You are on page 1of 86

BULGARİSTAN TÜRKLERİNİN AZINLIK TARİHİNDE

TÜRKÇE EĞİTİM SORUNLARI


(1877-2007)

Prof. Dr. Hayriye Süleymanoğlu Yenisoyα

Osmanlı Türkleri Balkanlar’a egemen olduktan sonra buranın sosyal,


ekonomik ve kültürel yaşamında köklü değişiklikler yaptılar. Bulundukları
her yerde, zamanına uygun çağdaş eğitim ve sosyal kurumlar kurdular,
bilim, sanat ve edebiyatla uğraştılar, kültür alanında büyük yatırımlar
yaptılar. Balkanlar beş yüzyıl boyunca Osmanlı yönetiminde kaldı ve bu
uzun süre içinde yeni bir kimlik kazandı. Zengin bir kültürün taşıyıcısı
olarak Osmanlı Türkleri Balkanlar’da kalıcı oldular, buraları yurt edindiler.
Balkanlar’da, Rumeli’de Türkçe eğitimin kökleri Osmanlı dönemine
dayanır. Daha Osmanlılar zamanında eğitim bakımından İstanbul’dan
sonra Rumeli gelmekteydi. Tanzimat yıllarında İstanbul’da açılan modern
Türk rüştiyeleri (Türkiye’de ilk rüştiye okulu 1834’te açılır) İmparatorluğun
bu kanadında da açılmış, İslahat döneminde (1856-1876) reformlar
yapılarak Türk eğitim sisteminde bir gelişme başlamıştır.
XIX. yüzyılın ortalarında eğitim alanında başlatılan gelişmeleri
Osmanlı Devletinin bir eyaleti olan Bulgaristan’da da görmek mümkündür.
Bu toprakların çok erken dönemde Osmanlı Devleti sınırları içine katılması,
buralarda yoğun bir Türk nüfusun barındırılması, İstanbul’un bu bölgeye
çok yakın olması gibi faktörler buradaki Türklerin eğitim ve kültürel
gelişmesinde belirleyici rol oynamıştır. Tuna ve Edirne vilâyetlerinin
kültür merkezleri olan Filibe, Rusçuk, Varna, Berkofça vb. belli başlı
α
Sofya Üniversitesi, Bulgaristan Bilimler Akademisi Balkan Araştırmaları Enstitüsü ve
Ankara Üniversitesi E.Ö.Ü.

1
şehirlerde söz konusu vilâyetlerin kuruluşundan önce açılan rüştiyelerde
yeni yöntemler uygulanarak eğitimde başarı sağlanmıştır. İmparatorluğun
ülkücü öğretmenleri ve aydınları da bu bölgedeki Türk eğitimine hizmet
etmişlerdir. Büyük inkilâpçı, uyanık fikirli Ali Suavi 1860-1866 yıllarında
Filibe Rüştiyesinde öğretmenlik yapmıştır. Osmanlı-Rus Savaşından önce
Berkofça (Berkovitsa) Rüştiyesinde de Celâl Bayar’ın babası Abdullah
Fehmi Efendi okul müdürlüğü yapmış, daha sonraları da burada müftülük
görevinde bulunmuştur. Doksanüç Harbinde anavatana göçüp Umurbey’e
yerleşmiş ve burada da öğretmenliğe devam etmiştir.
Osmanlı tebaası olan Bulgarların da lâik okullarının açılması aynı
yıllara rastlar. İlk lâik Bulgar okulu XIX. yüzyılın otuzlu yılları ortalarında
(1835) açılır ve Kırım Savaşından sonra (İslahat döneminde) böyle
okulların sayısı hızla artar1. Osmanlı Devletinde gerçekleştirilen reformlar
ve Türk halkının da hoşgörüsü, Bulgarların eğitim ve kültürel
kalkınmasında önemli rol oynarβ.
Osmanlı-Rus Savaşından (1877-1878) İkinci Dünya Savaşı (1944)
Sonuna Kadar Bulgaristan Türk Okulları
I. 1878-1918 Yılları Arası Dönemde Türk Okulları

1
Her geçen yılla sayıları artan temel eğitim Bulgar okulları 1976’da-1500, klasni uçilişta
(sınıf okulları) denilen yarı lise düzeyli rüştiyeler-50’ye, kız rüştiyeleri-20’ye ulaşır.
Gabrova ve benzeri şehirlerde liseler açılır. 1873’te Ziştevi’de (Sviştov’da) ticaret okulu,
Samokov’da, Lâskovets’te vb. kasabalarda din eğitimi veren okullar açılır. Bulgar
aydınları, bir Bulgar yüksek okulunun da açılması girişiminde bulunurlar, hatta böyle bir
öğretim kurumunun İstanbul’da açılmasını önerenler olur, ancak İstanbul Fener
Patrikhanesi buna karşı çıkar. XIX. yüzyılın ortalarında Viyana, Prag, Paris gibi kültür
merkezlerinde Bulgarlar öğrenim görmüştür. Ayrıca Rusya okulları başta olmakla Belgrat,
Atina vb. yerlerde Bulgar gençleri okumuştur. İstanbul’da da birçok Bulgar öğrenci
öğrenim görür. Zamanın ünlü İstanbul Robert Kolejinde, Bebek’te, Galatasaray
Fransız-Türk Devlet Lisesinde Osmanlı Devleti sayesinde Bulgar gençleri okumuştur
(Yenisoy, H. Süleymanoğlu, Başlangıcından Bu Yana Bulgaristan’da Türkçe Eğitim. Bk.:
Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitim ve Yayın Hayatı Bilgi Şöleni. Bildiriler. Türk Dil Kurumu
yayını, Ankara, 1999, 109-165).
β
Tarihlerinin Uyanış Devrinde Bulgarlar, Osmanlı hâkimiyetinden kurtulmak için
mücadele ettikleri kadar, Yunanlıların kültür hâkimiyetinden de kurtulmak için ve kendi
kültür özgürlüklerine kavuşabilmek için mücadelelerini sürdürdükleri bir gerçektir. Rus
bilgini G. K. Venediktov’un yazdığı gibi, Bulgarların kültürel gelişmesini engelleyenler
Osmanlılar değil, Yunanlılar olmuştur. Yüzyıllar boyunca Bulgarların din, dil, eğitim ve
kültürlerinin gelişmesine Helenistik yön vermek için Yunanlılar büyük çaba harcamışlardır
(Bk.: Г. К. Венедиктов, Болгарский литературный язык эпохи возрождения, Москва,
1990, 6-12.

2
Bulgar Prensliği kurulduktan sonra bu topraklarda kalan Türkler
çoğunluk durumundayken azınlık durumuna düşürüldü ve çözümleri güç
pek çok sorunla yüz yüze bırakıldı. Bulgarlar, bir yandan Rusların savaş
aylarında başlattığı toprak reformunu sürdürmüş, Türklerin toprağını,
malını mülkünü yağma etmiş, öte yandan da nüfus ihtilâlini
gerçekleştirerek Türkleri kitle hâlinde göçe zorlamışlardır. Str.
Dimitrov’dan edinilen bilgiye göre 1883’te yapılan nüfus sayımında Yantra
nehri doğusundaki bölgelerde çoğunluğu yine Türklerin oluşturduğu
görülünce “Bu Bulgaristan mıdır, yoksa değil midir?” sorusu o zamanın
idarecilerini harekete geçirir ve kitle hâlinde göçün hızlandırılması kararı
alınır2.
Savaştan sonraki yıllarda Bulgarların Türklere hoşgörüsü şöyle
dursun, Türk halkı Bulgar Devletine büyük bir tehlike
oluşturmaktadır ve Devlet bu halktan kurtulmalıdır düşüncesi
giderek Bulgar halkı arasına yayılır ve çok güçlü olur. Son haddine ulaşan
bu nefret ve negativizm, bilinçli olarak Bulgar edebiyatı ve Bulgar basınıyla
da devamlı beslenir3.
Bu koşullarda Türk eğitim sisteminin yenibaştan bir düzene
konulması hiç de kolay olmamıştır. Öğretmenler ve öteki aydınlar
Türkiye’ye göçe zorlanmış, okullara öğretmen bulmak ciddî bir sorun
olmuştur. Bu topraklarda kalanlar kolları bağlı durmamış, Berlin Barış
Antlaşması (Temmuz 1878) ve Bulgaristan Anayasasınca sağlanan haklar
doğrultusunda Türk azınlığın eğitim ve kültürel geleneklerini sürdürmeye
çalışmışlardır.
Eğitimin temel amaçlarından biri, insanın kimlik ve kişiliğini kurma,
geliştirme, onu tam insan kılmadır. Türk aydınları da bunun bilincinde
olarak eğitime canla başla sarılmışlardır. İlk yapacakları iş, ayakta
kalabilmiş okulları tamir etmek, çocukları okul çatısı altına toplamak,
kapatılmış Türk rüştiyelerini açtırmak ve öğretmen bulmak olmuştur.

2
Етническият конфликт в България 1989 I. Социологически архив, Институт по
социология при БАН, Профиздат, София, 1990, 117.
3
Василева, Д., Изселническият въпрос в българо-турските отношения, Аспекти на
етнокултурната ситуация в България, София, 1992, 63.

3
Daha 1879’da Filibe Türk Cemaati İslâmiyesi, Şarkî Rumeli Genel
Valisi Aleko Paşa’yaχ dilekçe vererek Vilâyetteki nüfusun çoğunluğunu
oluşturan Türklerin rüştiye okullarının da açılmasını istemişler, çünkü
rüştiyelerin açılması Türk okullarına öğretmen yetiştirmek demekti. Fakat
Türk cemaatinin istekleri gerçekleşmemiştir.
1880’li yılların ikinci yarısında birçok okulun ve rüştiyelerin de
açılmaya başlamasıyla öğretmen ihtiyacı daha da artmıştır. İstatistiklerde
Türk-Müslüman öğretmenlerin öğretim durumu hakkında şu bilgileri
buluyoruz:
1894/95 Ders Yılında Öğretmenlerin Öğrenim Durumu4

İlkokoul mezunu 738


Medrese mezunu 565
Rüştiye mezunu 134
Liseye gitmiş olan 9
Lise mezunu -
Bilinmeyen 14
Toplam: 1460

Öğretmenlerin büyük çoğunluğu da yaşlıydı: Bunların %48’i 40


yaşından yukarı, 30 yaşından genç olanlar ise %25 dolayındadır.
XX. yüzyılın başlarında İstanbul Darül-Muallimine giden gençler
olmuş, mezun olunca da rüştiye okullarında öğretmenliğe başlamışlardır.
Şumnu’da ilk açılan rüştiyeye İstanbul Darül-Muallimin mezunu Lovçalı Ali
Cevat atanmıştır. Türkiye’den de öğretmen gönderilmiştir.
İlk açılan rüştiyelerde öğrenim 4 yıldı. Muallim-i Evvel denen okul
müdürleri, başöğretmenler Türkiye’den gönderiliyor, aylıkları da
Türkiye’den veriliyordu. Muallim-i sani denen öğretmenler rüştiye
mezunlarından ya da yerli hocalardan atanıyordu. 1896’da Filibe Kız

χ
Aleko Paşa, Kocabalkan’ın Kazan (Kotel) kasabasında doğmuş bir Bulgardır ve asıl adı
Aleksandır Bogoridi’dir.
4
Yenisoy, H. Süleymanoğlu, a. g. e., 116-117.

4
Rüştiyesine İstanbul’dan Şerife Hanım adında bir bayan öğretmen
gönderilmiştir.
Aylığı Türkiye’den ödenen öğretmenlerin sayısı duruma göre artmış ya
da azalmıştır. Resmî istatistiklerde 24 kadar öğretmenin aylığının
Türkiye’den ödendiği bildirilmekte ve bunların arasında bir kız rüştiyesi
müdiresi Süheylâ Hanımın da bulunduğu vurgulanmaktadır. Türk
rüştiyelerinden mezun olanlar öğretmen olabiliyorlardı. Bu okullar
öğretmen ihtiyacının karşılanmasında belirli rol oynamışlardır. Muallim
Naci Varna Rüştiyesinde okumuş ve öğretmenlik yapmıştır.
Bulgaristan’da önemli tarihî olaylar Türklerin eğitimini olumsuz
etkilemiştir. 1908 yılında Türkiye’de İkinci Meşrutiyet ilân edildi.
Bulgaristan bu fırsattan yararlanarak tam bağımsızlığını ilân etti ve
böylelikle artık Türkiye’ye hiçbir bağlılığı kalmadı. Bağımsız Bulgaristan,
Prensliğe son vererek Çarlık (Krallık) oldu. 1909 tarihinde İstanbul’da
Bulgar Çarlığıyla Osmanlı Hükümeti arasında imzalanan Protokolle Türkiye
tarafından Bulgaristan’ın bağımsızlığı tanınmış oldu. Bu Protokole
Bulgaristan Türk-Müslüman okullarına ilişkin bir de Sözleşme eklendi. Aynı
yıl Bulgarlar yeni bir Millî Eğitim Yasası çıkarmakla Türk özel okullarına
büyük bir darbe indirmiş oldu. Resmî okullarla (Bulgar devlet okullarıyla)
özel okullar (Türk topluluğun özel okulları) arasındaki denklik kaldırıldı.
Özel okuldan mezun olanlar bundan böyle öğrenimini resmî okulda
sürdüremeyecekti. Resmî okulda öğrenimini sürdürmek isteyenler ya da
herhangi bir sanat sahibi olmak isteyenler gerekli ek sınavları vermek
zorunluluğunda bırakılıyordu. Türk öğretmenler ise resmî okullarda
öğretmenlik yapan Bulgar meslektaşlarının yararlandığı sosyal haklardan
tamamen yoksun bırakılıyordu. Türk özel okullarında öğretmenlik
yapabilmek için Bulgar vatandaşı olmak gerekecekti, yani bundan böyle
Türkiye’den öğretmen getirilemeyecekti. Türk-Müslüman okullarına
hazırlanacak ders kitaplarını Bulgaristan Millî Eğitim Bakanlığı
onaylayacaktı, yani bundan böyle Türkiye’den ders kitabı da
getirilemeyecekti. Yeni Eğitim Yasasına uymayan Türk okulları
kapatılacaktı.

