Professional Documents
Culture Documents
Thomas GAINSBOROUGH
(1727-1788)
Reha BAŞOĞUL
©2002
Batı’nın resim tarihinde popüler kültürün bir parçası haline gelen bir kaç resim vardır. İngiliz
sanatında bundan iki tane vardır.1821 senesinde çizilmiş olan bir manzara resmi. diğeri de
bundan neredeyse 1 asır önce genç bir çocuk imgesinin resmedildiği "Mavi Çocuk" adlı
portredir. Bu Thomas Gainsborough'undur. Gainsborough vatandaşı Reynolds'la birlikte
18.yy'ın en başarılı portre ressamıdır. İngiliz meslektaşıyla girdiği bir anlaşmazlık sonucu bu
resmi çizdiği söylenir. Fakat Gainsborough'un esas tutkusu portre çizmek değildir. Ona en
büyük huzur veren şey, manzara resmi çizmektir. Her iki alanda da kendini bir usta olarak
kabul ettirmiştir.
Usta Hubert Gravelot(1699-1773) İngiltere'deki ilk örneklerinden olan St.Martin Lane Sanat
Akademisini açmıştır. Burada Hubert Gravelot ve çağın diğer önde gelen ressamları ve
Gainsborough'da içlerinde olmak üzere yeni neslin usta ressamlarını yetiştiriyorlardı..
Gainsborough St. Martin Lane Sanat Akademisi'ne girdiğinde hocası Fransa'dan gelmiş olan
Hubert Gravelot idi. Gravelot, Gainsborough'a Fransız ve diğer yabancı resim üsluplarını
aktarabilmiş, sonuç olarak Gainsborough, Fransa'da daha yeni oturmaya başlamış olan
Rokoko stilini mükemmel bir düzeyde öğrenmiştir.
Gainsborough'un akademide ilk öğrenmiş olduğu şey muhtemelen resim çizme idi.
Akademinin en temel faaliyeti o günlerdeki pek çok benzeri gibi, canlı insan figürü çizmedir.
Gainsborough'un fazla nü çizmemesi şaşırtıcı gibi gözükse de, o sıralarda muhakkak ki canlı
modellerden de çizim yapmıştır.
Aslında Hocası Gravelote iyi bir ressam olarak nitelenmemektedir. Zaten günümüzde de bu
yüzden pek tanınmamaktadır. Onun Gainsborough'un hocası olması dışında başka akılda
kalıcı olan özelliği yazar Sheakspeare'in "The Life and Death of Richard III " gibi ve
Samuel Richardson'un “Pamela” gibi eserlerinin ilüstrasyonlarını yapmasıdır. Ama yaptığı
iyi bir şey vardır ki, o da zamanın İngiliz ve Fransız stilleri arasındaki bağlantıyı doğru
sunabilmiştir. Kanaatimce bu yönde almış olduğu eğitim, Gainsborough'un kariyerine ismini
duyurabileceği tarzda yön vermiştir.
Gainsborough, 18 yaşında iken, Londra'da bir stüdyo açabilecek derecede yeterli tecrübe ve
özgüvene sahip olmuştur. Genç ressam, portre çizimi ve kitap ilüstürasyonlarıyla geçiniyordu.
Bazı resimleri resim piyasasında satışa sunulmak üzere rötüşlamak da onun uğraşlarının
arasındaydı.Ancak manzara resimleri Barok üslubunu benimseniş Fransız ressam Nicolas
Poussin'in, klasisizm akımından uzakta olup, bunların pek çoğu Jacob Isaackszon Van
Ruisdael(1628-1682) gibi Hollandalı manzara ressamlarının eserleriydi. Gainsborough,
Rousdael'in resimlerini ayrıntılı bir şekilde incelemesi ise onun zeminde kara bulutları tasvir
ederken ilham kaynağı ve kendi resimlerindeki bulut tasvirlerini etkilemiş olduğu ihtimali
üzerinde durulmalıdır.
Winter / Poussin
Hollanda stilinin en tipik özelliği, insan figürlerinin resmin içinde tuvale dağıtılmasıdır.
