Professional Documents
Culture Documents
E-posta: info@ekopolitik.org
Küresel Kriz Ortamında Dış Ticaretimizde Yeni Arayışlar
Ruble ve Riyal ile Ticaretin Analizi
İçindekiler
Giriş ............................................................................................................................................................... 3
Türkiye’nin Dış Ticareti’ne Bakış ................................................................................................................... 4
Rusya ile Dış Ticaretimizin Analizi ................................................................................................................. 8
İran ile Dış Ticaretimizin Analizi .................................................................................................................. 12
Rusya ve İran’ın Bölgesel Para Arayışları.................................................................................................... 14
Sonuçlar ...................................................................................................................................................... 15
Giriş
Küresel krizin gün geçtikte derinleştiği şu günlerde, dünya genelinde daralan talep ülkeler arası
ticarette önemli oranda azalmalar yaşanmasına neden olmaktadır. Uluslararası bankacılık sisteminin
içinde bulunduğu ağır kriz finans kuruluşlarının özkaynak problemlerini artırırken bu durum kredi
olanaklarını oldukça kısıtılı hale getirmiştir. Öte yandan, mevcut şartlar altında kredi bulmak
mümkün olsa dahi kaynak kullanım maliyetlerinin yükselmesi ticaretin finansmanını neredeyse
imkansız kılmaktadır. Her ne kadar yaşanılan ekonomik kriz ABD kökenli ve bu krizden ilk ve en çok
etkilenen ülke yine ABD olmasına rağmen, dünyanın rezerv parası niteliği taşımasından dolayı dünya
genelinde artan dolar talebi ABD dolarının değer kaybetmek bir yana değer kazanmasına yol
açmaktadır. Bu durumun nedenleri olarak; uluslarası ticaretin ABD doları ve Avro ile yapılıyor
olması, ödemeler dengesi açık veren ülkelerin dış ödemeleri için rezerv para tutma ihtiyaçlarının
artması ve ülkelerin iç piyasada döviz kurlarında istikrarını sağlamak için gerektiğinde kurlara
müdahele edebilmek amacıyla mevcut rezervleri koruma ihtiyacı gibi nedenler gösterilebilir.
Dış ticarette yaşanan daralmalar ülkelerin üretimlerinde gerilemeler yaşanmasına neden olup krizin
daha da derinleşmesine yol açmaktadır. Krizin sebep olduğu bu kısır döngüyü aşmak amacıyla son
günlerde ülkeler arasında kendi para birimleri ile ticareti yaygınlaştırmaya yönelik çabalar olduğu
görülmektedir. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Rusya ziyareti sırasında Ruble-TL
ile ticaret yapılması ile ilgili olarak Rus makamlara yaptığı öneri ve Dış Ticaretten Sorumlu Devlet
Bakanımız Sayın Kürşat Tüzmen’in Riyal-TL ile ticaret yapılması konusunda İranlı makamlar ile
görüşmelerin devam ettiğine ilişkin söylevleri Türkiye’nin de dış ticarette yaşanan daralmayı aşmak
için çözüm olarak bölge ülkelerinin para birimlerinin kullanılmasını amaçladığını göstermektedir.
Konvertibl para birimleri olmayan Rus Rublesi ve İran Riyali ile yapılması planlanan ülkeler arası
ticaret, kurların nasıl belirleneceği ve reexport olarak ifade edilen bu ülkelere ihraç edilecek malların
üçüncü bir ülkeye ihracına izin verilip verilmeyeceği gibi koşulların tam olarak belirlenmemesi
durumunda anlaşmaya taraf olan ülkelerden birinin aleyhine gelişme gösterme ihtimali vardır. Öte
yandan, dış ticaret fazlası veren ülkelerin para birimlerinin diğer bölge ülkeleri arasında kullanımının
yaygınlaşması aynı zamanda bu ülkelerin siyasi nüfuzunun da artasına neden olabilir. Nitekim para
icat edildiği günden bu yana egemenliğin ve ekonomik gücün bir sembolü olmuş ve ülkelerin
ekonomik ve askeri güçleri paralarının değeri ile aynı doğrultuda hareket etmiştir.
