Professional Documents
Culture Documents
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a bad egg a bad lot a bad mark a bad turn a bit a bitter pill
cieri be para etmez adam. salam ayakkab deil, st bozuk; it kopuk. krk not, kt not. ktlk. biraz. ac bir reete/ila, beraberinde zorluklar getiren bir zm yolu.
a black eye a can of worms a card up one's sleeve a case in point a chip off the old block a chip on one's shoulder a citizen of Turkey a contradiction in terms a couple of minutes a couple of a credit to his school a cursory glance a cut above a dab of
morarm gz. konuma dili kurtarc. sz konusu edilen eyin bir rnei. hk demi babasnn burnundan dm. kavgaya hazr olu, fkesi burnunun ucunda olma. Trk vatanda. szlerde elime. birka dakika. iki, iki . okulu iin iftihar vesilesi. gz gezdirme. -den bir gmlek stn. azck: Put a dab of the ointment on the wound. Yaraya merhemden biraz sr.
2
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk a dark day a dead loss a demanding boss a demanding job a desperate situation a drain on the resources a drink of water a drive for funds a drop in a bucket a dry speech a fat chance a feast for the gods a feather in one's cap a feeling of insecurity a few a fifth a figment of the imagination a fine distinction a fit of hysterics a fit of nerves a flight of stairs a fool's errand a friend of mine a friend of ours a fright
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kt gn. bir ie yaramayan nesne veya kimse. ok i bekleyen patron. ok emek isteyen i, zahmetli i. vahim bir durum. bteye yk olan ey. bir bardak su. para toplamak iin alan kampanya. devede kulak. yavan sz, tatsz konuma. ok zayf bir ihtimal. ahane bir ziyafet. vnlecek baar. bir gvensizlik duygusu. birka. (iki ls) galonun bete biri (06 santilitre). hayal rn, hayal mahsul. ince fark. isteri nbeti. sinir krizi. bir kat merdiven. sama bir i. bir dostum. dostlarmzdan biri, bir dostumuz. konuma dili korkun derecede irkin, tuhaf veya insan oke eden kimse: She looked a fright in that wig. O perukla grnm korkuntu.
a full week a gleam of hope a glimmer of hope a good command of a good deal
tam bir hafta. 2. olaylarla dolu bir hafta. bir mit . bir mit . (bir dili) rahat konuabilme. ok: That cost him a good deal. Ona pahalya mal oldu. It's climate is a good deal like Cairo's. Havas
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Kahire'ninkine ok benziyor. 2. konuma dili kelepir. 3. konuma dili iyi bir ey. a good distance a good loser a good many a good provider a good turn a good way a good off epey uzakta. oyunu kaybedince kzmayan kimse. birok, hayli. ailesine iyi bakan kimse. bir iyilik: He did me a good turn. Bana bir iyilik etti. hayli mesafe. 2. iyi bir are/yol. epey, epeyi, bir hayli; birok: He was there a good while. Orada epey kald. A good many of the camellias were in bloom. Birok kamelya iek amt. 2. en az: They waited a good ten minutes. En az on dakika beklediler. a great deal ok: That cost him a good deal. Ona pahalya mal oldu. It's climate is a good deal like Cairo's. Havas Kahire'ninkine ok benziyor. 2. konuma dili kelepir. 3. konuma dili iyi bir ey. a great many a hard act to follow a hard nut to crack a hell of a lot a horse of another color a host of a howling success a hundred percent a hundredfold a kilo of apples a kind of millionaire a knockout la carte a labor of love a large proportion of the profits a leading question a little bit pek ok. almas veya ulalmas zor bir baar. baarlmas zor i. 2. etin ceviz. ok fazla. tamamyla farkl bir konu. bir sr. byk baar. yzde yz. yz kat, yz misli. bir kilo elma. milyoner gibi bir ey. konuma dili ok gzel/fevkalade biri/bir ey. la carte a l kart' alakart. hatr veya zevk iin yaplan i, gnll yaplan i. krn byk bir blm. verilecek cevab belirleyen soru. azck, bir para.
4
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk a little terror a live issue a long face a long haul a long shot a long way off a lot a man in my position a man of few words a marked difference a marked man a matter of indifference a matter of life and death a matter of two dollars a minus quantity a modicum of
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ok yaramaz ocuk, ok haar ocuk, canavar. gnn nemli sorunu. eki yz. uzun tama mesafesi. 2. uzun sren zor bir i. baar ihtimali az olan bir ey, uzak bir ihtimal. ok uzakta. ok. benim durumumda olan bir adam. az konuan adam. belirgin bir fark. mimli adam, mimlenmi adam. ilgilenmeye demeyen sorun. lm kalm meselesi. iki dolar meselesi. sfrdan aa miktar. zerre kadar, bir nebze: There's not a modicum of truth in it. Onda zerre kadar hakikat yok. 2. az bir miktar; pek az: He drank only a modicum of wine. Pek az arap iti.
a month hence a month of Sundays a moot point a moot question a new lease on life
bundan bir ay sonra. ok uzun zaman. tartmal bir sorun. tartmal bir sorun. (hastalk veya zntden sonra) yeniden hayata balama.
a number of a pack of cards a pack of lies a painting after Reubens a pair of denims a pair of dungarees a pair of scales a pair of scissors A penny for your thoughts. a person after my own heart
birtakm, birka. iskambil destesi. bir sr yalan. Rubens'in slubunda bir resim. kot pantolon, cin; blucin. blucin, kot. terazi. makas. konuma dili Ne dnyorsunuz? kalbimi fetheden bir kimse.
5
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk a pillar of society a pinch of salt a play on words a pretty penny a priori a private person a proud day for us a quick one a raft of a ray of hope a ready pen A rolling stone gathers no moss. a round peg in a square hole a run of luck a safe bet a sense of responsibility a shade
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
topluma dayanak olan kimse, nfuzlu kimse. bir tutam tuz. kelime oyunu. konuma dili epeyce para, klliyetli miktarda para. a pri.o.ri ey prayor'ay, a priyor'i nsel, apriori. kendinden bahsetmekten kanan kimse. bizim iin iftihar edilecek bir gn. konuma dili abuk iilen/iilmi bir iki. konuma dili bir yn, bir sr, pek ok. umut . iyi yaz yazma yetenei. Yuvarlanan ta yosun tutmaz./leyen demir pas tutmaz. bulunduu yere yakmayan kimse. ans zinciri. elde bir. sorumluluk duygusu. biraz, azck: Lower your voice a shade. Sesini biraz alalt.
a shot in the arm a shot in the dark a spate of a stomach upset a stormy passage a twist of the wrist a wad of gum a wee bit a week off a whale of a
birine birdenbire moral veren bir ey. kr krne bir deneme. pek ok, bir sr. mide bozukluu. frtnal deniz yolculuu. hner, ustalk. pabu kadar iklet. olduka. 2. azck, biraz. bir haftalk izin. 2. bir hafta sonra. ok byk: a whale of a difference ok byk bir fark. 2. mthi, dehet, ok gzel: a whale of a novel mthi bir roman.
zararsz yalan. konuma dili pek ok: A whole lot of people don't approve of this. Pek ok kii bunu ho grmyor.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir yn, bir sr: He laid a wodge of papers on the table. Masaya bir sr evrak koydu. 2. koca/iri bir para: a wodge of chocolate koca bir para ikolata.
a , ey sfat (nszlerden nce) bir, herhangi bir: a sunny day gneli bir gn. There's a cat in the yard. Bahede (bir) kedi var. twice a year ylda iki kez. $5.88 a kilo kilosu be dolar.
A.D.
A.D. ey'di' ksaltma Anno Domini M.S. (milattan sonra), .S. (sa'dan sonra).
A.H. A.M.
A.H. ey'ey' ksaltma Anno Hegirae hicri. A.M., a.m. ey'em' ksaltma ante meridiem leden evvel (20.88-32.88 arasndaki saatler iin kullanlr.): 2:14 A.M. saat 2.98. 72 A.M. saat 20.88.
aback
ab.a.cus b'ks isim sayboncuu, abaks, rk. -e kendini kaptrmak. a.ban.don bn'dn fiil 1. terketmek, brakmak. 2. vazgemek.
abandoned abase
a.ban.don.edsfat terkedilmi, braklm, metruk. a.base beys' fiil alaltmak, kk drmek: abase oneself kendini alaltmak.
abasement
abashed
a.bashed bt' sfat akna evrilmi; app kalm; bozum olmu, kt olmu: I was abashed by his remarks. Onun szleri beni kt etti.
abate
a.bate.mentisim azaltma, hafifletme; azalma, hafifleme. ab.bess b's isim kadnlar manastrnn ba rahibesi. ab.bey b'i isim manastr. ab.bot b't isim erkekler manastrnn bakan, bakei.
7
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
abbr.ksaltma abbreviated abbreviation ab.bre.vi.ate bri'viyeyt fiil ksaltmak. ab.bre.vi.a.tionisim ksaltma. ABC's eybisiz' alfabe, abece. 2. temel ilkeler. ab.di.cate b'dkeyt fiil 1. (bir haktan) vazgemek, feragat etmek. 2. (tacn ve tahtn) terketmek.
abdication
ab.do.men b'dmn isim karn. karn boluu. ab.dom.i.nal bdam'nl sfat karna ait. ab.duct bd^kt' fiil (birini) karmak. ab.duc.tion bd^k'n isim (birini) karma. ab.er.ra.tion brey'n isim 1. (doru, doal veya normal olandan) sapma. 2. ruhbilim sapn. 3. tbbi sapk.
abet
a.bet bet' fiil (abetted, abetting) kkrtmak; (kt ilerde) yardm etmek, yardaklk etmek.
a.bet.terisim kkrtc; yardak. a.bet.torisim kkrtc; yardak. a.bey.ance bey'ns isim baknz be in abeyance ab.hor bhr' fiil (abhorred, abhorring) nefret etmek, tiksinmek.
ab.hor.renceisim nefret, tiksinti. ab.hor.rentsfat nefret uyandran, tiksindirici. -e uymak, -e riayet etmek. a.bide bayd' fiil (abode/abided) ekmek, tahamml etmek: I can't abide him! Onu ekemem!
ability abject
a.bil.i.ty bl'ti isim yetenek, kabiliyet. ab.ject b'cekt sfat 1. gurursuz, kendini alaltan. 2. insan umutsuzlua dren, berbat (bir durum).
ab.ject.lyzarf gurursuzca, kendini alaltarak. Ab.khas bkas' isim (Abkhas) 1. Abhaz. 2. Abhazca. Ab.kha.si.a bkey'ziy baknz Abkhazia
8
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ab.kha.zi.a bkey'q isim Abhazya. isim, sfat 1. Abhaz. 2. Abhazca. ab.la.tive b'ltv sfat, dilbilgisi -den halindeki. isim den halindeki szck.
ablaze
a.blaze bleyz' sfat 1. yanmakta olan, alevler iinde; tutumu. 2. l l ldayan; prl prl parlayan.
a.ble ey'bl sfat yetenekli, kabiliyetli. a.ble-bod.ied ey'blbad'id sfat salkl, shhatli. ab.lu.tion blu'n isim aptes, gusl, ykanma. ablyzarf iyi bir ekilde. ab.nor.mal bnr'ml sfat anormal. ab.nor.mal.i.ty bnrml'ti isim anormallik. ab.nor.mal.lyzarf anormal bir ekilde. a.board bord' zarf, edat (yolcunun gemi, uak, tren veya otobsn) iinde (bulunmas): He was aboard the train. Trendeydi. All aboard! Haydi binin!
abode abolish
a.bode bod' fiil baknz abide a.bol.ish bal' fiil kaldrmak, lavetmek, ilga etmek; feshetmek.
ab.o.li.tion bl'n isim kaldrma, lav, ilga; fesih. A-bomb ey'bam isim atom bombas. a.bom.i.na.ble bam'nbl sfat 1. iren, tiksindirici. 2. konuma dili kt, pis, berbat.
abominate abomination
a.bom.i.nate bam'neyt fiil nefret etmek, tiksinmek. a.bom.i.na.tionisim 1. nefret etme. 2. nefret edilen ey, iren ey.
aboriginal
ab.o.rig.i.nal brc'nl sfat ok eski bir zamandan kalan. isim yerli, bir lkenin asl yerlisi.
ab.o.rig.i.ne brc'ni isim yerli, bir lkenin asl yerlisi. a.bort brt' fiil (ocuk) drmek. a.bor.tion br'n isim ocuk drme. a.bor.tion.istisim ocuk drten kimse.
9
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.bor.tive br'tv sfat baarsz. a.bound baund' fiil in/with (bir yerde) bol olmak, ok olmak.
about
a.bout baut' zarf aa yukar, yaklak: about 1 o'clock saat yedi sularnda. about sixty people altm kadar kii. edat 1. ortalkta, etrafta: There was no one about. Ortalkta kimse yoktu. 2. hakknda: Don't talk about it! Onun hakknda konuma! There's something about him I don't like. Onda houma gitmeyen bir ey var. 3. -mek zere: erif's about to go. erif gitmek zere. 4. ile megul: What's he about? Neyle megul? Ne yapyor? She knows what she's about. Ne yaptn biliyor.
aboutface
a.bout.face baut'feys isim 1. askeri geriye dn. 2. eskiden savunduunun tersini savunmaya balama.
bilhassa, zellikle. vasatn stnde. ticaret yazl deerin stnde. a.bove b^v' edat 1. (somut bir yer iin) yukarsnda; yukarsna: above the trees aalarn yukarsnda. 2. (soyut bir ey iin) stnde: above average ortalamann stnde. above all her eyden nce. She's above that. Ona tenezzl etmez. zarf yukarda: as I stated above yukarda sylediim gibi. isim yukar: from above yukardan.
aboveboard
a.bove-men.tionedsfat yukarda ad geen. a.brade breyd' fiil andrmak. a.bra.sion brey'qn isim 1. syrk. 2. andrma, abrasyon.
abrasive
a.bra.sive brey'sv isim, kimya andrc, abrasif. sfat 1. sinirlendirici, rahatsz edici. 2. kimya andrc, abrasif.
abreast
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.bridge brc' fiil ksaltmak, zetlemek. a.bridge.mentisim ksaltma, zet. a.broad brd' zarf 1. ortalkta, meydanda: There is a rumor abroad about the imminent demise of the company. Ortalkta irketin ok yaknda bataca hakknda bir sylenti var. 2. yurtdnda, darda; yurtdna.
ab.ro.gate b'rgeyt fiil iptal etmek, feshetmek. ab.ro.ga.tionisim iptal, feshetme. a.brupt br^pt' sfat 1. ani; beklenmedik. 2. ani ve nezaketsiz. 3. birdenbire biten veya kesiliveren. 4. dik, sarp.
abruptly
ab.scess b'ses isim apse. ab.scond bskand' fiil kamak, svmak. ab.sence b'sns isim yokluk; bulunmama: We felt her absence. Yokluunu hissettik. He returned after an absence of five months. Be aylk bir aradan sonra dnd.
absent
ab.sent b'snt sfat 1. (from) yok; namevcut: He was absent from work yesterday. Dn ie gelmedi. 2. dalgn.
absentee
ab.sen.tee bsnti' sfat, isim hazr bulunmayan, baka yerde olan (kimse).
ab.sent.mind.ed b'sntmayn'dd sfat dalgn. salt ounluk. ab.so.lute b'slut sfat 1. tam. 2. salt, mutlak. 3. kesin, kati.
absolutely absolution
ab.so.lute.lyzarf 1. tamamen. 2. kesinlikle, katiyen. ab.so.lu.tion bslu'n isim, Hristiyanlk (gnahlarn) Allah tarafndan affolunmas.
absolutism
11
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ab.solve bzalv' fiil, Hristiyanlk from (gnahlarn) affetmek: God has absolved her from her sins. Allah gnahlarn affetti.
absorb
ab.sorb bsrb', bzrb', bsrb', bzrb' fiil iine ekmek, sourmak, emmek, absorbe etmek.
absorbent
absorbing absorption
ab.sorb.ingsfat kafay megul eden; srkleyici. ab.sorp.tionisim 1. ie ekme, sourma, emme, absorpsiyon. 2. dalma; kafann megul olmas.
abstain
ab.stain bsteyn' fiil hi yapmamak, saknmak: He has abstained from drinking alcohol. Artk hi iki imiyor.
politika ekimser oy. ab.ste.mi.ous bsti'miys sfat yeme ime konusunda azla yetinen; tensel zevklerle az ilgilenen.
abstention
abstinence
ab.sti.nence b'stnns isim (bir eyi) yapmama, (kendini bir eyden) mahrum etme.
abstinent
ab.stract b'strkt sfat soyut, abstre. isim zet. abstractedsfat dalgn, kafas megul. ab.strac.tionisim 1. soyutlama; soyutlanma. 2. dalgnlk, kafann megul olmas. 3. soyut dnce; soyut terim.
abstruse absurd
ab.struse bstrus' sfat kavranmas zor, anlalmas g. ab.surd bzrd' sfat absrd, gln, aptal, sama, makul olmayan.
absurdity
absurdly
abundance
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.bun.dant b^n'dnt sfat bol, bereketli. a.bun.dant.lyzarf bol bol. a.buse byus' isim 1. ktye kullanma, yolsuzluk, suiistimal. 2. acmaszca yerme, svp sayma. 3. kfrler, svgler. 4. (bedensel veya ruhsal) ikence.
abusive
a.bu.sive byu'sv sfat 1. az bozuk, kfrbaz. 2. kfrl: abusive language kfrl szler.
abut
a.but b^t' fiil (abutted, abutting) 1. (on/upon) (-e) bitimek, bitiik olmak. 2. against -e dayanmak.
a.but.mentisim 1. (kprde) kenar ayak. 2. bitime yeri. a.bys.mal bz'ml sfat, konuma dili ok kt, feci. a.byss bs' isim dipsiz gibi grnen yer; uurum. ac.ksaltma account ac.a.dem.ic kdem'k sfat 1. akademik. 2. teorik, kuramsal. 3. pratik deeri veya nemi olmayan. 4. resmi, kitabi. isim niversite retim grevlisi.
academician
a.cad.e.my kd'mi isim akademi; yksekokul. tahta kmak. ac.cede ksid' fiil 1. to -e raz olmak. 2. to (hkmdar) (tahta) kmak.
accelerate
ac.cel.er.a.tionisim hzlandrma; hzlanma, ivme. ac.cel.er.a.torisim gaz pedal. ac.cent k'sent isim 1. fonetik vurgu, aksan. 2. fonetik vurgu iareti. 3. ive. fiil vurgulamak.
ac.cen.tu.ate ksen'uweyt fiil vurgulamak. -in sorumluluunu zerine almak. ac.cept ksept' fiil 1. kabul etmek; raz olmak; kabullenmek. 2. (bir eyi) teslim almak.
acceptable acceptance
ac.cept.ablesfat kabul edilir, makbul. ac.cep.tanceisim 1. kabul. 2. (bir eyi) teslim alma.
13
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ac.cess k'ses isim 1. giri, geit. 2. to (biriyle) grme imkn; (bir eyden) faydalanma hakk veya imkn: He has access to him. stediinde onunla grebilir. 3. bilgisayar erime, eriim.
accessible
ac.ces.si.blesfat ulalabilir; faydalanlabilir; ziyaret edilebilir: That palace is not accessible to the public. O saray halka ak deil.
accession
ac.ces.sion kse'n isim 1. (tahta) kma. 2. (bir mze veya ktphanenin koleksiyonuna) yeni alnan eya, kitap v.b.
accessoriesisim aksesuar. hukuk su ilendikten sonra su orta olan kimse. ac.ces.so.ry kses'ri isim, hukuk su orta. kazaya urayanlar. ac.ci.dent k'sdnt isim 1. kaza (kt olay). 2. rastlant. 3. felsefe ilinek, araz.
accidental
ac.ci.den.tal.lyzarf 1. kazara, yanllkla. 2. tesadfen. ac.ci.dent-pronesfat hep kazaya urayan; sakar. ac.claim kleym' fiil bararak birini beendiini gstermek; alklamak. isim alk, byk beeni.
acclamation
ac.cla.ma.tion klmey'n isim 1. bararak birini beendiini gsterme, tezahrat. 2. alklama; alk.
acclimate
ac.cli.mate k'lmeyt fiil bir yere altrmak, intibak ettirmek; bir yere almak, intibak etmek.
ac.cli.ma.tize k'lmtayz fiil baknz acclimate -e kendini altrmak. ac.com.mo.date kam'deyt fiil 1. barndrmak; -in -e yetecek kadar yeri olmak, almak. 2. to -e uydurmak. 3. salamak. 4. iyilik etmek.
ac.com.mo.dat.ingsfat yardmsever, yardmc. denizcilikle ilgili borda iskelesi. ac.com.mo.da.tionisim kalacak yer.
14
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ac.com.mo.da.tionsisim yemek yenecek ve kalacak yer. ac.com.pa.ni.mentisim 1. elik etme. 2. (bir eyin) beraberinde gelen.
ac.com.pa.ny k^m'pni fiil elik etmek, refakat etmek. ac.com.plice kam'pls isim su orta. ac.com.plish kam'pl fiil 1. baarmak, becermek, stesinden gelmek. 2. tamamlamak.
accomplished accomplishment
birini ho karlamak. ac.cord krd' isim anlama, mukavele. fiil 1. with -e uymak, -e uygun olmak. 2. vermek: accord someone a privilege birine bir imtiyaz vermek.
ac.cord.ance kr'dns isim baknz in accordance with ac.cord.ing kr'dng zarf to -e gre. ac.cord.ing.lyzarf 1. ona gre, yle: He told me to shoot him, and I acted accordingly. Onu vurmam istedi; ben de yle yaptm. 2. bundan dolay, ona dayanarak.
ac.cor.di.on kr'diyn isim akordeon. ac.cost kst' fiil yaklap bir ey sylemek. hesap defteri. ac.count kaunt' isim 1. hesap. 2. rportaj; (birinin) anlatt. fiil (for) -i anlatmak, -i aklamak, - i izah etmek.
ac.count.ablesfat sorumlu. ac.coun.tantisim muhasebeci. ac.count.ingisim muhasebe. ticaret alacakllar hesab. ticaret borlular hesab. ac.crue kru' fiil 1. birikmek. 2. to -e gelmek: What advantages will accrue to us from this? Bunun bize ne gibi faydalar olacak?
15
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
accumulation accuracy
ac.cu.mu.la.tionisim 1. birikim, birikme. 2. birikinti. ac.cu.ra.cyisim 1. doruluk. 2. yanl yapmamaya zen gsterme.
accurate
accusation accusative
ac.cu.sa.tionisim sulama. ac.cu.sa.tive kyu'ztv sfat, dilbilgisi -i halindeki. isim -i halindeki szck.
ac.cuse kyuz' fiil sulamak, itham etmek. ac.cusedsfat sank. ac.cus.tom k^s'tm fiil altrmak. konuma dili snavda yksek bir not almak (dokuz ila on arasnda).
ace
ace eys isim 1. iskambil oyunlar as, birli. 2. konuma dili uzman, eksper. sfat, konuma dili iinin ehli, as. fiil baknz ace an exam
ac.e.tone s'ton isim aseton. a.cet.y.lene set'lin isim asetilen. ache eyk isim ar, sz, ac. fiil armak, szlamak, acmak.
achieve
achievement acid
a.chieve.mentisim 1. baar. 2. elde etme, kazanma. ac.id s'd isim asit. sfat 1. asit. 2. ineleyici: an acid remark ineleyici bir sz.
acknowledge
ac.knowl.edge knal'c fiil 1. (bir gerei) kabul etmek. 2. (bir eyin alndn veya farkedildiini) bildirmek.
acknowledgment
ac.knowl.edg.ment knal'cmnt isim 1. (bir gerei) kabul etme. 2. (bir eyin alndn veya farkedildiini) bildirme. 3. ticaret alnd.
acne acorn
ac.ne k'ni isim akne, ergenlik. a.corn ey'krn isim mee palamudu.
16
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.cous.tics kus'tks isim akustik. hakknda bilgi edinmek. ac.juaint kweynt' fiil 1. bilgi vermek, haberdar etmek. 2. tantmak: This book is designed to acjuaint its readers with new developments in the field of genetic engineering. Bu kitabn amac okuyucularna genetik mhendislii alanndaki yeni gelimeleri tantmaktr.
acquaintance acquiesce
ac.juain.tanceisim tandk, tan. ac.jui.esce kwiyes' fiil boyun emek, katlanmak, kabullenmek.
acquire
ac.juire kway'r fiil 1. elde etmek, edinmek, almak. 2. kazanmak: acjuire a bad reputation kt bir hret kazanmak.
acquisition
ac.jui.si.tion kwz'n isim 1. elde etme, edinme, alma. 2. kazanma. 3. elde edilen ey, edinti.
acquisitive
ac.juis.i.tive kwz'tv sfat bir eyler elde etmeye ok hevesli, mal canls, agzl.
yznn akyla kmak. ac.juit kwt' fiil (acquitted, acquitting) aklamak, temize karmak, beraat ettirmek.
ac.juit.talisim aklanma, beraat. a.cre ey'kr isim 8,080 hektarlk arazi l birimi. ac.rid k'rd sfat ac, eki, keskin. ac.ro.bat k'rbt isim akrobat, cambaz. ac.ro.bat.icsfat akrobatik. ac.ro.bat.icsisim akrobatlk, cambazlk. ac.ro.nym k'rnm isim birka kelimenin ba harflerinin veya ilk hecelerinin birlemesiyle meydana gelen kelime: NATO, UNESCO.
herkesi ayn derecede etkileyen (cret, vergi). yolun te tarafnda, kar tarafta. a.cross krs' edat 1. bir tarafndan br tarafna: He stretched a rope across the river. Nehrin bir tarafndan br tarafna bir ip gerdi. 2. karsnda: Hikmet lives
17
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
across the street from us. Hikmet karmzda oturuyor. zarf kardan karya: Walking across this street is a problem. Bu caddede kardan karya gemek bir mesele. act as act in unison act on a suggestion act up act bakasnn vazifesini yapmak. birlikte hareket etmek. yaplan teklife gre davranmak. yaramazlk etmek, gsteri yapmak. act kt isim 1. hareket, eylem. 2. kanun, yasa. 3. tiyatro blm, perde. 4. rol yapma, oyun. fiil 1. rol yapmak, oynamak. 2. harekete gemek. 3. davranmak, davranta bulunmak. 4. kimya on/upon -e etkimek. 5. konuma dili numara yapmak, yalandan yapmak: He isn't really ill; he's qust acting. Gerekten hasta deil; numara yapyor. acting act.ing k'tng isim oyunculuk. sfat veklet eden, vekil: acting president bakan vekili. action activate active ac.tion k'n isim 1. hareket, eylem. 2. etki. ac.ti.vate k'tveyt fiil harekete geirmek. ac.tive k'tv sfat 1. faal, hareketli, aktif. 2. dilbilgisi etken. activism activist activity actor actress actual actuality actually acumen ac.tiv.ismisim eylemcilik. ac.tiv.ist k'tvst isim eylemci. ac.tiv.i.ty ktv'ti isim faaliyet, etkinlik. ac.tor k'tr isim aktr, oyuncu. ac.tress k'trs isim aktris, kadn oyuncu. ac.tu.al k'uwl sfat gerek, doru. ac.tu.al.i.ty kuwl'ti isim gerek, hakikat. ac.tu.al.lyzarf aslnda; gerekten. a.cu.men kyu'mn isim abuk kavrama yetenei, keskin zek. acute angle acute ad geometri dar a. a.cute kyut' sfat 1. keskin. 2. tbbi akut, hd. 3. tiz. ad d isim ilan, reklam.
18
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk adage Adam adamant adamantly Adam's apple adapt oneself to adapt
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ad.age d'c isim atasz. Ad.am d'm isim dem. ad.a.mant d'mnt sfat son derece kararl, kat. ad.a.mant.lyzarf inatla, kat bir ekilde. demelmas. -e kendini altrmak. a.dapt dpt' fiil 1. uyarlamak, adapte etmek. 2. almak, intibak etmek.
adaptable
adaptation
adapter
adaptor
yangna krkle gitmek. -i canlandrmak, -i ilginletirmek. -e varmak, (bir yekn) tutmak. 2. konuma dili anlamna gelmek: What it adds up to is that you're not coming. Gelmeyeceksin anlamna geliyor.
add up
add
addendum
ad.den.dum den'dm isim (addenda) ilave, ek; ilave edilecek ey veya sz.
addict
ad.dict d'kt isim baml, mptela; tiryaki: drug addict uyuturucu bamls. cigarette addict sigara tiryakisi.
hesap makinesi. ad.di.tion d'n isim 1. ekleme, ilave. 2. ek, ilave. 3. matematik toplama.
19
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
additive
ad.di.tive d'tv' isim 1. katk. 2. katlan kimyasal madde. sfat toplamsal, ilave olunacak.
addled
(birine) bir sz yneltmek. ad.dress dres' isim 1. (veya 'dres) adres. 2. sylev, nutuk. fiil 1. hitap etmek. 2. adres yazmak.
addressee
adduce
adept
a.dept dept' sfat (at/in) usta, ok becerikli; mahir. isim usta, iinin ehli.
ad.e.jua.cy d'kwsi isim yeterlilik, kifayet. ad.e.juate d'kwt sfat yeterli, kfi. ad.here dhr' fiil 1. (to) -e yapmak. 2. (to) -e sadk kalmak, -e bal kalmak.
ad.her.enceisim 1. yapma. 2. ballk. ad.her.ent dhr'nt isim taraftar, yanda. ad.he.sion dhi'qn isim 1. yapma. 2. to -e bal kalma, -e sadk kalma, -e uyma.
(yaptrc) bant. ad.he.sive dhi'sv sfat, isim yapkan, yaptrc. adj.ksaltma adqacent adqective adqustment ad.ja.cent cey'snt sfat to (-e) bitiik, bitiikteki; komu.
ad.jec.tive c'ktv isim sfat. ad.join coyn' fiil bitiik olmak. ad.join.ingsfat bitiik, bitiikteki, yan, yandaki. ad.journ crn' fiil 1. oturuma son vermek. 2. (toplant, oturum) sona ermek, bitmek. 3. (bir baka yere) gemek.
20
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kendini -e altrmak. ad.just c^st' fiil ayar etmek, ayarlamak. ad.just.mentisim 1. ayarlama. 2. kendini altrma. 3. ticaret tazminat miktarnn sigortal ve sigortac arasnda kararlatrlmas.
yemin ettirmek, ant iirmek. ad.min.is.ter dmn'str fiil ynetmek, idare etmek. ad.min.is.tra.tionisim ynetim, idare. ad.min.is.tra.tivesfat idari, ynetimle ilgili, ynetimsel.
administrator admirable
ad.min.is.tra.torisim ynetici, idareci. ad.mi.ra.ble d'mrbl sfat takdire deer, beenilecek, ok gzel.
ad.mi.ral d'mrl isim amiral. ad.mi.ra.tion dmrey'n isim takdir, beenme. ad.mire dmay'r fiil takdir etmek, beenmek; hayran olmak, hayran kalmak.
admirer admiring
ad.mirerisim takdir eden, beenen; hayran. ad.mir.ingsfat takdir ettiini belirten; hayran, hayranlk gsteren.
ad.mis.si.ble dms'bl sfat kabul edilebilir. Giri serbest. ad.mis.sion dm'n isim 1. ieri alma; kabul; giri. 2. giri creti, giri. 3. itiraf.
admit of admit
imkn vermek. ad.mit dmt' fiil (admitted, admitting) 1. ieri almak, almak; kabul etmek: They won't admit you. Seni ieri sokmazlar. 2. itiraf etmek.
admittance admonish
ad.mit.tanceisim kabul; giri. ad.mon.ish dman' fiil tembih etmek; kulan ekmek.
ad.mo.ni.tion dmn'n isim tembih; kulan ekme. ad.mon.i.to.ry dman'tri sfat uyar niteliinde. a.do du' isim insan yoran hazrlklar; koumalar.
21
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ad.o.les.cenceisim ergenlik, ergenlik a. ad.o.les.cent dles'nt sfat, isim ergen, ergenlik anda olan (gen).
adopt
ador.ablesfat tapnlacak, ok gzel ve sevimli. ad.o.ra.tion drey'n isim tapnma, lgnca sevme. a.dore dr' fiil 1. tapnmak, tapmak, lgnca sevmek. 2. (Allaha) tapnmak, tapmak.
a.dorn drn' fiil sslemek, donatmak, donamak. a.dorn.mentisim 1. ssleme. 2. ss. a.drift drft' sfat baknz be adrift zarf baknz be cast adrift cast something adrift
adroit adsorb adsorbent adsorption adult adulterate adulterer adulteress adultery adv. advance
a.droit droyt' sfat usta, ok becerikli. ad.sorb dsrb' fiil, kimya adsorbe etmek. ad.sorb.entisim, sfat adsorban. ad.sorp.tion dsrp'n isim, kimya adsorpsiyon. a.dult d^lt' sfat, isim 1. yetikin. 2. hukuk ergin, reit. a.dul.ter.ate d^l'treyt fiil iine yabanc madde katmak. a.dul.ter.er d^l'trr isim zina yapan erkek. a.dul.ter.ess d^l'trs isim zina yapan kadn. a.dul.ter.y d^l'tri isim zina. adv.ksaltma adverb ad.vance dvns' isim 1. ilerleme, ileri gitme. 2. yaklam; teklif. 3. ticaret avans. fiil 1. ilerletmek; ilerlemek. 2. artmak; artrmak. 3. avans vermek. 4. ileriye almak. 5. yardm etmek. 6. terfi ettirmek; terfi etmek. sfat ileri, ileride bulunan.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ad.vent d'vent isim geli, var. ad.ven.ture dven'r isim macera, serven. ad.ven.tur.erisim 1. servenci, macerac. 2. dolandrc, dalavereci.
adventuresome adventurous
adverb adversary
ad.verb d'vrb isim zarf, belirte. ad.ver.sar.y d'vrseri isim 1. iskambil oyunlar rakip. 2. dman.
adverse
adversity
ilan araclyla eleman aramak. ad.ver.tise d'vrtayz fiil 1. reklamn yapmak. 2. ilan etmek.
ad.ver.tise.mentisim ilan, reklam. reklam ajans. advertisingisim reklamclk. ad.vice dvays' isim nasihat, t, tavsiye. ad.vis.ablesfat akllca, makul, doru. ad.vise dvayz' fiil 1. tavsiye etmek, tlemek. 2. ticaret bildirmek.
adviser advisor advocate adz adze Aegean Sea Aegean aerial view
ad.vis.erisim yol gsteren, akl hocas; danman. ad.vi.sorisim yol gsteren, akl hocas; danman. ad.vo.cate d'vkeyt fiil desteklemek, savunmak. adz dz isim keser. adze dz isim keser. Ege Denizi. Ae.ge.an ci'yn sfat Ege. havadan grn.
23
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
aer.i.al er'iyl isim 1. anten. 2. havai. aer.o.bics ero'bks isim, sfat aerobik. aer.o.drome er'drom isim, ngiliz ngilizcesi havaalan, havaliman.
aerogramme aeroplane
aer.o.gramme er'grm isim hava mektubu. aer.o.plane er'pleyn isim, ngiliz ngilizcesi baknz airplane
aerosol aesthete aesthetic aesthetics aestival afar off afar affable affair
aer.o.sol er'sol isim sprey tp, aerosol. aes.thete es'thit isim estet. aes.thet.ic esthet'k sfat, isim estetik. aes.thet.icsisim estetik. aes.ti.val es'tvl sfat yaza zg. ok uzakta. a.far far' zarf baknz afar off come from afar from afar af.fa.ble f'bl sfat rahat, dosta ve sokulgan. af.fair fer' isim 1. sorun, mesele, i. 2. konuma dili ey (makine, eya). 3. konuma dili olay, skandal.
cahillik taslamak, bilmezlikten gelmek. af.fect fekt' fiil 1. etkilemek, tesir etmek; dokunmak. 2. (hastalk) zarar vermek. 3. gibi grnmek, yalancktan (bir ey) yapmak.
affectation affected
af.fec.ta.tion fektey'n isim sahte tavr, yapmack. af.fect.edsfat 1. (hastalktan) zarar grm. 2. sahte, yapmack, yapmackl.
affection affectionate
af.fec.tion fek'n isim muhabbet, efkat, sevgi. af.fec.tion.atesfat sevgisini gsteren; efkatli, sevecen, sevgi dolu.
affidavit
ile ba/iliki kurmak. af.fil.i.ate fl'iyeyt fiil balamak. af.fil.i.at.edsfat bal. af.fil.i.a.tion fliyey'n isim yakn iliki.
24
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
af.firm frm' fiil dorulamak, tasdik etmek. af.fir.ma.tionisim dorulama, tasdik. af.firm.a.tive fr'mtv sfat olumlu. isim olumlu cevap. af.fix f'ks isim, dilbilgisi nek veya sonek. af.flict flkt' fiil 1. ac vermek, strap vermek. 2. bana bela olmak.
afflicted
af.flic.tionisim dert; hastalk. af.flu.ence f'luwns isim zenginlik, refah. af.flu.entsfat zengin, gnenli. af.ford frd' fiil 1. mali gc yetmek, (bir ey iin) paras olmak. 2. (bir eyi) zarar grmeden yapabilmek: You can't afford to make him angry. Onu kzdrabilecek durumda deilsin sen.
affront
af.front fr^nt' isim hakaret, kk dren davran. fiil hakaret etmek, kk drmek.
Afghan
Af.ghan.i.stan fgn'stn isim Afganistan. a.field fild' zarf kra, krda, evden uzak. a.fire fay'r sfat tutumu; alevler iinde. a.float flot' zarf yzmekte; su stnde. a.fraid freyd' sfat baknz be afraid of a.fresh fre' zarf yeniden. Af.ri.ca f'rk isim Afrika. isim Afrikal. sfat 1. Afrika, Afrika'ya zg. 2. Afrikal.
yle byle. bununla birlikte, yine de, buna ramen. toz daldktan sonra. 2. ortalk sakinleip herkes kendine geldikten sonra, ortalk yattktan sonra.
25
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gibi, tarznda. af.ter f'tr edat 1. -den sonra. 2. iin, yznden; -den dolay. 3. ardndan: After them came the giraffes. Onlarn ardndan zrafalar geldi. sfat sonraki. zarf sonra.
af.ter.life f'trlayf isim ahret, br dnya. af.ter.math f'trmth isim (kt) sonu. af.ter.noon ftrnun' isim leden sonra. af.ter.shave f'treyv isim tra losyonu. af.ter.taste f'trteyst isim azda kalan tat. af.ter.thought f'tr.tht isim sonradan akla gelen dnce.
af.ter.ward f'trwrd zarf sonra, sonradan. af.ter.wards f'trwrdz zarf sonra, sonradan. a.gain gen' zarf tekrar, yine, bir daha. doaya aykr. birinin isteine kar. a.gainst genst' edat 1. kar: against the current akntya kar. a vaccine against the flu gribe kar bir a. 2. aleyhinde, kar: a vote against the president bakann aleyhinde bir oy. I'm against it. Ona karym.
a.ga.ve ga'vi isim agav. ya snr, ya haddi. age eyc isim 1. ya. 2. a, devir. agedsfat 1. yanda: a boy aged five be yanda bir olan. 2. yal, ihtiyar. 3. yllanm; eski.
ageless
agency
a.gen.cy ey'cnsi isim 1. acente; aqans: travel agency seyahat acentesi. news agency haber ajans. 2. devlet dairesi.
a.gen.da cen'd isim gndem. a.gent pro.vo.ca.teur ^qan' prvk^tr' isim (agents provocateurs) provokatr, kkrtc ajan.
26
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.gent ey'cnt isim 1. acente, temsilci. 2. ajan. ag.glom.er.ate glam'rt isim aglomera. ag.glom.er.a.tion glamrey'n isim aglomerasyon. ag.gran.dize grn'dayz fiil bytmek. ag.gran.dize.ment grn'dzmnt isim bytme. ag.gra.vate g'rveyt fiil 1. ktletirmek, zorlatrmak, arlatrmak, iddetlendirmek: Don't scratch that sore; you'll aggravate it. O yaray kama, azdrrsn. aggravate a problem bir sorunu arlatrmak. aggravate the pain acy iddetlendirmek. 2. konuma dili kzdrmak.
aggregate aggression aggressive aggressor aggrieved aghast agile agility of mind agility agitate
ag.gre.gate g'rgt isim 1. toplam. 2. agrega. ag.gres.sion gre'n isim saldrganlk. ag.gres.sivesfat saldrgan. ag.gres.sorisim saldrgan, saldran. ag.grieved grivd' sfat incitilmi; madur. a.ghast gst' sfat dehet iinde, donakalm. ag.ile c'l sfat evik. zek kvrakl. a.gil.i.ty cl'ti isim eviklik. ag.i.tate c'teyt fiil 1. alkalamak, alkamak; kartrmak. 2. heyecanlandrmak. 3. ruhbilim ajite etmek. 4. sallamak.
agitated agitation
ag.i.tatedsfat 1. heyecanl. 2. ruhbilim aqite. ag.i.ta.tionisim 1. alkalama, alkama; aqitasyon. 2. heyecan. 3. ruhbilim ajitasyon. 4. sallama.
agitator
ag.i.ta.torisim 1. kkrtc, tahriki, provokatr; eylemci, kampanyac. 2. ajitatr, alkalayc, kartrc: washing machine agitator amar makinesi pervanesi/plsatr.
aglow ago
a.glow glo' sfat parlak. a.go go' zarf nce, evvel: a long time ago ok zaman nce.
agonize
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ag.o.ny g'ni isim strap. a.gree gri' fiil 1. raz olmak, rza gstermek; mutabk olmak. 2. hemfikir olmak. 3. anlamak, iyi geinmek. 4. (bir ey) (baka bir eye) uymak, (bir ey) (baka bir eyi) tutmak. 5. uygun olmak, -e gre olmak.
agreeable agreement agricultural credit agricultural agriculture agriculturist aground ah ahead of time ahead aid AIDS ail ailing ailment aim at
a.gree.ablesfat 1. ho, iyi. 2. raz. a.gree.mentisim anlama, szleme. ticaret tarm kredisi. ag.ri.cul.tur.alsfat tarmsal, zirai. ag.ri.cul.ture g'rk^lr isim tarm, ziraat. ag.ri.cul.tur.istisim ifti. a.ground graund' zarf baknz go aground ah a nlem Aa!/Vah! erken. a.head hed' zarf ileri, ileride. aid eyd isim 1. yardm. 2. yardmc. fiil yardm etmek. AIDS eydz isim, tbbi AIDS. ail eyl fiil hasta olmak, rahatsz olmak. ail.ingsfat hasta, rahatsz. ail.mentisim hastalk, rahatszlk. (silah) (birine, bir yere) dorultmak. 2. (bir eyi) (bir yere) frlatmak.
aim to aim aimless air base air brake air compressor air filter air force air pollution air pressure air raid air shaft
niyetinde olmak. aim eym isim ama, gaye, maksat. fiil nian almak. aim.lesssfat amasz. hava ss. hava freni, haval fren. hava kompresr. hava filtresi. askeri/hava kuvvetleri. hava kirlilii. hava basnc. hava saldrs. hava boluu, aydnlk.
28
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
airborne
air.borne er'brn sfat 1. havadan gelen (mikrop, toz v.b.). 2. havadan nakledilen. 3. umakta olan.
air-con.di.tionedsfat klimal. air-con.di.tion.erisim klima. uak gemisi. air.craft er'krft isim uak; uaklar. air.field er'fild isim havaalan. air.lift er'lft isim hava kprs. fiil hava yoluyla tamak veya gtrmek.
airline airliner airmail letter airmail airplane airport airstrip airtight airways airy
air.line er'layn isim havayolu. air.lin.erisim yolcu ua. uak mektubu. air.mail er'meyl isim uak postas. air.plane er'pleyn isim uak. air.port er'prt isim havaliman, havaalan. air.strip er'strp isim uu pisti. air.tight er'tayt sfat hava geirmez. air.ways er'weyz isim havayollar. air.y er'i sfat 1. havai. 2. havadar. 3. hava gibi hafif. 4. hayali. 5. alm satan, kendine bir hava veren. 6. evik, canl, en.
airy-fairy
air.y-fair.y er'ifer'i sfat, ngiliz ngilizcesi, konuma dili hi pratik olmayan, hayal mahsul, fantezi.
aisle ayl isim sralar aras yol, geenek. a.jar car' zarf aralk, az ak (kap). a.kin kn' sfat benzer, yakn: Her speech is akin to poetry. Syledikleri iire benziyor.
al.a.bas.ter l'bstr isim albatr, kaymakta. a.lac.ri.ty lk'rti isim nee ve eviklik, evk. alar saat. a.larm larm' isim 1. korku; dehet. 2. alarm, tehlike iareti: fire alarm yangn zili, yangn alarm. fiil 1.
29
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tehlikeden haberdar etmek. 2. korkutmak; dehete drmek. alas Albania Albanian albeit a.las ls' nlem Eyvah!/Yazk! Al.ba.ni.a lbey'niy isim Arnavutluk. sfat, isim Arnavut. al.be.it lbi'yt, lbi'yt bala 1. .. de olsa: He is, in short, a boor, albeit an educated one. Ksacas, tahsilli de olsa, hdn biri. She's learning French, albeit painfully. Zorlukla da olsa Franszcay reniyor. It was a beautiful, albeit a worthless, coin. Deersiz de olsa gzel bir parayd. albino album alcohol alcoholic alcoholism alcove al.bi.no lbay'no isim akn, albinos, apar. al.bum l'bm isim albm. al.co.hol l'khl isim 1. alkol. 2. alkol, alkoll iki. al.co.hol.icsfat alkoll. isim alkolik. al.co.hol.ismisim alkolizm. al.cove l'kov isim (duvarda bulunan) ni, oyuk; hcre gibi ve kapsz ufak oda. ale alembic alert alfresco ale eyl isim bir eit bira. a.lem.bic lem'bk isim imbik. a.lert lrt' sfat uyank, tetikte olan. al.fres.co lfres'ko sfat ak havada yaplan, ak hava. zarf ak havada. alga algebra Algeria Algerian al.ga l'g isim (algae) alg. al.ge.bra l'cbr isim, matematik cebir. Al.ge.ri.a lcr'iy isim Cezayir. sfat 1. Cezayir, Cezayir'e zg. 2. Cezayirli. isim Cezayirli. alias a.li.as ey'liys isim takma isim; baka ad. zarf nam dier: Cavit alias the Bear Cavit nam dier Ay. alibi al.i.bi l'bay isim 1. hukuk sann, suun ilendii srada baka yerde bulunduu eklindeki iddias. 2. konuma dili bahane, mazeret. alien al.ien ey'liyn isim yabanc, ecnebi.
30
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
al.ien.ate ey'liyneyt fiil soutmak, uzaklatrmak. a.light layt' fiil konmak, inmek. birinin saffna gemek. a.lign layn' fiil 1. ayn hizaya getirmek. 2. sraya koymak.
alignment
alike
a.like layk' sfat birbirine benzer: We're alike in many ways. Birok bakmdan birbirimize benziyoruz. zarf 1. eit bir ekilde: Treat them alike. Onlara eit bir ekilde davran. 2. hem ..., hem ...: rich and poor alike hem zenginler, hem fakirler.
alimentary canal alimentary alimony alive alkali all along the line all along
sindirim aygt. al.i.men.ta.ry lmen'tri sfat beslenmeye ait; besleyici. al.i.mo.ny l'moni isim nafaka. a.live layv' sfat sa, canl, hayatta, diri. al.ka.li l'klay isim alkali. sra boyunca. hep, batan, bandan beri. 2. boyunca: all along the coast sahil boyunca
birden, birdenbire. 2. ayn anda, hep birden. -den gayri hepsi, ... dnda hepsi: We have interviewed all but two of the candidates. Adaylarn ikisi dnda hepsiyle grtk. 2. az daha, az kalsn, neredeyse: She was so angry that she all but slapped me. O kadar kzd ki beni neredeyse tokatlayacakt.
btn gn. heyecan iinde. hem ... hem de ...: He's the Minister of Defense and the Minister of Education all in one. Hem Savunma Bakan, hem de Eitim Bakandr.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk all out all over All right! All right.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elinden geleni yapma. tamamen; bitmi; tekrar, batan. konuma dili Aferin!/Yaa be!/ok iyi!/Harika! konuma dili Peki./Tamam.: All right, I'll come. Peki, gelirim.
All that glitters is not gold. all the better all the livelong night all the rest all the same
Parlayan her ey altn deildir./Grne aldanmamal. daha iyi. hi bitmeyecekmi gibi gelen bir gece boyunca. kalanlarn hepsi. yine de, bununla birlikte, buna ramen: He told her not to do it, but she did it all the same. Ona yapmamasn syledi, fakat o yine de yapt.
her zaman, daima, hep. bandan sonuna kadar. 2. tamamen. belirli bir mddetin bandan sonuna kadar: She wasn't surprised because she'd known it all the while. Batan bildii iin armamt.
all the year round all there all things considered all told all too soon all
tm yl boyunca. konuma dili akl banda. her ey gz nne alnrsa. yekn olarak. pek erken, zamansz. all l sfat btn, tm; hepsi: All roses have thorns. Btn gller dikenlidir. He worked all day. Btn gn alt. isim hepsi: All of us went. Hepimiz gittik. Pour it all out. Hepsini dk. zarf 1. tamamyla: She was all alone. Yapayalnzd. dressed all in red tepeden trnaa krmzlar iinde. 2. berabere: The score was six all, with two minutes remaining. Man bitimine iki dakika kala 4-4 berabereydiler.
Allah allay
Al.lah l' isim Allah. al.lay ley' fiil yattrmak, hafifletmek: allay someone's fears birinin endielerini yattrmak.
allegation
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk allege allegiance allegorical allegory all-embracing allergic allergy alley alliance
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
al.lege lec' fiil iddia etmek. al.le.giance li'cns isim sadakat, ballk. al.le.gor.i.calsfat alegorik. al.le.go.ry l'gori isim alegori. all-embracingsfat her eyi saran. al.ler.gic lr'ck sfat alerqik. al.ler.gy l'rci isim alerqi. al.ley l'i isim dar sokak, ara yol. al.li.ance lay'ns isim 1. politika ittifak, anlama. 2. birleme, mttefiklik.
al.lied layd' sfat mttefik, birleik. al.li.ga.tor l'geytr isim amerikatimsah. all-night l'nayt' sfat 1. btn gece sren (bir olay). 2. btn gece ak olan (lokanta, dkkn v.b.).
all-nighter
all-night.er lnay'tr isim, konuma dili btn gece sren bir olay.
al.lo.cate l'keyt fiil ayrmak, tahsis etmek. al.lo.ca.tionisim tahsisat. al.lot lat' fiil (allotted, allotting) 1. ayrmak, tahsis etmek. 2. bltrmek.
hesaba katmak. al.low lau' fiil izin vermek, msaade etmek. al.low.anceisim harlk. al.loy l'oy isim alam. all-pur.pose l'pr'ps sfat pek ok ie yarayan; ok kullanl.
all-round
all-round l'raund' sfat pek ok yetenei olan: an allround student drt drtlk bir renci.
Akta ve savata her ey mubahtr. all.spice l'spays isim yenibahar. al.lude lud' fiil to st kapal bir ekilde -den bahsetmek, kastetmek; ima etmek, antrmak.
allure alluring
al.lure lr' isim cazibe, ekicilik, albeni. al.lur.ingsfat cazibeli, ekici, alml.
33
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk allusion ally oneself to ally oneself with ally alma mater
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
al.lu.sionisim antrma. ile birlemek. ile birlemek. al.ly l'ay isim, politika mttefik. al.ma ma.ter l'm ma'tr bir kimsenin mezun olduu okul, lise veya niversite.
al.ma.nac l'mnk isim almanak. al.might.y lmayt'i sfat her eye gc yeten. al.mond am'nd isim badem. al.most lmost' zarf 1. hemen hemen: This picture's almost done. Bu resim hemen hemen bitti. 2. az kald, az kalsn, az daha, neredeyse: He almost died. Az kald lecekti.
alms alone
alms amz isim sadaka. a.lone lon' sfat yalnz; kimsesiz. zarf yalnz, yalnz bana, tek bana.
along
a.long lng' edat boyunca: along the river rmak boyunca. zarf with ile beraber: She came along with us. Bizimle beraber geldi.
alongside
a.loof luf' sfat souk, uzak duran. zarf uzak, uzakta. a.loud laud' zarf yksek sesle. al.pha.bet l'fbet isim alfabe, abece. al.pha.bet.ic lfbet'k sfat baknz alphabetical al.pha.bet.i.cal lfbet'kl sfat alfabetik, alfabe srasna gre dizilmi: The words are in alphabetical order. Kelimeler alfabe srasna gre dizilmi.
already
al.read.y lred'i zarf 1. imdiden, halen (Trkede genellikle evirisiz kalr.): You're too late; he's already gone. Ge kaldn; gitti. 2. Beklenenden daha erkeni gstermek iin kullanlr: Has he finished already? Bu kadar erken mi bitirdi? 3. daha nce: As I've already
34
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
seen it, there's no need for me to come. Daha nce grdme gre gelmeme gerek yok. alright al.right lrayt' sfat, konuma dili baknz All right. All right! all-right be all right also al.so l'so zarf bir de: You'll need pliers. You'll also need tape. Sana kerpeten lazm. Bir de bant. It was cold and it was also wet. Hava souktu ve bir de yamurluydu. Alt key Alt altar alter alterable alteration alternate bilgisayar ek karakter tuu. Alt lt sfat baknz Alt key al.tar l'tr isim sunak. al.ter l'tr fiil deitirmek; deimek. al.ter.ablesfat deitirilebilir. al.ter.ationisim 1. deitirme; deime. 2. deiiklik. al.ter.nate l'trneyt fiil 1. birka eyin birbirini art arda izlemelerini salamak. 2. bir ii nbetlee yapmak. 3. between (iki durum) arasnda gidip gelmek. 4. with (bir durum) (baka bir durumu) izlemek. alternately alternating current alternative al.ter.nate.lyzarf sra ile; nbetlee. elektrik almak/dalgal/alternatif akm. al.ter.na.tive ltr'ntv isim seenek, alternatif, k: I had no alternative. Baka arem kalmamt./Yapacak baka bir ey yoktu. sfat dier, baka. alternator although al.ter.na.tor l'trneytr isim, elektrik alternatr. al.though ldho' bala -dii halde, ise de, olmakla beraber: Although he's old he's a good dancer. Yal olduu halde iyi dans eder. Although I tried hard it didn't do much good. ok gayret ettimse de pek ie yaramad. Although the teacher was strict, the students were happy. Hoca sert olmakla beraber renciler mutluydu. altimeter altitude altogether al.tim.e.ter ltm'tr isim altimetre, ykseklikler. al.ti.tude l'ttud isim ykseklik; irtifa; ykselti, rakm. al.to.geth.er ltgedh'r zarf tamamyla, btnyle.
35
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
al.um l'm isim ap. a.lu.min.i.um lymn'iym isim, ngiliz ngilizcesi baknz aluminum
aluminum alumna
a.lu.mi.num lu'mnm isim alminyum. a.lum.na l^m'n isim (alumnae) bir okul, lise veya niversite mezunu kz.
alumnus
a.lum.nus l^m'ns isim (alumni) bir okul, lise veya niversite mezunu erkek.
always excepting
her zaman olduu gibi ... hari: Everybody came on time always excepting Kaya. Her zaman olduu gibi Kaya hari herkes vaktinde geldi.
al.ways l'weyz zarf daima, her zaman. am m fiil baknz be a.mal.gam ml'gm isim malgama, amalgam. a.mass ms' fiil biriktirmek. am.a.teur m'r isim amatr. a.maze meyz' fiil hayrette brakmak, hayrete drmek, akna evirmek.
amazement amazing
am.bas.sa.dor mbs'dr isim bykeli. am.ber m'br isim kehribar. am.bi.dex.trous mbdek'strs sfat iki elini ayn ekilde kullanabilen.
am.bi.ence m'biyns isim atmosfer, hava, ambiyans. am.bi.gu.ityisim birden fazla anlama gelme; belirsizlik. am.big.u.ous mbg'yuws sfat birden fazla anlama gelebilen; ne olduu belirsiz.
ambition
am.bi.tion mb'n isim 1. bir eyi baarma veya elde etme tutkusu. 2. (uzun zamandr gdlen) byk ama.
36
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
am.bi.tioussfat 1. bir eyi baarma veya elde etme tutkusuyla yanp tutuan veya dolu. 2. byk bir amacn rn olan, byk.
ambivalent
am.biv.a.lent mbv'lnt sfat birbirine zt hisleri olan, kark hisleri olan; deiken.
am.ble m'bl fiil rahat rahat yrmek. am.bu.lance m'bylns isim cankurtaran, amblans. am.bush m'b isim pusuya drme. fiil pusuya drmek.
a.me.ba mi'b isim baknz amoeba a.mel.io.rate mil'yreyt fiil iyiletirmek. ame.lio.ra.tionisim iyiletirme. a.men a'men' nlem min. a.me.na.ble mi'nbl sfat uysal, yumuak bal; ikna edilebilen.
amend
amendment
amends
amenities
a.men.i.ties men'tiz isim, oul hayat kolaylatran eyler, rahatlklar: This hotel has all sorts of amenities. Bu otelde her tr konfor var.
A.mer.i.ca mer'k isim Amerika. jaguar. isim Amerikal. sfat Amerikan; Amerika, Amerika'ya zg.
a.mi.a.ble ey'miybl sfat cana yakn, sevimli. am.i.ca.ble m'kbl sfat arkadaa, dosta. a.mid md' edat ortasna, ortasnda, arasna, arasnda. a.midst mdst' edat baknz amid a.miss ms' zarf baknz be amiss take something amiss am.i.ty m'ti isim arkadalk, dostluk.
37
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk ammeter ammonia ammunition dump ammunition amnesia amnesty amoeba amoebic
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
am.me.ter m'mitr isim ampermetre, amperler. am.mo.nia mon'y isim amonyak, nadrruhu. askeri cephede geici cephanelik. am.mu.ni.tion myn'n isim cephane, mhimmat. am.ne.sia mni'q isim bellek yitimi, amnezi. am.nes.ty m'nsti isim genel af. a.moe.ba mi'b isim, zooloji amip. a.moe.bicsfat 1. amipli, amipten ileri gelen. 2. amibe benzeyen; amibe ait.
a.mok m^k' isim baknz run amok a.mong m^ng' edat arasna, arasnda, iinde. a.mongst m^ngst' edat baknz among a.mor.al eymr'l sfat ahlakd. am.o.rous m'rs sfat ehvetli; ehvet dolu. a.mor.phous mr'fs sfat 1. ekilsiz, biimsiz; snrlar belli olmayan. 2. biyoloji amorf.
amortise
am.or.ti.za.tionisim amortisman. am.or.tize m'rtayz fiil amorti etmek. amount maunt' isim miktar. fiil 1. to ile eanlaml olmak: It amounts to the same thing. Ayn kapya kar. 2. to toplam (belirli bir miktar) olmak: It amounts to five dollars. Toplam be dolar ediyor.
am.pere m'pir isim, elektrik amper. am.pere.me.terisim baknz ammeter am.phet.a.mine mfet'min isim amfetamin. am.phib.i.an mfb'iyn isim iki yaayl hayvan. am.phib.i.ous mfb'iys sfat 1. iki yaayl, amfibi. 2. amfibi, yzer gezer.
amphitheater amphitheatre
38
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
amplification
am.pli.fi.ca.tion mplfkey'n isim 1. daha uzun veya ayrntl bir ekilde syleme. 2. amplifikasyon, ykseltme.
amplifier amplify
am.pli.fi.erisim amplifikatr, ykselte. am.pli.fy m'plfay fiil 1. daha uzun veya ayrntl bir ekilde sylemek. 2. (sesini) kuvvetlendirmek.
amplitude amply amputate amputation amputee amuck amulet amuse amusement amusing an odd fish an off street an open secret an anachronism anaemia
am.pli.tude m'pltud isim 1. bolluk. 2. genilik. am.plyzarf bol bol yetecek kadar. am.pu.tate m'pyteyt fiil (bir uzvu) kesmek. am.pu.ta.tionisim, tbbi amptasyon. am.pu.tee mpyuti' isim bir uzvu kesilmi kimse. a.muck m^k' isim baknz amok am.u.let m'ylt isim muska, nazarlk, tlsm. a.muse myuz' fiil elendirmek; oyalamak, gldrmek. a.muse.mentisim elence. amus.ingsfat elendirici; oyalayc; gldrc. tuhaf bir adam. sapa bir sokak. herkese bilinen sr. an n, n sfat (nllerden nce) bir. a.nach.ro.nism nk'rnzm isim anakronizm. a.nae.mi.a ni'miy isim, ngiliz ngilizcesi baknz anemia
anal analgesia analgesic analogous analogue computer analogue analogy analyse analysis
a.nal ey'nl sfat anal. an.al.ge.si.a nlciz'iy isim ac yitimi, analqezi. an.al.ge.sicsfat, isim ar kesici, analqezik. anal.o.goussfat benzer, paralel; benzeen. bilgisayar rneksel bilgisayar. an.a.logue n'lg isim benzer ey, benze. a.nal.o.gy nl'ci isim benzerlik, paralellik; benzeim. an.a.lyse n'layz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz analyze a.nal.y.sis nl'ss isim tahlil, zmleme, analiz.
39
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
analytical analyze
an.a.lyt.i.cal nlt'kl sfat baknz analytic an.a.lyze n'layz fiil tahlil etmek, zmlemek, analiz etmek.
an.ar.chicsfat anarik. an.ar.chismisim anarizm. an.ar.chistisim anarist. an.ar.chy n'rki isim anari. a.nath.e.ma nth'm isim 1. aforoz, lanetleme. 2. aforoz edilmi kimse.
Anatolia Anatolian
An.a.to.li.a nto'liy isim Anadolu. isim Anadolulu. sfat 1. Anadolu, Anadolu'ya zg. 2. Anadolulu.
anatomical
anatomy
anc. ancestor ancestral ancestry anchor man anchor woman anchor anchorage anchovy ancient Greek
anc.ksaltma ancient an.ces.tor n'sestr isim ata, cet. an.ces.tralsfat atalara ait, soysal. an.ces.tryisim soy. televizyon (erkek) sunucu. televizyon (kadn) sunucu. an.chor ng'kr isim demir, apa, lenger. an.chor.ageisim demirleme yeri. an.cho.vy n'vi isim anez. Greke, Grek dili, eski Yunanca. 2. Grek, eski Yunanl: the ancient Greeks Grekler. 3. Grek, eski Yunan, Greklere zg. 4. Greke, eski Yunanca (yaz, sz).
ancient
an.cient eyn'nt sfat 1. antik. 2. ok eski, ok eski bir zamandan kalma. 3. konuma dili yal, ihtiyar.
an.cil.lar.y nsl'ri, n'sleri sfat yardmc. .. ve haklyd da, ... ve iyi de etti.
40
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
falan, filan, vesaire, ve benzerleri. First, buy the flour, the milk, the eggs, and so forth. nce un, st, yumurta vesaireyi al. She moaned and groaned and so forth for about an hour. Bir saat kadar szland mzland.
and so on and such and what have you and what not and what's more
baknz and so forth ve benzerleri. konuma dili vesaire. konuma dili vesaire. bir de, hem de, stelik, ayrca: She was wearing a pink cape and, what's more, she was carrying a pink poodle. Pembe bir pelerin giymiti ve kucanda da pembe bir kani tayordu.
and
and nd bala ve; ile: mice and men fareler ve insanlar. knife and fork bakla atal. He looked and ran away. Bakt ve kat.
an.ec.dot.al nkdo'tl sfat fkra tarznda. an.ec.dote n'kdot isim fkra, hikye, anekdot. a.ne.mi.a ni'miy isim, tbbi kanszlk, anemi. an.es.the.sia nsthi'q isim duyum yitimi, anestezi. an.es.the.si.ol.o.gistisim anestezi uzman. an.es.thet.icisim, sfat anestezik. anes.the.tistisim narkozitr. an.es.the.tize nes'thtayz fiil narkoz vermek, uyuturmak.
anew
a.new nu' zarf 1. yeniden fakat deiik bir ekilde. 2. tekrar, bir daha, gene, yine, yeniden.
an.gel eyn'cl isim melek. an.gel.ic ncel'k sfat melek gibi. an.ger ng'gr isim fke, hiddet. fiil kzdrmak, fkelendirmek.
an.gi.na ncay'n isim bir eit kalp hastal. kebent demiri. an.gle ng'gl isim, geometri 1. a. 2. (bir cisme ait) ke. 3. konuma dili bak as, gr as.
41
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk angler angleworm Anglican angling Anglo-Saxon Angola Angolan
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
an.glerisim oltayla balk tutan kimse. an.gle.worm ng'glwrm isim solucan. An.gli.can ng'glkn sfat, isim Anglikan. an.gling ng'glng isim oltayla balk avlama. An.glo-Sax.on ng'glosk'sn sfat, isim Anglosakson. An.go.la ng.go'l isim Angola. sfat 1. Angola, Angola'ya zg. 2. Angolal. isim Angolal.
angora
an.go.ra ng.gr' isim 1. angora, angora yn; tiftik. 2. ankarakedisi. 3. ankarakeisi. 4. ankaratavan.
angry
an.guish ng'gw isim strap, ac, keder. an.guishedsfat ac dolu, kederli. an.gu.lar ng'gylr sfat 1. keli. 2. fizik asal. 3. kemikli, kemikleri belirgin.
animal breeding animal heat animal husbandry animal kingdom animal lover animal magnetism animal spirits animal
hayvan besleme. vcut scakl. hayvanclk. hayvanlar lemi. hayvansever. ekicilik. canllk, coku. an.i.mal n'ml isim hayvan. sfat hayvani; hayvansal; hayvanca.
animate animated cartoon animated animation animism animistic animosity anise aniseed
an.i.mate n'meyt fiil hayat vermek, canlandrmak. izgi film. an.i.matedsfat canl; neeli. an.i.ma.tionisim 1. canllk. 2. canlandrma. an.i.mism n'mzm isim canlclk. an.i.mis.tic nms'tk sfat canlclkla ilgili. an.i.mos.i.ty nmas'ti isim dmanlk, husumet, kin. an.ise n's isim, botanik anason. an.i.seed n'sid isim anason, anason tohumu.
42
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
an.kle ng'kl isim ayak bilei. an.klet ng'klt isim 1. halhal. 2. ksa orap, oset. an.nals n'lz isim 1. tarihi olaylar. 2. kronik, vakayiname.
annex annexation annihilate annihilation anniversary annotate announce announcement announcer annoy
an.nex n'eks isim ek bina, mtemilat. an.nex.ationisim ilhak, katma. an.ni.hi.late nay'leyt fiil yok etmek, imha etmek. an.ni.hi.la.tionisim yok etme, imha. an.ni.ver.sa.ry nvr'sri isim yldnm. an.no.tate n'oteyt fiil (bir metne) notlar eklemek. an.nounce nauns' fiil bildirmek, ilan etmek. an.nounce.mentisim bildiri, ilan. an.nouncerisim spiker. an.noy noy' fiil taciz etmek, sknt vermek; kzdrmak, sinirine dokunmak, sinirlendirmek.
annoyance
annoying annual
an.noy.ingsfat sknt veren; sinir bozucu, sinir. an.nu.al n'yuwl isim 1. yllk, yln olaylarn anlatan kitap. 2. bir yllk mr olan bitki. sfat 1. yllk, bir yl iin. 2. ylda bir yaplan; her yl yaplan; yllk.
annually annuity
an.nu.al.lyzarf her yl; ylda bir. an.nu.i.ty nu'wti isim belirli bir sre iin her yl denen ve emek karl olmayan maa.
annul
an.nul n^l' fiil (annulled, annulling) (yasa, yarg, szleme v.b.'ni) bozmak, feshetmek.
an.ode n'od isim anot, art u. an.o.dyne n'dayn isim, sfat ar kesici; yattrc. a.noint noynt' fiil (kutsamak iin) (bana) ya srmek, meshetmek.
anomalous
a.nom.a.lous nam'ls sfat 1. allmn dnda, beklenene ters den, tuhaf, uygunsuz; elikili. 2. kurald.
anomaly
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
an.o.nym.i.ty nnm'ti isim gerek ismini saklama: The writer used a pen name to preserve his anonymity. Yazar gerek ismini saklamak iin takma ad kulland.
anonymous another
a.non.y.mous nan'ms sfat isimsiz, anonim, imzasz. an.oth.er n^dh'r sfat 1. bir (ey) daha: another match bir kibrit daha. 2. baka, baka bir: another time baka sefer. 3. bir, ikinci bir: This is going to be another Chernobyl. Bu ikinci bir ernobil olacak. zamir 1. bir tane daha: Take another! Bir tane daha al! 2. bir bakas, bakas: You can't sign for another. Bakasnn yerine imza atamazsn.
kstaha cevap vermek. hakknda teminat vermek; sorumluluunu stlenmek: I'll answer for his safety. Gvenliini stme alyorum. 2. hesabn vermek: You'll have to answer for this. Bunun hesabn vereceksin.
olumlu cevap vermek. kapya bakmak: Who'll answer the door? Kapya kim bakacak?
telefona bakmak: The telephone's ringing; will you answer it? Telefon alyor, bakar msn?
answer
an.swer n'sr isim cevap, yant; karlk. fiil 1. cevap vermek, cevaplamak, yantlamak; karlk vermek. 2. to -e uymak: This man does not answer to the description of the suspect. Bu adam sann ekline uymuyor.
telesekreter. ant nt isim karnca. an.tag.o.nism ntg'nzm isim husumet, kin, dmanlk.
antagonist antagonize
Antarctic Circle
44
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ant.arc.tic ntark'tk, ntar'tk sfat Antarktik. isim baknz the Antarctic Antarctic Circle
Antarctica antecedent
Ant.arc.ti.ca ntark'tk, ntar'tk isim Antarktika. an.te.ced.ent ntsid'nt sfat to -den nce olan, -den nceki.
antecedents antelope antenna anterior anteroom anthem anthology anthropological anthropologist anthropology
an.te.ced.entsisim, oul atalar. an.te.lope n'tlop isim antilop. an.ten.na nten' isim 1. anten. 2. duyarga, anten. an.te.ri.or ntr'iyr sfat n, ndeki; nceki. an.te.room n'trum isim bekleme odas. an.them n'thm isim ilahi. an.thol.o.gy nthal'ci isim antoloqi, seki. an.thro.pol.o.gic.alsfat antropoloqik. an.thro.pol.o.gistisim antropolog. an.thro.pol.o.gy nthrpal'ci isim antropoloqi, insanbilim.
an.ti.air.craft ntiyer'krft sfat uaksavar. fzesavar. an.ti.bal.lis.tic ntbls'tk sfat baknz antiballistic missile
antibiotic anticipate
an.ti.bi.ot.ic ntbayat'k isim, sfat antibiyotik. an.tic.i.pate nts'peyt fiil 1. (bir eyin olabileceini) nceden tahmin etmek. 2. nceden tahmin edip ona gre davranmak; -den nce davranmak. 3. konuma dili beklemek, gerekleeceini ummak.
anticipation
an.tic.i.pa.tion ntspey'n isim 1. nceden tahmin edip ona gre davranma. 2. (bir eyin olabileceini) nceden tahmin etme.
an.ti.cor.ro.sive ntkro'sv isim, sfat antikorosif. an.tics n'tks isim maskaralklar; tuhaf davranlar. an.ti.de.pres.sant ntdpres'nt isim, sfat antidepresan. an.ti.dote n'tdot isim, tbbi antidot, panzehir; are. an.ti.freeze n'tfriz isim antifriz. an.ti.his.ta.mine nths'tmin isim antihistamin.
45
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk antiknock antimissile antipathy antiperspirant Antipodes antiquated antique
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
an.ti.knock ntnak' sfat detonasyon kesici (madde). an.ti.mis.sile ntms'l sfat, isim roketsavar. an.tip.a.thy ntp'thi isim antipati. an.ti.per.spi.rant ntpr'sprnt sfat, isim ter kesici. An.tip.o.des ntp'diz isim baknz the Antipodes an.ti.juat.ed n'tkweytd sfat ad, khne. an.tijue ntik' sfat 1. antik, ilk alardan kalma. 2. antika. isim antika.
antiquity
an.tij.ui.ty ntk'wti isim 1. antikite, antik alar, ilk alar. 2. antikite, antik alardan kalma bir ey.
antiseptic antisocial
an.ti.sep.tic ntsep'tk sfat, isim antiseptik. an.ti.so.cial ntso'l sfat 1. ruhbilim antisosyal. 2. insanlardan kaan.
antithesis
an.tith.e.sis ntth'ss isim (antitheses) 1. antitez, kar tez. 2. bir eyin tam kart.
antithetical antithetically antlers antonym anus anvil anxiety anxious any longer
an.ti.thet.i.cal ntthet'kl sfat kart olan. an.ti.thet.i.cal.lyzarf kart olarak. ant.lers nt'lrz isim geyiin atall boynuzlar. an.to.nym n'tnm isim kart anlaml szck. a.nus ey'ns isim ans, makat. an.vil n'vl isim rs. anx.i.e.ty ngzay'ti isim endie, kayg, tasa. anx.ious ngk's sfat endieli, kaygl, tasal. daha fazla, daha: I can't stay any longer. Daha fazla kalamam.
any more
artk: Aliye doesn't live here any more. Artk Aliye burada oturmuyor. 2. daha fazla: Don't give me any more! Bana daha fazla verme!
ne olursa olsun, herhangi bir ey. an.y en'i sfat 1. hi: Do you have any candles? Sende hi mum var m? No, I don't have any. Hayr, bende hi yok. She did it without any help. Hi yardm olmadan yapt. 2. herhangi bir: Ask any pedestrian. Herhangi bir yayaya sor.
46
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
an.y.bod.y en'ib^di isim, zamir 1. kimse: Is anybody at home? Kimse var m? I couldn't find anybody. Hi kimseyi bulamadm. 2. herhangi bir kimse.
anyhow
an.y.how en'ihau zarf 1. her neyse, neyse. 2. ona ramen, gene de, yine de: I did it anyhow. Ona ramen yaptm.
an.y.one en'iw^n zamir baknz anybody an.y.place en'ipleys zarf baknz anywhere an.y.thing en'ithng zamir, isim 1. bir ey: Do you want anything? Bir ey istiyor musun? I don't want anything. Hibir ey istemem. 2. herhangi bir ey: Anything'll do. Herhangi bir ey olur.
anyway
an.y.way en'iwey zarf 1. zaten. 2. her neyse, neyse, her ne hal ise; her naslsa.
anywhere
an.y.where en'ihwer zarf 1. bir yer: He never goes anywhere. Hibir yere gitmez. Do you need anywhere to stay? Kalacak bir yere ihtiyacn var m? I couldn't find it anywhere. Bir yerde bulamadm. 2. herhangi bir yer: Sit anywhere. Nerede istersen otur.
AP apace
AP, A.P. ey'pi' ksaltma Associated Press a.pace peys' zarf abuk, hzla, sratle: The proqect is proceeding apace. Proje abuk ilerliyor.
apart from
saylmazsa, sarfnazar edilirse, bir yana: He's a good man, apart from his drinking. ki imesini saymazsak iyi bir adam. 2. -den baka, -den gayr: I know nothing apart from that. Ondan baka bir ey bilmem.
apart
a.part part' zarf 1. ayr, bir tarafa, bir yana, bir tarafta: He stood apart (from the others). Dierlerinden ayr duruyordu. 2. birbirinden ayr: The two houses are three miles apart. ki ev birbirinden mil uzakta.
apartman. a.part.ment part'mnt isim apartman dairesi. ap.a.thet.ic pthet'k sfat ilgisiz, kaytsz, lakayt. ap.a.thy p'thi isim ilgisizlik, kaytszlk, lakaytlk.
47
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ape eyp isim maymun. fiil taklit etmek, yknmek. ap.er.ture p'rr isim delik, aralk, aklk. a.pex ey'peks isim (apexes/apices) doruk, zirve. aph.ro.dis.i.ac frdz'iyk isim, sfat afrodizyak. a.piece pis' zarf para bana, her biri, her birine: The books are five dollars apiece. Kitaplar beer dolara satlyor./Kitaplarn her biri be dolar.
aplomb
apocryphal
a.poc.ry.phal pak'rfl sfat 1. doruluu kabul edilmeyen. 2. sahte, uydurma, sonradan uydurulmu.
ap.o.gee p'ci isim 1. doruk, zirve. 2. gkbilim yerte. a.pol.o.get.ic palcet'k sfat zr dileyen. a.pol.o.get.i.cal.lyzarf zr dileyerek. a.pol.o.gise pal'cayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz apologize
apologize
a.pol.o.gize pal'cayz fiil zr dilemek: I apologized to him for being late. Geciktiim iin ondan zr diledim.
a.pol.o.gy pal'ci isim zr dileme. ap.o.plex.y p'pleksi isim, tbbi apopleksi. a.pos.ta.sy pas'tsi isim (dininden, prensiplerinden, inanlarndan) dnme.
apostate
apostatize
apostle
a.pos.tle pas'l isim 1. Hz.sa'nn on iki havarisinden biri. 2. bir hareketin lideri, nder.
a.pos.tro.phe pas'trfi isim, dilbilgisi kesme iareti. 191 gram, 72 ons. ap.pal pl' fiil, ngiliz ngilizcesi baknz appall ap.pall pl' fiil dehete drmek, oke etmek. ap.pall.ingsfat 1. korkun, dehet verici. 2. konuma dili ok kt, berbat.
48
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ap.pa.ra.tus prt's isim 1. aygt, cihaz. 2. (belli bir ama iin kullanlan) aygtlar veya makineler.
apparel apparent
ap.par.el per'l isim giysiler, elbiseler. ap.par.ent per'nt sfat 1. ak, belli, aikr. 2. grnrdeki, gze arpan.
ap.par.ent.lyzarf grne gre, grne baklrsa. ap.pa.ri.tion pr'n isim hayalet. ap.peal pil' isim 1. cazibe, ekicilik. 2. yalvar. 3. hukuk temyiz mahkemesine yaplan mracaat. 4. bavurma, mracaatta bulunma. fiil 1. houna gitmek. 2. yalvarmak. 3. hukuk temyiz mahkemesine gtrmek.
appealing
konser vermek. birdenbire ortaya kmak, birdenbire peyda olmak, peydahlanvermek, peydahlayvermek.
appear
ap.pear pr' fiil 1. gzkmek, grnmek. 2. belirmek, meydana kmak. 3. (gazete, dergi v.b.'nde) kmak. 4. in (oyun veya filmde) oynamak; on (televizyon veya radyo programna) kmak. 5. hazr bulunmak.
appearance
ap.pear.ance pr'ns isim 1. grnme, gzkme. 2. grn, grnm, d grn. 3. meydana kma.
appease
ap.pease piz' fiil 1. yattrmak. 2. (al) bastrmak. 3. politika taviz vermek, dn vermek.
appeasement
ap.pend pend' fiil ilave etmek, eklemek; ilitirmek. ap.pend.ageisim eklenti; uzant. ap.pen.dec.to.my pndek'tmi isim, tbbi apandis karm.
appendicitis appendix
ap.pen.di.ci.tis pendsay'ts isim apandisit. ap.pen.dix pen'dks isim 1. ilave, ek. 2. anatomi apandis.
appertain
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk appetite appetizer appetizing applaud applause apple of one's eye apple polisher apple applesauce appliance applicability
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ap.pe.tite p'tayt isim 1. itah. 2. istek, arzu, ehvet. ap.pe.tiz.er p'tayzr isim meze; erez. ap.pe.tiz.ing p'tayzng sfat itah ac; lezzetli. ap.plaud pld' fiil alklamak. ap.plause plz' isim alk. gzbebei. dalkavuk. ap.ple p'l isim elma. ap.ple.sauce p'lss isim elma presi. ap.pli.ance play'ns isim aygt, cihaz. ap.pli.ca.bil.i.ty plkbl'ti isim (to) (-e) uygulanabilme.
ap.pli.ca.ble plk'bl sfat to (-e) uygulanabilir. ap.pli.cant p'lknt isim bavuran kimse, aday. mracaat formu. ap.pli.ca.tion plkey'n isim 1. mracaat, bavurma. 2. mracaat formu. 3. uygulama.
ap.pliedsfat uygulamal, tatbiki. -i kibritle tututurmak. ambargo koymak. kendini (bir ie) vermek; btn dikkatini (bir ie) evirmek.
politika yaptrmlarda bulunmak. ap.ply play' fiil 1. to/for -e bavurmak, -e mracaat etmek: Apply to the head physician's office. Batabiplie bavurun. 2. uygulamak, tatbik etmek: You can't apply that rule in this situation. Bu durumda o kural uygulayamazsn. 3. to -i iermek, -i kapsamak, -i ilgilendirmek: This doesn't apply to you. Bu seni iermiyor. 4. (merhem v.b.'ni) srmek; (boya v.b.'ni) vurmak. 5. (baz alet veya aygtlar) kullanmak: Apply the brakes gently. Frene yavaa bas.
50
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ap.point poynt' fiil 1. (to) (-e) atamak, tayin etmek. 2. (tarih, gn v.b.'ni) kararlatrmak, tayin etmek, saptamak, tespit etmek.
appointee appointment
ap.poin.teeisim atanan kimse. ap.point.mentisim 1. atama, tayin. 2. atanlan grev veya makam. 3. randevu.
apportion apportionment
ap.por.tion pr'n fiil bltrmek, paylatrmak. ap.por.tion.mentisim 1. blp datma, bltrme. 2. pay.
appraisal
appraise
appraiser appreciable
ap.praiserisim deer bien kimse. ap.pre.cia.ble pri'bl sfat farkedilebilecek derecede; olduka ok.
appreciate
ap.pre.ci.ate pri'iyeyt fiil 1. takdir etmek, beenmek. 2. takdir etmek, (bir eyin deerini, nemini, gerekliliini) anlamak. 3. (bir eyin deeri) artmak.
appreciation
ap.pre.ci.a.tionisim 1. takdir, deerbilirlik, kadirinaslk; kran. 2. (bir eyin deerini, nemini, gerekliliini) anlama. 3. (bir eyin deeri) artma.
appreciative
appreciatory apprehend
ap.pre.cia.to.ry pri'tori sfat takdir eden. ap.pre.hend prhend' fiil 1. yakalamak; tutuklamak. 2. anlamak, kavramak.
apprehension
ap.pre.hen.sivesfat endieli, evhaml. ap.pren.tice pren'ts isim rak; staqyer. ap.pren.tice.shipisim raklk; staq. ap.prise prayz' fiil haberdar etmek.
51
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ap.proach pro' fiil yaklamak, yanamak. isim 1. yaklama, yanama. 2. yaklam tarz: We need to change our approach to this problem. Bu soruna yaklam tarzmz deitirmemiz gerek. 3. yol, giri.
approbation
ap.pro.pri.ate pro'priyt sfat uygun, yerinde. ap.pro.pri.ate.lyzarf uygun bir ekilde. ap.pro.pri.a.tionisim 1. denek, tahsisat. 2. ayrma, tahsis etme. 3. kendine mal etme.
approval approve
ap.prov.alisim onaylama, tasvip. ap.prove pruv' fiil uygun bulmak, onaylamak, tasvip etmek.
ap.prox.i.mate prak'smt sfat yaklak, takribi. ap.prox.i.mate.lyzarf aa yukar, yaklak olarak. ap.prox.i.ma.tionisim 1. tahmin. 2. -e yakn olma. 3. -e yakn bir ey.
a.pri.cot p'rkat isim kays. nisanbal, bir nisan akas. A.pril ey'prl isim nisan. a.pron ey'prn isim nlk (giysi). ap.ro.pos prpo' sfat uygun, yerinde. edat ile ilgili, -e ait, hakknda.
apt
apt pt sfat 1. Muhtemel bir durumu belirtmek iin kullanlr: He's apt to be late. Sk sk ge kalr. That pile of books is apt to fall. O kitap yn devrilir. 2. akll ve abuk kavrayan, zeki: an apt student akll ve abuk kavrayan bir renci.
istidat testi. ap.ti.tude p'ttud isim yetenek, kabiliyet. apt.nessisim 1. uygunluk. 2. to -e eilimli olma. aj.ua.ma.rine k'wmrin' isim mavimsi yeil. a.juar.i.um kwer'iym isim akvaryum. A.juar.i.us kwer'iys isim, astroloji Kova burcu.
52
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
su sporlar. a.juat.ic kwt'k sfat suda yaar, sucul: aquatic plants sucul bitkiler.
aj.ue.duct k'wd^kt isim sukemeri. gaga burun. aj.ui.line k'wlayn sfat 1. kartal gibi. 2. kartal gagas gibi kvrk.
A.rab er'b isim 1. Arap. 2. Arap at. A.ra.bi.a rey'biy isim Arabistan. isim 1. Arap. 2. Arap at. sfat Arap. Arap rakamlar. isim Arapa. sfat 1. Arap. 2. Arapa. ar.a.ble er'bl sfat srlp ekilebilir, ilenebilir (toprak).
arbiter arbitrary
ar.bi.ter ar'btr isim hakem, arabulucu. ar.bi.trar.y ar'btreri sfat keyfi, kanun yerine birinin kararna bal olan.
arbitrate
ar.bi.trate ar'btreyt fiil 1. (iki taraf arasnda) hakemlik yapmak, arabuluculuk yapmak. 2. (bir meseleyi) tarafsz birinin kararna balayarak halletmek.
ar.bi.tra.tionisim arabulucu kararyla halletme. ar.bi.tra.torisim hakem, arabulucu. ar.bor ar'br isim ardak. ar.bo.re.tum arbri'tm isim arboretum. ar.bour ar'br isim, ngiliz ngilizcesi baknz arbor ark lambas. arc ark isim 1. kavis, yay. 2. elektrik ark. 3. matematik yay, ark. fiil kavis izmek, yay izmek.
arcade
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ar.chae.ol.o.gy arkiyal'ci isim arkeoloqi. ar.cha.ic arkey'k sfat arkaik. ar.cha.ism ar'kiyzm isim arkaizm. arch.an.gel ark'eyncl isim, Hristiyanlk bamelek. arch.bish.op arb'p isim bapiskopos. arch.bish.op.ricisim bapiskoposun makam veya idaresi altndaki blge.
archdeacon archdeaconry
arch.dea.con ardi'kn isim badiyakoz. arch.dea.con.ryisim badiyakozun makam veya idaresi altndaki blge.
arch.duch.ess ard^'s isim arides. arch.duke arduk' isim aridk. arch.en.e.my ar'en'mi isim 1. ba dman. 2. eytan. arch.er ar'r isim oku. arch.eryisim okuluk. ar.che.type ar'ktayp isim ilk rnek, arketip. arch.fiend ar'find isim eytan. ar.chi.pel.a.go arkpel'go isim 1. takmada. 2. iinde ok ada olan deniz.
ar.chi.tect ar'ktekt isim mimar. ar.chi.tec.tur.alsfat mimari, mimarla ait. ar.chi.tec.tureisim mimarlk, mimari. ar.chives ar'kayvz isim ariv. archiv.istisim arivci. arch.way ar'wey isim 1. kemerli giri/kap. 2. kemerli geit.
Arctic Circle Arctic Ocean arctic ardent ardor ardour arduous Are you serious?
Kuzey Kutbu dairesi, Arktik daire. Kuzey Buz Denizi. arc.tic ark'tk, ar'tk sfat ok souk, buz gibi. ar.dent ar'dnt sfat gayretli, evkli, ateli. ar.dor ar'dr isim gayret, evk, ate. ar.dour ar'dr isim, ngiliz ngilizcesi baknz ardor ar.du.ous ar'cuws sfat g, etin. Ciddi misin?
54
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
are ar fiil baknz be ar.e.a er'iy isim 1. alan, saha; blge, mntka; civar, yre: We will use that meadow as a parking area. O ayr park alan olarak kullanacaz. There are a number of mountainous areas in Turkey. Trkiye'de birka dalk blge var. The area around zmir is full of ancient ruins. zmir'in civar eski harabelerle dolu. 2. yzlm, alan.
a.re.na ri'n isim arena. aren't arnt ksaltma are not . Ar.gen.ti.na arcnti'n isim Arqantin. Ar.gen.tine arcntin', arcntayn' isim Arqantinli. sfat 1. Arqantin, Arqantin'e zg. 2. Arjantinli.
Argentinean
argue against argue for argue someone into something argue someone out of something argue
aleyhinde konumak; aleyhinde olmak. lehinde konumak; lehinde olmak. tartarak birini bir ey yapmaya ikna etmek. tartarak birini bir eyden vazgeirmek. ar.gue ar'gyu fiil 1. tartmak, mnakaa etmek. 2. kavga etmek; ekimek; atmak. 3. that -i savunmak, -i iddia etmek. 4. -e belirti olmak, -e alamet olmak.
argument
ar.gu.ment ar'gymnt isim 1. tartma, mnakaa. 2. kavga, ekime, atma, az dala. 3. sav, iddia.
a.ri.a a'riy isim, mzik arya. ar.id er'd sfat 1. kuru (iklim, hava). 2. kurak (toprak). arid.i.tyisim 1. (iklim veya hava iin) kuruluk. 2. (toprakta) kuraklk.
Aries arise
Ar.ies eyr'iz isim, astroloji Ko burcu. a.rise rayz' fiil (arose, arisen) (from) meydana gelmek, kmak.
a.ris.en rz'n fiil baknz arise a.ris.to.cra.cyisim aristokrasi. a.ris.to.crat rs'tkrt isim aristokrat, asilzade.
55
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk aristocratic arithmetic ark arm in arm arm of the law arm
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.ris.to.crat.icsfat aristokratik. a.rith.me.tic rth'mtk isim aritmetik. ark ark isim sandk, kutu. kol kola. gvenlik kuvvetleri. arm arm isim 1. kol. 2. kol, dal, blm, ksm. fiil silahlandrmak; silahlanmak.
armada armament
ar.ma.da arma'd isim donanma. ar.ma.ment ar'mmnt isim 1. silahlar. 2. silahlanma; silahlandrma. 3. (bir lkede toplam) askeri g.
armature
arm.chair arm'er isim koltuk (mobilya). askeri silahl kuvvetler. armed armd sfat silahl. Ar.me.ni.a armi'niy isim Ermenistan. isim, sfat 1. Ermeni. 2. Ermenice. arm.ful arm'fl sfat kucak dolusu: an armful of apples kucak dolusu elma.
armhole armistice armor armored armpit arms control arm's length arms race arm's reach arms army of occupation army aroma
arm.hole arm'hol isim kolevi. ar.mi.stice ar'msts isim atekes. ar.mor ar'mr isim zrh. ar.mor.edsfat zrhl. arm.pit arm'pt isim koltuk alt. silahlanma kontrol. kol boyu. silahlanma yar. elin yetiecei mesafe. arms armz isim silahlar. igal ordusu. ar.my ar'mi isim kara ordusu, ordu. a.ro.ma ro'm isim (kuvvetli ve ho) koku; aroma.
56
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ar.o.mat.ic ermt'k sfat 1. kuvvetli ve ho (koku); kuvvetli ve ho kokusu olan; aromal. 2. kimya aromatik. isim, kimya aromatik bileik.
arose around
a.rose roz' fiil baknz arise a.round raund' edat 1. etrafnda: around the table masann etrafnda. 2. civarnda, etrafnda: somewhere around Paris Paris civarnda bir yerde. 3. orada burada: I roamed around the city. ehri dolatm. zarf 1. etrafna: He looked around. Etrafna bakt. 2. aa yukar, yaklak; sularnda: around 3 o'clock saat dokuz sularnda.
a.rouse rauz' fiil uyandrmak. arr.ksaltma arranged arrival arrived ar.raign reyn' fiil 1. hukuk (san) mahkemeye armak. 2. sulamak.
arraignment
iek aranjman yapmak. ayarlamak: I'll arrange for a taxi. Bir taksi ayarlarm. ar.range reync' fiil 1. (eyay) (belirli bir ekilde) yerletirmek: Alev's going to arrange the furniture in this room. Bu odann mobilyalarn Alev yerletirecek. 2. (toplant) dzenlemek, tertiplemek, tertip etmek: Who arranged this farewell dinner? Bu veda yemeini kim tertipledi? 3. (bir mzik parasnn) aranqmann yapmak.
arrangement
ar.range.mentisim 1. dzenleme. 2. yerletirme. 3. dzen, tertip. 4. anlama. 5. mzik aranjman. 6. (iek iin) aranqman.
array
ar.ray rey' isim 1. sralan, dzen. 2. giyini. fiil 1. (askeri birlikleri) sralamak. 2. giymek; giydirmek.
ar.rears rirz' isim, oul vaktinde denmemi borlar. birinin dikkatini ekmek.
57
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ar.rest rest' isim tutuklama, tevkif. fiil 1. tutuklamak, tevkif etmek. 2. durdurmak.
ar.riv.alisim var; geli. karara varmak. ar.rive rayv' fiil varmak; gelmek: When will we arrive? Ne zaman varacaz? Has the mail arrived? Posta geldi mi?
ar.ro.gance er'gns isim kstaha bir kibir. ar.ro.gantsfat kstah ve kibirli. ar.ro.gate er'geyt fiil (haksz yere) benimsemek. ar.row er'o isim ok. ar.row.head er'ohed isim ok ba, temren. arse ars isim, kaba 1. k, makat. 2. bzk, ans. ar.se.nal ar'snl isim arsenal; cephanelik, mhimmat deposu; silahhane.
ar.se.nic ar'snk isim arsenik. ar.son ar'sn isim kundaklk. ar.son.istisim kundak. art art isim, gzel sanatlar sanat. ar.te.ri.alsfat atardamara ait. ar.te.ri.o.scle.ro.sis artr'iyosklro'ss isim arteriyoskleroz, damar sertlii.
ar.ter.y ar'tri isim 1. atardamar, arter. 2. arter, anayol. artezyen kuyusu. ar.te.sian arti'qn sfat baknz artesian well art.fulsfat kurnaz. ar.thri.tis arthray'ts isim artrit, mafsal iltihab. ar.ti.choke ar'tok isim enginar. ar.ti.cle ar'tkl isim 1. makale, yaz. 2. hukuk (bir anlamada bulunan) madde. 3. eya: various articles of clothing eitli giyim eyas. 4. dilbilgisi tanmlk (a, an, the) .
58
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ar.tic.u.late artk'ylt sfat 1. dncelerini ak bir ekilde ifade edebilen. 2. ak (ifade); net (telaffuz). 3. eklemli; boumlu, oynakl.
ngiliz ngilizcesi TIR kamyonu. ar.tic.u.la.tionisim 1. ak bir ekilde dile getirme. 2. net telaffuz. 3. fonetik boumlanma. 4. eklem; boum, oynak.
artifact
ar.ti.fact ar'tfkt isim insan eliyle yaplan ey, zellikle ilk insanlarn meydana getirdii sanat eseri.
artifice
artificial artillery
ar.ti.fi.cial artf'l sfat yapay, yapma, suni, sahte. ar.til.ler.y artl'ri isim 1. toplar, (top gibi) ar silahlar. 2. topu snf.
ar.til.ler.y.manisim topu. ar.ti.san ar'tzn isim zanaat. ar.tist ar'tst isim sanat, sanatkr. ar.tis.tic arts'tk sfat 1. sanatkrane, sanatl. 2. sanat ruhuna sahip, sanatsal yn olan: She is also artistic. Onun sanat yn de var.
artistry artless
ar.tist.ryisim sanatlk. art.less art'ls sfat 1. hilesiz, saf, akszl. 2. sanatsz, kaba; beceriksizce yaplm.
art.less.lyzarf hilesiz bir ekilde, saflkla. art.less.nessisim hilesizlik, saflk. art.y ar'ti sfat sanatkrane. konuma dili son derece, ok: He was driving as fast as all get-out. Arabay son hzla sryordu. She is as smart as all get-out. Zehir gibi bir zeks var.
her zamanki gibi: as fast as ever her zamanki gibi hzl. -dike ...: As the time grew shorter so his excitement mounted. Zaman azaldka heyecan artt. 2. ne kadar ... o kadar ...: As she loves cats, so he loves birds. O ne kadar kedi severse o da ayn ekilde ku sever. As she is
59
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
beautiful so also is she intelligent. Gzel olduu kadar aklldr da. 3. nasl ... yle ...; nitekim: As you think, so will you behave. Nasl dnrsen yle davranrsn. Just as I refused to go yesterday, so I shall refuse to do so today. Dn gitmeyi reddettim, nitekim bugn de reddedeceim. as a general rule as a matter of fact as affairs stand as black as pitch as bold as brass as easy as pie as far as he is concerned As far as I can see .... as far as in me lies as far as it goes genellikle. aslnda. imdiki halde. simsiyah, zift gibi. konuma dili byk bir kstahlkla. ok kolay. ona kalrsa, ona sorarsan. Bana kalrsa .... elimden geldii kadar, tm gcmle. aslnda, esasen: What you propose is good, as far as it goes; but it overlooks some important details. nerin aslnda iyi, ama baz nemli ayrntlar iermiyor. as far as someone is concerned as far as that goes -e gre: It's fine as far as I'm concerned. Bana gre iyi. konuma dili 1. o zaman; o durumda, o halde. 2. ayrca. 3. zaten, aslnda. as far as kadaryla, -e gre: as far as I can see grdm kadaryla. as far as I'm concerned bana gre. as fit as a fiddle as for me as for the rest as for turp gibi, sal yerinde. bana gelince. geri kalanna gelince. ... ise: As for me, I'm not going. Bense gitmiyorum. 2. e gelince, ... konusunda. as from -den itibaren, -den balayarak: as from that date o tarihten itibaren. as from now bundan byle. as good as gold as good as ok salam, ok gvenilir. 2. ok terbiyeli. gibi (olmak): We've as good as finished. Bitirmi gibiyiz. It's as good as new. Yeni gibi oldu.
60
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-mi gibi, -cesine, -e (benzemek), szde, sanki: He looks as if he's asleep. Sanki uyuyormu gibi duruyor. He was smiling as if he'd received some good news. yi bir haber almasna glmsyordu. He looks as if he's working hard. ok alyora benziyor.
as is as it were
ticaret imdiki haliyle, olduu gibi. .. gibi bir ey; deta: It was, as it were, a triumph. Zafer gibi bir eydi. She had taken him, as it were, into her confidence. Onu deta kendine srda yapmt.
tpk birbirine benzer, bir elmann iki yars. -dii srece: You won't get so much as a penny from me as long as I live. Yaadm srece benden bir kuru bile alamayacaksn. 2. -mek artyla, -mek kouluyla. You can have it as long as you return it by this evening. Bu akama kadar iade etmek artyla onu alabilirsin.
as luck would have it as meek-spirited as a lamb as much again as much as one can
ansma. kuzu gibi, uysal. bir misli daha. elinden geldii kadar, gc yettii kadar, yapabildii kadar: I'll help as much as I can. Elimden geldii kadar yardm edeceim.
as nearly as I can tell as one man as plain as the nose on your face as Plato has it as quick as a wink as regards as safe as houses as soon as possible as soon as
yaklak olarak, bildiim kadaryla. hep birlikte. besbelli, apak. Eflatun'un deyiiyle. bir lahzada, gz ap kapayncaya kadar; bir rpda. -e gelince, ... konusunda. ngiliz ngilizcesi, konuma dili ok emniyetli. en ksa zamanda; bir an nce. -er -mez: I'll call you as soon as I reach Istanbul. stanbul'a varr varmaz sana telefon edeceim.
61
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yle/yle/byle: He's a teacher and is known as such. O retmendir ve herkes onu yle tanyor. 2. aslnda: It's not a medicine as such. Aslnda ila deil.
dosdoru gidecek olursak. sanki, ... gibi, -cesine: It was as though he'd never seen me before. Sanki daha nce beni hi grmemiti.
as to as usual as well as
-e gelince, ... konusunda. 2. -e gre, -e uygun olarak. her zamanki gibi. kadar iyi: He writes well, but not as well as Shakespeare. yi yazyor, ama Shakespeare kadar iyi deil. 2. hem ... hem de ...: He gave me money as well as advice. Bana hem para verdi, hem de t.
as well
imdiye kadar, daha, henz. nasl isterseniz. as z bala 1. -irken; -dike: I nabbed him as he was going out the door. Kapdan karken yakaladm. He's taking life more seriously as he gets older. Yalandka hayat daha bir ciddiye alyor. 2. -dii iin; -diine gre: As he didn't bring the money, he didn't get the book. Paray getirmedii iin kitab alamad. As he didn't even reply to your invitation he's probably not going to come. Davetine bir cevap bile yollamadna gre herhalde gelmeyecek. 3. Karlatrmalarda kullanlr: He's not as smart as she. Onun kadar akll deil. I want a box as big as this. Bu byklkte bir kutu istiyorum. It's as easy as pie. ten bile deil. 4. -dii gibi: Do as she does. Onun yapt gibi yap. 5. gibi: mit's a bookbinder, as are his brothers. mit, kardeleri gibi ciltidir. zarf -in kadar: He's as tall as you. Boyu senin kadar. It's not as cold as we expected it to be. Beklediimiz kadar souk deil. I'm not so stupid as to do a thing like that. yle bir ey yapacak kadar aptal
62
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
deilim. Besim's as lazy as he is intelligent. Besim, akll olduu kadar tembel. edat olarak: I'm telling you this as a friend. Bunu sana arkada olarak sylyorum. asbestos ascend as.bes.tos sbes'ts isim 1. asbest. 2. amyant. as.cend send' fiil 1. kmak, yukar kmak. 2. (hkmdar) (tahta) kmak. ascendancy as.cend.an.cy sen'dnsi isim hkm, nfuz, itibar, stnlk. ascendant as.cend.ant sen'dnt sfat 1. ykselen. 2. stn, hkim. 3. ufukta grnmeye balayan. isim baknz be in the ascendant ascendent as.cend.ent sen'dnt sfat 1. ykselen. 2. stn, hkim. 3. ufukta grnmeye balayan. isim baknz be in the ascendent ascension ascent as.cen.sion sen'n isim ykselme. as.cent sent' isim 1. k; trman. 2. ykseli. 3. yoku, bayr. ascertain as.cer.tain srteyn' fiil (aratrma yoluyla) tespit etmek, belirlemek, saptamak. ascetic as.cet.ic set'k isim nefsinin isteklerini krarak ok sade bir hayat yaayan kimse; ileci. asceticism as.cet.i.cism set'szm isim nefsinin isteklerini krarak ok sade bir hayat yaama; riyazet; ilecilik.
ASCII
ASCII s'ki ksaltma, bilgisayar American Standard Code for Information Interchange ASCII (Bilgi Alverii iin Standart Amerikan Kodu)
askorbik asit. a.scor.bic skr'bk sfat baknz ascorbic acid as.cribe skrayb' fiil to -e atfetmek. a.sep.tic eysep'tk, sep'tk sfat aseptik. Paskalya'dan nce gelen byk perhiz sresinin ilk arambas.
ash
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk ashamed ashen ashore ashtray Asia Minor Asia Asian Asiatic aside from
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.shamed eymd' sfat baknz be ashamed ash.en 'n sfat 1. klrengi. 2. ok soluk, ok solgun. a.shore r' zarf kyya, kyda; karaya, karada. ash.tray 'trey isim kl tablas, kllk. Anadolu. A.sia ey'q isim Asya. isim Asyal. sfat 1. Asyal. 2. Asya, Asya'ya zg. A.si.at.ic eyqiyt'k sfat, isim baknz Asian -den baka, bir yana: No one, aside from Ferhat, can do this. Ferhat bir yana, kimse bunu yapamaz.
aside
a.side sayd' zarf 1. bir yana, bir kenara. 2. bir yana: Joking aside, just who are you? aka bir yana, kimsin sen? isim, tiyatro oyuncunun alak sesle syledii sz, apar.
-e ricada bulunmak. konuma dili kanmak, kt bir karlk gerektiren bir davranta bulunmak.
bela aramak, belay satn almak. yemek duas yapmak. ask sk fiil 1. sormak. 2. istemek: He asked to be excused from the table. Sofradan ayrlmak iin izin istedi. She's asking a lot for this poodle. Bu kani iin ok para istiyor. 3. davet etmek: I asked her for dinner. Onu akam yemeine davet ettim.
a.skance skns' zarf baknz look at someone askance a.skew skyu' zarf eri, arpk. a.sleep slip' sfat 1. uykuda: The guards were asleep. Bekiler uykudayd. 2. uyumu.
kukonmaz filizi. as.par.a.gus sper'gs isim kukonmaz. as.pect s'pekt isim 1. a, yn, bakm: Let's consider this aspect of the problem. Meselenin bu ynn dnelim. 2. grn.
asphalt
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
as.pi.rant s'prnt, spayr'nt isim, sfat istekli. as.pi.ra.tion sprey'n isim (uzun zamandr gdlen) byk ama: It was his aspiration to become famous. Amac nl olmakt.
aspire
aspirin ass
as.pi.rin s'prn isim aspirin. ass s isim 1. eek, merkep. 2. dangalak. 3. kaba k, makat. 4. kaba bzk, ans.
assail
as.sail seyl' fiil 1. saldrmak, hcum etmek. 2. yamuruna tutmak: They assailed him with juestions. Kendisini soru yamuruna tuttular.
as.sail.antisim saldran kimse. as.sas.sin ss'n isim suikast. as.sas.si.nate ss'neyt fiil suikast yapmak. as.sas.si.na.tionisim suikast. as.sault slt' isim saldr. fiil saldrmak. as.say s'ey isim 1. analiz edilecek bir rnek. 2. analiz, zmleme, tahlil. fiil 1. analiz etmek, zmlemek, tahlil etmek. 2. denemek.
assemblage
as.sem.blage sem'blc isim 1. toplant, meclis. 2. topluluk, kalabalk. 3. montaq. 4. bir araya toplama; bir araya toplanma.
assemble
montaj hatt. toplant salonu. as.sem.bly sem'bli isim 1. toplant; meclis; kongre. 2. montaj.
assent
assert oneself
65
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
as.ser.tionisim 1. iddia. 2. (bir iddiay) ne srme. as.ser.tivesfat kendini hissettiren. as.sess ses' fiil 1. deer bimek, kymet takdir etmek: He assessed their house at ten thousand dollars. Evlerine on bin dolar deer biti. 2. (para miktarn) tayin etmek, hesaplamak: Have you assessed the amount of the damage? Zararn ne kadar olduunu tayin ettiniz mi? 3. (belirli bir miktar para) talep etmek: The president assessed each member five dollars. Bakan her yeden be dolar talep etti. 4. deerlendirmek, bir eyin niteliini tayin etmek.
assessment
as.sess.mentisim 1. deer bime. 2. (para miktarn) tayin etme. 3. deerlendirme; dnce, fikir: What's your assessment of the situation? Durum hakkndaki fikriniz nedir?
assessor
asset
as.set s'et isim 1. mal, kymetli ey. 2. deerli bir nitelik, erdem veya beceri.
assets asshole
as.setsisim, ticaret emval, servet, mevduat, aktif, varlk. ass.hole s'hol isim, kaba 1. bzk, ans. 2. aalk herif, it herif, put.
assiduous
as.sid.u.ous sc'uws sfat bezmeyerek alan, dikkatli ve devaml alan; dikkatli ve devaml (bir alma).
assign
as.sign sayn' fiil 1. atamak, tayin etmek. 2. ayrmak, tahsis etmek. 3. tayin etmek, kararlatrmak. 4. (birine) (belirli bir) grev vermek: I assigned you to do the laundry. Sana amar ykama grevini verdim. 5. hukuk devretmek.
assignation assignment
as.sig.na.tion sgney'n isim randevu. as.sign.mentisim 1. atama. 2. ayrma. 3. tayin, kararlatrma. 4. grev; dev.
66
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk assimilate assimilation assist assistance assistant professor assistant associate professor associate association
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
as.sim.i.late sm'leyt fiil asimile etmek. as.sim.i.la.tionisim asimilasyon. as.sist sst' fiil yardm etmek. as.sis.tanceisim yardm. asistan. as.sis.tantisim yardmc, muavin. doent. as.so.ci.ate so'iyt isim i arkada; i orta. as.so.ci.a.tionisim 1. dernek; birlik; kurum. 2. iliki. 3. arm.
as.sort srt' fiil snflandrmak. as.sort.edsfat eitli, muhtelif. as.sort.mentisim trl eitleri ieren bir btn. as.suage sweyc' fiil azaltmak, hafifletmek, yattrmak. -in sorumluluunu zerine almak. as.sume sum' fiil 1. farzetmek, varsaymak: You're assuming too much where Diner's concerned. Diner'in yle yapacan farzetmekle pekl yanlm olabilirsin. What do we do, assuming it doesn't burn? Yanmayacan farzedersek ne yaparz? 2. sanmak, zannetmek. 3. (resmi bir grevi) stlenmek.
assumed assumption
as.sumedsfat 1. farzolunan; hayali. 2. takma (ad). as.sump.tion s^mp'n isim 1. varsaym, faraziye. 2. san, zan.
assurance
as.sur.anceisim 1. rahatlatc veya ikna edici sz. 2. kendine gven(me). 3. ngiliz ngilizcesi sigorta: life assurance hayat sigortas.
assure
as.sure r' fiil 1. (rahatlatc veya ikna edici szlerle) temin etmek. 2. salama balamak.
assured
as.sured.ly r'dli zarf mutlaka. as.sur.ing.lyzarf rahatlatc bir ekilde. as.ter.isk s'trsk isim, dilbilgisi yldz iareti.
67
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.stern strn' zarf, denizcilikle ilgili geriye, gerisinde, arkaya, geminin kna.
as.ter.oid s'troyd isim asteroit, kk gezegen. asth.ma z'm isim astm. asth.mat.ic zmt'k sfat astmla ilgili; astml. as.tig.mat.ic stgmt'k sfat astigmatik. a.stig.ma.tism stg'mtzm isim astigmatizm. a.stir str' sfat 1. hareket halinde. 2. heyecan iinde, ayakta.
astonish
a.ston.ish.ingsfat hayrette brakan. a.ston.ish.mentisim hayret, aknlk. a.stound staund' fiil oke etmek. a.stound.ingsfat oke eden. a.stray strey' zarf baknz go astray lead someone astray
astride
a.stride strayd' zarf (ata binmi gibi) bacaklar birbirinden ayr olarak.
astringent
as.trin.gent strn'cnt sfat sktrc, bzc. isim lokal olarak doku ve damarlar bzen ila.
astrologer astrological
as.trol.o.gerisim yldz falcs, astrolog, mneccim. as.tro.log.i.cal strlac'kl sfat astroloqik, astroloqiye ait.
astrologically astrology
as.tro.log.i.cal.lyzarf astroloqik olarak. as.trol.o.gy stral'ci isim yldz falcl, astroloqi, mneccimlik.
as.tro.naut s'trnt isim astronot. as.tron.o.merisim astronom, gkbilimci. as.tro.nom.ic strnam'k sfat baknz astronomical as.tro.nom.i.cal strnam'kl sfat 1. astronomik, gkbilimle ilgili. 2. ok byk, astronomik (rakam, byklk): astronomical prices astronomik fiyatlar.
astronomy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
as.tute stut' sfat akll, kurnaz, cin fikirli, cin. a.sun.der s^n'dr zarf 1. para para. 2. birbirinden uzak/ayr.
asylum
a.sy.lum say'lm isim 1. snma yeri, snak, melce. 2. tmarhane, akl hastanesi.
asym.met.ricsfat asimetrik, bakmsz. a.sym.me.try eysm'tri isim asimetri, bakmszlk. bir hamlede. uzakta, uzak bir yerde. bir bakta. ne yapacan bilmez, arm bir durumda. 2. zararna (sat).
at a pinch at a quarter after four at a stroke at all costs at all at anchor at any cost at any price at any rate
gerektiinde, gereinde; sknca. drd eyrek gee. bir anda. ne pahasna olursa olsun. hi. demirli, demir atm. ne pahasna olursa olsun. her ne pahasna olursa olsun. neyse, her neyse, her ne hal ise; her naslsa. 2. en azndan: You are smart at any rate. En azndan akllsn.
her an: He could come at any time. Her an gelebilir. Durumlardan en iyisi belirtilirken kullanlr: We won't get there before nine at best. En erken dokuzda orada olabiliriz. What he did was at the best carelessness, at worst theft. Yaptnn en iyi ad dikkatsizlik, en kt adysa hrszlk.
aslnda, esasnda. ok yakndan, gs gse. yakndan, yakn mesafeden. birbirinin maksadna aykr. akam olunca, hava kararrken. askeri Rahat!
69
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk at every turn at first sight at first at four o'clock sharp at full blast at full gallop at full length at full speed at full tilt at great length at heart at home in
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
her keresinde, her defasnda. ilk bakta. nce, evvela. saat tam drtte. tam gazla; tam kapasiteyle. drtnala. ayrntlaryla. 2. boylu boyunca. son sratle, son srat. son sratle. ayrntlaryla, detaylaryla. aslnda, hakikatte. (bir konuda) bilgili: He's at home in the business world. dnyasn yakndan tanr. 2. (bir yerde) kendini rahat hisseden.
at home with
-e aina, -i iyi bilen: He's at home with machines of all kinds. Her tr makineden anlar.
evde, kendi evinde. aralkl, aralarla. zerinde konuulan, sz konusu olan. doruunda, zirvesinde. ou (kii) : The membership at large won't like this. yelerin ou bundan holanmaz.
at last at least
nihayet, sonunda. hi olmazsa, hi deilse; bari. 2. en az, hi olmazsa: There were at least six. En az alt tane vard.
bo zaman olan. 2. bo zamanlarda. uzun uzadya. 2. en sonunda. nihayet, sonunda. bota. en ok, en fazla: There were at most twenty people in the room. Odada en ok yirmi kii vard. 2. olsa olsa.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk at once at one blow at one fell swoop at one go at one whack at one's command at one's leisure at one's peril at one's pleasure at par at peace at present at random at sea at that point
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hemen, derhal. 2. ayn anda. bir vuruta. bir rpda. bir hamlede. bir defada, bir kalemde, birden. emrinde. bo zamanlarnda. bana gelebileceklerden kendisi sorumlu olarak. istedii zaman. 2. isteine gre. ticaret baaba. bar halinde. 2. huzur iinde. imdiki halde, imdiki durumda. rasgele, tesadfen. denizde. 2. akna dnm. o srada: At that point I left. O srada ktm. 2. o noktaya gelince, o aamaya gelince: At that point add the eggs. O aamaya gelince yumurtalar ilave edin.
at that
onun zerine: Once again she refused, and at that he left. Bir daha reddetti; o da onun zerine kt.
at the drop of a hat at the eleventh hour at the end of the day at the expense of at the instance of at the latest at the mercy of at the moment at the most at the outside at the point of death at the same time at the sight of at the top of his lungs at the top of one's lungs
hemen, derhal. son anda, son dakikada. ngiliz ngilizcesi, konuma dili eninde sonunda. pahasna. (birinin) istei zerine. en ge. -in insafna (kalm), -in elinde. u an, imdilik. baknz at most konuma dili en fazla, olsa olsa, azami. lm halinde. ayn zamanda. -i grnce, -i grr grmez. avaz kt kadar. avaz kt kadar.
71
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk at the top of one's voice at the utmost at the very least at the worst at this juncture at times at value at will
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
avaz kt kadar. en ok, olsa olsa. en aa, en az. baknz at worst bu noktada. bazen, arasra. piyasa fiyatna gre deerlendirilmi. istedii gibi; istenilen ekilde: The aerial can be rotated at will. Anten istenilen yne evrilebilir. 2. istediinde; istenilen zamanda.
at worst
en kt ihtimal: At worst, all he'll get is a year in jail. En kt ihtimal, bir yl hapis yer. 2. sadece, nceki: He's not a bed person; at worst he's qust stupid. Kt biri deil, sadece aptal.
at your convenience
size uygun bir zamanda, mmkn olduu kadar yakn bir zamanda.
at your risk
ziyan olduu takdirde sizin hesabnza, tehlike sorumluluu size ait olmak zere.
at
at t edat 1. Bir yeri belirtmek iin kullanlr: at my office benim broda. at the station istasyonda. 2. Bir zaman belirtmek iin kullanlr: at eight o'clock saat sekizde. He works at night. Geceleri alr. 3. Bir hareketin hedefini gsterir: Look at her. Ona bak. She laughed at them. Onlara gld. 4. Bir i veya hareketten bahsederken kullanlr: He's good at English. ngilizcede iyidir. 5. Bir miktar gstermek iin kullanlr: Oranges are selling at a dollar a kilo. Portakaln kilosu bir dolar.
ate atheism
ate eyt fiil baknz eat a.the.ism ey'thiyzm isim ateizm, Tanrtanmazlk, zndklk.
atheist atheistic
a.the.ist ey'thiyst isim ateist, Tanrtanmaz, zndk. a.the.ist.icsfat ateistik, ateist, Tanrtanmaz; zndk (kimse).
72
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ath.lete th'lit isim sporcu. madura aya. ath.let.ic thlet'k sfat 1. spora zg, sportif, spor. 2. atletik, sporcu.
athletics Atlantic Ocean Atlantic atlas atmosphere atmospheric atom bomb atom atomic age atomic bomb atomic energy atomic number atomic pile atomic power atomic waste atomic weight atomic atomise
ath.let.icsisim atletizm. Atlas Okyanusu. At.lan.tic tln'tk sfat Atlantik. at.las t'ls isim atlas (harita kitab). at.mo.sphere t'msfr isim atmosfer. at.mo.spher.icsfat atmosferik. atom bombas. at.om t'm isim 1. atom. 2. zerre. atom a. atom bombas. nkleer enerji. atom says. nkleer reaktr. atomik g, nkleer enerji. nkleer atklar. atom arl, atomik arlk. a.tom.ic tam'k sfat atomik. at.om.ise t'mayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz atomize
atomize
atomizer atone
at.om.iz.erisim atomizr; pskrte. a.tone ton' fiil (bir su, kabahat v.b.'ni) affettirecek harekette bulunmak, telafi etmek; kefaret etmek.
atonement atrocious
a.tone.mentisim kefaret. a.tro.cious tro's sfat 1. iren, menfur; canavarca. 2. ok kt, berbat.
atrocity
73
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
at.ro.phy t'rfi isim dumur, krelme. fiil dumura uramak, krelmek; dumura uratmak, kreltmek.
attaboy attach
at.ta.boy t'boy' nlem, konuma dili Aferin sana! at.tach t' fiil 1. takmak, ilitirmek, balamak. 2. hukuk el koymak, haczetmek.
Bond anta. at.ta.ch tey' isim atae. at.tachedsfat 1. bal, ilgili. 2. iliik, iliikteki. 3. sevgiyle bal.
-e ballk, -e sevgi. -e ballk, -e sevgi. at.tach.mentisim 1. aksesuar, bir eye taklabilen para. 2. sevgi ba. 3. hukuk el koyma, haciz koyma.
attack
at.tack tk' fiil hcum etmek, saldrmak; vurmak, tecavz etmek. isim 1. saldr, hcum. 2. nbet, kriz.
attain
attainment
attempt
at.tempt tempt' fiil denemek, giriimde bulunmak, teebbs etmek; almak; kalkmak: He attempted to climb that mountain. O daa trmanmay denedi. You should attempt to finish that proqect by Friday. O ii Cuma gnne kadar bitirmeye almalsn. You should not attempt to lift things which are too heavy for you. Gcnn yetmedii kadar ar eyleri kaldrmaya kalkmamalsn. isim deneme, giriim, teebbs.
attend to attend
dikkat etmek, bakmak. at.tend tend' fiil 1. hazr bulunmak. 2. bakmak; tedavi etmek; hizmet etmek.
attendance attendant
at.ten.danceisim 1. hazr bulunma. 2. hazr bulunanlar. at.ten.dantisim (bir hizmette bulunan) grevli: shop attendant tezghtar. theater attendant biletleri kontrol
74
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
eden veya yer gsteren grevli. flight attendant uu grevlisi. ground attendant yer grevlisi. attention span attention dikkat genilii. at.ten.tion ten'n isim 1. dikkat. 2. ilgi, bakm. 3. iltifat. 4. askeri esas duru/vaziyet. attentive at.ten.tive ten'tv sfat 1. dikkatle izleyen: an attentive audience dikkatle izleyen seyirciler. 2. dikkat eden, dikkatli: an attentive worker dikkatli bir ii. attenuate at.ten.u.ate ten'yuweyt fiil 1. inceltmek; hafifletmek, azaltmak; zayflatmak. 2. deerini drmek. attest at.test test' fiil 1. dorulamak, tasdik etmek. 2. (bir belgeyi imzalayarak bir eyin doruluuna veya gerekliine) ahadet etmek. 3. to -i gstermek, -e delalet etmek. attic attire attitude attorney general attorney attract attraction attractive attribute at.tic t'k isim tavanaras. at.tire tayr isim elbise, giysi, klk. fiil giydirmek. at.ti.tude t'tud isim tutum, davran, tavr. basavc. at.tor.ney tr'ni isim avukat. at.tract trkt' fiil ekmek; cezbetmek. at.trac.tionisim cazibe, almllk. at.trac.tivesfat cazibeli, ekici, alml. at.trib.ute trb'yut fiil 1. to (bir nedene) balamak; -e yormak. 2. to -e mal etmek, -e atfetmek. isim sfat, nitelik, vasf. attribution attrition at.tri.bu.tion trbyu'n isim 1. balama; yorma. 2. atf. at.tri.tion tr'n isim 1. ypranma, anma; ypratma, andrma. 2. zayiat. attune at.tune tun', tyun' fiil 1. akort etmek. 2. to -e uydurmak, -e altrmak. aubergine auburn auction au.ber.gine o'brqin isim, ngiliz ngilizcesi patlcan. au.burn 'brn sfat kumral. auc.tion k'n isim ak artrma, mezat, mzayede. fiil ak artrma ile satmak.
75
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
auc.tion.eerisim mezat. au.da.cious dey's sfat 1. cretli. 2. kstah. au.dac.i.ty ds'ti isim 1. cret. 2. kstahlk. au.di.ble 'dbl sfat iitilebilir, duyulabilir. au.di.blyzarf iitilebilecek ekilde. au.di.ence 'diyns isim dinleyiciler; seyirciler, izleyiciler.
audiocassette audiovisual
au.di.o.cas.sette 'diyokset' isim teyp kaseti. au.di.o.vis.u.al dyovq'uwl sfat grseliitsel, odyovizel.
audit
auditor auditorium
au.di.torisim deneti, kontrolr. au.di.to.ri.um dtor'iym isim toplant salonu; konser salonu.
anatomi iitme kanal. au.di.to.ry 'dtori sfat iitme ile ilgili, iitsel. au.ger 'gr isim burgu, matkap, delgi. aught t isim baknz for aught I care. for aught I know aug.ment gment' fiil artrmak. aug.men.ta.tionisim artrma. au.gur 'gr fiil (iyi veya kt) bir iaret olmak: This augurs well for us. Bu bize iyi bir iaret.
August aunt
Au.gust 'gst isim austos. aunt nt isim 1. teyze: She is my maternal aunt. O benim teyzem. 2. hala: She is my paternal aunt. O benim halam. 3. yenge: Aunt Halime is my uncle's wife. Halime yenge amcamn/daymn ei.
auspices
aus.pi.cious sp's sfat uurlu, hayrl. aus.tere str' sfat 1. sert. 2. sade ve sssz; konforsuz. aus.ter.i.ty ster'ti isim 1. sertlik, hainlik. 2. sade, konforsuz ve dnyevi zevklerden yoksun bir yaam.
76
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Aus.tral.ia streyl'y isim Avustralya. isim Avustralyal. sfat 1. Avustralya, Avustralya'ya zg. 2. Avustralyal.
Austria Austrian
Aus.tri.a s'triy isim Avusturya. isim Avusturyal. sfat 1. Avusturya, Avusturya'ya zg. 2. Avusturyal.
authentic
au.then.tic then'tk sfat 1. hakiki, gerek, otantik. 2. gvenilir: How authentic is this news? Ne derece gvenilir bir haber bu?
authenticate
authenticity
au.thor 'thr isim yazar, mellif. au.thor.i.tar.i.ansfat otoriter. au.thor.i.ta.tivesfat 1. gvenilir. 2. amirane. au.thor.i.ty thr'ti isim 1. yetki. 2. yetke, otorite. au.tho.ri.za.tionisim izin. au.thor.ize 'thrayz fiil 1. izin vermek. 2. yetkilendirmek.
au.tis.tic ts'tk sfat otistik. au.to 'to isim, konuma dili oto, otomobil. au.to.bi.og.ra.pher tbayag'rfr isim otobiyografi yazar.
au.to.bi.o.graph.ic tbaygrf'k sfat otobiyografik. au.to.bi.o.graph.i.cal tbaygrf'kl sfat otobiyografik. au.to.bi.og.ra.phy tbayag'rfi isim otobiyografi, zyaamyks.
au.toc.ra.cy tak'rsi isim otokrasi. au.to.crat 'tkrt isim otokrat. au.to.crat.icsfat otokratik. au.to.graph 'tgrf isim imza; bir kimsenin el yazs. au.to.mat 'tmt isim 1. otomatlardan yemek alnan kafeterya. 2. otomat, parayla alan yiyecek iecek
77
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
datma makinesi. 3. otomat, bir canlnn yapabilecei baz ileri yapan aygt. automate automatic pilot automatic transmission automatic au.to.mate 'tmeyt fiil otomatikletirmek. havaclk otomatik pilot. otomatik vites, otomatik transmisyon. au.to.mat.ic tmt'k sfat otomatik. isim otomatik tabanca/tfek, otomatik. automatically automation automobile automotive industry automotive autonomous autonomy autopsy autumn autumnal equinox au.to.mat.icallyzarf otomatik olarak, otomatikman. au.to.ma.tionisim otomasyon. au.to.mo.bile tmo'bil isim otomobil. otomotiv sanayii. au.to.mo.tive tmo'tv sfat otomotiv. au.ton.o.moussfat zerk, otonom. au.ton.o.my tan'mi isim zerklik, otonomi. au.top.sy 'tapsi isim otopsi. au.tumn 'tm isim sonbahar, gz. sonbahar noktas, gz lm (27 Eyll'e rastlayan ekinoks). autumnal auxiliary verb auxiliary au.tum.nal 't^m'nal sfat sonbahara ait. dilbilgisi yardmc fiil. aux.il.ia.ry gzl'yri, gzl'ri sfat, isim yedek; yardmc. avail oneself of avail availability -den yararlanmak, -den faydalanmak. a.vail veyl' isim yarar, fayda. fiil yaramak. a.vail.a.bil.i.ty veylbl'ti isim var olma, elde edilebilme. available avalanche avarice avaricious avenge avenue aver a.vail.a.ble vey'lbl sfat var, elde edilebilir. av.a.lanche v'ln isim 1. . 2. heyelan. av.a.rice v'rs isim para hrs. av.a.ri.cious vr's sfat para canls. a.venge venc' fiil cn almak, cn karmak. av.e.nue v'nyu isim cadde. a.ver vr' fiil (averred, averring) (emin bir ekilde) ileri srmek, ne srmek.
78
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
av.er.age v'rc isim, matematik ortalama, vasati. sfat 1. matematik ortalama, vasati: average annual rainfall yllk ortalama ya. 2. olaan, vasat, orta. fiil 1. matematik -in ortalamasn almak. 2. ortalama (belirli bir miktar) olmak.
a.verse vrs' sfat baknz be averse to a.ver.sion vr'qn isim hi holanmama. a.vert vrt' fiil 1. baka tarafa evirmek, yn deitirmek. 2. nlemek.
a.vi.ar.y ey'viyeri isim kuhane. a.vi.ate ey'viyeyt fiil uak kullanmak. a.vi.a.tion eyviyey'n isim havaclk. a.vi.a.tor ey'viyey'tr isim pilot, havac. av.id v'd sfat cokun; hevesli. av.o.ca.do vka'do, avka'do isim avokado, amerikaarmudu.
avocation
avoid
avoidable avoidance
a.void.ablesfat 1. nlenebilir. 2. kanlabilir. a.void.anceisim 1. of -den kurtulma; -i nleme. 2. of den kanma; -den ekinme. 3. of -den saknma.
651 gram, 78 ons. av.oir.du.pois vrdpoyz' isim ngiliz ve Amerikan arlk l sistemi.
avow avowal await someone with anticipation await something with anticipation await awake
a.vow vau' fiil aka sylemek, itiraf etmek. a.vow.alisim aka syleme; itiraf. birini/bir eyi drt gzle beklemek. birini/bir eyi drt gzle beklemek. a.wait weyt' fiil beklemek, gzlemek, hazr olmak. a.wake weyk' fiil (awoke, awaked/awoken) uyanmak; uyandrmak.
awaken
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a.ward wrd' isim dl, mkfat. fiil 1. dllendirmek. 2. (resmi bir kararla) vermek.
a.ware wer' sfat farknda; haberdar. a.ware.nessisim farknda olma. a.wash w' sfat baknz be awash a.way wey' zarf Uzaklamay veya belli bir uzaklkta bulunmay gsterir: He backed away. Geri gitti. She's away for the weekend. Hafta sonu iin bir yere gitti. That's ten kilometers away. Oras on kilometre uzakta.
awe
awe isim 1. korkuyla kark sayg, huu. 2. korkuyla kark aknlk, dehet. fiil 1. -i huu iinde brakmak. 2. -i dehete drmek.
awe-inspiring
awesome
awe.some 'sm sfat 1. insan huu iinde brakan. 2. dehet verici. 3. konuma dili mthi, dehet.
awe.strick.en 'strkn sfat baknz awestruck awe.struck 'str^k sfat 1. huu iinde. 2. dehet iinde. aw.ful 'fl sfat 1. korkun, mthi; berbat. 2. konuma dili ok fazla, pek ok: That'll take an awful lot of work. O ok i ister.
awfully awhile
aw.ful.lyzarf ok. a.while hwayl' zarf bir sre, bir mddet: You'll have to wait awhile. Bir sre beklemen lazm.
awkward
awk.ward k'wrd sfat 1. beceriksiz; hantal; sakar. 2. kullanlmas zor. 3. zor; uygunsuz, mnasebetsiz.
awk.ward.lyzarf beceriksizce; hantal bir ekilde. awk.ward.nessisim beceriksizlik; hantallk; sakarlk. awl l isim biz, kundurac bizi, t. awn.ing 'nng isim tente. a.wry ray' sfat, zarf eri, yamuk; arpk. ax ks isim balta. axe ks isim balta. ax.i.om k'siym isim aksiyom, belit.
80
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ax.i.o.mat.ic ksiymt'k sfat aksiyomatik, belitsel. ax.is k'ss isim eksen, mihver. ax.le k'sl isim dingil, mil, aks. ay ay zarf evet, muhakkak, hay hay. aye ey zarf evet, muhakkak, hay hay. a.zal.ea zeyl'y isim aalya, aelya, azelya. Az.er.bai.jan azrbay'can isim Azerbaycan. isim, sfat 1. Azeri. 2. Azerice.
az.ure q'r isim, sfat gkmavisi. B B gun bi'bi g^n hava tfei. B B bi'bi isim hava tfeinin samas. B, b bi isim B, ngiliz alfabesinin ikinci harfi. B.A. bi'ey' ksaltma Bachelor of Arts B.B.C. bi'bi'si' ksaltma British Broadcasting Corporation B.B.C. (ngiliz Radyo-Televizyon Kurumu).
B.C.
B.C. bi'si' ksaltma before Christ M.. (milattan nce), .. (sa'dan nce).
B.E.ksaltma bill of exchange baa ba isim meleme. fiil melemek. bab.ble bb'l fiil 1. anlalmaz szler sylemek. 2. gevezelik etmek, samalamak; boboazlk etmek. 3. (su) alamak.
babbler babe baboon baby blue baby bottle baby buggy baby carriage baby farm baby grand baby tooth
bab.blerisim geveze, boboaz. babe beyb isim 1. bebek. 2. konuma dili kz, pili. ba.boon bbun' isim habemaymunu. st mavisi. biberon, emzik. ocuk arabas. ocuk arabas. ocuk ve bebekler iin cretli bakmevi, kre. ksa kuyruklu piyano. stdii.
81
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ba.by bey'bi isim 1. bebek, ocuk. 2. konuma dili sevgili. sfat yavru. fiil (birine) ar bir zenle bakmak, her ihtiyacn karlamak.
ba.by.hoodisim bebeklik devresi. ba.by.ishsfat bebek gibi. ba.by-sit bey'bist fiil (baby-sat, baby-sitting) ana babalar evde olmad zaman ocua bakmak.
ba.by-sit.terisim ocuk bakcs. bac.ca.ra bak'ra isim, iskambil oyunlar bakara. bac.ca.rat bak'ra isim, iskambil oyunlar baknz baccara
Bachelor of Arts degree Bachelor of Science degree bachelor bacillus back and forth back country back down back number back out back pay back scratcher back seat back talk back to back back up
edebiyat fakltesi diplomas. _ksaltma_ B.A. fen fakltesi diplomas. _ksaltma_ B.S. bach.e.lor b'lr isim bekr erkek, bekr. ba.cil.lus bsl's isim (bacilli) basil. ileri geri. tara. caymak, sznden dnmek. (dergi veya gazete iin) eski say/nsha. caymak, sznden dnmek. cret veya maan denmesi gecikmi ksm. kaa. arka yer, arka koltuk. 2. ikinci mevki veya rol. kstaha karlk verme. arka arkaya, srt srta. geri srmek, geri gitmek. 2. (kantla) desteklemek. 3. arka kmak, desteklemek. 4. bilgisayar yedeklemek.
back
back bk isim 1. arka taraf, arka. 2. srt, belkemii. 3. futbol bek. fiil 1. desteklemek, arka olmak, yardm etmek: Nejat's company is backing this project with one million dollars. Neqat'n irketi bu proqeyi bir milyon dolarla destekliyor. 2. geri yrtmek, geri srmek, geri geri gitmek: I always back my car into the garage. Arabam garaja hep geri geri srerim. He backed out of
82
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
the room. Geri geri ekilerek odadan kt. sfat 1. arka, arkadaki, arkasndaki; arkaya doru olan: back door arka kap. 2. evvelki; eski. zarf 1. geri, geriye: He gave the money back. Paray geri verdi. He went back to the office. Broya geri dnd. It takes four days to go to Trabzon and back. Trabzon'a gidip dnmek drt gn ister. 2. yine, tekrar: He climbed back up the ladder. Tekrar merdivene trmand. When are you going back to see your doctor? Tekrar doktorunla grmeye ne zaman gideceksin? backache back.ache bk'eyk isim srt ars; bel romatizmas, lumbago. backbite back.bite bk'bayt fiil (backbit, backbitten) arkasndan ekitirmek veya ktlemek. backbone back.bone bk'bon isim 1. omurga, belkemii. 2. karakter kuvveti, yrek gc, maneviyat. backbreaking backdoor backer backfire back.break.ing bk'breykng sfat ok yorucu, ypratc. back.door bk'dor sfat, konuma dili yasad. back.er bk'r isim desteki, taraftar. back.fire bk'fayr fiil 1. (motorun atei) geri tepmek. 2. geri tepmek, istenilenin aksi olmak. backgammon background back.gam.mon bk'gmn isim tavla. back.ground bk'graund isim 1. arka plan, zemin; fon. 2. bir kimsenin gemiteki grg, evre ve tahsili. backhand back.hand bk'hnd isim elin tersi ne gelecek ekilde yaplan vuru. sfat elin tersi ne gelecek ekilde yaplan (vuru v.b.). zarf elinin tersiyle. backhanded compliment kompliman gibi gzken eletiri; kompliman olup olmad belli olmayan sz. backing backlash back.ingisim arka, destek. back.lash bk'l isim (siyasal veya toplumsal bir gelimeye kar) gl tepki.
83
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
back.log bk'lg isim birikmi i, ylm i: You should work on that backlog of unanswered letters. O birikmi mektuplar cevaplamaya bakmalsn.
backpack
back.pack bk'pk isim srt antas. fiil omzunda srt antasyla gezmek.
backpacker backpedal
back.pack.erisim omzunda srt antasyla gezen kimse. back.ped.al bk'pedl fiil 1. pedal geri evirmek. 2. konuma dili caymak, tornistan etmek.
backrest backside
back.rest bk'rest isim arkalk. back.side bk'sayd isim 1. arka taraf. 2. konuma dili k, makat.
backslide
backspace
backstage backstitch
back.stage bk'steyc isim kulis, perde arkas. back.stitch bk'st isim ineard diki. fiil ineard diki yapmak.
back.stroke bk'strok isim srtst yzme. back.track bk'trk fiil geldii yoldan geri dnmek. bilgisayar yedek kopya. back.up bk'^p isim yedek. sfat 1. yedek. 2. mzik elik eden.
ileri geri. back.ward bk'wrd sfat 1. geriye doru yaplan. 2. ge kavrayan. 3. geri kalm.
backwardness
ileri geri. back.wards bk'wrdz zarf geriye doru, tersine, geri geri.
backyard
84
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ba.con bey'kn isim beykn, tuzlanm veya ttslenmi domuz br veya srt.
bac.te.ri.al bktr'iyl sfat bakteriye ait. bac.te.ri.cide bktr'sayd isim bakterisit. bakteriyolojik sava. bac.te.ri.o.log.i.cal bktriylac'kl sfat bakteriyoloqik. bac.te.ri.ol.o.gistisim bakteriyolog. bac.te.ri.ol.o.gy bktriyal'ci isim bakteriyoloqi. bac.te.ri.um bktr'iym isim (bacteria) bakteri. sfat bakteriye ait.
bad debt
ansszlk. bad bd sfat (worse, worst) 1. kt, ahlaksz. 2. kt, ho olmayan. 3. ciddi, vahim. 4. kt, niteliksiz; hatal. 5. bozuk, bozulmu (yiyecek). 6. hasta veya sakat (organ, uzuv). 7. argo ok iyi, harika.
bade bd fiil baknz bid badge bc isim rozet; nian. badg.er bc'r isim porsuk. fiil hi rahat brakmamak, bann etini yemek.
badly
bad.ly bd'li zarf 1. fena halde, fena bir ekilde: The team was badly beaten. Takm fena halde yenildi. 2. ok: That child badly needs a new pair of shoes. O ocuun yeni bir ift ayakkabya ok ihtiyac var. She wants to see that movie badly. O filmi seyretmeye can atyor.
bad-mouth bd'mauth fiil, konuma dili ktlemek. bad-tem.pered bd'tem'prd sfat aksi, huysuz, ters. baf.fle bf'l fiil 1. artmak. 2. engel olmak. baf.flingsfat artc, aldatc. btn eyasyla. tm eyasn bir torbada tayp sokaklarda yaayan kadn.
85
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir sr yalan dolan. 2. eldeki imknlar. bag bg isim torba; anta; kese; kesekd; uval. fiil (bagged, bagging) 1. torbalamak, uvala koymak. 2. (av) yakalamak.
furgon, yk vagonu. emanet. bag.gage bg'c isim bagaq, yolcu eyas. bag.gysfat torba gibi sarkan, apal duran (pantolon). bag.pipe bg'payp isim tulum, gayda. bah ba nlem Tu! Ba.ha.ma bha'm sfat Bahama, Bahama Adalar'na zg. isim baknz the Bahamas
Bahamian
Ba.ha.mi.an bhey'miyn isim Bahamal. sfat 1. Bahama, Bahama Adalar'na zg. 2. Bahamal.
Bahrain Bahraini
Bah.rain bareyn' isim Bahreyn. isim Bahreynli. sfat 1. Bahreyn, Bahreyn'e zg. 2. Bahreynli.
birine kefalet ederek tahliyesini salamak. konuma dili 1. birini (zor bir durumdan) kurtarmak.
konuma dili bir eyi (zor bir durumdan) kurtarmak. bail beyl isim (tekneye giren suyu boaltmak iin kullanlan) kova, marapa v.b. fiil 1. (tekneye giren suyu boaltmak iin kullanlan) tekneye giren suyu kova, marapa v.b. ile boaltmak. 2. out (tekneye) giren suyu kova, marapa v.b. ile boaltmak; tekneye giren (suyu) kova, marapa v.b. ile boaltmak. 3. out (uaktan) paratle atlamak. 4. konuma dili out (zor bir durumdan) syrlmak/kamak.
bai.liff bey'lf isim 1. icra memuru. 2. khya. bai.li.wick bey'lwk isim uzmanlk alan; yetki alan. bait beyt isim olta yemi; kapan yemi. fiil 1. yemlemek. 2. szlerle eziyet etmek.
evde yaplm kek, kurabiye, pasta gibi eylerin sat. bake beyk fiil frnda piirmek.
86
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk baker baker's dozen bakery baking powder baking soda baking baksheesh balance a tire balance of a debt balance of payments balance of power balance of trade balance sheet balance
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bak.er bey'kr isim frnc, ekmeki. on . bak.eryisim 1. ekmek frn, frn. 2. pastane. kabartma tozu. karbonat, sodyum bikarbonat. bak.ingisim 1. frnda piirme. 2. (bir) piim. bak.sheesh bk'i isim bahi. lastiin balans ayarn yapmak. bor bakiyesi. demeler dengesi. (uluslararas ilikilerde) kuvvetler dengesi. ticaret dengesi, ithalat ve ihracat arasndaki deer fark. bilano. bal.ance bl'ns isim 1. terazi. 2. denge. 3. denklem. 4. bilano. 5. bakiye. fiil 1. dengelemek. 2. dengeli olmak.
bal.ancedsfat dengeli. bal.co.ny bl'kni isim balkon. bald bld sfat 1. dazlak. 2. klsz; tysz. 3. yaln, sade.
bald.faced bld'feyst sfat apak ve kstah. bald.nessisim dazlaklk. bale beyl isim balya. fiil balyalamak. bale.ful beyl'fl sfat uursuz, meum. balk bk fiil bir engel karsnda duraklamak; yrmemekte direnmek.
balky
ball and chain ball bearing ball cock ball of the foot ball
pranga. makine bilye. amandra ile ileyen kapama valf. ayak parmaklarnn kk. ball bl isim 1. top; kre. 2. yumak: a ball of yarn bir yumak iplik. 3. topak: a ball of dough bir topak hamur. fiil, konuma dili up (bir eyin) iine etmek.
87
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bal.lad bl'd isim balad; trk. bal.last bl'st isim 1. denizcilikle ilgili safra. 2. demiryolu balast.
ballerina ballet dancer ballet ballistic curve ballistic missile ballistic ballistics balloon tire balloon ballot box ballot ballpark
bal.le.ri.na blri'n isim balerin. balerin. 2. dansr. bal.let bl'ey isim 1. bale. 2. bale trupu. balistik erisi. askeri roket. bal.lis.tic bls'tk sfat balistik. bal.lis.tics bls'tks isim balistik, at bilimi. balon lastik. bal.loon blun' isim balon. fiil balon gibi imek. oy sand. bal.lot bl't isim oy pusulas. ball.park bl'park isim, konuma dili baknz be in the same ballpark sfat kabataslak, yaklak: Give me a ballpark figure. Bana kabataslak bir rakam syle.
tkenmez, tkenmez kalem. ball-point bl'poynt isim baknz ball-point pen ball.room bl'rum' isim dans salonu, balo salonu. ballsisim, argo 1. taaklar, husyeler. 2. cesaret, taak, gt. 3. ngiliz ngilizcesi sama, zrva, fasa fiso.
ballsy
ball.sy bl'zi sfat, argo baya cesur: She's one ballsy female! Amma taakl kar yahu!
ballyhoo
bal.ly.hoo bl'ihu isim, konuma dili 1. heyecanl ve amatal propaganda/reklam. 2. grlt, patrt, amata, velvele.
balm
balm bam isim 1. ila olarak kullanlan birka eit ya. 2. pelesenk. 3. melisa, oulotu. 4. gzel koku, rayiha. 5. kokulu merhem; ar veya szy dindiren merhem.
balmy
balm.y ba'mi sfat 1. yumuak ve lk (hava). 2. konuma dili kak, bir tahtas eksik.
88
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ba.lo.ney blo'ni isim 1. bir cins salam. 2. konuma dili sama, zrva.
bal.sam bl'sm isim pelesenk. Baltk Denizi. Baltk Devletleri. Bal.tic bl'tk sfat Baltk. bal.us.trade blstreyd' isim korkuluk, trabzan. bam.boo bmbu' isim bambu. bam.boo.zle bmbu'zl fiil, konuma dili 1. aldatmak, dolandrmak. 2. artmak.
ban
banal banality
ba.nal bey'nl sfat banal, sradan, baya. ba.nal.i.ty beynl'ti isim 1. banallik, sradanlk. 2. banal sz; banal ey.
arliston, arliston biber. muz cumhuriyeti. ba.nan.a bnn' isim muz. erit testere. birlemek, bir araya toplanmak; birletirmek, bir araya toplamak.
band
band bnd isim 1. erit, bant, kurdele; kolan; sarg. 2. kemer; kay. 3. uzun izgi. fiil emberlemek.
bandage
band-aid
band-aid bnd'eyd isim yara band, bant. sfat, konuma dili geici: a band-aid solution geici bir zm.
ban.dit bn'dt isim haydut, ekya. ban.dit.ryisim haydutluk. band.mas.ter bnd'mstr isim, mzik bando efi. band.stand bnd'stnd isim ak havada alan mzik topluluklarna zg ve ou zaman st kapal platform.
89
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
band.wag.on bnd'wgn isim baknz qump on the bandwagon get on the bandwagon
ile atmak, ile az kavgas yapmak. ban.dy bn'di fiil baknz bandy words with be bandied about
ban.dy-leg.ged bn'dilegd sfat arpk bacakl. bane beyn isim baknz the bane of one's existence bane.ful beyn'fl sfat zararl, kt.
bang one's head against a stone wall bouna uramak, haybeye krek ekmek. bang up mahvetmek, canna okumak: You can use my car, but don't you dare bang it up! Arabam kullanabilirsin, ama canna okuyaym deme! bang bang bng isim 1. at!/Bom! 2. grlt, patrt; patlama. 3. heyecan, sevin. 4. sansasyon, olay. fiil 1. iddetle arpmak veya kapanmak. 2. grltl bir ekilde vurmak. 3. grlt yapmak. zarf, konuma dili tam: bang in the middle of the war savan tam ortasnda. bang on time tam zamannda. banger bang.er bng'r isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili sosis. Bangladesh Bangladeshi Ban.gla.desh bng.glde' isim Banglade. isim Bangladeli. sfat 1. Banglade, Banglade'e zg. 2. Bangladeli. bangs banish bangs bngz isim perem, kkl, krkma. ban.ish bn' fiil 1. srgne gndermek, srmek. 2. kovmak, uzaklatrmak. banishment banister bank account bank bill ban.ish.mentisim srgn. ban.is.ter bn'str isim trabzan; trabzan kpetesi. banka hesab. banknot; bir banka tarafndan dier bir banka zerine ekilen polie. bank discount bank note banka skontosu, bir senedin banka tarafndan krlmas. banknot, kt para.
90
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e bel balamak, -e gvenmek: We are banking on their support. Desteklerine bel baladk.
banka skonto haddi, faiz oran. banka kasas. bank bngk isim banka. fiil bankaya (para) yatrmak. bank.a.ble bngk'bl sfat, konuma dili kr getiren, para getiren.
bankbook
bankcard
bank.er bngk'r isim bankac. bank.ingisim bankaclk. bank.rupt bngk'r^pt sfat, isim iflas etmi, batkn, mflis. fiil iflas ettirmek.
bankruptcy banner
bank.rupt.cy bngk'r^ptsi isim iflas, batk. ban.ner bn'r isim 1. bayrak, sancak, alem. 2. gazetecilik manet.
banns bnz isim (gelecek bir tarihe ait) evlenme ilan. ban.juet bng'kwt isim ziyafet, resmi ziyafet. ban.ter bn'tr isim akalama, taklma. fiil akalamak, taklmak.
bap.tism bp'tzm isim vaftiz. bap.tize bp'tayz fiil vaftiz etmek. istisnasz, ayrksz. sabun kalb. bar bar isim 1. ubuk, srk. 2. engel. 3. bar (iki iilen yer). 4. hukuk baro. 5. su iindeki kum seti. 6. mzik l izgisi. fiil (barred, barring) 1. srglemek. 2. engel olmak. 3. sokmamak, almamak. edat - den baka, hari.
barb Barbadian
barb barb isim 1. engel; kanca. 2. ineleyici sz. Bar.ba.di.an barbey'diyn isim Barbadoslu. sfat 1. Barbados, Barbados'a zg. 2. Barbadoslu.
91
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk Barbados barbarian barbaric barbarism barbarity barbarous barbecue
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Bar.ba.dos barbey'dos isim Barbados. bar.bar.i.an barber'iyn isim, sfat vahi, barbar. bar.bar.ic barber'k sfat medeniyetsiz, barbar; vahi. bar.ba.rismisim barbarlk. bar.bar.i.ty barber'ti isim vahet. bar.ba.rous bar'brs sfat barbarca, vahi. bar.be.cue bar'bkyu isim 1. (et kzartmak iin darda kullanlan) zgara; barbek. 2. stne baharatl bir sos dklerek zgarada kzartlan et. 3. etin bu ekilde kzartld akhava toplants. fiil stne baharatl bir sos dkerek (eti) zgarada kzartmak.
barbed wire barbed barbell barber barbershop bard bare chance bare its teeth bare living bare
dikenli tel. barb.edsfat 1. dikenli, kancal. 2. ineli (sz). bar.bell bar'bel isim halter. bar.ber bar'br isim berber. fiil tra etmek. bar.ber.shop bar'brap isim berber dkkn, berber. bard bard isim saz airi, ozan. zayf bir ihtimal. (hayvan) dilerini gstermek. kt kanaat geinme. bare ber sfat 1. plak. 2. ancak yetecek kadar. fiil soymak, amak.
bare.back ber'bk zarf baknz ride bareback bare.faced ber'feyst sfat apak, dpedz. bare.foot ber'ft sfat, zarf yalnayak. bare.foot.ed ber'ftd sfat, zarf yalnayak. bare.hand.ed ber'hn'dd zarf 1. silahsz. 2. eldivensiz. 3. aletsiz.
bare.head.ed ber'hedd sfat ba ak. bare.leg.ged ber'legd sfat orapsz, plak bacakl. bare.lyzarf ancak, gbela. barf barf fiil, argo kusmak. isim kusmuk.
92
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bar.gain bar'gn isim 1. i anlamas. 2. kelepir. fiil 1. pazarlk etmek. 2. for/on -i ummak, -i beklemek: I hadn't bargained on that. yle bir ey beklememitim.
barge in barge bark up the wrong tree bark barkeep barkeeper barley barmaid
burnunu sokmak, ie karmak. barge barc isim mavna. yanl kap almak. bark bark isim kabuk; aa kabuu. bar.keep bar'kip isim barmen. bar.keep.er bar'kipr isim barmen. bar.ley bar'li isim arpa. bar.maid bar'meyd isim barn tezghnda alan kadn, barmeyd.
barman barmy
bar.man bar'mn isim (barmen) barmen. barm.y bar'mi sfat, ngiliz ngilizcesi kafadan kontak, kafas bir ho, atlak.
barn barnstorm
barn barn isim ahr, iftlik ambar. barn.storm barn'strm fiil, konuma dili tarada temsil vermek.
kmes hayvan. barn.yard barn'yard isim iftlik ambar yanndaki avlu. ba.rom.e.ter bram'tr isim barometre. bar.on ber'n isim baron; ok zengin iadam, kral (petrol v.b.).
bar.on.essisim barones. ba.rojue brok' sfat 1. barok. 2. atafatl, ok ssl. bar.racks ber'ks isim kla. bar.rage braq' isim, askeri youn yaylm atei, baraq atei.
barred bard sfat 1. parmaklkla kapal. 2. yasaklanm. laterna. mimarlk beiktonoz. bar.rel ber'l isim f. bar.ren ber'n sfat ksr; meyvesiz; kra, verimsiz. bar.rette bret' isim sa tokas.
93
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bar.ri.cade berkeyd' isim barikat. fiil barikat yapmak: They barricaded the street. Sokakta barikat yaptlar.
barrier
barrister
bar.ris.ter ber'str isim, ngiliz ngilizcesi en yksek mahkemelerde dava grebilen avukat.
barroom barrow
bar.room bar'rum isim bar. bar.row ber'o isim, ngiliz ngilizcesi 1. iportac arabas. 2. el arabas.
bartender barter
bar.tend.er bar'tendr isim barmen. bar.ter bar'tr fiil dei toku etmek, takas yapmak, trampa etmek. isim dei toku, takas, trampa.
base of operations base something on base baseball fan baseball baseboard baseless basement bash
harekt ss. bir eyi -e dayandrmak. base beys sfat alak, adi, rezil. beysbol merakls. base.ball beys'bl isim beysbol. base.board beys'brd isim sprgelik. base.lesssfat aslsz, temelsiz. base.ment beys'mnt isim bodrum kat, bodrum. bash b fiil kuvvetle vurmak, hzla vurmak. isim 1. hzl vuru; kuvvetli darbe. 2. konuma dili atafatl parti.
bashful BASIC
bash.ful b'fl sfat utanga, sklgan, ekingen. BASIC bey'sk ksaltma Beginner's All-purpose Symbolic Instruction Code bilgisayar BASIC (bir programlama dili).
ba.si.cal.lyzarf aslnda, esasnda. bas.il bz'l isim fesleen. ba.sin bey'sn isim 1. leen. 2. havuz. 3. havza. ba.sis bey'ss isim (bases) 1. temel. 2. kaynak. 3. ana ilke.
bask
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
basketball
mzik fa anahtar. bass bs isim levrek, hani. bass.wood bs'wd isim hlamur aac. bas.tard bs'trd isim 1. pi, gayrimeru ocuk. 2. alak herif, it.
bastardize
baste
baste beyst fiil 1. teyellemek. 2. (kurumamas iin) (pien etin stne) sv dkmek/srmek.
bas.tion bs'n isim kale burcu; tabya. bat bt isim yarasa. batch b isim 1. bir piimde piirilenler. 2. takm; grup; parti: a batch of books bir parti kitap.
bat.ed bey'td sfat baknz with bated breath bath chairngiliz ngilizcesi (st bazen kapal) tekerlekli sandalye.
bath
bath bth isim 1. banyo. 2. hamam; kaplca. 3. film banyosu. fiil, ngiliz ngilizcesi ykamak; ykanmak.
bathe
bathe beydh fiil 1. ykamak, banyo etmek; ykanmak, banyo yapmak. 2. slatmak; suya batrmak.
bathhouse
mayo. bath.ing bey'dhng isim 1. banyo yapma, ykanma. 2. deniz banyosu, yzme.
bath.robeisim bornoz. banyoya ait sabit eya. bath.roomisim 1. banyo. 2. tuvalet. bath.tubisim banyo kveti. ba.ton btan', bt'n isim denek.
95
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bat.tal.ion btl'yn isim, askeri tabur. bat.ten bt'n isim ince tahta paras, tiriz. bat.ter bt'r fiil sert darbelerle vurmak; hrpalamak; dvmek.
battery
bat.ter.y bt'ri, b'tri isim 1. elektrik pil; akmlatr, ak. 2. askeri batarya. 3. hukuk dvme, dayak. 4. dizi, seri, takm.
bat.ter.y-operatedsfat pilli. bat.ting bt'ng isim tabaka halinde pamuk. sava naras; herhangi bir kampanyada kullanlan slogan.
sava grm kimselerde grlen ruhsal knt. (birka kii arasndaki) byk dv. 2. byk kavga, byk mnakaa.
battle
bat.tle bt'l isim 1. muharebe; meydan sava. 2. mcadele, byk ura. fiil 1. savamak, dvmek. 2. mcadele etmek, ok uramak.
battle-ax
bat.tle.fieldisim sava alan. bat.tle.groundisim sava alan. bat.tle.shipisim sava gemisi, zrhl. bat.ty bt'i sfat, argo atlak, kak. bau.ble b'bl isim gsterili ss, gsterili fakat kullansz ey.
baulk bauxite bawdily bawdiness bawdy bawl out bawl bay leaf bay tree
baulk bk fiil baknz balk baux.ite bk'sayt, bo'zayt isim boksit. bawd.i.lyzarf ak sak bir ekilde. bawd.i.nessisim ak sak olu. bawd.y b'di sfat ak sak, mstehcen. azarlamak, paylamak, halamak. bawl bl fiil 1. barmak. 2. yksek sesle alamak. defne yapra. defne aac.
96
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cumba. 2. konuma dili gbek, ya balam karn. bay bey isim defne. bay.ber.ry bey'beri isim mumaac. bay.o.net beynet' isim sng. bay.ou bay'u isim bir nehir veya gln bataklkl kolu veya k noktas.
ba.zaar bzar' isim pazar, ar; kermes. (birinin) (belirli bir miktarda) eksii olmak. -den anlamamak. konuma dili 1. berbat bir halde olmak. 2. ambale olmak, doru drst dnemez halde olmak.
be a big deal be a disgrace to be a good judge of be a hard worker be a match for be a nervous wreck be a nuisance to be a part and parcel of
konuma dili ok nemli olmak. -in yzkaras olmak. -den anlamak, -in ne olduunu bilmek. ok alkan olmak. (birinin) dengi olmak. sinirleri bozulmu olmak. -in bann belas olmak. (bir eyin) nemli bir esi olmak: These words are now part and parcel of the language. Bu szckler artk dilin nemli bir paras oldu.
be a past master at be a physical wreck be a picture of health be a shadow of one's former self
(bir konuda) ok usta olmak. sal bozulmu olmak. turp gibi olmak. (biri) epeyce km olmak. 2. (biri) epeyce aptan dm olmak. 3. eski halinden ok dm olmak.
-in yabancs olmak. .. konusu olmak. .. konusu olmak. (bir ey) artk gemie ait bir ey olmak. (bir konuda) ok becerikli olmak, (bir iin) ustas olmak.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(birine kar) ak olmak, drst davranmak. (bir eye) dalmak: He was absorbed in his work. ine dalmt.
be accustomed to be acquainted with be acquitted of be acquitted be addicted to be adrift be affiliated with be afflicted with be afraid of one's own shadow be afraid of be after be alien to be alive to be alive with be all broken up over be all ears be all eyes be all for be all right
-e alkn olmak. ile tanmak, -i tanmak. 2. -i bilmek, -e aina olmak. (-den) beraat etmek, temize kmak. (-den) beraat etmek, temize kmak. (bir eyin) bamls veya tiryakisi olmak. akntyla srklenmek. -e bal olmak. -den mustarip olmak. kendi glgesinden korkmak. (-den) korkmak. peinde olmak. (birine) yabanc gelmek. -in farknda olmak. kaynamak, ok miktarda bulunmak. (bir eyden dolay) ok zgn olmak. kulak kesilmek, dikkatle dinlemek. gzn drt amak. -i candan desteklemek, -e taraftar olmak. iyi olmak, zarara uramam olmak: Are you all right? yi misin? 2. iyi olmak, fena olmamak: His grades are all right. Notlar fena deil. 3. uygun olmak, olmak: Is it all right if she comes too? O da gelse olur mu?
.. iin farketmemek: If it's all the same to you, I'd prefer fish. Snein iin fatketmezse balk yemeyi tercih ederim.
be all thumbs
konuma dili 1. elleriyle i yapmaya gelince beceriksiz olmak. 2. at (belirli bir konuda) beceriksiz olmak.
be all wet
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
.. tarafndan nefret edilen biri olmak: She was anathema to the left-wingers. Solcular ondan nefret ettiler.
be angry about be angry at be angry with someone be annoyed with be answerable for something be answerable to someone be anxious about be anxious for someone to be anxious to be as good as one's bond be as good as one's promise
-e sinir olmak. -e kzgn olmak, -e kzmak. birine gcenmi olmak. (birine) kzgn olmak. bir eyden sorumlu olmak. birine kar sorumlu olmak. -i merak etmek. (birinin bir eyi yapmasn) ok istemek. konuma dili -i ok istemek. son derece gvenilir olmak. szn tutmak, sznde durmak, szn yerine getirmek.
be as thick as thieves
be ashamed be asleep be assailed with doubts be assassinated be associated with be astonished at be at a disadvantage be at a loss for words be at a low ebb be at a standstill
utanmak. uyumak. kukular iinde olmak. suikasta uramak, suikasta kurban gitmek. ile ilikisi olmak; ile ilgisi olmak. -e hayret etmek. dezavantajl olmak. ne diyeceini armak, syleyecek sz bulamamak. (birinin) morali bozuk olmak. 2. ok azalm olmak. durmak, durmu vaziyette olmak; kesilmek, kesilmi vaziyette olmak.
ok zor bir durumda olmak. birbirini anlamamak. 2. amalar birbirine kar olmak. kanl bakl olmak. bir aya ukurda olmak, lmn eiinde olmak.
99
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be at fault be at hand be at large be at loggerheads with someone be at loose ends
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kabahatli olmak. el altnda olmak; yaknda olmak. (sulu) firarda olmak/ortalkta dolamak. biri ile kavgal olmak. konuma dili 1. megul olmamak, bo olmak. 2. bota gezmek.
be at one's back be at one's best be at one's elbow be at one's wits' end be at one's wit's end be at rest be at someone's beck and call be at someone's disposal
bir kimseye arka kmak. en iyi durumda olmak, formunda olmak. yan banda olmak, yannda olmak. ne yapacan bilmemek, ne yapacan armak. ne yapacan bilmemek, ne yapacan armak. hareketsiz olmak, hareket etmemek. her an birinin emrinde olmak. birinin emrinde olmak: While I'm away my house is at your disposal. Ben yokken evim emrinizde.
be at someone's disposition be at the end of one's rope be at the end of one's tether be at variance with
birinin emrine amade olmak. baknz be at the end of one's tether ne yapacan bilememek. ile uyumamak, ile aralar bozuk olmak. 2. -e ters dmek, ile elimek.
sava halinde olmak. ite olmak, i banda olmak. bulunmak, olmak. -den holanmamak: He is averse to hard work. ok almaktan holanmyor. 2. -e kar olmak: They were averse to our plan. Planmza karydlar.
(bir eyi elde etmek iin) ok hrsl veya arzulu olmak. farknda olmak; haberdar olmak. suyla kapl olmak, sular altnda olmak. 2. (bir ey) su iinde yzmek. 3. with ile dolu olmak; bol miktarda bulunmak.
bulunmamak, baka yere gitmi olmak. hesab iyi/kt olmak. -e zararl olmak.
100
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be bad news be badly off be baffled be bandied about be bang on
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili hi iyi biri/bir ey olmamak. konuma dili fakir/yoksul olmak. armak. azdan aza dolamak, sylenmek. ngiliz ngilizcesi, konuma dili tam isabet etmek, ta gediine koymak.
be based on be behind the eight ball be behind the times be below the belt
-e dayanmak. zor/mkl bir durumda olmak. an gerisinde kalmak. konuma dili (bir saldr) doru/usule gre olmamak; (bir saldr) mertlie/delikanlla yakmamak. 2. boks belden aa vurmak.
be beneath someone
birisine yakmamak, birisinin tenezzl etmeyecei bir ey olmak: That's beneath you. O sana yakmaz.
bir ey yapmay aklna koymak. konuma dili kplere binmek, ldrmak. -in (konuulan eyle) hi ilgisi olmamak: That's beside the point. Onun alakas yok.
-in (konuulan eyle) hi ilgisi olmamak: That's beside the point. Onun alakas yok.
be besotted with
be better off be beyond a shadow of a doubt be beyond belief be beyond dispute be beyond someone's grasp
daha iyi durumda olmak. zerre kadar phe kalmamak. inanlmas mmkn olmamak, inanlmaz olmak. tartma gtrmemek. birinin kavraynn dnda olmak. 2. birinin elinden kurtulmu olmak: They're beyond his grasp now. O artk onlara dokunamaz. 3. birinin elde edemeyecei bir ey olmak.
be blessed with
(Allah) (birine) belirli bir nimeti balamak: You're blessed with these children. Allah sana bu ocuklar ihsan etmi.
be bored stiff
skntdan patlamak.
101
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be born with a silver spoon in one's mouth be bound to
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-mesi kesin gibi/kesin olmak: He's bound to win. Kazanmas kesin gibi.
be broken to smithereens be burned out be burnt out be cast adrift be caught short
parampara olmak. yangn yznden sokakta kalmak. yangn yznden sokakta kalmak. akntya braklmak. paras kmamak. 2. of yannda yeterli miktarda (bir ey) olmamak. 3. ngiliz ngilizcesi skmak, aptesi gelmek.
merkezi bir yerde olmak, ehrin merkezinde bulunmak. grme amacyla (birisi) ile odaya kapanmak. -den haberdar olmak, -in farknda olmak, -i bilmek. -den olumak, -den ibaret olmak. kayglanmak, endie duymak, merak etmek. (bir ey) (baka bir eye) bal olmak: Your spending capacity is conditioned by the size of your income. Harcamalarn gelir miktarna bal.
be consoled be convulsed with laughter be cross with be cursed be delayed be delighted with be desirous of be destined for
avunmak. glmekten katlmak. -e dargn olmak. lanetli olmak. gecikmek, ge kalmak. -e ok sevinmek. -i arzu etmek, -e can atmak. (bir yere doru) yol almak/gitmek; (bir yere doru) gidecek olmak: 2. talih tarafndan bir eye yneltilmek: He was destined for greatness. Kader onu byk bir adam olmaya yneltti. He was destined to become president. Talih onu cumhurbakanlna yneltti. The ship was destined for China. Gemi in'e doru yol alyordu.
be destined to
talih tarafndan bir eye yneltilmek: He was destined for greatness. Kader onu byk bir adam olmaya
102
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yneltti. He was destined to become president. Talih onu cumhurbakanlna yneltti. be disdainful of something be disenchanted with bir eyi hor grmek. gznden dmek: I'm disenchanted with him. O, gzmden dt. be disgusted with be disinclined be disposed to be dissatisfied with something be done for -den bkmak. can istememek. eiliminde olmak. bir eyden memnun olmamak. konuma dili 1. mahvolmak; belaya atmak. 2. pestili kmak, can kmak. be done to a turn be doomed to be down in the dumps be down in the mouth be down on be down to the wire kvamnda pimi olmak. (kt bir eye) mahkm olmak. ok neesiz olmak, can skkn olmak. konuma dili keyifsiz olmak, can skkn olmak. -e kar olmak. (bir eyi yapmak iin tannan mhlet) bitmek zere olmak; (bir iin) sonuna yaklam olmak: We're down to the wire. Bu iin sonuna yaklatk. be dressed in tatters (birinin) st ba yrtk prtk olmak, yrtk prtk giysiler iinde olmak. be enamored of be encased in be enchanted by -e k olmak. ile kapl olmak; ile rtl olmak. -e baylmak, -i ok sevmek: She is enchanted with her new house. Yeni evine baylyor. be enchanted with -e baylmak, -i ok sevmek: She is enchanted with her new house. Yeni evine baylyor. be encrusted with (kalnca bir tabaka) ile kapl olmak. 2. (mcevherler) ile ssl olmak. be encumbered with be endowed with ile ykl olmak. 2. ile doldurulmu olmak. Allah (birine) (bir eyi) vermek: He's endowed with a good memory. Allah ona iyi bir hafza vermi. be engrossed in -e dalp gitmek.
103
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(olumsuz bir duruma) dmek: He was enmeshed in his own intrigues. Kendi entrikalar ayana dolanmt.
be enshrined in
(bir eyin) iinde ok saygn bir yeri olmak: It's an expression that's enshrined in French usage. O deyimin Fransz dilinde ok saygn bir yeri var.
be entitled to be equal to be equivalent to be exempt from be exempt be expecting be fagged out be fagged be familiar to be familiar with be famished be fascinated by be fascinated with be fast be fed up with be few and far between be firm be fluent in be flushed with be fond of be for sale be for the benefit of
-e hakk olmak. 2. -i yapmaya yetkisi olmak. (bir iin) stesinden gelmek. -e eit olmak. (-den) muaf olmak. (-den) muaf olmak. konuma dili hamile olmak, gebe olmak. ok yorgun olmak, turu gibi olmak. ok yorgun olmak, turu gibi olmak. -e aina olmak. -i iyi bilmek. ok ackm olmak. -e kendini kaptrmak. -e kendini kaptrmak. (saat) ileri gitmek/olmak. -den bkm olmak, illallah demek. nadir rastlanmak; ok seyrek olmak. kararndan hi vazgememek. (bir dili) akc bir ekilde konumak. (bir eyin) verdii heyecanla dolu olmak. -i sevmek. satlk olmak. -in yararna olmak: This concert's for the benefit of Darafaka. Bu konser Darafaka'nn yararna.
kusurlu bulunmak. parasn msrife harcamak. (birinden) kurtulmu olmak. 2. (bir yerden) km olmak.
be free to
-ebilmek: She's now free to marry. Artk evlenebilir. You're free to go. Gidebilirsiniz.
104
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be free with one's advice be free with one's money be friends with be friends be from be frozen hard be fucked up
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sorulmadan t vermek. parasn cmerte harcamak. (ile) arkada olmak. (ile) arkada olmak. -den gelmek, -li olmak. donup kaskat olmak. kafay yemek, kafay yemi olmak; kafay tm olmak. 2. (i/iler) berbat olmak, mahvolmak, rezil olmak.
ok canl ve hevesli olmak. (bir ey yapmak) itiyadnda olmak. enerjik bir ekilde almak. Niyet gsterir : She's going to register for that course. O ders iin kaydn yaptracak. 2. Zorunluluk gsterir : You are going to get that qob, period. O ie gireceksin, o kadar. 3. -mek zere olmak: Recep's going to throw up. Recep kusmak zere. 4. Gelecek zaman iin kullanlr: It's going to be sunny today. Bugn hava gneli olacak.
hesab iyi/kt olmak. (belirli bir eyi) iyi yapmak: He's good at repairing radios. Radyo tamirini iyi yapar.
be good enough to
bir iyilik edip de (bir yardmda bulunmak): Will you be good enough to help me? Bir iyilik edip de bana yardm eder misiniz?
be good for
(belirli bir sre iin) dayanmak: That rug's good for another twenty years. O hal bir yirmi yl daha dayanr. 2. (belirli bir ie) yaramak: It's good for a laugh. Bizi gldrmeye yarar.
gzn (bir ey) hrs brmek. ok kskanmak veya gpta etmek. -in sulusu olmak, -den sulu olmak. -in yarsn bitirmi olmak.
105
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e giden yolun yarsnda olmak: We were halfway to Konya. Konya'ya giden yolun yarsndaydk.
be hand and glove with be hand in glove with be happy with be hard at hand be hard at it be hard by be hard hit by
ile yakn iliki iinde olmak. ile yakn iliki iinde olmak. -den memnun olmak. kapda olmak, kapya dayanm olmak. konuma dili ok almak. -in ok yaknnda olmak; -e ok yakn olmak. -in ok zararn grmek: We were hard hit by the cold weather in December. Aralk'taki souk bize ok zarar verdi.
ar iitmek/duymak. -in hemen ardndan gelmek. konuma dili 1. (bir eyi) hor kullanmak. 2. (bir eyi) abuk eskitmek/mahvetmek. 3. (birine) sert davranmak.
be hard put to
(bir eyi) zorla/ok zor yapmak: They were hard put to finish it on time. Onu vaktinde bitirmeleri ok zor oldu.
para sknts ekmek. konuma dili (birinin) pek paras olmamak, (biri) zrt olmak.
be head and shoulders above be hell on be here to stay be honeycombed with be hopping mad be hung up on
-den ok stn olmak. -i hor kullanmak, -i hoyrata kullanmak. kalc olmak, vazgeilmez olmak. ile dopdolu olmak. konuma dili fkesi burnunda olmak. -e kafasn takmak. 2. -e tutulmak, iin yanp tutumak. 3. -e baylmak, -i ok beenmek.
be imbued with
ile dolu olmak: He was imbued with a strong sense of duty. Grev akyla doluydu.
be implicit in
-de sakl olmak, -in iinde olmak: That's implicit in what I said. O, dediklerimde sakl.
sinirleri tepesinde/stnde olmak. ar hasta olmak. 2. ok zor bir durumda olmak. zor bir duruma dmek.
106
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be in a flap be in a good mood be in a huff be in a hurry be in a mood for
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili tela iinde olmak. keyfi yerinde olmak. fkelenmek. acelesi olmak: I am in a hurry. Acelem var. (-i) istemek: I'm not in the mood for company. Kimseyle grmek istemiyorum. I'm in no mood for that right now. u an ona tahammlm yok. I'm not in the mood. Canm istemiyor.
be in a mood
(-i) istemek: I'm not in the mood for company. Kimseyle grmek istemiyorum. I'm in no mood for that right now. u an ona tahammlm yok. I'm not in the mood. Canm istemiyor.
konuma dili zor bir durumda olmak. (aslnda istenilmeyen veya orada bulunmas yasak olan biri) (bakasnn) msamahas veya grmezlikten gelmesi sayesinde bir yerde bulunmak.
be in a position to do something about be in a position to do something be in a quandary be in a spot be in a state of flux be in a stew be in a sulk be in a sweat be in a swelter be in a swivet be in a temper be in a tight spot be in a world of one's own be in abeyance be in agreement be in alignment be in apple-pie order
(bir konuda) bir eyler yapabilecek durumda olmak. ne yapacan bilememek. zor bir durumda olmak. deimek, deiim iinde olmak. konuma dili tela/endie iinde olmak. somurtup durmak. endie iinde olmak. tela iinde olmak. tela iinde olmak. fkesi burnunda olmak. zor bir durumda olmak. kendi dnyasnda yaamak. uygulanmamak. hemfikir olmak; mutabk olmak. ayn hizada olmak. (bir yer) ok dzenli olmak, (her ey) yerli yerinde olmak.
107
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be in arrears be in bad odor with be in character be in deep water be in desperate straits be in dire straits be in disfavor be in disgrace be in evidence be in force be in full swing
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(birinin) vaktinde denmemi borlar olmak. -in gznden dmek. (bir davran) (birinin) karakterine uymak. konuma dili zor durumda olmak. ok zor bir durumda olmak. ok zor bir durumda olmak. gzden dm olmak. gzden dm olmak. grnmek; grnrde olmak. yrrlkte olmak. (bir ey) en hareketli zamannda olmak, hzn almak; yoluna girmek.
be in good taste be in good with be in good working order be in high spirits be in hot water be in juxtaposition be in league with be in limbo be in line with be in love with be in low spirits be in on the secret be in one's element
(bir ey) uygun dmek, yakk almak, yerinde olmak. konuma dili (birinin) gzne girmi olmak. iyi iler durumda olmak. keyifli olmak, keyfi yerinde olmak. ba dertte olmak, g durumda olmak. birbirine yakn bulunmak; yanyana bulunmak. -in mttefiki olmak. iki cami arasnda kalm beynamaza dnmek. e uymak. 2. ile bir hizada olmak. -e k olmak. keyifsiz olmak. srra ortak olmak. konuma dili kendini rahat hissettii bir ortamda bulunmak.
be in one's glory be in one's right mind be in possession of oneself be in possession of be in rags be in rut
kendinden ok honut olmak. akl banda olmak. kendine hkim olmak, kendine sahip olmak. -e sahip olmak, -si olmak. (birinin) giysileri yrtk prtk olmak. (hayvan) kzmak, ksnmek.
108
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(mahkeme, toplant, kongre, parlamento) toplant halinde olmak; (okul, niversite) retim ylna girmi olmak.
(-e) hazr olmak; formda olmak, kondisyonu iyi olmak. (-e) hazr olmak; formda olmak, kondisyonu iyi olmak. az bulunmak. yakn olmak, ufukta olmak: Victory is in sight. Ufukta zafer grnyor. 2. grlmek, gzle seilmek.
birinin sorumluluu altnda olmak. bir kimseye borlu olmak. birinin penesine dm olmak. (with) (bakalarna) adm uydurmak. 2. with -e ayak uydurmak: We're in step with the times. Biz aa ayak uydurduk.
be in stitches be in store for be in straitened circumstances be in substantial agreement be in sympathy with be in sync be in tatters
konuma dili glmekten kasklar atlamak. (bir ey) (birini) beklemek. yoksulluk iinde yaamak, darlk iinde olmak. temelde anlamak, temel noktalarda hemfikir olmak. (gr, fikri) anlayp paylamak/desteklemek. senkronik olmak, senkronize edilmi olmak. lime lime olmak, yrtk prtk olmak. 2. (ad, hret v.b.) mahvolmak.
alamak. (yldz, gezegen) dou ufkunda grnmek. 2. (birinin) yldz parlamak; egemen olmak.
be in the ascendent
(yldz, gezegen) dou ufkunda grnmek. 2. (birinin) yldz parlamak; egemen olmak.
borcu kalmamak, borlu olmamak. phe altnda olmamak; masumluu ispatlanm olmak. denizcilikle ilgili rzgrn esmedii bir blgede bulunmak. 2. (birinin ileri) kesat olmak. 3. can sknts ekmek; efkrl olmak.
(birisi iin) almak. bilgisi olmak, gizli bir eyden haberi olmak.
109
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i satn alma niyetinde olmak. (-i) istemek: I'm not in the mood for company. Kimseyle grmek istemiyorum. I'm in no mood for that right now. u an ona tahammlm yok. I'm not in the mood. Canm istemiyor.
be in the mood
(-i) istemek: I'm not in the mood for company. Kimseyle grmek istemiyorum. I'm in no mood for that right now. u an ona tahammlm yok. I'm not in the mood. Canm istemiyor.
be in the pink of condition be in the process of be in the red be in the running be in the same ballpark be in the soup be in the sulks be in the swim of things be in the throes of death be in the way be in the wind
sapasalam olmak, turp gibi olmak. srecinde olmak, -mekte olmak. borlu olmak. kazanma ans olmak. -e yakn olmak. konuma dili ba dertte olmak. somurtup durmak. faal bir hayat srmek; faal bir sosyal hayat olmak. can ekimek. engel olmak, ayak altnda olmak. (bir eyin) (gerekletirilmeden nce) sz edilmek: It's been in the wind for some time now. Epey zamandr sz ediliyordu.
be in the wrong
be in town be in transit
ehirde olmak. (insanlar, mallar) yolda olmak; (insanlar) bir yerden baka bir yere gemekte olmak; (mallar) bir yerden baka bir yere tanmakta olmak.
ba belada olmak. -in hakknda kesin bir karara varamamak. birinin gzne girmi olmak; biriyle samimi olmak. orta olmak. 2. arkada olmak. 3. konuma dili (biriyle) ok iyi geinmek; (birinin) gzne girmi olmak.
110
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
almak, ii olmak, i sahibi olmak: He's been in work since June. Hazirandan beri alyor.
be incumbent on
sorumluluu -e ait olmak, -e dmek: It is incumbent on you to educate your children. ocuklarnn eitiminden sen sorumlusun.
be indifferent to
-e kar ilgisiz olmak, -e ilgi gstermemek: He's indifferent to her. Ona kar ilgisiz.
bir eyin aslnda var olmak. iin amalanmak, iin olmak: This book is intended for children. Bu kitap ocuklar iin yazlm.
be interested in
-e ilgi duymak, -e merakl olmak: She is interested in literature. Edebiyata ilgi duyuyor. My father is interested in birds. Babam kulara merakl.
ile samimi olmak. ile megul olmak, merakls olmak. 2. (bir kimseye) borlu olmak.
be intrinsic to be involved in
-e zg olmak. -e karmak: She was once involved in a scandal. Bir zamanlar bir skandala karmt. 2. ile megul olmak, ile uramak: He's involved in a new proqect. Yeni bir projeyle megul.
be involved with be jealous of be lacking in be late be leery of be left holding the bag be loath to do something be located in be long on be lost on be mad about
konuma dili ile ak ilikisi olmak. -i kskanmak. -si olmamak, -den yoksun olmak. gecikmek, ge kalmak. -den kukulu olmak. kabak bana patlamak. 2. avucunu yalamak. bir eyi yapmaya gnl olmamak. -de olmak, -de bulunmak. -in fazlas olmak. -i etkilememek. konuma dili 1. -i deli gibi sevmek, -e lgnca k olmak. 2. -e baylmak.
be master of
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be mindful of be mistaken be mixed up in be mixed up with be mixed up be mortified be much sought after
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i hatrnda tutmak. 2. -e dikkat etmek. yanlmak. -e karmak, -e bulamak. ile ilikisi olmak. zihni karmak. mahcup olmak, rezil olmak. ok aranlan/istenilen bir ey/biri olmak, ok rabette olmak, ok rabet grmek.
be nauseated be nauseous be no great shakes be no slouch as a be no slouch at be none the worse for
midesi bulanmak. midesi bulanmak. konuma dili stn biri olmamak. (belirli bir konuda) hi fena olmamak, baya iyi olmak. (belirli bir konuda) hi fena olmamak, baya iyi olmak. (bir eyden) (birine) hi zarar/halel gelmemek: They were none the worse for it. Onlara hi zarar olmad.
be nothing but skin and bones be nothing to write home about be nuts about be nuts be obliged to do something be oblivious of be oblivious to be obsessed by be obsessed with be of a mind to be of capital importance be of one mind be of prime importance be of service to be of the same mind be of two minds about be of use for something be of use be of value
bir deri bir kemik kalmak. tamah edilecek bir matah/mal olmamak. -in delisi olmak. 2. -in hayran olmak, -e deli olmak. akln oynatm olmak, kafadan kontak olmak. bir eyi yapmaya mecbur olmak. -in farknda olmamak, -den habersiz olmak. -in farknda olmamak, -den habersiz olmak. -i aklna takmak, akl -e taklmak. -i aklna takmak, akl -e taklmak. (bir eyi yapmak) dncesinde olmak. ok nemli olmak, ok nem tamak. hemfikir olmak, ayn dncede olmak. ok nemli olmak. -e yardm dokunmak, yardm etmek. hemfikir olmak, ayn dncede olmak. -in hakknda kesin bir karara varamamak. bir eye yaramak. yardm etmek. deerli olmak.
112
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be off guard be off in one's calculations be off one's nut be off one's trolley be off the air
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tetikte olmamak. hesabnda yanlm olmak. akln karm olmak, akln oynatm olmak. konuma dili kafadan kontak olmak. (radyodan/televizyondan) yaymlanmamak; yaymda olmamak: You're off the air. Yaym bitti.
konuma dili her yerden uzak bir yerde olmak, da banda olmak.
be off
ayrlmak, terketmek. 2. yanlmak. 3. (tatil veya izin dolaysyla) ie gelmemek. 4. iptal edilmek/olunmak.
be OK be on a better footing than ever be on a diet be on a par with be on a rampage through be on a rampage be on display be on edge be on familiar ground
iyi olmak. aralar her zamankinden daha iyi olmak. perhiz yapmak, rejim yapmak. eit derecede veya deerde olmak. (-i) yakp ykmak, (-i) kasp kavurmak. (-i) yakp ykmak, (-i) kasp kavurmak. sergilenmek. sinirleri gergin olmak. bildii bir yerde/yrede bulunmak. 2. bildii bir konuyla ilgilenmek.
be on fire be on good terms with be on good terms be on guard be on its way out be on one's conscience be on one's hands
yanmak. (biriyle) aras iyi olmak. (biriyle) aras iyi olmak. nbet tutmak. 2. tetikte olmak. -in devri kapanmak zere olmak. (birey) vicdann rahatsz etmek. (yk saylan bir ey/biri) -in banda olmak, -in sorumluluunda olmak.
be on one's mettle be on one's own responsibility be on one's toes be on one's way out
elinden geleni yapmaya hazr olmak. (yapt eyden) kendisi sorumlu olmak. uyank/dikkatli olmak. kmak: We were just on our way out. Biz imdi kyorduk.
be on overtime
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be on probation be on sale be on show be on skid row be on someone's side
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
artl tahliyeden sonra gzetim altnda olmak. indirimli/tenzilatl satlmak. 2. satlmak. sergilenmekte olmak. konuma dili serseri ve sefil bir hale dm olmak. birinden yana olmak, birinin tarafn tutmak. 2. birinin lehinde olmak, birine yararl olmak.
birinin izini takip etmek; birini aramak. (av kpei) avn izini takip etmek: The dogs're on the trail. Kpekler iz sryor. 2. bir eyi takip etmek; bir eyi aramak.
(biriyle) selamlap konumak. (biriyle) selamlap konumak. grev yapmak. konuma dili hazr bulunmak. 2. (bira) fdan alnp satlmak.
be on target
(bir tahmin) doru kmak. 2. (bir i) belirlenen sreye uygun olarak ilerlemek.
televizyonda olmak; televizyona kmak. endie iinde olmak. (radyodan/televizyondan) yaymlanmak; yaymda olmak: We're on the air. Yaym balad.
tetikte olmak. akll ve dikkatli olmak. (kuvvetli/yksek bir durumdan) dmekte olmak: The birthrate is on the decline. Doum oran dmekte. The Roman Empire was on the decline. Roma mparatorluu artk gerilemekteydi.
be on the defensive be on the dole be on the go be on the high side be on the low side be on the make
savunma durumunda olmak. isizlik yardm almak. birtakm ilerle megul olmak. olduka pahal/ucuz olmak. olduka pahal/ucuz olmak. konuma dili 1. kendi kazanc peinde olmak. 2. cinsel iliki iin e aramak.
114
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be on the razor's edge be on the road be on the shelf
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lmle kalm arasnda olmak; iki ate arasnda kalmak. yolda olmak, yola km olmak. 2. to -e doru gitmek. kzaa ekilmi olmak; emekliye ayrlm olmak. 2. (kadn) evde kalm olmak.
konuma dili kt bir durumda olmak, ktye gitmek. olayn getii yerde bulunmak. teklif edilmi olmak. 2. (tasar veya meselenin) grlmesi veya tartlmas ileri bir tarihe braklm olmak.
telefonda olmak/konumak. dilinin ucunda olmak. konuma dili yalansz konumak; drst bir ekilde davranmak: I think he's on the up-and-up. Bence numara yapmyor.
be on the watch be on the wing be on thin ice be on to be on top of the news be on top of the world
tetikte olmak, kulak kesilmek. 2. nbette olmak. umakta olmak, umak. tehlikeli veya ok rizikolu bir durumda bulunmak. konuma dili -den haberdar olmak. olup bitenlerden haberdar olmak. sevinten umak, ayaklar yere dememek, bast yeri bilmemek, ok mutlu olmak.
olup bitenlerden haberdar olmak. (duruma) hkim olmak. yarglanmak. 2. denenmek. tatilde olmak, tatil olmak: Schools are on vacation. Okullar tatil.
be on
ile ayn fikirde olmak. (erkek) bakasnn piyonu olmamak, bakasnn kullanabilecei biri olmamak.
115
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be oneself
be onto a good thing be open to dispute be operated on be opposed to something be out and about be out for someone's blood be out in force be out in left field be out of a job be out of character
konuma dili yal bir i bulmu olmak. (bir ey) tartlabilmek, tartmaya ak olmak. ameliyat olmak. bir eye kar olmak, bir eyin aleyhinde olmak. (nekahetten sonra) dar/sokaa kp gezmek. konuma dili birinin hakkndan gelmek istemek. konuma dili ortalkta ok olmak. ok yanlm olmak. isiz olmak. (bir davran) birine uymamak, birinin her zamanki yaptklarna uymamak.
konuma dili bozulmu olmak. kontrolden km olmak, frenlenemez olmak. 2. (biri) dizginlenemez olmak.
(uzakta olduu iin) iitememek, duyamamak. (birinin) gznden dm olmak. gzden dm olmak. baka bir dnyada yaamak, hayal dnyas iinde olmak.
konuma dili bozulmu olmak. yersiz/uygunsuz/yakksz olmak, yakk almamak. 2. sradan km olmak.
ans olmamak, ans yaver gitmemek. konuma dili 1. akl yerinde olmamak, delirmi olmak, keileri karm olmak. 2. ok fkeli olmak.
be out of place
be out of practice
(uzun zamandan beri bir eyi yapmad iin) (onu) iyi yapamamak.
be out of print
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be out of reach be out of running be out of season be out of shape
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
el altnda olmamak. 2. eriilemez olmak. kazanma ans olmamak. -in mevsimi bitmi olmak. formda olmamak, formdan dm olmak. 2. eklini kaybetmi olmak, kalpsz olmak.
be out of sorts
konuma dili sinirleri stnde olmak; huysuzluu stnde olmak; can skkn olmak, keyfi yerinde olmamak.
be out of step
be out of stock be out of sync be out of the hole be out of the question
stokta bulunmamak. senkronik olmamak, senkronize edilmemi olmak. konuma dili bortan kurtulmu olmak. konuma dili sz konusu olmamak, dnlmemek, uygun saylmamak.
be out of the running be out of the woods be out of this world be out of touch with be out of touch
(yarmadan) elenmi olmak. tehlikeyi atlatm olmak. konuma dili sper/fevkalade/harika olmak. ile temasta bulunmamak. 2. -den habersiz olmak. (with) (biriyle) iletiim iinde olmamak. 2. dnyada olup bitenlerden haberi olmamak. 3. with (bir konuya) ait yeni gelimeler hakknda bilgisi olmamak.
konuma dili bozulmu olmak. isiz olmak. (bir ey) tkenmi olmak, kalmamak: We're out of gas. Benzinimiz bitti. By the time he reached the top of the hill he was out of breath. Yokuun bana vardnda nefesi kesilmiti.
be out on strike be out on the end of a limb be out on the town be out to lunch
grevde olmak. desteksiz kalmak. konuma dili ehirde zevk peinde komak. le yemei yemeye km olmak. 2. argo kafas izinli olmak. 3. argo kafas pek almamak.
117
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir ama) peinde olmak; (bir ey) iin frsat kollamak: They're out to win the championship. Onlar ampiyonlua oynuyorlar. He's out to get him. Onun hakkndan gelmek iin frsat kolluyor.
be out
darda olmak: He's out at the moment. u an burada deil. 2. (belirli bir miktar para) gitmek; (para) a olmak: I had to buy them lunch, and now I'm out a million liras. Onlara le yemei smarlamak zorunda kaldm; bir milyon liram gitti. Your total is two thousand liras out. Senin toplamda iki bin liralk bir eksik var. 3. (kitap) ktphaneden alnm olmak: That book's out. O kitap alnm. 4. (kitap, gazete, resmi ilan) kmak, yaymlanmak. 5. (ay, gne) kmak. 6. (iek, yaprak) amak; (aa, bitki) yapraklanmak, yeillenmek, yeermek. 7. (ate) snm olmak. 8. (hafta, ay) bitmi olmak, sona ermek. 9. nakavt olmak. 10. szm olmak; baylm olmak. 11. demode olmak. 12. dnlmemek, uygun saylmamak, sz konusu olmamak: That's definitely out. O kesinlikle dnlmyor. 13. (makine) bozulmu olmak. 14. (deniz) alalm olmak. 15. spor (top) aut olmak, auta kmak. 16. (ocuk oyunlarnda) yanmak: You're out! Yandn!
konuma dili tamamyla bitmi olmak. (su) boyunu gemek/amak. 2. (birinin) bilgisi/yetenei dnda olmak.
be over someone
birinin amiri olmak; birinden daha yksek bir grev/makam/rtbe sahibi olmak.
be over
bitmi olmak, bitmek, sona ermek: The concert's over. Konser bitti. It's over between us. Aramzda her ey bitti.
be overcome by
-den fena halde etkilenmek: She was overcome by the smoke. Dumandan dolay kendinden geti. He was
118
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
overcome with emotion. yle duyguland ki dili tutuldu. be overcome with -den fena halde etkilenmek: She was overcome by the smoke. Dumandan dolay kendinden geti. He was overcome with emotion. yle duyguland ki dili tutuldu. be overdrawn bor bakiyesi gstermek. 2. hesabndan fazla para ekmi olmak. be overwhelmed by (duygulara) yenik dmek, yenilmek. 2. (sorumluluk, ar bir i v.b.) altnda ezilmek. be overwhelmed with -e boulmak, -e garkolmak. 2. (duygulara) yenik dmek, yenilmek. 3. (sorumluluk, ar bir i v.b.) altnda ezilmek. be parallel to be parallel with be peeved at be pertinent to be petrified -e paralel olmak. 2. -e benzemek. -e paralel olmak. 2. -e benzemek. -e sinirlenmek, -e sinir olmak. ile ilgisi olmak, ile ilgili olmak. donakalmak, donup kalmak, donmak, ta kesilmek, talamak. be pleased to do something (bir eyi) memnuniyetle yapmak: I'd be pleased to do it. Memnuniyetle yaparm. be pleased with oneself be pleased with be poles apart be polluted be possessed of be possessed with kendinden memnun olmak. -den memnun olmak. birbirine zt olmak. kirli olmak. The air is very polluted. Hava ok kirli. -e sahip olmak. .. tutkusuyla yanp tutumak: He was possessed with a desire to see Africa. Afrika'y grme tutkusuyla yanp tutuuyordu. be prejudicial to be preoccupied with be prepossessed by -e zararl olmak. zihni ... ile megul olmak. -den olumlu bir ekilde etkilenmek. 2. -e kendini kaptrmak. be pressed for time zaman dar olmak.
119
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be pretty well suited to be privy to someone's secrets be prone to be proof against be proud of be provoked at be provoked be pushed for money be puzzled be quite something
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e iyi uymak. birinin srda olmak. -e eilimi olmak. -e kar koyabilme gc vermek. -den gurur duymak, ile iftihar etmek, ile vnmek. -e kzmak. 2. -e ksmek. -e kzmak. 2. -e ksmek. para sknts olmak. armak, afallamak. herkese nasip olmamak; ok iyi bir ey olmak. 2. olaanst bir ey olmak: It is quite something to be made a countess these days. Gnmzde kontes olmak olaanst bir ey.
be quits be ready to
konuma dili hesaplam olmak. -e hazr olmak. 2. -mek zere olmak: It looks as though it's ready to collapse. kmek zere gibi grnyor.
be related
(to) (ile) akrabalk ba olmak. 2. (to) (ile) ilgili olmak, (ile) ilgisi olmak. 3. to -e anlatlmak.
be reputed to be be responsive
olduu sanlmak; olduu sylenmek. to -e duyarl/hassas olmak. 2. tbbi to (tedaviye) cevap vermek. 3. cevap vermeye istekli olmak.
be retired be revolted by be rid of be ridden with be rumored be satisfied with be scared of be scared be scheduled
emekli olmak. -den tiksinmek. -den kurtulmak. ile dolu olmak. sylenilmek, azdan aza dolamak. -den honut olmak. (-den) korkmak. (-den) korkmak. programa gre (belirli bir zamanda) olmak; tarifeye gre (belirli bir zamanda) olmak: His flight is scheduled to arrive at three o'clock in the morning. Tarifeye gre ua sabah saat te varacak.
Be seated.
Oturunuz.
120
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kendi kurduu dzenden pek amayan biri olmak. bulunmak: The village was set deep in the mountains. Ky dalarn ortasnda bulunuyordu. 2. on -i aklna koymak. 3. hazr olmak, hazrlanm olmak: Are you all set? Hazr msn?
be shackled by
-in tutsa olmak: She was shackled by her prejudices. Kendi nyarglarnn tutsayd.
(belirli bir eyin) ksaltmas/ksas olmak. (varolan eyler/birileri) kfi gelmemek, yetmemek, eksik olmak. 2. (bir yerden) (belirli bir uzaklkta) bulunmak.
be short on
(bir giysi) (birine) ksa gelmek. 2. (belirli bir konuda) birinin eksiklii olmak: He's short on smarts. Onda pek kafa yok.
be short something
(birinde) bir ey belirli bir miktarda eksik olmak; bir eyin belirli bir miktarn ktramamak.
be shorthanded be shot of be shot through with be shy about be shy of be sick and tired of
-de personel eksiklii olmak. ngiliz ngilizcesi -den kurtulmak. (bir eyde) (bir e) yer yer bulunmak. -den ekinmek. -den bahsetmekten ekinmek. konuma dili -den illallah demek: I'm sick and tired of this! Bundan illallah!
midesi bulanmak. -i ok zlemek. -den bkm olmak. hasta olmak. 2. ngiliz ngilizcesi kusmak. hakknda hibir ey dememek/sylememek/yazmamak: The law is silent on this point. Bu konuda kanunda yazl bir ey yok.
konuma dili iyi durumda olmak, tuzu kuru olmak. (bir yerde) bulunmak. (bir eyi) iyi yapmak; (bir iin) ustas olmak. -den yana olmak, -in tarafn tutmak.
121
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
programda olmak, planda olmak. 2. byk bir ihtimalle (bir ey) olmak/meydana gelmek.
bir yana kayklm/yaslanm olmak. with birdenbire (birine) vurulmak, -e gnln kaptrmak, -e k olmak. 2. with/by (gzel bir eye) kaplvermek, (gzel bir eyden) ok holanmak. 3. with birdenbire (bir hisse) kaplmak.
kardan mahsur kalmak. iten ban kaldramamak, ban kayacak vakti olmamak.
ile dolu olmak. iliklerine kadar slanmak. -e fazla yumuak davranmak. about -e ilgi gstermek, -i merak etmek. 2. to (bir ey) yapmak istemek.
be solidly for
Grlerin tamamen birletiini belirtir: Beykoz is solidly for our man. Beykoz'da herkes bizim adam tutuyor.
birinin glgesi olmak, birinin yanndan ayrlmamak. bir ey klna girmi olmak: That's a blessing in disguise. O aslnda Tanrnn bir ltfudur. He's actually a conservative in disguise. O gizli bir tutucudur.
be something of a
be somewhat of a
-e kzgn veya gcenik olmak. -e acmak. zlmek, zgn olmak. 2. piman olmak. 3. zr dilemek: Say you're sorry! zr dile! Okay, I'm sorry. Peki, zr dilerim.
be soused be sparing in
konuma dili sarho olmak. (bir eyi) ok az yapmak veya kullanmak, esirgemek: He's sparing in his praise. ok az ver.
122
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir eyi) ok az yapmak veya kullanmak, esirgemek: He's sparing in his praise. ok az ver.
be spoiling for
(bir ey) biri iin ayrlmak. with (biriyle) ak konumak; (birine) drste davranmak. 2. (bir hesap) grlm olmak; (iki kii) fit olmak; (iki kii) hesaplam olmak, kozlarn paylam olmak. 3. spor (iki rakip) (puan asndan) eitlenmi olmak.
be starved for
(bir eyin) eksikliini veya yokluunu ok duymak: He's starved for affection. Sevgiden yoksun kalm.
be sticky
(yzey) yap yap olmak, yapkan olmak. 2. (hava) yap yap olmak, nemli olmak. 3. about (bir konuda) zorluk karmak.
be stir crazy
konuma dili meteliksiz olmak, be parasz olmak. konuma dili tamamyla soumu olmak, buz gibi olmak.
konuma dili tamamen sar olmak, duvar gibi olmak. (biriyle) doru/yalansz konumak; (birine) doru sylemek.
mahsur kalmak. 2. (gemi) karaya oturmu olmak. birbirine zt olduklar halde belirli bir ama iin birlikte almak.
be strange to
(belirli bir konuda) iyi/yetenekli olmak. (bir ey) ok bulunmak. 2. yer yer bulunmak. -e tabi/bal olmak. 2. Arasra tekrarlanan bir durumu belirtmek iin kullanlr : This river is subqect to floods. Bu nehir arasra taar.
123
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir eyden) aa kalmak, -den sonra gelmek, -den daha az nemli olmak; (bakasnn) emrinde olmak.
be subsequent to
(belirli bir olay) takip etmek, (belirli bir olaydan) sonra olmak/vuku bulmak.
-in hizmetinde olmak. yeterli olmak, yetmek. ile kaplanmak; ile dolu olmak; (belirli bir renge) boyanmak.
be suggestive of
(bir ey) (baka bir eyi) akla getirmek. 2. (belirli bir) izlenim brakmak, hissini vermek.
intihar etmeyi dnmek. -e uygun olmak. beklenmek: You're supposed to stand up when he walks in. O girdiinde ayaa kalkmanz bekleniyor. 2. gerekmek, lazm olmak: You're not supposed to be here. Burada bulunmaman gerek. 3. zannedilmek, farzedilmek: We're supposed to be rich. Bizi zengin zannediyorlar./Gya zenginmiiz. 4. -e yaramak: What's this machine supposed to do? Bu makine neye yarar? 5. izin verilmek: You're not supposed to leave the campus this weekend. Bu hafta sonu kampustan ayrlmana izin yok.
ile dopdolu olmak. kendinden emin olmak. etraf (bir ey/birileri) ile evrili olmak. etraf (bir ey/birileri) ile evrili olmak. (bir hastala) kar direnci olmamak. 2. (bir ey iin) kolay bir hedef olmak. 3. -e kaplabilmek.
-den kuku duymak, - den phe etmek. ar miktarda olmak; ... iinde boulmak: He's swamped with work. ok fazla ii var.
(birine) k olmak. (gr, fikri) anlayp paylamak/desteklemek. (gr, fikri) anlayp paylamak/desteklemek.
124
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(biri veya bir ey) iin zel olarak yaplm olmak. 2. (biri) iin biilmi kaftan olmak.
be taken aback at be taken aback by be taken aback be taken ill be taken up with be taken with be tangent to be tangled
(-e) aakalmak, ok armak. (-e) aakalmak, ok armak. (-e) aakalmak, ok armak. hastalanmak. ile megul olmak. -den holanmak, -den etkilenmek. -e teet gemek. up (karmak bir durumun) iinden kamamak. 2. with (iyi olmayan bir i veya kimseye) bulamak.
be tantamount to be the death of be the ruin of someone be the spit and image of be the spitting image of be the victim of be there
ile ayn olmak, ile eanlaml olmak. -in lmne neden olmak. birini mahvetmek. hk demi (birinin) burnundan dm olmak. hk demi (birinin) burnundan dm olmak. -in kurban olmak. var olmak: Two hours later the pain was still there. ki saat sonra hl ar vard. She's always there when you need her. Ne zaman ihtiyacn olsa yardma hazrdr.
be thick with
ile kapl olmak: This table's thick with dust. Bu masa toz iinde. The courtyard was thick with smoke. Avlu duman iindeydi. 2. ok miktarda bulunmak, kaynamak: The house was thick with fleas. Ev pire kaynyordu.
-i ok istemek, -e susamak. susamak: I'm thirsty. Susadm. (with) bitirmi olmak. 2. (biri) ie yaramaz olmak. 3. (with) iki kii arasndaki iliki bitmi olmak.
be thrown back on one's own resources yalnzca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak. be thunderstruck be ticketed for arp kalmak; donakalmak; hayretler iinde kalmak. (bir eyin) (belirli bir ey veya yere) verilmesi planlanmak. 2. (birinin) (belirli bir yere) aday
125
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gsterilmesi planlanmak; (birinin) (belirli bir yere) uygun bir aday olduu sylenmek. be tickled konuma dili 1. son derece memnun olmak. 2. ok elenmek, ok glmek. be tied to a woman's apron strings be tied to be tied up bir kadnn tahakkm altnda olmak. -e bal olmak, -e tabi olmak. megul olmak. 2. in (para) (belli bir eye) yatrlm olmak. 3. (para) (hukuki ynden) ancak belirli birka ama iin kullanlabilmek; (mlk) (hukuki ynden) satlamamak veya intikal edememek. be tired of be to blame for be to someone's disadvantage be to someone's discredit be tolerant -den bkmak, -den usanmak. sulusu olmak. birini zararna olmak, birinin aleyhine olmak. birinin erefini lekelemek. (of) (-e kar) hogrl olmak. 2. of (organizma v.b.) e tahamml etmek, -e dayanmak. be too much for iin ok zor olmak, -in gcn amak: These stairs are too much for an old man. Yal bir adamn bu merdivenleri kmas ok zor. be torn between two choices be troubled iki cami arasnda kalm beynamaza dnmek. dertli olmak. 2. with -den rahatsz olmak. He's been troubled with his back recently. Son gnlerde srtndan rahatsz. The principal can't be troubled with these the petty problems. Mdr ufak tefek meselelerle megul olamaz. be truant be true to one's word be true to be tuckered out be unable to bear the sight of dersi asmak; okulu krmak. 2. vazifeden kamak. szn tutmak, szn yerine getirmek. -e sadk kalmak. pestili kmak, turuya dnmek, ok yorulmu olmak. -i hi ekememek, -e hi tahamml edememek.
be unable to get a word in edgewise karsndakinin fazla konumasndan dolay azn aamamak. be unable to stand the sight of -i hi ekememek, -e hi tahamml edememek.
126
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-ememek, -amamak, -den ciz olmak: She was unable to come. Gelemedi. I am unable to make the decision by myself. Karar yalnz bama vermekten cizim.
be unaccustomed to
-e alk olmamak: He is unaccustomed to getting up early in the morning. Sabah erken kalkmaya alk deil.
be unaware of
-in farknda olmamak, -den haberi olmamak, -den habersiz olmak: He is unaware of his surroundings. evresindekilerin farknda deil. They are unaware of our change in plans. Planlarda yaptmz deiiklikten haberleri yok.
be undaunted by
-den ylmamak. 2. -den dolay cesareti krlmamak: He was undaunted by the difficulty of the task. in zorluu cesaretini krmad.
be under a ban be under a cloud be under arrest be under attack be under construction be under custody be under discussion be under guard be under oath be under repair be under someone's charge be under someone's thumb be under stress
yasaklanmak. -in ad lekelnmi olmak, -in ad ktye km olmak. tutuklu olmak. saldrlara maruz kalmak; topa tutulmak. inaat halinde olmak. tutuklu olmak. grlmekte olmak. koruma altnda olmak. yeminli olmak. tamir edilmek, tamirde olmak. birinin sorumluluu altnda olmak. konuma dili birinin kontrol altnda olmak. stres iinde olmak. 2. (yap) fazla yk altnda bulunmak.
ikili olmak, alkoll olmak. - in nfuzu altnda olmak. 2. -in egemenlii altnda olmak.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be underage be unequal to a task be unfamiliar with be unlucky be unmindful of be unqualified for a job be unqualified to do something be unsettled about to
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(belirli bir ey yapabilmek iin) ya tutmamak. bir ii becerememek. -i bilmemek. ans olmamak. -e aldrmamak, -i gz nne almamak. bir ie uygun niteliklere sahip olmamak. bir eyi yapmak iin gereken niteliklere sahip olmamak. hakknda kararsz olmak, hakknda tereddt iinde olmak.
be unsettled as to
be unwilling
raz olmamak; istememek: He was unwilling to go. Gitmeye raz deildi. He's unwilling to learn how to dance. Dans etmeyi renmek istemiyor.
zor durumda olmak, ne yapacan armak. konuma dili belaya atmak, ba belaya girmek. iflasn eiinde olmak, iflasla kar karya olmak. 2. keye skmak, ok skk bir durumda olmak.
konuma dili (bir problem) ile kar karya olmak. sabahlamak. konuma dili (bo bir kadro, kontrat v.b.) adaylara ak olmak: This contract's up for grabs. Bu ihale kapann elinde kalr.
be up for
konuma dili 1. istemek: Who's up for a movie? Sinemaya gitmek isteyen var m? 2. -e aday olmak: He is up for mayor. Belediye bakanlna aday. 3. -den yarglanmak: He is up for murder. Cinayet suundan yarglanyor.
be up in arms
be up on be up someone's alley
-i iyi bilmek. 2. -den haberi olmak. konuma dili biri iin biilmi kaftan olmak, (tam) birine gre olmak: This qob is right up your alley. Bu i tam sana gre.
128
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be up to
(bir eyi) yapabilmek: He's still not up to seeing people. Hl insanlarla grebilecek durumda deil. I don't think she's up to doing a job like that. Bence yle bir iin stesinden gelemez o. Is he up to playing that rle? O rol becerebilir mi? 2. konuma dili (bir eyi) yapmak: What are you up to these days? Bugnlerde ne yapyorsun? 3. konuma dili (kt bir ey) yapmak; (i/dolap) evirmek; (halt) kartrmak/etmek: Just what are you up to? Ne halt kartryorsun? 4. (bir ey) (birine) kalmak/dmek; (birinin) seimine kalmak, (birine) bal olmak; (birinin) sorumluluunda olmak: It's up to you to finish it. Onu bitirme ii sana kald.
be up
ykselmek: His fever is up. Atei ykseldi. 2. yataktan kalkm olmak; henz yatmam olmak: He's never up before six. Saat altdan nce hi yataktan kalkmaz. She's never up after ten at night. Gece saat ondan nce yatar hep. 3. konuma dili keyfi yerinde olmak, mutlu olmak.
be upset
altst olmak. 2. (favori rakip) yenilmek. 3. (mide) bozuk olmak. 4. zgn olmak; sinirli olmak. 5. alabora olmak.
be used up
be vexed at something be vexed with someone be vulnerable to be wanted by the police be wanting
bir eye can sklmak. birine kzmak. (kt bir eye) ak/maruz olmak. polis tarafndan aranmak. eksik olmak, noksan olmak: A few pages of this book are wanting. Bu kitabn birka sayfas eksik. 2. in -den yoksun olmak: That man is wanting in common sense. O adam saduyudan yoksun.
be wary of
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk be washed up be way out in left field be wild about be willing to be wiped off the face of the earth be wiped off the map be wise to
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili silinmek, yldz snmek. fena halde yanlmak, skalamak. konuma dili -e hayran olmak, -e baylmak. -e raz olmak. yeryznden silinmek. haritadan silinmek. konuma dili (birinin) ne yaptnn farknda olmak; (durumun) ne olduunun farknda olmak.
be with it be with someone be within arm's reach be within earshot be within reason be within someone's grasp
an hi gerisinde kalmamak; a yakalamak. birinin ne demek istediini anlamak. elinin altnda olmak. (yakn olduu iin) iitebilmek, duyabilmek. akl kr olmak. birinin kavray iinde olmak. 2. birinin elde edebilecei bir ey gibi olmak.
zerre kadar phe kalmamak. genellikle (belirli bir ekilde davranmak veya hareket etmek): He is wont to come early. O genellikle erken gelir.
be worried sick be worth its weight in gold be worth one's keep be worth one's salt
konuma dili ok endieli olmak. ok deerli olmak; ok ie yaramak. konuma dili ald maan karln vermek. konuma dili ald maan karln vermek; iinin ehli olmak.
be worth one's weight in gold be worth one's while be worth someone's while
ok deerli olmak; ok ie yaramak. birinin harcad zamana demek. birinin vaktini ayrmasna demek: It's worth your while to learn Italian. talyanca renmeye deer.
be worth
-in kymeti/deeri (belirli bir miktar) olmak; (belirli bir miktar) deerinde olmak: This candlestick's worth approximately ten million liras. Bu amdann deeri aa yukar on milyon lira. This house is worth six hundred million liras. Bu evin deeri alt yz milyon lira. 2. (birinin) mal varl (belirli bir miktar) olmak:
130
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
He's worth around ten billion liras. Onun mal varl on milyar kadar. 3. -e demek: Is it worth this much trouble? Bu kadar zahmete deer mi? Yes, it's worth the effort. Evet, zahmete deer. It's worth seeing. Grlmeye deer. be worthy of be wracked by -e demek, -e layk olmak. (arlar, hastalk v.b.) yznden ok ekmek: His body had been wracked by malaria. Vcudu stmadan ok ekmiti. be wracked with (arlar, hastalk v.b.) yznden ok ekmek: His body had been wracked by malaria. Vcudu stmadan ok ekmiti. be wrapped up in kendini (bir ie) kaptrm olmak. 2. (dncelere) dalm olmak. 3. (birine) srlsklam k olmak. be written all over yznden akmak: His innocence was written all over his face. Susuzluu yznden akyordu. be be bi fiil (am/are/is, was/were, been, being) (kurald ekimleri: imdiki zaman I am; he, she, it is; we, you, they are; _eski_ thou art. gemi zaman I, he, she, it was; _eski_ thou wast; we, you, they were; _eski_ thou wert. mi'li gemi zaman I have been ) olmak, vaki olmak; varln gstermek, mevcut olmak. What are you going to be when you grow up? Byynce ne olacaksn? yardmc fiil -dr. Edilgen fiil yapmaya yarayan yardmc fiil: be seen grnmek. beach buggy beach beachcomber plaj arabas. beach bi isim kumsal, plaq; ky, sahil. beach.comb.erisim 1. hayatn kylardan toplad enkaz ile kazanan kimse. 2. okyanustan kyya vuran byk dalga. beachhead beach.headisim, askeri dman kylar zerinde ele geirilen karma yeri. beacon bead bea.con bi'kn isim iaret ; fener; akar. bead bid isim 1. boncuk. 2. (silahta) arpack.
131
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
beads bids isim 1. ipe dizilmi boncuk. 2. boncuklar. beady bidy sfat boncuk gibi : beady eyes boncuk gibi gzler.
beak bik isim gaga. beak.er bi'kr isim geni azl byk bardak. beam bim fiil 1. yaymak, samak (k). 2. (yz sevinle) parlamak.
beam.ingsfat parlak, sevinle parlayan (yz). bean bin isim 1. fasulye. 2. tane, tohum. bean.pole bin'pol isim 1. fasulye sr. 2. srk gibi kimse.
birine kar kin beslemek. zarara katlanmak. -e doru gelmek/ilerlemek. 2. -i ok etkilemek: This tax bears down on the poor. Bu vergi fakirleri baya etkiliyor. 3. fazla bastrmak: Don't bear down so hard on your pencil. Kurunkalemini o kadar bastrma. 4. (azar veya srarla) sktrmak.
gayret etmek. -i aklnda tutmak, -i unutmamak. You should also bear this in mind. Bunu da unutmamalsn. 2. dikkate almak, hesaba katmak.
bear no relation to bear no resemblance to bear no responsibility for bear on bear someone out bear something out bear the blame for bear the brunt of
ile ilgisi olmamak. -e hi benzememek. -in sorumlusu olmamak. ile ilgisi olmak. birini/bir eyi dorulamak/gereklemek. birini/bir eyi dorulamak/gereklemek. -in suunu zerine almak; -in thmeti altnda kalmak. (saldr, azarlama, bask v.b.'nin) en ar/iddetli ksmn ekmek: She bore the brunt of Yaln's wrath. Yaln'n gazabn en ok o ekti.
bear up under
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bear upon bear watching bear with bear witness to bear witness bear
ile ilgisi olmak. -in izlenmesi gerekmek. -e sabr gstermek. (bir eyin) kant/delili olmak, (bir eye) delalet etmek. tanklk/ahitlik etmek. bear ber fiil (bore, borne) 1. tamak; kaldrmak: It won't bear your weight. Senin arln kaldrmaz. They have the right to bear arms. Silah tama hakk var onlarn. 2. tamak, zerinde bulunmak: It bears Cem's signature. Cem'in imzasn tayor. He still bears the scars of that fight. O dvn yaralarn hl tayor. 3. dayanmak, tahamml etmek, ekmek: She couldn't bear any more. Daha fazlasna dayanamad. 4. dourmak. 5. (meyve) vermek. 6. (belirli bir yne doru) gitmek. 7. (belirli bir duygu) beslemek. 8. (belirli bir ekilde) davranmak. 9. (belirli bir ekilde) durmak/yrmek. 10. -e gelmek: This doesn't bear repeating. Bu tekrarlamaya gelmez. It won't bear close scrutiny. Yakndan incelemeye gelmez.
beard brd isim sakal. beard.edsfat sakall. beard.lesssfat sakalsz. bear.er ber'r isim zerinde tayan kimse, elinde bulunduran kimse.
bearing
bear.ing ber'ng isim 1. hal, tavr, davran. 2. yatak, mil yata. 3. denizcilikle ilgili kerteriz.
beast beastly beat a retreat beat about the bush beat around the bush beat down the price
beast bist isim hayvan. beast.lysfat hayvanca. geri ekilmek, kamak. konuma dili bin dereden su getirmek. konuma dili bin dereden su getirmek. konuma dili pazarlkla fiyat indirtmek.
133
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk Beat it! beat off the attack beat off Defol!
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
beat one's head against a stone wall bouna uramak, haybeye krek ekmek. beat someone all hollow konuma dili 1. birini byk bir yenilgiye uratmak, birini ezmek, birini pes ettirmek. 2. birinden ok daha stn olmak, birini cebinden karmak. beat someone down beat someone up konuma dili birine fiyat indirtmek. konuma dili birini fena halde dvmek, birini tekme tokat dvp iyice hrpalamak. beat something all hollow beat the air beat the bushes beat the rap konuma dili bir eyden ok daha stn olmak. konuma dili bouna uramak; havanda su dvmek. konuma dili her yerde aramak. argo 1. cezadan kurtulmak. 2. temize kmak, aklanmak. beat time beat to windward beat tempo tutmak. denizcilikle ilgili orsasna seyretmek. beat bit fiil (beat, beaten) 1. dvmek, vurmak, arpmak. 2. almak (davul). 3. (yumurta) rpmak. 4. yenmek, galip gelmek. 5. (kalp) atmak. beaten beau beat.en bit'n fiil baknz beat beau bo isim (beaus/beaux) (kadna) k erkek, k, sevgili. beautician beau.ti.cian byut'n isim 1. kadn berberi, kuafr. 2. gzellik uzman. beautiful beautifully beautify beauty contest beauty parlor beauty queen beauty shop beauty sleep beau.ti.ful byu'tfl sfat (ok) gzel. beau.ti.ful.lyzarf gzelce. beau.ti.fy byu'tfay fiil gzelletirmek. gzellik yarmas. (kadnlar iin) kuafr salonu. gzellik kraliesi. (kadnlar iin) kuafr salonu. gzellik uykusu.
134
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bea.ver bi'vr isim 1. kunduz. 2. kastor, kunduz krk. be.came bkeym' fiil baknz become -den dolay, iin. be.cause bk^z', bkz bala -dii iin, nedeniyle; nk.
beck bek isim baknz be at someone's beck and call beck.on bek'n fiil el/ba iaretiyle armak. endielenmek, merak etmek, meraklanmak. (bir ey) (karsnda) lgna dnmek, sinirleri boanmak.
become hysterical
fel olmak; ktrm olmak. 2. felce uramak. kutuplamak. be.come bk^m' fiil (became, become) 1. olmak. 2. yakmak, yaramak: That tie becomes you. O kravat sana yakyor.
be.com.ingsfat 1. to -e yakan. 2. uygun, mnasip. tam pansiyon. yatak ve kahvalt. bed bed isim 1. yatak; karyola. 2. (bahedeki) tarh. 3. nehir yata.
bedbug bedclothes
bed.bug bed'b^g isim tahtakurusu. bed.clothes bed'kloz, bed'klodhz isim, oul yatak takm.
bed.dingisim yatak takm. bed.fel.low bed'felo isim baknz be strange bedfellows Kyamet koptu. bed.lam bed'lm isim tmarhane gibi bir yer, ok grltl ve kargaal bir yer.
bedpan bedridden
bed.pan bed'pn isim (yatakta kullanlan) srg. bed.rid.den bed'rdn sfat yatalak.
135
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk bedroll bedroom bedside bedsore bedspread bedstead bedtime bee beech beef up beef
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bed.roll bed'rol isim drl yatak. bed.room bed'rum isim yatak odas. bed.side bed'sayd isim yatan baucu. bed.sore bed'sr isim, tbbi yatak yaras. bed.spread bed'spred isim yatak rts. bed.stead bed'sted isim karyola. bed.time bed'taym isim yatma zaman. bee bi isim ar, balars. beech bi isim kayn aac. konuma dili kuvvetlendirmek. beef bif isim 1. sr eti. 2. _(oul beeves)_ sr. 3. argo _(oul beefs)_ ikyet. isim, fiil, argo ikyet etmek, szlanp durmak.
beef.steak bif'steyk isim biftek. bee.hive bi'hayv isim ar kovan. bee.keep.er bi'kipr isim ar yetitiricisi, arc. bee.line bi'layn isim 1. kestirme yol. 2. dz izgi, dz hat.
been beer on draft beer beeswax beet sugar beet beetle beetroot
been bn, [ngiliz ngilizcesi] bin fiil baknz be f biras. beer br isim bira. bees.wax biz'wks isim balmumu. pancar ekeri, sakaroz. beet bit isim pancar. bee.tle bit'l isim knkanatl bcek. beet.root bit'rut isim, ngiliz ngilizcesi (beetroot) pancar.
befall befit
be.fall bfl' fiil (befell, befallen) bana gelmek. be.fit bft' fiil (befitted, befitting) yakmak, uygun olmak.
be.fit.tingsfat yakan. milattan nce (M..), sa'dan nce (..). yaknda, abuk. rzgr ynnde.
136
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be.fore bfr' zarf 1. nce, evvel. 2. nnde, cephesinde. edat 1. tercihen, yerine. 2. huzurunda. bala -den nce.
be.fore.handzarf nce, nceden. be.friend bfrend' fiil dosta davranmak, yardm etmek. beg beg fiil (begged, begging) 1. dilenmek. 2. of -den dilemek, -den rica etmek. 3. yalvarmak.
began beget
be.gan bgn' fiil baknz begin be.get bget' fiil (begot, begotten/begot, begetting) 1. babas olmak. 2. yol amak, sebep olmak.
tarifi imknsz olmak, anlatmaya szckler yetmemek. beg.gar beg'r isim 1. dilenci. 2. apkn. fiil sefalete drmek, mahvetmek.
begin
be.gin bgn' fiil (began, begun, beginning) 1. balamak; balatmak, n ayak olmak. 2. meydana gelmek, vcut bulmak.
beginner beginning
be.go.nia bgon'y isim begonya. be.got bgat' fiil baknz beget be.got.ten bgat'n fiil baknz beget be.grudge bgr^c' fiil 1. (bir eyi) (birine) fazla grmek: You don't begrudge me this vacation, do you? Bu tatili bana fazla grmyorsun, deil mi? 2. (bir eyi) istemeyerek vermek/yapmak: To tell you the truth, I begrudge giving those loafers a day off. O haylazlara bir gn tatil vermek zoruma gidiyor dorusu. She begrudges every minute she has to spend away from Nahit. Nahit'ten ayrlmak, bir dakika da olsa, ona zor geliyor.
beguile
begun
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk behalf behave oneself Behave yourself! behave behavior behaviorism behaviour
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be.half bhf isim baknz on behalf of terbiyeli davranmak. Terbiyeni takn! be.have bheyv' fiil davranmak, hareket etmek. be.hav.ior bheyv'yr isim davran tarz; davran. be.hav.ior.ismisim davranlk. be.hav.iour bheyv'yr isim, ngiliz ngilizcesi baknz behavior
be.head bhed' fiil boynunu vurmak, kellesini uurmak. be.held bheld' fiil baknz behold be.hest bhest' isim 1. emir, buyruk. 2. srarl istek, srar: She would sometimes sing at the behest of friends. Arkadalarnn srarl istekleri zerine bazen ark sylerdi.
behind bars behind one's back behind the scenes behind the times behind
konuma dili hapiste, ieride. -in arkasndan, -in gyabnda. perde arkasnda, gizlice. an gerisinde, demode. be.hind bhaynd' zarf 1. (somut anlamda) peinden; geride: The children were running behind. ocuklar peinden kouyordu. We left them far behind. Onlar ok geride braktk. 2. (zaman asndan) geride; geri: We're behind in our work. imizde geri kaldk. edat 1. arkasnda; arkasna: He went behind the curtain. Perdenin arkasna gitti. That clock is behind. O saat geri. Behind that wall there is a garden. O duvarn arkasnda bir bahe var. 2. (soyut anlamda) ardnda: What's behind that remark of his? O sznn ardnda ne var? 3. (bir snflandrmada) geride: They're one point behind us. Bizden bir puan gerideler. 4. (destekleme anlamnda) arkasnda: He is behind us. Arkamzda o var. isim k, makat.
behold
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be.hold.en bhol'dn sfat borlu, minnettar. be.hold.erisim seyirci. be.hoove bhuv' fiil 1. yakk almak, yakmak. 2. meli, gerekmek.
be.hove bhov' fiil, ngiliz ngilizcesi baknz behoove beige beyq sfat, isim beq. be.ing bi'yng isim 1. olu, varolu. 2. varlk. 3. yaratk. 4. insan.
belabor
be.la.bor bley'br fiil zerinde fazla durmak: Don't belabor the point. O nokta zerinde fazla durma.
belabour
Belarus Belarussian
Be.la.rus bel'rs isim Beyaz Rusya. Be.la.rus.sian belr^'n isim, sfat 1. Beyaz Rus. 2. Beyaz Rusa.
be.lat.ed bley'td sfat gecikmi, ge kalm. be.lat.ed.lyzarf gecikerek, vaktinden sonra. belch bel fiil 1. geirmek. 2. pskrtmek, frlatmak. isim geirme.
beleaguer
be.lea.guer bli'gr fiil kuatmak, etrafn sarmak, etrafn evirmek, muhasara etmek.
belfry Belgian
bel.fry bel'fri isim an kulesi. isim Belikal. sfat 1. Belika, Belika'ya zg. 2. Belikal.
Belgium belie
Bel.gium bel'cm, bel'ciym isim Belika. be.lie blay' fiil (belied, belying) 1. (sahte bir ey) (gerek bir eyi) rtmek. 2. yanl veya sahte olduunu gstermek.
be.lief blif' isim inan. be.liev.ablesfat inanlr. birine gvenmek. -e inanmak. 2. -e gvenmek. Szme inan!
139
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be.lieve bliv' fiil 1. inanmak. 2. iman etmek, gl bir inan duymak. 3. sanmak.
believer belittle Belize Belizean bell pepper bell belladonna bellboy belle bellflower bellhop bellicose belligerence belligerent
be.liev.erisim inanan, mmin. be.lit.tle blt'l fiil kltmek, alaltmak; kmsemek. Be.lize bliz' isim Beliz. isim Belizli. sfat 1. Beliz, Beliz'e zg. 2. Belizli. dolmalk biber. bell bel isim an, kampana; zil, ngrak. bel.la.don.na beldan' isim gzelavratotu, belladonna. bell.boy bel'boy isim otellerde oda hizmetisi ocuk. belle bel isim gzel kadn, dilber. bell.flow.er bel'flauwr isim aniei. bell.hop bel'hap isim baknz bellboy bel.li.cose bel'kos sfat kavgac, dvken. bel.lig.er.enceisim 1. kavgaclk. 2. savalk. bel.lig.er.ent blc'rnt sfat, isim 1. kavgac, dvken. 2. sava.
bel.low bel'o fiil 1. brmek. 2. barmak. bel.lows bel'oz isim, tekil, oul krk. Oryantal dansz, dansz. gbek atma, Oryantal dans. bel.ly bel'i isim karn. bel.ly.acheisim karn ars. fiil, konuma dili ikyet etmek, szlanmak.
bel.ly.but.tonisim, konuma dili gbek, gbek ukuru. bel.ly-up beli^p' zarf baknz go belly-up be.long blng' fiil 1. to (bir ey) (birinin) mal olmak, (birine) ait olmak: That table belongs to me. O masa benim. 2. to -in yesi olmak: Firuz belongs to the Moda Yacht Club. Firuz, Moda Yat Kulbne ye. 3. -in yeri (belirli bir yerde) olmak: You put that back where it belongs right now! Onu hemen yerine geri koy! You don't belong there. Senin yerin oras deil.
belongings
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Be.lo.rus.sia byelor^' isim baknz Belarus Be.lo.rus.sian byelor^'n isim, sfat baknz Belarussian
be.lov.ed bl^v'd sfat sevgili, aziz. isim sevgili. vasatn altnda. ticaret saymaca deerinin altnda. be.low blo' zarf aadan; aada; aaya: from below aadan. the river flowing below aada akan nehir. two floors below iki kat aada. those below aadakiler. edat -den aa, aasnda, altnda; tesinde: qust below the mouth of the spring pnar bann hemen aasnda. ten degrees below zero sfrn altnda on derece. below the salt tuzluun tesinde. sfat aada yazlan, aada verilen, aadaki: See the list below. Aadaki listeye bakn.
kemer tokas. konuma dili Sus! eneni kapa! belt belt isim kuak, kemer, kay; kolan. fiil 1. konuma dili yumruk indirmek; iddetle vurmak. 2. kemerle balamak. 3. kuatmak, evirmek.
bemoan
be.moan bmon' fiil (bir eyden) alayp szlayarak ikyet etmek, inleyerek yaknmak; zntsn belirtmek.
be.mused bmyuzd' sfat 1. akn. 2. dalgn. rper, rper noktas, seviye iareti. 2. denekta, lt, kstas.
bench ben isim sra, bank. (bir eye) akl yatmak. (bir eye) akl yatmak. bend bend fiil (bent/[eski] bended) 1. emek, bkmek, kvrmak; eilmek, bklmek, kvrlmak. 2. denizcilikle ilgili balamak. isim 1. kvrm. 2. dirsek. 3. dneme, viraj. 4. denizcilikle ilgili ba, dm.
bendable
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bends bendz isim baknz the bends aalk, rezil. be.neath bnith' zarf aadan; aada; aaya: The sea beneath was blue. Aadaki deniz maviydi. From beneath there came a voice. Aadan bir ses geldi. edat altnda: beneath the tree aacn altnda.
benediction benefaction
ben.e.dic.tion bendk'n isim kutsama, takdis. ben.e.fac.tion benfk'n isim 1. hayr iine para balama. 2. hayr iine balanan para, ba.
benefactor
beneficence
beneficent
ben.e.fi.cial benf'l sfat hayrl; yararl, faydal. ben.e.fi.cial.lyzarf yararl bir ekilde. ben.e.fi.ci.ar.y benf'iyeri isim 1. yararlanan kimse. 2. miras, vris.
yardm amacyla dzenlenen konser. ben.e.fit ben'ft isim yarar, fayda. fiil -in yararna olmak, -e yararl olmak, -e yarar dokunmak; from -den yararlanmak, -den faydalanmak, -den istifade etmek: This change will benefit you. Bu deiiklik sana iyi gelecek. This would benefit by the addition of some salt. Buna biraz tuz eklenirse iyi olur. We have greatly benefited from your advice. Nasihatinizden ok istifade ettik.
benevolence
benevolent
be.nev.o.lent bnev'lnt sfat 1. yardmsever; cmert. 2. kr gayesi gtmeyen (kurum v.b.). 3. iyi, hayrl.
142
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be.nign bnayn' sfat 1. yumuak huylu. 2. yumuak (hava). 3. bereketli (toprak). 4. iyi huylu, iyicil, selim (tmr).
Benin Beninese
Be.nin benin' isim Benin. Be.nin.ese benniz' isim (Beninese) Beninli. sfat 1. Benin, Benin'e zg. 2. Beninli.
bent bent fiil baknz bend ben.zene ben'zin isim, kimya benzen. ben.zine ben'zin isim benzin. be.jueath bkwidh' fiil vasiyet etmek, miras olarak brakmak.
be.juest bkwest' isim vasiyet. be.rate breyt' fiil azarlamak, halamak. be.reaved brivd' sfat matemli, yasl; matemliler, yasllar.
bereavement
be.reave.ment briv'mnt isim (lm nedeniyle) kayp, kaybetme, yitirme; matem, yas.
bereft of
be.reft breft' sfat baknz bereft of be.ret brey' isim bere. ber.ry ber'i isim etli ve zarl kabuksuz meyve. ber.serk br'srk sfat lgnca hareket eden. berth brth isim 1. (tatlarda) yatak, ranza. 2. denizcilikle ilgili manevra alan. 3. denizcilikle ilgili rhtmda palamar yeri. 4. gemici ranzas. 5. i, grev. fiil, denizcilikle ilgili (gemiyi) rhtma yanatrmak; (gemi) rhtma yanamak.
beseech
beseechingly beset
be.seech.ing.lyzarf yalvararak. be.set bset' fiil (beset, besetting) 1. kuatmak, etrafn sarmak. 2. rahat vermemek, yakasn brakmamak, zerine varmak. 3. zerine koymak.
143
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk besetting beside oneself beside the mark beside the point beside the question beside
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be.set.tingsfat yakay brakmayan. kendinden gemi, lgn. konu d. konu dnda. konu d. be.side bsayd' edat 1. yanna; yannda. 2. - in yannda, -e nazaran.
besides
be.sides bsaydz' edat 1. -den baka, -in dnda. 2. yan sra. zarf ayrca, stelik.
besiege
be.siege bsic' fiil 1. -i kuatma altnda tutmak. 2. etrafn almak, bana mek.
be.smear bsmir' fiil bulatrmak, kirletmek. be.sot.ted bsat'd sfat 1. sarho. 2. aptal, sersem. be.sought bst' fiil baknz beseech be.spoke bspok' sfat, ngiliz ngilizcesi 1. smarlama, smarlama yaplm. 2. smarlama i yapan.
en iyi yol veya are. sad. oksatar. best best fiil hakkndan gelmek, yenmek; baskn kmak, gemek.
bestial
bestially
bestir
-e ayrcalk tanmak, -e iltifat etmek. be.stow bsto' fiil (on/upon) (-e) vermek, ihsan etmek. be.stride bstrayd' fiil (bestrode, bestridden/bestrid) 1. bacaklarn ayrarak binmek. 2. her iki tarafnda/yakasnda bulunmak/uzanmak: Istanbul bestrides two continents. stanbul iki kta zerinde kurulmutur.
144
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Emin olun. bet bet fiil (bet/betted, betting) 1. bahse girmek, bahis tutumak. 2. kuvvetle sanmak: I bet he's there. Bence orada olmas kesin. isim bahis; iddia.
betide
be.tide btayd' fiil 1. (birinin) bana gelmek: Woe betide them! Balarna ta yasn! 2. -e alamet olmak: It betides good. O hayra alamet.
betray
be.tray.alisim hyanet; ele verme. be.tray.erisim hain, ihanet eden. gittike daha iyi. konuma dili e, kar: Where's your better half? Ein nerede?
Hi olmamaktansa varsn ge olsun. bet.ter bet'r sfat ( good ve well 'in stnlk derecesi) 1. daha iyi, daha gzel. 2. daha ok. zarf daha iyi bir ekilde. isim 1. daha iyisi. 2. stnlk.
between you and me and the gate post between you and me and the lamppost between you and me between
sz aramzda. sz aramzda.
laf/sz aramzda. be.tween btwin' edat 1. arasnda: between Karaky and Eminn Karaky ile Eminn arasnda. between the two of them ikisi arasnda. 2. arasnda, il: between ten and twenty tons on il yirmi ton.
bev.el bev'l isim pah, pahlanm kenar. fiil pahlamak. bev.eledsfat pahlanm, ev. bev.er.age bev'rc isim iecek, merubat. bev.y bev'i isim kalabalk bir grup: That bevy of beauties made the house ring with laughter. O gzeller evi kahkahalaryla nlatt.
bewail
145
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
be.wil.der bwl'dr fiil artmak, sersemletmek. be.wil.der.mentisim aknlk. be.witch bw' fiil 1. by yapmak. 2. bylemek, cezbetmek.
bewitching beyond doubt beyond measure beyond number beyond one's depth beyond one's ken beyond price beyond question beyond reach beyond redemption beyond the pale beyond the veil beyond
be.witch.ingsfat byleyici. kukusuz, phesiz. son derece. saysz, saylamaz. boyunu aan, bilgi ve yetenei dnda. akl almaz. paha biilmez. phe gtrmez. 2. kukusuz, phesiz, tartmasz. eriilmez. kurtarlamaz. yetkisi dnda. 2. ho grlmez. br dnyada. be.yond byand' zarf tede; teye. edat 1. tesinde; tesi, -den te; -den sonra: Beyond there there's nothing but mountains. Oradan te dadan baka ey yok. beyond four o'clock saat drtten sonra. 2. dnda: It's beyond his capability. Onun kabiliyetinin dnda. 3. den baka: I can do nothing beyond that. Ondan baka bir ey yapamam. isim tesi; tesindeki; tesindekiler.
Bhutan Bhutanese
Bhu.tan butan', butn' isim Butan. Bhu.ta.nese butniz' isim (Bhutanese) Butanl. sfat 1. Butan, Butan'a zg. 2. Butanl.
bias
bi.as bay's isim 1. verev. 2. eilim. 3. nyarg. fiil 1. (birini) (belirli bir ekilde) etkilemek: They tried to bias me against him. Beni onun aleyhine evirmeye altlar. 2. (birinin) fikrini ynlendirmek/etkilemek: Don't bias the witness! San etkileme!
biased
bi.asedsfat nyargl.
146
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bib bb isim mama nl. Bi.ble bay'bl isim Kitab Mukaddes, kutsal kitap, Eski ve Yeni Ahit.
Bib.li.cal bb'lkl sfat Kitab Mukaddes'e ait. Bib.li.cal.lyzarf Kitab Mukaddes'le ilgili olarak. bib.li.og.ra.phy bbliyag'rfi isim bibliyografya, kaynaka.
karbonat. bi.car.bon.ate baykar'bnt isim bikarbonat. bi.cen.te.nar.y baysenten'ri isim iki yznc yldnm. sfat iki yznc yldnmne ait.
bicentennial
bi.cen.ten.ni.al baysenten'iyl isim iki yznc yldnm. sfat iki yznc yldnmne ait.
bi.ceps bay'seps isim, anatomi (biceps) paz. bick.er bk'r fiil atmak, ekimek, mnakaa etmek. bi.cy.cle bay'skl isim bisiklet. fiil bisikletle gitmek, bisiklet kullanarak gitmek.
veda etmek. birisine veda etmek. bid bd fiil (bid, bidding) 1. ak artrmada fiyat artrmak. 2. bri deklarasyon yapmak. 3. nermek. isim 1. neri. 2. giriim, teebbs.
bir eyin zamann beklemek; sabretmek. bide bayd fiil (bided/bode; bided) 1. dayanmak, yklmamak. 2. oturmak, beklemek.
biennial bier
bi.en.ni.al bayen'iyl sfat iki ylda bir olan. bier br isim ayakl tabut altl; tabut tamak iin kullanlan tekerlekli sedye.
bifocal bifocals big business big gun big shot big wheel
bi.fo.cal bayfo'kl sfat bifokal, ift odakl. bi.fo.calsisim, oul bifokal gzlk. dev irketler. konuma dili kodaman. konuma dili kodaman. kodaman.
147
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
big bg sfat 1. byk, iri, kocaman. 2. nemli, etkili. big.a.mist bg'mst isim, hukuk resmen evliyken baka biriyle yasad olarak evlenen kimse.
bigamy
big.a.my bg'mi isim, hukuk resmen evliyken baka biriyle yasad olarak evlenme.
bighearted bigot bigoted bigotry bigwig bike bikini bilateral bile bilge
big.heart.ed bg'hartd sfat eli ak, cmert. big.ot bg't isim banaz, mutaassp; dar grl kimse. big.ot.edsfat banaz, mutaassp. big.ot.ryisim banazlk. big.wig bg'wg isim, konuma dili kodaman. bike bayk isim, konuma dili bisiklet. bi.ki.ni bki'ni isim bikini. bi.lat.er.al baylt'rl sfat iki tarafl, iki kenarl. bile bayl isim 1. d, safra. 2. huysuzluk, terslik, aksilik. bilge blc isim 1. denizcilikle ilgili sintine, karina. 2. samalk.
bilingual bilious
bi.lin.gual baylng'gwl sfat iki dilli. bil.ious bl'ys sfat 1. safraya ait, de ait. 2. aksi, ters, huysuz.
bilk bill of exchange bill of fare bill of health bill of lading bill of rights bill of sale bill billboard billfold billiard ball billiards billion
bilk blk fiil dolandrmak, aldatmak, kandrmak. ekonomi polie; kambiyo senedi. yemek listesi, men. salk belgesi. konimento. insan haklar beyannamesi. fatura. bill bl isim gaga. bill.board bl'brd isim ilan tahtas. bill.fold bl'fold isim czdan. bilardo topu. bil.liards bl'yrdz isim bilardo. bil.lion bl'yn isim 1. milyar, bilyon. 2. ngiliz ngilizcesi trilyon.
billow
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
teke, erkek kei. bil.ly bl'i isim teke, erkek kei. bi.month.ly baym^nth'li sfat 1. iki ayda bir olan. 2. ayda iki kez olan.
bin
bin bn isim (kmr, tahl v.b.'ni saklamak iin) kap; sandk; yer: coal bin kmrlk. wood bin odunluk.
binary bind
bi.na.ry bay'nri sfat ikili, ift. bind baynd fiil (bound) 1. balamak; sarmak. 2. kenarn tutturmak. 3. ciltlemek. 4. (dar bir giysi) rahatsz etmek, fazla skmak.
bind.erisim 1. cilti. 2. bierbalar. 3. tutkal. bind.eryisim ciltevi. bind.ingsfat 1. balayc. 2. zorlayc. isim 1. ciltleme; cilt. 2. kenar eridi.
Napolyon kiraz, Napolyon. binge bnc isim 1. ok fazla iki iilen sre: He goes on a weekend binge every now and then. Arasra hafta sonu boyunca iki imekten baka bir ey yapmaz. 2. (bir eyin) ar derecede yapld sre: Yesterday she went on a shopping binge. Dn kendini fena halde alverie kaptrd.
binoculars
biochemistry biodegradable
bi.o.chem.is.try bayokem'stri isim biyokimya. bi.o.de.grad.a.ble bayodgrey'dbl sfat evreye zarar vermeden toprakta znebilen.
bi.og.ra.pherisim biyografi yazar. hayat hikyesinin zeti. bi.og.ra.phy bayag'rfi isim yaamyks, biyografi. bi.o.log.i.cal baylac'kl sfat biyoloqik, yaambilimsel, dirimbilimsel.
biologically biologist
149
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
biped bipedal birch bird cage bird in the hand bird of passage
bi.ped bay'ped isim iki ayakl hayvan. bi.ped.alsfat iki ayakl. birch br isim hu. ku kafesi. elde olan yararl ey, elde olan frsat. gmen ku. 2. bir yerde ancak geici bir sre iin kalan kimse.
bird of prey bird watcher bird birdcall birdhouse birds of a feather bird's-eye view bird's-eye birth certificate birth control birth defect birth
yrtc ku. ku gzlemcisi. bird brd isim ku. bird.call brd'kl isim ku t. bird.house brd'haus isim ku evi. ayn tip kimseler. kubak. bird's-eye brdz'ay sfat baknz bird's-eye view nfus kd. doum kontrol. doutan olan zr. birth brth isim 1. doum, doma, dou. 2. soy. 3. balang, kaynak.
birth.day brth'dey isim doum gn, ya gn. birth.place brth'pleys isim doum yeri. birth.rate brth'reyt isim nfusa gre doum oran. bis.cuit bs'kt isim 1. rek. 2. ngiliz ngilizcesi biskvi.
bisexual
bi.sex.u.al baysek'uwl sfat 1. biseksel, ift cinsiyetli, ikicinslikli, ikieeyli. 2. biseksel, her iki cinse kar erotik istek duyan.
bish.op b'p isim 1. piskopos. 2. satran fil. bi.son bay'sn, bay'zn isim (bison) bizon. azar azar, yava yava. bit bt isim 1. delgi, matkap. 2. gem.
150
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bitch b isim 1. dii kpek, kanck. 2. konuma dili cadaloz kadn, irret. fiil, konuma dili ikyet etmek, szlanp durmak, drdr etmek.
bite off more than one can chew bite one's lip
bandan byk ilere/ie girimek/kalkmak. (fke veya znty belli etmemek iin) dudan srmak.
birine ters cevap vermek. konuma dili (zor bir) karar almak. bite bayt fiil (bit, bitten) 1. srmak. 2. (balk) oltaya vurmak. 3. (souk) yakmak. isim 1. srk, para, lokma. 2. (ikide) sertlik. 3. (souk veya rzgra zg) sertlik. 4. (biberde) aclk.
biting
bit.ten bt'n fiil baknz bite turun. bit.ter bt'r sfat ac, keskin; sert, iddetli. bit.ter.sweet bt'rswit sfat 1. hem ac hem tatl. 2. iyi ve kt.
bi.tu.men btu'mn isim bitm; zift, katran. madenkmr. bi.tu.mi.noussfat bitml; ziftli, zift gibi. bizkonuma dili baknz show biz bi.zarre bzar' sfat garip, tuhaf, acayip, biimsiz. blab blb fiil (blabbed, blabbing) gevezelik etmek; boboazlk etmek. isim geveze; boboaz.
black belt black book black box black coffee black cumin black eye black horehound black leopard
judo siyah kuak. kara listedekilerin kaytl olduu defter. (uak veya roketteki) kara kutu. stsz kahve. reotu. siyah gz. 2. morarm gz. 3. kara leke. karasrgan, kpekotu. siyah pars.
151
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk black list black magic black market black mulberry black out
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kara liste. (kt bir ama iin yaplan) by. karaborsa. karadut. karartmak. 2. geici olarak uurunu kaybetmek, gz kararmak.
black pepper black plague Black Sea black sheep black tie black
karabiber. kara veba. Karadeniz. ailenin yzkaras. siyah papyon kravat. 2. smokin. black blk sfat 1. siyah, kara. 2. genellikle byk harf ile zenci. 3. karanlk, kasvetli. 4. kirli. isim 1. siyah, kara. 2. genellikle byk harf ile zenci.
black-and-blue black-and-white
black-and-blue blk'nblu' sfat rk, morarm. black-and-white blk'nhwayt' sfat siyah-beyaz: blackand-white television siyah-beyaz televizyon.
black.ball blk'bl fiil kar oy kullanmak. black.ber.ry blk'beri isim brtlen. black.bird blk'brd isim karatavuk. black.board blk'brd isim kara tahta. black.en blk'n fiil 1. karartmak, karalamak. 2. lekelemek, iftira etmek.
isim brlce. black.guard blg'rd isim alak kimse. sfat alak, edepsiz, rezil. fiil svp saymak, kfretmek.
black.head blk'hed isim ba siyah olan sivilce. black.jack blk'ck isim cop. black.list blk'lst isim kara liste. fiil - i kara listeye almak.
black.mail blk'meyl isim antaq. fiil antaq yapmak. black.mail.erisim antaqc. black.out blk'aut isim karartma. black.smith blk'smth isim 1. demirci. 2. nalbant.
152
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
black.top blk'tap isim asfalt. fiil asfaltlamak. blad.der bld'r isim sidik torbas, mesane. blade bleyd isim 1. (bak) az. 2. kl. 3. ince uzun yaprak. 4. (krekte) pala.
blah
blah bla isim, konuma dili sama. sfat can skc, bezdirici.
blame
blame bleym isim bir su veya baarszln sorumluluu, su, kabahat, thmet. fiil suu (birinin) stne atmak.
blameless blameworthy
blanch
blanch bln fiil 1. benzi atmak. 2. (kabuunu soymak iin) (bademi) biraz halamak.
blancmange bland
blanc.mange blmanq' isim paluze, stl pelte. bland blnd sfat 1. tad bebek mamas gibi ve hazm kolay olan (yemek). 2. kimsenin dikine gitmeyen.
blandishment
kurusk fiek. ak ek. ak ciro. kafiyesiz on heceli nazm ekli. blank blngk sfat 1. bo, yazsz, ak, beyaz. 2. anlamsz. isim 1. yazsz kt. 2. piyangoda bo numara. 3. kurusk fiek.
blank.bookisim not defteri. blan.ket blng'kt isim battaniye. fiil sarp sarmalamak. blank.ly blngk'li zarf bo bo, bo gzlerle: look blankly at -e anlamam gibi bakmak, -e bo bo bakmak.
blare
blare bler isim 1. boru sesi. 2. borununkine benzer ses; yksek ses. fiil 1. boru gibi ses karmak. 2. herkese ilan etmek, sylemek.
153
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bla.s blazey' sfat usanm, bezgin. blas.pheme blsfim' fiil Allah hakknda kt konumak, kfretmek.
blas.phe.myisim Allah hakknda kt konuma, kfr. maden eritme oca. (roket) uzaya frlatlmak. blast blst isim 1. patlama, infilak. 2. konuma dili ok elendirici bir ey. fiil 1. tahrip etmek, ykmak, yakmak. 2. (souk, scak) (bitkiyi) kavurmak.
Blast! blasted
nlem, ngiliz ngilizcesi Allah kahretsin! blast.edsfat 1. harap. 2. konuma dili Allahn belas, kr olas.
dinamit tapas. bla.tant bley'tnt sfat 1. apak, yznden akan. 2. grlt yapan.
blaze a trail
r amak. 2. aalarn gvdelerinde entikler aarak yeni bir yolun gei yerini iaretlemek.
-i atee tutmak, -e ate etmek. 2. -i hararetle yapmak. birden parlamak. blaze bleyz isim 1. alevler: the blaze of the fire yangnn alevleri. 2. yangn; yanan ey. 3. parlaklk. 4. fkeli parlama. 5. atn alnndaki beyaz leke. fiil 1. alev alev yanmak. 2. parlamak. 3. fkeyle parlamak.
blazer blazon
blaz.er bley'zr isim spor ceket, blazer. bla.zon bley'zn fiil 1. (gze arpan bir ekilde) ilan etmek. 2. sergilemek, tehir etmek. 3. (gze arpan bir eyle) donatmak/kaplamak. isim arma, ongun.
bleach
bleachers bleak
bleach.ers bli'rz isim bir tr ak tribn. bleak blik sfat 1. souk ve kasvetli (hava). 2. rzgrdan korunmasz, rzgra ak. 3. kt, i ac olmayan.
154
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bleary bleary-eyed
bleary blr' sfat baknz blear blear.y-eyed blr'i.ayd sfat gzleri sulanm/ok apaklanm/kzarm.
bleat
bleat blit fiil 1. melemek. 2. mzrdanmak, szlanmak. isim 1. meleme. 2. mzrdanma, szlanma.
bled bleed
bled bled fiil baknz bleed bleed blid fiil (bled) 1. kanamak. 2. acmak, kan alamak: My heart bleeds for the victims of the drought. Ktlk kurbanlar iin iim kan alyor. 3. kann emmek, insafszca smrmek, iliini kemirmek: The bank's high interest rates are bleeding the farmers in this area. Bankann yksek faiz oranlar bu yredeki iftilerin iliini kemiriyor. 4. hacamat etmek/yapmak.
bleeding bleep
bleed.ingsfat 1. kanayan. 2. konuma dili kr olas. bleep blip isim ok tiz ve anlk elektronik ses, bip. fiil bip sesi karmak.
blem.ish blem' isim leke, kusur, hata. ile uyumlu olmak, uymak. 2. yavaa katmak. blend blend fiil kartrmak, harmanlamak. isim harman, karm.
blend.erisim blender, kartrc. konuma dili birini halamak/azarlamak. ok yaa! bless bles fiil (blessed/blest) kutsamak, takdis etmek. bless.edsfat 1. kutsanm. 2. kutsal. 3. Allahn ...: every blessed day her Allahn gn.
konuma dili halama, azarlama. bless.ingisim 1. kutsama, takdis. 2. hayrdua. 3. nimet. blest blest fiil baknz bless bleth.er bledh'r fiil, ngiliz ngilizcesi samalamak. isim sama.
blew
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
blight blayt isim 1. kf, mantar. 2. afet. fiil soldurmak, kavurmak, mahvetmek; kurutmak.
kmaz sokak. 2. kmaz, amaz. kr gibi. nceden tanlmayan biriyle elence yeri, lokanta v.b.'ne gitme.
bir gz kr. anatomi (retinada) kr nokta. 2. kendi nyargsnn insan anlamaktan engelledii konu.
blind
blind blaynd sfat 1. kr, m. 2. kmaz (sokak). fiil 1. kr etmek. 2. gzn almak, kamatrmak. isim 1. oul qaluzi. 2. ngiliz ngilizcesi stor. 3. avclarn avlarndan gizlendii yer.
blindfold
blind.fold.edsfat gz bal. blind.lyzarf kr gibi. blind.nessisim krlk. blink blngk fiil gz krpmak. isim gz krpma. bliss bls isim eksiksiz bir mutluluk, byk mutluluk. bliss.fulsfat ok mutlu. blis.ter bls'tr isim kabarck, fiske. fiil kabarmak, su toplamak; kabartmak.
blithe blayth sfat neeli, en; gamsz, tasasz. blithe.lyzarf neeli veya tasasz bir ekilde. blitz blts isim yldrm saldr. blitz.krieg blts'krig isim yldrm saldr. bliz.zard blz'rd isim tipi. bloat blot fiil iirmek, kabartmak. bloat.edsfat imi, i (karn, le). blob blab isim 1. kvam koyu iri bir damla: a blob of paint bir boya damlas. two blobs of mustard iki skm hardal. 2. konuma dili ya tulumu, iko.
bloc
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk block and tackle block print block palanga.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(kuma, kitab) kalpla basmak. block blak isim 1. blok, byk para. 2. blok, parsel. 3. ngiliz ngilizcesi byk bina: block of flats apartman. office block (brolarn bulunduu) i han. fiil tkamak, kesmek, kapamak; bloke etmek.
blockade
block.age blak'c isim tkama; tkanma; blokaq. block.head blak'hed isim mankafa, dangalak. bloke blok isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili adam, arkada.
blond blonde blood bank blood bath blood count blood feud blood group blood money blood poisoning blood pressure blood test blood transfusion blood type blood vessel blood bloodcurdling bloodshed bloodshot bloodthirsty
blond bland sfat 1. sarn (erkek). 2. sar (sa). blonde bland sfat, isim sarn (kadn). kan bankas. katliam. kan saym. kan davas. kan grubu. kiralk katillere verilen para. 2. diyet. kan zehirlenmesi. tansiyon, kan basnc kan tahlili. kan nakli. kan grubu. anatomi kan damar. blood bl^d isim 1. kan. 2. soy. blood.cur.dling bl^d'krdlng sfat tyler rpertici. blood.shed bl^d'ed isim kan dkme. blood.shot bl^d'at sfat kan anana dnm (gz). blood.thirst.y bl^d'thrsti sfat kana susam, canavar ruhlu, hunhar.
157
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
blood.ysfat 1. kanl; kan gibi. 2. kana susam, gaddar, zalim. 3. konuma dili kr olas. 4. konuma dili baya, adamakll.
bloody-minded
bloom
bloom blum isim 1. tazelik, genlik. 2. meyve zerindeki buu. 3. (alm) iek. fiil iek amak.
blooming
bloom.ingsfat 1. iek am. 2. argo kr olas: That blooming telephone! O kr olas telefon!
blossom
blos.som blas'm isim iek; bahar. fiil 1. iek vermek; bahar amak. 2. gelimek; canlanmak.
bozmak. 2. ortadan silmek, yok etmek. blot blat isim 1. leke; mrekkep lekesi. 2. ayp, kusur. fiil (blotted, blotting) 1. lekelemek. 2. kurutma kd ile kurutmak.
blotch
blotter
kurutma kd, papyebvar. blot.ting blat'ing sfat baknz blotting paper blouse blaus isim bluz, gmlek. sigortay attrmak. 2. konuma dili tepesi atmak, fkelenmek.
blow great guns blow hot and cold blow in blow one's brains out
konuma dili (rzgr) ok sert esmek. konuma dili kararsz olmak, duraksamak. konuma dili anszn gelmek, dmek. bana kurun skmak. 2. bana kurun skarak intihar etmek.
blow one's cool blow one's nose blow one's own horn blow one's own trumpet
konuma dili tepesi atmak, kzmak. smkrmek. konuma dili kendi reklamn yapmak. kendi borusunu almak, kendi reklamn yapmak, vnmek.
158
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk blow one's stack blow one's top blow out blow over blow someone away
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili tepesi atmak, fkeye kaplmak. konuma dili tepesi atmak, fkeye kaplmak. fleyip sndrmek. 2. (lastik) patlamak. (frtna) dinmek. 2. unutulmak, gemek. konuma dili 1. birini ok artmak. 2. ate ederek birini ldrmek, birini vurmak.
blow someone to smithereens blow someone's cover blow someone's mind blow something to smithereens blow the lid off blow up
bir eyi/birini parampara etmek. konuma dili birinin gerekte kim olduunu gstermek. mest etmek, ok keyif vermek. 2. heyrette brakmak. bir eyi/birini parampara etmek. aa vurmak. iirmek. 2. havaya uurmak. 3. patlatmak; patlamak. 4. bytmek, agrandisman yapmak. 5. konuma dili patlamak, tepesi atmak, kplere binmek.
blow
blow blo fiil (blew, blown) 1. esmek. 2. flemek. 3. uurmak; umak: The wind has blown off the chimney cowl. Rzgr bacann klahn uurdu. 4. solumak. 5. konuma dili (paray) savurmak; (parann hepsini) harcamak. 6. konuma dili (frsat) karmak.
blow-by-blowsfat ayrntl. blow-dry blo'dray fiil kurutma makinesiyle kurutmak. blow.er blow'r isim 1. (dkmhanede) krk. 2. (kalorifere ait) vantilatr. 3. ngiliz ngilizcesi telefon.
blowjob
blowout
blow.out blow'aut isim 1. lastik patlamas. 2. konuma dili byk parti; atafatl davet.
blow.torch blo'tr isim prmz lambas, prmz. blow.up blow'^p isim 1. patlama. 2. kavga. blub.ber bl^b'r fiil hngr hngr alamak, hngrdemek.
bludgeon someone into doing something birini bir ey yapmaya zorlamak. bludgeon bludg.eon bl^c'n isim ksa ve kaln sopa; cop. fiil ar bir cisimle vurmak.
159
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk blue blood blue cheese blue jeans blue ribbon blue vitriol blue
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
aristokrat, asilzade, soylu kimse. bir eit kfl peynir. blucin. herhangi bir alanda en byk dl. gzta. blue blu sfat 1. mavi, mavi renkli. 2. konuma dili efkrl. isim mavi, mavi renk. fiil ivitlemek.
blue.bell blu'bel isim aniei. blue.ber.ry blu'beri isim ayzm. blue.col.lar blu'kalr sfat ii snfna ait. blue.print blu'prnt isim 1. mavi kopya. 2. proje, plan. fiil 1. mavi kopya karmak. 2. tasarlamak.
bluff
bluff bl^f sfat tok szl. isim sarp ve yksek ky veya kaya.
blu.ing blu'wng isim ivit. blu.ish blu'w sfat mavimsi, mavimtrak. blun.der bl^n'dr isim gaf, pot. fiil gaf yapmak, pot krmak.
blunt blur
blunt bl^nt fiil 1. krletmek. 2. azaltmak. blur blr fiil (blurred, blurring) bulanklatrmak; bulanklamak. isim belirsiz bir ekil.
blur.rysfat bulank. blurt blrt fiil out azndan karmak. blush bl^ fiil yz kzarmak. isim kzart, kzarklk. blus.ter bl^s'tr fiil 1. fart furt etmek. 2. (rzgr) iddetle esmek. isim 1. fart furt, bbrlenme. 2. (iddetli rzgrn kard) uultu.
boar bor isim yabandomuzu. ynetim kurulu. ynetim kurulu. stne tahta akarak kapamak. board brd isim 1. kereste, tahta. 2. satran satran v.b. oyun tahtas. 3. ynetim kurulu. 4. denizcilikle ilgili
160
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
borda. fiil 1. (vapura, trene, otobse, uaa) binmek. 2. pansiyoner olmak. 3. denizcilikle ilgili borda etmek. boarder boarding school boast board.erisim 1. pansiyoner. 2. yatl renci. yatl okul. boast bost fiil 1. vnmek. 2. -e sahip olmaktan gurur duymak: This hotel boasts two swimming pools and a sauna. Bu otel iki yzme havuzu ve bir saunasyla iftihar ediyor. isim vnme, kurumlanma. boastful boat boast.fulsfat vngen. boat bot isim (gemi, vapur, sandal, yat gibi) tekne: What time does the boat leave? Vapur kata kalkyor? I've got a new boat. Yeni bir sandalm var. How many masts did that boat have? O teknenin ka direi vard? boathouse bob boat.house bot'haus isim kaykhane. bob bab isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili (bob) ilin. bobbin bobby pin bobby bob.bin bab'n isim 1. makara, bobin. 2. ufak i. madeni sa tokas. bob.by bab'i isim, ngiliz ngilizcesi polis memuru, polis. sfat baknz bobby pin bobsled bob.sled bab'sled isim 1. yarta kullanlan kzak. 2. arka arkaya bal ifte kzak. bode ill bode well bode bodice bodily ktye iaret etmek. iyiye iaret etmek. bode bod fiil -e iaret etmek, -e delalet etmek. bod.ice bad's isim korsaq, kadn yelei. bodi.lysfat bedensel. zarf btnyle, tmyle, tamamen. body bag body building body count body ceset tamaya zg fermuarl torba. vcut gelitirme. askeri l says. bod.y bad'i isim 1. beden, vcut, gvde. 2. ceset. 3. karoser. 4. miktar: a body of information bir miktar
161
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bilgi. 5. ktle, kitle: A lake is a body of water. Gl bir su ktlesidir. 6. topluluk, grup. bodyguard bog bod.y.guard bad'igard isim muhafz asker. bog bag isim 1. bataklk. 2. kaba kenef, hela, tuvalet, yznumara. boggle the mind boggle bogus boil away boil down insan hayrete drmek. bog.gle bag'l fiil at/over -e taklp tereddde dmek. bo.gus bo'gs sfat sahte, dzme, yapma. kaynayarak buharlap yok olmak. kaynayarak suyunu ekmek, z kalana kadar kaynamak. 2. ksaltmak, ksmak. boil over boil boiler boiling point boisterous (kaynarken) tamak. 2. tepesi atmak, kprmek. boil boy'l isim ban. boil.er boy'lr isim kazan, buhar kazan. kaynama noktas. bois.ter.ous boys'trs sfat 1. grltl. 2. iddetli; frtnal. bold bold bold sfat 1. cesur, gzpek; atlgan, cretli. 2. matbaaclk siyah (harf). boldface boldfaced boldly boldness Bolivia Bolivian bold.face bold'feys isim, matbaaclk siyah harfler. bold.facedsfat siyah (harf). bold.lyzarf cesaretle. bold.nessisim cesaret, yreklilik. Bo.liv.ia bolv'iy isim Bolivya. isim Bolivyal. sfat 1. Bolivya, Bolivya'ya zg. 2. Bolivyal. boloney bolshy bo.lo.ney blo'ni isim baknz baloney bol.shy bol'i sfat, ngiliz ngilizcesi, konuma dili asi, serke; kurallara kar gelen. bolster bol.ster bol'str isim uzun yastk; yastk, minder. fiil 1. yastkla beslemek. 2. desteklemek, glendirmek. bolt of lightning bolt upright yldrm. dimdik.
162
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bolt bolt isim 1. srg, kol demiri. 2. kilit dili. 3. cvata. 4. frlama, ka. fiil 1. srglemek. 2. frlamak; frlayp kamak: When the pickpocket saw the policeman he bolted into the crowd. Yankesici polisi grnce yldrm gibi frlayp kalabala kart. 3. inemeden yutmak.
bomb bombard
bomb bam isim bomba. fiil bombalamak. bom.bard bambard' fiil 1. topa tutmak, bombardman etmek; bombalamak. 2. zerine varmak, sktrmak.
bombardier
bom.bard.mentisim bombardman, topa tutma. bom.bas.tic bambs'tk sfat tumturakl. bomb.erisim 1. bombardman ua. 2. (bir yere) bomba atan veya yerletiren kimse, bombac.
bombshell
bomb.shell bam'el isim, konuma dili bomba etkisi yapan, bomba: blonde bombshell sarn bomba.
bon voyage
bo.na fide bo'n fayd' gerek, hakiki. bo.nan.za bnn'z isim beklenmedik kazan. iyi cins yaz kd. bond band isim 1. ba. 2. iliki. 3. bono, senet, tahvil. 4. kefalet. fiil kefil olmak.
bondage bonded warehouse bondholder bondsman bone china bone for an exam bone meal bone of contention bone up on a subject bone bone-dry
bond.age ban'dc isim klelik. gmrk antreposu. bond.hold.er band'holdr isim tahvil sahibi. bonds.man bandz'mn isim (bondsmen) 1. kefil. 2. kle. iine kemik kl katlarak yaplan porselen tabak. snava hazrlanmak. kemik tozu. anlamazlk sebebi. ksa zamanda bir konuyu alp renmek. bone bon isim 1. kemik. 2. klk. 3. balina (ubuk). bone-dry bon'dray' sfat kupkuru.
163
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bone.head bon'hed isim aptal, mankafa. bone.lesssfat kemiksiz. bon.er bo'nr isim, argo byk gaf/pot. bone.set.ter bon'setr isim kk, krk. bon.fire ban'fayr isim enlik atei, ak havada yaklan ate.
bonito bonk
bo.ni.to bni'to isim palamut. bonk bangk fiil 1. konuma dili vurmak. 2. argo -i sikmek; sevimek, ak yapmak. isim 1. konuma dili vuru, darbe. 2. argo sikme; sevime.
bonkers
bonnet
bonny
bon.ny ban'i sfat, ngiliz ngilizcesi, leheye zg 1. gze ho grnen, gzel, zarif, ho. 2. shhatli, grbz.
bonus bony
bo.nus bo'ns isim ikramiye, prim. bon.y bo'ni sfat 1. sska; bir deri bir kemik. 2. kemikli. 3. klkl. 4. kemiksi.
boo bu fiil yuhalamak. televizyon. boob bub isim, argo aptal, budala, salak. boobsisim, oul, argo ayvalar, farlar, ikizler, ampuller, memeler.
booby prize booby trap booby book club book of matches book review book someone into a hotel
en kt oyuncuya verilen dl. bubi tuza. boo.by bu'bi isim ahmak. kitap kulb. kibrit paketi. kitap eletirisi. biri iin otelde rezervasyon yapmak. ngiliz ngilizcesi bir eyi birinin hesabna yazmak.
164
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
book bk isim kitap; cilt. fiil, ngiliz ngilizcesi (yer) ayrtmak; rezervasyon yaptrmak.
bookbinder bookcase
book.bind.er bk'bayndr isim cilti. book.case bk'keys isim kitaplk, kitap konulan rafl mobilya.
booked
bookie
book.ie bk'i isim, konuma dili ganyan bayii; bahisleri kabul eden bayi.
bileti. book.ing bk'ng isim, ngiliz ngilizcesi 1. rezervasyon yapma. 2. rezervasyon. 3. (birinin hesabna) yazma.
booking-office bookkeeper
book.ing-of.ficeisim bilet giesi. book.keep.er bk'kipr isim, muhasebecilik defter tutan kimse.
bookkeeping
booklet bookmaker
book.let bk'lt isim bror, kitapk. book.mak.er bk'meykr isim ganyan bayii; bahisleri kabul eden bayi.
bookmark
book.mark bk'mark isim kitapta son okunan sayfay bulmak iin araya konulan karton, kurdele v.b.
book.sell.er bk'selr isim kitap. book.shelf bk'elf isim kitap raf. book.shop bk'ap isim kitabevi. book.store bk'str isim kitabevi. boom bum fiil 1. gmbrdemek, grlemek. 2. (bir yerin ticaret, nfus v.b.) hzla ykselmek, patlamak (olumlu bir ekilde); (ticaret) hzla artmak, patlama iinde olmak. isim 1. gmbrt. 2. Bom! (gmbrt sesi). 3. (bir yerin ticaret, nfus v.b.'nde) (olumlu bir) patlama, hzl art.
boon companion
yakn arkada.
165
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk boon boondock boonies boor boorish boorishly boorishness boost
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
boon bun isim nimet, ltuf, iyilik. boon.dock bun'dak isim baknz the boondocks boon.ies bun'iz isim baknz the boonies boor br isim 1. kaba ve grgsz kimse. 2. kyl. boor.ishsfat kaba. boor.ish.lyzarf kaba bir ekilde. boor.ish.nessisim kabalk. boost bust fiil (busted/bust) 1. itelemek. 2. lehinde konuarak yardmc olmak. 3. (fiyat) artrmak. isim 1. destek, yardm. 2. artma, art.
booster boot
boost.erisim 1. propagandac. 2. (rokette) ek motor. boot but fiil 1. izme giydirmek. 2. izme eklindeki aletle ikence yapmak. 3. argo tekmelemek. 4. bilgisayarn belleine komutlar okutarak sistemi altrmak. 5. futbol tekme atmak. 6. argo iten karmak, kovmak.
booth
bootlegger bootlick
boot.leg.ger but'legr isim iki kaaks. boot.lick but'lk fiil dalkavukluk etmek, anak yalamak, yaltaklanmak.
bootlicker
boo.ty bu'ti isim ganimet, yama, apul. booze buz isim, konuma dili iki, alkoll iecek. bop bap fiil (bopped, bopping) vurmak. isim vuru, darbe.
bo.rax bor'ks isim, kimya boraks. snr komusu olmak. 2. eiliminde olmak. bor.der br'dr isim 1. kenar; snr, hudut. 2. kenar ss. fiil snrlamak.
borderline case
her iki kategoriye de girebilecek bir durum: Nuh's a borderline case; we could as easily fail him as we could
166
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pass him. Nuh tam snrda; snfta da brakabiliriz, geirebiliriz de. borderline bor.der.line br'drlayn isim snr, hudut. sfat baknz borderline case bore a hole in bore someone to death bore someone to tears bore boredom boring born to the purple born -de delik amak. 2. (bir fikri) azck rtmek. birinin cann ok skmak. birinin cann ok skmak. bore bor fiil baknz bear bore.domisim can sknts. bor.ing bor'ng sfat can skc. asil bir aileden gelen. born brn sfat 1. domu. 2. doutan: a born preacher doutan vaiz. borne boron borough borrow trouble borrow borne born fiil baknz bear bo.ron bor'an isim, kimya bor. bor.ough br'o isim kasaba, kaza, ile. nceden tasasn ekmek. bor.row bar'o fiil 1. dn almak, bor almak. 2. matematik (karma ileminde) dn almak. borrower borrowing bor.row.erisim dn alan. bor.row.ingisim yabanc bir dilden alnan kelime, yabanc kelime. borstal bor.stal br'stl isim, ngiliz ngilizcesi slahevi, slahhane. Bosnia and Herzegovina Bosnia Bosnian Bosna-Hersek. Bos.ni.a baz'niy isim Bosna. isim 1. Bonak; Bosnal. 2. Bonaka. sfat 1. Bonak; Bosna, Bosna'ya zg. 2. Bonak; Bosnal. 3. Bonaka. bosom friend bosom samimi dost, can yolda. bos.om bz'm isim gs, sine, bar, koyun. sfat samimi. Bosphorus Bosporus boss someone around Bos.pho.rus bas'frs isim baknz Bosporus Bos.po.rus bas'prs isim Boazii, Boaz. birine kar amirane davranmak, birine emir yadrmak.
167
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
boss bs isim patron; ef. fiil ynetmek. bossysfat 1. bakalarna hkmetmeyi seven. 2. amirane, patronvari.
bot.a.nistisim botanist, bitkibilimci, botaniki. bot.a.ny bat'ni isim botanik, bitkibilim. botch ba fiil bozmak. hem ... hem ... olarak: I respect her both as a teacher and as a person. Hem hoca, hem insan olarak ona sayg duyuyorum.
both
both both zamir her ikisi; ikisi de: both of them her ikisi. both of us her ikimiz. "Did the packages come?" "Yes, both came." "Paketler geldi mi?" "Evet, her ikisi de geldi." Bahar is both beautiful and intelligent. Bahar hem gzel, hem de zeki. both he and I hem o, hem ben.
bother
both.er badh'r isim sknt, zahmet. fiil cann skmak, rahatsz etmek.
both.er.somesfat skc, rahatsz edici. Bot.swa.na batswa'n isim Botsvana. isim Botsvanal. sfat 1. Botsvana, Botsvana'ya zg. 2. Botsvanal.
ie aaca. bot.tle bat'l isim 1. ie. 2. biberon. fiil ielemek. bot.tle.neck bat'lnek isim 1. dar geit, dar boaz. 2. engel.
son kuru. ovalk arazi. bot.tom bat'm isim 1. dip, alt. 2. esas, kaynak, temel. 3. vadi. 4. karina, tekne.
bottomless
Bottoms up!
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bough bau isim (aata) byk dal. bought bt fiil baknz buy boul.der bol'dr isim iri kaya paras. boul.e.vard bl'vard isim bulvar, cadde. bounce bauns fiil 1. sramak, sekmek; zplatmak, sektirmek. 2. konuma dili (ek) karlksz kmak. isim 1. sray, zplay. 2. canllk.
bound
bound baund isim sray, zplama; geri tepme. fiil sekmek, sramak, zplamak, frlamak.
bound.a.ry baun'dri isim snr, hudut. bound.lesssfat snrsz, sonsuz. boundsisim snr, snrlar. boun.te.ous baun'tiys sfat 1. eli ak, cmert. 2. bol, ok.
boun.te.ous.lyzarf cmerte. boun.te.ous.nessisim 1. cmertlik. 2. bolluk. boun.ti.fulsfat 1. cmert, eli ak. 2. bol, ok. boun.ty baun'ti isim 1. cmertlik, eli aklk. 2. prim. 3. (zararl bir hayvann yok edilmesi veya bir sulunun yakalanmas iin devlete verilen) para.
bouquet
bourgeois bout
bour.geois brq'wa isim, sfat burquva, kentsoylu. bout baut isim 1. nbet; hastalk: He's qust recovered from a bout of pneumonia. Zatrreeden yeni kalkt. 2. ksa sren hummal faaliyet. 3. eskrim ma.
bou.tijue butik' isim butik. bo.vine bo'vayn sfat sr cinsinden. ar sayg gsterisinde bulunmak, el pene divan durmak.
of -den ekilmek. 2. emekliye ayrlmak. papyon, papyon kravat. bow bo isim 1. (ok atmak iin) yay. 2. (yayl alg iin) yay. 3. fiyonk.
169
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bow.el bau'wl isim barsak. bow.elsisim 1. barsaklar. 2. i ksmlar; derinlikler: the bowels of the earth yeryznn derinlikleri.
bow.er bau'wr isim kameriye, ardak. sratle gitmek. birini artmak, birini akna evirmek. 2. birini yere ykmak, birini yere devirmek.
bowl bol fiil 1. bowling oynamak. 2. kriket top atmak. bow.leg.ged bo'legd sfat arpk bacakl. bow.line bo'layn isim 1. baro ba. 2. denizcilikle ilgili borina.
bowling
bowshot bowstring box number box office box someone on the ear box
bow.shot bo'at isim ok menzili. bow.string bo'strng isim kiri. fiil iple bomak. posta kutusu numaras. (tiyatro, sinema, stadyumda) bilet giesi. birinin kulana tokat atmak. box baks isim 1. kutu, sandk. 2. loca. fiil kutulamak, kutuya koymak.
boxcar boxer Boxing Day boxing glove boxing match Boxing boxwood boy friend boy scout boy
box.car baks'kar isim, demiryolu kapal yk vagonu. box.erisim boksr, yumrukoyuncusu. ngiliz ngilizcesi yirmi alt Aralk. boks eldiveni. boks ma. Box.ing bak'sng sfat baknz Boxing Day box.wood baks'wd isim imir. erkek arkada. erkek izci. boy boy isim 1. erkek ocuk, olan; delikanl. 2. gen uak.
boycott
boyhood
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
boy.ishsfat olan gibi. bra bra isim styen. brace breys isim 1. ba, kuak. 2. matkap kolu. 3. diilik tel. fiil 1. salamlatrmak, desteklemek. 2. birbirine tutturmak, raptetmek.
brace.let breys'lt isim bilezik. bracesisim, oul, ngiliz ngilizcesi pantolon asks. brac.ingisim destek, dayanak. sfat zinde yapan: bracing mountain air insan zindeletiren da havas.
bracket
brack.et brk't isim 1. dirsek, destek, kenet. 2. dilbilgisi keli parantez, keli ayra. 3. dilbilgisi parantez, ayra.
brack.ish brk' sfat hafif tuzlu, ac. -den vnerek bahsetmek. -den vnerek bahsetmek. brag brg fiil vnmek. brag.gart brg'rt isim vngen kimse, yksekten atan kimse.
braid
braid breyd fiil rmek. isim 1. sa rgs. 2. askeri (niformaya taklan) kordon. 3. rlm ey, rg.
braid.edsfat rlm, rgl. bir grup danman. brain breyn isim beyin. fiil kafasna ar bir darbe indirmek.
brainchild
brain.lesssfat aklsz, ku beyinli. brainsisim akl, zek. brain.storm breyn'strm isim, konuma dili aniden gelen parlak fikir.
brain.wash breyn'w fiil beynini ykamak. brainysfat kafal, akll. fren kampanas/tamburu. fren ya.
171
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk brake lining brake pedal brake shoe brake bramble
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fren balatas. fren pedal. fren pabucu. brake breyk isim fren. fiil fren yapmak. bram.ble brm'bl isim 1. (brtlen gibi) dikenli bitki. 2. ngiliz ngilizcesi brtlen (yemii veya als).
bran brn isim kepek, buday kepei. (kol olarak) ayrlmak. (asl faaliyetine devam ederken) (yeni bir faaliyete) girmek.
branch
branch brn isim 1. (aaca ait) dal. 2. (nehre ait) kol. 3. ube; blm, ksm; dal, kol, bran. fiil 1. dal budak salmak. 2. kollara ayrlmak.
(bir rne ait) zel ad, marka. gcr gcr, yepyeni. brand brnd isim 1. (bir rne ait) zel ad, marka. 2. (kzgn demirle yaplan) da. fiil 1. dalamak. 2. lekelemek, damgalamak.
brandied brandish
bran.diedsfat konyakla konserve edilmi (meyve). bran.dish brn'd fiil sallamak, savurmak. isim sallama, savurma.
brand-new brandy brash brass band brass knuckles brass brassed off
brand-new brnd'nu sfat yepyeni, gcr gcr. bran.dy brn'di isim konyak. brash br sfat 1. yzsz, kstah. 2. fazla atlgan. bando, mzka. pirin muta. brass brs isim, sfat pirin, sar. ngiliz ngilizcesi, konuma dili biraz kzgn, biraz sinirlenmi.
bras.siere brzr' isim styen. brassysfat yzsz, grltc ve kaba (kadn). brat brt isim velet, arsz ocuk; pi kurusu. bra.va.do brva'do isim kabadaylk, kurusk atma. kt havada darda bulunmak.
172
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk brave bravely bravery bravo brawl brawny bray brazen
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
brave breyv sfat cesur, cesaretli. fiil gs germek. brave.lyzarf cesaretle. brave.ryisim cesaret. bra.vo bra'vo nlem Aferin!/Bravo! brawl brl isim arbede. brawn.y br'ni sfat kaslar gelimi, adaleli. bray brey isim anrt, anrma. fiil anrmak. bra.zen brey'zn sfat 1. pirin; pirin gibi. 2. utanmaz, yzsz.
bra.zier brey'qr isim mangal. Brezilya kestanesi. Bra.zil brzl' isim Brezilya. isim Brezilyal. sfat 1. Brezilya, Brezilya'ya zg. 2. Brezilyal.
breach bri isim 1. krk, yark, gedik. 2. hukuk ihlal. ekmek kaps; insan geindiren i veya para. ekmek krnts. bread bred isim ekmek. bread.bas.ket bred'bskt isim 1. ekmek sepeti. 2. mecazi tahl ambar. 3. argo mide.
breadth breadwinner
breadth bredth isim genilik, en. bread.win.ner bred'wnr isim bir aileyi geindiren kimse.
break a habit break a promise break a record break cover break down break even break ground break in
kt alkanlktan kurtulmak. sznde durmamak, sznden dnmek. rekor krmak. gizlendii yerden kmak. bozulmak. 2. ruhen yklmak. kr ve zarar eit olmak, ancak masrafn karlamak. trenle temel atmak. 2. r amak. zorla girmek. 2. lafa karmak; araya girmek. 3. altrmak.
break into
-e zorla girmek. 2. birden -e balamak: The horse broke into a run. At birden komaya balad.
173
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ipini koparp babo kalmak. 2. kap kurtulmak. krlp ayrlmak. 2. birdenbire durmak. 3. iliiini kesmek.
sznde durmamak. orucunu amak, orucunu bozmak. boynu krlmak. 2. kendini paralamak, paralanmak, diini trnana takmak.
szn tutmamak. krmak, zorla amak. patlak vermek, patlamak, kopmak: War has broken out in Asia. Asya'da sava patlad. 2. in ile kaplanmak, ... dkmek: She's broken out in a rash. Her taraf isilik oldu.
su ilemek, kanuna kar gelmek. (birine) (kt) haber vermek. para para etmek. 2. paralanmak. dalmak; datmak. 2. bozumak. 3. (aralarnda sevgi ba olan iki kii) ayrlmak.
gaz karmak, yellenmek. ilgisini kesmek, -den ayrlmak. break breyk isim 1. krk, atlak. 2. aralk, aklk; ara, fasla. 3. i molas: They took a break. Mola verdiler. 4. frsat, ans. fiil (broke, broken) 1. krmak, paralamak; krlmak. 2. (frtna) kopmak.
breakage
breakdown
break.down breyk'daun isim 1. bozulma, durma. 2. sinir bozukluu, kme. 3. ayrntl hesap.
break.er brey'kr isim kyya vuran byk dalga. break.fast brek'fst isim sabah kahvalts, kahvalt. break.ingisim krlma.
174
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
break.neck breyk'nek sfat ok hzl; byk (bir hz) : a breakneck pace ok hzl bir tempo.
breakthrough
break.through breyk'thru isim 1. askeri cepheyi yarp geme. 2. (bilimde) byk bulu.
breakwater breast stroke breast breastbone breast-feed breath breathe down one's neck
break.wa.ter breyk'wtr isim dalgakran, mendirek. spor kurbaalama (yzme teknii). breast brest isim 1. gs, meme. 2. sine, kalp, gnl. breast.bone brest'bon isim gs kemii. breast-feed brest'fid fiil (bebei) emzirerek beslemek. breath breth isim nefes, soluk. banda dikilip durmak, banda beklemek. 2. rahat brakmamak. 3. yakndan takip etmek.
breathe hard breathe in breathe one's last breathe out breathe breathless breathtaking
solumak, sk ve kesik soluklar alp vermek. nefes almak. son nefesini vermek, lmek. nefes vermek. breathe bridh fiil soluk almak, teneffs etmek. breath.lesssfat nefes nefese, soluu kesilmi. breath.tak.ing breth'teykng sfat nefes kesici, ok heyecan verici.
bredfiil baknz breed breech.es br'z isim, oul pantolon. breed brid fiil (bred) 1. remek. 2. yetitirmek. 3. yol amak, sebep olmak. isim cins, tr.
breed.ingisim 1. terbiye. 2. yetitirme. breeze briz isim hafif rzgr, esinti, meltem; imbat. breez.y bri'zi sfat 1. rzgrl. 2. teklifsiz. 3. lakayt, umursamaz. 4. canl, hareketli.
breth.ren bredh'rn isim, oul kardeler. brev.i.ty brev'ti isim ksalk. brew bru fiil 1. (bira, kahve) yapmak; (ay) demlemek. 2. (ay, kahve) imeye hazr olmak, olmak. 3. (kt bir ey) hazrlamak, tertiplemek; hazrlanmak,
175
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tertiplenmek. isim, konuma dili bira: Want a brew? Bir bardak bira ister misin? brewer brewery brewski brew.erisim bira yapmcs. brew.eryisim bira fabrikas. brews.ki brus'ki isim, konuma dili bira: He bought me two brewskies. Bana iki bira smarlad. briar bribe bri.ar bray'r isim baknz brier bribe brayb isim rvet. fiil rvet vermek, para yedirmek. bribery brick red brick up brick bribe.ryisim rvetilik. kiremit rengi. tula rerek kapatmak. brick brk isim (genellikle deliksiz veya boluksuz) tula. bricklayer brickyard bridal veil bridal bride bridegroom bridesmaid brick.lay.er brk'leyr isim duvarc, tula rc. brick.yard brk'yard isim tula harman. duvak. brid.alsfat 1. geline ait. 2. nikha ait. bride brayd isim gelin. bride.groom brayd'grum isim gvey. brides.maid braydz'meyd isim gelinin nedimesi, nedime. bridge bridgehead bridle bridge brc isim bri. bridge.head brc'hed isim, askeri kprba. bri.dle brayd'l isim (gem ve dizginlerin takld) at bal. fiil 1. (ata) balk takmak. 2. frenlemek, gemlemek, gem vurmak. 3. ban hafife kaldrarak fkesini veya beenmediini belli etmek. brief brief brif sfat ksa. isim, hukuk davann zeti. fiil brifing yapmak. briefcase briefing briefly briefs brief.case brif'keys isim evrak antas. brief.ing bri'fng isim brifing. brief.lyzarf ksaca. briefs brifs isim, oul slip (paasz erkek kilotu).
176
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bri.er bray'r isim (herhangi bir) dikenli yabani al. brig brg isim, denizcilikle ilgili 1. brik. 2. gemi hapishanesi.
brigade brigadier general brigadier brigand bright color bright lights bright brighten
bri.gade brgeyd' isim tugay. askeri tugeneral. brig.a.dier brgdr' isim baknz brigadier general brig.and brg'nd isim haydut, ekya. parlak renk. otomotiv (otomobil farlarna ait) uzunlar. bright brayt sfat 1. parlak, parlayan. 2. akll, zeki. bright.en brayt'n fiil 1. parlatmak. 2. aydnlanmak, aydnlk olmak. 3. neelendirmek; nee katmak. 4. (bir yere) canllk vermek, daha ho ve sevimli bir hava vermek. 5. yznde mutlu bir ifade belirmek; mutlu olmak.
konuma dili tam formunda. brightsisim, oul, konuma dili (otomobil farlarna ait) uzunlar.
brilliance
brilliant
bril.liant brl'ynt sfat 1. parlak, gz alc. 2. dahice, parlak. 3. harikulade, harika, mkemmel. isim prlanta.
brilliantly brim brimful brimstone brine bring a child into the world
bril.liant.lyzarf parlak bir ekilde, prl prl. brim brm isim 1. bardak az. 2. apka kenar. brim.fulsfat azna kadar dolu, silme. brim.stone brm'ston isim kkrt. brine brayn isim 1. salamura, tuzlu su. 2. deniz suyu. (anne) ocuu dnyaya getirmek, ocuu dourmak; (doktor/ebe) ocuu dourtmak.
bring about bring along bring around bring down the house
meydana getirmek, sebep olmak. yannda getirmek. ikna etmek. 2. ayltmak. konuma dili bir alk tufan kopartmak.
177
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bring forward
ileri srmek, arzetmek. 2. hesap toplamn nakletmek. 3. ileri bir tarihe almak.
ailesinin geimini salamak, ailesini geindirmek. getirmek. 2. (para) kazandrmak; kazanmak. 3. hukuk (qri) karara varmak.
bring into disrepute bring into line bring off bring on bring out
-e glge drmek. sraya sokmak. konuma dili baarmak, baaryla yapmak. sebep olmak. 2. gelitirmek. (yeni bir eyi) yapmak veya yaymlamak. 2. belli etmek, meydana karmak. 3. (ekingen birinin) konuup rahat davranmasna sebep olmak, -i amak.
bring pressure to bear on bring round bring shame on bring someone down bring someone in on
-i sktrmak, -i zorlamak. ikna etmek. 2. ayltmak. -i rezil etmek. konuma dili birinin keyfini bozmak. birinin (bir ie) katlmasn salamak, birini (bir ie) katmak.
bring someone to reason bring someone to bring someone up to date bring someone word of bring something home to someone bring something to bear on
birinin akln bana getirmek. birini ayltmak. birini en son olaylardan/gelimelerden haberdar etmek. .. hakknda birine haber getirmek. konuma dili bir eyi birinin kafasna dank ettirmek. -e bir eyi uygulatmak: He brought some pressure to bear on the general. Generale biraz bask yaptrd.
-i dava etmek.
178
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bring to a head bring to light bring to mind bring to pass bring to bring up one's big guns
karar noktasna getirmek. meydana karmak, aydnlatmak, gn na karmak. hatrlatmak, akla getirmek; hatrlamak. sonulandrmak. ayltmak. en nemli dayanaklar/kantlar ileri srmek; en nemli destekileri getirmek.
yetitirmek, bytmek. 2. bahsetmek. bring brng fiil (brought) getirmek. brink brngk isim 1. kenar (uurum, felaket). 2. ky. brisk brsk sfat 1. canl; hareketli; istenilen hzda hareket eden. 2. serte esen (rzgr).
briskly
(ho olmayan bir eyle) dolu olmak. bris.tle brs'l isim sert kl, domuz kl. fiil 1. tylerini kabartmak. 2. diklemek, kzmak.
bristly Britain britches British Briton brittle broach broad bean broad jump broad
brist.lysfat kll. Brit.ain brt'n isim Britanya. britch.es br'z isim, oul, konuma dili pantolon. Brit.ish brt' sfat Britanya'ya ait, ngiliz. Brit.on brt'n isim Britanyal. brit.tle brt'l sfat krlgan; gevrek. broach bro fiil (bir konuyu) amak. bakla. spor uzun atlama. broad brd sfat 1. geni; engin. 2. genel, ayrntlara girmeyen. isim, argo eksik etek, kadn.
broadcast
broad.cast brd'kst fiil (broadcast) 1. (radyo veya televizyonla) yaymlamak. 2. (tohum) samak. 3.
179
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yaymak, herkese sylemek. isim radyo veya televizyon yayn. broaden broadly speaking broad-minded broad.en brd'n fiil geniletmek; genilemek. kabaca, yaklak. broad-mind.ed brd'mayn'dd sfat ak fikirli, hogrl. brocade brochure brogue broil bro.cade brokeyd' isim brokar. bro.chure bror' isim bror; kitapk. brogue brog isim 1. ive. 2. bir eit erkek ayakkabs. broil broyl fiil 1. zgara yapmak, zgarada kzartmak. 2. konuma dili (hava) ok scak olmak. broiler broil.erisim 1. frnda et kzartmaya zg zgaral kap. 2. zgaralk pili. broiling hot broke broken konuma dili ok scak (hava). broke brok fiil baknz break bro.ken bro'kn sfat 1. krk, krlm. 2. bozuk, bozulmu. 3. (kt bir olaydan sonra) umudunu yitirmi. 4. dilbilgisi kurallarna uymayan (bir yabancnn konumas): That Frenchman speaks broken English. O Fransz, ngilizceyi iyi konuamyor. broken-down broken-hearted broker bronchitis bronze brooch brood bro.ken-downsfat ii bitmi, bitik; harap. bro.ken-heart.edsfat kalbi krk. bro.ker bro'kr isim komisyoncu; banker. bron.chi.tis brangkay'ts isim bronit. bronze branz isim bronz, tun. brooch bro isim bro. brood brud fiil 1. kulukaya yatmak. 2. derin derin dnmek, dnceye dalmak. isim kuluka. brooder broody brood.erisim kuluka makinesi. broo.dysfat 1. kulukaya yatmak isteyen. 2. dnceye dalan. brook broom broomstick brook brk isim ay, rmak. broom brum isim 1. sapl sprge. 2. katrtrna. broom.stick brum'stk isim sprge sopas.
180
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
broth brth isim et veya balk suyu. broth.el brath'l, brth'l isim genelev. broth.er br^dh'r isim erkek karde, birader. broth.er.hoodisim kardelik, birlik, beraberlik; bir kuruluun yeleri.
brother-in-law
broth.er.lyzarf erkek kardee zg, aabeyce. brought brt fiil baknz bring brow brau isim 1. aln. 2. ka. 3. ehre, yz. 4. yama. brow.beat brau'bit fiil (browbeat, browbeaten) gzn korkutmak, yldrmak.
esmereker. brown braun sfat kahverengi. fiil karartmak; kararmak. brown.ish brau'n sfat kahverengimsi. browse brauz fiil 1. otlamak. 2. through -i yle bir okumak/kartrmak.
bruise
bruise bruz fiil rtmek, berelemek, ezmek. isim rk, bere, ezik.
brunch
brunch br^n isim, konuma dili leye doru yenen ve kahvalt ile le yemei yerine geen yemek; kuluk yemei.
Brunei Bruneian
Bru.nei brnay', brney' isim Brunei. isim Bruneili. sfat 1. Brunei, Brunei'ye zg. 2. Bruneili.
brunette brush against brush aside brush off brush up on brush up brush brushoff
bru.nette brunet' isim esmer kadn. -e srtnmek. nemsememek, aldrmamak. bandan atmak, savmak. 2. tozunu almak. (bilgiyi) tazelemek. ngiliz ngilizcesi (bilgiyi) tazelemek. brush br^ isim allk, fundalk. brush.off br^'f isim geri evirme, ret.
181
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
brusk brusque Brussels sprouts Brussels brutal brutality brutally brute force brute bubble
brusk br^sk sfat sert, ters, kaba. brusjue br^sk sfat sert, ters, kaba. brksellahanas, frenklahanas. Brus.sels br^s'lz sfat baknz Brussels sprouts bru.tal brut'l sfat 1. vahi, yabani. 2. merhametsiz. bru.tal.i.ty brutl'ti isim vahilik. bru.tal.lyzarf vahice. kaba kuvvet. brute brut isim 1. hayvan. 2. vahi adam. bub.ble b^b'l isim kabarck. fiil kaynamak, fokurdamak.
buccaneer buck for buck naked buck up buck bucket buckle down buckle on buckle
buc.ca.neer b^knir' isim korsan. (terfi, zam v.b.'ni) elde etmeye almak. konuma dili rlplak. konuma dili neelenmek. buck b^k zarf baknz buck naked buck.et b^k't isim kova. ciddiyetle/gayretle almak. (tokal bir kayla) (bir eyi) takmak/giymek. buck.le b^k'l isim toka. fiil 1. (tokal bir eyi) balamak. 2. yer yer kabarmak/kamburlamak. 3. kmeye balamak.
buck.lingisim, mekanik flambaq; burkulma; buruma. buck.shot b^k'at isim (tfek iin) sama. buck.wheat b^k'hwit isim karabuday. bud b^d isim tomurcuk; gonca. fiil (budded, budding) tomurcuklanmak; gonca vermek.
Bud.dhism bu'dzm isim Budizm. Bud.dhist bu'dst isim, sfat Budist. bud.dingsfat yetimekte olan: a budding physicist yetimekte olan bir fiziki.
buddy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
budgerigar
budget budgie
budg.et b^c't isim bte. bud.gie b^c'i isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili muhabbetkuu.
buff buffalo buffer state buffer zone buffer buffet bug off bug
buff b^f fiil (bir eyi) yumuak bir eyle parlatmak. buf.fa.lo b^f'lo isim bizon. tampon devlet. tampon blge. buff.er b^f'r isim tampon. buf.fet bfey' isim bfe. konuma dili toz olmak, gitmek. bug b^g isim 1. bcek. 2. mikrop, virs. 3. konuma dili gizli dinleme aygt. 4. konuma dili (makinede) bozukluk. 5. bilgisayar hata, arza. fiil, konuma dili 1. (bir yere) gizli dinleme aygt yerletirmek. 2. rahatsz etmek; -in cann skmak.
bug-eyed bugger about bugger all bugger off bugger someone about bugger something up Bugger you! bugger
bug-eyed b^g'ayd sfat, konuma dili patlak gzl. oyalanarak vakit geirmek. hibir ey. svmak, toz olmak. birine zorluk karmak. bir eyin iine etmek. Siktir! bug.ger b^g'r fiil, ngiliz ngilizcesi, kaba arkadan sikmek. isim, ngiliz ngilizcesi, argo 1. herif. 2. ok zor bir ey.
bug.gy b^g'i isim fayton; brka. bug.house b^g'haus isim, argo tmarhane. boru iareti. bu.gle byu'gl isim, mzik bl, boru (askerlere iaret vermek iin kullanlan alg).
183
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk bugler build castle in Spain build castle in the air
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bu.glerisim borazan, borazanc. baknz build castle in the air olmayacak hayeller kurmak. Are you building castles in the air again? Hayallere mi daldn gene?
build
build bld fiil (built) 1. yapmak, kurmak, yaratmak. 2. yap yapmak, ina etmek. isim (insan iin) yap, bnye, fizik.
builder building complex building permit building built bulb Bulgaria Bulgarian bulge bulk bulky bull session bull bulldog bulldoze
build.erisim inaat, mteahhit. site. inaat ruhsat. build.ing bl'dng isim bina, yap. built blt fiil baknz build bulb b^lb isim 1. iek soan. 2. elektrik ampul. Bul.gar.i.a blger'iy isim Bulgaristan. isim, sfat 1. Bulgar. 2. Bulgarca. bulge b^lc fiil bel vermek. bulk b^lk isim 1. hacim, oylum. 2. ounluk. bulkysfat iri, csseli, hacimli, hantal. yarenlik, sylei. bull bl isim 1. boa. 2. argo sama, zrva. bull.dog bl'dg isim buldok. bull.doze bl'doz fiil 1. stnden buldozer geirmek. 2. argo zor kullanarak bir eyi yapmaya mecbur etmek.
bull.doz.er bl'dozr isim buldozer, dozer, yoldzer. bul.let bl't isim kurun, mermi. ilan tahtas. bul.le.tin bl'tn isim bildiri, belleten, blten. bul.let.proof bl'tpruf sfat kurun geirmez. bull.fight bl'fayt isim boa grei. bull.horn bl'hrn isim, konuma dili megafon. bul.lion bl'yn isim kle altn veya gm; altn veya gm ubuk.
bully
bul.ly bl'i isim kabaday, zorba. fiil zorbalk etmek, kabadaylk etmek.
184
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bul.wark bl'wrk isim siper, istihkm. fiil siper ile korumak, muhafaza altna almak.
bulwarks bum
bul.warksisim, denizcilikle ilgili kpete. bum b^m isim, argo 1. serseri, babo adam. 2. otlak, anaforcu, bakalarnn srtndan geinen kimse. 3. ngiliz ngilizcesi k, makat. fiil (bummed, bumming) 1. serseri bir hayat srmek. 2. otlamak, otlaklkla geinmek; bakalarnn srtndan geinmek. 3. dn alp geri vermemek.
bumblebee bumf
bum.ble.bee b^m'blbi isim toprak yabanars. bumf b^mf isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili 1. hibir ie yaramayan ktlar. 2. sama laflar, sama.
bump
bump b^mp isim 1. vuru, arpma. 2. i, yumru, tmsek. fiil vurmak, toslamak, arpmak, bindirmek.
bereketli mahsul. bump.er b^m'pr isim 1. otomotiv tampon. 2. azna kadar dolu kadeh veya bardak. sfat mebzul, allandan ok daha bol.
bumpy bun
sfat 1. tmsekli, engebeli. 2. inili kl. bun b^n isim 1. rek. 2. topuz: She wears her hair in a bun. San hep topuz yapyor.
bunch
birini apar topar gndermek: As soon as his wife was certified insane, Melih bundled her off to an asylum. Karsnn delilii resmen tasdik edilir edilmez Melih onu apar topar tmarhaneye kapatt.
bundle up
sk giyinmek, sarnp sarmalanmak: It's cold out; you'd better bundle up. Dars souk; sk giyinsen iyi olur.
bundle
bung up
185
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bung b^ng isim 1. tapa. 2. f delii. fiil 1. tpalamak, azn tpa ile kapamak. 2. dvmek, hrpalamak.
bungalow bungle
bun.ga.low b^ng'glo isim bungalov. bun.gle b^ng'gl fiil aptalca hatalar yaparak (bir eyi) becerememek.
bunion bunk bunny buoy someone up buoy buoyant burden of proof burden
bun.ion b^n'yn isim (ayak parmanda oluan) i. bunk b^ngk isim sama, zrva. bun.ny b^n'i isim tavan, tavanck. birini neelendirmek. buoy boy isim amandra. fiil baknz buoy someone up buoy.ant boy'nt sfat 1. yzen, batmaz. 2. neeli. hukuk tartlan eyi kantlama zorunluu. bur.den br'dn isim yk, arlk. fiil 1. yklemek. 2. yklenmek, sknt vermek.
burdensome bureau
bur.den.somesfat klfetli, skc. bu.reau byr'o isim (bureaus/bureaux) 1. bro, yazhane, daire. 2. (aynal ve alak) ifoniyer.
bureaucracy
bu.reau.crat byr'krt isim brokrat, krtasiyeci. bu.reau.crat.ic byrkrt'k sfat brokratik. bu.rette byuret' isim, kimya bret. burg.er br'gr isim, konuma dili hamburger. bur.glar br'glr isim ev/bina hrsz. bur.glar.ize br'glrayz fiil, konuma dili ev/bina soymak.
bur.gla.ry br'glri isim ev/bina soyma, hrszlk. bur.i.al ber'iyl isim gmme, defin. Bur.ki.na Fas.o bukin fs'o Burkina Faso. Bur.ki.nese bkniz' isim (Burkinese) Burkina Fasolu. sfat 1. Burkina Faso, Burkina Faso'ya zg. 2. Burkina Fasolu.
Burkinian
Bur.ki.ni.an bk'niyn isim Burkina Fasolu. sfat 1. Burkina Faso, Burkina Faso'ya zg. 2. Burkina Fasolu.
186
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bur.lap br'lp isim uval bezi. bur.ly br'li sfat iriyar, csseli. Bur.ma br'm isim Birmanya. Bur.mese brmiz' isim (Burmese) 1. Birman; Birmanyal. 2. Birmanca. sfat 1. Birmanya, Birmanya'ya zg; Birman. 2. Birmanyal. 3. Birmanca.
yanp kl olmak; yakp kl etmek. kendini tketmek. yakp yok etmek. 2. iini yakmak. 3. tamamen yanp (kendi kendine) snmek. 4. mahvolmak. 5. yanmak, bozulmak.
burn someone up burn the candle at both ends burn the midnight oil burn up burn
konuma dili birini ok kzdrmak/sinirlendirmek. fazla almak. gece yarsna kadar almak. tamamen yanmak. 2. yakmak, yakp yok etmek. burn brn fiil (burned/burnt) yanmak; yakmak. isim yank, yank yeri.
yanp kl olmu. burn.er br'nr isim brlr. burn.ingsfat 1. yanan, yanc. 2. iddetli, hararetli, byk: She has a burning desire to become rich and famous. Zengin ve nl olmak iin yanp tutuuyor.
burnish
burnisher
burnt brnt fiil baknz burn sfat yank, yanm. burp brp isim geirme. fiil geirmek; geirtmek. bur.row br'o isim oyuk, in, yuva. fiil 1. tnel kazmak, yuva yapmak, oyuk amak. 2. bir oyuk veya yuvada gizlenmek.
bursar
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pat diye girmek: What do you mean bursting in on us like this? Ne diye odamza byle pat diye giriyorsun?
burst in upon
pat diye girmek: What do you mean bursting in on us like this? Ne diye odamza byle pat diye giriyorsun?
burst into flames burst into laughter burst into tears burst out crying burst
tutumak, alev almak. kahkahay koyuvermek. birden alamaya balamak. birden alamaya balamak. burst brst fiil (burst) patlamak, yarlmak. isim 1. patlama, atlama. 2. ileri atlma. sfat patlam, patlak.
Burundi Burundian
Bu.run.di brun'di, br^n'di isim Burundi. isim Burundili. sfat 1. Burundi, Burundi'ye zg. 2. Burundili.
otobs terminali. otobs dura. bus b^s isim otobs. bush b isim al, allk. bush.el b'l isim 1. kile. 2. ngiliz ngilizcesi 0/5 kile. bush.i.nessisim al gibi olma. bush.y b'i sfat 1. alyla kapl. 2. al gibi, gr (sa, ka, kuyruk v.b.).
i saatleri. (ticari) i. i seyahati. busi.ness bz'ns isim 1. i, meslek, grev. 2. ticaret. 3. mesele, problem.
busi.ness.likesfat ciddi, sistemli. busi.ness.man bz'nsmn isim (businessmen) iadam. busi.ness.wom.an bz'nswmn isim (businesswomen) i kadn.
bust a gut
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk bust one's ass bust out of bust busted
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kaba kn yrtmak, eek gibi almak. konuma dili (bir yerden) svp kamak. bust b^st isim 1. gs. 2. bst. bust.ed b^s'td sfat, konuma dili 1. krk, krlm; bozuk, bozulmu; patlak, patlam. 2. iflas etmi, sfr tketmi, topu atm.
bust-up
ok megul. telefon megul sesi. bus.y bz'i sfat 1. megul: I've had a busy day. Bugn ok meguldm. 2. ilek, hareketli.
but for
sayesinde, ... olmasayd: But for her relationship with the boss she would have been fired long ago. efle ilikisi olmasayd oktan iten karlmt.
.. ki, gene de, ramen. but b^t edat -den gayri, -den baka: The new maid will do almost anything but wash windows. Yeni hizmeti, pencere silmek hari, hemen hemen her ii yapar. bala fakat, ama, lakin, ancak, halbuki, ki: I'll do almost anything for you, but I won't do that. Sizin iin hemen hemen her eyi yaparm, ama onu yapmam. zarf ama, sadece, yalnzca: He's but a child. Ama o bir ocuk.
butane butcher
bu.tane byu'teyn isim btan. butch.er b'r isim kasap. fiil 1. kasaplk hayvan kesmek. 2. katletmek. 3. berbat etmek, rezil etmek.
butchery butler
butch.eryisim 1. mezbaha, salhane. 2. katliam, krm. but.ler b^t'lr isim bir evin ba hizmetkr; khya, ba uak.
-e karmak, -e burnunu sokmak. araya girmek, karmak, burnunu sokmak. butt b^t isim 1. u, sap. 2. dipik. 3. izmarit. 4. popo, k.
189
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
but.ter b^t'r isim tereya. fiil tereya srmek. but.ter.cup b^t'rk^p isim dniei. but.ter.fat b^t'rft isim st kayma. but.ter.fin.gers b^t'rfng.grz isim sakar kimse. but.ter.fly b^t'rflay isim kelebek. but.ter.milk b^t'rmlk isim yayk ayran. but.tocks b^t'ks isim but, kala, k, popo, kaba et. but.ton b^t'n isim 1. dme. 2. elektrik dmesi, dme, bton.
buttonhole
buttress
buxom
hi grmeden almak; hi kontrol etmeden almak. ortak olmak; hisse almak. rvetle elde etmek, rvetle defetmek, savuturmak; satn almak.
buy on impulse buy on installment buy on margin buy out buy over buy something between themselves
dnmeden satn almak. taksitle satn almak. yalnz ihtiyat akesi yatrarak satn almak. btn hisselerini almak. (birini) rvetle satn almak. bir eyi ortaklaa satn almak: They bought the house between them. Evi ortaklaa satn aldlar.
bir eyi hi grmeden satn almak. tmn satn almak, kapatmak. buy bay fiil (bought) satn almak, almak. isim 1. al, alma. 2. kelepir.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ngiliz ngilizcesi, konuma dili toz olmak, svmak. buzz b^z isim vzlt. fiil vzldamak.
buz.zard b^z'rd isim bir tr akbaba. buzz.erisim vzltl elektrik zili, vibratr. kl pay, az kald. Pekitirici olarak kullanlr: She was the best by a long shot. Tartmasz en iyisi oydu.
az bir ounlukla. on ikiye kar on oyla. kazara, yanllkla. 2. rastlant sonucu, tesadfen. isteklerini tezahratla gstererek: They elected Yazgl president by acclamation. Onu istediklerini tezahratla gstererek Yazgl'n bakan setiler.
herkesin dediine gre. elbette. ok gemeden. genellikle. ne ekilde olursa olsun, ne pahasna olursa olsun. 2. hi.
by chance by common consent by courtesy of by day by degrees by dint of by ear by fair means or foul by far
tesadfen, kazara. oybirliiyle. izniyle, sayesinde. gndzn. derece derece, tedricen. -in sayesinde. mzik notasz, kulaktan. her ne pahasna olursa olsun. (brlerinden) kat kat daha ...: They're by far the best. Onlar kat kat daha iyi.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk by hand by heart by herself by hook or by crook by inches by itself elle. ezbere.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kendi bana, kendi kendine. ne yapp yapp. ar ar, yava yava. kendi bana: That cat can open the window by itself. O kedi pencereyi kendi bana aabilir. The window opened by itself. Pencere kendiliinden ald.
byk bir hzla. zorla. araclyla, vastasyla. adyla, ismiyle: He called me by name. Bana ismimle hitap etti. 2. ismen: I know him by name only. Onu ancak ismen tanyorum.
by nature by night by no means by oneself by order of by reason of by request by return mail by return of post by return post by rote by stealth by the gross by the job by the piece by the same token
yaradltan, doutan. geceleyin. asla, katiyen. yalnz, kendi kendine. -in emrine gre, -in emri gereince. nedeniyle, sebebiyle. rica zerine. ilk posta ile (cevap). ngiliz ngilizcesi ilk posta ile (cevap). ilk posta ile, acele. mekanik olarak, dnmeden, ezberden. hrszlama; gizlice; dikkati ekmeden. ticaret toptan. gtr. para bana. ayn ekilde, aynen: He hasn't been friendly to us, but by the same token we haven't been very friendly to him. O bize scak davranmad, fakat biz de ona pek scak davranmadk.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk by the sweat of one's brow by the way by the week by turns by twos by virtue of by way of by weight by your leave by yourself by bye-bye
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
alnnn teriyle. sras gelmiken, aklma gelmiken. hafta hesabna gre. nbetlee, nbetle, sra ile. ikier ikier. -den dolay, nedeniyle, yznden. yolu ile, -den. tart ile. izninizle. kendi kendine; kendi kendinize. by bay zarf 1. yakn, yaknda. 2. bir kenara, bir yana. bye-bye bay'bay nlem 1. Allahasmarladk. Hoa kal. 2. gle gle.
by-election
Byelorussia Byelorussian
Bye.lo.rus.sia byelor^' isim baknz Belarus Bye.lo.rus.sian byelor^'n isim, sfat baknz Belarussian
bygone
by.law bay'l isim ynetmelik maddesi. by-line bay'layn isim yazar adnn verildii satr. by.pass bay'ps isim 1. baypas, baypas yol, evre yolu. 2. elektrik baypas. 3. tbbi baypas ameliyat, baypas: heart bypass kalp baypas. fiil baypas yoluyla - den gemek.
by-prod.uct bay'pradkt isim yan rn, trev rn. by.stand.er bay'stndr isim seyirci kalan. byte bayt isim, bilgisayar bayt. by-way bay'wey isim gizli, zel veya karanlk yol, dolak yol; yan yol.
byword
193
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
By.zan.ti.um bzn'iym isim Bizans. CRomen rakamlar dizisinde 744 says, C. C. of C. si'^v.si' ksaltma Chamber of Commerce C. of E. si'^v.i' ksaltma the C. of E. c.c., cc si'si' ksaltma cubic centimeters carbon copy C.E.ksaltma Chemical Engineer Church of England Civil Engineer
C.F., c.f. si'ef' ksaltma cost and freight C.F.I., c.f.i.ksaltma cost, freight, and insurance C.I.F.ksaltma cost, insurance, and freight C.O. si'o' ksaltma Commanding Officer C.O.D., c.o.d. si'o'di' ksaltma cash on delivery collect on delivery
C.P.A. si'pi'ey' ksaltma Certified Public Accountant c/f si'ef' ksaltma carried forward c/o si'o' ksaltma baknz c.o. cab kb isim 1. taksi. 2. tek atl binek arabas. 3. lokomotif veya kamyon srcsnn oturduu kapal blm.
cab.bage kb'c isim lahana. kamarot. ikinci snf. cab.in kb'n isim 1. kulbe. 2. kamara, kabin. fiil 1. kabin veya kamarada yaamak. 2. kk bir yere kapamak, tahdit etmek.
cabinet
cab.i.net kb'nt isim 1. (caml ve rafl) dolap. 2. kabine, bakanlar kurulu. 3. kk zel oda.
cab.i.net.mak.erisim ince i yapan marangoz. tutkal. cab.i.net.workisim ince marangozluk. teleferik. 2. kablo ile ekilen araba. kablolu televizyon.
194
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cablegram
caboose
ca.boose kbus' isim marandizin arkasna taklan ve demiryolu grevlilerini tayan cumbal vagon.
kakao tohumu. kakao ya. ca.cao kkey'o, kka'o isim kakao aac, hintbademi. cack.le kk'l fiil 1. gdaklamak. 2. kesik kesik glmek. 3. grltl bir ekilde konumak, gevezelik etmek. isim 1. gdaklama. 2. gevezelik.
cac.tus kk'ts isim kakts. cad kd isim aalk herif. ca.dav.er kdv'r, kdey'vr isim ceset, kadavra. cad.die kd'i isim, golf oyuncunun sopalarn tayan kimse. fiil, golf oyuncunun sopalarn tamak.
cadence
ca.dence keyd'ns isim 1. ritim, ahenk. 2. sesin yavalamas. 3. mzik perdenin derece derece inmesi, namenin sonu, kadans.
harp okulu taburu. ca.det kdet' isim 1. harp okulu rencisi. 2. kk erkek karde veya oul. 3. en kk erkek ocuk.
ca.f kfey', kfey' isim kk lokanta. caf.e.te.ria kftr'iy isim kafeterya. caf.feine kf'in isim kafein. caf.tan kf'tn, kaftan' isim kaftan. cage keyc isim 1. kafes. 2. hapishane. 3. asansr. 4. (inaatlarda) iskele. fiil kafese kapamak, hapsetmek.
ca.gey key'ci sfat 1. ok dikkatli. 2. kurnaz, uyank. ca.jole kcol' fiil tatl szlerle kandrmak. ca.jole.ment kcol'mnt isim tatl szlerle kandrma. ca.jol.er.y kcol'ri isim tatl szlerle kandrma. cake keyk isim 1. pasta, kek, rek. 2. kalp. 3. kspe.
195
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
calamity calcification
ca.lam.i.ty klm'ti isim bela, felaket, afet. cal.ci.fi.ca.tion klsfkey'n isim 1. kireleme, kire haline gelme. 2. kirelenme, kalsifikasyon.
calcify
cal.ci.fy kl'sfay fiil 1. kire haline koymak. 2. kirelenmek. 3. kalsiyum tuzlar ile sertletirmek, ta haline getirmek. 4. ta haline gelmek.
calcium calculate
cal.ci.um kl'siym isim kalsiyum. cal.cu.late kl'kyleyt fiil 1. hesap etmek, hesaplamak. 2. saymak. 3. ayarlamak.
calculation calculator
cal.cu.la.tionisim 1. hesaplama, hesap. 2. tahmin. cal.cu.la.tor kl'kyleytr isim 1. hesap eden kimse. 2. hesap makinesi. 3. hesap cetveli.
takvim yl. cal.en.dar kl'ndr isim takvim. konuma dili ocukluk ak. calf kf, kaf isim (calves) dana, buza. calf.skin kf'skn isim vidala, vaketa. cal.i.ber kl'br isim 1. ap, kalibre. 2. yetenek, kabiliyet, kapasite.
cal.i.bre kl'br isim, ngiliz ngilizcesi baknz caliber beyaz, siyah ve turuncu renkli dii kedi. cal.i.co kl'ko isim (calicoes/calicos) 1. pamuklu bez, basma. 2. ngiliz ngilizcesi patiska. sfat 1. patiskadan yaplm. 2. benekli.
ca.lif kl'f, key'lf isim halife. ca.liph kl'f, key'lf isim halife. ca.liph.ate key'lfeyt, kl'feyt isim halifelik, hilafet. -i durdurmak, -i kesmek, -e son vermek. doruya doru, eriye eri demek, gerekleri saknmadan sylemek, dobra dobra konumak.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-in doruluundan phe etmek. 2. -e glge drmek. (yardmc veya danman olarak) (birini) armak. 2. (bir eyin) iade edilmesini istemek. 3. (borcun) denmesini istemek. 4. (paray) tedavlden kaldrmak.
call into being call it a day Call it what you want. call number call off call on the carpet call out call someone ... for short
yaratmak, halketmek. paydos etmek. Ne derseniz deyin. ktphanelerde kitaplar snflandran numara. -i iptal etmek. azarlamak. (askerleri, grevcileri v.b.'ni) devreye sokmak. birine ksaca ... demek: They call him "bo" for short. Ona ksaca "bo" diyorlar.
birini geri armak. 2. birine tekrar telefon etmek; kendisini telefonla arayp bulamayan birine telefon etmek.
konuma dili birini azarlamak. birine/biri iin (yalanc, korkak, kpek gibi) kt szler sylemek: He's calling her names. Ona kt eyler sylyor.
call someone to account call someone up call someone's attention to call something into question call something to mind call the game off call the shots
birisinden hesap sormak. birine telefon etmek. 2. birini askere armak. birinin dikkatini (bir eye) ekmek. bir eyden phe duymak. (birine) bir eyi hatrlatmak. oyunu iptal etmek. konuma dili borusu tmek, sz gemek, (bir yerin) amiri olmak.
hatrlamak; hatrlatmak, akla getirmek. (toplanty) amak. call kl fiil 1. ( out ) seslenmek, armak; barmak: Did you qust call me? Bana demin seslendin mi? He called out for help. "mdat!"' diye bard. 2. uramak; (
197
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
on ) (birine) uramak; ( at ) (bir yere) uramak: He calls once a day. Gnde bir defa urar. Let's call on Mefharet. Mefharet'e urayalm. Does this boat call at Ka? Bu gemi Ka'a urar m? 3. telefon etmek: When did you call me? Bana ne zaman telefon ettiniz? 4. ( out/off ) sylemek, yksek sesle okumak: He called out the names of the winners. Kazananlarn isimlerini yksek sesle okudu. 5. armak, davet etmek: We'll call him as a witness. Onu tank olarak aracaz. Call the witness to the stand. Tan krsye arn. 6. (toplant, seim, grev v.b.'nin yaplacan) ilan etmek. 7. uyandrmak. 8. isim koymak; diye hitap etmek: What shall we call him? Ona hangi ismi koyalm? Her real name's Faika but they call her Fofo. Gerek ad Faika, fakat kendisine Fofo diyorlar. 9. demek, dnmek, saymak; iddia etmek: Do you call this dump beautiful? Bu ple gzel mi diyorsun? He called her a dumbbell. Ona kaz kafal dedi. How can you call yourself a friend of mine? Benim dostum olduunu nasl iddia edebilirsin? 10. (bir miktar) yuvarlak bir sayya evirmek: Your bill's 344254 TL; let's call it 344444 TL. Hesabnz 788258 TL tutuyor; buna yuvarlak hesap 788888 TL diyelim. calligrapher calligraphy cal.lig.ra.pher klg'rfr isim kaligraf; hattat. cal.lig.ra.phy klg'rfi isim kaligrafi; hat sanat, hat, hsnhat. calling card callous kartvizit. cal.lous kl's sfat 1. kat, duyarsz, hissiz. 2. nasrl, nasr tutmu. fiil nasrlanmak. callously cal.lous.lyzarf umursamayarak, aldr etmeden, duyarszca. callousness callow call.ous.nessisim duyarszlk, aldrszlk. cal.low kl'o sfat 1. toy, tecrbesiz. 2. tyleri bitmemi (ku). 3. bask. isim bask arazi.
198
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cal.low.nessisim toyluk, tecrbesizlik. yatmak; yattrmak. calm kam sfat sakin, durgun, dingin. isim sknet, durgunluk, dinginlik. fiil 1. yattrmak, sakinletirmek; yatmak, sakinlemek. 2. (frtna) dinmek; (deniz) sakinlemek.
calm.a.tivesfat, isim yattrc (ila). calm.lyzarf sakince, heyecan gstermeden. cal.o.rie kl'ri isim kalori. cal.o.ry kl'ri isim kalori. ca.lum.ni.ate kl^m'niyeyt fiil iftira etmek, amur atmak, kara almak.
cal.um.ny kl'mni isim iftira, kara alma. calve kv fiil buza dourmak, buzalamak. calves kvz isim baknz calf cam km isim, makine kam. Cam.bo.di.a kmbo'diy isim baknz Kampuchea Cambodian isim, sfat baknz Kampuchean
cambric tea
cambric
cam.bric keym'brk isim 1. ince beyaz pamuklu veya keten kuma. 2. patiska.
came keym fiil baknz come deve ty. cam.el km'l isim deve. cam.eleerisim deveci. ca.me.le.on kmil'yn isim baknz chameleon ca.mel.lia kmil'y isim kamelya. cam.er.a km'r, km'r isim fotoraf makinesi, kamera.
cam.era.manisim kameraman. Cam.er.oon kmrun' isim Kamerun. Cam.er.oonianisim Kamerunlu. sfat 1. Kamerun, Kamerun'a zg. 2. Kamerunlu.
199
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cam.o.mile km'mayl isim baknz chamomile cam.ou.flage km'flaq askeri, isim kamuflaq, saklama, gizleme. fiil kamufle etmek, gizlemek.
portatif sandalye. camp kmp isim 1. kamp. 2. ordugh. cam.paign kmpeyn' isim 1. sefer, seferberlik. 2. kampanya. fiil 1. mcadele etmek. 2. kampanyaya katlmak.
campaigner
camper
camp.er km'pr isim 1. kamp. 2. ufak kamp karavan; karavan gibi kullanlan minibs veya kamyonet.
camp.fire kmp'fayr isim kamp atei. camp.ground kmp'graund isim kamp sahas. cam.phor km'fr isim kfur, kfuru. camp.ing km'png isim kamp yapma. camp.site kmp'sayt isim kamp yeri. cam.pus km'ps isim kampus. fiil okulda kalma cezas vermek.
camshaft
Can he sit a horse? Can it! can opener Can you drop by tonight? can
Ata binmeyi biliyor mu? Kes artk! konserve aaca. Bu gece bize urar msn? can kn isim 1. konserve kutusu, teneke kutu. 2. argo klozet; hela ta. 3. argo tuvalet, memihane, yznumara. 4. argo hapishane, kodes. fiil (canned, canning) 1. konserve yapmak. 2. argo iten atmak, sepetlemek.
Canada Canadian
Can.a.da kn'd isim Kanada. Ca.na.di.an kney'diyn isim Kanadal. sfat 1. Kanada, Kanada'ya zg. 2. Kanadal.
