You are on page 1of 262

ORTAÖĞRETİM KİMYA

9.SINIF 4.ÜNİTE: MADDENİN


HÂLLERİ

1
ÜNİTENİN BÖLÜM
BAŞLIKLARI
• 1.BÖLÜM: MADDENİN FİZİKSEL
HÂLLERİ
• 2.BÖLÜM: KATILAR
• 3.BÖLÜM: SIVILAR
• 4.BÖLÜM: GAZLAR
• 5.BÖLÜM: PLAZMA

2
1.BÖLÜM: MADDENİN
FİZİKSEL HÂLLERİ

3
MADDENİN FARKLI HÂLLERİ

4
Maddelerin hâl değişimi sırasında
kovalent bileşiklerde sadece
taneciklerin birbirinden uzaklığı
değişir, maddenin kimyasal yapısı
ve formülü değişmez. Madde hâl
değiştirdiğinde, maddenin
tanecikleri hâl değiştirmez;
tanecikler aynen kalır, aralarındaki
uzaklık farklılaşır.
İyonik bileşiklerde iyonik bağ kırılır
ya da oluşur.
5
Maddenin Hâl Değişimleri

6
Bir maddenin ısı alarak;
• Katı hâlden sıvı hâle geçmesine erime,
• Sıvı hâlden gaz hâle geçmesine
buharlaşma,
• Katı hâlden doğrudan gaz hâle geçmesine
süblimleşme,
• Gaz hâlden plazma hâline geçmesine
iyonizasyon denir.

7
Bir maddenin ısı vererek;
• Sıvı hâlden katı hâle geçişine donma,
• Gaz hâlden sıvı hâle geçmesine
yoğuşma,
• Gaz hâlden doğrudan katı hâle geçmesine
kırağılaşma (geri süblimleşme),
• Plazma hâlden gaz hâline geçmesine
deiyonizasyon denir.

8
E 2011-YGS 9.SINIF KİMYA
4.ÜNİTE

9
D 2011-YGS 9.SINIF KİMYA
4.ÜNİTE

10
MADDENİN HÂLLERİ
• Buhar hâli ile gaz hâli arasındaki fark
dikkate alınırsa maddenin 5 hâlinden söz
edilir.
• 1) Katı hâl
• 2) Sıvı hâl
• 3) Buhar hâli
• 4) Gaz hâli
• 5) Plazma hâli (İyonize gaz hâli) (Nur hâli)
(Akkor hâl)
11
Maddenin Fiziksel Hâlleri ve
Özellikleri

12
Maddenin hâlleri her an, her
yerde vardır. Çok az miktarda
olduğundan fark etmiyoruz.

13
SUYUN FARKLI HÂLLERİNİN
ÖNEMİ

14
Hava sıcaklığı düştüğünde nehir veya
göl yüzeyinde oluşan 40-80 cm’lik buz
tabakası delinerek balık avlanmasına
buz balıkçılığı denir.

15
CANLILARIN YAŞAMLARINI
SÜRDÜREBİLMELERİ İÇİN SUYA,
DİĞER MADDELERDEN FARKLI
DONUNCA GENLEŞME ÖZELLİĞİ
VERİLMİŞTİR
• Sıcaklık düştüğünde yüzeydeki su
molekülleri buza dönüşür. Buz molekülleri,
moleküller arası örgü ağından dolayı
birbirine yaklaşamaz. Böylece hacmi
büyük, yoğunluğu küçük olan buz tabakası
su yüzeyinde meydana getirilir.
16
• Oluşturulan buz tabakası su yüzeyinde
yalıtımı sağlama görevinde istihdam edilir,
böylece balıklara ve suda yaşayan diğer
canlılara kış koşullarında yaşamlarını
sürdürebilmelerine imkân sağlanır.

17
SU DÖNGÜSÜ TEPKİMESİ
H2O(s) ⇌ H2O(g)
• Deniz ve göllerdeki sular sıcaklık
yükseldiğinde buharlaşarak atmosferde su
buharını ve bulutları oluşturur. Bulutlardaki su
buharı sıcaklığa göre yağmur, kar ve dolu
olarak yeryüzüne iner. Suyun hâl değiştirerek
yeryüzü ve atmosfer arasındaki çevrimine su
döngüsü denir. Su içindeki yabancı
maddeler uzaklaştırılır. Canlılar için temiz ve
içilebilir su sağlanır. Yaşamımız için her an
korunan ölçüler, su döngüsüne konulmuştur:
18
• 1) Yeryüzünde ne kadar H2O(s) (su) varsa
atmosferde de o kadar H2O(g) (su buharı)
vardır.
• 2) Yeryüzüne inen yağış, her sene aynı
miktardadır.
• 3) Yeryüzünden her sene ne kadar su
buharlaşırsa; yine o ağırlıkta su yağmur,
kar ve dolu olarak dünyaya yağar.
• Su döngüsü tepkimesi ileriye doğru tek
yönlü olsaydı suların tamamı buharlaşır,
dünyada su kalmazdı: H2O(s) → H2O(g)
19
• Su döngüsü tepkimesi çift yönlü olmayıp
da geriye doğru tek yönlü olsaydı
yeryüzünü su kaplardı: H2O(g) → H2O(s)
• Su döngüsü olayı ölçülü, dengeli ve
dinamiktir. Ölçülüdür, çünkü yeryüzünde
bulunan su kadar atmosferde su buharı
bulunur. Dengelidir, çünkü reaksiyonun
denge reaksiyonudur (çift yönlü
reaksiyon). Dinamiktir, çünkü su döngüsü
her an, yer-gök arasında devam
etmektedir.
20
«Göğü de dengesini
kaybetmekten korunmuş bir
tavan durumunda yarattık.»
• Dünyada suyun varlığı; güneşle
aramızdaki uzaklığın hassaslığı ile de
alakalıdır.
• Dünya ile güneş arasındaki uzaklık
şimdikinden farklı olsaydı yeryüzündeki
sular, ya buharlaşacaktı ya da donacaktı.
21
• Sıcaklık, suyu buharlaştırmakla suyun
bünyesini tahrip ettiği zaman, o tahrip
sonucu oluşan su buharı yok olmaz. Belirli
bir yere sevk edilir ve belli bir düzeye
çıkarak gerektiğinde yağmak için orada
durur. Atmosferdeki su buharı molekülleri,
atmosferdeki hava moleküllerinin onda
birini teşkil edince su buharı yoğunlaşır
(çiy noktası). Atmosferde bulunan belli bir
düzeydeki su buharının yoğunlaşmasıyla
yağmur, kar, dolu yağar.
22
• Atmosferde fiziksel dengenin korunması
için, yağan katrelerden boş kalan yerler,
denizlerden ve yerlerden kalkan buharlarla
her an doldurulur.
• Yağmur yağması hakkında en kısa yol
şöyle tarif edilir: Su buharı molekülleri,
emir aldıkları zaman, o moleküller her
taraftan toplanmaya başlar, bulut şeklini
alıp hazır vaziyette durur; ikinci bir
emirden sonra bir kısım moleküller
yoğunlaşarak su katrelerine dönüştürülür.
23
• Sonra kanunların temsilcileri vasıtasıyla,
çarpışmadan kolayca yere düşerler.
• Yağmurun taneleri sayısınca çok büyük
faydaları vardır.
• Atmosfer, denizin rengini niçin andırır?
Havada, denizlerdeki sudan daha fazla su
vardır. Bu nedenle, “atmosferde denizin
bulunduğu teşbihi” mecaz olarak akıldan
uzak değildir. Sanki atmosfer boşluğu
yağmur ile dolu bir havuzdur.

24
• Dolu, yaz mevsiminde gelir. Büyük şeyleri
çarpıştıran şiddetli rüzgârlar; dolu
taneciklerinin dengesini bozmaz,
katrelerini birbirine çarpıştırıp, birleştirip,
zararlı kütleler yapmaz.
• Yeryüzü ile gökyüzü arasında asılı
durdurulan bulut zemin bahçesini sular,
canlıların su ihtiyaçlarını giderir, sıcak yaz
günlerinde bizleri serinlendirir, dünyamızı
yıkayarak temizler ve ihtiyaca göre her
yerin imdadına yetişir.
25
• Bulut bazen görünür, bazen kaybolur.
Başka bir ifadeyle bir iz bırakmadan
gizlenir ve aniden meydana çıkar. Yağmur
yağacağında kısa sürede bulut tekrar
toplanıp atmosfer tabakasını doldurur.
Bulutlar; dolu, kar ve su tulumbası gibidir.
• Bulutların bir kısmı negatif elektriği
üzerlerinde taşımaktadır, bir kısmı da
pozitif elektriği üzerlerinde taşımaktadır.
Bu kısımlar birbirlerine yaklaşıp aralarında
çarpışma olduğunda, şimşek çakar.
26
• Bulutların bir kısmının hücum ettiği, bir
kısmının ise kaçtığı zaman aralarında
havasız kalan yerleri doldurmak için
atmosfer tabakası hareket ve heyecana
geldiğinde gök gürlemesi (gök gürültüsü)
meydana gelir. Gök gürültüsü ve şimşek
çakması, âdeta yağmurun gelmesini haber
verip muhtaçlara müjde ederler. Gök
gürültüsüne, atmosfer tabakasının
konuşması diyebiliriz. Bu konuşma, birden
ve ani olarak ortaya çıkar.
27
• Bulutların sevk ve idaresinde rüzgâr
görevlidir.
• Gök, yıldırım düştükten sonra gürler.
Başka bir ifadeyle yıldırım, gök
gürültüsünden önce hedefine varır. Bu
durum aynı zamanda, tehlikenin geçtiğinin
habercisidir.
• Yalan ve gösteriş, gürültülü olduğundan
gök gürlemesine benzer. Hakikat ve
samimiyet ise yıldırıma benzer, sessizdir
ve ışık yayıcıdır.
28
SUYUN FARKLI HÂLLERİNİN
CANLILAR İÇİN ÖNEMİ
• İnsan vücudundaki su oranı %55- %75
arasında değişir. Besinlerin sindirimi,
emilimi, dolaşımla hücreye taşınarak
insanın maddesi olması, vücut ısısının
dengelenmesi, eklemlerin kayganlığının
sağlanması vb. sayısız olayda su kullanılır.
İnsan, bitki ve hayvanlar hayatının her bir
anında suya muhtaçtır. İnsan, susuz
ancak 7 gün yaşayabilir.
29
• Suyu her türlü temizlik ihtiyacımız için
kullanırız.
• Denizler, nehirler, göller ulaşım, ticaret,
endüstri için önemli bir vasıtadır.
• Denizdeki balıkların suya ihtiyacı vardır,
bizim de sağlığımız için balık ile
gıdalanmaya ihtiyacımız var, denizdeki
balıklar bize ikram ediliyor.
• Su, bulut, yağmur, kar ve rüzgârın
yararları saymakla bitmez.

30
• İnsan, nefes alıp verirken, terleme, idrar ve
dışkılama yoluyla sürekli olarak
vücudundan su kaybeder. Vücudun su
kaybının önlenmesi ve gerekli tüm vücut
fonksiyonlarının gerçekleşebilmesi için
suya ihtiyaç vardır. Su vücudumuzda
sayısız ve çeşitli işlevleri yerine getirmekle
görevlidir.
• Bitkilerin fotosentez, terleme, besin
maddesi dağılımı vb. yaşamsal
gereksinimlerinin hepsi su aracılığıyla her
an karşılanmaktadır.
31
• Temel su kaynağımız olan kaynak suları
vücudumuzun gereksinimi kadar anyon ve
katyon içerir.
• İçme suyu dışında yiyecek ve içeceklerde
de özellikle meyve ve sebzelerde su
bulunur. Günlük su ihtiyacımızın %60’ını
kaynak sularından, %40’ını ise meyve,
sebze vb. yiyeceklerden karşılarız.
• Hayvan ve bitkilerin hücre aktivitesi ve
sindirimleri için ihtiyaçları olan su düzenli
olarak her an onlara gönderilir.
32
• Balıkların bazısının tuzlu suya, bazısının
da tatlı suya ihtiyacı vardır. Her balık
ihtiyacının olduğu tatlı ya da tuzlu su
ortamında yaratılmıştır.
• Suda yaşayan birçok canlı ihtiyacı olan
miktarda oksijeni yaratıldıklarında su
içerisinde hazır bulurlar.