5
Bu olumsuz gelişmelerin ardından bir de Balkan Savaşı patlak verdi.
Doksanüç Savaşından henüz yaraları kapanmamış olan Bulgaristan
Türküne Balkan Savaşı da büyük yaralar açtı. Trakya ve Rodoplar Osmanlı
Devletinin sınırları dışında bırakıldı. Bu savaş, Rodoplar’daki Türk okulları
üzerine dehşet etki yaptı. Türk okulları yakılıp yıkıldı, gasp edildi.
Öğretmenlerin büyük çoğunluğu öldürüldü, kalanı da Türkiye’ye göçe
zorlandı.
Buraya kadar söylenenleri kısaca özetleyecek olursak şunu
belirtmeliyiz: 1878-1918 yılları arası dönem birçok askerî ve politik
olaylarla doludur. Osmanlı-Rus Savaşı (1877/78), Doğu Rumeli’nin Bulgar
Prensliğine katılması (1885), Türkiye’de İkinci Meşrutiyetin ilânından
yararlanarak Bulgaristan‘ın da bağımsızlığını ilân etmesi, Balkan Savaşları
(1912-1913), Balkanlar’da yeni yeni devletlerin kurulması, kitle hâlinde
Türkiye’ye göçler, Birinci Dünya Savaşı hep Rumeli Türkünün aleyhine
olmuş hüzünlü tarihî gerçeklerdir. Böyle gelişen olaylar Türk eğitimini de
kökünden sarsmıştır. İşte bu yüzden Doksanüç Savaşından Birinci Dünya
Savaşının sonuna kadar uzanan 40 yıllık bir dönemde Bulgaristan
Türklerinin eğitimi ortaokul düzeyinde kalmış, öğretmen yetiştirmek için
herhangi bir öğretim kurumları da açılamamıştır. Tabiî, Bulgar liselerinde
(özel öğrenci olarak), İstanbul’da ve bazı Avrupa şehirlerinde okuyan Türk
gençleri olmuş, Sofya Üniversitesini bitirenler de olmuş ve böylece
Türklerin bir aydın zümresi oluşmuştur. Bu aydın zümrenin çoğunluğunu
oluşturan öğretmenler Türk eğitimini, edebiyatını ve basınını geliştirmeye
çalışmışlardır. Ancak, öğretmenlerin, okul kurullarının (mektep
encümenlerinin), aydın zümrenin tüm çabalarına rağmen, halk kitlesini
oluşturan Türklerin öğrenimi sönük ve ortaokul düzeyinde kalmıştır.
Bazı Bulgar bilim adamlarının günümüzde yaptıkları araştırmalarda
söz konusu dönemde Türklerin Bulgaristan’ın millî güvenliğine artık
herhangi bir tehlike oluşturmayan “kendi ortamında ve kendi çerçevesinde
kalmayı tercih eden, günlük yaşamlarının geleneksel ritmine dışarıdan
başkalarının karışmasına kolaylıkla imkân vermeyen, imtiyazı olmayan,

6
siyasî partileri olmayan, oldukça geri kalmış, ancak Devlete baş ağrısı
yaratmayan bir etnik topluluk” olarak kaldığı vurgulanmaktadır5.

Türk Muallimler (Öğretmenler) Birliğinin Bulgaristan Türlerinin Eğitim ve


Kültürel Kalkınmasında Yeri

Bulgarların olduğu gibi, Türklerin de bir Türk Muallimler (Öğretmenler)


Birliği (Derneği) kurması görüşünü en önce Filibe’de “Muvazene”
gazetesini çıkaran Filibe doğumlu Ali Fehmi ortaya atar. Genç (Jön)
Türklerden olan Ali Fehmi, İstanbul’da Mülkiye’de (Siyasal Bilgiler
Okulunda) okumuş, Sultan Hamid’in idaresinden kaçıp Filibe’ye
yerleşmişti. Ali Fehmi’nin bu görüşü, öteki aydınlarca da benimsenir ve
büyük destek bulur.
1906 yılında Birlik, Muallimin-i İslâmiyye Cemiyet-i İttihadiyesi” adıyla
çalışmaya başlar, yıllarca kongreler düzenleyerek gelişir. Bulgaristan’ın her
bölgesinde hemen hemen her yıl düzenlenmiş kongrelerde Türk okulları,
Türk öğretmenleri, Türk eğitim ve öğretimiyle ilgili çok önemli kararlar
alınmış, Bulgar makamları tarafından birçok sorunların halledilmesi ısrarla
istenmiştir.
Türk Öğretmenler Birliği, okullarda yeni yöntemlerin
uygulanmasında, çağa uygun müfredat programları ve ders kitaplarının
hazırlanmasında büyük hizmetlerde bulunmuştur. Yeni ders kitaplarında
Bulgaristan aydınlarının yazılarıyla birlikte Türkiye sanatçılarının da
çocuklara uygun eserlerine geniş yer verilmiştir. Öğrencilere ait güzel
şiirler, sahne eserleri yazmışlar, millî ruhu okşayan şarkılar öğretmişlerdir.
Türk azınlığın çocuklarının ruh yapısını yapan öğretmendir, benliğini,
kimliğini yoğuran öğretmendir. Öğretmenler ve okul kurullarında görev
alanlar, Öğretmenler Birliğinin yayın organı “Terbiye Ocağı” (sonra
“Muallimler Mecmuası”) dergisinde devamlı yazılar yazarak, her türlü
zorluklara göğüs gererek Türk okullarının Türk öğretmenlerinin haklarının
korunması, Türk çocuklarının çağdaş eğitimden yoksun bırakılmaması için

5
Стоянов, В., Турците в България, Връзки на съвместимост и несъвместимост между
християни и мюсюлмани в България, София, 1994, 248.

7
çabalamışlardır. Kongrelerde türlü kültür sorunları da tartışılmış, çözüm
yolu aranmıştır.
1912 yılında toplanan VII. Kongrede öğretmenlerin okuldaki dersleri
dışında bazı hayırlı faaliyetlerde bulunması da tavsiye edilir. Öğretmenlerin
bulundukları yerleşim yerlerinin, çalıştıkları bölgenin tarihçesine dair bilgi
toplayıp araştırmaları, incelemeleri, Türk folklor malzemesi toplamayı,
Türk âdet ve geleneklerini öğrenmenin ve bunları kaleme almanın çok
yararlı bir iş olacağı vurgulanmış ve Talimatnamede şunlar önerilmiştir:
1. Her yerde sanat ve tarih bakımından kıymetli binalar, hayrat
müesseseleri, bugün ister mevcut olsun, ister olmasın,
2. Bunları yaptıranlar,
3. Bulunduğumuz kasabaya bağlı köylerin adları, tarihleri,
4. Bu yerlerde yetişen büyük adamlar ve bunların biyografileri.
5. Çeşmelerin, kal’aların, cami-i şeriflerin, tekkelerin, medreselerin,
kütüphanelerin, mezarların tarihleri (kitabelerin), bânileri vs.
6. Müslümanlar arasında meşhur ve mütevatir olan tarihî rîvayetler,
7. Eski Türküler,
8. Masallar, gerek manzum (destan), gerekse mensûr olanlar,
9. Âdetler, ananeler (gelenekler),
10. Köylerin, kasabaların civarında olan meşhur harp vakaları; bunlara
dair halkın bildikleri,
11. Köylerin, kasabaların eski isimleri ve bu isimlerin verilmesinin
sebebi,
12. Ahalinin asıl olarak nereden geldikleri (kökenleri),
13. Elde edilen mühim vakfiye berât, hüccet, ilâm vs. suretler…6
Türk Öğretmenler Kongresinin bu Talimatnamesi ve öteki belgeler
“Sebilürreşad” dergisinde (C. CIII., Sayı 207 s. 190-191, 1328 Ağustos)
1912’de yayımlanmıştır.

6
Süleymanoğlu, H. Yenisoy, Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk
Edebiyatları Antolojisi, Cilt-8, Bulgaristan Türk Edebiyatı, Kültür Bakanlığı yayını, Ankara,
1997, 26.

8
Bu Talimatnameye uyarak Servi’de (Sevlievo’da) öğretmenlik yapan
İbrahim Hakkı, Servi tarihçesini yazmış, daha sonraları “Muallimler
Mecmuası”nda tefrika edilmiştir.
Türk Öretmenler Birliğinin önemli çalışmalarından biri de
öğretmenlere yaz aylarında önceden belirlenmiş şehirlerde olgunlaşma
kursları düzenlemek olmuştur. Filibe, Aydos, Plevne, Razgrat, Varna,
Dobriç, Silistre gibi onbir şehirde eski yöntemden yeni yönteme geçmek
için öğretmenler bu kurslarda hazırlık görmüşlerdir.
Bulgaristan Türklerinin kendi özel tiyatroları olmasa da öğretmenler,
gazeteciler ve öteki aydınlar, Türk halkını bu tür kültür etkinliklerinden
yoksun bırakmamaya çalışmıştır. Yerli öğretmenlerden başka,
Bulgaristan’a gelen Jön Türklerden de birçokları, Türk okullarında
öğretmenlik yapmış, Türkçe gazete çıkarmış veya gazetelerde devamlı
yazılar yazarak Bulgaristan Türklerinin kültürel kalkınmasında büyük
hizmetlerde bulunmuşlardır. Örneğin Jön Türlerden Ali Şakir takma adını
taşıyan Dr. Neşet, Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” piyesini sahneye
koyarak Bulgaristan Türkünde millî ruhu ayakta tutmaya, geliştirmeye
katkıda bulunmuştur. Türk millî Kurtuluş Savaşı yıllarında gösterilen
kahramanlıklar da Bulgaristan’ın bazı bölgelerinde sahnelendirilmiştir.
İlerici, yenilikçi bir eğitim ve kültür örgütü olan Türk Öğretmenler
Birliği, Türkiye’deki Atatürk reformlarının da ateşli savuncusu olmuştur.
Başmüftülük ve müftülükler Atatürk reformlarına karşı bir tutum almıştı.
Yeni Türk alfabesinin Bulgaristan’da da uygulanması gündeme gelince
tutucularla yenilikçiler arasında tartışmalar başladı. Türk öğretmenler
Birliği, Türkiye’de yeni harflerin resmen kabul edilmesini beklemeden 1928
Temmuzunda Lom kasabasında düzenlediği Kongresinde Bulgaristan Türk
azınlık okullarında da yeni Türk alfabesiyle öğretime başlanmasına karar
verdi. Bu karara uyarak Filibeli öğretmenlerden Ahmet Şükrü Bey, yeni
harflerle “Bulgaristan Türk Mekteplerine Mahsus” bir alfabe kitabı hazırladı
ve bu kitap Hasköy’de basıldı. Öğretmenler Birliği bu alfabeyle aynı yıl
öğretime geçti. Daha seçkin öğretmenler yeni harflerle ders kitapları

9
hazırlayarak bunları Filibe’de “Tefeyyuz” ve “Zerafet”, Sofya’da “Ümit”,
Şumnu’da “Terakki” basım evlerinde yayımlamaya başladılar.
Yeni yazıyla öğretim başlarken, aynı zamanda yeni yazı kursları da
düzenlendi ve genci yaşlısı, kadını erkeği yeni harfleri öğreniyorlardı. Tüm
bu hayırlı işlerin başında öğretmenler bulunuyordu. Türk Öğretmenler
Birliğinin eğitim ve kültür alanındaki başarıları Bulgar yöneticileri çok
rahatsız etti ve 1934’te Bulgar hükümeti tarafından bu Birlik kapatıldı.

II. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları Arasında Bulgaristan’da


Türk Okulları ve Öğretmen Yetiştiren Öğretim Kurumları
İki Dünya Savaşı arası dönemde de Bulgaristan Türklerinin
ilkokulları, rüştiyeleri ve medreseleri varlığını sürdürmekte ve öğretim
Türk dilinde gerçekleşmekteydi. Bu okullardaki eğitim sistemi Türkiye
eğitim sistemiyle paralel bir biçimde gelişmekteydi. Türk okulları özel
statüde olmaya devam etmekte ve mektep encümenleri (okul kurulları)
tarafından yönetilmekteydiler.
Savaştan sonra Bulgaristan’ın iç ve dış politikasında bir hayli
değişikler oldu. İktidara gelen Çiftçi Partisi (1919-1923) birçok alanda
reformlar yapmaya başladı. Eğitim sisteminde liberalleşmeye, Bulgarcanın
imlâsında basitleştirilmeye gidildi. Bulgaristan eğitiminde yapılan reformlar
Türk azınlık okullarını da kapsamına almaktaydı. Çünkü Çiftçi Partisinin
lideri ve hükümetin başbakanı olan Aleksandır Stamboliyski’nin imzaladığı
Neully Barış Antlaşması, Bulgaristan Türk azınlığının bütün millî haklarını
güvence altına almıştı.
Al. Stamboliyski Hükümetinin Millî Eğitim Bakanı Stoyan
Omarçevski’nin 21 Temmuz 1921 tarihinde çıkardığı yeni bir millî eğitim
yasasında Türklerin eğitimiyle ilgili şöyle yenilikler vardı: Türk azınlık
okulları için ayrı bir başmüfettiş atanacaktır; başmüfettiş, öteki
başmüfettişler gibi görev ve yetkilere sahip olacaktır; Türk okullarının
yapımında gereken her türlü yardım sağlanacaktır; Türk okulları için de
“okul fonları” oluşturulacaktır gibi.

10
Bakan St. Omarçevski, şimdiye kadar “Türk okulları sadece vakıf
malları, Türk toplumundan toplanan paralar, devletin ve belediyelerin
yaptığı çok az yardımlarla yaşamış, bu yüzden de geri kalmışlardı…”
diyordu ve bundan böyle Türk okullarına da gereken yardımın yapılacağını
vurguluyordu. St. Omarçevski, gönderdiği genelgelerde Bulgarlardan
sonra en büyük nüfus oranını Türklerin oluşturduğunu hatırlatıyor ve
geçmiş Bulgar hükümetlerinin Türk azınlık okullarını çok ihmal ettiklerini
belirtiyordu.
Çok geçmeden, devletin desteği ile bazı okul binaları inşa edildi,
parasal sorunları çözüme kavuşturma amacıyla bazı bölgelerde Türk
okullarına da tarla, çayır, koru vb. gelir kaynakları sağlandı, kısmen de
olsa devlet bütçesinden tahsisat ayrıldı. Böylece Türk okullarının sayısı
artmaya başladı. Bakanlıkta Türk okullarına başmüfettiş olarak seçkin
gazeteci ve eğitimci Ethem Ruhi görevine başladı. İlk yapılan işlerden biri,
önceleri hazırlanmış müfredat programını bir komisyon tarafından yeniden
incelenerek yürürlüğe konması oldu. Böylece Türk okul programlarında
birlik sağlanmış oldu.
Devlet Türk Öğretmen Okulu ve Nüvvab Okulunun da açılması yine
Çiftçi Hükümeti zamanına rastlar. Bu iki okul Türk eğitim ve kültürünün
gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Devlet Türk Öğretmen Okulu. Bulgar Prensliğinde (1878-1908)


Türk azınlık okullarına öğretmen yetiştirecek öğretim kurumlarına büyük
ihtiyaç vardı. 1905 yılında Varna’da toplanan Türk okul kurulları (mektep
encümenleri) Kongresinde bir Türk öğretmen okulunun açılması
kararlaştırıldı. Okulun Şumnu’da açılması, adının erkek öğretmen okulu
olması, burada kızların da okuyabileceği öngörülüyordu. Okulun açılması
kararı ancak 1912’de Resmî Gazetede yayınlanabildi. Fakat savaşlar
nedeniyle Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar bu okul açılamadı.
1918/19 ders yılında en nihayet açılabildi. Öğretim süresi iki yıl olacaktı.
Rüştiye mezunları burada okuyacaktı.