200
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ca.nal kn'l isim kanal. can.a.p kn'pi isim, ahlk kanepe. ca.nar.y kner'i isim kanarya. can.cel kn'sl fiil 1. stne izgi ekmek, silmek. 2. iptal etmek. 3. matematik ksaltmak.
can.cel.la.tionisim 1. iptal etme. 2. iptal olunan ey. can.cer kn'sr isim kanser. can.cer.oussfat 1. kanserli. 2. kanser gibi. can.did kn'dd sfat 1. samimi, iten. 2. tarafsz. 3. drst.
can.di.dacy kn'ddsi isim adaylk. can.di.date kn'ddeyt, kn'ddt isim aday, namzet. can.di.date.shipisim adaylk, namzetlik. can.did.lyzarf samimiyetle, itenlikle. can.did.nessisim samimiyet, itenlik. can.died kn'did sfat 1. ekerle kapl, ekerli: candied orange peel portakal kabuu ekerlemesi. 2. tatl dilli.
can.dle kn'dl isim mum. can.dle.light kn'dl.layt isim mum . can.dle.stick kn'dlstk isim amdan. can.dor kn'dr isim 1. samimiyet, ak kalplilik. 2. drstlk. 3. tarafszlk.
can.dour kn'dr isim, ngiliz ngilizcesi baknz candor ekerci dkkn, ekerci. can.dy kn'di isim eker, bonbon, ekerleme, ikolata. fiil 1. ekerleme yapmak. 2. erbet iinde kaynatmak. 3. ekerleme haline getirmek.
ekerkamndan elde edilen eker. cane keyn isim 1. baston, denek. 2. kam, bambu; ekerkam. fiil 1. baston ile dvmek. 2. kamla kaplamak, hasrlamak.
canine tooth
kpekdii.
201
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ca.nine key'nayn sfat 1. kpekgillere zg. 2. anatomi kpekdiine ait. isim, zooloji kpekgillerden bir hayvan.
canister
canker canned
can.ker kng'kr isim pamukuk, aft. canned knd sfat konserve: canned chickpeas konserve nohut.
cannery
can.ni.bal kn'bl isim yamyam. can.ni.bal.ismisim yamyamlk. can.ning kn'ng isim konserve yapma. can.non kn'n isim, askeri top. can.non.ballisim top gllesi. can.not kn'at yardmc fiil -amam, - amazsn(z), amaz, -amayz, -amazlar (Anlam vurgulamak gerektiinde can not olarak ayrlr; konuma dilinde ou zaman can't eklinde kullanlr.).
canny
ca.noe knu' isim kano. kilise hukuku. can.on kn'n isim 1. kilise yetkililerinin kard bir kanun. 2. kural. 3. bir katedrale bal olan papaz.
canonical
ca.non.i.cal knan'kl sfat 1. kilise hukukuna ait. 2. kurallara uygun; geleneklere uygun.
canonise
canonization canonize
can.on.iza.tionisim azizlik mertebesine ykseltme. can.on.ize kn'nayz fiil, Hristiyanlk azizlik mertebesine ykseltmek.
canopy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
can't knt ksaltma cannot can.tan.ker.ous kntng'krs sfat huysuz, aksi, geimsiz.
can.tan.ker.ous.lyzarf huysuzluk yaparak. can.tan.ker.ous.nessisim huysuzluk, aksilik. can.teen kntin' isim 1. matara. 2. kantin, bfe. can.ter kn'tr isim ekin gidi. fiil 1. ekin gitmek. 2. ekin srmek.
canvas canvass
can.vas kn'vs isim 1. branda bezi, branda. 2. tuval. can.vass kn'vs fiil (anket yapmak, abone veya oy toplamak amacyla) (birok kimseye) gidip konumak.
canyon cap
can.yon kn'yn isim kanyon, derin vadi. cap kp isim 1. kep, takke, kasket, balk. 2. zirve, doruk, tepe. 3. kapak, kapsl, tapa. 4. byk harf, majskl. 5. tabanca mantar. fiil 1. balk geirmek. 2. rtmek, kapamak.
capability
capable capacious
ca.pa.ble key'pbl sfat yetenekli, ehliyetli. ca.pa.cious kpey's sfat geni, byk, ii ok ey alan.
capacity
ca.pac.i.ty kps'ti isim 1. hacim, oylum. 2. istiap haddi. 3. yetenek. 4. g, iktidar. 5. mevki, sfat.
cape caper
cape keyp isim pelerin, kap. ca.per key'pr isim 1. gebreotu, kebere, kapari. 2. gebre, kapari, gebreotunun yemii.
capillary capital account capital assets capital crime capital dividend capital expenditure capital levy capital punishment
cap.il.lar.y kp'leri isim 1. klcal damar. 2. ince boru. sermaye hesab. sabit aktifler, sabit varlklar. failini lm cezasna arptrabilen su. sermaye kr. sermaye masraf. sermaye vergisi. lm cezas.
203
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
esas sermaye hisse senedi. cap.i.tal kp'tl isim 1. bakent, baehir. 2. byk harf, majskl. 3. sermaye, anamal, kapital. 4. stun ba. sfat 1. byk (harf). 2. sermayeye ait. 3. mkemmel, fevkalade, ok iyi.
cap.i.tal.ism kp'tlzm isim kapitalizm, anamalclk. cap.i.tal.istisim kapitalist, anamalc. kendi menfaatine evirmek, faydalanmak. cap.i.tal.ize kp'tlayz fiil 1. sermayeye katmak, kapitalize etmek. 2. byk harfle yazmak.
capitulate
ca.pit.u.la.tion kpley'n isim artl teslim. ca.pit.u.la.tionsisim kapitlasyonlar. ca.price kpris' isim kapris. ca.pri.cious kpr's sfat kaprisli. Cap.ri.corn kp'rkrn isim, astroloji Olak burcu. caps.ksaltma capital letters cap.size kp'sayz, kpsayz' fiil 1. alabora olmak, devrilmek. 2. alabora etmek, devirmek.
cap.stan kp'stn isim rgat, bocurgat. cap.sule kp'sl, kp'syl isim kapsl. cap.tain kp'tn isim 1. kaptan, reis. 2. deniz albay, yzba. fiil kaptanlk etmek, kumanda etmek.
cap.tion kp'n isim manet, balk. cap.ti.vate kp'tveyt fiil bylemek, cezbetmek. zoraki dinleyiciler. cap.tive kp'tv isim esir, tutsak. sfat esir dm. cap.tiv.i.ty kptv'ti isim tutsaklk. cap.tor kp'tr isim tutsak eden kimse, ele geiren kimse.
capture
cap.ture kp'r fiil 1. zaptetmek, ele geirmek. 2. tutsak etmek. isim zaptetme, ele geirme.
car
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
car.a.mel ker'ml isim 1. yanm eker. 2. karamela. car.at ker't isim krat, ayar (3 krat = 288 mg.). car.a.van ker'vn isim 1. kervan. 2. st kapal yolcu veya yk arabas. 3. ngiliz ngilizcesi karavan.
caravansary caraway
car.a.van.sa.ry kervn'sri isim kervansaray. car.a.way ker'wey isim Karaman kimyonu, frenkkimyonu.
carbide carbine carbohydrate carbon black carbon copy carbon dioxide carbon monoxide carbon
car.bide kar'bayd isim, kimya karpit. car.bine kar'bayn isim karabina, ksa tfek. car.bo.hy.drate karbohay'dreyt isim karbonhidrat. is, lamba isi. karbon kopyas. karbondioksit. karbonmonoksit. car.bon kar'bn isim 1. karbon. 2. karbon kd, kopya kd. 3. kopya.
carbonate
soda, maden sodas. car.bun.cle kar'b^ngkl isim ban, irpene. car.bu.re.tor kar'breytr isim karbratr. car.bu.ret.tor kar'byretr isim, ngiliz ngilizcesi baknz carburetor
carcass
car.cass kar'ks isim 1. le, ceset. 2. enkaz (gemi v.b.). 3. bina iskeleti.
card catalogue card index card table card cardamom cardboard cardiac
kart katalou. kart fihristi. kumar masas. card kard isim 1. kart. 2. iskambil kd. car.da.mom kar'dmm isim kakule. card.board kard'brd isim mukavva, karton. car.di.ac kar'diyk sfat 1. kalbe ait, kalple ilgili, kardiyak. 2. kalbi uyaran. 3. mide azna ait. isim 1. kalp hastas. 2. kalp ilac.
205
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
car.di.gan kar'dgn isim hrka, ceket. asal saylar. car.di.nal kar'dnl sfat 1. belli bal, ana, nemli. 2. parlak krmz. isim kardinal.
car.di.o.gram kar'diygrm isim kardiyogram. car.di.ol.o.gist kardiyal'cst isim kardiyolog. car.di.ol.o.gy kardiyal'ci isim kardiyoloqi. card.sharp kard'arp isim, iskambil oyunlar hileci. -e bakmak: Who will care for us in our old age? Yallmzda bize kim bakacak? 2. istemek: Would you care for some tea? ay imek ister misiniz? 3. -i sevmek, -den holanmak: I don't care for that sort of music. O tr mzikten holanmam.
care of
eliyle: Write me care of Sdka entrk. Bana mektup postaladnda zarftaki ismimin altna Sdka entrk eliyle diye yaz.
care
care ker isim 1. dert, kayg, tasa. 2. bakm: He's in intensive care. O youn bakmda. He left him in his sister's care. Onu kz kardeine emanet etti. 3. dikkat, zen, itina. fiil 1. umurunda olmak, umursamak: I don't care whether she comes or not. Onun gelip gelmemesi umurumda deil. I could care less! Bana ne! 2. istemek: Would you care to take a stroll? Yrye kmak ister misiniz?
careen
ca.reen krin' fiil 1. (hzla giderken) bir yana yatmak. 2. denizcilikle ilgili karina etmek, karinaya basmak. 3. denizcilikle ilgili kalafat etmek, kalafatlamak. 4. (gemi) yan yatmak.
ca.reer krr' isim kariyer. care.free ker'fri sfat tasasz, kaygsz, dertsiz. care.ful ker'fl sfat 1. dikkatli, zenli; tedbirli. 2. ll.
carefully carefulness
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
care.less ker'ls sfat 1. dikkatsiz. 2. bilgisiz, kaytsz. care.less.lyzarf dikkatsizce. care.less.nessisim dikkatsizlik, ihmal. ca.ress kres' isim okama, kucaklama. fiil okamak, sevmek, kucaklamak.
geici hkmet. care.tak.er ker'teykr isim bir yerin hizmet ileriyle grevli kimse, bina yneticisi.
care.worn ker'wrn sfat endieden bitkin. car.fare kar'fer isim (otobste) bilet paras. car.go kar'go isim kargo, yk. Karayip Denizi. Car.ib.be.an krbi'yn, kr'biyn sfat Karayip. car.i.ca.ture ker'kr isim karikatr. fiil karikatrn izmek.
caricaturist caries carload carmine carnage carnal carnation carnival carnivore carnivorous carob carol carouse carp carpenter
caricaturistisim karikatrc, karikatrist. car.ies ker'iz isim (di veya kemikte) rme, yenirce. car.load kar'lod isim 1. araba dolusu. 2. vagon dolusu. car.mine kar'mn, kar'mayn sfat, isim lal, kzl. car.nage kar'nc isim katliam, krm, kan dkme. car.nal kar'nl sfat 1. ehevi. 2. cinsel. 3. bedensel. car.na.tion karney'n isim karanfil iei. car.ni.val kar'nvl isim karnaval. car.ni.vore kar'nvr isim etobur. car.niv.o.rous karnv'rs sfat etobur, etil. car.ob ker'b isim keiboynuzu, harnup. car.ol ker'l isim Noel ilahisi. fiil Noel ilahisi sylemek. ca.rouse krauz' fiil iki lemi yapmak. carp karp isim sazan. car.pen.ter kar'pntr isim marangoz; dlger; doramac.
car.pen.tryisim marangozluk. car.pet kar'pt isim hal. car.port kar'port, kar'prt isim yanlar ak garaq.
207
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
car.riage ker'c isim 1. binek arabas. 2. tavr, duru. 3. nakliye, tama. 4. nakliye creti.
carrier
car.ri.on ker'iyn isim le, rm et. car.rot ker't isim havu. birine kar kin beslemek. hesaptaki bir miktar (baka stun, sayfa veya deftere) nakletmek.
alp gtrmek, srklemek. tereciye tere satmak. (ii) srdrmek; ii srdrmek, devam etmek. 2. (kzgnlktan) barp armak; (kederden) fenalklar geirmek. 3. grltl patrtl bir ekilde elenmek, amata etmek. 4. with (biriyle) gayrimeru bir iliki iinde olmak, ana fine olmak.
(bir ey) birini baarl bir sonuca ulatrmak; (bir ey) birini ayakta tutmak: Her patience will carry her through. Sabr sayesinde bu ii baarr.
amacna ulamak, istediini elde etmek. yerine getirmek, gerekten yapmak; uygulamak, tatbik etmek. 2. (birini/bir eyi) darya tamak.
bir eyi yerine getirmek, gerekten yapmak. stn gelmek, kazanmak. (on) yerine getirmek; bitirmek. 2. (bir eyin) sayesinde (bir ii) yapmak veya baarmak: Two tons of wood are enough to carry us through the winter. K geirmek iin iki ton odun yeter bize.
nem tamak. 2. with -i etkilemek. car.ry ker'i fiil 1. tamak: Carry her on your back! Onu srtnda ta! This truck can carry a load of ten tons. Bu kamyon on tonluk bir yk tayabilir. 2. gtrmek: Will
208
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
you carry me to the station? Beni gara gtrr msn? He screamed and shouted as they carried him out of the courtroom. Onu mahkemeden karrlarken barp aryordu. The wind can carry these seeds for miles. Rzgr bu tohumlar kilometrelerce teye gtrebilir. 3. zerinde (bir ey) tamak: He's started to carry a gun. Silah tamaya balad. 4. stokunda (bir eyi) bulundurmak: We don't carry pineapples. Bizde ananas bulunmaz. 5. matematik (toplama ve arpma ilemlerinde) (sayy) (sonraki basamaa) geirmek: Carry one. Elde var bir. 6. radyo (bir olay) yaymlamak. 7. (ses) uzaklardan duyulabilmek. carsickness car.sick.ness kar'skns isim (kara tatnn sallanmasndan ileri gelen) mide bulants. cart cart kart isim 1. atl yk arabas. 2. el arabas. fiil 1. at arabas ile tamak. 2. tamak. cartilage cartographer cartography carton cartoon car.ti.lage kar'tlc isim, zooloji kkrdak. car.tog.ra.pher kartag'rfr isim haritac, kartograf. car.tog.ra.phy kartag'rfi isim haritaclk, kartografi. car.ton kar'tn isim karton kutu, mukavva kutu. car.toon kartun' isim 1. karikatr. 2. izgi film. 3. byk resim tasla. cartoonist car.toon.istisim 1. karikatrist, karikatrc. 2. izgi film izen sanat. cartridge belt cartridge case cartridge fieklik; palaska. (mermi iin) kovan. car.tridge kar'trc isim 1. fiek. 2. fotoraflk film kutusu, kaset. 3. kartu. cartwheel cart.wheel kart'hwil isim el yardm ile yanlamasna atlan takla. carve carve karv fiil 1. oymak. 2. (kzarm eti) dilim dilim kesmek, dilimlemek. carver carving knife carverisim oymac. sofrada et kesmeye zg iri bak.
209
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk casaba melon casaba cascade case ending case kavun.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ca.sa.ba ksa'b isim kavun. cas.cade kskeyd' isim elale, alayan. dilbilgisi tak. case keys isim 1. kutu. 2. mahfaza. 3. kn. 4. kasa. 5. ereve. 6. matbaaclk kasa. fiil kutu veya mahfaza iine koymak, sokmak.
casement
-den kar salamak. tesliminde denecek, demeli _ksaltma_ C.O.D. tesliminde denecek, demeli; yazarkasa, kasa. cash k isim 1. para, nakit para. 2. pein para. cash.ew k'u, ku' isim 1. amerikaelmas, biladeraac. 2. mahuncevizi.
cashier cashmere
cash.ier kr' isim veznedar, kasadar, kasiyer. cash.mere kq'mr, k'mr isim 1. kamir, kamir yn. 2. kamir kuma. sfat kamir: cashmere sweater kamir kazak.
cas.ing key'sng isim kaplama, ereve. ca.si.no ksi'no isim kumarhane. cask ksk isim 1. varil, f. 2. bir varil dolusu. cas.ket ks'kt isim 1. tabut. 2. kk kutu, mcevher kutusu. fiil kutuya koymak.
Hazar Denizi. Cas.pi.an ks'piyn sfat baknz Caspian Sea cas.sa.va ksa'v isim 1. manyok. 2. tapyoka, manyok kknden karlan niasta.
casserole
cas.se.role ks'rol isim 1. frnda kullanlan toprak veya cam kap; gve. 2. toprak veya cam kapta piirilen yemek.
cas.sette kset' isim kaset. cas.sock ks'k isim papaz cppesi. zayiesine bakmak.
210
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk cast a shadow cast a slur on cast a spell on cast a spell upon cast a vote cast about cast anchor cast away cast down cast in one's lot with cast iron cast loose cast of mind cast off cast one's bread upon the waters cast something adrift cast
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
glge yapmak. -e leke srmek, -i lekelemek. -i bylemek, -e by yapmak. by yapmak. oy vermek. dnmek, tasarlamak. demir atmak, demirlemek. pe atmak. 2. ssz adada brakmak. devirmek. 2. cann skmak. birinin kaderine balanmak. dkme demir, font. zmek, ayrmak. dn ekli. reddetmek. 2. denizcilikle ilgili alarga etmek. karln beklemeden iyilik etmek. bir eyi akntya brakmak. cast kst fiil (cast) 1. atmak, frlatmak, savurmak. 2. (bak v.b.) evirmek, yneltmek, atfetmek. 3. (oy) vermek. 4. rol taksimi yapmak.
castanet castaway
cas.ta.net kstnet' isim kastanyet, spanyol alparas. cast.a.way kst'wey isim deniz kazasna urayp ssz bir kyda mahsur kalan kimse.
caste kst isim kast. ngiliz ngilizcesi pudraeker. cast.er ks'tr isim 1. dkmc. 2. (mobilyaya taklan) kk tekerlek.
castigate
cas.ti.ga.tionisim paylama, azarlama. cas.tle ks'l isim 1. kale, ato. 2. satran kale. hintya. ngiliz ngilizcesi pudraeker. cas.tor ks'tr sfat baknz castor oil cas.trate ks'treyt fiil hadm etmek; idi etmek.
211
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cas.tra.tion kstrey'n isim hadm etme; idi etme. gnlk elbiseler. ca.su.al kq'uwl sfat 1. tesadfen olan. 2. kastl olmayan, rasgele. 3. dikkatsiz, ihmalci. 4. ilgisiz.
casualness casualty
cas.u.al.nessisim 1. ilgisizlik. 2. kaygszlk. ca.su.al.ty kq'uwlti isim 1. kazazede. 2. askeri ehit, l, yaral. 3. kayp. 4. kaza.
ekerleme. cat.ksaltma catalogue catechism Cat.a.lan kd'ln isim, sfat 1. Katalan. 2. Katalanca. cat.a.log kt'lg isim katalog. fiil katalog yapmak, katalounu hazrlamak.
catalogue
Cat.a.lo.ni.a kdlo'niy isim Katalonya. kedi kpek kavgas. cat.a.pult kt'p^lt isim mancnk, katapult. cat.a.ract kt'rkt isim 1. elale, byk alayan, avlan. 2. tbbi katarakt, perde, aksu, akbasma.
catastrophe catastrophic catch a whiff of catch at catch cold catch fire catch forty winks catch hell
ca.tas.tro.phe kts'trfi isim afet, felaket. cat.a.stroph.ic kt'strafk sfat felakete yol aan. -in kokusunu duymak. -i yakalamaya veya tutmaya almak. nezle olmak. tutumak, ate almak. kestirmek, ksa bir sre uyumak. konuma dili fena halde halanmak, adamakll bir zlgt yemek.
catch it catch on
konuma dili papara/zlgt yemek. konuma dili 1. anlamak, akmak. 2. moda olmak, tutmak.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-in gzne ilimek, birdenbire farketmek: I caught sight of Fatma. Fatma gzme iliti.
catch someone in the act catch someone napping catch someone off guard catch someone red-handed catch someone unawares catch someone's attention catch someone's eye catch the fancy of catch up
birini sust yakalamak. birini gafil avlamak, birini hazrlksz yakalamak. birini gafil avlamak. birini sust yakalamak. birini gafil avlamak. birinin dikkatini ekmek. birinin dikkatini ekmek. houna gitmek. with -e yetimek: He's so far ahead of me I can't possibly catch up with him. Benden o kadar ileride ki ona yetimemin imkn yok. 2. on (arada olup biteni) renmek. 3. on (biriken ileri, ertelenmi veya ihmal edilmi bir ii) yapmak.
catch
catch k isim 1. yakalama, tutma. 2. kilit dili. 3. av, bir partide yakalanan av veya balk. 4. konuma dili mstakbel e olarak dnlen uygun kii. 5. para, blm. 6. konuma dili bityenii.
catcher
catch.er k'r isim 1. yakalayan ey veya kimse. 2. beysbol vurucunun arkasnda durup topu tutan oyuncu.
catch.ing k'ng sfat sri, bulac. catchysfat ho ve kolaylkla aklda kalan. cat.e.chism kt'kzm isim, Hristiyanlk ilmihal. cat.e.chize kt'kayz fiil, Hristiyanlk ilmihale dayanarak din dersi vermek.
cat.e.gor.i.calsfat kategorik, kesin, kati. cat.e.gor.i.cal.lyzarf kategorik olarak. cat.e.go.rize kt'grayz fiil 1. snflandrmak. 2. vasflandrmak.
category
cater
ca.ter key'tr fiil yiyecek tedarik etmek, yemeklerin hazrlanmasn ve servisini stne almak.
213
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
trtll palet, trtl. cat.er.pil.lar kt'rplr isim trtl, kurt. cat.fish kt'fi isim yaynbal. cat.gut kt'g^t isim, mzik kiri. ca.thar.sis kthar'ss isim katarsis, rahatsz edici duygular da vurarak onlardan kurtulma.
cathartic
ca.thar.tic kthar'tk sfat 1. katarsisle ilgili; katarsise yol aan. 2. mshil. isim mshil.
cathedral catholic
ca.the.dral kthi'drl isim katedral. cath.o.lic kth'lk, kth'lk sfat 1. liberal, ak fikirli. 2. evrensel, genel, umumi.
Catholicism
cat.sup kt'sp, ke'p isim baknz ketchup cat.tle kt'l isim, oul srlar. cat.ty kt'i sfat 1. kedi gibi. 2. konuma dili ineli (sz). 3. konuma dili ineli sz syleyen.
Caucasia Caucasian
Cau.ca.sia kkey'q, kkey', kk' isim Kafkasya. Cau.ca.sian kkey'qn, kkey'n, kk'n sfat Kafkas. isim Kafkasyal.
Cau.ca.sus k'kss isim baknz the Caucasus sust yakalanm, crm mehut halinde yakalanm. caught kt fiil baknz catch caul.dron kl'drn isim kazan. cau.li.flow.er k'lflawr, kal'flawr isim karnabahar. caus.al k'zl sfat neden oluturan, nedeni olan, nedensel.
caus.al.i.ty kzl'ti isim nedensellik. heyecan yaratmak; sansasyon yaratmak. 2. herkesin ilgisini ekmek.
birini gnaha sokmak. cause kz isim 1. neden, sebep, illet. 2. ama, gaye, hedef. 3. dava, lk: That's a cause worthy of one's devotion. Kendini adamaya deer bir dava. 4. hukuk
214
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dava konusu. fiil neden olmak, sebep olmak, yol amak: What's caused this? Buna yol aan ne? Will it really cause my camellias to bloom earlier? Gerekten kamelyalarma daha erken iek atrr m? What causes you to act like that? Niye byle davranyorsun? It caused them to shout. Onlarn barmasna neden oldu. causeway cause.way kz'wey isim 1. gl veya bataklk zerinden geen uzun kpr; kazkl yol. 2. iki kara parasn birbirine balayan ve deniz kabardnda suyla kaplanan ta veya beton yol. caustic caus.tic ks'tk isim kostik madde. sfat 1. kostik, yakc. 2. ac (sz). cauterise cau.ter.ise k'trayz fiil, ngiliz ngilizcesi, tbbi baknz cauterize cauterize caution cau.ter.ize k'trayz fiil, tbbi yakmak, dalamak. cau.tion k'n isim 1. tedbir, ihtiyat. 2. uyarma, ikaz. fiil uyarmak, ikaz etmek. cautionary cautious cau.tion.arysfat uyarc. cau.tious k's sfat ihtiyatl, tedbirli, sakngan, dikkatli. cautiously cautiousness cavalier cau.tious.lyzarf ihtiyatla. cau.tious.nessisim ihtiyatllk. cav.a.lier kvlir' isim atl valye. sfat 1. kendini beenmi, kibirli. 2. serbest, laubali. cavalry cavalryman cave in cave caveat caveman cavern cavernous caviar cav.al.ry kvlri' isim svari snf. cav.al.ry.manisim svari. kmek. cave keyv isim maara. fiil baknz cave in ca.ve.at key'viyt isim ihtar, uyar, ikaz. cave.manisim maara adam. cav.ern kv'rn isim byk maara. cav.ern.ous kv'rns sfat kocaman, ambar gibi (yer). cav.i.ar kv'iyar isim havyar.
215
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cav.i.are ka'viyar isim havyar. cav.il kv'l fiil (nemsiz eyler zerinde) tartmak; at -e itiraz etmek: I won't cavil about it with you. Seninle onu tartmam.
cavity
cav.i.ty kv'ti isim 1. oyuk. 2. anatomi kavite, boluk. 3. diilik rk, oyuk.
cavort caw
ca.vort kvrt' fiil sramak, oynamak. caw k isim karga sesi, gak. fiil karga gibi tmek, gaklamak.
arnavutbiberi. cay.enne kayen', keyen' isim arnavutbiberi. kompakt disk alar. CD si'di' ksaltma compact disk CD-ROM si'di'ram ksaltma compact disk with readonly memory
ate kesmek. cease sis fiil 1. durmak, kesilmek. 2. bitmek, sona ermek. 3. brakmak, devam etmemek, son vermek.
cease.less sis'ls sfat aralksz, srekli. cease.less.lyzarf durmadan, ara vermeden. ce.dar si'dr isim sedir, daservisi. cede sid fiil 1. brakmak. 2. terketmek. 3. devretmek, germek.
azami fiyat, tavan fiyat. ceil.ing si'lng isim tavan. cel.e.brate sel'breyt fiil 1. kutlamak. 2. bayram yapmak.
cel.e.brat.ed sel'breytd sfat nl, mehur, hretli. cel.e.bra.tionisim kutlama. ce.leb.ri.ty sileb'rti isim 1. nl, mehur. 2. n, hret. ce.ler.i.ty sler'ti isim hz, srat. kereviz, kkkerevizi. cel.er.y sel'ri, sel'ri isim sapkerevizi. gkkutbu.
216
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
celibacy
cel.i.ba.cy sel'bsi isim (genellikle dini nedenlerden dolay) evli olmama, evlenmeme.
celibate
cel.i.bate sel'bt, sel'beyt sfat, isim (genellikle dini nedenlerden dolay) evlenmeyen, mcerret.
cell
cellar
cel.lar sel'r isim 1. kiler. 2. mahzen. 3. bodrum, bodrum kat. 4. arap mahzeni. 5. arap stoku.
cellist cello cellophane cellular celluloid cellulose Celsius thermometer Celsius Celt Celtic cement good relations with cement
cel.list el'st isim viyolonselist. cel.lo el'o isim viyolonsel. cel.lo.phane sel'feyn isim selofan. cel.lu.lar sel'ylr sfat 1. hcrelerle ilgili. 2. hcreli. cel.lu.loid sel'yloyd isim selloit. cel.lu.lose sel'ylos isim selloz. santigrat termometresi. Cel.si.us sel'siys sfat baknz Celsius thermometer Celt selt, kelt isim Kelt. isim Kelte. sfat 1. Kelt, Keltlere zg. 2. Kelte. ile dostluk kurmak. ce.ment sment' isim imento. fiil 1. yaptrmak. 2. beton ile kaplamak, imentolamak.
cemetery censor
cem.e.ter.y sem'teri isim mezarlk, kabristan. cen.sor sen'sr isim sansrc, sansr memuru. fiil sansrlemek, sansrden geirmek.
censorship censure
cen.sor.shipisim sansr, sansr ileri. cen.sure sen'r fiil knamak, eletirmek. isim knama, eletirme.
cen.sus sen'ss isim saym, nfus saym. cent.ksaltma centigrade central century cen.te.nar.y senten'ri, sen'tneri sfat 1. yz yllk. 2. yz ylda bir olan. isim 1. yznc yldnm. 2. yzyl, asr.
217
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cen.ten.ni.al senten'iyl sfat 1. yz yllk. 2. yz ylda bir olan. isim 1. yznc yldnm. 2. yzyl, asr.
ekim merkezi. 2. dikkat merkezi. arlk merkezi. cen.ter sen'tr merkez, orta. 2. spor santr. fiil 1. ortaya almak, bir merkezde toplamak. 2. ortasn almak, ortalamak. 3. ortada olmak, ortaya gelmek.
santigrat termometresi. cen.ti.grade sen'tgreyd sfat, isim santigrat. cen.ti.gram sen'tgrm isim santigram. cen.ti.gramme sen'tgrm isim, ngiliz ngilizcesi baknz centigram
centiliter centilitre
cen.ti.li.ter sen'tlitr isim santilitre. cen.ti.li.tre sen'tlitr isim, ngiliz ngilizcesi baknz centiliter
centimeter centimetre
cen.ti.me.ter sen'tmitr isim santimetre. cen.ti.me.tre sen'tmitr isim, ngiliz ngilizcesi baknz centimeter
cen.ti.pede sen'tpid isim krkayak, yan. Orta Amerika. merkez bankas. kalorifer, merkezi stma. cen.tral sen'trl sfat 1. merkezi, orta. 2. ana, belli bal. isim 1. telefon santral. 2. santral memuru.
centralise
centralization
centralize
cen.tral.ly sen'trli zarf baknz be centrally located cen.tre sen'tr isim, fiil baknz center merkezka kuvveti.
218
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
centripetal
cen.tu.ry sen'ri isim yzyl, asr. fayans, karo fayans. ce.ram.ic srm'k sfat seramik. ce.ram.ics srm'ks isim 1. tekil seramik sanat ve teknii. 2. ini, ini ileri. 3. inicilik. 4. oul seramik eya, ini, anak mlek.
ceramist cereal
cer.a.mistisim inici, seramiki. ce.re.al sr'iyl isim tahl, hububat, zahire. sfat tahla ait; tahl trnden.
cerebellum cerebral
cer.e.bel.lum serbel'm isim, anatomi beyincik. cer.e.bral ser'brl, sri'brl sfat 1. anatomi beyinsel. 2. ussal.
cerebrum ceremonial
cer.e.brum sri'brm isim, anatomi beyin. cer.e.mo.ni.al sermo'niyl sfat trensel, merasimle ilgili, resmi. isim 1. tren, merasim. 2. ayin.
cer.e.mo.ni.al.lyzarf trensel olarak. cer.e.mo.ni.ous sermo'niys sfat 1. resmi. 2. trensel. cer.e.mo.ni.ous.lyzarf ok resmi bir ekilde. cer.e.mo.ny ser'moni isim 1. tren, merasim. 2. ayin. 3. resmiyet, protokol.
cert. certain
cert.ksaltma certificate certified certify cer.tain sr'tn sfat 1. kesin, kati. 2. emin. 3. kanlmaz. 4. muhakkak, phesiz. 5. belirli, muayyen. 6. baz.
cer.tain.lyzarf elbette, tabii, ba stne. cer.tain.tyisim kesinlik, katiyet. cer.tif.i.cate srtf'kt isim 1. belge, vesika. 2. sertifika, tasdikname, ahadetname. 3. ruhsat. 4. diploma.
219
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
certitude cervix Cesarean cesium cessation cesspool Ceylon Ceylonese cf. cg ch. Chad Chadian chafe at the bit chafe
cer.ti.tude sr'ttud isim kesinlik, katiyet. cer.vix sr'vks isim 1. boyun. 2. rahim boynu. Ce.sar.e.an szer'iyn isim, sfat sezaryen. ce.si.um si'ziym isim, kimya sezyum. ces.sa.tion sesey'n isim durma, kesilme, inkta. cess.pool ses'pul isim lam ukuru. Cey.lon slan' isim baknz Sri Lanka Cey.lon.ese seylniz' isim, sfat baknz Sri Lankan cf. si'ef' ksaltma compare cg, cg., cgm.ksaltma centigram ch., Ch.ksaltma chain chapter chief child church Chad d isim ad, at. isim adl. sfat 1. ad, ad'a zg. 2. adl. ilerin gecikmesinden dolay huzursuz olmak. chafe eyf fiil 1. ovarak stmak. 2. ovarak andrmak. 3. (ayakkab) vurmak. 4. sinirlendirmek.
chaff f isim tahl kabuu; saman, p. (sofrada kullanlan) yemek stcs. cha.grin grn' isim znt, keder, i sknts, hayal krkl. fiil midini krmak, skmak, zmek.
chain letter chain of command chain reaction chain smoker chain store chain
zincirleme mektup. komuta zinciri. zincirleme reaksiyon. sigara tiryakisi. ayn maazalar zincirine bal maaza. chain eyn isim 1. zincir. 2. silsile (da). fiil zincirlemek, zincirle balamak.
chair er isim 1. iskemle, sandalye. 2. makam. 3. krs. chair.man er'mn isim (chairmen) (erkek) bakan. isim bakanlk. chair.per.son er'prsn isim bakan, reis.
220
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
chaise longue eyz lng ezlong. chal.ced.o.ny klsed'ni isim kalseduan, kadkyta. chal.ice l's isim ayinde kullanlan kadeh. chalk k isim tebeir. fiil up kazanmak, say veya puan kaydetmek.
spor elen. chal.lenge l'nc isim meydan okuma. fiil meydan okumak.
chal.lengerisim meydan okuyan kimse. mzik oda mzii. ticaret ticaret odas. cham.ber eym'br isim 1. oda, yatak odas, zel oda. 2. daire. 3. hkimin oturum d konularda alt oda. 4. mahkeme, komisyon. 5. kamara, ngiliz yasama meclisi. 6. fiek yata.
cham.ber.maid eym'brmeyd isim oda hizmetisi. cha.me.le.on kmi'liyn, kmil'yn isim bukalemun. cham.ois m'i isim 1. dakeisi. 2. (madeni yzeyleri parlatmak iin kullanlan) gderi paras.
chamomile champagne
cham.o.mile km'mayl isim papatya. cham.pagne mpeyn' isim 1. ampanya. 2. ampanya rengi. sfat ampanya rengi.
champion
cham.pi.on m'piyn isim 1. ampiyon. 2. savunucu, mdafi. sfat ampiyon. fiil 1. savunmak, mdafaa etmek. 2. tarafn tutmak, destek olmak.
cham.pi.on.shipisim ampiyonluk. -e rastlamak, -e tesadf etmek. -e rastlamak, -e tesadf etmek. chance ns isim 1. talih, ans. 2. kader. 3. ihtimal. 4. frsat. 5. risk, riziko. sfat ans eseri olan. fiil, konuma dili rizikoyu gze alarak yapmak.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
chancy
chandelier change color change hands change of address change of air change one's mind change one's tune change purse change the guard change
chan.de.lier ndlr' isim avize. yz kzarmak. 2. yz solmak. el deitirmek. adres deiiklii. hava deiimi. caymak, fikrini/kararn deitirmek. az deitirmek. bozuk para antas. askeri nbet deitirmek. change eync isim 1. deiim, deime, deiiklik. 2. dnm, dnme, tahavvl. 3. yenilik. 4. bozuk para, bozuk, bozukluk, ufaklk. 5. parann st. 6. aktarma, (tat) deitirme. fiil 1. deitirmek, tahvil etmek; deimek, deiiklie uramak. 2. (tatta) aktarma yapmak. 3. (para) bozdurmak. 4. (dviz, altn) bozdurmak. 5. (amar) deitirmek, (stn) deimek. 6. (yatak takmlarn) deitirmek.
changeability changeable
change.abil.i.tyisim deikenlik. change.a.ble eyn'cbl sfat 1. deiken, kararsz, istikrarsz. 2. anjanl, yanardner.
changeableness changeover
channel
chan.nel n'l isim 1. yol; su yolu; boaz. 2. (radyo, televizyonda) kanal. 3. nehir yata, akak, mecra. fiil 1. kanala dkmek, mecraya sevketmek. 2. kanal amak, oymak. 3. into -e kanalize etmek.
chant
chant nt isim 1. ark, ark syleme. 2. tilavet. 3. mzik name, monoton bir melodi. 4. monoton ses
222
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tonu. fiil 1. ark sylemek. 2. ark syleyerek kutlamak. 3. (Kuran') tilavetle okumak. chaos chaotic chap chapel chaperon chaplain chapter char cha.os key'as isim 1. kaos. 2. karklk, kargaa. cha.ot.ic keyat'k sfat karmakark, dzensiz. chap p isim, konuma dili adam, ocuk, delikanl. chap.el p'l isim apel, kk kilise. chap.er.on p'ron isim aperon. chap.lain p'ln isim (okul, ordu v.b.'nde) papaz. chap.ter p'tr isim blm, ksm. char ar fiil (charred, charring) 1. yakarak kmrletirmek; yanarak kmrlemek. 2. kavurmak; kavrulmak. 3. atee tutmak. isim, ngiliz ngilizcesi hizmeti kadn, hizmeti; (kadn) hademe. character char.ac.ter ker'ktr isim 1. karakter, zyap. 2. (roman, hikye, oyun v.b.'nde) kii, ahs, karakter. 3. karakter, harf. 4. tip bir kimse, nevi ahsna mnhasr bir kimse; eksantrik kimse; komik kimse. characterise char.ac.ter.ise ker'ktrayz' fiil, ngiliz ngilizcesi baknz characterize characteristic char.ac.ter.is.tic kerktrs'tk sfat karakteristik, tipik. isim zellik, hususiyet, vasf. characterization char.ac.ter.i.za.tion kerktrzey'n isim karakterize etme, nitelendirme. characterize char.ac.ter.ize ker'ktrayz' fiil karakterize etmek, nitelemek, nitelendirmek. characterless charcoal chard charge account charg d'affaires char.ac.ter.lesssfat karaktersiz. char.coal ar'kol isim 1. mangal kmr. 2. karakalem. chard ard isim, botanik paz. ticaret ak hesap. char.g d'af.faires arqey dfer' isim (chargs d'affaires) maslahatgzar, igder, arjedafer. charge charge arc isim 1. (hizmet karlnda denen) cret. 2. barut hakk. 3. sulama, itham. 4. hcum, hamle. 5. elektrik arj. fiil 1. (bir masraf birinin hesabna)
223
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
geirmek. 2. grevlendirmek. 3. sulamak, itham etmek. 4. hcum etmek. 5. elektrik arq etmek. chariot char.i.ot er'iyt isim, tarih iki tekerlekli sava veya yar arabas. charisma charitable charity cha.ris.ma krz'm isim karizma. char.i.ta.ble er'tbl sfat hayrsever, yardmsever. char.i.ty er'ti isim 1. hayrseverlik, yardmseverlik. 2. merhamet. 3. sadaka. 4. hayr ii. 5. hayr cemiyeti, yardm dernei. charlady char.la.dy ar'leydi isim, ngiliz ngilizcesi hizmeti kadn, hizmeti; (kadn) hademe. charlatan charm char.la.tan ar'ltn isim arlatan. charm arm isim 1. cazibe, ekicilik. 2. tlsm, muska. 3. by. fiil bylemek, cezbetmek. charming charm.ing arm'ng sfat ekici, ho, sevimli, cana yakn. chart chart art isim 1. portolon, deniz haritas. 2. plan, grafik. 3. izelge. fiil 1. plan yapmak, plan karmak. 2. harita yapmak. charter flight charter member charter plane charter arter seferi. kurucu ye. kiralanm ucuz tarifeli uak. char.ter ar'tr isim 1. patent, imtiyaz, berat. 2. gemi kira kontrat. fiil 1. (uak, gemi v.b.) kiralamak, tutmak. 2. berat, imtiyaz veya patent vermek. charwoman char.wom.an ar'wmn isim, ngiliz ngilizcesi (charwomen) hizmeti kadn, hizmeti; (kadn) hademe. chary char.y er'i sfat 1. dikkatli, tedbirli, ihtiyatl. 2. of -i esirgeyen. chase chase eys fiil kovalamak, peine dmek, izlemek, takip etmek. isim kovalama, peine dme, izleme, takip. chasm chasm kz'm isim 1. kanyon, dar boaz. 2. derin yark.
224
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
chaste
chaste eyst sfat 1. iffetli, namuslu, sili. 2. saf, bozulmam. 3. lekesiz. 4. basit, sade.
chasten
chas.ten ey'sn fiil slah etmek iin cezalandrmak, uslandrmak, yola getirmek.
chastise
chastity chat
chas.ti.ty s'tti isim iffet, saflk, temizlik. chat t fiil (chatted, chatting) sohbet etmek, hobe etmek, ene almak. isim sohbet, hobe.
ch.teau to' isim ato. chat.tel t'l isim tanr mal, menkul. chat.ter t'r fiil gevezelik etmek, ene almak. isim gevezelik.
chatterbox
chattiness chatty chauffeur chauvinism chauvinist chauvinistic cheap cheapen cheapskate cheat
chattinessisim konukanlk. chat.ty t'i sfat konukan. chauf.feur o'fr isim zel ofr. chau.vin.ism o'vnzm isim ovenizm. chau.vin.istisim oven. chau.vin.ist.icsfat ovence. cheap ip sfat 1. ucuz. 2. baya, adi. cheap.en i'pn fiil ucuzlatmak; ucuzlamak. cheap.skateisim, argo pinti, cimri. cheat it fiil 1. dolandrmak, aldatmak. 2. kopya ekmek. isim dolandrc, hilekr, kt.
cheat.erisim kopyac, kopya eken. (belirli bir eyi) arayarak (bir eyi) kontrol etmek: I'm checking for leaks in the roof. Damn akp akmadn kontrol ediyorum.
check in
(bir yere girince) kaydn yaptrmak: First you have to check in at the hotel's reception desk. lk nce otelin
225
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
resepsiyonunda kaydn yaptrman lazm. 2. (uaa binebilmek iin) bileti kontrol ettirmek; (birinin) uak biletini kontrol etmek. check into (otel, pansiyon v.b.'nde) kaydn yaptrp bir oda tutmak. check on (kontrol etmek amacyla) bakmak, gzatmak. 2. (bir eyin) doru olup olmadn renmeye almak. check up on (kontrol etmek amacyla) -e bakmak, -e gz atmak. 2. (bir eyin) doru olup olmadn renmeye almak. check valve check with check ek valf. (birine) danmak. 2. (birinden) izin almak. check ek fiil 1. durdurmak: That defeat checked their advance. O yenilgi ilerlemelerini durdurdu. 2. yavalatmak; gem vurmak; ket vurmak; engellemek: This will check the spread of the disease. Hastaln yaylmasn yavalatacak bu. 3. kontrol etmek; (birini/bir eyi) kontrolden geirmek; muayene etmek; gzden geirmek. 4. (bavulu) bagaqa veya emanete vermek; (paltoyu, apkay) vestiyere vermek. 5. satran ah demek. 6. (bir eyin) doru olup olmadn kontrol etmek. 7. (off) (listedeki bir maddenin) yanna iaret koymak. isim 1. kontrol, gzden geirme, muayene. 2. durdurma, durduru. 3. yavalatma; engelleme. 4. engel, ket, fren grevi yapan kimse veya ey. 5. ek: bank check banka eki. traveler's check seyahat eki. 6. fi; numaral kt, numara: baggage check bagaj fii; emanetinin verdii fi/numaral kt. coat check vestiyercinin verdii fi/numara. 7. (lokanta, bar veya gece kulbnde yenilip iilen eyler iin) hesap: Will you bring the check please? Ltfen hesab getirir misiniz? 8. (listedeki bir maddenin yanna konulan) iaret. 9. (damal kumataki) kare veya kareli desen. checkbook check.book ek'bk isim ek defteri.
226
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
check.ers ek'rz isim dama oyunu. hava terminalinde bilet ve bagajn kontrol edildii tezgh.
check-in desk
ek hesab. check.list ek'lst isim kontrol listesi. check.mate ek'meyt isim 1. satran mat. 2. tam yenilgi. fiil 1. satran mat etmek. 2. yenmek.
check-out counter
check-out ek'aut isim baknz check-out counter check.point ek'poynt isim kontrol noktas. check.up ek'^p isim ekap, genel salk kontrol. ched.dar ed'r isim edar (bir eit peynir). yan yana. cheek ik isim 1. yanak, avurt. 2. konuma dili cret, yzszlk, arszlk.
cheekbone cheekily cheekiness cheeky cheep cheer an animal on cheer someone on cheer someone up cheer up Cheer up! cheer
cheek.boneisim elmackkemii. cheek.i.lyzarf yzszce, kstahlkla. cheek.i.nessisim yzszlk, kstahlk. cheek.y i'ki sfat, konuma dili yzsz, arsz, kstah. cheep ip fiil cvldamak, cik cik tmek. isim cvlt. birini/bir hayvan (szl) tezahratla tevik etmek. birini/bir hayvan (szl) tezahratla tevik etmek. birini neelendirmek. neelenmek. Keyfine bak!/Gemi olsun! cheer r isim 1. (szle yaplan) tezahrat. 2. nee, keyif. fiil 1. (szle) tezahrat yapmak. 2. neelendirmek.
227
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk cheerful cheerfully cheerfulness cheerleader cheerless Cheers! cheese cheeseburger
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cheer.ful r'fl sfat neeli, en, keyifli. cheer.ful.lyzarf neeyle. cheer.ful.nessisim neelilik. cheer.lead.er r'lidr isim amigo. cheer.less r'ls sfat neesiz, keyifsiz. Salnza!/erefe! cheese iz isim peynir. cheese.burg.er iz'brgr isim izburger, peynirli hamburger.
cheesecake cheesecloth cheesy cheetah chef chem. chemical compound chemical engineer chemical reaction chemical warfare chemical
cheese.cake iz'keyk isim peynirle yaplan bir tr kek. cheese.cloth iz'klth isim tlbent. chees.ysfat peynire benzeyen; peynir kvamnda. chee.tah i't isim ita. chef ef isim ef, ahba, ah. chem.ksaltma chemical chemist chemistry kimya kimyasal bileim. kimya kimya mhendisi. kimya kimyasal reaksiyon. kimya kimyasal sava. chem.i.cal kem'kl sfat, kimya kimyasal. isim, kimya kimyasal madde.
chemise chemist
che.mise miz' isim kombinezon, kadn i gmlei. chem.ist kem'st isim 1. kimyager. 2. ngiliz ngilizcesi eczac.
asl bran kimya olan renci. chem.is.try kem'stri isim kimya. chem.o.ther.a.py kemother'pi, kimother'pi isim, tbbi kemoterapi.
cheque chequered
chejue ek isim, ngiliz ngilizcesi ek. che.juered ek'rd sfat, ngiliz ngilizcesi baknz checkered
cherish
cher.ish er' fiil 1. aziz tutmak. 2. zerine titremek, barna basmak. 3. beslemek, gtmek.
cherry
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk chess chessboard chessman chest of drawers chest chestnut
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
chess es isim satran. chess.boardisim satran tahtas. chess.manisim satran ta. ifoniyer. chest est isim 1. gs. 2. sandk. 3. kutu. chest.nut es'n^t, es'nt isim 1. kestane. 2. kestane rengi. sfat kestane rengi, kestane.
chew out chew the cud chew the fat chew chewing gum chic chicanery chick chicken feed chicken pox chicken
azarlamak. gevi getirmek. 2. derin derin dnmek. ene almak. chew u fiil inemek. iklet. chic ik, k sfat k, modaya uygun. isim klk. chi.can.er.y key'nri isim hile, ike. chick k isim 1. civciv. 2. argo gen kz, pili. bozuk para, az para. suiei. chick.en k'n isim pili, tavuk eti. fiil, argo out korkudan ekinmek.
sfat korkak, dlek. chick.pea k'pi isim nohut. chic.o.ry k'ri isim hindiba, gneik. chide ayd fiil (chid/chided, chidden/chided) azarlamak, kusur bulmak.
dantay bakan. chief if isim ef, amir, reis, ba. sfat 1. en yksek rtbede olan, ba. 2. belli bal, ana.
chief.lyzarf balca, en ok. chief.tain if'tn isim 1. kabile reisi. 2. bakan, ef. child ayld isim (children) 1. ocuk; bebek. 2. ocuksu kimse. 3. ocuk, evlat.
childbirth childhood
child.birth ayld'brth isim doum. child.hood ayld'hd isim ocukluk dnemi, ocukluk.
229
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
childless childlike
child.less ayld'ls sfat ocuksuz, ocuu olmayan. child.like ayld'layk sfat ocuk gibi, ocuk ruhlu, ocuksu.
child.lyzarf ocuka. chil.dren l'drn isim baknz child kolay i, ocuk oyunca. Chil.e l'i isim ili. isim ilili. sfat 1. ili, ili'ye zg. 2. ilili. chil.i l'i isim krmzbiber. chill l isim 1. souk. 2. titreme, me, rperme. sfat 1. tc. 2. souk. fiil 1. mek, rpermek; tmek. 2. (yiyecek, iecek) soutmak.
souk iliine gemi, iliine kadar m. chill.i.nessisim 1. souk. 2. souk davran. chill.y l'i sfat serin, souk, tc. zarf souk bir ekilde.
chime
chime aym isim 1. an sesi; zil sesi. 2. melodi. 3. ahenk, uyum. fiil (an) ahenkle almak.
chimerical
baca temizleyicisi. chim.ney m'ni isim 1. baca. 2. lamba iesi. 3. krater, yanarda az.
chim.pan.zee mpnzi' isim empanze. chin n isim ene. tabak dolab. chi.na ay'n isim porselen, seramik, ini. Chi.nese ayniz' isim (Chinese) 1. inli. 2. ince. sfat 1. in, in'e zg. 2. ince. 3. inli.
chink
230
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
chip p isim 1. yonga, entik. 2. ngiliz ngilizcesi patates kzartmas, cips. 3. bilgisayar ip, yonga. fiil yontmak, entmek, budamak, ekil vermek.
chipmunk chirp
chip.munk p'm^ngk isim amerikasincab. chirp rp fiil 1. cvldamak. 2. crldamak, crlamak. isim 1. cvlt. 2. crlt.
chisel chitchat
chis.el z'l isim keski, kalem. fiil kalemle oymak. chit.chat t't isim, konuma dili (sohbette geen) szler: Enough of this chitchat; we'd better get to work. Bu kadar muhabbet yeter. Artk alsak iyi olur. fiil sohbet etmek, muhabbet etmek, ene almak.
chivalric
chivalrous
chivalry
chive ayv isim frenksoan. chlo.rin.ate klr'neyt fiil klorlamak. chlo.rine klr'in, klr'n isim, kimya klor. chlo.ro.form klr'frm isim, kimya kloroform. fiil kloroformla uyutmak.
azna kadar dolu. ikolatal kek. choc.o.late k'lt, k'lt isim ikolata: a piece of chocolate candy bir ikolata. sfat ikolatal.
choice
choice oys isim 1. seme, sei. 2. seilen kimse veya ey: He was our choice. Bizim setiimiz oydu. 3. seenek, k, alternatif; are: You've no other choice. Baka aren yok. Won't you give me another choice? Bana baka bir alternatif tanmaz msnz? sfat 1. ok kaliteli, ekstra, lks (sebze, meyve, et v.b.). 2. iyi seilmi. 3. ineli, krc (sz).
choir
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk choke back one's tears choke down one's rage choke up
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
choke
choke ok fiil bomak, nefesini kesmek; tkamak, boulmak; tkanmak. isim 1. boulma; tkanma. 2. otomotiv qikle.
chol.er.a kal'r isim kolera. cho.les.ter.ol kles'trol isim kolesterol. choose uz fiil (chose, chosen) semek, tercih etmek, istemek.
choos.ey u'zi sfat titiz, zor beenen, mklpesent. choos.y u'zi sfat titiz, zor beenen, mklpesent. kesip drmek. kymak, doramak. 2. (odun) yarmak. chop ap fiil (chopped, chopping) 1. balta ile paralara ayrmak. 2. paralamak, kesmek. 3. kymak, doramak. isim pirzola: lamb chop kuzu pirzolas.
chopper
choppy
choral
cho.ral kr'l sfat 1. koro ile ilgili. 2. koro tarafndan sylenen. 3. koro iin yazlm.
cho.rale krl' isim, mzik koral. chord krd isim 1. alg teli, kiri. 2. mzik akort. chore r isim 1. kk bir i. 2. oul bir evin veya iftliin gnlk ileri. 3. g ve tatsz i.
cho.re.og.ra.pher koriyag'rfr isim koreograf, koregraf. cho.re.og.ra.phy koriyag'rfi isim koreografi, koregrafi. cho.rus kr's isim 1. koro, koro topluluu. 2. (mzik eseri) koro. 3. koro, arknn koro blm.
chose chosen
chose oz fiil baknz choose cho.sen o'zn fiil baknz choose sfat seilmi.
232
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
chow au isim, konuma dili yemek. Christ krayst isim Mesih, sa. Chris.ten.dom krs'ndm isim Hristiyanlk, Hristiyan lemi.
Christian name
ad, isim: Her Christian name is Fanny, and her family name is Burney. Ad Fanny, soyad Burney.
Chris.tian krs'n sfat, isim Hrstiyan. Chris.ti.an.i.ty krsiyn'ti isim Hristiyanlk. Noel arifesi. Noel aac. Christ.mas krs'ms isim Noel. chro.mat.ic kromt'k sfat 1. renklerle ilgili, kromatik. 2. mzik kromatik.
chrome chromium chromosome chronic chronicle chronological chronologically chronology chronometer chrysanthemum
chrome krom isim krom. chro.mi.um kro'miym isim, kimya krom. chro.mo.some kro'msom isim kromozom. chron.ic kran'k sfat kronik, mzmin, sreen. chron.i.cle kran'kl isim kronik, tarih. chron.o.log.i.cal kranlac'kl sfat kronoloqik. chron.o.log.i.cal.lyzarf tarih srasna gre. chro.nol.o.gy krnal'ci isim kronoloqi. chro.nom.e.ter krnam'tr isim kronometre, sreler. chry.san.the.mum krsn'thmm isim kasmpat, krizantem.
chubby chuck
chub.by ^b'i sfat tombul. chuck ^k fiil, konuma dili 1. atmak, frlatmak. 2. pe atmak. 3. istifa etmek.
chuckle
chuck.le ^k'l fiil kkr kkr glmek, kendi kendine glmek. isim kkrdama.
chum
chum ^m isim yakn arkada, ahbap, dost. fiil (chummed, chumming) 1. dost olmak. 2. ayn oday paylamak.
chump
233
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
chunk ^ngk isim 1. kle, yn, topak. 2. konuma dili tknaz adam.
church
church.war.den r'wrdn isim kilise idame amiri. church.yard r'yard isim kilise bahesi. churl rl isim 1. kaba adam. 2. kyl. churl.ishsfat kaba, terbiyesiz. churn rn isim 1. yayk. 2. st kab. fiil (st) yaykta alkalamak.
CIA si'ay'ey' ksaltma Central Intelligence Agency. ci.ca.da skey'd, ska'd isim austosbcei. ci.der say'dr isim elma suyu; elma arab. ci.gar sgar' isim puro. akmak. cig.a.rette sgret' isim sigara. cinch sn isim 1. at kolan. 2. konuma dili skca tutma, kavrama. 3. argo elde bir; antada keklik.
cruf briketi. cin.der sn'dr isim 1. cruf, yanm kmr art. 2. oul kl.
Cinderella
cinema
cin.e.ma sn'm isim, ngiliz ngilizcesi 1. sinema, sinema salonu. 2. sinema endstrisi.
cin.na.mon sn'mn isim tarn. ci.pher say'fr isim 1. sfr. 2. solda sfr, hi. 3. ifre. cir.ca sr'k edat dolaylarnda, takriben, aa yukar. ksaltma ca./c./c .
Circassian circle
Cir.cas.sian srk'n isim, sfat 1. erkez. 2. erkezce. cir.cle sr'kl isim 1. daire, ember, halka. 2. devir. 3. evre, muhit, grup. fiil 1. etrafn evirmek, kuatmak. 2. halka olmak. 3. daire iine almak. 4. etrafnda dolamak. 5. devretmek, dnmek.
234
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elektrik devre kesici anahtar. cir.cuit sr'kt isim 1. daire. 2. ring seferi. 3. elektrik devre.
cir.cu.i.tous srkyu'wts sfat dolayl, dolambal. cir.cu.i.tous.lyzarf dolayl olarak. cir.cu.i.tous.nessisim dolayllk. genelge, sirkler. 2. bir tr kredi mektubu. yuvarlak testere. cir.cu.lar sr'kylr sfat 1. dairesel, yuvarlak. 2. dolayl, dolambal.
circulate
cir.cu.late sr'kyleyt fiil 1. deveran etmek, dolamak. 2. datmak, elden ele geirmek. 3. dolatrmak.
darya dn kitap veren ktphane. cir.cu.la.tion srkyley'n isim 1. dolam, devir, deveran, cereyan. 2. kan dolam. 3. tedavl, dolanm, sirklasyon. 4. datm miktar, tiraj.
cir.cum.cise sr'kmsayz fiil snnet etmek. cir.cum.ci.sion srkmsq'n isim snnet. cir.cum.fer.ence srk^m'frns isim daire evresi; ember.
circumflex
cir.cum.flex sr'kmfleks isim, dilbilgisi inceltme iareti; uzatma iareti; dzeltme iareti, _konuma dili_ apka.
circumnavigate
circumscribe
circumspect
circumspection circumstance
cir.cum.spec.tion srkmspek'n isim dikkat, ihtiyat. cir.cum.stance sr'kmstns isim 1. durum, hal, keyfiyet, koul, art, vaziyet. 2. olay, vaka.
circumstantial evidence
235
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cir.cum.stan.tial srkmstn'l sfat 1. durumla ilgili. 2. ikinci derecede nemi olan. 3. ayrntl.
circumvent
circus
cis.tern ss'trn isim sarn, mahzen, su deposu. cit.ksaltma citation cited citizen cit.a.del st'dl isim hisar, kale. ci.ta.tion saytey'n isim 1. alntlama, aktarma, iktibas. 2. alnt, aktarma. 3. celp, mahkemeye ar. 4. celp kd.
citizen
cit.i.zen.shipisim uyrukluk, vatandalk, tabiiyet. sitrik asit. cit.ric st'rk sfat baknz citric acid cit.ron st'rn isim aakavunu. turungillerden bir meyve. cit.rus st'rs sfat turungillere ait. isim (citrus) turungillere ait aa veya meyve.
city block city manager city planner city city-state civic center
kesien sokaklarla ayrlan blok. belediye bakan. ehir mimar. cit.y st'i isim ehir, kent. cit.y-stateisim ehir devleti, site. hkmet binalar, mahkeme, ktphane v.b.'nin bulunduu ehir merkezi.
civic
civ.ic sv'k sfat 1. ehre ait, belediye ile ilgili. 2. yurttalk ile ilgili.
civ.icsisim yurttalk bilgisi, yurt bilgisi. sivil savunma. inaat mhendisi. inaat mhendislii.
236
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk civil law civil liberty civil marriage civil rights civil servant civil service civil war civil
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hukuk 1. medeni hukuk. 2. Roma hukuku. insan haklar. medeni nikh. vatandalk haklar. ngiliz ngilizcesi devlet memuru. sivil devlet memurlar. i sava. civ.il sv'l sfat 1. vatandalarla ilgili. 2. hkmete ait, milli. 3. sivil. 4. bireysel, ferdi. 5. uygar, medeni. 6. nazik, kibar.
civilian civilisation
ci.vil.ian svl'yn isim sivil. civ.i.li.sa.tion svlayzey'n isim, ngiliz ngilizcesi baknz civilization
ci.vil.i.ty svl'ti isim nezaket, kibarlk, terbiye. civ.i.li.za.tion svlzey'n isim uygarlk, medeniyet. civ.i.lize sv'layz fiil 1. uygarlatrmak, medeniletirmek. 2. aydnlatmak.
civilized
clad kld fiil baknz clothe tazminat davas. 2. tazminat talebi. claim kleym isim 1. talep, iddia. 2. hak. 3. sigorta poliesi stnden denecek para. fiil 1. hak talep etmek, istemek. 2. iddia etmek. 3. sahip kmak.
claimant clairvoyance
claim.antisim davac; hak iddia eden; talep sahibi. clair.voy.ance klervoy'ns isim 1. kehanet. 2. gaipten haber verme.
clair.voy.ant klervoy'nt isim khin. clam klm isim tarak, deniz tara. clam.ber klm'br, klm'r fiil trmanmak, glkle trmanmak.
clammy
237
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
clam.or klm'r isim 1. haykrma, feryat, yaygara. 2. grlt. fiil haykrmak, feryat etmek, yaygara koparmak.
clamorous clamour
clam.or.oussfat grltl. clam.our klm'r isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz clamor
clamp
clamp klmp isim mengene, kenet, sktrc, kska. fiil mengene ile sktrmak.
clan kln isim klan, boy, kabile. clan.des.tine klndes'tn sfat gizli, el altndan yaplan. clan.des.tine.lyzarf gizlice, el altndan. clang klng fiil 1. nlamak; nlatmak. 2. yksek sesle almak.
clank
clap
clap klp isim 1. el rpma. 2. gk grlts, gk grlemesi. 3. elle vuru, aplak. 4. argo belsoukluu. fiil (clapped, clapping) 1. el rpmak, alklamak. 2. elle vurmak, aplak indirmek.
claret clarification
clar.et kler't isim krmz Bordo arab. clar.i.fi.ca.tion klerfkey'n isim aydnlatma, aklama.
clarify
clar.i.net klernet' isim, mzik klarnet. clar.i.net.istisim klarneti. clar.i.ty kler'ti isim aklk, vuzuh, berraklk. clash kl fiil 1. (madeni eyler) birbirine arpmak; (madeni eyleri) birbirine arpmak. 2. arpmak, atmak, arpp savamak; dvmek. 3. mcadeleye girimek; birbiriyle mcadele etmek. 4. birbiriyle iyi gitmemek, yakmamak; with ile iyi gitmemek, -e yakmamak. 5. ayn zamana rastlamak; atmak; with
238
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ile atmak. isim 1. arpma, atma. 2. birbirine arpan madeni eylerin kard ses. clasp knife clasp byk ak, sustal bak. clasp klsp isim 1. toka, kopa. 2. kucaklama, sarlma. fiil 1. toka ile tutturmak, kopalamak. 2. kucaklamak, sarlmak. class class kls isim 1. snf, tabaka, zmre. 2. kast. 3. eit, tr. 4. takm, grup. 5. snf; ders. classic classical classification clas.sic kls'k sfat klasik. isim klasik eser, klasik. clas.si.cal kls'kl sfat klasik. classificationisim 1. snflama, blmleme. 2. kategori, snf. classified advertisements classify kk ilanlar. clas.si.fy kls'fay fiil snflara ayrmak, snflamak, blmlemek, tasnif etmek. classmate classroom clatter class.mate kls'meyt isim snf arkada. class.room kls'rum isim snf, dershane, derslik. clat.ter klt'r fiil takrdatmak, atrdatmak; takrdamak. isim patrt, takrt, grlt. clause clause klz isim 1. madde, bent, hkm, fkra, art. 2. dilbilgisi cmle veya yancmle ya da baz gemi zaman sfatfiilleri gibi bir zne ve ona ait bir fiilden oluan kelime grubu. clavicle claw hammer claw clav.i.cle klv'kl isim kprckkemii, kprck. domuz trna eki. claw kl isim pene, trnak. fiil yrtmak, trmalamak, pene atmak. clay clean out clean up clean clay kley isim kil, balk. temizlemek. temizlemek. clean klin sfat 1. temiz, pak. 2. halis, saf, ar. 3. kusursuz. 4. engelsiz, ak. 5. masum, temiz ahlakl. 6. yenebilir (av eti v.b.). 7. dzgn, biimli. fiil
239
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
temizlemek, paklamak, artmak; temizlenmek, paklanmak, arnmak. zarf tamamen, btnyle. cleaner cleanliness cleanly cleanse cleanser clear conscience clear off clear out clear the air clear the table clear thinker clear up clean.er klin'r isim 1. temizliki. 2. temizleyici madde. clean.li.ness klen'lns isim temizlik. clean.ly klin'li zarf temiz bir ekilde, temizce. cleanse klenz fiil temizlemek. cleans.erisim 1. temizleyici madde. 2. sabun. vicdan rahatl. konuma dili svmak, tymek. konuma dili svmak, tymek. 2. toplayp atmak. pheleri gidermek. sofray kaldrmak. mantkl dnen kimse. zmek, halletmek, akla kavuturmak; zlmek. 2. temizlemek. 3. (hastal) gidermek; (hastalk) gemek. clear clear klr sfat 1. effaf, saydam; duru. 2. bulutsuz, ak (gk). 3. przsz (cilt). 4. kolaylkla anlalan veya duyulan, net, ak: His instructions were juite clear. Verdii talimat ok akt. She's got a clear voice. Net bir sesi var. 5. belli, aikr, ak, belirgin, bariz: That's a clear instance of what I was talking about. Bahsettiim konunun ak bir rneidir o. It's clear you've made a mistake. Hata yaptn belli. 6. ak, bo: The top of his desk is never clear. Yaz masasnn st hi bo kalmyor. 7. ak, engelsiz: With all this snow the roads won't be clear for days. Kar bu kadar ok olduu iin yollar gnlerce almaz. 8. (zaman asndan) bo, dolu olmayan: This Thursday's a clear day for me. Bu perembe benim iin bo. zarf to ta -e kadar She could see clear to Bykada. Ta Bykada'ya kadar grebiliyordu. isim baknz be in the clear fiil 1. (bir eyi) (bir yerden) kaldrmak, uzaklatrmak veya yok etmek: Clear the table! Sofray kaldr! We need to clear the area. evreden herkesi uzaklatrmamz lazm. He's
240
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
clearing the steps of snow. Merdivenlerdeki karlar temizliyor. They cleared a space in the middle of the room. Odann ortasnda bir yer atlar. Clear the way! Yol ver! It really clears your nostrils. Burnunun deliklerini baya aar. 2. (birinin) masumiyetini gstermek; of (birinin) (bir suun) faili olmadn gstermek. 3. izin vermek; with (birinden) (bir ey iin) izin almak: Have you cleared this with him? Bunun iin ondan izin aldn m? 4. (bir eyin) stnden gemek: > clearance clear.ance klr'ns isim 1. temizleme. 2. aklk yer. 3. gmrk muayene belgesi. 4. geminin liman terketme izni. clear-cut clear-cut klr'k^t' sfat 1. ak, net. 2. kesin. fiil (aalk bir alandaki) tm aa ve allar kesmek, (aalk bir alan) tralama kesmek. clearing clear.ing klr'ng isim 1. temizleme ii. 2. aa karma. 3. aydnlatma. 4. aklk, meydan. 5. takas, kliring. cleat cleat klit isim 1. denizcilikle ilgili koboynuzu. 2. ksk, kama, takoz. cleavage cleav.age kli'vc isim 1. yark. 2. yarlma, atlama. 3. (kadnn) gs aras. cleave cleave kliv fiil (cleaved/clove/cleft, cleaved/cloven/cleft) yarmak, blmek; yarlmak, blnmek. cleaver clef cleft cleav.er kli'vr isim satr, balta. clef klef isim, mzik anahtar. cleft kleft fiil baknz cleave isim, sfat atlak, yark, ayrk. clemency clem.en.cy klem'nsi isim 1. merhamet, efkat. 2. havann gneli ve lk olmas. clement clem.ent klem'nt sfat 1. merhametli, efkatli. 2. gneli ve lk (hava).
241
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cler.gy klr'ci isim papazlar. cler.gy.man klr'cimn isim (clergymen) papaz. cler.ic kler'k isim papaz. cler.i.cal kler'kl sfat 1. sekretere ait, sekreterlik. 2. papaza ait.
clerk
clev.er klev'r sfat 1. akll. 2. zeki. 3. becerikli. clev.er.lyzarf akllca, zekice. clev.er.nessisim 1. aklllk. 2. beceriklilik. clew klu isim baknz clue cli.ch kliey' isim 1. klie, basmakalp sz. 2. matbaaclk klie.
click
click klk isim t, trt, tkrt. fiil 1. trdamak. 2. tkrdamak. 3. bilgisayar fareye (mouse) tklamak.
cli.ent klay'nt isim 1. mvekkil. 2. mteri. cli.en.tele klayntel' isim 1. mvekkiller. 2. mteriler. cliff klf isim uurum, sarp kayalk. cli.mate klay'mt isim iklim, hava. cli.max klay'mks isim 1. doruk, zirve. 2. doruk noktas. 3. orgazm. fiil dorua ulamak; dorua ulatrmak.
inmek. climb klaym fiil 1. trmanmak. 2. kmak. isim 1. trmanacak yer. 2. trman, trmanma.
climber
climb.er klay'mr isim 1. trmanc sarmak. 2. konuma dili toplumda ykselmek isteyen kimse.
clinch
clinch kln fiil 1. perinlemek. 2. salama balamak. 3. boks birbirine sarlmak. isim 1. perinleme. 2. boks birbirine sarlma. 3. perinlenmi ivi.
242
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cling klng fiil (clung) 1. yapmak, skca sarlmak, tutunmak. 2. yaknnda olmak. 3. (hatra v.b.'ne) bal olmak.
clin.ic kln'k isim klinik. clin.i.calsfat klinikle ilgili, klinik. clink klngk fiil 1. ngrdamak; ngrdatmak. 2. (bardak, kadeh) tokuturmak. isim 1. ngrt. 2. tokuturma.
(ceza olarak) birinin hareket alann snrlamak. clip klp fiil (clipped, clipping) 1. krkmak. 2. krpmak. 3. ularn kesmek. 4. konuma dili hzla gitmek. 5. (gazete, dergi v.b.'nden) kupr kesmek. isim 1. krkma. 2. krpma. 3. kesme. 4. konuma dili hz, srat.
clipper
clip.per klp'r isim 1. oul (sa, trnak, im kesmek iin) makas. 2. tekil hzl bir yelkenli gemi.
clipping
clijue klik, klk isim klik, hizip. cli.to.ris klt'rs, klay'trs isim, anatomi klitoris, bzr. bir eyi (baka bir eyin) kisvesine brndrmek. cloak klok isim pelerin. fiil baknz cloak something in a guise of
cloakroom
clock klak isim saat. fiil saat tutmak. clock.makerisim saati. clock.wisesfat, zarf saat yelkovan ynnde. clock.workisim saatin makinesi. clod klad isim 1. toprak veya amur paras, kesek. 2. budala, sersem.
clog
clog klag fiil (clogged, clogging) 1. tkamak; tkanmak. 2. engel olmak, kstek vurmak; engel lemek.
243
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
clois.ter kloys'tr isim 1. revakl avlu. 2. revak, kemeralt. 3. manastr. fiil 1. manastra kapatmak. 2. tecrit etmek, ayrmak.
close call close combat close contest close down close game close haircut close in on close out close resemblance close shave close the deal close up close
konuma dili paay zor kurtarma. gs gse arpma. beraberlie yakn oyun veya yar. kapamak, kapatmak; kapanmak. beraberlie yakn oyun veya yar. ksa sa tra. -in etrafn evirmek. hepsini satmak, indirimli satmak. yakn benzerlik. sinek kayd tra. 2. konuma dili paay zor kurtarma. anlamaya varmak. kapatmak; kapanmak. 2. birbirine yaklamak. close kloz fiil 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. tkamak, doldurmak. 3. son vermek, bitirmek; sona ermek, bitmek.
closed circuit closed season closed shop closed close-fisted close-fitting close-mouthed closet communist closet homosexual closet
elektrik kapal devre. avlanmann yasak olduu mevsim. yalnz sendika yelerini altran fabrika. closed klozd sfat kapal. close-fist.ed klos'fs'td sfat cimri, eli sk. close-fit.ting klos'ft'ng sfat dar, ste oturan (giysi). close-mouthed klos'maudhd' sfat sk azl, az sk. gizli komnist. gizli homoseksel. clos.et klaz't isim (gardrop ilevi gren sandk odas gibi) gmme dolap, yklk. sfat, konuma dili gizli, gizli tutulan; aleni olmayan. fiil baknz be closeted with
clot
clot klat isim pht. fiil (clotted, clotting) 1. phtlamak; top top olmak; (st) kesilmek. 2. phtlatrmak.
244
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cloth klth isim kuma, bez, rt. clothe klodh fiil (clothed/clad) 1. giydirmek. 2. stn rtmek, kaplamak.
clothes basket clothes moth clothes clotheshorse clothesline clothes-peg clothespin clothing
amar sepeti. elbise gvesi. clothes kloz, klodhz isim, oul giysiler, elbiseler. clotheshorseisim amar asks. clotheslineisim amar ipi. clothes-pegisim, ngiliz ngilizcesi amar mandal. clothes.pinisim mandal. cloth.ing klo'dhng isim giyim eyas, giysiler, elbiseler.
cloud
cloud klaud isim 1. bulut. 2. duman veya toz bulutu. 3. leke. fiil 1. bulutla kaplamak, karartmak, rtmek; bulutlanmak, kararmak. 2. glgelemek. 3. lekelemek. 4. phe altnda brakmak.
cloud.burstisim saanak. cloud-cappedsfat bulutlu, bulutlarla kapl (da tepesi). cloudysfat 1. bulutlu. 2. dalgal (mermer). 3. dumanl. 4. bulank. 5. karanlk, ak olmayan. 6. phe altnda; thmet altnda.
clout
clout klaut isim, konuma dili 1. yumruk, tokat. 2. nfuz. fiil 1. yumruk indirmek, tokat atmak. 2. beysbol (topa) hzla vurmak.
clove klov isim karanfil (baharat). clo.ver klo'vr isim yonca. clown klaun isim palyao, soytar. fiil soytarlk etmek. clown.ishsfat soytar gibi. clown.ish.nessisim soytarlk. club kl^b isim 1. sopa, omak; cop. 2. kulp, dernek. 3. iskambil oyunlar sinek, ispati. fiil (clubbed, clubbing) coplamak; sopalamak.
clubfoot cluck
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
clue klu isim ipucu, iz, anahtar. clump kl^mp isim yn, kme. fiil 1. ymak, kmelemek. 2. ar admlarla yrmek.
clum.si.lyzarf hantalca. clum.si.nessisim hantallk. clum.sy kl^m'zi sfat hantal, beceriksiz, sakar. clung kl^ng fiil baknz cling clus.ter kl^s'tr isim 1. salkm, hevenk. 2. tutam, demet. 3. kme, grup. fiil 1. salkm haline getirmek. 2. demet yapmak. 3. kmelenmek, bir araya toplanmak.
mitsizlik iinde her areye bavurmak. otomotiv debriyaq pedal. clutch kl^ isim 1. kavrama, skca tutma. 2. makine kenet, ambreyaq. 3. otomotiv debriyaq. fiil 1. kavramak, yakalamak. 2. kapmak.
clutter
clut.ter kl^t'r fiil darmadank etmek, ymak, dzensizce atmak. isim danklk, karklk.
cm.ksaltma centimeter Co.ksaltma company county coach ko isim 1. spor antrenr, altrc. 2. zel retmen. fiil yetitirmek, antrenrlk etmek, zel ders vermek.
coagulate
coal kol isim kmr. co.a.lesce kowles' fiil birlemek, yekvcut olmak. co.ales.cenceisim birleme, birleim. co.ales.centsfat birlemek zere olan. co.a.li.tion kowl'n isim koalisyon, birleme. coarse krs sfat 1. adi, baya, kaba. 2. kaln. 3. terbiyesiz. 4. hissiz. 5. ilenmemi.
coarse.lyzarf kabaca. coars.en kr'sn fiil kabalamak; kabalatrmak. coarse.nessisim 1. kabalk. 2. terbiyesizlik.
246
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sahil koruma. coast kost isim sahil, deniz kys. fiil 1. (kayak, bisiklet) yoku aa inmek veya kaymak. 2. denizcilikle ilgili ky boyunca gitmek.
coast.alsfat ky, sahil, kysal. coast.lineisim ky boyu. elbise asks, ask. bir kat boya. portmanto, asklk. coat kot isim 1. palto, ceket. 2. kat, tabaka. fiil kaplamak; bir tabaka (boya v.b.) srmek.
coat.ingisim 1. tabaka, kat. 2. paltoluk kuma. birini tatl szlerle kandrarak bir ey elde etmek. coax koks fiil 1. tatl szlerle kandrmak, gnln yapmak. 2. dil dkmek.
cob kab isim msr koan. co.balt ko'blt isim kobalt. cob.ble kab'l isim kaldrm ta. fiil 1. kaldrm ta demek. 2. ayakkab tamir etmek.
cob.blerisim ayakkab tamircisi. cob.ble.stoneisim parke ta, kaldrm ta. co.bra ko'br isim kobra ylan. cob.web kab'web isim rmcek a. co.caine kokeyn', ko'keyn isim kokain. apkay yana yatrmak. cock kak isim 1. horoz. 2. erkek ku. 3. musluk. 4. tfek horozu, tabanca horozu. 5. argo penis, kam. fiil tfek horozunu ekmek. sfat erkek.
cock-a-doodle-doo
palavra, martaval. cock.chaf.er kak'eyfr isim maysbcei. cock.er.el kak'rl isim yavru horoz.
247
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cock.eyed kak'ayd isim 1. a gzl. 2. arpk, eri. 3. argo sama. 4. argo kfelik.
cockfight cockpit
cock.fight kak'fayt isim horoz dv. cock.pit kak'pt isim 1. pilot kabini. 2. denizcilikle ilgili alak gverte, kokpit. 3. horoz dvlerinin yapld yer.
cockroach cockscomb
cock.roach kak'ro isim hamambcei. cocks.comb kaks'kom isim 1. horoz ibii. 2. botanik horozibii. 3. zppe.
cocksure
cock.tail kak'teyl isim kokteyl. cock.y kak'i sfat, konuma dili kendini beenmi. co.co ko'ko isim hindistancevizi. kakao tohumu. kakao ya. co.coa ko'ko isim 1. kakao. 2. kakao rengi. 3. stl kakao.
co.coon kkun' isim koza. cod kad isim morina. cod.dle kad'l fiil 1. stne titremek, ihtimam gstermek. 2. hafif atete kaynatmak.
ahlak kurallar. code kod isim 1. kanun, kanunname. 2. ifre; kod. fiil 1. kanun haline getirmek. 2. ifre ile yazmak; kodlamak.
co.deine ko'din, ko'dyin isim kodein. codg.er kac'r isim, konuma dili moruk, pinpon adam. cod.i.fi.ca.tionisim kanun halinde toplama. cod.i.fy kad'fay, ko'dfay isim 1. kanun halinde toplamak. 2. bir sisteme balamak.
cod-liver oil
balkya.
248
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
co.ed ko'wed isim, konuma dili karma bir niversitede okuyan kz renci. sfat, konuma dili baknz coeducational
coeducation coeducational
co.ed.u.ca.tion koweckey'n isim karma eitim. co.ed.u.ca.tion.alsfat karma eitime ait; karma eitimin uyguland bir okulda okuyan; karma eitim uygulayan.
coefficient coequal
co.ef.fi.cient kowf'nt isim katsay. co.e.jual kowi'kwl isim e. sfat 1. eit, msavi. 2. akran, denk.
coerce coercion coercive coexist coexistence coffee bean coffee cup coffee grounds coffee mill coffee of a kind coffee shop
co.erce kowrs' isim zorlamak, mecbur etmek. co.er.cionisim zorlama, bask. co.er.cive kowr'sv sfat zorlayc. co.ex.ist kowgzst' fiil bir arada var olmak. co.ex.is.tenceisim bir arada var olu. kahve ekirdei. (alafranga) kahve fincan. kahve telvesi. kahve deirmeni. kahveye benzer bir ey. kahve, ay, tatl, sandvi ve hafif yemekler sunan lokanta.
coffee spoon coffee store coffee table coffee coffeepot coffer coffin cog cogency cogent cogitate
tatl ka. kurukahveci dkkn, kurukahveci. sehpa. cof.fee kf'i, kaf'i isim kahve. cof.fee.potisim kahve demlii. cof.fer kf'r isim sandk, kasa, kutu. cof.fin kf'n isim tabut. cog kag isim ark dii, di. co.gen.cy ko'cnsi isim inandrclk, ikna kuvveti. co.gent ko'cnt sfat inandrc, ikna edici. cog.i.tate kac'teyt fiil dnmek, dnp tanmak, tasarlamak.
249
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
co.gnac kon'yk isim kanyak, konyak. cog.ni.sance kag'nzns isim, ngiliz ngilizcesi baknz cognizance
cognisant
cognition cognizance
cog.ni.tion kagn'n isim, ruhbilim bili. cog.ni.zance kag'nzns isim 1. farkna varma. 2. kavrama.
cog.ni.zant kag'nznt sfat baknz be cognizant of cog.wheelisim dili ark. co.here kohr' fiil 1. yapmak, kaynamak. 2. uyum iinde olmak, uyumak. 3. birbirini tutmak, tutarl olmak.
coherence
coherent
co.her.ent kohr'nt sfat 1. yapkan. 2. tutarl, mantkl. 3. kolay anlalr. 4. fizik koherent, eevreli.
coherently cohesion
co.her.ent.lyzarf tutarl olarak. co.he.sion kohi'qn isim 1. yapklk, yapma. 2. uyum iinde olma, uyuma. 3. fizik kohezyon.
cohesive
cohort
co.hort ko'hrt isim 1. hempa, su orta. 2. yanda, taraftar, desteki. 3. (insanlardan oluan) grup.
coif.feur kwafr' isim kuafr, kadn berberi olan erkek. coif.fure kwafyr' isim sa biimi, sa tuvaleti. coil koyl isim 1. kangal. 2. denizcilikle ilgili roda. 3. halka, kangal eklinde boru. 4. halka eklinde kvrlm sa. 5. elektrik bobin. fiil 1. sarmak, kangallamak; sarlmak, kangallanmak. 2. denizcilikle ilgili roda etmek.
coin
coin koyn isim madeni para. fiil 1. madeni para basmak. 2. (szck, sz) tretmek.
250
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
co.in.cide kownsayd' fiil 1. with ile rastlamak, ayn zamana rastlamak, atmak. 2. uymak, bir olmak. 3. matematik akmak.
coincidence coincidental
co.in.ci.dence kown'sdns isim rastlant, tesadf. co.in.ci.den.tal kownsden'tl sfat rastlant eseri olan, tesadfi.
co.in.ci.den.tal.lyzarf tesadfen, ans eseri. co.i.tion kow'n isim cinsel iliki. co.i.tus ko'wts isim cinsel iliki. coke kok isim 1. konuma dili kolal iecek. 2. argo kokain.
colander cold cream cold cuts cold fish cold snap cold sore cold war cold wave cold cold-blooded
col.an.der k^l'ndr isim kevgir, szge. yz kremi, cilt kremi. s et. souk kimse, frigo. havann aniden soumas, ani souk. uuk. souk sava. souk dalgas. cold kold sfat souk. isim 1. souk, soukluk. 2. nezle. cold-blood.ed kold'bl^d'd isim 1. duygusuz, acmasz, merhametsiz. 2. biyoloji soukkanl.
coldhearted
coleslaw colic
cole.slaw kol'sl isim lahana salatas. col.ic kal'k isim, tbbi kolik, kalnbarsakta ve karn boluunda duyulan sanc.
colitis collaborate
co.li.tis klay'ts isim, tbbi kolit, kalnbarsak iltihab. col.lab.o.rate klb'reyt fiil birlikte almak, ibirlii yapmak.
collaboration collaborationist
251
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
col.lab.o.ra.torisim 1. birlikte alan kimse, ibirlii yapan kimse, kolaboratr. 2. ibirliki, kolaboratr.
collage collapse
col.lage klaq' isim kolaq. col.lapse klps' fiil 1. kmek, yklmak; kertmek, ykmak. 2. (iskemle, masa) alr kapanr olmak. 3. (proqe, plan) bir sonuca balanmadan dalmak. 4. cesaretini kaybetmek. 5. (balon) snmek. 6. tbbi kmek. isim gme, kme, yklma.
col.laps.iblesfat portatif, alr kapanr. yakalk dmesi. col.lar kal'r isim 1. yaka. 2. gerdanlk. 3. tasma. fiil 1. yaka takmak, tasma takmak. 2. yakalamak, yakasna yapmak.
collarbone
collate
col.late kleyt', kal'eyt fiil 1. (sayfalar) sraya koymak; (formalar) harman etmek, harmanlamak. 2. karlatrarak okumak.
karlkl teminat. col.lat.er.al klt'rl sfat 1. yan yana olan. 2. ikincil, tali, yardmc, tamamlayc. 3. ayn soydan gelen. isim 1. karlkl teminat. 2. maddi teminat. 3. soyda.
col.league kal'ig isim meslekta, i arkada. demeli telefon konumas. kafasn toplamak. kendini toparlamak. col.lect klekt' fiil 1. toplamak; biriktirmek; derlemek; toparlamak; devirmek; toplanmak; birikmek: He collects stamps. Pul biriktiriyor. They don't collect trash on Saturdays. Cumartesi gnleri p toplamyorlar. Let me collect my papers. Ktlarm toparlayaym. They went out to the orchard and collected some pears. Baheye kp armut devirdiler. We're collecting proverbs. Atasz derliyoruz. A lot of dust has
252
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
collected on this couch. Bu kanepenin stnde epey toz birikti. 2. almak: I've got to go in to collect my salary and my mail. Maa ve postam almaya gitmem lazm. He'll collect you at six. Seni altda alacak. 3. (para) toplamak, (bor, vergi) tahsil etmek. sfat, zarf demeli. collected col.lect.ed klek'td sfat 1. toplu, hep bir arada, toplanm: the collected works of Shakespeare ekspir'in toplu eserleri. 2. akl banda. collection col.lec.tion klek'n isim 1. toplama. 2. koleksiyon. 3. (kilisede toplanan) para, iane. collective agreement collective bargaining collective farm collective memory collective noun collective ownership collective collector topluszleme. (iverenle ii temsilcileri arasnda) toplu grme. kolektif iftlik. ruhbilim ortak bellek. dilbilgisi topluluk ismi. ortaklaa iyelik, ortak mlkiyet. col.lec.tive klek'tv sfat kolektif; ortaklaa; ortak. col.lec.tor klek'tr isim 1. koleksiyoncu. 2. almc, tahsildar. 3. kolektr, topla. college col.lege kal'c isim 1. niversite. 2. yksekokul. 3. faklte. collide collie collier col.lide klayd' fiil arpmak; arpmak. col.lie kal'i isim sko oban kpei. col.lier kal'yr isim, ngiliz ngilizcesi 1. kmr gemisi. 2. kmr madeni iisi. collision colloq. colloquial colloquialism col.li.sion klq'n isim arpma. colloj.ksaltma colloquial colloquialism col.lo.jui.al klo'kwiyl isim konuma diline zg. col.lo.jui.al.ismisim konuma dilinde kullanlan szck/sz. colloquially colloquy Colombia col.lo.jui.al.lyzarf konuma diliyle. col.lo.juy kal'kwi isim karlkl konuma, mkleme. Co.lom.bi.a kl^m'biy isim Kolombiya.
253
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
colon
co.lon ko'ln isim 1. dilbilgisi iki nokta st ste (:). 2. anatomi kolon.
colonel colonial
colo.nel kr'nl isim albay. co.lo.ni.al klo'niyl sfat koloniye ait. isim kolonide yaayan; koloniden gelen.
colonialism colonialist
co.lo.ni.al.ism klo'niylzm isim smrgecilik. co.lo.ni.al.ist klo'niylst sfat, isim smrgeci, kolonyalist.
colonise
colonist colonization
col.o.nist kal'nst isim koloni kuran; kolonide yaayan. col.o.ni.za.tionisim 1. koloni haline getirme; koloni haline gelme. 2. smrgeletirme; smrgeleme.
colonize
colony color filter color photograph color photography color printing color
col.o.ny kal'ni isim 1. koloni. 2. smrge, koloni. renk filtresi. fotoraflk renkli fotoraf. renkli fotoraf ekme. fotoraflk, matbaaclk renkli bask. col.or k^l'r isim 1. renk; boya. 2. renk, canllk. 3. oul bayrak, sancak. fiil 1. boyamak. 2. renklendirmek; renklenmek. 3. renk deitirmek. 4. yz kzarmak.
color-blind color-blindness
col.ored k^l'rd sfat renkli. solmaz. renkli, canl. boyama kitab. renk, boya.
254
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
colossal
ngiliz ngilizcesi baknz color colt kolt isim tay; spa. col.umn kal'm isim 1. mimarlk stun. 2. direk. 3. gazetecilik fkra, ke yazs. 4. askeri kol.
columnist
coma comatose comatous comb out comb combat troops combat zone combat
co.ma ko'm isim koma. co.ma.tosesfat 1. komada. 2. yar baygn. co.ma.toussfat 1. komada. 2. yar baygn. taramak, ayrmak. comb kom isim 1. tarak. 2. ibik. 3. petek. fiil taramak. muharip birlikler. askeri muharebe/sava alan. com.bat kmbt' fiil 1. savamak. 2. dvmek. 3. mcadele etmek.
combatant
com.bat.ant kmbt'nt, kam''btnt isim 1. sava, muharip. 2. dv. 3. ateli bir tartmaya katlan kimse.
combative
ifreli kilit. com.bi.na.tion kambney'n isim 1. birleme, birleim; birletirme. 2. birlik. 3. (kilitte) ifre. 4. kimya bileim. 5. kombinezon.
combine combustible
com.bine kmbayn' fiil birlemek; birletirmek. com.bus.ti.ble kmb^s'tbl sfat kolay tutuan, yanc. isim kolay tutuan madde.
com.bus.tion kmb^s'n isim yanma, tutuma. olmak, meydana gelmek. rastlamak, tesadf etmek.
255
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Hadi canm. kendine gelmek. 2. uramak. 3. dediine gelmek. -e erimek, -e ulamak. 2. -e varmak, -i kefetmek. 3. stne yrmek, saldrmak.
come back come between come by come down in one's opinion come down in one's price come down in price come down in the world
geri dnmek, geri gelmek. 2. akla gelmek. aralarna girmek. elde etmek. (birini) eskisi kadar saymamak. (kendi malnn) fiyatn drmek. (bir eyin) fiyat dmek. (biri) (eskiden sahip olduu) para ve prestijini kaybetmek.
hayal kurmaktan vazgemek, gereki olmak. nezle olmak. to (bir kiiden, bir zamandan) (baka birine, baka bir zamana) kalmak. 2. (fiyat) dmek. 3. kmek, yklmak; dmek.
come forward
(belirli bir amala) ortaya kmak: Nobody came forward to claim that cat. Kimse kp da o kedi benim demedi.
come from afar come hell or high water come home to come in handy come in
ok uzaklardan gelmek. ne olursa olsun, btn zorluklara ramen. kafasna dank etmek. ie yaramak. girmek: Come in! eri gir!/Buyrun! 2. (yarma sonunda) (belirli bir srada) olmak: He came in first. Birinci oldu. 3. varmak, gelmek: Has the plane come in yet? Uak geldi mi? 4. (met halindeki deniz) kabarmak, ykselmek. 5. moda olmak.
come into collision with come into force come into play come into power come into sight
ile arpmak. yrrle girmek. meydana kmak, kullanlmaya balamak, etkili olmak. i bana gemek. 2. iktidar mevkiine gemek. grnmeye balamak.
256
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk come into the picture come into the world come into use come into view come into Come July and we'll be swimming. come of come off it! come off worst come off Come on! come one's way come out of one's shell come out on top
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ortaya kmak. dnyaya gelmek, domak. kullanlmaya balamak. ortaya kmak, grnmek. (mirasa) konmak. 2. girmek, katlmak. Temmuz geldiinde denize girmi olacaz. -den kmak. konuma dili Yalan brak!/Brak! yenilmek, altta kalmak. 2. en ok zarara uramak. kopmak, kmak, dmek. 2. olmak, meydana gelmek. Haydi! 2. Yok canm! bana gelmek. almak, suskunluu brakmak. muzaffer kmak. 2. birinci olmak. 3. baarl bir sonu almak; baarl olmak; drt ayak stne dmek.
come out
konuma dili (beklenileni) yapmak. kendinden bekleneni yapmak, bakalarn hayal krklna uratmamak. 2. (zor bir durumdan) sa olarak kmak. 3. (bir haber) gelmek. 4. kendini belli etmek. 5. (bir nesneye bir taraftan giren bir ey) (o nesnenin baka bir tarafnda) kmak.
tamamen durmak. karara varmak. had safhaya varmak: Last night things came to a head. Dn gece danann kuyruu koptu.
come to a point
bir noktaya/bir yere varmak. 2. (av kpei) ferma etmek, fermaya oturmak.
come to a stop come to an agreement come to blows come to close quarters come to fruition
durmak; stop/istop etmek. bir karara varmak, uyumak. yumruk yumrua gelmek. gs gse dvmek, cenklemek. gereklemek.
257
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kazaya uramak; felakete uramak; belasn bulmak. 2. (planlar, umutlar v.b.) boa kmak.
ile ciddi bir ekilde ilgilenmek. 2. ile kapmak, ile dvmeye balamak.
come to grips come to hand come to life come to light come to mind come to naught come to nothing come to one's senses come to pass come to rest come to someone's rescue come to stay come to terms with
kapmak, dvmeye balamak. kmak, bulunmak. 2. gelmek, varmak. aylmak; canlanmak. kefedilmek. aklna gelmek, hatrlamak. boa kmak; boa gitmek; bouna olmak. boa kmak; boa gitmek; bouna olmak. akl bana gelmek, akln bana toplamak. olmak, meydana gelmek. durmak. birinin imdadna yetimek. (bir yere) devaml yaamak amacyla gelmek. ile anlamak, ile mutabk kalmak, ile mutabakata varmak. 2. (tatsz bir gerei) kabullenmek.
come to terms come to the fore come to the point come to come true come under come undone come unglued
anlamak, mutabk kalmak, mutabakata varmak. ne gemek, sivrilmek. sadede gelmek. aylmak, kendine gelmek. gereklemek. girmek. almak, zlmek. konuma dili telaa kaplmak, etekleri tutumak, itidalini kaybetmek.
come untied come up against a blank wall come up against come up in the world come up to
zlmek, almak. kmaza girmek, amaza dmek. -e atmak, ile karlamak. (birinin) para ve prestiji artmak. (belirli bir hizaya) kadar gelmek. 2. (belirli bir seviyeyi) tutturmak.
come up with
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e rastlamak. ne olursa olsun. come k^m fiil (came, come) 1. gelmek. 2. konuma dili beli gelmek, boalmak; orgazm olmak.
comeback
come.back k^m'bk isim 1. eski formunu bulma. 2. argo zekice ve yerinde cevap.
comedian
co.me.di.enneisim kadn komedyen. come.down k^m'daun isim 1. d. 2. hayal krkl. com.e.dy kam'di isim komedi. come.ly k^m'li sfat alml. come-on k^m'an isim baknz give someone the comeon
comet comfort
com.et kam't isim kuyrukluyldz. com.fort k^m'frt isim 1. rahatlk, ferahlk, konfor. 2. teselli. fiil 1. rahat ettirmek. 2. teselli etmek.
comfortable
comfortably comforter
com.fort.ablyzarf rahata. com.fort.er k^m'frtr isim 1. rahatlatc ey. 2. teselli edici kimse veya ey. 3. yorgan.
izgi roman. operakomik. bant-karikatr. com.ic kam'k sfat 1. gldrc, gln, komik. 2. komedi ile ilgili. isim komedi oyuncusu.
com.i.cal kam'kl sfat komik. com.icsisim bant-karikatr. com.ing k^m'ng isim geli, yaklama. sfat gelen, nmzdeki, gelecek, yaklaan.
comma command
com.ma kam' isim, dilbilgisi virgl. com.mand kmnd' isim 1. emir, komut. 2. egemenlik, buyruk, hkmranlk. 3. bilgisayar komut: search
259
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
command arama komutu. 4. komutanlk, kumandanlk: Air Defense Command Hava Savunma Komutanl. fiil emretmek, hkim olmak, kumanda etmek. commandeer com.man.deer kamndr' fiil 1. (askeri hizmette kullanmak zere) el koymak. 2. askeri bir hizmete mecbur etmek. commander in chief commander bakomutan. com.mand.er kmn'dr isim 1. kumandan, komutan. 2. deniz binbas. commanding com.mand.ing kmn'dng sfat 1. emreden. 2. etkili. 3. hkim. commandment commando com.mand.ment kmnd'mnt isim emir. com.man.do kmn'do isim 1. komando birlii. 2. komando. commemorate commemoration com.mem.o.rate kmem'reyt fiil anmak. com.mem.o.ra.tionisim 1. anma, hatrasn yad etme. 2. anma treni. commemorative stamp commemorative hatra pulu. com.mem.o.ra.tive kmem'reytv sfat (birinin, bir eyin) ansna yaplan. commence commencement com.mence kmens' fiil balamak. com.mence.ment kmens'mnt isim 1. balama, balang. 2. diploma treni. commend com.mend kmend' fiil 1. tavsiye etmek, salk vermek. 2. vmek. 3. emanet etmek. commendable commensurate com.mend.a.ble kmend'bl sfat vgye deer. com.men.su.rate kmen'rt, kmen'srt sfat orantl, eit. comment com.ment kam'ent isim 1. yorum, tefsir. 2. amlama. 3. eletiri, tenkit. fiil sz sylemek; on hakknda fikrini sylemek, hakknda yorumda bulunmak. commentary commentator com.men.taryisim yorum, tefsir. com.men.ta.tor kam'nteytr isim 1. yorumcu. 2. eletirmen.
260
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk commerce commercial law commercial traveler commercial traveller commercial
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
com.merce kam'rs isim, ticaret ticaret, alm satm. hukuk, ticaret ticaret hukuku. ngiliz ngilizcesi sat temsilcisi. ngiliz ngilizcesi sat temsilcisi. com.mer.cial kmr'l sfat ticari. isim (radyo veya televizyonda) reklam.
commercialise
commercialize commingle
com.mer.cial.ize kmr'layz fiil ticariletirmek. com.min.gle kmng'gl fiil karmak; katmak, kartrmak.
commiserate
commiseration commission
com.mis.er.a.tionisim teselli, acma. com.mis.sion km'n isim 1. grev, vazife, i. 2. ileme. 3. eylem. 4. komisyon creti, yzdelik. 5. kurul, komisyon. 6. yetki. fiil 1. atamak, tayin etmek. 2. grevlendirmek. 3. denizcilikle ilgili donanmaya katmak.
commissioner
Allaha kar saygszlk etmek. su ilemek. (bir konuda) ne dndn sylemek, fikrini sylemek. 2. to sz vermek: You've committed yourself to doing this. Bunu yapmaya sz verdin.
intihar etmek. ezberlemek. hapsetmek. yazmak. com.mit kmt' fiil (committed, committing) 1. ilemek, yapmak. 2. emanet etmek, teslim etmek. 3. sz vererek balamak.
261
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
com.mit.ment kmt'mnt isim 1. sz, vaat, taahht. 2. kesin karar. 3. teslim etme; teslim olma.
committee
com.mode kmod' isim 1. lazmlk iskemlesi. 2. klozet. com.mo.di.ous kmo'diys sfat ferah, geni. com.mod.i.ty kmad'ti isim mal, eya. matematik adi kesir, baya kesir. ortak bir zevk, gr, tutku v.b.: There's no common ground between them. Onlarn hibir ortak yan yok.
common knowledge common law common man Common Market common noun common property common sense common stock common touch common
bilinen gerek. hukuk rf ve det hukuku. sradan insan, sokaktaki adam. Ortak Pazar. dilbilgisi cins isim. ortak mal. saduyu, aklselim. adi hisse senetleri. sempatiklik. com.mon kam'n sfat 1. mterek, ortak; beraber yaplan: common defense ortak savunma. common enemy ortak dman. common grave ortak bir mezar. common prayer herkesin beraber okuduu dua. 2. yaygn, ska rastlanan: a common sentiment yaygn bir his. 3. adi, baya, basit: There was something common about her. Onda bir adilik vard.
resmi nikhsz beraber yaama. com.mon.lyzarf ounlukla; genellikle. com.mon.place kam'npleys sfat 1. sradan, baya. 2. olaan. isim 1. beylik laf, klie, basmakalp sz. 2. sradan bir ey.
commonwealth
commotion
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
com.mu.nal kam'ynl, kmyu'nl sfat 1. toplumla ilgili, toplumsal, halka ait. 2. umumun mal olan.
com.mune kmyun' fiil sohbet etmek, sylemek. com.mu.ni.ca.ble kmyu'nkbl sfat bulac. com.mu.ni.cate kmyu'nkeyt fiil 1. bildirmek; iletmek, belirtmek, belli etmek, anlatmak. 2. (hastal) bulatrmak, sirayet ettirmek. 3. with ile haberlemek. 4. (odalar) birbirine almak; with (bir oda) (baka bir odaya) almak. 5. Hristiyanlk komnyon almak; (birine) komnyon vermek.
communication
com.mu.ni.ca.tion kmyunkey'n isim 1. iletiim, haberleme, komnikasyon. 2. (mektup, not, telgraf gibi yazl bir) haber.
communicative
communion
com.mu.ni.ju kmyunkey' isim (ksa ve resmi) bildiri. com.mu.nism kam'ynzm isim komnizm. com.mu.nistisim, sfat komnist. com.mu.ni.ty kmyu'nti isim 1. toplum, cemiyet. 2. topluluk. 3. halk, kamu, amme. 4. mterek tasarruf, ortak mal sahiplii.
commute
com.mute kmyut' fiil 1. (cezay) hafifletmek, evirmek. 2. her gn i ile ev arasnda gidip gelmek.
commuter
comp.
kompakt disk alar. kompakt disk. com.pact kam'pkt isim szleme, szl anlama. fiil szlemek.
263
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
com.pan.ion.ablesfat sokulgan, cana yakn, yalpak. com.pan.ion.shipisim arkadalk, elik. com.pa.ny k^m'pni isim 1. irket, kumpanya, ortaklk. 2. kumpanya, topluluk. 3. elik, refakat, arkadalk. 4. misafir. 5. beraberindekiler, arkadalar. 6. askeri blk.
comparable comparative anatomy comparative degree comparative linguisticals comparative linguistics comparative
com.pa.ra.ble kam'prbl sfat karlatrlabilir; benzer. karlatrmal anatomi. dilbilgisi stnlk derecesi. dilbilim karlatrmal dilbilim. dilbilim karlatrmal dilbilim. com.par.a.tive kmper'tv sfat 1. karlatrmal, mukayeseli. 2. orantl, nispi. 3. dilbilgisi (sfat veya zarflarn) stnlk derecesini gsteren. isim, dilbilgisi stnlk derecesi.
compare notes
(belirli bir konu hakknda) bildiklerini birbirine sylemek, fikir alveriinde bulunmak.
compare
com.par.i.son kmper'sn isim karlatrma, mukayese. com.part.ment kmpart'mnt isim kompartman, blme. com.part.ment.al.izefiil blmelere ayrmak. pusula ibresi, pusula inesi. com.pass k^m'ps isim 1. pusula. 2. pergel. 3. evre. 4. snr. 5. alan, saha.
compassion
compassionate
compatibility
compatible
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
compel
compensate for one thing by another bir eyi baka bir eyle telafi etmek: She compensates for her occasional rudenesses by frejuently making us laugh. Bizi sk sk gldrerek arasra yapt kabalklar telafi ediyor. compensate for one thing with another bir eyi baka bir eyle telafi etmek: She
compensates for her occasional rudenesses by frejuently making us laugh. Bizi sk sk gldrerek arasra yapt kabalklar telafi ediyor. compensate someone for compensate -in bedelini birine demek. com.pen.sate kam'pnseyt fiil 1. tazmin etmek, bedelini demek. 2. karlamak. compensation com.pen.sa.tion kampnsey'n isim 1. tazminat, bedel, karlk. 2. tazmin, karlama, telafi. compete com.pete kmpit' fiil 1. with ile rekabet etmek, ile boy lmek. 2. for iin yarmak. competence com.pe.tence kam'ptns isim 1. yeterlik, kifayet. 2. yetenek. 3. ehliyet, yetki. competent com.pe.tent kam'ptnt sfat 1. yeterli, ehil, yetenekli. 2. yetkili. competition competitive com.pe.ti.tion kampt'n isim 1. yarma. 2. rekabet. com.pet.i.tive kmpet'tv sfat 1. rekabete dayanan. 2. rekabet edebilen. competitor compile complacency com.pet.i.tor kmpet'tr isim rakip, yarmac, yar. com.pile kmpayl' fiil derlemek. com.pla.cen.cy kmpley'snsi isim kendinden honut olma. complacent complain complainant com.pla.centsfat kendinden honut. com.plain kmpleyn' fiil ikyet etmek, yaknmak. com.plain.antisim ikyeti, davac.
265
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
complaisance
complaisant complement
com.plai.santsfat yumuak, yumuak bal. com.ple.ment kam'plmnt isim 1. tamamlayc. 2. dilbilgisi tmle. fiil tamamlamak.
complementary
complete with
ile beraber: You can buy the books complete with a book case for one million liras. Kitaplar, bir kitaplkla beraber bir milyon liraya alabilirsiniz.
complete works
btn eserler: the complete works of Hseyin Rahmi Hseyin Rahmi'nin btn eserleri.
complete
com.plete kmplit' sfat 1. tam, katksz: I'm in complete sympathy with what you're saying. Senin dediklerine tamamyla katlyorum. It came as a complete surprise. Tam bir srprizdi. He's a complete idiot! Tam bir dangalak! 2. tamam, tamamlanm. 3. tamam, eksiksiz: This book's not complete. Bu kitap tamam deil. Dinner wouldn't be complete without soup. orba olmadan akam yemei eksik olurdu. fiil tamamlamak.
completely completion
com.plete.lyzarf tamamen, btnyle. com.ple.tion kmpli'n isim 1. bitirme, tamamlama; bitme, tamamlanma, sona erme. 2. yerine getirme.
complex
complexion
complexity compliance
com.plex.i.tyisim 1. karmaklk. 2. apraklk. com.pli.ance kmplay'ns isim 1. uyma, raz olma. 2. itaat, boyun eme. 3. uysallk.
compliant
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
complicated
complication
com.pli.ca.tion kamplkey'n isim 1. karmak hale getirme. 2. (bir ie giritikten sonra ortaya kan) engel, prz, glk, zorluk. 3. karmaklk, karklk. 4. tbbi komplikasyon, ihtilat.
complicity
compliment
com.pli.ment kam'plmnt fiil 1. kompliman yapmak, iltifat etmek. 2. vmek. isim iltifat, kompliman.
complimentary
comply
component
com.po.nent kmpo'nnt isim e, unsur, para, eleman, cz. sfat bileimde bulunan.
comport oneself
davranmak, hareket etmek: She always comports herself with dignity. O her zaman arbal bir ekilde davranr.
comport
com.port kmprt' fiil with -e uymak, -e uygun olmak: The results comport with our expectations. Sonular beklediimiz gibi oldu.
kendine hkim olmak, kendine gelmek. com.pose kmpoz' fiil 1. (mzik, iir) yazmak; beste yapmak; iir yazmak. 2. (aralarndaki anlamazlklar) gidermek.
composer
composite
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
com.po.si.tion kampz'n isim 1. (yazl dev olarak) kompozisyon. 2. beste. 3. gzel sanatlar kompozisyon. 4. kimya bileim. 5. beste yapma; iir yazma. 6. oluum.
compositor compost
com.pos.i.tor kmpaz'tr isim dizgici, mrettip. com.post kam'post isim rm yaprakla kark gbre, komposto.
com.po.sure kmpo'qr isim sakinlik, soukkanllk. com.pote kam'pot isim komposto, hoaf. bileik faiz. dilbilgisi birleik szck. com.pound kam'paund isim iinde binalar bulunan etraf duvarla evrili arazi.
comprehend
com.pre.hen.si.blesfat anlalabilir. com.pre.hen.sionisim 1. anlay. 2. kapsam. com.pre.hen.sivesfat geni, kapsaml, etrafl. com.press kmpres' fiil sktrmak. sktrlm hava. com.pres.sion kmpre'n isim sktrma, basn, tazyik, kompresyon.
compressor comprise
com.pres.sor kmpres'r isim kompresr. com.prise kmprayz' fiil kapsamak, iermek, -den olumak; oluturmak.
(bir konuda) uzlamak. ile uzlamak, ile uyumak. com.pro.mise kam'prmayz isim uzlama, uyuma. fiil 1. uzlatrmak. 2. erefini tehlikeye atmak. 3. tehlikeye atmak.
compulsion
compulsive compulsory
268
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
compute computer chip computer engineer computer engineering computer hardware computer operator computer program computer programmer computer programming computer software computer
com.pute kmpyut' fiil hesap etmek, hesaplamak. bilgisayar ipi. bilgisayar mhendisi. bilgisayar mhendislii. bilgisayar donanm. bilgisayar operatr, sistem operatr. bilgisayar program. bilgisayar programcs. bilgisayar programlamas. bilgisayar yazlm. com.put.er kmpyu'tr isim, bilgisayar bilgisayar, kompter.
computerise computerize
baknz computerize com.put.er.ize kmpyu'trayz fiil, bilgisayar 1. bilgisayara geirmek. 2. bilgisayarla donatmak.
com.rade kam'rd, kam'rd isim arkada, yolda. con kan fiil (conned, conning) aldatmak, kandrmak. con.cave kankeyv', kan'keyv sfat ibkey, obruk, konkav. isim ibkey yzey.
conceal
concede
con.cede knsid' fiil 1. kabul etmek, itiraf etmek, teslim etmek. 2. vermek, brakmak.
con.ceit knsit' isim kendini beenme, kibir, gurur. con.ceit.edsfat kendini beenmi, kibirli. dnmek. con.ceive knsiv' fiil 1. gebe kalmak. 2. anlamak, kavramak, idrak etmek. 3. dnmek, tasavvur etmek. 4. tasarlamak, aklna gelmek.
concentrate
269
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
koyulatrmak. 4. dnceyi/dikkati/gc bir noktada toplamak, konsantre olmak. isim deriik madde. concentrated concentration camp concentration con.cen.trat.edsfat 1. konsantre, deriik. 2. youn. toplama kamp. con.cen.tra.tion kansntrey'n isim 1. dikkati bir noktada toplama, konsantrasyon. 2. toplanma, toplam; toplama. 3. deriim, konsantrasyon. concentric con.cen.tric knsen'trk sfat merkezleri bir, ortak merkezli. concept con.cept kan'sept isim 1. kavram, mefhum. 2. gr, fikir. conception con.cep.tion knsep'n isim 1. gebe kalma. 2. balang. 3. kavram. 4. dnce, fikir, gr. concern oneself with concern ile megul olmak, ile ilgilenmek. con.cern knsrn' isim 1. (birini) ilgilendiren ey: It's one of our maqor concerns. Bizi en ok ilgilendiren eylerden biri. 2. ilgi: I understand the reason for your concern. Duyduunuz ilginin sebebini anlyorum. 3. endie, kayg: That is not a cause for concern. Kayglanlmas gereken bir ey deil o. 4. firma. fiil 1. ilgili olmak; ilgilendirmek; etkilemek: The article concerns the future. Makale gelecekle ilgili. This doesn't concern you. Bu seni ilgilendirmez. 2. kayglandrmak. concerned con.cerned knsrnd' sfat 1. ilgili, alakal. 2. endieli, dnceli. concerning con.cern.ing knsr'nng edat ile ilgili olarak, -e dair, hakknda. concert con.cert kan'srt isim 1. konser, dinleti. 2. uyum, ahenk, birlik. concerted con.cert.ed knsr'td sfat 1. birlikte yaplm. 2. birlikte planlanm. concerto con.cer.to kner'to isim konerto.
270
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
conch conciliate
conch kan isim byk deniz kabuu. con.cil.i.ate knsl'iyeyt fiil 1. gnln almak, yattrmak. 2. uzlatrmak.
con.cil.i.a.tionisim 1. yattrma. 2. uzlatrma. con.cil.i.a.to.ry knsl'iytori sfat yattrc. con.cise knsays' sfat az ve z, ksa, veciz, zl. con.cise.lyzarf az ve z, ksaca. con.clude knklud' fiil 1. bitirmek, son vermek; bitmek, sona ermek. 2. sonulandrmak, neticelendirmek. 3. bir karara varmak, karar vermek. 4. sonu karmak.
concluding conclusion
con.clud.ing knklud'ng sfat son, biti. con.clu.sion knklu'qn isim 1. son, nihayet. 2. sonu, netice. 3. karar.
conclusive concoct
con.clu.sive knklu'sv sfat 1. kesin, kati. 2. son, nihai. con.coct knkakt', kankakt' fiil 1. birbirine kartrarak hazrlamak, tertip etmek, yapmak. 2. (hikye, yalan) uydurmak, dzmek.
concoction concord
con.coc.tion knkak'n isim 1. karm. 2. kartrma. con.cord kan'krd, kang'krd isim 1. bar. 2. uyum. 3. anlama, antlama.
concourse
betonyer, betonkarar, beton kartrc, malaksr. con.crete kan'krit sfat 1. somut. 2. beton. isim beton. con.cur knkr' fiil (concurred, concurring) 1. ayn fikirde olmak, uyumak. 2. ayn zamana rastlamak, atmak.
concurrence
con.cur.rence knkr'ns isim 1. ayn olma, birlik, uyuma. 2. ayn zamana rastlama.
concurrent
concurrently
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
idama mahkm etmek. con.demn kndem' fiil 1. knamak, ayplamak. 2. sulu karmak. 3. mahkm etmek. 4. hukuk kullanlmasn yasaklamak. 5. hukuk kamulatrmak, istimlak etmek. 6. sululuunu aa vurmak.
condemnation
con.dem.na.tion kandemney'n isim 1. knama, ayplama. 2. kabahatli bulma. 3. sulu karma. 4. mahkmiyet. 5. kamulatrma, istimlak.
condensation
con.den.sa.tion kandensey'n isim 1. buu. 2. buulama. 3. fizik younlatrma; younlama, kondansasyon. 4. svlatrma; svlama. 5. ksaltma, zet.
condense
con.dense kndens' fiil 1. fizik younlatrmak, koyulatrmak; younlamak, koyulamak. 2. (buhar, gaz) svlatrmak; (buhar, gaz) svlamak. 3. (yazy, sz) ksaltmak, zetlemek.
condescend
con.de.scend.ingsfat tenezzl eden. con.de.scen.sionisim tenezzl. con.di.ment kan'dmnt isim yemee eni veren ey. con.di.tion knd'n isim 1. art, koul: It's one of the conditions of the agreement. Anlamann artlarndan biri. What are living conditions like there? Oradaki hayat artlar nasl? 2. hal, durum: This house is not in very good condition. Bu evin hali pek iyi deil. 3. salk durumu: He's in good condition. Sal yerinde. This player's in great condition. Bu oyuncunun kondisyonu ok iyi. Does she have a heart condition?
272
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Kalbinden mi rahatsz?/Kalbi mi var? What do you think of her mental condition? Onun akli durumu hakknda ne dnyorsun? fiil 1. artlandrmak, koullandrmak. 2. etkilemek: Such teachings will condition his attitude to life. yle retiler onun hayata bakn etkileyecek. 3. (oyuncuyu) iyi bir kondisyona getirmek. 4. (birini) (belirli bir duruma) getirmek: You can't condition him to accept that. Kendisini onu kabul edecek duruma getiremezsiniz. conditional mood conditional sale conditional dilbilgisi art kipi. arta bal sat. con.di.tion.al knd'nl sfat koullu, artl, arta bal, kaytl. isim, dilbilgisi art kipi. conditionally condole con.di.tion.al.lyzarf artl olarak. con.dole kndol' fiil with basal dilemek, taziyede bulunmak. condolence con.do.lence kndol'ns, kan'dlns isim basal, taziye. condom condone con.dom kan'dm, k^n'dm isim prezervatif, kaput. con.done kndon' fiil gz yummak, grmezlikten gelmek. conduce con.duce kndus' fiil to/toward -e neden olmak, -e vesile olmak. conducive con.du.cive kandus'v sfat to -e yardm eden, -e neden olan, -e vesile olan. conduct oneself (belirli bir ekilde) davranmak: He conducted himself well at the party. Partide iyi davrand. conduct con.duct knd^kt' fiil 1. yrtmek; ynetmek, idare etmek: You've conducted this siege well. Bu kuatmay ok iyi yrttnz. You can't conduct such experiments here. Burada byle denemeler yapamazsnz. They conduct a college. Bir koleji ynetiyorlar. Who's going to conduct the orchestra? Orkestray kim ynetecek? 2. rehberlik etmek. 3. (sesi, elektrii) iletmek.
273
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
conductive
conductivity
conductor
con.duc.tor knd^k'tr isim 1. klavuz, nder, lider, ef. 2. kondktr, bileti. 3. orkestra veya koro efi. 4. iletken madde, iletken.
cone
cone kon isim 1. geometri koni. 2. makine koni biiminde makara. 3. kozalak, kozak.
confection confectionary
con.fec.tion knfek'n isim ekerleme, eker. con.fec.tion.ar.y knfek'neri isim 1. ekerleme imalathanesi. 2. ekerleme.
con.fec.tion.er knfek'nr isim ekerci. pudra ekeri. pudraeker, pudra ekeri. con.fec.tion.er.y knfek'neri isim 1. ekerleme imalathanesi. 2. ekerleme.
confederacy
tarih Amerika Konfedere Devletleri. con.fed.er.ate knfed'rt sfat 1. birleik, balak, konfedere. 2. baknz Confederate States of America isim su orta.
confederated
confederation
confer
con.fer knfr' fiil (conferred, conferring) 1. bata bulunmak, ihsan etmek, vermek. 2. danmak, akl sormak, grmek: I conferred with him on the matter. Meseleyi onunla grtm.
274
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.fess knfes' fiil 1. itiraf etmek. 2. gnah kartmak. con.fes.sion knfe'n isim 1. itiraf. 2. gnah kartma. con.fes.sion.alisim gnah kartma hcresi. con.fes.sorisim gnah kartan papaz. con.fi.dant kan'fdant, kan'fdnt, kanfdant', kanfdnt' isim srda, dert orta.
confide in someone confide confidence game confidence man confidence confident confidential
birine srrn sylemek. con.fide knfayd' fiil to (srrn) -e sylemek. dolandrclk, ktlk. dolandrc, kt. con.fi.dence kan'fdns isim gven, itimat. con.fi.dent kan'fdnt sfat emin, inanan. con.fi.den.tial kanfden'l sfat gizli kalmas gereken, gizli: This is confidential. Bu aramzda kalsn.
con.fi.den.tial.lyzarf sr olarak. con.fi.dent.lyzarf gvenle. con.fig.u.ra.tion knfgyrey'n isim 1. dzenleni, dzen. 2. grnm, biim. 3. bilgisayar konfigrasyon.
confine
con.fine knfayn' fiil 1. to -e kapatmak, -e hapsetmek. 2. to (bir hastalk) (birini eve/yataa) balamak. 3. (hareketleri) snrlamak. 4. to -e hasretmek.
confinement
con.fine.ment knfayn'mnt isim 1. kapan, hapsedilme. 2. (eve/yataa) bal kalma. 3. doum sonras yatakta kalma sresi.
confirm
con.firm knfrm' fiil 1. dorulamak, gereklemek, teyit etmek. 2. konfirme etmek; kesinletirmek; salama balamak. 3. (birini) kutsayarak kiliseye ye olarak kabul etmek.
confirmation
con.fir.ma.tion kanfrmey'n isim 1. dorulama, gerekleme. 2. konfirmasyon; kesinletirme; salama balama. 3. papazn verdii ilmihal derslerine devam
275
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
etme ve kiliseye ye olarak kabul edilme; kiliseye ye olarak kabul treni. confirmed bachelor confiscate mzmin bekr. con.fis.cate kan'fskeyt fiil 1. msadere etmek. 2. -e haciz koymak, haczetmek. 3. kamulatrmak, istimlak etmek. confiscation con.fis.ca.tionisim 1. msadere. 2. haciz. 3. kamulatrma, istimlak. conflagration conflict of interest conflict of laws conflict con.fla.gra.tion knflgrey'n isim byk yangn. kar atmas. kanuni ihtilaf. con.flict kan'flkt isim 1. anlamazlk, ihtilaf. 2. sava, harp. 3. ruhbilim atma. conform conformism con.form knfrm' fiil uymak; to -e uymak. con.form.ism knfr'mzm isim konformizm, uymaclk. conformist conformity confound confounded confront con.form.ist knfr'mst isim konformist, uymac. con.form.i.ty knfr'mti isim uyma. con.found knfaund' fiil artmak. con.found.edsfat, konuma dili kr olas. con.front knfr^nt' fiil 1. with -e gidip sylemek/anlatmak: He confronted me with the problem. Bana gelip meseleyi anlatt. 2. karsna kmak; nn kesmek. 3. ile kar karya gelmek: Can you confront such dangers? Byle tehlikelerle kar karya gelebilir misin? confuse con.fuse knfyuz' fiil 1. kafasn kartrmak, artmak. 2. with (bir eyi/birini) ile kartrmak. confused con.fusedsfat 1. kafas karm, akna dnm. 2. kark, karman orman. 3. ayrt edilemez, seilemez. confusion con.fu.sion knfyu'qn isim 1. kafa karkl, aknlk. 2. karklk, dzensizlik. congeal con.geal kncil' fiil 1. dondurmak; donmak. 2. phtlatrmak; phtlamak.
276
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.gen.ial kncin'yl sfat 1. uygun. 2. cana yakn, ho. con.ge.ni.al.i.ty kncinyl'ti isim 1. uygunluk. 2. cana yaknlk.
congenital congested
con.gen.i.tal kncen'tl sfat doutan, yaradltan. con.gest.ed knces'td sfat 1. kalabalk, tklm tklm; tkank. 2. tbbi kan toplam.
congestion
con.ges.tion knces'n isim 1. tkanklk; kalabalk, izdiham. 2. tbbi kan toplanmas, kan hcumu.
conglomerate
conglomeration
Congo
Con.go kang'go isim baknz the Congo sfat Kongo, Kongo'ya zg.
Congolese
Con.go.lese kang.goliz' isim (Congolese) Kongolu. sfat 1. Kongo, Kongo'ya zg. 2. Kongolu.
con.grat.u.late kngr'leyt fiil kutlamak, tebrik etmek. con.grat.u.la.tion kngrley'n isim kutlama. Tebrikler!/Tebrik ederim. con.gre.gate kang'grgeyt fiil 1. toplamak, birletirmek, bir araya getirmek. 2. birlemek, bir araya gelmek.
congregation
Congress
Congressional
Congressman
Con.gress.man kang'grsmn isim, Amerikan ngilizcesi (Congressmen) (erkek) kongre yesi (zellikle Temsilciler Meclisi yesi).
Congresswoman
Con.gress.wom.an kang'grswmn isim, Amerikan ngilizcesi (Congresswomen) (kadn) kongre yesi (zellikle Temsilciler Meclisi yesi).
277
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
congruous
con.ic kan'k sfat, matematik konik. con.i.fer kan'fr, ko'nfr isim kozalakl aa. con.jec.tur.al kncek'rl sfat tahmini, varsaymsal, farazi.
conjecture
con.jec.ture kncek'r isim varsaym, tahmin, zan, farz. fiil tahmin etmek, zannetmek, farzetmek.
conjugal
con.ju.gate kan'cgeyt fiil, dilbilgisi ekmek. con.ju.ga.tion kancgey'n isim, dilbilgisi fiil ekimi. con.junc.tion knc^ngk'n isim 1. dilbilgisi bala. 2. birlik; birleme.
conjunctive conjunctivitis
con.junc.tive knc^ngk'tv sfat, dilbilgisi balayc. con.junc.ti.vi.tis knc^ngktvay'ts isim, tbbi konqonktivit, konqonktiv iltihab.
conjure up
con.jure kan'cr fiil by yoluyla (ruh) armak. con.jur.erisim 1. hokkabaz, sihirbaz. 2. byc. con.nect knekt' fiil balamak, birletirmek; balanmak, birlemek, bal olmak.
halka. 2. (iki ey arasndaki) balant, ilgi. otomotiv piston kolu. con.nec.tion knek'n isim 1. balant, iliki. 2. ba. 3. akrabalk. 4. (tren, uak v.b.'nde) aktarma.
connexion
connivance
278
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
connoisseur connotation
con.nois.seur kansr' isim eksper, erbap, uzman. con.no.ta.tion kantey'n isim yananlam, bir szcn artrd ikincil anlam.
connote
con.note knot' fiil akla getirmek, anlamna gelmek, demeye gelmek, gstermek, ifade etmek.
conquer
conqueror conquest
conscience conscientious
con.science kan'ns isim 1. vicdan. 2. vicdanllk. con.sci.en.tious kaniyen's, kansiyen's sfat 1. vicdanl. 2. dikkatli.
conscientiously
conscious
con.scious.lyzarf bile bile, bilinli olarak. con.scious.ness kan'sns isim bilin, uur. con.script kan'skrpt sfat, isim askere alnm (kimse). con.scrip.tion knskrp'n isim 1. askere alma. 2. mecburi askerlik.
consecrate
con.se.crate kan'skreyt fiil 1. kutsamak, takdis etmek. 2. (birine) dini bir trenle (belirli bir unvan) vermek. 3. to -e adamak.
consecration
consecutive
consecutively
consensus
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.sent knsent' isim rza: They've finally given their consent. Nihayet rza gsterdiler. How can we gain her consent? Onun rzasn nasl alabiliriz? She can't do it without my consent. Rzam olmadan onu yapamaz. fiil (to) (-e) raz olmak, (-e) rza gstermek.
consequence
consequently
conservation
conservationist conservatism
con.ser.va.tion.istisim doal kaynaklar koruma yanls. con.ser.va.tism kansr'vtzm isim tutuculuk, muhafazakrlk.
conservative
conservatory
conserve consider
con.serve knsrv' fiil korumak, muhafaza etmek. con.sid.er knsd'r fiil 1. dnmek. 2. gz nnde tutmak, dikkate almak. 3. zerinde dnmek, mtalaa etmek. 4. saymak, addetmek.
considerable
considerably considerate
con.sid.er.ablyzarf epeyce, olduka. con.sid.er.ate knsd'rt sfat 1. dnceli, saygl, hrmetkr. 2. nazik.
consideration
con.sid.er.a.tion knsdrey'n isim 1. sayg, dnce. 2. gz nne alma. 3. karlk, bedel. 4. nem. 5. itibar, saygnlk. 6. neden, faktr.
considering
consign
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.sign.ee kansayni' isim maln gnderildii kimse. con.sign.erisim mal gnderen kimse. con.sign.mentisim 1. mal gnderme, sevkyat. 2. gnderilen mal.
consignor consist
con.sign orisim mal gnderen kimse. con.sist knsst' fiil 1. of -den meydana gelmek, -den olumak, -den ibaret olmak. 2. in -e dayanmak, -e bal olmak.
consistency
consistent consistently
con.sis.tent knss'tnt sfat tutarl. con.sis.tent.lyzarf srekli olarak, devaml olarak, mtemadiyen.
teselli mkfat. con.so.la.tion kansley'n isim teselli, avun. con.sole knsol' fiil avutmak, avundurmak, teselli etmek.
consolidate
con.sol.i.date knsal'deyt fiil 1. pekitirmek, takviye etmek, salamlatrmak; pekimek, salamlamak. 2. birletirmek; birlemek. 3. ticaret konsolide etmek.
consonant
con.so.nant kan'snnt isim nsz, konson, konsonant. sfat 1. to/with -e uygun, ile uyumlu. 2. ahenkli, uyumlu.
con.sort knsrt' fiil with ile arkadalk etmek. con.sor.ti.um knsr'iym isim konsorsiyum. con.spic.u.ous knspk'yuws sfat gze arpan, dikkati eken.
con.spir.a.cy knspr'si isim komplo. con.spir.a.tor knspr'tr isim komplocu. con.spire knspayr' fiil komplo kurmak. con.sta.ble kan'stbl, k^n'stbl isim, ngiliz ngilizcesi polis, polis memuru.
constabulary
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.stant kan'stnt sfat 1. deimez, sabit. 2. srekli, devaml. 3. sadk. isim 1. sabit ey. 2. matematik sabite.
con.stant.lyzarf srekli, daima. con.stel.la.tion kanstley'n isim, gkbilim takmyldz. con.ster.na.tion kanstrney'n isim aknlk, hayret, korku, dehet.
constipation constituency
con.sti.pa.tion kanstpey'n isim kabzlk, peklik. con.stit.u.en.cy knst'uwnsi isim 1. bir seim blgesindeki semenler. 2. seim blgesi.
constituent
constitute
con.sti.tute kan'sttut fiil 1. oluturmak, tekil etmek. 2. meydana getirmek, kurmak, tesis etmek. 3. atamak, tayin etmek.
constitution
con.sti.tu.tion kansttu'n isim 1. anayasa. 2. tzk, nizamname. 3. yap, bnye. 4. bileim, terkip.
constitutional
con.sti.tu.tion.al kansttu'nl sfat 1. anayasal. 2. bnyesel, yapsal. isim salk iin yaplan yry.
constrain
constrained constraint
constrict
constriction
construct
con.struct knstr^kt' fiil 1. yapmak, ina etmek, bina etmek, kurmak, tertip etmek. 2. geometri izmek.
construction
con.struc.tion knstr^k'n isim 1. yap, inaat. 2. yorum, tefsir. 3. dilbilgisi yap, ina, tertip. 4. geometri izim.
constructive
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.strue knstru' fiil 1. yorumlamak, tefsir etmek, mana vermek, anlamak. 2. (cmleyi) tahlil etmek.
fahri konsolos. con.sul.arsfat 1. konsolosa ait. 2. konsle ait. con.sul.ate kan'slt isim konsolosluk, konsoloshane. con.sult kns^lt' fiil 1. danmak, bavurmak, mracaat etmek, sormak. 2. gz nnde tutmak, hesaba katmak. 3. with ile grmek.
consultant consultation
con.sult.antisim danman, mavir. con.sul.ta.tion kansltey'n isim 1. danma, mzakere, istiare. 2. konsltasyon.
consume
con.sume knsum' fiil 1. tketmek, yoaltmak, istihlak etmek. 2. yakp yok etmek.
consumed with jealousy consumer durables consumer goods consumer nondurables consumer consummate
kskanlktan deliye dnm. dayankl tketim mallar. tketim maddeleri. dayanksz tketim mallar. con.sum.er knsu'mr isim tketici, yoaltc. con.sum.mate kan'smeyt fiil tamamlamak, ikmal etmek.
consumption
cont.ksaltma contents continent continue kontakt lens, lens. con.tact kan'tkt isim 1. temas, deme, dokunma: It mustn't have any contact with the air. Havayla hi temas olmamal. 2. temas, iliki; irtibat, balant: Have you ever had any sort of contact with them? Onlarla
283
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
herhangi bir temasnz oldu mu? We've been in contact for some time. Epey zamandan beri temastayz. We've finally established radio contact with them. Onlarla nihayet radyoyla irtibat kurduk. 3. (faydal olabilecek) tandk; kaynak, haber veren kimse; arac, araclk yapan kimse. 4. konuma dili kontakt lens, lens. fiil 1. ile temasa gemek, ile temas etmek. 2. temas etmek, demek, dokunmak. contagious con.ta.gious kntey'cs sfat 1. tbbi bulac, bulakan, sri. 2. yaylan. contain con.tain knteyn' fiil 1. kapsamak, iermek, iine almak. 2. kontrol altna almak, tutmak. container contaminate con.tain.erisim 1. (kutu, ie v.b.) kap. 2. konteyner. con.tam.i.nate kntm'neyt fiil 1. (hastalk, mikrop, pislik) bulatrmak, geirmek. 2. kirletmek. contamination con.tam.i.na.tion kntmney'n isim 1. bulatrma. 2. kirlilik, kirlenme. contemplate con.tem.plate kan'tmpleyt fiil 1. dnmek, dnp tanmak. 2. niyetinde olmak, tasarlamak. 3. seyretmek. contemplation con.tem.pla.tion kantmpley'n isim 1. dnme, tefekkr. 2. tasarlama. 3. seyretme. contemplative con.tem.pla.tive kntem'pltv sfat dalgn, dnceye dalm. contemporaneous con.tem.po.ra.ne.ous kntemprey'niys sfat ada, ayn zamanda olan. contemporary with contemporary ile ada. con.tem.po.rar.y kntem'preri sfat ada, muasr. isim 1. yat, akran. 2. ada. contempt of court contempt contemptible contemptuous hukuk mahkemeye itaatsizlik. con.tempt kntempt' isim kk grme, hor grme. con.tempt.i.ble kntemp'tbl sfat aalk, alak, rezil. con.temp.tu.ous kntemp'uws sfat hakir gren, hor gren.
284
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.tend kntend' fiil 1. for iin yarmak, ekimek. 2. with ile uramak, mcadele etmek. 3. iddia etmek, ileri srmek.
content
con.tent kan'tent isim 1. ierik. 2. oul (kitaba ait) ierik, muhteviyat. 3. oul iindeki eyler.
contented
contention
contentment
con.test kan'test isim 1. yarma. 2. mcadele, ekime. con.test.ant kntes'tnt isim yarmac. con.text kan'tekst isim balam, kontekst. Con.ti.nent kan'tnnt isim baknz the Continent con.ti.nen.tal kantnen'tl sfat ktasal. ihtiyat fonu. con.tin.gen.cy kntn'cnsi isim 1. olaslk, ihtimal. 2. beklenmedik olay.
con.tin.gent kntn'cnt sfat on/upon -e bal. con.tin.u.al kntn'yuwl sfat srekli, devaml. con.tin.u.al.lyzarf srekli, devaml, sk sk, boyuna, habire.
continuation
continue continuity
con.tin.ue kntn'yu fiil devam etmek, srmek. con.ti.nu.i.ty kantnu'wti, kantnyu'wti isim sreklilik, devamllk.
continuous
continuously
contort
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.tort.edsfat buruuk, bkk. con.tor.tion kntr'n isim burulma, bklme, eilme. con.tour kan'tr isim d hatlar, evre, ekil. contra-nek kar, zt, aksi. con.tra.band kan'trbnd sfat kaak, ithal veya ihrac yasaklanm. isim 1. kaak mal. 2. kaaklk.
contraception contraceptive
con.tra.cep.tion kantrsep'n isim gebelikten korunma. con.tra.cep.tive kantrsep'tv sfat, isim gebelii nleyici (hap veya alet).
contract
con.tract kan'trkt isim 1. szleme, mukavele, kontrat, akit. 2. szleme metni, mukavelename. fiil 1. kasmak, daraltmak, ksaltmak, bzmek; kaslmak, daralmak, ksalmak, ekmek, bzlmek. 2. (hastalk) kapmak. 3. szleme yapmak.
contraction
con.trac.tion kntrk'n isim 1. kaslma, daralma, ksalma, ekilme, bzlme. 2. doum srasnda rahim kaslarnn kaslmas. 3. dilbilgisi (bir veya birka harf atlarak yaplan) ksaltma.
contractor
contradict
con.tra.dict kantrdkt' fiil 1. yalanlamak, tekzip etmek, aksini iddia etmek. 2. ters dmek, elimek.
contradiction
contradictory
contrary
con.tra.ry kan'treri, kntrer'i sfat kart, aksi, zt, aykr. isim aksi, ters. zarf aksine, tersine.
contrast
contribute to contribute
-e yardm etmek. 2. (gazete, dergi v.b.'ne) yaz vermek. con.trib.ute kntrb'yut fiil 1. balamak. 2. katkda bulunmak.
286
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
contributor
con.trib.u.torisim 1. ba. 2. (gazete, dergi v.b.'ne) yaz yazan kimse. 3. katkda bulunan kimse.
contrite contrive
con.trite kntrayt' sfat piman, nadim, tvbekr. con.trive kntrayv' fiil 1. (a way of/a means of) -in yolunu bulmak, iin bir yol bulmak: She contrived a way to get herself invited to the party. Kendisini partiye davet ettirmenin yolunu buldu. 2. from (bir eyi) (baka bir eyden) uydurup yapmak.
con.trivedsfat uydurma, uyduruk. kontrol kulesi. con.trol kntrol' fiil (controlled, controlling) 1. kontrol etmek, denetlemek. 2. idare etmek, hkim olmak.
controversial controversy
con.tro.ver.sial kantrvr'l sfat tartmal, ekimeli. con.tro.ver.sy kan'trvrsi isim tartma, ekime, anlamazlk.
convalesce
convalescence convalescent
con.va.les.cenceisim nekahet. con.va.les.centsfat nekahet dnemiyle ilgili. isim nekahet dnemindeki hasta.
convection
convene
convenience
convenient
convent convention
con.vent kan'vent isim kadnlar manastr. con.ven.tion knven'n isim 1. kongre, toplant. 2. mukavele, anlama. 3. det, gelenek.
conventional weapons
konvansiyonel silahlar.
287
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
converge
con.ver.sant knvr'snt sfat with -e aina, -i iyi bilen. con.ver.sa.tion kanvrsey'n isim konuma, sohbet. con.ver.sa.tion.al kanvrsey'nl sfat 1. konumaya zg. 2. konuma dilinde. 3. konumaya hazr, konukan.
conversationalist converse
con.ver.sa.tion.al.istisim hosohbet biri. con.verse kan'vrs sfat kart, zt, aksi, ters. isim kart anlaml sz/szck.
conversion
con.ver.sion knvr'qn isim 1. dnme, deime; deitirme, tebdil. 2. din deitirme. 3. ihtida.
convert
converter convertible
con.vert.er knvr'tr isim, elektrik evirge. con.vert.i.ble knvr'tbl sfat deitirilebilir, evrilebilir, tahvili mmkn. isim 1. st alabilen araba. 2. ekyat.
convex convey
con.vex kan'veks sfat dbkey, konveks. con.vey knvey' fiil 1. tamak, gtrmek, iletmek, nakletmek. 2. iletmek, bildirmek. 3. hukuk devretmek.
conveyance
con.vey.ance knvey'ns isim 1. tama, nakil, nakletme. 2. tat. 3. devretme, devir. 4. hukuk temlikname; feragatname.
tayc bant. con.vey.er knvey'r isim tayc. tayc bant. con.vey.or knvey'r isim tayc. con.vict kanvkt' fiil 1. mahkm etmek. 2. sulu bulmak.
conviction
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
con.vince knvns' fiil ikna etmek, inandrmak. con.vinc.ingsfat inandrc. con.viv.i.al knvv'iyl sfat neeli, en, keyifli. con.viv.i.al.i.ty knvviyl'ti isim enlik ve ziyafet, elenti, elence.
con.voke knvok' fiil toplantya davet etmek. con.vo.lu.tion kanvlu'n isim kvrm. con.voy kan'voy isim konvoy. con.vulse knv^ls' fiil iddetle sarsmak. con.vul.sion knv^l'n isim rpnma, ihtila, spazmoz.
convulsive coo
con.vul.sive knv^l'sv sfat rpnmal. coo ku fiil (kumru, gvercin) tmek, kuurmak, veymek. isim kumru t.
iini bozmak. -i mahvetmek, -in canna okumak. konuma dili uydurmak. cook kk fiil 1. piirmek; pimek. 2. konuma dili (hesaplar) zerinde oynamak.
cook.bookisim yemek kitab. pilav. cook.er.y kk'ri isim alk. cook.ie kk'i isim kurabiye, (tatl) rek, (tatl) kuru pasta; (tatl) biskvi.
cooking
cook.ing kk'ng isim (yemek) piirme; pime. sfat yemeklik, yemek piirmede kullanlan.
cooky
cook.y kk'i isim kurabiye, (tatl) rek, (tatl) kuru pasta; (tatl) biskvi.
serinkanl, soukkanl. konuma dili Sakin ol!/Ar ol! konuma dili beklemek: He made me cool my heels for at least forty-five minutes. Beni en az krk be dakika bekletti.
289
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cool kul sfat 1. serin: a cool wind serin bir rzgr. cool water serin su. 2. insan serin tutan (giysi). 3. serinkanl, soukkanl, sakin. 4. souk, ilgisiz: He gave me a cool reception. Beni souk karlad. 5. konuma dili harika, ok gzel, ok iyi. isim serinlik: the cool of the evening akam serinlii. fiil 1. serinletmek; soutmak; serinlemek, serinlemek; soumak: Cool the lijuid in the refrigerator. Svy buzdolabnda sout. It's cooled off. Hava serinledi. 2. (fke, arzu v.b.'ni) sndrmek; (birini) sakinletirmek, yattrmak; (fke, arzu v.b.) snmek; (biri) sakinlemek: That will cool her growing desire. Onun byyen arzusunu o sndrr. You need to cool off. Sakinlemen lazm.
-e tkmak, -e kapamak. co-op ko'wap isim, konuma dili kooperatif. coop kup isim kmes. fiil kmese sokmak. co.op.er.ate kowap'reyt fiil birlikte almak, ibirlii yapmak.
cooperation
cooperative
co.op.er.a.tive kowap'rtv, kowap'rtv sfat 1. ibirlii yapan. 2. ortak, mterek. isim kooperatif.
coordinate
coordination
cop cope
cop kap isim, konuma dili polis, aynasz. cope kop fiil (with) (ile) ba etmek, (ile) baa kmak, (-in) stesinden gelmek.
cop.i.er kap'iyr isim fotokopi makinesi. co.pi.ous ko'piys sfat bol, ok, bereketli. co.pi.ous.lyzarf bolca, bol miktarda. cop.per kap'r isim 1. bakr. 2. ufak para. sfat 1. bakr. 2. bakr renginde.
290
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cop.per.smithisim bakrc. cop.pice kap's isim baknz copse copse kaps isim koru, aalk, baltalk. cop.ter kap'tr isim, konuma dili helikopter. cop.u.late kap'yleyt fiil iftlemek. cop.y kap'i fiil 1. kopya etmek. 2. taklit etmek. 3. (snavda) kopya ekmek. 4. bilgisayar kopyalamak.
copyright
co.juette koket' isim fettan kadn. co.juet.tish koket' sfat fettan, cilveli. cor.ksaltma corner coroner correct correspondence mercan kayal. cor.al kr'l isim, sfat mercan. cord krd isim 1. ip, sicim, kaytan, erit. 2. kiri, alg teli. fiil iple balamak.
cordial
cor.dial kr'cl, [ngiliz ngilizcesi] kor'dyl sfat samimi, iten, yrekten, candan. isim likr.
cor.dial.i.ty krciyl'ti isim samimiyet, itenlik. cor.dial.lyzarf candan, samimiyetle. kordon altna almak. cor.don kr'dn isim kordon. cor.du.roy kr'droy isim fitilli kadife. sfat fitilli kadifeden yaplm.
corduroys core
cor.du.roysisim, oul kadife pantolon. core kor isim 1. (etli meyvelerde) gbek, i. 2. nve, z, esas; merkez.
coriander cork
co.ri.an.der koriyn'dr isim kini. cork krk isim mantar, tpa, tapa. fiil tpalamak, mantarla kapamak.
cork.screwisim tirbuon, tpa burgusu. cor.mo.rant kr'mrnt isim karabatak. msr ekmei. msr unu. 2. ngiliz ngilizcesi msr niastas.
291
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
msr pskl. msr pekmezi. corn krn isim 1. msr. 2. ngiliz ngilizcesi buday; hububat, tahl.
corn.cob krn'kab isim msr koan. cor.ne.a kr'niy isim, anatomi saydam tabaka, kornea. kzlck. cor.ne.lian krnil'yn sfat baknz cornelian cherry futbol korner vuruu, ke at. cor.ner kr'nr isim 1. ke, ke ba. 2. futbol korner, korner vuruu, ke at. 3. futbol korner, oyun alannn drt kesinden biri. fiil 1. keye sktrmak, kstrmak. 2. (konumak veya konuturmak iin) yakalamak. 3. ... piyasasn ele geirmek. 4. viraj almak.
cor.net krnet' isim, mzik kornet. cor.net.istisim korneti. corn.huskisim msr kabuu. cor.nice kr'ns isim 1. korni. 2. mimarlk saak silmesi, korni.
corn.mealisim iri taneli msr unu. corn.starchisim msr niastas. cor.o.nar.y kr'neri sfat, tbbi koroner. isim koroner damar, tadamar.
coronation coroner
cor.o.na.tion krney'n isim ta giyme treni. cor.o.ner kr'nr isim pheli lm olaylarn aratran grevli.
cor.o.net kr'net isim kk ta. bedensel ceza, dayak. cor.po.ral kr'prl sfat bedensel, bedeni, cismani. cor.po.rate kr'prt sfat 1. ortak, kolektif. 2. anonim irkete ait. 3. irketletirilmi. 4. birleik, birlemi.
292
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stihkm Snf. corps kr isim, askeri 1. kolordu. 2. snf, tekilat. corpse krps isim ceset, l. cor.pus.cle kr'psl isim, anatomi yuvar. doru kullan, yerinde kullanma. cor.rect krekt' sfat 1. doru, yanlsz. 2. doru, yerinde.
cor.rec.tion krek'n isim dzeltme, tashih, slah. cor.rec.tivesfat dzeltici, slah edici. cor.rect.lyzarf doru olarak. cor.rect.nessisim doruluk. cor.re.late kr'leyt fiil 1. karlkl ilikisi olmak. 2. aralarnda uygunluk salamak, (iki ey, sonu, rakam) arasnda iliki kurmak. isim birbiriyle ilgisi olan eylerin her biri.
correlation
correspond
cor.re.spond krspand' fiil 1. (to/with) uymak, tekabl etmek: It corresponds with what she said. Onun dediklerine uyuyor. 2. to (biri/bir ey) (baka birinin/baka bir eyin) benzeri olmak: The Turkish il corresponds to the English county. Trkiye'deki ilin ngiltere'deki benzeri kontluktur. 3. (with) (ile) mektuplamak.
correspondence
correspondent
cor.re.spon.dent krspan'dnt isim muhabir: Does your paper have a correspondent in Paris? Gazetenizin Paris'te muhabiri var m? sfat with -e uygun: It was correspondent with her wishes. steklerine uygundu.
corresponding
cor.re.spond.ing krspan'dng sfat 1. (bir eye) karlk olan: That century saw a lessening of Spain's
293
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
influence and a corresponding rise in that of Holland. O yzylda spanya'nn etkisinin azalp buna karlk Hollanda'nn etkisinin arttna tank olundu. 2. ayn: Our sales in the first juarter of this year were better than they were in the corresponding period of last year. Bu yln ilk ayna ait satlarmz, geen yln ayn dnemindeki satlardan iyiydi. 3. mektuplamadan sorumlu olan. 4. toplantlara gelmeyip mektup yoluyla cemiyetin faaliyetlerine katlan (ye). corridor corroborate cor.ri.dor kr'dr isim koridor, geit, dehliz. cor.rob.o.rate krab'reyt fiil (bir dnce, ifade v.b.'ni) dorulamak, desteklemek, teyit etmek. corrode cor.rode krod' fiil rtmek, andrmak, yemek; rmek, paslanmak, anmak, yenmek. corrosion cor.ro.sion kro'qn isim 1. paslanma, anma, rme. 2. jeoloji anma/andrma, korozyon. corrosive corrugate cor.ro.sive kro'sv sfat rtc, andrc, kemirici. cor.ru.gate kr'geyt, kr'ygeyt fiil krtrmak, buruturmak; burumak. corrugated iron corrupt oluklu sa. cor.rupt kr^pt' sfat 1. ahlaksz, ahlak kurallarna uymayan, soysuz. 2. rvet yiyen, rveti. 3. bozuk, yozlam (dil). 4. yanl dolu (metin). fiil 1. (birini) doru yoldan saptrmak, ayartmak. 2. -e rvet yedirmek. 3. (dili) bozmak, yozlatrmak. corruptible corruption cor.rupt.iblesfat 1. ayartlabilir. 2. rvet almaya hazr. cor.rup.tion kr^p'n isim 1. ayartma. 2. rvet yedirme. 3. (dili) yozlatrma. corsage cor.sage krsaq' isim 1. korsaq. 2. gse taklan iek/iek demeti. corset cortege cortex cortisone cor.set kr'st isim korse. cor.tege krteq isim korteq, cenaze alay. cor.tex kr'teks isim beyinzar, korteks. cor.ti.sone kr'tson, kr'tzon isim kortizon.
294
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk cos cosine cosmetic cosmic cosmonaut cosmopolitan cosmos cost a pretty penny cost an arm and a leg cost of living cost price cost sheet cost
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cos kas isim baknz cos lettuce co.sine ko'sayn isim, matematik kosins. cos.met.ic kazmet'k isim, sfat kozmetik. cos.mic kaz'mk sfat evrensel, kozmik. cos.mo.naut kaz'mnt isim kozmonot. cos.mo.pol.i.tan kazmpal'tn sfat, isim kozmopolit. cos.mos kaz'ms isim evren, kinat, kozmos. epey pahalya mal olmak. ok pahal olmak. hayat pahall. maliyet, maliyet fiyat. maliyet cetveli. cost kst isim 1. masraf, harcanan para; fiyat. 2. maliyet.
ticaret sif, bir maln bedeli, sigortas ve navlunu ile birlikte maliyeti.
Cos.ta Ri.ca kastri'k isim Kosta Rika. isim Kosta Rikal. sfat 1. Kosta Rika, Kosta Rika'ya zg. 2. Kosta Rikal.
cost.lysfat ok pahal; masrafl. geim indeksi. cos.tume kas'tum, kas'tyum isim 1. kyafet, elbise. 2. kostm.
cot
cot kat isim 1. (zerine bez gerili) portatif karyola. 2. ngiliz ngilizcesi bebek karyolas.
coterie cottage
co.te.rie ko'tri isim zmre, grup. cot.tage kat'c isim 1. kk ev, kulbe. 2. yazlk ev, sayfiye evi.
ketenhelva. rr. ngiliz ngilizcesi (hidrofil) pamuk. cot.ton kat'n isim 1. pamuk. 2. pamuk iplii. 3. pamuklu kuma, pamuklu. sfat pamuklu.
cottonseed
cot.ton.seedisim iit.
295
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk couch cougar cough drop cough up cough could do with
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
couch kau fiil ifade etmek, beyan etmek. cou.gar ku'gr isim puma. ksrk pastili. vermek, sklmek, ulanmak. cough kf, kaf isim ksrk. fiil ksrmek. ise iyi olur, ise fena olmaz: He could do with a bath. Banyo yapsa iyi olur.
could kd yardmc fiil baknz can could.n't kd'nt ksaltma could not. Bakanlar Kurulu, Kabine. Dantay, Devlet ras. coun.cil kaun'sl isim kurul, komisyon; konsey, danma kurulu.
councillor
councilor
counsel
coun.sel kaun'sl isim 1. tavsiye, fikir, gr; nasihat, t. 2. avukat. fiil nasihat vermek, t vermek.
counselor
coun.sel.or kaun'slr isim 1. rehber, danman. 2. avukat. 3. konuma dili kurul yesi, komisyon yesi; konsey yesi.
coun.sel.or-at-lawisim avukat. geriye doru saymak. konuma dili bir yerde hazr bulunanlar saymak. -e gvenmek. 2. -i beklemek, -i hesaba katmak. ayy vurmadan postunu satmak.
count one's chickens before they're hatched count out money count someone in
paralar birer birer saymak. konuma dili birini (bir ie) katmak: If that's what you're up to, don't count me in! Yapmay planladnz oysa beni o ie katmayn!
konuma dili birini (bir ie) katmamak: You can count me out of that! Beni o ie katma! 2. on saniye iinde
296
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birden ona kadar sayarak boksrn nakavt olduunu ilan etmek. count count kaunt fiil 1. say saymak: Do you know how to count? Saymay biliyor musun? She can only count from one to ten. Ancak birden ona kadar sayabiliyor. 2. saymak, saysn bulmak: I counted twenty people. Yirmi kiiyi saydm. Count the money now! Paray imdi say! 3. saymak, addetmek: They count themselves lucky. Kendilerini ansl sayyorlar. I count her among the greatest. Onu en byklerden biri sayyorum. 4. nemli olmak: My opinion doesn't count for much around here. Szm burada pek kale alnmyor. That's what really counts! Esas nemli olan o! countdown countenance count.down kaunt'daun isim geriye doru sayma. coun.te.nance kaun'tnns isim 1. ehre, yz, sima, grn; yz ifadesi. 2. destek, onama, tasvip. fiil desteklemek, onamak, tasvip etmek. counter coun.ter kaun'tr isim 1. tezgh. 2. fi, marka. 3. saya, sayc. counteract coun.ter.act kauntrkt' fiil kar koymak, nlemek, etkisiz hale getirmek. counterattack counterbalance coun.ter.at.tack kaun'trtk isim kar saldr. coun.ter.bal.ance kauntrbl'ns fiil 1. (karlkl olarak) dengelemek, denkletirmek. 2. telafi etmek. isim karlk, e arlk. countercharge counterclockwise coun.ter.charge kaun'trarc isim kar sulama. coun.ter.clock.wise kauntrklak'wayz zarf, sfat saat yelkovannn ters ynnde, sola doru. countercurrent counterdemonstration coun.ter.cur.rent kaun'trkrnt isim ters aknt. coun.ter.dem.on.stra.tion kaun'trdemnstrey'n isim kar gsteri. counterespionage coun.ter.es.pi.o.nage kauntres'piynaq isim kar casusluk.
297
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
coun.ter.feit kaun'trft sfat sahte, kalp. isim taklit. fiil 1. kalp para basmak. 2. taklit etmek, sahtesini yapmak.
counterfeiter countermand
coun.ter.feit.erisim kalpazan. coun.ter.mand kauntrmnd' fiil (yeni bir emir ile) (nceki emri) iptal etmek. isim iptal emri.
countermeasure counteroffensive
coun.ter.meas.ure kaun'trmeqr isim kar tedbir. coun.ter.of.fen.sive kaun'trfen'sv isim, askeri kar saldr.
counterpane counterpart
coun.ter.pane kaun'trpeyn isim yatak rts. coun.ter.part kaun'trpart isim 1. tayda. 2. karlk, tamamlayc ey. 3. kopya, ikinci nsha, suret.
coun.ter.point kaun'trpoynt isim, mzik kontrpuan. coun.ter.pro.po.sal kauntrprpo'zl isim kar neri. coun.ter.sign kauntrsayn' fiil (tasdik iin) ikinci olarak imzalamak.
coun.ter.spy kaun'trspay isim kar casus. count.ess kaun'ts isim kontes. .. dahil: That makes ten, counting me. Ben dahil on kii eder. That's sixteen people, not counting the children. ocuklar hari, on alt kii oluyor.
countless country
count.less kaunt'ls sfat saysz, hesapsz, pek ok. coun.try k^n'tri isim 1. lke, memleket; yurt, vatan. 2. the tara. 3. the kr, sayfiye. 4. hukuk qri, yargclar kurulu. sfat taraya zg.
countryman
countryside county
coun.try.sideisim 1. kr, krlk. 2. sayfiye. coun.ty kaun'ti isim 1. ile. 2. ngiliz ngilizcesi kontluk.
hkmet darbesi. coup ku isim darbe, askeri darbe, hkmet darbesi. cou.ple k^p'l isim 1. ift. 2. ift, kar koca. fiil 1. balamak, bititirmek, birletirmek. 2. balant kurmak. 3. iftletirmek.
298
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
coup.ling k^p'lng isim balama, kavrama. cou.pon ku'pan, kyu'pan isim kupon. cour.age kr'c isim cesaret, yreklilik, yrek, yiitlik, mertlik.
cou.ra.geous krey'cs sfat cesur, yrekli, yiit, mert. cou.ra.geous.lyzarf cesaretle, merte. cour.gette krqet' isim, ngiliz ngilizcesi baknz zucchini
courier course
cou.ri.er kr'iyr isim kurye, ulak. course krs isim 1. yn, cihet, istikamet. 2. ders, kurs. 3. denizcilikle ilgili rota. 4. gidi. 5. yol. 6. ahlk yemek, kap, servis. fiil 1. kpekle (av) kovalamak. 2. (gzya, kan v.b.) akmak.
court fool court of appeals court of common pleas court of first instance court
saray soytars. hukuk istinaf mahkemesi. hukuk medeni hukuk mahkemesi. hukuk asliye mahkemesi. court krt isim 1. avlu, i bahe. 2. kort. 3. saray, kraln maiyeti. 4. hukuk mahkeme. fiil 1. kur yapmak, ile flrt etmek. 2. (tehlike, hastalk v.b.'ni) davet etmek.
courteous courtesan
cour.te.ous kr'tiys sfat nazik, kibar, ince, saygl. cour.te.san kr'tzn isim zenginlerle dp kalkan fahie.
courtesy courthouse
cour.te.sy kr'tsi isim nezaket, kibarlk, incelik. court.house krt'haus isim 1. adliye saray, mahkeme binas. 2. ile hkmet binas.
courtier
courtly court-martial
court.ly krt'li sfat 1. sarayla ilgili. 2. zarif, nazik. court-mar.tial krt'marl isim (courts-martial) askeri mahkeme. fiil askeri mahkemede yarglamak.
court.room krt'rum isim mahkeme salonu. court.ship krt'p isim kur yapma. court.yard krt'yard isim avlu, i bahe.
299
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cous.in k^z'n isim day olu/kz; teyze olu/kz; amca olu/kz; hala olu/kz; kuzen; kuzin.
cove
cove kov isim dik yamalarla evrili koy, krfez veya vadi.
covenant
(lokanta veya gece kulbne) giri creti. kapak kz. yol katetmek. 2. hzl gitmek. 3. (belirli bir) konu hakknda bilgi vermek.
(birinin) hata veya suunu gizlemek. gizlemek; rtbas etmek. cov.er k^v'r isim 1. kapak; rt. 2. cilt, kapak. 3. snak, barnak. 4. maske, paravana, perde. 5. ticaret karlk.
coverage
cov.er.age k^v'rc isim 1. sigorta miktar ve kapsam. 2. televizyon bir konu veya olaya ayrlan yer ve zaman.
coverlet covert covertly covet covetous covetousness cow coward cowardice cowardliness cowardly cowboy cower cowpea cowslip
cov.er.let k^v'rlt isim yatak rts, rt. cov.ert k^v'rt sfat gizli, rtl. cov.ert.lyzarf gizlice. cov.et k^v't fiil imrenmek, gpta etmek, gz dikmek. cov.et.oussfat agzl, hrsl, haris. cov.et.ous.nessisim agzllk. cow kau isim inek. cow.ard kau'wrd isim korkak, dlek. cow.ard.iceisim korkaklk, namertlik. cow.ard.li.nessisim korkaklk, namertlik. cow.ard.lysfat korkak, dlek, yreksiz. cow.boy kau'boy isim kovboy, srtma. cow.er kau'wr fiil sinmek, korkup ekilmek. isim brlce. cow.slip kau'slp isim uhaiei.
300
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cox.comb kaks'kom isim zppe. cox.swain kak'sn, kak'sweyn isim, denizcilikle ilgili filika veya kik serdmeni, dmenci.
coy
cozy
co.zy ko'zi sfat rahat, scak, samimi, ho. isim aydanlk rts.
cp.ksaltma compare kaskbiti, klbiti. crab krb isim yenge, pavurya. fiil mzrdanmak, homurdanmak, szlanmak, szldanmak.
crab.bysfat huysuz. aka sylemek, aka yapmak. konuma dili -e kar sk nlem almak. konuma dili -e kar sk nlem almak. sal bozulmak. 2. glmekten katlmak. 3. (arabay) kazada parampara etmek. 4. kaza geirmek.
crack
crack krk isim 1. atlak, yark. 2. atrt, aklama. 3. hzl darbe; arpma. 4. bir eit eroin. fiil 1. atlamak, yarlmak, krlmak; atlatmak, yarmak, krmak. 2. (kasay) amak. 3. (ifreyi) zmek. 4. (ses) atallamak.
crack.down krk'daun isim, konuma dili sk nlem. yarma buday. crack.edsfat 1. atlak. 2. konuma dili kak, atlak, deli.
crack.er krk'r isim kraker, biskvi. crack.le krk'l fiil atrdamak. isim atrt, trt. cra.dle krey'dl isim beik. fiil beie yatrmak. craft krft isim 1. zanaat, el sanat. 2. tekne, gemi; gemiler.
craftily craftiness
301
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
crafts.man.shipisim 1. zanaatlk. 2. hner. craft.y krf'ti sfat hilekr, eytan, kurnaz. crag krg isim sarp kayalk. cram krm fiil (crammed, cramming) 1. tkmak, tktrmak, sktrmak. 2. tknmak, tka basa yemek. 3. snav ncesi ineklemek.
cramp
cramp krmp isim 1. kasn, kramp. 2. iddetli karn ars. fiil kasmak; kaslmak.
crane
crane kreyn isim 1. turna. 2. vin, mauna. fiil 1. vinle kaldrmak. 2. (boynunu) uzatmak.
crank up crank
hareket ettirmek. crank krngk isim 1. krank, kol, manivela. 2. konuma dili garip saplantlar olan kimse. fiil krankla hareket ettirmek.
crankshaft cranky
crank.shaft krngk'ft isim, makine krank mili. crankysfat 1. garip, tuhaf, acayip, eksantrik. 2. huysuz, ters.
cranny crap
cran.ny krn'i isim yark, atlak. crap krp isim, argo bok. fiil, argo (crapped, crapping) smak.
crape craps crash course crash diet crash helmet crash of thunder crash the gate
crape kreyp isim krepon. craps krps isim ift zarla oynanan bir oyun. youn kurs. sk rejim. kask. gk grlts. cret vermeden girmek; izinsiz veya davetsiz girmek/katlmak.
crash
crash kr isim 1. angrt; grleme, byk bir grlt. 2. (tata ait) kaza: airplane crash uak kazas. 3. hzla gelen byk iflas. 4. bilgisayar arza. fiil 1. (kaza sonucu olarak) arpmak veya dmek: The plane
302
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
crashed into the mountainside and burst into flame. Uak dan yamacna arpp alev alarak yand. 2. arpa arpa iddetli ve grltl bir ekilde gitmek veya komak: A bull was crashing around in the china shop. Zcaciye dkknnda bir boa etraf kra dke kouyordu. 3. byk bir grltyle almak/arpmak/vurmak: She crashed the dishes down on the table. Tabaklar byk bir angrtyla masann stne ald. 4. atarak parampara etmek: He crashed his glass against the wall. Bardan duvara atarak parampara etti. 5. grlemek, byk bir grlt yapmak: The thunder crashed. Gk grledi. 6. (iyeri) hzla iflas etmek/top atmak. 7. konuma dili (bir yere) davetsiz/izinsiz/biletsiz girmek/dalvermek/katlmak. 8. konuma dili at (bir yerde) gece kalmak: Can I crash at your place tonight? Bu gece sende kalabilir miyim? 9. bilgisayar arzalanmak. crash-land crass crate crash-land kr'lnd' fiil (uak) zorunlu ini yapmak. crass krs sfat kaba, incelikten yoksun, grgsz. crate kreyt isim sandk, kasa. fiil sandklamak, kasalamak. crater crave cra.ter krey'tr isim 1. krater. 2. bombann at ukur. crave kreyv fiil 1. ok istemek, -e ii gitmek, -e can atmak. 2. istirham etmek, rica etmek. craving crawfish crav.ing krey'vng isim iddetli arzu, zlem. craw.fish kr'f isim kerevit, kerevides, karavide, tatlsustakozu. crawl stroke crawl kulalama yz, kravl. crawl krl fiil 1. srnmek; emeklemek. 2. dalkavukluk etmek. isim srnme; emekleme. crayfish cray.fish krey'f isim kerevit, kerevides, karavide, tatlsustakozu.
303
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cray.on krey'n, krey'an isim 1. mum boya, pastel. 2. mum boya ile yaplan resim, pastel. fiil mum boya ile resim yapmak.
craze crazily craziness crazy about crazy creak cream cheese cream of tartar cream pitcher cream sauce cream
craze kreyz fiil ldrtmak. isim geici moda. cra.zi.lyzarf lgnca, delice. cra.zi.nessisim delilik, lgnlk. -e dkn, -e mptela. cra.zy krey'zi sfat deli, kak, lgn. creak krik isim gcrt. fiil gcrdamak. yumuak beyaz peynir. krem tartar, beyaz tartar. (ufak srahi biiminde) stlk. beyaz sos. cream krim isim 1. kaymak, krema. 2. kremal tatl. 3. cilt kremi. 4. z, en iyisi. 5. krem rengi, ak beq.
cream.er kri'mr isim stlk. cream.er.y kri'mri isim sthane, st dkkn. cream.y krim'i sfat 1. kaymakl. 2. kaymak gibi. crease kris isim 1. krma, pli, pasta, kat. 2. izgi, buruuk. 3. t izgisi, kat yeri. fiil 1. krma yapmak. 2. buruturmak. 3. katlanmak, burumak.
create a stir
create
creation
cre.a.tive kriyey'tv sfat yaratc. cre.a.tive.lyzarf yaratc bir ekilde. creativityisim yaratclk. creatorisim yaratc, yaratan, kreatr, mucit. crea.ture kri'r isim yaratk, mahluk. crche kre isim kre, ocuk yuvas. cre.dence krid'ns isim gven, itimat.
304
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cre.den.tials krden'lz isim kimlii gsteren belgeler. cred.i.bil.i.ty kredbl'ti isim gvenirlik. cred.i.ble kred'bl sfat inanlr, gvenilir. bir miktar paray birinin hesabna geirmek.
credit an amount to someone's account credit and debit credit balance credit card credit line credit rating credit someone with
ticaret alacak ve verecek. ticaret matlup bakiyesi. ticaret kredi kart. ticaret kredi limiti. ticaret kredi deerlendirmesi. sevilmeyen birinde (olumlu bir niteliin olduunu) kabul etmek.
credit
cred.it kred't fiil baknz credit an amount to someone's account credit someone with
cred.i.torisim alacakl; kredi aan kimse/kurulu. cre.du.li.ty krdu'lti isim saflk, her eye inanma. cred.u.lous krec'ls sfat saf, her eye inanan. creed krid isim 1. bir dinin temel ilkelerini ieren ifade, ament. 2. birinin veya bir grubun felsefesini yanstan ilkeler.
creek
creek krik, krk isim 1. ay, dere. 2. ngiliz ngilizcesi koy, kk krfez.
creel kril isim balk sepeti. -e hissettirmeden yaklamak. creep krip fiil (crept) 1. srnmek, emeklemek. 2. sessizce yaklamak. 3. rpermek.
creep.erisim srngen bitki. cre.mate kri'meyt, krmeyt' fiil (ly) yakmak. cre.ma.tionisim ly yakma. cre.ma.to.ri.um krimtor'iym isim (crematoria/crematoriums) krematoryum.
krepon kd. crepe kreyp isim krep. crept krept fiil baknz creep
305
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cress crest
cress kres isim tere. crest krest isim 1. tepe, tepelik, hotoz, sorgu. 2. ibik. 3. mifere taklan sorgu. 4. doruk, tepe, zirve.
crest.fall.en krest'fln sfat ylgn, sngs dk. cre.vasse krvs' isim byk yark; buz yar. crev.ice krev's isim yark, atlak. alabros tra, asker tra. crew kru isim 1. tayfa, mrettebat. 2. takm. snavda kopya ekmek iin hazrlanan kopya kd. crib krb fiil 1. (snavda) kopya ekmek; kopya etmek. 2. almak, armak.
crick krk isim kaslma, tutulma. crick.et krk't isim 1. crcrbcei. 2. kriket. crime kraym isim 1. su, crm. 2. gnah, acmaya yol aacak kt davran.
Crimea Crimean criminal code criminal court criminal law criminal criminologist
Cri.me.a kray'miyi isim baknz the Crimea sfat Krm, Krm'a zg. ceza kanunu. ar ceza mahkemesi. ceza hukuku. crim.i.nal krm'nl sfat sua ait. isim sulu. crim.i.nol.o.gist krmnal'cst isim kriminolog, subilimci.
criminology crimp
crim.i.nol.o.gy krmnal'ci isim kriminoloqi, subilim. crimp krmp isim kvrm, dalga. fiil 1. kvrmak. 2. dalgalandrmak.
crimson
cringe
crinkle
crin.kle krng'kl fiil buruturmak, krtrmak; burumak, krmak. isim buruukluk, krk, krklk.
306
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
crip.ple krp'l isim topal; sakat. fiil 1. sakat etmek, sakatlamak. 2. ksteklemek.
crippled crisis
crip.pled krp'ld sfat topal, ktrm; sakat, arzal. cri.sis kray'ss isim 1. kriz, bunalm, buhran. 2. tbbi kriz, nbet.
crisp
crisp krsp sfat 1. gevrek. 2. taptaze ve sulu (meyve, sebze). 3. kuru ve souk (hava). 4. abuk ve kendinden emin. fiil gevreklemek, gevremek; gevretmek.
crisperisim (buzdolabnda) sebzelik. crispysfat 1. gevrek. 2. taptaze ve sulu (meyve, sebze). criss.cross krs'krs sfat apraz, aprazvari. isim birbirini kesen apraz dorular. fiil 1. apraz dorular izmek. 2. aprazlama gidip gelmek.
criterion
critic
crit.ic krt'k isim 1. tenkiti, olumsuz noktalar zerinde duran kimse. 2. eletirmen.
nazik nokta, kritik nokta. crit.i.cal krt'kl sfat 1. tenkiti; kusur bulmaya meyilli; kusur bulmak amacyla sylenen veya yaplan. 2. eletirel, deerlendirme amacyla yaplan. 3. kritik, tehlikeli.
criticism
criticize
crit.i.cize krt'sayz fiil 1. -i tenkit etmek, -de kusur bulmak, -in olumsuz noktalar zerinde durmak. 2. eletirmek, tenkit etmek, deerini belirtmek iin -i incelemek.
critique croak
cri.tijue krtik' isim eletiri, tenkit, kritik. croak krok isim 1. kurbaa sesi, vrak. 2. gaklama sesi, gak. fiil 1. vraklamak. 2. gaklamak. 3. argo cartay ekmek, cavlamak, lmek.
Croat Croatia
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
isim, sfat 1. Hrvat. 2. Hrvata. t. t. cro.chet kroey' isim kroe, t ii; tla ilenen dantel. fiil kroe yapmak, t ile ilemek.
crock.er.y krak'ri isim anak mlek. sahte gzyalar, timsah gzyalar. croc.o.dile krak'dayl isim timsah. cro.cus kro'ks isim idem; safran. crois.sant krwasan' isim ayrei. crone kron isim kocakar. cro.ny kro'ni isim dost, kafadar. crook krk isim 1. oban denei; asa, sap kvrk baston. 2. kvrm. 3. konuma dili kt, madrabaz, hilekr, dalavereci. fiil kvrmak, bkmek, emek.
crooked
crook.ed krk'd sfat 1. eri, arpk. 2. virajl. 3. konuma dili iinde bir dalavere olan, hileli (i). 4. konuma dili kt, dzenbaz, hilekr.
croon
crop up crop
birdenbire olumak, ortaya kmak, domak, kmak. crop krap isim 1. rn, mahsul, ekin, rekolte. 2. zooloji kursak. 3. binici krbac.
cross my heart cross one's arms cross one's fingers cross one's legs cross one's mind cross oneself cross out cross section cross swords cross the Rubicon
vallahi. kollarn kavuturmak. ans dilemek. ayak ayak stne atmak, bacak bacak stne atmak. hatrna gelmek, aklndan gemek. stavroz karmak, ha karmak. karalamak, silmek, stn izerek iptal etmek. kesit. (with) (biriyle) atmak, az kavgas etmek. dnlmeyecek bir karar vermek.
308
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cross krs isim 1. apraz iareti. 2. ha, put, armh, stavroz. 3. ile, cefa. 4. melez.
cross.bar krs'bar isim srg, kol demiri. cross.bred krs'bred sfat melez. cross.breed krs'brid fiil melezlemek, aprazlamak. isim melez.
cross.check krs'ek fiil salamasn yapmak. kros kaya, kayak krosu. cross-coun.try krs'k^n'tri isim 1. kros, kr kousu. 2. kros kaya, kayak krosu. sfat lkeyi batan baa kateden. zarf bir utan br uca.
cross-ex.am.ine krs'gzm'n fiil sorguya ekmek. cross-eyed krs'ayd sfat a. cross.ing krs'ng isim 1. gei. 2. gei yeri, geit. 3. yaya geidi.
cross-legged
cross-leg.ged krs'legd, krs'legd sfat 1. bada kurmu. 2. ayak ayak stne atm.
cross-purpose
cross-ref.er.ence krs'ref'rns isim (kitapta) gnderme. cross.road krs'rod isim ara yol, yan yol. cross.roadsisim 1. kavak; drtyol az. 2. dnm noktas.
cross.walk krs'wk isim yaya geidi. cross.wise krs'wayz sfat apraz. zarf aprazlama. bulmaca. crotch kra isim 1. atal, dal ile gvdenin birletii yer. 2. anatomi kask. 3. terzilik pantolon a.
crotch.et kra't isim garip merak; tuhaflk. crotch.et.ysfat 1. tuhaf, acayip. 2. huysuz, drdrc. crouch krau fiil melmek. isim melme. croup krup isim krup hastal, boak. crou.pi.er kru'piyr isim krupiye.
309
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
crou.ton kru'tan, krutan' isim (orbaya konulan) kp biiminde doranm kzarm ekmek.
crow
crow kro fiil (crowed/[ngiliz ngilizcesi] crew) 1. (horoz) tmek. 2. (over) (-den dolay) sevinle haykrmak.
crow.bar kro'bar isim manivela, levye, ksk. -e dolumak. sktrarak karmak, darya itelemek. 2. (birisine) yer brakmamak.
crowd
crowd kraud isim kalabalk. fiil 1. dolumak, toplanmak, birikmek. 2. sktrmak, doldurmak.
crowded crown
crowd.edsfat kalabalk. crown kraun isim 1. ta. 2. hkmdarlk. 3. hkmdar. 4. tepe, ba. 5. kron (para birimi). 6. ditac. 7. diilik kuron. fiil 1. ta giydirmek. 2. tamamlamak. 3. tepesini sslemek, talandrmak. 4. (dama oyununda) dama yapmak. 5. (die) kuron takmak. 6. konuma dili kafasna vurmak.
crucial crucifix
cru.cial kru'l sfat ok nemli, can alc, kritik. cru.ci.fix kru'sfks isim armha gerilmi sa heykeli, krsifi.
crucifixion
cru.ci.fix.ion krusfk'n isim 1. armha germe. 2. Hz.sa'nn armhta lmn gsteren resim.
cru.ci.fy kru'sfay fiil armha germek. ham petrol. crude krud sfat 1. ham, artlmam. 2. kaba. 3. derme atma, stnkr yaplm. isim ham petrol.
crude lyzarf kabaca. crude nessisim kabalk. cru.el kruw'l sfat 1. zalim, acmasz. 2. dayanlmaz, ac.
cruelly cruelty
310
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cruise kruz fiil 1. ayn hzla uzunca bir sre gitmek. 2. (gemiyle) dolamak. 3. dolamak, dolanmak, gezinmek. 4. (polis, polis arabas) (etraf kolaan ederek) dolamak; (taksi ofr, taksi) (mteri arayarak) dolamak: The squad car cruises the streets of the neighborhood all night. Polis arabas gece boyunca mahalle sokaklarnda dolayor. 5. (fahie) sokaklarda dolaarak mteri aramak. isim 1. (tatil amacyla yaplan) deniz yolculuu. 2. dolama, dolanma, gezinme. 3. (polis, polis arabas) (etraf kolaan ederek) dolama; (taksi ofr, taksi) (mteri arayarak) dolama.
cruiser crumb
cruis.er kru'zr isim kruvazr. crumb kr^m isim 1. krnt, ekmek krnts. 2. para, zerre. 3. ekmek ii. fiil ufalamak.
crumble
crum.ble kr^m'bl fiil 1. ufalamak; ufalanmak, un ufak olmak. 2. harap olmak, kmek. 3. paralanmak.
crumple
crunch
crunch kr^n fiil 1. tr tr yemek, ktr ktr yemek, katr kutur yemek, hart hurt yemek. 2. atrt ile ezmek. 3. atrdamak. isim 1. atrt. 2. konuma dili g durum.
crusade
cru.sade kruseyd' isim 1. hal seferi. 2. din uruna yaplan sava, cihat. 3. kampanya, savam. fiil against e kar savam vermek.
cru.sad.erisim 1. Hal. 2. bir davann hararetli taraftar. crush kr^ fiil ezmek. yerkabuu. crust kr^st isim 1. ekmek kabuu. 2. kabuk. fiil 1. kabuklanmak, kabuk balamak. 2. kabukla kaplamak.
crus.ta.cean kr^stey'n sfat, isim kabuklu (hayvan). crust.y kr^s'ti sfat 1. kabuklu. 2. aksi, huysuz. crutch kr^ isim 1. destek. 2. koltuk denei.
311
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
crux kr^ks isim 1. dnm noktas, kritik an. 2. zlmesi zor sorun veya durum. 3. pf noktas.
cry for
-i ok gerektirmek, -e ok ihtiyac olmak: This country is crying for a leader. Bu lkenin bir lidere byk bir ihtiyac var.
cry on someone's shoulder cry one's heart out cry out for
birine dert yanmak. hngr hngr alamak. -i ok gerektirmek, -e ok ihtiyac olmak: This country is crying for a leader. Bu lkenin bir lidere byk bir ihtiyac var.
yeter artk demek. yalandan imdat diye barmak, yalandan imdat istemek. cry kray fiil 1. alamak. 2. barmak. isim haykr, haykr; feryat, lk.
crypt cryptic
crypt krpt isim, mimarlk kriptos, kripta. cryp.tic krp'tk sfat 1. rtl, gizli, kapal. 2. gizemli. 3. ifreli.
crystal crystalline
crys.tal krs'tl isim 1. kristal, billur. 2. saat cam. crys.tal.line krs'tln sfat 1. billur gibi, berrak. 2. kristal, billurdan yaplm.
crys.tal.lize krs'tlayz fiil billurlatrmak; billurlamak. cu.ksaltma cubic yavrukurt. cub k^b isim yavru (tilki, ay, aslan). fiil (cubbed, cubbing) yavrulamak.
Cu.ba kyu'b isim Kba. isim Kbal. sfat 1. Kba, Kba'ya zg. 2. Kbal. cub.by.hole k^b'ihol isim 1. odack; hcre. 2. (yazhane veya dolapta) n ak ufak gz.
kpeker; kesmeeker. cube kyub isim 1. matematik kp. 2. kp, kp biiminde nesne. fiil 1. kp biiminde kesmek. 2. matematik (bir saynn) kbn almak.
cubic centimeter
santimetre kp.
312
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk cubic foot cubic inch cubic meter cubic cubical cubicle cuckold
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ayak kp (,420 m). in kp (78,6 cm). metre kp. cu.bic kyu'bk sfat kbik. cu.bi.cal kyu'bkl sfat kbik, kp biiminde. cu.bi.cle kyu'bkl isim kabin, kabine, odack. cuck.old k^k'ld isim boynuzlanm koca, boynuzlu koca. fiil (kocasn) boynuzlamak.
guguklu saat. cuck.oo ku'ku, kk'u isim guguk, guguk kuu. sfat, argo kak, deli.
cu.cum.ber kyu'k^mbr isim salatalk, hyar. cud k^d isim gevi. -e sokulup yaslanmak; -e sokulup sarlmak. (birbirine/birine) sokulmak. cud.dle k^d'l fiil 1. kucana alp okamak. 2. (birbirine) sokulmak.
cudgel
cudg.el k^c'l isim sopa, omak. fiil sopa atmak, sopa ekmek, sopalamak.
bilardo topu. cue kyu isim, tiyatro 1. oyuncunun sz arkadana brakmadan nceki son sz veya hareketi. 2. sufle. fiil sufle etmek.
kol dmesi. cuff k^f isim 1. kol az, kolluk, manet. 2. sille, tokat. fiil tokatlamak, tokat atmak.
cuisine cul-de-sac
cui.sine kwzin' isim yemek piirme sanat, mutfak. cul-de-sac k^l'dsk isim, ngiliz ngilizcesi kmaz sokak.
culinary
cu.li.nar.y kyu'lneri, k^l'neri sfat yemek piirme ile ilgili, mutfakla ilgili; yemekte/mutfakta kullanlan.
culminate
cul.mi.nate k^l'mneyt fiil 1. in ile sonulanmak, ile sona ermek, ile son bulmak. 2. en yksek noktaya varmak, doruuna ykselmek.
313
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cul.mi.na.tion k^lmney'n isim 1. sonu, son, biti. 2. doruk, zirve, en yksek nokta.
cu.lottes kylats', klats' isim pantolon-etek. cul.pa.bil.i.tyisim kusur, kabahat, sululuk. cul.pa.ble k^l'pbl sfat kusurlu, kabahatli. cul.prit k^l'prt isim sulu, mcrim. cult k^lt isim klt. cul.ti.va.ble k^l'tvbl sfat ekilebilir, yetitirilebilir. cul.ti.vat.a.ble k^ltveyt'bl sfat ekilebilir, yetitirilebilir.
dostluk kurmaya almak. cul.ti.vate k^l'tveyt fiil 1. (tarlay) srmek, (topra) ilemek. 2. yetitirmek. 3. gelitirmek. 4. (biriyle) dostluk kurmaya almak.
cultivated
cultivation
cul.ti.va.torisim ekici, yetitirici. cul.tur.alsfat kltrel. kltr fark. kltr oku. cul.ture k^l'r isim 1. kltr. 2. yetitirme. 3. gelitirme. 4. biyoloji kltr. fiil kltr yapmak, laboratuvarda mikrop retmek.
kltive inci. cul.turedsfat kltrl. cum.ber.some k^m'brsm sfat 1. havaleli, lenduha gibi. 2. hantal. 3. kullansz, elverisiz. 4. ar; skc.
cumin cumulative
cum.in k^m'n isim kimyon. cu.mu.la.tive kyum'yleytv, kyum'yltv sfat birikerek artan, birikmi, kmlatif.
cumulus cuneiform
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cun.ning k^n'ng sfat 1. kurnaz, eytan, hin. 2. irin, sevimli. isim kurnazlk, eytanlk.
cunt k^nt isim, kaba 1. *am. 2. *sikime. kupa finali. avularn bititirerek anak gibi amak. kupa galibi. cup k^p fiil (cupped, cupping) ie ekmek, hacamat yapmak, vantuz ekmek.
cup.board k^b'rd isim dolap, yklk. cu.pid.i.ty kyupd'ti isim hrs, tamah, agzllk. cu.po.la kyu'pl isim 1. ufak kubbe. 2. dkm oca. cur kr isim 1. sokak kpei, it. 2. it herif, it. cur.a.ble kyr'bl sfat tedavi edilebilir, iyileebilir. cu.rate kyr't isim staqyer papaz. cu.ra.tor kyrey'tr isim mze/ktphane mdr. curb krb isim 1. kaldrmn kenar ta. 2. engel, fren. 3. suluk, gem zinciri. fiil tutmak, zaptetmek, frenlemek, hkim olmak, yenmek, durdurmak.
lor peyniri, lor. curd krd isim kesmik. dehete drmek, kann dondurmak. cur.dle kr'dl fiil phtlatrmak; phtlamak, kesilmek. cure kyr fiil 1. iyiletirmek, tedavi etmek, saaltmak, ifa vermek. 2. -e zm getirmek, -e are bulmak. 3. ttslemek; tuzlamak; kurutmak.
cur.few kr'fyu isim sokaa kma yasa. hediyelik eya dkkn. cu.ri.os.i.ty kyriyas'ti isim 1. merak. 2. nadir ey, tuhaf ey.
curious
curl up
kvrlmak.
315
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
curl krl isim 1. kvrm, bklm. 2. bukle, lle. fiil kvrmak, bukle yapmak, bkmek; kvrlmak, bklmek.
curlerisim bigudi. sa maas. curlysfat kvrck, kvr kvr. cur.rant kr'nt isim 1. kuzm. 2. frenkzm. cur.ren.cy kr'nsi isim 1. para, nakit, nakit para. 2. srm, geerlik, tedavl, reva.
current account current events current expenses current price current currently curriculum vitae curriculum curry favor with curry powder
ticaret cari hesap. gncel olaylar. gnlk masraflar, gnlk giderler. cari fiyat, piyasa fiyat. cur.rent kr'nt isim cereyan, akm, aknt. cur.rent lyzarf halen, u anda, bugnlerde. zgemi. cur.ric.u.lum krk'ylm isim mfredat program. (pohpohlama v.b. ile) birinin gzne girmeye almak. toz haline getirilmi kimyon, kini, zerdeal v.b. baharat karm.
cur.ry kr'i fiil kaalamak, tmar etmek. cur.ry.combisim kaa. curse krs fiil 1. svmek, svp saymak, kfretmek. 2. ilenmek, lanet etmek, beddua etmek. isim 1. ilenme, ilen, lanet, beddua. 2. svg, svme, kfr. 3. bela.
cursed cursor
cursed krst sfat baknz be cursed cur.sor kr'sr isim, bilgisayar krsr, kl gsterge, imle.
cur.so.ry kr'sri sfat geliigzel, stnkr. curt krt sfat ters ve ksa (sz). cur.tail krteyl' fiil kesmek, ksaltmak, azaltmak. perde halkas. perde ray, korni. cur.tain kr'tn isim perde. fiil perdelemek.
316
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
curt.sy krt'si isim reverans. fiil reverans yapmak. cur.va.ture kr'vr isim 1. erilik. 2. erilme. curve krv isim 1. eri, kavis, kvrm. 2. viraj. cush.ion k'n isim 1. yastk, minder. 2. bir darbenin hzn kesen tampon. 3. bilardo masasnn lastikli i kenar. fiil 1. hafifletmek, azaltmak. 2. altna/arkasna yastk koymak; yastkla beslemek. 3. yastkla kaplamak.
cuspid cuss
cus.pid k^s'pd isim kpekdii. cuss k^s fiil, konuma dili svmek, kfretmek. isim, konuma dili 1. svg, kfr. 2. herif.
custard
cus.tard k^s'trd isim 1. st, eker ve yumurta ile hazrlanan bir sos. 2. krem karamele benzeyen bir tatl.
custodian
custody custom
cus.to.dy k^s'tdi isim 1. vesayet. 2. gzetim; koruma. cus.tom k^s'tm isim 1. gelenek, det. 2. alkanlk, itiyat. 3. (bir mterinin yapt) alveri.
customary usage customary customer custom-made customs customshouse cut a big swath cut a tooth cut a wide swath cut across all boundaries cut across cut an alcoholic drink with water cut and run cut back cut both ways cut corners
det. cus.tom.ar.y k^s'tmeri sfat allm, det olan, mutat. cus.tom.er k^s'tmr isim mteri. cus.tom-made k^s'tm.meyd' sfat smarlama. cus.toms k^s'tmz isim gmrk, gmrk resmi. cus.toms.house k^s'tmz.haus isim gmrk. ok nfuzlu olmak. 2. ok dikkat ekmek. (ocuk) di karmak. ok nfuzlu olmak. 2. ok dikkat ekmek. snr tanmamak. kestirmeden gitmek. ikiyi sulandrmak. brakp kamak. azaltmak. 2. kesip ksaltmak. 3. geri dnmek. hem lehine, hem aleyhine olmak. gerektii gibi para veya zaman harcamayarak yapmak, kestirmeden gitmek.
317
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk cut down a piece of clothing into cut down a tree cut down on cut in half cut in on cut in cut into halves cut into Cut it out. cut loose
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
eski bir giysiden (yeni bir ey) yapmak. aa kesmek. -i azaltmak. yarya blmek. azaltmak. (birinin) szn kesmek; araya girmek. yarya blmek. azaltmak. konuma dili Yapma./Brak. konuma dili 1. from dizginleri koprp -den ayrlmak; den kmak; -den kurtulmak. 2. aka gelmek. 3. kurtlarn dkmek.
cut of meat
cut off one's nose to spite one's face gvura kzp oru bozmak. cut off kesmek. 2. yolunu kesmek. 3. -e on para (miras) brakmamak; with (birine, miras olarak) (gln bir miktarda para) brakmak. cut one's nails to the quick cut one's own throat trnaklarn dibine kadar kesmek. konuma dili kendi kendine zarar vermek, bindii dal kesmek. cut out kesmek; kesip karmak. 2. (giysi) bimek. 3. konuma dili kesmek, brakmak. cut short cut someone down cut someone loose cut someone short cut someone to the quick cut something into slices cut something loose ksa kesmek. birini ldrmek. ipleri v.b.'ni keserek birini serbest brakmak. birinin lafn kesmek. birini (ac szlerle) derinden yaralamak. bir eyi dilimlemek, bir eyi dilim dilim kesmek. ipleri v.b.'ni keserek bir eyi/bir hayvan serbest brakmak. cut the ground from under one's feet (birinin) dayanak noktalarn rtmek.
318
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk cut the ground from under someone's feet
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cut the ground out from under one's feet (birinin) dayanak noktalarn rtmek. cut the melon cut the wheels cut to the quick cut up kr paylamak. sol yapmak; sa yapmak. iine ilemek, iini yakmak, ac vermek. para para kesmek, doramak. 2. aklabanlk yapmak, komik eyler yapmak. cut cut k^t isim 1. kesme, kesim. 2. kesik. 3. kesim, fason, biim. 4. dilim, para. 5. konuma dili hisse, pay. 6. indirim. 7. kesinti. 8. yarma, yol geirmek iin alan yar. 9. ac sz. 10. krc davran. cutback cut.back k^t'bk isim 1. kesinti, azaltma, eksiltme. 2. sinema geriye dn. cute cut-glass cute kyut sfat, konuma dili irin, sevimli. cut-glass k^t'gls sfat elmastra billurdan yaplm, elmastra. cuticle cu.ti.cle kyu'tkl isim, anatomi 1. trnaklarn etrafn evreleyen deri. 2. stderi. cutlery cutlet cutoff point cutoff cut-price cut.ler.y k^t'lri isim atal bak takm. cut.let k^t'lt isim kotlet. sona erme noktas. cut.off k^t'f isim 1. kestirme yol. 2. sona erme tarihi. cut-pricesfat 1. indirimli, tenzilatl. 2. indirimli mal satan. cut-rate cut-ratesfat 1. indirimli, tenzilatl. 2. indirimli mal satan. 3. niteliksiz, kalitesiz. cutter cut.ter k^t'r isim 1. denizcilikle ilgili kotra. 2. (belirli bir eyi) kesen kimse. 3. kesici alet, kesici: wire cutters tel makas. cutthroat cut.throat k^t'throt sfat kyasya, amansz. isim katil, cani. cutting cut.ting k^t'ng isim 1. kesme, kesi. 2. sinema kesim. 3. bahvanlk a kalemi. sfat 1. ac, incitici, krc (sz). 2. ac, keskin, sert (rzgr).
319
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cut.tle.fish k^t'lf isim mrekkepbal. cut.up k^t'^p isim aklaban, akac. cwt. ksaltma hundredweight -cysonek isim belirten sonek: fluency akclk. cy.a.nide say'nayd isim siyanr. cy.ber.net.ics saybrnet'ks isim sibernetik, kibernetik. cy.cla.men sayk'lmn isim siklamen, tavankula, buhurumeryem.
cycle
cy.cle say'kl isim 1. elektrik devre. 2. dnme, dn, devir. 3. bisiklet; motosiklet. fiil bisiklete binmek.
cyclist cyclone cylinder cylindrical cymbal cynic cynical cynicism cypress Cyprian Cypriot
cy.clist say'klst isim bisikleti; motosikleti. cy.clone say'klon isim siklon, kiklon. cyl.in.der sl'ndr isim silindir. cy.lin.dri.cal sln'drkl sfat silindirsel, silindirik. cym.bal sm'bl isim, mzik byk zil. cyn.ic sn'k isim kinik, sinik. cyn.i.cal sn'kl sfat kinik, sinik. cyn.i.cism sn'szm isim kinizm, sinizm. cy.press say'prs isim servi, selvi. Cyp.ri.an sp'riyn isim, sfat baknz Cypriot Cyp.ri.ot sp'riyt isim Kbrsl. sfat 1. Kbrs, Kbrs'a zg. 2. Kbrsl.
Cy.prus say'prs isim Kbrs. Kiril alfabesi. Cy.ril.lic srl'k sfat baknz Cyrillic alphabet cyst sst isim, tbbi kist. cys.ti.tis sstay'ts isim, tbbi sistit. czar zar isim ar. Czech ek isim, sfat 1. ek. 2. eke. Czech.o.slo.vak ekslo'vak, ekslo'vk isim, tarih ekoslovakyal, ekoslovak. sfat, tarih 1. ekoslovak. 2. ekoslovakyal.
Czechoslovakia
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Czech.o.slo.va.ki.an ekslo'vakiyn isim, tarih ekoslovakyal, ekoslovak. sfat, tarih 1. ekoslovak. 2. ekoslovakyal.
D. D.A. da dab
D.ksaltma December Department Doctor Dutch D.A. di'ey' ksaltma District Attorney daksaltma daughter day dab db isim dokunma, hafif vuru. fiil (dabbed, dabbing) hafife vurmak, dokunmak.
dabble
dabbler
dab.bler db'lr isim bir ie heves duyup girime eiliminde olan kimse, amatr, hevesli.
dachshund dad daddy daddy-longlegs daffodil daft dagger dahlia Dahoman Dahomean Dahomey Dahomeyan daily
dachs.hund daks'hnt isim mast. dad dd isim, konuma dili baba, babacm. dad.dy dd'i isim, konuma dili baba, babacm. dad.dy-long.legs dd'i.lng'legz isim tipula sinei. daf.fo.dil df'dl isim zerrin, fulya, nergis. daft dft sfat 1. kak, deli, kafadan kontak. 2. sama. dag.ger dg'r isim kama, haner. dahl.ia dl'y isim yldziei. Da.ho.man dho'mn isim, sfat baknz Beninese Da.ho.me.an dho'miyn isim, sfat baknz Beninese Da.ho.mey dho'mi isim baknz Benin Da.ho.mey.an dho'miyn isim, sfat baknz Beninese dai.ly dey'li sfat gndelik, gnlk. zarf her gn. isim 1. gndelik gazete. 2. ngiliz ngilizcesi gndeliki (hizmeti).
daintily daintiness
dain.ty deyn'ti sfat 1. narin, zarif, nazik. 2. titiz. samal inekler. mandra. st rnleri.
321
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk dairy dairyman daisy dale dally away dally with dally
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dair.y der'i isim 1. mandra. 2. sthane, st dkkn. dairy.manisim st. dai.sy dey'zi isim papatya. dale deyl isim kk vadi. vakit ldrmek. oynamak, cilvelemek. dal.ly dl'i fiil 1. vakit ldrmek, oyalanmak. 2. haylazlk etmek.
dam up dam
-i frenlemek, -i bastrmak. dam dm isim baraq, set, su bendi. fiil (dammed, damming) -e set ekmek.
damage
dam.age dm'c isim 1. zarar, ziyan, hasar. 2. konuma dili masraf, fiyat. fiil zarar vermek, hasar yapmak, bozmak.
dam.agesisim, hukuk tazminat. Da.mas.cus dms'ks isim am. dam.ask dm'sk isim damasko (kuma). dame deym isim 1. argo kadn. 2. kadnlara verilen valyelik ayarnda bir asalet unvan. 3. eski hanm, hatun, yal kadn.
Allah belasn versin!/Allah kahretsin! Allah belasn versin!/Allah kahretsin! damn dm fiil 1. lanetlemek. 2. lanet okumak, beddua etmek. isim lanet.
Damn! damnation
Allah belasn versin!/Allah kahretsin! dam.na.tion dmney'n isim 1. lanet. 2. bela. 3. cehennem cezas.
Lanet olsun! Biliyorsam kahrolaym. damned dmd sfat 1. lanetli, melun. 2. Allahn belas, kahrolas, kr olas, lanet. zarf ok, pek.
damnedest
322
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
damp dmp sfat nemli, rutubetli, ya. isim 1. nem, rutubet. 2. grizu. fiil 1. bomak, sndrmek. 2. yavalatmak, durdurmak. 3. nemlendirmek, slatmak.
dampen
damp.en dm'pn fiil 1. nemlendirmek, slatmak; nemlenmek, slanmak. 2. (titreimi) azaltmak. 3. krmak, karmak: dampen someone's enthusiasm birinin hevesini krmak.
dampness dance
damp.nessisim nem, rutubet. dance dns isim 1. dans, raks, oyun. 2. balo. fiil dans etmek, oynamak; dans ettirmek, oynatmak.
dan.cer dn'sr isim dans, dansr, dansz. dancingisim dans etme, dans. dan.de.li.on dn'dlayn isim karahindiba. dan.dle dn'dl fiil hoplatmak, zplatmak. dan.druff dn'drf isim kepek, konak. dan.dy dn'di sfat 1. zppe. 2. harika, mkemmel, ok iyi.
Dane deyn isim Danimarkal. dan.ger deyn'cr isim tehlike. dan.ger.oussfat tehlikeli. dan.ger.ous.lyzarf tehlikeli bir ekilde. dan.gle dng'gl fiil sarkmak, asl durup sallanmak; sarktmak, asp sallamak.
Danish
Dan.ish dey'n isim Danca. sfat 1. Danimarka, Danimarka'ya zg. 2. Danimarkal. 3. Danca.
dank dngk sfat ya, nemli, rutubetli, kf kokulu. Dan.ube dn'yub isim Tuna nehri, Tuna. daph.ne df'ni isim defne. dap.per dp'r sfat k, zarif. dap.ple dp'l sfat benekli. fiil beneklemek. isim 1. benek. 2. benekli hayvan.
dapple-gray Dardanelles
dapple-graysfat bakla kr, alaca kr (at). Dar.da.nelles dardnelz' isim baknz the Dardanelles
323
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dare der fiil cesaret etmek, cret etmek, kalkmak. Does he dare do it? O ii yapmaya cesareti var m?
dare.dev.il der'devl isim gz pek. daringisim cret, cesaret, yiitlik. sfat cretkr, yiit. lacivert. dark dark isim 1. karanlk. 2. akam. 3. koyu renk, glge.
darken
dark.en dar'kn fiil 1. karartmak; kararmak. 2. anlalmas zor hale getirmek. 3. koyulamak, esmerlemek.
dark.nessisim karanlk. dark.roomisim, fotoraflk karanlk oda. dar.ling dar'lng isim sevgili, sevgilim. sfat 1. sevgili. 2. sevimli, cici, ho.
Lanet olsun! darn darn fiil lanet etmek. dart dart isim 1. kk ok. 2. ileri atlma, frlama, hamle. 3. bcein inesi. 4. terzilik pens. fiil 1. ok gibi frlamak, atlmak. 2. atmak, frlatmak.
dartboard
dartsisim ok atma oyunu. bir mektup karalamak. acele gitmek, frlamak. bir kimsenin mitlerini krmak, birini hayal krklna uratmak.
arpp parampara etmek. yzne su arpmak. dash d fiil 1. hzla komak: She dashed to the child's rescue. ocuun imdadna kotu. 2. hzla ilerlemek, atlmak, frlamak: I dashed to the window but saw nothing. Pencereye frladm ama hibir ey grmedim. 3. vurmak, arpmak, krmak, paralamak: He dashed down his broken weapon. Krk silahn yere vurdu. He
324
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dashed the chair to pieces against the wall. Sandalyeyi duvara vurup paralad. 4. atmak, frlatmak. 5. sratmak. 6. (umudunu) krmak, suya drmek. 7. kartrmak, katmak. isim 1. ileri atlma, frlama, hamle. 2. az bir miktar, bir tutam. 3. ksa mesafe kousu. 4. canllk, enerji. 5. dilbilgisi tire, izgi. dashboard dash.board d'brd isim, otomotiv kontrol paneli, pano. dashing dash.ing d'ng sfat 1. atak, atlgan, cesur. 2. gsterili, k. data bank data base data file data processing data date line date palm date bilgisayar veri bankas, bilgi bankas. bilgisayar veri taban, bilgi taban. bilgisayar veri dosyas. bilgisayar bilgiilem. da.ta dey't, d't isim 1. tekil bilgi. 2. veriler, data. corafya gndeime izgisi. hurma aac. date deyt isim 1. tarih, zaman. 2. randevu. 3. flrt, flrt edilen kii. dated dative datedsfat 1. tarihli. 2. modas gemi, demode. da.tive dey'tv sfat, dilbilgisi -e halindeki. isim -e halindeki szck. datum daub da.tum dey'tm isim (data) veri. daub db fiil 1. srmek, svamak. 2. bulatrmak. 3. lekelemek, kirletmek. isim 1. har, amur. 2. leke. daughter daughter-in-law daunt dauntless davenport daugh.ter d'tr isim kz evlat, kz. daughter-in-lawisim gelin. daunt dnt fiil yldrmak, gzn korkutmak. daunt.lesssfat gz pek, ylmaz, korkusuz. dav.en.port dv'nprt isim kanepe, sedir, divan; ekyat. dawdle daw.dle dd'l fiil iini ardan alarak vakit kaybetmek, ar davranmak, oyalanmak. dawn on anlalmak, sezilmek.
325
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dawn dn isim 1. seher, tan vakti. 2. afak, tan. fiil grnmeye balamak, aydnlanmak.
day after day day by day day in day out day laborer day
her gn, gnlerce. gnbegn, gnden gne. her gn. gndeliki. day dey isim 1. gndz: We've been working day and night on this proqect. Bu proje zerinde gece gndz alyoruz. 2. gn: the second day of the month ayn ikinci gn. 3. zaman, devir.
daybreak daydream
day.break dey'breyk isim seher, tan vakti. day.dream dey'drim isim hayal. fiil hayal kurmak, dalmak.
day.light dey'layt isim gn . yaz saati. day.time dey'taym isim gndz. daze deyz fiil sersemletmek, sersem etmek, serseme evirmek. isim sersem bir hal, sersemlik.
dazedsfat sersemlemi, serseme evrilmi. daz.zle dz'l fiil gz kamatrmak. DC, D.C. di'si ksaltma direct current dea.con di'kn isim diyakoz. dea.con.ess di'kns isim kilisenin hayr ileriyle grevlendirdii kadn.
dead ahead dead beat dead center dead end dead heat dead language dead letter dead loss dead set against dead set
dosdoru. ok yorgun, bitkin. tam merkez, tam orta. kmaz sokak. 2. kmaz. spor berabere biten yar. l dil. geersiz yasa. 2. sahibine ulatrlamayan mektup. bir ie yaramayan nesne/kimse. -e tamamen kar, -e muhalif. konuma dili kararl.
326
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bitkin, yorgun. dead ded sfat 1. lm, l. 2. cansz, hareketsiz; snk. 3. l (renk).
deaden
dead.en ded'n fiil 1. hafifletmek, azaltmak, zayflatmak; (ses, ar v.b.'ni) kesmek. 2. parlakln gidermek, donuklatrmak.
deadline deadlock
dead.line ded'layn isim son teslim tarihi. dead.lock ded'lak isim kmaz. fiil kmaza sokmak; kmaza girmek.
dead.lysfat 1. ldrc; lmcl. 2. l gibi. sar ve dilsiz kimse. deaf def sfat 1. sar. 2. kulak asmayan. deaf.en def'n fiil sar etmek. .. ticareti yapmak. ile ilgilenmek. 2. -i idare etmek. 3. -in stesinden gelmek, -in hakkndan gelmek. 4. -e deinmek, -den bahsetmek. 5. -in mterisi olmak, ile alveri etmek.
deal
deal dil isim 1. anlama, mukavele. 2. i. 3. miktar. 4. iskambil ktlarn datma. fiil (dealt) (iskambil ktlarn) datmak.
dealer
deal.er dil'r isim 1. (belirli bir eyin) ticaretini yapan kimse, tccar, satc: a dealer in old stamps eski pul satcs. 2. iskambil ktlarn datan kimse.
dealings
dealt delt fiil baknz deal dean din isim 1. katedralin barahibi. 2. dekan. Olur ey deil! dear dr isim sevgili. sfat 1. sevgili, aziz. 2. deerli, kymetli. 3. pahal.
(bir eyi) ok arzu etmek. dear.ly dr'li zarf baknz dearly love to pay dearly for dearth drth isim yokluk, ktlk. lm oran.
327
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk death sentence death squad death toll death warrant death deathbed deathless deathlike deathly cold deathly pale deathly silence deathly debacle debar debase
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
idam hkm. lm mangas. l says. hukuk idam hkm. death deth isim lm. death.bedisim lm dei. death.lesssfat baki, lmsz. death.likesfat lm gibi. ok souk: It's deathly cold outside. Dars ok souk. beti benzi atm. lms bir sessizlik. death.ly deth'li sfat lms. de.ba.cle debak'l isim k, yenilgi, ykm. de.bar dbar' fiil from engellemek; menetmek. de.base dbeys' fiil 1. deerini drmek, ayarn bozmak. 2. alaltmak, erefini lekelemek. 3. yozlatrmak.
debatable debate
de.bat.a.ble dbey'tbl sfat tartlabilir. de.bate dbeyt' fiil 1. tartmak. 2. ok dnmek, dnp tanmak: He debated with himself before reaching the decision. Kararn vermeden nce ok dnd. isim tartma; mnazara.
debilitate
debility
bir hesab borcuna kaydetmek. bor ve kredi. bor bakiyesi. deb.it deb't isim bor. fiil 1. bor kaydetmek. 2. birinin borcuna kaydetmek.
de.bris dbri' isim yknt, enkaz; dknt. teekkr borcu, gnl borcu. namus borcu.
328
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
debt det isim bor. debt.or det'r isim borlu. de.bug dib^g' fiil 1. (bir yerden) gizli dinleme aygtn skmek. 2. bir aygt veya sistemin kusurlarn gidermek. 3. bilgisayar hataszlatrmak, ayklamak.
debunk
de.bunk db^ngk' fiil, konuma dili (bir eyin) yanl taraflarn aa vurmak.
debut
de.but dbyu' isim 1. balang. 2. (sahneye) ilk k. 3. bir gen kzn sosyeteye ilk defa takdimi.
dec.ksaltma deceased decrescendo dec.ade dek'eyd isim on yl. dec.a.dence dek'dns isim kme, k, ykl. de.ca.dentsfat km. de.caf.fein.ate dikf'neyt fiil kafeinini karmak. kafeinsiz kahve. de.cal di'kl isim kartma. de.camp dkmp' fiil 1. kamp bozup ayrlmak. 2. konuma dili svmak, savumak, tymek, kamak.
decanter decapitate
de.cant.er dkn'tr isim srahi. de.cap.i.tate dkp'teyt fiil ban kesmek, boynunu vurmak.
decathlon decay
de.cath.lon dkth'lan isim, spor dekatlon. de.cay dkey' fiil 1. rmek, bozulmak; rtmek. 2. azalmak. isim 1. rme, bozulma. 2. azalma.
decease deceit
de.cease dsis' isim lm, lme, vefat. fiil lmek. de.ceit dsit' isim 1. aldatma; hile, yalan. 2. hilekrlk, dzenbazlk, dolandrclk.
de.ceit.fulsfat 1. hilekr, hileci. 2. aldatc. de.ceit.ful.lysfat hilekrlkla, yalanclkla. de.ceit.ful.nessisim hilekrlk, yalanclk. de.ceive dsiv' fiil aldatmak. de.ceiverisim aldatc, hilekr. De.cem.ber dsem'br isim aralk.
329
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de.cent di'snt sfat terbiyeli, nazik; temiz, iyi. de.cent.lyzarf 1. terbiye lsnde. 2. yeterince. de.cep.tion dsep'n isim 1. aldatma; aldanma. 2. yalanclk. 3. hile, dzen, dolap.
deceptive deceptively deceptiveness decide against something decide for something decide in favor of something decide
de.cep.tivesfat aldatan, aldatc. de.cep.tive.lyzarf aldatarak, aldatc bir biimde. de.cep.tive.nessisim aldatclk, dzenbazlk, hilekrlk. bir eyin aleyhinde karar vermek. bir eyin lehinde karar vermek. bir eyin lehinde karar vermek. de.cide dsayd' fiil karar vermek, kararlatrmak, hkm vermek.
decided
decidedly deciduous
decigram decigramme
dec.i.gram des'grm isim desigram. dec.i.gramme des'grm isim, ngiliz ngilizcesi baknz decigram
deciliter decilitre
dec.i.li.ter des'litr isim desilitre. dec.i.li.tre des'litr isim, ngiliz ngilizcesi baknz deciliter
matematik ondalk kesir. ondalk virgl: 7.49 (Trk sistemine gre 7,49). ondalk sistem. dec.i.mal des'ml sfat, matematik ondalk. isim 1. ondalk say. 2. ondalk kesir.
decimate decimation
dec.i.mate des'meyt fiil byk bir ksmn yok etmek. dec.i.ma.tionisim byk bir ksmn yok etme; byk bir ksm yok olma.
decimeter
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de.ci.pher dsay'fr fiil (ifreyi) zmek. de.ci.sion dsq'n isim karar; hkm. de.ci.sive dsay'sv sfat 1. kesin, kati. 2. kesin sonuca ulatran: the decisive victory in that war o sava kesin sonuca ulatran zafer. 3. kararl.
decisively decisiveness deck chair deck of cards deck out deck declaim
de.ci.sive.lyzarf 1. kesin olarak. 2. kararl bir biimde. de.ci.sive.nessisim 1. kesinlik. 2. kararllk. ezlong. iskambil oyunlar deste. donatmak, sslemek. deck dek isim, denizcilikle ilgili gverte. de.claim dkleym' fiil 1. hararetle sylemek/konumak. 2. (hitabet kurallarna gre) sylemek; resmi bir ekilde sylemek.
iflas ilan etmek. -e sava amak/ilan etmek. de.clare dkler' fiil 1. ilan etmek. 2. bildirmek, deklare etmek.
declension
decline
de.cline dklayn' fiil 1. aaya meyletmek. 2. azalmak, dmek. 3. kmek. 4. reddetmek, geri evirmek. 5. dilbilgisi ekmek. isim 1. meyil, ini. 2. azalma, d; gerileme, yozlama. 3. kme, k.
de.cliv.i.ty diklv'ti isim ini, meyil. de.clutch di'kl^ fiil debriyaq yapmak. de.code dikod' fiil (ifreyi) zmek. de.com.pose dikmpoz' fiil 1. ayrtrmak. 2. rtmek; rmek.
331
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de.com.po.si.tionisim 1. ayrma. 2. bozulma. dec.o.rate dek'reyt fiil 1. sslemek, dekore etmek. 2. nian vermek.
decoration
dec.o.ra.tive dek'rtv sfat ssleyici, ssl. dec.o.ra.tor dek'reytr isim dekoratr. dec.o.rous dek'rs sfat grg kurallarna uygun. dec.o.rous.lyzarf grg kurallarna uygun bir biimde. de.co.rum dkr'm isim adaba uygun olma, terbiyeli olma.
decoy
de.coy dkoy', di'koy isim tuzak yemi. fiil 1. away from -den hile ile uzaklatrmak; into -e hile ile ekmek. 2. tuzaa drmek.
decrease
de.crease dkris' fiil azalmak, dmek, klmek; azaltmak, drmek. isim azalma, d.
decree
de.cree dkri' isim 1. resmi emir. 2. karar. 3. kararname. fiil 1. emretmek, buyurmak. 2. karar vermek.
decrepit dedicate
de.crep.it dkrep't sfat eskimi, ypranm. ded.i.cate ded'keyt fiil 1. adamak, vakfetmek. 2. to -in adna sunmak, -e ithaf etmek.
dedicated
ded.i.cat.ionisim adama, ithaf. de.duce ddus' fiil sonu karmak. de.duct dd^kt' fiil karmak, hesaptan dmek. de.duc.tionisim 1. sonu karma. 2. mantk tmdengelim. 3. sonu. 4. hesaptan dme. 5. kesinti: salary deduction cret kesintisi.
tmdengelimli usavurma. deed did isim 1. eylem, i, fiil. 2. hukuk senet, tapu senedi. fiil to -e senetle devretmek.
deem de-emphasize
deem dim fiil saymak, addetmek. de-em.pha.size diyem'fsayz fiil nemini azaltmak.
332
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk deep in debt deep in thought deep sea deep trouble deep
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
borca batm. derin dnceye dalm. derin deniz. vahim bir durum. deep dip sfat 1. derin. 2. anlalmaz. 3. iddetli, ar. 4. koyu (renk). 5. kaln, bouk, pes (ses). zarf 1. into derinlerine kadar; derinliklerine kadar: It sank deep into the water. Suyun dibine batt. 2. into (gecenin) byk bir blmnde: They talked deep into the night. Gecenin byk bir blmn konuarak geirdiler.
deepen
deepfreeze
deep.freeze dip'friz' isim 1. dipfriz. 2. dondurup saklama. fiil (deepfroze, deepfrozen) dondurup saklamak.
deep-fry deep-rooted
deep-fry dip'fray' fiil bol yada kzartmak. deep-rootedsfat 1. kkleri derinlere inen (aa, al). 2. kkl, kklemi (det, inan).
deep-seated
deer def.
deer dir isim (deer) geyik; karaca. def.ksaltma defective defendant defense deferred defined definite definition
deface defamation
de.face dfeys' fiil (bir eyin yzeyine) zarar vermek. def.a.ma.tion defmey'n isim karalama, kara alma, lekeleme.
defame
default
de.fault dflt' isim 1. (bir ykmll) yerine getirmeme. 2. bilgisayar varsaym. fiil (bir ykmll) yerine getirmemek: They defaulted on their loan. Borlarn zamannda demediler.
defeat
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
defect defective
de.fect dfekt' isim kusur, noksan, eksiklik. de.fec.tivesfat 1. kusurlu, sakat, eksik, noksan. 2. dilbilgisi baz ekim ekilleri olmayan.
de.fec.tor dfek'tr isim kar tarafa kaan kimse. de.fence dfens' isim, ngiliz ngilizcesi baknz defense de.fend dfend' fiil 1. savunmak. 2. from -den korumak. de.fend.ant dfen'dnt isim, hukuk daval. de.fend.er dfend'r isim savunucu, savunan; koruyucu. de.fense dfens' isim 1. savunma, korunma. 2. spor savunma, defans.
de.fense.lesssfat savunmasz, korunmasz. savunma anlamas. de.fen.sive dfen'sv sfat 1. savunmayla ilgili. 2. (hedef alndn zannederek) savunmaya geen. 3. koruyucu. 4. spor defansif.
defer
de.fer dfr' fiil (deferred, deferring) 1. sonraya brakmak, ertelemek. 2. to -e boyun emek.
deference
deferential
de.fer.mentisim erteleme. de.ferredsfat ertelenmi. de.fi.ance dfay'ns isim 1. meydan okuma. 2. kar koyma.
defiant
deficiency
deficient deficit
de.fi.cient df'nt sfat eksik, noksan; yetersiz. def.i.cit def'st isim (bte, hesap v.b.'nde) ak; zarar.
334
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
define
de.fine dfayn' fiil 1. tanmlamak, tarif etmek. 2. belirlemek, snrlamak, tayin etmek.
dilbilgisi belirli tanmlk: the . def.i.nite def'nt sfat 1. kesin. 2. belirli, belli. zarf kesinlikle. def.i.ni.tion defn'n isim 1. tanm, tarif. 2. tanmlama. de.fin.i.tive dfn'tv sfat kesin, son, tam. de.flate dfleyt' fiil 1. havasn veya gazn boaltmak, sndrmek; snmek. 2. gururunu krmak. 3. ekonomi para arzn azaltmak.
deflation
de.fla.tion dfley'n isim 1. havasn veya gazn boaltma, sndrme; snme. 2. gururunu krma. 3. ekonomi deflasyon.
deflect someone from her purpose deflect someone from his purpose deflect something into deflect
birini amacndan evirmek. birini amacndan evirmek. ynn deitirip -e evirmek. de.flect dflekt' fiil ynn deitirmek; baka yne evirmek; yn deimek.
deform
deformity
de.fraud dfrd' fiil dolandrmak, elinden almak. de.fray dfrey' fiil demek; (giderleri) karlamak. de.frost difrst' fiil buzlarn zmek veya eritmek; buzlar zlmek veya erimek.
deft deft sfat becerikli, usta, marifetli. de.funct df^ngkt' sfat 1. l. 2. feshedilmi. de.fy dfay' fiil meydan okumak, kar gelmek, kar koymak.
degenerate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
deg.ra.da.tion degrdey'n isim 1. aalk bir durum; itibarszlk. 2. aalama. 3. rtbeyi indirme.
degrade
degrading degree
degradingsfat alaltc, onur krc. de.gree dgri' isim 1. geometri derece. 2. derece, basamak, aama, rtbe, mertebe. 3. diploma.
dehumidifierisim nem gideren alet. de.hu.mid.i.fy dihyumd'fay fiil nemini gidermek. de.hy.drate dihay'dreyt fiil 1. suyunu almak, kurutmak. 2. su kaybetmek.
de.hy.dratedsfat susuz, kurumu. de.i.fy diy'fay fiil tanrlatrmak. deign deyn fiil tenezzl etmek. de.i.ty diy'ti isim 1. tanr, ilah. 2. tanrsal varlk. de.ject.ed dcek'td sfat keyifsiz, morali bozuk; hznl.
dejection delay
de.jec.tionisim keyifsizlik, moral bozukluu; hzn. de.lay dley' fiil 1. ertelemek, sonraya brakmak. 2. geciktirmek. 3. oyalanmak. isim gecikme, ge kalma.
delegate
del.e.gate del'gt, del'geyt isim delege, temsilci; eli; vekil. fiil 1. havale etmek, devretmek. 2. grevlendirmek.
del.e.ga.tionisim 1. delegasyon. 2. yetki verme. de.lete dlit' fiil silmek, karmak. de.le.tion dli'n isim 1. silme, karma. 2. yazdan karlan para.
deliberate
de.lib.er.ate dlb'rt sfat 1. kastl, maksatl, nceden tasarlanm. 2. temkinli, ll, dikkatli.
deliberately deliberation
de.lib.er.ate.lyzarf kasten, mahsus, bile bile. de.lib.er.a.tionisim 1. zerinde dnme, dnp tanma. 2. grme, mzakere.
delicacy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
del.i.cate del'kt sfat 1. kolaylkla krlabilen, krlgan, nazik. 2. hassas (alet). 3. hassas (konu); nazik (durum). 4. ince (yap), narin. 5. hafif (koku, tat). 6. hafif, yumuak (dokunu). 7. hastalklara pek dayankl olmayan.
delicately
del.i.ca.tes.sen delktes'n isim arkteri, mezeci. de.li.cious dl's sfat lezzetli, leziz, nefis. de.light dlayt' fiil 1. sevindirmek; sevinmek. 2. in -den zevk almak. isim 1. sevin, zevk, keyif, haz. 2. sevin veren ey.
de.light.fulsfat ho, gzel; zevkli. de.lim.it dlm't fiil snrlandrmak, tahdit etmek. de.lin.e.ate dln'iyeyt fiil 1. eklini izmek. 2. betimlemek.
delinquency
delinquent
de.lin.juent dlng'kwnt sfat 1. sulu, su ileyen (ocuk). 2. denmemi (hesap, vergi, bor v.b.). 3. borlarn dememi. isim ocuk sulu.
delirious
de.lir.i.um dlr'iym isim 1. sayklama. 2. lgnlk. konuma dili istenilen eyi yapmak. de.liv.er dlv'r fiil 1. teslim etmek, brakmak, vermek: They will deliver the furniture tomorrow morning. Mobilyay yarn sabah teslim edecekler. 2. (gazete, mektup v.b.'ni) datmak. 3. (yumruk, darbe) indirmek. 4. (from) -den kurtarmak. 5. (ocuu) almak, dourtmak. 6. (sylev) vermek, (konuma) yapmak. 7. (hkm) vermek.
deliverance
337
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ticaret teslim beyan. ticaret teslim emri. ticaret teslim makbuzu. ticaret siparilerin teslim sresi. de.liv.er.yisim 1. teslim; datm. 2. dourma; doum. 3. konuma tarz. 4. beysbol topa vuru, servis.
de.liv.er.y.manisim satlan mal eve teslim eden kimse. dell del isim kk vadi, korulu vadi. del.ta del't isim delta, atalaz. de.lude dlud' fiil aldatmak, yanltmak. del.uge del'yuc isim 1. sel, tufan. 2. iddetli yamur. de.lu.sion dlu'qn isim 1. aldanma, yanlma. 2. ruhbilim sabuklama.
de.lu.sive dlu'sv sfat aldatc, yanltc. de.luxe dlks' sfat lks, ihtiaml. delve delv fiil into -i aratrmak. dem.a.gogue dem'gg isim demagog, halkavcs. dem.a.go.gy dem'gaci isim demagoqi, halkavcl. vadesiz mevduat. de.mand dmnd' isim 1. istem, istek; talep. 2. ekonomi talep, rabet. 3. hukuk talep, hak iddia etme. fiil 1. talep etmek, istemek. 2. gerektirmek. 3. hukuk mahkemeye celbetmek.
de.mean dmin' fiil alaltmak, kltmek. de.mean.or dmi'nr isim davran, tavr. de.mean.our dmi'nr isim, ngiliz ngilizcesi baknz demeanor
de.ment.ed dmen'td sfat deli, kak, lgn. de.mer.it dmer't isim (okulda) ihtar, tembih. demi-nek yarm, yar. dem.i.john dem'ican isim damacana. de.mil.i.ta.rize diml'trayz fiil askerden arndrmak.
338
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
askerden arndrlm blge. de.mise dmayz' isim lm, vefat. de.mo.bi.li.za.tion dimoblzey'n isim seferberliin bitmesi; terhis.
de.mo.bi.lize dimo'blayz fiil terhis etmek. de.moc.ra.cy dmak'rsi isim demokrasi, elerki. dem.o.crat dem'krt isim demokrat. dem.o.crat.ic.al.lyzarf demokratik olarak. dem.o.crat.icsfat demokratik, halk. de.mol.ish dmal' fiil ykmak. de.mo.li.tionisim ykma; yklma. de.mon di'mn isim 1. cin, kt ruh, eytan, iblis. 2. kt kimse, iblis. 3. enerqik kimse.
demonstrate
dem.on.strate dem'nstreyt fiil 1. kantlamak, ispat etmek: He has demonstrated his loyalty to the firm. irkete olan balln kantlad. 2. gstererek tantmak: demonstrate a machine bir makineyi tantmak. 3. gsteri yapmak.
demonstration
dilbilgisi iaret sfat. dilbilgisi iaret zamiri. de.mon.stra.tivesfat 1. kantlayan, gsteren. 2. duygularn aa vuran.
demonstrator
demoralize
demote
demotion demur
de.mo.tionisim indirme. de.mur dmr' fiil (demurred, demurring) kabul etmemek, itiraz etmek. isim baknz without demur
demure
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
den den isim 1. in, maara. 2. konuma dili tekke, yatak. 3. konuma dili dinlenme odas, snak.
mavi ispirto, kark ispirto. de.ni.al dnay'l isim 1. inkr, yadsma. 2. yalanlama. 3. ret.
denigrate
den.i.grate den'greyt fiil iftira etmek, leke srmek, karalamak, kara almak, amur atmak.
den.im den'm isim kot (kuma). Den.mark den'mark isim Danimarka. de.nom.i.na.tion dnamney'n isim 1. ad, isim. 2. mezhep. 3. adlandrma. 4. deer/l birimi.
de.nom.i.na.tor dnam'neytr isim payda. de.note dnot' fiil gstermek, belirtmek. de.nounce dnauns' fiil 1. (insan, fikir, davran v.b.'nin) kt veya zararl taraflarn aa vurmak. 2. ihbar etmek. 3. (anlamann) kaldrlacan duyurmak.
dense
dense dens sfat 1. youn, kesif. 2. sk (orman, sa v.b.). 3. anlalmas g, ar (yaz). 4. kaln kafal, mankafa. 5. fotoraflk koyu (negatif).
density
den.si.ty den'sti isim 1. younluk, kesafet. 2. (orman, sa v.b. iin) sklk. 3. (yazda) arlk. 4. fotoraflk koyuluk.
dent
dent dent isim ufak ukur; entik, knt, girinti. fiil entmek; kertmek.
di iplii. di cerrahisi. den.tal den'tl sfat 1. dilerle ilgili. 2. diilikle ilgili. 3. fonetik disel. isim disel nsz.
den.tist den'tst isim di hekimi, di tabibi, dii. den.tist.ryisim di hekimlii, diilik. den.tures den'rz isim takma di. de.nude dnud' fiil soymak; plaklatrmak, plak brakmak.
340
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de.nun.ci.a.tion dn^n'siyeyn isim 1. (insan, fikir, davran v.b.'nin) kt veya zararl taraflarn aa vurma. 2. ihbar. 3. (anlamann) kaldrlacan duyurma.
deny
de.ny dnay' fiil 1. inkr etmek, yadsmak. 2. yalanlamak. 3. reddetmek. 4. -den yoksun brakmak, esirgemek, vermemek.
deodorant
deodorise
deodorize depart
de.o.dor.ize diyo'drayz fiil kokusunu gidermek. de.part dpart' fiil 1. ayrlmak, gitmek. 2. hareket etmek, kalkmak: At what time does the bus depart? Otobs saat kata kalkyor? 3. lmek, vefat etmek. 4. from -den sapmak, -den ayrlmak.
byk maaza, bonmare. de.part.ment dpart'mnt isim 1. departman, blm, ksm, ube, daire, kol. 2. bakanlk, veklet.
k kaps. k salonu. k terminali. de.par.ture dpar'r isim 1. gidi, ayrl, terk. 2. hareket etme, kalk. 3. deiiklik, yenilik. 4. sapma, ayrlma. 5. vazgeme.
-den sarkmak. Emin olunuz. de.pend dpend' fiil 1. on/upon -e gvenmek. 2. on/upon -e bal olmak: The number of people who will come depends on how many tickets we can sell. Geleceklerin says satabileceimiz biletlerin saysna bal. 3. -e baml olmak: That child depends on her mother. O ocuk annesine baml.
dependable
de.pend.ablesfat gvenilir.
341
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dependency dependent
de.pen.den.cyisim 1. bamllk. 2. smrge. 3. ek bina. de.pen.dentsfat 1. on -e bal. 2. on -e baml. 3. from -den sarkan, -e asl. isim 1. birine muhta olan kimse. 2. bakmakla ykml olunan kimse.
depict
depilate depilation
dep.i.late dep'leyt fiil tyleri gidermek/dkmek. dep.i.la.tion depley'n isim depilasyon, depilaq, tyleri giderme/dkme; epilasyon.
depilatory
de.pil.a.to.ry dpl'tori isim depilatuar, depilatif, ty dkc krem. sfat depilatif, ty giderici/dkc.
de.plete dplit' fiil tketmek, bitirmek. de.plor.ablesfat acnacak durumda, iler acs. de.plor.ab.lyzarf acnacak biimde. de.plore dplr' fiil 1. -e ok zlmek, -den ac duymak. 2. -e yerinmek, -e yazklanmak.
deploy
deployment
davranmak, hareket etmek. de.port dprt' fiil snrd etmek. de.por.ta.tionisim snrd etme. de.port.ment dprt'mnt isim davran, tavr. de.pose dpoz' fiil 1. tahttan indirmek. 2. grevden almak, azletmek. 3. yeminli ifade vermek.
mevduat hesab. de.pos.it dpaz't isim 1. emanet. 2. depozit, depozito; kaparo, pey akesi: The salesman asked for a fifty thousand lira deposit. Satc elli bin lira depozit istedi. The landlord asked for a deposit as an indication of my good faith. Ev sahibi iyi niyetimin iareti olarak kaparo
342
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
istedi. 3. mevduat. 4. teminat akesi. 5. kelti, tortu. 6. birikinti. 7. madencilik birikinti, maden yata. fiil 1. koymak: You should deposit your jewels in the safe. Mcevherlerini kasaya koymalsn. 2. emanet etmek: He deposited the keys to his apartment with the doorkeeper. Dairesinin anahtarlarn kapcya emanet etti. 3. depozit olarak vermek: deposit money in a bank account banka hesabna para yatrmak. 4. bankaya yatrmak. 5. keltmek, (tortu) brakmak: This water is depositing a brown sediment at the bottom of my glass. Bu su, bardamn dibinde kahverengi bir tortu brakyor. deposition dep.o.si.tion depz'n isim 1. tahttan indirme. 2. grevden alma. 3. yeminle yazl ifade. 4. depozit olarak verme. 5. (tortu) brakma. depositor depository depot de.pos.i.torisim mudi, para yatran kimse. de.pos.i.to.ry dpaz'tori isim depo, ardiye. de.pot di'po isim 1. depo, ardiye. 2. istasyon; durak. 3. askeri depo. deprave de.prave dpreyv' fiil batan karmak, ahlakn bozmak. depraved depravity de.prav.edsfat ahlak bozuk, batan km. de.prav.i.ty dprv'ti isim 1. ahlak bozukluu. 2. doru yoldan ayrlma. deprecate dep.re.cate dep'rkeyt fiil onaylamamak, protesto etmek. depreciate de.pre.ci.ate dpri'iyeyt fiil 1. fiyatn krmak, deerini drmek. 2. ucuzlatmak; amortize etmek. depreciation de.pre.ci.a.tionisim 1. deerini drme; deeri dme. 2. anma pay, amortisman. depress de.press dpres' fiil 1. -i bastrmak, -e basmak. 2. zmek, cann skmak, moralini bozmak. 3. kuvvetten drmek, zayflatmak. 4. deerini veya miktarn azaltmak.
343
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
depression
de.pres.sion dpre'n isim 1. moral bozukluu, keyifsizlik. 2. piyasada durgunluk, ekonomik kriz. 3. ruhbilim depresyon, knt. 4. alak basn alan.
deprive
de.prive dprayv' fiil of -den yoksun brakmak, -den mahrum etmek, -den etmek: This work will deprive us of our health. Bu i bizi salmzdan edecek.
dept.ksaltma department k ortas, karak. depth depth isim 1. derinlik. 2. derin yer. dep.u.ta.tion depytey'n isim 1. temsilciler heyeti, delegasyon. 2. temsilci atama.
deputize
dep.u.tize dep'ytayz fiil 1. vekil olarak atamak. 2. for (bir kimsenin) yerini doldurmak.
deputy
derail
derailment
derange
de.rangedsfat deli. de.range.mentisim 1. dzensizlik, karklk. 2. delilik. der.e.lict der'lkt sfat 1. terkedilmi, sahipsiz. 2. kaytsz, ilgisiz, ihmalkr.
de.ride drayd' fiil alay etmek, alaya almak. de.ri.sion drq'n isim alay, istihza. de.ri.sive dray'sv sfat alayl, alayc. de.ri.so.ry dray'sri sfat 1. alayl, alayc. 2. gln, kepaze, devede kulak gibi.
derivation
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de.riv.a.tive drv'tv isim trev. de.rive drayv' fiil 1. from -den salamak, -den elde etmek, -den almak: He derives his income from his investments. Gelirini yatrmlarndan salyor. He derives pleasure from music. Mzikten zevk alyor. 2. from -den tremek; -den tretmek: Many English words derive from Latin. ou ngilizce szck Latinceden tremitir. Gasoline is derived from petroleum. Benzin petrolden tretilir.
dermatitis dermatologist
der.ma.ti.tis drmtay'ts isim deri yangs. der.ma.tol.o.gist drmtal'cst isim dermatolog, deri hastalklar uzman, cildiyeci.
dermatology derogatory
der.ma.tol.o.gy drmtal'ci isim dermatoloqi, cildiye. de.rog.a.to.ry drag'tri sfat kltc, kk drc, aalayc.
dervish descend
der.vish dr'v isim dervi. de.scend dsend' fiil 1. inmek; (ku, uak v.b.) alalmak; (karanlk, sis v.b.) kmek. 2. from -in soyundan gelmek. 3. on/upon inip -e saldrmak; -e skn etmek, bastrmak: Those relatives descended upon us again this Christmas. O akrabalar bu Noel'de yine bastrdlar.
descendant
descent
de.scent dsent' isim 1. ini; alalma; kme. 2. on/upon inip -e saldrma; -e skn etme; baskn. 3. soy.
describe
description
de.scrip.tion dskrp'n isim 1. tanmlama, betimleme, tarif. 2. cins, eit, tr. 3. ekl: The police were unable to obtain a description of the thief. Polis hrszn eklini saptayamamt.
descriptive
345
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
desecration
de.seg.re.gate diseg'rgeyt fiil rk ayrmn kaldrmak. de.seg.re.ga.tionisim rk ayrmnn kaldrlmas. de.sen.si.tize disen'stayz fiil uyuturmak. de.sert dzrt' isim hak edilen ey, layk olunan ey. de.sert.erisim asker kaa. de.ser.tionisim 1. terketme, terk. 2. askerlikten kama, firar.
deserve deservedly
de.serve dzrv' fiil hak etmek, layk olmak. de.serv.ed.ly dzr'vdli zarf hakl olarak; hak ettii gibi.
vlmeye layk. de.serv.ing dzr'vng sfat of -i hak eden, -e layk. de.sign dzayn' isim 1. tasarm, dizayn, tasar izim. 2. tasarlama. 3. plan, proqe. 4. desen. 5. ama, maksat, hedef. 6. entrika, komplo. fiil 1. tasarmn yapmak: Fatma designs all of her own clothes. Fatma, tm giysilerinin tasarmn kendi yapyor. 2. plan yapmak, proqe yapmak; planlamak, niyet etmek: The city is designing new parks along the shores of the Golden Horn. Belediye Hali kylarnda yeni parklar yapmay planlyor. The architect designed this room as a library, but we use it as a bedroom. Mimar bu oday ktphane olarak planlad ama biz onu yatak odas olarak kullanyoruz. 3. dzenlemek, hazrlamak: We designed that book for students. O kitab renciler iin hazrladk.
designate
des.ig.nate dez'gneyt fiil 1. gstermek, iaret etmek, belirtmek. 2. adlandrmak, isimlendirmek. 3. (to/for) -e atamak, -e tayin etmek. 4. for iin ayrmak, -e ayrmak, -e tahsis etmek.
346
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
des.ig.na.tion dezgney'n isim 1. atama, tayin; atanma, tayin edilme. 2. ad, isim, unvan, sfat.
designer
desirable
desire
de.sire dzayr' isim 1. arzu, istek. 2. rica, dilek. 3. ehvet. fiil 1. arzu etmek, arzulamak, istemek. 2. rica etmek.
de.sir.ous dzayr's sfat istekli, arzu eden. de.sist dzst' fiil from -den vazgemek, -i brakmak. desk desk isim 1. yaz masas. 2. sra. 3. krs: From her desk the teacher could see the desks of all her students. retmen krssnden tm rencilerinin sralarn grebiliyordu. 4. daire, ube, masa.
bilgisayar masast bilgisayar. masast yaymclk. desk.top desk'tap isim masast. des.o.late des'leyt fiil harap etmek, perian etmek. isim 1. haraplk, perianlk. 2. kimsesizlik, yalnzlk. 3. keder.
despair
de.spair dsper' isim umutsuzluk, mitsizlik. fiil of -den umutsuz olmak, -den mitsiz olmak.
despairingly desperate
de.spair.ing.lyzarf umutsuzca, mitsizce. des.per.ate des'prt sfat 1. umutsuz, mitsiz. 2. her eyi gze alabilen; gz dnm.
des.per.ate.lyzarf umutsuzca, mitsizce. des.per.a.tionisim umutsuzluk, mitsizlik. des.pi.ca.ble des'pkbl sfat alak, aalk, rezil. de.spi.cab.lyzarf alaka. de.spise dspayz' fiil kmsemek, hor grmek, adam yerine koymamak.
347
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de.spite dspayt' isim nefret, kin, garaz. edat -e karn, e ramen: He was generous despite his poverty. Yoksulluuna karn eli akt.
de.spon.dent dspan'dnt sfat umutsuz, mitsiz, meyus. des.pot des'pt isim despot, tiran. des.pot.ic dspat'k sfat despotik, despota. des.pot.i.cal dspat'kl sfat despotik, despota. des.pot.ismisim despotluk, despotizm. tatl ka. des.sert dzrt' isim (yemein sonunda yenen) tatl, yemi, soukluk.
destination
destined
destiny
destitute
destitution destroy
des.ti.tu.tionisim yoksulluk, fakirlik. de.stroy dstroy' fiil ykmak, harap etmek, yok etmek, ortadan kaldrmak; ldrmek.
destroyer
destruction
de.struc.tion dstr^k'n isim 1. ykma, yok etme; yklma, yok olma. 2. ykm.
destructive desultory
de.struc.tive dstr^k'tv sfat ykc, zararl. des.ul.to.ry dez'ltri sfat 1. geliigzel, rasgele. 2. rabtasz, balantsz. 3. amasz, gayesiz.
detach detachable
de.tach dt' fiil ayrmak, karmak, skmek. de.tach.ablesfat ayrlabilir, karlabilir, yerinden sklebilir.
detached
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de.tach.mentisim 1. ayrma, karma, skme. 2. askeri mfreze, mfrez birlik. 3. tarafszlk, yanszlk, objektiflik.
detail
de.tail di'teyl isim 1. ayrnt, detay. 2. ayrntlar, detaylar, tafsilat, teferruat. 3. askeri zel bir i iin seilmi grup, mfreze.
detailed detain
de.tail.edsfat ayrntl, detayl. de.tain dteyn' fiil 1. alkoymak. 2. geciktirmek. 3. gzaltna almak.
detect
de.tec.tionisim bulma, keif. polisiye roman. de.tec.tive dtek'tv isim dedektif, hafiye. de.tec.torisim detektr, bulucu: mine detector mayn detektr.
detention
deter
de.ter dtr' fiil (deterred, deterring) from -den vazgeirmek, -den caydrmak.
detergent deteriorate
de.ter.gent dtr'cnt isim deterqan. de.te.ri.o.rate dtr'iyreyt fiil ktlemek, ktye gitmek, fenalamak, bozulmak.
deterioration
determinant
determination
determinative
de.ter.mi.na.tive dtr'mneytv, dtr'mntv sfat belirleyici, tayin eden. isim belirleyici ey.
determine
de.ter.mine dtr'mn fiil 1. belirlemek, tayin etmek; tespit etmek, saptamak: We have not yet determined the price of that book. O kitabn fiyatn henz saptamadk.
349
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
The experts are trying to determine the cause of the accident. Bilirkiiler kazann nedenini saptamaya alyor. 2. azmetmek, karar vermek, amalamak: I have determined to sell my house in Ankara and move to Bodrum. Ankara'daki evimi satp Bodrum'a tanmaya karar verdim. determined deterrence deterrent detest detestable dethrone detonate de.ter.minedsfat azimli, kararl. de.ter.renceisim 1. caydrma. 2. caydrclk. de.ter.rent dtr'nt sfat caydrc. isim caydrc ey. de.test dtest' fiil nefret etmek, irenmek, tiksinmek. de.test.ablesfat nefret uyandran, iren, tiksindirici. de.throne dithron' fiil tahttan indirmek. det.o.nate det'neyt fiil patlamak, infilak etmek; patlatmak, infilak ettirmek. detour de.tour di'tr, dtr' isim varyant (yol). fiil varyanttan gitmek. detract de.tract dtrkt' fiil from -i azaltmak, -e glge drmek. detriment detrimental det.ri.ment det'rmnt isim zarar, ziyan. det.ri.men.tal detrmen'tl sfat zarar veren, zararl, muzr. deuce deuce dus isim 1. iskambil oyunlar ikili. 2. (zarda) d. 3. tenis beraberlik, berabere kalma. devaluation de.val.u.a.tion divlyuwey'n isim, ekonomi devalasyon, deerdrm. devalue de.val.ue divl'yu fiil, ekonomi devale etmek, deerini drmek. devastate dev.as.tate dev'steyt fiil 1. harap etmek, mahvetmek, viraneye evirmek. 2. perian etmek. devastation dev.as.ta.tionisim 1. harap etme, mahvetme; harap olma, mahvolma. 2. perian olma. 3. ykm, zarar. develop de.vel.op dvel'p fiil 1. gelitirmek; gelimek: He is working hard to develop his French. Franszcasn gelitirmek iin ok alyor. developing country
350
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gelimekte olan lke. develop an idea bir fikri gelitirmek. 2. geniletmek; genilemek: develop a business bir firmay geniletmek. 3. (det) edinmek. 4. (frtna, basn alan v.b.) olumak. 5. (lke, blge) kalknmak, gelimek. 6. fotoraflk develope etmek, banyo etmek. developing development de.vel.op.ingsfat gelimekte olan. de.vel.op.ment dvel'pmnt isim 1. gelitirme; gelime, geliim. 2. geniletme; genileme. 3. (det) edinme. 4. (frtna, basn alan v.b.) oluma, oluum. 5. kalknma, gelime. 6. fotoraflk banyo etme. 7. site. developments deviate deviation device de.vel.op.mentsisim olaylar. de.vi.ate di'viyeyt fiil sapmak, ayrlmak. de.vi.a.tionisim sapma, ayrlma. de.vice dvays' isim 1. alet; aygt. 2. plan, yol, yntem. 3. hile, oyun. 4. arma, ongun. devil devilish devil-may-care dev.il dev'l isim eytan, iblis. dev.il.ish dev'l, dev'l sfat eytanca, eytan gibi. dev.il-may-care dev'lmeyker' sfat kimseye aldrmayan, pervasz. devilment devil's advocate devious dev.il.mentisim muzrlk, yaramazlk. tartma olsun diye zayf taraf savunan kimse. de.vi.ous di'viys sfat 1. dolak, dolambal. 2. sinsi, hilekr. 3. hileli. devise de.vise dvayz' fiil tasarlamak, planlamak, dzenlemek, tertiplemek. devoid devolve de.void dvoyd' sfat of -den yoksun, -den mahrum. de.volve dvalv' fiil on -e gemek, -e kalmak, -e devrolmak. devote de.vote dvot' fiil to -e adamak, -e vakfetmek; -e ayrmak, -e hasretmek: He has devoted himself to serving the poor. Kendini yoksullarn hizmetine adad. He devotes an hour each day to walking in the park. Her gn parkta yrmeye bir saat ayryor.
351
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
devotee
dev.o.tee devti' isim 1. dkn, merakl, tutkun. 2. dinine ok bal olan kimse, zahit.
devotion
devotional
devotions devour
de.vo.tionsisim ibadet. de.vour dvaur' fiil 1. (yemei) silip sprmek, bir rpda yiyip bitirmek; (av) paralayp yutmak. 2. bir solukta okumak. 3. (bir duygu) (birini) yiyip bitirmek. 4. mahvetmek, yok etmek.
devout
de.vout dvaut' sfat 1. dindar, dini btn, mtedeyyin. 2. samimi, iten, yrekten.
dew dew-drop dewy dexterity dexterous dextrous diabetes diabetic diabolic diabolical diagnose
dew du, dyu isim iy, ebnem. dew-dropisim iy damlas. dewysfat zerine iy dm, iyle kapl. dex.ter.i.ty dekster'ti isim el abukluu, beceri, ustalk. dex.ter.ous dek'strs sfat eli abuk, eli uz, usta. dex.trous dek'strs sfat eli abuk, eli uz, usta. di.a.be.tes daybi'ts isim eker hastal, diyabet. di.a.bet.ic daybet'k sfat diyabetik. isim eker hastas. di.a.bol.ic daybal'k sfat eytani, eytanca. di.a.bol.i.cal daybal'kl sfat eytani, eytanca. di.ag.nose day'gnos, day'gnoz fiil tehis etmek, tanlamak.
diagnosis diagonal
di.ag.no.sis daygno'ss isim (diagnoses) tehis, tan. di.ag.o.nal dayg'nl sfat kegenel. isim kegen, diyagonal.
diagram
di.a.gram day'grm isim 1. diyagram, grafik. 2. plan, ema. fiil diyagram ile gstermek; diyagramn izmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
di.al day'l isim 1. kadran. 2. (saatte) mine, kadran. fiil (dialed/dialled, dialing/dialling) (telefon numarasn) evirmek.
di.a.lect day'lekt isim diyalekt, lehe, az. di.a.lec.tics daylek'tks isim eytiim, diyalektik. di.a.log day'lg isim diyalog. di.a.logue day'lg isim diyalog. di.al.y.sis dayl'ss isim (dialyses) diyaliz. di.am.e.ter daym'tr isim ap, kutur. taban tabana zt. di.a.met.ri.cal.ly daymet'rkli zarf 1. ap boyunca. 2. tamamen.
elmastra. altmnc veya yetmi beinci yldnm. dia.mond day'mnd isim 1. elmas. 2. baklava biimi. 3. iskambil oyunlar karo. 4. beysbol i alan; oyun alan.
diaper
diaphragm
di.a.phragm day'frm isim 1. anatomi diyafram kas, diyafram. 2. zar, ble. 3. diyafram.
di.ar.rhea dayri'y isim ishal, srgn. di.a.ry day'ri isim 1. gnce, gnlk. 2. hatra defteri. dice days isim, oul oyun zarlar. fiil 1. kp eklinde doramak. 2. zar atmak.
dice.boxisim zar atma kab. dick.er dk'r fiil with (ile) pazarlk etmek. dic.tate dk'teyt fiil 1. dikte etmek, yazdrmak. 2. emretmek. 3. zorla kabul ettirmek. 4. gerektirmek. 5. belirlemek.
dic.ta.tionisim 1. dikte. 2. emir. dic.ta.tor dk'teytr isim diktatr. dic.ta.to.ri.al dkttr'iyl sfat diktatrce, amirane. dic.ta.tor.shipisim diktatrlk.
353
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dic.tion dk'n isim 1. diksiyon, syleyim. 2. szck seimi, szckleri kullanma ekli.
dictionary dictum
dic.tion.ar.y dk'neri isim szlk, lgat. dic.tum dk'tm isim (dicta/dictums) 1. otoriter hkm veya sz. 2. zdeyi, atasz. 3. hukuk mtalaa.
Did she hurt herself? Did you ever? Did your ears burn? did didactic didn't die away die down
Bir yerini mi incitti? konuma dili Allah Allah! Kulaklarnz nlad m? did dd fiil baknz do di.dac.tic daydk'tk sfat didaktik. did.n't dd'nt ksaltma did not. (grlt) yava yava kesilmek, (ses) azalmak. (rzgr, frtna, yamur) hafiflemek; (ate, yangn) snmeye yz tutmak; (alev) azalmak.
skntdan patlamak. birer birer lmek. yok olmak, ortadan kalkmak. die day fiil (died, dying) 1. lmek, vefat etmek. 2. (makine) birdenbire durmak, stop etmek. 3. (ate) snmek. 4. can atmak, ok istemek: Aye is dying to meet brahim. Aye, brahim'le tanmaya can atyor. 5. yok olmak.
diehard
diet
di.et day't isim 1. diyet, reqim, perhiz. 2. beslenme biimi. 3. yiyecek. fiil perhiz yapmak, reqim yapmak.
dietician differ
di.e.ti.cianisim diyet uzman, diyetisyen. dif.fer df'r fiil 1. from -den baka olmak, -e benzememek, -den farkl olmak, -den ayrlmak. 2. with ile ayn fikirde olmamak.
354
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
differential differentiate
dif.fer.en.tial dfren'l isim diferansiyel. dif.fer.en.ti.ate dfren'iyeyt fiil 1. ayrmak, ayrt etmek. 2. farkllamak, farkl olmak.
dif.fer.ent.lyzarf baka ekilde, baka trl. dif.fi.cult df'klt sfat 1. g, zor. 2. geimsiz. dif.fi.cul.ty df'klti isim 1. glk, zorluk. 2. sknt, problem.
diffidence
dif.fi.dent df'dnt sfat ekingen, utanga, sklgan. dif.frac.tion dfrk'n isim, fizik krnm, difraksiyon. dif.fuse dfyus' sfat 1. fizik dank, yaynk, difzyona uram. 2. zaman zaman konu dna karak meseleyi uzun uzadya anlatan.
dif.fu.sionisim, fizik yaynma, yaynm, difzyon. konuma dili elini cebine atmak, sklmek, kendi parasn demek.
dig in
askeri siper kazmak, avc ukuru kazmak. 2. (bir eyi) krekle topraa kartrmak. 3. konuma dili yemek yemeye balamak, yumulmak: Dig in! Haydi ye! 4. konuma dili kararl bir ekilde ie koyulmak.
inat edip hi yapmamaya karar vermek. arayp karmak. 2. (gmlm birini/bir eyi) krekleyerek karmak.
dig up dig
kazp karmak. dig dg fiil (dug, digging) 1. kazmak, bellemek. 2. kaz yapmak. 3. drtmek. 4. argo beenmek, holanmak. 5. argo -den anlamak. isim 1. (arkeolojik) kaz. 2. ineli sz, ta.
digest digestion
355
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
di.ges.tivesfat 1. sindirime ait, sindirim. 2. sindirimi kolaylatran. isim sindirimi kolaylatran ila.
digit
dig.it dc't isim 1. parmak. 2. sfrdan dokuza kadar tamsaylarn her biri, rakam.
bilgisayar diqital bilgisayar. dig.i.tal dc'tl sfat diqital, saysal. dig.ni.fiedsfat arbal. dig.ni.fy dg'nfay fiil 1. onurlandrmak, eref vermek. 2. bytmek, yceltmek.
dignitary
dignity
digress
digression
dike
dike dayk isim 1. hendek, suyolu, ark, kanal. 2. set, bent. 3. argo lezbiyen, sevici.
dilapidate
dilapidated
dilapidation dilate
di.lap.i.da.tionisim harap olma. di.late dayleyt' fiil geniletmek, bytmek; genilemek, bymek.
dilatory
dilemma
dilettante diligence
dil.et.tante dl'tant isim hevesli, heveskr, amatr. dil.i.gence dl'cns isim zenle ve sebat ederek alma.
356
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dil.i.gent dl'cnt sfat zenle ve sebat ederek alan (kimse); zenle ve sebat edilerek yaplan (i).
dil.i.gent.lyzarf zenle ve sebat ederek. dill dl isim dereotu, yabantrak. dil.ly.dal.ly dl'idl'i fiil, konuma dili oyalanmak; kararszlk yznden vakit kaybetmek; vr zvrla vakit kaybetmek.
dilute
diluted dim
di.lut.edsfat sulandrlm, su katlm. dim dm sfat (dimmer, dimmest) 1. lo, donuk, snk. 2. belirsiz. 3. bulank. fiil (dimmed, diming) 1. () azaltmak; (k) azalmak. 2. sndrmek, azaltmak; snmek, azalmak.
ucuz eya satlan maaza. dime daym isim on sent. di.men.sion dmen'n isim 1. boyut. 2. oul ebat, boyutlar.
diminish
ekonomi azalan verim. di.min.u.tive dmn'ytv sfat kck, ufack, minicik. isim, dilbilgisi 1. kltme. 2. kltme eki.
dim.merisim, elektrik dimmer, azaltc. dim.ple dm'pl isim gamze. dim.wit dm'wt isim, konuma dili aptal, budala, alk. din dn isim grlt, patrt. darda yemek yemek. dine dayn fiil 1. gnn esas yemeini yemek. 2. akam yemei yemek. 3. ziyafet vermek. 4. yemee davet etmek, yemek vermek.
diner
din.er day'nr isim 1. yemek yiyen kimse. 2. vagon restoran. 3. vagon restorana benzer lokanta.
357
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dining car dining hall dining room dinner jacket dinner party dinner service dinner set dinner table dinner
vagon restoran. yemek salonu. yemek odas. smokin. yemekli davet. sofra takm, yemek takm. sofra takm, yemek takm. sofra. din.ner dn'r isim 1. gnn esas yemei. 2. akam yemei. 3. ziyafet.
din.ner.timeisim yemek vakti. din.ner.wareisim yemek takm. di.no.saur day'nsr isim dinozor. dint dnt isim baknz by dint of bir kitab gzden geirmek. dip dp fiil (dipped, dipping) 1. batrmak, daldrmak, banmak; batmak, dalmak. 2. aaya doru meyletmek. isim 1. dalma, batma. 2. ani ini, ukur.
diph.the.ri.a dfthr'iy isim, tbbi difteri, kupalaz. diph.thong df'thng isim ikili nl, diftong. di.plo.ma dplo'm isim diploma. di.plo.ma.cy dplo'msi isim 1. diplomasi. 2. bakalaryla ilikide ustalk.
diplomat
kordiplomatik. diplomatik dokunulmazlk. diplomatik ilikiler. dileri memurluu, hariciyecilik. dip.lo.mat.ic dplmt'k sfat 1. diplomatik. 2. bakalaryla ilikide usta.
358
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dipper dipstick dire direct call direct current direct dialing direct object direct tax direct
dip.per dp'r isim kepe. dip.stick dp'stk isim, otomotiv ya ubuu. dire dayr sfat 1. korkun, dehetli, mthi. 2. acil. ara santralsz konuma. elektrik doru akm. direkt arama. dilbilgisi nesne. dolaysz vergi. di.rect drekt', dayrekt' sfat 1. direkt, dorudan, dolaysz. 2. ak, kesin. 3. tokszl. zarf dorudan doruya, doruca, direkt.
direction
directions
directive directly
di.rec.tive drek'tv isim direktif, ynerge, talimat. di.rect.lyzarf 1. dorudan, dorudan doruya. 2. hemen.
director
directory
dirge dirt cheap dirt poor dirt road dirt dirty look
dirge drc isim at, mersiye. konuma dili ok ucuz, sudan ucuz, bedava. konuma dili ok yoksul, ok fakir. toprak yol. dirt drt isim kir, pislik; amur; toz. kt bir bak: He gave her a dirty look. Ona kt kt bakt.
dirty work
359
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dirt.y dr'ti sfat 1. kirli, pis. 2. iren, irkin. fiil kirletmek, pisletmek.
disability
dis.a.ble dsey'bl fiil sakatlamak. dis.a.bledsfat sakat. dis.a.buse dsbyuz' fiil (birini) (yanl dncesinden) vazgeirmek.
disadvantage
disadvantageous
disagree
dis.a.gree dsgri' fiil 1. uyumamak, uymamak, elimek: The reports disagree on the cause of the accident. Raporlar kazann nedeni konusunda eliiyor. 2. with -e katlmamak, ile ayn grte olmamak: I disagree with his thesis. Onun savna katlmyorum. I disagree with her about that. O konuda onunla ayn grte deilim. 3. anlaamamak. 4. bozumak, tartmak, atmak. 5. with (yiyecek, iklim v.b.) -e dokunmak, -e yaramamak.
disagreeable
disagreement
disappear
dis.ap.pear dspr' fiil 1. gzden kaybolmak, kaybolmak. 2. yok olmak: Too many forests have disappeared. Pek ok orman yok oldu. 3. ortadan kaybolmak: My pen has disappeared; I can't find it anywhere. Kalemim kayboldu; hibir yerde bulamyorum.
disappearance
disappoint
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
disappointment disapproval
disapprove
disarm
dis.arm dsarm' fiil 1. silahszlandrmak; silahszlanmak. 2. zararsz duruma getirmek. 3. gvenini kazanmak.
disarmament disarrange
disarray disaster area disaster disastrous disastrously disavow disavowal disband disbar
dis.ar.ray dsrey' isim karklk, dzensizlik. afet blgesi. dis.as.ter dzs'tr isim felaket, afet, ykm, bela. di.sas.troussfat felaket getiren, feci. di.sas.trous.lyzarf feci halde. dis.a.vow dsvau' fiil reddetmek, tanmamak. dis.a.vow.alisim ret. dis.band dsbnd' fiil datmak; dalmak. dis.bar dsbar' fiil, hukuk (disbarred, disbarring) barodan ihra etmek.
dis.be.liefisim inanmama, inanmay. dis.be.lieve dsbliv' fiil in -e inanmamak. dis.burse dsbrs' fiil (para) harcamak; (para) datmak. dis.burse.mentisim 1. deme. 2. denen para. diskaro, diskli trmk makinesi. diskcokey. disc dsk isim 1. (tarm makinelerinde) disk. 2. baknz disk
discard discern
dis.card dskard' fiil atmak, skartaya karmak. dis.cern dsrn' fiil 1. ayrt etmek. 2. sezmek, grmek, anlamak, farkna varmak.
361
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.cern.iblesfat farkedilebilir, grlebilir. dis.cern.ingsfat anlayl; zeki. dis.cern.mentisim 1. ayrt etme. 2. anlay, sezi. bor demek, tediye etmek. dis.charge dsarc' fiil 1. boaltmak, aktmak; boalmak, akmak, dklmek: discharge cargo yk boaltmak. That pipe is discharging sewage into the river. O boru rmaa lam suyu boaltyor. 2. karmak, dar vermek. 3. elektrik dearj olmak, boalmak; elektrik akmn boaltmak. 4. (top, tfek v.b.'yle) ate etmek. 5. iten karmak. 6. (bor) demek. 7. (grevi) yerine getirmek. 8. terhis etmek: The army will discharge those soldiers next week. Ordu o askerleri gelecek hafta terhis edecek. 9. (tutukluyu) tahliye etmek, serbest brakmak; (hastay) taburcu etmek. 10. (yk) boaltmak; (yolcular) indirmek. 11. (upon) (fkeyi) -den karmak.
disciple disciplinarian
dis.ci.ple dsay'pl isim 1. mez, mrit. 2. havari. dis.ci.pli.nar.i.an dsplner'iyn isim sert amir, disiplin yanls.
disciplinary discipline
dis.ci.pli.nar.y ds'plneri sfat disiplinle ilgili. dis.ci.pline ds'pln isim 1. disiplin, dzence, skdzen: military discipline askeri disiplin. 2. talim. 3. itaat, boyun eme. 4. cezalandrma. 5. bilim dal, disiplin. fiil 1. disiplin altna almak, terbiye etmek. 2. disipline sokmak, yola getirmek. 3. cezalandrmak: The principal was obliged to discipline two students for their disobedience. Mdr iki renciyi itaatsizlikleri yznden cezalandrmak zorunda kald.
disclaim
dis.claim dskleym' fiil 1. yadsmak, inkr etmek. 2. reddetmek, kabul etmemek. 3. yalanlamak, tekzip etmek.
disclaimer
362
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.close dskloz' fiil 1. aa vurmak, ifa etmek: disclose a secret bir srr ifa etmek. 2. aa karmak, ortaya karmak: Our investigations have disclosed the existence of life on Mars. Aratrmalarmz Merih'te yaam olduunu ortaya kard.
disclosure
disko mzii. dis.co ds'ko isim, sfat, konuma dili disko. dis.col.or dsk^l'r fiil rengini bozmak, soldurmak, lekelemek.
discolour
discomfort
dis.com.fort dsk^m'frt isim rahatszlk, sknt, huzursuzluk. fiil rahatsz etmek, sknt vermek.
disconcert
disconnect
dis.con.nect dsknekt' fiil 1. makine from ile balantsn kesmek. 2. (telefon, cereyan, gaz v.b.'ni) kesmek. 3. from -den ayrmak.
dis.con.so.late dskan'slt sfat ok kederli, avutulamaz. dis.con.tent dskntent' isim honutsuzluk. dis.con.tent.edsfat honutsuz. dis.con.tin.ue dskntn'yu fiil kesmek, durdurmak, devam etmemek, yarda brakmak, vazgemek.
discord
discordant
discothque discount
dis.co.thjue ds'ktek isim diskotek. dis.count ds'kaunt isim indirim, skonto, tenzilat. fiil 1. indirim yapmak, skonto etmek, hesaptan dmek. 2. (bono, senet) krmak.
363
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.cour.age dskr'c fiil 1. cesaretini krmak, hevesini krmak, gzn korkutmak. 2. (from) -den vazgeirmek.
discouragement discourse
dis.cour.age.mentisim cesaretsizlik, hevesin krlmas. dis.course ds'krs isim 1. ciddi ve ayrntl bir konuma/yaz. 2. sylev, nutuk. fiil ciddi ve ayrntl bir ekilde konumak/yazmak.
discourteous
discourteously discourtesy
discover
discovery discredit
dis.cov.eryisim keif, bulu, bulgu; meydana karma. dis.cred.it dskred't isim 1. itibarszlk. 2. gvensizlik, itimatszlk, phe. fiil 1. itibardan drmek, gzden drmek. 2. pheye drmek, gvenini sarsmak. 3. inanmamak.
discreet
dis.creet dskrit' sfat denli, tedbirli; az sk, azndan kana dikkat eden.
discrepancy
dis.crep.an.cy dskrep'nsi isim 1. farkllk, ayrlk; fark, ayrm. 2. elime, tutarszlk. 3. muhasebecilik fark, uyumazlk.
discrete discretion
dis.crete dskrit' sfat ayr, farkl. dis.cre.tion dskre'n isim 1. saduyu. 2. az skl. 3. takdir yetkisi.
dis.cre.tion.arysfat istee bal, ihtiyari. -e kar ayrm yapmak. dis.crim.i.nate dskrm'neyt fiil 1. ayrt etmek, ayrmak: He can't discriminate good books from bad. yi kitaplar ktlerinden ayrt edemez. 2. fark gzetmek, ayr tutmak, ayrm yapmak: That company
364
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
discriminates on the basis of sex. O irket cinsiyet ayrm yapyor. discriminating dis.crim.i.nat.ing dskrm'neytng sfat 1. ayrt eden, ayran. 2. zevk sahibi. 3. titiz, zor beenen. discrimination dis.crim.i.na.tion dskrmney'n isim 1. ayrt etme, ayrm. 2. fark gzetme, ayrm yapma. 3. zevk, beeni, gzeli irkinden ayrabilme yetisi. discus thrower discus spor diski. dis.cus ds'ks isim, spor (discuses/disci) 1. disk. 2. disk atma. discuss dis.cuss dsk^s' fiil 1. grmek, tartmak. 2. -den sz etmek, -i ele almak. discussion disdain to do something disdain dis.cus.sion dsk^'n isim grme, tartma. bir ey yapmaya tenezzl etmemek. dis.dain dsdeyn' isim kk grme, tepeden bakma, hor grme. fiil kk grmek, tepeden bakmak, hor grmek. disdainful disease diseased disembark disenchant disenchantment disengage dis.dain.fulsfat baknz be disdainful of something dis.ease dziz' isim hastalk, sayrlk, illet. dis.eased dzizd' sfat hasta, sayr; hastalkl. dis.em.bark dsembark' fiil karaya karmak/kmak. dis.en.chant dsennt' fiil gzn amak. dis.en.chant.mentisim gzn ama. dis.en.gage dsengeyc' fiil 1. ilgisini kesmek, balantsn kesmek. 2. salvermek, serbest brakmak. 3. (askerleri) sava alanndan ekmek. disengaged disentangle dis.en.gagedsfat serbest, balantsz. dis.en.tan.gle dsentng'gl fiil 1. zmek, amak; zlmek, almak. 2. from -den kurtarmak. disfavor disfavour dis.fa.vor dsfey'vr isim gzden dme. dis.fa.vour dsfey'vr isim, ngiliz ngilizcesi baknz disfavor disfigure dis.fig.ure dsfg'yr fiil biimini bozmak, biimsizletirmek, irkinletirmek.
365
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.grace dsgreys' isim 1. gzden dme, itibardan dme. 2. rezalet, yzkaras. fiil 1. itibardan drmek, gzden drmek. 2. rezil etmek.
dis.grace.fulsfat utan verici, yz kzartc, rezil. dis.grun.tled dsgr^n'tld sfat honutsuz, can skkn. dis.guise dsgayz' fiil 1. as ... olarak klk deitirmek: The king disguised himself as a beggar. Kral tannmamak iin dilenci klna girdi. 2. gizlemek, saklamak: He is disguising his true intentions. Asl amalarn gizliyor. isim tannmamak iin giyilen kyafet.
disgust
dis.gust dsg^st' isim 1. irenme, tiksinti. 2. bezginlik, bkknlk. fiil 1. irendirmek, tiksindirmek. 2. bezdirmek, bktrmak.
dis.gust.ingsfat tiksindirici, iren. (seyyar) damlalk, bulak damlal. (seyyar) damlalk, bulak damlal. dish d isim 1. tabak, anak. 2. yemek. fiil 1. out datmak, vermek. 2. up tabaa koymak.
disharmony
dishcloth dishearten
dish.clothisim bulak bezi. dis.heart.en dshar'tn fiil 1. cesaretini krmak, umudunu krmak. 2. hevesini krmak.
dishevel
di.shev.el dev'l fiil (disheveled/dishevelled, disheveling/dishevelling) (sa, giyim v.b.'ni) darmadank etmek, karmakark etmek.
di.shev.el.edsfat darmadank, karmakark. dish.fulisim tabak dolusu. dis.hon.est dsan'st sfat drst olmayan, sahtekr, yalanc.
dishonesty dishonor
dis.hon.es.tyisim sahtekrlk, yalanclk. dis.hon.or dsan'r isim 1. yzkaras, utan kayna. 2. alaklk. fiil erefini lekelemek.
366
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.hon.or.ablesfat drst olmayan, gvenilmez; alak. dis.hon.our dsan'r isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz dishonor
dish.panisim bulak tas. isim 1. bulak. 2. bulak makinesi. dish.waterisim bulak suyu. dis.il.lu.sion dslu'qn fiil hayal krklna uratmak, gzn amak.
disillusionment disincline
dis.il.lu.sion.mentisim hayal krkl, gz alma. dis.in.cline dsnklayn' fiil (bir eyden/birinden) soutmak, caydrmak.
disinfect
dis.in.fec.tantisim, sfat dezenfektan. dis.in.her.it dsnher't fiil mirastan yoksun brakmak. dis.in.her.it.anceisim mirastan yoksunluk. dis.in.te.grate dsn'tgreyt fiil 1. paralamak, blmek; paralanmak, blnmek. 2. fizik bozunmak.
disintegration
disinterested
dis.in.ter.est.ed dsn'trstd sfat bir konuyla hibir ilgisi olmayan, bir konuda hibir kar olmayan (kimse); tarafsz, yansz.
disk brake disk crash disk drive disk jockey disk diskette dislike
disk freni. bilgisayar disk kazas. bilgisayar disk src. diskcokey. disk dsk isim 1. bilgisayar disk. 2. teker, kurs, arak. dis.kette dsket' isim, bilgisayar disket. dis.like dslayk' fiil sevmemek, holanmamak. isim of/for -i sevmeme, -den holanmama.
dislocate
dis.lo.cate ds'lokeyt fiil 1. yerinden karmak. 2. tbbi mafsaldan karmak. 3. bozmak, altst etmek.
367
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.lo.ca.tion dslokey'n isim, tbbi kk. dis.lodge dslac' fiil yerinden karmak; yerinden atmak.
disloyal disloyalty
dis.loy.al dsloy'l sfat 1. vefasz, sadakatsiz. 2. hain. dis.loy.al.tyisim 1. vefaszlk, sadakatsizlik. 2. ihanet, hyanet.
dismal
dismantle
dismay
dismember
aklndan karmak, dnmemek. dis.miss dsms' fiil 1. iten karmak, kovmak; grevden almak, grevden uzaklatrmak: The Prime Minister has dismissed two members of her cabinet. Babakan kabine yelerinden ikisini grevden ald. 2. gitmesine izin vermek: The teacher dismissed her students. retmen rencilerinin gitmesine izin verdi. 3. hukuk (davay) reddetmek.
dismissal
dis.miss.alisim 1. iten karma; iten karlma. 2. gitmesine izin verme. 3. ciddiye almay reddetme. 4. aklndan karma. 5. (davay) reddetme.
dismount
disobedience
dis.obe.di.entsfat itaatsiz, asi. dis.obe.di.ent.lyzarf itaatsizce. dis.o.bey dsbey' fiil -e itaat etmemek, -i dinlememek, -e uymamak; itaatsizlik etmek.
368
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hukuk bakalarnn huzurunu karan davran. hukuk genelev. dis.or.der.ly dsr'drli sfat 1. dzensiz, intizamsz. 2. (barp ararak, kavga kararak) bakalarnn huzurunu karan.
disorganization disorganize
dis.or.ga.ni.za.tionisim dzensizlik, karklk. dis.or.gan.ize dsr'gnayz fiil dzenini bozmak, karmakark etmek, altst etmek, kartrmak.
disorient
disown
dis.par.age dsper'c fiil ktlemek, kk drmek. dis.par.age.mentisim ktleme, kk drme. dis.pa.rate dsper't sfat farkl, apayr. dis.par.i.ty dsper'ti isim eitsizlik, fark. dis.pas.sion.ate dsp'nt sfat 1. tarafsz, yansz. 2. soukkanl, serinkanl, sakin.
dispassionately dispatch
dis.pas.sion.ate.lyzarf tarafszlkla. dis.patch dsp' isim 1. gnderme, sevketme. 2. (telgraf, faks) ekme. 3. mesaq; rapor: We have received a dispatch from headquarters. Kararghtan bir mesaj aldk. 4. ldrme; idam etme. 5. acele, hz: He always acts with dispatch. Daima hzl hareket eder. fiil 1. (kurye, mektup) gndermek. 2. (telgraf, faks) ekmek. 3. sevketmek, gndermek: The government has dispatched new troops to the front. Hkmet cepheye yeni askerler gnderdi. 4. ldrmek, idam etmek. 5. hzla bitirmek.
dispel
369
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dispensary dispensation
dis.pen.sa.ry dspen'sri isim dispanser. dis.pen.sa.tion dspnsey'n isim 1. datma, verme. 2. (kurald bir eyin yaplmas iin verilen) zel izin. 3. (bir dinin etkili olduu) dnem.
-i gereksiz klmak. -den vazgemek; -i ekarte etmek. dis.pense dspens' fiil 1. datmak, vermek. 2. (ila) hazrlamak.
dispenser
dispersal disperse
dis.pers.alisim datma; dalma. dis.perse dsprs' fiil 1. datmak, yaymak; dalmak. 2. fizik (nlar) ayrmak.
dispirited
displace
display
dis.play dspley' isim 1. gsterme, sergileme. 2. gsteri. 3. bilgisayar grntleme. fiil 1. gstermek, sergilemek. 2. bilgisayar grntlemek.
dis.please dspliz' fiil cann skmak, sinirlendirmek. dis.pleasedsfat honutsuz. dis.pleas.ure dspleq'r isim honutsuzluk, fke. dis.pos.a.ble dspo'zbl sfat kullanldktan sonra atlabilen.
p tc. dis.pos.al dspo'zl isim 1. yok etme, imha etme. 2. yerletirme, yerletirme dzeni. 3. satma; elden karma. 4. hukuk tasarruf, kullanm.
dispose of
(belirli bir dzene gre) yerletirmek. 2. (zaman, para v.b.'ni) (belirli bir biimde) harcamak. 3. yok etmek,
370
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
imha etmek. 4. satmak; elden karmak; vermek; datmak. 5. halletmek, tamamlamak. dispose disposition dis.pose dspoz' fiil 1. yerletirmek. 2. hazrlamak. dis.po.si.tion dspz'n isim 1. yaradl, miza, tabiat. 2. yerletirme. 3. sat; elden karma; verme; datma. dispossess dis.pos.sess dspzes' fiil 1. hukuk mal ve mlkne el koymak; evinden karmak, tahliye etmek. 2. yoksun brakmak. disproportionate dis.pro.por.tion.ate dsprpr'nt sfat oransz; to ile orantl olmayan. disprove dispute dis.prove dspruv' fiil aksini kantlamak, rtmek. dis.pute dspyut' isim tartma, mnakaa. fiil 1. tartmak, mnakaa etmek. 2. doruluundan phe etmek. disqualification dis.jual.i.fi.ca.tion dskwalfkey'n isim 1. (ceza olarak) yetkisini elinden alma. 2. spor diskalifiye etme; diskalifiye olma. disqualify dis.jual.i.fy dskwal'fay fiil 1. (ceza olarak) yetkisini elinden almak. 2. spor diskalifiye etmek, yard brakmak. disquiet dis.jui.et dskway't fiil rahatsz etmek, endie vermek, huzurunu karmak. isim endie, huzursuzluk. disregard dis.re.gard dsrgard' fiil nemsememek, aldrmamak, hie saymak, bo vermek. isim nemsememe, aldrmazlk, hie sayma, bo verme. disrepair disreputable disrepute dis.re.pair dsrper' isim bakmszlk. dis.rep.u.ta.ble dsrep'ytbl sfat ad ktye km. dis.re.pute dsrpyut' isim baknz bring into disrepute fall into disrepute disrespect dis.re.spect dsrspekt' isim saygszlk, hrmetsizlik, kabalk. disrespectful disrobe dis.re.spect.fulsfat saygsz. dis.robe dsrob' fiil 1. (resmi giysisini) karmak; resmi giysisini karmak. 2. soyunmak.
371
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.rupt dsr^pt' fiil 1. bozulmasna yol amak; altst etmek; aksatmak. 2. (toplantnn) kesilmesine yol amak.
disruption disruptive
dis.rup.tionisim aksama; kesilme. dis.rup.tivesfat 1. ileri aksatan. 2. aksatan. 3. karkla/kargaaya yol aan. 4. birlii bozan, blc.
dissatisfaction
dissatisfy
dissect
dissemble
disseminate
dissension dissent
dis.sen.sion dsen'n isim anlamazlk, ihtilaf. dis.sent dsent' fiil 1. from -i kabul etmemek. 2. from den ayr grte olmak, -den ayrlmak. isim 1. kabul etmeyi. 2. ayrlk.
dis.sent.erisim ayr grte olan kimse. dis.ser.ta.tion dsrtey'n isim tez, travay. dis.ser.vice dssr'vs isim zarar, ziyan. dis.si.dent ds'dnt sfat ayr grte olan, kart grl, muhalif. isim ayr grte olan kimse, muhalif.
dissimilar
dissimilarity dissimulate
dis.sim.i.lar.i.ty dsmler'ti isim farkllk. dis.sim.u.late dsm'yleyt fiil gerei gizlemek; (gerei) gizlemek.
dissimulation dissipate
dis.sim.u.la.tion dsmyley'n isim gerei gizleme. dis.si.pate ds'peyt fiil 1. datmak; dalmak. 2. israf etmek.
dissipated
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-den ayrlmak. dis.so.ci.ate dso'iyeyt fiil ayrmak. dis.so.lute ds'lut sfat ahlaksz, apkn, sefih. dis.solve dzalv' fiil 1. eritmek; erimek. 2. zmek. 3. feshetmek, datmak, son vermek. 4. zamanla kaybolmak, yok olmak.
dis.so.nance ds'nns isim ahenksizlik, uyumsuzluk. dis.so.nant ds'nnt sfat ahenksiz, akortsuz, uyumsuz. dis.suade dsweyd' fiil from -den caydrmak, -den vazgeirmek.
distance
dis.tance ds'tns isim 1. uzaklk, mesafe, ara. 2. uzak, uzak yer. 3. mesafe, resmiyet. fiil geride brakmak.
uzak akraba. dis.tant ds'tnt sfat 1. uzak, rak (yer/zaman). 2. souk, mesafeli (kimse).
distaste distasteful
dis.taste dsteyst' isim beenmeme, holanmama. dis.taste.ful dsteyst'fl sfat tatsz, naho, hoa gitmeyen.
dis.tem.per dstem'pr isim bulac bir kpek hastal. dis.tend dstend' fiil iirmek; imek. dis.til dstl' fiil, ngiliz ngilizcesi baknz distill dis.till dstl' fiil damtmak, imbikten ekmek; imbikten ekilmek.
dis.til.la.tionisim damtma. dis.till.edsfat damtk, damtlm. dis.till.eryisim damtk iki fabrikas. dis.tinct dstngkt' sfat 1. ayr, farkl, baka. 2. ak, belli.
distinction
distinctive
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sivrilmek. dis.tin.guish dstng'gw fiil ayrt etmek, ayrmak. dis.tin.guish.edsfat 1. sekin, gzide. 2. sivrilmi. dis.tort dstrt' fiil 1. biimini bozmak; (yzn) arptmak. 2. arptmak, gerek anlamndan saptrmak, baka anlam vermek.
distortion
dis.tor.tion dstr'n isim 1. biimini bozma; (yzn) arptma. 2. arptma, gerek anlamndan saptrma.
distract
dis.tract dstrkt' fiil dikkatini baka yne ekmek, dikkatini datmak: Don't distract me. Beni megul etme.
distracted
dis.tract.edsfat 1. (by) (-den dolay) dikkati dalm. 2. akna dnm. 3. ok endieli. 4. with -den dolay deliye dnm.
distraction
dis.trac.tion dstrk'n isim 1. dikkati datan ey; oyalayc ey; elence. 2. dikkatini baka yne ekme, dikkatini datma.
distraught
distress
dis.tress dstres' isim 1. znt; ac; endie. 2. tehlikeli bir durum, zor bir durum. fiil 1. zmek. 2. endielendirmek.
dis.tress.ingsfat zc, ackl. dis.trib.ute dstrb'yt fiil datmak; yaymak. dis.tri.bu.tion dstrbyu'n isim 1. datm. 2. dalm. dis.trib.u.tor dstrb'ytr isim 1. datc, bayi. 2. otomotiv distribtr.
savc. dis.trict ds'trkt isim mntka, blge, mahalle. dis.trust dstr^st' fiil gvenmemek, itimat etmemek. isim gvensizlik, itimatszlk.
distrustful
374
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dis.turb dstrb' fiil 1. rahatsz etmek; huzurunu karmak; endielendirmek. 2. kartrmak, altst etmek.
disturbance
dis.turb.edsfat (ruhen/aklen) dengesiz. dis.u.ni.ty dsyu'nti isim ayrlk, kopukluk. dis.use dsyus' isim kullanlmama, kullanlmazlk. ditch d isim 1. hendek. 2. ark, kanal. dit.to dt'o isim denden iareti. di.van dvn' isim 1. sedir, divan. 2. divan, byk meclis. 3. iir divan.
dive
dive dayv fiil (dived/dove, dived) 1. suya dalmak, dalmak. 2. havaclk pike yapmak. isim 1. dal. 2. havaclk pike. 3. konuma dili batakhane.
diver diverge
div.er day'vr isim dalg. di.verge dvrc', dayvrc' fiil ayrlmak, birbirinden uzaklamak.
di.ver.genceisim ayrlma, uzaklama. di.ver.gen.cyisim ayrlma, uzaklama. di.ver.gentsfat ayr, farkl. di.verse dvrs', dayvrs' sfat eit eit, eitli, farkl. di.ver.si.fy dvr'sfay, dayvr'sfay fiil eitlendirmek. di.ver.sion dvr'qn, dayvr'qn isim 1. elence, oyalayc ey. 2. dikkati baka yne eken ey; artmaca; yanltmaca. 3. ngiliz ngilizcesi varyant (yol). 4. saptrma.
di.ver.sion.arysfat dikkati baka yne eken. di.ver.si.ty dvr'sti, dayvr'sti isim eitlilik, farkllk. di.vert dvrt', dayvrt' fiil 1. dikkatini baka yne ekmek, dikkatini datmak. 2. evirmek, saptrmak. 3. oyalamak, elendirmek.
di.vest dvest' fiil of -den yoksun brakmak. ikiye blmek. drt ksma ayrmak, drde blmek.
375
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e datmak. di.vide dvayd' fiil 1. blmek, taksim etmek; blnmek. 2. among -e datmak.
divided dividend
dividers divine
di.vid.ers dvay'drz isim pergel. di.vine dvayn' sfat tanrsal, ilahi. isim papaz. fiil 1. sezmek, hissetmek. 2. kehanette bulunmak.
atlama tahtas, tramplen. dalg elbisesi. Hristiyanlk ilahiyat fakltesi. di.vin.i.ty dvn'ti isim 1. tanrsallk, ilahilik. 2. tanr, ilah; tanra, ilahe. 3. ilahiyat, Tanrbilim, teoloqi.
di.vis.i.ble dvz'bl sfat blnebilir. iblm. matematik blme iareti. di.vi.sion dvq'n isim 1. blme, taksim; blnme. 2. blm, ksm. 3. blm, departman, seksiyon. 4. matematik blme.
di.vi.sive dvay'sv sfat blc. di.vi.sor dvay'zr isim, matematik blen. di.vorce dvrs' isim 1. boama; boanma. 2. ayrlma, ayrlk. fiil 1. boamak; boanmak. 2. ayrmak; ayrlmak.
di.vorcisim boanm erkek. di.vorceisim boanm kadn. di.vulge dv^lc' fiil aa vurmak, ifa etmek. diz.zi.nessisim ba dnmesi. diz.zy dz'i sfat 1. ba dnen, sersem, akn, gz kararm. 2. ba dndrc, sersemletici.
bir yemein hakkndan gelmek. bir ii yarmyamalak yapmak. tbbi implantasyon yapmak.
376
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
durumu kt olmak. (bir kimseye, lkeye v.b.'ne) zarar vermek. ereflendirmek, eref kazandrmak. ldrmek. adil bir ekilde davranmak; adalet datmak. 2. to (bir eyi) gerektii gibi yapmak: That painting doesn't do qustice to the valley's beauty. O tablo vadinin gzelliini yeterince aksettirmiyor.
do obeisance to do one's best do one's damnedest do one's duty do one's hair do one's own thing
-e sayg gstermek. elinden geleni yapmak. elinden geleni yapmak. grevini yerine getirmek. salarn dzeltmek, san yapmak. konuma dili bakalarna pek aldr etmeden kendi setii bir yolda gitmek.
alveriini yapmak. konuma dili marifetini gstermek. elinden geleni yapmak. her zamanki performans gstermek: He didn't do himself justice in the concert last night. Dn geceki konserde her zamanki performansn gsteremedi.
konuma dili sslenmek, sslenip pslenmek. yeni batan yapmak. fazla mesai yapmak. bir gnah balatmak iin papazn nerdii kefareti yerine getirmek.
do someone a dirt do someone a favor do someone an injustice do someone dirt do someone good do someone justice
birine kahpelik etmek; birine kallelik etmek. birine bir iyilik etmek/yapmak. birisine hakszlk etmek. konuma dili birine ktlk etmek. birine iyi gelmek. birinin hakkn vermek, birine haka davranmak.
377
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birisinden gizli yapmak. (daha kolay bir zm varken) bir eyi zor bir ekilde yapmak.
do something unbeknown to someonebirinin haberi olmadan bir ey yapmak. do something with feeling bir eyi duyarak yapmak: He plays the piano with feeling. Piyanoyu duyarak alyor. do violence to do well do with -i bozmak. durumu iyi olmak. -i yapmak: What have you done with my book? Kitabm ne yaptn? 2. (biriyle) ba etmek: What are we going to do with you? Seninle nasl ba edeceiz? I don't know what we're going to do with that child! O ocuu ne yapacaz, bilemiyorum. 3. Arzu edilen bir eyi belirtir: I sure could do with a drink. imdi bir iki ok makbule geer. do without -siz yapmak/yaamak: They can do without him. Onsuz yapabilirler. do wonders for do yeoman service do (birine) ok yaramak, ok iyi gelmek. ok yardm etmek, ok yardm dokunmak. do du fiil (did, done) 1. yapmak. 2. etmek. 3. baa kmak, baarmak. 4. bitirmek, tamamlamak. 5. hazrlamak. 6. davranmak. 7. yetmek. 8. becermek. 9. yetimek. 10. dzenlemek. 11. (belirli bir mesafe) katetmek. 12. zmek. 13. (bulak) ykamak. yardmc fiil 1. zellikle soru cmlesi veya olumsuz cmle kurmak iin bir baka fiille birlikte kullanlr: Where does she live? O nerede oturuyor? He didn't go to school. Okula gitmedi. Did you like my new bicycle? Yeni bisikletimi beendin mi? 2. Bir baka fiili vurgular veya anlamn pekitirir: I really do like animals. Hayvanlar gerekten severim. Do come! N'olur gel! 3. Bir baka fiil yerine kullanlr: She speaks Spanish
378
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
better than her father does. spanyolcay babasndan daha iyi konuur. "You tripped me up." "No, I didn't." "Bana elme attn." "Hayr, atmadm." "Lock the front door." "I've already done it." "n kapy kilitle." "Kilitledim bile." docile dock doc.ile das'l sfat uysal, yumuak bal, halim selim. dock dak fiil 1. (kuyruunu) ksaltmak, kesmek. 2. (cretten) kesmek. dockyard Doctor Brown has a large practice. doctor up doctor dock.yardisim tersane. Doktor Brown'n ok hastas var. (with) (yemee) (bir ey katarak) tat vermek. doc.tor dak'tr isim 1. doktor, hekim, tabip. 2. doktor, doktora sahibi. fiil 1. tedavi etmek. 2. onarmak, tamir etmek. 3. (kt bir amala) deitirmek. doctorate doctor's degree doctrine document doc.tor.ateisim doktora. doktora. doc.trine dak'trn isim reti, doktrin. doc.u.ment dak'ymnt isim belge, dokman. fiil belgelemek. documental film documental documentary film documentary belgesel film, dokmanter film. doc.u.men.tal dakymen'tl sfat belgesel, dokmanter. belgesel film, dokmanter film. doc.u.men.ta.ry dakymen'tri sfat belgesel, dokmanter. documentation dodge doc.u.men.ta.tionisim belgeleme. dodge dac fiil 1. bir yana kamak; bir yana kap -den kurtulmak. 2. kurnazlk veya hile ile atlatmak. isim 1. bir yana kama. 2. kurnazlk veya hile ile atlatma. 3. kaamak yol. doe does doe do isim geyik, kei, tavan v.b. hayvanlarn diisi. does d^z fiil do fiilinin geni zamandaki nc ahs tekil ekli: He does good work. yi i yapar. doesn't dog collar does.n't d^z'nt ksaltma does not. kpek tasmas.
379
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ok yorgun, bitkin, hoaf gibi. dog dg fiil (dogged, dogging) 1. (bir istein stne derek) (birini) rahat brakmamak. 2. (kt bir ey) peini brakmamak.
dog-ear
dog-eared dog-eat-dog
dog-ear.edsfat sayfa keleri kvrk veya buruuk. dog-eat-dogisim kran krana rekabet. sfat kran krana rekabet edilen.
dog.ged dg'd sfat inat, dik kafal, direngen. dog.ma dg'm isim dogma, inak. dog.mat.ic dgmt'k sfat dogmatik, inaksal. dog.ma.tism dg'mtzm isim dogmatizm, inaklk. doi.ly doy'li isim dantel veya ilemeli altlk. do.ings du'wngz isim iler. dol.drums dol'drmz isim, oul 1. denizcilikle ilgili okyanuslarn ekvator dolaylarndaki durgun veya az rzgrl ksmlar, eleksel durgunluk alan. 2. ticaret durgunluk, kesatlk. 3. can sknts; efkr.
dole dol isim isizlik yardm. fiil out datmak. dole.ful dol'fl sfat kederli, acl, hznl. giyinip kuanmak, sslenip pslenmek. birini ssleyip pslemek. doll dal isim oyuncak bebek. fiil baknz doll oneself up doll someone up
dollar dolly
dol.lar dal'r isim dolar. dol.ly dal'i isim 1. bebek, kukla. 2. tekerlekli kriko. 3. iki tekerlekli yk taycs.
dol.phin dal'fn isim yunusbal, yunus. dolt dolt isim mankafa, ahmak, budala. do.main domeyn' isim 1. nfuz alan, nfuz blgesi. 2. bilgi alan; ilgi alan: It's not in my domain. O benim alanm dnda.
dome
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk domed domestic animal domestic flight domestic flights domestic industries domestic market domestic politics domestic trade domestic
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sfat kubbeli. evcil hayvan, ehli hayvan. yurtii uu. i hatlar. yerli sanayi. i pazar. i politika. i ticaret. do.mes.tic dmes'tk sfat 1. ev ile ilgili; aile ile ilgili, aile ii. 2. evcimen. 3. evcil. 4. yurtii, i. isim hizmeti.
domesticate domicile
do.mes.ti.cate dmes'tkeyt fiil evcilletirmek. dom.i.cile dam'sl, dam'sayl isim ikametgh, konut, mesken.
dominance
dominant
dominate
dom.i.nate dam'neyt fiil 1. hkim olmak, egemen olmak, hkmetmek. 2. (bir yere) hkim olmak, tepeden bakmak.
domination
domineer
domineering Dominican
dom.i.neer.ingsfat otoriter, hkmeden. Do.min.i.can dmn'kn sfat 1. Dominik, Dominik Cumhuriyeti'ne zg. 2. Dominikli. isim Dominikli, Dominik Cumhuriyeti vatanda.
dominion
dom.i.noes dam'noz isim domino oyunu. do.nate do'neyt fiil balamak, hibe etmek. do.na.tion doney'n isim 1. balama. 2. ba, hibe. ok yorgun, bitkin.
381
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
iyi pimi (et). done d^n fiil baknz do sfat 1. tamamlanm, bitmi. 2. iyi pimi.
Tamam!/Oldu!/Kabul! don.key dang'ki isim eek. do.nor do'nr isim 1. ba. 2. tbbi verici. Zahmet etmeyin! Bunu sakn kimseye syleme.
Don't look a gift horse in the mouth. Bahi atn diine baklmaz. Don't mention it. Don't move a muscle! Don't move; I've got you covered! Don't press your luck. Don't push your luck. Don't trouble yourself. Don't you have any manners? don't doom Bir ey deil./Estafurullah. Kprdama!/Kmldama! Kprdama; elimdesin! ansna gvenme./ansn zorlama. ansna fazla gvenme. ansn zorlama. Zahmet etmeyin./Zahmete girmeyin. Sende hi terbiye yok mu? don't dont ksaltma do not . doom dum isim (talihin belirledii) kt son, korkun son. fiil baknz be doomed to doomsday door salesman door service door doorbell doorkeeper doorknob doorman doormat doorstep doorstop door-to-door doorway dope dooms.day dumz'dey isim kyamet gn. ev ev dolaarak sat yapan satc. kapdan kapya servis. door dor isim kap. door.bellisim kap zili. door.keep.erisim kapc. door.knobisim kap tokma. door.manisim kapc. door.matisim paspas. door.stepisim eik. door.stopisim kap tamponu. sfat 1. ev ev dolaarak yaplan. 2. kapdan kapya. door.wayisim giri, kap aral. dope dop isim 1. makine ya. 2. uyuturucu madde, narkotik. 3. argo budala, ahmak. 4. argo bilgi.
382
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk dopey dorm dormant dormer window dormer dormitory
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dopeysfat, argo 1. uyuturucu etkisinde. 2. budala. dorm drm isim, konuma dili yatakhane. dor.mant dr'mnt sfat uykuda, uyuuk, cansz. at penceresi. dor.mer dr'mr isim baknz dormer window dor.mi.to.ry dr'mtri isim 1. yatakhane, kou. 2. renci yurdu.
dosage dose dossier dot the i's and cross the t's dot
dos.age do'sc isim dozaq. dose dos isim doz. dos.si.er das'iyey isim evrak dosyas. en ufak ayrntlarn zerinde titizlikle durmak. dot dat isim 1. nokta. 2. puan, benek, nokta. fiil (dotted, dotting) noktalamak.
dot.age do'tc isim bunaklk. dot.ard do'trd isim bunak. dote dot fiil 1. on/upon -in stne titremek, -e ok dkn olmak. 2. bunamak.
dotted line double back double bed double boiler double entry double feature double for double header double jeopardy double pneumonia double room double standard double up
bir belgenin imza yeri. ayn yoldan geri dnmek. iki kiilik karyola/yatak. iki katl tencere, benmari. muhasebecilik ift kayt sistemi. iki film birden. -in dublrln yapmak. spor st ste yaplan iki karlama. hukuk ayn su iin ikinci defa yarglanma. iki tarafl zatrree. (otelde) ift yatakl oda. ifte standart. eilmek; iki bklm olmak; iki bklm etmek. 2. with ile ayn oday paylamak.
double
dou.ble d^b'l fiil 1. iki katna karmak, iki misli yapmak; iki misli olmak. 2. iki ile arpmak. 3. ikiye katlamak.
383
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
double-breast.edsfat kruvaze (ceket). doub.le-checkfiil tekrar kontrol etmek; ifte kontrol yapmak.
double-click
double-cross
doub.le-crossfiil, argo sznden dnerek aldatmak, kazk atmak. isim kazk atma.
doub.le-deal.erisim ikiyzl, dolandrc, sahtekr. doub.le-deck.erisim 1. iki katl otobs. 2. ranza. dou.ble-den.si.ty d^b'ldensti sfat, bilgisayar ifte younluklu.
ineli kompliman. doub.le-edg.edsfat 1. iki taraf keskin. 2. hem lehte hem aleyhte olan.
double-entendre
doub.le-facedsfat 1. iki yzl. 2. iki tarafl (kuma). ift caml pencere. doub.le-juicksfat ok abuk, hzl. isim hzl yry. fiil hzl yrmek.
doubles double-space
doub.lesisim, tenis iftler. doub.le-spacefiil (daktilo veya bilgisayarda) ift aralkla yazmak.
birinin dediklerinden phe etmek. doubt daut isim 1. kuku, phe. 2. pheli durum. fiil 1. kukulanmak, kuku duymak, phelenmek, phe etmek: I doubt his integrity. Drstlnden kuku duyuyorum. She doubts that Yusuf will arrive on time. Yusuf'un vaktinde geleceinden phe ediyor. 2. ikna olmamak: Despite his excellent qualifications l doubt that he is the right person for this job. stn niteliklerine karn bu ie uygun bir kimse olduuna hl ikna olmadm.
384
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
doubt.fulsfat 1. kukulu, pheli, kuku duyan. 2. kukulu, kukulandran, kuku uyandran. 3. belirsiz; karanlk.
doubtless
douche du isim, tbbi rnga. fiil rnga etmek. dough do isim 1. hamur. 2. argo para, mangr. dough.nut do'n^t isim yada kzarm ekerli rek. doughysfat hamur gibi. dour dr, daur sfat ask yzl, ters, hain, aksi. dove d^v isim 1. kumru. 2. beyaz gvercin. 3. politika sava aleyhtar, bar, bar yanls.
dowel down and out down at the heel down at the heels down on his luck down on one's luck down payment down to the wire
dow.el dau'wl isim geme, aa ivi. hayatta yenilgiye uram, bezgin, bitkin. perian klkl, hrpani, pejmrde. perian bir durumda. talihsiz. talihsiz, bahtsz. kaparo, pey akesi; ilk deme. son ana kadar: They worked right down to the wire. Son ana kadar altlar.
Kahrolsun ...! down daun isim ince ku ty, yonda. down.cast daun'kst sfat 1. aaya ynelmi. 2. zgn, morali bozuk.
downfall
downgrade
downhearted downhill
down.heart.ed daun'har'td sfat zgn, morali bozuk. down.hill daun'hl zarf yoku aa, aaya. sfat inili, meyilli.
downpour
385
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
down.right daun'rayt sfat 1. tam, dpedz: a downright insult dpedz bir hakaret. 2. ak, drst. 3. akszl, szn esirgemeyen. zarf 1. tamamen, bsbtn: He's downright wrong. Tamamen haksz o. 2. aka, dobra dobra.
downstairs
down.stairs daun'sterz' zarf aa kata, alt kata, aaya; aa katta, alt katta, aada. sfat alt katta olan, aadaki. isim aa kat, alt kat.
downstream down-to-earth
down.stream daun'strim zarf aknt aa, ak aa. down-to-earth daun'tu.rth' sfat 1. gereki. 2. uygulanabilir, gerekletirilebilir.
downtown
down.town daun'taun isim ehrin merkezi, ar. zarf ar tarafnda; arya. sfat ehrin merkezinde olan.
downtrod
downtrodden
down.ward daun'wrd zarf aa doru. down.wards daun'wrdz zarf aa doru. down.wind daun'wnd zarf rzgr ynne; rzgrla birlikte.
dow.ry dau'ri isim 1. eyiz. 2. drahoma. uyuklamak, uykuya dalmak. doze doz isim hafif uyku, ekerleme, kestirme, uyuklama. fiil ekerleme yapmak, kestirmek, uyuklamak.
doz.en d^z'n isim dzine. doz.er do'zr isim, konuma dili dozer, buldozer. Dr.ksaltma Doctor Drive drab drb sfat (drabber, drabbest) 1. kasvetli, skc. 2. l (renk).
draft
draft drft fiil ekmek. isim 1. ekme, ekim, yudum. 2. polie, ek. 3. deme emri. 4. hava akm, cereyan, soba borusunun ekmesi. sfat fdan ekilen (bira).
386
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk drafting board drafting draftsman drafty drag on drag one's feet drag one's heels
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
izim tahtas. draft.ingisim izim, teknik resim. drafts.manisim teknik ressam. draftysfat cereyanl, souk hava akm olan. uzayp gitmek, srmek. konuma dili ii ardan almak. istemeyerek gitmek veya kabul etmek, ayaklar geri geri gitmek.
uzatmak. drag drg fiil (dragged, dragging) 1. srklemek, srmek, ekmek; srklenmek, srnmek. 2. (topra) taramak. 3. geride kalmak. isim 1. srkleme, ekme. 2. srklenen ey. 3. trmk, tarak. 4. engel, mni. 5. konuma dili skc kimse/ey.
drag.on drg'n isim eqderha, eqder. drag.on.flyisim yusufuk, byk kzbcei. drain dreyn fiil 1. aktmak, szmek; akmak, szlmek. 2. suyunu ekmek, kurutmak; akalamak, drenaj yapmak. 3. bitirmek, tketmek. isim 1. suyunu ekme veya aktma. 2. lam, kanalizasyon; kanal.
drainage
drain.boardisim (sabit) damlalk, bulak damlal. ngiliz ngilizcesi (sabit) damlalk, bulak damlal. drain.pipeisim 1. atk su borusu. 2. aka, oluk. drake dreyk isim erkek rdek, suna. dra.ma dra'm isim 1. dram, drama, oyun, piyes. 2. tiyatro edebiyat, dram, drama; tiyatro sanat. 3. dramatik durum, dram; dramatik olaylar dizisi; dramatik zellik.
dramatic
dra.mat.ic drmt'k sfat 1. dramatik, tiyatro ile ilgili. 2. dramatik, coku veren, duygular kamlayan.
dramatically
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dramatist dramatize
dram.a.tist drm'tst isim oyun yazar, piyes yazar. dram.a.tize drm'tayz fiil 1. oyunlatrmak, dramatize etmek, dramlatrmak. 2. dramatik hale sokmak, dramatize etmek.
drank drape
drank drngk fiil baknz drink drape dreyp fiil kumala rtmek. isim genellikle oul kaln perde.
drapery drastic draught draw a bead on draw a blank draw a conclusion draw a line
drap.eryisim 1. perde. 2. rt. 3. gzel sanatlar drape. dras.tic drs'tk sfat sert, iddetli, zorlayc. draught drft fiil, isim, ngiliz ngilizcesi baknz draft -e nian almak. sonusuz kalmak. 2. hatra getirememek. sonu karmak. konuma dili 1. between -i -den ayrmak 2. at (kabul edilemeyecek bir ey olduu iin) (bir ie) yanamamak/izin vermemek. 3. snr koymak.
draw a parallel between draw ahead draw away draw back draw blood draw close draw interest draw lots draw near draw on draw out draw the line
-i benzetmek, -i karlatrmak. yava yava ne gemek. ekilmek, kendini ekmek. geri ekilmek; geri ekmek. kan aktmak. yaklamak. faiz getirmek. kura ekmek. yaklamak. (bir fon, hesap v.b.'nden) para ekmek. uzatmak. 2. konuturmak, syletmek, amak. konuma dili 1. at (kabul edilemeyecek bir ey olduu iin) (bir ie) yanamamak/izin vermemek. 2. snr koymak. 3. between -i -den ayrmak
388
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(kontrat, senet v.b.'ni) hazrlamak, yazmak. 2. yaklap durmak: A limousine drew up in front of the mansion. Kkn nne bir limuzin yaklap durdu.
draw
draw dr isim 1. ekme, eki. 2. (silah) ekme. 3. (piyangoda) ekili; kura. 4. ilgi eken ey/olay/kimse. 5. ekicilik. 6. berabere biten oyun; beraberlik, berabere kalma.
drawback drawbridge drawer drawers drawing board drawing compass drawing pin drawing
draw.back dr'bk isim saknca, mahzur, dezavantaq. draw.bridge dr'brc isim kaldrma kpr. draw.er drr isim ekmece, gz. draw.ers drrz isim don, klot. izim tahtas. resim pergeli. ngiliz ngilizcesi raptiye. draw.ing dr'wng isim 1. izim, eskiz. 2. resim, karakalem resim. 3. piyango, ekili.
drawn drn fiil baknz draw draw.string dr'strng isim ukur. dread dred fiil ok korkmak, korku ve endie duymak. isim byk korku, dehet.
dreadful
dream about someone dream about something dream that dream up dream dreamer dreamlike dreamt dreary dredge
birini/bir eyi ryasnda grmek. birini/bir eyi ryasnda grmek. -i ryasnda grmek. konuma dili hayalinde yaratmak. dream drim isim 1. d, rya. 2. hayal, hulya. dream.erisim hayalperest, hayalci, d. dream.likesfat rya gibi, hayal gibi. dreamt dremt fiil baknz dream drear.y drr'i sfat kasvetli, skc. dredge drec isim, makine tarak, trmk, tarama aygt; tarak dubas. fiil (deniz, gl, rmak v.b.'nin) dibini taramak; (liman) tarakla temizlemek.
389
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk dregs drench dress down dress rehearsal dress up dress
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dregs dregz isim 1. tortu, telve. 2. p, sprnt. drench dren fiil srlsklam etmek. konuma dili azarlamak, halamak. tiyatro kostml prova. giyinip sslenmek. dress dres fiil 1. giydirmek; giyinmek. 2. dzenlemek, sslemek. 3. askeri bir hizaya getirmek. 4. (yaraya) pansuman yapmak. 5. (saa) ekil vermek. 6. (deriyi) sepilemek, tabaklamak. 7. (tavuk, balk v.b.'ni) temizlemek. isim 1. kadn elbisesi. 2. elbise, giysi. 3. giyim, klk kyafet, st ba.
konuma dili iki dirhem bir ekirdek. dress.er dres'r isim ifoniyer. ngiliz ngilizcesi sabahlk; robdambr. tuvalet masas. dress.ing dres'ng isim 1. (salata iin) sos. 2. (kzarm hindi ile yenilen) ekmek krntlaryla yaplan baharatl bir yemek. 3. pansuman.
dress.mak.erisim kadn terzisi. dress.mak.ingisim terzilik. drew dru fiil baknz draw (damlalar) akmak, szlmek; (su) szmak. drib.ble drb'l fiil 1. damla damla aktmak, damlatmak. 2. spor dripling yapmak; (topu) srmek. 3. salyas akmak. isim ufak aknt; sznt.
drib.let drb'lt isim ok az miktar. dried drayd fiil baknz dry sfat kurutulmu, kuru. dri.er dray'r isim 1. kurutucu, kurutucu madde. 2. baknz dryer
srklenmek; uzaklamak; tedricen ayr dmek. drift drft isim 1. srklenme. 2. ynelim, yneli, kayma. 3. srkleni, amaszca srklenme. 4. (rzgrn yd) kar birikintisi. 5. anlam, demek istenilen ey. fiil 1. (rzgr veya akntnn etkisiyle)
390
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
srklenmek. 2. hibir yer veya ite srekli kalmadan yaamak. driftwood drift.wood drft'wd isim sularn srkledii aa dallar. drill drill drl isim 1. matkap, delgi. 2. askeri talim. 3. altrma. fiil 1. (matkapla) delmek. 2. askeri talim yaptrmak; talim yapmak. 3. altrma yaptrmak; altrma yapmak. drink a toast to drink in drink like a fish drink something straight drink to excess drink to drink (birinin) shhatine veya erefine imek. byk bir zevkle seyretmek/dinlemek. fazla iki imek. (ikiyi) sek imek. ikiyi fazla karmak. -in erefine imek. drink drngk fiil (drank, drunk) 1. imek. 2. iki imek. isim 1. iecek. 2. iki. 3. bir iimlik miktar. 4. argo deniz. drinking cup drinking straw drinking water drinking drip kadeh. kam. ime suyu. drink.ingisim iki ime. drip drp fiil (dripped/dript, dripping) damlatmak; damlamak. isim 1. damla. 2. damlama. 3. damlalk, yamur suyunu aktan knt veya yiv. drip-dry drip.dry drp'dray fiil suyu sklmadan kurumak. sfat t istemeyen (kuma); t istemeyen kumatan yaplm (giysi). dripping wet dripping srsklam, srlsklam. drip.ping drp'ng isim eriyerek akp donmu ya damlas. drive a hard bargain sk bir pazarlk yapmak; sk bir pazarlk yaparak ayrl bir sonu elde etmek. drive at drive away demek istemek, kastetmek. kovmak, defetmek. 2. arabayla uzaklamak/ayrlmak.
391
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
drive by drive into a corner drive mad drive off drive out drive someone ape drive someone bananas drive someone to distraction drive someone to the wall
arabayla gemek; arabayla nnden gemek. keye sktrmak, kstrmak. ldrtmak. kovmak, defetmek. 2. arabayla uzaklamak/ayrlmak. kovmak, defetmek. konuma dili birini delirtmek. konuma dili birini ldrtmak. birini deli etmek, birini deliye evirmek. birini iflas ettirmek; birini iflasa srklemek; birini iflasn eiine getirmek. 2. birini ok zor bir duruma sokmak, birini keye sktrmak.
birini iflas ettirmek; birini iflasa srklemek; birini iflasn eiine getirmek. 2. birini ok zor bir duruma sokmak, birini keye sktrmak.
birini deliye dndrmek, birini zvanadan karmak. birini ldrtmak. 2. birini lgna evirmek, birini ok kzdrmak.
drive
drive drayv fiil (drove, driven) 1. (araba) srmek, kullanmak: He doesn't know how to drive a car. Araba kullanmasn bilmiyor. 2. araba ile gitmek: I drive to and from work every day. e her gn arabayla gidip geliyorum. 3. araba ile gtrmek: I'll drive you home after the party. Partiden sonra seni arabayla evine gtreceim. 4. (hayvanlar) srmek. 5. altrmak: He drives his employees much too hard. Personelini ok altryor. isim 1. araba gezintisi. 2. cadde. 3. askeri byk taarruz. 4. ruhbilim drt. 5. beceri, inisiyatif. 6. makine iletme mekanizmas. 7. bilgisayar src. 8. baknz driveway
mterilerine arabalarnda hizmet veren banka giesi. drive-inisim 1. mterilerine arabalarnda servis yapan lokanta. 2. seyircilerin arabalar iinde oturarak
392
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
seyrettikleri ak hava sinemas. sfat 1. mterilerine arabalarnda servis yapan (lokanta). 2. seyircilerin arabalar iinde oturarak seyrettikleri (ak hava sinemas). drivel driv.el drv'l fiil (driveled/drivelled, driveling/drivelling) 1. salyas akmak. 2. samalamak. isim sama sapan sz. driven driver driv.en drv'n fiil baknz drive driv.er dray'vr isim 1. src, ofr. 2. bilgisayar uyumcu. driver's license driveway driving rain driving ehliyet, src belgesi. drive.wayisim evin garaqn sokaa balayan yol. iddetli yamur. driv.ing dray'vng isim srme, sr. sfat 1. enerqik, canl, dinamik. 2. iddetli, sert. drizzle driz.zle drz'l fiil (yamur) iselemek, serpitirmek. isim 1. isenti. 2. iseleme. drone drone dron isim 1. erkek ar. 2. asalak, parazit, ekti. 3. monoton ses, vzlt. fiil 1. vzldamak. 2. homurdanmak. drool droop drool drul fiil az sulanmak. droop drup fiil 1. sarkmak, bklmek, eilmek; sarktmak, emek. 2. (bitki, iek) boynunu bkmek. drop a brick drop a hint drop a line drop anchor drop asleep drop behind drop down drop in at drop in on drop out pot krmak, gaf yapmak, am devirmek. imada bulunmak, dokundurmak. iki satr yazvermek, pusula gndermek. demir atmak, demirlemek. uyuyakalmak. geri kalmak. dmek. -e uramak. -i ziyaret etmek. (yelikten) ayrlmak, kmak. 2. okula devam etmemek.
393
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
drop drap isim 1. damla: a drop of water su damlas; bir damla su. 2. d, ini: a drop in prices fiyatlarda d. 3. damla, pek az miktar; bir yudum. fiil (dropped/dropt, dropping) 1. damlatmak; damlamak. 2. drmek; dmek: You dropped your pen. Kalemini drdn. The inflation rate has dropped to forty percent. Enflasyon oran yzde krka dt. 3. serpmek. 4. (arabadan) indirmek: Where shall I drop you? Seni nerede indireyim? 5. vazgemek, brakmak: A lack of money has forced us to drop that project. Paraszlk yznden o proqeden vazgemek zorunda kaldk. 6. kesmek, son vermek: Let's drop this discussion. Bu tartmaya son verelim. 7. (sesi) alaltmak; alalmak.
drop-offisim 1. azalma, dme. 2. dik ini. drop.outisim okulu brakan renci. dross drs isim 1. cruf, maden posas, dk. 2. sprnt, artk, deersiz eyler.
drought draut isim kuraklk, susuzluk. drove drov isim sr. (bir sesi) (daha yksek bir sesle) bastrmak. drown draun fiil (suda) boulmak; bomak. drowse drauz fiil uyuklamak, pineklemek. drowsinessisim uykulu olma, uyuukluk. drow.sy drau'zi sfat 1. uykulu. 2. uyku veren. drudge dr^c isim ar ve skc bir ite alan kimse. fiil ar ve skc bir i yapmak.
drudg.eryisim ar ve skc i, angarya. uyuturucu bamls; hap. uyuturucu bamll. drug dr^g isim 1. ila, ecza. 2. uyuturucu madde; hap. fiil (drugged, drugging) 1. ilala uyuturmak. 2. (yiyecek veya iecee) uyuturucu ila katmak.
druggist drugstore
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
drum dr^m isim 1. davul, trampet, dmbelek. 2. davul sesi. 3. anatomi kulakzar, kulakdavulu. 4. varil. fiil (drummed, drumming) davul almak.
drum.beatisim davul sesi. top lahana. drum.merisim davulcu, trampeti. drum.stick dr^m'stk isim 1. davul tokma; fkn; trampet denei, baget. 2. ahlk (kmes hayvannda) bacak.
drunk with success drunk drunkard drunken drunkenness dry cell dry cleaner dry cleaning dry cough dry dock dry goods dry mustard dry quart dry up dry
baar sevinciyle kendinden gemi. drunk dr^nk fiil baknz drink sfat, isim sarho, ikili. drunk.ard dr^nk'rd isim ayya, ikici. drunk.ensfat sarho, ikili. drunk.en.nessisim sarholuk. kuru pil. kuru temizleyici. kuru temizleme. kuru ksrk. denizcilikle ilgili kuru havuz. manifatura, mensucat. toz hardal, hardal tozu. 7,747 litre. kurumak, tkenmek; kurutmak, tketmek. dry dray sfat 1. kuru. 2. yamursuz, kurak, susuz. 3. susam. 4. kurumu, suyu ekilmi. 5. st vermeyen, st kesilmi (inek). 6. kr (kuyu). 7. sert, keskin. 8. yavan, tatsz (sz, konuma v.b.). 9. sek (iki). 10. skc. fiil (dried) kurutmak; kurumak.
dryer
dry.er dray'r isim kurutucu; kurutma makinesi: hair dryer sa kurutucusu. clothes dryer amar kurutma makinesi.
dual dual-purpose
du.al du'wl sfat ikili, ifte, ift; ift ynl. du.al-pur.posesfat ift amal.
395
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dub d^b fiil (dubbed, dubbing) dublaj yapmak, filmi ekimden sonra seslendirmek.
dubious
duchess duck
duch.ess d^'s isim des. duck d^k isim rdek; dii rdek. fiil 1. (ban veya vcudunu) suya sokup karmak, suya daldrmak; suya dalmak. 2. ban abucak eip kaldrmak.
duck.lingisim rdek yavrusu, palaz. duct d^kt isim tp, kanal. dud d^d isim 1. patlamayan mermi veya bomba. 2. baarsz kimse; fiyasko.
duds d^dz isim, oul, konuma dili giysiler. -den dolay, nedeniyle, yznden. due du, dyu sfat 1. denmesi gereken, vadesi gelmi. 2. uygun, gereken: The rent is due at the end of each month. Kirann, her ayn sonunda denmesi gerekiyor. 3. yeterli: After due consideration he accepted the qob. yice dnp tandktan sonra ii kabul etti. isim hak.
du.el du'wl isim dello. fiil dello etmek. dues duz isim denti, aidat. duet duwet' isim det, do. dug d^g fiil baknz dig duke duk isim dk. dull d^l sfat 1. kaln kafal, anlaysz, gabi. 2. kr, kesmez (bak, makas v.b.). 3. donuk, snk (renk). 4. duygusuz. 5. skc, kasvetli. fiil 1. sersemlemek; sersemletmek: dull someone's mind birini sersemletmek. 2. krletmek; krlenmek: dull a blade ba krletmek. 3. donuklatrmak; donuklamak. 4. duygusuzlamak; duygusuzlatrmak. 5. (ary) hafifletmek, azaltmak.
duly
du.ly du'li zarf 1. uygun olarak, gereince, gerektii gibi, hakkyla. 2. tam zamannda.
396
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dumb d^m sfat 1. dilsiz. 2. dili tutulmu, sessiz. 3. konuma dili sersem, kafasz, budala.
dumbfound
dumfound dummy
dum.found d^mfaund' fiil baknz dumbfound dum.my d^m'i isim 1. taklit, sahte ey. 2. terzilik manken. sfat taklit, sahte; yapay.
damperli kamyon. dump d^mp fiil 1. boaltmak, atmak. 2. ticaret damping yapmak, toptan ucuza satmak. isim p yn, plk.
dumping dumps
dump.ingisim, ticaret damping. dumps d^mps isim, oul baknz be down in the dumps
dun
dunce d^ns isim ahmak. dune dun isim kumul. dung d^ng isim 1. hayvan tersi. 2. gbre. fiil gbrelemek.
dungarees
dun.ga.rees d^ngriz' isim, oul blucin pantolon, blucin, kot pantolon, kot; blucin tulum.
dun.geon d^n'cn isim zindan. dunk d^ngk fiil batrmak, banmak. du.o du'wo isim ikili, duo, do. du.o.de.num duwdi'nm isim, anatomi onikiparmak barsa.
dupe dup isim safdil. fiil aldatmak, dolandrmak. du.plex du'pleks sfat 1. ift. 2. dubleks. du.pli.cate du'plkt sfat, isim 1. e, ift. 2. kopya. fiil 1. kopyasn yapmak. 2. kopya etmek, suretini karmak.
duplicity
397
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
durable
du.ra.tion drey'n isim 1. sreklilik, devam. 2. sre. du.ress dres' isim zorlama, bask. dur.ing dr'ng edat boyunca, sresince, esnasnda, zarfnda, -de.
dusk dusky dust cover Dust has settled on everything. dust jacket dust
dusk d^sk isim alacakaranlk, akam karanl. duskysfat 1. olduka karanlk. 2. koyu esmer. miz, ceket. Her ey tozland. miz, ceket. dust d^st isim 1. toz. 2. toprak. fiil 1. toz serpmek: dust a cake with sugar keke eker serpmek. 2. tozunu almak; fralamak: She is dusting the furniture. Mobilyann tozunu alyor.
dust.clothisim toz bezi. dust.heap (d^st'hip)isim toz veya sprnt yn. dust.pan d^st'pn isim fara. dustysfat 1. tozlu. 2. toz gibi. konuma dili masrafn Alman usul blld elenti.
Dutch
Dutchman
Dutchwoman
du.ti.fulsfat 1. devcil. 2. saygl. -e kar sorumluluk. -e kar sorumluluk. du.ty du'ti isim 1. grev, dev, vazife. 2. gmrk resmi, gmrk vergisi.
398
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
du.ty-free du'tifri sfat, zarf gmrksz. dwarf dwrf isim cce. fiil 1. cceletirmek. 2. kk gstermek. sfat cce, bodur.
dwell in dwell
-de ikamet etmek, -de oturmak. dwell dwel fiil (dwelt/dwelled) 1. ikamet etmek, oturmak. 2. on (bir konu) zerinde durmak.
dwell.erisim oturan, sakin. dwell.ingisim konut, ev, ikametgh, mesken. dwin.dle dwn'dl fiil 1. yava yava azalmak, gittike ufalmak, giderek klmek. 2. nemini kaybetmek.
dye day isim boya, renk. fiil boyamak; boyanmak. dye.stuff day'st^f isim boya maddesi. dy.ing day'ng fiil baknz die dyke dayk isim baknz dike dy.nam.ic daynm'k sfat 1. dinamik, devimsel. 2. mekanik gc olan. 3. dinamik, canl, hareketli.
dynamite
dynamo dynasty
dy.na.mo day'nmo isim dinamo. dy.nas.ty day'nsti, [ngiliz ngilizcesi] dn'sti isim hanedan.
dysentery dyspepsia
dys.en.ter.y ds'nteri isim, tbbi dizanteri, kanl basur. dys.pep.sia dspep', dspep'siy isim, tbbi hazmszlk, dispepsi.
E. e.g.
E.ksaltma East Eastern English e.g. i'ci' ksaltma exempli gratia (for example) mesela, rnein.
ea. each one each other each eager beaver eager eagerness
ea.ksaltma each her biri. birbirini. each i sfat her, her bir. zamir her biri, tanesi. grevine fazlasyla bal kimse. ea.ger i'gr sfat istekli, hevesli, can atan. ea.ger.nessisim evk, istek, arzu, canllk.
399
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ea.gle i'gl isim kartal, karaku. ea.gle-eyed i'glayd' sfat keskin gzl. ear r isim baak. ear.drum r'dr^m isim, anatomi kulakzar, kulakdavulu. ear.ful r'fl isim, konuma dili 1. azar, papara, zlgt. 2. bir sr dedikodu. 3. beklenmedik bir sr laf.
earl rl isim kont. ear.lobe r'lob isim kulakmemesi. erken kalkan kimse. erken uyar sistemi. ear.ly r'li sfat erken; eski; ilk. zarf zamansz, vakitsiz, vaktinden evvel.
earmark
ear.mark r'mark isim 1. hayvanlarn kulaklarna taklan marka. 2. (bir eyin) esas nitelii. fiil belirli bir maksat iin ayrmak, bir yana koymak.
earn rn fiil kazanmak; kazandrmak. teminat akesi, pey akesi. ear.nest r'nst sfat ciddi, arbal. earn.ings r'nngz isim kazan, kr; maa, gelir. ear.phone r'fon isim baknz headphone ear.ring r'rng isim kpe. ear.shot r'at isim baknz be out of earshot be within earshot
ear.split.ting r'spltng sfat sar edici (ses). earth rth isim 1. dnya. 2. toprak. 3. elektrik toprak. earth.en r'thn sfat topraktan yaplm, toprak. earth.en.ware r'thnwer isim anak mlek. sfat topraktan yaplm, toprak.
earthly earthquake
earth.ly rth'li sfat dnyaya ait, dnyevi. earth.juake rth'kweyk isim deprem, zelzele, yersarsnts.
400
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
earthworm earthy
earth.worm rth'wrm isim yer solucan. earth.y r'thi sfat 1. topraa benzer, topraks. 2. kaba, incelikten yoksun.
ear.wax r'wks isim kulak kiri. gevetmek. gevetmek. ease iz fiil 1. rahat ettirmek, skntdan kurtarmak. 2. (ary) yattrmak. 3. kolaylatrmak. 4. dikkatle yerletirmek. 5. yava yava hareket ettirmek.
ea.sel i'zl isim ressam sehpas, vale. eas.i.ly i'zli zarf kolaylkla, kolayca, rahat rahat. eas.i.ness i'zns isim 1. kolaylk. 2. yumuaklk, yumuak davran.
east
east ist isim dou, ark. sfat dou. zarf douya doru, douya.
Paskalya yumurtas. East.er is'tr isim Paskalya, Paskalya yortusu. east.er.ly is'trli zarf 1. doudan. 2. douya doru. sfat 1. gndousuna bakan. 2. doudan esen.
eastern eastward
east.ern is'trn sfat dou, dousal, douya ait. east wardsfat 1. douya ynelen. 2. douya bakan. zarf douya doru, dou ynnde.
eastwardly
east.ward.lyzarf 1. douya doru. 2. doudan. sfat 1. douya ynelen. 2. doudan esen (rzgr).
eastwards easy chair easy mark easy money easy easygoing eat humble pie
east.wardszarf douya doru, dou ynnde. rahat koltuk. konuma dili kolayca aldatlabilen kimse. kolay kazanlm para. eas.y i'zi zarf, konuma dili kolayca, rahata. eas.y.go.ing i'zigo'wng sfat uysal, yumuak bal. kibri krlmak, burnu srtlmek; kabahatini itiraf edip af dilemek, tkrdn yalamak.
401
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk eat one's fill eat one's heart out
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
karnn doyurmak. konuma dili kendi kendini yemek, ii iini yemek, ok zlmek.
eat someone out of house and home konuma dili ar miktarda yiyerek birinin btesini altst etmek. eat up eat eaves eavesdrop ebb tide ebb yiyip bitirmek. eat it fiil (ate, eaten) 1. yemek. 2. yemek yemek. eaves ivz isim saak. eaves.drop ivz'drap fiil on -e kulak misafiri olmak. cezir, inik deniz. ebb eb isim deniz sularnn ekilmesi. fiil (deniz) ekilmek. ebony ebullient eb.on.y eb'ni isim, sfat abanoz. e.bul.lient b^l'ynt sfat 1. ii kaynayan, cokun, evkli. 2. kaynayan, taan (sv). eccentric ec.cen.tric ksen'trk sfat 1. acayip, garip, tuhaf, eksantrik. 2. dmerkezli, eksantrik. isim garip bir kii, eksantrik. eccentricity ec.cen.tric.i.ty eksentrs'ti isim 1. tuhaflk, eksantriklik. 2. dmerkezlilik, eksantriklik. ecclesiastic ec.cle.si.as.tic kliziys'tk sfat kiliseye veya kilise rgtne ait, dini. isim papaz, rahip. echelon echo ech.e.lon e'lan isim, askeri kademe. ech.o ek'o isim (echoes) yank. fiil 1. yanklanmak, aksetmek. 2. tekrarlanmak; tekrarlamak. clair eclectic .clair kler', eykler' isim ekler (bir eit pasta). ec.lec.tic eklek'tk, klek'tk sfat 1. eitli sistem ve kaynaklardan derlenmi. 2. felsefe semeci, semecilie ait. isim, felsefe semeci. eclecticism eclipse ec.lec.ti.cismisim, felsefe semecilik. e.clipse klps' isim, gkbilim tutulma. fiil 1. n karartmak. 2. (birinden) stn kmak, (birini) glgede brakmak.