33
HAVADAKİ NEM ORANI
YAŞAM İÇİN EN UYGUNUDUR
• Atmosferdeki su buharına nem denir. Nem
suyun buhar hâlidir. Havadaki nem miktarı
yere, sıcaklığa ve zamana göre belli
sınırlar içerisinde değiştirilir. Atmosferdeki
su buharı miktarındaki denge çiy, kırağı ve
bulut olaylarıyla her an dengelenir.
• Havadaki nem miktarı daha az olsaydı
herkeste solunum yolu rahatsızlıkları,
boğaz kuruluğu vb. hastalıklar olacaktı.
34
• Havadaki nem miktarı daha çok olsaydı
herkeste nefes darlığı, hırıltılı nefes,
kireçlenme, kemik ağrıları, vücudun
küflenmesi vb. hastalıklar olacak ve yaşam
kalitesi düşecekti.
• Su gibi diğer maddeler de katı, sıvı, gaz ve
plazma olarak farklı fiziksel hâllerde
bulunabilir. Maddenin hâl değişimi, canlı
yaşamı ve çevre açısından önemli olduğu
gibi endüstriyel açıdan da oldukça
önemlidir.
35
Endüstride Hâl Değişiminin
Önemi

36
LPG
• LPG, sıvılaştırılmış petrol gazı (Likit Petrol
Gazı) anlamına gelir. Bütan ve propan
gazlarından oluşan bir karışımdır. Doğal
gazın çeşitli işlemlerden geçirilmesiyle ya
da ham petrolün rafinasyonu ile elde edilir.
• Normal koşullar altında gaz fazında
bulunan LPG, basınç altında sıvılaştırılır.
Sıvılaştırılabildiği için her yere kolaylıkla
taşınabilir ve depolanması kolaydır.
37
• Yanıcı ve parlayıcı özelliğe sahip olan
LPG, gaz fazında yakıt olarak kullanılır.
Isıtma, ısınma ve pişirme gereksinimlerini
karşıladığı gibi araç yakıtı olarak da
kullanılır.
• LPG’nin birim başına enerji verimi oldukça
yüksektir. Düşük karbon sayılı olduğu için
diğer yakıtlarla kıyaslandığında çevreye
zararı da sera gazı salınımı da daha azdır.
Örneğin benzine göre %20 daha az
karbon dioksit (CO2) salınımı sağlar.
38
LNG
• LNG, sıvı doğal gaz (Likit Naturel Gaz)
anlamına gelir ve doğal gazın
sıvılaştırılması ile elde edilir. % 90’ı metan
(CH4) olmak üzere etan (C2H6), propan
(C3H8), bütan (C4H10) ve diğer
hidrokarbonları da içeren yüksek verimli
bir yakıttır. Doğal gazın sıvılaştırılması
sırasında içindeki oksijen, karbon dioksit,
kükürt bileşenleri ve sudan arındırıldığı için
LNG doğal gaza göre daha saftır.
39
• Atmosfer basıncında, -162 °C’a kadar
soğutulan doğal gaz, yoğunlaşarak sıvı
faza geçer ve LNG elde edilir. LNG’nin
hacmi doğal gazın hacmine göre yaklaşık
600 kat küçüktür. Bu sayede yüksek
miktardaki doğal gaz, düşük basınçlar
altında sıvı hâlde saklanabilmektedir.
Ayrıca teknik ve ekonomik olarak boru
hatları ile taşınması mümkün olmayan
doğal gaz sıvılaştırılarak gemi ve
tankerlerle taşınabilir (Görsel).
40
LNG taşıyan bir yük gemisi

41
• LNG; elektrik üretimi, sıcak hava elde
edilmesi, kızgın yağ elde edilmesi, buhar
elde edilmesi, pişirme ve kurutma
fırınlarında, seramik ve cam sanayi, metal
işleme alanlarında kullanır.

42
Hâl Değişiminin Diğer Kullanım
Alanları
• Karbon dioksit gibi itici gazların sıkışma ve
genleşme özelliklerinden ilaç, parfüm ve
spreylerde faydalanılmaktadır. Soğutucu
sistemlerde de maddenin hâl değişimi
özelliğinden yararlanılır. Buharlaşırken
ortamdan ısı alarak ortam sıcaklığının
düşmesine neden olan maddelere
soğutucu akışkanlar denir.
43
• Bir maddenin soğutucu akışkan olarak
kullanılabilmesi için uygulanabilir basınç
altında buharlaşması ve sıvılaşması
gerekir.
• Bunların dışında gazların hâl değişiminden
ilaçlama sistemlerinde, oto boyama
makinelerinde, bazı otomobil ve
kamyonların fren sistemlerinde, oksijen
tüplerinde, sıcak hava balonlarında ve
soğutma sistemlerinde faydalanılır.

44
• Anlaşılacağı gibi çevre ve canlılar için
oldukça önemli olan hâl değişiminden
birçok endüstriyel alanda da yararlanılır.

45
HAVADAN AZOT VE OKSİJEN
ELDE EDİMESİ

46
• Azot gazı, -196 °C’ta sıvılaştığı için sıvı
azot en soğuk maddelerden biridir. Bu
nedenle temas ettiği her şeyi dondurur. Bu
özelliğinden dolayı tıpta organların
dondurulmasında kullanılır. Çok geniş
kullanım alanlarına sahip olan azot ve
oksijenin elde edildiği en önemli kaynak
havadır. Kuru hava hacimsel olarak
yaklaşık %78 azot, %21 oksijen, %1 diğer
gazları (argon, karbon dioksit, su buharı
vb.) içerir.
47
• Havadan azot ve oksijenin elde
edilmesi ayrımsal damıtma yöntemiyle
gerçekleştirilir.
• Bu yöntemde oksijen ve azotun
kaynama noktaları farkından
yararlanılarak farklı ünitelerde sırasıyla
aşağıdaki işlemler uygulanır:
• 1. Hava, normal atmosfer basıncının
yaklaşık 40 katı kadar yüksek bir basınçla
sıkıştırılır.

48
• 2. Sıkıştırılan hava yaklaşık -200 °C’a
kadar soğutularak sıvı hâle getirilir. Sıvı
hâldeki karışımın içinde bulunan karbon
dioksit ve su -200 °C’ta katı hâlde
olduğundan karışımdan ayrılırlar. Sıvı
karışımda azot ve oksijen kalır.
• 3. Sıkıştırılmış hava diğer bir ünitede
genleştirilir, genleşince sıcaklık
yükselmeye başlar.
• 4. Genleşen hava kolon ünitesine geçirilir.

49
• 5. Azotun kaynama noktası -196 °C,
oksijenin kaynama noktası -183 °C’dir.
Kolona gelen azot ve oksijenden oluşan
sıvı karışımındaki azotun kaynama noktası
daha düşük olduğundan kolonun üstünden
azot gazı saf olarak alınır. Azotun gaz
olarak ayrıldığı sıcaklıkta oksijen hâlâ sıvı
olduğundan kolonun alt kısmından sıvı
oksijen olarak alınır.

50
Havadan Azot ve Oksijen Elde Edilmesi

51
2.BÖLÜM: KATILAR

52
KATILAR VE ÖZELLİKLERİ

53
KATI TÜRLERİ
• AMORF KATILAR
• KRİSTAL KATILAR

54
AMORF KATILAR
• Amorf katıların belirli geometrik şekilleri ve
belirli erime noktaları yoktur, serttir ve
sıkıştırılamazlar.
• Cam, lastik, plastik ve tereyağı amorf
katıya örnek verilebilir.

55
KRİSTAL KATILAR
• Belirli geometrik şekilleri vardır, amorf
katılar gibi serttirler ve sıkıştırılamazlar.
• Kristal katılar, kimyasal türlerini bir arada
tutan kuvvetlere göre 4’e ayrılır:
• 1. İYONİK KATILAR
• 2. MOLEKÜLER KATILAR
• 3. KOVALENT (AĞ ÖRGÜLÜ) KATILAR
• 4. METALİK KATILAR
56
İyonik Katılar
• İyonik bileşikler (metal ametal bileşikleri)
iyonik katı adını alır.
• İyonik katıları oluşturan zıt yüklü iyonları
bir arada tutan kuvvet elektrostatik çekme
kuvvetidir.
• İyonik katılarda genellikle anyonlar
katyonlardan daha büyüktür. Bu nedenle
iyonik katılarda anyonların oluşturduğu
boşluklara katyonlar yerleşmiştir.
57
• İyonik bileşikleri bir arada tutan, güçlü
etkileşim olduğundan iyonik bileşikler
serttir.
• İyonik katıların erime ve kaynama
noktaları yüksektir.
• İyonik katılar elektriği iletmez; suda
çözündüklerinde ve eritildiklerinde iletir.
• İyonik katıların örgü yapıları ve birim
hücreleri birbirinden farklıdır. NaCl, CsCl,
ZnS, MgO, CaF2 vb. binlerce iyonik bileşik,
iyonik katılara örnektir.
58
Moleküler Katılar
• Moleküler katılarda moleküller arasındaki
çekim kuvvetleri; dipol-dipol etkileşimi,
London kuvveti ve hidrojen bağıdır. İyot,
kuru buz (katı CO2) ve naftalin (C10H8) gibi
apolar katılarda London etkileşimi, SO2(k)
gibi polar maddelerde dipol-dipol
etkileşimi, H2O(k), NH3(k), HF(k) vb.
bileşiklerde ise hidrojen bağları en güçlü
ve etkin zayıf etkileşimdir.
59
• Bu etkileşimler kovalent ve iyonik çekim
kuvvetlerinden daha zayıftır.
• Moleküler katıların erime ve kaynama
noktaları genellikle düşüktür, oda
sıcaklığında genelde gaz hâldedirler.
• Parafin, naftalin gibi bazı moleküler katılar
yumuşaktır.
• Isı ve elektriği iletmezler.
• Moleküler katılara I2, P4, S8, CO2(k), SO2(k),
H2O(k), C6H12O6 vb. binlerce madde örnek
verilebilir.
60
Kovalent (Ağ Örgülü) Katılar
• Aralarındaki güçlü kovalent bağ içeren,
erime noktası ve kaynama noktası çok
yüksek olan ve ağ örgüye sahip az sayıda
katı bu gruba girer.
• Karbon elementinin 2 allotropu (grafit ve
elmas) ve 3 tane silisyum bileşiği (SiC,
SiO2, Si3N4) toplamda 5 madde kovalent
katıya örnektir.

61
• Elmasta her karbon atomu dört karbon
atomuna kuvvetli kovalent bağlarla
bağlanır, elmas sağlam bir yapıya sahiptir,
serttir, kaynama noktası yüksektir.
Karbonun dört bağı da tekli kovalent
bağdır. Elmas elektrik akımını iletmez.
• Grafit az da olsa elektrik akımını iletir,
elmastan daha yumuşaktır. Hem tekli hem
de ikili kovalent bağı vardır, karbonun dört
kovalent bağının bir tanesi ikili kovalent
bağ iki tanesi de tekli kovalent bağdır.
62
• Kovalent katı bileşiklere SiC (silisyum
karbür), SiO2 (silisyum dioksit) (kuartz) ve
Si3N4 (silisyum nitrür) olmak üzere üç örnek
verilebilir.
• 5 adet kovalent katının erime noktası
aşağıdaki gibi çok yüksektir:
• Grafit (C): 3927 °C
• Elmas (C): 3547 °C
• SiC (silisyum karbür): 2370 °C
• SiO2 (silisyum dioksit) (kuartz): 1710 °C
• Si3N4 (silisyum nitrür): 1300 °C
63
KRİSTAL YAPIDA KOVALENT BAĞLI
MOLEKÜLER KATI İLE KRİSTAL YAPIDA
KOVALENT BAĞLI KOVALENT KATI
BİLEŞİKLERDE ERİME VE KAYNAMA NOKTASI
FARKLILIĞI
• Kovalent bileşiklerde erime ve kaynama
noktası genelde düşüktür.
• Kovalent katılarda ise çok yüksektir.
• Kovalent bileşiklerin erime ve kaynama
noktalarının farklılık göstermesi (yüksek ya
da düşük olması) moleküller arasında
oluşan fiziksel bağın kuvvetiyle ilişkilidir.
64
Metalik Katılar
• Metalik katılar, pozitif iyonların belirli bir
düzene göre yerleşmesi ile oluşur. Metalik
katılar metalik bağ ile birbirlerine
bağlanırlar. Katının tamamında pozitif
iyonlar, serbest hareketli elektron deniziyle
çevrilmiş olarak bir arada bulunur.
• Metallerin erime ve kaynama noktaları
metalden metale değişir, örneğin sezyum
28,4 °C’ta erirken tungsten 3680 °C’ta erir.
65
• Metalik katılara metal bağ vasıtasıyla tel
ve levha hâline getirilebilme, esneklik,
dövülebilme, şekillendirilebilme, elektriği
iletebilme, parlaklık, yumuşak ya da sert
olma gibi özellikler kazandırılır.
• Oda sıcaklığında fransiyum ve cıva sıvıdır,
yaklaşık 70 tane diğer metal ise oda
sıcaklığında katıdır. Fransiyum ve cıvanın
katı hâli ile diğer tüm metaller metalik
katılara örnek verilebilir (çinko, altın,
gümüş, bakır, potasyum, sodyum, çinko,
demir vb.)
66
Katı Türleri ve Özellikleri

67
E 2016-LYS-2 9.SINIF KİMYA
4.ÜNİTE

68
A 2012-YGS 9.SINIF KİMYA
4.ÜNİTE

69
3.BÖLÜM: SIVILAR

70
SIVILARDA VİSKOZİTE

71
VİSKOZİTE VE AKICILIK
TANIMI
• Sıvıların akmaya karşı gösterdiği dirence
viskozite denir.
• Viskozitenin tersine ise akıcılık adı verilir.
Akıcılığın diğer adı akışkanlıktır.
• Bir sıvının viskozitesi büyükse akışkanlığı
azdır.
• Sıvıların birçok özelliği molekülleri
arasındaki çekim kuvvetleriyle anlaşılır.