Gainsborough'un şansızlığı İngiliz manzara resimleri için bir piyasanın olmamasıdır. Bir
İngiliz ressamı ancak portre çizerek geçimini sağlayabilirdi. Ama William Hougart'ın
emekleriyle piyasada yavaşta olsa bir değişim yaşanmıştır. Hougart'ın arzusu İngiliz resmini
bir bütün olarak kalkındırmaktı. Ve 1740'lı yıllarda böyle bir projeyle ortaya çıkmıştır. Bu
proje eski adı Foundling Hospital olan Thomas Coram vakfı idi.1738 senesinde vakfı kurmuş
olan Thomas Coram,ertesi sene aşağıdaki unutulmaz portrede William Hougart'a poz
vermiştir. Hougart fırsatı kaçırmamış hastane için ayrıntılı bir dekorasyon önermiştir.
Hougart'ın Çalışmaları:
"Thomas Corom" ve "Time Smoking A Picture"
Projede, devrin İngiliz sanatçıları bir seri çizimler yapacaklardı. Londra'nın bir diğer ünlü
hastanesi olan The Charterhouse'in bu yuvarlak girinti biçiminde resmi de 21 yaşındaki
Gainsborough tarafından yapılmıştır. Bu resimde de Hollanda manzara resminin tesiri kendini
gösterir. Ayrıca Hougart'ın yağlı boya tekniği de göze çarpmaktadır. The Charterhouse'in bu
resimdeki görüntüsü komisyonun böyle bir biçimi talep etmiş olmasındandır.
Gainsborough'un meşhur manzara resimlerinde böyle bir zorlama yoktur. Onlar
Gainsborough'un serbest hayalinin bir ürünüdürler.
1740'larda 25 yaşlarında iken Gainsborough, son derece gerçekçi bir manzara resmi üslubuna
sahipti. Manzara resmine yaklaşımı, daha ziyade topografikti. Ancak, bir kez manzara
resminin kendine has özelliklerini kavradıktan sonra, Gainsborough'un resimleri, tekil
nesnelere bakıp bunları zihninde geliştirip, nasıl iyi netice verebileceklerini tasarladıklarını
göstermektedir. 30'lu yaşların başlarında iken Gainsborough, bu esasları kendini taklit edecek
bir kompozisyon seçmeyi tercih etmiştir. Manzara resminin özüne yaklaşımı, onun bir ressam
olarak ayakta kalabilmek için, tasvirden yaranmakta olduğu inancını göstermektedir. 1749
tarihli "Bay ve Bayan Andrews" portresinde Gainsborough'un modellerine olduğu kadar
dekora da dikkat etmiş olduğu da görünmektedir.
Ressam ve Eşi / Gainsborough
Dekora yönelik bu özen Fransız Rokoko stilinin ötesine sahip olan "Ressam ve Eşi"
tablosunda da göze çarpar. Portre üzerindeki genel kanaat özenli bir dekor önünde pozu
verenlerin Gainsborough'un kendisi ve 1746 senesinde eşi olan Margaret Burr olduğudur. Bu
evlilik ölüm onları ayırana dek sürmüş Margaret kocasına iki kız çocuk doğurmuştur.
1750'lerde zora düşünce Gainsborough, ailesinin memleketi olan Sofex'e dönmüştür.
Gainsborough, burada pek az para kazandıran portre işleri alabilmek için uğraşıp durmuştur.
"John Plampin" / Gainsborough
Aslında bu tablolar açık havada çizilmemişlerdir. John Plumkin'in portresinde olduğu gibi
ressam portreyi stüdyoda çizmekte sonra istediği dekoru fon olarak arkaya döşemektedir.
İnsan figüründeki çiziminin zayıflığına rağmen, Gainsborough insan yüzünü resmekte bir usta
mertebesine erişmiştir.
"Otoportresi"
Bu tablo ressamın 30'lu yaşlarındaki portresidir. Yüzünde bir asabiyet, bir endişe çizgisine
rastlanılamaz. Aksine, yüz resmetme yetisi daha o zamandan üst seviyeye yetişmiş bir
ressamın kendine güvenini yansıtan bir tablodur bu. Gainsborough, kariyeri boyunca
portrelerinin yüzlerini çizme konusuna özen göstermiştir. Yüzün tamamını model stüdyoda
bulunduğu sırada bitirmekte daima ısrarcı olmuştur. Bu yaklaşım o zamanlar için
alışılmadıktı. Ve siparişlerin tamamlanmasında gecikmelere neden oluyordu.