11
Devlet Türk Öğretmen Okulunda Türk dili dersleri (Türk dili ve
edebiyatı, din dersleri) okutan iki Türk öğretmenden başka, kalanlar
Bulgar öğretmendi, öteki dersler de Bulgarca okutulmaktaydı. Okul, ilk
mezunlarını 1920 yılında verdi ve her yıl belirli sayıda Türk öğrenci
buradan mezun oluyordu. Bunların arasında kızlar da vardı ve öğrencilerin
%10’nu oluşturuyorlardı.
Osman Keskioğlu Bulgaristan’da Türkler adlı eserinde bu hanım
kızlar hakkında 15 Haziran 1927 tarihli “Dostluk” gazetesinde yazılmış
yazıdan şu satırlara yer vermiş:
“Bu genç ve faal hanımlar, kadınlığı pek mütedenni bir seviyede
bulunan Bulgaristan Türk muhitinin, nurlu ve şuurlu birer rehberi
olacaklardır. Maalesef bugün pek sönük ve karanlık Bulgaristan Türk
kadınlığı, bu yeni parlayan ışıklarla aydınlık bir geleceğe doğru yürüyecek,
koşacaktır. Bunlar, cehaletle kararan kadınlık semasında parlayan yıldızlar,
hatta güneşler olacaklardır…”
“Kadınları cehalete sevketmek isteyenler, genç kızlarımızın bu
münevver inkişafları karşısında artık eski kafes kadınlığının zevalini
görsünler”.7
Al. Stamboliyski’nin Çiftçi Hükümeti Filibe’de ve Rusçuk’ta da birer
Türk öğretmen okulunun açılmasını 19.12.1921 tarihli bir genelge ile
açıklamıştı8. Türk Öğretmenler Birliği, bu isteği defalarca tekrarlamışsa da
bu istek gerçekleştirilmedi. Tam tersine, Şumnu Devlet Türk Öğretmen
Okulu da 1928 yılında Bulgar Devleti tarafından kapatıldı. Türk okullarına
öğretmen yetiştiren tek bir eğitim kurumu olan bu okulun ömrü 10 yıl
sürdü. Buradan mezun olan genç, dinamik Türk öğretmenleri ve daha
birçok aydınımızı idareciler, “Kemalist Türkler” listesine alarak onları
perişan etti.

Nüvvab Okulu. 1913 yılında Balkan Savaşından sonra İstanbul’da


Türk-Bulgar Barış Antlaşması imzalandı. Bu Antlaşmaya ek olarak
7
Keskioğlu, O., Bulgaristan’da Türkler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını, Ankara, 1985,
79-80.
8
Şimşir, B., Bulgaristan Türkleri, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1986, 61.

12
Bulgaristan Müftülükleriyle ilgili bir de Sözleşme imzalandı. Bulgaristan’da
naip yetiştirmek amacıyla özel bir okul açılması öngörülüyordu. Ancak
Birinci Dünya Savaşının patlak vermesiyle okul açılamadı.
1922/23 ders yılında Şumnu’da Nüvvab Okulu (Medresetü’n-
Nüvab) açıldı ve öğretime başladı. Nüvvab Okulunun bir tali bir de âli
bölümü vardı. Âli bölümü 1930 yılında açıldı.
1928’de Türk Öğretmen Okulunun Bulgar Devleti tarafından
kapatılmasından sonra, ülkede tek bir öğretim, bilim ocağı olarak Nüvvab
kalmıştır. Türk halkının aydınları-imam, hatip, müftü burada hazırlık
görüyordu. Bundan böyle öğretmen de bu okulda yetiştirilecekti. Okul
1947’ye kadar varlığını sürdürebildi ve bu tarihten sonra lâik liseye
dönüştürüldü.
*
Çiftçi Hükümeti Türk okulları sayısının artması, eğitimin daha sağlam
temellere oturtulması, Türk okullarıyla Bulgar okulları arasındaki
eşitsizliğin ortadan kaldırılmasına ilişkin daha bir sıra kararlar almış ve
gelecekte bunların gerçekleştirilmesine gidebileceğine Türk halkı da
inanmıştı. Türk halkının %80’i köylüydü ve seçimlerde Çiftçi Partisini
destekleyebilirdi. Ancak Çiftçi Hükümetinin Türk azınlığı aleyhine çıkardığı
yasalar da vardı. Millî Eğitim Bakanı St. Omarçevski, Türk okullarına
Türkiye’den ders kitabı getirilmesine kesinlikle karşıydı ve eski eğitim
yasalarında var olan Türkiye’den Kitap Getirmeyi Yasak eden maddeyi
kendinin çıkardığı yeni eğitim yasasında da aynen bırakmıştı. Bu
hükümetin orijinal fikirlerinden biri de emek mükellefiyeti (Zakon za
trudova povinnost) idi. Bu yasaya göre Türk-Müslüman gençler bundan
böyle askerlik hizmetlerini birer emek eri olarak yapacaklardı.
9 Haziran 1923 tarihinde bir askerî darbeyle Çiftçi iktidarına son
verildi ve Al. Stamboliyski öldürüldü. Yönetim, Demokratik Birliği denilen
koalisyon hükümetinin eline geçti. Stamboliyski Hükümetinin başlattığı
reformların birçoğuna son verildi. Türk okullarının sayısı giderek azaldı, bu
okullara sağlanmış yardımlar kesildi. Yardımların devam etmesi için
öğretmenler Birliği ve öteki aydınlar ısrarlı başvurularda bulundular, ancak

13
hiçbir şey elde edemediler ve onların isteklerine: “Sizin zengin vakıflarınız
var!”δ cevabı verildi. Hatta fazla olarak Türk maarif encümenlerinin cılız
bütçelerinden mahallî Bulgar kıraathanelerine iane olarak yüzde hesabiyle
bir tahsisat bile alınmaya başlanmıştır9. Bu hükümet 1923’ten 1931 yılına
kadar ülkeyi yönetti. Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşu, yeni Cumhuriyette
birçok reformun başlatılması da Bulgaristan’da iktidara gelen Demokratik
Birliği koalisyon hükümeti zamanına rastlar.
Bu yıllarda, Türkiye’de gerçekleştirilmekte olan köklü değişmelerden
güç alarak Bulgaristan Türkleri uyanış dönemini başlatmış olur. Ümmet
kavramı, Türk kavramına yerini bırakır. Spor ve kültür dernekleri
kurulmaya başlar ve zamanla bu dernekler, aralarında birleşerek “Turan
Dernekler Birliği’ni” kurmuşlardır. Kıraathanelerin, okuma evlerinin
sayısında büyük bir artış olur. Türkiye’de eğitim alanında yapılan
değişiklikler ve özellikle Alfabe Devrimi Bulgaristan’da da hemen
uygulanmaya başlar.

Türk Eğitiminin Karanlık Dönemi. Okulların Kapatılması

19 Mayıs 1934’te darbeyle iktidara gelen dikta rejim, ırkçı bir politika
izlemeye başladı. İktidarın başlıca amacı Türk topluluğunu cahil
bırakmaktı. Bu amaca erişebilmek için de her türlü yöntem kullanıldı.
1920’lerin ortalarında Bulgaristan Türklerinde bir uyanış hareketi
başladığı dönemde Türk okullarının sayısında bir artış olmuştu. 1926/27
ders yılında resmî istatistiklere göre Türklerin 1336 ilk, 35 orta ve 9
medrese okulu mevcut olup 63, 557 öğrenci ile 2188 öğretmen
bulunmaktaydı. Bu resmî verilere Türk okul kurullarının açtığı, ancak
hükümet tarafından henüz resmen tanınmamış daha 500-600 okul da
eklenirse, Türk okullarının sayısı 3000’e yaklaştığı söylenebilir10.
1928/29 ders yılında Türk okullarının sayısında bir azalma başladı.
Bir yandan Türk okullarının kapatılması sürdürülürken, öte yandan

δ
Oysa 1877/78 Osmanlı-Rus Savaşından sonra vakıf mallarının da çoğu Bulgarların eline
geçmişti.
9
Rehber, Sayı-19, 26.05.1928.
10
Rehber, Sayı-8, 10.03.1928.

14
kapatılmayan okullara mektep encümenlerine hiç sormadan Bulgar
öğretmenler atanmış ve bunlara Türk öğretmenlerin aldığı maaşın iki
katının söz konusu encümenler tarafından ödenmesi hükmü getirilmiştir.
Bu durumda birçok Türk öğretmen, okul dışında bırakılıyordu.
Başöğretmenlerin yerini de Bulgar öğretmenlerin almasıyla Türk
okullarının idaresi tamamen Bulgarların eline geçmiş oluyordu. Bulgar
öğretmenler pedagojik karakteri olmayan daha birtakım işlerle
görevlendirilerek Türk okullarına atanıyorlardı. Bulgar dili, Bulgar tarihi ve
coğrafya öğretmenlerinin bu okullarda “Devletin gözü ve kulağı” olmaları
isteniyordu11.
Bulgar Müfettişler de türlü sebepler ortaya atarak yüzlerce Türk
okulunu kapatmaya başlamışlardı. Tüm bu adaletsizlikler, haksızlıklar
Türklerin tepkisine neden oldu. 31 Ekim – 3 Kasım 1929’da Sofya’da
toplanan Bulgaristan Türklerinin Birinci Millî Kongresi Türk eğitiminin
sorunlarını gündeme getirmiş ve birçok kararlar alınmıştır. Ancak Türklerin
sesini duyan olmamıştır.
19 Mayıs 1934 hükümet darbesinden sonra iktidara gelen faşist
yönetici çevreler, Türk eğitimine en karanlık dönemi yaşatmıştır.
Osmanlı döneminden “izlerin ortadan kaldırılması” için 1934’te
Türkçe kökenli yer adları da Bulgarca yer adlarıyla değiştirilmiştirε.
Okulların kapatılması ve millîleştirilmesi (Bulgar okuluna
dönüştürülmesi), yenilikçi Türk öğretmenlere ve okul encümenlerine
dehşet baskılar, Türkiye’ye göçe zorlamalar İkinci Dünya Savaşı yıllarına
kadar büyük şiddetiyle devam etmiştir.

11
Стоянов, В., Турското население в България между полюсите на етническата
политика, ЛИК, София, 1998, 89-91.
ε
1934 yılında bir hükümet darbesiyle iktidara gelen General Kimon Georgiev,
başbakanlıktan başka, adalet bakanlığını da üzerine almıştı. Hükümet programında da yer
alan ilk emirlerinden biri, ülkedeki bütün Türkçe yer adlarının Bulgarcaya çevrilmesi oldu.
Bu işle resmen görevlendirilen komisyon, birçok yere, Türkçe adların Bulgarcadaki
karşılıkları olan adları veya Bulgarca yeni adlar verdi: 1,600 Türkçe yer adı Bulgarcaya
çevrildi. Türkçe yer adları en çok şu yıllarda değiştirildi: 1878, 1882, 1883, 1885, 1894,
1897, 1898, 1899, 1903, 1906, 1921, 1923, 1929, 1931, 1934, 1935 vb. Türkçe yer
adları 1942, 1945, 1946, 1947, 1949, 1950, 1951, 1953, 156, 1959, 1962, 1964, 1965,
1966, 1974 ve daha sonraki yıllarda da bu durum devam etti (Acaroğlu, M. Türker,
Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Ankara, 1988, 44).

15
1936/37 ders yılına kıyasla 1943/44 ders yılında okulların sayısı
%40, öğretmen sayısı da %41 azalmıştır. Yüzlerce Türk okulu kapatılınca,
binlerce çocuk okul dışı kalmıştır. 1941/44 Savaş yılları döneminde zorunlu
eğitime tâbi tutulan Türk çocuklarının ancak üçte biri okula devam
edebilmiş, üçte ikisi de okul dışı kalmıştır. Okula gidebilenlerin de çoğunun
eğitimi dinî eğitim çerçevesi dışına çıkamamıştır. Böylelikle Türkler
arasında okuma yazma bilmeyenlerin oranı oldukça artmış, kültür alanında
gerileme geniş boyutlara ulaşmıştır12.
Bulgar hükümetleri tarafından yaratılan tüm zorluklara rağmen,
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arası dönemde Türk gençleri özel öğrenci
olarak ya da sınavla girerek lise ve lise düzeyli Bulgar okullarında, yabancı
dilde eğitim yapan özel kolejlerde öğrenimini sürdürmüşler ve birçokları
öğretmenlik yapmışlardır. İstatistiklerde 1931-1932 ders yılında Bulgar
okullarında öğrenim gören Türklerin sayısı hakkında şu bilgileri
buluyoruz13:

1. Bulgar Liselerinde:
Erkek Liselerinde: 30
Kız Liselerinde: 17
Karma Liselerde: 19
2. Tam Lise Düzeyinde
Olmayan Okullarda: 24
3. Öğretmen Okullarında: 13
Toplam: 103

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tavsiyesi üzere Edirne


Öğretmen Okulunda Filibe, Hasköy, Eski Zağra, Varna, Ziştovi (Sviştov)
gibi şehirlerden Türk erkek ve kızları gelerek öğrenim görmüştür. Daha
sonraki yıllarda bu gençlerden bazıları Türk okullarında öğretmenlik
yapmış, bazıları Türkçe gazete ve dergi çıkarmış ve böylelikle Türk eğitim
12
Стоянов, В., Турското население в България между полюсите на етническата
политика, ЛИК, София, 1998, 91.
13
Училищен преглед, Год. XXXII, 1933, No: 10, 51-82.

16
ve kültürüne hizmette bulunmuşlardır. Cafer Tayyar Paşa ordusundan
Bulgaristan’a geçip Güney Bulgaristan’a yerleştirilen ve geçimlerini
sağlayabilecek çareler arayan Türk subaylarından bazıları da Çiftçi Partisi
Hükümetinin izniyle Türk okullarında öğretmenlik yaparak Türk eğitimine
katkıda bulunmuşlardır14. Örneğin Filibe’ye yerleştirilenlerden iki subay
Filibe’nin yakınında bulunan Kriçim Türk okulunda öğretmenlik
yapmışlardır15. Bu subaylar arasından Türk öğretmenler Birliğinin
Kızanlık’ta düzenlediği Kongreye katılanlar da olmuştur16.
Sofya Üniversitesinde de öğrenim gören Türk gençleri olmuştur.
Örneğin Bulgar Prensliği döneminde (1878-1908) Sofya Üniversitesinden
mezun olan Türklerin sayısı üç iken Çarlık döneminde (1908-1944) sayıları
on bire çıkmış ve bunlardan dördü bayandır17:

Adı, Soyadı Doğum Tarihi Mezun Olduğu Branşı


ve Yeri Yıl
Hatice İbrahimova 1902, Orhaniye 1927 Tıp Fakültesi
(Botevgrat)
Zeliha İbişeva 1900, Sofya 1927 Felsefe
Safiye Mehmedova 1904, Rusçuk 1931 Tıp Fakültesi
Nermin Ahmedova 1921, Vidin 1944 Tabiat Bilimleri
Abbazova

Batı ülkelerinde de öğrenim gören Türk gençleri olmuştur. Türk vakıf


ve kıraathanelerinin yardımıyla batı ülkelerinin kültür merkezlerinde
okumuşlardır. Örneğin batı ülkeleriyle tuz ticareti yapan ve büyük bir
maddî servete sahip olan Vidinli Halil ve İbrahim Efendi kardeşlerin
kıraathane adını verdikleri kuruluş aslında bir vakıftı. Bu kuruluş başarılı

14
Martı, M., İlk Türk Komitacısı Fuat Balkan’ın Hatıraları, Arma Yayınları, İstanbul, 1998,
83-86.
15
Memoğlu-Süleymanoğlu, H., Kriçim Türk okuluna ait arşivden.
16
Keskioğlu, O., a. g. e., 107.
17
Memoğlu-Süleymanoğlu, H., Sofya Üniversitesi ve Açılışının 50. Yıldönümünde Türk
Filolojisi, Balkanlar dergisi, Sayı-1, Aralık 2002, İstanbul, sf. 20-25.