72
• Görsel’de eşit ağırlıktaki cisimler su ve
gliserine aynı anda atıldığında su içerisine
bırakılan cismin daha hızlı dibe battığı,
gliserindeki cismin ise daha yavaş battığı
görülür. Bunun nedeni gliserinin
viskozitesinin suyun viskozitesinden
yüksek olmasıdır.

73
• Doğal her bir sıvıya has karakteristik
akışkanlık ve viskozite derecesi vardır.
Akışkanlık ve viskozite her bir sıvı için
kendine özel değerlerdir.
• Birçok alanda kullanılan sıvıların viskozite
değerleri doğal sıvılardan ilham alınarak
belirli bir aralıkta üretilmiştir; örneğin
boyalar amacına uygun kullanılması için
kolay sürülebilir olacak ama fazla akışkan
olmayacak şekilde imal edilir.

74
Görsel’de verilen bal, gliserin, etil alkol ve su sıvıları; aynı şartlarda,
aynı anda ve aynı eğimle bir beherglastan başka bir beherglasa
akıtılmaya başlanmıştır. Kaplarda toplanan sıvıların miktarlarını göz
önünde bulundurarak bu sıvıların viskozitelerini karşılaştırınız.

75
• Viskozite birimi Pa.s (Pascal x saniye)’dir.
• Su, etil alkol, gliserin ve balın 20 °C’ta
viskozite değerleri düşük viskoziteden
yüksek viskoziteye doğru aşağıdaki gibidir:
• Su: 1x10-3 Pa.s
• Etil alkol: 1,074x10-3 Pa.s
• Gliserin: 1,42 Pa.s
• Bal: 2 Pa.s ile 10 Pa.s arasında

76
VİSKOZİTEYİ ETKİLEYEN
FAKTÖRLER

77
VİSKOZİTEYİ ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
• 1. MOLEKÜLLER ARASI ETKİLEŞİM
• 2. MOLEKÜL KÜTLESİ
• 3. SICAKLIK

78
VİSKOZİTEYE MOLEKÜLLER
ARASI ETKİLEŞİMİN ETKİSİ
• 20 °C’ta suyun viskozitesi 1,0x10-3 Pa.s
gliserinin viskozitesi 1,42 Pa.s’dir.
• Gliserinin viskozitesinin suyun
viskozitesinden büyük olmasının nedeni
moleküller arasındaki etkileşiminin daha
güçlü olmasındandır. Moleküller arası
kuvvetleri büyük olan sıvılar, moleküller
arası kuvvetleri zayıf olan sıvılara göre
daha yüksek viskoziteye sahiptir.
79
• Gliserin ve suyun molekül yapısı
incelendiğinde gliserinin viskozitesinin
yüksek olduğunu tahmin edilebilir. Bunun
nedeni gliserindeki hidrojen bağı sayısının
sudaki hidrojen bağı sayısından fazla
olmasıdır. Moleküller arasındaki
etkileşimler arttıkça moleküllerin birbirinin
yanından kayması güçleşir. Böylece
viskozite artar.

80
VİSKOZİTEYE MOLEKÜL
KÜTLESİNİN ETKİSİ
• Molekülün kütlesi büyük olan sıvının
viskozitesi daha yüksektir.
• Gliserinin molekül kütlesi 92 g/mol, suyun
molekül kütlesi 18 g/moldür.
• Gliserinin viskozitesi sudan daha daha
yüksektir.

81
VİSKOZİTEYE SICAKLIĞIN
ETKİSİ
• Sıcaklık arttıkça moleküller arası çekim
kuvveti azalacağı için sıvının viskozitesi
azalır. Sıcaklık azalması moleküller
arasındaki çekim kuvvetini arttırır, sıvının
viskozitesi de artar.

82
• Reçel, bal, fındık ezmesi buzdolabından
çıkartıldığında ekmeğe kolay sürülemez,
oda koşullarında bırakıldığı zaman daha
kolay sürülebilir; kolay sürülebilme sebebi
viskozite azalmasıdır.
• Asfalt dökülürken ziftin yayılması,
sanayide şişelemenin kolaylaştırılması,
boyaların yüzeye kolay sürülebilmesi,
motor yağının ısınınca daha akıcı olması
işlemlerinde viskozitenin sıcaklık etkisiyle
değişmesinden yararlanılır.
83
ÖZET: VİSKOZİTE VE AKICILIĞI
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
• Viskozite-Moleküller arası etkileşim (Doğru
orantılı)
• Viskozite-Molekül kütlesi (Doğru orantılı)
• Viskozite-Sıcaklık (Ters orantılı)
• Viskozite-Akıcılık (Ters orantılı)
• Akıcılık-Moleküller arası etkileşim (Ters
orantılı)
• Akıcılık-Molekül kütlesi (Ters orantılı)
• Akıcılık-Sıcaklık (Doğru orantılı)
84
C TYT-YKS 2022 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

85
C TYT-YKS 2020 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

86
BUHARLAŞMA, YOĞUŞMA,
DENGE BUHAR BASINCI

87
BUHARLAŞMA
• Denizden çıkıldığında üşümenin, toprak
testinin içindeki suyun soğuk olmasının,
ele kolonya döküldüğünde serinlik hissi
duyulmasının sebebi buharlaşma olayının
endotermik oluşudur.
• Buharlaşma yalnızca sıvıların özelliği
değildir, katılar da buharlaşabilir.
• Birim zamanda buharlaşan molekül
sayısına buharlaşma hızı denir.
88
• Buharlaşma, yeterli kinetik enerjiye sahip
sıvı yüzeyindeki taneciklerin sıvı yüzeyini
terk etmesidir.

• Buharlaşma hızı maddenin cinsi, yüzey


alanı (temas yüzeyi), nem miktarı,
rüzgâr, tanecikler arasındaki çekim
kuvveti ve sıcaklık gibi faktörlere bağlıdır.
89
• Her bir sıvı maddenin kendine has
buharlaşma hızı vardır.
• Temas yüzeyi faktörünün buharlaşma
hızına etkisi: Yüzey alanı büyüdükçe
buharlaşma hızı artar. Buharlaşma
yüzeyde gerçekleştiği için yüzey alanı
genişledikçe buharlaşan molekül sayısı
artar; örneğin aynı koşullarda deney tüpü
ve beherde bulunan eşit miktardaki sudan
beherde olan daha kısa sürede buharlaşır.

90
• Nem miktarı faktörünün buharlaşma
hızına etkisi: Havadaki nem arttıkça
buharlaşma hızı azalır. Havadaki nem
düştükçe buharlaşma hızı artar. Kuru
havada çamaşırın kuruması nemli havaya
göre daha hızlıdır.
• Rüzgâr faktörünün buharlaşma hızına
etkisi: Rüzgâr, sıvı buharının sıvı
yüzeyinden uzaklaşmasını sağladığı için
buharlaşmayı hızlandırır.

91
• Tanecikler arasındaki çekim kuvvetinin
buharlaşma hızına etkisi: Her bir
maddenin buharlaşma hızı farklıdır.
Tanecikler arasındaki çekim kuvveti
arttıkça buharlaşma hızı düşer.
• Sıcaklığın buharlaşma hızına etkisi:
Sıcaklık arttıkça buharlaşma hızı artar.
Kinetik enerji ve ortalama hız arttığından
ortam daha hızlı terk edilir. Yazın yere
dökülen su, kısa sürede buharlaştığı hâlde
kışın daha uzun sürede buharlaşır.
92
ÖZET: BUHARLAŞMA HIZINA
ETKİ EDEN FAKTÖRLER
• Yüzey alanı-Buharlaşma hızı (Doğru
orantılı)
• Havadaki nem miktarı-Buharlaşma hızı
(Ters orantılı)
• Rüzgâr-Buharlaşma hızı (Doğru orantılı)
• Tanecikler arasındaki çekim kuvveti-
Buharlaşma hızı (Ters orantılı)
• Sıcaklık-Buharlaşma hızı (Doğru orantılı)
93
YOĞUŞMA
• Hava sıcaklığı düşük olduğunda yaprakta
çiy damlaları (su damlacıkları) oluşur.
• Çiy (şebnem, jale), havadaki su buharının
akşamın ve gecenin serinliğinde sıvı hâle
geçmesi ile oluşur; oluşan küçük su
damlaları genelde yerde çimenlerin
üzerinde veya bitkilerin üzerinde görülür.
• Bir gaz ya da buharın sıvıya dönüşmesine
yoğuşma denir.
94
• Yoğuşma olayı ekzotermiktir. Yağmur
yağarken havanın ısınmasındaki sebep
yoğuşma olayının ekzotermik olmasıdır.

95
DENGE BUHAR BASINCI
• Erlenmayer yarısına kadar su doldurarak
ağzı lastik tıpayla kapatıldığında zamanla
su seviyesinin azaldığı, dengeye ulaşınca
su seviyesinin sabit kaldığı görülür.

96
• Erlenmayerin ağzı lastik tıpayla kapalı
olduğundan su buharı tekrar yoğuşarak
suya dönüşür.
• Sıcaklık etkisiyle, buharlaşan su molekülü
sayısı arttığından su miktarı zamanla
azalır, ama erlenmayer gözlenmeye
devam edilirse bir süre sonra aynı
şartlarda (sıcaklık, basınç vb. sabit) su
seviyesinin sabit kaldığı görülür.
• Oluşan buharların bulunduğu ortama
uyguladığı basınca buhar basıncı denir.
97
• Su seviyesinin sabit kalması buharlaşma
olayının durduğunu göstermez. Bir süre
sonra buharlaşan molekül sayısı yoğuşan
molekül sayısına eşit olduğunda dolayı su
seviyesi sabit kalır. Buharlaşma hızının
yoğuşma hızına eşit olduğu durumda sıvı,
buharıyla dengededir.

98
• Sıvısıyla dengede olan buharın
oluşturduğu basınca denge buhar
basıncı denir.

99
DENGE BUHAR BASINCINA
ETKİ EDEN FAKTÖRLER
• Aynı sıvının denge buhar basıncını
değiştiren tek bir faktör vardır, o da
sıcaklıktır (SICAKLIK).
• Her bir sıvının yapısına uygun kendine
özel denge buhar basıncı vardır. Sıvının
cinsine göre denge buhar basıncı değişir
(SIVININ CİNSİ).

100
SICAKLIĞIN DENGE BUHAR
BASINCINA ETKİSİ
• Bir sıvının denge buhar basıncını etkiyen
tek faktör sıcaklık değişimidir. Sıcaklık
değişmediği sürece denge buhar basıncı
sabit kalır.
• Herhangi bir sıvının sıcaklığı arttırılırsa
buhar hâline geçen molekül sayısı
artacağı için denge buhar basıncı yükselir.