Gainsborough'un bu methodu, semeresini vermiştir. Bu otoportresi en mükemmel portre
çalışmalarından olup kendine has üslubun bir örneğidir. Yeteneğinin ve yakın gelecekte elde
edeceği şöhretin ve servetin farkında bir kişidir Gainsborough. Zaman da bu kapıyı aralar...
Fakat bu başarıyı elde edebilmek için Sofex'ı terketmek zorundadır. 1759 senesinde ailesini
de yanına alıp çağının sosyal bir fenomeni görüntüsündeki Bath şehrine taşınır. Bu akıllıca bir
işti. Bir kaplıca şehri olan Bath o günlerde İngiliz sosyetesi için hayli popülerdi. Kaplıcalar
ülkenin dört bir tarafındaki asilzadeler için bir cazibe odağı idi. Fakat şehrin kapıcalarına
yapılan ziyaret dönemin ünlü asillerinden Nash öncülüğündeki yapılan sosyal etkinliklerin
yalnızca bir yönüydü. Şehirde her gün durdurak bilmeyen dans gösterileri tertiplenirdi.
Böylesi bir ortamda kişinin bir de portresinin çizilmesi hoş bir oyalanma metoduydu.
Gainsborough, bundan yararlanmasını bildi. Bu yıllar, ressamın portrede olgunlaşmasının
başlangıç yıllarıdır. Ve tam boy portre siparişleri, Gainsborough'a gelen en revaçta
siparişlerdi. Gainsborough, Bath'a taşındığında çok büyük bir ev kiralamış ve siparişlerini
aldığı konuklarını burada karşılamıştır. Böylece, bir süreliğine mal sahibi kimliğine de
bürünmüştür. Ardından kızkardeşi de evin alt katında kadın şapkaları satan tuhafiyeci dükkanı
açmıştır. Ama evin asıl özelliği, tam boy portreleri çizebilmesine imkan veren bir stüdyo
özelliğine sahip olmasıdır.
Gainsborough’un yaşadığı kent Baht, yazın kaplıcalara gelen ziyaretçilerle doluydu. Bunların
büyük bir çoğunluğu zengin ve aristokrattı. Portre çizme konusunda ise Gainsborough tek
isimdi. Şehirde tam boy siparişi verecek insanlar çoğalınca, Gainsborough potansiyel
müşterilerinin dikkatini çekmiştir. 1758 dolaylarında tam boy portre çizimi Gainsborough'un
tarzına girmişti. Böylece onun müşteri adedi ve profili de yükselmeye başlamıştır. Müşteri
kitlesinin taleplerine uyarak, Gainsborough, portre çizimi alanına yönelmeyi tercih etmiştir.
Dönemin bir çok ressamı ülkeye daha da önemlisi Dünya'ya kendilerinin meşhur olduklarını
ispat edebilmeleri için aynı politikayı sürdürmekteydiler. Yapmış olduğu bu tercih
Gainsborough'a çizimindeki ustalığını kanıtlama fırsatı da vermiştir. Portre çizimleri
Gainsborough'a ciddi bir servert kazandırmış ve Gainsborough Bath'in en saygın sayfiye
yerlerinden olan Circus'ta bir malikane almıştır. Sosyal saygınlığına paralel olarak
Gainsborough'un resim tekniğini de gelişmişti. Bu kurduğu ilişkiler ona pek çok evin şöhret
kazanmasına neden olan özel resim koleksiyonlarını tanıma olanağı sağlamıştır. Yine bu
sayede Van Dyck'in portrelerini birinci elden görebilmiştir. Van Dyck'ın onun üzerindeki
etkisi kısa sürede hissedilmeye başlamıştır.
