamlayan mesajları da okundu. (24) Diğer iki merkez İtalya ve İspanya’da
Konuşmalarda parti şehitlerinin birçoğunun taşıdığı Kızıl Bayrak/İstanbul kurulacaktır.
30 ★ K›z›l Bayrak Eylem ve etkinliklerden... Sayı:2007/04 ★ 2 Şubat 2007

Mamak ‹KE bahara haz›rlan›yor!


Mamak İşçi Kültür Evleri ise, Mamak İşçi-Emekçi Komisyonu’nu oluşturmaktı.
olarak gerek kurumsal, gerekse Bahar kampanyası çerçevesinde işçi ve emekçileri
de işçi ve emekçilere yönelik harekete geçirecek, planlanan çalışmayı sahiplenecek
politik faaliyetlerimiz ekseninde bir işçi-emekçi komisyonu için ilk adımlar atıldı. Bu
bahar sürecine hazırlanıyoruz. hedefe uygun bir şekilde geçtiğimiz hafta binlerce
Bu çerçevede, 8 Mart ve bahar emekçiye toplantı çağrısı yapıldı. “Sosyal yıkım
döneminin toplam gündemleri saldırılarına, sefalet koşullarına ve yozlaşmaya karşı
üzerinden bir planlama yaptık. baharı kazanmak için toplanıyoruz!” şiarıyla
İlk olarak Mamak İKE çocuk başlattığımız çalışmada binlerce el ilanı ve yüzlerce
tiyatrosu ailelere yönelik bir afiş kullandık. Bu çağrıya yanıt veren emekçilerle bir
çalışma başlattı. Geçtiğimiz hafta toplantı gerçekleştirdik. Toplantıda festival ve asgari
kursiyerlerin ailelerine ücret çalışmalarının deneyimlerinin yanı sıra, 2007
“Kadınlarımızın Yüzleri” adlı bir yılının temel gündemleri tartışıldı. Aynı şekilde bahar
belgesel gösterildi. Ayrıca üç kampanyasından festivale, 1 Mayıs’tan seçimlere
haftadır çocuklara yönelik çizgi kadar uzanacak bir süreçte birlikte neler yapılabileceği
film gösterimleri yapılıyor. tartışıldı. Bu süreci birlikte örgütlemenin bir zemini
Çocuk tiyatrosu 8 Mart etkinliği olarak işçi-emekçi komisyonunun kurulması
için bir oyun hazırlığını kararlaştırıldı.
sürdürüyor. Mamak İşçi Kültür Evleri olarak başta bahar
vb. konularda seminerler gerçekleştirilecek. Ayrıca ev
Yanı sıra Emekçi Kadın Komisyonu 8 Mart dönemi olmak üzere ortaya koyduğumuz hedefleri
toplantıları, anket ve imza vb. çeşitli araçlar etkin
gündemli bir çalışma programı hazırladı. Kadının kazanma doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
olarak kullanılacak.
tarihsel ezilmişliği, kadın sağlığı ve sosyal güvenlik Mamak İşçi Kültür Evleri çalışanları
Bahar çalışması kapsamında bir başka hedefimiz