101
SIVININ CİNSİNİN DENGE
BUHAR BASINCINA ETKİSİ
• Denge buhar basıncı sıvının cinsine bağlı
olarak değişir, her bir sıvı için farklıdır.
• Öz kütle, donma noktası, kaynama
noktası, buharlaşma ısısı, buharlaşma
hızı, sıvı molekülleri arasındaki çekim
kuvveti ve molekül kütlesi sıvının denge
buhar basıncını etkiler.
• Öz kütlesi düşük olan sıvının denge
buhar basıncı yüksektir.
102
• Donma noktası düşük olan sıvının
denge buhar basıncı düşüktür.
• Kaynama noktası yüksek olan sıvının
denge buhar basıncı düşüktür.
• Bir sıvının buhar hâline dönmesi için
gerekli ısıya buharlaşma ısısı denir.
• Bir sıvı az bir ısıyla buhar hâline
dönüyorsa, (buharlaşma ısısı düşükse),
o sıvı çabuk buharlaşan bir sıvıdır
(buharlaşma hızı yüksektir).

103
• Buharlaşma hızı yüksek olan sıvının
denge buhar basıncı yüksektir.
• Buharlaşma ısısı düşük olan sıvının
denge buhar basıncı yüksektir.
• Sıvı molekülleri arasındaki çekim
arttıkça denge buhar basıncı düşer.
• Denge buhar basıncı büyük olan sıvılar,
uçucu sıvıdır.
• Molekül kütlesi arttıkça buhar basıncı
düşer.

104
SIVININ SAFLIK
DERECESİNİN DENGE
BUHAR BASINCINA ETKİSİ
• Sıvının saflık derecesi denge buhar
basıncını etkiler. Saf sıvıya karışan başka
bir sıvı, denge buhar basıncını
yükseltebilir veya alçaltabilir.

105
SIVININ DENGE BUHAR
BASINCINI DEĞİŞTİRMEYEN
FAKTÖRLER
• Sıvının denge buhar basıncı;
• temas yüzeyine,
• sıvının içinde bulunduğu kabın hacmine,
• kabın şekline,
• sıvının miktarına bağlı değildir.

106
ÖZET: DENGE BUHAR BASINCINA
ETKİ EDEN FAKTÖRLER
• Denge buhar basıncı-Sıcaklık (Doğru
orantılı)
• Denge buhar basıncı-Öz kütle (Ters
orantılı)
• Denge buhar basıncı-Donma noktası
(Doğru orantılı)
• Denge buhar basıncı-Kaynama noktası
(Ters orantılı)
107
• Denge buhar basıncı-Buharlaşma ısısı
(Ters orantılı)
• Sıvı molekülleri arasındaki çekim-Denge
buhar basıncı (Ters orantılı)
• Molekül kütlesi-Denge buhar basıncı (Ters
orantılı)

108
B TYT-YKS 2021 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

109
A 2012-YGS/9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

110
Kaynama Noktasının Dış
Basınçla İlintili Tanımı
• Sıvılar belli bir sıcaklığa ulaşınca yalnız
yüzeyde değil sıvının her yerinde
buharlaşma başlar. Buharlaşmanın
yalnızca sıvı yüzeyinde değil sıvının içinde
de meydana gelmesine kaynama denir.
• Sıvının denge buhar basıncının dış
basınca eşit olduğu sıcaklık noktasına o
sıvının kaynama noktası denir.
111
NORMAL KAYNAMA NOKTASI
• Kaynama, atmosfer basıncının 1 atm (760
mmHg) olduğu ortamda gerçekleşirse
buna normal kaynama noktası denir.
Başka bir deyişle normal kaynama noktası
bir sıvının 1 atm basınçtaki kaynama
noktasıdır.

112
KAYNAMA NOKTASI NELERE
BAĞLI DEĞİLDİR
• Kaynama noktası ısıtıcının gücüne,
sıvının miktarına ve kabın şekline bağlı
değildir.

113
BELLİ BİR SIVININ KAYNAMA
NOKTASINA ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
1) Dış basınç
2) Yükseklik
3) Sıvının saflığı

114
• 1) Dış basınç: Dış basıncın 255 mmHg
olduğu Everest tepesinde su 71 °C’ta
kaynar. Deniz seviyesinden 1000 metre
aşağıda 855 mmHg basınçta suyun
kaynama noktası yaklaşık 103 °C’tır.
Özdeş ısıtıcılar kullanıldığında yemeklerin
Everest dağında pişmesi deniz
seviyesinde pişmesine göre uzun sürer;
çünkü Everest dağında kaynama noktası
düşük olduğundan düşük sıcaklıkta
yemekler daha uzun sürede pişer.
115
• Kaynama noktası dış basınca bağlıdır.
Deniz seviyesinden yukarılara doğru
çıkıldıkça atmosfer basıncı azalır. Dış
basınç azalınca kaynama noktası düşer.
• 2) Yükseklik: Yükseklik arttıkça
kaynama noktası düşer. Su İstanbul’da
deniz seviyesinde yani 0 m’de 100 °C’ta
kaynar. Ankara’da ise 97 °C’ta kaynar.
• 3) Sıvının saflığı: Sıvının saflığı ilave
edilen maddeye göre kaynama noktasını
arttırabilir veya azaltabilir.
116
FARKLI İKİ SIVININ KAYNAMA
NOKTASINI ETKİLEYEN
FAKTÖR DENGE BUHAR
BASINCIDIR
• Her bir sıvının vazifesiyle uyumlu farklı
derecelerde kaynama noktası vardır
(Suyun kaynama noktası 100 °C, zeytin
yağının kaynama noktası 220 °C’tır).
• Kaynama noktası ile denge buhar basıncı
ters orantılıdır.
117
• İki farklı sıvı aynı sıcaklıkta
karşılaştırıldığında denge buhar basıncı
büyük olan sıvının kaynama noktasının
küçük (alkol), denge buhar basıncı küçük
olan sıvının kaynama noktasının büyük
(su) olduğu görülür.

118
ÖZET: KAYNAMA
NOKTASINA ETKİ EDEN
FAKTÖRLER
• Yükseklik-Dış basınç (Ters orantılı)
• Dış basınç-Kaynama noktası (Doğru
orantılı)
• Yükseklik- Kaynama noktası (Ters orantılı)
• Denge buhar basıncı-Kaynama noktası
(Ters orantılı)
119
E 2012-YGS 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

120
D TYT-YKS 2018 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

121
Buharlaşma ve Kaynama
• Buharlaşma ve kaynama olayları
birbirinden farklıdır.

122
Buharlaşma ve Kaynama Arasındaki Farklar

123
ATMOSFERDE SU BUHARI
• Deniz, göl, nehirlerdeki suyun
buharlaşması ve buharlaşan suyun tekrar
yoğuşmasına su döngüsü denir, su
döngüsü canlı yaşamının devamı için
gereklidir. Su döngüsünde buharlaşan su,
havada bulunan su buharının yaklaşık
hacimce % 4’üdür.
• Havada su buharı ile azot, oksijen, karbon
dioksit, argon gibi gazlar bulunmaktadır.
124
• Sıcaklık değiştiğinde havadaki gazların
miktarı sabit bırakılır, su buharı miktarı ise
değiştirilir. Havadaki su buharına nem
denir. Sıcak havada, soğuk havadan daha
fazla su buharı vardır. 1 m3 hava 20 °C’ta
17,3 g, 30° C’ta 30 g nem tutar.
• Yazın havanın 30 °C, bodrum kattaki kilerin
20 °C sıcaklıkta olduğu varsayalım; kilerin
penceresini açarsak dışarıdan kilere giren 1
m3 hava, 30 °C’tan 20 °C’a düşeceğinden
12,7 gram su buharı yoğuşarak suya
dönüşür.
125
• Pencereden gün boyunca içeriye giren
hava hesaba katılırsa açığa çıkan su
miktarı fazla miktarda olacaktır.
• Sonuç olarak dışarıdan gelen sıcak ve
nemli hava kilerin soğuk duvarlarında
yoğuşarak duvarda rutubet ve küflenmeye
sebep olur.
• Su buharı bulunmayan havaya kuru hava
denir.
• Nemli hava ise su buharı ve kuru havanın
bulunduğu karışımdır.
126
• Havanın su buharı içeriği, genellikle bağıl
nem kavramı ile ifade edilir.
• Bağıl nem, belli bir sıcaklıkta havada
bulunan su buharı miktarının, havanın o
sıcaklıkta taşıyabileceği en fazla su buharı
miktarına oranıdır. Bağıl nem 1 m3
havanın neme doyma oranı olarak da
tanımlanabilir.
• Hava sıcaklığı arttıkça havadaki nem
miktarı artar, hava soğudukça nem
miktarı azalır (Doğru orantılı).
127
• Nemin en fazla olduğu dönem yaz
aylarıdır.
• Hava kütlesinin alabileceği en fazla nem
miktarına havanın o sıcaklıktaki
doygunluk noktası denir. Doygunluk
noktasına gelen hava, daha fazla nem
alamayacağı için sıcaklık düştüğü zaman
yağış başlar.

128
GÖLGEDE SICAKLIK,
GERÇEK SICAKLIK,
HİSSEDİLEN SICAKLIK
• Gazete ve televizyon haberlerinde
“gölgede sıcaklık” teriminden bahsedilir.
Gölgede sıcaklık dış ortam şartlarından
(Güneş ışığı, rüzgâr, yağış vb.)
arındırılmış ortamda ölçülen sıcaklıktır.
• Belirli bir yükseltide ölçülen sıcaklığa
gerçek sıcaklık denir.
129
• Hissedilen sıcaklık ise gerçek sıcaklığın
rüzgâr hızı, nem ve Güneş’ten
yararlanılarak hesaplanan değeridir.
• Bağıl nem miktarına bağlı olarak gerçek
sıcaklık değeri farklı değerde hissedilir,
buna hissedilen sıcaklık derecesi denir.
• Bağıl nem düşükse hava sıcaklığı gerçek
sıcaklıktan daha soğuk, bağıl nem
yüksekse hava sıcaklığı gerçek sıcaklıktan
daha sıcak hissedilir.

130
• 35 °C olan gerçek sıcaklık havanın bağıl
nemi %5 iken 32 °C hissedilir, bağıl nem
%50 olduğunda ise 41 °C hissedilebilir.
• Yüksek nem, sıcak havanın olduğundan
daha sıcak hissedilmesine sebep olur.
Atmosferde nem fazlaysa buharlaşma
yavaşlar. Buharlaşma yavaşladığı için
insan vücudu terlemekte zorlanır, vücut
sıcaklığı yeterince düşürülmez,
vücudumuzda daha fazla bir sıcaklık
hissederiz.
131
D 2017-YGS 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

132
4.BÖLÜM: GAZLAR

133
GAZLARIN GENEL
ÖZELLİKLERİ

134
GAZLARIN DAVRANIŞINI
ETKİLEYEN ÖZELLİKLER
• Gazların sıkıştırılabilme özelliği
• Genleşme özelliği
• Yayılma özelliği
• Düzensizlik özelliği

135
GAZLARIN ÖZELLİKLERİ
• Gazlar sıkıştırılabildiklerinden düşük
sıcaklık ve yüksek basınçta sıvılaşabilir.
• Gazlar sıcaklık etkisiyle genleşebilir.
• Katı ve sıvılara göre aynı hacimde daha az
tanecik bulundurduklarından gazların
yoğunluğu katı ve sıvılara göre daha
düşüktür.
• Gaz tanecikleri çok hızlı hareket ettiği için,
gaz hâli, maddenin en düzensiz hâlidir.
136
• Gaz molekülleri titreşim, öteleme ve
dönme hareketlerini yapar.
• Bulundukları kap içinde hem birbirleriyle
hem de kabın çeperleriyle çarpışarak
basınç uygularlar. Bu basınç kabın her
noktasında aynıdır.
• Bulundukları ortamda kolaylıkla yayılırlar.
• Gaz tanecikleri arasındaki çekim kuvveti
katı ve sıvılarınkine oranla çok az olduğu
için tanecikler birbirinden uzaktır ve
bağımsız hareket ederler.
137
• Gazların belirli şekilleri ve hacimleri yoktur.
Bulundukları kapları tamamen kapladıkları
için, gazların hacimleri bulundukları kabın
hacmine eşittir.
• Gazlar birbirleriyle her oranda karışarak
homojen karışım oluştururlar.