Türkiye’nin İran ve Rusya ile gerçekleştirme aşamasında olduğu ülkelerin birbiriyle ticarette kendi
para birimlerini kullanmalarına olanak saglayacak anlaşmaların, ülkemize ekonomik ve siyasi 3
alanlarda neler kazandırıp neler kaybetireceğinine cevap bulabilmek amacıyla bu raporda ülkemizin
bu iki ülke ile dış ticareti ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir.
Bu veriler ışığında 2009 yılında Türkiye’nin 2004 2005 2006 2007 2008
gerçekleştireceği toplam ihracat miktarının
100 Milyar $’ın altında kalması öngörülmekte
olup bu gerçekleşme 2009 yılı hedeflerine Türkiye'ninToplamIthalati Içerisinde Rusya ve Iran'in Payi
Kaynak:DTM
göre %60 civarında bir gerilemeye karşılık Iran Rusya
gelmektedir.
15,50%
Son yıllarda ihracatımızda yaşanan artışın 12,75% 13,81%
11,04%
nedenleri arasında komşu ve bölge ülkeler ile 9,25%
ticaretin geliştirilmesine yönelik yürütülen
çabalar oldukça etkili olmuştur. Dış 2,97% 4,03% 3,89% 4,06%
2,01%
ticaretimizin bölge ülkeler ile artış sürecine
2004 2005 2006 2007 2008
girmesiyle birlikte Rusya ve İran Türkiye’nin
önemli ticaret partnerleri haline gelmiştir. Yandaki tablolarda görüldüğü üzere Türkiye’nin toplam
4
ihracatı içerisinde Rusya ve İran’ın payları 2004 yılında sırasıyla %2.92 ve %1.28 iken bu oranlar 2008
yılında Rusya için %4.9, İran için ise %1.53 seviyelerine yükselmiştir. İthalat tarafında ise 2004
yılında gerçekleştirilen toplam ithalat içerisinde Rusya’nın payı %9.2 olurken İran’ın payı %2
almaktadır. 2009 yılının ilk iki 16. LİBYA 120307,3 133010,01 253317,31 1,82
17. ISRAIL 96453,55 119826,08 216279,63 1,56
ayında gerçekleştirilen ihracat 18. S.ARABISTAN 130141,47 119274,16 249415,63 1,79
toplamında Rusya’nın %3,64 19. SURİYE 97333,96 118191,08 215525,04 1,55
payla en fazla mal ihraç 20. YUNANİSTAN 131797,24 111336,12 243133,36 1,75
İlk 20 Ülke Toplam 9555500,5 68,70
ettiğimiz 6. ülke olduğu,
Genel Toplam 13908309,96 100
İran’ın ise %2.39 payla 12.
sırada olduğu görülmektedir. Bu verilere göre, Rusya ve İran’ın ihracatımız içerisindeki paylarının
toplamı %6.04 olup bu iki ülkeye gerçekleştirdiğimiz ihracat toplamının bile en fazla ihracat
yaptığımız 2. ülke olan İtalya dan daha
2008 Yılı İhracat Miktarı 132 Milyar $
az olduğu görülmektedir. 2008 Yılı İthalat Miktarı 201,8 Milyar $
2008 Yılı Dış Ticaret Açığı -69,8
Türkiye’nin dış ticaretinin gelişimini
Toplam Dış Ticaret Açığı İçerisinde Rusya'nın Payı %35,1
incelediğimiz bir önceki sayfalardaki Toplam Dış Ticaret Açığı İçerisinde İran'ın Payı %8,7
grafiklerde de görüldüğü üzere; son
dört yılda Türkiye’nin ticareti
içerisinde Rusya ve İran’ın payı Dis Ticaret Açigi Içerinde Rusya ve Iran'in Payi Milyar $
Kaynak:DTM
Gerileyen petrol fiyatları özellikle Rusya’dan ithalatımızda önemli oranda gerileme yaşanmasını
sağlamakta olup, bu durum Türkiye’nin dış ticaret açığı içerisinde enerji ithalatının payının 2009
yılında azalmasına neden olacaktır. Fakat bu durum Türkiye’nin enerji alanında dışa bağımlı
olmasından ve ihracatımızın da geriliyor olmasından dolayı, 2009 yılında da Rusya ve İran’a karşı
dış ticaret açığı vereceğimiz gerçeğini değiştirmemektedir.