"Mary, Countess Howe" / Gainsborough
Gainsborough bu yeni stilini geliştirdikçe "Howe Kontesi Mary" resimlerindeki Van Dyck
tesiri de giderek güçlenmiştir. Bu resimde Kontes Mary pembe elbisesinin üzerine bir tür
muslip kıyafet giymiştir. Açık havada poz vermiş olduğu için, giysisi rüzgarda hafif hafif
dalgalanıyor. Bu Gainsborough'un Van dyck'ten almış olduğu tesirin bir parçasıdır.
Gainsborough Bath günlerinde üslubunu geliştirmek için ciddi yoğun ve gayretle çalışmıştır.
Koleksiyonları incelemesi Van Dyck'in kendi üslubunun ötesine geçmesi için büyük bir
imkan sağlamıştır. Gainsborough, Van Dyck'in ışıklandırma ve resmin ortasına yerleştirdiği
parlaklıkları ve portrelerindeki kullandığı teknikleri alsa da Van Dyck gibi mitolojik öğeleri
resmetmekten kaçınmıştır ve düşlem gücünü gerçek nesneler ve görüntüler üzerinde
resmetmeyi tercih etmiştir. Bunda da çocukluğundaki kır hayatının etkisi olması muhtemeldir.
17. yy'da Van Dyck portre sanatının gelişmesine nasıl katkıda bulunduysa 18.yy'da da
Gainsborough aynısı yapmıştır. Van Dyck'in boyayı narin bir film misali geliştirmiş olduğu
17.yy portre resmine hakim olan canlı ve hareketli Brouvora stilini 18.yy ressamı
Gainsborough'un karakteristik özelliği olarak görebiliriz.
Gainsborough'un Baht da çizdiği portreler Van Dyck'ten ne kadar etkilemişse, manzara resmi
çiziminde Van Dyck'in hocası Rubens'ten etkilendiği muhakkaktır.
"Nehir manzarası ve Köylü Aşıklar" adlı bu tablo, genel yapısı itibariyle Rubens'in yaklaşık
1,5 asır önceki bir manzara resminden esinlidir. Van Dyck'in, Gainsborough'un resimlerindeki
olgunlaşmasına olan etkisiyle, Rubens'in manzara resimlerindeki etkisiyle neredeyse aynıdır.
Tüm bu kuvvetli esin kaynaklarına rağmen Gainsborough, kendine has bir çizgiye sahiptir.
Çalışmalarını bir kerede tamamlaması sonucu, portrelerinde tuvale yayılmış bir bütünlük
hakimdir. Modellerini, günün giysileri içinde resmetmeyi tercih etmiştir.
"Captain Robert Orme", “MasterHare", "Lady Cockburn and her Three Eldest Sons"
/ Reynolds
Gainsborough'un "Mavili Leydi" ve "Edward Richard Gardiner" adlı tabloları
"Mavili Çocuk" kadar olmasa da yine Reynolds'un tezine aykırı bir çalışma idi
1774 senesinde Londra'ya dönüp, dönemin revaçta olan mekanı Palwell'den bir mülk satın almıştır.
Yanında Gainsborough'un hayatı boyunca himayesi altına aldığı tek öğrencisi olan, yeğeni
Gainsborough Dupont vardı. Aşağıda Dupont'un portresini görüyoruz.
Bir kural olarak Gainsborough'un resimleri tamamen kendi ürünüdür. Buna dönemin ressamlarının
öğrencilerine yaptırdıkları modelin kostümlerinin boyanması dahildir. Onun stüdyo tekniği de
oldukça farklı ve matematikseldir. Tuvale olan uzaklığı, modele olan uzaklığına eşit tutardı. Bu
nedenle, fırçalarını 2 metreye yakın çubuklara bağlayarak kullanırdı. Ve çalışırken mum ışığını son
derece düşük tutmayı da tercih ederdi. Gainsborough'un, son derece hayret verici bir resim tekniği
geliştirmiş olduğunu biliyoruz. Bu tekniğin en çarpıcı ve inanılmakta güçlük çekilecek özelliği, 2
metrelik çubuk kullarak resmini boyamış olmasıdır. Bunun sebebi, model ile tuvalin kendinden
eşit uzaklığa yanyana konumladırıp ardından da modelin resminin yüzüne bakabilme arzusudur.