17
öğrencilere maddî destek ve burs sağlamış, birçoğunu Bulgaristan’da
okutmuş, bazı gençleri de batı ülkelerine öğrenime göndermiştir.
Türklerin eğitimi ve Türk öğretmenlerin durumu İkinci Dünya
Savaşının sonuna kadar işte böyle devam etmiştir18.

İkinci Dünya Savaşından Bu Yana Türk Eğitiminde Önemli


Gelişmeler
I. Totaliter Sosyalizm Döneminde Türk Eğitiminde Yükseliş ve
Çöküşler

8 Eylül 1944’te Kızılordu Bulgaristan topraklarına girince hemen


ertesi gün (9 Eylül 1944’te) Sofya’da Vatan Cephesi Hükümeti kuruldu. Bu
hükümet Türklere de eşit haklara sahip olduklarını söylüyordu. Aralık 1944
yılında Türk azınlığın temsilcileri olarak 200 delege Sofya’da toplandı,
Vatan Cephesini destekleme kararı alındı. Türk Vatan Cephesi Kongresi
niteliğinde düzenlenen bu toplantıda Türk aydınları, çözümlenmesi gereken
sorunlarını ortaya koydular. Yeni rejimin ilk yıllarında birtakım iç ve dış
faktörlerin etkisiyle Türk azınlığına da sosyal, eğitim ve kültürel alanda
kalkınma olanakları sağlanacağı vaatlerinde bulunuldu19.
Ülkede Sovyet modeli bir eğitim sistemine geçildi. Bulgar eğitiminde
başlatılan köklü reformlar Türklerin eğitimini de etkiledi. Özel statüde
bulunan Türk okulları devletleştirildi, Bulgar ve Türk okullarından mezun
olanların diplomalarına denklik yapıldı ve Türk çocuklarına Bulgar
okullarında da okuma hakkı verildi. Devletleştirilmiş de olsa bunlar Türk

18
Açılışından (1888) 1944 yılına kadar olan dönemde Sofya Üniversitesinden mezun
olmuş Türklerin toplam sayısı 14’tür. Aynı dönemde, Türklerden çok daha küçük azınlık
toplulukları olan Yahudilerden 202, Ermenilerden de 24 kişi Üniversiteden mezun
olmuştur. Yararlandığımız Almanak’ta Yahudi ve Ermenilerin soyadlarının sonunda
Bulgarca -ov, -ev ekleri bulunmazken, Türklerin soyadlarının bu eklerle verilmiş olması
dikkati çekmektedir (Димитрова, Н., К. Атанасова, Алманах на завършилите висше
образование в Софийския университет “Кл. Охридски” 1888-1974, София, 1979).
19
Araştırmacıların vurguladığı gibi, yöneticiler daha o dönemde Bulgaristan Türklerinin
etnik bilinçlenmesini aktif olarak teşvik etmek istemiyorlardı. Bundan başka, Yahudilerin,
Ermenilerin ve Romanların (Çingenelerin) özel kültür ve eğitim örgütleri kurulurken,
Türklere böyle bir örgüt kurulmamıştır. Yeni yöneticiler bir Türk örgütünün kurulmasını ve
Türklerin millî bilincinin güçlenmesini uygun görmüyorlardı (Бюксеншютц, Улрих,
Малцинствената политика в България, Политиката на БКП към евреи, роми, помаци и
турци 1944-1989, превод: Иво Георгиев, IMIR, Международен център по проблемите
на малцинствата и културните взаимодействия, София, 2000, 123-124).

18
okulu olarak varlıklarını (1959’a kadar) sürdürdüler. Eğitim yine eskisi gibi
genel olarak ve özellikle ilkokullarda Türk dilinde gerçekleştiriliyordu.
Türk okulları devletleştirilince zorunlu temel öğretim (ilköğretim)
yasası Türk çocuklarına da daha titizlikle uygulanmaya başladı. Bu yeni
durum ırkçı Bulgar hükümetlerince geçmişte kapatılmış Türk okullarının
açılmasını gerektiriyordu. Devletleştirildikleri tarihte Türk iptidai ve rüştiye
(ilk ve orta) okullarının sayısı 413 iken bunların sayısı giderek artmaya
başladı ve 1957/58 ders yılında 1156’ya yükseldi. Öğrencilerin sayısı da
110 000’i buldu. Ancak okul sayısının artışı yeni okul binalarının inşa
edilmiş olması demek değildi. Türk öğretmen okul ve bazı liselerine inşa
edilmiş birkaç yeni okul binası dışında, ilköğretim okulları genellikle eski
durumda kaldı ve yetersizdi.
Türk okullarının açılması ve öğrenci sayısının artması, öğretmen ve
ders kitapları ihtiyacını da beraberinde getirdi. Savaştan sonra Türklerin
yoğun yaşadığı bölgelerde okuma yazma kursları açıldı. Düzenlenmiş bu
kurslara öğretmen bulmak ise kolay olmadı, çünkü komünist yöneticilerce
“uygun” görülmeyen birçok öğretmen okullardan tasfiye edilmişti.
Düzenlenen okuma yazma kurslarında bazı bölgelerde Türkçe bilen Bulgar
öğretmenler ders veriyordu20.
Devletin denetiminde bulunan Türk okullarına öğretmen yetiştirmek
için 1947/48 ders yılında Eski Zağra’da (Stara Zagora’da) dört yıllık bir
Türk Öğretmen Okulu açıldı ve ders kitaplarının hazırlanmasına başlandı.
Bundan böyle okul kitapları hazırlama ve bastırma işini Bulgaristan Millî
Eğitim Bakanlığı üstlendi.
Bulgar Komünistleri bir yandan okul açmakla ve birtakım başka
kültürel olanaklar sağlamakla Türk toplumunu kendilerine ısındırma ve
kazanma yoluna giderken, öte yandan da eski devlet politikalarından
vazgeçmeyerek Türkleri göçe zorlamaya devam etmişlerdir. 1950 yılında
Türkiye’ye bir göç başladı. Türkler de Türk okullarının devletleştirilmesi, bu
okullarda ateistik eğitime geçilmesi, dinî âdet ve geleneklerinin giderek

20
Бюксеншютц, Улрих, Малцинствената политика в България…, София, 2000, 160-
162.

19
kısıtlanması, gayrimenkullerin ellerinden alınmasıyla işlerin nereye
varacağı bilincinde olarak, çocuklarını gelecek karanlık günlerden
kurtarmak için kitle hâlinde göç ediyorlardı. Göç etmeye niyeti olmayan
Türk aydınlarını da Bulgar makamları 15 gün içerisinde Türkiye’ye zorunlu
olarak gönderiyordu. Böyle aydınlara onbeş günlükler adı verilmiştir.
1950-1951 yıllarında yaklaşık 155 000 Türk Türkiye’ye göç etmiş, 60 000
Türk de Bulgar makamlarından çıkış vizesi almış, daha onbinlerce Türkün
de elinde göç pasaportları vardı.
1951’de Stalin’in talimatı üzere göç durduruldu. Oysa bundan önce
Stalin Bulgarların göç politikasını destekliyordu. Gelişen olaylar şöyle
sıralanabilir: İkinci Dünya Savaşından sonra dünya ikiye bölünmüş ve
Bulgaristan Doğu (Sovyet) Blokunda, Türkiye ise Batı Blokunda yer
almışlardı. Türk-Bulgar devlet sınırı da iki süper güçün “cephe hattı”nı
oluşturuyordu. Bulgaristan’ın güney sınırında yoğun bir Türk topluluk
yaşıyordu. Gerektiğinde bu halk, düşman tarafından devletin güvenliğine
karşı kullanılabilir endişesiyle sınır boyunun Türklerden arındırılması
öngörüldü. 1949’da o dönemin Bulgar Komünist Partisi Genel Sekreteri ve
Başbakan Yardımcısı Vılko Çervenkov’un başkanlığında bir heyet Sovyetler
Birliği’ne resmî ziyarete gider. 28 Temmuz 1949’da Stalin ile görüşmelerde
Türkiye’ye bir göçün gerçekleştirilmesi, Bulgaristan’ın güney sınırının
Türklerden arındırılması konusu da ele alınır. Stalin, Türkiye’ye bir göçü
uygun bulur, ve Türk azınlığın “güvenilir bir unsur olmayıp”, Bulgarların
bundan kurtulmasını tavsiye eder. Müslümanlar (Pomaklar) arasında ise
Ortodoks (Hristiyan) dinini yaymak için bir kampanya başlatmak olamaz
mı fikrini ortaya atar21. Aralık 1949’da ve Ocak 1950’de Bulgaristan
Bakanlar Kurulu, Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasî
Bürosunun almış olduğu kararlar doğrultusunda harekete geçer,
Kararnameler çıkarır ve güney sınır boyunun Türklerden arındırılması,
Türkiye’ye de göçün gerçekleşmesi güncel bir konu olur. Türk-Müslüman
aileler sınır boyundan ülkenin iç kesimlerine dağıtılır. Türkiye’ye göç
başlar. Göç aylarında Bulgar-Türk sınır kapılarının kapandığı da olunca

21
Ялъмов, И., История на турската общност в България, София, 2002,306-307.

20
büyük bir propaganda kampanyası başlatılarak Türkiye’nin suçlu olduğu
vurgulanırζ.
Zamanla göç konusunda Stalin fikrini değiştirir ve 1951’in başlarında
Vılko Çervenkov’a “tavsiyede” bulunarak göçün durdurulmasını ve
gelecekte Türkiye’de gerçekleştirilecek bir sosyalist devrim için Bulgaristan
Türklerinden devrimci elemanlar yetiştirilmesini ister. “Soğuk Savaş”
döneminde dışarıda hazırlanarak, stratejik önemi olan ülkelerde sosyalist
devrimi yapmak, ihtilâl ihraç etmek Sovyet politikasının başlıca amacıydı.
1951’de göç durdurulunca Moskova’nın direktifiyle Bulgaristan
Türklerine okul kapıları biraz daha geniş açılmaya başladı ve: “Giden gitti,
kalan kaldı. Bundan böyle Bulgaristan Türklerinin gerici, tutucu Türkiye ile
hiçbir bağlantısı olmayacak” dendi. Türkiye ile Bulgaristan arasındaki
ilişkiler de her geçen günle kötüye gidiyordu.
Türklerin eğitimi ana dilinde yapılacağı, “sosyalist” kültürlerini de
geliştirebilmeleri için olanaklar sağlanacağı, bu azınlığın yaşamında yeni
bir dönem başladığı resmen bildirildi. Ancak gereken hazırlıklı elemanların
bulunmadığı bir ülkede Türk dilinde eğitim-öğretim nasıl yapılırdı?
Geleceğin sosyalist Türkiye’sinde önderlik yapabilecek hazırlıklı elemanlar
Türk kültürü hakkında nasıl bilgi sahibi yapılabilirdi?
-Dil ve kültür bakımından Bulgaristan Türklerine en yakın Azerî Türk
lehçesi ve kültürüydü. Bununla birlikte Azerbaycan’ın eğitim, bilim ve
kültür alanında yüksek düzeyde hazırlıklı elemanları da vardı. Stalin’in
direktifi üzere Bulgaristan ile Azerbaycan arasında yoğun bir kültürel
işbirliği başladı. Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri akademi
üyesi İ. Mustafayev’in başkanlığında Moskova’dan Sofya’ya üst düzeyde
bir heyet geldi. Bulgaristan Türklerinin eğitim ve kültür sorunları
görüşüldü. Bundan sonra da Azerbaycan’dan heyetler, komisyonlar sık sık

ζ
Ancak Bulgaristan’da totaliter rejime (10.11.1989) son verilerek demokratikleşme
sürecinin başlamasıyla birçok tarihî gerçekler de gün ışığına kavuştu, Türk-Bulgar sınırının
da Bulgar makamları tarafından kapatıldığı açıklandı. Göç politikasını devamlı körükleyen
Politbüro üyesi Penço Kubadinski, “Kontinent” gazetesine verdiği bir mülâkatta: “Az
kişinin bildiği bir gerçek var: o zamanlar (1951) Türkiye değil, sınırı biz kapattık” diye
itiraf etmiştir (Ялъмов, И., История на турската общност в България, София, 2002,
311). Göçün durdurulmasının Stalin’in emriyle olduğu gizli tutulmaya çalışılmıştır.

21
Bulgaristan’a gelerek, Türklerin yoğun olduğu bölgeler ziyaret edildi.
Gerçek durumun çok üzücü olduğu tespit edildi ve Türklerden de aydınlar
yetiştirilmesi için somut önerilerde bulunuldu.
Nereden başlanmalıydı?
-Resmî statüye geçmiş Türk okullarına öğretmen yetiştirilmesi
sorunu, yapılması gereken işlerin başında bulunuyordu. Yeni yetiştirilecek
öğretmenler onbinlerce Türk çocuğunu sosyalist ruhta, Marksist ideolojiye
yatkın bir biçimde eğiteceklerdi. 1950-1951 göçü eski Devlet Türk
Öğretmen Okulu mezunlarını, Nüvvab mezunu öğretmenleri ve Eski Zağra
Türk Öğretmen Okulundan ilk mezunları alıp Türkiye’ye götürmüş, okullar
öğretmensiz kalmıştı. Bakanlar Kurulunun 10 Ağustos 1951 tarihli
kararnamesi doğrultusunda 1 Eylül 1951’de Kırcaali ve Razgrat
şehirlerinde Türk anaokulu ve ilkokullarına öğretmen yetiştirecek üç yıllık
birer Türk öğretmen okulu (pedagoji mektebi) açıldı ve aynı yıl kapatılan
Eski Zağra Türk Öğretmen Okulundan öğrenciler yeni açılan bu iki okula
dağıtıldı. Birkaç yıl sonra her iki kulda da uzaktan öğretim (gıyabî) sınıfları
da açıldı. 5 Ağustos 1952’de Bakanlar Kurulu Türk okullarının durumunu
inceledi. Türkler arasından da aydın yetiştirilmesi için Sofya’da bir Türk
öğretmen okulu (pedagoji mektebi), Rusçuk’ta bir Türk kız lisesi,
Şumnu’da Bulgar Öğretmen (Ön Lisans) Enstitüsüne bağlı (baştan bir
yıllık, daha sonraları iki yıllık) Türkçe sınıflar, Sofya Üniversitesinin Filoloji,
Felsefe-Tarih ve Fizik-Matematik Fakültelerinde Türk gençlerine ait Türk
Filolojisi (Türk Dili ve Edebiyatı), Türk Tarihi ve Fizik-Matematik
Bölümlerinin açılması ve bu bölümlere her yıl otuzar öğrenci alınması
karara bağlandı. Bu bölümlerden mezun olacak olanlar, açılmakta olan
Türk liselerinde ve bazı Bulgar liselerindeki Türkçe sınıflarda öğretmenlik
yapacaklardı. Öğretmen enstitüleri mezunları ortaokullarda, öğretmen
okulu mezunları da anaokulu ve ilkokullarda çalışacaklardı. 1956 yılında
Hasköy Bulgar (Ön Lisans) Enstitüsünde de bir Türk dili ve edebiyatı
bölümü açıldı. Ayrıca Şumnu ve Dobriç (o dönemde-Tolbuhin)
şehirlerindeki Bulgar öğretmen okullarında da Türkçe sınıflar açıldı. Üç
Devlet Türk Estrat (Müzikal) Tiyatrosuna ve folklor topluluklarına eleman