6
ithalatının ülkeler bazında dağılımını Rusya Iran S.Arabistan Irak Kazakistan Suriye Italya
göstermektedir. Bu dönemde ülkemizin
%36,17 %35,17
ithal ettiği petrol içerisinde Rusya’nın payı
%36 olurken İran’ın payı ise %35 olarak
%15,52
gerçekleşmiştir. Diğer tabloda ise 2007 yılı %6,83
%2,28 %2,14 %1,89
yıl sonu verileri itibariyle Türkiye’nin
doğalgaz ve sıvılaştırılmış doğalgaz(LNG)
ithalatının ülkeler bazında dağılımı yer
almaktadır. Rusya’nın toplam doğalgaz
ithalatı içerisindeki payı %63.4 iken İran’ın
payı %16.8 olmuştur.
Türkiye'nin Dogalgaz ve LNG Ithalati
2007 Yil Sonu Verileri Kaynak: Enerji Bakanligi
Buraya kadar gerçekleştirdigimiz analizin
%0,4
sonuçları göstermektedir ki; Türkiye’nin dış Diger(LNG)
Son yıllarda yüksek seyreden petrol fiyatları bu ülkelerle artan dış ticaretimizin Türkiye aleyhine
daha da bozulmasına yol sebep olmuş ve 2008 yılı sonunda Rusya ve İran’ın Türkiye’nin toplam dış
ticaret açığı içerisindeki payı %43.8 olarak gerçekleşmiştir. Petrol fiyatlarındaki gerilemenin 2009
yılında bu ülkelerle olan dış ticaret açığının azalmasını sağlayacaktır. Öte yandan, ihracatımızın da
geriliyor olması ve küresel krizden dolayı ihracatımızdaki gerilemenin ne kadar devam edeceğinin
tahmin edilememesi gibi sebeplerden dolayı Türkiye’nin Rusya ve İran’a karşı dış ticaret açığının
2009 yılında ülkemiz lehine ne oranda düzelme göstereceği henüz öngörülememektedir.
Yine 2008 yılında bu ülkeye gerçekleştirdiğimiz toplam ihracatın dağılımını gösteren aşağıdaki
tabloda ise; motorlu taşıtların %23,4 oranında paya sahip olduğu ve bunu sanayi makinaları ve
elekrik aletleri ürün grubu ve diğer ürün guruplarının takip ettiği görülmektedir.
Ruble ile ticarete başlandığı takdirde olumlu etkilenmesi beklenen, deri sektörünün 2008 yılında
8
Rusya’ya gerçekleştirilen ihracat içerisinde ilk 10 ürün grubu içerisinde olmadığı görülmektedir. TİM
tarafından açıklanan 2009 yılı Şubat ayı ihracat gerçekleşmelerinde ise; Rusya’ya bu yılın ilk iki
0,0
Rusya ile ticaretimizde önemli bir unsur 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
da bavul ticaretidir. Merkez Bankası
tarafından yayınlanan ödemeler dengesine ilişkin hesaplarda Türkiye’nin gerçekleştirdiği bavul
ticaretinin büyüklüğü takip edilebilmektedir. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere Türkiye’nin
gerçekleştirdiği bavul ticaretinin toplam büyüklüğü 2008 yılında 6,2 Milyar $ olmuştur. Her ne kadar
toplam bavul ticaretinin içerisinde Rusya’nın payının yüzde kaç oranında olduğu resmi kaynaklar
tarafından açıklanmamasına rağmen, bu kalem içerisinde Rusya’nın payının azaldığı ve diğer bölge
ülkelerinin payının artış içerisinde olduğu tahmin edilmektedir. Rusya’nın Dünya Ticaret Örğütü’ne
girmek amacıyla gerçekleştirdiği ekonominin kayıt altına alınmasına yönelik çabalar, Türkiye ile
gerçekleştirilen bavul ticaretinin de önüne yeni engeller getirmiş ve son yıllarda bavul ticareti
içerisinde Rusya’nın payı önemli oranda gerilemiştir. Rusya 2003 yılından itibaren bavul ticaretine
tanıdığı gümrük avantajını kaldırmış bir sonraki yılda da bavul ticaretinin kapsamını 50 kilogram ve
1000$ ile sınırlandırmıştır.