Böylelikle Gainsborough, tuval ile modeli bir arada gözlemleyebilmiş ve gerek ıçık gerekse çizgi
detayları arasındaki farklılıkları daha rahat görebilmiştir. Bu tekniğin kullananan başka bir sanatçı
olduğu sanıtlamamaktadır. Gainsborough'un stüdyo tekniği, çok farklı ve olumluydu da...Portre
resimler, Gainsborough'u zengin etmiş olmasına rağmen manzara resimlerinde durum farklıdır.
”The Watering Place” / Gainsborough
Eleştirmenler, 1777 tarihindeki "Sulama Yeri" adlı tablosuna methiyeler düzmüş ama tablo alıcı
bulamamıştır. Edebiyat dünyasının önde gelen ismi Horus Wolpile, tabloyu İngiltere'de çizilmiş en
mükemmel tablo olarak tanımlamıştır. "Sulama Yeri" Gainsborough'un 1777'de Kraliyet
Akademisi'ne dönüşündeki sergilediği tablolardan biriydi. Bu sergi, ressam için tam bir zafer
olmuştur .Sergideki insanlardan biri de Gainsborough'un yakın dostlarında biri olan ve meşhur bir
müzisyen olan Friedrich Abel'in portresidir. Abel'le birlikte Bach da Gainsborough'a poz veren
müzisyenlerdendir.
Genel olarak Gainsborough'un gelmiş geçmiş en usta portre ressamlarından biri olduğu, son derece
yaygın ve bir o kadarda kabul görmüş bir görüştür. Ressamın portre resmine getirmiş olduğu son
derece değişik teknik resimlerine 18. yy'da yaşamış çağdışı resimlerin erişemediği bir zerafet
katmıştır.
Gainsborough'un ünlüler için yaptığı portre çalışmaları
Akademinin bu tabloyu sergileme şekli, onu bir kez daha incitmiştir. Bunun sonucu olarak
Gainsborough, tüm tablolarını Kraliyet Akademisi'nden çekmiştir. Bu, onun sergiye son katılışıdır.
Gainsborough'un Kraliyet Akademisi'yle olan ilişkisi oldum olası gergindir. Bilindiği gibi ressam,
Kraliyet Ailesi prenseslerine portre çizmişti. Portrede, resmedilenlerin önemini de arkasına alan
ressam, portrenin sergideki yerlerini, şartlarını birebir empoze etmiş, bu portrenin yerden 1,5-2
metre yükseklikten görünmezler diye şikayetçi olmuş, ne var ki Akademi yetkilileri, portreyi daha
yükseğe asınca Gainsborough, tüm eserlerini sergiden çekmiştir. Böyle bir restleşmenin kenardan
da olsa bir nedeni de Kraliyet ressamlığıyla ilgili olabilir. Bu davranışın Kral nezdinde de hoş
karşılanmadığı da açıktır ve o dönemlerde aksilik yapılamayacak en yüksek mercii, elbetteki
kraliyetti. Bu olay Gainsborough'un sanat ve özel yaşamını etkilememiş, eserlerini evinde
sergilerken siparişler de yağmaya devam etmiştir.
"Richard Brinsley Sheridan's Wife,Elizabeth Linley " / Gainsborough
Çizmiş olduğu resimler arasında en başarılardan bir tanesi de, oyun yazarı Richard Sheridan'ın
karısı Elizabeth Sheridan'dır. Diğer portreleri arasında yakın dostlarından Philip James de
Loutherbourg'in özenle resmedilmiş portreside yer almaktadır.
Sayfiye Özlemi ve Fantezi Tablolar:
Alman ressam Ruttenberg ,Gainsborough'a cam üstünde çalışma fikrini aşılamıştır. Bu, kariyeri
boyunca ışık ve gölge oyunlarıyla yakından ilgilenmiş ressam için mantıklı bir öneridi.