22
yetiştirilmesi için 1957/58 ders yılında “Kr. Sarafov” adını taşıyan Sofya
Yüksek Tiyatro Sanatı Enstitüsünde iki yıllık Türkçe sınıfları açıldı. Sofya
Üniversitesinin başka fakültelerinde ve öteki yüksek öğretim kurumlarında,
teknik ve meslek okullarında da belirli sayıda Türk öğrenci öğrenim
görüyordu.
Sağlanan olanaklar sayesinde Türk azınlığın da bir aydınlar zümresi
oluşmaya başladı. Bu aydınların Türk halkının eğitim ve kültürel
kalkınmasında birer ışık olacakları Bulgar yöneticiler tarafından sık sık
vurgulandı.
Türk ilkokullarında 1952/53 ders yılında öğretmenlerin sayısı 3591
iken, 1957/58 yılında bu okullarda 4908 öğretmen çalışmış ve aralarında
pedagojik formasyonu olanların sayısı da 2758’e çıkmıştır. 1956 nüfus
sayım verilerine göre Türklerden ilkokul mezunu sayısı 279 255, ortaokul
mezunu 39 108, lise ve lise düzeyli okul bitirenlerin-3378 ve yüksek
öğrenim görmüş olanların sayısı da 405’tir. Oran olarak halkın 10 000’ne
hesaplandığında elde edilen ortalamanın çok altındadır, ancak geçmiş
dönemlere bakıldığında hiç de küçümsenecek değildir.
Bulgaristan Türklerinin eğitim ve kültürel kalkınmasında Azerbaycan
aydınlarının büyük hizmetleri vardır. Azerbaycan Devlet Pedagoji Enstitüsü
(Hâlen Tusi adına Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi) Rektörü ve
daha sonraları Azerbaycan Eğitim Bakanı olan Akademi Üyesi Prof. Dr. A.
Aleskerov, Sofya’ya gelmiş ve Millî Eğitim Bakanının Türk halkının eğitim
ve kültür konularında danışman olarak görevine başlamıştır. Türk
öğretmen okullarına ve liselerine yardımcı olmak için Azerbaycan Eğitim
Bakanlığı (Maarif Nazırlığı) deneyimli pedagoglar göndermiş ve özellikle
Sofya, Şumnu, Razgrat ve Kırcaali öğretmen okulları ve liselerinde
eğitimden sorumlu müdür yardımcıları olarak çalışan bu pedagoglar hayırlı
işler başarmışlardır. Ders planları ve müfredat programları Bulgaristan
Eğitim Bakanlığı Türk Şubesinde Prof. A. Aleskerov’un başkanlığı ve
denetiminde, Türk aydınlarının da büyük yardımıyla hazırlanarak Azerî
pedagoglar ve öğretmenler, okullarda bunları uygulamaya geçiriyordu.
Esas dersleri oluşturan Türk dili ve edebiyatına büyük önem verilmiş ve

23
Türk halk edebiyatı, Türk edebiyat tarihi ve ağırlıklı olarak Tanzimat
edebiyatı okutulmuştur. Bunun yanı sıra Azerbaycan edebiyatından da
Nizami Gencevi, Fuzuli, Vâkıf, Mirza Feteli Ahundov, Sâbir, Samet Vurgun,
Mirza İbrahimov gibi sanatçıların eserleri edebiyat ders kitaplarında yer
almıştır.
Türkçe ders okutacak öğretmen bulunan Türk okullarında coğrafya,
fizik, matematik, kimya, astronomi, biyoloji, mantık vb. dersler Türkçe
olarak okutulmuş, Bulgarca ders kitaplarının da Türkçe çevirisi yapılmıştır.
1953/54 ders yılında bir Azerî bilim adamları ekibi Bulgaristan’a
gelerek Sofya Üniversitesinde yeni açılmış Türk öğrencilerine ait
bölümlerde ders okutmuşlardır. Okuttukları dersler Türk dilinde
gerçekleştirilmiş, bilim, dallarıyla ilgili terimler öğrencilere Türkçe olarak
öğretilirken Azerî Türk terminolojisinden de yararlanılmıştır. Ayrıca 1951-
1956 yılları arasında 30 dolayında Türk genci Bakü Devlet Üniversitesi,
Bakü Yüksek Pedagoji Enstitüsü ve Bakü Devlet Konservatuvarına
öğrenime gönderilmiştir. Bazı branşlarda gençler Bakü’de ihtisas
yapmıştır. Daha sonraki yıllarda birkaç Bulgaristan Türk genci Bakü’de
doktora yaparak belirli bilim dallarında çalışmalarını sürdürmüşlerdir.
Kültür alanında da Azerbaycan aydınlarının hizmeti büyüktür22.
Bulgaristan Türklerinin eğitim ve kültürel alanda kalkınması için
gerçekleştirilen önemli atılımlar çok geçmeden meyvesini vermeye başladı.
Hazırlıklı Türk öğretmenler sayesinde okullarda eğitim bilimsel-pedagojik
bir düzeye çıkarıldıη. Yerli Türk edebiyatı yeni ürünlerini vermeye başladı,
Türkçe gazetelerin sayısı arttı, radyo yayınları artırıldı, Türk estrat
tiyatroları sayesinde sahne eserleri halk arasına yayıldı. Yeni daha birçok
Türk kıraathanesi (okuma evleri) açıldı ve her birinde kütüphaneler
oluşturularak okuyucu sayısı giderek arttı.

22
Yenisoy, H. Süleymanoğlu, Bulgaristan Türklerinin Eğitim ve Kültürel Kalkınmasında
Hizmetleri Geçen Azerbaycan Aydınları, Bilig, 1996, 13-20.
η
Bulgar öğrencilerin de eğitimine katkıda bulunan başarılı birçok Türk öğretmen vardı.
Bunların arasında müzik liselerinde çalışanlar da bulunuyordu. St. Petersburg (Leningrad)
Devlet Konservatuvarından mezun olan Mesru Mehmedov Filibe Müzik Lisesinde
öğretmenlik yapmış, Bakü Devlet Konservatuvarından mezun olan, Moskova’da lisansüstü
eğitim gören Sami Hatiboğlu Sofya Müzik Okulunda, sonra da Sofya Devlet
Konservatuvarında çalışmış ve birçok öğrenci yetiştirmiştir.

24
Fakat bu arada dünya politikasında birçok değişiklikler olmuş ve
ihtilâl ihraç etme hayalleri gerçekleşememiştir. Türkiye’de de bir sosyalist
ihtilâlin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı görülünce Türk azınlığa
izlenen politikada büyük değişiklikler yapılmıştır.
Bulgaristan Komünist Partisi, azınlık politikasında radikal bir dönüm
yaptı. Bulgar kamu oyu giderek tahrik edilerek “Türkler sınırsız imtiyazlarla
enstitü ve üniversitelere yerleşti ve Bulgar gençlerinin yerini aldılar.
Türklerin aldıkları görevlerle, çalıştıkları yerler Bulgarlara verilmelidir”
biçiminde propagandalarla baskılar başladı ve Türklere verilen haklar
kısıtlanmaya başladı, çoğunluğu öğretmen olan Türk aydınlarının
“Kemalist”, “Pantürkist” oldukları iddia edildiθ. Türk gençlerin okumakta
olduğu öğretim kurumları ve Sofya Üniversitesinin Türk dilinde öğretim
yapan bölümleri Türkçülüğün birer yuvası olarak gösterildi ve:
1. Bundan sonra Bakü’ye Türk gençleri gönderilmedi
2. Açılışından iki yıl sonra Sofya Üniversitesindeki Türklere ait
Türk Tarihi ve Fizik-Matematik Bölümleri Bulgar öğrencilerin okuduğu
bölümlerle birleştirildi. Bu bölümde ders okutan iki Bulgaristan Türk
öğretim elemanı da Üniversite dışında bırakıldı.
3. Sofya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Türk
gençlerinin yeri Bulgar gençlerine verilmeye başladı ve Türk Filolojisi adını
taşıyan bu bölümün adı da değiştirilerek Oryantalistik, sonraları da
Türkoloji oldu. Burada ders okutan iki Türk öğretim elemanı da 1959/60
ders yılında işinden alındı.
4. 1957-1958 ders yılından itibaren öğretmen okulları ve
liselerinde Türk dili ve edebiyatı dışında tüm derslerin Bulgarca
okutulmasına geçildi. Söz konusu bu okullara Bulgar dilinde ders okutacak

θ
Aslında Türklerin kalkınmasındaki gelişme tatmin edici değildi. Bu halkın yoğun yaşadığı
bölgeler sosyal, ekonomik, eğitim ve kültürel alanda geri kalmaktaydı. Türk azınlığın
sadece %21,8’i kasaba ve şehirlerde, %79’u da köylerde yaşıyordu ve öğretmen, sağlık
görevlisi vb. elemanlara büyük ihtiyaç duyuluyordu. Sekiz yaşın üzerindeki Türk nüfus
arasında üniversite öğrenimi görmüş Türklerin sayısı %0,2’yi aşmıyordu (Ялъмов, И.,
История на турската общност в България, София, 2002, 380-381).

25
Bulgar öğretmenlerin getirilmesi ve Türk öğretmenlerin işlerinden alınması
demek oluyordu.
5. 1957-1958 ders yılında Sofya Türk Öğretmen Okulu kapatıldı
ve öğrenciler Kırcaali ve Razgrat öğretmen okullarına dağıtıldı.
6. 1958-1959 ders yılında Türk liseleri Bulgar liseleriyle
birleştirildi.
7. Bundan bir yıl sonra, yetkili devlet makamlarının herhangi bir
resmî kararı henüz yokken, okulların açılması yaklaştığı günlerde 1959-
1960’ta Türk anaokulları, ilk ve ortaokulları da Bulgar okullarıyla
birleştirildi. Bulgarlarca “Türk Çingenesi” denilen, Türkçe konuşan
Müslüman Romanların da Türkçe eğitim yapan ilkokulları kapatıldı.
8. Yukarıda adları sıralanan öğretmen okul ve enstitüleri, Sofya
Yüksek Tiyatro Sanatı Enstitüsünde yeni açılmış iki yıllık Türkçe sınıflar
kapatıldı.
9. Varna Öğretmen Uzmanlaşma Enstitüsünde Türkçe Bölüm
kapatıldı, Eski Zağra Öğretmen Uzmanlaşma Enstitüsündeki “Türk
Okulları” Bölümü bir süre daha çalışmalarını sürdürdü ve sonra Bulgar Dili
Bölümüyle birleştirildi.
10. 1959’da Türk okuma evleri (kıraathaneleri) kütüphaneleriyle
birlikte Bulgar okuma evleri ve kütüphaneleriyle birleştirildi. Çok
geçmeden Türklerin öteki kültür ocakları da söndürüldü.
11. İl merkezlerinde Türkçe müfettişlerinin çalışmalarına son
verildi, bundan birkaç yıl sonra da Millî Eğitim Bakanlığındaki Türkçe
müfettişi Bakanlığa bağlı Eğitim Araştırmaları Enstitüsüne atandı.
12. Türkçe ders kitapları ve sanat eserlerinin yayımlanmasına son
verildi. Önceleri yayımlanmış veya başka ülkelerden getirilmiş Türkçe
kitaplar kütüphanelerden, kitapçı mağazalarından ve bazı aydınların
evlerinden toplandı ve bunların birçoğu yakıldı.
Okulların birleştirilmesi, beraberinde ciddi problemler de getirdi.
Bulgar anne ve babalar, çocuklarının Türk çocuklarıyla bir sırada, bir
sınıfta, bir okulda okumalarını sert bir tepkiyle karşıladılar. “Türk

26
öğretmenler çocuklarımıza ders okutmamalı”, dediler ve buna izin
verilmemesini istediler.
Birleştirilmiş okullarda her ders Bulgarca okutuluyordu ve Türklerin
büyük çoğunluğu oluşturdukları bölgelerde Türk öğrenciler Bulgarcayı,
türlü derslerle ilgili Bulgarca terminolojiyi iyi bilmediğinden ilk yıllarda
başarı gösteremediler. Sadece Bulgarcayı iyi bilmediklerinden değil, yeni
ortam, yeni eğitim koşulları Türk çocuklarında ciddi psikolojik rahatsızlığa
sebep oldu, birçokları bir üst sınıfa geçemedi. İlköğretim mezunlarının
sayısı azalınca liselerde de Türk öğrencilerin sayısı azaldı. Bulgar öğrenci
bulunmayan, sadece Türk çocuklarının okuduğu okullarda da bir hayli
zorluklar yaşandı. Bazı okullara Türk öğretmenlerin yerine Bulgar
öğretmenler getirildi. Yeni atanmış Bulgar öğretmenler, yabancı dil (veya
ikinci bir dil) öğretimi yöntemlerini uygulamıyorlardı, Türk okullarında uzun
yıllar ders okutmuş deneyimli Bulgar meslektaşlarının tavsiyelerini de
dikkate almıyorlardı. Türk öğretmenler ve özellikle Türkçe öğretmenleri
her vesileyle küçümseniyor, horlanıyor, işsiz bırakılıyordu. Resmî
kaynaklara göre, Türk okullarında gerçekleştirilen reformlar sebebiyle kısa
zamanda 1300 Türk öğretmen okul dışında bırakılmış, 2755 din görevlisi
de işinden alınmıştır23.
Türk ilköğretim okulları Bulgar okullarıyla birleştirildikten sonra
haftada 4 saat Türkçe okutulan derslere karma ailelerin (anne-babalardan
birisi Türk birisi Müslüman/Pomak/) çocukları okul müdürlerince öteki
öğrencilerin gözleri önünde sınıftan (dersten) çıkarılıyor ve bunların Türkçe
ders görmeleri yasaklanıyordu. Anne-babalar da çocukları da bu acı
gerçeği çok ağır yaşıyorlardı. Çok geçmedi Türk çocuklarına da Türkçe
dersler okul haftalık programından çıkarıldı24. Sadece Kırcaali bölgesinde
göstermelik için birkaç okulda program dışı haftada dört saat

23
Доклад за работата сред турското население, внесен в Политбюро на ЦК на БКП от
В. Иванов на 25.X.1963 г.-ЦДА. Т. 1 оп. 6, а. Е. 5371, л 166.
24
Türkçe derslerinin program dışı bırakılması nasıl gerçekleştirildiğine dair ayrıntılı bilgi
için bk.: Yenisoy, H. Süleymanoğlu, Başlangıcından Bu Yana Bulgaristan’da Türkçe
Eğitim. Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitim ve Yayın Hayatı Bilgi Şöleni. Bildiriler. Türk Dil
Kurumu Yayını, Ankara, 1999, 148-149.