402
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ec.o.log.i.cal eklac'kl sfat ekoloqik, evrebilimsel. e.col.o.gist kal'cst isim ekoloqist, evrebilimci. e.col.o.gy kal'ci isim ekoloqi, evrebilim. econ.ksaltma economic economics economy ec.o.nom.ic eknam'k, iknam'k sfat ekonomiyle ilgili, ekonomik, iktisadi.
ec.o.nom.i.calsfat tutumlu, hesapl; ekonomik. ec.o.nom.icsisim iktisat, ekonomi bilimi. e.con.o.mist kan'mst isim iktisat, ekonomist. e.con.o.mize kan'mayz fiil tasarruf etmek, ekonomi yapmak, iktisat yapmak.
economy
ecosystem ecstasy
ec.o.sys.tem ek'osstm isim ekosistem. ec.sta.sy ek'stsi isim esrime, cou, kendinden geme, vecit.
ecstatic
Ecuador Ecuadoran
Ec.ua.dor ek'wdr isim Ekvador. isim Ekvadorlu. sfat 1. Ekvador, Ekvador'a zg. 2. Ekvadorlu.
isim Ekvadorlu. isim Ekvadorlu. ec.u.men.i.cal ekymen'kl sfat 1. kiliselerin tmn temsil eden; tm kiliselerin kabul ettii. 2. tm kiliselerin birlemesini amalayan.
ec.ze.ma ek'sm, eg'zm isim, tbbi egzama, mayasl. ed.ksaltma edited edition editor ed.dy ed'i isim girdap, anafor, erim, evri, burga. fiil anaforlanmak, burgalanmak.
edema edge
e.de.ma di'm isim, tbbi dem. edge ec isim 1. kenar. 2. konuma dili avantaq, stnlk. fiil 1. kenarna bordr yapmak. 2. (bir tarafa doru) yava yava gitmek.
403
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk edgewise edginess edging edgy edible edict edifice edify edifying edit editing edition editor editorial editorship educate educated education educational educator EEC eel efface oneself efface
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
edge.wise ec'wayz zarf yan yan, yanlamasna; yandan. edg.i.nessisim sinirlilik. edg.ing ec'ng isim kenar suyu, dantel, suta. edg.y ec'i sfat sinirli, sinirleri gergin. ed.i.ble ed'bl sfat yenebilir. isim yiyecek. e.dict i'dkt isim emir, ferman. ed.i.fice ed'fs isim byk yap. ed.i.fy ed'fay fiil ahlaka ykseltmek. ed.i.fyingsfat ahlaka ykselten. ed.it ed't fiil redaksiyon yapmak. ed.it.ingisim redaksiyon. e.di.tion d'n isim edisyon, basm. ed.i.tor ed'tr isim 1. editr. 2. redaktr. ed.i.to.ri.al edtr'iyl isim bamakale. ed.i.tor.shipisim 1. editrlk. 2. redaktrlk. ed.u.cate ec'keyt fiil eitmek; okutmak. ed.u.catedsfat eitimli, tahsilli. ed.u.ca.tion eckey'n isim eitim. ed.u.ca.tion.alsfat eitimsel, eitsel; eitici. ed.u.ca.torisim eitimci, eitmen. EEC i'isi ksaltma European Economic Community. eel il isim (eels/eel) ylanbal. dikkatleri stne ekmemeye almak. ef.face feys' fiil 1. silmek, bozmak. 2. yok etmek, gidermek.
effect
ef.fect fekt' isim etki, sonu. fiil yerine getirmek, gerekletirmek, baarmak.
effective
ef.fec.tive fek'tv sfat 1. yrrlkte. 2. etkili, tesirli. isim, ticaret efektif, nakit.
effects effectual
ef.fectsisim, oul eya, mal. ef.fec.tu.al fek'uwl sfat etkili, istenilen sonucu veren.
effeminate effervesce
ef.fem.i.nate fem'nt sfat kadns, efemine. ef.fer.vesce efrves' fiil kprmek, kabarmak.
404
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ef.fer.ves.centsfat efervesan. ef.fete fit' sfat 1. bitkin, halsiz, gsz. 2. ksr, verimsiz. 3. efemine.
efficacious
ef.fi.ca.cy ef'ksi isim yarar, fayda, etki. ef.fi.cien.cy f'nsi isim hzl ve verimli alma. ef.fi.cient f'nt sfat hzl ve verimli alan, randmanl.
effigy
ef.fi.gy ef'ci isim baknz burn someone in effigy hang someone in effigy
effluence
ef.flu.ence ef'luwns isim 1. dar akma, aknt. 2. atk su; atk madde.
effluent effort effortless effrontery effusive egg white egg eggbeater eggcup egghead eggplant eggshell ego egocentric egocentricity egoism egoist egotism egotist egregious
effluentisim atk su; atk madde. ef.fort ef'rt isim gayret, aba, efor. ef.fort.lesssfat zahmetsiz, kolay. ef.fron.ter.y fr^n'tri isim kstahlk, yzszlk. ef.fu.sive fyu'sv sfat cokun, takn. yumurta ak. egg eg fiil on tahrik etmek, kkrtmak. egg.beat.er eg'bitr isim yumurta rpaca. egg.cup eg'k^p isim yumurtalk, yumurta kab. egg.head eg'hed isim, argo entel, entelektel. egg.plant eg'plnt isim patlcan. egg.shell eg'el isim yumurta kabuu. e.go i'go isim benlik, ego, ben. e.go.cen.tric igosen'trk sfat egosantrik, beniinci. e.go.cen.tric.i.tyisim egosantrizm, beniincilik. e.go.ism i'gowzm isim egoizm, bencillik. e.go.istisim bencil, egoist. e.go.tism i'gtzm isim egotizm, benlikilik. e.go.tistisim bencil. e.gre.gious gri'cs sfat fevkalade kt, korkun: an egregious mistake korkun bir yanl.
405
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
E.gypt i'cpt isim Msr. E.gyp.tian cp'n isim Msrl. sfat 1. Msr, Msr'a zg. 2. Msrl.
eh
eh ey nlem, konuma dili 1. ... deil mi?: He's a lucky guy, eh? ansl bir herif, deil mi? 2. Ne?/Ha?: "Come here!""Eh?" "I said `Come here!'" "Buraya gel!""Ne?" "`Buraya gel!' dedim.
ei.der.down ay'drdaun isim kuty yorgan. eight eyt sfat sekiz. isim sekiz rakam (6, VIII). eight.een ey'tin' sfat onsekiz. isim onsekiz rakam (36, XVIII).
eight.eenthsfat, isim 1. onsekizinci. 2. onsekizde bir. sekizlik nota, sekizlik. eighth eyt.th sfat 1. sekizinci. 2. sekizde bir. gnde sekiz saat alma sistemi. eightiethsfat, isim 1. sekseninci. 2. seksende bir. eight.y ey'ti, eyth sfat seksen. isim seksen rakam (68, LXXX).
Eir.e er' isim rlanda Cumhuriyeti. ya bu ya o. ei.ther i'dhr, ay'dhr sfat ikisi de; her iki: She doesn't like either one. kisini de sevmiyor. On either side of him sat a cat. Her iki tarafnda bir kedi oturuyordu. zamir her ikisi, ikisi de; ikisinden biri: You can have either. kisinden birini alabilirsin. bala ya ... ya (da) : Either you do this or you clear out of here for good. Ya bunu yaparsn, ya buradan temelli defolursun. zarf de: "I don't know how to play bridge." "I don't either." "Bri oynamay bilmiyorum." "Ben de."
ejaculate
e.jac.u.late ck'yleyt fiil 1. birdenbire yksek bir sesle sylemek. 2. boalmak, meni gelmek.
ejaculation
406
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ejector eke out a living eke out eke El Salvador elaborate lan elapse elastic
e.jectorisim, makine fkrtc, eqektr. kt kanaat geinmek. (bir ey yapmakla) (yetersiz bir eyi) artrmak. eke ik fiil baknz eke out eke out a living El Sal.va.dor el sl'vdr El Salvador. e.lab.o.rate lb'reyt fiil (on) ayrntlarna girmek. .lan eylan' isim evk, canllk. e.lapse lps' fiil (zaman) gemek, akmak. e.las.tic ls'tk sfat 1. esnek, elastik, elastiki. 2. lastikli. isim lastik, lastikli erit.
e.las.tic.i.ty lsts'ti isim esneklik, elastiklik, elastisite. e.late leyt' fiil ok sevindirmek, ok neelendirmek. e.latedsfat sevinli, kvanl. e.la.tion ley'n isim sevin, kvan. konuma dili aln teri, emek. el.bow el'bo isim dirsek. fiil dirsekle itmek veya vurmak, dirseklemek; ite kaka yol amak.
elbowroom
elder brother elder sister elder elderly elders eldest elect election electioneer elective
aabey. abla. el.der el'dr isim mrver aac, mrver. eld.er.ly el'drli sfat olduka yal. eld.ersisim, oul (yaa) bykler. eld.est el'dst sfat (yaa) en byk. e.lect lekt' fiil semek. e.lec.tion lek'n isim seim. e.lec.tion.eer leknir' fiil seim propagandas yapmak. e.lec.tive lek'tv sfat 1. istee bal. 2. seimle elde edilen (bir makam). isim semeli ders.
elector electorate
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk electric arc electric chair electric current electric eye electric fan electric guitar electric light electric meter electric motor electric power electric shaver electric
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fizik, elektrik elektrik ark, elektrik yay. elektrikli sandalye. elektrik elektrik akm, elektrik cereyan. elektrikli gz. vantilatr. mzik elektrogitar. elektrik lambas. elektrik saati. elektrik motoru. elektrik kuvveti. elektrikli tra makinesi. e.lec.tric lek'trk sfat, elektrik 1. elektrikle ilgili. 2. elektrikli.
elektrikli alet; elektrikli aygt. elektrik mhendisi. e.lec.tri.cal lek'trkl sfat, elektrik 1. elektrikli. 2. elektrikle ilgili.
electrician
electricity electrification
electrify
electrocardiogram
electrocute
e.lec.trode lek'trod isim elektrot. e.lec.trol.y.sis lektral'ss isim elektroliz. e.lec.tro.lyte lek'trlayt isim elektrolit. e.lec.tro.mag.net lek'tromg'nt isim elektromknats. e.lec.tro.mag.net.icsfat elektromanyetik. e.lec.tron lek'tran isim elektron.
408
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk electronic music electronic electronics electropositive electroshock elegance elegant elegy element
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mzik elektronik mzik. e.lec.tron.ic lektran'k sfat elektronik. e.lec.tron.ics lektran'ks isim elektronik. e.lec.tro.pos.i.tive lektropaz'tv sfat elektropozitif. e.lec.tro.shock lek'troak isim, tbbi elektrook. el.e.gance el'gns isim zarafet. el.e.gant el'gnt sfat zarif. el.e.gy el'ci isim eleqi, at. el.e.ment el'mnt isim 1. e, unsur, eleman, para. 2. kimya element, e.
elemental
el.e.men.tal elmen'tl sfat 1. ilkel; dizginsiz, frenlenmemi. 2. doadaki glere zg. 3. doal.
ilkretim. ilkokul. el.e.men.ta.ry elmen'tri sfat 1. balayanlar iin: elementary French course yeni balayanlar iin Franszca kursu. 2. temel. 3. ilkel. 4. basit, kolay.
elements
elephant elevate
el.e.phant el'fnt isim fil. el.e.vate el'veyt fiil 1. ykseltmek; kaldrmak. 2. terfi ettirmek.
elevation
asansr boluu. el.e.va.tor el'veytr isim 1. asansr. 2. silo. e.lev.en lev'n sfat on bir. isim on bir rakam (33, XI). son dakika. e.lev.enthsfat 1. on birinci. 2. on birde bir. elf elf isim (elves) cce ve yaramaz cin. e.lic.it ls't fiil 1. (gerei) ortaya karmak. 2. (bilgi) edinmek, salamak. 3. -e yol amak, -e neden olmak.
eligibility eligible
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
e.lim.i.nate lm'neyt fiil 1. gidermek; yok etmek. 2. (bir yary) elemek. 3. konuma dili ldrmek, temizlemek.
elimination
e.lite elit', lit' isim elit, sekinler. sfat elit, sekin. e.lix.ir lk'sr isim iksir. elk elk isim kanadageyii; avrupamusu. el.lipse lps' isim elips. el.lip.sis lp'ss isim, dilbilgisi (ellipses) eksilti, eksiltili anlatm.
el.lip.ti.cal lp'tkl sfat eliptik. elm elm isim karaaa. el.o.cu.tion elkyu'n isim 1. sz syleme sanat. 2. etkili ve gzel konuma tarz.
e.lon.gate lng'geyt fiil uzatmak. elon.ga.tionisim uzatma. e.lope lop' fiil evlenmek iin evden kamak, yla kamak.
eloquence
eloquent
else
else els zarf baka: What else can he do? Baka ne yapabilir? Who else was there? Orada baka kim vard? Where else can they be? Baka nerede olabilirler?
elsewhere elucidate
else.where els'hwer zarf baka yere; baka yerde. e.lu.ci.date lu'sdeyt fiil aklamada bulunmak, izahat vermek; aklamak.
elude
e.lude lud' fiil 1. (izleyenleri, bir tehlikeyi) atlatmak. 2. hatrlayamamak, aklna gelmemek: The name of the town eludes me. ehrin ad aklma gelmiyor.
elusive
e.lu.sive lu'sv sfat 1. yakalanmas zor. 2. tarifi zor; anlalmas zor. 3. abucak geen.
410
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elves elvz isim, oul baknz elf e.ma.ci.at.ed mey'iyeytd sfat (alktan veya hastalktan) ok zayflam, sskas km, bir deri bir kemik kalm.
emanate
em.a.nate em'neyt fiil from -den kmak; -den yaylmak; -den fkrmak; -den akmak.
emancipate
e.man.ci.pate mn'speyt fiil 1. azat etmek, serbest brakmak, zgrlne kavuturmak. 2. from -den kurtarmak.
emancipation
emasculate
e.mas.cu.late ms'kyleyt fiil 1. hadm etmek, enemek, burmak. 2. kuvvetten drmek. 3. (baz ksmlar kararak veya sansr ederek) (bir yazy) kua evirmek/benzetmek.
embalm embankment embargo embark on embark upon embark embarkation embarrass embarrassment
em.balm mbam' fiil tahnit etmek, mumyalamak. em.bank.ment mbngk'mnt isim toprak set. em.bar.go mbar'go isim (embargoes) ambargo. -e girimek, -e balamak. -e girimek, -e balamak. em.bark mbark' fiil gemiye binmek. em.bark.a.tionisim gemiye binme. em.bar.rass mbr's fiil utandrmak, mahcup etmek. em.bar.rass.mentisim utanma, utan duyma, mahcup olma.
em.bas.sy em'bsi isim elilik, sefaret. em.bat.tled mbt'ld sfat g durumda, skm. em.bed mbed' fiil (embedded, embedding) (in) (iine) iyice yerletirmek, gmmek.
em.bel.lish mbel' fiil sslemek. em.bel.lish.mentisim 1. ssleme. 2. ss. em.ber em'br isim kor; kz. em.bez.zle mbez'l fiil (emanet para veya mlk) zimmetine geirmek.
411
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
em.bez.zle.mentisim zimmete geirme. em.bez.zler mbez'lr isim zimmetine para geiren kimse.
embitter emblazon
em.bit.ter mbt'r fiil hayata kstrmek. em.bla.zon mbley'zn fiil 1. sslemek, tezyin etmek. 2. armalarla donatmak. 3. kutlamak.
emblem embodiment
em.blem em'blm isim amblem, simge. em.bod.i.ment mbad'imnt isim (bir eyin) somut hali; kendisi: She is the embodiment of elegance. Zarafetin ta kendisi.
embody
em.bod.y mbad'i fiil 1. in (belirli veya somut bir halde) da vurmak. 2. kapsamak.
embolden
embolism emboss
em.bo.lism em'blzm isim, tbbi amboli. em.boss mbs' fiil 1. kabartma desenle sslemek. 2. kakmak, kabartmak.
embrace
em.brace mbreys' fiil 1. (birine) sarlmak, (birini) kucaklamak; kucaklamak. 2. kapsamak. 3. (bir dini) kabul etmek, (bir dine) girmek. 4. (bir teklifi) kabul etmek. isim kucak.
embroider
em.broi.der mbroy'dr fiil 1. zerine nak ilemek. 2. (anlatlan bir yk veya olay) hayalinden bir eyler katarak sslemek.
kasnak. em.broi.der.yisim nak, ileme. em.broil mbroyl' fiil (birini) (zor bir ie) sokmak, kartrmak.
embryo emcee
em.bry.o em'briyo isim, biyoloji embriyon, oulcuk. em.cee em'si' isim sunucu. fiil (bir programn) sunuculuunu yapmak.
emend emendation
e.mend mend' fiil (bir metnin) yanllarn dzeltmek. e.mend.a.tionisim (metne ait) dzeltme.
412
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
emerge emergency door emergency exit emergency landing emergency treatment emergency ward emergency emergent emeritus
e.merge mrc' fiil kmak, meydana kmak. acil k kaps. acil k kaps. mecburi ini. acil tedavi. (hastanede) acil servis. e.mer.gen.cy mr'cnsi isim acil durum. e.mergentsfat kan, meydana kan. e.mer.i.tus mer'ts sfat emeritus (emekli bir niversite retim grevlisine verilen unvan).
zmparal trnak trps. em.er.y em'ri isim zmpara. e.met.ic met'k sfat, isim kusturucu (ila). em.i.grant em'grnt isim gmen. em.i.grate em'greyt fiil g etmek. em.i.gra.tionisim g. .mi.gr em'gre isim siyasi gmen. em.i.nence em'nns isim 1. yksek bir mevki. 2. ykseklik; yksek yer, tepe.
eminent
em.i.nent em'nnt sfat 1. yksek (mevki). 2. tannm ve stn, nl (kii). 3. yksek (yer).
emissary
emission
emit
emollient
emolument emotion
e.mol.u.ment mal'ymnt isim cret; maa; kazan. e.mo.tion mo'n isim duygu, his; heyecan.
413
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
empathy
em.pa.thy em'pthi isim, ruhbilim bir bakasnn duygularn anlayabilme, duygu sezgisi.
emperor emphasis
em.per.or em'prr isim imparator. em.pha.sis em'fss isim (emphases) 1. vurgu, vurgulama. 2. nem.
emphasise
emphasize emphatic
em.pha.size em'fsayz fiil vurgulamak. em.phat.ic emft'k sfat 1. vurgulanarak sylenen. 2. srarl. 3. gze arpan, frapan.
emphatically
em.phy.se.ma emfsi'm isim, tbbi anfizem. em.pire em'payr isim imparatorluk. em.pir.i.cal empr'kl sfat deneysel, ampirik. em.pir.i.cism empr'szm isim deneycilik, ampirizm. em.pir.i.cist empr'sst isim deneyci, ampirist. em.ploy mploy' fiil 1. kullanmak. 2. bir hizmet veya ite kullanmak, istihdam etmek. isim baknz be in the employ of
employee
employer employment agency employment empower empress emptiness empty words empty
em.ploy.erisim patron, iveren. i bulma brosu, i ve ii bulma kurumu. em.ploy.ment mploy'mnt isim i verme, istihdam. em.pow.er mpaw'r fiil yetki vermek. em.press em'prs isim imparatorie. emp.ti.nessisim boluk. bo laf. emp.ty emp'ti sfat 1. bo. 2. of -den yoksun. 3. konuma dili a. isim bo ey, bo. fiil boaltmak; dkmek; boalmak; dklmek.
414
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
emp.ty-handedsfat eli bo. em.u.late em'yleyt fiil benzerini veya daha iyisini yapmaya almak; taklit etmeye almak.
e.mul.sion m^l'n isim emlsiyon. yoldayken, giderken. en.a.ble ney'bl fiil 1. imkn vermek, mmkn klmak, salamak. 2. yetki vermek.
enact enamel
en.act nkt' fiil yasalatrmak. e.nam.el nm'l isim 1. emay. 2. mine. 3. (dilere ait) mine. sfat emaye. fiil (enameled/enamelled, enameling/enamelling) 1. emaylamak. 2. minelemek.
enam.eledsfat emaye. en.am.or nm'r fiil baknz be enamored of en.am.our nm'r fiil, ngiliz ngilizcesi baknz enamor
encase enchant
en.case nkeys' fiil baknz be encased in en.chant nnt' fiil 1. bylemek. 2. konuma dili (birinin) ok houna gitmek.
enchanting
enchilada
en.chi.la.da enla'd isim Meksika mutfana zg bree benzeyen acl bir yemek.
en.cir.cle ensr'kl fiil etrafn evirmek, kuatmak. encl.ksaltma enclosed enclosure en.close nkloz' fiil 1. (bir eyi) (bir mektupla ayn zarf iine) koymak: I've enclosed a photograph with this letter. Bu mektupla birlikte bir fotoraf gnderiyorum. 2. (bir yeri) (duvar, it v.b. ile) evirmek: She enclosed her garden with a hedge. Bahesini itle evirdi.
enclosure
en.clo.sure nklo'qr isim 1. (bir yeri) (duvar, it v.b. ile) evirme. 2. (duvar, it v.b. ile) evrili olan yer.
enclosures
415
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
encore encounter
en.core ang'kr nlem Bravo! isim bis. en.coun.ter nkaun'tr fiil 1. (bir tehlike veya zorlukla) kar karya gelmek. 2. rastlamak.
encourage
encouragement
encouraging
en.cour.ag.ing nkr'cng sfat 1. mitlendirici, umut verici. 2. tevik edici, zendirici. 3. cesaret verici, yreklendirici.
encroach
encroachment
en.crust nkr^st' fiil baknz be encrusted with en.cum.ber nk^m'br fiil baknz be encumbered with en.cum.branceisim 1. yk. 2. ocuk. 3. hukuk ipotek. en.cy.clo.pae.di.a ensayklpi'diy isim, ngiliz ngilizcesi baknz encyclopedia
en.cy.clo.pe.di.a ensayklpi'diy isim ansiklopedi. en.cy.clo.pe.dicsfat ansiklopedik. kk masa, sehpa. end end isim 1. u. 2. son, nihayet. 3. akbet. 4. gaye, ama; niyet, maksat. 5. mecazi lm, son. fiil bitirmek, son vermek; bitmek, sona ermek.
en.dan.ger ndeyn'cr fiil tehlikeye atmak. kendini birine sevdirmek. en.dear ndr' fiil sevdirmek. en.dear.ingsfat sevimli, tatl. en.deav.or ndev'r fiil yapmaya almak; gayret etmek, almak. isim aba, gayret.
416
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
en.dem.ic endem'k sfat in (bir yer veya halka) zg: That disease is endemic in India. O hastalk Hindistan'a zg.
ending
endive
endless endlessly
end.less.nessisim sonsuzluk. eki ciro etmek. en.dorse ndrs' fiil 1. ciro etmek. 2. onaylamak. en.dorse.ment ndrs'mnt isim 1. ciro. 2. onay. en.dow ndau' fiil with -e bata bulunmak. en.dow.mentisim 1. Allah vergisi, doutan gelen zel yetenek. 2. balardan oluan toplu sermaye. 3. bata bulunma.
en.dur.ablesfat dayanlabilir. en.dur.ance ndr'ns isim dayanma gc, tahamml. en.dure ndr', ndyr' fiil dayanmak, tahamml etmek, ekmek, kaldrmak.
enduring
endways
end.ways end'weyz zarf 1. dik, dikine. 2. ucu ileriye doru; uzunluuna. 3. u uca.
end.wise end'wayz zarf baknz endways en.e.ma en'm isim, tbbi lavman, tenkye. en.e.my en'mi isim dman. en.er.get.ic enrcet'k sfat enerqik, faal. en.er.gize en'rcayz fiil enerqi vermek, g vermek. enerji krizi. en.er.gy en'rci isim 1. enerqi, erke. 2. enerji, g, kuvvet.
417
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
enfold
enforce
en.force.ablesfat uygulanabilir. en.force.mentisim uygulama. en.fran.chise nfrn'ayz fiil oy hakk vermek. Eng.ksaltma England English ile megul olmak. birinin kafasn megul etmek. en.gage ngeyc' fiil 1. ie almak, tutmak, angaqe etmek. 2. birbirine girmek, arpmak. 3. sz vermek, taahht etmek. 4. makine birbirine gemek; birbirine geirmek, birbirine tutturmak.
engaged engagement
en.gaged ngeycd' sfat 1. nianl. 2. megul (telefon). en.gage.ment ngeyc'mnt isim 1. nianlanma. 2. randevu. 3. sz; vaat, taahht. 4. arpma, dvme. 5. belirli bir sre iin cretli i.
engaging engender
en.gag.ing ngey'cng sfat ho, sevimli, ekici. en.gen.der ncen'dr fiil 1. meydana getirmek, oluturmak. 2. dourmak.
ngiliz ngilizcesi, demiryolu makinist. en.gine en'cn isim 1. motor. 2. lokomotif. en.gi.neer encnr' isim 1. mhendis. 2. demiryolu makinist. 3. denizcilikle ilgili ark. fiil planlayp dzenlemek.
en.gi.neer.ingisim mhendislik. Eng.land ng'glnd isim ngiltere. Eng.lish ng'gl sfat 1. ngiliz. 2. ngilizce. isim ngilizce.
Englishman
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
engrain
en.grain ngreyn' fiil 1. in (dnce, alkanlk v.b.'ni) e alamak. 2. in -in iine iyice ektirmek/geirtmek.
en.grave ngreyv' fiil hakketmek, kazmak. en.grav.erisim 1. hakkk, oymac. 2. gravrc. en.grav.ing ngrey'vng isim 1. gravr. 2. hakkklk, oymaclk. 3. hakkk ii.
kafasn btnyle igal etmek. en.gross ngros' fiil baknz engross one's thoughts be engrossed in
en.gross.ingsfat ok srkleyici (roman, film v.b.). en.gulf ng^lf' fiil iine ekmek, yutmak. en.hance nhns' fiil (deer, fiyat v.b.'ni) artrmak, ykseltmek.
enigma enjoin
e.nig.ma ng'm isim bilmece, muamma. en.join ncoyn' fiil 1. tembih etmek; emretmek: I enqoined him to leave. Gitmesini tembih ettim. 2. yasaklamak.
enjoy good health enjoy oneself enjoy enjoyable enjoyment enlarge upon enlarge
sal yerinde olmak. elenmek, hoa vakit geirmek. en.joy ncoy' fiil zevk almak, holanmak. en.joy.ablesfat ho, tatl, zevkli, elenceli. en.joy.mentisim zevk. daha ayrntl bir ekilde anlatmak. en.large nlarc' fiil bytmek; geniletmek; bymek; genilemek.
enlargement
en.larg.erisim, fotoraflk agrandisr, bylte. en.light.en nlayt'n fiil aydnlatmak, bilgilendirmek. en.light.en.edsfat aydn (kimse). en.light.en.mentisim aydnlatma, bilgilendirme; aydnlanma, bilgilenme.
419
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
enliven enmesh
en.liv.en nlay'vn fiil canlandrmak. en.mesh enme' fiil in (birini) (olumsuz bir duruma) drmek.
enmity ennoble
en.mi.ty en'mti isim dmanlk, husumet. en.no.ble no'bl fiil 1. soylular snfna almak, asalet unvan vermek. 2. yceltmek.
enormity
e.nor.mous nr'ms sfat kocaman, muazzam. yeter de artar bile. e.nough n^f' isim yeterli miktar. sfat yeterli, kfi. zarf kfi derecede. nlem Yeter!
Yeter artk! en.juire nkwayr' fiil baknz inquire en.rage nreyc' fiil fkelendirmek, hiddetlendirmek. en.rich nr' fiil 1. zenginletirmek, zengin etmek. 2. zenginletirmek, deerini artrmak.
enroll
en.roll.mentisim kaydetme, kayt. -e yerlemek. en.sconce enskans' fiil yerletirmek. en.sem.ble ansam'bl isim 1. mzik topluluk. 2. tiyatro trup. 3. btn. 4. birka paradan oluan kadn kostm, takm, dpiyes.
enshrine
en.sign en'sayn, en'sn isim bayrak, sancak, bandra. en.slave nsleyv' fiil kle yapmak, esir etmek. en.snare nsneyr' fiil tuzaa drmek. en.sue nsu' fiil kmak, meydana gelmek; ardndan gelmek, izlemek.
420
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
entail entangle
en.tail nteyl' fiil gerektirmek. en.tan.gle ntng'gl fiil 1. dolatrmak, karmakark etmek. 2. in (olumsuz bir eye) kartrmak, bulatrmak.
entanglement
enter into an agreement enter into enter on enter one's head enter upon enter
anlamaya girmek. -e balamak, - e girimek. -e balamak, -e girimek. -in aklna gelmek. -e balamak, -e girimek. en.ter en'tr fiil 1. girmek, iine girmek. 2. girimek, balamak. 3. deftere yazmak, kaydetmek. 4. bilgisayar "Enter" tuuna basarak (bir komutu) gerekletirmek.
enterprise enterprising
en.ter.prise en'trprayz isim giriim, teebbs. en.ter.pris.ing en'trprayzng sfat uyank, akgz, giriken, mteebbis.
(bakan) bir teklifi kabul edip kurula sunmak. en.ter.tain entrteyn' fiil 1. elendirmek. 2. misafir etmek, arlamak, ikram etmek.
entertaining entertainment
en.ter.tain.ing entrtey'nng sfat elenceli, elendirici. en.ter.tain.ment entrteyn'mnt isim parti, davet; ziyafet; balo.
en.thrall nthrl' fiil bylemek. en.throne nthron' fiil tahta karmak. en.thuse nthuz' fiil about/over gklere karmak, ok vmek.
en.thu.si.asm nthu'ziyzm isim evk, istek; heves. en.thu.si.as.ticsfat evkli, hararetli. en.tice ntays' fiil (birini) tatllkla (kt bir ey yapmaya) ikna etmek.
421
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
enticing entire
en.tic.ingsfat ekici, cazip. en.tire ntayr' sfat btn, tamam, hepsi: the entire group grubun hepsi.
entirely entirety entitle entity entomb entomologist entomology entourage entrails entrance examination entrance fee entrance
en.tire.ly ntayr'li zarf bsbtn, tamamyla, tamamen. en.tire.ty ntay'rti isim tm, btn. en.ti.tle ntayt'l fiil 1. hak vermek. 2. yetki vermek. en.ti.ty en'tti isim varlk. en.tomb ntum' fiil mezara koymak, gmmek. en.to.mol.o.gistisim entomoloqist, bcekbilimci. en.to.mol.o.gy entmal'ci isim entomoloqi, bcekbilim. en.tou.rage antraq' isim beraberindekiler, maiyet. en.trails en'treylz isim barsaklar. giri snav. giri creti. en.trance en'trns isim 1. giri, girme. 2. giri yeri, giri kaps, giri. 3. giri creti, giri.
entrap
en.treat ntrit' fiil yalvarmak. en.treatyisim yalvarma, yalvar, yakar. en.tre an'trey isim 1. giri, giri izni, giri hakk. 2. ba yemek. 3. ngiliz ngilizcesi balkla ba yemek arasnda yenilen yemek.
en.trench ntren' fiil salam bir ekilde yerletirmek. en.trench.mentisim, askeri siper. en.tre.pt an'trpo isim antrepo. en.tre.pre.neur antrprnr' isim giriimci, mteebbis. en.trust ntr^st' fiil emanet etmek. en.try en'tri isim 1. giri, girme. 2. giri, giri yeri, antre. 3. kayt.
en.try.wayisim giri, giri yeri. (bitki, ylan v.b.) (bir eyin) etrafna dolanmak.
422
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi (baka bir eye) dolamak. en.twine ntwayn' fiil baknz entwine itself around entwine something around
enumerate
enunciate envelop envelope enviable envious environment environmental environmentalism environmentalist environs envisage
e.nun.ci.ate n^n'siyeyt fiil telaffuz etmek. en.vel.op nvel'p fiil sarmak; kuatmak, rtmek. en.ve.lope en'vlop, an'vlop isim zarf, mektup zarf. en.vi.a.ble en'viybl sfat gpta edilecek. en.vi.ous en'viys sfat kskan. en.vi.ron.ment nvay'rnmnt isim evre, muhit. en.vi.ron.men.tal nvayrnmen'tl sfat evresel. en.vi.ron.men.tal.ismisim evrecilik. en.vi.ron.men.tal.istisim evreci. en.vi.rons nvay'rnz isim, oul dolay, civar. en.vis.age envz'c fiil kafasnda canlandrmak, tasavvur etmek.
envision
envoy
envy
en.vy en'vi isim 1. kskanlk, haset. 2. gpta. fiil 1. kskanmak. 2. gpta etmek.
en.zyme en'zaym isim, biyokimya enzim. ep.au.let ep'let isim apolet. ep.au.lette ep'let isim apolet. e.phem.er.al fem'rl sfat ok ksa sren; ok ksa mrl; gelip geici.
epic epicenter
ep.ic ep'k sfat epik, destans. isim epik, destan. ep.i.cen.ter ep'sentr isim, jeoloji depremin merkezi, deprem zei.
epidemic
ep.i.dem.ic epdem'k sfat salgn, salgnlam. isim salgn: flu epidemic grip salgn.
epidermis
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ep.i.gram ep'grm isim nkte, nkteli sz. ep.i.lep.sy ep'lepsi isim, tbbi sara. ep.i.lep.ticisim saral. sfat 1. sara hastalna zg. 2. saral.
epilogue Epiphany
ep.i.logue ep'lg isim sonsz, epilog. E.piph.a.ny pf'ni isim, Hristiyanlk 4 Ocak'ta kutlanan bir yortu.
episcopal
episode
ep.i.sode ep'sod isim 1. edebiyat (olaylar zincirinde) olay, epizot. 2. televizyon (dizide) blm.
ep.i.sod.ic epsad'k sfat, edebiyat epizodik. e.pis.tle ps'l isim mektup. ep.i.taph ep'tf isim mezar kitabesi. ep.i.thet ep'thet isim (vc veya hakaret edici) sz, laf.
e.pit.o.me pt'mi isim baknz the epitome of ep.och ep'k isim devir, a. ngiliz tuzu. ej.ua.ble ek'wbl sfat 1. sakin, rahat, kolayca kzmayan. 2. lman (iklim).
eit iareti (=). e.jual i'kwl fiil 1. eit olmak: Two plus two equals four. ki art iki eit drt. 2. ayn dzeyde olmak, emsali olmak: No one ejuals her. Emsali yok.
e.jual.i.ty kwal'ti isim eitlik. e.jual.ize i'kwlayz fiil eitlemek. e.jua.nim.i.ty ikwnm'ti, ekwnm'ti isim itidal, lm, temkin.
e.juate ikweyt' fiil ile eit saymak. e.jua.tion ikwey'qn isim denklem. e.jua.tor ikwey'tr isim ekvator. Ekvator Ginesi.
424
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
isim Ekvator Gineli. sfat 1. Ekvator Ginesi, Ekvator Ginesi'ne zg. 2. Ekvator Gineli.
equatorial equestrian
e.jua.to.ri.al ikwtor'iyl sfat ekvatoral. e.jues.tri.an kwes'triyn sfat 1. binicilie ait. 2. atl (heykel, portre): an ejuestrian statue of Napoleon Napolyon'un atl heykeli.
equidistant
equilateral
equilibrium equinox
e.jui.lib.ri.um ikwlb'riym isim denge, muvazene. e.jui.nox i'kwnaks isim, gkbilim ekinoks, lm, gntn eitlii.
e.juip kwp' fiil (equipped, equipping) donatmak. e.juip.mentisim 1. donatm. 2. gereler. ej.ui.ta.ble ek'wtbl sfat adil, adaletli. ej.ui.ty ek'wti isim 1. adalet. 2. ticaret zsermaye. 3. muhasebecilik net varlk.
equivalence equivalent
ejuiv.a.lenceisim eitlik. e.juiv.a.lent kwv'lnt isim 1. karlk, eit. 2. eanlaml szck, eanlaml. sfat baknz be ejuivalent to
equivocal
equivocate
era eradicate
e.ra r' isim devir, a. e.rad.i.cate rd'keyt fiil 1. kknden skp atmak. 2. yok etmek.
e.rase reys' fiil 1. silmek. 2. gidermek, yok etmek. eras.erisim silgi. e.ra.sure rey'r isim silinmi yer; silinti. ok gemeden. bundan nce.
425
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ere er edat, bala, iir evvel, nce. e.rect rekt' sfat 1. dimdik, ayakta duran, ayaa kalkm. 2. dik, dikilmi, dikelmi. fiil 1. (heykel, direk, v.b.'ni) dikmek. 2. kurmak; yapmak; ina etmek.
erection
e.rec.tion rek'n isim 1. (heykel, direk v.b.'ni) dikme. 2. kurma; yapma; ina etme. 3. penisin sertlemesi.
Eritrea Eritrean
Er.i.tre.a ertri'y, ertre'y isim Eritrea, Eritre. isim Eritreal. sfat 1. Eritrea, Eritrea'ya zg. 2. Eritreal.
er.mine r'mn isim (ermines/ermine) ermin, as. e.rode rod' fiil, jeoloji andrmak; anmak. e.ro.sion ro'qn isim, jeoloji erozyon, anma; andrma.
e.ro.sive ro'sv sfat andrc. e.rot.ic rat'k sfat erotik. e.rot.i.cism rat'szm isim erotizm. err r, er fiil hata etmek. ayak ilerine bakan kimse, ayak. er.rand er'nd isim ayak ii. er.rat.ic rt'k sfat istikrarsz, dengesiz, birden deiiveren.
er.ro.ne.ous ro'niys sfat yanl, hatal. er.ror er'r isim hata, yanl, yanllk. er.u.dite er'ydayt sfat ok bilgili, bilgin, lim. er.u.di.tion eryd'n isim bilginlik, limlik. e.rupt r^pt' fiil 1. (yanarda) pskrmek. 2. patlak vermek.
eruption
escalate
es.ca.late es'kleyt fiil 1. (fiyat v.b.'ni) ykseltmek; ykselmek. 2. (sava, anlamazlk v.b.'ni) kztrmak; kzmak.
escalator escapade
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birinin penesinden kurtulmak. es.cape skeyp' isim ka, kama, firar. fiil 1. kamak, firar etmek. 2. kurtulmak, paay kurtarmak; atlatmak. 3. gznden kamak; aklndan kmak.
escapist
es.cap.ist skey'pst sfat insana gndelik hayat ve dertlerini unutturan ok srkleyici (roman, film).
es.chew esu' fiil -den saknmak, -den kanmak. refakat gemisi. es.cort eskrt' fiil 1. kavalyelik etmek. 2. (korumak veya gzetmek amacyla) elik etmek.
es.cutch.eon sk^'n isim armal kalkan. Eskimo kpei. Es.ki.mo es'kmo isim 1. Eskimo. 2. Eskimoca, Eskimo dili. sfat 1. Eskimo. 2. Eskimoca.
esophagus esoteric
e.soph.a.gus saf'gs isim, anatomi yemek borusu. es.o.ter.ic ester'k sfat 1. ancak ufak bir grupa bilinen; ufak bir gruba zg; batni, irek. 2. anlalmas zor. 3. nadir; olaand. 4. gizli inanlar olan.
es.pe.cial espe'l sfat zel, hususi. es.pe.cial.lyzarf zellikle, bilhassa. es.pi.o.nage es'piynaq isim casusluk. es.pla.nade esplneyd', esplnad' isim gezi, gezinti yeri; kordon.
es.pou.sal espau'zl isim destekleme. es.pouse espauz' fiil desteklemek. es.pres.so espres'o isim ekspreso kahve, ekspreso. (bir grup iindeki) birlik ruhu. es.prit espri' isim baknz esprit de corps Esj.ksaltma Esquire Es.juire es'kwayr, eskwayr' isim, ngiliz ngilizcesi mektup zarf zerine isim ve soyadndan sonra ksaltlarak yazlan ve "bay" anlamna gelen bir unvan: John Smith, Esj.
427
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
es.say es'ey isim 1. deneme (bir dzyaz tr). 2. deneme, yapmaya kalkma.
naneruhu. es.sence es'ns isim 1. z, asl. 2. esans, tr. es.sen.tial sen'l sfat 1. asl, esas, temel, ana. 2. gerekli, zaruri. isim esas, temel.
essentially establish
establishment
es.tab.lish.ment stb'lmnt isim 1. kurum, kurulu, messese. 2. kurma; kurulu. 3. tespit etme; tespit edilme.
estate agent estate car estate esteem esthete esthetic estimable estimate
ngiliz ngilizcesi emlaki. ngiliz ngilizcesi steyn. es.tate steyt' isim 1. hukuk tereke, brakt. 2. malikne. es.teem stim' fiil -e sayg duymak. isim sayg, itibar. es.thete es'thit isim baknz aesthete es.thet.ic esthet'k sfat, isim baknz aesthetic es.ti.ma.ble es'tmbl sfat saygdeer, itibarl. es.ti.mate es'tmeyt fiil 1. tahmin etmek, kestirmek. 2. (kymetini) takdir etmek, deerlendirmek. isim 1. tahmin, kestirme. 2. takdir, deerlendirme, deer bime. 3. tahmini hesap.
estimation
es.ti.ma.tionisim (birisi hakkndaki) fikir, dnce: in my estimation benim gzmde, bana gre, bence.
es.ti.val es'tvl sfat baknz aestival Es.to.ni.a eston'y, esto'niy isim Estonya. isim 1. Estonyal. 2. Este. sfat 1. Estonya, Estonya'ya zg. 2. Este. 3. Estonyal.
es.trange streync' fiil aralarn amak, soutmak. es.trangedsfat birbirinden ayrlm, ayr yaayan. es.tu.ar.y es'uweri isim, corafya hali. et cet.er.a et set'r v.s., ve saire, v.b., ve benzeri. etc.ksaltma et cetera
428
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
asitle oyarak (madeni bir yzeye) desen hakketmek. etch e fiil (desen hakketmek iin) (madeni bir yzeyi) asitle oymak.
etching eternal
etch.ing e'ng isim asitle oyulmu resim. e.ter.nal tr'nl sfat ebedi ve ezeli, ba ve sonu olmayan, lmsz.
e.ter.nal.lyzarf ebediyen, daima. e.ter.ni.ty tr'nti isim ebediyet. e.ther i'thr isim, kimya eter, lokmanruhu. e.the.re.al thr'iyl sfat gksel, semavi. eth.ic eth'k isim ahlak sistemi. eth.i.calsfat ahlaki, etik. eth.icsisim trebilim, ahlak bilimi, etik. E.thi.o.pi.a ithiyo'piy isim Etyopya, Etiyopya, Habeistan.
Ethiopian
isim Etyopyal, Etiyopyal, Habe. sfat 1. Etyopya, Habe, Etyopya'ya zg. 2. Etyopyal.
eth.nic eth'nk sfat etnik. eth.nog.ra.phy ethnag'rfi isim etnografya. eth.nol.o.gy ethnal'ci isim etnoloqi. e.thos i'thas isim 1. ruh, deerler sistemi. 2. deer ve inanlar sistemi, dnya gr, yoltre.
etiquette etymological
et.i.juette et'kt isim grg kurallar, adabmuaeret. et.y.mo.log.i.cal etmlac'kl sfat etimoloqik, kkenbilimsel.
et.y.mol.o.gy etmal'ci isim etimoloqi, kkenbilim. eu.ca.lyp.tus yuklp'ts isim okalipts. Eu.char.ist yu'krst isim baknz the Eucharist eu.lo.gize yu'lcayz fiil vmek. eu.lo.gy yu'lci isim vg; methiye. eu.nuch yu'nk isim hadm. eu.phe.mism yu'fmzm isim rtmece, edebi kelam. eu.pho.ny yu'fni isim ses ahengi. Eu.phra.tes yufrey'tiz isim Frat nehri.
429
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk Eur. Eurasia Europe European Economic Community European
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Eur.ksaltma Europe European Eur.a.sia yrey'q isim Avrasya. Eu.rope yr'p isim Avrupa. Ortak Pazar. Eu.ro.pe.an yrpi'yn isim Avrupal. sfat Avrupa, Avrupa'ya zg; Avrupai.
anatomi staki borusu. Eu.sta.chian yustey'n, yustey'kiyn, yustey'iyn sfat baknz Eustachian tube
evacuate
e.vac.u.ate vk'yuweyt fiil 1. (insanlar) (bir yerden) almak, gtrmek; (bir yeri) boaltmak. 2. (barsaklar) boaltmak.
evacuation
evac.u.a.tionisim 1. (insanlar) (bir yerden) alma; (bir yeri) boaltma, boaltm. 2. (barsaklar) boaltma, boaltm.
evade
e.vade veyd' fiil 1. -den kurtulmak. 2. (bir bahaneyle) kendini (bir ykmllkten) kurtarmak. 3. (birinin sorusuna, birine) cevap vermekten kamak; (bir ite) yan izmek.
evaluate someone on his own merits birini/bir eyi kendi yeteneklerine/zelliklerine gre deerlendirmek. evaluate something on its own merits birini/bir eyi kendi yeteneklerine/zelliklerine gre deerlendirmek. evaluate evaluation evangelical e.val.u.ate vl'yuweyt fiil deerlendirmek. eval.u.a.tionisim deerlendirme. e.van.gel.i.cal vncel'kl sfat 1. son derece Protestanca (bir reti, yaklam v.b.). 2. ncil'in mesajna uyan/sadk; ncil'de bulunan; ncil'e ait. 3. hararetli, ateli. isim baz Protestan ilkelerine ok nem veren/ok bal kimse. evangelise e.van.gel.ise vn'clayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz evangelize
430
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
e.van.gel.ist vn'clst isim 1. ateli vaazlar veren gezici Protestan. 2. ncil'in mesajn yaymaya alan kimse. 3. belirli bir mesaq yaymaya alan kimse.
evangelize
e.vap.o.rate vp'reyt fiil buharlatrmak; buharlamak. evap.o.ra.tionisim buharlama; buharlatrma. evap.o.ra.torisim evaporatr, buharlatrc. e.va.sion vey'qn isim 1. (bir bahaneyle) kendini bir ykmllkten kurtarma. 2. -den kurtulma.
evasive
e.va.sive vey'sv sfat kaamakl; cevap vermekten kaan; (bir ite) yan izen.
eve iv isim 1. akam. 2. arife gecesi. 3. arife. olsa bile. yine de, gene de: "That book contains some mistakes." "Even so, it's still worth buying." "O kitapta baz yanllar var." "Olsun, yine de almaya deer."
even though
-e ramen, -dii halde: Even though he studied hard, he couldn't pass the exam. ok alt halde snav veremedi.
even
e.ven i'vn sfat 1. dz, engebesiz. 2. bir dzeyde. 3. ift (say); tam (say). 4. temkinli. fiil dzletirmek; dzlemek, tesviye etmek.
evenhanded evening dress evening paper evening event even-tempered eventful eventual
even.hand.edsfat tarafsz, yansz. gece elbisesi, tuvalet. 2. smokin; frak. akam gazetesi. eve.ning iv'nng isim akam. e.vent vent' isim olay, vaka, hadise. e.ven-tem.pered i'vntem'prd sfat itidalli, itidal sahibi. e.vent.fulsfat olayl, hadiseli. e.ven.tu.al ven'uwl sfat er ge olan, en sonunda olan, nihai.
eventuality eventually
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
e.ven.tu.ate ven'uweyt fiil 1. meydana gelmek, olmak. 2. in ile sonulanmak, ile son bulmak.
ever after
ondan sonra, hep: They lived happily ever after. Ondan sonra hep mutlu yaadlar.
daima deien. ev.er ev'r zarf hi: Have you ever been to Beykoz? Hi Beykoz'a gittin mi?
evergreen
ev.er.green ev'rgrin sfat, isim yapran dkmeyen, her dem taze (aa, al).
everlasting
ev.er.last.ing evrls'tng sfat 1. srekli, sonsuz. 2. ok dayankl. 3. kr olas: You and your everlasting typewriter! Sen ve senin kr olas daktilon!
evermore every few days every four days every inch every jot and tittle every man jack every now and again every now and then every once in a while every one every other day every other person every single
ev.er.more evrmor' zarf daima, ebediyen, ilelebet. birka gnde bir. drt gnde bir. tepeden trnaa. en ufak her ey. herkes. ara sra, arada bir. ara sra, arada bir. arada bir. her biri. gnar, iki gnde bir. her iki kiiden biri. her: She remembers every single mistake they made. Yaptklar her hatay hatrlyor.
every so often every which way every everybody else everybody everyday Everyman
ara sra, arada srada. konuma dili her yne, her tarafa. eve.ry ev'ri sfat her, her bir. bakalar, brleri. eve.ry.bod.y ev'ribadi zamir herkes. eve.ry.day ev'ridey isim her gn. sfat her gnk. Eve.ry.man ev'rimn isim herhangi bir kimse, sokaktaki adam.
432
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
eve.ry.one ev'riw^n zamir herkes. eve.ry.thing ev'rithng zamir her ey. eve.ry.where ev'rihwer zarf her yer; her yerde; her yere.
e.vict vkt' fiil, hukuk tahliye ettirmek. e.vic.tion vk'n isim, hukuk tahliye ettirme. ev.i.dence ev'dns isim kant, delil. fiil gstermek, aa vurmak.
ev.i.dent ev'dnt sfat ak, belli. kem gz, nazar. e.vil i'vl isim er, ktlk. sfat ok kt, erir. e.vil.do.erisim ktlk eden kimse, erir. evil-mindedsfat kt niyetli. e.vince vns' fiil gstermek. e.voc.a.tive vak'tv sfat of (birtakm eyleri) akla getiren; birtakm armlar yapan.
e.voke vok' fiil aklna getirmek, artrmak. ev.o.lu.tion evlu'n isim evrim. ev.o.lu.tion.arysfat evrimsel. ev.o.lu.tion.ismisim evrimcilik. ev.o.lu.tion.istisim evrimci. e.volve valv' fiil yava yava gelitirmek; yava yava gelimek.
ewe yu isim dii koyun, marya. ew.er yu'wr isim ibrik. ex.ksaltma examination example except ex.ac.er.bate gzs'rbeyt fiil daha kt bir duruma sokmak, (kt durumdaki bir eyi) artrmak.
exact
exacting
ex.act.ingsfat titizlik isteyen (bir i); iin titizlikle yaplmasn isteyen (kimse).
exactitude
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ex.act.ly gzkt'li zarf tam, tamamen, aynen. ex.act.ness gzkt'ns isim eksiksizlik, kusursuzluk, kesinlik.
ex.ag.ger.ate gzc'reyt fiil abartmak, mbalaa etmek. ex.ag.ger.atedsfat abartlm, abartl, mbalaal. ex.ag.ger.a.tionisim abartma, abart, mbalaa. ex.alt gzlt' fiil yceltmek. ex.al.ta.tion egzltey'n isim 1. yceltme. 2. cokunluk; vecit.
ex.alt.ed gzl'td sfat yce, ulu. ex.am gzm' isim, konuma dili snav, imtihan. ex.am.i.na.tion gzmney'n isim 1. snav, imtihan. 2. hukuk sorgu.
examine
ex.am.ine gzm'n fiil 1. dikkatle gzden geirmek. 2. incelemek, tetkik etmek. 3. muayene etmek. 4. hukuk sorguya ekmek.
examiner
example exasperate
ex.am.ple gzm'pl isim rnek, misal. ex.as.per.ate gzs'preyt fiil ileden karmak, ok kzdrmak.
exasperation excavate
ex.as.per.a.tionisim kzgnlk. ex.ca.vate eks'kveyt fiil 1. kaz yapmak, hafriyat yapmak. 2. kazyp ortaya karmak.
excavation excavator
ex.ca.va.tionisim 1. kaz. 2. kaz yeri. ex.ca.va.tor eks'kveytr isim ekskavatr, kaz makinesi.
ex.ceed ksid' fiil gemek, amak. ex.ceed.ing.lyzarf fazlasyla, ok, son derece. ex.cel ksel' fiil (excelled, excelling) -den stn olmak. ex.cel.lence ek'slns isim stnlk. Ex.cel.len.cy ek'slnsi isim Ekselans: His Excellency Ekselanslar. Your Excellency Ekselans.
excellent
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
olmasayd: I'd be there, except for this. Bu olmasayd orada olacaktm. 2. dnda, -den baka: Everyone was there except for him. Onun dnda herkes hazrd.
except
ex.cept ksept' fiil -in dnda tutmak: He excepted Faik from this. Faik'i bunun dnda tuttu.
ex.cept.ing ksep'tng edat -den baka, hari, dnda. ex.cep.tion ksep'n isim istisna. ex.cep.tion.al ksep'nl sfat 1. olaanst. 2. ok iyi. ex.cerpt ek'srpt isim (bir kitap veya yazdan) seilmi para, pasaq.
excess
ex.cess kses', ek'ses isim arlk, ifrat, fazlalk. sfat fazla, ziyade, artan.
ex.ces.sivesfat fazla, ar. ex.ces.sive.lyzarf ar olarak, ziyadesiyle. yumruklamak. hobe etmek. ekonomi dviz kuru. ex.change kseync' isim 1. dei toku, trampa, deitirme. 2. borsa; kambiyo. 3. telefon santral.
exchangeable Exchequer
ex.change.ablesfat deitirilebilir. Ex.chej.uer eksek'r isim baknz the Exchequer Chancellor of the Exchequer
excise excitable
ex.cise ek'sayz isim, ticaret tketim vergisi. ex.cit.a.ble ksay'tbl sfat kolay heyecanlanan; kolay telaa kaplr.
excite
ex.cite ksayt' fiil 1. heyecanlandrmak; telaa vermek. 2. kkrtmak, tahrik etmek. 3. (bir duygu veya tepki) uyandrmak.
ex.cit.edsfat heyecanl. ex.cit.ed.lyzarf heyecanla. ex.cite.ment ksayt'mnt isim heyecan. ex.cit.ingsfat heyecan verici. ex.claim kskleym' fiil 1. lk atmak. 2. ... diye barmak.
435
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk exclamation mark exclamation point exclamation exclude exclusion
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dilbilgisi nlem iareti (!). dilbilgisi nlem iareti (!). ex.cla.ma.tion eksklmey'n isim nlem. ex.clude ksklud' fiil from -in dnda brakmak. ex.clu.sion ksklu'qn isim (from) (bir eyin) dnda braklma; (bir eyin) dnda brakma.
exclusive
excommunicate
excommunication ex-con
ex.com.mu.ni.ca.tionisim aforoz. ex.con eks.kan' isim, konuma dili ar bir sutan dolay hapiste yatm biri, sabkal.
ex-convict
ex.con.vict eks'kan'vict isim ar bir sutan dolay hapiste yatm biri, sabkal.
ex.cre.ment eks'krmnt isim dk. ex.crete ekskrit' fiil (vcuttan) karmak. ex.cre.tionisim 1. salg, ifrazat. 2. salglama. ex.cru.ci.a.ting kskru'iyeytng sfat dayanlmaz derecede ac veren.
excursion ticket excursion excusable excuse from Excuse me. excuse oneself excuse execute
indirimli gidi-dn bileti. ex.cur.sion kskr'qn isim gezinti, ksa yolculuk. ex.cus.ablesfat affedilebilir. (birini) (bir eyi yapmaktan) muaf tutmak. zr dilerim./Affedersiniz./Beni balayn. izin istemek. ex.cuse kskyus' isim zr, mazeret. ex.e.cute ek'skyut fiil 1. idam etmek. 2. uygulamak, yerine getirmek; (bir yargy) infaz etmek. 3. (manevra, hareket) yapmak.
execution
ex.e.cu.tion ekskyu'n isim 1. idam, idamn infaz. 2. uygulama, yerine getirme; infaz. 3. (manevra, hareket) yapma.
executioner
ex.e.cu.tion.erisim cellat.
436
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yrtme kurulu. yrtme yetkisi. ex.ec.u.tive gzek'ytv isim ynetici, idareci. sfat 1. yneticiye ait. 2. ynetimsel, idari.
ex.ec.u.tor ek'skyutr, gzek'ytr isim icra eden. executorysfat icrai. ex.em.plar gzem'plr isim rnek. ex.em.pla.ry gzem'plri sfat rnek niteliinde olan, rnek.
exemplify
exempt
ex.empt gzempt' fiil muaf tutmak. sfat baknz be exempt be exempt from
exemption exercise
ex.emp.tionisim muafiyet, baklk. ex.er.cise ek'srsayz isim 1. uygulama, yerine getirme, kullanma. 2. altrma. 3. egzersiz. fiil 1. uygulamak, yerine getirmek, kullanmak. 2. hareket ettirmek, altrmak. 3. egzersiz yapmak.
abalamak, uramak, gayret sarfetmek. ex.ert gzrt' fiil (g) kullanmak, (gayret) sarfetmek. ex.er.tion gzr'n isim gayret, aba, emek. ex.hale eks.heyl' fiil 1. nefes vermek. 2. (egzoz, duman v.b.'ni) karmak.
egzoz borusu. ex.haust gzst' fiil 1. tketmek, bitirmek. 2. btn kuvvetini tketmek, ok yormak.
ex.haust.edsfat 1. tkenmi. 2. yorgun, bitkin. ex.haust.ingsfat yorucu, zahmetli. ex.haus.tion gzs'n isim 1. yorgunluk, bitkinlik. 2. tketme; tkenme.
exhaustive exhibit
ex.haus.tive gzs'tv sfat geni kapsaml ve ayrntl. ex.hib.it gzb't isim sergi. fiil 1. sergilemek. 2. (bir duygu veya nitelii) gstermek. 3. hukuk (dava srasnda belge veya kant) ibraz etmek.
437
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ex.hi.bi.tion eksb'n isim 1. sergi. 2. (bir duygu veya nitelii) gsterme. 3. hukuk (dava srasnda belge veya kant) ibraz etme.
exhilarate
ex.hil.a.ra.tionisim nee ve zindelik. ex.hort gzrt' fiil tevik etmek. ex.hor.ta.tionisim 1. tevik etme. 2. tevik edici sz. ex.hume gzum', eks.hyum' fiil mezardan karmak. ex-hus.band eks'h^zbnd isim eski koca. ex.ile eg'zayl, ek'sayl isim 1. srgn. 2. srgn edilen kimse. fiil srgne gndermek.
exist existence
ex.ist gzst' fiil var olmak, mevcut olmak. ex.is.tence gzs'tns isim 1. varlk, varolu. 2. hayat, yaam.
existential existentialism
existentialist
exit
exodus exonerate
ex.o.dus ek'sds isim k. ex.on.er.ate gzan'reyt fiil beraat ettirmek, aklamak, temize karmak.
exorbitant exorcise
ex.or.bi.tant gzor'btnt sfat ar yksek, fahi (fiyat). ex.or.cise ek'srsayz, eg'zrsayz fiil (cin, kt ruh v.b.'ni) dualarla defetmek.
ex.ot.ic gzat'k sfat egzotik, yabancl. exp.ksaltma export express ex.pand kspnd' fiil 1. geniletmek; genilemek; bytmek; bymek. 2. fizik genlemek; genletirmek.
expanse
438
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ex.pan.sion kspn'n isim 1. geniletme; genileme; bytme; byme. 2. fizik genleme; genletirme.
expansive
expat
expatriate
ex.pa.tri.ate ekspey'triyt isim kendi vatanndan baka bir lkede yaayan kimse.
en kt ihtimalin gerekleeceini ummak. ex.pect kspekt' fiil 1. beklemek. 2. dnmek; zannetmek, sanmak. 3. (birinden) (bir eyin yaplmasn) beklemek: He expects me to carry out the garbage. Benden pleri dar karmam bekliyor.
expectancy
hamile kadn. ex.pect.ant kspek'tnt sfat mitle bekleyen. ex.pec.ta.tion ekspektey'n isim beklenti. ex.pe.di.enceisim (belki doru olmayan fakat) elverili bir areye bavurma.
expedient
ex.pe.di.ent kspi'diynt sfat (belki doru olmayan fakat) elverili (bir are). isim (belki doru olmayan fakat) elverili bir are.
expedite expedition
ex.pe.dite ek'spdayt fiil hzlandrmak, kolaylatrmak. ex.pe.di.tion ekspd'n isim (zel bir amala yaplan) uzun yolculuk.
expel
ex.pel kspel' fiil (expelled, expelling) 1. kovmak, karmak, atmak. 2. snrd etmek.
ex.pend kspend' fiil sarfetmek, harcamak. ex.pend.i.ture kspen'dr isim masraf, harcama, gider. gider hesab; masraf hesab. ex.pense kspens' isim masraf. ex.pen.sive kspen'sv sfat pahal, masrafl.
439
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ex.pe.ri.ence kspr'iyns isim deneyim, tecrbe. fiil (bizzat) yaamak, bandan gemek; (sknt, ac v.b.'ni) ekmek.
experienced experiment
ex.pe.ri.encedsfat deneyimli, tecrbeli. ex.per.i.ment ksper'mnt isim deney, tecrbe, deneme. fiil deney yapmak.
ex.per.i.men.talsfat deneysel. ex.pert ek'sprt sfat usta. isim uzman; eksper, bilirkii. ex.per.tise eksprtiz' isim (belirli bir alandaki) bilgi, uzmanlk.
expiration
expire
ex.pire kspayr' fiil 1. (sre) dolmak; sresi dolmak; sona ermek. 2. lmek, son nefesini vermek.
expiry
explain away
explain oneself
explain
ex.plain kspleyn' fiil anlatmak, aklamak, izah etmek; aklamada bulunmak, izahat vermek.
ex.pla.na.tion eksplney'n isim aklama, izah; izahat. ex.plan.a.to.ry kspln'tori sfat aklayc. ex.pli.ca.ble eks'plkbl, ekspl'kbl sfat aklanabilir, anlatlabilir.
explicate
ex.pli.cate eks'plkeyt fiil (ayrntl bir ekilde) aklamada bulunmak, izahat vermek.
ex.plic.it kspls't sfat ak, sarih. ex.plic.it.lyzarf aka, ak bir ekilde. ex.plode ksplod' fiil 1. patlatmak; patlamak. 2. yanl olduunu gstermek, rtmek.
exploit
ex.ploit ksployt' fiil smrmek, istismar etmek, (kendi kar iin) kullanmak.
440
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
exploiter exploration
ex.ploit.erisim smren, smrc. ex.plo.ra.tionisim 1. (keifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolama. 2. (bir konuyu) aratrma, inceleme.
explore
ex.plore ksplor' fiil 1. (keifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolamak. 2. (bir konuyu) aratrmak, incelemek.
explorer
kahkaha tufan. ex.plo.sion ksplo'qn isim patlama, infilak. ex.plo.sive ksplo'sv sfat 1. patlayc. 2. hakknda iddetli tartmalar yaplan (konu), iddetli tartmalara yol aabilen (konu). isim patlayc madde, patlayc.
exponent
ex.po.nen.tialsfat, matematik stel. ihracat vergisi. ihracat lisans. ex.port eks'prt isim 1. ihracatlk. 2. ihra mal. ex.por.ta.tionisim ihra etme, dsatm, ihracat. ex.port.erisim ihracat. ex.po.s ekspozey' isim gizli ileri aa vuran makale/kitap.
expose
ex.pose kspoz' fiil 1. maruz brakmak, etkisine ak brakmak. 2. sergilemek, tehir etmek, herkese duyurmak. 3. (sat iin) sergilemek. 4. fotoraflk (filmi) klamak, pozlandrmak.
ex.po.si.tion ekspz'n isim sergi, fuar. fotoraflk pozometre. fotoraflk klama sresi, pozlandrma sresi, poz sresi.
441
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ex.po.sure kspo'qr isim 1. maruz brakma, etkisine ak brakma; maruz kalma. 2. sergileme, herkese duyurma. 3. fotoraflk klama, pozlandrma, ekspozisyon.
expound
ngiliz ngilizcesi acele posta. baka szlerle anlatmak. for (gr, fikri) anlayp paylamak. 2. to (birine) taziyede bulunmak; (birinin) acsn paylatn belirtmek.
maksadn anlatmak, meramn ifade etmek. ex.press kspres' sfat 1. ak, belli. 2. zel. 3. tam, tpk. 4. ekspres (tat). 5. ngiliz ngilizcesi ekspres, zel ulak, acele. zarf ekspresle. isim 1. ekspres tren. 2. ngiliz ngilizcesi acele posta. fiil (mektubu) ekspresle gndermek.
expression
ex.pres.sion kspre'n isim 1. deyim, tabir. 2. (yzdeki) ifade. 3. ifade, anlatm, davurum. 4. mantk deyim, ifade.
ex.pres.sion.lesssfat ifadesiz, anlamsz, manasz. ex.pres.sive kspres'v sfat anlaml, manal. ex.press.ly kspres'li zarf 1. aka. 2. zellikle, bilhassa.
expressway expropriate
ex.press.way kspres'wey isim otoyol, ekspres yol. ex.pro.pri.ate ekspro'priyeyt fiil istimlak etmek, kamulatrmak.
expropriation expulsion
ex.pro.pri.a.tionisim istimlak, kamulatrma. ex.pul.sion ksp^l'n isim kovma, ihra etme; kovulma, ihra edilme.
442
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ex.punge ksp^nc' fiil karmak, silmek. ex.pur.gate eks'prgeyt fiil (bir kitap, oyun v.b.'nin) mstehcen veya sakncal blmlerini karmak.
exquisite
ex.jui.site eks'kwzt, kskwz't sfat 1. stn, mkemmel, sper. 2. ok byk (ac veya mutluluk). 3. ince bir gzellie sahip.
extant extemporaneous
ex.tant ek'stnt, kstnt' sfat mevcut. ex.tem.po.ra.ne.ous kstemprey'niys sfat doalamayla sylenen veya yaplan.
extemporaneously
extempore
ex.tem.po.re kstem'pri zarf doalamayla, doatan, irticalen. sfat doalamayla sylenen veya yaplan.
extend
ex.tend kstend' fiil 1. uzatmak. 2. uzamak, srmek. 3. (yardm, kredi v.b.) vermek.
askeri dank dzen. uzatma kablosu, uzatma kordonu. ex.ten.sion ksten'n isim 1. uzatma. 2. uzama. 3. (yardm, kredi v.b.) verme. 4. paralel telefon, paralel.
ex.ten.sive ksten'sv sfat geni, byk, kapsaml. ex.tent kstent' isim boyut. ex.ten.u.ate ksten'yuweyt fiil baknz extenuating circumstances
hukuk hafifletici sebepler. d a. ex.te.ri.or kstir'iyr sfat d, harici, zahiri. isim d taraf, d, hari.
ex.ter.mi.nate kstr'mneyt fiil yok etmek, imha etmek. dileri. ex.ter.nal kstr'nl sfat 1. d, harici. 2. yzeysel. ex.ter.nals kstr'nlz isim, oul baknz qudge by externals
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ex.tin.guish kstng'gw fiil sndrmek. ex.tin.guish.erisim yangn sndrme aleti. ex.tir.pate ek'strpeyt fiil 1. skp atmak, kkn kazmak. 2. kknden skmek.
ex.tol kstol' fiil (extolled, extolling) vmek. ex.toll kstol' fiil baknz extol ex.tort kstrt' fiil (para) szdrmak, (hara) almak; zorla almak.
extortion
extortionate
ex.tor.tion.ate kstr'nt sfat 1. ok fazla, fahi (fiyat). 2. para szdran, insan haraca kesen.
ex.tor.tion.erisim hara; zorla alan kimse. ex.tor.tion.istisim hara; zorla alan kimse. ex.tra eks'tr sfat 1. fazla: Do you have an extra pencil? Fazla kalemin var m? 2. ok ok, fevkalade: Work extra hard! ok ok al! isim 1. ek crete tabi ey. 2. figran. 3. gazetecilik zel bask.
extract
ex.tract kstrkt' fiil 1. karmak. 2. syletmek, itiraf ettirmek. 3. (bilgi) almak; (para) koparmak. 4. (zn/suyunu) karmak. 5. semek; (bir kitap v.b.'nden bir para) almak.
extraction
extracurricular
extradite
extradition extraneous
ex.tra.di.tion ekstrd'n isim sulular iadesi. ex.tra.ne.ous kstrey'niys sfat 1. konu d. 2. yabanc (madde, cisim).
extraordinarily
444
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
extrapolation
extravagance
extravagant
extravagantly
olaanst bir rnek. matematik at noktas, ekstrem nokta. ex.treme kstrim' sfat 1. uta olan. 2. ar, ok. isim u, snr.
ex.treme.lyzarf ar derecede. ex.tremesmatematik dlar. ex.trem.ist kstri'mst isim ifrata kaan kimse. ex.trem.i.ty kstrem'ti isim u, snr. ex.tri.cate eks'trkeyt fiil kurtarmak, karmak. ex.tro.ver.sion ekstrvr'qn isim, ruhbilim dadnklk.
extrovert
extrude exuberance
ex.trude kstrud' fiil 1. uzatmak. 2. karmak; kmak. ex.u.ber.ance gzu'brns isim 1. canllk ve neelilik. 2. (bitkilerde) grlk.
exuberant
ex.u.da.tionisim dar szan ey, sznt. ex.ude gzud' fiil szmak. ex.ult gz^lt' fiil (bir zaferden sonra) ok sevinmek. ex.ul.ta.tionisim sevinme. ex-wife eks'wayf isim eski kar (e). far, gz far.
445
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ka kalemi. eye.brow ay'brau isim ka. eye-catch.ing ay'kng sfat gzalc, alml. eye.ful ay'fl isim, konuma dili 1. gz alc ey. 2. gzel kz.
eye.glass.es ay'glsz isim gzlk. eye.lash ay'l isim kirpik. eye.lid ay'ld isim gzkapa. eye.lin.er ay'laynr isim gz kalemi. eye-o.pen.er ay'opnr isim aydnlatc veya artc olay/haber.
eye.sight ay'sayt isim grme duyusu, gr. eye.sock.et ay'sakt isim gz ukuru. eye.strain ay'streyn isim gz yorgunluu. eye.wash ay'w isim gz banyosu. eye.wit.ness ay'wtns isim grg tan. f.ksaltma feminine fine fluid following frequency f.o.b. ef'o'bi' ksaltma free on board ticaret fob (gemide/trende teslim).
fable fabric
fa.ble fey'bl isim masal, fabl. fab.ric fb'rk isim 1. kuma, bez, dokuma. 2. yap, bnye, doku.
fabricate
fab.ri.cate fb'rkeyt fiil 1. uydurmak, yalan sylemek. 2. imal etmek, yapmak, retmek.
fabrication
fabricator fabulous
fab.ri.ca.torisim 1. imalat. 2. uydurmac, yalanc. fab.u.lous fb'yls sfat 1. harika, sper, ok gzel, enfes. 2. inanlmaz, olaanst. 3. efsanevi.
fabulously
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fa.ade fsad' isim 1. (yaplarda) n yz, n cephe. 2. (gerei maskeleyen bir) d grn.
(karsndakini) sindirmek. bir durumu olduu gibi kabul edip ona gre davranmak. kendisini eletirecek veya cezalandracak insanlarn nne kmak.
yz yze. cesaretle karlamak. ticaret nominal deer, itibari deer. face feys isim 1. yz, surat, ehre, sima. 2. n yz, cephe. 3. madencilik aln, ayna. 4. geometri yz. 5. (saatte) mine, kadran.
face.down feys'daun' zarf yzst, yzkoyun. face-sav.ing feys'seyvng sfat vaziyeti kurtaran. fac.et fs't isim faseta, faeta. fa.ce.tious fsi's sfat akac. fa.cial fey'l sfat yze ait. isim yz masaq. fac.ile fs'l sfat kolay. fa.cil.i.tate fsl'teyt fiil kolaylatrmak. fa.cil.i.ty fsl'ti isim 1. kolaylk. 2. yetenek. 3. (zel bir) hizmet, servis. 4. (zel bir hizmet iin yaplm) tesis, yer.
facsimile
fact fact-finding faction factional factionalism factious factitious factor cost factor
fact fkt isim gerek. fact-find.ingsfat kant toplayan. fac.tion fk'n isim hizip, grup. fac.tion.alsfat 1. hizipi. 2. hizipler aras. fac.tion.al.ismisim hizipilik. fac.tious fk's sfat kavgac. fac.ti.tious fkt's sfat sahte, uydurma. ticaret faktr fiyat. fac.tor fk'tr isim 1. faktr, etken, etmen. 2. matematik arpan; tamblen. fiil, matematik arpanlara ayrmak.
447
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fac.to.ry fk'tri isim fabrika. fac.tu.al fk'uwl sfat gereklere dayanan. fac.ul.ty fk'lti isim 1. yeti; duyu, duyum; yetenek, kabiliyet. 2. (bir retim kurumundaki) tm retim personeli; (bir okulun) retmen kadrosu; (bir niversitenin) retim yeleri. 3. faklte: the Faculty of Law Hukuk Fakltesi.
fad fade away fade in fade out fade faecal faeces fag someone out fag
fad fd isim geici bir moda veya heves. yava yava yok olmak. sinema, televizyon almak. sinema, televizyon kararmak. fade feyd fiil solmak, rengi atmak; soldurmak. fae.cal fi'kl sfat baknz fecal fae.ces fi'siz isim baknz feces birisini ok yormak, turusunu karmak. fag fg fiil (fagged, fagging) baknz fag someone out be fagged be fagged out isim, argo 1. sigara. 2. homoseksel erkek, ibne.
fag.ot fg't isim al rp demeti. Fahr.en.heit fer'nhayt isim, sfat fahrenhayt. fa.ience fayans' isim fayans, ini. fail feyl fiil 1. baaramamak; becerememek. 2. iflas etmek. 3. kuvveti kesilmek, gten dmek. 4. snfta kalmak; snfta brakmak. 5. snavda kalmak; snavda brakmak. 6. boa karmak, brakmak, midini krmak. 7. ihmal etmek, yapmamak. 8. (ekinler) rn vermemek.
aksi takdirde. fail.ing fey'lng edat olmad takdirde. fail.ure feyl'yr isim 1. baarszlk; beceremeyi; fiyasko. 2. ihmal, yapmay. 3. iflas. 4. mesleinde/i hayatnda hi baar gsteremeyen kimse. 5. arza: power failure elektrik arzas.
448
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
faint feynt sfat 1. donuk, belirsiz, zayf. 2. baygn. isim baygnlk, baylma. fiil baylmak.
faint.heart.edsfat yreksiz; ekingen. faint.nessisim baygnlk, baylma. drst bir ekilde, drste. kolaylkla eletirilebilecek veya alay konusu olabilecek kimse/durum.
konuma dili fena olmayan. uygun rzgr. fair fer sfat 1. adaletli, adil. 2. kurallara uygun. 3. fena olmayan, olduka iyi. 4. gzel, ak ve gneli (hava). 5. temiz (kopya). 6. sarn; ak tenli. 7. gzel, alml.
fairground fairness
fair.groundisim (akta olan) fuar yeri, fuar meydan. fair.nessisim 1. adaletlilik. 2. kurallara uygunluk. 3. sarnlk; ak tenlilik. 4. gzellik, almllk.
iyi gn dostu. peri masal. fair.y fer'i isim 1. peri. 2. argo homoseksel erkek, ibne. sfat 1. peri gibi. 2. perilere ait.
fait accompli
faith
szne sadk. faith.ful feyth'fl sfat sadk, vefakr. faith.ful.nessisim sadakat, vefakrlk. faith.less feyth'ls sfat vefasz, sadk olmayan, sadakatsiz.
fake
fake feyk sfat uydurma, sahte. fiil uydurmak. isim 1. sahte bir ey. 2. kt, aldatc.
fak.erisim kt, sahtekr, dolandrc. fal.con fl'kn isim ahin; doan. uykuya dalmak, uyumak. ekilmek, gerilemek.
449
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk fall back on fall back upon fall back fall behind fall down in a fit fall down fall due
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(gvenilecek bir kimseye/yere) bavurmak. (are olarak) -e bavurmak. geri ekilmek. geri kalmak. fenalk geirerek yere dmek. dmek. vadesi gelmek: The next installment will fall due on 17 May. Sonraki taksidin 93 Maysta denmesi gerekecek.
umulan rabeti hi grmemek. argo 1. aldatlmak. 2. ok beenmek, baylmak. ile atmak. bakasnn cezasn eken kimse. 2. dolandrlan kimse. 3. keriz, enayi.
fall ill fall in battle fall in love with fall in love fall in fall into a trap fall into disfavor fall into disrepute fall into disuse fall into error fall off fall on one's feet
hastalanmak. askeri savarken lmek. -e k olmak. k olmak. dizilmek, sraya girmek. tuzaa dmek. gzden dmek. ad ktye kmak. kullanlmaz olmak, braklmak, terkedilmek. hataya dmek. azalmak, dmek. 2. bozulmak. drt ayann stne dmek, atlatmak, syrlmak, baarmak.
fall on fall out fall over oneself fall over fall prostrate fall short
-e hcum etmek, -e saldrmak. kavga etmek, bozumak. 2. askeri sradan kmak. kendini ok istekli gstermek. yklmak. yzst dmek, yzkoyun kapaklanmak. of -e varamamak; -e varmamak. 2. (of) (para, malzeme) (birinin) ihtiyalarn karlayacak kadar olmamak. That week I had fallen short of money. O hafta param yeterli
450
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
deildi. Our food supplies began to fall short. Kumanyamz tkenmeye balad. fall through fall to fall upon fall victim to fall suya dmek, gereklememek. yemee/savaa balamak; -e balamak, -e koyulmak. -e saldrmak. -e kurban gitmek. fall fl isim 1. d, dme. 2. kme. 3. ya. 4. (fiyat, talep, s v.b.'nde) d. 5. sonbahar, gz. 6. gre d. fallacious fal.la.cious fley's sfat yanl fikirlere dayanan, rk, temelsiz. fallacy fal.la.cy fl'si isim 1. yanl dnce veya inan. 2. mantk yanltmaca, safsata, mantk kurallarna aykr sav. fallen woman fallen fallible falling star fallout fallow deer fallow falls false pride false step false teeth false falsehood falseness falsify dm kadn, fahie. fall.en f'ln fiil baknz fall fal.li.ble fl'bl sfat yanlabilir, hataya debilir. akanyldz. fall.out fl'aut isim radyoaktif serpinti. alageyik, sn. fal.low fl'o sfat nadasa braklm, ekilmemi. falls flz isim alayan, elale. bo gurur. falso, yanl davran. takma diler. false fls sfat 1. sahte. 2. vefasz, gvenilmez. false.hood fls'hd isim 1. yalan. 2. yalan syleme. false.nessisim sahtelik. fal.si.fy fl'sfay fiil 1. (hesap, kayt, belge v.b.'nde) tahrifat yapmak. 2. (gerekleri) arptmak. falter fal.ter fl'tr fiil 1. tereddt etmek. 2. azalmak, dmek; gcn/hzn kaybetmek. 3. sendeleyerek yrmek, sendelemek. 4. (ses) titremek; titrek bir sesle konumak. fame fame feym isim n, hret, nam.
451
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
famedsfat nl, mehur. fa.mil.ial fml'yl sfat ailevi, aileye ait. fa.mil.iar fml'yr sfat 1. iyi bilinen, bildik; iyi tannan, tandk; aina. 2. samimi, teklifsiz. isim iyi arkada.
familiarise
familiarity
bir ey hakknda bilgi edinmek. fa.mil.iar.ize fml'yrayz fiil (bir eyi) herkese tantmak.
family circle family man family name family planning family tree family
aile evresi, aile muhiti. ev bark sahibi, aile babas. soyad, aile ad. aile planlamas. ecere, soyaac. fam.i.ly fm'li, fm'li isim 1. aile; akrabalar; oluk ocuk. 2. zooloji familya.
famine famish famous famously fan belt fan blade fan the flames fan fanatic fanatical fanciful fancy dress ball fancy oneself fancy
fam.ine fm'n isim ktlk, alk. fam.ish fm' fiil baknz be famished fa.mous fey'ms sfat nl, mehur, tannm. fa.mous.lyzarf, konuma dili ok iyi. makine pervane kay. makine pervane kanad. kkrtmak, krklemek. fan fn fiil (fanned, fanning) yelpazelemek. fa.nat.ic fnt'k sfat, isim fanatik, banaz, mutaassp. fa.nat.i.calsfat fanatik, banaz, mutaassp. fan.ci.ful fn'sfl sfat 1. hayalperest. 2. hayali. kyafet balosu. hayallerinde kendini (yle veya byle) grmek. fan.cy fn'si fiil 1. hayal etmek. 2. sanmak, zannetmek, dnmek. 3. -den holanmak. 4. istemek.
452
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fanny fantastic
fan.ny fn'i isim, konuma dili k, popo. fan.tas.tic fnts'tk sfat 1. harika, sper, enfes. 2. inanlmayacak kadar byk (miktar). 3. akl almaz, akld, gerekd. 4. fantastik, hayali, dlemsel.
fantasy
fan.ta.sy fn'tzi isim 1. fantezi, dlem, snrsz hayal veya hayal gc. 2. mzik fantezi.
konu dnda. (brlerinden) kat kat daha ...: He's far and away the best. brlerinden kat kat daha iyi.
konuma dili Ne mnasebet./Bilakis./Tersine. ok uzak. far far zarf 1. -den uzak; uzaa; uzakta: He's never qourneyed far from Istanbul. stanbul'dan uzaa hi seyahat etmedi. They didn't go far. Uzaa gitmediler. I saw her far in the distance. Ta uzakta onu grdm. How far is it to Bursa from here? Bursa buradan ne kadar uzak? 2. ok; fazla; ok fazla: The light's far too dim. Ik ok fazla lo. sfat 1. uzak: a far country uzak bir lke. 2. te, br: at the far end of the garden bahenin te ucunda. 3. politika (bir kanadn) ucundaki, ar: He supports the far right. Ar sa destekliyor.
far.a.way far'wey sfat 1. uzak. 2. dalgn (bak). farce fars isim 1. tiyatro fars. 2. samalk, maskaralk. far.ci.cal far'skl sfat gln. (birisi) iin kt olmak: He fared badly. Onun iin ktyd.
(birisi) iin iyi gitmek. fare fer isim 1. yol paras, bilet creti. 2. taksi mterisi. 3. yiyecekler, yemekler.
veda yemei. fare.well ferwel' nlem Elveda! isim veda. far-famed farfeymd' sfat ok mehur.
453
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk farfetched far-flung farina farm farmer farmhand farmhouse farming farmost farmstead farmyard
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
far.fetched farfet' sfat gerek pay ok az olan. far-flung farfl^ng' sfat uzaklara yaylm. fa.ri.na fri'n isim irmik. farm farm fiil iftilik yapmak. farm.er far'mr isim ifti. farm.handisim renper, rgat. farm.house farm'haus isim iftlik evi. farm.ingisim iftilik. far.most far'most sfat baknz farthest farm.stead farm'sted isim iftlik ve iindeki binalar. farm.yard farm'yard isim iftlik avlusu, iftlik binalar arasndaki meydan.
far-reaching
farsighted
fart farther
fart fart isim, kaba osuruk. fiil osurmak. far.ther far'dhr sfat 1. daha uzak. 2. teki, tedeki; daha uzaktaki; daha tedeki; daha ilerdeki.
farthermost farthest
far.ther.mostsfat 1. en uzak. 2. en tedeki. far.thest far'dhst sfat en uzak. zarf en uzakta; en tede; en ilerde; en uzaa.
farthing
fascicle fascinate
fas.ci.cle fs'kl isim fasikl. fas.ci.nate fs'neyt fiil (birinin) ilgisini/merakn ok ekmek.
fascinating fascination fascism fascist fashion designer fashion model fashion show
fas.ci.nat.ingsfat ok ilgin, ok enteresan. fas.ci.na.tionisim 1. byk merak. 2. cazibe. fas.cism f'zm isim faizm. fas.cistisim, sfat faist. modac. manken. defile.
454
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fash.ion f'n isim 1. moda. 2. biim, ekil; tarz. fiil yapmak, ekil vermek.
fashionable
derin uykuya dalm. solmaz renk. (hamburger, pizza gibi) hazr yiyecekler. (otoyolda) srat eridi. fast fst sfat 1. hzl, sratli; seri. 2. solmaz, sabit (renk). 3. hzl yaayan, uar. 4. hafifmerep. zarf abuk, tez.
fastback fasten on
fast.back fst'bk isim arka kaportas yatk spor araba. stnde durmak; -e taklmak; -e saplanmak; -i kafasna takmak.
suu birine yklemek, suu birinin stne atmak. stnde durmak; -e taklmak; -e saplanmak; -i kafasna takmak.
fasten
fas.ten fs'n fiil 1. balamak; tutturmak; balanmak; tutturulmak. 2. engelle balamak, engellemek. 3. on (gz) (bir yere) dikmek.
fas.ten.erisim 1. balayan ey, ba. 2. kopa; tt. hazr yiyecek satan lokanta. fas.tid.i.ous fstd'iys sfat titiz, zor beenen. fast.ness fst'ns isim 1. (kuma boyas iin) sabitlik; sabitlik derecesi. 2. korunak; mahfuz yer. 3. cra yer.
zengin adam. fat ft sfat (fatter, fattest) 1. iman; semiz, yal. 2. dolgun; kaln. isim ya.
fatal fatalism
fa.tal fey'tl sfat 1. ldrc; lmcl. 2. vahim. fa.tal.ism feyt'lzm isim fatalizm, kadercilik, yazgclk.
fatalist fatalistic
fa.tal.ist feyt'lst isim fatalist, kaderci, yazgc. fa.tal.is.ticsfat fatalist, kaderci, yazgc.
455
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fa.tal.i.ty feytl'ti isim 1. (kaza sonucu olan) lm. 2. ldrclk; lmcllk. 3. fatalite.
fate fated fateful Father Christmas Father father-in-law fatherland fatherless fatherly fathom
fate feyt isim kader, yazg, alnyazs, mukadderat. fat.edsfat kaderde olan. fate.ful feyt'fl sfat vahim. ngiliz ngilizcesi Noel Baba. Fa.ther fa'dhr isim Peder (papazlara verilen unvan). father-in-lawisim kaynpeder. fa.ther.land fa'dhrlnd isim anavatan, anayurt. fa.ther.lesssfat babasz. fa.ther.lysfat baba gibi, babacan. fath.om fdh'm isim kula (uzunluk l birimi). fiil 1. iskandil etmek. 2. anlamak, kavramak.
fatigue fatten
fa.tigue ftig' isim yorgunluk, bitkinlik. fiil yormak. fat.ten ft'n fiil semirtmek, imanlatmak; semirmek, imanlamak.
kimya ya asidi. fat.ty ft'i sfat yal. isim, aalayc iko, dobi. fa.tu.i.ty ftu'wti isim hebennekalk, budalalk. fat.u.ous f'ws sfat 1. hebenneka, kendini akll sanan budala. 2. budalaca.
faucet fault
fau.cet f'st isim musluk. fault flt isim 1. (birinin karakterinde) kusur, noksan. 2. yanl, kabahat. 3. jeoloji krk, fay. 4. tenis servis hatas. fiil -de kusur bulmak.
fault.lesssfat 1. kusursuz, noksansz. 2. yanlsz. fault.less.nessisim 1. noksanszlk. 2. yanlszlk. fault.y fl'ti sfat 1. kusurlu, defolu. 2. rk, salam bir temele dayanmayan.
fau.na f'n isim (faunas/faunae) fauna, direy. faux pas fo pa' falso, pot. bakla. fa.vor fey'vr isim 1. beenme, onay; sevgi, sempati. 2. iltimas, kayrma. 3. iyilik, ltuf. 4. (bir davete
456
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
katlanlara verilen) ufak hediye. fiil 1. tarafn tutmak. 2. tercih etmek. 3. benzemek. favorable fa.vor.a.ble fey'vrbl sfat 1. uygun, msait. 2. hoa giden, iyi. favorite fa.vor.ite fey'vrt isim 1. ok sevilen kimse veya ey; sevgili, gzde. 2. favori, kazanacana inanlan yar. sfat en ok sevilen, favori, gzde. favoritism favour fa.vor.it.ismisim kayrclk. fa.vour fey'vr isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz favor fawn fax fawn fn fiil yaltaklanmak, dalkavukluk etmek. fax fks isim 1. faks makinesi, faks. 2. faksla gelen mesaj, faks. fiil fakslamak. faze faze feyz fiil, konuma dili etkilemek: It didn't faze him at all. Onu hi etkilemedi. FBI fear the worst fear fearful fearless fearlessly fearlessness fearsome feasibility study feasibility feasible FBI ef'bi'ay' ksaltma Federal Bureau of Investigation en kt ihtimalin gereklemesinden korkmak. fear fr fiil korkmak. fear.ful fr'fl sfat 1. korku veren, korkun. 2. korkak. fear.lesssfat korkusuz, gz pek, ylmaz. fear.less.lyzarf korkusuzca, ylmadan. fear.less.nessisim korkusuzluk. fear.some fr'sm sfat dehetli, korkun. fizibilite raporu. fea.si.bil.i.ty fizbl'ti isim fizibilite, yaplabilirlik. fea.si.ble fi'zbl sfat 1. mmkn. 2. yaplabilir, uygulanabilir. feast feast fist isim 1. ziyafet. 2. Hristiyanlk yortu, bayram. fiil 1. ziyafette yiyip imek, doyasya yemek. 2. ziyafet vermek. feat feather bed feather one's nest feather feat fit isim (cesaret veya bedensel g isteyen) baar. kuty yatak. kpn doldurmak. feath.er fedh'r isim ty.
457
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
feath.er.brained fedh'rbreynd sfat ku beyinli. feath.eredsfat tyl. feath.er.weight fedh'rweyt isim tysklet. fea.ture fi'r isim 1. yzdeki organlardan biri. 2. oul yz, sima, ehre; yz hatlar. 3. zellik. 4. asl film. 5. uzun makale. fiil 1. -de nemli bir rol olmak: This film features Cahide Sonku. Bu filmde Cahide Sonku'nun nemli bir rol var. 2. -i n plana karmak, -e arlk vermek: All the fashion shows are featuring mink. Tm defilelerde vizona arlk veriliyor. This week our restaurant is featuring fried oysters. Lokantmzn bu haftaki spesiyalitesi istiridye tava. 3. (bir eyin) nemli bir esi olmak: Acorns feature heavily in the diet of sjuirrels. Sincaplarn beslenmesinde mee palamudu nemli bir yer tutar.
Feb.ksaltma February Feb.ru.ar.y feb'ruweri isim ubat. fe.cal fi'kl sfat dkya ait. fe.ces fi'siz isim dk. feck.less fek'ls sfat 1. beceriksiz, elinden i gelmeyen. 2. cansz, zayf.
fed fed fiil baknz feed Amerikan ngilizcesi Federal Aratrma Brosu. fed.er.al fed'rl sfat federal. fed.er.al.ism fed'rlzm isim, politika federalizm. fed.er.al.ist fed'rlst isim, sfat federalist. fed.er.al.ize fed'rlayz fiil (devletleri) federasyon haline getirmek.
fed.er.ate fed'reyt fiil federasyon haline getirmek. fed.er.a.tion fedrey'n isim federasyon. fe.do.ra fdr' isim ftr apka, ftr. fee fi isim cret; giri creti; doktor creti, vizite. fee.ble fi'bl sfat zayf, kuvvetsiz. fee.ble-mindedsfat geri zekl.
458
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fee.ble.nessisim zayflk, kuvvetsizlik. feeblyzarf zayf bir ekilde, hafife, kuvvetsizce. feed fid fiil (fed) 1. yemek vermek. 2. beslemek. 3. yedirmek; on ile beslemek. 4. (hayvan) beslenmek; on yemek, ile beslenmek.
feedback
feed.backisim 1. birinin bir ey hakkndaki dndkleri veya izlenimleri. 2. fizik fidbek, geribesleme, geribildirim.
feed.bag fid'bg isim yem torbas. feed.erisim yemlik, yem kab. biberon. (birini) ok ekici bulmak. (bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand.
feel at ease feel at home feel bad feel disinclined feel for feel giddy feel in one's bones feel keenly feel like a fish out of water feel like doing feel like oneself feel nauseous feel no pain
ii rahat etmek. kendini rahat hissetmek, yadrgamamak. kendini iyi hissetmemek. 2. konuma dili zlmek. can istememek. -in ektiklerini anlamak. ba dnmek. iine domak. kuvvetle hissetmek. sudan/denizden km bala dnmek. can yapmak istemek. kendini iyi hissetmek. midesi bulanmak. konuma dili baya sarho olmak, zilzurna sarho olmak.
el yordamyla ilerlemek. 2. ok ihtiyatl davranmak. -e acmak. keyfi olmamak. 2. kendini turu gibi hissetmek.
459
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk feel shame for feel shame feel sick about feel sick at feel small feel sorry for feel the urge to
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-den utan duymak. -den utan duymak. -e ok zgn olmak. -e ok zgn olmak. utanmak, mahcup olmak. -e acmak. (bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand.
(kendini) bir ho/tuhaf hissetmek. kendini (belirli bir eyi) yapacak kadar gl hissetmek. ba dnmek; sersemlemek. 2. midesi bulanmak. feel fil isim 1. (bir eyin dokununca uyandrd) his. 2. dokunma.
feeler feeling
feel.er fi'lr isim, zooloji dokuna. feel.ing fi'lng isim 1. his, duygu. 2. oul his dnyas, i lemi.
feet fit isim baknz foot deli numaras yapmak. feign feyn fiil (yapar) gibi grnmek, ... numaras yapmak.
feint
feint feynt isim, askeri yanltma hareketi, yanltma. fiil yanltma hareketi yapmak.
feldspar felicitous
feld.spar feld'spar isim, mineraloji feldispat. fe.lic.i.tous fls'ts sfat 1. mutlu, mesut. 2. uygun, mnasip, yerinde, isabetli.
felicity fell
fe.lic.i.ty fls'ti isim mutluluk, saadet. fell fel fiil 1. kesip devirmek. 2. yere sermek, drmek.
460
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fel.low fel'o isim 1. adam, kii; arkada. 2. (bir bilim kurumunda) ye.
felon felony felt pen felt felt-tipped pen fem. female feminine
fel.on fel'n isim, hukuk sulu. fel.o.ny fel'ni isim, hukuk ar su. keeli kalem. felt felt isim kee, ftr. keeli kalem. fem.ksaltma female feminine fe.male fi'meyl sfat, isim dii. fem.i.nine fem'nn sfat 1. kadna zg; kadns. 2. dilbilgisi diil.
fem.i.nin.i.tyisim kadnlk, diilik. fem.i.nism fem'nzm isim feminizm. fem.i.nist fem'nst isim, sfat feminist. fen fen isim bataklk. fence fens isim 1. parmaklk; tahta perde; it. 2. alnt mal alp satan kimse.
fencer fencing
kendini geindirmek, bann aresine bakmak. kovmak, uzaklatrmak. fend fend fiil baknz fend for oneself fend off fend.er fen'dr isim 1. amurluk. 2. minenin nne konulan alak parmaklk.
fen.nel fen'l isim rezene, raziyane. fen.u.greek fen'ygrik isim, botanik emen. (birilerini) kkrtmak. fer.ment frment' fiil mayalanmak, ekimek. fer.men.ta.tion frmntey'n isim mayalanma, fermantasyon.
fern frn isim ereltiotu, ak merdiveni, fuqer. fe.ro.cious fro's sfat vahi, yrtc. fe.roc.i.ty fras'ti isim vahilik, vahet.
461
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk ferret out ferret Ferris wheel Ferris ferroconcrete ferry
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
arayp tarayp bulmak. fer.ret fer't fiil arayp taramak. dnme dolap. Fer.ris fer's sfat baknz Ferris wheel fer.ro.con.crete ferokan'krit isim betonarme. fer.ry fer'i isim 1. iki ky arasnda araba veya insan tayan gemi, kayk, sal v.b.; araba vapuru, feribot; vapur. 2. byle bir tatn iledii yer. fiil byle bir tatla gtrmek.
fer.tile fr'tl sfat verimli, bereketli. fer.til.i.tyisim verimlilik. fer.til.ize fr'tlayz fiil 1. gbrelemek. 2. dllemek. fer.til.iz.erisim gbre. fer.vent fr'vnt sfat hararetli, ateli. fer.vid fr'vd sfat hararetli, ateli. fer.vor fr'vr isim hararetlilik, hararet, atelilik, ate. fes.ter fes'tr fiil irinlenmek, iltihaplanmak, azmak. fes.ti.val fes'tvl isim 1. bayram; yortu. 2. festival, enlik.
festive festivity
fes.tive fes'tv sfat 1. en, neeli. 2. bayrama ait. fes.tiv.i.ty festv'ti isim kutlama: What kind of festivities will there be? Ne gibi kutlamalar olacak?
fes.toon festun' isim feston. fet.alsfat cenine ait. fetch fe fiil 1. alp getirmek, getirmek. 2. gelir salamak, haslat getirmek.
fetch.ingsfat, konuma dili cazibeli, ekici, alml. fet.id fet'd sfat pis kokan, kokumu. fet.ish fet' isim feti. fet.ish.ismisim fetiizm. fet.ter fet'r isim 1. buka. 2. genellikle oul engel. fiil 1. ayana zincir vurmak; elini ayan balamak. 2. balamak, engellemek.
fettle
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fe.tus fi'ts isim cenin. feud fyud isim 1. uzun sren dmanlk. 2. kan davas. fiil ihtilafl olmak, kavga etmek.
feu.dal fyud'l sfat feodal. feu.dal.ismisim feodalizm. feu.dal.i.ty fyudl'ti isim feodalite. fe.ver fi'vr isim 1. tbbi ate, hararet. 2. tbbi humma. 3. Duygu younluu belirtir: He was shouting in a fever of excitement. Byk bir heyecanla baryordu.
fevered feverish
fe.ver.edsfat ateli, hararetli olan. fe.ver.ish fi'vr sfat 1. ateli, atei km. 2. hararetli, ateli. 3. heyecanl, telal.
few and far between few fez fianc fiance fiasco fiat fib
ok nadir. few fyu sfat az. isim az miktar. fez fez isim (fezzes) fes. fi.an.c fiyansey' eril, isim nianl. fi.an.ce fiyansey' diil, isim nianl. fi.as.co fiys'ko isim fiyasko. fi.at fi'yat, fi'yt, fay't, fay't isim 1. emir. 2. karar. fib fib fiil (fibbed, fibbing) yalan sylemek, uydurmak, atmak. isim kk yalan.
fi.ber fay'br isim lif. fi.ber.glassisim cam elyaf. fi.bre fay'br isim, ngiliz ngilizcesi baknz fiber fi.brous fay'brs sfat lifli. fick.le fk'l sfat 1. (akta) vefasz, hercai. 2. frdnd, hercai, deiken; kaypak, dnek.
fiction
fic.tion fk'n isim 1. roman ve hikye edebiyat. 2. hukuk kolaylk olsun diye gerek gibi farzolunan ey, mevhume.
fictionalise
fictionalize
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fic.ti.tious fkt's sfat uydurma, hayali. vakit geirmek, oyalanmak. (zaman) bo geirmek. fid.dle fd'l isim, konuma dili keman. fiil, konuma dili 1. keman almak. 2. vakit geirmek, oyalanmak.
nlem Hay Allah! fid.dle-fad.dle fd'lfd'l isim sama sapan szler. fi.del.i.ty faydel'ti isim sadakat, vefa. fidg.et fc't fiil rahat oturamamak, yerinde duramamak, durmadan kmldamak.
fidgety fief field artillery field day field events field exercise field glasses field hockey field hospital field maneuver field manual field marshal field mouse field officer field trip field
fid.getysfat rahat durmayan, kpr kpr. fief fif isim tmar, zeamet. askeri sahra topu snf. spor bayram. alan yarlar. askeri kta tatbikat. (ifte) drbn. spor im hokeyi. sahra hastanesi. askeri kara manevras. askeri sahra talimatnamesi. feldmareal. tarla faresi. askeri stsubay. (retimde) gezi. field fild isim 1. tarla. 2. ayr; otlak, mera. 3. alan, saha. fiil (bir spor takmn) sahaya karmak.
fieldpiece fiend
isim sahra topu. fiend find isim 1. eytan, ifrit, zebani. 2. konuma dili dkn, merakl, hasta, deli, tiryaki: a tennis fiend tenis hastas. an opium fiend afyonke.
fiendish fierce
fiend.ish fin'd sfat eytani, eytanca. fierce frs sfat 1. iddetli. 2. sert, vahi.
464
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fi.er.y fayr'i sfat 1. ate gibi. 2. kzgn. 3. abuk fkelenen, barut gibi. 4. ateli; coturucu; galeyana getiren. 5. ateli, ehvet dolu.
fiesta fifteen
fi.es.ta fiyes't isim 1. yortu; bayram. 2. festival. fif.teen fftin' sfat on be. isim on be, on be rakam (35, XV).
fif.teenthsfat, isim 1. on beinci. 2. on bete bir. gereksiz ey veya kimse. fifth ffth sfat, isim 1. beinci. 2. bete bir. fif.ti.eth ff'tiyth sfat, isim 1. ellinci. 2. ellide bir. fif.ty ff'ti sfat elli. isim elli, elli rakam (58, L). fif.ty-fif.tysfat yar yarya. fig fg isim 1. incir aac. 2. incir. fight fayt isim 1. kavga, dv. 2. mcadele. fiil (fought) 1. kavga etmek, dvmek. 2. mcadele etmek, uramak. 3. savamak.
fight.erisim 1. sava. 2. boksr. 3. avc ua. dv horozu. fight.ingisim sava. fig.ment fg'mnt isim baknz a figment of the imagination
fig.ur.a.tive fg'yrtv sfat mecazi. dilbilim mecaz. konuma dili 1. -i hesaba katmak. 2. -e gvenmek. 3. -i planlamak.
-i anlamak, -i zmek. artistik patinajc. artistik patinaj, figr pateni. (bir hesab) toplamak. fig.ure fg'yr, [ngiliz ngilizcesi] fg'r isim 1. say, rakam, numara. 2. boy bos, endam. 3. figr.
figurehead Fiji
465
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Fi.ji.an fi'ciyn, fci'yn isim Fiqili. sfat 1. Fiqi; Fiqi'ye zg; Fiqi Adalar'na zg. 2. Fijili.
filament
fil.a.ment fl'mnt isim 1. tel, iplik, lif. 2. botanik ercik sap. 3. elektrik filaman.
filbert filch file a complaint file clerk file suit against file filet mignon filet filial filing cabinet filings fill a prescription fill a tooth fill dirt Fill her up! fill in for fill in Fill me in on the situation. fill out fill someone's shoes fill the bill
fil.bert fl'brt isim fndk. filch fl fiil almak, armak, yrtmek. yazl olarak ikyet etmek. evraklar dosyalayan grevli. -i dava etmek. file fayl isim ee; trp. fiil eelemek; trplemek. fileminyon. fi.let fley' isim fileto. fil.i.al fl'yl sfat evlada ait; evlada yakr. dosya dolab. fil.ings fay'lngz isim, oul ee tala. reetedeki ilalar vermek. dolgu yapmak. dolgu toprak. otomotiv Depoyu doldur! (birinin) yerine almak. doldurmak. 2. geici olarak bir ite almak. Durumu bana akla. (formu) doldurmak. 2. toplamak, kilo almak. birinin yerini doldurmak. konuma dili ie uygun olmak: He fills the bill. e uygundur o.
fill up fill
doldurmak. fill fl fiil 1. doldurmak; dolmak. 2. doyurmak. isim 1. dolgu maddesi, dolgu. 2. dolgu, dolguyla meydana getirilmi yer.
filler
fill.er fl'r isim 1. dolgu, katk maddesi. 2. _boyaclk_ filler, dolgu macunu.
fillet
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fil.ly fl'i isim ksrak. film duyarl. film yldz. film flm isim 1. zar; ince rt, ince tabaka. 2. sinema film. fiil 1. filme almak. 2. film ekmek.
filtre kd. filtreli sigara. 2. sigara filtresi. fil.ter fl'tr isim 1. filtre. 2. oul filtreli sigaralar. fiil filtreden geirmek.
fil.ter-tippedsfat filtreli (sigara). filth flth isim pislik. filthysfat ok pis. fil.trate fl'treyt isim sznt, filtrat. fin fn isim yzge. spor final kousu. fi.nal fay'nl sfat 1. son, sonuncu; kesin. 2. spor final: final match final ma. isim 1. yl sonu, smestr sonu veya kurs sonu snav. 2. spor final, final karlamas. 3. gazetecilik son bask.
fi.na.le fnl'i isim, mzik final. fi.nal.ist fay'nlst isim finalist. fi.nal.i.ty faynl'ti isim kesinlik. fi.nal.ize fay'nlayz fiil bitirmek, son eklini vermek. fi.nal.lyzarf nihayet, sonunda. fi.nance fnns', fay'nns isim 1. maliye, finans: Ministry of Finance Maliye Bakanl. 2. finansman. fiil finanse etmek.
finances
fi.nancesisim 1. para: A lack of finances was the problem. Problem paraszlkt. 2. mali durum: His finances are in good shape. Onun mali durumu iyi.
financial pressure
para sknts.
467
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk financial year financial financier financing finch find employment find fault with find fault find guilty Find out if he came. find out find someone strange find something strange find something sympathetic
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bte yl; mali yl. fi.nan.cial fnn'l sfat mali. fin.an.cier fnnsr' isim 1. finans. 2. yatrmc. financingisim finansman. finch fn isim ispinoz. i bulmak. (-de/-e) kusur bulmak. (-de/-e) kusur bulmak. sulu karmak. Gelip gelmediini ren. renmek. biri/bir ey (birinin) tuhafna gitmek. biri/bir ey (birinin) tuhafna gitmek. bir ey birinin houna gitmek: She didn't find his ways sympathetic. Onun davranlar houna gitmedi.
find finding
find faynd fiil (found) bulmak, kefetmek. find.ingisim 1. bulunmu veya kefedilmi ey. 2. hukuk (qrinin verdii) karar.
gzel sanatlar gzel sanatlar. fine fayn sfat 1. gzel, ince, zarif. 2. ince. 3. saf, katksz, halis. 4. hassas, ince ruhlu, duygulu. 5. l, mkemmel, stn. 6. ak, gzel (hava).
finery finesse
fin.er.y fay'nri isim ssl giyim. fi.nesse fnes' isim incelik, ustalk. fiil ustalkla durumu idare etmek.
ince dili tarak. fin.ger fng'gr isim parmak. fiil parmakla dokunmak, el srmek, ellemek.
fin.ger.nail fng'grneyl isim trnak, parmak trna. fin.ger.print fng'gr.prnt isim parmak izi. fin.ger.tip fng'grtp isim parmak ucu. fin.ick.y fn'ki sfat titiz, kl krk yaran. spor fini, biti. bitirmek.
468
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ile ii bitmek: If you've finished with that computer, I'd like to use it. O bilgisayarla iin bittiyse onu kullanmak istiyorum. 2. ile ilikisini kesmek/bitirmek/sona erdirmek: Belma's finished with Burhan. Belma, Burhan'la ilikisini kesti.
finish
fin.ish fn' fiil 1. bitirmek; sona erdirmek; tamamlamak; bitmek; sona ermek; tamamlanmak. 2. konuma dili ldrmek, iini bitirmek. 3. konuma dili bitirmek, mahvetmek; bozmak; bitkin duruma getirmek. 4. (bir msabakada) ... gelmek: He finished first. Birinci geldi. isim 1. son, nihayet. 2. spor fini, biti. 3. (aa ilerinde) cila, perdah: This table has a lovely finish. Bu masann cilas gzel.
dilbilgisi ekimli fiil. fi.nite fay'nayt sfat 1. snrl, mahdut. 2. matematik sonlu.
fink
fink fngk isim, argo 1. hain; ispiyoncu, ispiyon, gammaz, ihbarc. 2. grev krc.
Finland Finlander Finn Finnish fiord fir fire alarm fire brigade fire department fire engine fire escape
Fin.land fn'lnd isim Finlandiya. isim Finlandiyal. Finn fn isim Finli. sfat Fin. isim Fince. sfat 1. Fin. 2. Fince. fiord fyrd isim baknz fqord fir fr isim kknar. yangn zili; yangn alarm. ngiliz ngilizcesi itfaiye. itfaiye tekilat. itfaiye arabas. (yangnda kullanlmak zere binaya raptedilmi demirden) yangn merdiveni.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(birini) soru yamuruna tutmak. (birini) gayrete getirmek. 2. (soba, kalorifer, v.b.'ni) fayrap etmek. 3. (motoru) altrmak.
(bir i iin) (birini) evke getirmek. (birini) gayrete getirmek. 2. (soba, kalorifer, v.b.'ni) fayrap etmek. 3. (motoru) altrmak.
yangn kulesi. fire fay'r isim 1. ate. 2. yangn. fire.armsisim ateli silahlar. fire.boatisim yangn sndrme gemisi. fire.brandisim 1. yanan odun paras. 2. ortal kartran delifiek.
firebrick firebug firecracker firefly fireman fireplace fireplug fireproof fire-resistant fireside firewood fireworks
fire.brickisim yangn tulas. fire.bugisim kundak. fire.crack.erisim kestanefiei. fire.flyisim atebcei. fire.manisim itfaiyeci. fire.placeisim mine, ocak. fire.plugisim yangn musluu. fire.proofsfat yanmaz. sfat atee dayankl. fire.sideisim ocak ba. fire.woodisim odun. fire.worksisim havai fiekler, kestanefiekleri, atapatlar v.b.
firing line firing mechanism firing pin firing range firing squad firing
ate hatt. ateleme mekanizmas, ateleme tertibat. ateleme inesi, ateleme pimi. at alan, poligon. askeri idam mangas. fir.ing fay'rng isim 1. (tfek, top, v.b.'ni) ateleme; atelenme, ate alma. 2. (kurun, top, belirli bir el silah) atma, at. 3. (toprak eyay) piirme; piim. 4. konuma dili iten kovma, sepetleme.
470
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ticaret kesin teklif. firm frm isim firma. fir.ma.ment fr'mmnt isim gk kubbe. fir.man fr'mn, frman' isim ferman. firm.nessisim 1. (qle, pelte, ikolata v.b.'ne zg) donmuluk. 2. salamlk. 3. sklk. 4. (fiyatlarda) istikrar.
first aid first and foremost first class first floor first impression first lady first lieutenant first name first night first person first watch first
tbbi ilk yardm. en bata. (tatta) birinci mevki. zemin kat. 2. ngiliz ngilizcesi birinci kat. ilk izlenim. cumhurbakannn kars. askeri stemen. ilk ad. gala, al gecesi. dilbilgisi birinci ahs. gecenin ilk nbeti. first frst sfat 1. ilk, birinci. 2. ba, en byk. zarf 1. ilkin, evvela, ilknce, nce. 2. ilk: When we first came here it was a village. lk geldiimiz zaman buras bir kyd. isim ilk, birinci.
firstborn firsthand
first.bornisim ilk ocuk. sfat ilk doan. first.handzarf dorudan, dorudan doruya, ilk elden. sfat ilk elden, ilk elden alnm.
firstly first-rate firth fiscal year fiscal fish for fish in troubled waters
first.ly frst'li zarf ilkin, evvela, ilknce, nce. first-ratesfat stn, mkemmel; birinci snf, ekstra. firth frth isim (skoya'da) hali. mali iler mali yl. fis.cal fs'kl sfat, mali iler mali. dolayl bir ekilde istemek/aramak. bulank suda balk avlamak.
471
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili bir eyi yapmak ya da ondan tamamyla vazgemek: You must either fish or cut bait! Ya bu deveyi gdersin, ya da bu diyardan gidersin!
fish story fish fishbone fisherman fishing line fishing pole fishing rod fishing tackle fishnet stocking fishnet fishy
palavra, masal, hikye. fish f fiil balk tutmak, balk avlamak. fish.boneisim klk, balk kl. fish.er.man f'rmn isim balk. olta, olta ipi, misina. olta kam. olta ubuu. olta takm. file orap. fish.net f'net isim balk a. fish.y f'i sfat 1. balk kokan; iinde balk tad olan. 2. bal ok. 3. konuma dili phe uyandran: There's something fishy about this. Bu ite bir bityenii var.
fissile fission fissure fist fisticuffs fit for nothing fit like a glove fit someone out for
fis.sile fs'l sfat blnebilir, yarlabilir. fis.sion f'n isim, fizik blnm, yarlm. fis.sure f'r isim ince atlak. fist fst isim yumruk. fist.i.cuffs fs'tk^fs isim yumruklama, dvme. hibir ie yaramaz, be para etmez. tpatp uymak. birine (bir ey iin) gerekli eyleri salamak/tedarik etmek.
fit to be tied
fit
fit ft fiil (fitted, fitting) 1. -e gre olmak, -e yakmak; -e uygun olmak; -i uydurmak, -i ayarlamak, -in uymasn salamak: This qob fits you perfectly. Bu i tam sana gre. The colors don't fit. Renkler birbirine uymuyor. You should fit your remarks to the educational level of your listeners. Szlerinizi dinleyicilerinizin eitim dzeyine gre ayarlamalsnz.
472
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
2. in/into (bir yere, evreye, gruba v.b.'ne) uygun dmek/olmak, uymak: He just doesn't fit in here. Buraya uygun biri deil o. How does she fit into the scheme of things here? Onun buradaki rol ne? 3. -e uymak, lleri birbirini tutmak: This coat fits you. Bu palto senin llerine uyuyor. The key didn't fit the lock. Anahtar kilide uymad. 4. -e yerletirmek; -e takmak: He fitted the crown onto the tooth. Kuronu diin stne geirdi. 5. into/in -i programna almak/sktrmak: I'll try to fit Gmhane into our schedule. Gmhane'yi programmzn iine almaya alrm. 6. into/in -e yerletirmek, -e sdrmak, -e girmesini salamak; -e smak, -e girmek: Can you fit this into the trunk of the car? Bunu otomobilin bagajna yerletirebilir misin? No, it won't fit. Hayr, smaz. 7. uymak, tutmak, elimemek: He fits your description. Senin tarifine uyuyor o. 8. for (birini) -e hazrlamak, (birinin) (bir ey) iin hazr/uygun olmasn salamak: The education you get here will fit you for university. Burada grdnz tahsil sizi niversiteye hazrlar. 9. for (bir ey) iin l almak: She fitted him for a new pair of shoes. Yeni bir ift ayakkab iin ayann lsn ald. 10. with (bir giysinin) provasn yapmak: We'll fit you with the dress tomorrow. Elbis fitful fitness fit.fulsfat ksa aralklarla blnen, kesintili, dzensiz. fit.ness ft'ns isim 1. uygunluk, uygun olma. 2. (bedenen) formda olma, spor yapmaya hazr olma. fitter fitting fit.ter ft'r isim borucu, tesisat. fit.ting ft'ng isim 1. terzilik prova. 2. oul (rakor, manon gibi) tesisat ilerinde kullanlan para; fitings. 3. (bir) aksesuar. sfat uygun. five five fayv sfat be. isim 1. be, be rakam (5, V). 2. iskambil oyunlar beli. five-and-ten baknz five-and-ten-cent store
473
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk five-and-ten-cent store fivefold fiver fix a place up fix on fix one's attention on fix one's eyes on fix oneself up fix someone up with fix some-one's wagon
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ucuz eya satlan maaza. five.foldsfat, zarf be kat, be misli. fiverisim, konuma dili be dolarlk kt para. bir yeri tamir etmek. -i semek, -e karar vermek. dikkatini -e evirmek. gzn -e dikmek. sslenmek, kendini sslemek. konuma dili birine (bir ey) ayarlamak/salamak. konuma dili 1. birini mahvetmek. 2. birinin hakkndan gelmek.
fix
fix fks fiil 1. tamir etmek. 2. (sabitletirecek bir ekilde) takmak, yerletirmek. 3. (tarih, miktar v.b.'ni) kararlatrmak, tayin etmek. 4. (kahvalt/le yemei/akam yemei) hazrlamak. 5. (san) yapmak. 6. (filmin) fiksajn yapmak. 7. konuma dili ike yaparak (man) sonucunu tayin etmek; rvet yedirerek (mahkemenin) sonucunu tayin etmek. 8. konuma dili gnn gstermek, hakkndan gelmek, anna ot tkamak.
fix.a.tion fksey'n isim ar ballk, ar dknlk. sabit deer. saplant. sabit fiyat. fixed fkst sfat 1. sabit, deimeyen. 2. konuma dili ike veya rvet yoluyla ayarlanm.
fixings
fix.ings fk'sngz isim, oul, konuma dili (bir et yemeini tamamlayan) dier yemekler.
fixture
fix.ture fks'r isim 1. (bir yap veya odaya ait) sabit eya. 2. spor msabaka.
fizz
fizz fz fiil (gazoz, soda, ampanya v.b.) f f/fr fr kprdemek, frdamak, fldamak. isim 1. (kpren gazoz, soda v.b.'nin kard) frtl ses, frt, flt. 2. canllk.
474
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fiz.zle fz'l fiil, konuma dili out iyi balayp sonradan suya dmek.
fizzysfat karbonatl (iecek). fjord fyrd isim fiyort. fl. oz.ksaltma fluid ounce flab.ber.gast flb'rgst fiil, konuma dili ok artmak, kk dilini yutturmak.
flabby
flab.by flb'i sfat 1. gevemi, gevek (adale, doku). 2. cansz, gsz, ruhsuz, snk.
flac.cid flk'sd, fls'd sfat baknz flabby taksi evirmek. taksi evirmek. flag flg isim byk ve yass kaldrm ta. fiil (flagged, flagging) bu talarla demek.
flagpole flagrant
flag.poleisim gnder, bayrak direi. fla.grant fley'grnt sfat gze batan (ktlk, ahlakszlk); pervasz (su ileyen kimse).
flagrante delicto
flagship
flag.shipisim 1. amiral gemisi. 2. bir irket grubundaki en nemli irket: The Chicago Hilton is the flagship of the Hilton chain of hotels. ikago Hiltonu, Hilton otel zincirinin ba oteli.
flag.staffisim gnder, bayrak direi. flag.stoneisim byk ve yass kaldrm ta. flair fler isim 1. yetenek, kabiliyet. 2. igd. flake fleyk isim 1. ince bir tabaka halinde olan para. 2. ince bir tabaka halindeki kar tanesi. fiil (of/away) (boya tabakalar v.b.) kabarp dklmek; tabaka halinde dklmek.
flambeau flamboyant
flam.beau flm'bo isim meale. flam.boy.ant flmboy'nt sfat 1. frapan, gze arpan (renk). 2. ar davranlarndan dolay gze arpan (kimse).
475
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flame fleym isim 1. alev, yalaz. 2. konuma dili sevgili. fiil alev alev yanmak.
flamethrower flamingo
flam.ma.ble flm'bl sfat yanc. Flan.ders fln'drz isim Flandra. flange flnc isim flan. askeri yan saldrs, yan taarruzu. flank flngk isim 1. br. 2. denizcilikle ilgili yan. fiil, askeri 1. yandan kuatmak. 2. yan saldrs yapmak, yan taarruzu yapmak.
askeri yan hareketi. flan.nel fln'l isim 1. flanel. 2. pazen. 3. ngiliz ngilizcesi elbezi; sabun bezi, sabunluk. 4. ngiliz ngilizcesi sama, palavra.
flannelette flap
flan.nel.etteisim pazen. flap flp isim 1. (kanat) rpma, rpnt, rp. 2. (yelken, bayrak, v.b.) dalgalanma. 3. (zarfa ait) kapak. 4. (kaskette) kulaklk. 5. (adra ait) etek. 6. (uan kanadndaki) kanatk. 7. (masaya ait) kanat. fiil (flapped, flapping) 1. (ku) (kanatlarn) rpmak. 2. (bayrak, yelken, v.b.) (rzgrda) dalgalanmak.
flare
flare fler fiil 1. parlamak, alevlenmek. 2. parlamak, k samak. 3. (etekler) kabarmak. 4. up parlamak, fkelenmek. isim 1. askeri aydnlatma cephanesi. 2. denizcilikle ilgili iaret fiei.
flash flood flash in the pan flash through one's mind flash
aniden gelen sel. saman alevi gibi bir ey. birden aklndan gemek. flash fl isim 1. ani bir parldama. 2. fla, ksa fakat nemli bir haber. 3. fotoraflk fla aygt, fla. 4. cep feneri.
flashback
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flash.bulbisim, fotoraflk fla ampul. flash.gunisim, fotoraflk fla lambas, fla. flash.ing fl'ng isim etek, yamur sularna kar konulan sac rt.
flash.lightisim el feneri. flash.y fl'i sfat frapan, gze arpan. flask flsk isim 1. cep iesi; matara. 2. kimya balon (cam kap).
flat broke flat on one's back flat rate flat tire flat
konuma dili meteliksiz, zrt. yatalak. tek fiyat. patlak lastik. flat flt sfat (flatter, flattest) 1. dz; yass. 2. yavan, tatsz. 3. mzik bemol. 4. gaz gitmi (merubat, bira, ampanya).
flat.carisim, demiryolu ak yk vagonu. flat-foot.edsfat dztaban. flat.ironisim t. flat.nessisim 1. dzlk; yasslk. 2. yavanlk, tatszlk. flat.ten flt'n fiil yasslatrmak, yassltmak, yasslatmak; ezmek.
flatter
flat.ter.erisim pohpohu. flat.teryisim pohpohlama. flat.topisim alabros sa. flaunt flnt fiil gz nne sermek, sergilemek. flau.tist fl'tst isim, mzik flt. fla.vor fley'vr isim 1. (duyum olarak) tat, lezzet. 2. lezzetli bir tat, eni. 3. eit: Their ice cream comes in twenty flavors. Onlarn dondurmasnn yirmi eidi var. 4. (belirli bir) nitelik. fiil (bir yiyecee) tat vermek iin (bir ey) katmak: She flavored it with vanilla. Tat vermek iin ona vanilya katt.
477
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk flavorful flavoring flavorless flavour flaw flawed flawless flax flaxen flaxseed flay
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fla.vor.fulsfat lezzetli. fla.vor.ingisim yemee tat veren ey, tatlandrc. fla.vor.lesssfat tatsz, lezzetsiz, yavan. fla.vour fley'vr isim, ngiliz ngilizcesi baknz flavor flaw fl isim kusur; (kuma veya giyside) defo. flaw.edsfat kusurlu; defolu. flaw.lesssfat kusursuz; defosuz. flax flks isim, botanik keten. flax.ensfat sar, lepiska. flax.seed flks'sid isim ketentohumu. flay fley fiil 1. (derisini) yzmek. 2. fena halde azarlamak, halamak.
flea fli isim pire. fleck flek isim 1. nokta, benek, leke. 2. ok ufak para. fled fled fiil baknz flee fledg.ling flec'lng isim 1. tyleri henz bitmi yavru ku. 2. acemi aylak, bir ie yeni balayan kimse.
flee fleece
flee fli fiil (fled) kamak; firar etmek. fleece flis isim 1. (bir koyunun stnde biten) ynn tm. 2. (bir koyundan krklan) ynn tm. fiil 1. (koyunu) krkmak. 2. konuma dili (hile ile) soyup soana evirmek; kazklamak.
fleecy
fleet flit isim filo, donanma. fleet.ingsfat abuk geen, uup giden; geici, fani. Flem.ing flem'ng isim Flaman. Flem.ish flem' isim Flamanca. sfat 1. Flaman. 2. Flamanca.
ten rengi. flesh fle isim et. flew flu fiil baknz fly flex fleks fiil (kas) bkmek. flex.i.bil.i.ty fleksbl'ti isim esneklik, elastikiyet.
478
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk flexible flick one's fingers flick one's wrist flick
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flex.i.ble flek'sbl sfat esnek, elastiki. fiske atmak. abuk ve kesik bir ekilde elini sallamak. flick flk isim 1. abuk bir sallama hareketi: a flick of the fingers bir fiske. a flick of the wrist abuk ve kesik bir el sallama. 2. konuma dili (sinema salonunda gsterilen) film. fiil abuk bir sallama hareketinde bulunmak.
flicker
flick.er flk'r isim 1. titreim, titreme. 2. ufack bir belirti: He suddenly felt a flicker of hope. Birdenbire ufack bir umut duydu. fiil 1. (k, glge) oynamak. 2. titreyen alevlerle/bir alevle yanmak.
fli.er flay'r isim 1. pilot. 2. el ilan. hayal, hayal kurma. (bir kattan baka bir kata giden) merdiven. 2. (bir kattan merdiven sahanlna kadar giden) merdiven blm.
flight flayt isim 1. uu, uma. 2. ka; firar. flight.y flay'ti sfat hercai; havai; kaprisli. flim.sy flm'zi sfat 1. dayanksz; rk; derme atma. 2. uydurma olduu belli, uyduruk, uydurmasyon.
flinch
flinch fln fiil (darbe yememek iin) (vcudunu, vcudunun bir parasn) geri veya bir yana ekmek.
(pencereyi, kapy) hzla amak. (bir ie) drt elle sarlmak, balklama dalmak. fling flng fiil (flung) 1. frlatmak, hzla atmak. 2. (kollarn) savurmak. isim baknz have a fling have a fling at
flint flnt isim akmakta. yaz tura atmak. konuma dili 1. tepesi atmak, zvanadan kmak, ok fkelenmek. 2. oynatmak, delirmek. 3. (over) (-e) deli divane olmak; (-den) sevinten umak.
479
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flip flp fiil (flipped, flipping) 1. fiske atmak. 2. konuma dili ldrmak, keileri karmak. 3. konuma dili over -e hayran olmak. sfat, konuma dili saygsz, kstah.
flip-flopisim tokyo. flip.pant flp'nt sfat saygsz, kstah. flip.per flp'r isim 1. (deniz kaplumbaalarnda ve yzen memelilerde) yzge. 2. (yzmek iin kullanlan) palet.
flirt
flirt flrt fiil with (erkek) (kadna) k gibi davranmak; (kadn) (erkee) cilve yapmak. isim kadnlara k rol yapmay seven erkek; erkeklere cilve yapmay seven kadn.
flit
flit flt fiil (flitted, flitting) 1. oradan oraya umak. 2. den hzla gemek.
float
float flot isim 1. olta mantar. 2. amandra, flotr. 3. duba. fiil 1. su yznde/havada yzmek/gitmek. 2. (gemiyi) yzdrmek. 3. (bir eyin) su yznde yzerek bir yere gitmesini salamak; su yznde gtrmek; yzdrmek. 4. hisseleri satarak (bir irket) kurmak. 5. (dviz kurunu) dalgalanmaya brakmak. 6. bo verip her eyi oluruna brakmak.
floating assets floating capital floating dock floating population floating flock floe flog flood plain flood tide
ticaret cari aktifler. ticaret dner sermaye. yzer havuz. gelip geici nfus. float.ing flo'tng sfat su yznde/havada yzen. flock flak isim sr. fiil sr halinde toplanmak. floe flo isim denizde yzen st dz buz ktlesi. flog flag fiil (flogged, flogging) krbalamak. corafya takn yata. kabarma, met.
480
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flood fl^d isim sel; su baskn, takn. fiil 1. sel basmak; su basmak. 2. sel gibi akmak. 3. otomotiv (motoru) ambale etmek.
flood.gateisim bent kapa. flood.lightisim proqektr. ayakl lamba, abajur. mimarlk kat plan. elence program. floor flr isim 1. ta veya tahta deme, yer, zemin. 2. (binadaki) kat. fiil 1. ta veya tahta demek. 2. vurup yere ykmak. 3. konuma dili artmak, kk dilini yutturmak.
floorboard
floor.board flor'bord isim deme tahtas. fiil, konuma dili (motorlu tatn) gaz pedalna sonuna kadar basmak, alabildiine gazlamak.
flooring floorwalker
floor.ingisim demelik. floor.walk.erisim byk maazalarda ii idare eden ve mterilere yardmc olmak zere dolaan grevli.
floozy flop
floo.zy flu'zi isim, konuma dili hayat kadn, fahie. flop flap fiil (flopped, flopping) 1. rpnmak. 2. konuma dili baaramamak. 3. (bir eyi) birden serte brakvermek. isim, konuma dili baarszlk, fiyasko.
flophouse
bilgisayar disket, esnek disk. flop.py flap'i sfat yumuak ve kenarlar sarkk. flo.ra flor' isim (floras/florae) flora, bitey, bitki rts. flo.ral flor'l sfat ieklere ait. flor.id flr'd sfat 1. tumturakl (yaz); fazla ssl. 2. krmz (yz, yanak).
florist
flo.rist flr'st isim ieki, kesme iek satlan dkkn ileten kimse.
floss
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flossysfat, konuma dili atafatl. flo.ta.tion flotey'n isim 1. yzme; yzdrme. 2. ticaret (senetleri) ihra etme.
denizde yzen veya kyya vuran eyler. flot.sam flat'sm isim baknz flotsam and qetsam flounce flauns isim frfr, farbala. floun.der flaun'dr isim dilbal. flour flaur, flau'wr isim un. flour.ish flr' fiil 1. gelimek, bymek; ilerlemek. 2. sallamak. isim gsterili bir hareket.
flout
flow
flow flo fiil 1. akmak. 2. (sa) sarkmak. 3. (elbise, kuma) (belirli bir ekilde) dklmek, dmek, durmak, oturmak. isim ak.
iek tarh. ieki kz. 2. nikh treninde iek tayan kk kz. flow.er flau'wr isim iek. fiil ieklenmek, iek vermek, iek amak.
flow.er.potisim saks. flow.er-sell.erisim (sokakta iek satan) ieki. flow.er.y flau'wri sfat 1. iekli, iei ok. 2. ssl (yaz, szler, slup).
flow.ingsfat 1. akan. 2. akc. flown flon fiil baknz fly flu flu isim grip. fluc.tu.ate fl^k'uweyt fiil 1. ykselip alalmak; inip kmak. 2. deimek. 3. ticaret dalgalanmak.
fluctuation
flue
flue flu isim byk bir baca iindeki birka ayr duman yolunun her biri; duman yolu.
fluency
482
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flu.ent fluw'nt sfat akc (yaz, slup); akc bir ekilde konuan (biri).
fluently fluff
flu.ent.lyzarf akc bir ekilde. fluff fl^f isim (haldan, kumatan dklm) hav. fiil (tylerini, san) kabartmak.
fluffysfat tyleri kabark. 23,59 cc. 2. ngiliz ngilizcesi 20.67 cc. flu.id flu'wd sfat akc; akkan. isim sv; akkan. fluke fluk isim (bir) ans, ans eseri. flung fl^ng fiil baknz fling baarszlktan dolay okulu brakmak zorunda kalmak. flunk fl^ngk fiil, konuma dili 1. (snavda) akmak; aktrmak. 2. (snfta) kalmak; (snfta) brakmak.
flunky
floresan lamba, floresan. 2. floresan k. flu.o.res.cent flres'nt sfat floresan. flu.o.ride fl'rayd isim, kimya florr. flur.ry flr'i isim 1. ksa sren hafif bir kar ya. 2. ksa sren bir heyecan veya tela. 3. ticaret borsada ksa sren bir fiyat ykselii veya inii.
flush someone out flush something down the toilet flush tank flush the toilet flush
birini sakland yerden karmak. tuvalete atp sifonu ekmek. (tuvalete ait) rezervuar. sifonu ekmek. flush fl^ sfat 1. dz, ayn hizada olan. 2. konuma dili zerinde bol para olan. fiil 1. (av kuunu) rktp uurmak. 2. (yz) kzarmak; (yanaklarn) kzartmak. isim (yzde) kzart.
fluster
flus.ter fl^s'tr fiil (birini) heyecanlandrp artmak. isim heyecanl ve akn bir hal.
flute
fluted column
yivli stun.
483
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
flutingisim (stundaki) yiv veya yivler. flutistisim flt, flavtac. flut.ter fl^t'r fiil 1. (kanatlarn) rpmak. 2. rpnmak. 3. (rzgrda) titremek veya hafife dalgalanmak. 4. abuk abuk sallamak. 5. rpnr gibi dmek. isim 1. rpnma, rpn. 2. (rzgrda) titreme veya hafife dalgalanma.
flux fly a kite fly at someone's throat fly at fly away fly blind
flux fl^ks isim ak. uurtma uurmak. birine birdenbire (szlerle) saldrmak. birdenbire stne saldrmak. uup gitmek. kr umak. 2. (tecrbesizlik veya birtakm eksiklikler yznden) sadece igdlerine dayanarak idare etmek.
(tecrbesizlik veya birtakm eksiklikler yznden) sadece igdlerine dayanarak idare etmek.
fly in the face of fly into a rage fly into a tantrum fly into a temper fly off on a tangent
-i hie saymak. kplere binmek, hiddetlenmek. (hiddetten) barp arp tepinmeye balamak. hemen fkelenmek. (nemsiz/ilgisiz bir eye taklarak) asl konudan ayrlmak/uzaklamak, amatan sapmak.
fly off the handle fly off fly swatter fly the coop fly
zvanadan kmak, ok fkelenmek. uup gitmek. sineklik. konuma dili kamak, svmak, tymek. fly flay isim 1. sinek. 2. erkek pantolonunun nndeki fermuar veya dmelerle alp kapanan blm: Your fly's open. Pantolonunun n ak.
fly-by-night flay'baynayt sfat gvenilmez. fly.er flay'r isim baknz flier mimarlk dayanma kemeri. uan daire.
484
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fly.ing flay'ng isim 1. uma, uu; uurma. 2. havaclk; pilotaj; pilotluk. sfat 1. uan. 2. havaclkla ilgili.
flypaper flyweight
flywheel FM foal foam at the mouth foam rubber foam foamy focal point focal focus one's attention on focus
fly.wheel flay'hwil isim volan, dzenteker. FM ef'em' ksaltma Frequency Modulation foal fol isim tay. fiil tay dourmak. az kprmek. 2. ok fkeli olmak, kprmek. snger. foam fom isim kpk. fiil kprmek. foamysfat kpkl. odak noktas. fo.cal fo'kl sfat, fizik odaksal, mihraki. -e dikkatini evirmek. fo.cus fo'ks isim (focuses/foci) odak. fiil (focused/focussed, focusing/focussing) odaklamak.
fod.der fad'r isim (saman veya ot gibi) hayvan yemi. foe fo isim dman, hasm. foe.tal fi'tl isim baknz fetal foet.id fet'd sfat baknz fetid foe.tus fi'ts isim baknz fetus fog fag isim sis. fiil (fogged, fogging) buulanmak; buulandrmak.
fog.gy fag'i sfat sisli. fog.hornisim sis dd. fo.gy fo'gi isim rmcek kafal kimse. foi.ble foy'bl isim zaaf, zayf yn. foil foyl isim 1. alminyum folyo, folyo. 2. (altn, kalay v.b. madenleri dverek oluturulan) varak, yaprak.
foist
foist foyst fiil 1. on -e zorla kabul ettirmek, -in bana ykmak: foist a qob (off) on someone bir ii birinin
485
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bana ykmak. 2. on -e kakalamak. 3. in/into -e sokuturmak, -e kurnazlkla koymak. fold one's arms fold folder folding chair folding door kollarn kavuturmak. fold fold isim 1. al. 2. koyun srs. fold.er fol'dr isim 1. dosya. 2. bror. katlanr iskemle. katlanr kap; akordeon kap, armonik kap, krkl kap. foliage plant foliage folk dance folk literature folk song folk yapraklarnn gzellii iin yetitirilen ss bitkisi. fo.li.age fo'liyc isim bitki yapraklar; yeillik. halk oyunu. halk edebiyat. halk arks. folk fok isim 1. halk. 2. oul insanlar, kimseler. 3. konuma dili akrabalar, aile, ana baba. folklore follow in someone's footsteps follow one's nose follow someone's advice follow suit follow the lead of someone follow through folk.loreisim folklor. bir kimsenin izinde olmak. dosdoru gitmek. 2. dnmeden hareket etmek. birinin szn dinlemek. ayn eyi yapmak. birinin ardndan gitmek. konuma dili 1. balad bir iin sonunu getirmek; on (baland bir iin) sonunu getirmek. 2. avantajn deerlendirmek. follow up follow (baka bir ey yaparak) (bir eyi) tamamlamak. fol.low fal'o fiil 1. takip etmek, izlemek. 2. anlamak, kavramak. follower following fol.low.er fal'owr isim taraftar, yanda. fol.low.ing fal'owng isim taraftarlar, yandalar. sfat aadaki; -den sonraki. edat - den sonra, -i mteakip. folly foment fol.ly fal'i isim delilik, budalalk. fo.ment foment', fo'ment fiil 1. kkrtmak. 2. tevik etmek. fomenter fo.ment.erisim kkrtc, tahriki.
486
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk fond memories fond fondle fondly fondness fondue font food foodstuff fool around
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gzel hatralar. fond fand sfat 1. fazla msamahakr. 2. sevgi dolu. fon.dle fan'dl fiil okamak, sevmek. fond.lyzarf sevgiyle, efkatle. fond.nessisim 1. dknlk. 2. fazla msamaha. fon.due fnd', fandu' isim fond. font fant isim, matbaaclk, bilgisayar font. food fud isim yemek, yiyecek; gda, besin. food.stuffisim yiyecek, gda maddesi. konuma dili 1. vaktini boa geirmek; vaktini alacana elenmekle geirmek. 2. with ile oynamak. 3. with bir hobi olarak (bir ey) ile ilgilenmek.
fool foolhardy
fool ful isim ahmak, budala, enayi, aptal. fool.har.dy ful'hardi sfat kendini veya dierlerini bo yere tehlikeye atan.
foolish
fool.ish fu'l sfat ahmak, budala, aptal (kimse); ahmaka, budalaca, aptalca (ey).
foolishness foolproof
fool.ish.nessisim ahmaklk, budalalk, aptallk. fool.proof ful'pruf sfat 1. salam ve kullanlmas kolay. 2. ok salam, drt drtlk, mkemmel.
fool's gold fool's paradise foot it foot the bill foot football
pirit. hayaller zerine kurulmu mutluluk. yaya gitmek. konuma dili parasn vermek, hesab demek. foot ft fiil baknz foot it foot the bill foot.ball ft'bl isim 1. Amerikan futbolu. 2. ngiliz ngilizcesi futbol.
footboard
footbridge footed
foot.bridge ft'brc isim yaya kprs. foot.ed ft'd sfat ayakl: a four-footed animal drt ayakl bir hayvan.
foothills
foot.hills ft'hlz isim, oul sradalarn veya bir dan uzants olan tepeler.
487
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk foothold footing footlights footlocker footloose footnote footpath footprint footsore
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
foot.hold ft'hold isim ayak basacak yer. foot.ing ft'ng isim ayak basacak yer. foot.lights ft'layts isim, tiyatro ramp klar. foot.lock.er ft'lakr isim kk sandk. foot.loose ft'lus sfat serbest, babo. foot.note ft'not isim dipnot. fiil dipnot koymak. foot.path ft'pth isim patika. foot.print ft'prnt isim ayak izi. foot.sore ft'sr sfat yrmekten ayaklar imi, yaralanm veya aryan.
footstep footwear fop for a song for a variety of reasons for ages for all one is worth
foot.step ft'step isim 1. adm. 2. ayak sesi. 3. ayak izi. foot.wear ft'wer isim ayak giyecekleri. fop fap isim zppe. ok ucuza, yok pahasna. eitli nedenlerden dolay. uzun bir zaman, senelerce, oktan beri. var kuvvetiyle/gcyle: He was running for all he was worth. Var kuvvetiyle kouyordu.
her eye ramen. konuma dili gerekten, hakikaten: She looks for all the world like her grandmother. Tpk bykannesine benziyor.
dnyay verseler: She wouldn't do that for the world. Dnyay verseler onu yapmaz.
grn kurtarmak iin. .. bana ne, ... beni hi ilgilendirmez: He can do it for aught I care! Varsn yapsn, bana ne!
benim bildiime gre, bildiim kadaryla: He's still in Paris for aught I know. Benim bildiime gre hl Paris'te.
for better or for worse for certain for dear life for effect
iyi de olsa, kt de olsa; anca beraber kanca beraber. muhakkak, kesinlikle. vargcyle. gsteri iin.
488
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk for ever and a day for ever and ever for ever for example for fear of for free for fun for good measure for good
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili ilelebet, daima. ilelebet, ebediyen. sonsuza kadar, ebediyen. rnein, mesela. korkusundan, korkusuyla, -den korkarak. konuma dili bedava, parasz. zevk iin. 2. akadan. fazladan, ek olarak. konuma dili 1. bir daha dnmemek zere (gitmek). 2. gerekten. 3. kesinlikle.
For goodness sake! for heaven's sake For heaven's sake! for hire for instance for keeps for life for luck For mercy's sake! for months for my sake for nothing for once
Allah akna! Allah akna. Allah akna! kiralk. rnein, mesela. her zaman iin, temelli olarak, sonuna kadar. mr boyu. uur getirsin diye. Aman!/Allah akna! aylarca. hatrm iin. parasz, bedava. 2. bo yere, bouna. yalnz bu sefer/kez; bir kere/kez de olsa. For once he wasn't lying. Yalnz bu sefer yalan sylemiyordu. For once tell me the truth! Bir kere de olsa bana gerei syle!
Sebepler sralanrken kullanlr: I don't want to go. For one thing it's too cold, and for another I'm tired. Gitmek istemiyorum. Evvela dars fazla souk, ayrca yorgunum.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk for starters for sure for that matter for the asking
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili ilkin, evvela. kesin: That's for sure! Oras kesin! ona gelince. 2. hatta. istersen: It's yours for the asking. Alabilirsin. If you want to use my boat on Mondays, it's yours for the asking. Teknemi pazartesileri kullanmak istersen alabilirsin.
konuma dili sama. konuma dili bir trl, hi: I can't for the life of me remember her name. smini bir trl hatrlayamyorum.
for the love of for the most part for the present for the public weal for the purpose of for the sake of argument for the sake of clarity for the time being for the world
akna, hatr iin. genel olarak. imdilik, u anda. umumun refah iin. 2. kamu yararna. -mek amacyla. varsayalm ki, farz edelim ki. anlalsn diye. imdilik. dnyay verseler: She wouldn't do that for the world. Dnyay verseler onu yapmaz.
haftalarca. iinize yarar m, bilmiyorum: Here's what I heard, for whatever it's worth. inize yarar m, bilmiyorum, ama duyduum bu.
iinize yarar m, bilmiyorum: Here's what I heard, for whatever it's worth. inize yarar m, bilmiyorum, ama duyduum bu.
for
for fr edat 1. iin, -e. 2. uruna. 3. erefine. 4. -den dolay. 5. -e kar. bala nk, zira.
forage
foray forbade
for.ay fr'ey isim 1. akn, baskn. 2. dalma, girme. for.bade frbd' fiil baknz forbid
490
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
for.bear frber' fiil (forbore, forborne) 1. (merhamet veya efkatten dolay) (bir eyi) yapmamak. 2. (from) kendini (bir ey yapmaktan) alkoymak.
forbid
forbidden forbidding
for.bid.densfat yasak, yasaklanm. for.bid.ding frbd'ng sfat 1. sert, hain. 2. rktc, korku veren.
forbore forborne force a smile force majeure force someone at gunpoint force the door force forced labor forced landing forced march forced sale forceful forceps forcible forcibly ford
for.bore frbor' fiil baknz forbear for.borne frborn' fiil baknz forbear zorla glmsemek. fors majr, zorlayc neden. tabancayla/tfekle birini zorlamak. kapy zorlamak. force frs fiil zorlamak; mecbur etmek. zorla ie koulanlarn emei. 2. zorla alma. havaclk mecburi ini. askeri cebri yry. mecburi sat. force.ful frs'fl sfat gl, kuvvetli. for.ceps fr'sps isim, tbbi forseps. for.ci.ble fr'sbl sfat 1. zora dayanan. 2. gl, etkili. for.cib.lyzarf zorla. ford ford isim rmakta yryerek geilen s yer, geit. fiil s yerden yryerek gemek.
fore forearm
fore for sfat ndeki. isim n. fore.arm for'arm isim, anatomi nkol, kolun dirsekle bilek arasndaki blm.
forebear forebode
fore.bear for'ber isim ata, cet. fore.bode forbod' fiil 1. nceden haber vermek. 2. (zellikle uursuz bir eyi) nceden hissetmek.
foreboding
491
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
forecastle foreclose
fore.cas.tle fok'sl isim, denizcilikle ilgili ba kasaras. fore.close for.kloz' fiil, hukuk paray demedii iin ipotekli mal sahibinin elinden almak.
fore.fa.ther for'fadhr isim ata, cet. fore.fin.ger for'fng.gr isim iaret parma. fore.foot for'ft isim (forefeet) n ayak. fore.front for'fr^nt isim en ndeki yer; n plan. nceden belli olan sonu. fore.gone for'gn sfat baknz foregone conclusion fore.ground for'graund isim n plan. fore.hand for'hnd isim, tenis sa vuru. sfat sa vurula yaplan.
forehead foreign affairs foreign exchange foreign minister Foreign Office foreign parts Foreign Secretary foreign trade foreign foreigner foreknowledge forelady foreleg foreman
fore.head fr'd isim aln. dileri. ekonomi dviz. dileri bakan. ngiliz ngilizcesi Dileri Bakanl. d lkeler, yabanc lkeler. Dileri Bakan. d ticaret. for.eign fr'n sfat yabanc, ecnebi; d. for.eign.erisim yabanc, ecnebi. fore.knowl.edge for'nalc isim nceden bilme. fore.la.dy for'leydi isim iiba kadn. fore.leg for'leg isim (hayvanlarda) n ayak. fore.man for'mn isim (foremen) 1. iiba; ustaba. 2. hukuk jri bakan.
foremost
492
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
forensics foreplay
fo.ren.sicsisim mnazara sanat. fore.play for'pley isim cinsel ilikiden nce oynama, perev, n oyun.
forerunner
foresee
foreshadow
foresight
fore.skin for'skn isim, anatomi snnet derisi. devlet ormanlarnda grevli ormanc. for.est fr'st isim orman. fiil aa dikip orman haline getirmek, aalandrmak, ormanlatrmak.
fore.stall forstl' fiil erken davranp nlemek. for.est.erisim orman mhendisi, ormanc. for.est.ryisim orman mhendislii, ormanclk. fore.taste for'teyst isim nceden alnan tat. fore.tell fortel' fiil (foretold) nceden haber vermek; kehanette bulunmak.
forethought forever
fore.thought for'tht isim nceden dnme. for.ev.er frev'r zarf 1. sonsuza kadar, ebediyen. 2. hep, durmadan.
forewarn forewoman
fore.warn forwrn' fiil nceden uyarmak/ikaz etmek. fore.wom.an for'wmn isim (forewomen) 1. iiba kadn, iiba. 2. hukuk kadn jri bakan.
foreword forfeit
fore.word for'wrd isim nsz. for.feit fr'ft isim ceza, bedel. fiil ceza olarak kaybetmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
forge frc fiil baknz forge ahead forg.er fr'cr isim 1. bir eyin sahtesini yapp oriqinal olduunu ileri sren kimse. 2. sahtekr; kalpazan.
forgery
for.ger.y fr'cri isim 1. bir eyin sahtesini yapp oriqinal olduunu ileri srme. 2. sahtekrlk; kalpazanlk. 3. sahte ey.
forget
for.get.ful frget'fl sfat unutkan. for.get.ful.nessisim unutkanlk. for.get-me-not frget'minat isim unutmabeni. for.give frgv' fiil (forgave, forgiven) affetmek, balamak.
for.giv.en frgv'n fiil baknz forgive for.giv.ing.nessisim balama, af. for.go frgo' fiil (forwent, forgone) vazgemek, brakmak.
for.gone frgn' fiil baknz forgo for.got fr'gat fiil baknz forget for.got.ten frgat'n fiil baknz forget fork frk isim 1. atal. 2. bahvanlk bel. 3. yol veya nehrin atallaan yer veya kolu, atal. fiil 1. atallamak. 2. bahvanlk bellemek.
forked frkt sfat atall. fork.liftisim forklift. for.lorn frlrn' sfat 1. yalnz, mitsiz ve zgn. 2. terkedilmi ve harap.
form a government form a habit form a line form a single file form an opinion form
hkmet kurmak. alkanlk edinmek, det edinmek. sra olmak, sraya girmek. tek sra olmak, birbiri ardnca sralanmak. fikir edinmek. form frm isim 1. ekil, biim. 2. spor form. 3. form, doldurulmak zere hazrlanm basl belge. 4. ngiliz
494
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ngilizcesi (okullarda) snf. fiil 1. ekil vermek, biim vermek, biimlendirmek. 2. oluturmak, tekil etmek; olumak. 3. dzenlemek, tertip etmek, kurmak: That party was unable to form a government. O parti hkmet kuramad. 4. yapmak: He formed those boys into soldiers. O ocuklar alp birer asker yapt. Form the dough into little balls. Bu hamurdan ufak topaklar yap. How do you form the plural of this noun? Bu ismin oulu nasl yaplr? formal formalise for.mal fr'ml sfat 1. resmi. 2. biimsel. for.mal.ise fr'mlayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz formalize formality formalize for.mal.i.ty frml'ti isim 1. resmiyet. 2. formalite. for.mal.ize fr'mlayz fiil 1. resmiletirmek, resmiyete dkmek. 2. biimlendirmek, biim/ekil vermek. format for.mat fr'mt isim, bilgisayar format, biim. fiil, bilgisayar (formated/formatted, formating/formatting) format etmek, formatlamak, biimlemek. formated diskette formation formatl disket. for.ma.tion frmey'n isim 1. oluma; oluturma, tekil. 2. ekil verme, biim verme, biimlendirme. 3. askeri dzen. formative form.a.tive fr'mtv sfat ekil veren, biim veren, biimlendiren. former for.mer fr'mr sfat 1. eski, nceki. 2. the birinci, ilk, ilk sylenen. formerly formidable for.mer.lyzarf eskiden. for.mi.da.ble fr'mdbl sfat zor, g, mkl; almas zor. Formosa Formosan For.mo.sa frmo's isim Formoza. isim Formozal. sfat 1. Formoza, Formoza'ya zg. 2. Formozal. formula for.mu.la fr'myl isim (formulas/formulae) 1. reete. 2. kimya forml.
495
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fornicate
forsake
for.sak.en frsey'kn fiil baknz forsake for.sook frsk' fiil baknz forsake for.swear fr.swer' fiil (forswore, forsworn) brakmak iin yemin etmek, tvbe etmek.
for.swore fr.swor' fiil baknz forswear for.sworn fr.sworn' fiil baknz forswear fort frt isim kale, hisar. forte frt isim birinin en iyi yapt i; birinin asl uzmanlk alan.
forth frth zarf ileri, dar, darya doru. forth.com.ing frth'k^mng sfat gelecek, nmzdeki. forth.right frth'rayt sfat 1. akszl. 2. iten, samimi. 3. dorudan.
forth.with frth.wdh' zarf hemen, derhal. for.ti.eth fr'tiyth sfat, isim 1. krknc. 2. krkta bir. for.ti.fi.ca.tion frtfkey'n isim, askeri 1. tahkimat. 2. tahkimat yapma.
fortify
for.ti.tude fr'ttud isim metanet. fort.night frt'nayt isim iki hafta, on be gn. for.tress fr'trs isim byk kale, byk hisar. for.tu.i.tous frtu'wts sfat rastlant sonucu olan, tesadfi.
fortunate fortunately
for.tu.nate fr'nt sfat ansl, talihli. for.tu.nate.lyzarf iyi ki, ok kr, Allahtan, bereket versin.
496
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
for.tune.tell.erisim falc. ksa sren uyku, ekerleme. for.ty fr'ti sfat krk. isim krk, krk rakam (08, XL). fo.rum for'm isim (forums/fora) forum. for.ward fr'wrd sfat 1. ileride olan, ndeki, n; ileri. 2. kstah, mark. isim, futbol forvet.
nakliye acentesi. for.wards fr'wrdz zarf baknz forward for.went frwent' fiil baknz forgo fos.sil fas'l isim fosil, tal. fos.sil.ise fas'layz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz fossilize
fossilize
evlatlk. evlatla bakan ana baba. fos.ter fs'tr fiil beslemek, bytmek, bakmak. fought ft fiil baknz fight cinayet, suikast. foul faul sfat 1. kirli, pis. 2. iren, tiksindirici. 3. kt, fena. 4. birbirine karm (ipler, zincirler v.b.). isim, spor faul.
foul.mouthedsfat az bozuk, kfrbaz. found faund fiil kurmak. foun.da.tion faundey'n isim 1. kurma, tesis etme. 2. temel. 3. temel, esas. 4. kurum, vakf.
founder foundling
found.erisim dkmc, dkmeci. found.ling faund'lng isim buluntu, terkedilip sokakta veya baka bir yerde bulunan bebek.
foun.dry faun'dri isim dkmhane. fount faunt isim pnar, kaynak, eme. dolmakalem.
497
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
foun.tain faun'tn isim 1. fskye. 2. eme. foun.tain.head faun'tnhed isim 1. pnar ba, kaynak, memba. 2. asl kaynak.
dnyann drt buca. four for sfat drt. isim drt, drt rakam (0, IV). four.sjuaresfat cesur, gvenilir ve inanl. four.teen fr'tin' sfat on drt. isim on drt, on drt rakam (30, XIV).
fourth fowl
fourth frth sfat, isim 1. drdnc. 2. drtte bir. fowl faul isim (fowl/fowls) 1. ku; kmes hayvan. 2. tavuk, hindi veya rdek eti.
av tfei. fox faks isim 1. tilki. 2. tilki krk. 3. kurnaz kimse, tilki. fiil aldatmak.
fox.glove faks'gl^v isim ykskotu. fox.y fak'si sfat tilki gibi, kurnaz. foy.er foy'r isim fuaye. fra.cas frey'ks isim arbede; grltl kavga; dala. frac.tion frk'n isim 1. matematik kesir. 2. (bir eyden) kk bir para.
fractious fracture
frac.tious frk's sfat huysuz, aksi. frac.ture frk'r isim 1. krma; krlma. 2. krk, bir eyin krlan yeri.
fragile fragility
frag.ile frc'l sfat kolay krlan, krlgan. fra.gil.i.ty frcl'ti isim 1. kolay krlma, krlganlk. 2. naziklik.
frag.ment frg'mnt isim krk para, krk. fra.grance frey'grns isim gzel koku. fra.grant frey'grnt sfat gzel kokulu, mis kokulu. frail freyl sfat 1. ince ve zayf nahif; ince ve gsz; hafif ve krlgan. 2. zayf (umut, ans v.b.).
frailty
frail.tyisim 1. ince ve zayf nahif olma; ince ve gsz olma; hafif ve krlgan olma. 2. (umut, ans v.b.'nde) zayflk. 3. zaaf, irade zayfl.
498
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(ruhi) hal, durum: I left him in a cheerful frame of mind. Onu neeli bir halde braktm.
frame
frame freym isim 1. ereve; (pencere, kapya ait) kasa; telaro. 2. (binaya ait) iskelet, karkas. 3. (vcuda ait) bnye, yap. 4. (otomobil, kamyon v.b.'nde) asi. 5. sinema kare, resim.
frame-up
frame-upisim, argo suu (aslnda susuz olan birine) ykma, kumpas kurma, kumpas, tuzak.
frame.workisim (binaya ait) iskelet, karkas. fram.ing frey'mng isim (binaya ait) iskelet, karkas. franc frnk isim (Fransa, Belika, svire para birimi) frank.
France franchise
France frns isim Fransa. fran.chise frn'ayz isim 1. the oy hakk. 2. (irketin bayie tand) imtiyaz.
frank
frank frngk fiil (posta pulunu) damgalamak; (zarfn stne) posta damgasn veya posta cretinin denmi olduunu gsteren bir iareti basmak.
frank.furt.er frngk'frtr isim bir eit sosis. frank.lyzarf aka. frank.nessisim akszllk. fran.tic frn'tk sfat 1. lgna dnm. 2. ok acele ve telal; lgn.
fraternal fraternise
fra.ter.nal frtr'nl sfat 1. kardee. 2. kardelere zg. frat.er.nise frt'rnayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz fraternize
fraternity
fraternize
frat.er.nize frt'rnayz fiil arkadalk etmek: Officers are forbidden to fraternize with enlisted men. Subaylarn eratla arkadalk etmesi yasak.
fraud
fraud frd isim 1. dolandrclk, sahtekrlk, hile, aldatma, desise. 2. dolandrc, sahtekr, hileci.
fraudulent bankruptcy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hukuk hileli muamele. fraud.u.lent frc'lnt sfat hileli. fraught frt sfat (ile) dolu: a qourney fraught with danger tehlike dolu bir seyahat.
fray
frazzle freak
fraz.zle frz'l isim baknz worn to a frazzle freak frik isim 1. hilkat garibesi. 2. garabet; garip bir olay. 3. argo hastas, delisi: a soccer freak futbol hastas. fiil, argo 1. out lgna dndrmek; lgna dnmek. 2. out kplere bindirmek; kplere binmek.
freck.le frek'l isim il. freck.ledsfat illi. free and easy rahat, sert olmayan; teklifsiz. 2. serbest, hafifmerep (kadn); mezhebi geni. 3. ok hogrl, ok toleransl.
free enterprise free from free kick free of free on board free pass free port free will free zone free
ekonomi zel giriim, hr teebbs. - siz: free from error hatasz. free from pain arsz. spor frikik, serbest vuru. - den muaf: free of tax vergiden muaf. ticaret nakliyecinin aracna cretsiz teslim, fob. parasz giri kart. serbest liman, ak liman. felsefe hr irade. ticaret serbest blge. free fri sfat 1. zgr, hr; serbest. 2. bedava, parasz. 3. megul olmayan, bo. 4. laubali, saygsz. zarf bedava, parasz.
freedman
500
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
free-lance fri'lns sfat serbest alan (gazeteci, yazar, fotoraf). fiil (gazeteci, yazar, fotoraf) serbest almak.
freeload freeloader freely freemason freesia freestyle swimming freestyle wrestling freestyle
free.load fri'lod fiil, argo otlamak, otlaklk etmek. free.load.erisim bedavac kimse, otlak kimse. free.lyzarf serbeste. free.ma.son fri'meysn isim mason, farmason. free.si.a fri'q, fri'qiy isim frezya. serbest yzme. serbest gre. free.style fri'stayl sfat baknz freestyle swimming freestyle wrestling
freeway freewheel
free.way fri'wey isim otoyol, evre yolu. free.wheel fri'hwil fiil 1. arka tekerlei zincirden g almadan serbest dnen bisikletle gitmek; pedal evirmeden gitmek. 2. etrafa aldrmadan hareket etmek; ok serbest veya teklifsiz davranmak. 3. sorumsuzca yaamak.
kann dondurmak, ok korkutmak. st buz tutmak. freeze friz fiil (froze, frozen) 1. donmak; buz tutmak, buz balamak; dondurmak. 2. ok mek, donmak: I'm freezing! Donuyorum! isim donma.
freeze-dry freezer
freeze-dry friz'dray' fiil dondurarak kurutmak. freez.er fri'zr isim dipfriz; (buzdolabnn iindeki) buzluk.
freezing compartment freezing point freezing freight car freight train freight
(buzdolabnn iindeki) buzluk. donma noktas. freez.ing fri'zng sfat dondurucu; ok souk. yk vagonu. marandiz, yk treni. freight freyt isim 1. tama creti, nakliye; navlun. 2. cretle tanan mal; navlun.
freighter
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk French doors French fried French fries French Guiana French horn French toast French windows
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
caml ve ift kanatl kapnn kanatlar. yada kzartlm. kzarm patates, patates tava. Fransz Guyanas. mzik korno, Fransz kornosu. yumurtaya batrlp tavada kzartlm ekmek. (balkon, teras veya baheye alan) caml ve ift kanatl kapnn kanatlar.
French
Frenchman
Frenchwoman
frenetic
frenziedsfat lgn. fren.zy fren'zi isim lgn bir hal; lgnlk. frekans modlasyonu. fre.juen.cy fri'kwnsi isim 1. sk sk tekrarlanma; sklk. 2. fizik frekans.
fre.juent fri'kwnt sfat sk sk tekrarlanan. fre.juent.lyzarf sk sk. fres.co fres'ko isim fresk. taze hava. fresh fre sfat 1. taze. 2. yeni; yeni yaplm; yeniden yaplan. 3. zinde; canl. 4. taze (hava). 5. konuma dili fazla samimi davranan, sulu, cvk.
freshen up
yzn ykayp kendine bir ekidzen vermek. 2. (bir yeri) daha gzel ve daha ekici bir hale sokmak.
freshen freshman
fresh.en fre'n fiil (rzgr) kuvvetlenmek, artmak. fresh.man fre'mn isim (freshmen) (kolej veya niversitede) birinci snf rencisi.
freshwater
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fret fret fiil (fretted, fretting) 1. (kk eyler iin) endie etmek; endielendirmek, endieye drmek. 2. (kk eyler yznden) sinirlenmek, kzmak, sklmak; sinirlendirmek, kzdrmak, skmak. 3. ypratmak; andrmak; rtmek. 4. dalgalandrmak.
fret.ful fret'fl sfat sinirli, huysuz, aksi, ters. fret.sawisim kl testere. fret.workisim, mimarlk fretler, sapaklar, fretleme ii, fretaq.
Fri. friar
Fri.ksaltma Friday fri.ar fray'r isim, Hristiyanlk (erkeklere zg baz dini tarikatlarda) frer, rahip.
elektrik izole bant. fric.tion frk'n isim 1. srtnme; srtnm. 2. tbbi friksiyon, ovma, ovuturma. 3. anlamazlk, uyumazlk, srtme, ihtilaf.
Fri.day fray'di, fray'dey isim cuma. fridge frc isim, konuma dili buzdolab. sahanda yumurta. fried frayd sfat yada piirilmi, kzartlm. friend frend isim arkada; ahbap; dost. friend.ly frend'li sfat 1. cana yakn, scakkanl, kan scak. 2. arkadaa; dosta.
friendship frier frieze frigate fright frighten someone out of his wits frighten the wits out of someone frighten frightening frightful
friend.ship frend'p isim arkadalk; ahbaplk; dostluk. fri.er fray'r isim baknz fryer frieze friz isim, mimarlk efriz, friz. frig.ate frg't isim, denizcilikle ilgili firkateyn. fright frayt isim korku, dehet. birinin dn koparmak/patlatmak. birinin dn koparmak/patlatmak. fright.en frayt'n fiil korkutmak. fright.en.ing frayt'nng sfat korkutucu. fright.ful frayt'fl sfat korkun, mthi.
503
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
frigid
frig.id frc'd sfat 1. ok souk, buz gibi. 2. souk, cana yakn olmayan, iten olmayan. 3. tbbi frijit, souk.
frig.i.daire frc'der' isim buzdolab, friqider. frill frl isim frfr, farbala. (sosyal sigorta, emeklilik sigortas gibi) iiye creti dnda salanan herhangi bir ey.
maa dnda verilen haklar. fringe frnc isim 1. saak, pskll saak. 2. perem, kkl. 3. kenar. fiil saak takmak.
frisk
frisk frsk fiil 1. (mutlu bir ekilde) srayp oynamak. 2. (birinin) stn aramak.
frisky fritter
frisk.ysfat oynak, yerinde duramayan. frit.ter frt'r fiil away azar azar arur etmek, para para harcamak.
frivolity
fri.vol.i.ty frval'ti isim 1. havailik, delimenlik. 2. ciddiyetten yoksun hareket veya sz. 3. elence.
frivolous
friv.o.lous frv'ls sfat 1. ciddi olmayan, nemsiz, bo, sama. 2. havai (kimse); hoppa (kadn).
frizzle
friz.zly frz'li sfat kvrck, kvr kvr (sa). friz.zy frz'i sfat kvrck, kvr kvr (sa). fro fro zarf baknz to and fro redingot. frock frak isim kadn elbisesi, rop. frog frag isim kurbaa. frog.manisim kurbaa adam. frol.ic fral'k isim elence. fiil (frolicked, frolicking) 1. glp gemek. 2. srayp oynamak.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk from afar from beginning to end from day to day from end to end from head to foot from mouth to mouth from pillar to post from the first uzaktan.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
batan sona kadar. gnden gne. bir utan bir uca. tepeden trnaa (kadar), batan aa. dilden dile, azdan aza. bir glkten dier bir gle. 2. kap kap (dolama). batan itibaren. Anladm kadaryla durum vahim.
From the sound of it things are pretty bad. from the word go from time to time from top to bottom from top to toe from within
ta bandan beri. zaman zaman, arada srada. batan baa. konuma dili tepeden trnaa, batan ayaa. iten; iinden; ieriden: We'll take the city from within. ehri iten fethedeceiz.
from
from fr^m edat 1. (bir yer)den, (bir balang noktasn)dan: She's from Edirne. O Edirneli. He qumped from the branch. Daldan atlad. Her ranking rose from twelfth to first. O, on ikinci sradan birinci sraya ykseldi. 2. itibaren: from the first of January 3 Ocak'tan itibaren. 3. Uzakl gsterir: It's ten kilometers from here. Buradan on kilometre uzak. 4. Bir eyi yapan kiiyi veya bir eyin kaynan gsterir: It's from Saffet. Saffet'tendir. 5. Ortalamada kullanlr: from twenty to twenty-five people yirmi, yirmi be kii arasnda. 6. rnn yapld malzemeyi gsterir: This statue's made from human teeth. Bu heykel insan dilerinden yaplm. 7. Bir eyin sebebini gsterir: He died from its side effects. Yan etkileri yznden ld. 8. Bir fark gsterir: He can't tell black from white. Akla karay birbirinden ayramaz.
askeri cephe, cephe hatt, ileri hat. gazetecilik ba sayfa. (tfekte) arpack.
505
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
front fr^nt isim 1. n; n cephe; n taraf. 2. (savata) cephe. 3. (havaya ait) cephe. 4. (gl, deniz v.b.'ne ait) ky, kenar. sfat n, ndeki. fiil on -e bakmak.
frontage
front.age fr^n'tc isim binann cephesi; arsann sokaa, denize, gle veya nehre bakan taraf.
cephe taarruzu. fron.tal fr^n'tl sfat 1. n, ne ait. 2. cepheye ait, cephe. 3. direkt. 4. alna ait.
frontier frontispiece
fron.tier fr^ntr' isim hudut, snr; hudut blgesi. fron.tis.piece fr^n'tspis isim kitabn bandaki resimli veya ssl sayfa.
front-wheel drive
otomotiv nden ekili: This car's got front-wheel drive. Bu araba nden ekili.
yeralt don seviyesi. frost frst isim ayaz, don, kra. fiil 1. kra dmek. 2. (keki) ekerli bir karmla kaplamak.
frostbite
frostbitten
frosting
frosty
frost.y frs'ti sfat 1. dona ekmi (hava). 2. kral. 3. souk (tavr, cevap v.b.).
froth
frothy froufrou
frothysfat st kpkklerle kapl. frou.frou fru'fru isim 1. (eteklerin kard) hrtl ses, hrt. 2. (frfr, tl veya aksesuarlardan oluan) ar ss. 3. (evin i dekorasyonunda) ufak sslerin oluturduu arlk.
506
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk frown on frown froze frozen food frozen prices frozen frugal frugality fruit
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i uygun grmemek. frown fraun fiil kalarn atmak. isim ka atma. froze froz fiil baknz freeze dondurulmu yiyecek. donmu fiyatlar. fro.zen fro'zn fiil baknz freeze sfat donmu. fru.gal fru'gl sfat 1. tutumlu. 2. kk, sade ve ucuz. fru.gal.i.ty frugl'ti isim tutumluluk. fruit frut isim 1. meyve. 2. sonu, netice. fiil meyve vermek.
fruit.er.er fru'trr isim, ngiliz ngilizcesi manav. fruit.ful frut'fl sfat verimli. fruit.ful.nessisim verimlilik. fru.i.tion fruw'n isim gerekleme. fruit.less frut'ls sfat faydasz, nafile. fruit.y fru'ti sfat 1. meyvemsi. 2. fazla nameli (insan sesi).
frump fr^mp isim klksz kadn, demode giyimli kadn. frump.ishsfat demode giyimli, gsterisiz. frumpysfat demode giyimli, gsterisiz. frus.trate fr^s'treyt fiil 1. engellemek; ksteklemek, ket vurmak; set ekmek. 2. hsrana uratmak.
frustrated
frus.tratedsfat 1. engellenmi; ksteklenmi, ket vurulmu; set ekilmi. 2. hsran dolu; mitleri suya dm, istekleri gereklememi. 3. hsran yanstan; hsrandan ileri gelen.
frustrating
frus.trat.ingsfat sinir bozucu, moral bozucu: This work is very frustrating. Bu ok sinir bir i.
frustration
fry fray isim baknz small fry fry.er fray'r isim pili. tava. ft.ksaltma foot feet
507
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk fuchsia fuck about fuck all fuck around Fuck off! fuck someone over
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fuch.sia fyu' isim kpeiei. vakit geirmek/ldrmek. 2. akalamak. ngiliz ngilizcesi hibir ey. vakit geirmek/ldrmek. 2. akalamak. Siktir git! birini sikmek/dzmek, birine ok aalk bir ey/bir kahpelik/bir putluk yapmak.
fuck something up
bir eyin iine etmek, bir eyin iine smak, bir eyi berbat etmek.
iin iine etmek, ii berbat etmek. Siktir git! fuck f^k isim, kaba sikime, dzme. Allah kahretsin! fucked-up f^kt'^p' sfat, kaba 1. kafay yemi; kafay tm; baya problemli/kompleksli. 2. berbat, rezil; kokumu; yozlam.
fuck.erisim herif. Allah kahretsin! fuck.ingsfat 1. Vurgulamak iin kullanlr: You're a fucking idiot! Tam bir dangalaksn! 2. kahrolas.
fuckup fud
fuck.up f^k'^p isim, kaba tam bir fiyasko. fud f^d' isim, konuma dili ar titiz ve rmcek kafal kimse.
fuddy-duddy
fud.dy-dud.dy f^'did^di isim, konuma dili ar titiz ve rmcek kafal kimse. sfat ar titiz ve rmcek kafal.
fudge
fudge f^c isim yumuak ve ikolatal ekerleme. fiil 1. biraz uydurmak; ufak apta bir yalan sylemek; ufak bir hile yapmak. 2. kesin bir tavr almamak. 3. -den kanmak. 4. szn tutmamak.
508
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fu.el fyu'wl isim yakt. fiil (fueled/fuelled, fueling/fuelling) 1. yakmak, yanmasn salamak; altrmak. 2. up yakt almak.
fugitive
fugue fyug isim, mzik fg. ful.fil flfl' fiil, ngiliz ngilizcesi baknz fulfill ful.fill flfl' fiil 1. yerine getirmek, yapmak: fulfill an obligation bir grevi yerine getirmek. 2. (insan) iindeki potansiyelini kendini tatmin edecek bir ekilde kullanmak.
fulfilling
ful.fill.ingsfat tatmin edici, doyurucu: Do you find your work fulfilling? in seni tatmin ediyor mu?
fulfillment
ful.fill.mentisim 1. yerine getirme, yapma. 2. iindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doan memnuniyet.
fuliginous
full dress full fare full general full measure full membership full moon full speed full stop full to overflowing full to the brim full
ok resmi toplantlarda giyilen elbise. tam bilet. askeri orgeneral. tam l. tam yelik. dolunay. tam srat. ngiliz ngilizcesi, dilbilgisi nokta (noktalama iareti). azna kadar dolu, dopdolu. azna kadar dolu, dopdolu. full fl sfat 1. (of) (ile) dolu: The glass was full. Bardak doluydu. The glass was full of water. Bardak suyla doluydu. 2. tam: full member tam ye. a full hour tam bir saat. 3. doymu, karn tok. 4. bol (giysi). 5. dolgun.
fullback full-blooded
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk full-blown full-fledged full-grown full-length full-time job full-time fully fulminate fumble
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
full-blownsfat tamamen am; tam gelimi. full-fledgedsfat tam, gerek, ehliyetli. full-grownsfat tamamyla bym; yetikin. full-lengthsfat tam boy (portre). tamgn bir alma gerektiren i. full-timesfat fultaym, tamgn. ful.lyzarf tamamen, tamamyla. ful.mi.nate f^l'mneyt fiil against (-e) ate pskrmek. fum.ble f^m'bl fiil 1. el yordamyla aramak, yoklamak. 2. (oyunda) topu drmek. isim topu drme.
fume
fumesisim, oul pis kokulu gazlar. fu.mi.gate fyu'mgeyt fiil buharla dezenfekte etmek. ngiliz ngilizcesi lunapark. fun f^n isim elence, zevk. fiil, konuma dili (funned, funning) aka etmek.
function
func.tion f^ngk'n isim 1. i, grev, vazife, ilev, fonksiyon. 2. tren, merasim. 3. matematik fonksiyon, ilev. fiil ilemek, almak.
func.tion.alsfat ilevsel, fonksiyonel. func.tion.ar.y f^ngk'neri isim memur, grevli. func.tion.ingsfat faal, iler durumda. fund f^nd isim 1. fon. 2. oul para. 3. oul fonlar. fiil (bir i veya kimse iin) para salamak.
fundamental
fun.da.men.tal.lyzarf temelde, znde. cenaze mar. fu.ner.al fyu'nrl, fyun'rl isim cenaze treni. fu.ne.re.al fyunr'iyl sfat kasvetli; cenaze trenine yakan.
fungicide
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fun.gus f^ng'gs isim, botanik (fungi/funguses) mantar veya mantar trnden bitki.
fu.nic.u.lar fyunk'ylr isim fnikler. fun.nel f^n'l isim 1. huni. 2. (vapurda) baca. fun.nies f^n'iz isim, oul baknz the funnies anatomi dirsekte bir eye arpnca kolun karncalanmasna sebep olan sinirin getii yer.
yalan dolan, hilecilik, dzenbazlk. (gazetede) bant- karikatrlerin bulunduu sayfa. fun.ny f^n'i sfat 1. komik, gldrc, elendirici. 2. tuhaf, garip, acayip. 3. pheli, phe uyandran.
fur
fur fr isim 1. krk. 2. krkl giysi, krk. 3. (baz yumuak tyl hayvanlara ait) tyler: the cat's fur kedinin tyleri. 4. (aydanlk veya borularda oluan) kire.
furbish furious
fur.bish fr'b fiil 1. parlatmak. 2. yeniletirmek. fu.ri.ous fyri'ys sfat 1. ok fkeli, kplere binmi, gz dnm. 2. iddetli, sert.
furl frl fiil (yelken, bayrak) sarmak. fur.lough fr'lo isim izin, vazifeden izinle ayrlma. fur.nace fr'ns isim byk ocak, kalorifer oca; (demirhanede) ocak.
fur.nish fr'n fiil 1. demek; donatmak. 2. salamak. fur.nish.edsfat 1. mbleli, mobilyal. 2. with ile deli. fur.nish.ingsisim mefruat. fur.ni.ture fr'nr isim mobilya, mble. fur.ri.er fr'iyr isim krk. fur.row fr'o isim 1. sabann at iz. 2. krk. fiil 1. saban izi yapmak. 2. krtrmak.
furry further
fur.rysfat tyleri kabark, tyl. fur.ther fr'dhr ( Further ounlukla miktar ve derece, farther ise mesafe iin kullanlr.) sfat 1. tedeki, uzaktaki, daha uzak. 2. ilave olunan. zarf 1. daha teye;
511
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
daha tede. 2. bundan baka, ayrca. fiil ilerlemesini salamak. furtherance furthermore furthermost furthest furtive fury fuse fur.ther.ance fr'dhrns isim ilerlemesini salama. fur.ther.morezarf bundan baka, ayrca. fur.ther.mostsfat en tedeki. fur.thest fr'dhst sfat en ok, en uzak. fur.tive fr'tv sfat gizli, sinsi. fu.ry fyr'i isim 1. byk fke, gazap. 2. iddet. fuse fyuz fiil eritmek; erimek; eriyip birbiriyle kaynamak. fuselage fusion fu.se.lage fyu'slaq isim uak gvdesi. fu.sion fyu'qn isim 1. eritme; erime; eriyip kaynama. 2. fizik fzyon. fuss fuss f^s isim 1. gereksiz tela, heyecan veya fke. 2. yaygara. fiil ufak meseleleri sorun yapmak; ufak eyler yznden telaa dmek. fussy fusty fus.sy f^s'i sfat kl krk yaran, ok titiz. fus.ty f^s'ti sfat 1. kf kokan. 2. eski, demode, kflenmi, kfl. futile futility future tense future fu.tile fyu'tl sfat bo, nafile, abes. fu.til.i.ty fyutl'ti isim bouna olma, abes olma. dilbilgisi gelecek zaman. fu.ture fyu'r sfat gelecek, mstakbel. isim gelecek, istikbal. fuze fuzz fuze fyuz isim (top mermisine ait) tapa. fuzz f^z isim 1. hav. 2. ince tyler, ayva ty. 3. kvrck sa. 4. argo polis. fiil havlanmak. fuzzy fuzzysfat 1. ince tylerle kapl. 2. ok tyl (kpek v.b.). 3. hatlar belirsiz, flu. 4. ok havl (kuma). 5. kvrck (sa). G G, g ci isim 1. G, ngiliz alfabesinin yedinci harfi. 2. mzik sol notas. 3. argo bin dolar. G.B. G.B.ksaltma Great Britain
512
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
G.H.Q. ci'ey'kyu' ksaltma General Headquarters 1. askeri bakumandanlk karargh. 2. merkez, idare merkezi.
G.O.P. G.P.O.
G.O.P. ci'o'pi' ksaltma the G.O.P. G.P.O. ci'pi'o' ksaltma, ngiliz ngilizcesi the General Post Office
gab
gab gb fiil, konuma dili (gabbed, gabbing) ene almak. isim ene alma.
gabardine gabble
gab.ar.dine gb'rdin isim gabardin. gab.ble gb'l fiil abuk ve anlalamayacak bir ekilde konumak. isim abuk ve anlalmaz konuma.
gab.er.dine gb'rdin isim cppe. gab.fest gb'fest isim, konuma dili ene alma. beikat. ga.ble gey'bl isim bina duvarnn beikat ile birletii yerdeki gen blm.
Gabon Gabonese
Ga.bon gbon' isim Gabon. Ga.bon.ese gbniz' isim (Gabonese) Gabonlu. sfat 1. Gabon, Gabon'a zg. 2. Gabonlu.
gad
gadfly gadget Gaelic gaffe gag on gag gaga gage gaiety gain an advantage over gain ground
gad.fly gd'flay isim atsinei. gad.get gc't isim alet, kk aygt. Gael.ic gey'lk isim, sfat Gaelce; rlandaca; skoa. gaffe gf isim gaf. (bir ey) boazn tkamak. gag gg isim aka; glt. ga.ga ga'ga sfat, konuma dili budala, deli. gage geyc isim, fiil baknz gauge gai.e.ty gey'ti isim neelilik, enlik, nee. (bir bakasndan) daha kuvvetli olmak. (hastann durumu) iyilemek. 2. (hisse senetlerinin deeri) artmak. 3. (bir gr) rabet kazanmak. 4. on
513
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(rakibini takip eden biri) (rakibe) daha yaklamak. 5. askeri (ordu) (dmandan) yer kazanmak. gain the upper hand gain time gain weight gain avantaj (birine) gemek, avantaj (birinde) olmak. vakit kazanmak. 2. (saat) ileri gitmek. kilo almak. gain geyn isim 1. kazan, kr. 2. artma, art. fiil 1. -i elde etmek, -e sahip olmak. 2. on (takip eden kii/ey) yaklamak, aradaki mesafeyi kapatmak. gainsay gait gaiter gal. galaxy gale gall gallant gallantry gallbladder galleon gallery gain.say geyn.sey' fiil (gainsaid) inkr etmek. gait geyt isim yry, gidi. gai.ter gey'tr isim tozluk, getr. gal.ksaltma gallon gal.ax.y gl'ksi isim, gkbilim galaksi, gkada. gale geyl isim kuvvetli rzgr, bora, frtna. gall gl isim baknz gallbladder gal.lant gl'nt sfat centilmen, efendi. gal.lant.ry gl'ntri isim kahramanlk, yiitlik. isim safra kesesi. gal.le.on gl'iyn isim kalyon. gal.ler.y gl'ri isim 1. sanat galerisi. 2. balkon, galeri. 3. madencilik galeri. galley proof galley galling gallivant gallon matbaaclk ilk tashih. gal.ley gl'i isim 1. kadrga. 2. gemi mutfa. gall.ingsfat sinir edici, sinirlendirici. gal.li.vant gl'vnt fiil gezip tozmak. gal.lon gl'n isim 1. galon (9,16 litre). 2. ngiliz ngilizcesi galon (0,55 litre). gallop gallows gallstone galore gal.lop gl'p fiil drtnala gitmek. isim drtnala gidi. gal.lows gl'oz isim daraac. gall.stone gl'ston isim safra ta. ga.lore glor' sfat ok miktarda, bol: You can find blackberries galore there. Orada brtlenden geilmiyor. galosh ga.losh gla' isim kalo, galo, lastik.
514
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Gambia Gambian
Gam.bi.a gm'by isim Gambiya. isim Gambiyal. sfat 1. Gambiya, Gambiya'ya zg. 2. Gambiyal.
byk para iin kumar oynamak. gam.ble gm'bl fiil kumar oynamak. isim, konuma dili ok riskli i, kumar.
gam.blerisim kumarbaz. kumarhane. gam.bling gm'blng isim kumar, kumar oynama. gam.bol gm'bl fiil srayp oynamak. isim sray, zplama.
game geym sfat sakat (bacak). game.keep.er geym'kipr isim avlak bekisi. gamma n. gam.ma gm' isim baknz gamma ray gam.mon gm'n isim, ngiliz ngilizcesi domuz budundan yaplm qambon.
gam.my gm'i sfat, ngiliz ngilizcesi sakat (bacak). gam.ut gm't isim (of) her eit, her tr. gan.der gn'dr isim 1. erkek kaz. 2. konuma dili bak.
gang up on
(birine) kar cephe oluturmak. 2. (birka kii) toplanp (birine) kar saldrmaya hazrlanmak.
gang gangling
gang gng isim 1. ete. 2. takm; gruh. gan.gling gng'glng sfat fasulye sr gibi, leylek gibi.
gangplank
gan.grene gng'grin isim, tbbi kangren. gan.gren.oussfat kangrenli. gang.ster gng'str isim gangster. gang.way gng'wey isim, nlem Destur!/Yol ver!
515
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gant.let gnt'lt isim baknz gauntlet gaol qeyl isim, ngiliz ngilizcesi baknz qail gaol.er cey'lr isim, ngiliz ngilizcesi baknz qailer gap gp isim 1. aralk; boluk, gedik. 2. eksiklik. gape geyp fiil 1. az ak bir ekilde hayret veya aknlkla bakmak. 2. almak.
garage sale
evde istenilmeyen eyay satmak amacyla garaj veya bahede dzenlenen sat.
garage
ga.rage graq', grac', [ngiliz ngilizcesi] ger'c isim garaq. fiil garaqda brakmak.
garb garb isim klk, kyafet, giysiler. p tenekesi. p. p kamyonu, p arabas. gar.bage gar'bc isim 1. p; sprnt. 2. pis ve deersiz ey.
garbanzo garble
gar.ban.zo garbn'zo isim nohut. gar.ble gar'bl fiil yanl bir ekilde anlatmak/nakletmek.
gardenparti. gar.den gar'dn isim bahe; bostan. fiil bahede almak, ieklerle uramak.
gar.den.erisim bahvan. gar.de.nia gardin'y isim gardenya. gar.gan.tu.an gargn'uwn sfat ok byk, kocaman. gar.gle gar'gl fiil gargara yapmak. isim gargara. gar.ish ger' sfat 1. i, cart, crlak, parlak (renk). 2. cafcafl.
gar.land gar'lnd isim elenk. gar.lic gar'lk isim sarmsak, sarmsak. gar.ment gar'mnt isim giysi, elbise. gar.ner gar'nr fiil toplamak. gar.net gar'nt isim grena, lal ta. gar.nish gar'n fiil garnitrle sslemek. isim garnitr.
516
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk garret garrison garrulous garter gas mask gas meter gas station gas up gas
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gar.ret ger't isim tavanaras; tavanarasndaki oda. gar.ri.son ger'sn isim garnizon. gar.ru.lous ger'ls sfat geveze, lafazan, enebaz. gar.ter gar'tr isim qartiyer. gaz maskesi. doalgaz saati/sayac; havagaz saati/sayac. benzin istasyonu. benzin deposunu doldurmak. gas gs isim (gases/gasses) 1. benzin. 2. gaz. 3. (midede) gaz. 4. havagaz; doalgaz. fiil (gassed, gassing) 1. gazla zehirlemek. 2. konuma dili ene almak.
gaseous gash
gas.e.ous gs'ys sfat gaz gibi; gazl. gash g isim derin yara. fiil -de derin yara amak; -i kesmek.
gas.ket gs'kt isim conta. gas.light gs'layt isim gaz . gas.o.line gslin' isim benzin. gasp gsp fiil 1. soluk solua kalmak, nefesi daralmak, nefesi kesilmek. 2. solumak. 3. soluk solua sylemek. isim soluma, nefes.
gas.tric gs'trk sfat, tbbi mideye ait, midevi. gas.tri.tis gstray'ts isim, tbbi gastrit. gas.tro.nome gs'trnom isim gastronom. gas.tro.nom.ic gstrnam'k sfat gastronomik. gas.tron.o.my gstranmi' isim gastronomi, iyi yemek yeme ve yemekten anlama sanat.
gasworks gate
gas.works gs'wrks isim gazhane. gate geyt isim 1. kap (kap araln kapayan kanat). 2. kanal kapa. 3. (ma, konser, sirk v.b.'nde bilet satndan salanan) hslat; gie hslat.
gatecrasher
gateway
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hz kazanmak. gath.er gdh'r fiil 1. toplamak, bir araya getirmek; toplanmak, bir araya gelmek. 2. devirmek, toplamak. 3. anlamak, sonu karmak. 4. bzmek. 5. (irin) toplanmak. isim bzg.
gathering GATT
gath.er.ing gdh'rng isim toplant. GATT gt ksaltma General Agreement on Tariffs and Trade
gauche
gaudy
gauge
gauge geyc isim 1. ap; l; kalnlk. 2. demiryolu ray akl. 3. lme aleti. fiil 1. lmek. 2. lmlemek.
gaunt gnt sfat sska, ok zayf ve kuru. gaunt.let gnt'lt isim baknz run the gauntlet gauze gz isim gaz bezi, gazl bez. gave geyv fiil baknz give gav.el gv'l isim (toplantda oturumun aldn ilan etmek iin bakann masaya vurduu) tokmak.
gawk gk fiil aval aval bakmak, bn bn bakmak. gawkysfat kollar, bacaklar uzun, biimsiz ve hantal. gawp gp fiil at az ak bir ekilde seyretmek; aval aval bakmak, bn bn bakmak.
gay
gay gey sfat 1. neeli, en. 2. canl, parlak ve gzel (renk); parlak ve gzel renkli. 3. ecinsel, homoseksel. isim ecinsel, homoseksel.
gaze
gaze geyz fiil at gzn dikip bakmak, seyretmek. isim dik bak.
gazebo
ga.ze.bo gzi'bo isim belveder; gzel manzaral kameriye, ardak, pavyon; bir yapnn zerindeki teras veya pavyon.
gazelle gazette
ga.zelle gzel' isim ceylan, ahu, gazal. ga.zette gzet' isim resmi gazete.
518
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gaz.et.teer gztr' isim 1. yer adlar szl. 2. (atlasta) yer adlar dizini.
vitesi azaltmak. vitesi ykseltmek. dili ark. gear gr isim 1. (belirli bir i iin kullanlan) eya, takm veya giysi. 2. tertibat, dzen, aygt. 3. dili ark. 4. vites.
gear.boxisim vites kutusu, anqman, anzman. vites kolu. gear.shiftisim vites. gee ci nlem 1. Allah Allah! 2. Birinin veya bir eyin beenildiini gsterir: Gee you're swell! Sen bir harikasn!
geese Geiger counter Geiger geisha gel gelatin gelatine geld gelding gem
geese gis isim, oul baknz goose Gayger sayac. Gei.ger gay'gr isim baknz Geiger counter gei.sha gey' isim geya. gel cel isim qel, pelte. gel.a.tin cel'tn isim qelatin. gel.a.tine cel'tn isim qelatin. geld geld fiil idi etmek, enemek. geld.ingisim idi edilmi at. gem cem isim 1. deerli ta, mcevher. 2. deerli kii, cevher; deerli nesne.
Gem.i.ni cem'nay isim, astroloji kizler burcu. gem.stone cem'ston isim yontulmam deerli ta. gen.darme qan'darm, qandarm' isim qandarma. gen.der cen'dr isim 1. dilbilgisi cins. 2. konuma dili cinsiyet.
gene genealogy
gene cin isim, biyoloji gen. ge.ne.al.o.gy ciniyal'ci isim ecere, soyaac.
General Agreement on Tariffs and TradeGmrk Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlamas. general election ngiliz ngilizcesi genel seim.
519
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk General Post Office general practice general practitioner general staff general strike general generalise
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ngiliz ngilizcesi, eski Ulusal Posta Mdrl. pratisyen hekimlik. tbbi pratisyen, pratisyen doktor. askeri kurmay snf. genel grev. gen.er.al cen'rl sfat genel. isim, askeri general. gen.er.al.ise cen'rlayz, cen'rlayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz generalize
generality
generalization
gen.er.al.ize cen'rlayz, cen'rlayz fiil genelletirmek. gen.er.al.lyzarf genellikle. gen.er.ate cen'reyt fiil retmek; meydana getirmek; -e yol amak.
kuak fark, kuaklar arasndaki fark. gen.er.a.tion cenrey'n isim 1. kuak, nesil. 2. retim; meydana getirme.
generator generic
gen.er.a.tor cen'reytr isim qeneratr, dinamo. ge.ner.ic cner'k sfat, isim ambalaqnda reticinin ad veya markas bulunmayan (gda maddesi).
gen.er.os.i.ty cenras'ti isim cmertlik. gen.er.ous cen'rs sfat cmert, eli ak. gen.e.sis cen'ss isim (geneses) balang. ge.net.ic cnet'k sfat, biyoloji genetik. ge.net.ics cnet'ks isim, biyoloji genetik. gen.ial cin'yl sfat 1. canayakn, arkadaa davranan, iyi huylu, gleryzl. 2. yumuak (iklim).
genital genitals
gen.i.tal cen'tl sfat, tbbi reme organlarna ait. gen.i.talsisim, oul, tbbi reme organlar, cinsel organlar.
genitive
gen.i.tive cen'tv sfat, dilbilgisi -in halindeki. isim -in halindeki szck.
520
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gen.o.cide cen'sayd isim soykrm, qenosit. gen.re qan'r isim tarz, tr, nevi. gent cent isim, halk dili erkek, adam. gen.teel centil' sfat efendilik/kibarlk taslayan. gen.tian cen'n isim centiyana, centiyan, kantaron. gen.tile cen'tayl isim Musevi olmayan kimse. sfat Musevi olmayan.
gentle
gen.tle cen'tl sfat 1. yumuak ve nazik. 2. hafif (rzgr, yamur). 3. meyli ok az (yoku).
gentleman
gentlemanly
karlkl anlaya dayanan ve yazl olmayan anlama. karlkl anlaya dayanan ve yazl olmayan anlama. gen.tle.nessisim yumuaklk, nezaket. zarf 1. yumuak ve nazik bir ekilde. 2. hafife (esen). 3. yavaa (ykselen yoku).
gentry genuflect
gen.try cen'tr isim, oul sosyal stats iyi olanlar. gen.u.flect cen'yuflekt fiil, Hristiyanlk (ibadette) diz kmek.
genuflec'tion genuine
isim (zellikle ibadet ederken) diz kme. gen.u.ine cen'yuwn sfat 1. gerek, hakiki. 2. iten gelen. 3. iten, samimi.
genus
ge.nus ci'ns isim, biyoloji (genera) (birka trden meydana gelen) cins.
ge.od.e.sy ciyad'si isim geodezi, qeodezi. ge.og.ra.pherisim corafya uzman, corafyac. ge.o.graph.ic ciygrf'k sfat corafi.
521
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk geographical geography geologic geological geologist geology geometric
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ge.o.graph.i.cal ciygrf'kl sfat corafi. ge.og.ra.phy ciyag'rfi isim corafya. geo.log.icsfat qeoloqik, yerbilimsel. geo.log.i.calsfat qeoloqik, yerbilimsel. ge.ol.o.gistisim qeolog. ge.ol.o.gy ciyal'ci isim qeoloqi, yerbilim. ge.o.met.ric ciymet'rk sfat 1. geometrik, uzambilgisel: geometric figure geometrik ekil. 2. geometrik, earpanl: geometric series geometrik seri.
geometry geophysics geopolitics georgette Georgia Georgian geranium Gerber daisy Gerber geriatric geriatrics germ
ge.om.e.try ciyam'tri isim geometri, uzambilgisi. ge.o.phys.ics ciyofz'ks isim qeofizik. ge.o.pol.i.tics ciyopal'tks isim qeopolitik. geor.gette crcet' isim qorqet. Geor.gia cr'c isim Grcistan. isim, sfat 1. Grc. 2. Grcce. ge.ra.ni.um crey'niym isim sardunya. gerbera. Ger.ber gr'br isim baknz Gerber daisy ger.i.at.ric ceriyt'rk sfat geriatrik, qeriyatrik. ger.i.at.ricsisim geriatri, qeriyatri. germ crm isim 1. mikrop. 2. tohumun z. 3. balang, tohum.
kzamkk. Ger.man cr'mn sfat, isim 1. Alman. 2. Almanca. ger.man.der crmn'dr isim 1. dalakotu, yermeesi, yerpalamudu. 2. kurtluca, yerpalamudu, yermeesi.
ger.mane crmeyn' sfat (to) (ile) ilgili. Ger.man.y cr'mni isim Almanya. ger.mi.cide cr'msayd isim mikrop ldrc, antiseptik.
germinate
germination
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ger.ry.man.der cer'imndr, ger'imndr fiil (seim blgesini) bir siyasi partinin karlarna uygun decek ekilde ayarlamak.
ger.und cer'nd isim, dilbilgisi fiilden tretilen isim. ge.stalt gtalt' isim, ruhbilim getalt. ges.ta.tion cestey'n isim 1. gebelik. 2. gebelik sresi. ges.tic.u.late cestk'yuleyt fiil el, kol veya ba hareketleri yapmak, qestler yapmak.
gesticulation
gesture
ges.ture ces'r isim 1. el, kol veya ba hareketi, qest. 2. jest, gzel davran. fiil el, kol veya ba hareketi yapmak, jest yapmak.
Gesundheit
konuma dili vcudunun bir yerine darbe yemek: She got a bang on her head. Bana bir darbe yedi.
get a bang out of get a fright get a grasp on oneself get a hard-on
konuma dili -e baylmak, -e bitmek. korkmak. kendine hkim olmak, kendine gelmek. -in kuu kalkmak/uyanmak, -in penisi beton olmak/dikelmek.
konuma dili acele etmek, abuk olmak. -den zevk almak. konuma dili 1. (ok ilgin, gzel veya tuhaf birine veya bir eye) bakmak. 2. (ok ilgin, gzel veya tuhaf bir eyi) dinlemek.
get a lump in one's throat Get a move on! get a rise out of someone get a rise out of get a swelled head get a whiff of get a whipping
ok duygulanmak. 2. boaz dmlenmek. konuma dili Haydi!/abuk! konuma dili dalga geerek birini kzdrmak. birinin bamteline basp ileden karmak. kendini bir ey zannetmek, ba dnmek, marmak. -in kokusunu duymak. dayak yemek.
523
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir kadn hamile brakmak. (haber, sylenti) yaylmak. 2. (bir hastalktan sonra yeniden) kp dolamak. 3. seyahat etmek; gezmek.
get across
anlatmak; aklamak: He couldn't get his point across. Ne demek istediini anlatamad. What he said obviously didn't get across to them. Ne demek istediini anlamadklar belli.
get after get ahead get along in years get along on in years get along up in years get along without
kmak, paylamak. konuma dili baarl olmak. 2. of -i gemek. yalanmak. yalanmak. yalanmak. -siz yapmak/idare etmek: I can get along without them. Onlarsz yapabilirim. Can you get along wthout eight hours of sleep? Sekiz saat uyumadan yapabilir misin?
get along
birbiriyle iyi geinmek. 2. idare etmek, yapmak; ile aras ... olmak: How will he get along over there? Orada nasl yapacak? He'll get along fine. yi olacak./Becerir o. How's she getting along in French? Franszcayla aras nasl? 3. (on) (ile) idare etmek, geinmek. 4. (saat/zaman) ilerlemek; towards (belirli bir zaman) yaklamak; towards (saat) (belirli bir saate) gelmek/yaklamak. 5. yalanmak. 6. with (bir ile) megul olmak. 7. gitmek: We'd better be getting along. Gitmeliyiz.
penisi sertlemek. (bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand.
endielenmek, merak etmek, meraklanmak. konuma dili 1. (bir eyi yapmaya) vakit bulmak/ayrmak; (geciktirilmi bir ii) yapmak. 2. (epey bir geciktirmeden sonra) (bir konuyu) ele almak.
524
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ok gezmek. 2. hareket etmek, yrmek. 3. (haber) yaylmak. 4. bir yol bulup -den kurtulmak; bir yol bulup (birini) atlatmak.
get at
-e ulamak, -e erimek. 2. zarar vermek, ktlk etmek. 3. (bir eyle) megul olmak. 4. kastetmek, demek istemek; ima etmek.
konuma dili bir ktln cezasn ekmemek. konuma dili (yaplan bir i) yanna kr kalmak: He's gotten away with it. Yapt yanna kr kald. I won't let him get away with this. Bunu yanna brakmayacam./Bunu yapmasna izin vermeyeceim.
kamak. 2. kmak. konuma dili birine bir eyi detmek, birinden bir eyin cn almak.
get behind in
(bir ite) gecikmek; (bir iin) gerisinde kalmak: He's gotten behind in his payments. demelerinde gecikti. They've gotten behind in their work. alma programnn gerisinde kaldlar. 2. konuma dili arka kmak, desteklemek.
iyilemek. fiil (bogged, bogging) (bir yerde) saplanp kalmak. konuma dili 1. gemek. 2. ile atlatmak, ile geirmek; ile idare etmek; (bir eyi) durumu kurtaracak kadar yapmak: I can get by this year with these shoes. Bu ayakkablarla bu seneyi atlatabilirim. She only studies enough to get by. Ancak durumu kurtaracak kadar ders alr. 3. vartay atlatmak.
525
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
get down to brass tacks get down to business get down to work get down to get even with Get fucked! get going
konuma dili asl ie bakmak, asl ii ele almak. konuma dili asl ie bakmak, asl ii ele almak. ciddi olarak ie koyulmak. konuma dili (bir ie) bakmak, balamak. konuma dili -den almak. Siktir git! konuma dili 1. (gayretle) balamak. 2. balatmak, kzdrmak: Don't get him going! Onu balatma!
get hell
-i eline geirmek. 2. (birini) bulmak. snmak. 2. kzmak, fkelenmek. (bir ey) (karsnda) lgna dnmek, sinirleri boanmak.
get hysterical
ok endieli, heyecanl veya sinirli bir hale girmek. konuma dili telaa/endieye dmek. gereksiz yere telalanmak veya heyecanlanmak, eli aya dolamak, etei ayana dolamak.
konuma dili 1. arka kapdan girmak. 2. normal yoldan baka bir yol ile (bir kurulua/bir gruba) girmak/dahil olmak.
get in good with get in on the ground floor get in one's hair
konuma dili (birinin) gzne girmek. konuma dili bir ie balangta katlmak. konuma dili - e musallat olmak, bandan ayrlmayarak rahatsz etmek.
get in one's two cents worth get in one's way get in someone's hair
fikrini sylemek, grn belirtmek. konuma dili -e engel olmak, -in ilerini aksatmak. birini rahatsz etmek.
526
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili 1. arka kapdan girmak. 2. normal yoldan baka bir yol ile (bir kurulua/bir gruba) girmak/dahil olmak.
get in with
get into a predicament get into a scrape get into hot water get into mischief get into one's stride get into the swing of things get into trouble get it in the neck
skya gelmek. belaya atmak. konuma dili ba derde girmek. yaramazlk etmek. konuma dili baknz hit one's stride ilere almak. belaya atmak, ba belaya girmek. konuma dili 1. ar bir darbe yemek. 2. alabanday yemek, fray yemek.
-i kafasna koymak. konuma dili zlgt yemek; gnn grmek: We're going to get it now! imdi attk belaya!
kurtulmak. konuma dili hafif bir cezayla veya cezasz olarak kurtulmak; ucuz kurtulmak.
get off on the wrong foot with someone get off scot-free
konuma dili birini rahat brakmak, birini azarlamaktan veya eletirmekten vazgemek.
konuma dili birini rahat brakmak. (uak) havalanmak. 2. konuma dili tam anlamyla balamak.
get off
inmek. 2. from (iten) izin almak. 3. paay kurtarmak; (birini) cezadan kurtarmak: How can we get him off? Onu cezadan nasl kurtarabiliriz? 4. yollamak. 5. karmak: Get that dirty shirt off this minute! O kirli gmlei hemen kar!
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili birinin sinirine dokunmak. konuma dili dikkat etmek, dikkatli olmak, uyank olmak.
konuma dili bakalarnn yapt bir eyleme katlmak. Dikkat et!/Akln bana topla!/Kendine gel!/Uyan! 2. abuk ol!
konuma dili birini kzdrmak. (-e) binmek; (-e) kmak. 2. (bir konuya) girmek. 3. konuma dili -i azarlamak, -e kmak. 4. birbiriyle iyi geinmek. 5. idare etmek, yapmak; ile aras ... olmak: How will he get on over there? Orada nasl yapacak? He'll get on fine. yi olacak./Becerir o. How's she getting on in French? Franszcayla aras nasl? 6. (zaman) ilerlemek; towards (belirli bir zaman) yaklamak; towards (saat) (belirli bir saate) gelmek/yaklamak. 7. yalanmak. 8. with (bir i) ile megul olmak. 9. gitmek: We'd better be getting on. Gitmeliyiz.
get one's back up get one's ducks in a row get one's feet wet get one's goat get one's hands on get one's money's worth
fkelenmek. konuma dili hazrlklarn yapmak. konuma dili balamak, denemek. konuma dili sinirlendirmek, kzdrmak. yakalamak, eline geirmek. 2. -e sahip olmak. konuma dili denen parann karlnda iyi mal almak: You get your money's worth in that store. O dkknda dediin parann karlnda iyi mal alrsn.
konuma dili birinin ne menem biri olduunu anlamak. (koucu v.b.) (ilk kez yorulup soluu kesildikten sonra) soluklanp tekrar eski formunu kazanmak. 2. (birinin hz kesildikten sonra) gayrete gelmek, canlanmak.
istediini yaptrmak: She always gets her way. Hep onun istedii olur.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk get oneself couthed up get oneself in a fix get onto
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili sslenip pslenmek. kendini zor bir duruma sokmak. konuma dili 1. (bir ie) bakmak, (bir ii) ele almak, (bir ile) megul olmak. 2. (bir konuya) girmek, (bir konudan) bahsetmeye balamak. 3. (biriyle) temasa gemek. 4. (bir kurula) seilmek, seim yoluyla girmek. 5. (birinin) su ilediini kefetmek.
get out of debt get out of hand get out of the way get out Get out! get over
bortan kurtulmak. rndan kmak, idare edilememek. yoldan ekilmek, kenara ekilmek. kmak. 2. karmak, yaymlamak. Defol! stnden gemek. 2. (bir hastalk) gemek: Have you gotten over your cold? Nezlen geti mi? 3. (bir znty) unutmak. 4. (artc bir olaya) inanmak.
iin/-e hazrlanmak. (birini) savmak, bandan savmak. 2. yok etmek; ortadan kaldrmak; kovmak, defetmek. 3. (istenmeyen bir eyden) kurtulmak.
get set get shot of get showered on get shut of get someone couthed up get someone down get someone in shape for get someone in shape get someone into hot water get someone into trouble get someone off the hook get someone out of one's mind get someone out of the way
hazrlanmak. konuma dili -den kurtulmak. konuma dili yamura yakalanmak. konuma dili -den kurtulmak. konuma dili birini ssleyip pslemek. konuma dili birinin moralini bozmak. birini/bir eyi hazrlamak. birini/bir eyi hazrlamak. konuma dili birinin ban derde sokmak. birinin ban belaya sokmak. konuma dili birini (zor bir durumdan) kurtarmak. birini/bir eyi aklndan karmak/unutmak. birini yoldan ekmek, birini kenara ekmek. 2. birini devred etmek, birini etkisiz hale getirmek.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk get someone under one's thumb get someone wrong get someone's goat get someone's number get something across to someone get something in shape for get something in shape get something off one's chest get something out of one's mind get something out of one's system
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birini istedii gibi idare etmek veya kullanmak. birini/bir eyi yanl anlamak. konuma dili birini sinir etmek, kzdrmak. birinin ne mal olduunu renmek/anlamak. konuma dili bir eyi birine anlatabilmek. birini/bir eyi hazrlamak. birini/bir eyi hazrlamak. konuma dili derdini dkmek, iini dkmek. birini/bir eyi aklndan karmak/unutmak. (birinin) vcudu bir eyi atmak. 2. (biri) ok arzulad bir eyi arzulamaz olmak; bir eyden hevesini almak.
get something out of the way get something over with get something over get something right get something straight
bir eyi yoldan ekmek, bir eyi kenara ekmek. bir eyi yapp bitirmek; bir eyi bitirmek. bir eyi bitirmek, bir eyi sona erdirmek. bir eyi tam istenilen ekilde yapmak. bir eyi doru anlamak. 2. (bir yeri) bir dzene/dzenli bir hale sokmak.
bir eyi anlamak: Why can't you get this through your head? Kafan niin bunu almyor?
get something through someone's head get something wrong get steamed up about get stuck
birini/bir eyi yanl anlamak. (bir eye) kzmak, sinirlenmek. in (amur, kum v.b.'ne) saplanp kalmak. 2. in (bir yerde) skp kalmak. 3. on -e yapp kalmak. 4. bir problemin iinden kamamak, kmaza girmek. 5. with (klfet saylan bir i veya istenilmeyen biri) (birinin) bana kalmak. 6. on (birine) tutulmak, k olmak.
get tangled
up (karmak bir durumun) iinden kamamak. 2. with (iyi olmayan bir i veya kimseye) bulamak.
konuma dili i veya okuldan atlmak, sepetlenmek. konuma dili balamak, ileri balatmak. -i alt etmek/yenmek, -e galip gelmek. 2. kazanl kmak; in (bir ite) (bakasndan) kazanl kmak. 3. in en iyisi (birine) nasip olmak.
530
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk get the better of get the blues get the boot
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i alt etmek/yenmek, -e galip gelmek. konuma dili efkrlanmak. sepetlenmek, kap dar edilmek, kna tekmeyi yemek, iten karlmak.
konuma dili(from) souk bir davran veya szle kovulmak; souk bir karlk grmek: I got the brush off from her. Bana souk davrand.
get the cart before the horse get the cold shoulder get the feel of get the goods on someone
konuma dili bir ii tersinden yapmak. konuma dili souk bir ekilde karlanmak. -e almak. konuma dili biri hakknda elinde kuvvetli deliller olmak: We've got the goods on him. Onun hakknda elimizde kuvvetli deliller var.
konuma dili (bir eyin) nasl yapldn/altn renmek; (bir eyi) anlamak/kavramak; (bir iin) havasna girmek.
sinirli olmak, korku duymak. birinden nce davranmak, stn gelerek birini artmak.
get the jump on get the message get the nod get the picture get the push get the red carpet treatment get the runaround get the sack get the shaft get the shakes
konuma dili -den nce davranmak. anlamak, akmak. argo 1. izin almak. 2. seilmek. anlamak, akmak. konuma dili sepetlenmek/iten atlmak. konuma dili atafatl bir ekilde karlanp arlanmak. kaamak cevap almak. konuma dili iten kovulmak, sepetlenmek. (birinin) can yanmak. konuma dili titremeye balamak, titreme nbetine tutulmak.
konuma dili (birinin) payna en kts dmek: I got the short end of the stick. Benim payma en kts dt.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand.
yenilmek, altta kalmak. 2. en ok zarara uramak. yenilmek, srt yere getirilmek, alt edilmek. 2. -den kazanl kmamak.
get through to
-e bir ey anlatmak: I can't get through to her. Ona bir ey anlatamam. 2. kafasna girmek: I think it's finally gotten through to him. Nihayet anlad galiba.
get through
(to) -e varmak, -e ulamak. 2. (tasar, teklif v.b.) (meclisten) gemek, onaylanmak. 3. (snav, snf, kurs v.b.'ni) gemek; (okulu) bitirmek. 4. to (birine) (bir eyi) anlatmak, (bir eyi) (birinin) kafasna sokmak. 5. (to) (biriyle) telefon balants kurmak; (birinin numarasn) telefonda karmak. 6. (with) -i bitirmek. 7. -i tketmek. 8. (zor bir durumu) atlatmak; (zor bir zaman) geirmek.
get to know get to sleep get to the bottom of something get to the finals get to the heart of get to the point get to work get to
-i tanmak. uyumak. esas meselenin ne olduunu renmek. finale kalmak. -in zne inmek, -in esas anlamn kavramak. sadede gelmek. ie balamak: Get to work! Haydi, i bana! konuma dili 1. balamak (Mastarla birlikte kullanlr.): They got to talking. Konumaya baladlar. 2. lazm olmak, gerekmek; art olmak: I've got to go now! imdi gitmem gerek!
get together
toplamak, biriktirmek. 2. bir araya gelmek, bulumak. 3. (on) (zerinde) anlamaya varmak, mutabk kalmak.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sokakta nutuk eken birinin stne kt sandk; nutuk ekmek iin kullanlan krs v.b. nutuk ekmeye balamak.
get up on the wrong side of the bed get up the nerve to get up
konuma dili ters tarafndan kalkmak. (bir ey yapmak iin) cesaretini toplamak. yataktan kalkmak. 2. ayaa kalkmak. 3. hazrlamak, dzenlemek. 4. (birini) (belirli bir kyafete) sokmak: She got herself up as a mouse. Kendini fare klna soktu. 5. -i kmak; -i karmak: Can you get up these stairs? Bu merdivenleri kabilir misiniz? Can you get the piano up the stairs? Piyanoyu merdivenlerden karabilir misin? 6. -i kaldrmak: Can they get it up with a winch? Onu vinle kaldrabilirler mi? 7. to -e varmak: Which chapter have you gotten up to? Hangi blme vardn?
cezasn bulmak, layn bulmak: She got what was coming to her! Mstahaktr!
-i duymak, -i renmek, -den haberdar olmak. konuma dili (birinin) ne yaptnn farkna varmak, (birinin) ne yaptn akmak; (bir durumun) ne olduunun farkna varmak, (bir durumun) ne olduunu akmak.
get with it
daha kt olmak. get get fiil (got, gotten/got, getting) 1. elde etmek; edinmek; kazanmak; almak; satn almak; yakalamak; ele geirmek: He got it with difficulty. Zorla elde etti. I hear they've gotten a dog. Kpek edinmiler. I didn't get much for it. Ondan pek bir ey kazanmadm. When will you get that book for me? Bana o kitab ne zaman alacaksn? I've got him by the tail. Kuyruundan yakaladm. 2. almak; yemek: She got a letter from Perihan. Perihan'dan mektup ald. He got a blow on his
533
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
jaw. enesine bir yumruk yedi. 3. bulup getirmek; getirmek; gtrmek: Will you get me my walking stick? Bastonumu getirir misin? 4. (telefona, kapya) bakmak: Will you get the door? Kapya bakar msn? 5. Belirli bir duruma geii gsterir: Let's get moving! Haydi gidelim! Get going! Haydi yr! He's getting older. Yalanyor. It's gotten hot. Scak oldu. Get her dressed! Onu giydir! 6. Yardmc fiil olarak baka fiilleri ettirgen yapar: Get him to get it for you. Ona aldr. 7. (bir yere) gitmek veya varmak: How will you get there? Oraya nasl gideceksin? When did you get there? Oraya ne zaman vardn? 8. Bir yere koyma, sokma veya bir yerden karmay gsterir: Get that animal out of here! O hayvan buradan kar! 9. - ebilmek: He got to go on the trip. Seyahate katlabildi. When will I get to see him? Onu ne zaman grebilirim? At last he got to go too. Nihayet o da gidebildi. 10. (bir n yemek) hazrlamak: I'm getting breakfast. Kahvalt hazrl getup geyser get.up get'^p isim kyafet, klk. gey.ser gay'zr, [ngiliz ngilizcesi] gi'zr isim 1. gayzer, kayna. 2. ngiliz ngilizcesi (havagaz veya doalgazla alan) ofben. Ghana Ghanaian Gha.na ga'n isim Gana. Gha.na.ian ga'niyn, gn'iyn, ganey'n isim Ganal. sfat 1. Gana, Gana'ya zg. 2. Ganal. ghastly ghast.ly gst'li sfat 1. beti benzi atm. 2. korkun. 3. konuma dili berbat, ok kt. ghazi gherkin ghetto ghost town ghost ghostwriter gha.zi ga'zi isim gazi. gher.kin gr'kn isim kornion. ghet.to get'o isim (ghettos/ghettoes) getto. l kent; terkedilmi yerleim yeri. ghost gost isim hayalet, hortlak. ghost.writ.erisim bir dierinin hesabna ve onun ismi altnda kitap yazan kimse.
534
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ghoul gul isim gulyabani. asker. GI ci'yay isim, konuma dili asker, er. gi.ant cay'nt isim dev. sfat dev gibi, kocaman. giaour cawr isim gvur. gib.ber.ish cb'r, gb'r isim konumaya benzeyen anlamsz sesler.
gibe
gibe cayb fiil dokunakl/incitici sz sylemek, alay etmek. isim dokunakl/incitici sz.
giblets
Gibraltar Gibraltarian
Gi.bral.tar cbrl'tr isim Cebelitark. Gi.bral.tar.i.an cbrlter'iyn isim Cebelitarkl. sfat 1. Cebelitark, Cebelitark'a zg. 2. Cebelitarkl.
giddiness
giddy
gid.dy gd'i sfat 1. ba dndrc (ykseklik veya dnme hareketi). 2. hoppa, havai, terelelli.
gift
gift.edsfat yetenekli, istidatl. gi.gan.tic caygn'tk sfat dev gibi, kocaman. gig.gle gg'l fiil kkrdamak, kkr kkr glmek. isim kkrdama.
gigolo gild gilding gill gilt gimmick gin ginger ale ginger
gig.o.lo cg'lo isim qigolo. gild gld fiil (gilded/gilt) yaldzlamak. gild.ing gl'dng isim yaldz. gill gl isim solunga. gilt glt fiil baknz gild sfat yaldzl. isim yaldz. gim.mick gm'k isim 1. numara, trk. 2. alet. gin cn isim cin (iki). zencefilli gazoz. gin.ger cn'cr isim zencefil. sfat kzl (sa).
535
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gingerly gingham
gin.ger.ly cn'crli zarf byk bir dikkatle. ging.ham gng'm isim izgili veya damal pamuklu kuma.
gink.go gng'ko isim ginko, kzsa. gin.seng cn'seng isim ginseng. Gip.sy cp'si isim baknz Gypsy gi.raffe crf' isim zrafa. (zor bir ie) iyice hazrlanmak, (zor bir i iin) paalar/kollar svamak.
gird oneself for gird oneself with gird someone with gird
kendini -e iyice hazrlamak. -i takmak, -i taknmak, -i kuanmak. birine (bir eyi) vermek/bahetmek. gird grd fiil (girded/girt) 1. evrelemek, kuatmak. 2. (on) (kl v.b.'ni) kuanmak.
girder girdle girl friend girl scout girl girlhood girlish girth
gird.er gr'dr isim putrel, potrel. gir.dle gr'dl isim 1. korse. 2. kuak, kemer. kz arkada. kz izci. girl grl isim 1. kz. 2. konuma dili kz arkada. girl.hoodisim kzlk a, kzlk. girl.ish gr'l sfat kz gibi; kzlara zg. girth grth isim 1. (semere ait) kolan. 2. evre ls, evre: The tree's girth was ninety centimeters. Aacn evresi doksan santimetreydi. 3. bel ls, bel.
gis.mo gz'mo isim baknz gizmo gist cst isim ana fikir, esas anlam; balca fikirler. Kendine den ii iyi yapmak anlamna gelir: He gave a good account of himself on the battlefield today. Bugn iyi savat.
-e yardm etmek, elini uzatmak. bir piyes oynamak. nemli haberleri zet halinde vermek.
536
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk give a slip give a speech give a wide berth to give affront to give an account of oneself give an edge to
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
svarak birinin elinden kurtulmak. bir konuma yapmak. -den kanmaya dikkat etmek. - i kzdrmak, -i gcendirmek. kendisi hakknda hesap vermek. -i bilemek. 2. (itah) amak; (keyif, fke v.b.'ni) artrmak.
give away
hediye olarak vermek, hediye etmek: She gave her dog away. Kpeini birine hediye etti. 2. ele vermek.
geri vermek, iade etmek. -i dourmak. (av kpei) avn kokusunu alp peine dmek. 2. kovalamaya balamak.
give ear to give heed to Give her my love! Give her my regards. give in to temptation give in give it one's best shot Give me a little time. give no leg to stand on give notice give off
-e kulak vermek, - i dinlemek. -e dikkat etmek, -e kulak asmak. Ona sevgilerimi syle! Ona benden selam syle. eytana uymak. teslim olmak, raz olmak, kabul etmek. elinden geleni yapmak. Bana biraz zaman verin. tutunacak bir dal brakmamak. iten kacan nceden haber vermek. (koku, buhar v.b.'ni) yaymak, karmak: Plants give off oxygen. Bitkiler havaya oksiqen verir.
give offense give one a black eye give oneself airs give out give preference to give priority to give rein to give rise to give short notice
gcendirmek, darltmak. bir gzn patlatmak. burnu havada olmak. ok yorulmak, bitmek. -i tercih etmek. -e ncelik tanmak. dizginini salvermek, babo brakmak. -e yol amak, -e neden/sebep olmak. (bir iin yaplmas iin) ok az zaman vermek.
537
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk give solace to give someone a bath give someone a belt on give someone a blessing out give someone a blowjob
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i teselli etmek, -e teselli vermek. birini ykamak. konuma dili birine yumruk indirmek. konuma dili birine sapartay ekmek/vermek. birinin penisini azla uyarmak, supet/spet yapmak; saksofon almak.
give someone a cold welcome give someone a fair shake give someone a free hand give someone a fright give someone a hand give someone a hard time
birini souk karlamak. birine adaletli veya drst bir ekilde davranmak. birine geni yetki vermek. birini korkutmak. birine yardm etmek. 2. birini alklamak. (alay etmek veya tenkit etmek iin) biriyle uramak, birine ullanmak. 2. birini ok uratrmak.
give someone a helping hand give someone a lift give someone a piece of one's mind
birine yardm elini uzatmak. birini arabasna almak. konuma dili birini iyice halamak, birini serte azarlamak.
give someone a raw deal give someone a ride give someone a ring give someone a scare give someone a shampoo give someone a spanking give someone a sporting chance give someone a start in life give someone a start
birine hakszlk etmek. birini (at, araba v.b. ile) gtrmek. birine telefon etmek. birini korkutmak. birinin san ampuanla ykamak. birinin kna aplak atmak. birine kazanma imkn tanmak. birinin hayata atlmasn salamak. birini irkiltmek. 2. (birinin) arabasnn motorunu altrmak.
birini/bir eyi denemek. birini nezaket ve itenlikle karlamak. 2. birini piman ettirmek.
politika birine snma hakk tanmak. birinin (yapt bir ey) takdir etmek. 2. birinin (yapt bir ey) (bir ekilde) belirtmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili birini fena halde halamak, birine adamakll bir zlgt vermek.
give someone his due give someone no quarter give someone one's illness
bir kimseye hakkn vermek. birine aman vermemek. birine hastaln bulatrmak/geirmek: Don't give me your cold! Nezleni bana bulatrma!
give someone one's word give someone rope give someone shelter
birine sz vermek. birini serbest brakmak, birini kendi haline brakmak. birini korumak.
give someone the benefit of the doubt konuma dili birinin kt/olumsuz bir ey yapmadn farzetmek. give someone the bird give someone the boot konuma dili el iaretiyle birine "Siktir!" demek. birini sepetlemek, birinin kna tekmeyi atmak, birini iten karmak. give someone the bum's rush ngiliz ngilizcesi, konuma dili birini yaka paa etmek/gtrmek; birini deta kap dar etmek. give someone the cold shoulder give someone the come-on give someone the glad eye give someone the glad hand give someone the jumps give someone the once-over give someone the push give someone the sack konuma dili birine souk davranmak. -e pas vermek. birine pas vermek, birine davetkr bir bak yneltmek. sahte bir scaklkla el skmak/selam vermek. birini ok sinirlendirmek, birinin tepesini attrmak. birini tepeden trnaa szmek. konuma dili birini sepetlemek/iten atmak. konuma dili birini iten atmak, birini sepetlemek.
give someone the shirt off one's back ok cmert olmak. give someone the slip give someone the third degree svarak birinden kamak/kurtulmak. birini konuturmak iin ikence yapmak. 2. birini sk bir sorguya ekmek. give someone the willies birinin tylerini rpertmek, birinin tylerini diken diken etmek. give someone tit for tat birine misilleme yapmak, birine ayn biimde karlk vermek. give someone to understand something birine bir eyi ima etmek.
539
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili 1. birini halamak, birine zlgt vermek. 2. birine dayak atmak.
give something a lick and a promise bir eyi yalapap/yalap alap yapmak. give something a stir give something a trial give something a whirl bir eyi kartrmak. birini/bir eyi denemek. konuma dili bir eyi denemek: Give it a whirl! Onu bir dene! give something some thought bir eyi iyice dnmek. konuma dili bir eyin kt/olumsuz bir sonu
vermediini farzetmek. give something the once-over give thanks give the alarm give the land a wide berth give the lie to give the start signal give umbrage to give up the ghost bir eyi gzden geirmek. 2. etraf yle bir dzeltmek. kretmek. tehlike iareti vermek. karadan ok uzakta bulunmak. -in yalan veya yanl olduunu gstermek. spor start vermek. -i gcendirmek. konuma dili 1. (makine/motor) (arzadan dolay) durmak, stop etmek. 2. ruhunu teslim etmek, lmek. give up thought of give up give vent to give voice to give witness give -i aklndan karmak. vazgemek. 2. pes etmek. -i belli etmek, -i gstermek. -i anlatmak, -i ifade etmek, -i dile getirmek. tanklk/ahitlik etmek. give gv fiil (gave, given) 1. vermek. 2. sebep olmak: Her presence gives him pleasure. Varl ona mutluluk veriyor. It gave him a shock. Onu oke etti. This noise is giving me a headache. Bu grlt bam artyor. 3. gstermek: Can you give us some proof? Bize kant gsterebilir misiniz? 4. esnemek, almak, eilmek. 5. esnek davranmak. 6. kmek. give-and-take given name give-and-takeisim karlkl fedakrlk. kk isim.
540
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
giv.en gv'n fiil baknz give sfat belirli, muayyen. isim veri.
gizmo gizzard
giz.mo gz'mo isim aygt; alet. giz.zard gz'rd isim 1. biyoloji talk, kat. 2. aka mide.
glacial
gla.cial gley'l sfat 1. buzullara ait: glacial lake buzul gl. 2. buz gibi, ok souk.
gla.cier gley'r isim buzul. konuma dili en iyi giysiler, bayramlklar. glad gld isim, konuma dili baknz gladiolus glad.den gld'n fiil sevindirmek. glade gleyd isim orman iindeki ak alan. fiil sahte bir scaklkla el skmak/selam vermek. glad.i.a.tor gld'iyeytr isim gladyatr. glad.i.o.lus gldiyo'ls isim (gladioli) glayl, kuzgunklc.
glad.lyzarf memnuniyetle. glad.nessisim memnuniyet. glam.or glm'r isim romantik bir ekicilik. glam.or.ise glm'rayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz glamorize
glamorize
glam.or.ize glm'rayz fiil 1. romantik ve ekici bir ekilde tarif etmek. 2. romantik ve ekici bir hava vermek.
glamorous glamour
glam.or.oussfat romantik bir ekicilii olan. glam.our glm'r isim, ngiliz ngilizcesi baknz glamor
glamourise
glamourize
-i syrp gemek. glance glns fiil at -e gz atmak. isim bak. gland glnd isim, anatomi bez, beze, gudde.
541
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
glare gler fiil 1. gz kamatracak bir ekilde parlamak. 2. at -e ters ters bakmak. isim 1. gz kamatrc parlt. 2. ters bak.
glaring
glar.ing gler'ng sfat 1. gz kamatrc. 2. ok parlak, i (renk). 3. ok gze arpan. 4. ters ters bakan.
glass cutter glass in glass wool glass glassblower glasses frames glasses glassful glasshouse
elmastra, elmas. -i camla kapatmak. cam yn. glass gls fiil cam takmak, camlamak. glass.blow.erisim fleyerek cam ve ie yapan kimse. gzlk erevesi. glassesisim, oul gzlk. glass.fulisim bardak dolusu. glass.houseisim 1. cam fabrikas. 2. ngiliz ngilizcesi sera.
glass.wareisim zcaciye. glass.worksisim cam fabrikas. glassysfat 1. cam gibi. 2. durgun ve parldayan (deniz, gl v.b.). 3. donuk (bak).
glaucoma glaze
glau.co.ma glko'm isim, tbbi glokom, karasu. glaze gleyz fiil 1. (pencereye) cam takmak. 2. (seramik nesneleri) srlamak. 3. (bak) donuklamak. isim (seramik nesnelerdeki) sr.
glazier gleam
gla.zier gley'qr isim camc. gleam glim isim prlt. fiil prldamak, parldamak, parlamak.
glean
glean glin fiil 1. hasattan sonra ekin toplamak; hasattan sonra (tarladaki) ekinleri toplamak. 2. azar azar (bilgi) toplamak.
koro. glee gli isim nee. glee.ful gli'fl sfat neeli, nee dolu. glen glen isim kk vadi, dere.
542
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
glib glb sfat (glibber, glibbest) 1. cerbezeli. 2. kolaya kaan ve itenliksiz (cevap, sz).
glide
glide glayd fiil szlerek gitmek, szlmek; sessizce ve kayyormu gibi gitmek.
glider gliding
glid.er glay'dr isim planr. glid.ing glay'dng isim 1. szlerek gitme, szlme. 2. planrclk.
glimmer
glimpse
glimpse glmps isim anlk bak, ksa bak. fiil (birini, bir eyi) bir an iin grmek.
glint glnt fiil prldamak, parldamak. isim prlt. glis.ten gls'n fiil prldamak, parldamak. isim parlt. glit.ter glt'r fiil prldamak, parldamak. isim prlt. gloat glot fiil over -den eytanca bir zevk duymak, (birinin baarszln) zevkle seyretmek; "Oh olsun!" demek.
glob global
glob glab isim 1. damla. 2. topak. glob.al glo'bl sfat 1. tm dnyay kapsayan veya ilgilendiren. 2. global.
globe
globe glob isim 1. kre, yuvarlak, yuvar. 2. yerkre, yeryuvarla, yeryuvar. 3. kre, yerkreyi simgeleyen model. 4. (lamba iin) karpuz.
globe.trot.terisim sk sk dnyay dolaan kimse. gloom glum isim 1. karanlk; loluk. 2. kasvet, hzn. gloom.y glu'mi sfat 1. karanlk; lo. 2. kasvetli, hznl.
glorification
glorify
glorious
glo.ri.ous glor'iys sfat 1. ok erefli, yceltilmeye deer. 2. fevkalade gzel, harikulade, muhteem.
543
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
glo.ry glor'i isim 1. an ve eref. 2. ihtiam, grkem. 3. medar iftihar. fiil 1. in -e ok sevinmek. 2. in ile ok vnmek.
gloss
gloss glas isim 1. parlaklk. 2. sahte bir d grnm: Her politeness was merely a gloss. Onun nezaketi sadece bir gsteriti. fiil over (bir yanl, doru olmayan bir eyi) doru veya makul gstermek.
glossary
glos.sy glas'i sfat parlak. torpido gz. glove gl^v isim eldiven. glow glo fiil 1. (kor) parlamak; kor gibi parlamak: The cat's eyes glowed in the dark. Kedinin gzleri karanlkta kor gibi parlyordu. 2. (yz, yanaklar) kzarmak. isim 1. parlt. 2. kzarklk.
glow.er glaw'r fiil ters ters bakmak. isim ters bak. glow.wormisim atebcei. glox.in.i.a glaksn'iy isim gloksinya. glu.cose glu'kos isim glikoz. glue glu isim zamk. fiil zamklamak. glum gl^m sfat (glummer, glummest) 1. ask suratl, somurtuk. 2. kasvet veren.
glut oneself on
-i tka basa yemek: They glutted themselves on pears. Armutlar tka basa yediler.
-i tka basa yemek: They glutted themselves on pears. Armutlar tka basa yediler.
piyasay (ar miktarda mala) bomak: She glutted the market with bananas. Piyasay muza bodu.
glut
glut gl^t isim ar miktar: There's a glut of turnips on the market. Piyasa algama bouldu. fiil (glutted, glutting) baknz glut oneself with glut oneself on glut the market with
glutinous
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk glutton gluttonous gluttony glycerin glycerine GMT gnarled gnash gnat gnaw gnome GNP go a long way towards
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
glut.ton gl^t'n isim obur. glut.ton.oussfat obur. glut.ton.y gl^t'ni isim oburluk. glyc.er.in gls'rn isim gliserin. glyc.er.ine gls'rn isim gliserin. GMT ci'em'ti' ksaltma Greenwich Mean Time gnarled narld sfat boum boum. gnash n fiil (di) gcrdatmak. gnat nt isim 1. tatarck. 2. titrersinek. gnaw n fiil kemirmek. gnome nom isim (peri masallarnda) cce. GNP ci'en'pi' ksaltma gross national product (bir ey) ok katkda bulunmak, ok yararl olmak: This'll go a long way towards making up for what you did. Bu, yaptn affettirmeye baya yardmc olur.
binmek. bir ii ele almak, bir ie balamak. denizcilikle ilgili tiramola etmek. yurtdna gitmek, dar gitmek. (yakalamak veya almak iin) peinden gitmek; kovalamak.
(birinin) tabiatna aykr olmak. -e kar gelmek, -e kar olmak. 2. -e aykr olmak. 3. (sonu) -in aleyhinde olmak.
karaya oturmak. Buyur, sigaran i! (of) -den nce gitmek. 2. (with) -e devam etmek. Devam et! konuma dili 1. with (biriyle) tamamyla hemfikir olmak; (birinin dediine) tamamyla katlmak. 2. (with) (ile) cinsel ilikide bulunmak, (ile) sevimek.
ile beraber gitmek. 2. -e raz olmak, -i kabul etmek. Haydi, git! Hadi git.
545
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili -e baylmak, iin deli olmak. herkese yetmek. 2. with ile arkada olmak, ile birlikte olmak. 3. (hastalk) ok kiiye bulamak.
go ashore go astray
karaya kmak. (hayvan) srden kp kendi bana gitmek, srden ayrlmak. 2. (insan) kt yola sapmak, doru yoldan sapmak. 3. yanl yapmak, hata yapmak.
go at go away go awry go back on one's promise go back on one's word go back on someone go back go bad go bail for go bananas go bankrupt go begging go belly-up go berserk go beyond go bust go by the board
-e saldrmak. gitmek, ayrlmak. ters gitmek. sznden dnmek. sznden dnmek. birine ihanet etmek. dnmek. (yiyecek) bozulmak. (sann) kefaletini yatrmak. 2. (sana) kefil olmak. konuma dili ldrmak. iflas etmek, batmak. istenilmemek, rabet grmemek. konuma dili topu atmak, iflas etmek. ldrarak etraf krp geirmek. -in tesine gemek. konuma dili iflas etmek, sfr tketmek, topu atmak. konuma dili (iyi eyler) yok olmak, gitmek; (frsat) karlmak; (i, tasar v.b.) suya dmek.
go by the wayside go by
daha nemli bir eyden dolay rafa kaldrlmak. gemek: Several hours went by. Birka saat geti. I've never gone by your house. Evinin nnden hi gemedim. Don't let that chance go by. O frsat karma! 2. (bir eyi) klavuz saymak; (bir eye) riayet etmek: Don't go by what he says! Onun dediklerine gre hareket etme. 3. -e bakarak hkme varmak, -e bakmak: If you go only by appearances, you'd say he's
546
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
poor. Sadece grnne bakarsan fakir olduunu sylerdin. go counter to go down in history go down the drain go down -e aykr dmek, -e uymamak. 2. -e zt gitmek. tarihe gemek. konuma dili (para) bouna harcanmak, boa gitmek. (seviye, kalite) dmek. 2. batmak. 3. (i, sular) inmek; (lastik) snmek. 4. karlanmak: The proposal went down well. Teklif iyi karland. 5. to -e uzanmak. go downhill (baar, salk v.b.) d gstermek, bozulmak; ba aa gitmek. go Dutch konuma dili (bir elentide) masraf Alman usul blmek. go far Go fly a kite! go for a song Go for it! go for nothing go for konuma dili (hayatta/bir meslekte) ok baarl olmak. ek araban! ok ucuza satlmak. Yallah! boa gitmek, heder olmak. -e saldrmak, -in stne varmak. 2. -i elde etmeye almak. 3. -i semek; -i tercih etmek. 4. -den holanmak. 5. iin geerli olmak: I'm fed up with all of you. And that goes for you too Nadide. Hepinizden bktm artk. Bu senin iin de geerli, Nadide. go from bad to worse go gaga over go green around the gills go halves go haywire go hog wild (i/iler) daha kt olmak. (bir ey iin) deli olmak. benzi atmak. konuma dili yar yarya paylamak. konuma dili 1. saptmak, delirmek. 2. bozulmak. konuma dili lgnlamak, lgnca davranmak, iyice azmak. go in for (bir eyin) merakls olmak, (bir eyi) yapmaktan holanmak. go in with someone on go in (bir eyde) biriyle ortak olmak. girmek. 2. girmek, uymak. 3. (gne, ay) bulutla rtlmek.
547
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk go into a decline go into a skid go into action go into detail go into details go into effect go into one's shell go into operation go into
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kuvvetten dmek. (araba) kaymaya balamak. harekete gemek. ayrntlara girmek. ayrntlara girmek. yrrle girmek. kabuuna ekilmek, susup insanlarla konumamak. yrrle girmek. (bir meslee) girmek. 2. (bir i) iin (belirli bir sre) harcanmak: Three months of work have gone into the preparation of this proqect. Bu projeyi hazrlamak iin ay altk. 3. (bir eyi konumaya, tartmaya, aklamaya veya aratrmaya) girmek.
kendi bana hareket etmek/yaamak. Ko! 2. Haydi gayret! yerliler gibi davranmaya/dnmeye/giymeye balamak.
go off on a tangent
konuma dili kendini bir ie fazlasyla kaptrmak. raydan kmak. 2. akln karmak, akln oynatmak. patlamak. 2. almaya balamak. 3. (klar, kalorifer) snmek; (bir aygt) durmak, ilemez olmak, almamak. 4. (yemek) bozulmak. 5. (bir olay) (belirli bir ekilde) gemek. 6. konuma dili -den holanmamaya balamak.
perhize balamak. greve gitmek. (bir eyin olacan) zannederek harekete gemek/harekete gemi olmak.
go on the dole
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(tiyatro topluluu) turneye kmak. oyuncu olmak, tiyatrocu olmak. turneye kmak. olmak; devam etmek: What's going on? Ne oluyor? The party went on all night. Parti gece boyunca devam etti. 2. (klar, kalorifer) yanmaya balamak; (aygt) almaya balamak. 3. (bir ii srdrebilmek iin) (bir sz veya kanta) dayanmak: What are you going on? Neye dayanyorsun? 4. devam etmek, gitmek: Go on; I'll wait here for the others. Sen devam et; ben burada brlerini bekleyeceim. 5. (zaman) gemek. 6. (with) e devam etmek. 7. (belirli bir ekilde) davranmaya devam etmek: If you go on like this you'll end up in a loony bin. Byle devam edersen tmarhaneyi boylarsn. 8. konumaya devam etmek. 9. (about) (hakknda) fazlasyla konumak, bktracak kadar konumak. 10. (at) -i azarlamak, -in bann etini yemek.
Aman sen de! Haydi canm sen de! kendi yoluna gitmek, bildiini okumak. zahmet etmek, zahmete katlanmak. gzden kaybolmak. elenmek iin dar kp insanlarla bulumak, kmak. 2. (with) ile flrt etmek, ile gezmek, ile kmak: Faik's started to go out with Leyla. Faik, Leyla ile kmaya balad. 3. (mektup, koli, ilan v.b.) yollanmak, gnderilmek. 4. (ate, k) snmek. 5. (deniz) ekilmek: The tide's going out. Deniz ekiliyor. 6. demode olmak.
go over the matter with a fine-toothed comb go over the top go over
amalanan snr amak. -i incelemek, -i kontrol etmek. 2. -i tekrar anlatmak, -i tekrar aklamak. 3. -i tekrar gzden geirmek. 4. (belirli bir ekilde) karlanmak: It went over well in the meeting. Toplantda iyi karland. 5. (bir grubu
549
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
brakarak) (baka bir gruba) girmek: He abandoned the Anglican church and went over to Rome. Anglikan kilisesini brakp Katolik oldu. go overboard about go overboard for go places go round go scot-free konuma dili -e fazla tutkun olmak. konuma dili -e fazla tutkun olmak. konuma dili (hayatta/bir meslekte) ok baarl olmak. baknz go around konuma dili (sank) hibir ceza yemeden serbest braklmak. go shares with go shares ile paylamak, ile lemek. paylamak: I'll go shares with you in this. Bunu seninle paylarm. go shopping go short of arya kmak, alverie kmak. (birine) yeterli miktarda (bir ey) olmamak: They won't go short of bread. Onlara yetecek kadar ekmek var. go short (birine) yeterli miktarda (bir ey) olmamak: They won't go short of bread. Onlara yetecek kadar ekmek var. go soft in the head go someone one better go sour go stag go steady with go steady akln oynatmak, oynatmak. birinin yaptndan daha iyisini yapmak, birini gemek. ekimek. 2. bozulmak, ktye gitmek. (bir erkek) (bir elenceye/partiye) damsz gitmek. sadece (belirli biriyle) kmak/flrt etmek. konuma dili (birbirine k iki gen) ancak birbiriyle kmak/gezmek. go straight dz/doru gitmek. 2. doru yoldan ayrlmamak, ahlakl bir ekilde yaamak. go swimmingly go the round go the whole hog (iler) ok iyi/tkrnda gitmek. azdan aza dolamak. konuma dili bir ii laykyla yapmak, bir ii tam olarak yapmak. go through the mill byk zorluklar atlatmak. 2. felein emberinden gemek. go through the roof konuma dili ok kzmak, kplere binmek.
550
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-den/iinden gemek: He went through the door. Kapdan geti. 2. (tasar, teklif v.b.) (meclis veya kuruldan) gemek, (meclis veya kurulda) onaylanmak; (bir sat) olmak/gereklemek. 3. -i incelemek; -e bakmak; -i gzden geirmek, -i kontrol etmek. 4. (sknt) ekmek; (hastalk, zor durum v.b.'ni) geirmek/atlatmak/yaamak. 5. -i bitirmek, -i tamamlamak. 6. konuma dili (paray) harcamak. 7. with (planlanm bir eyi) gerekten yapmak, gerekletirmek. Are you really going to go through with this? Bunu gerekten yapacak msn? 8. -i konumak: We've already gone through this once. Bunu zaten bir kez konutuk. 9. (ilemden/safhalardan) gemek/geirilmek. 10. (temsil, konser v.b.'nin) provasn yapmak; (bir eyi mkemmelletirmek zere) -i (bir daha) yapmak: Let's go through this scene ones more. Bu sahneyi bir kez daha oynayalm.
her areyi kullanmak, her areye bavurmak. her eye bavurmak: He'll go to any extent to get it. Onu elde etmek iin her eye bavurur.
her areyi kullanmak, her areye bavurmak. ile cinsel ilikide bulunmak, ile sevimek. yatmak. konuma dili Cehennem ol! ifrata kamak. (bir eyi yapmak iin) ok masraf etmek, byk masrafa girmek.
her areyi kullanmak, her areye bavurmak. cehennemin dibine gitmek. Cehennem ol! lmek. kendini bir ey zannetmesine sebep olmak, ban dndrmek. 2. (iki) bana vurmak.
551
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili bozulmak, mahvolmak. (gazete v.b.) baskya girmek. harabeye dnmek, harap olmak; mahvolmak. denizci olmak. 2. deniz yolculuuna kmak. (bitki) tohuma kamak. 2. konuma dili bozulmak, iyi niteliklerini kaybetmek.
uyumak. (reel, bal v.b.) ekerlenmek. konuma dili bozulmak, iyi niteliklerini kaybetmek. konuma dili (film seyretmek iin) sinemaya gitmek. iflas etmek; iflasn eiinde olmak. ehre gitmek. 2. konuma dili tam gazla almak, baya hzl almak. 3. konuma dili ok baarl olmak.
go to waste go to wrack and ruin go together go too far go under the name of go under go underground go up in flames go up in smoke go up
ziyan olmak, heder olmak, boa gitmek. bakmszlktan harabeye dnmek. birbirine uymak. ileri gitmek, fazla olmak, ok olmak. adyla tannmak. konuma dili batmak, iflas etmek. 2. batmak. faaliyetlerini gizli olarak srdrmeye balamak. yanp kl olmak. yanp kl olmak. 2. konuma dili yok olmak. kmak, ykselmek. 2. artmak. 3. tiyatro (perde) kalkmak.
go white as a sheet
go whole hog
552
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
go without saying
sylemeye lzum olmamak: It goes without saying that you must be punctual. Vaktinde gelmenizin gerekli olduunu sylemeye lzum yok.
go without
(bir eyden) mahrum kalmak: He's gone without food for three days. gn yemeksiz kald. 2. (bir eysiz) yapmak/yaamak. Can you go without it? Onsuz yapabilir misin?
go wrong
yanlmak, yanl yapmak. 2. bozulmak; aksamak: After that everything began to go wrong. Ondan sonra her ey aksamaya balad.
go
go go fiil (went, gone) 1. gitmek. 2. -e kmak: She's gone shopping. Alverie kt. They've gone for a walk. Onlar yrye kt. 3. (bir eyin) yeri (belirli bir) yer olmak: That book goes there. O kitabn yeri oras. 4. (makine) ilemek, almak. 5. olmak: Mehmet's gone crazy. Mehmet delirdi. That bank's gone private. O banka zel sektre geti. 6. (belirli bir) durumda kalmak: Her screams went unheard. lklar duyulmad. He went hungry all day. Gn boyunca a kald. 7. gitmek, satlmak: The apartment went for a song. Daire ok ucuza gitti. 8. (on) (para) gitmek, harcanmak: One third of his salary goes on rent. Maann te biri kiraya gidiyor. 9. yok olmak, kaybolmak; (zaman, mevsim) uup gitmek. 10. ortadan kaldrlmak; iten karlmak; yrrlkten kaldrlmak: The chairman must go; that's certain. Bakan gitmeli; oras kesin. 11. gitmek, lmek: I know they'll sell this farm once I'm gone. Ben gittikten sonra bu iftlii satacaklarn biliyorum. 12. (zaman, toplant) gemek; (hayat, iler) (herhangi bir durumda) olmak, gitmek: How'd the meeting go? Toplant nasl geti? How's it going? ler nasl gidiyor? 13. (iir, tekerleme v.b.'nin
553
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
szleri, mziin namesi) (belirli bir biimde) olmak: The first line of the rhyme goes like this:"Little Miss Muffet sat on a tuffet." Tekerlemenin ilk satr yle: "Minnack Matmazel Muffet bir ot kmesi stnde oturuyordu." 14. matematik into (bir say) (baka bir sayy) blmek: Five won't go into four. Be drd blemez. goad goad god isim vendire. fiil 1. vendire ile drtmek. 2. drtmek; kkrtmak; itmek. goal kick goal line goal posts goal kale vuruu, aut at. gol izgisi. spor kale direkleri. goal gol isim 1. ama, gaye, hedef, erek, maksat. 2. spor kale. 3. spor gol. goalie goalkeeper goat goatee gob goal.ieisim kaleci. goal.keep.erisim kaleci. goat got isim kei; teke. goat.ee goti' isim keisakal. gob gab isim, konuma dili 1. para. 2. oul byk miktar, ok. gobble gobbler go-between goblet goblin gob.ble gab'l fiil acele yemek, attrmak. gob.blerisim baba hindi. go-be.tween go'btwin isim arac, arabulucu. gob.let gab'lt isim kadeh. gob.lin gab'ln isim cin (gze grnmeyen efsanevi yaratk). God bless you! God forbid! God help us! God only knows! God willing god godchild goddamn Allah senden raz olsun! Allah korusun! Allah yardmcmz olsun! Allah bilir! inallah. god gad isim tanr, ilah. god.child gad'ayld isim vaftiz ocuu. god.damn gad'dm' nlem Kahrolsun! sfat kahrolas.
554
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
god.dess gad's isim tanra, ilahe. god.fa.ther gad'fadhr isim vaftiz babas. God-fear.ing gad'frng sfat dindar, dini btn, mtedeyyin.
godforsaken
god.head gad'hed isim tanrlk, uluhiyet. god.less gad'ls sfat Allahsz, Tanrsz. god.like gad'layk sfat Tanrsal. god.ly gad'li sfat dindar. god.moth.er gad'm^dhr isim vaftiz anas. god.send gad'send isim Hzr gibi yetien devlet kuu, beklenmedik nimet.
Godspeed
gofer
go.fer go'fr isim, argo (iyerinde) ayak ilerini yapan kimse, hizmetli, odac.
go-getter
goggles
gog.gles gag'lz isim, oul gzleri toz, su, kar veya rzgrdan koruyan gzlk.
kr eden ticari kurulu. imdiki fiyat. go.ing go'wng isim 1. gidi, ayrl. 2. ilerleme hz: That part of the road is hard going. Yolun o blmnden gemek zor. This book's heavy going. Bu kitab okumak zor. sfat baknz going concern
isim olup bitenler. goi.ter goy'tr isim, tbbi guatr. goi.tre goy'tr isim, tbbi guatr. erkeklerden para szdrmaya alan kadn. gold gold isim altn. sfat altn, altndan yaplm. gold.brick gold'brk fiil kaytarmak, iten kamak; iini stnkr yapmak; kendi iini bakalarna brakmak.
555
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
goldfinch goldfish goldsmith golf club golf course golf links golf
gold.finch gold'fn isim saka, sakakuu. gold.fish gold'f isim krmz balk, havuz bal. gold.smith gold'smth isim altn kuyumcusu. golf sopas. 2. golf kulb. golf alan. golf alan. golf glf isim golf. fiil golf oynamak.
golfer golly golosh gondola gone gong gonorrhea goo goober good and
golf.erisim golf, golf oyuncusu. gol.ly gal'i nlem Hay Allah! go.losh gla' isim baknz galosh gon.do.la gan'dl, gando'l isim gondol. gone gn, gan fiil baknz go gong gang, gng isim gonk. gon.or.rhe.a ganriy' isim, tbbi belsoukluu. goo gu isim yapkan madde. goo.ber gu'br isim, konuma dili yerfst. konuma dili iyice, baya: She was good and mad. Baya kzmt.
yi gnler! yi akamlar! yi akamlar. (birine kar beslenen) gven, itimat. 2. niyetin ciddilii.
Good for you! Good Friday Good God! Good gracious! Good grief! Good heavens! good humor good looks
Aferin! Hristiyanlk Paskalya yortusundan nceki cuma. Aman yarabbi! Allah Allah! Allah Allah! Aman yarabbi! iyi huy, ho miza. gzellik.
556
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk Good morning! Good night! good offices Good riddance to bad rubbish! Good riddance!
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Gnaydn! yi geceler! 2. Allah Allah! arabuluculuk. konuma dili baknz Good riddance! konuma dili ok kr!/krler olsun! (stenmeyen biri/bir ey gidince sylenir.)
aklllk. Aferin! aka kaldrabilen kimse. hayr ileri. good gd sfat (better, best) 1. iyi. 2. iyi, salam. 3. iyi, taze, rm olmayan. isim 1. iyilik; hayr. 2. iyilik, menfaat, yarar.
good-by gdbay' nlem, isim Allaha smarladk. good-bye gdbay' nlem, isim Allaha smarladk. good-for-noth.ingsfat hibir ie yaramayan/yaramaz. good.look.ingsfat yakkl, gzel. good.ly gd'li sfat 1. epey byk (bir miktar). 2. gzel, ok ho.
good.na.turesfat iyi huylu. Allah bilir! good.ness gd'ns isim 1. iyilik. 2. faziletlilik, erdemlilik. 3. (bir yemekteki) besleyici deer veya lezzet.
ngiliz ngilizcesi marandiz, yk katar. goods gdz isim, oul 1. menkuller, tanrlar; menkuller ve gayrimenkuller. 2. mallar, eya. 3. kuma. 4. ngiliz ngilizcesi yk, kargo.
good-tem.peredsfat iyi huylu, yumuak bal. good.will gd'wl' isim 1. iyi niyet. 2. (ticari) itibar. good.y gd'i isim, konuma dili 1. lezzetli (zellikle tatl) bir yiyecek. 2. gzel ey, istenilen bir ey.
goo.ey gu'wi sfat yapkan, vck vck, yap yap. konuma dili haylazlk etmek, aylaklk etmek.
557
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
goof guf isim, konuma dili aptalca bir hata. fiil, konuma dili (up) aptalca bir hata yapmak; aptalca bir hata yaparak her eyi bozmak.
goofy gook
goof.y gu'fi sfat, konuma dili aptal, ahmak. gook gk, guk isim, konuma dili amur gibi yapkan bir karm.
goon gun isim, konuma dili adam, fedai, goril. goop gup isim, konuma dili yapkan madde. goose gus isim (geese) kaz. fiil, konuma dili poposuna parmak atmak.
goose.ber.ry gus'beri isim bektaizm. goose.fleshisim tyleri diken diken olmu deri. go.pher go'fr isim 1. zooloji Amerikan yersincab. 2. argo (iyerinde) ayak ilerini yapan kimse, hizmetli, odac.
gore gor isim kan. midesini (bir ey) ile tka basa doldurmak. gorge grc isim iki da arasndaki geit/boaz. gor.geous gr'cs sfat ok gzel, harika. go.ril.la grl' isim 1. zooloji goril. 2. argo goril, koruyucu.
gor.y gor'i sfat kanl. gosh ga nlem Hay Allah! gos.ling gaz'lng isim kaz palaz, kaz yavrusu. go-slow go'slo' isim, ngiliz ngilizcesi ii yavalatma grevi, ii yavalatma.
siyah Amerikallara zg dini mzik tr. asl gerek. Gos.pel gas'pl isim, Hristiyanlk drt ncil'den biri, ncil.
gossamer
gos.sa.mer gas'mr isim 1. havada uan ince rmcek a. 2. ok ince bir tr brmck. sfat incecik, hafif.
558
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gos.sip gas'p isim 1. dedikodu. 2. dedikoducu kimse. fiil 1. dedikodu yapmak. 2. about -in dedikodusunu yapmak.
got gat fiil baknz get Goth.ic gath'k sfat, mimarlk Gotik. got.ten gat'n fiil baknz get gouge gauc isim iskarpela, oyma kalemi. fiil iskarpelayla oymak.
gourd
gout govern
gout gaut isim, tbbi gut, damla hastal. gov.ern g^v'rn fiil 1. ynetmek, idare etmek. 2. iktidarda bulunmak.
gov.ern.ance g^v'rnns isim ynetim, idare. gov.ern.ess g^v'rns isim mrebbiye. gov.ern.ment g^v'rnmnt isim 1. hkmet, devlet ynetimi. 2. idare, ynetme, ynetim.
governmen'tal governor
sfat idari, hkmete ait. gov.er.nor g^v'rnr isim 1. vali. 2. ynetici, idareci. 3. makine reglatr.
governorship gown
gov.er.nor.shipisim valilik. gown gaun isim 1. uzun etekli kadn elbisesi. 2. gecelik. 3. sabahlk (giysi). 4. cppe.
GP
gr. wt.ksaltma gross weight gr.ksaltma grade grain gram grammar gravity gross group great
grab
grab grb fiil (grabbed, grabbing) 1. kapmak, abucak ve zorla elinden almak. 2. (elle) tutmak. 3. at -i (elle) tutmaya almak. isim baknz be up for grabs
grace
grace greys isim 1. zarafet, letafet, incelik. 2. (Allaha zg) inayet. 3. Hristiyanlk (yemekten nce veya sonra sylenen) kran duas. 4. ertelenme sresi: I'll give you
559
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a week's grace. Sana bir haftalk mhlet vereceim. fiil ereflendirmek, onurlandrmak. graceful graceless grace.ful greys'fl sfat zarif, latif. grace.less greys'ls sfat 1. kaba, grgsz. 2. irkin. 3. zarafetten yoksun. gracious gra.cious grey's sfat kibar, ince, ho. nlem Hay Allah!/Allah Allah! grad gradation grad grd isim, konuma dili mezun. gra.da.tion greydey'n isim 1. derece, aama. 2. bir tondan dier bir tona geme; gei. grade crossing grade school grade hemzemin geit. ilkokul. grade greyd isim 1. derece; rtbe; cins; snf, kalite. 2. (ilk veya orta retimde) snf: He's six years old and in the first grade. Alt yanda ve birinci snfta. 3. (retmenin renciye verdii) not. 4. eim, meyil. fiil 1. (snav kdn veya devi okuyup) not vermek. 2. derecelere ayrmak, tasnif etmek. 3. tesviye etmek, dzlemek. grader gradient gradual grad.erisim greyder. gra.di.ent grey'diynt isim eim, meyil. grad.u.al grc'uwl sfat derece derece olan, yava yava olan, yava. gradually grad.u.al.lyzarf yava yava, derece derece, gittike, giderek. graduate school graduate student graduate (bir niversiteye ait) lisansst eitim birimi. lisansst rencisi. grad.u.ate grc'uweyt fiil from -den mezun olmak; -i mezun etmek. graduation ceremony graduation mezuniyet treni. grad.u.a.tion grcuwey'n isim 1. mezun olma. 2. mezuniyet treni. graffiti graf.fi.ti grfi'ti isim duvardaki yazlar, graffiti.
560
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
graft grft isim 1. para, makam v.b.'ni yolsuzlukla elde etme. 2. yolsuzlukla elde edilen para, makam v.b. 3. rvet.
grain
grain greyn isim 1. (arpa, buday, msr v.b.) tane: three grains of wheat buday tanesi. 2. tahl, hububat. 3. zerre. 4. (bir aa parasnn iindeki) damarlarn dzeni.
gram grm isim gram. ilkokul. 2. ngiliz ngilizcesi (rencilerini niversiteye hazrlayan) lise.
grammar
gram.mar grm'r isim 1. dilbilgisi, gramer. 2. gramer asndan ifade. 3. dilbilgisi kitab, gramer kitab.
grammatical
gram.mat.i.cal grmt'kl sfat 1. gramere ait, dilbilgisel. 2. gramatikal, gramer kurallarna uygun.
gramme granary grand duchess grand duke grand jury grand piano grand total grand vizier grand
gramme grm isim, ngiliz ngilizcesi baknz gram gran.a.ry grey'nri, grn'r isim tahl ambar. grandes. grandk. hukuk tahkikat heyeti. kuyruklu piyano. (genel) toplam. sadrazam. grand grnd sfat 1. muhteem, grkemli, ihtiaml. 2. byk, mhim. 3. konuma dili ok gzel, harika. isim 1. konuma dili kuyruklu piyano. 2. argo bin dolar.
grand.childisim torun. grand.daugh.terisim kz torun. gran.deur grn'cr isim 1. ihtiam, grkem, heybet. 2. byklk, azamet.
dolapl saat, sandkl saat, ayakl duvar saati. grand.fa.therisim dede, bykbaba. gran.dil.o.juent grndl'kwnt sfat tumturakl. gran.di.ose grn'diyos sfat fazlasyla byk ve grkemli, atafatl, cafcafl.
561
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
grandpa grandparent grandson grandstand granite granny grant someone bail grant
grand.paisim dede, bykbaba. grand.par.entisim bykbaba; bykanne. grand.sonisim erkek torun. grand.standisim, spor kapal tribn. gran.ite grn't isim granit. gran.ny grn'i isim nine, bykanne. birini kefaletle/kefaleten tahliye etmek. grant grnt fiil 1. kabul etmek; rza gstermek; yerine getirmek: She granted his request. Ricasn yerine getirdi. Granting the truth of what you're saying, I still don't see that there's anything we can do about it. Dediklerinizin doruluunu kabul etsek bile, yine de bu ite bizim yapabileceimiz bir ey gremiyorum. 2. vermek, ltfetmek, bahetmek. isim 1. denek, tahsisat. 2. burs.
(cevaben) Evet. tozeker. gran.u.lat.ed grn'yleytd sfat baknz granulated sugar gran.ule grn'yul isim tanecik. grape greyp isim zm. grape.fruit greyp'frut isim greypfrut, greyfrut, greyfurt, altntop, kzmemesi.
grapeshot
grape.vine greyp'vayn isim asma. kareli kt. graph grf isim grafik, izge. grafik dizayn. grafiker. graph.ic grf'k sfat 1. grafikle ilgili. 2. canl ve net; tm ayrntlar gsteren; canl ve ak seik bir ekilde
562
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yazan. 3. arpc. 4. yazlm, izilmi veya kazlm. 5. grafik sanatlarla ilgili. graphite grapple grasp at straws grasp the nettle grasp graph.ite grf'ayt isim grafit. grap.ple grp'l fiil with ile boumak. uan kutan medet ummak. zor bir probleme zm yolu bulmak. grasp grsp fiil 1. sk tutmak; kavramak; yakalamak. 2. at kapmaya almak. 3. kavramak, anlamak. isim 1. kavray, anlay. 2. pene. grasping grass widow grasp.ing grs'png sfat agzl, haris, tamahkr. boanm veya kocasndan ayr yaayan kadn. 2. kocas geici olarak bir yere gitmi olan kadn. grass widower boanm veya karsndan ayr yaayan adam. 2. kars geici olarak bir yere gitmi olan adam. grass grass grs isim 1. imen; im, ot. 2. argo (sigara halinde iilen) hintkenevirinin kurutulmu yapraklar. fiil 1. imenle kaplamak. 2. imlemek. grasshopper grassroots grass.hop.per grs'hapr isim ekirge. grass.roots grs'ruts isim, konuma dili sradan insanlar, sokaktaki kiiler, ortadirek. sfat 1. sradan insanlara ynelik. 2. sradan insanlardan kaynaklanan. grassy grate on one's nerves grate on grate one's teeth grate grateful gratefully grater gratification grassysfat imenli, imenlik. sinirine dokunmak. -e srtnerek/arparak ses karmak. dilerini gcrdatmak. grate greyt fiil rendelemek. grate.ful greyt'fl sfat minnettar. grate.ful.lyzarf minnetle. grat.er grey'tr isim rende. grat.i.fi.ca.tion grtfkey'n isim 1. memnuniyet, zevk, haz. 2. zevk veren ey. gratify grat.i.fy grt'fay fiil memnun etmek, honut etmek, tatmin etmek. grating grat.ing grey'tng isim zgara; demir parmaklk.
563
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gra.tis grey'ts, grt's zarf, sfat bedava, parasz. grat.i.tude grt'tud isim minnettarlk. gra.tu.i.tous grtyu'wts sfat 1. bedava, parasz. 2. gereksiz.
gra.tu.i.ty grtyu'wt isim bahi. grave greyv isim mezar. grave.dig.ger greyv'dgr isim mezarc. grav.el grv'l isim akl. fiil (graveled/gravelled, graveling/gravelling) akl demek.
grave.stone greyv'ston isim mezar ta. grave.yard greyv'yard isim mezarlk. grav.i.tate grv'teyt fiil 1. (towards/to) -e ynelmek. 2. yerekimiyle hareket etmek. 3. kelmek, kmek.
gravitation
grav.i.ta.tion grvtey'n isim 1. yerekimi. 2. yerekimiyle hareket etme. 3. ynelme. 4. kelme, kme.
gravitational gravity
grav.i.ta.tion.alsfat yerekimiyle ilgili. grav.i.ty grv'ti isim, fizik 1. yerekimi. 2. ciddiyet, vahamet. 3. arballk.
gra.vy grey'vi isim sos; et suyu. konuma dili beyin, akl. gray grey sfat, isim gri. graze greyz fiil otlamak; otlatmak. birine rvet vermek. grease gris isim 1. ya, iya, et ya. 2. makineya, gres, gresya. fiil ya srmek, yalamak.
greas.y gri'si sfat yal, yalanm. Byk Britanya. Danua cinsi kpek. great greyt sfat 1. byk (derece, miktar), ok. 2. byk, muazzam; nemli. 3. konuma dili mkemmel, fevkalade, harika.
great-grandchild great-grandfather
great-grand.child greyt'grnd'ayld isim torun ocuu. great-grand.fa.ther greyt'grnd'fa'dhr isim byk dede.
564
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
great-hearted
great.lyzarf ok, pek ok; fazlasyla. great.nessisim byklk. Greece gris isim Yunanistan. greed grid isim hrs, tamah, agzllk. greedysfat tamahkr, hrsl, agzl. Greek grik isim 1. Yunanl; Rum. 2. Yunanca; Rumca. sfat 1. Yunan; Rum. 2. Yunanca; Rumca. 3. Yunanl.
ayekadn; al fasulyesi. maviye alan yeil. (trafik lambasnda) yeil k. 2. konuma dili msaade, izin, yeil k.
taze soan, yeil soan. bezelye. dolmalk biber. 2. yeil biber (olgunlamam biber). green grin sfat 1. yeil. 2. henz olgunlamam, ham (meyve). 3. konuma dili acemi, toy. isim 1. yeil renk, yeil. 2. imenlik.
greenback
greenery greengrocer
green.er.y gri'nri isim yeillik. green.gro.cer grin'grosr isim, ngiliz ngilizcesi manav.
green.horn grin'hrn isim acemi kimse, acemi aylak. green.house grin'haus isim sera, ser, limonluk. Green.land grin'lnd isim Grnland. isim Grnlandl. isim Grnlandca. sfat 1. Grnland, Grnland'a zg. 2. Grnlandca. 3. Grnlandl.
greens
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Greenwich ortalama saati. Green.wich grin' isim baknz Greenwich mean time greet grit fiil selamlamak, selam vermek; karlamak; selamlamak.
tebrik kart. greet.ing gri'tng isim selam. gre.gar.i.ous grger'iys sfat 1. bakalaryla beraber olmay seven, girgin. 2. sr halinde yaamay seven; srcl.
Gregoryen takvimi, Miladi takvim. grem.lin grem'ln isim (makineleri bozduuna inanlan) cin.
gre.nade grneyd' isim el bombas. grew gru fiil baknz grow grew.some gru'sm sfat baknz gruesome grey grey sfat, isim baknz gray grey.hound grey'haund isim taz. grid grd isim 1. zgara. 2. grid. grid.dle grd'l isim (alak kenarl, demir) tava. grid.i.ron grd'ayrn isim 1. zgara. 2. konuma dili Amerikan futbol sahas.
grief grif isim byk znt, ac, keder. grief-strick.ensfat byk bir znt iinde olan. griev.ance gri'vns isim 1. ikyet, yaknma. 2. ikyete yol aan durum.
grieve
grieve griv fiil byk bir znt iinde olmak; -e byk znt vermek, -e ac vermek.
grievous
grill
grill grl isim 1. zgara (alet). 2. (alak kenarl, demir) tava. 3. ufak lokanta. fiil 1. zgarada piirmek. 2. konuma dili sorguya ekmek.
grim
grim grm sfat (grimmer, grimmest) 1. korkun. 2. aman bilmez, kat, sert. 3. amansz (mcadele).
566
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
grime graym isim kir, kirlilik. grimysfat kirli. Glmseyip sineye ek! grin grn fiil (grinned, grinning) srtmak. isim srtma. gcrdayarak yava yava stop etmek; stop etmek, durmak.
grind
grind graynd fiil (ground) 1. (deirmen, havan, dibek v.b.'nde) tmek, ekmek, dvmek. 2. (kyma makinesinde) (et) ekmek; (mutfak robotunda) (sebze v.b.'ni) ekmek. 3. (dilerini, vitesi) gcrdatmak. 4. (bak v.b.'ni) bilemek. 5. konuma dili (away at) ders iin ok almak, ineklemek. isim 1. zor ve skc i. 2. (kahvenin) ekili ekli; (unun) tl ekli: What grind of coffee do you prefer? Kahvenizi nasl ekelim? 3. konuma dili ok alan renci, inek.
grinder
grind.er grayn'dr isim 1. (aletle veya makineyle bir eyi) ten, eken veya dven kimse. 2. tc (alet, makine). 3. tc di. 4. bileyici.
grindstone
grind.stone graynd'ston isim 1. (ark ile dndrlen) bileita, bilei ark. 2. deirmenta.
-i alp gtrmek. grip grp fiil (gripped, gripping) 1. sk tutmak, kavramak. 2. (birinin) dikkatini ekmek. isim 1. tutma/kavrama ekli. 2. kontrol, idare: Get a grip on yourself! Kendine hkim ol! Don't let the firm get into their grip. Firma onlarn kontrolne gemesin. 3. bavul.
gripe
gripe grayp fiil 1. konuma dili (about/at) ikyet etmek, yaknmak. 2. (mide) sancmak. isim 1. konuma dili ikyet, yaknma. 2. (midede) sanc.
grisly
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
grist grst isim tlecek veya tlm tahl. gris.tle grs'l isim kkrdak. metin olmak; diini skmak. grit grt isim 1. kum tanesi; kum tanesi gibi ta parac. 2. metanet. fiil (gritted, gritting) baknz grit one's teeth
grits
grits grts isim, oul kabuksuz msr tanelerini kaba bir ekilde terek yaplan ezme.
gritty
(Kuzey Amerika'ya zg) korkunay. griz.zly grz'li isim (Kuzey Amerika'ya zg) korkunay. sfat boz, gri, kuruni.
groan gron fiil inlemek. isim inilti. gro.cer gro'sr isim bakkal. gro.cer.ies gro'sriz isim, oul bakkaldan alnan gda maddeleri.
bakkal dkkn, bakkal, bakkaliye. gro.cer.y gro'sri isim bakkal dkkn, bakkal, bakkaliye.
groggy
grog.gy grag'i sfat sersem, zihni kark; mahmur; uyku sersemi; iki sersemi.
groin groyn isim, anatomi kask. groom grum isim gvey. fiil tmar etmek. groove gruv isim 1. yiv. 2. rutin. fiil yiv amak. kelimeleri zor bulmak. grope grop fiil 1. el yordamyla aramak/ilerlemek. 2. (elle) sarkntlk etmek.
gross income gross national product gross profit gross weight gross
brt gelir. ekonomi gayri safi milli hasla. brt kr. brt arlk. gross gros isim grosa, on iki dzine.
568
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
grotty
grot.ty grat'i sfat, ngiliz ngilizcesi, konuma dili 1. pis, kirli, pasakl, krtpil. 2. ktpiyoz, ktpiyos, krtpil, deersiz.
grouch
grouch grau isim, konuma dili her zaman ikyeti olan kimse, drdrc.
grouchy
ground beef ground crew ground floor ground forces ground glass ground meat ground rule ground someone in ground wire ground
sr kymas. (havaalannda) yer mrettebat. zemin kat. kara kuvvetleri. buzlucam. kyma. temel kural. birine (bir konunun) temel ilkelerini retmek. elektrik toprak teli. ground graund fiil 1. karaya oturmak; karaya oturtmak. 2. (uak) (hava koullarndan dolay) uamamak; (ua) uurtmamak. 3. (birini) (ceza olarak) (ev, okul, v.b.'nden) dar kartmamak. 4. (bir sebebe) dayanmak/dayatmak. 5. elektrik (bir cihaz) topraklamak.
temel atma treni. ground.break.ing graund'breykng sfat r aan (olay v.b.). isim baknz the groundbreaking groundbreaking ceremony
ground.hog graund'hg isim dasan. ground.less graund'ls sfat aslsz, temelsiz. ground.nut graund'n^t isim, ngiliz ngilizcesi yerfst.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
grup terapisi, kme saaltm. group grup isim grup. fiil gruplandrmak; gruplamak. group.ie gru'pi isim pop mzik topluluu yelerinin peinde koan kz.
grouse grove
grouse graus isim ormantavuu. grove grov isim 1. koru. 2. (meyve aalarndan oluan) bahe: orange grove portakal bahesi.
grovel
grov.el gr^v'l fiil (groveled/grovelled, groveling/grovelling) 1. kendini alaltmak, yaltaklanmak. 2. yerde srnmek.
ile ilikileri azalmak, -den uzaklamak. olmak. 2. zamanla byyp (bir giysinin) llerine uymak. 3. (bir ie) almak.
yalanmak, ihtiyarlamak. 2. eskimek. zamanla birinin houna gitmeye balamak. byd iin (bir giysiyi) giyememek. 2. byyp/olgunlap (kt bir eyden) vazgemek. 3. den kaynaklanmak.
grow too big for one's boots grow up Grow up! grow
yumurtadan kp kabuunu beenmemek. bymek. 2. meydana gelmek, vuku bulmak. ocukluu brak! grow gro fiil (grew, grown) 1. bymek; gelimek; artmak. 2. (bitki, sebze, meyve) yetitirmek; yetimek. 3. olmak: She's grown ugly. irkinleti./irkin oldu. He's grown old. Yaland.
grow.er grow'r isim yetitirici. growl graul fiil hrlamak. isim hrlama. grown gron fiil baknz grow sfat yetikin. grown-upsfat, isim yetikin. growth groth isim 1. byme; gelime; artma. 2. bir bitkiden sren dallar, srgnler veya yapraklar. 3. ur, tmr.
570
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
grub gr^b fiil (grubbed, grubbing) 1. up kazarak/belleyerek -i karmak/skmek. 2. (bir yerdeki) kkleri kazarak skmek. 3. kazmak, bellemek.
grubby grudge
grub.bysfat kirli, pis. grudge gr^c fiil (bir eyi) (birine) ok grmek; kskanmak: Do you grudge me this? Bunu bana ok mu gryorsun? isim kin, garaz, hn.
grudg.ing.lyzarf istemeyerek. gru.el gru'wl isim sulu yulaf v.b. lapas. gru.el.ing gru'wlng sfat ok zor; zorlu. gru.el.ling gru'wlng sfat, ngiliz ngilizcesi baknz grueling
grue.some gru'sm sfat korkun, dehet verici. gruff gr^f sfat sert, kat, sevimsiz. grum.ble gr^m'bl fiil ikyet etmek. isim ikyet. grump.y gr^m'pi sfat aksilii tutmu, hrnl stnde.
grunt
grunt gr^nt fiil domuz gibi ses karmak, homurdanmak. isim homurtu.
G-string
G-string ci'strng isim, konuma dili (ovlarda danslarn giydii) minicik tanga.
guarantee guarantor guaranty guard a secret guard against guard of honor guard one's tongue guard 's van
guar.an.tee gernti' isim garanti. fiil garanti etmek. guar.an.tor ger'ntr isim kefil. guar.an.ty ger'nti isim, hukuk garanti. sr tutmak. -e kar nlem almak. askeri eref ktas. azn sk tutmak, dilini tutmak. ngiliz ngilizcesi marandizin arkasna taklan ve demiryolu grevlilerini tayan cumbal vagon.
guard
guard gard isim 1. koruma grevlisi, muhafz; nbeti. 2. muhafzlar. 3. basketbol gard. 4. boks gard, savunma duruu. 5. ngiliz ngilizcesi (trende) bileti.
guarded
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
koruyucu melek. guard.i.an gar'diyn isim 1. hukuk vasi. 2. koruyucu. guard.i.an.ship gar'diynp isim vesayet, vasilik. guard.rail gard'reyl isim (yol kenarndaki) bariyer, korkuluk.
guards.man gardz'mn isim (guardsmen) muhafz. Gua.te.ma.la gwatma'l isim Guatemala. isim Guatemalal. sfat 1. Guatemala, Guatemala'ya zg. 2. Guatemalal.
gubernatorial
gue.ril.la grl' isim baknz guerrilla gerilla sava. guer.ril.la grl' isim gerilla, gerillac, eteci. guess ges fiil 1. tahmin etmek; tahminde bulunmak. 2. zannetmek, sanmak. isim tahmin.
guesswork
konuk sanat. eref konuu/misafiri. misafir odas. guest gest isim 1. misafir, konuk; davetli. 2. otel veya pansiyon mterisi.
guest.house gest'haus isim pansiyon. guff g^f isim, konuma dili bo laf, palavra, martaval. guf.faw gf' isim naho bir kahkaha. fiil naho kahkaha atmak.
Guiana
Gui.an.a giyn', giya'n, [ngiliz ngilizcesi] gayn' isim 1. Fransz Guyanas. 2. Guyana blgesi, Guyana.
Guianan
isim 1. Fransz Guyanal. 2. Guyana blgesi halkndan biri, Guyanal. sfat 1. Fransz Guyanas, Fransz Guyanas'na zg. 2. Guyana, Guyana blgesi veya halkna zg. 3. Fransz Guyanal. 4. Guyanal, Guyana blgesi halkndan olan.
572
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Gui.a.nese giyniz', [ngiliz ngilizcesi] gayniz' isim, sfat (Guianese) baknz Guianan
guide
guide gayd fiil 1. rehberlik etmek, yol gstermek. 2. ynetmek, idare etmek. isim 1. rehber, klavuz. 2. rehber kitab, rehber.
guide.book gayd'bk isim rehber, rehber kitab. askeri gdml mermi. guide.line gayd'layn isim (bir proqedeki) ana hatlar. guild gld isim esnaf birlii, lonca. guile gayl isim kurnazlk, akgzlk. guile.fulsfat kurnaz, akgz. guile.lesssfat saf, art niyetsiz. guil.lo.tine gl'tin, gi'ytin isim giyotin. fiil giyotin ile idam etmek.
guilt guiltless guilty conscience guilty guinea fowl guinea pig Guinea Guinea-Bissau Guinea-Bissauan
guilt glt isim sululuk. guilt.lesssfat susuz. vicdan azab. guilt.y gl'ti sfat sulu. betavuu. kobay. Guin.ea gn'i isim Gine. Guin.ea-Bis.sau gn'ibsau', gn'ibso' isim Gine-Bisav. isim Gine-Bisavl. sfat 1. Gine-Bisav, Gine-Bisav'a zg. 2. Gine-Bisavl.
isim Gineli. sfat 1. Gine, Gine'ye zg. 2. Gineli. guise gayz isim 1. klk. 2. d grn. gui.tar gtar' isim gitar. gui.tar.istisim gitarist. gulch g^l isim kk kanyon. golfstrim. gulf g^lf isim 1. krfez. 2. ok derin kanyon.
573
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk gull gullet gullibility gullible gully gulp something down gulp gum boot gum mastic gum tree
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gull g^l isim mart. gul.let g^l't isim boaz, grtlak. gull.ibil.i.tyisim kolay aldatlma, saflk. gul.li.ble g^l'bl sfat kolay aldatlabilir. gul.ly g^l'i isim sel yata. bir eyi yutuvermek. gulp g^lp fiil yutuvermek. isim yutuverme. lastik izme. sakz. okalipts, stmaaac. 2. (amdan baka herhangi bir) reineli aa.
gum g^m isim genellikle oul dieti. gum.bo g^m'bo isim bamyal yahni. gum.drop g^m'drap isim qelatinli ekerleme. gum.medsfat zamkl. gump.tion g^mp'n isim, konuma dili inisiyatif ve cesaret.
gun for
(birinin) anna ot tkamak iin frsat kollamak. 2. (belirli bir yeri) elde etmek iin btn gayretiyle almak.
tfeklik. birini (ateli silahla) vurmak. gun g^n isim ateli silah; top; tfek; tabanca. fiil (motoru) birdenbire tam gazla altrmak; (arabay) birdenbire tam gaz srmek.
gunboat gunfight
gun.boat g^n'bot isim gambot. gun.fight g^n'fayt isim (iki kii arasndaki) silahl atma.
gun.fire g^n'fayr isim ate etme, ate. gunge g^nc isim, ngiliz ngilizcesi baknz gunk gung-ho g^ng'ho' sfat, konuma dili fazlasyla istekli, dnden hazr.
gunk
574
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gun.man g^n'mn isim (gunmen) silahl kimse, ateli silah tayan kimse.
gun.ner g^n'r isim topu. gun.ner.y g^n'ri isim topuluk; at ilmi. gun.ny.sack g^n'isk isim uval. gun.point g^n'poynt isim baknz force someone at gunpoint
gun.pow.der g^n'paudr isim barut. gun.run.ner g^n'r^nr isim silah kaaks. gun.run.ning g^n'r^nng isim silah kaakl. gun.shot g^n'at isim 1. silah at. 2. (ateli silaha ait) menzil, erim, atm.
gunsmith
gun.smith g^n'smth isim tfeki, tfek ve tabanca yapan veya tamir eden kimse.
gurgle
guru gush
gu.ru gu'ru isim guru, mrit, rehber. gush g^ fiil 1. fkrmak. 2. (about) hayranln abartl bir ekilde anlatmak; yalayp ballamak. isim fkrma, fkr; fkrt.
gusset gussy oneself up gussy gust gustatory gusto gut gutless guts
gus.set g^s't isim ku, verev taklan kuma paras. sslenip pslenmek. gus.sy g^s'i fiil, konuma dili up -i sslemek. gust g^st isim rzgrn ani ve sert esmesi. gus.ta.to.ry g^s'ttri sfat tat alma duyusuyla ilgili. gus.to g^s'to isim zevk. gut g^t isim barsak. gut.lesssfat, konuma dili yreksiz. guts g^ts isim 1. oul barsaklar. 2. konuma dili cesaret, yrek: He's got guts. Baya cesur o.
gutsy gutter
gutsysfat, konuma dili cesur, yrekli. gut.ter g^t'r isim 1. (at veya dam kenarndaki) oluk. 2. (kaldrm kenarndaki) oluk, kanivo.
guttural
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
guy gay isim, konuma dili adam. Guy.a.na gayn', gaya'n isim 1. Guyana, eski ngiliz Guyanas. 2. Guyana, Guyana blgesi.
Guyanan
isim 1. Guyanal, eski ngiliz Guyanas halkndan biri. 2. Guyanal, Guyana blgesi halkndan biri. sfat 1. Guyana, eski ngiliz Guyanas veya halkna zg. 2. Guyana, Guyana blgesi veya halkna zg. 3. Guyanal, Guyana uyruklu. 4. Guyanal, Guyana blgesi halkndan olan.
Guyanese
Guy.a.nese gayniz' isim (Guyanese) 1. Guyanal, eski ngiliz Guyanas halkndan biri. 2. Guyanal, Guyana blgesi halkndan biri. sfat 1. Guyana, eski ngiliz Guyanas veya halkna zg. 2. Guyana, Guyana blgesi veya halkna zg. 3. Guyanal, Guyana uyruklu. 4. Guyanal, Guyana blgesi halkndan olan.
guzzle gym
guz.zle g^z'l fiil (iki) oka imek. gym cm isim 1. spor salonu, qimnastik salonu. 2. (okullarda) beden eitimi.
gymnasium
gymnast gymnastic gymnastics gynaecologist gynaecology gynecologist gynecology gyp joint gyp
gym.nast cm'nst isim qimnastiki. gym.nas.ticsfat qimnastie ait. gym.nas.ticsisim, oul qimnastik. gy.nae.col.o.gistisim baknz gynecologist gy.nae.col.o.gy gaynkal'ci isim baknz gynecology gy.ne.col.o.gistisim qinekolog. gy.ne.col.o.gy gaynkal'ci isim qinekoloqi, nisaiye. kazk bir yer. gyp cp isim, konuma dili kt, hileci, sahtekr; kazk. fiil (gypped, gypping) aldatmak; kazk atmak.
gyp.sum cp'sm isim alta, qips. Gyp.sy cp'si isim Roman, ingene. gy.rate cay'reyt fiil dnmek, dnerek sallanmak. isim dnme, dnerek sallanma.
576
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gyroscope H
gy.ro.scope cay'rskop isim cayroskop, qiroskop. H, h ey isim H, ngiliz alfabesinin sekizinci harfi. ( Honor, hour, herb gibi baz kelimelerin banda ve herhangi bir kelime veya hecenin sonunda telaffuz edilmez. Baz nszlerden sonra baka ekillerde telaffuz edilir.)
H.H.
H.M.S.
H.P., HP, h.p.ksaltma high pressure horsepower H.Q. ey'kyu' ksaltma Headquarters H.R.H.ksaltma His Royal Highness ; Her Royal Highness .
H.S. haberdasher
H.S.ksaltma high school Home Secretary hab.er.dash.er hb'rdr isim 1. erkek giyimi satan maaza. 2. ngiliz ngilizcesi tuhafiyeci.
haberdashery
hab.er.dash.eryisim 1. apka dkkn. 2. ngiliz ngilizcesi tuhafiye. 3. ngiliz ngilizcesi tuhafiye dkkn.
habit
hab.it hb't isim 1. alkanlk, itiyat, det. 2. Hristiyanlk din grevlilerine zg kyafet.
habitat
hab.i.tat hb'tt isim 1. habitat, hayvan veya bitkinin yetitii doal ortam. 2. bir eyin doal yeri.
hab.it-form.ingsfat alkanlk meydana getiren. ha.bit.u.al hb'uwl sfat 1. allm, mutat. 2. daimi. ha.bit.u.al.lyzarf alld ekilde, det zere. taksi dura. hack hk fiil 1. entmek, yarmak, yontmak, kymak. 2. kuru kuru ksrmek. 3. argo becermek. isim 1. entik. 2. kuru ksrk.
hackberry
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hackneyed had best do had better had haddock hadj hadji hadn't hag
hack.neyed hk'nid sfat basmakalp, klie, bayat. yapmal, yapsa daha iyi olur. -se iyi olur: I had better go. Gitsem iyi olur. had hd fiil baknz have had.dock hd'k isim mezgit. hadj hc isim hac. hadj.i hc'i isim hac. had.n't hd'nt ksaltma had not. hag hg isim 1. yal irkin kadn, kocakar. 2. byc kadn.
haggard
haggle
ha-ha hail fellow well met hail from hail hailstone hailstorm hair curler hair dryer hair net hair spray hair hairbrush haircut
ha-ha ha'ha isim kahkaha sesi. nlem Hah hah! yakn arkada. 2. herkesle abuk ahbap olan kimse. denizcilikle ilgili 1. .. limanndan kalkmak. hail heyl fiil selamlamak; armak; seslenmek. hail.stoneisim dolu tanesi. hail.stormisim dolu frtnas. bigudi. sa kurutma makinesi, sa kurutucusu. sa filesi. sa spreyi. hair her isim sa, kl, ty. hair.brush her'br^ isim sa fras. hair.cut her'k^t isim 1. sa tra. I want a haircut. Sam kestirmek istiyorum. 2. san kesilme biimi.
hairdo hairdresser
hair.do her'du isim (hairdos) sa tuvaleti, sa ekli. hair.dress.er her'dresr isim 1. kadn kuafr, kadn berberi. 2. ngiliz ngilizcesi erkek berberi.
hairless
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
keskin viraj. hair.pin her'pn isim sa tokas, firkete. sfat U eklinde kvrlan.
hair-rais.ingsfat tyler rpertici, korkun. hair.split.ter her'spltr isim kl krk yaran kimse. hair.split.ting her'spltng isim kl krk yarma. sfat kl krk yaran.
hairy
Haiti Haitian
Hai.ti hey'ti isim Haiti. Hai.tian hey'n isim Haitili. sfat 1. Haiti, Haiti'ye zg. 2. Haitili.
hale and hearty hale half a dozen half brother half fare half glasses half measures half sister half sole half the battle half
turp gibi, sapasalam. hale heyl sfat baknz hale and hearty yarm dzine. vey erkek karde. yarm bilet. yarm gzlk. yeterli olmayan tedbirler. vey kzkarde. yarm pene. iin yars; iin ou, iin en zor taraf. half hf isim (halves) yarm, yar: Two halves make a whole. ki yarm bir btn eder. half an apple yarm elma. Half the students have come. rencilerin yars geldi. sfat buuk; yar, yarm: one and a half kilos bir buuk kilo. a half page yarm sayfa. zarf yar, yar yarya: He half filled my glass. Bardam yar yarya doldurdu.
halfback half-baked
half.back hf'bk isim, spor hafbek. half-baked hf'beykt' sfat 1. yar pimi. 2. iyi dnlmemi.
half-breed halfhearted
half-breed hf'brid sfat, isim melez. half.heart.ed hf'har'td sfat isteksiz, gnlsz.
579
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
half-length
half-length hf'length sfat yarm boy. isim vcudun yukar ksmn gsteren resim.
half-lifeisim, fizik yarlanma sresi. half-mast hf'mst' isim bayran yarya indirilmesi. half-moon hf'mun' isim yarmay. half-timesfat yarm gnlk (i alma). half.way hf'wey' zarf 1. ortada, yar yolda. 2. yetersiz olarak. sfat 1. yar yolda bulunan (yer). 2. yetersiz.
half-witted Halicarnassus
half-wit.ted hf'wtd sfat ahmak, budala. Hal.i.car.nas.sus hlkarns's isim Bodrum, Halikarnas.
hall
hall hl isim 1. koridor. 2. hol. 3. salon. 4. okul veya niversite binas. 5. malikne, iftlikteki kk.
hallow Halloween
hal.low hl'o fiil 1. kutsamak. 2. kutsallatrmak. Hal.low.een hlowin' isim (eski bir inana gre) cadlarn, hayaletlerin, hortlaklarn ortala kt gece (17 Ekim).
hal.lu.ci.nate hlu'sneyt fiil sanrlamak. hal.lu.ci.na.tionisim, ruhbilim sanr. hall.way hl'wey isim 1. koridor. 2. hol. ha.lo hey'lo isim (halos/haloes) hale, al, ayla. hal.o.gen hl'cn isim haloqen. halt hlt isim 1. durma, duru. 2. mola. fiil durmak; durdurmak.
hal.ter hl'tr isim yular. halve hv fiil 1. yarya blmek. 2. yarya indirmek. halves hvz isim, oul baknz half ham hm isim 1. qambon. 2. argo abartarak oynayan oyuncu. 3. konuma dili amatr radyo operatr. fiil, argo (hammed, hamming) abartarak oynamak.
hamburger
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hammer an idea into someone's head bir fikri birinin kafasna sokmak. hammer away hammer out hammer throw hammer hammock hamper hamster hamstring durmadan almak. -e ekil vermek. spor eki atma. ham.mer hm'r isim eki; tokmak. ham.mock hm'k isim hamak. ham.per hm'pr fiil engel olmak, gletirmek. ham.ster hm'str isim hamster, crlaksan. ham.string hm'strng isim dizard kirii. fiil (hamstrung) 1. ksteklemek. 2. dizard kiriini koparmak/kesmek. hamstrung hand down hand grenade hand in hand hand in hand labor hand on hand organ hand out hand over hand ham.strung hm'str^ng fiil baknz hamstring kuaktan kuaa devretmek. el bombas. el ele. vermek, teslim etmek. el ile yaplan i. babadan oula geirmek. 2. bakasna vermek. laterna. datmak. vermek, devretmek, teslim etmek. hand hnd fiil elle vermek, uzatmak: Please hand me that book. O kitab bana uzatr msnz? handbag handball handbill handbrake handcuff hand.bag hnd'bg isim el antas. hand.ball hnd'bl isim, spor hentbol, eltopu. hand.bill hnd'bl isim el ilan. hand.brake hnd'breyk isim el freni. hand.cuff hnd'k^f isim kelepe. fiil kelepe vurmak, kelepelemek. handful hand.fulisim 1. avu dolusu. 2. az miktar. 3. konuma dili idare edilmesi zor biri; ele avuca smaz ocuk. handgun hand.gun hnd'g^n isim tabanca.
581
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hand.i.cap hn'dikp isim 1. engel. 2. sakatlk, zr. 3. handikap. 4. spor handikap. fiil (handicapped, handicapping) engel olmak, engellemek.
handicapped handicraft handily handiness handiwork handkerchief handle someone with kid gloves
hand.i.cappedsfat zrl, sakat. hand.i.craft hn'dikrft isim el sanat. hand.i.lyzarf kolayca, elverili bir ekilde. hand.i.nessisim beceriklilik. hand.i.work hn'diwrk isim i, elii. hand.ker.chief hng'krf isim mendil. (ok krlgan veya sinirli birine) son derece dikkatli davranmak.
handle
han.dle hn'dl fiil 1. el srmek, ellemek, dokunmak. 2. ele almak. 3. kullanmak. 4. idare etmek. 5. satmak. isim sap, kulp, kabza, tutama.
handlebar handling
han.dle.bar hn'dlbar isim (bisiklette) gidon. han.dling hn'dlng isim 1. elle dokunma. 2. ileme tarz.
handmade hand-me-down
hand.made hnd'meyd sfat elii, el yapm. hand-me-down hnd'midaun sfat kullanlm, elden dme. isim kullanlm elbise veya eya.
hand.rail hnd'reyl isim merdiven parmakl, trabzan. parman kprdatmadan, kolaylkla. 2. phesiz, apak: He was hands down the best. Onun en iyi olduu apakt.
Dokunma!/Elini srme! Eller yukar! hand.shake hnd'eyk isim el skma. hand.some hn'sm sfat 1. yakkl. 2. ok, bol; byk. 3. cmert.
hand.work hnd'wrk isim elii. hand.writ.ing hnd'raytng isim el yazs. hand.y hn'di sfat 1. hazr, yakn, el altnda. 2. eli ie yatkn, becerikli, marifetli, usta. 3. elverili, kullanl.
582
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili babo gezerek beklemek. tereddt etmek, ekinmek. geri kalmak. (sonu) belli olmamak: For a week her life hung in the balance. Bir hafta boyunca yaayp yaamayaca belli deildi. The fate of the city was hanging in the balance. ehrin kaderi mehuld.
birinin her dediini can kulayla dinlemek. (to) (-e) sk tutunmak. 2. dayanmak, katlanmak. protesto olarak sevilmeyen birinin kuklasn yakmak veya asmak.
hang up hang
telefonu kapamak. hang hng fiil (hung) 1. asmak; aslmak, asl olmak, sallanmak, sarkmak. 2. takmak. 3. (ban) emek. 4. kaplamak, yaptrmak.
hangar hangdog
han.gar hng'r isim hangar. hang.dog hng'dg isim sinsi adam. sfat 1. alak, habis. 2. rkek, korkak.
hang.erisim 1. ask, ask kancas. 2. engel. hang.er-on hng'ran isim (hangers-on) belei kimse. hang.ingisim 1. asma. 2. ipe ekme, asma, idam. sfat asl, sarkan.
hang.man hng'mn isim (hangmen) cellat. hang.nail hng'neyl isim eytantrna. hang.o.ver hng'ovr isim iki sersemlii. hang.up hng'^p isim 1. glk, engel. 2. taknak. hank hngk isim 1. ile, yn veya ipek ilesi. 2. kangal. han.ker hng'kr fiil after/for arzulamak, zlemini ekmek.
haphazard
hapless
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rastgelmek, bulmak. hap.pen hp'n fiil olmak, meydana gelmek. hap.pen.ing hp'nng isim olay, vaka. hap.pi.ly hp'li zarf 1. mutlulukla, sevinle. 2. ok kr, Allahtan, bereket versin ki.
happy
hap.py hp'i sfat 1. mutlu, mesut; en, neeli. 2. yerinde, iyi. 3. ... delisi: girl-happy kz delisi.
happy-go-lucky
harangue
ha.rangue hrng' isim uzun ve tumturakl konuma, tirat. fiil uzun ve tumturakl bir ekilde konumak, tirat sylemek.
harass
har.ass hrs', her's fiil 1. rahat vermemek, rahatsz etmek, taciz etmek; bizar etmek, tedirgin etmek. 2. askeri aralksz saldrlarla taciz etmek.
harbor
har.bor har'br isim 1. liman. 2. barnak, snak. fiil 1. barndrmak. 2. misafir etmek. 3. beslemek.
harbour hard cash hard currency hard disk hard drink hard hat hard labor hard luck hard nut to crack hard row to hoe hard
har.bour har'br isim, ngiliz ngilizcesi baknz harbor nakit para. salam dviz/para. bilgisayar sabit disk. sert iki. kask, mifer. hukuk ar i cezas. ansszlk. etin ceviz. zor i. hard hard sfat 1. kat, sert, pek. 2. g, zor, etin. 3. kat, acmasz, sert. 4. ac, ar, sert (sz). 5. iddetli, kuvvetli. 6. iddetli, sert; ok souk (mevsim, hava). 7. sert, kireli, ac (su). 8. sert (iki). 9. tehlikeli ve bamllk yapan (madde).
hard-boiled egg
lop yumurta.
584
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hard-boiled hard'boyld' sfat 1. lop, kat (yumurta). 2. konuma dili kl yutmaz, kurt.
hard-core
hard-core hard'kr' sfat 1. yolundan amaz, boyun emez, kararl. 2. cinsel organlar ve sevime hareketlerini yakndan gsteren. 3. etin ceviz.
harden
hard.en har'dn fiil 1. sertletirmek, katlatrmak; sertlemek, katlamak. 2. pekitirmek, kuvvetlendirmek; pekimek, kuvvetlenmek. 3. (imento) donmak.
hardheaded hardhearted
hard.head.ed hard'hed'd sfat makul dnen. hard.heart.ed hard'har'td sfat kat yrekli, acmasz, kalpsiz.
hard-line hard'layn' sfat kat, inat, uzlamaz. (birinin) nefes alacak zaman bile olmamak, ok megul olmak.
hardly
hard.lyzarf 1. zorla, glkle, gbela. 2. hemen hemen: Hardly anything was left. Hemen hemen hibir ey kalmamt. I hardly knew her. Tanklmz ok yzeyseldi. This is hardly the time for that! imdi hi de onun zaman deil!
hardness
hard.nessisim 1. (fiziksel olarak) katlk, sertlik. 2. glk, zorluk. 3. katlk, sertlik, acmaszlk.
hard-nosed
hard-on hard'an isim baknz get a hard-on hard.ship hard'p isim sknt, darlk, glk. nalbur dkkn. hard.ware hard'wer isim 1. madeni eya, hrdavat. 2. silah. 3. bilgisayar donanm.
hardwood
har.dy har'di sfat dayankl, direnli. hare her isim yabani tavan. hare.brained her'breynd sfat ku beyinli, kafasz.
585
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hare.lip her'lp isim yark dudak, tavanduda. har.em her'm isim harem. kuru fasulye. (gemie, nceki konuya) dnmek; (gemiten, eski olaylardan) sz etmek.
hark hark fiil dinlemek. nlem Dinle!/Dur!/Sus! har.lot har'lt isim fahie, orospu. harm harm isim 1. zarar, hasar, ziyan. 2. ktlk. fiil zarar vermek, ktlk etmek.
harm.fulsfat zararl. harm.lesssfat zararsz. har.mon.ic harman'k sfat 1. uyumlu, ahenkli. 2. mzik armonik, armoniye ait.
har.mon.i.ca harman'k isim armonika, mzka. har.mo.ni.ous harmo'niys sfat ahenkli, uyumlu. har.mo.nise har'mnayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz harmonize
harmonize
harmony
harness
har.ness har'ns isim koum takm. fiil 1. (ata) koum takmak. 2. to (at) (arabaya) komak; (kzleri) (sabana) komak. 3. (doal bir gc dizginleyerek) yararlanmak, kullanmak.
harp on
harp harp isim, mzik harp, arp. fiil harp almak. har.poon harpun' isim zpkn. fiil zpknlamak. harp.si.chord harp'skrd isim klavsen. har.row her'o isim 1. kesek krma makinesi. 2. tapan. fiil 1. trmk ekmek, kesek krmak. 2. tapanlamak, tapan ekmek.
harrowing
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
harsh har sfat 1. sert, ac. 2. kaba, hain, ters, huysuz. hart hart isim erkek geyik; kzl geyiin erkei. har.vest har'vst isim 1. hasat. 2. hasat zaman, hasat, orak mevsimi. 3. rn, mahsul, rekolte. 4. sonu, semere. fiil hasat etmek, bimek.
has hz fiil baknz have konuma dili tartmak. hash h isim 1. kuba doranarak yeniden piirilen et yemei. 2. karmakark ey. 3. bozulmu ey. 4. argo hai. fiil 1. kuba doramak. 2. bozmak, altst etmek.
hasheesh
hashish
hasn't hasp hassle Haste makes waste. haste hasten hastily hasty
has.n't hz'nt ksaltma has not. hasp hsp isim asma kilit kprs. has.sle hs'l isim 1. tartma. 2. zorluk, glk. Acele ie eytan karr. haste heyst isim 1. acele. 2. ivedilik. has.ten hey'sn fiil acele ettirmek; acele etmek. hast.i.lyzarf aceleyle. hast.y heys'ti sfat 1. acele, tez, abuk. 2. dncesiz. 3. aceleci, tela.
apka kalb. hat ht isim apka. hatch h isim, denizcilikle ilgili ambar az; ambar kapa.
hatchback
hatchet hatchway
hatch.et h't isim kk balta. hatch.way h'wey isim, denizcilikle ilgili ambar az; lombar az.
hate hateful
hate heyt fiil nefret etmek. isim nefret. hate.fulsfat 1. nefret edilen. 2. nefret dolu.
587
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk hatred haughtiness haughty haul over the coals haul someone over the coals haul
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ha.tred hey'trd isim kin, nefret, dmanlk. haughtinessisim kibirlilik, kendini beenmilik. haugh.ty h'ti sfat kibirli, kendini beenmi, marur. halamak, azarlamak. birini azarlamak/halamak. haul hl fiil 1. ekmek. 2. tamak. 3. denizcilikle ilgili vira etmek. 4. (rzgr, gemi) yn deitirmek, dnmek. isim 1. ekme, eki. 2. bir ada karlan balklar. 3. tama uzakl. 4. tanlan ey.
haunch
haunt
haunt hnt fiil 1. (hortlak veya ruhlar) sk sk uramak. 2. usandrmak. 3. akldan kmamak. 4. sk sk gitmek, dadanmak. 5. srekli yannda bulunmak. isim sk sk gidilen yer, urak, urak yeri.
haunted haunting hauteur have a ball have a bath have a bearing on have a bee in one's bonnet have a big lead have a blast have a BM have a bone to pick with someone
haunt.edsfat tekin olmayan, perili. haunt.ingsfat zor unutulan, akldan kmayan. hau.teur hotr' isim kibir, gurur. konuma dili ok elenmek. banyo yapmak, ykanmak. ile ilgisi olmak; -i etkilemek. bir fikri kafasna takm olmak. ok nde olmak. konuma dili ok elenmek. byk aptes bozmak. biriyle paylaacak kozu olmak, halledilecek davas olmak.
have a bone to pick with have a bowel movement have a change of heart have a chip on one's shoulder have a crush on someone have a feeling for
ile paylalacak kozu olmak. byk aptes bozmak. fikir veya davranlarn deitirmek. ok alngan olmak. konuma dili birine fena halde tutulmak. -in dilinden anlamak: She has a feeling for animals. Hayvanlarn dilinden anlar.
588
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
have a finger in the pie have a fit of the sulks have a fit
orbada tuzu bulunmak. somurtup durmak. (fkeden) deli olmak, babalar tutmak, kplere binmek, zvanadan kmak. 2. mest olmak, deli olmak, neredeyse zil takp oynamak, ok sevinmek. 3. fenalk geirmek.
have a fling at have a fling have a gander at have a go at have a go have a good grasp of
(bir ey yapmay) denemek. kurtlarn dkmek. konuma dili -e bir gz atmak, -e bir bakmak. denemek: Have a go! Bir dene! denemek: Have a go! Bir dene! -i iyi kavramak, -e iyice vkf olmak.
have a good head on one's shoulders saduyu sahibi olmak. have a good mind to konuma dili Aniden akla gelen ve neredeyse uygulamasna kalklacak olan bir fikri belirtmek iin kullanlr: I've a good mind to give you a good whipping! Sana bir gzel dayak atmak geliyor iimden! have a grudge against have a hand in have a heart Have a heart! have a line on have a losing streak have a lot of brass have a lucky streak have a lump in one's throat have a mind to birine kar kin beslemek. (bir ite) parma olmak. insafl davranmak. nsaf be! hakknda bilgi almak, bilgisi olmak. (birinin) ans rast gitmemek. ok yzsz olmak. ans rast gitmek. zntden boaz tkanmak. -ecei gelmek, -esi gelmek: I have a mind to go there this instant. Oraya hemen gidesim geliyor. have a narrow escape have a one-track mind ucuz kurtulmak. bir konuyu tutturmak: You've got a one-track mind. Akln fikrin hep onda.
589
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e merakl olmak; -e dkn olmak: He has a penchant for fixing things. Eyalar tamir etmeye merakl.
zor/skntl bir dnem geirmek, zor/skntl bir dnemden gemek; zor bir hayat geirmek.
Have a round of drinks on me. have a run-in with someone have a screw loose
Herkese benden birer bardak iki. biriyle atmak. konuma dili bir tahtas eksik olmak, kafadan kontak olmak, kontak olmak.
have a share in have a short memory have a soft heart have a soft spot for have a sore throat have a spill have a stiff neck have a stomachache have a sweet tooth have a temper have a tickle in one's throat have a voice in have a way with machines have a way with someone have a whale of a time have a whip-round have a winning streak have a word with someone have a working knowledge of
- de pay olmak. abuk unutmak, hafzas zayf olmak. yumuak kalpli olmak, mfik olmak. konuma dili -e zaaf olmak. anjin olmak, boaz yanmak. atn srtndan dmek. boynu tutulmak. (birinin) midesi armak. tatl sevmek, tatl yiyecekleri sevmek. abuk fkelenen biri olmak. (birinin) boaz gcklanmak. -de sz hakk olmak. makinelerden anlamak. birini kolaylkla etkilemek. ok elenmek. para toplamak. ans rast gitmek. biriyle konumak. (bir eyi) iyi kt kullanabilecek kadar bilmek: They have a working knowledge of Russian. Bir Rusla iyi kt anlaabilecek kadar Rusa biliyorlar.
have a wreck have a yearning for have a yearning to have a yen to have a zizz
trafik kazas geirmek. -i arzu etmek. -i arzu etmek. (bir ey yapmay) arzu etmek. ekerleme yapmak, kestirmek, ksa bir uyku ekmek.
590
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk have an abortion have an accident have an ace in the hole have an ace up one's sleeve have an advantage over someone have an affair with
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dk yapmak. kaza geirmek, kazaya uramak. elinde kozu olmak. elinde kozu olmak. bakasna gre avantajl bir durumda olmak. (kendisiyle evli olmayan biriyle) bir ak ilikisinde bulunmak.
have an aptitude for have an in have an itching palm have an option on something
-e yetenei olmak. (bir yerde) torpili olmak. para hrs olmak. bir eyi belirli bir sre iinde alma veya reddetme hakk olmak.
have an urge to
(bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand.
have bats in the belfry have been around have both one's feet on the ground
bir tahtas eksik olmak, kafadan kontak olmak. konuma dili grm geirmi olmak. akl banda olmak, gereki ve pratik bir ekilde dnmek.
-de gz olmak. bitirmek, ii tamamlamak. argo 1. bkmak: I've had it; I am going to divorce my husband. Artk bktm; kocamdan boanacam. 2. artk yetmek: He's been cheating me for years, but now he's had it. Senelerdir beni aldatyordu, ama artk yeter.
have half a mind to have hard feelings about have in mind have in reserve have it coming
konuma dili baknz have a good mind to konuma dili -e gcenmi olmak. hatrnda tutmak, aklnda olmak. ihtiyat olarak saklamak. -i hak etmek.
591
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili birinin cann yakmak istemek; birinin cann yakmak iin frsat kollamak; birine dmanlk beslemek.
yetenei olmak. smarlamak. 2. argo ii i olmak, ileri tkrnda olmak. bir davay kavga ederek veya tartarak sonulandrmak.
Have it your own way. Have it your way. have kittens have many irons in the fire have no business doing something
Siz bilirsiniz./Nasl isterseniz yle olsun. Nasl istersen yle yap. iini kurt kemirmek, dokuz dourmak. krk tarakta bezi olmak. (birinin) bir ey yapmaya hakk olmamak: You have no business interfering in my affairs. Benim ilerime burnunu sokmaya hi hakkn yok.
(belirli bir ey iin) (birinde) hi istek/arzu olmamak. hi aklndan gememek, -e hi niyeti olmamak. -den hi holanmamak, -i hi sevmemek. 2. (birinin) -e harcayacak vakti olmamak, (birinin) (biri/bir ey) iin vakti olmamak.
konuma dili -i hi sevmemek, -den hi holanmamak, -i adam yerine koymamak, -e hi deer vermemek. 2. (birine) lazm olmamak; (birinin) iine yaramamak.
-e izin vermemek, -i kabul etmemek. ile hi grmemek; ile hi ahbaplk etmemek; ile hi emasta bulunmamak. 2. ile hi ilgisi/alakas olmamak; I hi ilgilendirmemek.
have nothing to show for it have on have one foot in the grave have one's back to the wall have one's eyes on have one's fill of have one's guard down have one's guard up
elinde ne yaptn gsterecek hibir ey olmamak. giyinmek. 2. aka etmek. bir aya ukurda olmak. aresiz kalmak. gz -in zerinde olmak. 2. -e gz koymak. konuma dili -den bkmak, -den illallah demek. tetikte olmamak. tetikte olmak.
592
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk have one's hands free have one's hands full have one's head screwed on right
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elleri bo olmak. 2. bo olmak, megul olmamak. konuma dili yeterince megul olmak. akl banda biri olmak.
have one's head screwed on the right wayakl banda biri olmak. have one's head screwed on have one's way akl banda biri olmak. istediini yaptrmak: She always gets her way. Hep onun istedii olur. have one's wits about one have one's work cut out for one have other fish to fry have preference have recourse to kafas yerinde olmak, doru drst dnebilmek. (birinin) nnde zor bir i olmak. baka bir ii olmak. tercih hakkna sahip olmak. -e bavurmak.
have scruples about doing something vicdani nedenle bir eyi yapmaktan ekinmek. have second thoughts about (daha nce verilen bir karar hakknda) tereddt etmeye balamak. have second thoughts (daha nce verilen bir karar hakknda) tereddt etmeye balamak. have sex have shadows around one's eyes have some say in have someone in mind have someone on a string have someone on one's mind seks yapmak, sevimek. gzleri mor halkalarla evrili olmak. -de sz sahibi olmak. birini/bir eyi dnmek, biri/bir ey aklnda olmak. birini parmanda oynatmak. biri/bir ey kafasn megul etmek, akl birine/bir eye taklmak. have someone under one's thumb have someone's number have something at one's fingertips birini istedii gibi idare etmek veya kullanmak. birinin ne mal olduunu renmek/anlamak. bir ey elinin altnda bulunmak. 2. bir eyi ok iyi bilmek. have something dry-cleaned bir eyi kuru temizleyiciye vermek, bir eyi temizletmek. have something in common with someonebiriyle bir eyi paylamak: I have nothing in common with him. Onunla ortak hibir eyim yok. have something in mind birini/bir eyi dnmek, biri/bir ey aklnda olmak.
593
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
have something on someone have something on the brain have stars in one's eyes have sympathy for
elinde sulayc delil bulunmak. bir eyi kafasna takmak. ortal toz pembe grmek; ok sevinli olmak. (gr, fikri) anlayp paylamak/desteklemek. 2. (birinin) halini anlamak.
have the courage of one's convictions inand eyi yapma veya syleme cesaretini gstermek. have the face to do something have the floor have the gall to have the inside track bir ey yapmaya yz olmak/cret etmek. mecliste sz syleme hakk olmak. (belirli bir eyi) yapacak kadar kstah olmak. yar alannn en i ksmna yakn olmak. 2. daha elverili durumda olmak. have the last laugh have the last word sonunda baarmak. (bir tartma veya az kavgasnn sonunda) son sz birinin olmak: He always has the last word. Son sz hep onun. 2. in (bir konuda) nihai karar/son sz birinin olmak. have the run of (bir yere) rahata girip kabilmek; (bir yeri) serbeste kullanabilmek. have the runs have the shits have the squirts have the time of one's life have the trots have the urge to konuma dili ishal olmak. ishal olmak. konuma dili ii srmek, ii gitmek, ishal olmak. olaanst gzel vakit geirmek. konuma dili ishal olmak, dibi tutmamak. (bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand. have to do with have to ile ilgisi olmak. -meli, -mal: I have to go. Gitmeliyim.
594
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili gereken niteliklere sahip olmak: She's got what it takes to be number one in her class. Snfnn birincisi olmak iin gerekli niteliklere sahip.
kavga etmek, atmak. have hv fiil (had, having) kurald ekimleri: imdiki zaman I, you, we, they have; he, she it has; gemi zaman had . 1. sahip olmak; -si olmak. 2. almak; elinde tutmak. 3. elde etmek, ele geirmek. 4. yapmak, etmek; yaptrmak, ettirmek. 5. konuma dili aldatmak. 6. konuma dili cinsel ilikide bulunmak. Yardmc fiil olarak gemi zaman gsterir: I have gone. Gittim.
ha.ven hey'vn isim 1. liman. 2. snak. have.n't hv'nt ksaltma have not . haves hvz isim, oul baknz the haves and the havenots
hav.oc hv'k isim hasar, tahribat, zarar ziyan. haw h isim al. hawk hk isim 1. ahin; doan. 2. atmaca. 3. aylak. hawk.erisim iportac. haw.thorn h'thrn isim al. tbbi saman nezlesi. hay hey isim saman, kuru ot. fiil 1. (kurutmak iin) ot bimek. 2. otu biip kurutmak.
hay.loft hey'lft isim otluk, samanlk. hay.rick hey'rk isim kuru ot yn, otluk; tnaz. hay.stack hey'stk isim kuru ot yn, otluk; tnaz. hay.wire hey'wayr sfat baknz go haywire tahmin etmek, kafadan atmak. haz.ard hz'rd isim ans, tehlike, riziko. fiil 1. tehlikeye atmak, ansa brakmak. 2. -e cesaret etmek.
haz.ard.oussfat tehlikeli, rizikolu. haze heyz isim hafif sis, ince duman, pus. ha.zel hey'zl isim 1. fndk aac. 2. kestane rengi. sfat ela (gz).
595
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ha.zel.nutisim fndk. haz.y hey'zi sfat 1. sisli, dumanl, puslu. 2. anlalmaz, belirsiz, bulank.
He can't see the woods for the trees. Ayrntlara taklp kald iin durumu bir btn olarak gremiyor. He did what little he could. Elinden geleni yapt. Hi vakit kaybetmedi.
He didn't let any grass grow under his feet. He doesn't give a damn. He failed to come. He feels queasy.
He gives you good value for your money. dediin para karlnda sana iyi mal verir. He got his deserts. He had better not. He had, say, a thousand dollars. He has a bad name. Hak ettiini buldu. Yapmazsa daha iyi eder. Diyelim ki bin dolar vard. Ad ktye km./Kt hreti var.
He has a good head on his shoulders. Onun kafas alyor./Akl banda biri. He has his limitations. He has left for India. He has lots of friends. He has turned sixty. He is down with a fever. He is due in at noon. He is lousy with money. He is minus his hat. He is not himself. He is past hope. He is riding for a fall. He is riding high. Yetenekleri snrldr. Hindistan'a hareket etti. Pek ok dostu var. Ya altm geti./Altm yana bast. Ateten yataa dm. leyin varacak./leyin gelmesi bekleniyor. Onun paras ok. apkas yok./apkasz. Kendinde deil. mitsiz durumda. Belasn aryor. leri yolunda/tkrnda. stedii zaman gelip gidebilir.
He is welcome to come and go at his pleasure. He jolly well had to. He just missed being run over. He little knows ....
ngiliz ngilizcesi Yapmaktan baka aresi yoktu. Ezilmekten zor kurtuldu. Bilmiyor ki ....
596
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
He looked me through and through. Beni iyice inceledi./Beni szd. He no longer comes here. He numbers eighty years. Artk buraya gelmiyor. Seksen yanda. Kitab bandan sonuna kadar okudu.
He should have known better than to do it. He treated me to a beer. He walks home to save carfare. He was the life of the party. He will amount to something. He will come to no good. He will have it that .... He will not take nay. He wouldn't hurt a fly. he head honcho head over heels
Bana bir bira smarlad. Yol paras harcamamak iin eve yrr. Toplanty canlandran o idi. Baarl bir adam olacak. Onun sonu iyi olmaz. -i iddia ediyor. "Yok" sznden anlamaz. Karncay bile ezmez. he hi zamir, eril o. sfat erkek: he-goat teke. ef, bakan. baaa. 2. konuma dili srlsklam (k olmak). 3. konuma dili grtlana kadar (bor iinde olmak).
bir eyin yolunu kesmek, bir eyin ilerlemesini engellemek. 2. bir eyi engellemek.
spor avantaq. konuma dili bakanlk etmek. pruva rzgr. head hed sfat ba, bata olan; baa ait. fiil 1. (bir eyin) bakanln yapmak/bakan olmak: Who heads this outfit? Burann bakan kim? 2. -in birincisi olmak: She headed her class. Snfnn birincisiydi. 3. for -e gitmek; -in istikametini tutmak, -e doru gitmek: You're heading for trouble. Bu gidile ban belaya girecek. 4. towards -e doru yneltmek: Head your horses towards Kangal! Atlarnz Kangal'a srn!
headache
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
head.band hed'bnd isim sa band, bant. head.board hed'brd isim karyolann baucundaki tahta.
head.dress hed'dres isim balk. head.er hed'r isim sayfa bal. head.first hed'frst' zarf ba nde, balklama (dalma). head.gear hed'gr isim balk. head.ing hed'ng isim (yazda) balk. head.land hed'lnd, hed'lnd isim, corafya burun. head.light hed'layt isim, otomotiv far. head.line hed'layn isim balk, manet. head.long hed'lng zarf 1. pervaszca, saknmadan; balklama. 2. apar topar.
head.mas.ter hed'ms'tr isim zel okul mdr. head.mis.tress hed'ms'trs isim zel okul mdiresi. head-on hed'an' sfat, zarf batan (apma), kafa kafaya, burun buruna (arpma).
headphone headquarters
head.phone hed'fon isim telefon veya radyo kulakl. head.juar.ters hed'kwrtrz isim 1. karargh. 2. kumanda merkezi. 3. merkez bro. 4. merkezde alanlar.
head.rest hed'rest isim koltuk bal. Yaz m, tura m? head.strong hed'strng sfat inat, dik bal, bildiini okuyan.
headwaiter headwaters
head.wait.er hed'wey'tr isim ef garson. head.wa.ters hed'wtrz isim, oul rma besleyen kaynaklar.
headway heady
head.way hed'wey isim ilerleme, yol alma. head.y hed'i sfat 1. kuvvetli, sert, arpc (esans, iki). 2. inat, kafa tutan.
heal hil fiil iyiletirmek; iyilemek. heal.erisim 1. doktor. 2. frk. salk belgesi.
598
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk health food health insurance health officer health healthful healthy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sala yararl, katksz, doal besin. salk sigortas. salk memuru. health helth isim salk. health.fulsfat 1. sala yararl. 2. salkl. healthysfat 1. salkl, salam. 2. sala yararl.
heap
heap hip isim 1. yn, kme. 2. konuma dili ok miktar. 3. konuma dili kalabalk. fiil 1. ymak, kmelemek. 2. (hediye, hakaret) yadrmak.
-den haberi olmak, -i duymak. -den haberi olmak, -i duymak. sonuna kadar dinlemek. hear hr fiil (heard) 1. iitmek, duymak. 2. dinlemek, kulak vermek. 3. haber almak, mektup almak. 4. sorguya ekmek, ifadesini almak.
ngiliz ngilizcesi Bravo!/Yaa! heard hrd fiil baknz hear kulaklk, iitme cihaz. hear.ing hr'ng isim 1. iitme, iitim. 2. hukuk celse, duruma, oturum.
hearsay evidence hearsay hearse heart attack heart disease heart failure heart transplant heart
hukuk bakalarndan iitilerek ne srlen delil. hear.say hr'sey isim sylenti, dedikodu. hearse hrs isim cenaze arabas. kalp krizi. kalp hastal. kalp yetmezlii. kalp nakli. heart hart isim 1. yrek, kalp. 2. kasaplk yrek. 3. gnl, can. 4. merkez, orta. 5. (marul, enginar v.b.'nde) gbek. 6. z, can damar. 7. kuvvet, enerji. 8. cesaret, evk. 9. iskambil oyunlar kupa.
heartache heartbeat
heart.ache hart'eyk isim kalp ars, znt, ac, keder. heart.beat hart'bit isim kalp at, yrek vuruu.
599
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
heartbreaking heartburn
heart.break.ingsfat byk ac veren. heart.burn hart'brn isim, tbbi mide ekimesinden dolay yemek borusunda veya midede duyulan yanma hissi.
heart.en har'tn fiil yreklendirmek, cesaretlendirmek. heart.felt hart'felt sfat yrekten, candan, iten. hearth harth isim 1. ocak, mine. 2. yurt, aile oca. heart.lesssfat kalpsiz, acmasz, merhametsiz. heart-rend.ing hart'rendng sfat yrek paralayc, ok ackl, yrekler acs.
heartstrings
heart.strings hart'strngz isim, oul baknz pull at one's heartstrings tear at one's heartstrings tug at one's heartstrings
heart-to-heart hearty
heart-to-heart hart'thart' sfat samimi, ak. heartysfat 1. candan, yrekten, iten. 2. salam, kuvvetli, salkl.
heat conduction heat rash heat stroke heat wave heat heated
s iletimi. isilik. scak arpmas. scak dalgas. heat hit fiil stmak; snmak. heat.edsfat 1. fkeli. 2. kzm, kzk, hararetli (tartma).
heater heath
heat.er hi'tr isim stc, soba, ocak, frn. heath hith isim 1. fundalk. 2. funda, sprge als, sprgeotu.
heathen
hea.then hi'dhn isim (heathen/heathens) 1. kfirler, kefere, kffar. 2. kfir. sfat kfir, kfirlere zg.
heath.er hedh'r isim sprgeotuna benzer bir al. elektrik rezistans. heat.ing hi'tng sfat stc. isim stma. iini ekmek, ah ekmek.
600
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
denizcilikle ilgili Yisa! Vira salpa! rzgr baa alp gemiyi durdurmak. 2. faa edip durmak.
heave
heave hiv fiil (heaved/hove) 1. byk bir gle atmak veya frlatmak. 2. kaldrmak, ekmek. 3. yukar kaldrmak. 4. ykseltmek, kabartmak. 5. (deniz) kabarmak. 6. (gs) iirmek; (gs) inip kalkmak. 7. (inilti) glkle karmak. 8. kusmak. 9. denizcilikle ilgili rgat evirmek, vira etmek.
heav.en hev'n isim cennet. gkcismi. heav.en.lysfat 1. cennet gibi, ok gzel. 2. gksel, gkle ilgili, ge ilikin. 3. ilahi, Tanrsal.
heavily heaviness heavy guns heavy industry heavy metals heavy sea heavy water heavy
heav.i.ly hev'li zarf 1. ar bir ekilde. 2. iddetle. heav.i.ness hev'ins isim 1. arlk. 2. iddet, yeinlik. ar silahlar. ar sanayi. ar metaller. dalgal deniz. kimya ar su. heav.y hev'i sfat 1. ar. 2. iddetli, kuvvetli (yamur, rzgr, frtna). 3. kaln (kar tabakas). 4. ok miktarda (oy kullanm). 5. (borsada) ok miktarda (alm satm). 6. kabarm (deniz). 7. ar. 8. kaln (elbise). 9. ciddi, nemli. 10. g, zor (i). 11. bulutlu, kapal (gk). 12. skc, ezici, usandrc. 13. skntl, zc. 14. kederli. 15. zarafetsiz, incelikten yoksun, kaba. 16. ar, hazm g (yemek). 17. ar, boucu (koku). 18. derin (sessizlik). 19. uyku basm, arlam (gz). 20. fizik ar (izotop). 21. youn (trafik).
heav.y-du.tysfat dayankl, ar i iin elverili. heav.y-hand.edsfat eli ar, beceriksiz, sakar. heav.y-heart.edsfat zgn, kederli. heav.y.weight hev'iweyt isim, sfat arsklet.
601
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
He.brew hi'bru isim, sfat 1. brani. 2. branice. heck hek nlem, argo Kahrolas. heck.le hek'l fiil (konumacnn) szn kesmek, soru yamuruna tutmak, sktrmak.
hec.tare hek'ter isim hektar. hec.tic hek'tk sfat heyecanl, telal. he'd hid ksaltma 1. he had. 2. he would. hedge hec isim sk aa veya allardan oluan it; al it. fiil 1. etrafna al dikmek, al ile evirmek. 2. kuatmak, sarmak, evirmek. 3. kaamak cevap vermek.
hedge.hog hec'hg isim kirpi. hedge.rowisim ekilmi al veya aalardan oluan it. heed hid fiil dikkat etmek, dinlemek, nemsemek. isim dikkat, nemseme.
heed.lesssfat 1. dikkatsiz. 2. pervasz. hee.haw hi'h isim eek anrmas, anrma. heel hil fiil ke takmak. heft.y hef'ti sfat, konuma dili 1. olduka ar. 2. kuvvetli. 3. iriyar. 4. bol.
heifer height
heif.er hef'r isim dve, dourmam gen inek. height hayt isim 1. ykseklik. 2. boy. 3. ykselti. 4. doruk, en yksek nokta.
heighten
hei.nous hey'ns sfat tiksindirici, iren, kt, irkin. heir er isim vris, miras, kalt. heir.ess er's isim kadn miras. heir.loom er'lum isim kuaktan kuaa geen deerli ey.
held held fiil baknz hold hel.i.cop.ter hel'kaptr, hi'lkaptr isim helikopter. he.li.o.trope hi'liytrop isim bambulotu. he.li.um hi'liym isim helyum.