138
GAZLARI TANIMLAYAN
ÖZELLİKLER

139
GAZLAR İÇİN DÖRT NİCELİK
VARDIR
• Gazlar için 4 nicelik vardır.
• Bu niceliklerin simge ve isimleri
aşağıdadır:
• P (basınç)
• V (hacim)
• n (mol sayısı)
• T (mutlak sıcaklık)
140
Basınç
• Atmosfer bir gaz karışımıdır ve yeryüzüne
basınç uygular.
• Atmosferin yeryüzüne uyguladığı basınca
atmosfer basıncı denir.
• Atmosfer basıncı barometre ile ölçülür.
• Bulunduğumuz ortamda atmosfer
basıncını hissetmeyiz. Çünkü insan
vücudundaki iç basınç ile dış basınç
dengelidir, birbirine eşittir.
141
• Atmosfer basıncı her yerde aynı değildir;
deniz seviyesinde atmosfer basıncı 1
atmosferdir, denizden yukarılara çıkıldıkça
atmosfer basıncı azalır, yükseklere
çıkıldıkça atmosfer basıncı düşer (Görsel).
Yüksek yerlerde vücudumuzun üzerindeki
basınç azalır, denizin derinliklerinde ise
artar; insan vücuduna konulan farklı
sistemlerle vücudumuzun iç basıncı ile
atmosfer basıncı her an dengede tutulur.

142
Yükseklik ile atmosfer basıncının ilişkisi

143
• Kapalı kapta bulunan gazlar hem
birbirlerine hem de kabın çeperlerine
çarparak çarptıkları yüzeye bir kuvvet
uygular. Bu kuvvete gaz basıncı denir ve bu
basınç manometre ile ölçülür.
• Gazın basıncı birim hacimdeki taneciğin
sayısı, hızı ve çarpışma sayısıyla orantılıdır.
Basınç birim yüzeye uygulanan
kuvvettir. Basınç birimlerinden en çok
kullanılanlar atmosfer (atm) ve mmHg’dır.
• 1 atm = 760 mmHg’dır.
144
Hacim
• Hacim, maddenin boşlukta kapladığı
alandır. Gazın hacmi bulunduğu kabın
hacmine eşittir. V ile gösterilir. Gazlarda
en çok kullanılan hacim birimi litredir (L).
• Gazların hacmi, sıcaklık ve basınçtan
etkilenir. Bu nedenle, gazın hacmi
ölçülürken bulunduğu şartlardaki basınç ve
sıcaklık değerleri de bilinmelidir. Hacim
terimi, bir gaz için yalnızca sıcaklık ve
basınç belirtildiğinde anlam ifade eder.
145
• Bütün gazların 1’er molleri standart
koşullarda (1 atm basınç, 25 °C ’ta) 24,5
L hacim kaplarken normal koşullarda (1
atm basınç, 0 °C’ta) 22,4 L hacim kaplar.
• Normal koşullarda 22,4 litre hacim
kaplayan 1 mol gazda 6,02x1023 tanecik
bulunur. Bu sayı Avogadro sayısı olarak
bilinir ve (NA) ile gösterilir.

146
Sıcaklık
• Sıcaklık termometre ile ölçülür.
• Kelvin (K) cinsinden sıcaklığa mutlak
sıcaklık denir ve T ile gösterilir.
• Celsius (°C) cinsinden sıcaklık ise t ile
gösterilir.
• Gazlar için kinetik enerji mutlak sıcaklıkla
doğru orantılıdır.
• Ölçülen sıcaklık değeri Celsius ise Kelvin
cinsine çevirmek için verilen Celsius
değerine 273 sayısı eklenmelidir.
147
• Kelvin (K) = Celcius (°C) + 273
• T (K) = t (°C) + 273
• T = t + 273
• Sıcaklık arttıkça gaz taneciklerinin hızı ve
ortalama kinetik enerjisi artar, soğuk
ortamda hız ve ortalama kinetik enerjileri
azalır.
• Aynı sıcaklıkta tüm gazların ortalama
kinetik enerjisi aynıdır.

148
Miktar
• Atom ve moleküller çok küçük
taneciklerdir. Küçük bir madde örneği bile
sayılamayacak kadar atom veya molekül
içerir. Bu nedenle maddedeki taneciklerin
tek tek sayılması imkânsızdır. Kimyada bir
ölçü birimi olan mol kelimesi atom,
molekül gibi küçük tanecikleri daha pratik
ifade etmemizi sağlar.
• 1 mol 6,02x1023 tane taneciğe karşılık
gelir.
149
• Aynı sıcaklık ve basınçta tüm maddelerin
(katı, sıvı veya gaz) 1’er mollerinde
6,02x1023 tane atom ya da molekül
bulunur.
• Karbon-12 izotopunun 12 gramı içinde
bulunan atom sayısına eşit, atom veya
molekül içeren madde miktarı 1 mol olarak
tanımlanmıştır.
• 1 mol atom ya da 1 mol molekül içeren bir
maddenin toplam kütlesine, mol kütlesi
(MA) denir.
150
• Madde miktarı (m), mol sayısı (n), mol kütlesi
(MA) ilişkisi n=m/MA formülü ile belirtilir.
• Madde miktarı (m) birimi g, mol kütlesi (MA)
birimi g/mol, mol sayısı (n) birimi ise moldür.
• 1 mol He atomu 6,02x1023 tane atom içerir ve
mol kütlesi 4 gram/mol’dür (He:4 g/mol).
• 1 mol N2 molekülü 6,02x1023 tane molekül
içerir ve mol kütlesi (mol ağırlığı) 28 gram/mol
değerindedir (N2:28 g/mol).
• 1 mol NH3 molekülü 6,02x1023 tane molekül
içerir ve mol kütlesi 17 gram/mol’dür (NH3:17
g/mol).
151
SAF MADDELERİN HÂL
DEĞİŞİM GRAFİĞİ

152
• Bir madde hâl değiştirdiğinde, örneğin buz
eriyip suyu oluşturduğunda buzun şekli ve
boyutu değişir. Hâl değişimi bir madde
ısıtıldığında, soğutulduğunda veya dış
basınç değiştiğinde gerçekleşir.
• Propan ve bütan gazları kapalı bir tank
içine pompalandığında sıkışarak sıvı
LPG’ye dönüşür.
• Karbon dioksit gazı yangın söndürücülerde
basınç etkisiyle sıvı karbon dioksit olarak
depolanır.
153
• Hâl değişimi kimyasal değil, fiziksel bir
olaydır.
• Hâl değişimi sırasında maddenin kimyasal
yapısı değişmez. Buz, ısı verildiğinde su
ya da su buharı olur, ama bileşik formülü
her üç durumda da daima H2O’dur.
• Aşağıdaki iki grafikten birincisi saf
maddelerin ısınma hâl değişimi grafiği,
ikincisi ise saf maddelerin soğuma hâl
değişimi grafiğidir:
154
Saf Maddelerin Isınma-Zaman
Grafiği

155
• I. Bölge: Katı maddeye ısı verdiğinde katının
sıcaklığı artar. Sıcaklık arttıkça katı taneciklerinin
kinetik enerjileri artarak titreşim hareketleri
hızlanır. Bu bölgede hâl değişimi gerçekleşmediği
için madde homojendir.
• II. Bölge: Düzenli biçimde ısı verilmeye devam
edilirse verilen ısı, katı tanecikleri bir arada tutan
etkileşimleri zayıflatır. Tanecikler daha serbest
hareket ederek birbiri üzerinden kayar. Saf
maddeler için bu değişimin meydana geldiği
sıcaklık maddenin erime noktası olarak
adlandırılır. Sıcaklık erime süresince sabittir. Bu
bölgede bir miktar katı eridiği için ortamda katı-sıvı
karışımı bulunur, madde heterojendir.
156
• III. Bölge: Katının tamamı eridikten sonra
kaynama noktasına kadar sıcaklık tekrar
yükselmeye başlar. Verilen ısı sıvının
buharlaşmasını sağlarken sıcaklık yükselmeye
devam eder. Bu bölgede madde homojendir.
• IV. Bölge: Kaynama noktasına gelince
buharlaşma hızlanır. Sıvı tanecikleri arasındaki
etkileşimler kopar. Tanecikler daha serbest, hızlı,
bağımsız hareket eden gaz tanecikleri hâline gelir.
Saf maddeler için bu değişimin gerçekleştiği
sıcaklık maddenin kaynama noktası olarak
adlandırılır. Sıcaklık kaynama süresince sabittir.
Bu bölgede sıvı-gaz bir arada bulunur, madde
heterojendir.
157
• V. Bölge: Sıvının tamamı buharlaştıktan
sonra sıcaklık tekrar yükselmeye başlar.
Verilen ısı gazın sıcaklığını yükseltir. Bu
bölgede madde homojendir.

158
Saf Maddelerin Soğuma-Zaman
Grafiği

159
• I. Bölge: Gaz soğutulursa gaz taneciklerinin
sıcaklığı düşer. Sıcaklık düştükçe gaz
taneciklerinin kinetik enerjileri azalarak
hareketleri yavaşlar. Bu bölgede hâl değişimi
gerçekleşmediği için madde homojendir.
• II. Bölge: Düzenli biçimde soğutmaya devam
edilirse tanecikler arasında etkileşimler oluşarak
gaz sıvıya dönüşür. Saf maddeler için bu
değişimin meydana geldiği sıcaklık yoğuşma
noktası olarak adlandırılır ve kaynama
sıcaklığına eşittir. Sıcaklık yoğuşma süresince
sabittir. Bu bölgede gaz-sıvı karışımı olur,
madde heterojendir.
160
• III. Bölge: Gazın tamamı yoğuştuktan sonra
oluşan sıvının sıcaklığı tekrar düşmeye başlar.
Bu düşme donma noktasına kadar devam eder.
Bu bölgede madde homojendir.
• IV. Bölge: Sıvı tanecikleri arasındaki etkileşimler
oluşarak taneciklerin hareketi kısıtlanır.
Tanecikler bulunduğu yerde titreşim hareketi
yapar. Saf maddeler için bu değişimin
gerçekleştiği sıcaklık maddenin donma noktası
olarak adlandırılır ve erime sıcaklığına eşittir.
Sıcaklık donma süresince sabittir. Bu bölgede
sıvı-katı bir arada bulunur, madde heterojendir.

161
• V. Bölge: Sıvının tamamı donduktan sonra
sıcaklık tekrar düşmeye başlar. Bu bölgede
madde homojendir.

162
SAF MADDELERİN HÂL
DEĞİŞİM GRAFİĞİ (ÖZET)
• Saf bir maddenin ısınma-zaman ve
soğuma-zaman grafiği birbirinin tersidir.
• Erime noktası donma noktasına, kaynama
noktası yoğuşma noktasına eşittir.
• Saf maddelerde erime, donma, kaynama,
yoğuşma süresince sıcaklık sabittir.

163
A TYT-YKS 2023 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

164
A 2016-YGS 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

165
E 2014-YGS 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

166
B 2013-YGS 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

167
D 2010-YGS 9.SINIF KİMYA 4.ÜNİTE

168
MADDENİN HÂL DEĞİŞİMİ,
POTANSİYEL ENERJİ İLİŞKİSİ
• Ekzotermik reaksiyonda ürünlerin
potansiyel enerjisi girenlere göre azdır.
• Endotermik reaksiyonda ürünlerin
potansiyel enerjisi çoktur.
• Reaksiyon denkleminde ısının olmadığı
tarafa doğru potansiyel enerji artar.
• Reaksiyon denkleminde ısının olduğu
tarafa doğru potansiyel enerji azalır.
169
MADDENİN HÂL DEĞİŞİMİ,
KİNETİK ENERJİ İLİŞKİSİ
• HÂL DEĞİŞİMLERİNDE ORTALAMA
KİNETİK ENERJİ DEĞİŞMEZ, SABİT
KALIR.

170
5.BÖLÜM: PLAZMA

171
• Maddenin 4. hâli plazma hâlidir. Plazma
evrendeki en yaygın maddedir ve
evrendeki oranı %99’dan daha fazladır.
Güneş, güneş sisteminde bulunan en
büyük plazmadır (Görsel).

172
• Güneş’te nükleer tepkimeyle hidrojen gazı
atomu, helyum gazı atomuna
dönüştürülür. Güneş’ten Dünya’mıza hayat
için ısı ve ışık gönderilir.
• Yıldırım plazma hâline örnektir. Mum
alevi de kısmi olarak düşük sıcaklıkta
plazma kabul edilir, çünkü gazın bir kısmı
iyonize olur (Görsel).

173
• Gaz hâldeki maddeye enerji verilirse
elektron kısmen ayrılır, madde iyon
hâline geçer. Bu nedenle plazma hâline
iyonize gaz da denir. Molekül, atom, iyon
ve serbest elektronlar plazma hâlini
oluşturur (Görsel).