27
okutuluyordu, bundan da vazgeçildi. Böylece Türk çocukları, ana dilinden
cahil, Türk kültür geleneklerinden de yoksun bırakıldı.
Türk okullarının kapatılması, Türkçe derslere son verilmesiyle Türkçe
öğretmenlerine de ihtiyaç kalmadı. Sofya Üniversitesi ve Bakü
Üniversiteleri mezunlarından da büyük bir çoğunluğu branşlarında ve
mesleklerinde çalışma mutluluğuna kavuşamadı. Öğretmenlik yapmak için
eğitim görmüş Türk aydınlarının tarımda, inşaat işlerinde, yol ve baraj
yapımında, fabrikada, maden ocaklarında birer işçi olarak çalıştırılması
Bulgar totaliter rejim yöneticilerine zevk veriyordu.
13. 1958’de Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesinde özel bir Dil
Komisyonu kurulmuştu. Bu Komisyonun görevi Türk yazı dilinin söz
varlığına Bulgarca kelimeler kazandırılarak Türkçeyi “zenginleştirmek”,
hatta Türkçenin gramer yapısını, cümle kuruluşu kurallarını da
değiştirmekti. Komisyonun önerisi üzere bir liste hazırlanır ve Türk yazı
dilinin söz varlığına birçok Bulgarca kelimenin “kazandırılması” zorunlu hâl
alır. Türkçe çıkan basında söz konusu listedeki kelime ve ifadelerin
kullanımına geçilir25.
Bulgaristan’da olup bitenlerden dünya habersizdi veya olup bitenlere
göz yumuluyordu. Türklerin tepkisi gecikmedi. Yeniden bir göç söylentisi
yayıldı. 1964 yılında 380 bin Türk Türkiye’ye göç etmek için başvuruda
bulundu. Bulgaristan’da gelişen olaylar yabancı basında yankı bulmaya
başladı. Bulgar makamları bundan rahatsız oldu ve 1964-1968 döneminde
geçici olarak geri adım attılar. 28 Ocak 1964’te Bulgaristan Komünist
Partisi Siyasî Bürosu 22 No’lu bir Karar alır. Bu Karar doğrultusunda
Türklerin eğitim ve kültürü konularında bir yumuşama politikası izlenmeye
başladı ve:
1. Bulgaristan Millî Eğitim Bakanlığında Türkçe dersleri için yeni
bir müfredat programı hazırlandı ve ilköğretim sınıflarında haftada 4 saat
zorunlu olarak Türkçe okutulması, liselerde ise serbest seçmeli olarak 2
saat Türk dili ve edebiyatı dersleri okutulması öngörülüyordu. Bu progam

25
Ялъмов, И., История на турската общност в България, София, 2002, 336-337, 345.

28
henüz uygulamaya geçirilmemişken, başka bir program hazırlandı. Böylece
zaman geçiyor, uygulamada bir türlü değişiklik olmuyordu.
2. Sofya Üniversitesinin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde
uzaktan öğretim (gıyabî) sınıfları açıldı. Bu sınıflarda Türk öğrenciler için
öngörülen Türkçe dersleri okutacak öğretmen hazırlanacaktı. Öğretmen
okul ve enstitülerinden mezunlar ve öğretmenlik yapmakta olan, ancak
pedagojik formasyonu olmayan öğretmenler bu sınıflarda okuyacaktı.
Uygulamada durum değişti ve sınıflar başka devlet kurum ve
kuruluşlarında çalışan Bulgarlarla doldu.
3. O dönemde Sofya Üniversitesine bağlı Şumnu Pedagoji
Enstitüsünde Türk Dili ve Edebiyatı ve Coğrafya sınıfları açıldı. İsteyenler,
buradan mezun olunca, Sofya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
uzaktan öğretim (gıyabî) sınıflarında veya Coğrafya Fakültesi uzaktan
öğretim sınıflarında öğrenimlerini sürdürebilirlerdi. Fakat bu sınıflarda da
Bulgarların sayısı giderek çoğaldı.
4. 1958’de Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesinde
kurulan Dil Komisyonunun hazırlamış olduğu Türkçeye girmesi gereken
Bulgarca kelime ve ifadeler listesinden vazgeçilir ve Türkçe basının dili
normal durumuna dönmeye başlar26.
5. Türkçe öğretimine gereken önemin verildiği imajını yaratmak
için totaliter rejim yöneticileri Haziran 1967 yılında Silistre’de I. Millî Türk
Dili Müşaveresi düzenledilerι.
6. Bulgaristan yüksek öğretim kurumlarında Türk gençlerine
kontenjan ayrılırκ.

26
Yenisoy, H. Süleymanoğlu, Edebiyatımızda Balkan Türklerinin Göç Kaderi, Toplumsal
Gelişim Derneği, Ankara, 2005, 82-83.
ι
Fakat ilk ve son olan bu toplantıya Bulgaristan’ın her bir yanından gelen Türkçe
öğretmenlerinin Türkçe ile ilişkin çalışmalarına yön verilirken ağırlık ideolojiye kaydırılır ve
Türkiye’de bir sosyalist ihtilâli konusu yeniden gündeme getirilir (Yenisoy, H.
Süleymanoğlu, a. g. e., 341).
κ
Ancak uygulamaya başlarken bu kontenjanın Türklere değil de ülkenin sosyal, eğitim ve
kültür alanında geri kalmış illerine yönlendirilmesi uygun görülür. Bu imkânlardan başka
illerden Bulgarlar çok yararlandı. Birçok ilden Bulgar gençleri böyle illerin nüfus kayıt
defterlerine geçirildiler ve (yabancı dilde eğitim yapan liseler de dahil) üniversiteye giriş
sınavlarında ulusal çapta değil de, il çapında yarışarak düşük puanla üniversitelere
girdiler. Mezun olunca ise söz konusu illerde çalışmaya gitmediler.

29
7. Yerli Türk sanatçılarının eserleri kitaplaştırıldı. Fakat bu
kitapların çoğu depolarda tutuldu, satışa çıkarılmadı.
8. Türkçe basında bir gelişme oldu.
1970’lerde durum giderek kötüleşti. Bazı Müslüman öğrencilerin
Bulgar adı almak istemedikleri, Türk öğrencilerin de Türkiye’ye göç etme
(1968-1978 göçü) düşüncesinde oldukları bahanesiyle Üniversite ile
ilişkileri kesildi, çalışmakta olan öğretmenler de işten çıkarıldı. Bulgar adı
alan Müslüman gençler de vardı ve istedikleri fakültelere bu gibilerin
kayıtları yapıldı.
1980’lerde Türk kimliğinin tamamen ortadan kaldırılması için
Türklerin adları da Bulgar adlarıyla değiştirilerek Bulgaristan’da Türk
olmadığı resmen ilân edildi. Okulda, orduda, sokakta, iş yerinde, evde bile
Türklerin birbiri aralarında Türkçe konuşması, Türk adlarıyla birbirlerine
hitap etmesi yasaklandı. Bulgarca bilmeyen yaşlılar hastanelere alınmadı,
bu gibilerine bakkal ve marketten ekmek vb. temel besin mallarının
satılması da yasaklandı…
Bulgar eğitimciler en kötü bir yöntem de uyguladılar: Bulgar
öğretmenler, en küçük yaşta Türk öğrencileri dahi zorlayıp, bunların
ailelerinde Türkçe konuşulduğuna dair bilgi topladılar. Türkçe konuşan aile
bireylerinin cezalandırılmasında gereken devlet makamlarıyla işbirliğine
gittiler. Pedagoji normlarıyla bağdaşmayan bu durum beş yıl (1984/5-
1989) sürdü.
İnsanlık dışı daha birçok hareketlerde bulunuldu. Totaliter rejim
idarecileri, etkisi uzun sürecek daha bir harekette bulundular: Türklerle
Bulgarların iç içe yaşadıkları bölgelerde Bulgarları görevlendirerek Türk
komşularını takip ettirdiler, devriye gezdirdiler ve ailelerinde Türkçe
konuşan, evde geleneksel kıyafetlerini giyenlere ceza kestirdiler. On
yıllardan beri süregelen iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerini böylelikle
koparmış oldular27.

27
Желязкова, А., Между адаптацията и носталгията. Българските турци в Турция –
IMIR – Международен център по проблемите на малцинствата и културните
взаимодействия, София, 1998, 19-20.

30
İdarî yöntemlerle yürütülen ad değiştirme kampanyasına “soya
dönüş”, “uyanış süreci” dendi. Okullarda büyük bir facia yaşandı. Bulgar
öğretmenler seferber edilerek geceli gündüzlü çalıştılar ve kısa zamanda
okullarda her türlü belge yenilendi, Türk öğretmen ve öğrencilerin Türk
adlarının yerine Bulgar adları yazıldı. Bu acı gerçeği birçok Bulgar
öğretmen de ağır yaşadı. Bir Bulgar bayan öğretmenin anlattıklarından
şunları aktaralım: “Okulda Türk öğretmenlerin hepsi görevden alınmışlardı.
Bir tanesi bırakılmıştı, mükemmel Bulgarca konuşuyordu. Onu da
bırakmamalıydılar. Çok acı verici bir olaydı bu, sınıfta kendi oğluna bile
Mehmet diyeceğine Martin, diye sesleniyordu. İlk günlerde öğretmenler
odasına her girdiğinde bu arkadaşımız ağlıyordu28.
Türk öğretmenler (ve öteki bazı aydınlar) 1985’in Ocak ayında
görevlerinden alınarak cezaevlerine, Bulgarların yoğun yaşadığı bölgelere,
Belene Ölüm Adasına ve başka kamplara gönderildiler, yerlerine büyük
şehirlerden Bulgar öğretmenler atanarak bunlara iki üç kat daha yüksek
maaş bağlandı. Hepsine lojman sağlandı. O dönemde Bulgaristan Millî
Eğitim Bakanı görevinde bulunan “soya dönüş” sürecinin uygulanmasında
aktif rol oynayan ve Sofya Üniversitesinin eski rektörü tarihçi İlço
Dimitrov, yeni atanan öğretmenleri Türk bölgelerine gönderirken bunlara
büyük patriotlar (vatanseverler) dedi. Ancak maaşlardaki haksızlık, Türk
öğrencilerin okuduğu okullarda uzun yıllardan beri öğretmenlik yapmakta
olan Bulgar öğretmenlerin sert tepkisine yol açtı ve bu Bulgar öğretmenler
yeni atanmış olanlara: patriot değil, pariot (vatansever değil,
paraseverler) adını verdiler.
Bulgaristan Türklerinin tarihinde emsali görülmemiş olaylar yaşandı.
Eğitim ve kültürel alanda kalkınma yoluyla Türk toplumunun Bulgar
halkıyla bütünleşmesi çok zaman alacağını, Türkiye’ye de göç ettirmek
kolay olmayacağını anlayınca totaliter rejim yetkilileri “soya dönüş
süreci”ni başlatarak bir iki ay içerisinde idarî yöntemlerle, ordunun da

28
Şerefli, A. Okulumuza Atom Bombası Atsınlar-Bk.: H. Süleymanoğlu Yenisoy,
Edebiyatımızda Balkan Türklerinin Göç Kaderi, Toplumsal Gelişim Derneği, Ankara, 2005,
224-225.

31
katılımıyla Türkleri “Bulgar” yapmaya çalıştılar, dil, din, ad, gelenek denen
her unsuru yasakladılar. Sonra da yüz binlerce Türkü sınır dışı ettiler.
Büyük tarihî emelleri gerçekleştirebilmek için Bulgaristan Türklerine
birtakım haklar verilmiş, bazı fedakârlıklar yapılmıştır. Emeller suya
düşünce de Bulgaristan Türklerine soykırım uygulanmasına kalkışılmıştır.
Türklere yapılan bu insanlık dışı işkenceler ve 1989 yılının yaz
aylarında sınır dışı edilmeleri, Bulgaristan’da politik olayların gelişmesini
hızlandırdı. Böylece 10 Kasım 1989 tarihinde bir “saray devrimiyle”
Bulgaristan Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Devlet Konseyi Başkanı
Todor Jivkov, iktidardan indi ve ülkede demokratikleşme yolunda ilk
adımlar atılmaya başladı.

II. Demokrasiye Geçiş Sürecinde Türkçe Eğitimi


Totaliter rejim yöneticilerinin 1989’da gerçekleştirdikleri “Büyük
Göç”, ülkedeki yaşam temposunu alt üst etti. Yüzbinlerce Türk Türkiye’ye
göç edince birçok alanda işçiye ihtiyaç duyuldu, bazı bölgelerde sağlık
memuru, ebe, hemşire, şoför gibi görevlerde çalışanların sayısı minimuma
düştü ve sıkıntılar yaşanmaya başladı. Bulgar öğretmenler arasında ise
büyük bir işsizlik başladı29. Çünkü Büyük Göç’te Türk öğrenciler göç etmiş,
birçok bölgede okullar öğrencisiz kalmıştı.
10 Kasım 1989’da Bulgaristan Komünist Partisi Genel Sekreteri ve
Devlet Başkanı Todor Jivkov iktidardan indi ve ülkede demokrasiye bir
geçiş süreci başladı. 29 Aralık 1989 tarihinde Bulgaristan Devlet Konseyi
ve Bakanlar Kurulu, “soya dönüş süreci” döneminde yapılmış
yolsuzlukların ortadan kaldırılması kararını aldı. Alınan kararlarla Türklere
azınlık hakları verileceği veya en azından bazı imtiyazlar sağlanacağı
demek değil, sadece Anayasanın garantilediği kişi hakları
öngörülmektedir30. 1984-1985 yıllarında zorla değiştirilen Türk adlarının

29
Етническият конфликт в България 1989 I. Социологически архив, Институт по
социология при БАН, под общата редакция на проф. д-р Кр. Петков, Профиздат,
София, 1990, 38-39.
30
Бюксеншютц, Улрих, Малцинствената политика в България…, София, 2000, 156.

32
iade edileceği, Türk çocukların okullarda ana dilinde de dersleri olacağı
söylentileri yayılmaya başladı. Daha o günlerde Türkçenin haftada kaç saat
okutulması sorunu ortaya çıktı. Haftada en az dört saat okutulması önerildi
ve daha sonraları Cumhurbaşkanlığı ve Eğitim Bakanlığında yapılan
görüşmelerde bu öneri ağırlık kazanmaya başladı. Görüşmelerde bu
satırların yazarının başkanlında Türk azınlığın temsilcileri, Türkçe eğitime
anaokulunun en büyük yaş grubundan başlanmasını, yani okul öncesi
yaşta çocukların ana dilini öğrenmeye başlamalarını istiyorlardı. Resmî
Bulgar temsilcileri ise Türk çocuklarının Bulgarcayı örenmelerine Türkçenin
bir engel yaratacağını, bu yüzden de ikinci, hatta üçüncü sınıfta haftada iki
veya üç saat Türkçe okutulmasında ısrarlıydılar. Tartışmalar çok sürdü ve
1990-1991 ders yılı Türkçe ders okutulmadan sona erdi.
Temmuz 1991 yılında Bulgaristan’ın yeni Anayasasının 36.
maddesinde: “Ana dilleri Bularca olmayan vatandaşların, Bulgarcayı
zorunlu olarak öğrenmelerinin yanı sıra, kendi ana dilini de öğrenme ve
kullanma hakları vardır” denilmekteydi31. Evet, 1971 Anayasasında da
azınlıkların ana dilini öğrenme ve kullanma hakları garantiye alınmaktaydı.
Ancak gerçekler başkaydı… Türk aydınları yeni Anayasanın 36. maddesine
dayanarak ana dilinde eğitim konusunu bir numaralı sorun olarak yeniden
ortaya koydular.
Okullarda Türk çocuklarının Türkçeden de ders yapmaları Eğitim
Bakanlığınca devamlı erteleniyordu. Buna bir tepki olarak Türkler faaliyete
geçti ve Türk öğrenciler dersleri boykot ederek haftalarca okula gitmediler.
Bazı anne-babalar tarafından açlık grevi başlatıldı. Eğitim Bakanlığı,
Türkçenin okutulması kararını almak mecburiyetinde kaldı. Bu karara karşı
çıkan Bulgar öğrencilerin anne ve babaları, bazı öğretmenler ve aşırı şoven
gruplar okul kapılarına yığılarak Türk öğrencilerin okula girmelerini
engellediler, trenleri durdurdular, ana yolları kestiler.