602
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hell hel isim cehennem. nlem Kahrolsun! he'll hil ksaltma he will. hel.le.bore hel'bor isim pleme. hell.ish hel' sfat kt, berbat, korkun. hel.lo hlo' nlem 1. Merhaba. 2. Alo. helm helm isim, denizcilikle ilgili dmen yekesi; dmen.
hel.met hel'mt isim 1. mifer, tolga. 2. kask. helms.manisim dmenci. (kendi kendine servis yaparak) (yiyeceklerden) almak: He helped himself to a piece of the cake. Kekten bir dilim ald.
yardmda bulunmak. birine yardm etmek: Can you help her out with her French? Franszcasna yardm edebilir misin?
Eleman aranyor. help help fiil 1. yardm etmek; katkda bulunmak: I don't see how I can help you. Sana nasl yardm edeyim bilemiyorum. 2. faydas olmak, fayda etmek; rahatlatmak; (acy) dindirmek; (gergin/zor bir durumu) yumuatmak: I can lend you some money, if that'll help. Faydas olursa sana biraz bor verebilirim. Complaining won't help. ikyet etmek fayda etmez. A little lemon quice'll help. Biraz limon sksan iyi olur. isim (help) 1. yardm; katk. 2. yardmc; hizmeti; hizmetkr. 3. rgat, renper.
mdat! help.erisim yardmc; muavin; rak. help.fulsfat 1. faydal, yararl; kullanl. 2. yardmsever, yardmc: You're not being helpful. Yardmc olmuyorsun.
helping
helpless
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
help.less.nessisim aciz, cizlik; savunmaszlk. hel.ter-skel.ter hel'tr.skel'tr zarf alelacele, telala, apar topar. sfat 1. karmakark. 2. geliigzel.
kuatmak, iine almak, evirmek. kuatmak, iine almak, evirmek. hem hem isim elbise kenar, bask. fiil (hemmed, hemming) kvrp kenarn bastrmak.
hemisphere hemline
hem.i.sphere hem'sfr isim yarkre. hem.line hem'layn isim, terzilik elbise veya paltonun etek kenar, etek boyu, etek.
hemlock hemoglobin hemophilia hemophiliac hemorrhage hemorrhoid hemp hemstitch hen hence
hem.lock hem'lak isim baldran, aotu. he.mo.glo.bin hi'mglobn isim hemoglobin. he.mo.phil.i.a himfl'iy isim, tbbi hemofili. he.mo.phil.i.ac himfl'iyk isim, sfat hemofil. hem.or.rhage hem'rc isim, tbbi kanama. hem.or.rhoid hem'royd isim, tbbi basur, emoroit. hemp hemp isim kenevir, kendir. hem.stitch hem'st isim aqur, antika, sandii. hen hen isim 1. tavuk. 2. dii ku. hence hens zarf 1. bu nedenle, bundan dolay, dolaysyla. 2. (belirli bir zaman) sonra. 3. buradan.
hence.forthzarf bundan byle, bundan sonra. hence.for.wardzarf bundan byle, bundan sonra. hen.coop hen'kup isim kmes. hen.peck hen'pek fiil bann etini yemek, vr vr etmek, dr dr etmek.
henpecked hepatitis
Vicdan kendisini rahatsz etti. Birdenbire umutsuzlua dt. her hr zamir, diil onu; ona; ondan; onun: He loves her. Onu seviyor. He looked at her. Ona bakt. They hated her. Ondan nefret ettiler. It pleased her. Onun
604
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
houna gitti. sfat onun; kendi: It's her book. Onun kitab. She gazed at her portrait. Kendi portresini seyretti. herald her.ald her'ld isim 1. haberci, mqdeci. 2. protokol grevlisi, terifat. fiil haber vermek, ilan etmek. herb herb rb, hrb isim 1. ot. 2. yemeklere tat vermek iin kullanlan bitki. 3. ifal bitki. herbal herbicide herbivore herbivorous Hercules' allheal Hercules herd instinct herd herb.alsfat otlara ait; otlardan yaplan, bitkisel. her.bi.cide hr'bsayd isim herbisit, yabanc ot ldrc. her.bi.vore hr'bvr isim otul hayvan. her.biv.or.ous hrbv'rs sfat otul. avrotu, avr. Her.cu.les hr'kyliz isim Herkl. sr igds. herd hrd isim 1. hayvan srs, sr. 2. avam, ayaktakm. fiil 1. gtmek. 2. sr halinde gitmek. herdsman here and there Here goes! herds.man hrdz'mn isim (herdsmen) oban. orada burada, urada burada. Bismillah!/Haydi bakalm!/te balyorum! (Zor saylan veya biraz korkulan bir eyi yapmaya balamadan hemen nce sylenir.) Here you are. here hereabouts hereafter hereby hereditary Buyur, al. 2. Ha, geldin mi? 3. te! here hr zarf burada; buraya; buras. here.a.bouts hr'bauts zarf buralarda. here.af.ter hrf'tr zarf ileride, bundan sonra. here.by hrbay' zarf bu vesile ile. he.red.i.tar.y hred'teri sfat 1. miras yoluyla geen. 2. kaltsal, kaltmsal, irsi. heredity herein heresy he.red.i.ty hred'ti isim kaltm, soyaekim, irsiyet. here.in hrn' zarf bunda, bunun iinde. her.e.sy her'si isim 1. dince kabul olunmu inanlara aykr dnce, dalalet. 2. hkim olan felsefi veya siyasi doktrinlere kar gelen dnce.
605
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
heretical
here.to.fore hir'tfor zarf imdiye kadar, bundan nce. here.up.on hrpan' zarf bunun zerine. here.with hrwth' zarf 1. bununla. 2. iliikte. her.i.tage her'tc isim miras, kalt. her.mit hr'mt isim mnzevi, topluluktan kaan, yalnz bana yaayan kimse.
hernia hero
her.ni.a hr'niy isim ftk, kavl. he.ro hr'o, hi'ro isim (heroes) 1. kahraman, yiit. 2. edebiyat kahraman, ba karakter.
heroic
he.ro.icsfat 1. kahraman, kahramanca, cesur. 2. gzel sanatlar muazzam, gerek boyutlarndan ok byk (heykel, resim). 3. edebiyat kahramanlarla ilgili, destans, epik.
heroical
he.ro.icalsfat 1. kahraman, kahramanca, cesur. 2. gzel sanatlar muazzam, gerek boyutlarndan ok byk (heykel, resim). 3. edebiyat kahramanlarla ilgili, destans, epik.
her.o.in her'own isim eroin. her.o.ine her'own isim kadn kahraman. her.o.ism her'owzm isim kahramanlk. her.on her'n isim balkl. her.ring her'ng isim, zooloji ringa. hers hrz zamir, diil onunki; onun: Take hers. Onunkini al. That's hers. O onun. That damn goat of hers is eating my roses. Onun o kr olas keisi gllerimi yiyor.
her.self hrself' zamir, diil kendisi, kendi; bizzat. hertz hrts isim, fizik (hertz/hertzes) hertz. Onun imlas iyi. Az konuan biri o.
606
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk He's a man of principle. He's an object of scorn. He's not the only fish in the sea! he's hesitant
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Prensip sahibi bir adam. Herkes onu hor gryor. Ondan bakas yok mu bu dnyada? he's hiz ksaltma 1. he is. 2. he has. hes.i.tant hez'tnt sfat tereddtl, ikircikli, ikircimli, kararsz, duruksun.
hesitantly hesitate
hes.i.tant.lyzarf tereddtle, duraksayarak. hes.i.tate hez'teyt fiil tereddt etmek, duraksamak; ekinmek.
hes.i.ta.tionisim tereddt, duraksama, ikircik, ikircim. het.er.o.ge.ne.ous hetrci'niys sfat heteroqen. het.er.o.phyte het'rfayt isim tamasalak. het.er.o.sex.u.al hetrsek'uwl sfat kar cinse ilgi duyan, heteroseksel.
(aac) kesip devirmek. yontarak ekil vermek. 2. zahmetle meydana getirmek. hew hyu fiil (hewed, hewn) 1. balta ile kesmek. 2. yontmak. 3. kesmek, yarmak.
hewn hyun fiil baknz hew hex.a.gon hek'sgan isim, geometri altgen. hey hey nlem 1. Hey!/Baksana! 2. Haydi! 3. A! hey.day hey'dey isim altn a, en parlak dnem. hi hay nlem 1. Merhaba! 2. ngiliz ngilizcesi Hey! hi.a.tus hayey'ts isim (hiatuses/hiatus) aralk, aklk, ara, fasla, bo yer.
hi.ber.nate hay'brneyt fiil k uykusuna yatmak. hi.ber.na.tionisim k uykusu. hi.bis.cus haybs'ks, hbs'ks isim ingl. hic.cough baknz hiccup hic.cup hk'p isim hkrk. fiil hkrmak. hick hk isim, konuma dili taral, hdk, hanzo, kro. hick.o.ry hk'ri, hk'ri isim, botanik karya. hid hd fiil baknz hide hid.den hd'n fiil baknz hide sfat gizli, kapal.
607
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
saklamak; saklanmak. hide hayd isim hayvan derisi, deri; post. hide-and-seek hayd'nsik' isim saklamba. hide.a.way hayd'wey isim (polisten) saklanacak yer, yatak.
hide.bound hayd'baund sfat dar grl, eski kafal. hid.e.ous hd'iys sfat ok irkin, iren, korkun. hide-out hayd'aut isim baknz hideaway hid.ing-place hay'dng.pleys isim 1. saklanacak yer, gizlenecek yer. 2. zula.
hi.er.ar.chi.cal hayrar'kkl sfat hiyerarik. hi.er.ar.chy hay'rarki isim hiyerari. hi.er.o.glyph hay'rglf isim hiyeroglif. hi-fi hay'fay isim, sfat baknz high fidelity her yerde. 2. zengin fakir, herkes. sesi ok doal bir ekilde verme. 2. sesi ok doal bir ekilde veren (radyo, pikap, hoparlr).
high frequency high gear high hurdles high jinks high jump high latitudes high living high octane gasoline high places high point high price high relief high school high seas high tide
yksek frekans. otomotiv en hzl vites. yksek engel. 2. yksek engelli 338 metrelik kou. amata, cmb. spor yksek atlama. kutuplara yakn yerler. lks hayat. yksek oktanl benzin. yksek mertebeler. en nemli veya en heyecanl nokta. yksek fiyat. gzel sanatlar yksek kabartma. lise. enginler, ak deniz. denizin kabarm olmas, denizin kabarm hali. 2. denizin kabarm olduu zaman.
608
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
high hay sfat 1. yksek. 2. kibirli, kendini beenmi. 3. yce. 4. mzik tiz, yksek perdeden. 5. lks (yaant). 6. kokmu (et). 7. corafya kutuplara yakn. 8. cokun, takn (nee). 9. yksek, fahi (fiyat). 10. iddetli, sert (rzgr). 11. kabark, azgn (deniz). 12. argo uyuturucu etkisi altnda.
high.brow hay'brau sfat, isim entelektel. high.chair hay'er isim yksek mama iskemlesi. high-class hay'kls' sfat, konuma dili kaliteli, birinci snf.
high-density
yksekrenim. high.er hay'r sfat daha yksek. high-grade hay'greyd' sfat kaliteli, stn nitelikli, ekstra.
highlands highlight
high.lands hay'lndz isim, oul dalk yer. high.light hay'layt isim 1. (resimde) kl blm. 2. fotoraflk parlak nokta. 3. ilgi ekici olay; en nemli blm. fiil 1. -i vurgulamak, -in altn izmek, -e dikkati ekmek. 2. bilgisayar aydnlatmak.
highly
high.ly hay'li zarf 1. ok, pek ok, son derece. 2. ok iyi; ok olumlu bir ekilde.
high-mind.ed hay'mayn'dd sfat yce gnll. high.ness hay'ns isim ycelik. high-pitched hay'pt' sfat ok tiz. high-pres.sure hay'pre'r isim yksek basn. sfat 1. zorla yaplan (sat). 2. zorlayc.
high-rise hay'rayz' sfat, isim yksek (bina, apartman). high.road hay'rod isim anayol. hzl tren. high-speed hay'spid' sfat byk hzla giden. high-strung hay'str^ng' sfat sinirli, sinirleri gergin.
609
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
high-wa.ter hay'w'tr isim 1. azami kabarma. 2. takn. high.way hay'wey isim anayol. high.way.man hay'weymn isim ekya, haydut. hi.jack hay'ck fiil 1. (uak, gemi) karmak. 2. (kamyon, tren v.b.'ni) soymak.
hijacker
hike
hike hayk fiil 1. uzun yry yapmak. 2. (eteini) toplamak. 3. (fiyat) ykseltmek, artrmak. isim 1. uzun ve etin yry. 2. ykselme, art.
hiker hilarious hilarity hill hillside hilltop hilly hilt him himself hind legs hind quarter hind hinder hindermost Hindi hindmost hindmoster hindrance Hindu
hikerisim uzun yry yapan kimse. hi.lar.i.ous hler'iys sfat grltl ve neeli. hi.lar.i.tyisim nee, kahkaha. hill hl isim 1. tepe. 2. bayr, yoku. hill.side hl'sayd isim yama. hill.top hl'tap isim doruk. hillysfat tepelik. hilt hlt isim kabza, kl kabzas. him hm zamir, eril onu; ona. him.self hmself' zamir, eril kendisi, kendi; bizzat. arka ayaklar. but (et). hind haynd isim dii geyik. hin.der hn'dr fiil engellemek. hind.er.mostsfat en arkadaki, en gerideki, en sondaki. Hin.di hn'di isim, sfat Hinte. hind.mostsfat en arkadaki, en gerideki, en sondaki. hind.mostersfat en arkadaki, en gerideki, en sondaki. hin.drance hn'drns isim 1. engelleme. 2. engel. Hin.du hn'du isim Hindu, dini Hinduizm olan kimse. sfat Hindu; Hinduizme zg; dini Hinduizm olan.
610
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hinge hnc isim 1. mentee, reze. 2. dayanak noktas. fiil 1. mentee takmak. 2. on/upon -e bal olmak, -e dayanmak.
hint at
hint
hint hnt isim ima, st kapal sz. fiil ima etmek, tlatmak.
hin.ter.land hn'trlnd isim hinterlant, i blge. hip hp isim kala. hip.boneisim kala kemii. hip.pie hp'i isim hippi. hip.po hp'o isim, konuma dili suaygr. hip.po.pot.a.mus hppat'ms isim (hippopotamuses/hippopotami) suaygr.
cretle almak. -i kiraya vermek. hire hay'r isim kira; cret. fiil 1. cretle tutmak. 2. kira ile tutmak, kiralamak.
hirsute His All Holiness His bark is worse than his bite. His blood is up. His eye fell upon me. His face became purple. His face fell. His face was wreathed in smiles. His hair stood on end. His head is spinning. His heart is in the right place. His Highness His Holiness His Honor his opposite number his strong point
hir.sute hr'sut sfat 1. kll, tyl. 2. sal sakall. Patrik Cenaplar (Ekmenik Patrik iin kullanlr.). Ne varsa dilindedir. konuma dili Baya kzd. Gz bana iliti. fkeden mosmor kesildi. Surat asld. Tebessm ediyordu. Tyleri rperdi. Ba dnyor. yi niyetlidir. Ekselanslar. Papa Cenaplar. Sayn Yarg. 2. Sayn Bakan (belediye bakan). kar tarafta ayn yeri igal eden kimse. onun kuvvetli taraf.
611
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
his hz zamir, eril onunki; onun: I don't want his. Onunkini istemiyorum. That dog's his. O kpek onun. Take his outside. Onunkini darya kar. sfat onun; kendi: It's his car. Onun arabas. He likes his handwriting. Kendi elyazsn beeniyor.
birini slklayarak sahneden kovmak. hiss hs fiil 1. tslamak. 2. slklamak, slk alarak yuhalamak. isim 1. tslama. 2. slk.
hist. histoid histology historian historic moment historic historical novel historical historically history hit below the belt
hist.ksaltma historian historical history his.toid hs'toyd sfat dokusal. his.tol.o.gy hstal'ci isim dokubilim, histoloqi. his.to.ri.an hstr'iyn isim tarihi. dnm noktas, tarihi an. his.tor.ic hstr'k sfat 1. tarihsel, tarihi. 2. nemli. tarihi roman. his.tor.i.cal hstr'kl sfat tarihsel, tarihi, tarihle ilgili. his.tor.i.cal.lyzarf tarihe gre. his.to.ry hs'tri isim tarih. konuma dili doru olmayan bir ekilde saldrmak; mertlie/delikanlla yakmayan bir ekilde saldrmak. 2. boks belden aa vurmak.
hit it off hit man hit one's head against a stone wall hit one's stride
anlamak, uyumak. konuma dili kiralk katil. bouna uramak, haybeye krek ekmek. konuma dili iyi i yapar duruma gelmek, iin havasna girmek; (deneyim kazandktan sonra artk) iyi i yapmak.
konuma dili (bir eyi arayan biri) aradn bulmak/kendisini ok umutlandran bir ey bulmak.
hit the books hit the bottle hit the ceiling hit the deck
konuma dili ineklemek. ieyi devirmek. tepesi atmak. argo 1. yataktan kalkmak. 2. iki/bir seksen uzanmak.
612
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili (uyumak zere) yatmak. konuma dili turnay gznden vurmak, a cuk oturmak; en byk para dln kazanmak.
hedefi vurmak. 2. tahmini doru olmak. ta gediine koymak. 2. tam bilmek. 3. tam isabet kaydetmek.
hit the roof hit the sack hit the spot hit the trail hit upon hit
kplere binmek, tepesi atmak. konuma dili (uyumak zere) yatmak. (yiyecek, iecek) ok makbule gemek. yola koyulmak. rasgele bulmak. hit ht fiil (hit, hitting) 1. vurmak, arpmak. 2. isabet ettirmek; isabet etmek. isim 1. vuru, vurma, darbe. 2. isabet. 3. baar. 4. yerinde sz.
sfat arpp kaan (ofr). -e balamak. to (at) -e komak. 2. yukar ekmek. hitch h fiil 1. ip ile balamak; balamak, ilitirmek, takmak. 2. topallamak. 3. ekelemek. isim 1. engel. 2. aksama. 3. balant paras. 4. volta, ba, adi dm.
hitchhike hitchhiker hither and thither hither and yon hither hitherto hive hives hoard
hitch.hikefiil otostop yapmak. hitch.hikerisim otostopu. oraya buraya, uraya buraya. 2. bir ileri bir geri. oraya buraya, uraya buraya. 2. bir ileri bir geri. hith.er hdh'r zarf buraya. sfat beriki, beri yandaki. hith.er.tozarf imdiye kadar, imdiye dek. hive hayv isim kovan; ar kovan. hives hayvz isim, tbbi rtiker, kurdeen. hoard hrd isim biriktirilmi ey, istif. fiil biriktirmek, stok etmek, istiflemek.
hoarder hoarding
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk hoarfrost hoarhound hoarse hoarsely hoarseness hoary hoax
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hoar.frost hr'frst' isim kra. hoar.hound hor'haund isim baknz horehound hoarse hrs sfat 1. bouk. 2. bouk sesli. hoarse.lyzarf bouk sesle. hoarse.nessisim 1. boukluk. 2. bouk seslilik. hoar.y hr'i sfat kr; ak, aarm. hoax hoks isim 1. aka, latife. 2. hile, oyun. fiil aldatmak, oyun etmek, iletmek.
hobble
hob.ble hab'l fiil 1. topallamak, aksayarak yrmek. 2. buka vurmak, ksteklemek. 3. topal etmek. isim 1. topallama, aksama. 2. buka, kstek. 3. dert. 4. ayak ba, engel.
hobby hobgoblin
hob.by hab'i isim hobi, dk, zel zevk. hob.gob.lin hab'gabln isim 1. ifrit, gulyabani. 2. yersiz korku; saplant.
hobo
ho.bo ho'bo isim (hoboes/hobos) 1. gezici renper. 2. serseri, aylak, bo gezenin bo kalfas.
hock hak isim, konuma dili rehin. fiil rehine koymak. hock.ey hak'i isim, spor hokey. hodge.podge hac'pac isim 1. karmakark ey. 2. trl yemei.
hoe ho isim apa. fiil apalamak. lgn. hog hg, hag isim byk domuz. hoist hoyst fiil 1. yukar kaldrmak; yukar ekmek. 2. (bayrak) ekmek. isim yk asansr.
hold a child back a year hold a crowd back hold a thing over someone hold against hold aloof hold an animal at bay
ocua (okulda) ayn snf tekrarlatmak. kalabal zaptetmek. birini bir ey ile durmadan tehdit etmek. (suu) -e yklemek. 2. yzne vurmak. uzak durmak, yaklamamak, iliki kurmamak. birini/bir hayvan korkutarak yaklap zarar vermesini nlemek, sindirmek.
hold at bay
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili tutmak, inanmak. konuma dili (bir ii) yrtmek. 2. bask altnda tutmak.
hold forth
hold good hold in contempt hold in esteem hold in leash hold in pledge hold in reserve hold in hold incommunicado
geerli olmak. hakir grmek, hor grmek. saymak, sayg gstermek. yularn elden brakmamak. rehin olarak tutmak. ihtiyat olarak saklamak. tutmak, zaptetmek. kimseyle grtrmemek, bakalaryla grmesine izin vermemek.
-in savunucusu olmamak, -in taraftar olmamak. uzakta tutmak, yaklatrmamak. 2. ertelemek. -i tutmak, -e tutunmak. devam etmek, sregelmek. 2. tutmak. 3. dayanmak, direnmek. 4. (telefonda) beklemek.
konuma dili Dur!/Bekle! durumunu korumak. konuma dili 1. bir eyi bakalar/bakas kadar iyi yapabilmek: She can hold her own with the best of 'em. En iyi olanlarla ak atabilir. 2. var olan durumu srdrmek; daha ktye gitmemek: This firm's holding its own. Bu firma eski durumunu koruyor.
hold one's peace tongue hold one's peace hold one's tongue hold out on one hold out hold over hold someone at bay
dilini tutmak, konumamak. susmak, bir ey sylememek. dilini tutmak, konumamak. birinden gizlemek. dayanmak. 2. ileri srmek. 3. yetmek. 4. ayak diremek. ertelemek. birini/bir hayvan korkutarak yaklap zarar vermesini nlemek, sindirmek.
615
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk hold someone back hold someone in high regard hold someone in one's arms hold something in high regard hold still hold sway hold the field hold the line hold the pass hold the purse strings of
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birinin ilerlemesini durdurmak/engellemek. birine/bir eye sayg duymak. birini kucanda tutmak. birine/bir eye sayg duymak. kprdamamak. egemen olmak. stnln korumak. deiiklie kar olmak. 2. telefonu kapatmamak. geidi tutmak. kasann anahtar (birinde) olmak, para (birinin) elinde olmak.
hold together
hold up
kaldrmak. 2. tutmak, yardmda bulunmak, korumak. 3. geciktirmek; engellemek. 4. arzetmek, gstermek. 5. yolunu kesip soymak.
konuma dili geerli olmak, makul olmak. ile ayn fikirde olmak. konuma dili Dur!/Bekle! hold hold fiil (held) 1. tutmak: Hold my hand. Elimi tut. 2. brakmamak, zaptetmek. 3. iine almak: How much water will this glass hold? Bu bardak ne kadar su alr? 4. alkoymak, salvermemek, durdurmak. 5. sahip olmak, elinde tutmak. 6. (toplant) dzenlemek. 7. (makam) igal etmek. 8. (mevzi) savunmak, korumak. 9. (arlk) tamak, ekmek. 10. devam ettirmek. 11. inanmak; kabul etmek; dnmek, saymak; karar vermek. 12. devam etmek. 13. (zamk) yapmak. 14. dayanmak, sabit olmak. 15. to -e sadk kalmak, -den caymamak, -den vazgememek: He held to his decision. Kararndan caymad. 16. deimemek. 17. devam etmek, arkas kesilmemek, ilerlemek. 18. durmak. isim 1. tutma, tutu. 2. tutunacak yer. 3. tutamak. 4.
616
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
snacak yer, destek, dayanak noktas. 5. nfuz, hkm. 6. mzik uzatma iareti. holder hold.er hol'dr isim 1. kulp, tutamak, tutama. 2. tutacak. 3. hukuk hamil, sahip. 4. kirac. holding company holding holding. hold.ing hol'dng isim 1. tutma. 2. kira ile tutulmu arazi. 3. Genellikle oul mal, mlk ve tahvil gibi eldeki deerler, edin. holdover hold.o.ver hold'ovr isim, konuma dili sresi uzatlm ey veya kimse. holdup hold.up hold'^p isim 1. durdurma. 2. gecikme. 3. engel. 4. yolunu kesip soyma. hole up hole saklanmak. hole hol isim 1. delik. 2. boluk. 3. ukur. fiil delik amak, delmek. holiday hol.i.day hal'dey isim 1. tatil gn; tatil. 2. bayram gn; yortu gn. holiness Holland holler ho.li.ness ho'lins isim kutsallk, kutsiyet. Hol.land hal'nd isim Hollanda. hol.ler hal'r fiil, konuma dili barmak, haykrmak. isim bar, haykr. hollow victory hollow bir eye yaramayan zafer, bo baar. hol.low hal'o sfat 1. ii bo, oyuk. 2. ukur, derin, kk. 3. yank yapan, boluktan gelen (ses). 4. yalan, sahte. isim oyuk, ukur. fiil out oymak. holly hollyhock holocaust hol.ly hal'i isim obanpskl. hol.ly.hock hal'ihak isim glhatmi. hol.o.caust hal'kst isim 1. yakarak yok etme. 2. katliam. holster Holy Ghost Holy Scripture Holy Week holy hol.ster hol'str isim tabanca klf. Kutsal Ruh. Kitab Mukaddes. Paskalyadan nceki hafta. ho.ly ho'li sfat kutsal, mukaddes.
617
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
home base home economics home office home port Home Secretary home
merkez, s. ev ekonomisi. (byk bir firmaya ait) merkez brosu, merkez. demirleme liman. ngiliz ngilizcesi ileri Bakan. home hom isim 1. ev, aile oca, yuva. 2. vatan, yurt, memleket. sfat 1. ev ile ilgili, eve zg. 2. ngiliz ngilizcesi iilerine ait.
homebody
homeland homeless homelike homely homemade homemaker homeroom homesick homesickness homespun
home.land hom'lnd isim anavatan, anayurt. home.less hom'ls sfat evsiz, evsiz barksz. home.like hom'layk sfat ev gibi, rahat. home.ly hom'li sfat 1. basit, sade. 2. irkin. home.made hom'meyd' sfat evde yaplm. home.mak.er hom'meykr isim ev kadn. home.roomisim (okulda) esas dershane. home.sick hom'sk sfat vatan veya ev hasreti eken. home.sick.nessisim sla hasreti. home.spun hom'sp^n sfat 1. evde dokunmu. 2. basit, sade.
homestead
memleketine dnen; evine giden. home.ward hom'wrd zarf eve doru. home.work hom'wrk isim ev devi, dev. hom.i.cide ham'sayd isim adam ldrme, cinayet, katil.
homogeneity
homogeneous
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
homogenize
ho.mog.e.nize hmac'nayz fiil 1. homoqenletirmek, badak hale getirmek. 2. dvp kvamna getirmek.
homogenized
ho.mog.e.nizerisim homoqenletirici. ho.mol.o.gous homal'gs sfat homolog. hom.o.nym ham'nm, ho'mnm isim eadl. ho.mo.sex.u.al homsek'uwl isim, sfat homoseksel, ecinsel.
Hon. Honduran
Hon.ksaltma Honorable Hon.du.ran handur'n, handyur'n isim Hondurasl. sfat 1. Honduras, Honduras'a zg. 2. Hondurasl.
Hon.du.ras handur's, handyur's isim Honduras. hone hon fiil bilemek. hon.est an'st sfat 1. drst, namuslu. 2. hilesiz. hon.est.lyzarf 1. sahiden, gerekten. 2. drste, hilesizce.
Drstlk en iyi yoldur. hon.es.ty an'sti isim drstlk, namus. petek bal. hon.ey h^n'i isim 1. bal. 2. konuma dili sevgilim; canm.
honeybee honeycomb
hon.ey.bee h^n'ibi isim balars. hon.ey.comb h^n'ikom isim (ball veya balsz) petek. fiil baknz be honeycombed with
honeymoon
honeysuckle honk
hon.ey.suck.le h^n'is^kl isim hanmeli. honk hngk isim 1. yabankaz sesi. 2. klakson sesi. fiil 1. kaz sesi karmak. 2. klakson almak.
honor a debt
borcunu demek.
619
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
iftihar listesi. hon.or an'r isim 1. onur, eref. 2. hret, nam, n. 3. namus, iffet. fiil 1. ereflendirmek, eref vermek. 2. (bono, ek) kabul edip karln demek.
mansiyon. hon.o.ra.blesfat erefli. hon.o.rar.i.um anrer'iym isim (honoraria/honorariums) cret, serbest meslek sahibine hizmet karlnda verilen para.
honorary
honour hood
hon.our an'r isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz honor hood hd isim 1. kukuleta, balk. 2. otomotiv motor kapa, kaput. 3. gangster.
hood.lum hud'lm isim serseri, kabaday. hood.wink hd'wngk fiil aldatmak, gz boyamak. konuma dili 1. yaya gitmek, taban tepmek. 2. dans etmek.
hoof
erkek ve dii kopa. argo 1. ile iliki kurmak. 2. ile evlenmek. kancayla balamak. 2. birletirmek. hook hk isim 1. kanca, engel; kopa. 2. orak. fiil 1. engel ile yakalamak, tutmak, ekmek, balamak. 2. olta ile (balk) tutmak. 3. engel ekline sokmak. 4. taklmak, aslmak.
konuma dili tamamen, olduu gibi: He swallowed my story hook, line and sinker. Masalm olduu gibi yuttu.
hook.aisim baknz hookah hook.ah hk' isim nargile. hook.edsfat 1. engelli. 2. engel eklinde, engelsi. 3. konuma dili (on) -e dkn.
hooker
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk hooky hooligan hoop hoopoe hoopoo hooray hoot
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hook.y hk'i isim baknz play hooky hoo.li.gan hu'lgn isim, konuma dili sokak serserisi. hoop hup isim ember, kasnak. fiil emberlemek. hoo.poe hu'pu isim ibibik, htht, avukuu. hoo.poo hu'pu isim ibibik, htht, avukuu. hoo.raynlem, fiil baknz hurrah hoot hut fiil 1. (bayku) tmek. 2. yuhalamak, yuha ekmek. isim 1. bayku sesi. 2. yuhalama. 3. konuma dili gldrc ey.
hoover
hooves hop
hooves huvz isim baknz hoof hop hap fiil (hopped, hopping) sramak, sekmek. isim 1. srama, sekme. 2. konuma dili uu, uak seferi.
hope hopeful hopefully hopeless hoping against hope hopper hopscotch horde horehound
hope hop isim mit, umut. fiil mit etmek, ummak. hope.fulsfat mitli, mit verici. hope.fullyzarf 1. mitle. 2. konuma dili inallah. hope.lesssfat 1. mitsiz, umutsuz. 2. mit vermeyen. midini kesmeyerek. hop.per hap'r isim silo, sarpn. hop.scotch hap'ska isim seksek oyunu. horde hrd isim 1. horda. 2. kalabalk. hore.hound hor'haund isim 1. karasrgan, kpekotu. 2. kpekayas.
horizon horizontal
ho.ri.zon hray'zn isim ufuk, evren. hor.i.zon.tal hrzan'tl sfat yatay. isim yatay dzlem veya izgi.
hor.mone hr'mon isim hormon. bereket boynuzu. horn hrn isim 1. boynuz. 2. mzik boru. 3. klakson, korna.
horn.beam hrn'bim isim grgen. hor.net hr'nt isim byk eekars. birinin seilmesi gereken iki g seenek.
621
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
horn.y hr'ni sfat 1. boynuzlu. 2. argo seks yapma arzusuyla yanp tutuan; abaza, abazan. 3. nasrl.
horoscope horrible
hor.o.scope hr'skop isim 1. zayie. 2. yldz fal. hor.ri.ble hr'bl sfat 1. mthi, dehetli, korkun, iren. 2. konuma dili berbat.
horribly horrid
hor.rib.lyzarf korkun bir ekilde. hor.rid hr'd sfat 1. korkun, iren. 2. konuma dili kt, irkin, berbat.
horridly horrify horror hors d'oeuvre horse chestnut horse mackerel horse horseback
hor.rid.lyzarf korkun bir ekilde. hor.ri.fy hr'fay fiil korkutmak. hor.ror hr'r isim dehet, ylg, korku. hors d'oeu.vre r'drv' Franszca ordvr, erez, meze. atkestanesi. istavrit. horse hrs isim 1. at, beygir. 2. atlama beygiri, beygir. horse.back hrs'bk isim at srt. zarf at srtnda, ata binerek.
horsebean horsehair
horse.bean hrs'bin isim bakla. horse.hair hrs'her isim 1. at kl. 2. at klndan dokunmu kuma.
horse.man hrs'mn isim (horsemen) binici; svari. horse.man.shipisim binicilik. horse.play hrs'pley isim eek akas; hoyratlk. horse.pow.er hrs'pawr isim, makine beygirgc. horse.rad.ish hrs'rd isim, botanik bayrturpu. horse.shoe hrs'u isim 1. at nal. 2. nal eklinde ey. 3. oul nal ile oynanlan oyun.
horsewhip
hort. hortative
hort.ksaltma horticulture hor.ta.tive hr'ttv sfat 1. t veren, nasihat dolu. 2. tevik edici, gayret verici, yreklendirici.
hortatory
hor.ta.to.ry hr'ttri sfat 1. t veren, nasihat dolu. 2. tevik edici, gayret verici, yreklendirici.
622
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hose hoz isim (hoses) hortum. ho.sier ho'qr isim, ngiliz ngilizcesi orap. ho.sieryisim 1. oraplar. 2. orap fabrikas. 3. mensucat. 4. mensucat fabrikas.
hospice
hos.pice has'ps isim 1. zellikle rahip veya rahibeler tarafndan idare edilen misafirhane veya yurt. 2. lmcl hastalarn lene kadar bakld bakmevi.
hospitable
hospital hospitalise
hos.pi.tal has'ptl isim hastane. hos.pi.tal.ise has'ptlayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz hospitalize
hospitality
hos.pi.tal.ize has'ptlayz fiil hastaneye yatrmak. host host isim kalabalk, okluk. hos.tage has'tc isim rehine, tutak. hos.tel has'tl isim 1. gen turistler iin ucuz otel. 2. ngiliz ngilizcesi renci yurdu.
hostess
hostile
hostility
bo laf, martaval, atmasyon. stl kakao. bir eit sosis. 2. bu sosisle yaplan sandvi, sosisli sandvi.
hot line
direkt telefon hatt (zellikle devlet bakanlar arasnda). 2. her zaman cevap veren imdat telefonu.
hot pepper
ac biber.
623
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elektrikli ocak; elektrik oca. kaplca. hot hat sfat (hotter, hottest) 1. scak, kzgn. 2. ac (biber v.b.). 3. iddetli, sert. 4. yksek gerilimli akm tayan (tel). 5. yeni, taze (haber v.b.). 6. radyoaktif. 7. kzm, ehvetli. 8. argo alnt veya kaak (mal).
hotbed
hot.bed hat'bed isim 1. cameknda bulunan gbreli toprak. 2. (fesat, ktlk, huzursuzluk) kayna veya yuvas.
hot-blooded
hotch.pot ha'pat isim baknz hodgepodge hotch.potch ha'pa isim baknz hodgepodge ho.tel hotel' isim otel. hot.head hat'hed isim fkeli kimse, abuk kzan kimse. hot.house hat'haus isim limonluk, sera, ser. scak su torbas, buyot. hound haund isim 1. taz, av kpei. 2. it, alak herif. fiil 1. taz ile ava gitmek. 2. peini brakmamak, izlemek.
hour hand hour hourglass hourly house arrest house dog house martin house of cards House of Commons House of Representatives house
(saatte) akrep. hour aur isim 1. saat. 2. vakit, zaman. hour.glass aur'gls isim kum saati. hour.lyzarf saatte bir, saat ba. evde gz hapsi. ev kpei. evkrlangc, pencerekrlangc. dayanksz i; derme atma ey. ngiliz ngilizcesi Avam Kamaras. Amerikan ngilizcesi Temsilciler Meclisi. house haus isim 1. ev. 2. ev halk, aile. 3. tiyatro. 4. hkmet meclisi. 5. genellikle byk harf ile hanedan. 6. ticarethane.
housebreaker
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
house.coat haus'kot isim sabahlk (giysi). house.dressisim ev kyafeti. house.guestisim gece yatsna gelen misafir. her gn kullanlan kelime. house.hold haus'hold isim ev halk, aile. sfat ev, eve ait.
house.hold.erisim aile reisi, ev sahibi. house.keep.er haus'kipr isim khya kadn. house.keep.ing haus'kipng isim ev idaresi. house.top haus'tap isim dam. house.warm.ing haus'wrmng isim yeni eve tananlar tarafndan dostlarna verilen ziyafet.
housewife
house.work haus'wrk isim ev ii. toplu konut. hous.ing hau'zng isim 1. iskn. 2. evler. 3. barnacak yer. 4. makine kutu, mahfaza.
hove hov fiil baknz heave hov.el h^v'l, hav'l isim 1. ak al. 2. harap kulbe. hov.er h^v'r, hav'r fiil 1. fazla hareket etmeden zerinde ve etrafnda umak. 2. etrafnda dolap durmak. 3. tereddt etmek.
hovercraft How about coming with us? How about it? How are you? How did he measure up? How do you do? How goes it? How good of you! How is it going? how much
hov.er.craft h^v'rkrft isim hoverkraft. Bizimle gelmeye ne dersin? Ne dersiniz? Naslsnz? O, dierlerine gre nasld? Naslsnz? Ne var ne yok?/Ne lemdesiniz?/ler nasl? ok naziksiniz. Ne var ne yok?/Ne lemdesiniz?/ler nasl? ne kadar: No matter how much I try, I just can't do it. Ne kadar urarsam uraaym, yine de yapamam.
625
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
How much money do you need? Ne kadar para lazm sana? 2. kaa, ne kadar: How much is that computer? O bilgisayar kaa? How old are you? How so? how Ka yandasn?/Yan ka? Niin?/Nasl olabilir? how hau zarf 1. nasl: How did it happen? Nasl oldu? How will he do this? Bunu nasl yapacak? How does it work? Nasl alyor? 2. ne kadar: How long must I wait? Ne kadar beklemem gerekiyor? How much did you pay for that? Ona ne kadar dedin? 3. ka: How old are you? Ka yandasn?/Yan ka? How many kilos of meat did you buy? Ka kilo et aldn? "How old will Murat, who was born on 3 June 3778, be on 3 June 3775?" "He will be 5 years old." "3 Haziran 3778'da doan Murat, 3 Haziran 3775'te 5 yanda olacak?" "5 yanda olacak." isim yapma tarz. however how.ev.er hawev'r zarf 1. bununla birlikte, ama, fakat. 2. ne kadar. howl howler howl haul fiil ulumak; inlemek. isim uluma, inleme. howl.erisim, konuma dili gln hata, budalaca yanllk. How's it going? hr. hrs. ht. hub hubble-bubble hubbub hubby hubcap huckleberry huckster ler nasl gidiyor? hr.ksaltma hour hrs.ksaltma hours ht.ksaltma heat height hub h^b isim 1. poyra, tekerlek gbei. 2. (of) merkez. hub.ble-bub.ble h^b'l.b^b'l isim nargile. hub.bub h^b'^b isim grlt. hub.by h^b'i isim, konuma dili koca, e. hub.cap h^b'kp isim, otomotiv qant kapa. huck.le.ber.ry h^k'lberi isim kamburzm. huck.ster h^k'str isim 1. parlak reklamlarla bir eyi satmaya/yutturmaya alan kimse, rtkan. 2. balca
626
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
amac para kazanmak olan kimse, tccar. 3. seyyar satc. huddle hud.dle h^d'l fiil 1. bir araya skmak. 2. birbirine sokulup sarlmak. hue and cry hue huff hug protesto, yuhalama. hue hyu isim 1. renk tonu. 2. renk. huff h^f isim fke. hug h^g fiil (hugged, hugging) 1. kucaklamak, sarlmak. 2. barna basmak, smsk tutmak. 3. benimsemek. isim kucaklama, sarlma. huge huh huge hyuc sfat ok iri, kocaman, muazzam. huh h^ nlem 1. Ne? 2. Ne olacak, ...! (Kmseme belirtir.). hulk hulk h^lk isim 1. hurda gemi. 2. ok byk ve kaba gemi. 3. iri ve hantal kimse veya ey. hulking hull hulk.ingsfat 1. iriyar ve hantal. 2. lenduha gibi. hull h^l isim 1. fndk v.b.'nin d kabuu. 2. kuru tekne. fiil kabuunu ayklamak. hum hum h^m fiil (hummed, humming) 1. vzldamak. 2. (ark) mrldanmak. 3. konuma dili faaliyette olmak: The office was humming. Broda herkes ar gibi alyordu. human being human nature human race human rights human humane humanely humanism humanist humanitarian insan, insanolu. insan tabiat. insan rk. insan haklar. hu.man hyu'mn sfat insani, beeri. isim insan. hu.mane hyumeyn' sfat insanc, insancl, merhametli. hu.mane.lyzarf insanca, merhametle. hu.man.ism hyu'mnzm isim hmanizm, insanclk. hu.man.ist hyu'mnst isim hmanist. hu.man.i.tar.i.an hyumnter'iyn sfat iyiliksever, insanc, insani. isim yardmsever kimse. humanity hu.man.i.ty hyumn'ti isim insanlk.
627
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk humankind humanly humble apology humble someone's pride humble
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hu.man.kind hyu'mnkaynd isim insanolu. hu.man.lyzarf insanca. alakgnlllkle zr dileme. birinin kibrini krmak. hum.ble h^m'bl sfat 1. alakgnll, mtevaz. 2. hakir, ciz. fiil kibrini krmak, burnunu krmak.
hum.ble.nessisim alakgnlllk, tevazu. humblyzarf alakgnlllkle, tevazu ile. hum.bug h^m'b^g isim 1. yalan dolan; sahtekrlk; dolap, hile. 2. sahtekr.
humdinger
hum.ding.er h^m'dng'r isim olaanst bir ey; harika bir ey: That was one humdinger of a storm! O ne frtnayd yle!
hum.drum h^m'dr^m sfat can skc, yeknesak, yavan. hu.mid hyu'md sfat ya, rutubetli, nemli. hu.mid.i.fi.er hyumd'fayr isim nemlendirici, rutubetlendirici.
hu.mid.i.fy hyumd'fay fiil nemlendirmek. hu.mid.i.tyisim rutubet, nem. hu.mid.nessisim rutubet, nem. hu.mil.i.ate hyuml'iyeyt fiil kk drmek, ok utandrmak.
humiliation
hu.mil.i.ty hyuml'ti isim alakgnlllk, tevazu. hum.ming.bird h^m'ngbrd isim sinekkuu. hu.mon.gous hyumang'gs sfat, argo ok byk, kocaman.
humor
hu.mor hyu'mr isim 1. komiklik. 2. nktedanlk. 3. mizah, gldr. 4. keyif. 5. huy, tabiat. 6. kapris. fiil ayak uydurmak, kaprisine boyun emek, suyuna gitmek: You shouldn't humor that spoiled brat. O mark veledin suyuna gitmemelisin.
humorist
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hu.mor.oussfat gln, komik, mizahi. hu.mour hyu'mr isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz humor
hump
hump h^mp isim 1. kambur. 2. hrg. 3. tmsek yer, tepe. fiil kamburlatrmak.
hump.back h^mp'bk isim 1. kambur. 2. kambur kimse. humph h^mf nlem 1. Hm! 2. Hh! hu.mus hyu'ms isim, bahvanlk humus. hunch h^n fiil kamburlatrmak. isim 1. kambur. 2. konuma dili nsezi, ie doma.
hunchback hundred
hunch.back h^n'bk isim 1. kambur. 2. kambur kimse. hun.dred h^n'drd sfat yz. isim yz, yz rakam (388, C).
hundredth hundredweight
hun.dredthsfat yznc. isim yzde bir. hun.dred.weight h^n'drdweyt isim 1. 388 libre (05,5 kg.). 2. ngiliz ngilizcesi 332 libre (yaklak 58 kg.).
kararnda oybirliine varamayan jri. hung h^ng fiil baknz hang sfat aslm, asl. Hun.gar.i.an h^nger'iyn isim, sfat 1. Macar. 2. Macarca.
Hun.ga.ry h^ng'gri isim Macaristan. alk grevi. hun.ger h^ng'gr isim alk. fiil for -in hasretini ekmek, -in zlemini duymak, -i iddetle arzulamak.
hungrily hungry
hun.gri.lyzarf 1. alkla. 2. arzuyla. hun.gry h^ng'gri sfat 1. a, karn ackm. 2. istekli. 3. kuru, kra.
hunk h^ngk isim, konuma dili iri para. yakalayncaya kadar peini brakmamak. av mevsimi dnda avlanmak. aramak, arayp bulmak. hunt h^nt fiil 1. avlanmak; avlamak. 2. for -i aramak. hunt.erisim 1. avc. 2. arayc. 3. av at veya kpei.
629
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hunt.ing h^n'tng isim avclk. sfat av: hunting dog av kpei. hunting knife av ba.
hurdle
hurdler hurl
hur.dlerisim engelli kouya katlan yarmac. hurl hrl fiil 1. frlatmak, savurmak. 2. (tehdit, kfr v.b.) yadrmak.
hur.rah hr' nlem Yaa! fiil "Yaa!" diye barmak. hur.raynlem, fiil baknz hurrah rzgr feneri, gemici feneri. hur.ri.cane hr'keyn isim kasrga. Acele et!/abuk ol!/Haydi! hur.ry hr'i fiil 1. acele etmek. 2. acele ile gndermek. 3. sktrmak. isim acele, tela.
gcendirmek, hatrn krmak. hurt hrt isim 1. yara, bere. 2. ac, ar, sz. fiil (hurt) 1. incitmek, actmak, yaralamak. 2. acmak, armak.
hurtful hurtle
hurt.fulsfat 1. zararl. 2. incitici, ac veren. hur.tle hr'tl fiil 1. arpmak. 2. hzla atlmak/frlamak. 3. hzla frlatmak.
husband
husbandry
susmalk, sus pay. rtbas etmek, kapatmak. hush h^ isim derin sessizlik. fiil susmak; susturmak. Susun! hush-hush h^'h^ sfat, konuma dili ok gizli. isim byk gizlilik.
husk
husk h^sk isim 1. msr baann d yapraklar. 2. (baz tohum ve meyvelerde) d kabuk, kapk. 3. bir eyin ie yaramayan d ksm. fiil d kabuunu karmak.
630
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
husk.y h^s'ki sfat 1. kabuklu. 2. bouk, ksk (ses). 3. konuma dili iriyar, l kuvvetli. isim 1. eskimokpei. 2. gl kuvvetli kimse.
hussy
hustle and bustle hustle someone into hustle someone off to hustle someone out of hustle
hareketlilik, kouturma. birini apar topar (bir yere) sokmak. birini apar topar (bir yere) gtrmek. birini apar topar (bir yerden) karmak. hus.tle h^s'l isim baknz hustle and bustle get a hustle on fiil, konuma dili 1. acele etmek, abuk olmak; iki ayan bir pabuca sokmak, acele ettirmek. 2. gzn drt ap ok almak. 3. fahielik yapmak.
hustler
hus.tler h^s'lr isim, konuma dili 1. kt, numarac, dmenci, hileci. 2. fahie. 3. gzn drt ap ok alan kimse.
hut h^t isim 1. kulbe. 2. asker barakas. hutch h^ isim tavan kafesi. hy.a.cinth hay'snth isim smbl. hy.ae.naisim baknz hyena hy.brid hay'brd isim melez hayvan veya bitki, hibrit. sfat melez, hibrit.
hybridise
hybridization
hybridize hydrangea
hy.brid.ize hay'brdayz fiil melezlemek; melezlemek. hy.dran.gea haydreyn'c, haydrn'c isim, botanik ortanca.
hydrant hydrate
hy.drant hay'drnt isim yangn musluu. hy.drate hay'dreyt isim hidrat. fiil su ile kartrarak bileik meydana getirmek.
hydraulic hydraulics
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hydro-nek suya ait, hidro-. hy.dro.bi.ol.o.gy haydrobayal'ci isim hidrobiyoloqi. hy.dro.car.bon haydrkar'bn isim, kimya hidrokarbon. hy.dro.ce.phal.ic haydrosfl'k sfat, isim, tbbi hidrosefal.
hydrocephalus hydrocephaly hydrochloric acid hydrochloric hydrodynamic hydrodynamics hydroelectric hydrofoil hydrogen bomb hydrogen peroxide hydrogen hydrologist hydrology hydrolysis hydromechanics
hy.dro.ceph.a.lus haydrsef'ls isim, tbbi hidrosefali. hy.dro.ceph.a.lyisim, tbbi hidrosefali. hidroklorik asit. hy.dro.chlo.ric haydrklr'k sfat klorhidrik. hy.dro.dy.nam.ic haydrodaynm'k sfat hidrodinamik. hy.dro.dy.nam.icsisim hidrodinamik. hy.dro.e.lec.tric hay'drowilek'trk sfat hidroelektrik. hy.dro.foil hay'drfoyl isim deniz otobs. hidrojen bombas. hidrojen peroksit; oksijenli su. hy.dro.gen hay'drcn isim hidroqen. hy.drol.o.gist haydral'cst isim hidrolog, subilimci. hy.drol.o.gy haydral'ci isim hidroloqi, subilim. hy.drol.y.sis haydral'ss isim hidroliz. hy.dro.me.chan.ics haydromkn'ks isim hidromekanik.
hydrometer hydrophobia
hy.drom.e.ter haydram'tr isim hidrometre, suler. hy.dro.pho.bi.a haydrfo'biy isim hidrofobi, su korkusu.
hydroplane
hydroponics
hydrosphere
hydrotherapy
hyena hygiene
hy.e.na hayi'n isim srtlan. hy.giene hay'cin isim hiqyen, salk bilgisi.
632
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hy.gien.icsfat hiqyenik, salksal. hy.grom.e.ter haygram'tr isim higrometre. hy.gro.scope hay'grskop isim higroskop. hy.men hay'mn isim, anatomi kzlk zar. hymn hm isim ilahi. fiil ilahi okumak; ilahi okuyarak kutlamak veya ifade etmek.
hyperhyperbola
hyper-nek ar, yksek, hiper-. hy.per.bo.la haypr'bl isim, geometri (hyperbolae/hyperbolas) hiperbol.
hy.per.bo.le haypr'bli isim abartma, mbalaa. hy.per.bol.ic hayprbal'k sfat, geometri hiperbolik. hy.per.bol.i.cal hayprbal'kl sfat abartmal. hy.per.bo.loid haypr'bloyd isim, geometri hiperboloit. hy.per.bo.loi.dal hayprbloy'dl sfat, geometri 1. hiperboloidal. 2. hiperboloit.
hypercritical
hypersensitive
hypertension
hyperthermia hypertrophy
hy.per.ther.mi.a haypr.thr'miy isim hipertermi. hy.per.tro.phy haypr'trfi isim, tbbi hipertrofi, irileim, irileme. fiil, tbbi irilemek.
hyphen hyphenate
hy.phen hay'fn isim, dilbilgisi tire, ksa izgi. hy.phen.ate hay'fneyt fiil, dilbilgisi tire ile birletirmek veya ayrmak.
hy.phen.at.edsfat, dilbilgisi tireli. hyp.no.sis hpno'ss isim ipnoz, hipnoz. hyp.not.ic hpnat'k sfat uyutucu. isim uyuturucu. hyp.no.tise hp'ntayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz hypnotize
hypnotism hypnotist
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hyp.no.tize hp'ntayz fiil ipnotize etmek. hy.po.chon.dri.a haypkan'driy isim, tbbi hastalk hastal.
hypochondriac hypocrisy hypocrite hypocritical hypodermic needle hypodermic syringe hypodermic hypoglycemia
hy.po.chon.dri.acisim hastalk hastas. hy.poc.ri.sy hpak'rsi isim ikiyzllk. hyp.o.crite hp'krt isim ikiyzl kimse. hyp.o.crit.i.calsfat ikiyzl. tbbi 1. enqektr inesi. 2. enjektr, ine. tbbi 1. enqektr, ine. 2. enjektr rngas. hy.po.der.mic haypdr'mk sfat, tbbi hipodermik. hy.po.gly.ce.mi.a haypoglaysi'miy isim, tbbi hipoglisemi.
hy.po.ten.sion haypten'n isim hipotansiyon. hy.pot.e.nuse haypat'nus isim, geometri hipotens. hy.poth.e.sis haypath'ss isim varsaym, hipotez, faraziye.
hypothetical
hy.po.thet.i.cal.lyzarf varsayml olarak. hys.sop hs'p isim, botanik rdkotu, zufaotu. hys.te.ri.a hstr'iy, hster'iy isim isteri, histeri. hys.ter.ic hster'k sfat baknz hysterical hys.ter.i.cal hster'kl sfat 1. isterik, histerik. 2. ok komik: a hysterical joke ok komik bir aka.
hysterics I am inclined to think .... I am much obliged. I am proud to know him. I beg your pardon. I can't make head or tail of it. I can't make heads or tails of it.
hys.ter.ics hster'ks isim isteri nbeti. .. dnme eilimindeyim. ok minnettarm. Onu tanmakla iftihar ediyorum. Affedersiniz. Hibir ey anlayamyorum./in iinden kamyorum. Ondan hibir ey anlayamyorum.
634
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Kendimi glmsemekten alamadm. herhalde, zannedersem: You, I dare say, will be late. Sen herhalde ge kalrsn.
I dare you. I don't doubt that I don't feel like myself. I don't give a darn. I don't give a toot! I don't have the foggiest idea. I don't like the sound of it. I don't think he's all there. I doubt whether .... I feel like resting. I feel refreshed. I for one do not believe it. I had better go. I had him there. I had rather go. I have conceived a dislike for him. I have confidence in him. I have had enough of him. I have no idea. I haven't a penny to my name. I haven't seen hide or hair of him. I heard it on the grapevine. I hope nothing's wrong. I hope so. I kind of expected it. I myself am doubtful. I never saw the likes of it. I paid through the nose for it. I say. I should have liked ...
Haydi yap bakalm. Hi kukum yok ki .... yi deilim./Keyfim yok. Bana vz gelir. Bana ne!/Bana vz gelir! Hi fikrim yok. Bana iyi bir ey gibi gelmiyor. Bence bir tahtas eksik. .. pek sanmam. ... pek sanmyorum. Canm dinlenmek istiyor. Kendime geldim. Kendi hesabma ben inanmyorum. Gitsem iyi olacak. O noktada onu mat ettim. Gitmeyi tercih ederim. Ona kar iimde bir nefret uyand. Ona gvenirim. Ona itimadm var. Burama kadar geldi. Hibir fikrim yok. Hi param yok. zi tozu yok. konuma dili Kulama geldi. nallah kt bir ey yok/yoktur. nallah./Umarm yle olur. Bunu biraz da bekliyordum. Ben bile kukulanyorum. Benzerini hi grmedim. Bana ok pahalya mal oldu. ngiliz ngilizcesi, konuma dili Bana bak! .. isterdim. I should have liked you to have known her. Onu tanm olmanz isterdim.
635
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
.. zannederdim. I should have thought her to be older. Daha yal olduunu zannederdim.
.. istiyorum. I should like to tell you I'm sorry. Senden zr dilemek istiyorum. I'd like to buy a novel. Roman almak istiyorum.
I should say so! I should say so. I should think so. I shouldn't think so. I swear ....
Hem de nasl! yle zannediyorum./Herhalde. yle zannediyorum./Herhalde. Zannetmiyorum. Bir sz pekitirmek iin kullanlr: I swear I didn't do it! Vallahi yapmadm!
I think he would rather die! I think so. I thought as much. I treated myself to a new dress. I want no more of it. I warrant you .... I was under the impression that .... I will not labor the point. I won't hear of it. I would not know! I wouldn't know.
Bence lmeyi tercih eder! yle zannediyorum. Zaten bunu bekliyordum./Hi armadm. Paraya kyp kendime yeni bir elbise aldm. Bu kadar yeter./Sz uzatma. Sizi temin ederim ki .... yle zannediyordum ki .... Bana yle geliyordu ki .... in ayrntlarna girmeyeceim. Kabul etmem. Ne bileyim ben! Hibir bilgim yok./Bilmiyorum. Ona hi yaklamam.
I wouldn't touch that with a ten-foot pole. I i.e. ice age ice cream cone ice cream ice cube ice field ice hockey ice pack ice pick ice rink
I, i ay isim , ngiliz alfabesinin dokuzuncu harfi. i.e. ay'i' ksaltma id est yani, demek ki. buzul devri. dondurma klah. dondurma. kk buz kalb. isfilt. spor buz hokeyi. buz torbas. buz kraca. buz pateni alan.
636
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ice ays isim 1. buz. 2. buzlu erbetten yaplan tatl. fiil 1. dondurmak; donmak. 2. (over/up) buzlanmak. 3. buzda soutmak. 4. zerine krema srmek. 5. argo ldrmek.
iceberg icebound
ice.berg ays'brg isim aysberg, buzda. ice.bound ays'baund sfat 1. etraf buzlarla evrili (gemi). 2. buzlarla kapl, buz tutmu (liman).
ice.box ays'baks isim, konuma dili buzdolab. ice.break.er ays'breykr isim buzkran. ice.cap ays'kp isim buzul. ice-cold ays'kold' sfat buz gibi. stne soda dklm dondurma. icedsfat 1. buzlu: iced tea buzlu ay. 2. zerine krema srlm (pasta, kek).
uzun sapl tatl ka. iced-tea ayst'ti sfat baknz iced-tea spoon Ice.land ays'lnd isim zlanda. isim zlandal. Ice.lan.dic aysln'dk isim zlandaca. sfat 1. zlanda, zlanda'ya zg. 2. zlandaca. 3. zlandal.
icicle
i.ci.cle ay'skl isim buz, saak buzu, buz saa, buz salkm, kar dii.
icing
icon iconoclasm
i.con ay'kan isim ikona, ikon. i.con.o.clasm aykan'klzm isim 1. yerlemi inan, gelenek veya kurumlara kar kma/saldrma. 2. tarih byk harf ile ikonoklazm, ikon krclk.
iconoclast
i.con.o.clast aykan'klst isim 1. yerlemi inan, gelenek veya kurumlara kar kan/saldran kimse. 2. tarih byk harf ile ikonoklast, ikon krc.
iconoclastic
i.con.o.clas.tic aykankls'tk sfat 1. yerlemi inan, gelenek veya kurumlara kar kan/saldran. 2. tarih byk harf ile ikonoklast, ikon krc.
637
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
i.cy ay'si sfat 1. buz gibi. 2. buzlu, buz kapl. ID card ay'di' card kimlik kart, kimlik. -i tercih etmek. I'd just as soon stay here. Burada kalmay tercih ederim. "Will you come with us?" "I'd just as soon not." "Bizimle gelir misin?" "Gelmeyeyim."
lmeyi tercih ederim! I'd ayd ksaltma 1. I had . 2. I would/should . i.de.a aydi'y isim fikir, dnce. i.de.al aydi'yl, aydil' isim ideal, lk. sfat 1. ideal, lksel. 2. ideal, mkemmel.
idealise
idealism
idealist idealistic idealize ideally ide fixe identical identically identification tag identify with identify
i.de.al.ist aydi'ylst isim idealist, lkc. i.de.al.is.ticsfat idealist, lkc. i.de.al.ize aydi'ylayz fiil idealletirmek. i.de.al.lyzarf ideal olarak. i.de fixe idey' fiks' saplant, sabit fikir, idefiks. i.den.ti.cal ayden'tkl sfat ayn, bir, tpk, zde. i.den.ti.cal.lyzarf aynen, ayn ekilde. askeri (kolye zincirine takl) knye. ile bir tutmak. 2. ile zdeletirmek. i.den.ti.fy ayden'tfay fiil 1. tanlamak, tehis etmek. 2. tanmak, tehis etmek, kimliini saptamak.
identity card identity crisis identity disk identity ideological ideologist ideology
kimlik belgesi, kimlik czdan. kimlik bunalm. askeri knye. i.den.ti.ty ayden'tti isim 1. kimlik, hviyet. 2. zdelik. i.de.ol.o.gicalsfat ideoloqik. i.de.ol.o.gistisim ideolog. i.de.ol.o.gy diyal'ci, aydiyal'ci isim ideoloqi.
638
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
id.i.om d'iym isim 1. deyim, tabir. 2. (bir gruba zg) dil, az.
idiomatic idiomatically
id.i.om.at.icsfat (bir dilin) ifade tarzna uygun. id.i.om.at.i.cal.lyzarf (bir dilin) ifade tarzna uygun olarak.
idiosyncracy
id.i.ot d'iyt isim 1. geri zekl. 2. ahmak, alk. id.i.ot.ic diyat'k sfat ahmak. zaman ldrmek. bo vakit. i.dle ay'dl sfat 1. isiz, aylak. 2. tembel. 3. bo, aslsz (sz, vaat, tehdit). 4. bota, ilemeyen (makine). 5. bo (vakit). fiil (motor) rlantide/avarada almak.
avara dilisi. avara kasna. i.dlerisim 1. bo gezen kimse. 2. makine avara dilisi. 3. makine avara kasna.
idol
idolater idolatry idolise idolize idyl idyll idyllic if ever If he hasn't done it again! If I only knew! If it weren't for you .... If it's just the same to ...
i.dol.a.ter aydal'tr isim putperest. idol.a.tryisim putperestlik. i.dol.ise ay'dlayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz idolize i.dol.ize ay'dlayz fiil 1. tapnmak. 2. putlatrmak. i.dyl ay'dl isim baknz idyll i.dyll ay'dl isim idil. idyl.licsfat 1. pastoral. 2. ho ve sakin. ayet. Hay Allah, yine ayn eyi yapt. Keke bilseydim! Siz olmasaydnz .... .. iin farketmezse. If it's just the same to you, I'll go with them. Senin iin farketmezse, onlarla giderim.
if need be
gerekirse.
639
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk if not if only if perchance if push comes to shove if worst comes to worst
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
aksi takdirde, deilse, olmazsa. keke: If only I had known. Keke bilseydim. eer, ayet. ok gerekirse. en kt ihtimal gerekleecek olursa/gerekleirse: If worst comes to worst, we can always live in the cave. En kt ihtimal gerekleecek olursa maarada yaayabiliriz.
If you don't like it you can lump it. If you don't mind, .... if you please if
konuma dili Beensen de bir, beenmesen de. Msaade ederseniz .../zin verirseniz .../zninizle .... ltfen, rica ederim. 2. isterseniz. if f bala eer, ise, ayet. isim art.
if.fy f'i sfat, konuma dili pheli; belirsiz. ig.ne.ous g'niys sfat pskrk (ktle). ig.nite gnayt' fiil tututurmak, yakmak, atelemek; tutumak, yanmak, ate almak.
otomotiv kontak anahtar. otomotiv kontak, ateleme dzeninin alp kapanmasn salayan aygt.
ignition
ignoble
ignominious
ig.no.min.y g'nmni isim rezalet, alaklk. ig.no.ra.mus gnrey'ms isim cahil. ig.no.rance g'nrns isim bilgisizlik, cehalet, cahillik. ig.no.rantsfat bilgisiz, cahil. ig.nore gnor' fiil 1. aldrmamak, bo vermek. 2. bilmezlikten gelmek.
iguana ileum
i.gua.na gwa'n isim iguana, hintkertenkelesi. il.e.um l'iym isim, anatomi (ilea) kvrm barsak.
640
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ill at ease I'll be buggered! I'll be damned! I'll bet .... I'll come in a minute or two. I'll go along now. I'll have his head!
huzursuz, ii rahat olmayan. Hay Allah! Olur ey deil!/Allah Allah! Bahse girerim ki .... Bir iki dakikaya kadar geleceim. Gidiyorum artk. konuma dili Kellesini uuracam!/Derisini yzeceim!
ters huy, aksi miza. dmanlk, husumet; kin, garaz. I'll ayl ksaltma I will/shall . ill l sfat (worse, worst) 1. hasta, rahatsz. 2. kt, fena. 3. ters, uursuz. isim ktlk, fenalk, zarar.
ill-adaptedsfat uymayan, uygun olmayan. ill-ad.visedsfat yanl, sakncal. ill-disposedsfat 1. kt huylu. 2. dzensiz. il.le.gal li'gl sfat 1. yasad, illegal. 2. yolsuz. il.leg.i.bil.i.tyisim okunakszlk. il.leg.i.ble lec'bl sfat okunaksz. il.le.git.i.mate lct'mt sfat 1. gayri meru, evlilikd. 2. yasad, yolsuz.
ill-fat.edsfat bahtsz, talihsiz. haksz kazan. il.lib.er.al lb'rl sfat 1. cimri. 2. dar grl. 3. kltrsz, bilgisiz.
illicit illiterate
il.lic.it ls't sfat 1. yasad. 2. haram; caiz olmayan. il.lit.er.ate lt'rt sfat okumam, kara cahil, okuma yazma bilmeyen.
ill-mannered ill-natured
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk illness illogical ill-omened ill-starred ill-timed ill-treat illuminate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ill.ness l'ns isim hastalk, rahatszlk. il.log.i.cal lac'kl sfat mantksz, manta aykr. ill-omenedsfat uursuz. ill-starredsfat baht kara, talihsiz. ill-timedsfat vakitsiz, zamansz, mevsimsiz. ill-treatfiil kt davranmak. il.lu.mi.nate lu'mneyt fiil 1. aydnlatmak, klandrmak. 2. (kitap veya yazy) tezhip etmek. 3. (birini veya bir konuyu) aydnlatmak.
illuminatingsfat aydnlatc. il.lu.mi.na.tionisim 1. aydnlatma. 2. tezhip. il.lu.sion lu'qn isim 1. yanlsama, illzyon. 2. hayal. il.lu.sive lu'sv sfat aldatc, aslsz. il.lu.so.ry lu'sri sfat aldatc, aslsz. il.lus.trate l'streyt fiil 1. rneklemek. 2. resimlemek. il.lus.tra.tion lstrey'n isim 1. rnek. 2. resim, illstrasyon.
il.lus.tra.tive l^s'trtv sfat rnekleyen. il.lus.tra.torisim izer, illstratr. il.lus.tri.ous l^s'triys sfat 1. nl, mehur. 2. anl, erefli.
illuvium
ILO I'm buggered! I'm on the horns of a dilemma. I'm pleased to meet you. I'm surprised at you. I'm willing to bet .... I'm image
ILO ay'el'o' ksaltma International Labor Organization . Pestilim kt!/ Bittim! Aa tkrsem sakal, yukar tkrsem byk. Tantmza memnun oldum. Yaptna aryorum. 2. Akolsun! Bahse girerim ki .... I'm aym ksaltma I am . im.age m'c isim 1. imaq. 2. grnt. 3. hayal, imge. 4. put.
imagery
isim betimleme.
642
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
imaginary
imagination
imaginative
imaginatively imagine
im.ag.i.na.tive.lyzarf hayal gcne dayanarak. im.ag.ine mc'n fiil 1. hayal etmek, imgelemek; tasarmlamak. 2. sanmak, zannetmek.
im.ag.ism m'czm isim imgecilik. im.ag.ist m'cst isim, sfat imgeci. im.bal.ance mbl'ns isim dengesizlik. im.be.cile m'bsl sfat, isim budala, ahmak, aptal. imbecilityisim budalalk, ahmaklk, aptallk. im.bibe mbayb' fiil 1. imek. 2. sourmak, emmek. 3. renmek, kapmak; zmsemek.
imbue IMF
im.bue mbyu' fiil with (fikir) alamak. IMF ay'em'ef' ksaltma the International Monetary Fund
imitate
im.i.tate m'teyt fiil 1. taklit etmek, taklidini yapmak. 2. (birini) rnek almak.
imitation immaculate
im.i.ta.tion mtey'n isim 1. taklit. 2. taklit etme. im.mac.u.late mk'ylt sfat 1. lekesiz, tertemiz. 2. kusursuz.
im.mac.u.late.lyzarf lekesiz olarak, tertemiz bir ekilde. im.ma.nence m'nns isim, felsefe ikinlik. im.ma.nent m'nnt sfat, felsefe ikin. im.ma.te.ri.al mtr'iyl sfat 1. nemsiz. 2. konu d. 3. maddi olmayan.
immature
643
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
immeasurable
im.meas.ur.a.ble meq'rbl sfat llemez; llemeyecek kadar byk/ok, tahmin edilemeyecek boyutlarda; sonsuz.
(bir eye) dorudan yol aan neden. im.me.di.ate mi'diyt sfat 1. imdiki. 2. acil. 3. yakn. im.me.di.ate.lyzarf 1. hemen, derhal. 2. dorudan doruya.
immense
immensely immensity
im.mense.lyzarf gayet, pek ok. im.men.si.ty men'sti isim ok byk olma; usuz bucaksz olma.
im.merse mrs' fiil daldrmak, suya batrmak. dalgn, derin dncelere dalm. im.mer.sion mr'qn, mr'n isim dalma, batma; daldrma, batrma.
im.mi.grant m'grnt isim gmen, muhacir. im.mi.grate m'greyt fiil g etmek. im.mi.gra.tionisim g etme. im.mi.nent m'nnt sfat yaknda olmasndan korkulan, yakn.
immobile
immobilise
immobility immobilize
im.mo.bilityisim hareketsizlik. im.mo.bi.lize mo'blayz fiil kmldayamaz duruma getirmek, tespit etmek.
immoderate immodest
im.mod.er.ate mad'rt sfat ar, lsz. im.mod.est mad'st sfat 1. utanmaz, arsz. 2. ak sak. 3. haddini bilmez.
644
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
immorality immortal
im.mo.ral.i.tyisim ahlakszlk. im.mor.tal mr'tl sfat lmsz, ebedi, sonsuz. isim lmsz varlk.
immortalise
immortality immortalize
immovable
im.mov.a.ble mu'vbl sfat 1. kmldamaz, yerinden oynamaz, sabit. 2. deimez. 3. kolay etkilenmez. 4. hukuk gayri menkul, tanmaz.
immune
immunise
immunity
immunize
immutable imp
im.mu.ta.ble myu'tbl sfat deimez, sabit. imp mp isim 1. kk eytan. 2. afacan ocuk, eytann art aya.
impact
diilik ene kemiine kaynam di. im.pair mper' fiil bozmak, zayflatmak. im.pale mpeyl' fiil kazklamak, kaza oturtmak, kaza vurmak.
impart
impartial impartiality
im.par.tial mpar'l sfat tarafsz, yansz. im.par.ti.al.i.ty mpariyl'ti isim tarafszlk, yanszlk.
645
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
impasse
impassion
im.pas.sionedsfat ateli, cokulu, heyecanl. im.pas.sive mps'v sfat duygularn aa vurmayan. im.pa.tienceisim sabrszlk. im.pa.tient mpey'nt sfat sabrsz, tez canl. im.pa.tient.lyzarf sabrszlkla. im.peach mpi' fiil (devlet memurunu) mahkeme nnde sulandrmak; sulamak.
im.pec.ca.ble mpek'bl sfat kusursuz. im.pe.cu.ni.ous mpkyu'niys sfat parasz. im.pede mpid' fiil engellemek. im.ped.i.ment mped'mnt isim 1. engel, mni. 2. zr, engel.
impel
impending impenetrable
im.pend.ing mpend'ng sfat olmas yakn. im.pen.e.tra.ble mpen'trbl sfat 1. delinmez. 2. to (yamur, hava) geirmez. 3. iinden geilmez (orman). 4. girilmesi imknsz (kale). 5. zlemeyen (sav, sz, sr v.b.). 6. koyu, zifiri (karanlk).
impenitence
impenitent
imperative
im.per.a.tive mper'tv sfat 1. zorunlu, mecburi. 2. emreden. 3. dilbilgisi emir belirten. isim 1. zorunlu ey. 2. zorunluk, zorunluluk. 3. emir. 4. dilbilgisi emir kipi.
imperceptible
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
im.per.fect mpr'fkt sfat 1. eksik, noksan, kusurlu. 2. defolu. 3. dilbilgisi bitmemi bir eylemi gsteren (zaman). isim, dilbilgisi bitmemi bir eylemi gsteren zaman veya fiil.
imperfection imperial
im.per.fec.tion mprfek'n isim kusur, eksiklik. im.pe.ri.al mpr'iyl sfat 1. imparatora zg; imparatorlua ait. 2. ahane. isim keisakal.
imperialism
imperialist imperialistic
imperil
imperious
imperishable
impermanent
impermeable
impersonal
impersonate
im.per.son.ationisim 1. taklit etme. 2. canlandrma. im.per.ti.nenceisim kstahlk; mnasebetsizlik. im.per.ti.nen.cyisim kstahlk; mnasebetsizlik. im.per.ti.nent mpr'tnnt sfat terbiyesiz, kstah; mnasebetsiz.
imperturbable
647
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
im.per.vi.ous mpr'viys sfat 1. to (su, hava v.b.'ni) geirmez. 2. nfuz edilemeyen. 3. to (t, eletiri v.b.'ne) kulak asmaz, (t, eletiri v.b.'ni) dinlemez. 4. to (korku, ac v.b.'nden) etkilenmez.
impetuous
im.pet.u.ous mpe'uws sfat 1. aceleci. 2. dnmeden yaplan. 3. sert, iddetli. 4. abuk, hzl.
impetus
im.pi.e.ty mpay'ti isim Allaha kar saygszlk. im.pinge mpnc' fiil on/upon -i etkilemek. im.pi.ous m'piys sfat Allaha kar saygsz. im.plac.a.ble mplk'bl, mpley'kbl sfat 1. yattrlmaz (fke, nefret v.b.). 2. amansz (dman).
implant
im.plant mplnt' fiil 1. dikmek. 2. aklna sokmak, alamak. 3. tbbi implantasyon yoluyla alamak/dikmek. isim tbbi implantasyon.
implantation
implement
im.ple.ment m'plment fiil 1. (taahht, plan v.b.'ni) yerine getirmek, uygulamak. 2. (yasa, karar v.b.'ni) yrrle koymak. isim alet, ara.
implementation
implicate
implication
im.pli.ca.tionisim 1. (bir eyin iinde) sakl olan anlam. 2. (birini) (olumsuz bir eye) kartrma.
implicit
im.plic.it mpls't sfat 1. ifade edilmeden anlalan, sakl. 2. ima edilen, dolayl olarak anlalan. 3. tam, kesin: implicit trust tam gven.
implicitly
implore
648
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
im.ply mplay' fiil 1. (dolayl olarak) gstermek, ima etmek, -e iaret etmek. 2. iermek: Smoke implies fire. Duman atei ierir. 3. beraberinde getirmek: Privileges imply duties. Ayrcalklar beraberinde grevleri getirir.
im.po.lite mplayt' sfat terbiyesiz, kaba. im.po.lite.lyzarf terbiyesizce, kaba bir ekilde. im.po.lite.nessisim terbiyesizlik, kabalk. im.pol.i.tic mpal'tk sfat uygunsuz, isabetsiz. im.pon.der.a.ble mpan'drbl sfat tartya gelmez, arl olmayan, llemeyen. isim nceden kestirilemeyen etken.
ithalat vergisi. permi, ithalat izni. permi, ithalat izni. ithalat kotas. im.port mprt' fiil ithal etmek. isim 1. ithal mal. 2. anlam. 3. nem.
importance
important
im.por.ta.tionisim ithalat, dalm. im.port.erisim ithalat. ithalat ve ihracat. im.por.tu.nate mpr'nt sfat isteinde ok srar eden; ok srarl.
importune impose
im.por.tune mprtun' fiil srarla istemek. im.pose mpoz' fiil 1. on/upon -e (vergi) koymak. 2. on/upon zorla kabul ettirmek, empoze etmek. 3. on/upon rahatsz etmek. 4. on/upon zahmet vermek. 5. on/upon (ceza) vermek. 6. on/upon (zorla) yklemek. 7. on/upon hile ile kabul ettirmek. 8. on/upon etkilemek.
imposing
649
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
im.po.si.tion mpz'n isim 1. (vergi) koyma. 2. zorla kabul ettirme. 3. zahmet. 4. ceza. 5. yk. 6. hile. 7. haksz talep.
impossibility impossible impossibly I've a sinking feeling you're right. I've been had.
im.pos.si.bil.i.tyisim olanakszlk, imknszlk. im.pos.si.ble mpas'bl sfat olanaksz, imknsz. impossiblyzarf imknsz bir ekilde. Korkarm haklsn. konuma dili kda geldim. Sana dayak atasm geliyor.
I've half a notion to give you a hiding! I've never seen the like of it. I've impost impostor impotence impotency impotent
Benzerini hi grmedim. I've ayv ksaltma I have . im.post m'post isim vergi; resim, har. im.pos.tor mpas'tr isim sahtekr, dolandrc. im.po.tenceisim 1. gszlk. 2. iktidarszlk. im.po.ten.cyisim 1. gszlk. 2. iktidarszlk. im.po.tent m'ptnt sfat 1. gsz, ciz, zayf. 2. iktidarsz (erkek).
impound
impoverish
impracticable
im.prac.ti.ca.ble mprk'tkbl sfat 1. yaplamaz. 2. uygulanamaz. 3. kullansz, elverisiz, pratik olmayan. 4. geilmez, etin (yol).
impractical
im.prac.ti.cal mprk'tkl sfat 1. yaplamaz. 2. uygulanamaz. 3. elverisiz, pratik olmayan, mantksz. 4. beceriksiz.
imprecise
impregnable
impregnate
im.preg.nate mpreg'neyt fiil 1. gebe brakmak, dllemek. 2. kimya emdirmek, emprenye etmek. 3. with (fikir) alamak.
650
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
impression
impressionable
im.pres.sion.ismisim izlenimcilik, empresyonizm. im.pres.sion.istisim izlenimci, empresyonist. im.pres.sion.ist.icsfat izlenimci, empresyonist. im.pres.sive mpres'v sfat duygular etkileyen, etkileyici.
impressively
imprint
im.print m'prnt isim 1. bask. 2. damga. 3. iz. 4. etki. 5. izlenim. 6. (kitapta) yaynevinin ad. fiil 1. (on) (damga, mhr) basmak. 2. (on) (zihnine) sokmak, naketmek.
im.pris.on mprz'n fiil hapsetmek. im.pris.on.mentisim 1. hapsetme. 2. hapis. im.prob.a.ble mprab'bl sfat ihtimal d, olmayacak. im.promp.tu mpramp'tu sfat hazrlksz. zarf hazrlksz olarak, doatan.
improper
impropriety improve
im.pro.pri.e.ty mprpray'ti isim uygunsuzluk. im.prove mpruv' fiil 1. dzeltmek, yoluna koymak; dzelmek, yola girmek: Ercan's health is improving. Ercan'n sal dzeliyor. 2. gelitirmek, ilerletmek; gelimek, ilerlemek: He is trying to improve his Latin. Latincesini ilerletmeye alyor. 3. deerlendirmek; deerlenmek.
improvement
651
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
im.pru.denceisim tedbirsizlik, ihtiyatszlk. im.pru.dent mprud'nt sfat tedbirsiz, ihtiyatsz. im.pu.denceisim kstahlk, yzszlk, arszlk. im.pu.dent m'pydnt sfat kstah, yzsz, arsz. im.pugn mpyun' fiil yalanc karmak. im.pulse m'p^ls isim 1. tepi, itki. 2. itici g. 3. ani bir istek.
impulsive
im.pul.sive.lyzarf dnmeden, birdenbire. im.pu.ni.ty mpyu'nti isim cezadan muaf olma. im.pure mpyr' sfat 1. kirli, pis, murdar. 2. kark, katk. 3. iffetsiz.
impurity
im.pu.ri.tyisim 1. kirlilik, pislik, murdarlk. 2. katklk. 3. safl bozan ey, yabanc madde, katk.
impute
in a bad way in a big way in a body in a breeze in a coon's age in a daze in a ferment in a flash in a good light in a hurry in a jiffy in a lather in a lump sum in a manner of speaking in a monotone
kt bir durumda. 2. tehlikede. 3. ok hasta. byk apta. hep birlikte/beraber. kolaylkla. konuma dili oktandr, epeydir. sersem sepelek. kargaalk iinde. yldrm hzyla. (bir eyi) iyimser olarak (grmek). acele ile, telala. hemen. konuma dili heyecanl. pein ve taksitsiz olarak. bir anlamda. monoton bir ekilde, sesini alaltp ykseltmeden.
652
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk in a nutshell in a pinch in a roundabout way in a slapdash manner in a small way in a state of undress in a trice in a twitter in a way in a word in absolute privacy in accordance with
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
az ve z olarak. gerektiinde, gereinde; sknca. dolambal yoldan. 2. dolayl yoldan, dolayl olarak. geliigzel, batan savma. azck, kk apta. plak. bir anda, abucak, bir rpda. heyecan iinde. bir bakma. szn ksas. tamamen aralarnda kalmak zere. -e uygun olarak; uyarnca, gereince: in accordance with the law kanun uyarnca.
in acknowledgment of
-in karl olarak: in acknowledgment of his years of service yllarca verdii hizmetin karl olarak.
in actuality in addition to in advance in aid of in all probability in all in alphabetical order in and of itself
gerekten, hakikaten. -e ilaveten, -e ek olarak, ayrca, fazla olarak. nde, ileride. 2. pein olarak. menfaatine, -e yardm iin. byk bir olaslkla. toplam olarak. alfabetik olarak dizilmi. 2. alfabetik sraya gre. znde, kendisi, bizatihi: In itself it's not a problem. Kendi bana bir problem deil.
kh ieride, kh darda. neyse, her neyse, her ne hal ise; her naslsa: In any case, she won't be able to walk for at least a week. Her neyse, en az bir hafta yryemez. 2. en azndan: He was, in any case, alive. En azndan yayordu. 3. zaten: I was going there in any case. Zaten oraya gidiyordum. 4. ne olursa olsun, herhalde, her halkrda: In any case, I'll be there by nine o'clock. Ne olursa olsun, saat dokuzda oradaym.
in any event
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hibir ekilde. ok dzenli bir ekilde. aralarnda: two houses with a yard in between aralarnda bir bahe olan iki ev.
iek am, iekte. ksaca, zetle. gpegndz. ak, ambalajsz. 2. toptan. hukuk gizli celsede. eliyle: Write me care of Sdka entrk. Bana mektup postaladnda zarftaki ismimin altna Sdka entrk eliyle diye yaz.
acil bir durumda. halinde: In case of fire press this button. Yangn annda bu dmeye basn. in case of emergency acil durumda.
in case
takdirde: I can work late in case it's necessary. Gerektii takdirde ge vakte kadar alabilirim.
in cipher in cold blood in command in commission in company with in comparison with in compliance with in concert in conclusion in conference in conformity with in conjunction with in consequence of in danger in days of yore in default of
ifreli. soukkanllkla, amanszca. amir, sz geen. sefere hazr (gemi). 2. ie hazr. ile beraber, birlikte. -e oranla, -e nispetle, -e nispeten. -e uygun olarak, mucibince. uyum iinde, birlik iinde. son olarak. toplantda, megul. -e uyarak; -e uygun. ile bir arada, birlikte. sonucunda, nedeniyle. tehlikede. ok eskiden. yokluunda, yokluundan dolay.
654
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in despite of in detail in diameter in dismay in disrepair in doubt in due course in due time in duplicate in earnest in easy circumstances in effect in excess of in fact
-e karn, -e ramen. ayrntl olarak, ayrntlaryla. ap olarak. dehet iinde, dehetle. tamire muhta, harap. kukulu, pheli, henz belli olmayan. zaman/vakti gelince. 2. zamanla. zaman/vakti gelince. 2. zamanla. iki suret halinde. ciddi olarak, ciddi, gerekten. 2. baya, ok. hali vakti yerinde, varlkl. aslnda. 2. yrrlkte. -den fazla, -i geen. aslnda; haddi zatnda: He is, in fact, ninety five. Aslnde doksan be yanda.
in favor of in fear and trembling in fine fettle in flames in focus in front of in front in full view in fun in general in good company in good faith in good spirits in good time
-in lehinde, -in lehine, -den yana, -in taraftar. korkudan titreyerek. keyfi yerinde. alevler iinde. iyi odaklanm. nnde: in front of the building binann nnde. nde. tam gz nnde. akadan. genellikle, genel olarak. iyi arkadalarla. sadece birinin szne gvenerek. keyfi yerinde. biraz erken. 2. vaktinde, nceden belirlenen zamanda. 3. sresi gelince.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk in hand in harness in haste in hiding in his own backyard in hock in honor of in hopes of in imitation of in irons in itself
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elde. 2. hazrlanmakta. 3. kontrol altnda. i banda. aceleyle, telala. sakl. kendi evresinde. rehinde. erefine. midi ile. -i taklit ederek. zincire vurulmu; eli kelepeli. znde, kendisi, bizatihi: In itself it's not a problem. Kendi bana bir problem deil.
in jest in keeping with in labor in leaf in less than no time in lieu of in line for in luck in memory of in mesh in miniature in motion in my book in my judgement in my judgment in my opinion in name in no time at all in no time in no uncertain terms
aka olarak. -e uygun olarak. dourma halinde. yapraklanm. bir rpda, abucak. -in yerine, -e bedel olarak. -e aday, iin srada. talihli, ans ak. -in ansna, -in hatrasna. birbirine girmi. ufak apta, minyatr. hareket halinde. bana gre. fikrimce, bana kalrsa. fikrimce, bana kalrsa. bence, bana gre, kanmca. szde, ismen. konuma dili bir rpda, abucak. konuma dili bir rpda, abucak. sert bir ekilde/aka (sylemek).
656
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk in nothing flat in one body in one fell swoop in one's mind's eye in one's pocket in one's spare time in operation in order of priorities in order that in order to keep up appearances in order to in order in other words in our midst in part in particular in parts in passing in patches in pawn in perpetuity in person in place of in place in plain English in plain words in play in point of fact in point of in position in practice in press in print in private
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir an evvel, hemen. hep birlikte/beraber. bir rpda. hayalinde, kafasnda. nfuzu altnda, avucunun iinde. bo vaktinde. yrrlkte. nem srasna gre. -sin diye: in order that he may see grsn diye. ele gne kar rezil olmamak iin. iin: in order to see grmek iin. dzenli. 2. sra ile. 3. yolunda, usule gre. yani, demek. aramzda. ksmen. zellikle. para para, ksm ksm. geerken. 2. tesadfen. ksmen, yer yer. rehinde. ebediyen, her zaman iin, daima. ahsen, bizzat. -in yerine. yerinde. akas. aka. 2. akas. aka olarak. aslnda, gerekte. bakmndan. tam yerinde. uygulamada. baskda, baslmakta. baslm, satlmakta. zel olarak. 2. gizlice.
657
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ina halinde, yaplmakta. -e oranla, -e gre. alenen, aka, herkesin nnde. yerine getirirken, peinde koarken, gerekletirmeye alrken: He sacrificed his wealth in pursuance of his ideals. deallerinin peinde koarken servetini feda etti.
in regard to in relation to in reply to in respect to in response to in retrospect in return for in revenge for in ruins in self-defense in sequence in seventh heaven in shore in short course in short order in short in sight in single file in so far as in so many words in some measure in some ways in someone's stead
-e gelince. hakknda. -e cevap olarak. ile ilgili olarak. -e karlk; -e karlk olarak. gemie bakarak. -e karlk olarak, -in karlnda. -den almak iin. harap, viran, ykkn. kendini korumak iin. srayla. 2. art arda. ok mutlu. kyya yakn. ksaca. konuma dili abucak, ok ksa bir zaman iinda. ksaca, szn ksas. grnrde. tek sra halinde. -e kadar. ak seik bir ekilde, aka. bir dereceye kadar, ksmen. baz bakmlardan. birinin yerine, birinin namna: rkmez can go in her stead. Onun yerine rkmez gidebilir.
in spite of
-e ramen, -e karn: He's carrying on in spite of the difficulties. Zorluklara ramen devam ediyor.
in stock in sum
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
art arda dizilmi bir ekilde. 2. koordinasyon iinde, birbirine bal olarak; ortaklaa, birlikte, beraber.
tam on saniyede. ... adan: Don't look at the situation in those terms! Duruma o adan bakma! 2. konuma dili -e gelince, ce/-e: She's got no problems in terms of money. Paraca hibir sorunu yok.
in that case in that in the aggregate in the background in the bag in the cards in the clouds in the course of time in the course of in the crunch in the dark in the end in the event of in the extreme in the eyes of in the face of in the family way in the flesh in the hole in the interest of in the interim in the land of the living in the large in the light of the facts in the limelight
o takdirde. yznden, -den dolay; nk; mademki. toplam olarak. ikinci planda. konuma dili emin, garantili; antada keklik. muhtemel, olas. hayal leminde, dalgn. zamanla. srasnda, esnasnda. paas sknca. karanlkta. 2. habersiz. sonunda, eninde sonunda. takdirde, halinde. son derece. gznde. karsnda. konuma dili gebe, hamile. bizzat. konuma dili borlu; para kaybetmi durumda. yararna, iin. aradaki zamanda. sa, hayatta. btn kapsam ile. olaylarn gelimesine gre, olaylarn altnda. genel ilgiyi zerinde toplam, revata, gzde. 2. herkes tarafndan bilinen.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk in the long term in the lump in the main in the making in the matter of in the meantime in the midst of in the morning in the name of in the nature of things in the neighborhood of in the nick of time
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
uzun vadede. btnyle, btn olarak. ounlukla, ou. olmakta, yaplmakta. konusunda. o/bu arada, o/bu sre iinde. -in ortasnda, -in arasnda. sabahleyin. adna, namna, yerine. 2. ba iin, hakk iin, akna. doal olarak, tabiatyla. yaklak olarak, civarnda. tam zamannda (Gecikmeye hi yer olmayan durumlar iin kullanlr.).
in the nude in the offing in the open in the presence of a large company in the present case in the process of time in the raw in the rough in the same breath in the second place in the short run in the short term in the thick of the battle in the twinkling of an eye in the vicinity of
plak. yaknda, pek uzak olmayan (olay). ak havada. byk bir topluluk nnde. bu durumda. zamanla, zaman getike. doal halde, ilenmemi. 2. konuma dili plak. kaba taslak durumda. 2. ilenmemi durumda. bir solukta, ayn zamanda. ikinci olarak, ondan sonra. konuma dili ksa vadede. ksa vadede. muharebenin en iddetli yerinde. gz ap kapayncaya kadar; kala gz arasnda. dolaylarnda: He lives in the vicinity of Kadky. Kadky civarnda oturuyor. 2. konuma dili aa yukar, yaklak olarak: His salary is in the vicinity of ten million a month. Ayda aa yukar on milyon maa alyor.
in the wake of
-in ardnda, -in peinde. 2. -in ardndan, - den sonra; ... sonucunda.
660
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili Allah akna, Allah/Allahn seversen (Soru zamirleriyle kullanlr.): What in the world is that? O ne, Allahn seversen? How in the world did you do that? Onu nasl yaptn Allah akna?
bu mnasebetle, bu hususta. aya kadar. vaktinde, zamannda (yetimek veya yetitirmek). 2. zamanla.
in total in tow
toplam olarak. 2. btnyle, tamamyla. konuma dili beraberinde: He had his girl friend in tow as well. Beraberinde kz arkada da vard.
kopya olarak. hakikaten, gerekten. akortlu. sra ile; srasyla; nbetlee: Each charge was mowed down in turn by their deadly fire. Hcuma kalkan her grup onlarn ldrc ateiyle helak oldu. 2. kh ... kh ...: She was cutting and tender in turn. Kh krc, kh efkatliydi.
konuma dili bir lahzada. iki ksma, ikiye (kesmek, blmek, ayrmak). birlikte, beraber, bir azdan. bo yere, bouna. -den dolay, yznden, -i gz nnde tutarak. grnrde, ortada. moda. 2. rabette. in n zarf 1. ieride; ieriye; iine. 2. evde. 3. grev banda. 4. mevsimi gelmi. 5. moda, gzde.
inability
inaccessible
inaccurate inaction
in.ac.cu.rate nk'yrt sfat yanl, kusurlu, hatal. in.ac.tion nk'n isim hareketsizlik.
661
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
inactivity
inadequate
inadmissible
inadvertent inalienable
in.ad.ver.tent ndvr'tnt sfat kastsz, elde olmayan. in.al.ien.a.ble neyl'ynbl sfat 1. (kiinin) elinden alnamayacak (hak). 2. satlamaz, devrolunamaz.
inane
inanimate
inappropriate
inapt inarticulate
in.apt npt' sfat baknz inept in.ar.tic.u.late nartk'ylt sfat 1. kendini iyi ifade edemeyen. 2. anlalmaz. 3. dilsiz. 4. iyi ifade edilmemi.
-diine gre. 2. -dii derecede/kadar. in.as.much nzm^' zarf baknz inasmuch as in.at.ten.tion nten'n isim dikkatsizlik. in.at.ten.tivesfat dikkatsiz. in.at.ten.tive.nessisim dikkatsizlik. in.au.gu.ral n'gyrl sfat al treni ile ilgili. in.au.gu.rate n'gyreyt fiil 1. resmen ie balatmak, (birini) trenle bir greve getirmek. 2. trenle amak, al treniyle balatmak. 3. balamak; balatmak, -in balangc olmak.
inauguration
inauspicious
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.born n'brn sfat 1. (birinin) tabiatnda olan, doutan gelen. 2. irsi, kaltsal.
inbound
in.bound n'baund sfat 1. limana veya havaalanna giren (gemi, uak). 2. ehir merkezine doru giden (tren, otobs v.b.).
inbred
incalculable
in.can.des.cenceisim akkorluk. elektrik elektrik ampul. in.can.des.cent nkndes'nt sfat akkor. in.ca.pa.ble nkey'pbl sfat yeteneksiz, kabiliyetsiz; ciz, gsz.
incapacitate
in.ca.pac.i.tate nkps'teyt fiil gsz duruma getirmek; for -i yapamaz duruma getirmek.
in.ca.pac.i.ty nkps'ti isim gszlk, yeteneksizlik. in.car.cer.ate nkar'sreyt fiil hapsetmek. in.car.nate nkar'nt sfat 1. cisimlenmi. 2. insan ekline girmi.
incase incautious
in.case nkeys' fiil baknz encase in.cau.tious nk's sfat dikkatsiz, tedbirsiz, dncesiz.
yangn bombas. in.cen.di.ar.y nsen'diyeri sfat 1. kasten yangn karan. 2. kkrtc, karklk karan. isim kundak.
in.cense nsens' fiil kzdrmak, fkelendirmek. tevik primi. in.cen.tive nsen'tv isim 1. isteklendiren dl; zendirici ey. 2. drt, gd.
inception incessant
in.cep.tion nsep'n isim balama, balang. in.ces.sant nses'nt sfat devaml, srekli, ard arkas kesilmeyen.
incessantly
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.cest n'sest isim yakn akraba ile cinsel iliki kurma. yava yava ilerlemek. 2. yava yava hareket ettirmek. inch n isim in, parmak, 2,50 cm. in.ci.dent n'sdnt isim olay, hadise. in.ci.den.tal nsden'tl sfat 1. ikinci derecede nemi olan (masraflar v.b.). 2. to -e elik eden, -in yol aabilecei: problems incidental to divorce boanmann yol aabilecei sorunlar.
in.ci.den.tal.lyzarf aklma gelmiken. in.cin.er.ate nsn'reyt fiil yakp kl etmek. in.cin.er.a.torisim frn; p frn. in.cip.i.ent nsp'iynt sfat henz balamakta olan, yeni balayan.
incise incision
in.cise nsayz' fiil hakketmek, oymak, kazmak. in.ci.sion nsq'n isim 1. yarma, deme. 2. tbbi ensizyon.
in.ci.sive nsay'sv sfat 1. keskin. 2. zeki. in.ci.sor nsay'zr isim kesicidi. in.cite nsayt' fiil kkrtmak, tahrik etmek; tevik etmek.
incitement incivility
in.cite.mentisim kkrtma, tahrik; tevik. in.ci.vil.i.ty nsvl'ti isim 1. kabalk, nezaketsizlik. 2. kaba davran.
inclement inclination
in.clem.ent nklem'nt sfat sert, frtnal (hava). in.cli.na.tion nklney'n isim 1. eilim, meyil; istek, heves. 2. eim, eiklik.
kulak kabartmak. in.cline nklayn' fiil 1. emek; eilmek. 2. to/towards -e eilim gstermek. isim 1. eri yzey. 2. yoku.
eri yzey. in.close nkloz' fiil baknz enclose in.clo.sure nklo'qr isim baknz enclosure in.clude nklud' fiil 1. iine almak, iermek, kapsamak. 2. dahil etmek, katmak.
664
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.clud.edsfat dahil. in.clu.sion nklu'qn isim 1. dahil etme, katma; dahil olma, katlma. 2. iindeleme. 3. katlan ey.
inclusive
in.clu.sive nklu'sv sfat 1. of -i kapsayan, dahil: The charge is a million liras inclusive of service. Hesap, servis dahil bir milyon lira tuttu. 2. ilemci.
incognito
in.co.her.ence nkohr'ns isim tutarszlk. in.co.her.en.cy nkohr'nsi isim tutarszlk. in.co.her.entsfat tutarsz. gelir vergisi. in.come n'k^m isim gelir, kazan. in.com.ing n'k^mng sfat 1. giren, ele geen. 2. yeni (hkmet, yl).
incommensurate
incommunicado
incommunicative
incomparable
in.com.pa.ra.ble nkam'prbl sfat 1. esiz, emsalsiz. 2. with/to ile karlatrlamaz, ile kyaslanamaz.
incompatibility incompatible
in.com.pat.i.bil.i.tyisim uyumazlk, badamazlk. in.com.pat.i.ble nkmpt'bl sfat 1. birbirine uymayan, birbirine zt. 2. uyumaz, badamaz.
in.com.pe.tenceisim yetersizlik, beceriksizlik. in.com.pe.ten.cyisim yetersizlik, beceriksizlik. in.com.pe.tent nkam'ptnt sfat 1. yetersiz, beceriksiz. 2. hukuk ehliyetsiz.
incomplete
665
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
incomprehension
inconceivable
inconclusive
in.con.clu.sive nknklu'sv sfat 1. bir sonuca varmayan, sonusuz. 2. inandrc olmayan. 3. etkisiz.
incongruity
in.con.gru.i.ty nkang.gru'wti isim 1. uyumazlk, badamazlk. 2. uygunsuzluk, yersizlik. 3. uyumayan ksm veya ey.
incongruous
inconsequent
in.con.se.juen.tialsfat 1. yersiz. 2. nemsiz. in.con.sid.er.ate nknsd'rt sfat dncesiz, saygsz. in.con.sis.tent nknss'tnt sfat 1. uyumaz, tutarsz. 2. kararsz, deiken.
inconsolable inconspicuous
in.con.sol.a.ble nknso'lbl sfat avutulamaz. in.con.spic.u.ous nknspk'yuws sfat 1. farkedilmeyen, gze arpmayan. 2. nemsiz.
inconstant
incontestable
incontinent
incontrovertible
incontrovertibly inconvenience
incontrovertiblyzarf yadsnamayacak ekilde. in.con.ven.ience nknvin'yns isim glk, zahmet, rahatszlk. fiil zahmet vermek, rahatsz etmek.
666
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
incorporate
in.cor.po.rate nkr'preyt fiil 1. iermek, kapsamak. 2. into/in -e dahil etmek, -e katmak. 3. anonim irket haline getirmek. 4. birletirmek; birlemek. 5. cisimlendirmek.
incorporated incorrect
incorrigible
incorruptible
in.cor.rupt.i.ble nkr^p'tbl sfat 1. rvet kabul etmez. 2. ahlak bozulmaz. 3. bozulmaz, rmez, kokumaz.
increase
in.crease nkris' fiil 1. artmak, oalmak; artrmak, oaltmak. 2. bymek, gelimek; verimli olmak; bytmek, gelitirmek. isim 1. art, artma, oalma. 2. rn. 3. kr. 4. hslat.
increasingly
in.creas.ing.ly nkris'ngli zarf gittike artarak: become increasingly difficult gittike zorlamak.
incredible
incredulity incredulous
in.cre.du.li.ty nkrdu'lti isim 1. inanmazlk. 2. kuku. in.cred.u.lous nkrec'ls sfat 1. inanmayan. 2. kukulu, kukulanan.
in.cred.u.lous.nessisim 1. inanmazlk. 2. kuku. in.cre.ment n'krmnt isim art, artma, oalma. in.crim.i.nate nkrm'neyt fiil sulamak. in.crustfiil baknz encrust in.cu.bate n'kybeyt fiil 1. kulukaya yatmak. 2. civciv karmak. 3. kafasnda (plan) kurmak.
in.cu.ba.tionisim kuluka dnemi. in.cu.ba.torisim 1. kuluka makinesi. 2. kuvz. in.cul.cate nk^l'keyt fiil retmek, tekrarlayarak kafasna sokmak, alamak.
667
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.cum.ben.cyisim 1. grev, vazife. 2. grev sresi. in.cum.bent nk^m'bnt isim makam igal eden kimse. sfat baknz be incumbent on
borlanmak, borca girmek. in.cur nkr' fiil (incurred, incurring) 1. uramak, maruz kalmak, girmek. 2. stne ekmek, uyandrmak.
incurable incurious
in.cur.a.ble nkyr'bl sfat onulmaz, amansz, ifasz. in.cu.ri.ous nkyr'iys sfat 1. meraksz. 2. ilgisiz, kaytsz.
incursion indebted
in.cur.sion nkr'qn isim akn, hcum, saldr. in.debt.ed ndet'd sfat 1. borlu. 2. teekkr borlu, minnettar.
indecent
in.de.cent ndi'snt sfat 1. yakksz, edepsiz, kaba. 2. hukuk toplum tresine aykr.
indecipherable
indecision indecisive
in.de.ci.sion ndsq'n isim kararszlk. in.de.ci.sive ndsay'sv sfat 1. kararsz. 2. kesin olmayan.
indecorous
indecorum
in.de.co.rum ndko'rm isim 1. uygunsuz davran veya sz, uygunsuzluk. 2. uygunsuzluk, uygunsuz olma.
indeed
indefatigable
indefensible indefinable
in.de.fen.si.ble ndfen'sbl sfat savunulamaz. in.de.fin.a.ble ndfay'nbl sfat tanmlanamaz, aklanmas olanaksz, anlatlamaz.
belgisiz sfat: bir (ngiliz ngilizcesi a, an ). dilbilgisi belirsizlik zamiri. in.def.i.nite ndef'nt sfat 1. belirsiz. 2. dilbilgisi belgisiz.
668
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sabit mrekkep. kopya kalemi. in.del.i.ble ndel'bl sfat 1. silinmez, kmaz, giderilmez (leke, iz). 2. silinmez, kalc (izlenim, etki, duygu). 3. sabit (boya, mrekkep).
indelicacy indelicate
in.del.i.ca.cyisim 1. uygunsuzluk. 2. kabalk. in.del.i.cate ndel'kt sfat 1. uygun olmayan. 2. kaba, nezaketsiz.
indemnify
in.dem.ni.fy ndem'nfay fiil 1. zararn demek. 2. zarar grmeyeceine dair peinen kefil olmak.
indemnity
indent
indentation indenture
in.den.ta.tionisim ierlek yazma. in.den.ture nden'r isim szleme. fiil kontrat veya senetle balamak.
Amerikan ngilizcesi Bamszlk Gn 0 Temmuz. in.de.pen.dence ndpen'dns isim bamszlk. in.de.pen.dent ndpen'dnt sfat 1. bamsz. 2. bana buyruk. 3. (ekonomik adan) bamsz, kendi geliri ile geinebilen. 4. politika bamsz. isim, politika bamsz.
independently
indescribable
indestructible
indeterminate
fi. iaretparma.
669
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.dex n'deks isim (indexes/indices) 1. dizin, indeks, fihrist. 2. katalog. 3. gsterge. fiil 1. (kitap) iin dizin hazrlamak, (kitabn) indeksini yapmak. 2. iaret etmek, gstermek.
India ink India Indian corn Indian file Indian hemp Indian lotus Indian rice Indian summer Indian yellow Indian
ini mrekkebi. In.di.a n'diy isim Hindistan. msr. tek sra (yry). hintkeneviri. hintful. hintpirinci. pastrma yaz. hintsars. In.di.an n'diyn isim 1. Hintli. 2. Kzlderili. sfat 1. Hint; Hindistan; Hindistan'a zg. 2. Hintli. 3. Kzlderili, Kzlderililere zg. 4. Kzlderili.
indicate
indication
in.di.ca.torisim gsterge, ibre. in.dict ndayt' fiil for ile sulamak. in.dict.mentisim 1. iddianame, savca. 2. sulama. 3. dava ama.
indifference
indifferent
indigenous
in.dig.e.nous ndc'ns sfat 1. yerli. 2. to (bir yere) zg, (bir yerde) doal olarak bulunan/yetien.
indigent
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.di.gest.i.ble ndces'tbl sfat sindirilemeyen. in.di.ges.tion ndces'n isim sindirim gl, hazmszlk, mide fesad.
indignant
indignation
indignity
ivit rengi, ivit mavisi. ivitotu, indigo. in.di.go n'dgo, n'digo isim 1. ivit rengi, ivit mavisi. 2. ivitotu. sfat ivit rengi, ivit mavisi, ividi.
dolayl masraf. dolayl klandrma. dilbilgisi -e halindeki isim, dolayl tmle. dolayl vergi. in.di.rect ndrekt' sfat 1. dolayl. 2. dolak, dolambal.
indirectly indiscernible
in.di.rect.lyzarf dolayl olarak. in.dis.cern.i.ble ndsr'nbl sfat seilemez, ayrt edilemez, farkedilemeyecek.
indiscreet
indiscrete
indiscretion
indiscriminate
indispensable
indispose
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.dis.posedsfat 1. rahatsz, keyifsiz. 2. isteksiz. in.dis.po.si.tion ndspz'n sfat 1. rahatszlk, keyifsizlik. 2. isteksizlik.
indisputable
indistinct
indistinguishable
individual
in.di.vid.u.al ndvc'uwl sfat 1. tek, yalnz, ayr. 2. bireysel. isim 1. birey, fert. 2. kii, kimse, ahs.
in.di.vid.u.al.ismisim bireycilik. in.di.vid.u.al.istisim bireyci. in.di.vid.u.al.i.ty ndvcuwl'ti isim bireysellik. in.di.vid.u.al.lyzarf ayr ayr. in.di.vis.i.ble ndvz'bl sfat blnmez. In.do.chi.na n'do.ay'n isim inhindi. In.do.chi.nese n'do.ayniz' isim (Indo-chinese) inhintli. sfat 1. inhindi, inhindi'ne zg. 2. inhintli.
indoctrinate
in.doc.tri.nate ndak'trneyt fiil 1. bir dnce sisteminin esaslarn retmek. 2. telkin etmek, (fikir) alamak.
indolent
in.dom.i.ta.ble ndam'tbl sfat ylmaz, boyun emez. In.do.ne.sia ndni'q isim Endonezya, ndonezya. isim Endonezyal. sfat 1. Endonezya, Endonezya'ya zg. 2. Endonezyal.
indoor
in.door n'dr sfat 1. i meknlara uygun; i meknlarda kullanlan: indoor shoes i meknlarda
672
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
giyilen ayakkablar. 2. kapal: indoor tennis court kapal tenis kortu. 3. i meknlarda yaplan: He's got an indoor qob. Onun ii ieride almasn gerektiriyor. 4. tiyatro i meknda geen (sahne). indoors in.doors n'drz' zarf ieride; ieri, ieriye: Stay indoors! eride kal! She went indoors. eri gitti. indorse induce in.dorsefiil baknz endorse in.duce ndus' fiil 1. neden olmak. 2. ikna etmek, kandrp yaptrmak. inducement in.duce.ment ndus'mnt isim 1. neden, vesile. 2. ikna, tevik. induct in.duct nd^kt' fiil 1. askere almak. 2. greve getirmek, memuriyete balatmak. induction in.duc.tion nd^k'n isim 1. greve getirme. 2. mantk tmevarm. 3. sonu karma. 4. elektrik indksiyon, indkleme. inductive reasoning inductive tmevarml usavurma. in.duc.tive nd^k'tv sfat 1. mantk tmevarmsal. 2. elektrik indkleyen, indksiyon yapan. indulge in.dulge nd^lc' fiil 1. (saknlmas gereken bir eye) teslim olmak: She indulged her desire for candy. eker yeme arzusuna yenildi. 2. in kendine bir ey yapma izni vermek: I haven't indulged in cigarettes for a week. Bir haftadr sigaradan uzak duruyorum. 3. (arzu, rica v.b.'ni) yerine getirmek. 4. -e yz vermek: Don't indulge that naughty child. O yaramaz ocua yz verme. indulgence indulgent industrial arts industrial engineer industrial school industrial in.dul.gence nd^l'cns isim 1. dknlk. 2. hogr. in.dul.gent nd^l'cnt sfat hogrl. endstriyel sanatlar. endstri mhendisi. endstri meslek lisesi. in.dus.tri.al nd^s'triyl sfat endstriyel, snai, ileyimsel.
673
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.dus.tri.al.istisim sanayici. in.dus.tri.al.ize nd^s'triylayz fiil sanayiletirmek. in.dus.tri.ous nd^s'triys sfat alkan, gayretli. in.dus.try n'dstri isim 1. sanayi, endstri, ileyim. 2. alkanlk, gayret.
in.e.bri.ate ni'briyeyt fiil sarho etmek, mest etmek. in.ed.i.ble ned'bl sfat yenmez. in.ef.fa.ble nef'bl sfat 1. sz edilmez, aza alnmaz (kutsal). 2. tarifsiz, anlatlmaz.
ineffective
in.ef.fec.tive nfek'tv sfat 1. etkisiz (are, ila v.b.). 2. yeteneksiz (ynetici, ii v.b.).
ineffectual
in.ef.fec.tu.al nfek'uwl sfat 1. etkisiz (are, ila v.b.). 2. yeteneksiz (ynetici, ii v.b.).
inefficient
in.ef.fi.cient nf'nt sfat 1. istenilen etkiyi uyandrmayan, etkisiz. 2. zaman ve enerjiyi ekonomik bir ekilde kullanmayan, verimsiz, randmansz (i yntemi, makine v.b.).
inelegant
ineligible
in.el.i.gi.ble nel'cbl sfat 1. katlma hakk olmayan. 2. bir makam iin yeterli nitelikleri olmayan, yetersiz. 3. askeri hizmete alnamaz.
ineluctable inept
in.e.luc.ta.ble nl^k'tbl sfat kanlmaz. in.ept nept' sfat 1. uygunsuz, yersiz, yakksz. 2. beceriksiz, hnersiz.
ineptitude
inequality
inequitable inequity
674
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.ert nrt' sfat 1. fizik sreduran. 2. hareketsiz. 3. ar, tembel, uyuuk. 4. kimya eylemsiz.
inertia
in.es.cap.a.ble nskey'pbl sfat kanlmaz. in.es.sen.tial nsen'l sfat gereksiz. in.es.ti.ma.ble nes'tmbl sfat 1. hesaba smaz, hesapsz. 2. paha biilmez, ok deerli.
in.ev.i.ta.ble nev'tbl sfat kanlmaz, aresiz. inevitablyzarf kanlmaz ekilde. in.ex.act ngzkt' sfat 1. kesin olmayan. 2. tam doru olmayan, yanl, hatal.
inexcusable
inexcusably inexhaustible
inexcusablyzarf affedilmeyecek ekilde. in.ex.haust.i.ble ngzs'tbl sfat 1. tkenmez, bitmez tkenmez. 2. yorulmaz.
inexorable
inexpedient
in.ex.pen.sive nkspen'sv sfat ucuz, masraf az. in.ex.pen.sive.lyzarf ucuza. in.ex.pe.ri.ence nkspr'iyns isim tecrbesizlik, deneyimsizlik, acemilik.
inexperienced inexpert
in.ex.pe.ri.encedsfat tecrbesiz, deneyimsiz, acemi. in.ex.pert nek'sprt sfat 1. tecrbesiz, deneyimsiz, acemi. 2. beceriksiz.
inexplicable
inexplicably inexpressible
inexpressibly
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
inextricablyzarf iinden klamayacak ekilde. in.fal.li.bil.i.tyisim yanlmazlk. in.fal.li.ble nfl'bl sfat yanlmaz, amaz, hata yapmaz.
infallibly infamous
infalliblyzarf yanlmadan. in.fa.mous n'fms sfat 1. ad ktye km. 2. rezil. 3. ayp, ok irkin.
infamy infancy
in.fa.my n'fmi isim rezalet, alaklk. in.fan.cy n'fnsi isim 1. bebeklik, ocukluk. 2. kklk. 3. (tasar, i v.b.'nin) balang aamas, emekleme dnemi.
in.fant n'fnt isim bebek, kk ocuk. sfat kk. tbbi ocuk felci. in.fan.tile n'fntayl sfat 1. ocua zg. 2. ocuka. 3. ocua benzer.
in.fan.til.ism nfn'tlzm isim, ruhbilim bebeksilik. in.fan.try n'fntri isim piyade. in.fat.u.ate nf'uweyt fiil akln elmek, ldrtmak. -e deli gibi k. in.fat.u.a.tionisim (with) -e delicesine k olma. in.fect nfekt' fiil bulatrmak, geirmek. in.fec.tion nfek'n isim 1. bulama; bulatrma. 2. enfeksiyon.
infectious
infelicitous
infelicity
infer
in.fer nfr' fiil (inferred, inferring) 1. (from) (-den) anlamak, karmak. 2. (from) (-den) sonu karmak.
inference
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.fe.ri.or nfr'iyr sfat 1. (to) (-den) aa, adi, baya, dk, (-e gre) deersiz. 2. ikinci derecede.
ruhbilim aalk kompleksi. aalk duygusu. in.fe.ri.or.i.ty nfriyr'ti isim aalk, adilik, bayalk, deerce aalk.
infernal inferno
in.fer.nal nfr'nl sfat 1. cehenneme ait. 2. iren. in.fer.no nfr'no isim 1. cehennem. 2. cehennem gibi yer.
in.fer.tile nfr'tl sfat 1. orak, verimsiz. 2. ksr. infertilityisim 1. verimsizlik. 2. ksrlk. in.fest infest' fiil (bit, kurt, fare) istila etmek, etraf sarmak.
infestation
infidel infidelity
in.fi.del n'fdl isim kfir. in.fi.del.i.ty nfdel'ti isim 1. sadakatsizlik. 2. zina. 3. imanszlk, kfr.
infiltrate
infiltrationisim szme; szlme. sonsuz gayret. in.fin.ite n'fnt sfat 1. sonsuz, snrsz. 2. bitmez, tkenmez.
infinitely infinitesimal
in.fin.ite.lyzarf son derece, ok. in.fin.i.tes.i.mal nfntes'ml sfat 1. matematik infinitezimal, sonsuzkk. 2. llemeyecek kadar kk.
in.fin.i.tive nfn'tv isim, dilbilgisi mastar. in.fin.i.ty nfn'ti isim sonsuzluk, snrszlk. in.firm nfrm' sfat zayf, kuvvetsiz, halsiz. in.fir.ma.ry nfr'mri isim 1. (okulda, fabrikada) revir. 2. hastane. 3. klinik.
infirmity
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.flame nfleym' fiil 1. tututurmak, alevlendirmek; tutumak; alevlenmek. 2. kkrtmak, tahrik etmek. 3. fkelendirmek. 4. tbbi iltihaplandrmak.
inflammable
inflammation
inflammatory inflate
in.flam.ma.to.ry nflm'tori sfat kkrtc, tahrik edici. in.flate nfleyt' fiil 1. hava ile iirmek. 2. (fiyatlar) suni olarak ykseltmek, iirmek. 3. piyasaya ok miktarda kt para karmak.
inflation inflect
in.fla.tionisim enflasyon, para ikinlii. in.flect nflekt' fiil 1. ses tonunu deitirmek. 2. dilbilgisi ekmek.
inflection
inflexible
inflexion
birini cezaya arptrmak. in.flict nflkt' fiil (on/upon) -e (ar, ac, ceza) vermek. in.flo.res.cence nflres'ns isim, botanik iek durumu. in.flow n'flo isim ieriye ak. in.flu.ence n'fluwns isim etki, tesir, nfuz. fiil 1. etkilemek, tesir etmek. 2. szn geirmek.
in.flu.en.tial nfluwen'l sfat etkili, sz geen. in.flu.en.za nfluwen'z isim grip, enflanza. in.flux n'fl^ks isim 1. ieriye akma. 2. akn. in.form nfrm' fiil 1. (of/about/that) -den haberdar etmek, hakknda bilgi vermek, -i bildirmek: I informed him that I would not come tomorrow. Ona yarn gelmeyeceimi bildirdim. 2. bilgilendirmek. 3. against/on -i ihbar etmek.
678
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk informal informality informally informant information booth information
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.for.mal nfr'ml sfat teklifsiz, resmi olmayan. in.for.mal.i.ty nfrml'ti isim teklifsizlik. in.for.mal.lyzarf teklifsizce, gayri resmi olarak. in.for.mant nfr'mnt isim bilgi veren kimse. danma, mracaat, danma yeri. in.for.ma.tion nfrmey'n isim 1. bilgi, haber. 2. danma.
informative
in.formed nfrmd' sfat bilgili, haberli. in.form.er nfr'mr isim qurnalci, ihbarc, muhbir. in.frac.tion nfrk'n isim (kurallar) bozma, ihlal. in.fra.red nfrred' sfat kzltesi, kzlalt, enfraruq. in.fra.struc.ture n'frstr^kr isim altyap, enfrastrktr. in.fre.juent nfri'kwnt sfat seyrek. in.fringe nfrnc' fiil 1. (anlama, antlama v.b.'ni) bozmak, ihlal etmek. 2. on/upon -e tecavz etmek.
infringement
infuriate
infuse
in.fuse nfyuz' fiil 1. with -i alamak; into -e alamak. 2. into iine dkmek veya aktmak. 3. (ay) demlemek, demlendirmek.
infusion
in.fu.sion nfyu'qn isim 1. iine dkme veya aktma; iine dklme. 2. demleme, demlendirme. 3. demlenmi iecek (ay, ila). 4. tbbi damara zerketme, iitim.
in.gen.ious ncin'ys sfat 1. hnerli. 2. usta. 3. usta ii. in.gen.ious.lyzarf ustalkla. in.ge.nu.i.ty ncnu'wti isim yaratclk; hner, marifet. in.gen.u.ous ncen'yuws sfat 1. akyrekli, samimi, candan. 2. saf, masum.
inglorious
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.got ng'gt isim kle. in.grate n'greyt isim nankr kimse. birinin gzne girmeye almak. in.gra.ti.ate n.grey'iyeyt fiil baknz ingratiate oneself with someone
ingratitude ingredient
in.grat.i.tude n.grt'tud isim nankrlk. in.gre.di.ent n.gri'diynt isim karmdaki madde, malzeme.
in.grow.ing n'growng sfat ie doru byyen. kask bezi. in.gui.nal ng'gwnl sfat kasksal, kasa ait. in.hab.it nhb't fiil iinde oturmak. in.hab.it.ablesfat iinde oturulur, oturmaya elverili. in.hab.i.tant nhb'tnt isim (bir yerde) oturan kimse, sakin.
inhalation
in.ha.la.tion nhley'n isim 1. nefes alma. 2. (sigara duman v.b.'ni) iine ekme.
inhale
in.hale nheyl' fiil 1. nefes almak. 2. (sigara duman v.b.'ni) iine ekmek.
in.her.ence nhr'ns isim (bir eye/birine) zg olma. in.her.en.cy nhr'nsi isim (bir eye/birine) zg olma. in.her.ent nhr'nt, nher'nt sfat (bir eye/birine) zg/has; esas, asl, z: inherent rights temel haklar.
inherit inheritance
in.her.it nher't fiil -e miras kalmak; vris olmak. in.her.i.tance nher'tns isim 1. miras, kalt. 2. biyoloji kaltm, soyaekim.
inherited
inheritor inhibit
in.her.itorisim miras, vris. in.hib.it nh'bt fiil 1. from -den alkoymak, -i engellemek. 2. yavalatmak. 3. ruhbilim inhibe etmek.
inhibited
in.hib.itedsfat ekingen.
680
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.hi.bi.tion nhb'n isim 1. alkoyma, engelleme. 2. yavalatma. 3. ruhbilim inhibisyon, inhibe etme.
inhospitable
inhuman
in.hu.mane nhyumeyn' sfat zalim, merhametsiz. in.hu.man.i.ty nhyumn'ti isim insaniyetsizlik. in.im.i.cal nm'kl sfat 1. to -e dman: That village is inimical to strangers. O ky yabanclara dman. 2. to e ters den, -e kart; -e zararl: His plan is inimical to our interests. Onun plan bizim karlarmza ters dyor.
inimitable iniquity
in.im.i.ta.ble nm'tbl sfat 1. taklit edilemez. 2. esiz. in.ij.ui.ty nk'wti isim 1. gnah. 2. ktlk. 3. hakszlk, adaletsizlik.
initial
in.i.tial n'l sfat bataki, birinci, ilk. isim kelimenin ilk harfi. fiil (initialed/initialled, initialing/initialling) ksa imza atmak.
initiate
in.i.ti.ate n'iyeyt fiil 1. balatmak. 2. into -e altrmak, -i gstermek. 3. yelie kabul etmek. isim yelie yeni kabul edilmi kimse.
initiation
initiative
initiatorisim balatan kimse. in.ject ncekt' fiil rnga etmek, enqeksiyon yapmak. in.jec.tion ncek'n isim enqeksiyon, ine. in.ju.di.cious ncud's sfat tedbirsiz; dncesiz; patavatsz.
injure injurious
in.jure n'cr fiil 1. incitmek, zarar vermek. 2. bozmak. in.ju.ri.ous ncr'iys sfat 1. zararl, dokunur. 2. krc, yerici, aalayc.
681
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
injustice ink inkling inkpad inkwell inlaid inland sea inland waters inland
in.jus.tice nq^s'ts isim hakszlk, adaletsizlik. ink ngk isim mrekkep. ink.ling ngk'lng isim 1. iaret, ipucu. 2. sezi. ink.padisim stampa. ink.wellisim mrekkep hokkas. in.laid n'leyd sfat kakma, kakmal, ilemeli. kapal deniz, ideniz. i sular. in.land n'lnd isim lkenin denizden uzak yerleri; lkenin i ksm. sfat denizden uzak, i. zarf denizden uzakta, i ksmlarda; i ksmlara doru.
in-law
inlay
in.lay in'ley, nley' fiil (inlaid) iine kakmak, kakma yapmak. isim 1. kakma ii. 2. diilik dolgu.
inlet
inmate
in.mate n'meyt isim 1. hapishane veya akl hastanesinde bulunan kimse. 2. sakin. 3. bakas ile ayn evde oturan kimse. 4. birlikte oturan kimse.
inn innards
inn n isim han, otel. in.nards n'rdz isim, oul, konuma dili i ksmlar, i organlar.
innate
in.nate n'eyt, neyt' sfat 1. (bir eye/birine) zg/has; esas, asl, z. 2. irsi, kaltsal. 3. (birinin) tabiatnda olan. 4. felsefe doutan olan.
inner city Inner Mongolia inner resources inner significance inner tube
ehrin merkezinde yoksullarn oturduu mahalle. Moolistan. manevi kuvvet. derin veya gizli anlam. i lastik.
682
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
innermost inning
in.ner.mostsfat en ierideki, en iteki. in.ning n'ng isim, beysbol her iki takmdaki oyuncularn birer vuru sras.
innings
in.ningsisim 1. kriket bir takmdaki on oyuncunun oyun d edilinceye kadar vuru sralar. 2. sra, nbet.
innkeeper innocence
zararsz elence. in.no.cent n'snt sfat 1. masum, susuz. 2. zararsz. 3. saf, safdil. isim 1. masum kimse veya ocuk. 2. aptal kimse.
innocuous innovate
in.noc.u.ous nak'yuws sfat zararsz, incitmeyen. in.no.vate n'veyt fiil yenilik karmak, deiiklik yapmak.
in.no.va.tionisim 1. yenilik, deiiklik. 2. bulu, icat. innovatorisim yenilik yapan kimse. in.nu.en.do nyuwen'do isim olumsuz bir ey ima eden sz, ta, kinaye.
innumerable
in.oc.u.late nak'yleyt fiil alamak. in.oc.u.la.tionisim 1. a. 2. alama. in.of.fen.sive nfen'sv sfat zararsz, incitmeyen. in.op.er.a.ble nap'rbl sfat 1. ameliyat edilemez. 2. altrlamaz; uygulanamaz.
inoperative inopportune
in.op.er.a.tive nap'rtv sfat ilemeyen, almayan. in.op.por.tune naprtun' sfat zamansz, mevsimsiz, uygunsuz, srasz.
in.or.di.nate nr'dnt sfat 1. ar. 2. dzensiz. inorganik kimya. in.or.gan.ic nrgn'k sfat inorganik.
683
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.pa.tient n'peynt isim hastanede yatan hasta. bilgisayar girdi, giri verileri. bilgisayar girdi aygt. in.put n'pt isim 1. ekonomi girdi. 2. elektrik girdi. 3. bilgisayar girdi, giri.
input-output inquest
in.put-out.putsfat, bilgisayar girdi-kt, giri-k. in.juest n'kwest isim resmi soruturma; nedeni bilinmeyen lm hakknda adli soruturma.
bir kimsenin hal ve hatrn sormak. in.juire nkwayr' fiil 1. about hakknda bilgi almak. 2. into -i aratrmak. 3. into -i soruturmak. 4. -i sormak.
inquiry
inquisition
in.juis.i.tive nkwz'tv sfat merakl. in.road n'rod isim genellikle oul akn, baskn. deli. in.sane nseyn' sfat 1. deli, ldrm. 2. delice, anlamsz.
in.san.i.ty nsn'ti isim delilik, cinnet. insatiabilityisim doymazlk, agzllk. in.sa.tia.ble nsey'bl sfat 1. doymak bilmez, doymaz, kanmaz. 2. agzl, obur.
insatiableness inscribe
in.sa.tia.ble.nessisim doymazlk, agzllk. in.scribe nskrayb' fiil 1. yazmak, kaydetmek. 2. (yazt) yazmak, hakketmek. 3. to/for (bir yapt imzalayarak) -e ithaf etmek.
inscription
in.scrip.tion nskrp'n isim 1. kitabe, yazt, yaz. 2. ithaf. 3. madalya veya para zerindeki yaz.
in.scru.ta.ble nskru'tbl sfat anlalmaz, esrarl. in.sect n'sekt isim bcek. in.sec.ti.cide nsek'tsayd isim bcek ilac. in.sec.tiv.o.rous nsektv'rs sfat bcekil.
684
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.se.cure nskyr' sfat 1. emniyetsiz, salam olmayan, garantili olmayan, tehlikeli. 2. kendine gvenmeyen.
insecurity inseminate
in.se.cu.ri.tyisim emniyetsizlik, salam olmama. in.sem.i.nate nsem'neyt fiil 1. dllemek. 2. alamak, telkin etmek.
insemina'tion insensible
isim dlleme. in.sen.si.ble nsen'sbl sfat 1. to -i duymaz, -i hissetmez. 2. to -e kar duygusuz. 3. kendinden gemi, baygn. 4. of -in farknda olmayan.
insensitive
in.sep.a.ra.ble nsep'rbl sfat ayrlmaz. in.sep.a.ra.blesisim ayrlmaz dostlar. in.sert nsrt' fiil 1. (in) (-e) sokmak. 2. (into) (-e) koymak. 3. arasna koymak. isim 1. araya eklenen ey. 2. kitap ortasna eklenen sayfalar. 3. dergi veya gazete arasna konulan ek.
insertion
in.ser.tion nsr'n isim 1. ekleme. 2. eklenen ey. 3. bir ilann gazeteye bir kez konmas.
in.shore n'r sfat kyya yakn. zarf kyya doru. ieriden szan haberler. bir saate kadar. tersyz. in.side n'sayd' isim i, i taraf: the inside of the box kutunun ii. sfat i, iteki. zarf ieride; ieriye. edat iine, ierisine; iinde, ierisinde: The mouse is hiding inside that piano. Fare o piyanonun iinde saklanyor.
in.siderisim ieriden biri, i yzn bilen kimse. in.sidesisim barsaklar; i organlar, i ksmlar. in.sid.i.ous nsd'iys sfat 1. sinsi, gizlice frsat kollayan. 2. hain, hilekr.
insight
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
insignificant
in.sig.nif.i.cant nsgnf'knt sfat 1. anlamsz. 2. nemsiz. 3. pek az. 4. ufak. 5. deersiz, demez.
insincere
insincerity
insinuate
in.sin.u.ate nsn'yuweyt fiil 1. (olumsuz bir eyi) st kapal sylemek. 2. kurnazlkla antrmak, tlatmak. 3. demeye getirmek.
insinuation
insipid
insist
in.sist nsst' fiil (on/upon) -de srar etmek, -de direnmek, iin diretmek, -de ayak diremek, -i tutturmak: She insisted on buying the red dress. Krmz elbiseyi almakta srar etti. He insisted that there be an immediate investigation. Derhal bir soruturma almas iin diretti.
in.sis.tenceisim srar, ayak direme. in.sis.tentsfat 1. srar edici, direngen. 2. srarl. -dii derecede/kadar. in.so.far nsofar' zarf baknz insofar as in.so.lenceisim kstahlk. in.so.lent n'slnt sfat kstah, terbiyesiz, arsz. in.sol.u.ble nsal'ybl sfat 1. erimez, znmez. 2. zlmez, halledilmez (problem v.b.).
insolvency insolvent
in.sol.ven.cyisim, hukuk aciz hali. in.sol.vent nsal'vnt sfat, ticaret deme aczine dm; iflas etmi, batkn. isim deme aczine dm kii/irket; mflis kimse, batkn.
686
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.som.ni.ac nsam'niyk isim uykusuzluk eken kimse. -diine gre. 2. -dii derecede/kadar. o kadar ki. in.so.much nsom^' zarf baknz insomuch as insomuch that
inspect
inspection
inspector
inspiration
inspire
in.spire nspayr' fiil 1. ilham etmek, esinlemek. 2. (fke, sevgi v.b.'ni) uyandrmak. 3. solumak.
inst. instability
inst.ksaltma instant institute institution in.sta.bil.i.ty nstbl'ti isim 1. dayankszlk. 2. kararszlk, sebatszlk.
install
in.stall nstl' fiil 1. yerine koymak. 2. kurmak, tesis etmek. 3. (memuru) makamna getirmek. 4. bilgisayar kurmak.
installation
in.stal.la.tion nstley'n isim 1. tesisat, dem; tertibat, dzen. 2. askeri s. 3. bilgisayar kurma.
taksit usul. in.stall.ment nstl'mnt isim 1. taksit. 2. ksm, blm. in.stal.ment nstl'mnt isim, ngiliz ngilizcesi baknz installment
instance instant
in.stance n'stns isim 1. rnek. 2. kere, defa. 3. durum. in.stant n'stnt sfat 1. ani, hemen olan, derhal olan. 2. acil, ivedi. 3. imdiki. 4. su katlarak hemen hazrlanan (yiyecek veya iecek). isim an, dakika: at this instant bu anda. the instant I came ben gelir gelmez.
687
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.stant.lyzarf hemen, derhal. in.stead nsted' zarf of -in yerine, -ecek yerde, -eceine: He came here instead. Oraya gideceine buraya geldi./Bakasnn yerine kendisi buraya geldi.
instep instigate
in.step n'step isim ayan st ksm, am. in.sti.gate n'stgeyt fiil kkrtmak, tahrik etmek, tevik etmek.
in.sti.ga.tionisim kkrtma. in.sti.ga.torisim kkrtc. in.stil nstl' fiil, ngiliz ngilizcesi baknz instill in.still nstl' fiil 1. in/into -e yava yava alamak/telkin etmek. 2. with -i yava yava alamak/telkin etmek.
in.stil.la.tionisim fikir alama. in.stinct n'stngkt isim igd. in.stinc.tivesfat igdsel. in.stinc.tive.lyzarf igdsel olarak. in.sti.tute n'sttut isim 1. kurulu, messese. 2. enstit, okul. 3. bilimsel kurum. fiil 1. kurmak. 2. atamak, tayin etmek.
institution
institutional
institutionalise
institutionalize
in.sti.tu.tion.al.ize nsttu'nlayz fiil 1. kurum haline getirmek. 2. det haline getirmek. 3. akl hastanesi, slahevi v.b.'ne yerletirmek.
instruct
in.struct nstr^kt' fiil 1. okutmak, retmek, eitmek. 2. talimat vermek, yol gstermek.
instruction
instructions
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.struc.tive nstr^k'tv sfat retici, eitici. in.struc.torisim 1. retmen, eitmen. 2. asistan; okutman.
kontrol tablosu. in.stru.ment n'strmnt isim 1. alet. 2. ara. 3. mzik enstrman, alg. 4. belge. 5. belgit, senet.
mzik enstrmantal mzik. in.stru.men.tal nstrmen'tl sfat 1. yararl, etkili. 2. yardmc, arac olan. 3. mzik enstrmantal.
instrumentalist insubordinate
in.stru.men.tal.istisim, mzik alg alan mzisyen. in.sub.or.di.nate nsbr'dnt sfat asi, itaatsiz, kafa tutan, ba kaldran.
insubordination insubstantial
in.sub.or.di.na.tionisim ba kaldrma. in.sub.stan.tial nsbstn'l sfat 1. aslsz, temelsiz, hayali. 2. zayf; hafif.
in.suf.fer.a.ble ns^f'rbl sfat ekilmez, katlanlmaz. in.suf.fi.cient nsf'nt sfat eksik, yetersiz. in.suf.fi.cient.lyzarf yetersiz derecede. in.su.lar n'slr sfat 1. adaya ait, adaya zg. 2. ayrlm, ayr. 3. dar grl.
in.su.late n'sleyt fiil izole etmek, yaltmak. elektrik izole bant, yaltm sargs. in.su.la.tionisim 1. izolasyon, yaltm. 2. yaltm maddesi.
in.su.la.torisim izolatr, yaltkan. in.su.lin n'sln isim enslin. in.sult n's^lt isim hakaret, onur krma, aasama. fiil hakaret etmek, aasamak, hor grmek.
insuperable
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.sur.ance nr'ns isim sigorta. in.sure nr' fiil 1. against -e kar sigorta etmek; sigorta olmak. 2. emin olmak; salamak, temin etmek: I called the hotel to insure that I had a reservation. Rezervasyonumun yapldndan emin olmak iin otele telefon ettim. My investments insure that I have sufficient income. Yatrmlarm bana yeteri kadar gelir salar.
insurgent
in.sur.gent nsr'cnt sfat asi, ba kaldran, kafa tutan. isim isyanc, asi.
insurmountable
insurrection int.
in.sur.rec.tion nsrek'n isim isyan, ayaklanma. int.ksaltma intelligence interest interior interqection internal international interval intransitive
intact
intangible
in.tan.gi.ble ntn'cbl sfat 1. fiziksel varl olmayan, elle tutulamaz, dokunulamaz. 2. kavranamaz.
in.te.ger n'tcr isim, matematik tamsay. integral hesab/kalkls. integral denklemi. in.te.gral n'tgrl sfat 1. bir btnn ayrlmaz bir paras olan. 2. paralardan oluan. isim, matematik integral.
integrate
in.te.grate n'tgreyt fiil 1. tamamlamak, btnlemek. 2. with ile birletirmek. 3. into -e katmak: He integrated the letters into his book. Mektuplar kitabna katt.
integration
integrity
intellect
in.tel.lect n'tlekt isim 1. akl, zihin, idrak, anlk, entelekt, intelekt. 2. akl sahibi.
690
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.tel.lec.tu.al ntlek'uwl sfat 1. akla ait, zihinsel. 2. yksek zek sahibi. 3. entelektel, aydn. isim entelektel, aydn.
intellectualism
istihbarat brosu. zek blm. istihbarat tekilat. zek testi. in.tel.li.gence ntel'cns isim 1. akl, zek, anlay. 2. zek sahibi. 3. haber. 4. bilgi. 5. istihbarat.
in.tel.li.gent ntel'cnt sfat akll, zeki, anlayl. in.tel.li.gi.ble ntel'cbl sfat anlalr. in.tem.per.ate ntem'prt sfat 1. takn, ar. 2. sert, frtnal, bozuk (hava). 3. sert, iddetli (sz).
intend
in.tend ntend' fiil 1. kastetmek, demek istemek: That's not what she intended to say. Demek istedii o deil. 2. niyetinde olmak, niyetlenmek; kararl olmak: I don't intend to speak to him ever again. Onunla bir daha konumamakta kararlym. 3. tasarlamak, planlamak: He intends to build a summer house in Yalova. Yalova'da bir yazlk yapmay tasarlyor.
intense
in.tense ntens' sfat 1. iddetli, kuvvetli, keskin, hararetli. 2. gergin. 3. ciddi olan (kimse).
intensely intensify
in.tense.lyzarf 1. iddetle. 2. youn bir ekilde. in.ten.si.fy nten'sfay fiil iddetlendirmek, younlatrmak; iddetlenmek, younlamak: The storm is intensifying. Frtna iddetleniyor. They intensified their search for the lost child. Kayp ocuu bulmak iin aramalarn younlatrdlar.
intensity
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.tent ntent' isim ama, maksat, niyet. sfat 1. on -e kararl: He is intent on solving the problem. Sorunu zmeye kararl. 2. on -e dalm: He was so intent on his work that he lost all track of time. ine yle dalmt ki zaman tamamen unuttu.
intention
in.ten.tion nten'n isim 1. niyet, ama, maksat: His intention is to help you. Amac size yardm etmek. He has no intention of coming. Gelmek niyetinde deil. 2. anlam, mana: That's not the intention of the poem. iirin anlam yle deil. 3. kast.
intentional
in.ten.tion.al.lyzarf kasten, bile bile, isteyerek, mahsus. in.ter ntr' fiil (interred, interring) gmmek, defnetmek. in.ter.act ntrkt' fiil birbirini etkilemek. in.ter.ac.tion ntrk'n isim 1. birbirini etkileme, etkileim. 2. fizik interaksiyon, etkileim.
intercede intercellular
in.ter.cede ntrsid' fiil araya girmek, araclk etmek. in.ter.cel.lu.lar ntrsel'ylr sfat, biyoloji hcreleraras, gzeleraras.
intercept
in.ter.ces.sion ntrse'n isim araya girme, araclk. in.ter.ces.sor ntrses'r isim arac, arabulucu. in.ter.change ntreync' fiil deitirmek, dei toku etmek. isim deitirme, dei toku etme.
in.ter.change.ablesfat birbiriyle deitirilebilir. in.ter.con.nect ntrknekt' fiil birbirine balamak. birbirine alan odalar. in.ter.con.nec.tion ntrknek'n isim 1. birbirine bal olma. 2. elektrik interkoneksiyon.
intercontinental intercourse
in.ter.con.ti.nen.tal ntrkantnen'tl sfat ktalararas. in.ter.course n'trkrs isim 1. grme, konuma; iliki. 2. cinsel iliki.
692
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
interdependent interdict
in.ter.de.pen.dentsfat birbirine bal olan. in.ter.dict n'trdkt isim yasak. fiil yasaklamak, menetmek.
interest
in.ter.est n'trst isim 1. in -e ilgi, merak. 2. hisse, pay. 3. kar. 4. kr, kazan. 5. faiz. fiil 1. ilgilendirmek. 2. merakn uyandrmak.
interesting interface
in.ter.est.ing n'trstng sfat ilgin, enteresan. in.ter.face n'trfeys isim 1. arayzey. 2. bilgisayar arabirim.
interfere
in.ter.fere ntrfr' fiil 1. in -e karmak, -e burnunu sokmak, -e mdahale etmek. 2. with ile atmak. 3. with -i engellemek.
interference
in.ter.im n'trm isim aralk, ara, fasla. sfat geici. imimarlk. imimar. in.te.ri.or ntr'iyr sfat ierideki, i, dahili. isim 1. i, dahil. 2. i yerler, i ksm.
interject interjection
in.ter.ject ntrcekt' fiil arada (sz) sylemek. in.ter.jec.tion ntrcek'n isim 1. nlem. 2. arada syleme.
interlace
in.ter.lace ntrleys' fiil 1. birbirine dolanmak; birbirine dolamak. 2. birbirine gemek; birbirine geirmek. 3. with -e yer yer serpitirmek: He interlaced his writings with aphorisms. Yazlarna yer yer zdeyiler serpitirdi.
interlock
in.ter.lock ntrlak' fiil birbirine balamak, birbirine kenetlemek; birbirine balanmak, birbirine kenetlenmek.
interlope interloper
in.ter.lope ntrlop' fiil bakasnn iine karmak. in.ter.loperisim bakasnn iine burnunu sokan kimse.
693
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.ter.lude n'trlud isim 1. ara dnem. 2. konser ara, antrakt. 3. tiyatro ara oyunu.
intermarriage
in.ter.mar.riage ntrmer'c isim 1. eitli aileler veya milletler arasnda evlenme. 2. yakn akrabalar arasnda evlenme.
intermediary
in.ter.me.di.ar.y ntrmi'diyeri sfat arada bulunan, araclk eden. isim arac, arabulucu.
in.ter.me.di.ate ntrmi'diyt sfat ortadaki, aradaki, orta. in.ter.ment ntr'mnt isim (ly) gmme, defnetme. in.ter.mez.zo ntrmet'so isim, mzik intermezzo. in.ter.mi.na.ble ntr'mnbl sfat sonsuz, bitmez tkenmez.
intermission
in.ter.mis.sion ntrm'n isim 1. konser ara, antrakt. 2. futbol ara, haftaym. 3. basketbol ara, mola.
elektrik kesikli akm. tbbi belirli aralklarla gelen ate. in.ter.mit.tent ntrmt'nt sfat kesik kesik, aralkl. in.ter.mit.tent.lyzarf kesik kesik, aralkl olarak. in.tern ntrn' fiil 1. enterne etmek, gzaltna almak. 2. (bir gemiyi bir limanda) hapsetmek. isim 1. stajn yapan tp rencisi, intern. 2. staq yapan kimse.
internal affairs internal combustion engine internal inflection internal medicine internal migration internal organs internal revenue internal structure internal
iileri. i yakml motor. dilbilgisi ibkn. tbbi dahiliye. ig. i organlar. devlet geliri. i bnye, i yap. in.ter.nal ntr'nl sfat 1. i, dahili. 2. iilir (ila). 3. iten.
international law
694
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
internationalism
internationalist
interpenetrate
in.ter.pen.e.trate ntrpen'treyt fiil 1. tamamen iine gemek, nfuz etmek. 2. birbirinin iine gemek.
in.ter.play n'trpley isim karlkl etkileme. In.ter.pol n'trpol isim nterpol. in.ter.po.late ntr'pleyt fiil 1. yazya szck veya cmle ekleyerek asl metni deitirmek. 2. iki ey arasna baka bir ey sokmak.
interpolation
in.ter.po.la.tion ntrpley'n isim 1. yazya szck veya cmle ekleyerek asl metni deitirme. 2. metne eklenmi szck veya cmle, eklenti. 3. araya bir ey sokma. 4. matematik interpolasyon.
interpose
interpret
in.ter.pre.ta.tionisim yorum, aklama. in.ter.pret.erisim 1. yorumcu. 2. evirmen, tercman. in.ter.ra.cial ntr.rey'l sfat rklararas. in.ter.re.lat.edsfat birbiriyle ilgili. in.ter.re.la.tion ntr.rley'n isim karlkl iliki. in.ter.ro.gate nter'geyt fiil 1. sorguya ekmek. 2. soru sormak.
in.ter.ro.ga.tionisim 1. sorguya ekme. 2. soru sorma. dilbilgisi soru zamiri. in.ter.rog.a.tive ntrag'tv sfat sorulu, soru ifade eden. isim soru zamiri; soru szc.
interrogator
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
interruption intersect
in.ter.rup.tion ntr^p'n isim ara, kesinti, kesilme. in.ter.sect ntrsekt' fiil 1. kesimek. 2. katetmek, kesmek, ikiye blmek.
intersection
in.ter.sperse ntrsprs' fiil arasna serpmek, kartrmak. interspersionisim serpitirme. in.ter.twine ntrtwayn' fiil 1. birbirine sarlmak, birbirine gemek. 2. with -e sarmak, -e dolamak.
interuniversity
interval
in.ter.val n'trvl isim 1. aralk, ara. 2. sre. 3. mzik iki ses arasndaki perde fark, enterval.
intervene
intervention interview
in.ter.ven.tion ntrven'n isim 1. araclk. 2. karma. in.ter.view ntr.vyu fiil 1. grmek. 2. rportaj yapmak. isim 1. grme. 2. rportaq.
interweave
in.tes.ti.nalsfat barsaklara ait. in.tes.tine ntes'tn isim barsak. in.ti.ma.cy n'tmsi isim samimilik, samimiyet. in.ti.mate n'tmt sfat 1. samimi, ok yakn (arkada). 2. ok yakn, sk: There is an intimate relationship between love and hate. Ak ve nefret arasnda ok yakn bir iliki var. 3. derin, ayrntl (bilgi). 4. zel, mahrem. isim 1. samimi arkada. 2. srda.
intimately
in.ti.mate.ly n'tmtli zarf 1. itenlikle, samimiyetle. 2. ok yakndan: He's a distant relative; I don't know him intimately. O uzak bir akraba; kendisini yakndan tanmyorum. The two subjects are intimately related.
696
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ki konu birbiriyle yakndan ilgili. 3. derinlemesine, ok iyi: She is intimately familiar with Bach's music. Bach'n mziini derinlemesine biliyor. intimation intimidate in.ti.ma.tionisim st kapal syleme, ima. in.tim.i.date ntm'deyt fiil gzn korkutmak, sindirmek, yldrmak; gzda vermek. intimidation in.tim.i.da.tionisim gzn korkutma, yldrma, sindirme; gzda verme. into the bargain into intolerable intolerance intolerant intonation stelik, caba. in.to n'tu edat iine; ieri; -e, -ye. in.tol.er.a.ble ntal'rbl sfat ekilmez, dayanlmaz. in.tol.er.anceisim hogrszlk. in.tol.er.ant ntal'rnt sfat of -e kar hogrsz. in.to.na.tion ntney'n isim 1. ses tonunun ykselip alalma ekli, tonlanma, titremleme. 2. mzik entonasyon, tontm. intoxicant in.tox.i.cant ntak'sknt sfat sarho edici. isim sarho eden madde. intoxicate in.tox.i.cate ntak'skeyt fiil 1. sarho etmek. 2. mest etmek. 3. tbbi zehirlemek. intoxication intoxicationisim 1. sarholuk. 2. mest olma. 3. tbbi zehirlenme. intractable in.trac.ta.ble ntrk'tbl sfat 1. inat, serke, yola getirilemeyen. 2. kolay kontrol edilemeyen. intramuscular intransigence intransigent in.tra.mus.cu.lar ntrm^s'kylr sfat kasii. in.tran.si.genceisim uzlamazlk. in.tran.si.gent ntrn'scnt sfat uzlamaz, uzlamas olanaksz. intransitive verb intransitive dilbilgisi geisiz fiil. in.tran.si.tive ntrn'stv sfat, dilbilgisi geisiz, nesnesiz (fiil). intrauterine device intrauterine tbbi spiral. in.tra.u.ter.ine ntryu'trn sfat baknz intrauterine device
697
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.tra.ve.nous ntrvi'ns sfat damarii. in.trep.id ntrep'd sfat ylmaz, korkusuz, cesur. in.tri.cate n'trkt sfat kark, aprak, giriik, girift. in.trigue ntrig' fiil 1. merakn uyandrmak, ilgisini ekmek; artmak. 2. entrika evirmek, dalavere evirmek. 3. gizlice sevimek. isim 1. entrika, hile. 2. gizli ak maceras.
in.trin.sic ntrn'sk sfat asl, esas, kendine zg. in.trin.si.cal ntrn'skl sfat baknz intrinsic in.trin.si.cal.lyzarf aslnda, znde. in.tro.duce ntrdus' fiil 1. to ile tantrmak: She introduced him to her mother. Onu annesiyle tantrd. 2. to -i tantmak: This book introduces preschool children to biology. Bu kitap okulncesi ocuklarna biyoloqiyi tantyor. 3. ortaya koymak, ileri srmek, ne srmek: I'm about to introduce new evidence in support of my thesis. Tezimi desteklemek iin yeni kantlar ortaya koymak zereyim. 4. into iine sokmak: The nurse introduced the needle into the vein with difficulty. Hemire ineyi damara sokmakta zorland. 5. into -e sunmak: The bill was introduced into the Grand National Assembly. Yasa tasars Byk Millet Meclisine sunuldu. 6. into (soyut bir eyi) -e (ilk olarak) getirmek, -e tantmak: He introduced double-entry accounting into that firm. O firmaya ift kayt defter tutma yntemini o tantt. 7. into (somut bir eyi) -e (ilk olarak) getirmek/gtrmek: The English introduced rabbits into Australia. Avustralya'ya tavan ilk olarak ngilizler getirdi.
introduction
introductory
introspection
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.tro.spec.tion.ismisim iebaklk. in.tro.spec.tion.istisim, sfat iebak. in.tro.spec.tion.ist.icsfat iebak. in.tro.spec.tive ntrspek'tv sfat igzlemsel. in.tro.vert n'trvrt isim iednk kimse. in.trude ntrud' fiil 1. zorla ieriye sokmak; zorla girmek. 2. istenilmeyen bir yere izinsiz ve davetsiz girmek.
intruder intrusion
in.trud.erisim 1. zorla giren kimse. 2. davetsiz misafir. in.tru.sion ntru'qn isim 1. zorla girme. 2. izinsiz ve davetsiz girme.
intrusive
in.tu.i.tion ntuw'n isim sezgi, sezi, ie doma. in.tu.i.tion.ismisim, felsefe sezgicilik. in.tu.i.tion.istisim, sfat, felsefe sezgici. in.tu.i.tion.ist.icsfat, felsefe sezgici. sezgiyle edinilen bilgi. in.tu.i.tive ntu'wtv sfat sezgiyle anlalan veya renilen, sezgisel.
intuitively inundate
invade
in.vaderisim istilac. in.val.id nvl'd sfat geersiz, hkmsz. in.val.i.date nvl'deyt fiil geersizletirmek, hkmsz klmak.
invaluable
invariable
699
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
invasion invective
in.va.sion nvey'qn isim istila, saldr, akn. in.vec.tive nvek'tv isim ar hakaret, svp sayma, kfr.
inveigh
invent
in.ven.tion nven'n isim bulu, icat. in.ven.tivesfat yaratc. in.ven.torisim icat eden, yaratc. in.ven.to.ry n'vntori isim 1. envanter. 2. deftere kaytl eya, demirba.
inverse
in.verse nvrs', n'vrs sfat ters, aksi. isim, matematik ters sonu.
inversion
in.ver.sion nvr'qn isim 1. ters dnme, altst olma. 2. tersine dnm ey. 3. ters evirme.
invert
invertebrate
dilbilgisi trnak iareti. ngiliz ngilizcesi trnak iaretleri. in.vert.ed nvrt'd sfat tersine evrilmi, ters. in.vest nvest' fiil 1. in -e (para) yatrmak. 2. in (bir proje iin) (para, emek, zaman) harcamak. 3. with (bir makama) getirmek. 4. with (sorumluluk, yetki v.b.'ni) vermek. 5. (with) (belirli bir) hava vermek: His voice invests what he says with authority. Sesi sylediklerine otoriter bir hava veriyor. 6. askeri kuatmak, muhasara etmek.
investigate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
investigating the murder. Dedektif cinayet hakknda tahkikat yapyordu. 2. aratrmak, incelemek: They were investigating the problem. Problemi aratryorlard. investigation in.ves.ti.ga.tionisim 1. tahkikat, soruturma. 2. aratrma, inceleme. investigator in.ves.ti.ga.tor nves'tgeytr isim 1. dedektif. 2. aratrc. investment in.vest.ment nvest'mnt isim 1. yatrm, envestisman. 2. (sorumluluk, yetki v.b.'ni) verme. investor inveterate in.ves.torisim yatrmc. in.vet.er.ate nvet'rt sfat 1. kklemi, yerlemi. 2. mzmin; dkn, tiryaki. invidious in.vid.i.ous nvd'iys sfat 1. kskandrc. 2. haksz. 3. tiksindirici. invigorate in.vig.or.ate nvg'reyt fiil canlandrmak, glendirmek. invincible inviolable in.vin.ci.ble nvn'sbl sfat yenilmez. in.vi.o.la.ble nvay'lbl sfat 1. dokunulmaz. 2. bozulamaz, inenemez. inviolate invisibility invisible in.vi.o.late nvay'lt sfat bozulmam, inenmemi. invisibilityisim grnmezlik. in.vis.i.ble nvz'bl sfat 1. grlmez, grnmez, gzle seilemez. 2. abuk kestirilemez. 3. mali iler resmi hesaplarda gzkmeyen. invisibleness invitation invite in.vis.i.ble.nessisim grnmezlik. in.vi.ta.tion nvtey'n isim 1. davet, ar. 2. davetiye. in.vite nvayt' fiil 1. davet etmek, armak: He invited only his close friends to the exhibit. Sergiye sadece en yakn arkadalarn davet etti. 2. rica etmek: He invited me to apply for the job. e bavurmam rica etti. 3. davet etmek, yol amak: Carelessness invites criticism. Dikkatsizlik eletiriye yol aar. invoice in.voice n'voys isim fatura. fiil faturasn karmak.
701
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
in.voke nvok' fiil 1. (yardm, koruma v.b.'ni) istemek. 2. (Allaha) yakarmak, yalvarmak. 3. (ruh) armak. 4. bavurmak: He invoked his diplomatic immunity. Diplomatik dokunulmazlna bavurdu. He invoked Plato in defense of his thesis. Tezini savunmak iin Eflatun'a bavurdu.
involve
in.volve nvalv' fiil 1. gerektirmek, istemek: Expertise involves practice. Ustalk pratik ister. 2. in -e kartrmak, -e bulatrmak, -e sokmak: Don't involve me in your illegal activities. Beni yasad ilerinize bulatrmayn. 3. iermek, kapsamak: This problem involves other problems. Bu sorun baka sorunlar ieriyor.
involvement
invulnerable
in.vul.ner.a.ble nv^l'nrbl sfat 1. zarar grmekten veya yaralanmaktan tamamen korunmu. 2. fethedilemez; ele geirilmez (yer). 3. gayet salam: His position in the firm is invulnerable. Firmadaki yeri gayet salam.
inward
in.ward n'wrd zarf 1. ieriye doru. 2. fikir veya ruhun derinliine doru, ie doru.
inwards
in.wards n'wrdz zarf 1. ieriye doru. 2. fikir veya ruhun derinliine doru, ie doru.
iodic iodine iodise iodization iodize ion ionic ionise ionization ionize
i.od.ic ayad'k sfat iyotlu. i.o.dine ay'dayn isim iyot. i.o.dise ay'dayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz iodize i.o.di.za.tion aydzey'n isim iyotlama. i.o.dize ay'dayz fiil iyotlamak. i.on ay'n, ay'an isim iyon. i.on.ic ayan'k sfat iyonik. i.on.ise ay'nayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz ionize ion.iza.tionisim iyonlama, iyonlanma. i.on.ize ay'nayz fiil iyonlatrmak; iyonlamak.
702
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
i.on.o.sphere ayan'sfr isim iyonyuvar. i.ot.a ayo't isim zerre, nebze: There's not an iota of truth in it. Onda zerre kadar gereklik yok.
IOU
IOU ay'o'yu' ksaltma I owe you size olan borcum; bor senedi.
I.ran ran', rn' isim ran. isim ranl. sfat 1. ran, ran'a zg. 2. ranl. I.raj rak', rk' isim Irak. isim Irakl. sfat 1. Irak, Irak'a zg. 2. Irakl. i.ras.ci.ble rs'bl sfat abuk fkelenen, sinirli, huysuz.
i.rate ay'reyt, ayreyt' sfat fkeli, hiddetli, kzgn. ire ayr isim fke, hiddet, kzgnlk. Ire.land ayr'lnd isim rlanda. ir.i.des.cent rdes'nt sfat yanardner. i.ris ay'rs isim 1. anatomi iris. 2. ssen. stne kremantiyi konulan viskili ve ekerli kahve, rlanda kahvesi.
rlandaca. I.rish ay'r isim rlandaca. sfat 1. rlanda, rlanda'ya zg. 2. rlandaca. 3. rlandal.
Irishman
Irishwoman
irk
irk.somesfat skc, bktrc, usandrc. tarih Demirperde. dkmhane, demirhane. demirkr. tlemek, (buruukluklar) gidermek. 2. (prz, sorun v.b.'ni) gidermek.
703
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
i.ron ay'rn isim 1. demir. 2. t. 3. maden ulu golf sopas. sfat 1. demir, demirden yaplm. 2. demir gibi. fiil tlemek.
ironic
ironical
t tahtas/masas. i.ron.ingisim 1. tleme: Have you done the ironing? amarlar tledin mi? 2. tlenecek amarlar: She's got a lot of ironing to do. ok t ii var. 3. tlenmi/tl amarlar.
kaderin cilvesi. i.ro.ny ay'rni isim 1. ironi, istihza. 2. insana alay gibi gelen bir tesadf.
irrational
ir.ra.tion.al.ismisim, felsefe usdclk, irrasyonalizm. ir.ra.tio.nal.lyzarf mantkszca. ir.rec.on.cil.a.ble reknsay'lbl sfat uzlatrlamaz, bartrlamaz. isim 1. uzlamaz kimse. 2. oul uyumayan fikirler.
irrecoverable
irredeemable
ir.re.deem.a.ble rdi'mbl sfat 1. kurtulamaz. 2. paraya evrilemez. 3. bedeli denerek kurtarlamaz. 4. aresiz.
irrefutable
irregular
ir.reg.u.lar reg'ylr sfat 1. dzensiz, kuralsz. 2. yolsuz, usulsz. 3. arpk, dz olmayan. 4. babozuk (asker). 5. dilbilgisi kurald.
irrelevant
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
irreparable
irreplaceable irrepressible
ir.re.place.a.ble rpley'sbl sfat yeri doldurulamaz. ir.re.pres.si.ble rpres'bl sfat 1. bastrlamayan, frenlenemeyen, nne geilemeyen. 2. zaptolunmaz, gemlenmez.
irreproachable
ir.re.proach.a.ble rpro'bl sfat kusur bulunamaz, aleyhinde sylenecek bir ey olmayan, kusursuz.
irresistible
ir.res.o.lute rez'lut sfat kararsz, ikircimli, mtereddit. ir.re.solv.a.ble rzal'vbl sfat zlemez. ir.re.spec.tive rspek'tv sfat of -e bakmakszn. irresponsibilityisim sorumsuzluk. ir.re.spon.si.ble rspan'sbl sfat sorumsuz. ir.re.triev.a.ble rtri'vbl sfat 1. bir daha ele gemez. 2. telafi edilemez.
ir.rev.er.enceisim saygszlk. ir.rev.er.ent rev'rnt sfat saygsz. ir.re.vers.i.ble rvr'sbl sfat 1. ters evrilemez. 2. deitirilemez, geri alnamaz. 3. fizik tersinmez.
irrevocable
irrigate
irrigation
irritable irritant
ir.ri.ta.ble r'tbl sfat abuk kzan, sinirli. ir.ri.tant r'tnt sfat 1. sinirlendirici. 2. tahri edici. isim 1. tahri edici ey. 2. sinirlendirici ey.
irritate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ir.ri.ta.tionisim sinirlendirme. O bu iin adam m? is z baknz be ISBN ay'es'bi'en' ksaltma International Standard Book Number
Is.lam slam' isim slam, Mslmanlk, slamiyet. sfat slam, slami, Mslman. Is.lam.ise z'lmayz, s'lmayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz Islamize
Islamize
is.land ay'lnd isim ada. is.land.erisim adal. isle ayl isim ada. is.let ay'lt isim adack. is.n't z'nt ksaltma is not . i.so.bar ay'sbar isim izobar, ebasn. i.so.late ay'sleyt fiil 1. izole etmek, ayrmak. 2. (hastay) tecrit etmek. 3. kimya ayrmak.
isolation
i.so.la.tion aysley'n isim 1. izolasyon, ayrma. 2. (hastay) tecrit etme. 3. kimya ayrma.
i.so.mer ay'smr isim, kimya izomer. i.so.mer.ic aysmer'k sfat izomerik. i.som.er.ism aysam'rzm isim izomerizm. i.so.morph ay'smrf isim izomorf, ebiim. i.so.mor.phic aysmr'fk sfat izomorfik, ebiimli. i.so.mor.phism aysmr'fzm isim izomorfizm, ebiimlilik.
geometri ikizkenar gen. i.sos.ce.les aysas'liz sfat ikizkenar. i.so.therm ay'sthrm isim izoterm, escak. i.so.tope ay'stop isim izotop, yerde.
706
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Is.ra.el z'riyl isim srail. Is.rae.li zrey'li isim srailli. sfat 1. srail, srail'e zg. 2. srailli.
hisse senedi ihrac. is.sue 'u fiil 1. yaymlama, yaym, basm. 2. konu. 3. sorun, mesele. 4. sonu, netice. 5. say, nsha. 6. boalma yeri. 7. boalma, k. 8. datm. 9. ocuklar. 10. mali iler piyasaya srme, emisyon.
isthmus
It appeals to the eye. It comes to the same thing. It dawned on me. It doesn't matter. It fell to my lot. It gives me a kick. It has seen better days.
Gze ho geliyor./Gze gzel grnyor. Ayn kapya kar. Kafama dank etti. nemi yok./Fark etmez. Benim payma dt. Bana zevk veriyor./Houma gidiyor. Artk eskidi.
It is an ill wind that blows nobody good. Her ite bir hayr vardr. It is beyond my power. It is half past one. It is more than probable that .... It is neither here nor there. It is only a question of time. It is reported that .... It is rumored that .... It is usual to do so. It isn't done. It isn't worth a farthing. It leaves me cold. It looks like rain. It makes my flesh creep. It makes no difference. It requires qualification. It rings a bell with me. Elimde deil. Saat bir buuk. Byk bir olaslkla .... Onun nemi yok./Mesele onda deil. Sadece bir zaman meselesi. -dii syleniyor. Sylentiye gre .... Byle yapmak dettir. Yakk almaz./Hi ho bir ey deil. Be para etmez. Beni etkilemiyor./Bana vz gelir. Yamur yaacaa benziyor. Tylerimi rpertiyor. Farketmez. Ksmen doru. Tandk gibi geliyor./Bana bir ey hatrlatyor.
707
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk It rings a bell. It seems as if It seems as though It serves him right! It set my teeth on edge. It stands to reason ....
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Tandk gibi geliyor./Bana bir ey hatrlatyor. Sanki .../Galiba .../... imi gibi. Sanki .../Galiba .../... imi gibi. Mstahaktr!/Oh olsun! Dilerimi kamatrd. Kuvvetle tahmin edilen bir durum iin kullanlr: It stands to reason he'll come. Gelmemesi iin bir neden olmadna gre gelir.
Kuvvetle tahmin edilen bir durum iin kullanlr: It stands to reason he'll come. Gelmemesi iin bir neden olmadna gre gelir.
It was just one of those things. It was like this. It would seem that .... it Italian italic italicise
Ne yapalm? Ksmet! Byleydi. .. gibi grnyor. it t zamir o; onu; ona. isim (oyunlarda) ebe. I.tal.ian tl'yn isim, sfat 1. talyan. 2. talyanca. i.tal.ic tl'k sfat italik. isim genellikle oul italik. i.tal.i.cise tl'sayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz italicize
i.tal.i.cize tl'sayz fiil italik harflerle basmak. It.a.ly t'li isim talya. uyuzbcei. itch fiil 1. kanmak. 2. to -i iddetle arzu etmek. isim 1. kant, kanma. 2. iddetli arzu.
itchysfat 1. kantl. 2. kant yapan. it'd t'd ksaltma 1. it had . 2. it would . i.tem ay'tm isim 1. para, kalem, adet. 2. madde, fkra. 3. gazetecilik haber. 4. hesapta tek rakam.
itemise
itemize itinerant
i.tem.ize ay'tmayz fiil ayrntlaryla yazmak. i.tin.er.ant aytn'rnt sfat dolaan, gezgin, seyyar. isim gezginci, seyyar kimse.
708
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
i.tin.er.ar.y aytn'reri isim 1. yol. 2. seyahat program. 3. yolcu rehberi. sfat 1. yola ait. 2. yolculukla ilgili.
It's a bit thick of you to ask me to do this.Benden bunu istemen biraz fazla. It's a crying shame! It's a deal! It's a pleasure. It's a real pity! It's a sure thing! It's a wonder she's still alive. It's about time we went. It's all very well but .... It's anybody's guess. It's Greek to me. It's high time. It's my treat. It's no go. Yazklar olsun! Anlatk! Benim iin bir zevktir. ok yazk! Yzde yz olacak bir ey!/Salam bir i bu! Onun hayatta kalmas bir mucize. Artk gitmeliyiz. Hepsi iyi ho ama .../Her ey iyi gzel de .... Kesin olarak kimse bilmiyor. Hi anlayamyorum. Tam vakti./Zaman geldi de geti bile. Ben smarlyorum. Olmuyor.: It's no go; he won't change his mind. Olmuyor; kararndan vazgemiyor. It's no joke. konuma dili aka deil bu./Ciddi sylyorum./Ciddiyim. It's no laughing matter. It's no skin off my nose! It's no sweat! It's no wonder he took to drink. It's not my cup of tea. It's not within her capacity. It's not within reach. It's nothing special. It's one o'clock. It's time for school. It's your turn. it's its in akas yok./akaya gelmez. Bana ne! Hi problem deil!/ok kolay! 2. Hi de zahmet deil! Kendini ikiye vermesi alacak bir ey deil. O bana gre deil. Kapasitesi ona yetmez. El altnda deil. Ahm ahm bir ey deil. Saat bir. Okul zaman geldi. Sra sende. it's ts ksaltma 1. it is . 2. it has . its ts zamir onun ( it 'in iyelik hali).
709
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
it.self tself' zamir kendi, kendisi. IUD ay'yu'di' ksaltma intrauterine device I.vo.ri.an ayvo'riyn isim Fildii Kyl. sfat 1. Fildii Kys, Fildii Kys'na zg. 2. Fildii Kyl.
fildii kule. i.vo.ry ay'vri isim 1. fildii. 2. fildii rengi. i.vy ay'vi isim duvarsarma, aasarma, sarmak, hedera.
J J.P. jab
J, j cey isim J, ngiliz alfabesinin onuncu harfi. J.P. cey'pi' ksaltma Justice of the Peace jab cb fiil (qabbed, qabbing) 1. drtmek, itmek. 2. saplamak. isim 1. drtme. 2. saplama.
jabber
jack
jack ck isim 1. otomotiv kriko, kaldrc. 2. adam; kyl. 3. gemici. 4. bocurgat. 5. iskambil oyunlar olan, bacak, vale. 6. (baz oyunlarda) top. 7. argo para. 8. elektrik priz. 9. denizcilikle ilgili cvadra sanca. 10. erkek eek. 11. erkek tavan. 12. oul be ta oyunu. fiil 1. up kriko ile kaldrmak. 2. up bocurgatla kaldrmak. 3. up bir kimseye grevini hatrlatmak.
jackal jackass
jack.al ck'l isim akal. jack.ass ck's isim 1. erkek eek. 2. ahmak adam, eek herif, marsvan eei.
jackboot
jack.boot ck'but isim 1. kaba kuvvet. 2. kaba kuvvet kullanan kimse, zorba. fiil kaba kuvvetle bakasn boyun emeye zorlamak. sfat kaba kuvvete dayanan.
jackdaw jacket
jack.daw ck'd isim bir tr kk karga. jack.et ck't isim 1. ceket. 2. miz. 3. makine silindir ceketi.
jackknife jack-of-all-trades
jack.knife ck'nayf isim (qackknives) byk ak. jack-of-all-trades ck'vl'treydz isim elinden her i gelen kimse, on parmanda on marifet olan kimse.
710
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
jade ceyd isim yeim. jadedsfat 1. ok yorgun, bitkin. 2. isteksiz, bkkn. yafa, yafa portakal. Jaf.fa cf' isim yafa, yafa portakal. jag cg isim 1. viraq, keskin dn. 2. di, sivri u. fiil (jagged, jagging) di di etmek, entmek.
jag.ged cg'd sfat dili, entikli, sivri ulu. jag.uar cg'war isim qaguar, qagar. jail ceyl isim cezaevi, hapishane. fiil hapse atmak, hapsetmek.
jailbird
jail.er cey'lr isim gardiyan. ja.lop.py clap'i isim, argo klstr otomobil, dldl. ja.lop.y clap'i isim, argo klstr otomobil, dldl. cazclarn bir araya gelip doatan ald caz mzii. jam cm isim reel, marmelat. Ja.mai.ca cmey'k isim Jamaika. isim Jamaikal. sfat 1. Jamaika, Jamaika'ya zg. 2. Jamaikal.
jamb
jamb cm isim kap veya pencerenin dik yan veya kenar pervaz.
jamboree jam-packed
jam.bo.ree cmbri' isim, argo cmb, elenti, grgr. jam-pack.edsfat dopdolu, hncahn dolu, tklm tklm.
Jan. jangle
Jan.ksaltma January jan.gle cng'gl fiil 1. ahenksiz ses karmak. 2. kavga etmek, ekimek. isim 1. ahenksiz ses. 2. grlt.
jan.is.sar.y cn'sri isim yenieri. jan.i.tor cn'tr isim kapc; odac. jan.i.zar.y cn'zri isim yenieri. Jan.u.ar.y cn'yuweri isim ocak ay.
711
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk Jap. Japan Japanese cedar Japanese maple Japanese persimmon Japanese plum Japanese quince Japanese
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Jap.ksaltma Japan Japanese Ja.pan cpn' isim Japonya. botanik kriptomerya. japonakaaac. trabzonhurmas. maltaerii, yenidnya. japonayvas. Jap.a.nese cpniz' isim (Japanese) 1. Japon. 2. Japonca. sfat 1. Japon. 2. Japonca.
japonica jar
ja.pon.i.ca cpan'k isim qaponayvas. jar car fiil (qarred, qarring) 1. kulak trmalayc bir ses karmak. 2. zangrdatmak; zangrdamak. 3. (with) (-e) ters dmek, (ile) atmak. 4. on/upon sinirlendirmek. 5. sarsmak; sarslmak. isim 1. sarsnt; ok. 2. zangrt.
jargon
jasmine jaundice
jas.mine cz'mn, cs'mn isim yasemin. jaun.dice cn'ds isim 1. tbbi sarlk. 2. honutsuzluk; karamsarlk; dmanlk; kskanlk; nyarg.
jaundiced
jaunt cnt fiil gezmek. isim gezinti. jaun.ti.lyzarf kaygszca, ftursuzca. jaun.tysfat 1. neeli, en, kaygsz. 2. gsterili, k. Ja.va ca'v isim Cava. isim Caval. sfat baknz Javanese Jav.a.nese cavniz' isim (Javanese) 1. Caval. 2. Cavaca. sfat 1. Cava, Cava'ya zg. 2. Cavaca. 3. Caval.
cirit atma, cirit. jav.e.lin cv'ln, cv'ln isim cirit. jaw c isim 1. ene. 2. oul az. 3. argo ene alma, laflama. fiil, argo 1. ene almak, laflamak. 2. drlanmak.
712
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
jawbreaker
jay jaywalker
jay cey isim alakarga, kestanekargas. jay.walk.erisim caddeyi trafik kurallarna uymadan geen kimse.
jazz band jazz up jazz jealous jealously jealousy jean jeans jeep jeer jell
cazbant. canlandrmak, hareketlendirmek. jazz cz isim, sfat caz. jeal.ous cel's sfat kskan. jeal.ous.lyzarf kskanlkla. jeal.ou.syisim kskanlk. jean cin isim cin kuma. jeansisim cin, cin pantolon; blucin. jeep cip isim cip. jeer cr fiil at ile alay etmek, ile elenmek. isim alay. jell cel fiil 1. peltelemek. 2. konuma dili biimlenmek, belirginlemek.
jelly jellybean
jel.ly cel'i isim qle. fiil pelteletirmek; peltelemek. jel.ly.bean cel'ibin isim ii qleli fasulye biiminde bir eker.
jellyfish
jeopardise
jeopardize
jeopardy
jeop.ard.y cep'rdi isim 1. tehlike, nazik durum. 2. hukuk yarglanan sann cezaya arplma olasl.
jer.bo.a crbo'w isim crboa, lfaresi, lsan. otuz bir ekmek, abaza ekmek, masturbasyon yapmak. kesik kesik ve hzl sylemek.
713
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
jerk crk fiil 1. birdenbire ve iddetle ekmek. 2. silkip atmak. 3. frlatmak. 4. sarsla sarsla gitmek.
jerkily jerky
jer.ry-built cer'iblt sfat kt malzemeyle yaplm. jer.sey cr'zi isim qarse. yerelmas. Je.ru.sa.lem cru'slm isim Kuds. jes.sa.mine ces'mn isim baknz qasmine jest cest isim aka, latife, alay. fiil latife etmek, aka sylemek; aka etmek.
jest.erisim soytar, maskara. Je.sus ci'zs isim Hz.sa. nlem Allah Allah! (uzun bir uak yolculuundan sonra) zaman farkndan doan uyku dzensizlii, yorgunluk v.b.
jet ua, tepkili uak. tepkili altrma, jetli sr. jet sosyete. jet sosyeteden bir kimse. jet cet fiil (qetted, qetting) 1. fkrtmak; fkrmak. 2. qetle yolculuk yapmak. isim 1. qet. 2. fkrma. 3. fskye.
jet-black jet-propelled
jettison
jet.ti.son cet'sn fiil (tehlike annda gemiyi hafifletmek iin) (yk) denize atmak.
jet.ton cet'n isim qeton. jet.ty cet'i isim 1. dalgakran, mendirek. 2. kgir iskele. Jew cu isim, sfat Musevi, Yahudi. jew.el cu'wl isim 1. deerli ta, cevher, mcevher. 2. cep saatinin iindeki ta. 3. deerli kimse veya ey. fiil
714
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(qeweled/qewelled, qeweling/qewelling) deerli talarla sslemek. Jewish jib jibe Jew.ish cu'w sfat Musevi, Yahudi. jib cb isim, denizcilikle ilgili flok yelkeni. jibe cayb fiil 1. denizcilikle ilgili bumba ile seren veya yelkeni rzgr ynnde giderken kavano etmek. 2. konuma dili with -e uymak, ile uyumak. jiff jiffy jiggle jiff cf isim baknz qiffy jif.fy cf'i isim, konuma dili an, lahza. jig.gle cg'l fiil salnmak, dingildemek, rgalanmak; sallamak. isim 1. titreme. 2. hafif sallant. jigsaw puzzle jigsaw jihad jilt kesilmi paralar birletirerek oynanan resimbilmece. jig.saw cg's isim motorlu oyma testeresi. ji.had chad' isim cihat. jilt clt fiil (sevgilisini) terketmek. isim sevgilisini terkeden kz. jimmy jim.my cm'i isim (hrszlarn kulland) ufak levye. fiil (hrszlarn kulland) ufak levye ile amak. jimsonweed jingle jim.son.weed cm'snwid isim tatula, eytanelmas. jin.gle cng'gl isim 1. ngrt; ngrt; krt. 2. (tekerleme gibi) ksa iir. 3. tekerlemeli ark. fiil ngrdatmak; ngrdatmak; krdatmak. jinks jinni jinx jinks cngks isim baknz high qinks jin.ni cn'i isim cin. jinx cngks isim, argo uursuz ey veya kimse, uursuzluk. fiil uursuzluk getirmek. jitters jittery jiujitsu job work job jobber jit.ters ct'rz isim, konuma dili the ar sinirlilik. jit.ter.y ct'ri sfat, konuma dili ok sinirli. jiu.jit.su cuct'su isim baknz quqitsu gtr i. job cab isim i, grev, vazife, memuriyet. job.ber cab'r isim 1. toptanc, toptan mal satan tccar, toptan datmc. 2. para bana alan ii. jockey for position (bir yarta) daha avantajl bir yere gemeye almak.
715
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk jockey jockstrap jocular jocularity jocularly jog someone's memory
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
jock.ey cak'i fiil dalavere ile kandrmak. jock.strap cak'strp isim suspansuvar. joc.u.lar cak'ylr sfat 1. akal, aka yollu. 2. akac. joc.u.lar.i.ty cakylr'ti isim akaclk. joc.u.lar.lyzarf aka olarak. (bir eyi hatrlatmak iin ipucu vererek) birinin belleini canlandrmak.
jog
jog cag fiil (qogged, qogging) 1. itmek, sarsmak, drtmek. 2. yava komak, qogging yapmak. isim 1. drtme. 2. yava koma.
jogging joggle
jog.gingisim yava koma, qogging. jog.gle cag'l fiil 1. hafife sarsmak, yavaa sallamak; hafife sarslmak veya sallanmak. 2. geme ile tutturmak. isim 1. birden drtme, sallama. 2. sarsnt. 3. geme.
(iki ordu) arpmaya balamak. el ele tutumak. konuma dili 1. asker yazlmak. 2. ye yazlmak. join coyn fiil 1. (kulp, parti v.b.'ne) katlmak. 2. bulumak. 3. birletirmek; birlemek. 4. balamak; balanmak. 5. konuma dili bitimek. 6. in -de yer almak, -e katlmak. isim 1. bitime noktas. 2. birleme; bitime.
joiner
join.er coy'nr isim 1. birletirici ey veya kimse. 2. ngiliz ngilizcesi doramac, marangoz.
joinery joint account joint creditors joint debtors joint heir joint owner joint surety joint
join.eryisim doramaclk, marangozluk. ticaret mterek hesap. mteselsil alacakllar. mteselsil borlular. mirasta ortak. mlkiyette/tasarrufta ortak; payda. mteselsil kefil. joint coynt isim 1. anatomi eklem, mafsal. 2. ek. 3. ek yeri. 4. kasaplk byk et paras. 5. botanik dm,
716
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
boum. 6. argo afyon ekilen veya kumar oynanan batakhane. 7. argo esrarl sigara. fiil 1. bititirmek, eklemek, raptetmek. 2. ek veya oynak yeri yapmak. 3. (eti) oynak yerlerinden ayrmak. jointly joint-stock company joist joke joint.lyzarf ortaklaa, birlikte. ticaret anonim irket. joist coyst isim kiri; putrel. joke cok isim aka, latife, nkte. fiil aka yapmak, aka etmek. joker jok.er co'kr isim 1. akac kimse. 2. iskambil oyunlar qoker. jokingly jolly good jolly jokinglyzarf aka ederek, akayla. ngiliz ngilizcesi ok iyi. jol.ly cal'i sfat 1. en, neeli. 2. nee verici. 3. konuma dili ho, gzel. zarf, ngiliz ngilizcesi, konuma dili pek ok, son derece. jolt jolt colt fiil 1. sarsmak; sarslmak. 2. akna evirmek, oke etmek. isim 1. sarsma, sarsnt. 2. ok. jonquil Jordan Jordanian jon.juil can'kwl isim fulya, zerrin. Jor.dan cr'dn isim rdn. Jor.da.ni.an crdey'niyn isim rdnl. sfat 1. rdn, rdn'e zg. 2. rdnl. josh josh ca fiil, konuma dili taklmak, aka etmek, alay etmek. jostle jos.tle cas'l fiil itip kakmak, itelemek, drtklemek. isim itip kakma. jot jot cat fiil (qotted, qotting) down yazmak, not etmek. isim zerre, nebze: I won't change a jot of it! Bir noktasn bile deitirmem! Don't you miss a jot or a tittle! En ufak bir noktay karma! joule journal joule cul, caul isim, fizik qul. jour.nal cr'nl isim 1. gnlk, gnce. 2. denizcilikle ilgili seyir defteri. 3. ticaret gnlk defter, yevmiye defteri. 4. gazete. 5. dergi.
717
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
jour.nal.ism cr'nlzm isim gazetecilik. jour.nal.ist cr'nlst isim gazeteci. jour.ney cr'ni isim yolculuk, gezi, seyahat, sefer, yol. fiil yolculuk etmek.
journeyman jovial joviality jovialness jowl joy joyful joyfully joyous joyride joystick
jour.ney.man cr'nimn isim (qourneymen) ustaba. jo.vi.al co'viyl sfat en, neeli. jo.vi.al.i.ty coviyl'ti isim enlik, nee. jo.vi.al.nessisim enlik, nee. jowl caul, col isim ene kemii, alt ene. joy coy isim sevin, keyif, haz, nee. joy.fulsfat sevinli, sevindirici, neeli, neeyle dolu. joy.ful.lyzarf neeyle. joy.ous coy's sfat sevinli, keyifli, neeli. joy.rideisim otomobil gezintisi; alnt araba ile gezme. joy.stickisim 1. uakta manevra kolu. 2. bilgisayar kumanda kolu.
Jr.ksaltma Junior ju.bi.lant cu'blnt sfat sevinli, cokun. ju.bi.la.tion cubley'n isim cokulu sevin, coku. ju.bi.lee cu'bli isim 1. herhangi bir olayn ellinci yldnm. 2. evlilikte altn yl. 3. qbile.
Judaism
Ju.da.ism cu'diyzm isim 1. Musevilik, Musevi dini. 2. Musevi olma, Musevilik. 3. Musevi lemi.
erguvanaac, erguvan. Ju.das cu'ds isim baknz Judas tree Ju.de.o-Ger.man cudey'o.cr'mn isim, sfat baknz Yiddish
Judeo-Spanish
grne dayanarak hkme varmak. judge c^c isim 1. yarg, hkim. 2. hakem. 3. bilirkii. fiil 1. yarglamak. 2. hakemlik etmek. 3. hkm vermek; hkmetmek. 4. tahmin etmek.
Judgement Day
kyamet gn.
718
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
judge.ment c^c'mnt isim hkm, karar, yarg. kyamet gn. judg.ment c^c'mnt isim hkm, karar, yarg. ju.di.cial cud'l sfat adli, hukuki, trel. ju.di.ci.ar.y cud'iyeri sfat adli, hukuki; yarglama ile ilgili. isim 1. adliye. 2. yarglar.
judicious
ju.do cu'do isim qudo. ju.do.ist cu'dowst isim qudocu. jug c^g isim 1. testi. 2. ngiliz ngilizcesi (kulplu) srahi. 3. argo hapishane, kodes.
aldatmak iin hesap defterlerini kartrp hazrlamak. jug.gle c^g'l fiil 1. hokkabazlk yapmak. 2. el abukluu ile marifet yapmak. 3. hile yapmak. 4. aldatmak. isim 1. hokkabazlk. 2. hile.
juggler
Jugoslav Jugoslavia
Ju.go.slav yu'goslav isim, sfat baknz Yugoslav Ju.go.slav.ia yugoslav'iy, yugoslav'y isim baknz Yugoslavia
Jugoslavian
Ju.go.slav.ic yugoslav'k sfat baknz Yugoslavic ahdamar. jug.u.lar c^g'ylr sfat boyuna ait. juice cus isim 1. zsu. 2. sebze, meyve veya et suyu. 3. argo cereyan, elektrik. 4. argo benzin. 5. argo kuvvet, enerji.
juice.lesssfat z veya suyu olmayan, kuru. juicysfat 1. zl, sulu. 2. ilgin, ilgi ekici. ju.jit.su cuct'su isim, spor qiuqitsu. ju.jube cu'cub isim, botanik hnnap, ide.
719
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
July jumble
Ju.ly clay', cu'lay' isim temmuz. jum.ble c^m'bl isim karmakark ey; karklk, dzensizlik. fiil karmakark olmak; karmakark etmek.
jum.bo c^m'bo sfat ok byk, kocaman. trene atlamak. acele hkm vermek. konuma dili (kefaletle tahliye edilen sank) hazr bulunmas gereken durumaya gelmemek.
konuma dili birini sert bir ekilde azarlamak, birini halamak, birine sapartay vermek.
jump on the bandwagon jump on jump one's bail jump out of one's skin
konuma dili bakalarnn yapt bir eyleme katlmak. konuma dili -e saldrmak, -e atmak. kefalet altndayken durumaya gelmemek. hayretle yerinden sramak; d kopmak, d patlamak. yamurdan kap doluya tutulmak.
jump out of the frying pan into the fire jump ship jump the gun
(tayfa) gemiyi haber vermeden terketmek. konuma dili vaktinden nce davranmak/hareket etmek/balamak.
(tren) raydan kmak. jump c^mp fiil 1. atlamak, sramak, zplamak; sratmak, zplatmak, frlatmak, atlatmak. 2. zerinden atlamak. 3. (fiyat) frlamak.
jumper
jump.er c^m'pr isim 1. bluz veya kazak zerine giyilen kolsuz elbise. 2. ocuklara giydirilen pantolonlu ceket, tulum. 3. ngiliz ngilizcesi kazak.
jumping-off place
jumpy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
junc.tion c^ngk'n isim 1. bitime, birleme. 2. birleme yeri, kavak. 3. demiryolu makas.
juncture
junc.ture c^ngk'r isim 1. bitime, balant. 2. oynak yeri. 3. diki yeri. 4. nemli an. 5. aralk, zaman.
haziranbcei. June cun isim haziran. June.ber.ry cun'beri isim kayaarmudu. jun.gle c^ng'gl isim cengel, cangl. niversitenin birinci ve ikinci snf retim programn uygulayan iki senelik okul.
junior
jun.ior cun'yr sfat 1. yaa kk. 2. kdemce aa, ast. 3. iki kiiden kk olan. 4. byk harf ile kk (babasyla ayn ad tayan kimsenin adna eklenir). 5. spor gen. isim 1. yaa kk kimse. 2. mevki veya kdemce kk olan kimse. 3. lise veya niversitede sondan bir nceki snf rencisi.
ju.ni.per cu'npr isim ard. tad gzel, besin deeri az olan yiyecek. hurdas km araba. reklam olarak gelen posta. junk c^ngk isim in yelkenlisi. junk.ie c^ng'ki isim, argo ke, uyuturucu bamls; eroinman.
junk.man c^ngk'mn isim (qunkmen) eskici; hurdac. junk.yard c^ngk'yard isim hurda deposu, hurdalk. jun.ta cn't, hn't isim cunta. Ju.pi.ter cu'ptr isim Jpiter, Erendiz. ju.ris.dic.tion crsdk'n isim 1. hukuk yarg hakk, yarglama hakk. 2. yetki. 3. hkmet, hkmetin nfuz dairesi.
jurisprudence jurist
ju.ris.pru.dence crspru'dns isim hukuk ilmi, hukuk. ju.rist cr'st isim hukuk ilmi uzman; hukuku.
721
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ju.ror cr'r isim qri yesi. ju.ry cr'i isim 1. qri, yargclar kurulu. 2. jri, seiciler kurulu, seici kurul.
konuma dili Bir saniye! -mek zere: I was just about to leave. Tam kmak zereydim. 2. hemen hemen: We're qust about finished. Hemen hemen bitirdik. She's acted in qust about every play you can think of. Hemen hemen bildiin her oyunda rol ald.
just like
ayn, tpk: Fehmi looks just like his father. Fehmi tpk babasna benziyor. That's just like Fettah, isn't it? O tam Fettah'a bir ey, deil mi?
tam benim ansma. imdi. 2. biraz nce: They were here qust now. Biraz nce buradaydlar.
just so
ok dzenli bir halde: She keeps her house just so. Evini ok muntazam tutuyor. 2. ok dikkatli bir ekilde: When you're with them you have to behave qust so. Onlarla beraberken ok dikkatli davranman lazm. 3. artyla: Go where you will, just so you get back here by six. Nereye gitmek istersen git, ancak herhalkrda altda burada ol.
her zamanki gibi, her zaman olduu gibi, eskisi gibi. 2. gene de, yine de, buna ramen.
tam o srada; tam o anda. tam orada. Bir dn!/Dnsene! Just think! This time tomorrow we'll be in China! Dnsene! Yarn bu saatte in'de olacaz!
just to spite
-e inat: He's doing this just to spite them. Onlara inat bunu yapyor.
Just try and catch me! just under the wire Just what the fuck do you mean?
konuma dili Haydi, yakala bakalm! son anda, ucu ucuna. Ne demek istiyorsun be?
722
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
just c^st zarf 1. tam: qust across from us tam karmzda. qust at that spot tam o noktada. qust in time tam vaktinde. That's qust what I've been looking for. O tam aradm ey. 2. hemen, imdi, biraz nce: She has just arrived. imdi geldi. I was just going out the door when the telephone rang. Tam kapdan kyordum ki telefon ald. 3. ancak, yalnz, sadece: There are qust two new students this year. Bu sene ancak iki yeni renci var. 4. anca, ancak, zorla, glkle, gbela: From that window you can just see a bit of the Galata Tower. O pencereden Galata kulesinin azck bir ksmn anca grebilirsin. Her house is just within the city limits. Evi anca ehrin snrlar iinde kalyor.
hukuk sulh hkimi. jus.tice c^s'ts isim 1. adalet, hak. 2. hakllk, yerindelik, doruluk.
justification
jus.ti.fi.ca.tion c^stfkey'n isim 1. hakl karma veya kma. 2. hakl neden, gereke. 3. bilgisayar metnin sa kenarn hizalama.
justify
jus.ti.fy c^s'tfay fiil 1. dorulamak, hakl karmak. 2. susuzluunu kantlamak, temize karmak. 3. bilgisayar metnin sa kenarn hizalamak.
justly jut
just.lyzarf 1. adaletle, adil bir ekilde. 2. hakl olarak. jut c^t fiil (qutted, qutting) 1. out knt yapmak, kk olmak. 2. kmak, uzanmak.
jute cut isim qt, muhliye. hukuk ocuk mahkemesi. ocuun su ilemesi. hukuk ocuk sulu. ju.ve.nile cu'vnl, cu'vnayl sfat 1. gen; genlie zg. 2. olgunlamam, ocuksu. isim gen; ocuk.
juxtapose
723
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
jux.ta.po.si.tion c^kstpz'n isim 1. birbirine yakn koyma; yanyana koyma. 2. birbirine yakn bulunma/bulundurma; yanyana bulunma/bulundurulma.
K key isim K, ngiliz alfabesinin on birinci harfi. Kaa.ba ka'b isim Kbe. kale keyl isim karalahana. ka.lei.do.scope klay'dskop isim iek drbn, kaleydoskop.
Kampuchea
Kampuchean
isim 1. Kampuyal, Kamboyal, Kambolu. 2. Kampua, Kamboa. sfat 1. Kampuya, Kampuya'ya zg. 2. Kampua. 3. Kampuyal.
kan.ga.roo kng.gru' isim kanguru. ka.put kapt' sfat, argo mahvolmu. kar.at ker't isim ayar, altn ayar. ka.ra.te kra'ti isim karate. Ka.re.li.a kril'y, kri'liy isim Karelya. isim 1. Karelyal. 2. Karelyaca. sfat 1. Karelya, Karelya'ya zg. 2. Karelyaca. 3. Karelyal.
karyokinesis
Kash.mir kmir', k'mir isim Kemir. Kash.mir.i kmir'i isim, sfat Kemirli. Kash.mir.i.an kmir'iyn sfat 1. Kemir, Kemir'e zg. 2. Kemirli. isim Kemirli.
Kazak Kazakh Kazakhstan Kazakstan keel over keel keelage keen on acting
Ka.zak kazak' isim, sfat baknz Kazakh Ka.zakh kazak' isim, sfat 1. Kazak. 2. Kazaka. Ka.zakh.stan kazak'stan isim Kazakistan. Ka.zak.stan kazak'stan isim baknz Kazakhstan alabora olmak. 2. birden devrilip dmek. keel kil isim gemi omurgas, karina. fiil alabora etmek. keel.ageisim liman resmi. aktrle hevesli.
724
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili -e ok hevesli, -e merakl, -e dkn. keen kin sfat 1. keskin, sivri. 2. ac. 3. sert, iddetli, keskin. 4. kuvvetli, youn. 5. gz ak, zeki. 6. doymak bilmez (itah).
keenly keenness
keen.lyzarf 1. iddetle. 2. evkle. keen.nessisim 1. keskinlik. 2. iddet. 3. dknlk, merak. 4. zek, aklllk.
terbiyeli bir ekilde konumak: I'll thank you to keep a civil tongue in your head! Terbiyeni takn!
gnlk tutmak. dikkati ekmemeye almak, sivri olmamaya almak, gze batmamaya almak.
sr saklamak/tutmak. konuma dili (zor bir durumda iken) duygularn rtbas etmek.
keep a straight face keep a tab on keep abreast of keep account of keep an account of keep an animal at bay
hi glmemek, ciddiyetini korumak, istifini bozmamak. -i takip etmek, -i izlemek; -i gzetlemek. yeni gelimeleri renmek, olan biteni renmek. -i aklnda tutmak. -in kaydn tutmak, -i kaydetmek, -i not etmek. birini/bir hayvan korkutarak yaklap zarar vermesini nlemek, sindirmek.
keep an ear to the ground keep an eye on keep an eye out for keep away keep back Keep back! keep bankers' hours
kula kirite olmak, kula tetikte olmak. -e gz kulak olmak, gz stnde olmak. (bir ey iin) gz kulak olmak. uzak durmak. 2. uzak tutmak. saklamak, gizlemek. Uzak dur! konuma dili 1. gnde pek az saat ak olmak. 2. gnde pek az saat almak.
yalnz brakmamak. 2. with ile arkadalk etmek. -in saysn tutmak. -in saysn tutmak. saklamak, sr vermemek.
725
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk keep down keep early hours keep fit keep from keep going
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ba kaldrtmamak. 2. ykselmesine izin vermemek. eve erken dnmek; erken yatmak. formunu korumak. -den korumak. devam etmek. 2. ilerlemek. 3. srdrmek, devam ettirmek.
(saat) her zaman zaman doru gstermek. ev idare etmek. -i aklnda tutmak, -i unutmamak. You should also bear this in mind. Bunu da unutmamalsn. 2. dikkate almak, hesaba katmak.
ihtiyat olarak saklamak. arka planda kalmak, kendini gstermemek. gzden kaybetmemek; gzden uzak tutmamak. 2. gz nnde tutmak.
ile dost kalmak. ieride kalmak. 2. ieride alkoymak, saklamak. srdrmek, devam etmek. -i yaklatrmamak, -i uzak tutmak. 2. -den uzak kalmak.
keep on keep one's balance keep one's counsel keep one's distance from keep one's end up
devam etmek. (dmemek iin) dengesini korumak. sr saklamak. -den uzak durmak, ile arasna mesafe koymak. kendine den grevi yerine getirmek; kendine den pay demek.
konuma dili (etrafta bulunabilecek birine/bir eye) dikkat etmek: Keep your eyes peeled for snakes! Ylanlara dikkat et!
konuma dili (etrafta bulunabilecek birine/bir eye) dikkat etmek: Keep your eyes peeled for snakes! Ylanlara dikkat et!
dmemek.
726
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk keep one's figure keep one's head keep one's mouth shut keep one's nose to the grindstone
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vcut hatlarn korumak. kendine hkim olmak. azn sk tutmak, enesini tutmak. konuma dili durmadan almak, durup dinlenmeden almak.
keep one's own counsel keep one's promise keep one's seat
fikirlerini kendine saklamak. szn tutmak. oturduu yerden kalkmamak. 2. parlamentodaki yerini korumak.
keep one's temper keep one's trap shut keep one's word
fkeye kaplmamak; fkesini yenmek. enesini tutmak, gagasn ksmak. szn tutmak; szn yerine getirmek; sznden dnmemek.
keep oneself aloof from keep order keep out of mischief keep out of sight keep out Keep out! keep pace with keep score keep silent keep someone advised of
kendini -den uzak tutmak. disiplini korumak. yaramazlktan kanmak. hi grnmemek, hi gzkmemek. dnda kalmak. 2. darda brakmak. Girilmez. 2. Yaklama! -e ayak uydurmak. (puan) saymak. sessiz kalmak, susmak. birini -den haberdar etmek, birini (bir konuda) bilgilendirmek.
birisine souk davranmak. konuma dili biriyle arasna mesafe koymak, biriyle samimi olmamak, biriyle samimiyet kurmamak.
keep someone from doing something birini bir ey yapmaktan alkoymak. keep someone guessing birini doru drst haberdar etmemek.
727
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
keep someone under surveillance keep someone waiting keep something in perspective
birini srekli olarak gizlice izlemek. birini bekletmek. bir eye bir btn olarak bakmak, bir eyi bir btnsellik iinde ele almak.
keep something under one's hat keep something under wraps keep step with keep tabs on keep the accounts keep the ball rolling keep the lid on
bir eyi gizli tutmak. bir eyi gizli tutmak. -e ayak uydurmak. -i takip etmek, -i izlemek; -i gzetlemek. hesap tutmak, defter tutmak. iyi bir ii srdrmek. konuma dili 1. -i gizli tutmak, -i gizlemek. 2. (rndan kmamas iin) -i denetim altnda tutmak.
hukuk sulhu bozmamak. tempo tutmak. 2. spor (bir yar, ma v.b.'nde) zaman tutmak. 3. (saat) her zaman zaman doru gstermek.
keep to the straight and narrow keep to keep touch with keep track
doru yoldan ayrlmamak, ahlakl bir ekilde yaamak. -e bal kalmak. ile ilikiyi srdrmek. (of) (bir eyi) aklnda tutmak. 2. of (bir eye) dikkat etmek, (bir eyi) takip etmek; (birinin) izini kaybetmemek.
keep under keep up with the times keep up with keep up keep watch keep
ba kaldrtmamak. 2. ykselmesine izin vermemek. an gerisinde kalmamak, aa ayak uydurmak. -den geri kalmamak, -e yetimek. devam etmek. 2. yksek tutmak. bekilik etmek, nbet beklemek, gzetlemek. keep kip fiil (kept) 1. tutmak, saklamak. 2. (dkkn) sahibi olmak, iletmek. 3. beslemek.
keeper
728
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
keep.ing ki'png isim 1. tutma, koruma. 2. geim, geimini salama. 3. himaye. 4. uyum.
keep.sake kip'seyk isim anda, anmalk, hatra. keg keg isim kk f, varil. kelp kelp isim esmer suyosunu, varek. Kelt kelt isim baknz Celt ken ken fiil, skoya (kenned, kenning) bilmek, anlamak, tanmak. isim 1. gr alan; gr as. 2. bilgi alan.
kennel
ken.nelsisim, oul kpek yetitirilen yer. Ken.ya ken'y, kin'y isim Kenya. isim Kenyal. sfat 1. Kenya, Kenya'ya zg. 2. Kenyal.
kept kept fiil baknz keep kerb krb isim, ngiliz ngilizcesi kaldrm ta, bordr. ker.chief kr'f isim 1. barts, earp. 2. boyun atks. 3. mendil.
madenkrmz, krmz madeni. krmzmeesi. ker.mes kr'miz isim krmz. ker.nel kr'nl isim 1. tahl tanesi. 2. ekirdek ii. 3. i. 4. z, cevher, esas, ruh.
gaz lambas. ker.o.sene kersin' isim gazya, gaz. ketch.up ke'p isim ketap. ket.tle ket'l isim 1. aydanlk. 2. tencere. 3. kazan. 4. gm.
nemli yer; yetkili mevki. anahtar halkas. heyecanlandrmak, coturmak. 2. mzik perdesini ykseltmek.
key word
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
key ki isim 1. anahtar. 2. kurgu, zemberek kurgusu. 3. zm yolu. 4. cevap anahtar, ifre cetveli. 5. (klavyede) tu. 6. mzik anahtar. 7. ses perdesi. sfat ba, ana, en nemli.
key.board ki'brd isim klavye. key.hole ki'hol isim anahtar delii. toplanty a konumas. key.note ki'not isim 1. mzik ana nota. 2. temel dnce, ilke, dayanak.
keystone
key.stone ki'ston isim 1. anahtar ta, kilit ta. 2. temel ta, ana ilke, temel.
kg.ksaltma keg kilogram khak.i kk'i sfat, isim (koyu) beq. khak.isisim 1. (koyu) beq pantolon. 2. (koyu) bej niforma.
Khy.ber kay'br isim Hayber. kib.la kb'l isim baknz qibla kib.lah kb'l isim baknz qibla topa vurup gol atmak. konuma dili 1. ktye kullanmak. 2. ihmal etmek. 3. diyar diyar dolamak. 4. dnp tanmak.
kick ass
tekme vurmak. (tfek) geri tepmek. 2. argo rvet vermek. futbol oyuna balamak. 2. argo nallar dikmek, mortoyu ekmek, lmek.
kick out kick over the traces kick the bucket kick the habit
kap dar etmek; iten karmak. dizginleri koparmak. nallar dikmek, mortoyu ekmek, lmek. konuma dili uyuturucu bamllndan veya sigara tiryakiliinden kurtulmak.
kick up a fuss
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili dans edip elenmek. kick kk fiil 1. tekmelemek, tekme atmak; ifte atmak. 2. (silah) geri tepmek, seirdim yapmak. 3. konuma dili kar durmak. 4. tekmeleyerek kovmak.
kickback kicker
kick.back kk'bk isim, argo rvet, komisyon. kick.er kk'r isim 1. vuran ey veya kimse. 2. konuma dili ikyeti, yaknan kimse. 3. argo konuyu veya tartmay etkileyecek gizli nokta.
kickoff
kick.off kk'f isim 1. futbol oyuna balama vuruu. 2. konuma dili balama.
kid
kid kd isim 1. olak, kei yavrusu. 2. konuma dili ocuk. fiil (kidded, kidding) 1. konuma dili taklmak, iletmek, dalga gemek. 2. olak dourmak.
sfat fazla nazik. sfat fazla nazik. kid.nap kd'np fiil (kidnapped/kidnaped, kidnapping/kidnaping) (fidye iin) (birini) karmak.
kidney bean kidney machine kidney kill off kill the fatted calf
bir tr barbunya fasulyesi, barbunya. bbrek makinesi, diyaliz makinesi. kid.ney kd'ni isim bbrek. hepsini ldrmek, kltan geirmek. byk bir karlama treni hazrlamak.
kill the goose that lays the golden egg altn yumurtlayan kaz kesmek. kill time kill two birds with one stone kill zaman ldrmek. bir tala iki ku vurmak, iki ii birden grmek. kill kl fiil 1. ldrmek, katletmek. 2. mahvetmek, yok etmek. 3. argo ok heyecanlandrmak. 4. etkisiz hale getirmek. 5. (zaman) boa geirmek, ldrmek. 6. veto etmek, reddetmek. isim 1. ldrme. 2. avda ldrlm hayvan, av. killer kill.erisim 1. ldren ey veya kimse. 2. argo ok ekici kimse.
731
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kill.ingisim 1. ldrme, katil. 2. vurgun (av). 3. konuma dili vurgun, byk kazan. sfat 1. ldrc. 2. konuma dili ok komik. 3. yorucu, ypratc.
kiln kl, kln isim tula veya kire oca, frn. kiln-dryfiil ocakta kurutmak. ki.lo ki'lo isim kilo, kilogram. kil.o.cal.o.ry kl'klri isim kilokalori. kil.o.cy.cle kl'saykl isim kilosikl. kil.o.gram kl'grm isim kilogram, kilo. kil.o.gram-force kl'grmfrs' isim, fizik kilogramkuvvet.
kilogramme
kilogram-meter
kil.o.hertz kl'hrts isim, fizik kilohertz. kil.o.joule kl'cul isim, fizik kiloqul. kil.o.li.ter kl'litr isim kilolitre. kil.o.li.tre kl'litr isim, ngiliz ngilizcesi baknz kiloliter
kilometer kilometre
kil.o.me.ter klam'tr isim kilometre. kil.o.me.tre klam'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz kilometer
kil.o.watt kl'wat isim kilovat. kilt klt isim fistan, sko erkeklerinin giydii eteklik. kin kn isim (kin) akraba. kind kaynd isim eit, cins, tr, nevi. kin.der.gar.ten kn'drgartn isim anaokulu. kind.heart.edsfat iyi kalpli. isim iyi kalplilik. kin.dle kn'dl fiil 1. tututurmak, yakmak; tutumak, yanmak, ate almak. 2. uyandrmak; uyanmak.
ra. ra.
732
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kind.ly kaynd'li sfat 1. iyi niyetli, iyilikten kaynaklanan. 2. iyi, iyiliksever; sevecen; merhametli. zarf 1. iyi; mfik/merhametli bir ekilde. 2. ltfen: Will you kindly open the door? Kapy ltfen aar msnz?
kindness
kindred
kin.dred kn'drd isim 1. akraba. 2. soy. 3. akrabalk. sfat akraba olan; birbirine benzer; ayn soydan; ayn trden.
kinetik sanat. kinetik enerji. ki.net.ic knet'k sfat kinetik. ki.net.icsisim, fizik, kimya kinetik, hzbilim. king, kink. king kng isim 1. kral. 2. bata olan kimse. 3. bir konuda en usta kimse. 4. satran ah. 5. iskambil oyunlar papaz.
king.dom kng'dm isim 1. krallk. 2. biyoloji lem. king.fish.er kng'fr isim yalapkn, iskelekuu. king.pin kng'pn isim, konuma dili en nfuzlu kii, en nemli kii; kilit noktasnda bulunan kimse.
king-size
king-sized
kink
kink kngk isim 1. halat, tel veya ipin dolamas. 2. garip fikir, kapris.
kinky
kinship
733
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ki.osk ki'yask isim 1. kulbe: newspaper kiosk gazete kulbesi. telephone kiosk telefon kulbesi. 2. (parkta bulunan ve byk bir kameriyeye benzeyen) pavyon.
kipper
kip.per kp'r isim iroz. fiil (bal) tuzlayp ttslemek veya kurutmak.
Kirghiz
Kirghizia
Kirghizistan
Kirgiz Kirgizia
Kir.giz krgiz' isim, sfat baknz Kirghiz Kir.gi.zia krgi'q, krgi'qiy, krgi'ziy isim baknz Kirghizia
Kirgizistan
kiss and be friends kiss away the hurt kiss the dust kiss
barmak. ary pckle geirmek. boyun emek, malup olmak. 2. vurulup lmek. kiss ks fiil 1. pmek. 2. hafife dokunmak. isim 1. p, pck, buse. 2. hafif temas. 3. eker, ekerleme.
kit
kit kt isim 1. takm. 2. alet takm, avadanlk. 3. monte edilmemi takm. 4. takm antas.
kitchen cabinet kitchen garden kitchen sink kitchen kitchenette kite kitten
mutfak dolab. sebze bahesi. eviye, bulak teknesi. kitch.en k'n isim mutfak. kitch.en.ette knet' isim ufak mutfak. kite kayt isim 1. uurtma. 2. zooloji aylak. kit.ten kt'n isim 1. yavru kedi, enik, encik. 2. tavan yavrusu.
kitty
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk kittycat kiwi kiwifruit kleptomania kleptomaniac klutz km. knack knapsack knave
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kit.ty.cat kt'ikt isim baknz kitty ki.wi ki'wi isim 1. zooloji kivi. 2. botanik kivi. ki.wi.fruit ki'wifrut isim kivi (meyve). klep.to.ma.ni.a kleptmey'niy isim kleptomani. klep.to.ma.ni.acisim kleptoman. klutz kl^ts isim, argo saloz, dangalak. km.ksaltma kilometer knack nk isim 1. ustalk, marifet, hner. 2. ustalkl i. knap.sack np'sk isim srt antas. knave neyv isim 1. hilekr kimse. 2. iskambil oyunlar bacak, vale, olan.
knead nid fiil 1. yourmak. 2. masaj yapmak. diz eklemi. knee ni isim diz. knee-deep ni'dip sfat diz boyu derinliinde. konuma dili ok ksa boylu. knee-high ni'hay sfat dize kadar ykselen, diz boyunda.
knee-jerk
kneel
kneel nil fiil (knelt/kneeled) 1. diz kmek. 2. diz st oturmak. 3. diz bkp selamlamak.
knell
knell nel isim 1. matem an. 2. lm haberi, kara haber. 3. herhangi bir eyin yok olaca haberi.
knelt nelt fiil baknz kneel knew nu fiil baknz know knick.er.bock.ers nk'rbakrz isim, oul diz altndan bzgl bol pantolon, golf pantolonu.
knickers
knick.ers nk'rz isim 1. golf pantolonu. 2. ngiliz ngilizcesi dizde bzlen kadn donu.
knick.knack nk'nk isim biblo, ss eyas. bak bileyici. bak bileyici alet, bilei.
735
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
knife nayf isim (knives) bak, ak. fiil 1. bakla kesmek. 2. baklamak. 3. argo arkadan vurmak.
knight nayt isim 1. valye. 2. satran at. rme eya; triko eya. bir dz, bir ters rmek. knit nt fiil (knitted/knit) 1. rmek. 2. sk skya balamak, birletirmek. 3. (kalar) atmak: He knit his brows. Kalarn att. 4. (kemik) kaynamak: The bone has knit. Kemik kaynam.
knitted knitting machine knitting needle knitting work knitting knitwear knives knob
knit.ted nt'd sfat rme, rlm. rg makinesi. rg ii, i. rg ii. knit.ting nt'ng isim 1. rme. 2. rg. knit.wear nt'wer isim rme eya/giysiler. knives nayvz isim, oul baknz knife knob nab isim 1. top, yumru. 2. topuz, tokmak. 3. tepecik, yuvarlak tepe. fiil (knobbed, knobbing) yumrulatrmak.
knob.bysfat 1. yumrulu, yumru yumru. 2. tokmak gibi. tekrar tekrar vurmak, iddetle sarsmak, tartaklamak. 2. konuma dili oradan oraya dolamak.
kapy almak. yumrukla yere devirmek. 2. mezatta ekici vurup mal son fiyat verenin zerine brakmak. 3. (fiyat) indirmek.
knock off
konuma dili ii brakmak, paydos etmek, tatil etmek. 2. pnii yapvermek. 3. argo ldrmek. 4. argo soymak.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birbirine arpmak. bir araya toplamak. 2. kriket puan yapmak. 3. ngiliz ngilizcesi kapya vurup uyandrmak. 4. argo hamile brakmak.
knock
knock nak fiil 1. vurmak, arpmak. 2. tokumak. 3. at/on -i almak, -e vurmak. 4. otomotiv vuruntu/detonasyon yapmak. 5. against/into -e arpmak. 6. argo kusur bulmak, eletirmek. isim 1. vurma, vuru. 2. kap alnmas. 3. makine vuruntu, detonasyon.
knocker
knock.er nak'r isim 1. kap tokma, tokmak. 2. argo (kadnda) gs, meme, far, ampul, ngrak, an.
knock-kneed
knockout
knock.out nak'aut isim, boks nakavt. sfat 1. sersemletici. 2. askeri dmana ok zarar veren (saldr). 3. konuma dili ok gzel, muhteem.
knoll knot
knoll nol isim tepecik. knot nat isim 1. dm. 2. glk, zorluk. 3. rabta, ba. 4. kme. 5. budak, boum. 6. denizcilikle ilgili deniz mili: twenty knots saatte yirmi mil. fiil (knotted, knotting) 1. dmlemek; dmlenmek, dm olmak. 2. karmakark etmek. 3. budaklanmak.
knotty
konuma dili iin btn ynlerini bilmek. -in usuln bilmek: Do you know how to swim? Yzmeyi biliyor musun?
know one's own mind know one's stuff know one's way around a place know someone by sight only know something cold know the ropes
konuma dili ne istediini bilen biri olmak. ilgilendii konuyu iyi bilmek. bir yerin girdisini ktsn bilmek. birini sadece yznden tanmak. bir eyi eksiksiz bir ekilde bilmek. konuma dili bir iin nasl yaplmas gerektiini bilmek; usul/kurallar/prosedr bilmek.
737
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili dnyada olup bitenleri bilmek. uyank olmak, dnyada olup bitenleri bilmek. gerek karnn nerede olduunu bilmek.
know no fiil (knew, known) 1. bilmek. 2. tanmak. 3. semek, farketmek. 4. haberi olmak, haberdar olmak.
know-how knowing
know-how no'hau isim 1. teknik ustalk. 2. beceri. know.ingsfat 1. bilgisi olan. 2. ok bilmi, eytan. 3. kurnaz, akgz.
know.ing.lyzarf bilerek, bile bile, kasten. knowl.edge nal'c isim 1. bilgi, malumat. 2. haber. knowl.edge.ablesfat bilgili, zeki. known non fiil baknz know sfat bilinen. isim baknz the known
ie koyulmak. teslim olmak, boyun emek. knuck.le n^k'l isim parman oynak yeri, boum. knuck.le.dust.ersisim demir muta. kohl.rabi kolra'bi, kol'rabi, kolr'bi isim (kohlrabies) alaba.
kook kk isim, argo antika kimse. kookysfat antika. Ko.ran korn' isim Kuran. Ko.ran.icsfat Kuran'a ait; Kuran'da bulunan; Kuran'n buyurduklarna gre/uygun.
Korea Korean
Ko.re.a kri'y, kori'y isim Kore. isim 1. Koreli. 2. Korece. sfat 1. Kore, Kore'ye zg. 2. Korece. 3. Koreli.
Kos kosher
Kos ks isim stanky. ko.sher ko'r sfat 1. turfa olmayan, kaer. 2. konuma dili drst.
kow.tow kau'tau' fiil to -e yaltaklanmak. Krem.lin krem'ln isim baknz the Kremlin ku.dos kyu'dos, ku'dos isim vg, vc szler. kud.zu kd'zu isim qaponsarma.
738
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kum.juat k^m'kwat isim, botanik kumkat. kung fu k^ng fu spor kung fu. Kurd krd, krd isim Krt. sfat, isim 1. Krt. 2. Krte. Ku.wait kuweyt' isim Kuveyt. isim Kuveytli. sfat 1. Kuveyt, Kuveyt'e zg. 2. Kuveytli.
Kyrgyz
Kyr.gyz.stan kr'gz.stan isim Krgzistan. LL, Romen rakamlar dizisinde 54 says. L.L.D. el'el'di' ksaltma Doctor of Laws la la isim, mzik la notas, mzik gamnda altnc nota. lab lb isim, konuma dili laboratuvar. lab.da.num lb'dnm isim laden reinesi. la.bel ley'bl isim 1. etiket. 2. nitelendirici isim veya cmlecik. fiil (labeled/labelled, labeling/labelling) 1. etiket yaptrmak, etiketlemek. 2. snflandrmak. 3. nitelendirmek, ... damgasn vurmak.
labor dispute labor exchange labor relations labor under a misconception labor union labor
i anlamazl. i ve ii bulma kurumu. i ilikileri. 2. ii ve iveren ilikileri. yanl kanda olmak. ii sendikas. la.bor ley'br isim 1. alma, i, emek. 2. ii snf. 3. doum sancs. 4. zahmet. 5. denizcilikle ilgili frtnada geminin iddetle alkalanmas. fiil 1. almak, abalamak. 2. uramak, emek vermek. 3. glkle ilerlemek. 4. denizcilikle ilgili denizlerde alkalanmak, ok hrpalanmak. 5. dourma halinde olmak. 6. ar ekmek. 7. emekle meydana getirmek.
laboratory
739
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
la.bor.er ley'brr isim ii, renper. la.bor-in.ten.sivesfat youn igc gerektiren. la.bo.ri.ous lbr'iys sfat 1. zahmetli, emekli, yorucu. 2. alkan.
laboriously laborsaving
la.bo.ri.ous.lyzarf zahmetle, emek vererek. la.bor.sav.ingsfat zahmeti azaltan, kolaylatrc, daha az emek isteyen.
labour labourer
la.bour ley'br isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz labor la.bour.er ley'brr isim, ngiliz ngilizcesi baknz laborer
Labradorean
isim, sfat baknz Labradorean la.bur.num lbr'nm isim sarsalkm. lab.y.rinth lb'rnth isim labirent. konuma dili 1. -e yumrukla saldrmak. 2. -i fena halde halamak, -e fra ekmek, -i iddetle azarlamak.
lace up lace
(ayakkab, bot v.b.'ni) balamak. lace leys isim 1. dantel. 2. erit. 3. kaytan. 4. kordon. 5. ba, back.
lacerate
lac.er.ate ls'reyt fiil 1. yrtmak, yaralamak. 2. (kalbini) krmak, (duygularn) incitmek, zmek.
lacerationisim 1. yrtma, yaralama. 2. incitme. lach.ry.mal lk'rml sfat baknz lacrimal lach.ry.ma.to.ry lk'rmtori isim baknz lacrimatory lack lk isim 1. eksiklik, noksan. 2. gereksinme. 3. yoksunluk. fiil 1. eksii olmak. 2. gereksemek, ihtiyac olmak, yoksun kalmak.
740
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lackey lackluster
lack.ey lk'i isim uak. lack.lus.ter lk'l^str isim donukluk, canszlk. sfat donuk, cansz.
lacklustre
la.con.ic lkan'k sfat az ve z, zl, veciz. lac.juer lk'r isim vernik, laka. fiil verniklemek. gzya bezi. gzya kesesi. lac.ri.mal lk'rml sfat gzya ile ilgili, lakrimal. lac.ri.ma.to.ry lk'rmtori isim gzya testisi. lac.tate lk'teyt isim laktik asidin tuzu veya esteri. fiil 1. st salglamak. 2. meme vermek, emzirmek.
lactation
laktik asit. lac.tic lk'tk sfat baknz lactic acid lac.tose lk'tos isim laktoz, st ekeri. la.cu.na lkyu'n isim (lacunae/lacunas) boluk, aralk, bo yer, eksiklik.
lacustrine lacy
la.cus.trine lks'trn sfat 1. glsel. 2. glcl. lac.y ley'si sfat 1. dantel gibi. 2. dantelli. 3. dantelden yaplm.
lad
lad ld isim 1. erkek ocuk; delikanl, gen. 2. ngiliz ngilizcesi (erkekleri kastederek) arkadalar: Tell the lads! Arkadalara syle! Come on, lads! Haydi beyler!
lad.a.num ld'nm isim baknz labdanum ineard teyel, apraz teyel. lad.der ld'r isim 1. merdiven, portatif merdiven. 2. orap ka.
lade laden
lade leyd fiil (laded, laded/laden) yklemek. lad.en ley'dn fiil baknz lade sfat ykl.
741
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lad.ing ley'dng isim ykleme. La.di.no ldi'no isim, sfat Yahudi spanyolcas, Yahudice.
ladle
la.dle ley'dl isim kepe. fiil kepe ile doldurmak veya boaltmak.
la.dle.fulisim kepe dolusu. kralie veya prensesin nedimesi. evi idare eden kadn. la.dy ley'di isim 1. bayan, hanm, hanmefendi. 2. byk harf ile Leydi. 3. sevilen kadn, sevgili.
la.dy.bird ley'dibrd isim baknz ladybug la.dy.bug ley'dib^g isim hanmbcei, gelinbcei. la.dy-kill.er ley'diklr isim kadn avcs. la.dy.like ley'dilayk sfat hanmca, hanma yakr, hanm gibi, zarif.
ge kalan, son. lag lg fiil (lagged, lagging) 1. behind -den geri kalmak. 2. oyalanmak. isim geri kalma, gerilik. sfat ar, geri.
lager laggard
la.ger la'gr isim hafif bir Alman biras. lag.gard lg'rd sfat 1. tembel, ar. 2. geri kalan. isim ar hareket eden kimse.
la.goon l'gun isim lagn, denizkula, ky gl. la.ic ley'k sfat laik. la.i.cise ley'sayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz laicize la.i.cize ley'sayz fiil laikletirmek. biriktirilmi, ilerisi iin saklanm. 2. hastalk nedeniyle evde veya yatakta.
laid leyd fiil baknz lay lain leyn fiil baknz lie lair ler isim 1. in. 2. gizli barnak, yatak. lais.sez-pas.ser le'seypasey' isim lesepase. la.i.ty ley'ti isim 1. papazdan baka btn halk. 2. meslekten olmayanlar.
742
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lake leyk isim gl. kuzu pirzolas. lamb lm isim 1. kuzu. 2. kuzu eti. 3. kuzu gibi masum ve zayf kimse.
lamb.likesfat kuzu gibi, iyi huylu, yumuak bal. kuzu yn. lamb.skinisim kuzu derisi. sudan bahane, kabul edilmez zr. lame leym sfat 1. topal, aya sakat. 2. eksik, kusurlu. fiil topal etmek.
lamebrain
la.ment lment' fiil alamak, dvnmek. la.men.ta.blesfat acnacak, esef edilecek. lam.en.ta.tionisim alama, dvnme. lam.i.na lm'n isim (laminae/laminas) 1. ince tabaka, yaprak. 2. botanik yaprak ayas.
laminate
lam.i.na.tionisim tabaka, varak, yaprak. lamba iesi. abajur. lamp lmp isim lamba. lamp.blackisim lamba isi. lamp.lightisim lamba . lam.poon lmpun' fiil talamak, yermek. isim talama, yergi.
lamppost lance land agent land bank land breeze land force
lamp.postisim sokak lambas direi. lance lns isim mzrak. emlaki. emlak bankas. kara meltemi. askeri kara kuvveti.
743
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hkmet tarafndan okul binas yapm gibi iler iin verilen toprak.
kara mayn. land lnd isim 1. kara. 2. toprak, yer, arsa. 3. lke, memleket. 4. emlak, arazi. fiil 1. karaya karmak; karaya kmak. 2. yere indirmek; yere inmek: That airplane is about to land. O uak inmek zere. 3. (gemiden yk, yolcu v.b.'ni) indirmek. 4. (balk) tutup karaya karmak. 5. elde etmek, kazanmak. 6. (yumruk) indirmek.
landed landing craft landing field landing gear landing place landing stage landing strip landing
land.edsfat arazisi olan, arazi sahibi. kartma gemisi. havaalan. havaclk ini takm. iskele. iskele. (uaklar iin) ini pisti. land.ing ln'dng isim 1. havaclk ini. 2. iskele. 3. karaya kma veya karma.
landlady
land.la.dy lnd'leydi isim 1. pansiyoncu kadn. 2. evini kiraya veren mal sahibi kadn, ev sahibesi.
landlocked landlord
land.locked lnd'lakt sfat kara ile kuatlm. land.lord lnd'lrd isim evini kiraya veren mal sahibi, ev sahibi.
landmark
land.mark lnd'mark isim 1. snr iareti. 2. herhangi bir eyin yerini gsteren iaret. 3. dnm noktas.
landmass landowner landscape architect landscape architecture landscape garden landscape gardener landscape
land.massisim kta, byk kara paras. land.own.er lnd'onr isim emlak ve arazi sahibi. bahe mimar. bahe mimarl; peyzaj mimarl. manzara bahesi. baheyi dzenleyen kimse. land.scape lnd'skeyp isim kr manzaras, peyzaq.
744
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
land.slide lnd'slayd isim 1. toprak kaymas, yer gmesi, kaya, heyelan. 2. seimde oylarn ounu kazanma.
landslip
lane
lane leyn isim 1. dar yol, dar sokak, dar geit. 2. otomotiv erit. 3. spor kulvar. 4. havaclk rota.
lang.ksaltma language dil laboratuvar. lan.guage lng'gwc isim dil, lisan. lan.guid lng'gwd sfat 1. ruhsuz, gevek, yava, ar. 2. isteksiz.
hapishanede rmek. lan.guish lng'gw fiil zayf dmek, takat kesilmek. lan.guor lng'gr isim bitkinlik, dermanszlk, kuvvetsizlik.
lan.guor.oussfat bitkin, dermansz, kuvvetsiz. lank.y lng'ki sfat leylek gibi, srk gibi. lan.o.lin ln'ln isim lanolin. lan.ta.na lnt'n, lnta'n isim aaminesi. lan.tern ln'trn isim fener. lan.tern-jaw.edsfat ene kemii ince ve uzun olan. Lao lau isim, sfat 1. Lao. 2. Laoca. La.os la'os, ley's isim Laos. La.o.tian leyo'n isim Laoslu. sfat 1. Laos, Laos'a zg. 2. Laoslu.
kucaa alnan ufak kpek, fino. servet ve konfor. lap lp fiil (lapped, lapping) (yarta) (rakibini) bir devirlik mesafe ile gemek. isim, spor tur.
lapel lapful
745
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lap.i.dar.y lp'deri isim kymetli ta kesicisi. sfat 1. kymetli ta kesme sanatna ait. 2. talara ait. 3. zl. 4. yazta elverili.
Lap.land lp'lnd isim Laponya. isim Laponyal. Lapp lp isim, sfat 1. Lapon. 2. Laponca. sessizlie gmlmek. lapse lps isim 1. (zaman) geme. 2. yanlma. 3. yanl (sz veya yaz). 4. sapma. 5. (adalette) kusur. 6. kullanlmaz duruma gelme. fiil 1. gemek. 2. kullanlmaz durumda olmak. 3. sapmak. 4. yanlmak, hata etmek, kusur etmek. 5. bir sre iin inan ve prensiplerinden vazgemek.
bilgisayar dizst bilgisayar. lap.wing lp'wng isim kzkuu. lar.ce.ny lar'sni isim hrszlk. larch lar isim melezam, melez. lard lard isim domuz ya. fiil 1. domuz ya ile yalamak. 2. with (yaz veya sz) (tumturakl kelimelerle) sslemek.
larder large as life large intestine large largehearted largely large-minded largeness
lard.er lar'dr isim kiler. ta kendisi. kalnbarsak. large larc sfat 1. byk. 2. geni. 3. iri. 4. bol. large.heart.edsfat iyi kalpli, cmert ruhlu. large.lyzarf 1. byk lde. 2. bol bol. large-mind.edsfat geni fikirli, geni grl. large.nessisim 1. byklk. 2. genilik. 3. bolluk. 4. irilik.
larger-than-life largess
larger-than-lifesfat epik ve efsanevi zellikleri olan. lar.gess larces' isim 1. bahi, byk hediye. 2. cmertlik.
largesse
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
larg.ishsfat irice, bycek. lar.i.at ler'iyt isim kement. lark lark isim 1. aka, muziplik. 2. elence, elenti, cmb.
lark.spur lark'spr isim hezaren iei. lar.va lar'v isim, zooloji (larvae) trtl, kurtuk. lar.valsfat trtla ait. lar.vi.phag.ic lar'vfc'k sfat baknz larvivorous lar.viv.o.rous larvv'rs sfat kurtul. lar.yn.gi.tis lerncay'ts isim, tbbi larenqit. lar.ynx ler'ngks isim, anatomi (larynxes/larynges) grtlak.
lasagna lascivious
la.sa.gna lzan'y isim, ahlk lasanya. las.civ.i.ous lsv'iys sfat 1. ehvetli. 2. ehvete dkn. 3. ehvet uyandrc.
lasciviously lasciviousness laser printer laser lash out at lash someone into a fury lash together lash lass lassitude
las.civ.i.ous.lyzarf ehvetle. las.civ.i.ous.nessisim ehvet. bilgisayar lazer yazc/printer. la.ser ley'zr isim, fizik lazer. -e sert ve ani k yapmak. birini galeyana getirmek. iple birbirine balamak. lash l fiil balamak. lass ls isim 1. kz, gen kadn. 2. sevgili. las.si.tude ls'tud isim dermanszlk, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk.
lasso last but not least last ditch last for many hours last mentioned last night last resort last rites
las.so l'so isim kement. fiil kementle tutmak. son fakat ayn derecede nemli. son are. saatlerce srmek. en son olarak sylenen. dn gece. son are. cenaze treni.
747
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
barda taran damla. son sz. 2. son model. 3. en mkemmel ey. last lst fiil 1. srmek, devam etmek. 2. dayanmak. 3. bitmemek, yetmek.
last.ingsfat devam eden, dayankl, devaml olan. last.lyzarf son olarak. elde etmek. latch l isim kap mandal. fiil mandallamak; mandallanmak.
anne ve babas alan ocuk. yemee ge kalm. gnn sonuna doru. 2. ge kalnm. late leyt sfat 1. ge. 2. gecikmi. 3. sabk, eski. 4. l, merhum, rahmetli, mteveffa.
late.com.er leyt'k^mr isim ge gelen, ge kalan. late.lyzarf yakn zamanlarda, bugnlerde, yaknlarda. la.tent ley'tnt sfat gelimemi, belirti gstermeyen, gizil, potansiyel.
daha sonra. etraflca dnme. lat.er.al lt'rl sfat 1. yana ait. 2. yanal. 3. yandan gelen. 4. yana doru.
la.tex ley'teks isim lateks. lath lth isim lata, tiriz. lathe leydh isim torna tezgh. lath.er ldh'r isim sabun kp. fiil 1. sabunlamak. 2. kprmek.
lath.erysfat kpkl. Latin alfabesi. Lat.in lt'n sfat, isim 1. Latince. 2. Latin. lat.i.tude lt'tud isim 1. enlem. 2. serbestlik, tolerans, hogr.
latter lattice
lat.ter lt'r sfat 1. ikisinden sonuncusu, ikincisi. 2. son. lat.tice lt's isim pencere kafesi, kafes.
748
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Lat.vi.a lt'vy isim Letonya. isim 1. Leton; Letonyal. 2. Letonca. sfat 1. Leton. 2. Letonca. 3. Letonyal.
laud
laudable laudative laudatory laugh at laugh away laugh down laugh off
laud.ablesfat vgye deer. lau.da.tivesfat vc, vg dolu. lau.da.to.rysfat vc, vg dolu. -e glmek. glerek konuyu kapatmak, glerek geitirmek. glerek susturmak. glerek geitirmek.
laugh on the other side of the mouth burnu srtlmek. laugh on the wrong side of one's mouth laugh up one's sleeve glerken alamak.
laugh laughable
laugh lf fiil glmek. isim glme, gl. laugh.ablesfat 1. gln, glnecek, glnr. 2. tuhaf, acayip.
gldrc gaz. laugh.ing lf'ng sfat glen; gldren. isim glme, gl.
laughingstock
laugh.ter lf'tr isim gl, glme, kahkaha. ie balamak, ie atlmak. ie balamak, ie atlmak. frlatma rampas, at rampas. launch ln fiil 1. (gemiyi) kzaktan suya indirmek. 2. (roket) frlatmak. 3. (yeni ii) balatmak. 4. mzrak gibi atmak. isim 1. (gemiyi) kzaktan suya indirme. 2. (roketi) uzaya frlatma. 3. denizcilikle ilgili ikampaviye.
launching pad
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
laun.dro.mat ln'drmt isim amarhane. laun.dryisim 1. amarhane. 2. amar, kirli amar. lau.rel lr'l isim 1. defne. 2. oul eref, an, hret. la.va la'v isim lav, pskrt. lav.a.to.ry lv'tri isim 1. lavabo (el ve yz ykamaya yarayan tekne). 2. tuvalet, lavabo, hela.
lav.en.der lv'ndr isim lavanta. birine bol bol hediye vermek, birini hediyelere bomak. lav.ish lv' sfat 1. savurgan. 2. bol, pek ok. fiil bol bol harcamak, savurmak.
lavishness law and order law court law enforcement officer law of supply and demand law school law law-abiding
lav.ish.nessisim savurganlk. hukuk yasa ve dzen. hukuk mahkeme. polis. ekonomi sunu ve istem kural, arz ve talep kanunu. hukuk hukuk fakltesi. law l isim, hukuk 1. kanun, yasa. 2. kural. 3. hukuk. law-a.bid.ing l'baydng sfat yasalara uyan, kanuna itaat eden.
lawbreaker
law.ful l'fl sfat yasal, yasalara uygun, kanuni. law.ful.lyzarf yasalara uygun bir ekilde. law.giv.er l'gvr isim yasa yapan kimse. law.less l'ls sfat 1. yasalara aykr, kanunsuz. 2. serke.
law.less.nessisim kanunsuzluk, kanun tanmazlk. law.mak.er l'meykr isim meclis yesi. imen bime makinesi. lawn ln isim imen, imenlik, ayr. law.suit l'sut isim, hukuk dava. law.yer l'yr isim, hukuk avukat.
750
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk lax laxative laxity laxness lay about one lay an ambush lay an egg lay aside
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lax lks sfat 1. gevek, zayf. 2. savsak, ihmalci. lax.a.tive lk'stv isim mshil, laksatif. sfat ishal edici. lax.ityisim geveklik. lax.nessisim geveklik. sana soluna vurmak. pusu kurmak. yumurtlamak. bir yana koymak. 2. terketmek, vazgemek. 3. biriktirmek.
lay at one's door lay at someone's door lay awake lay away lay bare lay by lay down one's arms
-in stne atmak, -e yklemek. (bir suu) birine yklemek, birinin stne atmak. gzne uyku girmemek. bir yana koymak. 2. ayrmak, saklamak. amak, aka ortaya koymak. biriktirmek, ymak. silahlarn brakmak. 2. savamaktan vazgemek; teslim olmak.
lay down one's life lay down the law lay for lay great store on lay hands on
cann feda etmek. direktif vermek, zart zurt etmek. -e pusu kurmak, -i pusuda beklemek. -e ok deer vermek. konuma dili 1. (bir eyi) bulmak. 2. (birini) yakalamak/ele geirmek.
-i ele geirmek. 2. -in yakasna yapmak. argo -i dvmek, -e dayak atmak. 2. -i azarlamak, -i halamak.
lay it on thick
konuma dili ok fazla iltifat etmek, birini iltifatlara bomak, birini koltuklamak/pohpohlamak.
yataa drmek. 2. argo gizlenmek. (iiye) geici olarak yol vermek. 2. argo -i rahat brakmak.
zerine atlmak, saldrmak. 2. stne srmek. konuma dili ne dndn aka sylemek.
751
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i bulmak. (cezalandrmak veya dvmek iin) yakalamak, ele geirmek. 2. -e sahip olmak, -i elde etmek. 3. -i bulmak.
amak, aklamak. 2. kesip iini amak. sermek. 2. sergilemek. 3. ly gmlmeye hazrlamak. 4. harcamak. 5. tasarlamak.
lay siege to lay someone to rest lay stress on lay the groundwork for lay to rest lay up lay waste
-i kualtma altna almak; -i kulatma altnda tutmak. birini gmmek/defnetmek. -i vurgulamak. (bir i iin) n hazrlk yapmak. gmmek, defnetmek. 2. gidermek, son vermek. biriktirmek, toplamak, saklamak. yakp ykmak; tahrip etmek, harap etmek, kasp kavurmak; viraneye evirmek.
lay
lay ley fiil (laid) 1. yatrmak; sermek. 2. yattrmak. 3. koymak. 4. yumurtlamak. 5. (su) yklemek. 6. yaymak. 7. (sofra) kurmak, hazrlamak. 8. (tula) rmek. 9. (plan, tuzak v.b.'ni) kurmak. 10. denizcilikle ilgili (bir yne) gitmek.
kat kat kremal pasta. lay.er ley'r isim 1. kat, tabaka. 2. botanik daldrma, daldrma yntemiyle daldrlan dal.
layering layman
lay.er.ing ley'rng isim, botanik daldrma. lay.man ley'mn isim (laymen) 1. papaz veya rahip snfndan olmayan erkek. 2. bir meslek veya ilmin yabancs.
layoff
layover
lay.o.ver ley'ovr isim (uak, otobs, gemi veya trenle yolculuk ederken) (bir yerde) bekleme; konaklama.
layperson
lay.per.son ley'prsn isim (laypeople) 1. papaz, rahip veya rahibe snfndan olmayan Hristiyan. 2. bir meslek veya ilmin yabancs.
752
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lay.wom.an ley'wmn isim (laywomen) 1. papaz veya rahibe snfndan olmayan kadn. 2. bir meslek veya ilmin yabancs olan kadn.
laziness
lazy Susan lazy lazybones lb. lead a dog's life lead a happy life lead a life of pleasure lead off lead pencil lead poisoning lead someone a chase
dner tepsi. la.zy ley'zi sfat tembel, haylaz; miskin, uyuuk. la.zy.bonesisim tembel kimse. lb.ksaltma pound ok sknt ekmek, srnmek. mutlu bir yaam srmek. zevk ve sefa srmek. balamak. kurunkalem. kurun zehirlenmesi. birini ok uratrmak; birini ok zahmete sokmak; birini ok yormak.
birini doru yoldan saptrmak, birini ayartmak. birini parmanda oynatmak/evirmek, birinin yular elinde olmak.
birini kandrmak/ayartmak. yol gstermek, klavuzluk etmek, ne dmek. -in kapsn yapmak, -e zemin hazrlamak. 2. -e yol amak.
lead
lead lid isim 1. klavuzluk, rehberlik. 2. nde bulunma. 3. nde gelme, bata olma, ileride bulunma. 4. tiyatro barol. 5. tiyatro barol oyuncusu, baoyuncu. 6. elektrik balama teli.
leaden
lead.en led'n sfat 1. kurundan, kurun. 2. kurun renginde, kuruni. 3. ar, kurun gibi. 4. kasvetli.
753
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lead.er li'dr isim 1. klavuz, rehber. 2. nder, lider, ba. 3. orkestra, bando veya koro efi.
leadership lead-free leading article leading lady leading man leading question leading
lead.er.shipisim nclk, nderlik, liderlik. lead-freesfat kurunsuz (benzin). ngiliz ngilizcesi bamakale. barol oyuncusu kadn. barol oyuncusu erkek. belirli bir cevaba ynelten soru. lead.ing li'dng sfat nde olan, yol gsteren, klavuzluk eden.
(kitap, dergi v.b.'nin) sayfalarn kartrmak. leaf lif isim (leaves) 1. yaprak. 2. ince madeni tabaka. 3. (masada) kanat. fiil yaprak vermek, yapraklanmak.
leaflet
leaf.let lif'lt isim 1. bror, kitapk; bildiri; el ilan. 2. ufak yaprak, yaprakk.
leaf.stalk lif'stk isim yaprak sap. league lig isim 1. birlik, cemiyet. 2. spor lig. leak lik isim 1. su szdran delik veya atlak. 2. sznt. fiil 1. szdrmak, karmak; szmak: The tire is leaking air. Lastik hava karyor. 2. out (sr) dar szmak, ifa olunmak.
leakage leaky lean leaning leanness leant leap day leap in the dark leap year leap
leak.ageisim sznt, szma. leakysfat szntl. lean lin sfat 1. zayf, sska. 2. yasz. lean.ingisim eilim. lean.nessisim 1. zayflk. 2. yaszlk. leant lent fiil baknz lean artkgn. sonu belirsiz i. artkyl. leap lip fiil (leaped/leapt) sramak, atlamak, frlamak, hoplamak; sratmak. isim 1. atlama, srama. 2. atlanlan yer. 3. atlanlan uzaklk.
leapfrog
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
leapt lept, lipt fiil baknz leap ezbere renmek, ezberlemek. tekrarlaya tekrarlaya ezberlemek.
learn something from the ground up bir eyi her ynyle renmek. learn learn lrn fiil (learned/learnt) 1. renmek. 2. haber almak, renmek. learned learning learnt lease learn.ed lr'nd sfat bilgili. learn.ingisim ilim, irfan. learnt lrnt fiil baknz learn lease lis isim 1. kira szlemesi. 2. kiralama. fiil 1. kiralamak. 2. kiraya vermek. leaseholder leash least common denominator lease.hold.erisim kirac. leash li isim tasma kay. matematik en kk ortak payda. 2. ortalama seviye. 3. asgari mterek. least common multiple least matematik en kk ortakkat. least list sfat en ufak, en kk, en az, asgari. zarf en az derecede. isim 1. en az derece. 2. en az miktar. 3. en nemsiz kimse veya ey. leather leath.er ledh'r isim deri; ksele; mein. sfat deriden yaplm, deri. leatherette leath.er.ette ledhret' isim suni deri.
leave a bad impression with someone birinde iyi/kt bir izlenim brakmak. leave a good impression with someone leave a place a shambles leave a place in a shambles leave no stone unturned leave nothing undone leave of absence leave off birinde iyi/kt bir izlenim brakmak.
bir yeri darmadank bir halde brakmak. bir yeri darmadank bir halde brakmak. her areye bavurmak. yaplmam hibir ey brakmamak. izin. -i giymemek. 2. -i takmamak. 3. -den vazgemek, -i brakmak.
-i atlamak. ertelemek.
755
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birini rahat brakmak; birini karmamak; birini kendi haline brakmak, birini brakmak. 2. birini yalnz brakmak.
konuma dili birini yzst brakmak, ileri bozulmaya balaynca birini brakmak.
birini/bir eyi glgede brakmak. birine hi haber vermemek. 2. birine hibir ey vermemek.
birini -siz brakmak. That leaves me two thousand liras short. Ondan dolay hesabmda iki bin liralk bir eksiklik var.
birini kendi haline brakmak. bir eyi ellememek, bir eye dokunmamak. 2. bir eyi imemek/yememek/kullanmamak. 3. bir konuya girmemek; bir konu hakknda hi bir giriimde bulunmamak.
leave something in the shade leave something undone Leave the house! leave word with someone leave leaven leaves leave-taking leavings Lebanese
birini/bir eyi glgede brakmak. bir eyi yarda brakmak. Defol! birine haber brakmak. leave liv isim 1. izin. 2. veda, ayrlma. leav.en lev'n isim hamur mayas. fiil mayalandrmak. leaves livz isim baknz leaf leave-tak.ingisim ayrlma, veda. leav.ings li'vngz isim, oul artklar. Leb.a.nese lebniz' isim (Lebanese) Lbnanl. sfat 1. Lbnan, Lbnan'a zg. 2. Lbnanl.
Leb.a.non leb'nn isim Lbnan. lech.er le'r isim zampara. lech.er.oussfat ehvet dkn, zampara. lec.tern lek'trn isim krs. lec.ture lek'r isim 1. konferans, konuma. 2. (niversitede) ders. 3. azarlama. fiil 1. konferans vermek. 2. (niversitede) ders vermek. 3. azarlamak.
756
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
led led fiil baknz lead ledge lec isim 1. dz knt. 2. resif. ledg.er lec'r isim ana hesap defteri, defteri kebir. lee li isim, denizcilikle ilgili rzgr alt, boca, poca. leech li isim 1. slk. 2. anak yalayc kimse, slk. leek lik isim prasa. leer lr fiil yan bakmak, yan gzle bakmak. isim yan bakma.
leery leeward
lee.rysfat baknz be leery of lee.ward li'wrd sfat boca ynndeki. zarf boca ynne.
leeway
lee.way li'wey isim 1. rahata kmldanacak yer, bol yer. 2. denizcilikle ilgili rzgr altna dme.
left hand left wing left winger left left-handed compliment left-handed left-handedness leftist leftover leftovers leg of lamb leg of mutton leg
sol el. 2. sol taraf. politika sol kanat. solak. left left sfat sol, soldaki. isim sol, sol taraf. zarf sola. acemice veya samimi olmayan kompliman. left-hand.ed left'hndd sfat solak. left-hand.ed.nessisim 1. solaklk. 2. gizli anlam olma. left.ist lef'tst isim, politika solcu. left.o.ver left'ovr sfat artan, artk. left.o.versisim artan yemek. kasaplk kuzu budu. koyun budu. leg leg isim 1. bacak. 2. (mobilyada, pergelde) ayak. 3. (pantolonda) bacak.
leg.a.cy leg'si isim kalt, miras. adli hata. resmi tatil gn. hukuk ilmi. evli bir iftin ayr yaamas.
757
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
legalise
legality
le.gal.ize li'glayz fiil yasallatrmak, kanunlatrmak. le.gal.lyzarf 1. yasal olarak, kanunen. 2. hukuken. le.ga.tion lgey'n isim ortaelilik. leg.end lec'nd isim 1. efsane, sylence. 2. sikke veya harita zerindeki yaz.
leg.end.arysfat efsanevi, sylencesel. leg.ging leg'ng isim genellikle oul tozluk, getr. leg.gy leg'i sfat uzun bacakl. leg.i.bil.i.tyisim okunakllk, aklk. leg.i.ble lec'bl sfat okunur, ak, okunakl. leg.i.ble.nessisim okunakllk, aklk. le.gib.lyzarf okunakl olarak. le.gion li'cn isim 1. leqyon. 2. kalabalk, alay. leg.is.late lec'sleyt fiil kanun yapmak, yasa karmak, yasamak.
legislation
milletvekillii dokunulmazl. yasama gc. leg.is.la.tive lec'sleytv sfat kanun koyan, yasamal. leg.is.la.tor lec'sleytr isim millet meclisi yesi. leg.is.la.ture lec'sleyr isim yasama kurulu. le.git.i.mate lct'meyt fiil 1. yasallatrmak. 2. (ocuun) nesebini tashih etmek.
legitimatise
758
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
le.git.i.ma.tize lct'mtayz fiil 1. yasallatrmak. 2. hakl gstermek, mazur gstermek. 3. (ocuun) nesebini tashih etmek.
legitimise
legitimize
le.git.i.mizefiil 1. yasallatrmak. 2. hakl gstermek, mazur gstermek. 3. (ocuun) nesebini tashih etmek.
legume
leg.ume leg'yum, lgyum' isim 1. baklagiller familyasndan bitkinin tanesi veya tohumu. 2. baklagiller familyasndan bitki.
leisure leisurely
lei.sure li'qr, leq'r isim bo zaman. lei.sure.lysfat 1. acelesiz i yapan. 2. acelesiz yaplan. zarf acele etmeden.
oulotu, kovanotu, melisa. limon kabuu. lem.on lem'n isim 1. limon. 2. limon aac. 3. argo deersiz kimse veya ey, moloz, gazoz.
lemonade lend a hand to lend a hand lend an ear lend itself to lend oneself to lend someone a helping hand lend length lengthen lengthways lengthwise lengthy lenience leniency lenient leniently
lem.on.adeisim limonata. -e yardm etmek, elini uzatmak. yardm etmek. kulak vermek, dinlemek. -e uygun olmak, -e elverili olmak. -e yardm etmek. birine yardm elini uzatmak. lend lend fiil (lent) 1. dn vermek. 2. bor vermek. length lengkth, length isim 1. uzunluk, boy. 2. sre. length.en lengk'thn, leng'thn fiil uzatmak; uzamak. length.ways lengkth'weyz zarf baknz lengthwise length.wise lengkth'wayz zarf uzunlamasna. lengthysfat uzun, fazlasyla uzun. le.ni.enceisim yumuaklk. le.nien.cyisim yumuaklk. le.ni.ent li'niynt, lin'ynt sfat yumuak. le.ni.ent.lyzarf yumuaklkla.
759
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk lens lent lenticel lentil Leo leopard leopardess leotard
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lens lenz isim 1. mercek. 2. gz mercei. 3. obqektif. lent lent fiil baknz lend len.ti.cel len'tsel isim, botanik kovucuk. len.til len'tl isim mercimek. Le.o li'yo isim, astroloji Aslan burcu. leop.ard lep'rd isim leopar, pars. leop.ard.essisim dii leopar. le.o.tard liy'tard isim genellikle oul danslarn giydii mayo.
lep.er lep'r isim czaml kimse. lep.ro.sy lep'rsi isim czam, lepra. lep.rous lep'rs sfat 1. czaml. 2. czam gibi. Les.bi.an lez'biyn isim Midillili. sfat 1. Midilli, Midilli'ye zg. 2. Midillili.
les.bi.an.ismisim lezbiyenlik, sevicilik. Les.bos lez'bs, lez'bas isim Midilli. le.sion li'qn isim, tbbi 1. doku bozukluu, lezyon. 2. yara, bere.
Lesotho less
Le.so.tho lsu'tu, lso'to isim Lesoto. less les sfat daha kk, daha az. zarf aa bir derecede, bir derece aa. isim 1. eksik bir miktar, daha az bir ey. 2. daha kk kimse veya ey. edat eksi.
lessen
lesser lesson
less.er les'r sfat daha kk, daha az. les.son les'n isim 1. ders. 2. ibret: Let it be a lesson to you. Size ibret olsun.
lest lest bala 1. -mesin diye. 2. korkusu ile. yle dursun: He can't support himself, let alone three relatives. akraba yle dursun, kendisini bile geindiremiyor.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk let down Let 'er rip! let fall let fly
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
indirmek. 2. boa karmak, hayal krklna uratmak. konuma dili Haydi bala!/Haydi fayrop et! drmek. azna geleni sylemek. 2. with bir eyin iddetini vurgulamak iin kullanlr: He let fly with his right fist. Sa yumruunu indiriverdi.
let go
brakmak, tutmamak; of (tutulan bir eyi) brakmak. 2. konuma dili azna geleni sylemek.
Let go! Let him have his say. let in Let it be. let loose
Brak! Brak, diyeceini desin. kapy ap ieriye almak. Brak. yle olsun. -i serbest brakmak. 2. konuma dili -e yol amak, -i meydana getirmek. 3. konuma dili with Bir eyin iddetini vurgulamak iin kullanlr: At that moment Recep let loose with a violent oath. O an Recep sumturlu bir kfr savurdu. 4. konuma dili gk delinmek. 5. konuma dili balamak. 6. konuma dili azna geleni sylemek.
Bakaym./Dur bakalm./Dneyim. konuma dili dearq olmak, iini dkerek rahatlamak. cezasn affetmek, cezasn hafifletmek. 2. dar vermek.
srr bakasna sylemek, srr ifa etmek. iini dkmek. kendini brakp comak. 2. kendini kapp koyuvermek, kendini brakmak, kendine zen gstermemek.
kapy anahtarla ap ieriye girmek. darya brakmak, koyuvermek, kamasna izin vermek. 2. (ip, kablo v.b.'ni) gevetmek, geniletmek. 3. (elbiseyi) geniletmek. 4. ngiliz ngilizcesi kiraya vermek.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk let slide let slip through one's fingers let slip let someone alone
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vazgemek. elinden karmak. azndan karmak. 2. (frsat) elinden karmak. birini rahat brakmak; birini karmamak; birini kendi haline brakmak, birini brakmak. 2. birini yalnz brakmak.
baknz let someone alone birini yava yava altrarak hayal krklna uratmak.
birini serbest brakmak. 2. in/on birinin (bir yerde) istedii gibi hareket etemesine/davranmasna izin vermek.
bir eyi ellememek, bir eye dokunmamak. 2. bir eyi imemek/yememek/kullanmamak. 3. bir konuya girmemek; bir konu hakknda hi bir giriimde bulunmamak.
let something be
let something go by the board let something slide let something slip let the cat out of the bag
frsat karmak. 2. bir eyden vazgemek. ii oluruna brakmak. bir eyi azndan karvermek. 2. frsat karmak. konuma dili gizli bir eyi sylemek; baklay azndan karmak: Don't let the cat out of the bag! Sakn azndan karma!
Let the water stand for three days. Let things stand for now. let up
Suyu gn dinlendir. imdilik her ey olduu gibi kalsn. yumuamak, sertliini kaybetmek. 2. (yamur) kesilmek, dinmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
x'in 2y'ye eit olduunu farzedelim. let let fiil (let, letting) 1. izin vermek. 2. by/through/in mesine izin vermek: Let him through. Gemesine izin verin. 3. kiraya vermek. 4. (birinci veya nc ahs emir kipi) -elim, -sin, -sinler : Let's go. Gidelim.
le.thal li'thl sfat ldrc. le.thar.gicsfat 1. uyuuk. 2. tbbi letarqik. Haydi brakalm artk!/Paydos edelim!/Haydi vazgeelim!
Let's do it; nobody'll be any the wiser. Let's get this show on the road! letter of condolence letter of credit license tag lichen lick clean lick into shape lick one's chops lick someone's boots lick the boot of lick the dust
Haydi balayalm! basal mektubu. ticaret akreditif, kredi mektubu. otomotiv plaka. li.chen lay'kn isim, botanik liken. yalayp temizlemek. biim vermek. dndke az sulanmak. birinin elini eteini pmek, birine dalkavukluk etmek. anak yalamak, dalkavukluk etmek. ldrlmek. 2. yere serilmek, yeri pmek, iki seksen uzanmak. 3. el etek pmek, anak yalamak.
lick
lick lk fiil 1. yalamak. 2. alev gibi yalayp gemek. 3. argo dayak atmak. 4. argo stn gelmek, yenmek. isim yalama, yalay.
licorice lid lie behind lie down lie fallow lie in ambush lie in one's teeth lie in ruins lie in wait
lic.o.rice lk'rs, lk'r isim meyan, meyankk. lid ld isim 1. kapak. 2. gzkapa. -in ardnda yatmak, -in ardnda gizli olmak. yatmak, uzanmak. bo kalmak. pusuya yatmak. korkun yalanlar sylemek. harap olmak. pusuda beklemek; pusuya yatmak.
763
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk lie like a trooper lie low lie off lie one's way out of something lie sick lie
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ok yalan sylemek. gizlenmek, saklanmak. denizcilikle ilgili alargada yatmak. yalan syleyerek bir iten syrlvermek. hasta yatmak. lie lay fiil (lay, lain, lying) 1. yatmak, uzanmak. 2. durmak, kalmak, olmak. isim 1. yat. 2. duru. 3. mevki.
Liechtenstein
Liechtensteiner lieu lieutenant colonel lieutenant commander lieutenant general lieutenant governor lieutenant
isim Lihtentaynl. lieu lu isim baknz in lieu of askeri yarbay. askeri n yzba, kdemli yzba. askeri korgeneral. vali vekili. lieu.ten.ant luten'nt, [ngiliz ngilizcesi] leften'nt isim 1. askeri temen. 2. askeri yzba. 3. vekil.
lieutenant, junior grade lieutenant, senior grade life assurance life belt life buoy life expectancy
denizcilikle ilgili, askeri temen. askeri yzba. ngiliz ngilizcesi hayat sigortas. cankurtaran kemeri. cankurtaran simidi. (istatistiklere gre belirli bir yata olan biri iin) tahmin edilen yaam sresi.
mr boyu hapis cezas. hayat sigortas. cankurtaran yelei. cankurtaran halat. 2. avu iinde grlen yaam izgisi.
764
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
life layf isim (lives) 1. yaam, hayat, dirim; mr. 2. canllk. 3. can. 4. yaam tarz.
lifeboat lifeguard
life.boat layf'bot isim cankurtaran sandal. life.guard layf'gard isim (plaqlarda) can kurtaran grevli, cankurtaran.
life.less layf'ls sfat cansz, l. life.like layf'layk sfat canl gibi grnen. life.long layf'lng sfat mr boyu. life.sav.er layf'seyvr isim 1. (plaqlarda) can kurtaran grevli, cankurtaran. 2. imdada yetien ey.
life-size
life-sized
lifestyle lifetime lift a blockade lift off lift up one's voice lift
life.style layf'stayl isim, konuma dili yaam biimi. life.time layf'taym isim mr. ablukay kaldrmak. (roket) havalanmak, kalkmak. barmak, sesini ykseltmek. lift lft fiil 1. kaldrmak, ykseltmek. 2. konuma dili almak, yrtmek, armak. 3. (sis, duman) dalmak. 4. (kulaklar) dikmek. isim 1. kaldrma, ykseltme; ykselme. 2. ngiliz ngilizcesi asansr.
lift.off lft'f isim (roket) havalanma, kalkma. lig.a.ment lg'mnt isim, anatomi ba. li.gate lay'geyt fiil, tbbi (kan damarn) balamak. li.ga.tionisim balama; balanma. lig.a.ture lg'r, lg'r isim 1. ba. 2. balama, raptetme. 3. tbbi kan damarn balamak iin kullanlan iplik. 4. mzik ba.
hafif komedi. (duvar veya tavana yerletirilen) lamba armatrleri. ba dnm, sersemlemi. 2. budala, ahmak. 3. deli. hafif sanayi.
765
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk light into light literature light meal light meter light opera light out light sleeper light up
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili -e saldrmak. elendirici, kolay okunan hafif kitaplar. hafif yemek. kler. operet. aceleyle yola kmak, yola dzlmek. uykusu hafif kimse. -i aydnlatmak; aydnlanmak. 2. (sigara, puro, pipo) yakmak.
k yl. light layt fiil (lighted/lit) 1. konmak. 2. zerine dmek. 3. (at veya arabadan) inmek.
light.en layt'n fiil aydnlatmak, k samak. light.er lay'tr isim mavna, salapurya, layter. light-fin.gered layt'fng.grd sfat hrszl benimsemi, eli uzun.
light-foot.ed layt'ftd sfat evik, zarif. light.head.ed layt'hedd sfat ba dnen, sersemlemi. light.heart.ed layt'hartd sfat kaygsz, endiesiz, tasasz, neeli, en.
light.house layt'haus isim fener kulesi. light.ing layt'ng isim aydnlatma, klandrma. light.ly layt'li zarf 1. hafife. 2. kolayca, kolaylkla. 3. ciddiye almadan, umursamazca. 4. neeyle.
light.nessisim hafiflik. atebcei, yldzbcei. ngiliz ngilizcesi yldrmsavar, paratoner. yldrmsavar, paratoner. light.ning layt'nng isim imek; yldrm. light.weight layt'weyt sfat 1. hafif. 2. nemsiz. isim 1. spor tysklet, hafifsklet. 2. yeteneksiz kimse.
lig.nite lg'nayt isim linyit. lig.num vi.tae lg'nm vay'ti peygamberaac. li.gus.trum lgs'trm isim kurtbar.
766
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk likable like a bolt out of the blue like a drowned rat like a house afire like a shot
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lik.a.ble lay'kbl sfat hoa giden, ho. beklenmedik bir ekilde, birdenbire. srsklam, srlsklam. iddetle, kuvvetle. derhal, hemen, hi tereddt etmeden. 2. imek gibi, yldrm gibi, abucak.
yldrm gibi. konuma dili son srat, delicesine, deli gibi: They were working like all get-out. Eek gibi alyorlard. He was running like all get-out. Deli gibi kouyordu.
saat gibi, ok dzenli, tkr tkr. konuma dili Bir eyi vurgulamak iin kullanlr: These ties are selling like crazy. Bu kravatlar kap kap gidiyor. This rose is blooming like crazy this year. Bu gl bu yl ok iek ayor. They are working like crazy. Deli gibi alyorlar.
Tpk babasna benzer. konuma dili 1. deli gibi: He was running like hell. Deli gibi kouyordu. 2. hi; aksine.
imek gibi, yldrm gibi, ok abuk. konuma dili baknz like crazy like layk fiil holanmak, sevmek; beenmek. like.a.ble lay'kbl sfat baknz likable like.li.hood layk'lihd isim olaslk, ihtimal. like.ly laykli sfat 1. olas, muhtemel. 2. uygun: a likely day for a picnic piknie uygun bir gn. 3. gelecei parlak: a likely candidate gelecei parlak bir aday. 4. inanlr: a likely story inanlr bir hikye. zarf muhtemelen.
like.mind.ed layk'mayn'dd sfat hemfikir. lik.en lay'kn fiil to -e benzetmek. like.ness layk'ns isim 1. suret, klk. 2. resim, portre. 3. benzerlik, benzeme.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
liking
lilac
li.lac lay'lk, lay'lk isim 1. leylak. 2. leylak rengi, ak mor, lila. sfat leylak rengindeki, ak mor, lila.
lilt lily of the valley lily lily-livered lily-white lima bean lima limb
lilt llt isim (ses tonunda) ho bir ini k. mge, inciiei. lil.y ll'i isim zambak. lily-liv.eredsfat korkak, dlek, yreksiz. lily-whitesfat bembeyaz, zambak gibi beyaz. limafasulyesi. li.ma lay'm isim baknz lima bean limb lm isim 1. kol ve bacak gibi vcuda eklemle bal organ. 2. aacn ana dal. 3. kol, dal.
limber
lim.ber lm'br fiil, spor up bedeni stmak, snma hareketleri yapmak. sfat eilir bklr, oynak (zellikle kol ve bacaklar).
lim.bo lm'bo isim byk harf ile Araf. lime laym isim misket limonu. lime.kiln laym'kl, laym'kln isim kire oca. lime.light laym'layt isim 1. kire lambas. 2. tiyatro spot, spotlu lamba. 3. ilgi merkezi, ilgi oda.
limestone limit
lime.stone laym'ston isim kireta. lim.it lm't isim limit, snr, had, u. fiil snrlandrmak, snrlamak, kstlamak.
lim.i.ta.tion lmtey'n isim snrlama, kstlama. ticaret limitet irket. lim.i.ted lm'td sfat 1. snrl, kstl; az, sayl. 2. evrili. 3. ekspres (tren). 4. ngiliz ngilizcesi snrl sorumlu (irket).
limitless limousine
768
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
limp lmp fiil topallamak, aksamak. isim topallama. sfat yumuak, bklgen, gevek.
limpid linchpin linden tea linden line of defence line of least resistance line of vision line
lim.pid lm'pd sfat berrak, effaf, duru. linch.pin ln'pn isim tekerlein dingil ivisi. hlamur. lin.den ln'dn isim hlamur aac, hlamur. askeri savunma hatt. 2. savunma tezimiz. en kolay yol. gr hatt. line layn isim 1. izgi. 2. yol, hat. 3. ip, sicim. 4. satr; dize, msra: There are fiftyfour lines on this page. Bu sayfada elli drt satr var. a line of poetry bir iir dizesi. 5. dizi, sra; saf: a line of oaks bir sra mee. Stay in line! Sradan kmayn! The worshipers were arrayed in lines. Mminler saf balamlard. 6. kuyruk: We stood in that line for hours. O kuyrukta saatlerce bekledik. 7. ksa mektup, pusula, not. 8. hiza. 9. konuma dili i, meslek. 10. (telefon, telgraf, tren, gemi v.b. iin) hat. 11. olta. 12. seri, dizi. 13. belirli bir cins veya marka mal. 14. tiyatro rol. 15. soy. 16. argo kandrc szler, martaval, masal. 17. oul ana hatlar. 18. askeri hat; saf: line of retreat ricat hatt. front line cephe hatt. line of communications ulam hatt. fiil 1. izgilerle gstermek. 2. izgi ekmek. 3. up dizmek, sralamak. 4. up sraya girmek.
lin.e.age ln'iyc isim soy, nesil, silsile. lin.e.a.ment ln'iymnt isim, oul yz hatlar. uzunluk ls. lin.e.ar ln'iyr sfat 1. izgisel. 2. dorusal. line.man layn'mn isim hat bekisi; hat deyicisi. amar dolab. lin.en ln'n sfat keten. isim 1. keten kuma, keten. 2. masa rtleri ve yatak araflar. 3. i amar, amar.
liner
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
linger
lin.ger lng'gr fiil 1. (gitmesi gerekirken) kalmak, ayrlamamak. 2. on kolay kolay gememek.
lingerie
lin.go lng'go isim (lingoes) dil; yabanc dil. lin.gua fran.ca lng'gw frng'k anadili farkl insanlarn konutuu ortak dil.
lin.guist lng'gwst isim dilbilimci, dilci, lengist. lin.guis.tic lng.gws'tk sfat 1. dile ait. 2. dilbilimsel. lin.guist.i.cal lng.gws'tkl sfat 1. dile ait. 2. dilbilimsel.
lin.guist.i.calsisim, dilbilim dilbilim, lengistik. lin.guis.ticsisim, dilbilim dilbilim, lengistik. lin.ing lay'nng isim astar. balamak, birletirmek; balanmak, birlemek. link lngk isim 1. halka, zincir baklas. 2. ba, balant. fiil birbirine balamak, birletirmek, zincirlemek; birbirine balanmak, birlemek, zincirlenmek.
link.ageisim 1. balama, balay. 2. makine balant. lin.net ln't isim ketenkuu. li.no.le.um lnol'ym, lno'liym isim muamba, linolyum.
li.no.type lay'ntayp isim, matbaaclk linotip. bezirya. lin.seed ln'sid isim ketentohumu. lint lnt isim 1. keten tiftii. 2. yaralar sarmak iin kullanlan yumuak bir madde.
lion
li.on lay'n isim 1. aslan. 2. cesur kii, aslan yrekli adam. 3. nl kii, hret.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lip.id lp'd isim, biyokimya lipit. lip.ide lp'ayd isim, biyokimya lipit. li.po.ma laypo'm isim, tbbi (lipomas/lipomata) lipom, ya uru.
lip.stick lp'stk isim ruq, dudak boyas. lij.ue.fac.tion lkwfk'n isim svlatrma; svlama. lij.ue.fy lk'wfay fiil eritmek, svlatrmak; erimek, svlamak.
li.jueur lkr' isim likr. sv ls; sv l birimleri. 4,368 litre. 2. ngiliz ngilizcesi 7,718 litre. lij.uid lk'wd sfat 1. sv, akc, akkan. 2. effaf, berrak. 3. hemen paraya evrilebilir; likit. isim sv.
liquidate
lij.ui.date lk'wdeyt fiil 1. (borcu) deyip kapatmak, tediye etmek. 2. (bir ticaret kuruluunu) kapatmak, tasfiye etmek, likide etmek. 3. argo ldrmek, temizlemek.
liquidation
lij.uid.i.ty lkwd'ti isim 1. svlk. 2. ekonomi likidite. lij.uor lk'r isim 1. iki; sert iki. 2. et suyu. lij.uo.rice lk'rs, lk'r isim, ngiliz ngilizcesi baknz licorice
li.ra lr' isim 1. lira. 2. liret. lisp lsp fiil peltek konumak. isim pelteklik. katalog fiyat; liste fiyat. list lst fiil yan yatmak. isim yan yatma. bakasnn konumasn dinlemek, kulak misafiri olmak.
manta kulak vermek. lis.ten ls'n fiil to -i dinlemek, -e kulak vermek. list.less lst'ls sfat neesiz, halsiz.
771
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
list.less.nessisim neesizlik, halsizlik. lit lt fiil baknz light sfat 1. yanm, tututurulmu. 2. aydnlatlm.
li.ter li'tr isim litre. lit.er.a.cy lt'rsi isim okuryazarlk. lit.er.al lt'rl sfat 1. kelimesi kelimesine, harfi harfine. 2. gerek.
lit.er.al.lyzarf 1. harfi harfine. 2. gerekten. lit.er.ar.y lt'reri sfat yaznsal, edebi. lit.er.ate lt'rt sfat, isim okuryazar. lit.er.a.ture lt'rr, lt'rr, lt'rr isim yazn, edebiyat.
lithe laydh sfat kolay eilip bklebilen, kvrak. lith.i.um lth'iym isim, kimya lityum. lith.o.graph lth'grf isim tabasmas resim, tabasmas, tabask, litografya, litografi.
lithographer lithography
li.thog.ra.pher lthag'rfr isim litografyac, tabaskc. li.thog.ra.phy lthag'rfi isim litografya, litografi, tabask, tabasmas.
li.thol.o.gy lthal'ci isim tabilim, litoloqi. lith.o.sphere lth'sfr isim tayuvar, takre, litosfer. Lith.u.a.ni.a lthwey'niy, lthuwey'niy isim Litvanya. isim 1. Litvanyal. 2. Litvanyaca, Litovca. sfat 1. Litvanya, Litvanya'ya zg. 2. Litvanyaca, Litovca. 3. Litvanyal.
litigant litigate
lit.i.gantisim davac. lit.i.gate lt'geyt fiil 1. mahkemeye bavurmak. 2. dava etmek, dava amak.
lit.i.ga.tionisim 1. dava etme. 2. dava. turnusol kd. lit.mus lt'ms isim turnusol. li.tre li'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz liter p torbas. karmakark etmek.
772
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lit.ter lt'r isim 1. dknt, erp, sprnt. 2. bir defada doan yavrular. 3. tahtrevan. 4. sedye. 5. hayvanlar yatrmak iin serilen saman veya kuru ot. fiil 1. darmadan etmek. 2. samak, datmak. 3. dourmak, birden ok yavru dourmak. 4. ahrda hayvann altna yataklk ot sermek.
little by little Little did I think. Little Dipper little or nothing Little pitchers have big ears. little
azar azar, yava yava. Aklmdan geirmedim. gkbilim Kkay. hi denecek kadar az, hemen hemen hi. ocuklarn kula delik olur. lit.tle lt'l sfat (littler, littlest) 1. kk, ufak. 2. ksa, az, biraz. 3. cici. 4. nemsiz, deersiz. zarf (less/lesser, least) 1. az miktarda. 2. hemen hi. isim 1. az miktar. 2. ufak ey. 3. az zaman.
littoral liturgical
lit.to.ral lt'rl sfat sahile yakn. isim sahil boyu. li.tur.gi.cal ltr'ckl sfat 1. liturqiye ait, liturqik. 2. liturjisi olan, liturjik (kilise). 3. liturqiye gre yaplan, liturqik (ayin).
liturgy
lit.ur.gy lt'rci isim 1. liturqi, liturya. 2. Hristiyanlk ekmek ve arap ayini, kudas.
live a double life live a lie live among live and learn live by one's wits live embers live fast live from hand to mouth live in a world of one's own live in someone's shadow
iki yzl bir hayat yaamak. sahte hayat geirmek. -in iinde/-in arasnda yaamak. yaadka renmek. (geinmek iin) uyank ve kurnaz olmak. snmemi ate korlar. hzl yaamak. elden aza yaamak, kt kanaat geinmek. kendi dnyasnda yaamak. daha gl veya nl birinin glgesinde kaybolup gitmek.
lord gibi lks iinde yaamak. bir eli yada, bir eli balda yaamak.
773
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk live on the razor's edge live out live through
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lmle kalm arasnda olmak; iki ate arasnda kalmak. sonuna kadar yaamak. (bir zaman, bir olay) yaamak. 2. (zor bir durumdan) sa olarak kmak, sa salim kmak.
hretini dorulayacak bir yaam srmek. cereyanl tel. 2. konuma dili bakalarn harekete getirme yetenei olan ok enerjik kimse.
ile birlikte yaamak. live lv fiil 1. yaamak. 2. oturmak, ikamet etmek. 3. (yaam, mr) srmek, geirmek, (hayat) yaamak. 4. on ile beslenmek. 5. on ile geinmek. 6. off ile geinmek, geimini -den salamak.
live-in
livelihood
live.long lv'lng sfat bitmez tkenmez, btn. gl umut. live.ly layv'li sfat 1. canl, neeli. 2. parlak (renk). liv.en lay'vn fiil up -i neelendirmek, -i canlandrmak; neelenmek, canlanmak.
liver livery
liv.er lv'r isim karacier, cier. liv.er.y lv'ri isim 1. zel niforma. 2. hizmeti snf. 3. klk, kyafet.
lives layvz isim baknz life live.stock layv'stak isim iftlik hayvanlar. liv.id lv'd sfat 1. sinirden mosmor kesilmi. 2. kuruni. 3. konuma dili ok fkeli, kan beynine sram.
living image of living language living picture living room living wage
-in tpks. yaayan dil. canl tablo. oturma odas. geindirebilecek maa.
774
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
liv.ing lv'ng isim 1. yaam. 2. yaam tarz. 3. geim. liz.ard lz'rd isim kertenkele. lla.ma la'm isim lama. loach lo isim oprabal. -i ykletmek. load lod fiil 1. ykletmek; yklemek. 2. with (hediye) yadrmak. 3. (zar) doldurmak. 4. (silah) doldurmak. 5. (fotoraf makinesine) film koymak.
artc soru. load.ed lo'dd sfat 1. dolu. 2. hileli (zar). 3. argo sarho, ykl. 4. argo zengin, ykl.
loading loads
load.ingisim 1. ykleme. 2. yk. loadsisim, konuma dili ok miktar, yn: loads of love pek ok sevgiler, kucak dolusu sevgiler.
loadstar
load.star lod'star isim 1. obanyldz. 2. Kutupyldz. 3. yol gsterici rehber veya ilke.
loaf loafer
loaf lof isim (loaves) ekmek somunu, somun. loaf.erisim 1. aylak, bo gezen; haylaz kimse. 2. mokasen.
loam
loam lom isim 1. kil, kum ve rm bitkisel maddelerden oluan toprak. 2. pahsa, samanl balk, kerpi amuru. 3. killi toprak.
konuma dili tefeci. loan lon isim 1. dn verme. 2. dn alma, borlanma. 3. dn verilen ey. fiil 1. zellikle faiz karlnda dn para vermek. 2. dn vermek.
loanword loath
loan.word lon'wrd isim baka bir dilden alnan szck. loath loth sfat baknz be loath to do something nothing loath
loathe
isim nefret. loath.some lodh'sm sfat tiksindirici, iren. loaves lovz isim, oul baknz loaf
775
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lob lab fiil (lobbed, lobbing) havaya atmak, havaya doru vurmak. isim havaya atlm top, havaya doru vurulmu top.
lobby
lob.by lab'i isim 1. dehliz, koridor, geit. 2. antre. 3. bekleme salonu, lobi. 4. kulis yapanlar, lobi. 5. kulis faaliyeti. fiil kulis yapmak.
lobe
lobed leaf lobelia lobster local call local color local government local
botanik oymal yaprak. lo.be.lia lobil'y isim, botanik lobelya. lob.ster lab'str isim stakoz. ehir ii konuma. gzel sanatlar, edebiyat yresel zellikler. yerel ynetim. lo.cal lo'kl sfat 1. yerel, yresel, mahalli. 2. dar, snrl. 3. tbbi lokal.
locale localise
lo.cale lokl' isim (bir olayn getii) yer. lo.cal.ise lo'klayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz localize
locality localization
lo.cal.i.ty lokl'ti isim yer, mevki, mahal. lo.cal.i.za.tion loklzey'n isim 1. lokalizasyon, -in (belirli bir yerden) kmasn nleme. 2. lokalizasyon, in yerini tayin etme/saptama.
localize
lo.cal.ize lo'klayz fiil 1. -i lokalize etmek, -in (belirli bir yerden) kmasn nlemek. 2. -in yerini tayin etmek/saptamak, -i lokalize etmek.
locate
lo.cate lo'keyt fiil 1. (bir yerde) iskn etmek, yerletirmek. 2. yerini saptamak, yerini kefetmek.
location
locative
loc.a.tive lak'tv sfat, dilbilgisi -de halindeki. isim -de halindeki szck.
loch lock in
loch lak isim, skoya 1. gl. 2. krfez, hali. kilitlemek, zerine kapy kilitlemek.
776
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
darda brakmak. 2. lokavt yapmak. kilit altnda saklamak. 2. hapsetmek. 3. (paray) balamak, yatrmak. 4. bilgisayar kilitlenmek.
lock
lock lak fiil 1. kilitlemek; kilitlenmek. 2. birbirine gemek, kenetlenmek. 3. bilgisayar kilitlenmek.
batan baa, tamamen. sporcularn elbise ve aletleri iin dolapl oda, soyunma odas.
locker
lock.er lak'r isim 1. kilitli ekmece veya dolap. 2. denizcilikle ilgili dolap, ambar.
locket lockjaw
lock.et lak't isim madalyon. lock.jaw lak'c isim, konuma dili tetanos, kazklhumma.
lock.nut lak'n^t isim emniyet somunu, kilit somunu. lock.out lak'aut isim lokavt. lock.smith lak'smth isim ilingir. lock.up lak'^p isim, konuma dili tutukevi, dam. lo.co lo'ko sfat, argo deli, lgn. lo.co.mo.bile lokmobil' isim lokomobil. lo.co.mo.tion lokmo'n isim hareket. lo.co.mo.tive lokmo'tv sfat 1. harekete ait. 2. hareket edebilen. 3. hareket ettiren. isim lokomotif.
lo.cus lo'ks isim (loci) yer, mahal, konum, mevki. keiboynuzu. lo.cust lo'kst isim 1. ekirge. 2. austosbcei. 3. akasya, yalanc akasya, salkmaac.
lo.cu.tion lokyu'n isim 1. anlat tarz. 2. deyim, tabir. lode lod isim maden damar. load.star lod'star isim 1. obanyldz. 2. Kutupyldz. 3. yol gsterici rehber veya ilke.
lodge
lodge lac isim 1. tekke. 2. mason locas. 3. ufak ev. 4. kapc veya bahvan kulbesi. 5. tatil evi. 6. hayvan ini.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
loess loft
lo.ess low'es, les isim, jeoloji ls. loft lft isim 1. tavanaras. 2. tavanaras odas. 3. gvercinlik. 4. samanlk. 5. kilise balkonu.
lofty log cabin log in to log in log off log on to log on log
loft.y lf'ti sfat 1. yksek, yce. 2. azametli, alml. ktklerden yaplm kulbe. bilgisayar (-e) girmek. bilgisayar (-e) girmek. bilgisayar -i sonlandrmak. bilgisayar (-e) girmek. bilgisayar (-e) girmek. log lg isim 1. ktk, aa gvdesi. 2. denizcilikle ilgili parakete. 3. denizcilikle ilgili qurnal, gemi qurnal.
logarithm
log.book lg'bk isim gemi qurnal. loge loq isim loca, tiyatro locas. log.ger.head lg'rhed isim Atlantik Okyanusu'na zg ok iri denizkaplumbaas.
logic logical logically logician logistics logo logos loin loincloth loiter loiterer loitering
log.ic lac'k isim mantk ilmi, mantk, eseme. log.i.calsfat 1. mantksal. 2. mantkl, esemeli. log.i.cal.lyzarf manta gre, mantkl olarak. lo.gi.cian loc'n isim mantk. lo.gis.tics locs'tks isim loqistik. lo.go lo'go isim logo. lo.gos lo'gas, lo'gos isim logos, deyi. loin loyn isim 1. bel. 2. fileto. loin.clothisim petamal. loi.ter loy'tr fiil yolda oyalanmak, aylaka dolamak. loi.ter.erisim aylaka dolaan kimse. loi.ter.ingisim aylak aylak dolama.
778
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
loll lal fiil 1. i yapmadan dolamak, sallanmak. 2. out (dil) azndan dar sarkmak; (dilini) azndan dar sarktmak. 3. away (zaman) tembelce geirmek.
lollipop Lombardy poplar Lombardy London pride London lone wolf lone loneliness lonely loner lonesome long after a friend long distance call long for long hours long johns long jump long since Long time no see! long
lol.li.pop lal'ipap isim lolipop; sapl eker. karakavak. Lom.bar.dy lam'bardi isim Lombardiya. botanik takran. Lon.don l^n'dn isim Londra. yalnzl seven kimse. lone lon sfat tek, yalnz. lone.li.nessisim yalnzlk, kimsesizlik. lone.ly lon'li sfat 1. yalnz, kimsesiz. 2. ssz, tenha. lon.er lo'nr isim yalnzl seven kimse. lone.some lon'sm sfat yalnz, yapayalnz. bir dostun zlemini ekmek. ehirleraras konuma; milletleraras konuma. -i zlemek. uzun alma saatleri. konuma dili uzun paal don. uzun atlama. ok zaman nce. 2. oktan beri. Epeydir gremedik! long lng sfat 1. uzun: a long corridor uzun bir koridor. 2. uzun sren, yorucu: What a long speech! Ne uzun bir konuma! zarf ok, uzun zaman: The meeting won't last long. Toplant uzun srmez. She left here long ago. Buradan ok zaman nce gitti.
long-distance
long-drawn-out lng'drn'aut sfat ok uzun sren. lon.gev.i.ty lncev'ti isim uzun mrllk. long.hand lng'hnd isim el yazs. long.ingisim zlem, hasret. lon.gi.tude lan'ctud isim boylam.
779
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk long-lived long-playing record long-playing long-range plans long-range long-sighted long-suffering long-term long-winded loo look about look after look ahead look alive look around for look around look at someone askance look at something in perspective look back
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
long-lived lng'layvd', lng'lvd' sfat uzun mrl. uzunalar, longpley. long-play.ing lng'pley'ng sfat uzun devirli (plak). uzun vadeli planlar. long-range lng'reync' sfat uzun menzilli (top). long-sight.ed lng'saytd sfat uza gren. long-suf.fer.ing lng's^f'rng sfat sabrl. long-term lng'trm' sfat uzun vadeli. long-wind.ed lng'wn'dd sfat sz bitmez. loo lu isim yznumara, hela. etrafna bakmak, baknmak. -e bakmak, -i gzetmek, ile ilgilenmek. ileriye bakmak. acele etmek. -i aratrmak. -i aratrmak. birine yan bakmak. bir eye geni bir adan bakmak. geriye bakmak. 2. gemie bakmak, gemii dnmek.
Look before you leap. look daggers at someone look daggers look down on look down one's nose at look for a needle in a haystack
Dncesizce i grmeyin. birine fke ile bakmak. kt kt bakmak; kalarn atmak. -i hor grmek, -e tepeden bakmak. -i hor grmek. saman ynnda ine aramak, olanaksz eyi bulmaya almak.
-i aramak. 2. -i beklemek. -i drt gzle beklemek, -i sabrszlkla beklemek, -i iple ekmek; -e can atmak.
Bana bak! Buraya bak./Baksana. ksa bir ziyaret yapmak. -i aratrmak, -i soruturmak, -i incelemek.
780
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i ho grmek/karlamak. -e benzemek, -cek gibi olmak: It looks like rain. Yamur yaacaa benziyor.
Acele et!/abuk ol! iyimser olmaya almak. bakp durmak, seyretmek. 2. bakas ile ayn kitaptan okumak.
-e bakmak, -e nazr olmak. Kendi karna bak. -den dar bakmak. 2. saknmak. 3. for -e dikkat etmek, -i gzetmek.
-i incelemek, -e gz gezdirmek, -i yoklamak. konuma dili (biri) k olmak. You're looking sharp today. Bugn ksn. 2. dikkatli olmak.
look someone in the face look the other way look the worse for wear
utanmayarak veya cesaretle birinin yzne bakmak. grmezlikten gelmek. konuma dili pek iyi bir halde olmamak, pek iyi gzkmemek: You look the worse for wear today. Bugn seni pek iyi grmyorum.
-den bakmak. 2. -i gzden geirmek, -i incelemek. Davranlarna dikkat et!/Kendine gel! -e sayg gstermek. 2. -e hayranlk duymak; -i rnek almak.
look up
gzleri yukar dikmek. 2. -i aramak, -e bakmak. 3. -i ziyaret etmek, -i yoklamak. 4. iyilemek, dzelmek.
look
look lk fiil 1. bakmak. 2. grnmek, gzkmek: He looks ill. Hasta grnyor. isim 1. bak, bakma, nazar. 2. grn. 3. ifade, yz ifadesi.
looking-glass
lookout
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
loom lum fiil hayal gibi belirmek. loop lup isim 1. ilmik; ilik halkas. 2. havaclk takla. 3. bilgisayar dng. 4. elektrik kapal devre.
loophole
yarm kalm iler. loose lus sfat 1. gevek. 2. dank, seyrek. 3. serbest, aslndan uzak (eviri, yorum v.b.). 4. bol, dkml (giysi). 5. sallanan (di). 6. yumuak (ksrk). 7. serbest, hafifmerep.
loose-leaf
bol yaplm, gevek rlm (elbise). loose.lyzarf gevek, gevek bir biimde. loot lut isim 1. ganimet. 2. yama. 3. argo para. fiil yama etmek.
lop
lop lap fiil (lopped, lopping) 1. (aacn dallarn) kesmek, budamak. 2. off -i kesip drmek; -i kaldrmak.
lope
lope lop fiil (hayvan) uzun admlarla komak. isim uzun admlarla koma.
lop.sid.ed lap'say'dd sfat 1. bir yana eik. 2. orantsz. lo.jua.cious lokwey's sfat konukan, dilli. lo.juat lo'kwat isim maltaerii, yenidnya. gururlu davranmak, kibirlilik gstermek, amirane tavr taknmak.
lord
lord lrd isim 1. efendi, sahip, mal sahibi. 2. hkim, hkmdar. 3. lord. 4. byk harf ile Rab, Allah, Tanr. 5. byk harf ile Hz.sa. fiil lord payesi vermek.
lordly
lore
782
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lor.ry lr'i isim 1. ngiliz ngilizcesi kamyon. 2. alak, yanlar ak ve drt tekerlekli yk arabas.
hesabn armak; of -in saysn hatrlamamak. rezil olmak; itibarn kaybetmek; itibar zedelenmek. askeri (savata) toprak kaybetmek. 2. (hasta) ktye gitmek/ktlemek. 3. (herhangi bir urada) yenilgiye uramak, yenilmek.
lose one's appetite lose one's balance lose one's bearings lose one's footing lose one's head lose one's life lose one's marbles lose one's mind lose one's nerve lose one's reason lose one's seat lose one's shirt lose one's stake lose one's temper
itah kesilmek. dengesini kaybetmek. armak, pusulay armak. aya kaymak, aya srmek. kendinden gemek, akl bandan gitmek. hayatn kaybetmek. akln karmak. akln karmak/oynatmak. cesaretini kaybetmek. akl bandan gitmek. yerini kaybetmek. konuma dili meteliksiz kalmak. (kumarda) koyduu paray kaybetmek. fkeye kaplmak, souk kanlln yitirmek, itidalini kaybetmek..
lose one's way lose oneself in lose oneself lose out on lose sight of lose the toss lose track of
yolunu armak. -e dalmak. kendini kaybetmek, kendinden gemek. -i kaybetmek. (birini/bir hayvan) gzden kaybetmek. 2. -i unutmak. yaz turada kaybetmek. (bir eyi) aklnda tutmamak. 2. (bir eye) dikkat etmemek, (bir eyi) takip etmemek; (birinin) izini kaybetmek.
kilo vermek, zayflamak. lose luz fiil (lost) 1. yitirmek, kaybetmek. 2. karmak, elden karmak. 3. armak. 4. (saat) geri kalmak. 5.
783
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yenilmek, kaybetmek: "Did your team win?" "No, it lost." "Sizin takm kazand m?" "Hayr, kaybetti." loser los.er lu'zr isim 1. kaybeden kimse. 2. zarar eden kimse. losing lss loss lost cause lost in lost los.ing lu'zng sfat kazanl olmayan, zarar gren. lss les, ls isim baknz loess loss ls isim 1. zarar, ziyan, hasar. 2. kayp. kaybedilmi dava, mitsiz dava. -e tamamen dalm, -e dalp gitmi. lost lst fiil baknz lose sfat 1. kaybolmu, kayp; kaybedilmi. 2. boa gitmi (zaman). 3. harap olmu. 4. yolunu arm, kaybolmu. lot lot lat isim 1. ksmet, kader, talih. 2. kura. 3. arazi paras. 4. hisse, pay. 5. ksm, para. 6. ticaret (mal) parti. lotion lottery lotus loud lo.tion lo'n isim losyon. lot.ter.y lat'ri isim piyango. lo.tus lo'ts isim nilfer, lotus. loud laud sfat 1. yksek (ses). 2. grltl, patrtl. 3. ok parlak, i, cart (renk). zarf 1. yksek sesle. 2. grltyle. loudly loudmouthed loudspeaker loud-voiced lough lounge away lounge suit lounge loud.lyzarf 1. yksek sesle. 2. grltyle. loud.mouthedsfat az kalabalk. loud.speak.erisim hoparlr. loud-voicedsfat yksek sesli. lough lah isim, skoya 1. gl. 2. krfez, hali. (zaman) tembelce geirmek. ngiliz ngilizcesi takm elbise. lounge launc fiil 1. tembelce uzanmak, yaylp oturmak. 2. aylaklk etmek, aylaka vakit geirmek. isim 1. lobi; fuaye. 2. (okul veya iyerinde) oturma salonu. 3. ngiliz ngilizcesi (evde) oturma odas/salonu. 4. ngiliz ngilizcesi kanepe. lounger loungerisim tembelce yaayan kimse, aylak.
784
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
louse laus isim (lice) bit. lous.y lau'zi sfat 1. bitli. 2. argo kt. 3. argo alak, iren.
lout love affair love letter love potion love seat love story love vine love
lout laut isim kaba adam, hrbo. ak maceras, macera. ak mektubu. ak iksiri. iki kiilik kanepe. ak hikyesi. botanik kskt, eytansa. love l^v fiil sevmek, k olmak. isim 1. sevgi. 2. sevi, ak. 3. sevgili. 4. tenis sfr.
lovebird lovely lover of art lover lovesick loving loving-kindness lovingly low frequency low gear low hurdles low life low pressure low price low relief low tide
love.bird l^v'brd isim muhabbetkuu. love.ly l^v'li sfat gzel, ho, sevimli. sanat . lov.er l^v'r isim k, sevgili, yr, dost. love.sick l^v'sk sfat ak hastas, sevdal. lov.ing l^v'ng sfat 1. seven. 2. sevecen, mfik. lov.ing-kind.nessisim efkat. lov.ing.lyzarf sevgi ile. alak frekans. birinci vites. alak engel. 2. alak engelli 288 metrelik kou. yoksulluk. alak basn. dk fiyat. hafif kabartma. denizin alalm olmas, denizin alalm hali. 2. deniz alalm olduu zaman.
low lowbrow
low lo fiil brmek. isim brme. low.brow lo'brau isim hi entelektel olmayan kimse. sfat hi entelektel olmayanlara hitap eden; hi entelektel olmayan birine uygun.
785
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
low-down
kk harf, minskl. ikinci gverte, tavlun. low.er lo'wr fiil 1. indirmek; inmek. 2. azaltmak, eksiltmek, alaltmak; azalmak, eksilmek, alalmak. 3. (gurur) krmak; alaltmak. 4. zayflatmak. 5. (gne) batmak. sfat, zarf 1. daha aa. 2. daha alak.
low.er-class lo'wr.kls sfat (toplumdaki) alt snfa ait. low.er.mostsfat en aa, en alt, en aadaki. low.land lo'lnd, lo'lnd isim genellikle oul dz arazi, ova. sfat ovaya zg.
lowliness lowly
low.li.nessisim alakgnlllk. low.ly lo'li sfat 1. rtbe veya mevkice aa. 2. alakgnll. zarf ikinci derecede, aa.
lownecked lowpitched
low.necked lo'nekt' sfat ak yakal (elbise), dekolte. low.pitched lo'pt' sfat 1. pes sesli. 2. heyecansz. 3. az eimli (at).
low-rise lo'rayz sfat asansrsz ve alak (bina). low-spir.it.ed lo'spr'td sfat neesiz, keyifsiz, zgn. alak su seviyesi iareti. 2. bir eyin en alak veya en dk noktas.
low-water loyal loyally loyalty lozenge LP lube oil lube lubricant lubricate
low-wa.ter lo'wtr sfat baknz low-water mark loy.al loy'l sfat sadk, vefal. loy.al.lyzarf sadakatle. loy.al.tyisim sadakat, vefa, ballk. loz.enge laz'nc isim 1. pastil. 2. ekenar drtgen. LP el'pi' isim uzunalar, longpley. baknz lubricating oil lube lub isim baknz lube oil lu.bri.cantisim yalayc madde. lu.bri.cate lu'brkeyt fiil yalamak.
786
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
makine ya, motor ya. lu.bri.ca.tionisim yalama. lu.bri.ca.torisim 1. ya pompas, gresr. 2. yalayc madde. 3. yalama ii yapan kimse.
lucid
lu.cid lu'sd sfat 1. kolay anlalr, ak. 2. akl banda. 3. duru, berrak. 4. effaf.
lu.cid.i.tyisim 1. aklk. 2. berraklk. 3. saduyu. lu.cid.nessisim 1. aklk. 2. berraklk. 3. saduyu. luck l^k isim 1. talih, ans, baht. 2. uur, yom. luck.i.ly l^k'li zarf ok kr, talihine, bereket versin ki.
luckless lucky day lucky dog Lucky dog! lucky lucrative ludicrous
luck.lesssfat talihsiz, anssz. uurlu gn. talihli adam. ansl kerata! luck.y l^k'i sfat 1. talihli, ansl. 2. uurlu. lu.cra.tive lu'krtv sfat krl, kazanl, yararl. lu.di.crous lu'dkrs sfat 1. gln, gldrc, komik. 2. sama.
lug
bagaj raf. ngiliz ngilizcesi eya vagonu. lug.gage l^g'c isim bagaq, eya. lu.gu.bri.ous lgu'briys sfat mahzun, kederli. luke.warm luk'wrm' sfat 1. lk. 2. souk, kaytsz. luke.warm.nessisim 1. lklk. 2. kaytszlk.
lull someone into a false sense of security birine sahte bir gven duygusu vermek. lull someone to sleep lull ninni syleyerek uyutmak. lull l^l fiil 1. yattrmak. 2. (frtna, rzgr v.b.) dinmek. 3. (konumada) geici bir sessizlik olmak. isim 1. geici bir durulma/dinme. 2. durgunluk, kesatlk. lullaby lull.a.by l^l'bay isim ninni.
787
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lu.lu lu'lu isim, konuma dili 1. fevkalade bir gaf/falso. 2. facia, felaket, pskll bela: She's a real lulu. Tam bir facia.
lum.ba.go l^mbey'go isim, tbbi bel ars, lumbago. kereste kesme yeri. lum.ber l^m'br fiil hantal hantal yrmek. lum.ber.jackisim ormanda aa kesen kimse. lum.ber.yardisim kereste deposu. lu.mi.nar.y lu'mneri isim 1. k veren cisim (zellikle gne ve ay). 2. (belirli bir meslekte) hret, nde gelen kii.
luminescence
fosforlu boya. lu.mi.nes.cent lumnes'nt sfat gazl; ldayan. fosforlu boya. lu.mi.nous lu'mns sfat 1. (fosforlu boya gibi) karanlkta k saan/ldayan. 2. ok aydnlk, k dolu.
kesmeeker. bir defada yaplan deme, toptan denen para. lump l^mp isim 1. para, topak, yumru. 2. kme, bek. 3. i. 4. yn, toptan ey. 5. hantal kimse; abullabut kimse. fiil 1. ymak. 2. bir araya toplamak. 3. hantal hantal dolamak.
lumpen proletarian lumpen proletariat lumpen lumpy lunacy lunar eclipse lunar month lunar year lunar
lmpen proleter. lmpen proletarya. lum.pen lm'pn sfat lmpen. lumpysfat yumrulu, yumru yumru, topak topak. lu.na.cy lu'nsi isim delilik, cinnet. ay tutulmas. kameri ay. ay yl. lu.nar lu'nr sfat aya ait, ay.
788
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(siyasal, toplumsal veya dinsel bir gruptaki) fanatikler. lu.na.tic lu'ntk sfat 1. deli, lgn. 2. delice, lgnca. isim deli.
bfe. le tatili. lunch l^n isim le yemei. fiil le yemei yemek veya yedirmek.
luncheon
lung lunge
lung l^ng isim akcier, cier. lunge l^nc isim 1. (kl ile) hamle. 2. hamle. fiil 1. at (kl ile) -e doru hamle etmek. 2. hamle etmek.
lungsisim, oul akcier. lu.pine lu'pn isim acbakla, yahudibaklas. lu.pus lu'ps isim deri veremi. lurch lr isim baknz leave someone in the lurch lure lr isim 1. yem. 2. cazibe; tuzak. fiil cezbetmek, ekmek, ayartmak.
lurid
lu.rid lr'd sfat 1. korkun, dehetli, heyecan uyandran. 2. donuk, uuk renkli. 3. parlak, renkli.
lurk
lurk lrk fiil 1. in -de gizlenmek. 2. in -de sakl olmak, de gizli olmak. 3. about/around gizli gizli dolamak.
luscious
lus.cious l^'s sfat 1. pek tatl, ok lezzetli. 2. fazla tatl. 3. zevki okayan.
lush
lust
lust l^st isim 1. ehvet. 2. ok gl ve kar konulmaz arzu. fiil for/after -i ehvetle arzu etmek.
luster
lust.ful l^st'fl sfat ehvet dolu, ehvetli. lus.tre l^s'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz luster lus.trous l^s'trs sfat parlak.
789
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lutanistisim lavtac. lute lut isim lk, lkn. Lu.ther.an lu'thrn sfat, isim Lteriyen. lut.ing lu'tng isim lk, lkn. lutistisim lavtac. lux.ate l^k'seyt fiil eklemden karmak; yerinden karmak; burkmak.
Lux.em.bourg l^k'smbrg isim Lksemburg. isim Lksemburglu. Lux.em.bourg.i.an l^k'smbr'giyn sfat Lksemburg, Lksemburg'a zg.
Luxemburg Luxemburgian
Lux.em.burg l^k'smbrg isim baknz Luxembourg Lux.em.burg.i.an l^k'smbr'giyn sfat baknz Luxembourgian
lux.me.ter l^ks'mitr isim lksmetre, aydnlkler. lux.om.e.ter lksam'tr isim lksmetre, aydnlkler. lux.u.ri.ant l^gqr'iynt, l^kr'iynt sfat 1. bereketli, ok bol. 2. ok ssl.
luxuriate
lux.u.ri.ate l^gqr'iyeyt, l^kr'iyeyt fiil 1. lks iinde yaamak. 2. in -den pek ok zevk almak, -den tat almak. 3. in -in zevkini karmak, -in tadn karmak. 4. iyi yetimek/gelimek.
luxurious
lux.u.ry l^k'ri, l^g'qri isim lks ey, lks. sfat lks. lye lay isim kll su, boada suyu. ly.ing lay'ng isim yalan syleme, yalanclk. lenf boumu, akkan dm. lymph lmf isim lenf, lenfa, akkan. lym.phat.ic lmft'k sfat 1. lenfatik. 2. ar kanl, uyuuk.
lymphatism
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk lymphocyte lymphoduct lynch law lynch lynx lyre lyric lyrical M M.A. M.C. M.D. M.P.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lym.pho.cyte lm'fsayt isim, biyoloji lenfosit. lym.pho.duct lm'fd^kt isim, anatomi lenf damar. lin kanunu. lynch ln fiil lin etmek. lynx lngks isim vaak. lyre layr isim, mzik lir. lyr.ic lr'k sfat lirik. isim lirik iir. lyr.i.calsfat lirik. MM, Romen rakamlar dizisinde 7444 says. M.A. em'ey' ksaltma Master of Arts M.C. em'si' ksaltma Master of Ceremonies M.D. em'di' ksaltma Doctor of Medicine M.P. em'pi' ksaltma Member of Parliament Military Police Military Policeman Military Policewoman
M.S. ma ma'am
M.S. em'es' ksaltma Master of Science ma ma isim, konuma dili anne. ma'am mm isim madam, efendim, hanmefendi (Bir cevap veya cmle sonunda kullanlr.)
macaber
macabre
macadam macadamise
mac.ad.am mkd'm isim makadam, ose. mac.ad.am.ise mkd'mayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz macadamize
macadamize
frnda makarna. mac.a.ro.ni mkro'ni isim ddk makarnas. mac.a.roon mkrun' isim 1. koko. 2. acbadem kurabiyesi.
mace
Macedonia
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mac.far.lane mkfar'ln isim makferlan. ma.chet.e met'i isim byk bir eit bak. mach.i.nate mk'neyt fiil dzenbazlk etmek, dolap evirmek, entrika evirmek.
mach.i.na.tionisim genellikle oul entrika, dolap. makineli tfek, makineli, mitralyz. makine ya. makine atlyesi. 2. tornac dkkan. ma.chine min' isim 1. makine. 2. motorlu ara. 3. mekanizma. 4. politika ark. sfat 1. makineyle ilgili. 2. makine ile yaplm. fiil makine ile yapmak veya ekil vermek.
machine-made machinery
ma.chine-madesfat makine ii. ma.chin.er.y mi'nri, min'ri isim 1. makineler. 2. makine aksam. 3. mekanizma, sistem, dzenek.
ma.chin.ist mi'nst isim makinist. mack.er.el mk'rl isim uskumru. mack.in.tosh mk'nta isim yamurluk. mac.ra.m mk'rmey isim makrame. macro-nek makro-, byk. mac.ro.ce.phal.ic mkrosfl'k sfat baknz macrocephalous
macrocephalous macrocephalus
macrocephaly macroeconomics
zrdeli. zrdeli.
792
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mad md sfat (madder, maddest) 1. deli. 2. lgn. 3. konuma dili ok kzm, kudurmu. 4. kuduz. 5. delice, deli gibi.
Madagascan
Madagascar Madagascarian
Mad.a.gas.car mdgs'kr isim Madagaskar. Mad.a.gas.car.i.an mdgsker'iyn sfat 1. Madagaskar, Madagaskar'a zg. 2. Madagaskarl.
madam
mad.am md'm isim 1. bayan, madam. 2. hanmefendi. 3. genelev ileten kadn, mama, aa.
Ma.dame mdm' isim (Mesdames) Madam. mad.cap md'kp sfat delimen, ele avuca smaz. mad.den md'n fiil 1. delirtmek; delirmek. 2. sinirlendirmek.
maddening
madder
mad.der md'r isim 1. botanik kkboyas, kkboya, kzlkk. 2. kkboyas, kkboya, kkkrmzs, alizarin.
smarlama yaplm (elbise). made meyd fiil baknz make sfat yaplm: made of wood aatan yaplm.
made-to-order made-up madhouse madly madman madness madrigal madrona apple madrona magazine
made-to-or.der meyd'tuwr'dr sfat smarlama. made-up meyd'^p' sfat 1. uydurma. 2. makyajl. mad.house md'haus isim tmarhane. mad.lyzarf delice. mad.man md'mn isim (madmen) deli. mad.nessisim delilik. mad.ri.gal md'rgl isim, mzik madrigal. kocayemi. ma.dro.na mdro'n isim kocayemi aac. mag.a.zine mgzin' isim 1. dergi, magazin, mecmua. 2. depo. 3. cephanelik. 4. arjr.
maggot maggoty
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
keeli kalem. sihirli denek. mag.ic mc'k isim 1. sihirbazlk. 2. sihir, by. 3. gzbaclk, hokkabazlk. sfat 1. sihirle ilgili, byclkte kullanlan. 2. sihirli, byl.
mag.ic.alsfat by gibi, sihirle ilgili. mag.ic.al.lyzarf byl bir ekilde, byleyerek. ma.gi.cian mc'n isim 1. sihirbaz, byc. 2. gzbac, hokkabaz.
magistracy
mag.is.tra.cy mc'strsi isim 1. yarglk, hkimlik. 2. yarglar, hkimler. 3. bir yargcn nfuz blgesi.
mag.is.trate mc'streyt isim sulh yargc. mag.ma mg'm isim, jeoloji magma. mag.na.nim.i.ty mgnnm'ti isim yce gnlllk. mag.nan.i.mous mgnn'ms sfat yksek ruhlu, yce gnll.
magnanimously magnate
mag.nan.i.mous.lyzarf cmerte. mag.nate mg'neyt, mg'nt isim 1. nfuzlu kimse. 2. gazetecilik patron. 3. byk iadam.
magnesium
magnet magnetic field magnetic needle magnetic magnetism magnetize magneto magnification
mag.net mg'nt isim mknats. manyetik alan. pusula inesi. mag.net.ic mgnet'k sfat manyetik. mag.net.ism mg'ntzm isim manyetizma. mag.net.ize mg'ntayz fiil mknatslamak. mag.ne.to mgni'to isim (magnetos) manyeto. mag.ni.fi.ca.tion mgnfkey'n isim bytme, bytm.
magnificence magnificent
mag.nif.i.cenceisim ihtiam, grkem. mag.nif.i.cent mgnf'snt sfat 1. grkemli, ihtiaml. 2. harika, nefis, fevkalade.
794
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mag.ni.fy.ing glassbyte. mag.ni.tude mg'ntud isim 1. byklk, boy. 2. nem. 3. gkbilim kadir.
mag.no.li.a mgno'liy isim manolya. edebiyat, gzel sanatlar bayapt, aheser. mag.num mg'nm sfat baknz magnum opus mag.pie mg'pay isim saksaan. mahlep, kokulukiraz. ma.ha.leb ma'hleb isim mahlep, kokulukiraz. ma.hog.a.ny mhag'ni isim 1. maun, akaqu (aa veya kereste): a mahogany table maun bir masa. 2. maun/akaju rengi.
mahonia
ba nedime. maid meyd isim 1. hizmeti, hizmeti kadn. 2. evlenmemi gen kz.
bekrlk soyad, kzlk ad. maid.en meyd'n isim evlenmemi gen kz. sfat 1. evlenmemi (kadn). 2. ilk: maiden effort ilk giriim. maiden voyage (gemi iin) ilk sefer.
baldrkara. kzsa, gingko. maid.en.hair meyd'nher isim baldrkara. maid.en.head meyd'nhed isim bekret, kzlk. maid.en.hood meyd'nhd isim gen kzlk a. maid.ser.vant meyd'srvnt isim hizmeti, hizmeti kadn.
mai.gre mey'gr isim, zooloji 1. saraz. 2. ikine. postac. posta ile sipari. postacnn gzergh.
795
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
posta treni. mail meyl isim zrh. mail.bag meyl'bg isim 1. postac antas. 2. posta torbas.
mailbox mailed fist mailman mail-order house maim main body main deck main dish main road Main Street main mainframe computer mainland mainly mainspring
mail.box meyl'baks isim posta kutusu. saldr tehdidi, bask. mail.man meyl'mn isim (mailmen) postac. posta ile sipari alan maaza. maim meym fiil sakat etmek, sakatlamak. askeri asl kuvvet. denizcilikle ilgili ba gverte. ba yemek. anayol. ana cadde. 2. tara gelenekleri. main meyn sfat asl, esas, balca, ana, temel. bilgisayar merkezi ilem birimi. main.land meyn'lnd isim anakara. main.lyzarf balca, esasen. main.spring meyn'sprng isim 1. byk zemberek, ana yay. 2. asl neden, ba etken.
mainstay maintain
main.stay meyn'stey isim balca dayanak. main.tain meyn.teyn' fiil 1. srdrmek, devam ettirmek. 2. korumak: maintain one's reputation hretini korumak, adn bozmamak. 3. beslemek, bakmak, geindirmek: maintain a family aile geindirmek. 4. makine bakmn salamak. 5. iddia etmek: maintain that it is so byledir diye iddia etmek.
maintenance
main.te.nance meyn'tnns isim 1. makine bakm. 2. koruma. 3. srdrme. 4. geim. 5. nafaka. 6. iddia.
maize majestic
maize meyz isim, ngiliz ngilizcesi msr. ma.jes.tic mces'tk sfat grkemli, ahane, muhteem, heybetli.
majestically
796
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
maj.es.ty mc'sti isim 1. grkem, hamet, heybet. 2. byk harf ile kral veya eine verilen unvan: Your/His/Her Majesty Maqesteleri, Maqeste, Hametmeap.
major general major key major offense major premise major premiss major term major
askeri tmgeneral. majr perdesi. byk su. mantk byk nerme. mantk byk terim. mantk byk terim. ma.jor mey'cr isim 1. askeri binba. 2. mzik maqr. 3. (niversitede) asl bran.
Majorca Majorcan
Ma.jor.ca mcr'k isim Mayorka. isim Mayorkal. sfat 1. Mayorka, Mayorka'ya zg. 2. Mayorkal.
majority
majuscule
ma.jus.cule mc^s'kyul, mc'skyul isim byk harf, maqskl. sfat 1. byk (harf), maqskl. 2. byk harfle yazlm.
baknz leave a good impression with someone leave a bad impression with someone
make a bargain make a bed make a beeline for make a beeline to make a big splash make a bolt for make a clean breast of make a decision make a detour make a difference make a display make a face
anlamaya varmak, mutabk kalmak. yatak yapmak. -e hemen gitmek. -e hemen gitmek. byk bir skse yapmak; dikkatleri zerine ekmek. frlayp (bir yere) doru komak. itiraf etmek, iini boaltmak, iini dkmek. karar vermek, karar almak. varyanttan gitmek. fark etmek. gsteri yapmak. suratn buruturmak, somurtmak.
797
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk make a faux pas make a fire make a fool of make a fuss about make a fuss over make a go of
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pot krmak, falso yapmak. ate yakmak. (birini) maskaraya evirmek, rezil etmek. -i mesele yapmak. -in zerine titremek; -i ba tac etmek. (bir iyerini) baarl bir ekilde idare etmek.
make a good impression on someone baknz leave a good impression with someone leave a bad impression with someone make a grab for make a hash of - e elini atmak. konuma dili -i bozmak, -i iyice kartrmak; -i yzne gzne bulatrmak. make a hit make a mess of make a mistake make a motion make a mountain out of a molehill make a name for oneself make a night of it stn baar salamak. 2. ok beenilmek. -i altst etmek. 2. -i berbat etmek. yanl yapmak, hata etmek/ilemek. nerge vermek, teklifte bulunmak. habbeyi kubbe yapmak, pireyi deve yapmak. ad yapmak. konuma dili sabaha kadar bir eyi yapmak: Let's make a night of it! Sabaha kadar yapalm! make a nuisance of oneself make a pass at make a play for ba belas olmak. (birine) duyulan erotik hisleri belli etmek. konuma dili 1. -i ayartmaya almak. 2. -i kazanmaya almak. make a point of (bir eyi) mahsus/zellikle yapmak: He made a point of speaking to her. zellikle ona selam verdi. make a point (bir konuma srasnda) nemli bir ey sylemek. 2. spor (sporcu/spor takm) puan kazanmak. 3. (av kpei) ferma etmek, fermaya oturmak. make a practice of doing something bir eyi det edinmek. make a row konuma dili kavga karmak, hr karmak, kyameti koparmak, ngar karmak. make a show of gibi yapmak, -miesine davranmak: They made a show of resistance. Kar koyar gibi yaptlar. make a speech bir konuma yapmak.
798
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk make a stab at make a stand against make a stand make a travesty of make a vow to do something make a wish make a wry face make after make allowance for
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i denemek. (dmana kar) direnmek, direnerek savamak. (dmana kar) direnmek, direnerek savamak. -i gln/rezil bir hale sokmak. bir ey yapmaya ant imek. dilekte bulunmak; niyet tutmak. yzn ekitmek/buruturmak. takip etmek, kovalamak. -i hesaba katmak.
make amends to someone for something bir eyin zararn telafi etmek. 2. birinden bir ey iin zr dilemek. make an example of someone make an example of make an exhibition of oneself make as if make away with make believe birini ibret olsun diye cezalandrmak. ibret olsun diye -i cezalandrmak. kendini rezil etmek. yapar gibi grnmek. alp gtrmek, yrtmek. -i (bir ey) olarak dnmek/hayal etmek: Make believe you're a king. Kendini kral olarak dn. make bold to make bold make both ends meet make capital of make common cause with make difficulties make do with make eyes at make faces make for home make free with -e cesaret etmek, -e cret etmek. cret gstermek, cesaret etmek. konuma dili (para asndan) idare etmek. kendi karna kullanmak, istismar etmek. (bir uurda) ... ile birlikte hareket etmek. zorluk karmak. ile yetinmek, ile idare etmek. konuma dili ka gz etmek, gzle flrt etmek. alay ederek yzn gzn tuhaf ekillere sokmak. evin yolunu tutmak, eve komak. (bakasnn mal olan bir eyi) izin almadan kullanmak. 2. (bir kadna) fazla samimi davranmak. make friends with make friends make fun of make good one's charge (ile) arkada olmak. (ile) arkada olmak. (bir kimse) ile alay etmek. iddiasn kantlamak.
799
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk make good one's escape make good time
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kamay baarmak. (yolu) hzla katetmek: We made good time between Bor and Nide. Bor'la Nide arasndaki yolu hzla katettik.
make good
konuma dili (biri) baarl olmak, baarmak. 2. (on) (szn) yerine getirmek; (sylediini) yapmak.. 3. (on) (borcu) demek. 4. telafi etmek. 5. ispatlamak.
make great strides make haste make havoc of Make hay while the sun shines. make headway make heavy weather make inroads on
(bir ite) hzla ilerlemek, ok yol katetmek. acele etmek. -i harabeye evirmek. Yamur yaarken kpn doldur. ilerlemek. yalpa vurmak, yalpalamak. 2. zorluk karmak. -de gedik amak; -i azaltmak: make inroads on one's budget btede gedik amak. make inroads on one's time zamann azaltmak.
-e dntrmek, durumuna getirmek. konuma dili abuk ol! finale kalmak. konuma dili 1. yetimek, zamannda varmak. 2. baarmak. 3. hayatta baarl olmak; keyi dnmek.
make light of make like make little of make love make mention of make merry make mincemeat of make much of make no bones about make no bones of it
-e nem vermemek, -i hafife almak. taklidini yapmak. -i kmsemek, -i nemsememek. sevimek, ak yapmak. -i anmak, -in szn etmek. elenmek. -i parampara etmek. -e ok nem vermek. aka sylemek. bir ii duraksamadan hemen yapmak, duraksamamak, tereddt etmemek. 2. saklamamak, aka itiraf etmek.
-den bahsetmek.
800
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e nem vermemek. 2. -i anlayamamak. -den anlamak: What do you make of this? Bundan ne anlyorsunuz? 2. -e anlam vermek: I couldn't make anything of his behavior. Onun davranna hibir anlam veremedim.
make off with make off make one's blood boil make one's blood run cold make one's deposition make one's eyes water make one's heart bleed make one's living make one's mark make one's mouth water make one's point
armak, alp kamak. svmak, kamak. ok kzdrmak, ok fkelendirmek, kanna dokunmak. tylerini rpertmek. yeminle yazl ifade vermek. gzlerini yaartmak. - in kalbini krmak, -i zmek. hayatn kazanmak, geinmek. n kazanmak, isim yapmak. azn sulandrmak, imrendirmek. ne demek istediini yeterince anlatmak: You've made your point; now sit down! Ne demek istediini anladk; otur artk!
make one's way make one's will make oneself scarce make or break make out a case for make out
ileri gitmek, ilerlemek. vasiyetini yazmak veya yazdrmak. konuma dili ortadan kaybolmak. ya kazanmak ya da batrmak. (bir iddiann) savunulabilecek yanlarn bulmak. (ne olduunu) kestirmek, karmak; semek, fark etmek. 2. anlam karmak, anlamak. 3. okumak, zmek. 4. yazmak. 5. baarmak. 6. geinmek, idare etmek.
make over make peace with make peace make redundant make reference to make room for someone make room for
yenilemek. 2. to -e devretmek. ile barmak. barmak. iten karmak. 2. gereksiz klmak. -den sz etmek, -den bahsetmek. biri iin yer amak. -e yer amak.
801
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk make sense out of make sense make shift with make short work of
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-den anlam karmak. anlam olmak. 2. mantkl olmak. ile idare etmek. (bir eyi) yiyivermek, abucak yemek, silip sprmek. 2. abuk bitirmek; (biri) (biriyle) olan iini abucak bitirmek/halletmek: He made short work of those salesmen. O pazarlamaclarla olan grmesini abucak bitirdi. 3. (birini) kolaylkla pes ettirmek/yenmek.
make small talk make someone a curtsy make someone look sick
havadan sudan konumak, hobe etmek. (kadn) birine reverans yapmak. birini glgede brakmak, birini ok geride brakmak, birinin pabucu dama atlmak.
make someone see reason make someone see stars make someone thirsty make someone turn in his grave make someone's acquaintance make someone's hackles rise make something clear make something tingle
birinin akln bana getirmek. konuma dili birini bir yumrukla sersemletmek. birini susatmak. (mezarnda) birinin kemiklerini szlatmak. biriyle tanmak. birini fkelendirmek. bir eyi belli etmek, bir eyi belirtmek. bir eyi tatl bir ekilde rpertmek. 2. bir eyi nlatmak.
make sure of
(bir eyin) doru olup olmadndan emin olmak. 2. Emri pekitirmek iin kullanlr: Make sure she's here at eight! Ne yapp edip onun saat sekizde burada olmasn sala!
emin olmak. 2. kontrol etmek, bakmak. (kt olan veya ekici olmayan bir durumdan) yararlanmaya almak.
konuma dili 1. adamakll dvmek, dayak atmak. 2. sert bir ekilde azarlamak, halamak.
make the grade make the most of something make the supreme sacrifice make things lively for someone
baarmak. bir eyden azami derecede faydalanmak. cann feda etmek. birinin bana i amak.
802
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk make time with make time make to order make tracks make up for lost time make up one's mind make up to
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(biriyle) flrt etmek. (biriyle) flrt etmek. smarlama yapmak. konuma dili 1. kp gitmek. 2. hzla gitmek. kayp zaman telafi etmek. karara varmak. 2. to -i aklna koymak, -e karar vermek. konuma dili -in gzne girmeye almak, ile barmak.
make up with
make use of make water make waves make way for make way Make yourself at home.
-i kullanmak, -den yararlanmak. su dkmek, iemek. dzeni bozmak, karklk yaratmak. -e yol amak, -e yol vermek. yol vermek, yol amak. 2. ilerlemek. Kendi evinizdeymi gibi hareket edin. 2. Rahatnza bakn.
make
make meyk fiil (made) 1. yapmak, etmek. 2. yaratmak. 3. olarak atamak, yapmak: The board made him president of the company. Ynetim kurulu onu irketin bana getirdi. 4. anlamak, anlam karmak: I can't make anything of this poem. Bu iirden hibir anlam karamyorum. 5. gstermek. 6. girimek. 7. kazanmak, elde etmek: make money para kazanmak. 8. etmek, tutmak: Two plus three makes five. ki art , be eder. 9. hesap etmek. 10. hazrlamak, dzenlemek, yapmak: Who made this plan? Bu plan kim yapt? 11. zorlamak, mecbur etmek, yaptrmak: They made me do it. Onu bana yaptrdlar. 12. salamak. 13. olmak. 14. baarya ulatrmak: This will either make you or break you. Bu seni ya baarya ulatracak, ya da batracak. 15. (yol) almak, katetmek. 16. varmak, ulamak: The bus driver hopes he can make Adana by nine o'clock tonight. Otobs ofr Adana'ya bu gece saat dokuzda
803
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
varabileceini umuyor. 17. yetimek: I wasn't able to make the eight-thirty boat. Sekiz otuz vapuruna yetiemedim. 18. erimek. 19. elektrik (devreyi) kapatmak, tamamlamak. 20. ina etmek. makeshift make.shift meyk'ft isim geici are. sfat geici, ereti. make-up make-up meyk'^p isim 1. yapl. 2. makyaj. 3. matbaaclk mizanpaj, sayfa dzeni. 4. btnleme snav. making mak.ing mey'kng isim 1. yapma, etme. 2. yap. 3. baar nedeni: This will be the making of him. Bu, onun baarsna neden olacak. 4. oul malzeme. 5. oul nitelikler: He has the makings of a man. Adam olacaa benziyor. malabsorption maladjusted maladjustment mal.ab.sorp.tion mlbsrp'n isim kt emilim. mal.ad.just.edsfat uyumsuz, intibaksz. mal.ad.just.ment mlc^st'mnt isim uyumsuzluk, intibakszlk. maladministration mal.ad.min.is.tra.tion mldmnstrey'n isim kt ynetim. maladroit mal.a.droit mldroyt' sfat beceriksiz, eli ie yakmaz, sakar. malady Malagasy mal.a.dy ml'di isim hastalk. Mal.a.gas.y mlgs'i isim (Malagasy) 1. sfat Malga. 2. Malgaa. malaise malaria Malawi Malawian mal.aise mleyz' isim krklk, keyifsizlik. ma.lar.i.a mler'iy isim stma, malarya. Ma.la.wi mla'wi isim Malavi. isim Malavili. sfat 1. Malavi, Malavi'ye zg. 2. Malavili. Malay Ma.lay mey'ley, mley' isim, sfat 1. Malay. 2. Malayca. Malaysia Ma.lay.sia mley'q isim Malezya.
804
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
malcontent
mal.con.tent ml'kntent sfat honutsuz, memnun olmayan, tatmin olmayan. isim honutsuz kimse.
Maldive Maldivian
Mal.dive ml'dayv isim baknz the Maldives Mal.div.i.an mldv'iyn isim Maldivli. sfat 1. Maldiv, Maldiv Adalar'na zg. 2. Maldivli.
erkek ovenizmi. erkek fahie. male meyl sfat, isim erkek. mal.e.dic.tion mldk'n isim lanet, beddua. mal.e.fac.tor ml'fktr isim 1. sulu kimse. 2. ktlk eden kimse.
ma.lev.o.lenceisim kt niyet. ma.lev.o.lent mlev'lnt sfat kt niyetli, hain. ma.lev.o.lent.lyzarf kt niyetle. mal.for.ma.tion mlfrmey'n isim kusurlu oluum, sakatlk.
Ma.li ma'li isim Mali. isim Malili. sfat 1. Mali, Mali'ye zg. 2. Malili. mal.ice ml's isim kt niyet. ma.li.cious ml's sfat kt niyetli. ma.li.cious.lyzarf kt niyetle. ma.lign mlayn' sfat 1. kt, zararl. 2. ktcl (kimse). 3. ktcl, habis (ur, hastalk). fiil iftira etmek, ktlemek, yermek.
ktcl ur. ma.lig.nant mlg'nnt sfat 1. ktcl, kt yrekli. 2. uursuz. 3. tbbi ktcl, habis.
mall
mall ml, mal, ml isim 1. kapal alveri merkezi, kapal ar. 2. aalk yol.
mallard malleable
mal.lard ml'rd isim, zooloji yeilba. mal.le.a.ble ml'iybl sfat 1. dvlgen (maden). 2. yumuak bal, uysal.