174
• Plazmada pozitif iyon sayısı negatif
iyon sayısına eşittir. Bu nedenle plazma
elektriksel olarak nötrdür, ancak
elektriği iyi iletir.
• Plazma genellikle gazların alt kümesi gibi
düşünülse de gaz ve plazma hâli
birbirinden farklı davranışlar sergiler.

175
Plazmaların özellikleri
şunlardır:
• 1. Gazlar gibi plazmaların da belirli şekil ve
hacimleri yoktur.
• 2. Yoğunlukları katı ve sıvılardan daha
azdır.
• 3. Gaz hâlinde nötr molekül ve atom
vardır. Plazma hâlinde ise nötr atom, nötr
molekül, pozitif yüklü iyon ve negatif yüklü
iyon vardır.
176
• 4. Gazlar birbirlerine çarparak birbirlerine
enerji aktarır, plazmalar ise birbirine
çarpacak kadar yoğun değildir.

177
Maddenin plazma hâli
aşağıdaki gibi özetlenebilir:

178
PLAZMANIN KULLANIM
ALANLARI
• Plazmanın kullanım alanlarından biri
elektrik akımının, gaz maddeyi
iyonlaştırmasıyla oluşan asal gaz
karışımıyla dolu plazma kürelerdir
(Görsel).

179
• Plazma maddelere diğer bir örnek de
floresan ampul ve neon tabelalardır.
Kullanılan gaz, yüksek voltaja maruz
kaldığı için atomun elektronları
atomlarından ayrılarak daha yüksek enerji
seviyesine çıkar. Böylece ampul içindeki
gaz, iletken bir plazma hâline gelir.
Elektron önceki enerji seviyesine düşerken
floresan veya neon lambalarda görülen
ışığı etrafa yayar. Aldığı enerjiyi ışık olarak
geri verir.
180
• Plazma TV’ler de aynı şekilde çalışır. İki
cam panel arasına genellikle argon, neon
ve ksenon enjekte edilir. Gaz içinden
elektrik akımı geçtiğinde parlamaya neden
olur.
• Plazma ayrıca;
yüksek sıcaklıkla ark kaynaklarında,
ısıya dayanıklı tıbbi donanım ve
sterilizasyonda,
bakteri öldürücü olarak gıda
ambalajlanmasında,
181
insan vücudundan dokunun ve yağların
maksimum sıkışmayla çıkarılmasında
(helyum plazma),
ve durdurulamayan varis kanaması,
yemek borusu kanaması vb.
kanamalarda kanamayı kanı
pıhtılaştırarak durdurmada (argon
plazma)
kullanılmaktadır.

182
İLİM ATÖLYESİ

183
MADDENİN PLAZMA (IŞIN)
HÂLİ

184
IŞINLAMA VEYA MADDE
NAKLİ (IŞINLAMA
GERÇEKLEŞECEK Mİ?)
• Günümüzde ses nakli radyoyla, görüntü
nakli de televizyonla gerçekleşmiş oldu.
• Radyo ve televizyon ile görüntünün nakli
gerçekleşmiştir.
• Henüz aynen nakil gerçekleşmemiştir.
Gelecekte daha çok ışınlama konusu
üzerinde çalışmalar olacaktır.
185
• Gerçi radyo ve televizyonun ileri dereceleri
konusunda da daha yapılacaklar vardır.
• Şayet çok çalışırsak, yakın bir gelecekte,
zemin yüzünü; her tarafı, her birimize
görülen ve her köşesindeki sesleri herkes
tarafından işitilen bir yer konumuna
getirebiliriz.
• Uzak mesafelerden eşyayı aynen hazır
etmek mümkündür.
• Işınlama konusu bize, şu an için mümkün
olamayacakmış gibi gelmektedir.
186
• Madde transferinin şu an için mümkün
olamayacakmış gibi gelmesinin nedeni,
cisimler hareket ettikleri yönde boylarından
kaybetmekte ve ışık hızına erişince de yok
olmaktadırlar. Bu durumda insanın kalbi ve
nabzı nasıl olur bilinemez! Ancak
gelecekte ilimler çok gelişecektir. Bu
gelişmeler, beraberinde birçok sürprizi de
getirecektir. Teknik ve teknoloji ilerledikçe,
şimdi bize imkânsızmış gibi gelen olaylar
gerçekleşecektir.
187
• Örneğin madde transferinde bir basamak
olarak ışık ve sesten daha hızlı vasıtalar
ile gezegenlere ulaşılabileceği konusunu
da göz ardı etmemek lazımdır. Uzak
mesafelerden eşyayı aynen hazır etmek
hedefine kişisel çabalarla yetişilmezse de,
insanlığın ortak çalışmasıyla yetişilebilir.
Maddeten erişilmezse de, manen
erişilebilir. Metafizik gerçekler
kanıtlanacak, din ile ilmin birlikteliği tüm
insanlarca gözlenecektir.
188
MADDENİN IŞIN HÂLİ
• Plazma hâl, nur hâli veya akkor hâl de
denir. Plazma hâli, her maddede vardır.
Plazma hâline geçiş; her maddede, her
zaman, belirlenen ve planlanan düzeyde
olmaktadır.
• İnsanın plazma hâlinden etkilenmesi;
solunum yoluyla veya deriden doğrudan
kana geçmek suretiyledir. Havadan
beslenme konusu, maddenin plazma
hâliyle ilgilidir. Plazma hâli havayla
karışınca ve solununca tedavi eder.
189
MADDENİN IŞIN HÂLİNİN
DELİLLERİ
• Altın gibi kıymetli metaller ve yakut gibi
kıymetli taşlar, maddenin 4. hâli olan ışın
hâline kolay geçerler. Eskiden beri, deriye
temas ederek kana geçmek suretiyle veya
temassız solunum yoluyla, koruyucu
hekimlikte ve tedavide kullanıldığı
bilinmektedir. Madde ışın hâline geçince
kütlesinden kaybetmez; çünkü ya hava ve
suda şarj olur, ya da hassas tartım
aletleriyle bile kütle kaybı ölçülemez.
190
• Cisimlerin ileride ışınlanabileceğinden söz
edilmektedir.
• Esir maddesinin farklı durumlarından bir
kısmı tartı ve ölçüye gelir, bir kısmı ise
gelmez. Demek ki ölçülemeyen de madde
oluyor ki; bu konunun ışın hâliyle ilişkisi
olabilir.
• Uzayın derinlikleri, sonsuza kadar uçsuz
bucaksız bir boşluk değildir; uzay,
kesinlikle esir maddesiyle doludur. Uzayda
maddenin ışın hâlinin olduğuna dair
görüşler vardır.
191
MADDE TRANSFERİ HANGİ
SICAKLIKTA OLACAK?
• Madde transferinin sıfır kelvin sıcaklığında
olacağı öngörülüyor. 0 K bilindiği gibi en
düşük sıcaklıktır. Günümüzde 0 K’e
inilememiştir.
• Sıcağın yakması gibi soğuğun da yakması
vardır. Buna “bürüdetiyle ihrak etmek”
başka bir ifadeyle “soğukluğuyla yakmak”
denir.
192
• Demek ki soğuğun da yakacağı bir sıcaklık
derecesi vardır. Kış mevsiminin en soğuk
günleri olan zemheride soğuğun
yakmasını görüyoruz.
• Maddenin ışın hâli, yüksek sıcaklıkta
olmakla beraber her bir sıcaklıkta da olur;
maddenin diğer üç hâli için de bu böyledir.
• Öyleyse en düşük sıcaklıkta da plazma
hâli olabilir. Belki de 0 K’e
erişebildiğimizde madde transferini de
gerçekleştirmiş olacağız.
193
• Madde transferi (maddenin ışınlanması)
için maddenin ışın hâlinde olma gerekliliği
bilinmektedir.

194
TAKYON (TACHYON)
• Takyon, Latincede “çok hızlı” demektir.
• Takyonlar ışık hızından daha hızlı, kütlesi
eksi, boyutları sıfırdan küçük olan atom altı
parçacıklardır.
• Takyonların keşfi, enerjinin ışıktan hızlı
gidebileceğini göstermiştir. Hazreti
Süleyman, Kraliçe Belkıs’ın tahtını ışık
hızından daha hızlı olarak yanına getirdi.

195
• Takyonlar üzerinde çalışmaların
önümüzdeki yıllarda artacağı tahmin
edilmektedir.
• Nur ışıktan daha hızlıdır. Melekler nurdan
yaratıldıkları için ışık hızından daha
hızlıdırlar.
• Cisimlerin hareket ettikleri yönde
boylarından kaybedeceklerini ve ışık
hızına erişince de yok olacaklarını
belirtmiştik.

196
• Einstein’ın izafiyet teorisine göre ise, ışık
hızına erişen bir cismin kütlesi sonsuz
oluyordu. Günümüzde böyle olmadığı
ortaya çıkmıştır. Işık hızının aşılmasıyla,
kütlenin sonsuz olmadığı ispat edilmiştir.

197
GYRON (JAYRON) DENİLEN
ATOM ALTI PARÇACIK
• Bazı bilim adamlarına göre gyron (jayron)
denilen atom altı parçacık, esir maddesinin
temelini teşkil eder ve evrenin en küçük
parçacığıdır.
• Bir adet atomda yaklaşık 1020 gyron
vardır.

198
BUZUN YOĞUNLUĞU SUDAN
AZDIR
• Genelde maddelerin katı hâli, sıvı hâli
içinde batar.
• Suda istisna olarak farklı bir durum vardır.
Genel kaidenin tersine buzun yoğunluğu,
sudan küçüktür. Su katı hâle geçince
hacmi genişler. Bu nedenle buz, su
üzerinde yüzer. Kışın buzların su
yüzeyinde durması, yoğunluğunun sudan
daha az oluşundandır.
199
• Denizler, göller, akarsular donsa bile, bu
olay yüzeyde olur. Böylece, suyun içindeki
canlılar için, donma olayı, âdeta koruyucu
bir tabaka meydana getirir.
• Kışın tarlaları örten karın altındaki ekinlerin
korunması da sudaki bu özelliktendir.
• Diğer maddeler gibi katı hâl en yoğun hâl
olsaydı, denizler, göller, akarsular alttan
donardı. Bu durum denizlerin, göllerin ve
akarsuların buz hâline gelmesine neden
olurdu ve canlı kalmazdı.
200
• Bu da bütün suların buz olması ve hayatın
sona ermesi demek olacaktı.

201
SUYUN YOĞUNLUĞU HANGİ
SICAKLIK DERECESİNDE EN
BÜYÜKTÜR?
• Sıcaklık +4 °C iken suyun yoğunluğu en
büyüktür. Denizlerde ve büyük göllerde en
alttaki su +4 °C’ta bulunur. Yukarıya doğru
çıktıkça suyun sıcaklığı yazın yükselir,
kışın düşer. +4 °C’taki su ısıtılsa da
soğutulsa da yoğunluk düşer. En yoğun
hâlin +4 °C olması denizlerde hayatın
devamı için şarttır.
202
YERYÜZÜNDEKİ FİZİKSEL
DENGE
• Yeryüzünde ne kadar H2O(s) (su) varsa
atmosferde de o kadar H2O(g) (su buharı)
vardır.
• Yeryüzüne inen yağmur, her sene aynı
miktardadır.
• Yeryüzünden her sene ne kadar su
buharlaşırsa; yine o ağırlıkta su yağmur,
kar ve dolu olarak dünyaya yağar.
203
• SORU: H2O(s) → H2O(g)
Dünyamızdaki suyun buharlaşması
tepkimesi yukarıda verildiği gibi tek yönlü
olsaydı ne olurdu?
CEVAP: Dünyada su kalmazdı.
• SORU: H2O(g) → H2O(s)
Yukarıdaki tepkimede görülen
dünyamızdaki değişim; tek yönlü olsaydı
ne olurdu?
CEVAP: Yeryüzünü su kaplardı.
204
• SORU: Bu olayın ölçülü, dengeli ve
dinamik olması ne anlama gelir?
• CEVAP: Ölçülü, yeryüzünde bulunan su
kadar atmosferde su buharı bulunduğu
anlamına gelir. Dengeli, reaksiyonun
denge reaksiyonu (çift yönlü reaksiyon)
olduğu anlamına gelir. Dinamik ise, bu
olayın her an, yer–gök arasında devam
ettiği anlamına gelir.