31
Конституция на Република България (Bulgaristan Cumhuriyeti Anayasası), София,
1991, 18.

33
Bu arada Parlamento seçimleri yapılmış, yeni hükümet kurulmuştu.
Türkçenin okutulması karara bağlandı, ancak öteki dersler gibi zorunlu
değil de, çocukların isteğine bırakılıyordu.
Bulgaristan eğitim tarihinde ilk olarak Bulgar okulları üç kategoriye
ayrılıyordu:
1. Belediye okulları: I-VIII. Sınıfa kadar (ilk ve ortaokullar),
2. Devlet okulları: Lise, lise düzeyli tüm okullar ve yüksek
öğretim kurumları,
3. Özel okullar.
Sadece belediye okullarında Türkçeden de ders okutulmasına izin
verilmekteydi.
1993’te Bilim ve Eğitim Bakanlığında hazırlanmış ders programında
şöyle yazıyor: “Türk dilinin okutulmaya başlanması şu anda bir geçiş
aşamasında bulunmaktadır. Bu geçiş aşaması, Türk dilinin on yıllar
süresince okullarda okutulmamasından kaynaklanmaktadır. Bu dil,
totaliter rejim tarafından yasaklanmıştı. Türk dili öğretimine geçen ders
yılının ikinci yılında (Şubat 1992) başlandı. Bu öğretimin amacı,
Bulgaristan Cumhuriyeti’ndeki Türk azınlığın çocuklarında III-VIII.
sınıflarda ana dilinde okuma yazma beceri ve alışkanlıkları oluşturmaktır.
Bu ders yılından (1993/94) itibaren ise Türk dili öğretimi ikinci bir
aşamaya geçmiştir. Öğretim I-VIII. sınıflarda gerçekleştirilecektir32.
1994/95 ders yılında Türk dili öğretimine ilişkin bir kararname
çıkarıldı ve Resmî Gazetede yayınlandı. Bakanlar Kurulunun bu
kararnamesi şöyledir:

32
Учебни програми по турски език (Türkçe Ders Programları), София, 1993, 20.

34
DEVLET GAZETESİ (Resmî Gazete),
Sayı 73, Tarih 09.09.1994 – Sayfa 3

KARARNAME No: 183

TARİH 05.09.1994

Bulgaristan Cumhuriyeti Okullarında Ana Dili Eğitimine Dair

BAKANLAR KURULU KARARI:

Madde 1. (1) Ana dili Bulgarca olmayan öğrenciler kendi ana dilini I.
sınıftan VIII. sınıfa kadar öğretim plânı kapsamında Belediye okullarında
serbest seçmeli ders olarak öğrenebilirler.
(2) Ana dili eğitimi haftada 4 saat olmak üzere program (yükü)
kapsamında yapılır.
Madde 2. (1) Öğrenci, ana dilini okuyacağına dair istek beyanatında
bulunur, kendi imzası veya yaşı küçük olduğundan, velisi tarafından
imzalanmış dilekçeyle bildirir.
Madde 3. Bulgarcayı iyi bilmeyen çocuklar için, okula başlamazdan
bir yıl önce, okul müdürü belediye yöneticileriyle ortak karara vararak
çocuklara Bulgarcayı öğretmek için hazırlık sınıfı oluşturulabilir.
Madde 4. Ana dili eğitimi için gereken kitaplar, öğrenciler tarafından
ödenmez. Gereken malî işler, öteki genel eğitim derslerine ait kitapların
sağlanması yolu ve koşullarınca yapılır.
Madde 5. Ana dili eğitimine ait gerekli masraf, belediye bütçesinden
karşılanır.
……………………………………………………………………………………………………………….
Başbakan: Lüben BEROV

35
Kararname doğrultusunda Eğitim ve Bilim Bakanlığının çıkarmış
olduğu yönergede de şu ayrıntılar vardır:
“1. I-VIII. sınıf öğrencilerinden ana dili Bulgarca olmayanlar orta
genel öğretim okulları eğitim plânı kapsamında belediye okullarında
seçmeli bir ders olarak kendi ana dillerini okuyabilirler.
2. Ana dili eğitiminin gerçekleşmesi sürecinde göz önünde
bulundurulması gereken hususlar:
2.1. Okulun sahip olduğu araç gereç, malzeme ve kadro durumu,
2.2. Eğitim, devlet taleplerine göre yapılmalı,
2.3. Ana dili öğretimi Eğitim ve Bilim Bakanlığınca onaylanmış evrak
doğrultusunda yapılmalı,
2.4. Öğrencilerin ana dilini okumaya hevesi göz önünde
bulundurulmalı,
3. Ana dili eğitimi, sınıflarda haftada 4 saat olarak saptanmıştır,
4. Her öğrenci, ana dilini okumaya başlarken istek beyanatı
sunar. Ders yılı başında, 19.09 - 22.09 tarihleri arasında, her öğrenci okul
müdürüne velisi tarafından imzalanmış bir dilekçe sunar,
Başka okula geçiş yaparken öğrenci, ana dili eğitimi için yeniden
başvuruda bulunur,
5. Paragraf 4’te belirtildiği gibi, velisi tarafından imzalanmış
dilekçeyi okul müdürüne sunarak öğrenci, ana dili eğitiminden vazgeçme
hakkına sahiptir,
……………………………………………………………………………………………………………….

9. …………………………… (Türkçeden) Başarısı zayıf (2) olan öğrenci,


sınıfını geçer, bütünleme sınavına da girmesi zorunlu değildir……………………”
Belediye okullarında Türkçenin okutulmasına dair çıkarılmış yönerge
ve emirnamelerde daha şunlar vardır:
- En az 14 öğrenci ana dilini okuma isteğinde bulunduğu
takdirde Türkçe gruplar oluşturulur,
- Okulda Türkçeden ders verecek öğretmen bulunduğu takdirde
Türkçe ders okutabilir,

36
- Öğrenci, serbest seçmeli olarak ana dilini okumayı tercih
ederse, yabancı dil derslerine girmeye hakkı yoktur,
- Bulgarcayı iyi bilmeyen öğrenci, Bulgarcayı daha iyi
öğrenebilmesi için Bulgarca ek dersleri seçmeli olarak tercih ederse,
Türkçe öğretiminden mahrum edilmektedir,
- Öğrencinin diplomasına ana dili dersi ve gösterdiği başarı
yazılmamaktadır.

Türk öğrenciler, Türkçe derslere devam etmemeleri için daha bir sıra
zorluklar karşısında bırakılmaktadır.
1990 yılından sonra belediye okullarında I-VIII. sınıflarda 97 000’in
üzerinde bulunan Türk öğrencilere (ki bunlardan sadece 35-40 000 kadarı
Türkçe ders görebiliyorlardı). Türkçe dersleri okutacak öğretmen bulmak
da bir problem oldu. Çünkü 1989 Büyük Göç’ü zorunlu olarak öğretmenleri
Türkiye’ye alıp önceki büyük göçlerde de olduğu gibi götürmüş, okullar
yine öğretmensiz kalmıştı. Yaklaşık 100 000 öğrenciye 960 öğretmen
bulunabildi, bunların çoğunun pedagojik formasyonu yoktu.
1991’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
bünyesinde Bulgar Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldı. 1992’de Şumnu Yüksek
Pedagoji Enstitüsünde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldı. 1993’te hâlen
Filibe Üniversitesine bağlı Kırcaali Öğretmen Enstitüsünde Türkçeden
eleman yetiştirme sınıfları açıldı.
Türk Müslüman gençlere dinî hazırlık verecek okulların açılmasında
zorluk çekilmedi, mücadele edilmedi. Bulgar makamları 1990 yılında Yarı
Yüksek (Önlisans) İslâm Enstitüsü ve Şumnu’da İmam Hatip Lisesi
(Nüvvab) açtı. Ertesi ders yılında Rusçuk ve Mestanlı’da (Momçilgrat’ta)
birer İmam Hatip Lisesi açıldı.
Yarı Yüksek (Önlisans) İslâm Enstitüsü Mart 1998 yılı ilkbaharında
üniversite düzeyinde Yüksek İslâm Enstitüsü durumuna getirildi, öğretim
süresi de 5 yıla çıkarıldı. İmam Hatip Okulları T. C. Diyanet İşleri
Başkanlığının maddî desteği sayesinde varlığını sürdürmektedir. Öğretmen
ihtiyacının giderilebilmesinde de yardımcı olunmaktadır. Yüksek İslâm

37
Enstitüsü de Diyanet İşleri Başkanlığınca desteklenmektedir. Öğretimde de
Türkiyeli uzmanlar yardımcı olmaktadır.
Totaliter rejime son verilir verilmez, 20-25 yıl bir aradan sonra
Türkçe ders kitapları hazırlanmasına başlandı.
4.01.1990 tarihinde kurulan Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)
Türkçe ders kitapları hazırlanması için büyük çaba harcıyordu. O coşkulu
aylarda geceli gündüzlü çalışmalar yapılarak her sınıfa birer Türkçe ders
kitabı hazırlandı33. HÖH Başkanı Ahmet Doğan’ın imzasını taşıyan üst
yazılarla kitaplar Bulgaristan Millî Eğitim Bakanlığına gönderildi ve bunların
değerlendirilip onaylanması isteğinde bulunuldu. Üst yazıların birinden
şunları aktaralım:

Sayın Bakan,

………HÖH Merkez Yönetim Konseyi, yazarlar ekipleri görevlendirerek


I. – XI. sınıflarda Türkçe öğretimi için ders kitapları hazırlatmıştır. Millî
Eğitim Bakanlığına yardımcı olmak amacıyla bu kitaplar hazırlanmıştır.
Aynıları HÖH’te uzmanlarca da incelenmiştir.

Ekte sunulan I-VIII. sınıf Türkçe ders kitaplarının Bakanlığınızca


değerlendirilip onaylanmasını arz eder, saygılar sunarım.

Sofya, 30.10.1990 İmza ve Mühür

Kitaplar incelendi, I. sınıf alfabe kitabına verilen “Özlenen Alfabe” adı


inceleyenlerden biri tarafından uygun bulunmadı. Daha birkaç ufak-tefek
düzeltmelerin yapılması önerilerek olumlu değer verildi. Ancak malî

33
Memoğlu-Süleymanoğlu, Hayriye, Yaşam Sancıları İçinde Adımız, Dilimiz, Kültürümüz,
Hak ve Özgürlük gazetesi, Sayı-2, 1991.

38
sıkıntılar sebep gösterilerek bunların basılması devamlı ertelendi. Bu arada
kitaplar fotokopide çoğaltılmaya çalışıldı.
Bundan başka, T. C. Millî Eğitim Bakanlığının Türkiye’deki okullara
ders kitabı olarak kabul etmiş olduğu Türkçe kitapların içeriğinde %20
oranında değişiklik yapılarak, bunlar Bulgaristan koşullarına uygun bir
duruma getirilmiştir: Bulgaristan Türk sanatçılarına, Bulgar klasiklerine yer
verilmiştir. Değişiklikler Bulgaristan’daki Türk aydınlarından oluşan bir ekip
tarafından yapılıp yeni bir içerik kazanmış olan bu kitaplar uluslar arası
örgütlerin maddî desteğiyle Sofya’da 1992’de basılmıştır.

Türkçe eğitiminin bugünkü durumu. Bulgaristan Türk


çocuklarının ana dilinde de öğretim görmesi konusunda herhangi bir
olumlu gelişme kaydedilmiş değildir, denebilir. Bulgaristan’daki Türk
aydınları durumun son derece vahim olduğunu yazıyorlar34.
Yukarıda da belirtildiği gibi, 1990 yılından bu yana çıkarılan
kararname ve yönergelerde, 1998’de kabul edilen yeni Eğitim Yasasında
da temel eğitim devlet okullarında ana dili derslerine serbest seçmeli
dersler listesinde ve haftalık ders programı dışında yer verilmektedir. Türk
dili, yabancı diller listesine alınarak Türk öğrencilerin Türkçeden ders
görmeleri imkânsız bir hâl almaktadır.
Bulgaristan makamları “gerekli talep yok, yeterli sayıda Türkçe
öğretmeni yok” diyorlar. Öte yandan ise Kırcaali Enstitüsü ve Şumnu
Pedagoji Üniversitesindeki Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinin kapatılması
konusu gündeme getiriliyor. Bu bölümlerde fazlasıyla öğretmen
yetiştirildiği ve bu mezunların iş bulamadıkları esas sebep olarak
vurgulanıyor. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinin kapatılmasına gidilirse,
Bulgaristan Türklerinin eğitim ve kültürüne yeni bir darbe indirilmiş
olacaktır. Biliyoruz ki eğitim, kültürün temelini oluşturur, kültürel
gelişmenin temeli, eğitimdir. Demokrasi yolunu seçmiş Bulgaristan,
azınlıklara uygulamakta olduğu politikada bir hayli mesafe aldı, birçok

34
Tümenoğlu, R., Avrupa Sürecinde Bulgaristan Türkleri, Balkanlar’da Türk Kültürü, Sayı:
58, 2006, 2006, 10-11.

39
alanda olumlu gelişmeler kaydetti. Türkçe eğitimi konusunda da gereken
tedbirler alınarak Türk öğrenciler ana dili derslerinden yoksun
bırakılmayabilir. Türkçe derslerinin zorunlu ders kapsamına alınmasıyla bu
alanda da yaşanmakta olan sorunlar çözüme kavuşabilir35.
Türkçe ders kitapları basılması da ciddî bir sorundur. 1990 yılından
bu yana Millî Eğitim ve Bilim Bakanlığı bu konuda görevine düşeni
yapabilirdi. Türkçe öğretmenleri belki de haklı olarak: “Türk dili öğretimi
için Eğitim ve Bilim Bakanlığının malî imkânları yok da Bulgarcadan alfabe
kitabını dört varyantta bastırmak için parayı nereden buluyor?” Diye
soruyor ve dert yanıyorlar36.
Türkçenin okutulmakta olduğu bazı ilköğretim okullarında Bulgar
öğrencilerden de Türkçe derslerine devam edenler vardır. Bir komşu
ülkenin dilini öğrenmek güzel bir şeydir. Türk öğrenciler de hem ana dili,
hem de komşu Türkiye’de resmî bir dil olduğu için Türkçeden okur yazar
olmaları normal kabul edilmelidir.
Bulgaristan bundan böyle bir Avrupa Birliği üyesi olarak şüphesiz
azınlıkların ana dilinde eğitim görmesi konusunda da gereğini yapacaktır.
Günümüzde Türkçe derslerinin en azından zorunlu ders kapsamına
alınmasıyla her Türk çocuğunun Türkçe derslerine devam etmesi
sağlanmış olacak ve böylelikle ana dilinden de okur yazar olabileceklerdir.

Bulgaristan Türklerinin Türkçe Eğitimine Türkiye’nin Katkısı


Ders Kitapları. Yukarıda söz konusu olan ders kitapları, yazarları
Hayriye Süleymanoğlu ve Mehmet Süleymanoğlu tarafından biraz
genişletilerek bunların basılması için T. C. Millî Eğitim Bakanlığına
başvuruda bulunulmuştur. Bakanlık, Bulgaristan Eğitim ve Bilim
Bakanlığıyla yazışmalarda bulunup, kitaplar Sofya’da değerlendirilmiştir.