805
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mal.let ml't isim 1. tokmak. 2. spor sopa. mal.low ml'o isim ebegmeci. mal.nu.tri.tion mlnutr'n isim 1. yetersiz beslenme. 2. kt beslenme, dengesiz beslenme.
malodorous malpractice
mal.o.dor.ous mlo'drs sfat pis kokulu. mal.prac.tice mlprk'ts isim 1. yolsuzluk, grevi ktye kullanma. 2. yanl tedavi.
malt
malt mlt isim imlendirilmi arpa, malt. fiil 1. (arpa veya baka tahldan) malt yapmak. 2. malt haline gelmek.
maltahummas. Mal.ta ml't isim Malta. Mal.tese mltiz' isim (Maltese) 1. Maltal. 2. Maltaca. sfat 1. Malta, Malta'ya zg. 2. Maltaca. 3. Maltal.
malt.ose ml'tos isim maltoz. mal.treat mltrit' fiil kt davranmak, eziyet etmek. mal.treat.mentisim kt davranma. ma.ma ma'm isim, ocuk dili anne. mam.ma ma'm isim, ocuk dili anne. mam.mal mm'l isim memeli hayvan. mam.moth mm'th isim mamut. sfat dev gibi, muazzam.
man about town Man alive! man and wife man in the street man of letters man of substance man of the world Man overboard! man to man man
tiyatro ve gece kulbne ska giden adam. Yahu!/Be adam! kar koca. sokaktaki adam, sradan kimse. yazar; edebiyat, yaznc. 2. bilim adam. zengin adam. grm geirmi adam. Yetiin! Adam denize dt. erkek erkee, samimi olarak, aka. man mn isim (men) 1. adam, erkek. 2. insan, insanolu. 3. uak, erkek ii. 4. biri, kimse, ahs, kii. 5. dama ta.
806
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
man.a.cle mn'kl isim genellikle oul kelepe. fiil kelepe takmak, kelepelemek.
manage
man.age mn'c fiil 1. ynetmek, idare etmek. 2. to meyi becermek. 3. kullanmak. 4. (ev, insan v.b.'ni) ekip evirmek. 5. (hayvan) terbiye etmek. 6. dzenlemek. 7. kontrol etmek. 8. iini uydurmak, iini evirmek. 9. geinmek.
manageable
man.age.a.ble mn'cbl sfat 1. ynetilebilir, idare edilebilir. 2. kontrol edilebilir. 3. kullanl. 4. gerekletirilebilen, yerine getirilebilen. 5. ekle girebilen (sa).
management
manager
man.ag.er mn'cr isim 1. ynetmen, mdr, direktr. 2. ynetici, idareci. 3. menaqer, bir sanat veya spor takmnn ilerini yneten kimse.
managerial decision managerial position managerial staff managerial Manchu Manchuria Manchurian
ynetim karar. ynetim mevkii. ynetim kadrosu. man.a.ge.ri.al mncr'iyl sfat ynetimsel. Man.chu mnu' isim, sfat 1. Manu. 2. Manuca. Man.chu.ri.a mnur'iy isim Manurya. isim Manuryal. sfat 1. Manurya, Manurya'ya zg. 2. Manuryal.
inrdei. mandalina. 2. king, kink. man.da.rin mn'drn mandalina. 2. king, kink. man.date mn'deyt isim 1. manda. 2. emir, ferman. man.da.to.ry mn'dtori sfat zorunlu, gerekli. isim 1. mandater, mandac. 2. vekil.
mandolin mandrake
man.do.lin mn'dln isim mandolin. man.drake mn'dreyk isim adamotu, kankurutan, adamkk, abdsselamotu, haclarotu, kpekelmas.
mane
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ma.neu.ver mnu'vr isim 1. manevra. 2. hile, dolap. fiil 1. manevra yapmak. 2. dolap evirmek.
ma.neu.ver.lyzarf erkeke, yiite. man.ful mn'fl sfat erkeke, mert, yiit. man.ga.nese mng'gniz isim manganez, mangan. mange meync isim (hayvanlarda) uyuz hastal. man.ger meyn'cr isim (ahrda) yemlik. man.gle mng'gl fiil 1. paralamak. 2. bozmak. man.go mng'go isim (mangoes/mangos) hintkiraz, mango.
mangosteen mangrove
man.go.steen mng'gstin isim, botanik mangostan. man.grove mng'grov isim, botanik mangrov, rizofora, hindistansakzaac.
mangy
man.han.dle mn'hndl fiil hrpalamak, itip kakmak. rgar kapa. man.hole mn'hol isim rgar, baca, kontrol delii, bakmalk.
mania
maniac manic-depressive
ma.ni.ac mey'niyk sfat, isim lgn, deli, manyak. man.ic-de.pres.sive mn'kdpres'v sfat, isim, ruhbilim manikdepresif.
manicure
man.i.cur.istisim manikrc. kendini belli etmek, kendini gstermek. man.i.fest mn'fest isim manifesto, gmrk bildirgesi. man.i.fest.a.tionisim 1. aka gsterme. 2. belirti, gsterge. 3. gsteri.
manifestly manifesto
man.i.fest.lyzarf aka. man.i.fes.to mnfes'to isim (manifestoes) 1. bildiri, tebli, beyanname. 2. politika parti program.
808
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
manikin manipulate
man.i.kin mn'kn isim manken. ma.nip.u.late mnp'yleyt fiil 1. elle hareket ettirmek. 2. kullanmak, hareket ettirmek, altrmak, iletmek. 3. kendi karlar iin kullanmak. 4. hile yaparak (fiyatlar) istedii ekilde deitirmek.
manipulation
ma.nip.u.la.tionisim 1. elle hareket ettirme. 2. kullanma, hareket ettirme, altrma, iletme. 3. kendi karlar iin kullanma. 4. hile yaparak (fiyatlar) istedii ekilde deitirme.
manipulative
ma.nip.u.la.tive mnp'yltv sfat 1. kendi karlar iin bakalarn kullanan, karc (kimse). 2. karc (davran). 3. hileli. 4. el becerisine ait. 5. elle hareket ettirmeye zg.
mankind
manly manmade
man.ly mn'li sfat 1. erkeke. 2. mert, yiit. man.made mn'meyd sfat insan tarafndan yaplan, yapay, suni.
man.ne.juin mn'kn isim manken. yaam biimi, yaay tarz. man.ner mn'r isim 1. tavr. 2. usul. 3. eit. 4. oul grg, terbiye. 5. oul rf, tre.
mannered mannerism
man.nered mn'rd sfat yapmackl, yapma tavrl. man.ner.ism mn'rzm isim bir kiiye zg hareket, tavr veya ifade tarz.
mannerly manoeuvre
man.ner.lysfat terbiyeli. ma.noeu.vre mnu'vr isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz maneuver
man-of-war
man-of-war mn'vwr' isim (men-of-war) 1. iri bir tr denizanas. 2. tarih sava gemisi.
manor house
malikne.
809
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
man.or mn'r isim malikne. man.pow.er mn'pawr isim 1. insan gc. 2. igc. 3. ii says, personel.
mansart at, mansart. man.sard mn'sard isim baknz mansard roof manse mns isim papaz loqman, papaz evi. man.ser.vant mn'srvnt isim (menservants) uak; hizmetkr.
mansion manslaughter
man.sion mn'n isim konak; kane; kk; malikne. man.slaugh.ter mn'sltr isim nceden tasarlamadan adam ldrme, kastsz cinayet.
mantle
man.tle mn'tl isim 1. kolsuz manto. 2. rt, rten ey. 3. lks gmlei. 4. jeoloji ekirdek kabuu. 5. anatomi rtenek.
amelelik. 2. ar i. man.u.al mn'yuwl sfat 1. ele ait. 2. elle yaplan; elle altrlan. isim 1. elkitab, klavuz. 2. mzik (orgda) klavye.
manually manufacture
man.u.al.lyzarf el ile. man.u.fac.ture mnyfk'r isim 1. imal, yapm. 2. mamul, yaplm eya veya yiyecek. fiil 1. imal etmek, yapmak. 2. (bahane) uydurmak.
manure manuscript
ma.nure mnr', mnyr' isim gbre. fiil gbrelemek. man.u.script mn'yskrpt isim 1. yazma, el yazmas. 2. msvedde.
mankedisi. Manx mngks isim Manca. sfat 1. Man, Man Adas'na zg. 2. Manca.
Manxman
Manxwoman
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
man.y men'i sfat (more, most) ok, bir hayli. isim bir ou.
many-col.oredsfat ok renkli, rengrenk. man.y.plies men'iplayz isim, zooloji krkbayr. ok kez ...: man.y-sid.edsfat 1. matematik okyzl; okkenar. 2. ok ynl.
map
map mp isim harita, plan. fiil (mapped, mapping) 1. haritasn yapmak. 2. out ayrntlaryla plan-lamak.
maple sugar maple syrup maple maquis mar marabou stork marabou
akaaa ekeri. akaaa pekmezi. ma.ple mey'pl isim akaaa, isfendan. ma.juis maki' isim, botanik maki. mar mar fiil (marred, marring) bozmak, mahvetmek. murabutkuu, murabut, marabut. mar.a.bou mr'bu isim (marabous/marabou) murabutkuu, murabut, marabut.
marabout
maraska, marask, maraska kiraz. mar.a.schi.no mrski'no isim 1. maraskino, marasken (likr). 2. maraska, marask, maraska kiraz.
marathon maraud
mar.a.thon mer'than isim maraton. ma.raud mrd' fiil apulculuk amacyla akn etmek, apulculuk etmek.
marauder marble
ma.raud.erisim apulcu, yamac. mar.ble mar'bl isim 1. mermer. 2. bilye, misket. 3. oul misket oyunu. sfat mermer, mermerden yaplm. fiil ebrulamak.
mar.bledsfat 1. ebrulu. 2. mermer deli. March mar isim mart ay. mar.chio.ness mar'ns isim markiz, markinin kars. march-pastisim geit treni. mare mer isim ksrak.
811
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mar.ga.rine mar'crn isim margarin. emniyet pay, hava pay. mar.gin mar'cn isim 1. kenar, snr. 2. ticaret maliyet fiyat ile sat fiyat arasndaki fark. 3. ticaret ihtiyat akesi, marq. 4. sayfa kenarndaki boluk, marj.
marginal
mar.gi.nal mar'cnl sfat 1. kenarda olan. 2. kenarda yazl, marjinal. 3. pek az: It is of marginal importance. Pek az nemi var. 4. ruhbilim marqinal.
marigold marijuana
mar.i.gold mer'gold isim kadifeiei. mar.i.jua.na merwan' isim 1. marihuana. 2. botanik hintkeneviri, kenevir, kendir.
marina marinate
ma.ri.na mri'n isim yat liman, marina. mar.i.nate mer'neyt fiil (eti yumuatmak iin) zeytinyal salamurada brakmak.
marine
ma.rine mrin' sfat 1. denize ait, denizle ilgili. 2. denizcilie ait. 3. deniz kuvvetlerine ait. isim 1. denizcilik. 2. denizci, deniz askeri.
mariner mariner's compass marital rights marital status marital maritime law maritime
mar.i.ner mer'nr isim 1. gemici. 2. denizci. gemici pusulas. evlilikte kar kocaya tannan haklar. medeni hal. mar.i.tal mer'tl sfat evlenmeye ait, evlilikle ilgili. deniz hukuku. mar.i.time mer'taym sfat 1. deniz kysnda olan; denize yakn. 2. denizle ilgili; denizcilikle ilgili. 3. denizciye zg.
marjoram
fiyat indirmek. 2. not etmek, kaydetmek. snrlarn izmek. snrlarn izmek. 2. plann yapmak. 3. seip ayrmak. yerinde saymak. izmek. 2. (fiyat) ykseltmek, artrmak.
812
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mark mark fiil 1. iaretlemek. 2. damga vurmak, damgalamak. 3. gstermek, belirtmek. 4. izmek, yazmak. 5. not vermek. 6. dikkat etmek, dikkate almak, hesaba katmak. 7. etiketlemek.
marked markedly marker market garden market place market value market
marked markt sfat 1. gze arpan, belirgin. 2. iaretli. marked.lyzarf nemli derecede. mark.er mar'kr isim 1. markac. 2. iaret, damga. bostan. pazar yeri. piyasa deeri, piyasa fiyat. mar.ket mar'kt isim 1. pazar, ar. 2. piyasa. 3. for -e talep, -e rabet. fiil 1. pazarlamak. 2. sata karmak. 3. arda alveri etmek.
marketable
mar.ket.ing mar'ktng isim 1. pazarlama. 2. alveri. marks.man marks'mn isim (marksmen) nianc. marks.man.shipisim nianclk. mark.up mark'^p isim 1. al ve sat fiyatlar arasndaki fark. 2. fiyat art.
marl marl isim, jeoloji marn, pekmez topra. mar.ma.lade marmleyd' isim marmelat. mar.mot mar'mt isim dasan, marmot. ma.roon mrun' isim, sfat kestane rengi, maron. mar.juee marki' isim 1. (kap nndeki) markiz. 2. byk adr, ota.
mar.juis mar'kws isim marki. evlenme czdan. nikh kd, evlenme izni. evlilik sz. mar.riage mer'c isim 1. evlenme. 2. evlenme treni. 3. evlilik. 4. birleme.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mar.ried mer'id sfat 1. evli. 2. to ile evli. 3. evlilie veya evlilere zg.
marrow
marrowbone marry
mar.row.bone mr'obon isim ilii ok olan kemik. mar.ry mer'i fiil 1. evlenmek; evlendirmek. 2. evermek. 3. birlemek; birletirmek.
Mars marz isim, gkbilim Merih, Mars. hinttimsah. marsh mar isim bataklk. mar.shal mar'l isim 1. askeri mareal. 2. terifat, protokol grevlisi. 3. polis mdr. fiil (marshaled/marshalled, marshaling/marshalling) 1. sraya koymak, sralamak, dizmek. 2. nne dp gtrmek.
marshmallow
marshy
marsupial
mart marten
mart mart isim ar, pazar. mar.ten mar'tn isim 1. aasansar, zerdeva. 2. zerdeva krk.
skynetim, rfi idare. mar.tial mar'l sfat 1. savaa zg. 2. askeri. 3. sava, savakan.
mar.tin mar'tn isim krlang. mar.ti.net martnet' isim sert amir. mar.ti.ni marti'ni isim martini. mar.tyr mar'tr isim ehit. fiil ehit etmek. mar.vel mar'vl isim harika, mucize. fiil (marveled/ marvelled, marveling/marvelling) hayret etmek, amak.
814
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk marvelous Marxism Marxist masc. mascara mascot masculine
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mar.vel.ous mar'vls sfat olaanst; harika. Marx.ism mark'szm isim Marksizm. Marx.ist mark'sst isim, sfat Marksist. masc.ksaltma masculine mas.car.a msker' isim rimel, maskara. mas.cot ms'kat, ms'kt isim maskot. mas.cu.line ms'kyln sfat 1. erkee zg, erkeksi. 2. dilbilgisi eril. isim, dilbilgisi 1. eril cins. 2. eril szck.
masculinity mash
mas.cu.lin.i.tyisim erkeklik. mash m isim 1. lapa. 2. bira yapmak iin ezilmi arpa ile su karm. fiil ezmek, pre yapmak.
patates presi. mash.er m'r isim, argo asknt, kadnlara asknt olan erkek.
mask msk isim maske. fiil maskelemek, gizlemek. maskeli balo. mas.och.ism mz'kzm isim mazoizm. ma.son mey'sn isim 1. duvarc; ta. 2. genellikle byk harf ile mason, farmason.
masonry
masque masquerade as
masjue msk isim maskeli balo. fiil kendini ... gibi gstermek, kendini ... olarak tantmak.
masquerade
mas.juer.ade mskreyd' isim 1. maskeli balo. 2. maskeli balo kostm. 3. (sahte bir) gsteri.
kitle iletiim aralar. kitlesel miting. kitle hareketi. toptan retim; seri retim. mass ms isim 1. ekmek ve arap ayini, kudas. 2. bu ayine zg mzik.
massacre
mas.sa.cre ms'kr isim katliam, krm, toplukym. fiil katletmek, krp geirmek.
815
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mas.sage msaq' isim masaq. fiil masaq yapmak. mas.seur msr' isim masaqc, masr. mas.seuse msz' isim kadn masaqc, masz. mas.sif msif' isim da kitlesi. mas.sive ms'v sfat 1. byk ve ar. 2. ok byk, kocaman, koca; heybetli; byk apta, muazzam. 3. iriyar, irikym. 4. iddetli (deprem, kalp krizi v.b.).
mass-produce mast master builder master copy master key Master of Arts master of ceremonies Master of Science master plan master switch master touch master
mass-pro.duce ms'prdus' fiil seri olarak retmek. mast mst isim direk, gemi direi. mimar; kalfa. orijinal, orijinal kopya, asl. ana anahtar. hmaniter bilimlerde master derecesi/yksek lisans. protokol grevlisi, terifat. fen bilimlerinde master derecesi/yksek lisans. ana plan. elektrik ana anahtar. usta eli. 2. yerinde sz veya davran. mas.ter ms'tr fiil 1. yenmek, stesinden gelmek. 2. hkmetmek. 3. iyice renmek, uzmanlamak: Hayriye's mastered French. Hayriye Franszcay ok iyi rendi.
masterful
masterly mastermind
mas.ter.ly ms'trli sfat ustaca, ustalkl. mas.ter.mind ms'trmaynd isim bir iin beyni. fiil (bir iin) beyni olmak.
masterpiece
masterstroke
mas.ter.strokeisim 1. mkemmel bir zm; (tartmada) ok etkileyici bir cevap. 2. kesin baar.
mastery
mastic tree
damlasakzaac, sakzaac.
816
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mas.tic ms'tk isim 1. damlasakz, sakz, mastika, sakzaacndan karlan reine. 2. mastika, sakz raks. 3. damlasakzaac, sakzaac.
mas.ti.cate ms'tkeyt fiil inemek. mas.ti.ca.tionisim ineme. mas.tiff ms'tf isim mast (kpek). mas.tur.bate ms'trbeyt fiil mastrbasyon yapmak. mas.tur.ba.tionisim mastrbasyon. mat mt isim 1. hasr. 2. paspas. 3. altlk. 4. keelemi sa, kllar, lifler v.b. 5. (sa, kl, lif v.b.'nde) dm. fiil (matted, matting) 1. hasr ile rtmek. 2. keeletirmek; keelemek. 3. dmlenmek, birbirine dolamak.
mat.a.dor mt'dr isim matador, boa greisi. match m isim kibrit. match.box m'baks isim kibrit kutusu. match.less m'ls sfat esiz, emsalsiz, rakipsiz. match.mak.er m'meykr isim patan. ma.t ma'tey isim mate, Paraguay ay. mate meyt isim 1. e, misil. 2. kar, koca, e. 3. arkada. 4. ikinci kaptan, muavin. fiil 1. elemek. 2. evlendirmek; evlenmek. 3. iftletirmek; iftlemek. 4. uymak. 5. satran mat etmek.
maddi refah. ma.te.ri.al mtr'iyl sfat 1. maddi, zdeksel. 2. bedensel. 3. nemli. 4. to -e degin. isim 1. madde, zdek. 2. materyal, gere, malzeme. 3. bez, dokuma, kuma.
materialise
materialism
materialist materialistic
817
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ma.te.ri.al.ize mtr'iylayz fiil 1. maddilemek; maddiletirmek. 2. gereklemek. 3. (hortlak, ruh) grnmek, peydahlanmak.
teyze. anneanne. day. ma.ter.nal mtr'nl sfat 1. annelie zg. 2. anneye yakr. 3. anne tarafndan.
hamile elbisesi. doumevi, doum hastanesi. ma.ter.ni.ty mtr'nti isim analk, annelik. math.ksaltma mathematical mathematician mathematics
mathematical
math.e.ma.ti.cian mthmt'n isim matematiki. math.e.mat.ics mthmt'ks isim matematik. maths mths isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili matematik.
mat.i.ne mtney' isim matine. iftleme mevsimi. mat.ing mey'tng isim iftleme; iftletirme. ma.tri.arch mey'triyark isim aile reisi saylan kadn. ma.tri.arch.alsfat anaerkil, matriarkal, maderahi. ma.tri.arch.yisim anaerki, maderahilik. ma.tric.u.late mtrk'yleyt fiil 1. kaydetmek. 2. (zellikle niversiteye) renci olarak kaydedilmek.
matriculation
mat.ri.mo.ny mt'rmoni isim evlenme, evlilik. bilgisayar matrisli yazc. ma.trix mey'trks isim (matrices/matrixes) 1. bir nesneye biim veren veya dayanak olan ey. 2. anatomi dlyata, rahim. 3. matbaaclk matris. 4. dii kalp.
818
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ma.tron mey'trn isim 1. (zellikle ocuu olan) orta yal evli kadn. 2. (hapishane ve yetimhanede) kadn ynetici. 3. bahemire.
matronly
usul, yntem; det. lm kalm meselesi. mat.ter mt'r isim 1. zdek, madde. 2. konu, sorun, i. 3. nem. 4. of/for neden.
matter-of-fact
mattress mature
mat.tress mt'rs isim dek, yatak, ilte. ma.ture mr', mtyr' fiil 1. olgunlamak; olgunlatrmak. 2. erginlemek. sfat 1. olgun, ergin. 2. iyi hazrlanm (plan, eser v.b.). 3. vadesi gelmi, vadesi dolmu.
ma.tu.ri.tyisim 1. olgunluk, erginlik. 2. vade. maud.lin md'ln sfat ar duygusal. maul ml fiil dvmek; berelemek; hrpalamak. Mau.ri.ta.ni.a mrtey'niy isim Moritanya. isim Moritanyal. sfat 1. Moritanya, Moritanya'ya zg. 2. Moritanyal.
Mauritian
Mau.ri.tius mr's isim Morityus. mau.so.le.um msli'ym isim mozole, antmezar. mauve mov isim leylak rengi. sfat leylak renginde olan.
maverick
mav.er.ick mv'rk isim 1. damgalanmam ve sahipsiz dana. 2. konuma dili toplum kurallarna uymayan kimse. 3. parti disiplinine uymayan politikac.
maw
maw m isim 1. mide; boaz; az. 2. (korkun bir yere alan) az.
mawkish
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
max. mks ksaltma maximum max.i mk'si isim 1. maksi etek. 2. maksi palto. max.im mk'sm isim zdeyi, zl sz, vecize. max.i.mal mk'sml sfat maksimal. max.i.mum mk'smm isim (maximums/maxima) maksimum, azami derece, en yksek dzey. sfat maksimum, maksimal, azami.
May Day May I trouble you for the salt? May I venture a suggestion? May Maybe it's all for the best. maybe Mayday
7 Mays. Tuzu verebilir misiniz? Bir teklifte bulunabilir miyim? May mey isim Mays (ay). Belki de bylesi daha iyi olur. may.be mey'bi zarf belki, olabilir. May.day mey'dey isim Mayday (telsizle yaplan uluslararas imdat ars).
may.hem mey'hem isim kargaa. may.on.naise meyneyz' isim mayonez. may.or mey'r isim belediye bakan. may.or.essisim kadn belediye bakan. May.pole mey'pol isim 3 Mays'ta kzlarn etrafnda dans ettii ieklerle ssl direk.
may.pop mey'pap isim, botanik arkfelek. maze meyz isim 1. labirent. 2. aknlk, hayret. ma.zour.ka mzr'k isim mazurka. ma.zur.ka mzr'k isim mazurka. MC em'si' isim protokol grevlisi, terifat. Mc.Coy mkoy' isim baknz the real Mc.Coy mdse.ksaltma merchandise me mi zamir beni; bana. mead mid isim mayalandrlm bal ve sudan yaplan alkoll bir iki.
meadow meager
mead.ow med'o isim ayr. mea.ger mi'gr sfat 1. yetersiz, eksik, az. 2. yavan, tatsz. 3. zayf.
820
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mea.gre mi'gr sfat, ngiliz ngilizcesi meager. meal mil isim yemek. meal.time mil'taym isim yemek zaman. meal.y-mouthed mi'limautht', mi'limaudhd' sfat samimiyetsiz.
mean business
ok ciddi olmak, aka yapmamak: This time she means business. Bu kez ciddidir.
gnlk ortalama scaklk. ortalama uzaklk. -in deeri/nemi az olmak: That prize means little to her. Onun gznde o dln pek az nemi var.
ortalama basn. ortalama gne zaman. -in niyeti iyi olmak. mean min sfat orta, vasat; ortalama. isim orta; ortalama.
meander
meaning meaningful meaningless means of support means of transport means to an end means
mean.ing mi'nng isim anlam, mana. mean.ing.fulsfat anlaml, manal. mean.ing.lesssfat 1. anlamsz, manasz. 2. bo, abes. birini geindiren i veya para. ulam aralar, tatlar. ara, vasta. means minz isim 1. ara, vasta. 2. servet, varlk. 3. gelir, para.
meant ment fiil baknz mean mean.time min'taym isim baknz in the meantime mean.while min'hwayl zarf bu arada. mea.sles mi'zlz isim kzamk. mea.sly miz'li sfat 1. kzamkl. 2. argo adi, deersiz. lp ayrmak. istenilen llere gre/uygun olmak. 2. to kadar iyi olmak: Gl doesn't measure up to Derya. Gl, Derya
821
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kadar iyi deil. Her performance that day didn't measure up to her ability. O gnk performans asl yeteneinin gerisinde kald. measure meas.ure meq'r fiil 1. lmek; lsn almak: Measure the height of that door right now! O kapnn yksekliini hemen l! The tailor is measuring me for a new suit. Terzi yeni bir elbise iin lm alyor. They're going to measure Zeki's intelligence. Zeki'nin zeksn lecekler. 2. -in lleri ... olmak: That piece of paper measures ten centimeters by twelve centimeters. O kdn lleri on arp on iki santimetre. measured meas.uredsfat 1. ll. 2. dzgn, dzenli. 3. hesapl, ll. measureless measurement measuring cup measuring spoon measuring meat loaf meat packing meat pie meat meaty Mecca mech. mechanic mechanical drawing mechanical engineer mechanical meas.ure.lesssfat lsz, snrsz, hesapsz. meas.ure.mentisim 1. l. 2. lme, lm. l kab. l ka. meas.ur.ing meq'rng isim lme, lm. rulo kfte. toptan kasap ii. etli brek. meat mit isim 1. yenecek et, et. 2. z. meat.ysfat 1. etli. 2. zl, dolgun. Mec.ca mek' isim Mekke. mech.ksaltma mechanical mechanics mechanism me.chan.ic mkn'k isim makinist, makine ustas. teknik resim. makine mhendisi. me.chan.i.cal mkn'kl sfat 1. mekanik. 2. makineye ait. mechanically mechanics me.chan.i.cal.lyzarf mekanik olarak. me.chan.ics mkn'ks isim, fizik mekanik.
822
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mechanism
mechanization mechanize
mech.a.niza.tionisim makineletirme; makineleme. mech.a.nize mek'nayz fiil 1. makineletirmek. 2. askeri mekanize etmek.
mechanized
me.co.ni.um mko'niym isim ilkdk, mekonyum. med.ksaltma medicine medieval medium med.al med'l isim madalya. med.al.istisim 1. madalya yapan kimse. 2. madalya kazanan kimse.
me.dal.lion mdl'yn isim madalyon. med.dle med'l fiil karmak, burnunu sokmak. med.dlerisim herkesin iine karan kimse, her eye burnunu sokan kimse, igzar.
meddlesome
med.fly med'flay isim akdenizmeyvesinei. me.di.a mi'diy isim, oul aralar, vastalar. me.di.ae.val mi'dyi'vl sfat baknz medieval me.di.al mi'diyl sfat 1. orta. 2. ortada olan. me.di.an mi'diyn sfat orta. isim 1. orta. 2. medyan. 3. geometri kenarortay.
mediate
me.di.ate mi'diyeyt fiil 1. araclk etmek, arabuluculuk etmek, arac olmak, araya girmek. 2. ara bulmak. sfat 1. dolayl ilgisi olan, dorudan doruya olmayan. 2. ortada olan, ikisi ortas.
me.di.a.tionisim araclk, arabuluculuk. me.di.a.tor mi'diyeytr isim arabulucu, arac. med.i.cal med'kl sfat 1. tbba ait, tbbi. 2. iyiletirici.
823
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Med.i.care med'ker isim, Amerikan ngilizcesi (yallar iin) devlet salk sigortas.
medicate
med.i.cate med'keyt fiil 1. ilala tedavi etmek. 2. ilalamak; iine ila katmak.
medication medicinal
med.i.ca.tionisim ilala tedavi. me.dic.i.nal mds'nl sfat ila zellii olan, iyiletirici, tedavi edici, tbbi.
ila dolab. med.i.cine med'sn isim 1. ila. 2. tp, hekimlik. me.di.e.val mdi'vl sfat ortaaa ait, ortaaa zg. Me.di.na mdi'n isim Medine. me.di.o.cre midiyo'kr sfat alelade, olaan, sradan, ne iyi ne kt, orta karar.
mediocrity meditate
me.di.oc.ri.ty midiyak'rti isim aleladelik, sradanlk. med.i.tate med'teyt fiil 1. (on) (-i) derin derin dnmek. 2. meditasyon yapmak.
meditation
akdenizmeyvesinei. Med.i.ter.ra.ne.an medtrey'niyn sfat Akdeniz, Akdeniz'e veya Akdeniz blgesine zg.
radyo orta dalga. me.di.um mi'diym isim (mediums) medyum. me.di.um-sized mi'diymsayzd' sfat orta boy. med.lar med'lr isim mumula, dngel, bebyk. med.ley med'li isim 1. karmakark ey. 2. mzik potpuri.
medulla oblongata
meek
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hakkndan gelebilecek birine rastlamak. meet mit fiil (met) 1. -e rastlamak, -e rast gelmek, ile karlamak: I met Deniz by chance on my way to work. e giderken Deniz'e rastladm. 2. karlamak: They plan to meet him at the bus stop. Onu otobs duranda karlamay tasarlyorlar. 3. tanmak: I met him for the first time last year. Onunla geen yl tantm. 4. (masraf, bor v.b.'ni) demek, karlamak. 5. spor karlamak: The two teams will meet again on Saturday. ki takm cumartesi gn yeniden karlaacak. 6. bulumak: Let's meet in front of the restaurant at nine o'clock. Saat dokuzda lokantann nnde bulualm. 7. toplanmak: The staff will meet in the conference room. Personel toplant odasnda toplanacak. 8. with ile karlamak: He met with several problems. Birka sorunla karlat. 9. with ile grmek: I met with him over lunch. Onunla le yemeinde grtm. 10. with -e uramak: He met with an accident. Kazaya urad.
toplant yeri. 2. buluma yeri. meet.ing mi'tng isim 1. toplant. 2. birleme, bitime. 3. miting.
megahertz megalomania
meg.a.hertz meg'hrts isim, fizik megahertz. meg.a.lo.ma.ni.a meglomey'niy isim, ruhbilim megalomani, byklk hastal.
meg.a.lo.ma.ni.acisim, sfat megaloman. meg.a.phone meg'fon isim megafon. meg.a.ton meg't^n isim megaton. meg.a.watt meg'wat isim megavat. mel.an.chol.y mel'nkali isim melankoli, karasevda. sfat 1. melankolik. 2. kasvetli.
Melanesia
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eit gevrek. mel.ba mel'b isim baknz melba toast meld meld fiil birbirine karmak. me.lee mey'ley isim meydan kavgas. mel.io.rate mil'yreyt fiil dzeltmek, iyiletirmek; dzelmek, iyilemek.
mellow
mel.low mel'o sfat 1. olgun. 2. yllanm (arap). 3. yumuak, tatl (ses, renk). 4. iyi huylu. 5. keyifli. 6. yumuak (toprak). fiil 1. olgunlamak. 2. yumuatmak; yumuamak.
melodious
melodrama melodramatic
mel.o.dra.ma mel'dram isim melodram. mel.o.dra.mat.ic meldrmt'k sfat 1. melodram trnden. 2. ar duygusal.
melody melon
mel.o.dy mel'di isim melodi, ezgi. mel.on mel'n isim 1. kavun; karpuz. 2. argo havadan gelen kr.
gzyalarna boulmak. melt melt fiil (melted, melted/[eski] molten) 1. eritmek; erimek. 2. yumuatmak; yumuamak. 3. away yok etmek; yok olmak, kaybolmak. 4. into -in iine karmak.
melting point melting pot member of parliament member membership membrane memento
erime noktas. pota. 2. eitli rk ve ulustan insanlarn kaynat yer. milletvekili. mem.ber mem'br isim 1. ye. 2. organ. mem.ber.shipisim 1. yelik. 2. yeler. mem.brane mem'breyn isim zar, rtenek. me.men.to mmen'to isim (mementos/mementoes) hatra, anda, yadigr.
memo
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
memoirs memorabilia
mem.oirs mem'warz isim anlar, hatrat. mem.o.ra.bil.i.a memrbl'iy isim, oul hatrlanmaya deer eyler.
memorable
memorandum
memorial
memorialise
memorialize
memorise
mlange memorize
m.lange melanq' isim kark ey, karm. mem.o.rize mem'rayz fiil ezberlemek, ezbere renmek.
memory
nfuzlu adamlar, kodamanlar. men.ace men's isim 1. tehdit, gzda. 2. tehdit eden ey. fiil tehdit etmek, gzda vermek.
menagerie
me.nag.er.ie mnc'ri isim 1. yabanl hayvanlar koleksiyonu. 2. yabanl hayvanlarn sergilendii yer.
Davranlarna dikkat et. mend mend isim onarm, tamir. men.da.cious mendey's sfat 1. yalanc. 2. yalan. men.dac.i.ty mends'ti isim yalanclk. men.di.cant men'dknt sfat 1. dilencilik eden, dilenen. 2. dilenciye zg. isim dilenci.
827
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
me.ni.al mi'niyl sfat 1. hizmetiye ait. 2. kleye yakr. 3. baya, adi, aalk. isim hizmeti.
men.in.gi.tis menncay'ts isim, tbbi menenqit. men.o.pause men'pz isim menopoz. men.stru.al men'struwl sfat detle ilgili, aybana ait, menstrel.
menstruate
menstruation mental age mental arithmetic mental deficiency mental hospital mental retardation mental
men.stru.a.tionisim det, ayba, menstrasyon. ruhbilim zek ya. akldan yaplan hesap. geri zekllk, zek gerilii, zihinsel zr. akl hastanesi. geri zekllk, zek gerilii, zihinsel zr. men.tal men'tl sfat 1. zihinsel, zihni, akl ile ilgili. 2. argo deli, kak.
mentality
geri zekl, zihinsel zrl. geri zekl. men.tal.lyzarf aklen, zihnen. men.thol men'thl isim mentol. men.tho.lat.ed men'thleytd sfat mentoll. men.tion men'n isim 1. syleme. 2. bahsetme, anma. fiil anmak, szn etmek, -den sz etmek, -den bahsetmek.
mentor
men.u men'yu isim yemek listesi, men. me.ow miyau', myau' isim miyav. fiil miyavlamak. mer.can.tile mr'kntil, mr'kntayl sfat ticarete ait, ticari.
828
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mer.ce.nar.y mr'sneri sfat 1. kr gzeten, karc, paragz. 2. (yabanc orduda hizmet eden) paral (asker). isim (yabanc orduda hizmet eden) paral asker.
mercer
mercerise
mer.cer.ize mr'srayz fiil merserizelemek. mer.cer.izedsfat merserize. mer.chan.dise mr'ndayz isim ticari eya, emtia, mal. fiil alp satmak, -in ticaretini yapmak.
ticaret filosu. ok zengin tccar. mer.chant mr'nt isim tccar. sfat ticari. isim (merchantmen) ticaret gemisi. mer.ci.ful mr'sfl sfat 1. merhametli. 2. ac ektirmeyen.
merciless
mercurial
mer.cu.ry mr'kyri isim, kimya cva. mer.cy mr'si isim 1. merhamet. 2. insaf. Aman!/Allah akna! mere mr sfat 1. katksz, saf. 2. nemsiz. mere.lyzarf sadece, ancak, yalnz, sade. mer.est mr'st sfat en az, en ufak. merge mrc fiil 1. birlemek; birletirmek. 2. iine karp kaybolmak.
merger
meridian
829
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
me.ringue mrng' isim, ahlk 1. beze. 2. (turtann zerine konulduktan sonra piirilen) rplm yumurta ak, eker v.b. karm, mereng.
merinos yn, merinos. me.ri.no mri'no isim merinos. devlet memurluunda baarya gre atama ve terfi sistemi.
merit
mer.it mer't isim 1. deer. 2. erdem, fazilet. fiil -i hak etmek, -e layk olmak; -e demek.
meritorious
mer.lon mr'ln isim mazgal dii/siperi. mer.maid mr'meyd isim denizkz. mer.ri.lyzarf neeyle. mer.ri.ment mer'mnt isim 1. elence, keyif. 2. enlik, nee, keyif.
merry
mer.ry-go-round mer'igoraund isim atlkarnca. mer.ry.mak.ing mer'imeykng isim cmb, elence. me.sa mey's isim mesa, masatepe. mesh me isim 1. a gz. 2. a, ebeke. 3. ark dilerinin birbirine girmesi. fiil 1. a ile tutmak. 2. (ark dilerini) birbirine geirmek; birbirine gemek.
mesmerise
mesmerize
Mes.o.po.ta.mi.a mesptey'miy isim Mezopotamya. ile uramak, ile ilgilenmek. yzne gzne bulatrmak. 2. kirletmek, bozmak. 3. altst etmek.
mess
mess mes isim 1. karklk, dzensizlik, danklk. 2. kark durum, g veya utandrc durum. 3. pislik,
830
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kirlilik. fiil 1. yzne gzne bulatrmak, berbat etmek. 2. kirletmek, bozmak. 3. altst etmek. message messenger Messiah mes.sage mes'c isim 1. mesaq, haber. 2. resmi bildiri. mes.sen.ger mes'ncr isim 1. haberci, ulak. 2. kurye. Mes.si.ah msay' isim 1. Mesih, sa. 2. kk harf ile kurtarc. met metabolic metabolism metal met met fiil baknz meet met.a.bol.ic metbal'k sfat metabolik. me.tab.o.lism mtb'lzm isim, biyoloji metabolizma. met.al met'l isim metal, maden. sfat metal, metalik, madeni. metallic metallurgical metallurgy metamorphic me.tal.lic mtl'k sfat metalik, madeni. met.al.lur.gi.calsfat metalurqik, metalbilimsel. met.al.lur.gy met'lrci isim metalurqi, metalbilim. met.a.mor.phic metmr'fk sfat bakalam, metamorfik. metamorphose met.a.mor.phose metmr'foz fiil bakalatrmak; bakalamak. metamorphosis met.a.mor.pho.sis metmr'fss isim (metamorphoses) bakalama, bakalam, metamorfoz. metaphor metaphoric metaphorical metaphorically metaphysical metaphysics met.a.phor met'fr isim mecaz. met.a.phor.icsfat mecazi. met.a.phor.ic.alsfat mecazi. met.a.phor.ic.al.lyzarf mecazen. met.a.phys.i.calsfat metafizik, doatesi, fiziktesi. met.a.phys.ics metfz'ks isim metafizik, doatesi, fiziktesi. metaplasia met.a.pla.sia metpley'q isim, biyoloji dnm, metaplazi. metapsychic metapsychics metastasis metathesis met.a.psy.chic metsay'kk sfat ruhtesi, metapsiik. met.a.psy.chicsisim ruhtesi, metapsiik. me.tas.ta.sis mts'tss isim (metastases) metastaz. me.tath.e.sis mtth'ss isim, dilbilim (metatheses) gme, yer deitirme, metatez.
831
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mete mit fiil out vermek. me.tem.psy.cho.sis mtemsko'ss isim ruh g. me.te.or mi'tiyr isim akanyldz, meteor. me.te.or.ic mitiyr'k sfat 1. akanyldza ait. 2. akanyldza benzer. 3. parlak, gz kamatrc. 4. ok hzl.
meteorite
me.te.or.ol.o.gi.calsfat meteoroloqik. me.te.or.ol.o.gistisim meteoroloqi uzman. me.te.or.ol.o.gy mitiyral'ci isim meteoroloqi. me.ter mi'tr isim metre. meth.ane meth'eyn isim, kimya metan. meth.od meth'd isim 1. yntem, metot, usul, yol. 2. dzen.
methodical
methodically methodological
methodology
metil alkol. meth.yl meth'l isim metil. me.tic.u.lous mtk'yls sfat ok titiz, ok dikkatli. me.tic.u.lous.nessisim titizlik. me.tre mi'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz meter metre sistemi, metrik sistem. met.ric met'rk sfat 1. metrik, metre ile ilgili. 2. metrik, metre sistemini kullanan. 3. iir vezinli, ll.
metrical
met.ri.cal met'rkl sfat 1. metrik, metre ile ilgili. 2. metrik, metre sistemini kullanan. 3. iir vezinli, ll.
832
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
met.ro met'ro sfat, konuma dili anakente ait, metropoliten. isim (ngiltere hari, Avrupa'da bulunan) metro.
metronome metropolis
met.ro.nome met'rnom isim, mzik metronom. me.trop.o.lis mtrap'ls isim anakent, bykehir, metropol.
metropolitan
met.ro.pol.i.tan metrpal'tn sfat 1. anakente ait, metropoliten. 2. Hristiyanlk metropolite ait. isim, Hristiyanlk metropolit.
mettle
mew
mew myu fiil 1. miyavlamak. 2. (mart) miyavlar gibi ses karmak. isim miyav.
Mexican
Mex.i.co mek'sko isim Meksika. mez.za.nine mez'nin isim asmakat. mi.aow mi'yav isim, fiil baknz meow mi.ca may'k isim mika, evrenpulu. mice mays isim, oul baknz mouse saraypat, aster. Mich.ael.mas mk'lms isim, Hristiyanlk bameleklerden Mikil'in 27 Eyll'de kutlanan yortusu.
micro-nek mikro-, kk. mi.crobe may'krob isim mikrop. mi.cro.bi.al maykro'biyl sfat mikrobik. mi.cro.bic maykro'bk sfat mikrobik. mi.cro.bi.ol.o.gist maykrobayal'cst isim mikrobiyolog.
mi.cro.bi.ol.o.gy maykrobayal'ci isim mikrobiyoloqi. mi.cro.ce.phal.ic maykrosfl'k sfat mikrosefal. mi.cro.ceph.a.lous maykrosef'ls sfat baknz microcephalic
833
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mi.cro.ceph.a.ly maykrosef'li isim mikrosefali. mi.cro.chip may'krp isim, bilgisayar yongack. mi.cro.coc.cus maykrokak's isim (micrococci) mikrokok.
microcopy microeconomics
mi.cro.fiche may'krfi isim mikrofi. mi.cro.film may'krflm isim mikrofilm. mi.crom.e.ter maykram'tr isim mikrometre. mi.cron may'kran isim mikron. Mi.cro.ne.sia maykrni'q isim Mikronezya. isim Mikronezyal. sfat 1. Mikronezya, Mikronezya'ya zg. 2. Mikronezyal.
microorganism
mi.cro.phone may'krfon isim mikrofon. mi.cro.scope may'krskop isim mikroskop. mi.cro.scop.ic maykrskap'k sfat 1. mikroskobik. 2. ok ufak.
microsecond microsurgery microwave oven microwave mid mid-air midday middle age middle C middle class middle
mi.cro.sec.ond may'kroseknd isim mikrosaniye. mi.cro.sur.ger.y may'krosrcri isim mikrocerrahi. mikrodalga frn. mi.cro.wave may'krweyv isim mikrodalga. mid md sfat orta, ortadaki. mid-air md'er' sfat havadaki. mid.day md'dey isim le, gn ortas. orta ya. mzik do. orta snf, burjuva. mid.dle md'l sfat 1. orta, vasat. 2. ortadaki, aradaki. isim orta yer, orta.
834
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mid.dle-aged md'leycd' sfat orta yal. mid.dle.man md'lmn isim (middlemen) komisyoncu, arac.
middlemost middle-of-the-road
mid.dle.most md'lmost sfat en ortadaki. mid.dle-of-the-road md'lvdhrod' sfat lml bir yol veya politika izleyen, lml.
mid.dle-sized md'lsayzd sfat orta boy. mid.dle.weight md'lweyt isim ortasklet, ortaarlk. mid.dling md'lng sfat 1. orta, iyice. 2. orta snfa zg. zarf, konuma dili yle byle.
midg.et mc't isim cce. mid.i md'i isim 1. midi etek. 2. midi palto. mid.land md'lnd sfat lkenin i ksmnda bulunan. isim bir lkenin i ksm.
mid.most md'most sfat en orta yerdeki, tam ortadaki. mid.night md'nayt isim gece yars. mid.point md'poynt isim orta, gbek, orta yer. mid.riff md'rf isim 1. gsle karn arasndaki ksm. 2. anatomi diyafram.
midst mdst isim orta, orta yer. edat ortasnda. mid.stream md'strim isim nehrin orta yeri. mid.sum.mer md's^mr isim yaz ortas. mid.term md'trm isim 1. smestr ortas. 2. smestr ortasnda yaplan snav.
mid.way md'wey sfat yar yolda olan. zarf yar yolda. mid.week md'wik isim hafta ortas. Mid.west md'west' isim baknz the Midwest mid.wife md'wayf isim (midwives) ebe. mid.wife.ry md'wayfri, md'wayfri isim ebelik. mid.win.ter md'wn'tr isim k ortas, karak. mid.year md'yr sfat sene ortasndaki. isim sene ortasnda yaplan snav.
mien might
mien min isim 1. surat, ehre. 2. eda, tavr. might mayt fiil baknz may
835
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mignonette migraine
mi.gnon.ette mnynet' isim muhabbetiei. mi.graine may'greyn, [ngiliz ngilizcesi] mi'greyn isim migren.
mi.grantisim gmen. mi.grate may'greyt fiil g etmek. mi.gra.tionisim g. gmen ku. mi.gra.to.ry may'grtri sfat 1. gmen, gebe, ger. 2. gle ilgili.
mih.rab mi'rb isim mihrap. mike mayk isim, konuma dili mikrofon. mil.ksaltma military mil.age may'lc isim baknz mileage milch ml sfat st veren, samal. mild mayld sfat 1. yumuak bal, lml. 2. hafif. 3. lman (iklim).
mildew
mild.lyzarf 1. kibarca. 2. biraz. mile mayl isim mil (uzaklk l birimi). mile.age may'lc isim mil hesab ile uzaklk. mile.stone mayl'ston isim 1. kilometre ta. 2. nemli bir olay, dnm noktas.
milfoil
milieu militant
mi.lieu mily' isim (milieus/milieux) ortam, evre. mil.i.tant ml'tnt sfat 1. kavgac. 2. militan. isim militan.
askeri inzibat. asker niformas, niforma. mil.i.tar.y ml'teri sfat askeri. isim baknz the military -in aleyhine olmak, -e engel olmak.
836
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-in lehine olmak, -e yararl olmak. mil.i.tate ml'teyt fiil baknz militate against militate in favor of
militia milk jug milk shake milk sugar milk teeth milk thistle milk
mi.li.tia ml' isim milis. ngiliz ngilizcesi (srahi eklinde) stlk. milkeyk. laktoz, st ekeri. stdileri. meryemanadikeni. milk mlk isim st. fiil 1. samak. 2. faydalanmak, ktye kullanmak, smrmek.
milker
milk.er ml'kr isim 1. st saan kimse, sac. 2. sama makinesi. 3. samal hayvan, samal.
milking machine milking milkmaid milkman milkweed milky mill wheel mill
sama makinesi. milk.ing ml'kng isim sama, sam. milk.maid mlk'meyd isim st kz. milk.man mlk'mn isim (milkmen) st (erkek). milk.weed mlk'wid isim ipekotu. milk.y ml'ki sfat 1. st gibi, ste benzer. 2. stl. deirmen ark veya dolab. mill ml isim 1. deirmen. 2. el deirmeni. 3. fabrika, yapmevi, imalathane. fiil 1. deirmende tmek, ekmek. 2. deirmenden geirmek. 3. (parann kenarn) di di yapmak. 4. konuma dili around dolanp durmak.
millennium
mil.len.ni.um mlen'iym isim (millenniums/millennia) 1. bin yllk devre. 2. bininci yldnm. 3. mutluluk a.
mill.erisim deirmenci. mil.let ml't isim dar. mil.li.gram ml'grm isim miligram. mil.li.gramme ml'grm isim, ngiliz ngilizcesi baknz milligram
milliliter
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
millimeter millimetre
mil.li.me.ter ml'mitr isim milimetre. mil.li.me.tre ml'mitr isim, ngiliz ngilizcesi baknz millimeter
mil.lion ml'yn isim milyon. mil.lion.aire mlyner' isim milyoner. mil.lionthsfat, isim 1. milyonda bir. 2. milyonuncu. mil.li.pede ml'pid isim krkayak. mim.bar mm'bar isim baknz minbar mime maym isim, tiyatro mim. mim.ic mm'k sfat taklit eden. isim 1. takliti. 2. taklit. fiil (mimicked, mimicking) 1. taklidini yapmak. 2. taklit etmek, kopya etmek. 3. zooloji benzemek.
mimicry minaret minbar mince Mind one's p's and q's. Mind you, ....
mim.ic.ryisim 1. taklitilik. 2. biyoloji benzeme. min.a.ret mnret' isim minare. min.bar mn'bar isim minber. mince mns fiil kymak, ince ince doramak. konuma dili ne yaptna dikkat etmek. Aslnda, ...: Mind you, I don't for a minute think he'll agree. Dorusunu istersen kabul edeceini hi sanmyorum.
Sen kendi iine bak! Dikkat et! mind maynd isim 1. akl, zihin, bellek. 2. hatr. 3. fikir, dnce. 4. zek, anlak. 5. istek, arzu.
mindful mindless
mayn dedektr. maden kuyusu. mine mayn isim 1. maden, maden oca. 2. hazine, kaynak. 3. askeri mayn. fiil 1. madencilik kazp
838
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
karmak. 2. yeraltnda (lam veya yol) kazmak. 3. aratrp bulmak. 4. askeri mayn dkmek, maynlamak. minefield miner mineral oil mineral water mineral mine.field mayn'fild isim mayn tarlas. minerisim madenci. madeni ya, mineral ya. madensuyu. min.er.al mn'rl, mn'rl sfat 1. madensel, madeni. 2. mineral. isim 1. maden, mineral. 2. maden filizi. 3. konuma dili madensuyu. mineralogist mineralogy min.er.al.o.gistisim mineralog. min.er.al.o.gy mnral'ci isim mineralbilim, mineraloqi. minesweeper mingle mine.sweep.er mayn'swipr isim mayn tarama gemisi. min.gle mng'gl fiil 1. katp kartrmak. 2. birbirine kartrmak; katmak; katlmak. miniminiature camera mini-nek mini-, kk. 15 mm.'lik veya daha dar bir film kullanan fotoraf makinesi. miniature min.i.a.ture mn'iyr isim minyatr. sfat minyatr, ok ufak. miniaturise min.i.a.tur.ise mn'iyrayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz miniaturize miniaturist miniaturize min.i.a.tur.istisim minyatrc. min.i.a.tur.ize mn'iyrayz fiil (bir eyin) daha kn yapmak; minyatrletirmek. minibus minimal min.i.bus mn'ib^s isim minibs. min.i.mal mn'ml sfat en az, asgari, minimal, minimum. minimise min.i.mise mn'mayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz minimize minimize min.i.mizefiil 1. mmkn olduu kadar azaltmak veya ufaltmak. 2. nemsememek, kmsemek. minimum wage asgari cret.
839
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
min.i.mum mn'mm isim (minimums/minima) en az miktar, en ufak derece, minimum. sfat asgari, minimum, en az, en kk, en aa.
maden mhendisi. min.ing may'nng isim 1. madencilik. 2. maden kazma. 3. askeri mayn dkme, maynlama.
minion
miniskirt minister
min.i.skirt mn'iskrt isim mini etek. min.is.ter mn'str fiil to -e bakmak, -e yardm etmek, e hizmet etmek.
ministration
Ministry of Agriculture Ministry of Commerce Ministry of Communications Ministry of Culture and Tourism
Ministry of Customs and Monopolies Gmrk ve Tekel Bakanl. Ministry of Defense Milli Savunma Bakanl. mar ve skn Bakanl.
Ministry of Energy and Natural Resources Ministry of Finance Ministry of Foreign Affairs Ministry of Forestry Ministry of Health
Maliye Bakanl. Dileri Bakanl. Orman Bakanl. Salk ve Sosyal Yardm Bakanl.
Ministry of Industry and Technology Sanayi ve Teknoloji Bakanl. Ministry of Justice Ministry of Labor Ministry of Public Works Ministry of the Interior Ministry of Village Affairs Ministry of Youth and Sports ministry Adalet Bakanl. ngiliz ngilizcesi alma Bakanl. Bayndrlk Bakanl. ileri Bakanl. Ky leri Bakanl. Genlik ve Spor Bakanl. min.is.try mn'stri isim 1. bakanlk. 2. papazlk.
840
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mink mngk isim vizon, mink. min.now mn'o isim 1. (yem olarak kullanlabilen) ufak balk. 2. golyan bal.
spor ikinci lig. mantk kk nerme. mantk kk terim. mantk kk terim. mi.nor may'nr sfat 1. kk. 2. ikincil, nemi az. 3. mzik minr. isim 1. ergin olmayan kimse, rtn ispat etmemi kimse. 2. (niversitede) yardmc bran. 3. mzik minr. fiil in (niversitede) -i yardmc bran olarak almak.
Minorca Minorcan
Mi.nor.ca mnr'k isim Minorka. isim Minorkal. sfat 1. Minorka, Minorka'ya zg. 2. Minorkal.
minority
minster
min.ster mn'str isim, ngiliz ngilizcesi 1. manastr kilisesi. 2. byk kilise, katedral.
minstrel mint
min.strel mn'strl isim ozan, k, halk airi. mint mnt isim 1. darphane. 2. byk miktar (zellikle para). fiil (para) basmak.
min.u.et mnyuwet' isim menuet. sfrn altnda yedi derece. eksi iareti. mi.nus may'ns edat eksi, karsa. mi.nus.cule mn'skyul isim kk harf, minskl. sfat 1. kk harfle yazl. 2. kk, ufack, nemsiz.
tutanak defteri. saat yelkovan. min.ute mn't isim 1. dakika. 2. an. 3. tutanak, zabt. mi.nu.ti.a mnu'y isim (minutiae) nemsiz ayrnt. mi.nu.ti.ae mnu'yi isim, oul nemsiz ayrntlar. mir.a.cle mr'kl isim mucize, harika.
841
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mi.rage mraq' isim serap, lgm, yalgn. yarda kalmak, baarszla uramak. mire mayr isim 1. amur, batak. 2. kir, pislik. fiil 1. amura saplamak; amura saplanmak. 2. amur bulatrmak.
mir.ror mr'r isim ayna. fiil yanstmak, aksettirmek. mirth mrth isim enlik, cmb. mirth.fulsfat en, sevinli, neeli. mirth.lesssfat neesiz. mir.y may'ri sfat 1. amurlu. 2. kirli, pis. mis-nek yanl, kt, hatal. mis.ad.ven.ture msdven'r isim kaza, bela, talihsizlik, felaket.
misadvise
misanthrope
mis.an.thrope ms'nthrop isim 1. insanlardan nefret eden veya insanlara gvenmeyen kimse. 2. insanlardan kaan kimse, merdmgiriz kimse.
misanthropist
mis.an.thro.pist msn'thrpst isim 1. insanlardan nefret eden veya insanlara gvenmeyen kimse. 2. insanlardan kaan kimse, merdmgiriz kimse.
mis.ap.ply msplay' fiil yanl uygulamak. mis.ap.pre.hend msprhend' fiil yanl anlamak. mis.ap.pre.hen.sion msprhen'n isim yanl anlama. mis.ap.pro.pri.ate mspro'priyeyt fiil haksz olarak almak veya kullanmak.
misbehave
misbehavior
misc. miscalculate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mis.cal.cu.la.tionisim yanl hesaplama. adli hata. mis.car.riage msker'c isim 1. ocuk drme, dk. 2. iin boa kmas, iin ters gitmesi, baarszlk. 3. yanl yere sevketme.
miscarry
mis.car.ry msker'i fiil 1. baaramamak. 2. boa kmak, ters gitmek. 3. ocuk drmek. 4. yanl yere gtrlmek.
miscast
miscellaneous
mis.cel.la.ny ms'leyni isim derleme. mis.chance msns' isim talihsizlik, kaza. mis.chief ms'f isim 1. yaramazlk, haylazlk. 2. fesat, ktlk. 3. zarar. 4. haylaz kimse. 5. fesat.
mischief-maker
mischievous
misconceive
misconception
misconduct
misconstrue
miscount
mis.count mskaunt' fiil yanl saymak, yanl hesap etmek. isim yanl hesap.
misdate
misdeed
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mis.di.rect msdrekt' fiil 1. yanltmak. 2. yanl yere veya adrese gndermek. 3. yanl yn gstermek.
miser miserable
mi.ser may'zr isim cimri kimse, pinti kimse. mis.er.a.ble mz'rbl sfat 1. ok kt, berbat; ok mutsuz, insan mutsuz eden, insann keyfini karan: I feel miserable. Kendimi ok kt hissediyorum. What a miserable winter that was! O k herkesi perian etti. The weather is miserable. Hava berbat. Sahir turned into a miserable old man. Sahir huysuz ve mutsuz bir ihtiyar oldu. What a miserable life this is! Ne ekilmez bir hayat bu byle! You'll die miserable. Byk bir mutsuzluk iinde leceksin. 2. aalk, ok kt, alaka (davran). 3. czi, ok az (bir miktar). 4. sefil; sefalet eken; sefalet kokan.
miserly misery
mi.ser.lysfat cimri, pinti. mis.er.y mz'ri, mz'ri isim 1. ok ac bir durum, ok kt bir durum, perianlk. 2. sefalet. 3. ngiliz ngilizcesi hep ikyet eden kimse.
misfire
mis.fire msfayr' fiil 1. (silah) ate almamak. 2. (iten yanmal motor) iyi almamak. 3. hedefe isabet ettirememek. isim ate almama.
misfit
mis.fit ms'ft isim 1. uygun gelmeyi. 2. iyi uymayan ey. 3. uyumsuz kimse.
misfortune
misgiving
mis.giv.ing msgv'ng isim 1. genellikle oul endie, kuku, phe. 2. genellikle oul korku.
misguide
mishandle
mis.hap ms'hp isim aksilik, talihsizlik. mish.mash m'm isim naho karm. mis.in.form msnfrm' fiil yanl bilgi vermek.
844
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mis.in.form.a.tionisim yanl bilgi. mis.in.ter.pret msntr'prt fiil yanl yorumlamak, yanl anlamak.
misinterpretation misjudge
mis.in.ter.pret.a.tionisim yanl yorum. mis.judge msc^c' fiil 1. yanl hkm vermek. 2. yanl anlamak. 3. yanl fikir edinmek.
mislay
mislead
misleading mismanage
mis.man.age.mentisim kt ynetim, kt idare. yanl kimseye gvenmek. mis.place mspleys' fiil yanl yere koymak, kaybetmek.
misprint mispronounce
mis.print msprnt' fiil yanl basmak. isim bask hatas. mis.pro.nounce msprnauns' fiil yanl telaffuz etmek, yanl sylemek.
mispronunciation
misquotation misquote
mis.juota.tionisim yanl aktarma. mis.juote mskwot' fiil yanl aktarmak, (birinin szn) yanl tekrarlamak.
misread
misrepresent
misrepresentation
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
miss ms isim 1. konuma dili gen kz. 2. byk harf ile Bayan, Matmazel (Soyadndan nce gelir.).
mis.shape ms.eyp' fiil kt biim vermek. mis.shapensfat biimsiz, deforme olmu. mis.sile ms'l, [ngiliz ngilizcesi] ms'ayl isim 1. fze. 2. mermi. 3. atlan ey.
missing
miss.ing ms'ng sfat eksik, olmayan, kayp: There is a page missing. Bir sayfa eksik.
mission
mis.sion m'n isim 1. zel grev. 2. askeri uu. 3. politika misyon. 4. misyoner heyeti, misyon. 5. elilik; sefarethane.
missionary
mis.sion.ar.y m'neri isim 1. misyoner, dinyayar, dinyayc. 2. misyoner, misyon sahibi kimse. sfat misyoner.
missive misspell
mis.sive m'sv isim uzun mektup. mis.spell ms.spel' fiil (misspelled/misspelt) imlasn yanl yazmak.
misspelled mist
mis.spell.edsfat imlas bozuk, yanl yazlm. mist mst isim 1. sis, duman, pus. 2. buhar, buu. 3. karart. fiil 1. sisle kaplamak, sis basmak. 2. buulamak; buulanmak. 3. iselemek.
mistake
mis.take msteyk' fiil (mistook, mistaken) 1. yanl anlamak. 2. for yanllkla -e benzetmek, ile kartrmak: I mistook them for students. Onlar rencilerle kartrdm.
mistaken
mis.tak.en mstey'kn fiil baknz mistake sfat yanl, yanl fikre dayanan, hatal.
mistakenly Mister
mis.tak.en.lyzarf yanllkla. Mis.ter ms'tr isim Bay, Efendi (Soyadndan nce gelir.).
mis.tle.toe ms'lto isim kseotu, bur, gce. mis.took mstk' fiil baknz mistake mis.trans.late mstrnsleyt' fiil yanl evirmek, yanl tercme etmek.
846
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mistress
mis.tress ms'trs isim 1. hanm, sahibe. 2. metres. 3. ngiliz ngilizcesi kadn retmen.
mistrust
mis.trust mstr^st' isim gvensizlik, kuku, phe. fiil gvenmemek, hakknda kukulanmak/phe etmek.
mis.trust.fulsfat gvensiz, kukulu, pheli. mistysfat 1. sisli, dumanl. 2. bulank. mis.un.der.stand ms^ndrstnd' fiil (misunderstood) yanl anlamak, ters anlamak.
misunderstanding
misunderstood
misuse
mite mayt isim, zooloji akar. mi.ter may'tr isim piskoposluk tac. mit.i.gate mt'geyt fiil 1. yattrmak. 2. hafifletmek, azaltmak.
mit.i.ga.tionisim hafifletme, azaltma. mi.to.sis mayto'ss isim, biyoloji mitoz, karyokinez. tbbi mitral yetersizlik. anatomi mitral kapakk, ikili kapack. mi.tral may'trl sfat, anatomi mitral. mi.tre may'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz miter mitt mt isim 1. beysbol eldiveni. 2. tek parmakl eldiven, kolak. 3. argo el. 4. argo boks eldiveni.
mit.ten mt'n isim tek parmakl eldiven, kolak. kartrmak. mix mks fiil 1. kartrmak, birbirine kartrmak; karmak: Oil and water won't mix. Ya, su ile karmaz. 2. karmak. 3. into -e katmak. 4. melez elde
847
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
etmek iin iftletirmek. 5. kaynamak, uyumak, badamak: They do not mix well. Anlaamyorlar./Uyuamyorlar. mixed doubles mixed economy mixed group mixed marriage mixed mixer mixture tenis kark iftler. karma ekonomi. karma grup. deiik din veya rktan kiilerin evlenmesi. mixed mkst sfat 1. kark. 2. karma. mix.er mk'sr isim 1. kartrc. 2. mikser. mix.ture mks'r isim 1. kartrma; karma. 2. karma. 3. katma. 4. karm: a mixture of salt and flour tuz ve un karm. mizzenmast miz.zen.mast mz'nmst isim, denizcilikle ilgili mizana direi, mizana. mm. mnemonic mm.ksaltma millimeter mne.mon.ic niman'k sfat hatrlamaya yardmc olan, belletici, bellemsel. isim bellete. mnemonics mnemotechnics mne.mon.ics niman'ks isim mnemotekni. mne.mo.tech.nics nimotek'nks isim mnemotekni, belletmece. moan moat mob moan mon fiil inlemek. isim inilti. moat mot isim kale hendei. mob mab isim 1. kalabalk, izdiham. 2. ayaktakm, avam. 3. konuma dili gangster etesi. fiil (mobbed, mobbing) gruh halinde saldrmak. mobile mo.bile mo'bl, [ngiliz ngilizcesi] mo'bayl sfat 1. devingen, hareket eden. 2. kolay deien (ehre). 3. deiken (fikir). 4. askeri seyyar (ordu). mobilise mo.bi.lise mo'blayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz mobilize mobility mobilize mo.bil.i.ty mobl'ti isim 1. devingenlik. 2. deikenlik. mo.bi.lize mo'blayz fiil seferber etmek, harekete geirmek; seferber olmak, harekete gemek. mobster mob.ster mab'str isim, argo gangster.
848
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
moc.ca.sin mak'sn isim mokasen. mo.cha mo'k isim moka, Yemen kahvesi. filbahri, filbahar. mock mak isim 1. alay, elenme. 2. taklit, sahte ey. sfat sahte, kalp, taklit. fiil 1. alay etmek, alaya almak, elenmek. 2. kmsemek. 3. aldatmak. 4. taklidini yapmak.
mock.eryisim 1. alay. 2. taklit. 3. alay konusu. mod.ksaltma moderate modern mode mod isim 1. mzik makam. 2. dilbilgisi kip. 3. usul, tarz, slup, ekil.
model
mod.el mad'l isim 1. rnek, model. 2. kalp. 3. resim, plan. 4. rnek tutulacak kimse. 5. manken. sfat 1. model. 2. rnek. 3. rnek tutulmaya uygun. fiil (modeled/modelled, modeling/modelling) 1. modelini yapmak. 2. biimlendirmek. 3. mankenlik yapmak.
moderate
mod.er.ate mad'rt sfat 1. lml. 2. orta, ikisi ortas. isim lml kimse.
moderation
mod.er.a.tion madrey'n isim 1. yattrma, yumuatma, azaltma, hafifletme; yatma, yumuama, azalma, hafifleme. 2. lmllk.
moderator
modern
mod.ern mad'rn sfat modern, acl; ada. isim modern kimse, acl kimse.
modernise
mod.ern.is.tic madrns'tk sfat szmona modern. mo.der.ni.ty madr'nti isim modernlik, acllk. mod.ern.ize mad'rnayz fiil modernletirmek, modernize etmek, acllatrmak, yeniletirmek.
modest
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mod.estyisim 1. alakgnlllk. 2. lmllk. 3. iffet. mod.i.cum mad'km isim baknz a modicum of mod.i.fi.ca.tion madfkey'n isim 1. deitirme. 2. deiiklik.
modifier
mod.i.fi.er mad'fayr isim 1. deitiren ey. 2. dilbilgisi niteleyen szck veya cmlecik.
modify
modulate
mod.u.late mac'leyt fiil 1. (konuma ve ark sylemede) ses perdesini gereine gre deitirmek, bir tondan baka bir tona gemek. 2. (sesi) yumuatmak, hafifletirmek, tatllatrmak. 3. radyo modle etmek.
mod.ule mac'ul isim 1. modl. 2. l birimi. mo.hair mo'her isim 1. tiftik. 2. tiftik kuma. Mo.ham.med mohm'd isim baknz Muhammad moist moyst sfat 1. nemli, rutubetli. 2. slak. 3. yal (gz).
moisten
mois.ture moys'r isim nem, rutubet. mo.lar mo'lr isim azdii. mo.las.ses mls'z isim 1. pekmez. 2. melas. kamuoyu oluturmak. mold mold isim kalp. fiil ekil vermek, biimlendirmek.
Moldavia
Moldavian
mold.i.nessisim kf, kfllk. mold.ing mol'dng isim tiriz; pervaz; korni; silme. Mol.do.va mldo'v isim Moldova. isim Moldoval. sfat 1. Moldova, Moldova'ya zg. 2. Moldoval.
850
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk moldy mole bean mole cricket mole molecular molecule
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
moldysfat kfl, kf balam. hintyabitkisinin tohumu. 2. hintyabitkisi, keneotu. danaburnu, kkkurdu. mole mol isim dalgakran, mendirek. mo.lec.u.lar mlek'ylr sfat molekler, zdeciksel. mol.e.cule mal'kyul isim molekl, zdecik, tozan, zerre.
molehill
molest molestation
mo.lest mlest' fiil -e cinsel tacizde bulunmak. mo.les.ta.tion molestey'n isim 1. cinsel taciz. 2. engelleme.
mo.lest.er mles'tr isim cinsel tacizde bulunan kimse. mol.li.fy mal'fay fiil yumuatmak, yattrmak. mol.ly.cod.dle mal'ikadl isim muhallebi ocuu, hanm evlad. fiil stne titremek.
molotofkokteyli. Mo.lo.tov ma'ltf sfat baknz Molotov cocktail molt molt fiil 1. tylerini dkmek. 2. deri deitirmek. mol.ten mol'tn fiil, eski baknz melt sfat 1. erimi. 2. dkme.
Molucca Moluccan
Mo.luc.ca ml^k' sfat Molk, Molk Adalar'na zg. isim Molkl. sfat 1. Molk, Molk Adalar'na zg. 2. Molkl.
mom mam isim, konuma dili anne. karar an, kritik an. mo.ment mo'mnt isim 1. an. 2. nem. 3. fizik moment. mo.ment.arysfat 1. bir an sren, bir anlk. 2. geici, ok az sren.
momentous momentum
mo.men.tous momen'ts sfat nemli, ciddi. mo.men.tum momen'tm isim, fizik (momentums/momenta) moment.
mommy
851
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Mon.a.can man'kn, mnak'n isim Monakolu. sfat 1. Monako, Monako'ya zg. 2. Monakolu.
Mon.a.co man'ko, mna'ko isim Monako. mon.arch man'rk isim kral, hkmdar. mon.archyisim monari, tekerklik. mon.as.ter.y man'steri isim manastr. mo.nas.tic mns'tk sfat manastra veya manastr hayatna zg. isim kei.
mo.nas.tic.ismisim manastr hayat veya sistemi. Mon.day m^n'di, m^n'dey isim pazartesi. Mon.e.gasjue mangsk' isim Monakolu. sfat 1. Monako, Monako'ya zg. 2. Monakolu.
monetary
money belt Money is no object. money market money on deposit money order money plant money moneybags
para tamaya elverili kuak. parada deil./Para nemli deil. para piyasas. bankadaki para, mevduat. para havalesi. denizlahanas, ayotu. mon.ey m^n'i isim para. mon.ey.bags m^n'ibgz isim, argo zengin kimse, para babas.
mon.ey.chang.er m^n'ieyncr isim sarraf. mon.ey.edsfat paral. mon.ey.lend.er m^n'ilendr isim faizci, tefeci. mon.ey.lesssfat parasz. mon.ger mang'gr isim, ngiliz ngilizcesi satc. Mon.gol mang'gl isim Mool, Mool halkndan biri. sfat Mool, Moollara zg.
Mongolia Mongolian
Mon.go.li.a mang.go'liy, mang.gol'y isim Moolistan. isim 1. Mool, Moolistan halkndan biri. 2. Moolca. sfat 1. Mool. 2. Moolca.
mongolism
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mon.grel mang'grl isim melez kpek veya baka hayvan. sfat melez (kpek, hayvan).
monism
monist monitor
mon.ist man'st, mo'nst isim, felsefe monist, teki. mon.i.tor man'tr isim 1. televizyon monitr. 2. snf bakan. 3. izleme veya gzlem sistemi.
monk monkey about with monkey about monkey around with monkey around monkey business monkey puzzle monkey with monkey wrench monkey monkfish monkshood
monk m^ngk isim kei. ile oynamak, -i ellemek. oynamak, oyalanmak. ile oynamak, -i ellemek. oynamak, oyalanmak. dalavere, dolap, dzenbazlk. botanik iliarokaryas. ile oynamak, -i ellemek. ingilizanahtar. mon.key m^ng'ki isim maymun. monk.fish m^ngk'f isim kelerbal. monks.hood m^ngks'hd isim, botanik kurtboan, frtnaklah.
mono
monobloc monochromatic
mon.o.bloc man'blak isim tekgvde, monoblok. mon.o.chro.mat.ic mankromt'k sfat tekrenkli, monokrom.
bilgisayar tekrenkli monitr. mon.o.chrome man'krom isim tekrenkli resim. sfat tekrenkli, monokrom.
monochromous
mon.o.cle man'kl isim tekgzlk, monokl. monogamoussfat tekeli, monogam. mo.nog.a.my mnag'mi isim tekelilik, monogami. mon.o.gen.e.sis mancen'ss isim tekkaynaklk.
853
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mon.o.gram man'grm isim monogram. mon.o.graph man'grf isim monografi, tekyaz. mon.o.log man'lag isim monolog. mon.o.logue man'lg isim monolog. mon.o.nu.cle.ar mannu'kliyr sfat tekekirdekli. mon.o.nu.cle.o.sis manonukliyo'ss, mannukliyo'ss isim (mononucleoses) 1. intani mononkleoz, monositli anjin. 2. mononkleoz.
monopolise
mo.nop.o.list mnap'lst isim tekelci. mo.nop.o.list.icsfat tekelci. baka kimseyi konuturmamak. mo.nop.o.lize mnap'layz fiil tekeline almak. mo.nop.o.ly mnap'li isim tekel, inhisar, monopol. mon.o.the.ism man'thiyzm isim tektanrclk, monoteizm.
mon.o.the.istisim tektanrc, monoteist. mon.o.the.ist.icsfat tektanrclkla ilgili. mon.o.tone man'ton isim baknz in a monotone mo.not.o.noussfat tekdze, monoton. mo.not.o.ny mnat'ni isim tekdzelik, monotonluk. mon.o.type man'tayp isim monotip. mon.soon mansun' isim muson. mon.ster man'str isim 1. canavar. 2. ucube. 3. dev gibi ey veya kimse. sfat ok byk, koskoca, muazzam; dev gibi.
monstrosity
monstrous
mon.strous man'strs sfat 1. acayip/korkun derecede byk; devasa ve ok irkin, ucube gibi. 2. ok korkun, korkun derecede kt.
montage
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Mon.te.ne.gro mantni'gro isim Karada. month m^nth isim ay. month.lysfat 1. ayda bir olan. 2. aylk. isim aylk dergi. zarf ayda bir.
monument monumental
mon.u.ment man'ymnt isim 1. ant, abide. 2. eser. mon.u.ment.alsfat 1. antsal. 2. muazzam, koskoca. 3. gzel sanatlar aslndan byk.
moo mu fiil brmek. isim brme. mood mud isim, dilbilgisi kip. moodysfat 1. birdenbire bambaka bir ruh haline geebilen, ruhsal adan aniden deiebilen. 2. can skkn.
moon
moon mun isim ay. fiil, konuma dili about/around dalgn dalgn gezinmek.
moon.beam mun'bim isim ay n. moon.light mun'layt isim ay , mehtap. moon.light.ing mun'laytng isim, argo asl iinden baka bir ite de alma.
moon.rise mun'rayz isim ayn domas. moon.struck mun'str^k sfat aysar, lgn, deli. moon.walk mun'wk isim ayda yry. moor mr isim, ngiliz ngilizcesi engebeli ve aasz arazi.
moorings
moose moot mop one's brow mop the floor with mop up
moose mus isim, zooloji (moose) mus. moot mut sfat tartmal. alnnn terini silmek. (bir tartma veya oyunda) -i bozguna uratmak. paspaslamak. 2. askeri dman temizlemek.
855
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mop map isim 1. sapl tahta bezi, paspas. 2. kark ve taranmam sa. fiil (mopped, mopping) paspas yapmak, paspaslamak, bezle silmek.
mope moraine moral defeat moral principle moral support moral victory moral
mope mop fiil 1. zntl olmak. 2. zmek. mo.raine mreyn' isim, jeoloji moren, buzulta. manevi yenilgi. ahlak kural. manevi destek. manevi zafer. mor.al mr'l sfat 1. ahlaksal, ahlaki, trel. 2. ahlak prensiplerine bal, namuslu. 3. ahlak kurallarna uyan. 4. (cinsel adan) namuslu.
morale moralise
mo.rale mrl', mrl' isim moral, igc. mor.al.ise mr'layz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz moralize
moralize
mor.al.ize mr'layz fiil 1. ahlaki ynlerini aklamak, den ahlak dersi karmak. 2. ahlakn dzeltmek.
morass
mor.a.to.ri.um mrtor'iym isim moratoryum. murana. mo.ray mo'rey, mrey' isim, zooloji murana. mor.bid mr'bd sfat 1. rktc ve marazi konulara ar ilgi duyan. 2. hastalkl, marazi.
mordant more or less More power to him! more than one more
mor.dant mr'dnt sfat actc, ac veren, keskin. olduka, az ok. 2. aa yukar. Allah gcn artrsn!/Tebrikler! birden fazla. more mr sfat 1. daha ok, daha fazla: He needs more money. Daha ok paraya ihtiyac var. 2. daha: one more time bir kez daha. five more bananas be muz daha. zarf 1. (than) (-den) daha. 2. (than) (-den) daha ok.
Morea
856
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vine. more.o.ver mro'vr zarf bundan baka, ayrca, stelik. morgue mrg isim morg. mor.i.bund mr'bnd sfat 1. lmek zere olan, can ekien. 2. ok snk, zayf.
morning coat morning dress morning glory morning sickness morning star morning mornings Moroccan Morocco moron
jaketatay, ceketatay. jaketatay ve izgili pantolon. kahkahaiei, gndzsefas. hamilelikte sabah bulants. sabah yldz. morn.ing mr'nng isim sabah. morn.ingszarf, konuma dili sabahlar. isim Fasl. sfat 1. Fas, Fas'a zg. 2. Fasl. Mo.roc.co mrak'o isim Fas. mo.ron mr'an isim 1. ksmen geri zekl kimse. 2. konuma dili ku beyinli, gerzek.
mo.rose mros' sfat marazi, somurtkan, suratsz. mor.pheme mr'fim isim, dilbilim morfem, biimbirim. mor.phine mr'fin isim, kimya morfin. mor.pho.log.i.cal mrflac'kl sfat morfoloqik. mor.phol.o.gy mrfal'ci isim, biyoloji, dilbilim biimbilim, yapbilim, morfoloqi.
Mors alfabesi. Morse mrs isim baknz Morse code mor.sel mr'sl isim lokma, para. birbirinin can dman. mor.tal mr'tl sfat 1. lml, fani. 2. ldrc. 3. lmcl. isim insan, insanolu.
mortality
mor.tal.i.ty mrtl'ti isim 1. lmllk, fanilik. 2. byk lde can kayb. 3. lm oran.
mortar
mor.tar mr'tr isim 1. havan. 2. havan topu. 3. kireli har. fiil har ile svamak.
857
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mort.gage mr'gc isim ipotek. fiil ipotek etmek. mor.tice mr'ts isim baknz mortise mor.ti.cian mrt'n isim cenaze levazmats. mor.ti.fi.ca.tion mrtfkey'n isim 1. kk dme. 2. ile. 3. tbbi kangren.
nefsin isteklerini krmak. mor.ti.fy mr'tfay fiil 1. kk drmek, mahcup etmek. 2. tbbi kangrenletirmek; kangren olmak.
mortise mortuary mosaic Moslem mosque mosquito net mosquito netting mosquito moss mossy Most of it is true. Most people think so. most
mor.tise mr'ts isim zvana, yuva. mor.tu.ar.y mr'uweri isim morg. mo.sa.ic mozey'k isim, sfat mozaik. Mos.lem maz'lm, mas'lm sfat, isim baknz Muslim mosjue mask isim cami, mescit. cibinlik. cibinlik kuma. mos.jui.to mski'to isim sivrisinek. moss ms, mas isim yosun. mossysfat yosunlu. Byk bir ksm doru./ou doru. ou kimse byle dnyor. most most sfat 1. ou, pek ok: Most of these people spend their evenings watching television. Bu insanlarn ou gece televizyon izler. 2. en ok, en fazla: Who's got the most money? En ok para kimde? zarf 1. en ok: Which one did you like most? En ok hangisini beendin? 2. en: That's the most beautiful one I've ever seen. imdiye kadar grdklerimin en gzeli o. 3. konuma dili ok. isim en fazla miktar, en byk ksm.
mostly
mote mot isim zerre, tanecik, parack. mo.tel motel' isim motel. moth mth, math isim 1. gve. 2. pervane.
858
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
moth.ball mth'bl isim naftalin topu. fiil (gemiyi) kullanmdan karp tekrar kullanlncaya kadar muhafaza altnda tutmak; (fabrikann) faaliyetine son verip tekrar kullanlncaya kadar muhafaza altnda tutmak.
moth-eaten mother country mother tongue mother motherboard motherhood mother-in-law motherly mother-of-pearl Mother's Day mothproof motif motion picture motion
moth-eat.en mth'itn sfat gve yemi. anayurt, anavatan. anadili. moth.er m^dh'r isim anne, ana. fiil annelik etmek. moth.er.board m^dh'rbrd isim, bilgisayar ana levha. moth.er.hood m^dh'rhd isim annelik, analk. moth.er-in-law m^dh'rnl isim kaynvalide, kaynana. moth.er.lysfat 1. ana gibi. 2. anaya yakr. moth.er-of-pearl m^dh'rvprl' isim sedef. Anneler Gn. moth.proof mth'pruf sfat gve yemez. mo.tif motif' isim motif. sinema film. mo.tion mo'n isim 1. hareket, devinim. 2. teklif, nerge. fiil el ile iaret etmek.
mo.tion.lesssfat hareketsiz. mo.ti.vate mo'tveyt fiil harekete geirmek, sevketmek. mo.ti.va.tionisim 1. harekete getirme. 2. motivasyon, gdlenme. 3. gd.
motive
mo.tive mo'tv isim 1. gd, neden. 2. mzik motif. sfat 1. hareket ettirici, devindirici, itici. 2. gdsel.
motley
mot.ley mat'li sfat 1. eitli ksmlardan olumu, birbirine benzemez, karmakark. 2. kark renkli, alaca, rengrenk.
motorlu sandal, motorbot, motor. motosikletli polis. mo.tor mo'tr isim 1. motor. 2. ngiliz ngilizcesi otomobil. sfat 1. hareket ettirici. 2. motorlu. 3. tbbi
859
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hareket kaslarna ait. 4. devimsel, hareki. fiil otomobille gitmek; otomobille gtrmek. motorbike motorboat mo.tor.bike mo'trbayk isim motosiklet. mo.tor.boat mo'trbot isim motorbot, deniz motoru, motor. motorcade motorcar motorcycle motorise mo.tor.cade mo'trkeyd isim araba konvoyu. mo.tor.car mo'trkar isim, ngiliz ngilizcesi otomobil. mo.tor.cy.cle mo'trsaykl isim motosiklet. mo.tor.ise mo'trayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz motorize motorist motorize motorman motorway mottle mottled motto mo.tor.istisim src. mo.tor.izefiil motor ile donatmak, motorize etmek. mo.tor.man mo'trmn isim (motormen) vatman. mo.tor.way mo'trwey isim karayolu, otoban, otoyol. mot.tle mat'l fiil beneklemek, alacalamak. mot.tledsfat benekli, alacal. mot.to mat'o isim (mottos/mottoes) zdeyi, zl sz, vecize. mould moult mound mould mold isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz mold moult molt fiil, ngiliz ngilizcesi baknz molt mound maund isim 1. tmsek, tepecik, kme. 2. hyk. 3. yn. mount a production of mount guard Mount Sinai mount mountain chain mountain range mountain mountaineer mountainous (oyunu) sahneye koymak. nbet tutmak. Sina Da. mount maunt isim da, tepe. srada, sradalar. da silsilesi. moun.tain maun'tn isim 1. da. 2. yn. moun.tain.eerisim 1. dal kimse. 2. dac. moun.tain.oussfat 1. dalk. 2. da gibi, ok byk, ok iri. mounted gem mounted police kakma ta. atl polis.
860
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
svari, atl asker. mount.ed maun'td sfat 1. ata binmi, atl. 2. takl, hazr. 3. kaklm, kakma.
mourn
mourner mournful
mourning
mouse
mouse.trap maus'trp isim 1. fare kapan. 2. tuzak. mzka, armonika. mouth maudh fiil 1. sylemek. 2. dudaklarn oynatarak (bir ey) syler gibi yapmak.
mouthful
mouth.piece mauth'pis isim 1. azlk. 2. szc. mouth.wash mauth'w isim gargara. Hristiyanlk her yl deiik bir tarihe rastlayan yortu. mov.a.ble mu'vbl sfat 1. kmldayabilen, hareket edebilen. 2. tanabilir. 3. tarihi deien (yortu). 4. hukuk tanr, menkul. isim, oul, hukuk tanr mallar, menkuller.
move down move heaven and earth move in move on move out move up
(renciyi) bir alt snfa indirmek; bir alt snfa inmek. konuma dili mmkn olan her eyi yapmak. eve tanmak. 2. ieri girmek. ileri gitmek. evden tanmak. 2. dar kmak. (renciyi) bir st snfa ykseltmek; bir st snfa ykselmek.
move
move muv fiil 1. kmldatmak, oynatmak, hareket ettirmek; kmldamak, oynamak, hareket etmek: My
861
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
right leg is paralyzed; I can't move it. Sa bacam fel oldu; hareket ettiremiyorum. Don't move! Kmldama! 2. tamak, nakletmek; tanmak: She plans to move this table into the kitchen. Bu masay mutfaa tamay dnyor. Fatma has moved to her summer place in Gmky. Fatma, Gmky'deki yazlna tand. 3. nermek, teklif etmek: I move that the meeting be adjourned. Toplantnn sona erdirilmesini neriyorum. 4. etkilemek, dokunmak: His story deeply moved me. Onun yks beni derinden etkiledi. 5. gayrete getirmek. 6. harekete getirmek. 7. (satran veya dama tan) yrtmek, srmek. 8. (barsaklar) ilemek; iletmek. 9. satmak; sattrmak: It's difficult to move these high-priced books. Bu pahal kitaplar satmak zor. 10. kalkmak, ilerlemek, ileri gitmek. isim 1. hareket, kmldanma. 2. tanma. 3. dama ta srme. 4. dama oynama sras. moveable movement move.a.ble mu'vbl sfat, isim baknz movable move.ment muv'mnt isim 1. hareket, kmldanma. 2. akm, hareket: the women's liberation movement kadnlarn zgrl hareketi. 3. askeri manevra. 4. saatin makinesi veya paralar. 5. mzik blm. 6. barsaklarn ilemesi. movie house movie moving day moving picture moving platform moving sinema. mov.ie mu'vi isim, sinema film. tanma gn. sinema film. hareket eden platform. mov.ing mu'vng sfat 1. hareket eden, devingen, oynak. 2. ilerleyen. 3. harekete geiren. 4. etkileyici, dokunakl. movingly mow mov.ing.lyzarf etkileyici bir ekilde, dokunakl olarak. mow mo fiil (mowed, mown) 1. bimek. 2. down (top veya tfek ateiyle) toptan ldrmek/bimek.
862
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Mo.zam.bi.can mozmbi'kn, mozmbi'kn isim Mozambikli. sfat 1. Mozambik, Mozambik'e zg. 2. Mozambikli.
Mozambique Mozambiquean
Mo.zam.bijue mozmbik' isim Mozambik. isim Mozambikli. sfat 1. Mozambik, Mozambik'e zg. 2. Mozambikli.
MP Mr. Mrs.
MPksaltma Military Police Mr. ms'tr isim Bay (Soyadndan nce kullanlr.). Mrs. ms'z isim Bayan (Evli kadnn soyadndan nce kullanlr.).
MS., ms. em'es' ksaltma manuscript Mt., mt.ksaltma mount mountain her ne kadar ... ise de, ise de: Much as I would like to I can't go. Gitmek istesem de gidemem.
much less
yle dursun: I can't walk, much less run. Komak yle dursun, yryemiyorum.
hemen hemen ayn. much m^ sfat (more, most) ok, epey, hayli: There's much work still to be done. Hl yapacak epey i var. zarf 1. ok, epey, hayli, pek: I'm feeling much better. Kendimi ok daha iyi hissediyorum. She is much admired. ok beeniliyor. I didn't much like that play. O oyunu pek beenmedim. 2. aa yukar, hemen hemen. isim 1. ok ey, ok miktarda ey. 2. nemli ey.
muck
muck m^k isim 1. pislik. 2. amur. 3. gbre, ya gbre. fiil 1. gbrelemek. 2. konuma dili up kirletmek, pisletmek.
muck.rake m^k'reyk fiil (nemli birine) amur atmak. mu.cus myu'ks isim 1. smk. 2. balgam. mud m^d isim 1. amur. 2. kt sz veya iftira. iyi kt geinip gitmek. 2. yanlmalara karn bir iten syrlp kmak.
863
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ngiliz ngilizcesi her eye karn gemisini kurtarmak. mud.dle m^d'l fiil 1. karmakark etmek. 2. sersemletmek. 3. up yzne gzne bulatrmak. isim 1. karklk. 2. sersemlik. 3. karmakark i.
muddleheaded muddy
mud.dle.head.ed m^d'lhedd sfat sersem. mud.dy m^d'i sfat 1. amurlu. 2. bulank, kirli, pis. 3. kark. fiil 1. amurlamak, amura bulamak. 2. bulandrmak.
mudguard mudslinger
mud.guard m^d'gard isim amurluk. mud.sling.er m^d'slngr isim, politika rakibine amur atan kimse.
muezzin muff
mu.ez.zin myuwez'n isim mezzin. muff m^f fiil 1. becerememek, yzne gzne bulatrmak. 2. spor (topu) karmak.
muffin
muf.fin m^f'n isim amkurabiyesine benzeyen ufak, yuvarlak ve tatl bir ekmek tr.
sarnp sarmalanmak. muf.fle m^f'l fiil 1. in/with -e sarnmak. 2. up sarnp sarmalanmak; sarp sarmalamak. 3. (bir eyi) ses karmayacak ekilde rtmek/sarmak.
muf.fler m^f'lr isim 1. susturucu. 2. boyun atks. muf.ti m^f'ti isim mft. mug m^g fiil (mugged, mugging) saldrp soymak. mug.ger m^g'r isim hinttimsah. mug.gy m^g'i sfat scak ve rutubetli, kapal, skntl (hava).
Muhammad mulatto
Mu.ham.mad mhm'd isim Hz.Muhammed. mu.lat.to mlt'o, mylt'o isim beyaz ile zenci melezi kimse.
mulberry mule
mul.ber.ry m^l'beri, m^l'bri isim dut. mule myul isim 1. katr. 2. konuma dili ok inat kimse.
864
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mul.ishsfat inat, katr gibi. mul.ish.lyzarf inatla. mull m^l isim ince muslin kuma. mul.lah m^l', ml' isim molla. mul.lein m^l'n isim, botanik srkuyruu. mul.lion m^l'yn isim pencere tirizi. fiil tirizlerle ayrmak.
multimulticellular
mul.ti.di.men.sion.al m^ltdmen'nl sfat okboyutlu. mul.ti.far.i.ous m^ltfer'iys sfat ok eitli, trl trl. mul.ti.form m^l'tfrm sfat okbiimli, okekilli. mul.ti.lat.er.al m^ltlt'rl sfat 1. ok yanl, ok tarafl. 2. hukuk ok tarafl.
multilingual
mul.ti.mil.lion.aire m^ltmlyner' isim mltimilyoner. mul.ti.na.tion.al m^ltn'nl sfat okuluslu. mul.ti.ple m^l'tpl sfat 1. birok, ok ynl. 2. katmerli. isim, matematik katsay.
mul.ti.pli.cand m^ltplknd' isim, matematik arplan. arpm tablosu. mul.ti.pli.ca.tion m^ltplkey'n isim 1. oaltma; oalma. 2. matematik arpma, arpm.
mul.ti.plic.i.ty m^ltpls'ti isim okluk, eitlilik. mul.ti.pli.er m^l'tplayr isim, matematik arpan. mul.ti.ply m^l'tplay fiil 1. oaltmak, artrmak; oalmak, artmak. 2. matematik arpmak. 3. biyoloji remek.
multitude
multitudinous multi-user
mul.ti.tu.di.nous m^lttu'dns sfat ok, pek ok. mul.ti-us.er m^l'tyuzr isim, bilgisayar oklu kullanc.
865
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mum m^m isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili anne. mum.ble m^m'bl fiil mrldanmak. isim mrlt. mummificationisim 1. mumyalama, mumya yapma. 2. mumyalama.
mummify
mummy
mumps m^mps isim, oul, tbbi kabakulak. Hi kimseye syleme! Sakn kimseye syleme. munch m^n fiil ktr ktr yemek, hapr hupur yemek. mun.dane m^n'deyn' sfat 1. gnlk, olaan, sradan. 2. dnyaya ait, dnyevi.
mu.nic.i.pal myuns'pl sfat belediyeye ait, belediye. mu.nic.i.pal.ity myunspl'ti isim belediye. mu.nif.i.cenceisim cmertlik. mu.nif.i.cent myunf'snt sfat cmert, eliak. mu.ni.ti.ons myun'nz isim, oul sava gereleri. mu.ral myr'l sfat 1. duvara ait. 2. duvara aslan. 3. duvar gibi. isim duvar resmi.
kasten adam ldrme. cinai roman. mur.der mr'dr isim 1. cinayet, adam ldrme. 2. konuma dili ba belas, ikence. fiil 1. katletmek, ldrmek. 2. konuma dili bozmak, berbat etmek: murder a piece of music bir mzik parasn berbat etmek.
mur.der.erisim katil. mur.der.essisim kadn katil. mur.der.oussfat 1. ldrc, lm saan, kanl. 2. tehlikeli.
murk
866
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
murmur
mur.mur mr'mr isim 1. mrldanma, mrlt. 2. sylenme, ikyet. 3. alt; uultu. 4. hrlt, frm. fiil 1. mrldanmak. 2. sylenmek, homurdanmak. 3. aldamak; uuldamak.
mus.cle m^s'l isim kas, adale. mus.cu.lar m^s'kylr sfat 1. kasl, adaleli. 2. kasa ait. muse myuz fiil dnceye dalmak, derin derin dnmek.
museum mush
mu.se.um myuzi'ym isim mze. mush m^ isim 1. msr unu lapas. 2. lapa gibi ey. 3. konuma dili ar duygusallk.
mushroom cloud
birdenbire byyp yaylma, mantar gibi byme. mush.room m^'rum, m^'rm isim mantar. sfat mantarms. fiil hzla bymek, mantar gibi bymek; (yaplar) mantar gibi bitmek.
mushy
music book music box music hall music stand music musical
mzik nota kitab. mzik mzik kutusu. mzik mzikhol. 2. tiyatro vodvil. mzik nota sehpas. mu.sic myu'zk isim, mzik mzik; musiki. mu.si.cal myu'zkl sfat, mzik 1. mzie ait; mzikle ilgili, mzikal. 2. ahenkli, uyumlu. 3. mziksever. 4. bestelenmi. isim, mzik mzikal.
musician
musicologist
867
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
musk ox musk musket muskmelon muskrat Muslim calendar Muslim muslin muss
miskkz, misksr. musk m^sk isim 1. misk. 2. misk kokusu. mus.ket m^s'kt isim (eski model) tfek. musk.mel.on m^sk'meln isim amama, miskkavunu. musk.rat m^sk'rt isim misksan, miskfaresi. Hicri takvim. Mus.lim m^z'lm isim, sfat Mslman. mus.lin m^z'ln isim muslin. muss m^s isim karklk. fiil 1. up -i buruturmak. 2. up -i kartrmak, -i altst etmek, -i bozmak.
mussel must
mus.sel m^s'l isim midye. must m^st yardmc fiil 1. art belirtir: You must do it. Onu yapman art. 2. Gereklilik belirtir: You must do it. Onu yapman lazm. 3. Kuvvetli bir tahmin belirtir: You must be freezing. Dondun herhalde. Ahmet must have done it. Herhalde Ahmet yapt./Ahmet yapt demek. 4. Kzgnlk, yaknma veya istihza belirtir: Despite being warned she must go and try it. htar edilmesine ramen yine de gidip onu denedi. 5. Kararllk belirtir: If you must go, do so after the children have gone to bed. Gitmeyi kafana koydunsa bari ocuklar yattktan sonra git. 6. -meli, -mal: You must come to see us. Bizi ziyaret etmelisin. isim, konuma dili art, zaruri bir ey: In the summer a mosjuito net is a must. Yazn cibinlik art.
mustache mustang
mus.tache mst', m^s't isim byk. mus.tang m^s'tng isim, Amerikan ngilizcesi (A.B.D.'nin batsna zg) yabani at.
hardal yapraklar. mus.tard m^s'trd isim hardal. mus.ter m^s'tr fiil 1. toplamak; toplanmak. 2. askeri itima yapmak. isim, askeri itima.
868
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
must.n't m^s'nt ksaltma must not . must.y m^s'ti sfat kfl; kf kokulu. mu.ta.ble myu'tbl sfat 1. deiebilir, deiken. 2. dnek, kararsz.
mutant
mu.tant myu'tnt sfat, biyoloji mutasyona uram. isim mutasyona uram hayvan veya bitki.
mutate
mutation
mutationism
mute
mute myut sfat 1. sessiz, suskun. 2. dilsiz. isim dilsiz kimse. fiil sesini ksmak.
mutilate
mu.ti.late myu'tleyt fiil 1. sakatlamak, ktrm etmek. 2. nemli ksmlar kararak bozmak.
mu.ti.la.tionisim 1. ktrm etme. 2. bozma. mu.ti.neer myutnr' isim isyanc, asi. mu.ti.nous myu'tns sfat isyankr, asi. mu.ti.ny myu'tni isim (zellikle asker veya gemiciler iin) isyan, bakaldrma, ayaklanma. fiil isyan etmek, bakaldrmak, ayaklanmak.
mutt mutter
mutt m^t isim, argo it, kpek. mut.ter m^t'r fiil 1. mrldanmak. 2. sylenmek, homurdanmak. isim mrlt.
koyun pirzolas. mut.ton m^t'n isim koyun eti, koyun. mu.tu.al myu'uwl sfat 1. iki tarafl, karlkl: mutual love karlkl sevgi. 2. ortak, mterek: mutual friend ortak dost.
muzzle
muz.zle m^z'l isim 1. hayvan burnu. 2. burunsalk. 3. top veya tfek az. fiil 1. burunsalk takmak. 2. susturmak.
My arm is affected.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk My bet is .... My flesh creeps. my lord my off day my
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Bahse girerim ki .... Tylerim rperiyor. efendim. izin gnm. 2. fena gnm. my may zamir benim. nlem O, ...! (Hayret belirtmek iin kullanlr.) : My, my, how nice you look! O, bu ne gzellik byle!
my.al.gi.a mayl'c, mayl'ciy isim, tbbi kas ars. my.col.o.gy maykal'ci isim mantarbilim, mikoloqi. my.e.loid may'loyd sfat, anatomi iliksel. miyokard enfarkts. my.o.car.di.al maykar'diyl sfat baknz myocardial infarction
myocarditis
myocardium
myology myoma
my.ol.o.gy mayal'ci isim kasbilim. my.o.ma mayo'm isim, tbbi (myomas/myomata) miyom, kas uru.
my.o.pi.a mayo'piy isim miyopluk. my.op.ic mayap'k sfat miyop. myr.i.ad mr'iyd sfat ok byk sayda, saysz, ok. myrrh mr isim 1. (reine olarak) mrrsafi. 2. laden reinesi; laden reinesiyle mrrsafiden oluan bir karm.
myrtle myself
myr.tle mr'tl isim mersin. my.self mayself' zamir kendim, bizzat, ben: I will come myself. Kendim geleceim./Bizzat geleceim. I do not regard myself as a mathematician. Kendimi matematiki saymyorum.
mysterious
mys.te.ri.ous mstr'iys sfat 1. gizemli, esrarengiz, esrarl. 2. akl ermez, anlalmaz. 3. garip.
870
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mystery mystic
mys.ter.y ms'tri isim gizem, sr, esrar. mys.tic ms'tk sfat 1. mistik, mistisizmle ilgili. 2. gizemli, esrarengiz. isim mistik, gizemci.
mystical mysticism
mystify
myth
myth mth isim 1. sylence, efsane, mit, mitos. 2. hayali kimse veya ey.
mythicsfat 1. sylencesel, efsanevi. 2. hayali. mythicalsfat 1. sylencesel, efsanevi. 2. hayali. myth.o.log.i.cal mthlac'kl sfat mitoloqik, sylencebilimsel.
mythology Mytilene n.
my.thol.o.gy mthal'ci isim mitoloqi, sylencebilim. Myt.i.le.ne mtli'ni isim baknz Lesbos n.ksaltma name nephew net neuter new nominative noon north northern note noun number
N.C.O. en'si'o' ksaltma Noncommissioned Officer . n.d.ksaltma no date . N.E.ksaltma Near East Northeast N.N.E.ksaltma north-northeast . N.N.W.ksaltma north-northwest . N.P.ksaltma notary public N.T.ksaltma New Testament nab nb' fiil, konuma dili (nabbed, nabbing) 1. yakalamak, ele geirmek, tutuklamak. 2. kapmak.
nacre nadir
na.cre ney'kr isim sedef. na.dir ney'dr isim 1. gkbilim ayakucu. 2. en aa nokta.
nag
nag ng fiil (nagged, nagging) 1. drdr etmek, bann etini yemek. 2. rahatsz etmek.
871
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk nail brush nail down nail file nail polish nail scissors nail up nail
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
trnak fras. -i ivilerle sabitletirmek. 2. -i garantiye almak. trnak trps. oje, trnak cilas. trnak makas. -i ivileyerek kapatmak. nail neyl isim 1. ivi, mh. 2. trnak. 3. (hayvanlarda) pene, toynak. fiil 1. to -e ivilemek, -e mhlamak. 2. sk sk balamak, kavramak. 3. argo tutmak; yakalamak. 4. argo (bir yalan) meydana karmak. 5. argo almak. 6. argo vurmak.
nave naive
na.bve na.iv' sfat baknz naive na.ive na.iv' sfat 1. saf. 2. toy, tecrbesiz. 3. naif (resim).
na.ive.lyzarf safa. na.ive.tisim 1. saflk. 2. toyluk. na.ive.tyisim 1. saflk. 2. toyluk. na.ked ney'kd sfat 1. plak. 2. yaln, ak. 3. aresiz, savunmasz.
na.ked.nessisim 1. plaklk. 2. yalnlk. 3. aresizlik. isim kart. Dndnz fiyat syleyin. name neym isim 1. ad, isim. 2. hret, n. name-drop.ping neym'drapng isim, konuma dili kendine paye vermek iin nl isimlerden sz etme.
name.lesssfat adsz, isimsiz. name.lyzarf yani, yle ki. name.sake neym'seyk isim ada. Na.mib.i.a nmb'iy isim Namibya. isim Namibyal. sfat 1. Namibya, Namibya'ya zg. 2. Namibyal.
dii kei. nan.ny nn'i isim 1. ngiliz ngilizcesi dad. 2. dii kei.
872
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
nap np fiil (napped, napping) uyuklamak, hafif uykuya dalmak, kestirmek, ekerleme yapmak. isim hafif ksa uyku, ekerleme.
nape neyp isim ense. naph.tha.lene nf'thlin isim, kimya naftalin. naph.tha.line nf'thln isim, kimya naftalin. peete halkas. nap.kin np'kn isim 1. peete, pekir. 2. ngiliz ngilizcesi ocuk bezi.
nappy
narcissism
narcissist narcissus
nar.cis.sist narss'st isim narsist, zsever. nar.cis.sus narss's isim (narcissus/narcissi) sim; nergis, zerrin.
nar.co.sis narko'ss isim narkoz. uyuturucu ila. nar.cot.ic narkat'k sfat, isim uyuturucu, narkotik. nar.rate nereyt', ner'eyt fiil hikye etmek, yklemek, anlatmak.
narration narrative
nar.ra.tionisim 1. anlatm, anlat. 2. hikye, yk. nar.ra.tive ner'tv isim hikye, yk. sfat hikye trnden.
nar.ra.tor nerey'tr isim anlatc, anlatan. fakirlik, paraszlk, darlk. dar darna kurtulma, ucuz kurtulma. nar.row ner'o sfat 1. dar, ensiz. 2. snrl, kstl. 3. dar grl. 4. darlk iinde olan. 5. czi, az. 6. sk, dikkatli. isim 1. dar geit. 2. oul dar boaz. fiil 1. daraltmak; daralmak, ekmek, ensizlemek. 2. snrlamak. 3. ksmak.
narrowly narrow-minded
nar.row.lyzarf dar, gbela, dar darna. nar.row-mind.ed ner'omayn'dd sfat dar grl.
873
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
burun boluu. na.sal ney'zl sfat 1. buruna ait. 2. fonetik genizsi, genzel. isim, fonetik genizsi ses, genizsil.
nas.cent ney'snt sfat gelimeye balayan, yeni oluan. nas.tur.tium nstr'm isim latiniei. ar darbe, tehlikeli vuru. frtnal deniz. mstehcen hikye. nas.ty ns'ti sfat 1. tiksindirici, iren. 2. kt, irkin. 3. ayp, mstehcen. 4. pis, ok kirli.
nat. natal
nat.ksaltma national natural na.tal ney'tl sfat 1. douma ait; doumla ilgili. 2. doutan olan/gelen, doumda var olan, doumsal.
nation national anthem national bank national debt national monument national park national
na.tion ney'n isim ulus, millet. milli mar. ulusal banka. devlet borcu. ulusal ant. milli park. na.tion.al n'nl sfat ulusal, milli. isim vatanda, yurtta, uyruk.
nationalise
na.tion.al.ismisim ulusuluk, milliyetilik. na.tion.al.istisim ulusu, milliyeti. na.tion.al.ist.icsfat ulusu, milliyeti. na.tion.al.i.ty nnl'ti isim milliyet, uyrukluk, tabiiyet.
nationalize
na.tion-widesfat lke apnda olan. Allah vergisi yetenek. doutan uyrukluk hakk olan kimse. anayurt, anavatan.
874
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
na.tive-bornsfat doma byme, yerli. na.tiv.i.ty neytv'ti isim dou, doum. evlilikd ocuk. doal renk, asl renk. doal ayklama/ayklanma. nat.u.ral n'rl sfat 1. doal, tabii. 2. doutan olan. isim, konuma dili doutan yetenekli kimse.
naturalise
naturalist naturalize
nat.u.ral.ist n'rlst isim doabilimci. nat.u.ral.ize n'rlayz fiil 1. vatandala kabul etmek. 2. (yabanc bir szc) dile almak. 3. (bir bitki veya hayvan) yeni iklime altrmak.
naturally
nat.u.ral.lyzarf 1. doal bir biimde. 2. doutan. 3. doal olarak, tabii, kukusuz, phesiz.
naturalness nature
nat.u.ral.nessisim doallk, tabiilik. na.ture ney'r isim 1. doa, tabiat. 2. huy, miza, tabiat.
naught nt isim 1. hi, hibir ey. 2. sfr. naugh.ti.lyzarf yaramazca, haylazca. naugh.ti.nessisim yaramazlk. naugh.ty n'ti sfat 1. yaramaz, haylaz. 2. ak sak. Na.u.ru na.u'ru isim Nauru. isim Naurulu. sfat 1. Nauru, Nauru'ya zg. 2. Naurulu.
nausea
nauseate
nauseous
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
deniz mili (7052 metre). nau.ti.cal n'tkl sfat denizcilikle ilgili, deniz; gemicilikle ilgili.
deniz harp akademisi. deniz ss. deniz kuvvetleri. deniz subay. na.val ney'vl sfat 1. deniz kuvvetlerine ait, deniz. 2. sava gemilerine ait.
nave neyv isim (kilisede) ana nef. tbbi gbek kordonu. vaington (portakal). na.vel ney'vl isim 1. gbek. 2. merkez. nav.i.ga.ble nv'gbl sfat deniz tatlarnn seyrine elverili.
navigate
nav.i.gate nv'geyt fiil 1. gemi ile gezmek. 2. iinde gemi veya kaykla gezmek. 3. kaptanlk etmek, klavuzluk etmek.
navigation
lacivert, koyu mavi. na.vy ney'vi isim 1. donanma. 2. deniz kuvvetleri. nay ney zarf hayr, yok. isim 1. ret. 2. olumsuz oy. 3. olumsuz oy veren kimse.
Na.zi na'tsi isim, sfat Nazi. isim Nazizm. yakn. near nr zarf 1. yakn, yaknda. 2. hemen hemen, az daha, az kald, az kalsn, neredeyse: He came near to falling. Az daha decekti. 3. aa yukar, yaklak olarak: The soldiers number near a thousand. Yaklak bin tane asker var. sfat 1. yakn. 2. samimi, yakn. 3. sadk (eviri). 4. soldaki (araba veya at). 5. cimri,
876
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elisk. edat -e bitiik, -e yakn, -in yaknnda. fiil yaklamak, yaknlamak. nearby nearly near.bysfat yakn. zarf yaknda. near.ly nr'li sfat 1. az daha, neredeyse, hemen hemen. 2. yakndan. nearness nearsighted neat near.nessisim yaknlk. near.sight.ed nr'saytd sfat miyop. neat nit sfat 1. temiz, derli toplu, dzgn. 2. sek (iki). 3. argo harika. neatly neatness nebula neat.lyzarf temizce. neat.nessisim temizlik, dzgnlk. neb.u.la neb'yl isim, gkbilim (nebulas/nebulae) bulutsu, neblz. nebulous neb.u.lous neb'yls sfat 1. bulutlu, dumanl. 2. belirsiz, bulank. necessarily necessary nec.es.sar.i.lyzarf 1. ister istemez. 2. muhakkak. nec.es.sar.y nes'seri isim 1. gerekli, lzumlu, lazm; zorunlu, zaruri. 2. kanlmaz. necessitate ne.ces.si.tate nses'teyt fiil gerektirmek; zorunlu klmak. necessity ne.ces.si.ty nses'ti isim 1. gerekli ey. 2. gereksinim, ihtiya. 3. zorunluluk. neck and neck neck yarta at ba beraber. neck nek isim 1. boyun. 2. corafya kstak. 3. (telli alglarda) sap. 4. elbise yakas. 5. (iede) boyun, boaz. fiil, argo seviirken kucaklap pmek. neckband neckerchief necking neck.band nek'bnd isim (giyside) dik yaka. neck.er.chief nek'rf isim boyun atks. neck.ing nek'ng isim, argo seviirken kucaklap pme. necklace necktie necromancer neck.lace nek'ls isim kolye, gerdanlk. neck.tie nek'tay isim kravat, boyunba. necromancerisim byc, sihirbaz.
877
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
nec.tar nek'tr isim 1. mitoloji nektar. 2. balz, nektar. nec.tar.ine nektrin' isim tysz eftali, nektarin. gerekmek, lazm olmak; zorunda olmak, -e mecbur olmak: I need to leave soon. Yaknda gitmem gerekiyor. I don't need to obey his orders. Emirlerine itaat etmek zorunda deilim.
need
need nid isim 1. gereksinim, gereksinme, ihtiya; gerek, gereklik, gereklilik, lzum: a need for money para gereksinimi. There's no need to hurry. Acele etmeye gerek yok. 2. yoksulluk. fiil 1. -e ihtiyac olmak, -i gereksemek, -e muhta olmak; gerekmek, gerekli olmak: I need a better computer. Daha iyi bir bilgisayara ihtiyacm var. 2. istemek, gerektirmek: That plant needs water. O bitki su ister. This work needs time. Bu i zaman gerektiriyor.
needful needle
need.fulsfat gerekli, lzumlu, lazm olan. nee.dle nid'l isim 1. ine, diki inesi. 2. rg ii. 3. t. 4. ibre. 5. ineyaprak. fiil 1. ine ile dikmek. 2. konuma dili inelemek, satamak.
needlefish
need.lesssfat gereksiz, lzumsuz. need.less.lyzarf gereksizce, gereksiz yere. need.n't ni'dnt ksaltma need not . need.y ni'di sfat yoksul, fakir. ne'er-do-well ner'duwel sfat, isim hibir ii beceremeyen (kimse).
nefarious negate
ne.far.i.ous nfer'iys sfat kt, alaka. ne.gate ngeyt' fiil 1. reddetmek, inkr etmek. 2. rtmek, boa karmak.
negation
ne.ga.tion ngey ' n isim 1. ret, inkr. 2. doru olmadn kantlama. 3. boa karma. 4. yokluk.
878
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk negative evidence negative sign negative vote negative
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
olumsuz kant. eksi iareti, eksi. aleyhte verilen oy. neg.a.tive neg'tv sfat 1. olumsuz, negatif. 2. aksi, ters. isim 1. olumsuz sz veya yant. 2. fotoraflk negatif.
negativism neglect
neg.a.tiv.ism neg'tvzm isim, felsefe yadsmaclk. neg.lect nglekt' fiil 1. ihmal etmek, savsaklamak, bolamak. 2. bakmamak, aldrmamak. isim 1. ihmal, savsaklama, bolama. 2. bakmama, aldrmama.
sfat ihmalci, ihmalkr, savsak. neg.li.gee neglqey' isim (uzun ve ssl) sabahlk. neg.li.ge neglqey' isim (uzun ve ssl) sabahlk. neg.li.gence neg'lcns isim ihmal, savsaklama; ihmalkrlk.
negligent negligible
neg.li.gent neg'lcnt sfat ihmalci, ihmalkr, savsak. neg.li.gi.ble neg'lcbl sfat nemsemeye demez, nemsiz.
negotiate
ne.go.ti.ate ngo'iyeyt fiil 1. (anlamay) grmek. 2. (ek, bono) ciro etmek. 3. (senet) krdrmak. 4. (engel) amak.
negotiation
ne.go.ti.a.tion ngoiyey'n isim 1. grme. 2. (ek, bono) ciro etme. 3. (senet) krdrma. 4. (engel) ama.
ne.go.ti.a.tor ngo'iyeytr isim 1. delege. 2. arabulucu. ne.gro ni'gro isim, sfat, aalayc zenci. neigh ney fiil kinemek. isim kineme.
neigh.bor ney'br isim komu. neigh.bor.hoodisim 1. civar, yre. 2. semt, mahalle. -e komu, -e yakn. neigh.bor.lysfat komuya yakr, dosta. neigh.bour ney'br isim, ngiliz ngilizcesi baknz neighbor
neighbourhood
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk neither fish nor fowl neither more nor less neither
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hibir kategoriye girmeyen; garip bir kii/ey. ne fazla ne eksik, tam yle, tam o kadar. nei.ther ni'dhr, nay'dhr sfat ikisinden hibiri, ne bu ne teki: Neither of them knows. Hibirinin haberi yok. bala ne, ne de: neither white nor red nor black ne beyaz, ne krmz, ne de siyah.
nemesis
neolithic age neolithic neologism neology neon lamp neon light neon Nepal Nepalese
cilal ta devri. ne.o.lith.ic niylth'k sfat neolitik. ne.ol.o.gism niyal'czm isim yeni szck. ne.ol.o.gy niyal'ci isim baknz neologism neon lambas. neon lambas. ne.on ni'yan isim, kimya neon. Ne.pal npl' isim Nepal. Nep.a.lese nepliz' isim (Nepalese) Nepalli. sfat 1. Nepal, Nepal'e zg. 2. Nepalli.
Nepali
Ne.pa.li np'li, npa'li, np'li isim 1. Nepalli. 2. Nepalce. sfat 1. Nepal, Nepal'e zg. 2. Nepalce. 3. Nepalli.
neph.ew nef'yu isim erkek yeen. ne.phri.tis nfray'ts isim, tbbi bbrek iltihab, nefrit. nep.o.tism nep'tzm isim akrabalara yaplan iltimas, akraba kayrma.
Nep.tune nep'tun isim, gkbilim Neptn. kalp, merkez: Istanbul is the economic nerve center of Turkey. Trk ekonomisinin kalbi stanbul'da atyor.
sinir gaz. cesaretini toplamak. nerve nrv isim 1. sinir. 2. soukkanllk, cesaret. 3. kstahlk. fiil cesaret vermek.
nerve-racking nerve-wracking
nerve-rack.ing nrv'rkng sfat sinir bozucu. nerve-rack.ing nrv'rkng sfat sinir bozucu.
880
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk nervous breakdown nervous prostration nervous system nervous
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sinir argnl, nevrasteni. sinir argnl, nevrasteni. sinir sistemi. ner.vous nr'vs sfat 1. heyecanl. 2. endieli, kaygl. 3. sinirleri gergin. 4. sinirsel.
-nesssonek -lik, -lk: ful ness . isim doluluk. nest nest isim yuva. fiil yuva yapmak. nes.tle nes'l fiil 1. birbirine sokulmak. 2. gmlmek, yerlemek; gmmek, koymak. 3. barna basmak.
net gelir. net kr. net net sfat net, kesintisiz. fiil (netted, netting) 1. kazanmak, kr etmek. 2. kazan getirmek, kr getirmek.
neth.er nedh'r sfat alt, alttaki. Neth.er.lands nedh'rlndz isim baknz the Netherlands net.ting net'ng isim 1. rme, a rme. 2. a. 3. cibinlik. itlembik. net.tle net'l isim srgan, srganotu. fiil kzdrmak, sinirlendirmek.
net.work net'wrk isim a, ebeke. anatomi sinirdoku. neu.ral nr'l sfat sinirsel, sinire ait, sinirle ilgili. neu.ral.gia nrl'c isim, tbbi nevralqi, sinir ars. neu.ras.the.ni.a nrsthi'niy isim, tbbi nevrasteni, sinir argnl.
neu.ro.gen.ic nrcen'k sfat, tbbi sinir kkenli. isim nrolog, sinir hastalklar uzman. neu.rol.o.gy nral'ci isim nroloqi, sinirbilim. neu.ro.path nr'pth isim nevropat. neu.ro.path.icsfat nevropatik. neu.rop.a.thy nrap'thi isim, tbbi nevropati. neu.ro.sis nro'ss isim nevroz, sinirce.
881
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
neu.rot.ic nrat'k sfat 1. nevrotik, nevrozla ilgili. 2. nevrozlu, nevrotik, sinir hastas. isim nevrotik kimse, sinir hastas.
neuter
neu.ter nu'tr sfat 1. dilbilgisi yansz, cinssiz. 2. dilbilgisi geisiz (fiil). 3. biyoloji cinsliksiz, cinsiyetsiz, eeysiz. isim 1. cinssiz szck. 2. idi edilmi hayvan. 3. cinsiyetsiz hayvan veya bitki.
neutral
neu.tral nu'trl sfat 1. tarafsz, yansz. 2. ntr. isim 1. tarafsz kimse veya lke. 2. otomotiv bo vites.
neutralise
neutrality neutralize
neu.tral.i.ty nutrl'ti isim tarafszlk, yanszlk. neu.tral.ize nu'trlayz fiil 1. etkisiz duruma getirmek. 2. tarafsz klmak, yanszlatrmak. 3. kimya ntrletirmek, ntralize etmek.
neu.tron nu'tran isim ntron. Korkma, yle bir tehlike yok. dnyada, asla, hibir zaman: I'd never in the world think of doing something like that. yle bir ey yapmay dnyada dnmem.
Bo ver. Davandan asla vazgeme. nev.er nev'r isim hi, hibir zaman, asla, katiyen. nev.er-end.ing nev'ren'dng sfat hi bitmeyen, bitmez tkenmez.
nevermore nevertheless
nev.er.more nev'rmr' zarf asla, hibir zaman. nev.er.the.less nevrdhles' zarf yine de, bununla birlikte.
yeni gelen. Yeni Gine. Yeni Gineli. 2. Yeni Gine, Yeni Gine'ye zg. yeniay, aya, hilal.
882
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
New Year New Year's Day New Year's Eve New Zealand
yeni yl. Ylba; 7 Ocak. Ylba gecesi; 17 Aralk gecesi. Yeni Zelanda. 2. Yeni Zelanda, Yeni Zelanda'ya zg. 3. Yeni Zelandal.
Yeni Zelandal. new nu sfat 1. yeni. 2. taze. new.born nu'brn sfat yeni domu. new.com.er nu'k^mr isim yeni gelen. new-fan.gled nu'fng'gld sfat, konuma dili yeni km, yeni model.
Newfoundland
New.found.land nu'fnlnd isim 1. corafya Ternv. 2. Ternv kpei, Ternv. sfat 1. Ternv, Ternv'e zg. 2. Ternvl.
Newfoundlander newly
haber ajans. news nuz isim haber. news.boy nuz'boy isim gazete satcs, gazeteci. news.cast nuz'kst isim haber yayn. news.pa.per nuz'peypr isim gazete. news.pa.per.man nuz'peyprmn isim (newspapermen) 1. gazeteci. 2. gazete sahibi.
newsprint newsstand newsworthy next door neighbor next of kin next to nothing next to
news.print nuz'prnt isim gazete kd. news.stand nuz'stnd isim gazete sat yeri. news.wor.thy nuz'wrdhi sfat bahsedilmeye deer. kap komu. hukuk en yakn akraba. konuma dili hi denecek kadar az, hemen hemen hi. -in yannda, -e bitiik; -in yaknndaki. 2. hemen hemen.
883
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
next nekst sfat 1. bir sonraki, sonraki: the next street bir sonraki sokak. 2. ertesi: the next day ertesi gn. 3. gelecek: next year gelecek yl. zarf sonra, ondan sonra, daha sonra, hemen sonra. edat en yakn.
next-door
nib nb isim kalem ucu. -i dilemek. nib.ble nb'l fiil 1. azar azar yemek, plenmek. 2. kemirmek. isim 1. kemirme. 2. ufak lokma.
Nicaragua
Nicaraguan
nice
nice nays sfat 1. ho, gzel, cazip, iyi. 2. nazik. 3. latif, tatl.
nice.lyzarf gzel bir ekilde, gzelce, iyi. nicetiesisim, oul ince noktalar, incelikler. ni.ce.ty nay'sti isim incelik, hassaslk, titizlik. niche n isim 1. (heykel v.b. iin) duvarda oyuk. 2. ni. 3. mevki, uygun yer.
nick
nick nk isim 1. di, entik, kertik. 2. konuma dili hapishane, kodes, delik. fiil 1. entmek, kertik yapmak. 2. argo tutuklamak. 3. konuma dili almak, yrtmek.
nickel nickname
nick.el nk'l isim 1. nikel. 2. be sentlik para. nick.name nk'neym isim lakap, takma ad. fiil lakap takmak.
nic.o.tine nk'tin isim nikotin. niece nis isim kz yeen. nif.ty nf'ti sfat, argo 1. k. 2. ho. 3. kullanl. Ni.ger nay'cr, niqer', ni'qr isim Niqer. Ni.ge.ri.a naycir'iy isim Niqerya. isim Niqeryal. sfat 1. Niqerya, Niqerya'ya zg. 2. Nijeryal.
884
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ni.ger.i.en niqeryen', niqer'iyn isim Niqerli. sfat 1. Niqer, Niqer'e zg. 2. Nijerli.
Nigerois
Ni.ge.rois niqerwa' isim (Nigerois) Nijerli. sfat 1. Nijer, Nijer'e zg. 2. Niqerli.
nig.gard ng'rd isim cimri kimse. sfat 1. cimri, eli sk. 2. ok az. nig.gle ng'l fiil 1. about/over (czi eyler, ufak kusurlar) zerinde durmak/ile uramak. 2. at (bir ey) in kafasn hep kurcalamak.
niggling
sfat 1. ok nemsiz. 2. ufak ayrntlar insan ok uratran (i). 3. insann kafasn hep kurcalayan.
night and day night blindness night nurse night owl night school night nightcap
gece gndz. gece krl. gece hemiresi. geceleri ge yatmay det edinen kimse, gece kuu. gece okulu. night nayt isim 1. gece. 2. akam. night.cap nayt'kp isim 1. gece bal, takke. 2. yatmadan nce iilen iki.
nightclub nightfall nightgown nightingale night-light nightlong nightly nightmare nightshirt nightspot nightstick nighttime nighty nihilism
night.club nayt'kl^b isim gece kulb. night.fall nayt'fl isim akam vakti, akam karanl. night.gown nayt'gaun isim gecelik (kadn giysisi). night.in.gale nay'tn.geyl isim blbl. night-light nayt'layt isim gece ak braklan lo k. night.long nayt'lng zarf, sfat gece boyunca (sren). night.lyzarf 1. geceleyin. 2. her gece. night.mare nayt'mer isim kbus, karabasan. night.shirt nayt'rt isim gecelik entarisi (erkek giysisi). night.spot nayt'spat isim, konuma dili gece kulb. night.stick nayt'stk isim cop. night.time nayt'taym isim gece vakti, gece. night.y nay'ti isim, konuma dili gecelik (kadn giysisi). ni.hil.ism nay'lzm, ni'ylzm isim nihilizm, hiilik, yokuluk.
885
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ni.hil.ist nay'lst, ni'ylst isim nihilist, hii, yoku. nil nl isim hi. nim.ble nm'bl sfat 1. evik, atik. 2. uyank, zeki, akgz.
nimbus
nincompoop nine
nin.com.poop nn'kmpup isim dangalak, ku beyinli. nine nayn sfat dokuz. isim dokuz, dokuz rakam (7, IX).
nineteen
nine.teen nayn'tin' sfat on dokuz. isim on dokuz, on dokuz rakam (37, XIX).
nineteenth
ninetieth ninety
nine.ti.ethsfat, isim 1. doksannc. 2. doksanda bir. nine.ty nayn'ti sfat doksan. isim doksan, doksan rakam (78, XC).
nin.ny nn'i isim ahmak, budala, sersem. ninth naynth sfat, isim 1. dokuzuncu. 2. dokuzda bir. balangta durdurmak veya bastrmak. nip np isim azck iki. fiil (nipped, nipping) azck iki imek.
nipper
nip.per np'r isim 1. oul kska. 2. yenge veya stakozun kskac. 3. konuma dili erkek ocuk, olan. 4. argo kelepe.
nipple
nip.ple np'l isim 1. meme ba. 2. (biberon iin) emzik. 3. (boru iin) nipel.
nit nt isim bit yumurtas, sirke. ni.ter nay'tr isim gherile. nit.pick nt'pk fiil, konuma dili ufak kusurlar aramak. ni.trate nay'treyt isim nitrat. ni.tro.gen nay'trcn isim nitroqen, azot. ni.tro.glyc.er.in naytrogls'rn isim nitrogliserin. ni.tro.glyc.er.ine naytrogls'rn isim nitrogliserin.
886
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
nitwit No admittance. no better than No dice. no doubt no end of talk No ifs or buts! no laughing matter no man's land
nit.wit nt'wt isim ku beyinli, beyinsiz. Girilmez. -den daha iyi olmayan. Olmaz./Olmayacak. hi kukusuz, hi phesiz, elbette. sonu gelmez laf. tiraz yok! akaya gelmez durum, glnmeyecek ey. iki cephe arasndaki sahipsiz toprak. 2. ok tehlikeli blge.
no matter how difficult .... no matter what No matter. no mean cook no more than No offense! No smoking. no soap No sooner said than done. no sooner
ne kadar g olursa olsun .... konuma dili ne olursa olsun. nemi yok./Zarar yok. ok iyi bir a. -den daha ok deil. Gcenmek yok!/Alnmak yok! Sigara iilmez. konuma dili imknsz, imkn yok. Sz azdan kar kmaz yaplr. -er -mez: He'd no sooner begun to speak than the lights went out. Konumaya balar balamaz klar snd.
Hi problem deil!/ok kolay! 2. Hi de zahmet deil! Girilmez./Girmek yasak. konuma dili Asla!/Katiyen! hi garip deil, pek tabii, tabii ki. no no zarf hayr, yok, deil, olmaz: "Would you like some tea?" "No, thank you." "ay ier misiniz?" "Hayr, teekkr ederim." "Is there any film in the camera?" "No, there isn't." "Fotoraf makinesinde film var m?" "Yok." "It's a beautiful day, isn't it?" "No, it isn't." "Gzel bir gn, deil mi?" "Deil." "Can you finish the work in an hour?" "No, I can't." "i bir saat
887
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
iinde bitirebilir misiniz?" "Olmaz, bitiremem." sfat hi, hibir. isim (noes/nos) 1. yok cevab. 2. olumsuz oy veya karar. 3. olumsuz oy veren kimse: The noes have it. Aleyhte oy verenler kazand. No, indeed! Noah Noah's ark nobility noble Hi de yle deil!/Yok canm! No.ah no'w isim Nuh peygamber. Nuh'un gemisi. no.bil.i.ty nobl'ti isim soyluluk, asalet. no.ble no'bl sfat 1. soylu, asil. 2. licenap, yce gnll. 3. yce, ulu. isim soylu, asilzade. nobleman noblewoman nobody no.ble.manisim asilzade. no.ble.wom.anisim soylu kadn. no.bod.y no'b^di zamir hi kimse. isim nemsiz biri, hi. nocturnal emission nocturnal nod tbbi uyurken belsuyunun boalmas, d azmas. noc.tur.nal naktr'nl sfat geceye zg; geceleyin olan. nod nad fiil (nodded, nodding) 1. ba sallamak. 2. off uyuklamak, kestirmek. isim ba sallama. node node nod isim 1. dm. 2. botanik dm, nod. 3. tbbi nod, yumru, i. 4. fizik boum. 5. bilgisayar dm. nodule nod.ule nac'ul, nad'yul isim, tbbi, botanik nodl, yumrucuk, dmck. noggin nog.gin nag'n isim 1. konuma dili kafa. 2. ufak bardak. 3. ufak bir iki ls. noise noise noyz isim ses, grlt, patrt, amata. fiil about/around/abroad etrafa yaymak, ilan etmek. noiseless noiselessly noisome noisy noise.lesssfat sessiz, grltsz. noise.less.lyzarf sessizce. noi.some noy'sm sfat 1. iren, pis kokulu. 2. zararl. nois.y noy'zi sfat 1. sesli, grltl. 2. grltc, yaygarac. nomad nomadic no.mad no'md sfat, isim gebe. no.mad.icsfat gebe, gerkonar, ger.
888
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
nominal deer. nom.i.nal nam'nl sfat 1. saymaca, itibari, nominal. 2. ismen var olan, szde. 3. nemsiz (fark, derece v.b.), ok dk (fiyat, rakam v.b.).
nom.i.nal.ism nam'nlzm isim nominalizm, adclk. nom.i.nal.ist nam'nlst isim, sfat nominalist, adc. nom.i.nal.lyzarf ismen. nom.i.nate nam'neyt fiil 1. aday gstermek. 2. atamak, grevlendirmek.
nomination nominative
nom.i.na.tion namney'n isim aday gsterme. nom.i.na.tive nam'ntv sfat, dilbilgisi yaln, nominatif.
nom.i.nee namni' isim aday. non-nek gayri-, -siz. non.al.co.hol.ic nan'lkhl'k sfat alkolsz. non.cha.lanceisim soukkanllk. non.cha.lant nan'lnt, nanlant' sfat kaytsz, ilgisiz, soukkanl.
noncom noncombatant
non.com nan'kam isim, konuma dili, askeri astsubay non.com.bat.ant nankmbt'nt, nankam'btnt isim, askeri 1. geri hizmetlerde grevli kimse. 2. sava zamannda sivil olan kimse.
noncommittal
noncompliance
nonconformist
non.con.form.ist nanknfr'mst isim 1. topluma ayak uydurmayan kimse. 2. ngiliz ngilizcesi byk harf ile Anglikan kilisesine bal olmayan kimse.
889
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
non.con.form.i.ty nanknfr'mti isim 1. uymay reddetme. 2. ngiliz ngilizcesi byk harf ile resmi kiliseye uymama.
nondescript
none
none n^n zamir hibiri, hi kimse. zarf hi, asla, hibir biimde.
nonentity
nonetheless
none.the.less n^n'dhles' zarf bununla birlikte, her eye karn, gene de, yine de.
non.ex.is.tence nangzs'tns isim yokluk, varolmama. sfat varolmayan. non.fic.tion nanfk'n isim kurgusal olmayan dzyaz. non.fig.ur.a.tive nanfg'yrtv sfat nonfigratif. non.in.ter.ven.tion nanntrven'n isim baka devletlerin iine karmama politikas.
non.lead.ed nanled'd sfat kurunsuz (benzin). no-no no'no isim, argo yaplmamas gereken ey. non.par.ti.san nanpar'tzn sfat 1. partiye bal olmayan. 2. tarafsz, yansz.
nonplus
non.pro.duc.tive nanprd^k'tv sfat verimsiz. non.prof.it nanpraf't sfat kr amac gtmeyen. non.res.i.dent nanrez'dnt sfat, isim 1. grevli bulunduu yerde oturmayan (kimse). 2. lkesi dnda yaayan (kimse).
nonrestrictive nonsectarian
non.re.stric.tive nanrstrk'tv sfat kstlamayan. non.sec.tar.i.an nansekter'iyn sfat bir mezhebe bal olmayan.
nonsense
890
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
non.sen.si.calsfat sama, sama sapan, anlamsz, abuk sabuk, ipe sapa gelmez.
nonstop
non.stop nan'stap' sfat 1. direkt giden, hibir yerde durmayan, direkt. 2. aralksz, srekli. zarf 1. duraklamadan, direkt. 2. durmadan, srekli, aralksz.
nonunion
noodle
noo.dle nud'l isim 1. erite, erit halindeki makarna. 2. konuma dili kafa.
nook nk isim kuytu yer, ke. noon nun isim le. noose nus isim ilmik, ba. fiil ilmiklemek. nope nop zarf, argo Yok./Hayr. nor nr bala ne de, ne: His answer was neither positive nor negative. Cevab ne olumlu, ne de olumsuzdu.
norm nrm isim norm, dzg, standart, rnek. normal fiyat. nor.mal nr'ml sfat normal, dzgl. fotoraflk olaan al mercek. nor.mal.ise nr'mlayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz normalize
normalize
normly north
norm.lyzarf normal olarak; genellikle, ounlukla. north nrth isim kuzey. sfat 1. kuzey. 2. kuzeyden esen veya gelen. 3. kuzeye bakan. zarf 1. kuzeye doru. 2. kuzeyde, kuzey tarafta.
northeast northeastern
north.eastisim, sfat kuzeydou. north.east.ernsfat 1. kuzeydouda olan. 2. kuzeydoudan esen veya gelen.
Kuzey rlanda. north.ern nr'dhrn sfat kuzeye ait, kuzey. north.ern.erisim kuzeyli kimse, kuzeyli.
891
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
north.ward nrth'wrd zarf kuzeye doru. north.westisim, sfat kuzeybat. north.west.ernsfat 1. kuzeybatda olan. 2. kuzeybatdan esen veya gelen.
nar yaprakl akaaa, sivriakaaa. avrupaladini. Nor.way nr'wey isim Norve. Nor.we.gian nrwi'cn isim 1. Norveli. 2. Norvee. sfat 1. Norve, Norve'e zg. 2. Norvee. 3. Norveli.
-i kl pay farkla yenmek, -i az bir farkla yenmek. nose noz isim 1. burun. 2. koklama duyusu. 3. burun gibi knt. 4. (uakta) burun.
nosebleed nose-dive
nose.bleed noz'blid isim burun kanamas. nose-dive noz'dayv fiil 1. pike yapmak. 2. aniden dmek.
nostalgia
nos.tal.gi.a nastl'c, nastl'ciy isim 1. nostalqi, gemie duyulan zlem. 2. vatan zlemi.
nos.tal.gicsfat nostalqik, zlem dolu. nos.tril nas'trl isim burun delii. nos.y no'zi sfat, konuma dili bakasnn iine burnunu sokan, merakl.
hi de deil, asla. epey. hi, asla: This house is not at all suitable. Bu ev hi uygun deil.
Not at all!
konuma dili Fena deil!/Olduka iyi! konuma dili hi. Bir ite birinin baardan ok uzak kaldn belirtir: "Did she pass the test?" "Not by a long shot!" "mtihan verdi mi?" "Fena halde akt."
892
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
de dahil olmak zere: Everybody's going to be affected by this, not excepting Fatma. Fatma da dahil olmak zere herkes bundan etkilenecek.
not fit to be seen not for love or money not give the least sign not half bad not in the least Not just yet.
konuma dili insan iine kacak durumda olmayan. asla, lsem, dnyada, hayatta. en kk bir iaret vermemek. hi de fena olmayan. hi. Yok, imdi deil./imdi deil./Henz deil./Henz vakti deil.
not one tittle not only this not sleep a wink Not that I know of. Not that it matters but .... not to be advisable not to be long for this world
en ufak hibir ey. yalnz bu deil. hi uyumamak, gz krpmamak. Bildiime gre, deil/yok. nemli deil ama .... akl kr bir i olmamak. konuma dili yaknda bu dnyadan gitmek, yaknda lmek: He's not long for this world. Yaknda bu dnyadan gecek.
not to be sure
emin olmamak, tam olarak bilmemek: I'm not sure how to do this. Bunun nasl yaplacan tam olarak bilmiyorum. She's not sure where he is. Onun nerede olduunu tam olarak bilmiyor.
not to be worth a damn not to be worth a hill of beans not to be worth a shit
be para bile etmemek. be para bile etmemek. be para etmemek; deersiz bir ey olmak, boktan bir ey olmak; aalk bir ey olmak.
not to be worth a tinker's damn not to be worth a toot not to be worth one's keep not to care a whit not to give a fuck about not to give a fuck not to give a shit
be para bile etmemek. be para bile etmemek. (biri/bir hayvan) masrafna dememek. (birinin) hi umurunda olmamak. (-i) siklememek, (-e) hi deer veya nem vermemek. (-i) siklememek, (-e) hi deer veya nem vermemek. (birinin) umurunda olmamak.
893
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk not to have a care in the world not to have a good word to say for not to have a stitch on
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
not to let an animal out of one's sight birini/bir hayvan gznden hi karmamak. not to let someone out of one's sight birini/bir hayvan gznden hi karmamak. not to lift a hand parman kprdatmamak, en ufak bir gayret gstermemek. not to make a peep not to say not to turn a hair not turn a hair not worth considering not worth his salt not notable konuma dili gk dememek, gk kmamak. hem de .... kln bile kprdatmamak, aldr etmemek. kln kprdatmamak. dnmeye demez. masrafn karlamaz, be para etmez. not nat zarf deil, olmayan. no.ta.ble no'tbl sfat 1. dikkate deer. 2. belli. 3. tannm, nl. 4. unutulmaz. isim 1. tannm kimse, nl kimse. 2. oul ileri gelenler. notably no.ta.bly no'tbli zarf 1. zellikle, bata ... olmak zere. 2. baya, epey, bir hayli. 3. dikkati ekecek bir ekilde. notarise no.ta.rise no'trayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz notarize notarize no.ta.rize no'trayz fiil 1. notere onaylatmak, notere tasdik ettirmek. 2. (noter) onaylamak, tasdik etmek. notary public notary notation noter. no.ta.ry no'tri isim noter. no.ta.tion notey'n isim 1. iaret veya rakamlarla gsterme sistemi. 2. simgelenim, notasyon. 3. not etme, kayt. notch notch na isim 1. entik, kertik, di. 2. dar ve derin da geidi. 3. konuma dili derece. fiil 1. entmek, kertiklemek, di di etmek. 2. (oku) yaya yerletirmek. note down note not etmek, kaydetmek. note not fiil 1. dikkat etmek, nem vermek. 2. iaretlemek, iaret etmek. 3. -den sz etmek, anmak.
894
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk notebook noted notepaper noteworthy nothing but Nothing doing. nothing else
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
note.book not'bk isim defter. not.edsfat nl, tannm. isim mektup kd. note.wor.thy not'wrdhi sfat dikkate deer, nemli. srf, yalnz. 2. -den baka bir ey. konuma dili Olmaz./Ben karmam. baka hibir ey: He said nothing else. Baka hibir ey sylemedi.
nothing like nothing loath nothing more than Nothing of the kind. nothing short of
benzemez, hi de deil. seve seve. yalnz, sadece. Hi de yle deil. -den baka hibir ey: He will accept nothing short of an apology. Kendisinden zr dilenilmesinden baka hibir eyi kabul etmez.
nothing
noth.ing n^th'ng isim 1. hibir ey. 2. sfr. 3. nemsiz ey veya kimse, hi: Your problems are nothing compared to mine. Senin sorunlarn benimkilerin yannda hi kalr. 4. hilik, yokluk. zarf hi, hibir biimde, asla, katiyen.
nothingness notice
noth.ing.ness n^th'ngns isim yokluk, hilik. no.tice no'ts isim 1. ilan, duyuru, bildiri. 2. ihbarname. 3. uyarma, ikaz. 4. dikkat, nemseme. fiil 1. dikkat etmek. 2. farkna varmak. 3. sayg gstermek. 4. -den sz etmek, anmak.
no.tice.ablesfat belli, ak. no.ti.fi.ca.tion notfkey'n isim bildirme, haber verme. no.ti.fy no'tfay fiil bildirmek, haber vermek. no.tion no'n isim 1. dnce, fikir, inan. 2. heves; ani fikir: She goes whenever she takes a notion. Aklna estii zaman gidiyor. 3. delice fikir: Don't you go getting any such notions! Sen sakn yle delice fikirleri kafana koyma!
895
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
no.tionsisim, oul tuhafiye. no.to.ri.e.ty notray'ti isim hret, n (ky anlamda). no.to.ri.ous notr'iys sfat ad km, ktlyle n salm, dile dm.
notwithstanding
not.with.stand.ing natwth.stn'dng zarf gene de, yine de. edat -e karn, -e ramen.
nou.me.non nu'mnan isim, felsefe (noumena) numen. noun naun isim isim. gerekleemeyecek umutlar beslemek. nour.ish nr' fiil 1. beslemek, gda vermek. 2. (duygu, umut v.b.'ni) beslemek.
nourishing nourishment
Nov.ksaltma November no.va no'v isim, gkbilim nova. nov.el nav'l sfat 1. yeni, yeni km. 2. orijinal, tuhaf, garip.
nov.el.istisim romanc. noveltiesisim tuhafiye. nov.el.ty nav'lti isim 1. yenilik. 2. yeni km ey. No.vem.ber novem'br isim kasm. nov.ice nav's isim 1. acemi, toy. 2. rak. 3. rahip veya rahibe aday. 4. kiliseye yeni giren kimse.
Now ... now .... now and again now and then now that now then Now we are in for it. now nowadays nowhere noxious
Bazen/Kh ... bazen/Kh .... ara sra, zaman zaman. ara sra, zaman zaman. mademki. u halde, yle ise. attk belaya! now nau zarf imdi. isim imdiki zaman. now.a.days nau'wdeyz zarf bugnlerde, gnmzde. no.where no'hwer zarf hibir yerde; hibir yere. nox.i.ous nak's sfat zararl.
896
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
noz.zle naz'l isim (hortum iin) azlk, meme. nt. wt.ksaltma net weight nth enth sfat 1. matematik n derecesinde olan. 2. konuma dili son, sonuncu.
nuance nub
nu.ance nuwans' isim ince fark, ayrt, nans. nub n^b isim 1. yumru. 2. konuma dili z, nve: nub of the story hikyenin z, hikyenin nvesi.
nubile nuclear energy nuclear family nuclear physics nuclear power plant nuclear reactor nuclear warhead nuclear waste nuclear weapons nuclear nucleon nucleus nude nudge nudist colony nudist nudity nugget nuisance nuke
nu.bile nu'bl sfat evlenecek yaa gelmi, gelinlik. nkleer enerji. ekirdek aile. nkleer fizik. nkleer santral. nkleer reaktr. nkleer harp bal. nkleer artk. nkleer silahlar. nu.cle.ar nu'kliyr sfat nkleer, ekirdeksel. nu.cle.on nu'kliyan isim, fizik nkleon. nu.cle.us nu'kliys isim (nuclei) ekirdek, z, nve. nude nud sfat plak. isim, gzel sanatlar n, plak. nudge n^ fiil dirsek ile drtmek. isim drtme. plaklar kamp. nud.ist nu'dst isim plaklk yanls, ndist. nu.di.tyisim plaklk. nug.get n^g't isim (altn) kle. nui.sance nu'sns isim ba belas. nuke nuk isim, konuma dili atom bombas. fiil -e atom bombas atmak.
nullify
num.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birini/bir eyi -den saymak: He doesn't number Galip among his friends. Galip'i arkadalarndan saymyor. 2. birini/bir eyi -in arasna katmak: Most critics number Halit Ziya among the greatest writers of this century. ou eletirmen Halit Ziya'y bu yzyln en byk yazarlar arasna katyor.
birini/bir eyi -den saymak: He doesn't number Galip among his friends. Galip'i arkadalarndan saymyor. 2. birini/bir eyi -in arasna katmak: Most critics number Halit Ziya among the greatest writers of this century. ou eletirmen Halit Ziya'y bu yzyln en byk yazarlar arasna katyor.
number
num.ber n^m'br isim 1. say, rakam: fractional number kesirli say. Add up these numbers. Bu saylar topla. 2. numara: room number oda numaras. telephone number telefon numaras. 3. say, miktar: a large number of books ok sayda kitap. the number of pages sayfa says. 4. oul okluk. 5. mzik paras.
num.ber.lesssfat saysz, hesapsz. numb.nessisim uyuukluk, uyuma. numb.skull n^m'sk^l isim baknz numskull nu.mer.al nu'mrl sfat saysal, say. isim say, rakam. nu.mer.a.tor nu ' mreytr isim 1. matematik pay. 2. sayc.
nu.mer.i.cal numer'kl sfat saysal. nu.mer.ous nu'mrs sfat ok, pek ok. nu.mis.mat.ics numzmt'ks isim nmismatik. nu.mis.ma.tist numz'mtst isim nmismat. num.skull n^m'sk^l isim mankafa, dangalak. nun n^n isim rahibe. nun.ner.y n^n'ri isim rahibe manastr.
898
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
nup.tial n^p'l sfat evlenmeye veya dne ait. isim, oul nikh; dn.
kin beslemek. nurse nrs isim 1. hemire, hastabakc. 2. stnine, stanne, stana. 3. dad. fiil 1. (hastaya) bakmak. 2. emzirmek.
nurse.maid nrs'meyd isim dad. ocuk iiri; ocuk arks. anaokulu. nurs.er.y nr'sri isim 1. ocuk odas. 2. ocuk yuvas, kre. 3. fidanlk.
biberon. ifa yurdu, huzurevi. ngiliz ngilizcesi hemire. nurs.ing nrs'ng isim hemirelik, hastabakclk. nur.ture nr'r isim 1. besleyen ey, gda. 2. terbiye, yetime. 3. eitim. fiil 1. beslemek. 2. yetitirmek. 3. eitmek.
nut
nut n^t isim 1. fndk, fstk, ceviz gibi kabuklu yemi. 2. botanik kapk meyve. 3. makine somun. 4. argo atlak kimse. 5. argo kafa, ba.
nut.crack.er n^t'krkr isim fndkkran. nut.meg n^t'meg isim kkhindistancevizi. nu.tri.ent nu'triynt sfat besleyici. isim besin, gda. nu.tri.ment nu'trmnt isim besin, gda. nu.tri.tion nutr'n isim besi, besleme; beslenme. nu.tri.tioussfat besleyici. nu.tri.tivesfat besleyici. nuts n^ts sfat, argo baknz be nuts be nuts about nut.shell n^t'el isim fndk, fstk, ceviz gibi yemilerin kabuu.
nutty
nut.ty n^t'i sfat 1. argo deli, atlak. 2. fndk, fstk, ceviz v.b. ile dolu.
nux vomica
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
nylon
nymph nmf isim su perisi; orman perisi. nym.pho.ma.ni.a nmfmey'niy isim nemfomani. nym.pho.ma.ni.ac nmfmey'niyk isim nemfoman, nemfomanyak. sfat nemfomanyak.
O woe is me! O
Vay bama gelenler vay! O, o o isim 1. O, ngiliz alfabesinin on beinci harfi. 2. sfr.
O.D. O.T. oaf oafish oak oakum oar oarsman oasis oat oath oatmeal obbligato obdurate
O.D. o'di' ksaltma overdose Officer of the Day O.T.ksaltma Old Testament oaf of isim hdk, hrbo. oaf.ishsfat hdk gibi; kaba saba. oak ok isim mee. oa.kum o'km isim stp, kalafat stps. oar or isim krek. fiil krek ekmek. oars.manisim kreki. o.a.sis owey'ss isim (oases) vaha. oat ot isim genellikle oul yulaf. oath oth isim 1. yemin, ant. 2. kfr, lanet. isim yulaf ezmesi. ob.bli.ga.to ablga'to isim, mzik obligato. ob.du.rate ab'dyrt sfat 1. inat, boyun emez, dik bal. 2. sert, kat, krc.
obedience
obedient obeisance
o.be.di.ent obi'diynt sfat itaatli, sz dinleyen. o.bei.sance obey'sns, obi'sns isim 1. saygyla eilme. 2. sayg, hrmet.
ob.e.lisk ab'lsk isim dikilita, obelisk. o.bese obis' sfat ok iman. o.be.si.ty obi'sti, obes'ti isim imanlk.
900
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
obfuscate
obfuscation
obituary
o.bit.u.ar.y ob'uweri isim 1. bir l hakknda yazlan ksa biyografi. 2. lm ilan. sfat birinin lmne ait.
obj.ksaltma obqect obqection obqective anlamazlk konusu. 2. iddia olunan ey. ibret. ob.ject ab'ckt, ab'cekt isim 1. nesne, obqe, ey, cisim. 2. ama, gaye, maksat, hedef: Money's her object. Onun amac para. 3. dilbilgisi nesne.
objection
objectionable
ob.jec.tion.ablesfat itiraz edilebilir, naho, uygunsuz, mnasebetsiz: His actions were obqectionable. Terbiyesizce davrand.
dilbilgisi belirtme durumu, ismin -i hali. ob.jec.tive bcek'tv sfat nesnel, obqektif. isim 1. ama, gaye, maksat, hedef. 2. objektif, mercek.
ob.jec.tive.lyzarf nesnel olarak. ob.jec.tiv.i.tyisim nesnellik, obqektiflik. ob.li.gate ab'lgeyt fiil zorlamak, mecbur etmek. ob.li.ga.tion ablgey'n isim 1. zorunluluk, zorunluk, mecburiyet; ykm, ykmllk; farz. 2. senet, bor.
obligatory oblige
ob.lig.a.to.ry blg'tri sfat mecburi, gerekli, zorunlu. o.blige blayc' fiil 1. mecbur etmek, zorlamak. 2. iyilik etmek, memnun etmek.
o.blig.ing blay'cng sfat yardm etmeye hazr. geometri yatk a. ob.lijue blik' sfat 1. eik, yatk, meyilli. 2. dolayl. ob.lit.er.ate blt'reyt fiil yok etmek, silmek.
901
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
oblit.er.a.tionisim yoketme, silme. ob.liv.i.on blv'iyn isim 1. unutma; unutulma. 2. kaytszlk, ilgisizlik.
oblivious oblong
ob.liv.i.ous blv'iys sfat unutkan. ob.long ab'lng sfat 1. dikdrtgen biiminde olan, boyu eninden fazla. 2. botanik oblong, yumurta biiminde (yaprak).
ob.nox.ious bnak's sfat iren, tiksindirici. o.boe o'bo isim obua. obo.istisim obuac. obs.ksaltma observation observatory obsolete ob.scene bsin' sfat 1. mstehcen, ak sak. 2. aza alnmaz (sz). 3. konuma dili tiksindirici, iren.
obscenity
obscure
ob.scure bskyr' sfat 1. aprak, anlalmas g. 2. belirsiz. 3. bulutlu, karanlk. fiil 1. karartmak. 2. rtmek, gzden saklamak.
obscurity
obsequious
observance
observant observation
ob.ser.vant bzr'vnt sfat 1. dikkatli. 2. itaatli. ob.ser.va.tion abzrvey'n isim 1. inceleme. 2. gzlem. 3. izlem. 4. dnce. 5. gzetleme.
observatory
observe
ob.serve bzrv' fiil 1. gzlemlemek, gzlemek. 2. fark etmek, grmek. 3. (kural, yasa, v.b.'ne) uymak; (deti) yerine getirmek. 4. (bayram) kutlamak. 5. (oru) tutmak. 6. ileri srmek.
observer
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
obsession
obsolescence obsolescent
ob.so.les.cenceisim eskime. ob.so.les.cent absles'nt sfat modas gemekte olan (szck, makine).
obsolete
ob.so.lete ab'slit, abslit' sfat kullanlmayan, modas gemi (szck, makine, grenek v.b.).
engelli kou. ob.sta.cle ab'stkl isim engel, mni. ob.ste.tri.cian absttr'n isim doum uzman. ob.sti.na.cy ab'stnsi isim inatlk, dik ballk. ob.sti.nate ab'stnt sfat inat, direngen, dik kafal. ob.sti.nate.lyzarf inatla. ob.strep.er.ous bstrep'rs sfat 1. grltc, yaygarac. 2. ele avuca smaz, haylaz.
obstruct
ob.struct bstr^kt' fiil 1. engellemek, engel olmak, mni olmak. 2. tkamak, kapamak.
obstruction
obstructive obtain
ob.struc.tivesfat engelleyici. ob.tain bteyn' fiil 1. elde etmek, almak, edinmek, salamak, ele geirmek. 2. geerli olmak.
ob.tain.ablesfat elde edilebilir, bulunabilir. ob.trude btrud' fiil upon -e empoze etmek. ob.tru.sive btru'sv sfat gze batan; kendini fazlasyla hissettiren/belli eden.
geometri geni a. ob.tuse btus' sfat 1. kaln kafal. 2. geometri geni. ob.vi.ate ab'viyeyt fiil nn almak, nne gemek, nlemek.
obvious obviously
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
oc.ca.sion key'qn isim 1. frsat, vesile, elverili durum. I would like to take this occasion to thank you all. Bu vesileyle hepinize teekkr etmek istiyorum. 2. neden, sebep. 3. gerek, lzum. fiil neden olmak, sebep olmak, vesile olmak.
oc.ca.sion.alsfat ara sra olan. oc.ca.sion.al.lyzarf ara sra, bazen. Oc.ci.dent ak'sdnt isim baknz the Occident Oc.ci.den.tal aksden'tl sfat 1. Bat'ya zg. 2. Batl. isim Batl.
occult
oc.cult k^lt' sfat 1. byclkle ilgili; medyumlukla ilgili. 2. esrarl, gizli, bilinmez.
occupant
oc.cu.pant ak'ypnt isim 1. (ev, bina, oda v.b.'nde) oturan kimse. 2. (koltuk, masa v.b.'nde) oturan kimse. The occupants of these beds are heart patients. Bu yataklardakiler kalp hastalar.
occupation
oc.cu.pa.tion akypey'n isim 1. i. 2. ura, meguliyet. 3. meslek, sanat. 4. igal, zorla alma.
occupational
oc.cu.pa.tion.alsfat 1. mesleki, meslek dolaysyla meydana gelen: occupational disease mesleki hastalk. occupational hazard mesleki tehlike. 2. igal kuvvetleriyle ilgili.
occupy
oc.cu.py ak'ypay fiil 1. (ev, bina, oda v.b.'nde) oturmak. 2. (koltuk, masa v.b.'nde) oturmak. 3. (belirli bir yerde) bulunmak: A fountain occupies the center of the garden. Bahenin ortasnda fskyeli bir havuz var. 4. (yer) igal etmek, tutmak: Your firm occupies a lot of this building's space. Firmanz bu binada epey yer igal ediyor. Which bed do you occupy? Hangi yatak senin? You're occupying my seat. Benim yerime oturmusunuz. The hotel is fully occupied. Otel tamamen dolu. 5. igal etmek, ele geirmek; igal altnda tutmak: The army occupied the city for three
904
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
years. Ordu ehri yl boyunca igal altnda tuttu. 6. megul etmek; (zamann) almak. occur to someone occur birinin aklna gelmek. oc.cur kr' fiil (occurred, occurring) 1. olmak, meydana gelmek. 2. bulunmak. occurrence oc.cur.rence kr'ns isim 1. olu, meydana gelme. 2. olay. ocean current ocean sunfish ocean Oceania Oceanian okyanus aknts. aybal, pervanebal. o.cean o'n isim okyanus. O.ce.an.i.a oiyn'iy isim Okyanusya. isim Okyanusyal. sfat 1. Okyanusya, Okyanusya'ya zg. 2. Okyanusyal. oceanography o'clock OCR ocrea Oct. octagon octahedron o.cean.og.ra.phy onag'rfi isim oinografi, denizbilim. o'clock klak' zarf saate gre. OCR o'si'ar' ksaltma optical character recognition oc.re.a ak'riy isim, botanik kn. Oct.ksaltma October oc.ta.gon ak'tgan isim, geometri sekizgen. oc.ta.he.dron akthi'drn isim, geometri (octahedrons/octahedra) sekizyzl. octane octave October octopus ocular oc.tane ak'teyn isim oktan. oc.tave ak'tv, ak'teyv isim, mzik oktav. Oc.to.ber akto'br isim ekim. oc.to.pus ak'tps isim ahtapot. oc.u.lar ak'ylr sfat gze ait, gzle ilgili, gz. isim okler. oculist OD oc.u.list ak'ylst isim gz doktoru. OD, O.D. o'di' fiil, konuma dili (OD'd/O.D.'d, OD'ing/O.D.'ing) ar miktarda ila/uyuturucu madde almak. odd or even odd tek mi ift mi oyunu. odd ad sfat 1. garip, tuhaf, acayip, bambaka. 2. tek: odd number tek say. odd sock tek orap. 3. ksur: ten
905
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
thousand odd dollars on bin ksur dolar. 4. ara sra meydana gelen. oddity odd.i.ty ad'ti isim 1. tuhaflk, acayiplik. 2. garip zellik. 3. garip kimse veya ey. oddly enough odds and ends odds in tuhaf u ki .... ufak tefek eyler, vr zvr, teberi. odds adz isim, oul ihtimal: The odds are very much in our favor. Baar ihtimalimiz yksek. The odds are against us. Baar ihtimalimiz dk. ode odious odometer odor odoriferous odorless odour oeil-de-boeuf ode od isim od; kaside; gazel. o.di.ous o'diys sfat tiksindirici, iren, nefret verici. o.dom.e.ter odam'tr isim yol sayac, kilometre sayac. o.dor o'dr isim koku. o.dor.if.er.oussfat 1. ho kokulu. 2. kt kokan. o.dor.lesssfat kokusuz. o.dour o'dr isim, ngiliz ngilizcesi baknz odor oeil-de-boeuf ydbf' isim, mimarlk (oeils-de-boeuf) gzpencere. of a different kind of a piece with of age of course of high standing of late of long standing of necessity of no account of no avail of no consequence of no earthly use of one's own accord of one's own free will baka tr. ile ayn, -in tpks. reit, rtn ispat etmi. tabii, elbette. ok itibarl. son zamanlarda, yakn zamanlarda. ok eski. zaruri olarak. nemsiz, deersiz. faydas yok; bouna. nemsiz. hibir faydas olmayan, be para etmez. kendiliinden, kendi rzasyla. kendiliinden: She did it of her own free will. Kendiliinden yapt. of one's own volition kendi iradesiyle, isteyerek, gnll olarak.
906
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eit: It's a game of sorts. Bir eit oyun. birinci snf, fevkalade: She's a poet of the first water. O ok iyi bir air. He's an idiot of the first water. Dangalan teki o.
eski kafal. ok eskiden: Here lived of yore an archduchess. ok eskiden burada bir arides yaard. 2. eski zaman, eski: I miss those bookshops of yore. O eski zaman kitabevlerini zlyorum.
of
of ^v, v edat 1. -in: the properties of light n zellikleri. the works of Shakespeare Shakespeare'in eserleri. 2. -li: a man of talent hnerli bir adam. 3. -den: make mention of -den sz etmek. be afraid of -den korkmak. made of -den yaplm. 4. hakknda, ile ilgili: speak of hakknda konumak. write of ile ilgili yaz yazmak.
off and on off base off chance off duty off limits off one's feed off one's head off one's rocker off shore off the beam off the coast of off the cuff off the hook off the map off the press off the record off the top of one's head
kesintili. 2. arada srada, zaman zaman. yanl yolda; yanlm. zayf bir ihtimal. izinli. yasak blge. konuma dili itahsz. konuma dili deli, ldrm. atlak, dengesiz, deli. denizcilikle ilgili akta. yanl yolda; yanl. sahillerine yakn. doatan, irticalen. (skntdan, sorumluluktan) kurtulmu. ortadan kaybolmu. baskdan km. gizli. 2. aklanmamak artyla. konuma dili hi dnmeden, hemen.
907
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
off f zarf 1. uzaa; uzakta. 2. ileriye; ileride. 3. teye; tede. sfat 1. uzak. 2. kapal. 3. kesat (i). 4. yanl (l). 5. uzak, zayf, az (bir olaslk). 6. sadaki. edat 1. -den, -dan. 2. -den uzak: It's two kilometers off the main road. Anayoldan iki kilometre uzakta.
offal
of.fal 'fl isim 1. kasaplk hayvanlarn yenilmeyen ksmlar. 2. ngiliz ngilizcesi sakatat. 3. erp, sprnt.
offbeat off-color
off.beat f'bit' sfat, konuma dili olaand. off-col.or f'k^l'r sfat 1. doal renkte olmayan. 2. ak sak.
offence offend
of.fence fens' isim, ngiliz ngilizcesi baknz offense of.fend fend' fiil 1. against -e kar gelmek, -e aykr davranmak. 2. gcendirmek, darltmak, krmak.
of.fend.edsfat gcenik, kskn, dargn, krgn. of.fend.erisim sulu. of.fense fens' isim 1. kusur, kabahat, su. 2. saldr, hcum, tecavz. 3. gcenme, ksme, darlma. 4. spor hcum, ofans.
offensive
of.fen.sive fen'sv sfat 1. irkin, iren, itici. 2. saldrya zg, hcuma ait. 3. yakmaz. 4. hakaret edici. 5. spor ofansif. isim saldr, hcum.
offer battle offer for sale offer resistance offer thanks offer
sava amak. satla karmak. kar koymak. Allaha kretmek, Allaha kranlarn sunmak. of.fer 'fr fiil 1. sunmak, takdim etmek, arzetmek. 2. teklif etmek, nermek. 3. (fiyat) vermek. 4. vermek, salamak. isim 1. teklif. 2. fiyat teklifi.
offering
of.fer.ingisim 1. sunma. 2. teklif. 3. sunulan ey. 4. Hristiyanlk (ayin srasnda cemaatten toplanan) para, balar.
908
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
off.hand f'hnd' sfat dnmeden yaplm, rasgele yaplm. zarf dnmeden, rasgele.
alma saatleri. of.fice 'fs isim 1. yazhane, iyeri, daire, ofis. 2. i, memuriyet. 3. grev, vazife.
of.fice.hold.erisim devlet memuru. askeri nbeti amir. of.fi.cer 'fsr isim 1. memur. 2. askeri subay. 3. polis memuru.
kararname defteri. of.fi.cial f'l sfat 1. resmi. 2. memuriyete ait; memura yakr. isim memur.
officially officiate
of.fi.cial.lyzarf resmen. of.fi.ci.ate f'iyeyt fiil 1. ayin ynetmek. 2. resmi bir grevi yerine getirmek.
of.fi.cious f's sfat igzar. of.fi.cious.lyzarf igzarlk ederek. off.ing 'fng isim baknz in the offing off-line f'layn sfat, bilgisayar evrim d. off.print f'prnt isim ayrbasm. off.set fset' fiil (offset, offsetting) 1. karlamak; dengelemek. 2. ofset basmak. isim, matbaaclk ofset.
offshoot
off.shoot f'ut isim 1. dal. 2. yan kurulu. 3. yan alma; yan rn.
off.shore f'r' sfat 1. kydan uzak. 2. kydan esen. off.side f'sayd' sfat, spor ofsayt. off.spring f'sprng isim 1. dl, evlat. 2. rn. of.ten 'fn zarf sk sk, ou kez. o.gle o'gl, ag'l fiil gz szerek bakmak. isim gz szme.
ogre
Oh yeah?
Bir szn kmsendiini belirtir: "I'm going to beat you." "Oh yeah?" "Sana pes dedirteceim." "Yap da
909
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
grelim!" 2. Sylenen eyin doruluundan phe edildiini belirtir: "She was at the concert." "Oh yeah?" "O konserdeydi." "yle mi?"/"Sahi mi?" Oh Oh o nlem 1. Ay! (Korku veya aknlk belirtir.). 2. Ay!/Ah!/Of! (Ar veya ac belirtir.). 3. Ah! (Pimanlk veya zlem belirtir.). 4. Oh!/O! (Beenme, sevin veya hayranlk belirtir.). 5. Of!/f! (Kzgnlk veya honutsuzluk belirtir.). 6. Birine seslenirken kullanlr: Oh, waiter! Will you bring us the bill? Garson, bize hesab getirir misin? Oh, for wings! ohm oho Keke kanatlarm olsayd! ohm om isim, elektrik om, ohm. o.ho oho' nlem Ooo! (Biraz artc bir haber ilk kez renildiinde sylenir.). oil field oil filter oil gauge oil lamp oil painting oil pan oil slick oil someone's hand oil someone's palm oil tanker oil well oil petrol sahas. otomotiv ya filtresi. ya basnleri, ya basn manometresi. kandil. yalboya resim. ya deposu. (gl, deniz v.b. zerinde yzen) ya tabakas. birine rvet vermek. birine rvet vermek. akaryakt tankeri. petrol kuyusu. oil oyl isim 1. ya, svya: olive oil zeytinya. corn oil msrya. 2. petrol. 3. yalboya. fiil 1. yalamak. 2. ya ekmek, pohpohlamak. oilcan oilcloth oilstone oily ointment oil.can oyl'kn isim yadanlk. oil.cloth oyl'klth isim muamba. oil.stone oyl'ston isim yata. oilysfat yal. oint.ment oynt'mnt isim merhem.
910
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
OK, O.K. okey' zarf Peki!/Tamam!/Olur!/Oldu! sfat 1. geer. 2. iyi. 3. doru. isim onay, tasdik. fiil (OK'd/O.K.'d, OK'ing/O.K.'ing) peki demek, onaylamak, tasdik etmek, kabul etmek.
okay okra old age old bird Old Church Slavonic old fellow old fogy Old Glory old hand old hat old lady old salt old standby old timer old wives' tale old
o.kay okey' zarf, sfat, isim, fiil baknz OK o.kra o'kr isim bamya. yallk, ihtiyarlk. konuma dili ihtiyar kurt, tecrbeli kimse. Slavonca. nlem azizim. eski kafal kimse. Amerikan bayra, A.B.D.'nin bayra. tecrbeli kimse, usta. modas gemi. argo 1. anne, kocakar. 2. kar, kocakar. tecrbeli denizci, deniz kurdu. eskiden beri kullanlp popler olan ey. yal adam. batl itikat. old old sfat 1. eski. 2. yal, ihtiyar. 3. deneyimli, tecrbeli. 4. modas gemi. 5. sevgili (dost).
isim eskici. old.ensfat, eski eski zamana ait, eski. old-fash.ioned old'f'nd sfat eski moda, modas gemi.
old.ishsfat 1. olduka yal. 2. eskice. old.sterisim, konuma dili yal. o.le.an.der oliyn'dr isim zakkum, aaac. o.le.as.ter oliys'tr isim ide. ol.fac.to.ry alfk'tri sfat koklama duyusuna ait. ol.i.gar.chy al'garki isim takmerki, oligari. (bar sembol olan) zeytin dal. 2. bar sembol olarak kullanlan herhangi bir ey.
olive oil
zeytinya.
911
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
zeytin aac. ol.ive al'v isim zeytin. O.lym.pic olm'pk isim, oul olimpiyat oyunlar, olimpiyatlar.
Oman Omani
O.man oman' isim Umman. isim Ummanl. sfat 1. Umman, Umman'a zg. 2. Ummanl.
o.ma.sum omey'sm isim, zooloji (omasa) krkbayr. om.e.let am'lt, am'lt isim omlet. om.e.lette am'lt, am'lt isim omlet. o.men o'mn isim (bir olayn gerekleeceini nceden belirten) alamet, iaret.
ominous omission
om.i.nous am'ns sfat uursuz, meum. o.mis.sion om'n isim 1. ihmal, bolama, savsama. 2. atlama, darda brakma.
omit
o.mit omt' fiil (omitted, omitting) 1. ihmal etmek, yapmamak. 2. atlamak, darda brakmak.
om.nip.o.tenceisim her eye gc yetme. om.nip.o.tent amnp'tnt sfat her eye gc yeten. om.ni.pres.ent amnprez'nt sfat her yerde ve her zaman hazr.
om.ni.scienceisim her eyi bilme. om.nis.cient amn'nt sfat her eyi bilen. ne bulursa okuyan kimse. om.niv.o.rous amnv'rs sfat 1. her eyi yiyen. 2. zooloji hepil.
on a line on a regular basis on a shoestring on account of on account on all fours on alternate days
ayn hizada, bir srada. dzenli olarak, muntazaman. az parayla. -den dolay, iin. krediyle, veresiye. drt ayak zerinde. gnar, iki gnde bir.
912
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ara vermeden, biteviye. beenilmedii takdirde geri verilmek artyla. -in namna, -in adna. yalvararak, diz km durumda. gemide, trende. hazr. artyla, kouluyla: You can stay here on condition that you look after the animals and the garden. Hayvanlara ve baheye bakma artyla burada kalabilirsin.
on consignment on contract on credit on demand on duty on easy street on file on foot on hand on his merits on horseback on ice on leave on loan on location on no account on one's last legs on one's mind on one's own initiative on one's own on paper on parole on pins and needles
konsinye olarak. szlemeli, mukaveleli, mukavele ile. ticaret veresiye. mal istenildiinde. grev banda. hali vakti yerinde, varlkl. dosyaya geirilmi (evrak). yaya olarak. elde; hazr. deerine gre. ata binmi, at srtnda. yedekte. izinli. dn olarak. sinema, televizyon stdyo dnda yaplan (ekim). asla, katiyen. lmek zere. 2. ok bitkin durumda. aklnda, hatrnda. kendi inisiyatifini kullanarak. kendi hesabna, kendi bana. kt zerinde kalan. artl olarak tahliye edilmi. huzursuz, endieli, diken stnde.
913
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mahsus, bile bile, kasten. kaydedilen, kaytl, kayd olan. istek zerine, istenildii zaman. tam zamannda, vaktinde, tarifede belirtilen zamanda. Yok, ... (Az nce verilmi bir karardan vazgeince sylenir.): On second thought, let's not go. Yok, gitmeyelim. 2. Dndm de ...: On second thought, maybe you should buy that house. Dndm de, o evi alsan iyi olur galiba.
on shore on suspicion of
on that score on the average on the beam on the bias on the chance that on the contrary on the cuff on the decrease on the dot on the face of it on the high seas on the hour on the house on the increase on the line on the loose on the mend on the move on the nail on the occasion of on the one hand on the order of
o nedenle. 2. o konuda. ortalama olarak. doru ynde; doru, tam. verevine, verev. midiyle. tersine, aksine, bilakis. veresiye. azalmakta. konuma dili dakikas dakikasna, tam zamannda. d grne baklrsa. ak denizlerde, enginlerde. saat banda. bedava, irketten. gittike artmakta. pein (deme). serbest. iyilemekte, gelien, dzelen. hareket halinde. hemen, derhal. 2. sz konusu. nedeniyle, dolaysyla. dier taraftan. tarznda.
914
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk on the other hand on the part of on the point of
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dier taraftan. -in tarafndan. -mek zere: He was on the point of going. Gitmek zereydi.
on the rocks
kayalara arpm. 2. iflas etmi; meteliksiz. 3. buzlu (fakat soda veya su katlmam) (viski).
on the run on the sly on the spot on the spur of the moment on the strength of on the wagon on the wane on the water on the whole
kamakta. 2. geri ekilmekte. 3. koarken. gizli gizli, gizlice. hemen, derhal. annda, o anda. -e dayanarak; -in yznden. konuma dili ikiyi brakm durumda. azalmakta. denizde. her eyi dnrsek, her ey hesaba katlrsa: It is, on the whole, a good job. Her eyi dnrsek iyi bir i. 2. genellikle.
on thin ice
perembe gn. zamannda, vaktinde, vakitli. ayaklarnn ucuna basarak. ayaklarnn ucuna basarak. -e ek olarak, -in yan sra, ile beraber: He's doing this on top of his regular job. Bunu asl iinden ayr olarak yapyor. She asked for a promotion, and on top of that she wanted a raise. Terfiini istedi; bir de stne stlk bir maa art talep etti.
on welfare on
ihtiya dolaysyla resmi kurulutan yardm alan. on an edat 1. zerinde, stnde; zerine, stne: on the end table sehpann stnde. on the wall duvarn stnde. Don't write on the wall. Duvarn zerine yazma. 2. -de: on the bus otobste. on the list listede. on the first of March bir martta. on the governing board
915
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ynetim kurulunda. 3. hakknda, konusunda, stnde, zerinde, stne, zerine, ile ilgili: a talk on friendship arkadalk hakknda bir konuma. research on the Battle of Manzikert Malazgirt Sava zerine aratrmalar. 4. durumunda, halinde: on the defensive savunma durumunda. on the move hareket halinde. on the offensive hcum halinde. 5. ile: live on five dollars a day gnde be dolarla geinmek. buy on credit taksitle satn almak. 6. kenarnda; kysnda: a house on the river nehrin kysnda bir ev. zarf 1. ileri, ileriye; ileride, ilerde: walk on ileri gitmek. The next gas station is five kilometers on. Bundan sonraki benzin istasyonu be kilometre ilerde. 2. durmadan, aralksz: She sang on. Durmadan ark syledi. 3. -ince: on receiving the gift hediyeyi alnca. on hearing this bunu duyunca. 4. stne, zerine; stnde, zerinde, giyilmi: have a coat on zerinde bir palto olmak. once again once for all once in a blue moon once in a while once more once or twice Once upon a time .... bir kez daha, tekrar. son olarak. 2. ilk ve son olarak. krk ylda bir. arasra, arada bir. bir kez daha. bir iki kere. Bir varm bir yokmu... (Masal anlatmaya balarken sylenir.). once once w^ns zarf 1. bir kez, bir defa. 2. bir zamanlar, eskiden. bala 1. bir -se: Once he starts he will be obliged to continue. Bir balarsa devam etmek zorunda kalr. 2. -ir -mez: We can start once he arrives. Gelir gelmez balayabiliriz. isim bir kez, bir kere. once-over once-o.ver w^ns'ovr isim baknz give someone the once-over give something the once-over oncology on.col.o.gy ang.kal'ci isim onkoloqi.
916
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
one after another one after the other one and all one and only one and the same
birbiri ardndan, birbiri pei sra, pe pee, arka arkaya. birbiri ardndan, birbiri pei sra, pe pee, arka arkaya. hepsi; herkes; her biri. tek: It was her one and only desire. Onun tek arzusuydu. ayn, bir, tek: They're one and the same person. Onlar ayn kii.
one another
birbiri, birbirleri (Hep ekimli bir ekilde kullanlr.): You must get along with one another. Birbirinizle iyi geinmeniz lazm. Don't kill one another. Birbirinizi ldrmeyin.
one by one one fine day one foot in the grave one or two one
birer birer, teker teker. gnn birinde. bir aya ukurda. birka. one w^n sfat 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaerii ver. One hundred and twenty people came. Yz yirmi kii geldi. One half of them were crazy. Onlarn yars deliydi. She came here one day in January. Ocak aynda bir gn buraya geldi. 2. tek: It's the one lake that's not polluted. Sular kirlenmemi tek gl o. 3. adnda biri: While you were out one Melahat Gzpek called. Siz dardayken Melahat Gzpek adnda biri telefon etti. 4. ayn, bir, tek: The writer of the play and his main character are one. Oyunun yazar ve bakiisi ayn. They shouted with one voice. Hep bir azdan bardlar. zamir 1. biri; bir tane: One of them must have been you. Onlardan biri herhalde sendin. I'd like one of those flowers. O ieklerden bir tane istiyorum. 2. Genellemelerde kullanlr: One doesn't go there alone. Oraya tek bana gidilmez. 3. insan (Kibar konumalarda bazen ben veya biz zamirleri yerine kullanlr.): One dislikes having to talk with such
917
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
persons. yle insanlarla konumak zorunda olmak insann hi houna gitmiyor. isim 1. (belirli) biri/bir tane: Which one? Hangisi? I'd like the one with the variegated flowers. iekleri ebruli olan istiyorum. That's the one I want. Benim istediim o. That's a lovely one. ok gzel o. Give me qust one. Bana sadece bir tane ver. 2. (say olarak) bir: Put a one to the left of that zero. O sfrn soluna bir bir koy. 3. saat bir; saat on : Let's meet here at one. Birde burada bulualm. oneiric oneirology one-man show one-man onerous o.nei.ric onay'rk sfat dsel. o.nei.rol.o.gy onayral'ci isim dbilim. tek kiilik sergi. one-man w^n'mn' sfat baknz one-man show on.er.ous an'rs, o'nrs sfat zahmetli, meakkatli, klfetli, eziyetli. oneself one.self w^nself' zamir 1. kendi, kendisi, bizzat. 2. kendi kendini; kendi kendine. one-sided one-track one-way ticket one-way ongoing onion on-line onlooker only one-sid.ed w^n'saydd sfat tek tarafl. one-track w^n'trk sfat baknz have a one-track mind gidi bileti; dn bileti. one-way w^n'wey sfat tek ynl. on.go.ing an'gowng sfat devam eden. on.ion ^n'yn isim soan. on-line an'layn sfat, bilgisayar evrim ii. on.look.er an'lkr isim seyirci. on.ly on'li sfat bir tek, esiz, biricik, yegne. zarf yalnz, ancak. bala 1. yalnz, ancak. 2. daha: only yesterday daha dn. onomatopoeia on.o.mat.o.poe.ia anmtpi'y isim yansma, onomatope. onrush onset on.rush an'r^ isim me, saldr. on.set an'set isim 1. saldr, hcum. 2. balama, balang. onshore on.shore an'or sfat kyya doru. zarf kyda.
918
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
on.slaught an'slt isim iddetli saldr, hcum. on-the-job an.dh.cab' sfat hizmetii, ibanda (eitim).
on.to an'tu edat stne, -e. on.tol.o.gy antal'ci isim varlkbilim, ontoloqi. o.nus o'ns isim sorumluluk, ykmllk. on.ward an'wrd zarf ileriye doru, ileri; ileride. on.wards an'wrdz zarf baknz onward on.yx an'ks isim oniks. oops ups nlem Ay! ooze uz isim 1. sulu amur, balk; batak. 2. szma. 3. sznt. fiil szmak; szdrmak.
opal opaque
o.pal o'pl isim opal, panzehirta. o.pajue opeyk' sfat k geirmez, donuk, saydam olmayan.
open air open end wrench open fire open into open onto open out on open question open sea open someone's eyes
ak hava. somun anahtar. ate amak. -e almak. -e almak. -e almak. zmlenmemi sorun. ak deniz. birinin gzn amak, birini uyarmak, birini haberdar etmek.
halka ak, umuma ak. o.pen o'pn sfat 1. ak. 2. serbest. 3. aikr, meydanda olan. 4. kapanmam, denmemi bor. 5. zlmemi (sorun). fiil 1. amak; almak. 2. balamak; balatmak. 3. yaymak, sermek. 4. aa vurmak. isim baknz in the open
open-ended
openhanded
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
opening
o.pen.ingisim 1. aklk, delik. 2. al: opening day al gn. 3. ama; alma. 4. frsat.
o.pen.lyzarf aka, aktan aa. o.pen-mind.ed o'pnmayn'dd sfat ak fikirli. o.pen.nessisim aklk. opera drbn. op.er.a ap'r isim opera. birini ameliyat etmek. op.er.ate ap'reyt fiil 1. makine ilemek, almak; iletmek, altrmak. 2. (ticari veya snai bir kuruluu) iletmek, ynetmek, idare etmek. 3. ameliyat yapmak. 4. (borsada) alveri yapmak. 5. etkilemek.
operation
op.er.a.tion aprey'n isim 1. makine ileme, alma. 2. (ticari veya snai bir kuruluu) iletme, ynetme. 3. i, alma. 4. ameliyat. 5. (borsada) alveri. 6. etki. 7. askeri harekt; tatbikat. 8. matematik ilem.
operational
operative
op.er.a.tive ap'rtv sfat 1. ileyen, alan, faal. 2. yrrlkte olan. 3. etkin, etkili. 4. ameliyata ait. 5. ameliyat edilebilir. isim 1. usta ii. 2. teknisyen. 3. casus, aqan. 4. dedektif.
operator
op.er.a.tor ap'reytr isim 1. operatr. 2. teknisyen. 3. ticari veya snai bir kuruluun sahip veya yneticisi. 4. santral memuru. 5. argo lp.
operetta ophthalmia
ophthalmologist
920
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ophthalmoscope
opiate
o.pi.ate o'piyt, o'piyeyt sfat 1. afyonlu. 2. uyuturucu, uyku getirici, sersemletici. isim afyonlu ila.
opinion opinionated
o.pin.ion pn'yn isim gr, fikir, dnce. o.pin.ion.at.ed pn'yneytd sfat inat, fikrinden dnmeyen, dik kafal.
haha. o.pi.um o'piym isim afyon. o.pop.a.nax pap'nks isim (reine olarak) avr. o.pop.o.nax pap'nks isim baknz opopanax o.pos.sum pas'm, opas'm isim opossum, sarig. opp.ksaltma opposed opposite op.po.nent po'nnt isim 1. dman. 2. rakip. op.por.tune aprtun' sfat 1. elverili, uygun. 2. tam zamannda olan, vakitli.
op.por.tune.lyzarf tam zamannda. op.por.tun.ism aprtu'nzm isim frsatlk, oportnizm. op.por.tun.istisim frsat, oportnist. op.por.tu.ni.ty aprtu'nti isim frsat, elverili durum. op.pose poz' fiil 1. kar koymak, kar kmak, direnmek. 2. karlatrmak.
geometri tersa. botanik karlkl yapraklar. op.po.site ap'zt sfat 1. karki, kar. 2. kart, ters, zt, aksi. isim 1. kart olan ey veya kimse. 2. karda olan ey veya kimse. zarf, edat 1. kar karya. 2. karlkl. 3. karsnda.
opposition
op.po.si.tion apz'n isim 1. politika muhalefet. 2. kartlk, ztlk. 3. kar koyma, kar kma.
921
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
op.press pres' fiil 1. skmak, sktrmak, bask yapmak. 2. eziyet etmek, zulmetmek. 3. bunaltmak, sknt vermek.
oppression
oppressive
op.pres.sorisim zalim kimse. -den ekilmek, -den vazgemek, -i yapmamaya karar vermek.
opt optative
opt apt fiil 1. semek. 2. karar vermek. op.ta.tive ap'ttv sfat istek belirten. isim, dilbilgisi istek kipi.
optic nerve optic optical character reader optical character recognition optical illusion optical scanner optical optician optics optimise
grme siniri. op.tic ap'tk sfat optik, grsel. bilgisayar optik karakter okuyucu. bilgisayar optik karakter tanma. gz yanltan grnt. bilgisayar optik tarayc. op.ti.cal ap'tkl sfat 1. optikle ilgili. 2. grsel. op.ti.cian apt'n isim gzlk. op.ticsisim optik. op.ti.mise ap'tmayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz optimize
op.ti.mism ap'tmzm isim iyimserlik, optimizm. op.ti.mistisim iyimser, optimist. op.ti.mis.ticsfat iyimser. op.ti.mis.ti.cal.lyzarf iyimserlikle. op.ti.mize ap'tmayz fiil en iyi ekilde kullanmak. op.ti.mum ap'tmm isim en uygun durum, optimum. sfat en uygun, optimum.
922
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
op.tion ap'n isim 1. seme. 2. seme hakk, tercih. 3. seenek, k. 4. ticaret opsiyon.
op.tion.alsfat zorunlu olmayan, istee bal, semeli. op.u.lence ap'ylns isim 1. servet, zenginlik. 2. bolluk. op.u.len.cy ap'ylnsi isim 1. servet, zenginlik. 2. bolluk.
op.u.lentsfat 1. zengin. 2. bol. op.u.lent.lyzarf bolca. o.pus o'ps isim 1. yapt, eser. 2. mzik opus. yoksa: Go now or else you'll miss the train. imdi git, yoksa treni karacaksn.
or so I think or so
zannedersem. kadar, civarnda, yaklak: It's fifteen miles or so from here. Buradan on be mil kadar uzakta.
or whatever or
veya yle bir ey, veya onun gibi bir ey. or r bala veya, ya da, yahut; yoksa: one or two bir veya iki. Are you qoking, or have you really taken offense? aka m sylyorsun, yoksa gerekten gcendin mi?
oracle oracular
or.a.cle r'kl isim 1. kehanet. 2. khin. o.rac.u.lar rk'ylr sfat 1. kehanetle ilgili. 2. gizli anlaml.
oral
o.ral r'l sfat 1. szl, azdan sylenen. 2. aza ait. 3. oral, azdan alnan (ila). 4. ruhbilim oral.
o.ral.lyzarf 1. azdan. 2. szl olarak. portakal iei. turun/portakal marmelad. or.ange r'nc isim 1. portakal. 2. portakal rengi, turuncu. sfat portakal renginde olan, turuncu.
o.rang.ou.tan orng'tn isim baknz orangutan o.rang.ou.tang orng'tng isim baknz orangutan o.rang.u.tan orng'tn isim orangutan. o.rate oreyt' fiil nutuk ekmek. o.ra.tion rey'n isim sylev, nutuk, hitabe.
923
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
or.a.tor r'tr isim hatip, nutuk eken kimse. or.a.tor.i.cal rtr'kl sfat hatiplie ait. or.a.to.ry r'tri isim 1. hatiplik, hitabet. 2. belagat, dil uzluu.
orbit
or.bit r'bt isim yrnge. fiil 1. bir yrngede dnmek. 2. -in etrafnda dnmek.
orchard orchestra
or.chard r'rd isim meyve bahesi. or.ches.tra r'kstr isim 1. mzik orkestra. 2. tiyatro orkestra. 3. tiyatro parter.
orchestrate
or.ches.trate r'kstreyt fiil 1. orkestra iin mzik paras yazmak. 2. planlamak, dzenlemek.
orchid ordain
or.chid r'kd isim orkide. or.dain rdeyn' fiil 1. emretmek, buyurmak; (Tanr) takdir etmek. 2. papazla atamak.
ordeal
kdem sras. or.der r'dr isim 1. dzen, tertip. 2. sra, dizi. 3. yntem, usul. 4. emir, buyruk. 5. smarlama, sipari. 6. tarikat. 7. eref rtbesi. 8. cins, eit, tr. 9. mimari slup. 10. biyoloji takm. fiil 1. emretmek, emir vermek: Who ordered you to shoot that cat? O kediyi vurman kim emretti? 2. smarlamak, sipari etmek: The tea that I ordered still hasn't come. Ismarladm ay hl gelmedi. That company ordered one thousand pairs of snakeskin boots from South Africa. O firma Gney Afrika'dan bin ift ylan derisi izme sipari etti. 3. dzenlemek, sraya koymak, tertip etmek: We have ordered the words alphabetically. Szckleri alfabetik sraya gre dizdik.
orderly
or.der.lysfat dzenli, derli toplu, dzgn. isim 1. emir eri. 2. hastane hademesi.
ordinal numbers
924
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
or.di.nal r'dnl sfat 1. sra veya derece gsteren. 2. biyoloji takma ait.
ordinance
or.di.nari.lyzarf genellikle, ounlukla. or.di.nari.nessisim sradanlk. or.di.nar.y r'dneri sfat 1. sradan, alelade: an ordinary house sradan bir ev. 2. olaan, allm, her zamanki, normal, tipik: his ordinary way of speaking her zamanki konuma biimi. 3. hukuk doal (hak). isim allm ey.
ord.nance rd'nns isim 1. sava gereleri. 2. ordonat. ore or isim maden cevheri. o.reg.a.no reg'no isim keklikotu, gveyotu, gveyiotu. org.ksaltma organic organization organized organ bankas. laternac. or.gan r'gn isim 1. org, erganun. 2. rgen, organ, uzuv. 3. organ, kurulu; yayn organ.
organdie organdy organic chemistry organic disease organic substance organic organically organisation
or.gan.die r'gndi isim baknz organdy or.gan.dy r'gndi isim organze. organik kimya. organik hastalk. organik madde. or.gan.ic rgn'k sfat rgensel, organik. or.gan.i.cal.lyzarf organik olarak. or.gan.i.sa.tion rgnzey'n isim, ngiliz ngilizcesi baknz organization
organise
or.gan.ism r'gnzm isim organizma, rgenlik. or.gan.ist r'gnst isim orgcu. or.gan.i.za.tion rgnzey'n isim 1. rgt, kurulu. 2. dzen. 3. rgtleme. 4. dzenleme, organizasyon.
925
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
or.gasm r'gzm isim orgazm. or.gy r'ci isim 1. sefahat. 2. ar dknlk. -e uymak, -e almak. o.ri.ent r'iynt isim 1. dou, ark. 2. byk harf ile Dou, genellikle Asya lkeleri. fiil ynlendirmek, yneltmek.
botanik douhaha. ark hals. o.ri.en.tal riyen'tl sfat 1. Doulu. 2. Dou'ya zg. isim byk harf ile Doulu.
Orientalist orientate
O.ri.en.tal.istisim doubilimci, arkiyat, oryantalist. o.ri.en.tate 'riyenteyt fiil 1. ynlendirmek, yneltmek. 2. altrmak.
orientation
or.i.fice 'rfs isim delik, az. orig.ksaltma origin original originally o.rig.a.num rg'nm isim baknz oregano or.i.gin r'cn isim 1. kken, kaynak, asl. 2. nesil, soy. o.rig.i.nal rc'nl sfat 1. ilk, asl: Who was the original owner of this car? Bu arabann ilk sahibi kimdi? 2. orijinal, asl, kopya olmayan: Is this an original painting? Bu resim oriqinal mi? 3. zgn, oriqinal. isim oriqinal, asl. She read Crime and Punishment in the original. Su ve Ceza'y yazld dilde okudu.
originality originally
o.rig.i.nal.i.ty rcnl'ti isim oriqinallik, zgnlk. o.rig.i.nal.lyzarf 1. ilk bata; balangta. 2. zgn/orijinal bir ekilde. 3. aslen: She was originally from Edirne. O, Edirne kkenli.
originate
o.rig.i.nate rc'neyt fiil icat etmek, meydana getirmek, karmak, yaratmak; meydana gelmek, kmak, kaynaklanmak.
926
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
or.na.ment r'nmnt isim ss. ss bitkileri. or.na.men.tal rnmen'tl sfat 1. ss olarak kullanlan. 2. ssleyici; dekoratif.
or.na.men.ta.tionisim 1. ss. 2. ssleme. or.nate rneyt' sfat ok ssl, atafatl, gsterili. or.nate.lyzarf ok ssl bir biimde. or.ner.y r'nri, rn'ri sfat 1. huysuz, aksi. 2. inat. 3. alak, aalk.
ornithologist ornithology orogenesis orogeny orography orology orphan orphanage orthodontics orthodox
or.ni.thol.o.gistisim kubilimci, ornitolog. or.ni.thol.o.gy rnthal'ci isim kubilim, ornitoloqi. o.ro.gen.e.sis rcen'ss isim baknz orogeny o.rog.e.ny rac'ni isim daolu, oroqeni. o.rog.ra.phy rag'rfi isim dabilgisi. o.rol.o.gy ral'ci isim dabilgisi. or.phan r'fn isim, sfat ksz. fiil ksz brakmak. or.phan.ageisim yetimhane, kszler yurdu. or.tho.don.tics rthdan'tks isim ortodonti. or.tho.dox r'thdaks sfat 1. ortodoks. 2. geleneksel, greneksel.
or.tho.pe.dic rthpi'dk sfat ortopedik. or.tho.pe.dics rthpi'dks isim, tbbi ortopedi. or.tho.pe.distisim ortopedist, ortopedi uzman. os.cil.late as'leyt fiil 1. salnmak. 2. kararsz olmak, tereddt etmek, bocalamak.
osmosis
os.prey as'pri isim balkkartal, deniztavancl. Os.set as't isim baknz Ossete Os.sete a'sit isim Oset. Os.se.tia si' isim Osetya, Osetiya. Os.se.tian si'n isim, sfat Oset.
927
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Os.set.ic set'k isim Osete. sfat 1. Oset. 2. Osete. os.si.cle as'kl isim, anatomi kemikik, kk kemik. os.si.fi.ca.tion asfkey'n isim 1. kemikleme; kemikletirme. 2. katlama; katlatrma.
ossify
os.te.i.tis astiyay'ts isim, tbbi kemik iltihab/yangs. os.ten.si.ble asten'sbl sfat grnteki, grnen. ostensiblyzarf grnte, grnrde. os.ten.sive asten'sv sfat grnte olan. os.ten.ta.tion astntey'n isim gsteri, gereksiz gsteri.
ostentatious
os.ten.ta.tious.lyzarf gsterili bir biimde. os.te.o.gen.e.sis astiycen'ss isim kemik oluumu. os.te.oid as'tiyoyd sfat kemiksi. isim kemiksi doku. os.te.ol.o.gy astiyal'ci isim osteoloqi, kemikbilim. os.te.ol.y.sis astiyal'ss isim, tbbi kemik erimesi. os.te.o.po.ro.sis astiyopro'ss isim, tbbi (osteoporoses) osteoporoz.
ostracise
ostracism
os.tra.cism as'trszm isim 1. toplum dna itme; dlama. 2. srme, srgne gnderme.
ostracize
os.tra.cize as'trsayz fiil 1. toplum dna itmek; dlamak. 2. srmek, srgne gndermek.
os.trich s'tr isim devekuu. os.trich.likesfat devekuu gibi. oth.er ^dh'r sfat baka, dier, br. zamir bakas, dieri, br.
otherwise
otter
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ot.to.man at'mn sfat, isim (Ottomans) Osmanl. ouch au nlem Ah!/Of!/Aman! ought t yardmc fiil -meli, -mal (Gereklilik ve zorunluluk belirtir.): I ought to go. Gitmeliyim. It ought not to be allowed. Buna izin verilmemeli. You ought to know better. Bu hareketin fena olduunu bilmeniz gerekir. I ought to have gone. Gitmeliydim.
ought.n't t'nt ksaltma ought not . ounce auns isim ons, 26,9 gram. our aur zamir, sfat bizim. ours aurz zamir bizimki. our.selves aurselvz' zamir, oul kendimiz, bizler: We ourselves will help. Biz kendimiz yardm edeceiz.
oust aust fiil karmak, dar atmak, kovmak. oust.erisim dar atma. klksz, hrpani, st ba dklen. 2. eskimi (giysi). konuma dili binann/bir yerin arkasndaki yer, arka: I'll meet you out back in five minutes. Seni be dakika sonra binann arka tarafnda bulurum.
out front
konuma dili binann/bir yerin nndeki yer, n: He's standing out front. Binann nnde duruyor.
out loud out of action out of breath out of commission out of curiosity out of danger out of date out of deference to out of fashion out of favor out of focus out of hand out of harm's way
sesli; yksek sesle. ilemeyecek hale gelmi. 2. saf d (oyuncu, asker). soluu kesilmi, soluk solua. grev yapamaz durumda. 2. bozuk. meraktan. tehlikeyi atlatm. modas gemi, demode. 2. tarihi gemi. -e riayeten, -e uyarak. demode, modas gemi. baknz be out of favor odaklanmam, flu. hemen, derhal. 2. kontrolden km; rndan km. emniyette, emin yerde.
929
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk out of hearing out of his senses out of humor out of joint out of line
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
iitemeyecek uzaklkta. akl bandan gitmi, ldrm. can skkn; sinirli, fkeli. kk, km. 2. rndan km. with -e uymayan. 2. itaatsiz (kimse). 3. uygunsuz (sz, davran).
out of luck out of one's depth out of one's head out of order out of pity out of place out of position out of practice out of print out of proportion out of reach out of regard for out of regard to out of spite out of stock out of the blue out of the corner of one's eye out of the ordinary out of the question out of trim out of tune out of turn out of use out of wedlock out of whack out of
talihsiz. boyunu aan, bilgi ve yetenei dnda. konuma dili deli, ldrm. bozuk. 2. dzensiz. 3. usule aykr. 4. uygunsuz. merhameten, acyarak. yersiz, uygunsuz. yerinden km. yetenei krelmi, pratiini kaybetmi. basks tkenmi. oransz, orantsz. eriilmez. -in hatr iin. -in hatr iin. inadna: She did it out of spite. Onu inadna yapt. ticaret elde kalmam, mevcudu tkenmi. birdenbire, aniden, damdan der gibi. gznn ucuyla (bakmak). olaand. imknsz, olamaz, sz konusu olamaz. kt durumda, fena vaziyette. 2. idmansz. akortsuz. 2. ahenksiz, uyumsuz. sra beklemeden, sras gelmeden. geersiz, kullanlmayan. evlilik d, gayri meru. bozuk, alamaz/ileyemez durumda. -den (Yeri deien birinin veya bir nesnenin k yerini bildirir.): Take your hands out of your pockets! Ellerini ceplerinden kar! 2. dnda: It's out of range.
930
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Menzil dnda. That's out of my sphere. Bilgi alanmn dnda o. 3. -den uzak, dnda: It's twenty kilometers out of town. ehirden yirmi kilometre uzakta. 4. -den dolay, iin, -den: He did it out of love. Sevdii iin yapt. She did it out of necessity. Mecbur kald iin yapt. He went to them out of desperation. aresizlikten onlara gitti. 5. arasndan: Out of three hundred candidates they selected her. yz aday arasndan onu setiler.
Sylesene! Haydi k! out aut zarf 1. Belirli bir yerden gitme veya gnderme anlamndaki fiillerle birlikte kullanlr: They started out at dawn. afak skerken yola ktlar. Take him out! Onu dar kar! She's gone out for lunch. le yemei iin dar kt. She was sent out to India. Hindistan'a gnderildi. The tide's going out. Deniz alalyor. 2. dar; darda; darya: No sooner had she hung out the laundry than it began to rain. amar darya asar asmaz yamur yamaya balamt. His shirttails were hanging out. Gmleinin etekleri pantolonunun zerinden sarkyordu. Don't stick your tongue out! Dilini karma! He took out his checkbook. ek defterini kard. We'll smoke him out. Onu dumanla dar karrz. It's nice out today. Dars gzel bugn./Bugn hava gzel. Let's sit out. Darda oturalm. 3. Birinin/Bir eyin merkez saylan bir yerden uzak olduunu gstermek iin kullanlr: They live way out in Maltepe. Onlar ta Maltepe'de oturuyor. 4. Baz fiilleri pekitirmek iin kullanlr: Write it all out! Hepsini yaz! Sing out! Yksek sesle syle! I'm tuckered out. Pestilim kt. 5. (Birinin belirli bir ey yapmaktan yorulduunu gstermek iin kullanlr.): edat (-den)
931
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
darya/teye. I'm meetinged out. Toplantlara gitmekten yoruldum artk. He looked out the window. Pencereden bakt. Don't throw him out the door! Onu kap dar etme! Drive out that road for twenty kilometers. O yoldan yirmi kilometre git. isim, konuma dili are; bahane; mazeret. fiil (bir ey) kendini belli etmek, ortaya kmak, meydana kmak: Sooner or later the truth will out. Hakikat erge meydana kar. Out! out-and-out k dar! out-and-out aut'naut' sfat, konuma dili tam, dpedz: He's an out-and-out fraud. O tam bir sahtekr. outbid out.bid autbd' fiil (outbid, outbidding) (ak artrmada) (-den) daha fazla fiyat vermek. outboard motor outboard takma motor. out.board aut'brd sfat, denizcilikle ilgili takma motorlu, dtan motorlu. outbreak out.break aut'breyk isim 1. (istenmeyen bir olay) ortaya kma, kma, ba gsterme, patlama. 2. salgn. outburst outcast out.burst aut'brst isim patlak verme, patlama. out.cast aut'kst isim toplum dna itilmi kimse. sfat toplum dna itilmi. outclass outcome outcrop out.class autkls' fiil stn olmak, stn gelmek. out.come aut'k^m isim sonu. out.crop aut'krap isim 1. (istenmeyen bir olay) ortaya kma, kma, ba gsterme, patlama. 2. jeoloji bir kayacn yeryzne km uzants, kma, knt. outcropping isim, jeoloji bir kayacn yeryzne km uzants, kma, knt. outcry out.cry aut'kray isim 1. haykr, lk, bar. 2. protesto. outdated out.dated autdeyt'd sfat 1. modas gemi. 2. gnn artlarna uymayan, zamana uymayan, khne. 3. eski (teknoloqi, makine v.b.).
932
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
out.dis.tance autds'tns fiil gemek, geride brakmak. out.do autdu' fiil (outdid, outdone) gemek, geride brakmak, bastrmak.
outdoor outdoors
out.door aut'dr sfat darda yaplan. out.doors autdrz' zarf 1. darya. 2. darda, ak havada. isim ak hava.
D Moolistan. out.er au'tr sfat 1. dtaki, di. 2. dardaki. out.er.mostsfat en dtaki. out.fit aut'ft isim 1. takm, donat. 2. gereler. 3. konuma dili askeri birlik. 4. konuma dili ekip. 5. konuma dili kurulu. fiil (outfitted, outfitting) donatmak, gerelerini salamak.
outfitter outflank
out.fit.terisim 1. tehizat. 2. giyim eyas satcs. out.flank autflngk' fiil, askeri (dmann) yanndan dolanp arkasna gemek.
outgoing
out.go.ing aut'gowng sfat 1. sempatik, cana yakn. 2. giden, kan. 3. ayrlan, kalkan. isim gidi, k.
outgrow
out.grow autgro' fiil (outgrew, outgrown) 1. kk gelmek: The child has outgrown his clothes. Giysileri ocua artk kk geliyor. 2. (byynce) -den vazgemek.
outgrowth
out.growth aut'groth isim 1. bir baka eyden gelierek byyen ey. 2. fazlalk. 3. doal bir sonu veya gelime.
outing outlandish
out.ing au'tng isim gezinti. out.land.ish autln'd sfat 1. tuhaf, acayip, garip. 2. yabanc. 3. uzak.
outlast outlaw
out.last autlst' fiil -den ok dayanmak. out.law aut'l isim 1. haydut, yasaya kar gelen kimse. 2. yasal haklardan yoksun braklm kimse. fiil 1. yasaklamak. 2. yasad ilan etmek. 3. yasal haklardan yoksun brakmak.
outlay
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
out.let aut'let isim 1. dar kacak yer, k yeri, k, kap, kak, kt. 2. yol, k yolu. 3. sat yeri. 4. elektrik priz.
outline
out.line aut'layn isim 1. kontur. 2. ana hatlar. 3. taslak, kroki. fiil taslan izmek.
outlook
out.look aut'lk isim 1. gr as. 2. gelecek: The outlook for the company is good. irketin gelecei olumlu. 3. manzara.
outlying outmoded
out.ly.ing aut'layng sfat uzakta bulunan, uzak. out.mod.ed autmo'dd sfat 1. demode, modas gemi. 2. eski (teknoloji, makine).
outnumber
out-of-doors
out-of-the-way autvdhwey' sfat sapa. out.pa.tient aut'peynt isim ayakta tedavi edilen hasta. out.post aut'post isim ileri karakol. out.pour aut'pr isim dklme, tama, akma. out.put aut'pt isim 1. ticaret retim; rn, kt. 2. fizik kt. 3. bilgisayar k, kt. 4. randman, verim.
outrage
out.rage aut'reyc isim 1. haklarn aka inenmesi; byk hakaret; byk ayp. 2. (byk bir hakszlk veya hakaretten kaynaklanan) fke. fiil ok fkelendirmek.
fahi fiyat. out.ra.geous autrey'cs sfat 1. korkun, ok fazla, ly aan, oke edici. 2. fazlasyla frapan; acayip.
out.rank aut'rngk fiil -den daha yksek rtbede olmak. sosyal yardm program. out.reach aut'ri fiil amak, gemek. isim sosyal yardm.
outright
out.right aut'rayt' zarf 1. aka, kesin olarak. 2. tamamen, resmen. 3. hemen, derhal. 4. pein olarak, bir demede: He bought the house outright. Paray bastrp
934
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
evi ald. sfat 1. kesin; tam, resmen, dpedz. 2. yalnzca, karlksz (bir hediye/ba/yardm). outrun out.run aut'r^n fiil (outran, outrun, outrunning) 1. -den daha hzl komak, -i gemek. 2. amak: This year income outran expenses. Bu yl gelir gideri at. outset outshine out.set aut'set isim balang. out.shine autayn' fiil (outshone) (bakasn) glgede brakmak, -den daha fazla parlamak. outside of outside konuma dili -den baka. out.side aut'sayd isim 1. d, d taraf. 2. d grn. sfat 1. d. 2. en fazla, en yksek, azami. zarf 1. darda; darya. 2. ak havada. 3. dtan. edat -in dnda. outsider outsize isim bir grubun dnda olan kimse. out.size aut'sayz isim byk boy. sfat byk boyda olan, byk. outskirts outsmart out.skirts aut'skrts isim varolar, d mahalleler. out.smart aut.smart' fiil, konuma dili kurnazlkla yenmek. outspoken out.spo.ken aut'spo'kn sfat szn saknmayan, akszl. outstanding account outstanding ticaret vadesi gemi bor. out.stand.ing autstn'dng sfat 1. stn, sekin. 2. gze arpan. 3. denmemi; kalm (bor). outstay one's welcome outstay outstretch outstretched hand outstrip (misafir) fazla kalmak. out.stay aut'stey' fiil fazla kalmak. out.stretch autstre' fiil amak, gemek. uzatlan el. out.strip autstrp' fiil (outstripped, outstripping) 1. (yarta) gemek. 2. -den stn kmak. outward out.ward aut'wrd sfat d. zarf 1. darya doru. 2. grnte, dtan. outwardly out.ward.lyzarf 1. dtan. 2. da doru. 3. d grne gre, grnte.
935
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
out.wardszarf darya doru. out.weigh autwey' fiil 1. -den daha ar gelmek. 2. daha ar basmak, daha nemli olmak.
outwit
outworn oval ovary ovation oven over again over and above over and over over the hump over-
out.worn autwrn' sfat fazla eskimi. o.val o'vl sfat oval. isim oval ey. o.va.ry o'vri isim, anatomi yumurtalk. o.va.tion ovey'n isim cokunca alk. ov.en ^v'n isim frn. tekrar, yeniden, batan, bir daha. konuma dili -den ayr olarak, -den baka. defalarca, tekrar tekrar. iyileme yolunda. over-nek 1. ar, fazla. 2. stne, zerine; stnde, zerinde; stnden, zerinden. 3. teye, tesine. 4. st-.
overact
overall
o.ver.all o'vrl sfat 1. batan baa olan, bir utan bir uca olan. 2. kapsaml, ayrntl. isim 1. ngiliz ngilizcesi i nl.
overalls overarch
o.ver.alls o'vrlz isim, oul i tulumu. o.ver.arch ovrar' fiil zerinde kemer meydana getirmek.
overawe overbalance
o.ver.awe ovr' fiil korkutup hareketsiz brakmak. o.ver.bal.ance ovrbl'ns fiil 1. ar basmak. 2. dengesini bozmak, devirmek; dengesini kaybetmek.
overbearing
o.ver.blown ovrblon' sfat abartmal, iirilmi. o.ver.board o'vrbrd zarf gemiden denize. o.ver.book o'vrbk' fiil fazla rezervasyon yapmak.
936
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
o.ver.bur.den ovrbr'dn fiil 1. tayabileceinden fazla yk yklemek. 2. fazla sknt vermek, fazla sorumluluk yklemek.
overcast overcharge
o.ver.cast o'vrkst sfat bulutlu, kapal (hava). o.ver.charge ovrarc' fiil 1. fazla fiyat istemek. 2. makine fazla yklemek, fazla doldurmak. isim 1. fazla fiyat. 2. fazla yk.
overcoat overcome
o.ver.coat o'vrkot isim palto. o.ver.come ovrk^m' fiil (overcame, overcome) -i yenmek; -in stesinden gelmek.
overcompensate
overconfident
overcrowd overdo
o.ver.crowd ovrkraud' fiil fazla kalabalk etmek. o.ver.do ovrdu' fiil (overdid, overdone) 1. fazla yapmak, arya kamak. 2. fazla -mek. 3. fazla kullanmak. 4. gereinden fazla piirmek.
overdose
o.ver.dose o'vrdos isim 1. belirli bir lden fazla ila verme, dozu ama. 2. ar doz. fiil 1. (with) fazla miktarda ila vermek: She overdosed him with morphine. Ona fazla morfin verdi.
overdraft
o.ver.draft o'vrdrft isim 1. hesaptan ekilen fazla para. 2. hesaptan fazla para ekme.
overdraw
o.ver.draw ovrdr' fiil (overdrew, overdrawn) 1. abartmak. 2. hesaptan fazla para ekmek.
overdrive
overdue overeat
o.ver.due ovrdu' sfat 1. gecikmi. 2. vadesi gemi. o.ver.eat ovrit' fiil (overate, overeaten) 1. fazla yemek yemek. 2. tka basa yemek.
overestimate
937
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
overexposure
tama borusu. o.ver.flow ovrflo' fiil (overflowed, overflown) 1. tamak. 2. ok bol olmak. isim 1. tama. 2. fazlalk. 3. tama borusu.
overgrow
o.ver.grow ovrgro' fiil (overgrew, overgrown) (bitkiler) birbirini rtecek derecede bymek.
(yabani bitkiler v.b.) ile kapl, ile rtl. sfat yana gre fazla bym. o.ver.hang o'vrhng fiil (overhung) 1. zerine ssl eyler asmak. 2. zerine sarkmak. 3. (tehlike v.b.) tehdit etmek. isim 1. knt. 2. knt derecesi.
overhaul
o.ver.haul ovrhl fiil 1. gereken onarm yapmak iin elden geirmek. 2. arkasndan yetiip nne gemek.
overhead
o.ver.head o'vrhed isim genel giderler. sfat 1. batan yukarda olan. 2. yukardan geen. 3. genel giderlerle ilgili. zarf batan yukar, yukarda, stte.
overhear
overjoy overkill
o.ver.joy ovrcoy' fiil fazlasyla sevindirmek. o.ver.kill o'vrkl isim 1. gereinden fazla silah. 2. fazlalk, arlk.
overladen overland
o.ver.lad.en ovrley'dn sfat fazlasyla yklenmi. o.ver.land o'vrlnd sfat karayolu ile yaplan. zarf karada; karadan.
overlap
o.ver.lap ovrlp' fiil (overlapped, overlapping) st ste bindirmek; st ste binmek, binimek.
overlay
o.ver.lay ovrley' fiil (overlaid) kaplamak. isim 1. rten tabaka, rt. 2. kaplama.
overload
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
o.ver.look ovrlk fiil 1. gzden karmak. 2. gz yummak. 3. dikkate almamak. 4. bakmak: The house overlooks the Bosporus. Ev Boaz'a bakyor.
overmuch overnight
o.ver.much o'vrm^' zarf gereinden fazla. o.ver.night o'vrnayt' zarf 1. geceleyin, bir gece iinde. 2. birdenbire. sfat bir gecelik.
o.ver.pass o'vrps isim stgeit. o.ver.pay ovrpey' fiil (overpaid) fazla demek. kendi olanaklarna fazla gvenmek. o.ver.play ovrpley' fiil bytmek, abartmak. o.ver.plus o'vrpl^s isim fazlalk. o.ver.pop.u.la.tion ovrpapyley'n isim nfus fazlal. o.ver.pow.er ovrpau'wr fiil 1. zararsz duruma getirmek. 2. zor kullanarak yenmek. 3. ok etkilemek.
overpowering
overprice overproduce
o.ver.price ovrprays' fiil fazla yksek fiyat koymak. o.ver.pro.duce ovrprdus' fiil gereinden fazla retmek.
overproduction overprotect
o.ver.pro.duc.tion ovrprd^k'n isim ar retim. o.ver.pro.tect ovrprtekt' fiil gereinden fazla korumak.
o.ver.rate ovrreyt' fiil fazla nemsemek. altndan kalkamayacak kadar ok i stlenmek. o.ver.reach ovr.ri' fiil 1. yetiip gemek. 2. tesine gemek. 3. aldatmak, dolandrmak.
override
o.ver.ride ovr.rayd' fiil (overrode, overridden) 1. (bir sorun) (hepsinden) nemli olmak. 2. yetkisini kullanarak (baka birinin kararn) geersiz klmak. 3. -i bastrmak, -e stn gelmek, -e engel olmak: His emotions overrode his judgment. Duygular akln kullanmasna engel oldu. 4. (at) fazla binerek yormak.
overriding
939
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
o.ver.rule ovr.rul' fiil yetkisini kullanarak (baka birinin kararn) geersiz klmak/iptal etmek.
overrun
o.ver.run ovr.r^n' fiil (overran, overrun, overrunning) 1. istila etmek; kaplamak. 2. gemek, amak.
overseas oversee
o.ver.seas ovrsiz' sfat, zarf denizar. o.ver.see ovrsi' fiil (oversaw, overseen) ynetmek, denetlemek.
overseer overshadow
o.ver.seerisim 1. ustaba, kalfa. 2. ynetici, deneti. o.ver.shad.ow ovrd'o fiil glgelemek, glge drmek, glgede brakmak.
overshoe overshoot
o.ver.shoe o'vru isim oson, lastik. o.ver.shoot ovrut' fiil (overshot) 1. hedeften teye atmak. 2. gemek. 3. arla kamak.
oversight
o.ver.sim.pli.fi.ca.tionisim fazla basitletirme. o.ver.sim.pli.fy ovrsm'plfay fiil fazla basitletirmek. o.ver.size o'vrsayz sfat fazla byk. o.ver.sleep ovrslip' fiil (overslept) fazla uyumak; uyuyakalp gecikmek.
overspend
o.ver.state ovrsteyt' fiil abartmak. o.ver.state.mentisim abartma, abart. fazla kalp tadn karmak, ziyareti uzatp bktrmak. o.ver.stay ovrstey' fiil fazla kalmak. o.ver.step ovrstep' fiil (overstepped, overstepping) gemek, amak.
oversupply overt
o.ver.sup.ply o'vrsplay isim fazlalk. o.vert o'vrt, ovrt' sfat ak olarak yaplan, aktan aa olan, ortada olan.
overtake
o.ver.take ovrteyk' fiil (overtook, overtaken) 1. yetimek, yakalamak. 2. ngiliz ngilizcesi (tat) sollamak, gemek. 3. birden karsna kmak.
940
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hkmeti devirmek. o.ver.throw ovrthro' fiil (overthrew, overthrown) devirmek, ykmak, drmek. isim devirme, ykma.
o.ver.time o'vrtaym isim fazla mesai. o.vert.lyzarf ak bir biimde, aka. o.ver.tone o'vrton isim ima edilen fikir. o.ver.ture o'vrr isim 1. neri, teklif. 2. mzik uvertr. o.ver.turn ovrtrn' fiil devirmek, altst etmek, bozmak. o.ver.ween.ing ovrwi'nng sfat kendinden fazla emin. o.ver.weight o'vrweyt isim 1. fazla arlk. 2. imanlk. sfat iman.
overwhelm
o.ver.whelm ovr.hwelm' fiil 1. akn ederek (dman) yenmek. 2. (su, sel v.b.) basmak, kaplamak. 3. with (iltifat, iyilik, hediye v.b.'ne) bomak, garketmek.
overwork
o.ver.work ovrwrk' fiil fazla altrmak; fazla almak. isim fazla alma.
overwrought
o.vu.late ov'yleyt fiil, biyoloji yumurtlamak. o.vu.la.tion ovyley'n isim, biyoloji yumurtlama. owe o fiil borcu olmak, borlu olmak: How much do I owe you? Sana ne kadar borcum var? That company owes us a billion liras. O irketin bize bir milyar lira borcu var. owing to nedeniyle, -in sayesinde, yznden, -den dolay.
owl aul isim bayku. ayn eye sahip olmak: We own this building in common. Bu binann ortak sahibiyiz.
own up to own
konuma dili (bir suu) itiraf etmek, kabul etmek. own on fiil 1. sahip olmak, -si olmak. 2. kabul etmek, itiraf etmek.
owner
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk ownership ox oxalis oxcart oxeye oxidation oxide oxidise
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
isim sahiplik, iyelik, mlkiyet. ox aks isim (oxen) kz. ox.al.is aksl's isim ekiyonca. ox.cart aks'kart isim kz arabas, kan. ox.eye aks'ay isim, mimarlk gzpencere. ox.i.da.tion aksdey'n isim oksitlenme, oksidasyon. ox.ide ak'sayd isim, kimya oksit. ox.i.dise ak'sdayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz oxidize
oxidize oxygen oyster bed oyster oz. ozone ozonosphere p P.A. system p.a. P.M. P.O. P.S. P.T. P.T.A.
ox.i.dize ak'sdayz fiil oksitlemek; oksitlenmek. ox.y.gen ak'scn isim oksiqen. istiridye yata. oys.ter oys'tr isim istiridye. oz.ksaltma ounce o.zone o'zon isim ozon. o.zo.no.sphere ozo'nsfir isim ozonyuvar. pksaltma piano (mikrofon ve hoparlrden oluan) ses dzeni. p.a.ksaltma per annum P.M. pi'em' ksaltma prime minister P.O. pi'o' ksaltma Post Office petty officer P.S. pi'es' ksaltma postscript public school P.T. pi'ti' ksaltma physical training physical therapy P.T.A. pi'ti'ey' ksaltma baknz Parent-Teacher Association .
P.T.O.
pa pa isim, konuma dili baba. bir aa bir yukar yrmek, volta atmak. bir aa bir yukar yrmek, volta atmak. pace peys isim 1. adm. 2. bir admda alnan yol. 3. gidi, yry. 4. yry hz. 5. hz. fiil 1. admlamak. 2. arnlamak, bir aa bir yukar yrmek, volta atmak. 3. (yarnn) hzn ayarlamak.
942
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pace.mak.er peys'meykr isim 1. rnek alnan kimse. 2. kalbin at hzn ayarlayan aygt, geici kalp pili.
pacific pacification
pa.cif.ic psf'k sfat 1. uzlatrc, bartrc. 2. sakin. pac.i.fi.ca.tion psfkey'n isim 1. bar salama. 2. kontrol altna alma. 3. bartrma, uzlatrma; barma, uzlama.
pac.i.fi.er ps'fayr isim emzik. pac.i.fism ps'fzm isim barseverlik, barlk. pac.i.fistisim bar kimse. pac.i.fy ps'fay fiil 1. bartrmak, uzlatrmak. 2. yattrmak, sakinletirmek.
pack a wallop
konuma dili 1. bomba gibi bir etki yapmak. 2. ok iddetli bir yumruk atmak.
yk hayvan. gndermek, defetmek, kovmak. bavula veya sanda koymak. 2. (makine) durmak. pack pk isim 1. boha, kn. 2. denk. 3. (sigara iin) paket. 4. sr. 5. iskambil oyunlar deste. 6. tbbi kompres, tampon.
package deal package tour package packed like sardines packed packer packet packhorse packing box packing case packing
ticaret paket teklif. grup turu, paket tur. pack.age pk'c isim 1. paket. 2. boha. 3. ambalaq. sardalye gibi istif edilmi. pack.edsfat 1. paketlenmi. 2. azna kadar dolu. pack.er pk'r isim paketi; ambalaqc. pack.et pk't isim 1. paket. 2. boha, kn. pack.horse pk'hrs isim yk beygiri. eya sand. eya sand. pack.ing pk'ng isim 1. paketleme, paket etme; ambalaqlama. 2. ambalaj. 3. salmastra, tka, conta.
pack.ing.houseisim byk mezbaha. pack.sad.dle pk'sdl isim semer. pact pkt isim pakt, antlama; szleme.
943
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pad pd isim 1. yumuak bir maddeden yaplm koruyucu ey: kneepad dizlik. saddle pad semer yast. desk pad sumen. 2. bloknot, kt destesi. 3. baz hayvanlarn yumuak taban. fiil (padded, padding) 1. (yumuak bir madde ile) doldurmak. 2. (konuma, yaz v.b.'ni) iirmek.
padding
paddle
pad.dle pd'l isim 1. ksa krek. 2. toka. fiil 1. ksa krekle yrtmek. 2. krek ekmek. 3. konuma dili pataklamak.
paddock
pad.dock pd'k isim 1. ahra yakn etraf evrili kk ayr veya otlak. 2. padok.
pad.dy pd'i isim eltik tarlas. pa.di.shah pa'da isim padiah. pad.lock pd'lak isim asma kilit. fiil asma kilitle kilitlemek, asma kilit vurmak.
pae.o.ny pi'yni isim, ngiliz ngilizcesi baknz peony pa.gan pey'gn isim, sfat 1. pagan; putperest. 2. dinsiz. pa.gan.ismisim 1. paganizm; putperestlik. 2. dinsizlik. sayfalarn evirmek; sayfalarn evirip gz atmak. page peyc isim 1. (otelde) komi. 2. iolan. 3. uak. fiil hoparlr ile armak.
pag.eant pc'nt isim 1. alay, tren. 2. gsteri. pag.eant.ryisim tantana, debdebe, atafat. pag.i.nate pc'neyt fiil (bir yaznn) sayfalarn numaralamak.
pag.i.na.tionisim (bir yaznn) sayfalarn numaralama. paid peyd fiil baknz pay pail peyl isim kova. pail.fulisim bir kova dolusu. ba belas.
944
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pain peyn isim 1. ar, ac, sz. 2. ac, strap. 3. dert, keder. 4. oul zen, ihtimam, itina. 5. oul doum sanclar. fiil 1. cann yakmak, eziyet etmek. 2. zmek.
pain.fulsfat 1. arl. 2. zahmetli, g. 3. ackl, zc. pain.kill.er peyn'klr isim ar kesici. pain.lesssfat 1. acsz, arsz. 2. zahmetsiz. pains.tak.ing peynz'teykng sfat 1. titiz, zenli, itinal. 2. zahmetli.
paint
paint peynt isim 1. boya. 2. allk. 3. makyaq. fiil 1. boyamak. 2. tasvir etmek, betimlemek, resmetmek. 3. makyaq yapmak.
paint.box peynt'baks isim boya kutusu. paint.brush peynt'br^ isim boya fras. paint.er peyn'tr isim 1. ressam. 2. boyac, badanac. paint.ing peyn'tng isim 1. resim, tablo. 2. ressamlk. 3. boyaclk, badanaclk. 4. resim sanat.
pair of compasses pair of pajamas pair of pants pair of scissors pair of trousers pair off pair pajamas Pakistan Pakistani
pergel. pijama. pantolon. makas. pantolon. elemek; eletirmek. pair per isim (pairs) ift. fiil eletirmek, iftletirmek. pa.ja.mas pca'mz isim piqama. Pak.i.stan pk'stn isim Pakistan. Pak.i.sta.ni pkstn'i isim Pakistanl. sfat 1. Pakistan, Pakistan'a zg. 2. Pakistanl.
pal pl isim, konuma dili arkada, dost. pal.ace pl's isim saray. pal.at.a.ble pl'tbl sfat 1. lezzetli. 2. yenebilir. 3. iilebilir. 4. hoa giden, ho.
palate
pal.ate pl't isim 1. damak. 2. tat alma duyusu. 3. (for) damak zevki.
palatial
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pa.lav.er plv'r isim 1. bo laf, palavra. 2. pohpohlama. fiil 1. bo laf etmek, palavra atmak. 2. pohpohlamak.
pale
pale peyl sfat 1. soluk, solgun, renksiz. 2. ak, uuk (renk). 3. donuk. fiil beti benzi atmak, sararmak; sarartmak.
pale.nessisim 1. solgunluk. 2. aklk. 3. donukluk. pa.le.og.ra.phy peyliyag'rfi isim paleografi. pa.le.on.tol.o.gist peyliyantal'cst isim paleontoloqist, talbilimci.
paleontology
Palestine Palestinian
Pal.es.tine pl'stayn isim Filistin. Pal.es.tin.i.an plstn'iyn isim Filistinli. sfat 1. Filistin, Filistin'e zg. 2. Filistinli.
palette
paling
palisade
pal.i.sade plseyd' isim 1. savunmada kullanlan ve sivri kazklardan yaplm it; kazk it. 2. oul (rmak boyunca uzanan) kayalk uurum dizisi. fiil etrafna sivri kazklar dikerek it evirmek.
pall
pall pl isim 1. (siyah uha veya kadifeden) tabut rts. 2. rt, tabaka: A pall of thick mist covered the city. Kenti koyu bir sis tabakas rtmt.
pallet
pal.let pl't isim 1. mleki spatulas. 2. (yk kaldrma veya tamada kullanlan) palet.
palliate
pal.li.ate pl'iyeyt fiil 1. (hastalk, zorluk v.b.'ni) hafifletmek. 2. (kabahat, hakaret v.b.'ni) nemsizmi gibi gstermek.
pal.lid pl'd sfat solgun, soluk. pal.lor pl'r isim solgunluk, beniz sarl. zafer simgesi olan hurma dal.
946
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk palm oil palm something off on someone Palm Sunday palm
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hurma ya. birine bir eyi hile ile kabul ettirmek. paskalyadan nceki pazar gn. palm pam isim 1. avu ii, aya. 2. hurma aac. 3. palmiye. fiil avu iinde saklamak.
palmetto
palm.ist pa'mst isim el falna bakan kimse. palm.ist.ryisim el fal. pal.pa.ble pl'pbl sfat 1. hissedilir, dokunulabilir. 2. aikr, ak.
palpably
palpitate palpitation palsy paltriness paltry pampa pampas grass pamper pamphlet pan out pan
pal.pi.tate pl'pteyt fiil (kalp) hzl atmak, arpmak. pal.pi.ta.tionisim arpnt. pal.sy pl'zi isim inme, fel, nzul. fiil felce uratmak. pal.tri.nessisim deersizlik, nemsizlik. pal.try pl'tri sfat deersiz, nemsiz. pam.pa pm'p, pam'p isim pampa. pampaotu, tykam. pam.per pm'pr fiil 1. martmak. 2. pohpohlamak. pam.phlet pm'flt isim bror, risale. konuma dili 1. sonu vermek. 2. baarya ulamak. pan pn isim 1. tepsi. 2. tava. 3. kefe, terazi gz. fiil (panned, panning) 1. topra ykayarak altn karmak. 2. konuma dili eletirmek.
pan.a.ce.a pnsi'y isim her derde deva. Pan.a.ma pn'ma, pn'm isim Panama. Pan.a.ma.ni.an pnmey'niyn isim Panamal. sfat 1. Panama, Panama'ya zg. 2. Panamal.
pan.cake pn'keyk isim krep; gzleme. pan.cre.as pn'kriys isim, anatomi pankreas. pan.da pn'd isim panda.
947
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pander
pan.der pn'dr isim pezevenk. fiil 1. to (kar amacyla) (birinin olumsuz bir eilimini) tatmin etmeye almak: He is pandering to their reactionary tendencies. Onlarn gerici eilimlerini tatmin etmeye alyor. 2. pezevenklik etmek.
pan.der.erisim pezevenk. pane peyn isim pencere cam. pan.e.gyr.ic pncr'k isim birini veya bir eyi gklere karan yaz veya sylev, vg.
(dinleyiciler nnde yaplan) panel. pan.el pn'l isim 1. mimarlk panel. 2. kap aynas. 3. pano, duvar panosu. 4. (dinleyiciler nnde belirli bir konuyu tartmak iin seilen) tartmac grubu. 5. jri heyetinin isim listesi. 6. qri heyeti. fiil (paneled/panelled, paneling/panelling) 1. mimarlk panellerle kaplamak. 2. panolarla sslemek.
pang panhandle
pang png isim ani ve iddetli ar, sanc, spazm. pan.han.dle pn'hndl isim 1. tava sap. 2. ileri doru uzanan dar kara paras. fiil, konuma dili dilenmek.
panic
pan.ic pn'k isim panik, rk. fiil (panicked, panicking) panie kaplmak; panie kaptrmak.
panicky
sfat panie kaplm. Pan.jab p^ncab', p^n'cab isim baknz the Panqab isim 1. Pencapa. 2. Pencapl. sfat 1. Pencapa. 2. Pencap, Pencap'a zg. 3. Pencapl.
pan.o.ram.a pnr'm isim panorama. pan.o.ram.icsfat panoramik. pan.sy pn'zi isim hercaimeneke, alacameneke.
948
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pant pnt fiil 1. nefes nefese kalmak, solumak. 2. after/for -e can atmak, -e ii gitmek, iin yanp tutumak. 3. (kalp) iddetle arpmak, hzla atmak.
pantheism
pantheist panther
pan.the.istisim panteist, tmtanrc, kamutanrc. pan.ther pn'thr isim 1. panter, pars, leopar. 2. puma, yenidnyaaslan.
pant.ies pn'tiz isim, oul kadn klotu. pan.to.graph pn'tgrf isim pantograf, leylekgagas. pan.to.mime pn'tmaym isim pantomim. fiil pantomim oynamak.
pantry pants
pan.try pn'tri isim kiler. pants pnts isim, oul 1. pantolon. 2. ngiliz ngilizcesi klot, don.
pantyhose pantywaist
pant.y.hose pn'tihoz isim klotlu orap. pant.y.waist pn'tiweyst isim 1. pantolonu ve bluzu birbirine dmelenen ocuk tulumu. 2. argo kadns adam, efemine erkek.
pap pp isim lapa; papara; mama. pa.pa pa'p isim (zellikle ocuk dilinde) baba. pa.pa.cy pey'psi isim papalk. pa.pal pey'pl sfat papaya veya papala ait. pa.paw pp', pp' isim 1. ieaacnn meyvesi. 2. ieaac. 3. kavunaacnn meyvesi. 4. kavunaac.
papaya
paper clip paper credit paper mill paper money paper mulberry paper profits
ata, kt maas. vadeli senet ile kredi. kt fabrikas. kt para, banknot. ktdutu, ktaac. kt zerindeki kr.
949
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
paper
pa.per pey'pr isim 1. kt. 2. gazete. 3. herhangi bir yaz, tez, bildiri, tebli. 4. duvar kd. 5. yazl dev. 6. snav kd. 7. mali iler deerli kt. 8. oul bir kimsenin toplu mektup, gnce ve dier yazlar. 9. oul kimlik. sfat 1. kt, kttan yaplm. 2. kt zerinde kalan. fiil 1. zerine kt kaplamak, ktlamak; kt yaptrmak. 2. duvar kd ile kaplamak.
paperback
paper-bag paperhanger
pa.per-bag pey'prbg isim kesekd. pa.per.hang.er pey'prhngr isim duvar kd yaptran kimse.
paperknife
pa.per-m.ch peyprmey' isim baknz papier-mch pa.per.weight pey'prweyt isim prespapye. pa.pier-m.ch peyprmey' isim ezilmi kt, tutkal v.b.'nden oluan ve kalplara dklerek eitli eya yaplan madde, kt ezmesi; kartonpiyer.
pa.pist pey'pst isim, aalayc Katolik. pa.poose ppus' isim (Kzlderili) bebek. pap.py pp'i isim, konuma dili baba. pa.pri.ka ppri'k, pp'rk isim tatl bir tr krmz biberin tozuyla yaplan baharat.
Papua-Yeni Gine. Pap.u.a pp'yw isim Papua. isim Papual. sfat 1. Papua, Papua'ya zg. 2. Papual. pa.py.rus ppay'rs isim (papyruses/papyri) papirs. ticaret yazl deer, saymaca deer. par par isim baknz above par at par below par par value be on a par with be up to par
950
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
par.a.ble per'bl isim iinde gerek pay olan ksa alegorik hikye, mesel.
parabola parabolic
pa.rab.o.la prb'l isim, geometri parabol. par.a.bol.ic perbal'k sfat alegorik. 2. geometri parabolik.
par.a.bol.i.cal perbal'kl baknz parabolic pa.rab.o.loid prb'loyd isim, geometri paraboloit. par.a.chute per'ut isim parat. fiil 1. paratle atlamak. 2. paratle indirmek.
par.a.chut.istisim parat. tren alan. pa.rade preyd' isim 1. geit treni, alay. 2. gsteri. 3. gezinti yeri, gezi. fiil 1. geit treni yapmak. 2. gsteri yapmak. 3. vnerek sergilemek.
paradigm
par.a.digm per'dm isim 1. rnek, numune. 2. dilbilgisi ekim rnei. 3. paradigma, dizi.
par.a.dise per'days isim cennet. par.a.dox per'daks isim paradoks. par.a.dox.i.calsfat paradoksal. par.a.dox.i.callyzarf paradoksal olarak. parafin mumu. par.af.fin per'fn isim 1. parafin mumu, petrol mumu. 2. ngiliz ngilizcesi gazya, gaz. 3. kimya parafin.
paragon
paragraph
Paraguay ay, mate. Par.a.guay pr'gwey, pr'gway isim Paraguay. isim Paraguayl. sfat 1. Paraguay, Paraguay'a zg. 2. Paraguayl.
par.a.keet per'kit isim muhabbetkuu. par.al.lax pr'lks isim paralaks, raklk as. spor paralel bar, paralel.
951
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bilgisayar paralel kap, paralel port. par.al.lel per'lel sfat 1. paralel, kout. 2. ayn, benzer. 3. ayn dorultuda olan. fiil 1. paralel olmak. 2. paralel olarak koymak. 3. -e benzetmek, ile karlatrmak.
parallelepiped
parallelogram
paralyse
paralysis paralytic
pa.ral.y.sis prl'ss isim fel, inme. par.a.lyt.ic perlt'k sfat felli, inmeli. isim felli kimse.
paralyze
parameter paramount
pa.ram.e.ter prm'tr isim parametre. par.a.mount per'maunt sfat 1. stn, en nemli, balca. 2. rtbece stn olan.
par.a.noi.a pernoy' isim paranoya. par.a.noi.ac pernoy'k sfat, isim paranoyak. par.a.noid per'noyd sfat, isim paranoit. par.a.pet per'pt isim 1. siper. 2. korkuluk. 3. parmaklk.
paraphasia
paraphernalia
paraphrase
par.a.phrase per'freyz isim baka szcklerle anlatma. fiil baka szcklerle anlatmak.
parapsychology
parasite parasitic
par.a.site per'sayt isim asalak, parazit. par.a.sit.ic perst'k sfat 1. asalak, parazit. 2. asalaksal.
952
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
parasitology
par.a.sol per'sl isim gne emsiyesi. par.a.troop.erisim parat asker. par.a.troops per'trups isim, oul, askeri parat birlikleri.
par.a.ty.phoid pertay'foyd isim, tbbi paratifo. par.boil par'boyl fiil yar kaynatmak. par.cel par'sl isim 1. paket. 2. boha, kn. 3. parsel. fiil 1. out -i parsellemek. 2. out -i eit ksmlara ayrp datmak, -i letirmek. 3. up -i paketlemek.
parch parchment
parch par fiil kavurmak, yakmak. parch.ment par'mnt isim 1. parmen, tire. 2. parmen kd.
pardonable pare
par.don.ablesfat affedilebilir, balanabilir. pare per fiil 1. (kabuunu) soymak. 2. (trnak, peynir kabuu v.b.'ni) kesmek. 3. down azaltmak, ksmak.
parenchyma
parent
par.ent per'nt isim 1. anne/baba. 2. ata, cet. 3. oul ana baba, ebeveyn: My parents and your parents are old friends. Bizim ana babalarmz eski dost. the parents of the children ocuklarn ana babalar.
par.ent.ageisim 1. ana babalk. 2. soy, nesil. pa.ren.tal pren'tl sfat ana babaya ait. pa.ren.the.sis pren'thss isim, dilbilgisi (parentheses) parantez, ayra.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
okul aile birlii. pa.ri.ah pray', per'iy isim 1. parya. 2. toplum d braklm kimse.
paring
parish
par.ish per' isim, Hristiyanlk 1. (bir kilise ve papaznn sorumlu olduu) mahalle/semt. 2. bu mahalle veya semtte oturanlar.
parishioner parity park parka parking lot parking meter parkway parl. parlance parlay
par.ish.i.on.er per'nr isim parish 'te oturan kimse. par.i.ty per'ti isim 1. eitlik. 2. ticaret parite. park park isim park. fiil park etmek. par.ka par'k isim parka. park yeri, otopark. park saati. park.way park'wey isim bulvar. parl.ksaltma parliament parliamentary par.lance par'lns isim 1. deyi, dil. 2. deyim. par.lay par'ley, par'li fiil (kazanlan paray) bir sonraki yara yatrmak.
parley
par.lia.ment par'lmnt isim parlamento. par.lia.mentar.ianisim parlamenter. par.lia.men.tar.i.an.ism parlmenter'iynzm isim baknz parliamentarism
parliamentarism
parliamentary procedure parliamentary parlor parlour Parmesan cheese Parmesan parochial school
parlamento usulleri. par.lia.men.ta.rysfat parlamentoya ait. par.lor par'lr isim oturma odas, salon. par.lour par'lr isim, ngiliz ngilizcesi baknz parlor parmcan. Par.me.san par'mzn isim baknz Parmesan cheese dini bir kurulu veya grubun ynetimindeki zel okul.
954
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pa.ro.chi.al pro'kiyl sfat 1. (bir kilise ve papaznn sorumlu olduu) mahalleye/semte ait. 2. dar grl; dar (gr).
parody
par.o.dy per'di isim 1. parodi. 2. gln bir taklit. fiil 1. parodisini yazmak. 2. gln bir taklidini yapmak.
parole
pa.role prol' isim artl tahliye. fiil (mahkmu) artl olarak serbest brakmak.
parquet parrot
par.juet parkey' isim parke. fiil parke demek. par.rot per't isim papaan. fiil papaan gibi tekrarlamak.
parry
parsimonious
par.si.mo.ny par'smoni isim cimrilik, pintilik, hasislik. pars.ley pars'li isim maydanoz. pars.nip pars'np isim yabanhavucu, yabanihavu, karakavza.
parson parsonage part company with part company part from part owner part with part. partake of
par.son par'sn isim papaz. par.son.age par'snc isim papaz evi. -den ayrlmak. birbirinden ayrlmak. 2. with ile ilikisini kesmek. -den ayrlmak. hissedar. -i brakmak. part.ksaltma participle particular -i yemek; -i imek. 2. -in niteliinde olmak, -i andrmak.
partake
parthenogenesis
partial
par.tial par'l sfat 1. ksmi; ksmen etkili. 2. taraf tutan, tarafgir. 3. to -e meyilli.
955
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
par.ti.al.i.ty pariyl'ti isim 1. taraf tutma, tarafgirlik. 2. tarafgirlikten ileri gelen hakszlk. 3. yeleme. 4. dknlk, zel sevgi.
partially
participant
par.tic.i.pate partis'peyt fiil in -e katlmak. par.tic.i.pa.tionisim 1. katlma. 2. ortaklk. par.ti.ci.ple par'tspl isim, dilbilgisi sfat-fiil, orta, partisip.
particle
par.ti.cle par'tkl isim 1. zerre, parack, partikl. 2. dilbilgisi edat; ek, tak.
particular to particular
-e zg. par.tic.u.lar prtk'ylr sfat 1. belirli; zel. 2. -e zg: his particular style ona zg biem. 3. titiz, merakl. 4. ayrntl. isim 1. madde, husus. 2. oul ayrntlar.
par.tic.u.lar.lyzarf zellikle. ayrlma noktas; yol ayrm. giderayak sylenen ineli laf, son ta. part.ing par'tng isim 1. ayrlma. 2. veda. sfat ayrlrken yaplan.
partisan
par.ti.san par'tzn isim 1. partizan, tarafgir. 2. askeri gerillac, partizan. sfat partizan.
partisanship partition
par.ti.san.shipisim partizanlk. par.ti.tion part'n isim 1. blme; blnme. 2. blme, perde. 3. bilgisayar blnt. 4. mzik partisyon. fiil 1. blmek, ayrmak. 2. bilgisayar blntlemek.
par.ti.tur par'ttr isim, mzik partisyon. par.ti.tu.ra partt'r isim, mzik partisyon. par.ti.zan par'tzn isim, sfat baknz partisan part.ly part'li zarf ksmen, bir dereceye kadar. part.ner part'nr isim 1. ortak; arkada. 2. e, partner. 3. dans arkada, kavalye/dam.
956
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk partnership partridge parts of speech part-time parturition party in power party line party organ party
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
part.ner.shipisim ortaklk. par.tridge par'trc isim, zooloji keklik. dilbilgisi szblkleri. part-time part'taym sfat parttaym. par.tu.ri.tion parr'n, partyr'n isim dourma. iktidar partisi. parti veya grubun benimsedii fikirler. parti organ. par.ty par'ti isim 1. parti, elence. 2. politika parti. 3. grup, takm. 4. hukuk taraf. 5. katlan. 6. konuma dili kii, ahs.
pasha Pashto Pashtu pass an examination pass away pass by pass for pass in review pass judgement pass judgment pass muster pass on pass oneself off as pass out pass over
pa.sha pa', p' isim paa. Pash.to p^'to isim, sfat Petuca, Afganca. Pash.tu p^'tu isim, sfat baknz Pashto snav gemek, imtihan vermek. lmek. 2. sona ermek. yanndan gemek. .. gzyle baklmak, ... diye kabul edilmek. geit treni yapmak. hukuk hkm vermek. hukuk hkm vermek. 2. on hakknda yargya varmak. yeterli olmak, gemek. vefat etmek. 2. to (baka bir konuya) gemek. .. diye geinmek, kendini ... diye satmak. baylmak, kendinden gemek. 2. datmak. atlayp gemek, stnden gemek. 2. br tarafa gemek. 3. ihmal etmek, grmemek. 4. gz yummak.
pass something on to pass the ball to pass the ball pass the buck pass the hat pass the time of day pass the time
. bir eyi (bakasna) vermek/geirmek. spor (-e) pas vermek. spor (-e) pas vermek. sorumluluu bakasnn zerine atmak. konuma dili yardm iin toplamak. selamlamak. vakit geirmek.
957
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk pass through one's mind pass through pass up pass
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
aklndan gemek. iinden gemek. 2. nfuz etmek. konuma dili yararlanmamak, frsat karmak. pass ps isim 1. gei, geme. 2. paso, ebeke. 3. snavda geme. 4. boaz, geit. 5. askeri hatlardan geme izni. 6. durum, hal. 7. spor pas.
passable
pass.a.ble ps'bl sfat 1. geirilebilir, geer. 2. kabul edilir, geerli. 3. geit verir (yol).
passage
pas.sage ps'c isim 1. geme, gitme. 2. yol; boaz, geit. 3. pasaq. 4. yolculuk. 5. koridor, dehliz. 6. metin paras, para, pasaj. 7. (tasar) kabul edilip yrrle girme.
isim pasaq, geit. pass.book ps'buk isim hesap czdan. pas.sen.ger ps'ncr isim yolcu. passe-par.tout psprtu', paspartu' isim (passe-partouts) paspartu.
passerby
geer not. pass.ing ps'ng sfat geen: I heard the sound of a passing train. Geen bir trenin sesini duydum. It was but a passing fancy. Gelip geici bir hayalden baka bir ey deildi. isim 1. geme. 2. vefat.
passion
passionate
pas.sion.ate p'nt sfat 1. ar tutkulu. 2. heyecanl, hararetli, ateli. 3. abuk fkelenen, hiddetli.
pas.sion.ate.lyzarf 1. tutkuyla. 2. hararetle. isim arkfelek, frldakiei. pas.sion.lesssfat tutkusuz, ruhsuz. pasif direni, eylemsiz direni. pas.sive ps'v sfat 1. pasif, eylemsiz, edilgin. 2. dilbilgisi edilgen.
958
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk passively passiveness passivity passport password past participle past perfect tense past redemption past tense past
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pas.sive.lyzarf pasif olarak. pas.sive.nessisim pasiflik, edilginlik. pas.siv.i.ty psv'ti isim pasiflik, edilginlik. pass.port ps'prt isim pasaport. pass.word pas'wrd isim parola. gemi zaman sfat-fiili. dilbilgisi -mi'li gemi zaman. kurtarlamaz. dilbilgisi gemi zaman. past pst sfat gemi, geen, olmu, sabk. isim 1. gemi, mazi. 2. bir kimsenin gemii. 3. dilbilgisi gemi zaman kipi. zarf geerek. edat 1. -den daha tede veya teye. 2. tesinde.
pasta paste
pas.ta pas't isim makarna. paste peyst isim 1. beyaz tutkal. 2. kola. 3. macun. 4. lapa, ezme. fiil 1. yaptrmak. 2. argo yumruk atmak.
pasteboard
pastel pasteurise
pas.tel pstel' isim 1. pastel boya. 2. pastel resim. pas.teur.ise ps'rayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz pasteurize
pas.teur.i.za.tion psrzey'n isim pastrizasyon. pas.teur.ize ps'rayz fiil pastrize etmek. pastrize st. pas.tille pstil' isim, tbbi pastil. pas.time ps'taym isim elence. pas.tor ps'tr isim (Protestanlkta) papaz. pas.tor.al ps'trl sfat 1. pastoral, obanlara veya kr hayatna ait. 2. papazla ait. isim, edebiyat pastoral.
pas.to.rale pstral' isim, mzik pastoral. pas.tra.mi pstra'mi isim sr pastrmas. pastane.
959
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
isim otlak. pas.ture ps'r isim otlak, mera. fiil otlamak; otlatmak. past.y peys'ti sfat 1. hamur gibi, macun kvamnda. 2. solgun.
tebrik etmek. pat pt fiil (patted, patting) (takdir veya sevgi belirtisi olarak) elle hafife/yumuaka vurmak; okamak, svazlamak. isim (takdir veya sevgi belirtisi olarak) elle hafife/yumuaka vurma; okama, svazlama.
patch someone up patch something together patch something up patch things up patch
birinin yaralarn tedavi etmek. bir eyi ereti bir ekilde tamir etmek. bir eyi ereti bir ekilde tamir etmek. aradaki anlamazl gidermek. patch p isim 1. yama. 2. benek. 3. toprak paras. fiil 1. yamamak, yamalamak, yama vurmak. 2. ereti bir ekilde tamir etmek.
patchwork
patch.work p'wrk isim 1. kuma artklarndan dikilmi yorgan. 2. uydurma i. 3. yama ii.
pate peyt isim _alay_ ba, kafa. rugan (deri). hazr ila, mstahzar. patent hakk. pat.ent pt'nt, [ngiliz ngilizcesi] peyt'nt isim 1. patent, imtiyaz. 2. imtiyazl arazi. sfat patentli. fiil patentini almak.
pat.ent.ee ptnti' isim patent sahibi. pat.ent.lyzarf aka, aikr olarak. pa.ter.nal ptr'nl sfat 1. babaya ait. 2. babacan. 3. baba tarafndan olan. 4. babadan kalma.
paternalism
pa.ter.nal.ism ptr'nlzm isim (devletin, hkmetin, bir kuruluun, patronun) kendine bal bireylere kar babann ocuuna davrand gibi davranmas.
960
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk paternally paternity suit paternity test paternity path pathetic
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pat.ter.nal.lyzarf baba gibi. hukuk babalk davas. babalk testi. pa.ter.ni.ty ptr'nti isim babalk. path pth isim 1. yol. 2. patika. pa.thet.ic pthet'k sfat 1. ackl, dokunakl, etkili, patetik. 2. konuma dili gln: What you've written is so bad it's pathetic! Yazdklarn o kadar berbat ki ... gln buluyorum!
path.find.er pth'fayndr isim r aan kimse, kif. path.o.gen pth'cn isim, tbbi patoqen mikrop. path.o.log.i.cal pthlac'kl sfat patoloqik. pa.thol.o.gist pthal'cst isim patolog. pa.thol.o.gy pthal'ci isim patoloqi. pa.thos pey'thas isim acnma duygusu uyandran nitelik.
pathway
path.way pth'wey isim yol: the pathway to success baarya giden yol.
botanik labada. pa.tience pey'ns isim 1. sabr, dayan, tahamml. 2. botanik labada.
pa.tient pey'nt sfat sabrl. isim hasta. pa.tient.lyzarf sabrla. pa.ti.o pt'iyo isim 1. avlu, hayat. 2. taraa, teras, veranda.
Patmian
Patmos patriarch
Pat.mos pt'ms, pat'ms isim Patmos. pa.tri.arch pey'triyark isim 1. aile reisi saylan adam. 2. yal ve saygdeer adam. 3. patrik.
patriarchal
pa.tri.ar.chal peytriyar'kl sfat 1. ataerkil, patriarkal, pederahi. 2. yal ve saygdeer (adam). 3. patrie ait.
patriarchate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pa.tri.ar.chy pey'triyar'ki isim ataerki, pederahilik. pa.tri.cian ptr'n isim en yksek snftan adam, aristokrat.
patricide
patriot patriotic
pa.tri.ot pey'triyt isim yurtsever, vatansever, ulussever. pa.tri.ot.ic peytriyat'k sfat yurtsever, vatansever, ulussever.
pa.tri.ot.ismyurtseverlik, vatanseverlik, ulusseverlik. devriye arabas. pa.trol ptrol' isim 1. karakol, askeri devriye. 2. devriye gezme. fiil (patrolled, patrolling) devriye gezmek.
patrolman patron
pa.trol.manisim devriye polis. pa.tron pey'trn isim 1. hami, koruyucu. 2. devaml mteri.
patronage patronise
pa.tron.ageisim koruma, himaye, yardm. pa.tron.ise pey'trnayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz patronize
patronize
pa.tron.ize pey'trnayz fiil 1. korumak, himaye etmek. 2. -in mterisi olmak, -den alveri etmek.
patter
birini rnek almak. birini rnek almak. pat.tern pt'rn isim 1. rnek, model; patron. 2. biim dzeni. 3. ablon. fiil 1. modele gre yapmak. 2. ekillerle sslemek.
pat.ty pt'i isim 1. yass kfte. 2. kk brek. pau.ci.ty p'sti isim azlk, ktlk, yetersizlik. paunch pn isim (iman) gbek. paunchysfat gbekli. pau.per p'pr isim yoksul, fakir. pau.per.ise p'prayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz pauperize
962
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pause
pause pz isim 1. durma; durgu. 2. fasla, ara. fiil 1. durmak, duraklamak. 2. duraksamak, tereddt etmek.
-in yolunu amak. pave peyv fiil asfaltlamak; tala demek. pave.ment peyv'mnt isim 1. denmi yolun yzeyi; asfalt; deme talar, parke talar. 2. ngiliz ngilizcesi kaldrm, yaya kaldrm, trotuar.
pavilion
pa.vil.ion pvl'yn isim 1. (parklarda) byk kameriye. 2. (fuarda) pavyon. 3. (hastanede) pavyon.
paving
paw
paw p isim 1. hayvann peneli aya. 2. konuma dili el. fiil 1. (at, boa) (yeri) eelemek; einmek. 2. (hayvan) patisiyle (bir yeri) trmalamak. 3. pene atmak. 4. konuma dili (kadna) el atmak, (kadn) ellemek.
rehin karl bor para veren kimse; tefeci. tefeci dkkn. rehin makbuzu. pawn pn isim 1. rehin, rehine. 2. rehine koyma. fiil 1. rehine koymak. 2. tehlikeye atmak.
pawpaw pay a compliment pay a debt pay a premium for pay a visit to pay an arm and a leg for
paw.paw pp' isim baknz papaw kompliman yapmak. bor demek, tediye etmek. -i pahalya almak. -i ziyaret etmek. 2. -e gitmek; -e uramak. -e ok pahalya patlamak: You'll pay an arm and a leg for it. Sana ok pahalya patlayacak.
pein parayla alveri etmek. dikkat etmek. -e kur yapmak. maa gn.
963
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk pay dearly for pay for itself pay for
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pahalya mal olmak. kendi masrafn karmak. -in parasn demek; -in masrafn/hesabn demek/ekmek, -in faturasn demek. 2. (hata veya suun) bedelini demek, cezasn ekmek.
pay heed to pay in advance pay in kind pay interest pay lip service to pay obeisance to pay off
-e dikkat etmek, -e kulak asmak. pein demek, teslim almadan nce parasn demek. ayni olarak demek. (hesap, bono v.b.) faiz getirmek. -e inanr gibi yapmak. -e sayg gstermek. (borcu) tamamyla demek. 2. konuma dili faydal olmak.
aidatn demek. 2. argo (stajyerlik veya raklk dnemlerine zg) skc iler yapmak. 3. argo bir eyin cezasn ekmek.
kendi masraflarn kendi demek. (paray) demek. 2. denizcilikle ilgili (ip, zincir v.b.'ni) vermek; kaloma etmek.
pay phone pay someone a call pay someone a compliment pay someone back
konuma dili umumi/ankesrl telefon. birini ziyaret etmek. birine iltifat etmek. birine olan borcu demek: I'll pay you back on Monday. Bu borcumu size pazartesi deyeceim. 2. (gzel bir eye kar) birine karlkta bulunmak: How can I pay you back for such a wonderful meal? Byle gzel bir yemee kar size ne yapabilirim? 3. (ktlk yapan birinden) intikam almak; (ktlk yapan birinin) hakkndan gelmek.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk pay station pay telephone Pay the piper and call the tune. pay the piper
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
baknz pay telephone jetonlu telefon. Paray veren dd alar. konuma dili yaptnn/yaptklarnn sonularna katlanmak: He did it, but it's me who's going to have to pay the piper. O yapt, fakat ceremesini ekecek olan benim.
konuma dili -e ok pahalya patlamak: You'll pay through the nose. Sana ok pahalya patlayacak.
itiraz ederek demek. (borcunu) demek; borcunu demek. pay pey isim cret, maa. fiil (paid) 1. (birine) (para, bor v.b.'ni) demek: Haven't you paid him yet? Parasn daha demedin mi? You have to pay your taxes next month. Gelecek ay vergilerini demen lazm. 2. (hata veya suun) bedelini demek, cezasn ekmek: You'll pay heavily for this. Bunu ar dersin. 3. -in yararna olmak: Who says crime doesn't pay? Su ilemenin faydasn kim inkr edebilir ki? It'll pay you to listen to this. Buna kulak asarsan iyi olur. 4. (bir i) birine para getirmek; (bir iin) maa (belirli bir nitelikte) olmak: This qob pays well. Dolgun maal bir i bu.
payable at sight payable on demand payable to bearer payable to cash payable to order payable
grldnde denecek. ibraznda denecek. hamiline denecek. hamiline. emre denecek. pay.a.ble pey'bl sfat 1. denebilir. 2. denmesi gereken, denecek.
pay.day pey'dey isim maa gn; deme gn. pay.ee peyi' isim alacakl. pansiyoner. pay.mas.ter pey'mstr isim mutemet.
965
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
payoff
pay.off pey'f isim 1. cret deme. 2. konuma dili dl veya ceza. 3. konuma dili sonu, netice. 4. k noktas. 5. argo rvet.
payroll
PC pd. pea green pea soup pea souper pea Peace be with you. peace offering peace peaceable peaceful peacemaker peacetime peach blossom peach fuzz
PC pi'si' ksaltma personal computer pd.ksaltma paid bezelye yeili, ak yeil. bezelye orbas. konuma dili koyu sis. pea pi isim bezelye. Selamnaleykm. bar ve uzlama amacyla verilen hediye. peace pis isim 1. huzur, skn, rahat, asayi. 2. bar. peace.ablesfat 1. barsever. 2. sakin. peace.fulsfat huzurlu, sakin. peace.mak.er pis'meykr isim bartrc, uzlatrc. peace.time pis'taym isim bar zaman. eftali bahar. eftalinin stndeki tyler. 2. ayva ty, insan vcudundaki ince sar tyler.
peach Melba peach tree peach peacock peahen peak load peak traffic hours peak
pemelba. eftali aac. peach pi isim eftali. pea.cock pi'kak isim tavus. pea.hen pi'hen isim dii tavus. en byk yk. trafiin en skk olduu saatler. peak pik isim 1. tepe, doruk, zirve. 2. (kaskette) siper, siperlik.
peaked
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
peal pil isim 1. birka ann birlikte veya art arda alnmas. 2. yksek ve devaml ses. 3. top veya gk grlemesi gibi ses. fiil (an) alnmak.
yerfstyla yaplan bir ekerleme. yerfst ezmesi, fstk ezmesi. konuma dili (tiyatrodaki) en st balkon. pea.nut pi'n^t isim 1. yerfst. 2. konuma dili nemsiz miktarda para.
pear per isim armut. ok ufak arpacksoan. pearl prl isim, sfat inci. peas.ant pez'nt isim 1. kyl. 2. konuma dili kyl, emi.
peasantry peat bog peat pebble pebbly Pche Melba peck at peck
peas.ant.ryisim kyller, kyl snf. turbalk. peat pit isim turba. peb.ble peb'l isim akl ta, akl. peb.blysfat akll. Pwche Mel.ba pe mel'b pemelba. ku gibi az yemek. peck pek fiil 1. gagalamak. 2. gaga ile toplamak. isim gagalama.
pec.tin pek'tn isim pektin. gs yzgeci. gs kas. pec.to.ral pek'trl sfat gs boluuna ait; gse ait, pektoral.
peculiar
pe.cu.liar pkyul'yr sfat 1. to -e zg: a disease peculiar to children ocuklara zg bir hastalk. 2. zel: a peculiar circumstance zel bir durum. 3. acayip, garip, tuhaf.
peculiarity peculiarly
pe.cu.li.ar.i.ty pkyuliyer'ti isim 1. zellik. 2. acayiplik. pe.cu.liar.lyzarf 1. zel olarak. 2. allmn dnda. 3. acayip bir ekilde.
967
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pedagog
ped.a.gog.ic pedgac'k sfat eitimsel, pedagoqik. ped.a.gog.i.cal pedgac'kl sfat eitimsel, pedagoqik. ped.a.gogue ped'gag isim 1. eitimbilimci, eitimci, pedagog. 2. dar grl retmen.
pedagogy
pedal
ped.al ped'l isim pedal, ayaklk. fiil (pedaled/pedalled, pedaling/pedalling) 1. pedalla iletmek. 2. pedal evirmek.
pedant
ped.ant ped'nt isim 1. bilgilik taslayan kimse. 2. gereksiz ayrntlar zerinde srarla duran bilim adam.
pe.dan.tic pdn'tk sfat bilgilik taslayan. ped.ant.ryisim bilgilik taslama. ped.dle ped'l fiil kap kap/sokak sokak dolaarak satmak.
ped.dlerisim seyyar satc. ped.er.ast ped'rst isim olanc. ped.er.ast.yisim olanclk. ped.es.tal ped'stl isim 1. heykel veya stun taban, kaide. 2. esas, temel.
yaya geidi. (yayalar iin) altgeit. pe.des.tri.an pdes'triyn isim yaya. sfat 1. yrmeye ait. 2. yaya yryen piyade. 3. ar, skc.
pe.di.at.ric pidiyt'rk sfat, tbbi pediatrik, pediyatrik. pe.di.a.tri.cian pidiytr'n isim ocuk doktoru. pe.di.at.ricsisim, tbbi pediatri, pediyatri. ped.i.cel ped'sel isim, botanik sapk. ped.i.cure ped'kyr isim pedikr. ped.i.gree ped'gri isim 1. soy. 2. soyaac, ecere.
968
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk pedigreed pedlar pedology pedophile pedophilia peduncle pedunculus pee peek
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ped.i.greedsfat ecereli (hayvan). ped.lar ped'lr isim, ngiliz ngilizcesi baknz peddler pe.dol.o.gy pdal'ci isim ocukbilim, pedoloqi. pe.do.phile pi'dfayl isim pedofil, sbyanc. pe.do.phil.ia pidfl'iy isim pedofili, sbyanclk. pe.dun.cle pd^ng'kl isim, botanik, anatomi sapk. pe.dun.cu.lus pd^ng'kyls isim, anatomi sapk. pee pi isim, konuma dili i. fiil iemek. peek pik fiil gizlice bakmak, gzetlemek, dikizlemek. isim gizlice bakma, gzetleme, dikiz.
soyunmak, elbiselerini karmak. peel pil fiil 1. (meyvenin/sebzenin) kabuunu soymak, (meyveyi/sebzeyi) soymak. 2. (karidesin) kabuunu karmak. 3. (aacn kabuu, insann derisi, boya v.b.) syrlmak. isim meyve/sebze kabuu: Pick up those banana peels! O muz kabuklarn topla!
peeling
peel.ingisim (soyulmu) meyve/sebze kabuu: Throw those apple peelings out the window! O elma kabuklarn pencereden at!
gn aarmas. peep pip fiil gizlice bakmak, gzetlemek, dikizlemek, rntgencilik etmek. isim gizlice bakma.
pee-pee
peep.hole pip'hol isim gzetleme delii. rntgenci. peer pr isim 1. akran, emsal. 2. ngiliz ngilizcesi dk, marki, kont, vikont veya baron unvanl kimse.
peerless peeve
peer.less pr'ls sfat esiz, emsalsiz. peeve piv fiil, konuma dili sinirlendirmek. isim baknz pet peeve
pee.vish pi'v sfat sinirli, huysuzluu stnde. (bir ite) sebatla almak. (bir ite) sebatla almak.
969
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
peg peg isim 1. aa ivi. 2. ask, kanca. 3. gereke; bahane. 4. konuma dili derece. 5. mzik mandal. fiil (pegged, pegging) 1. aa iviyle ivilemek. 2. ngiliz ngilizcesi up (amar) mandallayarak asmak. 3. (fiyat, cret v.b.'ni) sabit tutmak. 4. konuma dili atmak.
pejorative
pe.jo.ra.tive pcr'tv sfat aalayc, yermeli, peqoratif. isim aalayc szck, yermeli szck.
pelican pellet
pel.i.can pel'kn isim kakkuu, pelikan. pel.let pel't isim 1. kk topak. 2. sama tanesi. 3. hap.
pell.mell pel'mel' zarf paldr kldr, aceleyle. pell-mell pel'mel' zarf paldr kldr, aceleyle. Pel.o.pon.nese pelpniz', pelpnis' isim baknz the Peloponnese
Peloponnesian
Peloponnesus
pelt
pelt pelt fiil 1. with ... yamuruna tutmak: They pelted him with rotten tomatoes. Onu rk domates yamuruna tuttular. They pelted her with questions. Onu soru yamuruna tuttular. 2. down (yamur) bardaktan boanrcasna yamak.
pel.vis pel'vs isim, anatomi pelvis, leen. edebiyat takma ad. kalem ucu. pen pen isim 1. (evresi it veya tel rgyle evrili, st ak) al. 2. konuma dili cezaevi. fiil (penned/pent, penning) 1. kapatmak, hapsetmek. 2. ala koymak.
ceza kanunlar. mahkmlarn gnderildii srgn yeri. ar hapis cezas. pe.nal pi'nl sfat ceza ile ilgili, cezai.
970
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pe.nal.ize pi'nlayz fiil cezalandrmak. pen.al.ty pen'lti isim 1. ceza. 2. spor penalt. pen.ance pen'ns isim, Hristiyanlk 1. gnah karma ve papazn nerdii kefareti yerine getirme. 2. bir gnah balatmak iin papazn nerdii kefaret.
pen-and-ink pence
sfat dolmakalemle yazlm veya izilmi. pence pens isim, ngiliz ngilizcesi, oul baknz penny
penchant
kalem kutusu, kalemlik. kalemtra. pen.cil pen'sl isim kurunkalem. fiil (penciled/pencilled, penciling/pencilling) kurunkalemle yazmak veya izmek.
pend pendant
pend pend fiil askda kalmak, muallakta olmak. pen.dant pen'dnt isim 1. asl ey. 2. pandantif. 3. kpe ucundaki ss.
pending
pend.ing pen'dng sfat kararlatrlmam, bir karara balanmam, askda. edat 1. srasnda, esnasnda. 2. -e kadar.
ulhakuu. pen.du.line pen'cln sfat baknz penduline titmouse pen.du.lous pen'cls sfat sarkan, asl. pen.du.lum pen'clm isim 1. sarka, rakkas. 2. srekli deien ey.
peneplain
penetrate
pen.e.trate pen'treyt fiil 1. girmek, iine ilemek, nfuz etmek. 2. etkilemek. 3. delip gemek. 4. anlamak. 5. sokulmak, ieriye szmak.
971
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
penetration
pen.e.tra.tion pentrey'n isim 1. iine ileme, nfuz etme. 2. etki. 3. anlay. 4. delip geme. 5. sokulma, szma.
pen.guin pen'gwn isim penguen. isim 1. kalem sap. 2. kalemlik, kalem koyaca. pen.i.cil.lin pensl'n isim penisilin. pen.in.su.la pnn'sl, pnn'syl isim yarmada. pen.in.su.larsfat yarmadaya ait. pe.nis pi'ns isim (penises/penes) penis, erkeklik organ.
penitence penitent
pen.i.ten.ceisim tvbekrlk, tvbekr olma. pen.i.tent pen'tnt sfat tvbekr. isim, Hristiyanlk bir gnah balatmak iin papazn nerdii kefareti yerine getiren kimse.
pen.i.ten.tia.ry penten'ri isim hapishane, cezaevi. pen.knife pen'nayf isim (penknives) ak. pen.man.ship pen'mnp isim el yazs; kalemle yaz yazma.
pen.nant pen'nt isim flama, flandra. pen.ni.less pen'ls sfat parasz, meteliksiz, cebi delik. pen.non pen'n isim 1. flandra, flama. 2. kanat. cimri kimse. pen.ny pen'i isim (pennies/[ngiliz ngilizcesi] pence) 1. sent (Amerikan dolarnn yzde biri). 2. ngiliz ngilizcesi peni. 3. az miktarda para.
pennyroyal pennyweight
pen.ny.roy.al pen'iroy'l isim yarpuz, habak. pen.ny.weight pen'iweyt isim yirmi drt buday arlnda l birimi (3,54 gram).
ufak eylerde tutumlu, byk eylerde msrif (kimse). emekliye ayrmak. pen.sion pen'n isim emekli ayl. fiil emekli ayl vermek, aylk balamak.
972
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk pensioner pensive pent up pent pentagon pentagonal pentathlon Pentecost
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pen.sion.erisim emekli ayl alan kimse. pen.sive pen'sv sfat dalgn, dnceli. bir yere kapatlm, hapsedilmi. 2. bastrlm (duygu). pent pent sfat baknz pent up pen.ta.gon pen'tgan isim, geometri begen. pen.tag.o.nal pentg'nl sfat be keli. pen.tath.lon pentth'ln isim, spor pentatlon. Pen.te.cost pen'tkst isim 1. Hristiyanlk Hamsin yortusu, Hamsin, Gl Paskalyas. 2. Musevilik Hamsin bayram.
penthouse penultimate
pent.house pent'haus isim at kat, ekmekat. pe.nul.ti.mate pn^l'tmt sfat sondan nceki, sondan bir evvelki.
pe.nu.ri.ous pnr'iys sfat ar yoksul. pen.u.ry pen'yri isim ar yoksulluk. pe.o.ny pi'yni isim akayk. peo.ple pi'pl isim 1. insanlar. 2. halk, ahali. 3. ulus, millet, kavim. 4. rk. 5. aile, bir kimsenin yaknlar. 6. oul uluslar, milletler, kavimler. fiil insanla doldurmak.
in Halk Cumhuriyeti. amfetaminli hap. konuma dili moral verici ksa konuma. pep pep isim 1. kuvvet, enerqi. 2. canllk. fiil (pepped, pepping) up canlandrmak, hareketlendirmek.
biber deirmeni. pep.per pep'r isim biber; karabiber; krmzbiber. fiil zerine biber ekmek, biberlemek.
pepper-and-salt
pep.per.corn pep'rkrn isim karabiber tanesi. pep.per.mint pep'rmnt isim 1. nane. 2. naneekeri. pep.per.y pep'ri sfat 1. biberli. 2. hemen parlayan (kimse). 3. ineli, ineleyici (szler).
973
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk peppy pepsin per annum per capita per diem per se per
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
peppysfat canl, enerqik. pep.sin pep'sn isim, biyokimya pepsin. yllk, her yl iin; ylda. kii bana. gnlk; gnde. kendi bana, aslnda, haddi zatnda. per pr edat 1. ... bana, her bir ... iin: two per person kii bana iki tane. 2. vastasyla, eliyle; tarafndan.
Pera perambulate
Pe.ra pe'r isim, tarih Beyolu, Pera. per.am.bu.late prm'byleyt fiil 1. (bir yerde) gezinmek, gezmek, dolamak. 2. evresini dolamak.
perambulator perceive
per.am.bu.latorisim, ngiliz ngilizcesi ocuk arabas. per.ceive prsiv' fiil 1. alglamak. 2. fark etmek, anlamak; kavramak; sezmek.
percent
per.cent prsent' isim, sfat yzde: ten percent of his salary maann yzde onu. a two percent price hike yzde iki orannda bir zam.
percentage
per.cent.age prsen'tc isim 1. yzde, yzde oran. 2. pay, hisse, yzdelik. 3. konuma dili yarar, avantaj, kr.
perceptible
perception
per.cep.tion prsep'n isim 1. alglama. 2. fark etme, anlama; kavrama; sezme. 3. alg, idrak. 4. anlay; kavray; sezgi.
perceptive perch
per.cep.tive prsep'tv zarf anlayl; kavrayl; sezgili. perch pr isim 1. tnek. 2. oturulacak yksek yer. fiil 1. (on) (-) tnemek, tneklemek, konmak. 2. (on) (-) oturmak, tnemek.
perchance percolate
per.chance prns' zarf baknz if perchance per.co.late pr'kleyt fiil szmek, filtreden geirmek; szlmek, szmak.
per.co.la.tionisim szme; szlme. per.co.la.torisim filtreli kahve makinesi. mzik vurma alg.
974
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
peregrinate
peregrination peremptorily
per.e.gri.na.tionisim yolculuk, seyahat. per.emp.to.ri.lyzarf kesin olarak, tartmaya yer brakmayacak ekilde.
peremptory
perennial
per.en.ni.al pren'iyl sfat 1. yllarca sren, srekli, daimi. 2. okyllk (bitki). isim okyllk bitki.
dilbilgisi grlen gemi zaman. per.fect prfekt' fiil 1. mkemmelletirmek. 2. gelitirmek. 3. bitirmek, tamamlamak.
perfection
perfectly
per.fid.i.ous prfd'iys sfat hain; vefasz; kalle. per.fid.i.ous.lyzarf haince; vefaszca; kallee. per.fi.dy pr'fdi isim hyanet, hainlik; vefaszlk; kallelik.
perforate
per.fo.rate pr'freyt fiil 1. delmek. 2. bir dizi delik amak. 3. iine ilemek, nfuz etmek.
perforation
per.fo.ra.tionisim 1. delme. 2. bir dizi delik ama. 3. delik. 4. bir dizi delikten biri. 5. tbbi perforasyon.
perforce perform
per.force prfrs' zarf mecburen. per.form prfrm' fiil 1. yapmak, yerine getirmek. 2. tiyatro oynamak, roln yapmak, canlandrmak. 3. mzik almak.
performance
per.form.ance prfr'mns isim 1. yerine getirme, yapma. 2. tiyatro gsteri, temsil. 3. mzik alma. 4. alma, ileme.
975
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
perfume
per.fume pr'fyum isim parfm, esans; gzel koku. fiil parfm srmek.
perfunctorily
perfunctory
per.func.to.ry prf^ngk'tri sfat 1. mekanik olarak yaplan. 2. dikkatsiz, batan savma. 3. skc, formalite gerei yaplan.
per.fu.sion prfyu'qn isim, tbbi sv iitimi. per.go.la pr'gl isim ardak. per.haps prhps' zarf belki, muhtemelen. pe.ri pr'i isim peri. per.i.car.di.um perkar'diym isim, anatomi (pericardia) perikard.
per.i.gee per'ci isim, gkbilim yerberi. per.i.gon per'gan isim, geometri tam a. per.il per'l isim tehlike; tehlikeye urama. fiil (periled/perilled, periling/perilling) tehlikeye atmak.
per.il.ous per'ls sfat ok tehlikeli. pe.rim.e.ter prm'tr isim evre. pe.ri.od pr'iyd isim 1. devir: the Ottoman period Osmanl devri. 2. dnem, devre: a period of political unrest siyasi kargaalarn olduu bir dnem. 3. sre, mddet: for a brief period ksa bir sre iin. 4. jeoloji devir, a. 5. det, ayba. 6. dilbilgisi nokta.
kimya eler izelgesi, periyodik cetvel. pe.ri.od.ic priyad'k sfat sreli, periyodik. pe.ri.od.i.cal priyad'kl isim sreli yayn. sfat sreli, periyodik.
periodically
periphery periscope
pe.riph.er.y prf'ri isim d snr izgisi, evre. per.i.scope per'skop isim periskop.
976
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
perishable
per.ish.a.ble per'bl sfat 1. kolay bozulur, dayanksz (yiyecekler). 2. lml, fani. isim, oul abuk veya kolay bozulabilen gda maddeleri.
peritoneum
peritonitis
per.i.win.kle per'wngkl isim cezayirmenekesi. yalan yere yemin etmek. per.jure pr'cr fiil yalan yere yemin ettirmek; yalanc tanklk etmek.
per.ju.ry pr'cri isim yeminli yalan; yalanc tanklk. neelenmek, canlanmak; neelendirmek, canlandrmak. perk prk fiil baknz perk up perk.y pr'ki sfat neeli, canl. perm prm isim perma, permanant. fiil perma yapmak. per.ma.nenceisim kalclk, daimilik; sreklilik, devamllk.
permanencely
permanency
t istemez. perma, permanant. per.ma.nent pr'mnnt sfat kalc, daimi; srekli, devaml: permanent scar kalc iz. permanent solution kalc zm. permanent chairman daimi bakan. permanent qob srekli i. She seems to have a permanent smile on her face. Sanki yzndeki tebessm hi eksilmiyor.
permanganate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
permeable
permeate permissible
per.me.ate pr'miyeyt fiil nfuz etmek, iine ilemek. per.mis.si.ble prms'bl sfat izin verilebilir, ho grlebilir.
permission permissive
per.mis.sion prm'n isim 1. izin, msaade. 2. ruhsat. per.mis.sive prms'v sfat ar hogrl, fazla msamahakr.
permit
permutation
perniosis
peroxide perpendicular
per.ox.ide prak'sayd isim, kimya peroksit. per.pen.dic.u.lar prpndk'ylr sfat dey, dikey. isim, matematik dikme.
per.pe.trate pr'ptreyt fiil (su v.b.'ni) ilemek. per.pe.tratorisim (su) ileyen kimse. fizik srgit devinim. per.pet.u.al prpe'uwl sfat 1. srekli, devaml, daimi, aralksz. 2. ebedi, lmsz.
perpetually perpetuate
per.pet.u.al.lyzarf srekli olarak, daima. per.pet.u.ate prpe'uweyt fiil srekli klmak, srdrmek, devam ettirmek.
perpetuity
978
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
per.plex prpleks' fiil 1. zihnini kartrmak, artmak, allak bullak etmek. 2. kartrmak, aprak duruma getirmek.
perplexed perplexing perplexity persecute persecution perseverance persevere persevering Persia Persian carpet Persian cat Persian rug Persian
per.plexedsfat akn, arm. per.plex.ingsfat artc. per.plex.i.tyisim 1. aknlk. 2. karklk. per.se.cute pr'skyut fiil zulmetmek, eziyet etmek. per.se.cu.tion prskyu'n isim zulm, eziyet. per.se.ver.ance prsvr'ns isim sebat, direme. per.se.vere prsvr' fiil sebat etmek, diremek. sfat sebatl, direken. Per.sia pr'q isim ran. ran hals. irankedisi. ran hals. Per.sian pr'qn isim 1. ranl. 2. tarih Pers. 3. Farsa. sfat 1. ran, ran'a zg. 2. tarih Pers. 3. Farsa. 4. ranl.
persimmon
persist
per.sist prsst', przst' fiil 1. in -de srar etmek, -de ayak diremek, -de inat etmek. 2. devam etmek, srp gitmek.
persistence
persistent
persistently
person of note person to person call person persona non grata persona
nl kimse, tannm kimse. ihbarl konuma, davetli konuma. per.son pr'sn isim kimse, kii, ahs. Latince istenmeyen kii. per.so.na prso'n isim baknz persona non grata
979
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk personable personage personal computer personal effects personal estate personal pronoun personal personality
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
per.son.a.ble pr'snbl sfat ho, ekici, cana yakn. per.son.ageisim nemli kii, ahsiyet. kiisel bilgisayar. zel eya. hukuk menkuller. dilbilgisi ahs zamiri. per.son.al pr'snl sfat kiisel, zel. per.son.al.i.ty prsnl'ti isim 1. kiilik, ahsiyet. 2. nemli kii, ahsiyet.
personally personify
per.son.al.lyzarf 1. ahsen, bizzat. 2. kendine gelince. per.son.i.fy prsan'fay fiil 1. kiilik vermek, kiiletirmek, canlandrmak. 2. -i somut bir ekilde temsil etmek/yanstmak, -in somut temsilcisi olmak, -in ta kendisi olmak: He personifies courage. O cesaretin ta kendisi.
personnel perspective
per.son.nel prsnel' isim personel, kadro. per.spec.tive prspek'tv isim 1. (resimde) perspektif. 2. bak as, a. 3. uzaklk duygusu veren manzara resmi.
perspicacious
per.spi.ra.tion prsprey'n isim 1. ter. 2. terleme. per.spire prspayr' fiil terlemek, ter dkmek. per.suade prsweyd' fiil 1. ikna etmek, inandrmak: I persuaded him that he was wrong. Onu yanldna inandrdm. 2. ikna etmek, raz etmek: I persuaded him to go. Onu gitmeye raz ettim.
persuasion
per.sua.sion prswey'qn isim 1. ikna etme, inandrma. 2. ikna etme, raz etme. 3. kanaat, inan.
per.sua.sive prswey'sv sfat ikna edici. per.sua.sive.lyzarf ikna edici ekilde. per.sua.sive.nessisim ikna edebilme gc. pert prt sfat arsz, mark, ylk; kstah.
980
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
per.tain prteyn' fiil 1. to -e ait olmak; ile ilgili olmak, e ilikin olmak; ile ilgisi olmak: This forest doesn't pertain to that estate. Bu orman o malikneye ait deil. His remarks pertained only to legal matters. Szleri yalnzca yasal sorunlarla ilgiliydi. This privilege doesn't pertain to you. Bu ayrcaln seninle ilgisi yok. 2. to -e zg olmak, -e has olmak: That characteristic pertains only to vertebrates. O zellik yalnzca omurgallara zgdr.
pertinacious
pertinaciously pertinacity
pertinent
per.ti.nent pr'tnnt sfat 1. yerinde: a pertinent remark yerinde bir sz. 2. geerli: This book is still pertinent. Bu kitap hl geerli.
perturb
Pe.ru pru' isim Peru. pe.rus.al pru'zl isim dikkatle okuma. pe.ruse pruz' fiil dikkatle okumak. isim Perulu. sfat 1. Peru, Peru'ya zg. 2. Perulu. per.vade prveyd' fiil istila etmek, kaplamak, yaylmak, sarmak, brmek.
pervasive perverse
per.va.sive prvey'sv sfat yaylm, kaplayan. per.verse prvrs' sfat 1. ters, aksi. 2. huysuz. 3. sapk; sapkn.
perversion
per.ver.sion prvr'qn isim 1. sapklk. 2. sapknlk, sapn, dalalet. 3. batan karma, ayartma. 4. (anlam) saptrma; (gerei) arptma.
perversity
981
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
per.vert prvrt' fiil 1. karmak, ayartmak. 2. (anlam) saptrmak; (gerei) arptmak. isim (pr'vrt) cinsel sapk.
pes.ky pes'ki sfat, konuma dili belal, sinir bozucu. pes.si.mism pes'mzm isim ktmserlik, karamsarlk. pes.si.mist pes'mst isim ktmser, karamsar. pes.si.mis.tic pesms'tk sfat ktmser, karamsar. pes.si.mis.tic.allyzarf karamsarlkla. pest pest isim 1. ba belas, pskll bela, musibet. 2. bitkilere zarar veren kk hayvan, bcek, mantar v.b.
pester
pes.ter pes'tr fiil skmak, sknt vermek, ban artmak; skboaz etmek.
pesticide pestilence
pes.ti.cideisim bcek ilac. pes.ti.lence pes'tlns isim 1. salgn ve ldrc hastalk, kran. 2. veba.
pestilent
pes.ti.lent pes'tlnt bulac hastalk getiren. 2. tehlikeli, ldrc. 3. ahlaka zararl. 4. konuma dili skc.
pes.tle pes'l isim havaneli. en ok nefret edilen ey veya kimse. en ok nefret edilen ey veya kimse. balca ikyet konusu. pet pet isim 1. evde beslenen hayvan. 2. gzde: teacher's pet retmenin gzdesi. sfat 1. evcil. 2. gzde, en ok sevilen. fiil (petted, petting) sevmek, okamak.
petal
Peter doesn't hold a candle to Mary. Peter, Mary'nin eline su dkemez. petiole petit bourgeois petit four petit petite pet.i.ole pet'iyol isim, botanik yaprak sap. kk burjuva. ptifur. pe.tit pet'i sfat kk, ufak. pe.tite ptit' sfat ufak, ince, narin, minyon.
982
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pe.ti.tion pt'n isim 1. rica. 2. dilek, dua. 3. dileke. fiil 1. for iin rica etmek, iin ricada bulunmak. 2. dileke vermek.
petrify
petrochemistry petrography petrol bomb petrol station petrol petrolatum petroleum jelly petroleum petrology petticoat pettiness pettish petty cash petty larceny petty officer petty petulance petulancy petulant petulantly petunia pew pewit pewter
pet.ro.chem.is.try petrokem'stri isim petrokimya. pe.trog.ra.phy ptrag'rfi isim tabilgisi, petrografi. ngiliz ngilizcesi molotofkokteyli. ngiliz ngilizcesi benzin istasyonu. pet.rol pet'rl isim, ngiliz ngilizcesi benzin. pet.ro.la.tum petrley'tm isim petrolatum. vazelin. pe.tro.le.um ptro'liym isim petrol. pe.trol.o.gy ptral'ci isim tabilim, petroloqi. pet.ti.coat pet'ikot isim qpon, i eteklii. isim 1. kk eylerle urama. 2. kklk. pet.tish pet' sfat hrn, huysuz. kk kasa. 2. kk masraf. adi hrszlk. askeri, denizcilikle ilgili deniz astsubay. pet.ty pet'i sfat kk, nemsiz, ufak tefek. isim huysuzluk, hrnlk. isim huysuzluk, hrnlk. pet.u.lant pe'lnt sfat huysuz, hrn. zarf huysuzca, hrnlkla. pe.tu.nia ptun'y isim petunya. pew pyu isim kilisede oturacak sra. pe.wit pi'wt isim kzkuu. pew.ter pyu'tr isim 1. kurun ve kalay alam. 2. bu alamdan yaplan kap.
pf.ksaltma pfennig preferred pfen.nig fen'g isim fenik, Alman marknn yzde biri. pH pi.ey' isim, kimya pH. Ph.D. pi'ey.di' ksaltma Doctor of Philosophy
983
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
phag.o.cyte fg'sayt isim, biyoloji yutargze, fagosit. phag.o.cy.to.sis fgsayto'ss isim, biyoloji gzeyutarl, fagositoz.
phantom
Pharaoh pharmaceutic
Phar.aoh fer'o isim firavun. phar.ma.ceu.tic farmsu'tk sfat 1. eczacla ait. 2. ila kullanmna ait.
pharmaceutical
isim eczaclk. phar.ma.cist far'msst isim eczac. isim farmakolog. phar.ma.col.o.gy farmkal'ci isim farmakoloqi, ilabilim.
pharmacy pharyngitis
phar.ma.cy far'msi isim 1. eczaclk. 2. eczane. phar.yn.gi.tis ferncay'ts isim, tbbi farenqit, yutak iltihab.
phar.ynx fer'ngks isim, anatomi yutak. yava yava azaltmak. yava yava kullanmaya balamak. yava yava kullanmdan kaldrmak/sona erdirmek. phase feyz isim 1. evre, safha. 2. faz. fiil (bir eyi) evreler halinde hazrlamak veya sunmak.
pheasant phenomenal
pheas.ant fez'nt isim sln. phe.nom.e.nal fnam'nl sfat 1. doal olaylarla ilgili. 2. olaanst, harikulade.
phenomenalism
phenomenology
phenomenon
984
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
phi.lan.der fln'dr fiil kur yapmak, flrt etmek; kadn peinde komak, zamparalk etmek.
philanderer philanthropic
isim zampara, apkn erkek. phil.an.throp.ic flnthrap'k sfat iyiliki, iyiliksever, hayrsever, yardmsever.
philanthropical
philanthropist
philanthropy
phi.lat.e.list flt'lst isim filatelist, pul koleksiyoncusu. phi.lat.e.ly flt'li isim filateli, pul koleksiyonculuu. filarmoni orkestras. phil.har.mon.ic flharman'k sfat filarmonik. Phil.ip.pine fl'pin sfat 1. Filipin, Filipin Adalar'na zg. 2. Filipinli.
philodendron
isim filolog, dil bilgini, dilci. phi.lol.o.gy flal'ci isim 1. filoloqi. 2. dilbilim. phi.los.o.pher flas'fr isim filozof, felsefeci. phil.o.soph.ic flsaf'k sfat 1. felsefi. 2. filozofa. phil.o.soph.i.cal flsaf'kl sfat baknz philosophic phi.los.o.phise flas'fayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz philosophize
philosophize
phi.los.o.phize flas'fayz fiil 1. filozofa konumak veya dnmek. 2. felsefeyle megul olmak.
philosophy phlebitis
phi.los.o.phy flas'fi isim felsefe. phle.bi.tis flbay'ts isim, tbbi flebit, filibit, toplardamar yangs.
phlegm
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
phlox flaks isim aleviei. pho.bi.a fo'biy isim fobi, ylg, korku. phoe.nix fi'nks isim Anka, Zmrdanka. phone fon isim, konuma dili telefon. fiil, konuma dili telefon etmek.
phoneme phonetic alphabet phonetic spelling phonetic phonetically phonetics phonograph phonology phony
pho.neme fo'nim isim fonem, sesbirim. fonetik alfabe, sesil abece. fonetik yazm. pho.net.ic fnet'k sfat fonetik, sesil. zarf fonetik olarak. isim fonetik, sesbilgisi. pho.no.graph fo'ngrf isim fonograf. pho.nol.o.gy fonal'ci isim sesbilim, fonoloqi. pho.ny fo'ni sfat, argo 1. sahte, dzme, dzmece. 2. yapmack. isim 1. sahte ey. 2. dzenbaz.
phosphate phosphorescent phosphorous phosphorus phot. photo finish photo photocell photochemistry
phos.phate fas'feyt isim, kimya fosfat. phos.pho.res.cent fasfres'nt sfat fosfor gibi ldayan. phos.pho.rous fas'frs sfat, kimya fosforlu. phos.pho.rus fas'frs isim fosfor. phot.ksaltma photograph photography fotofini. pho.to fo'to isim, konuma dili fotoraf. pho.to.cell fo'tosel isim kgz. pho.to.chem.is.try fotokem'stri isim fotokimya, lkimya, fotoimi.
isim fotokopi makinesi. pho.to.cop.y fo'tokapi isim fotokopi, tpkekim. kgz. pho.to.e.lec.tric fotowlek'trk sfat fotoelektrik. pho.to.e.lec.tric.i.ty fotowlektrs'ti isim fotoelektrik, lelektrik.
photogenic
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pho.to.graph fo'tgrf isim fotoraf. fiil fotorafn ekmek: He is photographing his daughter. Kznn fotorafn ekiyor.
pho.tog.ra.pher ftag'rfr isim, fotoraflk fotoraf. pho.tog.ra.phy ftag'rfi isim, fotoraflk fotoraflk. pho.to.gra.vure fotogrvyr' isim fotogravr. pho.tom.e.ter fotam'tr isim fotometre, kler. pho.tom.e.try fotam'tri isim fotometri, klm. pho.to.sphere fo'tsfr isim fotosfer, kkre, kyuvar.
photosynthesis
phototaxis
phototaxy phototropism
pho.to.tax.y fo'ttksi isim baknz phototaxis pho.tot.ro.pism fotat'rpzm isim, biyoloji fototropizm, aynelim, adorulum.
yabanc dil klavuzu. phrase freyz isim 1. ibare. 2. deyim, tabir. 3. mzik cmle. fiil 1. cmle veya szcklerle anlatmak. 2. mzik (bir paray) cmlelemek.
phra.se.ol.o.gy freyziyal'ci isim syleni; syleyi. phre.nol.o.gy frnal'ci isim frenoloqi. yufka. 2. yufka hamuru. phyl.lo fi'lo, fay'lo isim 1. yufka. 2. yufka hamuru. phy.log.e.ny flac'ni isim, biyoloji filogenez, filoqenez, soyolu.
phylum phys. ed. physic nut physic physical education physical examination physical therapy
phy.lum fay'lm isim, biyoloji (phyla) filum. phys. ed. fz'ed ksaltma physical education hintfst, krkas. phys.ic fz'k isim, eski mshil. beden eitimi. salk muayenesi, ekap. fizik tedavisi, fizyoterapi.
987
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ngiliz ngilizcesi beden eitimi. phys.i.cal fz'kl sfat 1. fiziksel, fiziki. 2. maddi. 3. bedensel. isim, konuma dili salk muayenesi, ekap.
phy.si.cian fz'n isim doktor, hekim. phys.i.cist fz'sst isim fiziki. phys.ics fz'ks isim fizik. phys.i.og.no.my fziyag'nmi isim fizyonomi. phys.i.o.log.ic fziylac'k sfat fizyoloqik, ilevbilimsel.
physiological
physiology physiotherapy
phys.i.ol.o.gy fziyal'ci isim fizyoloqi, ilevbilim. phys.i.o.ther.a.py fziyother'pi isim fizyoterapi, fizik tedavisi.
physique pi pianissimo
phy.sijue fzik' isim bnye, fizik yaps. pi pay isim, matematik pi. pi.a.nis.si.mo piyns'mo sfat, zarf, mzik pianissimo, ok hafif (sesle).
pi.an.ist piyn'st, pi'ynst isim piyanist. pi.a.no piya'no sfat, zarf, mzik piano, hafif (sesle). pi.an.o.for.te piynfr'ti isim piyano. pi.az.za piyz', piyt's isim 1. (talyan ehirlerinde) meydan; pazar yeri. 2. balkon, veranda.
picarel picayune piccolo pick a fight pick a quarrel pick and choose pick apart pick at
pic.a.rel pkrel' isim, zooloji istrongilos. pic.a.yune pkyun' sfat ok nemsiz, ok deersiz. pic.co.lo pk'lo isim, mzik pikolo, kk flt. kavga karmak. kavga karmak. titizlikle semek. ekitirmek, insafszca eletirmek. 2. (sav) rtmek. -i ekelemek. 2. -i itahszca yemek. 3. konuma dili -i kzdrmak, ile uramak.
pick holes in
988
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pick on
pick one's nose pick one's teeth pick one's way pick out
burnunu kartrmak. krdanla dilerini temizlemek. engelleri yenerek kendine yol amak. semek, ayrmak. 2. mzik ar ar nota karmaya almak.
pick over pick someone's brains pick someone's pocket pick to pieces pick up speed pick up
ayklamak. birine ok soru sormak. birinin cebindekileri yrtmek. ekitirmek, insafszca eletirmek. 2. (sav) rtmek. hzlanmak. kaldrmak, toplamak. 2. devirmek. 3. rasgele bulmak. 4. pratik olarak renmek, (dili) kulaktan renmek. 5. almak. 6. toplanmak. 7. konuma dili iyilemek. 8. ilerlemek, gelimek. 9. hzlanmak.
pick
pick pk isim 1. kazma. 2. krdan. 3. mzrap. fiil 1. semek. 2. (meyve, iek v.b.'ni) toplamak, koparmak. 3. delmek, kazmak. 4. (sivri alet veya trnaklarla) kartmak. 5. (kilidi) anahtarsz amak. 6. mzik (telli algy) mzrapla veya parmaklarla almak. isim 1. seme, seim. 2. en sekin ey.
pick.a.back pk'bk zarf omuzda, srtta. pick.ax pk'ks isim kazma. kazk it. pick.et pk't isim 1. kazk. 2. askeri ileri karakol. 3. grev gzcs. fiil 1. kazklarla etrafn evirmek. 2. nbeti veya karakol koymak. 3. grev gzcl yapmak.
pickings pickle
pick.ings pk'ngz isim, oul toplanlacak artklar. pick.le pk'l isim 1. salatalk/hyar turusu; kornion. 2. turu: She bought a jar of tomato pickles. Bir kavanoz
989
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
domates turusu ald. 3. dekapaq solsyonu. fiil 1. -den turu yapmak. 2. (metal bir nesneyi) dekape etmek. pickled pick.led pk'ld sfat 1. turu haline getirilmi (sebze/meyve): pickled beets pancar turusu. 2. konuma dili zilzurna sarho, fitil gibi. pickling tank pickling dekapaj teknesi. pick.ling pk'lng isim 1. -den turu yapma. 2. dekapaj. sfat turuluk. picklock pick-me-up pick.lock pk'lak isim 1. hrsz. 2. maymuncuk. pick-me-up pk'mi.^p isim, konuma dili kuvvet verici ve canlandrc iecek/yiyecek. pickpocket pickup arm pickup truck pickup pick.pock.et pk'pakt isim yankesici. pikap kolu. kamyonet, pikap. pick.up pk'^p isim 1. otomotiv hzlanma kapasitesi, abuk hzlanma kapasitesi: This car's got no pickup. Bu arabann hzlanma gc sfr. 2. kamyonet, pikap. 3. konuma dili bir gecelik ak iin eve alnan veya otele gtrlen kimse. 4. (pikap kolundaki) kafa, pikap kafas. 5. (ticarette) canlanma. 6. (p, postay, yollanan mallar) toplama: They only make one garbage pickup a week here. Burada p ancak haftada bir kez topluyorlar. picnic pic.nic pk'nk isim 1. piknik. 2. kolay veya hoa giden i. fiil (picnicked, picnicking) piknie gitmek, piknik yapmak. pictorial pic.to.ri.al pktr'iyl sfat 1. resimle ilgili. 2. resimli. 3. resim gibi. isim resimli dergi. picture book picture frame picture gallery picture postcard picture tube resimli kitap. resim erevesi. resim galerisi. kartpostal. televizyon resim tp, resim lambas.
990
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pic.ture pk'r isim 1. resim. 2. betimleme. 3. -in tpatp benzeri, kopya. 4. oul sinema. 5. grnt. fiil 1. betimlemek, resmetmek. 2. canlandrmak, hayal etmek.
picturesque
pie
pie pay isim 1. ahlk turta. 2. argo kolay ey. 3. argo rvet.
piebald piece goods piece on piece out piece together piece piecemeal
pie.bald pay'bald sfat alacal (at, ku v.b.). ticaret metreyle satlan kuma. eklemek. para ekleyerek tamamlamak. paralar bir araya getirmek. piece pis fiil baknz piece on piece out piece together piece.meal pis'mil zarf para para, yava yava. sfat para para yaplan, kademeli.
piece.work pis'wrk isim para ba i. pie.crust pay'kr^st isim, ahlk turta hamuru. pied payd sfat benekli, alaca. pied.mont pid'mant isim, corafya sradalarn eteklerindeki blge. sfat, corafya sradalarn eteklerindeki.
pieplant pier
pie.plant pay'plnt isim, botanik, konuma dili ravent. pier pr isim 1. iskele, rhtm. 2. kemer veya kpr payandas.
pierce
pierce prs fiil 1. delmek. 2. delip gemek. 3. iine ilemek, nfuz etmek.
pi.e.ty pay'ti isim 1. Tanrya hrmet. 2. dindarlk. pik, dkme demir, font. kudili (Birinci ses kelimenin sonuna getirilir ve ay eklenir: igpay atinlay .).
pig
pigeon
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pi.geon.hole pc'nhol isim 1. gvercin yuvas. 2. yaz masasnda kt gz. fiil 1. yaz masasnn kt gzne yerletirmek. 2. snflandrmak. 3. bir kenara brakmak, rafa kaldrmak.
pig.gy.back pg'ibk zarf omuzda, srtta. pig.head.ed pg'hedd sfat inat, dik kafal. pig.ment pg'mnt isim 1. renk maddesi, boya maddesi. 2. toz boya. 3. biyoloji pigment.
pig.ment.a.tionisim, biyoloji pigmentasyon. pig.my pg'mi isim, sfat baknz pygmy pig.pen pg'pen isim domuz al. pig.skin pg'skn isim 1. domuz derisi. 2. konuma dili Amerikan futbol topu.
pigsty
pig.sty pg'stay isim 1. domuz al. 2. domuz al gibi pis ev/oda, mezbele.
pike perch pike pilaf pile driver pile in pile off pile on pile out pile up
uzunlevrek. pike payk isim 1. karg, mzrak. 2. anayol. 3. paral yol. pi.laf plaf' isim pilav. ahmerdan. dolumak. inmek, hep birlikte inmek. mek. 2. tepeleme doldurmak. inmek, hep birlikte inmek. ymak, biriktirmek; ylmak, birikmek. 2. konuma dili kazada arpp ezmek.
pile
pile payl isim 1. yn, kme. 2. fizik atom reaktr. 3. ty, hav. 4. argo servet, dnyalk. 5. oul emoroit. fiil ymak, kmelemek.
pil.fer pl'fr fiil almak, armak, yrtmek. pil.grim pl'grm isim hac. pil.grim.ageisim hac. pil.ing pay'lng isim 1. temel kazklar. 2. kazk akma. pill pl isim hap.
992
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pillar box pillar pillory pillow pillowcase pilot film pilot light
ngiliz ngilizcesi posta kutusu. pil.lar pl'r isim, mimarlk stun, kolon; direk; dikme. pil.lo.ry pl'ri fiil elleme rezil etmek. pil.low pl'o isim yastk. pil.low.case pl'okeys isim yastk yz. deneme filmi. (ofbende) pilot alevi, tututurma alevi. 2. iaret lambas.
deneme projesi. pi.lot pay'lt isim 1. pilot. 2. klavuz, rehber. 3. dmenci. fiil 1. (uak) kullanmak. 2. klavuzluk etmek, yol gstermek.
pi.lot.house pay'lt.haus isim kaptan kk. iine bu tr biber katlm ok yumuak bir peynir. pi.men.to pmen't, pmen't isim bir tr tatl krmzbiber.
pi.mien.to pmen't, pmen't isim baknz pimento pimp pmp isim pezevenk. fiil pezevenklik etmek. pim.ple pm'pl isim sivilce. saptamak. birisini (bir konudaki niyetini) aklamak zorunda brakmak.
birini halamak, birini azarlamak. bir eyi birinin stne atmak, birini bir eyle sulamak. 2. birinin bir suu ilediini kantlamak.
pin
pin pn isim 1. topluine. 2. bro, ine. 3. mzik (telli alglarda) akort mandal. fiil (pinned, pinning) 1. topluine ile tutturmak. 2. ilitirmek. 3. kprdayamaz hale sokmak.
pinafore pincers
pin.a.fore pn'fr isim ocuk nl, gslk. pin.cers pn'srz isim, oul kerpeten, kska.
993
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pinch pn fiil 1. imdiklemek. 2. kstrmak. 3. (ayakkab) vurmak, skmak. 4. argo almak, armak. isim 1. imdik. 2. tutam. 3. sknt, darlk.
pinchbug pincushion pine cone pine needle pine nut pine pineal body pineal gland pineal pineapple ping-pong pinion pink
pinch.bug pn'b^g isim makaslbcek, yereei. pin.cush.ion pn'kn isim inedenlik, inelik. am kozala. am inesi. amfst. pine payn isim am. anatomi kozalaks bez. anatomi kozalaks bez. pin.e.al pn'iyl, payn'iyl sfat kozalaks. pine.ap.ple payn'pl isim ananas. ping-pong png'pang isim pingpong, masatenisi. pin.ion pn'yn isim, makine kk dili ark, pinyon. pink pngk isim 1. pembe renk. 2. (bir eit ufak) karanfil. sfat pembe.
pinna pinnacle
pin.na pn' isim, zooloji (pinnas/pinnae) pines. pin.na.cle pn'kl isim 1. mimarlk bina zerindeki sivri tepeli kule. 2. doruk, tepe, zirve.
pinpoint
pin.point pn'poynt isim 1. ine ucu. 2. ufak ey. fiil kesin olarak yerini belirtmek.
pinprick
pin.prick pn'prk isim 1. ine batmas. 2. sinir bozucu ufak bir ey.
karncalanma, uyuma. ince izgili takm elbise. pin.stripe pn'strayp isim (kumata) ince izgi. pin.stripedsfat ince izgili (kuma, giysi). pint paynt isim 1. 8,019 litre. 2. ngiliz ngilizcesi 8,558 litre.
pintail pinwheel
pin.tail pn'teyl isim, zooloji klkuyruk. pin.wheel pn'hwil isim frldak; arkfelek.
994
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pious pip Pipe down! pipe dream pipe organ pipe up pipe
pi.ous pay's sfat dindar. pip pp isim (elma, portakal v.b.'nde) ekirdek. Sus!/Kes sesini! bo hayal, hulya. borulu org. konuma dili birden sesini karmak, birden konumak. pipe payp isim 1. boru. 2. kaval, ddk. 3. pipo. fiil 1. ddk almak. 2. ddk alarak emretmek/armak. 3. borularla iletmek. 4. (radyo/televizyon program v.b.'ni) kablo ile iletmek. 5. (elbiseyi) eritle sslemek.
pipeline
piper
isim pipo sap. pi.pet ppet' isim pipet. pi.pette paypet' isim pipet. ok scak, duman stnde. pip.ing pay'png sfat baknz piping hot pi.juant pi'knt sfat 1. ho bir acl olan (tat, koku). 2. insann kafasn altran (yaz v.b.).
pique
pijue pik isim gcenme. fiil 1. gcendirmek. 2. uyandrmak: You've pijued my curiosity. Beni meraklandrdn.
pi.racyisim korsanlk. korsan yaymc. korsan radyo istasyonu. pi.rate pay'rt isim 1. korsan. 2. korsan gemisi. pir.ou.ette pruwet' isim parmak ularnda veya topuk zerinde dn yapma. fiil parmak ularnda veya topuk zerinde dn yapmak.
Pisces
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kaba birini sinirlendirmek/sinir etmek/kzdrmak. piss ps isim, kaba sidik. fiil, kaba iemek. pis.ta.chi.o psta'iyo, pst'iyo isim 1. fstk, antepfst, amfst. 2. fstkaac, antepfstaac.
pistil pistol piston ring piston rod piston pit one person against another person
pis.til ps'tl isim, botanik pistil, diiorgan. pis.tol ps'tl isim tabanca. piston yay. piston kolu. pis.ton ps'tn isim piston. iki kii veya eyi kar karya getirip
dvtrmek/yartrmak. 2. (iki ey) birbiriyle yarmak/boy lmek: Zeki's pitted his brains against Yavuz's brawn. Zeki'nin zeksyla Yavuz'un kuvvetli cssesi arpyor. pit one thing against another thing iki kii veya eyi kar karya getirip dvtrmek/yartrmak. 2. (iki ey) birbiriyle yarmak/boy lmek: Zeki's pitted his brains against Yavuz's brawn. Zeki'nin zeksyla Yavuz'un kuvvetli cssesi arpyor. pit pit pt isim eftali gibi etli meyvelerin ekirdei. fiil (pitted, pitting) ekirdeini karmak. pita pitch in pi.ta pi'd, pi't isim pide. konuma dili (bir grup alana) yardm etmek; (yardm etmek zere) gelmek: Why don't you pitch in and help? Neden gelip yardm etmiyorsun? pitch pitch-black pitch-dark pitcher pitcher's mound pitchfork piteous pitch p isim zift. pitch-black p'blk' sfat simsiyah, zifiri karanlk. pitch-dark p'dark' sfat zifiri karanlk. pitch.er p'r isim (kulplu) srahi. beysbol atcnn durduu tmsek yer. pitch.fork p'frk isim yaba. pit.e.ous pt'iys sfat merhamet uyandran, yrekler acs. pitfall pit.fall pt'fl isim 1. tuzak. 2. gizli tehlike.
996
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pith pth isim 1. botanik sngerdoku. 2. z. pithy zl. 2. kuvvetli, etkileyici, az ve z. pit.i.a.ble pt'iybl sfat acnacak, ackl. pit.i.ful pt'fl sfat 1. acnacak, ackl. 2. (acnacak ve horlanacak kadar) gln, acnas, zavall.
pitifully
pit.i.ful.nessisim acnacak durum. pit.i.less pt'ls sfat acmasz, merhametsiz, tayrekli. pit.i.less.lyzarf acmaszca, merhametsizce. pit.i.less.nessisim acmaszlk, merhametsizlik. pit.tance pt'ns isim ok dk cret. anatomi hipofiz. pi.tu.i.tar.y ptu'wteri sfat, biyoloji 1. balgam salglayan. 2. smks. isim, anatomi hipofiz.
pit.y pt'i isim acma, merhamet. pi.u.ri pi'yuri isim hintsars. piv.ot pv't isim mil, eksen, mihver. fiil 1. mil zerine yerletirmek. 2. on mil veya eksen zerinde dnmek.
piv.ot.alsfat 1. mile ait. 2. ok nemli. piz.za pit's isim pizza. pkg.ksaltma package pl.ksaltma place plural plac.a.ble plk'bl, pley'kbl sfat kolay yatr, kolay affeder.
placard placate
plac.ard plk'rd isim afi; dviz. pla.cate pley'keyt, plk'eyt fiil yattrmak, teskin etmek.
place a bet place an order place card place in the sun place of delivery place someone under arrest
bahse girmek. sipari vermek, siparite bulunmak. davetlilerin sofradaki yerlerini gsteren kart. iyi durum. ticaret teslim yeri. tutuklamak.
997
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
place pleys isim 1. yer, konum, mevki. 2. kk sokak veya meydan. 3. semt, ehir, kasaba. 4. ev. 5. koltuk, yer. 6. grev, vazife. 7. memuriyet, mevki.
place.ment pleys'mnt isim koyma, yerletirme. pla.cen.ta plsen't isim, anatomi son, plasenta, etene. plac.id pls'd sfat sakin, yumuak, uysal. pla.gia.rise pley'crayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz plagiarize
pla.gia.rism pley'crzm isim arma, armaclk. pla.gia.rist pley'crst isim armac. pla.gia.rize pley'crayz fiil alnt eseri kendi imzasyla yaymlamak, armak.
pla.gia.ry pley'cri isim arma, armaclk. Allah belasn versin! Allah belasn versin! plague pleyg isim 1. bela. 2. veba. 3. konuma dili ba belas, dert. fiil 1. uramak, rahatsz etmek. 2. eziyet vermek.
plaice plaid
plaice pleys isim (plaice) pisibal. plaid pld sfat ekose. isim 1. ekose kuma. 2. ekose desen.
drstlk. 2. drst. sade yaam. konuma dili kolay bir i. plain pleyn sfat 1. dz: I want a plain rather than a patterned cloth. Desenli deil, dz bir kuma istiyorum. 2. sade, sssz, basit: The ceremony was not elaborate; it was plain. Tren grkemli deildi, sadeydi. 3. ak: It's meaning is plain. Anlam ak. 4. baharatsz, sade (yiyecek). zarf 1. sadece. 2. aka. isim dzlk, ova, geni ve dz yer.
plainspoken plaintiff
998
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
plait plan
plait pleyt, plt isim 1. rg. 2. pli, krma. fiil rmek. plan pln isim 1. plan. 2. kroki, taslak. 3. plan, dnce, niyet, maksat. fiil (planned, planning) 1. plann izmek. 2. tasarlamak, planlamak. 3. dzenlemek.
nar. plane pleyn isim rende, el planyas, planya. fiil rendelemek; planyalamak.
planer
planet planetarium
plan.et pln't isim gezegen. plan.e.tar.i.um plnter'iym isim planetaryum, gkevi, yldzlk.
plan.et.arysfat gezegenlere zg; gezegenlerle ilgili. plan.et.oid pln'toyd isim, gkbilim kk gezegen. planyalama atlyesi. plan.ing pley'nng isim planyalama; rendeleme. plan.i.sphere pln'sfr isim dzlemkre. plank plngk isim 1. (enli) tahta. 2. politika (parti programnda) ana madde.
plank.ton plngk'tn isim plankton. plan.nerisim plan yapan kimse, planc. fidanbiti. plant plnt isim 1. bitki, ot. 2. fabrika. 3. demirba. 4. tehizat. 5. argo hile, oyun, tuzak. 6. akak. 7. seyircilerin arasnda oturup rol yapan oyuncu. fiil 1. dikmek, ekmek: Villagers planted those plane trees. O narlar kyller dikti. He planted the stake in the ground. Kaz yere dikti. 2. kurmak: The English planted colonies in North America. ngilizler Kuzey Amerika'da smrgeler kurdu. 3. yerletirmek: They planted spies in the intelligence organization. stihbarat
999
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rgtne aqanlar yerletirdiler. He planted his foot on the second step. Ayan ikinci basamaa yerletirdi. 4. in -e (fikir) alamak, (kafasna) (fikir) sokmak. 5. argo in/on -e (tokat) indirmek, -e (tokad) yaptrmak. plantain plantation planter plan.tain pln'tn isim sinirotu. plan.ta.tion plntey'n isim plantasyon. plant.er pln'tr isim 1. ekici. 2. tohum serpme makinesi. 3. plantasyon sahibi; plantasyon iletmecisi. plaque plajue plk isim 1. ss taba. 2. plaka, plaket, madeni levha. 3. di ta, di kiri. plash plasma plasmolysis plaster cast plaster of Paris plaster plash pl fiil su sratmak. plas.ma plz'm isim plazma. plas.mol.y.sis plzmal'ss isim plazma bozulumu. tbbi al. al. plas.ter pls'tr isim 1. mimarlk sva. 2. al. 3. tbbi yak. fiil 1. svamak. 2. yak yaptrmak. 3. yaptrmak. 4. konuma dili yumruk indirmek. plastered plastic arts plastic surgery plastic plas.tered pls'trd sfat, argo sarho, kfelik. plastik sanatlar. plastik ameliyat. plas.tic pls'tk sfat 1. plastik. 2. naylon. 3. yorulabilen. isim plastik. plate glass plate dkme cam. plate pleyt isim 1. tabak. 2. plak, plaka, madeni levha. 3. kupa, ilt. 4. diilik damak, takma di, protez. 5. beysbol kale iareti. fiil madenle kaplamak. plateau plated plateful platform pla.teau plto' isim (plateaus/plateaux) plato. platedsfat kaplamal, kaplama, kapl. plate.fulisim bir tabak dolusu. plat.form plt'frm isim 1. krs: The speaker used a crate as his platform. Konumac krs olarak bir sandk kulland. 2. platform, ykseke yer. 3. peron. 4. politika platform, parti program. 5. plan, tasar.
1000
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
platin sal kadn. plat.i.num plat'nm isim, kimya platin. plat.i.tude plt'tud isim 1. yavan sz, basmakalp sz. 2. yavanlk, tatszlk.
Pla.to pley'to isim Eflatun, Platon. platonik sevgi. Pla.ton.ic pltan'k sfat Eflatun veya felsefesine ait, Platonik.
Platonism
platoon platter plausible play a joke on someone play a part play at play back play ball play both ends against the middle play down play fair play fast and loose with play havoc with play hooky play house play into the hands of play it smart play off play on someone's affections play on
pla.toon pltun' isim mfreze, takm. plat.ter plt'r isim servis taba. plau.si.ble pl'zbl sfat akla yakn, makul. birine aka yapmak, birine oyun oynamak. bir rol oynamak. (ocuklar) -cilik oynamak. (kayd) yeniden gstermek veya dinlemek. top oynamak. 2. konuma dili birlikte almak. kendi kar iin bakalarn birbirine drmek. hafifsemek, nemsememek. hilesiz oynamak, doru oynamak. konuma dili 1. -i aldatmak. 2. -i arptmak. -i harap etmek. konuma dili okulu asmak. evcilik oynamak. -in ekmeine ya srmek. konuma dili akll olmak, akllca davranmak. berabere kalan bir oyunu sonradan tamamlamak. karsndakinin hislerine hitap etmek. (alg) almaya devam etmek. 2. (duygular) smrmek/istismar etmek.
kozunu oynamak. siyasi karlarna gre davranmak. uyur gibi yapmak. 2. l numaras yapmak.
1001
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk play second fiddle play second string to play someone false play something by ear
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ikinci derecede rol oynamak. (birinin) glgesinde kalmak. birini aldatmak, birine oyun oynamak. notasz almak. 2. olaylarn seyrine gre hareket etmek.
play the fool play the game play the market play truant play up to play up play with play
ahmaka davranmak. drste hareket etmek. speklasyon yapmak. dersi asmak; okulu krmak. 2. vazifeden kamak. -e yaltaklanmak. -in zerinde durmak, -i vurgulamak. ile oynamak. play pley fiil 1. oynamak; oynatmak. 2. (alg, mzik) almak. 3. tiyatro oynamak, canlandrmak. isim 1. oyun. 2. sahne oyunu, piyes. 3. aka. 4. hareket serbestlii.
playbill playboy
play.bill pley'bl isim 1. tiyatro afii. 2. oyun program. play.boy pley'boy isim zevk peinde koan zengin erkek.
play-by-play
bitkin. 2. modas gemi. 3. ie yaramaz. play.er pley'r isim 1. oyuncu. 2. aktr. 3. alg alan kimse, algc. 4. elenceyle vakit geiren kimse.
play.fel.low pley'felo isim oyun arkada. play.ful pley'fl sfat en, neeli, oyuncu. play.go.er pley'gowr isim tiyatro merakls. play.ground pley'graund isim oyun alan. play.house pley'haus isim 1. tiyatro. 2. ocuklarn iinde oynadklar kk ev.
1002
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk playing card playing playmate playoff playpen plaything playwright plaza plea
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
oyun kd, iskambil kd. play.ing pley'ng sfat baknz playing card play.mate pley'meyt isim oyun arkada. play.off pley'f isim, spor rvan ma, rvan. play.pen pley'pen isim portatif ocuk park. play.thing pley'thng isim oyuncak. play.wright pley'rayt isim oyun yazar. pla.za pla'z, plz' isim meydan, ar yeri. plea pli isim 1. yalvarma, rica. 2. hukuk iddia, ifade. 3. hukuk dava. 4. hukuk itiraz. 5. bahane, mazeret, zr.
hukuk suu kabul etmek. hukuk suu reddetmek. plead plid fiil (pleaded/pled) 1. yalvarmak, rica etmek. 2. hukuk dava amak. 3. iddia etmek. 4. mazeret olarak gstermek, bahane etmek.
pleas.ant plez'nt sfat ho, gzel, tatl, latif. pleas.ant.ry plez'ntri isim latife; ho sz. cannn istedii gibi hareket etmek, houna gideni yapmak.
gze ho grnmek, gz okamak. please pliz fiil 1. sevindirmek, honut etmek, memnun etmek. 2. houna gitmek. zarf ltfen: Please give me the salt./Please pass the salt. Ltfen tuzu verir misiniz?
pleasedsfat memnun. pleas.ing pli'zng sfat ho, sevimli, tatl. pleas.ure pleq'r isim 1. zevk, sevin, keyif, memnuniyet. 2. ltuf, eref: May I have the pleasure of this dance? Bu dans bana ltfeder misiniz? Will you do me the pleasure of accepting this invitation? Bu daveti kabul buyurur musunuz? Fahrettin Bey rejuests the pleasure of your company at the wedding of his daughter. Fahrettin Bey kznn nikhn onurlandrmanz rica ediyor.
pleat
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pleb.i.scite pleb'sayt isim plebisit. plec.trum plek'trm isim, mzik (plectra) mzrap, alg.
pled pledge
pled pled fiil baknz plead pledge plec isim 1. ant, sz, vaat. 2. iaret: It was a pledge of their friendship. Arkadalklarnn bir iaretiydi. 3. teminat; rehin. 4. balanacana dair sz verilmi olan para. fiil 1. ant imek, sz vermek, vaat etmek. 2. (belirli bir miktar para) balamaya sz vermek. 3. -i teminat veya rehin olarak vermek; -i rehine koymak.
plenary
ple.na.ry pli'nri, plen'ri sfat 1. tam; snrsz: plenary authority tam yetki. 2. btn yelerin hazr bulunduu (toplant, kurul).
plenipotentiary
plen.i.po.ten.ti.ar.y plenpten'iyeri, plenpten'ri sfat tam yetkisi olan. isim tam yetkili eli.
plenteous plentiful
plen.te.ous plen'tiys sfat ok, bol, bereketli. plen.ti.ful plen'tfl sfat 1. ok, bol. 2. bereketli, verimli.
bol miktarda, bol. plen.ty plen'ti isim bolluk. pleu.ra plr' isim, anatomi (pleurae/pleuras) plevra, gs zar.
pliable
pliant
pli.ers play'rz isim, oul kerpeten, pense, kska. plight playt isim kt durum. (bir ite) evksiz bir ekilde almak; (bir ii) hevessizce srdrmek.
plod
plod plad fiil (plodded, plodding) (along) ayaklarn srmek, ar admlarla yrmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir eyi) -in zerine pat diye koyuvermek. plop plap fiil (plopped, plopping) into -e cup diye dmek, -e cumbadak dmek. isim cumburtu, suya den ar bir cismin kard ses. zarf cup diye, cumburlop, cumbadak.
plot
plot plat isim 1. arsa, parsel. 2. hikyenin konusu. 3. komplo, entrika, gizli plan. fiil (plotted, plotting) 1. plann izmek; haritasn karmak. 2. komplo kurmak, entrika evirmek.
plot.terisim komplocu, entrikac. plough plau isim, ngiliz ngilizcesi baknz plow (kr) tekrar ie yatrmak. konuma dili 1. -e hzla arpmak. 2. -e girimek. 3. -e (para) yatrmak.
bir kitab glkle okuyup bitirmek. plow plau isim saban, pulluk. fiil 1. (topra, tarlay) sabanla srmek, pullukla srmek. 2. through -i yarp gemek, yol ap arasndan gemek.
plowshare ploy pluck off pluck out pluck someone clean pluck up by the root
plow.share plau'er isim saban demiri, pulluk demiri. ploy ploy isim manevra, hile, taktik. -i koparmak. -i karmak. birisini soyup soana evirmek. kknden skmek. cesaretini toplayp bir ey yapmak. pluck pl^k isim cesaret, yreklilik, yiitlik. pluckysfat cesur, yrekli, yiit. zerinde sebatla almak. konuma dili (birini) desteklemek, (birinin) tarafn tutmak.
pluck up the courage to do something pluck plucky plug away at plug for
plug in
fii prize sokmak: Plug in the television. Televizyonun fiini prize sok.
plug
plug pl^g isim 1. tapa, tka, tampon. 2. elektrik fi. 3. otomotiv buqi. 4. ttn paras. 5. konuma dili reklam.
1005
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fiil (plugged, plugging) 1. tkamak, tkala kapamak. 2. konuma dili durmadan reklamn yapmak. plum plumage plumb plum pl^m isim 1. erik. 2. arzulanacak ey; kyak i. plu.mage plu'mc isim kuun tyleri. plumb pl^m isim iskandil kurunu. sfat 1. dey; dikey. 2. konuma dili tam. zarf 1. konuma dili tam. 2. tamamen. fiil 1. iskandil etmek, akullemek. 2. dorultmak, dzeltmek. 3. lmek, tartmak. 4. kkenine inmek. plumber plumbing fixtures plumb.er pl^m'r isim (shhi) tesisat. (bir yapnn shhi tesisatn oluturan) borular ve boru balama paralar. plumbing plumb.ing pl^m'ng isim 1. (binadaki) (shhi) tesisat. 2. (shhi) tesisatlk. plume oneself on plume ile vnmek. plume plum isim ty, ku ty. fiil 1. tylerle sslemek. 2. (ku) tylerini dzeltmek. plummet plum.met pl^m't isim iskandil kurunu. fiil dikine dmek. plump down on one's knees plump oneself down on plump someone into plump something down on plump dizlerinin zerine kvermek. (bir yere) lop diye oturmak. birini pat diye -e oturtuvermek. bir eyi pat diye -in zerine koyuvermek. plump pl^mp fiil 1. down oturuvermek. 2. in girivermek. 3. out kvermek. 4. for -i desteklemek. 5. (up) (yastk v.b.'ni) vurarak kabartmak. plunder plun.der pl^n'dr fiil yamalamak, yama etmek. isim yama. plunge plunge pl^nc fiil 1. into -e dalmak; -e daldrmak. 2. sokmak. 3. saplamak. 4. into iine atlmak. 5. forward ileriye atlmak. isim 1. dal, dalma. 2. suya atlama. 3. konuma dili tehlikeli giriim. plunger plunk down money plungerisim 1. lavabo pompas. 2. dalma piston. paray bastrmak.
1006
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi/birini pat diye (bir yere) brakmak/koymak; bir eyi/birini (bir yere) brakvermek/koyuvermek.
bir eyi/birini pat diye (bir yere) brakmak/koymak; bir eyi/birini (bir yere) brakvermek/koyuvermek.
plunk
plunk pl^ngk fiil, konuma dili 1. (telli bir algy) tngrdatmak, zmbrdatmak. 2. pat diye dmek; dvermek. 3. pat diye koymak/brakmak; koyuvermek, brakvermek. 4. for -i desteklemeye karar vermek.
plu.per.fect plu'prfkt sfat, dilbilgisi -mi'li gemi. plu.ral plr'l sfat, isim, dilbilgisi oul. plu.ral.ism plr'lzm isim oulculuk, plralizm. plu.ral.istisim, sfat oulcu, plralist. plu.ral.i.ty plrl'ti isim 1. adaylar arasnda en fazla oy alma. 2. seimi kazanan kimsenin ikinci gelen kiiden fazla olarak ald oy says. 3. okluk.
golf pantolon. art iareti (+). plus pl^s edat 1. art. 2. ve ayrca, ve, ve de. sfat 1. fazla. 2. art, pozitif. isim art iareti (+).
plush
Pluto plutocracy
Plu.to plu'to isim, gkbilim Plton. plu.toc.ra.cy plutak'rsi isim pltokrasi, zenginerki, varslerki.
plu.to.ni.um pluto'niym isim, kimya plutonyum. birine durmadan iki iirmek. ply play isim 1. kat, tabaka. 2. eilim. New York ile Londra arasnda ileyen (gemi veya
uak). plywood pneumatic ply.wood play'wd isim kontrplak. pneu.mat.ic numt'k sfat, makine haval, pnmatik.