Yap› Yol-Sen üyeleri eylem yapt› Eğitim-Sen’den baskılara


25 Ocak günü işyerlerinde topladıkları pankart açılmayacak. Ülke kurtulacak” dedi. karşı eylem...
dilekçeleri Maliye Bakanlığı’na vermek üzere Emekçiler polisin tutumunu alkışlarla protesto
eylem yapan Yapı Yol-Sen üyeleri polis engeliyle etti.
karşılaştı. Yeni ücretlerin düzenlenmesi ile ilgili
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı önünde taslağın Maliye Bakanlığı’nda olduğunu ifade
toplanan emekçiler buradan Maliye Bakanlığı’na eden Tekin, sözkonusu taslağın olumlu
yürümek istedi. Kolluk güçlerinin pankart görüşlerle birlikte Başbakanlığa iletileceğini
açılmasına ve slogan atılmasına izin vermemesi ifade etti. 2007 bütçesinin kamu çalışanlarına
üzerine eylemcilerle polis arasında gerginlik kaynak ayrılmadığını belirten Tekin, “Maliye
yaşandı. Bakanlığı bilsin de ‘Kaynak yok’ yalanlarına
Emekçiler “Kurtuluş yok tek başına, ya hep inanmamız mümkün değil” dedi. Ek ödeme
beraber ya hiçbirimiz!”, “İnsanca yaşamak yapılan birçok kurumda kurum gelirlerinin
istiyoruz!”, “Hak verilmez alınır zafer sokakta yüzde 50’sinin ek ödeme olarak çalışanlara
kazanılır!” sloganları attı. Yapılan pazarlık dağıtıldığını belirten Tekin, Yapı-Yol Sen olarak
sonucu kitle pankartsız ve slogansız bir şekilde kurum gelirlerinin sadece yüzde 7’sini
Maliye Bakanlığı’na yürüdü. Burada Yapı-Yol istediklerini söyledi. 19-24 Şubat tarihleri
Sen Genel Başkanı Bedri Tekin açıklama yaptı. arasında 5 koldan Ankara yürüyüşü
Tekin, polisin Sahil Güvenlik Komutanlığı’na yapacaklarını belirten Tekin, 12 Nisan’da da
kadar slogan ve pankartsız yürümelerini otoyol ve köprülerde iş yavaşlatma, diğer
istediğini belirterek, “Biz bugün burada bir ilki işyerlerinde de iş bırakma eylemi yapacaklarını
gerçekleştireceğiz. Biz susarak da, slogansız da bildirdi.
kendimizi ifade edebiliriz. Emniyet güçlerini Eylemin ardından hazırlanan dilekçeler
protesto için bugün burada slogan atılmayacak, bakanlığa iletildi.