205
«Göğü de dengesini
kaybetmekten korunmuş bir
tavan durumunda yarattık.»
• Dünyada suyun varlığı; güneşle
aramızdaki uzaklığın hassaslığı ile de
alakalıdır.
• Dünya ile güneş arasındaki uzaklık
şimdikinden farklı olsaydı su, ya
buharlaşacaktı ya da donacaktı.
206
YAĞMURUN YAĞMASI VE
ATMOSFERDE FİZİKSEL
DENGENİN KORUNMASI
• Sıcaklık, suyu buharlaştırmakla suyun
bünyesini tahrip ettiği zaman, o tahrip
sonucu oluşan su buharı yok olmaz. Belirli
bir yere sevk edilir ve belli bir düzeye
çıkar; icap ettiğinde yağmak için orada
durur.
207
• Atmosferdeki su buharı molekülleri,
atmosferdeki hava moleküllerinin onda
birini teşkil edince su buharı yoğunlaşır.
• Atmosferde bulunan belli bir düzeydeki su
buharının yoğunlaşması suretiyle yağmur
yağar.
• Atmosferde fiziksel dengenin korunması
için, yağan katrelerden boş kalan yerler,
denizlerden ve yerlerden kalkan buharlarla
doldurulur.
208
• Yağmur yağması hakkında en kısa yol
şöyle tarif edilir: Su buharı molekülleri,
emir aldıkları zaman, o moleküller her
taraftan toplanmaya başlarlar ve bulut
şeklini alıp, hazır vaziyette dururlar. Yine
ikinci bir emirden sonra bir kısım
moleküller yoğunlaşarak, katrelere
dönüşürler. Sonra kanunların temsilcileri
vasıtasıyla, çarpışmadan kolayca yere
düşerler.

209
• Atmosfer, denizin rengini andırır. Havada,
denizlerdeki sudan daha fazla su vardır.
Bu nedenle, “atmosferde denizin
bulunduğu teşbihi” mecaz olarak akıldan
uzak değildir. Sanki şu atmosfer boşluğu
yağmur ile dolu bir havuzdur.
• 1000 sene önce tefsirinde İbni Cerir sanki
günümüzün bilim insanıymış gibi,
bulutlardaki negatif elektrik ile pozitif
elektriğin rüzgârın aşılaması ile birleşmesi
sonucu yağmurun yağdığını söylemiştir.

210
• Bulutların bir kısmı negatif elektriği
üzerlerinde taşımaktadır, bir kısmı da
pozitif elektriği üzerlerinde taşımaktadır.
Bu kısımlar birbirlerine yaklaşıp aralarında
çarpışma olduğunda, şimşek çakar.
• Bulutların bir kısmının hücum ettiği, bir
kısmının ise kaçtığı zaman aralarında
havasız kalan yerleri doldurmak için
atmosfer tabakası hareket ve heyecana
geldiğinde gök gürlemesi (gök
gürültüsü) meydana gelir.
211
• Bu hâllerin olması bir nizam ve kanun
altında olur ki, o nizam ve o kanunu temsil
eden gök gürlemesi ve şimşek aracılarıdır.

212
KÜRESEL ISINMAYA BAĞLI
KURAKLIKTAN SÖZ ETMEK
HATTA BUNA DAİR SOMUT
VERİ BULMAYA ÇALIŞMAK
BİLİMSEL SKANDALDIR
• Türkiye son senelerde kuraklık yaşıyor.
Kuraklık; dünyada yağışlar azaldığından
değildir. Çünkü yeryüzüne inen yağış, her
sene aynı miktardadır. Yağışlar yer
değiştirmiştir.
213
• Dünyanın bazı bölgelerinin çok yağış
aldığını duyarken, bazı bölgelerinin daha
az yağış aldığını görüyoruz. Örneğin;
özellikle Türkiye’de yağışlar azaldı,
Amerika’da ise arttı.
• Sorun da buradan çıkıyor. Bu sorunu
doğuran, insandır. İnsanın canlı–cansız
ekosisteme karşı olumsuz müdahalesi,
yağış dağılımını bozmaktadır.
• Kuraklığın insafımıza ve insanlığımıza
olan uyarıcı görevini bir an önce anlayıp,
gerekli çalışmaları yaparak bu problemin
üstesinden gelmeliyiz.
214
KRİSTAL ÇEŞİTLERİ
• İYONİK KRİSTALLER: Metal– ametal
bileşiklerinin bir kısmı kristal suyu
içerdiğinde kristal yapıdadır (CuSO4 x
5H2O); bir kısmı kristal suyu içermediği
hâlde kristal yapıdadır (NaCl). Az bir kısmı
ise kristal yapıda değildir (NaOH).
• METAL KRİSTALLERİ: Metal atomları
birbirleriyle metal bağı ile bağlıdırlar ve
belli geometrik şekiller meydana getirirler.
Buna metal kristalleri denir.
215
• YARI METAL KRİSTALLERİ: Karbon
allotroplarından olan elmas ve grafitte;
silisyum allotroplarından akik taşı, kuvars ve
çakmak taşında görülen kristallerdir
(elementel kıymetli taşlar).
• AMETAL KRİSTALLERİ: Fosforun ve
kükürdün allotroplarında görülen kristallerdir
(Rombik kükürt, monoklin kükürt, beyaz
fosfor, kırmızı fosfor).
• MOLEKÜL KRİSTALLER: SiC (silisyum
karbür), SiO2 (silisyum dioksit), BN (bor
nitrür) gibi ağ örgülü katılarda görülen
kristaldir.
216
ALLOTROPUN GÖRÜLDÜĞÜ
ELEMENTLER VE ÖNEMİ
• Allotrop C, Si, P, S ve O’de görülür.
• C canlıların, Si toprağın, P beynin, O
havanın esas maddesidir. S’ün
proteinlerde önemli bir yeri vardır.
• CO3–2 (karbonat), SiO3–2 (silikat), PO4–3
(fosfat) ve SO4–2 (sülfat) doğadaki en
önemli anyonlardır.
• Doğadaki önemli maddeler hem çok
bulunur hem de allotrop vb. farklı farklı
şekillerde karşımıza çıkar. 217
ELEMENTEL KIYMETLİ
TAŞLAR C (KARBON) VE Si
(SİLİSYUM) OLMAK ÜZERE İKİ
ÇEŞİTTİR
• Süs taşlarının önemi çok büyüktür.
• Elementel kıymetli taşlardan olan elmas, C
(karbon)’dur; kuvars ise Si (silisyum)’dur.
• C, canlıların; Si, toprağın esas maddesidir.
• İnsanın ilk oluşumuna sebep; Si ve
H2O’nun şekillenmesidir.
218
• C (karbon) ve Si (silisyum); periyodik
tabloda aynı gruptadır.

219
İYONİK BİLEŞİKLERDEKİ
KRİSTAL SUYU NASIL TOZ
HÂLDEKİ MADDEYİ ODA
SICAKLIĞINDA ISLATMAZ VE
KRİSTAL YAPI BOZULMAZ?
• Kristal suyu içeren iyonik bileşik güneşte
az bir zaman kalsa veya kısa bir süre
ısıtılsa kristal yapı bozulur, bileşik
bulamaç hâline gelir.
220
• Bazı iyonik katıların kristal olabilmesi için
H2O(s) içermesi gerekir. Buna kristal suyu
denir. Aşağıdaki örnekler verilebilir:
• Göz taşı (CuSO4 x 5H2O)
• Alçı taşı (CaSO4 x 2H2O)
• Boksit (Al2O3 x H2O)
• Yukarıda örnek olarak verilen bileşiklerde
H2O katı değil, sıvı hâldedir. Kristal suyu
sıvı hâlde olmasına ve sıcaklık 0 °C’ın
üstünde olmasına rağmen su, toz hâldeki
iyonik katıyı ıslatmaz.
221
• Bu konunun +4 °C’a kadar suda bulunan
H2O(s) kristalleri ile ilgisi vardır.

222
BUZDA H20(k) MOLEKÜLLERİ
ARASINDA KRİSTAL ÖRGÜ VE
HACİM GENİŞLEMESİ
• Su, buz hâlindeyken H2O(k) molekülleri
neredeyse hareketsizdir ve su
moleküllerine kıyasla buz molekülünde,
moleküller arası mesafe fazladır.
• Buz molekülü; birisi düzgün dört yüzlünün
ağırlık merkezinde, diğer dördü de dört
köşesinde olmak üzere beşerli
moleküllerden oluşur.
223
• Buzun kristal örgüsü, düzgün dört
yüzlüdür. Bu kristal örgünün bozulmaması
için moleküller hareketsizdir. Bu şekliyle
kararlıdır.
• Buz molekülleri arasındaki uzaklık, su
molekülleri arasındaki uzaklığa göre % 11
oranında daha fazladır. Başka bir ifadeyle
su donunca % 11 hacim büyümesi
gerçekleşir.
• Normalinde maddenin katı hâlinde,
moleküller birbirine sıvı hâline göre daha
yakındır; sıvı donunca hacim büyümesi
değil, hacim küçülmesi olur.
224
• Yalnız suya has olan bu durum, suyun
donunca diğer sıvılara zıt olarak
genleşmesinden ileri gelir.
• Suyun bu istisnai özelliğinin hayat için çok
faydaları vardır.
• Su donma noktasına gelince, H2O(k)
molekülleri arasında kristal örgü ortaya
çıkar.
• Buzdaki bu kristal örgü çok kuvvetli
olduğundan su donduğunda, içinde
bulunduğu ağzı kapalı demir kabı bile
parçalar.
225
• Buz erirken kristal yapı bozulur.
Moleküller birbirine yaklaşır. +4 °C’a kadar
hacim küçülmesi devam eder. +4 °C’a
kadar az da olsa kristaller bulunur; bunlar
H2O(s) kristalleridir. Kristal yapı +4 °C’ta
tamamen bozulur. +4 °C’ta yoğunluk en
büyüktür. +4 °C’tan sonra su ısıtıldıkça
hacim genişler, yoğunluk azalır.

226
SIVILARIN YÜZEY GERİLİMİ
• Genelde sıvıların kendi yüzey alanını
genişletme eğiliminde olduğu
bilinmektedir.
• Sıvının içindeki moleküllerin sıvının
yüzeyine doğru hareket etmesi, sıvılara
verilen bir özelliktir.
• Her bir sıvının yüzey gerilimi farklıdır.
• Sıcaklığın yükselmesi yüzey gerilimini
düşürür.
227
SIVILARDA GEÇERLİ İKİ
KANUN: KOHEZYON
KUVVETLERİ VE ADEZYON
KUVVETLERİ
• Adezyon ve kohezyon sıvılarda geçerli
olan, birbirine benzer, ama farklı
kuvvetlerdir.
• Sıvı molekülleri, katılara göre birbirlerini
daha zayıf çekecek şekilde yaratılır,
bundan dolayı da bir arada bulunma
eğilimleri daha zayıftır.
228
• Sıvı molekülleri arasındaki (benzer
moleküller arasındaki) çekim kuvvetine
kohezyon kuvvetleri denir.
• Sıvı molekülleri ile kap molekülleri
arasındaki (farklı moleküller arasındaki)
çekim kuvvetine de adezyon kuvvetleri
denir.
• Eğer kohezyon kuvvetleri adezyon
kuvvetlerinden daha büyükse sıvı damlası
biçimini korur.

229
• Şayet adezyon kuvvetleri kohezyon
kuvvetlerinden daha büyükse sıvı damlası
film şeridi gibi yayılır. Yüzeyi daha çok
ıslatan maddeler adezyon kuvvetlerinin
daha büyük olduğu sıvılardır.

230
ADEZYON (YAPIŞMA)
KUVVETİ
• Adezyon (yapışma) kuvveti, farklı cins
moleküllerin arasındaki çekim kuvvetidir.
• Adezyon kuvveti sıvı moleküllerinin başka
yüzeylere tutunmasını sağlayan kuvvettir.
• Bu kuvvetin yaratılmasında, sudaki
hidrojen bağları istihdam edilir. Bu bağlar
sayesinde su molekülü ile diğer bir
molekül birbirine çekim uygular ve
neticede iki molekül bir arada tutulur.
231
• Elimizin suda ıslanması, yağmur yağarken
su moleküllerinin cama tutunması ve
suyun bitkilerin kılcal damarına yapışması,
adezyona verilebilecek misallerdendir.
• Adezyon olayındaki hidrojen bağları, bir su
molekülündeki hidrojen ile başka bir
moleküldeki oksijen atomları arasında
meydana gelen hidrojen bağıdır.
• Su moleküllerinin cama yapışması
adezyon kuvvetiyle ilgilidir.