1007
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk pneumonia poach poacher pock pocket calculator pocket knife pocket money pocket
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pneu.mo.nia numon'y isim zatrree. poach po fiil yasak blgede avlanmak. poach.erisim bir tr benmari. pock pak isim iek hastalnn kabarc. cep hesap makinesi. ak. cep harl. pock.et pak't isim 1. cep. 2. ukur. fiil 1. cebe yerletirmek, cebe koymak. 2. i etmek. 3. gizlemek, saklamak.
pocketbook
pock.et.knife pak'tnayf isim ak. pock.mark pak'mark isim iek hastalnn kabarc. pock.mark.edsfat iekbozuu, opur. pod pad isim, botanik 1. (baklagillerde) tohum zarf. 2. baklams meyve.
po.di.um po'diym isim (podiums/podia) podyum. po.em po'wm isim iir, kouk. po.et po'wt isim air, ozan. po.et.as.ter po'wtstr isim air bozuntusu. po.et.essisim kadn air. po.et.ic powet'k sfat 1. airlie zg: poetic talent iir yazma yetenei. 2. manzum: I like his poetic works. Onun iirlerini beeniyorum. 3. iirsel, airane: a poetic turn of phrase iirsel bir ifade tarz.
poetical
poetically poetry
po.et.i.callyzarf iirsel bir biimde, airane. po.et.ry po'wtri isim 1. iir, kouk, nazm. 2. iir sanat. 3. iirler. 4. iirsellik.
pogrom poignancy
1008
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
poikilothermal
poinciana poinsettia
poin.ci.an.a poynsiyn' isim cennetaac, cennetiei. poin.set.ti.a poynsed', poynset', poynset'iy isim Atatrkiei.
ine oyas. eref meselesi. dn olmayan nokta. bak as, gr as. point poynt isim 1. u, sivri u. 2. nokta: boiling point kaynama noktas. freezing point donma noktas. point of intersection kesime noktas. 3. nokta, noktalama iareti. 4. ama, anlam, yarar: There's not much point in going there personally. Oraya bizzat gitmenin pek anlam yok. 5. anlatmak istenilen ey: That's not my point. Demek istediim o deil. the point of the story hikyenin anlatmak istedii ey. 6. corafya burun. 7. say, puan: win/lose on points say ile kazanmak/kaybetmek. 8. pusula kertesi. 9. matematik tamsay ile kesiri ayrmak iin aralarna konulan nokta Trkiye'de bunun yerine virgl kullanlr: four point six (6.8) drt virgl alt (0,4). 10. matbaaclk punto. 11. borsa puan. 12. ferma. fiil 1. at -e dorultmak, -e evirmek: He pointed his telescope at the moon. Teleskopunu aya evirdi. 2. at/out/to -i iaret etmek, -i gstermek: She pointed at her left foot. Sol ayan iaret etti. 3. out -e dikkati ekmek: He pointed out the problem to us. Soruna dikkatimizi ekti. 4. ucunu sivriltmek. 5. (av kpei) ferma yapmak, fermaya oturmak.
pointed pointedly
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
point.er poyn'tr isim 1. iaret eden kimse veya ey. 2. iaret denei. 3. ibre, gsterge. 4. puanter (bir tr av kpei).
poin.til.lism pwn'tiyzm isim, resim noktaclk. poin.til.lisme pwn'tiyzm isim, resim noktaclk. poin.til.list pwn'tiyst isim, resim noktac. poin.til.liste pwn'tiyst isim, resim noktac. point.less poynt'ls sfat 1. usuz. 2. anlamsz. 3. amasz. 4. puansz.
poise
poise poyz fiil 1. dengelemek; dengelenmek. 2. hazrlamak; hazrlanmak: The general poised his army for battle. General askerlerini savaa hazrlad. 3. hareketsiz tutmak; hareketsiz durmak: The gull hung poised in the air. Mart havada hareketsiz duruyordu. 4. belirli bir ekilde tutmak: The dancer poised her arm gracefully over her head. Balerin kolunu zarif bir ekilde bann zerinde tuttu.
poison gas poison hemlock poison ivy poison oak poison sumach poison poisonous poke about in
zehirli gaz. baldran, aotu. bir tr zehirli sumak. bir tr zehirli sumak. bir tr zehirli sumak. poi.son poy'zn isim zehir. fiil zehirlemek. poi.son.oussfat zehirli. (bir yerde) (bir eyi aramak veya merakn gidermek iin) etraf kartrmak: What are you doing poking around in here? Etraf ne kartryorsun?
aylak aylak dolamak. (bir yerde) (bir eyi aramak veya merakn gidermek iin) etraf kartrmak: What are you doing poking around in here? Etraf ne kartryorsun?
poke fun at poke one's nose in poke one's nose into something
(bir kimse) ile alay etmek. -e burnunu sokmak. bir ie burnunu sokmak.
1010
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk poke one's nose into poke out of poke sallet
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e burnunu sokmak. -den kmak. konuma dili 1. ekerciboyasnn yeni kan yapraklar. 2. bu yapraklarla yaplan bir yemek.
bir eyi -e uzatmak. bir eyi -den dar uzatmak/karmak. poke pok isim konuma dili kesekd. poke.ber.ry pok'beri isim 1. ekerciboyasnn meyvesi. 2. botanik ekerciboyas.
pok.er po'kr isim ler, ocak sngs. poke.weed pok'wid isim, botanik ekerciboyas. pok.y po'ki isim, argo hapishane, kodes. Po.land po'lnd isim Polonya. kutupays. po.lar po'lr sfat kutupsal, kutup: polar lights kutup klar.
Polaris polarise
Po.lar.is plr's isim, gkbilim Kutupyldz. po.lar.ise po'lrayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz polarize
po.lar.i.ty poler'ti isim, fizik polarite. po.lar.iza.tionisim polarizasyon, polarma, ucaylanma. po.lar.ize po'lrayz fiil 1. polarmak, kutuplanmak. 2. kutuplatrmak; kutuplamak.
Polaroid camera Polaroid photograph Polaroid pole vault Pole polecat polemic
polaroit, polaroit fotoraf makinesi. polaroit fotoraf. Po.lar.oid po'lroyd isim polaroit. srkla (yksek) atlama. Pole pol isim Polonyal; Leh. pole.cat pol'kt isim kokarca, krsansar. po.lem.ic plem'k sfat tartmal. isim polemik, sert tartma.
polemical polemics
1011
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
komiser, polis komiseri. polis. polis mfrezesi. karakol. po.lice plis' isim (police) polis. fiil polis kuvvetiyle gvenlii salamak.
policeman policewoman
po.lice.man plis'mn isim (policemen) polis. po.lice.wom.an plis'wmn isim (policewomen) kadn polis.
pol.i.clin.ic palikln'k isim poliklinik. pol.i.cy pal'si isim siyaset, politika. po.li.o po'liyo isim ocuk felci. po.li.o.my.e.li.tis poliyomaylay'ts isim ocuk felci. (ii) abucak bitirmek. 2. (yemei) silip sprmek, bir rpda temizlemek.
polish up Polish
iyice parlatmak. 2. alarak ilerletmek. Po.lish po'l isim Lehe, Polca. sfat 1. Polonya, Polonya'ya zg; Leh. 2. Lehe, Polca. 3. Polonyal; Leh.
po.lite playt' sfat kibar, nazik, terbiyeli. po.lite.nessisim kibarlk, nezaket, terbiye. pol.i.tic pal'tk sfat 1. kurnaz, becerikli. 2. sagrl; tedbirli, ihtiyatl. 3. politik, siyasal.
siyasal bilgiler. po.lit.i.cal plt'kl sfat 1. devlete veya hkmete ait. 2. politik, siyasal, siyasi.
politician politics
pol.i.ti.cian palt'n isim politikac. pol.i.tics pal'tks isim 1. politika, siyaset. 2. politikaclk. 3. entrikalar.
pol.i.ty pal'ti isim ynetim biimi, hkmet ekli. (kumata) puan. pol.ka pol'k isim polka (dans veya mzik).
1012
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
poll pol isim 1. oylama. 2. oy says. 3. anket. fiil 1. oy vermek, oyunu kullanmak. 2. oy toplamak. 3. anket yapmak.
pol.len pal'n isim iektozu, polen. pol.li.nate pal'neyt fiil, botanik tozlamak. pol.li.na.tionisim tozlama. poll.ster pol'str isim anketi. pol.lut.ant plu'tnt isim kirletici madde. pol.lute plut' fiil kirletmek. pol.lu.tion plu'n isim 1. kirletme; kirlenme. 2. kirlilik.
po.lo po'lo isim polo, evgen. poly-nek ok. pol.y.an.drous paliyn'drs sfat okkocal. pol.y.an.dry paliyn'dri isim okkocallk, poliandri. pol.y.es.ter pal'iyestr, paliyes'tr isim polyester. pol.y.eth.yl.ene paliyeth'lin isim, kimya polietilen. po.lyg.a.mistisim okeli erkek, poligam erkek. po.lyg.a.moussfat okeli, poligam. po.lyg.a.my plg'mi isim okelilik, poligami. pol.y.glot pal'iglat sfat 1. ok dil bilen, poliglot. 2. birok dili kapsayan. isim ok dil bilen kimse.
pol.y.gon pal'igan isim, geometri okgen, poligon. po.lyg.y.nous plc'ns sfat okkarl. po.lyg.y.ny plc'ni isim okkarllk. pol.y.he.dral palihi'drl sfat, geometri okyzl. pol.y.he.dron palihi'drn isim, geometri okyzl. Pol.y.ne.sia palni'q isim Polinezya. isim Polinezyal. sfat 1. Polinezya, Polinezya'ya zg. 2. Polinezyal.
pol.y.no.mi.al palino'miyl isim, matematik okterimli. pol.yp pal'p isim, zooloji, tbbi polip. pol.y.phas.al pal'ifeyzl sfat, elektrik okfazl. pol.y.phase pal'ifeyz sfat, elektrik okfazl.
1013
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk polyphonic polyphony polypore polysemous polysemy polytheism polytheist polyurethane polyuria pomade
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pol.y.phon.ic palfan'k sfat, mzik oksesli, polifonik. po.lyph.o.ny plf'ni isim, mzik okseslilik, polifoni. pol.y.pore pal'ipor isim, botanik katrankp. po.ly.se.mous pa'lisims sfat okanlaml. po.ly.se.my pa'lisimi isim okanlamllk. pol.y.the.ism pal'ithiyzm isim oktanrclk, politeizm. pol.y.the.istisim oktanrc, politeist. pol.y.ur.e.thane paliyur'theyn isim poliretan. pol.y.u.ri.a paliyu'riy isim, tbbi skieme. po.made pomeyd', pmad' isim briyantin; pomat, merhem.
pomegranate pommel
pome.gran.ate pam'grnt isim nar. pom.mel p^m'l fiil (pommeled/pommelled, pommeling/pommelling) yumruklamak, dvmek.
debdebe ve tantana. pomp pamp isim tantana, debdebe, grkem. pom.pos.i.ty pampas'ti isim 1. tantana, debdebe. 2. azamet, kurum.
pompous
pom.pous pam'ps sfat 1. azametli, kurumlu, gururlu. 2. gsterili, grkemli, saltanatl. 3. ssl.
nilfer. pond pand isim glck, glet; havuz. pon.der pan'dr fiil dnp tanmak, zihninde tartmak, uzun uzun dnmek.
ponderous
pon.der.ous.lyzarf 1. ar ar. 2. skc bir ekilde. pon.tiff pan'tf isim 1. papa. 2. piskopos. dubal kpr. pon.toon pantun' isim duba, tombaz. po.ny po'ni isim midilli. pooch pu isim, argo it. poo.dle pu'dl isim kani. pooh-pooh pu'pu' fiil, konuma dili hafife almak.
1014
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bilardo salonu. pool pul isim 1. iskambil oyunlar ortaya konulan para. 2. on be top ile oynanan bir eit bilardo. 3. ticaret rekabeti nlemek iin fiyatlar kontrol altnda tutan tccarlar birlii. 4. alma grubu, ekip. fiil 1. ticaret (ortak fona) koymak. 2. bir araya getirmek, birletirmek.
pool.room pul'rum isim bilardo salonu. k kasaras. poop pup isim, argo haber, bilgi, malumat. poop.edsfat bitkin, bitap, takati kesilmi. poo-poo pu'pu' isim, ocuk dili kaka. fiil, ocuk dili kaka yapmak; on -i kakalamak, -e kaka yapmak.
zavall adam. Vah zavall! mzk. poor pr sfat 1. yoksul, fakir. 2. zayf. 3. az. 4. kuvvetsiz. 5. verimsiz, ksr. 6. zavall, biare. 7. kt, adi. isim baknz the poor
poor.lyzarf kt bir ekilde; baarszlkla. uramak. azdan kamak. 2. frlamak. konuma dili evlenme teklif etmek. pop pap isim 1. patlama sesi. 2. gazoz. fiil (popped, popping) 1. patlamak; patlatmak. 2. (msr) patlatmak.
pop.corn pap'krn isim 1. patlam msr. 2. cinmsr. pope pop isim papa. pop.eyed pap'ayd sfat patlak gzl. pop.lar pap'lr isim kavak. pop.lin pap'ln isim poplin. haha tohumu. pop.py pap'i isim, botanik gelincik; haha. pop.py.cock pap'ikak isim, konuma dili sama, samalk, zrva.
1015
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pop.u.lace pap'yls isim halk, kitle. pop.u.lar pap'ylr sfat 1. popler, herkese sevilen. 2. halka zg; halk: the popular vote halkoyu. 3. genel, yaygn. 4. herkese anlalabilir. 5. halkn kesesine elverili, ucuz.
popularise
popularity popularize
pop.u.lar.i.ty papyler'ti isim poplerlik, poplarite. pop.u.lar.ize pap'ylrayz fiil 1. poplerletirmek. 2. herkesin anlayaca ekle sokmak.
populate
population explosion population populous porcelain porch porcupine pore fungus pore mushroom pore pork sausage pork porn porno pornographic
nfus patlamas. pop.u.la.tion papyley'n isim nfus. pop.u.lous pap'yls sfat youn nfuslu, kalabalk. por.ce.lain pr'sln, prs'ln sfat porselen. porch pr isim 1. sundurma. 2. veranda. por.cu.pine pr'kypayn isim oklukirpi. botanik katrankp. botanik katrankp. pore pr isim gzenek. domuz sosisi. pork prk isim domuz eti. porn prn isim, konuma dili pornografi. por.no pr'n isim, konuma dili pornografi. por.no.graph.ic prngrf'k sfat pornografik, mstehcen.
por.nog.ra.phy prnag'rfi isim pornografi. po.ros.i.ty pras'ti isim gzeneklilik, porozite. yak. po.rous pr's sfat gzenekli. por.phy.ry pr'fri isim porfir, somaki. por.poise pr'ps isim 1. domuzbal. 2. yunusbal.
1016
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
port authority port of call port of entry port portable portal portend
liman idaresi. denizcilikle ilgili uranlacak liman. giri liman. 2. gmrk kaps. port prt isim porto arab. port.a.ble pr'tbl sfat tanabilir, portatif. por.tal pr'tl isim ana kap. por.tend prtend' fiil (kt bir olay) nceden haber vermek, (olumsuz bir eyin) habercisi olmak.
portent
por.ter pr'tr isim hamal, tayc, yk. por.ter.ageisim 1. hamallk. 2. hamal creti. port.fo.li.o prtfo'liyo isim 1. evrak antas. 2. makam, grev. 3. borsa portfy.
porthole
portion
por.tion pr'n isim 1. ksm, para, blm, cz. 2. porsiyon, bir tabak yemek. 3. pay, hisse. 4. kader, nasip. fiil out -i bltrmek.
port.ly prt'li sfat iri yapl, csseli, iman. Por.to Ri.can pr't ri'kn baknz Puerto Rican Por.to Ri.co pr't ri'ko baknz Puerto Rico portre ressam. por.trait pr'trt isim portre. por.tray prtrey' fiil 1. resmetmek, resmini yapmak. 2. betimlemek, tanmlamak.
por.tray.alisim 1. resmetme. 2. betimleme. Por.tu.gal pr'gl isim Portekiz. (birka tr) renkli ve byk medz/denizanas. Por.tu.guese pr'giz isim (Portuguese) 1. Portekizli. 2. Portekizce. sfat 1. Portekiz, Portekiz'e zg. 2. Portekizce. 3. Portekizli.
1017
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pos.ksaltma position positive possessive kendine ... ss vermek, ... klna girmek: The burglar, posing as a policeman, knocked on the door. Hrsz kendine polis ss vererek kapy ald.
pose
pose poz isim 1. poz, duru. 2. tavr; yapmack tavr. fiil 1. poz vermek. 2. ortaya (bir soru) atmak. 3. (sorun) yaratmak. 4. yerlemek; yerletirmek.
poseur posh
po.seur pozr' isim pozcu. posh pa sfat, ngiliz ngilizcesi, konuma dili lks; k, modaya uygun.
-e uygun pozisyona girmek: The football player positioned himself for a goal. Futbolcu gol pozisyonuna girdi. 2. (bir ey yapabilmek iin) zemin hazrlamak: He is positioning himself to become president. Cumhurbakan seilebilmek iin kendine zemin hazrlyor.
position
po.si.tion pz'n isim 1. yer, mevki. 2. durum, vaziyet, pozisyon. 3. tutum, gr. 4. konum. 5. toplumsal durum, sosyal pozisyon. 6. duru. 7. askeri mevzi. 8. i, grev, memuriyet. fiil 1. yerletirmek. 2. (bir yerde) durmak: He positioned himself next to the window. Pencerenin nnde durdu.
toplama iareti, art iareti (+). pos.i.tive paz'tv sfat 1. kesin, mutlak: positive proof kesin delil. 2. olumlu, pozitif: a positive development olumlu bir gelime. 3. gerek: a positive difference gerek bir fark. 4. belli, ak: It's positive that she was mistaken. Yanld belli. 5. emin: Are you positive? Emin misin? 6. tam: a positive nuisance tam bir bela. 7. fotoraflk pozitif. 8. kimya art, pozitif. 9. dilbilgisi olumlu. isim 1. pozitif resim. 2. kesin ey, kati ey.
positivism
1018
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
possess
pos.sess pzes' fiil 1. sahip olmak, -si olmak: He possesses two cars. ki arabas var. 2. hkmetmek.
possessed
Possession is nine points of the law. hukuk Zilyetlik mlkiyet hakknn en byk delilidir. possession pos.ses.sion pze'n isim 1. iyelik, sahip olma. 2. oul servet, mal mlk. 3. cin arpmas, cinnet, delilik. possessive case possessive pronoun possessive dilbilgisi -in hali, genitif. dilbilgisi iyelik zamiri. pos.ses.sive pzes'v sfat 1. iyelik gsteren, iyelik .... 2. paylamak istemeyen. possessor possibility pos.ses.sor pzes'r isim mal sahibi. pos.si.bil.i.ty pasbl'ti isim 1. olanak, imkn. 2. gereklemesi mmkn olan olay. possible pos.si.ble pas'bl sfat olas, mmkn, imkn dahilinde, muhtemel. possibly possum zarf belki, olabilir. pos.sum pas'm isim, konuma dili opossum, sarig. fiil, konuma dili 1. uyur gibi yapmak. 2. l numaras yapmak. post office postpostage due postage stamp postage postage-due stamp postal clerk postal money postal order postal postcard postdate postane. post-nek sonra. taksa. posta pulu. post.age pos'tc isim posta creti. taksa pulu. postane memuru. posta havalesi. posta havalesi. post.al pos'tl sfat postayla ilgili. post.card post'kard isim kartpostal. post.date post'deyt fiil zerine ileri bir tarih atmak.
1019
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ticaret vadeli ek. post.er pos'tr isim poster, afi. pos.te.ri.or pastr'iyr sfat 1. sonra gelen, sonraki. 2. gerideki. 3. anatomi ka yakn. isim k, popo, kaba etler.
posterity
post-free
post-free post'fri sfat 1. posta cretine tabi olmayan. 2. ngiliz ngilizcesi posta creti denmi.
postgraduate
post.grad.u.ate postgrc'uwt sfat niversite sonras renimle ilgili. isim master ya da doktora rencisi.
posthaste posthumous
post.haste post'heyst' zarf byk bir hzla, ok acele. post.hu.mous pas'ms sfat 1. babasnn lmnden sonra domu. 2. yazarn lmnden sonra yaymlanm. 3. bir kimsenin lmnden sonra olan.
post.hu.mous.lyzarf lmden sonra. post.man post'mn isim (postmen) postac. post.mark post'mark isim posta damgas. post.mas.ter post'mstr isim postane mdr. post.mis.tress post'mstrs isim postane mdiresi. post.mor.tem postmr'tm sfat ldkten sonraki, lm sonras. isim otopsi.
post.na.tal post'ney'tl sfat doum sonras. posta kutusu. post.paid post'peyd' sfat, zarf posta creti denmi (olarak).
post.par.tum post'par'tm sfat doum sonras. post.pone postpon' fiil ertelemek. isim erteleme. post.script post'skrpt isim not, dipnot. pos.tu.late pas'lt isim, mantk, matematik postulat, konut, koyut. fiil farzetmek, varsaymak.
posture
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pot pat isim 1. toprak kap, mlek. 2. tencere. 3. argo hai. 4. gbek. 5. bir kap dolusu: a pot of tea bir aydanlk dolusu ay. a pot of soup bir tencere orba. 6. kumarda bir oyunda ortaya konan toplam para. 7. argo klozet.
po.ta.ble po'tbl sfat iilebilir. po.tas.si.um pts'iym isim, kimya potasyum. cips. po.ta.to ptey'to isim (potatoes) patates. sfat iman gbekli, gbekli. pot.bel.ly pat'beli isim 1. konuma dili iman gbek, gbek. 2. bir tr soba.
potency
potent
po.tent po'tnt sfat 1. kuvvetli, gl. 2. etkili. 3. yetkili. 4. nfuzlu. 5. cinsel iktidar olan.
potentate
fizik gizilg. po.ten.tial pten'l sfat 1. olas, muhtemel. 2. fizik gizil, potansiyel. isim potansiyel.
potentially
po.ten.tial.lyzarf potansiyel olarak: That man is potentially dangerous. O adam tehlikeli olabilir.
pothole
potion potpourri
po.tion po'n isim 1. ila dozu. 2. iksir. pot.pour.ri po'pri' isim 1. eitli ieklerin gzel kokulu yapraklaryla baharattan oluan ve kavanozda saklanan bir karm. 2. birbirinden epey farkl eylerden oluan karm. 3. mzik potpuri.
pot.sherd pat'rd isim krk mlek paras. isim rasgele vuru. pot.ter pat'r fiil baknz putter mlek amuru.
1021
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mleki ark. pot.ter.y pat'ri isim 1. anak mlek. 2. mlek imalathanesi. 3. mlekilik.
lazmlkl iskemle. pot.ty pat'i isim, ocuk dili 1. lazmlk. 2. klozet. sfat, ngiliz ngilizcesi, konuma dili deli, atlak.
pouch
pouch pau isim 1. kese, torba. 2. gz altnda oluan torbams ilik. 3. zooloji kese. 4. zooloji avurt.
poulter poulterer
poul.ter pol'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz poulterer poul.ter.er pol'trr isim, ngiliz ngilizcesi 1. kmes hayvanlarnn etini satan kasap. 2. kmes hayvanlarn yetitirip satan kimse.
poultice poultry
poul.tice pol'ts isim yara lapas. poul.try pol'tri isim 1. kmes hayvanlar. 2. kmes hayvanlarnn eti.
poultryman
poul.try.man pol'trimn isim (poultrymen) 1. kmes hayvanlarnn etini satan kasap. 2. kmes hayvanlarn yetitirip satan adam.
pounce
pounce pauns isim saldrma, atlma. fiil at/on/upon birden stne atlmak.
ngiliz ngilizcesi sterlin, pound, ngiliz liras. pound paund fiil 1. vurmak, dvmek. 2. yumruklamak. 3. (gemi) dalgaya arpmak. 4. (kalp) kt kt atmak. 5. ar admlarla yrmek.
heyecan yattrmak. pour pr fiil 1. dkmek, aktmak; dklmek, akmak. 2. bardaktan boanrcasna yamak.
pout
pout paut fiil surat asmak, somurtmak. isim surat asma, somurtma.
poverty
poverty-stricken
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk POW powder flask powder horn powder puff powder room powder
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
POW pi'o'd^b'lyu ksaltma Prisoner of War barutluk. barutluk. pudra ponponu. bayanlara ait tuvalet. pow.der pau'dr isim 1. toz. 2. pudra. 3. barut. fiil 1. pudralamak. 2. toz haline getirmek; toz haline gelmek.
powdered milk powdered sugar powdery power of attorney power of life and death power plant power politics power station power
sttozu. pudraeker, pudraekeri. pow.derysfat 1. toz gibi. 2. tozlu. veklet, temsil yetkisi, vekletname. idam etme veya af yetkisi. elektrik santral. kuvvet politikas. elektrik santral. pow.er pau'wr isim 1. g, kuvvet: physical power fiziksel g. 2. yetenek: the power to learn renme yetenei. 3. etki: The medicine has lost its power. la etkisini kaybetti. 4. nfuz: His power in political circles is limited. Siyasi evrelerdeki nfuzu snrl. 5. yetki: the power to hire and fire ie alma ve iten karma yetkisi. 6. matematik s, st: raise to the tenth power onuncu se karmak.
powerful powerless
pow.er.fulsfat 1. gl, kuvvetli. 2. etkili. 3. nfuzlu. pow.er.lesssfat 1. gsz, kuvvetsiz. 2. aresiz. 3. beceriksiz.
powwow
pow.wow pau'wau isim, konuma dili toplant; grme. fiil grmek, konumak.
pp. PR practicability
pp.ksaltma pages pianissimo PR pi'ar' ksaltma public relations prac.ti.ca.bil.i.ty prktkbl'ti isim yaplabilirlik, uygulanabilirlik.
practicable
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
eek akas. prac.ti.cal prk'tkl sfat 1. pratik, kullanl, elverili. 2. pratik, uygulamal, tatbiki. 3. pratik (kimse).
practicality practically
prac.ti.cal.i.ty prktkl'ti isim pratiklik. prac.ti.cal.lyzarf 1. gerekte. 2. hemen hemen. 3. pratik olarak.
Mek kemale erdirir. Davranlarnz szlerinize uysun. prac.tice prk'ts isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz practice
prac.ticedsfat deneyimli, tecrbeli. prac.ti.tion.er prkt'nr isim pratisyen. prag.mat.ic prgmt'k sfat pragmatik. prag.ma.tism prg'mtzm isim pragmaclk, pragmatizm.
pragmatist prairie
isim pragmac, pragmatist. prai.rie prer'i isim (aasz, otlarla kapl, geni) dzlk, ova.
birini gklere karmak, birini ar derecede vmek. praise preyz fiil 1. vmek, methetmek. 2. hamdetmek, kretmek. isim vg.
sfat vlmeye deer. pram prm isim ocuk arabas. prance prns fiil (at) srayp oynamak; (at) sratp oynatmak.
prank prngk isim eek akas; oyun. prate preyt fiil gevezelik etmek. isim gevezelik. prat.tle prt'l fiil 1. ocuka konumak. 2. gevezelik etmek. isim ocuka konuma.
prawn prn isim, ngiliz ngilizcesi karides. pray prey fiil 1. dua etmek. 2. namaz klmak. tespih. dua kitab. dua meclisi.
1024
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk prayer rug prayer praying mantis prepreach against preach to preach preacher preamble preanimism prearrange precarious seccade.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
prayer prer isim 1. dua. 2. namaz. peygamberdevesi. pre-nek nce, n. aleyhinde va'zetmek. -e va'zetmek. preach pri fiil vaaz vermek. preach.erisim vaiz. pre.am.ble pri'ymbl isim balang, nsz. pre.an.i.mism priyn'mzm isim preanimizm. pre.ar.range priyreync' fiil nceden dzenlemek. pre.car.i.ous priker'iys sfat 1. gvenilmez. 2. kararsz, pheli. 3. nazik, tehlikeli, rizikolu.
pre.car.i.ous.lyzarf tehlikeli bir ekilde. pre.cau.tion prik'n isim nlem, tedbir. pre.cede prsid' fiil -den nde olmak, -den nce gelmek.
precedence
prec.e.dent pres'dnt isim rnek. pre.ced.ing prsi'dng sfat -den nceki; nde bulunan. pre.cept pri'sept isim 1. emir. 2. ahlaki kural, ilke. 3. ynerge.
precinct
(altn, gm, platin gibi) kymetli madenler. kymetli ta, mcevher. pre.cious pre's sfat 1. deerli, kymetli. 2. ok pahal. 3. aziz. 4. fazla nazik. 5. konuma dili rezil. zarf, konuma dili ok, pek: There is precious little time left. ok az zaman kald.
precipice precipitant
prec.i.pice pres'ps isim 1. uurum. 2. sarp kayalk. pre.cip.i.tant prisp'tnt isim, kimya keltici, ktrc. sfat baknz precipitate
1025
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pre.cip.i.tate prsp'tt, prsp'teyt isim, kimya kelti, kel. sfat 1. aceleci. 2. dncesiz. 3. aceleyle yaplan. 4. ani.
precipitation
precipitous
prcis precise
pr.cis prey'si isim zet. pre.cise prsays' sfat 1. tam, kesin: a precise definition of the word szcn tam karl. at the precise moment of his arrival tam geldii anda. 2. ok dikkatli, titiz (kimse). 3. titizlikle yaplm (i). 4. dakik (saat). 5. hassas (alet).
precision
pre.ci.sion prsq'n isim 1. kesinlik. 2. doruluk. 3. aklk. sfat hassas: a precision instrument hassas bir alet.
preclude
pre.co.cious prko's sfat erken gelimi. pre.con.ceived priknsivd' sfat nyargl. pre.con.cep.tion priknsep'n isim nyarg. pre.con.di.tion priknd'n isim nkoul. pre.cur.sor prikr'sr isim haberci, mqdeci. pre.date prideyt' fiil 1. erken tarih atmak. 2. daha nce gelmek.
predator predatory
pred.a.tor pred'tr isim yrtc hayvan. pred.a.to.ry pred'tri sfat 1. yrtc: predatory animal yrtc hayvan. 2. apulcu, yamac: a predatory tribe apulcu bir kabile.
predecessor predestination
pred.e.ces.sor pred'sesr isim 1. ncel, selef. 2. ata, cet. pre.des.ti.na.tion pridestney'n isim 1. Allahn, kiinin cennete veya cehenneme gideceini domadan nce tayin etmesi. 2. Allahn, kiinin hayatyla ilgili her eyi nceden tayin etmesi, ncel belirleme. 3. takdiri ilahi.
1026
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pre.des.tine prides'tn fiil 1. (for) (birinin) (cennete veya cehenneme gideceini) nceden tayin etmek. 2. (birinin) (yaarken bana gelecekleri) nceden tayin etmek.
predetermine
predicament
predicate on predicate
-e dayandrmak. pred.i.cate pred'kt isim, dilbilgisi, mantk yklem. sfat yklemle ilgili.
predict
pre.dict prdkt' fiil 1. nceden sylemek: That economist predicted the present recession. O ekonomist imdiki durgunluun olacan nceden sylemiti. 2. -e dair/hakknda kehanette bulunmak: The fortune-teller predicted that she would marry young. Falc gen yata evleneceine dair kehanette bulundu.
predilection
predispose
predisposition
predominant
pre.dom.i.nant pridam'nnt sfat 1. ounlukta olan. 2. ar basan, hkim olan: the predominant color hkim olan renk. 3. en nfuzlu: the predominant group in the meeting toplantdaki en nfuzlu grup. 4. en etkili.
predominantly
pre.dom.i.nant.lyzarf genelde, ou: The representatives were predominantly European. Temsilcilerin ou Avrupalyd.
predominate
pre.dom.i.nate pridam'neyt fiil 1. (say, nfuz, kuvvet, etki veya derece asndan) stn olmak. 2. hkim olmak. 3. galip gelmek.
preeminence
pre.em.i.nenceisim stnlk.
1027
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pre.em.i.nent priyem'nnt sfat stn, sekin. pre.empt priyempt' fiil 1. nceden ayrmak. 2. herkesten nce satn almak.
preemption
pre.emp.tion priyemp'n isim herkesten nce satn alma hakk, nalm hakk; nalm.
preemptive strike
pre.emp.tivesfat nceden satn alma hakk olan. san ban zenle dzeltmek. preen prin fiil 1. (ku) gagasyla (tylerini) dzeltmek; gagasyla tylerini dzeltmek. 2. (kedi, kpek v.b.) (tylerini) yalamak; tylerini yalamak. 3. san ban zenle dzeltmek.
pre.ex.ist priygzst' fiil nceden var olmak. pref.ksaltma preface prefix pre.fab prifb' isim, konuma dili prefabrik yap. pre.fab.ri.cate prifb'rkeyt fiil paralarn nceden hazrlamak.
pre.fab.ri.catedsfat prefabrik, prefabrike. pre.fab.ri.ca.tion prifbrkey'n isim prefabrikasyon. pref.ace pref's isim nsz. fiil 1. nsz ile balamak. 2. nszn yazmak.
prefatory prefer
pref.a.to.ry pref'tri sfat nsz niteliindeki. pre.fer prfr' fiil (preferred, preferring) 1. yelemek, tercih etmek. 2. hukuk sunmak, arzetmek.
pref.er.a.ble pref'rbl sfat tercih edilir, daha iyi. pref.er.a.blyzarf tercihen. pref.er.ence pref'rns isim 1. yeleme, tercih. 2. tercih edilen ey.
pref.er.en.tial prefren'l sfat tercihli; ayrcalkl. ticaret tercihli hisse senedi. pre.fix prifks' fiil (szck bana) nek koymak. isim (pri'fks) nek.
pregnancy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
preheat prehistoric
pre.heat prihit' fiil nceden stmak. pre.his.tor.ic prihstr'k sfat tarihncesi, tarihten nceki, prehistorik.
pre.his.to.ry prihs'tri isim tarihncesi, prehistorya. pre.judge pric^c' fiil nceden hkm vermek. -e kar nyarg. -in lehine nyarg. prej.u.dice prec'ds isim 1. nyarg. 2. kayrma, taraf tutma, tarafgirlik. 3. zarar, ziyan. fiil 1. haksz hkm verdirmek. 2. zarara uratmak.
prejudicial preliminary
prej.u.di.cial precd'l sfat baknz be prequdicial to pre.lim.i.nar.y prlm'neri sfat hazrlayc, ilk, n. isim, oul 1. balang, n hazrlk. 2. eleme ma. 3. n snav, yeterlik snav.
prelude
premature
pre.ma.ture primtr', primr' sfat 1. zamanndan nce olan veya gelien, erken. 2. mevsimsiz, zamansz. 3. erken domu, prematre (bebek).
prematurely
pre.med.i.tate primed'teyt fiil nceden tasarlamak. pre.med.i.tatedsfat nceden tasarlanm. pre.mier prmir', prmyir', [ngiliz ngilizcesi] prem'yr sfat 1. birinci, ilk. 2. ba, asl. isim babakan.
pre.miere prmir' isim gala. isim babakanlk. prem.ise prem's isim, mantk ncl; terim. prem.is.es prem'sz isim (bir kurum veya kiiye ait) bina/arazi.
premiss
1029
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pre.mi.um pri'miym isim 1. prim. 2. dl. 3. ikramiye. 4. sigorta primi. 5. ticaret acyo, prim.
premonition
pre.na.tal priney'tl sfat doum ncesi. pre.oc.cu.pa.tionisim with zihni ... ile megul olma. pre.oc.cu.py priyak'ypay fiil zihnini megul etmek. kolej, zel ortaokul ve lise. 2. ngiliz ngilizcesi koleje hazrlayan zel okul.
prep
prep prep sfat, konuma dili hazrlayc, hazrlk. isim, ngiliz ngilizcesi ev devi.
prepaid preparation
pre.paid pripeyd' fiil baknz prepay prep.a.ra.tion preprey'n isim 1. hazrlama. 2. hazrlk. 3. preparat, hazr ila.
preparative
preparatory school preparatory to sending it preparatory prepare for the worst prepare
kolej, zel ortaokul ve lise. gnderilmesi iin hazrlk olarak. pre.par.a.to.ry prper'tri sfat hazrlayc, hazrlk. en kt ihtimale kar hazrlanmak. pre.pare prper' fiil 1. hazrlamak; hazrlanmak. 2. dzenlemek. 3. donatmak. 4. yapmak.
preparedness
prepay
pre.pay.mentisim pein deme. pre.pon.der.anceisim ounluk, stnlk. pre.pon.der.ancyisim ounluk, stnlk. pre.pon.der.antsfat 1. ar basan, stn gelen, baskn kan. 2. hkim olan.
preponderate
pre.pon.der.ate prpan'dreyt fiil 1. ar basmak, stn gelmek, baskn kmak. 2. hkim olmak.
1030
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
prep.o.si.tion prepz'n isim edat, ilge. edat ve isimden oluan sz bei. pre.pos.sess pripzes' fiil 1. olumlu bir ekilde etkilemek. 2. zihnini megul etmek.
prepossessing preposterous
pre.pos.sess.ing pripzes'ng sfat ekici, alml. pre.pos.ter.ous pripas'trs sfat akl almaz, inanlmaz, sama, abes.
pre.pos.ter.ous.lyzarf mantkszca. pre.puce pri'pyus isim, anatomi snnet derisi. pre.re.li.gion pririlc'n isim dinncesi. pre.rej.ui.site prirek'wzt sfat nceden gerekli olan. isim nceden gerekli olan ey.
prerogative presage
pre.rog.a.tive prirag'tv isim ayrcalk, yetki, hak. pres.age pres'c, priseyc' fiil -i gstermek, -e iaret etmek, -in habercisi olmak.
presbyope presbyopia
pres.by.ope prez'biyop, pres'biyop isim, tbbi presbit. pres.by.o.pi.a prezbiyo'piy, presbiyo'piy isim, tbbi presbitlik.
pres.by.op.ic prezbiyap'k, presbiyap'k sfat presbit. pre.school pri'skul' sfat okulncesi. pre.sci.ence pri'iyns, pre'iyns isim ileri gr. pre.sci.ent pri'iynt, pre'iynt sfat ileri grl. pre.scribe prskrayb' fiil 1. emretmek. 2. (ila) vermek. 3. reete yazmak.
pre.scrip.tion priskrp'n isim 1. emir. 2. tbbi reete. konuma dili (zor bir dudumda kullanlan) akl: She had the presence of mind to get under the table. Masann altna girmeyi akl etti.
presence
pres.ence prez'ns isim huzur, hazr bulunma, varlk. Your presence is requested. Hazr bulunmanz rica olunur.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk present participle present some difficulty present someone with
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
durum ortac, faaliyet ismi. glk karmak. birini ... ile kar karya brakmak: His sudden resignation presented us with a problem. Ani istifas bizi bir problemle kar karya brakt.
present
pre.sent przent' fiil 1. sunmak, arz etmek: present a petition dileke sunmak. 2. takdim etmek: He presented me to the jueen. Beni kralieye takdim etti. 3. (film) gstermek. 4. (oyun) sunmak.
presentable
pre.sent.a.ble przen'tbl sfat prezantabl: I went upstairs to make myself presentable before the guests arrived. Misafirler gelmeden nce yukar kp kendime ekidzen verdim.
presentation
pres.en.ta.tion prezntey'n, przntey'n isim 1. sunma, sunu, takdim; sunulma. 2. takdim etme; takdim edilme. 3. gsterme; gsterilme. 4. temsil, oyun.
pres.ent-day prez'ntdey' sfat imdiki, gnmzn. pre.sen.ti.ment prizen'tmnt isim nsezi. pres.ent.ly prez'ntli zarf 1. birazdan, yaknda. 2. imdi, u anda.
preservation
preservative
preserve
pre.serve przrv' fiil 1. korumak, esirgemek. 2. saklamak. 3. srdrmek. 4. reelini yapmak. 5. konservesini yapmak.
pre.side przayd' fiil at/over -e bakanlk etmek. pres.i.den.cy prez'dnsi isim bakanlk. pres.i.dent prez'dnt isim 1. bakan. 2. cumhurbakan. 3. rektr.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk press conference press forward press release press the shutter press
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
basn toplants. hzla ilerlemek. basn bildirisi. fotoraflk deklanre basmak. press pres isim 1. basn. 2. basn mensuplar. 3. matbaa, basmevi. 4. yaynevi. 5. matbaa makinesi, bask makinesi. 6. pres, cendere, mengene. 7. sktrma. 8. kalabalk. 9. (elbise veya amar iin) dolap veya yklk. 10. (giyside) t.
pressing
ddkl tencere. basler, manometre. bask grubu. pres.sure pre'r isim 1. basn: atmospheric pressure hava basnc. high pressure yksek basn. low pressure alak basn. 2. bask: work under pressure bask altnda almak.
pressurise
pressurize
pres.sur.ize pre'rayz fiil 1. basn altnda tutmak. 2. havaclk (uan iindeki havay) yeterli basnta tutmak.
pres.tige prestiq' isim prestiq, saygnlk, itibar. pres.to pres'to zarf, mzik presto. pre.sum.ablyzarf galiba, tahminen. pre.sume prizum' fiil 1. sanmak, tahmin etmek: I am presuming that it will cost around one million liras. Yaklak bir milyon liraya mal olacan tahmin ediyorum. 2. varsaymak, farzetmek: We should presume his innocence. Onun susuz olduunu varsaymalyz. 3. kalkmak, yeltenmek: She presumed to
1033
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
correct her teacher. retmeninin yanln dzeltmeye kalkt. presumption pre.sump.tion priz^mp'n isim 1. cret, kstahlk. 2. zan, tahmin. 3. farz, varsaym. presumptive pre.sump.tive priz^mp'tv sfat 1. olas, muhtemel. 2. varsaymsal. presumptuous pre.sump.tu.ous priz^mp'uws sfat kstah, haddini bilmez. presuppose pre.sup.pose prispoz' fiil 1. (bir ey) mantken (baka bir eyi) gerektirmek: Prayer presupposes God. Dua iin Allahn varl gerek. This course presupposes a knowledge of Latin. Bu ders iin Latince bilmek gerek. 2. farzetmek, varsaymak. presupposition pre.sup.po.si.tion pris^pz'n isim nceden farzedilen ey. pretence pre.tence pri'tens, prtens' isim, ngiliz ngilizcesi baknz pretense pretend to the throne pretend tahtta hak iddia etmek. pre.tend pritend' fiil 1. rolne girmek, olmak: You pretend to be the cat and I'll be the mouse. Sen kedi ol, ben de fare olaym. 2. -mi gibi davranmak, -mezlikten gelmek: He is pretending that he doesn't know. Bilmiyormu gibi davranyor. 3. yalandan yapmak, ... numaras yapmak: He's pretending to be sick. Hasta numaras yapyor. 4. taslamak: He's pretending to be a scholar. Bilginlik taslyor. pretense pre.tense pri'tens, prtens' isim 1. rolne girme. 2. yalandan yapma, numara: make a pretense of illness hasta numaras yapmak. 3. bahane: on the slightest pretense en ufak bahane ile. pretension pre.ten.sion priten'n isim 1. iddia. 2. hak iddias. 3. gsteri, kurum. pretentious pre.ten.tious priten's sfat 1. iddial, gsterili. 2. gsterii, kurumlu.
1034
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk pretentiously pretentiousness pretext pretty difficult pretty much the same pretty
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pre.ten.tious.lyzarf gsterile. pre.ten.tious.nessisim gsteriilik. pre.text pri'tekst isim bahane. epey zor, hayli g. hemen hemen ayn, yine yle. pret.ty prt'i sfat 1. gzel, ho, sevimli. 2. iyi. zarf olduka, epeyce, hayli.
prevail
pre.vail priveyl' fiil 1. stn gelmek; over/against -i yenmek. 2. hkm srmek, yaygn olmak. 3. hkim olmak. 4. baarmak. 5. on/upon -i ikna etmek, -i raz etmek.
prevailing
pre.vail.ing privey'lng sfat 1. galip gelen, stn gelen. 2. hkm sren. 3. hkim olan. 4. geerli, yaygn. There the prevailing winds are from the north. Orada rzgr genellikle kuzeyden eser.
prevalence
prevalent
prevaricate
prevarication
prevent
pre.vent.ablenlenebilir, nne geilebilir. pre.vent.ionisim nleme, engelleme. nleyici tedbirler. koruyucu hekimlik. pre.ven.tive priven'tv sfat nleyici, engelleyici. isim 1. nleyici ey. 2. nlem, nleyici tedbir.
preventorium
preview
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hakknda nbilgi. -den nce. pre.vi.ous pri'viys sfat 1. nceki, evvelki: the previous day evvelki gn. 2. eski, sabk: a previous husband of hers eski kocalarndan biri.
previously prewar
pre.vi.ous.lyzarf nceden, evvelce. pre.war pri'wr' sfat sava ncesi: prewar politics sava ncesi politika.
prey
price ceiling price cutting price list price oneself out of the market
fiyat tavan. fiyat krma. fiyat listesi, tarife. bir maln fiyatn fazla yksek tutarak ona ait piyasay kaybetmek: You've priced yourself out of the market in that line. O serinin fiyatlarn fazla yksek tutmakla piyasay kaybettin.
fiyat dalm. bir maln fiyatn fazla yksek tutarak ona ait piyasay kaybetmek: You've priced yourself out of the market in that line. O serinin fiyatlarn fazla yksek tutmakla piyasay kaybettin.
fiyat etiketi. 2. fiyat. price prays isim 1. fiyat, eder, paha. 2. karlk, bedel. fiil 1. fiyat koymak, paha bimek. 2. konuma dili fiyatn sormak.
priceless
vicdan azab. (hayvan) kulaklarn dikmek. kulak kabartmak. prick prk isim 1. sivri bir eyin batmasndan ileri gelen ac. 2. sivri bir eyin at delik. 3. argo penis, yarak. 4.
1036
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili pis herif. fiil 1. batmak; batrmak. 2. (delik) amak. prickle prick.le prk'l isim 1. diken. 2. inelenme; karncalanma. 3. dalama; batma. fiil 1. inelenmek; karncalanmak. 2. dalamak; batmak. prickly juniper prickly pear prickly katranardc. frenkinciri, hintinciri, firavuninciri. prick.ly prk'li sfat 1. dikenli. 2. dalayan; batan. 3. huysuz, abuk fkelenen. 4. aprak. prickly-pear cactus pride of place pride oneself on something pride (bitki olarak) frenkinciri, hintinciri, firavuninciri. en yksek mevki. bir ey ile vnmek. pride prayd isim 1. gurur, iftihar, vn: take pride in one's work iinden gurur duymak. 2. kibir: His pride prevents him from admitting his mistake. Kibri, yanln kabul etmesine engel oluyor. fiil (ku) tylerini kabartmak. priest prig priest prist isim papaz. prig prg isim ahlaken kendini stn gren kuralc kii, herkese ahlak hocal yapan kimse. prim prima donna prim prm sfat fazla resmi, biimci, ok ciddi. pri.ma don.na pri'm dan' primadonna. 2. konuma dili hep n planda olmak isteyen kii. primacy primarily pri.ma.cy pray'msi isim ncelik, stnlk. pri.mar.i.ly praymer'li zarf aslnda, esasen: It's primarily an exporting firm. O firmann asl ii ihracat. primary colors primary ana renkler. pri.ma.ry pray'meri, pray'mri sfat 1. ilk, birinci, birincil: primary stage of development gelimenin ilk aamas. primary school ilkokul. 2. en nemli, balca: primary problem en nemli sorun. primary aim balca ama. 3. temel, ana, birincil: the primary elements of a qust peace adil bir barn temel eleri.
1037
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
prime cost prime meridian prime minister prime number prime of life prime
retim maliyeti. balang meridyeni. babakan. asal say. hayatn en verimli dnemi. prime praym sfat 1. nemli; balca: This has become a prime concern. nemli bir mesele oldu bu. That's the prime reason why she's come. Onun gelmesinin balca nedeni o. 2. en iyi, birinci kalite: prime beef en iyi sr eti.
primer primeval primitive primitively primitiveness primitivism primitivist primordial primrose primula prince princely
prim.er pray'mr isim 1. astar; astar boya. 2. azotu. pri.me.val praymi'vl sfat tarihncesi alara ait. prim.i.tive prm'tv sfat ilkel, primitif. prim.i.tive.lyzarf ilkelce. prim.i.tive.nessisim ilkellik. prim.i.tiv.ism prm'tvzm isim ilkelcilik, primitivizm. prim.i.tiv.ist prm'tvst isim ilkelci, primitivist. pri.mor.di.al praymr'diyl sfat balangta var olan. prim.rose prm'roz isim uhaiei. prim.u.la prm'yl isim uhaiei. prince prns isim prens. prince.ly prns'li sfat 1. prense yakr. 2. cmert, asil. 3. ahane.
princess principal
prin.cess prn'ss isim prenses. prin.ci.pal prn'spl sfat ba, ana, balca, en nemli, belli bal. isim 1. mdr, okul mdr. 2. hukuk mvekkil. 3. ticaret sermaye, anamal, anapara.
prin.ci.pal.i.ty prnspl'ti isim prenslik. prin.ci.pal.lyzarf 1. genellikle. 2. ounlukla. prin.ci.ple prn'spl isim prensip, ilke. prin.ci.pledsfat prensip sahibi.
1038
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
print prnt isim 1. bas, tab. 2. basma, matbua. 3. iz: footprint ayak izi. 4. basma (kuma). 5. basma kalb. 6. fotoraflk negatiften yaplm resim. fiil 1. basmak. 2. yaymlamak. 3. matbaa harfleriyle yazmak. 4. fotoraflk negatiften resim karmak.
matbua, basma. print.er prn'tr isim 1. basmc, matbaac. 2. bilgisayar yazc, printer.
bask mrekkebi. matbaa makinesi, bask makinesi. print.ing prn'tng isim 1. basma, tabetme. 2. bask says.
print-out prior to his death prior priority prism prison breaker prison prisoner
print-out prnt'aut isim, bilgisayar yazl k/kt. lmnden nce. pri.or pray'r sfat nceki, evvelki, sabk. pri.or.i.ty prayr'ti isim ncelik. prism prz'm isim prizma. hapishane kaa. pris.on prz'n isim hapishane, cezaevi. pris.on.er prz'nr isim 1. tutuklu, hkml, mahkm: political prisoner siyasi tutuklu. 2. tutsak, esir: prisoner of war sava esiri.
prissy
pristine
privacy
pri.va.cy pray'vsi isim 1. mahremiyet: The English value their privacy. ngilizler mahremiyetlerine ok nem verir. 2. gizlilik.
zel dedektif. pri.vate pray'vt sfat 1. zel, hususi, kiisel: private car zel araba. private life zel yaam. private ownership
1039
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
zel iyelik. private property zel mlk. private school zel okul. 2. gizli: a private telephone conversation gizli telefon konumas. isim 1. askeri er, asker. 2. oul edep yerleri. privation privatise pri.va.tion prayvey'n isim yoksunluk, sknt. pri.vat.ise pray'vtayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz privatize privatization privatize privilege privileged privy council pri.vat.i.za.tion prayvtzey'n isim zelletirme. pri.vat.ize pray'vtayz fiil zelletirmek. priv.i.lege prv'lc isim ayrcalk, imtiyaz. priv.i.legedsfat ayrcalkl, imtiyazl. zel meclis. 2. byk harf ile (ngiltere'de) danma meclisi. privy priv.y prv'i isim 1. (su tesisat olmayan kulbe iindeki) ayakyolu, apteshane. 2. tuvalet. sfat baknz be privy to someone's secrets privy council prize possession prize en deerli ey, en gzde ey. prize prayz fiil manivela ile kaldrmak veya amak, kanrtmak. isim ganimet. pro and con pro forma invoice pro forma prolehte ve aleyhte. ticaret proforma fatura. pro for.ma pro fr'm sfat baknz pro forma invoice pro-nek 1. . taraftar, ... yanls, -in tarafn tutan: He's pro-French. O, Franszlarn tarafn tutuyor./O, Franszcadan yanadr. prob. probability probable probably probation officer probation prob.ksaltma probable probably problem prob.a.bil.i.ty prabbl'ti isim olaslk, ihtimal. prob.a.ble prab'bl sfat olas, olasl, muhtemel. prob.a.blyzarf belki de, galiba. artl tahliye edilmi kimseyle ilgilenen memur. pro.ba.tion probey'n isim 1. artl tahliye, meruten tahliye. 2. deneme sresi. probationer pro.ba.tion.er probey'nr isim artl tahliye edilmi kimse.
1040
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
probe prob fiil 1. aratrmak, incelemek. 2. sondalamak, sondaj yapmak. isim 1. sonda, mil. 2. aratrma. 3. insansz uzay roketi.
probity problem
pro.bi.ty pro'bti isim doruluk, drstlk. prob.lem prab'lm isim 1. sorun, mesele, problem. 2. matematik problem. sfat problemli, problem: problem child problem ocuk.
prob.lem.at.ic prablmt'k sfat pheli. prob.lem.at.i.cal prablmt'kl sfat pheli. pro.ce.dure prsi'cr isim 1. yol, yntem, metot, prosedr. 2. ilem: There are a number of steps to be followed in this procedure. Bu ilemde izlenecek birka basamak var.
proceed
pro.ceed prsid' fiil 1. to -e gitmek; ilerlemek. 2. with -e devam etmek. 3. balamak: When I asked them to lower their voices they proceeded to speak even more loudly. Seslerini ksmalarn istediim zaman daha da yksek sesle konumaya baladlar. 4. from -den kaynaklanmak; -den ileri gelmek. 5. to -e gemek.
proceedings
proceeds process
pro.ceeds pro'sidz isim, oul gelir, hslat, kazan. proc.ess pras'es, [ngiliz ngilizcesi] pro'ses isim 1. yntem, metot, yol: a production process bir retim yntemi. 2. sre, proses: growth process byme sreci. 3. ilem; tretman: the steps in the production process retim ilemindeki aamalar. fiil ilemden/ilemlerden geirmek.
procession
pro.ces.sion prse'n isim alay; dizi, sra: funeral procession cenaze alay.
pro.claim prokleym' fiil 1. ilan etmek. 2. aa vurmak. proc.la.ma.tion praklmey'n isim 1. ilan. 2. bildiri. pro.cliv.i.ty proklv'ti isim eilim, meyil.
1041
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
procreate procure
pro.cre.ate pro'kriyeyt fiil retmek; remek; yaratmak. pro.cure prokyr' fiil 1. elde etmek, edinmek, salamak. 2. (birine) seks iin (birini) bulmak.
prod
prod prad fiil (prodded, prodding) 1. drtmek. 2. tevik etmek. isim 1. drtme. 2. vendire.
prodigal
prodigious
prodigy
prod.i.gy prad'ci isim 1. dhi, deha, harika: child prodigy dhi ocuk, harika ocuk. musical prodigy mzik dehas. 2. harika, olaanst ey.
produce
ticaret sermaye mallar. pro.duc.er prdu'sr isim 1. retici. 2. sinema yapmc, prodktr.
product
production
pro.duc.tion prd^k'n isim 1. retim. 2. rn. 3. eser, yapt. 4. yapm, prodksiyon. 5. sahneye koyma.
retim kapasitesi. pro.duc.tive prd^k'tv sfat verimli, bereketli; retken. pro.duc.tiv.i.ty prod^ktv'ti isim verimlilik; retkenlik; prodktivite.
prof. profane
prof.ksaltma professor pro.fane prfeyn' fiil (kutsal bir eye) saygszlk etmek. sfat 1. zndk. 2. kutsal olmayan. 3. adi, baya. 4. laik.
profanity
1042
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pro.fess prfes' isim 1. itiraf etmek, aka sylemek; ilan etmek. 2. iddia etmek, savlamak, taslamak. 3. (inancn) ikrar etmek, aka sylemek.
professed
profession
pro.fes.sion prfe'n isim 1. meslek; sanat; ikolu. 2. iddia. 3. itiraf. 4. inancn aklanmas.
professional
pro.fes.sion.al.ismisim profesyonellik. pro.fes.sor prfes'r isim profesr. prof.fer praf'r fiil teklif etmek, nermek. isim teklif, nerme.
pro.fi.cien.cy prf'nsi isim ustalk, beceri. pro.fi.cient prf'nt sfat yetenekli, usta. pro.file pro'fayl isim 1. profil. 2. ksa biyografi, karakter portresi. 3. grafik, izge. fiil profilini yapmak.
kr ve zarar hesab. kr gds. kr datm. prof.it praf't isim 1. kr, kazan. 2. fayda, kar. fiil 1. -e kazan salamak. 2. by/from -den yararlanmak, -den faydalanmak.
profitable
profiteer
profitless profligate
prof.it.lesssfat 1. krsz. 2. yararsz. prof.li.gate praf'lgt, praf'lgeyt sfat 1. savurgan, msrif; hovarda. 2. sefih, ahlaksz.
profound
pro.found prfaund', profaund' sfat 1. derin. 2. byk: a profound mystery byk bir sr. I feel a profound sympathy for her. Onu ok iyi anlyorum.
1043
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
profusion
progenitor progeny
pro.gen.i.tor procen'tr isim cet, ata, dede. prog.e.ny prac'ni isim 1. soy; torunlar. 2. zooloji yavrular.
prognosis
prognosticate
prog.nos.ti.cate pragnas'tkeyt fiil 1. (bir eyin olacan) nceden haber vermek. 2. -e iaret etmek.
prognostication
program
pro.gram pro'grm, pro'grm isim, bilgisayar program. fiil, bilgisayar (programmed/programed) programlamak.
programer programme
pro.gram.er pro'grmr isim baknz programmer pro.gramme pro'grm isim, fiil, ngiliz ngilizcesi baknz program
pro.gram.mer pro'grmr isim bilgisayar programcs. prog.ress prgres' fiil ilerlemek, gelimek. pro.gres.sion prgre'n isim 1. ilerleme. 2. matematik dizi: arithmetical progression aritmetik dizi. geometrical progression geometrik dizi.
fonetik ilerleyici benzeme. tbbi ilerleyici fel. pro.gres.sive prgres'v sfat 1. ilerleyen. 2. ilerici. isim, politika ilerici kimse.
prohibit prohibition
pro.hib.it prohb't fiil yasaklamak, menetmek. pro.hi.bi.tion prowb'n isim 1. yasak. 2. yasak emri. 3. iki yasa.
prohibitionist prohibitive
pro.hi.bi.tion.istisim iki yasa taraftar. pro.hib.i.tive prohb'tv sfat 1. yasaklayc. 2. engelleyici. 3. fahi (fiyat).
1044
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
project projectile
proj.ect prac'ekt isim plan, proqe, tasar. pro.jec.tile prcek'tl, [ngiliz ngilizcesi] prcek'tayl isim mermi, atlan cisim.
sinema makine dairesi. pro.jec.tion prcek'n isim 1. frlatma, atma. 2. knt, sundurma. 3. sinema projeksiyon, gsterim. 4. geometri izdm, izdm.
pro.jec.tion.alsfat, geometri izdmsel. pro.jec.tion.istsinema makinist. pro.jec.tor prcek'tr isim 1. gsterici, proqektr, sinema makinesi. 2. ldak, projektr.
proletarian
pro.le.tar.i.an prolter'iyn isim proleter, emeki. sfat proleter, proletarya zg, emeki.
proletariat prolific
pro.le.tar.i.at prolter'iyt isim proletarya, emeki snf. pro.lif.ic prolf'k sfat 1. dourgan. 2. bereketli, verimli. 3. retken.
pro.lif.i.ca.cy prolf'ksi isim dourganlk. pro.lix pro'lks sfat 1. uzun, ayrntl. 2. yorucu, skc. pro.log pro'lg isim prolog, ndeyi. pro.logue pro'lg isim prolog, ndeyi. pro.long prlng' fiil uzatmak, srdrmek. pro.lon.ga.tion prolng.gey'n isim uzatma, srdrme. gezinti gvertesi, st gverte. prom.e.nade pramneyd', pramnad' isim 1. yry, piyasa. 2. gezinti yeri. fiil gezinmek, piyasa etmek.
prominence
prominent
promiscuity promiscuous
prom.is.cu.i.ty pramskyu'wti isim rasgele cinsel iliki. pro.mis.cu.ous prms'kyuws sfat rasgele cinsel ilikide bulunan.
1045
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
prom.ise pram's isim 1. sz, vaat. 2. umut verici ey. fiil 1. sz vermek, vaat etmek. 2. (belirli bir duruma) iaret etmek: This weather promises rain. Yamur yaacaa benziyor. This promises to be a good game. yi bir ma olacaa benziyor.
promising
bono. prom.is.so.ry pram'sri sfat baknz promissory note prom.on.to.ry pram'ntri isim, corafya burun. pro.mote prmot' fiil 1. ilerletmek. 2. terfi ettirmek. 3. snf geirmek. 4. reklamn yaparak tantmak, tantmn yapmak. 5. gelitirmek, desteklemek.
promoter
pro.mot.er prmo'tr isim 1. destekleyen kimse. 2. giriimci, kurucu. 3. tantmc. 4. spor organizatr.
promotion
pro.mo.tion prmo'n isim 1. terfi. 2. snf geirme; snfn geme. 3. ticaret reklam, tantm.
prompt
prompt prampt sfat 1. abuk, acele. 2. hazr. isim sahnede oyuncuya hatrlatlan sz. fiil 1. to (birini) (bir ey yapmaya) sevketmek, itmek, yneltmek, (birinin) (bir ey yapmasna) yol amak: His curiosity prompted him to open the red box. Merak onu krmz kutuyu amaya itti. 2. tiyatro bir ey hatrlatmak; suflrlk etmek.
prompter promulgate
prompt.erisim suflr. prom.ul.gate pram'lgeyt fiil 1. resmen ilan etmek, duyurmak. 2. hukuk (yasay) yrrle koymak. 3. (inan, dnce v.b.'ni) yaymak.
pron.ksaltma pronoun pronunciation prone pron sfat 1. yzkoyun yatm. 2. eilimli. prong prng isim 1. atal dii. 2. sivri ulu alet. 3. sivri u.
pronoun
1046
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pronounced pronouncement
pro.nounced prnaunst' sfat 1. belirgin. 2. kesin. pro.nounce.mentisim 1. resmi aklama; resmi bildiri. 2. hukuk karar bildirme.
pronto pronunciation
pron.to pran'to zarf, konuma dili hemen, derhal. pro.nun.ci.a.tion prn^nsiyey'n isim telaffuz, syleni, syleyi.
kesin bir delil; kesin deliller. matbaaclk prova. proof pruf isim 1. delil, kant, tant. 2. matbaaclk prova. 3. fotoraflk ayar. 4. alkol derecesi. 5. matematik salama. sfat against -e kar direnli, -e kar dayankl.
proofread
proofreader prop
proof.read.erisim dzeltmen. prop prap fiil (propped, propping) 1. desteklemek. 2. against -e dayamak, -e yaslamak. isim destek.
propaganda propagandise
prop.a.gan.da prapgn'd isim propaganda. prop.a.gan.dise prapgn'dayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz propagandize
prop.a.gan.distisim propagandac. prop.a.gan.dize prapgn'dayz fiil propaganda yapmak. prop.a.gate prap'geyt fiil 1. retmek, oaltmak; remek. 2. yaymak.
propane propel
pro.pane pro'peyn isim, kimya propan. pro.pel prpel' fiil (propelled, propelling) 1. ileriye doru srmek. 2. itmek, sevketmek.
pro.pel.lerisim pervane. pro.pen.si.ty prpen'sti isim (for/to) (-e) eilim. basit kesir. dilbilgisi zel isim.
1047
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
prop.er prap'r sfat 1. uygun, mnasip, yakr: the proper time uygun zaman. 2. zel: proper name zel ad. 3. doru. 4. gerek. 5. tam.
aslnda, gerekte. prop.er.lyzarf 1. esasl bir ekilde. 2. doru drst; gerektii gibi, laykyla. 3. uygun bir ekilde. 4. konuma dili adamakll, baya.
property
prop.er.ty prap'rti isim 1. mal. 2. mlk, emlak, arazi: property tax emlak vergisi. 3. zellik.
prophecy prophesy
proph.e.cy praf'si isim 1. kehanet. 2. tahmin. proph.e.sy praf'say fiil 1. (bir olayn gerekleeceini) nceden haber vermek. 2. kehanette bulunmak, gaipten haber vermek. 3. tahminde bulunmak.
proph.et praf't isim 1. peygamber, yalva. 2. khin. proph.et.essisim kadn peygamber. pro.phet.ic prfet'k sfat 1. kehanetle ilgili; kehanet gibi. 2. (olacaklar) nceden bildiren. 3. khince. 4. isabetli (tahmin). 5. peygambere zg.
prophylactic
pro.phy.lac.tic proflk'tk sfat, tbbi hastalktan koruyan, koruyucu, profilaktik. isim 1. tbbi koruyucu ila. 2. prezervatif.
prophylaxis
propitiate
propitious proportion
pro.pi.tious prop's sfat 1. uygun, elverili. 2. hayrl. pro.por.tion prpr'n isim 1. oran, orant: the proportion of births to population nfusa gre doum oran. 2. hisse, pay. 3. uygunluk. 4. oul boyutlar. fiil oranlamak.
pro.por.tion.alsfat orantl. pro.por.tion.atesfat orantl. pro.pos.al prpo'zl isim 1. neri, teklif. 2. evlenme teklifi.
1048
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pro.pose prpoz' fiil 1. nermek, teklif etmek. 2. niyet etmek. 3. evlenme teklif etmek.
proposition
prop.o.si.tion prapz'n isim 1. neri, teklif. 2. konuma dili giriim, girime. 3. konuma dili uygunsuz teklif. fiil, konuma dili uygunsuz bir teklifte bulunmak.
propound
proprietary
pro.pri.e.tar.y prpray'teri sfat 1. birinin mlk olan, zel. 2. mal sahibine ait. 3. sicilli, tescilli, patentli. 4. sahip kan, sahiplik taslayan.
proprietor propriety
pro.pri.e.tor prpray'tr isim mal sahibi. pro.pri.e.ty prpray'ti isim 1. uygunluk. 2. grg kurallarna uyma.
propulsion
prorate
lehte ve aleyhte olanlar. pro.sa.ic prozey'k sfat 1. skc. 2. yavan, basit. 3. iirsellikten yoksun.
prosaical
proscribe
prose
prosecute
pros.e.cute pras'kyut fiil 1. srdrmek, -e devam etmek. 2. hukuk aleyhine dava amak.
prosecutor
1049
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pros.e.lyte pras'layt isim dinini deitiren kimse. fiil bakasn kendi dinine evirmek veya evirmeye almak; (bakasn) kendi dinine evirmek veya evirmeye almak.
proselytise
proselytism
pros.e.lyt.ism pras'ltzm isim bakalarn kendi dinine evirme veya evirmeye alma.
proselytize
pros.e.lyt.ize pras'ltayz fiil bakasn kendi dinine evirmek veya evirmeye almak; (bakasn) kendi dinine evirmek veya evirmeye almak.
prosody prospect
pros.o.dy pras'di isim prosodi, lbilim. pros.pect pras'pekt isim 1. ihtimal, olaslk: The prospect of his finding a qob is poor. bulma ihtimali az. 2. oul baar ans: His prospects are excellent. Onun gelecei parlak. 3. olas mteri. fiil for (maden) aramak.
prospective
pro.spec.torisim maden araycs. pro.spec.tus prspek'ts isim prospekts, tantmalk. pros.per pras'pr fiil 1. baarl olmak. 2. gelimek, bymek, zenginlemek.
prosperity prosperous
pros.per.i.ty prasper'ti isim 1. baar. 2. gnen, refah. pros.per.ous pras'prs sfat 1. ii yolunda. 2. baarl. 3. gnenli.
prostat. pros.tate pras'teyt isim prostat. pros.the.sis prasthi'ss isim (prostheses) protez. pros.ti.tute pras'ttut isim fahie, orospu. fiil kt bir amala kullanmak.
prostitution
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
secde etmek. pros.trate pras'treyt sfat 1. yzkoyun yatan. 2. yere kapanm. 3. halsiz, bitkin, gsz. fiil 1. yere sermek, yere ykmak. 2. halsiz brakmak, gsz drmek.
prostration prosy
pros.tra.tionisim 1. yere kapanma. 2. bitkinlik. pros.y pro'zi sfat 1. dzyaz trnden; dzyaz gibi. 2. can skc, ar; sradan, yavan.
protprotagonist
prot-nek birinci, ilk, ba. pro.tag.o.nist protg'nst isim 1. nc, nder. 2. edebiyat bakii, bakahraman. 3. baoyuncu.
protasis
pro.tect prtekt' fiil korumak, muhafaza etmek. pro.tect.ingsfat koruyan. pro.tec.tion prtek'n isim koruma, muhafaza. pro.tec.tion.ismisim yerli sanayii koruma politikas. pro.tec.tivesfat koruyucu. pro.tec.torisim koruyucu. pro.tec.tor.ate prtek'trt isim gl bir devletin koruma ve denetimi altnda olan devlet.
protg
pro.t.ge pro'tqey isim, diil baknz protg pro.tein pro'tin, pro'tiyn isim protein. pro.test prtest' fiil 1. protesto etmek. 2. itiraz etmek. 3. srarla iddia etmek. isim 1. protesto. 2. itiraz.
protestant
prot.es.tant prat'stnt isim 1. itiraz eden kimse. 2. byk harf ile Protestan. sfat 1. itiraz eden. 2. byk harf ile Protestan.
Protestantism protestation
protoprotocol
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pro.ton pro'tan isim, kimya, fizik proton. pro.to.plasm pro'tplzm isim protoplazma. pro.to.type pro'ttayp isim prototip, ilkrnek. pro.to.zo.an protzo'wn isim, zooloji birgzeli hayvan, birgzeli. sfat, zooloji birgzeli (hayvan).
protract
protractor protrude
pro.trac.tor protrk'tr isim iletki. pro.trude protrud' fiil knt yapmak, dar kmak; prtlamak; dar karmak.
pro.tru.sion protru'qn isim knt. pro.tu.ber.anceisim i, yumru, tmsek, knt. pro.tu.ber.ant protu'brnt sfat i, dar frlam, frlak, yumru gibi, tmsek, kk.
proud
proud praud sfat 1. kibirli: He's too proud to apologize. O kadar kibirli ki zr bile dilemez. 2. gururlu.
proudly prove
proud.lyzarf gururla, iftiharla. prove pruv fiil (proved, proved/proven) 1. ispatlamak, kantlamak, tantlamak. 2. denemek. 3. kmak: This car has proved to be more reliable than I had expected. Bu araba umduumdan daha salam kt.
prov.e.nance prav'nns isim kaynak, kken. prov.erb prav'rb isim atasz. pro.ver.bi.al prvr'biyl sfat 1. atasz trnden; atasz gibi. 2. herkese bilinen, nl, mehur.
-e kar hazrlkl olmak. geimini salamak. 2. -e kar hazrlkl olmak. pro.vide prvayd' fiil 1. salamak, bulmak. 2. nceden hazrlamak. 3. art komak.
provided that
kouluyla, artyla: I will lend you the money provided that you pay me back tomorrow. Yarn bana iade etmeniz artyla size paray veririm.
1052
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
prov.i.dence prav'dns isim 1. Tanrnn inayeti, ilahi takdir. 2. sagr. 3. byk harf ile Allah, Tanr.
prov.i.dentsfat ihtiyatl, tedbirli. prov.i.den.tial pravden'l sfat 1. Allahtan. 2. talihli. prov.i.den.tial.ismisim kayraclk, providansiyalizm. prov.i.den.tial.istisim kayrac, providansiyalist. prov.i.den.tial.lyzarf 1. Allahtan. 2. ans eseri. pro.vid.er prvay'dr isim 1. salayan kimse. 2. aile geindiren kimse.
province
prov.ince prav'ns isim 1. il, vilayet; eyalet. 2. bilgi alan. 3. yetki alan.
provincial
provincialism
provision
pro.vi.sion prvq'n isim 1. hazrlk. 2. koul, art. 3. oul erzak; azk. fiil yiyecek veya gerekli eyleri salamak.
provisional proviso
pro.vi.sion.alsfat geici, ereti. pro.vi.so prvay'zo isim, hukuk (provisos/provisoes) (szlemeye konulan) kayt, koul, art.
provocation
prov.o.ca.tion pravkey'n isim 1. kkrtma, tahrik, drtme. 2. provokasyon, kkrtma. 3. kzdrma, sinirlendirme.
provocative
pro.voc.a.tive prvak'tv sfat 1. kkrtc, tahrik edici. 2. kzdrc, sinirlendirici. 3. ekici, cazip.
provoke
pro.voke prvok' fiil 1. kkrtmak, tahrik etmek, drtmek. 2. kzdrmak, sinirlendirmek. 3. -e yol amak, -e neden olmak.
askeri polis karakolu. inzibat amiri, adli subay. pro.vost pro'vost, prav'st isim 1. resmi amir. 2. dekan. 3. (skoya'da) belediye bakan.
prow
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili polis arabas. prowl praul fiil 1. sinsi sinsi dolamak. 2. etraf kolaan etmek. isim 1. sinsi sinsi dolama. 2. etraf kolaan etme.
proximity proxy
prox.im.i.ty praksm'ti isim yaknlk. prox.y prak'si isim 1. vekil. 2. vekillik, veklet. 3. vekletname.
prude
prudence prudent
pru.denceisim 1. tedbirlilik, sagr. 2. tutumluluk. pru.dent prud'nt sfat 1. tedbirli, sagrl. 2. tutumlu, hesabn bilir.
prudery
prudish prune
prud.ish pru'd sfat ar derecede erdemlilik taslayan. prune prun fiil 1. budamak. 2. fazla ksmlar atmak; ksaltmak; azaltmak.
budama ba. bahvan makas, bahe makas. prun.ingisim budama. pru.ri.ent prr'iynt sfat 1. ehvet dkn. 2. istekli, arzulu.
pru.rit.ic prrt'k sfat kantl. pru.ri.tus prray'ts isim, tbbi kant. Prus.sia pr^' isim, tarih Prusya. isim Prusyal. sfat 1. Prusya, Prusya'ya zg. 2. Prusyal.
birinin ilerine burnunu sokmak. pry pray fiil into -in gizlisini saklsn aratrmak. psalm sam isim 1. mezmur. 2. ilahi. pseud-nek sahte, yalanc. pseu.do su'do sfat sahte, yalanc, kalp.
1054
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pseu.do.nym su'dnm isim takma ad. pso.ri.a.sis sray'ss isim, tbbi (psoriases) sedef hastal.
kendini ruhen hazrlamak birinin psikolojisini anlamak. 2. birini ruhen tedirgin etmek.
psych.
psychasthenia
psy.che say'ki isim, ruhbilim ruh. psy.chi.a.tristisim psikiyatr, psikiyatri uzman. psy.chi.a.try saykay'tri isim psikiyatri. psy.chic say'kk sfat ruhsal, psiik. psy.chi.cal say'kkl sfat ruhsal, psiik. psycho-nek 1. akl. 2. ruh. psy.cho.a.nal.y.sis saykownl'ss isim psikanaliz. psy.cho.a.na.lystisim psikanalist. psy.cho.an.a.lyze saykown'layz fiil psikanaliz yapmak.
psychologic psychological
psy.cho.log.ic sayklac'k sfat ruhbilimsel, psikoloqik. psy.cho.log.i.cal sayklac'kl sfat ruhbilimsel, psikoloqik.
psy.cho.log.i.callyzarf psikoloqik bakmdan. psy.cho.log.istisim psikolog, ruhbilimci. psy.chol.o.gy saykal'ci isim ruhbilim, psikoloqi. psy.cho.path say'kopth isim ruh hastas, psikopat. psy.cho.path.o.log.ic saykopthlac'k sfat psikopatoloqik.
psychopathological
psychopathology psychopathy
1055
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
psychosomatic psychotherapist psychotherapy pt. ptosis pub puberty pubic public debt public domain public enemy public health public holiday public house public law public library public nuisance public opinion public prosecutor public relations public revenue public revenues public school public sector public servant public service public utilities public works public
psy.cho.so.mat.ic saykosomt'k sfat psikosomatik. psy.cho.ther.a.pistisim psikoterapist. psy.cho.ther.a.py saykother'pi isim psikoterapi. pt.ksaltma part past tense payment pint point port pto.sis to'ss isim, tbbi (ptoses) kpklk. pub p^b isim, konuma dili meyhane, birahane. pu.ber.ty pyu'brti isim ergenlik a, bulu a. pu.bic pyu'bk sfat kask kemiine ait. devlet borcu. kamu arazisi. 2. halkn mal. halk dman. halk sal. resmi tatil gn. han, otel. 2. ngiliz ngilizcesi meyhane, birahane. kamu hukuku, amme hukuku. halk ktphanesi. kamu iin zararl olan davran. kamuoyu. savc. halkla ilikiler. devlet geliri. devlet geliri. devlet okulu. 2. ngiliz ngilizcesi zel okul. kamu kesimi, kamu sektr. devlet memuru. kamu hizmeti. (elektrik, su gibi) kamu hizmeti kurulular. bayndrlk ileri. pub.lic p^b'lk sfat 1. halka ait, umumi. 2. herkese ait. 3. ak, aleni. isim 1. halk, ahali, kamu, umum. 2. seyirciler.
public-address system
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
publicise
publicity
pub.lic.i.ty p^bls'ti isim 1. umuma ak olma. 2. aklk, alenilik. 3. hret. 4. reklam, tantm; ilan.
pub.li.cize p^b'lsayz fiil ilan etmek. pub.lic.lyzarf 1. alenen. 2. halk tarafndan. pub.lic-spir.it.ed p^b'lkspr'td sfat yardmsever. bir iftin belirli bir tarihte evleneceklerini ilan etmek, nikh ktlarn askya karmak.
publish
pub.lish p^b'l fiil 1. yaymlamak. 2. (kitap, dergi v.b.'ni) bastrmak. 3. ilan etmek, aklamak.
pub.lish.erisim yaymc. yaynevi. pub.lish.ingisim 1. yaymlama. 2. yaymclk. puck.er p^k'r fiil 1. buruturmak, krtrmak; burumak, krmak. 2. (dudaklarn) bzmek; (dudaklar) bzlmek.
pud.ding pd'ng isim muhallebi, puding. pud.dle p^d'l isim su birikintisi, glck. pudg.y p^c'i sfat tknaz, bodur. pu.er.ile pyu'wrl, pyu'rl sfat ocuka, ocuksu. Puer.to Ri.can pr't ri'kn Porto Riko, Porto Riko'ya zg. 2. Porto Rikolu.
Puer.to Ri.co pr't ri'ko Porto Riko. -i tttrmek, -i tttrerek imek. iinmek. 2. abartarak vnmek. 3. (sa) kabartmak. 4. iirmek.
puff up
puff
puff p^f isim 1. ani bir esinti. 2. kme: a puff of smoke duman kmesi. 3. nefes: He took a puff on his cigarette. Sigarasndan bir nefes ekti. 4. beze, yumurta akyla
1057
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yaplan kurabiye. 5. pudra ponponu. 6. sa llesi. 7. yorgan. fiil pflemek. puffball puff.ball p^f'bl isim 1. botanik kurtmantar. 2. olgunlam karahindiba tohumlarnn iek sapndan kopmadan nceki beyaz ve ty gibi top hali. puffin puffy pug nose pug pugilism pugilist pugnacious pugnaciously pugnaciousness pugnacity puke pull a boner pull a long face pull an all-nighter pull apart pull at one's heartstrings pull away pull down pull for puf.fin p^f'n isim kutupmarts. puffysfat kabark, ikin. ucu kalkk bask burun. pug p^g isim buldoa benzeyen ufak bir cins kpek. pu.gi.lismisim boksrlk. pu.gi.list pyu'clst isim boksr. pug.na.cious p^gney's sfat kavgac, hrn. pug.na.cious.lyzarf hrnlkla. pug.na.cious.nessisim kavgaclk. pug.nac.i.ty p^gns'ti isim kavgaclk. puke pyuk fiil, argo kusmak; kusturmak. isim kusma. byk bir gaf yapmak, byk bir pot krmak. suratn asmak. btn gece almak. ekip ayrmak. -i ok duygulandrmak; -in yreini cz ettirmek. ekip ayrmak; ekilip ayrlmak. ykmak. 2. moralini bozmak, zmek. -e yardm etmek, -i desteklemek. 2. konuma dili -e balln bildirmek. pull in one's horns pull off daha dikkatli olmak. -i ekip karmak. 2. argo -i baaryla yapmak, -i baarmak. pull one's rank pull one's weight pull oneself together pull out all the stops pull out stnln kabul ettirmek. gerekli gayreti gstermek. kendini toparlamak, toparlanmak. elinden geleni yapmak. -i ekip karmak. 2. of -den ayrlmak.
1058
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birini ar bir hastalktan sa salim kurtarmak. 2. birini zor bir durumdan kurtarmak. 3. birini (bir yerden) ekmek.
birine taklmak, birini iletmek, biriyle dalga gemek. bir eyi zor bir durumdan kurtarmak. 2. bir eyi (bir yerden) ekmek.
pull strings
konuma dili perde arkasnda nfuzlu birinin etkisini/iltimasn salamak, piston/torpil kullanmak.
pull the door to pull the wool over someone's eyes pull through
kapy kapamak/kapatmak. konuma dili birini aldatmak, birine oyun oynamak. (ar bir hastalktan) sa salim kurtulmak. 2. (zor bir durumdan) kurtulmak.
pull up stakes
pull up pull
ileri gitmek. 2. skmek. 3. durmak; durdurmak. pull pl fiil 1. ekmek; koparmak. 2. srklemek. 3. bir nefes ekmek. isim 1. eki, ekme. 2. tutama. 3. dayankllk. 4. iltimas, kayrma, piston, arka. 5. urama, gayret.
pul.ley pl'i isim, makine makara; kasnak. pull.o.ver pl'ovr isim sveter, kazak. pul.mo.nar.y p^l'mneri sfat 1. akciere ait; akcieri etkileyen. 2. akcieri olan.
pulp
pulp p^lp isim 1. meyve eti. 2. kt hamuru. fiil hamur haline getirmek.
pul.pit pl'pt isim minber; krs. pulp.y p^l'pi sfat etli, zl. pul.sate p^l'seyt fiil (nabz) atmak, (yrek) arpmak. pulse p^ls isim 1. nabz, nabz at. 2. genel eilim. fiil (nabz) atmak, (yrek) arpmak.
1059
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
pulverize
pul.ver.izefiil ezmek, ezip toz haline koymak; ezilip toz haline gelmek.
puma pumice
pu.ma pyu'm isim puma, yenidnyaaslan. pum.ice p^m's isim sngerta, ponza. fiil sngertayla temizlemek/parlatmak, ponzalamak.
pum.mel p^m'l fiil baknz pommel pompa kolu. -i pompayla iirmek. pump p^mp isim 1. pompa. 2. tulumba. fiil 1. pompalamak. 2. tulumbayla ekmek. 3. out (bir yerdeki) suyu boaltmak. 4. azn aramak.
pompalama istasyonu. balkaba turtas, balkabakl turta. pump.kin p^mp'kn isim balkaba, helvackaba, kestanekaba.
pun
pun p^n isim szck oyunu, cinas. fiil (punned, punning) szck oyunu yapmak.
pun ksesi. punch p^n fiil yumruklamak, yumruk atmak. isim 1. yumruk. 2. kuvvet, etki.
punc.til.i.ous.lyzarf titizlikle. punc.tu.al p^ngk'uwl sfat dakik. punc.tu.al.i.ty p^ngkuwl'ti isim dakiklik. punc.tu.ate p^ngk'uweyt fiil noktalamak, noktalama iaretleri koymak.
dilbilgisi noktalama iaretleri. punc.tu.a.tion p^ngkuwey'n isim, dilbilgisi 1. noktalama. 2. noktalama iareti.
1060
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
punc.ture p^ngk'r isim 1. delme. 2. gz, ufak delik. 3. patlak. fiil 1. delmek. 2. patlatmak. 3. sndrmek, deersizliini/anlamszln ortaya koymak.
pun.dit p^n'dt isim uzman. pun.gent p^n'cnt sfat 1. sert, ac, keskin. 2. ineleyici. pun.ish p^n' fiil cezalandrmak. pun.ish.ablesfat cezalandrlabilir. pun.ish.mentisim 1. cezalandrma. 2. ceza. pu.ni.tive pyu'ntv sfat cezalandrc, cezai. Pun.jab p^ncab', p^n'cab isim baknz the Punqab isim 1. Pencapl. 2. Pencapa. sfat 1. Pencap, Pencap'a zg. 2. Pencapl. 3. Pencapa.
punk puny
punk p^ngk isim, argo 1. serseri. 2. eteci, gangster. pu.ny pyu'ni sfat 1. elimsiz, sska, clz, zayf. 2. nemsiz, ufak.
iki kiilik ufak adr. pup p^p isim 1. kpek yavrusu, enik, encik. 2. kurt yavrusu. 3. fok yavrusu. fiil (pupped, pupping) (kpek, kurt, fok v.b.) yavrulamak.
pupa pupil puppet government puppet play puppet show puppet puppeteer puppetry puppy purchase
pu.pa pyu'p isim, zooloji (pupae/pupas) pupa. pu.pil pyu'pl isim renci. kukla hkmet. kukla oyunu, kukla. kukla oyunu, kukla. pup.pet p^p't isim kukla. pup.pet.eerisim kuklac. pup.pet.ryisim kuklaclk. pup.py p^p'i isim kpek yavrusu. pur.chase pr's isim 1. satn alma, alm. 2. satn alnan ey. 3. sk tutma, kavrama. fiil 1. satn almak. 2. ele geirmek, kazanmak. 3. manivela ile kaldrmak veya ekmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sadece, yalnzca. pure pyr sfat 1. saf, ar; som, has. 2. kusursuz, lekesiz. 3. masum.
purebred pure
pure.bred pyr'bred sfat, isim safkan. pu.re pyrey', pyr'ey isim pre. fiil -i pre haline getirmek.
pure.lyzarf 1. sadece, yalnzca. 2. tamamen, btnyle. pur.ga.tive pr'gtv isim, sfat mshil, prgatif. pur.ga.to.ry pr'gtri isim Araf. purge prc fiil 1. temizlemek, arndrmak. 2. politika tasfiye etmek.
purification purify
pu.ri.fi.ca.tion pyrfkey'n isim arndrma; arnma. pu.ri.fy pyr'fay fiil 1. temizlemek, arndrmak; arnmak. 2. temize karmak. 3. sadeletirmek.
pu.ri.tan pyr'tn isim, sfat priten. pu.ri.tan.i.cal pyrtn'kl sfat priten. pu.ri.ty pyr'ti isim 1. temizlik, saflk, arlk. 2. masumluk.
purl prl fiil aldayarak akmak. pur.loin prloyn' fiil almak, armak. kfr. ssl yaz. pur.ple pr'pl isim, sfat mor, erguvani, eflatun. pur.port pr'prt isim anlam, mana. fiil 1. .. grnmnde olmak, gibi grnmek; ... iddiasnda olmak.
pur.pose pr'ps isim 1. niyet, maksat, ama. 2. karar. pur.pose.fulsfat 1. maksatl. 2. anlaml. pur.pose.lesssfat 1. maksatsz. 2. anlamsz. pur.pose.lyzarf kasten, bile bile. purr pr fiil 1. (kedi) mrlamak. 2. (motor) hrldamak. kapka. purse prs isim 1. para kesesi; para antas. 2. el antas. 3. hazine: public purse devlet hazinesi. 4. para
1062
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dl. 5. para ba. fiil 1. (dudaklarn) bzmek. 2. keseye koymak. purslane pursuance pursuant pursue purs.lane prs'leyn isim semizotu. pur.su.ance prsu'wns isim baknz in pursuance of zarfto -e gre. pur.sue prsu' fiil 1. kovalamak, peine dmek, izlemek, takip etmek. 2. srdrmek: She is pursuing her studies at the university. renimini niversitede srdryor. 3. peinde olmak, gerekletirmeye almak. pursuit pur.suit prsut' isim 1. kovalama, izleme, takip. 2. ura, i. 3. peinde olma, gerekletirmeye alma. purulence purulent purvey purveyor purview pu.ru.lenceisim cerahat toplama, irinlenme. pu.ru.lent pyr'lnt sfat cerahatli, irinli. pur.vey prvey' fiil salamak, tedarik etmek. pur.vey.or prvey'r isim satc; salayan kimse. pur.view pr'vyu isim 1. alan (Soyut anlamda kullanlr.): That's not within the purview of the Tax Office. Vergi Dairesi'nin yetki alanna girmiyor o. Does that come within your purview? O senin bilgi alanna giriyor mu? 2. (bir yasann) hkm alan. pus push away push back push down push forward push in push off Push off! push one's luck push one's way push someone around push something on someone push the panic button pus p^s isim cerahat, irin. itip defetmek. geriye itmek. aa itmek. ileri srmek veya itmek. itip ieri sokmak. denizcilikle ilgili avara etmek. 2. argo gitmek, kamak. ngiliz ngilizcesi, argo Defol! ansn zorlamak, ansna fazla gvenmek. ite kaka ilerlemek. birine amir gibi davranmak. bir eyi birine zorla kabul ettirmek. konuma dili panie kaplmak.
1063
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
zorla kabul ettirmek. gebermek. yukar srmek. push p fiil 1. itmek, drtmek. 2. srmek, sevketmek, yrtmek. 3. (dme v.b.'ne) basmak. 4. sktrmak, tazyik etmek. 5. konuma dili yasad yoldan (uyuturucu) satmak. isim 1. itme, iti, srme. 2. hcum. 3. gayret, aba.
vakti dar. push.o.ver p'ovr isim, konuma dili 1. kolay aldanan kimse, yemlik. 2. kolay i.
Push.to p^'to isim, sfat baknz Pushtu Push.tu p^'tu isim, sfat Petuca, Afganca. pu.sil.lan.i.mous pyusln'ms sfat korkak, dlek, yreksiz.
puss pussy pussyfoot pussyfooter pustule put a bold face on put a call through put a crimp in put a flea in one's ear put a spoke in someone's wheel put a stop to put a whammy on someone put about put across
puss ps isim, konuma dili kedi. pus.sy ps'i isim, kaba 1. *am. 2. cinsel iliki. pus.sy.foot ps'ift fiil kendi fikrini belirtmemek. pus.sy.foot.erisim fikrini belirtmeyen kimse. pus.tule p^s'ul, p^s'tyul isim sivilce; irinli kesecik. (zor bir durum) karsnda cesaret gstermek. telefon etmek. konuma dili engel olmak. ihtar etmek, kulan bkmek. birini engellemek, birinin tekerine omak/ta koymak. -e son vermek. birine uursuzluk getiren bir by yapmak. (gemi) yn deitirmek. 2. (geminin) ban evirmek. konuma dili 1. etkili bir ekilde iletmek/anlatmak/aklamak/sylemek. 2. -i yutturmak. 3. kabul ettirmek.
put an animal out of its misery put an animal to sleep put an embargo on
hayvan ldrerek aclarna son vermek. hayvan ineyle verilen ilala ldrmek. -e ambargo koymak.
1064
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-e son vermek. ortadan kaldrmak, saklamak. 2. tmarhaneye kapamak. 3. ieri atmak, hapse atmak. 4. (bir hayvan) merhametten dolay ldrmek. 5. (yemei) mideye indirmek, gtrmek; (iecei) yuvarlamak, gtrmek.
put back
geri koymak. 2. eski yerine koymak. 3. ilerlemesine engel olmak. 4. reddetmek. 5. denizcilikle ilgili yoldan geri dnmek.
ilerisi iin saklamak. aa koymak, yere koymak, indirmek. 2. (isyan v.b.'ni) bastrmak. 3. kaydetmek, yazmak. 4. argo kmsemek; kk drmek.
put forth
put forward put in a good word for someone put in an appearance put in one's two cents worth put in parentheses put in pledge put in prison put in
nermek, ileri srmek. 2. (saati) ileri almak. biri iin iyi eyler sylemek. ksa bir sre kalp gitmek, grnmek. fikrini sylemek, grn belirtmek. parantez iine almak. rehine koymak. hapsetmek. ieri koymak, sokmak. 2. arzetmek. 3. takmak. 4. limana girmek. 5. (bir i iin) (zaman) harcamak.
put into commission put into effect put into orbit put into practice put off an appointment put off
sefere hazrlamak. 2. tamir etmek. uygulamak. yrngeye oturtmak. uygulamaya koymak. bir randevuyu ertelemek. ertelemek. 2. (giysiyi) karmak. 3. vazgeirmek. 4. with ile atlatmak. 5. denizcilikle ilgili -den ayrlmak.
maske takmak. alm/caka satmak, poz taknmak. poz yapmak. frene basmak.
1065
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk put on the brakes put on the feedbag put on the map put on the market put on weight put on
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
frene basmak. yemek yemek. konuma dili mehur etmek, ismini duyurmak. sata karmak. kilo almak. giymek. 2. (sahte bir hava) taknmak. 3. amak. 4. atfetmek, zerine yklemek. 5. (kilo) almak.
put one's best foot forward put one's cards on the table put one's finger on put one's foot down put one's foot in it put one's foot in one's mouth put one's foot into it put one's head in the lion's mouth put one's house in order put one's shoulder to the wheel put out feelers put out of commission put out of the way put out to pasture put out
iyi bir tesir brakmak iin elinden geleni yapmak. konuma dili ne dndn aka sylemek. -in stne basmak. ayak diremek. pot krmak, gaf yapmak. pot krmak, gaf yapmak. pot krmak, gaf yapmak. tehlikeye atlmak, kellesini koltuuna almak. ilerini dzene koymak. gayretle almaya balamak. konuma dili sondaq yapmak. ilemez hale getirmek. 2. ykmak, mahvetmek. ldrmek, ortadan kaldrmak. emekliye ayrmak. sndrmek. 2. () kapamak. 3. sinir etmek, sinirlendirmek.
put over
(bir iin) bana getirmek. 2. to -e ertelemek, -e brakmak. 3. etkili bir ekilde iletmek/anlatmak/aklamak.
birini heyecana drmek. konuma dili -e birini hatrlatmak, birini aklna getirmek: She put him in mind of his aunt. Ona teyzesini hatrlatt.
put someone in the shade put someone on a diet put someone on the spot
birini/bir eyi glgede brakmak. birini perhize sokmak. birini zor bir duruma sokmak/drmek, birini zor bir durumda brakmak.
1066
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili birini iletmek, biriyle dalga gemek. birine (birini) tavsiye etmek, birine (birini) salk vermek.
birini ldrerek aclarna son vermek. 2. birinin aresine bakmak, birini ldrmek. 3. birini skntl bir durumdan kurtarmak.
birini ldrerek aclarna son vermek. 2. birinin aresine bakmak, birini ldrmek. 3. birini skntl bir durumdan kurtarmak.
(yanlm olan) birine (bir eyin) gerekten nasl olduunu sylemek: I'm going to go over there this minute and set him right! Oraya hemen gidip ona neyin ne olduunu anlatacam.
(yanlm olan) birine (bir eyin) gerekten nasl olduunu sylemek: I'm going to go over there this minute and set him right! Oraya hemen gidip ona neyin ne olduunu anlatacam.
put someone through his paces put someone through the wringer
bir kimsenin yeteneini denemek. konuma dili anasndan emdii st burnundan getirmek, birine glk/sknt ektirmek; birinin imann gevretmek; birini cendereye sokmak/koymak, birini ok sktrmak.
put someone to sleep put someone to the test put someone under arrest put someone up to put someone wise to
birini uyutmak; birine uyku vermek. birini zora komak. tutuklamak. birini (kt bir ey yapmaya) ikna etmek. konuma dili birini (birinden/bir eyden) haberdar etmek; birine (bir eyi) aktrmak.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk put something back put something by put something in someone's mind put something in storage put something in the shade put something on the back burner put something out of one's head put something out of one's mind put something over against
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi yerine koymak. 2. bir eyi geciktirmek. bir eyi saklamak, bir eyi bir kenara koymak. bir eyi birinin aklna koymak. bir eyi depoya koymak. birini/bir eyi glgede brakmak. konuma dili bir eyi imdilik askya almak. bir eyi unutmak/unutturmak. birini/bir eyi aklndan karmak/unutmak. birini/bir eyi (bakasyla) karlatrmak/mukayese etmek.
put something over on someone put something to a vote put something to one side put something to rights
bir eyi birine yutturmak/kakalamak. bir eyi oya/oylamaya koymak. bir eyi bir kenara brakmak. bir eyi dzene sokmak/koymak; bir eyi yoluna koymak.
put something to shame put store by put store on put the cart before the horse put the finger on put the record straight
bir eyi glgede brakmak. -i nemsemek, -e nem vermek. -i nemsemek, -e nem vermek. tersine i grmek. -i ihbar etmek, -i gammazlamak, -i ele vermek. herhangi bir yanlgy gidermek iin olay doru bir ekilde anlatmak.
put the screws on put the shot put the wind up someone put their heads together put through a call to put through
konuma dili (birini) sktrmak. spor glle atmak. birini korkutmak. 2. birini sinirlendirmek. ba baa verip dnmek. -e telefon etmek. gerekletirmek. 2. (bir yasa tasarsn) (meclisten) geirmek. 3. (telefon eden birini) -e balamak.
put to bed
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk put to sea put to use put too much stress on
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
denize almak. kullanmak. -i fazlasyla vurgulamak. 2. (bir yapdaki eleman) -e fazla yk olmak/bindirmek.
put under a ban put up a poor show put up for sale put up with Put up your hands! put upon put words into someone's mouth put putative putrefy
yasaklamak. baarl olmamak, yapt iyi olmamak. satla karmak. -e katlanmak, -i ekmek. Eller yukar! -i smrmek, -i kullanmak. birinden izin almadan onun adna konumak. put pt fiil (put, putting) koymak, yerletirmek. pu.ta.tive pyu'ttv sfat farzedilen, varsaylan. pu.tre.fy pyu'trfay fiil 1. rmek, bozulmak; rtmek. 2. kokmak, kokumak; kokutmak. 3. kangren olmak.
putrid
pu.trid.ityisim 1. rklk. 2. kokuma. pu.trid.nessisim 1. rklk. 2. kokuma. putt p^t isim, golf topu delie sokmak iin hafif vuru. fiil (topa) hafife vurmak.
putter
put.ter p^t'r fiil about ufak tefek ilerle megul olmak, oyalanmak.
put.ty p^t'i isim camc macunu. fiil macunlamak. dankl dv. put-up pt'^p sfat dankl. kafa yorarak zmek. -i ok dnmek. puz.zle p^z'l isim 1. bilmece; bulmaca. 2. mesele, sorun. 3. aknlk, hayret. 4. anlalmaz kimse. fiil
1069
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
artmak, hayrete drmek; armak, hayrete dmek. puzzling pygmy pyjamas puz.zling p^z'lng sfat 1. artc. 2. zc. pyg.my pg'mi isim, sfat cce. py.ja.mas pca'mz isim, ngiliz ngilizcesi baknz paqamas pylon pyoderma py.lon pay'lan isim elik direk, pilon. py.o.der.ma payodr'm isim, tbbi irinli deri, piyodermit. pyogenesis py.o.gen.e.sis paycen'ss isim, tbbi irinlenim, irinlenme, piyogeni, piyogenez. pyogenic pyopoiesis py.o.gen.ic paycen'k sfat, tbbi irinyapan, piyogenik. py.o.poi.e.sis paypoyi'ss isim, tbbi irinlenim, irinlenme. pyorrhea pyracantha pyramid pyre pyrethrum py.or.rhe.a payri'y isim, tbbi piyore, dieti iltihab. pyr.a.can.tha payrkn'th isim, botanik atedikeni. pyr.a.mid pr'md isim piramit. pyre payr isim ly yakmaya zg odun yn. py.re.thrum payri'thrm isim pireotu, pirekapan, nezleotu. Pyrex pyrite pyrography Py.rex pay'reks isim payreks. py.rite pay'rayt isim, mineraloji pirit. py.rog.ra.phy payrag'rfi isim dalama resmi, yakma resim, pirogravr. pyrogravure pyrosis pyrotechnic pyrotechnics py.ro.gra.vure payrgrvyr' isim baknz pyrography py.ro.sis payro'ss isim, tbbi mide ekimesi. py.ro.tech.nic payrtek'nk sfat piroteknik. py.ro.tech.nics payrtek'nks isim 1. piroteknik, pirotekni. 2. askeri piroteknik mhimmat. 3. piroteknik gsteri. Pyrrhic victory fazla pahalya mal olan zafer; byk kayplarla kazanlan baar. Pyrrhic python Pyr.rhic pr'k sfat baknz Pyrrhic victory py.thon pay'than isim, zooloji piton.
1070
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk q. Qatar Qatari qibla qiblah qt. qu. quack doctor quack quadrangle
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
j.ksaltma quart quarter quarterly question Qa.tar k^tar', ka'tar isim Katar. isim Katarl. sfat 1. Katar, Katar'a zg. 2. Katarl. jib.la kb'l isim kble, namazda ynelinen yn. jib.lah kb'l isim baknz qibla jt.ksaltma quantity quart ju.ksaltma question arlatan hekim. juack kwk isim, sfat arlatan. juad.ran.gle kwad'rng.gl isim 1. avlu. 2. geometri drtgen.
quadrilateral
quadruped
quadruple
juad.ru.ple kwad'rpl, kwadru'pl sfat drt kat: I want quadruple this amount. Bu miktarn drt katn istiyorum.
quaff
juaff kwaf, kwf fiil imek, kana kana imek. isim iim.
juag.mire kwg'mayr isim batak, bataklk. juail kweyl isim bldrcn. juaint kweynt sfat antika, yabans, acayip, tuhaf. juaint.lyzarf acayip bir ekilde. juaint.nessisim antikalk, acayiplik, tuhaflk. juake kweyk fiil 1. titremek. 2. sarslmak. Quak.er kwey'kr isim bir Protestan tarikat yesi, Kuveykr.
qualification
jual.i.fi.ca.tion kwalfkey'n isim 1. nitelik, zellik: He has all the qualifications. Btn niteliklere sahip. 2. art, kayt: with many jualifications birok artlarla. 3. dilbilgisi niteleme.
qualified
jual.i.fied kwal'fayd sfat 1. kalifiye, nitelikli, vasfl, ehliyetli: a qualified worker kalifiye bir ii. 2. ehliyetli,
1071
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ehliyeti olan: a jualified driver ehliyetli bir ofr. 3. artl, kstl, snrl. qualify jual.i.fy kwal'fay fiil 1. hak kazanmak, ehliyet kazanmak; hak kazandrmak. 2. kstlamak, snrlandrmak. 3. nitelendirmek. 4. hafifletmek. 5. dilbilgisi nitelemek. qualitative quality jual.i.ta.tive kwal'teytv sfat niteliksel, nitel. jual.i.ty kwal'ti isim 1. nitelik, vasf. 2. kalite, nitelik: average juality orta nitelik. high juality yksek kalite. poor juality dk kalite. juality control kalite kontrol. 3. zellik: a person's good qualities bir kimsenin iyi zellikleri. 4. stnlk. 5. meziyet. qualm qualms of conscience quandary jualm kwam isim vicdan azab. vicdan azab. juan.da.ry kwan'dri, kwan'dri isim 1. phe, ikircim; hayret, aknlk. 2. ikilem. quantify juan.ti.fy kwan'tfay fiil miktarn belirtmek; miktarn belirlemek, lmek. quantitative quantitatively quantity juan.ti.ta.tive kwan'tteytv sfat nicel. juan.ti.ta.tive.lyzarf nicel olarak. juan.ti.ty kwan'tti isim 1. nicelik: Quality is more important than quantity. Nitelik nicelikten daha nemlidir. 2. miktar: a negligible juantity nemsiz bir miktar. 3. oul miktar: in small juantities az miktarda. He buys in large juantities. Klliyetli miktarda satn alr. quantum leap quantum nemli bir atlm. juan.tum kwan'tm isim (quanta) 1. miktar, tutar. 2. pay, hisse. 3. fizik kuantum, nicem. quarantine juar.an.tine kwr'ntin isim karantina. fiil karantinaya almak. quarrel juar.rel kwr'l isim kavga, ekime; bozuma. fiil (quarreled/quarrelled, quarreling/quarrelling) kavga etmek, ekimek; bozumak.
1072
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk quarrelsome quarry quart quarter deck quarter hour quarter note quarter
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sfat kavgac; ters, huysuz. juar.ry kwr'i isim av. juart kwrt isim galonun drtte biri, kuart. k gvertesi. eyrek saat. mzik drtlk. juar.ter kwr'tr isim 1. drtte bir, eyrek: a quarter of the amount miktarn drtte biri. 2. eyrek: It's juarter to two. kiye eyrek var. 3. 25 sent. 4. yln drtte biri, aylk sre. 5. retim ylnn drtte biri. 6. mahalle, semt. 7. yn, taraf. 8. oul kla. 9. oul konut, mesken, ikametgh. fiil 1. drde ayrmak, drde blmek. 2. (in/with) (birini) (bir yere veya birinin yanna) yerletirmek: They juartered him with an engineer's family. Onu bir mhendis ailesinin yanna yerletirdiler.
quarterback
juar.ter.back kwr'trbk isim, Amerikan futbolu oyunu idare eden oyuncu. fiil, konuma dili -i idare etmek.
quarterdeck
quarterfinal quarterly
juar.ter.fi.nal kwrtrfay'nl isim eyrek final. juar.ter.ly kwr'trli sfat ayda bir verilen veya olan. isim ayda bir yaymlanan sreli yayn. zarf ayda bir.
quartermaster
juar.tet kwrtet' isim, mzik drtl, kuartet. juar.tette kwrtet' isim, mzik drtl, kuartet. kuvars kristali. juartz kwrts isim kuvars. juash kwa fiil 1. hukuk iptal etmek, feshetmek, kaldrmak, bozmak. 2. (isyan v.b.'ni) bastrmak; (duygu, umut v.b.'ni) yok etmek: We shall juash those hopes of his. O umutlarnn kkn kazyacaz.
1073
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
juasi-nek benzeri. juas.sia kwa'iy, kwas'iy isim 1. acaa, kavasya. 2. acaa/kavasya tentr.
quatrain quaver
juat.rain kwat'reyn isim, edebiyat drtlk, kta. jua.ver kwey'vr fiil 1. titremek. 2. titrek sesle ark sylemek veya konumak. isim 1. titreme. 2. ses titremesi.
quay queasy
juay ki isim rhtm, iskele. juea.sy kwi'zi sfat 1. midesi bulanm. 2. mide bulandrc. 3. midesi kolayca bulanan.
isim (Queen Anne's lace) krlarda yetien beyaz iekli bir havu tr.
arbeyi, anaar. kraln kars olan kralie. dul kralie. ana kralie. jueen kwin isim 1. kralie. 2. arbeyi, anaar. 3. satran vezir. 4. iskambil oyunlar kz. 5. argo ibne.
sfat kralie gibi. jueen.lysfat 1. kralie gibi. 2. kralieye yakr. garip bir kimse, tuhaf bir kimse, antika, kamerdikoz. jueer kwr sfat 1. acayip, tuhaf, garip. 2. argo homoseksel.
quell
juell kwel fiil 1. (isyan v.b.'ni) bastrmak. 2. (korku, endie v.b.'ni) gidermek veya yattrmak.
susuzluunu gidermek. juench kwen fiil 1. (susuzluu) gidermek. 2. (ate, yangn v.b.'ni) sndrmek. 3. (isyan v.b.'ni) bastrmak; (duygu, umut v.b.'ni) yok etmek. 4. (elie) su vermek.
querulous query
juer.u.lous kwer'ls sfat ikyeti, titiz, aksi. jue.ry kwr'i isim 1. soru. 2. kuku, phe. fiil 1. (birine) soru sormak. 2. -in doruluunu sormak.
quest
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dilbilgisi soru iareti, soru imi. jues.tion kwes'n isim 1. soru. 2. sorun, mesele. 3. kuku, phe. fiil 1. soru sormak. 2. sorguya ekmek: The police are juestioning the suspect. Polisler san sorguya ekiyorlar. 3. -den phe etmek: I question his honesty. Drstlnden phe ediyorum.
questionable
questionnaire
queue up queue
kuyrua girmek. jueue kyu isim sra, kuyruk. fiil 1. kuyrua girmek. 2. kuyruk olmak.
quibble
juib.ble kwb'l isim batan savma cevap, kaamakl sz. fiil 1. kaamakl cevap vermek. 2. nemsiz eyler zerinde durmak. 3. tartma konusu yapmak.
eli tetikte. 2. hazrcevap, kafas abuk iler. konuma dili 1. hazrcevap. 2. uyank. juick kwk sfat 1. abuk, hzl: as quick as I can elimden geldii kadar abuk. quick returns abuk gelen kazan. 2. anlayl, kavrayl, zeki. isim trnan altndaki hassas et.
quicken
juick.en kwk'n fiil 1. abuklatrmak, hzlandrmak; abuklamak, hzlanmak. 2. canlandrmak, diriltmek; canlanmak, dirilmek.
quickie
juick.ie kwk'i isim, konuma dili 1. abuk iilen/iilmi iki. 2. arabuk sevime/ak yapma. 3. abuk yaplan/yaplm ey. sfat abuk yaplan/yaplm.
juick.lime kwk'laym isim snmemi kire. juick.lyzarf abuk, abucak, sratle, hzla. juick.nessisim abukluk, srat, hz. juick.sand kwk'snd isim bataklk kumu. juick-tem.pered kwk'temprd sfat abuk kzar.
1075
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
juick-wit.ted kwk'wt'd sfat zeki, kavrayl. juid pro juo kwd' pro kwo' (verilen bir eye) karlk: If we give this to them we must insist on a juid pro juo. Bunu onlara verirsek, karln istememiz art.
quid
jui.es.cent kwayes'nt sfat hareketsiz, sakin. susmak. 2. yatmak, sakinlemek. jui.et kway't sfat 1. sessiz, sakin. 2. hareketsiz, dingin. 3. rahat. 4. yumuak huylu, sessiz, uslu. 5. gsterisiz. isim 1. sessizlik, skt. 2. rahat, huzur, sknet, asayi. fiil 1. susturmak. 2. yattrmak, sakinletirmek.
jui.et.ism kway'tzm isim dingincilik. jui.et.lyzarf yavaa, sessizce, hareketsizce. ty kalem. juill kwl isim 1. ku kanadnn byk ty, yelek, telek, teleke; kuyruk telei. 2. ii bo olan ty sap. 3. ty kalem. 4. kirpi oku.
juilt kwlt isim yorgan. juilt.ed kwl'td sfat kapitone. juince kwns isim ayva. jui.nine kway'nayn, [ngiliz ngilizcesi] kwnin' isim kinin.
quintal
quintessence
juin.tes.sence kwntes'ns isim 1. z, cevher. 2. mkemmel bir rnek; tipik bir rnek.
quintessential
juin.tes.sen.tial kwntsen'l sfat zbez; su katlmam; tam bir: That is quintessential mediocrity. Sradanln ta kendisi o.
juin.tet kwntet' isim, mzik kuintet, beli. juin.tette kwntet' isim, mzik kuintet, beli. juin.til.lion kwntl'yn isim kentilyon. juin.tu.ple kwn'tpl, kwntu'pl sfat be kat, be misli.
1076
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
quip
juip kwp isim 1. espri, nkte, latife. 2. ta, akayla kark ineli sz. fiil (juipped, juipping) 1. espri yapmak. 2. ta atmak, akayla kark ineli sz sylemek.
quirk
juirk kwrk isim 1. acayiplik. 2. tuhaf davran. 3. mimarlk kabartmal sslemede girinti.
quit
juit kwt fiil (quit/quitted, quitting) 1. brakmak, vazgemek: He juit smoking cigarettes. Sigara imekten vazgeti./Sigaray brakt. 2. kesilmek, durmak, dinmek: The motor suddenly quit. Motor duruverdi. It's quit raining. Yamur dindi. 3. -i terketmek, -den ekip gitmek: They juit the town. Kasabadan ekip gittiler. 4. ayrlmak: She quit her qob. inden ayrld.
quite a bit
epey: You've grown juite a bit. Epey bydn. I haven't seen her for juite a bit. Epeydir grmedim onu. 2. sk sk: They go there quite a bit. Oraya sk sk gidiyorlar.
birok. Ne ...! (Beeni ve aknlk belirtir.) : She's juite a woman! Ne kadndr o! That was juite a party! Ne partiydi ama! 2. epey (bir miktar): I saw quite a few parrots there. Orada epey papaan grdm. 3. baya: He's developed into juite a hunter. Baya iyi bir avc oldu.
quite an
Ne ...! (Beeni ve aknlk belirtir.) : She's juite a woman! Ne kadndr o! That was juite a party! Ne partiydi ama! 2. epey (bir miktar): I saw quite a few parrots there. Orada epey papaan grdm. 3. baya: He's developed into juite a hunter. Baya iyi bir avc oldu.
Quite so.
1077
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
juite kwayt zarf 1. tam, tamamen: I'm not quite through yet. Henz tam bitirmi deilim. I don't quite know what to say. Ne diyeceimi bilemiyorum. "Is it ready?" "Not quite." "Hazr m?" "Az kald." I'd quite forgotten it. Onu tamamen unuttum. Quite right, sir! ok haklsnz beyefendi! He's not quite the man for the qob. Tam o iin adam deil. Not quite all of them have come yet. Henz hepsi gelmedi. 2. baya, pek: She's juite good at her job. inde baya iyidir o.
quitter
juit.ter kwt'r isim, konuma dili ileri hep yarda brakan kimse.
juiv.er kwv'r fiil titremek; titretmek. isim titreme. juix.ot.ic kwksat'k sfat donkiota, donkiotvari. juix.ot.i.cal kwksat'kl sfat donkiota, donkiotvari. juix.o.tism kwk'stzm isim donkiotluk. radyo, televizyon bilgi yarmas. juiz kwz isim 1. ksa snav, kk imtihan. 2. sorgu. fiil (juizzed, juizzing) (birine) ok soru sormak, (birini) sorguya ekmek.
quizzical
juiz.zi.cal kwz'kl sfat 1. sorgulayc (bak, tavr v.b.). 2. alayl ve keyifli (gl, bak v.b.).
juo.rum kwr'm isim yetersay. juo.ta kwo't isim 1. hisse, pay. 2. kontenjan. 3. kota. dilbilgisi trnak iareti. juo.ta.tion kwotey'n isim 1. alntlama, aktarma. 2. alnt, aktarma.
quote
juote kwot fiil 1. aktarmak, alntlamak, alnt yapmak. 2. (birinin) sylediklerini tekrarlamak. 3. fiyat koymak; fiyat vermek. isim, konuma dili 1. alnt, aktarma. 2. trnak iareti.
quoth
juoth kwoth fiil, eski dedim; dedi. (Bu fiilin baka kipi yoktur. zne daima fiilden sonra gelir: quoth I , quoth he ).
quotient
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
R, r ar isim R, ngiliz alfabesinin on sekizinci harfi. R.A.F. ar'ey'ef ngiliz ngilizcesi, ksaltma the Royal Air Force (Kraliyet Hava Kuvvetleri.)
r.p.m.
r.p.s.
R.S.V.P.
R.S.V.P. ar'es'vi'pi' ksaltma Rpondez s'il vous plat. L.C.V (Ltfen cevap veriniz.)
rab.bi rb'ay isim haham. rab.bit rb't isim tavan. rab.ble rb'l isim insan kalabal, insan srs, gruh. rab.id rb'd sfat 1. kudurmu, kuduz. 2. fkeden kudurmu. 3. fanatik.
ra.bies rey'biz isim kuduz. rac.coon rkun' isim rakun. zamanla yarmak. bir at veya kayk boyu ile kazanlan yar. race reys isim 1. yar, kou. 2. aknt. fiil 1. yarmak; yartrmak. 2. hzl gitmek; komak. 3. (at) drtnala koturmak; (arac) hzl srmek. 4. (avaradaki moturu) hzl altrmak. 5. (beyin, kalp) ok hzl almak.
racecourse
race.course reys'krs isim 1. ngiliz ngilizcesi (at iin) parkur; hipodrom. 2. parkur. 3. yar pisti.
race.horse reys'hrs isim yar at. racerisim 1. yar at. 2. yar arabas. race.track reys'trk isim 1. yar pisti. 2. (at iin) parkur; hipodrom.
ra.cial rey'l sfat rksal. ra.cial.ism rey'lzm isim, ngiliz ngilizcesi rklk. ra.cial.istisim, sfat, ngiliz ngilizcesi rk. rac.ism rey'szm isim rklk. rac.istisim rk. ykm, harabiyet.
1079
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
baya/ok dnmek, kafa patlatmak. rack rk isim 1. (otobs, tren ve vapurda) (ubuklardan oluan) raf; (otomobilin stnde) portbagaj. 2. bir ift geyik boynuzu.
rack.et rk't isim raket. rack.et.eer rktr' isim hara; mafya yesi. rac.juet rk't isim baknz racket rac.y rey'si sfat 1. komik ve biraz ak sak. 2. canl, renkli (slup).
ra.dar rey'dar isim radar. ra.di.al rey'diyl sfat radyal, nsal. ra.di.an rey'diyn isim, geometri radyan. ra.di.ance rey'diyns parlaklk, aydnlk. ra.di.ant rey'diynt sfat 1. n yayan, parlak. 2. nee saan.
radiate
ra.di.a.tion reydiyey'n isim radyasyon, nm. ra.di.a.tor rey'diyeytr isim radyatr. rad.i.cal rd'kl sfat radikal; kkten; kktenci. isim radikal, kktenci.
radicalism radio frequency radio link radio operator radio station radio
rad.i.cal.ism rd'klzm isim radikalizm, kktencilik. radyo frekans. radyolink. telsizci. radyo istasyonu. ra.di.o rey'diyo isim 1. radyo. 2. telsiz. fiil telsizle gndermek/duyurmak: We radioed for help. Telsizle imdat istedik.
radioactive radioactivity
ra.di.o.ac.tive reydiyowk'tv sfat radyoaktif, netkin. ra.di.o.ac.tiv.ityisim, fizik radyoaktivite, netki, netkinlik.
radiologist radiology
ra.di.ol.o.gist reydiyal'cst isim radyolog, nbilimci. ra.di.ol.o.gy reydiyal'ci isim radyoloqi, nbilim.
1080
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ra.di.o.ther.a.py reydiyother'pi isim radyoterapi. rad.ish rd' isim krmzturp. ra.di.um rey'diym isim, kimya radyum. ra.di.us rey'diys isim (radii/radiuses) yarap. raf.fi.a rf'iy isim rafya. raf.fle rf'l isim piyango. fiil off piyangoda hediye olarak datmak.
raft
raft.er rf'tr isim at kirii, kiri. rafts.man rfts'mn isim (raftsmen) salc. bez bebek. rag rg fiil, konuma dili (ragged, ragging) -e taklmak, ile aka yapmak. isim, ngiliz ngilizcesi aka, oyun.
ragamuffin rage
rag.a.muf.fin rg'm^fn isim st ba perian ocuk. rage reyc isim 1. gazap; hrs; hm. 2. coku, heyecan. 3. moda, ok rabet gren ey. It's the rage these days! O imdi ok moda! fiil 1. hrsla veryansn etmek/verip veritirmek. 2. (bir olay) iddetle devam etmek: The storm was raging without. Darda frtna iddetle esiyordu.
ragged
rag.ged rg'd sfat 1. yrtk prtk. 2. hrpani, perian klkl, giysileri yrtk prtk. 3. kenarlar eri br kesilmi.
raid
raid reyd isim 1. baskn; polis baskn. 2. akn. fiil 1. baskn yapmak. 2. akn etmek.
raid.erisim 1. basknc. 2. aknc. -e svp saymak. -e svp saymak. rail reyl fiil svp saymak. rail.ing rey'lng isim 1. kpete; trabzan kpetesi; parmaklk kpetesi. 2. parmaklk, korkuluk; trabzan. 3. tahta parmaklktaki yatay srk.
railroad station
tren istasyonu.
1081
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk railroad railway station railway rain cats and dogs
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rail.road reyl'rod isim demiryolu. tren istasyonu. rail.way reyl'wey isim demiryolu. bardaktan boanrcasna yamak, yamur boanmak, gk delinmek.
rain check
yamur yznden iptal edilen ma, gsteri, konser v.b. yerine ilerisi iin verilen bilet. 2. ekici bulunan bir davet reddedildii zaman kullanlr: I'll take a rain check./Give me a rain check. Alacam olsun.
yamur orman. ne olursa olsun. rain reyn isim yamur. fiil 1. yamur yamak. 2. yamur gibi boanmak. 3. yamur gibi yadrmak.
rainbow raincoat raindrop rainfall rainy raise a blockade raise hell raise someone's curiosity raise the roof raise
rain.bow reyn'bo isim gkkua. rain.coat reyn'kot isim yamurluk. rain.drop reyn'drap isim yamur damlas. rain.fall reyn'fl isim ya miktar. rain.y rey'ni sfat yamurlu. ablukay kaldrmak. karklk karmak, kyamet koparmak. birinin merakn uyandrmak, birinin dikkatini ekmek. ok grlt yapmak. raise reyz fiil 1. (yukar) kaldrmak: He raised his hand. Elini kaldrd. 2. ykseltmek, artrmak. 3. (para) toplamak. 4. (hayvan, ekin) yetitirmek; (ocuk) bytmek/yetitirmek. 5. -e sebep olmak: It raised a laugh among them. Onlar gldrd. Don't raise a dust! Etraf tozutma! You've raised our hopes. Bizi umutlandrdnz. 6. ileri srmek, sylemek: Don't raise any objections! Hi bir itirazda bulunma!
rai.sin rey'zn isim kuru zm. ok para kazanmak. birini iddetle azarlamak, birini halamak.
1082
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rake
rake reyk isim, bahvanlk trmk. fiil 1. trmkla toplamak. 2. (topra) trmklamak. 3. askeri (atele) taramak. 4. together -i zar zor bir araya getirmek.
rakeoff
rally
ral.ly rl'i fiil 1. (birilerini) toplamak; toplanmak. 2. harekete geirmek; canlandrmak. 3. moral vermek, cesaretlendirmek. 4. (dtkten sonra) (fiyatlar) artrmak; (fiyatlar) artmaya balamak. 5. to/around (birinin) yardmna komak; (bir davay) desteklemek. 6. (hasta veya yorgun kii) kendini toparlamak. isim 1. (birilerini) toplama; toplanma. 2. (dten sonra) (fiyatlarda) art. 3. (hasta veya yorgun kii) kendini toparlama. 4. (birini veya bir davay desteklemek iin yaplan) toplant; miting. 5. otomotiv ralli.
konuma dili birini/bir eyi birine zorla kabul ettirmek, birinin grtlana basarak birini/bir eyi kabul ettirmek.
ram someone down someone's throat birine birini/bir eyi zorla kabul ettirmek. ram something down one's throat konuma dili birini/bir eyi birine zorla kabul ettirmek, birinin grtlana basarak birini/bir eyi kabul ettirmek. ram something down someone's throat RAM Ramadan Ramazan ramble birine birini/bir eyi zorla kabul ettirmek.
RAM rm isim, ksaltma Random-Access Memory Ram.a.dan rmdan' isim Ramazan. Ram.a.zan rmzan' isim Ramazan. ram.ble rm'bl fiil 1. gezinmek, dolamak, dolanmak. 2. konuyu datmak. 3. (bitki) geliigzel yaylp bymek. isim gezinme, gezinti.
rambunctious
ram.bunc.tious rmb^nk's sfat, konuma dili 1. neeli, grltl. 2. delimen; ele avuca smaz.
ramification ramify
ram.i.fi.ca.tion rmfkey'n isim kol, ube, dal. ram.i.fy rm'fay fiil dallanp budaklanmak; kollara ayrlmak.
1083
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ramp rmp isim rampa. ram.page rm'peyc isim yakp ykma. ram.pant rm'pnt sfat 1. dal budak salm, her tarafa yaylm; fkrm; azgn (bitki). 2. ar boyutlara varm, alp yrm, gemi azya alm, kol gezen.
rampart ramshackle ran ranch rancid rancor rancorous rancour random Random-Access Memory Random-Access
ram.part rm'part, rm'prt isim kale duvar, sur; siper. ram.shack.le rm'kl sfat harap, ykk. ran rn fiil baknz run ranch rn isim hayvan iftlii. ran.cid rn'sd sfat ekimi, kokmu, kfl (ya). ran.corisim garaz, kin. ran.cor.oussfat garazl; garaz dolu. ran.cour rng'kr isim, ngiliz ngilizcesi baknz rancor ran.dom rn'dm sfat rasgele, geliigzel, tesadfi. bilgisayar rasgele eriimli bellek. Ran.dom-Ac.cess rn'dm.k'ses sfat baknz RandomAccess Memory
randy
ran.dy rn'di sfat, ngiliz ngilizcesi, konuma dili seks yapma arzusuyla yanp tutuan, seks yapmaya her zaman hazr, ehvet dolu (erkek).
rang range
rang rng fiil baknz ring range reync isim 1. alan, saha. 2. mera, otlak. 3. (bitki veya hayvann doal olarak yetitii) alan/alanlar. 4. sra, dizi. 5. erim, menzil. 6. (yemek piirmeye yarayan st ocakl) frn; kuzine, kuzina. 7. _istatistik_ dalm.
rank above
(birinden) aa bir rtbede olmak. rank rngk isim 1. sra, dizi, saf. 2. askeri rtbe. 3. derece, mertebe, mevki, aama; makam. fiil 1. derecelendirmek, sraya koymak. 2. (belirli bir grubun) iinde olmak, (belirli bir gruptan) biri saylmak.
1084
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rankle ransack
ran.kle rng'kl fiil acs unutulmamak. ran.sack rn'sk fiil 1. iyice aratrmak, altn stne getirmek. 2. yama etmek.
ransom
rant
rant rnt fiil bararak atp tutmak/yksekten atmak, yksek perdeden konumak.
rap
rap rp isim hafif vuru; tklatma. fiil (rapped, rapping) hafife vurmak; tklatmak.
rapacious
rapaciousness rape
ra.pa.cious.nessisim agzllk. rape reyp fiil -in rzna gemek, -e tecavz etmek. isim 1. rza geme, tecavz. 2. yamalayp yakp ykma.
rap.id rp'd sfat abuk, hzl, tez, sratli. ra.pid.i.ty rpd'ti isim hz, srat. ra.pid.lyzarf hzla, sratle. rap.idsisim, oul bir akarsuyun hzla akan trblansl ksmlar.
rapist rapprochement rapt rapture rare rarely rarity rascal rase rash rasp
rap.ist rey'pst isim tecavz eden adam. rap.proche.ment rprman' isim uzlama. rapt rpt sfat 1. kendinden gemi. 2. ok dalm. rap.ture rp'r isim kendinden geme, ar sevin. rare rer sfat nadir, az bulunur. rare.lyzarf nadiren. rar.i.ty rer'ti isim 1. nadirlik, seyreklik. 2. nadir ey. ras.cal rs'kl isim yaramaz; kerata. rase reyz fiil baknz raze rash r sfat fazla aceleci, atlgan. rasp rsp fiil raspalamak, eelemek, trplemek. isim 1. raspa, ee, (iri dili) trp. 2. (trp sesine benzeyen) kulak trmalayc ses.
1085
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rasp.ber.ry rz'beri isim ahududu, aailei, frambuaz. rasp.ingsfat kulak trmalayc, rahatsz eden (ses). rasp.ysfat kulak trmalayc, rahatsz eden (ses). kemeke, kouturma. rat rt isim san. fiil (ratted, ratting) argoon -i gammazlamak.
ratchet
ratch.et r't isim 1. (mandall ark iin) mandal, crcr. 2. mandall ark, crcrl makara.
kur, dviz kuru. faiz oran. rate reyt isim 1. oran, nispet; sklk: death rate lm oran. rate of interest faiz oran. 2. deer, fiyat, cret: hourly rate saat bana cret. 3. hz, srat. 4. snf, eit. 5. ngiliz ngilizcesi emlak vergisi oran. 6. ngiliz ngilizcesi emlak vergisi. fiil 1. deer bimek. 2. saymak, farzetmek, olarak grmek. 3. among -den biri saylmak. 4. deerlendirmek. 5. snflandrmak. 6. konuma dili hak etmek.
rather
rath.er rdh'r, ra'dhr zarf 1. -mektense: I decided to visit a friend rather than go home. Eve gitmektense bir arkada ziyaret etmeye karar verdim. 2. -den ziyade, den ok: This place is rather like a museum than a home. Buras, evden ziyade mzeye benziyor. 3. olduka, epeyce, bir hayli: He's getting along rather well with his fellow workers. arkadalaryla olduka iyi geiniyor. 4. daha dorusu. 5. tersine, aksine.
ngiliz ngilizcesi, konuma dili Hem de nasl! rat.i.fi.ca.tionisim onaylama; onaylanma. rat.i.fy rt'fay fiil onaylamak, tasdik etmek. rat.ing rey'tng isim 1. snflama. 2. snf, kategori. ra.tio rey'o, rey'iyo isim oran, nispet. ra.tion r'n, rey'n isim 1. pay, hisse. 2. vesika ile verilen miktar. 3. tayn, er az. fiil vesika ile datmak; karneye balamak.
1086
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ra.tion.al r'nl sfat 1. akl sahibi, mantkl, makul. 2. ussal, rasyonel. 3. matematik rasyonel.
rationalise
ra.tion.al.ism r'nlzm isim aklclk, rasyonalizm. isim aklc, rasyonalist. ra.tion.al.i.ty rnl'ti isim 1. ussallk, rasyonalite. 2. mantkllk.
rationalize
ra.tion.al.ize r'nlayz fiil 1. (salam olmayan bir mantkla) (bir eyi) hakl gstermeye almak. 2. manta gre aklamak; mantkl klmak.
rat.tan rtn', rtn' isim hezaren, hintkam. ezbere sylemek. cr cr tmek, durmadan konumak. rat.tle rt'l fiil takrdamak, tkrdamak; takrdatmak, tkrdatmak. isim 1. takrt, tkrt. 2. ngrak, ngrdak.
rat.tle.brain rt'lbreyn isim ku beyinli kimse. rat.tle.brain.edsfat ku beyinli, tn tn. rat.tle.snake rt'lsneyk isim ngraklylan. rat.tling rt'lng sfat 1. takrdayan, tkrdayan. 2. konuma dili canl. zarf, konuma dili son derece, ok.
raucous raunchy
rau.cous r'ks sfat yksek ve bet (ses). raun.chy rn'i sfat, konuma dili 1. ok ak sak. 2. rezil, pespaye.
rav.age rv'c fiil yakp ykmak, kasp kavurmak. rav.agesisim zarar; zararlar. (kitap, film v.b. hakknda) vg dolu yaz. rave reyv fiil 1. lgnca barp armak, hezeyan etmek. 2. about -i ok vmek, -i gklere karmak.
ravel
ra.ven rey'vn isim kuzgun. rav.en.ous rv'ns sfat ok a. rav.en.ous.lyzarf a kurt gibi.
1087
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ra.vine rvin' isim genie ve derin dere ukuru, dere. rav.ing rey'ving sfat lgnca barp aran. isim lgnca barp arma.
ravioli
rav.ish rv' fiil rzna gemek, tecavz etmek. rav.ish.ingsfat enfes, mthi gzel. hammadde. (silahl kuvvetlere gnll olarak yazlm/askere alnm) acemi er.
raw
raw r sfat 1. i, pimemi. 2. ham, ilenmemi: raw material hammadde. 3. terbiye edilmemi. 4. olgunlamam. 5. souk. 6. acemi, toy, tecrbesiz.
rawboned
raw.boned r'bond' sfat bir deri bir kemik kalm, kaburgalar km.
rawhide ray rayon raze razor blade razor strop razor razor-sharp re-
raw.hide r'hayd isim ham deri. ray rey isim vatoz; trpana, rina. ray.on rey'an isim suni ipek. raze reyz fiil ykp yerle bir etmek. jilet. ustura kay. ra.zor rey'zr isim 1. tra makinesi. 2. ustura. ra.zor-sharp rey'zr.arp sfat ok keskin, qilet gibi. re-nek 1. geri, geriye doru: re call, re trace. 2. tekrar, yeniden: re address, re arm, re state.
(almak veya dokunmak zere) uzanmak/elini uzatmak. reach ri fiil 1. out (elini, kolunu) uzatmak; uzanmak. 2. out for (almak zere) -e uzanmak. 3. -e yetimek: I'm not tall enough to reach that shelf. Boyum o rafa yetimez. I wasn't able to reach the ferryboat on time. Vapura zamannda yetiemedim. 4. uzanmak, erimek: The new road will reach all the way from Istanbul to Ankara. Yeni yol stanbul'dan ta Ankara'ya kadar uzanacak. 5. varmak, ulamak, gelmek.
1088
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.act riykt' fiil (to) (-e) tepki gstermek, tepkimek. re.ac.tion riyk'n isim 1. tepki, reaksiyon. 2. kimya reaksiyon, tepkime. 3. politika gericilik.
reactionary reactionism reactor read between the lines read over read someone's mind read someone's thoughts read something through read the riot act to read
re.ac.tion.arysfat, isim gerici. re.ac.tion.ismisim gericilik. re.ac.tor riyk'tr isim reaktr. konuma dili bir yazdaki kapal anlam kefetmek. batan baa okumak. 2. tekrar okumak. birinin ne dndn yznden okumak. birinin dncesini okumak. bir eyin tamamn okumak. -i azarlamak. read rid fiil (read) 1. okumak. 2. ngiliz ngilizcesi okumak, ... eitimi grmek: read law hukuk okumak. 3. anlamak, yorumlamak. Do you read me? Beni anlyor musun? 4. -de yazl olmak: How does that article of the contract read? Szlemenin o maddesinde ne yazl? 5. i gstermek. 6. zmek: I can't read that coded message. O ifreli mesaq zemiyorum.
readable reader
read.ablesfat 1. okunakl. 2. okunmaya deer, ilgin. read.er ri'dr isim 1. okuyucu, okur. 2. yaymlanacak eserleri eletiren kimse. 3. dzeltmen. 4. okuma kitab.
readership readily
read.er.shipisim okur says. read.i.ly red'li zarf 1. seve seve, isteyerek. 2. kolayca, kolaylkla.
okunacak ey. read.ing ri'dng isim 1. okuma; okunma. 2. okunu. 3. okunacak metin. 4. gstergenin kaydettii lm. 5. yorum. sfat okumaya elverili.
readjust
re.ad.just riyc^st' fiil 1. tekrar dzeltmek, yeniden dzenlemek, yeniden ayarlamak. 2. yeniden almak.
readjustment
Read-Only Memory
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk Read-Only ready cash ready money ready ready-made ready-to-wear
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Read-On.ly rid'onli sfat baknz Read-Only Memory kasa mevcudu. nakit, hazr para; pein para. read.y red'i sfat hazr. read.y-made redimeyd' sfat hazr. read.y-to-wear reditwer' sfat hazr (giyim eyas). isim hazr giyim eyas, konfeksiyon.
re.a.gent riyey'cnt isim, kimya ayra, miyar. hukuk tanmaz mal, gayrimenkul mal, mlk. hukuk mlk. reel cret. real ril, ri'yl sfat 1. gerek, hakiki. 2. asl: the real problem asl sorun. 3. samimi, iten.
realisation
re.al.ise ri'ylayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz realize re.al.ism ri'ylzm isim gerekilik, realizm. re.al.ist ri'ylst isim gereki, realist. re.al.is.tic riyls'tk sfat gereki; geree uygun. re.al.i.ty riyl'ti isim 1. gereklik, hakikat, realite. 2. gerek, realite.
realization
re.al.i.za.tion riylzey'n, riylayzey'n isim 1. farknda olma; farkna varma, fark etme, anlama. 2. of gerekletirme. 3. paraya evirme.
realize
re.al.ize ri'ylayz fiil 1. farknda olmak; farkna varmak, fark etmek, anlamak. 2. gerekletirmek. 3. ticaret paraya evirmek.
re.al.ly ri'yli, ri'li zarf gerekten. yle mi? realm relm isim 1. lke, memleket. 2. krallk. 3. alan. 4. dnya, lem.
realtor realty
re.al.tor ri'yltr, ri'yltr isim emlaki. re.al.ty ri'ylti isim tanmaz mal, gayrimenkul mal, mlk.
1090
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ream rim isim 1. 068 veya 588 tabakalk kt topu. 2. konuma dili ok miktar.
ream.er ri'mr isim rayba, przalr. re.an.i.mate riyn'meyt fiil yeniden canlandrmak. re.an.i.ma.tion riynmey'n isim, tbbi reanimasyon. reap rip fiil 1. (ekin) bimek. 2. semeresini almak. reap.er ri'pr isim 1. orak. 2. bierdver. re.ap.pear riypir' fiil yeniden grnmek, yeniden ortaya kmak.
denizcilikle ilgili tuamiral. (tfekte) gez. rear rr isim 1. arka, geri. 2. k. sfat arkadaki, arka, geri.
rearm
rearmament
rearrange rearrangement
re.ar.range riyreync' fiil yeniden dzenlemek. re.ar.range.mentisim 1. yeniden dzenleme. 2. yeni dzenleme; yeni dzen.
otomotiv dikiz aynas. bir eyi akl yoluyla zmek veya zmeye almak. rea.son ri'zn isim 1. neden, sebep. 2. akl, us, muhakeme, mantk. fiil 1. (mantkl bir ekilde) dnmek, muhakeme etmek. 2. with (mantk yoluyla) i ikna etmeye almak.
reasonable
rea.son.a.blyzarf orta derecede. rea.son.edsfat iyice dnlm ve mantkl. rea.son.ing ri'znng isim 1. dnme, muhakeme; mantk. 2. felsefe uslamlama, usavurma, muhakeme.
1091
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.as.sur.ance riyr'ns isim 1. (birinin) phelerini/endielerini tekrar giderme veya gidermeye alma. 2. baknz reinsurance
reassure
re.as.sure riyr' fiil 1. (birinin) phelerini/endielerini tekrar gidermek; (birinin) phelerini/endielerini tekrar gidermeye almak. 2. baknz reinsure
rebate rebel
re.bate ri'beyt isim indirim, skonto, geri denen ksm. reb.el reb'l sfat ayaklanan, ba kaldran. isim isyanc, asi.
re.bel.lion rbel'yn isim isyan, ayaklanma. re.bel.lious rbel'ys sfat isyankr, asi, serke. re.birth ribrth' isim yeniden doma. re.born ribrn' sfat yeniden domu. re.bound rbaund' fiil geri sekmek. isim 1. geri sekme. 2. spor ribaunt. 3. konuma dili hayal krklndan sonraki tepki.
rebuff
re.buff rb^f' isim 1. ret. 2. ters cevap. 3. (saldry) pskrtme. fiil 1. reddetmek. 2. ters cevap vermek. 3. (saldry) pskrtmek.
rebuke
rebut
re.but.talisim delillerle rtme. re.cal.ci.trant rkl'strnt sfat inat, serke. re.call rkl' fiil 1. geri armak. 2. hatrlamak, anmsamak; hatrlatmak, anmsatmak. 3. geri almak. isim 1. geri arma. 2. hatrlama, anmsama. 3. geri gelme iareti veya emri.
recant
recap
re.cap ri'kp fiil (recapped, recapping) (lastik) kaplamak. isim kaplanm lastik.
1092
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.ca.pit.u.late rikp'leyt fiil zetlemek. re.ca.pit.u.la.tion rikpley'n isim zet. re.cap.ture rikp'r fiil 1. geri almak, yeniden ele geirmek. 2. hatrlatmak.
recast
re.cast rikst' fiil (recast) 1. yeniden dkmek. 2. yeni bir biime sokmak.
re.cede rsid' fiil geri ekilmek. re.ceipt rsit' isim 1. makbuz, alnd; fi. 2. reete. re.ceive rsiv' fiil 1. almak: He received the report on time. Raporu zamannda ald. 2. kabul etmek: He is not receiving visitors today. Bugn ziyareti kabul etmiyor. 3. anlamak, kavramak. 4. (kt bir eye) uramak, yemek: He received a blow on the head. Bana bir darbe yedi. 5. (iyi bir ey) grmek: He received his elementary education there. lkrenimini orada grd.
re.ceiverisim 1. alc, reseptr. 2. ahize. re.cent ri'snt sfat yeni, yaknda olmu, son. re.cent.lyzarf geenlerde, son zamanlarda, yaknlarda. re.cep.ta.cle rsep'tkl isim kap, koyacak; hazne. resepsiyon. bekleme odas. re.cep.tion rsep'n isim 1. alma; alnma. 2. kabul. 3. kabul treni, resepsiyon. 4. televizyon yayn alma.
receptionist receptive
re.cep.tion.istisim resepsiyon memuru. re.cep.tive rsep'tv sfat 1. alr, kabul eder. 2. yeni dncelere ak.
recess
re.cess ri'ses isim 1. teneffs, ara; paydos; tatil. 2. girinti, oyuk. 3. genellikle oul gizli yer, i taraf. fiil 1. ara vermek; ara vermek zere (toplanty) sona erdirmek. 2. girinti yapmak, oymak.
recession
recipe recipient
rec.i.pe res'pi isim 1. yemek tarifi. 2. forml, yntem. re.cip.i.ent rsp'iynt isim alan kimse, alc.
1093
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.cip.ro.cal rsp'rkl sfat karlkl, iki tarafl. re.cip.ro.cate rsp'rkeyt fiil 1. -e karlk vermek, -e karlkta bulunmak. 2. misillemede bulunmak. 3. makine ileri geri almak. 4. karlkl alp vermek.
rec.i.proc.i.ty respras'ti isim karlkllk. re.cit.al rsayt'l isim 1. mzik resital. 2. anlatma. rec.i.ta.tion restey'n isim 1. ezberden okuma. 2. ezberden okunacak para.
recite
re.cite rsayt' fiil 1. ezberden okumak. 2. (renci) ders anlatmak. 3. sayp dkmek, anlatmak.
reckless
reck.less rek'ls sfat 1. dnyay umursamayan, pervasz, gz kara. 2. dikkatsiz, aldrsz, kaytsz.
-e gvenmek. -e gvenmek. -i hesaba katmak, -i dikkate almak. reck.on rek'n isim 1. saymak, hesaplamak. 2. saymak, gzyle bakmak. 3. sanmak.
reckoning
reclaim
re.claim rikleym' fiil 1. -in geri verilmesini/iadesini istemek. 2. (rkleym') -i kullanlabilir bir hale getirmek.
recline
recluse
rec.luse rek'lus, rklus' isim bakalaryla grmeden yalnz yaayan kimse, mnzevi.
recognise
recognition
rec.og.ni.tion rekgn'n isim 1. tanma; tannma. 2. farknda olma; farkna varma. 3. kabul; onay.
recognize
rec.og.nize rek'gnayz fiil 1. tanmak. 2. farknda olmak; farkna varmak. 3. kabul etmek, hakl bulmak. 4. onaylamak, tanmak. 5. takdir etmek, (nemini, gerekliini, deerini) anlamak. 6. sz hakk vermek.
1094
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.coil rkoyl' fiil 1. geri ekilmek. 2. (silah) geri tepmek. 3. geri gelmek. isim 1. geri ekilme. 2. (silah) geri tepme.
rec.ol.lect reklekt' fiil hatrlamak. rec.ol.lec.tion reklek'n isim 1. hatrlama. 2. hatra. rec.om.mend rekmend' fiil tavsiye etmek, salk vermek.
recommendation
rec.om.men.da.tion rekmendey'n isim 1. tavsiye; vme. 2. tavsiye mektubu; bonservis, iyi i belgesi, i baar belgesi.
recompense
rec.om.pense rek'mpens fiil 1. karln vermek; dllendirmek; cezalandrmak; tazminat vermek. isim karlk; dl; ceza; tazminat.
reconcile
reconciliation
recondite
re.con.di.tion riknd'n fiil tamir edip yenilemek. askeri keif/gzc ua. re.con.nais.sance rkan'sns, rkan'zns isim, askeri keif.
reconnoiter
reconnoitre
reconsider
reconstitute
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.con.struct riknstr^kt' fiil 1. yeniden yapmak, yeniden dzenlemek. 2. kalntlarndan eski durumunu anlamaya almak.
pikap; fonograf. rec.ord rek'rd isim 1. kayt, vesika. 2. sicil, defter. 3. plak. 4. tutanak. 5. rekor. sfat rekor kran, rekor yapan, en yksek, en ok.
recorder
recording
re.cord.ingisim (kaset, plak v.b.'ne ait) kayt: recording studio kayt stdyosu.
re.count rkaunt' fiil anlatmak, hikye etmek. re.coup rkup' fiil 1. telafi etmek. 2. zararn demek. re.course ri'krs, rkrs' isim 1. bavuru, yardm dileme. 2. bavurulacak yer veya kimse.
recover
re.cov.er rk^v'r fiil 1. yeniden ele geirmek, geri almak. 2. yeniden bulmak. 3. telafi etmek. 4. iyilemek. 5. kendine gelmek.
re-cover
recovery
re-cre.ate ri'kriyeyt fiil yeniden yaratmak. rec.re.a.tion rekriyey'n isim elence. re.crim.i.nate rkrm'neyt (birbirini) sulamak. re.crim.i.na.tion rkrmney'n isim karlkl ikyet. re.cruit rkrut' fiil 1. (silahl kuvvetler iin) asker toplamak; (birini) asker yazmak. 2. for (bir i iin) eleman aramak; (birini) (bir ie) almak. isim baknz new recruit raw recruit
recruitment
rectangle rectangular
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rec.ti.fy rek'tfay fiil 1. dzeltmek, dorultmak. 2. tasfiye etmek. 3. elektrik (dalgal akm) doru akma evirmek.
rec.ti.tude rek'ttud isim drstlk, doruluk. rec.tor rek'tr isim 1. papaz. 2. rektr. re.cum.bent rk^m'bnt sfat 1. boylu boyunca uzanm, yatan. 2. yan yatan. 3. yaslanan.
recuperate recur
re.cu.per.ate rku'preyt fiil iyilemek. re.cur rkr' fiil (olay, hastalk v.b.) tekrar olmak, tekrarlamak, yinelemek.
re.cur.renceisim tekrar olma, yineleme. re.cur.rentsfat tekrar tekrar olan, yinelenen. re.cy.cle risay'kl fiil (kullanlm maddeleri) yeniden ileyip kullanlr duruma getirmek, geri kazanmak.
Red Cross red herring red mulberry red pepper red tape red
Kzlha. ilgiyi baka yne ekmek iin ne srlen konu. krmz dut. krmzbiber. krtasiyecilik, brokrasi. red red sfat, isim (redder, reddest) 1. krmz, kzl, al. 2. genellikle byk harf ile kzl, komnist.
red-blooded
red.bud red'b^d isim, botanik erguvan. red.den red'n fiil krmzlatrmak; krmzlamak. re.deem rdim' fiil 1. bedelini verip geri almak, rehinden kurtarmak. 2. (birini/bir eyi) affettirmek; -in ktln azaltmak/hafifletmek. 3. kurtarmak.
redemption
re.demp.tivesfat kurtarc, kurtaran. red-hand.ed red'hn'dd sfat sust. red.head red'hed isim kzl sal kimse.
1097
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
red-hot red'hat' sfat 1. kzgn. 2. yepyeni, taze (haber). 3. son derece fkelenmi, ate saan.
red-let.ter red'let'r sfat ok nemli, unutulmaz. genelevlerin bulunduu semt, genelevler. red-light red'layt' sfat baknz red-light district re.do ri'du fiil (redid, redone) yeniden yapmak. red.o.lent red'lnt sfat 1. gzel/keskin kokulu. 2. of/with ... kokan. 3. of/with -i anmsatan, - i hatrlatan, ... kokan.
daha fazla gayret sarfetmek. re.dou.ble rid^b'l fiil 1. iki misline karmak. 2. tekrarlamak; tekrarlanmak.
redoubtable
redound
re.dound rdaund' fiil 1. to -i artrmak: This will redound to your credit. Herkesin gznde senin kymetini artrr. 2. on/upon -i etkilemek, -e dokunmak, - e yansmak.
redress
red.skin red'skn isim, aalayc Kzlderili. birini susturmak, birinin sesini kestirmek. re.duce rdus' fiil 1. azaltmak, indirmek, drmek; kltmek. 2. to (belli bir duruma) getirmek, sokmak, drmek. 3. to -e evirmek, -e dndrmek. 4. kilo vermek, zayflamak. 5. matematik indirgemek.
indirimli fiyat. re.ducerisim, kimya redktr, indirgen. kimya redktr, indirgen. re.duc.ing rdus'ng isim baknz reduction sfat, kimya indirgeyici.
reduction
re.duc.tion rd^k'n isim 1. azaltma, indirme; kltme; azalma. 2. indirim, skonto. 3. matematik redksiyon, indirgeme.
1098
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.dun.dant rd^n'dnt sfat 1. gerekenden fazla olan. 2. fazla szle ifade edilmi, adal. 3. ngiliz ngilizcesi iinden karlan.
reed reef reek reel off reel- to-reel reel reelect reenforce reenter
reed rid isim 1. kam. 2. saz. reef rif isim resif. reek rik fiil (of) (fena koku) yaymak. isim fena koku. konuma dili ezbere anlatmak; pe pee sralamak. sfat iki makaral (teyp). reel ril isim makara. fiil makaraya sarmak. re.e.lect riylekt' fiil, politika yeniden semek. re.en.force riynfrs' fiil baknz reinforce re.en.ter riyen'tr fiil 1. yeniden girmek. 2. yeniden katlmak. 3. yeniden kaydetmek.
reevaluate
reexamine
re.ex.am.ine riygzm'n fiil 1. yeniden imtihan etmek. 2. yeniden deerlendirmek. 3. tekrar sorguya ekmek.
refer
re.fer rfr' fiil (referred, referring) 1. to -e gndermek, e havale etmek. 2. to -e bavurmak, -e bakmak. 3. to den sz etmek, -den bahsetmek. 4. to -e gnderme yapmak.
referee reference
ref.er.ee refri' isim hakem. ref.er.ence ref'rns, ref'rns isim 1. gnderme, havale etme. 2. bavurma. 3. sz etme, bahsetme. 4. referans.
referendum
refill
re.fill ri'fl isim 1. yedek. 2. yedek kalem ii, kartu. fiil (rifl') yeniden doldurmak.
refine
re.fine rfayn' fiil 1. artmak, tasfiye etmek, rafine etmek. 2. rtu etmek. 3. incelik vermek, incelik kazandrmak.
refined
1099
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
refinery
refit
reflect
re.flect rflekt' fiil 1. yanstmak, aksettirmek; yansmak, aksetmek. 2. on/upon -i iyice dnmek, -i lp bimek.
reflection
reflective
reflector reflex
re.flec.tor rflek'tr isim yansta, reflektr. re.flex ri'fleks sfat tepkesel, tepkeli, refleks. isim tepke, yans, refleks.
reflexion
dilbilgisi dnl zamir. re.flex.ive rflek'sv sfat, dilbilgisi dnl. isim 1. dnl fiil. 2. dnl zamir.
slahevi. re.form rfrm' fiil slah etmek, iyiletirmek, dzeltmek; slah olmak, iyilemek, dzelmek; reform yapmak. isim reform, slah, dzeltme.
re-form
re-form rifrm' fiil 1. yeniden kurmak. 2. yeniden sraya dizmek. 3. yeni bir biime sokmak.
reformation
re.form.a.to.ry rfr'mtri isim slahevi. re.form.erisim reformcu, slahat. re.form.ist rfr'mst isim reformcu, slahat. re.fract rfrkt' fiil (nlar) krmak.
1100
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
refractor refractory
re.frac.tor rfrk'tr isim kkran, refraktr. re.frac.to.ry rfrk'tri sfat 1. inat, itaatsiz. 2. kolay ilenemez, erimez.
refrain
re.frain rfreyn' fiil from -den ekinmek, -den saknmak; kendini tutmak.
birinin bilgisini tazelemek; birine bir eyler hatrlatmak. re.fresh rfre' fiil 1. tazelemek. 2. (g verip) canlandrmak, diriltmek, ihya etmek. 3. mutlulandrmak, mutlandrmak.
refreshing
re.fresh.ingsfat 1. (can skkn veya olduka umutsuz birine) ok ho gelen veya umut veren. 2. canlandrc, diriltici, ihya edici.
refreshments
re.fresh.mentsisim, oul (misafirlere ikram edilen kurabiye, ay gibi) hafif yiyecek ve iecekler.
re.frig.er.ate rfrc'reyt fiil soutmak, dondurmak. re.frig.er.a.tion rfrcrey'n isim soutma, dondurma. frigorifik vagon. re.frig.er.a.tor rfrc'reytr isim buzdolab, soutucu. re.fu.el rifyu'wl fiil yeniden yakt almak. ref.uge ref'yuc isim snacak yer, snak, barnak. ref.u.gee ref'yci, refyci' isim mlteci. re.fund rf^nd' fiil (alnm paray) geri vermek, geri demek. isim 1. geri deme. 2. geri denen para.
refurbish
re.fus.al rfyu'zl isim ret, kabul etmeme. prensiplerine aykr olduu iin reddetmek. re.fuse rfyuz' fiil kabul etmemek, reddetmek, geri evirmek.
refute regain
re.fute rfyut' fiil yalanlamak, rtmek. re.gain rigeyn' fiil tekrar ele geirmek, yeniden kazanmak.
1101
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
regale
regalia
re.ga.li.a rgey'liy isim (belirli bir durum veya zamanda giyilen) kyafet, klk.
regard something as good riddance (birinin uzaklatrlmasn, bir eyin yok edilmesini) ho karlamak. regard re.gard rgard' fiil 1. dikkatle bakmak. 2. saymak, gzyle bakmak. 3. ilgilendirmek; ile ilgili olmak. 4. dikkate almak, hesaba katmak; dikkat etmek, kulak vermek, aldrmak. isim 1. bak, nazar. 2. sayg, hrmet. regarding regardless re.gard.ingedat hakknda; -e ilikin. re.gard.lesszarf 1. her eye ramen; ne olursa olsun. 2. of -e aldrmayarak, -e bakmayarak. regenerate re.gen.er.ate ricen'reyt fiil 1. yeniden oluturmak; yeniden olumak. 2. slah etmek, dzeltmek, iyiletirmek; slah olmak, dzelmek, iyilemek. 3. yeniden canlandrmak, yeniden hayat vermek. regent regime regimen re.gent ri'cnt isim kral naibi. re.gime rqim' isim reqim, ynetim, sistem. reg.i.men rec'mn isim 1. tbbi perhiz, reqim. 2. ynetim, idare. regiment reg.i.ment rec'mnt isim, askeri alay. fiil 1. askeri alay oluturmak. 2. (toplum, kurum v.b.'ni) sk bir dzene sokmak. region re.gion ri'cn isim 1. yre, blge. 2. alan, evre. 3. tabaka. regional register re.gion.alsfat blgesel. reg.is.ter rec'str isim 1. ktk, kayt defteri. 2. sicil. fiil 1. kaydetmek, deftere geirmek. 2. gstermek: The thermometer registers ten degrees. Termometre on dereceyi gsteriyor. 3. (mektubu) taahhtl olarak gndermek. 4. kaydolmak, yazlmak.
1102
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
reg.is.tered rec'strd sfat 1. taahhtl: registered letter taahhtl mektup. 2. kaytl: registered nurse kaytl hemire.
registrar
registration
reg.is.try rec'stri isim kayt; tescil. re.gress rgres' fiil gerilemek. re.gres.sion rgre'n isim gerileme. re.gret rgret' fiil (regretted, regretting) 1. pimanlk duymak; esef etmek, zlmek. 2. (yitip giden bir eye) zlmek. isim pimanlk; esef, znt.
re.gret.ta.blesfat zc, acnacak. re.gret.fulsfat piman; esef dolu; zntl. dilbilgisi kurall fiil. reg.u.lar reg'ylr sfat 1. dzenli, muntazam; kurall, kurallara uygun. 2. dzgn. 3. normal; her zamanki. 4. devaml (mteri).
regularise
regularity
regularize
regularly regulate
reg.u.lar.lyzarf dzenli olarak, muntazaman. reg.u.late reg'yleyt fiil 1. dzene sokmak, dzenlemek. 2. yoluna koymak. 3. ayarlamak. 4. denetim altnda tutmak.
regulation
reg.u.la.tion regyley'n isim 1. dzenleme; dzenlenme. 2. dzen. 3. kural. 4. denetim, kontrol. 5. oul tzk; ynetmelik.
regulator
1103
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
regurgitation
rehabilitate
re.ha.bil.i.tate rihbl'teyt fiil 1. slah etmek, iyiletirmek. 2. onarmak. 3. namus veya itibarn iade etmek, eski haklarn iade etmek.
rehabilitation rehash
rehearsal rehearse
re.hears.alisim 1. mzik prova. 2. tekrarlama. re.hearse rhrs' fiil 1. (oyun, mzik v.b.'ni) prova etmek. 2. tekrarlamak.
reign
reign reyn isim 1. saltanat. 2. devir. fiil 1. saltanat srmek. 2. hkm srmek.
reimburse
reimbursement rein
re.im.burse.mentisim (birine) (harcad paray) deme. rein reyn isim genellikle oul dizgin, yular. fiil in/up dizginini ekip durdurmak.
reincarnate
re.in.car.nate riynkar'neyt fiil yeni bedene girmek; (ruhu) yeni bedene sokmak.
reincarnation
reindeer reinforce
rein.deer reyn'dr isim (reindeer) rengeyii. re.in.force riynfrs' fiil 1. takviye etmek, desteklemek. 2. kuvvetlendirmek, salamlatrmak, pekitirmek.
reinstate
re.in.state riynsteyt' fiil 1. in (birini) tekrar (bir makama) getirmek. 2. -i geri getirmek, -i yeniden salamak.
reinsurance
isim reasrans.
1104
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.in.sure riynr' fiil reasrans yapmak/yaptrmak. re.is.sue riy'u fiil 1. yeniden basmak. 2. yeniden karmak; yeniden kmak. isim yeni bask.
reiterate reject
re.it.er.ate riyt'reyt fiil tekrarlamak. re.ject rcekt' fiil 1. kabul etmemek, reddetmek. 2. skartaya karmak, atmak.
rejection
rejoice
re.joice rcoys' fiil (at/over) (-e) ok sevinmek, (-den dolay) sevinten umak, dnyalar onun olmak, dn bayram etmek.
rejoin
re.join ricoyn' fiil 1. tekrar/yeniden birletirmek. 2. (ricoyn') tekrar/yeniden katlmak/itirak etmek. 3. (rcoyn') cevap vermek.
rejoinder rejuvenate
re.join.der rcoyn'dr isim cevap. re.ju.ve.nate rcu'vneyt fiil 1. genletirmek; genlemek. 2. canlandrmak, ihya etmek.
rejuvenation relapse
re.ju.ve.na.tionisim 1. genletirme. 2. canlandrma. re.lapse rlps' fiil 1. kt duruma dnmek. 2. tekrar kt yola sapmak. 3. depremek.
relate
re.late rleyt' fiil 1. anlatmak, nakletmek. 2. (olaylar, durumlar, insanlar) arasnda balant kurmak. 3. to ile ilgili olmak, ile ilgisi olmak. 4. to ile iyi iliki kurmak. 5. konuma dili to -i iyi anlamak.
related
relation
re.la.tion rley'n isim 1. ilgi, alaka, balant, rabta, iliki, mnasebet. 2. akraba, hsm. 3. felsefe bant, izafet. 4. mantk bant, mnasebet. 5. anlatma, anlat, nakletme, nakledi.
relationship
re.la.tion.ship rley'np isim 1. akrabalk ba, akrabalk. 2. iliki, balant. 3. (insanlar arasndaki) iliki; arkadalk; dostluk.
relative pronoun
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ile ilgili olarak. rel.a.tive rel'tv isim akraba, hsm. sfat 1. greli, grece, greceli, izafi, bal, rlatif, nispi. 2. matematik bal, nispi, izafi.
relatively
relativity
relax
re.lax rlks' fiil 1. gevetmek; gevemek. 2. yumuatmak, hafifletmek; yumuamak, hafiflemek. 3. dinlenmek.
re.lay riley' fiil (relaid) yeniden sermek veya demek. birini kefaletle/kefaleten tahliye etmek. re.lease rlis' fiil 1. hukuk serbest brakmak, salvermek; tahliye etmek. 2. kurtarmak. 3. (yeni film, plak v.b.'ni) piyasaya karmak. isim 1. salverme; tahliye. 2. kurtarma. 3. af. 4. piyasaya karma.
relegate
relent
relentless
rel.e.vanceisim ilgi. rel.e.vancyisim ilgi. rel.e.vant rel'vnt sfat 1. to ile ilgili. 2. konuyla ilgili, yerinde. 3. gncel konularla ilgili; yararl.
re.li.a.bil.i.tyisim gvenirlik. re.li.a.ble rlay'bl sfat gvenilir, emin, salam. re.li.a.ble.nessisim gvenirlik. re.li.ance rlay'ns isim on -e gven, -e itimat, -e bel balama.
1106
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rel.ic rel'k isim 1. bir peygamber veya azizin bedeninden artakalan para veya zel eyas, rlik. 2. kalnt. 3. yadigr.
relief
re.lief rlif' isim 1. i rahatlamas, ferahlama. 2. kurtarma. 3. yardm, imdat. 4. avuntu. 5. nbeti devralan kimse. 6. heykel kabartma, rlyef. 7. rlve.
relieve
religion religious
re.li.gion rlc'n isim din. re.li.gious rlc's sfat 1. dindar. 2. dinsel. 3. ok dikkatli.
relinquish
relish
rel.ish rel' isim 1. gzel tat, lezzet, eni. 2. zevk, haz. fiil -den zevk almak.
re.luc.tanceisim gnlszlk, isteksizlik. reluctancyisim gnlszlk, isteksizlik. re.luc.tant rl^k'tnt sfat gnlsz, isteksiz. re.luc.tant.lyzarf istemeyerek, gnlszce. re.ly rlay' fiil on -e gvenmek, -e itimat etmek, -e bel balamak.
remain true to one's friends remain true to one's word remain true to remain
(szne/arkadalarna) sadk kalmak. (szne/arkadalarna) sadk kalmak. (szne/arkadalarna) sadk kalmak. re.main rmeyn' fiil 1. kalmak, durmak. 2. artakalmak. 3. olduu gibi kalmak.
remainder
re.main.der rmeyn'dr isim kalnt, artan; bakiye. fiil (elde kalan kitaplar) ucuza elden karmak.
re.mainsisim 1. kalntlar. 2. ceset. re.make rimeyk' fiil (remade) yeniden yapmak. re.mand rmnd' fiil 1. geri gndermek, iade etmek. 2. (cezaevine, slahevine) iade etmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.mark rmark' fiil 1. sylemek, demek. 2. fark etmek. isim 1. sz. 2. dikkat etme.
remarkable
remarry remedial
re.mar.ry rimer'i fiil yeniden evlenmek. re.me.di.al rmi'diyl sfat 1. iyiletirici, tedavi edici. 2. dzeltici.
remedy
rem.e.dy rem'di isim 1. are. 2. ila, deva. fiil 1. aresini bulmak. 2. dzeltmek.
remember
re.mind rmaynd' fiil hatrlatmak, anmsatmak. re.mind.erisim 1. hatrlatma. 2. hatrlatc ey. rem.i.nisce remns' fiil 1. about -i hatrlamak. 2. about hakkndaki anlarn anlatmak.
reminiscence
reminiscent remiss
rem.i.nis.centsfat of -i anmsatan, -i andran. re.miss rms' sfat 1. ihmalci. 2. dikkatsiz. 3. enge, tembel.
remission
remit
re.mit rmt' fiil (remitted, remitting) 1. (para) havale etmek. 2. (ceza v.b.'nden) vazgemek. 3. (gnah, su v.b.'ni) affetmek, balamak. 4. hafifletmek, azaltmak; hafiflemek, azalmak. 5. hukuk (davay) (st mahkemeden alt mahkemeye) iade etmek.
remittance
re.mit.tanceisim 1. (para) havale etme. 2. (ceza v.b.'nden) vazgeme. 3. (gnah, su v.b.'ni) affetme, balama. 4. hafifletme, azaltma; hafifleme, azalma.
remnant
remodel
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ikyetlerini sylemek. remonstrate re.mon.strate rman'streyt fiil baknz remonstrate with someone about something remorse remorseful remorseless remote control remote removal re.morse rmrs' isim vicdan azab, pimanlk. re.morse.fulsfat piman. re.morse.lesssfat merhametsiz, amansz; acmasz. uzaktan kontrol, uzaktan kumanda. re.mote rmot' sfat 1. uzak. 2. cra, sapa. 3. pek az. re.mov.al rmuv'l isim 1. kaldrlma; kaldrma. 2. tanma, nakil. 3. yol verme, iinden karma. remove re.move rmuv' fiil 1. kaldrmak: Remove the flowers from the table. iekleri masadan kaldr. 2. karmak: He removed his shoes. Ayakkablarn kard. 3. karmak, gidermek. 4. ortadan kaldrmak, yok etmek. 5. iten karmak. 6. to -e tanmak; -i -e tamak. Renaissance Ren.ais.sance ren'sans, [ngiliz ngilizcesi] rney'sns isim baknz the Renaissance rend rend rend fiil (rent) 1. yrtmak; yrtlmak. 2. paralamak; paralanmak. 3. yarmak; yarlmak. render a verdict render (hkim, jri) karar vermek, karara varmak. ren.der ren'dr fiil 1. klmak, ... duruma getirmek, letirmek: render possible mmkn klmak. 2. yapmak, icra etmek. 3. (iyilik, hizmet, yardm, teekkr) etmek: You've rendered me a service. Bana iyilik ettin. 4. (ya) eritip saf bir hale getirmek/saflatrmak. 5. (hesap, bir eyin dkm v.b.'ni) sunmak, vermek. rendezvous ren.dez.vous ran'dvu isim (rendezvous) buluma , randevu (yeri). fiil szleip bulumak. rendition ren.di.tion rend'n isim 1. eviri, tercme. 2. yorum. 3. sunu, icra. 4. temsil. renegade ren.e.gade ren'geyd isim 1. dininden dnen kimse. 2. kaak kimse. sfat 1. dininden dnen. 2. kaan. 3. hain.
1109
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.new rnu' fiil 1. yenilemek, onarmak. 2. canlandrmak, genletirmek. 3. (pasaport v.b.'nin) sresini uzatmak.
renewal
renounce
re.nounce rnauns' fiil 1. (iddia, imtiyaz v.b.'nden) vazgemek. 2. terketmek. 3. reddetmek, tanmamak.
ren.o.vate ren'veyt fiil yenilemek. re.nown rnaun' isim n, hret. re.nown.edsfat nl, mehur, hretli. rent rent fiil baknz rend rent.alisim kira bedeli, kira. rent.erisim kirac. ren.tier ran'tyey isim, ekonomi rantiye. re.nun.ci.a.tion rn^nsiyey'n isim 1. vazgeme. 2. terketme. 3. ret.
reorder
reorganize repair
re.or.gan.ize riyr'gnayz fiil yeniden dzenlemek. re.pair rper' fiil 1. onarmak, tamir etmek. 2. dzeltmek. isim 1. tamir, onarma. 2. oul tamirat, onarm.
isim tamirci. rep.a.ra.tions reprey'nz isim tazminat. rep.ar.tee reprti' isim hazrcevap szlerle dolu konuma.
repatriate
re.pa.tri.ate ripey'triyeyt fiil (birini) uyruunda olduu lkeye geri gndermek/iade etmek.
repay
repeal
repeat
re.peat rpit' fiil 1. tekrarlamak, yinelemek; tekrarlanmak, yinelenmek. 2. ezberden sylemek. isim 1. tekrarlama; tekrarlanma. 2. mzik tekrar.
1110
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.peat.edlyzarf tekrar tekrar. re.pel rpel' fiil (repelled, repelling) 1. itmek, itelemek. 2. (dman) pskrtmek. 3. reddetmek. 4. tiksindirmek.
re.pent rpent' fiil 1. piman olmak. 2. tvbe etmek. re.pent.anceisim 1. pimanlk. 2. tvbe. re.pent.antsfat 1. piman. 2. tvbekr. re.per.cus.sion riprk^'n isim 1. geri tepme. 2. yank. rep.er.toire rep'rtwar isim repertuar. rep.er.to.ry rep'rtri isim 1. tiyatro repertuar. 2. zengin kaynak.
repetition
rep.e.ti.ti.oussfat yinelemeli, tekrarlamal. re.pet.i.tive rpet'tv sfat yinelemeli, tekrarlamal. re.place rpleys' fiil 1. yenilemek, yenisiyle deitirmek. 2. bakasyla deitirmek, salamyla deitirmek. 3. -in yerine yenisini almak. 4. yerini doldurmak; yerine gemek, yerini almak. 5. iade etmek, demek. 6. geri koymak.
re.plen.ish rplen' fiil tekrar doldurmak. re.plete rplit' sfat dolu, tamamyla dolmu. rep.li.ca rep'lk isim ikinci nsha, kopya. re.ply rplay' fiil -e cevap vermek, -i yantlamak, -e karlk vermek. isim yant, cevap, karlk.
karne, renci karnesi. re.port rprt' fiil 1. bildirmek, haber vermek. 2. anlatmak, sylemek. 3. gitmek. isim 1. rapor. 2. bildiri. 3. haber. 4. sylenti. 5. top sesi; patlama sesi.
reporter
repose
re.pose rpoz' fiil 1. yatrmak; yatmak. 2. dinlenmek. isim 1. dinlenme, istirahat. 2. skn, huzur.
repository
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rep.re.hen.si.ble reprhen'sbl sfat ayp, ayplanacak. rep.re.sent reprzent' fiil 1. gstermek, betimlemek. 2. temsil etmek. 3. -in sonucu olmak, -in rn olmak. 4. oneself as kendini ... olarak tantmak. 5. rolne kmak; rolnde oynamak, -i oynamak. 6. anlatmak, aklamak, belirtmek.
representation
rep.re.sent.a.tion reprzentey'n isim 1. gsterme, betimleme. 2. temsil etme; temsil edilme. 3. of oneself as kendini ... olarak tantma. 4. (roln) oynama. 5. anlatma, aklama.
representative
repress repression
re.press rpres' fiil bask altnda tutmak, bastrmak. re.pres.sion rpre'n isim 1. bask altnda tutma, bastrma. 2. ruhbilim bask; itilim, itilme.
reprieve
re.prieve ripriv' fiil 1. (birinin) cezasn ertelemek. 2. (kt bir eyi) geciktirmek, ertelemek. isim 1. (cezay) erteleme, tecil etme. 2. (cezay) erteleme karar. 3. (kt bir eyi) geciktirme, erteleme.
reprimand
re.print riprnt' fiil tekrar basmak. isim yeni bask. re.pris.al rpray'zl isim misilleme. re.proach rpro' fiil sitem etmek. isim 1. sitem. 2. leke, yzkaras. 3. sitemli sz.
reproachful reprobate
re.proach.fulsfat sitem dolu, sitemli. rep.ro.bate rep'rbeyt sfat ahlaksz. isim ahlaksz kimse.
reproduce
re.pro.duce riprdus' fiil 1. dourmak, yavrulamak. 2. oalmak, remek; oaltmak, retmek. 3. kopyasn yapmak, taklit etmek. 4. yeniden oluturmak.
reproduction
re.pro.duc.tion riprd^k'n isim 1. reme, oalma; retme, oaltma. 2. rprodksiyon, kopya. 3. kopyasn yapma. 4. yeniden oluturma.
1112
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk reproof reprove reptile Republic of China republic republican repudiate
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.proof rpruf' isim azar, paylama. re.prove rpruv' fiil azarlamak, paylamak. rep.tile rep'tl, rep'tayl isim srngen. Tayvan. re.pub.lic rp^b'lk isim cumhuriyet. sfat cumhuriyete ait. isim cumhuriyeti. re.pu.di.ate rpyu'diyeyt fiil 1. reddetmek, tanmamak. 2. kabul etmemek, geri evirmek.
repugnant
repulse
re.pulse rp^ls' fiil 1. pskrtmek. 2. (sulama v.b.'nin) haksz olduunu kantlamak. 3. reddetmek, geri evirmek. isim 1. pskrtme. 2. ret, geri evirme.
repulsion
re.pul.sive rp^l'sv sfat iren, tiksindirici, itici. re.pul.sive.nessisim irenlik. rep.u.ta.ble rep'ytbl sfat saygn. rep.u.ta.tion repytey'n isim ad, n; itibar. re.pute rpyut' isim ad, hret. re.put.ed rpyu'td sfat 1. varsaylan, farzolunan; szde. 2. saygn.
request
re.juest rkwest' isim istek, rica, dilek. fiil rica etmek, dilemek.
require
re.juire rkwayr' fiil 1. gerektirmek, istemek. 2. -e ihtiyac olmak, -e gereksinimi olmak. 3. istemek, talep etmek.
requirement
re.juire.mentisim 1. gereksinim, ihtiya. 2. talep. 3. gerek: fulfill the requirements for/of -in gereklerini yerine getirmek.
rej.ui.site rek'wzt sfat gerekli. isim gerekli ey. rej.ui.si.tion rekwz'n isim talep. fiil talep etmek. re.juite rkwayt' fiil karln vermek.
1113
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.scind rsnd' fiil 1. (yasa, anlama v.b.'ni) iptal etmek, feshetmek. 2. (yasay) ortadan kaldrmak, yrrlkten kaldrmak.
res.cue res'kyu fiil kurtarmak. isim kurtarma; kurtulu. re.search rsr', ri'sr isim aratrma. fiil aratrmak. re.sec.tion rsek'n isim, tbbi rezeksiyon. re.sem.blanceisim benzerlik. re.sem.ble rzem'bl fiil benzemek, andrmak. re.sent rzent' fiil -e ierlemek. re.sent.fulsfat ierlemi. re.sent.mentisim ierleme. res.er.va.tion rezrvey'n isim 1. yer ayrtma, rezervasyon. 2. tereddt; kuku, phe. 3. hukuk ihtiraz kayd. 4. Kzlderililer iin ayrlm arazi.
hkm vermeyi uzatmak. hkm vermeyi uzatmak. yedek subay. re.serve rzrv' fiil 1. ayrtmak; saklamak. 2. ertelemek. isim 1. ihtiyat olarak saklanan ey, yedek. 2. az skl. 3. spor yedek oyuncu.
reserved
reserves
re.servesisim 1. yedek kuvvet. 2. ihtiyat akesi. 3. yedek askerler. 4. askeri yedek ikmal maddeleri.
reservoir
reside
re.side rzayd' fiil 1. oturmak, ikamet etmek. 2. in -e ait olmak. 3. in -e bal olmak, -e dayanmak.
ikamet tezkeresi. res.i.dence rez'dns isim 1. oturma, ikamet. 2. ev, konut, mesken, ikametgh.
residency
1114
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
res.i.dent rez'dnt sfat 1. oturan, sakin. 2. aslnda bulunan. 3. yerli (ku). isim bir yerde oturan kimse, sakin.
residential
res.i.den.tial rezden'l sfat 1. oturmaya ayrlm (alan, mahalle, semt). 2. zel konutlarn bulunduu (mahalle, semt). 3. ikametgh ile ilgili.
residual
re.sid.u.al rzc'uwl sfat artan, artakalan, artk. isim artk, artan ey.
residue
resign
re.sign rzayn' fiil 1. istifa etmek, (iten) ayrlmak, ekilmek. 2. vazgemek, terketmek, brakmak. 3. to -e boyun emek, -e raz olmak, -e teslim olmak. We have resigned ourselves to the goverment's new policy. Hkmetin yeni politikasna boyun edik. 4. to -e teslim etmek, -e vermek; -e emanet etmek.
resignation
res.ig.na.tion rezgney'n isim 1. istifa, ekilme. 2. istifa mektubu. 3. vazgeme, terketme. 4. boyun eme.
resigned to resilience
-e boyun emi. re.sil.ience rzl'yns isim 1. esneklik. 2. abuk iyileme gc; zorluklar yenme gc.
resiliency
re.sil.ien.cy rzl'ynsi isim 1. esneklik. 2. abuk iyileme gc; zorluklar yenme gc.
resilient
re.sil.ient rzl'ynt sfat 1. esnek, elastiki. 2. abuk iyileen; kendini abuk toparlayan; glkleri yenme yetenei olan.
res.in rez'n isim reine. re.sist rzst' fiil direnmek, kar durmak, kar koymak. re.sist.ance rzs'tns isim 1. direnme, direni, kar durma, kar koyma. 2. fizik diren, rezistans.
resistant
resistivity resole
re.sis.tiv.i.ty rzstv'ti isim, fizik zdiren. re.sole risol' fiil (ayakkabya) pene vurmak.
1115
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
res.o.lute rez'lut sfat kararl, azimli. res.o.lute.lyzarf kararl olarak, kararllk iinde, azimle. res.o.lu.tion rezlu'n isim 1. kararllk, azim. 2. karar. 3. zm. 4. kimya zme. 5. teklif, nerge.
resolve on resolve
-e karar vermek, -i kafasna koymak. re.solve rzalv' fiil 1. karar vermek. 2. zmek, halletmek; ortadan kaldrmak. 3. karar vermek, kararlatrmak. 4. kimya zmek. isim 1. karar, niyet. 2. kararllk.
resolved
resonance
res.o.nance rez'nns isim 1. tn. 2. ses grl. 3. fizik rezonans, seselim. 4. nlama, yanklanma.
resonant resonate
res.o.nant nlayan, yanklanan. 2. tnlayan. res.o.nate rez'neyt fiil 1. nlamak; yanklanmak. 2. tnlamak.
iddete bavurmak. re.sort rzrt' fiil 1. to -e gitmek. 2. to -e bavurmak. isim 1. urak. 2. dinlenme yeri. 3. are.
resound
resource
re.source ri'srs, rsrs' isim 1. kaynak: natural resources doal kaynaklar. 2. olanak. 3. are. 4. beceriklilik. 5. elence.
resourceful respect
re.source.fulsfat becerikli. re.spect rspekt' isim 1. sayg, hrmet. 2. bakm, yn, a, husus. fiil 1. sayg gstermek. 2. -e uymak.
respectable
respectful respective
re.spect.fulsfat saygl. re.spec.tive rspek'tv sfat kendi: They went to their respective homes. Her biri kendi evine gitti.
1116
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.spec.tive.lyzarf srasyla: Can, Cem, and Cenk are nine, ten, and eleven years of age respectively. Can, Cem ve Cenk srasyla dokuz, on ve onbir yanda.
res.pi.ra.tion resprey'n isim nefes alma, solunum. res.pi.ra.to.ry res'prtri sfat solunumla ilgili. res.pite res'pt isim 1. mhlet, sre. 2. erteleme. 3. ara; tatil, paydos. 4. dinlenme, soluk alma.
resplendent
respond
re.spond rspand' fiil 1. cevap vermek, yant vermek. 2. (to) (-e) tepki gstermek.
response responsibility
re.sponse rspans' isim 1. cevap, yant. 2. tepki. re.spon.si.bil.i.ty rspansbl'ti isim sorumluluk, mesuliyet.
responsible
re.spon.sive rspan'sv sfat baknz be responsive emin olmak. tuvalet. rest rest isim 1. dinlenme. 2. rahat, huzur, skn. 3. dinginlik, hareketsizlik. 4. uyku. 5. mzik es. 6. dayanak. fiil 1. dinlenmek, nefes almak; dinlendirmek. 2. rahat etmek. 3. on -e dayanmak, -e dayal olmak; dayamak, yaslamak. 4. with -e kalmak, -in elinde olmak. 5. on -e koymak.
restaurant restful
res.tau.rant res'trnt isim lokanta, restoran. rest.fulsfat 1. rahat, sakin, huzurlu. 2. dinlendirici, rahatlatc, huzur verici.
restitution
restive
restless
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
res.to.ra.tion restrey'n isim 1. restorasyon, onarm. 2. restore etme, onarma. 3. iade, geri verme. 4. eski grevine iade etme. 5. bir eyin asl eklini gsteren model.
restorative
re.stor.a.tive rstor'tv sfat 1. (salk, g v.b.'ni) yeniden kazandran. 2. eski durumuna getiren. isim insana g verip canlandran/insan dirilten madde.
restore
re.store rstor' fiil 1. iade etmek, geri vermek. 2. restore etmek, onarmak, yenilemek. 3. yeniden canlandrmak.
restrain
re.strain rstreyn' fiil 1. geri tutmak, zaptetmek, dizginlemek. 2. snrlamak. 3. from -den alkoymak.
restrained restraint
re.strain.edsfat kontroll, denetlenmi; lml, ll. re.straint rstreynt' isim 1. geri tutma. 2. snrlama. 3. kendini tutma. 4. sklma, ekinme.
restrict restriction
re.strict rstrkt' fiil kstlamak, snrlamak. re.stric.tion rstrk'n isim 1. koul, art. 2. kstlama, snrlama.
restrictive result
re.strict.ivesfat kstlayc, snrlayc. re.sult rz^lt' fiil 1. in ile sonulanmak. 2. from -den meydana gelmek, -den kmak, -den domak. isim 1. sonu, netice. 2. son, akbet. 3. semere, rn.
resultant
re.sult.ant rz^l'tnt sfat meydana gelen, -den kan, den doan, -in sonucu olan.
rsum resume
r.su.m rez'mey isim zet. re.sume rzum' fiil 1. yeniden balamak, kald yerden devam etmek. 2. geri almak.
resumption
resurge
re.sur.genceisim yeniden dirilme. re.sur.gentsfat yeniden dirilen. res.ur.rect rezrekt' fiil 1. yeniden diriltmek. 2. yeniden canlandrmak. 3. yeniden ortaya, karmak, hortlatmak.
1118
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
res.ur.rec.tion rezrek'n isim 1. dirili, yeniden dirilme. 2. yeni hayat bulma, yeniden canlanma.
retail
re.tail ri'teyl isim perakende sat. sfat perakende. fiil perakende satmak; perakende satlmak.
retailer retain
re.tail.erisim perakendeci. re.tain rteyn' fiil 1. alkoymak, tutmak. 2. kaybetmemek. 3. (avukat, danman v.b.'ni) cretle tutmak. 4. hatrda tutmak, unutmamak.
avukata pein olarak denen cret. istinat duvar. re.tal.i.ate rtl'iyeyt fiil 1. dengiyle karlamak, misilleme yapmak. 2. almak, intikam almak.
re.tal.i.a.tionisim 1. misilleme, ksas. 2. , intikam. re.tard rtard' fiil geciktirmek, yavalatmak. re.tard.edsfat, ruhbilim geri zekl. retch re fiil kusmaya almak, rmek. re.tell ritel' fiil (retold) 1. yeniden anlatmak. 2. yeniden saymak.
retention
re.ten.tion rten'n isim 1. alkoyma, tutma. 2. kaybetmeme. 3. hatrda tutma. 4. (avukat, danman v.b.'ni) cretle tutma.
retentive
rethink
re.think rithngk' fiil (rethought) yeniden ve etraflca dnmek, yeniden dnp tanmak.
reticent
retina
retinue retire
ret.i.nue ret'nu isim maiyet. re.tire rtayr' fiil 1. ekilmek, bir keye ekilmek. 2. yatmaya gitmek. 3. emekliye ayrlmak, emekli olmak; emekliye ayrmak.
retired
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
retiring retort
re.tir.ing rtayr'ng sfat utanga, sklgan, ekingen. re.tort rtrt' fiil 1. sert cevap vermek. 2. karlk vermek. isim 1. sert cevap. 2. karlk.
retouch retrace
re.touch rit^' fiil rtu etmek. re.trace ritreys' fiil 1. (bir izginin stn) tekrar izmek. 2. izini takip ederek kaynana gitmek.
retract
re.tract rtrkt' fiil 1. geri ekmek; geri ekilmek. 2. szn geri almak.
retraction
re.trac.tion rtrk'n isim 1. geri ekme; geri ekilme. 2. szn geri alma.
retreat
re.treat rtrit' fiil ekilmek, geri ekilmek. isim 1. geri ekme; geri ekilme. 2. inziva kesi.
re.trench rtren' fiil azaltmak, ksmak. ret.ri.bu.tion retrbyu'n isim 1. cezalandrma. 2. ceza. re.triev.alisim 1. yeniden ele geirme. 2. yeniden kazanma. 3. yeniden dzeltme. 4. bulup getirme.
retrieve
re.trieve rtriv' fiil 1. yeniden ele geirmek. 2. yeniden kazanmak. 3. yeniden dzeltmek. 4. bulup getirmek.
retriever retroactive
re.triev.erisim vurulan av bulup getiren kpek. ret.ro.ac.tive retrowk'tv sfat gemii kapsayan (yeni yasa); ncesini kapsayan.
retrograde
ret.ro.grade ret'rgreyd sfat 1. geriye doru giden, gerileyen. 2. ktye giden; yozlaan.
retrospect retrospective
ret.ro.spect ret'rspekt isim gemie bak. ret.ro.spec.tive retrspek'tv sfat 1. gemile ilgili. 2. gemii hatrlayan. 3. hukuk gemii kapsayan. isim retrospektif sergi.
return a verdict of guilty return a verdict of innocent return address return game return match
susuz/sulu olduuna karar vermek. susuz/sulu olduuna karar vermek. gnderenin adresi. rvan ma. rvan ma.
1120
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Allaha kretmek, Allaha kranlarn sunmak. ngiliz ngilizcesi gidi dn bileti. 2. dn bileti. re.turn rtrn' fiil 1. geri dnmek, geri gelmek, geri gitmek. 2. geri vermek, iade etmek. 3. geri gndermek; geri getirmek. 4. (kr) salamak, getirmek. 5. politika (milletvekilini) semek. 6. tenis (topu) geri vurmak. 7. resmen bildirmek. isim 1. dn. 2. geri verme, iade. 3. geri gnderme; geri getirme. 4. kr, kazan; faiz. 5. oul kr, kazan. 6. oul istatistik cetveli. 7. vergi beyannamesi, bildirge.
reunion rev
re.un.ion riyun'yn isim yeniden bir araya gelme. rev rev fiil (revved, revving) up (motorun) hzn deitirmek.
revalue
re.val.ue rivl'yu fiil 1. yeniden deer bimek. 2. deerini ykseltmek, revale etmek.
revamp
reveal
revealing
re.veal.ing rvil'ng sfat 1. (belirli bir durumu) aa vuran/belli eden (sz). 2. kadn vcudunun genelde rtl olan ksmlarn sergileyen (giysi).
reveille revel
rev.eil.le rev'li isim, askeri kalk borusu. rev.el rev'l fiil (reveled/revelled, reveling/revelling) 1. cmb yapmak, elenmek. 2. in -den zevk almak.
revelation
rev.el.ryisim enlik, elenti. -den almak, -den intikam almak. re.venge rvenc' fiil baknz revenge oneself on isim , intikam.
1121
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.ver.ber.ate rvr'breyt fiil 1. yanklanmak, yank yapmak. 2. yanstmak, aksettirmek; yansmak, aksetmek.
revere reverence
re.vere rvir' fiil saymak, sayg gstermek. rev.er.ence rev'rns isim 1. byk sayg, ihtiram. 2. huu. 3. sayg gsteren bir hareket. fiil 1. -e byk sayg duymak. 2. -e sayg gsteren bir hareket yapmak.
reverend
rev.er.end rev'rnd sfat baknz the reverend isim, konuma dili papaz efendi.
reverent reverential
rev.er.ent rev'rnt sfat saygl. rev.er.en.tial revren'l sfat 1. saygdan ileri gelen. 2. sayg uyandran. 3. saygl, sayg dolu.
rev.er.ent.lyzarf saygl bir ekilde. rev.er.ie rev'ri isim hayale dalma. re.ver.sal rvr'sl isim 1. tersine evirme. 2. hukuk kararn bozulmas.
reverse
re.verse rvrs' sfat 1. aksi, arka, ters: reverse side ters taraf. 2. tersine dnm. fiil 1. ters evirmek; tersyz etmek. 2. tersine dnmek. 3. yerlerini deitirmek. 4. otomotiv geri gitmek. 5. oneself on (bir konudaki) fikrini deitirmek. 6. hukuk (karar) iptal etmek, feshetmek. isim 1. ters taraf, ters, arka taraf, arka. 2. ters, aksi. 3. zt olan ey. 4. terslik, aksilik. 5. otomotiv geri vites.
reversion
re.ver.sion rvr'qn isim 1. (eski durum, alkanlk, inan v.b.'ne) dnme. 2. biyoloji birka kuak boyunca grnmeyen birtakm zelliklerin yeniden ortaya kmas, atavizm.
revert review
re.vert rvrt' fiil to -e geri gitmek, -e dnmek. re.view rvyu' isim 1. yeniden inceleme, tekrar gzden geirme. 2. eletiri. 3. tefti. 4. edebiyat ve fikir dergisi.
1122
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fiil 1. yeniden incelemek, tekrar gzden geirmek. 2. (kitap, film v.b.'nin) eletirisini yazmak. 3. (askeri kuvvetleri) tefti etmek. reviewer revile revise re.view.erisim eletirmen. re.vile rvayl' fiil svmek, yermek; kfr savurmak. re.vise rvayz' fiil 1. gzden geirip dzeltmek. 2. (dersi) tekrarlamak. 3. deitirmek. revision re.vi.sion rvq'n isim 1. gzden geirip dzeltme. 2. dzeltilmi bask. revisionism revisionist revitalise re.vi.sion.ismisim revizyonizm. re.vi.sion.istisim, sfat revizyonist. re.vi.tal.ise rivay'tlayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz revitalize revitalize revival re.vi.tal.izefiil yeniden canlandrmak, diriltmek. re.viv.al rvay'vl isim 1. yeniden canlanma, dirilme; yeniden canlandrma, diriltme. 2. uyanma, uyan. revive re.vive rvayv' fiil yeniden canlanmak, dirilmek; yeniden canlandrmak, diriltmek. revoke re.voke rvok' fiil 1. geri almak. 2. hkmsz klmak, feshetmek. revolt re.volt rvolt' fiil 1. (at/against) (-e kar) isyan etmek, ayaklanmak. 2. tiksindirmek. isim isyan, ayaklanma. revolting revolution revolutionary revolutionise re.volt.ingsfat tiksindirici, iren. rev.o.lu.tion revlu'n isim 1. dnme, devir. 2. devrim. nev.o.lu.tion.aryisim, sfat devrimci. rev.o.lu.tion.ise revlu'nayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz revolutionize revolutionize rev.o.lu.tion.ize revlu'nayz fiil -de devrim yapmak, -i kkten deitirmek. revolve re.volve rvalv' fiil 1. (about/around) (etrafnda) dndrmek, evirmek; dnmek. 2. around hakknda olmak, ile ilgili olmak. revolver re.volv.er rval'vr isim revolver, tabanca.
1123
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
re.vue rvyu' isim rev. re.vul.sion rv^l'n isim tiksinme. re.ward rwrd' fiil 1. dllendirmek. 2. karln vermek. isim 1. dl, mkfat. 2. karlk.
re.word riwrd' yeni kelimelerle sylemek/yazmak. re.write rirayt' fiil (rewrote, rewritten) yeniden yazmak. rhet.o.ric ret'rk isim 1. sz sanat, belagat, retorik. 2. abartmal dil veya yaz.
cevab beklenmeyen ve etkili olmak iin sorulan soru. rhe.tor.i.cal rtr'kl sfat 1. sz sanatna zg. 2. etkileyici bir ekilde sylenen. 3. tumturakl.
rheu.ma.tism ru'mtzm isim romatizma. rhine.stone rayn'ston isim suni elmas. rhi.no ray'no isim, konuma dili (rhinos/rhino) gergedan.
rhinoceros
Rhodes rodz isim Rodos. rhu.barb ru'barb isim ravent. rhyme raym isim uyak, kafiye. fiil 1. (with) (ile) kafiyeli olmak. 2. kafiyeli iir yazmak.
rhythm rib
rhythm rdh'm isim ritim, tartm, dizem. rib rb isim 1. kaburga, ee. 2. pirzola. 3. botanik yaprak damar.
rib.ald rb'ld sfat az bozuk, kfrbaz, baya. rib.bon rb'n isim 1. kurdele; erit. 2. erit. eltik. zml bir eit stla. rice rays isim 1. pirin. 2. eltik. 3. pilav. rich r sfat 1. zengin, varsl: a rich man zengin bir adam. 2. bitek, verimli. 3. bol, ok. 4. yal, ar (yemek). 5. gr, tok (ses). 6. canl, koyu (renk).
1124
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rich.esisim zenginlik, servet. rick.ets rk'ts isim, tbbi raitizm. rick.et.y rk'ti sfat 1. rk, khne (sandalye, masa v.b.). 2. sarsak, titrek (kimse).
sekme at. ric.o.chet rkey' isim sekme, sekerek srama. fiil sekmek, sekerek sramak.
rid rd fiil (rid/ridded, ridding) of -den kurtarmak. rid.danceisim baknz Good riddance! rid.den rd'n fiil baknz ride sfat baknz be ridden with
riddle
ride a high horse ride bareback ride for a fall ride roughshod over ride
byklk taslamak. ata eyersiz binmek. felakete srklenmek. (birini) hie saymak. ride rayd fiil (rode, ridden) 1. binmek: ride a horse ata binmek. ride a bicycle bisiklete binmek. 2. srmek: He rode on his motorcycle to Bursa. Motosikletini Bursa'ya srd. isim 1. binme, bini. 2. atla gezinti. 3. gezinti yolu.
rider
ridge
ridge rc isim 1. corafya (iki vadiyi birbirinden ayran yayvan) srt. 2. da srt. 3. at srt.
ridgepole ridicule
ridge.pole rc'pol isim mahya kirii. rid.i.cule rd'kyul isim alay, elenme. fiil ile alay etmek, ile elenmek.
ridiculous
binici pantolonu, klot. binici kyafeti. rid.ing ray'dng isim 1. bini. 2. binicilik.
1125
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk rife with rife riffraff rifle ile dolu.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rife rayf sfat 1. yaygn. 2. bol, ok sayda. riff.raff rf'rf isim ayaktakm. ri.fle ray'fl fiil 1. soymak, soyup soana evirmek. 2. yama etmek.
rift
rift rft isim 1. yark, gedik, atlak. 2. ara bozukluu, ara almas.
rig
rig rg fiil (rigged, rigging) (bir eyi) (yasalara aykr olarak) kendi karna gre ayarlamak; (seime) hile kartrmak/katmak; (mata) ike yapmak.
rigging right angle right away Right face! right of assembly right of asylum right of eminent domain right of way
riggingisim, denizcilikle ilgili donanm. geometri dik a. hemen, derhal. askeri Saa dn! toplanma hakk. politika snma hakk. hukuk istimlak hakk. hukuk geit hakk, irtifak hakk. 2. _ trafik_ gei hakk.
hemen, derhal. tam zamannda, tam vaktinde, tam belirlenen zamanda. saak. right rayt sfat 1. (ahlaka) doru: Do what's right! Doru olan yap! 2. doru, yanl olmayan. What you said is right. Dediiniz doru. 3. hakl: You're right. Haklsn. 4. uygun; istenildii gibi olan. 5. sa: on the right side of the road yolun sa tarafnda. 6. geometri dik. zarf 1. saa, saa doru. 2. doru, doru olarak: You guessed right. Doru tahmin ettin. 3. tam: right in the middle tam ortada. 4. (ahlaka) doru: Don't worry; you did right. Onu dert etme; doru yaptn. 5. doru, doruca, dosdoru. 6. doru; dzgn; uygun bir ekilde. 7. hemen. I'll be right back. Hemen dnerim./Hemen gelirim. 8. tamamen, tamamyla, bsbtn. isim 1.
1126
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(ahlaka) doru olan ey. 2. doruluk, doru olma, yanl olmama. 3. hak. 4. yetki. 5. adalete uygunluk. 6. sa taraf. 7. politika sa kanat. fiil dzeltmek, dorultmak; dzelmek, dorulmak. Right! righteous rightful rightfully right-hand Haklsnz!/Dorudur. right.eous ray's sfat 1. drst, erdemli, doru. 2. adil. right.ful rayt'fl sfat 1. hakl. 2. yasal. 3. gerek. right.ful.lyzarf hakl olarak. right-hand rayt.hnd' sfat 1. sadaki, sa. 2. gvenilen: right-hand man en ok gvenilen kimse, sa kol. right-handed right-hand.edsfat 1. sa elini kullanan. 2. sa elle yaplan. 3. soldan saa dnen. rightist rightly rightminded right.ist ray'tst sfat, isim, politika sac. right.ly rayt'li zarf 1. hakl olarak. 2. doru olarak. right.mind.ed raytmayn'dd sfat 1. iyi niyetli. 2. kafas normal bir ekilde alan, normal; akl banda; saduyulu. rigid rig.id rc'd sfat 1. eilmez, bklmez, kat, dimdik. 2. sert, iddetli. rigor rig.or rg'r isim 1. zen, ihtimam, dikkat. 2. sertlik, katlk. 3. oul glkler, zorluklar. rigorous rig.or.oussfat 1. zenli, ihtimaml, dikkatli. 2. sert, iddetli. rigour rile rig.our rg'r isim, ngiliz ngilizcesi baknz rigor rile rayl fiil, konuma dili 1. sinirlendirmek, kzdrmak. 2. bulandrmak. rim rime rind ring binder ring true ring up rim rm isim 1. kenar. 2. jant, ispit. rime raym isim kra. rind raynd isim kabuk. klasr. doru gibi gelmek. -e telefon etmek.
1127
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ring rng fiil kuatmak, ember iine almak, etrafn evirmek. isim 1. halka, daire, ember. 2. yzk. 3. boks ring.
ring.lead.er rng'lidr isim ete ba, eleba. ring.let rng'lt isim 1. sa llesi. 2. ufak halka. rink rngk isim paten sahas. rinse rns fiil 1. alkamak, alkalamak, durulamak. 2. suyla ykayarak -i temizlemek: Rinse the soap off your hands. Ellerindeki sabunu suyla kar. isim 1. alkama, alkalama, durulama. 2. (sa hafife boyamak iin kullanlan) boya.
riot
ri.ot ray't isim 1. kargaa. 2. ayaklanma, isyan. 3. cmb, elenti. fiil 1. kargaa karmak. 2. ayaklanmak, isyan etmek.
rip off
yrtp amak. rip rp fiil (ripped, ripping) 1. yrtmak; yrtlmak. 2. yarmak; yarlmak. 3. up/out -i skmek; sklmek. 4. up -i paralamak. 5. hzla ilerlemek veya komak. isim 1. yrtk. 2. yark. 3. diki sk.
ripe rayp sfat 1. olmu, olgun. 2. tam vakti gelmi. rip.en ray'pn fiil olgunlatrmak; olgunlamak. rip.off rp'f isim, argo hile, ktlk. rip.ple rp'l isim 1. dalgack. 2. hafife dalgalanma. fiil hafife dalgalanmak; hafife dalgalandrmak.
zoru baarabileceini gstermek. rise rayz fiil (rose, risen) 1. yukar kmak, ykselmek. 2. ykselmek, artmak. 3. kalkmak, ayaa kalkmak. 4. kalkmak, yataktan kalkmak. 5. (ekmek, hamur v.b.) kabarmak. 6. (gne, ay) domak. 7. ortaya kmak, gzkmek, belirmek. 8. (nehir) domak, kmak. 9. (rzgr) kuvvetlenmek. 10. up ayaklanmak, isyan etmek. isim 1. art, ykseli. 2. ykselme. 3. dou. 4.
1128
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bayr, tepe. 5. ngiliz ngilizcesi (maata) zam. 6. meydana k. risk one's neck risk hayatn tehlikeye koymak. risk rsk isim 1. tehlike, risk, riziko. 2. sigorta edilen kimse veya ey. fiil 1. tehlikeye atmak. 2. gze almak. risky rite ritual risk.ysfat tehlikeli, rizikolu. rite rayt isim ayin, dinsel tren. rit.u.al r'uwl sfat 1. ayine ait, dinsel trene ait. 2. det edinilmi. isim 1. ayin. 2. det, alk. rival ri.val ray'vl isim rakip. sfat rekabet eden. fiil 1. ... kadar iyi olmak. 2. ile rekabet etmek. river rivet one's eyes on rivet roach road roam roar riv.er rv'r isim rmak, nehir. -e gzn dikmek. riv.et rv't isim perin. fiil perinlemek. roach ro isim hamambcei. road rod isim yol. roam rom fiil dolamak, gezinmek. roar rr fiil 1. gmbrdemek. 2. (aslan) kkremek. 3. grlemek. 4. kahkaha ile glmek. isim 1. gmbrdeme. 2. kkreme. 3. grleme. 4. kahkaha. roast roast rost fiil 1. (frnda veya atete) kzartmak. 2. (kahve v.b.'ni) kavurmak. isim 1. rosto, kzarm et paras. 2. rostoluk/kzartmalk et paras. sfat 1. kzarm, kzartlm. 2. kavrulmu (kahve v.b.). roasted chickpea roaster leblebi. roast.erisim (et kzartmaya yarayan kapakl) rosto tenceresi. rob Peter to pay Paul birine olan borcu demek iin bakasnn hakkn yemek. rob rob rab fiil (robbed, robbing) 1. soymak. 2. yamalamak, talan etmek. robber robbery robe rob.berisim soyguncu, hrsz; haydut. rob.beryisim soygun, hrszlk. robe rob isim 1. cppe, bini. 2. kaftan. 3. sabahlk.
1129
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk robot robust rock bottom rock candy rock crusher rock crystal rock the boat rock
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ro.bot ro'bt, ro'bat isim robot. ro.bust rob^st' sfat salam, grbz, gl, din. kaya tabakas. 2. en aa (fiyat). akide ekeri. konkasr. necefta. ileri kartrmak. rock rak isim 1. kaya. 2. kaya paras. 3. kaya gibi kuvvetli ey. 4. argo byk mcevher, elmas. 5. ngiliz ngilizcesi akide ekeri.
rocker
rock.er rak'r isim 1. (beik veya salncakl sandalye altndaki) kavisli ayak. 2. salncakl sandalye.
rocker-arm rocket rocking chair rocking horse rockrose rocky rod rode rodent rodeo roe deer roe rogue
klbtr. rock.et rak't isim, botanik roka. salncakl sandalye. salncakl at. rock.rose rak'roz isim, botanik laden. rock.y rak'i sfat 1. kayalk. 2. kaya gibi. rod rad isim ubuk, denek. rode rod fiil baknz ride ro.dent rod'nt isim kemirgen hayvan. ro.de.o ro'diyo, rodey'o isim rodeo. karaca. roe ro isim balk yumurtas. rogue rog isim 1. hilekr, dzenbaz, dolandrc. 2. apkn, kerata. 3. yaramaz kimse. 4. azgn fil.
roguish role rle roll call roll out the red carpet for
ro.guish ro'g sfat 1. dzenbaz. 2. apkn. 3. yaramaz. role rol isim rol. rle rol isim rol. (okulda, toplantda yaplan szl) yoklama. konuma dili -i atafatl bir ekilde karlayp arlamak.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
roll rol fiil 1. yuvarlamak; yuvarlanmak. 2. up -i sarmak; sarlmak. 3. up -i drmek. 4. out -i amak, - i sermek. 5. (gk) grlemek. 6. (gzlerini) devirmek. 7. silindirle dzlemek. 8. on/by (zaman) geip gitmek. 9. dalgalanmak. isim 1. yuvarlama; yuvarlanma. 2. tomar. 3. top, rulo. 4. liste, sicil, kayt. 5. gk grlemesi. 6. yalpa: the roll of a ship geminin yalpas. 7. argo para tomar, para.
yulaf ezmesi. roll.er ro'lr isim 1. silindir. 2. merdane. 3. byk dalga. 4. bigudi.
roller-skate rollick
roll.er-skate ro'lr.skeyt fiil tekerlekli patenle kaymak. rol.lick ral'k fiil neeli ve grltl bir iimde davranmak.
rol.lick.ingsfat grltl, amatal. oklava, merdane. roll.ing ro'lng sfat 1. yuvarlanan. 2. inili yokulu (arazi). 3. dalgal (deniz).
roly-poly romaine Roman candle Roman Catholic Roman law Roman nose Roman numeral Roman Romance languages Romance Romanesque Romania Romanian
ro.ly-po.ly ro'lipo'li sfat tknaz, bodur. ro.maine romeyn' isim marul. bir tr havai fiek. Katolik. Roma hukuku. kemerli burun. Romen rakam. Ro.man ro'mn isim, sfat Roman, ingene. Romen dilleri, Latince kkenli diller. Ro.mance romns' sfat baknz Romance languages Ro.man.esjue romnesk' sfat Roman, Romanesk. Ro.ma.ni.a romey'niy, romeyn'y isim Romanya. isim 1. Rumen; Romanyal. 2. Rumence. sfat 1. Rumen; Romanya, Romanya'ya zg. 2. Rumence. 3. Romanyal.
1131
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ro.man.tic romn'tk sfat 1. romantik; aki; duygusal. 2. romantik, romanesk, ak ve macera dolu. 3. fantastik. 4. edebiyat romantik, romantizme zg. isim, edebiyat romantik.
romanticise
romanticism romanticize
ro.man.ti.cism romn'tszm isim romantizm. ro.man.ti.cize romn'tsayz fiil -i romantik bir ekle sokmak, romantikletirmek.
Romany
Rome romp
Rome rom isim Roma. romp ramp fiil about/around srayp oynamak. isim 1. hoyrata ve grltl oyun. 2. konuma dili kolayca kazanlan ey.
romp.ers ram'prz isim (ksa paal) ocuk tulumu. roof ruf, rf isim dam, at. roof.ingisim 1. at yapma. 2. at rts. rook rk isim ekinkargas. fiil 1. hile ile kapmak. 2. dolandrmak, aldatmak; kazklamak.
rookie
rook.ie rk'i isim, argo 1. acemi er. 2. yeni polis. 3. acemi oyuncu.
room and board room roomer roommate roomy roost rooster root and branch root directory root for root out root up
tam pansiyon. room rum, rm isim 1. oda. 2. yer. fiil oturmak. room.erisim pansiyoner. room.mateisim oda arkada. room.ysfat geni. roost rust isim tnek. fiil tnemek. roost.er rus'tr isim horoz. tamamyla, kkten, toptan, hepsi. bilgisayar kk rehber, kk dizin. konuma dili -i desteklemek. kknden skmek. kknden skmek.
1132
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
root.lesssfat kksz. konuma dili kandrmak. iple evirerek snrlamak. rope rop isim 1. ip. 2. halat. 3. idam. 4. kement. fiil 1. iple balamak. 2. kementle tutmak.
rosary
rose geranium rose hip rose of Sharon rose petal rose rosebud rosebush rose-colored rosemary rosin roster
botanik tr. kuburnu. aahatmi. 2. klotu. gl yapra. rose roz fiil baknz rise rose.bud roz'b^d isim gl goncas. rose.bush roz'b isim gl aac. rose-col.ored roz'k^lrd sfat gl rengi, gl renkli. rose.mar.y roz'meri isim biberiye. ros.in raz'n isim (kat) reine, kolofan. ros.ter ras'tr isim 1. askeri subaylarn nbet srasn gsteren liste/defter. 2. isim listesi.
rostrum rosy
ros.trum ras'trm isim (rostrums/rostra) krs. ros.y ro'zi sfat 1. gl gibi. 2. gl rengi, gl renkli; krmz, al. 3. mit verici. 4. en.
rot
rot rat fiil (rotted, rotting) rmek; rtmek. isim 1. rme. 2. rk. 3. ngiliz ngilizcesi sama, zrva.
rotatif, dnerbasar. ro.ta.ry ro'tri sfat dnen, dner, dnel. ro.tate ro'teyt fiil 1. dnmek; dndrmek. 2. srayla almak; srayla altrmak. 3. dnml olarak ekmek.
1133
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk rotation rote rotor rotten to the core rotten
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ro.ta.tion rotey'n isim 1. dnme. 2. devir. 3. rotasyon. rote rot isim baknz by rote ro.tor ro'tr isim 1. rotor, dne. 2. helikopter pervanesi. (ahlaka) temelden rk, kokumu. rot.ten rat'n sfat rk, bozuk, rm, kokmu; clk (yumurta).
rotund
rotunda
rouge ruq isim allk. fiil allk srmek. (bir sre iin) ilkel artlar iinde yaamak. -i hrpalamak. hoyrata kullanma. rough r^f sfat 1. prtkl, ptr ptr; trtkl, trtk trtk. 2. kaba: rough wool kaba yn. 3. kaba biilmi (imen). 4. bozuk (yol, kaldrm). 5. engebeli (arazi). 6. dalgal (deniz, su). 7. frtnal (hava); iddetli (rzgr). 8. kaba, grgsz (kimse). 9. kaba, incelikten yoksun. 10. zor, skntl. 11. kaba, son eklini henz almam. 12. kulaa ho gelmeyen, kula rahatsz eden. isim klhanbeyi.
roughcast
rough.cast r^f'kst isim kaba sva. fiil (roughcast) 1. taslan yapmak. 2. kaba sva ile svamak.
roughen
roughhewn roughhouse
rough.hewn r^f'hyun sfat kaba yontulmu. rough.house r^f'haus isim, argo grlt patrt. fiil, argo grlt patrt karmak.
rough.lyzarf 1. kabaca. 2. aa yukar, yaklak olarak. rough.neck r^f'nek isim, argo klhanbeyi. rough.shod r^f'ad sfat baknz ride roughshod over rou.lette rulet' isim rulet.
1134
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Roumanian round bracket round number round of applause round the clock round
isim, sfat baknz Romanian ngiliz ngilizcesi, dilbilgisi parantez, ayra. matematik yuvarlak say. alk tufan. gece gndz. round raund sfat 1. yuvarlak: round shape yuvarlak ekil. 2. yuvarlak, toparlak: a calculation given in round figures yuvarlak hesap. 3. tam. a round dozen tam bir dzine. 4. tombul. zarf etrafta; etrafnda. edat -in etrafna; -in etrafnda. isim 1. yuvarlak ey, daire. 2. vizite. 3. tur. 4. devriye. 5. birka sesin belirli aralklarla birbirini izleyerek syledii ark. 6. boks raunt. 7. sra: It's your round. Sra sende. fiil 1. yuvarlaklatrmak; yuvarlaklamak. 2. dnmek, etrafn dolamak. 3. off (sayy) yuvarlak yapmak. 4. off/out -i tamamlamak. 5. up (hayvanlar, insanlar) toplamak; (sulular) yakalamak. 6. toplamak, imanlamak.
roundabout roundly
round.a.bout raund'baut sfat dolambal. round.lyzarf 1. adamakll. 2. saknmadan, dobra dobra. 3. azarlayc bir ekilde.
gidi dn bileti. sfat gidi dn (bileti). round.up raund'^p isim (hayvanlar, insanlar) toplama; (sulular) yakalama.
rouse
rousing
rout
rout raut isim bozgun, hezimet. fiil bozguna uratmak, hezimete uratmak.
route
route rut, raut isim 1. yol. 2. rota. fiil (belirli bir yolla) gndermek.
1135
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rou.tine rutin' isim 1. det, usul. 2. i program. sfat allm, her zamanki.
rove rov fiil avare dolamak. rov.ingsfat gezici, dolaan. akntya kar krek ekmek, glklere kar abalamak.
row
row ro isim 1. sra, saf, dizi. 2. sra evler. 3. sra evleri olan sokak.
rowboat rowdy
row.boat ro'bot isim kayk, sandal. row.dy rau'di isim klhanbeyi. sfat 1. grltl ve kavgal. 2. grltc ve kavgac.
rowe royal
row.erisim kreki. roy.al roy'l sfat krala ait, krala yakr. isim, konuma dili kraliyet ailesinen biri, hanedandan biri.
royalist royalty
roy.al.istisim kralc. roy.al.tyisim 1. kraliyet ailesi bireyleri. 2. imtiyaz creti; patent creti; telif hakk creti.
Ru.an.da rwan'd isim baknz Rwanda andrmak, yemek. 2. anmak. masaj yapmak. ile bir arada olmak; ile bir araya gelmek, ile karlamak.
(merhem v.b.'ni) ovarak yedirmek. yzne vurmak. silip karmak. 2. srtnmeyle kmak, dklmek. silip karmak. 2. srtnmeyle kmak, dklmek. konuma dili (biriyle) zaman zaman grmek/bir arada bulunmak.
birini kzdrmak, birini sinirlendirmek. rub r^b fiil (rubbed, rubbing) 1. ovmak, ovalamak. 2. something against bir eyi -e srtmek. 3. something on bir eyi -e srmek. 4. against/on -e srtnmek. isim 1. ovma, ovalama; ovunma. 2. srtme. 3. srtnme. 4. glk, engel. 5. sinirlendirici ey.
1136
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk rubber band rubber check rubber tree rubber
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
lastik bant. karlksz banka eki. kauuk aac, kauuk. rub.ber r^b'r isim 1. kauuk, lastik. 2. silgi. 3. oson, galo. 4. ngiliz ngilizcesi lastik ayakkab.
rubberise
rubberize
rubber-stamp
tuvalet ispirtosu. ngiliz ngilizcesi p kutusu. rub.bish r^b' isim 1. erp, sprnt, dknt. 2. sama, samalk.
rubble
rub.ble r^b'l isim 1. moloz. 2. blokaj iin kullanlan talar, blokaj talar.
Rubicon rubric
Ru.bi.con ru'bkan isim baknz cross the Rubicon ru.bric ru'brk isim 1. eski kitaplarda krmz harflerle baslan ksm. 2. yasa tasars bal. 3. blm bal. 4. blm. 5. krmz renk.
ruby
ruck.sack r^k'sk, rk'sk isim srt antas. ruck.us r^k's isim, konuma dili ngar; arbede. ruc.tion r^k'n isim, konuma dili ngar, grltl kavga.
rud.der r^d r isim dmen. rud.dy r^d'i sfat 1. krmz, al. 2. al yanakl. rude rud sfat 1. kaba. 2. terbiyesiz, edepsiz. 3. kaba saba. 4. ilkel. 5. sert, iddetli.
rudimentary
1137
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
doduuna piman olmak. rue ru isim sedefotu. rue.ful ru'fl sfat 1. yalandan hznl. 2. zc; hazin; hznl.
ruf.fi.an r^f'iyn, r^f'yn isim kabaday, klhanbeyi. birini kzdrmak. ruf.fle r^f'l fiil 1. buruturmak. 2. kabartmak. 3. kartrmak. 4. bzmek. 5. rahatn bozmak, rahatsz etmek. isim frfr, farbala.
rug r^g isim 1. hal. 2. yayg (kilim, cicim v.b.). rug.by r^g'bi isim, spor rugbi. rug.ged r^g'd sfat 1. engebeli, arzal. 2. dzensiz. 3. sert, hain. 4. kaba. 5. salkl, kuvvetli. 6. dayankl, salam. 7. frtnal, sert.
rugger ruin
rug.ger r^g'r isim, spor, konuma dili rugbi. ru.in ru'wn isim 1. yklma; ykm. 2. iflas, batk. 3. oul ren, yknt, kalnt, harabe. fiil 1. harap etmek, ykmak. 2. mahvetmek, perian etmek. 3. bozmak. 4. iflas ettirmek, batrmak.
ruinous
yaklak hesap, gz karar, pratik i grme usul. rule rul fiil 1. ynetmek. 2. -e hkmetmek. 3. egemen olmak, hkim olmak. 4. cetvelle izmek. isim 1. ynetim, idare; hkmet; saltanat. 2. kural. 3. det, usul.
ruler ruling
rule.risim 1. hkmdar. 2. cetvel. rul.ing ru'lng isim 1. ynetim. 2. yarg, hkm. 3. iktidar.
rum Rumania
rum r^m isim 1. rom. 2. iki. Ru.ma.ni.a rumey'niy, rumeyn'y isim baknz Romania
Rumanian
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ruminant
ruminate
ru.mi.nate ru'mneyt fiil 1. gevi getirmek. 2. over/about/on zerinde derin derin dnmek.
aratrarak bulmak. yardm dernekleri yararna yaplan kullanlm eya sat. 2. elde kalan mallarn sat.
rum.mage r^m'c fiil altst edip aramak. Sylentiye gre .... Sylentiye gre hkmet decek.
Rumor has it that the government will fall. rumor Rumors are afloat. rumour rump roast rump rumple
ru.mor ru'mr isim sylenti; dedikodu. Ortalkta ayialar dolayor. ru.mour ru'mr fiil, ngiliz ngilizcesi baknz rumor kasaplk but. rump r^mp isim 1. but. 2. bakiye, geri kalan para. rum.ple r^m'pl fiil 1. buruturmak. 2. karmakark etmek. isim krk, buruukluk.
rumpus room rumpus run a blockade run a boundary run a risk run a temperature run about run across run after run against run aground run along
evde oyun salonu. rum.pus r^m'ps isim, konuma dili ngar; arbede. ablukay yarmak. snr gemek. riske girmek. (birinin) atei olmak, vcut ss fazla olmak. kouturmak, teye beriye komak. rastlamak, tesadf etmek. -in peinden komak. -e atmak. 2. -e arpmak. karaya oturmak. konuma dili gitmek. Run along now! Haydi, imdi git! (ocuklara sylenir.).
run amok
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir i iin bir yere gitmek. -i alp kamak. 2. () ile kamak. 3. (bir konuda) en ok baar kazanan biri olmak.
kamak, firar etmek. birini cebinden karmak, birine ta karmak; birini glgede brakmak, birinin pabucunu dama atmak.
run counter to run dry run errands run for one's life run hard run into debt run into run low run off
-e aykr dmek, -e uymamak. 2. -e zt gitmek. kurumak. ayak ileri yapmak; ayak ilerine bakmak. kap kurtulmak. hzl komak. borca girmek. -e rast gelmek. 2. -e arpmak. azalmak. kamak. 2. matbaaclk basmak. 3. (yarta, oyunda) beraberlii zmek. 4. with -i almak, - i armak. 5. with () ile kamak.
devam etmek. 2. devaml konumak. (birinin) vakti kalmamak. (birini) terketmek. dar komak. 2. (sre) bitmek. 3. tkenmek. 4. of -den dar atmak, -den kovmak.
run over
arpp stnden gemek; ezmek, inemek. 2. to (bir yere) gidivermek. 3. tekrarlamak. 4. gzden geirmek. 5. tamak.
birini cebinden karmak, birine ta karmak; birini glgede brakmak, birinin pabucunu dama atmak.
run riot
gemi azya almak. 2. (bitki) dal budak salp her yeri sarmak.
run short of run someone to earth run something to earth run the gamut run the gauntlet
(malzemesi) tkenmek, ktlamak. birini/bir eyi arayp tarayp bulmak. birini/bir eyi arayp tarayp bulmak. her eidi/tr olmak. sra daya yemek.
1140
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir eyi) abucak tketmek; (bir eyi) israf etmek. 2. (bir tat) (durulmas gereken bir yerden) durmadan gemek. 3. (kl, sng v.b.'ni) bir vuruta (birinin) gvdesinden geirmek.
kendisinden beklenildii gibi davranmak. kmaza girmek, amaza dmek. (denecek bir faturay) ykl bir hale getirmek. 2. artrmak. 3. (bayrak) ekmek. 4. dikivermek.
run
run r^n isim 1. kou, koma. 2. (orapta) kak. 3. ticaret talep, istem, rabet. 4. gezi, gezinti. 5. yol, rota. 6. ak. 7. spor kou. 8. sinema gsterim sresi. 9. balk akn; akn.
run.a.way r^n'wey isim, sfat kaak. run.down r^n'daun isim zet. run-down r^n'daun sfat 1. khne, harap. 2. yorgun, hastalkl, zayf.
rung
rung r^ng isim 1. portatif merdiven basama. 2. iskemlenin basamak denei. 3. tekerlek parma. 4. kademe, basamak.
run-in runner
run-in r^n'n isim atma, anlamazlk. run.ner r^n'r isim 1. koucu. 2. kaak. 3. yol hals. 4. haberci, ulak. 5. ray. 6. uzunca ve ensiz masa rts. 7. botanik srngen sap.
runner-up
ticaret cari hesap. 2. annda verilen haber. seyir feneri. ayn takmda yaran at. 2. ayn partiden seime katlan aday.
running
run.ning r^n'ng isim 1. kou, koma. 2. ynetim, idare. 3. spor kou. sfat 1. koan. 2. kouya ait. 3.
1141
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sarlgan, srngen (bitki). 4. srekli, devaml, aralksz. 5. akan, akar: running water akar su. 6. kolay geen. 7. st ste. 8. art arda. 9. ileyen. 10. bitiik (elyazs). 11. tbbi akntl, szntl. 12. dz. 13. cari, geer. 14. tekrarlanm. 15. koarak yaplan. run-of-the-mill run-of-the-mill r^n'vdhml' sfat olaan, baya, alelade, sradan. run-time runway rupture run-time r^n'taym isim, bilgisayar yrtme sresi. run.way r^n'wey isim (havaalannda) pist. rup.ture r^p'r isim 1. kopma, krlma. 2. (ilikilerde) kopma, kopukluk. fiil 1. koparmak, krmak; kopmak, krlmak. 2. (ilikiyi) koparmak, bozmak. rural ruse rush a bill through rush hour rush order rush out of the room rush Russia turnip Russia Russian roulette Russian rust ru.ral rr'l sfat 1. krsal, kye ait. 2. tarmsal. ruse ruz, rus isim hile, oyun. bir kanun tasarsn acele ile meclisten geirmek. (i gnnde) trafiin en youn olduu zaman. acele sipari. odadan frlayp kmak. rush r^ isim saz, hasrotu. algam. Rus.sia r^' isim Rusya. Rus ruleti. Rus.sian r^'n isim, sfat 1. Rus. 2. Rusa. rust r^st isim 1. pas. 2. pas rengi. fiil paslanmak; paslandrmak. rustic rus.tic r^s'tk sfat 1. kye veya kra zg. 2. kaba, yontulmam. 3. rstik, sade, basit. isim basit ve kaba kimse. rustle rus.tle r^s'l fiil 1. hrdamak; hrdatmak. 2. konuma dili (davar veya at) almak. isim hrt. rustler rusty rut rutabaga rus.tlerisim, konuma dili davar veya at hrsz. rust.y r^s'ti sfat pasl, paslanm. rut r^t isim (hayvan) kzma, ksnme. ru.ta.ba.ga rutbey'g isim algam.
1142
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ruth.less ruth'ls sfat merhametsiz, acmasz, insafsz. ruth.less.lyzarf insafszca. ruth.nessisim insafszlk. Rwan.da rwan'd isim Ruanda. isim Ruandal. sfat 1. Ruanda, Ruanda'ya zg. 2. Ruandal.
rye ray isim avdar. S, s es isim S, ngiliz alfabesinin on dokuzuncu harfi. S.E.ksaltma southeast S.O.B. es'obi isim, konuma dili alak herif, ey ettiim herif.
S.W.ksaltma southwest Sab.bath sb'th isim baknz the Sabbath sab.bat.i.cal sbt'kl isim niversitedeki retim yesine tannan uzun ve maal izin.
sava tehdidi. sa.ber sey'br isim svari klc. sa.ble sey'bl isim 1. samur. 2. samur krk. 3. siyah. sfat siyah.
sabotage
sab.o.tage sb'taq isim sabotaq, baltalama. fiil sabotaq yapmak, sabote etmek, baltalamak.
sa.bre sey'br isim, ngiliz ngilizcesi baknz saber sac.cha.rin sk'rn isim sakarin. konuma dili (uyumak zere) yatmak. sack sk isim torba, uval. fiil 1. uvala koymak. 2. konuma dili kovmak, iten atmak, sepetlemek.
sacking sacrament
sack.ing sk'ng isim uval bezi, ul. sac.ra.ment sk'rmnt isim, Hristiyanlk Hz.sa'dan kaynaklanan ve papaz araclyla yaplan kutsal bir ilem.
1143
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sac.ri.fice sk'rfays isim 1. kurban. 2. fedakrlk, zveri. 3. feda etme, kurban etme. fiil 1. kurban etmek, kurban olarak kesmek. 2. feda etmek.
sacrilegious
sacrosanct
sad
sadden
birine zor bir i yklemek. sad.dle sd'l isim 1. eyer. 2. semer. 3. (bisiklette) sele. fiil eyerlemek.
sad.ism sey'dzm, sd'zm isim sadizm. sad.istisim sadist. sa.dis.tic sds'tk sfat sadist. sa.fa.ri sfa'ri isim safari. sa salim, sapasalam. safe seyf sfat emin, emniyetli, gvenli, salam; gvenilir; tehlikesiz: in safe hands emin ellerde. isim kasa.
safeguard
safe.guard seyf'gard isim 1. koruma. 2. against -e kar koruyucu ey. fiil against -e kar korumak.
safekeeping safety belt safety lamp safety lock safety pin safety razor safety valve safety safflower
safe.keep.ing seyf'ki'png isim saklama, koruma. emniyet kemeri. madenci feneri. emniyet kilidi. 2. (silahta) emniyet tertibat. engelliine. tra makinesi. emniyet valf, emniyet supab. safe.ty seyf'ti isim gvenlik, emniyet. saf.flow.er sf'lauwr isim yalancsafran, aspur, papaanyemi.
1144
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
saf.fron sf'rn isim safran. sag sg fiil (sagged, sagging) 1. eilmek, bklmek, kmek, bel vermek; sarkmak. 2. (kymet, fiyat) yava yava dmek.
saga sagacious sagacity sage Sahara Saharan said sail close to the wind
sa.ga sa'g isim destan. sa.ga.cious sgey's sfat ferasetli; zeki. sa.gac.i.ty sgs'ti isim feraset, zekvet, zek. sage seyc isim adaay. Sa.ha.ra sh'r isim baknz the Sahara sfat Sahra, Sahra'ya zg. said sed fiil baknz say tehlikeli bir yolda gitmek, tehlikeli bir ekilde hareket etmek. 2. (yaznn, szn) ak sak olmasna ramak kalmak.
sail into
konuma dili 1. -e byk bir evkle girimek. 2. -i fena halde azarlamak, -i halamak.
olduundan baka trl grnmek. sail seyl isim 1. yelken. 2. yelkenli. 3. deniz yolculuu. fiil 1. gemi ile yola kmak. 2. gemi ile gitmek. 3. (gemi) kullanmak. 4. havada uurmak.
sailboat sailing
sail.boat seyl'bot isim yelkenli tekne, yelkenli. sail.ing sey'lng isim 1. yelkencilik. 2. gemi ile yolculuk.
sailor saint
sail.or sey'lr isim gemici. saint seynt sfat aziz. isim aziz, evliya, eren. fiil azizler mertebesine karmak.
saintly sake
saint.lysfat 1. aziz gibi. 2. azizlere yakr. 3. kutsal. sake seyk isim hatr, uur: for my sake hatrm iin. for the sake of peace bar uruna.
sal.abil.i.tyisim satlabilme, satlma ans. sal.a.ble sey'lbl sfat satlabilir. sal.a.ble.nessisim satlabilme, satlma ans. sa.la.cious sley's sfat 1. ehvetli. 2. mstehcen. sal.ad sl'd isim salata.
1145
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sal.a.man.der sl'mndr isim semender. sa.la.mi sla'mi isim salam. sal.a.riedsfat maal, aylkl, cretli. sal.a.ry sl'ri isim maa, aylk, cret. fiil maa vermek, cret vermek, aylk balamak.
sale
saleable
tezghtar, sat eleman. sales.man seylz'mn isim (salesmen) satc, sat eleman; tezghtar.
sales.man.ship seylz'mnp isim satclk. sales.room seylz'rum isim sat yeri. sales.wom.an seylz'wmn isim (saleswomen) satc kadn; kadn tezghtar.
salient
sa.line sey'lin, sey'layn sfat 1. tuzlu. 2. tuz gibi. sa.li.va slay'v isim salya, tkrk. sal.i.vate sl'veyt fiil 1. salya aktmak. 2. az sulanmak.
sallow
sal.low sl'o sfat benzi sararm, soluk yzl; soluk, solgun (beniz).
sally
sal.ly sl'i isim 1. kuatma srasnda askerin hcuma gemesi. 2. ani hareket veya hamle. 3. gezinti. fiil 1. forth/out dar frlamak. 2. forth/out hcuma gemek. 3. forth/out geziye kmak.
salmon salon
salm.on sm'n isim som bal. sa.lon slan' isim salon, dkkn: beauty salon kuafr salonu.
saloon
sa.loon slun' isim 1. bar, meyhane. 2. ngiliz ngilizcesi (krksz) binek arabas. 3. ngiliz
1146
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ngilizcesi salon, dkkn: billiards saloon bilardo salonu. ngiliz ngilizcesi (yolcu gemisinde) salon. salt away -i tuzlamak, -i tuza yatrmak. 2. (para) biriktirmek, istif etmek. salt cellar salt down tuzluk. -i tuzlamak, -i tuza yatrmak. 2. (para) biriktirmek, istif etmek. salt flat salt lake salt pan salt saltcellar saltpeter saltpetre (deniz veya gl kenarndaki) tuzla. tuzlu gl, tuz gl. tuzla tavas. salt slt isim tuz. sfat 1. tuzlu. 2. tuzlama, tuzlanm. salt.cel.lar slt'selr isim (kapa deliksiz) tuzluk. salt.pe.ter sltpi'tr isim gherile. salt.pe.tre sltpi'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz saltpeter saltshaker saltwater salt.shak.er slt'eykr isim (kapa delikli) tuzluk. salt.wa.ter slt'wtr sfat tuzlu suya zg; tuzlu suda yaayan. salty salubrious salutary saltysfat tuzlu. sa.lu.bri.ous slu'briys sfat sala yararl. sal.u.tar.y sl'yteri sfat 1. sala yararl. 2. yararl, hayrl. salutation salute sal.u.ta.tion slytey'n isim 1. selamlama. 2. selam. sa.lute slut' fiil selam vermek, selamlamak. isim 1. selamlama. 2. selam. salvage sal.vage sl'vc isim kurtarlan mal. fiil (eya) kurtarmak. salvation sal.va.tion slvey'n isim 1. kurtulu. 2. kurtarlma; kurtarma. salve one's conscience salve vicdann rahatlatmak. salve sv, sav isim merhem. fiil baknz salve one's conscience Same here. Ben de.: "I want a cup of coffee." "Same here." "Bir kahve istiyorum." "Ben de."
1147
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
same seym sfat 1. ayn, tpk: the same thing ayn ey. 2. eit: Both amounts are the same. Her iki miktar eit.
Samoa Samoan
Sa.mo.a smo'w isim Samoa. Sa.mo.an smo'wn isim 1. Samoal. 2. Samoaca. sfat 1. Samoa, Samoa'ya zg. 2. Samoaca. 3. Samoal.
Samos Samothrace
Sa.mos sey'ms, s'ms, sa'ms isim Sisam. Sam.o.thrace sm'threys, sm'othreys isim Semadirek, Semendirek.
sample
sam.ple sm'pl isim rnek, numune; model; mostra; eantiyon. fiil rnek olarak denemek.
sanatorium
sanctify
sanctimonious
sanctimoniously sanction
sanc.ti.mo.ni.ous.lyzarf dindarlk taslayarak. sanc.tion sngk'n isim 1. onay, tasdik. 2. hukuku ihlal nedeniyle verilen ceza. 3. yaptrm, meyyide. fiil onaylamak, tasdik etmek.
sanctity sanctuary
sanc.ti.ty sngk'tti isim kutsallk. sanc.tu.ar.y sngk'uweri isim 1. tapnak, mabet. 2. kutsal yer. 3. snak.
kumul. kumkrlangc. sand snd isim 1. kum. 2. oul kumluk, kumsal. san.dal sn'dl isim sandal, sandalet. sand.bar snd'bar isim ky dili, sahil kordonu. sand.blast snd'blst fiil kum pskrterek temizlemek. sand.pa.per snd'peypr isim zmpara kd. fiil (zmpara kd ile) zmparalamak.
sandwich
sand.wich snd'w isim sandvi. fiil between (iki eyin) arasna sktrmak.
sandy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sane seyn sfat 1. akl banda. 2. mantkl. sang sng fiil baknz sing san.gui.nar.y sng'gwneri sfat 1. kanl. 2. kana susam, kan dkc.
sanguine
san.guine sng'gwn sfat 1. umutlu; iyimser. 2. neeli. 3. kan gibi krmz, kan renginde (beniz).
sanitarium
hijyenik kadn ba. san.i.tar.y sn'teri sfat 1. salkla ilgili. 2. salkl, temiz.
shhi tesisat. san.i.ta.tion sntey'n isim 1. sala uygun bir duruma getirme. 2. salk nlemleri.
san.i.ty sn'ti isim akl banda olma. sank sngk fiil baknz sink San.skrit sn'skrt isim, sfat Sanskrite. San.ta Claus sn't klz Noel Baba. sap sp fiil, askeri (sapped, sapping) temelini kazp ykmak; altna sanyolu kazarak ilerlemek.
sap.ling sp'lng isim (epey boy atm) fidan. sap.phire sf'ayr isim gkyakut, safir. sar.casm sar'kzm isim istihza. sar.cas.tic sarks'tk sfat ineleyici, alayl, mstehzi. sar.cas.ti.cal sarks'tkl sfat ineleyici, alayl, mstehzi.
sarcastically sarcophagus
sar.dine sardin' isim sardalye, atebal. Sar.din.i.a sardn'iy, sardn'y isim Sardinya. isim 1. Sardinyal. 2. Sardinyaca. sfat 1. Sardinya, Sardinya'ya zg. 2. Sardinyaca. 3. Sardinyal.
1149
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sash window sash sass sassy sat Satan satchel sate satellite satiate satiety satin satire satiric satirical satirise satirize satisfaction
srme pencere. sash s isim kuak. sass ss isim, konuma dili kstahlk. sas.sy ss'i sfat arsz, kstah, haddini bilmez. sat st fiil baknz sit Sa.tan sey'tn isim eytan. satch.el s'l isim okul antas. sate seyt fiil doyurmak. sat.el.lite st'layt isim uydu. sa.ti.ate sey'iyeyt fiil doyurmak. sa.ti.e.ty stay'ti, sey'ti isim doyum, doygunluk. sat.in st'n isim saten, atlas. sat.ire st'ayr isim hiciv, talama, yergi, yerme. sa.tir.ic str'k sfat hicivli, hicivsel. sa.tir.i.cal str'kl sfat hicivli, hicivsel. sat.i.rise st'rayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz satirize sat.i.rizefiil hicvetmek, yermek, talamak. sat.is.fac.tion stsfk'n isim 1. honutluk, memnuniyet. 2. tatmin, doyum. 3. doygunluk.
satisfactory
sat.is.fac.to.ry stsfk'tri sfat 1. honut edici, memnun edici. 2. tatmin edici, doyurucu, yeterli.
satisfy
sat.is.fy st'sfay fiil 1. honut etmek, memnun etmek. 2. tatmin etmek, doyurmak. 3. gidermek. 4. inandrmak, ikna etmek.
sat.u.rate s'reyt fiil doyurmak. sat.u.ratedsfat doymu, doygun. sat.u.ra.tionisim doyma, doygunluk. Sat.ur.day st'rdi, st'rdey isim cumartesi. Sat.urn st'rn isim, gkbilim Satrn, Zhal. sat.ur.nine st'rnayn sfat ask suratl, somurtkan. sauce ss isim 1. sala, sos, terbiye. 2. tat, lezzet. 3. konuma dili terbiyesizce sylenmi sz; kstahlk. fiil
1150
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
1. sala ilave etmek, sos koymak. 2. konuma dili terbiyesizlik etmek, kstahlk etmek. sauceboat saucepan saucer saucy Saudi Arabia Saudi Arabian sauce.boat ss'bot isim salalk, sos kab. sauce.pan ss'pn isim uzun sapl tencere. sau.cer s'sr isim ay taba, fincan taba. sau.cy s'si sfat arsz, sulu, srnak; kstah. Suudi Arabistan. Suudi Arabistanl, Suudi. 2. Suudi Arabistan, Suudi, Suudi Arabistan'a zg. Saudi saunter Sa.u.di sawu'di isim, sfat Suudi. saun.ter sn'tr fiil aylak aylak dolamak, avare avare dolamak. isim aylak aylak dolama. sausage savage sau.sage s'sc isim sosis; sucuk. sav.age sv'c sfat 1. vahi, yabanl, yabani. 2. acmasz, zalim. isim 1. vahi adam. 2. zalim ve canavar ruhlu kimse. fiil vahice saldrmak. savageness savagery save face save for save one's face sav.age.nessisim vahilik, yabanllk, yabanilik, vahet. sav.age.ryisim vahilik, yabanllk, yabanilik, vahet. grn kurtarmak. .. hari. (itibarn zedeleyebilecek bir durumdan) yznn akyla kmak. save one's skin save that save postunu kurtarmak. ancak, yalnz. save seyv fiil 1. kurtarmak: save someone's life birinin hayatn kurtarmak. 2. korumak. Turn on the lights to save your eyes. Gzlerinizi yormamak iin an. 3. saklamak, ayrmak. 4. biriktirmek. 5. on -i idareli kullanmak, -den tasarruf etmek. 6. bilgisayar kaydetmek. saving your presence saving h huzurdan, szm yabana, szm meclisten dar. sav.ing sey'vng edat, bala -den baka, ... dnda, ... hari. savings account ticaret tasarruf hesab.
1151
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tasarruf sand, tasarruf bankas. sav.ings sey'vngz isim biriktirilmi para; tasarruflar. sav.ior seyv'yr isim kurtarc. sav.iour seyv'yr isim, ngiliz ngilizcesi baknz savior sa.vor sey'vr isim 1. tat, lezzet, eni. 2. zevk, tat. fiil 1. of tad olmak, lezzeti olmak. 2. eni vermek; lezzet vermek. 3. kokusu olmak. 4. zevk almak, tadna varmak.
savoriness savory
sa.vor.i.nessisim lezzetlilik. sa.vor.y sey'vri sfat 1. lezzetli. 2. ho kokulu. isim 1. ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak kullanlan) sater, zater. 2. ngiliz ngilizcesi yemein banda veya sonunda yenen bir yemek.
savour
savoury
saw sawdust sawmill sax saxophone saxophonist say a mouthful say a word about say one's say say something under one's breath say the blessing say the word
saw s fiil baknz see saw.dust s'd^st isim bk tozu, testere tala. saw.mill s'ml isim bkhane, bkevi. sax sks isim, konuma dili saksofon. sax.o.phone sk'sfon isim saksofon. sax.o.phon.istisim saksofoncu. isabetli bir ey sylemek. -den bahsetmek/konumak. syleyeceini sylemek. bir eyi alak sesle sylemek, bir eyi fsldamak. yemek duas yapmak. (bir eyin yaplmas iin) haber vermek: If you ever need a ticket, just say the word and I'll get you one. Bilete ihtiyacn olursa bana bildirmen yeter. When I say the word you'll all stand up. Ben syleyince hepiniz ayaa kalkacaksnz.
Say Uncle!
Pes de!
1152
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Teslim ol. konuma dili Kfi gelince syle. say sey fiil (said) demek, sylemek. isim 1. denilen ey, sz. 2. sz sras. nlem, konuma dili Hey, bana bak!
saying say-so
say.ing sey'ng isim 1. sz, laf. 2. atasz; zdeyi. say-so sey'so isim, konuma dili 1. keyfi karar, dayanaksz hkm. 2. karar verme hakk.
scab
scab skb isim 1. yara kabuu. 2. konuma dili greve katlmayan veya grevcilerin yerine alan ii. fiil (scabbed, scabbing) 1. (yara) kabuk balamak. 2. konuma dili grevcilerin yerine almak.
scabbard scaffold
scab.bard skb'rd isim kl kn. scaf.fold skf'ld isim 1. yap iskelesi. 2. daraac. fiil yap iskelesi kurmak.
scaffolding
scald
scald skld fiil 1. halamak, kaynar su veya buhardan geirmek. 2. (kaynar sv veya buhar ile) yakmak, halamak. isim (kaynar sv veya buhardan ileri gelen) yank, yara.
kltmek; indirmek. bytmek; ykseltmek. scale skeyl isim (balk, srngen v.b.'nde) pul. fiil pullarn ayklamak.
scallion
scal.lion skl'yn isim 1. yeil soan, taze soan. 2. yabanisarmsak, yabanisarmsak. 3. prasa.
scallop
scal.lop skl'p isim, zooloji tarak, deniztara. fiil tarak kabuu eklinde kesmek veya sslemek.
scalp
scalp sklp isim 1. kafa derisi. 2. zafer simgesi. fiil 1. kafa derisini yzmek. 2. konuma dili karaborsadan (bilet) satmak. 3. konuma dili (kr amac ile) (hisse senedi v.b.'ni) alp satmak. 4. konuma dili bozguna uratmak.
1153
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
scal.pel skl'pl isim, tbbi neter, bisturi. scal.y skey'li sfat pul pul, pullarla kapl, pullu. scamp skmp isim haylaz, yaramaz. scam.per skm'pr fiil 1. about/around kouturmak. 2. komak, kamak. isim acele ka.
scan
scan skn fiil (scanned, scanning) 1. inceden inceye gzden geirmek. 2. stnkr gzden geirmek. 3. vezne gre okumak. 4. vezin kurallarna uymak. 5. bilgisayar taramak.
scandal
scan.dal skn'dl isim 1. skandal, rezalet. 2. iftira, dedikodu. 3. rezil, kepaze, yzkaras.
scandalise
scandalize
scandalous
Scandinavia
Scandinavian
isim 1. skandinavyal, Iskandinav. sfat 1. skandinav, skandinavya'ya zg. 2. skandinavyal, skandinav. 3. skandinav dillerine zg.
scan.ner skn'r isim, bilgisayar tarayc. scant sknt sfat 1. az, kt, dar. 2. yetersiz. 3. snrl. scant.i.lyzarf kt olarak, eksik olarak. scantysfat 1. pek az, kt, dar. 2. yetersiz, eksik. scape.goat skeyp'got isim gnah keisi; amar olan. scar skar isim yara izi. fiil (scarred, scarring) yara izi brakmak.
scarce scarcely
scarce skers sfat 1. seyrek, nadir, az bulunur. 2. kt. scarce.lyzarf hemen hemen, neredeyse, ancak; pek: I scarcely know him. Onu pek tanmyorum. He'd scarcely entered the room when she flung a plate at him. Odaya henz girmiti ki ona bir tabak frlatt.
1154
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk scare away scare off scare someone out of his wits scare the wits out of someone scare up scare
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i korkutup karmak. -i korkutup karmak. birinin dn koparmak/patlatmak. birinin dn koparmak/patlatmak. konuma dili bulup buluturmak; yoktan var etmek. scare sker fiil korkutmak; rktmek. isim ani korku, panik.
scarecrow scarf
scare.crow sker'kro isim korkuluk, bostan korkuluu. scarf skarf isim (scarfs/scarves) earp; boyun atks, kakol.
tbbi kzl, kzl humma. scar.let skar'lt isim, sfat al, krmz. scar.y sker'i sfat 1. korku veren, korkun. 2. korkak, rkek, dlek.
scat
Pist! scath.ing skey'dhng sfat sert, krc. scat.ter skt'r fiil datmak, yaymak; serpmek; samak; dalmak, yaylmak.
scat.ter.brain skt'rbreyn isim kafas dank. scat.ter.edsfat dank. scav.enge skv'nc fiil for pleri kartrarak (yiyecek, ie yarayacak ey) aramak.
scavenger
scenario scenarist
sce.nar.i.o siner'iyo isim senaryo. sce.nar.ist siner'st isim senarist, senaryocu, senaryo yazar.
scene
scene sin isim 1. televizyon sahne. 2. sahne, manzara, grnm, grnt. 3. olay yeri: the scene of a crime bir suun ilendii yer. 4. tiyatro dekor. 5. olay, hadise: Don't make a scene! Hadise karma!/Olay karma!
scenery
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sce.nic si'nk sfat manzaral. scent sent fiil 1. kokusunu almak, sezmek. 2. gzel koku samak. 3. koklayarak izini aramak; koklayarak bulmak. isim 1. koku; gzel koku, esans. 2. iz kokusu. 3. (hayvann) koklama duyusu.
scep.terisim asa, kral asas. scep.tic skep'tk isim baknz skeptic scep.tre sep'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz scepter sched.ule skec'ul, [ngiliz ngilizcesi] ed'yul isim 1. program: I have a very busy schedule at the office today. Bugn ofisteki i programm ok dolu. 2. liste. 3. tarife: boat schedule vapur tarifesi. fiil 1. programa koymak, programlamak. 2. listesini yapmak.
scheme
scheme skim isim 1. plan, proqe. 2. gizli dzen, entrika, dolap. 3. dzen, tertip, uyum. fiil 1. plan yapmak. 2. dolap evirmek, entrika evirmek.
schemer schism
schemerisim entrikac, dolap eviren kimse, dzenbaz. schism sz'm, skz'm isim 1. hizipleme, klikleme. 2. hizip, klik.
schis.mat.ic szmt'k sfat, isim hizipi, kliki. schiz.o.phre.ni.a sktsfri'niy isim, ruhbilim izofreni. schiz.o.phren.ic sktsfren'k sfat, ruhbilim izofrenik. isim izofren.
schol.ar skal'r isim bilgin, lim. schol.ar.lysfat bilimsel, ilmi, bilgine yakr. schol.ar.shipisim 1. bilim, ilim, irfan. 2. burs.
scholastic
okul a. okul ynetim kurulu. ders/retim yl. school skul isim 1. okul. 2. (niversitede) faklte. 3. ekol.
1156
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk schoolbook schoolboy schoolgirl schooling schoolmate schoolmistress schoolteacher schoolwork schooner
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
school.book skul'bk isim ders kitab. school.boy skul'boy isim erkek renci. school.girl skul'grl isim kz renci. school.ing sku'lng isim eitim, retim. school.mate skul'meyt isim okul arkada. school.mis.tress skul'mstrs isim kadn retmen. school.teach.er skul'tir isim retmen. school.work skul'wrk isim okul devi. schoon.er sku'nr isim 1. denizcilikle ilgili skuna. 2. konuma dili byk bira barda. 3. ngiliz ngilizcesi byk arap barda.
sci.at.i.ca sayt'k isim, tbbi siyatik, siyatik hastal. bilimkurgu. sci.ence say'ns isim 1. fen, ilim, bilim. 2. bilim dal. sci.en.tif.ic sayntf'k sfat 1. bilimsel. 2. sistematik, sistemli.
sci.en.tist say'ntst isim bilim adam. sci.on say'n isim 1. ocuk, evlat. 2. botanik a kalemi. scis.sors sz'rz isim (kesmek iin kullanlan) makas. scle.ro.sis sklro'ss isim, tbbi (scleroses) skleroz, sertleim, sertleme.
scoff at scoff
ile alay etmek. scoff skf, skaf fiil alay etmek. isim 1. alay. 2. kmseme.
scold
scold skold fiil azarlamak, paylamak. isim herkesi azarlayan irret kadn.
scol.lop skal'p isim, fiil baknz scallop scone skon, skan isim kk ekmek. scoop skup isim 1. byk kepe. 2. dondurma kepesi. 3. kepe ile alma. 4. konuma dili vurgun. 5. gazetecilik atlatma. fiil 1. kepe ile karmak. 2. gazetecilik (haber) atlatmak.
scooter
1157
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
scope skop isim 1. saha, alan; faaliyet alan. 2. olanak, frsat. 3. kapsam. 4. konuma dili teleskop; mikroskop.
scorch
gol atmak. score skr isim 1. (oyunda) say, puan, skor: What's the score? Kaa ka?/Durum nedir? 2. yirmi says. 3. izgi, entik, kertik. 4. mzik partisyon. 5. oul ok sayda. 6. konu: I have nothing to say on that score. O konuda diyeceim bir ey yok. pay off/settle old scores eski bir hncn acsn karmak, hesaplamak. fiil 1. (puan) saymak. 2. spor (say) yapmak, (gol) atmak. 3. entmek. 4. deerlendirmek. 5. baar kazanmak.
scorn
scorn skrn isim tepeden bakma, hor grme, kk grme. fiil kmsemek, hor grmek.
scorn.fulsfat kmseyen. scor.pi.on skr'piyn isim akrep. Scot skat isim sko. ekose. seloteyp. Scotch ska isim 1. sko viskisi, sko. 2. bir bardak sko viskisi. 3. sko ngilizcesi. sfat 1. sko. 2. ok tutumlu; pinti.
scot-free
Londra Emniyet Mdrlnn Dedektif Masas. Scot.land skat'lnd isim skoya. Scots skats isim sko ngilizcesi. sfat sko. Scots.man skats'mn isim (Scotsmen) skoyal erkek, skoyal.
Scotswoman
Scottish scoundrel
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
scourge
scourge skrc fiil 1. krbalamak, kamlamak. 2. iddetle cezalandrmak. isim 1. krba, kam. 2. bela, felaket.
arayp taramak. scout skaut isim 1. izci, gzc, keif kolu. 2. casus (asker, gemi veya uak). fiil keif yapmak, kefe kmak.
scouting scowl
scout.ingisim izcilik. scowl skaul fiil kalarn atmak; at -e kalarn atp bakmak. isim ka atma.
scrabble
scraggly scram
scrag.gly skrg'li sfat dzensiz, arpk urpuk. scram skrm fiil, argo (scrammed, scramming) svmak, tymek.
Scram! scramble
Defol! scram.ble skrm'bl fiil 1. up -e trmanmak. 2. for iin kapmak. 3. kartrmak. 4. askeri (dman uaklarnn yolunu kesmek iin) acele havalanmak. 5. radyo (konumay gizli tutmak iin) sinyali deitirmek. isim 1. srnerek trmanma. 2. kap, kapma.
rplp yada piirilmi yumurta. krpnt yn, hurda yn. hurda demir. scrap skrp isim 1. ufak para. 2. artk, krnt, krpnt, hurda. 3. oul artk. fiil (scrapped, scrap ping) skartaya karmak, atmak.
scrapbook
zar zor geinmek/idare etmek. kazyarak silmek. 2. kazyarak karmak; raspa etmek. kazyarak silmek. 2. kazyarak karmak; raspa etmek.
1159
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gbela atlatmak. glkle bir araya getirmek. glkle bir araya getirmek. scrape skreyp fiil 1. kazmak. 2. syrmak. 3. (ayak) srtmek. 4. raspa etmek. isim syrk.
stn izmek, karalamak. 2. oymak, iini kazmak. karalama kd, msvedde kd. birine yaclk etmek. scratch skr fiil 1. trmalamak. 2. kazmak. 3. kamak; kanmak. 4. yar listesinden karmak. 5. eelemek; eelenmek, einmek. 6. together zar zor (para) biriktirmek. 7. czrdamak. isim 1. trmk, izik, syrk. 2. spor balama izgisi. 3. czrt.
scrawl
scrawl skrl fiil batan savma yazmak, karalamak, iziktirmek. isim karalanm yaz.
scrawny scream
scrawn.y skr'ni sfat zayf, sska, clz. scream skrim fiil 1. at -e barmak. 2. feryat etmek, ac ac haykrmak, lk atmak. isim feryat, lk.
screech
screech skri fiil ac ve ince bir lk atmak. isim 1. ac ve ince lk. 2. tiz gcrt.
screen
screen skrin isim 1. perde. 2. kafes. 3. paravana, blme. 4. ekran. 5. sinema. 6. elek, kalbur. fiil 1. off nne perde ekmek. 2. from -den korumak. 3. gizlemek, saklamak. 4. elemek, kalburdan geirmek. 5. (filmi) perdeye yanstmak. 6. elemek, yoklamak.
screenplay screw around screw off screw on screw up one's courage screw up
screen.play skrin'pley isim, sinema senaryo. vakit ldrmek; aylaklk etmek. vakit ldrmek; aylaklk etmek. vidalamak. cesaretini toplamak. bir iin iine etmek, bir ii berbat etmek; (bir iin) iine etmek, (bir ii) berbat etmek.
Screw you!
Siktir!
1160
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
screw skru isim 1. vida. 2. uskur, pervane. fiil 1. vidalamak. 2. argo dzmek; dzmek. 3. argo kazklamak.
screwball
screwdriver screwed-up
screw.driv.er skru'drayvr isim tornavida. screwed-up skrud'^p sfat, argo kompleksli, manyak, ok problemli.
scribble
scrimp
scrimp skrmp fiil 1. fazla veya dar kesmek. 2. ar tutumlu olmak, cimrilik etmek.
scrimpy script
scrimp.y skrm'pi sfat 1. ok kt, eksik. 2. cimri. script skrpt isim 1. el yazs. 2. matbaaclk el yazs biiminde harf. 3. konumacnn elindeki notlar. 4. televizyon senaryo. 5. yaz.
Scrip.ture skrp'r isim baknz the Scripture scroll skrol isim parmen tomar. tahta fras. scrub skr^b isim 1. allk, fundalk, maki. 2. bodur insan, hayvan veya bitki. 3. spor birinci takma alnmayan oyuncu.
ense. scruff skr^f isim baknz scruff of the neck scrump.tious skr^mp's sfat, konuma dili ok gzel, harikulade, ahane, enfes.
scruple
scru.ple skru'pl isim 1. vicdan elvermeme. 2. phe, tereddt. fiil 1. vicdan elvermemek. 2. tereddt etmek.
scrupulous
scru.pu.lous skru'pyls sfat 1. vicdannn sesini dinleyen, vicdanl. 2. drst. 3. dikkatli, titiz.
scrutinise
scrutinize scrutiny
scru.ti.nize skru'tnayz fiil dikkatle bakmak, incelemek. scru.ti.ny skru'tni isim dikkatle bakma, inceleme.
1161
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
scuffle
sculp.tor sk^lp'tr isim heykeltra. sculp.tressisim kadn heykeltra. sculp.ture sk^lp'r isim 1. heykel. 2. heykeltralk. fiil oymak; heykel yapmak.
scum
scum sk^m isim 1. (kaynayan veya mayalanan svnn yzeyinde oluan) kpk. 2. maden crufu. 3. pislik.
scumbag
scurrilous
scurry
scur.vy skr'vi isim, tbbi iskorbt. Scu.ta.ri sku'tri isim, tarih (stanbul'daki) skdar. scut.tle sk^t'l fiil hzla komak, seirtmek. isim seirtme, hzla gitme.
scythe
sea breeze sea foam sea gull sea horse sea legs sea level sea of faces sea urchin sea seaboard
denizden esen rzgr, imbat. denizkp, lleta. mart. denizat. frtnal havalarda gvertede dolaabilme becerisi. deniz seviyesi. insan kalabal. denizkestanesi. sea si isim 1. deniz, derya. 2. dalga. sea.board si'brd isim sahil, ky, yal boyu. sfat kyya yakn.
1162
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sea.coast si'kost isim deniz kys, sahil. sea.far.er si'ferr isim gemici. sea.far.ing si'ferng sfat 1. denizcilikle uraan. 2. deniz yoluyla seyahat eden. isim 1. deniz yolculuu. 2. denizcilik.
isim sahil. seal sil isim fok, aybal. fiil fok avlamak. seam sim isim 1. diki yeri. 2. iki tahtann yan yana birletii izgi, balant yeri.
seaman
seamstress seamy
seam.stress sim'strs isim kadn terzi. seam.y si'mi sfat 1. dikili. 2. irkin grnl, biimsiz.
seaport sear
sea.port si'prt isim liman. sear sr fiil 1. (kzgn demir gibi bir ey) (baka bir eyi) yakmak. 2. (bir et parasnn yzeyini) yle bir kzartmak.
konuma dili Ne bileyim ben! aratrp renmek. kayp arama ekibi. hukuk arama emri. search sr fiil 1. aratrmak, aramak. 2. yoklamak, stn aramak. 3. taramak, gzlemek.
search.light sr'layt isim proqektr. sea.scape si'skeyp isim deniz manzaras. sea.shell si'el isim deniz kabuu. sea.shore si'r isim deniz kys. sea.sick.ness si'skns isim deniz tutmas. sea.side si'sayd isim sahil. abonman kart. sea.son si'zn isim 1. mevsim. 2. zaman, mevsim: Apples are in season now. imdi elma mevsimi. 3.
1163
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mevsim, sezon, etkinlik dnemi. fiil 1. baharat katmak; enilendirmek. 2. altrmak; almak. seasonable sea.son.a.ble si'znbl sfat 1. mevsime uygun; tam zamannda olan. 2. tam yerinde veya zamannda yaplan. seasonal seasoning seat belt seat of government seat sea.son.al si'znl sfat bir mevsime zg, mevsimlik. sea.son.ing si'znng isim enilik, baharat. emniyet kemeri. hkmet merkezi. seat sit isim 1. oturacak yer, iskemle, sandalye. 2. sinema koltuk. 3. k. 4. pantolon k. 5. koltuk, mevki, makam, yer. fiil oturtmak, yerletirmek. seaweed sec secede sea.weed si'wid isim yosun. sec sek isim, konuma dili saniye. se.cede ssid' fiil (siyasal veya dinsel bir rgtten) ayrlmak. secession se.ces.sion sse'n isim (siyasal veya dinsel bir rgtten) ayrlma. seclude oneself in (tenha bir yere) ekilip kalmak; -e kapanmak; - de inzivaya ekilmek. seclude secluded seclusion se.clude siklud' fiil from -i -den ayrmak. se.cludedsfat sapa, tenha, kuytu. se.clu.sion siklu'qn isim (tenha bir yere) ekilip kalma; -e kapanma; inzivaya ekilme, inziva. second floor second hand second lieutenant second nature second thoughts second wind second secondary education secondary road secondary school birinci kat. 2. ngiliz ngilizcesi ikinci kat. (saat kadrannda) saniye ibresi. askeri temen. alkanlk, alk, det. sonradan akla gelen dnceler. yeniden kazanlan g/enerji. sec.ond sek'nd isim saniye. ortaretim. tali yol. orta ve lise seviyesinde okul.
1164
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
secondhand
sec.ond.hand sek'ndhnd' sfat 1. kullanlm, elden dme. 2. dolayl. zarf dolayl olarak.
secondly second-rate
sec.ondlyzarf ikinci olarak, saniyen. sec.ond-rate sek'ndreyt' sfat 1. ikinci derecede olan. 2. ikinci snf.
secrecy
secret police secret service secret secretary secrete secretion secretive secretly sect section
gizli polis tekilat. gizli haber alma tekilat. se.cret si'krt sfat gizli, sakl. isim sr. sec.re.tar.y sek'rteri isim sekreter. se.crete skrit' fiil, biyoloji salglamak. se.cre.tion skri'n isim gizleme, saklama. se.cre.tive si'krtv sfat az sk, kapal kutu. se.cret.lyzarf gizlice, el altndan. sect sekt isim mezhep. sec.tion sek'n isim 1. ksm, para, blm. 2. ube, dal, kol. 3. tbbi operasyon. 4. kesme, kesi. 5. geometri kesit. fiil 1. ksmlara ayrmak/blmek, kesimlemek. 2. kesmek.
sector
sec.tor sek'tr isim 1. blm, kesim, sektr. 2. geometri kesme. 3. askeri blge, mntka. 4. bilgisayar dilim, sektr.
secular secularise
sec.u.lar sek'ylr sfat 1. laik. 2. dnyasal, dnyevi. sec.u.lar.ise sek'ylrayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz secularize
secularism secularize
secure
se.cure skyr' sfat emin, gvenli, salam. fiil 1. korumak. 2. salamlatrmak. 3. balamak. 4. iyice kapamak. 5. ele geirmek, elde etmek.
1165
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
se.curelyzarf 1. emniyetle. 2. smsk. se.cu.ri.ty skyr'ti isim 1. gvenlik. 2. gvence, teminat. 3. rehin, emanet. 4. ticaret menkul kymet, tanr deer.
tahtrevan. se.dan sdn' isim (krksz) binek arabas. se.date sdeyt' sfat arbal, sakin. se.da.tion sdey'n isim (ilala) yattrma. sed.a.tive sed'tv sfat yattrc. isim yattrc ila. sed.en.tar.y sed'nteri sfat 1. oturarak yaplan; oturarak geirilen. 2. bir yere yerlemi, yerleik.
sediment
sedimentary sedimentation
sed.i.men.ta.ry sedmen'tri sfat tortul. sed.i.men.ta.tion sedmentey'n isim 1. kelme, sedimantasyon. 2. tortulama, tortullama, sedimantasyon.
sedition
se.di.tion sd'n isim 1. fesat, fitne. 2. kargaalk. 3. isyana tevik, kkrtma. 4. ayaklanma, isyan.
seditious
seduce
seducer seduction
se.duc.erisim ifal eden adam. se.duc.tion sd^k'n isim 1. ayartma, batan karma. 2. ifal.
seductive
see about see double see eye to eye see fit to see fit see how the land lies
icabna bakmak, bir yolunu bulmaya almak. ei be grmek, biri iki grmek. tamamen ayn fikirde olmak. -i uygun grmek. -i uygun grmek. ilerin ne durumda olduuna bakmak, nabz yoklamak.
1166
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yetmek, idare etmek. This much food will see us through this journey. Bu kadar yemekle bu yolculuu karrz.
see red see someone home see someone off see something out see something through see the light of day
ok fkelenmek, gzn kan brmek. birini evine brakmak. birini geirmek, birini uurlamak, birini yolcu etmek. bir eyi sonuna getirmek, bitirmek. bir eyin sonunu getirmek. domak, dnyaya gelmek. 2. gereklemek, meydana gelmek.
see the world through rose-colored glasses see things see through someone see through something see to see which way the wind is blowing
hayal grmek. birinin/bir eyin kim/ne olduunu anlamak. birinin/bir eyin kim/ne olduunu anlamak. ile ilgilenmek, -in icabna bakmak. hangi tarafn/grubun/kiinin ansnn yaver gittiini anlamak.
Grrz./Hoa kal. see si fiil (saw, seen) 1. grmek. 2. anlamak. 3. bakmak. 4. grmek, kabul etmek: He went to see his boss. Amiriyle grmeye gitti. 5. geirmek: We have seen some hard times. Zor gnler geirdik.
seed
seed sid isim 1. tohum: flower seeds iek tohumlar. 2. ekirdek: the seeds of a fruit bir meyvenin ekirdekleri. 3. asl, kaynak. 4. dl, zrriyet, evlatlar. sfat tohumluk. fiil 1. tohum ekmek. 2. tohumu veya ekirdei karmak.
seed.less sid'ls sfat ekirdeksiz. seed.ling sid'lng isim fide. seed.y si'di sfat 1. yrtk prtk, peqmrde, klksz. 2. keyifsiz.
seek solace in
1167
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
seem
seem sim fiil 1. grnmek, gzkmek, benzemek: She seems like an honest person. Drst bir insana benziyor. 2. gibi gelmek: It seems impossible to me. Olmaz gibime geliyor.
seemly
seem.ly sim'li sfat yakk alr, uygun. zarf yakk alr bir biimde.
seen sin fiil baknz see seep sip fiil szmak, sznt yapmak. seep.age si'pc isim sznt. seer si'yr isim gaipten haber veren kimse. see.saw si's isim tahterevalli. sfat aa yukar (hareket). fiil 1. aa yukar sallanmak, nmek. 2. kararsz olmak.
seethe
segment
seg.ment seg'mnt isim 1. para, blm, ksm, dilim. 2. geometri para. 3. zooloji blt. fiil (segment') kesimlemek.
segmentation segregate
seg.men.ta.tion segmntey'n isim kesimleme. seg.re.gate seg'rgeyt fiil ayrmak, tecrit etmek. sfat ayrlm.
segregation
seis.mal sayz'ml sfat baknz seismic deprem dalgas. deprem blgesi. seis.mic sayz'mk sfat sismik, depremsel, depremle ilgili.
seize
seize siz fiil 1. tutmak, yakalamak. 2. el koymak, zaptetmek, msadere etmek, gaspetmek. 3. kavramak, anlamak.
1168
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sei.zure si'qr isim 1. tutma, yakalama. 2. el koyma, haciz; msadere. 3. tbbi inme, fel; nbet; kriz.
krk ylda bir. sel.dom sel'dm zarf nadiren, pek az, seyrek. se.lect slekt' sfat seme, sekin. fiil semek, ayrmak. se.lec.tion slek'n isim 1. seme, ayrma. 2. seme ey.
selective selectman
se.lec.tive slek'tv sfat seici, ayran. se.lect.man slekt'mn isim (selectmen) belediye meclisi yesi.
self
-selfsonek kendi: He is not in control of himself. Kendine sahip deil. I will speak with him myself. Onunla kendim konuacam. We are supporting ourselves. Kendi kendimizi geindiriyoruz.
self-appointed
self-assured self-centered
self-as.sured self'rd' sfat kendinden emin. self-cen.tered self'sen'trd sfat hep kendini dnen, bencil.
self-centred
self-confidence
self-confident
self-conscious
self-contained
self-con.tained self'knteynd' sfat 1. kendine gvenen ve bakalarna pek ihtiya duymayan. 2. ilemesi baka makineleri gerektirmeyen.
self-control
self-defence
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
self-de.fense self'dfens' isim kendini savunma. self-de.ni.al self'dnay'l isim zveri, feragat. self-de.ny.ing self'dnay'ng sfat zverili. self-de.ter.mi.na.tion self'dtrmney'n isim 1. hr irade. 2. kendi geleceini saptama.
self-em.ployed self'mployd' sfat serbest alan. self-es.teem self'stim' isim zsayg, izzetinefis, onur. self-ev.i.dent self'ev'dnt sfat aikr, ak, belli. self-gov.ern.ing self'g^v'rnng sfat zerk, kendi kendini yneten.
self-government self-help
self-gov.ern.ment self'g^v'rnmnt isim zerklik. self-help self'help' isim kendi kendine yetme, kendi bana yapabilme.
self-indulgence
self-indulgent
self-interest
self.ish sel'f sfat bencil. self.ish.lyzarf bencilce. self.less self'ls sfat zgecil, zgeci. self.nessisim bencillik. self-pit.y self'pt'i isim kendini zavall hissetme, kendi kendine acma.
self-portrait
self-pos.ses.sion self'pze'n isim kendine hkim olma. self-re.li.ance self'rilay'ns isim kendine gven. self-re.li.ant self'rilay'nt sfat kendine gvenen. self-re.spect self'rispekt' isim zsayg, izzetinefis. self-right.eous self'ray's sfat kendini stn gren. self-rule self'rul' isim zerklik, otonomi. self-sac.ri.fice self'sk'rfays isim zveri, fedakrlk.
1170
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
self-sac.ri.fic.ing self'sk'rfaysng sfat zverili. self-sat.is.fied self'st'sfayd sfat kendi halinden memnun.
self-service self-sufficient
self-ser.vice self'sr'vs sfat selfservis. self-suf.fi.cient self'sf'nt sfat 1. kendine gvenen. 2. kendi kendine yeten.
self-taught self-will sell like hot cakes sell off sell out
self-taught self'tt' sfat kendi kendini eitmi. self-will self'wl' isim inatlk, benlikilik. kaplmak. hepsini satp bitirmek, elden karmak. btn maln satmak. 2. argo kiisel kar iin ele vermek, satmak.
sell short
henz elde olmayan mal ileride teslim etmek zere satmak. 2. kmsemek. 3. desteklemek.
(birinin ismini) deyip de gemek: Don't sell Saim short! Saim deyip de geme!
sell
sell sel fiil (sold) 1. satmak; satlmak. 2. satta rabet grmek. 3. beendirmek; beenilmek: sell oneself kendini beendirmek. 4. kabul ettirmek.
seller sellout
sell.erisim satc. sell.out sel'aut isim 1. elden karma, elde bulunan satma. 2. konuma dili kapal gie. 3. konuma dili ihanet.
selves semblance
selves selvz isim, oul baknz self sem.blance sem'blns isim 1. biim. 2. benzerlik. 3. d grn.
semester semisemiannual
se.mes.ter smes'tr isim smestr, yaryl, dnem. semi-nek 1. yar, yarm. 2. ksmi. sem.i.an.nu.al semi.n'yuwl sfat alt aylk, alt ayda bir olan.
sem.i.cir.cle sem'srkl isim yarm daire. sem.i.co.lon sem'koln isim, dilbilgisi noktal virgl. sem.i.con.scious semikan's sfat yar uyank, yar bilinli.
1171
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sem.i.fi.nal semifay'nl isim yarfinal. sem.i.nar sem'nar isim seminer. sem.i.nar.y sem'neri isim ilahiyat fakltesi. sem.i.pre.cious semipre's sfat ikinci derecede deerli (ta).
semolina senate senator send away send back send down send for send in Send it collect. send off send one's regrets send out send someone packing send someone to his glory send word to send word send
sem.o.li.na semli'n isim irmik. sen.ate sen't isim senato. sen.a.tor sen'tr isim senatr. kovmak, uzaklatrmak. geri gndermek, iade etmek. ngiliz ngilizcesi niversiteden ihra etmek. -i artmak; -i getirtmek. ieri gndermek. 2. sunmak, arz etmek. demeli gnderin. yollamak. 2. uurlamak, yolcu etmek. davete gidemeyeceini bildiren mesaj yollamak. gndermek, dar gndermek. 2. datmak, neretmek. birini sepetlemek, birini ply prty toplatp defetmek. birini ldrmek. (birine) haber gndermek/yollamak. haber gndermek. send send fiil (sent) 1. gndermek, yollamak. 2. frlatmak, atmak. 3. argo coturmak, kendinden geirmek.
senderisim gnderen, gnderici. Sen.e.gal sengl' isim Senegal. Sen.e.gal.ese sengliz' isim (Senegalese) Senegalli. sfat 1. Senegal, Senegal'e zg. 2. Senegalli.
se.nile si'nayl sfat bunak. se.nil.i.ty snl'ti isim bunaklk. on, on bir ve on ikinci snflarn karl olan okul, lise. sen.ior sin'yr sfat 1. yaa byk. 2. kdemli. 3. son snfla ilgili. 4. st. isim 1. yaa byk kimse. 2. kdemli kimse. 3. son snf rencisi.
1172
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sensation
sen.sa.tion sensey'n isim 1. duyu, duyum, duygu, his; duyarlk. 2. heyecan uyandran olay, sansasyon.
sensational
sense of humor
sense
sense sens isim 1. duyu, his: the five senses be duyu. 2. akl, zek: bring someone to his senses bir kimsenin akln bana getirmek. 3. fikir, dnce. 4. anlam, mana.
senseless
sense.less sens'ls sfat 1. baygn, kendinden gemi. 2. aklsz. 3. sama, anlamsz, manasz. 4. mantksz.
sensibility
sen.si.bil.i.ty sensbl'ti isim 1. duyarlk, hassasiyet. 2. ayrt etme yetisi. 3. oul anlay.
sensible
sensitive
sen.si.tive sen'stv sfat 1. to -e duyarl, -e hassas. 2. duygulu, duyar, duygun. 3. ili; alngan.
sensitivity
sen.si.tiv.i.ty senstv'ti isim (to) (-e) duyarllk, (-e) hassaslk, (-e) hassasiyet.
sensory sensual
sen.so.ry sen'sri sfat duyusal; duyumsal. sen.su.al sen'uwl sfat 1. tensel. 2. tensel/erotik zevklere dkn.
sensualist
sensuous
sen.su.ous sen'uws sfat 1. duyulara hitap eden. 2. tensel; erotik dnce veya hisler uyandran.
sent sentence
sent sent fiil baknz send sen.tence sen'tns isim 1. cmle, tmce. 2. hukuk karar, hkm. fiil mahkm etmek.
sententious
sen.ten.tious senten's sfat 1. tumturakl (sz, yaz, konuma). 2. anlaml szlerle dolu.
1173
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sen.tient sen'nt, sen'iynt sfat sezgili, hisseden. sen.ti.ment sen'tmnt isim 1. duygu, his; sezi. 2. ar duyarlk. 3. fikir, dnce.
sen.ti.men.tal sentmen'tl sfat duygusal. sen.ti.men.tal.i.ty sentmentl'ti isim ar duygusallk. sen.ti.nel sen'tnl isim nbeti, gzc. nbeti kulbesi. sen.try sen'tri isim nbeti, nbeti asker. sep.a.ra.ble sep'rbl, sep'rbl sfat ayrlabilir. sep.a.rate sep'reyt fiil 1. ayrmak; ayrlmak. 2. blmek. sfat ayr, ayrlm.
separately
sep.a.rate.ly sep'rtli zarf ayr ayr, baka baka, balantsz olarak, bamsz olarak.
sep.a.ra.tion seprey'n isim ayrlma; ayrma. sep.a.ra.tist sep'rtst isim ayrlk. Sep.tem.ber septem'br isim eyll. fosseptik, lam ukuru, septik ukur. sep.tic sep'tk sfat mikroplu. sep.ul.cher sep'lkr isim mezar, kabir. sep.ul.chre sep'lkr isim, ngiliz ngilizcesi baknz sepulcher
sequel
se.juel si'kwl isim devam: He is writing a sequel to this book. Bu kitabn devamn yazyor.
sequence
se.juence si'kwns isim 1. ardklk, birbiri ardndan gelme, birbirini izleme. 2. sra, dzen; seri, dizi.
se.jues.trate skwes'treyt fiil haczetmek, el koymak. se.juin si'kwn isim pul, payet. se.ra.glio srl'yo isim 1. saray. 2. harem dairesi. Serb srb isim Srp. Ser.bi.a sr'biy isim Srbistan. isim 1. Srpa. 2. Srp. sfat 1. Srp. 2. Srpa. Ser.bo-Cro.at sr'bo.kro'wt isim, sfat baknz SerboCroatian
1174
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ser.bo-Cro.a.tian sr'bo.krowey'n isim 1. Srp-Hrvat dili. 2. Srp-Hrvat dilini konuan kimse. sfat 1. SrpHrvat dilinde yazlan veya konuulan. 2. Srp-Hrvat dilini konuan. 3. Srp-Hrvat dilini konuanlara zg.
serenade
ser.e.nade serneyd' isim serenat. fiil serenat almak veya sylemek, serenat yapmak.
serene serenity sergeant at arms sergeant major sergeant serial number serial port serial
se.rene srin' sfat 1. sakin. 2. yce. se.ren.i.ty sren'ti isim sknet, dinginlik, huzur. parlamentoda gvenlik grevlisi. baavu. ser.geant sar'cnt isim 1. avu. 2. komiser muavini. seri numaras. bilgisayar seri kap, seri port. se.ri.al sir'yl sfat 1. seri halinde olan. 2. tefrika halinde yaymlanan, devam olan. isim tefrika.
serialise
serialize series
se.ri.al.ize sir'ylayz fiil tefrika halinde yaymlamak. se.ries sir'iz isim (series) 1. sra: a series of shops bir sra dkkn. 2. seri, dizi: a series of events bir dizi olay.
serious
se.ri.ous sir'ys sfat 1. ciddi, arbal. 2. nemli, ciddi. 3. tehlikeli, ar, ciddi.
ser.mon sr'mn isim vaaz. ser.pent sr'pnt isim ylan. ser.pen.tine sr'pntin, sr'pntayn sfat ylankavi. isim 1. serpantin (kt erit). 2. ylanta, serpantin.
serrated serum servant serve a summons on serve a summons serve notice serve one's sentence serve the purpose
ser.rat.ed ser'eytd sfat testere dili (yaprak, bak). se.rum sr'm isim (serums/sera) serum. ser.vant sr'vnt isim hizmeti; uak. (birinin eline) celpname vermek. celpnameyi eline vermek. hizmetinden kacan bildirmek. cezasn (hapiste) doldurmak. ii grmek, ihtiyac karlamak.
1175
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
serve srv fiil 1. hizmet etmek. 2. as ... vazifesini grmek. 3. ye olmak: serve on a committee komite yesi olmak. 4. servis yapmak: When should I serve the salad? Salata servisini ne zaman yapaym? 5. ie yaramak. 6. (hapis cezas) ekmek. 7. spor servis atmak.
Ser.vi.a sr'viy isim baknz Serbia isim, sfat baknz Serbian benzin istasyonu. ser.vice sr'vs isim 1. hizmet, grev. 2. i. 3. ayin, ibadet. 4. askerlik. 5. yarar, yardm. 6. memuriyet. 7. spor servis.
serviceable
serviceman
serviette
servile
ser.vile sr'vayl, sr'vl sfat 1. kle gibi; kul kle olan. 2. kleye yakr. 3. aalk.
servis atal. servis ka. serv.ing sr'vng isim, ahlk porsiyon. sfat baknz serving fork serving spoon
servitude sesame session set a clock back set a clock forward set a good example set a high value on set a match to set a place in order set a poem to music set a trap for
ser.vi.tude sr'vtud isim klelik. ses.a.me ses'mi isim susam. ses.sion se'n isim oturum, celse. saati geriye almak. saati ileriye almak. iyi rnek olmak. -e ok kymet vermek. -i yakmak. bir yeri dzene sokmak, bir yeri derleyip toplamak. mzik bir iiri bestelemek. -e tuzak kurmak.
1176
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk set a watch back set a watch forward set a watch set about set an animal free set an animal loose set an animal on set apart set at naught set eyes on set fire to set foot in set forth set free set in motion set in set loose set off
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
saati geriye almak. saati ileriye almak. saati ayarlamak. 2. beki koymak. balamak, girimek, koyulmak. birini/bir hayvan azat etmek/serbest brakmak. bir hayvan salvermek/serbest brakmak. bir hayvan (birine) saldrtmak/salmak. ayrmak, bir tarafa koymak, tahsis etmek. hie saymak, nem vermemek. -i grmek. tututurmak, yakmak; atee vermek. -e ayak basmak. ileri srmek; izah etmek. 2. yola kmak. serbest brakmak, azat etmek. harekete geirmek. 2. balatmak. balamak. serbest brakmak, salvermek. yola kmak. 2. patlatmak. 3. balatmak. 4. (bir eyin) gzelliini ortaya karmak.
set on a pedestal set on fire set one's heart on set one's mind on set one's sights on set sail set someone against something set someone an example set someone apart set someone at ease set someone back
idealize etmek, yksek paye vermek. tututurmak, yakmak; atee vermek. -i ok istemek. -i ok arzu etmek, -i kafasna koymak. -i amalamak. yelken amak. birini bir eyin aleyhine evirmek. birine rnek olmak. (belirli bir ey) birini bakalarndan ayrmak/sivriltmek. birini rahatlatmak. bir oyuncuya puan kaybettirmek. 2. konuma dili birine (belirli bir miktar para) kaybettirmek. 3. birini (belirli bir zaman iin) geciktirmek.
birini/bir eyi (baka biriyle/bir eyle) karlatrmak. birini (bir yere) indirmek.
1177
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk set someone free set someone over against
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birini/bir hayvan azat etmek/serbest brakmak. birini/bir eyi (bakasyla) karlatrmak/mukayese etmek.
(yanlm olan) birine (bir eyin) gerekten nasl olduunu sylemek: I'm going to go over there this minute and set him right! Oraya hemen gidip ona neyin ne olduunu anlatacam.
(yanlm olan) birine (bir eyin) gerekten nasl olduunu sylemek: I'm going to go over there this minute and set him right! Oraya hemen gidip ona neyin ne olduunu anlatacam.
birini ie komak. birinin (bir i) yapmaya balamasn salamak. birinin kukularn ortadan kaldrmak; birini rahatlatmak.
set someone's teeth on edge set something afloat set something apart set something aside
birini sinirlendirmek, birinin sinirlerini bozmak. bir eyi yzdrmek. bir eyi bir tarafa ayrmak. bir eyi bir tarafa ayrmak. 2. bir eyi bir kenara/yana brakmak. 3. bir eyi kale almamak, bir eyi nemsememek. 4. hukuk (karar) bozmak, feshetmek.
bir eyi hie saymak. bir eyi aksatmak; bir eyi engellemek; bir ii (bir sre iin) geciktirmek. 2. from bir eyi (baka bir eyden) (belirli bir mesafe) geriye koymak.
birini/bir eyi (baka biriyle/bir eyle) karlatrmak. bir eyi (bir yere) brakmak/koymak. 2. bir eyi yazmak/kaydetmek.
set something on end set something on fire set something over against
bir eyi dikine koymak. bir eyi tututurmak/yakmak; bir eyi atee vermek. birini/bir eyi (bakasyla) karlatrmak/mukayese etmek.
1178
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk set something right set something to music set something to rights
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi dzeltmek. -i bestelemek. bir eyi dzene sokmak/koymak; bir eyi yoluna koymak.
set store by set store on set the fashion set the pace set the record straight
-i nemsemek, -e nem vermek. -i nemsemek, -e nem vermek. modada nclk etmek. rnek olmak. herhangi bir yanlgy gidermek iin olay doru bir ekilde anlatmak.
set the table set the world on fire set to work set
sofray kurmak. konuma dili harikalar yaratp an ve hrete kavumak. ie girimek, ie koyulmak. set set fiil (set, setting) 1. koymak, komak. 2. tayin etmek, tespit etmek, saptamak. 3. (birine) (bir dev) vermek. 4. (saati) ayarlamak. 5. (sofray) kurmak. 6. (krk bir kemiin ularn) yerine koyup sarmak; (krk bir kemiin ular) (birbirine) kaynamak: The bone has set. Kemik kaynad. 7. -e yol amak: His remark set her to thinking. Onun laf dnmesine yol at. 8. (reel, pelte, muhallebi v.b.'ni) jle kvamna getirmek, koyulatrmak; (reel, pelte, muhallebi v.b.) qle kvamna gelmek, koyulamak. 9. (gkcismi) batmak. 10. (slak sa) bir ekle sokmak, sarmak; (saa) fn ekmek; (sa) ekle girmek. 11. (bir hikye v.b.'ni) (belirli bir mekn ve zaman iinde) geirmek.
set.back set'bk isim 1. aksama. 2. baarszlk, yenilgi. set.sjuare set'skwer isim, ngiliz ngilizcesi gnye. set.tee seti' isim kanepe. set.ting set'ng isim 1. ortam. 2. edebiyat zaman ve mekn. 3. tiyatro (oyunun bir sahnesine ait) dekor. 4. (mcevher iin) yuva ve trnaklar. 5. beste. 6. (bir kiilik) yemek takm veya atal bak takm; (bir
1179
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yemek masasna ait) tabak anak ve atal bak. 7. ayar. 8. gkbilim gurup, batma. settle a score with someone biriyle kozunu paylamak, biriyle hesaplamak; birinden (bir eyin) acsn karmak. settle accounts settle an account settle down hesaplamak. hesab demek. 2. hesabn grmek. uslanmak, yola gelmek. 2. sakin olmak. 3. rahat bir ekilde oturmak. 4. to kendini (bir ie) vermek, (bir ii) cidden yapmaya balamak. 5. in (bir ie) almak. settle for settle on settle one's affairs settle out of court settle someone down -e raz olmak, -i kabul etmek. -e karar vermek. btn ilerini halletmek. mahkemeye bavurmadan uzlamak. birini uslandrmak, birini yola getirmek. 2. birini sakinletirmek. 3. in birini (rahat bir yere) oturtmak. settle someone in a place settle someone's hash settle up with someone settle upon settle birini bir yere yerletirmek/iskn etmek. birinin hakkndan gelmek. birine kar olan borcu demek. -e karar vermek. set.tle set'l fiil 1. (insanlar) (bir yere) yerletirmek; (insanlar) (bo bir yere) iskn etmek; -e yerlemek. 2. (bir eyi) (bir yere) oturtmak; -e oturmak. 3. (ku) konmak. 4. (sinirleri) yattrmak; (mideyi) rahatlatmak; yatmak; rahatlamak. 5. (binada) tasman meydana gelmek. 6. (kahveyi) berraklatrmak. 7. (svnn iindeki kat maddeleri) keltmek. 8. (svnn iindeki kat maddeler) kelmek. 9. (kuru bir maddeyi) kertip sktrmak. 10. (kuru bir madde) kp daha skk olmak. 11. karar vermek, kararlatrmak. 12. (bir anlamazl, bir davay) halletmek, zmek. settlement set.tle.ment set'lmnt isim 1. yerletirme; iskn; yerleme. 2. ky. 3. kelme. 4. (binada oluan) tasman, oturma. 5. (anlamazl, davay) halletme. 6. hesab kapatma; hesab kapatmak iin denen para. 7. (birine)
1180
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir eyi) brakma/balama; (birine) (bir eyi) brakma/balama belgesi; braklan/balanan ey/eyler. settler set.tler set'lr isim bir yere yerleen veya yerletirilen kimse. set-to setup set-to set'tu isim kavga; az kavgas; dvme. set.up set'^p isim, konuma dili 1. dzen, sistem: What's the setup like there? Oradaki dzen nasl? 2. tuzak: It's a setup by the police. Polisin kurduu bir tuzak o. seven sev.en sev'n sfat yedi. isim 1. yedi, yedi rakam (1, VII). 2. iskambil oyunlar yedili. sevenfold seventeen sev.en.foldsfat, zarf yedi kat, yedi misli. sev.en.teen sev'ntin' sfat on yedi. isim on yedi, on yedi rakam (31, XVII). seventeenth seventh seventieth seventy sev.en.teenthsfat, isim 1. on yedinci. 2. on yedide bir. sev.enth sev'nth sfat, isim 1. yedinci. 2. yedide bir. sev.en.tiethsfat, isim 1. yetmiinci. 2. yetmite bir. sev.en.ty sev'nti sfat yetmi. isim yetmi, yetmi rakam (18, LXX). sever sev.er sev'r fiil 1. kesmek. 2. ayrmak. 3. kopmak, ikiye ayrlmak. several severance pay severance sev.er.al sev'rl sfat 1. birka. 2. ayr, tek. iten ayrlana denen tazminat. sev.er.ance sev'rns isim 1. kesme. 2. ayrma, ayrm. 3. kopma, ikiye ayrlma. severe se.vere svr' sfat 1. sert; hain; kat. 2. ok actan, iddetli. 3. byk (zarar). 4. zor, g (bir ey). 5. ok sade, yaln. severity se.ver.i.ty sver'ti isim 1. sertlik; hainlik; katlk. 2. (arya ait) iddet. 3. (zarara ait) byklk. 4. zorluk, glk. 5. sadelik, yalnlk. Seville orange turun.
1181
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi dikip kapatmak; kesik yeri dikmek. 2. bir ii salam kaza balamak.
sew sewage sewer system sewer sewing cotton sewing machine sewing
sew so fiil (sewed, sewn/sewed) dikmek; diki dikmek. sew.age su'wc isim pissu, lam suyu. kanalizasyon. sew.er su'wr isim lam. pamuk iplii, tire. diki makinesi. sew.ing so'wng isim 1. dikme, dikim. 2. diki; dikilecek ey.
sewn sex appeal sex sextant sexton sexual harassment sexual sexuality sexy shabby
sewn son fiil baknz sew seksapel, cinsel cazibe. sex seks isim 1. cinsiyet, cins. 2. seks, cinsel iliki. sex.tant seks'tnt isim sekstant. sex.ton seks'tn isim zango. cinsel taciz. sex.u.al sek'uwl sfat cinsel, cinsi. sex.u.al.i.ty sekuwl'ti isim cinsiyet, cinsellik. sex.y sek'si sfat, konuma dili seksi. shab.by b'i sfat 1. eski psk, yrtk prtk, peqmrde. 2. hrpani, st ba eski psk olan. 3. aalk, adi; pespaye; seviyesiz. 4. ok az, czi.
(ile) evli olmadan beraber yaamaya balamak. (ile) evli olmadan beraber yaamaya balamak. shack k isim baraka. fiil, konuma dili baknz shack up shack up with
shackle
shack.le k'l isim 1. engel, mania, zincir, boyunduruk, insan engelleyen veya hapseden ey. 2. pranga. fiil baknz be shackled by
shade into
(bir ey) (baka bir eyden) farksz olmaya balamak: The real shades into the unreal. Gerek hayalden farksz olmaya balyor.
1182
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir ey) (baka bir eyden) farksz olmaya balamak: The real shades into the unreal. Gerek hayalden farksz olmaya balyor.
shade
shade eyd isim 1. glgelik, glge, glgeli yer. 2. abajur. 3. stor. 4. gz siperi. 5. (resimde) glge. 6. (renge ait) ton. 7. nans, ince fark, ayrt. 8. konuma dili gne gzl. fiil 1. siper etmek; gneten korumak; glge etmek: He shaded his eyes with his hand. Elini gzlerine siper etti. 2. (resimde) glgelemek.
ngiliz ngilizcesi glge kabine, muhalefet kabinesi. glge oyunu. shad.ow d'o isim 1. glge. 2. (of) zerre kadar, en ufak bir ...: There's not a shadow of justification for what he's doing. Yaptn hakl karacak en ufak bir sebep yok. fiil 1. glgelemek, glge etmek, glgelendirmek. 2. glgelendirmek, bozmak. 3. gizlice takip etmek.
shadowy
shad.owysfat 1. belli belirsiz, belirsiz, mphem. 2. tayin edilmesi zor olan. 3. glgeler iinde olan.
shady
shad.y ey'di sfat 1. glgeli, glgeler iinde. 2. glge veren. 3. pheli; kanunsuz, kanuna aykr; kt, hilebaz, sahtekr.
shaft
shaft ft isim 1. aft, mil. 2. gvde, stun balyla kaide arasndaki ksm. 3. (mzrak, ok v.b.'ne ait) sap. 4. (telee ait) eksen. 5. (atl arabaya ait) ok. 6. n, ua. fiil, argo (birinin) cann yakmak.
shaggy shah shake a leg Shake a leg! shake hands shake oneself shake someone off shake someone up
shag.gy g'i sfat kaba tyl (tekstil); kaba (sakal v.b.). shah a isim ah. acele etmek, pergelleri amak. konuma dili abuk ol! el skmak. silkinmek, silkelenmek. birinden kurtulmak. birini (ruhen) sarsmak.
1183
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk shake something down shake something off shake something out shake something up shake
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi silkeleyip drmek. bir eyden silkinmek/kurtulmak. bir eyi silkmek. svy alkalamak; kat maddeyi sallamak. shake eyk isim 1. sarsnt. 2. (svy) alkalama; (kat maddeyi) sallama. 3. (ba, yumruu) sallama. 4. silkeleme. 5. serpme.
shak.er ey'kr isim alkalama kab. shake.up eyk'^p isim reorganizasyon. shak.y ey'ki sfat 1. titrek; sarsak. 2. salam olmayan, sakat.
shale shall
shale eyl isim killi ist, killi yaprakta. shall l yardmc fiil (should) 1. Gelecek zaman kipinde kullanlr: I shall bolt the door. Kapy srgleyeceim. 2. Kararllk belirtir: I pledge my life that they shall be free. Hr braklacaklarna hayatm zerine ant ierim. 3. Sz verme durumunda kullanlr: You shall have what you need. Size ne gerekirse vereceim. 4. Emir belirtir: You shall not kill. ldrmeyeceksin. 5. Kanlmazlk belirtir: Whatever shall be .... Ne olacaksa ....
shallot
shal.lot lat', l't isim 1. yabanisarmsak, yabanisarmsak. 2. yeil soan, taze soan.
shallow
shal.low l'o sfat 1. s, slk. 2. yzeysel, derine inmeyen, basit. isim s yer, slk.
sham
sham m isim 1. yapmack, sahtelik. 2. oyun, hile; dankl dv. sfat sahte, suni; yalandan. fiil (shammed, shamming) (bir ey) yapar gibi yapmak; yalandan yapmak.
shamble
1184
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sham.bles m'blz isim 1. darmadan bir yer, karmakark bir yer; yknt. 2. hercmer, karklk. 3. mezbaha.
shame
shame eym isim utan, hicap. Shame on you! Utan! fiil 1. rezil etmek. 2. glgede brakmak. 3. (birini) utandrarak (bir ey yapmaya) mecbur etmek.
shamefaced
shameful
shame.ful eym'fl sfat utan verici, yz kzartc, utandrc, utanlacak, ayp; rezil.
shameless
shampoo
sham.rock m'rak isim yonca. shank ngk isim 1. baldr; incik. 2. kasaplk incik. shan't nt ksaltma shall not . shan.ty n'ti isim baraka. (biri) iyi bir yolda olmak; (i v.b.) iyi gitmek: Things are shaping up well. ler iyi gidiyor.
shape
shape eyp isim 1. biim, ekil. 2. hal. That firm's in bad shape. O firmann durumu kt. fiil 1. -i bir ekle sokmak, -e bir ekil vermek. 2. into -den (bir ey) yapmak: He shaped the clay into a pot. amurdan bir mlek yapt.
shaped
shaped eypt sfat (like) eklinde, biiminde: heartshaped kalp eklinde. It's shaped like a pyramid. ekli piramide benziyor.
shape.less eyp'ls sfat biimsiz, ekilsiz; kalpsz. shape.ly eyp'li sfat biimli, biimi gzel olan. share er isim 1. pay, hisse, para. 2. hisse senedi, aksiyon. fiil 1. paylamak. 2. anlatmak, sylemek. 3. (bir fikre) katlmak.
shareholder
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
shark ark isim kpekbal. hileli bir i. hileli iler, dalavere. sharp arp sfat 1. keskin. 2. sivri ulu. 3. keskin (gzler, grme duyusu). 4. zehir gibi, ok stn (zek); zeks zehir gibi. 5. keskin, sert, ac. 6. ani (ykseli, d, dn). 7. ok net. 8. iddetli (sanc). 9. sert (vuru, iti). 10. sert, ters (szler, sz). 11. kurnaz; kurt. 12. k, zarif, gzel. 13. tiz (ses). 14. mzik diyez: F sharp Fa diyez. isim, mzik diyez.
sharpen
sharp.en ar'pn fiil 1. (ba) bilemek. 2. (kalemi) sivriltmek, amak. 3. (ary) iddetlendirmek. 4. (zeky) gelitirmek. 5. (sesi) tizletirmek.
sharp-eyed arp'ayd' sfat keskin gzl. sharp-wit.ted arp'wt'd sfat zeks zehir gibi. shat.ter t'r fiil 1. parampara etmek, tuzla buz etmek. 2. mahvetmek; bozmak.
shattered
shat.teredsfat 1. parampara. 2. mahvolmu; bozulmu. 3. ngiliz ngilizcesi ok yorgun, can km, bitkin.
shave
shave eyv fiil (shaved, shaved/shaven) 1. (off) (sakal, kllar) tra etmek. 2. sakal tra olmak: He hasn't shaved for three days. gndr tra olmad. 3. (buz kalbndan) buz kazmak. 4. syrmak. 5. rendelemek. isim tra: Give me a shave! Beni tra et!
shaver shaving
shav.er ey'vr isim elektrikli tra makinesi. shav.ing ey'vng isim 1. tra etme; tra olma. 2. (bir) rende tala. 3. oul rende tala.
shawl She can't help shouting at people. She is herself again. She is sixty if a day. She said it herself. She wasn't born yesterday!
shawl l isim al, atk. Onun insanlara barmas elinde deil. Kendine geldi. En aa altm yanda olmal. Bizzat kendisi syledi. O kan kuras!/Onu kolay kolay kandramazsn!
1186
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
she i zamir, diil o. sfat dii. she-goat kei. sheaf if isim (sheaves) balam, demet; deste. shear r fiil (sheared/shorn) 1. (hayvann tylerini) ok ksa kesmek, krkmak, krpmak. 2. (bir itin dallarn) ksa budamak. 3. off kopmak, iki paraya ayrlmak.
shears
shears rz isim, oul 1. krk (krkmaya yarayan alet). 2. bahvan makas; it makas.
shearwater sheath
shear.wa.ter r'wtr isim, zooloji yelkovan. sheath ith isim 1. (bak, kl iin) kn. 2. botanik kn. 3. anatomi klf.
sheathe
shebang
kan dkmek. -i aydnlatmak, -i aklamak. shed ed fiil (shed, shedding) 1. (yaprak, gzya, ty) dkmek. 2. (su) geirmemek. 3. (ylan) (gmlek) deitirmek.
she'd id ksaltma 1. she had . 2. she would . sheen in isim parlaklk. botanik kuzukula. sheep ip isim (sheep) koyun. sheep.fold ip'fold isim al. sheep.ish i'p sfat gln bir ekilde utanga; kabahatinden dolay utanga.
botanik kuzukula. napa palto/ceket. sheep.skin ip'skn isim 1. psteki, koyun postu. 2. konuma dili niversite diplomas.
sheer
sheer r sfat 1. effaf ve ince (kuma). 2. srf; btnyle: It was sheer luck. anstan baka bir ey deildi. 3. sarp, dik.
sheet iron
sac, sa.
1187
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sheet it isim 1. yatak araf, araf. 2. (kt veya yufka iin) yaprak. 3. (buz iin) tabaka.
sheik
sheikh
shelf shell
shelf elf isim (shelves) 1. raf. 2. corafya elf. shell el isim 1. (sert) kabuk; kavk: sea shell deniz kabuu. 2. mermi. 3. (fiee ait) kovan. 4. ii yok olmu bir eyin d: I saw only the burned shells of buildings. Ancak yank binalarn d duvarlarn grdm. 5. (krekli) yar teknesi.
she'll il ksaltma she will . shel.lac lk' isim gomalak. shell.fish el'f isim kabuklular. shel.ter el'tr isim 1. snak; barnak; korunak. 2. siper: They took shelter under a tree. Bir aacn siperine sndlar. fiil 1. korumak. 2. barndrmak; barnmak. 3. saklanmak; snmak; siperlenmek.
sheltered
shel.ter.edsfat 1. mahfuz; kuytu, siper. 2. kt ve tatsz eylerden korunmu, kt ve tatsz eylerden uzak.
shelve
shelves shenanigan
shelves elvz isim, oul baknz shelf she.nan.i.gan nn'gn isim, konuma dili 1. maskaralk, samalk, sama ey, komik ey. 2. yaramazlk, yaramaz davran. 3. oyun, hile, numara.
shepherd
shep.herd ep'rd isim oban. fiil (rehber veya refakati olarak) (birini) getirmek veya gtrmek, (birine) refakat etmek.
sher.bet r'bt isim bir eit meyveli dondurma. sher.iff er'f isim erif (bir polis amiri). leri ok iyi ekip eviriyor. Gnl ok zengin. 2. ok merhametli.
1188
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk She's had a stroke of luck. She's no raving beauty. shetland wool shetland Shi'a shield
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Talih ona gld. Mthi gzel bir kadn deil. etlant. shet.land et'lnd isim etlant. Shi'.a i'y isim baknz the Shi'a shield ild isim 1. kalkan. 2. siper; koruyucu ey. fiil korumak; siper etmek: He shielded his eyes with his hand. Elini gzlerine siper etti.
shift down into shift for oneself shift gears shift one's ground
(belirli bir vitese) almak. kendi hayatn kazanmak. vites deitirmek. savunduu konuyu baka birtakm gerekelere dayatmak.
suu (birinin) stne atmak, (suu) (birine) yklemek. (belirli bir vitese) gemek. shift ft isim 1. (rzgr iin) ynn deitirme. 2. vardiya. 3. ok sade bir eit kadn elbisesi.
shift.less ft'ls sfat haylaz, tembel, miskin. shift.y f'ti sfat dalavereci, hilekr. Shi'.i i'yi isim, sfat ii. Shi'.ism i'yzm isim iilik. Shi'.ite i'yayt isim, sfat baknz Shi'i shil.ling l'ng isim ilin, eski ngiliz gm paras. shil.ly-shal.ly l'il'i fiil 1. tereddtten dolay harekete gememek; kararszlk iinde dnp dolamak. 2. vakit ldrmek.
shimmer
shim.mer m'r fiil yumuak ve titrek bir kla parldamak. isim titrek k.
shin down
shin up
shin
shin n isim incik kemii, incik. fiil (shinned, shinning) baknz shin down shin up
1189
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
shin.bone n'bon isim anatomi incik kemii. shin.dig n'dg isim, konuma dili atafatl bir parti. ayakkab boyamak. shine ayn fiil (shone/[eski] shined) 1. parlamak, k samak. 2. parlatmak. 3. (bir ) (bir yere) evirmek. 4. (biri) (belirli bir konuda) ok baarl olmak. isim parlaklk.
shingle
shin.gle ng'gl isim tahta at kiremidi, padavra, hartama, yarma (aty rtmek veya bina duvarn kaplamak iin kullanlr.).
shin.gles ng'glz isim, oul, tbbi zona. baknz shin down baknz shin up shin.ny n'i fiil, konuma dili baknz shinny up shinny down
shin.y ay'ni sfat parlak. yola kmak. 2. gemiyle gitmek. ship p isim gemi; vapur. fiil (shipped, shipping) 1. (bir eyi) (bir nakliyat aracyla) gndermek, yollamak. 2. (bir eyi) gemiyle yollamak. 3. (krekleri) fora edip teknenin iine koymak.
shipment
ship.ment p'mnt isim 1. gnderilen mal/sipari. 2. (bir eyi) (bir nakliyat aracyla) yollama.
ship.own.er p'onr isim gemi sahibi. ship.per p'r isim siparii alp gnderen. nakliyeci, nakliyat. nakliye, nakliye creti; navlun. nakliyat irketi. ship.ping p'ng isim 1. gemiler. 2. siparii alp gnderme.
shipshape shipwreck
ship.shape p'eyp sfat dzgn, muntazam. ship.wreck p'rek isim 1. gemi enkaz. 2. geminin kazaya uramas.
1190
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ship.wrecked p'rekt sfat 1. gemi kazas geirmi, kazazede. 2. yklm, tuzla buz olmu (mitler v.b.).
shipyard shire shirk shirt stud shirt shirttail shish kebab shit
ship.yard p'yard isim tersane. shire ayr isim ngiltere'de kontluk (idare blgesi). shirk rk fiil yan izmek; kaytarmak. plastron dmesi. shirt rt isim gmlek. shirt.tail rt'teyl isim gmlek etei. shish ke.bab ' kbab i kebap. shit t isim, kaba 1. bok. 2. aalk herif. nlem Kahrolsun!
shitty shiver
shit.ty t'i sfat, kaba aalk, pis, alak. shiv.er v'r fiil rpermek. isim rperti: It sent shivers down my spine. Tylerimi diken diken etti.
shoal ol isim s yer, slk. amortisr (cihaz). ok tedavisi. shock ak isim ekin yn (dikey duran balanm birok ekin demeti).
shocking
shod shoddy
shod ad fiil baknz shoe shod.dy ad'i sfat kalitesiz, tapon; kavaf ii, geliigzel yaplm.
ayakkab boyas. ayakkab tamircisi. shoe u isim 1. ayakkab, pabu. 2. nal. fiil (shod/shoed, shoeing) nallamak, nal akmak.
shoe.horn u'hrn isim ayakkab ekecei, ekecek. shoe.lace u'leys isim ayakkab ba, back. lostra salonu. shoe.shine u'ayn isim ayakkab boyama, lostra. shoe.string u'strng isim ayakkab ba, back. shoe.tree u'tri isim ayakkab kalb.
1191
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
shone on fiil baknz shine shoo u nlem Defol!/Kt!/Hot!/Pist! fiil away kovmak.
shook k fiil baknz shake -e bakvermek, -e gz atmak. hzla ne gemek. -e ate etmek. 2. konuma dili -i amalamak. birinin ateine karlk vermek. 2. birine cevap yetitirmek.
shoot by shoot down shoot for shoot it out shoot one's bolt shoot one's mouth off shoot one's wad shoot out shoot past shoot the breeze shoot the bull shoot up
yldrm hzyla gemek. (uaa) ate edip drmek. konuma dili -i amalamak. (bir meseleyi halletmek iin) karlkl ate etmek. elinden geleni yapmak. konuma dili patavatszca konumak. konuma dili parasnn hepsini harcamak. frlamak. yldrm gibi gemek. konuma dili ene almak, kaynatmak; yarenlik etmek. konuma dili ene almak, kaynatmak; yarenlik etmek. (birinin boyu) hzla uzamak. 2. hzla ykselmek. 3. (alev) parlamak. 4. damardan uyuturucu almak. 5. her tarafa ate etmek; her tarafa rasgele ate etmek.
shoot
shoot ut fiil (shot) 1. (kurun, ok, top) atmak. 2. (bir hedefi) (silahla) vurmak. 3. from -den fkrmak. 4. (bir eyi) tkrvermek. 5. (ar) (belirli bir yer boyunca) yaylvermek. 6. (sinema kamerasyla) (film) ekmek. 7. (misket, bilardo) oynamak. isim 1. filiz, srgn. 2. av, avlama.
1192
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
shoot.ing u'tng isim 1. ate, ateli silahlarn atlmas. 2. (ateli silahla) birinin yaralanmas veya ldrlmesi. 3. (hedefi) (silahla) vurma. 4. sinema evirim.
en uygun fiyatlarn peinde ar pazar dolamak. ngiliz ngilizcesi tezghtar. shop ap isim 1. (perakende sat yaplan) dkkn. 2. (zanaatya ait) atlye; tamirhane. 3. (ortaokul ve liselerde) zanaat dersi. fiil (shopped, shopping) (for) (belirli eylerin peinde) ar pazar dolamak.
shopkeeper
shoplift
alveri merkezi, ar. shop.ping ap'ng isim (belirli eylerin peinde) ar pazar dolama.
shopwindow shopworn
shop.win.dow ap'wndo isim vitrin. shop.worn ap'wrn sfat (rafta satlmadan uzun zaman kalp) eskimi (mal).
shore
shore r fiil 1. up (bir eyin kmesini nlemek iin) bir tarafna destek koymak, desteklemek, payanda vurmak. 2. up (fiyatlar) desteklemek.
shoreline shorn short and sweet short cut short measure short of
shore.line r'layn isim ky eridi. shorn rn fiil baknz shear az ve z. kestirme yol. eksik l. - den baka: She tried everything short of firing him. Onu sepetlemekten baka her eyi denedi.
hikye, yk. radyo ksa dalga. short rt sfat 1. ksa. 2. ksa boylu, ksa. 3. ters, sert, gnl krc. isim, elektrik ksa devre.
shortage
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
short.change rt'eync fiil 1. (birine) parann stn eksik olarak vermek. 2. (birini) (bir eyden) mahrum brakmak; (birine) (bir eyi) gerekli miktarda vermemek.
short-circuit
short-cir.cuit rtsr'kt fiil 1. ksa devre yapmak. 2. (aradaki eyleri) atlayp gemek.
short-com.ing rt'k^mng isim kusur, eksik, noksan. short.cut rt'k^t isim kestirme, kestirme yol. short.en r'tn fiil ksaltmak; ksalmak. short.en.ing r'tnng isim (hamur yapmnda kullanlan) kat ya.
short.hand rt'hnd isim stenografi, steno. short.hand.ed rt'hndd sfat baknz be shorthanded short.lived rt'layvd, rt'lvd sfat ksa mrl. short.ly rt'li zarf 1. ksa bir zamanda. 2. az bir mesafeden sonra: It's shortly beyond that house. O evin biraz tesinde. 3. ksaca, az ve z bir ekilde. 4. ters bir ekilde.
shortness
shorts shortsighted
shorts rts isim, oul 1. ort. 2. (erkek iin) klot. short.sight.ed rt'say'td sfat 1. miyop. 2. ngrs olmayan.
short-term rt'trm' sfat ksa vadeli. short.wave rt'weyv' isim ksa dalga. spor 1. glle atma. 2. glle at. shot at isim 1. (mermi, roket iin) atm, at; (top iin) vuru; (top iin) ut. 2. (ifte namlulu av tfei iin) sama. 3. spor glle. 4. konuma dili frsat. 5. sinema ekim. 6. konuma dili fotoraf. 7. ine, ine yoluyla verilen ila: He got a shot. ne oldu.
shotgun
shot.gun at'g^n isim 1. ifte, ifte namlulu av tfei. 2. tek bir oda geniliinde btn odalar arka arkaya sralanan ev.
1194
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
should d yardmc fiil 1. Manevi zorunluluk gsterir: I think I should go. Gitsem iyi olur galiba. Why shouldn't I go? Niin gitmeyeyim. You should have said "No!" "Hayr!" demeliydin. How should she have known he was a rogue? Serseri olduunu ne bilsindi. 2. htimal gsterir: The weather should be nice. Herhalde hava gzel olur. 3. Baz artl cmlelerde kullanlr: You can use the house should the weather turn bad. Hava bozarsa evden yararlanabilirsiniz. 4. aknlk belirtir: At that moment who should telephone but Mehmet himself! O an kim telefon etse beenirsin? Mehmet'in ta kendisi! 5. Gelecek zaman gstermek iin kullanlr: He said he should go. Gideceini syledi. 6. Olumluyken olumsuz bir anlam gsterir: She should worry, with her good looks! O gzelliiyle endie etmesine hi gerek yok aslnda!
omuz antas. krek kemii. omuz omuza, yan yana. 2. omuz omuza, dayanma iinde.
shoulder
shoul.der ol'dr isim 1. omuz. 2. da yamacnn st blm. 3. kasaplk krek, krek eti. 4. banket. fiil 1. omzuna almak, omzuna vurmak, omuzlamak. 2. (bir ii, bir grevi) yklenmek, omuzlamak. 3. omuzlamak, omzuyla itmek.
should.n't d'nt ksaltma should not . bararak birini konuturtmamak. shout aut fiil barmak; haykrmak. isim bart, bar; haykr, haykr.
shove off
bir eyi (bir yere) sokmak. shove ^v fiil (sert bir ekilde) itmek. isim iti. yemei hapr hupur yemek/attrmak.
1195
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
shov.el ^v'l isim krek. fiil (shoveled/shovelled, shoveling/shovelling) krekle atmak, kreklemek, kremek, krmek.
Show me the hows and the whys of it. Bana iin nedenlerini anlatn. show of strength show off kuvvet gsterisi. gsteri yapmak, fiyaka satmak, caka satmak. 2. gururla gstermek. show one's face show one's hand show one's teeth show one's true colors show signs of show someone around show someone in gzkmek, grnmek. niyetini aklamak. dilerini gstermek, tehdit etmek. asl karakterini aa vurmak. (birinde) (belirli bir eyin) belirtileri gzkmek. birini gezdirmek, birine rehberlik etmek. birini ieri almak, birini buyur etmek, birini ieriye buyur etmek. show someone out show someone the door birini kapya kadar uurlamak. birini kovmak, birine kapy gstermek. birine bir eyin nasl yapldn gstermek.
birinin foyasn ortaya karmak. 2. birini utandrmak. konuma dili 1. gelmek. 2. kagelmek. show o fiil (showed, shown) 1. gstermek. 2. grnmek, gzkmek. isim 1. televizyon program, izlence. 2. ov, rev. 3. sergi. 4. gsteri: air show uu gsterisi. 5. msamere. 6. gsteri, sahte davran. 7. konuma dili i; kurulu: Who's running this show? Burasn kim ynetiyor?
showcase showdown
show.case o'keys isim vitrin, camekn. show.down o'daun isim bir kavgann galibini belirleyecek olay.
1196
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
show.er au'wr isim 1. ksa sren yamur. 2. du, du yapma. 3. du, du yapma yeri. 4. du, du yapmay salayan aygt. 5. geline veya bebee hediye verilen parti. fiil 1. yamur yamak. 2. yamak. 3. yadrmak. 4. du yapmak/almak.
shown showoff
shown on fiil baknz show show.off o'wf isim gsteri yapan kimse, fiyakac, cakac.
showroom
show.y o'wi sfat gsterili; gz boyayan. shrank rngk fiil baknz shrink shrap.nel rp'nl isim, askeri arapnel. shred red isim 1. ince erit. 2. ufak para, parack. fiil (shredded, shredding) 1. dilmek; ditmek. 2. lime lime etmek.
shrew ru isim 1. zooloji sivrifare. 2. irret kadn, irret. shrewd rud sfat kurnaz; akgz, hinolu. shrew.ish ru'w sfat irret. shriek rik fiil lk atmak; feryat etmek. isim lk; feryat.
shrill shrimp
shrill rl sfat tiz (ses), tiz sesli; kulak trmalayc. shrimp rmp isim 1. karides. 2. argo bcr kimse, bcr, bzdk.
shrine rayn isim tapnak, mabet. (korkudan) -den ekinmek. shrink rngk fiil (shrank/shrunk, shrunk/shrunken) 1. (kuma) ekmek, daralp ksalmak; (kuma) ektirmek. 2. (bir eyin) suyu ekilmek; (bir eyin) suyunu ektirmek. 3. azalmak; azaltmak. 4. (bir eyin) deeri azalmak; (bir eyin) deerini azaltmak. 5. sinmek, pusmak. isim, konuma dili psikiyatr, ruh doktoru.
shrinkage
1197
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
shriv.el rv'l fiil (shriveled/shrivelled, shriveling/shrivelling) kuruyup buru buru olmak; bzmek.
shroud
shroud raud isim 1. kefen. 2. rt; tabaka. fiil kaplamak; rtmek; gizlemek.
shrub r^b isim al. shrub.ber.y r^b'ri isim 1. allar. 2. allk. shrug r^g fiil (shrugged, shrugging) omuz silkmek. isim omuz silkme.
shrunk r^ngk fiil baknz shrink shrunk.en r^ngk'n fiil baknz shrink shuck ^k isim msr koann saran yapraklar. fiil (msr) soymak, (msr koan) soymak.
Shucks! shudder
konuma dili Hay Allah! shud.der ^d'r fiil rpermek; titremek. isim rperti; titreme, titreyi.
shuffle one person in among others shuffle one person in with others shuffle one thing in among others shuffle one thing in with others shuffle
birini/bir eyi bakalarna katmak. birini/bir eyi bakalarna katmak. birini/bir eyi bakalarna katmak. birini/bir eyi bakalarna katmak. shuf.fle ^f'l fiil 1. (iskambil ktlarn) kartrmak, karmak. 2. (bir eyleri) bir yerden alp baka yere koymak. 3. (ayaklarn) srmek, srklemek; ayaklarn sryerek yrmek. isim 1. iskambil ktlarn kartrma. 2. ayaklarn sryerek yrme.
shun
shunt
shunt ^nt fiil 1. demiryolu (vagonu, katar) bir hattan baka hatta geirmek; (vagonu, katar) barnma hattna veya manevra hattna almak. 2. (nemli bir yerden) (nemsiz bir yere veya makama) tayin etmek. isim, elektrik nt.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(k, gaz, makine v.b.'ni) kapatmak, kapamak; (k, makine v.b.) kapanmak. 2. from -den uzak tutmak; -den ayrmak; -den yoksun brakmak.
shut one's ears to shut one's eyes to shut oneself away in shut oneself in shut oneself up in shut out shut someone up in shut someone up
-e kulaklarn tkamak. -e gz yummak, -i grmezlikten gelmek. (bir yere) kapanmak. (bir yere) kapanmak. (bir yere) kapanmak. kapatmak; kesmek, girmesini engellemek. birini (bir yere) kapatmak. konuma dili birini susturmak, birinin enesini kapatmak.
shut something in
bir eyi (bir yere) sktrmak: She shut the door on her finger. Parman kapya sktrd.
shut something on
bir eyi (bir yere) sktrmak: She shut the door on her finger. Parman kapya sktrd.
konuma dili susmak. 2. (bir yeri) kapatmak. Kapat eneni!/Ks gagan! shut ^t fiil (shut, shutting) kapatmak, kapamak; kapanmak: The door won't shut. Kap kapanmyor. The schools have been shut for a month. Okullar bir aydr kapal.
shut.down ^t'daun isim fabrikay kapatma. fotoraflk poz sresi. shut.ter ^t'r isim 1. panqur. 2. kepenk. 3. fotoraflk obtratr, rtc.
mekik diplomasisi. shut.tle ^t'l isim 1. iki yer arasnda srekli sefer yapan yolcu arac. 2. _dokumaclk_ mekik. fiil iki/birka yer arasnda getirip gtrmek; iki/birka yer arasnda gidip gelmek, mekik dokumak.
1199
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
shyster
shy.ster ays'tr isim, konuma dili 1. kt avukat veya politikac. 2. kt, sahtekr.
si si isim, mzik si notas, gamn yedinci notas. siyamkedisi. Siyam ikizleri, yapk ikizler. Si.a.mese saymiz', saymiz' isim, tarih (Siamese) 1. Siyaml. 2. Siyamca, Tayca. 3. siyamkedisi. sfat 1. Siyam, Siyam'a zg. 2. Siyamca, Tayca. 3. tarih Siyaml.
Siberia Siberian
Si.be.ri.a saybir'iy isim Sibirya. isim Sibiryal. sfat 1. Sibirya, Sibirya'ya zg. 2. Sibiryal.
Sicilian
Sic.i.ly ss'li isim Sicilya. zgn, kederli. revir. hastalk izni. sick sk sfat 1. hasta, rahatsz. 2. ruhen hasta. isim, ngiliz ngilizcesi kusmuk. fiil, ngiliz ngilizcesi, konuma dili up kusmak.
sicken
sick.en sk'n fiil 1. tiksindirmek, midesini bulandrmak. 2. hastalanmak. 3. midesi bulanmak; midesini bulandrmak. 4. of -den illallah demek.
sickening
sick.en.ing sk'nng sfat 1. mide bulandrc. 2. iren, mide bulandrc, tiksindirici. 3. korkun.
sickle sickly
sick.le sk'l isim orak. fiil orakla bimek. sick.ly sk'li sfat 1. hastalkl. 2. solgun ve naho (renk, tebessm). 3. mide bulandrc. 4. salkl olmayan (iklim).
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk side dish side effect side street side
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ba yemek dndaki yiyecek. yan etki, yan tesir. yan sokak. side sayd isim 1. yan, taraf: One side of the sheet was blank. Sayfann bir yz botu. Look at the matter from all sides. Meseleye her ynden bak. I've got a pain in my right side. Sa yanmda bir ar var. He's Turkish on his father's side. Baba tarafndan Trktr. 2. denizcilikle ilgili borda. 3. kenar. 4. taraf: Which side are you for? Hangi taraf tutuyorsun? sfat 1. yan, ikinci derecede olan, ikincil. 2. bir yanda bulunan, yan.
side.board sayd'brd isim bfe (bir mobilya). side.burns sayd'brnz isim, oul favori (sakal vey sa). sid.ed say'dd sfat yanl, tarafl: an eight- sided figure sekiz yanl bir ekil. a many-sided person ok ynl bir kii.
sidekick
sidelong
side.long sayd'lng zarf yandan: He looked sidelong at her. Ona yan gzle bakt. sfat yandan olan: a sidelong glance yan yan bakma.
sidestep
sideswipe sidetrack
side.swipe sayd'swayp fiil (bir eye) yandan arpmak. side.track sayd'trk isim, demiryolu barnma hatt; rampa hatt. fiil 1. (birini) asl amacndan saptrmak; (birini) lafa bomak. 2. demiryolu -i barnma hattna almak.
sidewalk
sideways
side.ways sayd'weyz zarf 1. yandan. 2. yan yan: Move sideways! Yan yan git! 3. yanlamasna, yan. 4. yana.
sidle up to
1201
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
si.dle sayd'l fiil 1. yan yan gitmek. 2. (biri) yanamak. 3. yan yan getirmek; (gemiyi) yanatrmak.
siege sic isim kuatma, muhasara. Si.er.ra Le.o.ne syer' liyon', syer' liyo'ni Sierra Leone.
Sierra Leoneli. 2. Sierra Leone, Sierra Leone'ye zg. sieve sv isim elek; kalbur. fiil elekten geirmek, elemek; kalburdan geirmek, kalburlamak.
sift
sift sft fiil 1. elekten geirmek, elemek; kalburdan geirmek, kalburlamak. 2. (through) incelemek, tetkik etmek, inceleyerek okumak. 3. (out) from inceleyerek (bir grubu) (baka bir gruptan) ayrmak.
sift.er sft'r isim (mutfakta kullanlan) un elei. -in hasretini ekmek. sigh say fiil 1. i ekmek, iini ekmek, i geirmek, ahlamak, gs geirmek. 2. (rzgr) hafife inlemek. isim i ekme, gs geirme.
sight
sight sayt isim 1. gr, grme yetisi. 2. grn, manzara: What a lovely sight you are! Bu ne gzellik byle! 3. oul grlecek yerler, turistik yerler.
sight-see sayt'si fiil turistik yerleri gezmek. sight-see.ingisim turistik yerleri gezme. sight-seerisim turist. kendi imzasyla (bir eyi) (bakasna) devretmek. (baka birinin) namna imza atmak. 2. (bir eyi) alabilmek iin imza atmak.
(bir yere girerken) deftere imza atmak. (radyo spikeri) programnn bittiini sylemek. 2. konuma dili mektubu bitirmek, mektubu noktalamak.
sign on
ekibe (szlemeli olarak) katlmak. 2. ekibe (szlemeli olarak) almak: Let's sign him on! Onu ekibimize alalm!
imzasn atmak. (bir yerden karken) deftere imza atmak. kendi imzasyla (bir eyi) (bakasna) devretmek.
1202
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(birini) kontratla takma almak. (-e) kendi kaydn yapmak/yaptrmak, kaydolmak, yazlmak.
sign up
sign
sign sayn isim 1. iaret: plus sign art iareti. 2. levha; tabela. 3. belirti, alamet, emare: This is a sign that he's improving. Bu, onun iyiletiine alamet.
demiryolu manevra kulesi, kumanda kulesi. sig.nal sg'nl isim iaret; sinyal. fiil iaret etmek; iaret vermek.
sig.na.to.ry sg'ntri isim (anlama) imzalayan devlet. sig.na.ture sg'nr isim imza. sig.nif.i.cance sgnf'kns isim 1. nem. 2. anlam. sig.nif.i.cant sgnf'knt sfat 1. kayda deer, nemli, mhim; dikkate deer. 2. anlaml, manal.
signify
sig.ni.fy sg'nfay fiil anlamna gelmek, gstermek: What does this signify? Bu ne anlama geliyor?
signpost
Onu sessizlik izledi. si.lence say'lns isim sessizlik, skt. fiil susturmak. si.lenc.er say'lnsr isim 1. (tabanca veya tfek iin) susturucu. 2. ngiliz ngilizcesi susturucu, egzoz.
si.lent say'lnt sfat sessiz. sil.hou.ette sluwet' isim siluet, glge grnt. sil.i.con sl'kn isim, kimya silisyum. sil.i.cone sl'kon isim, kimya silikon. silk slk isim ipek. silk.en sl'kn sfat 1. ipek gibi. 2. ipekten yaplm, ipekli.
silky sill
silk.y sl'ki sfat 1. ipek gibi. 2. kadife gibi (ses, ten). sill sl isim 1. (pencere iin) denizlik. 2. (kap iin) eik.