Turizm alanında da Rusya ile Türkiye arasında son yıllarda önemli gelişmeler yaşanmış ve ülkemizi
9
ziyaret eden Rus turist sayısında ciddi anlamda bir artış gerçekleşmiştir. Ülkemizi ziyaret eden Rus
turistlerin sayısı 2008 yılında aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere 2 milyon 879 bin kişi olup,
toplam ziyaretçiler içerisindeki payları %10.9 dur. Rusya’dan gelen turistlerden 2008 yılında elde
edilen turizm geliri toplamı ise 1,8 Milyar $ olarak gerçekleşmiştir.
Toplam İhracatı içerisinde petrol ve doğalgazın payı %60 civarında olan Rusya, ekonomik krizden en
fazla etkilenen ülkelerden birisi olmuştur. Bu durum Rusya’da gerçekleştirilen müteahhitlik
hizmetlerini de olumsuz etkilemektedir. Öte yandan, Rusya’nın toplam bavul ticaretimiz içerisindeki
payının son yıllarda önemli oranda gerilediği, her ne kadar resmi istatistikler tarafından takip
edilemiyor olsa da, başta Laleli Sanayi ve İş Adamları Derneği olmak üzere çeşitli kurumlar
tarafından ifade edilmektedir. Bunun en büyük nedeni olarak da, ekonomiyi kayıt altına almak
amacıyla Rusya’nın bavul ticaretini azaltmaya yönelik aldığı önlemler gösterilmektedir.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği toplam bavul ticareti içerisinde Rusya’nın payını %100 olarak kabul edip ,
ayrıca bu gerçekleşmeye Türk müteahhitlerin Rusya’da gerçekleştirdiği müteahhitlik hizmetleri
toplamı ve Rus turistlerden elde edilen turizm gelirlerimizin 2008 yılında Rusya’ya yaptığımız ihracat
rakamına eklenmesi durumunda dahi Rusya ve Türkiye arasındaki dış ticaret dengesinin ülkemiz
aleyhine 15 Milyar $ civarında eksi bakiye verdiği görülmektedir. Her ne kadar petrol fiyatlarının
gerilemesi 2009 yılında Rusya’dan gerçekleştirdiğimiz enerji ithalatında azalma sağlayacak olsa da,
2009 yılı Ocak ve Şubat ayı ihracat rakamlarında görüldüğü üzere bu ülkeye gerçekleştirdiğimiz
ihracatta dörtte bir oranında gerilemenin yaşanıyor olması ve krizden dolayı durma noktasına gelen
inşaat sektörünün müteahhittlik gelirlerini azaltacak olması 2009 yılında Rusya ile olan ticaretimizin
açık vermeye devam etmesine neden olacaktır.
Her ne kadar Rusya ile Riyal-TL’nin karşılıklı ticarette kullanılması olanak verecek anlaşmaların
kapsamı, işleyiş sistemi üzerinde şu ana kadar ayrıntılı açıklamalar yapılmadığı için, yapılacak
anlaşmanın kapsamlı olarak değerlendirilmesi şu anda gerçekleştirilememektedir. Fakat mevcut
durum Türkiye’nin bu anlaşmada kazanan taraf olmasının oldukça zor olduğunu göstermektedir.