Ruttenberg'den esinlenen Gainsborough, cam üzerine şekiller çizim mum ışığını "dikiz kutusu"
olarak adlandırdığı bir aletten geçirerek, ilginç görüntüler elde etmiştir. Bu tekniğin çarpıcı
ürünlerinden biri de, ışık tekniğiyle romantik görüntünün uyumlu sahnesini oluşturen 1782 tarihli
"Ay ışığında manzara" adlı tablodusur.
Yaşamın sonlarına yaklaştığı dönemlerde, Gainsborough iki resim dalını bir potada eritmiştir.
"Testili Kız" benzeri tablolarında Gainsborough, manzara resmiyle portreyi birarada kullanmıştır.
O, zengin bir patronun evine asılmak üzere çizdiği bir portre değildir. Testili Kız’la manzaranın
muhteşem atmosferi birbirinden ayrılamaz. Böylesi bir tarz, şimdiye kadar denenmemişti ve
fantezi tarz şimdiye kadar Gainsborough'un getirmiş olduğu başarıların en büyük ve alımlısı
olanıdır.
Gainsborough'un Fantezi Tablolar'ına bir kaç örnek
Gainsborough, sanat hayatının her döneminde manzara resimlerine karşı karmaşık fikirlere ve
hislere sahip olmuştur. Bu sebeple de Fantezi Tablolar adını vermiş olduğu manzara ve gündelik
hayat tasvirleriyle portreleri, tek bir başlık altında toplamayı sağlayan bir teknikle yoluna devam
etti. Gainsborough'un bu tür resimleri, hafif bir pembenin yaladığı ama pembeden çok sarının
hakim olduğu manzaranın yanısıra, sarı ağırlığına karşın güzellik ve mutluluk hissi vermektedir.
Böylesi bir zenginliğe, ressamın daha önceki tablolarında rastlanmadığını söyleyebiliriz.
Gainsborough, ömrünün son günlerine bir sayfiye yerinde yaşama isteğine yaklaşmaktadır. Ama
O, Londra'nın merkezinde yaşayan bir sosyete ressamıdır. Pek çok şehirlinin olduğu gibi
kendisinin de fırsat bulunca kaçtığı bir kır kulübesi vardır. Manzara resimleri onun için, bir tür
kaçış ve dinlenişti. Bu rahatlama hissi ressamın fantezi tablolarına da yansımıştır. Böylelikle bu
eserler son derece popüler olmuştur. Manzara resimlerine böylesine içten bir yaklaşımın ve
çocukların doğada böylelikle güzel bir çocukluk yaşamasına sahip olma fikri, kaçışı doğada arayan
şehirliye çekici gelmiştir. Ressamın, bu tablolarının arkasındaki başarının sırrı da burada
yatmaktadır. Bu dönemde, sanat yaşamının ilk yıllarından farklı bir Gainsborough görmek
doğaldır. Ama onun kadar evrim geçiren sanatçı da azdır.
"Kız ve Domuzlar" da fantezi tablolara bir örnektir. Herşeyden önce, manzara son derece sadedir.
Ve hikaye, kabilinden ve ahlaki hiç bir öğe aramaya gerek yoktur. İki domuzun kaptan su içişi ve
bunu seyreden bir kız resmedilmiştir. Hepsi bu kadar...Bu derece basit bir sahne ,iddialı bir resim
olarak düşünülmemişti hiçbir zaman. Büyük bir tarihi hadise ya da İncil'den bir alıntı almıyor olsa
da ve hikaye edici ve öğretici bir yaklaşımı olmasa da neredeyse tarihi sayılabilecek bir resimdir
bu. Sıradan kırsal tablolar sahnelerden ibarettiler. Ve Gainsborough'un sanat hayatındaki en
popüler eserler olarak kabul görmüşlerdir. Ressamın diğer tablolarının çoğu ticari nedenlerden
dolayı çizilmiştir. Fantezi Tablolar ise daha ziyade özel bir ilginin ürünüdürler. Ve bu özel ilgi
manzara resimlerinde olsun portre resimlerde olsun son derece esaslı bir yer tutmuştur. Bu sayede
Fantezi Tablolar bir bütün olarak Gainsborough'un önde gelen ve önemli bir parçası haline
gelmiştir.