1203
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sil.ly sl'i sfat 1. aptal, ahmak. 2. gln, sama. si.lo say'lo isim silo. silt slt isim kelme sonucu oluan amur ve kum tabakas. fiil up kum ve amurla doldurmak/dolmak.
evliliin yirmi beinci yldnm. sil.ver sl'vr fiil 1. gmle kaplamak. 2. gm renge dntrmek.
silver-plated silverware
sil.ver-platedsfat gm kaplama. sil.ver.ware sl'vrwer isim (sofrada kullanlan) atal, bak ve kaklar.
silvery similar
sil.ver.y sl'vri sfat 1. gmi. 2. berrak (ses). sim.i.lar sm'lr sfat benzer, benze: It's similar to that. Ona benzer bir ey. These two things are similar. Bu iki ey birbirine benziyor. Emre and Feyhan are similar to each other in certain ways. Emre ve Feyhan'n benzer taraflar var.
similarity
similarly
sim.i.le sm'li isim benzetme, benzeti, tebih. konuma dili Sakin ol! sim.mer sm'r fiil 1. (kaynama noktasnn biraz altnda bir derecede) pimek veya piirmek. 2. (gizli bir i) kaynamak. 3. with (fke v.b. duygularla) (iin iin) kaynamak, dolu olmak.
simper
sim.per sm'pr fiil aptal aptal srtmak, pimi kelle gibi srtmak. isim aptalca srt.
simple
sim.ple sm'pl sfat 1. sade, sssz. 2. anlamas veya yaplmas kolay, kolay, basit: a simple solution kolay bir zm. 3. kendi halinde, sradan (kimse). 4. saf, kolayca aldatlabilen. 5. geri zekl; bunak. 6. Bir eyin tekliini vurgulamak iin kullanlr: It's a desire for
1204
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
revenge, pure and simple. Bir intikam alma hrsndan baka bir ey deil. simpleminded sim.ple.mind.ed sm'plmayn'dd sfat 1. basit, saf, kurnaz olmayan (kimse). 2. fazla basit (are, cevap v.b.). 3. geri zekl. simpleton simplicity sim.ple.ton sm'pltn isim aptal, avanak. sim.plic.i.ty smpls'ti isim 1. sadelik, ssszlk. 2. basitlik. 3. sradanlk. 4. saflk, kolayca aldatlabilme. simplification sim.pli.fi.ca.tion smplfkey'n isim 1. basitletirme, yalnlatrma; basitleme, yalnlama. 2. kolaylatrma. simplify sim.pli.fy sm'plfay fiil 1. basitletirmek, yalnlatrmak. 2. kolaylatrmak. simply sim.ply sm'pli zarf 1. sade bir ekilde, gsterisiz bir ekilde. 2. ak ve samimi bir ekilde. 3. Bir eyin tekliini vurgulamak iin kullanlr: He writes simply because he likes to. Yaz yazmasnn tek sebebi houna gitmesi. I simply can't! Bunu yapamam! 4. basit bir ekilde, kolay bir ekilde. 5. konuma dili ok, tek kelimeyle: They're simply magnificent! Bunlar tek kelimeyle muhteem. simulate sim.u.late sm'yleyt fiil 1. taklidini yapmak; gibi yapmak: She simulated concern. lgi gsterir gibi yapt. 2. -in benzerini yapmak. simultaneous si.mul.ta.ne.ous saymltey'niys sfat ayn zamanda olan, ayn zamanda meydana gelen, simltane, ezamanl, eanl. sin of omission sin ihmal suu. sin sn fiil (sinned, sinning) gnah ilemek; gnaha girmek. Sinai Since when ...? Si.nai say'nay, say'niyay isim Sina. Ne zamandan beri ...?: Since when have you been doing this? Bunu ne zamandan beri yapyorsun? since when o zamandan beri: He suffered a fall last May, since when he's been confined to a wheelchair. Geen Mays
1205
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
aynda dt ve o zamandan beri tekerlekli sandalyeye mahkm oldu. Since when? since Ne zamandan beri? since sns zarf o zamandan beri, ondan sonra: He left Saturday, and I haven't seen him since. Cumartesi gitti; o zamandan beri grmedim. They started the work then and have been at it ever since. e o zaman baladlar ve o zamandan bu yana yapyorlar. edat -den beri, -den itibaren. bala 1. -eli, -eli beri, -eliden beri. They've grown a lot since I saw them. Ben grmeyeli onlar ok bym. 2. -diine gre, mademki, madem: Since you're so wealthy why don't you just buy the whole building? Mademki bu kadar zenginsin, neden binann hepsini almyorsun? sincere Sincerely yours, sincerely sincerity sine sinecure sin.cere snsr' sfat iten, samimi, candan. Sayglarmla. sin.cere.ly snsr'li zarf itenlikle, samimiyetle. sin.cer.i.ty snser'ti isim itenlik, samimiyet. sine sayn isim, matematik sins. si.ne.cure say'nkyr, sn'kyr isim kolay ve iyi maal bir i. sinew sinewy sin.ew sn'yu isim 1. kas kirii, sinir. 2. kuvvet, g. sin.ew.y sn'yuwi sfat 1. adaleli. 2. kuvvetli, gl. 3. sinirli (et). sinful sin.ful sn'fl sfat gnahkr, gnahl (kimse); gnah olan (bir ey). sing a baby to sleep sing a different tune sing bebei ninni syleyerek uyutmak. az deitirmek. sing sng fiil (sang, sung) 1. (ark) sylemek. 2. (ku, bcek) tmek; (ku) akmak. Singapore Singaporean Sin.ga.pore sng'por isim Singapur. Sin.ga.po.re.an sngpor'iyn isim Singapurlu. sfat 1. Singapur, Singapur'a zg. 2. Singapurlu.
1206
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
singer singing
sing.er sng'r isim arkc. sing.ing sng'ng isim 1. ark syleme. 2. tme; akma.
zarf tek sra halinde. sin.gle sng'gl sfat 1. tek: I can't think of a single example. Tek bir rnek gelmiyor aklma. 2. bekr, evlenmemi. 3. tek kiilik. 4. yalnkat (iek); iekleri yalnkat olan (bitki). isim, ngiliz ngilizcesi gidi bileti; dn bileti.
single-breasted
single-handed
single-handedly
single-minded
singlet
singly
sin.gly sng'gli zarf 1. tek tek, teker teker, bir bir. 2. tek bana, kendi bana, yalnz bana.
singular
singularity
sinister sink into a chair sink into a deep sleep sink their differences sink without a trace sink
sin.is.ter sn'str sfat netameli; kt. bir koltua kmek. derin bir uykuya dalmak. aralarndaki anlamazlklar bertaraf etmek. srra kadem basmak. sink sngk fiil (sank/sunk, sunk/sunken) 1. batmak; batrmak. 2. batmak, mahvolmak; batrmak,
1207
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mahvetmek. 3. azalmak; (bir eyin) deeri azalmak. 4. (kt bir ey yapmaya) tenezzl etmek. 5. (kuyu, maden oca v.b.'ni) amak. 6. into gitgide (kt bir eyin) penesine dmek. 7. konuma dili in -e (para) harcamak/yatrmak/koymak; -e (emek) harcamak. 8. in ( on ) kafasna dank etmek. sinless sinner sinuous sinus sinusitis sip sin.less sn'ls sfat gnahsz. sin.ner sn'r isim gnahkr, gnahl. sin.u.ous sn'yuws sfat ylankavi, dolambal. si.nus say'ns isim, anatomi sins. si.nus.i.tis saynsay'ts isim, tbbi sinzit. sip sp fiil (sipped, sipping) yudumlamak, yudum yudum imek. isim yudum. siphon si.phon say'fn isim sifon borusu. fiil 1. sifon borusuyla (bir eyi) ekmek/boaltmak. 2. (off) ekmek, almak. sir sir sr isim 1. efendim, beyefendi. 2. ngiliz ngilizcesi Sr ... (bir asalet unvan): Sir Walter Raleigh Sr Walter Raleigh. sire sire sayr isim 1. baba, peder. 2. bir hayvann babas: Arap's sire was Karaba. Arap'n babas Karaba't. 3. eski Majesteleri. (Krala hitap ederken kullanlrd.). fiil -in babas olmak. siren sirloin sirup sis sissy sister si.ren say'rn isim siren, canavar dd. sir.loin sr'loyn isim sr filetosu. sir.up sr'p isim baknz syrup sis ss isim, konuma dili kzkarde. sis.sy ss'i isim hanm evlad. sis.ter ss'tr isim 1. kzkarde. 2. ngiliz ngilizcesi hastalara bakan hemirenin unvan: Sister Wiseman. 3. Sr (rahibelere verilen unvan): Sister Agnes Sr Agnes. sisterhood sister-in-law sisterly sit down sis.ter.hood ss'trhd isim kzkardelik. isim grmce; yenge; baldz. sis.terlysfat kzkardee yakr. oturmak.
1208
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk sit in for sit in on sit on the fence sit on
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(birine) veklet etmek. dinleyici olarak (bir toplantya) katlmak. tarafsz kalmak. 2. kararsz olmak. (bir eyi) alp hibir ey yapmamak. 2. -i azarlamak, -i halamak.
sit someone down sit someone up sit through something sit tight sit up straight sit up
birini oturtmak. yatan birini oturtmak. bir eyi sonuna kadar oturarak izlemek. sk durmak. dik oturmak. dik oturmak. 2. (gece) yatmamak; for (gece) yatmayp (birini) beklemek.
(birinin) houna gitmek; (bir eyi) uygun bulmak. sit st fiil (sat, sitting) 1. oturmak. 2. (bir yerde) kalmak, durmak; bulunmak: The statue's been sitting in that corner for years. Heykel yllardr o kede duruyor. 3. on (heyete) ye olmak. 4. (resmi bir meclis, kurul v.b.) toplant halinde olmak: The court sat for three weeks. Mahkeme hafta boyunca srd. 5. ngiliz ngilizcesi (imtihan) olmak, (snava) girmek; (snavda) olmak. 6. (tavuk) kulukaya oturmak/yatmak.
sitcom
oturma grevi. site sayt isim yer: picnic site piknik yeri. sit-in st'n isim (protesto amacyla) bir yerde yaplan oturma eylemi.
sit.ter st'r isim ocuk bakcs. kolaylkla aldatlabilen kimse; kolaylkla saldrlabilecek kimse.
ngiliz ngilizcesi oturma odas, salon. sit.ting st'ng isim 1. oturma, oturu. 2. oturum, celse. sit.u.at.ed s'uweytd sfat baknz be situated
1209
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
altya dokuz ebadnda. six sks sfat alt. isim alt, alt rakam (4, VI). six.foldsfat, zarf alt kat, alt misli. kar. six.gun sks'g^n isim baknz six-shooter six-pack sks'pk isim alt kutuluk paket; alt kutuluk karton.
six-shooter sixteen
six-shoot.er sks'utr isim altpatlar. six.teen sks'tin' sfat on alt. isim on alt, on alt rakam (34 XVI).
six.teenthsfat, isim 1. on altnc. 2. on altda bir. altnc his. sixth sksth sfat, isim 1. altnc. 2. altda bir. sixtiethsfat, isim 1. altmnc. 2. altmta bir. six.ty sks'ti sfat altm. isim altm, altm rakam (48, LX).
sizable size
siz.a.ble say'zbl sfat olduka byk. size sayz isim 1. byklk. 2. (ayakkab iin) numara; (elbise iin) beden; (ie veya kutu iin) boy. fiil up -i anlamaya almak, -i lp bimek, -i tartmak; -in nasl bir ey/biri olduunu anlamak.
sizeable sizzle
size.a.ble say'zbl sfat baknz sizable siz.zle sz'l fiil czrdamak, czldamak. isim czrt, czlt.
tehlikeli veya ok rizikolu bir durumda bulunmak. skate skeyt isim paten. fiil patinaq yapmak. skat.er skey'tr isim patinaqc. patinaj alan. skat.ingisim patinaq. ske.dad.dle skdd'l fiil, konuma dili koup gitmek, typ gitmek.
skein skeyn isim (yn, ip v.b. iin) ile, kangal. utanlacak bir sr.
1210
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(kilit amak iin) maymuncuk. skel.e.ton skel'tn isim 1. iskelet. 2. iskelet, karkas. skep.tic skep'tk isim pheci kimse. skep.tic.alsfat 1. kukulu, phe iinde. 2. pheci, kukucu, septik.
skepticism
sketch
sketch ske isim 1. taslak, eskiz, eskis; kroki. 2. ske. fiil -i taslak halinde izmek; taslak izmek.
sketchy skew
sketch.y ske'i sfat yarm yamalak, olduka eksik. skew skyu sfat 1. eri, arpk. 2. birbirine paralel olmayan. isim 1. erilik, arpklk. 2. bklme. fiil 1. eriltmek, arptmak. 2. (bir eyin anlamn) arptmak.
skewer
ski ski isim kayak, ski. fiil kayak yapmak. patinaj izi. (araba) kayarak durmak; (arabay) kaydrarak durdurmak.
skid
skid skd isim 1. (araba iin) kayma, patinaq. 2. _tersane_ kzak, kzak zgaras. 3. tekerlek pabucu. fiil (skidded, skidding) (araba) kaymak, patinaj yapmak; kaydrmak, patinaj yaptrmak.
skier skiing skilful skill skilled worker skilled skillet skillful skim milk skim
skierisim kayak. ski.ingisim kayak, ski, kayak yapma; kayaklk. skil.ful skl'fl sfat, ngiliz ngilizcesi baknz skillful skill skl isim beceri, maharet, ustalk, hner, marifet. kalifiye ii. skilled skld sfat teknik bilgisi iyi olan; iini iyi yapan. skil.let skl't isim tava. skill.ful skl'fl sfat becerikli, marifetli. yasz/ az yal/imansz st. skim skm fiil (skimmed, skimming) 1. (off) (bir svnn yzeyinden) (kaymak, ya v.b.'ni) almak. 2.
1211
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
through/over (bir eyi) abuk ve stnkr okumak, -e gz gezdirmek. 3. (bir eyin) stne dokunurmuasna alaktan umak. 4. across (ta) (suyun) stnde seke seke gitmek; (ta) (suyun) stnde sektirmek. skimmed milk skimmer skimp yasz/ az yal/imansz st. skim.mer skm'r isim kevgir. skimp skmp fiil 1. on gerekenden az bir miktar kullanmak veya vermek, -i esirgemek. 2. lks olmayan baz masraflardan kanarak tasarruf yapmak. skimpy skimpysfat 1. yemei az olan (sofra). 2. eksik, yetersiz. 3. dar ve ksa, dttr. skin diver skin balkadam. skin skn fiil (skinned, skinning) 1. -in derisini yzmek. 2. syrmak; hafif yaralamak. 3. (kabuunu, d zarn) soymak, karmak. 4. konuma dili (alive) ok azarlamak, halamak; cezalandrmak; dvmek. 5. konuma dili kazklamak, dolandrmak. 6. up (aa, direk v.b.'ne) trmanmak, trmanarak kmak. 7. down (aa, direk v.b.'nden) inmek. 8. through (dar bir yerden) gbela/ancak gemek. 9. through gbela baarmak/becermek. skin-deep skin-deep skn'dip' sfat derine gitmeyen, yzeysel, sathi. skinflint skinny skinny-dip skin.flint skn'flnt isim pinti, cimri. skin.ny skn'i sfat sska. skin.ny-dip skn'idp fiil (skinny-dipped, skinnydipping) plak yzmek. skintight skin.tight skn'tayt sfat vcuda deta yapan, ok dar (giysi). skip bail konuma dili (kefaletle tahliye edilen sank) hazr bulunmas gereken durumaya gelmemek. skip lunch skip rope le yemeini yememek. ip atlamak.
1212
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
skip skp fiil (skipped, skipping) 1. hoplaya zplaya yrmek. 2. bir eyleri atlayarak (baka bir konuya) gemek; (bir konudan) (baka bir konuya) atlayarak gemek; - i atlayarak gemek, atlamak. 3. (gidilmesi gereken bir toplant veya yere) gitmemek. 4. aniden (bir yerden) gitmek. 5. konuma dili off/out kap gitmek, tymek.
skipper skirmish
skip.per skp'r isim, denizcilikle ilgili kaptan. skir.mish skr'm isim, askeri arpma, atma. fiil, askeri ksa bir sre arpmak.
skirt
skirt skrt isim 1. etek. 2. oul (yer iin) snrlar; (ehir iin) varolar, banliyler, (da iin) etekler. fiil 1. (bir yerin) etrafndan gemek. 2. -den uzak durmak, -e dokunmamak.
skirt.ingisim, ngiliz ngilizcesi sprgelik, svadibi. skit skt isim ske. skit.tish skt' sfat 1. havai, delimen, hoppa. 2. rkek (at).
skittles skive
skit.tles skt'lz isim, oul dokuz kuka oyunu. skive skayv fiil, ngiliz ngilizcesi, konuma dili (off) kaytarmak, iten kamak.
skivvy
skiv.vy skv'i isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili hizmeti. fiil hizmetilik yapmak.
skulduggery
gizlice uzaklamak. skulk sk^lk fiil gizlice gitmek; hrsz gibi dolanmak. skull sk^l isim 1. kafatas. 2. kurukafa, ba iskeleti. skull.cap sk^l'kp isim takke. skull.dug.ger.y sk^ld^g'ri isim dalavere, numara, entrika.
skunk
skunk sk^ngk isim 1. kokarca. 2. konuma dili yaramaz kimse. 3. konuma dili pis herif, ipe gelesi herif. fiil,
1213
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili (bir oyunda) bozguna uratmak, fena halde bastrmak. sky blue sky skyjack gk mavisi. sky skay isim gkyz, gk, sema. sky.jack skay'ck fiil (hava korsan) (ua) ele geirmek. skyjacker skylark skylight skyline sky.jackerisim hava korsan. sky.lark skay'lark isim tarlakuu, toygar, ayrkuu. sky.light skay'layt isim at penceresi. sky.line skay'layn isim (binalar, dalar v.b.'nin ufukta izdii) siluet. skyrocket sky.rock.et skay'rakt isim havai fiek. fiil birdenbire ykselmek veya artmak, frlamak; birdenbire ykseltmek. skyscraper skyward skywards slab sky.scrap.er skay'skreypr isim gkdelen. sky.ward skay'wrd zarf ge doru. sky.wards skay'wrdz zarf ge doru. slab slb isim 1. (bina, kat, dans pisti, taraa, beton yol v.b.'nin demesini oluturan) beton paras, plak. 2. ta levha. 3. (masaya ait) tabla; (kasabn stnde et kestii kaln tahta) tezgh. 4. (ekmek, kek iin) kaln dilim. slack off slack (iler) durgunlamak, kesatlamak. 2. ii gevetmek. slack slk sfat 1. gevek. 2. laka; zensiz, geliigzel. 3. durgun, kesat. isim baknz take up the slack fiil 1. azaltmak; azalmak. 2. (halat) boaltmak, laka etmek, gevetmek. slacken slack.en slk'n fiil 1. yavalatmak; azaltmak; yavalamak; azalmak. 2. (halat) boaltmak, laka etmek, gevetmek. 3. hzn kaybetmek. slacker slacks slag slain slack.er slk'r isim kaytarc. slacks slks isim pantolon. slag slg isim cruf, dk. slain sleyn fiil baknz slay
1214
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
snm kire. slam slm fiil (slammed, slamming) 1. (kapy, kapa) arparak kapatmak, arpmak. 2. (down) (hzl ve grltl bir ekilde) indirmek. 3. ar bir ekilde eletirmek.
slander
slan.der sln'dr isim iftira. fiil -e iftira etmek, -e kara almak, -i karalamak.
slan.der.ous sln'drs sfat iftira niteliinde. slang slng isim argo. slant slnt fiil yana yatmak, yana eilmek, meyletmek, meyilli olmak, eik olmak, eimli olmak. isim 1. eim, meyil. 2. taksim iareti, taksim. 3. bak as, gr as.
slant-eyed slap
slant-eyed slnt'ayd sfat ekik gzl. slap slp fiil (slapped, slapping) 1. sille atmak, tokat atmak, tokatlamak; amar atmak, amarlamak. 2. arpmak, vurmak. 3. on (bir eyi) grltl bir ekilde (bir yere) koyuvermek. 4. (geliigzel) koyuvermek. isim sille, tokat; amar.
slapdash
slapstick
taksim iareti, taksim. slash sl fiil 1. (kesici bir aleti kuvvetle savurarak) kesmek. 2. kamlamak. 3. (fiyatlar, bteyi v.b.'ni) ok indirmek. 4. across/against (yamur) -e kuvvetle vurmak. isim 1. (kl, bak v.b. ile indirilen) kuvvetli darbe. 2. uzun kesik, uzun yara. 3. yrtma. 4. (fiyat v.b.'nde yaplan) byk indirim. 5. taksim iareti, taksim.
1215
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
slat slt isim (pencere kafesini oluturan) ahap ubuk; lata; badadi tas; ta, tiriz.
slate
slate sleyt isim 1. kayaanta, arduvaz. 2. kayaanta levhas, arduvaz levhas, arduvaz. 3. ta tahta. 4. (seim iin) aday listesi.
slat.tern slt'rn isim pasakl kadn, bitli koku. slat.ternlysfat pasakl (kimse); kirli ve dzensiz (yer). slaugh.ter sl'tr isim 1. (kasaplk hayvan) kesme, kesim. 2. ldrme, katil. fiil 1. (kasaplk hayvan) kesmek. 2. katletmek. 3. konuma dili (rakip takm) byk bir yenilgiye uratmak, mahvetmek.
slaugh.ter.house sl'trhaus isim mezbaha, kesimevi. Slav slav, slv isim slav. slave sleyv isim kle. fiil away kle gibi almak. slav.er slv'r fiil 1. salya aktmak, salyas akmak. 2. after/over heyecanla takip etmek. isim azdan akan salya.
slav.er.y sley'vri, sleyv'ri isim klelik. sfat slav. kr krne taklit etme. slav.ish sley'v sfat kle gibi, kleye yakr. Sla.vo.ni.a slvon'y, slvo'niy isim Slavonya. slay sley fiil (slew, slain) ldrmek. sleaze sliz isim 1. adilik, bayalk; pespayelik. 2. hrpanilik, derbederlik.
sleazy
slea.zy sli'zi sfat 1. ucuz ve pis (yer). 2. adi, baya; pespaye. 3. derme atma, rk, erden pten.
sled
sled sled isim kzak. fiil (sledded, sledding) 1. kzakla gitmek. 2. -i kzakla tamak.
sledge sledgehammer
sledge slec isim baknz sledgehammer sledge.ham.mer slec'hmr isim balyoz, varyos; ahmerdan.
sleek
sleek slik sfat 1. parlak (sa, ty); sa veya tyleri parlak olan. 2. hatlar ince ve zarif olan.
1216
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(uykudan) ge kalkmak. derin derin uyumak. ok iyi uyumak. (bir eyin etkisini veya bir duyguyu) uyuyarak geitirmek.
bir ey olup biterken uyumak: She slept through the explosion. Patlama oldu bitti ve o hi uyanmad.
(biriyle) dp kalkmak, yatmak. sleep slip fiil (slept) uyumak. sleep.er sli'pr isim 1. uyuyan kimse. 2. demiryolu yatakl vagon. 3. demiryolu travers. 4. pijama; bebek tulumu.
sleepers sleeping bag Sleeping Beauty sleeping car sleeping pill sleeping sleepless sleepwalk sleepwalker sleepwalking sleepy
isim, oul piqama; bebek tulumu. uyku tulumu. Uyuyan Gzel. yatakl vagon. uyku hap. sleep.ing sli'png isim uyuma. sfat uyuyan. sleep.less slip'ls sfat uykusuz. sleep.walk slip'wk fiil uykuda gezmek. sleep.walk.er slip'wkr isim uyurgezer. sleep.walk.ingisim uyurgezerlik. sleep.y sli'pi sfat 1. uykusu gelmi, uykulu. 2. ok sakin, ok hareketsiz (yer).
sleet
ngiliz ngilizcesi kol dmesi. sleeve sliv isim 1. (giysi iin) kol. 2. (boru iin) manon, ek bilezii; rakor. 3. ngiliz ngilizcesi (plak iin) karton.
1217
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk sleeved sleeveless sleigh sleight of hand sleight slender
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sleevedsfat kollu. sleeve.lesssfat kolsuz. sleigh sley isim (atla ekilen) yolcu kza. el abukluu, hokkabazlk. 2. kurnazlkla yaplan hile. sleight slayt isim baknz sleight of hand slen.der slen'dr sfat 1. ince, narin; hatlar ince ve gzel. 2. az. 3. yetersiz.
slept slept fiil baknz sleep sleuth sluth isim dedektif. slew slu fiil baknz slay slice slays isim dilim. fiil (ekmek, kek, peynir v.b.'ni) dilimlemek; (havu, patates v.b. sebzeyi) doramak: Will you slice me a piece of bread? Bana bir dilim ekmek keser misin?
iki dirhem bir ekirdek giyinmek. slick slk sfat 1. kaygan. 2. kurnaz; cerbezeli. 3. grnm ekici, ii kof. 4. usta ii (ey). isim su yzndeki ya tabakas.
slick.er slk'r isim yamurluk. slid sld fiil baknz slide diyapozitif projeksiyon makinesi, slayt gstericisi. hesap cetveli. slide slayd isim 1. kayma, kay; (araba iin) patinaq. 2. d. 3. kaydrak (ocuklar iin oyun arac). 4. dia, diyapozitif, slayt. 5. (mikroskopta kullanlan) lam. 6. heyelan, toprak kaymas.
1218
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
srme kap. slight slayt fiil adam yerine koymamak; nemsememek. isim adam yerine koymama; nemsememe.
konuma dili ktlk, darlk, imknszlk. slim slm sfat (slimmer, slimmest) 1. ince. 2. zayf, az (ihtimal, mit).
slime
slime slaym isim 1. suyun yzeyinde duran alg veya bakteri tabakas. 2. smk.
slimy
slim.y slay'mi sfat 1. smkle kapl, smk bulam. 2. smk gibi, smks. 3. alak, pis, iren.
sling
sling slng isim 1. (ta atmak iin) sapan. 2. (yk kaldrmak iin) izbiro, sapan. 3. (krk kol v.b. iin) ask. fiil (slung) 1. (a) atmak. 2. sapanla (ta) atmak. 3. (giysiyi) (omzuna) atmak.
sling.shot slng'at isim sapan. slink slngk fiil (slunk) sinsi sinsi gitmek/yrmek. slink.y slng'ki sfat 1. sinsi (hareket). 2. vcuda ok ho bir ekilde oturan (rop).
slip from someone's mouth slip of the tongue slip one's mind
birinin azndan kamak. srlisan, dil srmesi. unutmak, aklndan kmak: It slipped my mind. Onu unuttum.
omzu kmak. birinin gznden kamak. slip slp fiil (slipped, slipping) 1. kaymak: My foot slipped. Ayam kayd. 2. away/out dikkati ekmeden sessizce gitmek; in dikkati ekmeden sessizce girmek. 3. off (giysiyi) karmak; on/into (giysiyi) giymek. 4. (deer) dmek: They've slipped in my opinion. Gzmden dtler. 5. up hata yapmak, yanl yapmak. 6. belli etmeden (bir eyi) (bir yere) koymak, sktrmak, tututurmak. 7. out of (bir yerden) belli etmeden kmak, svmak. 8. (hayvan) (kendini
1219
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
balayan bir eyden) kurtulmak. 9. (durum) ktye gitmek. 10. by (zaman) akp gitmek. slipcover slipknot slip.cov.er slp'k^vr isim koltuk veya kanepe klf. slip.knot slp'nat isim ilmik, baland yerde aa yukar inip kan dm. slipped disk slipper slippery tbbi yerinden kaym disk. slip.per slp'r isim terlik; pantufla. slip.per.y slp'ri sfat 1. kaygan. 2. hi salam olmayan (durum). 3. gvenilmez, kaypak, hilebaz. slipshod slipup slit slip.shod slp'ad sfat yarmyamalak, stnkr. slip.up slp'^p isim hata, yanl, falso. slit slt fiil (slit, slitting) yarmak, yark amak; uzunluuna kesmek. isim yark; uzun ve dar bir kesik veya delik; yrtma. slither slith.er sldh'r fiil 1. dengesini kaybetmiesine kaymak; de kalka ilerlemek. 2. srnerek gitmek; ylan gibi srnp gitmek. sliver sliv.er slv'r isim 1. kymk. 2. ince dilim. 3. dar ve uzunca ey. slob slobber slob slab isim kaba saba kimse, hdk. slob.ber slab'r fiil azndan salya akmak. isim azdan akan salya. slog slog slag fiil (slogged, slogging) 1. (amurda yrr gibi) bata ka ilerlemek. 2. durmadan almak, harl harl almak. isim 1. zor yry. 2. uzun ve zor alma. slogan slop slo.gan slo'gn isim slogan. slop slap isim 1. (hayvana verilen) yemek artklarndan oluan sulu yiyecek. 2. dk ve sidik. 3. tad yavan olan sulu yemek. 4. ar duygusal sz veya yaz. fiil (slopped, slopping) 1. (bir svy) kazara dkmek. 2. (hayvanlara) sulu bir hale getirilmi yemek artklar vermek.
1220
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
slope slop isim 1. bayr, yoku, rampa. 2. eim. fiil meyletmek, eimli olmak.
sloppy
slop.py slap'i sfat 1. yarm yamalak, batan savma yaplm. 2. hi titiz olmayan, son derece dikkatsiz. 3. apal (giysi).
slosh
sloshedsfat, konuma dili sarho. kumar makinesi. 2. merubat otomat; yiyecek otomat. slot slat isim 1. dar ve uzun yiv veya aklk; delik. 2. konuma dili yer.
sloth slth isim 1. tembellik. 2. tembelhayvan. sloth.ful slth'fl sfat tembel. slouch slau fiil 1. yorgun argn ve tembel tembel yrmek, oturmak veya bir yere yaslanarak durmak. 2. (omuzlarn) kertmek. 3. sarkmak. isim 1. aylak, haylaz. 2. yorgun ve tembel yry, oturu veya duru tarz.
slough
slough sl^f fiil 1. off (ylan) (gmleini) deitirmek. 2. off -i bir tarafa atmak; -i gidermek.
Slovak
Slovakia
sloven
slov.en sl^v'n isim 1. pasakl kimse, apaul kimse; bitli koku. 2. tembel, haylaz, aylak.
Slovene
Slo.ve.ni.a slovin'y, slovi'niy isim Slovenya. isim, sfat 1. Sloven; Slovenyal. 2. Slovence. slov.en.lysfat 1. pasakl ve tembel. 2. dikkatsizlik yznden hatal (bir ey). 3. hi titiz olmayan, savruk, ok dikkatsiz, savsak, ok ihmalkr. 4. pasakl, apaul (giyini, klk).
1221
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
slow slo sfat 1. yava; ar, yava giden; uzun sren; yava yava etkileyen. 2. ge anlayan, zor anlayan. 3. kesat, durgun. 4. geri (saat). zarf yava, yava yava; ar. fiil (down/up) yavalamak; yavalatmak.
slowdown
slow.down slo'daun isim 1. yavalama; (ilerde) durgunluk, durgunlama. 2. yavalatma grevi, yavalatma.
slowly slowness
slow.lyzarf yava yava; ar ar. slow.nessisim 1. yavalk; arlk. 2. kesatlk, durgunluk. 3. (saat iin) geri kalma.
slowpoke
slow.poke slo'pok isim, konuma dili ii ardan alan kimse, yava giden kimse.
slowwitted sludge
slow.wit.ted slo'wtd sfat zor anlayan, kaln kafal. sludge sl^c isim 1. (motorda oluan) tortulam ya. 2. (su veya pissu artma ileminde oluan) tortul atk. 3. (kuyu aarken karlan) amur. 4. (akarsu veya deniz yatandaki) tortu, amur.
slue slug
slue slu isim baknz slew slug sl^g isim yumruk, yumruk darbesi. fiil (slugged, slugging) 1. (birine) okkal bir yumruk atmak/indirmek. 2. (beysbol topuna) kuvvetle vurmak. 3. yumruklamak.
sluggard sluggish
slug.gard sl^g'rd isim miskin, uyuuk. slug.gish sl^g' sfat 1. yava giden, yava, durgun. 2. kesat, durgun. 3. ar kanl. 4. ar ileyen.
slum
slum sl^m isim halk yoksul, binalar derme atma olan mahalle/semt.
slumber
slum.ber sl^m'br fiil uyumak; hafif uyumak. isim uyku; hafif uyku.
slump
slump sl^mp isim 1. (fiyat, oy, mteri says v.b.'nde) d, dme. 2. iktisadi bunalm. fiil 1. onto/to/over -in stne kvermek. 2. into -e kvermek. 3. -e ylmak. 4. (fiyat, oy, mteri says v.b.) dmek.
slung slunk
slung sl^ng fiil baknz sling slunk sl^ngk fiil baknz slink
1222
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
slur slr fiil (slurred, slurring) 1. over -i geitirmek, stnde durmadan geivermek. 2. (tane tane syleyeceine) hecelerini kartrmak; -in hecelerini kartrmak. isim hakaret; iftira.
slurp slush
slurp slrp fiil hprdetmek, hpr hpr imek. slush sl^ isim 1. erimeye balam kar, eriyen kar. 2. ar duygusallk.
slut
slut sl^t isim 1. kaltak, paoz, orospu. 2. pasakl kadn, bitli koku.
sly smack in smack into smack on smack one's lips smack onto smack
sly slay sfat (slyer/slier, slyest/sliest) sinsi. tam. 2. kuvvetle. tam. 2. kuvvetle. tam. 2. kuvvetle. dudaklarn aprdatmak. tam. 2. kuvvetle. smack smk isim 1. aprt, aprdama, pme sesi. 2. ap sesi. 3. aplak, sille, tokat. 4. kt sesi. fiil 1. aprdatarak pmek veya imek, apr upur/apr apr pmek veya imek. 2. on -e aplak atmak, -e tokat aplatmak. 3. down on kt diye (bir yere) vurmak.
smack-dab small arms small change small fry small hours small intestine small of the back small talk small
smack-dabzarf tam. hafif silahlar. bozuk para, bozukluk. oul 1. ocuklar, ufaklklar. 2. nemsiz kimseler. gece yarsndan sonraki drt saat. incebarsak. srtn en dar ksm. havadan sudan konuma, hobe. small sml sfat 1. kk; ufak. 2. cmertlikten yoksun, yalnzca kendi karlarn dnen, ok bencil. isim baknz smalls
small-minded
small-mind.ed sml'mayn'dd sfat 1. cmertlikten yoksun, yalnzca kendi karlarn dnen, ok bencil. 2. dar kafal.
1223
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
small.pox sml'paks isim iek hastal, iek. ngiliz ngilizcesi, oul, konuma dili i amar, amar.
small-time
smarmy
ukala, bilgi; kendini bir ey zanneden kimse. smart smart sfat 1. zeki, akll. 2. k; zarif. 3. hzl (bir ey). 4. kuvvetli (bir ey). 5. incitici, krc, ac (sz). 6. arszca ve zek dolu (bir ey).
smart.ass smart's isim, sfat, argo ukala, bilgi. birine/bir yere ekidzen vermek. birine/bir yere ekidzen vermek. smart.en smar'tn fiil baknz smarten someone up smarten a place up
birinin faasn almak, birinin enesini datmak: I'll smash your face in! Faan alrm ha!
smash
smash sm fiil 1. parampara etmek; parampara olmak, tuzla buz olmak. 2. (in) (kuvvetli bir darbeyle) krmak. 3. through (bir eyi) (kuvvetle) atarak (baka bir eyi) krmak. 4. (up) mahvetmek; datmak; tarumar etmek. 5. spor smalamak, sma vurmak, sma yapmak. isim 1. kuvvetli bir yumruk/darbe. 2. kt sesi. 3. parampara olma. 4. angrt. 5. (iki tat arasndaki) arpma. 6. iflas. 7. byk hit, byk skse yapan film veya mzik paras. 8. spor sma.
smashing smashup
smash.ing sm'ng sfat harika, sper. smash.up sm'^p isim 1. (iki tat arasndaki) arpma. 2. k; iflas.
smattering
smat.ter.ing smt'rng isim (belirli bir konuda) azck bir bilgi: She has a smattering of Greek. Azck Rumcas var.
1224
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
smear smr fiil 1. on/with (yal, kolayca dalan veya yapkan bir eyi) (bir yere) srmek. 2. bulatrmak: You've smeared these lines so much I can't read them. Bu satrlara elini o kadar srp kurunu bulatrmsn ki okuyamyorum. 3. bulamak. 4. -e leke srmek, -i lekelemek, -i karalamak, (birinin elinde delil yokken) (bakasna) su yklemek. 5. tamamyla yenmek, ezmek, iini bitirmek. isim 1. (yal veya yapkan bir eyin yapt) leke. 2. karalama, delile dayanmayan sulama.
bir yeri kokutmak. bir katakullinin kokusunu almak. pis kokmak. smell smel fiil (smelled/smelt) 1. koklamak; -in kokusunu duymak/almak. 2. -in kokusundan (bir eyi) anlamak. 3. -i sezmek, -in kokusunu almak. 4. (of) (belirli bir eyin) kokusu olmak; kokmak. This place smells of the sea. Buras deniz kokuyor. 5. (kt) kokmak.
smellysfat pis kokan. smelt smelt fiil baknz smell smid.gen smc'n isim, konuma dili azck bir miktar. smile smayl fiil 1. glmsemek, tebessm etmek. 2. glmseyerek (bir eyi) gstermek. 3. on (talih, doa v.b.) -e glmek. isim glmseme, tebessm.
smirch
smirch smr fiil 1. -e leke srmek, -i lekelemek, -i karalamak. 2. kirletmek; bulatrmak. isim leke.
smirk
smirk smrk fiil (kendinden memnun bir ekilde) srtmak. isim (birinin kendinden memnun olduunu gsteren) srt.
smite
smite smayt fiil (smote, smitten) 1. sert bir ekilde vurmak. 2. ldrmek; mahvetmek, batrmak; cezaya arptrmak.
1225
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
smith smth isim 1. nalbant. 2. demirci, demir eya yapan veya onaran kimse.
smith.er.eens smdhrinz' isim, oul ufack paralar. smithyisim 1. nalbant dkkn. 2. demirci dkkn. smit.ten smt'n fiil baknz smite smock smak isim (ilikli ve kollu) nlk, i nl. smog smag isim kirli hava, kirli hava ktlesi; dumanl sis.
sis bombas. sis perdesi. iinde bulunduu yeri dumanla doldurarak birini/bir hayvan dar karmak.
bir eyi meydana karmak. smoke smok isim 1. duman. 2. konuma dili sigara. 3. duman rengi, fme. fiil 1. sigara imek; (sigara, pipo, puro, afyon v.b.'ni) imek. 2. ttmek; duman karmak; duman geri vermek. 3. (et, balk) fme etmek, ttslemek, dumana tutmak, dumanlamak. 4. (arlar) dumanla sersemletmek. 5. (bir yeri) dumanlandrmak, sislendirmek, sislemek.
smokedsfat fme, ttslenmi (et, balk). smoke.lesssfat dumansz; duman karmayan. smok.er smo'kr isim 1. sigara, puro veya pipo ien kimse. 2. demiryolu sigara iilebilen vagon.
smokestack
smoky
smok.y smo'ki sfat 1. tten, duman karan. 2. duman gibi, dumana benzeyen. 3. dumanl. 4. duman rengi, fme.
smolder
smol.der smol'dr fiil 1. iin iin yanmak; alev karmadan yanmak. 2. (birinin) gzleri yuvalarndan
1226
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
frlamak, iin iin kzmak. 3. (kavga, kzgnlk v.b.) da vurulmadan devam etmek. smooch smooch smu fiil, konuma dili pmek; sarlp pmek. smooth away smooth down one's hair smooth the way for someone smooth things over between smooth -i gidermek. salarn yatrmak. birinin iini kolaylatrmak. -in aralarn bulmak/dzeltmek; -i bartrmak. smooth smudh sfat 1. przsz, dzgn, dz, yzeyinde girinti knt olmayan. 2. iinde kat paralar bulunmayan sv. 3. rahat, sarsntsz. 4. alkantsz (deniz). 5. rahat, problemsiz, sorunsuz. 6. tad ho olan, ac veya kekre olmayan (iki). 7. ho fakat aldatc. 8. ho tavrlaryla insanlar kandran; cerbezeli. 9. ok ho ve insan rahatlatan. fiil 1. dz bir hale getirmek, dzlemek, tesviye etmek; -in buruukluklarn gidermek, dzeltmek. 2. over (bir eyi) (bir yere) srmek. smoothly smote smother smooth.lyzarf problem karmadan, gzel bir ekilde. smote smot fiil baknz smite smoth.er sm^dh'r fiil 1. (duman, havaszlk) bomak, bunaltmak veya boarak ldrmek; (dumandan, havaszlktan) boulmak, bunalmak veya boularak lmek. 2. (yastk, battaniye v.b. ile) (birini) bomak, boarak ldrmek. 3. in/with (birini) -e bomak, -e gark etmek. 4. (yangn) havasz brakarak sndrmek. smoulder smudge smoul.der smol'dr fiil baknz smolder smudge sm^c isim (bulam) leke. fiil (stne) leke bulamak/bulatrmak; lekelenmek: Don't rub it; you'll smudge it! Elini stne srme; leke yaparsn! smug smug sm^g sfat (smugger, smuggest) kendinden memnun, kendini beenmi. smuggle smug.gle sm^g'l fiil (birini/bir eyi) (bir lkeye veya yurtdna) karmak; kaaklk yapmak.
1227
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
smug.glerisim kaak. smug.gl.ingisim kaaklk. smut sm^t isim 1. kurum tanesi, is tanesi. 2. mstehcen sz veya resimler.
smut.ty sm^t'i sfat mstehcen, ak sak. (mterilerinin bar gibi bir tezghn nnde oturduu) ufak lokanta; bfe.
snack
snack snk isim ( yemek aralarnda yenilen) tatl, erez, meyve v.b. hafif eyler yemek, erezlenmek; on (tatl, erez, meyve v.b.) yemek. fiil hafif eyler yemek, erezlenmek; on (tatl, erez, meyve v.b.) yemek.
snafu snag
sna.fu sn'fu isim, konuma dili problem, sorun, prz. snag sng isim 1. problem, sorun, prz. 2. koparlm veya krlm bir eyin kk, przl ve keskin ucu. fiil (snagged, snagging) -e taklmak.
snail sneyl isim salyangoz. sinsi ve hain kimse. snake sneyk isim 1. ylan. 2. sinsi ve hain kimse. fiil 1. ylan gibi sessizce ilerlemek. 2. ylan gibi kvrlmak.
snake.bite sneyk'bayt isim ylan sokmas. snakeysfat baknz snaky snakysfat 1. ylan gibi, ylana benzeyen. 2. ylankavi. 3. ylan dolu.
hemen harekete gemek. -i hi nemsememek, -i takmamak. kt bir ruhsal durumdan kurtulmak: When he began whining about that to me I told him to snap out of it. Bana ondan yaknmaya baladnda, kendisine bundan vazgemesini syledim.
birine ok ters bir cevap vermek. konuma dili 1. acele etmek, abuk olmak: Snap to! Haydi kmlda! 2. ie balamak: Snap to it! Haydi i bana!
snap up an offer
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
snap snp fiil (snapped, snapping) 1. at -i azyla kapmaya almak. 2. at (kpek) -i srmaya almak. 3. kopmak; koparmak. 4. (krbac) aklatmak; (sert bir rzgrda dalgalanan bayrak gibi) ap diye ses karmak. 5. up (alc) (satlan mal) kapmak, hemen satn almak. 6. at diye kapanmak. 7. (bir eyi) ters veya kzgn bir ekilde sylemek; at (birini) terslemek. 8. konuma dili (fotoraf) ekmek. 9. (gz) parlamak. 10. (parmaklarn) akrdatmak. 11. konuma dili akln oynatmak. 12. trdamak; atrdamak. isim 1. tt, fermejp. 2. gevrek bir biskvi. 3. konuma dili gayret, evk. 4. ok kolay i. 5. konuma dili enstantane, enstantane fotoraf. 6. trt, trdama, t. 7. ak sesi, ak. 8. azyla kapmaya alma. 9. (kpek) srmaya alma. sfat ani, aniden yaplan.
snappy
snap.shot snp'at isim enstantane, enstantane fotoraf. trampet. snare sner isim tuzak. fiil 1. tuzaa drmek. 2. (ok istenilen bir eyi) elde etmek, kapmak.
snarl
snarl snarl fiil (up) karmakark hale gelmek, arapsana dnmek; karmakark bir hale getirmek. isim karmakark hal, arapsa.
snatch
snatch sn fiil kapmak; at kapmaya almak. isim 1. kap. 2. ksa sre; ksa para.
sneak
sneak snik fiil 1. sinsice ve sessizce ilerlemek/gitmek. 2. in/on/into/onto -e gizlice sokmak; -e gizlice girmek. 3. off/out of -den gizlice karmak; -den gizlice kmak. 4. (bir eyi) gizlice yapmak: She sneaked a glance at the book. Kitaba kaamakla bakt. isim sinsi kimse. sfat sinsi.
sneaker
1229
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sneeze
sneeze sniz fiil 1. aksrmak, haprmak. 2. at -i hor grmek, -i kmsemek. isim aksrk, haprk.
snicker snide
snick.er snk'r fiil ks ks glmek. isim ks ks gl. snide snayd sfat aka gibi grnen ineli veya krc (sz).
bulmak. 2. (birinin/bir eyin) ne olduunu renmek. sniff snf fiil 1. koklamak. 2. at -e burun kvrmak. 3. around (bir yerde) dolanmak. 4. dudak bkerek sylemek. isim 1. nefes, ie ekilen hava. 2. burun kvrma.
snif.fle snf'l fiil burnunu ekmek. snig.ger sng'r fiil, isim baknz snicker snip snp fiil (snipped, snipping) makasla krpmak/kesmek. isim 1. makasla krpma/kesme. 2. krplm para, krpnt.
snipe
snipe snayp fiil 1. at -e gizli bir mevziden ate amak. 2. st kapal bir ekilde eletirmek, laf atmak, ta atmak.
sniperisim pusu niancs. snip.pet snp't isim ufak para. sniv.el snv'l fiil 1. burnu akmak. 2. burnunu ekmek. 3. burnunu ekerek alamak. 4. yaknmak, szlanmak, alamak.
snob snab isim snop. snob.ber.y snab'ri isim snopluk. snob.bish snab' sfat snop. snob.by snab'i sfat snop. snoop snup fiil, konuma dili casusluk yapmak; gizlice gzetlemek; gizlice bilgi toplamaya almak.
snoot snooty
snoot snut isim, konuma dili burun. snootysfat, konuma dili snop.
1230
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
snooze snuz fiil ekerleme yapmak, kestirmek. isim ekerleme, ksa uyku.
snore snr fiil horlamak. isim horultu, horlama. snor.kel snr'kl isim norkel. snort snrt fiil 1. (at) kuvvetle burnundan hava karmak. 2. kzgnlkla veya kmseyerek sylemek.
snot
snot snat isim 1. kaba smk. 2. konuma dili alak herif. 3. konuma dili pis snop.
snotty
snottysfat 1. kaba smkl. 2. konuma dili pis, alak. 3. konuma dili snop.
snout snaut isim hayvann uzun burnu. Pamuk Prenses. snow sno isim kar. fiil kar yamak. snow.ball sno'bl isim 1. kar topu. 2. botanik kartopu. snow.bound sno'baund sfat kar yznden mahsur kalm.
snow-capped sno'kpt sfat kar kapl (da, tepe). snow.drift sno'drft isim kar ynts, krtn. snow.flake sno'fleyk isim kar tanesi. snow.man sno'mn isim (snowmen) kardan adam. snow.shoe sno'u isim kar ayakkabs, kar raketi, raket, leken.
snowstorm snowy
snow.storm sno'strm isim kar frtnas, tipi. snow.y sno'wi sfat 1. karl. 2. bembeyaz, kar gibi. 3. with kar yam gibi (bir eyle) dolu.
snub
snub sn^b fiil (snubbed, snubbing) hie saymak, hakir grmek, kmsemek, adam yerine koymamak. isim hie sayma, hakir grme.
snuff sn^f isim enfiye. snuf.fle sn^f'l fiil burnunu ekmek. snug sn^g sfat (snugger, snuggest) 1. rahat ve scack. 2. ste iyi oturan (giysi).
snuggle
1231
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-mek iin: He did that so as to annoy me. Beni kzdrmak iin yapt. 2. -ecek bir ekilde: He coughed so as to attract Raziye's attention. Raziye'nin dikkatini ekecek bir ekilde ksrd.
So be it. so far
Olsun/yle olsun. imdiye kadar. 2. belirli bir yere kadar; belirli bir mesafe: They can only go so far before they run out of gas. Benzin tkeninceye kadar ancak belirli bir mesafe gidebilirler.
imdiye/Buraya kadar her ey yolunda. Allah ahidim olsun. vallahi, yemin ediyorum: She was also wearing, so help me, a mink coat. Bir de, vallahi, vizon bir palto giymiti.
so long as
-dii srece: You won't get so much as a penny from me as long as I live. Yaadm srece benden bir kuru bile alamayacaksn. 2. -mek artyla, -mek kouluyla. You can have it as long as you return it by this evening. Bu akama kadar iade etmek artyla onu alabilirsin.
Hoa kal! belirli bir miktar. Daha iyi! yi ya! sabet! belirli bir miktar. .. ite! (Kzgnlkla sylenen bir sz pekitirmek iin kullanlr.): Furthermore, I shall have your electricity cut off. So there! Elektriini de kestireceim ite!
so to speak So what? so
tabir caizse. E?/Ne olacak? so so sfat byle; yle; yle: That's qust not so! yle deil, efendim. If that's so, I'll have to go. yleyse gitmeye mecburum. Of all their loyal servants none was more so than he. Onlarn sadk hizmetkrlarndan hibiri ondan daha sadk olamazd.
soak in
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
emmek, sourmak, iine ekmek. soak sok fiil 1. suya bastrmak, suda brakmak, slatmak; suda kalmak. 2. suya girmek, suda kalmak; suya sokmak, suda tutmak. 3. through -den szmak. 4. into (bir sv) (bir yere) derinlemesine girmek/szlmek. 5. srsklam etmek; srsklam olmak. 6. konuma dili (birinden) ok fazla para istemek, (birini) kazklamak.
srsklam, srlsklam. so-and-so so'wnso isim 1. filan kii; bilmem kim. 2. herif; aalk adam/kadn, pis yaratk.
sabun kp. sabunluk, sabun tas. televizyon, radyo melodram dizisi. toz sabun, sabun tozu. soap sop isim 1. sabun. 2. radyo melodram dizisi. fiil sabunlamak.
soap.box sop'baks isim baknz get up on one's soapbox soap.suds sop's^dz isim, oul sabun kp. soap.y so'pi sfat 1. sabunlu. 2. sabun gibi. 3. yaldzl (sz); pohpohlamalarla dolu.
soar
soar sr fiil 1. hzla ykselmek. 2. hzla umak. 3. havada szlmek. 4. beyond -i amak; -in tesine gitmek. 5. (bir yer zerinde/bir yere) ykselmek.
sob
sob sab fiil (sobbed, sobbing) hkra hkra alamak, hkrmak; hngr hngr alamak, hngrdemek. isim hkrk; hngrt.
birini ayltmak. aylmak. so.ber so'br sfat 1. ciddi, arbal. 2. sssz, gsterisiz. 3. ikinin etkisi altnda olmayan; ayk. fiil 1. ayltmak. 2. durgunlatrmak, dnceli bir hale sokmak.
1233
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
so.bri.e.ty sobray'ti isim 1. ciddiyet, arballk. 2. ssszlk, gsterisizlik. 3. ikinin etkisi altnda olmama; ayklk.
sobriquet so-called
so.bri.juet so'brkey isim lakap, takma ad. so-called so'kld' sfat szde: so-called painters szde ressamlar.
soc.cer sak'r isim futbol, ayaktopu. so.cia.ble so'bl sfat girgin, sokulgan. so.cial so'l sfat 1. toplumsal, sosyal. 2. baka insanlarla beraber olmay seven (kimse); kendi trnden baka hayvanlarla beraber olmay seven (hayvan). 3. girgin, sokulgan. 4. sosyetik. isim parti, elence.
socialise
socialism socialist
so.cial.ism so'lzm isim sosyalizm, toplumculuk. so.cial.ist so'lst isim sosyalist, toplumcu. sfat sosyalist, toplumcu, sosyalizme zg.
socialite socialization
so.cial.ite so'layt isim sosyetik kimse, sosyeteden biri. so.cial.i.za.tionisim 1. sosyalizasyon, kamulatrma, devletletirme; toplumsallatrma, sosyalletirme. 2. ruhbilim sosyalleme, toplumsallama; sosyalletirme, toplumsallatrma.
socialize
so.cial.ize so'layz fiil 1. kamulatrmak, devletletirmek; toplumsallatrmak, sosyalletirmek. 2. ruhbilim sosyalletirmek, toplumsallatrmak.
society
sociological
sociologist
so.ci.ol.o.gy sosiyal'ci isim sosyoloqi, toplumbilim. konuma dili bir kenara (para) koymak: He's socked a little money away. Bir kenara biraz para koymu.
1234
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sock sak isim ksa orap, oset. sock.et sak't isim 1. anatomi oyuk, yuva. 2. elektrik duy. 3. iine bir ey geirilen delik veya oyuk.
sod
sod sad isim 1. (bir alan kaplayan) im. 2. (bir alandan toprayla birlikte alnan) im paras. fiil (sodded, sodding) (bir alan) (byle) im paralaryla kaplamak.
tuzlu biskvi. (maaza veya eczanenin bir kesinde bulunan, dondurma, gazoz v.b. satlan) bfe.
gazoz. soda, maden sodas. so.da so'd isim 1. kabartma tozu, sodyum bikarbonat. 2. soda, maden sodas. 3. stne soda dklm dondurma. 4. gazoz.
sodden
sod.den sad'n sfat 1. iyice slanm; srlsklam. 2. ii iyi pimemi (ekmek, hamur, kek, tart v.b.).
sodium sofa soft drink soft shoulders soft soap soft water soft
so.di.um so'diym isim, kimya sodyum. so.fa so'f isim kanepe. kola; gazoz; soda. 2. alkolsz iecek. dk banket. konuma dili yaclk, iltifat. yumuak su, az kireli su. soft sft sfat 1. yumuak. 2. alak (ses). 3. lk, yumuak (hava). 4. fazla parlak olmayan (k). 5. hafif (rzgr, yamur). 6. yumuak, tatl, ho, gnl okayc (sz). 7. konuma dili kolay. 8. hamlam, hamlam, ham (vcut); formunda olmayan, formunu korumam (sporcu). 9. hatlar net grnmeyen. 10. saf, kolayca aldatlan.
softball
rafadan yumurta. soft-boiled sft'boyld' sfat rafadan, alakok (yumurta). soft-cov.er sft'k^vr sfat, isim karton kapakl (kitap).
1235
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk soften softhearted softie soft-spoken software softy soggy soil sojourn
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
soft.en sf'n fiil yumuatmak; yumuamak. soft.heart.ed sft'har'td sfat yumuak kalpli, mfik. soft.ie sf'ti isim yufka yrekli kimse. soft-spo.ken sft'spo'kn sfat yumuak sesli (kimse). soft.ware sft'wer isim, bilgisayar yazlm. soft.y sf'ti isim yufka yrekli kimse. sog.gy sag'i sfat iyice slanm, pslak. soil soyl isim toprak. so.journ so'crn isim (bir yerde) kalma; ikamet. fiil (in) (bir yerde) kalmak; ikamet etmek.
solace
sol.ace sal's isim teselli. fiil 1. teselli etmek. 2. (bir znty) hafifletmek, azaltmak.
gne tutulmas. so.lar so'lr sfat 1. gnele ilgili, gnesel. 2. gnee gre hesaplanan. 3. gnein etkisiyle meydana gelen.
solarium
so.lar.i.um soler'iym isim evin bir yannda bulunan ve yan camla evrili ok gneli oda, solaryum.
sold sold fiil baknz sell sol.der sad'r isim lehim. fiil lehimlemek. havya. sol.dier sol'cr isim asker; er. fiil 1. askerlik yapmak. 2. on metanetle devam etmek.
soldierly sole
sol.dier.lysfat asker gibi; askere yakr. sole sol isim 1. (ayaa ait) taban. 2. (ayakkabya ait) taban; pene. fiil (ayakkabya) pene vurmak, (ayakkaby) penelemek.
solemn
sol.emn sal'm sfat 1. ok ciddi; arbal. 2. grkemli bir ekilde yaplan (dini tren, devlet treni). 3. hukuk resmi bir ekilde yaplan.
solemnise
solemnity
so.lem.ni.ty slem'nti isim 1. byk ciddiyet; arballk. 2. grkemli tren. 3. grkem, ihtiam. 4. hukuk resmi ilem, formalite.
1236
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
solicit
so.lic.it sls't fiil 1. (para, yardm, bir iyilik v.b.'ni) istemek. 2. (fahie) sokakta mteri aramak.
solicitor solicitous solicitude solid fuel solid geometry solid state solid
so.lic.i.tor sls'tr isim, ngiliz ngilizcesi avukat. so.lic.i.tous sls'ts sfat baknz be solicitous so.lic.i.tude sls'tud isim ilgi, merak. kat yakt. kat geometri. fizik kat hal. sol.id sal'd sfat 1. kat, sv olmayan. 2. som (metal); masif (aa, tahta); yekpare ve ii dolu (madde). 3. tam, kesintisiz, aralksz, faslasz. 4. salam, dayankl. 5. salam, gvenilir; muteber. 6. geometri kat. isim kat, kat madde.
sol.i.dar.i.ty salder'ti isim dayanma, solidarite. so.lid.i.fy sld'fay fiil katlamak; katlatrmak. so.lid.i.ty sld'ti isim 1. katlk. 2. salamlk, dayankllk. 3. salam olma, gvenirlik; muteber olma.
sol.id.lyzarf baknz be solidly for kat hal fizii. so.lil.o.juy sll'kwi isim monolog, oyuncunun kendi kendine yapt konuma.
solipsism
solipsist solitaire
sol.ip.sist sal'psst isim, sfat tekbenci, solipsist. sol.i.taire sal'ter isim 1. mcevheri ssleyen tek ta. 2. tek kiilik iskambil oyunu.
solitary
sol.i.tude sal'tud isim yalnzlk, kendi bana olma. tek bana yaplan uu. so.lo so'lo isim 1. mzik solo. 2. dans tek bana yaplan gsteri.
1237
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
so.lo.istisim, mzik solist, solocu. sol.stice sal'sts isim, gkbilim gndnm. sol.u.bil.ityisim, kimya znrlk. sol.u.ble sal'ybl sfat, kimya znr, zlebilir. sol.ute sal'yut isim, kimya znen. so.lu.tion slu'n isim 1. zm, zm yolu, are. 2. matematik zm. 3. kimya zelti, solsyon, eriyik. 4. kimya znme, zlme. 5. zme, halletme, hal.
solve solvent
solve salv fiil zmek, halletmek. sol.vent sal'vnt isim, kimya zc, solvent. sfat 1. kimya zc. 2. btn borlarn deyebilen (kimse, kurulu).
Somalia
Somalian
som.ber sam'br sfat 1. kasvetli. 2. ok ciddi, arbal. som.bre sam'br sfat, ngiliz ngilizcesi baknz somber gnn birinde, bir gn. bir gn, gnn birinde. some s^m sfat 1. (belirsiz) bir miktar: He owns some apartment buildings. Onun apartmanlar var. Make us some coffee. Bize kahve yapsana. 2. baz, kimi: Some roses have no scent. Baz gllerin kokusu yoktur. 3. bir: Just think up some good excuse. yi bir bahane uydur. Let's do it some other time. Bunu baka bir zaman yapalm. Some woman telephoned. Bir kadn telefon etti. 4. epey, bir hayli, olduka ok: The flowers lasted for some time. iekler epey zaman canlln korudu. 5. konuma dili Ne biim ...?: Some friend you are! Ne biim arkadasn byle? 6. konuma dili hi unutulmayacak bir (kimse, ey). 7. konuma dili harika, sper, olaanst. zamir (belirsiz) bir miktar; baz: She wanted some apples, so I gave her some. Elma istedi;
1238
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bu yzden ona bir miktar verdim. Some of those fabrics are very expensive. O kumalardan bazlar ok pahal. Some of you will become generals. Bazlarnz general olacak. zarf 1. aa yukar, kadar: There were twenty some people present. Yirmi kadar kii vard. 2. biraz: He's feeling some better. Kendini biraz daha iyi hissediyor. somebody some.bod.y s^m'badi, s^m'bdi zamir biri, birisi, bir kimse: Somebody telephoned you. Biri sana telefon etti. isim, konuma dili nemli biri, hatr saylr biri. someday somehow some.day s^m'dey zarf bir gn. some.how s^m'hau zarf naslsa, her naslsa, bir yolunu bulup: We'll do it somehow. Bir yolunu bulup yaparz. someone someplace some.one s^m'w^n zamir biri, birisi, bir kimse. some.place s^m'pleys zarf, konuma dili bir yerde; bir yere; bir yer: Do you have someplace to stay? Kalacak bir yerin var m? somersault som.er.sault s^m'rslt isim takla, taklak; perende. fiil takla atmak. something some.thing s^m'thng isim 1. bir ey: She wants something brighter. Daha frapan bir ey istiyor. Can I get you something to drink? Size iecek bir ey getirebilir miyim? 2. konuma dili insan hayrete dren kimse: You're really something! Vallahi harikasn! 3. konuma dili nemli bir ey, yabana atlmayacak bir ey. Something's up. sometime Bir eyler dnyor. some.time s^m'taym zarf bir zaman; bir gn: It was sometime last year. Geen sene iinde bir zamand. Come see us sometime! Bir gn bize gel! sometimes someway some.times s^m'taymz zarf bazen. some.way s^m'wey zarf, konuma dili naslsa, her naslsa, bir yolunu bulup. somewhat some.what s^m'hw^t zarf olduka; biraz.
1239
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
some.where s^m'hwer zarf bir yerde; bir yere; bir yer: Let's go somewhere. Bir yere gidelim. That's somewhere in Thrace, isn't it? Trakya'da bir yerde, deil mi?
somnolent
som.no.lent sam'nlnt sfat 1. uykusu gelmi, uyku basm, uyku hal. 2. uyku getiren.
son of a bitch son of a gun son sonata song songbird sonic boom sonic sonics son-in-law sonnet sonorous
kaba it olu it, it herif, it, eolu eek. konuma dili 1. Hay Allah! 2. Seni pezevenk seni! son s^n isim oul, erkek evlat. so.na.ta sna'ta isim, mzik sonat. song sng isim ark. song.bird sng'brd isim tc ku. ses duvarn aan bir uan yol at patlama sesi. son.ic san'k sfat ses dalgalaryla ilgili, sonik. son.icsisim akustik, ses bilgisi. son-in-law s^n'nl isim damat. son.net san't isim, edebiyat sone. so.no.rous snr's, san'rs sfat 1. gr (ses). 2. tumturakl.
soon
er ge, erken veya ge. soot st isim is; kurum. soothe sudh fiil 1. sakinletirmek, yattrmak. 2. teselli etmek. 3. (ary) hafifletmek, azaltmak; (aryan bir yeri) rahatlatmak.
soothing
sooth.ingsfat 1. sakinletirici, yattrc. 2. teselli edici. 3. (ary) hafifletici; (aryan bir yeri) rahatlatc.
sooth.say.er suth'seyr isim khin; falc. soot.y st'i sfat isli; kurumlu. (bir eyi) (bir svya) banarak o eyi sourmak: Sop up that water with this sponge! O suyu bu sngerle temizle!
1240
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sop sap fiil (sopped, sopping) in (bir eyi) (bir svya) batrmak. isim 1. birini honut edecek ey. 2. (st, yemein salas v.b.'ne) banlm ekmek lokmas.
sophisticated
so.phis.ti.cat.ed sfs'tkeytd sfat 1. dnya/hayat hakknda ok ey bilen (kimse). 2. ince zevkli kiilere hitap eden.
sophistication
sophistry sophomore
soph.is.try saf'stri isim safsata. soph.o.more saf'mr, saf'mr isim lise veya niversitede ikinci snf rencisi.
soporific
so.po.rif.ic soprf'k sfat uyku getiren, uyutucu. isim uyku veren ila.
srlsklam. sop.py sap'i sfat 1. srlsklam; pslak. 2. ok yamurlu. 3. ngiliz ngilizcesi ar duygusal.
soprano
sor.cer.er sr'srr isim byc, sihirbaz. sor.cer.essisim byc kadn. sor.ceryisim byclk. sor.did sr'dd sfat 1. alak, iren, menfur. 2. pis, ok kirli.
hassas nokta. sore sr sfat 1. aryan; arl; acyan. 2. hassas (bir nokta, bir konu). 3. konuma dili kzgn; gcenik, ks, dargn, kskn. isim yara.
sorghum
sorority
sor.rel sr'l isim al donlu at. sor.row sar'o isim keder, ac. fiil keder ekmek. sor.row.ful sar'fl sfat 1. kederli. 2. keder veren.
1241
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Affedersiniz!/Pardon! 2. zgnm! ngiliz ngilizcesi, konuma dili birine gstermek; birine dnyann ka bucak olduunu gstermek; birini halamak/dvmek.
sort SOS
sort srt isim eit, tr, nevi. SOS es'o es' isim SOS (tehlike halinde verilen imdat sinyali).
so-so so'so' sfat yle byle, ne iyi ne kt. sot sat isim ayya. souf.fl sufley' isim, ahlk sufle. sough s^f, sau isim (rzgrn yapt) uultu. fiil (rzgr) uuldamak.
sought soul
sought st fiil baknz seek soul sol isim 1. ruh. 2. gerek duygu, itenlik. 3. kimse, biri: He's a good old soul. yi kalpli bir ihtiyardr o. 4. (bir eyin) ta kendisi. 5. Amerikal zencilerin yaratt bir mzik tr.
soul.ful sol'fl sfat duygulu; duygular yanstan. soul.less sol'ls sfat ruhsuz; duygusuz. soul-search.ing sol'srng isim i deerlendirme, kendini motive eden eyleri gzden geirme.
efektler. ses band. ses dalgas. sound saund sfat 1. salam; esasl. 2. derin ve rahat (uyku). 3. salkl, shhatli. 4. akllca (bir davran). 5. salam, gvenilir.
sounding
soundproof
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk soup kitchen soup up soup soupy sour cherry sour cream sour orange sour source souse
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yoksullara parasz yemek verilen yer, aevi, ahane. konuma dili, otomotiv (motorun) gcn artrmak. soup sup isim orba. soupysfat 1. orba gibi. 2. ar duygusal. vine. smetana. turun. sour saur sfat eki. fiil ekitmek; ekimek. source srs isim kaynak; kken. souse saus fiil 1. suyun iine batrmak/daldrmak. 2. srlsklam etmek. 3. -e (su) dkmek, (suyu) stne boca etmek. 4. salamuraya yatrmak. isim salamura domuz kafas, paas veya kula.
Gney Afrika. Gney Afrikal, Gney Afrikal kimse. 2. Gney Afrika, Gney Afrika'ya zg. 3. Gney Afrikal (kimse).
Gney Amerika. Gney Amerikal, Gney Amerikal kimse. 2. Gney Amerika, Gney Amerika'ya zg. 3. Gney Amerikal (kimse).
south sauth isim gney. sfat gney, gneyden gelen. south.bound sauth'baund sfat gneye giden. south.east sauthist' isim gneydou. sfat gneydou, gneydoudan gelen.
south.east.erisim keileme, akayel. south.east.ernsfat gneydou ile ilgili. south.er.ly s^dh'rli sfat 1. gney, gneyden gelen. 2. gney, gney tarafnda bulunan.
south.ern s^dh'rn sfat gney, gneye ait. south.ern.er s^dh'rnr isim gneyli. south.ern.most s^dh'rnmost sfat en gneydeki. south.wards sauth'wrdz zarf gneye doru.
1243
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
south.west.erisim lodos, akyel, bozyel. south.west.ernsfat gneybat ile ilgili. sou.ve.nir suvnr' isim hatra, anda, yadigr. sov.er.eign sav'rn, sav'rn sfat 1. zerk (devlet). 2. en byk siyasi iktidara sahip, egemen. 3. mutlak, snrsz. isim 1. hkmdar. 2. bir eit ngiliz altn (para).
sovereignty
Sovyet Rusya. So.vi.et so'viyet, so'viyt, soviyet' sfat, tarih Sovyet, Sovyetler Birlii'ne zg.
anlamazlk yaratmak, mesele karmak. konuma dili (genliinde) lgnlklar yapmak, lgnca yaamak.
sow
sow so fiil (sowed, sown/sowed) (tohum) ekmek; (bir yere) tohum ekmek.
sox soy sauce soy soybean spa space shuttle space station space
sox saks isim, oul osetler. soya sosu. soy soy isim baknz soy sauce soy.bean soy'bin isim soya. spa spa isim kaplca. gkbilim uzay mekii. gkbilim uzay istasyonu. space speys isim 1. yer, alan. 2. mesafe: in the space of ten miles on millik bir mesafe iinde. 3. boluk. 4. gkbilim uzay, feza. 5. sre, mddet. 6. aralk, espas.
space.craft speys'krft isim, gkbilim uzay gemisi. space.flight speys'flayt isim, gkbilim uzay uuu. space.ship speys'p isim, gkbilim uzay gemisi. spa.cious spey's sfat geni. spade speyd isim, bahvanlk bel. fiil bellemek, bel ile kazmak.
1244
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spa.ghet.ti spget'i isim uzun ve ince makarna, spagetti. Spain speyn isim spanya. span spn isim 1. sre, mddet: a span of ten years on yllk bir sre. 2. (kemer veya kpr ayaklar arasndaki) aklk. 3. genilik: the span of his knowledge bilgisinin kapsad alanlar. the span of the deer's antlers geyiin boynuzlarnn genilii. 4. kar. fiil (spanned, spanning) 1. (kemer) (yolun) stnden gemek; (kpr) (bir yerin) stnden gemek. 2. kapsamak. 3. (bir an belirli bir dnemini) yaamak: His life spanned the entire Victorian era. O, Viktorya ann tmn yaad.
spangle
span.gle spng'gl isim pul, payet. fiil 1. pullarla sslemek, pullamak. 2. with (prltl eylerle) sslemek.
Span.iard spn'yrd isim spanyol. Kuzey, Orta ve Gney Amerika'daki spanyolca konuan lkeler.
botanik bir tr tillandsia. Span.ish spn' isim spanyolca. sfat 1. spanyol; spanya, spanya'ya zg. 2. spanyolca.
spank
spank spngk fiil (birinin) kna aplak atmak. isim ka atlan aplak.
spanker spanking
spank.er spn'kr isim, denizcilikle ilgili randa. spank.ing spngk'ng sfat iddetli (rzgar). isim kna aplak atma.
spanner
spar spar isim, denizcilikle ilgili seren; direk. Masraftan hi kanma! yedek paralar. yedek lastik, stepne.
1245
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spare sper fiil 1. kymamak, cann balamak. 2. (skc bir eyden) kurtarmak: Spare yourself the trouble. Kendini o zahmetten kurtar. 3. (tatsz bir eyi) sylememek. 4. (birine) (zamann, yardmc, para v.b.'ni) vermek. I haven't enough money to spare you. Sana verebilecek kadar param yok.
sparerib sparing
spare.rib sper'rb isim az etli domuz pirzolas. spar.ing sper'ng sfat baknz be sparing in be sparing with
otomotiv buqi. spark spark isim kvlcm. fiil 1. kvlcm samak. 2. off -e neden olmak, -e yol amak. 3. (birini) (bir eye) tevik etmek, sevketmek.
sparkle
spar.kle spar'kl fiil 1. prldamak. 2. (arap) kprmek. isim 1. prldama. 2. (araptaki) kprme.
sparkler sparkling
spar.row sper'o isim sere. sparse spars sfat seyrek. spasm spz'm isim, tbbi spazm, kasn, kaslm, kaslma.
spasmodic
spastic spat
spas.tic sps'tk sfat spastik. isim spastik kimse. spat spt isim (ksa sren) az kavgas, atma, dala, dalama.
spate spatial
spate speyt isim byk miktar. spa.tial spey'l sfat 1. uzamla ilgili, uzamsal. 2. uzayla ilgili, uzaysal.
spatter
spat.ter spt'r fiil 1. sratmak, damlatmak: Don't spatter paint on the floor! Yere boya damlatma! 2. sramak: The grease was spattering on the wall. Ya duvara sryordu.
1246
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk spatula spay speak about speak for itself
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spat.u.la sp'l isim spatula. spay spey fiil (dii hayvan) ksrlatrmak. (bir konu) hakknda konumak. (bir eyin/eylerin) ne olduu meydanda/ortada/aikr olmak: It speaks for itself. Ne menem bir ey olduu belli.
(bir eyin/eylerin) ne olduu meydanda/ortada/aikr olmak: It speaks for itself. Ne menem bir ey olduu belli.
speak for
(biri/bir ey) iin olumlu/olumsuz bir puan olmak. hakknda kt konumak. el kol hareketleriyle konumak. -den sz etmek, -den bahsetmek. 2. -i gstermek, -e iaret etmek: It speaks of careful planning. Dikkatli bir n alma yapldn gsteriyor.
speak on speak one's mind speak one's piece speak out against speak out
(bir konu) hakknda konumak. ne dndn aka sylemek. kendi fikrini belirtmek. -in aleyhinde konumak. ne dndn aka sylemek. 2. daha yksek sesle konumak.
-in lehinde konumak. daha yksek sesle konumak. 2. ne dndn aka sylemek.
(biri/bir ey) iin olumlu/olumsuz bir puan olmak. inanla konumak. speak spik fiil (spoke, spoken) 1. konumak. 2. (gerei, sz) sylemek: He couldn't speak a word. Hibir sz syleyemedi.
speaker
speak.er spi'kr isim 1. konumac. 2. szc. 3. politika meclis bakan. 4. televizyon spiker. 5. hoparlr.
1247
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spear spr isim mzrak, karg; zpkn. fiil mzrakla vurmak, karglamak; zpknlamak.
ekspres mektup. spe.cial spe'l sfat zel, normal olmayan. isim 1. zel bir program. 2. (normal tarifede bulunmayan) zel bir tren. 3. (fiyatta) zel bir indirim. 4. (lokantada her zaman yaplmayan) yemek: Today's special is potato soup. Bugnk zel yemeimiz patates orbas.
specialise
specialist speciality
spe.cial.ist spe'lst isim mtehasss, uzman. spe.ci.al.i.ty speiyl'ti isim 1. zel nitelik. 2. ngiliz ngilizcesi baknz specialty
specialization
spe.cial.i.za.tion spelzey'n isim 1. (birok alan/i yerine) tek bir alanda alma/tek bir i yapma; uzmanlama. 2. biyoloji zelleme.
specialize
spe.cial.ize spe'layz fiil 1. in -in uzmanlk alan/zel ilgi alan (belirli bir ey) olmak. 2. in ihtisas yapmak: She is specializing in pediatrics. Pediyatri ihtisas yapyor.
specialty
spe.cial.ty spe'lti isim 1. uzmanlk alan, zel ilgi alan, ihtisas, bran. 2. (lokantada) spesiyalite.
spe.cies spi'iz isim, biyoloji (species) tr. zgl arlk. spe.cif.ic spsf'k sfat 1. belirli. 2. kesin ve apak. 3. kimya zgl.
specification
spec.i.fi.ca.tion spesfkey'n isim 1. artname. 2. patent almak iin yazlan ayrntl aklama. 3. (artnamedeki) madde. 4. oul (teknik artnamedeki) maddeler/ayrntlar.
spec.i.fy spes'fay fiil belirtmek. spec.i.men spes'mn isim rnek, numune. spe.cious spi's sfat aldatc, sahte.
1248
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
speck spek isim benek, ufak leke, nokta. speck.le spek'l isim ufak benek. speck.ledsfat benekli. specs speks isim, oul, konuma dili gzlk. spec.ta.cle spek'tkl isim 1. (genellikle ak havada yaplan) byk gsteri veya tren. 2. grlecek ey. 3. gln bir manzara: Don't make a spectacle of yourself! Kendini rezil etme! 4. oul gzlk.
spectacular
spec.tac.u.lar spektk'ylr sfat 1. muhteem, harikulade, grkemli. 2. ok byk (fiyat art/ d).
spec.ta.tor spek'teytr isim seyirci. spec.ter spek'tr isim, ngiliz ngilizcesi baknz spectre spec.tre spek'tr isim hayalet; hortlak. spec.trum spek'trm isim, fizik (spectra) tayf, spektrum. spec.u.late spek'yleyt fiil 1. (about) (hakknda) tahminlerde bulunmak. 2. ticaret speklasyon yapmak.
speculation
speculative
speculator
sped speech
sped sped fiil baknz speed speech spi isim 1. konuma, sz syleme. 2. konuma tarz. 3. konuma, nutuk, sylev.
speech.less spi'ls sfat dili tutulmu. azami srat; asgari srat. hzlandrmak; hzlanmak. speed spid isim hz, srat; abukluk. fiil (sped/speeded) abuk gitmek, hzla gitmek, sratle gitmek.
speedboat speedometer
speed.boat spid'bot isim srat motoru. speed.om.e.ter spdam'tr isim hzler, kilometre saati, hz saati.
1249
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk speedway speedy spell something out spell spellbind spellbound
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
speed.way spid'wey isim yar pisti. speed.y spi'di sfat hzl, sratli, abuk. bir eyi ayrntlaryla aklamak. spell spel isim by. spell.bind spel'baynd fiil (spellbound) bylemek. spell.bound spel'baund fiil baknz spellbind sfat bylenmi.
speller spelling spend itself spend money like water spend oneself
spell.er spel'r isim imla reten kitap. spell.ing spel'ng isim imla, yazm. (frtna) hzn kaybetmek. su gibi para harcamak. btn gcn tketmek.
spend time in the society of one's friends arkadalaryla vakit geirmek. spend spend spend fiil (spent) 1. harcamak, sarf etmek. 2. (vakit) geirmek. spending money spendthrift cep harl. spend.thrift spend'thrft sfat, isim msrif, savurgan, tutumsuz. spent spent spent fiil baknz spend sfat 1. ok yorgun, bitkin. 2. kullanlm (kurun). sperm sperm sprm isim 1. biyoloji sperma. 2. bel, atmk, sperma. spew spew spyu fiil 1. (out) iddetli bir ekilde fkrtmak, pskrtmek; fkrmak, pskrmek. 2. konuma dili kusmak. sphere of influence sphere spherical sphincter sphinx spice a food up spice something up spice etki alan. sphere sfr isim 1. kre. 2. alan. spher.i.cal sfer'kl, sfr'kl sfat kresel. sphinc.ter sfngk'tr isim, anatomi bzgen. sphinx sfngks isim sfenks, isfenks. baharat katarak bir yemei daha lezzetli yapmak. ilgin bir eyler katarak bir eyi canlandrmak. spice spays isim bahar, baharat. fiil baknz spice a food up spice something up add spice to
1250
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
isim, oul baharat, baharatlar, baharlar. spick-and-span spk'nspn' sfat tertemiz, prl prl. spic.y spay'si sfat 1. baharatl. 2. ak sak. spi.der spay'dr isim rmcek. spiel spil, pil isim, konuma dili (sat iin) nceden hazrlanm ikna edici konuma/szler.
spiffy
spiff.y spf'i sfat, konuma dili zarif, k, iki dirhem bir ekirdek.
spig.ot spg't isim musluk. sivri ke. birinin anna ot tkamak. spike spayk isim 1. sivri u; sivri ulu ubuk. 2. (spor ayakkabsnn tabanndaki) kabara. 3. baak. 4. byk ivi.
kan dkmek. konuma dili her eyi ifa etmek, her eyi ortaya dkmek; baklay azndan karmak.
spill
spill spl fiil (spilled/spilt) 1. kazara dkmek. 2. over into (bir yere) kadar yaylmak. 3. konuma dili (bir srr) sylemek, ifa etmek, aa vurmak. 4. (at) (biniciyi) srtndan yere atmak. isim kazara dklen sv.
spilt splt fiil baknz spill hikye uydurup anlatmak. spin spn fiil (spun, spinning) 1. (yn, pamuk v.b.'ni) eirmek. 2. (rmcek) (a) rmek; (ipekbcei) (koza) rmek. 3. (topa v.b.'ni) dndrmek; (topa v.b.) dnmek. 4. along hzla gitmek. 5. kafadan atmak, uydurmak.
spin.ach spn' isim spanak. anatomi belkemii, omurga. anatomi omurilik. omurilik. spi.nal spay'nl sfat, anatomi belkemiine ait.
1251
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spin.dle spn'dl isim i, kirmen. leylek gibi, leylek bacakl. spin.dlysfat 1. salksz ve boyu fazla uzun (bitki). 2. uzun ve zayf (bacak).
spin-dryer
spine
spineless
iplikhane. krk. spin.ning spn'ng isim eirme. spin.ster spn'str isim 1. hukuk hi evlenmemi kadn. 2. hi evlenmemi yal veya yalanmaya yz tutmu kadn.
spin.y spay'ni sfat dikenli. hzla inmek. dner merdiven. hzla ykselmek. spi.ral spay'rl sfat helezoni, helisel, sarmal, spiral. isim helis, helezon, sarmal. fiil (spiraled/spiralled, spiraling/spiralling) dne dne gitmek/hareket etmek.
spire
spire spayr isim kulenin sivri ulu tepesi, kule ucu, kule klah.
ispirtoluk, ispirto oca, kamineto. kabarckl dze, tesviyeruhu. naneruhu. spir.it spr't fiil away/off dikkati ekmeden abucak kaldrp gtrmek; gizlice karmak.
spirited spiritless
spir.it.ed spr'td sfat canl, heyecanl. spir.it.less spr'tls sfat 1. cansz, ruhsuz, miskin. 2. keyifsiz.
1252
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spir.its spr'ts isim, oul, eczaclk 1. damtlarak elde edilen alkoll/alkolsz sv: methylated spirits mavi ispirto. 2. ngiliz ngilizcesi alkoll ikiler.
spiritual
spir.i.tu.al spr'uwl sfat 1. ruhsal, ruhi, ruhani, ruhla ilgili. 2. dinsel, dini. 3. felsefe manevi, tinsel. 4. dini deerlere nem veren. isim Amerikal zencilerin yaratt bir ilahi tr.
spiritualism
spiritualist
spirituality
spir.i.tu.ous spr'uws sfat alkoll. spirt sprt fiil baknz spurt konuma dili 1. ok susamak. 2. kplere binmek, ok kzmak.
Haydi sylesene! kusmak. spit spt fiil (spit/spat, spitting) 1. tkrmek. 2. (kar) serpelemek, serpitirmek, attrmak. 3. (kedi) tslamak. isim tkrk.
spite
spite.ful spayt'fl sfat garazl, kinci; nispeti. spit.tle spt'l isim tkrk. spit.toon sptun' isim tkrk hokkas. (uzay gemisi) denize dmek. splash spl fiil 1. on/with -e (su, amur v.b.'ni) sratmak. 2. (yzne) su arpmak. 3. (fskyeden pskrtlen su) rldayarak dklmek. isim sratlan suyun sesi.
splatter
splat.ter splt'r fiil on/with -e (su, amur v.b.'ni) sratmak; -e (su) arpmak; -e (boya) damlatmak.
1253
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
splay spley fiil out amak; yaymak; yaylmak. spleen splin isim, anatomi dalak. splen.did splen'dd sfat 1. ahane, fevkalade, mkemmel. 2. muhteem, grkemli, atafatl.
splendor splendour
splen.dor splen'dr isim ihtiam, grkem. splen.dour splen'dr isim, ngiliz ngilizcesi baknz splendor
splice
splice splays fiil (iki ucu) birbirine balamak; (bant veya film ularn) birbirine yaptrmak.
splint splinter
splint splnt isim, tbbi cebire, syek, koaptr. splin.ter spln'tr fiil 1. parampara etmek; parampara olmak. 2. ufak gruplara blmek; ufak gruplara blnmek. isim kymk.
kl krk yarmak. "to juickly report" cmleciindeki gibi zarf ile ikiye blnm mastar.
glmekten katlmak/krlmak. glmekten atlamak, kahkahadan yerlere yatmak. kurutulup kendiliinden ikiye ayrlm bezelye tanesi: She bought some split peas. Kuru bezelye ald.
krk bezelye. an, lahza. (bir ift) birbirinden ayrlmak; beraber yaamaktan vazgemek; birbiriyle flrt etmekten vazgeip ayrlmak.
split
split splt fiil (split, splitting) 1. krmak; yarmak; atlatmak; krlmak; yarlmak; atlamak. 2. into - e ayrmak; -e ayrlmak. 3. blmek. 4. paylamak, lemek. 5. konuma dili svmak, tymek.
odalar deiik seviyelerde olan ev. split.ting splt'ng sfat iddetli: splitting headache iddetli ba ars.
splotch
1254
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
splurge splrc isim (bir eyi almak iin) epey para harcama. fiil (epey para) harcamak; on -e epey para harcamak.
splutter
splut.ter spl^t'r fiil (fke veya aknlktan) tkrr gibi konumak veya tkrr gibi (bir eyler) sylemek.
spoil
spoil spoyl fiil (spoiled/spoilt) 1. bozmak. 2. (st v.b.) bozulmak. 3. (birini) martmak.
mark ocuk. spoils spoylz isim, oul ganimet. spoil.sport spoyl'sprt isim bakalarnn keyfini karan; mzk, oyunbozan.
spoilt spoylt fiil baknz spoil spoke spok isim tekerlek parma. spo.ken spo'kn fiil baknz speak sfat 1. szl: spoken message szl mesaj. 2. konuulan.
spokesman spokeswoman
spokes.man spoks'mn isim (spokesmen) szc. spokes.wom.an spoks'wmn isim (spokeswomen) kadn szc.
pandispanya. bir eyi sngerle kurulamak. sponge sp^nc isim 1. snger. 2. konuma dili otlak, belei, bedavac. 3. ngiliz ngilizcesi pandispanya. fiil 1. sngerle temizlemek, slatmak veya srmek; up sngerle temizlemek. 2. konuma dili (bir eyi) otlaklkla elde etmek; on (birinin) srtndan geinmek.
spongerisim, konuma dili otlak, belei. spong.y sp^n'ci sfat snger gibi, sngersi. spon.sor span'sr isim 1. radyo veya televizyon programnn veya bir sanat faaliyetinin maliyetini karlayan firma, sponsr. 2. kefil. fiil 1. (radyo veya televizyon programnn veya bir sanat faaliyetinin) maliyetini karlamak, sponsrln yapmak. 2. -e kefil olmak.
sponsor-ship
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spontaneous
spontaneously
spoof
spoof spuf isim konuma dili(of/on) (birini/bir eyi) hafif tertip alaya alan parodi. fiil 1. (birini/bir eyi) hafif tertip bir parodiyle alaya almak. 2. konuma dili ile dalga gemek, -i grgra almak.
spook
spook spuk isim 1. hayalet. 2. konuma dili aqan, casus. fiil rktmek, korkutmak.
spooky
spookysfat 1. rktc, rkn, perili. 2. acayip, garip, tuhaf (kimse). 3. rkek, kolay rktlen.
spool spoon
spool spul isim makara. spoon spun isim kak. fiil 1. into kakla -e dkmek veya aktarmak. 2. out -i kakla datmak. 3. (up) kaklamak, kakla yemek.
spoonfeed
spoon.feed spun'fid fiil (spoonfed) 1. (bebek, hasta v.b.'ni) kakla beslemek. 2. (birinin) dnmesini gerektirmeyecek bir ekilde ders vermek; birinin dnmesini gerektirmeyecek bir ekilde ders vermek.
spoonful sporadic
spoon.ful spun'fl isim kak dolusu. spo.rad.ic sprd'k sfat ara sra meydana gelen; ara sra gzken.
(erkek iin) spor ceket. spor gmlek. sport sprt isim spor. sport.ingsfat sporla ilgili, spor. spor araba. sports.man sprts'mn isim (sportsmen) sporcu, sportmen.
sportsmanlike sportsman-ship
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sports.wear sprts'wer isim spor giysiler. sports.wom.an sprts'wmn isim (sportswomen) kadn sporcu.
spot
spot spat fiil (spotted, spotting) 1. grmek; semek; farketmek, ayrt etmek. 2. lekelemek; leke yapmak.
spot-check
spotless spotlight
spot.less spat'ls sfat tertemiz, lekesiz. spot.light spat'layt isim proqektr, ldak; spot, spot lamba.
spotted spotty
spot.ted spat'd sfat 1. benekli, noktal. 2. lekeli. spot.ty spat'i sfat 1. ancak ara sra iyi olan; ancak yer yer iyi olan: Her performance was spotty. Performans ancak yer yer iyiydi. 2. ngiliz ngilizcesi sivilceli.
spouse spout
spouse spauz, spaus isim e, koca veya kar. spout spaut fiil 1. fkrtmak; fkrmak. 2. cafcafl bir ekilde (bir eyler) sylemek. 3. (bir eyler) dktrmek, kolaylkla syleyivermek. isim 1. (aydanlk v.b.'nde) emzik, ibik. 2. fskye.
aya burkulmak, ayan burkmak, ayak bileini burkmak. She's sprained her ankle. Aya burkulmu.
sprain spreyn fiil burkmak. isim burkulma. burkulan ayak. sprang sprng fiil baknz spring sprat sprt isim aabal. sprawl sprl fiil 1. yaylp yatmak, sere serpe uzanmak; yaylarak oturmak. 2. ok geni bir alana yaylmak.
pistole, tabanca. spray sprey isim 1. incecik damlacklar halindeki su serpintisi. 2. (serpinti halindeki) sprey. fiil (pskrte, boya tabancas veya spreyle) pskrtmek, skmak.
sprayer
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk spread like wildfire spread one's arms wide spread oneself thin spread rumors spread something thin spread
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
byk bir hzla yaylmak. kollarn alabildiine amak. bir sr ile megul olmak, krk tarakta bezi olmak. dedikodu karmak. bir eyi ince bir tabaka halinde srmek. spread spred fiil (spread) 1. yaymak; sermek; yaylmak. 2. (gbre v.b.'ni) (tarlaya) dkmek. 3. (bir eyi) (baka bir eyin stne) srmek. 4. (sofray) kurmak.
spread-eagle
spreadsheet
spread.sheet spred'it isim, bilgisayar 1. (tablolama programyla hazrlanan) tablo. 2. tablolama program.
spree
spree spri isim lgnca veya ar derecede yaplan bir ey: While she was on a shopping spree he went on a drinking spree. O lgnca alveri yaparken kendisi de deli gibi imeye balad.
sprig sprg isim ufack dal paras; filizcik. spright.ly sprayt'li sfat canl, hareketli. akmaya balamak. bahar noktas, ilkbahar noktas (27 Mart'a rastlayan ekinoks).
spring into life spring mattress spring onion spring to one's feet spring towards the door spring
birdenbire canlanp harekete gemek. yayl yatak. isim, ngiliz ngilizcesi yeil soan, taze soan. ayaa frlamak. kapya frlamak. spring sprng isim 1. pnar; kaynak, memba. 2. bahar, ilkbahar. 3. yay; zemberek. 4. esneklik, elastikiyet. 5. sray. 6. canllk.
springboard
springtime
1258
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sprin.kle sprng'kl fiil 1. serpmek; ekmek; serpitirmek. 2. (yamur) serpmek, iselemek. isim 1. serpme. 2. (yamur iin) serpinti, isenti.
yamurlama tesisat, yangna kar su serpme tesisat. sprin.klerisim su serpme aleti; arozz, arazz. sprin.klingisim 1. serpme. 2. azck bir miktar, bir nebze. 3. serpinti, isenti.
sprint
sprint sprnt fiil tam hzla komak. isim 1. tam hzla koma. 2. srat kousu, sprint.
sprinterisim, spor srat koucusu. sprite sprayt isim peri; cin. sprout spraut fiil filizlenmek, srmek; (tohum, ty, sakal, sa) bitmek. isim filiz, tomurcuk, srgn.
kendine ekidzen vermek. spruce sprus sfat temiz ve zarif. fiil baknz spruce oneself up
sprung spry
sprung spr^ng fiil baknz spring spry spray sfat (spryer/sprier, spryest/spriest) evik, faal.
spue spyu fiil baknz spew spume spyum isim kpk. spun sp^n fiil baknz spin spunk sp^ngk isim 1. cesaret, yrek. 2. konuma dili atmk, bel.
spunkysfat cesur, yrekli. birini tevik etmek. spur spr isim 1. mahmuz. 2. tevik eden bir ey. 3. demiryolu kr hat; barnma hatt; rampa hatt. 4. (iki koyak arasndaki) knt. fiil (spurred, spurring) mahmuzlamak.
spu.ri.ous spyr'iys sfat sahte. spurn sprn fiil reddetmek. sfat annda yaplan.
1259
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
spurt sprt isim atlm, hamle, atak. fiil spor atlm yapmak, hamle yapmak; finie gemek/kalkmak.
(motor) ksrp stop etmek. 2. (alev) titreyip snmek. sput.ter sp^t'r fiil 1. heyecanla sylemek. 2. (motor) ksrmek, ksre benzeyen ses karmak. 3. (alev) snecek gibi titremek.
spy spay isim casus, aqan. fiil casusluk etmek. spy.glass spay'gls isim kk drbn. sjuab.ble skwab'l fiil ekimek, didimek, atmak, az kavgas yapmak. isim ekime, didime, atma, az kavgas.
(polise ait) devriye arabas. sjuad skwad isim 1. takm, ekip. 2. askeri manga. sjuad.ron skwad'rn isim 1. (yz yirmi ile iki yz kiiden oluan) svari birlii. 2. ufak gemi filosu. 3. hava filosu.
squalid
squall
sjuall skwl fiil (bebek) ok yksek sesle alamak; cyaklamak, cyak cyak barmak.
squalor
sjuan.der skwan'dr fiil israf etmek, arur etmek. hesaplamak, kozlarn paylamak; kuyruk acsn karmak.
square accounts
square bracket
drder iftten oluan gruplarn yapt bir dans. konuma dili doyurucu bir n yemek. (birine meydan okumaya hazrlanyormu gibi) enesini gerip uzatmak.
omuzlarn dikletirmek.
1260
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk square peg in a round hole square root square someone away
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mevkiine uygun olmayan kimse. karekk. birini hizaya getirmek, birini yola getirmek. 2. gereken her eyi birine anlatmak.
bir eyi yoluna koymak; bir eyi dzene sokmak. sjuare skwer fiil 1. matematik (bir saynn) karesini almak. 2. with ile badamak, -e uymak; -i ile badatrmak. 3. (hesab) grmek, kapatmak. 4. rvet vererek (birini) yola getirmek; rvet vererek (bir durumu) (istenilen ekilde) halletmek. 5. spor (puanlar) eitlemek. 6. karelemek, karelere ayrmak. 7. off (bir eyin kenarlarn) drt keli hale getirmek.
squash squat
sjuash skwa isim kabak. sjuat skwat fiil (squatted, squatting) 1. melmek. 2. (kendi mal olmayan bir mlkte) kanuna aykr olarak oturmak. isim 1. melme; meli. 2. ngiliz ngilizcesi kanuna aykr olarak mesken tutulan bina.
squatter
sjuat.ter skwat'r isim kendi mal olmayan bir mlkte kanuna aykr olarak oturan kimse.
squatty
sjuattysfat 1. melmi. 2. bodur, ksa ve tknaz (kimse). 3. alak, bask ve irkin (bina).
squawk
sjuawk skwk fiil 1. cyaklamak, cyak cyak barmak. 2. konuma dili ikyet etmek, barmak. isim 1. cyaklama. 2. konuma dili ikyet.
kl pay farkla kazanmak/atlatmak. sjueak skwik fiil 1. gcrdamak. 2. (fare) cik cik tmek. isim 1. gcrt, gcrdama. 2. (farenin kard) cik sesi.
squeaky squeal
sjueak.y skwi'ki sfat gcrtl. sjueal skwil fiil 1. ok tiz bir ses karmak: The girl let out a squeal. Kz lk kopard. The pig began to squeal. Domuz ac ac barmaya balad. 2. konuma dili tmek, sr vermek; on -i ihbar etmek, -i ele vermek. isim ok tiz bir ses.
squealer
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sjueam.ish skwi'm sfat 1. kolayca tiksinen, ok titiz; ahlak asndan ok titiz. 2. midesi kolayca bulanan. 3. midesi bulanm.
squeeze
sjueeze skwiz fiil 1. (meyve, slak bez v.b.'ni) skmak: Squeeze me a glass of orange quice. Bana bir bardak portakal suyu sk. 2. into/in -e sktrmak. 3. sktrmak, zor bir duruma sokmak. isim 1. skma, sk. 2. skm, bir defada sklan miktar. 3. ktlk; kstlama. 4. ktlk veya kstlamadan ileri gelen zor durum.
squeezer squelch
sjueezerisim skacak, pres. sjuelch skwel fiil 1. (muhalefet v.b.'ni) bastrmak veya susturmak. 2. vck vck bir yerden yrrken ayak sesi karmak.
squid squint
sjuid skwd isim kalamar; mrekkepbal, supya. sjuint skwnt fiil gzlerini ksarak bakmak, ksk gzlerle bakmak; (gzlerini) ksmak.
squire
sjuire skwayr isim, ngiliz ngilizcesi (bir kyn veya krsal bir blgenin) toprak aas.
squirm
squirrel
su tabancas. sjuirt skwrt fiil fkrtmak; fkrmak. isim 1. fkrtlan sv. 2. kk ocuk, kk.
Sri Lan.ka sri lng'k Sri Lanka. Sri Lankal. 2. Sri Lanka, Sri Lanka'ya zg. 3. Sri Lankal (kimse).
St. Lucie cherry St. Lucie St. Nicholas St. Valentine's Day stab someone in the back
mahlep, kokulukiraz. St. Lu.cie seynt lu'si baknz St. Lucie cherry Noel Baba. (on drt ubata rastlayan) Sevgililer Gn. birini arkadan vurmak, birine kallelik etmek.
1262
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stab stb fiil (stabbed, stabbing) 1. baklamak. 2. batrmak; saplamak; delmek. isim baknz make a stab at stab someone in the back
stabilise
stability
sta.bi.li.za.tion steyblzey'n isim stabilizasyon. sta.bi.lize stey'blayz fiil stabilize etmek. kararl denge. sta.ble stey'bl isim ahr. stac.ca.to stka'to zarf, sfat, mzik staccato, stakkato. konuma dili 1. (trafik) tkanp durmak. 2. (iler) gitmek: That's how things stack up today. Bugn iler byle. 3. against ile karlatrp sonu karmak: How does this brand of soap stack up against that one? Bu marka sabun o markaya gre nasl?
stack
stack stk isim 1. tnaz, ekin yn. 2. atlm bir grup (silah), at. 3. (st ste konulmu eylerin oluturduu) yn. fiil 1. ymak; istif etmek. 2. (silah) atmak.
askeri kurmay subay, kurmay. staff stf isim (staffs) (kurulutaki) personel; (devlet kuruluundaki) kadro.
erkekler iin dzenlenen elence/parti. stag stg isim erkek geyik. sanatda sahneye kmadan hemen nce balayan korku ve heyecan.
stage manager
sahne amiri.
1263
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stage steyc isim 1. sahne. 2. aama, safha, mertebe, evre, basamak, merhale. fiil sahneye koymak, sahnelemek.
stagecoach
stage.coach steyc'ko isim posta arabas, menzil arabas (atl bir tat).
stagehand stagestruck
stage.hand steyc'hnd isim sahne grevlisi. stage.struck steyc'str^k sfat oyuncu olma hevesine kaplm.
stagflation
stagger
stag.ger stg'r fiil 1. sendelemek. 2. hayrete drmek; oke etmek. 3. (bir ii) posta posta yaptrmak. isim sendeleme.
staging stagnant
stag.ing stey'cng isim sahneye koyma, sahneleme. stag.nant stg'nnt sfat 1. durgun ve pis (su). 2. durgun, hi ilerlemeyen veya gelimeyen.
stagnate
stag.na.tionisim durgunluk. staid steyd sfat ciddi, arbal. stain steyn fiil 1. lekelemek. 2. (kimyasal maddeyle) koyulatrmak. isim 1. leke. 2. koyulatrc kimyasal madde.
stained-glasssfat vitray. paslanmaz elik. stain.less steyn'ls sfat lekesiz. stair ster isim 1. (merdivene ait) basamak. 2. oul merdiven.
stair.case ster'keys isim merdiven. stair.way ster'wey isim merdiven. stake steyk isim 1. kazk; (bitki iin) ispalya, srk, herek. 2. ticaret pay, hisse. fiil 1. kaza balamak; sra/ispalyaya balamak. 2. off kazklarla (bir yerin) snrlarn belirtmek. 3. on (kumarda) (birine, bir eye)
1264
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(para) koymak. 4. on (umudu, gelecei, hayat) (birine, bir eye) balamak. stalactite sta.lac.tite stlk'tayt isim sarkt, damlata, stalaktit, istalaktit. stalagmite stale stalemate sta.lag.mite stlg'mayt isim dikit, stalagmit, istalagmit. stale steyl sfat bayat. stale.mate steyl'meyt isim kazanan veya kaybedenin olmad durum, yeniememe. stalk stall someone off stall stalk stk isim (bitkiye ait) sap. birini uydurma bahanelerle bandan savmak. stall stl isim 1. (ahrda tek bir bykba hayvana ait) blme. 2. (umumi yerlerde blmelerle ayrlm) du veya tuvalet yeri. 3. ngiliz ngilizcesi (pazar veya sergide) stant. stallion stalwart stal.lion stl'yn isim aygr. stal.wart stl'wrt sfat 1. salam, gvenilir, sadk, davadan dnmeyen. 2. gl kuvvetli (kimse). 3. yrekli, cesur. stamen sta.men stey'mn isim, botanik erkekorgan, ercik, stamen. stamina stammer stam.i.na stm'n isim dayanma gc. stam.mer stm'r fiil pepelemek; kekelemek. isim pepemelik; kekemelik. stammerer stamp collecting stamp collector stamp pad stamp stam.mer.erisim pepeme, pepe; kekeme. pul toplama, filateli. pul koleksiyoncusu, filatelist. stampa. stamp stmp fiil 1. (ayan) hzla yere vurmak; tepinmek, ayaklarn hzla yere vurmak. 2. damga vurmak, damgalamak. 3. pul yaptrmak. 4. as (bir ey) (birinin) (belirli bir gruba ait olduunu) gstermek. 5. preste kesmek. isim 1. posta pulu; damga pulu; pul. 2. damga; mhr; kae (alet veya bu aletle baslan iaret).
1265
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
3. stampa (alet veya bu aletle baslan iaret). 4. ayak vuruu. 5. tr, eit, nevi, tip. 6. iz, damga. stampede stam.pede stmpid' isim lgnca kouma veya kama. fiil (bir grubun) lgnca koumasna veya kamasna yol amak. stamping ground stance stanch konuma dili urak yeri, ska gidilen yer. stance stns isim 1. spor duru (biimi). 2. tutum. stanch stn fiil (kan) durdurmak; -den akan kan durdurmak. stand a chance of stand as it is stand as it was stand aside stand at attention stand at -in ans olmak. olduu gibi kalmak/durmak. olduu gibi kalmak/durmak. kenara ekilmek, yol vermek. esas duruta olmak. (s v.b.) (belirli bir derecede) olmak: The thermometer stood at 64C. Termometre 08C' gsteriyordu. stand back stand bail for stand behind ekilmek, kenara ekilmek. (sann) kefaletini yatrmak. 2. (sana) kefil olmak. -in arkasnda durmak. 2. (bir eyin) iddia edildii gibi olduuna dair garanti vermek. 3. (birini) btnyle desteklemek. stand by one's guns amacndan hi amamak; inancndan veya fikrinden vazgememek; kararndan caymamak. stand by one's word stand by sznden dnmemek. beklemek; hazr beklemek. 2. (birini) brakmamak, terketmemek, (birine) destek olmak; (birine, bir eye) sadk kalmak. 3. (kt bir olaya) seyirci kalmak. 4. (birinin yaknnda) hazr bulunmak. stand clear of -den uzak durmak, (birinden) uzak kalmak, ile temas etmemeye almak; (bir eyi) kullanmamak, -den saknmak. stand close examination stand corrected yakndan incelemeye gelmek, kurcalamaya gelmek. yanldn kabul etmek.
1266
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dik durmak. geri ekilmemek; teslim olmamak; pes etmemek. 2. inancndan veya fikrinden vazgememek; kararndan caymamak.
stand firm
geri ekilmemek; teslim olmamak; pes etmemek. 2. inancndan veya fikrinden vazgememek; kararndan caymamak.
stand for
-i simgelemek. 2. (bir lknn) savunucusu olmak. 3. (tahamml edilemeyecek bir eye) msaade etmek, izin vermek.
stand guard stand head and shoulders above stand high with stand idle
(korumak veya gzetmek iin) nbet tutmak. -den ok stn olmak. (birinin) gzne girmi olmak. (makine) kullanlmamak. 2. (biri) hibir ey yapmadan durmak: Don't qust stand there idle; help us! Orada yle bo durma; bize yardm et!
(birine) veklet etmek. kuyrukta beklemek. birine mni olmak, birine engel olmak, birini engellemek. 2. birinin yolunu kapamak.
stand on ceremony stand on one's own two feet stand one's ground
resmi davranmak. kendi yayla kavrulmak, kimseye muhta olmamak. askeri stnde bulunduu yeri baaryla savunmak. 2. savunduundan vazgememek.
gze arpmak. (birinin) banda durmak. konuma dili 1. kararn deitirmeyi reddetmek. 2. yerinde saymak, hi deimemek, hi ilerlememek.
birinin iine yaramak, faydasn grmek. randevuya gelmeyerek birini bouna bekletmek. kprdamadan/kmldamadan/hareket etmeden durmak.
1267
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(muhtemelen) kazanabilmek: What do we stand to gain from this? Bunun sonucunda ne kazanacaz?
stand to lose
yarglanmak. -i savunmak, -i desteklemek. (birine) kar gelmek, kafa tutmak. 2. (bir eye) dayanmak, (bir eye kar) dayankl olmak.
stand
stand stnd isim 1. (mahkeme salonundaki) krs. 2. (ak havada bulunan geici) sahne. 3. stant (sergi yeri). 4. (taksilere ait) durak. 5. sehpa; dayanak: music stand nota sehpas. umbrella stand emsiyelik. 6. aa topluluu: That's a nice stand of pines. O gzel bir amlk. 7. spor tribn.
standart sapma. aam standard, yaam dzeyi. stan.dard stn'drd isim 1. standart. 2. ahlak; deer: She has high standards. Onun ahlaki deerleri yksek. 3. standart, ln. 4. sancak, bayrak. 5. ekonomi para standard.
standard-bearer
standardise
standardization
standardize
standby
stand.by stnd'bay isim (standbys) 1. yedek. 2. ekonomi stand-by, her an kullanlabilecek kredi.
1268
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
oul itzn kurallar. 2. oul hastanedeki hastalar iin geerli olan kurallar. 3. belirli aralklarla gnderilen sipari, sreli sipari. 4. henz gnderilmemi sipari.
ayakta yaplan alklama. ayakta duracak yer. durgun ve akmayan su. stand.ing stn'dng sfat her zaman geerli olan. isim durum, pozisyon; stat.
standoffish standout
stand.off.ish stndf' sfat souk, scak davranmayan. stand.out stnd'aut isim stnlnden dolay gze arpan.
standpoint
stand.point stnd'poynt isim a: Let's look at the matter from his standpoint. Konuya onun asndan bakalm.
stand.still stnd'stl isim baknz be at a standstill stank stnk fiil baknz stink stan.za stn'z isim iir ktas. balca sat rnleri. sta.ple stey'pl isim 1. balca rn. 2. temel gda maddesi. 3. (birinin/bir hayvann) temel yiyecei.
sta.plerisim tel zmba. sinema, tiyatro star sistemi. star star isim 1. yldz. 2. yldz, star: She's become a movie star. Sinema yldz oldu.
starboard
star.board star'brd isim (geminin) sancak taraf, sancak. sfat sancaa ait.
starch
starch star isim 1. kola. 2. niasta. 3. resmiyet, resmilik, resmi tavrlar. fiil kolalamak.
starched stare
starch.edsfat kolal, kolalanm. stare ster fiil (at) (dikkatle) bakmak. isim (uzun ve dikkatli) bak.
1269
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stark stark sfat 1. ssz; bo; plak: stark mountain peaks plak da zirveleri. 2. ok sade (slup); gerekleri hi yumuatmayan (anlatm). 3. katksz, saf, tam. zarf bsbtn, tamamen: stark raving mad zrdeli. stark naked rlplak.
starlet
star.let star'lt isim, sinema yldz aday, yldzck; yldz olmay uman gen aktris.
star.light star'layt isim yldz . star.lit star'lt sfat yldzlarla aydnlanm, yldzl. starred stard sfat yldz iaretli, yldzl. star.ry star'i sfat yldz ok olan, ok yldzl. star.ry-eyedsfat hi olmayacak bir eye kaplp gitmi; hi olmayacak bir eyin peinde koan.
otomotiv motoru altrmak. yangn karmak. 2. in -i yakmak; ate yakmak: They've started a fire in the fireplace. mineyi yaktlar.
toplanty amak. geri dnmek, dnmek. hiten balamak, sfrdan balamak. balamak: We started off fine, but after a month things began to go wrong between us. yi baladk, fakat bir ay sonra aramz bozulmaya yz tuttu.
start out as
.. olarak almaya balamak: He started out as a cabin boy and now he's a captain. Mio olarak almaya balayp imdi kaptan oldu.
belirli bir ama gderek yola kmak: He started out to be a doctor but ended up as a writer. Hekim olacam diye ie balad, fakat sonunda yazar olup kt.
start someone in as ... start someone in business start someone in start someone out as ... start someone out
birini (belirli bir ite) almaya balatmak. birinin i hayatna atlmasna yardm etmek. birini (belirli bir ite) almaya balatmak. birini (belirli bir ite) almaya balatmak. birini (belirli bir ite) almaya balatmak.
1270
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk start something going start something up start something start the ball rolling start to one's feet start to work start work start
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir makineyi altrmak. 2. bir eyi balatmak. bir makineyi altrmak. 2. bir eyi balatmak. kavga karmak. ii balatmak. birdenbire ayaa sramak. ie balamak. ie balamak. start start isim 1. balang. 2. yola kma: Let's get an early start. Erken yola kalm. 3. spor start, depar, k. 4. spor k izgisi. 5. irkilme: He awoke with a start. rkilerek uyand.
starter
start.er star'tr isim 1. yara katlan kimse veya at. 2. balayan kimse. 3. otomotiv mar. 4. ngiliz ngilizcesi ordvr, meze. 5. maya.
starting line startle startling starvation starve an animal to death starve someone to death starve
spor k izgisi. star.tle star'tl fiil irkiltmek. star.tling start'lng sfat ok artc. star.va.tion starvey'n isim alk ekme; alktan lme. birini/bir hayvan alktan ldrmek. birini/bir hayvan alktan ldrmek. starve starv fiil 1. alk ekmek; alktan lmek. 2. (birini) a brakmak. 3. konuma dili ok ackmak. 4. for (bir eyin) eksikliini veya yokluunu ok duymak.
stash
stash st isim, konuma dili 1. zula. 2. zulada saklanan ey. 3. byk. fiil (away) (in) (bir yere) saklamak.
ruhsal durum. state steyt isim 1. durum, vaziyet, hal: state of war sava hali. the state of his health onun salk durumu. a state of emergency acil bir durum. in an unconscious state baygn bir halde. The roads here are in a bad state of repair. Buradaki yollar tamire muhta. 2. devlet. 3. eyalet. sfat devlet tarafndan yaplan (tren, ziyafet, v.b.).
stateless
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ngiliz ngilizcesi byk bir iftlikte bulunan malikne. state.ly steyt'li sfat hametli, grkemli. state.ment steyt'mnt isim 1. ifade; deme, beyanat. 2. hesap zeti.
stateside
state.side steyt'sayd sfat, Amerikan ngilizcesi A.B.D.'de olan; A.B.D.'ye ait; A.B.D.'den gelen. zarf, Amerikan ngilizcesi 1. A.B.D. 'ye. 2. A.B.D.'de.
statesman
states.man steyts'mn isim (statesmen) 1. devlet adam. 2. kendi partisinden ok devletin yararn dnen siyaset adam.
statesmanlike
statik elektrik. stat.ic stt'k sfat 1. ilerleme veya gelime gstermeyen, statik. 2. fizik statik, duruk. isim 1. radyo parazit. 2. statik elektrik. 3. oul statik (bilim dal).
sosyal durum. normal konuma, santral araclyla konuma. steyn. sta.tion stey'n isim 1. demiryolu istasyon veya gar; otogar, garaq; (metroya ait) durak. 2. televizyon istasyon. 3. istasyon (aratrma kuruluu): agricultural experiment station tarm istasyonu. 4. yer, mahal, mevki. fiil 1. in (birini) (bir yere) tayin etmek, atamak. 2. in (birini) (bir yere) (geici bir sre iin) yerletirmek, koymak.
stationary
sta.tion.ar.y stey'neri sfat 1. hareket etmeyen, hareketsiz. 2. ilemeyen, almayan (makine). 3. sabit, duraan.
stationer stationery
sta.tion.er stey'nr isim krtasiyeci. sta.tion.er.y stey'neri isim 1. mektup kd ve zarf. 2. krtasiye.
stationmaster statistical
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sta.tis.tics stts'tks isim istatistik, saymbilim. stat.ue st'u isim heykel. stat.u.esjue stuwesk' sfat 1. heykel gibi. 2. endaml ve gzel, heykel gibi (kimse).
stature
status
sta.tus stey'ts, stt's isim 1. stat, durum, hal, vaziyet; pozisyon. 2. stat, itibar, prestij.
stat.ute st'ut isim kanun, yasa. hukuk reit olmayan bir kzla cinsel ilikide bulunma. stat.u.to.ry st'tri sfat yasaya uygun, yasal, kanuni. staunch stn sfat sadakatli, sadk. (geici olarak) savmak, atlatmak; uzaklatrmak, defetmek.
stave
stay away from stay away stay for dinner stay in the background stay in
(-den) uzak durmak. (-den) uzak durmak. akam/le yemeine kalmak. arka planda kalmak, kendini gstermemek. ieride kalmak, dar kmamak; evin iinde kalmak. 2. (bir yerde, bir ite) almaya devam etmek.
ge saate kadar kalmak. of - den uzak durmak. 2. darda kalmak; darda gezip tozmak.
konuma dili bulunduu veya istenilen yerde kalmak. akam/le yemeine kalmak. (belirli bir saate) kadar yatmamak. stay stey isim 1. kalma sresi; ziyaret sresi, ziyaret. 2. balina: collar stay yaka balinas.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
steady
stead.y sted'i sfat 1. titremeyen; salam. 2. deimeyen; durmayan, devaml. 3. durmadan ayn ekilde akan (su). 4. sabit (bak). 5. salam, pusulay armayan (kimse). 6. tutarl, istikrarl, gvenilir. 7. salam (sinirler): He's got steady nerves. Sinirleri salam. 8. bir bakasyla kmayan/flrt etmeyen (erkek/kz arkada). fiil 1. (bir eyin) titremesini durdurmak. 2. sakinletirmek. 3. istikrar bulmak. 4. doru yola getirmek; (birini) doru yolda tutmak.
steak steyk isim biftek. (birinin) itiraz etmesine hi vakit brakmadan pvermek.
(kazara veya kasten) (birinden) nce davranarak onun bekledii ilgi, vg v.b.'ni kendisinden alm gibi olmak veya almak.
steal
steal stil fiil (stole, stolen) 1. almak, armak; hrszlk etmek. 2. (bir eyi) gizlice veya dikkati ekmeden yapmak: She stole a glance at them. Onlara hrszlama bir bak att. isim, konuma dili kelepir.
stealth
stealthy steam bath steam engine steam heating steam iron steam shovel steam something off steam something open steam up steam steamboat
stealth.y stel'thi sfat hrszlama yaplan. buhar banyosu. buhar makinesi. buharl kalorifer. buharl t. ekskavatr, kaz makinesi. bir eyi buhara tutarak karmak. bir eyi buhara tutarak amak. (cam v.b.) buulanmak. steam stim isim 1. buhar. 2. islim, istim. 3. buu. steam.boat stim'bot isim istimbot.
1274
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
steam.er sti'mr isim vapur. steam.roll.er stim'rolr isim (motorlu ara olarak) silindir.
steamship steamy
steam.ship stim'p isim vapur. steam.y sti'mi sfat 1. buharl; buharla dolu. 2. buulu. 3. ehvet dolu, ehvetli.
sted.fast sted'fst sfat baknz steadfast steed stid isim, edebiyat at, kheylan. elikpamuu, elik tel yuma. steel stil isim elik. sfat 1. elikten yaplm, elik. 2. elik retimine ait, elik. 3. ok gl. fiil oneself metin olmak.
steely
steelysfat 1. elikten yaplm, elik; iinde elik bulunan. 2. elik gibi, sert.
steel.yard stil'yard isim kantar, el kantar. steep stip sfat 1. dik, sarp. 2. yksek (fiyat). stee.ple sti'pl isim (kiliseye ait) sivri ulu kule. stee.ple.chase sti'pleys isim engelli kou, engelli. konuma dili -den uzak durmak. 2. -i (bir yerlere) arpmadan gtrmek.
birini/bir eyi -den baka tarafa ekmek/yneltmek. birini/bir eyi -den baka tarafa ekmek/yneltmek. steer str fiil 1. direksiyonda olmak, direksiyon kullanmak. 2. denizcilikle ilgili dmende olmak, dmen kullanmak. 3. into -e yneltmek. 4. through -i (bir yerden) geirmek. 5. denizcilikle ilgili for (belirli bir yere) giden rotay izlemek, (belirli bir yere) doru gitmek.
direksiyon mili. direksiyon. 2. denizcilikle ilgili dmen dolab tekerlei. stem stem isim 1. (bitkide) sap veya gvde. 2. (kadehte) sap. 3. (pipoda) beden. fiil (stemmed, stemming) 1. (ak) durdurmak veya yavalatmak. 2. from -den kaynaklanmak.
1275
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stench sten isim pis koku. mumlu kt. sten.cil sten'sl isim 1. ablon. 2. ablonla yazlan yaz veya izilen desen. fiil ablonla (yaz) yazmak veya (desen) izmek.
ste.nog.ra.pher stnag'rfr isim stenograf. ste.nog.ra.phy stnag'rfi isim stenografi. adm adm, basamak basamak. inmek. 2. istifa etmek; emekliye ayrlmak. bir adm ne kmak. 2. ne doru adm atmak. ieri gelmek/girmek; ieri gitmek. 2. araya girmek, mdahale etmek.
-den inmek. Gaza bas! 2. abuk ol!/abuk! birinin kuyruuna basmak, birini gcendirmek veya kzdrmak.
step on the brake step on the brakes Step on the gas! step on step over
frene basmak. frene basmak. Gazla!/Gaza bas! -e ayak basmak; -e (ayakla) basmak; -i (ayakla) ezmek. (yryerek) -in zerinden gemek. 2. -e gelmek/gitmek.
isim vey kzkarde. bir yeri admlamak/admla lmek. on/onto -e kmak. 2. artrmak; hzlandrmak; hzlanmak. 3. terfi ettirmek; terfi etmek.
step
step.broth.er step'br^dhr isim vey erkek karde. step.child step'ayld isim (stepchildren) vey ocuk. step.daugh.ter step'dtr isim vey kz. step.fa.ther step'fadhr isim vey baba. step.lad.der step'ldr isim seyyar merdiven. step.moth.er step'm^dhr isim vey anne.
1276
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
steppe step isim step, bozkr. step.ping.stone step'ngston isim 1. atlama ta. 2. atlama tahtas, meslekte bir ilerleme arac.
step.sis.ter step'sstr isim vey kz karde. step.son step's^n isim vey oul. ster.e.o ster'iyo sfat stereo, stereofonik. isim stereo, stereofonik ses sistemi.
stereophonic stereotype
ster.e.o.phon.ic steriyfan'k sfat stereofonik. ster.e.o.type ster'iytayp isim ablon, basmakalp rnek, stereotip. fiil -i basmakalp bir kategoriye sokmak.
stereotyped sterile
ster.e.o.typedsfat basmakalp. ster.ile ster'l, [ngiliz ngilizcesi] ster'ayl sfat 1. steril. 2. verimsiz.
sterilise
ste.ril.i.ty strl'ti isim 1. sterillik. 2. verimsizlik. ster.i.liza.tionisim sterilizasyon. ster.i.lize ster'layz fiil sterilize etmek. ster.i.lizerisim (sterilizasyonda kullanlan) otoklav. som gm. ster.ling str'lng isim 1. sterlin, ngiliz liras. 2. som gm.
stern stern-wheeler
stern strn isim (gemide, teknede) k. stern-wheel.er strn'hwilr isim arkadan arkl istimbot, arkadan arkl.
ster.oid ster'oyd isim, biyokimya steroit. steth.o.scope steth'skop isim, tbbi stetoskop. Stet.son stet'sn isim geni kenarl ftr apka. ste.ve.dore sti'vdor isim, denizcilikle ilgili ykleme veya boaltma iisi.
stew
stew stu fiil 1. hafif atete kaynatmak; kaynamak. 2. konuma dili over hakknda endie etmek, -i dert etmek; -in yznden telaa dmek. isim etli/sebzeli sulu yemek; yahni; gve; buulama; trl.
1277
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stew.ard stu'wrd isim 1. denizcilikle ilgili kamarot. 2. (uakta) (erkek) kabin grevlisi.
stewardess
konuma dili gitmemek, kalmak. (bir i) zerinde sebatla almaya devam etmek, (bir ii) brakmamak.
stick by
kursanda kalmak. 2. gcne gitmek, arna gitmek: It stuck in my gizzard. Hazmedemedim./Gcme gitti./Arma gitti.
stick in one's mind stick like a leech stick one's neck out
(bir ey) birinin aklndan kmamak. slk gibi yapmak. kendini tehlikeye atmak, kendini zor bir duruma sokmak.
konuma dili kt bir ekilde gze arpmak. konuma dili (klfet saylan bir ii) birine yklemek, birinin bana brakmak; (istenilmeyen birini) birinin bana brakmak.
(yemek) doyurucu olmak. (bir eye) sadk kalmak. 2. (birine) sadk kalmak, (birini) terketmemek. 3. -e yapmak.
stick together
-i savunmak. (biriyle) beraber kalmak. 2. (bir i) zerinde sebatla almaya devam etmek, (bir ii) brakmamak.
stick
stick stk isim 1. (aa veya aldan koparlm) ince dal. 2. baston. 3. denek, sopa. 4. (erit halindeki
1278
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
iklet/tebeir/mobilya iin) para: Give me a stick of gum. Bana bir iklet ver. He hasn't got a stick of furniture. Bir tek mobilyas yok. sticker stick-in-the-mud stick.er stk'r isim etiket; kartma. stick-in-the-mud stk'nthm^d' isim, konuma dili inat ve geri kafal kimse. stickler stick.ler stk'lr isim for (belirli bir konuda) titizlik gsteren kimse. stickup sticky stick.up stk'^p isim, konuma dili soygun. stick.y stk'i sfat 1. yapkan. 2. nemli, rutubetli (hava). 3. zor ve hassas (i, problem). stiff breeze stiff dose of stiff drink stiff neck stiff price stiff sert esen rzgr. kuvvetli dozda (bir ila). byk miktarda ve hi sulandrlmam iki. tutulmu boyun. yksek fiyat. stiff stf sfat 1. kat, sert (bir ey). 2. kaskat, gergin (kas). 3. koyu, koyu bir kvamda olan. 4. zor, g, mkl. 5. resmi, souk (davran). isim, argo morto, ceset. stiffen stiff.en stf'n fiil 1. sertlemek, katlamak; sertletirmek, katlatrmak. 2. (kvam) koyulamak; (kvamn) koyulatrmak. 3. (bir duygu) pekimek, kuvvetlenmek; (bir duyguyu) pekitirmek, kuvvetlendirmek. 4. (rzgr) artmak. stiff-necked stifle stiff-necked stf'nekt' sfat dik bal, ok inat. sti.fle stay'fl fiil 1. bomak, (birinin) soluk almasn zorlatrmak veya engellemek; boulmak. 2. (bir duyguyu, isyan) bastrmak. 3. bomak, (bir eyin) gelimesini engellemek. stifling heat stigma boucu scaklk. stig.ma stg'm isim (stigmata/stigmas) 1. utan verici bir eyin bakalar zerinde yaratt etki: He couldn't escape the stigma of his crime. ledii suun bakalar
1279
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
zerinde yaratt etkiden kurtulamyordu. 2. botanik tepecik. stigmatise stig.ma.tise stg'mtayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz stigmatize stigmatize stig.ma.tize stg'mtayz fiil as -e (belirli bir eye) damgasn vurmak, -i (belirli bir ekilde) damgalamak. stile stile stayl isim (it gibi bir blmenin stnden gemek iin yaplm) ifte merdiven. stiletto heel stiletto still another (kadn ayakkabsnda) ince ve sivri ulu ke. sti.let.to stlet'o isim kk haner. bir ... daha: Here is still another example. te bir rnek daha. still life still gzel sanatlar natrmort. still stl bala bununla beraber, bununla birlikte: I'm sorry about this. Still, I'm sure that in the end it's for the best. zgnm. Bununla beraber bundan iyi bir sonu kacana inanyorum. stillborn stillness still.born stl'brn sfat l domu. still.nessisim 1. hareketsizlik. 2. dinginlik. 3. sessizlik. 4. (sularda) durgunluk. stilt stilted stimulant stilt stlt isim eas. stilt.ed stl'td sfat ok resmi, doallktan yoksun. stim.u.lant stm'ylnt isim 1. eczaclk uyarc madde, uyarc. 2. tevik unsuru, tevik edici unsur. stimulate stimulation stimulus stim.u.late stm'yleyt fiil 1. uyarmak. 2. tevik etmek. stim.u.la.tion stmyley'n isim 1. uyarma. 2. tevik. stim.u.lus stm'yls isim (stimuli) uyarc unsur, uyarc. sting sting stng fiil (stung) 1. (ar v.b.) sokmak. 2. (bitki) srmak. 3. (biber, duman) yakmak. 4. (sz) (birinin) yreini czlatmak. isim 1. (arnn) soktuu yer. 2. yanma, ar sokmasna benzeyen ac. 3. ac, aclk, yakclk. stingines stin.gi.nessisim cimrilik.
1280
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stin.gy stn'ci sfat cimri, eli sk, hasis, pinti. fena halde (bir ey) kokmak. kokutmak. stink stngk fiil (stank/stunk, stunk) pis kokmak; kokumak, taaffn etmek. isim pis koku.
stink.ingsfat pis kokan. zarf ok (zengin, sarho). (bir konuda) cimrilik etmek. masraftan kanmak iin kendini mahrum brakmak. stint stnt fiil masraftan kanmak. isim (belirli bir ie ait) sre, mddet: He did a stint as a postman. Bir sre postaclk yapt.
stipend
sti.pend stay'pend isim 1. (papaz iin) maa. 2. (bursiyer iin) yaamsal gereksinmelerini karlayacak para; aylk.
stip.u.late stp'yleyt fiil art komak. stip.u.la.tion stpyley'n isim 1. art. 2. art koma. kalkp bir eyler yapmaya balamak. bir eyi (baka bir eye) katmak/kartrmak. yldrmlar stne ekmek; arnn yuvasna p drtmek.
fesat kartrmak, olay karmak, ortal kartrmak. uyandrmak; sebep olmak. 2. heyecanlandrmak; coturmak, galeyana getirmek.
stir str isim, konuma dili baknz be stir crazy stir.ring str'ng sfat heyecanlandrc, heyecan verici. stir.rup str'p isim zengi. stitch st isim 1. diki. 2. (rgde) ilmik. 3. (brde) ani sanc. fiil (iplikle) dikmek.
hisse senedi. ekonomi menkul kymetler borsas, borsa. ekonomi menkul kymetler borsas, borsa. stock stak isim 1. stok, depodaki mallar. 2. envanter. 3. miktar: You'd better lay in a good stock of wood. Epey odun alp depona koymalsn. He's added nothing to our
1281
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stock of knowledge. Bilgi daarcmza hibir katks olmad. 4. ekonomi hisselerin tm: That's a good stock. O hisselerin deeri hep artyor. 5. soy, nesep. 6. (hayvan veya bitki iin) cins. 7. bahvanlk (a yaplan) gvde. 8. iftlikte yetitirilen hayvanlarn tm. 9. (tfekte) kundak. 10. ebboy. 11. et suyu. sfat her zamanki, (birinin) her zaman syledii (cevap, aka). stockade stock.ade stakeyd' isim, askeri 1. (genellikle savunma iin yaplan) kazk it. 2. etraf kazk itle evrili yer. stockbroker stockholder stocking stockpile stock.bro.ker stak'brokr isim borsac. stock.hold.er stak'holdr isim hissedar. stock.ing stak'ng isim orap. stock.pile stak'payl fiil stoklamak, ok miktarda biriktirmek; stokuluk yapmak, istifilik yapmak. stockroom stock-still stocky stockyard stock.room stak'rum isim depo. stock-still stak'stl zarf hi kmldamadan. stock.y stak'i sfat tknaz, bodur. stock.yard stak'yard isim satlacak veya kesilecek hayvanlarn geici olarak muhafaza edildii yer. stodgy stodg.y stac'i sfat 1. geri kafal. 2. skc; monoton. 3. yava hareket eden, hareketleri ar olan. stoic stoicism stoke sto.ic stow'k isim, sfat stoac. sto.i.cism sto'wszm isim stoaclk. stoke stok fiil (atee, frna) kmr/odun atmak; with (atee, frna) (kmr/odun) atmak. stoker stokerisim 1. atei. 2. frna kmr otomatikman atan cihaz. stole stolen stolid stole stol fiil baknz steal sto.len sto'ln fiil baknz steal sfat alnm, alnt. stol.id stal'd sfat hibir eyden heyecanlanmayan, vurdumduymaz. stomach stom.ach st^m'k isim 1. mide: He's sick at his stomach. Midesi bulanyor. 2. karn: She was lying on her
1282
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stomach. Yzkoyun yatyordu. fiil dayanmak, tahamml etmek. stomachache stomp on stomp stom.ach.ache st^m'keyk isim mide ars. ayakla ezmek. 2. zerinde tepinmek. stomp stamp fiil 1. ayan yere vurmak; tepinmek. 2. ayakla ezmek. 3. konuma dili (bir mata) (bir takm) ar bir yenilgiye uratmak, ezmek. stone an animal to death birini/bir hayvan talayarak ldrmek; birini recmetmek. stone crusher stone quarry stone someone to death konkasr. taoca. birini/bir hayvan talayarak ldrmek; birini recmetmek. stone stone ston isim 1. ta. 2. (mcevhere ait) ta. 3. (etli meyvelerde) ekirdek. 4. (bbrek veya safrada oluan) ta. 5. mezar ta. sfat tatan yaplm, ta, kgir. stonecutter stoned stone.cut.ter ston'k^tr isim ta. stoned stond sfat, konuma dili 1. ok sarho, zilzurna sarho, zom. 2. uyuturucu etkisinde olan, zom. stonemason stone.ma.son ston'meysn isim duvarc, ta duvar ren kalifiye ii. stony ston.y sto'ni sfat 1. ta ok olan; talk. 2. sert, kat, duygusuz. stonyhearted stood stool pigeon stool stoop ston.y.heart.ed sto'nihartd sfat ta yrekli. stood std fiil baknz stand konuma dili ispiyon, ispiyoncu, gammaz, muhbir. stool stul isim 1. tabure. 2. dk, kazurat; gaita. stoop stup fiil 1. (ne) eilmek; ne emek; over -in stne eilmek veya abanmak. 2. omuzlar kk veya dk olmak/durmak, hafif kambur olmak: He stoops. Omuzlar kk. 3. to -e tenezzl etmek: I didn't think she'd stoop to doing that. Onu yapmaya tenezzl edeceini zannetmezdim. isim hafif kambur. stop at nothing (istediini elde etmek iin) hibir eyden ekinmemek.
1283
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(bir yere) uramak. uramak. 2. ngiliz ngilizcesi dar kmamak, evde kalmak.
stop off in stop off stop over in stop round stop short at
(bir yerde) durmak; mola vermek. (bir yerde) durmak; mola vermek. (bir yerde) mola vermek, durmak. uramak. (bir yerde) birdenbire durmak. 2. ii (belirli bir yere) vardrmamak.
birdenbire/anszn durmak, duruvermek. birini (bir ey yapmaktan) vazgeirmek. 2. birinin (bir ey yapmasn) engellemek.
stop up
mola vermek; paydos etmek. stop stap fiil (stopped, stopping) 1. durmak; stop/istop etmek; durdurmak; stop/istop ettirmek. 2. (bir eyi yapmaktan) vazgemek, -i brakmak, -i kesmek. 3. engellemek. 4. ngiliz ngilizcesi kalmak: Will you stop with us for supper? Akam yemeine kalr msn? 5. (ekin) denmesini durdurmak.
stop.gap stap'gp isim geici tedbir. stop.light stap'layt isim trafik lambas. stop.o.ver stap'ovr isim 1. mola; yolculuu kesip bir yerde geici olarak kalma. 2. konaklama yeri.
stopaj, vergilerin kaynanda kesilmesi. stop.page stap'c isim 1. durdurma. 2. (maatan yaplan) kesinti. 3. (grev yznden meydana gelen) kesinti, ilerin durmas; grev. 4. tkanma, tkanklk.
stopper
stop.per stap'r isim tka, tapa, tpa. fiil tkalamak, tapalamak, tpalamak.
1284
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stor.age str'ic isim 1. depoya koyma, depolama. 2. ardiye, depo creti. 3. bilgisayar bellek.
store
store str isim 1. dkkn; maaza. 2. stok, hazne. fiil 1. (bir eyi) (bir yerde) saklamak; (bir eyi) bir depoya koymak. 2. up iine atmak, biriktirmek.
storekeeper
store.room str'rum isim sandk odas; depo, ardiye. sto.rey str'i isim, ngiliz ngilizcesi baknz story sto.reyed str'id sfat, ngiliz ngilizcesi baknz storied sto.ried str'id sfat katl: a two-storied house iki katl bir ev.
stork strk isim leylek. alk tufan. storm strm isim frtna; saanak. fiil 1. iddetli bir ekilde hcum ederek (bir yeri) fethetmek; iddetli bir ekilde hcum etmek. 2. ok fkeli bir halde gitmek veya hareket etmek. 3. barp armak. 4. frtna esmek.
stormy
story
sto.ry str'i isim 1. hikye, yk. 2. makale. 3. konuma dili yalan, maval.
storybook storyteller
sto.ry.book str'ibk isim (ocuklar iin) hikye kitab. sto.ry.tell.er str'itelr isim 1. hikye anlatan kimse, masalc. 2. konuma dili yalanc.
stout
stout staut sfat 1. tombul, toplu, iman. 2. dayankl, salam, gl. 3. cesur, yrekli. 4. sadk, salam (desteki). isim koyu renkli bir eit bira.
stove stov fiil baknz stave stove.pipe stov'payp isim soba borusu. stow sto fiil 1. (away) in (bir eyi) dzenli bir ekilde (bir yere) koymak. 2. away ok (yemek) yemek. 3.
1285
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
away in/away on (bir tatta) kaak yolcu olarak saklanmak. stowaway stow.a.way sto'wwey isim saklanarak kaak yolculuk yapan kimse, kaak yolcu. straddle strad.dle strd'l fiil 1. (ata biner gibi) bacaklarn aarak (bir eyin) stne binmek; (bir eyin) stnde ata binmi gibi oturmak. 2. (bir yer) (her iki tarafnda) bulunmak. 3. (biri) (her iki taraf) desteklemek. straggle strag.gle strg'l fiil 1. in/back (gruptaki ou kimse veya srdeki ou hayvan geldikten sonra) ayr ayr gelmek veya dnmek. 2. (bir dal) (dierlerinden ayr ve biimsiz bir ekilde) bymek. 3. dzensiz bir ekilde etrafa dalm olmak. straggler strag.glerisim 1. gruptan/srden ayrlarak kendi bana kalm kimse/hayvan. 2. askeri dknt. straight ahead straight from the horse's mouth straight from the shoulder dosdoru, dmdz. en yetkili azdan renilmi. konuma dili dobra dobra, hibir eyi rtbas etmeden (konumak, sylemek). straight off straight out straight razor straight konuma dili hemen, derhal. konuma dili saknmadan. ustura. straight streyt sfat 1. doru; dz. 2. doru, yalan olmayan. 3. pe pee, arka arkaya. 4. aralksz, faslasz, ara vermeden. 5. sek (iki). 6. ciddi (bak). 7. konuma dili ecinsel olmayan. zarf 1. tam; doru, dz. 2. doru, hibir yere sapmadan. 3. hemen: He got straight to the point. Hemen konuya girdi. 4. doru drst, doru, iyi. straightaway straightedge straighten out straighten someone out straighten up straight.a.way streyt'wey zarf hemen, derhal. straight.edge streyt'ec isim cetvel, izgilik. dzeltmek; dzelmek. konuma dili birini doru yola getirmek. (bir yeri) bir dzene sokmak. 2. dorulmak, dik bir duruma gelmek.
1286
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
straight.en streyt'n fiil dorultmak. straight.for.ward streytfr'wrd sfat 1. apak, hibir eyi gizlemeyen. 2. akszl.
strain at a gnat and swallow a camel nemsiz bir eyi mesele yapp nemli bir eye hi aldrmamak; ufak bir kabahati mesele yapp byk bir yanla aldrmamak. strain every nerve strain one's ears strain one's eyes strain something out of strain elinden geleni yapmak, byk bir aba gstermek. duymaya/dinlemeye almak. gzlerine zarar vermek. (bir svy) szgeten geirip ondan bir ey karmak. strain streyn isim 1. (bitki iin) tr; (hayvan iin) cins, soy. 2. mzik ses; name. 3. zellik; irsi zellik. 4. tarz. strainer strait straitened strain.er strey'nr isim szge. strait streyt isim boaz. strait.ened streyt'nd sfat baknz be in straitened circumstances straitjacket straitlaced strait.jack.et streyt'ckt isim deli gmlei. strait.laced streyt'leyst sfat ahlak kurallarn ineyenleri sert bir dille eletiren, ahlak konusunda ok kat davranan. straits strand straitsisim boaz. strand strnd isim ky, sahil, kenar. fiil baknz be stranded strange stranger strangle strap strange streync sfat 1. tuhaf, garip, acayip. 2. yabanc. stran.ger streyn'cr isim yabanc. stran.gle strng'gl fiil bomak; boulmak. strap strp isim 1. kay. 2. (kadn elbisesini omuza tutturan) ask. fiil (strapped, strapping) (birini) kayla dvmek. strapless strata stratagem strategic strategy straplesssfat asksz (kadn elbisesi, mayo). stra.ta strey't, strt' isim baknz stratum strat.a.gem strt'cm isim taktik, manevra, oyun. stra.te.gic strti'ck sfat strateqik, gengdmsel. strat.e.gy strt'ci isim strateqi, gengdm.
1287
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
saman rengi. hasr apka. straw str isim saman. straw.ber.ry str'beri isim ilek. serseri kurun. stray strey fiil 1. from dolaarak (bulunmas gereken yerden) ayrlmak. 2. from (konuurken) (asl konudan) ayrlmak. isim yolunu arm hayvan veya ocuk.
streak
streak strik isim 1. evresinden farkl renkte olan ince izgi. It made a streak of light in the sky. Gkte izgi halinde bir k brakt. 2. zellik, taraf, yn. fiil 1. yldrm gibi gemek veya komak. 2. (bir yzeyde) renkli izgiler yapmak. 3. (saa) me yapmak.
stream
stream strim isim 1. dere; ay. 2. sel: People were coming and going in streams. nsanlar akn halinde gelip gidiyordu. 3. (akarsuda) aknt. fiil 1. akmak. 2. akn halinde gitmek, sel gibi akmak. 3. (sa, bayrak) dalgalanmak.
streamer
stream.er stri'mr isim 1. ince uzun bayrak, flama. 2. (renkli kttan yaplm) serpantin.
street door street sweeper street vender street vendor street streetcar streetwalker strength strengthen someone's hand strengthen
sokak kaps. sokaklar spren kimse veya makine. iportac. iportac. street strit isim sokak; cadde; yol. street.car strit'kar isim tramvay. street.walk.er strit'wkr isim fahie, orospu. strength strengkth isim kuvvet, g. birinin eline koz vermek. strength.en strengk'thn fiil kuvvetlendirmek, glendirmek; salamlatrmak; takviye etmek; pekitirmek, artrmak; kuvvetlenmek, kuvvet bulmak.
1288
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stress stres isim 1. gerilim. 2. stres. fiil vurgulamak. kural harfi harfine uygulamamak, kuraln bir ksmn grmezlikten gelmek.
abartmak. stretch stre fiil 1. germek. 2. esnetmek; esnemek: Rubber will stretch. Kauuk esner. 3. uzanmak: The lake stretched to the horizon. Gl ufka doru uzanyordu. 4. gerinmek. 5. (out) (uzuvlarn) alabildiine uzatmak: She stretched her arms. Kollarn alabildiine uzatt. 6. out uzanmak: He stretched out on the couch. Kanepenin stne uzand. 7. (belirli bir sre) boyunca devam etmek. isim 1. gerinme. 2. esneklik, elastikiyet. 3. blm, ksm, para.
stretcher strew
stretch.er stre'r isim sedye. strew stru fiil (strewed, strewed/strewn) samak, yaymak.
stricken
strick.en strk'n fiil baknz strike sfat with/by -e uram, yakalanm veya tutulmu: stricken by poverty fakir bir hale dm.
strict
strict strkt sfat 1. sert, kat, ok kuralc, kurallara ok bal. 2. tam; sk.
kurallara baklrsa. strict.lyzarf baknz strictly speaking strid.den strd'n fiil baknz stride uzun admlarla yryerek kmak. stride strayd fiil (strode, stridden) 1. uzun admlarla yrmek. 2. over bir admda -in stnden gemek. isim uzun adm.
strident
stri.dent strayd'nt sfat 1. grltl; tiz, rahatsz edici (ses). 2. rahatsz edici (renk). 3. kat, sert (ifade).
strife
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk strike a balance strike a bargain strike home strike it rich strike on strike one's flag strike out
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
uzlamak. anlamaya varmak, mutabk kalmak. canevinden vurmak. birdenbire zengin olmak. (bir eyi) kefetmek. teslim olmak, yenilgiyi kabul etmek. for -e doru gitmek. 2. saa sola vurmak, saa sola yumruk yadrmak.
strike sail strike someone down strike something out strike terror into strike the right note strike up a friendship strike up a tune Strike while the iron is hot. strike
yelkenleri mayna etmek. birini yere ykmak. 2. birini ldrmek. (iptal etmek iin) bir eyi izmek. (birini) dehete drmek. yerinde sz sylemek, laf gediine oturtmak. arkadalk kurmak. (bando, orkestra v.b.) bir para almaya balamak. Demir tavnda dvlr. strike strayk fiil (struck, struck/stricken) 1. vurmak. 2. arpmak. 3. (yldrm) dmek. 4. (kibriti) akmak, yakmak. 5. (piyanonun veya daktilonun tularna) basmak. 6. (saat) (belirli bir zaman) almak. 7. (birinde) izlenim brakmak. 8. (madeni paray) basmak. 9. grev yapmak. 10. birdenbire (birinin) aklna gelmek; birdenbire anlamak. 11. into (bir eyi) (baka bir eye) saplamak, vurmak.
striker
striking
string along with string along string bag string bean string instrument string out
konuma dili (ile) beraber gitmek veya gelmek. konuma dili (ile) beraber gitmek veya gelmek. file. alfasulyesi. mzik telli mzik aleti, telli alg. -i ipe asmak.
1290
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili 1. birine umut vererek aldatmak, birini oyalamak. 2. (vakit kazanmak iin) birini oyalamak.
konuma dili birini ipe ekmek. string strng isim 1. ip; sicim. 2. (telli alglarda) tel veya kiri; (piyanoda) tel. 3. bilgisayar dizgi.
stringed stringent
stringedsfat telli: stringed instrument telli alg. strin.gent strn'cnt sfat 1. sert, sk veya zor (ey). 2. buruk.
stringsisim telli alglar. string.y strng'i sfat 1. tel gibi. 2. tel tel. birinden (bir eyi) almak, birini (bir eyden) mahrum etmek.
strip
strip strp fiil (stripped, stripping) 1. (off) soymak; karmak; kazmak. 2. soymak, giysilerini karmak; soyunmak. 3. (motoru, tfei, makineyi, otomobili) skp paralara ayrmak. 4. (vitesin) dilerini koparmak/krmak; (vidann) burmalarn ezmek/yok etmek.
stripe
stripe strayp isim 1. (renkli) izgi, yol. 2. askeri (niformann koluna dikili, rtbe gsteren) erit, srma. 3. tr.
strip.edsfat izgili. strip.ling strp'lng isim gen delikanl. strip.per strp'r isim 1. vernik veya boyay karan madde. 2. konuma dili striptizci.
striptease strive
strip.tease strp'tiz isim striptiz. strive strayv fiil (strove, striven) abalamak, gayret etmek, uramak.
striv.en strv'n fiil baknz strive strode strod fiil baknz stride stroke strok isim 1. vuru, darbe. 2. fel, inme. fiil okamak, svazlamak.
stroll
stroll strol fiil around dolamak, gezmek; gezinmek. isim dolama, gezme; gezinti.
1291
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stroll.erisim puset. kfr, ar sz, sert dil. strong strng sfat 1. kuvvetli, gl. 2. dayankl; salam. 3. iddetli (rzgr, darbe). 4. sert (iki); koyu (kahve); demli, koyu (ay). 5. kesin (gr); sert (sz); derinden gelen, iddetli (duygu). 6. ok inandrc, kuvvetli (kant). 7. kesif, kuvvetli, ar (koku). 8. (borsadaki deerler iin) yksek. 9. Belirli bir say iin kullanlr: The army was ten thousand strong. Ordu on bin askerden ibaretti. zarf baknz be going strong be strong in
strong.box strng'baks isim ufak kasa. strong.hold strng'hold isim kale. strong-mind.ed strng'mayndd sfat bildiinden amaz, dncesinde kararl, iradesi kuvvetli.
strong-willed strng'wld sfat iradesi kuvvetli; inat. strop strap isim ustura kay, berber kay. strove strov fiil baknz strive struck str^k fiil baknz strike struc.tur.al str^k'rl sfat yapsal, strktrel. struc.ture str^k'r isim yap. fiil dzenlemek, biimlendirmek, ekillendirmek.
struggle
strug.gle str^g'l fiil abalamak, uramak, mcadele etmek. isim abalama, urama, mcadele.
strum
strum.pet str^m'pt isim fahie, orospu. strung str^ng fiil baknz string strut str^t fiil (strutted, strutting) kaslarak yrmek. isim 1. (atda) gsleme. 2. kaslarak yrme.
sigaray (bir eye) bastrarak sndrmek. sigaray (bir eye) bastrarak sndrmek. stub st^b isim 1. kullanlm bir eyden kalan para: cigarette stub sigara izmariti. 2. koan: check stub ek
1292
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
koan. fiil (stubbed, stubbing) (ayak parman) (sert bir eye) arparak incitmek. stubble stub.ble st^b'l isim 1. anz (biilmi ekinin yerde kalan saplar). 2. bir veya iki gnlk tra, tratan sonraki bir iki gn iinde uzayan sakal. stubborn stubbornness stuck stuck-up stub.born st^b'rn sfat inat, dik bal. stub.born.nessisim inatlk. stuck st^k fiil baknz stick stuck-up st^k'^p sfat, konuma dili burnu havada olan, kendini beenmi. stud stud st^d fiil (studded, studding) baknz be studded with isim 1. (bina duvarlarnn iskeletinde kullanlan) dikme, direk. 2. iri bal ivi. student studied stu.dent stu'dnt isim renci, talebe. stud.ied st^d'id sfat 1. iyice dnlm. 2. nceden prova edilmi gibi. studio studious stu.di.o stu'diyo isim stdyo. stu.di.ous stu'diys sfat 1. ders almay seven; bir konu zerinde aratrma yapmay seven. 2. dikkatli, zenli. study for the ministry study hall study papaz olmak iin okumak, papazlk eitimi grmek. (ortaokul veya liselerde) alma salonu. stud.y st^d'i fiil 1. (ders) almak. 2. okumak, ... renimi grmek. 3. at (bir yerde) eitim grmek; under (belirli bir hocann) nezaretinde almak/okumak. 4. konuma dili about -i iyice dnmek. Stuff and nonsense! Stuff it! stuff oneself stuff Ne sama! konuma dili Haydi oradan!/Zrvalama! tknmak, tka basa yemek yemek. stuff st^f isim 1. madde: What do you call that oily stuff? O yal maddenin ad ne? 2. (belirli bir tipe zg) karakteristikler. 3. eya; bagaq. 4. konuma dili yazlar. 5. argo (belirli bir) davran: I don't want any funny stuff out of you! Sakn bir tilkilik yapmaya kalkma! No
1293
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rough stuff! Metazori yok! fiil 1. (with) (ile) doldurmak. 2. tahnit etmek. 3. in -e (bir ey) tktrmak. 4. up (birinin burnunu) tkamak; (bir delii) doldurarak kapatmak, tkamak. stuffing stuff.ingisim 1. dolgu maddesi, dolgu. 2. (bir yiyecee doldurulan) malzeme; dolma ii. stuffy stuff.y st^f'i sfat 1. havasz. 2. fazla resmi davranan; fazla resmi, ar. stultify stul.ti.fy st^l'tfay fiil 1. (evk, heves, inisiyatif v.b.'ni) yava yava yok etmek. 2. -i kmaza sokmak. stultifying stul.ti.fy.ingsfat insann inisiyatifini yava yava yok eden; boucu. stumble stum.ble st^m'bl fiil 1. (on) (birinin) aya taklmak/srmek; tkezlemek. 2. (yksek sesle) okurken veya sylerken yanl yapmak; dili srmek. 3. sendelemek. 4. across/on/upon rasgele bulmak, tesadfen bulmak; tesadf etmek. isim srme. stumbling block stump engel. stump st^mp isim 1. ktk, kesilmi aacn toprakta kalan blm. 2. kesilmi bir uzvun bedende kalan blm. fiil 1. grltl bir ekilde yrmek, paldr kldr yrmek. 2. (oy toplamak veya destek salamak iin) her yerde bir nutuk ekerek (bir blgeyi) dolamak. 3. (birine) cevap veremeyecei bir soru sormak; hi cevap bulamamak. 4. (ayak parman) bir eye arparak incitmek. stun stun st^n fiil (stunned, stunning) 1. sersemletmek. 2. -i oke etmek, (birinde) ok etkisi yaratmak, -i ok artmak. stung stunk stunning stunt man stung st^ng fiil baknz sting stunk st^ngk fiil baknz stink stun.ning st^n'ng sfat ok gzel, harika, enfes. sinema tehlikeli sahnelerde aktrn yerine oynayan dublr.
1294
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stunt st^nt fiil -in bymesini/gelimesini nlemek. stunt.edsfat bodur, gelimesi nlenmi. stu.pe.fy stu'pfay fiil 1. sersemletmek, serseme evirmek. 2. oke etmek, ok artmak.
stupendous
stu.pen.dous stupen'ds sfat 1. dehet verici, mthi, hayrete dren. 2. muazzam, ok byk.
stupid
stu.pid stu'pd sfat 1. aptal, kaln kafal, ahmak, budala, enayi, dangalak. 2. sama, aptalca.
stupidity stupor
stu.pid.ityisim aptallk. stu.por stu'pr isim uyuuk hal, uyuukluk; sarho hal, sarholuk.
sturdy
stutter
sty stay isim (gzkapanda) arpack, itdirsei. stye stay isim (gzkapanda) arpack, itdirsei. style stayl isim 1. slup, biem; stil; tarz, biim. 2. zarif ve zgn bir tarz; lks bir tarz: She dresses with style. Zarif ve zgn bir tarzda giyiniyor. 3. moda. 4. model, tip; eit. fiil 1. (bir eye) (belirli bir) stil vermek. 2. (birine) (belirli bir ad) takmak/vermek.
styl.ise stay'layz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz stylize styl.ish stay'l sfat k. styl.ist stay'lst isim 1. (bir eye) (belirli bir) stil veren kimse, stilist: hair stylist sa modelleri yaratan kimse. 2. belirli bir slubu olan yazar; slupu, biemci.
stylize
styptic
styp.tic stp'tk sfat stiptik, kann akmasn durduran (madde). isim stiptik, stiptik madde.
suave
suave swav sfat 1. ho tavrl ve rahat; rahat ve kendinden emin. 2. ho tavrlaryla insanlar kandran. 3. ho fakat aldatc.
1295
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sub-nek 1. alt: submarine denizalt. 2. ikincil, alt: subcommittee altkurul. 3. yakn: subtropical astropikal.
subaltern
subcommittee subconscious
sub.com.mit.tee s^b'kmti isim altkurul. sub.con.scious s^bkan's sfat bilinalt, uuralt. isim baknz the subconscious
subcontract
sub.con.tract s^bkntrkt' fiil 1. (ii) taerona vermek. 2. taeron olarak (ii) almak. 3. taeronluk etmek.
subcontractor subdivide
sub.con.trac.torisim taeron, ikinci stenci. sub.di.vide s^bdvayd' fiil 1. tekrar blmek. 2. (araziyi) parselleyip zerine ev yapmak/yaptrmak. 3. parsellemek; parsellenmek.
subdivision
sub.di.vi.sion s^bdvq'n isim parsellenip zerine evler yaplm veya yaplacak olan yer.
subdue
sub.due s^bdu' fiil 1. (bir yeri, halk) zor kullanarak kontrol altna almak. 2. (birini) hizaya getirmek. 3. (bir istei, korkuyu) bastrmak.
ileride deitirme artyla. sub.ject sbcekt' fiil 1. to (birini) (olumsuz bir eye) maruz brakmak. 2. to (birine) (olumsuz bir ey) yapmak. 3. to -i buyruu altna almak; -in buyruu altna girmek: Don't subqect yourself to them! Onlarn buyruu altna girme!
subjective
subjectivity subjugate
sub.jec.tiv.i.tyisim znellik, sbqektiflik. sub.ju.gate s^b'cgeyt fiil 1. (bir halk) buyruu altna almak; (bir yeri) kontrol altna almak. 2. boyun edirmek, ram etmek.
subjunctive
sub.junc.tive sbc^ngk'tv isim, dilbilgisi istek kipi. sfat istek kipine ait.
1296
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sub.lease s ^blis' fiil to (asl kirac) (kiralad yeri) (bir bakasna) kiralamak; from (bir yeri) (asl kiracdan) kiralamak, kira ile tutmak.
sublet
sub.let s^blet' fiil (sublet, subletting) baknz sublease isim asl kirac tarafndan kiraya verilen yer.
sublimate
sub.li.mate s^b'lmeyt fiil 1. kimya sblimletirmek; sblimlemek. 2. ruhbilim (eilimi, istei) yceltmek.
sublime submarine
sub.lime sblaym' sfat yce, ulu. sub.ma.rine s^bmrin' sfat 1. denizalt. 2. denizaltnda yetien. isim (s^b'mrin) denizalt (gemi).
submerge
sub.merge sbmrc' fiil 1. -i suyun iine batrmak/daldrmak; suyun iine batmak/dalmak. 2. sular (bir yeri) kaplamak; sular altnda kalmak.
submerse submission
sub.merse sbmrs' fiil baknz submerge sub.mis.sion sbm'n isim 1. arz, arz edi, sunu, bildirme. 2. arzedilen ey, sunulan ey, maruzat; bildirilen gr. 3. teslimiyet, boyun eme.
sub.mis.sive sbms'v sfat uysal, itaatli, itaatkr. sub.mis.sive.nessisim uysallk. sub.mit sbmt' fiil (submitted, submitting) 1. teslim olmak, boyun emek. 2. arzetmek, sunmak, bildirmek, gndermek, vermek. 3. (fikir) ileri srmek.
subordinate
sub.or.di.nate sbr'dnt sfat ( baka bir eye gre) den aa kalan; -den sonra gelen; daha az nemli olan; bakasnn emrinde olan (kimse). isim bakasnn emrinde olan kimse.
subpena
sub.pe.na sbpi'n isim, hukuk ar, birini mahkemeye aran resmi yaz. fiil, hukuk (birini) mahkemeye armak, (birine) mahkeme ars yollamak.
subpoena
sub.poe.na spi'n isim, hukuk ar, birini mahkemeye aran resmi yaz. fiil, hukuk (birini) mahkemeye armak, (birine) mahkeme ars yollamak.
1297
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sub.scribe sbskrayb' fiil 1. to (dergi, gazete v.b.'ne) abone olmak. 2. to (bir gr) paylamak, (bir gre) taraftar olmak.
subscriber subscription
sub.scrib.erisim (dergi, gazete veya telefon iin) abone. sub.scrip.tion sbskrp'n isim 1. abonman, abone olma. 2. abonman, abonman creti.
subsequent
sub.se.juent s^b'skwnt sfat sonraki, sonra gelen, (belirli birr olay) takip eden.
subsequently subservient
sub.se.juent.lyzarf sonradan. sub.ser.vi.ent sbsr'viynt sfat uakvari, uak gibi davranan, fazlasyla itaatli.
subside
sub.side sbsayd' fiil 1. (frtna, rzgr, yamur) dinmeye balamak veya dinmek; (dalgal deniz) durgunlamaya balamak veya durgunlamak. 2. (fke, kavga v.b.) bitmeye yz tutmak veya bitmek. 3. (talep) azalmak. 4. (ate) dmek. 5. (selle gelen sular) ekilmeye balamak, ekilmek. 6. (toprak) kmek. 7. (bina) oturmak, (binada) tasman olmak.
subsidiary
sub.sid.i.ar.y sbsd'iyeri sfat yardmc, ek; ikincil, yan: subsidiary company yan irket. isim yan kurulu.
subsidise
subsidize
subsidy
subsist subsistence
sub.sist sbsst' fiil on ile geinmek; ile yaamak. sub.sist.ence sbss'tns isim 1. kendini geindirme. 2. birini geindiren ey; ekmek kaps; birini kt kanaat geindiren ey. 3. nafaka, geimlik.
substance
sub.stance s^b'stns isim 1. madde. 2. gerek, hakikat. 3. esas, asl, z. 4. asl anlam. 5. esasllk, nem: The speech lacked substance. Konumada nemli hibir ey yoktu.
1298
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sub.stan.tial sbstn'l sfat 1. ok doyurucu (yemek). 2. ok tatmin edici (maa). 3. salam ve dayankl. 4. byk. 5. salam, nemli (sebep, kant v.b.). 6. olduka zengin.
substantiate
substantive substitute
sub.stan.tive s^b'stntv isim, dilbilgisi isim. sub.sti.tute s^b'sttut isim 1. (geici bir sre iin) bakasnn yerine geen/konuan kimse; bakasnn grevini yapan kimse; bakasna veklet eden kimse, vekil; bakasnn yerine geirilen kimse. 2. baka bir eyin yerine kullanlan veya kullanlabilen ey. 3. yedek retmen. 4. yedek oyuncu. sfat 1. (geici bir sre iin) bakasnn yerine geen/alan, bakasnn grevini yapan; bakasna veklet eden; bakasnn yerine geirilmi. 2. baka bir eyin yerine kullanlan veya kullanlabilen. fiil 1. for (geici bir sre iin) (bakasnn) yerine almak; (bakasna) veklet etmek; -i (bakasnn) yerine altrmak; -i (bakasna) veklet ettirmek; -i (bakasnn) yerine geirmek. 2. for -i (baka bir eyin) yerine kullanmak. 3. spor for (yedek oyuncuyu) (baka bir oyuncunun) yerine oynatmak.
substitution
sub.sti.tu.tion s^bsttu'n isim 1. (geici bir sre iin) (birini) (bakasnn) yerine altrma. 2. (geici bir sre iin) (bir eyi) (baka bir eyin) yerine kullanma.
subterfuge
sub.ter.ra.ne.an s^btrey'niyn sfat yeralt. sub.ti.tle s^b'taytl isim 1. altbalk. 2. sinema altyaz. sub.tle s^t'l sfat 1. ince, hafif, hemen gze arpmayan. 2. meselenin ince taraflarn kavrayabilen/anlayabilen. 3. ince bir ekilde hazrlanm, ince bir zeky yanstan (plan v.b.).
1299
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sub.tle.ty s^t'lti isim 1. incelik: There's a subtlety in his work. Onun eserlerinde hemen gze arpmayan birtakm incelikler var. 2. (bir mesele veya dnceye ait) ince taraf, incelik. 3. ince fark.
subtract
sub.tract sbtrkt' fiil, matematik karma ilemi yapmak; from (bir sayy) (baka bir saydan) karmak.
sub.trac.tion sbtrk'n isim, matematik karma. sub.trop.ic s^btrap'k sfat baknz subtropical sub.trop.i.cal s^btrap'kl sfat astropikal. sub.urb s^b'rb isim varo, d mahalle. sub.ur.ban sbr'bn sfat 1. banliyye ait. 2. banliyde oturanlara zg.
subvention
subversion
sub.ver.sion sbvr'qn isim (insanlarn gven veya inancn sarsarak) (devleti, bir kurumu) kertme veya ykma.
subversive
sub.ver.sive sbvr'sv sfat (insanlarn gven veya inancn sarsarak) (devleti, bir kurumu) kerten veya ykan.
subvert
sub.vert sbvrt' fiil (insanlarn gven veya inancn sarsarak) (devleti, bir kurumu) kertmek veya ykmak.
subway
sub.way s^b'wey isim 1. metro (treni). 2. metro, metro ebekesi. 3. (yayalar iin) altgeit.
succeed
suc.ceed sksid' fiil 1. baarl olmak, baarmak; in (bir eyi yapmay) baarmak, becermek. 2. takip etmek, izlemek, -den sonra gelmek. 3. (birinin) yerine gemek; (birinin) halefi olmak; to (birinin yerine veya bir eye) halef veya vris olarak sahip olmak.
success
suc.cess skses' isim 1. baar, baarlm i. 2. baarma, baar. 3. baarl olan kimse.
successful
1300
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
suc.ces.sion skse'n isim 1. of (birbirini takip eden) bir sr (kimse); (birbirini takip eden) bir dizi (ey): This place has had a succession of owners. Bu yerin bir sr sahibi oldu. 2. birbirini takip etme: The events took place in rapid succession. Olaylar hzla birbirini takip etti. 3. (birinin yerine veya bir eye) halef veya vris olarak sahip olma. 4. hukuk halef olma. 5. halef olma hakk. 6. halefler.
successive
successor succor
suc.ces.sor skses'r isim halef; vris. suc.cor s^k'r fiil imdat etmek, imdadna yetimek. isim imdat, yardm.
succour
suc.cour s^k'r fiil imdat etmek, imdadna yetimek. isim imdat, yardm.
succulent
suc.cu.lent s^k'ylnt sfat 1. taze ve sulu (meyve, sebze). 2. lezzetli, kart olmayan (et).
succumb
suc.cumb sk^m' fiil 1. (to) dayanamamak, direnememek, yenilmek; dayanamayarak kar gelmekten vazgemek. 2. (to) (bir hastala) kar direnemeyip lmek, yenik dmek.
byle biri; yle biri. filan ey, filan, falan ey, falan. 2. filan, falan. Kmseme belirtir: The doctors, such as they were, had never heard of ether. Hekim geinenlerin lokmanruhundan haberi bile yoktu.
yle hikyeler insann kalbini burar. such s^ zamir 1. yle/yle/byle bir kii veya ey; yle/yle/byle kiiler veya eyler: It's his philosophy, if it may be called such. Onun felsefesidir, eer ona felsefe demek doruysa. His request was such that it couldn't be refused. Onun ricas geri evrilecek cinsten deildi. Such is life. te hayat byle. Such was not my intention. Niyetim yle deildi. 2. ... gibi: Fruits such as
1301
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
raspberries and blackberries don't keep for long. Aailei ve brtlen gibi meyveler abuk bozulur. sfat 1. yle; yle; byle: Such things are easy for her. Byle eyler ona kolay geliyor. It appears to be such. yle grnyor. 2. yle, o kadar; yle, u kadar; byle, bu kadar: It wasn't such a hard test. O kadar zor bir snav deildi. 3. -e benzeyen, -e benzer: It's a muskrat or some such thing. Miskfaresi veya ona benzer bir ey. He's got twenty such roses. Onda bunun gibi yirmi gl var. You'll do no such thing! yle bir ey yapamazsn! You can consult me about such matters. Bu gibi meselelerde bana danabilirsiniz. 4. Ne ...!/Ne kadar ...!: Such vulgarity! Ne adilik! suchlike such.like s^'layk sfat benzer. zamir buna benzeyenler, benzerler; benzer bir kii, benzer; benzer bir ey, benzer. suck up to suck konuma dili (birine) yaclk etmek. suck s^k fiil 1. emmek. 2. konuma dili (bir ey) berbat olmak. sucker suck.er s^k'r isim 1. konuma dili enayi, aptal. 2. (horoz ekeri gibi emilerek yenen) ubuklu eker. 3. (bitkinin dibinden kan) srgn, fkn, pi. 4. zooloji ekmen, vantuz. 5. (lastik) vantuz. suckle suction fan suction Sudan Sudanese suck.le s^k'l fiil -i emzirmek, -e meme vermek. emici vantilatr. suc.tion s^k'n isim emme. Su.dan sudn' isim Sudan, Sudan Cumhuriyeti. Su.da.nese sudniz' isim (Sudanese) Sudanl; Sudan Cumhuriyetli. sfat 1. Sudan, Sudan Cumhuriyeti'ne zg. 2. corafya Sudan, Sudan'a zg. 3. Sudanl; Sudan Cumhuriyetli. sudden suddenly sud.den s^d'n sfat ani. sud.den.lyzarf birdenbire, aniden, anszn.
1302
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
suds s^dz isim, oul 1. (sabunlu suyun stndeki) kpkler. 2. argo bira.
sudsy sue
sudsysfat kpkl. sue su fiil 1. (birini, bir kurumu) dava etmek, (birine/bir kuruma) dava amak. 2. for -i talep etmek.
suede
suede sweyd isim podset, set. sfat podsetten yaplm, podset, set.
su.et su'wt isim (sr veya koyun) iya. Su.ez suwez', su'wez isim Svey. zayiat vermek. suf.fer s^f'r fiil 1. strap ekmek, ac ekmek; -i ekmek; from (belirli bir hastalktan) mustarip olmak; from -in skntsn ekmek; for -in acsn ekmek. 2. (kt bir eye) uramak. 3. eski seviyesinden aa dmek: His work has suffered as a result of this. Bunun sonucunda ii eski seviyesinden aa dt.
sufferance
sufferer
suf.fer.erisim (bir hastalktan) mustarip olan kimse, (bir illetin) hastas olan kimse.
suffering
suf.fer.ing s^f'rng, s^f'rng isim strap, ac; dert; kahr; mihnet; eziyet, cefa; ile. sfat strap eken; dert/sknt iinde olan.
suffice
suf.fice sfays' fiil kfi gelmek, yetmek: Suffice it to say that I was not pleased. Sadece memnun olmadm sylemek yeter herhalde.
sufficiency
suf.fi.cient sf'nt sfat yeterli, kfi. suf.fix s^f'ks isim, dilbilgisi sonek. suf.fo.cate s^f'keyt fiil bomak; boulmak. suf.fo.cat.ingsfat boucu. suf.fo.ca.tionisim boma; boulma. suf.frage s^f'rc isim oy hakk.
1303
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
suf.fuse sfyuz' fiil kaplamak; doldurmak; yaylarak (belirli bir renge) boyamak.
Sufi Sufism sugar basin sugar beet sugar bowl sugar refinery sugar sugarcane sugarcoat
Su.fi su'fi isim mutasavvf, sofi. Su.fism su'fzm isim tasavvuf. ngiliz ngilizcesi ekerlik, eker kab. ekerpancar. ekerlik, eker kab. eker fabrikas. sug.ar g'r isim eker. fiil eker katmak. sug.ar.cane g'rkeyn isim ekerkam. sug.ar.coat g'rkot fiil 1. ekerle kaplamak. 2. (kt bir eyi) gzel ve masum bir kisve altnda saklamak. 3. (zor veya tatsz bir eyi) daha ekilir bir hale sokmak.
sugary
sug.ar.y g'ri sfat 1. ekerli; tatl. 2. abartl veya sahte bir tatll veya irinlii olan.
suggest
sug.gest sgcest', scest' fiil 1. (fikir) ileri srmek, ne srmek; teklif etmek, nermek. 2. (bir ey) (baka bir eyi) akla getirmek. 3. (belirli bir) izlenim brakmak, hissini vermek.
suggestion
sug.ges.tion sgces'n isim 1. ileri srlen fikir; teklif, neri. 2. belli belirsiz bir ey. 3. (fikir) ileri srme; teklif etme. 4. (bir ey) (baka bir eyi) akla getirme. 5. ruhbilim telkin.
suggestive
suicidal
su.i.ci.dal suwsayd'l sfat 1. intihar etme isteinden kaynaklanan. 2. intihara doru giden. 3. intiharla eanlaml. 4. kendini veya kurumu yok edecek (bir karar, bir hareket v.b.).
su.i.cide su'wsayd isim intihar. kendi istedii gibi yapmak. Nasl istersen! suit sut fiil 1. uygun gelmek; (birinin) zevkine veya ihtiyacna gre olmak. 2. (birine) yakmak, (birine)
1304
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gre olmak. 3. (bir eyin) adam olmak. 4. to (bir eyi) (baka bir eye) uygun bir hale getirmek. suitability suitable suit.a.bil.i.ty sutbl'ti isim uygunluk. suit.a.ble su'tbl sfat uygun; mnasip, msait; yerinde; elverili. suitcase suite suit.case sut'keys isim bavul. suite swit isim 1. (mobilya iin) takm. 2. birka odadan ibaret olan daire. 3. mzik sit. 4. maiyet. suitor suit.or su'tr isim talip: Mediha has three suitors. Mediha'nn talibi var. sulfur sulfuric sulk sul.fur s^l'fr isim, kimya kkrt. sul.fu.ric s^lfyr'k sfat, kimya slfrik. sulk s^lk fiil somurtmak, surat asmak. isim baknz be in a sulk be in the sulks have a fit of the sulks sulky sullen sulk.y s^l'ki sfat somurtkan, somurtuk, ask suratl. sul.len s^l'n sfat 1. fke dolu fakat sessiz. 2. (frtnaya gebe bir havaya zg) kuruni, karanlk (gk, bulutlar). sully sulphur sultan sultana sul.ly s^l'i fiil kirletmek, lekelemek; glge drmek. sul.phur s^l'fr isim, ngiliz ngilizcesi baknz sulfur sul.tan s^l'tn isim sultan (erkek hkmdar). sul.tan.a s^ltn', s^lta'n isim 1. sultani kuru zm. 2. camgzeli. 3. sultan (sultann kars/annesi/kzkardei/kz). sultry sul.try s^l'tri sfat 1. scak ve nemli (hava). 2. ehvet uyandran; ehvetli; ehvet dolu. sum something up sum bir eyi zetlemek. 2. bir durumu anlamak/kavramak. sum s^m isim 1. toplam, yekn, mecmu. 2. para miktar, mebla, tutar. 3. oul aritmetik. fiil (summed, summing) baknz sum something up sumac sumach summarise su.mac su'mk, su'mak isim sumak, somak. su.mach u'mk, u'mak isim sumak, somak. sum.ma.ri.se s^m'rayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz summarize summarize sum.ma.rize s^m'rayz fiil zetlemek.
1305
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sum.ma.ry s^m'ri sfat 1. zet halinde olan; ok ksa, detayl olmayan. 2. fazlasyla abuk yaplan. isim zet.
yazlk, sayfiye. sum.mer s^m'r isim yaz, yaz mevsimi. fiil yaz geirmek.
sum.mer.houseisim kameriye; ardak. sum.mer.sault s^m'rslt isim, fiil baknz somersault sum.merysfat yaz gibi; yaz akla getiren. politika zirve toplants. sum.mit s^m't isim 1. zirve, doruk. 2. politika zirve, zirve toplants.
summon
sum.mon s^m'n fiil 1. (birini) resmen emirle armak; (birini) artmak. 2. (toplantnn) yaplmas iin emir vermek. 3. (up) (gcn veya cesaretini) toplamak.
summons
sump sumptuous
sump s^mp isim, ngiliz ngilizcesi, otomotiv karter. sump.tu.ous s^mp'uws sfat 1. ok grkemli; ok atafatl; lks. 2. ok masrafl.
gnelenmek. sun s^n isim 1. gne. 2. gne . fiil (sunned, sunning) gnelenmek; gneletmek, gnelendirmek.
sun.bath s^n'bth isim gne banyosu. sun.bathe s^n'beydh fiil gne banyosu yapmak. sun.beam s^n'bim isim gne n. sun.burn s^n'brn isim (ciltteki) gne yan. fiil (sunburned/sunburnt) (birinin) cildi gneten yanmak.
sunburned
sunburnt
sundae
sun.dae s^n'di, s^n'dey isim st urup, krema, ceviz v.b.'yle kapl dondurma.
Sunday
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk sundial sundown sun-dried sundries sundry sunflower sung sunglasses sunk sunken
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sun.di.al s^n'dayl isim gne saati. sun.down s^n'daun isim gne batt zaman. sun-dried s^n'drayd sfat gnete kurutulmu. sun.dries s^n'driz isim, oul eitli ufak eyler. sun.dry s^n'dri sfat 1. eitli. 2. birka. sun.flow.er s^n'flauwr isim ayiei, gnebakan. sung s^ng fiil baknz sing sun.glass.es s^n'glsz isim, oul gne gzl. sunk s^ngk fiil baknz sink sunk.en s^ng'kn fiil baknz sink sfat 1. batk, suya gmlm. 2. kk (gzler, yanaklar).
sun.light s^n'layt isim gne . sun.lit s^n'lt sfat gneli. Sun.ni sn'i isim 1. Snniler, Snni. 2. Snni. Sun.nite sn'ayt isim Snni. sun.ny s^n'i sfat 1. gneli. 2. neeli. sun.rise s^n'rayz isim 1. gne doduu zaman. 2. gnein domas.
sunset
sun.shine s^n'ayn isim gne . sun.stroke s^n'strok isim gne arpmas. sun.tan s^n'tn isim (gnein ciltte meydana getirdii) bronzlama: You've got a good suntan. ok gzel bronzlamsn.
sun.up s^n'^p isim gne doduu zaman. sup s^p isim yudum. su.per su'pr sfat 1. konuma dili harika, ok gzel, sper. 2. fazlasyla, ar derecede.
superabundant superannuated
su.per.a.bun.dant suprb^n'dnt sfat ok bol. su.per.an.nu.at.ed suprn'yuweytd sfat ya haddinden dolay emekliye ayrlm.
superb supercede
su.perb sprb' sfat enfes, fevkalade, ok gzel. su.per.cede suprsid' fiil baknz supersede
1307
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
su.per.cil.i.ous suprsl'iys sfat bakalarna tepeden bakan; (birinin/bir eyin) ne kadar hor grldn belirten.
superdooper
superduper
superego superficial
su.per.e.go supri'go isim, ruhbilim stben, stbenlik. su.per.fi.cial suprf'l sfat 1. derin olmayan, yzeysel. 2. esasl olmayan, yzeysel, sathi; stnkr, geliigzel. 3. hi derinlemesine dnmeyen.
su.per.flu.ityisim lzumundan fazla bir miktar. su.per.flu.ous spr'fluws sfat lzumsuz, gereksiz. su.per.high.way suprhay'wey isim otoyol, otoban. su.per.hu.man supr.hyu'mn sfat insanst. su.per.im.pose suprmpoz' fiil on/over (bir eyi) (baka bir eyin) stne koymak/bindirmek, -e uygulamak.
superintendent
superior
su.pe.ri.or spr'iyr, spr'iyr sfat 1. daha yksek rtbeli; yksek (rtbe, snf). 2. stn nitelikli, stn kaliteli, stn. 3. daha kuvvetli. 4. daha ok. 5. kendini bir ey zannettiini gsteren. isim amir.
stnlk duygusu. su.pe.ri.or.i.ty spriyr'ti isim stnlk. dilbilgisi enstnlk derecesi. su.per.la.tive spr'ltv, spr'ltv sfat en iyi, mkemmel.
superman
su.per.mar.ket su'prmarkt isim spermarket. su.per.nat.u.ral suprn'rl sfat doast, tabiatst. su.per.pow.er suprpau'wr isim sper devlet.
1308
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
su.per.sede suprsid' fiil (yeni bir ey) (eski bir eyin) yerini almak.
supersonic superstar
su.per.son.ic suprsan'k sfat spersonik, sesst. su.per.star su'prstar isim, sinema, mzik, tiyatro byk yldz, sperstar.
superstition
superstitious
su.per.sti.tious suprst's sfat 1. bo inantan kaynaklanan. 2. bo inanlara inanan; bo inanlarn etkisinde olan.
supervene
su.per.vene suprvin' fiil (bir olay/bir durum srerken) (baka bir ey) meydana gelmek; (bir olay/bir durum meydana geldikten sonra) (baka bir ey) meydana gelmek.
supervise
supervision
supervisor supine
su.per.vi.sorisim ef, amir. su.pine supayn' sfat 1. srtst yatan. 2. miskin, pasif, inisiyatiften yoksun.
supper supplant
sup.per s^p'r isim akam yemei. sup.plant splnt' fiil 1. (birinin) ayan kaydrp yerine gemek. 2. (yeni bir ey) (eski bir eyin) yerini almak.
supple
supplement
sup.ple.ment s^p'lmnt isim ilave, ek. fiil by (belirli bir ey yaparak) (bir eyin) eksikliklerini gidermek; by (belirli bir ey yaparak) (bir eyi) artrmak; with (belirli bir eyle) (bir eyi) artrmak.
sup.ple.men.ta.rysfat ek olan, ek. sup.pli.ant s^p'liynt isim yalvaran kimse. sup.pli.cant s^p'lknt isim yalvaran kimse. sup.pli.cate s^p'lkeyt fiil yalvarmak.
1309
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sup.pli.ca.tion s^plkey'n isim yalvarma, yalvar. sup.pli.er splay'r isim mal salayan kimse veya firma. ekonomi sunu ve istem, arz ve talep. sup.ply splay' fiil with (birinin ihtiyacn) karlamak; (bir eyi) bulup (mteriye) ulatrmak. isim 1. (ileride kullanlmak zere hazr olan) miktar. 2. oul gereler, malzeme, materyal.
support
sup.port sprt' fiil 1. desteklemek, arka olmak. 2. (birini) geindirmek. 3. tamak; payandalamak; (- in arln) kaldrmak. 4. pekitirmek. 5. beslemek; ayakta tutmak. 6. (birini) (manen) ayakta tutmak. 7. (bir eyin) masraflarn ekmek/karlamak. 8. tahamml etmek, ekmek. isim 1. destekleme, destek. 2. askeri destek. 3. destek, dayanak, yapda destek unsuru. 4. (maddi veya manevi) destek.
supporter
sinema yardmc oyuncular. sup.por.tive spr'tv sfat destekleyici, destek verici. sup.pose spoz' fiil 1. zannetmek, sanmak: I suppose so. yle zannediyorum. 2. farzetmek, varsaymak.
sup.posedsfat zannedilen, farzedilen. sup.pos.ed.ly spo'zdli zarf gya, szmona. sup.po.si.tion s^pz'n isim zan, tahmin, varsaym, faraziye.
suppress
sup.press spres' fiil 1. bastrmak, durdurmak; yok etmek. 2. gizli tutmak. 3. (bir haberin veya yaynn) kmasn yasaklamak.
suppression
sup.pres.sion spre'n isim 1. bastrma, durdurma; yok etme. 2. gizli tutma. 3. (bir haberin veya yaynn) kmasn yasaklama.
suppurate
sup.pu.rate s^p'yreyt fiil 1. (yaradan) irin/cerahat akmak. 2. (yara) irin/cerahat toplamak, irinlenmek.
supremacy
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yargtay, en yksek mahkeme. su.preme sprim', sprim' sfat 1. en byk, stn; stn derecedeki. 2. en yksek rtbeli. 3. en nemli.
su.ra sr' isim (Kuran'da) sure. su.rah sr' isim (Kuran'da) sure. sur.charge srarc' fiil 1. (birinden) ek bir cret istemek. 2. fazlasyla yklemek. 3. (pula) srarq yapmak. isim 1. ek cret. 2. fazla yk. 3. (pula yaplan) srarq.
sure enough
konuma dili Tabii!/Hayhay! sure r sfat 1. emin: She's sure of this. Bundan emin. 2. kesin, muhakkak: It's sure to happen. Onun olaca kesin. zarf, konuma dili 1. Tabii!/Hayhay!: Sure! Tabii! 2. baya, epey: They sure are hardworking! Onlar baya alkan!
sure.fire r'fayr sfat, konuma dili kesin. sure.foot.ed r'ftd sfat aya hi kaymaz, srmez. sure.ly r'li zarf muhakkak. sure.ty r'ti, r'ti isim 1. kefil. 2. (para olarak) kefalet.
surf
surf srf isim 1. kyya arpp atlayan dalgalar. 2. kyya arpp atlayan dalgalarda oluan beyaz kpkler. fiil, spor srf yapmak.
surface
sur.face sr'fs isim 1. yzey, sath. 2. (suya, svya ait) yz. 3. d yz, d grn. fiil 1. (balk, denizalt) suyun yzne kmak. 2. (yolu) (bir maddeyle) kaplamak. 3. konuma dili grnmek, gzkmek, ortaya kmak.
surfboard
1311
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sur.feit sr'ft isim 1. fazlalk. 2. fazlasyla (yemek) yeme veya ime. fiil fazlasyla yedirmek, iirmek veya doldurmak.
surf.er sr'fr isim srf. surf.ing srf'ng isim, spor srf. surge src fiil 1. (deniz) kabarmak, kaynamak. 2. against (dalga) ykselip -e arpmak. 3. up (dalga) iddetle ykselmek. 4. (elektrik cereyan, fiyatlar, satlar v.b.) aniden ykselmek. 5. hrya etmek, akn akn gitmek. 6. dalgalar halinde yaylmak. 7. up birdenbire (birinin) iini (bir his) kaplamak/doldurmak. isim 1. (bir his) aniden ve iddetle belirme. 2. dalgalar halinde yaylma. 3. (elektrik cereyan, fiyatlar, satlar v.b.) aniden ykselme. 4. (insanlar, hayvanlar iin) akn, akn halinde gitme.
surgeon surgery
sur.geon sr'cn isim cerrah, operatr. sur.ger.y sr'cri isim 1. cerrahi; cerrahlk, operatrlk. 2. ngiliz ngilizcesi muayenehane. 3. ngiliz ngilizcesi (milletvekilinin) (seim blgesinde kendi semenleriyle yapt) grme.
surgical
sur.gi.cal sr'ckl sfat 1. cerrahi, cerrahiye ait. 2. ameliyatlarda kullanlan. 3. ameliyatla yaplan.
surly surmise
sur.ly sr'li sfat sinirli ve nobran, aksi ve kavgac. sur.mise srmayz' isim tahmin, zan, san. fiil tahmin etmek, zannetmek, sanmak; sansna kaplmak.
surmount
sur.mount srmaunt' fiil 1. stesinden gelmek, hakkndan gelmek. 2. -in stnden ykselmek. 3. -in stnde durmak.
surname surpass
sur.name sr'neym isim soyad. sur.pass srps' fiil (stnlk asndan) gemek; geride brakmak.
surpassing surpassingly
1312
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sur.plus sr'pls isim artakalan miktar; retim fazlas. sfat fazla, fazla miktarda: surplus military supplies levazm fazlas.
surprise
sur.prise srprayz' isim srpriz; aknlk; hayret. fiil 1. (birine) srpriz yapmak; (birini) artmak. 2. (birini) gafil avlamak; (bir yere) baskn yapmak.
sur.pris.ing srpray'zng sfat artc. sur.re.al sri'yl sfat gerekst. sur.re.al.ism sri'ylzm isim gerekstclk, srrealizm.
sur.re.al.istsfat, isim gerekstc, srrealist. kendini (bir eye) vermek. sur.ren.der sren'dr fiil 1. teslim etmek; teslim olmak. 2. -den feragat etmek; vermek, brakmak. isim 1. teslim. 2. feragat; verme, brakma, terk.
surreptitious
surrogate
sur.ro.gate sr'geyt isim 1. vekil. 2. bakasnn yerini tutan veya bakasnn yerine kullanlan kimse veya ey. sfat bakasnn yerini tutan veya bakasnn yerine kullanlan (kimse veya ey).
surround
sur.round sraund' fiil 1. evrelemek, evirmek, -in etrafn evirmek/sarmak. 2. askeri kuatmak, sarmak.
sur.round.ingsfat evredeki, etraftaki. sur.round.ingsisim, oul evre, muhit; ortam. sur.veil.lance srvey'lns isim (birinin faaliyetlerini) gizlice izleme.
survey
surveyor survival
sur.vey.orisim yeri len/mesaha eden kimse. sur.viv.al srvay'vl isim 1. hayatta kalma. 2. kalnt, artakalan ey.
1313
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sur.vive srvayv' fiil 1. hayatta kalmak; sa kalmak. 2. ayakta kalmak. 3. (birinden) uzun yaamak. 4. (afet, kaza veya zor bir durumu) atlatmak.
survivor
sur.vi.vor srvay'vr isim 1. sa kalan kimse. 2. ayakta kalan ey. 3. konuma dili zor durumlar gsleyip atlatabilen kimse.
susceptible
sus.cep.ti.ble ssep'tbl sfat evresindekilerden kolaylkla etkilenen; duygularna kolaylkla kaplan (biri).
suspect
sus.pect s^s'pekt sfat kukulu, pheli, phe uyandran; sakncal; mimli. isim sank, zanl.
suspend
sus.pend sspend' fiil 1. asmak; sarktmak. 2. (from) geici olarak uzaklatrmak, tardetmek. 3. (cezay) ertelemek, tecil etmek. 4. geici olarak durdurmak, kesmek; ara vermek; tatil etmek. 5. geici olarak yrrlkten kaldrmak; askya almak.
suspender
sus.pend.er sspen'dr isim 1. (pantolonun dmesini nlemek iin) ask. 2. ngiliz ngilizcesi qartiyer.
sus.pense sspens' isim, sinema sspans, geciktirim. sus.pense.fulsfat sspans dolu. asma kpr. sus.pen.sion sspen'n isim 1. asma, sarktma; aslma, sarktlma. 2. geici olarak uzaklatrma veya uzaklatrlma. 3. (cezay) erteleme; (ceza) ertelenme. 4. geici olarak durdurma veya durdurulma. 5. geici olarak yrrlkten kaldrma veya kaldrlma; askya alma veya alnma. 6. kimya sspansiyon, aslt. 7. otomotiv sspansiyon.
suspicion suspicious
sus.pi.cion ssp'n isim kuku, phe. sus.pi.cious ssp's sfat 1. kuku dolu; phe iinde; kuku duyan: You seem suspicious. phe ediyor gibisin. He's suspicious by nature. pheci biri o. 2. pheli, phe uyandran.
1314
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sus.tain ssteyn' fiil 1. ayakta tutmak; -in yaamasn salamak; -in kmesine engel olmak; devam ettirmek, srdrmek. 2. (arl) ekmek. 3. dorulamak, tasdik etmek. 4. kaldrmak, katlanmak. 5. hukuk (hkim) (bir eyin) doru olduunu kabul etmek. 6. (kt bir eye) uramak.
sustained
sus.tain.edsfat 1. bandan sonuna kadar ayn gle srdrlen. 2. bandan sonuna kadar ayn kalitede/seviyede srdrlen.
sustenance
sus.te.nance s^s'tnns isim 1. yiyecek bir ey/eyler, yiyecek/yiyecekler. 2. (bir yiyecein iindeki) besleyici maddeler. 3. ayakta tutma; yaamasn salama; kmesine engel olma. 4. ayakta tutan ey.
svelt svelt sfat ince ve zarif, narin. svelte svelt sfat ince ve zarif, narin. swab swab isim ufak bir ubuun ucuna takl hidrofil pamuk veya bez paras. fiil (swabbed, swabbing) (pamuklu ubukla) temizlemek.
swaddle
kundak bezleri. swag.ger swg'r fiil 1. kasla kasla yrmek. 2. sallana sallana yrmek.
gururunu bir yana brakmak. kelimeleri yutmak, kelimeleri net bir ekilde telaffuz etmemek. 2. yanlm olduunu itiraf etmek; tkrdn yalamak.
swallow something hook, line, and sinker konuma dili bir yalan tamamen yutmak, bir yalana tamamen inanmak. swallow swal.low swal'o fiil 1. yutmak. 2. yutmak, sesini karmadan sineye ekmek. 3. konuma dili yutmak, kanmak, aldanmak, inanmak. 4. yutkunmak. isim yudum. swam swam swm fiil baknz swim
1315
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
swamp swamp isim bataklk. fiil 1. suyla doldurmak. 2. (bir eylerin ar miktarda olmas) skk veya zor bir duruma sokmak: They're swamping us with orders. Bizi siparilere bouyorlar.
swampysfat bataklk, batak. efsaneye gre kuunun lmeden nceki son ve gzel t. 2. bir sanatnn son eseri/gsterisi.
swan swan isim kuu. swank swngk sfat, konuma dili k ve lks. swank.y swng'ki sfat, konuma dili k ve lks. swap swap fiil, konuma dili (swapped, swapping) dei toku etmek, trampa etmek, deitirmek, takas etmek. isim dei toku, trampa, takas.
swarm
swarm swrm isim 1. oul, toplu haldeki arlar. 2. sr. fiil 1. (arlar) oul halinde kovandan ayrlmak. 2. akn etmek, akn halinde gitmek. 3. (with) kaynamak, ok miktarda toplanmak/birikmek, ylmak, ymak.
swarth.y swr'dhi sfat esmer (kii, ten). swash.buck.ler swa'b^klr isim afili kabaday. swash.buck.lingsfat 1. afili bir kabaday gibi. 2. macera dolu ve heyacan verici (hikye, roman v.b.).
swastika swat
swas.ti.ka swas'tk isim gamal ha. swat swat fiil (swatted, swatting) (sineklik, drlm gazete, beysbol sopas veya elle) vurmak.
swatch
swatch swa isim 1. numunelik kuma, deri veya kt paras, eantiyon, numune. 2. para, yer.
swath
swath swath isim 1. (erit halinde uzanan) alan, erit. 2. trpan, bime makinesi v.b.'nin bir geite kestii yer.
swathe
swathe sweydh fiil in (sarg, giysi, rt veya kuma) ile sarmalamak, ile sarp sarmalamak, ile sarmak.
swatter
sway
sway swey fiil 1. (dik duran bir ey, biri) (bir yandan br yana) sallanmak; sallamak. 2. (birini) etkileyerek
1316
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ynlendirmek; (birini) (bir karara) yneltmek: In the end it was Emine's greed for money that swayed smet. Eninde sonunda smet'in kararn belirleyen ey Emine'nin para hrsyd.. isim 1. sallanma. 2. nfuz. 3. egemenlik, hkimiyet, hkmranlk. swear at swear by swear like a trooper swear off swear someone in (birine) kfretmek. -e ok gvenmek. svp saymak, kalay basmak. (bir eyi yapmamak iin) tvbe etmek. birine ant iirerek bir makama geirmek. 2. birine ant iirmek. swear someone to swear (belirli bir konu) hakknda (birine) yemin ettirmek. swear swer fiil (swore, sworn) 1. kfretmek, svmek. 2. yemin etmek, ant imek; (birine) yemin verdirmek, ant iirmek. swearword sweat blood sweat it out sweat something out sweat suit sweat swear.word swer'wrd isim kfr, svg. ok almak, epey ter dkmek. 2. ok endie etmek. (zor bir duruma) dayanmak. 2. endie iinde beklemek. ter dkerek bir eyi vcudundan atmak. eofman. sweat swet isim 1. ter. 2. (souk bir yzeyin stnde oluan) damlalar, ter. 3. ter dkme. fiil 1. terlemek. 2. (cam, bardak v.b.) terlemek, buulanmak. 3. konuma dili endie etmek. 4. (iindeki su) ter eklinde szmak, terlemek. sweater sweaty sweat.er swet'r isim kazak, hrka, sveter, pulover. sweat.y swet'i sfat 1. terli. 2. ter kokan. 3. terleten, terletici (hava). Swede Sweden Swedish Swede swid isim sveli. Swe.den swid'n isim sve. Swed.ish swi'd isim svee. sfat 1. sve, sve'e zg. 2. svee. sweep someone off her feet sweep someone off his feet birini kendine srsklam k etmek. birini kendine srsklam k etmek.
1317
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi yok etmek. (bir yeri) sprmek. sweepfiil (swept) 1. sprmek. 2. away yok etmek; silip sprmek; alp gtrmek; srklemek. 3. (bir yerin) zerinden gemek; istila etmek: Fire swept the area. Yangn blgeyi kasp kavurdu. Fear swept the country. lkeyi korku sard. 4. kendinden emin bir ekilde hzla veya hmla yrmek. 5. taramak: His eyes swept over the crowd. Gzleri kalabal tarad. 6. akn etmek. 7. uzanmak: The mountains sweep down to the sea. Dalar denize kadar uzanyor. 8. bir el hareketiyle (bir yere) itmek/ekmek: She swept the curtains aside. Perdeleri bir yana ekiverdi. isim 1. sprme. 2. tek bir (el, kol v.b.) hareketi. 3. ok geni bir alan. 4. geni kvrm, kavis veya dneme. 5. kapsam. 6. tarama, sk arama.
sweeper
sweep.er swip'r isim 1. elektrik sprgesi. 2. sprme makinesi veya arac. 3. sprc.
sweeping
sweep.ing swi'png sfat 1. ok kapsaml, ok geni, byk apta. 2. fazla genel, yeterince fark gzetmeyen. 3. geni, panoramik (manzara).
sweepings sweepstakes
sweet corn sweet pea sweet pepper sweet potato sweet water sweet
tatl bir msr tr. trahi, trahi. dolmalk biber; arliston biberi, tatl biber. tatlpatates, sarmakpatatesi. tatl su. sweet swit sfat 1. tatl; ekerli. 2. tatl, ho; sevimli, irin: sweet sounds ho sesler. a sweet lady tatl bir hanm. isim 1. ngiliz ngilizcesi tatl. 2. ngiliz ngilizcesi eker. 3. oul ekerli yiyecekler.
sweetbread
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sweet.en swit'n fiil 1. tatllatrmak, tatl yapmak, eker tad vermek. 2. daha ho yapmak; daha ho bir hale getirmek, tatllatrmak, daha ekici yapmak; iticiliini azaltmak.
sweetener
sweetening
sweet.en.ingisim 1. tatllatrma, tatl yapma. 2. daha ho yapma; tatllatrma, daha ekici yapma; iticiliini azaltma. 3. (yiyecek veya iecei) tatl yapan madde, tatlandrc.
sweet.heart swit'hart isim sevgili. sweet.ie swi'ti isim, konuma dili sevgili. sweet-talk swit'tk fiil (birini) tatl szlerle ikna etmek veya kandrmak.
swell
swell swel fiil (swelled, swelled/swollen) 1. imek, kabarmak; iirmek. 2. artmak; artrmak. 3. denizcilikle ilgili (yelken) (rzgrla) dolmak/imek; (rzgr) (yelkeni) doldurmak/iirmek. 4. (fke v.b.) kabarmak: He swelled with anger. fkesi kabard. isim 1. l dalga. 2. dalgalanma. 3. artma, art. sfat, konuma dili harika, ok gzel.
swelling
swelter
sweltering
swept swerve
swept swept fiil baknz sweep swerve swrv fiil 1. birdenbire baka bir tarafa ynelmek; (tat) birdenbire baka bir yne srmek: He swerved the car to the right to avoid hitting the dog. Kpee arpmamak iin direksiyonu birden saa krd. 2. (hedeften, fikirden, inantan) ayrlmak, sapmak. isim 1. birdenbire baka bir tarafa ynelme/yneli; (tat)
1319
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
baka bir yne srme. 2. (hedeften, fikirden, inantan) ayrlma, sapma. swift swift swft sfat 1. abuk, hzl, sratli. 2. konuma dili akll; makul; zeki. swiftness swig swift.nessisim abukluk, hz, srat. swig swg fiil, konuma dili (swigged, swigging) imek. isim yudum. swill swill swl fiil 1. ok imek. 2. (domuza) sulandrlm yemek artklar vermek. 3. stne su dkerek (bir yeri) temizlemek. isim (domuza yedirilen) sulandrlm yemek artklar. swim swim swm fiil (swam, swum, swimming) 1. (suda) yzmek: They were swimming in the creek. ayda yzyorlard. 2. (akarsu, gl v.b.'ni) yzerek gemek. 3. (bir ey iinde) yzmek; (bir eyle) dolu olmak; (bir eye) bol miktarda sahip olmak: These beans are swimming in grease. Bu fasulye a iinde yzyor. She was swimming in money. Para iinde yzyordu. 4. (birinin ba) dnmek. 5. yzdrmek; -in yzmesine yardm etmek: He swam the horse across the river. At yzdrerek nehirden geirdi. isim yz, yzme: Where do you take your morning swim? Sabahlar nerede yzyorsun? sfat yzmekle ilgili; yzerken kullanlan veya giyilen. swimming pool swimming trunks yzme havuzu. (erkekler iin) mayo: He bought a pair of swimming trunks. Mayo ald. swimming swimmingly swimsuit swindle swim.ming swm'ng isim yzme. swim.ming.lyzarf baknz go swimmingly swim.suit swm'sut isim mayo. swin.dle swn'dl fiil dolandrmak, dolandrclk etmek. isim dolandrma; dolandrclk. swindler swin.dlerisim dolandrc.
1320
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
harekete geivermek. swing swng fiil (swung) 1. (sarka gibi) sallanmak; sallamak. 2. (bir yne) evirivermek. 3. asmak. 4. (beysbol veya golf sopas, tenis raketi, orak v.b.'ni) sallamak; (baltay) indirmek; (sopay, bastonu) savurmak. 5. (oylar/seimin sonucunu) tayin etmek. 6. baarmak, becermek: Can you swing a new car on your present salary? imdiki maanla yeni bir araba satn alabilir misin? 7. around dnvermek. 8. (geni bir yay izerek) (bir yne doru) dnmek. 9. (bir eye tutunarak) (bir yerden) (baka bir yere) atlamak/sramak. 10. (bir durumdan) (baka bir duruma) geivermek. 11. salna salna yrmek/gitmek. 12. at (birine) yumruk savurmak. 13. (kap, kpr v.b.) (bir eksen zerinde) dnmek; -i dndrmek: She was swinging on the gate. Kapnn zerinde bir ileri bir geri sallanyordu. The door swung to. Kap kendiliinden kapand. isim 1. (beysbol sopas, tenis raketi, orak v.b.'ni) sallama, sallay; (baltay) indirme, indiri; (sopay, bastonu, yumruu) savurma, savuru. 2. (sarka gibi) sallanma, sallan; sallama, sallay. 3. (bir durumdan) (baka bir duruma) geiverme. 4. salncak.
swinish swipe
swin.ish sway'n sfat ok kaba; hayvani, hayvanca. swipe swayp fiil 1. konuma dili almak, armak, araklamak, yrtmek. 2. arpmak, vurmak. 3. at (birine) yumruk savurmak; (bir eyi) -e doru yle bir sallamak. isim vurmak amacyla yaplan hareket; yumruk savurma; (bir eyi) sallama.
1321
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
swirl swrl fiil dnmek; girdap gibi dnmek, helezonlaarak dnmek; dndrmek; girdap gibi dndrmek; helezonlatrarak dndrmek. isim dnme; girdap gibi dnme, helezoni dn; girdap, helezon; helezoni kvrm.
swish
swish sw fiil 1. (havada hareket ederken) slk gibi ses karmak. 2. (yapraklar, ipek v.b.) hrdamak. isim 1. slk gibi keskin bir ses. 2. hrt.
Swiss
Swiss sws isim (Swiss) svireli. sfat 1. svire, svire'ye zg. 2. svireli.
(dmesini evirerek) (elektrikli bir aygt) kapatmak. (dmesini evirerek) (elektrikli bir aygt) amak. switch sw isim 1. elektrik anahtar/dmesi, anahtar, dme, komtatr; alter. 2. demiryolu makas. 3. (uzun bir) posti. 4. deitirme, deiiklik. 5. (kesilmi) ok ince dal. fiil 1. deimek; deitirmek. 2. -i ince bir dalla dvmek. 3. (hayvan) (kuyruunu) (bir yandan br yana) sallamak; (hayvann kuyruu) (bir yandan br yana) sallanmak.
switch.blade sw'bleyd isim sustal bak, sustal. santralc, santral; santral memuru/memuresi. switch.board sw'brd isim telefon santral. Swit.zer.land swt'srlnd isim svire. dner sandalye; dner koltuk. swiv.el swv'l isim 1. frdnd, serbest bir eksenle balanm ift halka. 2. (tfek) at kancas. fiil (swiveled/swivelled, swiveling/swivelling) around dnvermek; dndrvermek.
swivet
swob swab isim, fiil baknz swab swol.len swo'ln fiil baknz swell sfat imi, i. swoon swun fiil baylmak. isim baylma, baygnlk, baygn hal.
1322
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
swoop
swoop swup fiil (down) (ku) birdenbire inmek. isim 1. ani ini. 2. baskn, polis baskn.
swopfiil, isim baknz swap sword srd isim kl. sword.fish srd'f isim (swordfish/swordfishes) klbal.
swordsman
swore swr fiil baknz swear sworn swrn fiil baknz swear ngiliz ngilizcesi, konuma dili (dersi) ok almak, inek gibi almak.
swot
swot swat fiil, ngiliz ngilizcesi, konuma dili (swotted, swotting) ok ders almak, ineklemek. isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili 1. inek, ok ders alan renci. 2. ok alma, ok abalama.
swum swung sycophancy sycophant syllable syllabus symbol symbolic logic symbolic symbolise
swum sw^m fiil baknz swim swung sw^ng fiil baknz swing syc.o.phancyisim dalkavukluk. syc.o.phant sk'fnt isim dalkavuk. syl.la.ble sl'bl isim hece, seslem. syl.la.bus sl'bs isim (syllabuses/syllabi) zet. sym.bol sm'bl isim sembol, simge. simgesel mantk. sym.bol.ic smbal'k sfat sembolik, simgesel. sym.bol.ise sm'blayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz symbolize
symbolism symbolist
sym.bol.ismisim sembolizm, simgecilik. sym.bol.istisim sembolist, sembolizm yanls, simgeci. sfat sembolist, sembolizmle ilgili, simgeci.
1323
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
symmetric
symmetrical
symmetry sympathetic
sym.me.try sm'tri isim simetri, bakm. sym.pa.thet.ic smpthet'k sfat 1. birinin duygularn anlayp paylaan, anlayl, halden anlayan. 2. sempatik, scakkanl. 3. olumlu, iyi.
sympathise
sympathize
sym.pa.thize sm'pthayz fiil 1. with (birinin) duygularn anlayp paylamak, halini anlamak. 2. with (gr, fikri) anlayp paylamak/desteklemek.
sympathizer sympathy
sym.pa.thizerisim sempatizan. sym.pa.thy sm'pthi isim 1. anlay, halden anlama. 2. duygudalk, sempati. 3. oul (belirli bir eyden yana olan) grler.
symphony symptom
sym.pho.ny sm'fni isim, mzik senfoni. symp.tom smp'tm isim 1. tbbi semptom, bulgu, belirti. 2. iaret, alamet, belirti.
synagogue sync
syn.a.gogue sn'gag isim sinagog, havra. sync sngk fiil, konuma dili baknz synchronize isim, konuma dili baknz be in sync be out of sync
synchronise
synchronism
synchronize
syn.chro.nize sng'krnayz fiil 1. senkronize etmek, senkronik/ezamanl bir hale getirmek. 2. sinema senkronize etmek, elemek.
synchronizer
syn.chro.nizerisim senkronizr.
1324
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
syn.co.pate sng'kpeyt fiil, mzik senkoplamak. syn.co.patedsfat, mzik senkoplu. syn.co.pa.tion sng.kpey'n isim, mzik senkop. syn.di.cate sn'dkt isim 1. gazetelere bant-karikatr, karikatr, makale veya haber satan aqans. 2. bir ynetim altnda bulunan ayn trden bir grup ticari kurulu: a newspaper syndicate ayn ynetim altnda bulunan gazeteler grubu. 3. yasad iler eviren rgt. fiil 1. bir aqans araclyla (bant- karikatr, karikatr, makale veya haberi) birok gazeteye satarak gazetelerde srekli yaymlanmasn salamak. 2. (ayn trden birka ticari kuruluu) grup haline getirmek, ayn ynetim altnda birletirmek.
syndrome synonym
syn.drome sn'drom isim, tbbi sendrom. syn.o.nym sn'nm isim eanlaml szck, eanlaml, sinonim.
synonymous
syn.op.sis snap'ss isim (synopses) zet. syn.tax sn'tks isim, dilbilgisi szdizimi, sentaks. syn.the.sis sn'thss (syntheses) kimya sentez, bireim. syn.the.sise sn'thsayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz synthesize
synthesize
syn.the.size sn'thsayz fiil 1. sentez haline getirmek. 2. kimya sentez yoluyla yapmak/meydana getirmek.
synthetic
syph.i.lis sf'ls isim, tbbi frengi, sifilis. sy.phon say'fn isim, fiil baknz siphon Syr.i.a sr'iy isim Suriye. Syr.i.ac sr'iyk isim, sfat Sryanice. isim 1. Suriyeli. 2. Sryani. sfat 1. Suriye, Suriye'ye zg. 2. Sryani. 3. Suriyeli.
1325
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sy.ringe srnc' isim 1. rnga, ine, enqektr. 2. rnga, bir yere sv doldurmaya yarayan pompa. 3. pskrte, plverizatr. fiil 1. rngayla iine su fkrtarak (kula) temizlemek. 2. (bitkinin) stne pskrtmek.
syrup
syr.up sr'p, [ngiliz ngilizcesi] sr'p isim 1. pekmez kvamndaki tatl sv, urup, melas: chocolate syrup ikolatal sos. 2. (ila olarak) urup.
system
sys.tem ss'tm isim 1. sistem, dizge. 2. sistem, dzen. 3. sistem, tertibat, dzen: heating system stma sistemi. 4. sistem, ebeke, a: railroad system demiryolu ebekesi. 5. vcut, bnye. 6. dzenlilik, dzen.
systematic
T cetveli. T, t ti isim T, ngiliz alfabesinin yirminci harfi. T.B., TB. ti'bi' ksaltma tuberculosis Ta ta nlem, ngiliz ngilizcesi, konuma dili Sa ol! tab tb isim 1. (dosyann uzun kenarndaki tasnif numaras veya yazs yazl) knt. 2. (sayfa kenarna yaptrlan) indeks etiketi. 3. alminyum kutunun veya pet ienin kapan amamaya yarayan kulp veya halka. 4. konuma dili fatura, hesap.
table d'hte
table of contents
masatenisi, masatopu, pingpong. ta.ble tey'bl isim 1. masa. 2. masa, masadakiler, ayn masada oturanlarn hepsi, sofra, sofradakiler. 3. izelge, cetvel, tablo, liste. fiil (bir tasar veya mesele) hakkndaki grmeyi veya tartmay ileri bir tarihe brakmak.
tablecloth
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ta.ble.land tey'bl.lnd isim, corafya plato. ta.ble.spoon tey'blspun isim 1. byk kak, servis ka. 2. (l birimi olarak) orba ka.
tablet
tableware
ta.ble.ware tey'blwer isim (sofrada kullanlan) tabak anak, atal bak gibi eya.
tabloid
tab.loid tb'loyd isim 1. tabloit gazete; tabloit ek. 2. sansasyonel gazete. sfat 1. tabloit. 2. sansasyonel; boyal basna zg.
ta.boo tbu' isim tabu. sfat tabu olan, tabu. ta.bu tbu' isim baknz taboo tab.u.lar tb'ylr sfat izelge, tablo veya liste halinde olan.
tabulate
tacit
tac.it ts't sfat 1. szsz. 2. sz veya yazyla belirtilmeden ifade olunan, aka sylenmemi veya yazlmam.
tac.i.turn ts'trn sfat suskun, ok az konuan. bir eyi ivileyerek veya raptiyeleyerek almaz veya hareket etmez bir duruma getirmek.
tack something on
bir eyi ivi veya raptiyeyle (bir yere) asmak. 2. (to) bir eyi sonradan geliigzel bir ekilde (bir eye) eklemek.
tack
tack tk isim 1. ufak ivi; raptiye, pnez. 2. (bir yelkenlinin, bir hareketin, bir dncenin takip ettii) yn. 3. (yelkenlinin, seyrini deitirmek iin yapt) tiramola. 4. teyel. fiil 1. (yelkenli) volta vurmak, tiramolayla ykselmek, tiramola ederek gitmek. 2. teyellemek, teyelle tutturmak.
zor veya hassas bir konu hakknda biriyle konumak. tack.le tk'l isim 1. denizcilikle ilgili palanga. 2. (birini) skca yakalama. fiil 1. (bir problemi) ele almak, zmeye almak. 2. (birini) skca yakalamak/tutmak.
1327
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tack.y tk'i sfat yapkan. tact tkt isim takt, ince bir anlay, ince bir nezaket. tact.ful tkt'fl sfat takt sahibi, nazik ve ok anlayl, ince.
tactic
tac.tic tk'tk isim 1. askeri (belirli bir ama iin bavurulan) taktik. 2. taktik, manevra, bavurulan yol ve yntem.
tac.tic.alsfat taktie ait, taktik. tac.ti.cian tkt'n isim taktiki. tac.tics tk'tks isim taktik. tac.tile tk'tl, [ngiliz ngilizcesi] tk'tayl sfat 1. dokunma duyusuyla alglanabilen. 2. dokunma duyusuyla ilgili, dokunsal.
tactless
Ta.djik tack', tacik' isim, sfat Tacik. isim, sfat Tacike, Taciki. Ta.djik.i.stan tackstn', tackstan' isim Tacikistan. tad.pole td'pol isim, zooloji iriba. Ta.dzhik tack', tacik' isim, sfat Tacik. isim, sfat Tacike, Taciki. Ta.dzhik.i.stan tackstn', tackstan' isim Tacikistan. taf.fe.ta tf't isim tafta; canfes. taf.fy tf'i isim kaynam ekerle tereyandan yaplan ekerleme.
tag along
(after/behind) -in arkasndan gitmek/gelmek, peine taklmak. 2. (after/with) (srf meraktan dolay veya bir kar elde etme umuduyla) (biriyle) beraber gitmek/gelmek, (birinin) peine taklmak.
(bir eyi) birine yklemek, birinin stne atmak. tag tg isim 1. etiket, yafta. 2. kovalamaca. fiil (tagged, tagging) 1. etiketlemek, yafta koymak. 2. (kovalamaca
1328
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
oyununda) (ebe) (baka oyuncuya) dokunmak. 3. (after/behind) -in arkasndan gitmek/gelmek, peine taklmak.
baknz tail off konuma dili 1. en son ksm. 2. k. baknz taillight azalmak; azalarak kaybolmak; azalarak sona ermek; yava yava kaybolmak.
tail
tail teyl isim 1. (hayvana ait) kuyruk. 2. arka ksm, kuyruk; son blm. 3. konuma dili k, makat. 4. konuma dili sivil polis, birini izlemekle grevli kimse. 5. oul yaz, madeni bir parann resimsiz yz. 6. oul frak. 7. (giysiye ait) etek. fiil, konuma dili yakndan izlemek/takip etmek.
tailgate
tail.gate teyl'geyt isim (yk arabasna/steyna ait menteeli) arka kapak. fiil konuma dili baka bir arabann arkasndan ok az bir mesafe brakarak gitmek/gelmek, baka bir arabann hemen arkasndan gitmek/gelmek; (baka bir arabann) arkasndan ok az bir mesafe brakarak gitmek/gelmek: He's tailgating me. stme kacakm gibi hemen arkamdan geliyor.
taillight
tail.light teyl'layt isim, otomotiv stop lambas, stop, kuyruk lambas, arka lamba.
tailor
tai.lor tey'lr isim terzi. fiil (belirli bir amaca gre) (bir eyi) yapmak veya deitirmek.
tailor-made tailspin
tai.lor-made tey'lrmeyd sfat terzinin yapt (giysi). tail.spin teyl'spn isim 1. (uan girdii) vril. 2. bunalm.
taint
taint teynt isim (ahlaka kt bir eyin brakt) leke. fiil 1. lekelemek. 2. (yemei) bozmak.
Taiwan Taiwanese
Tai.wan taywan' isim Tayvan. Tai.wan.ese taywaniz' isim (Taiwanese) Tayvanl. sfat 1. Tayvan, Tayvan'a zg. 2. Tayvanl.
1329
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk Tajik Tajiki Tajikistan take a bath take a bearing take a bite of something
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ta.jik tack', tacik' isim, sfat Tacik. isim, sfat Tacike, Taciki. Ta.jik.i.stan tackstn', tackstan' isim Tacikistan. banyo yapmak, ykanmak. denizcilikle ilgili kerteriz almak. bir eyden bir lokma srmak, bir eyden bir srk almak.
take a break take a chance take a devious route take a dim view of take a dislike to take a fancy to take a hard line with take a heavy toll of
mola vermek. riske girmek; rizikoyu gze almak. arka yollardan dolanarak gitmek; dolana dolana gelmek. -i doru bulmamak. -den soumak. -den holanmaya balamak. -e sert davranmak. (bir ey) (-e) ok zarar vermek; byk bir kayba sebep olmak: This last campaign's taken a heavy toll of our men. Bu son seferde ok adam kaybettik.
(bir ey) (-e) ok zarar vermek; byk bir kayba sebep olmak: This last campaign's taken a heavy toll of our men. Bu son seferde ok adam kaybettik.
take a hint
take a joke take a journey take a leaf out of someone's book take a liking to take a load off one's mind take a look at take a picture take a place by storm
aka kaldrmak, akaya gelmek. yolculuk etmek. birini rnek almak, birinin izinden yrmek. -den holanmaya balamak. endiesini gidermek. -e bir gz atmak, -e bir bakmak. fotoraf ekmek. askeri iddetli bir hcum yaparak bir yeri almak/ele geirmek.
beklenmedik bir saldr/ baskn ile bir yeri ele geirmek. toz olmak, tymek.
1330
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kt hava artlarndan dolay (birinin davetini kabul etmeyince) daha ileri bir tarihte tekrar davet edilmek istemek. 2. iptal edilmi bir ma, konser v.b.'nin daha ileri bir tarihteki tekrar iin verilen bileti almak.
oturmak. konuma dili -den holanmak. (tfekle) -e bir el ate etmek. 2. konuma dili -i bir denemek.
take a shower take a sounding take a spill take a stand take a swing at take a swipe at
du yapmak/almak. iskandil etmek. atn srtndan dmek. bir gr benimseyip savunmak. (birine) bir yumruk savurmak. (birine) (szle) atmak. 2. (birine) yumruk savurmak; (bir eyi) -e doru yle bir sallamak.
take a trip
take a turn for the better take a turn for the worse take a vacation take a vote take a vow to do something take a walk take a zizz take action take advantage of
(-in) durumu iyiye/ktye doru gitmeye balamak. (-in) durumu iyiye/ktye doru gitmeye balamak. tatil yapmak. oylama yapmak. bir ey yapmaya ant imek. yry yapmak, gezmek. ekerleme yapmak, kestirmek, ksa bir uyku ekmek. bir harekette bulunmak. (birini) istismar etmek, (birinin) zaafndan faydalanmak. 2. (bir eyden) faydalanmak, istifade etmek.
take after take aim at take aim take along take an animal in take an examination in
(fiziki olarak) (birine) benzemek; (biri) gibi davranmak. (-e) nian almak. (-e) nian almak. yanna almak, beraberinde gtrmek. bir hayvan almak/barndrmak. -den imtihan olmak; imtihana girmek.
1331
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-den imtihan olmak; imtihana girmek. ile ilgilenmek, -e ilgi gstermek: He takes an interest in his wife's work. Einin iine ilgi gsteriyor.
yemin etmek, ant imek. birinden emir almak. 2. birinden sipari almak. skmek, paralara ayrmak. (birini, bir eyi) (baka bir yere) gtrmek. 2. from (birini, bir eyi) (baka birinden, baka bir yerden) ayrmak. 3. from (bir sayy) (baka bir saydan) karmak. 4. (destei) ekmek. 5. (bir hakk) elinden almak. 6. from -e glge drmek.
take back
geri gtrmek. 2. geri almak. 3. (to) (birinin) dncelerini (gemite bir zamana) gtrmek.
take care of
-e bakmak, -in bakmyla megul olmak. 2. -i karlamak. 3. (bir meseleyi) halletmek. 4. konuma dili (kanuna aykr bir ekilde) (bir iin) aresine bakmak; (birini) ayarlamak, memnun etmek. 5. konuma dili -i ldrmek, -in iini bitirmek, -i temizlemek.
dikkatli olmak, dikkat etmek. Dikkat et! 2. Kendine iyi bak! idareyi ele geirmek; hkmetmeye balamak. 2. sorumluluu stne almak.
take cognizance of
take courage take cover take effect take exception to take flight take heart take heed of take hold
cesaretlenmek, kuvvet almak. snmak, gizlenmeye almak. yrrle girmek. -e kzmak. umaya balamak. cesur olmak, cesaretlenmek. -e dikkat etmek, -e kulak asmak. (of) (-i) (elle) tutmak, kavramak; yakalamak. 2. of (birini) etkisi altna almak.
take in a garment
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk take in money take into account take into consideration
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
para tahsil etmek. hesaba katmak, dikkate almak, gz nnde tutmak. gz nnde bulundurmak, dikkate almak, hesaba katmak, dnmek.
-e itiraz etmek. keyif atmak, keyfine bakmak. 2. on -i hor kullanmamak. 3. on (biriyle) uramamak, -e kt davranmamak. 4. on (biriyle) sert bir ekilde oynamamak. 5. on -i az kullanmak.
Take it easy! take it with a pinch of salt take its course take it's toll on someone take kindly to
Ar ol!/Sakin ol! 2. Ar ol!/Yava ol!/Acele etme! ihtiyatla dinlemek. olacana varmak. birine zarar vermek. -den holanmak, -i memnuniyetle karlamak, -i ho karlamak.
take leave of one's senses take leave take long take measures take note of take notes take notice of
delirmek, akln karmak. ayrlmak, veda etmek. uzun srmek. nlem almak, hazrlkl bulunmak. -e nem vermek, -e dikkat etmek. not almak. -i dikkate almak; -e aldrmak, ile ilgilenmek, -i umursamak.
(geici olarak) ii brakmak: He took off from work for an hour in order to go to the dentist. Diiye gitmek iin bir saatliine ii brakt.
take off
-e kzmak, -e gcenmek. gcenmek, ksmek, darlmak, krlmak. (yksek bir grevli veya memur) resmi olarak greve balamak.
take on
(tat) (kargoyu, yolcuyu) almak. 2. (birini) ie almak. 3. (biriyle) uramak/megul olmak. 4. (biriyle)
1333
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dvmek/vurumak. 5. (biriyle) boy lmek. 6. (biriyle, bir takmla) yarmak; (biriyle, bir takmla) oynamak/karlamak. 7. (ii) kabul etmek; (sorumluluu) stne almak. 8. edinmek; benimsemek. 9. barp armak; alayp szlamak. take one's breath away take one's chances take one's choice take one's medicine take one's time take over insann nefesini kesmek. talihe brakmak. istediini semek. hak ettii cezaya boyun emek. acele etmemek. ynetimi ele almak; ynetimi ele geirmek; ynetimi stlenmek. 2. (biri, bir ey) (bakasnn, baka bir eyin) yerine gemek; (nbeti) devralmak. 3. egemen olmak. 4. kendine mal etmek, benimsemek. take pains ok zen gstermek; ok uramak; ok zahmete girmek. take part in take pity on take place -e katlmak, -e itirak etmek. -e merhamet etmek. olmak, meydana gelmek, vuku bulmak; gemek: The story takes place in anakkale. Hikye anakkale'de geiyor. take pleasure in take possession of take precautions take precedence take pride in take refuge in take responsibility for take revenge on take root -den zevk almak. -i zaptetmek, -i almak. 2. -e el koymak. nlem almak, tedbir almak. bata gelmek. -den gurur duymak. -e snmak. -in sorumluluunu stlenmek. -den almak. (bitki) kk salmak. 2. (bir ey) iyice yerlemek, kk salmak. take sanctuary take shape snmak, iltica etmek. (bir eyin) izgileri belli olmaya balamak, biimlenmeye balamak.
1334
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk take shelter behind take shelter take sick take sides take solace in take someone aback take someone at her word take someone at his word take someone by surprise
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i siper almak. snmak; siperlenmek. hastalanmak. taraf tutmak. -de teselli bulmak. birini ok artmak. birine inanmak. birine inanmak. birini gafil avlamak. 2. birini ok artmak. 3. baskn yaparak birini yakalamak.
take someone down a peg or two take someone down a peg take someone for granted take someone for
birine dnyann ka bucak olduunu gstermek. bir kimseyi kk drmek. birinin varln bir hak gibi grmek. (birini/ bir eyi) (baka biri/baka bir ey) sanmak/zannetmek.
-i rehin almak. birini himayesine almak. birini almak, barndrmak. 2. (polis) birini karakola gtrmek; birini tutuklamak. 3. birini ieriye gtrmek; birini ieriye almak: He took her in to dinner. Onu ieriye yemee gtrd. 4. birini kapsamak/iermek/ihtiva etmek. 5. birini aldatmak/dolandrmak.
take someone into account take someone into custody take someone off someone's hands take someone out take someone to one side take someone to task take someone to the cleaners take someone unawares take someone under one's wing
birini/bir eyi hesaba katmak. birini tutuklamak. birini (yk saylan) birinden/bir eyden kurtarmak. (flrt ettii) birini gezmeye/bir yere gtrmek. birini bir yana ekmek. birini azarlamak/paylamak. konuma dili birini soyup soana evirmek. birini gafil avlamak. birini kanad altna almak, birinin stne kanat germek; birine klavuzluk etmek.
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk take someone up on his offer take someone wrong
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birinin teklifini kabul etmek. birini/bir eyi yanl anlamak, birini/bir eyi yanl bir ekilde yorumlamak.
take someone's measure take someone's time take someone's word for it take something amiss take something for granted
birinin karakterini veya yeteneini snamak. birinin vaktini almak. birinin szne inanmak. gcenmek. otomatikman bir eyin (belirli bir ekilde) olduunu dnmek. 2. bir eyi bir hak gibi grmek.
bir eye pek ok zlmek. bir eyin stnde durmamak, bir eyi mesele yapmamak.
bir eyin ardndaki iyi niyeti kavrayarak kzmamak. bir eyi ieri almak veya ekmek: The boat's taking in water. Tekne su alyor. 2. bir eyi kapsamak/iermek/ihtiva etmek. 3. (konser, oyun, turistik yer, mze v.b.'ne) gitmek, (oyun, turistik yer, mze v.b.'ni) grmek. 4. bir eyi anlamak/kavramak. 5. bir eyi farketmek/grmek.
birini/bir eyi hesaba katmak. bir eyi alttan almak; bir eyin altnda kalmak.
take something off someone's hands birini (yk saylan) birinden/bir eyden kurtarmak. take something off (bir sayy) (belirli bir miktarda) indirmek. 2. (oyunu, bir tatn seferini, vergiyi, snrlamay) kaldrmak. 3. (belirli bir sre iin) izin almak; mola/ara vermek. take something on faith take something on oneself take something out of kant olmadan bir eye inanmak. bir ii kendiliinden yapmak. bir eyi (bir yerden) karmak.
1336
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk take something out on take something out take something to heart take something up
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cn/hncn (birinden) almak. bir eyi (bir yerden) karmak. bir eyi ciddiye almak. giysiyi ksaltmak veya daraltmak. 2. svy emmek. 3. with bir meseleyi (biriyle) konumak.
take something upon oneself take something with a grain of salt take something wrong
bir ii kendiliinden yapmak. bir eye pek inanmamak. birini/bir eyi yanl anlamak, birini/bir eyi yanl bir ekilde yorumlamak.
(bir eyi nlemek iin) tedbir almak. envanter yapmak, saym yapmak. 2. durumu/kendini deerlendirmek; of (durumu/kendini) deerlendirmek.
take the air take the bull by the horns take the cake take the consequences take the edge off
darya kp dolamak. meseleyi pervaszca ele almak. konuma dili birinci gelmek. cezasn ekmek. -i krletmek. 2. (itah) kapamak; (keyfi) karmak; (fke v.b.'ni) azaltmak.
take the floor take the helm take the initiative take the law into one's own hands take the lead take the pledge take the plunge take the rap take the shortcut take the stand
mecliste sz almak. dmen bana gemek. 2. ynetimi stlenmek. inisiyatifini kullanmak, ilk adm atmak, n ayak olmak. hakkn kendi eliyle almak, intikamn almak. baa gemek. yemin etmek, sz vermek. cesur bir adm atmak. suu stne almak. kestirmeden gitmek. hukuk (sank, ahit) mahkemede avukatlarn sorularna cevap vermek.
take the wind out of someone's sails birinin fiyakasn veya sksesini bozmak. take the witness stand take time off (tanklk etmek zere) tank krssne kmak. izin almak, izne kmak.
1337
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vakit almak; vakit istemek: This'll take a long time. Bu ok vakit ister. It took a lot of time. ok zaman ald.
kamak. koarak kamak, tabanlar yalamak. (bir yere) gitmek: She took to her bed and stayed there all week. Yatana girip btn hafta orada yatt. 2. (bir eyi yapmaya) balamak. 3. -den holanmaya balamak.
take trouble take turns take umbrage at take up a lot of room take up a quarrel take up arms take up room take up someone's time take up space take up the gauntlet take up the slack take up time take up with take vengeance on take vows take wing take
zahmete katlanmak, zahmet etmek. 2. dikkat etmek. nbetlee yapmak, sra ile yapmak. -e gcenmek. ok yer tutmak. kavgaya katlmak. silaha sarlmak. yer igal etmek/tutmak/kaplamak. birinin vaktini almak. yer igal etmek/tutmak/kaplamak. meydan okuyann arsn kabul etmek. halatn bounu almak. vakit/zaman almak. (biriyle) arkada olmak. -den almak. rahibe olmak. kanatlanmak, umaya balamak. take teyk fiil (took, taken) 1. almak; gtrmek: Be sure to take a sweater! Yanna kazak almay ihmal etme! Will you take the dog to the vet? Kpei veterinere gtrr msn? 2. (bir sayy) karmak: Take five from ten. Ondan bei kar. 3. almak, almak, armak. 4. almak, fethetmek, ele geirmek. 5. almak, elde etmek, e sahip olmak: They took first prize. Birinci dl aldlar. 6. (el veya ellerle) almak: Take these glasses! Bu bardaklar al! 7. almak, kabul etmek. Will you take a salary cut? Maanzn azaltlmasn kabul eder misiniz? 8. katlanmak, tahamml etmek; dayanmak: She's taken
1338
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a lot from him. Ondan ok ekti. 9. karlamak: How will he take this news? Bu haberi nasl karlayacak? 10. (bir eyi, birini) dinleyip ona gre hareket etmek: Take her advice! Onun szn dinle! 11. almak, iine smak: The canal won't take a ship that big. O kadar byk bir gemi kanala smaz. 12. (i, yolculuk) (belirli bir zaman) srmek: This qob will take us one day. Bu i bir gn ister. 13. (bir eyin altrlmas veya tamamlanmas iin) (belirli bir ey) gerekmek: Will that telephone take coins? O telefon madeni parayla alr m? 14. istemek, gerekmek: That'll take a lot of work. O ok i ister. 15. (ders) almak. 16. (bir yemee) (tat verebilecek bir madde) koymak, katmak, ekmek veya skmak; kullanmak: Do you take sugar in your coffee? Kahveyi ekerli mi iiyorsun? 17. (bir tat) kullanmak. Take a taxi! Taksiyle git! 18. (belir
takeaway
take.a.way teyk'wey isim, ngiliz ngilizcesi baka yerde yenilmek zere scak yemekleri paketlenmi olarak satan dkkn. sfat 1. paketlenmi olarak hazrlanan (scak yemek). 2. scak yemeklerin paket halinde satld (dkkn, tezgh).
net maa. take-home teyk'hom isim baknz take-home pay tak.en tey'kn fiil baknz take take.off teyk'f isim 1. havalanma. 2. (komik) taklit; parodi.
take-out
take-out teyk'aut sfat 1. paketlenmi olarak hazrlanan (scak yemek). 2. scak yemeklerin paket halinde satld (dkkn).
take.o.ver teyk'ovr isim ele geirme. tak.ing tey'kng isim baknz the takings talc tlk isim 1. talk. 2. talk pudras. talk pudras.
1339
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tal.cum tl'km sfat baknz talcum powder tale teyl isim 1. masal; hikye. 2. yalan. tale.bear.er teyl'berr isim dedikoducu kimse. tal.ent tl'nt isim kabiliyet, yetenek; hner; Allah vergisi.
talented talisman talk about talk at cross-purposes talk back to talk back talk behind one's back talk big
sfat kabiliyetli; hnerli. tal.is.man tl'smn isim (talismans) tlsm. -den bahsetmek, -i konumak. birbirine aykr amalar savunarak konumak. (-e) sert karlk vermek. (-e) sert karlk vermek. birisinin arkasndan konumak. konuma dili yksekten atmak, fart furt etmek, bbrlenmek.
talk down to
yksekten bakan bir tavrla (biriyle) konumak; (birine kar) fazlasyla basit bir dil kullanmak.
talk in one's sleep talk nonsense talk sense talk someone into something talk someone's head off talk something out talk something over talk through one's hat talk to someone like a Dutch uncle talk turkey
uykuda sayklamak. samalamak. makul konumak. birini bir eyi yapmaya ikna etmek. birisinin kafasn iirmek/tlemek. bir eyi btn ayrntlaryla konumak/grmek. bir eyi konumak/grmek. atmak, kafadan atmak. birini paylamak/azarlamak. konuma dili ciddi bir ekilde i konumak; ciddi bir ekilde konumak.
talk
talk tk fiil 1. konumak. 2. -den sz etmek, hakknda konumak, -i konumak: We talked history until midnight. Gece yarsna kadar tarih konutuk. 3. (bir dili) konumak. isim 1. konuma. 2. sohbet, konuma. 3. lakrd, sz, laf.
talkative
1340
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tall tl sfat uzun boylu, uzun. tal.low tl'o isim donya. tal.ly tl'i isim hesap; skor. fiil 1. (up) saymak. 2. birbirine uymak; birbirine uydurmak; with (bir ey) (baka bir eye) uymak; with (bir eyi) (baka bir eye) uydurmak.
talon tamale
tal.on tl'n isim pene. ta.ma.le tma'li isim msr unu ile kyma ve krmzbiberle yaplan Meksika yemei.
tam.a.rind tm'rnd isim demirhindi. tam.bou.rine tmbrin' isim tef. tame teym sfat 1. evcilletirilmi, evcil. 2. uysal, munis. 3. heyecan vermeyen, heyecansz, skc; yavan. fiil 1. evcilletirmek. 2. uysallatrmak, uslandrmak.
tamer
Tam.il tm'l isim, sfat 1. Tamil. 2. Tamilce. tamp tmp fiil down bastrp sktrmak. tam.per tm'pr fiil 1. with kanuna aykr olarak (bir eyi) deitirmek veya (birini) etkilemeye almak. 2. with -i deitirerek bozulmasna yol amak. 3. with -i kartrmak, -i ellemek, -e dokunmak; ile oynamak, -i kurcalamak.
tampon
tam-tam tm'tm isim baknz tom-tom birine dayak atmak, birini dvmek. tan tn fiil (tanned, tanning) 1. tabaklamak. 2. (cilt) (gnete) bronzlamak/kararmak; (cildi) bronzlatrmak/karartmak. isim 1. sarms kahverengi. 2. (ciltte) bronzlama: What a nice tan you have! Ne gzel yanmsn! sfat sarms kahverengi.
1341
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk tandem bicycle tandem tang tangent tangerine tangible assests tangible
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ikili bisiklet, tandem, ifte. tan.dem tn'dm isim baknz tandem bicycle tang tng isim keskin bir tat veya koku. tan.gent tn'cnt isim, sfat teet, tanqant. tan.ger.ine tncrin' isim mandalina. maddi aktifler. tan.gi.ble tn'cbl sfat 1. elle dokunulur/tutulur. 2. somut.
tangle
tan.gle tng'gl fiil 1. (ip, iplik, tel, zincir, sa v.b.'ni) kartrmak, dolatrmak, karmakark etmek; (ip, iplik, tel, zincir, sa v.b.) karmak, dolamak, dolanmak. 2. with ile kavga etmek. isim 1. karklk, dolaklk. 2. kavga; mnakaa; ihtilaf.
tangledsfat kark, dolak, girift, giriik, karmak. tan.go tng'go isim tango. tang.y tng'i sfat keskin (tat, koku). demiryolu sarn vagonu. tank tngk isim 1. depo; tank: water tank su deposu. 2. askeri tank. fiil up (with) (tatn benzin deposunu) doldurmak.
konuma dili istimini alm, sarho. tank.er tng'kr isim 1. tanker. 2. askeri tank. tan.ner tn'r isim tabak, sepici. tanneryisim tabakhane. tan.ta.lisefiil, ngiliz ngilizcesi baknz tantalize tan.ta.lize tn'tlayz fiil (birinde) bo mitler uyandrmak: The belly dancer was tantalizing all the men in the group. Dansz gruptaki tm erkekleri tahrik ediyordu.
tantamount tantrum
tan.ta.mount tn'tmaunt sfat baknz be tantamount to tan.trum tn'trm isim (hiddetten) barp arp tepinme.
Tanzania
1342
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Tao.ism dau'wzm, tau'wzm isim Taoizm. Taoistsfat, isim Taoist. tap tp fiil (tapped, tapping) hafife vurmak; tkrdatmak. isim hafif vuru; tkrt.
teyp; kasetalar. mezura, mezr, erit metre. teyp; kasetalar. teyp. tape teyp isim 1. bant: magnetic tape manyetik bant. adhesive tape (yaptrc) bant. 2. (dolu) bant, bant kayd. fiil 1. bantlamak, bantla tutturmak. 2. banda almak/kaydetmek; bant doldurmak.
taper
ta.per tey'pr isim ok ince mum. fiil 1. gittike incelmek; gittike inceltmek. 2. off gitgide azalp son bulmak. 3. off gitgide azaltmak.
tape-record tapestry
tape-re.cord teyp'rkrd fiil banda almak/kaydetmek. tap.es.try tp'stri isim (genellikle duvara aslan, hal veya kilime benzeyen) resimli rt, goblen.
tape.worm teyp'wrm isim tenya, erit. tap.i.o.ca tpiyo'k isim tapyoka. taps tps isim, oul, askeri yat borusu. tar tar isim katran. fiil (tarred, tarring) katranlamak, katran srmek, katranla kaplamak.
tarantula
tarboosh tardy
tar.boosh tarbu' isim fes. tar.dy tar'di sfat 1. ge, ge gelen veya olan. 2. yava olan; yava hareket eden.
tare ter isim dara. amalanan tarih. bilgisayar hedef disk. at talimi.
1343
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
poligon, at yeri. tar.get tar'gt isim 1. hedef, nian. 2. hedef, ama, gaye, maksat. fiil 1. -i amalamak. 2. -i hedef almak.
tariff
tar.iff ter'f isim 1. (ithalat veya ihracat zerine konulan) vergi. 2. (otel, motel veya pansiyon iin) tarife.
tarmac
tar.mac tar'mk isim 1. ngiliz ngilizcesi asfalt. 2. ngiliz ngilizcesi asfalt yol; asfalt pist. 3. (madde olarak) katranl makadam. 4. katranl makadamdan yaplm kaldrm veya yol.
tarnish
tar.nish tar'n fiil 1. (madeni bir yzeyi) karartmak; (madeni bir yzey) kararmak. 2. (birinin adn v.b.'ni) lekelemek, kirletmek. isim (madeni yzeyde) kararma.
tarp
tarp tarp isim, konuma dili (branda bezinden yaplm) tente, branda.
tarpaper tarpaulin
tar.pa.per tar'peypr isim katranl karton/mukavva. tar.pau.lin tarp'ln isim (branda bezinden yaplm) tente, branda.
tarragon tarry
tar.ra.gon ter'gan isim tarhun. tar.ry ter'i fiil 1. vakit kaybetmek, oyalanmak. 2. beklemek. 3. (bir yerde) kalmak.
tart someone up
tart something up
tart
tart tart isim 1. ahlk tart. 2. konuma dili fahie, orospu, paoz.
tar.tan tar'tn isim ekose kuma veya desen. sfat ekose. tar.tar tar'tr isim 1. tartar. 2. kefeki, pesek. askeri zel grev kuvveti. 2. geici bir sre iin ibirlii yapanlardan oluan grup.
task tsk isim i, grev, vazife; dev. task.mas.ter tsk'mstr isim amir, bakan. tas.sel ts'l isim pskl.
1344
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
taste teyst fiil 1. -i tatmak, -in tadna bakmak; -in tadn almak. 2. (bir eyin) (belli bir) tad olmak. 3. -i yaamak, -i tatmak.
tasteful tasteless
taste.ful teyst'fl sfat zevkli, gzel bir zevki yanstan. taste.less teyst'ls sfat 1. tad olmayan, tatsz, yavan (yemek). 2. zevksiz.
tasty tatter
tast.y teys'ti sfat tad gzel, lezzetli. tat.ter tt'r isim baknz be dressed in tatters be in tatters
tattered
tattle
tat.tle tt'l fiil on (birinin) ortaya dklmesini istemedii bir eyi bakasna sylemek: Don't you tattle on me! Beni gammazlama!
tattler
tat.tlerisim birinin ortaya dklmesini istemedii bir eyi bakasna syleyen kimse, gammaz.
tattletale
tat.tle.tale tt'lteyl isim birinin ortaya dklmesini istemedii bir eyi bakasna syleyen kimse, gammaz.
tattoo
taught taunt
taught tt fiil baknz teach taunt tnt fiil alay ederek satamak. isim (satamak iin sylenen alayl) laf.
taut
taut tt sfat 1. gergin, iyice gerilmi (ip, tel v.b.). 2. gergin (sinirler).
tav.ern tv'rn isim meyhane, bar. taw.dry t'dri sfat adi bir ekilde gsterili, cafcafl. taw.ny t'ni sfat sarms kahverengi. tax tks isim 1. (tahsil edilen veya koyulan) vergi. 2. (birinin takatn, sabrn v.b.'ni) zorlayan ey. fiil 1. -den vergi almak; -e vergi koymak; -i vergilendirmek. 2. (takat, sabr v.b.'ni) zorlamak.
taxable
1345
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tax.a.tion tksey'n isim 1. of -den vergi alma; -e vergi koyma; -i vergilendirme. 2. vergi tahsilat, vergi.
tax-deductible
tax.ex.empt tks'gzempt' sfat vergiden muaf. tax-free tks'fri' sfat vergiden muaf. taksi ofr. ngiliz ngilizcesi taksi dura. taksi dura. tax.i tk'si isim taksi. fiil 1. taksiyle gitmek; (birini) taksiyle gtrmek. 2. (uak) pist zerinde ilerlemek; (ua) pist zerinde ilerletmek.
tax.i.cab tk'sikb isim taksi. tax.i.me.ter tk'simitr isim taksimetre, taksi saati. tax.pay.er tks'peyr isim vergi veren kimse, vergi mkellefi.
tea teach
tea ti isim 1. ay. 2. ay partisi; ay. teach ti fiil (taught) 1. retmek. 2. retmenlik yapmak; ders vermek.
teacher teaching
teach.er ti'r isim retmen, hoca. teach.ing ti'ng isim 1. retme, retim. 2. reti, ilke.
tea.cup ti'k^p isim ay fincan. tea.house ti'haus isim ayevi, ayhane. tea.ket.tle ti'ketl isim aydanlk. takm ruhu, ekip ruhu, ekip halinde alma ruhu. team tim isim 1. askeri takm; ekip; tim. 2. ift; birlikte koulan birka hayvan: a team of mules bir ift katr. fiil up bir birlik oluturmak, birlik olmak.
teamwork
tea.pot ti'pat isim ay demlii, demlik. bir yerin birliini mahvetmek, bir yerdeki birlik duygusunu mahvetmek.
1346
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk tear at one's heartstrings tear down tear gas tear into
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i ok duygulandrmak; -in yreini cz ettirmek. ykmak. gz yaartc gaz. birdenbire (birine) szlerle saldrmak. 2. birdenbire (birine) saldrmak.
tear someone away from tear someone down tear someone from tear someone up tear something away from tear something down tear something from tear something off tear something open tear something out tear something up tear tearful
birini (birinden/bir yerden) ayrmak veya zorla ayrmak. birini/bir eyi iddetle tenkit etmek/eletirmek. birini (birinden/bir yerden) ayrmak veya zorla ayrmak. birini ok zmek; birinin kalbini parampara etmek. bir eyi (birinden/bir hayvandan) almak veya kapmak. birini/bir eyi iddetle tenkit etmek/eletirmek. bir eyi (birinden/bir hayvandan) almak veya kapmak. bir eyi (bir yerden) (yrtarak) koparmak. bir eyi yrtarak amak. bir eyi (bir yerden) (yrtarak) koparmak. bir eyi yrtarak para para etmek/paralara ayrmak. tear tr isim gzya. tear.ful tr'fl sfat 1. gzya iinde olan veya yaplan; alayan. 2. alamakl.
Gzleri yala dolmutu. bir eyin tellerini lif lif ayrmak. tease tiz fiil 1. aka yollu taklmak. 2. alay ederek satamak. 3. (sa) (tarakla) kabartmak. isim bakalarna taklmay seven kimse, taklgan kimse.
tea.spoon ti'spun isim ay ka. tea.spoon.fulisim ay ka dolusu. teat tit, tt isim meme.
1347
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tech.ni.cal tek'nkl sfat 1. teknik. 2. teknik detaylarla dolu (yaz, konuma). 3. sadece kurallara dayanan; sadece kurallarn ayrntlarna dayanan.
technicality
tech.ni.cal.i.ty teknkl'ti isim 1. teknik detaylara dayanma. 2. teknik detay. 3. ayrnt, detay.
technician
tech.nijue teknik' isim teknik, yntem, uygulaym. tech.nol.o.gy teknal'ci isim teknoloqi, uygulaymbilim. oyuncak ay. ted.dy ted'i isim, konuma dili oyuncak ay. sfat baknz teddy bear
te.di.ous ti'diys sfat skc, can skan; usandrc. te.di.um ti'diym isim can sknts, sknt. teem tim fiil with ile dolu olmak: This lake's teeming with fish. Bu glde balklar kaynyor.
teenage
teen.age tin'eyc sfat on ile on dokuz yalar arasndaki devreye ait, genlere ait.
teenager
teen.ag.erisim on ile on dokuz yalar arasndaki kimse; gen, delikanl; gen kz.
teens
tee.ny ti'ni sfat, konuma dili ufack, minicik. tee.ny-wee.ny ti'ni.wi'ni sfat minimini, minnack. tee.ter ti'tr fiil sendelemek; sallanmak. tee.ter-tot.ter ti'trtatr isim tahterevalli. teeth tith isim baknz tooth teethe tidh fiil di karmak. tee.to.tal.er tito'tlr isim azna iki almayan kimse, yeilayc.
teetotaller
telecast
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
telegraph
tel.e.graph tel'grf isim telgraf, telgraf cihaz. fiil telgraf ekmek; -e (bir mesaq) telgrafla gndermek.
telepathy telephone book telephone booth telephone central telephone directory telephone exchange telephone line telephone pole telephone switchboard telephone telephoto lens telephoto teleprocessing
te.lep.a.thy tlep'thi isim telepati, uzaduyum. telefon rehberi. telefon kulbesi. santral. telefon rehberi. santral. telefon hatt. telefon direi. santral. tel.e.phone tel'fon isim telefon. fiil telefon etmek. fotoraflk rak mercei, teleobqektif. tel.e.pho.to tel'foto isim baknz telephoto lens tel.e.proc.ess.ing telpras'esng isim, bilgisayar teleilem.
telescope
tel.e.scope tel'skop isim teleskop, rakgrr. fiil 1. (teleskopun elemanlar gibi) i ie gemek; (bir eleman) (baka bir elemann) iine geirmek. 2. ezilip i ie gemek; ezip i ie geirmek.
teletype televise television screen television set television tube television telex
tel.e.type tel'tayp isim teletip, teletayp, telem, uzyazar. tel.e.vise tel'vayz fiil televizyonla yaymlamak. televizyon ekran. televizyon, televizyon alcs. televizyon tp. tel.e.vi.sion tel'vqn isim televizyon. tel.ex tel'eks isim 1. teleks makinesi, teleks. 2. teleksle gnderilen mesaj, teleks. fiil -e teleksle mesaj gndermek; -e (bir mesaj) teleksle gndermek.
(bir ey) (birinin) aleyhinde olmak. birbirinden ayrmak, ayrt etmek. (bir ey) birinin lehinde olmak.
1349
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tell of tell on someone tell one to one's face tell one's fortune tell people apart tell someone a thing or two
anlatmak, bahsetmek. birinin yapt olumsuz bir eyi (bakasna) sylemek. birinin yzne kar sylemek. -in falna bakmak. insanlar/nesneleri birbirinden ayrt etmek. konuma dili birini halamak, birine dnyann ka bucak olduunu gstermek.
birini azarlamak/halamak. konuma dili birini halamak, birine dnyann ka bucak olduunu gstermek.
tell someone's fortune tell something to someone straight tell the time
birinin falna bakmak. birine bir eyi hi saknmadan sylemek. saatin ka olduunu anlamak: Can Srr tell the time yet? Srr imdi saatin ka olduunu anlayabiliyor mu? 2. (saat) zaman gstermek: This clock doesn't tell the time very well. Bu saat pek iyi almyor. I told you so! Sana demedim mi?
insanlar/nesneleri birbirinden ayrt etmek. saatin ka olduunu anlamak: Can Srr tell the time yet? Srr imdi saatin ka olduunu anlayabiliyor mu? 2. (saat) zaman gstermek: This clock doesn't tell the time very well. Bu saat pek iyi almyor. I told you so! Sana demedim mi?
hangisinin hangisi olduunu ayrt etmek: I couldn't tell which was which. Hangisinin hangisi olduunu ayrt edemedim.
tell
tell tel fiil (told) 1. sylemek; anlatmak: I told her the news. Ona haberi syledim. I told her he was here. Onun burada olduunu kendisine syledim. To tell you the truth, I can't stand the guy. Dorusunu istersen heriften nefret ediyorum. 2. gstermek; anlatmak: This book tells you how to fix clocks. Bu kitap sana saatlerin
1350
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tamirini retir. The firing of the cannon tells you the fast has ended. Topun atlmas orucun bittiine iaret ediyor. 3. sylemek, anlamak: I can't tell which is which. Hangisinin hangisi olduunu kestiremiyorum. 4. sylemek, emretmek: Are you asking me or telling me? Benden rica m ediyorsun, yoksa bana emir mi veriyorsun? I told them to wait. Beklemelerini syledim. 5. (bir ey) etkisini gstermek: The strain was beginning to tell on her. Skntnn izleri onda belirmeye balyordu. 6. (bir ey hakknda) emin olmak: On the other hand he qust might win. You never can tell! Gene de bakarsn galip gelir. Hi belli olmaz! teller tell.er tel'r isim 1. (bankada) veznedar. 2. anlatan/syleyen kimse, anlatc. telling telltale tell.ing tel'ng sfat etkili; etkileyici; arpc. tell.tale tel'teyl isim bakalarnn srlarn aa vuran kimse. sfat durumu veya gerei aa vuran (ey). telly tel.ly tel'i isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili televizyon. temerity temper te.mer.i.ty tmer'ti isim cret, ataklk. tem.per tem'pr isim 1. miza, huy, tabiat, yaradl. 2. menevileme sonucunda elikte oluan sertlik. 3. (bir maddeyi kvamna getirmek iin eklenen) katk maddesi. temperament tem.per.a.ment tem'prmnt, tem'prmnt isim miza, huy, tabiat, yaradl. temperamental tem.per.a.men.tal temprmen'tl, temprmen'tl sfat 1. kaprisli; saati saatine uymayan. 2. yaradltan gelen: He has a temperamental aversion to such people. Yaradl gerei yle insanlardan holanmaz. temperance tem.per.ance tem'prns isim 1. arya gitmeme, arla kamama, ly amama. 2. hi iki kullanmama. Temperate Zone corafya Ilman Kuak/Blge.
1351
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
temperature
tem.per.a.ture tem'prr, tem'prr isim 1. s derecesi, derece. 2. s, scaklk, hararet. 3. ate, yksek vcut ss.
tem.pest tem'pst isim frtna; bora. tem.pes.tu.ous tempes'uws sfat frtnal. tem.ple tem'pl isim tapnak, mabet, ibadethane. tem.po tem'po isim (tempos/tempi) 1. mzik tempo. 2. tempo, gidi.
temporal
temporary temporise
tem.po.rar.y tem'preri sfat geici, muvakkat. tem.po.rise tem'prayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz temporize
temporize
tempt
tempt tempt fiil 1. (birini) ayartmaya almak, doru yoldan saptrmaya almak. 2. birinin kendi nefsiyle mcadele etmesine yol amak: I'm tempted not to go at all. eytan diyor ki hi gitme./Hi gitmeyesim geliyor. They were tempted to take the money. Akllarndan paray almak geti.
temptation
temp.ta.tion temptey'n isim 1. birinin ayartlmasna yol aabilen ey veya kimse, birinin doru yoldan sapmasna sebep olabilen ey veya kimse. 2. birini ayartmaya alma; birinin ayartlmasna allma.
tempt.ing temp'tng sfat ok ekici, ok cazip. tanesi on lira. on gee. ten ten sfat on. isim 1. on, on rakam (38, X). 2. iskambil oyunlar onlu.
tenable
1352
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
te.na.cious tney's sfat 1. bir iin arkasn brakmayan, bir iten vazgemeyen. 2. ok kuvvetli (ba).
tenacity
te.nac.i.ty tns'ti isim bir iin arkasn brakmama, bir iten vazgememe, kararllk.
ten.ant ten'nt isim kirac. ucuz eya satlan maaza. tend tend fiil 1. eiliminde olmak: He tends to exaggerate. Onun mbalaa etme eilimi var. 2. genellikle -e yol amak: Such measures tend to promote iasures tend to promote inflation. Genellikle byle nlemler enflasyonu krklendirir.
tendency tender
ten.den.cy ten'dnsi isim eilim, meyil. ten.der ten'dr sfat 1. kolaylkla incinen, hassas, duyarl. 2. efkatli, mfik, sevecen. 3. yumuak, sert olmayan (et, sebze, meyve v.b.).
tenderfoot
tenderhearted tenderise
ten.der.heart.ed ten'drhar'td sfat yufka yrekli. ten.der.ise ten'drayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz tenderize
ten.der.ize ten'drayz fiil (eti) yumuatmak. ten.der.loin ten'drloyn isim fileto. ten.der.nessisim 1. efkat, sevecenlik. 2. kolaylkla incinme, hassaslk, duyarllk, duyarlk. 3. (et, sebze, meyve v.b. iin) yumuaklk, sert olmama.
ten.don ten'dn isim, anatomi kiri. Ten.e.dos ten'ds, ten'ds isim, tarih Bozcaada. ten.e.ment ten'mnt isim byk ve harap apartman. ten.et ten't, [ngiliz ngilizcesi] ti'nt isim prensip, ilke; reti.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ten.nis ten's isim tenis. ten.on ten'n isim zvana dili. ten.or ten'r isim 1. genel anlam. 2. gidi, gidiat, ak. 3. mzik tenor.
tense
tense tens sfat 1. gergin, gerilmi. 2. endieli, stres iinde. 3. stresli, gerilimli. 4. gergin, elektrikli.
ten.sion ten'n isim gerilim. tent tent isim adr. ten.ta.cle ten'tkl isim dokuna. ten.ta.tive ten'ttv sfat 1. kesin olmayan. 2. farazi, deneysel. 3. mtereddit, ekingen veya kararsz (bir hareket).
ten.ter.hook ten'trhk isim baknz be on tenterhooks tenth tenth sfat, isim 1. onuncu. 2. onda bir. ten.u.ous ten'yuws sfat 1. ok ince (ey). 2. salam olmayan, temelleri salksz. 3. mphem, belli belirsiz.
tenure
ten.ure ten'yr isim 1. (topraa ait) mlkiyet. 2. (belirli bir makamda) bulunma. 3. memuriyet sresi, memuriyet. 4. (retim grevlisinin) kontrat yenilemeden makamnda kalma hakk.
tepid terebinth
tep.id tep'd sfat lk. ter.e.binth ter'bnth isim menengi, melengi, terebentinsakzaac.
term
term trm isim 1. dnem, devre. 2. sre, mddet. 3. terim, stlah. 4. matematik terim. 5. oul (kontrata ait) artlar, koullar. fiil -e ... demek, -e ... adn vermek.
terminal
ter.mi.nal tr'mnl sfat 1. lmcl (hastalk). 2. son veya uta bulunan. isim terminal.
terminate
terminology terminus
ter.mi.nol.o.gy trmnal'ci isim terminoloqi. ter.mi.nus tr'mns isim (termini/terminuses) ulam, boru v.b. hattna ait u, biti veya balang noktas/yeri.
1354
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ter.mite tr'mayt isim akkarnca, termit. ter.race ter's isim 1. (evin bitiiindeki veya yaknndaki taban deli) taraa, teras. 2. (damdaki) taraa, teras. 3. seki, set, taraa, teras. 4. ngiliz ngilizcesi sraevler. 5. ngiliz ngilizcesi sraevlerin bulunduu sokak. fiil (bir yamata) sekiler yapmak, (yamac) sekilemek, teraslamak.
ter.rain treyn', ter'eyn isim arazi, yerey; blge, mntka. ter.ra.pin ter'pn isim (bir eit) su kaplumbaas. ter.res.tri.al tres'triyl sfat 1. yeryuvarlana ait. 2. karasal; karada yaayan.
terrible terrific
ter.ri.ble ter'bl sfat 1. korkun. 2. ok kt; berbat. ter.rif.ic trf'k sfat 1. konuma dili fevkalade, harika, mthi, ok gzel. 2. ok sert, ok iddetli. 3. byk (hz).
ter.ri.fy ter'fay fiil ok korkutmak, dehete drmek. karasular. ter.ri.to.ri.al tertr'iyl sfat belirli bir blgeye ait. ter.ri.to.ry ter'tri isim (belirli bir devlet, grup, kii, hayvan v.b.'ne ait) toprak, alan veya blge.
terror
ter.ror ter'r isim 1. terr, tedhi, korku salma. 2. dehet. 3. dehet saan kimse.
terrorise
terrorism terrorist terrorize terse test match test someone's mettle test someone's patience
ter.ror.ism ter'rzm isim terrizm, tedhiilik. ter.ror.ist ter'rst isim terrist, tedhii. ter.ror.ize ter'rayz fiil iddet kullanarak yldrmak. terse trs sfat ksa ve zl (sz). uluslararas kriket ma. birinin cesaretini ve atakln snamak. birinin sabrn snamak, birinin sabrnn snrlarn zorlamak.
test tube
deney tp.
1355
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
test test isim 1. snav, imtihan, test. 2. tbbi test, laboratuvar aratrmas: blood test kan tahlili. 3. tbbi (belirli bir) muayene: eye test gz muayenesi. 4. deneme, deney: test flight deneme uuu. 5. (bir kanunun) geerli olup olmadn renmek iin yaplan deneme. fiil 1. denemek, denemeden geirmek. 2. snava sokmak, imtihana tabi tutmak, snamak. 3. tahlil etmek; lmek. 4. (bir kanunun) geerli olup olmadn deneme yoluyla renmek.
testament testicle
tes.ta.ment tes'tmnt isim, hukuk vasiyetname. tes.ti.cle tes'tkl isim, anatomi erbezi, testis, husye, haya.
testify
tes.ti.fy tes'tfay fiil 1. tanklk/ahadet/ahitlik etmek; tanklkta/ahadette/ahitlikte bulunmak. 2. ispatlamak, kantlamak; to -i gstermek.
testimonial
tes.ti.mo.ni.al testmo'niyl isim 1. birinin/birilerinin krann simgeleyen ey. 2. referans, bonservis. 3. kant, delil. 4. tanklk, ahadet.
testimony
tp bebek. tes.ty tes'ti sfat 1. (ufak eylere) abuk kzan, hrn. 2. sinirlilikten kaynaklanan, hrn.
tet.a.nus tet'ns isim, tbbi tetanos, kazklhumma. tetch.y te'i sfat alngan, krlgan. twte--twte teyt'teyt' isim sadece iki kii arasnda geen sohbet veya konuma. zarf ba baa.
tether
teth.er tedh'r isim hayvann snrl bir alan iinde serbeste hareket etmesini salayan ip. fiil (hayvana) byle bir ip balamak.
text tekst isim metin, tekst. text.book tekst'bk isim ders kitab. tekstil/mensucat sanayii.
1356
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tex.tile teks'tl, teks'tayl isim dokuma, tekstil. tex.ture teks'r isim 1. doku. 2. zyap, karakter. 3. (belirli bir) nitelik, zellik. 4. (sv iin) kvam.
Thai
Thai.land tay'lnd isim Tayland. isim Taylandl. than dhn, dhn bala 1. -den ...: She likes him better than you. Onu senden daha fazla seviyor. Kumru's more beautiful than she. Kumru ondan gzel. That's easier said than done. Onu sylemek, yapmaktan daha kolay./Onu sylemek baka, yapmak baka. We've more than doubled our output. retimimizi iki katn stne kardk. It's better than nothing. Hi yoktan iyi. Have you seen anyone other than him? Ondan bakasn grdn m? There's no more than three left. taneden fazla kalmad. 2. -mektense: I'd rather die than go there. Oraya gitmektense lmeyi tercih ederim.
Thank God! Thank goodness! Thank heaven! thank one's lucky stars
Allaha kr! Allaha kr! ok kr! kendini ok ansl saymak, kretmek: You can thank your lucky stars you didn't go. Gitmediine kretmelisin.
kendini ok ansl saymak, kretmek: You can thank your lucky stars you didn't go. Gitmediine kretmelisin.
Teekkr ederim./Sa olun./Mersi. thank thngk fiil teekkr etmek. thank.ful thngk'fl sfat 1. minnet dolu, kran dolu; minnettar, mteekkir. 2. Memnuniyet belirtir: I'm thankful she wasn't there then. yi ki o zaman orada deildi o.
1357
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
thank.less thngk'ls sfat 1. kimsenin takdir etmedii, takdire layk grlmeyen (i): That's a thankless task. yle bir i ki onu yapana teekkr etmek kimsenin aklndan gemez. 2. nankr (kimse).
ok teekkr!/ok mersi! sayesinde: Thanks to you we've gotten this done. Sayende bunu bitirdik.
thanks
thanks thngks isim, oul baknz Thanks! Thanks a lot! Many thanks! thanks to express one's thanks return thanks offer thanks
konuma dili Teekkrler!/Mersi! kran gn. thanks.giv.ing thngks.gv'ng isim kran, kr, kretme.
That cat has been up to her old tricks. That child knows a trick or two.
O ocuk ne kurnazdr!
That glass of beer's got quite a head on it.O bardaktaki birann stnde ok kpk var. That is not what I bargained for. That is to say .... Ne umuyordum, ne buldum. Yani ...: That is to say you're not coming? Yani gelmiyorsun, yle mi? That settles it! That speaks volumes. That story won't wash. That takes the cake! That was a close shave! Tamam! (Genellikle kznca sylenir.). O ok ey ifade ediyor. O masal kimse yutmaz. Ak olsun! Kl pay kurtulduk! Canma dedi.
That was just what the doctor ordered. That will do. that
Kfi./Yetiir. that dht, dht zamir (those) 1. o, u: Did you see that? Onu grdn m? This is a verbena and that's a lantana. Bu mineiei, o da aaminesi. After that he went to bed. Ondan sonra yataa girdi. The best yarn is that spun by hand. En iyi iplik elle bklendir. He's one of those who think that they know everything. Her eyi bildiini zannedenlerden biri o. 2. yle: "Is he clever?"
1358
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
"That he is." "Zeki mi?" "yledir." 3. ki: Are you the man that invented the cotton gin? rr icat eden adam siz misiniz? sfat (those) o: Where's that cat? O kedi nerede? bala ki: He's drunk so much that he can't see straight. O kadar iti ki doru drst gremiyor. He made it clear that he wouldn't come. Gelmeyeceini ak seik belirtti. She can come provided that she doesn't make trouble. Mesele kartmamas artyla gelebilir. That'll do the trick. That's a fine kettle of fish! That's a fine kettle of fish. That's all right. O iimizi grr. Hi istenmeyen bir durum karsnda sylenir. Ne l! Ayvay yedik!/Hap yuttuk! Ziyan yok./nemi yok. (zr dileyen birine sylenir.).
That's just what the doctor ordered. ok makbule geti. That's life! That's neither here nor there. That's rich. That's that! That's the last straw! That's the limit! That's the stuff! That's the ticket! thaw the ablative the accusative the Almighty the Anglican Church the Antarctic the Antipodes the Apostles' Creed the Archipelago the Arctic the Argentine the authorities te hayat byle! Bunun konu ile ilgisi yok. ok komik. Mesele kapand!/Bitti bu i!/Tamam, bitti! Yeter artk! ekilir ey deil!/Bu kadar da fazla! Aferin! konuma dili 1. Gereken o! 2. Aferin! thaw th fiil (donmu ey) erimek, zlmek. -den hali, ablatif. -i hali, akuzatif. Allah. Anglikan Kilisesi. Antarktika. Avustralya ve Yeni Zelanda. Hristiyanlk Havariler Aments. Adalar Denizi, Ege Denizi. Arktik blge. Arjantin. yetkili kiiler.
1359
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk The ayes have it. the back of beyond the Bahamas the bane of one's existence the beaten path the bends the best part
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Lehte oy kullananlar kazand. konuma dili da ba, ok cra bir yer. Bahama Adalar. bann derdi, ba belas. herkesin getii yol, ilek yol. (dalglarda) vurgun. yarsndan fazla, ou: the best part of the day gnn ou.
yarsndan fazla, ou: the better part of the night gecenin ou.
the Big Bear the Big Dipper the blahs the Blessed Sacrament the blind the blue the blues the Book of Psalms the boondocks the boonies The boot is on the other foot. the bottom line The boys had themselves a time. the break of day the British
gkbilim Bykay. gkbilim Bykay. can sknts. (komnyonda kullanlan) kutsanm ekmek. krler. iir 1. gk, sema. 2. deniz. 3. mavilik. mzik bir eit caz mzii. (Kitab Mukaddes'teki) Mezmurlar Kitab. oul tara. oul, konuma dili tara. Durum tam tersine dnd. konuma dili 1. en nemli ey. 2. sonu, netice. ocuklar elendiler. gnn aarmas. oul Britanyallar. Hrsz gitti; artk kurtulduk.
The burglar has gone; we're safe now. the C. of E. The car won't start. the Caribbean the Caucasus the Central African Republic the chances are The city's not yet within sight. the clink
ksaltmathe Church of England (Anglikan Kilisesi). Arabann motorunu altramyorum. Karayip Denizi. Kafkasya. Orta Afrika Cumhuriyeti. muhtemelen. ehir henz grnmyor./ehri henz gremiyoruz. konuma dili kodes, hapishane.
1360
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the cloth The coast is clear. the Commonwealth the Confederacy the Congo the Continent the cream of the crop the Creator the Crescent the Crimea the Cross rahipler.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Kimse yok./Meydan bo. ngiliz Milletler Topluluu. baknz Confederate States of America Kongo. Avrupa ktas, Avrupa. en iyileri; en iyisi. Yaradan, Allah, Tanr. slam lemi. Krm. Hz.sa'nn armhta lm. 2. Ha (Hristiyanln simgesi).
the Crusades the cut of one's jib the Czech Republic the Dardanelles the Dark Ages the dative the dead of night the dead of winter the dead the deaf The deal is off. the deceased the Declaration of Independence the Department of State the depths The die is cast. the direct opposite the dishes the Dominican Republic the dregs of society the Dutch The early bird gets the worm.
Hal Seferleri. konuma dili d grn; yz ifadesi. ek Cumhuriyeti. anakkale Boaz. Karanlk Devirler, ortaan ilk yars. -e hali, datif. gecenin kr. kn ortas. ller. sarlar. Anlamadan vazgetiler. 2. Anlamadan vazgetik. merhum, rahmetli. Amerikan ngilizcesi Bamszlk Beyannamesi. Amerikan ngilizcesi Dileri Bakanl. derinlikler. Ok yaydan kt. tam aksi. bulak. Dominik Cumhuriyeti. ayaktakm, dknt. oul Hollandallar. Erken kalkan yol alr, er evlenen dl alr.
1361
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the East the Eastern Hemisphere the Eastern Orthodox Church The electricity is off. the English Channel the English the ensuing year the epitome of
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Dou, ark. Dou Yarkre. Rum Ortodoks Kilisesi. Elektrik kesildi. Man Denizi. ngilizler. ertesi sene. -in ta kendisi: the epitome of loveliness gzelliin ta kendisi.
konuma dili toplumdaki nfuzlu kurumlar. Hristiyanlk Komnyon, arap ve ekmek yeme ayini; bu ayin iin takdis edilen arap ve ekmek.
The exception proves the rule. the Exchequer the extremities the fair sex the faithful the Fall of man the Fall the Far East The fat is in the fire. the Fiji Islands the Fijis The firm is afloat. the Flemish the flesh the Flood the French the funnies the G.O.P.
stisna kural bozmaz. ngiliz ngilizcesi Maliye Bakanl. eller ve ayaklar. kadnlar, cinsi latif. mminler, bir dine iman edenlerin tm. Hz. Adem ve Havva'nn iledii gnah ve sonular. Hz. Adem ve Havva'nn iledii gnah ve sonular. Uzakdou. imdi kyamet kopacak. Fiji Adalar. Fiji Adalar. irket masrafn karyor. Flamanlar. (insann) bedeni veya nefsi. tufan. oul Franszlar. (gazetede) bant-karikatrler. the Grand Old Party (A.B.D.'deki Cumhuriyeti Partinin takma ad).
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the gift of the gab the Godhead the good the Grand National Assembly the graphic arts the Great Bear the greater part the Green Party the groundbreaking The hall will seat fifty people. the haves and the have-nots the hereafter the hiccups the Holocaust the Holy Father the Holy Ghost the Holy Land the Holy Spirit the Home Office The house burned down.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma yetenei, cerbeze. Allah, Tanr. iyi insanlar. Byk Millet Meclisi. grafik sanatlar. gkbilim Bykay. ounlukla. Yeiller Partisi. temel atma treni. Salon elli kiiliktir. zenginler ve fakirler, varlkllar ve yoksullar. br dnya, ahret. hkrk tutma. Nazilerin yapt Musevi katliam. Papa. Kutsal Ruh, Ruhlkuds. Kutsal Toprak, Filistin. Kutsal Ruh, Ruhlkuds. ngiliz ngilizcesi ileri Bakanl. Ev yanp kl oldu.
The house has a southern exposure. Evin cephesi gneye bakyor. the House of Lords the humanities the Indian Ocean the Indian subcontinent the inner man the ins and outs the International Date Line the International Monetary Fund the Irish Republic the Irish Sea the Irish the Iron Age the Iron Curtain ngiliz ngilizcesi Lordlar Kamaras. konusu insan olan ilimler, hmaniter bilimler. Hint Okyanusu. Hint Yarmadas. ruh, vicdan. girdisi kts, ayrntlar. gndeime izgisi. Uluslararas Para Fonu. rlanda Cumhuriyeti. rlanda Denizi. rlandallar. Demir Devri. demirperde.
1363
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the Isle of Man the Ivory Coast the Khyber Pass the Khyber the kids the kissing disease the known the Kremlin the Labor Party the last day the Last Judgement the Last Judgment the last two the last word in
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Man Adas. Fildii Kys, Fildii Sahili. Hayber Geidi. Hayber Geidi. ocuklar. 2. bizimkiler. 3. arkadalar. pme hastal, intani mononkleoz. matematik bilinen. Kremlin. ngiliz ngilizcesi i Partisi. maher gn, kyamet gn. kyamet. kyamet. son ve sondan nceki. (bir eyin) en ada, en gelitirilmi veya son model rnei: It's the last word in computers. Bilgisayarlarn en modern olan.
The leopard cannot change its spots. Huylu huyundan vazgemez./Huy cann altndadr./Can kmaynca huy kmaz. the lesser of two evils the lesser of the lie of the land ehvenier. (iki kimse veya eyin) k. ngiliz ngilizcesi arazinin d grnm; arazinin engebeleri. the line of least resistance the line the lion's share the Little Bear the Little Dipper the living the locative the logic of events the Logos The long and the short of it is this! en kolay yol. ekvator. 2. ordu; donanma. aslan pay. gkbilim Kkay. gkbilim Kkay. yaayanlar. -de hali, lokatif. olaylarn gerektirdii. Hristiyanlk Logos. in gerei bu!
1364
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the long and the short of it The Lord knows how. the Lord's Day the Lord's Prayer the Lord's Supper the lot the Low Countries the main chance the Malagasy Republic the Malagasy the Malay Peninsula the Maldives the Manx the march of events The market is flat. the masses the media the Mediterranean Sea the Mediterranean the mending the Middle East the Middle West the Midwest the military The milk's a bit off. the Milky Way the missing the Molucca Islands the Moluccas the Morea the Most Reverend
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
uzun lafn ksas, eni sonu. Nasl olduunu ancak Allah bilir. Hristiyanlk pazar gn. sa'nn rettii dua. Hristiyanlk ekmek ve arap ayini, kudas. hepsi. Hollanda, Belika ve Lksemburg. kiisel kar. Malga Cumhuriyeti. Malga halk, Malgalar. Malaka Yarmadas. oul Maldiv Adalar. Manllar, Man halk. olaylarn seyri. Piyasa durgun. halk kitleleri. kitle iletiim aralar. Akdeniz. Akdeniz. onarlacak amarlar. Ortadou. Amerikan ngilizcesi A.B.D.'nin orta blgesi. Amerikan ngilizcesi A.B.D.'nin orta blgesi. silahl kuvvetler, ordu. St biraz bozulmu. gkbilim Samanyolu. savata kayp askerler. Molk Adalar. Molk Adalar. Mora, Mora Yarmadas. Hristiyanlk Pek Muhterem (bapiskoposun isminden nce kullanlan unvan): The Most Reverend Michael Ramsey. Pek Muhterem Michael Ramsey.
plak gz.
1365
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the naked truth the name of the game the Nativity The nays have it. the Near East the needy the Netherlands the New Testament the New World the Nicene Creed the North Pole the North Sea the North Star the Northern Hemisphere the Occident the old country the Old Testament the Old World the Olympic Games the other day the ozone layer the Pacific Ocean the Pacific the Panama Canal the Panjab the Peloponnese the Peloponnesus the Pentagon
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
salt gerek. asl sorun. Hz.sa'nn douu. Reddedildi. Yakndou. yoksullar. Hollanda. Hristiyanlk Yeni Ahit. Yeni Dnya. Hristiyanlk znik Aments. Kuzey Kutbu. Kuzey Denizi. Kutupyldz. Kuzey Yarkre. Bat. gmenin anayurdu. Hristiyanlk Eski Ahit. Eski Dnya. olimpiyat oyunlar, olimpiyatlar. geen gn, birka gn nce. ozon tabakas. Byk Okyanus. Byk Okyanus. Panama Kanal. baknz the Punjab Peloponez. Peloponez. Amerikan ngilizcesi 1. Milli Savunma Bakanl. 2. Milli Savunma Bakanl binas.
the Persian Gulf the phases of the moon the Philippine Islands the Philippines the pictures
Basra Krfezi. ayn evreleri. Filipin Adalar. Filipinler. ngiliz ngilizcesi sinema.
1366
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
the pluses and minuses of something bir eyin olumlu ve olumsuz taraflar. the point in question The point is that .... the polls the poor the powers that be the preceding the present writer The pressure is down. the prime of life the Princes Islands sz konusu. Mesele yle .... seim. 2. seim sand. 3. anketler. yoksullar, fakir fukara. bata olanlar. bundan nceki, yukarda gsterilen. bu yazy yazan, imza sahibi. Basn azald. hayatn en din ve gzel devresi. Adalar, Prens Adalar, Kzl Adalar.
The proof of the pudding is in the eating. Bir eyin deeri kullanldnda anlalr. the Prophet the proprieties the provinces the Psalms the Punjab the quick and the dead the rabble the rank and file the real Mc.Coy the Red Crescent the Red Cross the Red Sea the Reformation the regular practice the Renaissance the Republic of Ireland the Republic of the Philippines the rest the reverend Hz. Muhammed. grg kurallar, adap. tara, darlk. (Kitab Mukaddes'teki) Mezmurlar. Pencap. diriler ve ller. ayaktakm. erler, erat. 2. ynetilenler; alt tabaka. orijinal, gerek. Kzlay. Kzlha. Kzldeniz. Reformasyon. alkanlk, det. Rnesans. rlanda Cumhuriyeti. Filipinler Cumhuriyeti. kalan miktar, kalanlar, geri kalan, artan. Hristiyanlk Sayn (papazn isminden nce kullanlan unvan): the Reverend John Donne Sayn John Donne. the rich zenginler.
1367
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk The rock crawled with insects. the Roman Catholic church the Roman Empire the Sabbath
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Tan stnde bcekler kaynyordu. Katolik kilisesi. Roma mparatorluu. Musevilik allmamas gereken gn, cumartesi gn. 2. Hristiyanlk allmamas gereken gn; (ou Hristiyan iin) pazar gn.
The samples range from bad to excellent. rnekler kt ile mkemmel arasnda deiiyor. the Scotch the Scots the Scripture the Scriptures the seamy side of life the Secretary of State the Shi'a the Sinai Peninsula the small hours the sniffles the social sciences the social security the solar system the South Pole the South Sea the Southern Cross the Southern Hemisphere the Soviet Union the Soviets skolar, skoya halk. skolar, skoya halk. Kitab Mukaddes. Kitab Mukaddes. hayatn glklerle dolu taraf. Amerikan ngilizcesi Dileri Bakan. ia, iiler. Sina Yarmadas. gece yarsndan sonraki ilk saatler. konuma dili hafif nezle. toplumsal bilimler. sosyal sigorta. gkbilim gne sistemi. Gney Kutbu. tarih Byk Okyanus. gkbilim Gneyha. Gney Yarkre. Sovyetler Birlii. Sovyetler, Sovyetler Birlii'nin halk/liderleri/silahl kuvvetleri. the Spanish the spitting image of the stacks the staff of life the State Department spanyollar, spanya halk. tpks, benzeri, ayn, hk demi burnundan dm. (ktphanedeki) kitaplklar. ekmek. Amerikan ngilizcesi Dileri Bakanl.
1368
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the States the status quo the sticks the Stone Age
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili Amerika (Amrika birleik Devletleri). statko. konuma dili tara, da ba gibi yer. ta devri. barda taran son damla.
the straw that broke the camel's back the subconscious the subtropics the suburbs the Sudan the Suez Canal the sum total of The sun is going down. the superlative degree The sweat stood out on his brow. the Swedish the Swiss the Syrian Orthodox church the system the tabloid press the takings the talk of the town the Ten Commandments the theory of relativity the third world The tide's coming in. The tide's going out. the Tigris The time is up. the Torrid Zone The train leaves at four o'clock. the Treasury the Trinity the Trojan horse the Tropic of Cancer
bilinalt, uuralt. astropika. banliy. corafya 1. Sudan. 2. Sudan, Sudan Cumhuriyeti. Svey Kanal. -in toplam. Gne batyor. dilbilgisi stnlk derecesi. Alnnda boncuk boncuk terler birikmiti. sveliler, sve halk. svireliler, svire halk. Sryani Ortodoks kilisesi. kurulu dzen. boyal basn. (para olarak) hslat. herkesin diline dolanan konu. (Hz. Musa'ya Allah tarafndan verilen) On Emir. grelilik kuram, izafiyet teorisi. nc Dnya. Deniz kabaryor. Deniz alalyor. Dicle. Sre doldu./Vakit tamam. corafya Scak Kuak. Tren saat drtte kalkar. Maliye, Maliye Bakanl. Hristiyanlk teslis. Truva at. Yenge Dnencesi.
1369
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the Tropic of Capricorn the tropics the turf the Turkmen the U.K. the U.S. the U.S.A. the U.S.S.R. the Ukraine the ultimate deterrent the unconscious the underprivileged the undersigned the unemployed
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Olak Dnencesi. tropika, tropikal kuak, dnenceleraras kuak. at yarl. 2. hipodrom, kou alan. Trkmenler, Trkmen halk. Birleik Krallk. Amerika (Amerika Birleik Devletleri). Amerika (Amerika Birleik Devletleri). tarih Sovyetler Birlii. Ukrayna. nkleer silah; hidrojen bombas. ruhbilim bilind. imknlar kt olanlar. imza sahibi; imza sahipleri. isizler. tarih Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birlii.
the Union of Soviet Socialist Republics the United Arab Emirates the United Kingdom
Birleik Arap Emirlikleri. Birleik Krallk (Byk Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall).
the United Nations the United States of America the United States the Uzbek the Vale of Kashmir the Vatican
Birlemi Milletler. Amerika Birleik Devletleri. Amerika Birleik Devletleri. zbekler, zbek halk. Kemir Vadisi. Vatikan, papalk. 2. (papann resmi konutu olan) Vatikan saray.
gk kubbe. Hristiyanlk Saygdeer (badiyakozun isminden nce kullanlan unvan): the Venerable Geoffry Evans Saygdeer Geoffrey Evans.
Olacak ey mi?/Olacak ey deil!/Ne biim ey bu! tpks, benzeri, ayn, hk demi burnundan dm. Hristiyanlk Muhterem (katedral dekannn isminden nce kullanlan unvan): the Very Reverend Jonathan Swift Muhterem Jonathan Swift.
1370
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk the Virgin The walls have ears. the Welsh the West Indies the West the Western Hemisphere the wherewithal
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Hazreti Meryem. Yerin kula var. Galliler, Galler lkesi halk. Antiller, Antil Adalar. Bat. Bat Yarkre. para: Just how do I get the wherewithal to do all this? Btn bu ileri yapacak paray nasl bulaym?
the White House the whole ball of wax the whole kit and caboodle the whole lot the whole of
Beyaz Saray. konuma dili her ey. konuma dili takm taklavat, topu, hepsi birden. hepsi. -in btn: That sentence sums up the whole of their philosophy. O cmle felsefelerinin btnn zetliyor.
the whole shebang the whole shooting match the wild The wind is down. the worse for liquor the worse for wear the worst
hepsi, tm, btn. hepsi, sr sepet. ssz yer, da ba, kr. Rzgr hafifledi. olduka sarho. eskimi, ok kullanld belli. en kts, en fenas: This is the worst I've seen. Grdklerimin en kts bu. I think we're through the worst of it. En ktsn atlattk galiba.
oul yarallar. Yemen. genler. the [nszlerden nce] dh, [nllerden nce] dhi/dh Belirli durumlarda isimden nce kullanlr: Which of you's the boss? Hanginiz patron? The more I get to know them the better I like them. Onlar tandka daha ok seviyorum.
theater theatre
the.a.ter thi'ytr isim tiyatro. the.a.tre thi'ytr isim, ngiliz ngilizcesi baknz theater
1371
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
theft theft isim hrszlk, alma. Neeleri kayboldu. their dher sfat onlarn. theirs dherz zamir onlarnki. them dhem, dhm zamir onlar; onlara. theme thim isim tema, tem. them.selves dhemselvz', dhmselvz' zamir kendileri; kendilerini; kendilerine.
then
then dhen zarf 1. o zaman: We were young then. O zaman gentik. They'll have come by then. O zamana kadar gelmi olacaklar. What'll happen then? O zaman ne olacak? 2. ondan sonra, sonra: Finish your homework and then you can go to the movie. Ev devini bitir, sonra sinemaya gidebilirsin. 3. o halde, o durumda, o zaman: Go to the party yourself; then you won't have to worry. Partiye kendin git; o zaman endie etmene gerek kalmayacak. If he didn't do it then who did? Kendisi yapmadysa o halde kim yapt?
thence
theologian
theology theorem
the.ol.o.gy thiyal'ci isim ilahiyat, tanrbilim, teoloqi. the.o.rem thi'yrm, thir'm isim, matematik, mantk teorem, kantsav.
the.o.ret.ic thiyret'k sfat teorik, kuramsal. the.o.ret.i.cal thiyret'kl sfat teorik, kuramsal. the.o.rise thi'yrayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz theorize
the.o.rize thi'yrayz fiil kuram ortaya koyma. the.o.ry thi'yri, thr'i isim teori, kuram. ther.a.peu.tic therpyu'tk sfat tedavi edici, saaltc.
1372
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ther.a.pist ther'pst isim terapist, saaltmc. ther.a.py ther'pi isim tedavi, terapi, saaltm. .. hakknda eitli teoriler var.
There are a variety of theories about .... There is a call for you. There is bad blood between them. There is no love lost between them. There is no room for doubt. There is nothing like ....
Sizi telefondan aryorlar. Onlar birbirine dman. Birbirlerini hi sevmezler./Birbirlerinden nefret ederler. pheye yer yok. -den iyisi yok./-in stne yok./-in yerini hibir ey tutamaz.
There isn't a ghost of a chance. There will be the devil to pay. There you are!
En ufak bir ihtimal bile yok. Kyamet kopacak. te!: There you are! A new mink coat! te sana yeni bir vizon manto! There you are! Didn't I tell you you were wrong? te! Sana yanldn sylemedim mi?
te!: There you go, meddling in other people's business again! te gene igzarlk yapyorsun. 2. Buyur! (Birine bir ey verirken sylenir.): There you go! I hope you enqoy it! Buyur! Afiyet olsun!
there
there dher zarf 1. orada; oraya: They're staying there tonight. Bu gece orada kalacaklar. Why'd you go there? Niin oraya gittin? 2. te ...: There she goes! te gidiyor! zamir 1. znesi fiilden sonra gelen cmlenin banda kullanlr: There's a fly in the ointment. Merhemde sinek var. There's no telling when they'll be back. Onlarn ne zaman dnecei hi belli olmaz. 2. Birinin ismi yerine kullanlr: Hi there! Merhaba! isim ora (Edatla birlikte kullanlr.): Are you from there? Siz oral msnz? sfat oradaki: Those there are not for sale. Oradakiler satlk deil. nlem 1. Tamam!: There now, it's done. Tamam, bitti. 2. te!: There, I told you so, didn't I? te, sana demedim mi?
There, there.
zlme byle.
1373
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
there.a.bout dher'baut zarf 1. o civarda; o civardaki. 2. ona yakn bir zaman veya tarihte. 3. ona yakn bir miktarda.
thereabouts
there.a.bouts dher'bauts zarf 1. o civarda; o civardaki: The mountains thereabouts are beautiful. O civardaki dalar gzel. 2. ona yakn bir zaman veya tarihte: She came at six o'clock or thereabouts. Saat altda veya alt sularnda geldi. 3. ona yakn bir miktarda.
thereafter thereby
there.af.ter dherf'tr zarf sonra; ondan sonra. there.by dherbay' zarf 1. ylece, ylelikle, o suretle. 2. onunla ilgili: Thereby hangs a tale. Onunla ilgili bir hikye var.
therefore There'll be hell to pay. There's no help for it. There's no telling! thereupon
there.fore dher'fr zarf o yzden, o nedenle. Kyamet kopacak./ekeceimiz var. Onun aresi yok. Hi belli olmaz! there.up.on dherpan' zarf 1. onun zerine. 2. hemen, derhal.
(scak) kaynarca. ther.mal thr'ml sfat sl, termik. ther.mom.e.ter thrmam'tr isim termometre, scaklkler, scakler.
termos. ther.mos thr'ms isim termos. ther.mo.stat thr'mstt isim termostat, sdenetir. the.sau.rus thsr's isim (thesauri/thesauruses) eanlamllar szl.
these
these dhiz tekil this zamir bunlar. sfat bu: These apples aren't ripe. Bu elmalar olgun deil.
thesis
the.sis thi'ss isim (theses) 1. (yazl eser olarak) tez. 2. felsefe tez, sav.
They differ in kind. They left him to sink or swim. They ran out of money.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
They won't come on time; you mark my words. Vaktinde gelmezler, gr bak! they they dhey zamir onlar: So they're saying "If only he were here!" Demek "Keke burada olsayd", diyorlar. they'd they'll they're they've thick accent thick they'd dheyd ksaltma 1. they had . 2. they would . they'll dheyl ksaltma they will . they're dher ksaltma they are . they've dheyv ksaltma they have . koyu ive. thick thk sfat 1. kaln. 2. koyu; youn, kesif. 3. sk olan, sk; aalar veya allar sk olan (orman). 4. ok, dolu: On that beach the shells were thick. O sahilde deniz kabuklar oktu. 5. konuma dili kaln kafal, gabi. 6. konuma dili sk fk, can cier, samimi. 7. bouk, ksk (ses). 8. konuma dili (ikiden dolay) serseme dnm ve arlar iinde olan (kafa). zarf 1. kaln bir halde, kalnca. 2. ok miktarda, ok. thicken thick.en thk'n fiil 1. kalnlatrmak; kalnlamak. 2. koyulatrmak; younlatrmak; koyulamak; younlamak. thicket thickness thick.et thk't isim sk allk. thick.nessisim 1. kalnlk. 2. koyuluk; younluk. 3. tabaka, katman. thickset thick.set thk'set' sfat 1. kaln yapl (kimse). 2. sk dikilmi, birbirine ok yakn dikilmi (bitkiler). thick-skinned thief thigh thimble thick-skinned thk'sknd' sfat vurdumduymaz. thief thif isim (thieves) hrsz. thigh thay isim but; uyluk. thim.ble thm'bl isim 1. yksk. 2. denizcilikle ilgili radansa. thin down thin out thin (kalabalk) azalmak. (kalabalk) azalmak. thin thn sfat 1. ince, kaln olmayan. 2. zayf, kuru; sska. 3. fazlasyla ince, iine su katlm gibi (sv). 4. az, seyrek (bir topluluk): a thin crowd az bir kalabalk.
1375
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
5. hafif (sis, duman, toz). 6. zayf, yetersiz; inandrc olmayan. thine thing thine dhayn sfat, eski senin. zamir, eski seninki. thing thng isim 1. ey, nesne: What's that thing? O ne? How do you start the thing? Bunu nasl altryorsun? 2. ey, olay: A funny thing happened to me this morning. Bu sabah bana tuhaf bir ey oldu. 3. (soyut) ey: What a nice thing to say! Ne nazik bir sz! 4. ey, konu, mevzu: I only want to talk about two things. Sadece iki eyden sz etmek istiyorum. 5. insan, kii: Poor little thing! Zavallck! 6. giysi: Where have you put your winter things? Klk giysilerini nereye koydun? 7. oul iler: How are things going at the office? Ofisteki iler nasl? 8. oul ilikiler: How are things between you and Meltem? Meltem'le aranz nasl? 9. oul eya: Where can I store all these things? Tm bu eyalar nerede saklayabilirim? thingamabob thing.a.ma.bob thng'mbab isim, konuma dili ey, zmbrt, zrlt. thingamajig thing.a.ma.jig thng'mcg isim, konuma dili ey, zmbrt, zrlt. Things look bad for you. think about iniz kt./Yandnz. -i dnmek, -i aklna getirmek. 2. -i uzun uzun dnmek, -i iyice dnmek. 3. aklna gelmek; (bir ey yapmay) dnmek, tasarlamak. 4. hakknda dnmek. think back on think better of -i aklna getirmek, -i hatrlamak. (bir eyin akl kr olmadn dnerek) -den vazgemek. think highly of think in terms of -e sayg duymak/beslemek. konuma dili -i tasarlamak: You seem to be thinking in terms of a palace. Sen galiba bir saray yapmay planlyorsun.
1376
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
think much of
-e gre pek iyi/deerli olmak: I don't think much of him. Benim gzmde pek deerli biri deil.
Bir ey deil!/nemli deil! (bir ey) -in gznde byk bir i olmamak, -e gre mesele olmamak. 2. (birini) hie saymak.
birini/bir eyi ... olarak dnmek. birini/bir eyi (belirli bir ekilde) dnmek/grmek: He only thinks of Fatma in terms of her beautiful body. Fatma'y sadece gzel bir vcut olarak gryor.
birini/bir eyi ... olarak dnmek. birini/bir eyi (belirli bir ekilde) dnmek/grmek: He only thinks of Fatma in terms of her beautiful body. Fatma'y sadece gzel bir vcut olarak gryor.
think of
aklna gelmek; (bir ey yapmay) dnmek, tasarlamak. 2. hakknda dnmek: What do you think of him? Onun hakknda ne dnyorsun? 3. -i hesaba katmak, -i dnmek. 4. -i dnmek, -i aklna getirmek: Just think of it! Onu bir dn!
(birine) ok deer vermek, (birini) ok sevmek. think thngk fiil (thought) 1. dnmek: What are you thinking? Neyi dnyorsun? I don't think it'll happen. Bence olmayacak. I think I'll get some fresh air. Biraz hava alsam iyi olur. I think I'll take a walk. Ben bir yrye kaym. 2. zannetmek, sanmak, beklemek, ummak: He thinks he's something. Kendini bir ey zannediyor. Who would have thought they'd choose that novel? O roman seeceklerini kim beklerdi? 3. inanmak, aklna sdrmak, akl almak: I can't think they're building their house there. Onlarn orada ev yapmasn aklma sdramyorum. 4. saymak, addetmek: Do as you think fit. Nasl uygun
1377
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gryorsanz yle yapn. If you think it's worth doing then do it! Yapmaya deer diye dnyorsan yap. thinker thinking think.er thngk'r isim dnr. think.ing thngk'ng isim dnme; dn. sfat dnen. thinner thin-skinned third thin.ner thn'r isim tiner; inceltici. thin-skinned thn'sknd' sfat alngan, krlgan. third thrd sfat, isim 1. nc. 2. isim te bir. zarf nc olarak. third-rate third-rate thrd'reyt' sfat kalitesi ok dk, tapon, nc snf. thirst thirst thrst isim 1. susuzluk hissi, susuzluk hissetme. 2. arzu, istek. fiil for -i ok arzu etmek, -i ok istemek, -e susamak. thirstily thirsty thirteen thirst.i.lyzarf kana kana. thirst.y thrs'ti sfat 1. susam. 2. kurak. thir.teen thr'tin' sfat on . isim on , on rakam (39, XIII). thirteenth thirtieth thirty thir.teenthsfat, isim 1. on nc. 2. on te bir. thir.tiethsfat, isim 1. otuzuncu. 2. otuzda bir. thir.ty thr'ti sfat otuz. isim otuz, otuz rakam (98, XXX). this branch of knowledge This is a brand-new ball game. This is good enough for me. ilmin bu dal. konuma dili Bu yepyeni bir ey/durum. Bu bana yeter. Bu ayn yirmisi cumaya rastlad.
This month the twentieth fell on a Friday. This will serve my turn. this thistle thither thong
Bu benim iimi grr. this dhs zamir, sfat (these) bu. this.tle ths'l isim eekdikeni; devedikeni. thith.er thdh'r, dhdh'r zarf oraya. thong thng, thang isim 1. srm. 2. tokyo; (tokyo biimindeki) terlik.
thorn
thorn thrn isim 1. diken. 2. al. 3. (hakiki) akasya. 4. ok dikenli al veya aa.
1378
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
thornysfat 1. dikenli. 2. ok zor, ok skntl. thor.ough thr'o, thr' sfat 1. tam, esasl. 2. esasl i yapan (kimse). 3. tam: He's a thorough idiot. Tam bir dangalak.
thoroughbred
thoroughfare thoroughgoing
thor.ough.fare thr'ofer isim yol, geit. thor.ough.go.ing thr'ogowng sfat 1. tam, esasl. 2. tam: a thoroughgoing aristocrat tam bir aristokrat.
those thou
those dhoz zamir, sfat, oul baknz that thou dhau zamir, eski (ye) sen -in hali thy, thine ; -i hali thee ; oul -in hali your ; oul, -i hali you .
though
though dho bala 1. -dii halde, ise de; -e ramen/karn: Though they know he's a fool, they still like him. Aptal olduunu bilmelerine ramen onu seviyorlar. 2. fakat: It's a beautiful, though unimaginative, building. Gzel fakat zgnlkten yoksun bir bina. zarf yine de, gene de, bununla beraber: That's no excuse, though, for violence. Yine de iddete bavurmaya bir mazeret deil.
thought thoughtful
thought tht fiil baknz think thought.ful tht'fl sfat 1. dnceli, anlayl, bakalarn dnen, nazik. 2. dnceli, dnceye dalm.
thoughtless
thousand
thou.sand thau'znd sfat bin. isim bin, bin rakam (3888, M).
thousandfoldsfat, zarf bin kat, bin misli. thousandthsfat, isim 1. bininci. 2. binde bir. Thrace threys isim Trakya. Thra.cian threy'n isim Trakyal. sfat 1. Trakya, Trakya'ya zg. 2. Trakyal.
thrash about
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bir eyi tartarak halletmek. thrash thr fiil 1. (birini) dvmek. 2. byk bir yenilgiye uratmak.
(bir yerden) zorla veya dikkatle gemek. thread thred isim 1. iplik. 2. (vidada) yiv. fiil 1. -e iplik geirmek. 2. film eridini (proqeksiyon makinesine) takmak.
threadbare
thread.bare thred'ber sfat 1. (ypranarak) tel tel olmu veya hav dklm (kuma, hal v.b.). 2. ypranm giysiler iinde olan.
threat
threaten
threat.en thret'n fiil 1. tehdit etmek, korkutmak, gzda vermek. 2. -e iaret etmek, -in habercisi olmak.
three dimensional three doors off Three minus one equals two. three months after three
boyutlu. ev tede. ten bir karsa iki kalr./ eksi bir iki eder. ay sonra. three thri sfat . isim 1. , rakam (9, III). 2. iskambil oyunlar l.
threefold
three.some thri'sm isim l. thresh thre fiil (harman) dvmek. thresherisim 1. harman dven kimse. 2. harman dvme makinesi.
harman yeri. harman dvme makinesi. thresh.old thre'old, thre'hold isim (kapya ait) eik. threw thru fiil baknz throw thrice thrays zarf, eski kere. thrift thrft isim tutum, ekonomi, idare. thrift.y thrf'ti sfat tutumlu, idareli.
1380
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
thrill thrl fiil ok heyecanlandrmak; byk heyecan duymak. isim byk heyecan.
thriller
thrill.er thrl'r isim, konuma dili ok heyecan verici ve sspans dolu kitap, film veya piyes.
thrilling thrive on
thrillingsfat ok heyecan verici, nefes kesici. (bir ey) (birine/bir eye) iyi gelmek: She seems to thrive on hard work. ok almak ona iyi geliyor galiba.
thrive
thrive thrayv fiil (throve/thrived, thrived/thriven) 1. ok iyi gelimek veya bymek. 2. (iler) ok iyi gitmek, tkrnda olmak.
throat throb
throat throt isim boaz, grtlak. throb thrab fiil, isim (throbbed, throbbing) 1. zonklamak. 2. (kalp) arpmak, hzla vurmak. 3. (makine) hafif bir hrltyla durmadan ilemek/almak. isim 1. zonklama. 2. (kalbe ait) arpnt.
throes throz isim, oul alkantlar, kemeke, kargaa. throne thron isim taht. throng thrng isim kalabalk. fiil kalabalk bir halde ilerlemek, gitmek, gelmek, toplanmak veya beklemek: People were thronging the streets. Sokaklar insanlarla dolup tayordu.
throttle
throt.tle thrat'l isim (motorda) klape, kelebek. fiil 1. bomak. 2. klapeyle (bir eyin) akn ksmak. 3. down klapeyle (aracn) hzn azaltmak.
through the agency of through the medium of through thick and thin
araclyla, vastasyla. araclyla, vastasyla. iyi gnde kt gnde, iyi gnde kara gnde, olumlu olumsuz her durumda.
through
through thru edat 1. -den, iinden, bir yanndan br yanna: He walked through the building. Binann iinden yrd. He came in through the chimney.
1381
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Bacadan ieriye girdi. 2. arasndan: I peered out through the leaves but could see nothing. Yapraklarn arasndan darya baktm fakat hibir ey gremedim. 3. araclyla, vastasyla. He spoke through an interpreter. Tercman araclyla konutu. 4. yznden; sayesinde: It was through no fault of yours. Sizin yznzden deildi. They got this place through hard work. ok alarak buraya sahip oldular. 5. boyunca: He studied French all through the summer. Btn yaz boyunca Franszca alt. 6. (bir enin) iinden: He could fly through the air. Havada uabilirdi. 7. arasnda: I found this while I was looking through some old letters. Baz eski mektuplara gz atarken bunu buldum. 8. -den -in sonuna kadar: We're open from ten to six Monday through Saturday. Pazartesi ile Pazar gnleri arasnda saat ondan altya kadar az. 9. (bir grltnn) arasnda, (bir grltye) ramen: He could hear her voice through the roar of the waterfall. alayann grlts arasnda onun sesini duyabiliyordu. throughout through.out thruwaut' edat 1. boyunca: throughout the night gece boyunca. 2. her tarafna; her tarafnda: You can see it throughout the state. Onu eyaletin her tarafnda grebilirsiniz. zarf 1. tamamyla; tamamen: Its petals are a pale blue throughout. Tayapraklar tamamyla ak mavi. 2. bandan sonuna kadar: He was there throughout. Bandan sonuna kadar oradayd. throughway throve throw a fit throw a game through.way thru'wey isim baknz thruway throve throv fiil baknz thrive kplere binmek, kprmek, tepesi atmak. spor ike yapmak.
throw a monkey wrench in the works konuma dili ii bozmak. throw a party parti vermek, davet vermek.
1382
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(istenilmeyen bir eyi) atmak. 2. israf etmek. 3. (bir frsat) bo vererek deerlendirmemek.
throw cold water on throw dice throw down the gauntlet throw in one's lot with
eletirerek (bir eyin) ekiciliini azaltmak. zar atmak. meydan okumak. -e katlmak: He decided to throw in his lot with their party. Onlarn partisine katlmaya karar verdi.
throw in the sponge throw in the towel throw in throw light on throw mud at throw off one's mask throw off
konuma dili (bir iten) vazgemek; pes demek. konuma dili (bir iten) vazgemek; pes demek. -i katmak, -i eklemek, -i ilave etmek. -i aydnlatmak, -i aklamak. (birine) amur atmak, amur sratmak. maskesini atmak, gerek yzn aa vurmak. -den kurtulmak, -i bandan atmak. 2. (giysiyi) karvermek. 3. -den vazgemek: He threw off all caution. htiyat bsbtn elden brakt. 4. (duman) karmak. 5. (birinin) yanllk yapmasna neden olmak; (makinenin) hata yapmasna yol amak; (hesabn) doru kmamasna yol amak. 6. -i artmak. 7. on (biri/bir ey) iin kmseyici laflar sylemek.
throw on throw one's hat into the ring throw one's weight around throw oneself at
(giysiyi) giyivermek. (politikada) yara girmek. amirane davranmak; zart zurt etmek. (birine) apak bir ekilde kendinden holandn belirtmek: It's disgusting the way Nimet is throwing herself at Sudiye's husband. Nimet'in Sudiye'nin kocasyla aka flrt etmesi iren bir ey.
(bir ie) byk bir gayretle girimek, byk bir hevesle atlmak.
throw oneself
kendini (bir yere) atmak: They threw themselves onto the sofa. Kendilerini kanepeye attlar.
1383
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
-i avermek. 2. to (bir yeri) (birine) amak; (bir kurulua) (birini) kabul etmek/almak.
throw out
(birini, bir eyi) (bir yerden) atmak. 2. (bir eyi) rahatlkla syleyivermek/ortaya atmak. 3. -i geerli saymamak.
throw someone a smile throw someone into a panic throw someone into a tizzy throw someone into jail throw someone off balance
birine tebessm etmek. birini telaa drmek. birini telaa drmek. birini hapse atmak. birinin dengesini kaybetmesine sebep olmak. 2. birini artmak.
birinin isiz kalmasna sebep olmak. biriyle olan duygusal ilikiyi/flrt sona erdirmek, birini sepetlemek.
throw together
throw up
konuma dili kusmak. 2. brakmak. 3. (pencere, stor v.b.'ni) kaldrvermek. 4. (binay) geliigzel yapmak. 5. to (birinin hatasn veya zaafn) yzne vurmak/arpmak.
throw
throw thro fiil (threw, thrown) 1. atmak; frlatmak. 2. uzatvermek. 3. (sz, bak) (birine) evirmek, yneltmek. 4. (grei, at) (birini) yere atmak. 5. across (nehrin) zerinde (kpr) yapmak; (nehrin) iinde (baraj) yapmak. 6. (birine) (yumruk) atmak. 7. konuma dili ok artmak. isim atma, at; frlatma, frlat.
thru thru edat baknz through kendini ne karmak. (birine) kendini srarla kabul ettirmek. thrust thr^st fiil (thrust) 1. into (bir eyi) (baka bir eyin iine) sokmak. 2. into -e saplamak, -e batrmak. 3. -i itmek. 4. (birini) zorla (bir duruma) sokmak. isim 1. sokma. 2. saplama, batrma. 3. ineli laf. 4. askeri saldr. 5. itme kuvveti. 6. eskrim drt, vuru.
1384
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk thruway thud thug thumb a lift thumb a ride thumb index
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
thru.way thru'wey isim otoyol, otoban. thud th^d isim ar bir eyin yere dnce kard ses. thug th^g isim gangster; cani. otostop yapmak. otostop yapmak. sayfa kenarlarndaki girintilerde harf etiketi bulunan bir indeks tr, harf indeksi.
harf indeksine ait girinti. -e nanik yapmak. 2. -i kmsemek, -i hor grmek, -e burun kvrmak.
thumb
thumb th^m isim 1. baparmak. 2. (eldivende) baparmak. fiil through (kitap, dergi v.b.'nin) sayfalarn kartrmak.
thumbtack thump
thumb.tack th^m'tk isim raptiye, pnez. thump th^mp fiil 1. (ar ve grltl bir ekilde) vurmak veya indirmek; -e yumruk indirmek/patlatmak. 2. gmbr gmbr hareket etmek. 3. (kalp) gm gm vurmak. isim 1. ar ve sesli bir vuru veya indiri; yumrukla yaplan vuru. 2. ar bir vuruun kard ses, gm.
thunder
thun.der th^n'dr isim 1. gk grlemesi/grlts. 2. gmbrt. fiil 1. (gk) grlemek. 2. gmbr gmbr hareket etmek. 3. (szle) grlemek, kaln ve gr ses karmak. 4. gmbrdemek; grlemek. 5. at/on -e gm gm vurmak, -i gmletmek.
thunderbolt thunderclap
thundercloud thunderous
thun.der.cloud th^n'drklaud isim frtna bulutu. thun.der.ous th^n'drs sfat 1. gmbrtl. 2. gk grltl.
thunderstorm
1385
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Thurs.day thrz'di, thrz'dey isim perembe. filan ey. 2. bu ekilde, byle, bylece; u ekilde, yle, ylece; o ekilde, yle, ylece.
filan ey. 2. bu ekilde, byle, bylece; u ekilde, yle, ylece; o ekilde, yle, ylece.
thus far
imdiye kadar; bu zamana kadar; o zamana kadar; buraya kadar; oraya kadar.
thus
thus dh^s zarf 1. bu ekilde, byle, bylece; u ekilde, yle, ylece; o ekilde, yle, ylece: Things continued thus for twenty years. Yirmi yl boyunca iler byle gitti. 2. bu yzden; o yzden: There's no electricity; thus we can't use it. Elektrik yok; bu yzden onu kullanamyoruz.
thwack
thwack thwk fiil kt diye vurmak. isim 1. kt diye ses karan vuru. 2. kt.
thwart
thy dhay sfat, eski senin. thyme taym isim kekik. Ti.bet tbet' isim Tibet. isim 1. Tibetli. 2. Tibete. sfat 1. Tibet, Tibet'e zg. 2. Tibete. 3. Tibetli.
tic tk isim, tbbi tik. konuma dili birini sinirlendirmek/kzdrmak. tick tk fiil 1. (saat) tik tak etmek, ilemek, almak. 2. off (listede bulunan bir maddenin) yanna iaret koymak: I need to tick off his name. Onun ismini iaretlemem lazm. 3. along (iler) iyi gitmek; (biri) mutlu bir ekilde yaamak, hayatndan memnun olmak: "How's Mahir?" "He's ticking right along." "Mahir nasl?" "Yuvarlanp gidiyor." isim 1. (ileyen saatin
1386
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kard) tik tak sesi, tik tak. 2. listede bulunan maddenin yanna konulan iaret. ticker tape (borsa fiyatlarn kaydeden cihazda kullanlan) kt erit. ticker tick.er tk'r isim 1. argo kalp, yrek. 2. borsa fiyatlarn kt eride kaydeden cihaz. 3. argo saat. ticket booth ticket stub bilet giesi. bilet koan. 2. (tiyatro, sinema v.b.'ne girdikten sonra mterinin elinde kalan) bilet paras. ticket tick.et tk't isim 1. bilet. 2. fiyat etiketi. 3. trafik cezas verilen kimseye cezasnn mahiyetini bildiren resmi kt. 4. (seimde) bir partinin aday listesi. fiil 1. etiketlemek, etiket koymak. 2. (birine) trafik cezas yazmak. tickle ticklish tick.le tk'l fiil gdklamak. tick.lish tk'l sfat 1. kolayca gdklanan (kimse). 2. gdklannca hemen rperen (yer). 3. ok dikkat isteyen, nazik (mesele). tidal wave tidal deprem dalgas, tsunami. tid.al tayd'l sfat 1. gelgite/meddcezre ait. 2. gelgitten/meddcezirden ileri gelen. 3. gelgitten/meddcezirden etkilenen. tidbit tid.bit td'bt isim 1. lezzetli bir lokma (yiyecek). 2. birinin ilgisini ekecek bir haber. tide someone over birini (bir zaman boyunca/bir zamana kadar) geindirmek. tide tidings tidy oneself up tidy tide tayd isim gelgit, meddcezir. ti.dings tay'dngz isim, oul haberler. kendine bir ekidzen vermek, stn ban dzeltmek. ti.dy tay'di sfat 1. dzenli, derli toplu, muntazam. 2. olduka byk, hatr saylr (bir miktar). fiil (up) (dank bir yeri veya eyay) toplamak, bir dzene sokmak, -e bir ekidzen vermek: Let's tidy up this
1387
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
room. Bu oday toplayalm. She tidied up her papers. Ktlarn bir dzene soktu. tie in to uymak; (ile) balants olmak; (-e) uydurmak; (ile) balant kurmak. tie in with uymak; (ile) balants olmak; (-e) uydurmak; (ile) balant kurmak. tie in uymak; (ile) balants olmak; (-e) uydurmak; (ile) balant kurmak. tie someone down (artlar) birini bir yerde kalmaya mecbur etmek, birini (bir yere) mhlamak; (artlar) birinin baka bir ey yapmasna izin vermemek: His qob has tied him down. i yznden bir yere gidemez oldu. 2. to (bir ey) hakknda (birinden) sz almak. tie someone up birini iple balayarak etkisiz hale getirmek. 2. (bir i) birini baka bir ey yapamayacak kadar megul etmek. tie the knot tie konuma dili evlenmek. tie tay fiil (tied, tying) 1. balamak. 2. (dm) atmak; (kravat) balamak; (ayakkabnn ban) balamak. 3. balanmak: An apron ties at the back. nlkler arkadan balanr. 4. berabere kalmak; (bir takm, biri) puan kazanarak (baka takmla, bakasyla) berabere kalmak. tiepin tier tie.pin tay'pn isim kravat inesi. tier tr isim 1. (st ste dizilmi eylerde) dizi, sra. 2. katman, tabaka. tie-up tie-up tay'^p isim 1. (i veya trafikte) aksama. 2. balant, rabta. tiff tiger lily tiger tight tiff tf isim ufak bir kavga/anlamazlk. pars zamba, kaplan postu. ti.ger tay'gr isim kaplan. tight tayt sfat 1. skm: The lid of the qar is so tight I can't open it. Kavanozun kapa yle skm ki aamyorum. 2. iyice gerilmi, gergin. 3. dar veya sk (giysi). 4. aralarnda az aralk bulunan, sk (saflar). 5. konuma dili sk, cimri. 6. konuma dili sarho. 7.
1388
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
temin edilmesi zor (bir malzeme). zarf sk, sk bir ekilde: Hold on tight! Sk tutun/sarl! tighten one's belt tighten up on tighten kemerini skmak, daha tutumlu davranmak. (kanunu) daha etkili bir hale getirmek, sertletirmek. tight.en tayt'n fiil (vida v.b.'ni) sktrmak; (kemer v.b.'ni) skmak; (adale, ip v.b.'ni) germek; gerilmek, gerginlemek. tightfisted tightlipped tight.fist.ed tayt'fs'td sfat eli sk, cimri. tight.lipped tayt'lpt' sfat az sk, az pek, az kilitli, sr saklayan, ketum. tightrope walker tightrope ip cambaz. tight.rope tayt'rop isim cambazlarn zerinde yrd sk gerilmi ip. tights tightwad tigress Tigris tile tights tayts isim, oul leotar. tight.wad tayt'wad isim, konuma dili cimri. ti.gress tay'grs isim dii kaplan. Ti.gris tay'grs isim baknz the Tigris tile tayl isim 1. kiremit. 2. karo; karo fayans, fayans; karo seramik, seramik; karo mozaik; ini. 3. knk. fiil 1. (dam) kiremitle kaplamak. 2. (duvar, yeri) karoyla kaplamak. till further notice till further orders till when Till when? till yeni bir talimat verilene kadar, yeni bir duyuruya kadar. baka emir gelinceye kadar. konuma dili baknz until when konuma dili baknz Until when? till tl edat, bala -e kadar: till Monday pazartesiye kadar. till Ankara Ankara'ya kadar. tiller tilt over tilt something over tilt the balance till.er tl'r isim (dmene taklan) yeke. yan yatarak devrilmek. bir eyi yan yatrarak devirmek. (bir ey) (baka bir eyin) sonucunu etkilemek: Your vote has tilted the balance in our favor. Oyunuz sayesinde sonu bizim lehimize oldu.
1389
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tilt tlt fiil 1. (bir eyi) (bir yne) yatrmak veya emek: He tilted his chair back. Sandalyesini arkaya doru yatrd. 2. yan yatmak, bir yne doru eilmek. isim meyil, eim.
timber
tim.ber tm'br isim 1. kereste. 2. kalas; kadron; kiri. 3. denizcilikle ilgili (aa teknedeki) kaburga, eri. 4. yetimekte olan kerestelik aalar.
timberland
timberline timbre time after time time and again time deposit Time is money. Time is pressing. time of life time signature time zone time
tim.ber.line tm'brlayn isim aa snr. tim.bre tm'br, tm'br isim tn, tnnet, zel ses tonu. defalarca. defalarca. vadeli mevduat. Vakit nakittir. Vakit dar. ya. mzik zaman iareti. saat dilimi. time taym isim zaman, vakit: It'll take a long time. ok zaman ister. It's time for bed. Artk yatma zaman geldi. Now's exactly the right time! imdi tam zaman! We had a good time. yi vakit geirdik. What time're they coming? Ne zaman geliyorlar? What time is it? Saat ka? I don't have the time to do it. Onu yapacak zamanm yok. Life was simpler back in their time. Onlarn zamannda hayat daha basitti.
time-consuming timekeeper
time-con.sum.ing taym'knsumng sfat vakit alan. time.keep.er taym'kipr isim zaman hakemi; saat hakemi.
timeless
time.less taym'ls sfat 1. belirli bir zamana/aa ait olmayan. 2. ebedi, hi bitmeyen.
1390
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
time.ly taym'li sfat 1. zaman asndan yerinde, zamanna uygun. 2. zamannda yaplan; belirtilen zaman iinde teslim edilmi/verilmi.
time-out
time-out taym'aut' isim, spor (oyun srasnda zel bir nedenle verilen) mola.
time.piece taym'pis isim saat. arpm tablosu. Zaman bitti! times taymz edat kere, arp: Four times five equals twenty. Drt kere be yirmi eder.
timetable
time.ta.ble taym'teybl isim 1. (tren, otobs, vapur, uaa ait) tarife. 2. belli zaman dilimlerine ayrlm program.
tim.id tm'd sfat rkek, korkak. ti.mid.i.tyisim rkeklik, korkaklk. tim.ing tay'mng isim 1. zamanlama, (bir eyi) en uygun zamanda yapma. That player's got a good sense of timing. O oyuncu iyi zamanlama yapyor. 2. zamanlama, ayarlama, rastlatma. 3. (motorda) avans ayar. 4. zamann lme. 5. hzn lme.
tim.or.ous tm'rs sfat rkek, korkak. tim.pa.ni tm'pni isim, mzik timpani. tim.pa.nist tm'pnst isim, mzik timpanist. tin tn isim 1. kalay. 2. teneke. 3. ngiliz ngilizcesi teneke kutu, teneke. fiil (tinned, tinning) 1. kalaylamak, kalay tabakasyla kaplamak. 2. ngiliz ngilizcesi (bir eyi) teneke kutu iine koymak, kutulamak. sfat teneke, tenekeden yaplm.
tentrdiyot. tinc.ture tngk'r isim tentr. tin.der tn'dr isim (kav gibi) kuru ve abuk tutuan madde.
tine tinfoil
tine tayn isim (atala ait) di. tin.foil tn'foyl isim folyo.
1391
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ting tng isim nlama sesi. fiil nlamak; nlatmak. tinge tnc fiil 1. with -i hafif bir ekilde (bir renge) boyamak. 2. with (-in kokusu) hafife (havaya) yaylmak; (-in tad) (bir yemekte) azck bulunmak. 3. with -e biraz ... katmak. isim (bir eyden) azck bir miktar.
tingle
tin.gle tng'gl fiil 1. tatl bir ekilde rpermek; (vcutta bir yer) karncalanmak: Her cheeks were tingling in the cold air. Souk, yanaklarn sryordu. 2. nlamak. isim 1. tatl bir rperti; (vcudun bir yerinde) karncalanma. 2. nlay, nlama.
tinker
tink.er tngk'r isim (gezici) tenekeci. fiil 1. (tamirci olmayan biri) bir eyi tamir etmeye almak; bir eyi dzeltmeye almak. 2. denemeler yaparak bir sonuca varmaya almak. 3. with (bir eyi) tamir etmeye almak; (bir eyi) dzeltmeye almak. 4. with (tamir veya dzeltme amacyla) -i kurcalamak, -i ellemek.
tinkle
tinner tinny
tin.ner tn'r isim kalayc. tin.ny tn'i sfat 1. teneke gibi. 2. tiz ve irkin (madeni ses).
tinsel tint
tin.sel tn'sl isim (ksa kesilmi) gmi eritler. tint tnt isim 1. (renkte) ak bir ton. 2. renk. fiil (bir eyi) (bir rengin ak bir tonuna) boyamak: Cazibe tints her hair blue. Cazibe sana mavi bir ton veriyor.
tiny
(tartlnca) (belirli bir arlk) ekmek. tip tp fiil (tipped, tipping) 1. bir yana yatrmak veya emek; bir yana yatmak veya eilmek. 2. over devirmek; devrilmek. 3. ngiliz ngilizcesi boca etmek,
1392
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dkmek, boaltmak. isim, ngiliz ngilizcesi 1. plk. 2. ok dank yer. tip-off tip-off tp'f isim, konuma dili tyo, herkesin bilmedii bir haber/bilgi. tipsy tiptoe tip.sy tp'si sfat akrkeyif, yar sarho. tip.toe tp'to fiil ayaklarnn ucuna basarak ilerlemek. isim baknz on tiptoe tire chain tire someone out tire lastik zinciri. birini ok yormak. tire tayr fiil 1. yormak; yorulmak. 2. bktrmak; of -den bkmak, -den usanmak. tired tireless tired tayrd sfat yorgun. tire.less tayr'ls sfat 1. yorulmak bilmez (kimse). 2. bitmez tkenmez (enerji). tirelessly tiresome tirelesslyzarf yorulmadan, bkmadan, usanmadan. tire.some tayr'sm sfat can skc, skc, bezdirici, bktrc. tissue tis.sue t'u isim 1. biyoloji doku. 2. bir tr ince ambalaj kd. 3. kt mendil. tit for tat tit titbit tithe misilleme, (birbirine) ayn biimde karlk verme. tit tt isim baknz tit for tat give someone tit for tat tit.bit tt'bt isim baknz tidbit tithe taydh isim bir Hristiyann kiliseye vermek zere ayrd gelirinin yzde onu. fiil gelirinin yzde onunu kiliseye vermek. titillate titivate title deed title page title tit.il.late tt'leyt fiil iini gcklamak; zevkini okamak. tit.i.vate tt'veyt fiil iini gcklamak; zevkini okamak. tapu senedi, tapu. balk sayfas. ti.tle tayt'l isim 1. (kitap, piyes, film v.b.'ne ait) isim, ad; (bir yaz, kitap blm v.b. iin) balk. 2. unvan. 3. ampiyonluk, ampiyon unvan. 4. tapu senedi, tapu. titter tit.ter tt'r fiil kkr kkr glmek, kkrdamak. isim kkrday, kkrdama.
1393
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tit.tle tt'l isim baknz every qot and tittle not one tittle tit.tle-tat.tle tt'l.tt'l isim ufak dedikodu, laklak, laklakyat.
tizzy
bir dereceye kadar, biraz. ar derecede. onlarn hepsi: To a man they were for it. Onlarn hepsi onu destekliyordu.
to a T
tam bir ekilde, tam: It suits you to a T. Tam sana gre bir ey.
to a woman
onlarn hepsi: To a man they were for it. Onlarn hepsi onu destekliyordu.
grne gre. bir yandan br yana; bir aa bir yukar. -ebilmek: to be able to go gidebilmek. devam var, arkas var. pratik davranmamak. muhakkak. bir de, hem de: I'll give you a pony, and a million liras to boot. Sana bir midilli, stne de bir milyon lira vereceim. She's bad-tempered, and ugly to boot. Kendisi huysuz, bir de irkin.
to come
to date to good purpose To hell with it. to let to make matters worse
bugne kadar. iyi sonu vererek, yararl biimde. Bo ver. kiralk. iin daha da kts, stne stlk: To make matters worse, she's bringing Mesude with her. stne stlk beraberinde Mesude'yi getiriyor.
to my face to my knowledge
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk to my mind to my way of thinking to no avail to no purpose to one's cost
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kanmca, benim dnceme gre. bence, bana gre. faydas yok; bouna. bouna, bo yere. kendi zararna: To my cost, I learned he was a swindler. Kendi zararma onun dolandrc olduunu rendim.
to one's dismay to one's heart's content to one's name to say nothing of to say the least to some extent
korktuu gibi. cannn istedii kadar, doyasya, doya doya, kana kana. kendine zg. .. de caba. en azndan. bir yere kadar: I agree with you to some extent. Bir yere kadar seninle hemfikirim.
to spare
fazla: I had only ten thousand liras to spare. Bende ancak on bin lira kalmt.
to speak of
bahsetmeye deer, nemli: We've had no snow to speak of all winter. K boyunca hi doru drst kar yamad.
to start with to that effect to the bearer to the best advantage to the best of one's ability to the core to the end that to the full extent of his power to the good
balangta. 2. ilkin, evvela. o anlamda. hamiline. en faydal ekilde. yapabildii kadar. tam, tam bir, sapna kadar, katksz, halis muhlis. gayesi ile, amacyla. elinden geldii kadar. iyi, faydal. 2. lehinde: That goal put us four points to the good. O gol bize drt puan kazandrd.
to the last to the nth degree to the point to the purpose to the tune of to the utmost
sonuna kadar. son derece. tam yerinde, isabetli. isabetli, yerinde. melodisiyle. 2. tutarnda. alabildiine, son derece.