Öncelikle Türkiye ile Rusya arasındaki dış ticaret dengesi ülkemiz aleyhine ciddi miktarda açık
vermekte olup petrol fiyatlarındaki gerilemeye rağmen bu durum önümüzdeki yıllarda da devam
edecektir. Ayrıca, Ruble konvertibl para birimi olmadığı için bu ülke ile ticaretten elde edilecek
10
paralar ile Türk işadamları üçüncü bir ülkeden mal ve hizmet satın alımı yapamayacaklardır. Ruble
ile ticaret yapılması durumunda Türk işadamları çok büyük oranda kur riski alacaklardır. Küresel
krizden en fazla etkilenen ülkelerden birisi olan Rusya’da, Ruble’nin değerini koruyabilmek amacıyla
Uluslararası yatırım bankaları tarafından yapılan tahminlerde Ruble’nin hızlı şekilde değer kaybına
devam edeceğinin öngörülüyor olması Ruble ile ticarette alınacak kur riskinin büyüklüğünü
kanıtlamaktadır. Rusya ile kendi paraları ile yapılacak dış ticarette kurların nasıl belirleneceği
konusunda soru işaretleri giderilmeden başlatılacak bir ticaretten Türk işadamlarının zarar etme
olasılıkları oldukça yüksektir. Kaldı ki bu para birimleri konvertibl olmadığı için kazanılan Rublelerin
büyük ihtimalle TCMB aracılığıyla değiştirilmesi talep edilecektir. Bu durum Rusya ile yapılacak
ticaretten doğacak kur zararlarını merkez bankasına yüklemek anlamına gelecek ve böylelikle bu
ticaretten edilecek zararın maliyeti bütün halkımıza yüklenmiş olacaktır.
11
2008 yılında İran’dan gerçekleştirdiğimiz ithalatın dağılımına bakıldığında ise; petrol ve doğalgazı da
kapsayan ürün grubu olan Mineral Yakıtlar ithalatının 7,5 Milyar $ ile İran’dan gerçekleştirdiğimiz
toplam 8,1 Milyar $ lık ithalatın içerisinde %92.1 paya sahip olduğu görülmektedir.
İran’a gerçekleştirdiğimiz ihracatın dağılımı incelendiğinde ise; kazan ve makinalar ürün grubunun %14.9
ile en fazla paya sahip olduğu ve bunu sırasıyla %10.1 ile demir ve çelik ürünlerinin ve %7.7 ile motorlu
kara taşıtları ürün grubunun takip ettiği görülmektedir.
İran ve Türkiye arasında Riyal-TL’nin karşılıklı kullanılmasına olanak verecek bir anlaşmadan en çok deri
ve tekstil sektörünün olumlu etkilenmesi beklenmekte olmasına rağmen, yukardaki tabloda görüldüğü
12
üzere; 2008 yılında İran’a ihracatını gerçekleştirdiğimiz ilk 10 ürün grubu içerisinde deri ürünleri, hazır
giyim ve konfeksiyon sektörlerinin yeralmadığı görülmektedir.
2008 yılında İran’a verdiğimiz 6,2 Milyar $ ticaret açığından turizm gelirlerimiz düşüldüğü zaman iki
ülke arasındaki ticaret açığının ülkemizin aleyhine 5,5 Milyar $ eksi bakiye verdiği görülmektedir.
İran ile Türkiye arasında sınır ticareti de gerçekleştirilmesine rağmen bu ticaretin boyutlarının ne
olduğu ve hangi ülke lehine gelişme gösterdiğine ilişkin elimizde herhangi bir veri bulunmamaktadır.
İran ile yapılması planlanan iki ülke ticaretinde Riyal-TL kullanılmasına ilişkin anlaşmalarla ilgili
olarak henüz resmi bir açıklama yapılmamış olmasına rağmen, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı
Kürşat Tüzmen’in İran ile yapılacak olan anlaşmada doğalgaz alımında Riyal’in kullanılmayacağı
şeklinde açıklamaları geçtiğimiz haftalarda gazetelerde yer almıştır. Enerji ithalatı için Riyalin geri
ödemede kullanılmaması durumunda yapılacak anlaşma tamamen anlamını yitirecektir. Önceki
sayfalarda analiz edildiği üzere İran’dan yaptığımız ithalatın %92’lik kısmını enerji ithalatı
oluşturmaktadır. Konvertibl para birimi olmadığı için üçüncü ülkelerden mal ve hizmet satın
alımında kullanılmayacak olan Riyallerin bu ülkeden yapılacak enerji ithalatının geri ödemesinde
de kullanılmaması durumunda bu paralar ile ne yapılacağı sorusu ortaya çıkmaktadır.