35
Alev, M., Bulgaristan Türklerinin Ana Dili Sorunu, Kaynak, Sayı: 26, 2005, 2-3; Zaman
Zaman Aklımıza Gelen Ana Dilimiz, Kaynak, Sayı: 28, 2005, 23-24.
36
Mehmedali, Sabri Mahmut, Ana Dilimiz, Balkanlar’da Türk Kültürü, Sayı: 47,
30.10.2003.

40
“Ben Seninle Varım” adlı bir şiir dışında, kalan her yazının uygun
görüldüğü Ankara’ya bildirildikten sonra bunların basılmasına geçilmiştir.
I.-VIII. sınıf ders kitapları 1997-2000 yılları arası dönemde (her
sınıfa 10’ar bin, toplam 80 bin adet) basılarak Bulgaristan’a gönderilmiştir.
Her kitabın iç kapağında şunlar yazılı: “Kitap hazırlanırken Bulgaristan
genel eğitim okullarında uygulanmakta olan eğitim yöntemlerine
uyulmuştur.” Önsöz’de de şu açıklama var: “İlkokul ve ortaokul Türkçe
ders kitapları yazarları tarafından karşılık beklenmeden hazırlanmıştır. T.
C. Millî Eğitim Bakanlığınca da bu ikinci baskıları yapılarak Bulgaristan
Eğitim ve Bilim Bakanlığına bağışlanmıştır.” Kitapların arka kapağında da:
“Parayla satılmaz” yazısı vardır.
Türkiye Cumhuriyetinin yardımı sadece yukarıda sözü geçen Türkçe
ders kitaplarını yayımlamakla kalmamıştır.1992 ve 1993 yıllarında Türk Dil
Kurumundan, T. C. Kültür Bakanlığından bir hayli kitap bağış olarak
Bulgaristan’a gönderilmiştir. Haziran 1998 tarihinde de T. C. Kültür
Bakanlığı, T. C. Dışişleri Bakanlığı kanalıyla “Türkiye Dışındaki Türk
Edebiyatları Antolojisi serisinden 8. Cildi oluşturan “Bulgaristan Türk
Edebiyatı”ndan 500 adet göndermiştir.
T. C. Eğitim Bakanlığının Bulgaristan’a gönderdiği kitap sayısı da
şöyledir:

Gönderilen Yer Gönderilen Tarih Kitap Çeşidi Adedi


Sofya İslâm Enstitüsü 25.12.1991 Kültür ve Ders Kitabı 3419
ve Şumnu İmam Hatip
Lisesi
Bulgaristan İmam 11.12.1992 Ders Kitabı 1924
Hatip Liselerine
Şumnu, Rusçuk ve 13.01.1993 Ders Kitabı 1446
Mestanlı İmam Hatip
Liselerine
Burgaz Özgür 10.01.1994 Kültür Kitabı 65
Üniversitesi
Varna Türk Kültür 25.12.1995 Kültür Kitabı 28
Deneği
Sofya Üniversitesi 30.01.1995 Kültür Kitabı 22

41
Sofya Üniversitesi 11.09.1995 Kültür Kitabı 700
Sofya Üniversitesi 02.10.1995 Kültür Kitabı 25
Bulgaristan Bilim ve 1995 Türk Dili 2 155 000
Eğitim Bakanlığına
Bulgaristan Bilim ve 1995 Türk Dili 3 150 000
Eğitim Bakanlığına
Bulgaristan Bilim ve 1996 Türk Dili 4 120 000
Eğitim Bakanlığına
Bulgaristan Bilim ve 1996 Oku 11 300
Eğitim Bakanlığına
Bulgaristan Bilim ve 1997 Türkçe Okuma 2 10 000
Eğitim Bakanlığına

Türkiye’ye Öğrenime Gelen Öğrenciler. 1992 yılından bu yana


her yıl Bulgaristan’dan belirli sayıda Türk genci Türkiye’ye gelerek Türk
Devletinin sağladığı burslarla Türkiye öğretim kurumlarında öğrenim
görmektedirler. T. C. Millî Eğitim Bakanlığının 7.12.2006 tarihinde verdiği
bilgilerde, Bulgaristan’dan Türkiye’ye öğrenime gelen öğrencilerin yıllara
göre dağılımı şöyledir:

42
Ülke/Şube Öğretim Verilen Kullanılan Kullanılmayan Bursu Mezun Öğrenim Gören
Adı Yılı Kontenjan Kontenjan Kontenjan Kesilen
Bulgaristan 1992-1993 132 66 66 43 23
1993-1994 157 28 129 21 7
1994-1995 81 76 5 28 48
1995-1996 115 85 30 26 59
1996-1997 149 97 52 41 56
1997-1998 107 105 2 45 58 2
1998-1999 70 68 2 27 36 5
1999-2000 72 72 0 31 26 15
2000-2001 120 111 9 32 41 38
2001-2002 83 82 1 15 7 60
2002-2003 94 80 14 17 3 60
2003-2004 90 84 6 9 75
2004-2005 90 77 13 11 66
2005-2006 80 69 11 14 55
2006-2007 67 62 5 1 61
Toplam 1507 1162 345 361 364 437

43
Türkçe Öğretmenlerinin Türkiye’de Kurslara Katılımı. Türkçe
öğretmenleri de yaz aylarında T. C. Millî Eğitim Bakanlığınca düzenlenen Türkçe
kurs ve seminerlere katılmaktadırlar. Bu öğretmenlerin katılımları yıllara göre
şöyledir:

1992-2006 Yılları Arasında Düzenlenen Kurs ve Seminerlere


Katılan Bulgaristan Türkçe Öğretmenlerinin Sayısı
Yıl Sayı Düzenlendiği Şehir
1992 28 Ankara
1993 12 Ankara
1995 200λ
1996 20 Ankara
1997 3 İstanbul
1998 25 Bursa
1999 22 Uşak
2000 11 İstanbul
2001 10 İstanbul
2002 5 İstanbul
2004 3 İzmir
2005 5 İstanbul
2006 3 İstanbul

* * *
Bulgaristan Türklerinin azınlık tarihi boyunca Türkçe eğitim zor dönemler
yaşamıştır. Savaşlar, büyük göçler Türkleri azınlık durumuna düşürmüş, Bulgar
hükümetlerinin de Türklere yönelik politikaları bu halkın sosyal, ekonomik ve
kültürel gelişmesini engellemiştir.

λ
1995 yılında düzenlenen kurslara Bulgaristan’dan 200 öğretmenin katılması bekleniyordu. Ne
yazık ki Komünist rejim öncülerinden, “soya dönüş süreci”nin ideologlarından olan ırkçı Bilim ve
Eğitim Bakanı İlço Dimitrov, bu öğretmenlerin Türkiye’ye kursa gelmelerine son anda izin
vermedi, daha doğrusu verdiği sözünde durmadı. Öğretmenlerin Türkiye’de nasıl bir hazırlık
görecekleri şüphesi Bakanı rahatsız etti.

44
Türk okulları İkinci Dünya Savaşına kadar özel okul statüsünde kalmış,
her türlü güçlüklere karşın ayakta durmayı başarmış ve eğitim Türk dilinde
gerçekleşmiştir.
İkinci Dünya Savaşından sonra Türk okulları devletleştirilmiş ve birtakım iç
ve dış faktörlerin etkisiyle Türkçe eğitimde olumlu gelişmeler kaydedilmiştir.
Bulgaristan Türk okullarına öğretmen yetiştiren öğretim kurumlarının bu
azınlığın eğitim ve kültürel gelişmesinde önemli yeri vardır. Türk azınlığın
aydınlar zümresinde büyük çoğunluğu oluşturan öğretmenler, Bulgaristan
öğretim kurumlarında hazırlık görmüş, eğitim ve kültür alanında ışık
saçmışlardır.
Türk azınlığa verilen haklar genel olarak eğitim alanında görülmüş, ancak
çok geçmeden Türkçe eğitime büyük darbe indirilmiştir. 130 yıllık azınlık tarihi
boyunca Bulgaristan Türkleri, totaliter rejim döneminde Türkçe eğitimden ve
kültür geleneklerinden ilk kez tamamen yoksun bırakılmıştır.
Bulgaristan 1990 yılından bu yana demokrasiye bir geçiş dönemi yaşıyor.
Birçok alanda bazı gelişmeler vardır. Ancak Türkçe eğitimi konusunda sorunlar
çözüme kavuşmuş değildir. Bulgaristan ilköğretim okullarında Türkçe öğretimi
serbest seçmeli bir ders olarak gerçekleştirilmekte ve Türk öğrencilerin üçte ikisi
Türkçe derslerinden yoksun bırakılmaktadır.
Gelecekte daha normal koşullarda Türkçe dersleri gerçekleştirildiğinde,
her Türk çocuğu da ana dilinde okuma yazmayı öğrenme imkânı bulabilecektir.
Günümüzde ise mevcut koşullarda Türkçe derslerinin en azından zorunlu ders
kapsamına alınması, her Türk çocuğunun Türkçe derslerine devam etmesini
sağlamak için gereğinin yapılması her Bulgaristan Türk aydınının bir insanlık
borcudur.

45
RESİMLER

46
Vidin Rüştiye Öğrencileri, 1911

47
Türk Öğretmenlerin Lom Kongresi, 1928

48
Şumnu Öğretmen Okulu 1927 Mezunları

49
Rusçuk Türk Kadınları Yeni Harf Kursunda, 1928

50
Millî Kongre, Sofya, 1929

51
Varna Türk Öğretmenleri Kursta, 1932

52
Rusçuk Türk Kadınlarından Bir Grup. Türkiye’de Başlatılan Kılık-Kıyafet Reformunun
Bulgaristan’da da Uygulamaya Geçirenler. Rusçuk 1935

53
Filibe Turan Kongresi, 1930

54
Eski Zağra Turan Kongresi, 1932

55
Kırcaali Turan Derneği, 1931

56
Kırcaali Türk Öğretmen Okulu (Türk Pedagoji Mektebi). III. B Sınıfı Öğrencileri
Derste, 1957-1958 Ders Yılı

57
Kırcaali Türk Öğretmen Okulu (Türk Pedagoji Mektebi). Öğrenciler Hıdrellez
Bayramında Bir Arada, 6 Mayıs 1958

58
Kırcaali Türk Öğretmen Okulu (Türk Pedagoji Mektebi) III. A Sınıfı, 1962. Okulun
Son Öğrencileri. Bu Mezunlardan Sonra Okul Kapatılmıştır

59
Kırcaali Türk Öğretmen Okulunun (Türk Pedagoji Mektebinin) Bandosu, 1960

60
Razgrat Türk Öğretmen Okulu (Türk Pedagoji Mektebi) III. G Sınıfı Öğrencileri.
1956 Mezunları

61
Nazım Hikmet Razgrat İli Türk Okulları Öğrencileriyle Bir Arada, Varna, Öğrenci
Kampı, 1957

62
Sofya Türk Öğretmen Okulu (Türk Pedagoji Mektebi) Öğrencileri. Sofya 1952-53 Ders
Yılı

63
Sofya Üniversitesi

64
Sofya Üniversitesi, I. Sınıf Türk Filolojisi Öğrencileri. Sofya 1952-53 Ders Yılı

65
Sofya Üniversitesi Türk Filolojisi Öğrencileri. Sofya 1952-53 Ders Yılı

66
Sofya Üniversitesi Türk Filolojisi ve Türk Tarihi Bölümlerinden Bir Grup Öğrenci,
1953-1954 Ders Yılı

67
Sofya Üniversitesi Türkçe Bölümlerden Bir Grup Türk Kızı Üniversitenin Kız Yurdu
Girişinde, Sofya 1953-54 Ders Yılı

68
Sofya Üniversitesi Türk Filolojisi Bölümünden Türk Kızları, Sofya 1953-54 Ders Yılı

69
Sofya Üniversitesi Türk Filolojisi, Türk Tarihi ve Fizik-Matematik Bölümlerinden Yüksek Başarı Gösteren (Âlâcı) Öğrenciler, 1952-1953
Ders Yılı

70
Sofya Üniversitesi Türk Filolojisi, Türk Tarihi ve Fizik-Matematik Bölümleri
Öğrencilerinin Korosu, 1954

71
Sofya Üniversitesi Türkçe Bölümlerde Okuyan Bir Grup Türk Öğrenci Üniversitenin
Öğrenci Yurdunda. Sofya 1955-56 Ders Yılı

72
Sofya Üniversitesi Türk Filolojisinden İlk Mezun Olan Kızlardan: Hilmiye Merdanova
(Siyah-Beyaz Kıyafetli), ve Hıfziye Etemova. Üstte de Hayriye Memova (Solda) ve
Vildan İbrahimova. 25 Haziran 1956 - Mezuniyet Töreni Günü

73
Eski Zağra Öğretmen Uzmanlaşma Enstitüsü “Türk Okulları” Bölümünün
Düzenlediği Kursa Katılan Türk Öğretmenler, 1959.

74
Eski Zağra Öğretmen Uzmanlaşma Enstitüsü “Türk Okulları” Bölümünce
Düzenlenen Kurslara Katılan Türkçe ve Bulgarca Öğretmenleri. Eski Zağra 1961

75
Eski Zağra Öğretmen Uzmanlaşma Enstitüsü “Türk Okulları” Bölümünün
Düzenlediği Yaz Kursuna Katılan Türk Öğretmenler, 1960

76
Eski Zağra Öğretmen Uzmanlaşma Enstitüsü “Türkçe” Bölümünce Filibe’de
Düzenlenen Kursa Katılan Türk Öğretmenler, 1961.

77
Eski Zağra Öğretmen Uzmanlaşma Enstitüsü “Türkçe” Bölümünce Razgrat’ta
Düzenlenen Kursa Katılan Türkçe Öğretmenleri, 1964.

78
Haziran 1967’de Düzenlenen I. Millî Türk Dili Müşaveresine Katılan Kırcaali
Öğretmenleri. Silistre 1967

79
Müzikolog Sami Hatiboğlu Sofya Devlet Konservatuvarında Öğrencileriyle Derste

80
Türkiye’de Düzenlenen Yaz Kurslarına Katılan Bulgaristanlı Türk Öğretmenler,
Ankara 1993.

81
Yüksek Öğrenim Görmek Üzere Türkiye’ye Gelen Bulgaristanlı Türk Öğrenciler,
Bursa-TÖMER 1993.

82
BULGARİSTAN TÜRK ÇOCUKLARINA BULGARİSTAN’DA HAZIRLANMIŞ
TÜRKÇE DERS KİTAPLARININ İKİNCİ BASKISI TÜRKİYE’DE YAPILMIŞ VE
T. C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI BUNLARI BULGARİSTAN EĞİTİM VE BİLİM
BAKANLIĞI’NA BAĞIŞ OLARAK GÖNDERMİŞTİR:

83
84
85
1989 Yılında Zorunlu Göç’e Tâbi Tutulan Bulgaristanlı Türk Öğretmenlerden Bir Grup
İstanbul’un Bahçelievler Semtinde Düzenlenen Türkiye Öğretim Koşullarına Uyum
Kurslarında. İstanbul 1990µ

µ
1989’un Büyük Göçü’nde Bulgaristan’dan Türkiye’ye 4 000’i aşkın Türk öğretmen Türkiye’ye
geldi ve hepsi Türkiye okullarında öğretmenlik kadrosuna alındı. Bunlardan yaklaşık 3 800’ü T.
C. Millî Eğitim Baklanlığınca Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir gibi şehirlerde düzenlenen uyum
kurslarına katıldılar.

86

You might also like