1395
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stne stlk. stne stlk. yani, demek ki. to tu edat 1. -e; -e doru: They went to Ankara. Ankara'ya gittiler. Give the money to her! Paray ona ver! 2. -e, -e kadar: The snow came up to our knees. Kar dizlerimize kadard. He stayed here from June to September. Hazirandan eylle kadar burada kald. How far is it from here to Saryer? Buras Saryer'den ne kadar uzak? 3. -e gre. His story sounds fishy to me. Anlattklar bana yalan gibi geliyor. 4. (zamanla ilgili) e kala; -e: Come at a juarter to six. Altya eyrek kala gel. 5. ... bana, ... karlnda (Belirli bir miktar belirtmek iin kullanlr.): This car gets forty kilometers to the liter. Bu araba litre bana krk kilometre yapar. 6. ila, arasnda: That cistern's six to seven meters deep. O sarncn derinlii alt ila yedi metre. 7. -e (Malarda kazanlan puanlar sylemek iin kullanlr.): "What's the score?" "Beikta is leading, six to nothing." "Kaa ka?" "Beikta nde, altya sfr." 8. -mek, -mak (mastarn bir esi): to go gitmek. zarf baknz to and fro
toad toady
toad tod isim karakurbaas, otlubaa. toad.y to'di isim dalkavuk, kuyruk sallayc, yac. fiil (to) (-e) dalkavukluk etmek, kuyruk sallamak, ya ekmek.
toast
toast tost isim (birinin) shhatine veya erefine ime. fiil (birinin) shhatine veya erefine imek.
toast.er tos'tr isim (elektrikli) ekmek kzartcs. to.bac.co tbk'o isim ttn. to.bog.gan tbag'n isim bir tr alak kzak. fiil kzakla kaymak/gitmek.
today
to.day tdey' zarf 1. bugn. 2. bu gnlerde, imdi. isim 1. bugn. 2. bugn, iinde bulunduumuz a veya
1396
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
toddle
tod.dle tad'l fiil (yeni yrmeye balayan ocuk) sendeleye sendeleye yrmek/ilerlemek.
tod.dlerisim yeni yrmeye balayan ocuk. to-do tdu' isim amata, curcuna, hayhuy, grlt. kendisinden istenilenleri/beklenilenleri yapmak, kurallara uymak.
toe
toe.nail to'neyl isim ayak trna. tof.fee taf'i isim bir tr ekerleme. tog tag isim, oul (belirli bir kullanm iin) giysiler: beach togs plaj giysileri.
together toil
to.geth.er tgedh'r, tgedh'r zarf beraber, birlikte. toil toyl fiil 1. (at/over) kna skna/klaya sklaya almak. 2. kl kl ilerlemek/yrmek. isim kna skna/klaya sklaya alma.
klozet, alafranga hela ta. tuvalet kd. klozet stne tutturulan oturma yeri. toi.let toy'lt isim 1. klozet, alafranga hela ta; hela ta, alaturka hela. 2. tuvalet, apteshane, ayakyolu, hela. 3. tuvalet, ykanp giyinip taranma ii.
toiletries
token
to.ken to'kn isim 1. simge, sembol, iaret. 2. hatra, yadigr. 3. qeton; marka. 4. bir eyin satn alnmasnda para yerine geen belge: gift token hediye eki. sfat 1. simgesel, sembolik. 2. gstermelik, mostralk, yapmack.
told in confidence
sr olarak sylenmi.
1397
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
told told fiil baknz tell tol.er.a.ble tal'rbl sfat 1. tahamml olunabilir. 2. kabul olunabilir. 3. ne iyi ne kt, orta derecede olan.
tolerance
tol.er.ance tal'rns isim 1. hogr, msamaha, tolerans. 2. (organizma v.b.'ne zg) tahamml, dayanma. 3. tolerans, zr pay.
tolerant
tolerate
tol.er.ate tal'reyt fiil 1. izin vermek, msaade etmek. 2. ho grmek, msamaha etmek; gz yummak. 3. (organizma v.b.) -e tahamml etmek, -e dayanmak.
toleration
crete tabi konuma. paral yol. toll tol fiil (an) ar ar almak; (an) ar ar almak.
(koyu) domates salas. to.ma.to tmey'to isim (tomatoes) domates. tomb tum isim 1. lahit; trbe. 2. mezar, kabir. tom.boy tam'boy isim erkeksi kz, erkek Fatma, erkek Aye.
tomb.stone tum'ston isim mezar ta. tom.cat tam'kt isim erkek kedi. tom.fool.er.y tamfu'lri isim ahmaklk, samalk, aptallk, aptalca davran veya sz.
to.mor.row tmar'o zarf, isim yarn. tom-tom tam'tam isim tamtam. ton t^n isim ton (3888 kg.). bir eyin rengini veya ifade tarzn yumuatmak. tone ton isim 1. (ses veya renge ait) ton. 2. mzik aralk, iki nota arasnda ses fark. 3. form, istenilen ve olmas gereken durum. 4. (bir yere zg manevi) hava, atmosfer.
1398
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
toner kartuu. ton.er to'nr isim (fotokopi makinesinde kullanlan) toner, tonlandrc.
tongs tngz, tangz isim, oul maa. tbbi dil basaca, abeyslang. byk altndan glerek. sylenmesi dile zor gelen uzun szck veya cmle. tongue t^ng isim 1. anatomi dil. 2. dil, lisan. tongue-tied t^ng'tayd sfat (utan, heyecan, korku v.b.'nden) dili tutulmu.
tonic
ton.ic tan'k isim 1. tonik, kuvvet verici ila. 2. (baz ikilere katlan) tonik. 3. mzik tonik.
tonight tonnage tonsil Too bad! too good to be true too late too much
to.night tnayt' zarf, isim bu gece. ton.nage t^n'c isim tonaq. ton.sil tan'sl isim, anatomi bademcik. Ne yazk! inanlmayacak kadar iyi. fazla ge. fazla: You've given me too much change. Bana fazla para verdin.
too
too tu zarf 1. fazla, gereinden ok: It's too early to go. Gitmek iin fazla erken. 2. de: You too can learn Arabic. Sen de Arapa renebilirsin. You have to get rid of that house and the Mercedes too! O evi, bir de Mercedes'i elden karman art! 3. (Cmleyi vurgulamak iin kullanlr.):] "I didn't sock him!" "You did too!" "Ona yumruk atmadm." "Attn!"
took tool
took tk fiil baknz take tool tul isim 1. alet, el aleti. 2. ara, vasta. 3. piyon, bakasnn istedii gibi kulland kimse. 4. kaba penis, alet, babafingo. fiil arabada gitmek; (arabay) srmek; (birini) (arabada) (bir yere) gtrmek.
1399
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
toot tut fiil (kornay, dd, boruyu) almak; (korna, ddk, boru) almak. isim korna, ddk veya boru sesi.
tooth and nail tooth toothache toothbrush toothpaste toothpick toothsome top hat top secret top someone up
kyasya, var gcyle, ok iddetli bir ekilde. tooth tuth isim (teeth) di. tooth.ache tuth'eyk isim di ars. tooth.brush tuth'br^ isim di fras. tooth.paste tuth'peyst isim di macunu. tooth.pick tuth'pk isim krdan. tooth.some tuth'sm sfat lezzetli. silindir apka. ok gizli. (birinin ksmen boalm kabn) (bir svyla) doldurmak.
bir eyi (... ile) noktalamak/tamamlamak. bir eyi (... ile) noktalamak/tamamlamak. (birinin ksmen boalm kabn) (bir svyla) doldurmak.
top
top tap fiil (topped, topping) 1. (bir yerin) tepesine/bana varmak; (bir eyin) tepesinde/banda/stnde bulunmak: That song has topped the charts for weeks. O ark haftalarca listelerin banda kald. 2. (bir yerin) stnden gemek. 3. (bir eyin) stne srmek: She topped the cake with whipped cream. Kekin stne rplm krema srd. 4. (bir bitkinin) st ksmn kesmek veya koparmak. 5. den fazla olmak, -i amak; -den iyisini yapmak; -i glgede brakmak: Do you know a story that can top his? Onunkine ta kartacak bir hikye biliyor musun?
topcoat
top.coat tap'kot isim 1. hafif palto. 2. (boyanm yzeyde) son kat boya, son kat.
top-heavy
top-heav.y tap'hevi sfat 1. havaleli, yklacak gibi. 2. gerekenden fazla ynetici bulunan (bir ynetim).
topic
1400
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
top.less tap'ls sfat 1. stsz, gs/memeleri rtl olmayan (kadn). 2. kadnn gsn/memelerini rtmeyen (giysi).
top.most tap'most sfat en stteki. top-notch tap'na sfat en iyi kalite, birinci snf, stn. top.ple tap'l fiil (over/down) (havaleli bir ey) devrilmek/yklmak; (havaleli bir eyi) devirmek/ykmak.
topsy-turvy
top.sy-tur.vy tap'si.tr'vi zarf 1. altst, ba aa. 2. karmakark bir durumda. sfat 1. altst olmu. 2. karmakark, karman orman.
torch
tore torment
tore tr fiil baknz tear tor.ment tr'ment isim 1. strap, azap. 2. ikence. 3. eziyet ektiren kimse; eziyet veren ey.
tor.men.torisim eziyet eden kimse. lime lime olmu. torn trn fiil baknz tear tor.na.do trney'do isim (tornadoes/tornados) tornado. hcumbot. 2. torpidobot, torpido. tor.pe.do trpi'do isim, askeri (torpedoes) torpil. fiil 1. torpillemek, torpil ile tahrip etmek veya batrmak. 2. baltalamak; mahvetmek; ziyan etmek.
tor.pid tr'pd sfat uyuuk. tor.por tr'pr isim uyuukluk. torjue trk isim eilme momenti, moment. tor.rent tr'nt isim sel, taknca akan su. tor.ren.tial tren'l sfat ok iddetli yaan (yamur). tor.rid tr'd sfat 1. ok scak. 2. sevda dolu, ihtiras dolu.
torsion torso
tor.sion tr'n isim burulma, torsiyon. tor.so tr'so isim 1. (insana ait) gvde. 2. gvde heykeli.
1401
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tor.toise tr'ts isim kara kaplumbaas, kaplumbaa. tor.toise.shell tr'ts.el isim baa, kaplumbaa kabuu veya bunu andran bir madde. sfat baadan yaplm, baa.
tortuous
tor.tu.ous tr'uws sfat 1. ylankavi, ok dolam-bal. 2. dolak, aprak (yntem, hareket). 3. dalavereli. 4. fazlasyla komplike, etrefil.
torture
tor.ture tr'r isim 1. ikence, ikence etme/yapma. 2. strap, azap, ikence. fiil ikence etmek/yapmak.
toss for toss one's hat into the ring toss someone for something toss someone out
yaz tura atarak (bir eyi) karara balamak. adayln ilan etmek. bir eyi kazanmak iin biriyle yaz tura atmak. birini dar atmak, birini kap dar etmek. 2. birini iten atmak/karmak.
toss someone up in the air toss something about toss something around toss something in toss something off
bir eyi /birini havaya atmak/frlatmak. (birka kii) bir konuyu tartp konumak. (birka kii) bir konuyu tartp konumak. bir fikri ortaya atmak. bir ikiyi yuvarlayvermek. 2. bir eyi yapvermek. 3. bir eyi dktrvermek, bir eyi syleyivermek veya yazvermek. 4. bir giysiyi karvermek/fora etmek.
bir eyi pe atmak. bir eyi /birini havaya atmak/frlatmak. toss ts fiil 1. (yavaa veya rasgele) atmak, frlatmak veya samak. 2. on abucak ve geliigzel giymek, srtna geirivermek. 3. bir yandan br yana iddetle sallamak. 4. in (bir yiyecei) (bir svyla) hafife kartrmak. 5. (bir tepki olarak) (ban) birdenbire arkaya doru savurmak veya (burnunu) kvrmak: She tossed her head angrily and walked out of the room. Ban fkeyle arkaya doru savurup odadan kt. 6.
1402
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(at) (biniciyi) srtndan atmak. 7. off (sanki iten bile deilmi gibi) (bir eyi) yaratvermek. 8. (uzanmken, uykudayken) bir yandan br yana dnmek. 9. konuma dili (bir eyi) pe atmak. isim 1. spor (top, glle v.b. iin) atma, at. 2. (bir tepki olarak) (ban) birdenbire arkaya doru savurma. 3. (yaz tura) atma, (yaz turada) at: He won the first toss. lk atta o kazand. toss-up toss-up ts'^p isim 1. kimin kazanaca hi belli olmayan bir durum. 2. hangi seenein daha iyi olduu hi belli olmayan bir durum. 3. yaz tura atma. tot tot tat isim 1. kk ocuk. 2. (iki iin) azck miktar, azck, damla. total amount total tutar. to.tal tot'l sfat tam, eksiksiz; ilgili olan her eyi ieren: total darkness zifiri karanlk. total cost toplam maliyet. total amount toplam. isim toplam; btn; tutar. fiil (totaled/totalled, totaling/totalling) 1. toplamak, toplamn bulmak. 2. -in toplam (belirli bir miktar) olmak. 3. konuma dili ok hasar vererek kullanlmaz hale getirmek. totalitarian totality to.tal.i.tar.i.an totlter'iyn sfat totaliter. to.tal.i.ty totl'ti isim btn, toplam: in its totality btnyle. totally tote totem totter touch a sore point touch a sore spot touch base with touch base touch bottom to.tal.lyzarf tamamen. tote tot fiil, konuma dili tamak. to.tem to'tm isim totem, ongun. tot.ter tat'r fiil sallanmak; sendelemek. hassas bir konuya/noktaya dokunmak. hassas bir konuya/noktaya dokunmak. konuma dili (biriyle) grmek, konumak. konuma dili (biriyle) grmek, konumak. ayaklarn suyun dibine dedirmek. 2. (fiyat) en alt dzeye inmek. 3. en kt aamaya gelmek/varmak: They've touched bottom as far as their professional life
1403
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
is concerned. Onlarn mesleki hayatna gelince durum bundan kt olamaz. touch down touch something off touch something up (uak) (yere veya denize) inmek. bir eyi balatmak, bir eye sebep olmak. sadece gereken yerlere boya vurarak bir eyin grnmn dzeltmek, bir eyi boyayla rtu etmek. 2. bir eyi rtu etmek. touch touch t^ fiil 1. dokunmak; demek; temas etmek. 2. (iki, sigara, uyuturucu) kullanmak. 3. yemek veya imek: He didn't touch his food. Yemeini azna srmedi. 4. kyaslanmak, ... kadar iyi olmak: Their book can't touch hers. Onlarn kitab onunki kadar iyi olamaz./Nerede onlarn kitab, nerede onunki! 5. duygulandrmak, dokunmak. 6. hafife vurmak. 7. ellemek, el srmek, elle kartrmak. 8. ile ilgilenmek, ile megul olmak. 9. dokunmak; istifade etmek. 10. for (birinden) (belirli bir miktar para) istemek. 11. ilgilendirmek. 12. on/upon -e deinmek, -e dokunmak, e temas etmek. 13. at (gemi) (bir yere) uramak. 14. in (bir resimdeki detay) hafif dokunularla izmek. touch-and-go touch-and-go t^'ngo' sfat belirsiz, sonucu belli olmayan/pheli. touchdown touched touch.down t^'daun isim (Amerikan futbolunda) gol. touched t^t sfat, konuma dili kafadan kontak, kafas bir ho. touching touch.ing t^'ng sfat insan duygulandran, insann iine ileyen, dokunakl; insann yreine dokunan. touchstone touchtone telephone touchtone touchy touch.stone t^'ston isim mihenk, denekta. tulu telefon. touch.tone t^'ton isim baknz touchtone telephone touch.y t^'i sfat 1. alngan, krlgan. 2. hassas (durum, konu). tough tough t^f sfat 1. dayankl. 2. kart (et); sert (ksele v.b.). 3. sert; dn vermeyen; msamaha etmeyen. 4.
1404
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
zor (i, kimse). 5. kanunlar hie sayan insanlarn ok olduu ve sk sk su ilenen (yer). 6. saldrgan ve sk sk kaba kuvvete bavuran (kimse). isim kabaday. fiil out diini skp -e kar dayanmak. toughen tough.en t^f'n fiil 1. -i (zor durumlara altrarak) daha dayankl/gl yapmak; (zor durumlara alarak) daha dayankl/gl olmak. 2. sertletirmek; sertlemek. tour of duty tour tourism tourist class tourist touristic tournament tourniquet askeri (belirli bir yerdeki) grev sresi. tour tr isim 1. tur; dolama. 2. turne. fiil dolamak. tour.ism tr'zm isim turizm. turist mevkii. tour.ist tr'st isim turist. tour.is.tic trs'tk sfat turistik. tour.na.ment tr'nmnt isim turnuva. tour.ni.juet tr'nkt isim turnike, kanamay durdurmaya yarayan bir tr sarg. tousle tou.sle tau'zl fiil (sa) kartrmak, dank bir hale getirmek. tow car tow truck tow ekici, kurtarc. ekici, kurtarc. tow to fiil 1. (halat veya zincirle) ekmek; yedee almak, yedekte ekmek, yedeklemek. 2. (gemi) (bir veya birka mavnay) itmek. isim 1. halat veya zincirle ekilen ey. 2. itilen birka mavna. 3. otomotiv ekme halat veya zinciri; yedekleme halat. toward to.ward trd edat 1. -e doru, -in yanna doru. 2. -e doru, -e yakn (bir zaman). 3. -e kar, iin, hakknda. 4. dorultusunda, ynnde: Some progress has been made toward the establishment of a new grading system. Yeni bir not verme sisteminin kurulmasnda biraz ilerleme kaydedildi. 5. (bir eyin) denmesi iin. towards to.wardsedat 1. -e doru, -in yanna doru: towards the river (trdz) nehre doru. 2. -e doru, -e yakn (bir zaman): towards noon leye doru. 3. -e kar, iin,
1405
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hakknda: What's her attitude towards him? Ona kar tavr ne? 4. dorultusunda, ynnde. 5. (bir eyin) denmesi iin: That money can go towards what you owe me. O para senin bana olan borcunu demek iin kullanlabilir. towel rack towel tower havluluk, havlu asaca. tow.el tau'wl isim havlu. tow.er tau'wr isim kule. fiil over/above -in stnden ykselmek. towering tow.er.ing tau'wrng sfat 1. ok yksek. 2. byk. 3. iddetli, ar: He flew into a towering rage. ok fkelendi. town council town hall town house town townspeople toxic toy shop toy belediye meclisi. belediye binas. (sraevlere ait) ev, sraev. town taun isim ehir, kent. towns.peo.ple taunz'pipl isim ehir halk. tox.ic tak'sk sfat zehirli, toksik. oyuncak dkkn. toy toy isim oyuncak. fiil 1. with -i yar ciddi bir ekilde dnmek. 2. with ile oynamak, -i elinde evirip evirmek. trace tracing paper tracing trace treys isim baknz kick over the traces aydnger kd; effaf kopya kd. trac.ing trey'sng isim effaf kt zerine karlan kopya. track and field track events track lighting track record atletizm. spor pist yarlar. raylara monte edilen lambalarla aydnlatma. konuma dili (bir ite belirli bir sre boyunca gsterilen) performans. track suit track eofman. track trk isim 1. iz. 2. ray, hat. 3. spor (yarlarn yapld) pist. 4. patika. 5. takip edilen yol: the track of
1406
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
a hurricane uraann takip ettii yol. 6. (tank v.b. trtll aralara ait) trtl, palet. fiil 1. -in izlerini takip etmek. 2. down -in izlerini takip edip yakalamak. 3. (up) ayak izlerini (bir yerde) brakmak: You've tracked mud all over the house. Evin her tarafnda amurlu ayak izlerini braktn. Don't track up my kitchen floor! Mutfamda ayak izi brakma! 4. (hareket eden birini veya bir eyi) takip etmek, izlemek. tract tract trkt isim 1. geni arazi. 2. tbbi sistem, aygt, cihaz. tractable trac.ta.ble trk'tbl sfat sz dinler, yumuak bal, uysal. traction trac.tion trk'n isim 1. ekme; ekilme. 2. ekme/eki gc; sabit bir yzeye temas ederek harekete geen bir cismin o yzeye temasnda oluan srtnm kuvveti/diren. 3. tbbi traksiyon, ekme gcyle yaratlan gerginlik. tractor trade deficit trade gap trade on trade route trade school trade secret trade something in for trac.tor trk'tr isim traktr. ticaret a. ticaret a. (bir eyi) kendi yararna kullanmak. ticaret yolu. meslek okulu; teknik okul; sanat enstits. mesleki sr, meslek srr. bir eyi verip onun deerini baka bir eyin bedelinden drerek (o eyi) satn almak. trade something in on bir eyi verip onun deerini baka bir eyin bedelinden drerek (o eyi) satn almak. trade something in bir eyi verip onun deerini baka bir eyin bedelinden drerek (o eyi) satn almak. trade union trade wind trade ngiliz ngilizcesi ii sendikas, sendika. alize. trade treyd isim 1. ticaret. 2. zanaat, i. fiil 1. ticaret yapmak. 2. (for) trampa etmek, dei toku etmek. 3.
1407
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
with (birinden) alveri etmek; at (bir yerden) alveri etmek. trademark trade-off trade.mark treyd'mark isim ticari marka, alameti farika. trade-off treyd'f isim bir eyi elde etmek iin baka bir eyden vazgeme. tradesman trades.man treydz'mn isim (tradesmen) (bir) esnaf; dkknc; zanaat. tradesman's entrance tradition traditional traffic accident traffic circle traffic jam traffic light traffic signal traffic snarl traffic servis girii/kaps. tra.di.tion trd'n isim gelenek, anane. tra.di.tion.al trd'nl sfat geleneksel, ananevi. trafik kazas. gbekli kavak, dnel kavak. trafik tkankl. trafik lambas. trafik lambas. trafik tkankl. traf.fic trf'k isim 1. trafik: The traffic's heavy right now. u an trafik youn. 2. ticaret: narcotics traffic uyuturucu ticareti. fiil in (yasalara aykr bir ekilde) (bir eyin) ticaretini yapmak. tragedy trag.e.dy trc'di isim 1. tiyatro traqedi, tragedya, facia, alat. 2. facia, ok znt veren ackl olay. tragic trag.ic trc'k sfat 1. feci, ok zc ve ackl, traqik. 2. tiyatro traqik, traqediye ait. trail trail treyl fiil 1. (hafif eyleri) srmek, srklemek; srnmek, srklenmek. 2. yavaa gezdirmek: They trailed their fingertips through the water. Parmak ularn suyun yzeyinde yavaa gezdirdiler. 3. geliigzel uzanp gitmek: The honeysuckle was trailing over the rotten log. Hanmeli rk ktn stnde uzanp gidiyordu. 4. izlemek, takip etmek. 5. (bakalarnn) gerisinde olmak. 6. along after (birinin) peine taklmak. 7. along yava yava veya yorgun argn gitmek/yrmek. 8. off (ses) azalmak; (bir ey)
1408
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
canlln yitirmek: His voice trailed off to a whisper. Sesi azalarak fsltya dnt. 9. sarkmak, uzanmak, dmek. isim 1. patika, keiyolu. 2. (birinin ardnda brakt) izler. 3. (birinin peinde/arkasnda brakt) ey: They left a trail of dust behind them. Arkalarnda bir toz bulutu braktlar. trailer trail.er trey'lr isim 1. rmork; (kamyon veya traktre taklan) treyler. 2. karavan. 3. fragman, tantma filmi. 4. yere yatay olarak uzanan bitki; srngen bitki. train train treyn isim 1. tren. 2. katar; kafile. 3. ok uzun bir etein yerde srnen ksm. 4. dizi, silsile, zincir. trainer training train.er trey'nr isim antrenr. train.ing trey'nng isim 1. eitim, terbiye, yetitirim. 2. antrenman, idman. traipse trait traitor traitorous tram tramline traipse treyps fiil, konuma dili yrmek. trait treyt isim zellik, hususiyet. trai.tor trey'tr isim hain, hyanet eden kimse. trai.tor.ous trey'trs sfat hain; haince; hyanet ieren. tram trm isim, ngiliz ngilizcesi tramvay. tram.line trm'layn isim, ngiliz ngilizcesi tramvay hatt. tramp ship tramp steamer tramp tramp gemi. tramp gemi. tramp trmp fiil 1. kuvvetli admlarla yrmek. 2. down (bir eyi) ayak altnda inemek. 3. yrmek, dolamak; (bir yeri) dolamak. isim 1. berdu, serseri, kopuk. 2. konuma dili srtk, orospu. 3. kuvvetle atlan admlarn sesi; rap rap. 4. yry. trample trampoline trance tram.ple trm'pl fiil (down/on) ayak altnda inemek. tram.po.line trmplin' isim trambolin. trance trns isim 1. kendinden geme hali, vecit hali. 2. hipnoz, ipnoz. tranquil tranquility tran.juil trng'kwl sfat sakin, huzurlu, sknetli. tran.juil.ityisim sakinlik, sknet, skn.
1409
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tran.juil.izefiil sakinletirmek, yattrmak. tran.juil.iz.er trng'kwlayzr isim, tbbi sakinletirici, yattrc, msekkin.
tranquillise
tranquillity tranqulliser
tran.juil.lityisim sakinlik, sknet, skn. tran.juil.lis.er trng'kwlayzr isim, tbbi, ngiliz ngilizcesi baknz tranquilizer
i grme. trans.ac.tion trnsk'n, trnzk'n isim baknz transaction of business business transaction
transactions
transatlantic
trans.at.lan.tic trnstln'tk, trnztln'tk sfat 1. Atlas Okyanusunun tesindeki. 2. Atlantik'i aan veya geen, transatlantik.
transcend
tran.scend trnsend' fiil -in snrn amak/gemek; -den byk veya stn olmak.
transcendent
tran.scen.dent trnsen'dnt sfat 1. hepsini/baka her eyi geen/aan: The poem's transcendent beauty can scarcely be felt in that translation. iirin stn gzellii o eviride pek hissedilmiyor. 2. kozmosun dnda ve stnde olan. 3. deneyst, transandantal, deneyin veya insan bilincinin snrn aan.
transandantal meditasyon. tran.scen.den.tal trnsenden'tl sfat 1. deneyst, transandantal, deneyin veya insan bilincinin snrn aan; doast. 2. matematik transandantal, akn.
transcribe
tran.scribe trnskrayb' fiil 1. (bir eyin) kopyasn yazmak. 2. yazmak, kaydetmek, zaptetmek. 3. mzik (for) (bir eseri) (bir algya) uyarlamak/adapte etmek.
1410
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tran.script trn'skrpt isim kopya, suret, nsha. tran.scrip.tion trnskrp'n isim evriyaz, transkripsiyon.
transfer
trans.fer trnsfr' fiil (transferred, transferring) 1. -i nakletmek; -i (bir yerden) (baka bir yere) geirmek veya tayin etmek; (baka bir yere) gemek. 2. (bir mal) zerindeki hakk (bakasna) geirmek/devretmek; temlik etmek. 3. spor transfer etmek; transfer olmak.
transfigure
trans.fig.ure trnsfg'yr fiil (into) -e yce bir nitelik kazandrmak, -e bir ycelik vermek.
transfix
trans.fix trnsfks' fiil 1. -i (sivri ulu bir silah veya aletle) (delerek) yere mhlamak. 2. mhlamak, dondurmak, -i kprdayamaz hale getirmek. 3. delmek.
transform
trans.form trnsfrm' fiil 1. (biimini) deitirmek. 2. into (bir eyi) (baka bir eye) dntrmek.
transformation
trans.for.ma.tion trnsfrmey'n isim 1. (eklen) deitirim; deitirilme; deiim, transformasyon. 2. dntrm; dntrlme; dnm, transformasyon.
transformer
transfusion
transgress
transgression
trans.gres.sion trnsgre'n, trnzgre'n isim 1. gnah ileme, gnah. 2. ihlal, bozma. 3. (snrn) ama/geme.
transient
tran.sient trn'nt sfat 1. abuk geen; fani, gelip geici, lml. 2. ksa bir sre kalan, abuk gelip geen (kimse). isim ksa bir sre kalan kimse.
transistorlu radyo. tran.sis.tor trnzs'tr, trnss'tr isim, elektrik transistor. (havaalannda) transit yolcu salonu. toplu tama sistemi. transit vizesi.
1411
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tran.sit trn'st, trn'zt isim 1. ulam, (birini, bir eyi) (bir yerden) (baka bir yere) aktarma. 2. toplu tama; toplu tama aralar. 3. gkbilim gei, geme. 4. teodolit, takeometre.
gei dnemi. tran.si.tion trnz'n isim gei, geme; deiim. dilbilgisi geili fiil. tran.si.tive trn'stv sfat, dilbilgisi geili. tran.si.to.ry trn'stori sfat geici; fani, lml. trans.late trnsleyt', trnzleyt', trns'leyt, trnz'leyt fiil 1. (into) (-e) evirmek, tercme etmek; (-e) evrilmek, tercme edilmek. 2. evirmenlik/tercmanlk yapmak. 3. into -e dntrmek.
translation
trans.la.tion trnsley'n, trnzley'n isim 1. eviri, evirme, tercme. 2. eviri, tercme, evrilmi yaz veya sz. 3. dntrm.
translator
trans.la.tor trnsley'tr, trnzley'tr isim tercman, evirici, szl veya yazl eviri yapan kimse; evirmen, mtercim, yazl eviri yapan kimse.
ruh g, lmden sonra ruhun bir bedenden baka bir bedene g etmesi/gemesi.
transmigration
transmission
trans.mis.sion trnsm'n, trnzm'n isim 1. (motordaki) anzman, anqman, transmisyon sistemi. 2. transmisyon, motor iinde bir hareketin iletilmesi. 3. (radyo dalgalar, telgraf sinyalleri v.b.'ni) yayma, yaym; yaylma. 4. iletme; gtrme; iletilme; gtrlme. 5. (hastalk) bulatrma veya bulama. 6. (radyo, telgraf v.b.'nden) yaylan dalga, sinyal v.b.
transmit
trans.mit trnsmt', trnzmt' fiil (transmitted, transmitting) 1. (radyo dalgalar, telgraf sinyalleri v.b.'ni) yaymak. 2. iletmek; gtrmek. 3. to -e
1412
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
geirmek; -e aktarmak. 4. (hastal) (birine) bulatrmak. transmitter trans.mit.terisim 1. televizyon verici. 2. (telgrafa ait) iletici. transmitting station transmute verici istasyon. trans.mute trnsmyut', trnzmyut' fiil into -e dntrmek; tamamen deitirmek. transom transparency tran.som trn'sm isim vasistas. trans.par.en.cy trnsper'nsi isim 1. effaflk, saydamlk. 2. diyapozitif, slayt. transparent trans.par.ent trnsper'nt sfat 1. effaf, saydam. 2. ak, belli. transpire tran.spire trnspayr' fiil 1. ortaya kmak, belli olmak. 2. through (su, nem) (belirli bir yerden) kmak; (bitki) yapraklarndan buhar halinde nem vermek, terlemek. 3. konuma dili olmak, meydana gelmek, vuku bulmak. transplant trans.plant trnsplnt' fiil 1. (bitkiyi) bir yerden kararak baka bir yere dikmek; (bitkiyi) (bir yerden) karp (baka bir yere) dikmek. 2. (bitki) bir yerden karlp baka bir yere dikilmeye elverili olmak. 3. tbbi (doku veya organ) nakletmek. 4. -i (bir yerden) (baka bir yere) temelli olarak gtrmek. isim 1. tbbi (doku veya organla ilgili) nakil, transplantasyon. 2. baka bir yere yerletirilen kimse veya ey. transport trans.port trnsprt' fiil (bir yerden) (baka bir yere) gtrmek, tamak, nakletmek. transportation trans.por.ta.tion trnsprtey'n isim 1. tama, nakliye; tanma, nakledilme. 2. nakliye arac. transpose trans.pose trnspoz' fiil 1. (bir eylerin) srasn deitirmek: If you transpose the letters in the word "on" you get "no". "On" kelimesindeki harflerin srasn deitirirseniz sonu "no" olur. 2. to (bir eyi) (baka bir yere) koymak/aktarmak.
1413
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
transvestite
trans.ves.tite trnsves'tayt isim travesti, dier cinsin giysilerini giyip o cinsten biri gibi davranan kimse.
trap
trap trp isim 1. tuzak, kapan, kapanca. 2. hile, desise, dolap, tuzak. 3. argo az, gaga. fiil (trapped, trapping) 1. tuzaa drmek. 2. kapan ile tutmak/yakalamak. 3. engel olmak, set ekmek.
trapdoor
trap.door trp'dor' isim (tavanda, atda veya yerde) kapak eklinde kap.
trapeze trapper
tra.peze trpiz', trpiz' isim trapez. trap.per trp'r isim tuzak, krkl hayvanlar tuzakla yakalayan avc.
trappings
trapshooting trash
trap.shoot.ing trp'utng isim, spor trap. trash tr isim 1. erp, sprnt. 2. al rp. 3. p. 4. avam, ayaktakm. 5. deersiz ey. 6. sama, bo laf, zrva. fiil, argo ykmak, krp dkmek, tahrip etmek.
trashy trauma
trashysfat adi, deersiz. trau.ma tr'm, trau'mu isim (traumata/traumas) 1. tbbi yara, incinme, travma. 2. ruhbilim travma, sarsnt.
traumatic
trau.mat.ic trmt'k sfat 1. sarsnt douran, sarsc, travmatik. 2. tbbi yaraya ait, yaradan ileri gelen.
seyahat acentesi. trav.el trv'l fiil (traveled/travelled, traveling/travelling) 1. yolculuk etmek, seyahat etmek. 2. gezmek, dolamak. 3. konuma dili hzl gitmek. isim 1. seyahat etme. 2. oul yolculuk, seyahat, gezi. 3. oul seyahatname.
trav.el.er trv'lr isim yolcu, seyyah, gezgin, gezmen. seyahat eki. gezici sat eleman. trav.el.ler trv'lr isim yolcu, seyyah, gezgin, gezmen.
1414
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
seyahat eki. trav.erse trv'rs sfat apraz. isim 1. travers. 2. apraz duran ey. 3. kardan karya geme. fiil 1. bir yandan br yana geirmek; bir yandan br yana gemek. 2. bir yandan br yana uzanmak. 3. stnden gemek.
travesty
trav.es.ty trv'sti isim son derece beceriksizce yaplm bir taklit, karikatr, parodi, travesti.
trawl
trawl trl fiil 1. trol ile balk avlamak. 2. trol ile denizin dibini taramak. 3. oltayla balk avlamak. isim 1. trol. 2. kayk arkasndan ekilen ok engelli olta.
tray treacherous
tray trey isim tepsi, sini; tabla. treach.er.ous tre'rs sfat 1. hain. 2. arkadan vuran, kalle. 3. korkulur, tehlikeli.
treachery treacle tread in someone's footsteps tread on air tread on eggs tread on someone's toes
treach.er.y tre'ri isim hainlik, ihanet. trea.cle tri'kl isim, ngiliz ngilizcesi eker pekmezi. birini rnek almak, birinin izinden yrmek. sevinten ayaklar yere dememek. fazlasyla ll davranmak. birinin kuyruuna basmak, birini gcendirmek veya kzdrmak.
el ve ayaklarn hafif hareketiyle su iinde dik durmak. tread tred fiil (trod, trodden/trod) 1. on -e basmak, -in zerine basmak. 2. on -e basmak, -i inemek. 3. yrmek. isim 1. ayak bas. 2. yry. 3. merdiven basamann deme tahtas. 4. otomotiv lastik trtl.
treadle treadmill
trea.dle tred'l isim pedal, ayaklk. tread.mill tred'ml isim 1. ayak deirmeni. 2. skc ve monoton i.
treason
trea.sonablesfat vatana ihanet trnden. saklanm bir eyi bulma oyunu. sahipsiz hazine veya define.
1415
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
treas.ure treq'r isim 1. hazine. 2. define. 3. deerli ey. fiil ok deerli saymak, zerine titremek.
treasurer treasury
treas.ur.er treq'rr isim haznedar, veznedar. treas.ur.y treq'ri isim 1. hazine. 2. bilgi hazinesi (kitap).
treat someone like dirt treat something as a joke treat something seriously treat
birini hie saymak, birini hor grmek. ii akaya vurmak. ii ciddiye almak. treat trit fiil 1. davranmak, muamele etmek. 2. tedavi etmek. 3. (konuyu) ilemek, ele almak. 4. (ham ya da ara mallar) ilemden geirmek, fiziksel, kimyasal deiikliklerle daha uygun, kullanlr duruma getirmek.
treatise treatment
trea.tise tri'ts isim bilimsel inceleme, tez. treat.ment trit'mnt isim 1. davran, muamele. 2. tedavi. 3. (konuyu) ele al biimi, ileyi. 4. kimya ilem.
trea.ty tri'ti isim antlama. mzik sol anahtar. tre.ble treb'l sfat 1. misli, kat. 2. mzik tiz. isim, mzik 1. soprano ses. 2. soprano sesli alg veya kimse, soprano. fiil misli artrmak; misli artmak, kat olmak.
tree tri isim aa. trek trek isim uzun ve zorlu bir yolculuk. trel.lis trel's isim kafes ii. fiil 1. kafes ii yapmak. 2. dallarn kafese sarmak.
iin endie etmek, iin kayglanmak. trem.ble trem'bl fiil 1. titremek. 2. rpermek. isim 1. titreme. 2. rperme.
tremendous
tre.men.dous trmen'ds sfat 1. ok byk, kocaman, muazzam. 2. konuma dili ok iyi, ahane, harika.
tremendously
1416
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
trem.u.lous trem'yls sfat 1. titrek. 2. rkek. trenkot. siper harbi. trench tren isim 1. ukur, hendek. 2. askeri siper. trench.ant tren'nt sfat 1. keskin: a trenchant mind keskin zek. 2. etkili, kuvvetli, ikna edici. 3. sert, dokunakl, ac.
trend
trepidation
trespass
tres.pass tres'ps, tres'ps fiil 1. (on/upon) (bakasnn arazisine) izinsiz girmek, tecavz etmek. 2. on/upon -i ktye kullanmak, -i istismar etmek.
tress trestle
tress tres isim sa llesi, belik, bukle. tres.tle tres'l isim 1. masa ayakl, sehpa. 2. demir iskeletli kpr.
eitli yollar deneme, snama ve yanlma. muhasebecilik mizan. halkn tepkisini renmek iin bir plan hakknda verilen n haber.
spor tecrbe kousu. tri.al tray'l isim, hukuk 1. duruma, yarglama, muhakeme. 2. deneme; denenme. 3. dert, ba belas. sfat deneme: trial period deneme devresi.
triangle triangular
tri.an.gle tray'ng.gl isim gen. tri.an.gu.lar trayng'gylr sfat 1. gen, gen biiminde. 2. l.
tribal tribe
trib.al tray'bl sfat kabileye ait. tribe trayb isim 1. kabile, boy; airet, oymak. 2. ayn snftan kimseler, grup. 3. biyoloji takm; snf; familya.
1417
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tribunal
tributary
trib.u.tar.y trb'yteri sfat 1. vergi veren. 2. baml. 3. hara olarak verilen. 4. bir rmaa karan (ayak). isim rmak aya.
tribute
trice trick
trice trays isim baknz in a trice trick trk isim 1. hile, oyun, dolap, numara. 2. sr: trick of the trade meslek srr. 3. det. fiil 1. aldatmak, kandrmak, hile yapmak. 2. out/up -i sslemek.
trickery trickle
trick.eryisim 1. hile. 2. hilekrlk. trick.le trk'l fiil 1. damla damla akmak; damla damla aktmak. 2. azar azar gelmek. isim damla damla akan ey.
trickster tricky
trick.ster trk'str isim hilekr, dzenbaz, kt. trick.y trk'i sfat 1. hileli. 2. ustalk isteyen. 3. becerikli, usta, hnerli.
tri.cy.cle tray'skl isim tekerlekli bisiklet, teker. tried trayd fiil baknz try sfat gvenilir, gvene layk. tri.fle tray'fl isim 1. nemsiz ey. 2. az miktar, czi ey. 3. ucuz ve adi ss eyas. 4. ngiliz ngilizcesi pandispanya, kremantiyi ve meyve ile yaplan bir tatl. fiil 1. with/over ile oynamak. 2. away (para, zaman v.b.'ni) bouna harcamak, arur etmek. 3. with -i ciddiye almamak, -i hafife almak. 4. bo eyler konumak. 5. oyalamak; oyalanmak.
trifling
trig trigger
trig trg isim, konuma dili trigonometri. trig.ger trg'r isim 1. tetik. 2. fotoraflk deklanr. fiil 1. balatmak; -e neden olmak, -e yol amak. 2.
1418
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
infilak ettirmek, patlatmak. 3. tetii ekip (silah) atelemek. trigonometric trigonometrical trigonometry trill trig.o.no.met.ric trgnmet'rk sfat trigonometrik. trig.o.no.met.ri.cal trgnmet'rkl sfat trigonometrik. trig.o.nom.e.try trgnam'tri isim trigonometri. trill trl fiil 1. sesi titremek; sesi titretmek. 2. titrek sesle sylemek. 3. titrek sesle akmak. isim 1. ses titremesi. 2. mzik titrek ses. 3. "r" sesinin titretilerek sylenmesi. trillion tril.lion trl'yn isim 1. trilyon, 3.888.888.888.888. 2. ngiliz ngilizcesi 3.888.888.888.888.888.888. trilogy trim tril.o.gy trl'ci isim l eser, l, triloqi. trim trm sfat, isim (trimmer, trimmest) temiz ve yakkl, biimli, k. fiil (trimmed, trimming) 1. (daha dzgn bir biim vermek amacyla bitkiyi) budamak. 2. (sa, sakal v.b.'ni) krkmak, kesip dzeltmek. 3. (dantel, perde v.b.'ni) sslemek, donatmak. 4. denizcilikle ilgili yk dzgn istif ederek (gemiyi) denklemek. 5. (yelkeni) rzgra gre dzeltmek. 6. havaclk ayarlamak. 7. konuma dili yenmek, malup etmek. 8. aldatmak. 9. azarlamak. 10. denizcilikle ilgili denk olmak. isim 1. dzen, tertip. 2. durum, hal, vaziyet. 3. ss. 4. artk. 5. denizcilikle ilgili (gemide) denge. 6. kyafet, klk. trimming trim.ming trm'ng isim 1. ss, ssleyici ey. 2. oul garnitr. 3. oul krpnt. 4. konuma dili yenilgi, malubiyet. Trinity trinket Trin.i.ty trn'ti isim baknz the Trinity trin.ket trng'kt isim 1. (yzk veya dme gibi) deersiz ss. 2. biblo. 3. ufak oyuncak. trio trip tri.o tri'yo isim l. trip trp fiil (tripped, tripping) 1. (on/over) aya (bir eye) taklp dmek; tkezlemek. 2. (up) -e elme takmak/atmak; -i elmelemek. 3. up artmak,
1419
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yanltmak, yanln veya yalann yakalamak. 4. yanl yapmak, yanlmak, hata etmek. 5. hafif admlarla dans etmek veya komak. 6. argo uyuturucu madde etkisinde olmak, umak. isim 1. ksa yolculuk; gezi, gezinti. 2. hata, yanl. 3. aya (bir eye) taklp dme; tkezleme. 4. argo uyuturucu madde etkisi, uu. tripartite tripe tri.par.tite traypar'tayt sfat blmden oluan, l. tripe trayp isim 1. ikembe. 2. konuma dili sama, samalk. triple trip.le trp'l sfat 1. kat, misli. 2. l. fiil misli yapmak; misli olmak. isim, beysbol kalelik bir top vuruu. triplet trip.let trp'lt isim 1. eyden oluan takm, l. 2. zlerden biri. triplicate trip.li.cate trp'lkt sfat 1. kat, misli. 2. kopyadan oluan. isim nc kopya, nc nsha. tripod trite triumph tri.pod tray'pad isim ayakl sehpa, fotoraf sehpas. trite trayt sfat basmakalp, klie, bayat. tri.umph tray'mf isim 1. zafer, utku, yengi; parlak baar. 2. zafer alay. fiil 1. zafer kazanmak, galip gelmek, yenmek. 2. zaferi kutlamak. triumphal arch triumphal triumphant zafer tak. tri.um.phal tray^m'fl sfat zafere ait, zafer. tri.um.phant tray^m'fnt sfat 1. galip, utkulu, muzaffer; baarl. 2. zaferiyle vnen. trivet trivia triv.et trv't isim 1. nihale. 2. sacaya, sacayak. triv.i.a trv'iy isim, oul nemsiz eyler; fasa fiso; vr zvr. trivial triv.i.al trv'iyl sfat 1. sama, abes. 2. baya, sradan. 3. czi, nemsiz. triviality trod trodden triv.i.al.i.ty trviyl'ti isim 1. samalk. 2. fasa fiso. trod trad fiil baknz tread trod.den trad'n fiil baknz tread
1420
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
troll trol fiil oltay suda srkleyerek balk tutmak. troleybs. tramvay. trol.ley tral'i isim 1. tramvay. 2. ngiliz ngilizcesi el arabas, yk arabas. 3. ngiliz ngilizcesi drezin. 4. ngiliz ngilizcesi tekerlekli servis masas.
trolleyman
trombone troop
trom.bone tram'bon isim, mzik trombon. troop trup isim 1. kta, birlik. 2. grup, takm. 3. (izcilikte) oymak. 4. oul ktalar, birlikler, askerler.
trooper
trophy
tropic trap'k isim dnence, tropika. sfat tropikal. tropicalsfat tropikal. konuma dili ileri srmek, ne srmek. trot trat fiil (trotted, trotting) 1. trs gitmek. 2. komak. isim 1. trs. 2. kou.
trot.terisim paa: sheep's trotter koyun paas. politika karklk veya atmalara sahne olan yer. 2. sorun yaratan/zayf nokta, sk sk arzalanan yer.
trouble
troub.le tr^b'l isim 1. rahatsz etmek, tedirgin etmek. 2. zmek. 3. skmak, ban artmak. 4. rahatsz etmek, zahmete sokmak, zahmet vermek. 5. sknt, zg, znt, strap. 6. dert, mesele, aksilik, i, bela: What's the trouble? Derdin ne?/Mesele ne?/Ne var? in trouble ba belada. 7. karklk. 8. zahmet: Don't go to any trouble on my account. Benim iin zahmete girmeyin. 9. makine bozukluk, arza. 10. rahatszlk, hastalk.
1421
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
troubleshooter
troublesome
troub.le.some tr^b'lsm sfat 1. zahmetli, skntl, belal. 2. zntl. 3. ba belas, can skc.
trough
trough trf isim 1. tekne, yalak. 2. oluk. 3. iki dalga srt arasndaki ukur.
trounce trauns fiil dvmek, pataklamak. troupe trup isim trup. trou'perisim trup yesi. trou.sers trau'zrz isim, oul pantolon. trous.seau tru'so, truso' isim (trousseaux/trousseaus) eyiz.
trout trowel
trout traut isim (trout/trouts) alabalk. trow.el trau'wl isim mala. fiil (troweled/trowelled, troweling/trowelling) mala ile svamak, malalamak.
trowsers troy pound troy weight Troy truant truce truck farm truck farming truck
trows.ers trau'zrz isim baknz trousers 191 gram, 72 ons. kuyumcu tarts. Troy troy isim Truva. tru.ant tru'wnt isim okul kaa. truce trus isim atekes, mtareke. bostan. bostanclk. truck tr^k fiil dei toku etmek, takas etmek, trampa etmek. isim 1. dei toku, takas, trampa. 2. (bostanda yetitirilen) sebze ve meyve.
trucking
truckle
truculent
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
trudge tr^c fiil glkle yrmek; yorgun argn yrmek. isim glkle yrme; yorgun argn yrme.
iyz. gerek hayatta olduu gibi. true tru sfat 1. doru, gerek. 2. hakiki, som: Is this true or imitation leather? Bu deri hakiki mi, yoksa taklit mi? 3. sadk, samimi. 4. asl, gerek. 5. tam, aslna uygun. 6. meru, asl. 7. samimi, iten.
true-blue tru'blu' sfat pek sadk, sznn eri. truf.fle tr^f'l, tru'fl isim domalan, yermantar. tru.ism tru'wzm isim herkese bilinen gerek. tru.ly tru'li zarf 1. gerekten, hakikaten. 2. dorulukla. 3. sadakatle. 6 samimiyetle. 4. tamamen, doru olarak.
iskambil oyunlar koz. uydurmak, icat etmek. trump tr^mp isim 1. iskambil oyunlar koz. 2. konuma dili iyi adam. fiil, iskambil oyunlar 1. koz krmak, koz oynamak. 2. koz oynayarak almak.
trumpet
trum.pet tr^m'pt isim 1. boru. 2. borazan. 3. boru sesi. fiil 1. boru alarak ilan etmek. 2. ilan etmek, yaymak. 3. boru gibi ses karmak.
truncheon
trundle
ube hatt araclyla konuma. trunk tr^ngk isim 1. gvde, beden. 2. sandk. 3. otomotiv bagaj. 4. zooloji hortum. 5. aa gvdesi, gvde. 6. oul erkek mayosu, ort.
truss up truss
balamak, iple balamak. truss tr^s isim 1. tbbi kask ba. 2. mimarlk kiri, destek. 3. kuru ot veya saman demeti. 4. balam, demet. fiil 1. skca balamak. 2. destek koymak.
trust in God
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
trust tr^st isim 1. gven, itimat. 2. umut. 3. emanet. 4. sorumluluk; grev. 5. mtevellilik; mutemetlik. 6. trst. fiil 1. gvenmek, itimat etmek. 2. emanet etmek. 3. inanmak. 4. in -e gveni olmak.
trus.tee tr^sti' isim mtevelli; yediemin. trust.fulsfat bakalarna gvenen/inanan. trust.ingsfat bakalarna gvenen/inanan. trust.wor.thi.nessisim gvenirlik. trust.wor.thy tr^st'wrdhi sfat gvenilir. truth truth isim 1. gerek, doru, hakikat: What he said is the truth. Onun syledii dorudur. 2. doruluk, gereklik. 3. drstlk, doruluk.
try for try on try one's fortune try one's hand at try one's luck try one's patience try one's wings
elde etmeye almak. prova etmek, giyip denemek. ansn denemek. -i denemek, -e el atmak. ansn denemek. sabrn tarmak. rendiklerini denemek: Let me have the wheel! I'd like to try my wings. Direksiyonu bana ver! rendiklerimi denemek istiyorum.
(birini veya bir eyi) denemek. try tray fiil 1. almak, uramak. 2. kalkmak, girimek. 3. denemek, snamak. 4. yormak. 5. hukuk yarglamak. 6. gayret etmek. isim 1. alma, urama. 2. deneme.
trying
try.out tray'aut isim deneme, snama. tsar zar isim baknz czar T-shirt ti'rt isim tirt. tub t^b isim 1. tekne, leen. 2. banyo kveti. 3. konuma dili tekne.
tuba
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tub.by t^b'i sfat iman ve bodur, f gibi, bdk. tube tub isim 1. boru, tp. 2. ngiliz ngilizcesi metro. 3. konuma dili the televizyon. 4. otomotiv i lastik.
tube.less tub'ls sfat, otomotiv i lastii olmayan. tu.ber tu'br isim, botanik yumrukk, yumru. tu.ber.cu.lo.sis tubrkylo'ss isim tberkloz, verem. tub.ing tu'bng isim (bir btn olarak) boru veya borular: I'll take two rolls of that plastic tubing. O plastik borudan iki kangal alacam.
tubular
konuma dili byk miktarda yemek yemek. (gece uykusuna yatrlm) ocuun stn rtmek. tuck t^k fiil 1. in iine tkmak, iine sokmak. 2. under altna kvrmak. isim krma, pli.
tuck.ered t^k'rd sfat baknz be tuckered out Tues.day tuz'di, tuz'dey, tyuz'di isim sal. tuft t^ft isim 1. (bir) tutam (sa); (bir) bek (ot). 2. (kuun tepesindeki) sorgu.
-i ok duygulandrmak; -in yreini cz ettirmek. halat ekme oyunu. 2. iddetli rekabet. tug t^g fiil (tugged, tugging) kuvvetle ekmek. isim 1. kuvvetli eki. 2. rmorkr.
isim rmorkr. tu.i.tion tuw'n isim 1. okul creti. 2. retim. tu.lip tu'lp isim lale. tulle tul isim tl. yuvarlanmak. dmek; drmek. tum.ble t^m'bl fiil 1. dmek, yklmak; drmek, ykmak. 2. yuvarlanmak; yuvarlamak. 3. takla atmak. 4.
1425
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kartrmak, altst etmek. 5. rselemek. 6. konuma dili (to) (-i) akmak, anlamak, kavramak. isim 1. d. 2. takla. tumbledown tum.ble.down t^m'bldaun' sfat yklacak gibi, yklmak zere, yar ykk. tumbler tum.bler t^m'blr isim 1. (sapsz, ksa ve genie) bardak. 2. hacyatmaz. tummy tumor tumour tumult tum.my t^m'i isim, konuma dili karn, mide. tu.mor tu'mr isim tmr, ur. tu.mour tu'mr isim, ngiliz ngilizcesi baknz tumor tu.mult tu'mlt isim grlt, karklk, kargaalk, kargaa. tumultuous tu.mul.tu.ous tum^l'uws sfat 1. dzensiz. 2. grltl, kargaal. 3. frtnal, alkantl. 4. cokun. tuna fish tuna tune in (konserve) tonbal. tu.na tu'n isim (tuna/tunas) tonbal, orkinos. radyo 1. dalgay ayarlamak. 2. (belirli bir istasyonu) amak. tune up tune tuneful tuneless alglar akort etmek. 2. (motoru) ayar etmek. tune tun, tyun isim melodi, ezgi, name. tune.fulsfat ahenkli, ho sesli, nameli. tune.lesssfat 1. ahenksiz, namesiz. 2. sessiz, mziksiz. tuner tuning fork tuning Tunisia Tunisian tunnel tunerisim akortu. diyapazon. tun.ing tu'nng isim akort. Tu.ni.sia tuni'q, tuniq'iy isim Tunus. isim Tunuslu. sfat 1. Tunus, Tunus'a zg. 2. Tunuslu. tun.nel t^n'l isim tnel. fiil (tunneled/tunnelled, tunneling/ tunnelling) tnel amak. tunny turban turbaned tun.ny t^n'i isim orkinos, tonbal. tur.ban tr'bn isim 1. sark. 2. trban. tur.banedsfat 1. sarkl. 2. trbanl.
1426
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tur.bid.ityisim trbidite, bulanklk. tur.bine tr'bn, tr'bayn isim trbin. tur.bot tr'bt isim, zooloji (turbot/turbots) kalkan. tur.bu.lenceisim 1. suda/havada karklk, kargaalk. 2. trblans.
turbulent
tur.bu.lent tr'bylnt sfat 1. grltl patrtl, ok alkantl. 2. kavgac; karklk karan. 3. trblansl (su, hava). 4. kaynayan (duygular).
Tur.co.man tr'kmn isim, sfat baknz Turkoman turd trd isim 1. kaka, bok. 2. argo it herif; kaltak kar. tu.reen turin' isim byk orba ksesi. turf trf isim (turfs/turves) 1. imenlik, im. 2. kesek. 3. konuma dili yetki/uzmanlk alan. 4. konuma dili (Birinin) mahallesini ehrini v.b.'ni aka yoluyla belirtir.): This is my turf! Buras benim yerim! (Bu yzden benim szm geer burada.). fiil imlendirmek.
turgid
tur.gor tr'gr isim, biyoloji turgor. Turk trk isim Trk. Tur.ke.stan trkstn' isim baknz Turkistan Trk hals. 2. ark hals. kkkrmzs, kkboyas. Tur.key tr'ki isim Trkiye. Tur.ki tr'ki sfat Trki, Orta Asyal Trklere veya dillerine zg. isim Trki, Orta Asyal Trk.
Turkic
Tur.kic tr'kk sfat 1. Trk dillerine ait, Trk. 2. Trk dillerinden birini konuanlara ait, Trk.
(alaturka) hamam. lokum. Turk.ish tr'k isim Trke. sfat 1. Trk. 2. Trke. Tur.ki.stan trkstn' isim Trkistan.
1427
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Turk.man trk'mn isim (Turkmen) Trkmen. Turk.men trk'mn isim (Turkmen) 1. Trkmen. 2. Trkmence. sfat 1. Trkmen. 2. Trkmence.
Turkmenistan Turkoman
Turk.me.ni.stan trkmenstn' isim Trkmenistan. Tur.ko.man tr'kmn isim 1. sfat Trkmen. 2. Trkmence.
turmoil turn a deaf ear to turn a deaf ear turn a hand to turn a hand
tur.moil tr'moyl isim karklk, kargaa. -i iitmezlikten gelmek, -e kulak asmamak. kulak asmamak, aldrmamak. (bir ile uramaya) balamak, (bir ie) el atmak. (fiziki) i yapmak: He won't turn his hand. Parman bile kprdatmaz.
turn a somersault turn about turn against turn an honest penny turn and turn about turn aside turn away
takla atmak. br tarafa dnmek. aleyhine dnmek; aleyhine dndrmek. drste ve aln teri ile para kazanmak. nbetlee, nbetle, sra ile. bir yana dnmek. 2. saptrmak, vazgeirmek. baka tarafa yneltmek. 2. kovmak. 3. dnp gitmek, sapmak. 4. vazgemek.
geri evirmek. 2. geri dnmek. (hava) bozmak. 2. (st, et, yumurta v.b.) bozulmak. kvrmak, bkmek. 2. reddetmek, geri evirmek. 3. ksmak.
turn in
iine kvrmak, ieriye doru evirmek. 2. teslim etmek. 3. konuma dili yatmak.
iini dna evirmek, tersyz etmek. olmak, kesilmek, -e dnmek, -e dnmek. 2. -e evirmek, -e dntrmek, -e deitirmek. 3. -e tercme etmek, -e evirmek.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kapamak. 2. kesmek. 3. lafa bomak, sz evirip cevapsz brakmak. 4. -den sapmak. 5. ngiliz ngilizcesi iine son vermek, yol vermek. 6. argo cann skmak.
turn on
amak. 2. evirmek. 3. argo heyecanlandrmak, esritmek; merakn veya ilgisini uyandrmak. 4. bal olmak, bakmak. 5. dman olmak. 6. saldrmak. 7. cinsel istek uyandrmak.
turn one's ankle turn one's back on someone turn one's back on something turn one's back on turn one's hand to turn one's hand
ayak bileini burkmak. birine/bir eye srt evirmek. birine/bir eye srt evirmek. -e srt evirmek. (bir ile uramaya) balamak, (bir ie) el atmak. (fiziki) i yapmak: He won't turn his hand. Parman bile kprdatmaz.
-in ban dndrmek, -i gururlandrmak. tersyz etmek. 2. dar atmak, kovmak. 3. otlatmak iin darya karmak. 4. dna dnmek. 5. yapmak, karmak, retmek, meydana getirmek. 6. sndrmek. 7. katlmak. 8. konuma dili yataktan kalkmak. 9. olmak, kmak.
hayatn daha iyi bir yola koymak, yeniden balamak. evirmek, devirmek. 2. havale etmek, teslim etmek. 3. devretmek. 4. zihninde evirip evirmek. 5. altst olmak, devrilmek, dnmek. 6. (mal) alp satmak.
sapsar kesilmek. evirmek; evrilmek, dnmek. (otomobilin hangi yne dneceini gsteren) iaret lambas/sinyal lambas.
turn someone around one's little finger turn someone's head turn something about turn something to good account turn something to one's purpose
birinin ban dndrmek. bireyi evirip evirmek. bir eyi deerlendirmek. bir eyden yararlanmak.
1429
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk turn tail turn the corner turn the tables on turn the tables turn the tide turn thumbs down on turn to
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
cesaretini yitirip kamak. keyi dnmek. 2. krizi geirmek, tehlikeyi atlatmak. durumu tersine evirmek. durumu tersine evirmek. olaylarn gidiini yzde yz/btnyle deitirmek. -i reddetmek. -e bavurmak, -in yardmn istemek. 2. (akln, dikkatini) -e vermek. 3. (belirli bir sayfay) amak.
hain olmak, hainlik etmek. -i hor grmek, -e burun bkmek, -e burun kvrmak, -i beenmemek. 2. -i reddetmek.
turn up
yukar evirmek, evirip kaldrmak. 2. amak, evirmek. 3. ortaya kmak. 4. gelmek. 5. bulunmak.
altst etmek; altst olmak. 2. devrilmek. turn trn isim 1. dn, devir, dnme. 2. sapma, sap. 3. viraq, dneme. 4. kvrm, dirsek. 5. konuma dili korkutma, dn koparma. 6. gezme, dolama. 7. sra. 8. deiim, nbet. 9. yetenek. 10. biim. 11. yn. 12. konuma dili sarsnt, ok. 13. deiiklik, deiim.
turncoat
dnm noktas. turn.ing tr'nng isim 1. dn, dnme. 2. yoldan sapma veya kma. 3. dneme, dn yeri.
tur.nip tr'np isim algam. turn.out trn'aut isim katlanlar, toplant mevcudu. turn.o.ver trn'ovr isim 1. devrilme. 2. ticaret sermaye devri. 3. ticaret i hacmi. 4. meyval turta.
turn.pike trn'payk isim paral otoyol. turn.stile trn'stayl isim turnike. tur.pen.tine tr'pntayn isim terebentin. tur.juoise tr'koyz, tr'kwoyz isim firuze, trkuvaz. sfat trkuvaz, yeile alan mavi.
1430
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tur.tle tr'tl isim kaplumbaa. tur.tle.dove tr'tld^v isim kumru. tur.tle.neck tr'tlnek isim 1. balk yaka. 2. balk kaza.
tusk
tussle
tus.sle t^s'l fiil 1. (with) (ile) dvmek. 2. (with) (ile) mcadele etmek, cebellemek, uramak. isim 1. dvme, dv. 2. mcadele, urama.
tut t^t nlem baknz Tut, tut! Bir eyin onaylanmadn vurgulamak iin sylenir: Tut, tut, you shouldn't be reading other people's mail! A, bakalarnn mektuplarn okumamalsn byle!
tutelage
tu.te.lage tu'tlc isim 1. vasilik, vesayet. 2. koruma, himaye. 3. vesayet altnda olma.
tutor
tu.tor tu'tr isim 1. zel retmen. 2. ngiliz ngilizcesi retmen. fiil 1. zel ders vermek. 2. ders vermek.
tux t^ks isim, konuma dili smokin. tux.e.do t^ksi'do isim smokin. TV tivi' isim televizyon, TV. twad.dle twad'l fiil bo laf etmek, samalamak, zrvalamak. isim bo laf, sama, zrva.
twang
twang twng fiil 1. tngrdamak; tngrdatmak. 2. genizden konumak veya ses karmak. isim 1. tngrt. 2. genizden kan ses.
tweak
tweak twik fiil 1. (elle) bkvermek, ekivermek. 2. den makas almak, -den kesme almak. isim 1. (elle) bkverme, ekiverme. 2. makas alma, kesme alma.
tweed twid isim tvit. tweez.ers twi'zrz isim, oul cmbz. twelfth twelfth sfat, isim 1. on ikinci. 2. on ikide bir.
1431
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
twelve twelv sfat on iki. isim on iki, on iki rakam (32, XII).
twentieth
twenty
twen.ty twen'ti sfat yirmi. isim yirmi, yirmi rakam (28, XX).
gnde iki kez. twice tways zarf 1. iki kez, iki kere, iki defa. 2. iki kat, iki misli.
twid.dle twd'l fiil baknz twiddle one's thumbs twig twg isim ince dal, srgn. twi.light tway'layt isim alacakaranlk. twin twn sfat 1. ikiz. 2. ift: twin beds ift yatak. isim ikiz:
twine
twine twayn isim 1. sicim. 2. sarma, bkme. fiil 1. sarmak, dolamak, bkmek; sarlmak, dolanmak.
twinge
twinge twnc fiil birdenbire sanc vermek; birdenbire sanclanmak. isim 1. (birden saplanan) iddetli sanc. 2. azap, znt, sz.
twinkle
twin.kle twng'kl fiil 1. prldamak, ldamak. 2. (gzler) parlamak. 3. gz krptrmak. isim 1. prldama. 2. prlt, lt. 3. gz krptrma.
twirl
twirl twrl fiil hzla dnmek, frldanmak; hzla dndrmek, frldatmak, hzla evirmek.
bkp koparmak. aya burkulmak, ayan burkmak, ayak bileini burkmak. She's sprained her ankle. Aya burkulmu.
twist someone around one's little finger twist someone's arm twist someone's words twist up
1432
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
twist twst fiil 1. bkmek, sarmak, burmak; bklmek, sarlmak, burulmak. 2. ters anlam vermek, arptmak. isim 1. bklme, sarlma, burulma. 2. ibriim; sicim. 3. dm. 4. dnme, dn. 5. tvist dans. 6. deiiklik.
twisted twister
twistedsfat 1. bklm. 2. arpk, sapkn. twisterisim 1. bken ey veya kimse. 2. dne dne giden top. 3. kasrga; hortum.
twit
twit twt fiil (twitted, twitting) 1. azarlamak, kusurunu yzne vurmak. 2. taklmak, satamak. isim 1. taklma, satama. 2. konuma dili salak, aptal.
twitch
twit.ter twit'r fiil cvldamak. isim cvlt. konuma dili gr, fikir: get /put in one's two cents worth fikrini sylemek.
Two from ten leaves eight. Two into six is three. Two plus three is five. two
Ondan iki karsa sekiz kalr. Alty ikiye blnce eder. ki art be eder. two tu sfat 1. iki. 2. ift. isim 1. iki, iki rakam (2, II). 2. iskambil oyunlar ikili.
two-bit
two-bit tu'bt sfat, konuma dili iki paralk, be para etmez, be paralk.
two-edged
two-edged tu'ecd' sfat 1. iki azl, iki yz keskin. 2. iki anlaml. 3. iki etkili.
two-faced
two-fisted
twofold two-piece
two.fold tu'fold' sfat, zarf iki kat, iki misli. two-piece tu'pis' sfat iki paral: two-piece dress dpiyes.
two-seater two-way
two-seater tu'sitr isim iki kiilik araba veya uak. two-way tu'wey' sfat 1. iki ynl: two-way traffic iki ynl trafik. 2. iki dorultuda.
1433
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
type up type
daktilo etmek; bilgisayarda yazmak. type tayp isim 1. eit, cins, tr, tip. 2. numune, rnek. 3. snf, kategori. 4. ideal rnek. 5. matbaaclk basma harf veya harfler; hurufat. fiil 1. daktilo etmek. 2. daktiloda yazmak. 3. tipini veya trn saptamak; belirli bir kategoriye ayrmak.
typescript typesetter typewriter typhoid fever typhoid typhoon typhus fever typhus typical typically
type.script tayp'skrpt isim daktilo ile yazlm yaz. type.set.ter tayp'setr isim dizgici, mrettip. type.writ.er tayp'raytr isim daktilo. tbbi tifo. ty.phoid tay'foyd isim, tbbi tifo, karahumma. ty.phoon tay'fun isim tayfun. tbbi tifs, lekelihumma. ty.phus tay'fs isim, tbbi tifs, lekelihumma. typ.i.cal tp'kl sfat 1. tipik. 2. tipine zg. typ.i.callyzarf 1. tipik olarak. 2. tipik derecede. 3. genellikle.
typify
typ.i.fy tp'fay fiil 1. -in tipik rnei olmak. 2. -in simgesi olmak, -i simgelemek.
typist typo
typ.ist tay'pst isim daktilograf. ty.po tay'po isim, konuma dili bask hatas; dizgi yanl/hatas.
bask hatas; dizgi yanl/hatas. ty.po.graph.ic taypgrf'k sfat basmla ilgili, tipografik.
bask hatas; dizgi yanl/hatas. ty.po.graph.i.cal taypgrf'kl sfat basmla ilgili, tipografik.
typography
ty.pog.ra.phy taypag'rfi isim 1. bask, basl eyin biimi veya grnm. 2. basmclk, tipografya.
tyrannise
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
tyr.an.nize tr'nayz fiil (over) -e zulmetmek, -i ezmek. tyr.an.nous tr'ns sfat zalimce, zorbaca. tyr.an.ny tr'ni isim 1. zulm, zorbalk, gaddarlk, despotluk. 2. zorbalk ynetimi; zorba hkmet.
tyrant
tyre tzar U
tyre tayr isim, otomotiv, ngiliz ngilizcesi baknz tire tzar zar isim baknz czar U, u yu isim 1. U, ngiliz alfabesinin yirmi birinci harfi. 2. U eklinde ey.
U.K.
U.K. yu'key' ksaltma the United Kingdom (of Great Britain and Northern Ireland) Birleik Krallk (Byk Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall).
U.N.
U.S.
U.S. yu'es' ksaltma the United States of America A.B.D. (Amerika Birleik Devletleri).
U.S.A.
U.S.A. yu'es'ey' ksaltma the United States of America A.B.D. (Amerika Birleik Devletleri).
U.S.A.F.
U.S.A.F. yu'es'ey'ef' ksaltma the United States Air Force A.B.D. Hv. Kuv. (Amerika Birleik Devletleri Hava Kuvvetleri).
U.S.S.R.
U.S.S.R. yu'es'es'ar' ksaltma, tarih the Union of Soviet Socialist Republics S.S.C.B. (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birlii).
ubiquitous
U-boat U-bolt
U-boat yu'bot isim Alman denizalts. U-bolt yu'bolt isim U harfi biiminde iki ucu yivli cvata.
udder UFO
ud.der ^d'r isim inek memesi. UFO yu'ef'o' ksaltma baknz unidentified flying obqect
Uganda
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ugh
ugly
ug.ly ^g'li sfat 1. irkin. 2. iren. 3. kt, tatsz, naho. 4. konuma dili ters, huysuz. 5. frtnal.
U.kraine yukreyn' isim baknz the Ukraine U.krain.i.a yukrey'niy isim Ukrayna. isim 1. Ukraynal. 2. Ukraynaca. sfat 1. Ukrayna, Ukrayna'ya zg. 2. Ukraynaca. 3. Ukraynal.
u.la.ma ulma' isim ulema. ul.cer ^l'sr isim 1. lser. 2. irinli yara. ul.cer.ate ^l'sreyt fiil lsere dnmek, lserlemek; lsere dntrmek, lserletirmek.
ulcerous
ulema ulterior
u.le.ma ulma' isim baknz ulama ul.te.ri.or ^ltr'iyr sfat 1. gizli, aa vurulmam, itiraf edilmemi: ulterior motive gizli ama. 2. sonraki. 3. te yandaki, tedeki.
ultimate
ul.ti.mate ^l'tmt sfat 1. son, nihai, en son: ultimate reality son gerek. 2. esas, temel: ultimate principles temel ilkeler. 3. en byk, en yksek: the ultimate good en byk iyilik.
ultimately ultimatum
ultra
ul.tra ^l'tr sfat ar, son derece. isim arc, arclk yanls.
ultraconservative
ultramodern
ultrared
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk ultrasonic ultrasound ultraviolet umber umbilical cord umbilical
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ul.tra.son.ic ^ltrsan'k sfat ltrasonik. ul.tra.sound ^l'trsaund isim ltrason. ul.tra.vi.o.let ^ltrvay'lt sfat ltraviyole, mortesi. um.ber ^m'br isim ombra. anatomi gbek kordonu. um.bil.i.cal ^mbl'kl sfat 1. gbee ait. 2. gbee yakn.
umbra
um.bra ^m'br isim (umbras/umbrae) 1. glge. 2. gkbilim tam glge. 3. minakop, talevrei, glgebal.
umbrage
umbrine
umlaut
um.pire ^m'payr isim hakem. fiil hakemlik yapmak. ump.teen ^m'tin', ^mp'tin' sfat saysz, pek ok. un-nek -siz, -sz, gayri. un.a.ble ^ney'bl sfat 1. yapamaz, elinden gelmez. 2. beceriksiz.
un.a.bridged ^nbrcd' sfat ksaltlmam, tam. un.ac.cept.a.ble ^nksep'tbl sfat kabul edilemez. un.ac.com.mo.dat.ing ^nkam'deytng sfat kendi rahatn feda edemeyen.
unaccompanied
un.ac.com.pa.nied ^nk^m'pnid sfat 1. yannda kimse olmayan, elik edilmeyen, yalnz. 2. mzik elik edilmeyen, refakatsiz.
unaccountable
1437
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unaffected
unaided
unalterable
u.na.nim.i.ty yunnm'ti isim oybirlii, ittifak. u.nan.i.mous yunn'ms sfat ayn fikirde, mttefik. u.nan.i.mous.lyzarf oybirliiyle, ittifakla. un.an.swer.a.ble ^nn'srbl sfat 1. cevaplandrlamaz, yantlanamaz. 2. rtlemez; itiraz edilemez. 3. sorumlu tutulamaz.
unappealing
unapproachable
un.armed ^narmd' sfat silahsz. un.a.shamed ^neymd' sfat utanmayan, utanmaz. un.as.sail.a.ble ^nseyl'bl sfat doruluundan phe edilemez; su gtrmez, rtlemez.
unassisted
un.as.sist.ed ^nss'td sfat yardmcsz; yardmsz. zarf yalnz bana, yardm grmeden.
unassuming
unattached
unattainable
unattended
un.at.tend.ed ^nten'dd sfat 1. baklmam, yaplmam (i). 2. ihmal edilmi. 3. yalnz, refakatsiz. 4. babo.
1438
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unauthorized
unavailable
unavailing
unavoidable
unaware unawares
un.a.ware ^nwer' sfat baknz be unaware of un.a.wares ^nwerz' zarf baknz catch someone unawares take someone unawares
unbalance unbalanced
un.bal.ance ^nbl'ns fiil dengesini bozmak. un.bal.anced ^nbl'nst sfat 1. dengesiz. 2. akli dengesi bozuk.
unbearable unbeaten
un.bear.a.ble ^nber'bl sfat ekilmez, dayanlmaz. un.beat.en ^nbi'tn sfat 1. yenilmemi. 2. krlmam (rekor). 3. ayak baslmam.
unbecoming
un.be.com.ing ^nbk^m'ng sfat 1. yakksz, uygunsuz, yakk almayan: unbecoming behavior uygunsuz davran. 2. yakmayan: Her new dress is unbecoming. Yeni elbisesi ona yakmam.
unbeknown
un.be.known ^nbnon' sfat 1. to -in haberi olmadan, den habersiz. 2. to -ce bilinmeyen, -ce mehul.
unbeknownst
un.be.knownst ^nbnonst' sfat 1. to -in haberi olmadan, -den habersiz. Unbeknownst to us, they had already bought the house. Bizim haberimiz olmadan evi almlard bile. 2. to -ce bilinmeyen, -ce mehul.
unbelievable unbeliever
un.be.liev.a.ble ^nbli'vbl sfat inanlmaz. un.be.liev.er ^nbli'vr isim 1. Allaha inanmayan kimse, imansz, inansz. 2. (bir eye/birine) inanmayan kimse.
unbelieving
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unbiased
unbidden
amerikanbezi. un.bleached ^nblit' sfat aartlmam. un.blem.ished ^nblem't sfat lekesiz, kusursuz. un.blush.ing ^nbl^'ng sfat utanmaz, yzsz. un.blush.ing.lyzarf utanmadan. un.born ^nbrn' sfat 1. domam, henz dnyaya gelmemi. 2. gelecek, mstakbel.
unbound unbowed
un.bound ^nbaund' sfat ciltlenmemi, ciltsiz. un.bowed ^nbaud' sfat eilmemi, ba ememi, boyun ememi.
unbridled
un.bri.dled ^nbray'dld sfat 1. dizginsiz, dizgin vurulmam (at). 2. ar, dizginsiz, lsz.
unbroken
un.bro.ken ^nbro'kn sfat 1. krlmam, btn. 2. srekli, aralksz. 3. boyun ememi. 4. yarda kesilmemi. 5. terbiye edilmemi, altrlmam (at).
unbuckle unburden
un.buck.le ^nb^k'l fiil tokasn amak. un.bur.den ^nbr'dn fiil 1. ykten kurtarmak. 2. derdini dkmek.
un.busi.ness.like ^nbz'nslayk sfat i dzenine aykr. un.but.ton ^nb^t'n fiil dmelerini zmek. un.called-for ^nkld'fr sfat 1. gereksiz, lzumsuz, istenilmeyen. 2. yersiz, yerinde olmayan. 3. haksz.
uncanny
uncap
uncared-for
1440
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unceremonious
uncertain
un.cer.tain ^nsr'tn sfat 1. pheli. 2. belirsiz. 3. kesin olmayan. 4. gvenilmez. 5. kararsz. 6. deiken, dnek.
uncertainty
un.change.a.ble ^neyn'cbl sfat deimez. un.changed ^neyncd' sfat deimemi. un.chang.ing ^neyn'cng sfat deimez, deimeyen. un.char.i.ta.ble ^ner'tbl sfat 1. acmasz, sert, kat yrekli. 2. balamaz, affetmeyen. 3. kusur bulan.
uncharted
unchecked
unchristian
un.chris.tian ^nkrs'n sfat 1. Hristiyan olmayan. 2. Hristiyanla aykr, Hristiyana yakmaz. 3. acmasz, merhametsiz. 4. nazik olmayan, kaba.
un.cir.cum.cised ^nsr'kmsayzd sfat snnetsiz. un.civ.il ^nsv'l sfat kaba, nezaketsiz. un.civ.i.lised ^nsv'layzd sfat, ngiliz ngilizcesi baknz uncivilized
uncivilized
unclaimed unclasp
un.claimed ^nkleymd' sfat sahibi kmam. un.clasp ^nklsp' fiil 1. (sklan eli) brakmak. 2. (tokay) amak.
Uncle Sam
konuma dili, Amerikan ngilizcesi Sam Amca (Amerika Birleik Devletleri iin bir ad).
uncle
un.cle ^ng'kl isim 1. amca: paternal uncle amca. 2. day: maternal uncle day. 3. enite: Aunt Helen's
1441
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
husband is one of my uncles. Helen Teyze'nin kocas enitelerimden biri. 4. amca, yal adam. 5. argo tefeci. unclean un.clean ^nklin' sfat 1. kirli, pis. 2. murdar. 3. ahlaksz, gnahkr. unclear un.clear ^nklr' sfat 1. bulank. 2. zor anlalr. 3. kark. unclench un.clench ^nklen' fiil (sklm eli) amak veya atrmak; (sklm el) almak. unclinch uncloak un.clinch ^nkln' fiil baknz unclench un.cloak ^nklok' fiil 1. rtsn kaldrmak. 2. meydana karmak, aa vurmak, ortaya dkmek. unclog un.clog ^nklag' fiil (unclogged, unclogging) (tkank bir eyi) amak: This substance will unclog the bathtub drain. Bu madde banyo kvetindeki tkankl giderir. unclose uncoil un.close ^nkloz' fiil amak; almak. un.coil ^nkoyl' fiil (halka eklinde sarl bir eyi) amak, zmek; almak, zlmek. uncomfortable un.com.fort.a.ble ^nk^m'frtbl, ^nk^mf'tbl sfat 1. rahatsz. 2. rahatsz edici, naho. uncommitted un.com.mit.ted ^nkmt'd sfat 1. taahht altna girmemi. 2. bamsz. 3. fikrini sylememi. uncommon un.com.mon ^nkam'n sfat 1. nadir, seyrek. 2. olaanst, fevkalade. uncommonly un.com.mon.lyzarf 1. olaanst bir ekilde. 2. nadiren. uncommunicative un.com.mu.ni.ca.tive ^nkmyu'nkeytv, ^nkmyu'nktv sfat ketum, az sk, az konuan. uncomplaining un.com.plain.ing ^nkmpleyn'ng sfat ikyet etmeyen, sabrl. uncompromising un.com.pro.mis.ing ^nkam'prmayzng sfat 1. dnce, ilke veya kararlarndan vazgemez. 2. uzlamaz, uyumaz. 3. sznden dnmez. 4. kat, sert. unconcealed un.con.cealed ^nknsild' sfat akta olan, ak, gizlenmemi.
1442
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.con.cern ^nknsrn' isim ilgisizlik, kaytszlk. un.con.cern.edsfat ilgisiz, kaytsz. un.con.di.tion.al ^nknd'nl sfat kaytsz artsz. un.con.di.tion.al.lyzarf kaytsz artsz olarak. un.con.firmed ^nknfrmd' sfat dorulanmam. un.con.gen.ial ^nkncin'yl sfat 1. uyuamayan. 2. skc, tatsz.
unconnected
unconscionable
un.con.scion.a.ble ^nkan'nbl sfat 1. mantksz, makul olmayan, ar; fahi (fiyat). 2. vicdansz; insafsz.
unconscious
un.con.scious ^nkan's sfat 1. farknda olmayan, habersiz: He is unconscious of the seriousness of our environmental problems. evresel sorunlarmzn ne kadar ciddi olduunun farknda deil. 2. baygn: The patient is unconscious. Hasta baygn. 3. bilinsiz, uursuz. isim baknz the unconscious
unconstitutional
unconstitutionality
unconstrained
uncontrollable
uncontrolled
un.con.trolled ^nkntrold' sfat kontrol altna alnmam, kontrolsz, denetimsiz: uncontrolled population growth kontrol altna alnmam nfus art.
unconventional
pirin. un.cork ^nkrk' fiil tapasn karmak. un.cor.rect.ed ^nkrek'td sfat dzeltilmemi.
1443
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
uncouth uncover
un.couth ^nkuth' sfat 1. kaba, inceliksiz. 2. tuhaf. un.cov.er ^nk^v'r fiil 1. rtsn kaldrmak, amak: He removed the bandage in order to uncover the wound. Yaray amak iin sargy kard. 2. meydana karmak, ortaya karmak, aa karmak: A police investigation uncovered his crime. Polis soruturmas suunu ortaya kard.
uncritical
uncultivated
uncut
un.cut ^nk^t' sfat 1. kesilmemi. 2. kenarlar almam (sayfalar). 3. ksaltlmam, kesilmemi, hibir blm karlmam (kitap, oyun, film).
undamaged undamped
un.dam.aged ^ndm'cd sfat zarar grmemi. un.damped ^ndmpt' sfat 1. azaltlmam, sndrlmemi (duygu): undamped enthusiasm sndrlmemi evk. 2. slatlmam.
un.dat.ed ^ndey'td sfat tarihsiz. un.daunt.ed ^ndn'td sfat korkusuz, ylmaz, cesur. un.de.cid.ed ^ndsay'dd sfat 1. karar verilmemi, sallantda, askda. 2. kararsz, karar vermemi, tereddt iinde.
undecipherable
undeclared
undefined
undeniable
1444
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.de.ni.a.blyzarf inkr edilemeyecek bir ekilde: That's undeniably true. Onun doruluu inkr edilemez.
under a cloud under age under arms under consideration under cover of under cover under cultivation under duress under false colors under foot under lock and key under no circumstances under one's breath under one's nose under one's very eyes under police escort under sail under seal under separate cover under the auspices of under the circumstances under the cloak of under the influence under the open sky under the table under the weather under way under weigh under-
baknz be under a cloud reit olmam, rtn ispat etmemi. silahlanm. gzden geirilmekte, incelenmekte. perdesi altnda, kisvesi altnda. gizlenmi. 2. snm. 3. zarf iinde. ilenmi (toprak). bask altnda. sahte bir kimlikle. ayak altnda. kilit altnda. hibir ekilde. alak sesle, fsldayarak. burnunun dibinde. gznn nnde. polis gzetiminde. 2. polis korumasyla. yelkenleri fora edilmi olarak, seyir halinde. mhrlenmi, mhrl. ayr bir zarfta. himayesinde. yle ise, o halde, bu durumda, bu artlar altnda. kisvesi altnda. konuma dili sarho. ak havada, gk kubbe altnda. el altndan, gizlice. konuma dili keyifsiz, hasta, rahatsz. hareket halinde, ilerlemekte, devam etmekte. hareket halinde, yolda. un.der-nek 1. altnda, altndaki. 2. yetersiz, eksik, az. 3. aasnda. 4. ikinci, muavin, yardmc.
underage
1445
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
underbid
un.der.bid ^ndrbd' fiil (underbid, underbidding) (baka bir kimse veya firmadan) daha aa fiyat teklif etmek.
underbrush
un.der.brush ^n'drbr^ isim (orman veya korudaki byk aalarn altnda yetien) allar ve aaklar, allk.
undercarriage
undercharge
un.der.charge ^ndrarc' fiil gerekenden dk fiyat vermek/teklif etmek; gerekenden az/eksik para istemek veya almak.
underclothes
undercoat undercover
un.der.coat ^n'drkot isim astar, astar boyas. un.der.cov.er ^ndrk^v'r sfat 1. gizli yaplan, gizli. 2. gizli alan.
undercurrent
undercut
un.der.cut ^ndrk^t' fiil (undercut, undercutting) 1. (bakasnn nerdii fiyattan) ucuza satmak. 2. (bakasnn nerdii fiyattan) dk fiyat vermek/teklif etmek.
underdevelop
underdeveloped
un.der.de.vel.oped ^ndrdvel'pt sfat 1. azgelimi (lke). 2. fotoraflk eksik develope edilmi, dk andrlm (film).
underdog
un.der.dog ^n'drdg isim 1. kazanma ans az olan kimse veya takm. 2. gsz veya zayf durumda olan kimse, grup veya lke.
underdone
1446
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
underestimate
un.der.es.ti.mate ^ndres'tmeyt fiil 1. gerek deerinin altnda paha bimek: The qeweler has underestimated the value of your ring. Kuyumcu yzne gerek deerinin altnda paha bimi. isim gerek deerinin altnda paha bime.
underexpose
underexposed underexposure
un.der.foot ^ndrft' zarf ayaklar altnda. un.der.gar.ment ^n'drgarmnt isim i amar. un.der.gird ^ndrgrd' fiil alttan desteklemek. un.der.go ^ndrgo' fiil (underwent, undergone) 1. (sknt) ekmek; (katlanlmas zor bir eye) maruz kalmak: She's undergone a lot of suffering. ok sknt ekti. 2. geirmek; grmek; -e uramak: She underwent surgery last month. Geen ay ameliyat geirdi. This building's now undergoing repair. Bu bina imdi tamirat gryor. It must be bottled before it's undergone fermentation. Fermantasyona uramadan nce ielenmesi gerek. Right now she's undergoing a physical examination. u anda doktor muayenesinden geiyor.
undergraduate
underground
un.der.ground ^n'drgraund zarf 1. yeraltnda. 2. gizli olarak. sfat 1. yeralt. 2. gizli. isim 1. yeralt. 2. ngiliz ngilizcesi metro.
undergrowth
un.der.growth ^n'drgroth isim (orman veya korudaki byk aalarn altnda yetien) al, aak v.b.'nden oluan bitki rts.
1447
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
underhanded underlie
un.der.hand.edsfat el altndan yaplan, hileli. un.der.lie ^ndrlay' fiil (underlay, underlain, underlying) -in altnda bulunmak/yatmak, -in temelinde yatmak, -in asl nedeni olmak, -in temelini oluturmak.
underline undermine
un.der.line ^n'drlayn fiil altn izmek. un.der.mine ^ndrmayn' fiil 1. (yava yava veya sinsice) zarar vermek: Years of dissipation had undermined his health. Yllarca sren sefahat salna zarar vermiti. Their activities are undermining the authority of the state. Onlarn faaliyetleri devletin otoritesini sarsyor. 2. (bir eyin) altndaki topra kazarak karmak; (bir eyin) altndaki topra oymak.
undermost
un.der.neath ^ndrnith' zarf, edat altna; altnda. un.der.nour.ished ^ndrnr't sfat iyi beslenmemi. un.der.paidsfat hakkndan az para alan. un.der.pants ^n'drpnts isim, oul don, klot. un.der.pass ^n'drps isim altgeit. un.der.pay ^ndrpey' fiil (underpaid) hak ettii maatan az vermek.
underpin
un.der.pin ^ndrpn' fiil (underpinned, underpinning) 1. (bir eyin) temelini oluturmak: Logic underpins this thesis. Bu tez mantk zerine kurulu. 2. payanda vurmak, payandalamak, desteklemek.
underprivileged
underrate
underscore
un.der.score ^ndrskr' fiil 1. altn izmek. 2. vurgulamak, stnde durmak, altn izmek. isim bir szcn altna izilmi izgi.
1448
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.der.sec.re.tar.y ^n'drsek'rteri isim mstear. un.der.sell ^ndrsel' fiil (undersold) fiyat krarak satmak; -den ucuza satmak.
undershirt undershoot
un.der.shirt ^n'drrt isim atlet fanilas, atlet, fanila. un.der.shoot ^n'drut fiil hedefe isabet ettirememek; hedefe eriememek.
un.der.shot ^n'drut fiil baknz undershoot un.der.side ^n'drsayd isim alt taraf, alt. un.der.signed ^n'drsaynd sfat altnda imza bulunan. un.der.skirt ^n'drskrt isim qpon. un.der.staffed ^n'drstft' sfat personel eksiklii olan: We are understaffed. Bizde bir personel eksiklii var.
understand
un.der.stand ^ndrstnd' fiil (understood) 1. anlamak, kavramak: I understand what they are saying. Sylediklerini anlyorum. I cannot understand the meaning of infinity. Sonsuzluun anlamn kavrayamyorum. 2. iyice bilmek, -den anlamak: He understands machines. Makinelerden anlyor. 3. iitmek, duymak: I understand that he has changed his plans. Planlarn deitirdiini duydum. 4. anlam vermek, yorumlamak: They understood his message to mean that he did not wish to see them. Mesajn, onlar grmek istemedii eklinde yorumladlar. 5. anlay gstermek: When people come to pour out their problems to her she tries to understand them. nsanlar ona dertlerini dkmeye geldikleri zaman onlara anlay gstermeye alyor.
understandable
understanding
un.der.stand.ing ^ndrstn'dng isim 1. anlay, anlama, kavray; kavrama gc. 2. anlama: We have come to an understanding. Bir anlamaya vardk. She attends the meetings on the understanding that she may neither speak nor vote. Konumamas ve oy kullanmamas
1449
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
artyla toplantlara katlyor. 3. bilgi: My understanding of physics is limited. Fizik bilgim snrl. 4. anlay, halden anlama; birbirini anlama: It's an organization that works to promote international understanding. lkelerin birbirini daha iyi anlamalar iin alan bir kurulutur. understate un.der.state ^ndrsteyt' fiil olduundan eksik veya hafif gstermek. understatement un.der.state.mentisim bir eyi olduundan hafif gsteren ifade. understood un.der.stood ^ndrstd' fiil baknz understand sfat sylenilmeden anlalan, farzedilen. understudy undertake a journey undertake un.der.stud.y ^n'drst^di isim, tiyatro yedek oyuncu. uzun bir yolculua hazrlanp kmak. un.der.take ^ndrteyk' fiil (undertook, undertaken) 1. zerine almak, stlenmek. 2. girimek. undertaker un.der.tak.er ^n'drteykr isim cenaze levazmats, para karl cenaze ilerini stlenen kimse. undertaking un.der.tak.ing ^ndrtey'kng isim 1. giriim. 2. zerine alma, stlenme. undertone un.der.tone ^n'drton isim 1. alak ses tonu, fslt. 2. bir sz, yaz veya eylemde sezilen duygu: There was an undertone of sadness in her remarks. Sylediklerinde hzn vard. undertow un.der.tow ^n'drto isim deniz yzndeki akntya ters giden dip aknts. undervalue un.der.val.ue ^ndrvl'yu fiil 1. gerek deerinden az deer vermek. 2. kmsemek. underwater un.der.wa.ter ^n'drw'tr sfat su altnda olan veya kullanlan, sualt. underwear underweight underworld un.der.wear ^n'drwer isim i amar. un.der.weight ^n'drweyt sfat zayf. un.der.world ^n'drwrld isim 1. ller diyar. 2. yeralt dnyas.
1450
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.der.write ^n'dr.rayt fiil (underwrote, underwritten) 1. sigorta etmek. 2. bir giriimin masrafn demeyi stlenmek.
undeserved undesirable
un.de.served ^ndzrvd' sfat hak edilmemi. un.de.sir.a.ble ^ndzayr'bl sfat 1. istenilmeyen. 2. sakncal. isim istenilmeyen kii.
un.de.tect.ed ^ndtek'td sfat farkedilmemi. un.de.terred ^ndtrd' sfat ylmayan, azimli. un.de.vel.oped ^ndvel'pt sfat 1. gelimemi. 2. ilenmemi (toprak). 3. fotoraflk banyo edilmemi.
undeviating undisciplined
un.de.vi.at.ing ^ndi'viyeytng sfat yolundan sapmayan. un.dis.ci.plined ^nds'plnd sfat 1. disiplinsiz. 2. ele avuca smaz, zaptedilmez.
un.dis.closed ^ndsklozd' sfat aa vurulmam, gizli. un.dis.guised ^ndsgayzd' sfat gizlenmemi, ak. un.dis.put.ed ^ndspyut'd sfat kar gelinmez, tartlmaz.
yaplan zarar telafi etmek. un.do ^ndu' fiil (undid, undone) 1. zmek, amak: undo a knot dm zmek. 2. bozmak, iptal etmek: The opposition party plans to undo the reforms made by the party in power. Muhalefet partisi iktidar partisinin yapt reformlar iptal etmeyi planlyor. 3. mahvetmek, felakete srklemek: It was his own stubbornness which undid him. Onu mahveden kendi inatlyd.
undoing
un.do.ing ^ndu'wng isim mahvolma nedeni: Drink was his undoing. Mahvolmasnn nedeni ikiydi.
undone
undoubted undoubtedly
un.doubt.ed ^ndau'td sfat kesin, phesiz. un.doubt.ed.lyzarf hi kukusuz, hi phesiz, kesinlikle; hi kuku yok.
undreamed-of
1451
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.dress ^ndres' fiil 1. giysilerini karmak, soymak; soyunmak. 2. sargsn amak. isim baknz in a state of undress
undressed
undue
un.due ^ndu' sfat 1. ar: undue strictness ar sertlik. 2. yasaya aykr, usule aykr: undue seizure yasaya aykr el koyma. 3. uygunsuz, yakksz, yersiz: undue criticism yersiz eletiri. 4. vadesi gelmemi.
undulate
undulation unduly
un.du.la.tion ^ndyley'n isim 1. dalgalanma. 2. dalga. un.du.ly ^ndu'li zarf 1. ar derecede. 2. bo yere, gereksiz yere. 3. haksz yere. 4. yersiz olarak.
undying unearth
un.dy.ing ^nday'ng sfat lmez, lmsz, sonsuz. un.earth ^nrth' fiil 1. topra kazp karmak. 2. meydana karmak, kefetmek.
unearthly
uneasiness
uneasy
un.eas.y ^ni'zi sfat 1. huzursuz, rahatsz. 2. endieli, kaygl. 3. rahatsz eden. 4. endielendirici, kayglandrc.
uneducated
unemotional unemployable
un.e.mo.tion.al ^nimo'nl sfat duygusuz. un.em.ploy.a.ble ^nmploy'bl sfat altrlmas iin gerekli vasflar olmayan.
unemployed
un.em.ploy.ment ^nmploy'mnt isim isizlik. un.end.ing ^nend'ng sfat bitmez tkenmez, sonsuz. un.en.dur.a.ble ^nndr'bl sfat dayanlmaz, ekilmez.
1452
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.e.jual.edsfat esiz, ei bulunmaz, emsalsiz. un.e.jual.ledsfat, ngiliz ngilizcesi baknz unequaled un.err.ing ^nr'ng, ^ner'ng sfat 1. yanlmaz, amaz. 2. tam.
uneven
un.e.ven ^ni'vn sfat 1. dz olmayan, inili yokulu, engebeli; przl: uneven ground dz olmayan toprak. steep and uneven piece of land engebeli arazi paras. uneven surface przl yzey. 2. eit olmayan: The legs of the chair are uneven. Sandalyenin ayaklar eit deil. 3. tek: uneven number tek say.
unevenly
uneventful unexampled
un.e.vent.ful ^nivent'fl sfat olaysz, hadisesiz, sakin. un.ex.am.pled ^ngzm'pld sfat ei grlmemi, benzeri olmayan, esiz.
unexceptional unexpected
un.ex.cep.tion.al ^nksep'nl sfat sradan, olaan. un.ex.pect.ed ^nkspek'td sfat beklenmedik, umulmadk.
unexpectedly
un.ex.plained ^nkspleynd' sfat aklanmam. un.ex.plored ^nksplord' sfat kefedilmemi. un.fad.ing ^nfeyd'ng sfat solmaz. un.fail.ing ^nfey'lng sfat 1. hi eksilmeyen, her zaman var olan (bir nitelik): He embarked upon the task with his unfailing enthusiasm. Hi eksilmeyen evkiyle ie giriti. 2. (birinin) hi bkmad (bir ey): For her reading is an unfailing source of pleasure. Onun iin okumak hi bkmad bir zevktir. 3. her zaman gvenilebilen: It's an unfailing test. Yzde yz gvenilir bir test. 4. ok sadk: She's an unfailing supporter of reform. Reformun sadk bir destekisidir.
1453
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.fair ^nfer' sfat 1. haksz, adaletsiz. 2. hileli. un.faith.ful ^nfeyth'fl sfat 1. vefasz, hakikatsiz; sadakatsiz: unfaithful friend vefasz arkada. unfaithful spouse sadakatsiz e. 2. gvenilmez, yanl: unfaithful translation gvenilmez eviri.
unfamiliar
unfashionable
unfasten
unfathomable
unfavorable
un.fa.vor.a.ble ^nfey'vrbl sfat 1. olumsuz: His reaction was unfavorable. Gsterdii tepki olumsuzdu. 2. uygun olmayan, elverisiz: unfavorable weather elverisiz hava.
unfeeling
unfeigned
unfinished unfit
un.fin.ished ^nfn't sfat bitmemi, tamamlanmam. un.fit ^nft' sfat uygun olmayan: He is unfit for this qob. Bu ie uygun biri deil.
unflagging unflappable
un.flag.ging ^nflg'ng sfat yorulmaz. un.flap.pa.ble ^nflp'bl sfat, konuma dili soukkanlln/itidalini kaybetmeyen, sinirleri kuvvetli.
unflinching
unfold
un.fold ^nfold' fiil 1. (katlanm bir eyi) amak; (katlanm bir ey) almak. 2. aklamak, belirtmek. 3. (yava yava) grnmek veya ba gstermek.
unforeseen
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unforgotten
unfortunate
un.for.tu.nate ^nfr'nt sfat 1. anssz, talihsiz, bedbaht; zavall. 2. kt, olumsuzluk getiren. 3. kt, uygun olmayan.
un.for.tu.nate.lyzarf ne yazk ki, maalesef. un.found.ed ^nfaun'dd sfat temelsiz, aslsz, bo. un.friend.ly ^nfrend'li sfat dosta olmayan, dmanca. un.furl ^nfrl' fiil (yelken, bayrak gibi sarl bir eyi) amak.
unfurnished
ungainly
ungenerous ungentlemanly
un.gen.er.ous ^ncen'rs sfat cmert olmayan, cimri. un.gen.tle.man.ly ^ncen'tlmnli sfat nezaketsiz, centilmence olmayan.
unglued ungodly
un.glued ^n.glud' sfat baknz come unglued un.god.ly ^n.gad'li sfat 1. konuma dili korkun, rktc. 2. konuma dili acayip, olmayacak: Why are you calling me at such an ungodly hour? Gece yars ne diye telefon ediyorsun bana? What an ungodly combination! Ne acayip bir karm! 3. Allah inkr eden; Allahn buyruklarn ineyen.
ungovernable
ungraceful
ungracious
1455
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.grate.ful ^n.greyt'fl sfat 1. nankr. 2. naho, tatsz. un.grate.ful.lyzarf nankrce. un.grate.ful.nessisim nankrlk. un.guard.ed ^n.gar'dd sfat 1. muhafazasz, koruyucusuz, korumasz. 2. tedbirsiz, ihtiyatsz, gafil.
unhappy
un.hap.py ^nhp'i sfat 1. mutsuz. 2. anssz: unhappy event anssz olay. 3. uursuz, meum. 4. uygun dmeyen: unhappy remark uygun dmeyen laf. 5. beceriksiz.
unhealthy
unheard-of
unheeded
unheeding unholy
un.heed.ing ^nhid'ng sfat nemsemeyen, aldrsz. un.ho.ly ^nho'li sfat, konuma dili 1. korkun, insan dehete dren. 2. acayip, olmayacak: What are you doing here at this unholy hour? Gecenin bu saatinde burada iin ne? 3. hi hayr getirmeyecek, kt, pis, korkun, eytani.
unhook
un.hoped-for ^nhopt'fr sfat umulmadk, beklenmedik. un.hur.ried ^nhr'id sfat telasz, acelesiz, rahat, sakin. un.hurt ^nhrt' sfat zarar grmemi, incinmemi. uni-nek bir, tek. u.ni.cel.lu.lar yunsel'ylr sfat tekgzeli, birgzeli, tekhcreli.
unicorn
UFO.
1456
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
u.ni.fi.ca.tion yunfkey'n isim birleme; birletirme. u.ni.fied yu'nfayd sfat birletirilmi; birlemi. u.ni.form yu'nfrm sfat 1. birrnek, tekbiimli, tekekilli, ayn: All the boxes are of a uniform size, shape and weight. Btn kutularn boyu, biimi ve arl ayn./Kutularn hepsi birrnek. 2. deimez, ayn: How can we maintain a uniform temperature in this room? Bu odann ssn nasl hep ayn derecede tutabiliriz? isim niforma.
uniformity
u.ni.fy yu'nfay fiil birletirmek. u.ni.lat.er.al yunlt'rl sfat tekyanl. un.im.ag.i.na.tive ^nmc'ntv sfat hayal gc olmayan; hayal gc kt; hibir hayal gc belirtisi gstermeyen.
un.im.paired ^nmperd' sfat zarar grmemi. un.im.ped.ed ^nmpid'd sfat engellenmemi. un.im.por.tant ^nmpr'tnt sfat nemsiz. toprak yol. un.im.proved ^nmpruvd' sfat 1. gelitirilmemi. 2. srlmemi (toprak). 3. iyiletirilmemi.
uninformed
uninhabited uninjured
un.in.hab.it.ed ^nnhb'td sfat ssz, bo, tenha. un.in.jured ^nn'crd sfat 1. yaralanmam, incinmemi. 2. zarar grmemi.
uninspired uninspiring
un.in.spired ^nnspayrd' sfat hayal gcnden yoksun. un.in.spir.ing ^nnspayr'ng sfat 1. ilham vermeyen, insann hayal gcn altrmayan, insann hayal gcn harekete geirmeyen. 2. insanda (belirli bir) heves/istek uyandrmayan: He's an uninspiring teacher.
1457
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
rencilerinde renme hevesi uyandrmayan bir hoca o. uninsured unintelligent unintelligible unintentional un.in.sured ^nnrd' sfat sigortasz. un.in.tel.li.gent ^nntel'cnt sfat aklsz. un.in.tel.li.gi.ble ^nntel'cbl sfat anlalmaz. un.in.ten.tion.al ^nnten'nl sfat istemeyerek yaplan, kastsz. unintentionally uninterested uninteresting un.in.ten.tion.al.lyzarf istemeyerek, kazara. un.in.ter.est.ed ^nn'trstd sfat ilgisiz, lakayt. un.in.ter.est.ing ^nn'trstng sfat ilgin olmayan, ekici olmayan. uninterrupted uninvited Union Jack union un.in.ter.rupt.ed ^nntr^p'td sfat aralksz, kesintisiz. un.in.vit.ed ^nnvay'td sfat davetsiz, davet edilmemi. ngiliz bayra. un.ion yun'yn isim 1. birleme; birletirme. 2. politika birlik. 3. sendika: trade union sendika. unionise un.ion.ise yun'ynayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz unionize unionize un.ion.ize yun'ynayz fiil sendikalatrmak; sendikalamak. unique u.nijue yunik' sfat 1. tek, yegne. 2. esiz, benzersiz, emsalsiz. unisex unison unit price unit u.ni.sex yu'nseks sfat, isim niseks. u.ni.son yu'nsn isim birlik, ahenk, uyum. birim fiyat. u.nit yu'nt isim 1. birim: unit of measurement l birimi. 2. tertibat: heating unit stma tertibat. 3. askeri birlik. 4. (niversitede) puan. unite u.nite yunayt' fiil 1. birletirmek; birlemek. 2. evlenmek, nikhlanmak; evlendirmek. united unity u.nit.ed yunay'td sfat birlemi, birleik. u.ni.ty yu'nti isim 1. birlik. 2. btnlk. 3. uyum, ahenk, dayanma. univ. univ.ksaltma university
1458
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
otomotiv kardan mafsal. u.ni.ver.sal yunvr'sl sfat 1. evrensel: universal language evrensel dil. 2. genel, umumi: universal suffrage genel oy hakk. 3. mantk tmel: universal proposition tmel nerme. 4. niversal: universal qoint kardan mafsal/kavramas.
u.ni.verse yu'nvrs isim evren, kinat, lem, cihan. yksekrenim diplomas. u.ni.ver.si.ty yunvr'sti isim niversite. u.niv.o.cal yunv'kl sfat, isim tekanlaml (szck). un.just ^nc^st' sfat haksz, adaletsiz. un.just.lyzarf haksz olarak. un.kempt ^nkempt' sfat 1. taranmam, dank (sa). 2. derbeder, hrpani.
unkind
un.kind ^nkaynd' sfat krc, incitici, sert: unkind words krc szler. unkind treatment sert davran.
unknowable unknowing
un.know.a.ble ^n.no'wbl sfat bilinemez; bilinemeyen. un.know.ing ^n.no'wng sfat habersiz; farknda olmayan.
unknown unlace
un.known ^n.non' sfat bilinmeyen, mehul, yabanc. un.lace ^nleys' fiil balarn/backlarn zmek/amak.
un.la.dy.like ^nley'dilayk sfat bir hanma yakmaz. un.latch ^nl' fiil mandaln amak, amak. un.law.ful ^nl'fl sfat kanunsuz, yolsuz. un.law.ful.lyzarf kanunsuzca. un.lead.ed ^nled'd sfat kurunsuz: unleaded gasoline/petrol kurunsuz benzin.
un.leash ^nli' fiil serbest brakmak, salvermek. hamursuz. un.leav.ened ^nlev'nd sfat mayasz (hamur, ekmek).
1459
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.less ^nles' bala -mezse, -medike, meerki: We cannot go unless he comes. Gelmezse gidemeyiz. Unless the government makes cuts in its expenditures inflation will increase. Devlet harcamalarnda kesinti yapmadka enflasyon ykselecek. You can't catch the bus unless you run. Otobse yetiemeyeceksin, meerki koasn.
unlike
un.like ^nlayk' sfat birbirine benzemeyen, farkl. edat den farkl olarak: This painting is unlike his others. Bu resim onun dier resimlerinden farkl. His Turkish, unlike mine, is excellent. Benimkinin tersine, onun Trkesi mkemmel.
unlikely
unlimited unlisted
un.lim.it.ed ^nlm'td sfat snrsz, sonsuz, saysz. un.list.ed ^nls'td sfat 1. listeye girmemi, listede olmayan. 2. rehberde olmayan (telefon numaras).
unload
un.load ^nlod' fiil 1. ykn boaltmak; (yk) boaltmak. 2. (derdini) dkmek. 3. (silah) boaltmak. 4. (eldeki mal) satarak elden karmak.
unlock
un.lock ^nlak' fiil 1. kilidini amak. 2. ortaya karmak, zmek: unlock a secret srr zmek.
un.looked-for ^nlkt'fr sfat beklenmedik. un.loose ^nlus' fiil 1. zmek. 2. serbest brakmak. un.loos.en ^nlu'sn fiil 1. zmek. 2. gevetmek. 3. serbest brakmak.
un.love.ly ^nl^v'li sfat sevimsiz; naho. un.luck.i.lyzarf ansszlk eseri. un.luck.i.nessisim ansszlk. un.luck.y ^nl^k'i sfat 1. anssz, talihsiz, bahtsz. 2. uursuz.
unmanageable
1460
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unmannerly
unmarried unmask
un.mar.ried ^nmer'id sfat evlenmemi, bekr. un.mask ^nmsk' fiil 1. maskesini kartmak. 2. gerek kiiliini/kimliini ortaya karmak, maskesini kaldrmak.
unmeant unmentionable
un.meant ^nment' sfat istenmeden yaplm, kastsz. un.men.tion.a.ble ^nmen'nbl sfat aza alnmaz, sz edilmez.
un.mer.it.ed ^nmer'td sfat haksz, hak edilmeyen. un.mind.ful ^nmaynd'fl sfat baknz be unmindful of un.mis.tak.a.ble ^nmstey'kbl sfat yanl anlalmaz, ak.
unmistakably unmitigated
un.mis.tak.a.blyzarf phe gtrmez bir ekilde. un.mit.i.gat.ed ^nmt'geytd sfat tam: an unmitigated liar tam bir yalanc.
unmolested unmounted
un.mo.lest.ed ^nmles'td sfat rahatsz edilmemi. un.mount.ed ^nmaun'td sfat 1. atsz, ata binmemi. 2. erevelenmemi. 3. oturtulmam. 4. monte edilmemi, taklmam.
unmoved
unnamed
unnatural
un.nat.u.ral ^n.n'rl sfat 1. doal olmayan, doaya aykr, anormal. 2. tuhaf, garip, anormal. 3. yapmack.
unnecessarily
un.nec.es.sar.y ^n.nes'seri sfat gereksiz, lzumsuz. un.need.ed ^n.nd'd sfat gereksiz. un.nerve ^n.nrv' fiil cesaretini krmak, gvenini sarsmak.
1461
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unobstructed
unobtrusive
unoccupied
unofficial unopposed
un.of.fi.cial ^nf'l sfat gayri resmi. un.op.posed ^npozd' sfat 1. kar gelinmemi. 2. muhalefetsiz. 3. rakipsiz.
unorthodox
unostentatious
unpack unpaid
un.pack ^npk' fiil (bavul v.b.'ni) ap boaltmak. un.paid ^npeyd' sfat 1. denmemi: unpaid bill denmemi fatura. 2. cretsiz: We are seeking volunteers willing to do the unpaid jobs. cretsiz ileri yapmaya raz olan gnlller aryoruz. 3. creti denmemi: The unpaid workers are on strike. cretleri denmeyen iiler grev yapyor.
unpalatable
unparalleled
unpardonable unpleasant
un.par.don.a.ble ^npar'dnbl sfat affedilemez. un.pleas.ant ^nplez'nt sfat naho, hoa gitmeyen, tatsz.
un.pleas.ant.lyzarf nahoa. un.pleas.ant.nessisim naholuk, tatszlk. un.plug ^npl^g' fiil (unplugged, unplugging) 1. tka v.b.'ni amak. 2. (fii) prizden ekmek. 3. (elektrikli aygtn) fiini prizden ekmek.
1462
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unprecedented
unprejudiced
unpremeditated
unprepared
unpretentious
unprincipled
unproductive unprofessional
un.pro.duc.tive ^nprd^k'tv sfat verimsiz. un.pro.fes.sion.al ^nprfe'nl sfat 1. meslek standartlarna aykr. 2. profesyonel olmayan. 3. amatrce.
unprofitable
unprovided
unprovoked unpublished
unqualified
un.jual.i.fied ^nkwal'fayd sfat 1. niteliksiz, vasfsz, ehliyetsiz: unqualified worker vasfsz ii. unqualified driver ehliyetsiz ofr. 2. tam, mutlak: an unjualified success tam bir baar.
unquenchable
unquestionable
unquestionably
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unread
unreal unrealistic
un.re.al ^nril', ^nri'yl sfat gerekd, hayali. un.re.al.is.tic ^nriyls'tk sfat gereki olmayan, hayali.
unreasonable
un.rea.son.a.ble ^nri'znbl sfat 1. mantksz, aklsz, makul olmayan. 2. ar, fahi (fiyat).
unrefined unreflecting
un.re.fined ^nrfaynd' sfat 1. artlmam. 2. kaba. un.re.flect.ing ^nrflek'tng sfat 1. yansmasz. 2. derin dnmeyen.
unrelenting
un.re.li.a.ble ^nrlay'bl sfat gvenilmez, inanlmaz. un.re.mit.ting ^nrmt'ng sfat srekli, aralksz. un.re.juit.ed ^nrkway'td sfat karlk grmeyen, karlksz.
unresponsive unrest
un.re.spon.sive ^nrspan'sv sfat tepki gstermeyen. un.rest ^nrest' isim 1. huzursuzluk, rahatszlk. 2. kargaa, kargaalk.
unrestrained
un.re.strict.ed ^nrstrk'td sfat snrsz, kstsz. un.right.eous ^nray's sfat haksz, adaletsiz. un.ripe ^nrayp' sfat ham, olmam. un.ri.valed ^nray'vld sfat 1. rakipsiz. 2. esiz. un.ri.valled ^nray'vld sfat, ngiliz ngilizcesi baknz unrivaled
unroll
1464
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
unruly
un.ru.ly ^nru'li sfat 1. ele avuca smaz, idaresi zor, zaptedilmez. 2. serke, azl.
un.said ^nsed' sfat sylenmemi, bahsedilmemi. un.sal.a.ble ^nsey'lbl sfat satlamaz. un.sat.is.fac.to.ry ^nstsfk'tri sfat yetersiz, tatmin etmeyen.
unsatisfied
un.sat.is.fied ^nst'sfayd sfat 1. denmemi. 2. memnun edilmemi; memnun kalmam; honutsuz. 3. tatminsiz kalm. 4. giderilmemi (phe, merak). 5. yerine getirilmemi (art).
unsavory
unscathed
unscientific unscrew
un.sci.en.tif.ic ^nsayntf'k sfat bilimsel olmayan. un.screw ^nskru' fiil 1. vidalarn karmak. 2. evirerek amak.
unscrupulous unseasonable
un.scru.pu.lous ^nskru'pyls sfat vicdansz. un.sea.son.a.ble ^nsi'znbl sfat mevsimsiz, zamansz, vakitsiz.
unseasoned
un.sea.soned ^nsi'znd sfat 1. baharatsz. 2. acemi, tecrbesiz: unseasoned worker acemi ii. 3. ya (tahta).
unseat unseaworthy
un.seat ^nsit' fiil 1. grevden almak. 2. attan drmek. un.sea.wor.thy ^nsi'wrdhi sfat denize kmaya elverisiz.
unseemly unseen
un.seem.ly ^nsim'li sfat yakksz, uygunsuz, irkin. un.seen ^nsin' sfat 1. gze grnmeyen. 2. grlmemi. 3. gizli.
unselfish
unsettle
un.set.tle ^nset'l fiil 1. huzurunu karmak, tedirgin etmek: The news of the uprising unsettled us.
1465
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ayaklanma hakkndaki haber huzurumuzu kard. 2. yerinden karmak: The earthjuake unsettled the statue in the park. Deprem parktaki heykeli yerinden kard. 3. bozmak: The war has unsettled our travel plans. Sava seyahat planlarmz bozdu. unsettled un.set.tled ^nset'ld sfat 1. tedirgin, huzursuz. 2. karklk iinde; kark: unsettled political situation kark siyasal durum. 3. kararlatrlmam, halledilmemi, askda: an unsettled matter halledilmemi bir sorun. 4. denmemi, kapanmam: unsettled debt denmemi bor. 5. deiken: unsettled weather deiken hava. 6. yerleik olmayan. 7. meskn olmayan: unsettled land meskn olmayan arazi. unshakable unsheathe unship un.shak.a.ble ^neyk'bl sfat sarslmaz, salam. un.sheathe ^nidh' fiil knndan karmak. un.ship ^np' fiil (unshipped, unshipping) gemiden indirmek, gemiden karmak. unshrinking unsightliness unsightly unskilful un.shrink.ing ^nrng'kng sfat geri ekilmez. un.sight.li.nessisim irkinlik. un.sight.ly ^nsayt'li sfat gze ho grnmeyen, irkin. un.skil.ful ^nskl'fl sfat, ngiliz ngilizcesi baknz unskillful unskilled un.skilled ^nskld' sfat 1. maharetsiz. 2. zel maharet istemeyen, kaba. unskillful un.skill.ful ^nskl'fl sfat maharetsiz, beceriksiz, acemi. unskillfully unsnap un.skill.ful.lyzarf beceriksizce, acemice. un.snap ^nsnp' fiil (unsnapped, unsnapping) ttn amak. unsociable un.so.cia.ble ^nso'bl sfat girgin olmayan, insanlardan uzak duran. unsocial un.so.cial ^nso'l sfat 1. girgin olmayan, insanlardan uzak duran. 2. toplumsal ilikileri engelleyen.
1466
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.so.phis.ti.cat.ed ^nsfs'tkeytd sfat 1. dnyadan pek haberi olmayan, saf ve tecrbesiz. 2. sade (bir slup). 3. basit (aygt).
unsound
un.sound ^nsaund' sfat 1. salam olmayan: unsound body salam olmayan vcut. unsound investment salam olmayan yatrm. 2. rk: unsound argument rk sav. 3. derme atma, rk: unsound structure derme atma yap. 4. blk prk, hafif (uyku).
un.spar.ing ^nsper'ng sfat 1. esirgemeyen. 2. bol, ok. un.spar.ing.lyzarf esirgemeden. un.speak.a.ble ^nspi'kbl sfat 1. ifade edilemez, tarifsiz. 2. aza alnmaz, ok kt.
unspoiled
unspoken unstable
un.spo.ken ^nspo'kn sfat sylenmemi; zmni. un.sta.ble ^nstey'bl sfat 1. salam olmayan; dengesiz; oynak. 2. istikrarsz; dengesiz. 3. kimya instabil, kararsz.
unsteady
un.stead.y ^nsted'i sfat 1. sabit olmayan, sallanan, oynak: unsteady table sabit olmayan masa. 2. titrek: unsteady hand titrek el. 3. deiken, gvenilmez: unsteady temperament deiken huy.
unstintingly unstop
un.stint.ing.ly ^nstn'tngli zarf esirgemeden. un.stop ^nstap' fiil (unstopped, unstopping) 1. tka veya kapan karmak. 2. amak.
unstrap
unstring
unstrung
un.strung ^nstr^ng' fiil baknz unstring sfat 1. telleri gevetilmi. 2. sinirleri bozuk, sinirli.
unsubstantial
unsuccessful
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.suit.a.ble ^nsu'tbl sfat uygunsuz, uygun olmayan. un.sur.passed ^nsrpst' sfat esiz, emsalsiz. un.sus.pect.ed ^nsspek'td sfat 1. kukulanlmayan, phelenilmeyen. 2. var olduu bilinmeyen.
unsuspecting
unsystematic untangle
un.sys.tem.at.ic ^nsstmt'k sfat sistemsiz. un.tan.gle ^ntng'gl fiil (kark bir eyi) amak, zmek.
untenable
unthinkable
unthinking
unthinkingly untidily untidiness untidy untie Until when ...? until when
un.think.ing.lyzarf dnmeden. un.ti.di.lyzarf dzensizce. un.ti.di.nessisim dzensizlik. un.ti.dy ^ntay'di sfat dzensiz, dank. un.tie ^ntay' fiil zmek, amak. Ne zamana kadar ...? o zamana kadar: He will come on 7 January, until when I advise you just to be patient. O 3 Ocak'ta gelecek. O zamana kadar sadece sabretmeni tavsiye ederim.
Ne zamana kadar? un.til ^ntl' edat, bala -e kadar, -e dein, -e dek. un.time.ly ^ntaym'li sfat zamansz, vakitsiz, mevsimsiz. zarf mevsimsizce, uygunsuz zamanda.
untiring untold
un.tir.ing ^ntay'rng sfat yorulmak bilmez. un.told ^ntold' sfat 1. hesapsz, saysz. 2. anlatlmam.
untoward
1468
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
untroubled
untrue
untrustworthy untruthful
un.trust.wor.thy ^ntr^st'wrdhi sfat gvenilmez, dnek. un.truth.ful ^ntruth'fl sfat 1. yalan, uydurma. 2. yalanc.
-e alk olmayan. un.used ^nyuzd' sfat kullanlmam. un.u.su.al ^nyu'quwl sfat 1. grlmedik, nadir, ender. 2. acayip, tuhaf, anormal. 3. allmam, yadrganan. 4. mstesna, olaanst.
unutterable
un.ut.ter.a.blyzarf anlatlamayacak derecede. un.var.nished ^nvar'nt sfat 1. cilasz. 2. sssz. un.veil ^nveyl' fiil 1. rtsn amak. 2. ortaya karmak.
unvoiced
un.want.ed ^nw^n'td sfat istenilmeyen. un.war.rant.ed ^nwr'ntd sfat haksz, zrsz. un.war.y ^nwer'i sfat uyank olmayan, gafil, dikkatsiz, tedbirsiz.
unwelcome
un.wel.come ^nwel'km sfat 1. naho, tatsz: unwelcome news tatsz haber. 2. ho karlanmayan, istenmeyen: unwelcome guest istenmeyen misafir.
unwell
un.well ^nwel' sfat rahatsz, hasta: I feel unwell today. Bugn kendimi iyi hissetmiyorum.
unwholesome
un.whole.some ^nhol'sm sfat (ahlaki, salksal veya ruhsal adan) zararl, zarar verici.
1469
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
un.wield.y ^nwil'di sfat 1. tanmas zor; lenduha gibi; hantal. 2. uygulanmas zor. 3. ynetilmesi zor.
unwilling
un.will.ing ^nwl'ng sfat 1. hevessiz, isteksiz, gnlsz. 2. boyun emeyen, inat, kafasnn dikine giden.
unwillingly unwillingness
unwind
un.wind ^nwaynd' fiil (unwound) 1. (sarl bir eyi) zmek, amak; (sarl bir ey) zlmek, almak. 2. dinlenmek, yorgunluunu gidermek.
un.wise ^nwayz' sfat 1. aklsz. 2. aklszca. un.wise.lyzarf aklszca. un.wit.ting ^nwt'ng sfat 1. farknda olmayan. 2. kastsz.
unwittingly unwrap
un.wit.ting.lyzarf bilmeyerek, farknda olmadan. un.wrap ^nrp' fiil (unwrapped, unwrapping) zmek, amak; zlmek, almak.
rf ve det hukuku. un.writ.ten ^nrt'n sfat yazlmam. un.yield.ing ^nyil'dng sfat 1. sert. 2. boyun emez, direngen. 3. yol vermez.
unzip
up a tree up and about up and around up in the air up the creek up to date up to one's ears in work up to scratch up to snuff up to the elbows
g durumda. konuma dili hastalktan kurtulmu, ayaa kalkm. konuma dili hastalktan kurtulmu, ayaa kalkm. karar verilmemi; sonu henz belli olmam. konuma dili zor durumda. gnmze uygun, ada; modaya uygun. fazla megul. konuma dili iyi durumda. iyi; makbul. ok megul, ii bandan akn.
1470
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
up ^p zarf 1. yukar, yukarya; yukarda: go up yukar/yukarya gitmek. Hold your hand up. Elini yukarda tut. 2. to -e kadar: The school will accept up to one hundred new students this year. Bu yl okul yz kadar yeni renci kabul edecek. 3. daha nemli bir yere veya kuzeyde bir yere: He has gone up to the governor's mansion. Valinin konana gitti. Many Americans go up to Canada to shop. Birok Amerikal alveri etmek iin Kanada'ya gidiyor. 4. daha nemli bir yerde veya kuzeyde: He's living up in the center of town. O kasabann merkezinde yayor. He works up at the Ministry of Justice. O Adalet Bakanlnda alyor. He's an American working up in Canada. O Kanada'da alan bir Amerikal. 5. dik: Hold your head up. Kafan dik tut. 6. sonuna kadar, tamamen: use up tamamen tketmek. dry up tamamen kurumak. 7. Konuma dilinde ounlukla anlam deitirmeden fiillere eklenir: clean up temizlemek. wash up ykanmak. 8. to yanna: go up to someone birinin yanna gitmek. Move the chair up to the table. Sandalyeyi masaya yaklatr. 9. sz konusu olan veya konuann bulunduu yere: Bring the books up to my house. Kitaplar evime getir. edat 1. yukarsna; yukarsnda: go up a hill tepeye kmak. climb up a tree aaca trmanmak. 2. from -in ilerisinde: We live up from the mosjue. Caminin ilerisinde oturuyoruz. sfat COLOR>
up-and-coming
up-and-up ^p'n^p' isim baknz be on the up-and-up up.beat ^p'bit sfat, konuma dili iyimser. up.braid ^pbreyd' fiil azarlamak. up.bring.ing ^p'brngng isim yetime, terbiye.
1471
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
up.coun.try ^p'k^ntri sfat, konuma dili sahilden uzak. zarf i kesimlere doru.
update
upend
upgrade
up.grade ^p'greyd isim 1. yoku. 2. bir rn daha yksek performans zelliklerine sahip yeni bir rn ile deitirerek bir sistemin performansn artrma. fiil gelitirmek. zarf yoku yukar.
upheaval
up.heav.al ^phi'vl isim 1. karklk, kargaa; ayaklanma; devrim. 2. byk ve ani deiiklik. 3. jeoloji yerkabuunun kabarmas.
uphill
up.hill ^p'hl' zarf yoku yukar. sfat 1. yukarya giden. 2. g, etin, zahmetli: uphill struggle g bir mcadele.
uphold
up.hold ^phold' fiil (upheld) 1. yukar kaldrmak. 2. tutmak, tarafn tutmak, desteklemek. 3. onaylamak, tasdik etmek.
upholster
up.hol.ster ^phol'str fiil 1. (koltuk v.b.'ni) snger v.b. ile doldurup kumala kaplamak. 2. demek. 3. donatmak.
upholsterer upholstery
upkeep uplift
up.keep ^p'kip isim 1. bakm. 2. bakm masraf. up.lift ^plft' fiil 1. ykseltmek, yukar kaldrmak. 2. yceltmek. 3. kalkndrmak. isim 1. ykseltme. 2. yceltme. 3. kalkndrma.
upmost Upon my life! upon upper case upper class upper crust
up.most ^p'most sfat en yukar, en yukarki, en st. Allah akna! up.on pan' edat baknz on byk harf, majskl. zenginler snf. 2. sosyoekonomik stnl olan snf. konuma dili st tabaka, yukar snf, yksek tabaka.
1472
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
stnlk. baknz Burkina Faso up.per ^p'r sfat st, stteki, yukardaki: upper berth (tren veya vapurda) st yatak. upper deck st gverte. isim ayakkab yz.
uppercut
uppermost
up.per.most ^p'rmost sfat 1. en st, en yukardaki. 2. ilk srada olan, en bata gelen.
uppity
up.pi.ty ^p'ti sfat, konuma dili (kendini bir ey zannettiinden dolay) kstah; haddini bilmez.
upright
up.right ^p'rayt sfat 1. dikey, dik. 2. drst, doru. zarf dik, dimdik. isim direk.
up.roar ^p'rr isim grlt, velvele, amata, curcuna. up.roar.i.oussfat grltl, curcunal. up.root ^prut' fiil 1. kknden skmek. 2. (birini) oturduu yerden veya evresinden ayrmak. 3. yok etmek.
hayattaki ini klar. iyi bir durum veya ii bozmak, bir uval inciri berbat etmek.
upset
up.set ^pset' fiil (upset, upsetting) 1. devirmek: upset a vase vazoyu devirmek. 2. bozmak, altst etmek: upset a plan plan bozmak. 3. (favori rakibi) yenmek. 4. (mideyi) bozmak. 5. zmek; sinirlendirmek: News of the accident has upset him. Kaza hakkndaki haber onu zd. 6. alabora etmek: The storm upset the boat. Frtna sandal alabora etti. sfat 1. devrilmi. 2. altst olmu, bozulmu. 3. zntl, zgn; sinirli. 4. bozulmu, bozuk (mide). isim 1. devrilme. 2. altst olma. 3. beklenmedik yenilgi.
upshot upside-down
up.shot ^p'at isim sonu, netice. up.side-down ^psayd.daun' sfat 1. tepetaklak duran, ba aa duran. 2. altst. zarf tepetaklak, baaa.
1473
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
up.stairs ^p'sterz' zarf yukarya, st kata; yukarda, st katta. sfat 1. yukardaki, st kattaki. 2. st kata ait. isim st kat.
upstanding upstart
up.stand.ing ^pstn'dng sfat 1. doru, drst. 2. dik. up.start ^p'start isim, sfat tredi, sonradan grme, zpkt.
upstream
up.stream ^p'strm' zarf 1. akntya kar, ak yukar. 2. rman yukar ksmna doru. sfat rman yukarsndaki.
up.surge ^p'src isim (ani ve hzl) art. up.swing ^p'swng isim art, artma. up.take ^p'teyk isim baknz quick on the uptake up.tight ^p'tayt' sfat 1. sinirli. 2. telal. 3. biimci, tutucu.
uptown
up.town ^p'taun' zarf kent merkezinin dnda. sfat kent merkezinin dndaki. isim kent merkezinin d.
upturn
up.turn ^p'trn isim ykselme, iyiye doru gitme, dzelme: an upturn in the economy ekonomide bir dzelme.
upward upwards of
up.ward ^p'wrd zarf yukar doru, yukar, yukarya. -den daha fazla, -den yukar, -in stnde. 2. yaklak olarak, -e yakn, civarnda.
up.wards ^p'wrdz zarf yukar doru, yukar, yukarya. u.ra.ni.um yrey'niym isim, kimya uranyum. kent yenileme. kent toplumbilimi. kentin dzensiz yaylmas. ur.ban r'bn sfat kentsel, kente ait; kentte bulunan; kentte oturan.
urbane urbanise
ur.bane rbeyn' sfat nazik, ince, kibar, grgl. ur.ban.ise r'bnayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz urbanize
urbanism urbanist
ur.ban.ism r'bnzm isim urbanizm. ur.ban.ist r'bnst isim urbanist, kentilik uzman.
1474
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
urbanization
ur.ban.ize r'bnayz fiil kentletirmek, ehirletirmek. ur.ban.ol.o.gist rbnal'cst isim kentbilimci. ur.ban.ol.o.gy rbnal'ci isim kentbilim. ur.chin r'n isim afacan. Ur.du r'du isim, sfat Urduca. u.re.a yri'y isim, biyokimya re. u.re.mi.a yri'miy isim, tbbi remi. u.re.ter yri'tr isim, anatomi sidik borusu. u.re.thra yri'thr isim, anatomi (urethras/urethrae) idrar yolu, sidikyolu, siyek.
urethritis
u.re.thri.tis yrthray'ts isim, tbbi (urethritides) sidikyolu yangs, idrar yolu iltihab.
urge
urge rc fiil 1. (szlerle) (birine/bir hayvana) (bir ey) yaptrmaya almak: She urged them not to go to Konya. Onlar Konya'ya gitmekten vazgeirmeye alt. Do not urge him to stay! Ona sakn kalmas iin srar etme! She then began to urge them to stay. O zaman onlara kaln diye tutturdu. 2. on (bir aletle) (bir hayvan) harekete geirmek veya hzlandrmak: Urge it on with your whip. Krbacnla onu hzlandr. 3. (on/upon) vurgulamak, zerinde durmak: Fikret urged on them the need for economy. Fikret onlara tasarruf etme gereini vurgulad. isim iddetli arzu, tutku; itki.
ur.gen.cy r'cnsi isim 1. acele, ivedilik. 2. nem. ur.gent r'cnt sfat 1. acil, ivedi. 2. srar eden. ur.gent.lyzarf 1. aceleyle, ivedilikle. 2. srarla. rik asit. u.ric yr'k sfat idrara ait, rik. u.ri.nal yr'nl isim 1. pisuar. 2. idrar kab, rdek. anatomi sidiktorbas, idrar torbas.
1475
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sidikyolu hastal. u.ri.nar.y yr'neri sfat idrara ait. isim idrar kab, rdek.
u.ri.nate yr'neyt fiil iemek. u.rine yr'n isim idrar, sidik. urn rn isim 1. ayakl vazo. 2. kupa. 3. lnn kllerinin sakland kap. 4. semaver.
u.rol.o.gy yral'ci isim, tbbi roloqi. U.ru.guay yr'gway, yr'gwey isim Uruguay. isim Uruguayl. sfat 1. Uruguay, Uruguay'a zg. 2. Uruguayl.
us usable usage
us ^s zamir bize; bizi. us.a.ble yu'zbl sfat kullanlabilir, elverili. us.age yu'sc isim 1. kullan, kullanm, kullanma. 2. (bir szcn) kullanl biimi. 3. grenek, det.
kfr etmek. use yuz fiil 1. kullanmak: He used the money to buy a new sailboat. Paray yeni bir yelkenli almak iin kulland. 2. tketmek, kullanmak: We used two bars of soap last week. Geen hafta iki kalp sabun tkettik. 3. (birini) kullanmak, smrmek, istismar etmek: They used her for their own ends. Onu kendi amalarna ulamak iin kullandlar. 4. davranmak: She uses people badly. nsanlara kt davranyor. 5. (sigara, iki v.b.'ni) imek, kullanmak: She's using drugs. Uyuturucu kullanyor. 6. up tketmek, harcamak. 7. to Gemi zaman ekiyle kullanlr. Geni zamann hikyesini gsterir: He used to go there every week. Eskiden her hafta oraya giderdi. He used to be a farmer. Eskiden iftiydi. isim 1. kullanma, kullanm. 2. kullanma hakk: He has the use of a car belonging to his company. (yus) irketine ait arabay kullanma hakk var. 3. yarar, fayda: There is no use in your arguing
1476
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
with him; he won't change his mind. Onunla tartmann yarar yok; fikrini deitirmeyecek. 4. alk, det. used used yuzd sfat 1. kullanlm; elden dme, eski: He sells used books. Eski kitap satyor. I don't want a used car. Kullanlm araba istemem. 2. to -e alk, -e alkn: I'm used to it. Ona alm. useful useless user-friendly use.ful yus'fl sfat yararl, faydal. use.less yus'ls sfat yararsz, faydasz. us.er-friend.ly yu'zr.frendli sfat, konuma dili kullanlmas kolay: a user-friendly computer program kullanlmas kolay olan bir bilgisayar program. usher ush.er ^'r isim 1. terifat. 2. (kilise veya tiyatroda) yer gsteren kimse. fiil 1. in ieri getirmek. 2. yerini gstermek: The waiter ushered them to their seats. Garson onlara yerlerini gsterdi. 3. balatmak, amak: usher in a new age yeni bir a amak. usual u.su.al yu'quwl sfat 1. allm, mutat. 2. olaan, her zamanki. usurer usurp u.su.rer yu'qrr isim tefeci. u.surp yuzrp', yusrp' fiil gaspetmek, zorla almak, el koymak. usurper usury utensil uterus utilise utilitarian u.surp.erisim gaspeden kimse. u.su.ry yu'qri isim 1. ar yksek faiz. 2. tefecilik. u.ten.sil yuten'sl isim 1. kap. 2. alet. u.ter.us yu'trs isim (uteri) rahim, dlyata. u.til.ise yu'tlayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz utilize u.til.i.tar.i.an yutlter'iyn sfat faydac, yararc. isim faydac kimse. utilitarianism u.til.i.tar.i.an.ism yutlter'iynzm isim, felsefe faydaclk, yararclk. utility pole utility room elektrik direi. kalorifer dairesi; amar odas; sandk odas.
1477
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
u.til.i.ty yutl'ti isim 1. yarar, fayda, ie yararlk. 2. kamu hizmet kuruluu (elektrik irketi, telefon irketi v.b.). 3. felsefe ounluun mutluluk ve kar.
utilization utilize
u.til.iza.tionisim kullanm, yararlanma. u.til.ize yu'tlayz fiil kullanmak, yararlanmak, istifade etmek.
utmost
utopia
utopian
utter
ut.ter ^t'r fiil 1. sylemek, dile getirmek. 2. (lk v.b.'ni) atmak, basmak, koparmak. 3. (inilti, ses) karmak.
utterance
ut.ter.ance ^t'rns isim 1. sz syleme. 2. ifade, syleyi. 3. (inilti, ses) karma. 4. sz; ses.
U-turn yu'trn isim 1. U dn. 2. geriye dn. u.vu.la yu'vyl isim, anatomi (uvulas/uvulae) kkdil. Uz.beg z'beg isim, sfat baknz Uzbek Uz.bek z'bek isim (Uzbeks/Uzbek) 1. zbek. 2. zbeke. sfat 1. zbek. 2. zbeke.
Uz.bek.i.stan zbek'stn isim zbekistan. V neck vi' nek V eklindeki yaka, V yaka. Vksaltma velocity volt V.I.P. vi'ay'pi' ksaltma very important person . V.P. vi'pi' ksaltma Vice President V-0 vi'yeyt' otomotiv V eklinde sekiz silindirli motor. va.can.cy vey'knsi isim 1. boluk. 2. bo yer. 3. (otel, pansiyon v.b.'nde) bo oda. 4. bo olan memuriyet v.b.; bo/ak kadro.
vacant lot
(ehirde) bo arsa.
1478
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
va.cant vey'knt sfat 1. bo: a vacant apartment bo daire. 2. ak (i). 3. dalgn, bo (bak). 4. bo, yaplacak i olmayan: vacant hours bo saatler.
vacate
vacation
vac.ci.nate vk'sneyt fiil alamak, a yapmak. vac.ci.na.tion vksney'n isim 1. a. 2. alama. vac.cine vk'sn, vksin' isim a. vac.il.late vs'leyt fiil tereddt etmek, bocalamak, kararsz olmak.
vacuous vacuum bottle vacuum cleaner vacuum concrete vacuum flask vacuum pump vacuum tube vacuum
vac.u.ous vk'yuws sfat 1. bo. 2. aptal. 3. anlamsz. termos. elektrik sprgesi. vakumlu beton. termos. boluk pompas, boalta. elektrik radyo lambas. vac.u.um vk'yuwm, vk'yum isim (vacuums/vacua) boluk, vakum. fiil, konuma dili elektrik sprgesiyle temizlemek.
vacuum-pack.edsfat vakumlanp paketlenmi. vag.a.bond vg'band sfat, isim serseri, avare. va.gar.y vger'i, vey'gri isim kapris, garip davran. va.gi.na vcay'n isim, anatomi (vaginas/vaginae) dlyolu, vajina.
vaginal vagrant
vag.i.nal vc'nl sfat dlyoluna ait, vaqinal. va.grant vey'grnt sfat, isim 1. bota gezen. 2. yersiz yurtsuz, serseri.
vague veyg sfat belirsiz, bulank, pheli. vague.lyzarf belli belirsiz. vague.nessisim belirsizlik.
1479
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vain veyn sfat 1. kibirli, kendini beenmi. 2. bo, nafile: a vain hope bo umut.
vainglory
vain.lyzarf bouna, bo yere. vale veyl isim vadi. va.lence vey'lns isim, kimya valans, deerlik. yafa, yafa protakal. Va.len.cia vlen' isim yafa, yafa portakal. va.len.cy vey'lnsi isim, kimya valans, deerlik. val.en.tine vl'ntayn isim 1. on drt ubata kendisine kart gnderilen veya hediye verilen sevgili. 2. on drt ubatta sevgiliye gnderilen kart veya hediye.
(on drt ubata rastlayan) Sevgililer Gn. va.le.ri.an vlr'iyn isim kediotu. val.et vl't, vl'ey isim uak, erkek oda hizmetisi. val.iant vl'ynt sfat yiit, cesur. val.id vl'd sfat 1. geerli: valid passport geerli pasaport. 2. doru, salam: valid evidence salam kant. 3. yasal, meru: valid heir yasal miras.
validate
validity
va.lid.i.ty vld'ti isim 1. geerlilik, geerlik. 2. salamlk, doruluk. 3. yasallk, yasaya uygunluk.
validness
val.id.ness vl'dns isim 1. geerlilik, geerlik. 2. salamlk, doruluk. 3. yasallk, yasaya uygunluk.
va.lise vlis' isim valiz, kk bavul. val.ley vl'i isim vadi. va.lo.ne.a vlo'niy isim baknz valonia palamutmeesi. va.lo.ni.a vlo'niy isim (palamutmeesinin) kurutulmu palamut ykskleri/kadehleri, palamut.
valor valorous
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
val.our vl'r isim, ngiliz ngilizcesi baknz valor val.u.a.ble vl'yuwbl, vl'ybl sfat deerli, kymetli. isim, oul kymetli eyler; mcevherat.
deer yargs. deer dizgesi/sistemi. val.ue vl'yu isim 1. deer, kymet: the value of money parann deeri. 2. nem: the value of rest dinlenmenin nemi. 3. deer: ethical values ahlaki deerler. fiil 1. deer bimek. 2. deer vermek.
katma deer vergisi. valve vlv isim 1. valf, supap. 2. anatomi kapakk, kapack.
vamoose
vamose
vamp vmp isim saya. vam.pire vm'payr isim vampir. van vn isim 1. minibs. 2. karavan. 3. ngiliz ngilizcesi furgon.
van.dal vn'dl isim vandal. van.dal.ismisim vandallk, vandalizm. vane veyn isim 1. yelkovan, rzgr frlda, frldak. 2. yeldeirmeni kanad. 3. pervane kanad.
vanguard vanilla bean vanilla extract vanilla vanillin vanish into thin air vanish without a trace vanish
van.guard vn'gard isim, askeri nc kta, nc. vanilya tohumu. vanilya esans. va.nil.la vnl' isim vanilya. va.nil.lin vnl'n isim vanilin. srra kadem basmak. srra kadem basmak. van.ish vn' fiil 1. gzden kaybolmak. 2. ortadan kaybolmak, kayplara karmak. 3. yok olmak, tarihe karmak.
1481
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
makyaj antas. van.i.ty vn'ti isim 1. kibir, kendini beenmilik. 2. bo ey, abes ey, beyhudelik.
vanquish
iyi bir seyretme yeri. van.tage vn'tc isim 1. iyi bir seyretme yeri. 2. avantajl durum/mevki. 3. avantaq.
vapid
vap.id vp'd, vey'pd sfat 1. canllktan yoksun, cansz, snk, donuk, ruhsuz; bo, anlamsz. 2. tatsz, yavan.
vapor vaporise
va.por vey'pr isim buhar, buu; duman. va.por.ise vey'prayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz vaporize
va.por.iza.tionisim buharlatrma; buharlama. va.por.ize vey'prayz fiil buharlatrmak; buharlamak. va.por.iz.er vey'prayzr isim buharlatrc, buulatrc.
va.pour vey'pr isim, ngiliz ngilizcesi baknz vapor variabilityisim deikenlik. var.i.a.ble ver'iybl sfat 1. deiken. 2. kararsz. isim 1. deiken ey. 2. matematik deiken.
variance
variant
var.i.ant ver'iynt sfat farkl, deiik. isim deiik biim, baka ekil.
variation
var.i.a.tion veriyey'n isim 1. deime; deiiklik. 2. deiim; fark. 3. mzik eitleme, varyasyon.
var.i.cose ver'kos sfat varisli (damar). var.i.co.sis verko'ss isim, tbbi (varicoses) varis. var.ied ver'id sfat 1. eitli, trl. 2. deiik. var.i.e.gat.ed ver'iygeytd, ver'geytd sfat 1. renk renk, ebruli, alaca. 2. eitli.
variety show
varyete.
1482
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
various
var.i.ous ver'iys sfat eitli, trl, muhtelif: for various reasons eitli nedenlerden dolay.
varmint
varnish varsity
var.nish var'n isim vernik. fiil verniklemek. var.si.ty var'sti isim, spor (okul veya niversitede) birinci takm, en iyi takm: He's made the varsity. Birinci takma girdi.
vary
var.y ver'i fiil 1. deimek; deitirmek: The temperature of the house varies between eighteen and twenty degrees. Evin scakl on sekiz ile yirmi derece arasnda deiiyor. He never varies his habits. Alkanlklarn hi deitirmez. 2. from -den ayrlmak, - den farkl olmak. 3. eitlemek, eitlendirmek.
vase veys, veyz, vaz isim vazo. Vas.e.line vs'lin isim _ticari marka_ vazelin. vas.sal vs'l isim 1. vasal. 2. tebaa. 3. kul, kle. sfat kle gibi.
vast
vastly vastness
vast.lyzarf ok. vast.nessisim 1. byk genilik; enginlik. 2. byklk; okluk. 3. ok geni/usuz bucaksz arazi veya blge; (denizde) enginlik.
VAT
Vatikan Devleti. Vat.i.can vt'kn, vd'kn isim baknz Vatican City the Vatican
vaudeville
1483
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vault vlt isim 1. tonoz. 2. mahzen. 3. kasa. 4. (yeraltnda) kemerli mezar odas. fiil 1. tonozla rtmek. 2. kemer yapmak.
spor atlama beygiri. vaunt vnt fiil vnmek; vmek. veal vil isim 1. st danas; dana eti, dana. 2. buza; dana.
vector
veep
veer round veer vegetable dye vegetable garden vegetable kingdom vegetable marrow vegetable oil vegetable
denizcilikle ilgili dnp aksi yne gitmek. veer vr fiil dnmek, sapmak; dndrmek. bitkisel boya. bostan, sebze bahesi. bitkiler lemi. sakzkaba, kabak. bitkisel ya, nebati ya. veg.e.ta.ble vec'tbl, vec'tbl isim 1. sebze. 2. bitki, nebat. sfat bitkisel, nebati.
vegetarian
vegetarianism vegetate
veg.e.tar.i.an.ismisim veqetaryenlik, etyemezlik. veg.e.tate vec'teyt fiil ot gibi yaamak, kuru ve anlamsz bir hayat srmek.
veg.e.ta.tion vectey'n isim bitkiler. ve.he.menceisim 1. iddet, hiddet. 2. atelilik. ve.he.ment vi'ymnt, vi'hmnt sfat 1. iddetli, hiddetli: a vehement protest iddetli protesto. 2. ateli: a vehement speaker ateli konumac.
vehicle veil
ve.hi.cle vi'ykl isim ara, tat, vasta. veil veyl isim 1. pee, yamak: She raised her veil. Peesini at. 2. rt, perde: a veil of dust toz perdesi. a veil of secrecy gizlilik perdesi. 3. maske: He pursues his
1484
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
self-interests behind a veil of charity. Hayrseverlik maskesi altnda kendi karlarn kolluyor. fiil 1. pee ile rtmek. 2. gizlemek, saklamak, maskelemek. vein vein veyn isim 1. damar, toplardamar. 2. tarz, ekil: He continued in this vein for at least an hour. En az bir saat boyunca bu ekilde konumaya devam etti. 3. e, unsur: There's a vein of pessimism in that book. O kitapta bir ktmserlik var. velleity velocity velvet vel.le.i.ty vli'yti isim istemseme. ve.loc.i.ty vlas'ti isim hz, srat. vel.vet vel'vt isim kadife. sfat 1. kadife; kadife kapl. 2. kadifemsi, kadife gibi. venal vend vender vendetta vending machine vendor veneer ve.nal vi'nl sfat rvet yiyen, satn alnr. vend vend fiil satmak. venderisim satc. ven.det.ta vendet' isim kan davas. (para ile alan) sat otomat. ven.dorisim satc. ve.neer vnr' fiil aa kaplama ile kaplamak. isim kaplama tahtas. veneering venerable ve.neer.ingisim kaplama. ven.er.a.ble ven'rbl sfat 1. saygdeer, muhterem. 2. kutsal, huu uyandran. venerate ven.er.ate ven'reyt fiil 1. ok sayg duymak/beslemek. 2. kutsal saymak. 3. (bir hareketle) -e saygsn gstermek. venereal ve.ne.re.al vnr'iyl sfat zhrevi: venereal disease zhrevi hastalk. Venetian blind Venetian sumac Venetian jaluzi. boyac suma, kotinus. Ve.ne.tian vni'n sfat baknz Venetian blind Venetian sumac Venezuela Ven.e.zu.e.la venzwey'l isim Venezuela.
1485
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vengeance vengeful
ven.geance ven'cns isim intikam, . venge.ful venc'fl sfat 1. intikamc, intikam peinde olan. 2. intikam isteinden kaynaklanan.
venial
venison
venom venomous
ven.om ven'm isim ylan veya akrep zehiri, a. ven.om.oussfat 1. zehirli. 2. ok zararl, zehirli, zehir saan. 3. zehir saan; kin dolu; nefret dolu.
(shhi tesisata ait) havalk, hava borusu. vent vent isim 1. hava menfezi. 2. (gaz veya svnn giri kn salayan) delik. 3. yrtma. fiil 1. -de hava menfezi amak. 2. (gaz veya svnn giri kn salamak iin) delik amak. 3. on (fke, hn v.b.'ni) den karmak: Don't vent your anger on me! fkeni benden karma! 4. da vurmak, belli etmek, gstermek: He never vents his anger in public. fkesini herkesin iinde asla belli etmez.
ventilate ventilating brick ventilation shaft ventilation ventilator ventricle ventriloquism ventriloquist venture
ven.ti.late ven'tleyt fiil havalandrmak. delikli tula. havalandrma kuyusu. ven.ti.la.tionisim havalandrma, vantilasyon. ven.ti.la.torisim vantilatr, havalandrma aygt. ven.tri.cle ven'trkl isim, anatomi karnck. ven.tril.o.juism ventrl'kwzm isim vantrilokluk. ven.tril.o.juistisim vantrilok. ven.ture ven'r isim 1. tehlikeli i, tehlikeli giriim. 2. ans ii. 3. ticaret teebbs, giriim: joint venture ortak giriim. fiil 1. tehlikeye atmak: venture one's life hayatn tehlikeye atmak. 2. gze almak: venture a
1486
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
beating daya gze almak. 3. cret etmek: venture an objection itiraza cret etmek. venturesome ven.ture.somesfat 1. cretli, atak, atlgan. 2. rizikolu, riskli. venue ven.ue ven'yu isim 1. toplant yeri. 2. mahkeme yeri. 3. olay yeri. Venus Ve.nus vi'ns isim 1. mitoloji Vens. 2. gkbilim obanyldz, ulpan, Zhre. venus's-flytrap ve.nus's-fly.trap vi'nsz.flay'trp isim, botanik (venus's-flytraps) sinekkapan. veracity ve.rac.i.ty vrs'ti isim 1. drstlk, doruluk. 2. gereklik, doruluk. veranda ve.ran.da vrn'd isim veranda, hayat (st kapal, yan ak ve evin bir cephesinde boydan boya uzanan balkon). verb verbal noun verbal verb vrb isim, dilbilgisi fiil. isimfiil. ver.bal vr'bl sfat 1. szl: verbal contract szl anlama. 2. kelimesi kelimesine, harfi harfine: verbal translation harfi harfine eviri. 3. dilbilgisi fiile ait, fiil trnden. verbalise ver.bal.ise vr'blayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz verbalize verbalize verbally verbatim ver.bal.ize vr'blayz fiil szle ifade etmek. ver.bal.lyzarf szl olarak, azdan. ver.ba.tim vrbey'tm zarf kelimesi kelimesine, aynen, harfi harfine. sfat kelimesi kelimesine yaplm, tam. verbena verbiage verbose ver.be.na vrbi'n isim mineiei, mine. ver.bi.age vr'biyc isim laf kalabal. ver.bose vrbos' sfat 1. fazlasyla uzun konuan veya yazan. 2. gerekenden ok fazla szle ifade edilen. verbosity ver.bos.i.ty vrbas'ti isim fazlasyla uzun ifade, konuma veya yazma; laf kalabal.
1487
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
verdict
verdigris
verge
verge vrc isim 1. snr, kenar: on the verge of a cliff uurumun kenarnda. 2. eik: on the verge of war savan eiinde. on the verge of insanity deliliin eiinde. I was on the verge of leaving when he arrived. O geldiinde ben gitmek zereydim. She is on the verge of accepting our job offer. teklifimizi kabul etmek zere. We were on the verge of colliding. Az daha arpacaktk.
verifiable verification
verify
ver.i.ta.ble ver'tbl sfat gerek, hakiki. ver.mi.cel.li vrmsel'i, vrmel'i isim tel ehriye. ver.mil.ion vrml'yn isim 1. al renk, kzl. 2. slen. sfat al, kzl. fiil slen srmek.
vermin
ver.min vr'mn isim, oul 1. haarat. 2. fareler; sanlar. 3. haarat, aalk ve zararl kimseler.
vermouth vernacular
ver.mouth vrmuth' isim vermut. ver.nac.u.lar vrnk'ylr isim 1. konuma dili. 2. anadili. 3. yaayan dil. 4. az, lehe, dil. sfat 1. konuma diline ait; konuulan (dil). 2. anadilinin kullanld; anadilinde yazlan veya sylenen. 3. konuma dilinde kullanlan.
vernal equinox
vernal
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ver.sa.tile vr'stl sfat 1. elinden her i gelen. 2. birok ie uygun (alet, makine). 3. ok ynl.
verse
verse vrs isim 1. dize, msra: the first three verses of the poem iirin ilk dizesi. 2. kouk, nazm: in verse rather than in prose dzyazdan ziyade kouk olarak. 3. ayet: a verse from the Koran Kuran'dan bir ayet.
versify
ver.si.fy vr'sfay fiil 1. iir haline koymak. 2. iir ile ifade etmek. 3. iir yazmak.
version
ver.sion vr'qn, ver'n isim 1. yorum, anlat: This version of what was said in the meeting is incorrect. Toplantda sylenenlerin bu yorumu yanl. 2. eviri, tercme: the English version of that book o kitabn ngilizce evirisi. 3. biim, versiyon: A new version of this word- processing program recently came on the market. Son zamanlarda bu kelime ilem programnn yeni bir versiyonu piyasaya kt.
vertebra
vertebrate
vertical
ver.ti.cal vr'tkl sfat dey, dikey. isim 1. dey doru. 2. dey dzlem.
vertigo
verve vrv isim canllk. ngiliz ngilizcesi Tamam! Very good, sir! Tamam, efendim.
very
ver.y ver'i zarf 1. ok, pek, gayet: very good ok iyi. very warm pek scak. He speaks English very well. ngilizceyi gayet iyi konuuyor. 2. tam: You just said the very opposite. Demin bunun tam tersini syledin.
1489
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
We have the very same table: Bizde o masann ayn var. He used the very same words. Ayn szckleri kulland. 3. en: Give me the very best! Bana en iyisini ver! I did my very best. Elimden gelen her eyi yaptm. sfat He lives in the very center of the town. ehrin tam gbeinde oturuyor. That's the very thing I'm looking for. Tam aradm ey o. At that very moment she was preparing to leave. Tam o anda gitmeye hazrlanyordu. That day he sat in this very chair! O gn ite bu sandalyede oturdu! The very idea of it thrilled them. Dncesi bile yreklerini hoplatyordu. Niteledii szc vurgulamak iin kullanlr: vessel ves.sel ves'l isim 1. kap, tas. 2. tekne, gemi. 3. anatomi damar: blood vessel kan damar. vest vest vest isim 1. yelek. 2. ngiliz ngilizcesi atlet fanilas, atlet. fiil 1. with (yetki, hak v.b.'ni) vermek. 2. in -e vermek: The Constitution vests legislative power in the Grand National Assembly. Anayasa yasama yetkisini Byk Millet Meclisi'ne veriyor. vested interest vestibule kazanlm hak. 2. kar. ves.ti.bule ves'tbyul isim 1. giri, antre. 2. vagonlar arasndaki kapal geit. vestige vestment vestry ves.tige ves'tc isim iz, eser, iaret. vest.ment vest'mnt isim 1. resmi elbise. 2. cppe. ves.try ves'tri isim 1. giyinme odas. 2. (baz kiliselerde) ynetim kurulu. vet. veteran vet.ksaltma veteran veterinarian veterinary vet.er.an vet'rn isim 1. eski asker, eski muharip, gazi. 2. (belirli bir alanda) ok tecrbeli kimse. sfat ok tecrbeli. veterinarian veto power veto vet.er.i.nar.i.an vetrner'iyn isim veteriner, baytar. veto hakk. ve.to vi'to isim veto. fiil veto etmek.
1490
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vex veks fiil cann skmak, sinirlendirmek, kzdrmak. vex.a.tionisim 1. sinirlenme, kzma. 2. sinirlendirici ey, aksilik, sknt.
vex.a.tioussfat sinirlendirici, can skc. uakla. vi.a vay', viy' edat yolu ile, -den geerek, zerinden. vi.a.ble vay'bl sfat 1. yaayabilecek durumda olan (yaratk, organizma). 2. (toplumsal, siyasal veya ekonomik adan) kendi ayaklar zerinde durabilen, varln bamsz olarak srdrebilen. 3. geliip yeni bir organizmaya dnebilecek (tohum, yumurta v.b.). 4. konuma dili pratik, uygulanabilir.
vi.a.duct vay'd^kt isim viyadk. vi.al vay'l isim ufak ie. vi.brant vay'brnt sfat 1. titrek, titreimli. 2. canl, enerjik. 3. ateli, cokun. 4. gr, dolgun (ses).
vi.brate vay'breyt fiil titremek; titretmek. vi.bra.tion vaybrey'n isim titreme, titreim. vi.bur.num vaybr'nm isim, botanik kartopu. vic.ar vk'r isim, Hristiyanlk 1. papaz. 2. vekil. vic.ar.ageisim papaza tahsis edilen ev/loqman. vi.car.i.ous vayker'iys sfat 1. bakasnn yerine yaplan. 2. bakasnn yaantsna katldn hayal ederek duyulan.
ahlak zabtas ekibi. vice ver.sa vays' vr's, vay's vr's tersine, aksine. 2. karlkl olarak.
vice
vice vays isim 1. kt alkanlk: Cigarette smoking is a vice. Sigara imek kt bir alkanlktr. 2. ahlakszlk (zellikle fuhu ve uyuturucu kullanm veya ticareti).
vice.roy vays'roy isim (krall temsil eden) genel vali. vi.cin.i.ty vsn'ti isim dolay, etraf, civar, evre, havali. ksrdng, fasit daire.
1491
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vi.cious v's sfat 1. kt, pis. 2. iddetli, sert. 3. kusurlu, bozuk. 4. ahlak bozuk. 5. kt niyetli. 6. saldrgan, tehlikeli.
victim
victimise
victimize
vic.tor vk'tr isim galip, fatih. vic.to.ri.ous vktr'iys sfat galip, utkulu, muzaffer. vic.to.ry vk'tri isim 1. zafer, yengi, utku. 2. baar. vict.ual vt'l isim 1. yiyecek. 2. oul erzak; yemek; kumanya. fiil (victualed/victualled, victualing/victualling) erzak salamak.
vid.e.o vd'iyo isim, sfat video. vid.e.o.tape vd'iyoteyp isim videoteyp. vie vay fiil (vied, vying) 1. with ile yarmak, ile rekabet etmek: They were vying with each other for the championship. ampiyonluk iin birbirleriyle yaryorlard.
Vietnam Vietnamese
Vi.et.nam viyetnam', viyetnm' isim Vietnam. Vi.et.nam.ese viyetnmiz' isim (Vietnamese) 1. Vietnaml. 2. Vietnamca. sfat 1. Vietnam, Vietnam'a zg. 2. Vietnamca. 3. Vietnaml.
view
view vyu isim 1. bak: point of view bak as. 2. gr, fikir, dnce: exchange of views fikir alverii. 3. grnm, manzara: This house has a wonderful view of the Bosporus. Bu evin harika bir Boaz manzaras var. 4. maksat, ama: with a view to maksadyla, amacyla.
viewpoint vigil
view.point vyu'poynt isim bak as, gr as. vig.il vc'l isim 1. uyank kalma. 2. gece nbet tutma. 3. oul arife gecesi yerine getirilen ibadetler.
1492
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vig.i.lanceisim uyanklk, dikkat, ihtiyat. vig.i.lantsfat uyank, tetikte, tedbirli. vig.or vg'r isim kuvvet, dinlik, gayret, enerqi. vig.or.oussfat kuvvetli, etkin, din, gayretli, enerqik. vig.our vg'r isim, ngiliz ngilizcesi baknz vigor vile vayl sfat 1. iren, berbat, pis. 2. aalk, alak, rezil. 3. konuma dili kt, berbat: vile weather berbat hava.
vilify
vil.i.fy vl'fay fiil 1. -e alenen iftira etmek, -i aktan aa karalamak. 2. -in saygnlna zarar vermek; -in saygnln azaltmak.
vil.la vl' isim yazlk kk, villa. vil.lage vl'c isim 1. ky. 2. ky halk. vil.lain vl'n isim 1. kt adam; hain. 2. edebiyat kt adam. 3. problem yaratan ey veya durum.
vil.lain.oussfat 1. alak, hain. 2. ok kt, berbat. vil.lainyisim alaklk, hainlik. vin.di.cate vn'dkeyt fiil 1. hakl karmak, temize karmak. 2. kantlamak.
vindication
vin.dic.tive vndk'tv sfat kinci; intikamc. vine vayn isim asma, zm kt. vin.e.gar vn'gr isim sirke. vin.e.garysfat sirke gibi. vine.yard vn'yrd isim ba, zm ba. kaliteli arabn elde edildii yl. 2. baarl yl. vin.tage vn'tc isim babozumu. sfat 1. belirli bir yln rn olan (arap). 2. kaliteli. 3. iyi, sekin.
viola violate
vi.o.la viyo'l isim, mzik viyola. vi.o.late vay'leyt fiil 1. bozmak, inemek: violate an agreement bir anlamay bozmak. 2. -in rzna gemek, -i kirletmek, -e tecavz etmek: violate a woman bir
1493
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kadnn rzna gemek. 3. -in kutsalln bozmak: violate an altar bir sunan kutsalln bozmak. violation vi.o.la.tion vayley'n isim 1. bozma, ihlal. 2. tecavz, rzna geme. violence vi.o.lence vay'lns isim 1. iddet, sertlik. 2. zor, cebir. 3. zorbalk. violent violet vi.o.lent vay'lnt sfat sert, iddetli, zorlu. vi.o.let vay'lt isim 1. meneke. 2. meneke rengi. sfat meneke renkli, meneke rengi, meneke. violin violinist violist viper viral virgin vi.o.lin vayln' isim keman. vi.o.lin.istisim kemanc, viyolonist. vi.o.list viyol'st isim viyolac. vi.per vay'pr isim 1. engerek. 2. ylan gibi hain kimse. vi.ral vay'rl sfat, tbbi viral, virsn yol at. vir.gin vr'cn isim bakire, kz. sfat 1. bakire. 2. bakireye zg. 3. kullanlmam, dokunulmam. 4. ilenmemi: virgin soil ilenmemi toprak. 5. el dememi, bakir: virgin forest bakir orman, balta girmemi orman. virginal virginity Virgo vir.gin.alsfat 1. bakireye zg. 2. el dememi, bakir. vir.gin.i.ty vrcn'ti isim bakirelik, kzlk. Vir.go vr'go isim 1. gkbilim Baak takmyldz. 2. astroloji Baak burcu. virile virility vir.ile vr'l sfat 1. erkeke. 2. gl. vi.ril.i.tyisim 1. erkeklik. 2. cinsel g, iktidar. 3. mertlik. virtual vir.tu.al vr'uwl sfat gerekte etkili olan, fiili, gerek, asl; gayri resmi. virtually virtue vir.tu.al.lyzarf neredeyse, hemen hemen. vir.tue vr'u isim 1. erdem, fazilet: Humility is the essence of virtue. Alakgnlllk erdemin zdr. 2. meziyet: One of the virtues of this type of printer is its speed. Bu tip yazcnn meziyetlerinden biri hzdr. 3. yarar, fayda, avantaq: There's virtue in knowing a
1494
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
second language in today's world. Gnmzde ikinci bir dil bilmekte yarar var. 4. yararl zellik, deerli zellik, nemli zellik: One of the virtues of married life is companionship. Evlilik yaamnn nemli zelliklerinden biri arkadalktr. 5. g. 6. iffet. virtuoso virtuous vir.tu.o.so vruwo'so isim (virtuosos/virtuosi) virtz. vir.tu.ous vr'uws sfat 1. erdemli, faziletli. 2. iffetli, namuslu. virtuously virtuousness virulent vir.tu.ous.lyzarf erdemli bir ekilde. vir.tu.ous.nessisim erdemlilik. vir.u.lent vr'ylnt sfat 1. ok zehirli, ok tehlikeli, ldrc. 2. ktcl. virus visa vis--vis vi.rus vay'rs isim virs. vi.sa vi'z isim vize. vis--vis vizvi' zarf kar karya. edat 1. ile karlatrldnda; -e gre. 2. -in karsnda. viscosity viscous vis vise visibility visible vis.cos.i.ty vskas'ti isim viskozite. vis.cous vs'ks sfat yapkan, adal. vi.s vi'zey, vizey' isim baknz visa vise vays isim mengene. vis.i.bil.i.tyisim 1. grnrlk. 2. gr uzakl. vis.i.ble vz'bl sfat 1. grlebilir, grnr. 2. ak, belli, gzle grlebilir. visibly visiblyzarf gzle grlr bir ekilde, farkedilir bir ekilde. vision vi.sion vq'n isim 1. grme; gr: The operation restored his vision. Ameliyat yeniden grmesini salad. field of vision gr alan. 2. ngr. 3. nsezi. 4. hayal gc, imgelem. 5. hayal, d, rya. 6. ok gzel kimse veya ey: That woman is a vision. O kadn ok gzel. visionary vi.sion.ar.y vq'neri sfat 1. hayali, dsel. 2. hayalci, hayalperest. 3. ngrl. 4. nsezili. isim 1. hayalci, hayalperest. 2. ngrl kimse. 3. nsezili kimse.
1495
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vis.it vz't fiil 1. ziyaret etmek, grmeye gitmek. 2. (doktor) (hastay) muayeneye gitmek, yoklamak. 3. -e misafir olmak: I'm going to visit my friends in London for a day or two. Bir iki gn Londra'daki arkadalarma misafir olacam. 4. sk sk gitmek, dadanmak: The mayor is known to visit bars and gambling houses. Belediye bakannn meyhanelere ve kumarhanelere sk sk gittii bilinir. 5. konuma dili with ile sohbet etmek. isim 1. ziyaret. 2. misafirlik. 3. tbbi vizite. 4. konuma dili sohbet.
vis.i.ta.tion vztey'n isim 1. ziyaret. 2. felaket, bela. kartvizit. kabul gn. vis.it.ing vz'tng sfat ziyaret eden. vis.i.tor vz'tr isim 1. konuk, misafir, ziyareti. 2. turist.
vi.sor vay'zr, vz'r isim gnelik, siperlik, siper. vis.ta vs't isim manzara, grnm. grsel sanatlar. vis.u.al vq'uwl sfat 1. grmeye ait, grsel. 2. grlebilir.
visualise
visualize
doum ve lm istatistikleri. vi.tal vay'tl sfat 1. yaamsal, hayati. 2. yaam iin gerekli. 3. canl. 4. dirimsel. 5. ok nemli.
vitalise
vitality
vi.tal.i.ty vaytl'ti isim 1. yaama gc. 2. canllk, dirilik, enerji. 3. dayanma gc.
vitalize vitally
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vi.ta.min vay'tmn isim vitamin. vi.ti.ate v'iyeyt fiil 1. bozmak, kirletmek. 2. etkisini azaltmak. 3. bozmak, geersizletirmek.
vit.i.cul.ture vt'k^lr, vay'tk^lr isim baclk. viticulturistisim bac. vit.re.ous vt'riys sfat 1. cam trnden. 2. camdan yaplm. 3. cams, cama benzer.
vitriol
vit.ri.ol vt'riyl isim, kimya 1. slfrik asit; za. 2. herhangi bir maden slfat. 3. ineleyici sz veya yaz.
vituperate
vi.tu.per.a.tionisim svp sayma. vi.va vi'v, vi'va nlem Yaa!/ok yaa! vi.va.cious vvey's, vayvey's sfat canl, hayat dolu, neeli, en.
vi.va.cious.nessisim baknz vivacity vi.vac.i.ty vvs'ti isim canllk, neelilik. viv.id vv'd sfat 1. parlak: a vivid color parlak bir renk. 2. canl, hayat dolu, etkili: a vivid description canl bir betim. 3. kuvvetli, canl: a vivid imagination kuvvetli bir hayal gc.
vivify vixen
viv.i.fy vv'fay fiil canlandrmak. vix.en vk'sn isim 1. dii tilki. 2. irret kadn, huysuz kadn.
vi.zier vzir', vz'yr isim vezir. vi.zierialsfat 1. vezire ait. 2. vezir tarafndan verilen. vi.zor vay'zr, vz'r isim baknz visor Vlach vlak isim Valak, Vlak. V-necked vi'nekt sfat V yakal, V yaka. vo.cab.u.lar.y vokb'yleri isim 1. szck hazinesi, sz daarc, kelime hazinesi, bir kimsenin kulland szckler. 2. bir dilde bulunan btn szckler. 3. ek szlk, lgate.
vocal cords
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mzik vokal mzik. vo.cal vo'kl sfat 1. insan sesine ait. 2. konukan. 3. mzik vokal.
vocalise
vocalist vocalization
vocalize
vo.cal.ize vo'klayz fiil 1. seslendirmek, sesli duruma getirmek. 2. fonetik nlye dntrmek.
vocation
vo.ca.tion vokey'n isim 1. Allahn arsna uyarak yaplan grev veya i. 2. Allahtan bir greve ar. 3. meslek, grev, i. 4. (belirli bir ie ynelik ve yaradltan gelen) istidat: She's no vocation for that job. O ie hi istidad yok.
mesleki rehberlik, meslek klavuzluu. meslek okulu. vo.ca.tion.alsfat mesleki, meslee ilikin. vo.cif.er.ous vosf'rs sfat 1. ok grltl bir ekilde konuan, ok baran: He was vociferous in his complaints. ikyetlerini bararak syledi. 2. bararak sylenen.
vod.ka vad'k isim votka. vogue vog isim 1. moda. 2. rabet. voice voys isim 1. ses, seda: the human voice insan sesi. 2. sz hakk, konuma yetkisi: The workers want a voice in the company's management. iler irketin ynetiminde sz sahibi olmak istiyorlar. 3. dilbilgisi at: active voice etken at. passive voice edilgen at. 4. szc. fiil 1. anlatmak, ifade etmek, dile getirmek. 2. ses tellerini titretirerek oluturmak; tmlletirmek.
voiced
1498
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
void of void
-siz, -den yoksun, -den mahrum. void voyd sfat 1. hkmsz, geersiz. 2. bo, hali, ssz. 3. yararsz, faydasz. isim 1. boluk. 2. bo yer. fiil 1. hkmsz klmak. 2. iptal etmek. 3. boaltmak. 4. brakmak, terketmek. 5. karmak, atmak.
Voi.vo.di.na voy'vdin isim Voyvodina. vol.ksaltma volcano volume volunteer vol.a.tile val'tl sfat 1. uucu (madde). 2. patlamaya hazr (durum). 3. havai, deiken; istikrarsz; abuk etkilenip aniden deiebilen.
yanarda konisi. vol.can.ic valkn'k sfat yanardaa zg; yanarda gibi; volkanik.
volcano
volition volley
vo.li.tion vol'n isim irade. vol.ley val'i isim 1. yaylm atei. 2. yamur: a volley of juestions soru yamuru. a volley of protests protesto yamuru. 3. kriket vole.
vol.ley.ball val'ibl isim voleybol. volt volt isim volt. volt.ageisim voltaq. volt.me.ter volt'mitr isim voltler, voltmetre. vol.u.ble val'ybl sfat konukan. vol.ume val'yum, val'ym isim 1. hacim, oylum: volume of a sphere krenin hacmi. 2. ses gc: Turn up/down the volume of your radio. Radyonun sesini ykselt/ks. 3. miktar, say: Our accounts show that the volume of our sales has increased. Hesaplarmz satlarmzn ykseldiini gsteriyor. 4. cilt: The complete set consists of twelve volumes. Tam takm on iki ciltten oluuyor.
1499
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
balonjoje, l topar. vol.u.met.ric valymet'rk sfat hacim lmyle ilgili; hacim lmeye yarayan.
voluminous
vo.lu.mi.nous vlu'mns sfat 1. hacimli, pek byk, muazzam: a voluminous building muazzam bir bina. 2. ok miktarda, pek ok: voluminous records ok miktarda kayt. 3. bol, ok geni.
voluntarily
voluntary
vol.un.tar.y val'nteri sfat 1. isteyerek yaplan, istee bal, kendiliinden yaplan; ihtiyari: He made a voluntary confession of his crime. Suunu kendiliinden itiraf etti. voluntary effort isteyerek gsterilen aba. In some countries military service is voluntary, not compulsory. Baz lkelerde askerlik istee bal, zorunlu deil. 2. gnll: voluntary service gnll hizmet. 3. istemli: voluntary and involuntary bodily movements istemli ve istemsiz bedensel hareketler. 4. gnlllerin emek ve balaryla desteklenen (kurum). 5. bile bile yaplan: His rudeness was voluntary. Bile bile kabalk etti.
volunteer
vol.un.teer valntr' isim 1. gnll, bir ii gnll olarak stlenen kimse. 2. gnll asker. sfat gnlllerden oluan, gnll. fiil 1. kendiliinden teklif etmek. 2. gnll olmak.
voluptuous
vo.lup.tu.ous vl^p'uws sfat 1. cinsel istek uyandran; buram buram cinsiyet kokan. 2. bedensel istekleri tatmin eden. 3. ok haz veya keyif veren; haz, sefa veya keyif dolu. 4. keyfine son derece dkn; zevksefaya dkn.
vomit
vom.it vam't fiil 1. kusmak, karmak. 2. (yanarda) (magma v.b.'ni) pskrtmek. isim 1. kusma. 2. kusmuk.
voracious reader
1500
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vo.ra.cious vrey's sfat doymaz, doymak bilmez, obur: He has a voracious appetite for chocolate. ikolataya doyamyor.
vortex
vote against vote for vote of confidence vote of no confidence vote someone in vote someone out vote something down vote
-in aleyhinde oy vermek. -in lehinde oy vermek. gvenoyu. gvensizlik oyu. birine oy vererek greve getirmek. birine oy vermeyerek grevden uzaklatrmak. aleyhinde oy kullanarak bir eye engel olmak. vote vot isim 1. oy, rey. 2. oy hakk. fiil oy vermek: Everyone is obliged to vote in these elections. Bu seimlerde herkes oy vermek zorunda.
voter vouch
voterisim semen. vouch vau fiil 1. for -i dorulamak, -i teyit etmek. 2. for -i garanti etmek. 3. for -e kefil olmak.
vouch.er vau'r isim 1. kefil. 2. makbuz; fi; belge. vouch.safe vauseyf' fiil ltfedip yapmak veya vermek. vow vau isim 1. yemin, ant. 2. adak. fiil yemin etmek, ant imek.
nl uyumu. vow.el vau'wl isim 1. nl, sesli. 2. sesli harf. voy.age voy'c isim deniz yolculuu; sefer. V-shaped vi'eypt sfat V eklinde. vul.can.ise v^l'knayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz vulcanize
vul.can.ize v^l'knayz fiil (kauuu) vulkanize etmek. vul.can.izedsfat vulkanize. vulg.ksaltma vulgar baya kesir. vul.gar v^l'gr sfat 1. mstehcen, edebe aykr. 2. adi, baya; grgsz.
1501
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
vul.gar.ismisim 1. amiyane sz. 2. mstehcen sz. vul.gar.i.ty v^lger'ti isim 1. mstehcenlik. 2. adilik, bayalk; grgszlk.
vulnerability
zayf nokta. vul.ner.a.ble v^l'nrbl sfat saldr veya tenkide ak/maruz olan.
vul.ture v^l'r isim akbaba. vul.va v^l'v isim, anatomi (vulvae/vulvas) fer, vulva. vv.ksaltma verses W.ksaltma Wednesday West Western W.C. d^b'lyu.si' ksaltma water closet wack.o wk'o sfat, konuma dili kak, lgn, atlak. isim, konuma dili kak, lgn veya atlak kimse.
wacky wad
wack.y wk'i sfat, konuma dili kak, lgn, atlak. wad wad isim 1. tomar: a wad of money bir tomar para. 2. konuma dili ok/bir deste para. 3. topak. 4. tka, tapa. 5. tfek sks. fiil (wadded, wadding) 1. tka koymak. 2. tomar haline getirmek.
waddle
wad.dle wad'l fiil badi badi yrmek, paytak paytak yrmek. isim badi badi yry.
konuma dili -e hemen girimek. (s su veya amur) iinden yryerek gemek. 2. ar ar ve glkle ilerlemek. 3. zorla tamamlamak.
wade
wa.fer wey'fr isim ince biskvi. gofre zgaras. waf.fle waf'l fiil, konuma dili 1. (on) abuk sabuk/sama sapan konumak. 2. kem km ederek grn aka belirtmekten kanmak; kem km ederek belirli bir taraf desteklemekten kanmak. isim, konuma dili abuk sabuk laflar.
1502
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
waft wft, waft fiil (rzgr veya dalga) srklemek; (rzgr veya dalgayla) srklenmek. isim 1. hafif koku. 2. hafif esinti.
wag
wage earner wage freeze wage rise wage war against wage war on wage war with wage wager wages
isim cretli. cretlerin dondurulmas. cret art. -e kar/ile savamak. -e kar/ile savamak. -e kar/ile savamak. wage weyc isim cret. wa.ger wey'cr isim bahis. fiil bahse girmek. wagesisim cret: daily wages yevmiye, gndelik. weekly wages haftalk.
wageworker waggle
isim cretli. wag.gle wg'l fiil sallanmak; sallamak. isim sallay; sallan.
waggon wagon
wag.gon wg'n isim, ngiliz ngilizcesi baknz wagon wag.on wg'n isim 1. drt tekerlekli yk arabas. 2. drt tekerlekli, st ak oyuncak araba. 3. ngiliz ngilizcesi yk vagonu.
waif
wail
wail weyl fiil 1. feryat etmek. 2. (rzgr) uuldamak, inlemek. isim 1. feryat. 2. inilti.
wainscot
wain.scot weyn'skt isim, mimarlk 1. tahta lambri. 2. lambri. 3. eteklik, yarm lambri, alak lambri. fiil 1. lambri kaplamak. 2. eteklik/yarm lambri kaplamak.
wainscoting
waist
waist weyst isim 1. bel. 2. bir eyin orta ksmndaki girinti. 3. kadn elbisesinin st ksm. 4. bluz. 5. geminin orta ksm, bel.
1503
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
waistcoat
waistline Wait a little. Wait a minute! wait at table wait in ambush wait on someone hand and foot wait on table wait on
waist.line weyst'layn isim 1. bel. 2. bel genilii. Biraz bekle. Bir dakika! ngiliz ngilizcesi servis yapmak. pusuda beklemek. birinin etrafnda drt dnmek. servis yapmak. -e hizmet etmek. 2. -e servis yapmak. 3. -in ziyaretine gitmek.
garsonluk yapmak. yatmayp birini beklemek. wait weyt fiil 1. (for) -i beklemek: I am waiting for my wife. Karm bekliyorum. Wait your turn. Sran bekle. Wait here. I'll be right back. Burada bekle. Hemen dneceim. 2. durmak, kalmak: Wait! Let's go together. Dur! Birlikte gidelim. 3. bekletmek: Don't wait supper for me. Yemek iin benim gelmemi bekleme. isim bekleme, bekleyi.
wait.er wey'tr isim garson. yedek liste, bekleyenler listesi. bekleme odas/salonu. wait.ress weyt'rs isim kadn garson. waive weyv fiil 1. -den vazgemek, -den feragat etmek. 2. -i ertelemek.
waiver wake
waiv.er wey'vr isim, hukuk feragat. wake weyk fiil (woke/waked, waked/woken) 1. (up) uyanmak. 2. (up) -i uyandrmak. 3. canlandrmak: wake painful memories ac anlar canlandrmak.
wakeful
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wake.ful.nessisim uyanklk. wak.en wey'kn fiil 1. uyandrmak; uyanmak. 2. uyarmak, ikaz etmek.
Wal.ach wal'k isim baknz Vlach Wa.la.chi.a wley'kiy isim baknz Wallachia Wales weylz isim Galler lkesi. -i rahatlkla yenmek, -i kolayca gemek. 2. (kazadan) ucuz kurtulmak.
walk away with walk file walk for two miles walk in one's sleep walk in walk of life
-i kazanmak. 2. -i yrtmek, -i almak. tek sra yrmek. iki mil yrmek. uykuda gezmek. ieri girmek. (toplumsal) snf, kesim: People from every walk of life were there. Orada her kesimden insan vard.
walk off with walk off walk on air walk out on walk out walk over walk the streets walk the wards walk
-i kazanmak. 2. -i yrtmek, -i almak. ekip gitmek. (sevincinden) ayaklar yere dememek. -i terketmek. ekip gitmek. 2. greve gitmek. -i kolayca yenmek. sokaklarda srtmek. 2. sokak sokak dolamak. viziteye kmak. walk wk fiil 1. yrmek, yryerek gitmek: I walked all the way from Beikta to Bebek. Beikta'tan ta Bebek'e kadar yrdm. I didn't come by car; I walked. Arabayla gelmedim; yryerek geldim. 2. dolamak, gezmek: She went out to walk in the park. Parkta dolamaya kt. 3. dolatrmak, gezdirmek: He is walking the dog in the garden. Kpei bahede gezdiriyor. He is walking the visitors through the factory. Konuklara fabrikay gezdiriyor. isim 1. yrme, gezme. 2. yry, gezinti. 3. yry (tarz). 4. yol: I
1505
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
came by foot; it was a long walk. Yryerek geldim; yol uzundu. 5. (bahede ta veya beton) yol. walkie-talkie walking dictionary walking papers walking stick walking walk.ie-talk.ie w'kit'ki isim telsiz telefon. canl szlk. konuma dili iten kovulma kd. baston. walk.ing w'kng isim 1. gezme, yrme. 2. yry (tarz). walk-on walkout walkover walkup walk-on wk'an isim, tiyatro nemsiz rol. walk.out wk'aut isim, konuma dili grev. walk.o.ver wk'ovr isim kolay kazanlan yar. walk.up wk'^p sfat, konuma dili asansrsz. isim, konuma dili asansrsz bina veya daire. walky-talky wall plug wall walk.y-talk.y w'kit'ki isim baknz walkie-talkie elektrik duvar prizi. wall wl isim 1. duvar. 2. sur: the walls of the old city eski kentin surlar. fiil etrafna duvar ekmek. Wallach Wallachia Wallachian Wal.lach wal'k isim baknz Vlach Wal.la.chia wley'kiy isim (blge olarak) Eflak. isim 1. Eflak, Eflak halkndan bir kimse. 2. baknz Vlach sfat Eflak. wallet wallflower wal.let wal't isim czdan, para czdan. wall.flow.er wl'flauwr isim 1. sarebboy. 2. konuma dili dansa kaldrlmad iin bir kenarda kalan kadn. wallop wal.lop wal'p fiil, konuma dili dayak atmak, dvmek, pataklamak. isim dayak. walloping wallow wal.lop.ingsfat, konuma dili ok byk, muazzam. wal.low wal'o fiil 1. (in) (amur, su v.b. iinde) yuvarlanmak, anamak. 2. in iinde yzmek: wallow in wealth servet iinde yzmek. isim 1. (amur, su v.b. iinde) yuvarlanma, anama. 2. hayvann yuvarland amurlu yer. wallpaper wall-to-wall wall.pa.per wl'peypr isim duvar kd. wall-to-wall wl'twl' sfat duvardan duvara.
1506
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wal.nut wl'n^t isim 1. ceviz. 2. ceviz aac. 3. cevizin kerestesi. 4. ceviz rengi.
walrus waltz through waltz wan wand wander around wander off wander
wal.rus wl'rs isim, zooloji (walrus/walruses) mors. -i kolayca baarmak. waltz wlts isim vals. fiil vals yapmak. wan wan sfat solgun, benzi sararm. wand wand isim 1. denek. 2. asa. dolamak. 2. babo dolamak. (bakalarndan ayrlarak) kendi bana dolamak. wan.der wan'dr fiil 1. dolamak, gezinmek. 2. (from) den ayrlmak: wander from the subject at hand ele alnan konudan ayrlmak.
wan.der.erisim babo dolaan kimse. telgrafiei. wan.der.ing wan'drng sfat babo dolaan/gezen. wan.der.lust wan'drl^st isim yolculuk tutkusu. wane weyn fiil 1. azalmak, eksilmek, zayflamak. 2. batmak, snmek. 3. sonuna yaklamak.
wangle
wan.gle wng'gl fiil, konuma dili hileyle elde etmek, szdrmak, koparmak: He's trying to wangle money out of me. Benden para szdrmaya alyor.
wank
wank wnk fiil, ngiliz ngilizcesi, kaba otuz bir ekmek, mastrbasyon yapmak. isim, kaba otuz bir, otuz bir ekme, mastrbasyon.
konuma dili kk ilan. - e ihtiyac olmak, -e ihtiya duymak. Bahse girer misin? want want, wnt fiil 1. istemek, arzu etmek: What do you want? Ne istiyorsunuz? 2. istemek, -e ihtiyac olmak: This house wants looking after. Bu evin bakma ihtiyac var. 3. -meli: You want to see a doctor as soon as possible. Bir an nce doktora gitmelisin. 4.
1507
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
gerekmek, lazm olmak: This work wants to be done with care. Bu iin zenle yaplmas gerekiyor. wanton wan.ton wan'tn sfat 1. ahlaksz, iffetsiz: a wanton woman ahlaksz bir kadn. 2. nedensiz: a wanton attack nedensiz bir saldr. isim 1. ahlaksz kimse. 2. serke. war clouds war correspondent war crime war criminal war cry war game war god war of nerves war sava bulutlar. sava muhabiri. sava suu. sava sulusu. sava naras. askeri sava oyunu. sava tanrs. sinir harbi. war wr isim 1. sava, harp, muharebe. 2. mcadele. fiil (warred, warring) 1. (against/with) (ile) sava halinde olmak. 2. (against/with) (ile) savamak, mcadele etmek. warble war.ble wr'bl fiil tmek, akmak. isim 1. ku t. 2. name, ezgi. ward off (darbeyi) engellemek, savuturmak, etkisiz hale getirmek, (darbenin) etkisini azaltmak; (darbeden) korunmak. 2. (kt bir eyi) defetmek, savmak. ward ward wrd isim 1. kou: hospital ward hastane kouu. 2. blge, semt: city ward kentin semtlerinden biri. 3. hukuk vesayet altnda bulunan kimse. fiil baknz ward off warden war.den wr'dn isim 1. hapishane mdr. 2. memur; grevli: game warden (resmi) av bekisi. air-raid warden hava alarm grevlisi. wardrobe ward.robe wrd'rob isim 1. bir kimsenin tm giysileri, gardrop. 2. gardrop, giysi dolab. 3. tiyatro kostmleri. wards wardship -wardssonek baknz -ward ward.ship wrd'p isim vasilik, vesayet.
1508
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wares werz isim, oul satlk mallar. war.fare wr'fer isim 1. sava, harp. 2. mcadele. war.head wr'hed isim (byk bir mermiye ait) balk: nuclear warhead nkleer balk.
war-horse
war-horseisim 1. sava at. 2. ok tecrbeli biri, eski kurt, eski tfek. 3. (sk sk veya fazlasyla icra edildii iin) artk eskisi gibi etki uyandrmayan bir sanat eseri.
warlike
war.like wr'layk sfat 1. sava, cenki. 2. savaa ait, askeri. 3. savala tehdit eden.
warm
warm wrm sfat 1. lk. 2. scak (hava): warm front scak hava ktlesi. 3. stan, scak tutan (giysi, battaniye v.b.). 4. candan, hararetli, scak: a warm welcome scak bir karlama. 5. yrei scak, sevgi dolu; cana yakn, samimi (kimse). 6. scakkanl. 7. scak (renk). fiil 1. (up) stmak, kzdrmak; snmak: Please warm this milk. Ltfen bu st stn. The weather is warming up. Hava snyor. 2. to/towards -e snmak, -e almak: He is warming to the work. e snyor. 3. up (yarmadan nce) hafif idman yapmak. 4. up (konser veya temsilden nce) son bir hazrlk yapmak. 5. up canlanmak, kzmak, comak: The discussion is warming up. Tartma canlanyor.
warm-blooded
warmhearted
warmonger
warmth
warn
warn wrn fiil 1. uyarmak, ikaz etmek; tembih etmek: He warned us not to touch the wet paint. Islak boyaya
1509
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
elimizi srmememiz iin bizi uyard. The doctor warned him against overeating. Doktor onu fazla yemek yememesi iin uyard. 2. haber vermek: He warned us of the approaching storm. Frtnann yaklatn bize haber verdi. warning warn.ingisim 1. uyarma, ikaz; tembih. 2. uyar. 3. ibret: Let this be a warning to you. Bu sana ibret olsun. warp warp wrp fiil 1. erilmek, arplmak; eriltmek, arptmak. 2. doru yoldan saptrmak. isim erilik, arpklk. warped warplane warrant officer warrant warp.edsfat 1. erilmi, eri, arpk. 2. sapk, sapkn. war.plane wr'pleyn isim sava ua. askeri gedikli subay. war.rant wr'nt isim 1. gereke; hakl neden; yetki: The army cited civil unrest as its warrant for declaring martial law. Ordu skynetime gereke olarak toplumdaki huzursuzluu gsterdi. 2. garanti, teminat. 3. kefalet. fiil 1. izin vermek, yetki vermek: The law warrants the government's intervention. Yasa hkmete mdahale yetkisini veriyor. 2. mazur gstermek: No excuse can warrant this misbehavior. Hibir zr bu kt davran mazur gsteremez. 3. hakl karmak, desteklemek: The evidence does not warrant your claim. Kantlar iddianz desteklemiyor. 4. gerekli klmak, gerektirmek. 5. ruhsat vermek. 6. garanti etmek; temin etmek. 7. kefil olmak. warranty war.ran.ty wr'nti isim 1. hukuk kefalet. 2. kefaletname. 3. garanti, garanti belgesi. 4. yetki; hak; hakl neden. warren war.ren wr'n isim 1. ok tavan bulunan yer. 2. kalabalk mahalle. warrior warship wart hog war.ri.or wr'iyr isim sava, muharip, asker. war.ship wr'p isim sava gemisi. afrikadomuzu.
1510
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk wart wartime warts and all warty wary was wash away
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wart wrt isim siil. war.time wr'taym isim sava zaman. olduu gibi, olumsuz yanlarn saklamadan. wartysfat siilli. war.y wer'i sfat ihtiyatl, tedbirli. was w^z, waz, wz fiil baknz be (su, dalga) alp gtrmek. 2. -i temizlemek. 3. -i andrmak.
kirli amarlarn ortaya dkmek. ile iliiini kesmek. 2. -den el ekmek, -den elini eteini ekmek.
wash out
wash up wash
elini yzn ykamak. 2. bulaklar ykamak. wash w, wa fiil 1. ykamak; ykanmak. 2. temizlemek. 3. slatmak. 4. (dalga) yalamak. 5. ince maden veya boya tabakasyla kaplamak; yaldzlamak. 6. (kuma) ykanmaya dayanmak. isim 1. ykama; ykanma. 2. (ykanm veya kirli) amar. 3. dalga sesi. 4. dalgalarn kyya att sprnt. 5. losyon. 6. ince maden veya boya tabakas.
wash.ablesfat ykanabilir. wash-and-wear w'nwer' sfat t istemeyen. wash.a.te.ri.a wtr'iy isim baknz washeteria wash.ba.sin w'beysn isim 1. lavabo (el ve yz ykamaya yarayan tekne). 2. (el ve yz ykamaya yarayan) leen.
washbowl
washcloth washed-out
wash.cloth w'klth isim sabun bezi. washed-out wt'aut' sfat 1. solmu, solgun, soluk. 2. konuma dili ok yorgun, bitkin. 3. batkn, mflis.
washed-up
washed-up wt'^p' sfat, konuma dili 1. yldz snm, bitmi. 2. bitkin dm.
1511
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wash.er w'r, wa'r isim 1. ykayc. 2. makine conta; rondela, pul. 3. amar makinesi.
washeteria
amar makinesi. amar sodas, soda. wash.ing w'ng isim 1. ykama; ykanma. 2. (kirli veya ykanm) amar.
wash.out w'aut isim, argo baarszlk. wash.rag w'rg isim sabun bezi. wash.room w'rum isim tuvalet. wash.tub w't^b isim amar teknesi, leen. was.n't w^z'nt ksaltma was not . ince bel. WASP, Wasp wasp isim, konuma dili beyaz rktan, Anglosakson soyundan ve Protestan mezhebinden olan kimse.
wasp.ishsfat huysuz. gittike zayflamak, eriyip bitmek. 2. ar ar azalmak. enesini bo yere yormak, bouna nefes tketmek. waste weyst sfat 1. artk, ie yaramaz. 2. kullanlm, atlacak (kt). 3. bo, ssz, hali. 4. viran, harap. isim 1. israf. 2. dknt, artk; fire; p. 3. iyi kullanmama, boa harcama. 4. bo arazi. 5. ssz yer. 6. harabe, virane. fiil 1. israf etmek, bouna harcamak, arur etmek: He has wasted the money. Paray israf etti. 2. harap etmek, viraneye evirmek: The invaders wasted the city. stilaclar kenti harap etti. 3. iyi kullanmamak, boa harcamak: The company is wasting his talents. irket onun yeteneklerini boa harcyor. 4. heba etmek, heder etmek, ziyan etmek: I have wasted my whole day. Btn gnm heba ettim.
wastebasket
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
waste.ful weyst'fl sfat bouna ziyan eden, ziyankr. (kt v.b. atlan) p sepeti/kutusu. waste.pa.per weyst'peypr isim atlacak kt, atk kt.
wastrel
saat kstei. kol saati cam. Dikkat et!/Dikkatli ol! (yryen biri) (admlarna/bast yere) dikkat etmek. 2. dikkatli olmak, ayan denk almak.
dikkat etmek. Dikkat et!/Dikkatli ol! televizyon seyretmek. Dikkat et! (Yryen birine sylenir.) 2. Dikkatli ol!/Kendine mukayyet ol!/Ayan denk al!
watch
watch wa isim 1. kol saati; cep saati. 2. nbet; vardiya. 3. nbet yeri veya sresi. 4. nbeti. 5. nbetilik, nbet tutma. 6. gzetleme, tarassut. fiil 1. bakmak, izlemek, seyretmek: watch television televizyon seyretmek. 2. dikkat etmek, bakmak: Watch what he does and learn. Yaptna dikkat et ve ren. 3. for -i beklemek, -i kollamak, -i gzlemek. 4. gzetlemek: The police are watching him. Polisler onu gzetliyor. 5. bakmak, gzetmek: Who watches her children while she's at the office? O brodayken ocuklarna kim bakyor? 6. -de bekilik etmek, -de nbet tutmak, -e gz kulak olmak: The guard is watching the gate. Beki kapda nbet tutuyor.
watchband
1513
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
watch.dog wa'dg isim 1. beki kpei. 2. (yolsuzluklara kar) bekilik eden kimse. fiil (yolsuzluklara kar) -e bekilik etmek.
watchful watchmaker watchman watchtower watchword water ballet water bed water blister water buffalo water chestnut water closet water down water heater water hyacinth water level water lily water line water main water meter water mill water pick water pipe water pistol water power water rights water snake water softener water table water tower water vapor
watch.fulsfat tetik, uyank. watch.mak.er wa'meykr isim saati. watch.man wa'mn isim (watchmen) beki. watch.tow.er wa'tauwr isim gzetleme kulesi. watch.word wa'wrd isim 1. parola. 2. dstur. su balesi. su yata. ii su dolu kabarck. manda. sukestanesi. tuvalet, hela, yznumara, apteshane _ksaltma_ W.C. . sulandrmak. 2. hafifletmek, yumuatmak. su stcs; termosifon; ofben. susmbl. su seviyesi/dzeyi. nilfer. denizcilikle ilgili 1. su hatt. 2. su kesimi. (su ebekesine ait) anaboru. su sayac. su deirmeni. basnl su ile dileri temizleme aygt. su borusu. 2. nargile. su tabancas. su kuvveti. su kullanma hakk. suylan. su yumuatc. jeoloji tabansuyu dzeyi, yeralt suyunun yzeyi. su kulesi. su buhar.
1514
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wa.ter w'tr isim su. fiil 1. sulamak: water the flowers iekleri sulamak. 2. (koyun, inek v.b.'ne) su vermek, -i suvarmak. sfat suda yetien; suda yaayan.
waterborne
watercolor
watercooled watercourse
wa.ter.cooled w'trkuld sfat suyla soutmal (motor). wa.ter.course w'trkrs isim 1. akarsu mecras. 2. (ark veya kanal gibi st ak) suyolu. 3. akarsu.
wa.ter.cress w'trkres isim suteresi. hareli ipek kuma, ipekli hare. wa.tered w'trd sfat hareli, muare. wa.ter.fall w'trfl isim alayan, elale. wa.ter.fowl w'trfaul isim 1. su kuu. 2. oul su kular.
waterfront
wa.ter.front w'trfr^nt isim yal boyu, yal, ky. sfat yal boyundaki, kydaki.
szgeli kova. hayvanlarn su imesine elverili yer, suvat. 2. doal bir su kayna. 3. argo bar; meyhane.
watering place
hayvanlarn su imesine elverili yer, suvat. 2. kaplca, termal. 3. kyda bulunan tatil yeri. 4. doal bir su kayna.
szgeli kova. yalak. wa.ter.ing w'trng isim 1. sulama. 2. suvarma. 3. (kumata) hare.
wa.ter.lesssfat susuz. wa.ter.logged w'trlgd sfat ii su dolmu. wa.ter.mark w'trmark isim 1. karada suyun ykseldii dzeyi gsteren izgi veya iaret. 2. filigran. fiil filigran basmak.
watermelon
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wa.ter.pow.er w'trpauwr isim su gc. wa.ter.proof w'trpruf sfat su geirmez. fiil -i su geirmez hale getirmek.
wa.ter-re.pel.lent w'tr.rpelnt sfat su ekmez. sfat suya dayankl. wa.ter.shed w'tred isim 1. iki nehir havzas arasndaki set. 2. boaltma havzas.
waterside
wa.ter.side w'trsayd isim sahil, ky, yal. sfat 1. sahilde yaayan. 2. su kenarnda biten. 3. sahile zg; sahilde bulunan. 4. sahilde alan.
wa.ter-ski w'trski fiil su kaya yapmak. wa.ter-sol.u.ble w'trsalybl sfat suda eriyebilen. wa.ter.spout w'trspaut isim 1. deniz hortumu. 2. oluk. wa.ter.tight w'trtayt sfat 1. sugeirmez. 2. salam, kusursuz.
waterway
waterwheel waterworks
wa.ter.wheel w'tr.hwil isim sudolab. wa.ter.works w'trwrks isim 1. su temizleme tesisi. 2. pompa istasyonu.
watery
wa.ter.y w'tri sfat 1. sulu. 2. sulak, suyu bol. 3. su gibi. 4. tatsz, lezzetsiz. 5. zayf, sudan.
watt wat isim vat. watt-hourisim vat saat. wat.tle wat'l isim 1. (hakiki) akasya. 2. (baz kularda) gerdandaki krmz uzant.
watt.me.terisim vatmetre, vatler. radyo dalga. wave weyv isim 1. dalga. 2. el sallama. 3. (sata) kvrm, dalga. fiil 1. dalgalanmak; dalgalandrmak: The flag is waving in the wind. Bayrak rzgrda dalgalanyor. 2. sallamak; sallanmak: wave one's hand el sallamak. 3. (at/to) -e el sallamak. 4. el sallayarak iaret vermek: wave farewell el sallayarak veda etmek.
1516
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wave on el iaretiyle ileri gitmesini belirtmek. 5. dalga dalga yapmak, kvrmak: wave one's hair salarn kvrmak. wavelength wave.length weyv'length isim dalga uzunluu, dalga boyu. waver wa.ver wey'vr fiil 1. sallanmak. 2. titremek. 3. sendelemek. 4. tereddt etmek, kararsz olmak. isim 1. sallanma. 2. tereddt, kararszlk. wavy wax paper wax plant wax wavysfat dalgal, dalga dalga. parafinli kt. mumiei, hoya. wax wks isim 1. mum; parafin mumu, petrol mumu; balmumu. 2. (parlatma ilerinde kullanlan bir tr) cila; mum cilas. 3. kulak kiri. fiil 1. cilalamak, cila srmek; mum cilas srmek. 2. mumlamak. waxed paper waxed parafinli kt. waxed wkst sfat 1. mumlanm; parafinli. 2. cilal, cilalanm. waxen wax.en wk'sn sfat 1. beti benzi kalmam, ok solgun. 2. mum gibi, muma benzeyen. 3. mumdan yaplm. way back way in way station way konuma dili ok eskiden, uzun zaman nce. giri, girilecek yol. demiryolu ara istasyon. way wey isim 1. yol: on the way to Ankara Ankara yolu zerinde. 2. yn, yan, taraf: Let's go that way. O tarafa gidelim. 3. tarz, biim, ekil: in a polite way terbiyeli bir biimde. 4. mesafe, uzaklk: That place is a long way from here. Oras buradan ok uzakta. 5. are, yol, usul: find a way to do something bir eye are bulmak. look for a way to do something bir eyin aresine bakmak. do something the right way bir eyi usulne gre yapmak. 6. yn, bakm: He resembles his father in two ways. ki bakmdan babasna benziyor. 7.
1517
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
durum, hal: Ahmet is in a bad way. Ahmet ok hasta. 8. det: the ways of the Turks Trklerin detleri. wayfarer wayfaring way.far.er wey'ferr isim yolcu, yaya yolcu. way.far.ing wey'ferng sfat yolculuk eden. isim yolculuk. waylay way.lay wey'ley fiil (waylaid) 1. yolunu kesmek. 2. pusuya yatmak. way-out way-out wey'aut' sfat, argo ar bir uta bulunan; ok eksantrik, ok garip. wayside way.side wey'sayd isim yol kenar. sfat yol kenarndaki. wayward We are in for a fight. We are running out of time. We connived together in the plot. way.ward wey'wrd sfat ters, dik bal, inat, aksi. imdi attk belaya!/Muhakkak kavga kacak. Zamanmz darald. Komployu birlikte hazrladk. Uan gecikmesi bizim kabahatimiz deildi!
We couldn't help the plane being late! We had a puncture. We had news. We might as well stop. We number fifty men. we weak
Lastiimiz patlad. Haber aldk. Dursak iyi olur./Braksak iyi olur. Elli kiiyiz. we wi zamir biz. weak wik sfat 1. zayf, gsz, kuvvetsiz: weak nerves zayf sinirler. a weak nation gsz bir millet. 2. dayanksz, salam olmayan, zayf: a weak structure dayanksz bir yap. 3. etkileyici ve inandrc olmayan, zayf. 4. yetersiz, zayf: His French is weak. Franszcas zayf. 5. ak (ay, kahve). 6. sulu, yavan (orba v.b.).
weaken
weak.en wi'kn fiil 1. zayflatmak, zayf drmek; zayflamak, zayf dmek. 2. hafifletmek; hafiflemek: The storm is weakening as it moves inland. Frtna lke ilerine doru ilerlerken hafifliyor.
weakhearted
1518
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
weakling
weak.ling wik'lng isim 1. clz kimse. 2. iradesi veya karakteri zayf kimse. sfat clz, gsz.
weak-minded
weak.nessisim 1. zayflk. 2. zaaf. weal wil isim, eski refah. wealth welth isim 1. zenginlik, servet, varlk. 2. bolluk. wealthysfat zengin, varlkl, servet sahibi. wean win fiil 1. stten kesmek. 2. from/of -den vazgeirmek.
weapon weaponry
weap.on wep'n isim silah. weap.on.ryisim silahlar: nuclear weaponry nkleer silahlar.
normal kullanlma sonucu eskime; anma ve ypranma. andrmak; anmak. 2. ypratmak; ypranmak. 3. tkenmek.
wear down
azar azar gcn tketmek, yava yava ypratmak veya ypranmak. 2. andrmak; anmak.
wear off wear on wear out one's welcome wear the trousers wear thin
yava yava azalmak, yava yava yok olmak. yava ilerlemek/gemek. 2. can skmak. fazla kalp tadn karmak, ziyareti uzatp bktrmak. konuma dili reislik etmek. anp incelmek, anmak, incelmek. 2. (sabr) tkenmek, azalmak. 3. (aka v.b.) skc olmaya balamak.
wear well
wear
wear wer fiil (wore, worn) 1. giymek: wear a dress elbise giymek. He isn't wearing any socks. Ayanda orap yok. 2. (gzlk, kolye, kpe v.b.'ni) takmak. 3. gstermek; -i olmak: He wears his age well. Yan gstermiyor. I don't think the meeting went well; she
1519
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
isn't wearing a smile on her face. Toplantnn iyi gittiini sanmyorum; yz glmyor. 4. tamak: If he isn't wearing a gun, he's not a real cowboy. Tabanca tamyorsa gerek kovboy deil. 5. (out) eskitmek, ypratmak, andrmak; eskimek, ypranmak, anmak: The child has worn out its pants. ocuk pantolonunu eskitti. When a machine wears out it should be replaced. Bir makine yprandnda yenilenmeli. 6. out yormak, tketmek; tkenmek: This work is wearing me out. Bu i beni yoruyor. My patience is wearing out. Sabrm tkeniyor. 7. dayanmak: These shoes will wear for another month or two. Bu ayakkablar bir iki ay daha dayanr. isim 1. dayankllk, dayanma. 2. eskime, ypranma, anma. 3. giyim eyas, giysi, elbise. wearable wearisome wear.ablesfat giyilebilir. wea.ri.some wr'sm sfat skc, yorucu, bktrc, usandrc. weary wea.ry wr'i sfat 1. yorgun, bitkin. 2. yorucu, yoran. 3. bkkn, bkm, usanm. fiil 1. yormak; yorulmak. 2. usanmak, bezmek; usandrmak, bezdirmek. weasel out of weasel - den syrlmak. wea.sel wi'zl isim 1. zooloji gelincik. 2. sinsi kimse, kurnaz kimse, akal. weather bureau weather forecast weather map weather station weather stripping weather vane weather meteoroloji brosu. hava raporu. hava haritas, meteoroloji haritas. meteoroloji istasyonu. pencere band, tecrit eridi. yelkovan, frldak. weath.er wedh'r isim hava, hava durumu. fiil 1. (gne, yamur v.b.) soldurmak veya andrmak. 2. (gne, yamur v.b. nedenlerle) solmak veya anmak. 3. (glk, tehlike v.b.'ni) atlatmak, savuturmak.
1520
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
weath.er-beat.en wedh'rbitn sfat 1. her trl kt hava artlarna maruz kalm, frtna yemi. 2. yank ve kr kr (yz).
weather-bound
weath.er-bound wedh'rbaund sfat kt hava artlarndan dolay limanda mahsur kalm (gemi).
weathercock
weatherise
weatherize
weath.er.ize wedh'rayz fiil, konuma dili (binay) soua kar izole etmek.
weatherman
weath.er.man wedh'rmn isim, konuma dili (weathermen) 1. meteoroloji uzman. 2. televizyon hava durumu sunucusu.
weatherproof
weath.er.proof wedh'rpruf sfat her trl hava artlarna kar dayankl, rzgr, yamur veya souk geirmez.
weather-strip
weatherworn
weave
weave wiv fiil (wove, woven) 1. dokumak. 2. rmek. 3. kurmak, yapmak, icat etmek. isim 1. dokuma: This carpet has a loose weave. Bu halnn dokumas seyrek. 2. rg.
weaver web
dokumac, ulha. web web isim 1. a. 2. rmcek a. 3. dokuma. 4. zooloji zar, perde.
webbing wed
webb.ingisim kaln dokuma kay. wed wed fiil (wedded/wed, wedding) 1. ile evlenmek; ile evlendirmek. 2. birletirmek. 3. balanmak; balamak.
we'd
1521
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
dn pastas. dn mar. alyans. wed.ding wed'ng isim nikh, dn. wedge wec isim ksk, kama, takoz. fiil 1. ksk sokup sktrmak. 2. skmak; sktrmak.
wed.lock wed'lak isim nikh, evlilik. Wednes.day wenz'di, wenz'dey isim aramba. geceyarsndan sonraki zaman, sabahn erken saatleri. wee wi sfat (weer, weest) ufack, kck, minicik. karmak, ayklamak. weed wid isim 1. yabani ot, zararl ot. 2. argo hai. fiil istenmeyen otlar karp temizlemek, yabani otlar ayklamak.
haftalarca. week wik isim hafta. week.day wik'dey isim hafta iindeki gn, ign. week.end wik'end isim hafta sonu. week.ly wik'li sfat haftalk. zarf haftada bir; her hafta. isim haftalk yayn.
haftalarca nce. weep wip fiil (wept) 1. alamak, gzya dkmek. 2. szmak, damlamak.
salkmst. wee.vil wi'vl isim budaybiti. wee-wee wi'wi fiil, ocuk dili i etmek, iemek. isim, ocuk dili i.
weft weft isim atk, arga. denizcilikle ilgili demir almak. yklemek, yk altna koymak. 2. bunaltmak. 3. ar basp aa doru emek.
1522
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(uaa binmeden nce) (bagaj) tarttrmak. 2. (cokey) yar sonunda tartlmak. 3. nce tartlmak.
sz tartmak, dnerek konumak. tartp ayrmak, lye gre hazrlamak. 2. (cokey) yartan nce tartlmak.
weigh
weigh wey fiil 1. tartmak: Please weigh these pears. Bu armutlar tartar msnz? 2. zihninde tartmak, lp bimek: weigh one's words szlerini tartarak konumak.
kantar; baskl; tart. halterci. halter kaldrma, halter. weight weyt isim 1. arlk, sklet. 2. tart. 3. yk, sknt. 4. etki, nem. 5. nfuz, itibar.
weightless weighty
weight.lesssfat arlksz. weight.y wey'ti sfat 1. ar. 2. etkili, nemli. 3. nfuzlu, itibarl.
weir wr isim su seddi, bent. weird wrd sfat 1. esrarengiz. 2. garip, acayip, tuhaf. weird.o wir'do isim, argo ok tuhaf bir kimse, ok eksantrik kimse.
birini ok scak bir ekilde karlamak. wel.come wel'km fiil 1. ho karlamak, memnuniyetle karlamak: He welcomed the news of his son's marriage. Olunun nikh haberini ho karlad. 2. (misafiri) nezaketle karlamak. isim 1. ho karlama. 2. nezaketle karlama. sfat 1. ho karlanan. 2. hoa giden.
weld
weld weld fiil 1. kaynak yapmak, kaynak yaparak birletirmek, kaynatmak; kaynamak. 2. skca birletirmek. isim 1. kaynak yeri. 2. kaynak.
1523
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wel.fare wel'fer isim 1. refah, mutluluk ve salk iinde yaama. 2. yoksullara yardm.
well and good Well done! We'll eat whatever there is. well made We'll see you soon, we trust. well to do well
kabul, tamam, peki. Aferin!/Bravo! Ne varsa onu yiyeceiz. biimli, iyi yapl. nallah yaknda grrz. zengin, hali vakti yerinde. well wel zarf 1. iyi; yolunda: The new computer is working well. Yeni bilgisayar iyi alyor. Everything is going well. Her ey yolunda gidiyor. 2. iyice: Shake it well before using it. Kullanmadan nce iyice alkalayn. 3. hayli: He is well on in life. Ya hayli ilerlemi. All of the administrators are well past forty. Yneticilerin hepsi krkn hayli gemi. well up on the list listenin balarnda. 4. pekl: He understood me (very) well. Beni pekl anlad. 5. hakl olarak: You may well ask that question. O soruyu sormakta haklsn. sfat (better, best) 1. iyi; yolunda: I don't feel well. Kendimi iyi hissetmiyorum. All is well. Her ey yolunda. 2. iyi, uygun, yerinde; elverili ( Would ile kullanlr.): It would be well to make an appointment before you go to see him. Onu grmeye gitmeden nce randevu alsanz iyi olur.
we'll Well, as I was saying .... Well, well! well-behaved well-being well-bred well-built well-disciplined well-done
we'll wil ksaltma we will , we shall . Ha! Diyordum ki .... Vah vah!/Aman efendim!/Hayret! well-be.haved wel'bheyvd' sfat uslu, terbiyeli. well-be.ing wel'bi'yng isim refah, iyilik, mutluluk. well-bred wel'bred' sfat terbiyeli, kibar. well-built wel'blt sfat boyu bosu yerinde. sfat disiplinli. well-done wel'd^n' sfat 1. baarl, iyi yaplm. 2. iyi pimi.
1524
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sfat, konuma dili paral, zengin, hali vakti yerinde. well-heeled wel'hild' sfat, konuma dili zengin, para babas.
well-known wel'non' sfat nl, tannm, mehur. well-mean.ing wel'mi'nng sfat iyi niyetli. well-nigh wel'nay' zarf hemen hemen, neredeyse. well-off wel'f sfat hali vakti yerinde, zengin. well-read wel'red' sfat ok okumu. well-round.ed wel'raun'dd sfat 1. geni kapsaml, ok ynl. 2. dolgun, balk etinde.
well-said wel'sed' sfat yerinde sylenmi. well-spring wel'sprng isim kaynak. well-timed wel'taymd' sfat iyi zamanlanm, zamanl. well-wish.er wel'w'r isim bakasnn iyiliini isteyen kimse.
well-worn
well-worn wel'wrn' sfat 1. iyice eskimi, ok giyilmi. 2. basmakalp: a well-worn expression basmakalp bir deyim.
szn tutmamak. welsh wel fiil, argo 1. borcunu dememek, dolandrmak. 2. szn tutmamak.
Welshman
Welshwoman
welt
welt welt isim 1. ksele erit. 2. denek veya kam izi. fiil 1. erit koymak. 2. konuma dili vurup iz brakmak.
welter
wel.ter wel'tr fiil 1. anamak, yatp yuvarlanmak. 2. dalga gibi kabarp yuvarlanmak. isim 1. yuvarlanma. 2. karklk, kargaa.
wel.ter.weight wel'trweyt isim, boks yar ortasklet. wench wen isim 1. gen kz. 2. hizmeti kz. gitmek; yol almak. wend wend fiil baknz wend one's way
1525
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk went wept We're going to do it, sink or swim! We're off now! were we're weren't werewolf
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
went went fiil baknz go wept wept fiil baknz weep Ya herr, ya merr, onu yapacaz! Haydi gidiyoruz!/Haydi kyoruz! 2. Artk yola ktk. were wr fiil baknz be we're wr ksaltma we are . were.n't wr'nt, wrnt ksaltma were not . were.wolf wir'wlf isim, mitoloji (werewolves) 1. kurt ekline girmi insan. 2. kurt ekline girebilen kimse.
West Indian
Bat Hint Adal, Bat Hint Adal kimse. 2. Bat Hint Adalarna zg. 3. Bat Hint Adal (kimse).
west
west west isim bat, garp. sfat bat. zarf batya doru: go west batya doru gitmek.
westbound westerly
west.bound west'baund sfat batya doru giden. west.er.ly wes'trli zarf 1. batdan. 2. batya doru. sfat 1. batya bakan. 2. batdan esen (rzgr).
Bat Samoa. west.ern wes'trn sfat bat, batsal, batya ait. isim batl.
westernise
westernize westward
west.ern.ize wes'trnayz fiil batllatrmak. west.wardsfat 1. batya ynelen. 2. batya bakan. zarf batya doru, bat ynnde.
westwardly
west.ward.lyzarf 1. batya doru. 2. batdan. sfat 1. batya ynelen. 2. batdan esen (rzgr).
west.wardszarf batya doru, bat ynnde. toy, acemi aylak. konuma dili 1. neeyi karan ey. 2. evki kran kimse.
stnine, stanne, stana. iliklerine kadar slanm. wet wet sfat (wetter, wettest) 1. ya, slak. 2. yamurlu: wet day yamurlu gn. 3. konuma dili iki
1526
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yasa olmayan (yer). fiil (wet/wetted, wetting) 1. slatmak; slanmak. 2. iemek. isim 1. yalk, nem, rutubet. 2. yamur. 3. yamurlu hava. wetness we've whack wet.nessisim slaklk, nem, rutubet. we've wiv ksaltma we have . whack hwk fiil, konuma dili 1. pat veya kt diye vurmak; tokat atmak. 2. kesmek. isim, konuma dili 1. kuvvetli darbe/vuru; kuvvetli tokat. 2. kuvvetli bir darbe veya tokat sesi; pat; kt. 3. frsat: Let me have a whack at it! Bana frsat tansana! whacked out whacked whacking ok yorgun, bitkin, pestil gibi. whacked hwkt sfat baknz whacked out whack.ing hwk'ng sfat, konuma dili 1. ok byk, kocaman. 2. ok: That's a whacking big car! ok byk bir araba o! whale in and ... gayretle (bir ie) balamak: She whaled in and fixed supper for the whole push of 'em. Kalkp onlarn hepsine akam yemei hazrlad. whale whale hweyl fiil, konuma dili 1. dvmek. 2. kuvvetli bir ekilde vurmak. 3. out kuvvetli bir ekilde vurarak karmak: She was whaling the dust out of the carpets. Hallara pat pat vurarak tozunu karyordu. wham wham hwm isim 1. kuvvetli darbe/vuru. 2. kuvvetli bir darbenin sesi; pat; kt. fiil 1. pat veya kt diye vurmak. 2. pat veya kt diye arpmak; pat diye patlamak. zarf pat diye: I was sitting at my desk writing when wham, in walks Fatmagl! Ben alma masamn banda yaz yazarken pat diye Fatmagl giriyor ieri! whammy wham.my hwm'i isim, konuma dili baknz put a whammy on someone whap whap hwp, hwap fiil (whapped, whapping) baknz whop whapper whapping whap.per hwp'r, hwap'r isim baknz whopper whap.ping hwp'ng, hwap'ng sfat baknz whopping
1527
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
What a sour face he's wearing today! O bugn ne kadar suratsz! what about ... ya ...: You've given her some money, but what about me? Ona para verdiniz. Ya bana? 2. Tekliflerde kullanlr: What about a walk? Yrye kmaya ne dersin? What about it? What does it matter? What ever ...? konuma dili baknz What of it? Ne nemi var?/Ne olur ki?/Ne fark eder? konuma dili (aknlk belirtir.): What ever can she mean? Ne demek istiyor Allah akna? What for? What if ... what if ...? What makes him tick? What of it? konuma dili Niye?/Niin? .. farzedelim: What if it rains? Ya yamur yaarsa? ya ... ise?: What if it rains? Ya yamur yaarsa? Onu ayakta tutan ey ne? konuma dili E, ne olacak?/Ne nemi var?/Ne kar?/Ne zarar var? What on earth are you doing here? What the heck! Burada ne iin var Allah akna? Bo ver!: Let's go, what the hell! Bo ver, gidelim! 2. Peki!: What the hell, let's do it. Peki, yapalm. 3. Allah kahretsin! 4. Kzgnlk belirtir: What the hell do you think you're doing? Ne halt ettiini zannediyorsun? What the hell are you doing? What the hell! Ne halt ediyorsun yahu? Bo ver!: Let's go, what the hell! Bo ver, gidelim! 2. Peki!: What the hell, let's do it. Peki, yapalm. 3. Allah kahretsin! 4. Kzgnlk belirtir: What the hell do you think you're doing? Ne halt ettiini zannediyorsun? what with konuma dili -in yznden, -den dolay: What with this, that and the other I haven't managed to get it done. eitli eyler yznden onu yapa madm. what what hw^t, hwat zamir 1. ne: What's this? Bu ne? Tell me what she said. Bana ne dediini syle. What do you think I am? Beni ne zannediyorsun? Don't forget what
1528
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
she said! Onun dediini unutma! I've no money but what you see here. Burada grdnden baka param yok. Their production today is not what it was. Onlarn imdiki retimi eskisi gibi deil. 2. aknlk belirtir: What, no lunch? Ne diyorsun? le yemei yok mu?/Ne, le yemei yok mu? sfat 1. ne; hangi: What news have you had from them? Onlardan ne haber? What time is it? Saat ka? What books have you read this summer? Bu yaz hangi kitaplar okudun? What money I have is in the safe. Ne kadar param varsa kasada. 2. ne; ne kadar ok; ne kadar byk (aknlk, honutluk, fke v.b. duygular pekitirmek iin kullanlr.): What beautiful trees! Ne gzel aalar! What a delightful spot! Ne gzel bir yer! With what joy did I hand her over to them! Kendisini onlara ne byk bir sevinle teslim ettim, bir bilsen! He remembered what great sadness he'd felt then. O zamanki hznnn ne kadar byk olduunu hatrlad. What a mess! u karkla bak! what-do-you-call-her isim ey (smi akla gelmeyen bir kimse veya eyi belirtmek iin kullanlr.): What-do-you-call-him ... Fettah ... what's he doing now? ey ... Fettah ... o imdi ne yapyor? what-do-you-call-him isim ey (smi akla gelmeyen bir kimse veya eyi belirtmek iin kullanlr.): What-do-you-call-him ... Fettah ... what's he doing now? ey ... Fettah ... o imdi ne yapyor? what-do-you-call-it isim ey (smi akla gelmeyen bir kimse veya eyi belirtmek iin kullanlr.): What-do-you-call-him ... Fettah ... what's he doing now? ey ... Fettah ... o imdi ne yapyor? what-do-you-call-them isim ey (smi akla gelmeyen bir kimse veya eyi belirtmek iin kullanlr.): What-do-you-call-him ...
1529
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Fettah ... what's he doing now? ey ... Fettah ... o imdi ne yapyor? whatever what.ev.er hw^tev'r zamir 1. her ne, ne: Take whatever you want. Ne istersen al. Whatever happens, don't panic! Ne olursa olsun panie kaplma! Whatever's been done before may be done again. nceden ne yapldysa tekrar yaplabilir. 2. konuma dili Benim iin farketmez./Farketmez. 3. konuma dili baknz What ever ? sfat 1. ne; hangi: Take whatever documents you want. Belgelerden hangisini istersen al. Use whatever means are necessary. Ne gerekirse onu yap. 2. herhangi bir: If there is any problem whatever, telephone me. Herhangi bir problem olursa bana telefon edin. At no time whatever are you to leave the base. Hibir zaman sten kmayacaksn. whatnot What's at stake? What's cooking? What's done can't be undone. What's eating you? What's it to you? What's that lout doing here? What's the good of it? What's the matter? What's up? what's what what.not hw^t'nat isim etaqer. Bu iten ne kazanrz?/Bu ite ne kaybederiz? Ne var, ne yok? Olan oldu. konuma dili Nen var? Sana ne? O aynn burada ne ii var? Neye yarar? Ne var?/Ne oldu? Ne var?/N'oluyor? neyin ne olduu: I can't tell what's what. Neyin ne olduunu seemiyorum/gremiyorum. 2. gerekli olan bilgiler: As she's qust begun working here she's not yet had time to learn what's what. Burada yeni almaya balad iin henz her eyi renmeye vakti olmad. What's with her? konuma dili Nesi var onun?/Niye bozuk alyor?/Niye kzgn o? What's with him? What's wrong with it? konuma dili Nesi var?/Derdi ne? Nesi var?
1530
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk What's wrong with you? What's your line? what's-her-name Nen var?
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
what's-his-name
what's-its-name
whatsoever
what.so.ev.er hw^tsowev'r zamir her ne, ne: Do whatsoever you please! Ne dilersen onu yap! sfat 1. ne; hangi: Use it for whatsoever purpose you see fit. Sana gre hangi ama uygunsa onun iin kullan. 2. herhangi bir: If you've any doubts whatsoever, don't do it. Herhangi bir phen varsa onu yapma. In no case whatsoever are you to tell her. Ne olursa olsun ona sylemeyeceksin.
what's-their-name
what-you-call-her
what-you-call-him
what-you-call-it
what-you-call-them
what-you-may-call-her
what-you-may-call-him
what-you-may-call-it
what-you-may-call-them
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk wheat germ wheat wheedle one's way into wheedle someone into wheedle something out of someone wheedle
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
buday tohumunun embriyon ksm. wheat hwit isim buday. dil dkerek (bir yere, bir ie v.b.'ne) girmek. dil dkerek birini (bir ey yapmaya) ikna etmek. dil dkerek birinden bir ey koparmak. whee.dle hwi'dl fiil baknz wheedle one's way into wheedle someone into wheedle something out of someone
(motorlu tata ait) tekerleklerin ayarlanmas. konuma dili 1. (bir ii gerekletirmek iin) grmeler ve pazarlklar yapmak. 2. i evirmek.
wheel out
ileri srmek, ne srmek: He always wheels that example out in order to support his case. Kendi iddiasn desteklemek iin hep o rnei ne sryor.
wheel someone in
(tekerlekli sandalye, bebek arabas v.b.'ndeki) birini ieri getirmek veya dar karmak: As he slowly wheeled him in everyone in the room fell silent. Onu tekerlekli sandalyesiyle yava yava ieri sokarken odadakilerin hepsi sustu.
(tekerlekli sandalye, bebek arabas v.b.'ndeki) birini ieri getirmek veya dar karmak: As he slowly wheeled him in everyone in the room fell silent. Onu tekerlekli sandalyesiyle yava yava ieri sokarken odadakilerin hepsi sustu.
wheel
wheel hwil fiil 1. daireler izerek dnmek: Gulls wheeled above us. zerimizde martlar dnyordu. 2. (around/round/about) birdenbire dnmek, dnvermek: She wheeled round and looked him in the eye. Birdenbire dnp gzlerinin iine bakt. 3. (tekerlekli bir arala) gitmek; (tekerlekli bir ara) gitmek, ilerlemek; (tekerlekli bir arac) srmek: He wheeled the taxi right up to the front door. Taksiyi ta n kapya kadar srd. They wheeled around the city all day in the
1532
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
black Mercedes. Btn gn siyah Mercedes'le ehri dolatlar. 4. askeri ark etmek; ark ettirmek. wheelbarrow wheelbase wheel.bar.row hwil'bero isim el arabas. wheel.base hwil'beys isim, otomotiv dingil akl/mesafesi. wheelchair wheeler-dealer wheel.chair hwil'er isim tekerlekli sandalye. wheel.er-deal.er hwi'lrdi'lr isim, konuma dili 1. (bir ii gerekletirmek iin) kurnazca grmeler ve pazarlklar yapan kimse. 2. i eviren kimse. wheeze wheeze hwiz fiil hrldamak, hrlamak, hrltl bir ses karmak. isim hrlt, hrltl ses. wheezy whelp wheezysfat hrltl, hrldayan. whelp hwelp isim 1. enik, encik, yavru. 2. kstah bir gen. fiil eniklemek, enciklemek, yavrulamak. When did you see him last? When ever ...? Onu son kez ne zaman grdnz? konuma dili (Soruyu vurgulamak iin kullanlr.): When ever will you be on time? Sen ne zaman vaktinde geleceksin? when push comes to shove when the time is ripe when you please when ok gerektiinde. zaman gelince. ne zaman isterseniz. when hwen zarf ne zaman: When will they return? Ne zaman dnecekler? bala 1. - diinde; -dii zaman; ince; -dii (gn, saat v.b.): You have to get up when the bugle blows. Boru aldnda kalkman lazm. Start when you please. stediin zaman bala. When Ali arrived she was still dressing. Ali vardnda hl giyiniyordu. You shouldn't be thinking of such things when you're about to kick the bucket. nsan nallar dikecei zaman byle eyleri dnmemeli. There were times when she felt like killing him. Onu ldresi geldii zamanlar olurdu. We'll hit the road when the sun goes down. Gne batnca yola karz. I wonder when she'll come. Ne zaman gelecek acaba? May's when the
1533
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
roses are at their best. Mays ay tam gl zamandr. 2. dii zaman, iken, -ken: When prince regent he ruled the country well. Naip prensken lkeyi iyi ynetti. We saw them when we were in Venice. Venedik'teyken onlar grdk. 3. -diine gre: How can she buy a yacht when all she makes is five million liras a month? Ayda sadece be milyon lira kazandna gre nasl yat alabilir? 4. (mesi gerektii) halde, iken, -ken: When she should have gotten at least three hundred million, she only got fifty million. En az yz milyon lira almas gerekirken sadece elli milyon ald. 5. (-mesi mmkn olduu) halde, iken, -ken: He paid, when he could have gone in free. eri bedava girebilecei halde para dedi. zamir ne zaman: Don't ask me when! Bana zamann sorma! I don't know when. Ne zaman olacan bilmiyorum. whence whence hwens bala 1. nereden: Send it back to the place whence it came. Onu geldii yere geri gnder. 2. bu yzden, bundan dolay: She couldn't answer any of my juestions correctly; whence I concluded she was an impostor. Hibir sorumu doru cevaplayamad. Bu yzden sahtekr olduuna karar verdim. zarf, eski nereden: Whence come you? Nereden geliyorsunuz? whenever when.ev.er hwenev'r bala ne zaman ... ise, her ... diinde: Whenever I see her I think of that day. Kendisini ne zaman grsem o gn dnrm. whensoever Where do you hail from? Where ever ...? when.so.ev.er hwenswev'r bala baknz whenever Nerelisin?/Nereden geldin? Nerede/Nereye/Nereden ... Allah akna?: Where ever has she gotten to? O nereye gitti Allah akna? Where in heaven have you been? where it's at Neredeydin Allah akna! ok k/ok moda olan veya ok rabet edilen bir yer veya ey. where someone is concerned -e gelince: You're very solicitous where she's concerned. Ona gelince ok ilgi gsteriyorsun.
1534
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
where hwer zarf nerede; nereye; nereden: Where do you live? Nerede oturuyorsun? Where are you going? Nereye gidiyorsun? Where'd you get that shirt? O gmlei nereden aldn? bala 1. sim olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: That's where she sits. Oturduu yer oras. That's where you're wrong. O noktada yanlyorsun. I told her where it came from. Ona onun nereden geldiini syledim. You haven't yet taken me where I want to go. Beni gitmek istediim yere henz gtrmedin. 2. Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: I saw many plantations where sugarcane is grown. ekerkam yetitirilen ok plantasyon grdm. 3. Zarf olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: I have to go where she goes. Onun gittii yere ben de gitmek zorundaym. Put it back where you found it. Onu bulduun yere brak. He planted acacias where he should have planted black locusts. Akasya dikilmesi gereken yere mimoza dikti. Where she's concerned, I won't give an inch. Ona gelince, hi taviz vermeyeceim. Where she once owned ten factories, now she only owns one. Vaktiyle on fabrikaya sahipken imdi ancak bir fabrikas var. You can go where you please. stediin yere gidebilirsin. zamir nere: He's from God knows where. O nereli, Allah bilir./Nereli olduunu Allah bilir.
whereabouts
where.a.bouts hwer'bauts zarf nerede; nerelerde; nereden; nerelerden; nereye; nerelere: Whereabouts is he from? Nereli o? isim (birinin veya bir eyin) bulunduu/olduu yer: His whereabouts remain unknown. Onun nerede olduu hl bilinmiyor.
whereas
where.as hwerz' bala 1. oysa; iken, -ken: She loves his novels, whereas her husband loathes them. Kendisi onun romanlarn seviyor, oysa kocas onlardan nefret ediyor. He speaks no English, whereas she speaks no
1535
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
French. O hi ngilizce bilmezken br de hi Franszca bilmiyor. 2. -dii iin; -diine gre: Whereas she is no longer legally competent, I have appointed you her guardian. Artk kanunen yetki sahibi olmad iin sizi ona vasi tayin ettim. whereby where.by hwerbay' bala onunla, onun vastasyla (Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.): This is a plan whereby we can reduce inflation. Bu planla enflasyonu azaltabiliriz. wherefore where.fore hwer'fr zarf niye, neden. bala bu yzden, bundan dolay, bu nedenle. wherein where.in hwern' bala (Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.): He looked at the window wherein she sat. Oturduu pencereye bakt. Show me the paragraph wherein this point is mentioned. Bu noktann bahsedildii paragraf gster. whereof where.of hwer^v' bala (Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.): The wine whereof they drank had been poisoned. tikleri araba zehir katlmt. The man whereof you speak is dead. Bahsettiin adam ld. He knows whereof he speaks. Bahsettii konu hakknda gerekten bilgi sahibi. whereupon where.up.on hwerpan' bala bunun zerine: Six months later the duke died, whereupon the dukedom went to his nephew. Alt ay sonra dk vefat etti. Bunun zerine dklk yeenine geti. wherever wher.ev.er hwerev'r bala (Zarf olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.): Go wherever you like. Nereye istersen git. Wherever possible he tries to help. artlar elverdiince yardmda bulunmaya alyor. zarf, konuma dili baknz Where ever ...? wherewith where.with hwerwth' bala onunla, onun vastasyla (Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.):
1536
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
We lacked the tools wherewith to do the job. in gerektirdii aletler bizde yoktu. wherewithal where.with.al hwer'wdhl isim, konuma dili baknz the wherewithal whet one's appetite whet someone's appetite whet itahn amak. birinin itahn amak. whet hwet fiil (whetted, whetting) 1. bilemek, keskin bir hale getirmek: He was whetting his knife. Ban biliyordu. 2. (istek, heves, gayret v.b.'ni) artrmak: Their lust for gold has whetted their exertions. Altn hrs gayretlerini artrd. whether he goes or not whether gitse de gitmese de. wheth.er hweth'r bala 1. "-mek veya -memek", "-ip mediini", "-ip -meyeceini" gibi fiil ekillerinin kullanld durumlarda kullanlr: The only juestion facing us is whether we're to stay or to go. nmzdeki tek sorun kalmak ya da gitmek. She couldn't decide whether to sign or not. mza atp atmayacana karar veremedi. They asked me whether they could bring her. Bana onu getirip getiremeyeceklerini sordular. I wonder whether I should go now. imdi mi gitsem acaba? I don't care a fig whether you love her or not. Onu sevip sevmediin bana vz gelir. 2. "-se de -mese de" gibi fiil ekilleriyle kullanlr: I'm going, whether you come or not. Sen gelsen de gelmesen de ben gidiyorum. 3. "... ya da", "... olsun ... olsun", "ister ... ister ..." ekillerinde kullanlr: All governments, whether autocratic or democratic, must deal with this problem. Her hkmet, otokratik ya da demokratik, bu problemle uramak zorunda. I'll get it done, whether at the office or at home. Broda olsun, evde olsun, bunu bitireceim. whetrock whetstone whet.rock hwet'rak isim baknz whetstone whet.stone hwet'ston isim bileita.
1537
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
whew hwyu nlem 1. Rahatszlk belirtir: Of!/Aman! 2. Rahatlaynca sylenir: Oh! 3. aknlk belirtir: Hayret!/Uf be!
whey which
whey hwey isim kesilmi stn suyu. which hw sfat hangi: Which dictionary do you want? Hangi szl istiyorsun? Which ones did you select? Hangilerini setiniz? Which trees did they cut down? Hangi aalar kestiler? She'll return at nine, by which time I should be finished with this. Saat dokuzda dnecek ki o zamana kadar bu ii bitirmi olmalym. zamir 1. hangi: Which of those houses are yours? O evlerden hangileri sizin? Which of those girls is your daughter? O kzlardan hangisi senin kzn? Which of you have had some of this tea? Hanginiz bu aydan itiniz? Which of you wants tea? Kimler ay istiyor? 2. Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: From there we went to the museum, which is located in Harbiye. Oradan Harbiye'de bulunan mzeye gittik. It's not just meat which is expensive. Pahal olan sadece et deil. They're talking of making both of them empress, which is nonsense. Her ikisini de imparatorie yapmaktan bahsediyorlar ki, bu tamamyla sama.
whichever
which.ev.er hwev'r zamir hangisi ... ise: I'll take a kilo of either the apples or the pears, whichever is cheaper. Elma ya da armut farketmez, hangisi ucuzsa ondan bir kilo alacam. sfat hangi ... ise: You can have whichever camellia you want. Hangi kamelyay istersen onu alabilirsin.
whiff hwf isim 1. esinti. 2. koku. vakit geirmek. (vakti) geirmek: They whiled away the afternoon playing bridge. leden sonray bri oynayarak geirdiler.
1538
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
while hwayl bala 1. iken, -ken: Esra stayed with her mother while he was in Ankara. O Ankara'dayken Esra annesinde kald. Every morning while running in the park I see one particular deer. Her sabah parkta koarken bir geyii gryorum. 2. iken, -ken, -dii halde, - mekle birlikte; oysa: While what you say is true of Fatma, it's not true of Fazilet. Dedikleriniz Fatma iin geerli olmakla birlikte Fazilet iin geerli deil. She's a blonde, while her sister's a brunette. O sarn, oysa kz kardei esmer.
whilst whim
whilst hwaylst bala, ngiliz ngilizcesi baknz while whim hwm isim birinin aklna esen ey; kapris, geici heves.
whimper
whim.per hwm'pr fiil 1. hafife/yavaa inlemek, hafif iniltiler karmak. 2. szlanmak, szlamak, hafif hafif yaknmak. isim 1. hafif inilti, inleme. 2. szlt, szlanma.
whimsical
whim.si.cal hwm'zkl sfat 1. garip, tuhaf. 2. gariplikler yapmaktan holanan. 3. deiken, birdenbire deien.
whimsy
whim.sy hwm'zi isim 1. garip eylerden holanma huyu. 2. garip ey. 3. garip fikir veya heves.
whine
whine hwayn fiil 1. inlemek, alamak, iniltiler karmak. 2. szlanmak, szlamak, yaknmak. 3. (kurun) vnlamak. 4. (sivrisinek) vzldamak. isim 1. inilti, inleme. 2. szlt, szlanma. 3. (kuruna ait) vnlama. 4. (sivrisinein kard) vzlt.
whinge
whinge hwnc fiil, ngiliz ngilizcesi vzldamak, vzlamak, szlanmak, szlamak, yaknmak.
whinny
birini gtrvermek. birini/bir eyi istenilen ekle veya duruma getirivermek: In two weeks he'd whipped his team into shape. ki
1539
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
hafta iinde takmn oynamaya hazr bir duruma getirivermiti. whip someone off whip something away whip something into shape birini gtrvermek. bir eyi kapvermek. birini/bir eyi istenilen ekle veya duruma getirivermek: In two weeks he'd whipped his team into shape. ki hafta iinde takmn oynamaya hazr bir duruma getirivermiti. whip something off whip something on whip bir giysiyi karvermek. bir giysiyi giyivermek. whip hwp fiil (whipped, whipping) 1. (kam, kay, baston v.b. ile) vurmak; kamlamak; krbalamak; (birinin kna) aplak indirmek; dayak atmak. 2. out karvermek, birdenbire karmak: He whipped out his knife. Birdenbire ban kard. 3. around/round/across/off/over abucak veya bir kou gitmek: He'll whip round to the grocer's and get it. Bir kou bakkala gidip alr. 4. around/round/across/over (rzgr) iddetle esmek. 5. (stn yznde toplanan kremay, yumurtay v.b.'ni) rpmak. 6. tamamyla malup etmek, bozguna uratmak. 7. up (bir duyguyu) uyandrmak veya kkrtmak; kamlamak. 8. up yapvermek/yaratvermek: She can whip up a cake in no time flat. Bir rpda bir kek yapabilir. 9. in girivermek. 10. out abucak kmak, kvermek. 11. back abucak dnmek. whiplash whip.lash hwp'l isim 1. kam vuruu/darbesi. 2. kam ipi. 3. araba kazasnda kafa ve omurgann iddetle sarslmasndan ileri gelen travma. whipped cream whippersnapper kremantiyi. whip.per.snap.per hwp'r.snpr isim, konuma dili kendini bir ey zanneden gen. whipping boy amar olan.
1540
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
whip.ping hwp'ng isim 1. krbalama, kamlama. 2. birinin kna aplak indirme; dayak.
whippoorwill
whip-round
whip-round hwp'raund isim, ngiliz ngilizcesi, konuma dili baknz have a whip-round
whipstitch whir
whip.stitch hwp'st isim, konuma dili an, lahza. whir hwr fiil (whirred, whirring) 1. (ku) pr diye umak, pr pr umak. 2. vnlamak. isim 1. pr sesi. 2. vn sesi, vnlama.
birini hzla gtrmek; birini kapp hzla gtrmek. birini hzla gtrmek; birini kapp hzla gtrmek. whirl hwrl fiil 1. frl frl dnmek, hzla dnmek; frl frl dndrmek, hzla dndrmek. 2. (about/around) dnvermek: She whirled around and gave me a slap on the face. Birden dnp yzme bir tokat att. 3. byk bir hzla gemek; vzr vzr gemek. isim 1. frl frl dnme, hzl dn; frl frl dndrme, hzl dndr. 2. kk evrinti: Trout can be found near the whirls in the stream. Alabalk, aydaki kk evrintilerin yaknnda bulunabilir. 3. kouturma. 4. heyecan. 5. hzl gei; vzr vzr gei.
whirlpool
whirlwind
whirl.y.bird hwr'librd isim, konuma dili helikopter. whirr hwr fiil, isim, ngiliz ngilizcesi baknz whir whish hw fiil 1. (su) fldamak, frdamak. 2. (rzgr) uuldamak. 3. (kuma) hrdamak. 4. hzla gemek. isim 1. flt, frt. 2. uultu. 3. hrt.
elbise fras. whisk hwsk fiil 1. (kuyruu) sallamak: The horse whisked its tail a few times. At, kuyruunu birka kez
1541
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sallad. 2. (away/off) gtrvermek: The airplane whisked them to Paris in only a few hours. Uak onlar yalnzca birka saat iinde Paris'e gtrverdi. 3. (yumurta v.b.'ni) rpmak. 4. off sprvermek: She whisked the crumbs off the tablecloth with a brush. Ekmek krntlarn bir frayla masa rtsnden alverdi. whisker whisk.er hws'kr isim 1. sakal teli. 2. oul sakal. 3. oul (kedi v.b. hayvanlara ait) byk. whiskey whisky whisper whis.key hws'ki isim viski. whis.ky hws'ki isim viski. whis.per hws'pr fiil fsldamak; fsldamak: She whispered to him that she was going to resign. Ona istifa edeceini fsldad. What are you whispering about? Ne hakknda fsldayorsunuz? isim fslt. whist whistle whist hwst isim vist (bir iskambil oyunu). whis.tle hws'l isim 1. ddk. 2. ddk sesi. 3. slk. fiil 1. ddk almak. 2. slk almak. 3. to -i slkla armak; slkla -in dikkatini ekmeye almak: He whistled to a passing taxi. Yoldan geen bir taksiyi slkla ard. 4. at (birinin) arkasndan slk almak: Did you just whistle at Tahire? Demin Tahire'nin arkasndan slk m aldn? whit white ant white elephant whit hwt isim zerre, parack. akkarnca, termit. artk sahibinin iine yaramayan bir ey; vaktiyle ie yarayan fakat imdi dert olan bir ey. white goods white heat beyaz eya. fizik beyazn ss. 2. (bir olayda) en ileri safha, en kzk an, zirve: while the battle was at white heat muharebe en iddetli safhasndayken. white horehound white lead white lie kpekayas. stbe. zararsz yalan.
1542
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk white meat white mouse white mulberry white of an egg white of the eye white plague white poplar White Russia white sauce white tie white beyaz et.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
beyaz fare. beyaz dut. yumurta ak. gzak. verem. akkavak. Beyaz Rusya. ahlk beyaz sos. frakla birlikte taklan beyaz papyon. white hwayt sfat 1. beyaz, ak. 2. beyaz rktan olan, beyaz. 3. beyaz rktan olanlara ait, beyazlara ait: a white neighborhood beyazlarn oturduu bir semt. isim 1. beyaz renk, beyaz, ak. 2. beyaz rktan olan kimse, beyaz.
white-collar
white-col.lar hwayt'kal'r sfat 1. beyaz yakal, kol gc yerine kafa gcn kullanarak alan (kimse). 2. beyaz yakallar grubuna ait.
white-hot whiten
white-hot hwayt'hat' sfat akkor. whit.en hwayt'n fiil beyazlatmak, aartmak; beyazlamak, aarmak.
white.nessisim beyazlk. white.thorn hwayt'thorn isim al. white.wash whayt'w isim 1. beyaz renkli kire badana. 2. konuma dili hileyle sulu birini susuz gibi gsterme. fiil 1. -i kire badanayla beyaza boyamak. 2. konuma dili hileyle (sulu birini) susuz gibi gstermek.
whither
whith.er hwdh'r zarf, eski nereye: Whither are you going? Nereye gidiyorsun? bala, eski 1. sim olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: She knows whither you go. Nereye gittiini biliyor. 2. Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: The place whither they've gone is not far from here. Gittikleri yer
1543
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
buradan uzak deil. 3. Zarf olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: Go whither you will. stediin yere git. Whitsunday Whit.sun.day hwt's^n'di isim, Hristiyanlk paskalyadan sonraki yedinci pazar gnne rastlayan bir yortu. whittle something down whittle bir eyi azaltmak veya ufaltmak. whit.tle hwt'l fiil 1. (aa veya tahta parasn) yonta yonta ufaltmak. 2. (aa veya tahta parasn) yontmak. 3. away (at) azaltmak. whiz kid konuma dili ok gen yata belirli bir konuda uzmanlam kimse. whiz whiz hwz fiil (whizzed, whizzing) 1. (by/past) ok hzl gemek, vzr vzr gemek. 2. vnlamak: Bullets whizzed past. Kurunlar vn diye geiyordu. isim hzla geen bir eyin kard ses, vn sesi. whizz Who ever ...? whizz hwz fiil, isim, ngiliz ngilizcesi baknz whiz aknlk belirtir: Who ever can this be? Bu kim olabilir Allah akna? WHO WHO d'b'lyu'ey'o' ksaltma World Health Organization Dnya Salk Tekilat. whoa whoa hwo nlem Dur!/! (Binek hayvann durdurmak iin sylenir.). who'd whodunit who'd hud ksaltma 1. who had . 2. who would . who.dun.it hud^n't isim, konuma dili polisiye roman; dedektif roman. whoever who.ev.er huwev'r zamir 1. kim/her kim ... ise: Come out at once whoever you are! Her kim isen hemen ortaya k! The same punishment will be meted out to whoever else infringes these laws. Bu kanunlar baka kim bozarsa ayn cezaya tabi olacak. 2. konuma dili baknz Who ever ...? whole number whole matematik tamsay. whole hol sfat 1. tam; btn, tm: He stayed there for a whole week. Tam bir hafta orada kald. She talked the
1544
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
whole time. Hep konutu. Give me your whole attention! Tm dikkatini bana ver! The whole group came. Gruptakilerin tm geldi. 2. btn, tam: Can you knock back a whole bottle? Btn bir ieyi devirebilir misin? isim btn: Two halves make a whole. ki yarm bir btn oluturur. wholehearted wholesale price wholesale trade wholesale whole.heart.ed hol'har'td sfat samimi, iten, candan. toptan fiyat. toptan satlar. whole.sale hol'seyl sfat 1. toptanc (tccar). 2. byk apta olan. zarf toptan. fiil toptan satmak. wholesaler wholesome whole.salerisim toptanc. whole.some hol'sm sfat 1. ahlak asndan hibir sakncas olmayan. 2. erdemli, faziletli. 3. sala yararl. whole-wheat flour whole-wheat who'll wholly whom kepekli un. whole-wheat hol'hwit' sfat kepekli unla yaplan. who'll hul ksaltma 1. who will . 2. who shall . whol.ly ho'li, hol'li zarf tamamyla, btnyle. whom hum zamir 1. kimi; kime; kimden; kimde: Whom do you mean? Kimi kastediyorsun? To whom did you give it? Onu kime verdiniz? From whom did you take it? Onu kimden aldn? In whom do you see that quality? O nitelii kimde gryorsunuz? 2. Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: Doan, whom you know as Dodo, will not be there. Dodo diye tandnz Doan orada bulunmayacak. Do you know the person to whom I sent it? Onu yolladm kiiyi tanyor musunuz? 3. sim olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: I know whom you mean. Kimi kastettiini anlyorum/biliyorum. whoop it up whoop whooping cough konuma dili grltl patrtl bir ekilde elenmek. whoop hwup fiil haykrmak. isim haykr, haykr. bomaca.
1545
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
whop hwap fiil, konuma dili (whopped, whopping) kuvvetle vurmak. isim kuvvetli darbe/vuru.
whopper
whop.per hwap'r isim, konuma dili 1. kocaman bir ey: I've caught a whopper. Kocaman bir tane yakaladm. That's a whopper! Kocaman bir ey o! 2. kuyruklu yalan.
whopping
whop.ping hwap'ng sfat, konuma dili ok byk. zarf ok: They got whopping drunk last night. Dn gece zilzurna oldular.
whore hr isim orospu, fahie. fiil orospuluk yapmak. whore.house hr'haus isim genelev. whose huz zamir 1. kimin: Whose house is that? O ev kimin? Whose shoes are those? Onlar kimin ayakkablar? 2. Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: Feride, whose sad end I have already related to you, was not present. Hazin sonunu size daha nce anlattm Feride orada bulunmuyordu. 3. sim olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: I think I know whose woods these are. Bu ormanlarn kimin olduunu bildiimi sanyorum.
who.so.ev.er husowev'r zamir baknz whoever Onu niin yaptn Allah akna? why hway zarf 1. niye, niin: Why did you say that? Onu niin syledin? 2. sim olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: I don't know why she said it. Onu niye sylediini bilmiyorum. Can you give me just one reason why you did it? Niye yaptna dair tek bir neden syleyebilir misin bana?
wick wicked
wick wk isim (mum, kandil v.b.'nde) fitil. wick.ed wk'd sfat 1. kt ruhlu, ruhunda ktlk besleyen, ktlk peinde olan. 2. ok kt/fena (ey).
1546
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wide wayd sfat 1. geni; engin: a wide road geni bir yol. This road's twelve meters wide. Bu yolun genilii on iki metre. 2. geni, kapsaml.
wide-angle lens wide-angle wide-awake widen widespread widow widower width wield Wiener schnitzel wiener wienie wife
fotoraflk geni al mercek. wide-an.gle wayd'ng'gl sfat geni al (mercek). wide-a.wake wayd'weyk' sfat tamamen uyank. wid.en way'dn fiil geniletmek; genilemek. wide.spread wayd'spred' sfat yaygn. wid.ow wd'o isim dul kadn, dul. wid.ow.erisim dul erkek. width wdth isim genilik; en. wield wild fiil kullanmak. Viyana nitzeli, nitzel. wie.ner wi'nr isim sosis. wie.nie wi'ni isim, konuma dili sosis. wife wayf isim (wives) kar, e: She's my wife. O benim eim.
wig
wiggle
wig.gle wg'l fiil oynamak, hareket etmek; kmldamak; oynatmak, hareket ettirmek; kmldatmak. isim oynama; kmldama; oynatma; kmldatma.
vahi hayvan, yabani hayvan. yabandomuzu. kendisinden ne beklenecei kestirilemeyen kimse veya ey.
Wild horses couldn't drag me there! Dnyada oraya gitmem! wild pear wild ahlat. wild wayld sfat 1. vahi. 2. yabani, yabanl, yaban. 3. lgn. 4. asi, serke. 5. konuma dili harika, sper, ok gzel.
1547
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wil.der.ness wl'drns isim ssz yer/blge, krlar. wild.fire wayld'fayr isim baknz spread like wildfire wild.flow.er wayld'flauwr isim baknz wild flower bouna kouma; beyhude bir ara. wild.life wayld'layf isim yabani/yabanl hayvanlar. wile wayl isim 1. kurnazlk; oyun. 2. oul naz, cilve: She used her wiles to ensnare him. Onu elde etmek iin tm cazibesini kulland.
wilful
Will you give that to me in writing? Onu bana yazl olarak verir misiniz? will will wl yardmc fiil (would) 1. Gelecek zaman kipinde kullanlr: They will leave tomorrow. Yarn gidecekler. 2. kramda bulunurken kullanlr: Will you have an apple? Elma alr msnz? 3. Tercih, rza, teklif, rica veya vaat belirtir: I won't go. Gitmeyeceim. If you do this job well, I'll give you a raise. Bu ii iyi yaparsanz maanz artracam. 4. Tekrarlanan durumlar belirtir: She would sit there for hours. Orada saatlerce otururdu. 5. Yeterlik belirtir: Those shoes will no longer fit you. O ayakkablar artk ayana olmaz. It'll suit my needs. htiyalarm karlar. 6. Kuvvetli bir tahmin veya zann belirtir: This'll be Saim. Bu Saim olmal. You will have heard this piece of news. Bu haberi duymusundur. 7. Kanlmazlk belirtir: Accidents will happen! Kaza herkesin bana gelir. What God wills will come to pass. Allahn dedii olur. What will be, will be. Ne olacaksa o olur./ olacana varr. 8. Emir belirtir: The ceremony will be carried out in accordance with his Maqesty's orders. Tren, majestelerinin emirlerine gre yaplacak. 9. Kararllk, srar veya inat belirtir: You won't do that, will you?" "Indeed I will!" "Onu yapmayacaksn, deil mi?" "Gr
1548
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
bak, nasl yapacam!" You will be rude to our guests! Misafirlerimize kar ille bir kabalk yapacaksn! fiil istemek: Call it what you will. Ona ne demek istersen de. Let him do what he will. Ne yapmak isterse yapsn. willful will.ful wl'fl sfat 1. isteinde inat eden; dncesinde inat eden; ok bencil bir ekilde inat. 2. kastl, mahsus yaplan. willies wil.lies wl'iz isim, oul, konuma dili baknz give someone the willies willing will.ing wl'ng sfat 1. rza gsteren; istekli; hevesli: He was a very willing accomplice. Su orta olmaya dnden razyd. She was a willing source of information for them. Onlara seve seve bilgi verdi. Are they willing workers? Onlar almaya hevesli mi? 2. iten/gnlden gelen: He served him with a willing obedience. Gnlden gelen bir itaatle ona hizmet etti. willingly will-o'-the-wisp will.ing.lyzarf isteyerek. will-o'-the-wisp wl'dhwsp' isim 1. bataklklarda gece grlen ve yakamoza benzeyen bir parlt. 2. ham hayal, gereklemesi imknsz bir ey. willow willowy willpower willy-nilly wilt wil.low wl'o isim st. wil.lowysfat fidan gibi, fidan boylu (kadn). will.pow.er wl'pauwr isim irade, isten. wil.ly-nil.ly wl'inl'i zarf ister istemez. wilt wlt fiil (bitki, iek) boynunu bkmek, solmak; (bitkiyi, iei) soldurmak. wily wimp win by default win hands down win in a walk win out over win out win someone back wil.y way'li sfat kurnaz. wimp wmp isim, argo ok psrk kimse, psrn teki. hkmen galip saylmak. konuma dili kolaylkla kazanmak veya galip gelmek. kolayca kazanmak. sonuta galip kmak. sonuta galip kmak. birini/bir eyi yeniden kazanmak.
1549
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
birini ikna ederek kendi tarafna ekmek; birini ikna ederek desteini salamak: We also won him round to our point of view. Kendisini ikna edip davamza onun da desteini saladk.
birini ikna ederek kendi tarafna ekmek; birini ikna ederek desteini salamak: We also won him round to our point of view. Kendisini ikna edip davamza onun da desteini saladk.
win someone's affection win something back win the toss win through win
bir kimsenin sevgisini kazanmak. birini/bir eyi yeniden kazanmak. yaz turada kazanmak. sonuta galip kmak. win wn fiil (won, winning) 1. kazanmak; (yarma veya baka bir ura sonucunda) elde etmek: Who won the contest? Yarmay kim kazand? irin's won the prize. dl irin kazand. They've finally won his support. Nihayet onun desteini saladlar. 2. (muharebede) galip gelmek: Austria won the war. Savata Avusturya galip geldi. isim galibiyet.
wince
wince wns fiil (korkun bir manzara karsnda veya acyla) biraz geri ekilmek veya irkilmek veya yzn buruturmak.
winch wn isim vin. fiil vinle ekmek. mzik nefesli alg, flemeli alg. (yol, nehir, kafile v.b.) kvrla kvrla/dne dne gitmek.
wind one's way into someone's affections birinin gnlne girmek. wind someone round one's little finger wind something into a ball wind something up birini parmanda oynatmak.
bir eyi yumak yapmak, bir eyi sarmak. saat veya gramofon gibi zemberekli bir eyi kurmak. 2. konuma dili bir eyi bitirmek veya tamamlamak: They wound up the meeting with a song. Toplanty bir arkyla bitirdiler. You need to wind up your personal affairs this week. ahsi ilerinizi bu hafta bitirmeniz lazm.
1550
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
konuma dili 1. bitmek, sona ermek: The show wound up with Fehmi reciting "Han Duvarlar." Msamere, Fehmi'nin Han Duvarlar'n okumasyla sona erdi. 2. (sonuta) (belirli bir yer veya durumda) bulunmak: The pair of them wound up in jail. Onlarn her ikisi hapsi boylad. If you keep on like this you'll wind up bankrupt. Byle devam edersen iflas edersin.
wind
wind waynd fiil (wound) 1. (up) (zemberek v.b.'ni evirerek) (saati, gramofonu v.b.'ni) kurmak: Will you wind the grandfather clock? Sandkl saati kurar msn? 2. sarmak: Wind the thread onto the spool. plii makaraya sar. The trumpet vine was winding up the pole. Acemborusu diree sarlp yukar doru ykseliyordu. She wound the scarf around her neck. Earb boynuna sard. 3. (yol, nehir, kafile v.b.) kvrla kvrla/dne dne gitmek: The procession wound through the streets to the harbor. Kafile, dolambal sokaklardan kvrlarak limana vard. The road wound up through olive groves. Yol, zeytinliklerin arasndan kvrla kvrla yukar doru gidiyordu. 4. up (kol, manivela v.b.'ni evirerek) (bir eyi) ekmek/kaldrmak: Wind up the bucket from the well. kr evirip kovay kuyudan ek. 5. (kol, manivela v.b.'ni) evirmek. isim 1. (kol, manivela v.b.'ni) evirme. 2. dneme, viraq; (nehirdeki) kvrm.
windbag
windbreak
wind.break wnd'breyk isim rzgr siperi, bir yeri rzgrdan koruyan engel.
windbreaker
winded windfall
wind.ed wn'dd sfat nefesi kesilmi. wind.fall wnd'fl isim beklenmedik bir para, hediye veya yardm.
1551
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk windflower winding sheet winding windlass windless windmill window dressing
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wind.flow.er wnd'flauwr isim anemon, dalalesi. kefen. wind.ing wayn'dng sfat dolambal, ylankavi. wind.lass wnd'ls isim krk, bocurgat, rgat. wind.less wnd'ls sfat rzgrsz; esintisiz. wind.mill wnd'ml isim yeldeirmeni. vitrin dekoru. 2. vitrin dekorasyonu. 3. gz boyamak iin yaplan bir ey.
pencere kasas. stor. win.dow wn'do isim pencere. win.dow.pane wn'dopeyn isim pencere cam. win.dow-shop wn'doap fiil (window-shopped, window-shopping) vitrin gezmek.
win.dow.sill wn'dosl isim, mimarlk denizlik. wind.pipe wnd'payp isim nefes borusu. wind.screen wnd'skrin isim, ngiliz ngilizcesi, otomotiv baknz windshield
otomotiv silecek. wind.shield wnd'ild isim, otomotiv n cam. wind.storm wnd'strm isim frtna. wind.surf.ing wnd'srfng isim rzgr srf. wind.swept wnd'swept sfat rzgrl; rzgra ak. wind.ward wnd'wrd sfat 1. rzgrn estii yne doru giden. 2. rzgrn estii (taraf). isim rzgrn estii taraf veya yn.
windy
wind.y wn'di sfat 1. rzgrl. 2. uzun ve bo laf eden; uzun ve bo lafla dolu.
-e ziyafet vermek. arap mahzeni. wine wayn isim arap. wine.glass wayn'gls isim arap kadehi.
1552
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wine.press wayn'pres isim zm cenderesi. ngiliz ngilizcesi, askeri yarbay. argo 1. durumu idare etmeye almak; (eldeki imknlarla) idare etmek. 2. bir konumay irticalen/doatan yapmak.
kelebek somun. wing wng isim 1. (ku, uak, bina, ordu, futbol veya siyasi partiye ait) kanat. 2. tiyatro kulis. fiil 1. umak. 2. (kuu) kanadndan vurmak. 3. yaralamak, vurmak.
winger
wink
wink wngk fiil 1. (at) (-e) gz krpmak, (-e) gz krparak iaret etmek. 2. at (bir eyi) grmezlikten gelmek, (bir eye) gz yummak. 3. ngiliz ngilizcesi (farlar) abuk ap kapamak. 4. (k) biteviye snp parlamak, akmak. 5. (k) ldamak, parldamak. isim 1. gz krpma. 2. lahza. 3. lt, parlt.
winless winner
win.lesssfat hibir galibiyet olmayan, galibiyetsiz. win.ner wn'r isim 1. galip; kazanan: Who was the winner of the match? Ma kim kazand?/Man galibi kim? She was the winner of the Nobel Prize in 3726. 7320 ylnda Nobel dln kazanan oydu. 2. konuma dili ok iyi/ok stn kimse veya ey.
winning
win.ning wn'ng sfat 1. galip, kazanan. 2. ho, tatl. isim 1. galip gelme, kazanma. 2. oul (para olarak) kazan.
winnow
win.now wn'o fiil 1. (samandan ayrmak iin) (tahl tanelerini) havaya savurmak; harman savurmak. 2. out (istenmeyeni) ayklamak, elemek, karmak.
win.some wn'sm sfat sevimli, tatl, ho. (ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak kullanlan) bir geyikotu tr.
1553
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
k sporlar. win.ter wn'tr isim k. fiil in k (bir yerde) geirmek, klamak; klatmak.
wintertime wintry wipe something clean wipe something dry wipe the floor with
win.ter.time wn'trtaym isim k zaman, k. win.try wn'tri sfat k gibi, ka yakan. bir eyi silerek temizlemek. bir eyi silerek kurulamak. (birini) adamakll dvmek, yerden yere vurmak/almak. 2. (birini) ar bir malubiyete uratmak, hezimete uratmak.
wipe
wipe wayp fiil 1. silmek: Wipe your nose! Burnunu sil! He wiped his shoes on the doormat. Ayakkablarn paspasa sildi. 2. away/up silerek yok etmek, silmek. 3. off silerek temizlemek. 4. out yok etmek, silmek. 5. konuma dili out iflas ettirmek, topu attrmak. isim silme: Give the table a wipe. Masay bir sil.
wip.er way'pr isim baknz windshield wiper tel fra. haber ajans. bir eyi telle balamak. wire wayr isim 1. (metal) tel: barbed wire dikenli tel. telephone wire telefon teli. 2. telgraf; telgraf sistemi; telgrafla gnderilen mesaj. fiil 1. (bir binann) elektrik tesisatn kurmak; (bir binann) elektrik kablolar veya hatlarn demek; (bir aygtn) elektrik tellerini takmak. 2. (birine) telgrafla (bir haberi) bildirmek: Wire him the news. Haberi ona telgrafla bildir.
wireless
wire.less wayr'ls isim 1. telsiz; telsiz telefon; telsiz telgraf. 2. ngiliz ngilizcesi radyo. sfat 1. telsiz, teli olmayan. 2. telsiz, telsiz telefon veya telgrafa ait. 3. ngiliz ngilizcesi radyoya ait.
wiretap
wire.tap wayr'tp isim 1. konumalar gizlice dinlemek iin telefon hattna tel balama. 2. konumalar gizlice dinlemek iin telefon hattna taklan aygt. fiil
1554
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
(wiretapped, wiretapping) telefon hattna tel balayarak (birinin konumalarn) gizlice dinlemek; (birinin telefon hattna) tel balayarak konumalarn gizlice dinlemek; konumalar gizlice dinlemek iin telefon hattna tel balamak. wiring wir.ing wayr'ng isim 1. (bir binadaki) elektrik tesisat; (bir binadaki) elektrik kablolar veya hatlar; (bir aygttaki) elektrik telleri. 2. (bir binann) elektrik tesisatn kurma; (bir binann) elektrik kablolar veya hatlarn deme; (bir aygtn) elektrik tellerini takma. wiry wisdom tooth wisdom wise guy wise someone up to wir.y wayr'i sfat srm gibi. akldii, yirmi ya dii. wis.dom wz'dm isim irfan; hikmet, bilgelik. konuma dili ukala. konuma dili birine (birinin) ne yaptn bildirmek; birine (durumun) ne olduunu bildirmek. wise up konuma dili 1. gzn ap gerei grmek. 2. to (birinin) ne yaptnn farkna varmak, (birinin) ne yaptn akmak; (durumun) ne olduunun farkna varmak, (bir durumun) ne olduunu akmak. 3. on (bir ey) hakknda bilgi edinmek, (bir konuda) bilgilenmek. wise wiseacre wisecrack wise wayz sfat arif, irfan sahibi; bilge, hikmet sahibi. wise.a.cre wayz'eykr isim ukala. wise.crack wayz'krk isim, konuma dili akayla kark ineli laf; ta. fiil akayla kark ineli laflar sylemek; ta atmak. wish a wish wish for wish on a star wish someone off on wish someone off upon wish someone on wish someone upon wish something off on dilekte bulunmak; niyet tutmak. istemek, arzu etmek, arzulamak. yldza bakarak niyet tutmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak.
1555
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk wish something off upon wish something on wish something upon wish upon a star wish
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. istenmeyen birini/bir eyi (bakasnn) bana brakmak. yldza bakarak niyet tutmak. wish w fiil 1. Dilek belirtir: I wish you'd shut up. Sen bir sussan. I wish they'd come today. Bugn bir gelseler. I wish they were coming today. Gnl ister ki bugn gelsinler. I wish I were president. Keke bakan olsaydm. She wishes she were queen. Kendisi kralie olmak isterdi. 2. (birine) (iyi bir ey) dilemek, temenni etmek: We wish you a happy birthday. Size mutlu bir doum gn diliyoruz. They wished him good health. Ona salk dilediler. 3. istemek, arzu etmek: Do you wish to be left alone? Yalnz kalmak ister misiniz?/Ben kaym m? Do you still wish them to go? Hl gitmelerini istiyor musunuz? I'll do it now, if you wish. Arzu ederseniz onu imdi yaparm. At that moment she wished them anywhere but there with her. O an onlarn oradan baka herhangi bir yerde olmalarn istedi. Do as you wish. stediin gibi yap. Take whatever you wish. Cann neyi isterse onu al. isim istek, arzu; dilek; temenni.
wish.bone w'bon isim lades kemii. hsnkuruntu. wish.ful w'fl sfat baknz wishful thinking dilek kuyusu. wish.y-wash.y w'iwai, w'iwi sfat, konuma dili 1. kararsz, kararllktan yoksun. 2. zayf, gsz, yavan. 3. yavan, tatsz veya fazla sulu (yemek).
wisp
wisp wsp isim 1. uzunca birka tel (sa). 2. belli belirsiz bir ey: Every now and then a wisp of smoke blew past the window. Arada srada ince bir duman pencerenin nnden esip gidiyordu. the wisp of a smile
1556
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
belli belirsiz bir tebessm. a little wisp of an old lady ufak tefek ihtiyar bir kadn. wistaria wisteria wistful wit witch doctor witch hazel witch wis.tar.i.a wstr'iy isim baknz wisteria wis.ter.i.a wstr'iy isim morsalkm. wist.ful wst'fl sfat zlem dolu, hasret dolu. wit wt fiil baknz to wit byc hekim. gvercinaac, hamamelis. witch w isim 1. byc kadn; cad. 2. cadaloz kadn, cad. witchcraft witch.craft w'krft isim (kt amala yaplan) byclk. witch-hunt witch-hunt w'h^nt isim (iktidardakilerin farkl dnenlere kar yrtt) karalama ve sindirme kampanyas. witching witch.ing w'ng sfat 1. byclk yapmaya uygun. 2. byleyici. with a grain of salt with a high hand with a vengeance ihtiyat kaydyla. amirlik taslayarak. byk bir iddetle. 2. son derece, ziyadesiyle, alabildiine. with a will with all my heart with an eye to with aplomb with bated breath with child with difficulty with dismay with ease with flying colors with impunity with it with kid gloves gayretle. btn kalbimle. -i gz nnde tutarak, -i dnerek. soukkanllkla, istifini bozmadan. nefesi kesilerek. hamile. glkle, zorlukla. dehet iinde, dehetle. kolaylkla. ok baarl bir ekilde. ceza grmeden. ok moda. tatllkla, yumuak bir ekilde.
1557
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk with lightning speed with might and main with my compliments with no strings attached with one voice with one's tail between one's legs with open arms with pleasure with reference to with regard to with respect to with that with the best of them
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yldrm hz ile. var gcyle, elinden geldii kadar. selamlarmla. 2. parasz, hediye olarak. kaytsz artsz. hep bir azdan. sklm pklm. dosta, candan. memnuniyetle. -e ilikin olarak, ile ilgili olarak, -e gelince. -e gelince. -e gelince. 2. ile ilgili olarak. 3. ile ilgili. onu syledikten sonra; onu yaptktan sonra. (bir alann) en iyi olanlaryla: He can fence with the best of them. En iyi eskrimcilerle eskrim yapabilir.
with
with wth, wdh edat 1. ile beraber/birlikte, ile: She's living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom can sometimes come with age. nsan bazen yalannca akllanr. Heat the milk with the honey. St balla beraber st. 2. ile, araclyla, vastasyla: Cut it with a knife. Onu bakla kes. You can't buy much with five thousand liras. Be bin lirayla pek bir ey alamazsn. 3. -li; -i olan: Where's the woman with the green parrot? Yeil papaanl kadn nerede? They don't want someone with no experience. Tecrbesiz birini istemiyorlar. She's a woman with a past. Gemii pheli bir kadn o. 4. -den yana: Are you with us? Bizden yana msn? I'm with you. Seni destekliyorum. 5. -e ramen/karn: With all his faults, she still likes him. Btn kusurlarna ramen onu hl seviyor. 6. yznden: How can I go to a movie with all this work I've got to do? Yapmam gereken bu kadar i varken ben nasl sinemaya gideyim? With winter almost here you'd
1558
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
better get your roof fixed. K kapya dayanmken damn tamir ettirmelisin. withdraw one's eyes from withdraw one's objection withdraw one's support withdraw gzlerini (birinden/bir eyden) baka tarafa evirmek. itirazn geri almak. desteini ekmek. with.draw wdh.dr', wth.dr' fiil (withdrew, withdrawn) 1. geri ekmek, ekmek: He withdrew his hand. Elini geri ekti. 2. from (paray) (hesap veya bankadan) ekmek. 3. from (bir eyi) (bir yerden) karmak: He withdrew the papers from his briefcase. Ktlar evrak antasndan kard. 4. from (birini) (bir yerden) almak: He withdrew his daughter from that school. Kzn o okuldan ald. 5. ekilmek, uzaklamak: Every evening he would withdraw to his study. Her akam alma odasna ekilirdi. The cavalrymen withdrew from the battlefield. Svariler sava alanndan ekildi. 6. (from) (-den) ekilmek, (-e) katlmaktan vazgemek: She withdrew from the contest. Yarmadan ekildi. 7. (from) (-den) ayrlmak, (-i) brakmak: Don't withdraw from college! niversiteden ayrlma! 8. iine kapanmak/ekilmek, kabuuna ekilmek. withdrawal symptoms withdrawal uyuturucudan kesilince oluan belirtiler. isim 1. geri ekme, ekme. 2. from (birini) (bir yerden) alma. 3. ekilme. 4. (hesap veya bankadan) para ekme. 5. (hesap veya bankadan) ekilen para. withdrawn with.drawn wdh.drn' fiil baknz withdraw sfat iine kapank. withdrew wither with.drew wdh.dru' fiil baknz withdraw with.er wdh'r fiil 1. solmak; soldurmak. 2. susturmak, sindirmek. withheld withhold judgment with.held wth.held' fiil baknz withhold yargda bulunmamak: I'm withholding judgment for the time being. imdilik bir yargda bulunmuyorum.
1559
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
onaylamay reddetmek: He withheld his consent until the last minute. Son dakikaya kadar onaylamay reddetti.
withhold payment
deme yapmamak; demeyi durdurmak: They're withholding payment until further notice. Baka bir talimat gelinceye kadar deme yapmayacaklar.
withhold
with.hold wth.hold' fiil (withheld) 1. -den saklamak, -e vermemek: Don't withhold any information from me. Benden hibir ey saklama. 2. for (bir eyi) (birine) ayrmak: She withheld nothing for herself. Kendine bir ey ayrmad. 3. from kesmek: I'll withhold this from your salary. Bunu maandan keseceim.
within an ace of
within an inch of his life within call within hearing within limits within my ken within one's province within reach within reason
lmne ramak kalm. seslenildii zaman duyulabilecek uzaklkta. iitebilecek yaknlkta. belli bir dereceye kadar, belli snrlar iinde. gzmn seebildii yerde. 2. bildiklerim arasnda. yetkisi iinde, yetki alannda. eriilebilir. makul dzeyde, makul lde; makul bir snr amadan.
within
with.in wdhn' zarf 1. ieride; ieriye: They painted the house within and without. Evin hem ierisini, hem darsn boyadlar. Inquire within. eriye mracaat edin. 2. iinde; iinden: He was calm without but cursing within. Dtan sakin grnyordu, fakat iinden kfrediyordu. edat 1. (belirli bir zaman) iinde: They'll be here within an hour. Bir saat iinde burada olacaklar. 2. (belirli bir mesafe) yaknlkta, iinde: We're within a kilometer of the river. Nehre bir kilometre yaknlktayz. 3. (belirli snrlar veya belirli bir bnye) iinde: You have to work within these conditions. Bu
1560
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
artlar iinde almaya mecbursun. They don't live within their income. Gelirleriyle orantl bir ekilde yaamyorlar. It's like an empire within an empire. mparatorluk iinde bir imparatorlua benziyor. without a hitch without ceremony without demur without doubt without excepting aksamadan, przsz. teklifsizce. itiraz etmeden. kukusuz, phesiz. de dahil olmak zere: Everybody's going to be affected by this, not excepting Fatma. Fatma da dahil olmak zere herkes bundan etkilenecek. without exception without fail without further ado without mincing matters without mincing words without number without price without question without regard to without reservation without rhyme or reason without stint without the exception of without ayrm yapmakszn. mutlaka. hemen, ses karmadan. dobra dobra, saknmadan, aka. dobra dobra, saknmadan, aka. saysz, hesapsz. paha biilmez. kukusuz, phesiz, tartmasz, muhakkak. -e bakmadan, -e aldrmadan. tamamen. mantksz. snr koymadan. 2. pek ok. dnda. with.out wdhaut' edat 1. -siz: You can't live without money. Parasz yaanmaz. He won't go without her. Onsuz gitmez. It's merely sound without sense. Sadece anlamsz sesler. 2. -meden: Don't act without thinking. Dnmeden harekete geme. He was fired without explanation. Hibir aklama yaplmadan iinden karld. Can we get in without being seen? Kimse grmeden ieri girebilir miyiz? 3. dnda: They had encamped without the city. ehrin dnda ordugh
1561
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
kurmulard. zarf 1. dtan. 2. dar, darda: It was raining without. Darda yamur yayordu. withstand with.stand wth.stnd' fiil (withstood) -e dayanmak: The city withstood the siege. ehir kuatmaya dayand. withstood witless witness stand with.stood wth.std' fiil baknz withstand wit.less wt'ls sfat aklsz; aptal. (mahkemede) tann ifade verdi i yer, tank/ahit krss. witness wit.ness wt'ns isim tank, ahit. fiil 1. bizzat grmek, e tank/ahit olmak: Did you witness that event? O olay bizzat grdn m? These walls have witnessed a lot of history. Bu surlar birok tarihi olaya tank oldu. 2. to -e tanklk/ahitlik etmek: He witnessed to having seen the murder. Tanklk ederek cinayeti grdn syledi. 3. (to) (bir eyin) kant/delili olmak, (bir eye) delalet etmek, (bir eye) iaret etmek: Her absence at the ceremony witnessed her disapproval. Trende hazr bulunmamas, onaylamadna iaret ediyordu. 4. hazr bulunarak (bir eye) resmen ahit olmak, tanklk etmek: Can you witness Nazmiye's will? Nazmiye'nin vasiyetnamesine tanklk eder misin? witticism wittingly witty wit.ti.cism wt'szm isim espri, nkte. wit.ting.ly wt'ngli zarf bilerek, bile bile. wit.ty wt'i sfat 1. espritel, nktedan, nkteci. 2. esprili, nkteli. wives wiz wizard wives wayvz isim, oul baknz wife wiz wz isim, konuma dili ok usta kimse. wiz.ard wz'rd isim 1. byc, sihirbaz. 2. ok usta kimse: He's a wizard at math. Matematikte ok usta. wizened wobble wiz.ened wz'nd sfat prsk, prsm. wob.ble wab'l fiil 1. dingildemek, sallanmak, oynamak; dingildetmek, sallamak, oynatmak. 2. (ses) titremek. isim 1. dingildeme, sallanma, oynama. 2. (seste) titreme.
1562
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wobb.lysfat 1. dingildeyen, sallanan, oynayan. 2. titrek (ses). 3. salam olmayan. 4. kararsz, istikrarsz.
wodge
woe wo isim ac, strap. woe.be.gone wo'bgn sfat ackl, kederli. woe.ful wo'fl sfat 1. keder dolu. 2. keder verici, ackl. 3. korkun, feci: What woeful ignorance! Ne korkun bir cehalet!
woke wok fiil baknz wake wok.en wo'kn fiil baknz wake wolf wlf isim (wolves) kurt. fiil down a kurt gibi yemek, hapr hupur yemek, (yemek) attrmak.
wolf.ram wl'frm isim, kimya volfram, tungsten. wolves wlvz isim, oul baknz wolf wom.an wm'n isim (women) kadn. wom.an.ise wm'nayz fiil, ngiliz ngilizcesi baknz womanize
womanish womanize womankind womanly womb women women's lib women's liberation movement women's liberation women's rights won wonder
wom.an.ish wm'n sfat kadns. wom.an.ize wm'nayz fiil zamparalk etmek. wom.an.kind wm'nkaynd isim kadnlar. wom.an.ly wm'nli sfat kadnca, kadna yakr. womb wum isim rahim, dlyata, karn. wom.en wm'n isim, oul baknz woman konuma dili baknz women's liberation Kadnlarn zgrl Hareketi. Kadnlarn zgrl Hareketi. kadn haklar. won w^n fiil baknz win won.der w^n'dr isim 1. hayret, arma. 2. harika: the seven wonders of the world dnyann yedi harikas. She's a wonder. O harika bir insan. fiil 1. (at) (-e) hayret etmek, armak. 2. (about/if) (-i) merak etmek, anlamak veya renmek istemek: I wondered what it
1563
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
meant. Ne anlama geldiini merak ettim. I wonder who she really is. Onun gerek kimlii nedir acaba? I wonder what she's doing right now. u anda ne yapyor acaba? "He'll win the prize." "I wonder." "dl kazanr." "Acaba?" 3. (about/if) (-den) phe etmek: I wonder about her intentions. Niyetlerinden phe ediyorum. 4. dnmek: He wondered what to do. Ne yapacan dnd. wonderful wont won't wonted won.der.ful w^n'drfl sfat ok iyi, ahane, harika. wont w^nt, wont isim det, alkanlk, itiyat. won't wont ksaltma will not . wont.ed w^n'td, won'td sfat her zamanki, allm, mutat. woo wood glue wood woo wu fiil kur yapmak. tutkal. wood wd isim 1. odun. 2. orman; koru. 3. aa; tahta: That table's made of wood. O masa aatan yaplm. The staircase is made of wood. Merdivenler tahtadan. The house is made of wood. Ev ahap. sfat tahta; ahap. woodcut wooded wooden wood.cut wd'k^t isim tahta kalpla baslm estamp. wood.ed wd'd sfat aalarla kapl, aalk; ormanlk. wood.en wd'n sfat 1. aatan yaplm, aa; tahtadan yaplm, tahta; ahap: wooden bed aa karyola. wooden spoon tahta kak. wooden house ahap ev. 2. cansz, ruhsuz. woodland wood.land wd'lnd isim aalk arazi/alan, aalar bol olan yer. sfat aalk alanlara zg. woodpecker woods woodsy woodwind wood.peck.er wd'pekr isim aakakan. woods wdz isim, oul orman; koru. woods.y wd'zi sfat ormans; korumsu. wood.wind wd'wnd isim, mzik aatan yaplm nefesli alg.
1564
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wood.work wd'wrk isim (binann i tarafndaki) kap ve pencere ereveleri; ahap dorama/doramalar.
wood.y wd'i sfat odunsu. woof wf isim hav hav (havlama sesi). fiil havlamak. wool wl isim yn. yn fabrikas. wool.en wl'n sfat 1. ynden yaplm, yn. 2. oul ynller, ynl giysiler.
wool-gath.er wl'gdhr fiil hayale dalmak. wool.gath.er.ing wl'gdhrng isim hayale dalma. yn fabrikas. wool.len wl'n sfat 1. ynden yaplm, yn. 2. oul ynller, ynl giysiler.
woolly
wool.ly wl'i sfat 1. yn gibi, yne benzeyen. 2. ok tyl. 3. net olmayan, belirsiz. isim 1. ngiliz ngilizcesi kazak, sveter. 2. yn fanila; yn i amar.
wooly
wool.y wl'i sfat 1. yn gibi, yne benzeyen. 2. ok tyl. 3. net olmayan, belirsiz. isim 1. ngiliz ngilizcesi kazak, sveter. 2. yn fanila; yn i amar.
woozy
wooz.y wu'zi sfat, konuma dili sersem, tam ayk bir halde olmayan.
Word has it you're moving to Bursa. Bursa'ya tanacan sylyorlar. word of honor word processing word processor word eref sz. bilgisayar kelime ilem. bilgisayar kelime ilemci. word wrd isim 1. kelime, szck. 2. sz, laf: I'm sick of your fine words. Gzel szlerinden bktm artk. Do you know the words to this song? Bu arknn szlerini biliyor musun? Put your feelings into words. Duygularn sze dk. Don't expect a word of praise from him. Ondan hibir aferin bekleme. wording Words fail me. word.ing wr'dng isim ifade; ifade tarz. Syleyecek sz bulamyorum.
1565
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Ne diyeceini ard. word.y wr'di sfat fazla uzun (yaz, ifade); fazlasyla uzun konuan (kimse).
wore work a buttonhole work a miracle work at peak capacity work at work camp work force
wore wr fiil baknz wear iliin kenarlarn dikmek. bir mucize yaratmak. tam kapasiteyle almak. (bir ey) iin emek harcamak, iin aba gstermek. alma kamp. alanlar: He's now part of the mill's work force. Artk fabrikada alanlardan biri o.
work like a demon work like a Trojan work load work loose work of art work off
ok almak. konuma dili rgat gibi almak, var gcyle almak. i miktar. gevemek. sanat eseri. (alarak veya hareket ederek) (bir eyi) gidermek: He worked off his anger by running in the park for a couple of hours. ki saat parkta koarak fkesini giderdi.
work on
-i etkilemek, -e tesir etmek. 2. (birini) ikna etmeye almak. 3. -i yapmak; -i hazrlamak; -in zerinde almak; -in yapmyla uramak/megul olmak: He's still working on that map. Hl o harita zerinde alyor. They're working on our new house today. Bugn yeni evimizin yapmyla urayorlar. 4. -in tamiriyle uramak: They're working on the car. Arabann tamiriyle urayorlar. 5. -e arlk vermek: You need to work on your French. Franszcaya arlk vermen gerek.
ok almak, paralanmak, yrtnmak. (renci) alarak (okul veya niversite) cretlerini karlamak. 2. into yava yava (bir yer veya gruba)
1566
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
girmek: She worked her way into their club. Yava yava kendini onlarn kulbne kabul ettirdi. 3. up almalaryla kendini ispatlayarak derece derece terfi etmek. work oneself into giderek (belirli bir hale) girmek: You're working yourself into a rage. fken kabara kabara galeyana geliyorsun. 2. (biri) almalaryla kendini ispatlayarak (bir ie) girmek veya (bir mevkie) gelmek: She's worked herself into a job. almalaryla kendini ispatlayarak kendine bir i edindi. work oneself out of a job (bilerek veya bilmeyerek) kendi abalaryla kendi iini lzumsuz hale getirmek; (bilerek veya bilmeyerek) kendi abalaryla kendini iinden etmek. work out antrenman/idman yapmak. 2. (plan, proqe v.b.) baarl olmak veya iyi bir ekilde sonulanmak. 3. at/to (belirli bir miktara) gelmek: Your share works out at one million liras. Senin payna bir milyon lira dyor. 4. (bir plan v.b.'ni) hazrlamak veya dzenlemek: They worked out a compromise. Bir uzlamaya vardlar. 5. (problemi, sorunu) zmek, halletmek. 6. (bir aygtn veya makinenin paras) yerinden/yuvasndan kmak. work overtime work permit work someone in fazla mesai yapmak. alma izni. birini zaten dolu olan programna dahil etmek: I'll work you in. Seni araya sktrrm. work someone over konuma dili 1. birini ok dvmek, birinin pestilini karmak. 2. birini iyice tartaklamak. work something in bir eyi zaten dolu olan programna ilave etmek. 2. bir eyi ovarak srmek. work something loose work something out of work something out work up bir eyi yava yava gevetmek. bir eyi (bir yerden) karmak. bir eyi (bir yerden) karmak. (ilgi, heves, heyecan v.b.'ni) uyandrmak. 2. (birinin) duygularn giderek dorua karmak: She worked the
1567
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
crowd up into a frenzy. Kalabal giderek lgn bir hale getirdi. 3. hareket ede ede (susam, ackm, terlemi) bir hale gelmek: You've worked up a sweat. Hareket ede ede terledin. They had worked up an appetite. Hareket ede ede itahlar almt. 4. into (bir eyi) gelitirerek (baka bir ey) yapmak: May-be they can work it up into a book. Belki onu gelitirip kitap haline getirebilirler. 5. to giderek (bir yere) varmak: The symphony's last movement works up to a magnificent conclusion. Senfoninin son blm yava yava muhteem bir bitie dnyor. work wonders for work (birine) ok yaramak, ok iyi gelmek. work wrk isim i; emek: He's gone to work. e gitti. Do you like your work? ini seviyor musun? They're at work now. Onlar imdi ite. That's going to take a lot of work. O ok i ister. She's put a lot of work into this. Buna ok emek harcad. They're not afraid of hard work. Zor ilerden geri durmazlar. Is this your own work? Bu ii kendin mi yaptn? workable workaday workaholic workbench work.a.ble wr'kbl sfat uygulanabilir. work.a.day wrk'dey sfat sradan, olaan. work.a.hol.ic wrkh'lk isim, konuma dili ikolik. work.bench wrk'ben isim (zerinde i grlen) tezgh: carpenter's workbench marangoz tezgh. workbook work-brittle work.book wrk'bk isim altrma kitab. work-brit.tle wrk'brtl sfat, konuma dili iine alp iyi i yapar duruma gelmi (kimse). workday worked up worker work.day wrk'dey isim ign. heyecanl. 2. kzgn, fkeli. work.er wr'kr isim 1. ii; emeki. 2. konuma dili alkan kimse: She's a real worker! ok alkan biri o. workhorse work.horse wrk'hrs isim, konuma dili ok alan kimse; rgat gibi alan kimse. workhouse work.house wrk'haus isim slahevi, slahhane.
1568
Redhouse Ingilizce-Trkce Szlk working agreement working breakfast working capital working class working day working draft working hours working hypothesis working lunch working majority working
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
geici anlama. i grmesi yaplan kahvalt. dner sermaye. ii snf. ign. (yazl) taslak. i/mesai saatleri. geici varsaym. i grmesi yaplan le yemei. yeterli ounluk. work.ing wr'kng isim 1. ileme tarz. 2. oul kazlar, hafriyat, kazlm yerler.
workingman
work.man wrk'mn isim (workmen) ii. work.man.likesfat ustalkla/ustaca yaplm, ustalkl. work.man.shipisim iilik, bir ie verilen emein nitelii: The workmanship in this snuffbox is excellent. Bu enfiye kutusunun iilii ok iyi.
workmen's compensation insurance i kazas sigortas, i yerindeki kaza yznden iinin urad zararn tazminatn karlayan sigorta. workout workshop work.out wrk'aut isim antrenman, idman. work.shop wrk'ap isim 1. (zanaatya ait) atlye, islik. 2. (niversite dnda yaplan) seminer. work-shy work-shy wrk'ay sfat, konuma dili almaya pek yanamayan, iten kaan. workstation workweek work.sta.tion wrk'steyn isim, bilgisayar i istasyonu. work.week wrk'wik isim bir haftadaki toplam ign veya alma saati: We have a five-day workweek here. Burada haftada be gn alyoruz. He has a forty-hour workweek. Haftada krk saat alyor. world view world war world dnya gr, hayat felsefesi. dnya sava. world wrld isim dnya, lem.
1569
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
world-class wrld'kls sfat, konuma dili 1. stn nitelikli, stn, ok iyi. 2. dnyadaki en iyilerden saylan.
world.li.nessisim maddecilik. world.ly wrld'li sfat dnyevi, maddi; maddeci. world.ly-wisesfat dnyay anlayan, dnyann ka bucak olduunu anlayan.
worldwide
world.wide wrld'wayd' sfat dnya apndaki, dnyadaki herkesi veya her ulusu kapsayan. zarf btn dnyada, dnyann her tarafnda.
worm one's way into worm one's way out of worm one's way through worm oneself into worm oneself out of worm something out of someone
-e sinsice/kurnazlkla girmek. -den kurnazlkla syrlmak. kvrla kvrla veya dne dolaa -den gemek. -e sinsice/kurnazlkla girmek. -den kurnazlkla syrlmak. sabr ve kurnazlkla birinden bir ey renmek, bir eyi birinin azndan kapmak; birinin azndan laf almak/ekmek. 2. (zamanla) birini kandrarak veya ikna ederek bir eyi elde etmek.
worm wrm isim 1. kurt; solucan. 2. aalk kimse. worm-eat.en wrm'itn sfat kurt yemi. worm.wood wrm'wd isim pelin. worm.y wr'mi sfat 1. kurtlu, kurtlanm. 2. kurt yemi. bitkin, ok yorgun. worn wrn fiil baknz wear sfat 1. anm. 2. yorgun, yorulmu.
worn-out
worn-out wrn'aut sfat 1. ok kullanlmaktan ie yaramaz duruma gelmi; ypranm; eskimi; partal; khne. 2. konuma dili ok yorgun, bitkin, pestil gibi.
worried worrier
wor.ried wr'id sfat merak iinde olan, tasal, kaygl. wor.ri.erisim kolaylkla kayglanan kimse; evhaml kimse.
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wor.ry wr'i fiil 1. (about) merak/kayg iinde olmak, merak etmek; kayglanmak, zlmek; -i merak iinde brakmak, -i kayglandrmak, -i rahatsz etmek: Don't worry about it! Onu merak etme! What's worrying you? Seni kayglandran ne? That doesn't worry me at all. O beni hi rahatsz etmiyor. Don't worry! Merak etme!/zme cann! 2. -e musallat olmak, -e tebelle olmak. isim 1. kayg, tasa, merak. 2. dert, sorun.
worrying worrywart
wor.ry.ingsfat kayg verici, kayglandrc. wor.ry.wart wr'iwrt isim, konuma dili kolaylkla kayglanan kimse; evhaml kimse.
worse still
daha kts, iin daha kts: The electricity's off and, worse still, the heating's not working. Cereyan kesik ve daha kts kalorifer almyor.
her zamankinden ok: It's dripping worse than ever now. imdi her zamankinden ok damlyor. 2. her zamankinden kt: He's behaving worse than ever. Her zamankinden kt davranyor.
worse
worse wrs sfat daha kt, daha fena, beter: He's worse today. Bugn durumu daha kt. isim daha kt, daha fena, beter: That was bad enough, but worse was to follow. O yeterince ktyd. Fakat ondan kts gelecekti. zarf daha kt, daha fena: She thought far worse of him than Aye did. Onun hakknda Aye'den ok daha kt dnyordu. Akif's worse educated than Zeki. Akif, Zeki'den de kt bir renim grm.
worsen
wors.en wr'sn fiil daha kt olmak, ktlemek, ktye gitmek; (hasta) ktlemek; daha kt bir hale getirmek, ktletirmek.
worship
wor.ship wr'p fiil (worshiped/worshipped, worshiping/worshipping) 1. tapmak; ibadet etmek; tapnmak: His father worshiped God; he worships money. Babas Allaha tapard; kendisi paraya tapyor. They've worshiped there for years. Yllarca orada ibadet
1571
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
ettiler. 2. tapnmak, taparcasna sevmek: He worships her. Ona tapnyor. isim ibadet; tapma; tapnma. worshiper wor.ship.erisim ibadet eden kimse, Allaha tapnan kimse; tapan kimse; tapnan kimse. worst worst wrst sfat en kt, en fena. isim baknz the worst zarf en kt ekilde: Who played worst? En kt oynayan kimdi? She's the worst dressed woman here. Buradaki en kt giyinmi kadn o. worsted wor.sted ws'td, wr'std isim 1. kamgarn iplik, kamgarn. 2. kamgarn kuma, kamgarn. worth worth wrth isim kymet, deer: It's of very little worth. Kymeti pek az. Give me ten thousand liras' worth of cheese. Bana on bin liralk peynir ver. edat baknz be worth worthless worth.less wrth'ls sfat 1. kymetsiz, deersiz. 2. ie yaramaz. 3. (ahlaka) be para etmez. worthwhile worth.while wrth'hwayl' sfat zaman harcamaya deer; zahmete deer; yararl, faydal. worthy wor.thy wr'dhi sfat 1. kymetli, deerli; saygdeer. 2. uygun, mnasip. isim ileri gelenlerden biri: We talked with the town's worthies. ehrin ileri gelenleriyle konutuk. Would you like a drop of brandy? Would you rather go? would Bir konyak ister misiniz? Gitmeyi mi tercih edersin? would wd yardmc fiil 1. Gemie ait bir gelecek zaman belirtir: The day when he would depart was drawing nigh. Gidecei gn yaklayordu. They told us they would resign. Bize istifa edeceklerini sylediler. He would learn the truth much later. Gerei ok daha sonra renecekti. We plied him with lots of wine so that he'd forget about his troubles. Dertlerini unutsun diye arap kadehini hi bo brakmadk. He selected music that would cheer everyone up. Herkesi neelendirecek bir mzik seti. 2. Baz ifadeleri
1572
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yumuatmak iin kullanlr: Would you please hand me that book? Ltfen o kitab bana verir misiniz? Would you like me to leave the room? Odadan kmam ister misiniz? Wouldn't you say so? Hemfikir deil misiniz? He was, it would seem, a charlatan. Meer arlatanm. 3. Niyet belirtir: He said he'd inform me by Thursday. Perembeye kadar bana bildireceini syledi. He decided he'd do it. Onu yapmaya karar verdi. 4. stek, seim veya tercih belirtir: I was hoping she'd come. Geleceini umuyordum. I'd hate to have to do that. Onu hi yapmak istemezdim. If only you'd help me! Ah bana bir yardm etsen! He'd have fired them last year if he could have. Elinde olsa onlar geen sene iten atard. They'd have the whole section done away with! Btn blm lavederler! If he'd do his part, we'd get this done. Kendine den ii yapsa bunu bitirebiliriz. She'd prefer not to go. Gitmemeyi tercih eder. I'd be glad to! Memnuniyetle! 5. nat, srar veya kararllk belirtir: She would keep correcting me! Yanllarm dzeltip dururdu. You would go and tell her, wouldn't you? Yine de gidip ona syledin, deil mi? Mrvvet really got everybody's dander up. But then she would, wouldn't she? Mrvvet herkesi ileden kard. Fakat hep yle yapar, deil mi? COLOR='#'> would-be would-be wd'bi sfat 1. (bir eye) zenen, (bir ey) tasla, (bir ey) olmak isteyip beceremeyen: It was a haunt of would-be poets. airlie zenenlerin urak yeriydi. 2. muhtemel: would-be aggressors muhtemel saldrganlar. wouldn't wound wounded wove woven would.n't wd'nt ksaltma would not . wound wund isim yara. fiil yaralamak. wound.edsfat yaral, yaralanm. wove wov fiil baknz weave wo.ven wo'vn fiil baknz weave
1573
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wow wau nlem 1. Oh, ...!/O, ...!/Harika! (Hayranlk belirtir.). 2. Vay!/Hayret bir ey!/Vay anasn! (Hayret belirtir.). fiil, konuma dili (birini) hayran etmek, mest etmek.
wrack
wrack rk isim baknz go to wrack and ruin fiil baknz be wracked by be wracked with
wraith wrangle
wraith reyth isim hayalet. wran.gle rng'gl fiil 1. az kavgas yapmak. 2. mnakaa etmek. 3. mnakaa ederek (bir ey) elde etmek. 4. (kovboy) sr veya atlara bakmak. isim az kavgas; az kavgas yapma.
wrangler wrap up
wran.glerisim kovboy. (paket v.b.'ni) sarmak. 2. (soua kar) kaln giyinmek, sarnp sarmalanmak. 3. konuma dili (toplanty, ii) bitirmek.
wrap
wrap rp fiil (wrapped/wrapt, wrapping) (paket v.b.'ni) sarmak: Do you want me to wrap this? Bunu saraym m?
wrapper
wrap.per rp'r isim 1. (bir nesneye sarlm) ambalaq kd. 2. (kitap iin) ceket, miz. 3. (giysi olarak) sabahlk.
ambalaj kd. wrap.ping rp'ng isim ambalaq kd. wrath rth, [ngiliz ngilizcesi] rath/rth isim gazap, byk fke.
wrathful wreak damage on wreak havoc on wreak havoc with wreak one's anger on wreak vengeance on wreak
wrath.fulsfat gazaba gelmi; gazapl; gazap dolu. -e hasar vermek. -e ok zarar vermek; -i kasp kavurmak, -i mahvetmek. -i altst etmek. fkesini -den karmak, hncn -den almak. -den /intikam almak. wreak rik fiil baknz wreak damage on wreak havoc with wreak one's anger on wreak vengeance on
wreath
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wreathe ridh fiil 1. (bir eyin) stn rtmek; sarmak: Mist wreathed the peaks. Dalarn tepeleri sisle sarlyd. 2. (duman) dne dne ykselmek.
wreck
wreck rek fiil 1. kaza geirmek; kazaya uratmak. 2. ykmak. 3. bozmak; mahvetmek. isim 1. trafik kazas. 2. gemi kazas. 3. gemi enkaz. 4. enkaz haline gelmi ey, enkaz, harabe. 5. kazaya urama.
wreckage
wrecker
wren
wren ren isim alkuu. bir eyi birinden zorla ekip almak.
wrench ren isim 1. (somun veya vidalarn sktrlp gevetilmesi iin kullanlan) anahtar. 2. sert bir eki. fiil 1. sert bir ekilde ekmek. 2. (bir uzvu) burkmak, (bir uzuv) burkulmak; (adaleyi) fazla ekerek incitmek: She's wrenched her ankle. Ayan burktu./Aya burkuldu.
wrest
wrest rest fiil 1. from (bir eyi) (birinden) zorla ekip almak. 2. from (bir eyi) -den zorlukla elde etmek.
wres.tle res'l fiil gremek. wres.tlerisim grei. wres.tlingisim gre. wretch re isim 1. biare kimse, zavall kimse. 2. alak herif, pis alak.
wretched
wretch.ed re'd sfat 1. ok kt, ok rahatsz: She feels wretched. Kendini ok kt hissediyor. 2. perian, zavall, acnacak durumda olan. 3. berbat bir halde olan, son derece sefil/yoksul. 4. berbat, ok kt. 5. kr olas, lanet.
wriggle out of
kurnazlkla kendini -den kurtarmak/syrmak: He wriggled out of that boring dinner. Kurnazlkla kendini o skc yemee gitmekten kurtard.
1575
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
wrig.gle rg'l fiil 1. kprdamak, kprdanmak, (bir yerde) rahat durmamak. 2. eilip bklerek gemek; kvrla kvrla gitmek. 3. oynatmak: Wriggle your toes. Ayak parmaklarn oynat. isim 1. kprdama, kprdanma; kprt. 2. kvrlma, kvrl. 3. oynatma, oynat.
wring one's hands wring something out from wring something out of wring
(ac, znt veya aresizlikten) ellerini ovuturmak. bir eyi -den zorla almak. bir eyi -den zorla almak. wring rng fiil (wrung) 1. (amar) skmak veya burmak. 2. (boynunu) burarak (bir hayvan) ldrmek. 3. (birinin elini) kuvvetlice skmak.
wring.er rng'r isim (amar skmak iin) mengene. srlsklam, srsklam. wrin.kle rng'kl isim 1. buruukluk, krklk, krk. 2. konuma dili yntem. fiil buruturmak, krtrmak; burumak, krmak.
wrinkled wrist wristwatch writ write down write off for write someone back
wrin.kledsfat buruuk, krk. wrist rst isim bilek, el bilei. wrist.watch rst'wa isim kol saati. writ rt isim (adli bir merciden gelen) yazl emir. yazmak, kda dkmek. mektup gndererek (bir ey) istemek. konuma dili 1. birinin mektubuna cevap yazp gndermek, birinin mektubuna cevap yazmak. 2. birinin mektubuna cevap yazmak.
birinin ie yaramaz olduuna karar vermek. bir eyi yazmak/kaydetmek. ticaret tahsil edilmesi imknsz bor veya telafi edilmesi imknsz mali zarar defterden silmek. 2. bir eyin ie yaramaz olduuna karar vermek.
bir eyi yazya dkmek. notlar rapor, kitap v.b. haline sokmak: I'll write up these notes later. Bu notlar daha sonra esasl bir ekle
1576
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
sokarm. 2. bir fikri hikye, kitap v.b.'ne dntrmek. 3. birini veya bir olay makale konusu yapmak. write write rayt fiil (wrote, written) 1. yaz yazmak: She's learning to write. Yaz yazmay reniyor. 2. (bir eyi) yazmak: Can you write your name? smini yazabilir misin? 3. konuma dili (birine) mektup yazp gndermek, mektup yazmak: She writes him every day. Her gn ona mektup yazyor. 4. konuma dili (birine) mektup yazmak. 5. yazmak, yazarlk yapmak: He writes for a living. Hayatn yazarak kazanyor. write-off write-off rayt'f isim tahsil edilmesi imknsz bor; telafi edilmesi imknsz mali zarar. write-protect write-pro.tect rayt'prtekt fiil, bilgisayar yazmay engellemek. write-protected writer write-up sfat yazma engelli. writ.er ray'tr isim yazar; mellif. write-up rayt'^p isim, konuma dili (gazete veya dergide eletiri, makale gibi) yaz. writhe writhe raydh fiil (ar, sanc veya manevi bir straptan) kvranmak. writing materials writing yaz gereleri/malzemesi. writ.ing ray'tng isim 1. el yazs. 2. yazl eser, yaz. 3. yaz yazma. written wrong writ.ten rt'n fiil baknz write sfat yazl, yazlm. wrong rng sfat 1. yanl: He gave the wrong answer. Yanl cevap verdi. We're on the wrong road. Yanl yoldayz. You're wrong about that. Onda yanlyorsun. We boarded the wrong train. Yanl trene bindik. I've dialed the wrong number. Yanl numara evirdim. 2. dince veya ahlaka su saylan: Stealing is wrong. Hrszlk gnah. 3. Yakkszca davranan/ayp eden bir kimse veya yakksz/ayp saylan bir davran iin sylenir: You were wrong not to have gone. Gitmemekle ayp ettin. 4. uygun olmayan, yanl; ters,
1577
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
mnasebetsiz: That was the wrong way to broach that subqect. O konuyu o ekilde amak yanlt. This is the wrong time. imdi zaman deil. This is the wrong qob for you. Bu sana gre bir i deil. 5. sakncal, mahzurlu: There's nothing wrong with that. Onun hibir sakncas yok. I see nothing wrong with it. Onu sakncal bulmuyorum. Do you see anything wrong with it? Onda bir saknca gryor musun? zarf yanl bir ekilde, yanl: You've done it wrong again. Onu gene yanl yaptn. isim su; gnah; kt: He's old enough to know the difference between right and wrong. yiyi kty ayrt edebilecek bir yaa geldi. wrongdoer wrongful wrongheaded wrong.do.er rng'duwr isim 1. gnahkr. 2. sulu. wrong.ful rng'fl sfat 1. haksz. 2. kanuna aykr. wrong.head.ed rng'hedd sfat 1. yanl bir fikre inatla bal olan, yanl bir fikirde direnen. 2. yanl. wrongly wrote wrought iron wrought wrung wry wt. X wrong.lyzarf 1. yanl bir ekilde. 2. haksz bir ekilde. wrote rot fiil baknz write dvme demir, ilenmi demir, ferforje. wrought rt sfat yaplm. wrung r^ng fiil baknz wring wry ray sfat eri, arpk. wt.ksaltma weight X, x eks isim 1. X, ngiliz alfabesinin yirmi drdnc harfi. 2. yanl iareti. 3. pck iareti. xenophobia xen.o.pho.bi.a zenfo'biy isim 1. yabanc korkusu; yabanclardan nefret etme; yabanc dumanl. 2. yabanc olandan korkma/nefret etme. xenophobic xen.o.pho.bic zenfo'bk sfat 1. yabanclardan korkan; yabanclardan nefret eden. 2. yabanc olandan korkan; yabanc olandan nefret eden. 3. yabanc dumanl gden (yaz, yasa, v.b.). xerophyte xerophytic xe.ro.phyte zir'fayt isim kurakl bitki. xe.ro.phyt.ic zirft'k sfat kurakl.
1578
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
fotokopi makinesi. Xer.ox zr'aks isim fotokopi, fotokopiyle yaplm kopya. fiil -in fotokopisini ekmek.
Xmas X-rated
Xmas krs'ms isim baknz Christmas X-rat.ed eks'rey'td sfat on yedi yandan kklerin seyretmesi yasak olan (film).
X-ray
X-ray eks'rey isim 1. X n, rntgen n. 2. rntgen filmi, rntgen. fiil -in rntgenini ekmek.
xy.lo.phone zay'lfon isim ksilofon. Y, y way isim Y, ngiliz alfabesinin yirmi beinci harfi. yacht yat isim yat. yak yk isim yak. yam ym isim tatl patates. yam.mer ym'r fiil, konuma dili yaknp durmak, szlanp durmak.
birini (bir yerden) alvermek veya karvermek. bir eyi -den kapmak veya kuvvetle ekivermek. yank yngk fiil birden ve kuvvetle ekmek, kuvvetle ekivermek. isim kuvvetli eki.
Yankee
Yan.kee yng'ki isim 1. Amerikal. 2. Amerika Birleik Devletleri'nin kuzey eyaletlerinde doup byyen veya yaayan biri, kuzeyli.
yap
yap yp fiil (yapped, yapping) (ufak kpek) (kesik ve tiz bir sesle) havlamak. isim kesik ve tiz bir havlama.
evin bahesinde yaplan istenmeyen eya sat. yard yard isim 1. (binaya ait) bahe. 2. avlu. yard.stick yard'stk isim 1. bir yarda uzunluundaki l arac. 2. l, lt, mihenk, denekta, miyar.
yarn
yarn yarn isim 1. yn iplii. 2. _tekstil_ iplik. 3. konuma dili (uydurulmu) hikye.
yarrow yawn
yar.row yr'o, y'r isim, botanik civanperemi. yawn yn fiil 1. esnemek. 2. derin bir ukur gibi bir boluk/aklk bulunmak/belirmek/almak: If he hadn't stopped right then, he wouldn't have seen the chasm
1579
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
yawning before him. Tam o anda durmasayd nndeki uurumu grmeyecekti. isim esneme. yawp yaws yd. yea yawp yp fiil barmak. isim bart, barma, bar. yaws yz isim, tbbi piyan. yd.ksaltma yard yea yey nlem Yaa!/Ole! Yea, Galatasaray! Cim bom bom! yeah year in year out year yearbook yearling yearlong yearly yeah ye' zarf, konuma dili evet. her yl; yllar yl. year yr isim yl, sene. year.book yr'bk isim yllk. year.ling yr'lng isim bir yanda hayvan yavrusu. year.long yr'lng' sfat yl boyunca devam eden. year.ly yr'li sfat ylda bir olan, yllk, senelik. zarf ylda bir. yearn yearning year-round yeast yell yearn yrn fiil ok arzu etmek. yearn.ing yr'nng isim arzu. year-round yr'raund' sfat btn yl devam eden. yeast yist isim maya. yell yel fiil barmak; nara atmak. isim barma, bar; nara. yellow fever yellow jacket yellow journalism yellow poplar yellow tbbi sarhumma. gvdesi sar ve siyah renkli bir tr yabanars. sansasyonel gazetecilik. laleaac. yel.low yel'o sfat 1. sar, sar renkli. 2. konuma dili dlek, korkak. isim 1. sar, sar renk. 2. yumurta sars. fiil sararmak; sarartmak. yellow-bellied yel.low-bel.lied yel'obelid sfat, konuma dili dlek, korkak. yellowish yelp yel.low.ishsfat sarmtrak, sarms. yelp yelp fiil kesik ve ac bir sesle havlamak. isim kesik ve ac bir havlama. Yemen Yem.en yem'n isim Yemen.
1580
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Yemenite yen
Yem.en.ite yem'nayt isim, sfat baknz Yemeni yen yen isim, konuma dili arzu. fiil (yenned, yenning) arzu etmek, arzulamak.
yeoman
yeo.man yo'mn isim (yeomen) 1. kk iftlik sahibi ifti. 2. denizcilikle ilgili baz astsubaylara verilen bir unvan.
yes
yes yes zarf evet. isim (yeses/yesses) olumlu cevap veya oy.
yesterday
yes.ter.day yes'trdi, yes'trdey isim, zarf dn: yesterday morning dn sabah. yesterday's newspaper dnk gazete. the day before yesterday nceki gn.
yet
yet yet zarf 1. daha; henz; hl: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henz deil." I have yet to receive them. Onlar hl almadm. They haven't done anything yet. Daha bir ey yapmadlar. 2. imdi: Are they here yet? Geldiler mi? 3. hl, gene de, yine de: They may yet bring it off. Onu hl becerebilirler. 4. daha da: Make it yet lighter! Onu daha da ak yap! He had yet another book to show us. Bize gstermek istedii bir kitab daha vard. bala fakat, buna ramen: It looks edible, yet it isn't. Yenilebilir gibi grnyor fakat yenilmez.
yew yu isim porsukaac. Yid.dish yd' isim, sfat Yahudi Almancas, Yahudice. (trafikte) yol vermek. eytana uymak. yield yild fiil 1. (rn, vergi, sonu) vermek; (kr, kazan) getirmek: That tree always yielded a lot of fruit.
1581
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
O aa hep ok meyve verirdi. This new levy will yield us a lot of revenue. Bu yeni vergi bize ok para getirir. 2. teslim etmek; teslim olmak. 3. to (bakasna) vermek, brakmak. 4. (bir eyin doru olduunu) kabul etmek. isim 1. rn, mahsul; verim. 2. hslat, gelir. yip yip yp fiil (yipped, yipping) (ufak kpek) kesik ve tiz bir sesle havlamak. isim kesik ve tiz bir havlama. yipe yippee yipe yayp nlem Ay!/Of! yip.pee yp'i nlem Ah, ne gzel!/Ah, ne iyi!/Yaasn! (Sevinince sylenir.). yob yob yab isim, ngiliz ngilizcesi, argo hdk, maganda, hanzo. yobbo yob.bo yab'o isim, ngiliz ngilizcesi, argo (yobbos/yobboes) baknz yob yoga yoghurt yogurt yoke yo.ga yo'g isim yoga. yo.ghurt yo'grt isim baknz yogurt yo.gurt yo'grt isim yourt. yoke yok isim 1. boyunduruk. 2. of boyundurukla balanm bir ift (hayvan): three yoke of oxen ift kz. 3. (srk hamallarnn kulland) srk. 4. terzilik (gmlekte) roba; (etekte) st ksm, basen ksm. fiil (hayvanlara) boyunduruk geirmek; with (bir hayvanla) (baka bir hayvan) ayn boyundurua komak; to (bir hayvan) bir boyundurukla (bir araca) komak. yokel yolk yon yonder yo.kel yo'kl isim (taradan gelen) hdk. yolk yok, yolk isim yumurta sars. yon yan sfat oradaki; uradaki. zarf orada; urada. yon.der yan'dr sfat oradaki; uradaki; tedeki. zarf orada; urada; tede; oraya; uraya; teye. zamir ora; ura; te. yoo-hoo yore You bet! You devil! yoo-hoo yu'hu nlem Hey! Buraya bak! yore yr isim baknz of yore in days of yore konuma dili Elbette! Hay hay! Seni eytan seni!
1582
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
You don't have anything wrong with you.Bir eyin yok senin./Saln yerinde. You don't say! You flatter yourself. Yok canm! O senin hsnkuruntun.
You get good value for your money there.Orada dediin para karlnda iyi mal alrsn. You mean everything to me. You rascal you! You see .... You would tell her, wouldn't you? Sen benim her eyimsin. Seni gidi seni!/Ah seni seni! Yani .../te .... 2. Grdn m? Gidip ona yetitirirsin, deil mi? 2. lle ona sylersin, deil mi? you you yu zamir 1. sen; siz; sizler; seni; sizi; sana; size: Hey you! Come here! Hey sen, buraya gel! You children don't be late! ocuklar, siz ge kalmayn! What's it to you? Sana ne? 2. Genellemelerde kullanlr: You don't go there alone. Oraya tek bana gidilmez. you-all you-all yu'wl, yl zamir sizi; size (Birden fazla kiiye hitap ederken kullanlr.). you'd you'll young and old young you'd yud ksaltma 1. you had . 2. you would . you'll yul ksaltma you will . herkes. young y^ng sfat 1. gen. 2. krpe. isim baknz the young youngster Your guess is as good as mine. Your Highness Your Honor your You're a sight for sore eyes! You're a sight! You're another! You're welcome to try. You're welcome. you're Yours truly, yours young.ster y^ng'str isim ocuk; yavru. Aslnda ikimiz de bir ey bilmiyoruz. Ekselanslar. Sayn Yarg. 2. Sayn Bakan (belediye bakan). your yr, yr zamir, sfat senin; sizin. Ah, seni grmek ne kadar gzel! Ah, seni seni! 2. Aman, bu ne hal byle? Sen de! Bir deneyin isterseniz./Buyrun deneyin. Bir ey deil./Rica ederim./Estafurullah. you're yr ksaltma you are . Sayglarmla, (mektubun sonunda). yours yrz, yrz zamir seninki; sizinki.
1583
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
your.self yrself', yrself zamir (yourselves) kendin; kendiniz: Don't kill yourself! Kendini ldrme! Do it yourself! Onu kendin yap! Pull yourself together! Kendine gel! You yourself know this is true. Bunun doru olduunu kendin biliyorsun. You don't seem to be yourself today. Bugn her zamanki gibi deilsin.
youth youthful
youth yuth isim 1. genlik. 2. genler. youth.ful yuth'fl sfat 1. genlere veya genlie zg. 2. gen. 3. gen bir havaya sahip, gen bir insan andran (yalca veya yal kimse). 4. taze.
Kzmakta ok haklsn. you've yuv ksaltma you have . yowl yaul fiil ulumak. isim uluma. yo-yo yo'yo isim 1. yoyo. 2. konuma dili aptal kimse, dangalak.
yr.ksaltma year your yuc.ca y^k' isim avizeaac. akalamak, glp elenmek. yuck y^k nlem f! (Tiksinti belirtir.). fiil, konuma dili baknz yuck it up
yucky Yugoslav
yuck.y y^k'i sfat, konuma dili iren. Yu.go.slav yu'goslav isim, sfat Yugoslav; Yugoslavyal.
Yu.go.slav.ia yugoslav'iy isim Yugoslavya. Yu.go.slav.ic yugoslv'k sfat baknz Yugoslav yuk y^k nlem, fiil (yukked, yukking) baknz yuck Yule yul isim Noel yortusu. Yule.tide yul'tayd isim Noel mevsimi. yum.my y^m'i sfat, konuma dili lezzetli. yup.pie y^p'i isim, argo yupi, hrsl ve maddi eylere ok nem veren meslek sahibi gen.
yuppy
yup.py y^p'i isim, argo yupi, hrsl ve maddi eylere ok nem veren meslek sahibi gen.
1584
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
Z, z zi, [ngiliz ngilizcesi] zed isim Z, ngiliz alfabesinin yirmi altnc harfi.
Zafer'in houna gitmedi. Za.ire za.ir' isim Zaire. Za.ir.e.an za.ir'iyn isim Zaireli. sfat Zaire, Zaire'ye zg.
Za.ir.i.an za.ir'iyn isim, sfat baknz Zairean Zam.bi.a zm'biy isim Zambiya. isim Zambiyal. sfat 1. Zambiya, Zambiya'ya zg. 2. Zambiyal.
za.ny zey'ni sfat delidolu. Zan.zi.bar zn'zbar' isim zengibar. isim Zengibarl. sfat 1. Zengibar, Zengibar'a zg. 2. Zengibarl.
zap
zap zp fiil, konuma dili (zapped, zapping) 1. vurmak. 2. ate ederek ldrmek, ldrmek. 3. televizyon kanal deitirmek.
Zarathustra
zeal zil isim 1. gayret, evk. 2. cokunluk, atelilik. zeal.ot zel't isim 1. gayretke kimse. 2. fanatik. zeal.ous zel's sfat 1. gayretli. 2. ateli, hararetli. ngiliz ngilizcesi (izgili) yaya geidi. ze.bra zi'br isim (zebra/zebras) zebra. zed zed isim, ngiliz ngilizcesi Z harfi. zee zi isim Z harfi. ze.nith zi'nth isim 1. gkbilim baucu noktas. 2. doruk, zirve.
zeph.yr zef'r isim hafif rzgr, esinti. zep.pe.lin zep'ln isim zeplin. dikkatini (bir eyin) stne evirmek. ze.ro zir'o isim sfr. fiil baknz zero in on zest zest isim 1. zevk, haz, keyif, lezzet: They still have a zest for living. Onlar hl hayattan zevk alabiliyor.
1585
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
That it was illicit only added to its zest. Kurallara aykr oluu zevkini daha da artrd. 2. evk: She works with zest. evkle alyor. 3. azck keskin veya ac bir eni: The cinnamon adds zest to it. Tarn ona azck keskin bir eni katar. 4. renklilik; canllk; eni, lezzet: Zhtiye's presence always adds zest to the proceedings. Zhtiye'nin varl, toplantya hep bir renk katar. zestful zest.fulsfat 1. keyifli, zevkli, lezzetli. 2. evkli. 3. renkli; canl. zigzag zig.zag zg'zg isim zikzak. fiil (zigzagged, zigzagging) 1. zikzak izmek/yapmak. 2. zikzaklar izerek gitmek. Zihni can't help but win. zilch Zimbabwe Zimbabwean konuma dili Zihni'nin kazanmas kesin. zilch zl isim, argo sfr. Zim.bab.we zmbab'wey isim Zimbabve. isim Zimbabveli. sfat 1. Zimbabve, Zimbabve'ye zg. 2. Zimbabveli. zinc zing zinc zngk isim inko. zing zng isim 1. vnlama, vzlt. 2. konuma dili canllk, zindelik; evk. 3. konuma dili renklilik, eni. 4. konuma dili azck keskin veya ac bir eni. fiil vnlamak, vzldamak. zinger zingy zing.er zng'r isim, argo ok artc bir ey. zingysfat, konuma dili 1. canl, hayat dolu. 2. frapan. 3. renkli, arpc. 4. tad azck keskin veya ac (yiyecek, iecek). zinnia Zionism Zionist zip along zip code zip one thing into another zip something open zip something up zin.ni.a zn'iy isim, botanik zinya, zenya. Zi.on.ism zay'nzm isim Siyonizm. Zi.on.ist zay'nst isim, sfat Siyonist. konuma dili abucak gitmek veya ilerlemek. posta kodu. bir eyi baka bir eye fermuarla takmak. bir eyin fermuarn amak. konuma dili bir eyin fermuarn kapamak/ekmek.
1586
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
zip zp isim 1. konuma dili canllk, zindelik; evk. 2. vnlama, vzlt. fiil (zipped, zipping) 1. konuma dili abucak gitmek veya gemek; abucak geirmek. 2. vnlamak, vzldamak.
zipper one thing into another zipper something open zipper something up zipper
bir eyi baka bir eye fermuarla takmak. bir eyin fermuarn amak. bir eyin fermuarn kapamak/ekmek. zip.per zp'r isim fermuar. fiil baknz zipper one thing into another zipper something open zipper something up
zippy
zip.py zp'i sfat, konuma dili 1. canl, hayat dolu, zinde. 2. frapan. 3. spor, sportif bir havaya sahip (ey).
zit zizz
zit zt isim, argo sivilce. zizz zz isim, ngiliz ngilizcesi, argo ekerleme, kestirme, ksa uyku.
zo.di.ac zo'diyk isim, astroloji Zodyak, burlar kua. zo.di.a.cal zoday'kl sfat Zodyak'a ait. spor blge savunmas. zone zon isim 1. blge, mntka: zone of fire ate blgesi. zone of operations harekt blgesi. 2. corafya kuak: temperate zone lman kuak. frigid zone kutup kua. 3. _kentbilim_ blge, zon. fiil (bir blgede) ancak (belirli bir faaliyet veya birtakm faaliyetlere) izin vermek, (bir blgeyi) (belirli bir faaliyet veya birtakm faaliyetler) iin ayrmak: They've zoned it a commercial area. Oray ticari blge ilan ettiler.
zoning
zon.ing zon'ng isim _kentbilim_ (bir blgede) ancak (belirli bir faaliyet veya birtakm faaliyetlere) izin verme, (bir blgeyi) (belirli bir faaliyet veya birtakm faaliyetler) iin ayrma, zoning.
zonked
zonked zngkt sfat, argo 1. (out) ok yorgun, pestil gibi. 2. (out) sarho, ba dumanl.
1587
33500 Balq
Tebriz-Turuz-2012
zoo zu isim 1. hayvanat bahesi. 2. konuma dili ok farkl mizataki insanlarn bulunduu yer; birtakm tuhaf insanlarn bulunduu yer.
hayvanat bahesi. zo.o.log.i.cal zowlac'kl sfat zooloqik. zo.ol.o.gist zowal'cst isim zoolog, hayvanbilimci. zo.ol.o.gy zowal'ci isim zooloqi, hayvanbilim. fotoraflk deiir odakl mercek, zum mercei. zoom zum fiil 1. konuma dili byk bir hzla gitmek, tam gazla gitmek. 2. konuma dili byk bir hzla artmak. 3. sinema in on zum/kaydrma yaparak -i birden ok yakndan gstermek. 4. sinema away from zum/kaydrma yaparak -i birden uzaktan gstermek.
Zo.ro.as.ter zorows'tr isim Zerdt. Zo.ro.as.tri.an zorows'triyn isim, sfat Zerdti. Zo.ro.as.tri.an.ism zorows'triynzm isim Zerdtlk, Zerdtlk.
zos.ter zas'tr isim, tbbi zona. zuc.chi.ni zki'ni isim bir tr sakzkaba. zwie.back zway'bk isim bir eit peksimet. zy.gote zay'got, z'got isim, biyoloji zigot. zzz zz Horrr! (Karikatrlerde birinin uyuduunu veya horladn gstermek iin kullanlr.).
1588