Riyal ile ticaret yapılması durumunda da Türk iş damlarının önemli bir kur riski almak zorunda
kalacakları görülmektedir. İran ekonomisi halen yarı kapalı bir ekonomi olma özelliği göstermeye
devam etmektedir. Ülkeye yapılacak ithalatlar Ticaret Bakanlığın’ın sıkı denetimi altında olup döviz
kurları ise İran Merkez Bankası’nın denetiminde belirlenmektedir. Riyal’in serbest piyasa değeri ile
İran Merkez Bankası’nın belirlediği kurlar arasında zaman zaman %20’nin üzerinde farklılıklar
oluşmaktadır. Riyal konvertibl bir para birimi olmadığı için, Riyal-TL ile yapılacak ticarette döviz
kurlarının nasıl belirleneceği konusunda belirsizlikler ortadan kalkmadan başlanılacak bir ticaret
ilişkisinden Türk ihracatçısının kaybeden taraf olması oldukça yüksek bir ihtimaldir.
13
Yaşanılan küresel kriz her ne kadar ABD kaynaklı olsa da mevcut durumu düzeltmek üzere bütün
ülkelerin seferber oldukları görülmektedir. Dünya genelinde ülkelerin birlikte hareket ederek küresel
krize çözüm bulma arayışı içinde olmaları, krizden sonra kurulacak olan dünyanın yeni finans
sisteminin çok kutuplu olmasını sağlayacaktır. Bu yeniden yapılanma sürecinden sonra oluşacak çok
kutuplu finansal sistem içerisinde ABD dolarının dünyanın tek rezerv parası olarak kalmayı
başaramayacağı ve dünya para birimi olma özelliğini kaybedeceği tahmin edilmektedir. Bu durumun
dünya finansal sisteminde yaratacağı boşluk ise bölgesel yeni rezerv paraların ortaya çıkabilmesi için
yeterli hareket alanı sağlayacaktır.
Her ne kadar ülkemizin Ruble-TL ile ticaret fikrine sadece ihracatta artış gerçekleştireceği umuduyla
sıcak bakmasına rağmen, Rusya’nın bu anlaşmanın gerçekleşmesiyle ulaşmayı hedeflediği diğer
amaçları olduğu görülmektedir. Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerin Rubleyi ortak para
birimi olarak kullanmasına ilişkin öneri ilk olarak 2002 yılında dönemin Rusya Başbakanı Mihail
Kasyanov tarafından ifade edilmiştir. Rus Devlet Bankası VTB Bank Başkanı Andrei Kostin ise eski
Sovyet ülkelerinden beşindeki VTB şubelerinde halihazırda para transferlerinin ruble üzerinden
yapılmakta olduğunu ve söz konusu beş eski Sovyet ülkesinde rublenin rezerv para birimi olarak
işlev görmeye başladığını ifade etmiştir. Rus Rublesini bölgesel rezerv para birimi haline getirmek
için vergi sisteminde yasal değişiklikler ve düzenlemeler yapılmasının planlandığına ilişkin yapılan
açıklamalar da Rusya’nın yıllardır Ruble’nin bölgesel para birimi olması yönünde çaba içinde
olduğunu kanıtlar niteliktedir. Öte yandan İran da 2007 yılından itibaren petrol ihracatını dolar ile
yapmayı bırakmış ve Avrupa ülkelerine gerçekleştirdikleri petrol satışında Avro, Asya ülkelerine
yapılan satışlarda ise Japon Yeni'ni kullanmaya başlamıştır. Riyal’in bölgesel bir para birimi haline
gelmesi amacıyla, 2009 yılında paradan üç sıfır atılması planlamakta olup, bununla para biriminine
istikrar ve prestij kazandırılması amaçlanmaktadır.