Başaran Gençlik Birliği’nden film gösterimi


Sultanbeyli’nin Başaran Mahallesi’nde bir süre
KESK Bursa Şubeler Platformu 30 Ocak günü İl
öncesinde Gençlik Birliği kurulmuştu. Yozlaşmaya
Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yaptığı eylemle
ve emekçilerin yaşadıkları sorunlara karşı mücadele
Eğitim-Sen üyesi kamu emekçilerine yönelik baskı ve
etmek amacıyla kurulan Başaran Gençlik Birliği bir
soruşturmaları protesto etti.
süredir çalışmalarını yoğunlaştırarak sürdürüyor.
Yapılan açıklamada okul müdürü tarafından
Birlik en son 27 Ocak günü bir film gösterimi
sendikal faaliyette bulunduğu için Bursa Eğitim-Sen
gerçekleştirdi.
Şube Başkanı hakkında açılan soruşturmaların
Film gösteriminden önce yapılan açılış
Osmangazi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nce işlemden
konuşmasında birliğin kuruluş amacı ve bugüne
kaldırıldığı belirtildi. Okul müdürünün istifası istendi.
kadar yürüttüğü çalışmalar anlatıldı. Önümüzdeki
Eğitim-Sen’lilere açılan soruşturmaların kamu
dönemde mahallede bir dernek açılmasının
emekçilerinin mücadelesini engellemeye yönelik
düşünüldüğü ifade edildi. Aynı zamanda mahalle halkının katılabileceği sosyal etkinlikler düzenleneceği, bu
olduğu belirtildi. KESK’in saldırılara karşı mücadele
tür etkinliklerin yozlaşmaya karşı mücadelenin bir parçası olacağı vurgulandı. Bundan sonra film gösterimi
edeceği vurgulandı. Eylemin ardından okul müdürü
vb. etkinliklerin yapılacağı ifade edildi. Ardından “Babam ve Oğlum” filminin gösterimi gerçekleştirildi. 40
hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.
kişinin katıldığı ve coşkulu bir atmosferde geçen etkinlik ilkokul öğrencilerinin okuduğu Nazım Hikmet
“Baskı, sürgün, cezalara son!”, “Baskılar bizi
şiirleri ile sona erdi.
yıldıramaz!” sloganlarının atıldığı eyleme 30 kamu
Birlik bileşenleri bundan sonra da çalışmalarına tüm güçleri ile devam edeceklerini, mahallede
emekçisi katıldı.
yozlaşmaya ve çeteleşmeye geçit vermeyeceklerini ifade ediyorlar.
Kızıl Bayrak/Bursa
Kızıl Bayrak/Ümraniye
Mücadele Limter-‹fl Genel Kurulu sonuçland›!
Postası Limter- İş Sendikası 11. Olağan Genel
Kurulu 27-28 Ocak tarihlerinde gerçekleşti.
ilkinde genel sekreterliğe Zafer Tektaş, yönetim
kuruluna ise Kamber Saygılı, Hakkı Demiral ve
Genel kurulda delegeler söz alarak, mücadele ve Hakan Erdeğin aday gösterilirken, diğer listede
tutuklu sendikacılara destek çağrısı yaptılar. genel sekreterliğe Ali Doğan, yönetim kuruluna
Yaşadıkları sorunları dile getiren işçiler, genel ise Önder Çağlar, Fedai Yelli, Yusuf Ertuğrul ve
kurula sunulan önergeler üzerine tartışmalar Ozan Çelik aday oldu.
gerçekleştirdiler. TMY gibi baskıcı yasalara 28 Ocak günü seçim sandıkları sabah
karşı mücadele, 2821-22 kölelik yasalarına karşı saatlerinde kuruldu. 111 delegenin oy kullandığı
mücadele, 1 Mayıs ve 8 Mart Dünya Emekçi seçimlerde ilk liste kazandı. Seçim sonuçlarının
Kadınlar Günü’nün ücretli izin günü olması açıklanmasının ardından söz alan Kamber
Maltepe PSAKD’da müzik talepleriyle mücadele yürütme başlıkları altında Saygılı, havzada “işçi meclisleri” kuracaklarını
dinletisi sunulan önergeler oylamaya sunuldu ve oy birliği ve yeni mücadele yöntemleri geliştirdiklerini
ile kabul edildi. açıkladı. İkinci listenin genel sekreter adayı Ali
Genel Kurul’a iki ayrı yönetim aday listesi Doğan ise, “Eksik bıraktığımız tüm noktaları hep
sunuldu. Her iki listede Cem Dinç, Genel Başkan birlikte doldurma dileğiyle. Bundan sonrada
adayı olurken en gergin tartışmalar genel birlikte mücadele edeceğiz” dedi.
sekreter adayı üzerine yapıldı. Listelerden Kızıl Bayrak/Kartal

