You are on page 1of 4

Muhammed Hasan Kılınç

Hülya Bulut

TK 222.27

20.05.2009

Kürk Mantolu Madonna Romanında Karakterler ve İnsan


İlişkileri
Sabahattin Ali’nin ünlü romanlarından olan ‘’ Kürk Mantolu
Madonna’’ romanı gayet etkileyici , akıcı ve okuyanların tesirini uzun süre
üstlerinden atamayacakları bir eser.

Eserde kullanılan birinci ağızdan anlatım tekniği kurgulanan olayların


okuyucu üzerindeki etkisini arttırıyor. Ayrıca çoğu hikayeyi okurken
aklımızın bir köşesinde sürekli bizi meşgul eden anlatılan olayların gerçek
olmadığı hissi bu romanda okuyucuyu biraz rahat bırakmış gibi
gözüküyor.Romanın anlatımındaki bu başarının sadece anlatım tekniğinden
kaynaklandığını düşünmek çok doğru olmayabilir.Sık sık psikolojik
tasvirlerin kullanılması , samimi duyguların anlatılması ve okuyucunun da
kendinden bir pay bulabileceği karakter ve duyguların seçilmesi bu
başarıyı arttıran en önemli sebeplerden birkaçı olarak sayılabilir.

Romanın başında Raif efendiyle tanışan ve onun gizemli hayatının


ayrıntılarına kafayı takan şahsın kim olduğunu bilmiyoruz. Romanın
başlangıcı zaten onun kişiliğinin çok da önemli olmadığını fakat anlatacak
bir hikayesi olduğunu bize haber veriyor. Aslında bu yönüyle isimsiz
kahramanımız Raif efendiye çok benziyor.Romanın önemli karakterleri ise
hiç şüphesiz Raif efendi ve onun biricik aşkı Maria Puder.Romanın belli bir
bölümünden sonra çoğu olay bu iki karakter arasında geçiyor.Genç Raif
Almanya’ya gidişinden yaklaşık bir sene sonra tanıdığı ‘’ Kürk mantolu
madonna’’ nın hayatında köklü bir değişikliğe yol açıp sanki onu tekrar
hayata bağladığından bahsediyor.Zaten yazının akışından Berlin’in onu
sıkmaya başladığını ve hayatının bir anlam ifade etmediğini çıkarıyoruz.

Maria Puder’ e daha tanışmadan hayran olan Raif , onunla tanıştıktan


sonra bir kişisel ve ruhsal dönüşüm geçiriyor.Aslında bu iki yabancı insanın
bu kadar kolay tanışıp arkadaşlıklarını ilerletebilmelerinin temel nedenleri
ikisinin de farklı olarak nitelendirilebilecek insanlar olmaları ve birbirlerini
inanılmaz bir merak hissiyle tanıma arzularıdır. Bu iki insanın alelade
olmayışlarının sebebi ikisinin de kendi cinslerinin doğal özelliklerini
sergilemekten çok uzak olmalarıdır.Bunu birçok yerde Maria Puder itiraf
ediyor zaten.Bir yerde kendisiyle alakalı ‘’…Beni yüzde yüz doyurmayan
şeyleri yapmak beni kendi gözlerimde küçültüyor…Bilhassa tahammül
edemediğim şey , kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya
mecbur oluşu… Neden?...Niçin böyleyim , niçin diğer kadınların farkına bile
varmadıkları bir nokta bana bu kadar ehemmiyetli görünüyor… Acaba
bende anormal bir taraf mı var, dedim. Hayır , bilakis diğer kadınlardan
daha normal olduğum için böyle düşünüyorum’’(s97) diyor.Diğer yandan
Raif’le alakalı olarak ‘’ Siz sahiden başka erkeklere benzemiyorsunuz…
Onları ilk işi evvela bu cihetleri sağlama bağlamaktır.Siz başınızı alıp
gidiyorsunuz…’’(s84) yorumunu yapıyor.Maria Puder’in söylemlerine
katılmakta kendimizi haklı sayabiliriz. Ne var ki Raif’in bir erkeğin klasik
özelliklerini gösterip göstermediğini anlamak o kadar kolay değil aslında.
’’O sadece karşısına çıkan bu yegane insanı ve onun sevgisini
kaybetmemeyi umarak ihtiyatlı davranıyor olabilir’’ şeklinde bir yorum
yapılabilir fakat bu varsayımı çürüten bulgu da yine Raif’in tavırları
içerisinde. Çünkü Raif ‘in tavırları , samimiyeti ve masumiyeti Maria
Puder’in ona olan alakası artmasına rağmen değişmiyor. Sadece yeni
tanıştığı bir kadının sevgisini kaybetme korkusuyla böyle davranıyor
olsaydı ilerleyen zaman içerisinde karşısındaki insanla arasındaki bağların
kuvvetlenmesini fırsat bilip gerçek karakterini ortaya çıkaracaktı.Zaten
Maria Puder’ in de korktuğu şey de buydu. Sık sık Raif’in tepkisini ölçen ve
onu köşeye sıkıştıran tavır ve soruları hep bu korkusundan ileri
gelmekteydi.