Türkiye’nin Rusya ve İran ile ticaretinde kendi para birimlerini kullanmaya başlaması da kuşkusuz
ekonomik ve ticari sonuçlar yanında siyasi sonuçlarda ortaya çıkaracaktır. Çünkü para tarih boyunca
egemenliğin en büyük sembolü olagelmiştir. Ülkemizin Rusya ve İran ile olan Ruble-TL, Riyal-TL ile
ticaret ilişkisinde sürekliği sağlamak amacıyla Merkez Bankasının Ruble ve Riyali rezerv para olarak
tutması gerekecektir. Türkiye’nin de Rus rublesini diğer bölge ülkeleri ile ticarette kullanmaya
başlaması halinde Ruble doğal olarak bölgenin rezerv parası haline gelecek böylelikle Rusya’nın 14
yıllardır hedeflediği Ruble planı Türkiye tarafından gerçekleştirilmiş olurken ülkemizde öncelikle
Kafkaslar olmak üzere bölge ülkeleri üzerinde ekonomik ve siyasi etkinliğinin azalmaya başladığı bir
süreci kendisi başlatmış olacaktır.
Sonuçlar
Küresel kriz nedeniyle petrol fiyatlarında yaşanan gerileme ile dış ticaret açığımız içerisinde
enerji ithalatının payının %55 seviyesinden 2009 yılında %40’lı seviyelere gerilemesi tahmin
edilmesine rağmen bu gelişme Rusya ve İran’a dış ticaret açığı vereceğimiz gerçeğini
değiştirmeyecektir.
Küresel kriz nedeniyle ortaya çıkan talep daralmasını aşmak için Rusya ve İran ile kendi
paralarI ile ticaret yapılması düşünülmekte olup bu durumun özellikle tekstil ve deri
sektöründe ihracat patlamasına yol açacağı iddia edilmesine rağmen, bu sektörlerin
ihracatımız içerisindeki paylarının çok da önemli boyutta olmadığı 2008 yılında Rusya ve İran
ile gerçekleştirilen dış ticaret verilerinin analiz edilmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Rus Rublesi ve İran Riyali konvertibl para birimleri olmadıkları için, Ruble-TL ve Riyal-TL ile
ticaretten elde edilecek gelir üçüncü ülkelerden mal ve hizmet satın alımı için
kullanılamayaktır. Ayrıca, Riyal ve Ruble ile yapılacak ticarette Türk işadamları büyük oranda
kur riski almak zorunda kalacaklar ve bu para birimlerinin değişiminin Merkez Bankası
tarafından yapılması durumunda ise kur riski Merkez Bankası’na yüklenilecek ve kur
riskinden oluşacak zararlar tüm milletimize yüklenecektir.
Ruble-TL ticaretinin yapılması durumunda TCMB rezerv para olarak Ruble tutmaya
başlayacak ve bu durum yıllardır para birimini bölgenin rezerv parası yapmayı planlayan
Rusya’nın hedeflerine Türkiye sayesinde ulaşmasını sağlıyacaktır. Ayrıca bu süreç
Türkiye’nin bölgesel olarak etkinliğinin azalmaya başlaması gibi siyasi sonuçların
doğmasına neden olabilecektir.
Ülkemiz Rusya ve İran ile Ruble-TL ve Riyal-TL ile ticaret yapılmaya başlanmasını küresel
krizin etkilerini azaltmak amacıyla bir kurtarıcı fikir olarak görmüştür. Fakat mevcut şartlar
altında bu anlaşmalar ile kaybeden tarafın Türkiye olması oldukça yüksek ihtimaldir.
Türkiye gibi bölgesinde kilit konuma sahip etkin bir ülkenin, krizden sonra yeniden
yapılanan dünya düzeninde etkinliğini artırıp bölgesel bir güç haline gelebilmesi için,
yaptığı her anlaşmanın ve attığı her adımın neler kazandırıp neler kaybettireceğini çok iyi
analiz etmesi ve sadece bugünü değil gelecekte de bu gelişmelerin ortaya çıkaracağı
degişiklikleri çok iyi hesaplaması gerekmektedir. Ülkemizin hem kısa vadede hem de
uzun vadede ekonomik ve politik olarak büyük kayıplar vermesine neden olabilecek Rusya 15
ve İran ile yapılması planlanan Ruble-TL, Riyal-TL ile ticaret anlaşmaları bir an önce tekrar
gözden geçirilmelidir.