‹LKSAN genel kurulunda protesto

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Maltepe Şubesi


28 Ocak Pazar akşamı dernek binasında bir müzik
dinletisi gerçekleştirdi. Nurettin Güleç ve Grup
Fırtına’nın katıldığı dinletiye 100’ü aşkın kişi izledi.
Programın ilk bölümünde Nurettin Güleç sahneye
çıktı. Nurettin Güleç, Türkçe, Kürtçe ve Zazaca
türkülerler söyleyerek dinleyenlerin beğenisini
kazandı.
27 Ocak günü Eğitim-Sen’li delegelerin ardından söz alan Yönetim Kurulu Başkanı
Güleç’in ardından sahneye çıkan Grup Fırtına’nın
protestosuna sahne olan İlksan Genel Kurul Mehmet Yurt, iki yıldır bu görevde “dik
söylediği türküler ve çekilen halaylarla etkinlik son
toplantısında arbede yaşandı. Kurulda Eğitim- durduk”larını belirtti ve Eğitim-Sen’lilerin
buldu.
Sen’li delegelerin salonu terk etmesinin salonu terk etmesini eleştirdi. Ardından Eğitim
Kızıl Bayrak/Kartal
kınanmasını isteyen bir önerge verilmesi ve Sen’li üyelerin dışarı çıkarılmasının kınanması
önergenin kabul edilmesi üzerine Eğitim- için bir önerge verildi. Önergenin 105 oyla kabul
Sen’lilerle kontra sendika Türk Eğitim-Sen’li edilmesi Eğitim Sen’lilerin tepkisini çekti.
Gülsuyu’nda yıkım delegeler arasında tartışma çıktı.
Gergin başlayan İlksan’ın “5. Dönem 2.
“İlksan’da soyguna son!” sloganlarıyla ayağa
kalkan Eğitim Sen’li delegeler, faaliyet raporunu
ekiplerine tepki Olağanüstü Temsilciler (Genel) Kurul okumak için kürsüde bekleyen Mehmet Yurt’a
Toplantısı’nda, “İlksan’ın fesh edilmesi”ne tepki gösterdiler.
ilişkin önergenin oylanması sırasında tartışma Divan Başkanı, “gerginlik” nedeniyle kolluk
30 Ocak günü sabah saatlerinde TOKİ ve Maltepe çıktı. Eğitim-Sen’lilerin verdiği fesih önergesi 62 güçlerini salona çağırdı. Ardından genel kurul
Belediyesi ekipleri yıkım keşfi için girdikleri kabul oya karşın 95 oyla reddedildi. Önergenin devam etti.
Başıbüyük Mahallesi’nde emekçi halkın direnişi ile
karşılaştı. Yıkıma karşı toplanan mahallenin emekçi
halkına saldıran kolluk güçleri kitleyi gaz bombaları
İHD’den Halil Savda açıklaması
ile dağıtmak istedi. Saldırıya karşılık veren halk İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Çorlu Askeri Mahkemesi tarafından 7 Aralık 2006’da tutuklanan
tepkisini mahalle muhtarına yöneltti ve muhtarlık vicdani retçi Halil Savda’nın serbest bırakılması için 29 Ocak günü saat 19:00’da İHD İstanbul Şube önünde
binasını taşladı. Kolluk güçleri muhtarı kaçırarak olay mum yakarak oturma eylemi yaptı. İHD İstanbul Şube önünde yapılan açıklamada şunlar söylendi:
yerinden uzaklaştırdı. Bu olaylar sırasında mahalle “Halil Savda insanları Türk, Kürt, Ermeni, Çerkez diye ayırmadığı için tutuklandı. Militarizmi reddettiği
halkından iki kişi gözaltına alındı. Mahalledeki için tutuklandı. Vicdani retçi olduğu için tutuklandı. Askeri Mahkeme vicdani retti normalde suç olarak
gerginlik saat 21:30’a kadar sürdü. saymamasına rağmen, asker kaçağı muamelesi yapıyor. Halil Savda çıkarıldığı mahkemece serbest
BDSP Gülsuyu bırakılacağı yerde tekrar askeri kışlaya gönderilmiştir. Bizler Halil Savda’nın derhal serbest bırakılmasını
istiyoruz.”
Kızıl Bayrak/İstanbul

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Ad› : .......................................................................
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710 Soyad› :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
........................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24 Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 Tel : .......................................................................
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Ayl›k Yurt içi 30.000 000 TL Yurt d›fl› 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Y›ll›k Yurt içi 60.000 000 TL Yurt d›fl› 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

CMYK
Kapitalizm ifte sšmŸrŸ,
baskÝ ve eßitsizlik demektir!
Eßitlik ve šzgŸrlŸk iin

8 MartÕta
alanlara!

BaÛÝmsÝz Devrimci
SÝnÝf Platformu BDSP

You might also like