232
YERÇEKİMİNE RAĞMEN
ADEZYON KUVVETİ
• Bitkilerin yaşaması ve çoğalması ise
fotosentez hadisesine bağlanmıştır. Bu
reaksiyonun başlıca elementlerinden biri
ise sudur. Su ihtiyacı topraktaki sulardan
karşılansa da yapraklardan su alabilen
bitkiler de tespit edilmiştir. İnsanlarda
olduğu gibi bitkilerde de kılcal damarlar
vardır ve su bu yolla gövdeye dağılır.
233
• Topraktaki su zerrelerinin bitkilerin çok
ince olan damarlarıyla buluşması ve
osmotik basıncın da etkisiyle yukarı doğru
hareket etmesi çok ilgi çekicidir. Çünkü bu
hadise, yerçekimine karşı bir harekettir.
Su, onlarca metre uzunluğundaki ağaçlara
tırmanarak çıkmaktadır.

234
KOHEZYON (BİRBİRİNİ
TUTMA) KUVVETİ
• Kohezyon (birbirini tutma) kuvveti ise aynı
cins moleküllerin arasındaki çekim
kuvvetidir, yani su moleküllerinin bir arada
tutunmasına sebep olan kuvvettir.
• Burada rol oynayan unsur ise, bir su
molekülündeki hidrojen ile diğer su
molekülündeki oksijen arasındaki çekim
kuvvetidir.

235
• Yağmurun damla damla yağmasına ve
damlaların küre şeklini almasına bu kuvvet
vesile olur.
• Yani su moleküllerinin cama yapışması
adezyon kuvvetiyle ilgiliyken camda damla
şeklinde kalabilmesi kohezyonla ilgilidir.
Fakat birkaç damla birleşince yerçekimi
kuvveti daha baskın olur ve su aşağı
doğru akar.

236
SU KILCAL BORULARDA
NASIL YÜKSELİR?
• Sıvı molekülleri arasındaki kohezyon
kuvvetleri, kılcal iç yüzeyi ile moleküller
arasındaki adezyon kuvvetleri yarışır.
• Eğer kohezyon kuvvetleri adezyon
kuvvetlerinden daha büyükse kılcal
içindeki sıvı üst yüzeyi, kılcalın batırıldığı
ortamdaki sıvı yüzeyine göre alçalır ve
menisk, dışbükey eğrilik gösterir.
237
• Şayet adezyon kuvvetleri kohezyon
kuvvetlerinden daha büyükse sıvı boruda
yükselir ve sıvı iç yüzeyi (menisk) içbükey
eğrilik gösterir. Yüzeyi daha çok ıslatan
maddeler adezyon kuvvetlerinin daha
büyük olduğu sıvılardır.

238
TAKYON (TACHYON)
• Takyon, Latincede “çok hızlı” demektir.
• Takyonlar ışıktan hızlı, kütlesi eksi,
boyutları sıfırdan küçük olan atom altı
parçacıklardır.
• Takyonların keşfi, enerjinin ışıktan hızlı
gidebileceğini göstermiştir.

239
MADDE NAKLİ OLMASI İÇİN
İZAFİYET
(RÖLATİVİTE=GÖRELİLİK)
TEORİSİNİNİN GEÇERLİLİĞİNİ
YİTİRMESİ Mİ GEREKİR?
• Cisimlerin hareket ettikleri yönde
boylarından kaybedeceklerini ve ışık
hızına erişince de yok olacaklarını
belirtmiştik.
240
• Einstein’ın izafiyet teorisine göre ise, ışık
hızına erişen bir cismin kütlesi sonsuz
oluyordu. Günümüzde böyle olmadığı
ortaya çıkmıştır. Işık hızının aşılmasıyla,
kütlenin sonsuz olmadığı ispat edilmiştir.

241
MADDE TRANSFERİ HANGİ
SICAKLIKTA OLACAK?
• Madde transferinin sıfır kelvin sıcaklığında
olacağı öngörülüyor. 0 K bilindiği gibi en
düşük sıcaklıktır. Günümüzde 0 K’e
inilememiştir.
• Sıcağın yakması gibi soğuğun da yakması
vardır. Buna “bürüdetiyle ihrak etmek”
başka bir ifadeyle “soğukluğuyla yakmak”
denir.
242
• Demek ki soğuğun da yakacağı bir sıcaklık
derecesi vardır. Kış mevsiminin en soğuk
günleri olan zemheride soğuğun
yakmasını görüyoruz.
• Maddenin ışın hâli, yüksek sıcaklıkta
olmakla beraber her bir sıcaklıkta da olur;
maddenin diğer üç hâli için de bu böyledir.
• Öyleyse en düşük sıcaklıkta da plazma
hâli olabilir. Belki de 0 K’e
erişebildiğimizde madde transferini de
gerçekleştirmiş olacağız.
243
• Madde transferi (maddenin ışınlanması)
için maddenin ışın hâlinde olma gerekliliği
bilinmektedir.

244
BLAISE PASCAL
(1623–1662)’IN HAYATI
• Meşhur Fransız matematikçisi, fizikçisi ve
kimyacısıdır. Aynı zamanda filozof ve
yazardır.
• Maddenin boşluklu yapısı üzerinde
çalışmalar yaptı. 1647 yılında bu
çalışmalarını “Boşlukla İlgili Yeni Deneyler”
ve “Boşluk İncelemesine Giriş” adlı
kitaplarında yayınladı.
245
• İlk hesap makinesinin mucididir.
• Basınç üzerine çok sayıda çalışmaları
vardır. Toriçelli (1608–1647)’nin
varsayımlarını yaptığı deneylerle
doğruladı.
• Uluslararası sistemde (SI) basınç ölçüsü
birimi, pascaldır. Pa kısaltmasıyla
gösterilir. Pa tanımını Pascal (Paskal) şu
şekilde yapmıştır: 1 m2’lik yüzeye dik
doğrultuda etki eden kuvvet 1 Newton ise
bu yüzeydeki basınç 1 Pascal olur.

246
• 1652’de manastıra kapanarak kendini ilme
verdi. 1654’te yaşadığı bir vecd hâlinden
sonra kesin kararlar aldı. Bundan sonra
Pascal, bütün varlığıyla Tanrı’ya yöneldi.
Hayatındaki bu kararından sonra yoğun bir
şekilde bilimsel araştırmalarına da devam
etti.
• Descartes (Dekart), bilimin konusunu
maddeyle sınırlandırmıştı.

247
• Hıristiyanlık tahrif olduğundan
(bozulduğundan) ve tam hayatın içinde
olmadığından kilise teşkilatı ilme karşıydı.
Kilise teşkilatında ilme karşı olmayan,
azınlık bazı kişiler de az da olsa mevcuttu.
• Tahrif olmuş din ile bilim arasında Batı’da
uzun süren çatışmalar yaşandı. Sonunda
bilim adamlarının bir kısmı yanlış olarak
din ile bilim arasında ayrılık var sandılar.
Böylece din–bilim ayrışması gerçekleşti.

248
• Aslında kilisenin yanlışlığına karşın bilim
adamlarında oluşan tepki, dine karşı
olduklarından değildi, zaruretten ileri
geliyordu. Descartes (Dekart) bu tepkiyi
gösterenlerin başında gelen akılcı insan
olmasına rağmen “Yüce Yaratıcı vardır.”
diyordu.
• Dekartçı düşünceye, Kartezyen düşünce
başka bir ifade ile Kartezyenizm denir.
Kartezyen felsefe, din ile ilim ayrılmasını
netice vermiştir.
249
• O dönemde Kartezyenizm, pansuman
tedavi olarak mecburiyetten dolayı ortaya
atılmıştı.
• İlerici ve gerici deyimleri ilk olarak Batı’da
kullanılmıştır. Kilisedekilere ve kilise
taraftarlarına gerici, kiliseye karşı
gelenlere de ilerici denilmiştir.

250
TORİÇELLİ’DEN (1608–1647)
ÇOK DAHA ÖNCE AÇIK HAVA
BASINCINI ÖLÇEN BİLİM
ADAMI: İBNİ SİNA (980–1037)
Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene
temel kitap olarak okutulmuştur.
Batılılar ona Avicenna derler.
Zamanının en büyük dâhisidir.
251
Tıp ve kimya ilminden başka; felsefe,
jeoloji, coğrafya, fizik, matematik, botanik,
zooloji, müzik dallarında da çok araştırma
ve keşifleri vardır.
Isı ve gazların basıncı konularında keşifleri
olmuştur. Toriçelli’den (1608–1647) önce
açık hava basıncını ölçmüştür.
İslam hükemasının Eflatun’udur.
Filozofların üstadıdır.

252
Suların temizlenmesiyle ilgili çalışmalar
yapmıştır. İçme suyunun, sağlık üzerindeki
etkisini araştırarak, kalitesinin önemini
belirtmiştir.
Kimya ilmini tıbbın hizmetine sokmada,
Razi’yi örnek almıştır; bu konuda dünyada
Razi’den sonra ikincidir diyebiliriz.
Koruyucu hekimlik ve tedavide İbni
Sina’nın belirttiği 780 ilacın istisnasız hepsi
günümüzde kullanılmaktadır.
253
Tıp alanında onlarca hastalığı ilk teşhis ve
tedavi etmiştir. Örneğin; şeker
hastalığında, idrarda şeker bulgusunun
varlığını ilk keşfeden odur. Bulaşıcı
hastalıklara küçük mikroorganizmaların
sebep olduğunu tespit etmiştir.
Ameliyatlardan önce hastaya anestezik
ilaç yapmak da onun buluşudur. Etil alkolü
tıpta steril amaçlı olarak ilk kullanandır.
Damar içine yapılan şırınga da İbni
Sina’nın icadıdır.
254
Doktorların sultanı unvanıyla anılmıştır. En
büyük hizmeti tıp sahasındadır. Çağların
en büyük tıp araştırmacısıdır. Tıp
noktasında “Tıp ilmini iki satırda
topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır.
Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört,
beş saat kadar yeme. Şifa hazımdadır.
Kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse
ve mideye en ağır ve yorucu hâl, taam
taam üzerine yemektir.” demiştir.
255
Yemek konusunda vücuda en zararlı olan,
dört, beş saat ara vermeden yemek yemek
veyahut lezzet için çeşitli yemekleri birbiri
üstüne mideye doldurmaktır.
Tıp ve kimya ilminden başka felsefe,
jeoloji, coğrafya, fizik, matematik, botanik,
zooloji, müzik dallarında da çok araştırma
ve keşifleri vardır.

256
Isı ve gaz basıncı konularında keşifleri
olmuştur. Toriçelli’den önce açık hava
basıncını ölçmüştür.
Suların temizlenmesiyle ilgili çalışmalar
yapmıştır. İçme suyunun, sağlık üzerindeki
etkisini araştırarak suyun kalitesinin
önemini belirtmiştir.
Farklı branşlardaki 29 meselede Avrupalı
bilim adamlarına öncülük yapmıştır.

257
EBU’L HEYSEM (965–1051)
• Atmosfer basıncıyla ilgili öncü çalışmalar
yapmıştır.

258
MADDENİN HÂLLERİ ÜNİTESİ
İLE İLGİLİ SOSYAL ALANDA
KULLANILAN KİMYA KELİME
VE DEYİMLERİ

• Umumi atmosfer: Toplumun genel ahenk


ve durumu. (Umumi atmosfer maksadı
aşan söz ve davranışlarla kirlenir.)

259
• Sıcak atmosfer: Etrafımızda cereyan eden
güzel olayların tümü veya onların
meydana getirdiği mutluluk.
• Soğuk atmosfer: Etrafımızda cereyan
eden olumsuz olaylar veya onların
meydana getirdiği menfilikler.
• Olumlu atmosfer: Çevremizdeki olumlu
durumlar.
• Olumsuz atmosfer: Etrafımızı saran
olumsuz etmenler.
260
• Hava boşluğuna düşmek: İnsanın olumsuz
bir atmosfere düştüğü hissine kapılması.
• Hava boşluğunu atlatmak: İnsanın düştüğü
olumsuz durumdan kurtulması.
• Toplumdaki çatışmaların nedenlerinden
biri de, genleşerek buz parçası durumuna
gelen şişmiş egolardır. Buz kütlesi
hükmünde olan bencillik egosu, manevi
şahsiyet havuzu içerisine atılarak
eritilmelidir.

261
GAZLAR BÖLÜMÜNDE
YANLIŞ ANLAŞILAN BAZI
KAVRAMLAR

Bir kapta su ısıtılırken çıkan


kabarcıklar, hava kabarcıkları
değildir; H2O(g) molekülleridir, su
buharlarıdır.
262

You might also like