Eserde karşımıza çıkan diğer bir önemli konu da Raif ‘in ebeveyniyle
ilişkilerinin çok zayıf olduğudur. Anı defterinde annesinden çok az
bahseden Raif babasıyla alakalı da çok iyi şeyler söylemiyor. Bu kadar hisli
, duygulu ve içine kapanık bir erkeğin babasından pek bahsetmese de
annesinden çokça bahsetmesi beklenirdi.Çünkü erkek çocukları annelerine
sıkıca bağlıdır , özellikle daha sessiz ve sakin olanlar… Ama eserde böyle
izlere rastlayamıyoruz. Bunun sebebi Raif ‘in yirmi beşli yaşlara gelmesi
ve yeni bir kadınla tanışması olabilir. Çünkü psikoloji uzmanları erkek
çocuğun bu yaşlarda annesiyle arasındaki bağın zayıfladığını söylüyor.
Anıların da tam bu yaşlarda yaşanan olayları konu alması bu meselenin
temel sebebini açıklayıcı niteliktedir.

Babasının ölümü Raif’in hayatının akışını değiştiren ikinci büyük olay


oluyor.Aslında en başlarda bu olayın kendi hayatını nasıl etkileyeceğini çok
kestiremiyor.Bir yerde ‘’ Ve bir gün her şey bitti… O kadar basit , o kadar
kati bir şekilde bitti ki, ilk anda işin azametini anlamak benim için mümkün
olmadı… Yalnız biraz şaşırdım , bir hayli üzüldüm ; fakat bu hadisenin
hayatım üzerinde bu kadar büyük , bu kadar değişmez bir tesiri olacağını
asla düşünmedim.’’(s136) derken bu olayın Almanya’da yaşadığı bu
hayalleri bozan bir karabasan olabileceğinden haberi yoktu. Babasının
ölümü adeta ona gerçek dünyanın varlığını tattıran , ait olmadığı yerlerde
olduğu hissini uyandıran ve kaderi sıkça sorgulamasına yol açan bir
sembol olmuştu.O kadar büyük bir şok yaşamıştı ki Türkiye’ ye gidip
gitmemeyi bile Maria Puder ‘ e soracak kadar iradesiz kalmıştı. Sonradan
maddi sebeplerden dolayı Türkiye ‘ ye gitmesinin mecburi olduğunu
kavrayabilmiş ve yaşadığı bu Almanya macerasına bir ara vermek zorunda
kalmıştı. Fakat bu ayrılık bir ara değil , bir sondu.

Türkiye’ ye geldikten sonra akrabalarının arkasından çevirdiği


dolapları gören Raif insanlara olan güvenini epey kaybetmişti. Bu sıralarda
sevgilisiyle olan mektuplaşmaları onu hayata bağlayan birer iksirdi. Bir
süre sonra bu mektupların kesilmesi onu adeta hayata küstürmüş ve
tepkisiz bir insana dönüşmüştü. Sevmediği birisiyle evlenerek en büyük
hatayı yaptığını sonraları anlayan Raif efendi son zamanlarına kadar Maria
Puder’i suçlamıştı. Onun öldüğünü düşünmek yaşadığı halde kendisini
unuttuğunu düşünmekten daha zor gelmişti herhalde ona. Çünkü ikinci
doğumunu ve ruhunun farkına varmasını onun varlığına borçluydu.
Ölümünden iki gün önce gördüğü kızı ona suçsuz ve ölü bir kadını bunca yıl
suçlamanın ne kadar büyük bir hata olduğunu hatırlatmıştı ve bu keder
hayatının sona ermesine sebep olacak kadar büyüktü.
KAYNAKÇA
Ali, Sabahattin. Kürk Mantolu Madonna. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008

You might also like