Bazı eleştirmenler görüşü ise Gainsborough'un tablolarını beğenmediği ve kendini daha duygusal
bir hale getirmek için bu tabloları resmettiğini yönündedir. "Kız ve Domuzlar " yapıldığı yıl
satılmıştır. Satın alan onun Gainsborough'un en mükemmel eseri olduğunu söylemiştir. Alıcının
ismi Sir Joshua Reynolds'tur. Ödediği ücret ise: 100 gine.
İmza:
Fantezi tablolar, Gainsborough'u daha da zengin yapmıştır. Fakat 1785'ten itibaren Gainsborough,
bu başarının hazzını fazla sürdüremeyeceğinin farkındadır. Ressamın sağlığı giderek
bozulmaktadır. Ölüm döşeğinde iken yıllarının husumetini bir yana bırakarak, rakibi Reynolds'ı
çağırmış Kraliyet Akademisi'nin Başkanı da Gainsborough'un yanına koşmuştur. İki usta, portre
ressamının son buluşmasında Gainsborough, kederini ölümünün resminin de ölümünün anlamına
gelecek bir trajedi olacağı anlamına gelecek duygusal sözlerle ifade etmiştir. Artık, iki rakip
arasındaki rekabetten eser kalmamıştır. 2 Ağustos 1887 tarihinde, Gainsborough'un ardından
Reynolds, rakibinin arkasından yapılacak en büyük jesti ve iltifatı esirgememiştir. Ertesi sene
Akademi'nin açılış konuşmasını da Thomas Gainsborough'a ithaf etmiştir. Sözleri hatırlanmaya
değer bu konuşmasında, ulusunun en usta ressamlarından birinin ustalığını takdirini şu sözlerle dile
getirmiştir.
"Eğer bu ulus bize saygıdeğer bir İngiliz ekolüne ulaştıracak bir dehayı kime borçlu olduğunu
soracak olursa ,şuna gönülden inanıyorum ki Gainsborough'un ismi akla gelecek ilk isimlerden
biri olacaktır."
Gainsborough portre ressamı kimliğiyle hem İngiltere'nin yetiştirmiş olduğu usta bir ressamdır
hem de İngiltere'nin 18 yy. resmine kazandırmış olduğu en usta ressam...
Sanatçı kimliğiyle adı Avrupalı çağdaşlarıyla eşit derecede anılmaktadır ve İngiltere'nin Dünya
çapında yetiştirdiği sayılı sanatçılardan biridir o... Gainsborough, İngilter Kralı ,Kraliçesi ve 13
çocuğunun bulunduğu pek çok aristokrat resmetmiştir. Ve Dünya'nın neresine giderseniz gidin
oranın bir galerisinde bir tablosunu asılı görürsünüz. Bundan dolayı kanımca İngiliz portre ressamı
bayrağını Dünya çapında dalgalandıran bir ressamdır. Bir ressamı usta yapan, isteyerek zevk
alarak içinden geldiğince resim yapmasıdır. Bu İngiltere için alışılmadık yeni bir olgudur. Ve
Gainsborough İngiliz ressamlarının resim yeteneklerini hiçbir ressamın erişememiş olduğu bir
tarzda geliştirmiştir. Resminin tesiriyle insanları etkisi altında bırakmış olan Gainsborough,
İngiltere'deki resim tekniğine tamamiyle kendine özgü bir teknik kazandırmıştır. Dünya Sanat
Tarihine ise romantizm akımının bir temsilcisi olarak 300'ü portre olmak üzere 500 resimle ve
bunlara yansıttığı tekniğiyle imzasını atacaktır.
http://www.artcriticlondon.com/level1/reviewarchive/1997/feb_8_1997_main.html
http://www.britainexpress.com/History/bio/gainsborough.htm
http://gallery.euroweb.hu/html/g/gainsbor/09fische.html
http://www.stedmunds.co.uk/lifestyle/gainsborough-house.html
http://gallery.euroweb.hu/bio/r/reynolds/biograph.html
http://47.1911encyclopedia.org/G/GA/GAINSBOROUGH_THOMAS.htm
http://www.umich.edu/~ece/student_projects/pamela_illustrated/1742.htm
http://www.gainsborough.org/